T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ İSLAM TARİHİ VE SANATLARI ANABİLİM DALI

PERTEVNİYAL ’IN HAYATI, HAYIR İŞLERİ VE AKSARAY’DAKİ KÜLLİYESİ

İlknur ÇİÇEK 1530208027

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN Prof. Dr. İsmail Hakkı GÖKSOY

ISPARTA - 2018

(ÇİÇEK, İlknur, Pertevniyal Valide Sultan’ın Hayatı, Hayır İşleri ve Aksaray’daki Külliyesi, Yüksek Lisans Tezi, Isparta, 2018)

ÖZET

Osmanlı Devleti’nde padişah hanımları sahip oldukları gelirleri, toplumun yararına olan hayri hizmetlerde kullanmışlardır. Bu tezin amacı da, Sultan II. Mahmut’un eşi, Sultan Abdülaziz’in annesi Pertevniyal Valide Sultan’ın hayatı, hayır hizmetleri, Aksaray’daki külliyesini çalışmak olmuştur. Özellikle külliyede çalışan görevliler, aldıkları ücretler ile külliyeye gelir sağlayan akarlar hakkında bilgi verilmeye çalışılmış ve Pertevniyal Valide Sultan’ın vakıf ve hayır hizmetleri tespit edilmiştir.

Harem ve içindeki yaşam yıllarca milletimize kasıtlı olarak yanlış tanıtılmıştır. Oysa bilinenin aksine harem bir eğitim yeri gibi düşünülmüş, cariyeler ise öğrenci statüsünde değerlendirilmiştir. Bu çalışmanın saray kadınlarına, Valide Sultan’a ve yetiştiği hareme farklı bir pencereden bakışı sağlayacağı düşünülmüştür.

Osmanlı Devleti’nin hedefinde, topraklarında yaşayan insanlara hizmet götürmek, insana yatırım yapmak vardır. Bu minval üzere, çok milletli yapısına rağmen sevgi, şefkat ve hoşgörü ile yıllarca farklı toplum kesimlerine hizmet vermiştir. Pertevniyal Valide Sultan’ın hayır hizmetleri ve Aksaray’da yaptırmış olduğu külliyesi de, bu açıdan önemli bir hizmettir.

Aksaray’da Pertevniyal Valide Sultan Külliyesi’nin vakfiyesinde yer alan vakfı yürütme şartları, vakıf görevlilerinde aranılacak nitelikler, yapmaları gereken işler, onlara verilen ücretler ve görevlileri denetleyecek kişiler gibi konular hakkında bilgiler verilerek külliyenin önemi ve boyutu ortaya çıkarılmaya çalışıldı. Külliyenin çalışanları ve onların görevleri, aldıkları ücretler ve çalışanların yönetim ve idaresinin nasıl işlediğinin değerlendirilmesi yapılarak o dönemdeki vakıf kurumlarının işleyişi ortaya konulmaya gayret edildi.

Aksaray’daki Pertevniyal Valide Sultan Külliyesi’nin gelir kaynakları, vakfın ekonomik yönünü göstermekle birlikte, XIX. yüzyıl gibi zorlu bir dönemde yapılan fedakârlığı gözler önüne sermesi bakımından da hayli önemlidir.

Anahtar Kelimeler: Pertevniyal Valide Sultan, Aksaray Külliyesi, Vakfiye, Padişah Hanımları

iii (ÇİÇEK, İlknur, Pertevniyal Valide Sultan’s Life and Her Charities and Social- Complex (Kulliye) in Aksaray, Master’s Thesis, Isparta, 2018)

ABSTRACT

In , the wives of the Sultans were spending their incomes for different kind of charity works. The purpose of this is to study about the life story of Pertevniyal Valide Sultan who is wife of Mahmud II and mother of Abdulaziz, the social-complex (Külliye) that she made built in Aksaray. Especially, information on the workers of Kulliye and their salaries, the financial resources of this complex were given and finally we tried to determine the foundations and charities of Pertevniyal Valide Sultan.

The daily routines of the women in harem is presented to our society with a lot of misleading information intentionally. Despite of this misleading knowledge, the harem in the palace was perceived as an educational place and the concubines living there were also considered as students in those years. In this thesis, it is thought that a different perspective can be provided to the women of the palace and valide (mother) sultanas in the harem where they grew up.

The main mission of the Ottoman Empire was to meet the needs of the society and provide ministration and investment in humanity. Thanks to this mission, the Empire was able to stay in power for a long period at peace with a tolerant mentality, although a lot of different nationalities were involved in its land. At this point, the Kulliye of Pertevniyal Valide Sultan in Aksaray and her all charities should be considered as a real indicator of that social environment.

In this study, the conditions of conducting charity works, required qualifications of workers and their tasks, salaries and inspectors of Pertevniyal Valide Sultan Kulliye in Aksaray, are examined in an attempt to emphasize the importance and influence of this social-complex. Moreover, the functioning of the foundation institutions in that period is tried to be revealed by analysing labours of Kulliye, their tasks, salaries and the management and administration of them.

Pertevniyal Valide Sultan Kulliyesi is not crucial for only presenting the financial resources and economic conditions of the complex, but also releasing the sacrifices that was made in the 19th century when the economy of the country was in a deep recession.

Keywords: Pertevniyal Valide Sultan, Aksaray Külliyesi, Charity, Wives of Ottoman Sultans

iv İÇİNDEKİLER

TEZ SAVUNMA SINAV TUTANAĞI ...... i YEMİN METNİ ...... ii ÖZET...... iii ABSTRACT ...... iv İÇİNDEKİLER ...... v KISALTMALAR ...... viii RESİMLER LİSTESİ ...... ix ÖNSÖZ ...... xi GİRİŞ ...... 1

BİRİNCİ BÖLÜM PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN’IN HAYATI VE HAYIR HİZMETLERİ

1.1. PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN’IN HAYATI ...... 8 1.2. HAYIR HİZMETLERİ ...... 15

İKİNCİ BÖLÜM PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN KÜLLİYESİ VE BİRİMLERİ

2.1. CAMİ ...... 31 2.1.1. İnşası, Yapı Tekniği ve Sanat Özellikleri ...... 31 2.1.2. Onarımlar, Ekleme ve Çıkarmalar ...... 47 2.1.3. Camide Görülen Hizmetler ...... 51 2.2. VALİDE MEKTEBİ ...... 53 2.2.1. İnşası, Yapı Tekniği ve Sanat Özellikleri ...... 54 2.2.2. Onarımlar, Ekleme ve Çıkarmalar ...... 54 2.2.3. Mektebte Görülen Hizmetler ...... 56 2.3. MUVVAKİTHANE ...... 58 2.3.1. İnşası ...... 58 2.3.2. Muvakkithane’de Görülen Hizmetler ...... 59 2.4. ŞADIRVAN ...... 60 2.5. PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN ÇEŞMESİ ...... 61 2.6. PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN TÜRBESİ ...... 62 2.6.1. İnşası, Yapı Tekniği ve Sanat Özellikleri ...... 62 2.6.2. Onarımlar, Ekleme ve Çıkarmalar ...... 65 2.6.3. Türbede Görülen Hizmetler ...... 67 2.7. PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN KÜTÜPHANESİ ...... 67 2.8. MEŞRUTALAR ...... 68 2.9. EK HİZMET BİRİMLERİ ...... 69 2.9.1. Vakıf Binası ...... 69

v 2.9.2. Görevli Odası ...... 70

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM AKSARAY PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN KÜLLİYESİNİN VAKIF GÖREVLİLERİ VE AKARLARI

3.1. PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN KÜLLİYESİNİN VAKIF GÖREVLİLERİ ...... 74 3.1.1.Vakıf Görevlileri ...... 74 3.1.1.1. Mütevelli ...... 74 3.1.1.2. Kâim Makam-ı Mütevelli ...... 76 3.1.1.3. Kâtib-i Evkaf ...... 77 3.1.1.4. Câbî ...... 77 3.1.2. Cami Görevlileri ...... 78 3.1.2.1. Vaiz ...... 78 3.1.2.2. Hatib ...... 79 3.1.2.3. İmam ...... 79 3.1.2.4. Müezzin ...... 81 3.1.2.5. Devirhan ...... 84 3.1.2.6. Tarifhan ...... 85 3.1.2.7. Temcidhan ...... 85 3.1.2.8. Duagu ...... 86 3.1.2.9. Buharihan ...... 86 3.1.2.10. Kayyım ...... 88 3.1.2.11. Mahyacı ...... 89 3.1.2.12. Mahfel-i Hümayun Bekçisi ...... 89 3.1.3. Mektep Görevlileri ...... 90 3.1.3.1. Muallim ...... 90 3.1.3.2. Mubassır ...... 91 3.1.3.3. Halife-i Mektep ...... 91 3.1.3.4. Hatimhan ...... 92 3.1.3.5. Bevvâb ...... 92 3.1.3.6. Kennâs ...... 92 3.1.4. Muvakkıthane Görevlileri ...... 93 3.1.4.1. Muvakkit ...... 93 3.1.5. Çeşme Görevlileri ...... 94 3.1.5.1. Hafız-ı Tas ...... 94 3.1.5.2. Rahabi ...... 95 3.1.6. Türbe Görevlileri ...... 96 3.1.6.1. Türbedar ...... 96 3.1.6.2. Türbenin Bahçıvanı ...... 96 3.1.7. Kütüphane Görevlileri ...... 97

vi 3.1.7.1. Hâfız-ı Kütüb ...... 97 3.2. PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN KÜLLİYESİNE BAĞLI VAKIF İŞLETMELER VE AKARLAR ...... 99 3.2.1. Vakıf İşletmeler Ve Akarlar ...... 99 3.2.1.1. Çiftlikler ve Vakıf Arazileri ...... 99 3.2.1.2. Meskenler ...... 100 3.2.1.3. Ticari ve Sınai İşletmeler ...... 100 3.2.1.3.1. Su Yolu ...... 101 3.2.1.4. Pertevniyal Valide Sultan Külliyesi Vakfının Diğer Hayratları ...... 102 SONUÇ ...... 109 KAYNAKÇA ...... 113 EKLER ...... 125 ÖZ GEÇMİŞ ...... 172

vii KISALTMALAR a.g.e. : Adı geçen eser a.g.mad. : Adı geçen madde a.g.mak. : Adı geçen makale a.g.t. : Adı geçen tez AKPVSE : Atatürk Kitaplığı Pertevniyal Valide Sultan Evrakı bkz. : Bakınız BOA : Başbakanlık Osmanlı Arşivi C. : Cilt çev. : Çeviren H : Hicri Haz. : Hazırlayan İst. V1. BA. : Vakıflar 1. Bölge Arşivi M. : Miladi M.Ü. : Marmara Üniversitesi s. : Sayfa S. : Sayı t. y. : Tarih yok t.s. : Yayım tarihi belirtilmemiş TDV : Türkiye Diyanet Vakfı vd. : ve devamı VGMA : Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi y.y. : Yayım yeri yok

viii RESİMLER LİSTESİ

Resim 1: Sultan Abdülaziz, (Cengiz Yalçın-Mustafa Yaşar, Ulu Bir Çınar Pertevniyal, Anka Matbaası, İstanbul, 2012, s.10) ...... 9 Resim 2: Abdülaziz’in vefatı sırasında üzerinde bulunan kanlı gömleği, (Cengiz Yalçın-Mustafa Yaşar, Ulu Bir Çınar Pertevniyal, Anka Matbaası, İstanbul, 2012, s.22) ...... 13 Resim 3: 1936 tarihli pervititch haritasında külliye’nin konumu (Murat Yalçın Çebi, “Bir restorasyon öyküsü: Pertevniyal Valide Sultan Camii”, Restorasyon Dergisi Yıllığı, I, Vakıflar İstanbul 1.Bölge Müdürlüğü Yayını, 2010, s.66) ...... 27 Resim 4: Pertevniyal Valide Sultan Cami doğu taç kapısı üzerindeki kitabe(fotoğraf: İlknur Çiçek) ...... 28 Resim 5: Pertevniyal Valide Sultan Cami batı taç kapısı üzerindeki kitabe (fotoğraf: İlknur Çiçek) ...... 29 Resim 6: Pertevniyal Valide Sultan Cami kuzey taç kapısı üzerinde bulunan Kur’an-ı Kerim’den ayet (fotoğraf: İlknur Çiçek) ...... 29 Resim 7: Pertevniyal Camii giriş cephesi (fotoğraf: İlknur Çiçek)...... 31 Resim 8: Pertevniyal Camii planı (Afife Batur,“Valide Camii”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C.7, Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfının Ortak Yayını, İstanbul,1994, s.360) ...... 32 Resim 9: Pertevniyal Valide Sultan Camii avlu giriş kapıları soldan sağa batı, kuzey, doğu kapısı (fotoğraf: İlknur Çiçek) ...... 33 Resim 10: Soldan sağa hünkâr mahfili girişi, hünkâr mahfili katı, hünkâr mahfili katından bir oda resmi (fotoğraf: İlknur Çiçek) ...... 34 Resim 11: Mihrabın üst kısmındaki ayet kitabesi (fotoğraf: İlknur Çiçek) ...... 34 Resim 12: Minberin üst kısmındaki ayet kitabesi (fotoğraf: İlknur Çiçek) ...... 35 Resim 13: Harim kısmı kubbe içi görüntüsü, kemerlerdeki lafızlar (Celalettin Güneş, www.gunes.gen.tr) ...... 35 Resim 14: Batı taç kapısı (fotoğraf: İlknur Çiçek) ...... 37 Resim 15: Dış cephe pencere alınlığı (fotoğraf: İlknur Çiçek) ...... 38 Resim 16: Camiye girişi sağlayan kapı üzerindeki ayet (fotoğraf: İlknur Çiçek)...... 38 Resim 17: Camii harimine girişi sağlayan kapı üzerindeki ayet (fotoğraf: İlknur Çiçek) ...... 38 Resim 18: Harim kısmı kubbe içi görüntüsü (fotoğraf: İlknur Çiçek) ...... 39 Resim 19: Camii harim kısmı kuşak yazısının başlangıcı (Özkafa, a. g. t. , s.310) ...... 40 Resim 20: Camii harim kısmı kuşak yazısının devamı (Özkafa, a. g. t. , s.311) ...... 40 Resim 21: Camii harim kısmı kuşak yazısının son kısmı (Özkafa, a. g. t. , s.319)...... 40 Resim 22: Camii harim kısmı kuşak yazısının sonundaki hattat imzası kısmı (Özkafa, a. g. t. , s.319) ...... 41

ix Resim 23: Soldan sağa mahfil kısımlarının harimden görünüşü ve harime giriş (fotoğraf: İlknur Çiçek) ...... 42 Resim 24: Pertevniyal Valide Sultan Camii mihrabı (fotoğraf: İlknur Çiçek) ...... 44 Resim 25: Pertevniyal Valide Sultan Camii minberi önden ve yandan görünüş (fotoğraf: İlknur Çiçek) ...... 45 Resim 26: Pertevniyal Valide Sultan Camii vaaz kürsüsü (fotoğraf: İlknur Çiçek) ...... 46 Resim 27: Pertevniyal Valide Sultan Camii hünkâr mahfili (fotoğraf: İlknur Çiçek) ...... 46 Resim 28: Pertevniyal Valide Sultan Camii 1956-1959 meydan ve yol düzenlemeleri (Murat Yalçın Çebi, “Bir Restorasyon Öyküsü: Pertevniyal Valide Sultan Camii”, Restarosyon Dergisi Yıllığı, I, Vakıflar İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü Yayını, 2010, s.70) ...... 47 Resim 29: Pertevniyal Valide Sultan Cami taç kapı ( Sebah&Joaillier, nakleden; Yalçın-Yaşar, a. g. e., s.44) ...... 48 Resim 30: Caminin yol çalışmaları sonrasındaki görüntüsü (İst. V1. BA) ...... 49 Resim 31: Mektebin ilk hali Mekteb-i Mahmudiye (Yalçın-Yaşar, a. g. e., s.65- 70) ...... 53 Resim 32: Valide mektebi (fotoğraf: İlknur Çiçek) ...... 56 Resim 33: Şadırvan ( fotoğraf: İlknur Çiçek ) ...... 60 Resim 34: Pertevniyal Valide Sultan Cami çeşme cephesi (fotoğraf: İlknur Çiçek) ...... 61 Resim 35: Pertevniyal Valide Sultan çeşmesi (fotoğraf: İlknur Çiçek) ...... 62 Resim 36: Pertevniyal Valide Sultan Türbesi soldan sağa cadde ve avlu tarafından bir görüntü (fotoğraf: İlknur Çiçek) ...... 63 Resim 37: Pertevniyal Valide Sultan türbesi soldan sağa kubbe içi ve sanduka fotoğrafı (fotoğraf: İlknur Çiçek) ...... 64 Resim 38: Pertevniyal Valide Sultan türbesi yol çalışmalarından önce ilk yeri (Süleyman Faruk Göncüoğlu Arşivi, nakleden; Yalçın-Yaşar, a. g. e. , s.90) ...... 65 Resim 39: Pertevniyal Valide Sultan kütüphanesi (AKPVSE, nr.1146, t.y.; sağdaki fotoğraf: İlknur Çiçek) ...... 68 Resim 40: Pertevniyal Valide Sultan Camii görevlileri için yapılan evler (fotoğraf: İlknur Çiçek) ...... 69 Resim 41: Pertevniyal Valide Sultan vakfiye defterinin ilk sayfası (Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kültür ve Tescil Daire Başkanlığı Arşivi) ...... 73

x ÖNSÖZ

Vakıf kurumu Hz. Peygamber döneminden itibaren gelişerek devam etmiştir. Hz. Peygamber’in övgü dolu sözlerine mazhar olan Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethiyle sistemleşmeye başlayan Osmanlıdaki vakıf kurumları, zaman içinde sistematik şekilde gelişerek devam etmiştir. Valide Sultanlar ve Hanım Sultanlar da bu önemli hayır hizmetlerine iştirak etmişler, zamanla vakıflar kurarak kalıcı eserler bırakmışlar, sonsuz hayatlarında bu eserleriyle amel defterlerine sevaplar yazdırmışlardır. Öyle görülüyor ki hayatlarında Kur’an-ı Kerim’i rehber edinen bu güzide valideler ve hanım sultanlar, “Allah’ın mescidlerini Allah’a ve ahiret gününe iman edenler imar ederler”. (Tevbe Suresi, 18) ayetini yaşayan canlı örneklerdir.

Hayatında neşeyi, hüznü, varlığı ve yokluğu yaşayan Pertevniyal, “Valide Sultan” makamının son temsilcisi olması nedeniyle hayli dikkat çekicidir. Hayatı, hayır hizmetleri ve Aksaray’da yaptırmış olduğu Pertevniyal Valide Sultan Külliyesi bu çalışmada ele alınmıştır. Günümüzde ayakta kalan birimleri yanında yıkılıp kaybolmuş olanları, artık kendisine ait olmayan akarlar ve bu akarlarla yapılan hayırları da incelenmiştir. Çalışmada ansiklopedi ve kitap taramaları haricinde, Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Atatürk Kitaplığı Kütüphanesi’nde bulunan Pertevniyal Valide Sultan Evrakı, Vakıflar Genel Müdürlüğü İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü Arşivi, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden alınan vakfiyeler ve sanal ortamdan elde edilen çeşitli araştırma mahsulü çalışmalar ve diğer kaynaklardan faydalanılmıştır. Külliyenin işleyişini belirleyen vakfiyesi, bu çalışmada önemli rol oynamıştır.

Bu konuyu seçmemde ve çalışmamın devamında bana yardımcı olan danışman hocam Prof. Dr. İsmail Hakkı Göksoy’a, vakfiye defterindeki terimleri anlamam için bana yardımcı olan Ali Çakır’a, tüm bu çalışma temposu içerisinde yardımlarını esirgemeyip bana destek olan aile fertlerime, tez ile ilgili zorlandığım noktalarda bana yol gösteren ve yeni ufuklar açan arkadaşlarıma teşekkürü bir borç bilirim.

İlknur Çiçek

Isparta 2018

xi GİRİŞ

Osmanlı tarihinin en ilginç ve dikkat çeken konularından bir tanesi haremdir. Osmanlı saray yapısının en çok konuşulan, kaleme alınan bölümü olan harem, en çok yanlış bilinen konudur. “Harem; Arapçada yasak ve gizli anlamına gelmektedir. Sarayın ve bütün devlet protokolünün en başta gelen bölümüdür, çünkü padişahın evidir ve padişahın evinin başında da “valide sultan” yer alır. Harem, insan hayatının gizli kapalı bölümünü, evinin dokunulmaz bölümünü ifade eder. Sanıldığı gibi sadece Ortadoğu Müslüman dünyasında değil; Çin, Hind, Bizans, eski İran ve hatta Rönesans İtalya’sında, Toskana’da ve Floransa’nın Patrici saraylarında bile ailenin dışa kapalı bölümleri vardı. Hatta burada cariye de bulunur ve üst düzey sınıf kadınları ve genç kızları dışa kapalı yaşardı.

Harem bir eğitim yeriydi, hareme giren kızlar önce Türkçe, ardından Kur’an-ı Kerim eğitimi alır, okuma ve yazma öğrenirlerdi. Musiki, raks, ince sanatlar vb. konularda dersler alırlar, mutlaka saray protokolü, etiketi ve adabı öğrenirlerdi. Dini bilgiler ve usul adap öğrenerek saraydan gelin olan bir hanım oturduğu semtte “saraylı hanım” olarak bilinirdi. Bir mahallede saray terbiyesi almış bir hanımın bulunması, o mahallenin saray terbiyesi alması için yeterliydi. Bu hanımların yanında bulunanlar öğrendikleri bu güzel adap ve erkânı nesiller boyu sürdürmüşlerdir.

Böyle güzel, hayırlı hizmetler veren bir eğitim kurumu bu yönüyle değil de çok çirkin sahnelerle filmlere ve çok satan ikinci sınıf romanlara konu olmakla tanıtılmıştır. Halk arasında harem ile ilgili ileri geri konuşanlar burada yaşanan, çetin hayatı, ama aynı zamanda buradaki yetenekli ve zeki kadınların meydana getirdikleri kültürel ortamı tanıyıp anlamadıkları ve tarihteki bir topluluğu bilir bilmez (çalakalem ele aldıkları) çok açıktır. Harem eğlencelik bir alan değildir, her şeyden önce bir evdir, hiç değilse her ailenin evi kadar saygı gösterilmesi gerekir. Güzelliğiyle ve zekâsıyla öne çıkanlar “valide sultanlık”a kadar yükselebilirlerdi ki, bu konuma gelenler devleti ve milleti için çok hayırlı hizmetler vermişlerdir.”1

Bu çalışmanın birinci bölümünde, haremde yetişen Pertevniyal’in hareme gelişi, II. Mahmut ile evliliği, oğlu Sultan Abdülaziz’in tahta geçtikten sonra “valide sultan” olması, oğlunun iktidarı döneminde devlet işlerine zaman zaman müdahalesi ve oğluna

1 İlber Ortaylı, Osmanlı Sarayında Hayat, Yitik Hazine Yayınları, 2. Baskı, İzmir, 2008, s. 145 vd.

1 yardımcı olmaya çalışması, valide sultanlığı döneminde yaptığı hayır hizmetleri anlatılacaktır.

İlk vakfını eşi II. Mahmut döneminde kuran Pertevniyal, zamanla yeni vakıflar eklemiş ve Valide Sultanlığı döneminde kurduğu vakıflarla büyük bir vakfa sahip olmuştur. Validenin kurmuş olduğu vakıfların ilham kaynağı merak edilmektedir. Onun vakıflarına geçmeden önce, vakıf kelimesi, ilk vakfın nasıl başladığı, nasıl geliştiği ve vakıfların en bilinen yönü olan külliye inşa geleneğine kısaca değinmekte fayda vardır.

Vakıf kurumu İslam dünyasında yaklaşık olarak IX. yüzyıldan itibaren ortaya çıkmaya başlamış, XIX. yüzyıl ortalarına kadar uzanan bir dönem içerisinde toplumun genel ihtiyaçları ve talepleri ile birlikte gelişmiştir.2 Terim olarak “bir malın sahibi tarafından dini, içtimai ve hayri bir gayeye ebediyen tahsisi” şeklinde özetlenebilen, hukuki bir işlemle kurulan, hayır müesesesi anlamına gelmektedir.3

Kur’an-ı Kerim’de doğrudan vakfa işaret eden bir ayet bulunmasa da sosyal yardımlaşamay’a teşvik eden ayetlerin varlığı bilinmektedir. “Nefisleriniz için her ne hayır yapıp gönderirseniz Allah yolunda onu bulursunuz.”4 “Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe tam iyiliğe eremezsiniz. Yine de her ne infak ederseniz Allah onu bilir.”5 Gibi ayetler bu konuda örnek olarak gösterilebilir. Kur’an ayetlerine nazaran hadiste vakıf kurumu daha geniş yer almıştır. Mescit yapmayı, su akıtmayı, yolda kalmışları gözetmeyi, yolcular için han ve kervansaray yapmayı, hayatında ve sıhhatli halinde malından sadaka ayırmayı öğütleyen ve bu gibi davranışları öven pek çok hadis bulunmaktadır. Bu hadislerden biri ise meşhur sadaka-i cariye hadisidir. Ömer Nasuhi Bilmen, Müslümanların yapmış oldukları bütün vakıflar ve hayır müesseselerinde Cenab-ı Hakkın rızasını hedef aldıklarını belirtmiş, ayrıca vakıfların; mensubu oldukları dinin verdiği yüce itikadın ürünleri olduğunu ifade etmiştir. ”İnsan ölünce, şu üç ameli dışında bütün amellerinin sevabı kesilir: Sadaka-i cariye, kendisinden istifade edilen ilim, arkasından dua eden hayırlı evlat.” Hadis-i şerifini açıklayan Bilmen, “…İnsanlar ölünce amelleri nihayet bulur, artık amel defterleri kapanır, ancak müstesna olarak üç şeyden kapanmaz, bunlar da sadaka-i cariyeden, kendisiyle intifa olunan ilimden ve

2 Amy Sınger, İyilik Yap Denize At, Müslüman Toplumlarda Hayırseverlik, çev. Ali Özdamar, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2012, s.126. 3 Hacı Mehmet Günay, “Vakıf”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 2012, C.42, s. 475. 4 M. Hamdi Yazır, Bakara/110, Kur’an-ı Kerim Meali, Sentez Yayınevi, İstanbul, “t.y.”, s.26. 5 M. Hamdi Yazır, Ali İmran/ 92, Kur’an-ı Kerim Meali, Sentez Yayınevi, İstanbul, “t.y.”, s. 60.

2 anasına babasına hayırlı dualarda bulunan salih evlattan ibarettir. Bunlardan birine nail olan bir müminin amel defteri kapanmayacaktır, onun defterine öldükten sonra da sevaplar kaydedilecektir. Sadaka-i cariye ise vakıf demektir ki onun menfaati yeryüzünde devam eder gider.6 Bu minval üzere ilk vakfeden ise Hz. Muhammed (sav)’dir. Önce Medine’de sahibi bulunduğu yedi parça hurma bahçesini ve daha sonra da Fedek ve Hayber hurmalıklarından kendi hissesine düşen payı Allah yolunda vakfetmiştir. Onun bu davranışını örnek alan Müslümanlar da ellerindeki imkânlar ölçüsünde kıymetli gelir ve varidatlarını vakfetmişler ve vakıf medeniyetinin temellerini atmışlardır.7

Yukarıda bahsi geçen ayetler ve benzer ayetler ile hadisler motivasyon kaynağı olduğu düşünülüp ”Vakıf Medeniyeti” olan Osmanlı Devleti’nde; başta padişahlar olmak üzere, hanedan mensuplarının yaptırdığı selatin vakıflarının yanı sıra, devletin çeşitli kademelerinde bulunan görevlilerin ve halktan bir çok insanın vakıf kurduğu bilinmektedir.

Osmanlı toplumunda vakıf o kadar önemli bir müesseseydi ki, mali bakımından cemiyetin en alt seviyesinde bulunanlar ile en üst seviyesinde bulunanlar arasında anlayış bakımından bir fark göze çarpmazdı. Örneğin iki veya üç odalı evi bulunan yaşlı ve kimsesiz bir kadın bile, evinin bir veya iki odasını vakfetmek suretiyle bu anlayışa iştirak ederdi. Büyük tesisleri yaptırmaya güçleri yetmeyen kadınlar, bütün bir toplum tarafından benimsenmiş olan hayır müesseselerine katkı sağlardı. Yüzlerce kadın, geliri azalmış bir vakıf tesisine ufak da olsa gelir kaynağı sağlamak için evlerini, meyveli bahçelerini, tarla ve ziynet eşyası gibi mal varlıklarını bağışlayarak bu uhrevi sevaba dâhil olmuşlardır.8

1809-1917 yılları arasında kurulan 72 selatin vakıftan 45’inin kadınlar tarafından kurulması dikkat çekicidir. Bu vakıfların 27’si Sultan II. Mahmut, Sultan Abdülmecit, Sultan II. Abdülhamid ve Sultan Mehmet Reşat tarafından kurulmuştur. Aynı dönemde kurulan diğer 45 vakıf, hanedan ailesine mensup kadınlar tarafından kurulmuş olup,

6 Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiyye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Yayınevi, İstanbul, 1985, C. 4, s.301. 7 Nazif Öztürk, Menşe’i ve Tarihi Gelişimi Açısından Vakıflar, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, I. Baskı, Ankara,1983, s. 45. 8 Ziya Kazıcı, İslam Medeniyeti ve Müesseseleri Tarihi, M. Ü. İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, 11. Baskı, İstanbul, 2013, s. 284-285.

3 sırasıyla I. Abdülhamit’in kadınları Ayşe Sineperver ve Nakşidil Valide Sultanlar, II. Mahmut’un kadınları Bezm-i Âlem ve Pertevniyal Valide Sultan ve II. Mahmut’un kızı Adile Sultan’dır.9

Hanedan ailesine mensup kadınların hayır eserlerine yönelmesi ve çeşitli imar faaliyetlerinde bulunmaları batılı araştırmacıların da ilgi duyduğu bir konu olmuştur. Osmanlı Devleti ile ilgili araştırmaları olan Peirce, saray kadınları tarafından yaptırılan anıtsal yapıların, Türk-Moğol mirasının etkisi altındaki devletlerde ve İslam kültüründe, geleneksel bir özellik olduğunu belirtmiştir. Ayrıca hanedan ailesinin hayırseverliğini ve dine bağlılığını sergilediği olaylarda Osmanlı kadınının hep rol aldığını ifade etmiştir.10 Singer ise, cami, mektep ve türbe gibi külliyeyi oluşturan göz alıcı yapıların vakıf fonlarından inşa edilip desteklendiğini ve bu yapıların İslam toplumlarındaki hayırseverliğin en görünür şekli olduğunu ifade etmiştir.11

Osmanlı Devleti’nde vakıfların en belirgin ve günümüze ulaşan çeşidi olan külliyeler, cami esas olmak üzere çevresinde çeşitli sosyal işlevli binaların düzenlenmesiyle meydana getirilmiş yapılar topluluğudur. İçerdiği işlevler açısından ilk külliye olarak, Mescid-i Nebevi zikredilebilir.

Hz. Peygamber Medine’ye hicret edince, evinden önce mescidin yerini tayin etmiş, mescidin yanındaki gölgelikte Ashab-ı Suffe diye isimlendirilen, sahabelerin eğitimine başlamıştır. Ashab-ı Suffe’nin eğitim, barınma ihtiyaçları karşılanmış, maddi gücü yetersiz olanlara yardımda bulunulmuştur.12 Genel olarak bir cami etrafında gelişen, bazen medrese, ticari bir yapı veya türbe çevresinde şekillendiği de görülen külliyeler, zaman içerisinde heyet, manzume, imaret, site, imaret sitesi, kompleks gibi isimlerle de anılmıştır.13

İslamiyet’in ilk devirlerinde mescitler ibadet yeri olmanın dışında, toplumun yönetildiği, elçilerin karşılandığı, haberleşmenin sağlandığı, önemli meselelerin tartışıldığı ve insanlara duyurulduğu, eğitim yapılan ve belirli kişilerin barınma

9 Nazif Öztürk, Türk Yenileşme Tarihi Çerçevesinde Vakıf Müessesesi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1995, s.35. 10 Leslie P. Peirce, Harem-i Hümayun, Osmanlı İmparatorluğu’nda Hükümranlık ve Kadınlar, çev. Ayşe Berkay, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2002, s.248-249. 11 Singer, a. g. e. , s.126. 12 Bekir Yılmazörnek, “Üsküdar Mihrimah Sultan Külliyesi”, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2010, s.1. 13 Ahmet Vefa Çobanoğlu, “ Külliye”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.26, 2002, s.542.

4 ihtiyaçlarını karşılayan yerlerdi. Külliyeler, özellikle Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’daki Fatih külliyesinden itibaren cami, medrese, mektep, türbe, tabhane, imaret, darüşşifa, han, çarşı, dükkânlar, hamam, sebil, çeşme, muvakkithane, evler, odalar, umumi helalar, ahır ve benzer birçok yapıları bünyesinde bulundurarak mescitlerin işlevlerini genişletmişlerdir.

Külliyeler genel olarak devlet yönetiminin en üst kademesinde olan kişilerle bunların eşleri ve çocukları, yönetimin çeşitli kademelerinde bulunan vezir, bey, paşa, sadrazam gibi devlet ricaliyle halktan hayır sahibi zenginler tarafından halka hizmet amacıyla yapılmıştır. İşletmeleri ve bakımları vakıflar tarafından yürütülmüş, şehirler külliyeler etrafında gelişmiş, yeni yerleşim yerleri de yaptırılan külliyeler etrafında kurulmuştur.14

Valide sultanlığı döneminde genişleyen vakıflarıyla pek çok hayır eseri yaptıran Pertevniyal, Aksaray’da kendi adına külliye yaptırarak geleneği devam ettirmiştir. Osmanlı Devleti için zor bir dönem olan XIX. yüzyıl içinde bu vakıflar değerlendirildiğinde, saray kadınlarının gayretini ve fedakârlığını gözler önüne sermesi açısından son derece önemlidir.

Öte yandan bu çalışmanın amacı Pertevniyal’in bütün vakıf hizmetleri ve hayırlarını eksiksiz ortaya koymak olmadığından birinci bölüm olan hayır hizmetleri bölümünde Vakıflar Genel Müdürlüğündeki vakfiyesi, Atatürk Kitaplığı Kütüphanesi’nde bulunan Pertevniyal Valide Sultan Evrakı (AKPVSE) ve Başbakanlık Osmanlı Arşivinde (BOA) bulunan belgelerden yola çıkarak farklı alanlarda yaptığı hayır hizmetleri ele alınacaktır. Kısaca yaptırdığı çeşmelere, hastane hizmetlerine, ordu ve asker için yaptırdığı hizmetlerine, daha önceden yaptırılmış olan vakıf eserlerin onarım ve tamirlerine, Mekke, Medine, Kudüs gibi kutsal beldelere yapmış olduğu yardımlara, İstanbul’un maneviyat büyüklerinin türbelerine yaptığı yardımlara ve oralara bağışladığı muhtelif eşyalara, külliyenin kütüphanesi dışında başka kütüphanelere bağışladığı kitaplara, türbe ve tekkelerde ramazan ayı ve muharrem ayı gibi önemli zamanlarda fakire fukaraya yardım edilmesine, çoğunluğu selâtin camisi olan camilerde Hz. Peygamberin doğum ayı olan Rebiül-evvel ayında mevlid-i şerif okutturulmasına kadar, hayırları ve hayır hizmetlerine değinilecektir.

14 Bekir Yılmazörnek, a.g.t. , s.2.

5 Pertevniyal’in çok bilinen vakıf hizmeti ise ikinci bölümde anlatılacak olan; İstanbul’un Aksaray semtinde kendi ismini taşıyan Aksaray Pertevniyal Valide Sultan Külliyesidir. Külliyenin cami, çeşme, mektep ve türbe gibi günümüzde olan bölümleri anlatılacak, külliye ilk yapıldığında var olan kütüphane ve muvakkithanenin varlığından bahsedilecektir. Külliye yapıları genel olarak üç başlık altında incelenip, birinci başlıkta; İnşası, yapı tekniği ve sanat özellikleri, İkinci başlıkta; onarımlar, ekleme ve çıkarmalar, üçüncü başlıkta ise; görülen hizmetler anlatılacaktır. Külliye birimlerinin geçirmiş olduğu onarımların bazıları Başbakanlık Osmanlı Arşivi, çoğunluğu İstanbul Vakıflar 1. Bölge Müdürlüğünün arşivinden alınan belgeler ışığında yazılacaktır. Üçüncü bölümde ise Pertevniyal’in Vakıflar Genel Müdürlüğündeki 634 nolu vakfiye defterinden yararlanılarak külliyede istihdam edilen görevliler ve vazifeleri ile aldıkları ücretler anlatılacaktır. Yine bu bölümde, külliyenin gerek yapımı aşamasındaki giderleri, gerek daha sonra kullanılacak olan giderleri, ihtiyaçları ve onarımları için kullanılacak gelir kaynaklarının tespiti yapılıp bu akarlar hakkında bilgi verilecektir. Üçüncü bölümde paylaşılan bilgilere şimdiye kadar değinilmemiştir.

Bu çalışmada, ifade edildiği gibi Pertevniyal Valide Sultan’ın 634 nolu vakfiye defterinden faydalanılacaktır. Bu nedenle vakfiye’nin tanımı ve vakfiyenin ne olduğuna kısaca değinmekte fayda vardır.

Vakfiye; şartları uygun bir kimse tarafından kurulan vakfın, kurucusu tarafından hazırlanan nizamnamesidir.15 Vakfedilen malın hangi hayır işlerinde kullanılacağını, ne şekilde yönetileceğini göstermesi bakımından önemlidir.16 İslam tarihinde ilk vakfiyenin Hz. Ömer tarafından yazıldığı söylenmektedir; ancak bunun Hz. Peygamber devrinde mi yoksa Hz. Ömer’in halifeliği zamanında mı yazıldığına dair kesin bir bilgi yoktur.

Vakfiyelerde Allah’a hamd ve sena, Hz. Peygambere salat ve selamdan sonra hayır yapmaya teşvik edici, sadakanın sevabından bahseden ayet ve hadislere yer verilir. Bunlar başlangıç kabilindendir bu nedenle vakfiyenin hukuki bünyesinden sayılmaz.

Bu başlangıç kısmından sonra genelde vakfiyelerde şu kısımlar yer alır:

1- Vakf olunan malların neler olduğu

15 Ziya Kazıcı, a. g. e. , s. 274. 16 Osman Gazi Özgüdenli, “Vakfiye”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 2012, C.42, s. 465.

6 2- Vakf olunan malların nasıl idare edileceği 3- Vakıf gelirlerinin nerelere ve kimlere sarf edileceği 4- Vakfın kimler tarafından idare edileceği, müessesede kaç şahsın çalışacağı, bunlara ne kadar ücret ödeneceği, bu ücretlerin hangi gelirlerden elde edileceği, eşyanın fiyatı gibi pek çok detay ayrıntılı bir şekilde anlatılır. 5- Hâkimin, vakfın sıhhat ve lüzumuna dair olan hükmü 6- Sonunda da tarih ile üst kısmında hâkim veya hâkimlerin mührü bulunmaktadır. Genel olarak vakfiyeler dua cümleleriyle son bulur. Dua kısmı biri hayır dua, biri beddua olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Vakıf hizmetlerinin yürütülmesinde doğru dürüst çalışan, hizmetin yapılmasına yardımcı olan yönetici ile görevlilere, bu hizmetlerinden dolayı vakıf sahibi hayır duada bulunur. Ancak vakfiyede belirtilen hizmetleri yapmayan, ona ihanet eden, onu gayesinin dışında kullanan idareci ve görevlilere ise beddua eder.17

Ayrıca vakfiyedeki bilgiler ışığında, camiye, mektebe, kütüphaneye, türbeye vakfedilen eşyalar listesi ekler bölümünde paylaşılacaktır.

17 Ziya Kazıcı, a. g. e. , s. 274 vd.

7 BİRİNCİ BÖLÜM

PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN’IN HAYATI VE HAYIR HİZMETLERİ

1.1. PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN’IN HAYATI

Pertevniyal Valide Sultan, II. Mahmut’un hanımı ve Sultan Abdülaziz’in annesidir.18 Aslının nerden geldiği hususu tartışmalıdır, her ne kadar Kürt19 veya Roman20 asıllı olduğu iddia edilse de Çerkez olma ihtimali daha yüksektir.21 1810 da doğduğu tahmin edilerek, doğduğunda Besime ismi verildiği bilinmektedir.22

Pertevniyal’in saraya nasıl geldiği hususunda belirli görüşler olsa da bunlar net bilgiler değildir. Saraya takdim edilen cariyeler gelenek gereği isim aldığından Besime ismi de Pertevniyal olarak değiştirilmiştir.23 Pertevniyal kelimesi “Pertev” ve “Neyl” kelimesinin çoğulu olan “Niyal” kelimesinin birleşiminden meydana gelmekte olup “Pertev kelimesi ışık, “Niyal” kelimesi ise “ışığa, iyiliklere nail olmak anlamına gelmektedir.24

Pertevniyal saraya gelir gelmez dikkatleri üzerinde toplamış ve ikballer arasındaki yerini alarak ikinci ikbal olmuştur. 1830’da, Abdülaziz’i doğurmuş ve böylece 5. Kadın efendiliğe yükselmiştir. 1839’da II. Mahmut ölünce kendisine Abdülaziz’le Beşiktaş’taki sarayda ayrılan daireye yerleşerek hanedan geleneğini bozmuştur. Zira II. Mahmut ve önceki padişahlar şehzadeliklerini “kafes” hapsinde geçirirlerken anneleri de Eski Saray’da kapalı bir hayata terk edilir; şayet oğulları tahta

18 Muhittin Eliaçık, “Pertevniyal Valide Sultan Vakfına Ait Arşiv Belgeleri”, Vakıflar Dergisi, 2010, S.33, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, s. 69. 19 Ali Akyıldız, “Müsrif, Fakat Hayırsever: Pertevniyal Valide Sultan”, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Osmanlı Araştırmaları Dergisi, İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) 2016, S.47, s. 308. 20 Ali Kemal Meram, Padişah Anaları, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, 6. Baskı, İstanbul, 1999, s.567. 21 Necdet Sakaoğlu, Bu Mülkün Sultanları 36 Osmanlı Padişahı, Oğlak Yayınları, İstanbul, 1999, s. 504; Muhittin Eliaçık, a. g. mak., s. 69; Nermin Taylan, Kölelikten Sultanlığa Padişah Anaları, Ekin Yayınları, İstanbul, 2012, s. 211. 22 Ali Akyıldız, “Pertevniyal Valide Sultan”, İslam Ansiklopedisi, TDV Yayınları, İstanbul, 2007, C. 34, s.239; N. Taylan, a. g. e. , s.211. 23 Sema Ok, Köle Pazarından Saraya Cariyeler, Mediha Hanım’ın Facia Dolu Hayatı, Kamer Yayınları, İstanbul, 1996, s.41. 24 Arif Kolay, “Pertevniyal Valide Sultan”, Sergistanbul Fuar Yaşam ve Kültür Dergisi, 2012, S. 58, s. 39; Mustafa Nihat Özön, Büyük Osmanlıca Türkçe Sözlük, 5. Basım, İnkılap ve Aka Kitapevleri, İstanbul, s.597.

8 çıkarsa valide alayıyla saraya dönerdi. Buradan yola çıkarak Sultan Abdülmecid’in bu geleneği bozarak, bir ilki gerçekleştirdiği ifade edilebilir.25

Resim 1: Sultan Abdülaziz, (Cengiz Yalçın-Mustafa Yaşar, Ulu Bir Çınar Pertevniyal, Anka Matbaası, İstanbul, 2012, s.10)

25 Haziran 1861’de Sultan Abdülmecit’in vefat etmesi üzerine yerine Şehzade Abdülaziz tahta oturtulmak istenmiştir. Bu amaçla Dolmabahçe Sarayı Veliaht Dairesine gelen Sadrazam Kıbrıslı Mehmet Paşa, Serasker Rıza Paşa ve Kaptan-ı Derya Mehmet Ali Paşa gibi Paşaların arkasından “Aman oğlumu almayınız, bana bırakınız” diye bağıran Pertevniyal, hapse götürdükleri zannıyla oğlunu vermek istememiştir. Bahsi geçen şahısların ısrarı üzerine gitmesine rıza göstermişse de durumdan emin olmak için arkaları sıra Topkapı Sarayı’na gitmiştir.26

Abdülmecit’in son yıllarında veliahtlık, büyük şehzade Abdülaziz’in mi, yoksa padişahın büyük oğlu Murat’ın mı hakkı olduğu sorusu gündeme gelmeye başlamış,

25 Nejdet Sakaoğlu, Osmanoğulları’nın Ünlü Kadın Sultanları, Creative Yayınları, İstanbul, 2007, s. 217. 26 Haluk Y. Şehsuvaroğlu, Sultan Aziz, Hayatı, Hal’i, Ölümü, Hilmi Kitapevi, İstanbul, 2011, s. 34-35.

9 Pertevniyal ise çıkan bu söylentiler nedeniyle bir hayli tedirgin olmuştur. Ali Paşa’nın, ilk saltanat günlerinde Abdülaziz’e: “Devlet erkânı Murat Efendi’yi tahta davete gidiyorlardı, onları ben size çevirdim”, şeklindeki ifadesinden, yine Ali Paşa’nın “Rumlar ve Ermeniler, bizim padişahımız Abdülmecit idi. Bu (Abdülaziz) Müslümanların padişahıdır. Biz kabul etmeyiz diyerek isyan edeceklermiş” şeklindeki ifadeleri Pertevniyal’e ulaştırmasından; ayrıca Sultan Abdülmecit’in ölümü üzerine tahta çıkacak olan padişahın cülus ve biat töreni için gönderilen davetiyelerde tahta geçecek padişahın isim kısmının boş bırakılıp sonradan doldurulmasından Pertevniyal’in endişelerinin boş bir kuruntudan ibaret olmadığı görülmektedir.27

Nihayetinde oğlunun tahta geçtiğini görerek rahat bir nefes alan Pertevniyal, “Mehd-i ulya-yı saltanat”, “Valide Sultan”28, “İsmetlü Valide Sultan” ünvanlarıyla anılmaya başlanmış, yapımı ve donanımı tamamlanan Dolmabahçe Sarayının görkemli valide sultan dairesine yerleşmiştir.29

Artık Valide Sultan olan Pertevniyal’in işlerinde yardımcı olması adına kethüda30 tayin edilmiştir. Sultan Abdülaziz tarafından önemsenen bu göreve, müsteşarlık görevi üzerinde kalmak kaydıyla Tersane Müsteşarı Mazlum Bey getirilmiştir.31 Kısa süre sonra Hazine-i Hassa Nazırlığına ve ardından da paşalığa terfi etmiş olup yerine Fatma Sultan’ın kethüdası olan Hüseyin Bey getirilmiştir.32

Oğluna güzel cariyeler bulmayı hayırlı bir hizmet olarak gören Pertevniyal, oğlu Abdülaziz’i nüfuzu altında tutmak istemiştir. Bu nedenle kendisine bütün insanların (dünya) anası manasına gelen “ümmü’l- cihan” denilmiştir. Köle satışlarının

27 Ahmet Cevdet Paşa, Tezakir 13-20, yay. Cavid Baysun, Türk Tarih Kurumu Yayınevi, Ankara, 1960, s. 139 vd. 28 Valide Sultan kavramı için bkz. Nahid Sırrı Örik, “Valide Sultanlara Dair”, Tasvir Gazetesi, 19 Kasım 1948. 29 Sakaoğlu, 2007, s. 218; M. Çağatay Uluçay, Padişahın Kadınları ve Kızları, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1980, s. 124. 30 Osmanlı idari terminolojisinde kethüda kelimesinin sık kullanılan terimlerin başında geldiği, aşağı yukarı her organizasyonun bir kethüdası bulunduğu, en küçük idari birim olan köy kethüdalığından esnaf kethüdalığı, vezirlerin maiyetinde olan kethüdaları ve onların hükümet nezdinde işlerini yürüten kapı kethüdaları, yeniçeri kethüdalığı, valide sultan kethüdalığı ve hanım sultan kethüdalığına kadar geniş bir yelpazede kullanıldığı görülmektedir. Bunların içinden Valide Sultan kethüdalığı da oldukça önem arz etmektedir; zira haremin bütün yetki ve sorumluluğu üzerinde olan valide sultanlar, yeri geldikçe de padişahın gücünü ve iktidarını kullanmış olup, dış dünyayla olan neredeyse bütün irtibatlarını kethüdaları vasıtasıyla kurmuşlardır. Muzaffer Doğan, “Sadaret Kethüdalığı (1730- 1836)”, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, İstanbul, 1995, s. 15-16. 31 Münir Aktepe, Vak’a – Nüvis Ahmed Lütfi Efendi Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1988, C. 10, s. 25. 32 Aktepe, a. g. e. , C. 10, s. 25-42.

