Ümraniye Belediyesi Kültür Yayınları - 54

Kuruluştan Cumhuriyet'e ÜMRANİYE TARİHİ I

ISBN: 978-605-67514-2-4

Proje Ümraniye Belediye Başkanlığı adına Hasan CAN Ümraniye Belediye Başkanı

Proje Yönetimi Mesut ÖZDEMİR Başkan Yardımcısı

Emre ERKOVAN Kültür ve Sosyal İşler Müdürü

Yazarlar Ayhan YÜKSEL Davut ERKAN

Bilim Kurulu Prof. Dr. Kemal BEYDİLLİ Prof. Dr. Feridun EMECEN Prof. Dr. Ali AKYILDIZ

Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü Atatürk Mah. Fatih Sultan Mehmet Cad. No: 63 Ümraniye / Tel: 0216 443 56 00 / 1184 Faks: 0216 328 47 47

www.umraniye.bel.tr • [email protected] twitter.com/UmraniyeKultur facebook.com/kultur.sosyal

Ön Kapak Fotoğraf: Hekimbaşı Av Köşkü Arka Kapak Fotoğraf: Dudullu Adile Sultan Çeşmesi Kitabesi

copyright©2018, Ümraniye Belediyesi Kitabın tüm yayın hakları, Ümraniye Belediyesi’ne aittir.Yazılı izin alınmadan hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz. 1.Baskı Mayıs 2018, İstanbul

Baskı: Pelikan Basım Tasarım: Reyhan Cerit Bala / Serhat Batur Karadeniz Yayın Hazırlık: Menassa Reklam Göztepe Mah. Atatürk Cad. No.7 Kat.3 Sütlüoğlu Plaza 34815 Anadoluhisarı / İstanbul SUNUŞ

İnsanlığın ortak mirası olan tarih, geçmiş zamanlarda yaşayan toplulukların her türlü faaliyetlerini yer ve zaman bildirerek, sebep-sonuç ilişkisi içinde anlatan bir bilim.

Günümüzdeki bazı yanlış anlaşılmaların aksine sadece binalar ve geçmişten günümüze ayakta kalmayı başarmış eserlerden ibaret olmayan tarih, bütün yönleriyle insanlığın geçmişini inceler ve geçmişle gelecek arasında kurulan bir köprüdür.

Tarih tanımında yer alan en belirleyici unsur da bu olsa gerek: Geçmişle gelecek arasında kurulan bir köprü...

Bu tanımlama geçmişimizi tüm gerçekliğiyle öğrenmeden geleceğe dair gerçekçi adımlar atamayacağımızı da bize hatırlatmaktadır. Kısacası dün olmadan yarın da yoktur.

Bizler de ilçemizin tarihini derinlemesine ele alan kaynak eksikliğini giderebilmek ve Ümraniye mirasını gelecek kuşaklara en iyi şekilde aktarabilmek için harekete geçtik.

Belediyemizin 29 Mayıs Üniversitesi’yle birlikte hazırladığı bu kitap, şu an üstünde yaşadığımız modern bir şehir olan Ümraniye’nin geçmişini resmetmektedir.

Uzman tarihçilerin uzun arşiv çalışmalarının ardından hazırlanan eserimiz, asırlar süren bir imparatorluğa başkentlik yapan İstanbul’un önemli bir parçası olan Ümraniye’ye dair büyük bir eksikliği gidermeyi, ilçenin geçmişten bugüne bütün süreçlerdeki rolünü ve etkisini gözler önüne sermeyi hedeflemektedir.

Tarihine sahip çıkmayan, tarihini unutmuş milletlerin yaşadıkları hafıza kaybıyla ilerlemeleri mümkün değildir. Elinizdeki bu kitap her sayfasında “nereden geldiğimizi” bizlere belgeleriyle hatırlatacak, yarınlara daha emin ve bilinçli adımlarla ilerlememizi sağlayacaktır.

Yalnız Servi’den günümüzün modern Ümraniye’sine uzanan bu belgelerle yüklü Ümraniye Tarihi kitabının hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunar, böylesine önemli bir eserin sizlerle buluşmasına vesile olmaktan onur duyduğumu belirtmek isterim.

Hasan CAN Ümranye Beledye Başkanı ÖNSÖZ

Bugün büyüyen ve adeta kabından taşan muazzam bir metropole dönüşen İstanbul’un, söz konusu gelişimi, şüphe yok ki idarî teşkilatlanmasının da yönünü tayin etmiştir. Boğaz’ın ikiye ayırdığı bu şehrin Rumeli/Avrupa Yakası ile Anadolu Yakası zaman içerisinde nüfusun baskısı sonucu yeni yerleşim alanlarının ortaya çıktığı iki ana coğrafî kesimi ifade eder hale gelmiştir. Rumeli Yakası’nda olduğu gibi Anadolu Yaka- sı’nda da şehirle bütünleşen yeni yerleşim alanları tek bir merkezden idare edilemeyecek ölçüde büyümüş, zamanımıza yakın dönemlerde yeni bir idarî hamleyle kontrol edilemeyecek derecelerde genişleyen ve nüfus kesafetini haiz olan bölgeler ayrı birer ilçe/belediye teşkilatına kavuşmuştur. Böylesine bir gelişmenin en güzel örneklerinden birini Ümraniye ilçesi oluşturmaktadır. Genel anlamda İstanbul’u bütünleyen bu yeni yerleşim bölgelerinin hızlı gelişimini Ümraniye örneğinde anlamak ana manzarayı daha iyi görmek ve gele- ceğe önemli bir “bilgi mirası” bırakmak açısından son derece önemlidir. Bu noktada tarihî süreçlerin tespiti, bu temel üzerinden büyüyen ve kademe kademe genişleyen ve sonunda müstakil bir idarî birime dönüşen bölgelerin sosyal yapısının, dönüşümünün, bunun hangi fizikî şartların bir sonucu olduğunun idrak edilme- sini de sağlayacaktır.

Bütün bu saiklerle XIX. asrın sonlarında küçük bir köyden doğan ve imparatorluğun yaşadığı çö- küşün icbar ettiği göçlerle oluşan, sonradan İstanbul’un cazibesinin artışıyla giderek çok büyük miktarda nüfus çeken, hemen ardından modern dönemlerde adeta “patlayan” yeni iş merkezlerinin ana kente en yakın sayılabilecek arka alanını oluşturan Ümraniye’nin bugün kapsadığı bölgenin tarihi kaynaklara intikal etmeyen “kayıp” tarihini açığa çıkartmak elinizdeki kitabın ana konusunu oluşturmuştur. Bu bilinmeyen tarih, uzun bir araştırmanın sonucu, daha çok resmî belgeler, tahrir kayıtları, sicil defterleri, vakıf kayıtları gibi arşiv vesikalarıyla gün yüzüne çıkarılmış, Ümraniye’nin önce bir yerleşim birimi, ardından da büyük bir ilçeye dönüşümünün tarihî süreçleri ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Bu çalışma Ümraniye Belediye Başkanlığı ile bu ilçenin sınırları içinde kök salmakta olan İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi’nin müşterek bir projesi olarak gerçekleştirilmiştir. 29 Mayıs Üniversitesi’nin Rektö- rü Prof. Dr. İbrahim Kâfi Dönmez ile Ümraniye Belediye Başkanı Sayın Hasan Can’ın müşterek protokol dâhilinde başlattıkları bu çalışmanın araştırmaları, Prof. Dr. Kemal Beydilli, Prof. Dr. Feridun Emecen ve Prof. Dr. Ali Akyıldız’ın ilmî denetim ve gözetiminde yapılmış ve metinlerin oluşturulması, çözümü ve yazımı Ayhan Yüksel ile Davut Erkan tarafından gerçekleştirilmiştir. Ümraniye bölgesinin eski yerleşme birimleri ise bizzat Prof. Dr. Feridun Emecen tarafından kaleme alınmıştır.

Çalışmanın yazarları olarak projenin tamamlanmasında her türlü kolaylığı gösteren başta Belediye Başkanı Sayın Hasan Can, proje yöneticisi Başkan Yardımcısı Mesut Özdemir ile Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Emre Erkovan’ın şahsında bütün ilgililere ve projenin ilk safhalarında emeği geçen Belediye Başkan Yardımcısı Türkân Öztürk’e teşekkür ederiz. Üniversitemizin Rektörü Sayın Prof. Dr. İbrahim Kâfi Dön- mez’e desteklerinden ötürü ayrıca müteşekkiriz.

Bu kitabı, tarihî derinlik içinde hakkında çok az bilgi sahibi olduğumuz Ümraniye’nin geçmiş za- manlarını aydınlatmaya çalışan, bilinmeyen tarihine katkılarda bulunacak bir çalışma olarak değerlendiril- mesini temenni etmekteyiz.

Ayhan YÜKSEL - Davut ERKAN KISALTMALAR

a.e. aynı eser

a.g.e. adı geçen eser

a.g.m. adı geçen makale

BCA Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi

bk. bakınız

BOA Başbakanlık Osmanlı Arşivi

DBİst.A. Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi

DİA Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi

ed. editör

haz. hazırlayan

hk. hüküm

İSAM İslâm Araştırmaları Merkezi

neş. neşreden

nr. numara

ö. ölüm

s. sayfa

sy. sayı

trc. tercüme

TTK Türk Tarih Kurumu

ty tarih yok

v.d. ve devamı

yön. yöneten İÇİNDEKİLER

Giriş ...... 7 I. BÖLÜM: 20. YÜZYILA KADAR ÜMRANİYE A) Osmanlı Hakimiyetine Kadar Ümraniye Bölgesi ...... 10 B) Ümraniye’nin Osmanlı Hakimiyetine Girişi ve Yaşanan Siyasî Olaylar ...... 12 C) Ümraniye’nin İdarî Durumu ...... 16 D) Ümraniye’nin Yerleşim Tarihi: Bulgurlu ve Dudullu a) Bulgurlu: Adı ve Ortaya Çıkışı ...... 17 i) Bulgurlu Köyü ve Mahallesinin Yerleşim Tarihi ...... 19 ii) Bulgurlu Köyünün Sosyal ve Ekonomik Tarihi ...... 23 iii) Bulgurlu Köyü Nüfus Defteri ...... 28 b) Dudullu: Ortaya Çıkışı ve Gelişme Süreci ...... 56 i. Dudullu’da Nahiye Oluşturulması...... 63 ii. Dudullu Köyüne Ait Nüfus Bilgileri: XIX. Asır ...... 65 iii. Dudullu Köyünün Ekonomik Yapısı ...... 82

II. BÖLÜM: ÜMRANİYE’NİN DOĞUŞU VE GELİŞİMİ A) Yalnız Servi’den Ümraniye’ye: Ümraniye’nin Kuruluşu ...... 122 a) Ümraniye Yerleşmesinin Resmiyet Kazanması: Köy İhdası ve Gelişme Süreci ...... 134 B) Ümraniye’nin Kurucusu Mehmed Cevher Ağa’nın Hayatı ve İmar Faaliyetleri ...... 144 C) Ümraniye ve Dudullu’da Belediye Kurulması Girişimleri ...... 170 D) Ümraniye’de Bayındırlık ve İmar Faaliyetleri ...... 176 a) Üsküdar-Bulgurlu-Erenköy Şimendifer/Tramvay Hattı Yapımı Girişimi ...... 185 b) Ümraniye’de Kültür Varlıkları ve Mimarî Yapılar ...... 187 c) Hekimbaşı Çiftliği ...... 208 E) Ümraniye’de Sünnet Merasimi ...... 221 a) Sağlık Meseleleri ...... 223 b) Ümraniye’de Asayiş, Suç ve Ceza (1857-1920) ...... 224 c) Ümraniye’de Eğitim-Öğretim ...... 235 d) Millî Mücadele Yıllarında Ümraniye (1919-1922) ...... 236 Sonuç ...... 246 Kaynaklar ...... 249 Ekler ...... 258 Dizin ...... 263

GİRİŞ

Ümraniye’nin başka bir ifadeyle “merkez/nefs-i” Ümraniye’nin bir mahalle ve ardından köy ola- rak ortaya çıkması ancak 20. yüzyılın hemen başlarında gerçekleşmiştir. Arkeolojik kazılarda çevresindeki yerleşim yerlerinde ziraî aletler ile çanak-çömlek gibi yaşamsal gereçler bulunan, Bulgurlu ve Dudullu gibi kadîm köylerle komşu ve hemcivar olan Ümraniye’nin bir zirai alan olarak gelişiminin zikredilen iki köyün ve İstanbul’un tarihiyle de yakından ilişkili olduğu söylenebilir. Ümraniye’nin geçirdiği tarihi evreler İstan- bul’la bağlantılı olsa da “Doğa ve san’at elbirliği ettiler ve kusursuz bir eser olmak üzere İstanbul’u yarattılar” gibi daha nice enfes cümlelerle anılan bu tarihi kentin gelişimini tamamiyle takip etmesi de mümkün ola- mamıştır. Mevki itibariyle “nefs-i İstanbul”a daha yakın yerlerin dahi 18. ve 19. asırda “ücra ve sapa” olarak nitelendirilmesi1 Ümraniye’nin yukarıda belirtilen durumunun gayet tabii olarak karşılanması gerektiğini gözler önüne serer.

Roma dönemindeki savaşların arenalarından biri olan daha sonra ise Emeviler, Abbasiler ve nihayet Türkler tarafından alınmak istenen İstanbul’a bir geçiş üssü olarak kullanılan Ümraniye toprakları Fatih Sultan Mehmed (ö. 1481) döneminde tamamiyle Osmanlı İmparatorluğu’nun hakimiyetine girdi. Bu Türk imparatorluğunun yönetiminin erken dönemlerinde idari olarak bazen Üsküdar bazen ise Gebze ve Yoros nahiyelerine bağlı oldu. Nihayetinde 1928’de Üsküdar Merkez nahiyesi, 1935’te ise Üsküdar Kısıklı nahi- yesi sınırları içerisinde kaldı. Sonuçta 29 Mart 1962’de ise resmen Ümraniye Belediyesi kurulmuş oldu.

Ümraniye toprakları, Osmanlı Devleti’nin idaresi altında zirai ekonomik faaliyetlerin yapıldığı, başta hükümdarlar olmak üzere devlet adamlarının ve ahalinin dinlenme mekanı olarak kullanıldığı, hü- kümdarların Doğu’ya yapacağı seferlerin güzergahı, 17. yüzyılda yaşanan bazı isyanların cereyan ettiği ve Osmanlı Tersanesi’ne kereste sağlayan önemli bir bölge olarak kaldı. Hükümdarların dinlenme/tenezzüh mekanlarından biri olması çeşitli binaların bu bölgede inşa edilmesine neden oldu.

Asıl adı “Yalnız Servi” olan Ümraniye 1877-1878 yılında Osmanlı Devleti ile Rusya arasında mey- dana gelen 93 Harbi’nden sonra İstanbul’a göç eden muhacirlerin 1884 yılında gelip yerleşmesiyle ilk önce mahalle, ardından da köy haline gelmiştir (1906). İmparatorluğun diğer yerlerinde örnekleri olduğu gibi 93 Harbi sırasında gelen muhacirlerin boş arazilere yerleştirilmesiyle kurulan köylere “gelişmiş, bayındır, ma- mur” anlamına gelen “Ümraniye” adı verilmiştir. Yalnız Servi de 93 Harbi’nden sonra gelen muhacirlerin gelip yerleşmesiyle ve akabinde köy haline dönüşmesiyle hem “Muhacirköy” ve hem de “Ümraniye” olarak anılmıştır.

Muhacirlerin iskan edilmesinden sonra Sultan II. Abdülhamid’in Ser-musâhibi Mehmed Cevher Ağa (ö. 1909) burada yaptırdığı cami ve mekteple Ümraniye’nin kurulması ve gelişmesine çok önemli kat- kıda bulunmuştur. Bu nedenle Cevher Ağa “Ümraniye’nin bânîsi/kurucusu” olarak anılmaktadır.

Türkiye’nin ve dolayısıyla İstanbul’un ekonomik ve sosyal dalgalanmalarından etkilenen Ümraniye 1990’lı yıllarda çöp patlamalarıyla anılırken, geçtiğimiz 10 yıl içerisinde ilçeye kazandırılan altyapı ve üst yatırımları ve kültürel ve sosyal belediyecilik uygulamaları ile Ümraniye günümüzde İstanbul’un en güzide, yaşanılır ve zengin ilçeleri arasında yerini almıştır.

Başta arşiv kayıtları olmak üzere diğer kaynaklardan da yararlanılarak Ümraniye tarihinin ortaya çıkarılmasına bir katkı yapmak ve konuyla ilgili daha sonraki çalışmalara yardımcı olmak amacını güden elinizdeki bu kitap Ümraniye Belediyesi’nin modern sosyal belediyecilik vizyonunun neticesi olan “kültüre katkı” anlayışının bir ürünü durumundadır.

1 Kemal Beydilli, “İmparatorluğun Son Yüzyılında İstanbul”, Osmanlı İstanbulu II, İstanbul 2014, s. 21-69.

I. BÖLÜM ÜMRANİYE TARİHİ I

A) Osmanlı Hakmyetne Kadar Ümranye Bölges

Çevresindeki köyler kadar eski bir yerleşim yeri olmayan ve 20. yüzyılın başında kurulmuş olan bugünkü ilçe merkezi Ümraniye’ye ait topraklarda antik çağda ne zaman yerleşim olduğuna dair yeterli bilgi yoktur. Arkeolojik kazılardan Ümraniye ve Dudullu çevresinde tarih öncesi çağda konak ve yerleşim yerle- rine ait yontma taş aletlerden oluşan 13 kadar buluntuya rastlanmıştır. Göksu Deresi’nin yukarı kollarının drenaj alanlarındaki bu buluntu yerlerinde Abeville, Acheul tipinde el baltaları, Levallois tekniğinden yon- galar üzerinde kazıyıcılar ve çekirdeklerinden oluşan genellikle çakmak taşı ve kuvarsitten yapılan alet toplu- lukları ele geçmiştir. Yine, İstanbul’un en eski ilk “Üretimciliğe Geçiş Evresi”ni yansıtabilecek “akeramik ilk köy” yerleşmelerinden biri de Dudullu’nun 250 m. kadar batısında tespit edilmiştir, Yontma taş tekniğinden yapılmış minik dilgiler, orak bıçakları ve cilâlı yassı bir balta parçasından meydana gelen buluntu topluluğu ile birlikte çanak-çömlek ele geçmiştir. Mikrolitlerin varlığı Dudullu akeramik Neolitiğinde Epipalelolitik ya da Mezolitik karakterdeki yontma taş aletlerin kullanıldığını göstermesi bakımından önemlidir2.

Ümraniye bölgesinin ilk yazılı tarihlerdeki yeri hakkında herhangi bir bilgi yoktur. Bu bölgenin tarihi İstanbul ile özdeş bir özellik gösterir. Büyük bir payitahtın art alanında ona yakın yerleşme alanları içinde Ümraniye’yi değerlendirmek mümkün olur. Bu anlamda da İstanbul’a bakan Üsküdar merkezli yer- leşmenin oluşumuyla ve civardaki iskan birimleriyle olan bağlara göz atmak, tarihî süreç açısından önemli görünür. İstanbul ve Üsküdar merkezli olaylar serisinin bu kesimlerin hinterlandında yer alan irili-ufaklı yerleşim alanları da içine aldığı ve etkilediği açıktır. Bu bakımdan İstanbul merkezli başgösteren olaylar se- risiyle bağlantılı olarak yapılacak tesbitler, tarihi gelişmeleri anlamak bakımından önemlidir.

Yunanistan’ın güneyindeki antik kent Megara’nın halkı tarafından milattan önce 668 yılında ku- rulduğu ve banisinin ise efsanevî Byzas olduğu kabul edilen ve Konstantinopolis’in çekirdek kenti olan Byzantion, m.ö. VI. yüzyılın son çeyreğinde Pers Kralı I. Darius’la müttefik olan Ariston adlı tiran tarafın- dan yönetiliyordu. Byzantion, Pers hakimiyetinden m.ö. 478’de Spartalı komutan Pausanias tarafından ele geçirilince kurtulmuş oldu. Bu kent, Makedonya Kralı II. Filippos tarafından m.ö. 340-339 yılında ciddi bir şekilde kuşatıldı. Geçirdiği uzun dönemler boyunca tahribatlara uğrayan kent m.s. 197 yılında Roma Hü- kümdarı Severus’un oğlu (Caracalla) Antoninus tarafından büyük ölçüde imar edilerek “Augusta Antonina” adını aldı. Bu isim m.s. 217 yılında Caracalla’nın ölümüne kadar yaşadı. Kent, Milattan sonra 3. asırda Got ve Herulianlar’ın akınlarıyla, bir sonraki asır ise Maximinus-Licinius ve Licinius-Constantinus arasındaki savaşlar sırasında oldukça tahribarata uğradı.3 Kentin hem daha da harap olmasına ve hem de görkemli bir şekilde yeniden inşasına yol açacak gelişme Licinius ve Constantinus arasındaki çekişmenin son perdesi olan ve m.s. 324 yılında meydana gelen Üsküdar (Hrisopolis) Savaşı’ydı. Roma İmparatorluğu’nun batı kısmını Konstantinos ile doğusunu idare eden Licinius arasında geçen bu savaş Üsküdar’da cereyan etmişti. Ancak savaş Beykoz ve Kadıköy civarına da yayılmıştı.4 Büyük birliklerin çarpışmasına sahne olan bu savaşın Üm- raniye topraklarını da içine alacak şekilde genişlemiş olduğunu ileri sürmek yanıltıcı olmayacaktır. Üsküdar savaşından muzafferiyetle çıkan Roma İmparatoru Constantinus tarafından m.s. 324-330 yılları arasında yeniden kurulan kent “Nova Roma” yani Yeni Roma adını alır. Bu imparatorun ölümünden sonra kent, Konstantinopolis ismiyle anılmaya başlar.5 2 Ufuk Esin, “İstanbul’un En Eski Buluntu Yerleri ve Kültürleri”, Semavi Eyice Armağanı: İstanbul Yazıları, İstanbul 1992, s. 62. 3 Murat Aslan, “İstanbul’un Antik Çağ Siyasi Tarihi: Byzantion’dan Konstantinopolis’e”, Antik Çağda’dan XXI. Yüzyıla Büyük İstanbul Tarihi: Siyaset ve Yönetim I, ed. Çoşkun Yılmaz, İstanbul 2015, s. 24-29. 4 Turhan Kaçar, “Üsküdar Savaşı ve Konstantinopolis’in Doğuşu”, Antik Çağda’dan XXI. Yüzyıla Büyük İstanbul Tarihi: Siyaset ve Yönetim I, ed. Çoşkun Yılmaz, İstanbul 2015, s. 43-45. 5 Murat Aslan, “İstanbul’un Antik Çağ Siyasi Tarihi: Byzantion’dan Konstantinopolis’e”, Antik Çağda’dan XXI. Yüzyıla Büyük İstanbul Tarihi: Siyaset ve Yönetim I, ed. Çoşkun Yılmaz, İstanbul 2015, s. 24-29.

10 ÜMRANİYE TARİHİ I

Dünyanın en önemli ve görkemli kentlerinden biri olan İstanbul’u bir çok devlet kendi toprakları içinde görmek istemiştir. Batı’daki birçok kavim ve doğudan Persler bu stratejik önemi olan ve doğu ile batının kavşak noktasında bulununan başkenti ele geçirmeyi ana hedefleri haline getirdi. İslamiyetin ortaya çıkışından sonra fethi müjdelenen şehir olması hasabiyle ard arda kurulan İslam devletlerinin gözdesi haline geldi. Bu devletlerden birisi de Emevîler’di. Sahabelerden Fedâle b. Ubeyd’in komutasındaki Emevî ordusu 668 yılı yazında harekete geçti ve Malatya’ya kadar ilerledi. Ordu hareketine devam ederek İstanbul’a ulaştı ve şehri kuşattı. Ancak şehir ele geçirilemeyince birlikler o kışı Kadıköy’de geçirdi. İçinde önemli sahabe ve çocuklarının da yer aldığı takviye birlik Halife Muaviye tarafından, burada bulunan orduya yardımcı olmak üzere sevk edildi. 670 yılı sonbaharına kadar süren kuşatma, hastalık, sert kış ve lojistik yetersizlikten dolayı başarılı olamadı. Başka bir kuşatma girişimi ise Abbasîler tarafından gerçekleştirildi. Halife Mehdî, Bizans imparatorunun Abbasîler’in devlet işlerine müdahalelerde bulunmasını engelleyebilmek için 782 yılında İstanbul’a büyük bir sefer düzenledi. Halife Mehdî’nin oğlu Harun komutasındaki Abbasî ordusu Üsküdar’a kadar ilerlemiş ancak Kraliçe İrene’nin Abbasîler’e yıllık vergi ödemek şartıyla barış antlaşmasını imzalaması seferi sonlandırmıştı.6 Böylece İstanbul’un Anadolu yakasında kalan ve içinde Ümraniye kesiminin de bu- lunduğu topraklar ilk Müslüman ordularla bir ölçüde tanışmış oldu. Bunu daha sonra Müslüman Türkler takip edecekti.

Emevî ve Abbasî’lerden sonra İstanbul’a yönelik fetih hareketleri, 1071'den sonra Türkler tara- fından gerçekleştirildi. Trakya ve Karadeniz’in kuzeyinden gelerek muhtelif askeri birlikler içinde Bizans İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’a kadar gelen Türk kavimlerinin varlığı bilinmektedir. Ancak Ana- dolu yakasından İstanbul’u hedef alan akınların Selçuklular ile birlikte başlamıştır denebilir.7 Nikepho- ros Bryennios ile Anadolu ordusu kumandanı Nikephoros Botaneiates, İmparator Mikhail Dukas’a kar- şı ayaklanarak imparatorluklarını ilân etmişlerdi. Kütahya’dan İstanbul’a yürüyen Botaneiates, Sultan Alparslan’a isyan edip Bizans’a sığınan Erbasgan’ı Süleyman Şah’a göndererek ittifak teklifinde bulundu. Süleyman Şah bu teklifi kabul etti ve 2000 kişilik bir kuvvet gönderdi. Botaneiates, 1078 yılında Bizans tahtını ele geçirip imparator oldu. Yeni hükümdar Botaneiates ile ittifak kurmuş olan Süleyman Şah kendi devletinin sınırlarını genişleterek Üsküdar ve Kadıköy’e doğru ilerledi.8 Nitekim bu ittifakın başarılı olma- sıyla Türkler Üsküdar’da çadırlarını kurup şenlikler yapmışlar ve burada kalmışlardı.9 Bu devrede Boğazın Anadolu yakası ve iç kesimlerinin coğrafi özellikleri Selçuklu Türklerinin zihin dünyalarında giderek yer et- meye başlamış olmalıdır. Dönemin önemli bir Bizans kaynağı olan Anna Komnena tarafından kaleme alınan Aleksiad adlı kronikte, 1081’de Bizans ile Türkler arasında yapılan bir anlaşma vesilesiyle verilen bilgiler bu ilk Türk harekâtının boyutlarını önemli ölçüde açıklığa kavuşturur. Ona göre İznik’e gelen Türkler İstanbul boğazında şimdi “Damalis” denilen kente10 kadar atlı ve yaya olarak çeşitli akınlar yapmışlar, ganimet topla- mışlar, hatta Boğazı aşmaya çalışmışlardır. Bunlar hiçbir korku duymaksızın kıyı boyunca her tarafta çeşitli küçük kasaba ve köylerde yaşamakta, hiç kimse onları oralardan çıkarmak için harekete geçmemektedir. So- nunda Bizans imparatoru yaptığı anlaşmayla onların söz konusu yerlerden uzaklaştırılmalarını sağlamıştır11. Bu bilgiler daha ilk akınlar sırasında Türklerin Boğaz’ın hemen art kesimlerindeki köylerde ve kasabalarda muhtemelen de yerli halk ile anlaşarak yaşamaya başladıklarını inkâr edilemez şekilde ortaya koyacak önemi haizdir. 6 Mustafa Küçükaşçı, “Fetih Hadisi ve Müslümanların İstanbul Kuşatmaları”, Antik Çağdan XXI. Yüzyıla Büyük İstanbul Tarihi: Siyaset ve Yönetim, (ed. Çoşkun Yılmaz), II. İstanbul 2015, s. 284-294. 7 Feridun Emecen, “İstanbul Boğazı Önlerinde İlk Türk Yerleşmesine Örnek: Ali Bahadırlı Köyü (Beykoz)”, Journal of Turkish Studies/Türlük Bilgisi Araştırmaları, sy. 39, Aralık 2013, s. 407-411. 8 Ali Sevim, “Süleyman Şah I”, DİA, XXXVIII, s. 103-105. 9 Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul 2011, s. 85; Abdurrahim Tufantoz, “Selçukluların İstanbul’u Gördükleri İlk Mekân: Üsküdar”, Üsküdar Sempozyumu Bildiriler I, İstanbul 2004, s. 29-41. 10 Üsküdar-Kadıköy ciheti olma ihtimali yüksektir. Burası kolayca karşıya geçilebilecek bir mevkii olmalıdır. Bu bakımdan Üsküdar olarak kabul edilir. 11 Anna Komnena, Aleksiad, trc. B. Umar, İstanbul 1996, s. 124-126. Yapılan anlaşma gereği Türklerle olan sınır bugün Diliskelesi cihetine denk düşen Drakon deresi oldu. Kocaeli yarımadası dışındaki kesimin Kutalmışoğlu’na ait olduğu böylece tasdik ediliyordu. 11 ÜMRANİYE TARİHİ I

Anadolu’da kurulan Selçuklu idaresinin 13. yüzyılda İlhanlılar tarafından zayıflatılması ve 1250’li yıllardan itibaren İlhanlı vesayetinin giderek hakim olması gibi olayların yaşandığı dönemlerde büyük sosyal karışıklıklar çıkmış ve 1220’li yıllardan itibaren giderek hızlanan şekilde Türkmen/Oğuz boylarının ikinci büyük göç dalgası başlamıştı. O kadar ki Kastamonu hattında yoğun yerleşmeler vuku bulmuş, Bursa/Bi- tinya kesimi ve Kocaeli bölgesi zamanla bu Türkmenlerin hedefleri olmuştur. Bu hususta 13. yüzyılın ikinci yarısında yaşanan olaylar içinde Ümraniye kesiminin de bulunduğu rahatlıkla söylenebilecek olan Boğaz’ın Anadolu yakasında ilk sürekli Türk yerleşimlerinin oluşumuna da zemin hazırlamıştır. Nitekim bu anlamda en önemli hadise, Ali Bahadır adlı Selçuklu kumandanının, II. İzzeddin Keykavus’un taht mücadelelerine verdiği destek ve yaşanan siyasi karışıklarla kendisini gösterir. Keykavus’un taht mücadelesinden başarısızlık- la çıkması ve Bizans imparatoruna sığınmasından sonra Ali Bahadır da İstanbul’a Keykavus’un yanına gitti. Bir süre Bizans imparatoruna bağlı olarak Trakya ve Balkanlar’da seferlere katıldı. Keykavus ile birlikte Bi- zans imparatorundan kendileri için bir yerleşim bölgesi tahsis edilmesini talep etti. Bunun üzerine Dobruca ili verildi. Ali Bahadır, Anadolu’dan birçok Türk obasını Üsküdar’a ve Dobruca’ya yerleştirilmesini sağladı. Ancak bir ziyafet sırasında, Bizans imparatoruna suikast düzenlendiği takdirde Anadolu’dan getirilmiş olan Türk nüfusu ve dolayısıyla askerleriyle Bizans ve akabinde Anadolu’nun rahatlıkla ele geçirilebileceğinin ko- nuşulması Keykavus ve Ali Bahadır’ın Bizans imparatoru nezdinde gözden düşmelerine neden oldu. Bizans imparatoru tarafından Keykavus sürgün edildi ve Ali Bahadır ise öldürüldü. Ali Bahadır hakkında yukarı- daki satırlar menkıbe olarak görülse de 16. asrın ilk çeyreğinde tutulan Tahrir kayıtlarında Kocaili sancağına bağlı Yoros kazasında Ali Bahadırlı adlı bir köyün mevcudiyetini ortaya koyar. 12 haneden oluşan bu köy İstanbul önlerinde kalıcı bir Türk yerleşmesi düşüncesinin varlığını delillendirir.12 Bugün Ümraniye’nin bir parçasını oluşturun Dudullu yerleşmesi de ileride geniş olarak bahsedileceği gibi Osmanlı döneminde Yoros kesimine bağlı görünür.

Selçuklular’dan başka bir de 1071-1178 yıllarında Sivas, Tokat ve Amasya bölgelerine hakim olan Dânişmendliler’in Turasan/Tur Hasan idaresinde bir orduyla Alemdağı’nda bir kale inşa ettiği rivayet edi- lir.13 Sonuçta Ümraniye toprakları, İstanbul’u kuşatmak için gelen İslâm ve Türk ordularına önemli bir üs vazifesi gören Üsküdar’a geçiş noktası olmuştur.

B) Ümranye’nn Osmanlı Hakmyetne Grş ve Yaşanan Syasî Olaylar

Ümraniye’nin de içinde bulunduğu topraklarda kalıcı olarak Türk egemenliğini sağlayan Orhan Bey’dir. Orhan Bey, 6 Nisan 1326’da Bursa’yı anlaşma yoluyla ele geçirdikten sonra akınlarını Marmara kıyılarına uzatarak Osmanlı Beyliği’ni genişletmeye başladı. Bursa’nın alınışından sonra İznik ablukaya alın- dı. Bizans imparatoru III. Andronikos, İznik ve İzmit’in hedef haline gelmesi üzerine topladığı bir orduyla İzmit Körfezi boyunca ilerledi ve Pelekanon denilen ve bugün Gebze dolaylarına denk düşen yere geldi. Orhan Bey, 10 Haziran 1329’da Pelekanon’da Bizans ordusunu yendi. Bizans ordusunu yenmesiyle sahilde bulunan Hereke, Pendik, daha sonra Dudullu’nun bağlı olacağı Kartal ile birlikte Üsküdar da Osmanlılar’ın kontrolü altına girdi14. Böylece Ümraniye topraklarının da içinde bulunduğu Çamlıca, Küçük Çamlıca ile

12 Feridun Emecen, “İstanbul Boğazı Önlerinde İlk Türk Yerleşmesine Örnek: Ali Bahadırlı Köyü (Beykoz)”, Journal of Turkish Studies/Türlük Bilgisi Araştırmaları, sy. 39, Aralık 2013, s. 407-411. 13 16. yüzyıl Osmanlı tarihçisi Cenâbî Mustafa Efendi’nin (ö. 1590), El-ʻAylemü’z-zâhir adlı eserinde bu rivayet mevcuttur. Bk. Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul 2011, s. 151. 14 Feridun M. Emecen, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluş ve Yükseliş Tarihi (1300-1600), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2015, s. 44.

12 ÜMRANİYE TARİHİ I

Doğancılar’a kadar Üsküdar ve Kadıköy’ün stratejik yerleri Osmanlılar’ın eline geçti15. Ancak 1402 Ankara Savaşı’nda Timur karşında Yıldırım Bayezid’in uğradığı yenilgi ve sonrasında oğulları arasında yaşanan taht kavgası Osmanlı Devleti’ni parçalanmanın eşiğine getirdi. Fetret Dönemi (1402-1413) olarak adlandırılan bu taht mücadelesi süresinde, daha önce Orhan Bey zamanında fethedilen bu yerler Bizans’ın eline geçti. Kardeşlerini mağlup ederek 1413 yılında Edirne’de hükümdarlığını ilan eden Çelebi Mehmed hızla gerçek- leştirdiği fetihlerle devleti eski günlerine döndürmeye çalıştı. Bu faaliyetlerinden birisi de yukarıda bahsedi- len Orhan Bey döneminde kaybedilen yerlerin önemli kısmını geri almaktı.16 Ancak Ümraniye ve çevresinin kontrolü tam olarak Fatih Sultan Mehmed döneminde Osmanlı Devleti’ne geçebilmiştir.

Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u feth etmesi Osmanlı Devleti için yeni ve büyük bir dönüşümün habercisiydi. Bu hükümdarın imparatorluğunun başkenti olacak İstanbul’da ve çevresinde büyük imar fa- aliyetleri de böylece başlamış oldu. Ancak bunun aksine Ümraniye bölgesi 20. asrın başlarına kadar çeşitli tarımsal faaliyetlerin yürütüldüğü, farklı kesimlerden Osmanlı idarecilerine, tarikat ehline ve askeri züm- relere ait özel çiftliklerin bulunduğu, Osmanlı ordularının doğu seferlerinin geçiş güzergahı ve genelde ise Osmanlı hükümdarlarının, bürokratlarının ve halkının tenezzüh yani dinlenme semti olarak kaldı. Zaman zaman Üsküdar yakasına geçip buradaki saraylarda kalan padişahların avlandıkları bölgeler içinde yer aldı, zaman zaman da doğuya sefere çıkan sultanların ve serdarların geçişlerine tanık oldu. Surre alayları vesilesiyle de kutsal topraklarla iltisaklı hale geldi. I. Ahmed döneminde padişahın Üsküdar yakasına dinlenmek için sıklıkla geçtiği bilinmektedir. Hatta doğu seferine giden orduları da uğurlamak için muhtemelen Ümrani- ye’nin yer aldığı kesime sıklıkla gelmişti. Vaktinin çoğunu Üsküdar yakasındaki av alanlarında geçiren IV. Murad’ın da özellikle Çamlıca tepelerinin art alanlarına Alemdağ’a sıklıkla gittiğine şüphe yoktur. Nitekim Defterdar Niğdeli Mustafa Paşa’yı uygunsuz hareketlerini işittiğinde Alemdağı’nda avda idi, oradan verdiği emirle onu katlettirmişti17.

Bunların yanısıra Ümraniye ve çevresi 17. asırda devletin değişim sürecinde olduğu bir dönemde isyanların yol açtığı hadiselere de şahitlik etti. Bunlardan ilk önemli hadise Kuyucu Murad Paşa’nın doğu seferine çağırdığı asi Yusuf Paşa’nın Üsküdar kesimine gelişiyle vuku buldu. Kalabalık askerleriyle Üsküdar yakınlarına gelen Yusuf Paşa, Kuyucu Murad Paşa’nın yemek davetine uyarak otağına gittiğinde katledildi (1608). Bu olaya “Üsküdar Seferi” dendi18. Bununla beraber Üsküdar’ın art alanını ilgilendiren olaylardan Ümraniye kesimiyle de alakalı görünenler içinde en önemlilerinden ilki 1643-1644 yıllarında meydana geldi. 1614 yılında ölmüş olan Osmanlı sadrazamlarından Nasuh Paşa’nın oğlu Vezir Hüseyin Paşa, Budin, Erzurum ve Haleb beylerbeyliği görevlerinde bulunmuştu. Bu son zikredilen iki vazifesinde gösterdiği başa- rıların, babasının eski veziriazam olması durumuyla birleşmesi onu sadaret makamının hayalini kurmaya it- mişti. 1638-1644 yıllarında Osmanlı veziriazamı bulunan Kemankeş Mustafa Paşa’nın tuğra çekme hakkını taşradaki vezirlerden alması Hüseyin Paşa’yı oldukça rahatsız etmiş ve “Ben vezir oğluyum.”, “Tuğrakeşlik bana mirastır, tuğrayı bana Sultan Murad merhum ısmarladı.”19 ifadelerini sarfetmesine neden olmuştu. Hüseyin Paşa daha da ileri giderek Kemankeş Mustafa Paşa’nın geçmişte Yeniçeri ocağında bulunduğu görev olan “Çorbacı”lığa göndermede bulunarak aşağılayacı sözler söylemesi kısa zaman içinde Veziriazam Kemankeş Mustafa Paşa’ya ulaştırıldı. Bu duruma oldukça hiddetlenen Mustafa Paşa hem kendisine rakip olmasını engellemek hem de sarf ettiği sözlerin intikamını almak için onu Haleb beylerbeyliğinden azl etti ve 15 Arif Kolaylı, İstanbul’un Yaşam Pınarı Çekmeköy, Çekmeköy Belediyesi, İstanbul, ty., s. 22; M. Hanefi Bostan, “Üsküdar”, DİA, X, 64-365. 16 "Behiştî Tarihi" (791-907/1389-1502), Haz. Fatma Kaytaz, Basılmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırma Enstitüsü, İstanbul 2011, (metin kısmı) s. 118-119. 17 Murad için bk. F.M. Emecen, İmparatorluk Çağının Osmanlı Sultanları-II, Ankara 2016, s. 283, 302-303. 18 Kâtib Çelebi, Fezleke [Osmanlı Tarihi (1000-1065) 1591-1655], I , (neş. hazırlayan Zeynep Aycibi), Çamlıca Yayınları, İstanbul 2007, II, s. 358-359. 19 Abdülkadir Özcan, “Kemankeş Mustafa Paşa”, DİA, XXV, s. 248-250.

13 ÜMRANİYE TARİHİ I

yerine Mirahur Siyavuş Ağa’yı atadı. Bu duruma itiraz eden Hüseyin Paşa çeşitli vasıtalarla ikna edilip Sivas beylerbeyliğini kabul etmesi sağlandı. Paşa yanında çok sayıda asker ile Sivas’a doğru hareket etti.20 Esasen onu bu göreve razı etmek Hüseyin Paşa’yı tedbirsiz bırakarak ortadan kaldırma amacını güdüyordu. Nite- kim Veiziriazam Kemankeş Mustafa Paşa, tam da bu sıralarda Sivas beylerbeyi olup yerini Hüseyin Paşa’ya kaptırma telaşında olan Kör Hazinedar İbrahim Paşa’ya gizlice haber göndererek onu ortadan kaldırmasını emretmişti. Öyle görünüyor ki Hüseyin Paşa da Haleb’den ayrılmadan önce bu durumun farkında idi ve yanına çok sayıda askeri de bu nedenle toplamıştı. Kör Hazinedar İbrahim Paşa ve Hüseyin Paşa kuvvetleri arasında meydana gelen çatışmada İbrahim Paşa tüfekle vurularak öldürüldü. Ancak Hüseyin Paşa, Sivas’a hakim olamadı. Bu hadiseden sonra kırgınlık içinde ama artık veziriazamın, kendisini ortadan kaldırmaktan geri durmayacağını anlayarak etrafındaki birliklerle İstanbul’a doğru yöneldi. Bunu haber alan Mustafa Paşa, Anadolu’daki beylere emirler göndererek Hüseyin Paşa’nın engellenmesini istedi ve bu işi halletmesi için Anadolu Beylerbeyi Osman Paşa’yı tayin etti. Veziriazam Mustafa Paşa, aralarındaki çekişmeyi kendi lehine daha meşru bir zemine çekmek ve merkezde daha fazla destek alabilmek amacıyla Hüseyin Paşa’yı Osmanlı sultanı üzerine yürüyen ve onu öldürmek isteyen birisi olarak gösteren hüccetler çıkartıp katledilmesini ge- rekçelendirmeye çalıştı. Anadolu Beylerbeyi Osman Paşa ve Hüseyin Paşa İznik’in Ali Fakih köyünde karşı karşıya geldiler. Buradaki muharebede Osman Paşa öldü ve etrafındaki birlikler dağıldı. Hüseyin Paşa’nın önünde artık bir engel bulunmuyordu ve bu galibiyetten sonra hızla Üsküdar’a yöneldi.