10 yasaklanmasına karşın, Kafkasya’dan getirilen “gönüllü” cariyelerin en seçmelerini adamları aracılığıyla harem için aldırmış; yüksek makamlı devlet adamları konaklarındaki cariyelerden ünlenenleri de saraya getirtip oğluna göstermiştir. Pertevniyal’in başında bulunduğu saray haremi en kalabalık kadrosuna bu yıllarda ulaşırken, harem harcamaları ve lüks alışkanlıkları da giderek artmış olup; kadın efendilerin, ikballerin geleneksel saray haremi yaşamına uyumları ise yeterince sağlanamamıştır.33

Pertevniyal sadece harem işleriyle ilgilenmemiş, devlet işlerinin de seyrine müdahale etmiştir. Zira Suriye Valiliğine atanan Ahmet Cevdet Paşa, kendisini Valide Sultan’a uğramak zorunda hissederek teşekkür ve veda için gittiği sarayda ona siyasi durum ile birlikte ülkenin gidişatı hakkında rapor da vermiştir.34 Diğer yandan mütercim Rüştü Paşa’nın eski damadı olan Hüseyin Vasfi Paşa’nın, izinsiz olarak gittiği Avrupa’dan 22 Şubat 1869’da Pertevniyal’in Sultan Abdülaziz’e bir suikast düzenleneceğine dair istihbarat alması üzerine tutuklanması, Valide Sultan’ın güçlü bir istihbaratı olduğunu da göstermesi açısından önemlidir. 35

Öte yandan zayıflamış olan Osmanlı-İngiliz-Fransız ittifakının tazelenmesi için bir Avrupa seyahatinin şart olduğuna inanan Sadrazam Ali ve Fuat Paşalar, Sultan Abdülaziz üzerindeki tesirini bildikleri Valide Sultanı ziyaret edip, hediyeler takdim ederek oluşabilecek menfi durumu engellemek istemeleri Valide Sultan’ın oğlu üzerindeki tesirine dikkat çekmektedir.36

Oğlunun iktidarının sonuna doğru bir şeylerin ters gittiğini hisseden ve bu mevzuda yapılacak bir şey olup olmadığını düşünmeye koyulan Valide Sultan, Mayıs 1876’da Hamdi Paşa’yı, Mithat Paşa’ya gönderir. Mithat Paşa bu konuyla ilgili birkaç öneride bulunur ve Sultan Abdülaziz’e iletilmesini ister, buna rağmen Hamdi Paşa, Valide Sultanın oğlunu üzmemek adına bunları iletmeyeceğini ifade ederek Mithat Paşa’nın yanından ayrılır. Paşa, Mayıs ayının sonlarına doğru işlerin daha kötüye gitmesiyle Cevher Ağa aracılığıyla Valide Sultan’ın huzuruna davet edilir. Bu davetin

33 Sakaoğlu, 2007, s. 218; Nejdet Sakaoğlu, “Pertevniyal Valide Sultan”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Ana Basım Yayınları, İstanbul, 1994, C.6, s.245; Z. Melek, “Son Devirde Kadınlar Saltanatı”, Resimli Tarih Dergisi, S.14, s. 633. 34 Ahmet Cevdet Paşa, Tezakir 40 Tetimme, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1967, s. 152. 35 Ömer Faruk Akün, Namık Kemal’in Mektupları, Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1972, s. 272- 273. 36 Cemal Kutay, Avrupa’da Sultan Aziz, Sile Yayınevi, İstanbul,1970, s.18 vd.

11 neticesinde Mithat Paşa bir gün uğraşarak ülkenin sorunları ve çözümlerini kapsayan bir layiha hazırlayarak Valide Sultan’a sunar. Bu görüşmeden kısa süre sonra Sultan Abdülaziz tahttan indirilir; bu hazin sondan anlaşılan o ki Valide Sultan, oğluna bu layihadan bahsetmemiştir.37

30 Mayıs 1876 tarihinde sabaha karşı Süleyman Paşa komutasında, harbiye talebeleri ve iki tabur asker ile Dolmabahçe Sarayı kuşatılır. Her şey planlanmış, saray karadan ve denizden abluka altına alınmış; hal’ kararı ise Darüssaade Ağası Cevher Ağa vasıtasıyla Pertevniyal Valide Sultan’a bildirilmiştir.38

Pertevniyal oğlunun tahttan indirilişini ve ardından yaşadığı acı günleri ayrıntılı bir şekilde kaleme alır. İhtilal günü sabahın sekizinde yangın gerekçesiyle yataktan kaldırılmış olan Valide Sultan kısa sürede hadisenin yangın olmadığını, Abdülaziz’in tahttan indirilip yerine Murat Efendi’nin getirilmiş olduğunu anlar. Bu sırada uyandırılan ve bunu kimin yaptığını soran Sultan Abdülaziz, Sultan Selim’e döndürüldüğünü, olayda sadece Avni Paşa’nın sorumlu olmadığını Rüştü Paşa ve Ahmet Paşa’nın da dahil olduğunu belirtir. Cenabı Hakkın takdirinin böyle olduğuna inanır, elbiselerini giyip hazırlandıktan sonra önce kayığa bindirilip Sarayburnu’na oradan da arabaya bindirilerek Topkapı Sarayı’na götürülür.39

Burada üç gün kaldıktan sonra Sultan Murat’a yazılan tebrikname neticesinde dördüncü gün Fer’iyye Sarayı’na götürülür. Askerler tarafından sık sık kılıcı istenen Abdülaziz, vermemek için direnir en sonunda saklaması için ikinci hazinedara verir. Ancak Valide Sultan askerlerin isteklerine dayanamayarak kılıcı onlara teslim eder.

37 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Mithat ve Rüştü Paşaların Tevfiklerine Dair Vesikalar, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1987, s. 53-54. 38 Ömer Faruk Yılmaz, Bir Şehit Sultan Abdülaziz Han, Çamlıca Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 2012, s.66. 39 Baha Gürfırat, “Pertevniyal Valide Sultan’ın Hatıratı Sergüzeştname”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, 1967, S.2, s. 57.

12

Resim 2: Abdülaziz’in vefatı sırasında üzerinde bulunan kanlı gömleği, (Cengiz Yalçın-Mustafa Yaşar, Ulu Bir Çınar Pertevniyal, Anka Matbaası, İstanbul, 2012, s.22) Bir müddet sonra oğlunun kaldığı odaya giren Valide Sultan, Abdülaziz’i kanlar içinde yerde yatar vaziyette bulur ve üzerine kapanıp ağlamaya başlar. Bu sırada yanına Nazif isminde bir subay gelip kulağındaki küpesini ve parmağındaki yüzüğü çekip alır. Ayrıca bu sırada mücevher veya altın varsa çıkartmak amacıyla birisinin parmağını ağzına soktuğu rivayet edilir. Sultan Abdülmecit’in oğullarından Nurettin Efendi’nin Necip ismindeki ağası tarafından kollarından çekilip yaşmaksız ve feracesiz bir halde karakol meydanına götürülür. Buradan da Topkapı Sarayı’na götürülen Pertevniyal burada otuz sekiz gün kalır, otuz dokuzuncu gün Fer’iyye Sarayına geri götürülür.40

Pertevniyal’in yaşadığı bu sıkıntılı ve çileli günler Sultan II. Abdülhamit’in tahtta geçmesiyle sona erer, artık rahata kavuşur ve yeni padişahtan saygı görür.41 Bu tarihten ölümüne kadar olan zamanı adeta inziva hayatı şeklinde geçirir, biricik avunması ve eğlencesi küçük ve yetim çocukları yetiştirmek olur. Birçok çocuk yetiştirip, yuvalarını kurmalarına yardımcı olur. Sultan II. Abdülhamit’in eşi olan Müşfika Hanım da onun yetiştirdiklerindendir. “Hayatımda ibadet, çiçek ve çocuğu çok sevdim” diyen Pertevniyal devamlı surette Kur’an okur, hatim indirir ve etrafındaki çocuklara dualar ettirir. Oğluna yapılan haksızlık karşısında derin üzüntü duyar. Her gün akşam ile yastı namazı arasında secdeye kapanır yüksek sesle ağlar; “herşeyi affederim oğlumun kanını affetmem” diye gözyaşı ile yalvarır.42

40 Baha Gürfırat, a. g. mak. , s. 58-59; Nazım Tektaş, Harem’den Taşanlar (Padişahların Bütün Kadınları), Çatı Yayınları, İstanbul, 2004, s.391. 41 Akyıldız, 2007, s. 240. 42 Nermin Taylan, Kölelikten Sultanlığa Padişah Anaları, Bizim Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 2012, s. 212.

13 Geriye pek çok hayır eseri bırakan Pertevniyal Valide Sultan, 26 Ocak 1884 tarihinde İstanbul’da vefat etmiş ve kendi adına inşa ettirdiği Aksaray semtindeki caminin yanındaki türbesine defnedilmiştir.43 Oğlunun vefatıyla derinden sarsılan Pertevniyal, dünya hayatının sona ereceğinin farkında, ölüme yakın ve hazırlıklı yaşamıştır. Sağlığında bir “cenaze sandığı” hazırlatıp içine cenaze masrafları için 500 lira, tekfin için iki tanesi pullu bir tanesi beyaz olmak üzere üç adet şal, yedi defa zemzeme batırılmış iki top kefenlik bez, bir top zemzemsiz kefenlik, üç adet yüz örtüsü, tabutun yanına yazılacak “miftahü’l-cenne” (cennetin anahtarı) yazısı, hamam lifi, bir top tülbent, od ağacı ve balmumu koydurur.44 Vefatına müteakip tekfin ve techiz işleri için bu para ve eşyalar kullanılır. 45

Ayrıca vasiyeti üzerine sağlığında sürekli okuduğu Kur’an-ı Kerim, dua kitapları ve ud ağacından yapılmış altın kamçılı beş yüzlük tespihi ziyaretçilerin okuyup kullanması için türbesine konulur. Okuduğu Kur’an-ı Kerim ve dua kitapları ise şunlardır: Hafız Osman hatlı Kur’an-ı Kerim, Hafız Hasan Raşid hatlı En’am ve Delailül-Hayrat, Mehmed Sadeddin Busrevi hatlı Evrad-ı Fethiyye, Abdüssamed el-Hac Rasim Mehmet hatlı Hizbü’l-bahr ve Devr-i A’la mecmuası, hacegan hatmi şerif tertibi ile üzerinde Dua ve Esma-i Evliyaullah yazılı bir mecmuadır.46 Valide Sultanın 40 yılı aşkın, uzun yıllar okuduğu bu kitaplar, manevi yaşantısıyla ilgili bilgi verirken, saray ve harem hayatına hâkim olan dini havayı da yansıtmaktadır.

Pertevniyal Valide Sultan, oğlunun ölümü ile yaşadığı derin acıyı unutamamış, muhtemelen yaşadığı kötü günlerin unutulmasını da istemeyip, II. Abdülhamit’e ölümünün ardından açılmasını vasiyet ettiği bir sandık bırakmıştır. Sandıkta; bir teneke kutu içinde altın kamçılı ve üzerinde üç küçük inci bulunan bir tespih, Hint keteninden yapılmış bir entari, ayakkabı, tül gömlek, kenarı işlemeli ve işlemesiz seccade, beyaz mendil, püskülsüz gecelik fesi, baş yemenisi, boş zemzem sürahisi, tabaksız bir çay fincanı, hasır yelpaze ve sineklik ile bir astar sargı47 ve bizzat kendisinin kaleme aldığı şu mektup çıkar:

43 Akyıldız, 2007, s.240. 44 AKPVSE, nr. 4539, 14/ Ca/ 1297 (04/ 05/ 1880). 45 AKPVSE, nr. 464, 15/ Ks/ 1299 (27/ 01/ 1884). 46 AKPVSE, nr. 855( t. y.); nr. 2202(t. y. ); nr. 2422 (t. y. ). 47 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Mithat Paşa ve Yıldız Mahkemesi, Türk Tarih Kurumu Yayınevi, Ankara, 1967, s.107-108.

14 “Sultan Murad’ın kemali lütfu kereminden olarak fermanı şahaneleriyle beni Yeni Saraya sürdükleri vakit mürüvvetlerinden üzerimde olan ve yanımda bulunan eşya bu kadar olduğu halde üç ay orada mahpus kaldım ve bu eşya ile idare eyledim. Ferace ve yaşmağım olan da bu beyaz şaldır. Üç padişah sayesinde nail olduğum maldan bu kadar eşya ile üç cariye layık görüp mürüvvet buyurdular. Kimsenin hakkında hayırdan başka sui niyet etmedim. Sayelerinde bu hakaretlere müstahak oldum. Allah aşkına, bunları açıp görenler beni rahmet ile yad eylesinler ve benden ibret alıp hakkımda olan mürüvvet ve merhametlerine şaşıp mütehayyır olsunlar. Benim sergüzeştim pek uzun. Tarih olacak şey ise de oralardan sarfı nazar olundu. İşte o vukuatı hüznengizi herkes işitmiştir. Tekrarına hacet görmem. Kanımı deryalara akıttılar. Bu mürüvvetleri de bana ettiler. Elhükmüllillah.” 48

Biçare Pertevniyal

Bu mektup Valide Sultanın oğlundan sonra, yaşadıklarının özeti mahiyetinde olup, yaşadığı acı günlerin belgesi niteliğindedir. Pertevniyal Valide Sultan, devleti ve milletinin hayrı ve selameti için çalışmış, pek çok vakıf eseri bırakarak dünya hayatına veda etmiştir.

1.2. HAYIR HİZMETLERİ

Pertevniyal Valide Sultan dindarlığı ve merhameti ile dikkatleri çekerken memleketin çeşitli yerlerinde yaptırdığı cami, çeşme, sebil, hastane, sıbyan mektebi gibi pek çok hayır eseri ve yardımlar, onu büyük bir hayırsever olarak tarihe not ettirmiştir. Yaptırdığı vakıf eserlerini örneklendirmek mümkündür. Buna göre;

Pertevniyal’in kendi adına yaptırdığı ilk cami Bosna’nın bir kasabası olan Senice’dedir. Senice’de var olan caminin şehrin biraz dışında olması, halkın vakit namazlarını, özellikle yatsı ve sabah namazını cemaatle kılmakta zorlanması gibi nedenlerle, Seniceliler kasabalarına bir cami yapması için Pertevniyal Valide Sultan’a müracaat etmişler, istekleri geri çevrilmemiş ve neticede bir cami yaptırılmıştır. Cami 1867-1868 yıllarında ibadete açılmıştır.49

48 Gürfırat, a. g. mak. , s. 59. 49 Cengiz Yalçın-Mustafa Yaşar, Ulu Bir Çınar Pertevniyal, Anka Matbaası, İstanbul, 2012, s. 47-49. Başbakanlık Osmanlı Arşivinde, yıllar içinde harap hale gelen caminin tamiri için gerekli masrafların hazineden karşılanacağına dair bir bilgi bulunmaktadır. Bkz. BOA, DH. MKT. ,792, 60, h.1321 (m. 1903)

15 Pertevniyal İstanbul’un çeşitli yerlerinde pek çok çeşme yaptırmıştır. 1814 yılında Karagümrük Pazar Meydanı arkasında Pertevniyal Valide Sultan meydan çeşmesini, 1856 da Eyüp civarında defterdar iskelesi yanında Yavedut Camii sırasında Pertevniyal Kadın Efendi Çeşmesini yaptırmıştır. Vefatından sonra ise 1907’de Şehremini’de Guraba hastanesine giden yolun sol tarafında Pertevniyal Valide Sultan Çeşmesi Pertevniyal’in vakfından yaptırılmıştır.50 Ayrıca İstanbul’un dışında Şebinkarahisar’da ve Tarsus’ta çeşmeler yaptıran Pertevniyal, 1865’te Şebinkarahisar’da birisi Suboyu (Bige) Köyü ve ikisi de Karaköy yolu üzerinde olmak üzere toplam üç tanedir.51

Pertevniyal’in çok yönlü hayır hizmetlerinden bir diğeri ise hastanelerdi. Ancak farklı nedenlerle açılamayan ya da tamamlanamayan hastane girişimleri olarak kalmıştır. Bunlardan biri Nisa (Kadın) Hastanesi’dir. Pertevniyal, İstanbul’da Guraba Hastanesi’nin arka tarafında bulunan ve Atik Baruthane isimli yerde kadınlara mahsus bir hastahane yaptırmak arzusunda olduğundan, bu arazi kendisine tahsis edilir, ancak bundan bir başka bilgi bulunmamaktadır.52 Bir diğer hastane de Medine-i Münevvere’de Kadınlar Hastanesi olarak planlanmış ancak açılamamıştır. Yıktırılmış da olabilir.53

Eğitime önem veren ve çocukları seven Pertveniyal mektep inşasını da önemsemiştir. İstanbul’un Sarıyer beldesinde gidebilecekleri okulları olmayan belde çocukları caminin müezzin mahfilinde ders görmüşler; fakat bu durumun namaz kılanları rahatsız etmesi üzerine ahali kendi aralarında anlaşarak uzun yıllardır boş duran bir araziyi mektep arazisi olarak hibe etmeyi uygun bulmuş ve Pertevniyal Valide Sultan’a müracaat ederek, buraya bir mektep inşa etmesini istemişlerdir. Neticede Valide Sultan tarafından yaptırılan mektep için, vakfiye düzenlenmiştir. Buna göre mektep öğrencilerinin muallimleri aracılığıyla Kur’an okumaları, her sene mübarek gecelerde ihlas suresi okumaları, dua etmeleri istenmiş bunların karşılığında; Ramazanda ve Kadir gecelerinde mektebin hoca, halife ve talebelerine Pertevniyal tarafından ihsanda bulunulduğu vakfiyesinde belirtilmiştir.54 Ayrıca Pertevniyal’in

50 M. Çağatay Uluçay, Padişahın Kadınları ve Kızları, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1980, s.125. 51 Akyıldız, 2016, s. 328. 52 BOA, İ.DH, 516/ 35118, 01/ 04/ 1285 (14/ 03/ 1862). 53 Nil Sarı, “Pertevniyal Valide Sultan’ın Medine-i Münevvere’de Yaptırdığı Hastahane”, I. Türk Tıp Tarihi Kongresi Bildirileri, Ankara, 1992, s.64-65. 54 AKPVSE, nr. 3468, 24/ Ca/ 1284 ( 23/ 10/ 1867); nr. 1592, 16/ N/ 1291 ( 1874).

16 sarrafı Mısırlızade Bagos Bey, Ermeni kız çocukları için bir mektep inşa edilmesini ister, Bagos Bey’in bu istek ve arzusu yerine getirilir.55 Ermeni patriği, annesinin himayesinde kurulan mektepte okuyan öğrencilerin ekmek ve et ihtiyacını karşılayan Sultan Abdülaziz’e bir teşekkür mektubu gönderir.56

İlme önem veren Pertevniyal, İstanbul’da Fatih’te Fatih caminin içerisinde bulunan kütüphaneye otuz üç adet kitabı, okumak isteyenlerin okuması ve kullanması şartıyla57 yine İstanbul’da Fatih’te, eski Darüssaade Ağası olan Mehmet Ağa adına yaptırılan caminin içerisinde bulunan kütüphaneye konulmak üzere yirmi dokuz adet muhtelif kitabı vakfetmiştir.58

Ordunun güçlenmesine kadar düşünen Pertevniyal, Tersane-i Amire’de ihtiyaç duyulan üstü kapalı gemi inşa havuzunu yaptırmıştır.59 Ayrıca Osmanlı donanması için Pertevniyal isimli harp gemisini yaptırmıştır.60 Pertevniyal çeşitli vesilelerle askerleri sevindirmeye ve orduya moral vermeye özen gösterirdi. Oluşturduğu bir vakfa tahsis ettiği gelirlerle, Adliye, Mecidiye, Selimiye, Gümüşsuyu, Topçu, Deniz kışlaları olmak üzere toplam sekiz adet kışlada her yıl mevlit okunmasını şart koşmuştur.61 Yine geliri askeri hastanelere harcanmak üzere bazı çiftliklerin gelirlerini askeri idareye bağışlamıştır.62

Oğluna düşkünlüğü ile tanınan Pertevniyal, oğlunun yurt dışı seyahatinden dönüşünün gecikmesi üzerine endişelenir ve bu endişesini II. Mahmut’un kadınlarından Tiryal Kadın’a açar ve o da Edirnekapı dışında ve mezarlık içinde münzevi bir hayat süren Laz Emin Baba’ya son derece itimat ve itikadı bulunduğundan ona başvurmasını tavsiye ederdi. Bunun üzerine Valide Sultan, Emin Baba’yı ziyaret eder ve ona Sultan Abdülaziz’in ne zaman İstanbul’a döneceğini sorar. Emin Baba biraz düşündükten sonra “önümüzdeki çarşamba değil, öbür çarşamba” cevabını verir. Neticede Emin Baba’nın

55 BOA, İ.HR, 232/ 13713, 01/ 04/ 1285 (22/ 07/ 1868). 56 BOA, İ.HR, 234/ 13845, 4/ Şa/1285 (20/ 11/ 1864). 57 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.152. 58 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.747, s.198. 59 Münir Aktepe, a. g. e., C.10, s.108; Sakaoğlu, 1994, s.245. Tersane-i Amire’nin masrafları için Pertevniyal Valide Sultan’ın vakfından ödeme yapıldığına dair bkz. AKPVSE, nr. 4353, 6/ Za/ 1283 ( 12/ 03/ 1867). 60 BOA, HR. SFR. ,96/10, 19/ 12/ 1864. 61 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.152; VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.148. 62 BOA, A.MKT. MHM, 283/ 32, 27/ 05/ 1280 ( 09/ 11/ 1863).

17 söylediği tarihte Sultan Abdülaziz İstanbul’a döner. Bu olay üzerine Valide Sultan bir ihsanda bulunmak ister ve Emin Baba Tekkesi’ni yaptırır.63

Pertevniyal’in en önemli ve en bilinen vakıf eseri ise Aksaray’da kendi adına yaptırmış olduğu külliyedir. Ayrıntılı olarak sonraki bölümde anlatılacağından burada ayrıca değinilmesine lüzum görülmemiştir.

Pertevniyal, sadece yeni vakıf eserler inşa etmemiş daha önce yapılmış vakıf eserlerinin bazılarının da tamir ve onarımlarını yaptırmıştır. İstanbul’un Fatih ilçesindeki Mevlevihane kapısı yakınlarında bulunan, namaz kılınamaz derecede harap durumda olan Aydın Kethüda Camii’ni tamir ettirmiştir.64 Tamir ettirdiği bir başka cami ise yine İstanbul’un Fatih ilçesinde, Kırkçeşme’de bulunan Sekbanbaşı İbrahim Ağa Camii’dir. İstanbul’un büyük yangınlarından birinde hasar gören cami XIX. yüzyılın ilk yarısında harap vaziyette iken Pertevniyal tarafından tamir ettirilmiş65 olup ibadete açılmıştır.66 İstanbul’da Boğaziçi’nde Beykoz semtindeki Ali Kethüda Caminin de bakım ve onarımını yaptırmış ve bir de saat vakfetmiştir.67 Sadece İstanbul ile sınırlı kalmamış, 1867 yılında Konya’da meydana gelen yangında büyük hasara uğrayan Konya Aziziye Camii’nin yeniden inşası gündeme gelmiş, Sultan Abdülaziz’in yardımı, halkın yardımları ve Şeyh Ahmet Efendi Cami Vakfının gelirleri ile caminin yeniden yapımına başlanmıştır. Bu dönemde Pertevniyal de oldukça duyarlı davranmış, bu caminin yapımı için yirmi sekiz bin liralık bir yardımda bulunmuştur.68 Yine başka bir tamir de Kanuni Sultan Süleyman’ın vezirlerinden Mehmed Paşa’nın Medine’de yaptırmış olduğu Guraba Hastanesinin onarımını yaptırmak olup, bir de hastaneye eczane ekletmiştir. Ayrıca hastane için gerekli eczane malzemelerini ve aletleri temin

63 Yalçın-Yaşar, a. g. e. , s.49-50. 64 AKPVSE, nr. 4881 ( t. y.); nr. 3958, 8/ Z /1291 ( 17/12/ 1874) ; nr. 2083, 23/ R/ 1292(29/ 04/ 1874); nr. 209, 17/ Ra/ 1292( 23/ 05/ 1875). 65 Caminin giriş kapısında Sultan II. Mahmud’un tuğrasının altında bulunan 14 satırdan oluşan kitabesinde Pertevniyal tarafından tamir ettirildiği yazılıdır. Kitabe de; “… Hemen bu cami kalmış gerçi viran ve harab ancak Nasib oldu bunun ihyası bertab hulusane Ki oldur mader; Sultan Abdülaziz efendinin Muvaffak oldu hakka “Pertevniyal” Hanım bu ihsane”. Muhittin, “Kayıp Eser: Sekbanbaşı Mescidi”, http://www.hayalleme.com/kayip-eser-sekbanbasi-mescidi/, (29/ 05/ 2013). 66 AKPVSE, nr. 1442, 26/ Ş/ 1278 (26/ 02/ 1862). 67 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.149. 68 Yalçın- Yaşar, a. g. e. , s. 47.

18 etmiş, yeniden doktor, cerrah, eczacı ve hademe tahsis ettirmiştir.69 Yine Eski Saray isimli yerden Tarsus kasabasına su taşıyan yolların bozulması üzerine tamiri vakıftan karşılanmış, her yıl onarılması için vakıftan para ayrılmıştır. Ayrıca Ashab-ı Kehf’te bulunan zaviyenin zaviyedarlarına aylık maaş tahsis eder, karşılığında zaviyedarın yılda iki defa hatim yapmasını, birinin duasının Kurban Bayramı gecesinde birinin duasının da Kadir Gecesinde yapılmasını şart koşar.70

Pertevniyal, yine İstanbul’da Beşiktaş’taki türbesinde olan Kanuni Sultan Süleyman’ın sütkardeşi Yahya Efendi’nin türbesiyle Mevlanakapı’daki Ebubekir Çelebi türbelerini tamir ettirmiştir.71

Pertevniyal’in hayır faaliyetleri sadece İstanbul ile sınırlı kalmamış, İstanbul dışında da pek çok yerde hayır faaliyetlerinde bulunmuştur. Bunlardan biri de İslam dini açısından sembolik anlam taşıyan Mersin iline bağlı Tarsus ilçesidir. Tarsus’un İslamiyet’le ilk karşılaşması Hz. Ömer döneminde olup, Muaviye tarafından İslam topraklarına dâhil edilmiştir. Ancak tam olarak İslam kimliği kazanması XIV. asırdan itibaren başlamış ve Osmanlı Devleti döneminde tamamen bu kimliği yansıtır duruma gelmiştir. Ashab-ı Kehf mağarasının Tarsus’ta olduğuna inanılması, beldenin İslam açısından öne çıkmasına sebep olmuştur. Ayrıca bu mağaranın varlığı Kur’an-ı Kerim’de geçen Kehf suresiyle desteklenmiş olduğundan, Müslümanlar üzerinde son derece önem teşkil etmiştir.72 Bu önemi nedeniyle Ashab-ı Kehf mağarası üzerine cami inşa ettirmek isteyen Pertevniyal, bu iş ile ilgilenmesi için Tarsus Müftüsü Ahmet Hilmi Efendiyi görevlendirmiş, cami h. 1289 ( m.1872) yılında yaptırılmıştır.73

69 Sarı, a. g. mak. , s.63. 70 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.160. 71 Yahya Efendi türbesinin tamirine dair şair Hayri tarih düşmüştür: “Etti inşa-i sebil ve mektep ve cami ki halk Su içe ilm öğrene kıla namaz ide dua Bir de havz-ı bi bedel yaptırdı kim tersanede Andan etti bahrı bir zırh sefine iptida Ruhuna hoşnut için Yahya Efendi’nin Kıldı ihya türbe-i Pak-i şerifin bi riya Hayrı geldiler yediler dediler tarihini Etti bu bab-ı şerifi Valide Sultan bina” (Sene 1290). Uluçay, a. g. e. , s.125; Sakaoğlu, 1994, s.245. 72 Münir Yıldırım, “Tarsus’un Dini Tarihine Tarihsel Bir Yaklaşım”, Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2006, C. VI, s. 114 vd. 73 AKPVSE, nr. 4397, 9/ N/ 1289 ( 04/ 04/ 1872).

19 Valide sultan vakfından sadece hayır eserleri yaptırılmamış pek çok ihtiyaç sahibine, darda kalmışa yardımlar yapılarak müşkülleri giderilmiştir. Bu yardımlar ihtiyaca göre çeşitlilik göstermiş, 1875’te borcundan dolayı hapse düşen Müslüman, Hristiyan ve Yahudilerden seksen dokuz kişinin borçlarını ödeyip hapisten çıkarmıştır. Benzer yardımları zaman zaman devlet maliyesi için de yapmıştır. Hükümet para sıkıntısı yüzünden 1866 Ağustos maaşlarını ödeyemeyince Valide Sultan aylık tahsisatı olan 5000 lirayı hazineye bağışlamıştır. 5 Eylül 1865’te Hocapaşa’da çıkan ve 7000- 8000 evle, on dört cami ve mescidi kül eden büyük yangında felaketzedelere nakdi yardımda bulunmuştur.1874’teki kuraklık ve kıtlık dolayısıyla Anadolu halkına da yardımda bulunmuş, bunun yanında Kırım’dan getirttiği çift öküzlerini çiftçilere dağıttırmıştır.74

Pertevniyal’in dindar kimliği ve Hz. Peygamber’e olan bağlılığı ve sevgisi, İslam dini için önemli olan yerlere yardımlar yapma isteğini oluşturmuştur. Nitekim kutsal belde Medine-i Münevvere’deki Ravza-i Mutahhara’ya konulmak üzere büyükçe bir saat göndermiştir.75 Ayrıca Kudüs’te Hz. Peygamber’in Miraç’a yükseldiği Mescid-i Aksa sınırlarındaki Kubbetü’s-Sahra Camii için Paris’ten büyük bir avize sipariş etmiş ve Paris sefiri Ali Paşa vasıtasıyla İstanbul’a gönderilen avize buradan da Kudüs’e gönderilmiştir.76 Hz. Peygamber’in, kutsal emanetlerine de büyük önem veren Pertevniyal, zaman zaman emanetlerin bulunduğu mahfazalarda onarım ve yenilenmeye gitmiştir. Ayrıca kutsal emanetlerden bazı parçaları hediye etmiştir. Örneğin, altınla işlenmiş bir örtüye sardırdığı ve altın ile gümüşten yapılma kıymetli bir mahfazanın içerisine koydurduğu sakal-ı şerifi Kaşgar Müslümanlarına77 ve bir başka sakal-ı şerifi de Bağdat’taki Abdülkadir Geylani’nin türbesine hediye etmiştir.78 Medine-i Münevvere’de medfun bulunan Hz. Peygamberin babası Abdullah ile Maliki mezhebinin kurucusu İmam Malik Hazretlerinin türbelerindeki sanduka örtüleri eskimiş

74 Akyıldız, 2007, s.240. 75 AKPVSE, nr. 3778, 15/ Ş/ 1289 (18/ 02/ 1872); VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.153. Pertevniyal vakfiyesinde saatin tamir edilmesi gerektiğinde aksatılmaması, sürekli bakım ve temizliğinin yapılması, harem-i şerifin naibi gözetiminde bir görevlinin saat işleriyle ilgilenmesi, onun vefatı durumunda yerine oğlu, ehil değilse bu işte ehil birinin göreve getirilmesini şart koşmuştur. Bkz. VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.155. 76 Akyıldız, 2007, s.240. 77 M. Münir Aktepe, Vak’anüvis Ahmed Lütfi Efendi Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1993, c. XV, s. 20. 78 AKPVSE, nr. 1730, 5/ Ş/ 1279 ( 26/ 01/ 1863).

20 olduğundan, Pertevniyal tarafından yeni puşideler (örtüler) vakfedilmiştir.79 Yine Hz. Peygamber’in torunu Hz. Hüseyin’in Bağdat’taki türbesine, ikişer adet buhurdan ile gülabdan’ı hediye etmiştir.80 Ayrıca Kâbe’nin çevresinde o dönem var olan fakat günümüze ulaşmayan dört mezhep imamlarına ait makamlara konulmak üzere şamdanlar göndermiş, bunların yakılması ve temizliği için görevli tahsis edilmesini istemiştir.81 Medine’deki gelinlik çağına gelmiş fakir kızlara kadar düşünen Pertevniyal, onlara dağıtılmak üzere tuğra işlemeli sorguçtan, elmas iğneye, yaldızlı gümüş kemere, gömleğe, entariye, bileziğe varıncaya kadar toplam 34 kalem eşyayı bağışlamıştır.82 Ayrıca her sene vakfından belli bir miktar gelirin Mekke ve Medine halkının ihtiyaç sahiplerine dağıtılmasını istemiştir.83

İki adet altın şamdan ile iki adet yaldızlı gümüş tepsi yaptırarak Topkapı Sarayı’ndaki Hırka-i Şerif Dairesi’ne koydurmuştur.84Eyüp Sultan Hazretlerinin türbesindeki sancak-ı şeriflerin konulduğu gümüş iskemleyi yenilemiştir.85 Eşi II. Mahmud ve oğlu Abdülaziz’in metfun olduğu türbe için de bir adet sakal-ı şerif iskemlesi, şamdan, sandukalara örtülmesi için beyaz kaşmir şal, merhum Sultan Abdülaziz’in iki adet seccadesi ile kullandığı altın kamçılı beş yüzlük pirinç tespihi ve içinde od ağacı bulunan çekmeceyi vakfetmiştir.86

Pertevniyal, ikamet ettiği şehir olan İstanbul’un, tekkelerini, türbelerini ve türbedarlarını da unutmamış, zaman zaman ciddi yardımlarda bulunmuştur. Ramazan ayına özel Yahya Efendi türbesine yemek pişirilip dağıtılması için, Şaban ayı girdiğinde Şazeli dergâhına yapılan yardım için, Ramazan ayında iftariye olarak Fındıklı dergâhında kullanılması için, yine Fındıklı dergâhında hatm-i şerif okunması için Pertevniyal vakfı tarafından bağışta bulunulmuştur.87 Pertevniyal İslam dini için yardımlaşmanın önemli olduğu zaman dilimlerinde yardım yapılmasını özellikle

79 AKPVSE, nr.3962, 11/ M/ 1292 ( 17/ 02/ 1875), ; nr. 4946, 25/ M/ 1289 (04/ 04/ 1872). 80 AKPVSE, nr. 4838, 29/ R/ 1284 ( 31/ 07/ 1867) ; nr.4905, 15/ C / 1284 ( 19/09/ 1867); nr. 4920, 20/ Ca/ 1284 (19/ 10/1867). 81 AKPVSE, nr. 4670, 16/ R/ 1290 ( 14/05/ 1873); nr. 4870, 25/ R/ 1293 (20/ 04/ 1876); nr. 4829, 19/ M/ 1290 ( 19/ 03/ 1873) 82 Dolmabahçe Sarayı Arşivi, Evrak II, nr. 2556. Nakleden Akyıldız, 2016, s. 334. 83 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s. 139. 84 AKPVSE, nr. 488, 6/ Z/ 1292 ( 4/ 12/ 1875). 85 AKPVSE, nr. 2559, 25/ Za/ 1279 (14/ 03/ 1863). 86 AKPVSE, nr. 4238, 26/ Ca/ 1306 ( 27/ 02/ 1889). 87 AKPVSE, nr. 4266, 21/ Ş/ 1283 ( 29/ 12/ 1866); nr. 4268, 1/ Ş / 1283( 9/ 12/ 1866); nr. 4269, 2/ N/ 1283 (1866) ; nr. 4267, 2/ N/ 1283 ( 1866).

21 istemiştir. İstanbul’da Eyüp civarında Nakşibendi tarikatı ricalinden Kaşkari Abdullah Efendi dergâhına, Kadırga limanı civarında şehit Mehmet Paşa dergâhına, Unkapanı kapısı yakınında bulunan Şazeliye tarikatından Balmumcu Ahmet Efendi zaviyesine, Beşiktaş kasabasında bulunan Yahya Efendi tekkesine, Ramazan ayında dervişler ve fukaranın iftariye ihtiyacının karşılanması için yardım yapılmasını istemiştir.88 Ayrıca her yıl Muharrem ayında Beşiktaş kasabasında bulunan Yahya Efendi tekkesinde89 ve Fındıklı kasabasında bulunan Cafer Efendi tekkesinde aşure pişirilip dervişlere ve fakirlere dağıtılmasını istemiştir.90

İstanbul’un manevi büyüklerinin olduğu türbelere ve camilere de oldukça önem vermiştir. Hz. Peygamber’in sahabelerinden olan ve Yezid b. Muaviye’nin kumandasındaki İslam donanmasında yer alan ve İstanbul’un fethi sırasında yollara düşüp, İstanbul sınırlarında vefat edince surlara en yakın yere gömülmek isteyen Hz. Ebu Eyyub el-Ensari’nin türbesinin muvacehe penceresinin91 önüne bir adet büyük Kur’an-ı Kerim, bir rahle, bir de yeşil kumaş bir örtü konulmuştur. İstanbul’un fethine müyesser olan Fatih Sultan Mehmet’in türbesine daima ayarının kontrol edilmesini şart koşarak büyük bir saat, gümüş ve sedef işlemeli bir rahle, sırma ile süslenmiş bir rahle örtüsü, altın süslemeli büyük boy bir adet Kur’an-ı Kerim hediye etmiştir. Vakfedilen bu Kur’an-ı Kerimlerden her gün bir cüz okunup hatim yapılmasını ve türbedarlar tarafından muhafazasının yapılmasını istemiştir.92 İstanbul’da Beşiktaş civarında bulunan Yahya Efendi Hazretlerinin türbesine iki adet gümüş şamdan, iki adet gümüş tablo ve üç kollu gümüş buhurdanı vakfetmiştir.93

Bunun dışında İstanbul’un çeşitli yerlerindeki mekteplerin hoca ve talebelerine verilmek üzere ayrı ayrı paralar göndermiştir.94 Yurtdışı seyahatine çıkan Sultan

88 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s. 149. 89 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s. 146. 90 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s. 141. 91 Muvacehe penceresi: Türbelerin dış cephelerinde ziyaretçilerin önünde Fatiha okuduğu pencereye verilen isimdir. Hacet penceresi, niyaz penceresi, dua penceresi gibi adlarla da anılan İslâm türbe mimarisine ait bu önemli unsura, Hz. Peygamber’in türbesi başta olmak üzere, manevi huzurlarında edilecek duaların Allah katında makbul olacağına inanılan din büyükleri ve velilere ait türbelerde rastlanmaktadır. bkz. M. Baha Tanman, “Hacet Penceresi” Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 1996, C.14, s.434. 92 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.145; VGMA, Vakfiye Defteri, nr.747, s.150-151. 93 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.141. 94 AKPVSE, nr. 372, 3/ C/ 1279 ( 27/ 10/ 1862); nr. 3331, 27/ R/ 1279 (22/ 09/1862).

22 Abdülaziz’in yurda dönüşünün gecikmesi üzerine endişelen Pertevniyal, oğlunun dönüşünün ertesi günü mektep hoca ve talebelerine ihsanda bulunmuştur.95

Duaya önem veren Pertevniyal, oğlunun başarı, sıhhat ve afiyetinin devamı için 500 kuruş maaşla her gün şifa-i şerif okuması adına bir hoca görevlendirmiştir.96 Medine-i Münevvere’de, Mescid-i Nebevi’de müezzin mahfilinde her Cuma, Cuma namazından önce Kehf Suresi’nin okunmasını ardından dua edilmesini, güzel sesli Şeyh Osman Efendi’den, kendisi için yaşadığı sürece iki dünya selameti için dua etmesini istemiştir.97 Yine İstanbul’da kendisi tarafından yeniden inşası yapılan Sekbanbaşı İbrahim Ağa Camisi’nde imamlık vazifesine devam edenlerden, her sene Kur’an-ı Kerim’i kaidelerine dikkat ederek ağır ağır okumasını, Ramazan ayında Kadir Gecesi’nde hatim duasını yapmalarını istemiştir. Ayrıca camide müezzinlik vazifesine devam edenlerden, farz namazlardan önce Fatiha suresini hazır bulunan cemaate okumasını, ulemadan es-Seyyid Hasan Efendi’den hayatta olduğu sürece her hafta Pazar günleri hazır olan cemaate vaaz vermesini, Kur’an-ı Kerim okumasını, Berat Kandiline denk gelen Pazar günü hatmin tamamlanmasını ve duasının yapılmasını istemiştir. Hatimden gelecek olan ecir ve sevabın başta Hz. Peygambere, ailesine, akrabasına, evliyanın, ulemanın ve iman ehlinin ruhlarına hediye edilmesini, Sultan Abdülaziz Han ve kendisi için hayatta oldukları sürece iki dünya selameti için dua edilmesini istemiştir. Ayrıca ahirete irtihal ettiklerinde de kendileri için okumaların ve duaların devam etmesini istemiştir.98İ stanbul’da Eyüp Camii yakınlarında olan Kalenderhane Tekkesi’nde her sene Kur’an-ı Kerim hatmi yapılmasını ve duasının Şaban ayının on beşinci gecesi Beraat Kandiline denk gelen zamanda yapılmasını, mevlid-i şerif okunmasını ve sonunda dua edilmesini istemiştir.99 Maiyetindekileri de unutmamış, İstanbul’un değişik camilerinin imamlarını ve âlimlerini dairesine getirterek özellikle Pazartesi ve Perşembe günleri vaazlar verdirmiştir.100 Aslında bu husus saray hayatının arka planı gözler önüne sermekte olup, saray kadınları hakkında yakışıksız atıfta bulunanlara da bir cevap niteliğindedir.

95 AKPVSE, nr. 3650, 3/ Za/ 1279 (22/ 04/1863). 96 AKPVSE, nr. 2383, 1/ Ş/ 1279 ( 26/ 01/ 1863). 97 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s. 149. 98 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.141 vd. 99 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.154. 100 Akyıldız, 2016, s. 332.

23 Pertevniyal, Mevlid Kandili,101 Regaip Kandili102 ve Kadir gecesi103 gibi önemli gecelerde hatim ve mevlit okutturmuş, bu iş için görevlendirilen din görevlilerine de hatırı sayılır ihsanlarda bulunmuş olup, bir saray geleneği olarak Mevlid Kandili gecesinde sarayda hediyeler dağıttırmıştır.104 Ayrıca her yıl Rebiü’l Evvel ayında, Eyüp ve Fatih camilerinde mevlid-i şerif okunması, mevlit-i şerif dinleyen cemaate aralarda şerbet ikramı yapılması ve bitiminde gül suyu eşliğinde şekerler ikram edilmesini istemiştir.105 Sadece bu iki cami ile sınırlı kalmamış, çoğunluğu selatin camiler olan Hz. Halit, Süleymaniye, Tophane-i Amire, Beyazıt, Sultan Ahmet, Dolmabahçe Camilerinde, her yıl mevlit okutulup ardından şerbetler dağıtılıp, şekerler ikram edilmiştir.106

Pertevniyal zaman zaman İstanbul’un manevi büyüklerini ve manen önemli camilerini ziyaret etmiştir. Hırka-ı Şerif Camii ve Üsküdar Aziz Mahmut Hüdai dergâhını ziyareti bunlardan olup, ziyaretleri esnasında ihsanda bulunmuştur.107 Yine İstanbul’un değişik yerlerine yaptığı ziyaretler esnasında yolu üzerindeki fakir ve muhtaçlara verdiği ihsanlarla onları sevindirmiştir. Çırağan sarayına geliş gidişlerinde ihsanda bulunurken, Çırağan sarayına nakilleri esnasında karakollara da yardımda bulunmuştur.108 Yine Kurban bayramı kutlamaları için Ayasofya camisine giderken yollarda bulunan asker ve karakollara ihsanda bulunmuştur.109 Ayrıca üç ayların içinde Müslümanlar için önemli olan Berat gecesinden önce bazı dul hanımlara yağ ve pirinç yardımı yapmış olup, Sarı Gazi ahalisi çocuklarına elbise ve para yardımında,110 Ramazan ayı geldiğinde ise, Şehit Mehmet Paşa dergâhına fakirlere iftariye olarak verilmesi adına yardımda bulunmuştur.111 Kurban Bayramı geldiğinde ise kendi saray

101 AKPVSE, nr. 2689, 18/ R/ 1291 ( 05/05/ 1874). 102AKPVSE, nr. 2091, 2/ B/ 1292 ( 1875). 103 AKPVSE, nr. 3505, 20/ Ş / 1289 ( 21/12/ 1872). 104 AKPVSE, nr. 1318, 29/ Ra/ 1292( 04/ 06/ 1875). Görevlilerin aldıkları ihsanlara dair bkz; AKPVSE, nr. 2158, 10/ Ra/ 1293 ( 05/ 05/ 1876); nr. 2689, 18/ R/ 1291 (05/ 05/ 1875). 105 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.146. 106 AKPVSE, nr. 192, 18/ Ra/ 1292 ( 247 05/ 1875); nr.198, 18/ Ra/ 1292( 24/ 05/ 1875); nr. 679, 15/ Ca/ 1283 ( 25/ 10/ 1866); nr. 1311, 13/ Ra/ 1311 ( 24/ 10/ 1893); nr. 1786, 15/ Ca/ 1283 ( 25/ 10/ 1866); nr. 1787, 15/ Ca/ 1283 ( 25/ 10/ 1866); nr. 2156, 12/ Ra/ 1293( 07/ 05/ 1876). 107 BOA, HH. d. , 27802, 13/ 09/ 1278 ( 14/03/ 1862) ; HH. d., 27800, 25/ 02/ 1279 ( 23/ 07/ 1862). 108 AKPVSE, nr. 2151, 21/ R/ 1293; nr. 2164, 29/ S/ 1293 ( 26/ 03/ 1876) ; nr.2167, 10/ Ra/ 1293 ( 05/ 05/ 1876). 109 AKPVSE, nr. 3932, 13/ Z/ 1291 ( 22/ 12/ 1874). 110 AKPVSE, nr. 1795, 15/ Ş/ 1291 ( 27/ 09/1874) ; nr.3439, 1/ Ş/ 1292 ( 02/ 09/ 1875); nr. 4427, 13/ Ş/ 1280 ( 23/01/ 1864). 111 AKPVSE, nr. 3505, 20/ Ş/ 1289 ( 21/ 12/ 1872).

24 çalışanlarına, paşa konaklarında çalışanlara ve İstanbul’daki dergâhlara kurbanlık koçlar dağıttırmıştır.112

Balkanlar üzerindeki emelleri Kırım Savaşı’nda (1853-1856) aldığı yenilgiyle sekteye uğrayan Rusya, savaş sonrasında Kafkaslardaki Müslümanlara baskısını arttırmış, bu baskı milyonlarca Kafkasyalının zorunlu olarak Osmanlı Devleti’ne göç etmesine neden olmuştur. Bu bölgelerden Anadolu’ya doğru yoğunlaşan göçlerin maddi olanaklarının sağlanması ve iskânı, zaten zor durumda olan hazinenin yükünü daha da ağırlaştırmıştır. Yerlerinden ve yurtlarından ayrılmak zorunda bırakılan Müslümanlar uygun bölgeye yerleştirilmeye çalışılırken başka sorunlarla karşı karşıya kalınmıştır. Zira Osmanlı şehrinde yerleşim cami ve mescit etrafında teşekkül etmekteydi. Devlet bu ağır yükü kaldırabilmek için zaman zaman yardım çağrılarında bulunmuştur. Bu çağrılar karşısında oldukça duyarlı davranan Pertevniyal, muhacirler için yapılan cami ve mekteplere ait giderlerin karşılanması hususunda önemli yardımlarda bulunmuştur. İmparatorluğa sığınıp Tuna, Hüdavendigar, Sivas, Diyarbakır, Halep, Edirne, İzmir, Kastamonu, Ankara, Bosna vilayetlerine yerleştirilen Çerkes muhacirler için kurulan köylerde inşa edilen camilerin masraflarının bazıları Pertevniyal Valide Sultan vakfı tarafından karşılanmıştır.113

112 AKPVSE, nr. 173, (t. y.) ; nr. 3892, 2/ Za/ 1292 (30/ 11/ 1875); nr. 3894, 30/ Z/ 1292 ( 28/ 12/ 1875). 113 İsmet Sarıbal, “Sultan Abdülaziz’in Valideleri Pertevniyal Sultan’ın Muhacirlere Yardımları”, Sultan Abdülaziz ve Dönemi Sempozyumu 12-13 Aralık 2013 Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2014, C.2, s. 1 vd.