Veziriazam Mustafa Paşa, Mayıs-Haziran 1643 tarihinde Üsküdar’a asker ve toplar sevk etti. Gürcü Mehmed Paşa’yı serasker olarak vazifelendirdi. Devrin hükümdarı Sultan İbrahim de Üsküdar’a geçmiş du- rumdaydı. Hüseyin Paşa ise yanındaki askerlerle birlikte Bulgurlu’ya geldi ve çadırını burada kurdu. Ancak Hüseyin Paşa, kendisine gönderilen ulağa “Ben padişahın emrine tabiyim. Muhalefetim yoktur. Ben iyi niyetle sorunu çözmeye geldim. Emir padişahımındır.” cevabını gönderdi. Hüseyin Paşa bir çarpışmayı göze alamayarak ve sabahın erken saatlerinde yanındaki birlikleri terk ederek Karadeniz tarafına firar etti. Ardın- dan iki oğlu ve birkaç adamıyla birlikte kayıkla Rumeli’ye geçti. Gitmek istediği yer Rusçuk’tu. Burada ko- runabileceğini hesap etmişti. Veziriazam Mustafa Paşa, Bulgurlu’dan kaçtığı andan itibaren ele geçirebilmek için Hüseyin Paşa’yı takip ettirmeye başlamıştı. Alınan istihbarat neticesinde Hüseyin Paşa daha Rusçuk’un merkezine ulaşamadan yakalandı. Yaşanan çarpışmadan sonra yanındaki bazı adamlar öldü ancak kendisi ve oğlu sağ olarak elegeçirildi. Ardından öldürüldü ve kesik kafası saraya getirildi. Böylece Hüseyin Paşa vakası Haziran-Temmuz 1643’te sonlandırılmış oldu.21

İkinci vak’a ise Nasuh Paşa-zade Hüseyin Paşa hadisesinden birkaç yıl sonra meydana geldi. Vezir Gürcü Mehmed Paşa’nın akrabası ve Adanalı Cafer Paşa’nın biraderi olan sipahî zümresinden Gürcü Ab- dünnebi, daha önce çıkan bir isyanda yer alması nedeniyle cezalandırılmak istenmiş ancak bu akrabaların etkisiyle Sultan IV. Murad onu affetmişti. Bundan sonra tekrar bazı vazifelere getirilen Gürcü Nebi önemli miktarda servet edinmişti.22 Yavuz Sultan Selim’in 1516 Mercidabık savaşından sonra feth ettiği ve 1521 yı- lında sancak haline getirilen Safed23 voyvodalığını Niğde’de bulunduğu sıralarda elde eden Gürcü Nebi, bu- nun için devlet hazinesine ödemesi gereken meblağın bir kısmını ödemiş ancak saltanat değişikliği sebebiyle yaptığı bu tediyesi kayıtlara geçememişti. Bu nedenle kendisinden ödemiş olduğu bu meblağ tekrar talep edilince isyana kalkıştı.24 Sultan İbrahim’in bazı faaliyetleri Anadolu’daki bazı beyler üzerinde olumsuz tesir

20 Katib Çelebi, Fezleke, III, 921. 21 Katib Çelebi, Fezleke III, 921-923. 22 Na’îmâ Mustafa Efendi, Târîh-i Na’îmâ, haz. Mehmet İpşirli, Ankara 2007, III, 1209-1210. 23 Ersin Gülsoy, “Safed”, DİA, XXXV, 445-447. 24 Na’îmâ Mustafa Efendi, Târîh-i Na’îmâ, haz. Mehmet İpşirli, Ankara 2007, III, 1209-1210.

14 ÜMRANİYE TARİHİ I

göstermiş ve bu da bazı isyanların patlak vermesine sebep olmuştu.25 Sultan İbrahim’in 1648’de sipahilerin isyanıyla tahtan indirilmesi yaşanılan kargaşalıkların iyiden iyiye artmasına ve Gürcü Nebi’nin ayaklanma- sına imkan tanıdı. O, Sultan İbrahim’in tahttan indirilmesinde ve akabinde katledilmesinde sadrazam ile şeyhülislamı suçlu görüyor ve bunların katlini talep ediyordu. Sultan İbrahim’in tahttan indirilmesi davasını güden ve bu sayede etrafına fazlasıyla taraftar toplayan Gürcü Nebi’nin asıl meselesi kendisine voyvodalıkla ilgili haksızlık yapan kişilerden intikamını almaktı.26

Konya’dan etrafına topladığı adamlarla Bulgurlu’ya ve dolayısıyla bugünkü Ümraniye kesimine ge- len Gürcü Nebi, burada 7 Temmuz 1649’da yapılan savaşta Osmanlı ordusu karşısında tutunamadı ve kaçmak zorunda kaldı. Etrafındaki adamları dağıtıldı. Gürcü Nebi’nin yakalanması için Anadolu beylerine emirler gönderildi ve nihayetinde Kırşehir sancak beyi İshak Bey Konya Karapınar yakınlarında Gürcü Ne- bi’yi yakalayıp öldürmeyi başardı ve kellesini İstanbul’a gönderdi.27 Böylece İstanbul’u tehdit eden önemli bir badire atlatılmış oldu. Ancak isyanların önü tamamıyle alınamamıştı. Nitekim hızını arttıran Celâlî İsyanları devlet otoritesini fazlasıyla sarsmaktaydı. Ayaklanmaların tamamıyle bastırılması için devrin hükümdar- larından IV. Mehmed (1648-1687), harekete geçti. Sultan, Bursa’ya kadar ilerleyip buradan Anadolu’da mevcut Celâlîler’in ortadan kaldırılması faaliyetlerini idare etmek istiyordu. Nitekim bunun için gereken hazırlıklar yapıldı. Ordu için hazırlanan çadırlar Bulgurlu ve Çamlıca’da kuruldu. Nisan 1659’da sultan İstanbul’dan Üsküdar’a geçti. Burada birkaç gün kaldıktan sonra yanındakilerle birlikte Bulgurlu ve Çam- lıca’dan yani bugünkü Ümraniye güzergâhından geçerek Pendik’e gitti.28 Daha sonra buradan ayrılarak asıl hedefi olan Bursa’ya Temmuz 1659’da ulaştı.29

Bulgurlu’daki başka bir büyük hadise de yine bu yüzyılın sonlarında gerçekleşti. 1687-1691 yılları arasında Osmanlı hükümdarı olan II. Süleyman döneminde Çorum beyi olan Ciridoğlu’nun, daha önceki isyanından dolayı ortadan kaldırılması için hükümdar tarafından emir verilmişti. 1689’da tekrar ayaklanma başlatan Ciridoğlu yanındaki kuvvetlerle birlikte Kartal’a geldi. Onun Kartal’a geldiği haberini alan Sadaret kaymakamı Ömer Paşa, emekli yeniçeri ve bostancılardan teşkil ettiği bir kuvveti Bulgurlu’ya gönderdi. Ömer Paşa’nın amacı Ciridoğlu’nu bu bölgede durdurabilmekti. Ancak Ciridoğlu tehlikenin farkında olup birkaç adamını ve tuğunu Üsküdar’a göndererek tepkileri ölçmeye çalıştı. Üsküdar’a gelen Ciridoğlu’nun adamları şiddetli bir dirençle karşılaştı ve bunların bazıları öldürüldü, diğerleri de firar etmek zorunda kaldı. Ömer Paşa’nın Ciridoğlu’nu ele geçirme çabaları başarısız oldu. Ciridoğlu kaçarak o sıralarda Sivas Beyi olan Gedik Mehmed Paşa’ya sığındı.30 Ömer Paşa’nın gösdermiş olduğu direnç karşısında Ciridoğlu’nun İstan- bul’a yürüme girişimi böylece başarısız oldu.

Osmanlı Devleti’nin yıkılışına kadar gelen dönemde bu bölge çok önemli büyük bir hadiseye sahne olmadı. Fakat çeşitli devlet adamlarının ilgisinden asla uzakta kalmadı. Daha çok ziraat alanı, dinlenme yeri olarak öne çıktı, imparatorluğun son yıllarında Çamlıca ciheti çeşitli köşklerle donatıldı. Milli mücadele yıllarında Anadolu’ya açılan kapılardan biri de bu kesim olacaktır31.

25 Feridun Emecen, İmparatorluk Çağının Osmanlı Sultanları-II, 321-355. 26 Kara Çelebi-zâde Abdülaziz Efendi, Ravzatü’l-Ebrâr Zeyli (Tahlîl ve Metin), haz. Nevzat Kaya, Ankara 2003, s. 28. 27 Na’îmâ Mustafa Efendi, Târîh-i Na’îmâ, haz. Mehmet İpşirli, Ankara 2007, III, 1235. 28 Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, Haz. Yücel Dağlı-Seyit Ali Kahraman-İbrahim Sezgin, V. Kitap, İstanbul 2001, s. 128. 29 Abdurrahman Abdi Paşa Vekâyiʻ-nâmesi, Haz. Fahri Ç. Derin, İstanbul 2008, s. 137-140. 30 Defterdar Sarı Mehmed Paşa, Zübde-i Vekayiât Tahlil ve Metin (1066-1116/1656-1704), Haz. Abdülkadir Özcan, Ankara 1995, s. 317; Râşid Mehmed Efendi-Çelebizâde İsmâil Âsım Efendi, Târîh-i Râşid ve Zeyli, Haz. Abdülkadir Özcan-Yunus Uğur-Baki Çakır-Ahmet Zeki İzgöer, İstanbul 2013, s. 359. 31 Bk. II. Bölüm.

15 ÜMRANİYE TARİHİ I

C) Ümranye’nn İdarî Durumu

İstanbul’un Anadolu yakasında yer alan ve günümüzde toprakları batıda Üsküdar, doğuda Sancak- tepe, kuzeyde Beykoz ve Çekmeköy (Şehit Şahin Bey), güneyde Ataşehir ilçeleriyle çevrili olan Ümraniye’nin en eski yerleşim yeri olarak Sarıgazi köyü gösterilir. Sarıgazi, adını İstanbul’un fethine katılanlardan biri olan Sarı Kadı Mehmed’den (ö. 1468) almıştır. Köyün adı zaman içinde Sarıgazi’ye dönüşmüştür. Sarı Kadı Mehmed Dede ve oğlu Sarıkadızâde Şeyh Mehmed Dede’nin (ö. 1482) türbeleri Sarıgazi köyündedir.32 Ümraniye’nin ilk çekirdek bölgelerini oluşturan ve Üsküdar kadılığına/naibliğine bağlı olan Bulgurlu, Kü- çük Dudullu ve Kısıklı’ya ait mahkeme kayıtları da yine aynı döneme 16. asra tesadüf etmektedir.33

Üsküdar sınırları içinde kalan Ümraniye yöresi Osmanlı idaresine girdiğinde Kocaeli (İzmit) san- cağına bağlı Gebze kazası içinde yer aldı. Bu teşkilat bünyesinde nahiye olarak nitelendirilen Üsküdar, Küçüksu’dan “Dudullu”ya, oradan Samandıra, Yakacık ve Kartal’a uzanıyordu. Bu idarî durumunu 20. asrın başlarına kadar koruyan Ümraniye ilçesi, belirtilen sınırlar içinde 45 km²’lik bir alanı kaplıyordu. Bununla beraber tarihî kayıtlar bölgenin idari durumu hakkında belirsizlikler arzeder. Bu anlamda Bul- gurlu ve Dudullu köylerinin nereye tabi olduğu konusunda bazı karışıklıklar mevcuttur. Aslında bu köyler, Üsküdar kadı naibinin kazai alanına girmektedir. Timar sistemi içindeki nahiye yapılanması anlamında ise Ümraniye’yi oluşturan adı geçen köyler, Üsküdar nahiyesine tabi gösterilmiştir. 1513-1521 tarihli kayıtları içine alan sicil defterinde Üsküdar naibliğine bağlı köyler içinde hem Dudullu hem de Bulgurlu yer alır34. Keza 1521-1524 tarihli bir sicil kaydında Üsküdar nahiyesi terimi altında buraya bağlı köylerin hanelerinin sayımı yapılmıştır35. Ancak buradaki nahiye teriminin kadı naibinin kazai alanıyla irtibatlı olmak üzere kul- lanıldığı düşünülebilir. Zira Dudullu timar sistemini yansıtan tahrir kayıtlarında Yoros nahiyesine, diğerleri ise Gebze nahiyesine tabi olarak gösterilir36. Bu tamamen timar alanlarını ifade eden bir idari yapılanmadır. Bu bakımdan Üsküdar nahiyesi, Gebze nahiyesi, Yoros nahiyesi terimleri söz konusu köyler için bazen bir- biri yerine rahatlıkla kullanılmaktadır. Küçük bir misal kadı sicillerinde Dudullu için verilebilir. Dudullu bu defterlerin bazılarında Gebze nahiyesine, bazılarında ise Yoros’a tabi gösterilmiştir37. Bundan dolayı bu- günkü Ümraniye’yi oluşturan kesimin bu üç nahiyenin sınırları içinde kaldığını söylemek -bu karışıklıklar çerçevesinde - şimdilik en makul izah olacaktır.

17. yüzyılda bugünkü Ümraniye sınırları içinde kalan köylerin idari bağlarında bazı değişiklikler oldu. “Bulgurlu” köyü Üsküdar’a, “Dudullu” Adalar (Kartal) nahiyesine bağlandı38. 19. yüzyılın ikinci ya- rısında da Dudullu köyünün Kartal’a bağlılığı devam ediyordu (20 Şubat 1856/13 Cemaziyelahir 1272)39.

32 İbrahim Hakkı Konyalı, Abideleri ve Kitâbeleriyle Üsküdar Tarihi, II, Türkiye Yeşilay Cemiyeti, İstanbul 1977, s. ; Atillâ Aksel, “Ümraniye”, DBİst.A, VII (1994), s. 340. 33 İstanbul Kadı Sicilleri: Üsküdar Mahkemesi 1 Numaralı Sicil, H. 919-927/M. 1513-1521, (haz. Bilgin Aydın-Ekrem Tak; proje yön. M. Akif Aydın; ed. Coşkun Yılmaz), İSAM Yayınları, İstanbul 2008, s. 110, hk. 20. 34 İstanbul Kadı Sicilleri: Üsküdar Mahkemesi 1 Numaralı Sicil, H. 919-927/M. 1513-1521, (haz. Bilgin Aydın-Ekrem Tak; proje yön. M. Akif Aydın; ed. Coşkun Yılmaz), İSAM Yayınları, İstanbul 2008, s. 110, hk.20. 35 Üsküdar Mahkemesi Sicilleri, nr. 3, vr. 133b-134a. 36 Bkz. Dudullu kısmı. 37 Şu örnek çarpıcıdır: “ …kazâ-i Yoros’da karye-i Dudullu’da Burhan nâm kimesne…” İstanbul Kadı Sicilleri: Üsküdar Mahkemesi 5 Numaralı Sicil, H. 930-936/M. 1524-1530, (haz.Yasemin Dağdaş-Zeynep Berktaş; proje yön. M. Akif Aydın; ed. Coşkun Yılmaz), İSAM Yayınları, İs- tanbul 2010, s. 214. hk. 324 (930 yılı Ramazan başları/3-12 Temmuz 1524). Keza başka bir örnek aynı defterin, 87. sayfasındaki 506 numaralı hükümte yer almaktadır. Fakat az ileride aynı defterde bu defa şu kayıt dikkati çeker: “Gekvize tevâbi’inden karye-i Dudullu…” (s. 352, hk. 669). 38 M. Hanefi Bostan, “Üsküdar”, DİA, XLII, 367. Dudullu köyünden Ali’nin tahliyesi için Reşide ve Nazlı’nın dilekçesinde de XIX. yüzyılda Kartal kazasına bağlılığı devam ediyordu (BOA, MVL. 179/87 [17 Ocak 1857/21 Cemaziyelevvel 1273]). 39 Belge, Kartal kazâsında vâki’ Dudullu karyesi sakinlerinden ismine kur’a isabet eden İbrahim’in askerden ihracına dairdir (BOA, A.MKT.DV. 89/36).

16 ÜMRANİYE TARİHİ I

1899 yılına ait kayıtlarda ise Dudullu, Beykoz kazasına tâbi gösterilmiştir40. Kuruluşu ve resmen ortaya çıkışı 1906 yılında olan Ümraniye, 1928 yılında Küçükbakkal ile birlikte Üsküdar Merkez nahiyesi bünyesin- de gösterilmekteydi41. 1930’da Üsküdar Belediye Şubesi’nce ismi geçmişe dayalı olarak “Üsküdar Muhacir Köyü” olarak zikredilmekteydi42. 1935’te Üsküdar köyü Kısıklı nahiyesi sınırları içinde bulunuyordu.

D) Ümranye’nn Yerleşm Tarh: Bulgurlu ve Dudullu

a) Bulgurlu: Adı ve Ortaya Çıkışı

Bazı araştırmalarda Bulgurlu adının kaynaklarda “Burkullu, Burgullu, Burgurlu” olarak geçtiği be- lirtilmekle birlikte, aslında ilk görüldüğü resmi kayıtlardan itibaren yerleşimin adı doğru şekilde daima Bulgurlu olarak yazılmıştır. Yine bu araştırmalarda köyün adının ortaya çıkışıyla ilgili bazı menkıbevi bilgi- lere yer verilmişse de bunların tarihî sürece uymadığı rahatlıkla anlaşılır. Mesela Bulgurlu adının Bulgurlu Mescidi önünde XVI. yüzyıl son çeyreğinden itibaren öne çıkan mutasavvıflardan Şeyh Aziz Mahmud Hü- dâyî’nin hediyesi tek parça mermerden bulgur dibeğinden hareketle “bulgur”dan ortaya çıktığı rivayet edilir. Halk dilinde bulgur lafzı “burkul” ve ondan bozma “bulgur”a dönüşmüştür ve bu da Türkçe’de “Bulgur” demektir. Ancak bütün bu bilgilerin doğru olma ihtimali yoktur. Bulgurlu adı Aziz Mahmud Hüdayî’nin yaşadığı dönemden çok daha erken tarihe inen bir isimlendirmedir. Yine, Küçük Çamlıca Tepesi’nin asıl adının “Bulgurlu Dağı” olduğu ileri sürülür. Evliya Çelebi’de “Bulgurlu” adı Küçükçamlıca Tepesi’nin doğu yamaçlarına işaret edilmiştir. Bulgurlu adının 1876’dan sonra “Bulgarlı” isminden geldiği de başka bir ya- kıştırmadan ibarettir. Vasıf Hiç’e göre Bulgurlu Köyü, Yavuz Sultan Selim zamanında (1512-1520) İran’a nâme/mektup götüren “incili kaftan sahibi” Muhsin Çelebi’nin çiftliğidir43. Şeriyye sicillerindeki bazı ka- yıtlar Bulgurlu adının menşei hususunda belirleyici olabilir. Nitekim 22 Nisan 1520/4 Cemaziyelevvel 926 tarihli sicil kaydında Bulgurlu köyünde “Bulguroğlu Gölcüğü” diye bir boş araziden söz edilmekte olması44, Bulgurlu adının aslında bir şahıs lakabına dayandığına dair önemli işarettir. Üstelik köyde “bulgur” ya- pıldığına dair bazı kayıtların45 mevcudiyeti bu hususta belirleyici olacaktır. Nitekim Ayvansarayî Hüseyin Efendi’nin (ö.1787) İstanbul camileriyle ilgili meşhur eserinde, Bulgurlu köyündeki mescitten söz edilirken “ahali-i karye bulgur yaptıklarından” ifadeleriyle burada mermer taşından bir dibek olduğu belirtilir46.

40 762 Nolu Üsküdar Şeriyye Siciline Göre H. 1217-1318 /1899-1900 Yılları Arasında Üsküdar Kazasında Sosyal Hayat, haz. Ş.Ç. Çetin, M.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Y. Lisans Tezi, İstanbul 2008, s. 499. 41 İstanbul Belediye Mecmuası, sy. 76/4 (Kânunuevvel 1930). 42 Son Teşkilatı Mülkiyede Köylerimiz, İstanbul 1928, s. 275. 43 Bulgurlu adı ile ilgili bk. M. Akif Ceylan, “Çamlıca Tepeleri (İstanbul) ve Çevresinin Tarihi Coğrafyası: Yerleşmenin Gelişimi ve Mekansal Kullanımının Değişimi Konusunda Bir Araştırma”, Türk Dünyası Araştırmaları, (İstanbul 2003). s. 172-204. 44 İstanbul Kadı Sicilleri: Üsküdar Mahkemesi 2 Numaralı Sicil, H. 924-927/M. 1518-1521, haz. Rıfat Günalan, Vildan Kemal, Özlem Altıntop, Hatice Ayyıldız Bahadır, İstanbul 2010, s. 292, hk. 555. 45 İstanbul Kadı Sicilleri: Üsküdar Mahkemesi 14 Numaralı Sicil, H. 953-955/M.1546-1549, haz. Nuray Güler, İstanbul 2010, s.105, hk. 93. Bu kayıt evlerinin avlusunda “bulgur çeken” kadınlardan söz eder. 46 Hadikatü’l-Cevâmi: İstanbul Camileri ve Diğer Dinî-Sivil Mi’marî Yapıları, haz. A.N. Galitekin, İstanbul 2001, s. 663.