25 İKİNCİ BÖLÜM

PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN KÜLLİYESİ VE BİRİMLERİ

Tarihçi İsmail Hakkı Konyalı, padişahlar, valide sultanlar ve sultanların hayır eseri yaptırırken, inşa edilecek yeri titizlikle seçtiklerini, özellikle Müslüman nüfusun kalabalık olduğu yerlerin tercih edildiğini belirtir.114 Buna göre İstanbul’un Marmara kıyıları, Samatya’dan Kumkapı’ya kadar genellikle Rum ve Ermenilerin oturdukları mahalleler iken Cerrahpaşa, Kocamustafapaşa, Fatih, Horhor, Laleli gibi iç mahallelerde Türkler yerleşmişlerdi. Aksaray, adeta Hristiyan ve Müslüman cemaatler arasında bir buluşma meydanıydı. Ayrıca konum açısından Aksaray, kent yapısının en önemli odaklarından olup, Laleli, Fındıkzade, Yenikapı, Langa, Haseki, Saraçhane gibi semtlerle çevrilmekteydi.115 Cemaati her zaman çok olacak bir yerde külliye inşa ettirmek isteyen Pertevniyal Valide Sultan, bu nedenle İstanbul’un Aksaray semtini seçerek burada bir külliye inşa ettirir.116 Külliye; cami, türbe, türbedar odası, mektep, kütüphane, muvakkithane, karakol, çeşme ve yedi adet dükkân, meşrutalar ve vakıf binasından oluşmaktadır.117 Günümüzde bu külliyenin cami, mektep, çeşme, türbe ve meşrutaları ayakta kalmıştır. Külliye’nin diğer unsurları ise, zaman içinde yıkılıp kaldırılmıştır. Özellikle yanındaki yol genişletme çalışmaları bunda etkili olmuştur.

114 İbrahim Hakkı Konyalı, Abideleri ve Kitabeleriyle Üsküdar Tarihi, Türkiye Yeşilay Cemiyeti Yayınları, İstanbul, 1976, C.I, s.131-132. 115 Doğan Kuban, “Aksaray”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Kültür Bakanlığı ve Türk Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul,1993, C.1, s.162 116 Niyazi Ahmet Banoğlu, “Aksaray Valide ve Ortaköy Camileri”, Hayat Tarih Mecmuası, İstanbul, 1966, S.9, s.64. 117 Doğan Yavaş, “Pertevniyal Valide Sultan Külliyesi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 2007, C.34, s.241.

26

Resim 3: 1936 Tarihli Pervititch Haritasında Külliye’nin Konumu (Murat Yalçın Çebi, “Bir restorasyon öyküsü: Pertevniyal Valide Sultan Camii”, Restorasyon Dergisi Yıllığı, I, Vakıflar İstanbul 1.Bölge Müdürlüğü Yayını, 2010, s.66) Avluya girişi sağlayan doğu taç kapısı üzerindeki 3 satır halinde, 12 mısradan oluşan kitabe bulunmaktadır. Kitabenin (latin harfleri ile yazılışı) ise şöyledir:

Hazret-i Abdülaziz Hanın zamân-ı devleti

Ahsen-i asâr ile seraserdir.

İşte böyle hüccet kim i’mâr-ı mülk

Ol serir aray-ı mühbe-i efkârdır.

Mader-i zişanının âmâli de kendi gibi

Daima tervic-i şerh-i Ahmed ül-Muhtardır

Öyle inşa kıldı kim bu cami-i zibende-yi

Tarh-ı hayr-ı neşk-i künbed mekandır.

Valid-i Mahmud Han cennet meskenin

Ruhunu ihya için bir hayr-ı pür envârdır.

Söyledi Nüzhet kulu ihtimamına tarih-i tam

Mehd-i ihyaya bu cami pek güzel imardır.

27

Resim 4: Pertevniyal Valide Sultan Cami doğu taç kapısı üzerindeki kitabe(fotoğraf: İlknur Çiçek) Son satırdaki ifadeden Mehd-i Ulyayı saltanat sanısıyla anılan Pertevniyal Valide Sultan tarafından yaptırılan güzel bir imar olduğu anlaşılmaktadır.

Avluya girişi sağlayan batı tarafında bulunan taç kapısı üzerinde yine 3 satır halinde 12 mısradan oluşan şair Nüzhet’e ait kitabenin metni ise şöyledir:

Hazret-i Abdü’l-Aziz Han-ı diyanet-perveri

Görmedi vaz’ı müberrat itmeye mislin cihan

Valid-i cennet-mekân Mahmud Han’ın ruhunu

Valide Sultan bu yüzden dahi kıldı şadıman

Tarh-ı dil-arasına hayretde kaldı asuman

Bunda ol Sultan-ı zi-şan Ka’be’den vird-i nişan

Yazdı Nüzhet bendesi itmamına bir beyt kim

Mısra’ ‘ayn’ında sekiz ta’rih-i tam oldu ayan

Mader-i Abdü’l-Aziz Han yapdı vala ma’bedi

Olsa layıktır bu Beytullah metaf-i kudsiyan118

118 F. Gülsüm Ersoy, “İstanbul’daki Selatin Camilerinin Kitabeleri”, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 2002, s.182-183.

28

Resim 5: Pertevniyal Valide Sultan Cami batı taç kapısı üzerindeki kitabe (fotoğraf: İlknur Çiçek)

Diğer avlu kapısındaki kitabede ise Hattat Mehmet Rıfat’ın yazdığı “Selamün aleyküm tıbtüm fe’dhuluha halidin”119 ayeti mevcuttur.120

Resim 6: Pertevniyal Valide Sultan Cami kuzey taç kapısı üzerinde bulunan Kur’an-ı Kerim’den ayet (fotoğraf: İlknur Çiçek)

Camiyle birlikte yapılan ve yaklaşık 16 ayda tamamlanan valide sultanın türbesi, türbedar odaları, muvakkithane, kahve ocağı, şadırvan ve diğer bazı binalar toplam 4.558 liraya mal olur. Cami, mektep, karakolhane ve diğer müştemilatı içeren binalarla

119 Ayet’in meali, “selam sizlere ne hoşsunuz! Ebedi kalmak üzere haydi girin oraya” şeklindedir. (Kur’an-ı Kerim, Zümer/73). Bu surenin 73. ayetinin tamamının meali ise; “Rablerinden korkanlar bölük bölük cennete sevk edilmektedir. Nihayet oraya vardıkları zaman kapılar açılır ve bekçileri onlara; selam sizlere ne hoşsunuz! Ebedi kalmak üzere haydi girin oraya! derler.” şeklindedir. M. Hamdi Yazır, Kur’an-ı Kerim Meali, Sentez Yayınevi, İstanbul, “t.y.”, s.386. Bu ayetin giriş kapısının üzerine yazdırılması, sanki cennete giriş kapınız, camiye giriş kapısından geçer mesajını vermektedir. 120 Yavaş, a. g. mad., s.241.

29 buralarda görev yapacak olan vazifelilerin gider ve maaşları için gelirler tahsis edildiği gibi, bu binalara konulacak eşyalar da vakfiye defterinde ayrıntılı olarak belirlenir. Ayrıca külliyede görev yapacak imam, müezzin, türbedar, bekçi gibi görevlilerin ikametleri için evler de inşa edilir.121

Külliyenin inşası düşünülen yerlerde dükkânlar, fırınlar, ev ve konaklar vardır. Valide Sultan tarafından külliyenin inşası için görevlendirilen Kethüda Hüseyin Bey hızla istimlaklere başlar. Bu süreçte pek çok sıkıntıyla karşılaşılır, bazı ev ve konak sahipleri evlerini satmak istemez ya da fazla para ister. Yaşanılan sıkıntılar Valide Sultan’a iletilir, Valide Sultan’da yapılacak olan inşaat için hiçbir masraftan kaçınılmaması gerektiğini söyler, ev ve konak sahipleri memnun edilir ve istimlakler bu surette tamamlanır.

Caminin temel atma töreni Valide Sultan’ın isteği üzerine çok şaşaalı geçer. Törene bütün hükümet ricali, on binlerce insan, şeyhler hocalar katılır. Bir taraftan bu tören devam ederken, diğer taraftan yüzyılların geleneği olan temele para atma geleneği uygulanır. Temele 3225 lira gömülür, ardından dualar edilir ve kıyamete kadar bu caminin var olması için Allah’tan niyaz dilenir.122

İnşaatın bitiminde caminin açılış merasimi de kalabalık bir kadro eşliğinde büyük bir tören şeklinde yapılır. 1867 yılında inşatına başlanılan cami 5 Nisan 1872 tarihinde büyük bir törenle ibadete açılır. Dolmabahçe sarayından camiye varıncaya kadar yol boyunca asker ve zaptiyeler sıralanır. Valide sultan, Şehzade Yusuf İzzettin Efendi, sultanlar, sadrazam, şeyhülislam, serasker, mabeyn müşiri ve diğer davetlilerin katıldığı törende kurbanlar kesilip fakirler sevindirilir; başmimar Serkis Bey’le inşaatta emeği geçenlere ihsanlarda bulunulur; ayrıca tören yüzünden birkaç saat çalışmadığı için tramvay şirketine de valide sultan tarafından 100 lira bağışlanır.123

121 Akyıldız, 2016, s.324-325. 122 Banoğlu, a. g. mak. , s.64-65. 123 Akyıldız, 2016, s.324.

30 2.1. CAMİ

Resim 7: Pertevniyal Camii giriş cephesi (fotoğraf: İlknur Çiçek) 2.1.1. İnşası, Yapı Tekniği ve Sanat Özellikleri

Cami, Aksaray’da daha önce yanmış olan Kâtip Camii’nin yerine inşa edilmek istenmiş, Valide Sultan’ın isteği üzerine Ortaköy Cami büyüklüğünde planlanmıştır.124 Cami’nin mimarı Sarkis Balyan ve Agop Balyan’dır.125 Bir avlu içinde merkeze konumlandırılan cami, XIX. yüzyılın hemen hemen tüm camilerinde karşılaşılan kare mekânın merkezi bir kubbeyle örtülmesi geleneğine sahiptir. Harim 10x10 m boyutlarında kare planlıdır.126 Bu mekânın üstü 16 pencereli hayli yüksek bir kasnağa

124 Münir Aktepe, Vak’a-Nüvis Ahmed Lütfi Efendi Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınevi, Ankara, 1991,C. XIV. s.15; Banoğlu, a. g. mak. , s.64. 125 Pars Tuğlacı, Osmanlı Mimarlığında Balyan Ailesinin Rolü, İstanbul, 1993, s.538. Farklı kaynaklarda yapının mimarı olarak, İtalyan asıllı desinatör ve Ressam Pietro Montani kabul edilir. Tahsin Öz ve Halil Ethem yapının mimarının Montani olduğunu ifade eder. Bkz. Tahsin Öz, İstanbul Camileri, 1964, s.111; Halil Ethem, Camilerimiz, İstanbul Kanaat Kütüphanesi Yayınevi, İstanbul, 1932, s.99. Bu görüş farklılıklarına Doğan Yavaş, delillerle son noktayı koymuştur. Buna göre Yavaş, 1867-1871 tarihleri arasında kaleme alınmış 24 adet evrak halindeki inşaat defterlerini kaynak olarak gösterip; külliyenin ustalarının isimlerini sıralamış ve bu belgelere dayanarak, Montani Efendi’nin yapıyla alakası olmadığını ortaya koymuştur. Doğan Yavaş, “Aksaray Valide Külliyesi İnşaat Defteri”, Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Bursa, 2007, S.13, s.438 126 Afife Batur, “Valide Camii”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfının Ortak Yayını, İstanbul, 1994, C.7, s.361.

31 oturtulmuş küçük bir kubbe ile örtülmüştür.127 Kubbe yapının boyutlarına göre küçük kalmış olup kubbe kaldırıldığında yapı kasır veya köşk mimarisini anımsatmaktadır. İki yanda iki minaresi tek şerefeli, kesme taştan ve taş külahlı olup, Hünkâr Kasrının köşelerine yerleştirilmiştir. Sağ tarafta bulunan minaresi Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1988 yılında yapılan tamir sırasında restore edilmiştir.128

Resim 8: Pertevniyal Camii planı (Afife Batur,“Valide Camii”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C.7, Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfının Ortak Yayını, İstanbul,1994, s.360)

Cami avlusuna doğu, batı ve kuzey yönden üç kapı ile ulaşılır. Kuzeydeki kapı oldukça sade olmasına karşın, doğudaki kapının iki yanı oval biçimde düzenlenmiş, nişlerle hareketlendirilmiştir. Basık kemerli kapı açıklığının üzerinde altı beyitlik bir kitabe ile üstünde tuğra yer almaktadır. Batıdaki avlu kapısı ise abidevi olarak tasarlanmış olup bitkisel süslemeli alınlığın ortasına Sultan Abdülaziz’in tuğrası yerleştirilmiştir.129 Bu anıtsal giriş, aynı zamanda İstanbul halkının kullanımına açık bir

127 Selçuk Batur, “Ondokuzuncu Yüzyılın Büyük Camilerinde Son Cemaat Yeri ve Hünkâr Mahfili Sorunu Üzerine”, Anadolu Sanatı Araştırmaları 2, İstanbul, 1970, s.102; Öz, a. g. e. , s.111. 128 Diyanet İşleri Başkanlığı Fatih Müftülüğü, Fatih Camileri ve Diğer Tarihi Eserler, Başkent ofset yayınları, s.191. Minarelerle ilgili detaylı bilgi için bkz. Semavi Eyice, İstanbul Minareleri, Berksoy Yayınevi, İstanbul,1962, C. I, s.40. 129 Yavaş, a. g. mad., s.241.

32 sebili de bünyesinde barındırıyordu. Kaynaklar, zamanında halkın bu sebilden gümüş taslarla su içtiğini ve bu tasları temizlemek için cami bünyesinde kadrolu çalışan görevlilerin olduğunu bildirir.130

Resim 9: Pertevniyal Valide Sultan Camii avlu giriş kapıları soldan sağa batı, kuzey, doğu kapısı (fotoğraf: İlknur Çiçek) Caminin girişi, benzemesi istenilen Ortaköy Camii’nden farklı olarak planlanmış olup, girişe doğru kademeli olarak öne çıkmaktadır. Beş basamaklı bir merdivenle ulaşılan tek katlı giriş kısmından oldukça geniş bir hole ulaşılmaktadır. Holden ise birer koridorla haremlik ve selamlık olarak isimlendirilen mekânlara bağlanılır. Ayrıca holden, harim mekânına açılan ve son cemaat yeri işlevi gören bir ara mekâna geçilir.131

Ara mekânın solundaki ahşap kapı vasıtasıyla hünkâr mahfiline girilir. Cami girişinin tam üzerine rastlayan mahfilin ise Valide Sultan’ın dinlenme salonu olduğu düşünülmekte olup, zengin kalem işi süslemesiyle bezenmiştir. Holün batısında eskiden kitaplık olarak kullanılan bir salon bulunmaktadır. Burada bulunan değerli kitaplar Süleymaniye Kütüphanesi’ne devredilmiştir. Kitaplık salonunun harem bölümünün simetriğinde kalan mekânda, giriş bölümünün batı ucundaki valide girişini üst kata bağlayan gösterişli bir merdiven bulunmaktadır. Üst katta ise sultan ve maiyeti için

130 Meriç, “Aksaray Pertevniyal Valide Sultan Camisi ve Külliyesi”, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1997, s.134-138. Çeşme tasını muhafaza eden görevliye “Hafız-ı Tas” denir. Ayrıntılı bilgi için çeşme görevlileri bölümüne bakınız. 131 XIX. yüzyıl camilerinde son cemaat yeri, içe alınmış harime geçişi sağlayan bir ara mekân özelliği göstermeye başlamıştır. Bu cami de bu yeni uygulamanın örnekleri arasında gösterilmektedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Batur, a. g. e., s. 97-104.

33 ayrılmış salonlar ve harim bölümüne küçük bir balkonla açılan harem namazlığı yer almaktadır.132

Resim 10: Soldan sağa hünkâr mahfili girişi, hünkâr mahfili katı, hünkâr mahfili katından bir oda resmi (fotoğraf: İlknur Çiçek) Caminin harim bölümünün doğu cephesinde mermerden yapılmış olan bir vaaz kürsüsü yer almaktadır. Harimin batı cephesinde klasik Osmanlı şemasında yapılmış mermer minber bulunmaktadır. Minberin üst kısmında yeşil zemin üzeri altın yaldızla celi sülüs hatla Muhammed suresinden bir ayet yazılmıştır.133 Sade bir çerçeveye sahip olan mermer, minberin merdiven korkuluğunda yer alan geometrik geçmeler ışık-gölge etkisi oluşturmuş olup, bitkisel süsleme elemanlarından oluşan yoğun bir dekorasyona sahiptir. Güney cephede ise mermerden yapılmış olan mihrap bulunmaktadır.134 Mihrabın üst kısmında yeşil zemin üzeri altın yaldızla celi sülüs hatla Al-i İmran suresinden bir ayet yazılmıştır.135

Resim 11: Mihrabın üst kısmındaki ayet kitabesi (fotoğraf: İlknur Çiçek)

132 Batur, a. g. mad., s.361 133 Muhammed, 47/19. 134 Meriç, a. g. t. , s.127 vd. 135 Al-i İmran Suresi, 3/37.

34

Resim 12: Minberin üst kısmındaki ayet kitabesi (fotoğraf: İlknur Çiçek)

Mihrap duvarında üst sıra pencerelerin hizasında sağda “Allah Celle Celaluhu” solda “Muhammed Aleyhisselam” ibareleri bulunmaktadır. Batı duvarında “Ebubekir Radıallahuanhu”, “Osman Radıallahuanhu”, doğu duvarında “Ömer Faruk Radıallahuanhu”, “Ali Radıallahuanhu” ibareleri bulunmaktadır.136

Resim 13: Harim kısmı kubbe içi görüntüsü, kemerlerdeki lafızlar (Celalettin Güneş, www.gunes.gen.tr) Harimin kuzey cephesinde hünkâr mahfili bulunmaktadır. Mahfil bölümünün alt katı oldukça karanlık bir düzenlemeye sahip olurken üst kattaki pencere düzeni ana mekânın aydınlanmasına yardımcı olmaktadır. Caminin harim bölümünün alt sırasında sekiz, üst sırada ise on iki pencere bulunur. Üst sıradaki pencereler her cephede üçer tane simetrik olarak yapılmış olup ortadaki pencereler iki yandaki pencerelerden daha geniş ve yüksek tutulmuştur.137 Böylece harimin iç kısmında ferah ve aydınlık bir hava sağlanmıştır. Üst sıradaki pencereler üçgen bir alınlıkla taçlandırılmış ve aynı alınlıklar

136 Ersoy, a. g. t. , s. 184. 137 Meriç, a. g. t. , s.131.

35 daha küçük ölçüde alt kat orta pencerelerinin üzerine de yerleştirilmiştir. İki yanda yine çift sıralı düzenlenen iri sathi nişler cepheleri hareketlendirirken, klasik dönem izlerini de yansıtmaktadır. Hem cepheleri taçlandıran üçgen alınlıklarda hem de pencere üzerindeki üçgen alınlıklarda iri rumi palmet süslemeler vardır; bu süslemeli alınlıklar orta katta iki sıra, alt katta tek sıra mukarnas dizisiyle çerçevelenmiştir. Alınlıkların hemen altında birer kartuş içinde celi sülüs hatla ayet138 yazılmıştır. Son dönem yapılarında görülen batı etkisinin bu yapıda karma (eklektik) bir üsluba dönüştüğü, klasik Osmanlı tarzının da benimsendiği görülmektedir. Neo-gotik tarzdaki pencerelerin sivri kemer dolguları mermerden işlenmiş olup, dantel gibi ince işçiliğe sahip, dökme şebekelerin ise rumili palmetli bir çerçevenin ikili olarak kullanılmasıyla oluşturulduğu, bunun ise klasik Osmanlı salbekli şemse motifinden ilham alınarak geliştirildiği düşünülmektedir.139

Caminin yazıtları incelendiğinde ayetlerin kullanıldığı görülmektedir. Harime girişi sağlayan kuzey giriş kapısı üzerinde celi sülüs hat ile Nisa suresinden bir ayet140 yer almaktadır. Bu girişten sonra holden geçilince harime girişi sağlayan kapının üzerinde istifli celi sülüs hatla Bakara suresinden bir ayet141 yer almaktadır.142

138 Kehf Suresi, 39/39. 139 Yavaş, a. g. mad., s.241. 140 Nisa Suresi, 4 /103. 141 Bakara Suresi, 2/238. 142 Ersoy, a. g. t. , s. 184.

36

Resim 14: Batı taç kapısı (fotoğraf: İlknur Çiçek)

37

Resim 15: Dış cephe pencere alınlığındaki ayet (fotoğraf: İlknur Çiçek)

Resim 16: Camiye girişi sağlayan kapı üzerindeki ayet (fotoğraf: İlknur Çiçek)

Resim 17: Cami harimine girişi sağlayan kapı üzerindeki ayet (fotoğraf: İlknur Çiçek)

Harim kısmının yazıt programı incelendiğinde ise yine Kur’an ayetlerinin yazıldığı görülmektedir. Kubbe göbeğinde celi sülüs hatla besmele ve İhlas suresi143 yazılmıştır.144 Bütün duvarları boydan boya dolaşan çift sıra mukarnaslı mermer süsleme şeridinin üzerinde bulunan kitabe kuşağının145 uzunluğu 48 metre ve kalınlığı 50 cm olup harim zemininden 7 metre yüksekliktedir. Celi sülüs hat ile Mülk suresinin146 tamamı yazılmış, yazıya minberin arkasından “besmele” ile başlanmıştır. Bu kısım ilk etapta göze çarpmamaktadır, minber külahı ve âlemi sebebiyle bu

143 İhlas Suresi, 112/ 1-2-3-4. 144 Ersoy, a. g. t. , s. 184. 145 Yavaş, a. g. mad., s.241. 146 Mülk Suresi, 67/ 1-30.

38 başlangıç biraz gizli kalmıştır. Kuşak yazısının son kısmı ise minberin sağındaki kısımdır. Hattat’ın burada daha ince bir kalemle yazılmış istifli bir imzası vardır. Cami bu açıdan selatin camileri arasındaki ender camilerden biridir. Zira her kuşak yazısında hattatın imzası bulunmamaktadır. Mimari açıdan XVII. yüzyıl klasik dönem olarak nitelenirken, hat sanatında ise XIX. yüzyıl klasik çağ olarak değerlendirilmiştir. Bu çağda hat sanatının en özgün eserleri yapılmış olup, zirve dönemini yaşamıştır. Bu açıdan dönemi içerisinde değerlendirildiğinde oldukça güzel ve gelişmiş bir yazı kuşağı ile karşılaşılmaktadır.147

Resim 18: Harim kısmı kubbe içi görüntüsü (fotoğraf: İlknur Çiçek) Selatin camilerinin hepsinde yazı kuşağı bulunmamaktadır. Nitekim Pertevniyal’den önce “Valide Sultan” olan Bezm-i Âlem Valide Sultan’ın yaptırdığı camide yazı kuşağı yoktur. Oğlu Abdülaziz’in son derece gelenekçi bir padişah oluşu, annesini de etkilemiş olabilir. Caminin mimarisinde ve sair tezyinatında görülen yabancı unsurların etkisi bu kuşak yazısıyla hafifletilmiş olup gelenekçi bir çizgiye çekilmiş olabilir.

Kuşak yazısında “Mülk” suresinin yazılması bilinçli bir tercih miydi yoksa sıradan bir uygulama mı olduğu sorusu akla gelmektedir. Hattatlar genelde Kuran’ın en çok bilinen, ezberlenen hatta anlamları bilinen surelerinden seçim yapmışlardır. Kuşak yazısında başka ayetler ve Esma-i Hüsna da tercih edilmiştir. Fetih suresi, Nebe suresi, Ayetel Kürsi, Fatiha ve sair namaz ayetleri gibi ayetler de tercih edilenler arasındadır. Seçilen surenin uzunluğu ya da kısalığı, caminin büyüklüğüne, yaptıran kişinin isteğine göre de farklılık göstermiştir. İstanbul’daki başka camilerde de Mülk suresinin tamamının yazılmış olduğu görülmektedir. Bunlardan biri II. Abdülhamit’in yaptırdığı

147 Fatih Özkafa, “İstanbul Selatin Camilerinin Kuşak Yazıları”, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Konya, 2008, s.305-306.

39 Yıldız Hamidiye Camii, diğeri ise II. Mahmut tarafından yaptırılan Eminönü Hidayet Camii’dir.148

Mülk suresinin yazılmasını Pertevniyal Valide Sultan kendisi istemiş olabilir. Camiyi yaptıran bâni ya da bâniyeler bazı hususlarda talimatlar verebiliyorlardı. Mesela, Edirne Selimiye Camii’nin süslemesi ve yazıları konusunda Mimar Sinan’ın Padişaha gönderdiği mektuba gelen cevapta Sultan II. Selim, pencerelere kadar çini yapılıp pencerelerin üstüne de Fatiha suresi’nin yazılmasını istemiştir.149

Resim 19: Cami harim kısmı kuşak yazısının başlangıcı (Özkafa, a. g. t. , s.310 )

Resim 20: Cami harim kısmı kuşak yazısının devamı (Özkafa, a. g. t. , s.311)

Resim 21: Cami harim kısmı kuşak yazısının son kısmı (Özkafa, a. g. t. , s.319)

148 Özkafa, a. g. t. , s.413-415. 149 Özkafa, a. g. t. , s.416-417.

40

Resim 22: Cami harim kısmı kuşak yazısının sonundaki hattat imzası kısmı (Özkafa, a. g. t. , s.319)

İnançlı ve ibadete düşkün olan Pertevniyal Valide Sultan, hadisler ışığında önemi ve okunmasının faydaları vurgulanan Mülk suresinin, camiye gelen cemaat tarafından okunmasını istediği için bu süreyi seçmiş olabilir.

Nitekim Ebu Hureyre (r.a)’den yapılan bir rivayete göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur : “Kur’an-ı Kerim’de otuz ayetlik bir sure vardır. Bu sure, kendisini okuyana kıyamet günü şefaat eder ve Allah’ın onu affetmesini sağlar. Bu sure, ‘tebarakellezi bi-yedihi’l-mülk’tür.” Ebu Davud’da geçen başka bir hadis-i şerif’te, “Okumak suretiyle, arkadaşlığını kazanan kimseye bu sure şefaat eder.” denilmiştir.150

Belki de ihtiva ettiği anlamlar açısından bu sureyi seçmiştir. 1. ayette geçen “hükümranlığın Allah’ın elinde olması”, 2. ayetteki “Allah’ın mutlak güç sahibi olması”,19. ayetteki “Allah’ın her şeyi hakkıyla gören olması”151 bir ikaz sadedinde düşünülmüş olabilir. Bu ikaz gerek kendileri için, gerek camiye gelecek halk için olabilir. Neticede cami bir selatin camiidir; Valide Sultan, Padişah Abdülaziz ve maiyeti sıklıkla gelecektir.

Bir başka açıdan düşünüldüğünde, Valide Sultan’ın eşi II. Mahmut’un yaptırdığı Eminönü Hidayet Camisi’nin kuşak yazısında da Mülk suresi tercih edilmiştir. Belki de Valide Sultan eşi II. Mahmut’un izinden gitmek isteyip, bu surenin yazılmasını tercih etmiş olabilir.

150 Tirmizi, Sevabu’l- Kur’an 9, (2893) ; Ebu Davud, Salat 327, (1400). 151 Mülk Suresi, 67/ 1-2-19.

41 Caminin sivil mimariyi anımsatan ilginç mimari yapısı ve harimdeki muntazam hat sanatının dışında dikkat çeken bir diğer kısım, harimde yoğun olarak kullanılan kalem işi bezemelerdir. Cami, Viyana’daki 1873 Dünya sergisi için hazırlanan ve aynı tarihte İstanbul’da “Usul-i Mimari-i Osmani” adlı mimarlık ve süsleme sanatları içeren kitapta Neo-Türk üslubunda bir eser olarak sunulmuştur.152 Bu tanımlama yapının kalem işi bezemeleri açısından doğrudur. Hatipoğlu’na göre, tüm yüzeyleri kaplayan yoğun kalem işi bezemeler, gerek tasarımı ve yerleşme düzeni, gerekse desen ve motifleri, klasik Osmanlı mimari dekorasyonu çizgisindedir. Ancak tüm yüzeylerin bezeme için kullanılışı ve bazı bezeme unsurlarının hacimlendirilmesi gelenekten farklı bir anlayışın ürünüdür.153

Yoğun bezemesiyle dikkat çeken bu caminin harim kısmında, kubbeden zemine kadar bütün yüzeylerde, altın yaldızla parlatılan mavi renkli kalem işi bezemeler bulunmaktadır.

Resim 23: Soldan sağa mahfil kısımlarının harimden görünüşü ve harime giriş (fotoğraf: İlknur Çiçek)

152 Turgut Saner, 19. Yüzyıl İstanbul Mimarlığında “Oryantalizm”,1. Baskı, Pera Yayınları, İstanbul, 1998, s. 64; Ayrıca bkz. Celal Esad Arseven, Türk Sanatı Tarihi, Menşeinden Bugüne Kadar Mimari, Heykel, Resim, Süsleme ve Tezyini Sanatlar, Maarif Yayınevi, VI. Fasikul, İstanbul, t.y, s.430.

153 Oktay Hatipoğlu, “XIX. Yüzyıl Osmanlı Camilerinde Kalem İşi Tezyinatı”, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Erzurum, 2007, s.88.

42 Kubbede ise, üç sıradan oluşan mukarnas şeridi dikkat çekmekte olup, istifli celi sülüs hattıyla, yeşil zemin üzerine altın yaldızla İhlas suresi154 yazılmıştır. Yazının etrafını saran 16 dilimli desen ve kemerli pencere açıklığı hissi veren kubbe eteğindeki bezeme, kubbeye ayrı bir derinlik kazandırmıştır.155Kubbe bezemesinin tamamında, rumi motifleriyle oluşturulmuş desenler kullanılmış olup sadece kubbenin ortasında sıralanan dilimlerde bir vazo içinde natüralist üslupta çiçekler ve yapraklar işlenmiştir. Böylece mimaride karşılaşılan eklektik üslubun bezemeye de yansıdığı ve farklı dönemlere ait bezeme unsurlarının da aynı yapıda kullanıldığı görülmektedir. Ayverdi, camideki bu eklektik yapıyı “Valide Camii arap, rönesans, grek, gotik her telden çalan bir sazdır. Ne nisbeti vardır, ne de süsünde muvaffakıyet” sözleriyle dile getirmiştir.156

Kubbe kasnağı pencerelerinin içi, üst ve araları sadece rumili desenlerle bezenmiştir. Pandantiflerin ortasında, büyük altı köşeli yıldız formunda rumili bezeme yer almış, motifler altın rengi ile açık renk olup, zemin kırmızı ve lacivertle renklendirmiştir. Bu bezemenin dışında kalan alan beyaz ve lacivert renkli rumili desenle bezenmiştir. Pandantifin üç köşesinde ise rumi deseni işlenmiş olup, rumi dallarıyla oluşturulan iç zemin kırmızı, rumiler ise beyazdır.

Askı kemerleri ortasında ve uçlarında rumili bir kompozisyonla oluşturulmuş şemse formunda bezeme bulunmakta olup, rumi motifler altın renginde, zemin ise lacivert ve kırmızıyla renklendirilmiştir. Pencerelerin içi, üstleri ve çevresi rumili desenlerle bezenmiş, üst pencere dizisinin ortasındaki büyük pencerenin alınlığı, mihrap alınlığı gibi dendanlı bir bezemeyle işlenmiştir. Pencere içleri ise mavi, kırmızı ve beyaz renkte rumilerle bezenmiştir. Duvarlarda dikdörtgen çerçeveler oluşturulup, içleri klasik formda paftalara bölünerek, rumi motifli desenlerle süslenmiştir. Duvarlar ve askı kemer yüzeylerinde ise, boşluklar şablon kullanarak tekrar edilmiş desenlerle bezenmiştir.157

Bezemelerde kullanılan geleneksel motifler ve süslemenin XVI. ve XVII. Yüzyıl örneklerinden desen, renk, oran ve işçilik olarak farklı bir anlayışta yapıldığını göstermektedir. Caminin yapıldığı dönemin XIX. yüzyıl olması, bu dönemde batı

154 İhlas Suresi, 112 / 1-2-3-4. 155 Batur, a. g. mad., s. 361; Hatipoğlu, a. g. t. , s.88. 156 Ekrem Hakkı Ayverdi, “XIX. ve XX. Asırlarda İstanbul Mimarisi”, Kubbe Altı Akademi Mecmuası, S.1, Y.8, 1979, s.15. 157 Hatipoğlu, a. g. t. , s.88-89

43 üsluplarının yoğun etkisi altında kalındığı gerçeğini tekrar hatırlatmakta ve bezeme açısından neo-klasik üslubun yankılarını göstermektedir.

Caminin harim kısmında kalemişi süslemenin yanında mermer süslemeye de ağırlık verilmiş olup, mihrap, minber, vaaz kürsüsü mermerden yapılmış ve duvarları boydan boya dolaşan mukarnas frizi ile hareketlilik sağlanmıştır.

Mihrap, harimin güney cephesine yerleştirilmiş olup, mermer malzemeden klasik Osmanlı mimari esaslarına uygun olarak yapılmıştır. Sade düzenlenmiş mukarnaslı mihrap nişi; çerçeve frizleri ile sınırlandırılmış ve bitkisel süsleme motifli bir taç kısmı ile sonlandırılmıştır. Mihrap caminin iç kısmındaki yoğun kalem işi süslemeye karşı dikkat çekecek kadar sade bir düzenlemeye sahiptir.158

Resim 24: Pertevniyal Valide Sultan Camii mihrabı (fotoğraf: İlknur Çiçek) İç mekânda sadeliğiyle dikkat çeken bir diğer ana unsur ise harimin batısında yeralan mermer minberdir. Minber de klasik öğelerin yanında külah yerine bombeli dilimli kubbe yer almaktadır. Minberin girişindeki alınlık ve minber külah alınlıkları bitkisel süsleme; yan kanatlarda ise istiridye motifli süsleme bulunmaktadır.159

158 Meriç, a. g. t. , s. 166. 159 Yavaş, a. g. mad., s.242; Meriç, a. g. t. , s.166.

44

Resim 25: Pertevniyal Valide Sultan Camii minberi önden ve yandan görünüş (fotoğraf: İlknur Çiçek) Harimin doğusunda yer alan, mermer malzemenin kullanıldığı bir başka bölüm ise vaaz kürsüsüdür. Oyma tekniğinde yapılan kürsünün her bir kenarı 0,48 m. uzunluğunda sekizgen korkuluğu olup, 1,65 m.lik yükseklikte sekizgen prizmatik bir kütleye sahiptir. Sekizgen formda kaidesi bulunup, sekizgen kaidenin her cephesinde yatay dikdörtgen panolar bulunmaktadır. Her bir panonun içerisine mihrabiyeler yerleştirilmiş, mihrabiyelerin üzerinde ise kitabeliğe benzeyen kartuşlu bezemeler yer almıştır. Kaide ile korkuluğun birleştiği kısımda mukarnaslı bir kuşak kürsüyü boydan boya çerçevelemektedir. Sekizgen formda yapılan korkuluğun her bir cephesi kareye yakın yatay kartuşlarla hareketlendirilmiştir. Oturma yeri korkuluk başlangıcı ile aynı kotta olup, zemini düz tutularak ahşap kaplama yapılmıştır.160

160 Abdullah Saat, “İstanbul Selatin Camilerindeki Vaaz Kürsüleri”, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Konya, 2008, s.81-82; Zuhal Akkılıç, İstanbul Camilerinde Vaaz Kürsüleri, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk ve İslam Sanatı Kürsüsü, Lisans Tezi, İstanbul, 1980, s. 97.

45 Resim 26: Pertevniyal Valide Sultan Camii vaaz kürsüsü (fotoğraf: İlknur Çiçek) Cami hünkâr mahfilinin konumu açısından da dikkat çekmektedir. Erken İstanbul camilerinde hünkâr mahfili, caminin batı duvarına yerleştirilmekte ve bir bölmeyle ayrılmaktaydı. XVII. yüzyılda caminin güney-batı köşesine yerleştirilen ek yapılara dönüşmüş, XVIII. yüzyıl sonunda ise hünkâr mahfilinde bazı değişiklikler zorunlu hale gelmiştir. Bunun nedenlerinin başında ise Sultan’ın maiyetinin kalabalıklaşması gelir. Maiyetinin giderek büyümesi, Cuma törenlerinde de bir takım değişiklikler doğurmuştur. Bu durumda hünkâr mahfilleri için mimari çözüm aranmış ve neticede son cemaat yerinin üst katında kasır şeklinde dışarıya çıkıntılı, bağımsız bir bütün planlanmıştır. Pertevniyal Camii de, bu uygulamanın örneklerinden olup, hünkâr dairesi yapının kuzeyine büyük bir kütle halinde yerleştirilmiş, doğu bölümü ise hünkâr mahfili olarak tasarlanmıştır.161

Resim 27: Pertevniyal Valide Sultan Camii hünkâr mahfili (fotoğraf: İlknur Çiçek) Hünkâr köşkünün sağ ve sol köşesinde, camiden uzakta kalmış tek şerefeli birer minare bulunmaktadır. Minarelerde XIX. yüzyıl etkisi göze çarpmaktadır. İnce, uzun

161 Batur, a. g. mak. , s.97-98.

46 yivli ve oldukça zarif ve simetriktir. Minarelerin şerefe kısmında iç mekânda sıklıkla göze çarpan, mukarnas düzenlemeler kullanılmıştır.162

2.1.2. Onarımlar, Ekleme ve Çıkarmalar

Valide Külliyesi’nin alanı, Cumhuriyet döneminde daraltılmıştır. 1950’lerde Vatan ve Millet caddelerinin yapılması için alt yapı çalışmalarına başlanmış, külliye yapılarından türbe, muvvakithane ve sebil kaldırılarak, külliyenin arazisi daraltılmıştır. Başbakanlık Osmanlı Arşivindeki belgeye göre, 1945 yılında cami avlusundan 488,48 ve bitişiğindeki mektep bahçesinden 504,76 m2 yer satılmıştır.163

Cami ve külliyenin diğer birimleri zaman içerisinde pek çok onarım ve restorasyon geçirmiştir. Bunun nedeni kentsel ve sosyo-ekonomik değişimlerin tarihi dokuya sahip bölgeler üzerinde olumsuz etkiler bırakmasıdır. Bu değişimler Aksaray semtinde olan Pertevniyal Valide Sultan Camiini de doğrudan etkilemiştir. İlk yapıldığında anıtsal yapısıyla öne çıkan cami, günümüzde mevcut yollara göre düşük kotta kaldığı için anıtsallık etkisini yitirmiştir.164

Resim 28: Pertevniyal Valide Sultan Camii 1956-1959 Meydan ve yol düzenlemeleri (Murat Yalçın Çebi, “Bir Restorasyon Öyküsü: Pertevniyal Valide Sultan Camii”, Restarosyon Dergisi Yıllığı, I, Vakıflar İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü Yayını, 2010, s.70)

162 Yavaş, a. g. mad., s. 242. 163 BOA, 107, 93, 19, Cumhuriyet Arşivi, 10/01/1945. 164 Murat Yalçın Çebi, “Bir Restorasyon Öyküsü: Pertevniyal Valide Sultan Camii”, Restarosyon Dergisi Yıllığı, I, Vakıflar İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü Yayını, 2010, s.70.

47 1952 yılında taç kapısının onarımı gündeme gelmiştir.165 1954’de yapının dış etkenlere maruz kalan bölümlerinde onarım yapılmıştır.1661959 tarihinde avluya girişi sağlayan taç kapının etrafında çevre düzenlemesi yapılmıştır.167

Resim 29: Pertevniyal Valide Sultan Camii taç kapı ( Sebah&Joaillier, nakleden; Yalçın-Yaşar, a. g. e., s.44) 1958-1960 yılları arasında her iki minarenin petek ve külahında görülen hasar nedeniyle, tamirleri yerlerinde yapılamayacağından sökülüp, kırık taşları değiştirilerek tekrar eski halinde yerine takılmıştır.168

Cami ve çevresinde 1956-1959 yılları arasında yapılan onarımlar değerlendirildiğinde; külliye yapılarında ve camide önemli bozulmalara yol açıldığı görülmektedir. Bu tarihler arasında avlu kotları değişmiş, bahçe duvarları geriye çekilerek avlu alanı daraltılmıştır.169 1960-63 yılları arasında, Caminin Ordu caddesi üzerindeki avlu kapısının cadde seviyesinde tekrar inşası gerçekleştirilmiştir.170

İstanbul’da Aksaray’da bulunan Valide Cami Avlu revakları ile kapısının çökmek üzere bulunduğu 26/ 3/ 1966 tarihli Haber gazetesine konu olmuştur. Gereğinin

165 İst. V1. BA. , dosya no: 1647, 12/ 8/ 1952. 166 İst. V1. BA. , dosya no:1369, 14/ 3/ 1955. 167 İst. V1. BA. , dosya no: 3330, 17/ 4/ 1960. 168 İst. V1. BA. , dosya no:3406, 14/ 5/ 1958; İst. V1. BA. , dosya no: 3792, 19/ 10/ 1960, ; İst. V1. BA. , dosya no: 2307, 11/ 7/ 1960. 169 Çebi, a. g. mak. s.71. 170 İst. V1. BA. , dosya no: 3792, 6/ 7/ 1960; İst. V1. BA. , dosya no: 3792, 19/ 1/ 1963.

48 yapılması için ilgili makamlardan yardım talep edilmiştir.171 1974 yılında üst geçit ve yeraltı çarşısının yapılmasıyla cami ve sebil yol kotunun altında kalmıştır.172

Resim 30: Caminin yol çalışmaları sonrasındaki görüntüsü (İst. V1. BA) 1989 yılında cami kule ve cephelerinde süsleme taş kaplamaları çürütülerek yeniden yapılmaya başlanmıştır.173 1990 yılında bahsedilen cami onarımı ile ilgili Tercüman gazetesinde 11/ 3/ 1990 tarihinde bir haber yayınlanmıştır. Bu haberde yayınlanan hususlar ise şunlardır: Camide süslü barok dış cephe kaplamaları, köşe kuleleri ile harap ve tehlikeli durumda olan batı minare sökülerek yeniden orijinal şekline uygun olarak yapıldığı belirtilmiştir. Ayrıca cami dış cepheleri süslü motifli taş işleri ile cami içi sıva, kalem işi imalatları yapılarak caminin onarımının tamamen bitirileceği belirtilmiştir.174 Sonuçta bahsedilen işlerin tamamlandığı anlaşılmaktadır. Cami dış cephelerinde ve kulelerde taş süslemeler yapılmış, cami içi kubbe ve beden duvarlarında mevcut olan kalem işleri yenilenmiş, kubbedeki kalem işi süslemeler ve

171 İst. V1. BA. , dosya no:1060, 26/ 3/ 1966. 172 Çebi, a. g. mak. s.71. 173 İst. V1. BA. , M0066KL, 22/ 11/ 1989. 174 İst. V1. BA. , dosya no:0736, 16/ 4/ 1990.

49 altın varak işleri tamamen bitmiş, kubbedeki akıntı yapan kısımlar yeniden yapılmıştır.175

1992 yılında avlu odaları üst duvarlarında, ahşap kısımlarında onarım yapılmış, düz sıva ve sıva yüzeylerine yağlı ve plastik boya yapılmış, son cemaat yerinde üst kurşun kaplaması, ahşap ve yağlı boya boyaması yapılmış, kırık cam ve pencere onarımları, cami içinde minber kapı üstü yazısı, kubbe bakır âlemlerinin yaldızlanması yapılmış, yine cami içinde ahşap döşeme, minber, mihrap ve diğer mermer unsurların temizliği yapılmış, cami cephelerinde yuvarlak sütunçe, pencere üstlerindeki parçalı silmeli kemer taşı ve kulelerde kaideli kürecik yapılmıştır. Cami bezemelerinde geçen zaman içinde görülen bozulma nedeniyle Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul I numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu Müdürlüğüne caminin süsleme onarımı için bir yazı gönderildiği ve neticesinde Caminin 1990-1992 yılı onarımında; cami içindeki kalem işi süslemeleri yapıldığı bilinmektedir.176 1993-1994 yılları arasında ise cami odalarındaki ahşap döşeme ve ahşap lambri tamiri gerçekleşmiştir.177

1985-1995 yılları arasında yapılan onarımlar değerlendirilecek olursa; bu onarımda bahçe duvarları onarılmış, cephelerde taş değişimleri yapılmış olup, kalem işi yüzeylerde yapılan plastik uygulama yine bu dönemde gerçekleşmiştir.

Camiyle ilgili son onarım ve yenileme çalışması ise 2008-2011 yılları arasında Mimar Murat Yalçın Çebi’nin projelendirdiği çalışmadır. Koruma öncelikli bir çalışma olması, en az müdahale ve en sağlam korumanın sağlanması için çalışılmıştır. Neticede, camide görülen tüm çatlaklara müdahale edilmiş, daha önceden belirlenmiş taş değişimi yapılacak yüzeylerin ölçüleri alınıp, aynı ölçüde taşlar işlenerek yerlerine yerleştirilmiştir. Dökme demir yaşmak, şebeke ve tepeliklerin bakımı yapılıp özgün renklerine göre boyanmıştır. Kubbe alemi ve minare aleminin temizliği yapılarak altın varak ve uygulaması yapılmıştır. Özgün ahşap pencerelerin çürüyen kısımları kendi malzemesinden parçalarla değiştirilmiştir.

Zemin ve mahfil katındaki sonradan yapılan alçı korniş bölümleri sökülerek, özgün detaya uygun olarak yenilenmiştir. Kasnak katındaki kötü durumda olan demir

175 İst. V1. BA. , dosya no:M0332KL, 29/ 5/ 1992. 176 İst. V1. BA. , muhafaza no:0331, 30/ 11/ 1990; İst. V1. BA. , muhafaza no:0331, 17/ 12/ 1990; İst. V1. BA. , muhafaza no: 0331, 22/ 7/ 1992. 177 İst. V1. BA. , M0506KL, , 23/ 12/ 1992.

50 doğramalar ve son cemaat ile ikinci kat ahşap pencere doğramaları mevcut detaylarına uygun olarak yeniden yapılmıştır. Ayrıca kurşun örtüsü, yağmur hazineleri ve çinko oluklar değiştirilmiştir.

Dış cephelerde taş yüzeylerde de çevreden gelebilecek zararlı etkenlere karşı koyabilmesi için yüzey dayanım özelliklerinin artırılması amacıyla su itici uygulaması yapılmıştır.

Yine bu onarımda kalem işi süslemeleri de özgün kalem işlerine zarar vermeyecek şekilde, mevcut kalem işlerinin bir ton açığı kullanılarak yenilenmiştir. Ayrıca kuzeydoğu köşedeki minarede bozulmalara neden olan kısımlar yenilenmiş ve dökülen taşlar yeniden işlenmiştir.178

Sonuç olarak cami, dışardan ve içerden tüm eksik kalan, bozulan, dökülen, harap durumda olan, daha önceki onarımlarda yanlış müdahale edilen alanlarda dâhil restore edilmiştir.

2.1.3. Camide Görülen Hizmetler

Camiler Müslümanların ibadet mekânlarıdır, günde beş vakit ezan okunur ve namaz kılınır. Ayrıca Cuma ve bayram namazları için Müslümanlar camilerde toplanır, hep beraber namaz kılarlar. İstanbul Pertevniyal Valide Sultan vakfının Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre camide rutin görevlerin dışında yapılması şart koşulmuş görevler de bulunmaktadır. Vakfiyeye göre, her yıl Rebiyul-evvel ayının on ikinci günü ikişer kişi tarafından ağır ağır, güzel ve yavaş bir sesle mevlid-i şerif okunması, bitiminde aşr-ı şerif okunup, dua edilerek tamamlanması gerekmektedir. Valide Sultan, Hz. Peygamberin doğum gecesinin hatırına, mevlid-i şerif ve aşr-i şerif okuyanlara, caminin hatibine, birinci imamına, ikinci imamına, müezzinlere, vaizlerine, cami ve sair birimlerin yöneticisi konumunda olan mütevelliye (nazır), mahyacıya, hafız-ı kütüblere, kayyımlara, hünkâr mahfili bekçisine, o gece o mecliste hizmet edenlere ihsanda bulunulmasını istemiş ve bunların miktarlarını vakfiyesinde belirtmiştir. Ayrıca fakire fukaraya sadaka verilmesini istemiştir. Bu önemli gece için camiye gelen topluluğa, kâğıt külahlarda elvan şeker dağıtımı ve billur bardaklarda şerbet ikram edilmesi vâkifenin isteklerindendir.