17 ÜMRANİYE TARİHİ I

Bulgurlu ve çevresn gösteren 1809 tarhl harta: (Antone Ignace Mellng, A Pcturesque Voyage to Constantnople and The Shores of The Bosphorus: İstanbul ve Boğaz Kıyılarına Ptoresk Seyahat, ed. Rezan Benatar, İstanbul 2012, s. 30-)

18 ÜMRANİYE TARİHİ I

i) Bulgurlu Köyü ve Mahallesnn Yerleşm Tarh

Bulgurlu kesimindeki yerleşimin ortaya çıkışına dair en kesin bilgiler ise 16. asrın başlarına ait tahrir kayıtlarından çıkarılabilir. Bulgurlu köyünün tarihini geç Roma dönemine götüren kaynaklar varsa da bu hususta sarahat yoktur. Kocaeli sancağına ait ve 1530’da düzenlenmiş olup 1520’li yıllardaki ana tahrirleri yansıtan icmal/muhasebe defterinde Bulgurlu adı hem Üsküdar kasabasının bir mahallesi, hem de bir köy birimi şeklinde kaydedilmiştir. Üsküdar’ın mahallesi olarak geçen kısımda 37 hane 14 bekar erkek nüfusun yanısıra bir vakıf nazırı, bir imam, iki mazul yeniçeri, bir talebe, bir vergi muafiyetini haiz şahıs ve bir de fakir yani vergiye gücü olmayan kimse kayıtlıdır. Bu rakamlara göre mahallede toplam olarak 200 kişilik bir nüfus söz konusudur47. Bu mahallenin Üsküdar kasabasının ana merkeziyle ilişkili olduğuna şüphe yoktur. Diğeri “karye” yani köy olarak belirtilen Bulgurlu ise Yenice Kale yani Anadoluhisarı kalesi muhafızlarının timarına aittir ve 35 hane, 11 bekar erkek nüfusun yanısıra, 10 sipahizade, bir doğancı, bir âmâ ve bir imam da bu- rada yaşamaktadır. Köyün ziraat alanlarından elde edilen vergi geliri 5.035 akça gibi yüksek sayılabilecek bir rakama işaret eder. Köyün toplam nüfus hacmi ise 250 kişiyi bulur48.

Daha sonraki tahrir kayıtlarında da aynı durum yani mahalle ve köy birimi olarak Bulgurlu adı görülür. Burada ortaya çıkan mesele bu mahalle ile köy biriminin aynı mı yoksa ayrı yerleşme yerlerini mi gösteriyor olduğudur49. Üsküdar tarihi yerleşimleri konusunda çalışma yapan araştırmacıların dikkatinden kaçan bu ikili duruma daha ayrıntılı ve açık bir izahatta bulunmak ayrı bir çalışmanın konusu olacaktır. Bununla beraber bazı belirleyici ilk tesbitlerde bulunulabilir. Şöyle ki, öncelikle hatıra bu yerin aynı yerleşme mahalli olup içinde yaşayanların statülerine göre böyle ikili bir ayırım halinde tahrir kayıtlarında yer aldığı gelir. Bu durumda mahalle olarak Üsküdar kasabasının parçası olma durumu, yerleşik sakinlerinin “şehirli” statüsünü haiz olmalarıyla ilgili bulunabilir. Köy biriminde kayıtlı olanlar ise çiftçi/reaya statüsünda ziraatla uğraşan ve ellerinde ekilecek toprak bulunan kimseler olmaları hasebiyle ayrıca farklı bir ekonomik sistem içinde değerlendirilerek kale muhafızlarının timarına ait olarak ayrılmış olabilir.

Bununla birlikte sadece tahrir kayıtları değil mahkeme sicil kayıtları da bu iki yeri ayrı birimler şek- linde gösterirler. “Nefs-i Üsküdar’da Bulgurlu Mahallesi”, “Üsküdar kasabasında Bulgurlu Mahallesi” gibi kayıtlarla mahalle belirtilirken, köy birimi “Nahiye-i Gekvize’de Bulgurlu köyü”, “Kaza-i Üsküdar’a tabi Bulgurlu köyü” gibi adlandırmalarla geçer50. Ayrıca defterlerde Eski Bulgurlu51 adlı bir yerleşimden dahi söz edilir. Söz konusu kayıtlar bu iki yeri ayrı yerleşimler olarak düşünmeyi daha uygun hale getirmektedir. Eğer böyleyse o vakit Bulgurlu adlı mahallenin Üsküdar’ın kendi yerleşim alanı içinde (nefs-i Üsküdar’da) neresi olduğu suali ile karşı karşıya kalınır. Bulgurlu köyü için ise bir mesele yoktur, buranın bugünkü Bulgurlu’yu kastettiği açıktır.

47 438 Numaralı Muhasebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri (937/1530): Bolu, Kastamonu, Kengiri ve Kocaili Livaları, II, haz. Ahmet Özkılınç v.d., An- kara 1994, s. 793-794. 48 438 Numaralı Muhasebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri (937/1530): Bolu, Kastamonu, Kengiri ve Kocaili Livaları, II, haz. Ahmet Özkılınç v.d., An- kara 1994, s. 789. 49 Bulgurlu köyü ile mahallesinin aynı yer olduğu şeklindeki yanlış bilgi N. Çetin tarafından tekrarlanmıştır (“Üsküdar Bulgurlu Mahallesinde 1906 Tarihli Son Osmanlı Nüfus Tahriri (Sayımı), Şehirlerin Sevdalısı İbrahim Hakkı Konyalı Armağanı, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştır- maları Enstitüsü Yayınları 7, Konya 2015, s. 505). 50 İstanbul Kadı Sicilleri: Üsküdar Mahkemesi 2 Numaralı Sicil, H. 924-927/M. 1518-1521, haz. Rıfat Günalan, Vildan Kemal, Özlem Altıntop, Hatice Ayyıldız Bahadır,İstanbul 2010, s.115 hk. 144; İstanbul Kadı Sicilleri: Üsküdar Mahkemesi 1 Numaralı Sicil, H.919-927/1513-1521, haz. Bilgin Aydın-Ekrem Tak, İstanbul 2008 s. 421, hk. 788; İstanbul Kadı Sicilleri: Galata Mahkemesi 7 Numaralı Sicil, H.985-986/M.1577-1578), haz. Mehmet Akman-Fethi Gedikli, İstanbul 2011, s. 354 hk. 784; s.314, hk. 660. 51 İstanbul Kadı Sicilleri: Üsküdar Mahkemesi 1 Numaralı Sicil, H. 919-927/1513-1521, Haz. Bilgin Aydın-Ekrem Tak, İstanbul 2008, s.299, hk. 489.

19 ÜMRANİYE TARİHİ I

16. asra ait tahrir kayıtlarında ve sicillerinde görülen bu durum daha sonraki dönemlerde de -me- sela 17. asra ait sicil kayıtlarında da- sürmektedir52. Muhtemelen daha sonra Bulgurlu Mahallesi farklı bir adla Üsküdar kasabası içinde giderek unutulacak, ama önemli bir kır yerleşmesi durumundaki Bulgurlu tek mevki halinde bugüne intikal edecektir. Bu meseleyi aydınlatacak en önemli ipucu, “Bulgurlu Mescidi”- dir. Bu mescidin Üsküdar’da bugünkü Tavukçubakkal Sokağı ile Çavuşdere Caddesi’nin birleştiği yerde ve caddenin sağ köşesinde yer aldığı bilinmektedir. 18. yüzyılda İstanbul camilerini derleyen Hüseyin Ayvan- sarayî’nin Hadikatü’l-Cevami adlı eserinde bu mescidin etrafında bir de mahalle olduğunun belirtilmesi bu meseleyi önemli ölçüde çözmüştür. Banisinin kim olduğunun bilinmediğini ve bu caminin Koca Ragıb Paşa tarafından yeniden ihya edildiğini yazan Ayvansarayî buranın “mahallesi vardır” diyerek durumu açıklığa kavuşturur53. 1899-1900 yıllarına ait sicil kayıtlarında da Bulgurlu Mescidi Mahallesi’nin Üsküdar kasaba- sında bulunduğu ve sokaklarından birinin Tavukçubakkal Sokağı olduğu belirtilir54. Bu sonuncusu bugün Ahmediye Mahallesi içinde yer alır. Yani Üsküdar içinde kalan Bulgurlu mahallesi bugün Ahmediye mahal- lesi içinde bir sokağın (Bulgurlu Mescidi Sokağı) adında yaşar. Bu bakımdan 16. yüzyıl defterlerinde ve sicil kayıtlarında mahalle değil ama “karye/köy” olarak kayıtlı Bulgurlu’nun sınırlarının önemli bir bölümünün bugünkü Ümraniye kesiminde kaldığına şüphe bulunmamaktadır.

Bulgurlu köyünün yakınında bulunan ve Ümraniye ile ilişkilendirilebilecek olan bir başka yerleşim yeri olarak Çamlıca’nın ise Fatih Sultan Mehmed dönemine ait olduğu tahmin edilen bir defter parçasında adı geçer. Bu vakıf kaydında Çamlıca’nın yanısıra Çengelköy ve Kartal’ın da adı bulunur. Çamlıca 12 hane- lik küçük bir yerleşim yeri durumundadır55. Eğer bu vakıf kaydının tarihi Fatih dönemine iniyorsa, o vakit Bulgurlu cihetine doğru gelişme gösteren yerleşme sürecinin bu dönemde başlamış olduğu var sayılabilir. Aslında Çamlıca köyü 1523/929 tarihli vakıf tahrir defterine göre 2 hanelik nüfusu dağılmaya yüz tutmuş bir köy halini almıştı56. Bu tarihlerde köydeki ziraat alanlarını dışarıdan ve civar köylerden gelenler daha çok ekip biçiyordu. Böylece önemli miktarda buğday, yulaf ve arpa üretimi yapılıyordu. Deftere düşülen kayıtta Çamlıca köyünün Çelebi Mehmed vakfı olduğu ve onun tarafından İvaz Fakih’e vakıf olarak bahşe- dildiği belirtilir57. İvaz Fakih’e Çelebi Sultan Mehmed tarafından vakıf olarak verildiği ile ilgili söz konusu kayıt, Osmanlı hakimiyet alanının erken dönemdeki mahiyeti bakımından ilginçtir. Çamlıca yerleşmesi bu anlamda İstanbul’un fethinden önce Ümraniye kesimini de içine alan toprakların Bizans karşısında ileri bir karakol olma halini yansıtan bir başka örnektir. Bir diğer kayıtta köyün İvaz Fakih evladının vakfı olduğu tekrar bildirilmiştir58. Çamlıca köyü ile ilgili 1560’lı yıllara ait tahrir kayıtları, bu alanın nüfussuz bir mezraa /ekinlik haline gelmiş olduğuna işaret eder.

16. asrın ortalarında 1561 tarihli olarak kabul edilen tahrir kayıtlarında Bulgurlu yine hem köy hem de Üsküdar’ın bir mahallesi olarak yer almaktadır. Köy ile ilgili hayli ayrıntılı kayıtta burada 75 erkek nüfu- sun (neferen) yaşadığı bunlardan 54’ünün hane olarak kaydedildiği görülür. Bu vaziyet Bulgurlu köyünün gelişimine önemli bir işarettir. Ayrıca muhtemelen bir bölümü Ümraniye cihetinde bulunan ziraat toprakları

52 1741 tarihli olan Üsküdar kasabası mahalleri listesinde Bulgurlu adına rastlanmaktadır (Üsküdar Mahkemesi, nr. 402, hk. 358). 53 Hadikatü’l-Cevâmi: İstanbul Camileri ve Diğer Dinî-Sivil Mi’marî Yapıları, haz. A.N. Galitekin, İstanbul 2001, s. 646. 54 762 Nolu Üsküdar Şeriyye Siciline Göre H. 1217-1318 /1899-1900 Yılları Arasında Üsküdar, s. 173. 55 BOA, Ali Emiri, nr. 40’daki bu kayıt H. Bostan tarafından değerlendirilmiştir: “XV-XVII. Yüzyıllarda Üsküdar Nahiyesi Köylerinde Sosyal ve İktisadi Hayat”, Uluslararası Üsküdar Sempozyumu, IV, Bildiri Kitabı, II (İstanbul 2009), s. 366-67. 56 BOA, MAD, nr. 22, s. 38. 57 “Sultan Mehmed b. Bayezid Han tâbe serâhumâ İvaz Fakih’e vakf içün hükm-i şerîf vermiş, sonra İvazoğlu Ali’ye verilmiş, ba’dehu oğulları Ahmed ve Mahmud’a ve Hızır nâm kimesnelere müntakil olmuş. Hızır müteveffa olmuş, el-ân Ahmed ve Mahmud ki timar erleridir mutasar- rıflar, ellerinde padişahımızdan mukarrer-nâmeleri var, mükerrer vakf-ı evlatlık üzre hükümleri var şimdi berât-ı cedîdleri yokdur deyü defter-i köhnede mukayyed. Şimdiki halde Mahmud fevt olup kızı Rabia’ya ve Ahmed fevt olup hissesi kızı Hatice’ye ve Ali fevt olup hissesi kızları Fatıma ve Hacı’ya padişahımız eazallahu ensarehu hazretleri berât-ı hümâyunuyla verilip tasarruf ederler” (BOA, MAD, nr. 22, s. 38). 58 438 Numaralı Muhasebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri (937/1530): Bolu, Kastamonu, Kengiri ve Kocaili Livaları, C. II, haz. Ahmet Özkılınç v.dğr., Ankara 1994, s. 791.

20 ÜMRANİYE TARİHİ I

da dışarıdan gelenler tarafından ekiliyordu. Bunların sayısı 28’i buluyordu. Köy ahalisinden olmayıp başka yerlere kayıtlı bu 28 kişinin bazılarının Üsküdar kasabasında oturmakta oldukları var sayılabilir. Köyde toprağı olanlardan biri Sultan Süleyman’ın odabışısı Behruz Ağa idi. Üsküdar civarında İlisuluk denilen mevkide de çiftliği ve çayır yeri bulunan bu zatın Bulgurlu sınırları içinde Kemerköprü adlı yerde tarlala- rı, çayırları mevcuttu. Reisülküttab Mehmed Çelebi’nin bir çiftliği vardı. Hüma Hatun, Kaya Hatun adlı hanımlar yanında yeniçeri ünvanlı şahısların da çiftlikleri yer alıyordu. Bulgurlu’nun toplam nüfus hacmi yukarıdaki rakamlara göre 300’ü geçmişti. Buradaki ziraat arazilerinde fazla miktarda hububat yetiştirildiği vergi gelirleri ile ilgili notlardan açık şekilde ortaya çıkmaktadır. Mesela buğdaydan alınan aynî vergi miktarı 15 müd (20x15=300 kile; 1 İstanbul kilesi yaklaşık 25 kg hesabına göre: yaklaşık 7.500 kg) idi ve bu da üretim olarak 150 müdlük (3.000 kile= 75.000 kg/75 ton) bir miktara ulaşıyordu59. Bu rakamlar süreklilik göstermese ve gerçek üretim miktarlarına tam anlamıyla işaret etmese bile geniş bir ziraat alanının mevcudi- yetini ortaya koyar. Bu bakımdan bu alanların çoğunun Ümraniye’yi içine alan kesimlerde bulunmuş olma ihtimali hayli yüksektir. Buğdayın yanısıra onun miktarına yaklaşan arpa üretimi de dikkati çekmektedir (13 müd= 6.500 kg; üretim miktarı 65.000 kg). Bu iki önemli ürünün yanısıra burçak (üretim miktarı 200 kile=5.000 kg) ekimi de yapılmıştı. Karşılığı nakdi olarak alınan vergiler içinde bağ, bostan, çayır, değirmen resimleri ile koyun vergisi de belirtilmişti60. Bu görünüş Ümraniye’nin belirli bölümünü de içine aldığı an- laşılan Bulgurlu köyünün mühim bir ziraî kapasitesi olduğunu gösterir.

Aynı defterde Üsküdar kasabasının mahalleleri arasında yine Bulgurlu Mahallesi kaydedilmiş du- rumdaydı. Bu mahallenin hane sayısı da bir önceki defterde mevcut rakamlara göre artış göstermişti. Burada 45 erkek nüfus mevcuttu ve bunun 23’ü hane sahibi durumundaydı.61 Mahallenin bu rakamlara nispetle toplam nüfus hacmi ise 150 kişiye ancak ulaşıyordu.

16. asrın sonlarında yapılan düzenlemeleri yansıtan defterde ise (muhtemelen 1590-91/999 ta- rihli), Bulgurlu’nun nüfusunda düşüş olduğu görülür. Bu sıralarda “kaza” olarak kayıtlı ve Üsküdar’a bağlı olarak zikredilen köyde 39 nefer (16’sı bekar, biri Meryem Hatun adlı hanım) mevcuttu. Müsvedde şeklinde hazırlanmış olan bu defterin temize çekilmiş halini yansıtan diğer defterde ise bu rakamlara dört hane daha eklenerek sayı 43’e çıkmıştır. Bu da nüfus hacminin 150 kişi dolayında bulunduğunu ve bir önceki tahrire göre dikkati çeken bir azalma olduğunu göz önüne serer. Köydeki zirai toprakları hariçten ekenlerle ilgili müsvedde defterde bazı kayıtlar mevcuttur. Bu kayıtlarda bu hariçten gelen çiftçilerin bir kısmının Kara- manlı, Üsküdar kasabası, Merdivenli ve Dudullu köylerinde oturduklarına dair notlar düşülmüştür. Bundan dolayı Bulgurlu’nun muhtemelen Ümraniye cihetlerine düşen arazilerinin bir bölümünün bu civar köyler- den gelenlerce ekilmekte olduğu söylenebilir. Bir önceki tahrirde Behruz Ağa’nın çiftliği ve tarlalarının bu son tarihte miralem ve sonra kapıcıbaşı62 Kurd Ağa’nın elinde bulunduğu da dikkati çeker. Bu çiftlikte beş parça bağ, iki çayırlık alan bulunuyordu. Kurd Ağa ayrıca Bulgurlu’da başka tarlalar da satın alma temayülü içindeydi.

Bulgurlu’daki üretime bakıldığında yine buğday ve arpanın başı çektiği anlaşılır. Ancak önceki tah- rire göre üretimde nüfusun düşüşüyle orantılı olarak bir azalma olmuştur. Ürünlerden alınan vergi miktar- ları şu şekilde idi63: 59 Alınan öşür miktarı 1/10 hesabı üzere vergi miktarından hareketle toplam üretim tahmini olarak hesaplanmıştır. 1 müdün kile karşılığı 20 olarak kabul edilmiştir. Bu rakamların üretim hakkında bir fikir vermek üzere hesaplandığını belirtmeliyiz. Bunlar yıllık gerçek rakamlarından çok üretim kapasitesi hakkında genel bir fikir sağlar. 60 BOA, TD, nr. 436, s. 361-363. 61 BOA, TD, nr. 436, s. 386-387. 62 Tahrir kayıtlarında miralem diye bahis varken sicil kayıtlarında kapıcıbaşı ünvanıyla geçer (İstanbul Kadı Sicilleri: Üsküdar Mahkemesi 84 Numaralı Sicil, H. 999-1000/M.1590-1591, haz. Rıfat Günalan, İstanbul 2010, s. 293, hk. 475). 63 BOA, TD, nr. 630, s. 543; BOA, TD. nr. 733, s. 189.

21 ÜMRANİYE TARİHİ I

Bulgurlu Köyünde Üretm (XVI. Yüzyıl)

Buğday 5 müd 5 kile 105 kile 2.625 kg

Yulaf 8 müd 10 kile 170 kile 4.250 kg

Arpa 2 müd 10 kile 50 kile 1.250 kg

Burçak 1 müd 10 kile 30 kile 750 kg

Kaplıca (bir çeşit 1 müd 10 kile 30 kile 750 kg kılçıklı buğday)

Bakla 5 kile 125 kg

Rahatça anlaşılacağı gibi ürün konsepti bu son tarihte çeşitlenmiş buğday, arpa, burçak yanında bakla, yulaf ve kaplıca da ekilmeye başlanmıştı. Yulafın geniş miktarda ekilmekte olması hayvanların yem ihtiyacıyla doğru orantılı olmalıdır. Genel üretim miktarları mukayese edilecek olursa buğdayın bu son tarihte 26.250 kg’a gerilediği, arpanın hayli azaldığı, ancak bunun yerini yulaf tarlalarının aldığı sonucu çıkarılabilir. Bunun hangi sebebe dayandığı konusunda bir şey söylemek zor olsa da bu son tarihte artan geniş çaplı seferlerin hayvan yemi ihtiyacının da buna parelel olarak öne çıkmasına yol açtığı iddia edilebilir. Hububat dışında diğer vergi alınan kalemler, çayır, sarımsak, kovan ve koyundur. Vergi gelirleri toplamı şahsi vergilerdeki artışa parelel olarak bir önceki tahrire göre, üretim azalmasına rağmen, yükselmiş görün- mektedir (5.720 akçe)64.

Bulgurlu köyü 16. asrın ortalarındaki durumuna göre 17. yüzyılın başlarında giderek bakımsız ve üretim hacmi düşmüş bir hale gelince muhtemelen yeniden şenlenmesi için I. Ahmed tarafından 12 Haziran 1617’de Aziz Mahmud Hüdayi’ye mülk olarak verilmiştir65. Köy daha önce Yenice Kalesi (Anadolu Hisa- rı) muhafızları, ardından kale dizdarının timarı idi (1561’de dizdar Şaban Ağa’nın timarı). Aziz Mahmud Hüdayi’ye mülk olarak verilmesinin ardından buraya iskân edilecekler için kolaylıklar sağlanmaya çalışılmış, bu sıralarda özellikle Celali ayaklanmaları ve Doğu’da başgösteren karışıklıklar sebebiyle batıya kaçan gayri müslim unsurlara da burası açık hale gelmiştir. Nitekim 13 Temmuz 1617 tarihli bir sicil kaydında “hariç- ten bazı Ermeni taifesi gelip konup tavattun eylemek murad eylediklerinde” kendilerine hiç kimsenin mani olmaması ve köye yerleşmelerinin kolaylaştırılması devlet tarafından ilgililere bildirilmiştir66. Bu çabaların 18. asırda bile devam etmiş olduğu anlaşılmaktadır. 17 Ekim 1726 tarihli bir kayıtta yerleşmek üzere bu- raya davet edilen ve iskânı gerçekleşenlerin tasarruflarındaki araziler üzerinde evler inşa etmekte oldukları, bu evlerin kendilerinin mülkü bulunduğu konusu gündeme getirilmişti67. Öyle anlaşılıyor ki Bulgurlu’nun Ümraniye kesiminin bir bölümünü dahi içine alan topraklarındaki iskân izleri bu vesileyle canlanmıştı. Hüdayi vakfına tanınan ayrıcalıklarla bölgenin iskânının teşviki, bir ölçüde Ümraniye’nin ortaya çıkışında önemli bir adım olmuştur denilebilir. 64 Bulgurlu’da reayanın ziraî alanları paylaşımı ve bununla ilgili tablolar için bk. A. Güneş, “Üsküdar Havalisindeki Köylerin Sosyal ve Ekonomik Ahvaline Dair bir Örnek: 16. Yüzyıl Başlarından 17. Yüzyıl Başlarına Kadar Bulgurlu Karyesi” Üsküdar Sempozyumu II, Bildiriler I, (İstanbul 2004), s. 43-51. 65 TK; GM, KKA, TD, nr. 49, 284b-285b; Zekai Mete, “Üsküdar Tarihinden Bir Kesit: Bulgurlu Köyünün Aziz Mahmud Hüdayi’ye Temliki”, Üsküdar Sempozyumu Bildiriler I, İstanbul 2004, s. 68-78. 66 Bununla ilgili kayıtlar için bk. Z. Mete, “Üsküdar Tarihinden Bir Kesit”, s. 71-72. 67 Z. Mete, “Üsküdar Tarihinden Bir Kesit”, s. 72.