178 Çebi, a. g. mak., s.71 vd.

51 Valide Sultan camide görülecek hizmetleri ve görevlilerin ne şekilde çalışacağını, hangi durumda görevlerine son verileceğini vakfiyesinde belirtmiştir. Buna göre, önemli gün ve gecelerde, her günü ayrı bir öneme sahip Ramazan ayında, Cuma günleri, camide beş vakitte bulunması, sala ve temcid okunmak üzere müezzinlerden altısı da camide bulunması, sair günlerde ise, müezzinlerden üç kişinin beş vakitte de camide bulunmaları, ikisinin minareye çıkması, birinin de camide Kur’an-ı Kerim okuması istenmiştir. Ayrıca kayyımlardan dördünün de görevlerinin başında bulunması, nöbet usulüyle bir kişinin tatil yapması istenmiştir.

Görevliler içinde mazeret beyan eden olursa mütevelliye haber vermesi ve yine onun nezaretinde gelemeyecek kişinin yerine başka bir kişi ayarlanması da vâkifenin isteklerindendir. Valide Sultan her hangi bir mazeret durumunda görev dağılımının nasıl olacağını da vakfiyesinde ayrıntılı olarak belirtmiştir. Buna göre nöbette olan bir müezzin gelemeyeceği zaman yerine nöbette olmayanlardan birini ayarlayabilir, gelemeyen bir imam yerine nöbette olmayan imamı vekil tayin edebilir, hatibin mazereti olduğunda ise yerine imamı vekil tayin edilebilir.

O dönem bayram havasında geçen Cuma günlerinin değerlendirilmesi hususunda, vâkife vakfiyesinde belirli şartlar belirlemiştir. Buna göre imamlar, müezzinler ve hatipler hepsi hafız olacağından ayrıca devirhanlık vazifesi de yapacaklarından, Cuma günleri mahfilde bulunmalı ve Kur’an-ı Kerim devir halinde sürekli okunmalıdır. Ayrıca dört namaz vaktinde Kur’an-ı Kerim’den Yasin, Fetih, Nebe, Amene’r- resulü sureleri okunmalıdır.

Valide Sultan, cami ve diğer birimlerdeki tüm görevliler için vakfiyesinde genel şartlar belirlemiştir. Buna göre verilen görevi kabul etmeyen, mazereti ve özrü olmaksızın görevinin başında olmayan hangisi olursa olsun, işten çıkarılıp yerine ehil olan kişiler getirilmeli, memurlardan görevi terk eden veya görevden uzaklaştırılan olursa babadan oğula şeklinde bir silsile takip edilmemeli, dışardan bu görevi yapacak işinde ehil olan kişiler tayin edilmelidir.179

179 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.166.

52 2.2. VALİDE MEKTEBİ

Mekteb kelimesi yerine Abbasiler devrinde “küttâb” ifadesi kullanılırken, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde “sıbyan mektebi” ifadesi kullanılmıştır. Genel olarak Kur’an-ı Kerim eğitimi için açılan bu mektepler, zaman içerisinde dini eğitime yönelik farklı dersler eklenerek gelişmiştir. Zira Fatih Sultan Mehmet İstanbul’da kurduğu ilk vakfiyesinde “ta’lim-i kelam-ı kadim ve Kur’an-ı Azim” okunmasını şart koşmuştu. Zaman içerisinde gelişme gösteren bu şartlar, 1824’de II. Mahmut tarafından yayınlanan bir fermanla şekil almıştır. Fermanda ise öncelikle zaruri dini bilgilerin öğretilmesi şart koşulmuş ve bir program hazırlanmıştır. Buna göre; mektep hocaları öğrencileri iyi bir şekilde okutup onlara Kur’an talim ettirecekler, ardından çocukların istidadına göre tecvit ve ilmihal okutacaklar, İslam’ın şartlarını ve dini kaideleri öğreteceklerdi. Son dönemde birkaç ders eklenmiştir.

1847 yılında ise ilk ve orta öğretim olarak ikiye ayrıldı, sıbyan mektepleri yanında rüşdiyeler açılmaya başlandı.180 Batı tarzında oluşturulan rüşdiye ismi verilen bu mekteplerin açılması için II. Mahmud devrinin sonlarında zemin hazırlanmıştır. Bu mekteplerde, dilbilgisi, kompozisyon, Arapça, Farsça ve pozitif bilimlerle ilgili dersler öğretilmiştir.181

Resim 31: Mektebin ilk hali, Mekteb-i Mahmudiye (Yalçın-Yaşar, a. g. e., s.65-70)

180 Cahit Baltacı, “Mektep”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 2004, C.29, s. 6-7. 181 Cemil Öztürk, “Rüşdiye”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 2008, C.35, s. 300-302.

53 2.2.1. İnşası, Yapı Tekniği ve Sanat Özellikleri

Valide Mektebi, Pertevniyal Valide Sultan tarafından eşi II. Mahmut adına Mahmudiye Mektebi ismiyle yaptırılmıştır. Alt kat sıbyan mektebi, üst kat ise rüşdiye olarak tasarlanan iki kısımdan oluşmaktadır.182 İnşa edilen okulun günümüze gelemeyen 2 katlı, 8 odalı kârgir binası iki yılda tamamlanarak, 6 Nisan 1872’de öğretime başlamıştır.183 Bina, 1911’deki Aksaray yangınında yanmış, okul eğitimine Aksaray semtindeki Sinekli Bakkal Sokağı’nda bir konakta devam etmiştir. Pertevniyal Valide Sultan’ın bırakmış olduğu vakıf gelirleriyle 1930 yılında bugünkü Valide Mektebi betonarme olarak yeniden inşa edilmiştir.

Eğimli araziye yerleştirilen yeni yapı, yükseltilmiş bodrum üzerine iki katlı yapılmıştır. Dışarı taşan ve yükseltilen orta ve yan aksları, kiremitle kaplı eğimli çatısı ve geniş saçaklarıyla,1930 yılında hâlâ görülen milli üslubun izlerini taşımaktadır.184

2.2.2. Onarımlar, Ekleme ve Çıkarmalar

Mekteb-i Mahmudiye ahşap bina olduğu için sık sık tamire ihtiyaç duyulmuş, bu nedenle belirli zamanlarda tamir edilmiştir. Bu tamirlerden biri 1904-1905 yılları arasında yapılmıştır.

1876-77 Osmanlı – Rus savaşı nedeniyle Balkanlardan gelen muhacirler geçici süre mektebin misafiri olarak kaldıkları için mektepte bir süreliğine eğitime ara verilmiştir. Meşrutiyetin ilanından sonra, 1908 yılında İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin yürürlüğe koyduğu şehircilik planları uyarınca, Mahmudiye Rüştiyesi söktürülür. Bu bir neden olabileceği gibi, bir başka neden olarak 1911 yılında Aksaray’da çıkan büyük yangında binlerce evin yanmasıyla birlikte Mahmudiye Mektebi’nin de yanmış olabileceği kabul edilir. Yangından veya söktürülmesinden sonra Mekteb, Aksaray’daki Horhor ’da bulunan ahşap bir binaya taşınır.

1912 yılının Eylül ayında vakfın mütevellisi Tevfik Bey tarafından yangında ya da söktürülerek yok olan mektebin yerine kârgir bir mektep yaptırılmak istenir ve planı çizdirilir. Ancak o dönem Aksaray’da çekilen fotoğraflardan mektebin yapılmadığı

182 İnci Aslanoğlu, “Pertevniyal Lisesi (Valde Mektebi)”, Mimarlık Dergisi, 1985, S.212-213, s.34. 183 Pertevniyal Anadolu Lisesi, https://www.budane.net/pertevniyal_anadolu_lisesi, (14/ 03/ 2014). 184 Ayhan Doğan, “Pertevniyal Lisesi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, İstanbul, 1994, C.6, s.244; Aslanoğlu, a. g. mak. , s.34.

54 anlaşılmaktadır. Aynı dönemde başlayan Balkan savaşları nedeniyle, mektebin yapılmadığı düşünülmektedir.

Mekteb-i Mahmudiye, Horhor’dan sonra Sinekli Bakkal’da eğitime devam eder. 1925-26 ders yılından itibaren İstanbul il Milli Eğitim Müdürlüğüne (Maarif Müdürlüğü) devredilir. Bu devir ile birlikte okulun adı 45. Mektep olarak değiştirilir.185 1937 yılına kadar eğitime Sinekli Bakkal’da devam edilmiş, bu tarihten sonra yine mekân değişiklikleriyle eğitime devam edilmiştir.1939 yılında ise yeni binasına taşınır. Bu yeni binanın arsası İstanbul Maarifi tarafından alınmış ve yapının güçlendirilmesi yapılmıştır. Okul kuruluşunun yüzüncü yılında 1973’de Aksaray Mahmudiye İlkokulu adını almıştır.

Öğrenciler farklı binalarda eğitim hayatına devam etmişler, ancak bir vakıf kurumu yok olmuştur. Bu durumdan rahatsız olan vakfın mütevellisi Osman Bey, vakfın toplanan gelirleriyle yeni bir mektep inşa etmek istemiştir. İnşa edilen bu yeni mektep diğer okuldan bağımsız olarak kurulmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı ile vakıf arasında yapılan anlaşma gereği binanın şartlı olarak Milli Eğitim Bakanlığına verilmesi kararlaştırılmıştır. Buna göre; vakıf, binanın devri için binanın eğitim amacının dışında kullanılmaması ve yapılacak okulun adının “Pertevniyal Lisesi” olması şartını koşmuştur. Vakıflar Bölge Müdürlüğünün kontrolünde yapımına başlanan binanın giriş kapısının üstüne “Valide Mektebi” yazılmış, 30 Ekim 1930’da eğitime açılmıştır. Günümüzde Pertevniyal Lisesi olarak eğitim hayatına devam etmektedir. Yapılan bu ilk bina A blok olarak kullanılmış, zaman içerisinde B ve C blokları da ilave edilmiştir.

185 Mektebin isminin değiştirilmesinin nedeni ise; Cumhuriyet’in ilk yıllarında çıkarılmış bir Kanun ile mevcut ve yeni kurulacak devlet kurumlarına Osmanlı Hanedan mensuplarının adlarının verilmesinin yasaklanmasıdır. Bkz. Yalçın-Yaşar, a. g. e. , s. 145.

55

Resim 32: Valide Mektebi (fotoğraf: İlknur Çiçek) Ancak, üzücüdür ki vakıf ile yapılan, sadece eğitim amacıyla kullanılması amacı güdülen anlaşma şartına riayet edilmemiştir. Okul binasına 1986 yılında Başbakanlık Osmanlı Arşivinin yerleşmesi üzerine, okul eğitim hayatına yine başka bir bina da devam etmek zorunda kalmıştır.

Vakıf ruhunu çok iyi kavrayan Pertevniyalliler, 1991 yılında Pertevniyal Eğitim Vakfı’nı kurmuşlar ve binanın tekrar okula dönüşmesi için kampanya başlatmışlardır. Neticede bina Osmanlı Arşivinden geri alınarak tekrar Pertevniyal Lisesi olarak hizmet vermeye başlamıştır.186

Mektep, 1872 yılında Mahmudiye Mektebi olarak başladığı eğitime, günümüzde Pertevniyal Lisesi olarak, yüzbinlerce mezun vererek devam etmiştir.187

2.2.3. Mektebte Görülen Hizmetler

Mektepte verilen eğitimin yararlı olması adına vâkife tarafından öğrenci sayısının 150 kişiyi geçmemesi şartı koşulmuştur.188

İstanbul Pertevniyal Valide Sultan vakfının Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre; Mektepte her gün bir kişi hatim tertip edip bir cüz okuyacak, her ay bir hatim yapacak, Müslüman çocuklarla birlikte duası yapılacak ve hatimhan olan kişi her mübarek gecede, Pazar ve Perşembe akşamlarında Kur’an-ı Kerim okuyacaktır.

186 Yalçın-Yaşar, a. g. e. , s.70 vd. 187 Yalçın-Yaşar, a. g. e. , s.82. 188 AKPVSE, nr.280, 7/ S / 1290 ( 06/ 04/ 1873).

56 Sıbyan mektebi kısmında, sıbyan öğrenciler muallim yardımcısı halife ile beraber ikindi namazı vaktine kadar Kur’an-ı Kerim’i talim edecekler, hatim günlerinde hayır dua ile hatim duası yapacaklar.

Sıbyan şubesinde bulunan öğrenciler, sırası ile Kur’an elifbasını öğrenecek, arkasından Kur’an-ı Kerim’i tecvit kaideleriyle birlikte okumayı öğrenecek ve üç kere hatim edecek, ilmihal ve Türkçe ahlak risaleleri okuyacak, sülüs ve nesih yazıları öğrenecektir. Tüm bunların sonunda Kur’an-ı Kerim’i tecvit kaideleriyle hatmeden, ilmihali tamamen öğrenen, sülüs ve nesih yazılarını ve Türkçe harekesiz yazıyı okuyan öğrenci rüşdiye mektebine geçmeye hak kazanacaktır.189

Mektep amacına ulaşmış, veli memnuniyeti sağlanmış ve başarılı öğrenciler yetiştirmiştir. Zira mektebe gelen talebelerin peder ve valideleri, öğrencilerin başarılarından dolayı memnun olduklarını ifade eden, teşekkür dilekleri olan mektuplar yazmışlardır.190

Mektepte görevlendirilen hoca ve vazifeliler ile ayrı ayrı aldıkları ücretler, vakfiye defterinde ayrıntılı olarak belirlenmiştir. Bu konu ilerde muallim bölümünde ele alınacağından burada değinilmemiştir.

Mektepteki muallim ve talebenin motivasyonunu düşünen Pertevniyal, maaşlarının birer misli her sene Ramazan-ı Şerif’te muallimlere bayram hediyesi olarak verilmesini, her iki mektebin hoca ve talebelerine bayramlarda elbise dağıtılarak onların sevindirilmesi istenmiştir.191

Bu geleneğin uzun yıllar devam ettiği görülmektedir. Mahmudiye mektebinin öğrencilerinin beyanlarından bu devamlılığın sağlandığı anlaşılmaktadır. “… Vakfiyenin gereği olarak ve karşılıksız olarak ödenen bayram harçlığı olarak ve verilen harçlıklarla yönetici ve öğretmenlere bayramlarda ödenen elbise paraları ve kışlık yakacak bedelleri de bu vakfın gelirlerinden ayrılarak vakfın mütevellisi tarafından ödeniyordu. Ben ve sınıf arkadaşlarım 1936-1937 ders yılında lisemize kaydedilip 93 öğrenci mevcutlu orta 1. sınıfa başladığımızda sınıf tekrarlamakta olan iki yıllık

189 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.168. 190 AKPVSE, nr. 2413, 27/ Ş/ 1292 ( 26/ 11/ 1875). 191 AKPVSE, nr. 3353, ( t. y.); nr. 2342, 9/ N/ 1289 ( 19/ 03/ 1872). Bayramda hediye vermek için, mektebin muallimleri ve hademeleri ile rüşdiye ve sıbyan şubelerinde mevcut bulunan öğrencilerin isim listesinin istendiğine dair bkz., AKPVSE, nr. 2342,09/ N/ 1289 ( 04/ 04/ 1872).

57 arkadaşlarımız bayram harçlıklarını yakın yıllara kadar verildiğini lisenin yukarı ve üst sınıflarında okumakta olan talebelerden bu bayram harçlıklarını almış birçok ağabeyin bulunduğunu söylerlerdi.”192

2.3. MUVVAKİTHANE

2.3.1. İnşası

Muvakkit, namaz vakitlerini tayin eden, bu iş için kullanılan çeşitli saatleri düzenleyen, ayarlayan, tamir eden kişidir. Bu işi yapan kişilere Saatçi veya muvakkit-i salat da denir.193

Muvakkitlerin çalıştığı binaya ise muvakkithane ismi verilmiştir. Muvakkitlik kurumunun başlaması namazın farz kılındığı yıllara dayanmakta olup, günde beş defa kılınan namazın güneşin günlük konumuna göre belirlenmesi sebebiyle ilk Müslümanların basit bir astronomi bilgisini kullandıkları anlaşılmaktadır. Zamanla yeni bölgelerin fethedilmesi ve yeni toplulukların İslam’a girmesiyle namaz vakitlerinin belirlenmesi ile kıble tayini konuları önemli bir yer tutmaya başlamıştır. Sınırlı sayıdaki kaynaktan anlaşıldığı üzere muvakkitliğin kurumsallaşmasına kadar vakit tayini işini müezzinler veya imamlar yerine getirmekteydi. Müezzinler ezan vakitlerini muvakkitlerden öğrenir ve halk özellikle son asırlarda saatlerini muvakkithanelerdeki saatlere göre ayarlarlardı.

Muvakkithanelerin ve muvakkitlerin idaresi, her türlü astronomi faaliyeti ile ilgili olan “müneccimbaşı” adı verilen saray görevlisi tarafından yapılırdı. Gerektiğinde yeni tayin edilecek kişilerin imtihanını da müneccimbaşılar yaparlardı. Muvakkitlik, vakıfların imamet, hitabet, müezzinlik gibi “cihat-ı ilmiyye” adı verilen kısmından olduğu için cihet maaşı alırlar ve cihet olarak tayin edilirlerdi. Muvakkitlik görevi genelde babadan oğula geçerdi. Ancak baba çocuksuz olarak ve yerine birini tayin etmeden vefat ederse, yerine müneccimbaşı huzurunda yapılan imtihanla yeni bir kişi tayin edilirdi.194

Pertevniyal Valide Sultan Külliyesi, İstanbul’un kentsel düzenleme çalışmalarında en çok zarara uğrayan tarihi miraslarındandır. Buradan yola çıkarak

192 Yalçın-Yaşar, a. g. e. , s. 144. 193 Salim Aydüz, “Muvakkithane”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 2006, C. 31, s. 413.

194 Salim Aydüz, İstanbul Muvakkithaneleri ve Muvakkitleri, Projem İstanbul, İstanbul, 2009, s.75 vd.

58 muvakkithane için yapılan araştırmalar değerlendirildiğinde, yapının günümüze kadar gelmediği gerçeği kabul edilmiştir. Nitekim, Afife Batur, yapının 1956-1959 arasında Aksaray Meydanı düzenlemesi, Vatan ve Millet caddelerinin açılması çalışmaları sırasında Pertevniyal Valide Sultan türbesi, muvakkithanesi ve sebili ile birlikte kaldırıldığından bahseder.195

Muvakkithane ile aynı dönemde kaldırılan türbe tekrar yapılmıştır, muvakkithane için de tekrar yapılmış olabileceği, hatta bugünkü şadırvanın sol tarafına bitişik olarak yapılan yapının bu amaçla yapıldığı ifade edilir.196Ancak bunun bir varsayımdan öteye gitmediği anlaşılır. Zira ne “İstanbul Muvakkithaneleri” adlı çalışmada, ne de “İstanbul Muvakkithaneleri ve Muvakkitleri” çalışmasında kaldırılan muvakkithane yerine yenisinin yapıldığı bilgisi yoktur. Ayrıca Zeliha Kumbasar’ın “Osmanlı Dönemi İstanbul Muvakkithaneleri” adlı çalışmasında bu yapıdan bahsedilmediği gibi, ismi mevcut olmayan muvakkithaneler listesinde yer almaktadır.197

2.3.2. Muvakkithane’de Görülen Hizmetler

Muvakkithaneler, namaz vakitlerinin belirlenmesinde kullanılan çeşitli saatlerin düzenlendiği, ayarlandığı ve tamir edildiği yerlerdir. Namaz vakitlerinin müezzinlere bildirilmesi için genellikle cami veya mescitlerin içerisinde bir iki oda şeklinde inşa edilmişlerdir. İlk muvakkithane, namaz vakitlerinin hassas bir şekilde belirlenmesi ve kıble yönünün tayini ihtiyacı üzerine Emeviler döneminde, Şam Emeviyye Camii’nde kurulmuştur.198

Osmanlı–Türk medeniyetinde, imaret adı verilen kamu binalarından olan muvakkithaneler, genellikle cami ve mescitlerin girişinde veya bahçesinde bir-iki oda halinde camiye bağlı olarak külliyelerin bir parçası olarak yer alırlardı. Fatih Camisi ‘nin avlusunda yapılan Fatih Camii Muvakkithanesi İstanbul’da kurulan ilk muvakkithane olması yönüyle önemlidir.

195 Batur, a. g. mad., s. 361-362. 196 Hatipoğlu, a. g. t., s. 185. 197 İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Osmanlı’da Zaman Belirleme Mekânları, İstanbul Muvakkithaneleri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, İstanbul, 2010, s. 145; Aydüz, 2009, s.127-128; Zeliha Kumbasar, “Osmanlı Dönemi İstanbul Muvakkithaneleri”, Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2008, s.41. 198 Aydüz, C. 31, 2006, s.413.

59 Buralarda görev yapan muvakkitler ise, daha önceki dönemlerde olduğu gibi, Osmanlı Devleti’nde de muhtelif aletlerle zaman tayin işini yapmışlardır. Bu iş için yaygın olarak güneş saati, rub’u tahtası, usturlab, kum saati ve su saati gibi aletler kullanmışlardır.199

Pertevniyal Valide Sultan vakfiyesinde muvakkithane ile ilgili görevlendirme ve maaşları dışında, ayrıntılı bir bilgi bulunmamaktadır. Muvakkitin görevleri ve aldığı ücrete, üçüncü bölümde değinilecektir.

2.4. ŞADIRVAN

Camiye nazaran daha sade formda yapılan şadırvan, günümüze kadar ulaşmıştır. Cami avlusunun kuzeyinde yer alıp, yedi tane iyon taklidi mermer sütunla taşınan yuvarlak kemerli bir düzenlemeye sahiptir. Bu kısmın örtü sisteminde ise derin çapraz tonoz kullanılmıştır.200

Resim 33: Şadırvan ( fotoğraf: İlknur Çiçek )

199 Aydüz, 2009, s.75 vd. 200 Meriç, a. g. t. ,s.178.

60 2.5. PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN ÇEŞMESİ

Pertevniyal Valide Sultan tarafından 1871 yılında yapılmış olup Aksaray’da Valide Camii’nin orta avlu kapısının sağında ve solunda bulunmaktadır.201 Cami ile birlikte yaptırılmıştır. Caminin avlu kapısının dış yüzünün iki tarafı simetrik çeşme nişleriyle süslenmiştir.202 Birer sütunçenin taşıdığı “C” ve “S” kıvrımlı nişler, uçları aşağıya doğru işlenmiş birer palmetle son bulmakta olup bitkisel süslemeyle dekorlanmış olan bu bölüm birkaç sıra profilin oluşturduğu çerçeve ile sonlanmaktadır. Bunların arkasında ise iç bükey alanlar oluşturulmuştur.203 İkisi sağda ve ikisi solda olan bu dört çeşmenin ayrı ayrı ikişer beyitlik dört kitabesi varsa da birinci ile sonuncunun tarih mısraları tutmakta, diğerleri fark göstermektedir. Sonuncu tarih beyti ise şöyledir:

“Abdi İhsancuyi Saffet söyledi tarihini

Yaptı ala çeşme-i nev Valide Pertevniyal”204

Çeşme 2011-2014 yılları arasında, türbe ile birlikte restore edilmiştir.205

Resim 34: Pertevniyal Valide Sultan Cami çeşme cephesi (fotoğraf: İlknur Çiçek)

201 Nuran Kara Pilehvarian - Nur Urfalıoğlu - Lütfi Yazıcıoğlu, Osmanlı Başkenti İstanbul’da Çeşmeler, Endüstri Yayınları, I. Basım, İstanbul, 2000, s.184. 202 Elginkan Vakfı, Tarihi Gelişim İçinde Musluklar, Tunç Basımevi, İstanbul, 1993, s. 112. 203 Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı’nın Ortak Yayını, “Pertevniyal Valide Sultan Çeşmesi”, İstanbul, 1993, C.8, s.359. 204 İbrahim Hakkı Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, Maarif Basımevi, İstanbul, 1943, C.1, s. 280. 205Bu bilgiler için yapının restorasyon çalışmasını yürüten Mimar Gamze Kuşseven’e teşekkür ederim.

61

Resim 35: Pertevniyal Valide Sultan Çeşmesi (fotoğraf: İlknur Çiçek)

2.6. PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN TÜRBESİ

2.6.1. İnşası, Yapı Tekniği ve Sanat Özellikleri

Aksaray’da yaptırılan külliyenin bir parçası olarak tasarlanmış olup, caminin çeşme cephesinin karşısında, millet caddesine paralel olarak inşa edilmiştir. 1871 yılında yaptırılan türbe çeşitli imar faaliyetleri sırasında birkaç defa yer değiştirmiştir.

Naaşı bugün kendi türbesine taşınmış olup, Pertevniyal Valide Sultan ile birlikte ilk torunu olan Yusuf İzzettin Efendi’nin oğlu Şehzade Mehmed Sadeddin Efendi meftundur.206

206 Yavaş a. g. mad., s.242.

62

Resim 36: Pertevniyal Valide Sultan Türbesi soldan sağa cadde ve avlu tarafından bir görüntü (fotoğraf: İlknur Çiçek)

Yüksek bir platform üzerine, caminin batısına inşa edilen türbe ince uzun yuvarlak kemerleri ve geniş pilastırları ile neoklasik ve ampir üslubun özelliklerini taşımaktadır. Millet caddesine bakan cephesinde ortaya geniş ve yüksek bir pencere açılmış olup üstüne boş bir kitabe panosu yerleştirilmiştir. Kitabenin üzerinde bir korniş ve onun üzerinde başka bir kitabeyle ayrılan ikinci bir korniş bulunmaktadır. Söz konusu cephenin iki tarafı pahlanarak içine daha küçük olan, girift bitkisel süslemeli, dilimli madalyonlu özgün şebekelerle kapatılmış ikiz pencereler yerleştirilmiştir. Kuzeyde, yan sokağa bakan dua penceresi bulunmaktadır. Ayrıca ön cephe hariç diğer duvarlar, mermerden dikdörtgen söveli ve yalın şebekelerle kapatılan pencerelerle donatılmıştır.

Türbe, mermer sandukanın bulunduğu orta bölüm ve orta bölüme bakan dört küçük mekândan meydana gelmektedir. Orta bölümün üzeri düzgün olmayan sekizgen bir kaide üzerine oturan kubbe ile kapatılmıştır. Türbe’nin taşınma ve yeniden kurulma çalışmaları sırasında çok zarar gördüğü bilinmektedir; bu nedenle kubbenin oturduğu sekizgen kaide üzerinde bozulma görülmüş olabilir.207 Ayrıca kubbe eteğinde celi sülüs

207 Tarkan Okçuoğlu, “Pertevniyal Valide Sultan Türbesi” , Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, İstanbul, 1994, C.6, s.246.

63 hat ile kalem işi siyah zemin üzerine altın varaklarla Bakara208 suresinden ve Haşir209 suresinden ayetler yazılmıştır.

Resim 37: Pertevniyal Valide Sultan Türbesi soldan sağa kubbe içi ve sanduka fotoğrafı (fotoğraf: İlknur Çiçek)

Türbeye giriş ise avluya bakan cepheden sağlanır. Silmelerle hareketlendirilmiş, cilalanmış bu mermer kapının üzerinde, celi sülüs hat ile mermer kabartma tekniğinde Yasin suresinden210 bir ayet yazılıdır. Kapının iç kısmında ise yine celi sülüs hat ile mermer kabartma tekniğinde Yusuf suresinden211 bir ayet yazılmıştır. 212

208 Bakara suresi, 2 /255, meali ise şöyledir: “Allah, O’ndan başka ilâh yok. Daima yaşayan, daima duran, bütün varlıkları ayakta tutan, Hayy, Kayyum O. Ne gaflet basar O’nu, ne uyku. Göklerdeki ve yerdeki herşey O’nun. Kimin haddine ki O’nun izni olmaksızın huzurunda şefaat edecek? Onların önlerinde, arkalarında ne varsa hepsini bilir. Onlar ise O’nun dilediği kadarından başka ilmi ilahisinden hiç birşey kavrayamazlar. O’nun Kürsisi bütün gökleri ve yeri kuşatmıştır. Her ikisini görüp gözetmek O’na bir ağırlık da vermez. O öyle ulu, öyle büyük azametlidir”. Bkz. M. Hamdi Yazır, Kur’an-ı Kerim Meali, Sentez Yayınevi, İstanbul, “t.y.”, s.45. 209 Haşir suresi, 59 / 21-24, meali ise şöyledir: “Biz bu Kur’an-ı bir dağın üzerine indirseydik kesinlikle sen onu, Allah korkusundan başını eğmiş, çatlamış görürdün. İşte Biz o misalleri, düşünsünler diye insanlara veriyoruz” ; “O, yaratan var eden, varlıklara şekil veren Allah’tır. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanlar, O’nu tesbih ederler. O, öyle Aziz, öyle hikmet sahibidir”. Bkz. M. Hamdi Yazır, Kur’an-ı Kerim Meali, Sentez Yayınevi, İstanbul, “t.y.”, s.459. 210 Yasin suresi, 36 /58, meali ise şöyledir: “Yerin bitkilerinden, kendi nefislerinden ve daha bilemeyecekleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah’ın şanı ne yücedir!” ; “(Onlara) çok merhametli olan Rab’den “Selam!” sözü vardır”. Bkz. M. Hamdi Yazır, Kur’an-ı Kerim Meali, Sentez Yayınevi, İstanbul, “t.y.”, 364-365. 211 Yusuf suresi, 12 / 64, meali ise şöyledir: “Yarın onu bizimle gönder, gezsin oynasın. Şüphesiz, biz onu gözetiriz.” ; “ Dedi ki, “ Ben onu size nasıl emanet ederim? Ya bundan önce kardeşini emanet ettiğim gibi olursa! En hayırlı koruyucu Allah’tır ve O merhamet edenlerin en merhametlisidir”. Bkz. M. Hamdi Yazır, Kur’an-ı Kerim Meali, Sentez Yayınevi, İstanbul, “t.y.”, 195-199.

64 2.6.2. Onarımlar, Ekleme ve Çıkarmalar

İstanbul Pertevniyal Valide Sultan vakfının Muharrem 1285 (1868 Mayıs) tarihli vakfiyesine göre; Türbe ile ilgili onarım yapılması gereken bir durum olursa, türbedarlar vakit geçirmeden müdahale etsin, problemin çözümü için evkaf-ı hümayun tarafından bir memur görevlendirilsin, vakfın gelirinden masrafları karşılanarak onarımı yapılsın şartı koşulmuştur. Ayrıca türbenin çevresine ya da içeresine mezarlar konulup türbenin mezarlığa çevrilmemesi, tayin olunan şartların dışına çıkılmaması şart koşulmuştur.213

Resim 38: Pertevniyal Valide Sultan Türbesi yol çalışmalarından önce ilk yeri (Süleyman Faruk Göncüoğlu Arşivi, nakleden; Yalçın-Yaşar, a. g. e. , s.90)

1871 yılında yaptırılan türbe çeşitli imar faaliyetleri sırasında birkaç defa yer değiştirmiştir. İlk defa 1926-1929 yıllarında tramvay yolunun genişletilmesi için sökülüp geriye alınan türbe, Fransız şehircilik uzmanı Henri Prost’un imar düzenlemeleri sırasında sökülüp daha geriye alınmıştır. Daha sonra Aksaray meydanında Vatan ve Millet caddelerinin açılması nedeniyle yeni bir düzenleme

212 Emir Faysal Arvas, İstanbul Suriçi Türbelerinde Hat, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1995, s.96; Okçuoğlu, a. g. mad., s.246. 213 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.158.

65 yapılmış ve türbe bugün ki mevcut yerine yani cami avlusuna açılan kuzey-batı yöndeki anıtsal girişin sol köşesine alınmıştır.214

Röleve ve Anıtlar Şubesi Müdürlüğü’nce düzenlenen P. 15-16/3/d no2lu fişinde yapı hakkında şu bilgiler yer almaktadır. “Yanında muvakkithanesi de olan bu türbe cadde üzerinden geri nakledilmiştir. İlk yapılış şekli tramvay yolunu menfi şekilde etkilemekteydi. Yolun açılması üzerine türbe buraya nakledildi. Mevcut planında bir giriş ile iki türbe odası ve okuma odalarından ibaret olduğu görülmektedir. Esas türbe kubbeli olup, tamamen mermerden yapılmıştır. Devrinin tüm mimari karakterini taşıyan türbe, imar faaliyetleri sırasında yıkılmıştır.” Bu belgede türbenin yıkıldığından bahsedilmektedir. Aynı çalışmanın bir başka bölümünde ise yapının 1958 yılında söküldüğü ve tekrar kurulmadığı söylenmektedir.215

Afife Batur, türbenin, muvakkithane ve sebil ile birlikte 1956-1959 yılları arasında yapılan Aksaray Meydanı düzenlemesinde kaldırıldığının belirtir.216 Oktay Aslanapa ise, yapının 1957 yılında yıkıldığını belirtir.217

Bu görüşlerden yola çıkarak türbenin imar faaliyetleri sırasında söküldükten sonra bir süre tekrar inşa edilmediği düşünülmektedir. Ancak 1958 yıkılan türbenin parçaları Laleli’deki III. Selim’in türbesinin haziresine nakledilmiş, Pertevniyal Valide Sultan’ın naaşı ise bir süre Topkapı Sarayı Silahdar Hazinesi’nde korunup, 1967 yılında II. Mahmud Türbesine, Sultan’ın sandukasının altına gömülmüştür. Türbe, daha sonra Pertevniyal’in kendi adına yaptırdığı külliyenin avlusuna, yıkılan türbeden kalan parçalar kullanılarak tekrar inşa edilmiştir.218

Türbenin en son onarım ve restorasyonu 2011-2014 yılları arasında yapılmıştır. Bu çalışma sırasında yapı güçlendirilmiş, doğramaları değiştirilmiş, pencere korkulukları temizlenmiş, kubbesindeki kalemişi süslemeler ve türbenin içerisindeki döşemeler yenilenmiştir.219

214 Okçuoğlu, a. g. mad., s. 246; Yavaş, a. g. mad. , s.242. 215 Meriç, a. g. t. , s.174. 216 Batur, a. g. mad., s. 361-362. 217 Oktay Aslanapa, “Osmanlı Devri Mimarisi”, Orhan Gaziden Başlayarak Sonuna Kadar Padişahlara Göre Gelişmesi, İnkılap Kitapevi Yayınları, İstanbul, 1986, s.453. 218 Okçuoğlu, a. g. mad., s. 246; Yavaş, a. g. mad. ,s.242. 219 Bu bilgiler için yapının restorasyon çalışmasını yürütmüş olan Mimar Gamze Kuşseven’e teşekkür ederim.

66 2.6.3. Türbede Görülen Hizmetler

İstanbul Pertevniyal Valide Sultan vakfının Muharrem 1285 (1868 Mayıs) tarihli vakfiyesine göre; Türbede görevlendirilen üç türbedar sırayla gece türbede nöbet tutsun, Vakıfenin türbeye vakfetttiği Kur’an-ı Kerim’inden, sabah namazı ile yastı namazı arasında okuyarak ayda bir hatim yapılsın, yine her türbedar ayrı bir hatim başlayıp mübarek gecelerde hatim duası yapılsın denilmektedir. Ayrıca arife günleri ve mübarek gün ve gecelerde Hz. Peygamberin sakal-ı şerifleri ve hırkayı şerifleri ve mukaddes emanetleri edeple tüm türbedar tarafından açılması, salat ve selam ile ziyaret ettirilmeli, ardından bir aşır okunsun ve yapılan hatimlerin dualarının yapılması belirtilmiştir. Bu hatimlerden gelecek olan sevap ise başta Hz. Peygamber ve ailesine, dört halife Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz, Osman, Hz. Ali’nin ruhlarına, daha sonra tüm müminler ile Osmanlı Sultanlarının ruhlarına hediye edilmesi istenmiştir.

Türbenin aydınlatılması için türbeye vakfedilen şamdanlarda yakılması için bal mumu alınması, mübarek gün ve gecelerde türbeye gelen ziyaretçilerin güzel kokularla karşılanması için, türbede tütsü yakılması ve gül suyu dökülmesi vakıfenin şartlarındandır.220

2.7. PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN KÜTÜPHANESİ

Pertevniyal Valide Sultan tarafından, 1869-1871 yılları arasında cami ile birlikte yaptırılmıştır. Cami girişinin sağ tarafında ve camiye bitişik olarak inşa edilen kütüphaneye vakfedilen kitapların listesi, vakfiye defterine kaydedilmiştir. 1289 (1872) tarihli vakfiyesine göre 828 cilt kitap vakfedilmiştir. Kütüphanedeki kitapların büyük kısmı zarif ciltleri, hat ve tezhipleriyle dikkat çekmektedir. Dönemin diğer kütüphanelerinde olduğu gibi bu kütüphaneden de dışarıya ödünç kitap verilmemekteydi. Kütüphane 1945 yılına kadar burada faaliyetlerini sürdürmüş, bu tarihten sonra ara duvarlar kaldırılarak camiye ilave edilmiş, kitaplar ise Süleymaniye Kütüphanesine nakledilmiştir. Halen Süleymaniye Kütüphanesinde, Pertevniyal Valide Sultan Kütüphanesi koleksiyonunda 329 yazma, 557 basma kitap bulunmaktadır.221

220 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s. 158. 221 İsmail E. Erünsal, “Pertevniyal Valide Sultan Kütüphanesi ”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 2007, C. 34, s.243.

67 .

Resim 39: Pertevniyal Valide Sultan Kütüphanesi (AKPVSE, nr.1146, t.y.; sağdaki fotoğraf: İlknur Çiçek)

2.8. MEŞRUTALAR

Pertevniyal Valide Sultan tarafından cami ile birlikte, camideki görevlilerin kalması için birbirine bitişik altı adet ev inşa edilmiştir. Bu evler, sonradan caminin bahçesine inşa edilen türbe cephesindeki sokakta yer almaktadır. Vakfiyesinde bu evlerde kimlerin kalacağı belirlenmiştir. Pertevniyal Valide Sultan’ın Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre; Bu evlerden iki tanesi birinci ve ikinci imama, iki tanesi birinci ve ikinci müezzinine, bir tanesi birinci kayyımına, bir tanesi ise mahfel bekçisinin kullanımına tahsis edilmiştir.222

Bu evler halen varlığını devam ettirmektedir. Günümüzde hayli azalan caminin görevlileri tarafından lojman olarak kullanılmaktadır. Şuan iki ev caminin iki imamı, iki ev caminin iki müezzini tarafından kullanılmaktadır. Kalan iki evde ise civarda bulunan başka caminin görevlileri tarafından lojman olarak kullanılmaktadır.

Her ev, içerden merdivenle yukarı çıkılacak şekilde iki katlı olarak inşa edilmiştir. Evler zamanın şartlarına uyum sağlaması açısından zaman zaman onarım görmüştür. Vakfın kıymetini bilen, onu korumak için mücadele eden, değerli imamının ( şuan emekli) teşviki ve finansör sağlamasıyla onarımları yaptırılmıştır.223

222 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.166. 223 Bu değerli bilgiler için caminin emekli imamı Habil Öndeş Bey’e teşekkür ederim.

68

Resim 40: Pertevniyal Valide Sultan Camii görevlileri için yapılan evler (fotoğraf: İlknur Çiçek)

Ayrıca yine vakfiyesine göre türbenin bitişiğine türbedarın kalması için bir ev inşa edilmiştir.224 Bu ev maalesef artık mevcut değildir. Türbe bile bugün yaptırıldığı yerde değildir ki evin varlığı söz konusu olsun. Üzücüdür ki vakfiyesine göre evi inşa edilen türbedarın, bugün esamesi bile okunmamaktadır.

2.9. EK HİZMET BİRİMLERİ

2.9.1. Vakıf Binası

Vakfiyesinde belirtilmeyen, ancak mektep ile ilgili hazırlanmış sonraki bir kaynaktan var olduğu anlaşılan bir vakıf binası söz konusudur. Buna göre, “Vakıf binasının caminin yanında olması ve mütevellilerinin külliyeye sahip çıkması sonucu okul, sürekli denetim ve gözetim altında tutulmuş…” denilmektedir.

224 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.166.

69 Günümüzde bu bina mevcut değildir. 1908 yılı meşrutiyetin ilanından hemen sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin yürürlüğe koyduğu şehircilik planı uyarınca, vakıf binası yıktırılmıştır.225

2.9.2. Görevli Odası

Pertevniyal Valide Sultan’ın Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre; Vakfın kömür masrafları ve sair masrafları için miktarlar beyan edilirken görevli odaları için de bu miktarlar ifade edilmiştir.226 Buradan yola çıkarak bu odaların varlığına ulaşılmaktadır. Şadırvanın uzantısında bu oda varlığını günümüzde devam ettirmekte olup, son yatılı olarak kalan ise Mütevelli Osman Bey’dir.

225 Yalçın-Yaşar, a. g. e., s.72. 226 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.168.

70 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

AKSARAY PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN KÜLLİYESİNİN VAKIF GÖREVLİLERİ VE AKARLARI

Üçüncü bölüm vakfiye defterinde geçen beyanlar üzerine yazılacaktır. Vakfiye defteri ile ilgili kısaca bilgi vermek gerekirse; Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde muhafaza edilen defter güzel bir hatla yazılmış olup, 496 sayfadan oluşmaktadır. Defterin kapak kısmından sonra gelen sayfada m. 1869 tarihi yer almaktadır. Pertevniyal Valide Sultan’ın vakfiyesi nihayete kadar devam etmektedir. Defterde Pertevniyal’in vakfiyesiyle birlikte iradesindeki Hoşyar kadının da vakfiyesi de vardır. Vakfiyesi on üç bölümden oluşmaktadır. Bu bölümlerin içinde en kapsamlısı külliyeye ait olan kısımdır. Bu bölümde, görevliler, görevleri, aldıkları ücretler gibi ayrıntılı bilgiler yer almaktadır. Ayrıca külliyenin akarları bölümünde de, vakfiyenin külliye ile ilgili kısmındaki bilgiler kaynak olarak kullanılacaktır.

Vakfiye defterinin ilk sayfasında Arapça dua metnine yer verilmiştir. Dua ile başlanan vakfiyenin dua kısmı ise şu şekildedir;

Bi-ismihi Subhanehu

El- Hamdu lillahi’l – vâkıfı ale’l- mekn’ûni’l- mevkuf ala hükmihi küllü mâ kâne ve mâ yekûn ve’s-salatu ala habibihi Muhammedinillezi beyyene cihete’l-halasi vezâife’l-ihlasi ve ala hulafâihi’r-râşidine’l-kâimin mekâmehu fi-nezareti umuri’d- dünya ve’d-din ve ala alihi’l-kiram ve ashabihi’l-izam el-meşruti lehum ibareti erkâni’l- islâm.

Günümüz Türkçesi ile ise;

Noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah’ın adıyla başlıyorum.

Hamd; gizli olan ve olacakları bilen Allah’adır. Salat ve selam Allah’ın habibi olan, kurtuluş yolunu açıklayan ve doğruluğu beyan eden Resulu Ekrem’edir; ve yine

71 salat ve selam dünya ve din işlerini düzenleyip nezaret eden Resulü Ekrem’in yerine halife olanların üzerinedir; ve yine salat ve selam büyük al ve ashabınadır.227

Vakfiye defterinde güzel temenniler olan dua kısmının olduğu gibi, bu güzel hayır eserlerinin zarar görmesini engellemek adına beddua kısmına da yer verilmiştir. Vakfiyedeki beddua metni ise; “Vakfın Sultan Abdülaziz Han Hazretleri’nin padişahlık yaptığı zamanlarda her türlü imal ve yolsuzluktan korunduğu ve vakıf kurallarının gereği gibi uygulandığı biliniyorsa da bir zaman sonra vakfı değiştirmeye, başkalaştırmaya ve bozmaya kalkışanlar, bir şekilde buna sebep olanlar olursa, yerleri ve gökleri ve bizleri yoktan var eden ve bunca nimetlerini ihsan buyuran Allah-u Azimü’ş-şan’ın kahr-u gazabına uğrasın ve dünya ve ahirette rahat yüzü görmesin ve iki cihanda rezaletten kurtulmasın. Âmin, bi- hürmet-i seyyidü’l- mürselin.” şeklindedir.228

227 VGMA, Vakfiye Defteri, nr. 634, s. 127. 228 VGMA, Vakfiye Defteri, nr. 634, nakleden; Yalçın-Yaşar, a.g.e., s. 62.

72

Resim 41: Pertevniyal Valide Sultan Vakfiye defterinin ilk sayfası (Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kültür ve Tescil Daire Başkanlığı Arşivi)

73 3.1. PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN KÜLLİYESİNİN VAKIF GÖREVLİLERİ

3.1.1.Vakıf Görevlileri

3.1.1.1. Mütevelli

Mütevelli kelimesi sözlükte başkasının işlerini gören, dostluk gösteren, bakımını üstlenen gibi anlamlar taşırken terim olarak ise; vakıf işlerini yürütmek üzere tayin edilen kimseye denir. Bazı İslam ülkelerinde mütevelliye “kayyım”, “nazır” ve mütekellim-i ale’l-vakf da denilmektedir. Mütekellim-i ale’l-vakf tabiri mütevellinin eş anlamlısı olarak kullanılırken, kayyım kelimesi ise; bazen mütevelli ile aynı manada bazen de “mütevelli gözetiminde vakfın işlerinde çalışan görevli” manasında kullanılmaktadır. Nazır ise; Arap âleminde ve fıkıh kitaplarında “vakıf mütevellisi”, Osmanlı uygulamasında ise “mütevellinin vakıf hakkındaki tasarruflarını kontrol eden ve işlerin usule uygun yapılıp yapılmadığını denetleyen kişi” anlamında kullanılmaktadır.229

Mütevelli tayini İslam hukukçularına göre iki şekilde belirlenir. Mütevelli ya vakıf tarafından tayin edilir, fakihlerin ittifakı ile kabul edilir ya da hâkim veya hâkimin tayin ettiği kişi olur. Mütevelli birden fazla olduğunda “mütevelli heyeti” oluşur.230 Medeni kanunun “idare uzuvları” olarak adlandırdığı mütevelli görevi için çok fazla şart aranmamaktadır. Gerekli vasıflara sahip olanlar mütevelli olabilmektedir.231 Mütevelli tayin edilecek kişinin aklı başında, adil, güvenilir, vakfın işlerini yürütebilecek bilgi ve tecrübeye sahip olması gerekmektedir. Bir vakfın birden fazla mütevellisi olabileceği gibi, bir şahısta birden fazla vakfın görevini üstlenebilir.

Mütevelli vakfın yönetimiyle ilgili yaptığı her işte öncelikle vakfın hayrını düşünmelidir ve sahip bulunduğu tasarruf yetkisini kendisine tanınan sınırlar içerisinde kullanması gerekmektedir.

Vakfiyede yapılması istenen hizmetlerin eksiksiz yerine getirilmesi için hizmet binalarının bakım ve onarımı, hizmet personelinin tayini, verimli çalışma ortamı oluşturma, ücretlerinin zamanında ödenmesi, akar taşınmazların o günkü değerinde

229 Nazif Öztürk, “Mütevelli” , Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 2006, C.32, s. 217. 230 Nureddin Turgay, “Mütevelli” , Şamil İslam Ansiklopedisi, Şamil Yayınevi, İstanbul, 2000, C.6, s.113. 231 Ali Himmet Berki, Vakfa Dair Yazılan Eserlerle Vakfiye ve Benzeri Vesikalarda Geçen Istılah ve Tabirler, Vakıflar Genel Müdürlüğü Neşriyatı, Ankara, 1966, s.43.