22 ÜMRANİYE TARİHİ I

 ) Bulgurlu Köyünün Sosyal ve Ekonomk Durumu

Bulgurlu köyü Üsküdar kazasına bağlı olmakla birlikte bazen timar sistemiyle ilgili anlaşmazlıklara Gebze nahiyesi naibi bakmaktaydı. Bu köyde kireç ocakları ve karlıklar vardı. Ayrıca sicil kayıtlarına yansıdığı kadarıyla köye ait çayırlıklarda sığır besleniyor, koyun yetiştiriciliği yapılıyordu. Hatta Divan-ı Hümayuna yansıtılan bir arzda Bulgurlu köyü halkı Bulgurlu yakınlarındaki Gölcük adlı mevkiden Üsküdar’a uzanan arazide kendi koyunlarını otlattıklarını, ama şimdi hariçten bazı çobanların koyunlarını getirip ekili tarla- larını çiğnediklerini belirtmişler ve buna mani olunması için emir talebinde bulunmuşlardı68. Bulgurlu’nun otlaklarında kara sığır besleme meselesi de dava konusu olmuştu. Tarla sahibi ekili alanlarının bu sebeple mahvolduğunu bildiriyordu69. 17. yüzyılda vakıf köyü haline gelmeden önce Bulgurlu’da sadece Müslüman Türk hane sahiplerinin yaşadığı tahrir kayıtlarından anlaşılmaktadır. Bununla beraber İstanbul’un kozmo- polit yapısının Üsküdar yakasındaki iskan birimlerini de etkilediğine şüphe yoktur. Üsküdar sicilleri sadece bunlar değil çeşitli milletlere mensup kaçak kölelerin ana güzergahı durumunda bulunduğu için bunların da kayıtlara açık şekilde yansımayan iskanları söz konusuydu. Nitekim Bulgurlu’nun geniş arazilerinde iş gü- cünün bunlardan sağlandığı, ırgat, sığırtmaç, çoban veya ziraat işçisi olarak buralarda bulundukları sarihtir. Sicil kayıtlarında aynı döneme ait tahrirlerde adları görülmeyen bu kabil iş gücünün istihdam edildiğine dair örnekler vardır. Bunlar çoğunlukla çiftliklerde çalışmaktadırlar70. Bu bölge su kaynakları yönünden de zengin ve iyi içimli sulara sahip olduğundan Üsküdar kasabasına su sevkiyatı için yapılan faaliyetlerde bazı Hıristiyan işçi ve ustalardan istifade edildiği görülmektedir. Bunlardan erken tarihli bir örnek Sinan Paşa’nın (Koca, Sadrazam) Bulgurlu’dan su yolu kazdırmak için Ermeni ustalarla yaptığı anlaşmadır. Ermeni lağım- cılar beş baca açmak ve su yolunu kazma işi konusunda Sinan Paşa ile taahhütleşmişlerdi71 .

Bulgurlu’nun devlet için önemli bir başka yanı Tersane’nin fundalık toplama alanlarından biri ol- masıydı ki bu alanların bugünkü Ümraniye kesimini de içine aldığına şüphe yoktur. Ümraniye ve çevresinin ağaçlık olması bu yerleri Osmanlı donanması açısından değerli kılıyordu. Fırınlarda da kullanılan72 ancak ağırlıklı olarak bir geminin teknesi inşa edildiğinde veya kayık, kalyon, kadırga gibi gemilerin bakımı sı- rasında bunları kurutmak için yakılan fundaların73 Ümraniye ve çevresinde fazla olması Tersane için bu bölgeyi önemli hale getiriyordu. Nitekim 1535 yılında Bulgurlu, Başıbüyük, Narlı Dere ve Kozluca civa- rındaki fundaların hiç kimse tarafından kesilmemesini, buna teşebbüs edenlerin ise yakalanıp mahkemeye sevk edilmesi yönünde emir mevcuttu.74 16. asırda bu bölgedeki fundaların Tersane’ye aktarılması için bir yapı oluşturulmuş durumdaydı. Örneğin 1535 tarihinde Ahmed b. Hasan Bulgurlu köyündeki fundacıla- rın kethüdası durumundaydı.75 Ancak eldeki örnekler bu asra ait olsa da karineler bu yapının daha önceki tarihlerde de var olduğunu göstermektedir. 1560 tarihlerinde ise Bulgurlu’da Tersane için funda kesimiyle uğraşan kişiler şunlardı76:

68 3-13 Nisan 1592/Evahir-i Cemaziyelahır 1000 tarihli kayıt: İstanbul Kadı Sicilleri: Üsküdar Mahkemesi 84 Numaralı Sicil, (H. 999-1000/ M.1590-1591), haz. Rıfat Günalan, İstanbul 2010, s. 525-526, hk. 1027. 69 İstanbul Kadı Sicilleri: Üsküdar Mahkemesi 44 Numaralı Sicil, s. 326, hk. 243. 70 Bulgurlu’da “ırgat kafirler”: İstanbul Kadı Sicilleri Üsküdar Mahkemesi 1 Numaralı Sicil, (H. 919-927/M. 1513-1521), haz. Bilgin Aydın-Ekrem Tak, İstanbul 2008, s. 339, hk. 600; sığırtmaçlar: İstanbul Kadı Sicilleri Üsküdar Mahkemesi 9 Numaralı Sicil, (H. 940-942/M. 1534-1536), haz. Kenan Yıldız, İstanbul 2010, s.159, hk. 288; s. 166, hk. 314. Hindî köle: İstanbul Kadı Sicilleri Üsküdar Mahkemesi 5 Numaralı Sicil, (H. 930-936/M. 1524-1530), haz. Yasemin Dağdaş-Zeynep Berktaş, İstanbul 2010, s. 72, hk. 66. 71 İstanbul Kadı Sicilleri Üsküdar Mahkemesi 51 Numaralı Sicil, (H. 987-988/M.1579-1580), haz. Rıfat Günalan, İstanbul 2010, s. 86, hk. 55; s.163, hk. 254. 72 İstanbul Kadı Sicilleri Üsküdar Mahkemesi 84 Numaralı Sicil (H. 999-1000/M.1590-1591), haz. Rıfat Günalan, İstanbul 2010, C. 10, s. 453. 73 İdris Bostan, Osmanlı Bahriye Teşkilatı: XVII. Yüzyılda Tersâne-i Âmire, Ankara 1992, s. 121; Yusuf Alperen Aydın, Sultanın Kalyonları: Osmanlı Donanmasının Yelkenli Savaş Gemileri (1701-1770), İstanbul 2011, s. 279-280. 74 İstanbul Kadı Sicilleri Üsküdar Mehkemesi 9 Numaralı Sicil (H.940-942/M.1534-1536), s. 209. 75 İstanbul Kadı Sicilleri Üsküdar Mehkemesi 9 Numaralı Sicil (H.940-942/M.1534-1536), s. 288. 76 İstanbul Kadı Sicilleri Üsküdar Mehkemesi 26 Numaralı Sicil (H.970-971/M.1562-1563), haz. Rıfat Günalan, İstanbul 2010, s. 446, hk. 449.

23 ÜMRANİYE TARİHİ I

Bulgurluda Tersane İçn Funda Kesm İşçler (1560)

Mustafa b. Abdullah

Bâli b. Turbalı

Hasan b. İlyas

Hamza b. Hasan

Yusuf b. Hüseyin

Hüseyin b. Musa

Hızır birâder-i o

Mehmed birâder-i o

İsa b. Hasan

Mehmed b. Ahmed

Mustafa b. Karagöz

Hamza b. Ece

Musa b. Hüseyin

Memiç b. Budak

Ramazan b. İskender

Süleyman b. Abdullah

Bâli b. Ali

Şaban b. Süleyman

Bulgurlu’nun Tersane için funda temin etme durumu 18. ve 19. asırlarda da devam etmiştir.77 Sicil kayıtları Bulgurlu köyünde köylüler arasında pek çok anlaşmazlıklara, şahsi kavgalara adi suçlarla ilgili vak’a- lara, tereke kayıtlarına, alım satımlara dair bilgi ihtiva eder. Bunlar genellikle şahsi meseleler olarak ortaya çıkar. Yalnız bunların içinde zikredilen bir adlî olay, bahse değer bir özellik gösterir. 3-13 Temmuz 1524 ta- rihli bir mahkeme duruşmasında, Bulgurlu köyü ahalisi toplu olarak Çobanlık yapan Abdullahoğlu Hamza adlı birinden şikâyetçi olmuştu. Bu zat köyde sebebsiz yere kendi merkebini boğazlamış, İstavroz köyünden bir başkasına ait diğer bir merkebi daha aynı akıbete uğratmış, Kara Hasan’ın azadlı kölesi Kasım’ın boğazını sıkmış, yarı cansız hale getirmiş, kurtarmaya gelenlerden birinin başına çomak ile vurup yaralamıştı. Bunun üzerine köy halkı delirdiği anlaşılan Hamza’yı yakalayıp ayağına bukağı vurup -yani ayaklarını demir zincirle bağlayıp- evine götürmüş, ancak sabahleyin Hamza’nın karısı Elif’i de başını ezerek öldürdüğü anlaşılmıştı. Çoban Hamza tekrar mahkemeye sevkedilip sorguya çekildiğinde de karısının yatarken boğazını sıktığını, 77 Bu yüzyıllardaki funda temini için bk. Zekai Mete, “Üsküdar Tarihinden Bir Kesit: s. 68-79.

24 ÜMRANİYE TARİHİ I

sonra dışarı çıktığını tekrar içeri girip onu uyandırmak istediğini, cevap vermeyince de başına taşla iki defa vurduğunu ikrar etmişti78. Açık olarak anlaşılacağı üzere Çoban Hamza akıl sağlığı tamamen bozulmuş durumdaydı, gereken tedbirlerin alınmaması yüzünden yalnız bırakıldığı karısını da katletmişti. Hamza’nın akıbeti konusunda bilgi yoktur, ama cünun hali sebebiyle idam edilmediği tahmin edilebilir.

Bulgurlu’nun köy olarak nasıl bir iskan düzenine sahip olduğu konusunda erken döneme ait bil- giler yoktur. Ancak 18. asrın sonlarında burasının ortasında küçük bir meydanı olan, iki çınar ağacının yer aldığı ve bir de çeşmenin bulunduğu ana merkezin etrafında dağınık bir yerleşim sistemi özelliği gösterdiği söylenebilir. Köyün ayırt edici özelliği burada bulgur yapımı için hazırlanan mermerden büyük dibektir. 19. asırda burada irili ufaklı evlerin bulunduğu hatta bazı önde gelen ricalin de yerleşmiş bulunduğu be- lirtilir79. Nitekim Bulgurlu bu son asırda güzel suları, temiz havası ve yeşillikleri ile bir sayfiye köyü olarak biliniyordu. Çoğu iki katlı ahşap, bahçeli evleri ile dikkat çekerdi. Devlet ricalinin Bulgurlu’da konakları ve bağları bulunurdu. Bulgurlu’da konağı ve bağı bulunanlar arasında Valide Sultan Kethüdası Seyyid el-Hâc Mehmed Efendi ve eski Mora Valisi Ahmed Şâkir Paşa, Mustafa Fâzıl Paşa’nın oğlu Adil Bey vardı. Bulgur- lu köyü devlet ricalinin oturduğu bir yer olmasından dolayı Dokuzuncu Belediye Dairesi sınırları içerisine alınmıştı ve Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri’ne temlik edilmiş bulunduğundan burada esnaflık yapanlar vergi, rüsumat ve sair tekâliflerden muaf tutulmuşlardı (6 Nisan 1899/25 Zilkade 1316).

İstanbul’un Bulgurlu Dağı’ndan Görünüşü: (Antone Ignace Mellng, A Picturesque Voyage to Constaninople and The Shores of The Bosphorus: İstanbul ve Boğaz Kıyılarına Pitoresk Seyahat, ed. Rezan Benatar, İstanbul 2012, s. 66-67).

78 İstanbul Kadı Sicilleri Üsküdar Mahkemesi 5 Numaralı Sicil, (H.930-936/M.1524-1530), haz. Yasemin Dağdaş-Zeynep Berktaş, İstanbul 2010, s. 64-65, hk. 41 ve 42. 79 Bu bilgiler için bk. Ayvansarayi, Hadika..., s. 663.

25 ÜMRANİYE TARİHİ I

Kısıklı ile Bulgurlu arasında “Bamya Tarlası” denilen yerde yapılan güreşlere Bulgurlu, Erenköy ve Merdivenköy gençleri katılır, güreşten sonra at yarışları gerçekleştirilirdi. Köyü ziyarete gelenler Demirci, Libade, Müftü Kuyusu, Haminne, Meleksima ve Şeker maslaklarından su alır, Hanım Seddi (günümüzde Hanım Seti) denilen yerde piknik yaparlardı. Her yıl Mayıs ayının onuncu günü Bulgurlu’ya gelen Arap Bacılar, Aziz Mahmud Hüdayi’nin çilehanesi önünde toplanarak 1930’la kadar devam eden bahar bayramını kutlarlardı.

1947’de 286 hanede 1.685 nüfusu vardı. İki hane hariç diğer hane tamamen müslümandı ve ekse- riya köyün yerlisi idi. Çarşısında 2 kahvehane, 3 bakkal, 1 berber, 1 hamam bulunuyordu. Kasabı ve fırını yoktu, eti Kısıklı’dan alıyorlar, ekmeği de oradan getirtiyorlardı. İki mescidi (Çilehane Mescidi, Namazgâh Mescidi) ve bir camisi (Bulgurlu Camisi) vardı. Aynı yıl “Muhacir İskânı”nda Yugoslavya, Yunanistan ve az miktarda Bulgaristan’dan gelen göçmenler yerleştirilmişti. İkisi köyün ortasında, Dudullu yolu üzerin- deki küçük meydanda, ikisi de aynı yol üzerinde Bulgurlu Cami’si önünde en az 500-600 yaşında dört ulu çınar vardı. Bulgurlu Cami Çeşmesi ve Bulgurlu Demirci Çeşmesi adında iki çeşmesi halkın su ihtiyacını karşılardı. Çok sayıda tarihi mezar taşı bulunan “Namazgâh Mezarlığı” ile Bulgurlu, Kısıklı ve Ümraniye tarafından ortaklaşa kullanılan yeni mezarlık “Çakaldağı Mezarlığı”na (bugün Kavak Bayırı Mezarlığı) gömü yapılıyordu. Eğitim-öğretim gören 3 sınıflı bir ilkokul 1961’de kapatılmıştı. Öğrenciler Kısıklı İlkokulu’na devam ediyorlardı. “Kadıköy-Kısıklı” ve “Üsküdar-Kısıklı” tramvay hatları döşenmeden ve otomobiller yok iken ve daha eski devirlerde Bulgurlu’ya süslü öküz arabaları ile gidilirdi.

1970’lerde hızlanan iç göç ve bunun getirdiği plansız gelişme, Bulgurlu’nun çehresini hızla de- ğiştirdi. Eski mesire yerleri gecekonducular tarafından işgal edildi. Özel kişilerin eline geçen “Haminne, Meleksima” gibi kaynak suları, körelmeye bırakıldı. Anıt çınarlardan sadece iki adet kaldı. Bulgurlu, 1977- 1990 arasında bölündü ve Ünalan, Örnek, Esat Paşa ve Fetih mahalleleri ayrı muhtarlıklar haline getirildi. Bulgurlu’nun tarihi yapıları arasında Bulgurlu Mescidi, Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri’nin Çilehanesi ve Hamamı başta gelir. XX. yüzyılda yapılan Bodrumî Ömer Lütfi Efendi Camisi ve çeşitli dönemlere ait çeş- meler de diğer önemli tarihî yapılardır.

26 ÜMRANİYE TARİHİ I Uzun Öyküler: Melling ve Dumn’ın Dumn’ın ve Öyküler: Melling (1855): Uzun Dağı Bulgurlu Ekrem Işın, İstanbul 2008. İstanbul Işın, ed. Ekrem İstanbul, Panaromalarında

27 ÜMRANİYE TARİHİ I

iii. Bulgurlu Köyü Nüfus Defter

Defterde tarihle ilgili bir kayıt yok ise de muhtemelen 1830’lu yılların başlarına ait olmalıdır. Def- tere göre Bulgurlu köyünde yaşayanların ağırlıklı olarak bağcılıkla uğraştıkları görülür. Köyde esnaf olarak 30 kadar arabacı, 1 kasap, 7 berber, 2 keresteci, 1 yemenici bulunmaktadır. Arabacılar köyden Üsküdar’a odun vs ve insan taşımacılığı yapmaktadırlar. Sanat ehli olmayan üç kişi vardır. Köyde yerleşik olanlar en fazla 83 sayı ile İstanbullu’dur. Onu 76 sayı ile köyün ahalisi takip eder. Ayrıca, Üsküdarlı, Kayserili, Bosnalı, Livaneli, Taşköprülü olmak üzere Osmanlı coğrafyasının muhtelif yerlerinden gelme kişilerin Bulgurlu’ya yerleştikleri anlaşılır. Bulgurlu’dan bazı ailelerin başka yerlere göç ettiği/yerleşmek üzere gittiği görülür. Bu yerler arasında Çorlu, Marmara, Kısıklı, İzmid ve Hicaz gibi yerler bulunuyor.80

Bulgurlu Köyü Nüfus Defternn lk sayfası

80 BOA, NFS. d. nr. 057, s. 58

28 ÜMRANİYE TARİHİ I

[s. 58] KARYE-İ BULGURLU

Hâne 1

Sıra 1 kumral sakallı, çiftlik kethüdası Hasan Sıra 2 b. Ali, Kastamonulu oğlu, Ahmed sinn Asitaneli 15 sinn Filkaranya [?], 08.N.1256/03.11.1840 7 bâ-arz âmed, 02.Za.[125]9/24.11.1843 “T-6”

Hâne 2

Sıra 3 sarı sakallı, Bağcı Hasan b. Ömer, Pazarköyü sinn 45 “T-3”

Hâne 3

Sıra 4 Humbarahâneden mahreç Mehmed Tahir “T-4”

Hâne 4

Sıra 5 ak sakallı, Bağcı Seyyid Mustafa b. Mehmed, Âsitâneli sinn 60 “T-13”

29 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne 5

Sıra 6 ak sakallı, Bağcı Mahmud b. Ali, Karyeli sinn 55 fevt: 01.Ş.1256/28.09.1840 “T-2”

Hâne 6

Sıra 8 Sıra 7 kır sakallı, Bağcı Arap Feyzullah b. Ahmed, Âsitâneli Bağcı Saadet sinn “T-3” 70 fevt: Mahallesi, 01.M.1260/22.01.1844

Hâne 9

Sıra 9 kır sakallı, Bağcı Feyzullah Sıra 10 b. Mehmed, Asitaneli sarı bıyıklı, oğlu Bağcı Mustafa, Asitaneli sinn sinn 70 30 “T-3”

30 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne 10

Sıra 11 kumral bıyıklı Asâkir-i Mansûre’den tekaüd Kiriçci Mehmed b. Sâlih, Âsitâneli sinn 45 Mâhiyye 20 guruş “T-4”

Hâne 15

Sıra 13 Sıra 12 ter bıyıklı, biraderi Keresteci Mustafa kara bıyıklı Keresteci Mehmed Sâlih b. Hacı Süleyman Âsitâneli Âsitâneli sinn sinn 20 25 nukiled: Tatari Hatib Efendi mahalle-i Süleymaniye el- maruf “T-2” 30.N.1258/04.11.1842

Hâne 16

Sıra 14 kır sakallı, muhtar-ı sânî Arabacı Mehmed Arif b. Sıra 15 Memiş oğlu, Lütfullah, Âsitâneli Karyeli sinn sinn 7 46 “T-4”

31 ÜMRANİYE TARİHİ I

[s. 59] Hâne 17

Sıra 16 kumral bıyıklı Celeb Mehmed Said b. Hasan, Karyeli sinn 28 [reft]: Çorlu, 06.S.1255/21.04.1839 “T-4”

Hâne 18

Sıra 17 Sıra 18 şâbb, Bağcı Halil b. İbrahim Edhem, Âsitâneli biraderi Ahmed Emin, Âsitâneli sinn sinn 12 7 “T-3”

Hâne 19

Sıra 19 Sıra 20 kumral bıyıklı Bağcı Receb b. Mahmud, Karyeli oğlu, Mahmud, Âsitâneli sinn sinn 35 3 “T-3”

Hâne 21

Sıra 21 Sıra 22 Sıra 23 kumral sakallı, Arabacı Mustafa b. İsmail ter bıyıklı, oğlu Arabacı Nu’mân şâbb, diğer Arabacı Hüseyin Karyeli Karyeli Âsitâneli sinn sinn sinn 40 18 13 “T-2”

32 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne 22

Sıra 24 Sıra 25 kara sakallı, Basmacı Ahmed Efendi b. Hacı Mehmed kumral bıyıklı, tebaası Hurşid b. Abdullah sinn Âsitâneli 45 sinn reft: Mahalle-i Selman Ağa, 15.Ca.1253/17.08.1837 20 “T-3” fevt: 01.M.1257/23.02.1841

Hâne 25

Sıra 26 Sıra 27 kumral sakallı, Bağcı Kara Ali b. İsmail oğlu, Veliyüddün Karyeli Âsitâneli sinn sinn 40 7 “T-25”

Hâne 26

Sıra 28 ak sakallı, bilâ-san’at âmâ, Said İsmail b. Musa, Âsitâneli sinn 70 “T-2”

Hâne 27

Sıra 29 Sıra 30 sarı sakallı, Arabacı Mehmed b. Ali, Karyeli oğlu, Kadri, Âsitâneli sinn sinn 35 8 “T-2”

33 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne 29

Sıra 31 Sıra 32 kır sakallı, Bağcı Mustafa b. Ali, Âsitâneli sarı bıyıklı, damadı Bağcı Mehmed b. Mustafa sinn İnebolu 67 sinn Hacc-ı şerîf, 22.Z.1256/14.02.1841 40 “T-3”

Hâne 31

Sıra 33 kır sakallı, Sucu Osman b. Ömer, Karyeli sinn 65

Hâne 32

Sıra 34 Sıra 35 Sıra 36 kır sakallı, Arabacı İbrahim b. Ömer sarı sakallı, oğlu Arabacı Veliyüddin torunu Haşim b. Veliyüddin Karyeli Âsitâneli Âsitâneli sinn sinn sinn 70 35 8 “T-2”

[s. 60] Hâne 34

Sıra 37 kır sakallı, Bağcı Mustafa b. Hasan, Âsitâneli sinn 60 “T-2”

34 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne 35

Sıra 38 Sıra 39 kara bıyıklı, Yemenici Seyid Hüseyin b. oğlu, Mehmed, Âsitâneli Süleyman, Âsitâneli sinn sinn 8 35

Hâne 36

Sıra 40 ak sakallı, Topal Abdullah b. Mustafa, Kilili sinn 80 “T-1”

Hâne 37

Sıra 41 Sıra 43 kır sakallı, Arabacı Ali b. Ömer Sıra 42 sarı sakallı, biraderi Arabacı Mehmed, Karyeli şâbb, oğlu Ömer, Âsitâneli Karyeli sinn sinn sinn 55 11 40 “T”

Hâne 38

Sıra 44 Sıra 45 kır sakallı, Arabacı Mehmed Sıra 46 şâbb, oğlu Arabacı Ömer b. Ömer, Karyeli diğeri, Ali, Âsitâneli Karyeli sinn sinn sinn 60 8 15 “T-2”

35 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne 40

Sıra 47 Sıra 48 kumral bıyıklı, Arabacı Çalık Mustafa b. Osman, Karyeli kumral sakallı, biraderi Arabacı Mehmed, Âsitâneli sinn sinn 33 35 “T-4”

Hâne 42

Sıra 49 Sıra 50 Sıra 52 sarı sakallı, Bağcı Osman b. Sıra 51 ter bıyıklı, oğlu, Bağcı sarı bıyıklı, biraderi Bağcı Mehmed diğeri, Süleyman Derviş Mehmed Mehmed Karyeli Karyeli Karyeli Karyeli sinn sinn sinn sinn 45 2 15 25 “T-3”

Hâne 43

Sıra 53 sarı sakallı, Bağcı Sıra 55 İsmail b. Yakub Sıra 54 Sıra 56 Karyeli oğlu, İbrahim kır sakallı, Arabacı Ahmed Karyeli diğeri, Hüseyin sinn b. Mehmed Sadık, Karyeli Karyeli sinn 50 sinn sinn 6 50 5 fevt: 04.M.1257/26.02.1841 “T-1”

36 ÜMRANİYE TARİHİ I

[s. 61] Hâne 44

Sıra 57 sarı bıyıklı, Bağcı İbrahim Edhem b. Yakub, Karyeli sinn 38 “T-1”

Hâne 48

Sıra 58 Sıra 61 Sıra 59 kır sakallı, Bağcı Ali Sıra 60 diğeri, İbrahim biraderi, Bağcı b. Ahmed, Karyeli oğlu, Ahmed, Karyeli Karyeli Hüseyin, Karyeli sinn sinn sinn sinn 45 5 2 35 “T-2”

Hâne 50

Sıra 62 Sıra 63 kır sakallı, Sucu Hasan b. Halil, Karyeli kumral bıyıklı, oğlu Berber Salih, Karyeli sinn sinn 85 28 “T-3”

Hâne 57

Sıra 64 ak sakallı, Arabacı Mustafa b. İsmail, Karyeli sinn 58 “T-1”

37 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne 58

Sıra 65 kumral bıyıklı, Bağcı Ali b. Halil, Karyeli sinn 30 “T-1”

Hâne 59

Sıra 66 Sıra 67 kır sakallı bilâ-san’at Ahmed b. Seyid Ali ter bıyıklı, oğlu Mehmed Emin, Âsitâneli Âsitâneli sinn sinn 33 55 [reft]: Marmara, 19.Ca.1256/19.07.1840 fevt: Mahallesi, 01.M.1260/22.01.1844 “T-4”

Hâne 66

Sıra 68 kır sakallı, Bağcı el-Hâc Nu’mân b. Ali, Karyeli sinn 45 “T-1”

38 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne 68

Sıra 69 Sıra 72 kır sakallı, Bağcı Derviş Sıra 70 Sıra 71 şâbb, yeğeni Bağcı Halil b. Mehmed b. Abdullah şâbb, oğlu Halil diğeri, Mustafa Hüseyin Âsitâneli Âsitâneli Âsitâneli Karyeli sinn sinn sinn sinn 59 13 2 15 “T-3”

Hâne 70

Sıra 73 kara sakallı, Rençber Mustafa b. Mehmed, Karyeli reft: Kısıklı karyesi, 22.R.1257/13.06.1841 “T-3”

Hâne 71

Sıra 74 kır sakallı, bilâ-san’at Hasan b. Osman, Karyeli Sıra 75 sinn kumral bıyıklı, oğlu Berber Ahmed, Âsitâneli 75 sinn fevt: 01.M.1257/23.02.1841 25 “T-4”

Hâne 73

Sıra 76

kumral bıyıklı, tebaadan Servet b. Feyzullah, Âsitâneli

sinn

25

“T-3”

39 ÜMRANİYE TARİHİ I

[s. 62] Hâne 75

Sıra 77 kır bıyıklı, Kavas Mehmed Arif b. Halil, Âsitâneli sinn 40 “T-5”

Hâne 77

Sıra 78 Sıra 79 kır sakallı, Kasab Mehmed Tahir ter bıyıklı, oğlu Rençber Mehmed Sıra 80 b. Mehmed Emin, Karyeli Emin, Karyeli şâbb, diğeri Ömer, Karyeli sinn sinn sinn 52 25 14 reft: İzmid, 22.B.1257/09.09.1841 reft: Kastamonu, “T-3” 14.Ca.1255/26.07.1839

Sıra 81 Sıra 82 diğeri, Mehmed, Karyeli diğeri, Ramazan, Karyeli sinn sinn 8 3

Hâne 79

Sıra 83 Sıra 84 kır sakallı, Arabacı Sıra 85 Sıra 86 İbrahim b. Ahmed, Karyeli kumral sakallı, oğlu Araba- ter bıyıklı, torunu cı Seyyid diğeri, Ahmed sinn Arabacı Seyyid Mustafa Karyeli Ömer, Karyeli 79 Karyeli sinn sinn fevt: Mahallesi, sinn 10 01.M.1260/22.01.1844 21 45 “T-4”

40 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne 80

Sıra 87 Sıra 88 ak sakallı, Arabacı İsmail b. Mehmed Emin şâbb, torunu Mehmed Emin b. İbiş, Âsitâneli sinn sinn 60 15 “T-3”

Hâne 82

Sıra 89 kumral sakallı, tebaadan Mehmed b. Mehmed Âsitâneli sinn 45 reft: Maden, 06.M.1255/22.03.1839

Hâne 83

Sıra 90 Sıra 91 kır sakallı, Bağcı Mustafa b. Mustafa şâbb, torunu Hüseyin b. Mehmed Karyeli Âsitâneli sinn sinn 45 12 “T-2”

Hâne 84

Sıra 92 kumral bıyıklı, Arabacı Abdi b. İbrahim, Karyeli sinn 32 “T-2”

41 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne 85

Sıra 94 Sıra 95 Sıra 93 Sıra 96 sarı bıyıklı, eniştesi Renç- kara bıyıklı, Arabacı Mehmed oğlu, Hasan b. Hüseyin ber Hüseyin b. Ali Karyeli diğeri, Halil b. Hasan Salih b. Âsitâneli sinn Hüseyin, Karyeli sinn sinn 7 sinn 35 5 nûkilet: bu dahi 28 nûkilet: Mahalle-i nûkilet: bu dahi Durbali der Üsküdar, “T-3” 24.Z.1255/28.02.1840

[s. 63] Hâne 86

Sıra 97 Sıra 98 kumral sakallı, Bağcı İsmail b. Hasan, Karyeli oğlu, Hasan, Âsitâneli sinn sinn 40 5 “T-2”

Hâne 87

Sıra 99 kır sakallı, Bağcı Çaput Ahmed Sıra 100 b. Hasan, Karyeli şâbb, oğlu İbrahim, Âsitâneli sinn sinn 60 11 fevt: 01.M.1257/23.02.1841 “T-2”

42 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne 88

Sıra 101 kumral bıyıklı, Arabacı Ahmed b. Mustafa, Taşköprü sinn 35 “T-4”

Hâne 90

Sıra 102 Sıra 103 kır sakallı, Sucu Kara Hasan b. Halil, Karyeli sarı bıyıklı, oğlu Arabacı Ali, Âsitâneli sinn sinn 55 22 “T-2”

Hâne 91

Sıra 104 kır sakallı, Topal Abdullah Sıra 105 b. Abdullah, Bosnalı şâbb, müsteciri Halil b. Ömer, Âsitâneli sinn sinn 100 12 “T-1”

Hâne 92

Sıra 106 köse sakallı, Bağcı Mehmed b. Mustafa, Bosnalı sinn 45 “T-2”

43 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne 93

Sıra 107 Sıra 108 kır sakallı, Bağcı Yakub b. Mustafa, Karyeli oğlu, Halil, Âsitâneli sinn sinn 50 5 fevt: 01.C.1257/21.07.1841 “T-2”

Hâne 94

Sıra 109 kumral sakallı, Bağcı Mehmed Emin Sıra 110 Sıra 111 b. İbrahim ter bıyıklı, oğlu Arabacı Ali diğeri, Mehmed Şükrü Karyeli Âsitâneli Âsitâneli sinn sinn sinn 40 18 3 “T-2”

Hâne 95

Sıra 113 şâbb, oğlu Mehmed Nuri, Âsitaneli Sıra 112 sinn Arabacı Süleyman 13 reft: Aydın, 06.ZA.1255/11.01.1840

Hâne 96

Sıra 114 kumral sakallı, Bağcı Ali b. İsmail, Karyeli sinn 42 “T-2”

44 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne 97

Sıra 115 Sıra 116 kır sakallı, Rençber Receb b. Mehmed kara bıyıklı, oğlu Rençber Mehmed Karyeli Âsitâneli sinn sinn 45 25 “T-2” [reft]: Bursa’ya, 06.Ca.1255/18.07.1839

[s. 64] Hâne 99

Sıra 117 kumral sakallı, Arabacı Ali b. Arif, Âsitâneli sinn 30 “T-2”

Hâne 102

Sıra 118 Sıra 119 Sıra 120 sarı sakallı, Arabacı Seyyid Sıra 121 Ahmed b. Ali şâbb, oğlu Mehmed Emin diğeri, İbrahim Edhem diğeri, Ali, Âsitâneli Âsitâneli Âsitâneli Âsitâneli sinn sinn sinn sinn 2 40 12 6 “T-3”

45 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne 104

Sıra 122 kır sakallı, Rençber Seyid Hasan b. Ahmed, Akseki sinn 65 “T-2”

Hâne 107

Sıra 123 ak sakallı, Bağcı İbrahim b. Abdullah, Karyeli Sıra 124 sinn oğlu, tebaadan Yusuf b. 60 “T-3”

Hâne 109

Sıra 125 şâbb, Berber Mehmed b. Ömer, Âsitâneli sinn 12 nûkilet: Muhsine Hatun, 02.Za.1255/07.01.1840 “T-4”

Hâne 112

Sıra 126 kır sakallı, Arabacı İbrahim Edhem Sıra 127 b. Ahmed, Karyeli oğlu, Mehmed Salih, Âsitâneli sinn sinn 45 7 “T-2”

46 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne 114

Sıra 128 kır sakallı, Bağcı Hüseyin b. İbrahim, Karyeli sinn 65 fevt: 07.L.1257/22.11.1841 “T-2”

Hâne 118

Sıra 129 kır bıyıklı, Bağcı Emin Sıra 131 Sıra 130 b. Hasan, Karyeli diğeri, İsmail, Âsitâneli oğlu, Halil, Âsitâneli sinn sinn sinn 40 mah 6 3 fevt: 01.M.1257/23.02.1841 “T-4”

Hâne 119

Sıra 132 Sıra 135 kumral sakallı, Bağcı Halil Sıra 133 Sıra 134 sarı bıyıklı, biraderi Bağcı b. Mehmed Ali oğlu, Ahmed diğeri, Mehmed Ali İbrahim Karyeli Âsitâneli Âsitâneli Karyeli sinn sinn sinn sinn 45 8 1 30 “T-3”

47 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne 122

Sıra 136 kumral bıyıklı, Bağcı Kadri b. Mustafa, Karyeli sinn 25 “T-2”

[s. 65] Hâne 123

Sıra 137 Sıra 139 Sıra 138 sarı bıyıklı, Suyolcu Abdülkadir b. diğeri, Mehmed Şükür oğlu, İsmail Mehmed Emin, Karyeli Âsitâneli Âsitâneli sinn sinn sinn 30 1 7 nûkilet: Mahalle-i Debbağlar der fevt: 01.M.1257/23.02.1841 nûkilet: bu dahi Üsküdar, 20.M.1259/20.02.1843

Hâne 124

Sıra 141 Sıra 140 kumral bayıklı, damadı Kavas Mehmed Bağcı Mehmed Emin b. Mehmed Tahir b. Ahmed, Âsitâneli fevt: ihbar-4 Mahalle, 01.Ş.1257/18.09.1841 sinn 35

Hâne 125

Sıra 142 Sıra 143 Sıra 144 kır sakallı, muhtar-ı evvel Bağcı Süley- man Ağa b. Mehmed, Karyeli kumral bıyıklı, ter bıyıklı, diğeri Bağcı oğlu Ali, Karyeli İshak, Karyeli sinn sinn sinn 61 30 20 “T-4”

48 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne 127

Sıra 145 Sıra 146 kumral sakallı, Bağcı Ali b. İbrahim, Karyeli oğlu, Mehmed Tahir, Karyeli sinn sinn 35 7 “T-4”

Hâne 128

Sıra 147 Sıra 148 kumral sakallı, Bağcı İbrahim b. İbrahim oğlu, Mehmed Karyeli Karyeli sinn sinn 48 9 “T-2”

Hâne 131

Sıra 149 kumral bıyıklı, Bağcı-Sirkeci Mehmed b. Mahmud, Karyeli sinn 33 nûkilet: Kısıklı, 14.R.1257/05.06.1841 “T-4”

Hâne 133

Sıra 150 ak sakallı, Bağcı Said Hoca b. Ömer, Karyeli sinn 85 “T-2”

49 ÜMRANİYE TARİHİ I

Sıra 151 Sıra 152 Sıra 153 128 hânede Bağcı İbrahim’in torunu 99 hânede Arabacı Ali’nin üvey oğlu 32 hânede Arabacı İbrahim’in torunu Feyzullah Seyyid Hüseyin b. Mehmed Şâkir, Mehmed Tahir b. Veli, Âsitâneli Âsitâneli mah sinn sinn 1 1 12

Sıra 155 Sıra 156 Sıra 154 sarı bıyıklı, 9 hânede Ali’nin üvey 17 hânede Celep Said’in tevellüdü sarı bıyıklı, Bağcı Mehmed b. Arif oğlu Mehmed b. İsmail, Karyeli Mustafa 34 hânede sinn mah 25 1

[s. 66] Sıra 157 Sıra 158 Sıra 159 kumral bıyıklı, Mehmed Said Efendi orta boylu, açık kaşlı, ela gözlü, sivri kumral sakallı, Dâire-i Hümâyûn’dan b. Hasan, Karyeli burun, sarı ter bıyıklı Mustafa b. mahreç Hüseyin Ağa b. Hüseyin, Halil Âsitâneli sinn sinn sinn 28 35 55 Hâne 17 Yasakcı, 11.M.1257/05.03.1841 Hâne 30.M.1256/03.04.1840 fevt: Mahallesi, 108 reft: Mihaliç, 11.S.1256/14.04.1840 01.M.1260/22.01.1844 02.N.1256/28.10.1840/ âmed: 20.N.1257/05.11.1841 Yalakabad, 20 Minhû

Sıra 161 Sıra 162 Sıra 160 112 hâneden 126 numarada İbrahim 96 hanede 155 numarada 102 hâneden 118 numarada Ahmed tevellüdü Ahmed Mehmed tevellüdü Mehmed Arif tevellüdü Salih sinn sinn sinn Âsitâne [yazılmamış] Âsitâne fî minhû 01.Ş.1252/11.11.1836 Âsitâne fî minhû

50 ÜMRANİYE TARİHİ I

Sıra 163 Sıra 164 Sıra 165 Âsitâneli, orta boylu, az çatık kaşlı, Zağferanbolulu, orta boylu, açık Ahıshalı, orta boylu, açık kaşlı, ela mai gözlü, sivri burunlu, çiçek kaşlı, sivri burunlu kumral sakallı, gözlü, kızıl yüzlü, sivri burunlu, kır bozuğu, kumral bıyıklı Mehmed es-Seyyid Ahmed Ağa b. İbrahim sakallı Abdullah b. İsmail Said b. Hüseyin sinn sinn sinn 40 50 29 Ketenci esnafından Bağ rençberi mültezim, 28.Ca.1256/28.07.1840 28.Ca.1256/28.07.1836 14.M.1254/09.04.1838 Âsitâne, 27.Ca.1257/17.07.1841 reft: Erzurum, 1258/1842 […], 23.Ş.1258/29.09.1842

Sıra 166 Sıra 167 Sıra 168 Sinoblu, orta boylu, açık kaşlı, Mehmed Sâlih b. Hasan Süleyman b. Mehmed elâ gözlü, sivri burunlu, az çiçek yüzlü, köse, sarı sakallı Mehmed b. Âsitâneli Âsitâne Mehmed Mahir 01.M.1257/23.02.1841 sinn sinn 2 25 Bağ rençberi 28.M.1257/22.03.1841

Sıra 169 Sıra 170 Sıra 171 Tahir b. Veli İsmail b. Yakub Mehmed Emin b. Berber Sâlih Âsitâne Âsitâne Âsitâne sinn sinn sinn 1 2 1

Sıra 172 Sıra 173 Sıra 174 Mehmed b. Ali Mehmed b. Bağcı Hüseyin Ali b. Berber Ahmed Âsitâne Âsitâne Âsitâne sinn sinn sinn 1 1 3

51 ÜMRANİYE TARİHİ I

Sıra 176 [s. 67] Sıra 177

Sıra 175 Halil b. Yasakcı Mustafa Hassa-i Şahane Mülâzımı Ahmed Ağa’nın karındaşı Hüseyin b. Hüseyin Mehmed b. Bağcı Hüseyin Âsitâne Uluslu Âsitâne sinn sinn sinn 6 12 2 nûkilet: Mahalle-i el-Hac İlyas der- Eğrikapı, 01.B.1259/28.07.1843

Sıra 178 Sıra 179 Sıra 180 Âsitâneli, orta boylu, elâ gözlü, kır Ankaralı, orta boylu, açık kaşlı, elâ Âsitâneli, uzunca boylu, sarı sakallı, sakallı, Hacı Mehmed Nuri Bey b. gözlü, esmer çehreli, kumral sakallı Mehmed b. İsmail Ali Ali b. Hüseyin sinn sinn sinn 25 51 60 Bağcı rençberi Enderun’dan muhreç, Mahallesi: 03.Ra.1257/25.04.1841 29.Ş.1257/16.10.1841 09.Ş.1257/26.09.1841

Sıra 182 Sıra 183 Sıra 181 Âsitâneli Hasan b. Mustafa Âsitâneli, orta boylu, sarı bıyıklı, Mehmed Şâkir b. Ahmed Âsitâneli, uzunca boylu, çatık siyah sinn sakallı Mustafa b. Mustafa sinn 3 sinn 45 muharrer hasbî 25 Kayıkçı 02.Ca.1257/22.06.1841 Dökmeci 24.C.1258/02.08.1842 02.Ca.1257/22.06.1841 nûkilet: Mahalle-i Tophane Kazgancıbaşı, 26.Ş.1258/02.10.1842

Sıra 185 Sıra 186 diğer hasbî oğlu Ahmed Nevşehirli, uzun boylu, açık kaşlı, az bıyıklı Mehmed b. Osman Mahir Sıra 184 24.S.1258/06.04.1842 ve hasbî oğlu Ahmed sinn 24.S.1258/06.04.1842 40 tebaadan 30.Ra.1258/11.05.1842

52 ÜMRANİYE TARİHİ I

Sıra 188 Sıra 189 Bağcı, Receb’in tevellüdü İsmail Ömerli karyeli, orta boylu, kumral Sıra 187 bıyıklı Mehmed Ali b. Sâlih mah kır sakallı, Bağcı Hacı Mustafa b. Ali sinn 1 Âsitâneli 35 07.S.1258/20.03.1842 11.R.1258/22.05.1842 Ziraat rençberi 21.Ş.1258/27.09.1842

Sıra 190 Sıra 191 Sıra 192 Rusçuklu, orta boylu, sarı bıyıklı, Âsitâneli, orta boylu, kır sakallı, oğlu, orta boylu, kara sakallı, Seyyid Hasan b. Halil Seyyid Mehmed Emin Efendi b. Abdullah İsmail sinn sinn sinn 35 25 55 Dikici [?] bu dahi zuamâdan: 23.S.1259/25.03.1843 24.Za.1258/27.12.1842 [?]