74 kiraya verilmesi, ihtiyaç halinde tamir ettirme, varidat toplama hesaplarını tutma, gerekli harcamaları yapma, yıl sonu hesaplarını ilgili makama verme, personelin görevini vakfiye şartlarına uygun yapmalarını sağlama gibi hususlar mütevellinin görevlerindendir. Ancak bazı hususlarda hâkimin izni gerekmektedir. Bunlar ise, vakfı borçlandırma, işlevsiz yerlerini tasfiye, çalışanların maaşlarını artırma, vakfiyede bulunmayan konuları çözüme kavuşturma gibi hususlardır. Bir de mütevellinin hiçbir şekilde yapamayacağı davranışlar vardır ki bunlar; tartışmalı işlemler yapmak, vakıf mallarını rehin vermek, bir başkasına bağışlamak, bedelsiz yararlandırmak, teminat ve kefil olmaksızın ödünç vermek, taksim etmek, üzerinde mülkiyet iddia etmek gibi vakfa zararlı olan işlemlerdir. Mütevelli kusur ve ihmalinden kaynaklanan zararları karşılamakla yükümlüdür, zararlı işlemleri vekili yapsa da kendisi sorumludur.

Kurallarına uygun tayin edilen mütevelli uygunsuz bir davranışı olmadığı sürece görevden alınamaz. Ancak, geçerli sebep yokken vakıf malını o günkü değerinin altında bir bedelle kiraya vermek, vakıf malı üzerinde mülkiyet iddiasında bulunmak, gelirleri vakfedenin şartlarına aykırı biçimde kendi işlerine sarf ederek servet edinmek, hâkimin ve sultanın iznine bağlı işleri kendince karar verip yapmak gibi hareketlerle yanlışları ortaya çıkan günaha ve zevki sefaya meyli olan veya vakıf mal ve hizmetleri hususunda ihmalkâr olan mütevelli vakfedenin kendi de olsa görevden alınır.232

Mecellenin 88. Maddesindeki “Külfet nimete ve nimet külfete göredir” kuralı gereği, vakıf işlerini yürütmekle görevli olan mütevelliler bu görevleri karşılığında vakıf malları üzerinde önceden belirlenmiş bir tasarruf yetkisi ve hizmet ücreti hak ederler. Mütevellinin ücretini, vakıf veya kadı belirler.233

Ağır sorumluluklarına ve yoğun iş yükü getirmesine rağmen Osmanlı döneminde mütevellilik önemli bir sosyal statü kabul edilmiştir. Ayrıca, mütevelliler “sadaka-i cariye” şeklinde nitelenen bir hizmet alanında görev yapmaktan manevi haz almışlardır.234

Pertevniyal Valide Sultan vakfının Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre, cami, mektep, çeşme ve türbenin temizliğinin sürekli ve devamlı olarak yapılması ve bu hususa dikkat edilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

232 Öztürk, a. g. mad., C.32, s. 218-219. 233 Turgay, a. g. mad., C.6, s.113. 234 Öztürk, a. g. mad., C.32, s. 220.

75 Mütevellinin bu şartlara ve belirtilen hususlara riayet etmesi, memurun işlerini yapıp yapmadığını denetlemesi, aksi bir durum, yani işlerde aksaklık ya da yolunda gitmeyen bir durum olursa “kaim makama” bildirmeli, dirayetli bir mütevelli (nazır) tayin edilmesi istenmiştir. Ücreti ise aylık bin kuruştur.235

Vakfın son mütevellisi Osman Bey’dir. Onu gören öğrenciler onunla ilgili bilgi vermişlerdir. Buna göre; “… Bekâr olarak lisemizin bitişiğindeki Pertevniyal Valide Sultan’ın yaptırmış bulunduğu Valide Cami’nin avlusunda, camiye giriş kapısının sol tarafındaki tek odalı bir bölümde kalırdı ve evi burasıydı. Ayağı rahatsız olmalı ki, devamlı baston kullanırdı. Zaman zaman elinde baston camide kaldığı bölüme girip çıkarken görünürdü.”

Vakfın son mütevellisi Osman Bey (Mütevellilik yani Tevliyet) babadan oğula intikal ettiğinden, bekâr ve çocuksuz vefat ettiği için, Pertevniyal Valide Sultan Vakfı mütevellisiz kalmış, mazbut vakfa dönüşmüş ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlanmıştır.236

3.1.1.2. Kâim Makam-ı Mütevelli

Kaim, kelime anlamı itibariyle, ayakta duran demektir.237 Makamı ayakta duran mütevelli anlamına gelmekte olan “Kaim makam-ı mütevelli”, mütevelli aleyhine dava açmak, mütevelli vekil bırakmadan görevine belirli nedenlerle ara verdiğinde geçici olarak vakıf işlerine bakmak gibi vazifelerle hâkim tarafından görevlendirilmiştir.238 İstanbul Pertevniyal Valide Sultan vakfı Cemazeyilevvel 1279 (1862 Ekim) tarihli, vakfiyesine göre; Valide Sultan, hayatta kaldığı sürece vakıf mallarından kendisi sorumlu olması gerektiğini, vefatından sonra ise kendisinin kethüdası olan kişinin kaim makam olarak tayin edilmesini şart kıldı. Ayrıca vefatından sonra vakıflarının sorumluluğunun Evkaf-ı Hümayuna devredilmesini, vakıf tarafından tayin edilecek kaim makam-ı mütevellinin dürüst bir kişi olmasını şart koştu. Ücreti ise, senelik bin kuruş olmasını istedi.239

235 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.168. 236 Yalçın- Yaşar, a. g. e., s.145. 237 Ömer Sevinçgül, Küçük Lugat, Zafer Yayınları, İstanbul, 2003, s.169. 238 Berki, a. g. e., s.30. 239 VGMA, Vakfiye Defteri, nr. 634, s. 189.

76 3.1.1.3. Kâtib-i Evkaf

Devlet dairelerinde çeşitli işlerin yerine getirilmesiyle görevli memurlara kâtip denir. Ketb yazmak fiilinden türemiştir. Yazı işleriyle uğraşan kişi, sekreter, yazıcı, bilgili kişi, noter, muharrir demektir. Kur’an’da kâtip kelimesi ikisi çoğul olmak üzere altı yerde geçer.240 Kâtiplik yazının icadıyla birlikte ortaya çıkmış Mezopotamya ve Mısır gibi uygarlıklarda en saygın mesleklerden biri haline gelmiş olup zamanla gelişmiştir.241

Vakıflarda önemli görevlerden biri de “vakıf kâtipliği” görevi idi. Vazifesi akarlardan elde edilen gelirleri az ya da çok ayırt etmeden, doğru ve açık şekilde yazıp, alacakları borçlulardan tam olarak alıp, deftere kaydedilmeyen en ufak bir miktar kalmadan, her iki tarafın da haklarına riayet etmekti. İstanbul Pertevniyal Valide Sultan vakfı Cemazeyilevvel 1279 (1862 Ekim) tarihli vakfiyesine göre; birinci kâtip ve ikinci kâtip olmak üzere iki kişi tayin edilmiştir. Ücretleri ise birinci kâtibin; aylık beş yüz kuruş, ikinci kâtibin ise aylık üç yüz kuruştur.242

3.1.1.4. Câbî

Osmanlılar’da vakıflara ait kira ve gelirleri toplayan görevliye câbî denir. Arapça mal ve haraç toplamak anlamına gelen “cebee” kökünden türetilmiştir.

Osmanlılarda büyük vakıfların bütün idaresi mütevelliler tarafından yürütülürken, büyük vakıfların idaresinde nazır, mütevelli, cabi ve kâtip gibi birçok görevli hizmet yapardı. Statüleri, özellikleri ve ücretleri vakfiyelerdeki hükümlerle belirlenen cabilerin tayinleri, görevden alınmaları ve teftiş gibi her türlü idari ve hukuki işleri vakfın bulunduğu yerin kadısı aracılığıyla yürütülmekte olup yaptıkları işe ise cibayet denilmekteydi. Uzak yerlerdeki vakıf arazi gelirlerini toplayan veya Cabilerin topladığı vakıf gelirlerini vakıf merkezine getiren görevlilere atlı olmaları dolayısıyla “cabi-i süvari” deniliyordu.243

240 Bkz. Bakara Suresi 2/282-283; Enbiya Suresi 21/94; İnfitar Suresi 82/11. 241 Mustafa Sabri Küçükaşçı, “Kâtip”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi,2002, C. 25, s.49. 242 VGMA, Vakfiye Defteri, nr. 634, s. 129. 243 Mehmet İpşirli, “Cabi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 1992, C. 6, s.529.

77 Cabilik, 2762 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 22. maddesi ile kaldırılmış ancak, büyük vakıflarda Umum Müdürlüğü’nün izni ile kâtip ve tahsildar kullanılmasına müsaade edilmiştir.244

İstanbul Pertevniyal Valide Sultan vakfı Cemazeyilevvel 1279 (1862 Ekim) tarihli vakfiyesine göre; Vakfın cabisi vakfın gelirini gereken vakit ve zamanda tahsil edip vakfın kaim-makam-ı mütevellisine teslim etmesi istenmiştir. Ücreti ise, aylık yüz kuruştur.245Ancak büyük bir vakfı olan Valide Sultan’ın, sadece bir tane cabi görevlendirmesi düşünülemez, bu görev için kaç tane kişi görevlendirildiği vakfiyesinde belirtilmemiştir.

3.1.2. Cami Görevlileri

3.1.2.1. Vaiz

Bir kimseye kalbini yumuşatacak, kendisini iyiliğe sevk edecek surette söz söylemeye veya dini öğütler vermeye va’z denir.246 Vaiz, cami ve mescitlerde hazır olan cemaate dini mevzularda izahlar yaparak nasihatte bulunan kişilere denir. Her Müslümanın okuyup dini hükümleri öğrenmesi farz kabul edilmiştir, ancak, okutulmayanlar ve okumayanlar veya okuyanların da bilmedikleri, kavrayamadıkları hususlar olabileceğinden, İslam va’z-u nasihate önem vermiş ve vaizlere önemli işler yüklemiştir. Vaizler İslamiyet’in hükümleri ile beraber zamanın konularına, problemlerine göre dinen nasıl hareket edilmesi gerektiğini tarif etmek ve nasihatte bulunmakla vazifelendirilmişlerdir.247

Hz. Peygamber ile başlayan vaizliğin, bir meslek olarak ne zaman başladığı, ilk defa kimlerin yaptığı konusunda kaynaklarda değişik rivayetler yer almakta olup, genel görüş Hz. Ömer devrinde başladığı yönündedir. Vaaz ve vaizlik zamanla ilmi bir disiplin şekline dönüşmüştür.248

Pertevniyal Valide Sultan vakfının Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre, fazilet ve kemal sahibi bir zatın vaiz olması gerekmektedir. Her Cuma Pertevniyal

244 Berki, a. g. e. , s.9. 245 VGMA, Vakfiye Defteri, nr. 634, s. 129. 246 Ferit Devellioğlu, Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lugat, Aydın Kitabevi Yayınları, 21. Baskı, Ankara, 2004, s. 1140. 247 Berki, a. g. e. , s.54. 248 Hasan Cirit, “Vaaz”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 2012, C.42, s. 405-406.

78 Valide Sultan Camii’nde hazır olan Müslüman cemaate vaaz ve nasihat etmesi şart koşulmuştur. Ücreti aylık yüz elli kuruştur.249

3.1.2.2. Hatib

Cuma ve bayram namazlarında cemaate hutbe okuyan ve bu namazlarda kendisine uyulup namaz kılınan kişiye hatip denir.250

Hatibin yapmış olduğu konuşmaya ise hitabe denilmektedir.251 İslam’ın ilk hatibi olan Hz. Peygamber, Sefa tepesinde sadece kendi soyuna mensup insanlara yaptığı konuşma İslam hitabetinin ilk önemli örneğidir. Hz. Peygamberin veda hutbesiyle birkaç önemli konuşması dışında hutbeleri günümüze kadar gelmemiştir.252

Pertevniyal Valide Sultan vakfının Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre; sesi güzel, edası güzel, tilaveti güzel bir kimsenin camiye hatip olarak atanması gerekmektedir. Her Cuma günü hutbeden önce cami mahfelindeki başka görevlilerle beraber hatm-i şerif okunması şart koşulmuştur. Ücreti aylık yüz seksen kuruştur. Ayrıca devir-hanlık için yirmi, yemek için yüz kuruş verilmiş olup toplam aylığı üç yüz kuruştur.253

3.1.2.3. İmam

İnsanları doğru yola iletmek ve onlara dünya ve ahiret saadetini tattırmak için, zaman zaman elçiler (peygamberler) gönderen Allah, insanlara bu elçileri vasıtasıyla emirlerini bildirmiştir. Bu emirler, Allah tarafından gönderilen Kitap ve Sahifeler’de yazılı idi. Peygamberlerin vefatlarından sonra da bu emir ve yasaklara uyulması için bazı kimselere bu sahada çalışma imkânı sağlanmıştır. Çeşitli dinlere göre farklı isimler alan bu zümreden genel olarak “Din adamı” veya “din görevlisi” olarak bahsedilebilir. İslam’da din görevliliği sayılan imamlık müessesi Kur’an-ı Kerim’in yedi yerinde tekil, beş yerinde de çoğul olarak geçmektedir. Sözlükte öne geçmek, önderlik etmek ve

249 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.167. 250 Berki, a. g. e. , s.22. 251 Mahmut Kaya, “Hitabet”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 1998, C.18 s.156. 252 Hüseyin Elmalı, “Hitabet: Arap Edebiyatı”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi,1998, C.18 s.159. 253 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.166.

79 yönetmek manalarına gelen imam kelimesi;254 terim olarak, arkasında kendisine uyulup namaz kılınan kişi anlamına gelmektedir.255

Günümüzde vazifesi mihrap ve minber arasına sıkışmış bulunan imamların yetki ve vazifeleri Osmanlı döneminde bu kadar kısıtlı değildi. İmam, sosyal hayatın en önemli unsurlarından biri olduğu için daha geniş yetkilere sahipti. İmam, Osmanlı dönemi şehrinin toplum hayatında önemli bir yere sahip idi. Mahallenin her şeyi ondan sorulur, onun haberi olmadan mahalleye yabancı bir kimse girmesine izin verilmezdi. O kadar ki mahallede ki ölüm ve doğum kayıtlarını o tutardı. Osmanlı cemiyetinde mahalle imamı kadı’nın vazife ve temsilciliğini yapardı. Bu nedenle de mahallenin genel ahlakından bir dereceye kadar sorumlu idi. İmamlık vazifesi Osmanlı döneminde o kadar önemliydi ki, vazifeye tayinleri bizzat padişah beratı ile olan imamların bu durumunu örneklendiren pek çok belge bulunmaktadır.

Yukardaki ifadelerden de anlaşıldığı üzere Osmanlı döneminde mahalle yöneticisi olan imamlar, günümüzde olduğu gibi sadece namaz kıldırmakla görevli değillerdi. Onlar kahvede vaaz eder, çocuklara ders verir, cemaate yol gösterir, hasta ve fakirlerle ilgilenirlerdi. Ayrıca onlar, mahallelerin düzeninden, halk arasındaki ahenk ve barıştan sorumlu birer yöneticilerdi. Mahalleleri onlar yönetir, içki içenler ve namaz kılmayanların mahallelere sokulmaması gibi bazı görevler de bizzat imamlardan istenirdi. Onlara bu vazifelerini bildiren emirler verildiği belgelerden anlaşılmaktadır.

İmam mahalledeki yardımlaşmayı sağlayan köprü niteliğindeydi. Mahalle halkı tarafından biriktirilip imama teslim edilen ve “avarız akçası” denilen bir nevi yardımlaşma sandığı vardı ki, burada biriktirilen para ile mahalledeki hasta ve fakirlere yardım edilirdi. İmamlar, bu parayı çalıştırmak suretiyle fakirlere yardım ettikleri gibi, cami ve mescidin ufak tefek işlerini de görmekteydiler. Son senelere kadar devam eden bu faaliyet sayesinde, memleket fukarasına önemli derecede yardım yapılmış, az da olsa sıkıntıları giderilmeye çalışılmıştı.

İmamların yine önemli vazifelerinden biri de gazete, radyo, televizyon vs. gibi iletişim araçlarının bulunmadığı bir dönemde devlet, her türlü emir ve yasaklarını imam ile cami vasıtasıyla halka bildiriyordu. Bu sayede devlet, memleketin her yerine aynı

254 Ziya Kazıcı, a. g. e. , s. 262. 255 Berki, a. g. e. , s.26.

80 zamanda (yatsı namazı vakti) istediği emri ulaştırabiliyordu. Günün son namazı olan yatsı namazına mahalledeki ergenlik çağına girmiş erkeklerin de geleceği bilinirdi. Bildirilmesi istenen bir emrin varlığı halinde imam, yatsı namazının ardından: “Ey cemaat dağılmayınız, hükümetin emri vardır, şimdi söyleyeceğim” der ve kendisine verilen emri ilan ederdi.

1829’da muhtar seçimlerinin başlamasıyla, asırlarca mahalle işlerinin yönetimini üstlenen imamların bu vazifelerine son verilmeye başlanmış, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile de imamların vazifeleri sadece camiye hasredilmiştir.256

Pertevniyal Valide Sultan vakfının Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre; Alim ve salih olan iki kişinin imam tayin edilmesi, cemaate namaz kıldırmaları ve Cuma günleri hatm-i şerif okumaları şart koşulmuştur. Birinci imam ve ikinci imam şeklinde iki tane görevli bulunmaktadır. Ücreti aylık birinci imamın iki yüz seksen kuruştur. Ayrıca devirhanlık için yirmi, yemek için yüz kuruş verilmiş olup, toplam aylığı dört yüz kuruştur. İkinci imama da aynı şekilde dört yüz kuruş verilmesi şart koşulmuştur.257

Ayrıca Aksaray’da Hüseyin Ağa Mahallesi’nde bulunan arsası mukataalı258 altı adet evden iki tanesini, birinci imam ile ikinci imama tahsis etmiştir. Vakfiyesinde bu evlerde oturmalarını şart koşmuştur.259

3.1.2.4. Müezzin

Müezzin kelimesi genel anlamda; cami ve mescitlerde namaz vakitlerinde ezan okuyan ve kamet getiren kişilere verilen isimdir.260 Sözlükte ise; çağrıda bulunan, ezan okuyan, kamet getiren kişilere verilen isim olarak tanımlanır. Kur’an-ı Kerim’de ise; münadi kelimesi olarak iki yerde geçmektedir.261Münadilik İslam’dan önce Araplarda var olan bir kavramdı. Mekke’de Dârünnedve’de yapılacak toplantılar münâdîler vasıtasıyla duyurulur, şehirlerde ve kabileler arasındaki önemli olaylarla umumi toplantılar müezzin veya münâdî adı verilen şahıslar tarafından halka ilân edilirdi.

256 Ziya Kazıcı, a. g. e. , s.263 vd. 257 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.166. 258 Mukataa: Arsası vakfa ait, üzerindeki bina ve ağaçları mülk (şahsa ait) olan, tasarruf hakkı üzerinde olan kişi tarafından, arsa vakfına verilmek üzere ayrılan senevi ücrettir. Bkz. Berki, a. g. e. , s.38. 259 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.166. 260 Berki, a. g. e. , s.40. 261 Mustafa Sabri Küçükaşcı, “Müezzin”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 2006, C.31, s.491; bkz; A’raf Suresi, 7/44; Yusuf Suresi, 12/70.

81 Hz. Peygamber Mekke’de hicretten önce bazı duyurular için münadileri görevlendirmiş, ancak Müslümanları namaza çağırmak için özel bir görevli tayin etmemişti. Bu nedenle müezzinlik vazifesinin Mekke’de başladığına dair rivayetler doğru değildir. Hz. Peygamberin Medine’ye hicretinin 1. (622) veya 2. (623) yılında ezanın lafızlarını belirlemesiyle müezzinlik müessesi ortaya çıkmıştır. İlk müezzin, ezan ve kameti Resul-i Ekrem’den öğrenen Bilal-i Habeşi’dir. Neccaroğulları’ndan bir kadının evinin damına çıkarak sabah ezanını okumuştur. Hz. Peygamber tayin ettiği valilerden ve İslam’a giren kabilelerden imam ve müezzin tayin etmelerini istediği görülmektedir. Yine İslam devletlerinde devam eden çok anlamlı geleneğin başlangıcı o döneme rastlamaktadır. Hz. Peygamber Mekke’nin fethinde Hz. Bilal’e Kâbe’nin damında ezan okutmuştur. Bundan böyle bir yer fethedildiğinde fetih ezanı okunmuş, fethedilen yere imam ve müezzin tayin edilmiş ve bu gelenek asırlarca devam etmiştir.

Hz. Osman Mescid-i Nebevi’de müezzin sayısını dörde çıkarmış, bundan sonra özellikle büyük ve merkezi camilerde Cuma başta olmak üzere önemli gün ve gecelerde ezan ve kametin dışında çeşitli görevler üstlenen birden çok müezzin görevlendirilmiştir. Bunlardan biri baş müezzin olarak tayin edilmiştir.

Asr-ı saadet’ten itibaren müezzinler sesi güzel ve gür, Kur’an-ı Kerim’i iyi okuyan, musikiyi bilen kimseler arasından seçilirdi. Hz. Peygamber’in yirmi kadar kişiye ezan okutturup dinlediği ve içlerinden Ebu Mahzure’nin sesini beğenerek ona ezan cümlelerini öğrettiği rivayet edilir. Hz. Peygamber ayrıca çeşitli sözleri ve uygulamalarıyla müezzinliğin önemine işaret etmiş ve müezzinlerden görevlerini usulüne uygun, insanları rahatsız etmeyecek şekilde yapmalarını, gereksiz yere seslerini yükseltmemelerini istemiştir.

Müezzinler görevlerinin dışında başka işlerle de meşgul olmuşlardır. Bilal-i Habeşi’nin devletin maliye işleriyle ilgilenmesi, Hz. Ali’nin müezzini İbnü’n- Nebbah’ın aynı zamanda halifenin kâtipliğini yapması, Abdullah b. Zübeyr’in müezzininin aynı zamanda kadılık vazifesi yapması bunun örneklerindendir. Bu uygulama sonraki dönemlere kadar devam etmiştir. Müezzinler genellikle hayatlarının sonuna kadar görevlerini sürdürmüşlerdir.

Müezzinlerin cuma ezanından önce sala okumaları âdeti ilk defa, Emeviler döneminde Mısır’da Mesleme b. Muhalled’in valiliği esnasında Amr b. As Camii’nde

82 uygulanmıştır. Memlüklüler döneminde müezzinlerin farz namazlardan sonra otuz üçer defa okudukları “subhanellah”, “elhamdülillah” ve “Allahüekber” tesbihatına 1341 yılında, üç defa “estağfirullâh el-azîm” ve “Allāhümme ente’s-selâm ve minke’s-selâm tebârekte yâ ze’l-celâli ve’l-ikrâm” ibareleriyle sabah ve akşam namazlarından sonra okunan bazı zikir ve tesbihat ilâve edilmiştir. Müezzinler açılış törenleri başta olmak üzere Memlüklülerde çeşitli etkinliklere katılırlardı. Yine müezzinlerin görevleri arasında ölüm haberlerini halka duyurmak da bulunuyordu. 1379 yılından itibaren bu görev Mısır’da müezzinlerin minarelerden okudukları salâ ile yerine getirilmeye başlanmıştır. Bu gelenekler, daha sonra diğer islam beldelerine yayılmıştır.

Müezzinler, Osmanlı döneminde din hizmetlerinin yürütülmesinde önemli görevler üstlenmişler, sivil ve askeri kesimlerde hizmet vermek üzere özel ve resmi kimlikleriyle geniş bir kitle oluşturmuşlardır. Ayrıca, Osmanlı şehir yapılanması içinde mahalle imamının yardımcısı olup, padişah beratı ile göreve başlamakta idiler.

Mescit ve camilerin vakıflarından maaş alan müezzinler’in, tayinleri önceleri vakıf mütevellisinin teklifi ve şeyhülislamın tasdikiyle hazırlanan beratla yapılırken, II. Mahmut devrinden itibaren tayinleri Evkaf-ı Hümayun Nezareti tarafından yapılmaya başlanmıştır.262

Pertevniyal Valide Sultan vakfının Şevval 1289 (1872 Aralık) vakfiyesine göre; Âlim olan altı adet müezzin tayin edilmesi gerekmektedir. Bu müezzinlerin, görevleri ve ücretleri vakfiyesinde belirtilmiştir. Sırasıyla şöyledir:

Birinci müezzin olan kimsenin her cuma devir, sala, tarifhan ve minarelerde temcidhan görevinde bulunması vakfiyede şart koşulmuştur. Ücreti ise, birinci müezzinlik için yüz yetmiş kuruş, devirhanlık için yirmi kuruş, tarifhanlık için yirmi kuruş, temcidhanlık için yirmi kuruş, sala için yirmi kuruş, yemek için yüz kuruş olup toplamda aylık üç yüz elli kuruştur.

İkinci müezzin olan kimseden devir, sala, aşırla beraber zikir, salavat ve dua gibi metinlerden oluşan temcid okunması ve naathan’ın görevlerini yapması şart koşulmuştur. Ücreti ise, aylık yüz kuruş olup, yemek parası ile beraber toplam üç yüz kuruştur.

262 Küçükaşcı, a. g. mad., s.491 vd.

83 Üçüncü müezzin olan kimseden, devir, sala, zikir salavat dua gibi metinlerden oluşan temcid, aşır ve namazdan önce fetih suresinin okunması şart koşulmuştur. Ücreti ise, yemek ücretiyle beraber aylık üç yüz kuruştur.

Dördüncü müezzin olan kimseden, devir, sala, zikir salavat dua gibi metinlerden oluşan temcid ve sabah namazından sonra Yasin-i şerif okuması şart koşulmuştur. Ücreti ise, yemek ücretiyle beraber aylık üç yüz kuruştur.

Beşinci müezzin olan kimseden devir, sala, zikir salavat dua gibi metinlerden oluşan temcid, aşır ve ikindi namazından sonra Nebe suresinin okunması şart koşulmuştur. Ücreti ise, yemek ücretiyle beraber aylık iki yüz elli kuruştur.

Altıncı müezzin olan kimseden sala, zikir salavat dua gibi metinlerden oluşan temcid ve öğle namazından sonra Amene’r-rasulü suresinin okunması şart koşulmuştur. Ücreti ise, aylık iki yüz elli kuruştur.263

Ayrıca Aksaray’da Hüseyin Ağa Mahallesi’nde bulunan arsası mukataalı altı adet evden iki tanesini, birinci müezzin ve ikinci müezzine tahsis edilmiştir. Vakfiyesine göre bu evlerde oturmaları şart kılınmıştır.264

Abdülaziz’in vefatı üzerine derinden sarsılan Pertevniyal, kısa süre sonra cami vakfiyesine ekleme yaptırmıştır. Pertevniyal Valide Sultan Vakfının Rebiyülevvel 1294 (1877 Mayıs) tarihli vakfiyesine göre; beş vakit namazdan önce merhum Sultan Abdülaziz’in ismi zikredilerek, ruhuna cami cemaati tarafından müezzin eşliğinde Fatiha suresinin okunmasını, altı müezzinin de bu görevi yerine getirmesi, bunun mukabilinde müezzinlerin aldığı ücrete ek olarak on kuruş verilmesini istemiştir.265

3.1.2.5. Devirhan

Vakıf şartı gereğince Cuma veya belirlenmiş bir gün, öğle namazından önce Mülk suresi veya başka bir sure-i şerife okuyan kimseye denir. Devir edilerek ve art arta okunduğu için bu göreve devir-hanlık denilmiştir. Surelerin okunmasının ardından vakıflara, kadın erkek bütün müminlere, Allah’tan mağfiret ve selamet istenilerek dua edilir.266

263 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.167. 264 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.166. 265 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s. 188. 266 Berki, a. g. e. ,s.12.

84 Pertevniyal Valide Sultan vakfının Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre; Her Cuma günü hutbeden önce caminin hatibi ve mahfelindeki başka görevlilerle beraber hatm-i şerif okunması şart koşulmuştur. Caminin hatibi aynı zamanda devir- hanlık görevinde bulunmuştur. Ücreti aylık yirmi kuruştur. Ayrıca caminin birinci ve ikinci imamı da devir-hanlık vazifesi yapmıştır. Ücreti her birinin yirmi kuruştur. Yine caminin müezzinleri tarafından yapılan devir-hanlık vazifesi için müezzinler ayrıca aylık yirmi kuruş almışlardır.267

3.1.2.6. Tarifhan

Tarifhan, ta’rif; Arapça bir şeyi alâmetleriyle, geniş çaplı anlatmak, han ise; okuyan demektir. Cami ve tekkelerde namazdan önce Hz. Peygamber’in ve diğer din büyüklerinin özelliklerini cemaate yüksek sesle anlatan vazifeli için kullanılan bir tabirdir.268

Pertevniyal Valide Sultan vakfının Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre; caminin müezzini tarafından bu görev yerine getirilmiştir. Ücreti aylık yirmi kuruştur.269

3.1.2.7. Temcidhan

Temcid, kelimesinin sözlükteki anlamı “tazim ve sena etmek” demektir. Minarelerde ezandan ayrı olarak müezzinler tarafından okunan, Hz. Peygambere övgü içerikli kasidelerdir. Eskiden camilerde, üçaylarda recebin ilk gecesiyle başlayıp ramazanın teravih kılınan ilk gecesine kadar yatsı namazının ardından, ramazanda ise sahurdan sonra müezzinler tarafından minarelerde temcid isimli bu kaside okunurmuş. Zaman içerisinde bu tabir o kadar yaygın hale gelmiş ki sahur yerine temcid kelimesi kullanılmaya başlanmış.

Kandil ve kadir gecesi gibi önemli gecelerde temcid okuyanların sayısı artarmış, temcid okunurken minarenin altında toplanan insanlar okunan temcid hakkında yorumlar yaparak adeta bir musiki meclisi oluştururlarmış.270

267 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.166. 268 Mehmet Zeki Pakalın, “Ta’rifhan”, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1983, C.3, 401. 269 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.166. 270 Ubeydullah Sezikli, “Temcid”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 2011, C.40, s.410-411.

85 Pertevniyal Valide Sultan vakfının Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre; Caminin müezzinleri tarafından temcid ismi verilen kasidelerin de okunması şart koşulmuştur. Ücreti ise müezzinliğin dışında aylık yirmi kuruştur.271

3.1.2.8. Duagu

İslam inancında dua, kulun bütün benliğiyle yüce yaratana yönelerek ondan istek ve dilekte bulunması anlamında kullanılmaktadır.272 Dua okuyan, dua eden kişiye ise duagu denilmektedir. Nikâh, mevlüd, hatim ve hafız cemiyetleri gibi umumi toplantılarda dua okumakla görevlidirler.273 Osmanlıda dua eden, duacı, duhan şeklinde isimlendirilmiş, saray, merkez ve esnaf teşkilatlarında dua ile ilgili görevleri yerine getirenler için kullanılan resmi bir unvan niteliği kazanmıştır.

Duaguluk zamanla devletin bekası için hayır temennisinde bulunan, ücret karşılığı yapılan ve bütçe ayrılan bir birime dönüşmüştür. Osmanlılarda bu görevin en yaygın kullanıldığı alan ise vakıflardır. Bu göreve gelecek kişilerin dürüst ve ahlaklı olması şartı aranmıştır.274

Pertevniyal Valide Sultan Vakfının Rebiyülevvel 1294 (1877 Mayıs) tarihli vakfiyesine göre; Sultan II. Mahmud ve Sultan Abdülaziz’in ruhlarına hediye edilmek üzere ve kendisi hayatta kaldıkça selameti ve vefatından sonra günahlarının bağışlanması için Kur’an-ı Kerim hatmi yapılıp, dua edilmesi için görevli istihdam edilmesi istenmiştir. Ücreti ise, aylık yüz elli kuruştur.275

3.1.2.9. Buharihan

Buhari, “Sahih-i Buhâri” isimli hadis kitabını yazan hadis âlimidir. Sahih hadislerden oluşan bu kitap, Kur’an-ı Kerim’den sonra en güvenilir kitap olarak kabul edilmektedir.276 Hadislerinin titizlikle seçilmesi, mükemmel bir tertibe sahip olması, içeriğinin zenginliği nedeniyle İslam dünyasında önemli bir yere sahiptir.

Sahih-i Buhâri, sevap kazanmak maksadıyla okunduğu gibi maddi ve manevi sıkıntılardan, hastalık ve belalardan kurtulmak ve her türlü murada nail olmak dileğiyle

271 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.166. 272 Osman Cilacı, “Dua”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 1994, C.9, s. 529. 273 Berki, a. g. e. , s.13. 274 Mehmet İpşirli, “Duagu”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 1994, C.9, s. 541. 275 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s. 189. 276 M. Yaşar Kandemir, “el-Câmiu’s-Sahih”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 1993, C.7, s.114.

86 de okunmuştur. İslam tarihine bakıldığında, şifa ümidiyle okuyanların şifa bulduğu, sıkıntılı günlerde okunduğu takdirde insanların huzura kavuştuğu, hatta deniz seyahatine çıkarken birlikte götürülmesi halinde geminin batmadığını söyleyen âlimler vardır.

Sahih-i Buhâri’nin okunmasının önemi ise, Kur’dan sonra en makbul bir hadis kitabı sayılmasından ve Buhâri’nin okuyucularına dua etmelerini istemesiyle açıklanmaktadır. Uygulamada buna birkaç örnekle ifade etmek gerekirse, 1281 yılında Tatarlar Suriye’ye girdiği zaman Melik Mansur Kalavun, onlara karşı koymak üzere yola çıkmadan önce Sahih-i Buhâri okunmasını emretmiş, âlimler de hatim günü cumaya gelecek şekilde eseri bölümler halinde paylaşarak okumuşlardır. Yine 1798 yılında Ezher Camii’nde Napolyon Bonapart’ın şehre girmemesi dileğiyle, 12 Eylül 1902’de yine aynı yerde kolera tehlikesi sebebiyle Sahih-i Buhâri hatmedilmiştir. Ayrıca, Balkan savaşının başladığı günlerde Ezher Şeyhi, Osmanlı ordularının zaferini niyaz etmek maksadıyla ileri gelen âlimlerinden kıbleye yönelerek Sahih-i Buhâri okumalarını istemiştir. Sahih-i Buhari okumaları Osmanlı Devleti’nin sonuna kadar devam etmiş, hatta yeni kurulucak olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temelleri atılırken de önemle okunması istenmiştir. Zira Birinci Büyük Millet Meclisi açılacağı zaman ülkenin her yerinde Sahih-i Buhari hatimleri yapılmıştır. Dolayısıyla Osmanlı döneminde camilerde Sahih-i Buhari okunmasına oldukça önem verilmiş ve hatta vakıf kuruluşlarında özellikle selatin camilerinde Sahih-i Buhari okunması için maaşlı görevliler tayin edilmiştir. Bu kişilere ise “Buharihan” denilmektedir.277

Pertevniyal Valide Sultan Vakfının Rebiyülevvel 1294 (Mayıs 1877) tarihli vakfiyesine göre; Recep 1293 (Ağustos 1876) tarihli vakıf muhasebesinden verilen bilgiye göre başkasından satın alınarak matbu Buhari cüzleri vakfedilmiş, salı ve cuma günleri sabah namazından sonra her bir görevlinin yarımşar hizip okuyup, ayda bir hatim yapılması, görevlilerden birinin başkan olması ve o kişinin duasını yapması istenmiştir. Okumaya yasal engel olmadığı sürece, hiçbir vakit ara verilmemesi ve başkalarının vekil olarak atanmaması şart kılınmıştır. Bir diğer şart ise, şartlara uymayan kişilerden bu görev alınarak, başkalarına verilmesidir.

277 Kandemir, a. g. mad., C.7, s.117-118.

87 Bu görev için başkan ve yoklamayı alan görevli dâhil olmak üzere 11 kişi tayin edildi. Ücret ise, başkan olan kişiye aylık üç yüz kuruş, diğerlerine ise aylık yüz elli kuruş verilmiştir.278

3.1.2.10. Kayyım

Kayyım, bir işi yerine getiren, üstlenen kimse manasına gelmektedir. Terim olarak “hâkim tarafından kısıtlı, garip vb. kişiler adına hukuki tasarrufta bulunmak üzere tayin edilen kimse” anlamına gelir. Bunun yanında “vakıf mütevellisi” ve “camilerin temizlik işlerini yapan görevli” manasında da kullanılmaktadır. Genel olarak Esmaül Hüsna’daki “Kayyum” ismi ile de karıştırılmaktadır.279 Vakfiyesindeki ifadeden de anlaşılacağı üzere burada kayyım tabiri caminin temizlik görevlisi manasında kullanılmıştır.

Pertevniyal Valide Sultan vakfının Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre; İşini doğru yapacak dört kişinin, kayyım olarak tayin edilmesi istenmiştir. Bu kayyımlar arasında iş bölümü yapılmıştır. Vakfiyeye göre yapacağı işler ve karşılığında alacakları ücretler belirlenmiştir.

Birinci kayyımdan; caminin harim ve avlusunu temizlemesi, halısını yayıp kaldırması, caminin kandillerinin yakılması, hatibin ve vaizin seccadesinin muhafaza edilmesi,280 minber örtüsünün korunması, minare hizmetlerinde bulunması, tuvalet temizliği ve havlu hizmetinde bulunması istenmiştir. Ücreti aylık iki yüz altmış kuruştur.

İkinci kayyımdan; ferraş (yaygı),281 temizlik işlerinde bulunması ve siraci (kandil)282 yakma görevlerinde bulunması istenmiştir. Ücreti ise aylık iki yüz elli kuruştur.

Vakfiyesine göre; mihrabın iki tarafında olan şamdanlarda kullanılmak üzere yıllık on iki kilo, cami görevli odaları için yıllık yetmiş iki kilo, mahfel-i hümayun

278 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s. 188. 279 İsmail Özmel, “Kayyım”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 2002, C. 25, s.107. 280 Bu şekilde görevli kişilere hafız-ı seccade denilmektedir. Seccadeyi muhafaza eden, seccadeyi serip kaldırmakla görevli kişidir. 281 Cami, mescit, imaret gibi müesseselerin hasır gibi mefruşatını seren, süpüren, temiz tutmakla görevli kişilere “ferraş” denir. Bkz. Berki, a. g. e. ,s.18. 282 Sirac, lamba, fener anlamına gelmektedir. Bkz. Sevinçgül, a. g. e. , s.317. Siraci ise vakfiyeden anlaşıldığı üzere mumcu ya da kandilci demektir.

88 bekçisi için yıllık on beş kilo, billur avize için seksen kilo, mum yapımında kullanılan ispermeçet alınması istenmiştir. Yine, kandil, fitil, ağaç ve sair masraflar için yıllık iki bin kuruş tahsis edilmesi istenmiştir.283

Üçüncü ve dördüncü kayyımların ise, yapmış oldukları hizmetler karşılığında, aylık iki yüz ellişer kuruş olarak belirlenmiştir.284 Ayrıca Aksaray’da Hüseyin Ağa Mahallesi’nde bulunan arsası mukataalı altı adet evden, bir adedi birinci kayyıma tahsis edilmiştir. Vakfiyesine göre birinci kayyımın bu evde oturması şart kılınmıştır.285

3.1.2.11. Mahyacı

Mahyacı, minareler arasında geceleri kandillerle dini, ahlaki ve içtimaı vecizeler yazan ve şekiller yapan kimsedir. Ramazan-ı şerifte büyük camilerin minareleri arasında yapılır.286

Pertevniyal Valide Sultan vakfının Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre; sanatında mahir, kâmil bir üstadın mahyacı olarak tayin edilmesi istenmiştir. Belde örfüne göre her sene ramazan-ı şerif gecelerinde minarelerde kandiller ile çeşitli yazılarla ve resimlerle süsleme sanatının icra edilmesi, mübarek ayın kadir, şeref ve şanının halka ilan edilmesi görevleri verilmiştir. Ücreti aylık yüz kuruştur. Ayrıca ramazan-ı şerifte yardımcılar için senelik beş yüz kuruş verilmiştir.287

3.1.2.12. Mahfel-i Hümayun Bekçisi

İslam mimarisinde, dini yapılarda özel kullanımları olan mekân birimlerine “mahfel ya da mahfil” denilmektedir. 1 Halifelerin, hükümdarların veya bu iki niteliği şahsında birleştiren devlet başkanlarının maiyetleriyle birlikte namaz kılmaları için tahsis edilmiş birimlerdir. Maksure olarak da isimlendirilmektedir. İslam dininin özüne ters düşen ve gerek Asr-ı Saadette gerekse ilk üç halife zamanında görülmeyen bu uygulama, ikinci halife Hz. Ömer’in camide şehit edilmesi üzerine, İslam halifesinin hayatını güvenlik altına almak için başlatılmıştır. İlk defa üçüncü halife Hz. Osman’ın Medine’deki Mescid-i Nebevi’de maksure olarak isimlendirilen, zemini yükseltilmiş ve çevresi kuşatılmış bir yerde namaz kıldığı bilinmektedir. Emeviler döneminden itibaren

283 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.167. 284 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.167. 285 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.166. 286 Berki, a. g. e. ,s.35. 287 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.167.

89 İslam devletlerinde devam edegelmiş olan bu geleneğin Osmanlı Devleti’nde de yaygın olarak cami mimarisi içerisinde kullanıldığı ve pek çok örneği olduğu bilinmektedir. Ayrıca XVIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren mimaride yaygın olarak mahfilin gerisinde hünkâr kasırları yapılmaya başlanmış, hünkâr mahfilleri bir loca şekline dönüşmüştür. İstanbul Aksaray Pertevniyal Valide Sultan Cami de bu örneklerden biridir.288

Mahfel-i Hümayun bekçisi ise; Camilerde hünkâr mahfili olarak isimlendirilen, hünkârın ibadeti için ayrılan mekânı korumakla görevlendirilen kişidir. Pertevniyal Valide Sultan vakfının Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre; mahfel-i hümayun bekçisinin aldığı ücret net olarak ifade edilmemekle birlikte mahfel-i hümayun adına yapılacak masraflar için yıllık yüz elli kuruş tahsis edilmiştir.289

3.1.3. Mektep Görevlileri

3.1.3.1. Muallim

Muallim, mekteplerde ders veren, öğreten kişiye denir.290Pertevniyal Valide Sultan vakfının Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre vâkife, rüştiye ve sıbyan mektepleri olarak mektepleri ikiye ayırmıştır. Vakfiyesine göre, Rüştiye mektebine, Maarif Nezareti tarafından şeri ilimler, fen ilimleri ve felsefe ilimleri okutmaya muktedir bir âlimin birinci muallim olması, yine aynı özelliklerde başka bir kişinin ikinci muallim olarak tayin olması şart koşulmuştur. Ücretleri birinci muallimin aylık sekiz yüz kuruş, ikinci muallimin ise aylık beş yüz kuruştur.

Ayrıca vakfiyesinde Farsça muallimi, matematik muallimi, resim muallimi, hat sanatını öğrenmek isteyenlere talim için hat ve resim sanatının inceliklerini bilmekte mahir, üç kişinin sülüs, divani, rik’a, imla ve inşa muallimi olduğu bilgisi yer almaktadır. Ücretleri ise; Farsça mualliminin aylık üç yüz kuruş, matematik mualliminin aylık üç yüz kuruş, sülüs mualliminin aylık iki yüz kuruş, resim mualliminin aylık yüz elli kuruş, divani hattı mualliminin iki yüz kuruş, rik’a, imla ve inşa mualliminin ise aylık dört yüz kuruştur. Ayrıca maaşlarının birer misli de her sene

288 M. Baha Tanman, “Mahfil” ,Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 2003, C.27 s.331-332. Ayrıca bkz. Mustafa Çetinarslan, “Hünkâr Mahfillerinin Ortaya Çıkışı, Gelişimi ve Osmanlı Dönemi Örnekleri”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 29, 2013, s.62-74. 289 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.168. 290 Berki, a. g. e. ,s.38.

90 Ramazan-ı Şerif’te muallimlere bayram hediyesi olarak verilmektedir. Bunun yanında mektebin hoca ve talebelerine bayramlarda elbise dağıtılarak onların sevindirilmesi istenmiştir.

Sıbyan mektebi bölümünde ise vakfiyesine göre; Kur’an ehli, Kur’an-ı Kerimi tecvit kaidelerine uygun olarak öğretecek, meşhur kıraat kurallarını bilen ve uygulayan, nezaket kurallarını öğretecek vasıflarda bir muallimin tayin olması istenmiştir. Ücreti ise, aylık beş yüz kuruştur.291

Ayrıca maaşlarının birer misli de her sene Ramazan-ı Şerif’te muallimlere bayram hediyesi olarak verilmektedir. Yine her iki mektebin hoca ve talebelerine bayramlarda elbise dağıtılarak onların sevindirilmesi istenmiştir.292

3.1.3.2. Mubassır

Mubassır; Arapça görüp gözetici demektir. Eskiden mekteplerde talebenin durumu ile ilgilenen, mektepte düzeni sağlayan kimse için kullanılan tabirdir. Günümüzde ise, müdür yardımcıları bu görevi yapmaktadır.293

Pertevniyal Valide Sultan vakfının Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre mektebe mubassır tayin edilmiştir. Vakfiyede iş tarifi ve mubassırdan istenilen nitelikler yazılmamıştır. Ancak, ücreti aylık iki yüz elli kuruştur.294

3.1.3.3. Halife-i Mektep

Mekteplerde talebenin derslerini müzakere eden ve okudukları derslerde anlayamadıkları yerleri onlara tekrar eden muallim yardımcılarıdır.295

Pertevniyal Valide Sultan vakfının Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre, mektepte muallime yardımcı olması için halife-i mektep tayin edilmesi istenmiştir. Ücreti, aylık üç yüz kuruştur.296

291 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.167. 292 AKPVSE, nr. 3353, ( t. y. ); nr. 2342, 09/ N/ 1289 ( 04/ 04/ 1872). Bayramda hediye vermek için, mektebin muallimleri ve hademeleri ile rüşdiye ve sıbyan şubelerinde mevcut bulunan öğrencilerin isim listesinin istendiğine dair belge: AKPVSE, nr. 2342, 09/ N/ 1289 ( 04/ 04/ 1872). 293 Mehmet Zeki Pakalın, “Mubassır”, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1993, C.2, s.539. 294 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.168. 295 Berki, a. g. e. , s.21. 296 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.168.

91 3.1.3.4. Hatimhan

İstanbul Pertevniyal Valide Sultan vakfının Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre, mektebe kurradan (Kur’an okuyucuları) bir hatimhan tayin edilmesi istenmiştir. Hatm-i şerif tertip etmesi, ayda bir kere hatim yapması ve sıbyan kısmındaki öğrencilerle beraber duasının yapılması istenmiştir. Ücreti ise aylık yüz elli kuruştur.

Ayrıca bu kişinin, kandil gecesi gibi mübarek gecelerde, Pazar ve Perşembe akşamları Kur’an-ı Kerim okuması istenmiştir. Bunun içinde ayrıca ihsanda bulunulması, ilaveten yüz kuruş verilmesi vakfiyede belirtilmiştir.297

3.1.3.5. Bevvâb

Bevvâb; Arapça bir kelimedir. Sözlük anlamı ise, kapıcı, kapı bekçisidir. Bevvâb kelimesi ilk olarak Mevlana’nın türbesi’nin türbedarları için kullanılmıştır. Türbedarlar aynı zamanda türbe kapısını açıp kapatmakla görevli oldukları için zaman içinde bu isimle anılmaya başlamışlardır. Sonraki zamanlarda ise, mektep kapıcılarına da bu isim verilmiştir.298 Pertevniyal Valide Sultan vakfının Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre, mektepte görev yapmak üzere bevvab tayin edilmesi istenmiştir. Ücreti ise; aylık iki yüz kuruştur.299

3.1.3.6. Kennâs

Arapça’da süpürmek manasına gelen kens kökünden türemiş, çöpçü, süpürücü, abdesthane süpürüp temizleyen anlamlarında kullanılmaktadır.300

Pertevniyal Valide Sultan vakfının Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre, mektep temizliği için, temizlikçi tayin edilmesi istenmiştir. Ücreti ise, aylık iki yüz kuruştur. Yine vakfiyeye göre cami, mektep, türbe ve çeşmelerin daima temiz tutulması şart koşulmuştur. Ayrıca mektebin muhtemel başka ihtiyaçları için vakıf tarafından aylık iki yüz kuruş ayrılmıştır.301

297 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.168. 298 Mehmet Zeki Pakalın, “Bevvâb”, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1983, C.1, s.212. 299 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.168. 300 Berki, a. g. e. ,s. 31. 301 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.168.