Sıra 194 [s. 68] sıra 195 Sıra 193 Sakızlı, orta boylu, kumral bıyıklı, Bulgurlulu, orta boylu, az sarı bıyıklı, Üsküdarlı, orta boylu, az kara İsmail b. Habib Mustafa b. Halil bıyıklı, Ahmed b. Murtaza sinn sinn sinn 28 25 25 23.Ra.1259/23.04.1843 Sucu bu dahi reft: Edirne’de, 24.B.1259/20.08.1843 15.Ra.1259/15.04.1843 07.L.1259/31.10.1843

Sıra 196 Sıra 197 Sıra 198 Üsküdarlı, orta boylu, ter bıyıklı Livaneli, orta boylu, kumral bıyıklı, Bağcı Ali Ağa’nın tevellüdü Mustafa Mehmed b. Ömer Ahmed b. Mehmed mah sinn sinn 1 20 35 Berber Bağcı rençberi 27.L.1259/20.11.1843 27.L.1259/20.11.1843

53 ÜMRANİYE TARİHİ I

Sıra 200 Sıra 199 Âsitâneli, orta boylu, ter bıyıklı Mehmed b. Ali Bağcı Ahmed Ağa’nın tevellüdü Hasan Berber mah sinn 1 19 bu dahi 01.M.1260/22.01.1844

BULGURLU KÖYÜNDE İKÂMET EDENLERİN MEMLEKETLERİ

Memleket Adet Akseki 1

Bosna 2

Bulgurlu 76

İnebolu 1

İstanbul 83

Kayseri 2

Kili 1

Livane 1

Pazarköy 1

Rusçuk 1

Taşköprü 1

Üsküdar 4

Sakız 1

Safranbolu 1

Ahısha 1

Sinop 1

Nevşehir 1

Ankara 1

Toplam 180

54 ÜMRANİYE TARİHİ I

BULGURLU KÖYÜNDE MESLEK GRUPLARI

Meslek Grupları Adet % Arabacı 30 25.29 Bağcı 54 45.45 Basmacı 1 0.91 Berber 7 5.95 Celep 2 1.75 Çiftlik kâhyası 1 0.91 Kasap 1 0.91 Kavas 2 1.75 Keresteci 2 1.75 Rençber 11 9.31 Sucu 4 3.43 Sanatı olmayan 3 2.59 Toplam 119 100.00

BULGURLU KÖYÜNDEN BAŞKA YERLERE GİDENLER

Gdlen Yer Reft/Nûklet Sayı Tatari Hatib Efendi Mahallesi nûkilet 1 Durbali Mahallesi nûkilet 3 Muhsine Hatun nûkilet 1 Debbağlar Mahallesi nûkilet 2 Kısıklı nûkilet 1 Hacı İlyas Mahallesi nûkilet 1 Tophane nûkilet 1 Çorlu reft 1 Selman Ağa Mahallesi reft 1 Hacc-ı şerîf reft 1 Marmara reft 1 Kısıklı reft 1 Kastamonu reft 1

55 ÜMRANİYE TARİHİ I

İzmid reft 1 Maden reft 1 Aydın reft 1 Bursa reft 1 Mihaliç reft 1 Erzurum reft 1 Edirne reft 1 Toplam – 23

b) Dudullu: Ortaya Çıkışı ve Gelşme Sürec

Eski kayıtlarda “Tutlu, Dutlu, Dudurlu” imlasıyla da yazılan köy, Eski Ankara Yolu (Alemdağ Caddesi) üzerinde, Ümraniye ile Sarıgazi köyü arasındadır. Üsküdar Vapur iskelesinden 12 kilometre me- safededir. Geçmiş dönemde toprağı verimli, çınar ağaçları arasında şirin ve havadar, Yukarı Dudullu ve Aşağı Dudullu adlı iki mahallesi olan bir köy olarak bilinirdi. Yukarı Dudullu, köyün Şile Yolu (Eski Ankara Yolu) üzerindeki kısmını teşkil ederdi. Aşağı Dudullu, 500-600 metre kuzeyde geniş bir vadi içindeydi ve bir şose ile inilirdi. Bu şose aynı zamanda Çekme Köyü’ne giderdi.

Dudullu’nun ortaya çıkışı hakkında tarihi Osmanlı öncesine giden bilgiler yoktur. Dudullu adlı yerleşme yeriyle alakalı ilk bilgiler 16. asrın başlarına kadar ancak iner. Özellikle Üsküdar sicillerinde daha önce de belirtildiği gibi Bulgurlu da dahil, kadı naibinin kazaî/yargı alanına giren köyler (Herkadon/Kadı- köy, Merdivenli, Karamanlı, Viran, Başıbüyük, Soğanlık, Samandıra, Salihlü, Sarılu, Küçük Dudullu, Kü- çük Reislü, Reisli-i kebîr, Yenice)81 arasında adı geçer. 1510’lu yıllara ait bu kayıtların ardından Üsküdar’a tabi köylerin hane sayılarını ihtiva eden sicil listesinde Küçük Dudullu şeklinde 7 hanelik bir iskan birimi halindedir. Dudullu adının neye dayandığı konusunda herhangi bir bilgi yoktur. Bu ad söz konusu kesimde kadim bir iskan biriminin adından da neş’et eder görünmez. Muhtemelen tahrir kayıtlarında Yoros’a bağlı olarak gösterilen Sarıbayrak adlı köy ile ilişkili olarak ortaya çıkmıştır. Sicillerde daima Küçük Dudullu veya sadece Dudullu olarak geçmekle birlikte tahrir kayıtlarında bu ad, Sarıbayrak adlı köyün diğer adı şeklinde belirtilir. Bu iki köyün birbiriyle aynı yeri ifade etmesi de mümkündür. Köyün adının ilk yazılış şekli “Du- dullu” okunuşundan ziyade “Dutlu/Tutlu” okunuşuna imkan verecek şekildedir. Bu bakımdan Dudullu adını Dutlu’dan bozma olma ihtimali vardır. Eğer böyle ise o vakit burada dut ağaçlarını bulunduğu, adının da buna dayandığı ileri sürülebilir. Sarıbayrak adı ise zamanla unutulmuş olmalıdır. Ayrıca ilk hane listesinde “Küçük Dudullu” şeklinde belirtilmesi, bir de aynı adlı başka köyün mevcut olduğunu çağrıştırır: Büyük Dudullu.

81 Burada Yenice’den sonra listenin devam etmesi gerekirken diğer sayfada başka bir kaydın olması, listenin eksik olduğunu düşündürüyor.

56 ÜMRANİYE TARİHİ I Dudullu ve Bulgurlu çevresindeki yol güzergahlarını gösteren harita, (BOA, PLK.P, 1847. Tarihsiz)

Bugünkü Dudullu için ilginç bir benzerlik taşımakta olan bu büyük ve küçük vasıfları, ne yazık ki tahrir defterlerinde hiç geçmez. Sicil kayıtlarında dahi zaman içerisinde Küçük vasfı tamamen kalkarak sadece Dudullu halinde anılmaya başlanmıştır. Yine söz konusu kayıtlarda tahrir defterlerinin aksine köyün asıl adı olarak zikredilen Sarıbayrak da görülmez. İlk sicil kaydında Küçük Dudullu’nun hemen üstünde zikredilen Sarılu köyünün Sarıbayrak olup olmadığı hakkında kesin bir şey söylemek mümkün değildi. Bu- nun Sarıgazi olma ihtimali de vardır. Bununla birlikte listede genellikle Küçük sıfatı takiben Büyük sıfatlı aynı adı taşıyan köyler ard arda yazılmıştır (örnek: Küçük ve Büyük Reisli; Merdivenli ve Karamanlı ki bu Karamanlı köyünün diğer adı Küçük Merdivenli idi). Bu bakımdan buradaki Sarılu köyünün Dudullu’yu (Büyük) karşılamakta olması da akla yakın gelir.

57 ÜMRANİYE TARİHİ I

Dudullu’nun (Küçük) ilk hane sayımını ihtiva eden Üsküdar Mahkemesi sicil defteri 927-930 (1521-1523) arasını ihtiva eder. Naib tarafından yapılan bu sayımın söz konu tarih aralığında belki de Kanuni Sultan Süleyman’ın cülusu sonrasında emredilen ilk genel sayımların bir yansıması olarak vücuda getirildiği düşünülebilir. Küçük Dudullu’nun bu tarih aralığına denk düşen sayımında mevcut 7 hanesi- ni, Topçuoğlu Musa, İskenderoğlu Seferşah, Karagözoğlu İlyas, Haliloğlu Yusuf, Süleymanoğlu Ramazan, Davudoğlu Hüseyin ve onun biraderi Mustafa oluşturuyordu82. Eğer bunun hemen üstünde yer alan Sarılu köyü Dudullu’nun diğer adı olan Sarıbayrak ile aynı ise, bu durumda hane yekûnun 14 olduğu tesbit apıla- bilir.

1530’da hazırlanmış olup 1520’den sonraki tahrirleri ihtiva eden muhasebe icmal defterinde Sarı- bayrak köyünün Yoros kalesi muhafızlarının timarları arasında yer aldığı, ancak buranın diğer adı olan Du- dullu’nun kaydedilmediği görülür. Burada Dudullu’nun 4 hane ve 3 bekar erkek nüfusu olduğu iki fundacı, bir de korucunun yaşadığı belirtilmiştir. Bu korucu muhtemelen Bulgurlu’da korucu olan Kara Hasan’ın teklifi üzerine Dudullu’dan Beylerbeyi’ne kadar olan alanda korucu olmak üzere teklif edilen Muradoğlu Hüseyin idi83. Toplam erkek nüfus sayısının 7 olması, yukarıda zikredilen sicil kaydındaki 7 hane rakamıyla benzerlik gösterir. Bu icmal defterinde adlar yer almadığı için bir karşılaştırma yapmak mümkün görünme- mektedir. Köyün bu rakamlara göre 1520-30 arasında nüfus hacminin 30-35 kişi civarında olduğu farzedi- lebilir. Haneler içinde tersane için fundacılık yapan iki kişiyle koruculuk vazifesini yerine getiren bir şahsın mevcudiyeti, esas olarak köyün ormanlık, fundalık alanlarla çevrili bulunduğuna işarettir84.

1561 tarihli olduğu kabul edilen tahrir defterinde “Sarıbayrak nâm-ı diğer Dudullu” şeklinde adı geçen Dudullu’nun nüfusunun 17’si hane sahibi 4’ü bêkar erkek olmak üzere 21’e yükseldiği dikkati çeker. Daha önce buranın 7 hanelik bir nüfusu bulunduğu bilindiğine göre aradan geçen 30 yıllık bir süre zarfında Dudullu köyünün Bulgurlu kadar olmasa bile büyüme eğilimi içine girdiği, toplam nüfus hacminin ise 120 kişi dolayına eriştiği söylenebilir. Köyün bu nüfusun iş gücü kapasitesini aşan zirai toprakları bulunduğun- dan civardan gelip tarlaları ekenlerin mevcud olduğu bunların beş kişi olarak kaydedildiği de görülmektedir. Bu “hariç raiyyet”, yani dışardan gelip ekim yapan kimseler içinde Burhan’ın kızları Güllü Hatun ile Ruhi Hatun da vardı ve en az 60 dönüm miktarında bir çiftlik yeri ellerinde tutuyorlardı85. Bu sırada bu köy padi- şah hassı haline gelmişti. Aslında sicil kayıtları Küçük Dudullu adıyla geçen yerin Sultan Selim için yaptırılan cami ve imaretin vakıf köyleri arasında zikreder. Bu statüler Dudullu’nun saray ile olan bağına ayrıca işaret eder.

16. asrın sonlarına ait birbirini tamamlayan iki tahrir kaydında da yine Yoros’a tabi olarak gösterilen Dudullu’nun hane sayısı 4 olarak zikredilmişti. Bunlardan ikisi Muharrem Çelebi adlı birinin azadlı kölesi idi. Diğerleri Hasanoğlu Mehmed ile Abdullahoğlu Keyvan idi. Köydeki toprakları hariçten gelip ekenler Ferruh Bey, Muharrem Çelebi ve Hüseyin Ağa olarak kayıtlıdır ki bunların sarayla irtibatlı resmi görevleri olan şahıslar olma ihtimalleri yüksektir86. Bu durumda köyün esas önde geleni hiç şüphe yok ki Muharrem Çelebi’dir. Kendisi bu köyde oturmamakla birlikte ziraat alanları vardır ve ayrıca azat ettiği iki eski kölesi- ni de bu köye yerleştirmiştir. Köyün nüfusundaki bu dramatik düşüş (120 kişiden 20 kişiye) Bulgurlu’da görülen genel eğilimle benzerlik göstermektedir. Bunda asayiş problemlerinin rol oynama ihtimalini de göz ardı etmemek gerekir. Dudullu köyünün daha sonraki dönemlerde bu bölgeleri şenlendirme amaçlı bir yeni iskana sahne olduğu ileri sürülebilir. 82 Üsküdar Sicilleri, nr. 3, vr.134b. 83 Üsküdar Kadı Sicilleri Mahkemesi 2 Numaralı Sicil (H.924-927/M.1518-1521), haz. Rıfat Günalan v.d., İstanbul 2010, s. 209, hk. 410. 84 438 Numaralı Muhasebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri (937/1530): Bolu, Kastamonu, Kengiri ve Kocaili Livaları, II, haz. Ahmet Özkılınç v.d., An- kara 1994, s. 795. 85 BOA, TD, nr. 436, s. 417. 86 BOA, TD, nr. 630, s. 149; TD, nr. 733, s. 236.

58 ÜMRANİYE TARİHİ I

Mahkeme kayıtları tahrir defterlerindeki gibi Bulgurlu’ya nispetle Dudullu hakkında hayli az kayıt ihtiva eder. Erken tarihli ilginç bir kayıt hane sayımını ihtiva eden sicilde adı geçen Davutoğlu Hüseyin’in 931 yılı Re- biülahirinde (1524) vefat ettiği ve terekesinin zevcesiyle kızlarına kaldığı yolundadır. İlgili tereke kaydı Dudullu’da oturan bir çiftlik sahibinin mallarının ne olduğu sualini cevaplandırmaya seza bir çerçeve sunar. Bu zatın şahsi eş- yaları yanısıra önemli miktarda toplanmış hububatı ve büyük-küçükbaş hayvanları vardır87. Yine 1551 tarihli sicil kayıtlarında Dudullu’nun Sultan Selim vakfı içinde mütalaa edildiği ve diğer vakfa ait civar köylerle birlikte ver- gilerinden bir bölümünün mukataa yoluyla toplandığı dikkati çekmektedir88. Yine Dudullu’da XVI. asır boyunca hayli geniş olduğu anlaşılan zirai topraklar üzerinde çalışan hıristiyan sığırtmaç ve ırgatların bulunduğu, kölelerle ilgili meselelere sıklıkla rastlandığı sicil kayıtlarından çıkarılabilmektedir89. Burası geniş ölçüde hayvancılığın ya- pıldığı ve daha çok bu özelliğiyle de öne çıkan bir köy durumundaydı.

Dudullu’nun giderek yükselişinin 18. yüzyıldan sonra olduğu açıktır. Burası özellikle 19. asırda devlet ricalinin de ilgi gösterdiği bir yerleşim yeri halini aldı. Bunlardan birisi de Kapı Kethüdası Hamdi Beyefendi idi. Hamdi Beyefendi’nin Dudullu köyü civarında emlak ve arazi satın aldığı İzmid muhassılına senetlerinin teslimi hususunda yazdığı şukkadan anlaşılmaktadır (11 Mart 1849/16 Rebiülahir 1265)90.

19. asrın ikinci yarısında Dudullu daha kozmopolit bir sosyal yapıya bürünmeye başladı. Bilindiği gibi 1853’te başlayıp 1856’da sona eren Kırım Savaşı91 sırasında İstanbul’a çok sayıda yabancı gelmiş ve ba- rınmıştı. İngiliz ve Fransız filolorı kısa süre içerisinde İstanbul’a geldi. İngiliz kara birlikleri 14 Nisan 1854’te İstanbul’a indiler ve Selimiye Kışlası’na yerleştiler. Bunları Fransızlar ve Piyemonteliler izledi. Kırım Savaşı sırasında İstanbul kozmopolit bir kent kimliğine büründü. Böylece sadece İstanbul’un merkezin de değil Anadolu yakasında da sosyal hayatta birçok değişiklikler gözlendi92.

Nitekim savaş yıllarında İngiltere ve Fransa askerlerinin İstanbul’da dolaştığı yerler arasında Du- dullu köyü de vardı. İngiliz ve Fransız askerlerinin 1855 kışında Dudullu, Alemdağ, Sarıkadı, Samandıra ve Şile civarında telef olan hayvanlarının leşleri sorun olmuştu. Bu leşlerin kaldırılarak gömülmesi, böylece sokakların temizlenmesi gereği Sadaret’ten istenmişti (19 Mayıs 1856/14 Ramazan 1272)93.

Dudullu, Osmanlı dönemindeki köy halini uzun süre devam ettirdi. Burasıyla ilgili olarak tarım arazilerinin genişliği hasebiyle bazı tahsisatlar, iskana yönelik olarak da teşvik görmüş olmalıdır. Bunun farklı bir yansımasını Dudullu köyünde “Mirahur Mustafa Paşa Çayırı” adlı yerde 20 dönümlük boş araziyle ilgili talepte görmekteyiz. Aslen Kastamonu vilayetinin Çerkeş kazası ahalinden olup Erzurum Topdağı muhare- besinde faydalı hizmetleri görülen, kendisine mülazim rütbesi tevcih edilen ve ihtiyaç sahibi olduğunu beyan eden İmam Mustafa bu arazinin kendisine verilmesine dair bir arzuhal vermiştir (10 Nisan 1896/29 Mart

87 İstanbul Kadı Sicilleri: Üsküdar Mahkemesi 5 Numaralı Sicil, H. 930-936/M. 1524-1530, (haz.Yasemin Dağdaş-Zeynep Berktaş; proje yön. M. Akif Aydın; ed. Coşkun Yılmaz), İSAM Yayınları, İstanbul 2010, s. 147, hk. 227. Bu tereke kaydı ileride daha ayrıntılı değerlendilmiştir. 88 İstanbul Kadı Sicilleri Üsküdar Mahkemesi 17 Numaralı Sicil (H.956-963/M.1549-1556), haz. Orhan Gültekin, İstanbul 2010, s. 272, hk. 663. 89 İstanbul Kadı Sicilleri Üsküdar Mahkemesi 9 Numaralı Sicil (H. 940-942/M.1534-1536),haz. Kenan Yıldız, İstanbul 2010, s. 421, hk. 1024; İstanbul Kadı Sicilleri Üsküdar Mahkemesi 17 Numaralı Sicil (H.956-963/M.1549-1556), haz. Orhan Gültekin, İstanbul 2010, s. 298, hk. 745; İstanbul Kadı Sicilleri Üsküdar Mahkemesi 26 Numaralı Sicil (H. 970-971/M.1562-1563), haz. Rıfat Günalan, İstanbul 2010, s. 144, hk. 191. 90 BOA, A.MKT. 180/44. 91 Kırım Savaşı (1853-1856), Osmanlı Devleti’nin müttefikleri İngiltere, Fransa ve Sardinya-Piemonte ile Rus Çarlığı’na karşı yaptığı savaştır. Savaşın çıkış nedeni Rusya’nın Ortodoks Osmanlı tebaasının koruyuculuğunu üstlenmek istemesi ile Kudüs’teki “Kutsal Yerler”de bulunan Rus Ortodoks ve Katolik kiliselerinin ayrıcalıkları konusunda Rusya ile Fransa arasında çıkan anlaşmazlıktı. Ortodokslar’ı Rusya, Katolikleri ise Fransa destekliyordu. Bu sırada Rusya’nın başında Çar I. Nikola bulunmaktaydı ve Osmanlı İmparatorluğu’nu “hasta adam” olarak nitelendirmekteydi. Kırım Savaşı, 25 Şubat-30 Mart 1856 tarihleri arasında toplanan Paris Antlaşması’yla sona ermişti. Savaş Osmanlı Devleti açısından 1711’deki Prut Savaşı’ndan sonra Rusya karışısında alınan en başarılı askeri sonuç olmanın ötesinde diplomatik alanda atılan olumlu adımların bir göstergesi sayılmıştır. (Akdes Nimet Kurat, Türkiye ve Rusya, Ankara 1990, s. 71-72; Kemal Beydilli, “Memleketeyn Hadiseleri- Mülteciler Meselesi ve Kırım Savaşı [1853-1856]”, Osmanlı Devleti Tarihi [ed. E. İhsanoğlu], I, İstanbul 1994, s. 96-97). 92 M. Tanju Akad, “Kırım Savaşı’nda İstanbul”, DBİst.A., IV, 566-577. 93 BOA, A.MKT.MHM. 88/59.