92 3.1.4. Muvakkıthane Görevlileri

3.1.4.1. Muvakkit

Muvakkit, namaz vakitlerini tayin eden, bu iş için kullanılan çeşitli saatleri düzenleyen, ayarlayan, tamir eden kişidir. Bu işi yapan kişilere Saatçi veya muvakkit-i salat da denir. Muvakkitlerin çalıştığı binaya ise muvakkithane ismi verilmiştir.302

Muvakkitlik kurumunun başlaması namazın farz kılındığı yıllara dayanmakta olup, günde beş defa kılınan namazın güneşin günlük konumuna göre belirlenmesi sebebiyle ilk Müslümanların basit bir astronomi bilgisini kullandıkları anlaşılmaktadır. Zamanla yeni bölgelerin fethedilmesi ve yeni toplulukların İslam’a girmesiyle namaz vakitlerinin belirlenmesi ile kıble tayini konuları önemli bir yer tutmaya başlamıştır. Sınırlı sayıdaki kaynaktan anlaşıldığı üzere muvakkitliğin kurumsallaşmasına kadar vakit tayini işini müezzinler veya imamlar yerine getirmekteydi. Müezzinler ezan vakitlerini muvakkitlerden öğrenir ve halk özellikle son asırlarda saatlerini muvakkithanelerdeki saatlere göre ayarlarlardı.

Muvakkithanelerin ve muvakkitlerin idaresi, her türlü astronomi faaliyeti ile ilgili olan “müneccimbaşı” adı verilen saray görevlisi tarafından yapılırdı. Gerektiğinde yeni tayin edilecek kişilerin imtihanını da müneccimbaşılar yaparlardı. Muvakkitlik, vakıfların imamet, hitabet, müezzinlik gibi “cihat-ı ilmiyye” adı verilen kısmından olduğu için cihet maaşı alırlar ve cihet olarak tayin edilirlerdi. Muvakkitlik görevi genelde babadan oğula geçerdi. Ancak baba çocuksuz olarak ve yerine birini tayin etmeden vefat ederse, yerine müneccimbaşı huzurunda yapılan imtihanla yeni bir kişi tayin edilirdi. Muvakkitlerde aranan şartlar, hemen her muvakkithanenin bağlı bulunduğu külliyesinde belirtilmiştir.

Muvakkithanelerde çalışacak muvakkitlerde aranan umumi vasıflar şunlardır:

1-İlm-i Mikat konusunda bilgi sahibi olacak, yani ibadetlerin zamanlarını iyi bilecek.

2-İrtifa alma fennini tam bilecek, yani namaz vaktinin tayinine yarayan güneşin yüksekliğini ve konumunu irtifa alma aletleri ile tayin etmede yeterli bilgisi bulunacak.

302 Aydüz, 2006, C.31, s. 413.

93 3-Muvakkithaneye ait saatleri gerektiğinde tashih edecek ve doğruluğunu kontrol edecek.

4-Ezan vakitlerini müezzinlere bildirecek.

5-Bu hizmetinin karşılığında her ay belirli bir ücret alacaktır.

Muvakkitlerin görevi sadece namaz vaktini belirleme değildi. İsteyenlere astronomi, astroloji ve takvim gibi konularda teorik ve pratik olarak dersler verirlerdi. Ayrıca astronomiyi iyi bilen bazı muvakkitlerin namaz vakitlerinin tespiti yanında astronomi konularında eser verdikleri, astronomi aletleri imal ettikleri ve senelik takvimler hazırladıkları bilinmektedir. 303

Pertevniyal Valide Sultan vakfının Rebiyülahir 1283 (1866 Eylül) tarihli vakfiyesine göre; Pertevniyal Valide Sultan, Aksaray semtinde bulunan mahmudiye mektebinden evvel, türbesinin bitişiğinde yaptırılan muvakkithane için üç adet saat vakfetmiştir. Bu saatlerin daima tozdan arınmış pak ve temiz olması, saat ayarlarına sürekli dikkat edilmesi, gerekli olduğunda tamir edilmesi için öncesi ve sonrası itibariyle saat işinden anlayan,304 bilgili, saatçilik sanatında mahir, iki kişinin muvakkit tayin edilmesini istemiştir. Ücret ise, birinci muvakkit için aylık iki yüz kuruş, ikinci muvakkit için ise aylık seksen kuruştur. 305

3.1.5. Çeşme Görevlileri

3.1.5.1. Hafız-ı Tas

Çeşme tasını muhafaza eden görevliye denir. Pertevniyal Valide Sultan vakfının Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre hafız-ı tas görevini yapacak bir görevli tayin edilmiştir. Ücreti ise, aylık seksen kuruştur.306

303 Aydüz, 2009, s. 75 vd. 304 Pertevniyal, namaz vakitlerinin belirlenmesi gibi hassas bir mevzu konu olduğundan, muvakkittin saat işinde usta olmasına oldukça önem vermiştir. Hatta başka bir vakfiyesinde muvakkit için işinde mahir olan olsun, vefatından sonra yerine oğlu ehil değilse geçmesin, ehil olan bulunsun şeklinde şart koşmuştur. Bkz. VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s. 155. 305 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s. 155. 306 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.167.

94 3.1.5.2. Rahabi

Rahabi çeşmenin suyolcusu demektir. Farsça Râh (Yol) ve Arapça Âb (Su) kelimelerinin terkibinden oluşan “Râh-ı Abi” tabirinin halk arasındaki söylenişidir; terim olarak rahabi, suyolcusu anlamındadır.

Osmanlılar’da su bulma ve akıtma işiyle ilgili bir alan olan, suyun kaynağından bulunup şehirlerde düzenli biçimde akıtılmasına kadar olan bütün faaliyetleri icra eden bir meslek dalıdır. XVI. yüzyılın ortalarından itibaren suyollarına yapılan büyük yatırımlar bu alanda geniş çaplı bir kurumlaşmayı gerektirmiş, Kanuni Sultan Süleyman döneminde, 25 Mart 1566’da Suyolu Nazırlığı kurulmuştur.

Suyolcusu’nun tayini padişah beratı ile yapılmış, beratlarda isimleri, görevleri, kazançları, vergi muafiyetleri belirtilmiştir. Kadrosu ölüm ve feragat gibi nedenlerle boşaldığında, yerine ölen suyolcusu’nun oğlu varsa bu görev öncelikle ona verilmiş, yoksa başka bir kişi tayin edilmiştir.

Suyolcular 1836’da Evkaf Nezâreti’nin kuruluşuyla, bu kurum bünyesinde çalışmaya devam etmişler, XIX. yüzyılın ortalarından itibaren ise, kurulmaya başlayan belediyelerde yer alarak su işlerinden sorumlu görevliler haline gelmiş, suyolcu terimi ise böylece zaman içinde tarihe karışmıştır.307

Pertevniyal Valide Sultan vakfının Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre; acı su ve tatlı su rahabisi olmak üzere iki kişi görevlendirilmiştir. Acı su, caminin şadırvanında kullanılmaktadır; tatlı su ise taç kapının iki yanında bulunan sebillerde kullanılmaktadır. Ücretleri ise, tatlı su rahabisinin aylık altmış kuruş, acı su rahabisinin ise aylık yirmi kuruştur.308

Ayrıca Pertevniyal Valide Sultan vakfının Rebiyülahir 1283 (1866 Eylül) tarihli vakfiyesine göre; Pertevniyal Valide Sultan’ın türbesinin sırasında inşa olunan külliyeye ait birimlerden olan çeşmenin, suyolcusu tarafından her sene su haznesinin temizlemesi, gerekli zamanda tamir, bakım ve onarımının yapılması neticesinde yirmi kuruş verilmesi belirlenmiştir.309

307 Abdullah Martal, “Suyolcu”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 2010, C. 38, s.1-2. 308 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.167. 309 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s. 155.

95 3.1.6. Türbe Görevlileri

3.1.6.1. Türbedar

Pertevniyal Valide Sultan vakfının Muharrem 1285 (1868 Mayıs) tarihli vakfiyesine göre; Kur’an-ı Kerim hafızlarından, tecvit ilmini iyi bilen, birinci, ikinci, üçüncü olmak üzere, üç kişi türbedar tayin olsun, sırayla gece türbede nöbet tutsun, vâkıfenin türbeye vakfettiği Kur’an-ı Kerim’inden, sabah namazı ile yastı namazı arasında okuyarak ayda bir hatim yapılsın, yine her türbedar ayrı bir hatim başlayıp mübarek gecelerde hatim duası yapılsın. Ayrıca arife günleri ve mübarek gün ve gecelerde Hz. Peygamber’in sakal-ı şerifleri ve hırkayı şerifleri ve mukaddes emanetleri edeple tüm türbedarlar tarafından açılsın, salat ve selam ile ziyaret ettirilsin, ardından bir aşır okunsun ve yapılan hatimlerin duaları yapılsın. Bu hatimlerden gelecek olan sevap ise başta Hz. Peygamber ve ailesine, dört halife Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz, Osman, Hz. Ali’nin ruhlarına daha sonra tüm müminler ile Osmanlı Sultanlarının ruhlarına hediye edilmesi vakıfenin şartlarındandır. Ücret ise; birinci türbedar için aylık beş yüz kuruş, ikinci türbedar ve üçüncü türbedar için aylık dört yüz kuruştur.310

3.1.6.2. Türbenin Bahçıvanı

Pertevniyal Valide Sultan vakfının Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre bir bahçıvan atanması istenmiştir. Cami ve türbe bahçesinin düzeninin sağlanması, temizliği ve bahçedeki yeşillik ve çiçeklerin her zaman tazeliğinin ve güzelliğinin korunması şart koşulmuştur. Ücreti ise, aylık iki yüz kuruştur.311

Yine, Pertevniyal Valide Sultan vakfının Rebiyülahir 1283 (1866 Eylül) tarihli vakfiyesine göre; türbenin bahçesinin ve çevresinin temizliği ve bahçesinin daima yeşillik içinde kalması için türbenin bahçıvanı görevlendirilmiş ve bunun için vakıf tarafından yüz kuruş verilmesi istenmiştir.312

Ayrıca türbenin bahçesine kübra ve şukufe tohumu alınması için ve bahçe işlerinde kullanılan kovanın onarım ve tamiri ve diğer masrafları için birinci türbedar aracılığı ile aylık elli kuruşun her ay verilmesi istenmiştir.313

310 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s. 158. 311 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.167. 312 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s. 155. 313 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s. 158.

96 3.1.7. Kütüphane Görevlileri

3.1.7.1. Hâfız-ı Kütüb

Osmanlı vakıf kütüphanelerinde görevlendirilen, kütüphanelerdeki kitapları muhafaza etmekle görevli olan kişilere hafız-ı kütüb denilmektedir.314

Vakıf kütüphanelerin vakfiyelerinde “emin-i kütüb, hazin, hazin-i kütüb” olarak da adlandırılmıştır. Hafız-ı Kütüb olarak tayin edilecek kimselerde aranacak şartlar içeren ilk vakfiye Fatih Sultan Mehmet’in vakfiyesidir.

Hâfız-ı Kütüblerin tayini diğer vakıf görevlilerinin tayininde uygulanan usule göre yapılırdı. Genel usule göre vakıf kurucusu kütüphanesine tayin edilecek hafız-ı kütüblerin niteliklerini vakfiyesinde belirtmekle yetinip tayin işlemini vakfın mütevellisine bırakılmaktaydı. Ancak bazı vakfiyelerde kütüphanede görevlendirilecek hafız-ı kütüb ismen belirtilmiş veya bu göreve ancak vakıf sahibinin ailesine mensup kişilerin getirilmesi şart koşulmuştur.

Hafız-ı kütüblerin görevleri çeşitli devirlerde bazı farklılıklar göstermekle birlikte hemen hemen bütün kütüphane vakfiyelerinde kendisinden beklenilen en önemli hizmetin vakfedilen kitapların korunması olduğu bilinmektedir. “Hafız-ı kütüb” (kitapları koruyan, muhafaza eden) adı da bunu vurgulamaktadır.315 Genel olarak kitapları içeriği ile bilmesi, her hangi bir kitabı okumak isteyenlere ya kendisi ya yardımcısı tarafından verilmesi, kitap iade edildikten sonra tekrar yerine konulması hafız-ı kütübten beklenilen görevlerdir.316

XIX. yüzyılın başlarında kurulan bazı kütüphanelerin vakfiyelerinde, hafız-ı kütüblerin kütüphanede icra edilecek bazı dini faaliyetlere de katılmaları istenmiştir. Örneğin Kılıç Ali Paşa Kütüphanesi vakfiyesinde kütüphaneyi her gün dualarla açmaları, ardından Yasin-i şerif, öğle namazından sonra da haftada bir hatim indirecek şekilde cüz okumaları gerektiği belirtilmiştir.

Hafız-ı kütübün aldığı ücret, çalıştığı kütüphanenin büyüklüğüne, görevine ek bir görev olup olmamasına bağlı olarak değişmektedir. Birden fazla hafız-ı kütübleri

314 İsmail E. Erünsal, “Hafız-ı Kütüb”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi,1997, C. 15, s. 94; Berki, a. g. e. , s. 21. 315 Erünsal, a. g. mad., 94-95. 316 Berki, a. g. e. , s. 21.

97 olan kütüphanelerde ücretlerinin tespitinde genellikle kütüphanedeki dereceleri göz önünde bulundurulmakta, bu nedenle birinci hafız-ı kütübün ücretleri diğerlerinden yüksek olmaktadır. Ücretin sıralamaya bağlı verilmesi nedeniyle hafız-ı kütüblerin terfileri daha üst derecedeki kadroya geçmeleriyle gerçekleşmektedir. Kadrodaki değişim ise ancak bir üst derecedeki hafız-ı kütübün işi bırakması, azli veya ölümüyle mümkün olmaktadır. XIX. yüzyılın başlarında İstanbul’da kurulan kütüphanelerde hafız-ı kütüb sayısının dördü geçmediği görülmektedir. Birden fazla hafız-ı kütübün görevlendirdiği kütüphanelerde “hafız-ı kütüb-i evvel (birinci), hafız-ı kütüb-i sani (ikinci), hafız-ı kütüb-i salis (üçüncü)” şeklinde derecelendirilmiştir. Hafız-ı kütüb-i evvel için “baş hafız-ı kütüb” tabiri de kullanılmaktadır.

Osmanlı Devletinde bir örf haline gelmiş, vakıf kuruluşlarında, ölen kimsenin küçük yaşta da olsa oğluna verilmesi şeklindeki uygulama, kütüphanelerde de kullanılmıştır. Kütüphaneler için kötü sonuçlar doğurabilecek bu uygulama vakıf teşkilatı içinde köklü bir geleneğe sahip olduğundan kaldırılamamış, fakat XVIII. yüzyılda kurulan büyük kütüphaneleri vakfiyelerinde bazı şartlara bağlı olarak uygulanabileceği belirtilmiştir.317

Pertevniyal Valide Sultan vakfının Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre; evvel (birinci) ve sani( ikinci) olmak üzere iki tane kütüphanecinin tayin edilmesi, kütüphanenin her gün açılıp kapanması, içerisindeki kitapların gerek istinsah (sayfaların yazarak çoğaltılması) gerek ödünç yoluyla hiçbir adedinin kütüphaneden dışarıya çıkarılmaması, hiçbir kimseye verilmemesi, okumanın ve faydalanmanın ancak kütüphanede olması gerektiği, faydalanmak isteyenlere engel olunmaması, istediği kitabı alması şart koşulmuştur. Ücret ise birinci kütüphanecinin yemek dahil aylık üç yüz kuruş, ikinci kütüphanecinin ise yemekle birlikte aylık iki yüz kuruştur. 318

317 Erünsal, a. g. mad., s.96 vd. 318 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.167.

98 3.2. PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN KÜLLİYESİNE BAĞLI VAKIF İŞLETMELER VE AKARLAR

3.2.1. Vakıf İşletmeler Ve Akarlar

3.2.1.1. Çiftlikler ve Vakıf Arazileri

Pertevniyal Valide Sultan Külliyesi’nin giderlerini karşılamak üzere çeşitli yerlerdeki çiftlik ve arazi gelirleri külliye vakfına gelir olarak tahsis edilmiştir.

Pertevniyal Valide Sultan’ın Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre;

* Yanya Vilayetinden olan Tırhala Sancağında bulunan çeşitli odaları ve eklentiler içeren Tırnova Çiftliği

* Buhular Çiftliği

* Kebirci Çiftliği

* Mavroman Çiftliği

* Ortacılar Çiftliği, (içerisinde bulunan bir adet un değirmeni de vakıf için kullanılmıştır.)

* Köprücü Çiftliği

* Kabil Ağa Çiftliği, (içerisinde bulunan buğday ve arpa tarlalarıyla birlikte satın alınıp, mahsulünden gelen gelir Aksaray’da hayrata bağışlanmıştır.)

Ve bu çiftlikler içerisinde demirbaş tabir olunan Tıranda Çiftliği, üç yüz otuz altı kilo İstanbul ölçeğiyle buğday, seksen dört kilo İstanbul ölçeğiyle arpa; Buhurlar Çiftliği, bin üç yüz yetmiş iki kilo İstanbul ölçeğiyle buğday; Madremat Çiftliği, altı yüz elli dört kilo İstanbul ölçeğiyle buğday, yüz elli dört kilo İstanbul ölçeğiyle arpanın hepsini Pertevniyal Valide Sultan satın alarak, vakıflarına dâhil edilip, Aksaray’daki hayrata tahsis edilmiştir.319

Ayrıca, Tırhala’da bulunan Narlı, Voyvoda, Piçeri, Garcida ve Pınarbaşı çiftliği; Manastır’da Florina kazasında Nuska çiftliği; Manastır’da Birasibe kazasında Kirman çiftliği kiraya verilerek gelirleri vakfa bağışlanmıştır.320

319 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.163. 320 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.166.

99 Pertevniyal Valide Sultan’ın Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre; kiraları ödenen Maçka’da Teşvikiye mahallesinde namazgâh önünde bin yüz elli beş zira olan arazi ile Beşiktaş sınırlarında arazi ve yine aynı sınırlarda bin altı yüz doksan altı zira olan iki parça arsa ağaçlık alanı ağaçlarıyla birlikte, vakfa tahsis edilmiştir.321

Yine Pertevniyal Valide Sultan’ın Muharrem 1285 (1868 Mayıs) tarihli vakfiyesine göre; Medine’de Dâru’zziyafe’de bulunan on bir bin beş yüz elli yedi zira arsayı, Silivri kazasında Alembedrus çiftliği arazisinden yüz seksen altı dönüm iki adet tarlayı, Aksaray’daki hayrata tahsis edilmiştir.322

3.2.1.2. Meskenler

Pertevniyal Valide Sultan’ın Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre; Aksaray’da Gureba Hüseyin Ağa Mahallesi’nde bulunan, Tayyibi el-Hac Mustafa Efendi vakfı akarlarından olan, Sütçü bostanı adıyla anılan arazi için bu vakfa yıllık beş yüz kuruş arazi kirası verilmektedir. Bu arazi Sultan Abdülaziz’in emriyle yeni bir yol açılarak üç parçaya bölünmüştür. Bölünen alanın birinci parçasına Valide Sultan’ın vakıf gelirlerinden kullanılarak birbirine bitişik altı adet ev ve türbedar için bir adet ev inşa edilmiştir.323

Eyüp’te Zeynep Hatun mahallesinde iki adet ev, Sarıyer köyünde ( o zamanlar köy olarak geçmekteymiş) bir adet kâgir bina, Beşiktaş sınırlarında Mecidiye mahallesinde bir adet konak, gelirleri Aksaray’daki hayratta kullanılmak üzere vakfedilmiştir.324

3.2.1.3. Ticari ve Sınai İşletmeler

Pertevniyal Valide Sultan’ın Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre; bir adet karakolhane, bir sütçü dükkânı, bir adet eczacı dükkânı, çörekçi dükkânı, bir adet tütün evi, bir adet helvacı dükkânı, Valide Sultan’a ait arazi üzerine inşa edilen dört

321 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.166. 322 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s. 156. 323 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.166. Söz konusu bu altı evin; ikisi Aksaray’daki caminin birinci ve ikinci imamına, ikisi birinci ve ikinci müezzinine, biri birinci kayyımına, biri mahfel bekçisine kalmaları için tahsis edilmiştir. 324 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s. 165-166.

100 adet dükkân, Beşiktaş sınırlarında Mecidiye mahallesinde bir adet konak, gelirleri külliye için kullanmak üzere vakfedilmiştir.325

Bu dükkânların yerleri ise şöyledir: Aksaray caddesine yakın bir yerde sütçü dükkânı, külliye birimlerinden olan mektebin yanında karakolhane, karakolhane’nin yanında eczacı dükkânı, onun yanında çörekçi dükkânı, türbenin yanında inşa edilen tütün evinin yanında helvacı dükkânı, yine türbenin karşısında ise tek çatı altında toplanan dört adet dükkân bulunmaktadır.326

İnşa olunan dönemde külliye birimleriyle yan yana ya da karşı karşıya olan bu dükkânlar, külliye için kullanılan akarlar olup, bugün varlıkları söz konusu değildir.

Pertevniyal Valide Sultan’ın Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre;

* Tırhala’da bulunan Narlı, Voyvoda, Piçeri, Garcida ve Pınarbaşı Çiftliği

* Manastır’da Florina kazasında Nevaska Çiftliği

* Manastır’da Prespa kazasında Kirman Çiftliği ve Guermann Çiftiği327

* Köprübaşında inşa olunan yirmi bir adet mağaza328

* Üsküdar’da Paşa Limanı’nda bulunan vapur değirmeni ve bahçesi

* Yenibahçe’de bulunan baruthane bahçesi

* Aksaray’da bulunan dükkânlar ve arsaların kiraya verilmesi şart koşulmuştur.

Kiralardan elde edilen gelirlerin Anadolu demiryollarının inşasında kullanılarak gelirin artırılması ve tüm bunların neticesinde elde edilen gelirin Aksaray’daki hayratta kullanılması şart koşulmuştur.329

3.2.1.3.1. Su Yolu

Külliyenin vakfiyesinde, su ihtiyacı nasıl karşılandığı net olarak yazılmamakla beraber Cemazeyilevvel 1279 (1862 Ekim) tarihli Aksaray’da Pertevniyal camiinin

325 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.165-166. 326 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.165-166. 327 BOA, HR.İM., 212/40, 03/02/1927. 328 Başbakanlık Osmanlı Arşivinde bulunan belgeden, bu yirmi bir adet mağazanın Köprübaşı’ndaki Han’ın içerisinde olduğu anlaşılmaktadır. Buradan yola çıkarak vakfiyede belirtilmeyen Köprübaşı’nda bulunan Han, külliyenin akarları arasında olabilir mi sorusu akla gelmektedir. BOA, İ.EV,31,8, H. 12/ 01/ 1320. 329 VGMA, Vakfiye Defteri, s.166.

101 arsasında, daha önce bulunan Kâtip camisinin yakınlarına yapılan çeşmenin vakfiyesine göre; çeşmenin suyunun Sultan II. Mahmut’un inşa ettikleri bendin suyundan temlik yoluyla elde edilip yeniden kanalların döşenmesiyle sağlandığı belirtilir. Bu durumda su kanalları Pertevniyal’in vakfına dâhil edilir.330 Kâtip camisinin yanması sonucu, aynı arsaya Valide Sultan tarafından kendi adına cami ile birlikte çeşme yaptırılmıştır. Cami ile birlikte yaptırılan çeşmenin su ihtiyacı da bu kanaldan sağlandığı düşünülmektedir. Pertevniyal tarafından yaptırılan külliye ve çeşmelerin su ihtiyacının aynı kanaldan yapıldığını destekleyen belgede ise; “Pertevniyal Valide Sultan’ın Aksaray’daki cami ve mektepleriyle çeşmelerine ve o civarda bulunan eski çeşmeler ile hanelere akan tatlı suyun yoluna lağım karıştığından dolayı… Aksaray’da kâin çeşmenin suyoluna dair…” denilmektedir.331

Ayrıca başka bir belgeden yola çıkarak Şehzadebaşı’ndaki su kanalından karşılandığı düşünülmektedir. “Şehzadebaşı’ndaki Tatlısu kanalından Pertevniyal Valide Sultan’ın Aksaray’daki cami hayratları ile Sultan Süleyman, Oruçgazi Mahallesindeki Yusuf Paşa… su dağıtıldığına dair liste” tabirinden külliyedeki çeşmelere şehzadebaşındaki kanaldan geldiği anlaşılmaktadır.332

3.2.1.4. Pertevniyal Valide Sultan Külliyesi Vakfının Diğer Hayratları

İstanbul Pertevniyal Valide Sultan Vakfı’nın hayırları külliyenin fonksiyonları ile sınırlı değildir. Vakfiyesinde yapılması şart koşulmuş başka hayırları da vardır.

Pertevniyal Valide Sultan’ın Şevval 1289 (1872 Aralık) vakfiyesine göre; Vakıflarından elde edilen gelirlerle balina yağı mumu satın alınarak, surre alayı333 ile Kâbe’ye gönderilmesi istenmiş,334 Kâbe’de ise dört mezhebin kurucuları olan İmam Ebu Hanife, İmam Şafi, İmam Maliki, İmam Hanbeli’nin o dönemde Kâbe’nin

330 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.137. 331 AKPVSE, nr.4909. 332 AKPVSE, nr.3381, ( t. y.). 333 Surre kelimesi, sözlükte “içine altın ve para gibi kıymetli eşyaların konulduğu kese anlamına gelmektedir. Terim olarak ise, her yıl hac döneminden önce genellikle Mekke ve Medine halkına dağıtılmak için yollanan para, altın ve diğer eşyaları ifade eder. Haremeyn’e her yıl düzenl bir biçimde surre gönderilmesi Abbasiler döneminde başlamıştır. Osmanlı padişahları ve hanedean mensupları başlatılan bu güzel geleneği devam ettirmişlerdir. Bu değerli eşyalrı götüren topluluğa ise “surre alayı” denilmiştir. Bkz. Ş. Tufan Buzpınar, “Surre”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 2009, C. 27, s.657-568. 334 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.166.

102 çevresinde olan makamlarına, yine kendi vakfından vakfedilen dört adet pirinç şamdan içerisine yerleştirilmesi istenmiştir.

Yine Kudüs’te bulunan Hz. Peygamberin miraca çıkarken üzerine bastığı muallak taşının içerisinde olduğu, Mescit-i Aksa camiine yetmiş iki kollu ve fanuslu billur avize vakf edilmiştir.335

Pertevniyal Valide Sultan’ın Muharrem 1285 (1868 Mayıs) tarihli vakfiyesine göre; Sarıyer ahalisi, camide ders gören Müslüman çocukların, daha güzel şartlarda eğitim alması için mektep ihtiyacı olduğunu Valide Sultan’a iletmişlerdir. Pertevniyal de Sarıyer’de bulunan kâgir bir binayı mektep yapılması için vakf etmiştir.336

Pertevniyal Valide Sultan’ın Muharrem 1285 (1868 Mayıs) tarihli vakfiyesine göre; Medine-i Münevvere’de bir vakfa gelir getiren vakıf binaların harap halde olduğu bir yazı ile bildirilmiştir. Bu durum üzerine duyarlı davranan Pertevniyal, harap olmuş binalara sarf edilmek üzere vakfının gelirlerinden surre-i hümayun ile her yıl üç yüz kuruşun, zikredilen vakfın kaymakamlığına teslim olunması istenmiştir.

Pertevniyal Valide Sultan sadece kendi kurduğu vakıfların finansörü olmamış başka vakıflara da finansörlük yapmıştır. Mütevellisi olduğu Derviş Mehmet bin Yusuf Vakfı akarlarından olan Kuyu başı diye bilinen sınırları meşhur yerde bir bina ve inşa edilen üç adet oda ve bir sofa ve bir aşevi ve bir zaviye vakfetmiştir. Nakşibendi tarikatına ait bu zaviyede, zaviyedarı tarafından her Cuma ve Pazartesi gecesi hatim yapıp duasının yapılması, duanın arkasından okunan Fatiha suresinin sevabında isminin dâhil edilmesini istemiştir. Ayrıca zaviyenin sofasında bulunan su kuyusu da Valide Sultan’ın hayratından olup, temizlenmesi ve gelip geçen susayan kişilere ikram edilmesi istenilmiştir.

İstanbul’da Kasımpaşa’da bulunan Mevlana Celalettin Rumi Hazretlerine bağlı dergâhın, odun ve kömür ihtiyacının karşılanmasını istemiştir. Vakıfe diğer vakıflarında olduğu gibi bu vakfının da daima kendi vakıfları arasında olmasını şart koşmuştur.337

Valide Sultan, yanan Kâtip Cami’nin boşta kalan görevlilerini de düşünmüş, onları mağdur etmemiştir. Caminin imamına, birinci müezzin, devirhan, ferraş, ikinci

335 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.166. 336 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.158. 337 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.158-159.

103 kayyım görevlerinde bulunan kişiye, ikinci müezzin, devirhan, kayyım görevinde bulunan iki kişiye maaşlarının hayatta oldukları sürece verilmesini şart koşmuştur.338

Pertevniyal Valide Sultan’ın Şevval 1289 (1872 Aralık) vakfiyesine göre; Medine’de mefdun olan, Hz. Abdullah’ın türbesine konmak üzere, İbrahim Edib hattı ile yazılmış, otuz cüz olarak bir çekmece içinde muhafaza edilen mushaf-i şerifi, Hz. Abdullah’ın sandukası üzerine örtülmek üzere gögez atlas üzerine sarı sırma ile işlettirilmiş ve baş tarafında “kalellahu Te'âlâ fîkitabi'l-mübin" ve “takallubeke fi's- sacidin" yazılı puşideyi ve bu puşidenin üzerine örtülmek üzere kalın sopalı bir aded Lahor şâlı ve altı yüz yirmi dirhem vezninde bir çift sim gülebdan ve buhurdanı vakfetmiştir. Yine, Hz. Malik’in türbesine, sandukasına örtülmesi için gögez atlas üzerine sarı sırma işlemeli puşideyi ve Hz. Malik bin Sinan’ın türbesine, sandukasına örtülmesi için gögez atlas üzerine sarı sırma işlemeli puşideyi, bunun üzerine örtülmesi için ince çubuklu bir adet Lahor şalı ve altı yüz on sekiz dirhem vezninde bir çift sim gülebdan ve buhurdanı vakfetmiştir.339

Ayrıca, Pertevniyal Valide Sultan’ın Aksaray’da inşa edilen külliye için vakfettiği akarların bir gider kalemi de, çeşitli zamanlarda külliye birimlerinde yapılan tamirler ve onarımlardı. Aşağıdaki listede Başbakanlık Osmanlı Arşivindeki bilgiler ışığında, tamirat belgelerinden örnekler bulunmaktadır.

1-Aksaray’daki cami, mektep ve türbenin tamiri.

Önce tamir edilecek yerler ile ilgili Evkaf Nezaretine, oradan da Şurayı Devlet’e havale edilen rapor, Dâhiliye Dairesinde incelenmiştir. Buna göre; cami, mektep ve türbenin bazı yerlerinin tamir edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bunların tamiri ile cami kapısı önündeki ahşap bölmenin kargir bina olarak inşası için keşif ve ihalesi yapılmıştır. Tamirat ile inşaatının mecidi on dokuz kuruştan kırk dokuz bin beş yüz kuruşla Papas oğlu Kostu Kalfa tarafından yapılacağı ve Pertevniyal Valide Sultan’ın vakfının h.1307 senesi gelirinden karşılanacağı belirtilmiştir.340

338 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s. 168. 339 VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s. 163-164. 340 BOA, İ.ŞD, 118/7077, 20/ 10/ 1309 ( 1891)

104 2-Aksaray’daki cami, mektep ve türbenin müştemilatının tamiri.

Padişahın emriyle Evkaf Nezaretine yazılan keşif defterine göre, tamirin ihale usulü yapılması için yazı gönderilmiştir.

Bab-ı Âli Evrak Odasından Evkaf Nezaretine sunulan yazıya göre, Pertevniyal Camii, Mektep ve Türbelerinin tamiri ve caminin kapısı önündeki ahşap bölmenin kargir (taş) olarak inşası için kırk dokuz bin beş yüz kuruş verilmesi ve bu paranın da Pertevniyal Valide Sultan’ın vakfının h.1307 senesi gelirinden karşılanacağı belirtilmiştir. 341

3- Aksaray’daki cami tamiri.

Evkaf Nezareti Mektubu Kaleminin 508 sayısı ile Pertevniyal Valide Sultan hayratlarından olan, Aksaray’da bulunan caminin depremde zarar gören minareleriyle bazı yerlerinin çatlamasıyla ilgili yapılan keşfe göre mecidi on dokuz kuruş hesapla yani on üç bin yüz doksan bir kuruşla tamir edilmesi gerektiği belediyece onaylanmıştır. Oluşacak olan tamir masraflarının ise, Pertevniyal Valide Sultan’ın vakfından alınacağı belirtilmiştir.342

4-Aksaray’daki cami tamiri ve masrafının karşılanması.

Evkaf Nezareti tarafından incelenen, daha sonra Şurayı Devlet Dâhiliye Dairesinde incelenen rapora göre, Pertevniyal Valide Sultan Hayratından olan, Aksaray’da bulunan camisinin depremde minareleriyle bazı yerlerinin çatlamasıyla ilgili keşif sonucunda mecidi on dokuz kuruş hesapla yani on üç bin yüz doksan bir kuruşla tamir edilmesi istenmiştir. Tamir masrafları ise, Pertevniyal Valide Sultan’ın vakfından karşılanmıştır.343

5-Aksaray’daki cami mahfili mefruşatının yenilenmesi.

Evkaf Nezaretinin Mektubu Kaleminin 687 sayısı ile Pertevniyal Valide Sultanın Aksaray’daki camisinin keşfi yapılmıştır. Bu sırada mahfilinin halılarının eskidiği tespit

341 BOA, BEO, 8/551, 26/ 10/ 1309 ( 1891) 342 BOA, ŞD., 132/58, 01/ 06/ 1312 (1894) 343 BOA, İ.EV., 8/39, 13/ 06/ 1312 (1894)

105 edilmiştir. Neticede Pertevniyal Valide Sultan vakfından mecidi on dokuz kuruş hesapla yani on beş bin otuz iki kuruş verilerek yenilenmesi istenmiştir. 344

6-Aksaray’daki caminin bazı mahallerinin tamiri.

Evkaf Nezaretinin Mektubu Kaleminin 357 sayısı ile Pertevniyal Valide Sultanın Aksaray’daki camisinin bozulmuş olan bazı mahallerinde bulunan yaldızların yenilenmesi ve mermer sütunlar ile diğer mermerlerin düzeltilip parlatılması istenmiştir. Keşfi ve ihalesi yapılmış ve neticede Osmanlı lirası yüz kuruş hesabıyla yani dokuz bin beş yüz kuruşa yapılması ve paranın Pertevniyal Valide Sultan vakfının gelirinden alınmasına dair Sadaret Penahilerine sunulmuştur.345

7- Aksaray’daki caminin kaliçelerinin tamir ve yenilenmesi.

Evkaf Nezaretinin Mektubu Kaleminin 686 sayısı ile Pertevniyal Valide Sultan’ın Aksaray’daki camisinin inşasından beri mevcut halıları yenilenmeyip, yenilenmesine ve tamir edilen eski halıların lüzumu görülen mahallerde kullanılmasına, caminin ve son cemaat yeri ve mahfeli dairesi müştemilatında toplam altı yüz yirmi dokuz arşın halının satın alınması gerekli görülmüştür. Halıların her çarşı arşını ile sim mecidi yirmi kuruş hesabıyla yani elli beş kuruşa yapılabileceği Hereke Fabrikasından incelenmiş olup yekûn fiyatı sim mecidi on dokuz kuruştan olmak üzere otuz iki bin yedi yüz yetmiş kuruş on paranın Pertevniyal Valide Sultan vakfının gelirinden alınacağı belirtilmiştir. 346

8-Aksaray camisinin tamiri.

Pertevniyal Valide Sultan’ın hayratından olan Aksaray’da cami, mekteb ve türbelerinin tamiri ile ilgilidir.

Padişahın emriyle, keşif defterine göre ihale usulü yapılması için Evkaf Nezaretine yazı gönerilmiştir.347

9-Pertevniyal Valide Sultan vakfından Aksaray’da bulunan, mahfel mefruşatının yenilenmesi.

344 BOA, ŞD., 153/75, 15/ 12/ 1318 ( 1900) 345 BOA, ŞD., 152/38, 19/ 07/ 1318 ( 1900) 346 BOA, ŞD., 153/76, 25/ 12/ 1318 ( 1900) 347 BOA, BEO, 1592/ 119340, 10/ 08/ 1318 (1900)

106 Aksaray’da Valide Camisinin halılarının yenilenmesi ile ilgili Sadaret Mektubu Kaleminden Evkaf Nezaretine yazı gönderilmiştir. 348

10-Aksaray’da ki Mahmudiye mektebinin Rüştiye bölümünün helalarının tamiri.

Evkaf Nezaretinin Mektubu Kaleminin 79 sayısı ile Pertevniyal Valide Sultanın Aksaray’daki Mahmudiye Merkez Rüşdiyesi helalarının bahçeye inşası ile mevcut helaların yıkılması gerektiği Maarif Nezaretince tespit edilmiştir. Keşif ve ihale usulüne göre ihalesi yapılarak keşif defteriyle ihale pusulasına nazaran helaların bahçeye inşası ve mevcut helaların yıkımıyla yerlerine malta taşı döşenmesi mecidi on dokuz kuruş hesapla yani on bin dokuz yüz kuruşla Hafız Rakım ve Hüseyin Efendiler tarafından yapılacağı belirtilmiştir. Pertevniyal Valide Sultan vakfının 1318 yılı hasılatından alınmasına dair Sadaret Penahilerine yazı yazılmıştır. 349

11- Mahmudiye mektebi tamiri masraflarının ödenmesi.

Evkaf Nezaretinden Şurayı Devlet Maliye Dairesine havale buyrulan 714 numaralı rapor ile Pertevniyal Valide Sultan Hayratından Aksaray’da bulunan Mahmudiye Mektebinin tamir olunacak yerlerinin keşif ve ihalesi yapılmıştır. Buna göre, mecidiye yirmi dokuz kuruş yani altı bin yedi yüz elli kuruşla Hafız Rakım Efendi tarafından yapılacağı belirtilmiştir.

Evkaf Nezaretinin Şuraya Devlete havale olunan raporu üzerine, maliye dairesinden tanzim edilerek Pertevniyal Valide Sultan Vakfından Aksaray’da bulunan Mahmudiye Mektebinin tamiri için keşif ve ihale gereği mecidiye on dokuz kuruş sarfıyla yani altı bin dört yüz on iki buçuk kuruşu vakfın 1319 senesi gelirinden karşılanması gerektiği belirtilmiştir. 350

12-Aksaray’daki cami, mektep ile türbeleri müştemilatının tamiri.

Aksaray’da Sultan Hazretlerinin Camisinin tamirine dair Sadaret-i Uzma Mektubu Kaleminden Evkaf Nezaretine yazı yazılmıştır.

Şurayı Devlet Maliye Dairesi ise mevzuyu karar bağlamıştır. Buna göre; Evkaf Nezaretinden Şurayı Devlet Kararı Maliye Dairesine 304 numaralı raporuyla Pertevniyal Valide Sultan Hayratından Aksaray’daki camisinin tamir olunacak yerlerin

348 BOA, BEO, 1657, 124214, 19/ 01/1319 ( 1901) 349 BOA, ŞD, 157,69, 25/ 02/ 1320 (1902) 350 BOA, İ.EV., 36,29, 15/ 02/ 1322 (1904)

107 keşfi yapılmıştır. Buna göre, sim mecidi on dokuz kuruş yani on dört bin dört yüz otuz dört kuruşla tamir yapılabileceği ve ihale sonucunda on üç bin beş yüz kuruşa yaptırılması ve bu paranın Pertevniyal Valide Sultan vakfından alınacağı belirtilmiştir.351

351 BOA, BEO, 3592, 269395, 18/ 06/ 1327(1909)

108 SONUÇ

II. Mahmut ile evliliğiyle cariyelikten Kadınefendiliğe yükselen Pertevniyal, oğlu Abdülaziz tahta geçince Valide Sultanlık makamına oturmuştur. Oğlu üzerinde tesiri olduğu bilinen Valide Sultan, zaman zaman devlet işlerine de müdahil olmuştur. Dindar kimliğiyle tanınan Pertevniyal, Sultan Abdülaziz’in saltanatı döneminde saltanatının bekası, sağlık ve sıhhati için dualar ettirmiştir. Eşi II. Mahmut döneminde ilk vakfını kurmuş ve zaman içerisinde vakıfları artmış, vakıflarında zirve nokta Valide Sultanlığı döneminde olmuştur. Pek çok arazi temlik yoluyla vakıflarında kullanılmak üzere kendisine verilmiştir. Böylece pek çok hayır işi ve hizmetine imza atmıştır. Ordu ve asker için yaptırdığı hizmetler, daha önceden yaptırılmış olan vakıf eserlerinin onarım ve tamirleri, döneminde yaptırdığı çeşmeler, mektepler ve hastaneler, Mekke, Medine, Kudüs gibi kutsal beldelere yapmış olduğu yardımlar, İstanbul’un maneviyat büyüklerinin türbelerine yaptığı yardımlar ve oralara bağışladığı muhtelif eşyalar, külliyenin kütüphanesi dışında başka kütüphanelere bağışladığı kitaplar, bazı türbe ve tekkelerde ramazan ayı ve muharrem ayı gibi önemli zamanlarda fakirlere yardım edilmesi, çoğunluğu selâtin camii olmak üzere camilerde Hz. Peygamberin doğum ayı olan Rebiyülevvel ayında mevlit–i şerif okutturulmasına kadar, hayırları ve hayır hizmetleriyle gönüllere taht kurmuştur. Sultan Abdülaziz’in saltanatı üzücü bir şekilde sona ermiş, kader bu sefer kendisine şehit Sultan Abdülaziz’in annesi sanısıyla anılmasını istemiştir. Oğlundan sonra çok zor günler geçiren Pertevniyal, bu günlerini sergüzeştim diye isimlendirdiği mektubunda yazmış, Sultan II. Abdülhamit döneminde rahata kavuştuğunu belirtmiştir. Ancak acılı anne oğlunun kanlar içinde yatışını unutmamış her akşam, akşam namazı ile yatsı namazı arasında her şeyi affederim oğlumun katillerini affetmem diye gözyaşı dökmüştür. Oğlundan sonra hayatının neredeyse tamamını hayır işlerine ve ibadete adamış, pek çok çocuğun yetişmesine vesile olmuştur. Sultan II. Abdülhamit’in eşi Müşfika Kadınefendi de onun yetiştirdiklerindendir. Pertevniyal vefatının ardından bıraktığı hayır eserleriyle adından çok söz ettirmiş, yaptırdığı hayır eserleriyle hatırda kalmıştır.

Pertevniyal’in en önemli hayır hizmeti, bir valide sultan geleneği olan kendisi adına yaptırdığı Pertevniyal Valide Sultan külliyesidir. Külliye cami, mektep, muvakkithane, şadırvan, çeşme, kütüphane, türbe, türbedar odası, meşrutalar, ek hizmet

109 birimi olarak görevli odası ve vakıf binasından müteşekkildir. Külliye zaman içerisinde yapılan eklemeler ve çıkarmalarla günümüze ulaşmıştır. Günümüzde cami, mektep, şadırvan, çeşme, türbe, meşrutalar ve görevli odası ayakta kalabilmiştir.

Cami dönemin meşhur batılı mimarlarına yaptırılmış olup eklektik (karma) üslup özelliği taşımaktadır. Batı mimari yapısını andıran büyük sivri kemerlerle içerisi aydınlatılmış, üst katta hünkâr mahfilinin gerisinde hünkâr kasrı yaptırılmıştır. Valide Sultan’ın cami ziyaretlerinde bu kasırdaki odaları kullandığı, hatta özellikle üç aylarda, ramazanın son on gününde kendisine ait odada gelip kaldığı ve ibadet ettiği ifade edilmektedir.

Mektep rüştiye ve sıbyan mektebi olarak iki bölümden oluşmaktadır. Hasar gören mektep, Pertevniyal’in vakıf gelirleri kullanılarak Valide Mektebi ismiyle yeniden inşa edilmiştir. Pertevniyal Lisesi olarak hizmet vermektedir.

Pertevniyal caminin yanına namaz vakitlerinin tayini için bir muvakkithane yaptırılmış, ancak bu yapı külliyenin etrafında gerçekleştirilen çalışmalar sebebiyle günümüze kadar ulaşmamıştır.

İslamiyet, halkın su ihtiyacının giderilmesini önemlibir hizmet alanı olarak gördüğünden, valide sultanlar da İslam’ın önem verdiğine önem vermiş ve pek çok susamışa yaptırdıkları çeşmeler vasıtasıyla su ikram edilmesini sağlamışlardır. Bu sebeple külliyenin birimleri arasına abdest almak için şadırvan ve tatlı su içerikli çeşme (sebil) de yaptırılarak ilave edilmiştir.

Kütüphane binası içindeki 328 yazma eser başta olmak üzere toplam 886 kitap Süleymaniye Kütüphanesi’ne nakledilmiştir. Camiye bitişik olarak inşa edilen kütüphane de daha sonra camiye dâhil edilmiştir.

Külliye’nin birimlerinden olan türbe ise yol çalışmaları nedeniyle yer değişikliği yapılmış caminin avlusuna, sağ tarafa taşınmıştır. Zaman zaman farklı yerlere taşınan Pertevniyal’in naaşı, şuan kendi adını taşıyan türbededir. Türbe günümüzde türbedar eksikliği nedeniyle ziyarete kapalıdır.

Külliye şehrin önemli ve işlek yerinde olması nedeniyle sık sık yapılan yol çalışmalarına maruz kalmış, bu nedenle külliye birimleri zarar görmüş, cami cadde seviyesinin altında kalıp, eski anıtsal görüntüsünü yitirmiştir. Ayrıca külliye birimleri

110 belirli zamanlarda onarımlar geçirmiştir. Türbedar odası da türbe yerinin değiştirilmesi nedeniyle sökülmüş ve tekrar yaptırılmamıştır.

İmam, müezzin, kayyım ve mahfel bekçisinin barınma ihtiyacının karşılanması için altı adet birbirine bitişik ev yapılmış, bu evler günümüze kadar gelmiş, şuan dört tanesi cami görevlilerinin lojmanı diğer ikisi ise civardaki başka camilerin lojmanı olarak kullanılmaya devam etmektedir.

Gelir getirmesi için yapılan dükkânlar ve benzer yapılar ile bölgenin ihtiyaçları da karşılanmaya çalışılmıştır. Aksaray’da karakolhane, eczacı dükkânı, çörekçi dükkânı, tütün evi, helvacı dükkânı ve farklı yerde muhtelif dört adet dükkân gelir kaynakları arasındadır. Külliye birimlerinde yapılan hizmetler haricinde kutsal beldeler olan Mekke, Medine ve Kudüs’e bazı ihtiyaçların gönderilmesi için yardımlar gönderilmiş, Sarıyer’de bir mektep inşa edilmiştir.

Pertevniyal’in kurduğu külliyedeki hizmetlerin yürütülmesi için çeşitli görevliler çalışmaktadır. Vakıf başkanı olan mütevellinin haricinde, kaim makam-ı mütevelli, bir kâtip-i evkaf, câbi, camide bir vaiz, bir hatib, iki imam, altı müezzin, bir duagu, on bir buharihan, dört kayyım, mahyacı, mahfel-i hümayun bekçisi; mektepte sekiz muallim, mubassır, muallim yardımcısı, hatimhan, bevvâb, kennas; muvakkithanede muvakkit; çeşmede hâfız-ı tas ve rahabi; türbede üç türbedar ve bir bahçıvan; kütüphanede bir hafız-ı kütüb görev yapmışdır.

Kurduğu vakfın gelir kaynaklarını, yine vakfiyelerde zikredilen Yanya Vilayetinden olan Tırhala Sancağında bulunan çeşitli odaları ve eklentiler içeren Tırnova Çiftliği, Buhu’lar Çiftliği, Kebirci Çiftliği, Mavroman Çiftliği, Ortacılar Çiftliği, Köprücü Çiftliği, Kabil Ağa Çiftliği, Tırhala’da bulunan Narlı, Voyvoda, Piçeri, Garcida ve Pınarbaşı Çiftliği, Manastır’da Florina kazasında Nevaska Çiftliği, Manastır’da Prespa kazasında Kirman Çiftliği ve Guermann Çiftiği, Köprübaş’ında inşa olunan yirmi bir adet mağaza, Üsküdar’da Paşa Limanı’nda bulunan vapur değirmeni ve bahçesi, Yenibahçe’de bulunan baruthane bahçesi, karakolhane, eczacı dükkânı, çörekçi dükkânı, tütün evi, helvacı dükkânı, Valide Sultan’a ait arazi üzerine inşa edilen dört adet dükkân, Beşiktaş sınırlarında Mecidiye mahallesinde bir adet konak, Eyüp’te Zeynep Hatun mahallesinde iki adet ev, Sarıyer köyünde bir adet kâgir bina oluşturmaktadır.

111 Günümüzde bu akarlar tamamıyla yok olmuş, vakfiye yürürlükten kaldırılmış ve binalardan da sadece cami, mektep, türbe, şadırvan, çeşme, meşrutalar ayakta kalmıştır. Cumhuriyetten sonra vakıf eserlerinin bir dönem ihmal edilmiş olması, bazı hatalı uygulamalarla yıkılmaları, satılmaları, yaşanan savaşlar neticesinde akarların bir kısmının da Türkiye topraklarından çıkarılan ülkelerin sınırları içinde kalması nedeniyle vakfiyelerin yürürlükten kaldırılmış olmaları bu büyük hayır merkezlerinin işlevleri bozulmuştur.

Pertevniyal Valide Sultan Külliyesi için diğer üzücü olan husus şudur ki, vakfedilen eşyalara da sahip çıkılamamıştır. Bugün bakıldığında caminin yapıldığı döneme ait değerli tabloları ve halısı, yine o dönemin hat sanatını yansıtan el yazma Kur’an-ı Kerimleri bugün mevcut olmadığı bilinen eşyalardandır. Yine Valide Sultan’ın vasiyeti üzerine, sağlığında sürekli okuduğu Kur’an-ı Kerim ve dua kitapları olan Hafız Osman hatlı Kur’an-ı Kerim, Hafız Hasan Raşid hatlı En’am ve Delâilül-Hayrât, Mehmed Sadeddin Busrevi hatlı Evrâd-ı Fethiyye, Abdüssamed el-Hac Rasim Mehmet hatlı Hizbü’l-bahr ve Devr-i A’la mecmuası, hacegan hatmi şerif tertibi ile üzerinde Dua ve Esma-i Evliyaullah yazılı bir mecmua, ud ağacından yapılmış altın kamçılı beş yüzlük tespih gibi, ziyaretçilerin okuyup kullanması için türbesine konulan bu değerli eşyalar bugün mevcut değildir.

Sonuç olarak Pertevniyal Valide Sultan Osmanlı hanım sultanları arasında müstesna bir yere sahiptir. Aksaray’da yaptırmış olduğu külliyesi vasıtasıyla sonraki nesillere önemli eserler bırakmış ve çeşitli yerlere yaptığı yardımlarla hayırseverliğini ortaya koymuştur. Günümüz nesillerine düşen görev ise, onun geride bıraktığı eserleri iyi korumak ve onların muhafaza edilmesine yardımcı olmaktır. Ayrıca, Valide’nin hayırseverliği de, örnek alınması gereken önemli bir husustur.

112 KAYNAKÇA

A-ARŞİV KAYNAKLARI

1-Vakıflar Genel Müdürüğü Arşivi (VGMA), Pertevniyal Valide Sultan Vakfiyesi, defter no: 634, 747.

2-Atatürk Kitaplığı Pertevniyal Valide Sultan Evrakı (AKPVSE), İstanbul.

AKPVSE, nr. 1442, 26/ Ş/ 1278 (26/ 02/ 1862)

AKPVSE, nr. 372, 3/ C/ 1279 ( 27/ 10/ 1862)

AKPVSE, nr. 3331, 27/ R/ 1279 ( 22/ 09/ 1862)

AKPVSE, nr. 2383, 1/ Ş/ 1278 ( 01/ 04/ 1862)

AKPVSE, nr. 3650, 3/ Za/ 1279 ( 22/ 04/ 1863)

AKPVSE, nr. 2559, 25/ Za/ 1279 (14/ 03/ 1863)

AKPVSE, nr. 1730, 5/ Ş/ 1279 ( 26/ 01/ 1863)

AKPVSE, nr. 4427, 13/ Ş/ 1280 (23/ 01/ 1864)

AKPVSE, nr. 4266, 21/ Ş/ 1283 ( 29/ 12/ 1866)

AKPVSE, nr. 4268, 1/ Ş/ 1283 ( 9/ 12/ 1866)

AKPVSE, nr. 4269, 2/ N/ 1283 (1866)

AKPVSE, nr. 4267, 2/ N/ 1283 ( 1866)

AKPVSE, nr. 679, 15/ Ca/ 1283 ( 25/ 10/ 1866)

AKPVSE, nr. 1786, 15/ Ca/ 1283 ( 25/ 10/ 1866)

AKPVSE, nr. 1787, 15/ Ca/ 1283 ( 25/ 10/ 1866)

AKPVSE, nr. 3468, 24/ Ca/ 1284 (23/ 10/ 1867)

AKPVSE, nr. 4353, 6/ Za/ 1283 ( 12/ 03/ 1867)

AKPVSE, nr. 4905, 15/ C/ 1284 ( 19/ 09/ 1867)

AKPVSE, nr. 4920, 20/ Ca/ 1284 ( 19/ 10/ 1867)

AKPVSE, nr. 4838, 29/ R/ 1284 ( 31/ 07/ 1867)

113 AKPVSE, nr. 4397, 9/ M/ 1289 ( 19/ 03/ 1872)

AKPVSE, nr. 3778, 15/ Ş/ 1289 ( 18/ 02/ 1872)

AKPVSE, nr. 3505, 20/ Ş/ 1289 (21/ 12/ 1872)

AKPVSE, nr. 2342, 9/ N/ 1289 ( 19/ 03/ 1872)

AKPVSE, nr. 4946, 25/ M/ 1289 ( 04/ 04/ 1872)

AKPVSE, nr. 280, 7/ S/ 1290 ( 6/ 04/ 1873)

AKPVSE, nr. 4670, 16/ R/ 1290 ( 14/ 05/ 1873)

AKPVSE, nr. 4829, 19/ M/ 1290 ( 19/ 03/ 1873)

AKPVSE, nr. 1592, 16/ N/ 1291 ( 1874)

AKPVSE, nr. 3958, 8/ Z/ 1291 ( 17/ 12/ 1874)

AKPVSE, nr. 2689, 18/ R/ 1291 ( 05/ 05/ 1874)

AKPVSE, nr. 3932, 13/ Z/ 1291 (22/ 12/ 1874)

AKPVSE, nr. 1795, 15/ Ş/ 1291 (27/ 09/ 1874)

AKPVSE, nr.4909, 1, Ca, 1291 ( 16/ 07/ 1874)

AKPVSE, nr. 2083, 23/ R/ 1292 ( 29/ 04/ 1875)

AKPVSE, nr. 209, 17/ Ra/ 1292 ( 23/ 05/ 1875)

AKPVSE, nr. 3962, 11/ M/ 1292 ( 17/ 02/ 1875)

AKPVSE, nr. 488, 6/ Z/ 1292 ( 4/ 12/ 1875)

AKPVSE, nr. 2091, 2/ B/ 1292 (1875)

AKPVSE, nr. 1318, 29/ Ra/ 1292 ( 04/ 06/ 1875)

AKPVSE, nr. 2689, 18/ R/ 1291 (05/ 05/ 1875)

AKPVSE, nr. 192, 18/ Ra/ 1292 ( 24/ 05/ 1875)

AKPVSE, nr. 198, 18/ Ra/ 1292 ( 24/ 05/ 1875)

AKPVSE, nr. 3439, 1/ Ş/ 1292 (02/ 09/ 1875)

AKPVSE, nr. 3892, 2/ Za/ 1292 ( 30/ 11/ 1875)

AKPVSE, nr. 3894, 30/ Z/ 1292 ( 28/ 12/ 1875)

114 AKPVSE, nr. 2413, 27/ Ş/ 1292 ( 26/ 11/ 1875)

AKPVSE, nr. 2167, 05/ 05/ 1292 ( 1875)

AKPVSE, nr. 4870, 25/ R/ 1293 (20/ 04/ 1876)

AKPVSE, nr. 2158, 10/ Ra/1293 (05/ 05/ 1876)

AKPVSE, nr. 2156, 12/ Ra/ 1293 (07/ 05/ 1876)

AKPVSE, nr. 2151, 21/ R/ 1293 ( 16/ 04/ 1876)

AKPVSE, nr. 2164, 29/ S/ 1293 ( 26/ 03/ 1876)

AKPVSE, nr. 4539, 14/ Ca/ 1297 (24/ 05/ 1880)

AKPVSE, nr. 464, 15/ Ks/ 1299 (15/ 05/ 1881)

AKPVSE, nr. 4238, 26/ Ca/ 1306 ( 27/ 02/ 1889)

AKPVSE, nr. 1311, 13/ Ra/ 1311 ( 24/ 10/ 1893)

AKPVSE, nr. 855, (t. y.)

AKPVSE, nr. 2202, (t. y.)

AKPVSE, nr. 2422, (t. y.)

AKPVSE, nr. 4881, (t. y.)

AKPVSE, nr. 173, ( t. y.)

AKPVSE, nr. 3353, ( t. y.)

AKPVSE, nr.3381, ( t. y.)

AKPVSE, nr.1146, ( t. y.)

3-Başbakanlık Osmanlı Arşivi

BOA, HH. d. , 27800, 25/ 02/ 1279 ( 23/ 07/ 1862)

BOA, HH. d. , 27802, 13/ 09/ 1278 ( 14/ 03/ 1862)

BOA, İ.DH, 516/ 35118, 01/ 04/ 1285 ( 14/ 107 1863)

BOA, A.MKT. MHM, 283/ 32, 27/ 05/ 1280 ( 09/ 11/ 1863)

BOA, İ.HR, 234/ 13845, 4/ Şa/1285 (20/ 11/ 1864)

115 BOA, HR. SFR. 3, 96/10, 19/ 12/ 1864

BOA, İ.HR, 232/ 13713, 01/ 04/ 1285 (22/ 07/ 1868)

BOA, HR. TH. , 59/69, (01 /12/1885)

BOA, İ.ŞD, 118/7077, 20 /10/1309 (1891)

BOA, BEO, 8/551, 26 /10/1309 (1891)

BOA, İ.ŞD, 118/7077, (20 / Ş/ 1309 – 18/ 04/ 1892)

BOA, BEO, 8/551, (26 /Ş/1309 – 18/ 05/1892)

BOA, ŞD., 132/58, (01/06/1312 (1894)

BOA, İ.EV., 8/39, (13/06/1312 (1894)

BOA, ŞD., 153/75, 15/12/1318 (1900)

BOA, ŞD., 152/38, 19/07/1318 (1900)

BOA, ŞD., 153/76, 25/12/1318 (1900)

BOA, BEO, 1592/ 119340, 10/ 08/1318 (1900)

BOA, BEO, 1657, 124214, 19/ 01/ 1319 (1901)

BOA, ŞD, 157/69, 25 /02/ 1320 (1902)

BOA, İ.EV. ,31/8, (12 /M/1320 – 21/ 04/ 1902)

BOA, DH. MKT. ,792/ 60, 1321 (1903)

BOA, İ.EV., 36/29, 15/02/1322 (1904)

BOA, BEO, 3592/ 269395, 18/ 06/ 1327 (1909)

BOA, H.R.SYS. ,2054/5, (30/ 08/ 1913)

BOA, 191/ 308/ 2, (24/ 02/ 1925)

BOA, HR. İM. , 212/40, (03/ 02/ 1927 )

BOA, 107/ 93/ 19, (10/ 01/ 1945 )

4- İstanbul Vakıflar 1. Bölge Arşivi

İst. V1. BA. , dosya no: 1647,12/ 8/ 1952.

116 İst. V1. BA. , dosya no:1369,14/ 03/ 1955.

İst. V1. BA. , dosya no:3406, 14/ 05/ 1958.

İst. V1. BA. , dosya no: 3792, 19/ 10/1960.

İst. V1. BA. , dosya no: 2307, 11/ 07/ 1960.

İst. V1. BA. , dosya no: 3792, 06/ 07/ 1960.

İst. V1. BA. , dosya no: 3330, 17/ 04/ 1960.

İst. V1. BA. , dosya no: 3792, 19/ 01/ 1963.

İst. V1. BA. , dosya no:1060, 26/ 03/ 1966.

İst. V1. BA. , M0066KL, 22/ 11/ 1989.

İst. V1. BA. , dosya no:0736, 16/ 4/ 1990.

İst. V1. BA. , muhafaza no:0331, 30/ 11/ 1990.

İst. V1. BA. , muhafaza no:0331, 17/ 12/ 1990.

İst. V1. BA. , dosya no:M0332KL, 29/ 5/ 1992.

İst. V1. BA. , muhafaza no: 0331, 22/ 7/1992.

İst. V1. BA. , M0506KL, 23/ 12/ 1992.

B- KİTAPLAR, MAKALELER VE DİĞER KAYNAKLAR

Ahmet Cevdet Paşa, Tezakir 13-20, yay. Cavid Baysun, Türk Tarih Kurumu Yayınevi, Ankara,1960.

Ahmet Cevdet Paşa, Tezakir 13-20, yay. Cavid Baysun, Türk Tarih Kurumu Yayınevi, Ankara, 1960.

Ahmet Cevdet Paşa, Tezakir 40 Tetimme, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara,1967.

Aktepe, Münir, Vak’anüvis Ahmed Lütfi Efendi Tarihi, C. X, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları,1988.

Aktepe, M. Münir, Vak’anüvis Ahmed Lütfi Efendi Tarihi, C. XV, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1993.

Aktepe, Münir, Vak’anüvis Ahmed Lütfi Efendi Tarihi, C. XIV, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınevi, 1991.

117 Akün, Ömer Faruk, Namık Kemal’in Mektupları, Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul,1972.

Akyıldız, Ali, “Pertevniyal Valide Sultan”, Diyanet İslam Ansiklopedisi (DİA), c. 34,Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2007, s.239-240.

Akyıldız, Ali, “Müsrif, Fakat Hayırsever: Pertevniyal Valide Sultan”, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Osmanlı Araştırmaları Dergisi, İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM), S.47, 2016, s. 307-352.

Arseven, Celal Esad, Türk Sanatı Tarihi, Menşeinden Bugüne Kadar Mimari, Heykel, Resim, Süsleme ve Tezyini Sanatlar, Maarif Yayınevi, VI. Fasikul, İstanbul.

Aslanapa, Oktay, “Osmanlı Devri Mimarisi,” Orhan Gaziden Başlayarak Sonuna Kadar Padişahlara Göre Gelişmesi, İnkılap Kitapevi Yayınları, İstanbul, 1986.

Aslanoğlu, İnci, “Pertevniyal Lisesi (Valde Mektebi)”, Mimarlık Dergisi, S.212-213, 1985, s. 34-35.

Aydüz, Salim, “İstanbul Muvakkithaneleri ve Muvakkitleri, Projem İstanbul”, Araştırma Projesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul, 2009.

Aydüz, Salim, “Muvakkithane”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.31, 2006, 413-415.

Ayverdi, Ekrem Hakkı, “XIX. ve XX. Asırlarda İstanbul Mimarisi”, Kubbe Altı Akademi Mecmuası, S.1, Y.8, 1979, s.11-20.

Baltacı, Cahit, “Mektep”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.29, 2004, 6-7.

Banoğlu, Niyazi Ahmet, “Aksaray Valide ve Ortaköy Camileri”, Hayat Tarih Mecmuası, S.9, İstanbul, 1966, s.63-69.

Batur, Afife, “Valide Camii”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C.7, Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfının Ortak Yayını, İstanbul,1994, s.360-362.

Batur, Selçuk, “Ondokuzuncu Yüzyılın Büyük Camilerinde Son Cemaat Yeri ve Hünkâr Mahfili Sorunu Üzerine”, Anadolu Sanatı Araştırmaları 2, İstanbul, 1970, s.97-104.

Berki, Ali Himmet, Vakfa Dair Yazılan Eserlerle Vakfiye ve Benzeri Vesikalarda Geçen Istılah ve Tabirler, Vakıflar Genel Müdürlüğü Neşriyatı, Ankara, 1966.

Bilmen, Ömer Nasuhi, Hukukı İslamiyye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu” C.4, Bilmen Yayınevi, İstanbul, 1985.

Buzpınar, Ş. Tufan, “Surre”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. 27, 2009, s.567-569.

118 Cilacı, Osman, “Dua”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.9, 1994, s.529-530.

Cirit, Hasan, “Vaaz”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.42, 2012, s.404-407.

Çebi, Murat Yalçın, “Bir Restorasyon Öyküsü: Pertevniyal Valide Sultan Camii”,Restarosyon Dergisi Yıllığı, I, Vakıflar İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü Yayını, 2010, s.67-82.

Çetinarslan, Mustafa, “Hünkâr Mahfillerinin Ortaya Çıkışı, Gelişimi ve Osmanlı Dönemi Örnekleri”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2013, S. 29, s.62-74.

Çobanoğlu, Ahmet Vefa, “Külliye”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.26, 2002, s.542-544.

Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lugat, 21. Baskı, Ankara, Aydın Kitabevi Yayınları, 2004.

Diyanet İşleri Başkanlığı Fatih Müftülüğü, Fatih Camileri ve Diğer Tarihi Eserler, Başkent ofset yayınları.

Doğan, Ayhan, “Pertevniyal Lisesi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C.6, İstanbul, 1994, s.244.

Elginkan Vakfı, Tarihi Gelişim İçinde Musluklar, Tunç Basımevi, İstanbul,1993.

Eliaçık, Muhittin, “Bayerische Staatsbibliothek'te Pertevniyal Valide Sultan Vakfına Ait Arşiv Belgeleri”, Vakıflar Dergisi, S.33, Ankara, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 2010, s. 67-88.

Elmalı, Hüseyin, “Hitabet”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.18, 1998, s.158-160.

Erünsal, İsmail E., “Hâfız-ı Kütüb”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.15, 1997, s.95-98.

Erünsal, İsmail E., “Pertevniyal Valide Sultan Kütüphanesi ”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, C. 34, 2007, s. 243.

Ethem, Halil, Camilerimiz, Kanaat Kütüphanesi Yayınevi, İstanbul, 1932.

Eyice, Semavi, İstanbul Minareleri, C. I, Berksoy Yayınevi, İstanbul,1962.

Gürfırat, Baha, “Pertevniyal Valide Sultan’ın Hatıratı Sergüzeştname”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, S.2, 1967, s.57-59.

Günay, Hacı Mehmet, “Vakıf”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.42, 2012, s.475-479.

119 İpşirli, Mehmet, “Câbi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. 6, 1992, s.529- 530.

İpşirli, Mehmet, “Duâgû”, Türkiye Diyanet Vakfı Ansiklopedisi, C.9, 1994, s. 541-542.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Osmanlı’da Zaman Belirleme Mekânları, İstanbul Muvakkithaneleri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, İstanbul, 2010.

Kandemir, M. Yaşar, “el-Câmiu’s-Sahih”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.7, 1993, s.114-123.

Kaya, Mahmut, “Hitâbet”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.18,1998, s.156- 158.

Kazıcı, Ziya, İslam Medeniyeti ve Müesseseleri Tarihi, 11. Baskı, İstanbul, M.Ü. İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, 2013.

Kolay, Arif, “Pertevniyal Valide Sultan”, Sergistanbul Fuar Yaşam ve Kültür Dergisi, S. 58, 2012, 38-43.

Konyalı, İbrahim Hakkı, Abideleri ve Kitabeleriyle Üsküdar Tarihi, C.1, Türkiye Yeşilay Cemiyeti Yayınları, İstanbul, 1976.

Kuban, Doğan, “Aksaray”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C.1, İstanbul, Kültür Bakanlığı ve Türk Tarih Vakfı Yayınları, 1993, s.162-163.

Kutay, Cemal, Avrpa’da Sultan Aziz, Sile Yayınevi, İstanbul,1970.

Küçükaşçı, Mustafa Sabri, “Kâtip”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. 25, 2002, s.49-52.

Küçükaşcı, Mustafa Sabri, “Müezzin”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.31, 2006, s.491-496.

Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı’nın Ortak Yayını, “Pertevniyal Valide Sultan Çeşmesi”, C.8, İstanbul, 1993, s.359.

Martal, Abdullah, “Suyolcu”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. 38, 2010, s.1-2.

Melek, Z. , “ Son Devirde Kadınlar Saltanatı”, Resimli Tarih Dergisi, S.14, s.633-635.

Meram, Ali Kemal, Padişah Anaları, 6. Baskı, İstanbul, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, 1999.

Ortaylı, İlber, Osmanlı Sarayında Hayat, 2. Baskı, İzmir, Yitik Hazine Yayınları, 2008.

Ok, Sema, Köle Pazarından Saraya Cariyeler, Mediha Hanım’ın Facia Dolu Hayatı, Kamer Yayınları, İstanbul, 1996.

120 Okçuoğlu, Tarkan, “Pertevniyal Valide Sultan Türbesi” , Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C.6, İstanbul, 1994, s. 246.

Örik, Nahid Sırrı, “Valide Sultanlara Dair”, Tasvir Gazetesi, 19 Kasım 1948.

Öz, Tahsin, İstanbul Camileri, Turizm ve Tanıtma Bakanlığı Yayınları, İstanbul,1964.

Özgüdenli, Osman Gazi, “Vakfiye”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.42, 2012, s. 465-467.

Özmel, İsmail, “Kayyım”, Türkiye Diyanet Vakfı Ansiklopedisi, C. 25, 2002, s.107-108.

Öztürk, Cemil, “Rüşdiye”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.35, 2008, s.300-303.

Öztürk, Nazif, Menşe’i ve Tarihi Gelişimi Açısından Vakıflar, I. Baskı, Ankara, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara,1983.

Öztürk, Nazif, Türk Yenileşme Tarihi Çerçevesinde Vakıf Müessesesi, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1995.

Öztürk, Nazif, “Mütevelli” , Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.32, 2006, s. 217-220.

Özön, Mustafa Nihat, Büyük Osmanlıca Türkçe Sözlük, 5. Basım, İnkılap ve Aka Kitapevleri, İstanbul, 1965.

Pakalın, Mehmet Zeki, “Bevvâb”, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C.1, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1983, s.212.

Pakalın, Mehmet Zeki, “Mubassır”, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C.2, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1993, s.539.

Pakalın, Mehmet Zeki, “Ta’rifhan”, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C.3, Milli Eğitim Basımevi, 1983, İstanbul, s.401.

Peirce, Leslie P., Harem-i Hümayun, Osmanlı İmparatorluğu’nda Hükümranlık ve Kadınlar, çev. Ayşe Berkay, İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2002.

Pilehvarian, Nuran Kara - Nur Urfalıoğlu - Lütfi Yazıcıoğlu, Osmanlı Başkenti İstanbul’da Çeşmeler, I. Basım, İstanbul, Endüstri Yayınları, 2000.

Sakaoğlu, Necdet, Bu Mülkün Sultanları 36 Osmanlı Padişahı, İstanbul, Oğlak Yayınları, 1999.

Sakaoğlu, Necdet, Osmanoğulları’nın Ünlü Kadın Sultanları, Creative Yayınları, İstanbul, 2007.

Sakaoğlu, Necdet, “Pertevniyal Valide Sultan”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, İstanbul, Ana Basım Yayınları, C.6, 1994, s.245-246.

121 Saner, Turgut, 19. Yüzyıl İstanbul Mimarlığında “Oryantaliz”,1. Baskı, Pera Yayınları, İstanbul, 1998.

Sarıbal, İsmet, “Sultan Abdülaziz’in Valideleri Pertevniyal Sultan’ın Muhacirlere Yardımları”, Sultan Abdülaziz ve Dönemi Sempozyumu 12-13 Aralık 2013 Ankara, C.2, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2014, s. 1-8.

Sarı, Nil “Pertevniyal Valide Sultan’ın Medine-i Münevvere ’de Yaptırdığı Hastahane”, I. Türk Tıp Tarihi Kongresi Bildirileri, Ankara, 1992, s.63-71.

Sevinçgül, Ömer, Küçük Lugat, Zafer Yayınları, İstanbul,2003.

Sezikli, Ubeydullah, “Temcid”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.40, 2011, s.410-411.

Singer, Amy, İyilik Yap Denize At, Müslüman Toplumlarda Hayırseverlik, çev. Ali Özdamar, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2012.

Şehsuvaroğlu, Haluk Y., Sultan Aziz, Hayatı, Hal’i, Ölümü, Hilmi Kitapevi, İstanbul, 2011.

Taylan, Nermin, Kölelikten Sultanlığa Padişah Anaları, Bizim Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 2012.

Tanman, M. Baha, “Hacet Penceresi” Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.14, 1996, s.435-438.

Tanman, M. Baha, “Mahfil” Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.27, 2003, s. 331-333.

Tanışık, İbrahim Hakkı, İstanbul Çeşmeleri, C.1, Maarif Basımevi, İstanbul, 1943.

Tektaş, Nazım, Harem’den Taşanlar (Padişahların Bütün Kadınları), Çatı Yayınları, İstanbul, 2004.

Tuğlacı, Pars, Osmanlı Mimarlığında Balyan Ailesinin Rolü, Çığır Kitabevi, İstanbul, 1993.

Turgay, Nureddin, “Mütevelli”, Şamil İslam Ansiklopedisi, C.6, Şamil Yayınevi, İstanbul, 2000, s.113-114.

Uluçay, M. Çağatay, Padişahın Kadınları ve Kızları, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1980.

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Mithat ve Rüştü Paşaların Tevfiklerine Dair Vesikalar, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara,1987.

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Mithat Paşa ve Yıldız Mahkemesi, Türk Tarih Kurumu Yayınevi, Ankara, 1967.

122 Yalçın, Cengiz - Mustafa Yaşar, Ulu Bir Çınar Pertevniyal, İstanbul, Anka Matbaası, 2012.

Yavaş, Doğan, “Pertevniyal Valide Sultan Külliyesi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.34, İstanbul, 2007, s. 241-242.

Yavaş, Doğan, “Aksaray Valide Külliyesi İnşaat Defteri”, Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S.13, Bursa, 2007, s.437-448.

Yazır, M. Hamdi, Kur’an-ı Kerim Meali, Sentez Yayınevi, İstanbul, “t.y.”.

Yılmaz, Ömer Faruk, Bir Şehit Sultan Abdülaziz Han, Çamlıca Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 2012.

Yıldırım, Münir, “Tarsus’un Dini Tarihine Tarihsel Bir Yaklaşım”, Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. VI, 2006, s.101-122.

TEZLER

Akkılıç, Zuhal, “İstanbul Camilerinde Vaaz Kürsüleri”, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk ve İslam Sanatı Kürsüsü, Lisans Tezi, İstanbul, 1980.

Arvas, Emir Faysal, “İstanbul Suriçi Türbelerinde Hat”, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1995.

Doğan, Muzaffer, “Sadaret Kethüdalığı (1730- 1836)”, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, İstanbul, 1995.

Ersoy, F. Gülsüm, “İstanbul’daki Selatin Camilerinin Kitabeleri”, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 2002.

Hatipoğlu, Oktay, “XIX. Yüzyıl Osmanlı Camilerinde Kalem İşi Tezyinatı”, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Erzurum, 2007.

Kumbasar, Zeliha, “Osmanlı Dönemi İstanbul Muvakkithaneleri”, Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2008.

Meriç, Orhan, “Aksaray Pertevniyal Valide Sultan Camisi ve Külliyesi”, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1997, s.134-138.

Özkafa, Fatih, “İstanbul Selatin Camilerinin Kuşak Yazıları”, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Konya, 2008.

Saat, Abdullah, “İstanbul Selatin Camilerindeki Vaaz Kürsüleri”, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Konya, 2008.

123 Yılmazörnek, Bekir, “Üsküdar Mihrimah Sultan Külliyesi”, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2010.

ÇEVRİMİÇİ KAYNAKLAR

Celalettin Güneş, www.gunes.gen.tr

Muhittin, “Kayıp eser: Sekbanbaşı Mescidi”, http://www.hayalleme.com/kayip-eser- sekbanbasi-mescidi/, (29. 05. 2013)

Pertevniyal Anadolu Lisesi, https://www.budane.net/pertevniyal_anadolu_lisesi, (14. 03. 2014).

124

EKLER

125 Ek-1: Vakfiyeye göre, camiye vakfedilen mülkündeki teberrukat eşyalarının listesi, Pertevniyal Valide Sultan vakfının Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre listelenmiştir. (VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.163-164.)

 İki aded ceviz rahle üzerine konulan Mehmed Behçed Efendi hattıyla on beş satır üzerine muharrer iki cild kelam-i kadim

 Müveşşah ve müzeyyen iki kıt'a levha

 Maun üzerine sim kaplı çekmece

 Lihye-i saadet iskemlesi

 İki aded maun kablamalı rahle

 Altı yüz yetmiş yedi buçuk dirhem vezninde sim gülebdan ve buhurdan

 Bir çift mahfel-i hümayun içün ikibin yüz yirmi dirhem vezninde beş kollu ve fanoslu sim şemdan ve bir çift beş kollu ve fanoslu şemdan

 Bin iki yüz seksen dirhem vezninde dört aded sim askı

 Üç yüz elli yedi buçuk dirhem vezninde kulplu bir sim tebsi ve iki yüz seksen beş dirhem vezninde sarı tepeli bir çift maa tabak ve kapak bardak

 İki sarı mangal maa tabla ve bir sarı buhur şamdanı

 Bir çift zambak sarı gülebdan ve buhurdan

 Sırma işlemeli devetüyü dört adet seccade ve sekiz adedde halı seccâde

 İki yüz doksan dört zira kirdusî kaliçesi

 Sekiz yüz otuz iki zira kırmızı Uşak kaliçesi üçyüz yirmi altı zira kök boyalı Uşak kaliçesi

 İki aded kebir kapu perdesi

 Minber kapusı için yeşil atlas üzerine sırma işlemeli bir aded perde

 Bir aded tam saat

 Yüzyetmiş iki buçuk kıyye bir çift kebir döğme pirinç şemdan

 Yüz otuz bir buçuk kıyye bir çift şem'i asel ve çinko üzerine iki adet besmele-i şerif ve maşallah levhaları çirağ tabir olunur altmış beş kıyye olmak üzere iki aded pirinç şemdan,

126

 On beş aded fanos askı

 Pirinçden mamul deveboynu ve iki aded porses

 Bir çift ferraş

 Bir kebir avize

 Bir aded timurdan ma'mul kandil askısı ve def'a bir avize ve pirinçten ma'mûl dört yüz on beş kıyye yüz dirhem kandil askıları

 Sağir ve kebir yirmi aded levha sandıklı bir rahle

 Minder bir çift kebir ayna maa konsel yaldızlı

 Daire-i hümayun ve daire-i ismetâneme mahsus olmak üzere tabi cârili bir çift kanepe ve dört koltuk ve on iki sandalye ve alt kat için ma'den kaplamalı iki kanepe ve dört koltuk ve on iki sandalye

 Bir çift lahor şal ve def'a yarım lahor şâl

 Üç aded çarşaf

 İki nühas mangal

 Bir çift sarı kebir abdest leğeni ma'a ibrik ve bir çift nühas leğen ma'a ibrık

 İki nühas güğüm ve dört aded nühas desti ve defa iki aded kezalik desti

 Altı aded nühas meşrebe

 Bir aded nühas kebir kazgan maa kapak ve kepçe ve iki aded nühas bi-la kapak kazgan ma'a kefgir ve kepçe

 Bir nühas sitil ve iki timur saç ayak

 Bir pulat tebsi

 İki aded pirinç ibrik

 Teneke kazan

 Kıraat-i menkıbe-i hazret-i nebevî içün on beş aded Saksonya bardak maa tabak ve kapak ve otuz aded billur bardak ba-kapak ve tabak-i sağır ve kebir kırk beş aded pulat tepsi,

127  Kırk aded nühas/bakır kapaklı meşrabayı ve imam ve müezzin ve kayyımlar içün altı aded nühas tencere ve kapak,

 Üç nuhas mangal,

 İki aded leğen ma'a ibrik,

 Üç tabe ma'a kapak,

 Üç tepsi,

 Üç güğüm

 Bir nühas kebir sini

 İki vusta sini

 İki nühas câmaşur leğeni

 Sekiz sahn bâ kapak

 Üç tas ba-kapak

 Bir kazğan

 Bir yağ tâbesi ki mecmuu doksan dört buçuk kıyye avâni-i nuhasiyeyi.

Ek-2: Vakfiyeye göre, mektebe vakfedilen teberrukat göre, mektebe vakfedilen teberrukat eşyalarının listesi, Pertevniyal Valide Sultan vakfının Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre listelenmiştir. (VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.164.)

 Sâlifü'l-beyan mekteb-i şerif-i mezkure mahsus olmak üzere bir sarı tebsi  İki nühas sini  Üç nühas lokma tebsisi  İki nühas mangal  Bir musluklu güğüm  İki kebir nuhas güğüm  İki bakır testi  İki nühas meşrube  Bir çift nuhas leğen ibrik  Bir nuhas semaver  İki çamaşır leğeni  İki nuhas sitil  Bir sarı ferraş  Bir ingilizkarî peryol tam saat  Sim falaka

128  Kamçı  Bir etrâfı sim ma'den rahle  Bir ustu kaplı sağır minder  İki pirinc rıhle poşidesi Üç yüz doksan zira kaliçe vakfedilmiştir.

Ek-3: Vakfiyeye göre, türbeye vakfedilen eşyaların listesi, Pertevniyal Valide Sultan vakfının Muharrem 1285 (1868 Mayıs) tarihli vakfiyesine göre listelenmiştir. (VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.158.)

 “… Emlâk-i sahihamın serlevha-i i'tibarı olan Mir Ömer ibni Nasuh Paşa hattıyla on bir satır üzerine yazılı orta boy,

 Reisi'l-ulema Mustafa İzzet Efendi Hazretleri hattıyla on üç satır üzerine yazılı orta boy,

 Süleyman bin Mustafa el-Üsküdarî hattıyla on üç satır üzerine yazılı diğer orta boy …” Kur’an-ı Kerimler,

 Hz. Peygamber’in lihye-i saadeti’nin (sakal-ı şerif) muhafaza edildiği maun ağacından yapılı ve üzeri bin iki yüz seksen sekiz dirhem hâlis gümüş kablamalı bir aded çekmece,

 Zikredilen çekmeceyi örtmek için, etrafı beyaz sim ile salat ve selam işlemeli, sicim saçaklı bir aded yeşil poşide,

 Poşideyi ve üzerine çekmece konulmak için, maun ağacından yapılmış, üzeri ikibin altı yüz yetmiş sekiz buçuk dirhem halis sim kakmalı bir aded büyük iskemle,

 Ziyaretleri ile kesb-i şeref eylediğim teberrükât-i celileden, içinde hatt-ı sa'âdet mevzu üzeri dokuz yüz sekiz bucuk dirhem sim hâlis kakmalı yassı ve beyzi bir aded çekmece,

 Vaz'ı mahfaza-ı ta'zim ve tevkir olub üzerinde esma-i şerifeleri muharrer Hazreti Aişe radiyallahu Teâla anha Efendimiz'in nikab-i Şerifeleri (örtü, peçe)

 İmameyn-i hümameyn Hazreti İmam Hasan ve Hazreti İmam Hüseyin radiyallahu anhuma Efendilerimizin hırka-i saadetleri,

 Tac-i şerif-i Cenab-i Üveysi'l-Karanî,

 Medine-i Münevvere neverehallahu Te'âla ila yevmi'l-ahire ve Mekke-i Mükerreme şerefehallahu Teâla ila yevmi'l-kıyame ebvabının miftah-i şerifleri mevzu olan dört köşe sim kaplamalı bir aded çekmece,

129

 Yekpare maun ağacından masnû' ve üzeri sekiz yüz kırk dirhem sim hâlis kakmalı bir aded Kelam-i Kadim-i vacibu't-ta'zim rahle,

 yirmiüç kıyye elli dirhem sim hâlis olarak tablalarına muttasıl iki aded kebir şamdanlar,

 Bir aded sim şamdan,

 Sarı sırma ile Ebu'l-Feth Sultan Mehmed Han aleyhi'r-rahmetu ve'l-ğufran Hazretleri'nin sanduka-i şerifelerinde olan poşidenin aynı olarak arifli İşlettirilen zeytunî çuha üzerine dört kıta poşideleri ve beyaz çiçekli baklava cubuklu kadim a'la murad-ı can kari bir aded şal,

 Boyuna çubuklu bir çubuğu lacivert, biri göğez, biri yeşil, biri sarı, bir çubuğu sadefi, biri pembe ve çubukların arası ince beyaz çubuk üzerleri ufak dal işlemeli enfes-i nefis diğer bir aded şal,

 Örme resmi kabartmalı tepesi fıstık ve bazı mahalleri yaldızlı altı tablalı yediyüz doksan üç dirhem vezninde sim-i hâlis olarak büyük bir buhurdan,

 Ve gülebdan vakfedilmiştir.

Ek-4: Türbeye konulacak teberrukat eşyalarının listesi, Pertevniyal Valide Sultan vakfının Şevval 1289 (1872 Aralık) tarihli vakfiyesine göre listelenmiştir. (VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.164.)

 Mermer taşdan masnu sanduka  Etrafına yaldızlı pirinç parmaklık  İki kıt'a timurdolab  İki sarı oturma saat  Bir kebir ayna  Bir konsül  İki deve tüyli sırmalı seccade  Bir yük işleme seccade  Beş aded halı seccade  Bir sağir kitabhâne  Bir kebir yaldızlı abdest leğeni ve ibrik  Bir sarı semaver maa kebir leğen  Üç sarı el leğeni maa ibrik  İki sarı tepsi  İki nühas lokma tebsisi  İki bakır ğugüm  İki nühas desti  Dört meşrube  Bir nuhas kebir leğen ibrik  İki nuhas ibrik

130  İki sitil  Bir nühas musluklu güğüm  Bir sarı ferraş  Bir nühas kebir bi-lâ kapak kazğan  Bir vasat nühas kazğan  Kefçe  Kefkir  İki timur saç ayak bir kanepe beş kolluk  Türbe-i aliyemde mevzu yirmi dört kollu avize bir pirinç fenar  Bir sarı mangal ve table  Bir nuhas mangal  Bir bakır leğen ibrik  Bir beyaz sebha  Bir minder ve yasdık  Bir sarı yaldızlı gülebdan ve buhurdan  Bir çekmece derununda ud  Kors  Bin yetmiş sekiz dirhem vezninde iki çift simkandil askısı  Dört bin yüz seksen dirhem vezninde iki çift sim kolları  Altı şişe kase  Yedi aded kandil  Sim kablo rahle  Bâ hatt-ı Hafız Mustafa onüç satır üzerine muharrer orta kıta Kelam-i kadim vacibu't-tekrim  Ba-hatt-ı Hafız Ali Şükrü dokuz satır üzerine muharrer bir cild en'am-i şerif  Bir dua risâlesi  Bir basma ilmihal  Diğer basma bir cild ilmihal  Hâme  Te'siratı hiç bir vecihle münker olmayub mücerrebbatdan olarak göz, yürek, baş ağrısı, sancu, nazar ve sıhra mübtela olan derdlülere teberrüken basulub i'ta olunmak üzere birisinde ayete'l-kürsi ve esmau'l-hüsna ve digerinde bazı ayât-i Kur'aniye ve ed'iye ve huruf-i mukattaa ve diğer iki taraflı olarak bir tarafında bazı ayet-i kerime ve amene'r-rasülü ve diğer tarafında dahi ayete'l-kürsi ve esmau'l-hüsna muharrer olan üç aded vıfk-i mühr-i şerifleri vakfedilmiştir.

131 Ek-5: Vakfiyeye göre, kütüphaneye vakfedilen kitapların listesi, Pertevniyal Valide Sultan’ın Şevval 1289 (1872 Aralık) vakfiyesine göre listelenmiştir. (VGMA, Vakfiye Defteri, nr.634, s.181-191.)

M A S A H İ F - İ Ş E R İ F

Mecmuunun (hepsinin) etrafı abadî kağıd ve cüz yerleri laciverd üzere sırma yaldızlıdır.-Nefis hat ile orta kıta (boy) mushaf-i şerif 15 satır 1 cild bi-la künye - Sahifede kırmızı ve laciverd ve altun dokuz aded çiçek işlenmiş olarak cemii varak serpme altun -0rta kıt'a mushaf şerif cild 1, 11 satır ba hatt-ı İbrahim Derviş el-Buhari - Camii şerif içün vakf olduğu yazılmışdır.-Orta kıt'a mushaf-i şerif 1 cild 14 satır ba hatt- ı Muhammed Yusuf el-Arif 1114 -Bu dahi camii şerif içün-Orta kıta mushaf-i şerif 1 cild 15 satır ba hatt-ı Sadıku's-Sıddık -Hasan er-Reşid hattı ile- Orta kıt'a mushafi'ş-şerif 1 cild 15 satır sene 1253 -Ba hatt-ı el-Hac Mehmed bin Yahya Mar'aşî -Orta kıt'a ma'nalı mushafı'ş-şerif 1 cild 9 satır şevval sene 1137 -ba hatt-ı İbrahim er-resâd Selçukî- Mushafı'ş-şerif 1 cild 15 satır sene 1275 -Ba hatt-ı es-seyyid Mehmed Salih Üsküdarî hüsn-i hat ile -Sağir kıt'a (küçük boy) mushaf-i şerif 1 cild 15 satır sene 1205 - Ba hatt-ı es-Seyyid Mehmed Salih -Sağir kıt'a mushaf-i şerif 1 cild 15 satır sene 1266 - Ba hatt-ı Mehmed Şakir -Mushaf-i şerif 1 cild 15 satır sene 1284 -Ba hatt-ı Abdullah Vefaî -Mushaf-i şerif 1 cild 15 satır sene 1125 -Ba hatt-ı Seyyid Halil Rıfkı ve İbrahim Edib başka başka otuz cüz olarak-Mushaf-i şerif 2 cild 11 satır Ğurre-i Şa'ban 1280 -Ba hatt-ı Ahmed İlhami- Kebir kıt'a mushaf şerif 1 cild 13 satır 19 Receb 1279 -Ba hatt-ı Ahmed İlham-Kebir kıt'a (büyük boy) mushaf şerif 1 cild 13 satır Cemazi'l-evvel 1270 - Ba hatt-ı Şeyh el-Hac Abdullah el-Kadir en-Nakşibendî -Kebir kıt'a mushaf şerif ma'a zarf 1 cild 15 satır -Ba hatt-ı Hafız Mustafa Zeki Efendi- Sağir kıt'a mushaf şerif ma'a zarf 1 cild satır 35 -Bila künye orta kıt'a ma'nalı mushaf şerif 1 cild 11 satır -Ba hatt-ı Hamdullah el-ma'ruf Naibü'ş-şeyh-Orta kıt'a mushaf-i şerif 1 cild 13 satır -Ba hatt-ı Mehmed Behcet Efendi- Kebir kıt'a mushaf-i şerif 2 cild 15 satır -Ba hatt-ı Kütahyilî Mustafa Efendi- Nefis hatt-ı ile Amme cüz 1 cild 9 satır -Ba hatt-ı Abdurrahman Şükrü- Sağir kıt'a amme cüzü 1 cild 7 satır -Bila künye kebir kıt'a amme cüzü 1 cild 7 satır -Ba hatt-ı es-Seyyid Hüseyin el-Fevzi- Kebir kıt'a mushaf şerif 1 cild 12 satır -Ba hatt-ı Ömer Hulusi orta kıta Kelam-i Kadim 1 cild 15 satır 1288- Kıta Ba hatt-ı ta'lik kebir Kelam-i Kadim 1 cild 10 satır -Ba hatt-ı Hafız Mustafa-Türbede orta kıt'a Kelam-i Kadim 1 cild 13 satır sene 1126 -Ba hatt-ı es-Seyyid Osman el-Hilmi- Kebir kıt'a mushaf-i şerif 1 cild 15 satır sene 1281 -Ba hatt-ı Hafız Mehmed Ali en-Niyazi -Sağir mushaf-i şerif 1 cild 15 satır sene 1288

D E LÂİ L - İ Ş E R İ F MAA Ş E R H L E R İ (ŞERHLERİ İLE BİRLİKTE D E LÂİ L - İ ŞERİF)

Etrafı serpme her sahifesi elvan işleme ba hatt-ı Hafız Mustafa ma'a zarf orta kıt'a nefis hat ile delail-i şerif 1 cild 9 satır sene 1205 -Ba hatt-ı Hafız Hasan Raşid bila zarf def'a orta kıt'a delail-i şerif 1 cild 7 satır sene 1265 -Altun ve lacivert ile müzehheb ba hatt-ı Ahmed el-ma'ruf bi hafızı'l-Kur'an bila zarf def'a orta kıt'a delail-i şerif 1 cild 9 satır sene 1167 - Ba hatt-ı es-Seyyid Mehmed Rasim ma'a zarf def'a orta delail-i şerif 1 cild 9 satır 1270 -Nihayet varak kenarında Şeyh Abdülğani muharrer sağir kıt'a kenarı haşiyeli delail-i şerif 1 cild 11 satır -Basma Delail-i Şerif Şerhi Davud Efendi 1 cild -

132 Basma Delail-i Şerif Şerhi Davud Efendi 1 cild -Basma Şerh-i Delail-i Hayrat ve'l-fasi 1 cild -Ba hatt-ı arab Delail-i Şerif Şerhi fasi 1 cild - Basma Şerh-i Delail-i Hayrat Davud Efendi ve'l-fâsi 1 cild -Basma Şerh-i Delail-i Hayrat Davud Efendi ve'l-fâsi 1 cild

E N ' Ä M - İ Ş E R İ F

Bila künye ma'a zarf sağir kıt'a nefis hat ile en'am-i şerif 1 cild 11 satır sene 1285 - Ba hatt-ı Halil Rıfat bila zarf orta kıta en'am-i şerif 1 cild 7 satır sene 1266 - Ba hatt-ı Halil Rifat bila zarf def'a orta kıta en'am-i şerif 1 cild 7 satır 1267 - Ba hatt-ı Halil Rifat bila zarf defa orta kıta en'âm-i şerif 1 cild 7 satır sene 1267- Ba hatt-ı İbrahim Tahir iki satır sülüs ve dört satır nesh olarak "rabbi yessir"den bed' ile kasideleri şâmil otuz dört varaklı murakka meşk 1 bab - Maa zarf bir satır sülüs ve beş satır nesh olarak on beş varaklı murakka meşk 1 bab - Maa zarf bir satır sülüs ve üç satır nesh olarak on aded varaklı kasaid hâvi murakka meşk 1 bab -Ba hatt-ı Hafız Ali Şükrü türbede orta kıt'a en'am-ı şerif 1 cild

K Ü T Ü B U ' T - T E F A S İ R İ ' Ş - Ş E R İ F E

-Ba hatt-ı ta'lik Tefsir-i Kadı Beydavi 1 cild -Basma Haşiyetu'ş-Şehâbi'l- Müsemmât bi-İnâyeti'l-Kâdı ve Kifayeti'r-Razi ala't-Tefsiri Beydavi 8 cild -Basma Tefsir-i Kadı Haşiyesi Şeyhzade 4 cild -Basma Tefsir-i Kadı ve Haşiye li'l-Konevî ve İbni'l-Melik 7 cild Ba hatt-ı arab -Kadı Beydavi ve Usâmi ma'a haşiye-i diğer 1 cild Ba hatt-ı nesh -Tefsir-i Kadı'dan Müntehab Tefsir-i Tibyan 1 cild -Basma Terceme-i Tibyan 2 cild -Ba hatt-ı nesh def'a Tefsir-i Tibyan 1 cild -Basma Tefsir-i Keşşâf 2 cild Ba hatt-ı arab -Tefsir-i Keşşâf 1 cild -Basma Şerh-i Şevahidi'l-Keşşaf li'l-Allâme Muhyiddin 1 cild -Basma Tefsir-i Kebir li'l-İmam Fahrürrâzi 6 cild -Basma Tefsir-i Ebu Suud cild 2 -Ba-hatt-ı arab Tefsir-i Hazin cild 2 -basma Haşiye-i Fütuhat-ı İlahiyye ala Tefsiri Celaleyn cild 4 -ba-hatt-ı arab Tefsiri Mealimi't-Tenzil cild 3 -Basma Tefsir-i Hatib-i Şirbinî 4 cild -Ba-hatt-ı ta'lik Tefsiru Cevahiri'l-Asdâf 1 cild -Basma Tefsiru Ruhi'l-Beyan li-İsmail Hakkı 4 cild -Basma Tefsir-i Sure-i Yusuf Neticetu't-Tefasir 1 cild -Basma Tefsir-i Sure-i Mülk 1 cild -Basma Tefsir-i Sure-i Yusuf li'ş-Şeyh Mustafa el-Celutî 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Tefsir-i Şerif'den mecmu'a 1 cild -Basma Mecmua-i Resail-i Euzu ve Besmele Hamamî Sure-i Rahman ve ed-Duha ve Sure-i Hümeze 1 cild -Basma Yasin-i Şerif Hamamiyesi 1 cild -Basma Risaletu'l-Besmele li'l-Hadimî 1 cild - Basma Külliyyat Ebi'l-Beka 1 cild -Basma def'a Tefsir-i Tibyan cüz-i sani 1 cild -Basma Tefsir-i Tibyan fi-İ'rabi'l-Kur'an cild 1 -Ba hatt-ı ta'lik el-Mecmua mine't-Tefsir 1 cild - Ba hatt-ı arab Tefsir-i Uyun 2 cild -Ba hatt-ı ta'lik Tefsir-i Farisî Hüseyin el-Kaşifî 2 cild -Ba hatt-ı nesih Tefsir-i Mevâkib 1 cild -Ba hatt-ı nesh Tertib-i Ayât-i Kur'an 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Sadi Çelebi ala'l-Beyzavi 1 cild -Ba hatt-ı nesh Tefsir-i Celaleyn 2 cild - Ba hatt-ı nesh Mecmuatu't-Tefâsir li-Hafidî el-Gazi 1 cild -Basma Tefsir-i Necati 1 cild

K Ü T Ü B Ü ' L - A H A D İ S İ ' Ş - Ş E R İ F E

-Basma Buhari-i Şerif 1 cild -Basma Buhari-i Şerif Şerhi Kastalanî 10 cild -Ba hatt-ı nesh Şifa-i Şerif 1 cild 15 satır müzehheb -Ba hatt-ı Abdulehad el-Vahdi def'a Şifa-yı Şerif 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik def'a Şifa-yı Şerif 1 cild satır 19 -Ba hatt-ı nesh Şifa- yı Şerif Tercemesi müzehheb 1 cild -Basma Şifa-yı Şerif Şerhi Aliyyu'l-Kari 1 cild - Basma def'a Şifa-yı Şerif li-Şehri Aliyyu'l-Kari cild 1 -Basma Şifa-yı Şerif li-Şihab

133 Efendi 4 cild -Basma def'a Şifa-i Şerif Şerhi li-Şihab Efendi c1ld 4 -Ba hatt-ı nesh nefis hat ile muzehheb Müslim-i Şerif 30 satır 1 cild -Basma Sahih-i Müslim Şerhi İmam Nevevi 5 cild -Ba hatt-ı arab Meşârık-i Şerif 1 cild -Ba hatt-ı arab Şerhu Meşarıki'l- Envâr li-İbni Ferişte 1 cild -Ba hatt-ı nesh Meşârık-i Şerif Şerhi İbni Melek 1 cild - Basma Camiu's-Sağir Şerhi Teysir li'l-Allame Menavi 2 cild -Basma Şerhu Camii's- Sağir li-Azizi 4 cild -Basma Hadis-i Erbain Şerhi Asfuri ma'a Kevkebi'l-Mübin 1 cild - Ba hatt-ı ta'lik Hadis-i Erbain Şerhi İmam Birgivi 1 cild -Basma Hadis-i Erbain Şerhi İsmail Hakkı 1 cild -Basma def'a Hadis-i Erbain Şerhi li-İsmail Hakkı 1 cild -Ba hatt-ı nesh Manzume-i Hadis-i Şerif Şerhi müzehheb 1 cild -Ba hatt-ı nesh Mukaddime-i Ebulleys 1 cild -Ba hatt-ı nesh Şifa-yı Şerif 1 cild -Ba hatt-ı nesh Buhari-i Şerif 1 cild - Ba hatt-ı arab Müslim-i Şerif 3 cild -Ba hatt-ı arab Buhari-i Şerh-i Bermavi 2 cild -Ba hatt-ı arab Şemâil Şerhi Aliyyu'l-Kari 1 cild -Ba hatt-ı nesh Hizbu'l-A'zam Şerhi İzmirî 1 cild -Ba hatt-ı nesh Hizbu'l-A'zam Şerhi Feyzu'l-Erham 1 cild -Ba hatt-ı arab Mişkât-i Mesâbih 1 cild -Ba hatt-ı arab Tezkiretu'l-Kurtubî 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Şerh-i Nuhbe 2 cild -Ba hatt-ı nesh Meşârık Şerhi İbni Melek 1 cild -Ba hatt-ı nesh Meşârık-ı Şerif Tercemesi 1 cild -Ba hatt-ı nesh Tahricu Ahadisi'l-Hidâye el-İmamu'z-Zeylai 1 cild - Basma Camiu's-Sağir 2 cild -Ba-hatt-ı nesh Şerh-i Şemail cild 1 -Ba hatt-ı ta'lik Hasais-i Kübra el-İmam Abdurrahman 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Şerh-i Meşârik li-İbni Melik cild 1 - Ba hatt-ı nesh Bedri'l-münir fî-Garibi'l-Ahadis Beşiri'n-Nezir 1 cild -Ba hatt-ı nesh Şerh-i Akkirmanî Ali Efendi Sahihu'l-Buhari 1 cild -Basma Şifa-i Şerif 1 cild -Basma Şifa-i Şerif 1 cild -Ba hatt-ı nesh Şifa-i Şerif 17 satır 1 cild -Ba hatt-ı nesh Şifa-i Şerif 1 cild

K Ü T Ü B U ' S - S İ Y E R

-Yüz doksan iki aded tasaviri hâvi hüsn-i hatt müzehheb Siyer-i Nebi aleyhi's- selam 1 cild 13 satır ba hatt-ı nesh -Basma Terceme-i Şerh-i Siyer-i Kebir 1 cild -Ba hatt-ı nesh Terceme-i Mealimi'l-Yakin 1 cild a'la müzehheb -Basma Mevahibu'l- Leduniyye Tercemesi Mealimi'l-Yakin 1 cild -Basma def'a Mevahib-i Leduniyye Tercemesi Mealimi'l-Yakin 1 cild -Basma Şerh-i Seyyidî Muhammed ez-Zerkanî ale'l- Mevahibi'l-Ledüniyye 8 cild -Basma Delail-i Nübüvvet-i Muhammedî ve Şemâil-i Fütüvvet-i Ahmedî yani Altıparmak 1 cild -Ba hatt-ı nesih def'a Altıparmak 1 cild - Basma def'a Altıparmak 1 cild -Basma Terceme-i Siyer-i Halebî 1 cild -Basma Muhammediye li-Yazıcı zade Mehmed Efendi 1 cild -Basma def'a Muhammediye li- Yazıcı zade Mehmed Efendi 1 cild -Basma Mir'atu'l-Kainat 1 cild -Basma Menakıb-i Çiharyar-i Güzin 1 cild -ba hatt-ı nesh Kaside-i Süheyli Şerhi 1 cild -Basma Cevhere-i Behiyye-i Ahmediyye fi-Şerhi'l-Vasiyeti'l-Muhammediyye 1 cild -Elvan kağıt üzerine altun ile dokuz kitabı ayrılub beher hânede ikişer ve birer satır kaside ve türkçe ma'nalı çergeli Kaside-i Bürde ba-hatt-ı nesih 1 cild -Basma Kasaid Şerhi Tevessül 1 cild - Basma Ahmed Şakir Paşa'nın Esma-i Hüsna Şerhi Ravd-i Vird Manzumesi 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Aliyyu'l-Kari Şerh-i Hüsnü'l-Hasin 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Şerh-i Esmai'l- Hüsna li'l-Hafız Kurtubî 1 cild -Basma Sefine-i Rağıb 1 cild -Basma def'a Menakıb-i Çeharyar-ı Güzin 1 cild -Ba hatt-ı nesh Mühr-i Şerif ve Şecere-i İman Kitabı müzehheb 1 cild -Basma Sünen-i Ebi Davud 1 cild -Basma Mahmud es-Siyer 1 cild -Ba hatt-ı nesh kebir kıt'a musavver Silsile-name 1 cild -Ba hatt-ı nesh Mecmua-i Esmau'l-Hüsna ve saire 1 cild -Basma Şerh-i Muhammediye 2 cild -Basma Altıparmak 1 cild

134 K Ü T Ü B - İ K I R A A T

-Ba hatt-ı nesh nefis hat ile Şâtıbî 1 cild -Basma Zübdetü'l-İrfan mine'l-Kıraa 1 cild -Ba hatt-ı arab Şatıbî Şerhi Luâli'l-Feride 2 cild -Ba hatt-ı nesh Tabakatu'l-Kurra li- İbni'l-Cezerî 1 cild -Ba hatt-ı nesh Neşr-i Sağir 1 cild

K Ü T Ü B Ü ' L - U S U L

-Basma Mir'at üzerine Tarsusî Haşiyesi 1 cild -Basma Mir'at-i Usul Haşiyesi İzmirî 2 cild -Basma Mir'at Haşiyesi Usul-i Fıkıh'dan Hamid Efendi 2 cild -Basma Mirkati'l-Usul 1 cild -Basma Mirkati'l-Vusul Şerhi Mir'ati'l-Usul 1 cild -Basma Telvih ve Haşiyesi'nde Tavzih cild 1 -Basma Telvih üzerine Muhsin Çelebi Haşiyesi Ma'a Haşiye-i Molla Hüsrev 1 cild -Ba hatt-ı arab Mecmua-i Telvih maa Hasan Çelebi ale't- Telvih maa Minhuvvât-i Hasan Çelebi ve maa sair Havaşi-i Telvih cild 1 -Ba hatt-ı ta'lik Mecmau'l-Bayreyn Şerhi İbni Melik cild 1 -Ba-hatt-ı ta'lik Müntehab-ı Hüsami ile ma'ruf Muhtasar 1 cild -Basma Menafiu'd-Dekayık fî-Şerhi Mecâmii'l-Hakayık li'l- Hadimî 1 cild -Ba hatt-ı nesh Muhtasar-i Fıkk-i Seyyidî maa't-Tehzib 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Muhtasar-i Seyyidî 1 cild -Ba hatt-ı arab Necmi'l-Vehhâc fî-Şerhi'l-Minhac 2 cild - Ba hatt-ı ta'lik Vakıa-i Müfti 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Muhtasar-i Müntehi Haşiyesi Tenkıh 1 cild -Ba hatt-ı nesh Şerh-i Usul-i Fıkıh 1 cild -Basma Mir'at Haşiyesi Abdürrezzak ve Tarsusî 1 cild

K Ü T Ü B Ü ' L - F I K H

-Ba hatt-ı ta'lik Mülteka'l-Ebhur 1 cild -Basma def'a Mülteka'l-Ebhur 1 cild - Basma Mecmau'l-Enhur fî-Şerhi Mülteka'l-Ebhur 1 cild -Ba hatt-ı nesh Mecra'l-Enhur ala-Mülteka'l-Ebhur el-Müştehir bi'l-Bâkânî 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Mülteka Şerhi Abdürrahim 1 cild -Ba hatt-ı arab Dürru'l-Münteka fî-Şerhi'l-Mülteka 1 cild -Basma Gurre Haşiyesi Dürer 2 cild -Basma Dürer Haşiyesi Abdülhalim 1 cild -Basma Dürer Haşiyesi Hadimî 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Dürer Haşiyesi Vanî 1 cild -Basma Şerh-i Dürer Türkî 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Dürru'l-Muhtar 1 cild -Basma Haşiye-i Tahtavî ale'd- Dürri'l-Muhtar 4 cild -Basma Haşiye-i İbni Abidin Reddi'l-Muhtar ale'd-Durri'l-Muhtar 5 cild -Ba hatt-ı Nesh Kuduri-i Şerif 1 cild -Ba hatt-ı arab Kuduri-i Şerhi Cevhere 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik def'a hüsn-i hat ile mahaşşa Kuduri-i Şerif 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Haleb-i Kebir 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Minyetu'l-Musalli Şerhi Gunyeti'l-Mütemelli 1 cild -Basma Halebî Tercemesi Hilyetu't-Taci 1 cild -Basma def'a Halebi Tercemesi Babadağı 1 cild - Basma def'a Halebi Tercemesi Babadağı 1 cild -Basma def'a Halebi Tercemesi Babadağı 1 cild -Ba hatt-ı Şeyh Kuhistanî mine'l-Fıkh 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Vakfiye mine'l-Fıkh 1 cild -Ba hatt-ı nesh Hulviyyat mine'l-Fıkh 1 cild -Basma Mevkufat 2 cild - Basma Dürr-i Yekta Şerhi 1 cild -Ba hatt-ı nesh Birgivî Tercemesi 1 cild -Ba hatt-ı arab Hülasa mine'l-fıkh 2 cild -Ba hatt-ı arab Cevahiri'd-Dürer 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Dürr-i Muhtar 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik İbni Melik ale'l-Vikaye 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Sadru'ş- Şeria 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Şerh-i Fıkh-i Kiydanî 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Haleb-i Kebir 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Hidaye mine'l-Fıkh 1 cild -Ba hatt-ı nesh Hulviyat-i Sultanî 1 cild - Ba hatt-ı nesh Kimya-yı Saadet 1 cild -Ba hatt-ı nesh Durer Haşiyesi Nuh Efendi 2 cild -Ba hatt-ı ta'lik Kuhistanî Kebir 1 cild -Basma Şurutu's-Salat 1 cild -Basma Mecmau'l- Enhur Şerhi Mülteka'l-Ebhur 2 cild -Basma Hatib-i Şirbinî Haşiyesi Hasan Müdabiğî 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Dürrü'l-Hükkam 1 cild -Ba hatt-ı nesh Mülteka Şerhi Hamid Efendi

135 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik İmdadu'l-Fettah Şerhi Nuru'l-İzâh 1 cild -Ba hatt-ı nesh Günyetu'l- Mütemelli Şerhi Münyetu'l-Musalli 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Vikaye mine'l-Fıkıh 1 cild - Basma Bey' ve Şira Hamza Efendi 1 cild -Ba hatt-ı nesh Durru'l-Muhtar 1 cild

K Ü T Ü B - İ F E T E V A

-Basma Neticeti'l-Fetva mine'n-Nukul 1 cild -Basma Durru's-Sükuk 1 cild - Basma Fetava-yı Ankaravî 1 cild -Basma Camii Envar-ı Sükuk ve Lamiu'd-Diya li- Zevi'ş-Şukuk maa Şani zade Sakkî 1 cild -Ba-hatt-ı ta'lik Yahya Efendi Fetvası cild 1 - Basma Ukudu'd-Dürriyye fî-Tenkihi Fetava'l-Hamidiyye 2 cild -Basma Feteva-yı Abdurrahim Efendi 1 cild -Basma Fetava-yı Ali Efendi ba Tertib-i Kefevî 1 cild -Basma Fetava-yı Camiu'l-İcâreteyn 1 cild -Basma Feteva-yı Kadıhan 3 cild -Basma Feteva-yı Feyziye maa Nukul 1 cild -Basma Fetâva-yı Hayriyye 1 cild -Basma Feteva-yı Alemgiriyye el-Meşhûre bi-Feteva'l-Hindiyye 6 cild -Basma Behcetu'l-Fetava maa'n- Nukul 1 cild -Ba hatt-ı nesh Feteva-yı Ataullah Efendi 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Feteva-yı Ali Efendi 1 cild -Ba hatt arab Feteva-yı Kadıhan 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Fetava-yı Feyziyye 1 cild -Ba hatt-ı nesh Fetava-yı Ataullah 1 cild -Fetava-yı Ali Efendi 1 cild - Fetava-yı Kadıhan 2 cild

K Ü T Ü B Ü ' L - F E R A İ Z

-Basma Mürşidi'l-Vârisin fî-Ahvali Erbain maa Ceride-i Feraiz 1 cild - Basma Muhaşşa Şerhi Feraiz-i Siraciye li'l-Allame es-Seyyidi'ş-Şerifi'l-Ceri Câmiu Mürşidi'l- Vârisin fi Ahvâli Erbain ve Metn-i Siraciye 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Feraiz Şerhi Haydar 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Siraciye mine'l-Feraiz maa diğer haşiye 1 cild

K Ü T Ü B Ü ' T - T A S A V V U F

-Ba hatt-ı nesh Ma'rifetname-i İbrahim Hakkı 1 cild -Ba hatt-ı arab Şemsu'l- Mearif Şeyh Şehabeddin mine'l-Cifr 1 cild -Basma def'a Ma'rifetname-i İbrahim Hakkı 1 cild -Basma Divan-i Şeyh-i Ekber Muhyiddin Arabi 1 cild -Ba hatt-ı arab Cifr-i Şeyh- i Ekber 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Mektubat-i İmam Rabbani Şeyhu'l-Faruk 1 cild -Basma def'a Mektubat-i İmam Rabbani Tercemesi 1 cild -Basma Mektubat-i Hoca Mehmed Ma'sum 1 cild -Ba hatt-ı nesh Menâkıb-i Şerif-i Hazreti Mevlana 1 cild -Ba hatt-ı nesh Kitab-i Hitab-i İsmail Hakkı maa kitab-i Necat-i Hakkı 1 cild -Basma Reşahat 1 cild - Ba hatt-ı arab İbni Talha fî-İlmi Cifr 1 cild -Basma İhya-i Ulum li-İmam Gazali 4 cild - Ba hatt-ı nesh Tafsilu Tariki'l-Mukarrebin ve Sebili'l-Müttakin 1 cild -Ba hatt-ı nesh Minhaci'l-Abidin li-İmam Gazali 1 cild -Basma Gaykuli Efendi Divançesi 1 cild - Basma Fusumi Tercemesi 1 cild -Basma Mizan-i Kübra li-Abdülvehhab eş-Şa'ranî 1 cild -Basma Fütühat-i Mekkiyye 4 cild -Ba hatt-ı nesh Makamat li-İmam Rabbani 1 cild -Ba hatt-ı nesh Avârifi'l-Mearif 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Miftahu'l-Kulub Tercemesi İrşadi's-Salikin li-Murad Efendi 1 cild -Ba hatt-ı nesh Yunus Emrem Nutku Şerhi 1 cild -Basma Divan-i Kuddusi 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Risale-i İsmail Hakkı 1 cild -Ba hatt-ı nesh Menakıb-i Şerif-i Evliyaullah 1 cild -Basma Risâle-i Havassi'l-Ebyât 1 cild -Basma Behcetu'l-Esrar li-Abdülkadir el-Geylanî 1 cild -Basma Nefehatu'l-Üns 1 cild -Basma Müzekki'n-Nüfus 1 cild -Basma Risale-i Murakabe ve Bendiyye ve Şurut-i Turuk-i Şemseddin yani Miftahi'l-Kulub li-Şeyh Nuri Efendi 1 cild -Basma diğer Risale-i Murakabe li-Şeyh Nuri Efendi 1 cild -Def'a Risâle-i Murakabe li-Şeyh Nuri Efendi 1

136 cild -Basma def'a Risale-i Murâkabe li-Şeyh Nuri Efendi 1 cild -Basma def'a Risale-i Murâkabe li-Şeyh Nuri Efendi 1 cild -Basma def'a Risale-i Murâkabe li-Şeyh Nuri Efendi 1 cild -Ba hatt-ı nesh Risale-i Bahaiyye fi-Tarikati'n-Nakşibendiyye 1 cild - Basma Şeyh Seyyid Mustafa Beyzade Asarî 1 cild -Ba hatt-ı nesh Tenbihi'l-Gafilin 1 cild -Basma Ta'bir-name-i Abdülğani Nablusî 1 cild -Ba hatt-ı arab Kitabu'l-Ensar li- Evliyai'l-Ahyar 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Tercihu'l-Beyyinât 1 cild -Basma Şerh-i Esma-i Enbiya ve Evliyanın Kısası Bin Ehâdis ve Akaid Şerh-i Asar-ı Kemal 1 cild -Basma Hall-i Rumuz 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Bostan-i Ärifin 1 cild -Ba hatt-ı nesh Dürr-i Meknun 1 cild -Ba hatt-ı nesh def'a Dürr-i Meknun 1 cild -Basma Envaru'l-Aşıkîn 1 cild -Basma Risale-i Murakabe 1 cild -Basma Tarikat-name 1 cild -Basma Menakıb-i Evliya-i Mısır 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Terceme-i Behcetü'l-Esrar 1 cild -Ba hatt-ı nesh Risale-i Ed'iye-i Mübareke li-Mevlana Ebu's-Suud 1 cild -Basma Rıza Divan Tuhfeti'l- İrşâd 1 cild -Basma Divan-i Kuddusi 1 cild -Basma Hâdi'l-Uşşak 1 cild -Basma Dürr-i Meknûn -Ba hatt-ı nesh Ma'rifetnâme-i İbrahim Hakkı 1 cild -Ba hatt-ı nesh Menâkıb-i Şeyh Ebu'l-Vefa 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Şerh-i Bediiyye 2 cild -Ba hatt-ı ta'lik Terceme-i A'mâlu's-Salihîn 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Mecmu'a-i li-Kemal Paşa 1 cild -Ba hatt-ı nesh Terceme-i Şakayık-i Nu'maniyye 2 cild -Basma Cevahiru'l-Yevakıt el-İmam eş-Şaranî 1 cild -Basma Nesimi Divanı 1 cild -Basma Niyazi Divanı 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Nefehat-ı Rabbaniye 1 cild -Basma el-Munkizu mine'd-Dalal 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Minhaci'l- Fukara 1 cild -Ba hatt-ı nesh Kitab-i Necat İsmail Hakkı 1 cild

K Ü T Ü B Ü ' L - M E V A İ Z

-Basma Muhaşşa Tarikat-i Muhammediyye 1 cild -Basma Tarikat-ı Muhammediyye Şerhi Receb Efendi 2 cild -Basma Tarikat-ı Muhammediyye Şerhi Hadimi 2 cild -Basma Tarikat-ı Muhammediyye Şerhi Berika li'l-Hadimi 2 cild -Basma Tarikat-ı Muhammediyye Tercemesi Tekleme 1 cild -Basma Tarikatu'n-Nediyye Şerhi Tarikati'l-Muhammediyye 2 cild -Basma Mev'izeden Dürretu'n-Nasihin maa Risâle-i Dua 1 cild -Ba hatt-ı nesh Bostani'l-Arifin ve Riyazu's-Salihin 1 cild -Ba hatt-ı arab Şerhu's-Sudur fî-Şerhi Hâli'l-Mevti ve'l-Kubur 1 cild -Ba hatt-ı arab Tebyinu'l-Mehârim li-Şeyh Sinan 1 cild -Basma Meclis-i Sinaniye 1 cild -Basma Şerh-i Ta'limi'l-Müte'allim 1 cild -Ba hatt-ı nesh Camiu'l-Menkul mine'l-Mev'ize 1 cild -Ba hatt-ı nesh Damad Mehmed Paşa'nın Bazı Eş'âr ve Mev'izeye Dair Risalesi 1 cild -Ba hatt-ı nesh Tarikat-ı Muhammediyye 1 cild -ba hatt-ı nesh Terceme-i Tarikat cild 1 -Basma Hutbetu'l- Aziziye 1 cild -Basma Hutbetu'l-Aziziye 1 cild

K Ü T Ü B U ' L - A D A B İ V E ' L - A K A İ D İ V E ' L - K E L A M İ V E ' L - H İ K M E T

-Basma Haşiye-i Velediyye li-İsmail Hakkı 1 cild -Ba hatt-ı nesh Adabdan Kara Yahya 1 cild -Basma Hüseyniyye 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Haşiye-i Hüseyniyye li-Müfti zade 1 cild -Basma Abdülvahhab ale'l-Velediyye 1 cild -Basma Hasan Paşa zade ala Risale-i Adab li'l-Gelenbevî 1 cild -Basma Metn-i Kara Tepeli 1 cild -Basma Haşiye-i Cedide alâ Kara Tepeli 1 cild -Basma Şerh-i Akaid maa Hayali ve maa Metn-i Akaid 1 cild -Basma Akaid Haşiyesi Usam 1 cild -Basma Akaid Şerhi Ramazan Efendi 1 cild - Basma Selkuti ala'l-Hayali 1 cild -Basma Hayali Üzerine Selkuti Haşiyesi Ta'likat li- Mevlana Halid 6 cild -Basma Haşiyesi Kefevi ala'l-Usam alâ Şerhi'l-Akaid 1 cild -Ba hatt-ı nesh Akaid-i İslamiyye Tercemesi 1 cild -Basma Metn-i Celal Devvanî 1 cild -

137 Basma Celal Üzerine Gelenbevî Haşiyesi 1 cild -Basma Celal Üzerine Selkutî cild 1 - Basma Şerh-i Makasıd 1 cild -Basma Şerh-i Mevâkıf 1 cild -basma Şerh-i Emâli li- Aliyyi'l-Kari 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Kaside-i Emâli Şerh-i Aliyyi'l-Kari ve Avamil-i Atik 1 cild -Basma Merahu'l-Meâli fi-Şerhi'l-Emâli 1 cild -Basma Kefevi ale'l-Larî 1 cild - Basma Larî Haşiyesi Gelenbevî 1 cild -Basma Haşiye-i Lari ala Kadı Mir 1 cild -Basma Kadı Mir ale'l-Hidaye 1 cild -Basma Kadı Mir Tercemesi Fazıl-i Akkirmanî 1 cild -Ba hatt-ı nesh Şerhu Hikmeti'l-Ayn Muhammed bin Mübarek 1 cild -Ba hatt-ı arab Mizan-i Şa'ranî 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Şerh-i Mevâkıf 1 cild -Ba hatt-ı nesh Celal maa Halhalî 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Miftahu'l-Ulum 1 cild -Ba hatt-ı nesh Neşr-i Tavali-i Saçaklı zade 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Adab-i Mir Haşiye-i Cedidesi cild 1 -Ba hatt-ı ta'lik Şerh-i Ali Kuşcu Tecridi'l-Kelam 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Müftü zade Ali'l-Hüsniyye 1 cild -Basma Adab Üzerine Ta'likât-i Gelenbevî 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Kefevî ale'l-Hüseyne 1 cild - Ba hatt-ı ta'lik Adabdan Kara Haşiye ve saire 1 cild -Ba hatt-ı nesh Menâhicu Usuli'd- Diniyye 1 cild -Basma Türbede Mızraklı İlmihal 1 cild -Basma Türbede İlmihal 1 cild

K Ü T Ü B U ' L - M E A N İ V E ' L - B E Y A N İ V E ' L - B E D î '

-Basma Muhtasar-i Meani 1 cild -Basma Mutavvel Üzerine Hasan Çelebi Haşiyesi 1 cild -Basma şerh-i Ebyât-i Telhis ve Muhtasar 1 cild -Basma Telhis Şerhi Mutavvel 1 cild -Basma def'a Şerhi Ebyât-i Telhis ve Muhtasar 1 cild -Basma Telhis Üzerine Şerh-i Saad Haşiyesi Dusikî 2 cild -Basma Haşiyesi Seyyid ala'l-Mutavvel 1 cild -Basma Telhis Şerhi Atvel 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Hasan Çelebi ale'l-Mutavvel 1 cild -Basma Selkuti ale'l-Mutavvel 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Miftahu'l-Ulum 1 cild -ba hatt-ı arab Şerh-i Miftahu'l-Ulum cild 1 -Basma Alaka Şerhi 1 cild -Basma Müfti zade ala İsti'âreti'l-Usam 1 cild -Basma Feride maa Havaşiha 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Etvel 1 cild - Basma Düsukî 1 cild -Basma Haşiye-i Cedide ala Şerhi Usâmi'l-Feride 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Muhtasar Mes'ud ibni Ömer et-Teftazanî 1 cild -Ba hatt-ı nesh Alaka şerhi Kara Tepeli 1 cild

K Ü T Ü B U ' L - M A N T I K

-Basma Şemsiye 1 cild -Basma Tasavvurat maa Tasdikat 1 cild -Basma Tasdikat Haşiyesi Müfti zade 1 cild -Basma Selkuti ale't-Tasavvurat 1 cild -Basma Selkuti ale't- Tasdikât 1 cild -Basma Tasavvurat Haşiyesi Müfti zâde 1 cild -Basma Şemsiye Haşiyesi Usam 1 cild -Basma Haşiye-i Usâm ale't-Tasdikat 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Tasavvurat maa Seyyid-i Şerif ale't-Tasavvurat 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Şemsiye Şerhi li-Tasdikat 1 cild - Ba hatt-ı ta'lik Tasavvurat-i Seyyidî Üzerine Haşiye maa İsti'âre-i Usam 1 cild -Basma Haşiye-i Tasdikat ale'l-Usam 1 cild -Basma Haşiye-i Kara Davud ale't-Tasdikat 1 cild - Basma Mukaddemât-i Erbaa-i Selkutî 1 cild -Basma Fenâri maa Haşiye-i Kavl-i Ahmed 1 cild -Basma Fenari Şerhi Şevkî 1 cild -Basma Haşiye-i Fenari li-Abdullah Kenkaravî 1 cild -Basma Fenari Haşiyesi Kara Halil 1 cild -ba-hatt-ı ta'lik Şerh-i Şemsiyye li- Saadeddin Taftazanî cild 1 -Basma Haşiye-i ala Dibace-i Muğni't-Tullab 1 cild -Basma Mehmed Emin alâ Ciheti'l-Vahde 1 cild -Basma Mehmed Emin Haşiyesi Kara Halil 1 cild -Basma Gelenbevî alâ İsa Goci 1 cild -Basma Tuhfeti'r-Rüşdi alâ İsa Goci 1 cild - Basma Risale-i İmkan li-Gelenbevî 1 cild -Basma Haşiye-i Kıyas-i Musa li'l-Hayâti'l- Mar'aşî maa Kıyas-i Musevî 1 cild -Basma Haşiye-i Cedide-i Ali Kuşcu 1 cild -Basma Mecmua-i Resail-i İmtihan 1 cild -Ba hatt-ı arab Şerh-i Tehzib li'l-Habisî -Basma

138 Levamiu'l-Esrâr fî-Şerhi Metalii'l-Envar maa Seyyid ala Şerh-i metâli 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Kara Davud 1 cild -Ba hatt-ı arab Şerh-i Tavali li-İsfahanî 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Levâmiu'l-Esrar Şerhi Metâliu'l-Envâr 1 cild -Ba hatt-ı nesh Tasavvurat 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Tasavvurat maa Tasdikât 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Mir Ebu'l-Feth ale't-Tehzib 1 cild - Ba hatt-ı nesh Şerhi Süllem 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Metn-i Şemsiye ve Şerh-i Kutbuddin 1 cild

K Ü T Ü B U ' N - N A H V İ

-Basma Molla Cami ale'l-Kafiye 1 cild -Basma def'a Molla Cami ale'l-Kafiye 1 cild -Basma Molla Cami Haşiyesi Abdulgafur 1 cild -Basma Cami Üzerine Abdulgafur Haşiyesi Selkuti 2 cild -Basma Muharrem Efendi ala Molla Cami 2 cild -Basma def'a Muharrem Efendi cild 2 -Basma Molla Cami Haşiyesi Usâm 1 cild -Basma Molla Cami Haşiyesi Usam Üzerine Haşiye-i Hasan Efendi 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Usâm ale'l-Kâfiye 1 cild -Basma def'a Usâm ale'l-Kafiye 1 cild -Basma Kafiye Şerhi İsfahanî 1 cild - Basma Kafiye Şerhi Şeyh Rıza cild 1 -Basma Elfiye Üzerine İbni Akil Şerh Haşiyesi 1 cild -Basma Mu'ribu'l-Kafiye li-Zeyni zade 1 cild -Basma def'a Mu'ribu'l-Kafiye li- Zeyni zade cild 1 -Şerh-i Ebyitu'l-Kafiye ve'l-Cami Mürşidu't-Tullab cild 1 -Basma Kitabu'l-İ'râb an Kavaidi'l-İ'rab ve Şerhi 1 cild -Basma İmtihanu'l-Ezkiya 1 cild -Basma Adalı ale'l-İzhar 1 cild -Basma İzhar Şerhi li-Abdullah el-Eyyubî 1 cild -Basma İzhar Mu'ribî li-Zeyni zade 1 cild -Basma def'a İzhar Mu'ribî li-Zeyni zade 1 cild -Basma def'a Adalı ale'l-İzhar 1 cild -Basma Adalı Haşiyesi Gayeti'l-Enzar 1 cild -Yazma Şerh-i Avamil-i Türkî 1 cild -Basma Avamil Tuhfesi maa Mu'ribi'l-Avamil 1 cild -Basma Tuhfetu'l-Ehdak ale'l-Avamil maa Mu'ribi'l-Avamil 1 cild -Yazma Şerh-i Avamil-i Kuşadalı 1 cild -Basma Menafiu'l-Ahyar Haşiye-i Netaicu'l-Efkar 1 cild -Basma Hasan Mısrî ala Netaici'l-Efkar ve maa Haşiye Uhra 1 cild -Ba hatt-ı arab Muğni'l-Lebib 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Müntehabat-i Muğni'l-Lebib 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Tarifat-i İsmail Hakkı 1 cild -Basma Zübdetu't-Ta'rifat li-Ahi Çelebi -Ba hatt-ı ta'lik Fevaid-i İ'râb ve Risale mine'n-Nahvi ve Risâle-i Yayha Çelebi ma'a Şafiye 1 cild -Basma Elfiye üzerine Eşmuni Şerhi Haşiyesi 3 cild -Basma Nahiv Cümlesi 1 cild -Basma def'a Nahiv Cümlesi 1 cild -Ba hatt-ı arab Kafiye şerhi Habisî 1 cild -Ba hatt-ı arab Seyyid ve Saadeddin ale'l-Miftah 1 cild -Ba hatt-ı arab Şerh-i Elfiyye 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Molla Cami 1 cild -Basma Suudu'l-Metali' 2 cild -Ba hatt-ı nesh Teshilu'l-Kavaid ve Tekmili'l-Mekâsıd Şerhi İbni Akil 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Mecmau'l-Mutun 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Mütevassit ale'l-Kafiye 1 cild -Ba hatt-ı nesh Şerhi Mizani'l-Edeb 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Nahiv Cümlesi 1 cild -Ba hatt-ı arab Tufheti'l-Garibi fi Şerhi Muğni'l-Lebib Demaminî 1 cild - Ba hatt-ı ta'lik Şerh-i Lüb 1 cild -Basma Cevhere Risalesi 1 cild

KÜ T Ü B U ' S - S A R F

-Basma Şafiye 1 cild -Basma Şafiye Şerhi Seyyid Abdullah ve Haşiye-i Çarberdî 1 cild -Basma def'a Şafiye Şerhi Seyyid Abdullah 1 cild -Basma Seyyid ale'l-İzzi - Basma def'a Seyyid ale'l-İzzi 1 cild -Basma Merah Şerhi Denkuz 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Merah Şerhi Hasan Paşa 1 cild -Basma Maksud Şerhi Matlub 1 cild -Basma def'a Maksud Şerhi Matlub 1 cild -Basma Maksud Şerhi Ruh-i Şuruh maa İm'ani'l-İnzar 1 cild -Basma Bina Şerhi Telhisu'l-Esas 1 cild -Basma Emsile Şerhi li-Ali ibni Hüseyin Edirnevî 1 cild -Basma Emsile Şerhi Zuhretu'l-İhvan 1 cild -Basma def'a Maksud Şerhi Ruhu'ş-Şuruh maa İm'âni'l-Enzar 1 cild -Basma Davud el-Karsî ale'l-Emsile 1 cild -

139 Basma Dede Cöngi 1 cild -Basma Fevaidu'l-Veledeyn 1 cild -Basma Terceme-i Mizani'l-Edeb 1 cild -Basma Sarf Cümlesi 1 cild -Basma def'a Sarf Cümlesi 1 cild - Basma def'a Sarf Cümlesi 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Denkuz 1 cild -Basma Takrir-i Kavanin 1 cild -Basma Mecmuatu'l-Kavaid 1 cild -Basma Saaddin ale-İzzi 1 cild -Ba hatt-ı arab Manzum Ebniyetu'l-Ef'al li-İbni Malik ve şerehaha li-İbnetu Bedreddin 1 cild

K Ü T Ü B U ' T - T E V A R İ H

-Basma Tacu't-Tavarih 2 cild -Basma Tarih-i Raşid 3 cild -Basma Münşeât-i Feridun Bey 2 cild -Basma Tarih-i Vasıf Mahasini'l-Asar ve Hakayıkı'l-Ahyar 2 cild - Basma Ravzatu's-Safa 1 cild -Basma Terceme-i Ravzatı'l-Ahbab 1 cild -Basma Tarih-i Taberi-i Kebir 1 cild -Basma Terceme-i Mukaddeme-i İbni Haldun 1 cild -Basma Tarih Çelebi zade Efendi 1 cild -Basma Şakâyık-i Numaniye li-Mecdi Efendi 1 cild -Basma Zeyl-i Şakayık li-Ataî cild 1 -Ba hatt-ı nesh Makamat-i Hariri 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Tarih-i Ebu'n-Necib 1 cild -Basma Tarih-i Ağvan 1 cild -Basma Cihannüma li-Katib Çelebi cild 1 -Basma Mustatraf 2 cild -Ba hatt-ı nesh Tarih-i Firuz name 1 cild -Basma Ravdu'l-Ahyar 1 cild -Basma Sefine-i Nefise-i Mevleviyan 1 cild -Ba-hatt-ı talik Hadikatu's-Süeda cild 1 -Basma Hadikatu'l-Cevami 2 cild -Basma def'a Hadikatu'l- Cevami 2 cild -Ba hatt-ı nesh Takvim Tarihi 1 cild -Ba hatt-ı nesh Sebhatu'l-Ebrâr fi Tevarihi'l-Enbiya müzehheb 1 cild -Basma def'a Hadikatu'l-Cevami 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Netaicu'l-Fünun 1 cild -Basma Keşfu'z-Zünun an Esami'l-Kütüb ve'l-Fünun 2 cild -Basma Tarih-i Cevdet 1 cild -Basma Hayrullah Efendi Tarihi 1 cild -Ba hatt-ı nesh İbni Talha Şerhi 1 cild -Basma Tuhfeti'l-Müluk fi-İrşâdi's-Süluk 1 cild -Basma def'a Tuhfeti'l-Muluk fi-İrşâdi's-Suluk 1 cild -Basma def'a Tuhfetu'l-Müluk fî-İrşadi's-Süluk cild 1 -Ba hatt-ı nesh Neticetu's-Süluk fi-Tercemeti Nasihâti'l-Muluk 1 cild -ba-hatt-ı ta'lik def'a Neticetu's-Süluk fî-Tercemeti Nasihati'l-Müluk Cild 1 -Ba hatt-ı nesh Nescu's-Sülük fi-Siyaseti'l-Müluk 1 cild -Basma Tarih-i Cevdet 1 cild -Basma Vekayi-i Letaif-i Enderun 1 cild -Basma def'a Hadikatu'l-Cevami 1 cild -Ba hatt-ı nesh Durretu'l- Kurra 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Tarih-i Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik İbni Haldun 1 cild -Basma Kısas-ı Enbiya ve Tarih-i Hulefa 2 cild - Basma Taberi Tercemesi 3 cild

K Ü T Ü B U ' L - L Ü G A T

-Basma Kamus Tercümesi 3 cild -Basma-def'a Tercüme-i Kamus 3 cild -Basma- Burhan Kamus Tercümesi 1 cild -Basma-def'a Burhan Kamus Tercümesi 1 cild -Basma- Ahter-i Kebir 1 cild -Basma-def'a Ahter-i Kebir 1 cild -Basma-LehcetU'l-Lügat 1 cild - Ba hatt-ı arab Sihhah-i Cevherî 1 cild -Basma-Eser-i Şevket 1 cild -Basma-def'a Eser-i Şevket 1 cild -Basma-def'a Eser-i Şevket 1 cild -Basma-Dankulî 2 cild -Ba hatt-ı nesh İbni Ferişte Luğatı 1 cild -Ba hatt-ı arab Hayatu'l-Hayvan 1 cild -Basma-def'a Hayatu'l- Hayvan 1 cild -Basma-Durer-i Muntehabi'l-Menşure fi-İslahı Galatati'l-Meşhure 1 cild - Basma-Nuhbe Şerhi 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Luğat-i Nimetullah Efendi 1 cild

K Ü T Ü B – İ F A R İ S

-Basma-Mesnevi-i Şerif Şerhi İsmail Ankaravi 6 cild -Ba hüsn-i hat ta'lik Otuz İki Sahifesi Musavver Olarak Acemkari müzehheb ve nefis Şehnâme 31 satır 1 cild - Basma-def'a Şehname-i Firdevs-i Tusî 1 cild -Ba hüsn-i hatt-ı ta'lik Otuz İki Sahifesi

140 Musavver Olarak müzehheb ve nefis Hamse-i Nizamî 31 satır 1 cild -Basma-Divan-i Hafız Şirâzi 1 cild -Basma-Divan-i Hafız Şerh-i Sudi 3 cild -Basma-def'a Divan-i Hafız Şerhi Sudi 3 cild -Basma-Pend-i Attar 1 cild -Basma-Gülistan Şerhi Sudi 1 cild -Basma Gülistan Şerhi 1 cild -Basma-Tuhfe-i Vehbi 1 cild -Basma-Tuhfe Şerhi Hayati -Basma- Tuhfe Şerhi Hayati -Ba hatt-ı nesh Sururi ale'l-Gülistan 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Divan-ı Külliyat-i Sadi 1 cild -Basma Ferheng-i Şuurî 2 cild -Basma-Pend-i Attar Şerhi 1 cild - Ba hatt-ı ta'lik Külliyat-i Saib 1 cild -Basma Bostan Şerhi Sudi 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Molla Cami Divanı 1 cild -Ba hatt-ı nesh Gülistan Şerhi Şem'i 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Vesiletu'l-Makâsıd fi'l-Luğat 1 cild -Basma-Gülistan 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Bostan 1 cild -Basma-Tuhfe-i Vehbi -Basma-Gülistan Milistan 1 cild

K Ü T Ü B – İ C Ü Z ' İ Y Y A T

-Ba hatt-ı ta'lik Şerefu'l-İnsan Lamiî 1 cild -Basma-Aruz-i Endelus Şerhi Muhsin-i Kayserî maa Tercüme Usâm 1 cild -Basma-Molla Cami Aruz Şerhi Cam Muzaffer 1 cild -Ba hatt-ı ta'lık Mülhime-i Cevri 1 cild -Basma Muheyyelat-i Aziz Efendi 1 cild -Ba hatt-ı nesh Şemsiye tesmiye olunur Mülhime 1 cild -Ba hatt-ı nesh Kemalname-i Dökmeli Baba 1 cild -Ba hatt-ı nesh Şifau'l-Mü'min 1 cild -Ba hatt-ı nesh Şifau'l-Mü'min mine't-Tıb 1 cild -Ba hatt-ı nesh Mecmua-i Resail 1 cild -Ba hatt-ı nesh Kenzu'l-İbâd 1 cild -Ba hatt-ı arab Veşi'l-Merkum fi'n-Nutki'l-Mefhum 1 cild -Ba hatt-ı arab Bidayetu'n-Nihâye 1 cild -Basma-Hülasatu'l-Hisab 1 cild -Basma-Eşkâl-i Te'sis 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Nevadiri'l-Garâib ve Mevaridi'l-Acaib 1 cild -Ba hatt-ı nesh Tercüme-i Hüsrev ve Şirin manzum ve musavver 1 cild -Ba hatt-ı nesh Güzide 1 cild - Basma-Divan-i Vehbi 1 cild -Basma-Telhis-i Resail-i Rumat 1 cild -Basma İlm-i Tabakati'l-Arz 1 cild -Basma İlm-i Tıb'dan Nusret Efendi Risalesi 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Mehmed Pertev Efendi Divanı 1 cild -Ba hatt-ı nesh Tayyibeti'l-Ezkâr 1 cild -Basma- Hikaye-i Ebu Ali bin Sina 1 cild -Basma-Risale-i Coğrafya 1 cild -Basma-Kavaid-i Osmaniye 1 cild -ba-hatt-ı nesh Hediyetu'l-Fakir 1 cild -Ba hatt-ı nesh Enisu'l-Maktu'în Tercümesi Şifau'l-Mümin 1 cild -Ba hatt-ı nesh Hamza Hikayesi 1 cild -Basma- Acaibu'l-Measir ve Garaibi'n-Nevadir 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Müfidu'l-Ulum 1 cild -Ba hatt-ı nesh Adab-ı Menâzil 1 cild -Basma-Keşfu'l-Gumme an Cemii'l-Umme 1 cild - Minahu'l-Gaffar Şerhu Tenviri'l-Ebsar Cild 2 Ba hatt-ı ta'lık -Basma-Tercüme-i Elfi Leyle ve Leyle 1 cild -Basma-def'a Tercüme-i Elfi Leyle ve Leyle 1 cild -Basma-def'a Tercüme-i Elfi Leyle ve Leyle 1 cild -Basma-def'a Tercüme-i Elfi Leyle ve Leyle 1 cild -Basma Def'a Terceme-i Elf Leyle ve Leyle 1 cild -Basma-Ta'lim-i Teşrih 1 cild - Basma-Kimya-yı Tıbbî 1 cild -Basma İstihkamat-ı Cesime 1 cild -Basma-Hülasa-i Coğrafya 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Risâle-i Şeciyye 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Otuz İki Selatin-i Osmaniye Tasvirini Hâvi Eşkal-i Al-i Osman 1 cild -Ba hatt-ı nesh Tezkire-i Tusî 1 cild -ba hatt-ı nesh Şerh-i Aliyyu'l-Havi ve İbrahim Çelebi min İlmi'l-Hisab 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik Divan-i Hayati 1 cild -Ba hatt-ı nesh İbret-nüma Lâmiî 1 cild -Basma-Hülasa-i Latife-i Vehbi -Basma-arabî Farisî Türkî Tercümesi 1 cild -Basma-Tuhfetu'z-Zehiyye fi-Lügati'ş-Şarkıyye 1 cild -Basma-Risale-i Sebhati'z-Zakirin 1 cild -Ba hatt-ı ta'lik A'mâli's-Salihât 1 cild -Ba hatt-ı nesh Mecmua-i Resail 1 cild -Ba hatt-i nesh Alem-i Berzah 1 cild -Ba hatt-ı arab Galiyyetu'l-Bünyan fi-Tedbiri Bedeni'l-İnsan 1 cild - Basma-Edremidî Mürid zade Aczî Divanı 5 cild -Ba hatt-ı nesh Dua Risalesi 1 cild.

141 Ek-6: Pertevniyal Valide Sultan Vakfiye Defteri Kapak

Ek-7: Pertevniyal Valide Sultan Vakfiye Defteri giriş sayfası

142 Ek-8: Pertevniyal Valide Sultan Vakfiye Defteri külliye ile ilgili bölümden ilk sayfalar

143 Ek-9: Pertevniyal Valide Sultan Vakfiye Defteri külliye ile ilgili bölümden orta sayfalar

144

145 Ek-9: Pertevniyal Valide Sultan Vakfiye Defteri külliye ile ilgili bölümden son sayfa

146 Ek-10: Başbakanlık Osmanlı Arşivinden Pertevniyal Valide Sultan Cami ile ilgili onarım belgeleri

147

148

149

150

151

152

153

154

155

156

157

158

159

160

161

162

163

164 Ek-11: Atatürk Kitaplığı Pertevniyal Valide Sultan Evrakından örnek belgeler

AKPVSE, nr. 2083.

165

AKPVSE, nr. 4397.

166

AKPVSE, nr. 4946.

167

AKPVSE, nr.4238.

168

AKPVSE, nr.4266.

169 Ek-11: Soldan sağa hünkar mahfilinin alt kat ve üst kat fotoğrafları (İlknur Çiçek)

,

170 Ek-12: Soldan sağa Valide Sultan Dairesinden Valide Sultan odası girişi ve Cami içerisindeki saat (fotoğraf: İlknur Çiçek)

171 ÖZ GEÇMİŞ

Kişisel Bilgiler:

Adı ve Soyadı : İlknur ÇİÇEK

Doğum Yeri ve Yılı : Eskişehir, 1985

Medeni Hali : Bekâr

Eğitim Durumu : Lisans

Lisans Öğrenimi : Sanat Tarihi

Yabancı Dil(ler) ve Düzeyi: l. İngilizce, Seviye 2

İş Deneyimi:

1. ………………………......

2. …………………………….

Bilimsel Yayınlar ve Çalışmalar: l......

2......

3. …………………………………….

4. …………………………………….

5. …………………………………….

172