59 ÜMRANİYE TARİHİ I

1312)94. Yine, 1905 senesi ağnam sayım defterinde de Dudullu’nın tarım ve hayvancılık ile uğraşan bir köy olduğu görülür. İcmale göre Yakacık, Soğanlık, Samandıra, Paşa, Alemdağı Hamidiye, Alemdağı Ermeni, Sultan Çiftliği, Çekme, Sarıgazi ile Baltacıoğlu adlı 11 köyde tadada/sayıma göre 6.544 koyun, 4.610 keçi vardı. Bu sayıdan 391 koyun (%5.97) ve 220 keçi (%4.77) Dudullu köyünde besleniyordu. Rüsûmat geliri 3.055 kuruştu. Bu hayvan varlığının ve rüsûmat varidatının genel ve Dudullu’ya ait dökümü aşağıdaki gi- biydi (25 Mart 1905/12 Mart 1321 )95:

Köylerdek Hayvan Varlığı ve Rüsûmat Vardatı İcmal (1905/1321)

Rüsûmat Koyun Keç Teçhzat-ı Askerye Köyün sm kuruş adet adet kuruş para Yakacık 2.620 377 148 157 35 Soğanlık 7.610 882 640 457 30 Samandıra 12.735 1.676 871 764 10 Paşa 14.491 1.616 1.366 896 20 Alemdağı Hamidiye 1.710 99 243 102 20 Alemdağı Ermeni 50 10 – 3 05 Sultan Çiftliği 1.310 222 41 79 – Çekme 3.305 321 340 198 20 “Dudullu” 3.055 391 220 183 30 Sarıgazi ve Baltacıoğlu 5.180 586 291 197 – Toplam 55.770 4.544 4.610 3.351 15

Dudullu Köyünde Koyun-Keç Varlığı ve Rüsûmat Vardatı (1905/1321)

Rüsûmat Koyun Keç Teçhzat-ı Askerye İsim kuruş adet adet kuruş para Başköylü (Paşaköylü) 1.955 277 114 117 20 Pandeli Çorbacı Yeniköylü Yorgi Kâhya 1.090 104 104 65 20 Yakacıklı Koca İbrahim 10 – 2 – 30 Toplam 3.055 391 220 183 70

94 BOA, İ.HUS. 46/64. 95 BOA, ML.VRD.d. 4286, lef: 11.

60 ÜMRANİYE TARİHİ I

Bir yıl sonra Şerif Ali Çiftliği ile birlikte hayvan varlığı ve rüsûmat varidatı gösterilmiştir. Koyun sayısı 441, keçi sayısı 427, rüsûmat varidatı 4.340 kuruştur. Bunun ne kadarının Dudullu’ya ait olduğu bilinmemektedir (15 Mart 1906/2 Mart 1322)96.

Dudullu ve Şerf Al Çftlğ Koyun-Keç Varlığı Rüsûmat Vardatı (1906/1322)

Rüsûmat Koyun Keç Teçhzat-ı Askerye İsim kuruş adet adet kuruş para Yıldız Kumandanı Şevket Bey 2.205 141 300 132 20 Yeniköylü Yorgi Kâhya 2.125 300 125 127 20 Koca İbrahim 10 – 2 – 25 Toplam 4.340 441 427 259 65

Dudullu ile ilgili ilginç bir kayıt, buradaki ibtidai mekteplerle alakalıdır. Bilindiği üzere Ermeni- ler’in tedhiş ve ihtilâl komitalarının kanlı faaliyetleri 1890’lı senelerde had safhaya varmış, Sasun bölgesinde çıkartılan hadiselerle Avrupa’nın dikkati çekilip müdahalesi sağlanmak istenmişti (1893-1894). İstanbul’da meydana gelen olaylar (1895) ve Osmanlı Bankası’nın basılması hadiseleri (1896) meseleyi İstanbul’da ye- niden gündeme getirmişti. Ermeni tedhişçiler bu defa bizzat II. Abdülhamid’i hedef seçmişti. Padişah, her hafta yapılan Cuma Selâmlığı’nda97 düzenlenen bir Ermeni’nin suikastından cami çıkışında Şeyhülislâm Ce- maleddin Efendi ile yaptığı konuşmanın olağandan birkaç dakika fazla sürmesinden kaynaklanan“bir anlık gecikme” sayesinde kurtulabilmişti (21 Temmuz 1905). II. Abdülhamid’in suikasttan kurtulma şükranesi olarak fukaraya dağıttığı Kur’ân-ı Kerîmler’den mekteplere de verilecekti ki Kartal kazasına bağlı Aşağı ve Yukarı Dudullu İbtidâî Mektepleri de bulunuyordu (19 Şubat 1906/6 Şubat 1321/)98.

Kartal Kazâsında Kur’ân-ı Kerîm Dağıtılan İbtdâ Mektebler (1906)

Mektebn Bulunduğu Yer Dağıtılan Kur’ân-ı Kerîm/adet Kartal 3 Alemdağ 2 Çekme Köyü 2 Sarıgazi 2 Samandıra 2 Aşağı Dudullu 2 Yukarı Dudullu 2 Yakacık 1 Toplam 16

96 BOA, ML.VRD.d. 4350, lef: 41. 97 Mehmet İpşirli, ″Osmanlılarda Cuma Selamlığı″, Prof. Dr. Bekir Kütükoğlu′na Armağan, İstanbul 1991, s. 459-471. 98 BOA, MF.MKT. 913/53. 61 ÜMRANİYE TARİHİ I

Dudullu, çevredeki orman varlığının kontrol noktasında bulunması ile de dikkat çekiyordu. Evkâf Nezâreti’nin Şurâ-yı Devlet’e 12 Ağustos 1907 (3 Receb 1325) tarihli takriri bu kontrole dairdir. Şûrâ-yı Devlet Maliye Dairesi’nde görüşülen bir takrirden anlaşıldığına göre Şile, Dudullu ve Dumalı’da orman ondalık memurları çeşitli sebeplerle ayrılmıştır ve ayrılanların yerine ondalık memurları atanamamıştır. Dudullu mevkiinde önemli sayıda odun ve kömür arabaları gelip gittiği halde kontrol edilememiştir. Bu da arabalardan bir ücret alınamamasına ve dolayısıyla gelirin azalmasına yol açmıştır. Halbuki ormanların bir yıllık geliri 6.000 kuruş, gideri ise 14.000 kuruştur. Ondalık memuru atanması halinde kaçak kesimin önüne geçilecek ve böylece gelirde bir artış sağlanacaktır. Çünkü, Dudullu mevkîi, Avcı Koru’dan çıkarıla- cak kömür ve odun arabalarının geçtiği Üsküdar Caddesi güzergâhı üzerindedir ve hâkim bir konumdadır. Onun için bir memur atanmasına ihtiyaç vardı. Her ne kadar bir tezkire muharriri tayin edilmiş ise de işe talipli kimse bulunamamıştır. Bunun üzerine kontrol muamelesi için bu işe yatkın Osman Seyfeddin Efen- di’nin 200 kuruş maaşla tezkire muharriri tayini ile maaşının 1907 (1323) senesi bütçesinden karşılanması istenmiştir. İlgi çekici bir durum da ormanların önemine değinilmesi ve korumanın ciddiyetle yapılması gereğinin vurgulanmasıdır. Ormanların korunması muhafaza memuruyla sağlanacaktır ve böylece ormanlar büyüyecektir ama fennin gerektiği şekilde hareket etmekle de ormanlar daha da büyüyecektir (19 Aralık 1907/6 Kânunuevvel 1323)99.

Yazışmalara ve bir yıla yakın süre geçmesine rağmen hâlâ tezkire muhafızı alınması mümkün ol- mamıştır. Bu defa Evkâf Nezareti’nden “Şile, Dudullu, Dumalı ve Ezeli mevkilerinde üçer yüz kuruş maaşla dört nefer tezkire muharriri tayinine izin verilmesi” talep edilmiştir (12 Aralık 1908/29 Teşrinisani 1324)100. Evkâf Nezâreti’nin Avcı Koru ormanı için dört nefer tezkire muharrininin istihdamı ve tayin isteğinin or- manların gelirinin korunmasına, tecavüz ve tahribatının önlenmesine yönelik olduğuna dair Şurâ-yı Dev- let’e 2 Ocak 1909 (20 Kânunuevvel 1324) tarihli bir yazısı da bulunmaktadır. Günümüzde de görülen bu atıl bürokratik işleyişin aslında bundan 4-5 yıl önceye dayanan bir hikâyesi vardır. Vakıf Ormanları’ndan olan Şile Avcı Koru ormanlarının tanzimi, korunması ve hâsılatının arttırılması için gerekli soruşturma ve tetkik yapmak üzere bir orman müfettişi görevlendirildiği gibi bir de Haziran-Temmuz 1903/Haziran 1319 tarihli bir layiha hazırlanmıştı. Layihada örneğine bugün de rastlanan orman tahriplerinden söz edilmek- tedir. Layihada 25 sene öncesinde ormanda külliyetli miktarda büyük ve küçük ağaçların olduğu, büyük mer’alar ve tarlalar, 14 kadar ağılları bulunduğu, 15.350 kuruş otlak ve sulak rüsumu alındığı, Batum ve Sohum muhacirleri için 13 köy teşkil edildiği kayıtlıdır. Layiha işte, bu tahrip göz önüne alınarak ormanın muhafazasına ve gelirinin artırılmasına dair alınacak tedbirlerle ilgiliydi. Mesela, ormanın muhafazası için yapılan öneriler arasında üç piyade korucusu ile bir süvari korucusu alınması bulunuyordu. Ama, bir türlü uygulamaya konulamamıştı (31 Mayıs 1909/18 Mayıs 1325)101. Avcı Koru ormanlarının korunması, geli- rinin arttırılması ve Dudullu mevkiine tayin olunacak tezkire muharriri için yazışmalar Mayıs 1910 yılına kadar devam etmiştir102.

99 BOA, BEO. 3218/241342. 100 BOA, ŞD. 191/25, lef 2. 101 BOA, ŞD. 191/25, lef 3. 102 BOA, ŞD. 191/25, lef 5.

62 ÜMRANİYE TARİHİ I

. Dudullu’da Nahye Oluşturulması

Dudullu köyünde bir nahiye teşkil edildiğine dair kayıtlar şimdilik 1 Eylül 1916/19 Ağustos 1332 tarihine kadar gitmektedir103. Ancak, nahiye teşkilinin daha önceki bir tarihte gerçekleştiği söylenebilir. Nahiye teşkili, nahiye müdürünün çalışacağı hükümet konağı, hükümet konağı da kira masrafları demekti. İstanbul Vilayeti’nin Dâhiliye Nezâreti’ne hitaben gönderdiği evraka göre yeni teşkil edilen Alacalı, Değir- men Çayırı, Molla Fenari, Yakacık, Dudullu nahiyeleri hükümet konaklarının kira bedeli olarak aylık 3.150 kuruşun tahsis edilmesi gerekiyordu. Geçen altı aylık kira bedeli 34.504 kuruş kadar tutuyordu. Bu meblağ liva, kaza ve eski nahiye hükümet konaklarının kira bedeline tekabül ediyordu (12 Eylül 1916/30 Ağustos 1332). Yeni teşkil edilen Alacalı, Değirmen Çayırı, Yakacık ve Dudullu’nun yıl sonuna kadar toplam kira bedeli 3.475 kuruş 20 para idi (24 Aralık 1916/11 Kânunuevvel 1332)104.

Dudullu Nahyes’nn Kurulmasına Dar Belge (BOA, DH. MB. HPS. nr. 30/37)

103 BOA, DH.MB.HPS. nr. 30/37, lef 1. 104 BOA, DH.MB.HPS. nr. 30/37, lef 3.

63 ÜMRANİYE TARİHİ I

Nahyenn sm Kra Başlangıç Tarh Aylık/kuruş Tutarı/kuruş

Alacalı 17 Mayıs 1916 150,00 1.485,00

Değirmen Çayırı 27 Eylül 1916 34,00 189,00

Yakacık 24 Eylül 1916 150,00 1.001,20

Dudullu 14 Temmuz 1916 100,00 800,00

Toplam – 434,00 3.475,20

Nahiye teşkili ile birlikte kiralanan hükümet konağında faaliyetler devam etti. Ancak, Yakacık ve Dudullu hükümet konaklarının yıl sonuna kadar toplam kira bedelleri olan 2.800 kuruşun havalesi hâlâ yapılmamıştı. Kira bedelini alamayan mal sahipleri de nahiye müdürlerini sıkıştırmakta/rahatsız etmekte- diydiler. Konuyu, Kartal kaymakamlığı Üsküdar mutasarrıflığına, mutasarrıflık da İstanbul valiliğine arz etmiştir (12 Şubat 1917/30 Kânunusani 1332)105.

Osmanlı İmparatorluğu’nun içinde bulunduğu sosyal-ekonomik ve siyasî yapı idarî teşkilata da yansımıştır. Geçmişte de sorun olan hükümet konağı kiraları Millî Mücadele’nin sürdüğü yıllarda İstanbul hükümetinde de problem olmaya devam etmiştir. Bu sırada Dudullu nahiyesi hükümet dairesinin kirası aylık 500 kuruştur. Kartal kazası mal müdürlüğüne altı aylık havalename ile 600 kuruş gönderilmiştir. Kira bedelinde 2.400 kuruşluk bir noksanlık vardır. Bu yanlışlığın tevzi pusulasında gösterilen rakamdan kaynaklandığı anlaşılmıştır. Tevzi pusulasında altı aylık kira için 600 kuruş yazılmıştır. Yani, aylık kira 100 kuruş olarak kaydedilmiştir. Bu yanlışlığın ve tezyidin/artışın neden ileri geldiği hususu İstanbul valiliğinin 27 Ağustos 1921 Dâhiliye Nezâreti’ne, Dâhiliye Nezâreti’nin 1 Eylül 1921’de İstanbul valiliğine gönderdiği yazı müsveddelerinden anlaşılmaktadır106.

Dudullu nahiyesi hükümet dairesinin kira ödeme sorunu çözüme kavuşmuş değildir. İstanbul va- liliğinin Dâhiliye Nezâreti’ne gönderdiği 30 Mart 1922 tarihli yazıya göre “hükümet dairesinin bir senelik kira bedeli 2.500 kuruşa baliğ olduğu halde 1337 (1921) senesi için 100 kuruş üzerinden ancak 1.200 kuruş havale edilmiştir. 1.300 kuruş daha havale edilmesi gerekmektedir107”. Dâhiliye Nezâreti’nin, yazı müsved- desinden anlaşıldığına göre buna cevabı “bütçede karşılığı temin edilemeden kira bedelinin zamlı olarak gönderilemeyeceği” şeklinde olmuştur (2 Nisan 1922)108. Hükümet dairesinin kira ödemesi sıkça karşılaşılan sorunlardan birisidir. Meselâ, bu defa da Dâhiliye hissesi olarak aylık 100 kuruş geçen yıl için gönderildiği halde ilişik “düyûn ilmihaberinde” 45 lira düyûn/borç tahakkuk ettirilmesine bir anlam verilememiş ve bu- nun sebebinin araştırılması İstanbul valiliğinden istenilmiştir (Mayıs 1922)109.

105 BOA, DH.MB.HPS. 30/37, lef 5. 106 BOA, DH.MB.HPS. 32/33, lef 1-2. 107 BOA, DH.MB.HPS. 136/21, lef 1. 108 BOA, DH.MB.HPS. 136/21, lef 2. 109 BOA, DH.MB.HPS. 139/12, lef 1-2.

64 ÜMRANİYE TARİHİ I

Dudullu, nahiye statüsünü bir süre devam ettirdi. Daha sonra Ümraniye’nin idarî sınırları içinde kaldı.

Dudullu, 1994’te kuzeyde Aşağı Dudullu, güneyde Yukarı Dudullu adlı iki mahalleden meydana gelmişti. Bu mahalleleri batıdan Ümraniye ile merkezinin Çakmak ve İnkılâp Mahalleleri, kuzeyden Çek- meköy, doğudan Sarıgazi Köyü ile güneyden de Kartal İlçesi’nin Büyükbakkalköy ve Fındıklı mahalleleri ile Kadıköy ilçesinin Kayışdağı ve Küçükbakkalköy mahalleleri çevrelerdi. Bu alan içinde yüzölçümü 11 km² idi. Dudullu çevresinde en yüksek tepe 200 metrenin üzerinde Bakırdağ Tepesi’dir. Rakım 140-150 metre- dir. Eskiden ormanlık bir alan köy çevresi yüzyıllar süren tahribat sonucunda doğal bitki örtüsünden yoksun kalmış, bugün de iskâna açılmıştır. Âdile Sultan Namazgâhı, Yukarı Dudullu’da en önemli tarihi yapılardan birisidir. İlk kurulduğunda Sarı Bayraktar adını taşıyan yerleşmenin sonradan adının Dudullu olduğuna yukarıda işaret edilmişti. Köy, yakın yıllarda Aşağı ve Yukarı Dudullu olarak ikiye ayrılmıştır. Sultan Ab- dülaziz döneminde (1861-1876) Alemdağı’nda yaptırılan köşk nedeniyle inşa ettirilen yol güzergâhı üzerine kaldığından Yukarı Dudullu daha da gelişmiştir. Yukarı Dudullu, en eski adı Alemdağı Caddesi olan ve Eski Ankara Yolu olarak da bilinen şimdiki Şile Yolu üzerindedir. Aşağı Dudullu, 600 m. kadar kuzeyde vadi içindedir ve Yukarı Dudullu’dan daha sonra iskân bölgesi haline gelmiştir. Osmanlı döneminde ve Cumhuriyet’ten sonra 1960’lı yıllara kadar büyük çiftliklerin, arazilerin bulunduğu, hayvan ürünleri, sütü, yoğurduyla ünlü olan ve bir mesire yeri de sayılan bölge, 1966’da yapılan sanayi planıyla sanayie açılmıştır110.

1983’te kurulan Dudullu Organize Sanayi Bölgesi İstanbul’daki 8 organize sanayi bölgesinden biridir. Bu bölge içinde 1986’da Esenşehir Mahallesi’nde12.000 kişinin çalıştığı İMES (İstanbul Makine Endüstri Sanayi), 1996’da Perşembe Pazarı’nda demir-çelik işleri yapan esnaflar tarafından 11.000 kişinin çalıştığı DES ve Kadıköy-Söğütlüçeşme çevresindeki oto sanayici ve tamircileri tarafından KADOSAN sa- nayi siteleri kurulmuştur. Yukarı Dudullu Mahallesi bölgesinde bulunan MODOKO (Mobilya Dekorasyon Sitesi) önemli bir diğer sanayi ve ticaret alanıdır. Saray Mahallesi’nde 2000 yılında Carrefour, Fatih Sultan Mehmet Mahallesi’nde 2005’te IKEA ve 2007’de M 1 Meydan Ümraniye’nin büyük alış-veriş merkezle- ridir. Bir zamanlar niteliksiz yapı stoku ile anılan Ümraniye son dönemde gayrimenkul piyasasının odak merkezlerinden biri olmuştur. İstanbul Finans Merkezi, yeni açılacak metro hatları ve ofis projeleriyle iş dünyasını çeken bir yer olmuştur. Ümraniye’nin Site Mahallesi’nde SOYAK Yenişehir, Fatih Sultan Meh- met Mahallesi’nde KİPTAŞ, Yeşil Vadi Konakları ve Şile Otoyolu güneyindeki SİNPAŞ Siteleri gibi lüks konutların sayısında bir artış gözlenmiştir111. Bu yapılaşmanın dışında NETAŞ arazisine rezidans ve ofisler, Ümran Boru Fabrikası ve Şerifali Çiftliği yerine konut yapılacaktır. Üç köprüye doğrudan bağlantısının bulunması, yeni metro hatları sayesinde toplu ulaşım ağının güçlenmesi, İstanbul Finans Merkezi’nin ilçe sınırları içinde olması, nitelikli ofis projelerinin sayısının artması Ümraniye’nin artıları olmaktadır.

. Dudullu Köyüne At Nüfus Blgler: XIX. Asır

Osmanlı tahrir sistemi genellikle vergi amaçlı olarak hazırlanmış bulunduğundan burada esas olan hane birimi, erkek nüfusunun durumunu ortaya koyan bir özellik taşır. Aslında bu hane deyimi aile sahibi evli yetişkin erkekleri içine alırken, bekâr ama iş gücüne sahip yetişkinliğe adım atmış veya atmak üzere olan

110 Sedat Avcı, “Dudullu”, DBİst.A, III, 103-104. 111 Cemalettin Şahin, “İstanbul’un İlçeleri”, Antik Çağdan XXI. Yüzyıla Büyük İstanbul Tarihi (ed. Coşkun Yılmaz), III, İstanbul Büyükşehir Bele- diyesi Kültür AŞ-İSAM, İstanbul 2016, s. 319.

65 ÜMRANİYE TARİHİ I

erkek nüfus da kayıtlara geçirilmiştir. Böylece bunlara dayalı bir nüfus tespitine imkân verecek rakamla- ra ulaşma imkânı doğmuştur. Bu defterler vergi esasına, mal varlığı veya toprak işletilmesi gibi unsurlara dayandığından ayrıntılı şekilde şahsi vergiler yanında ekilip biçilen alanlardan elde edilen mahsullerden alınacak öşür ve resimleri de etraflı şekilde görmek mümkündür. Bundan dolayı pek çok araştırmacı için bu tahrirler, tarihî gelişme çizgisini ve aynı zamanda bölgelerin sosyal profillerini anlamaya yardımcı olacak verilerle doludur112.

Osmanlı tahrir anlayışı XVII. yüzyıldan itibaren esas itibariyle daha farklı amaçlara yönelik olarak hazırlanmaya başlanmış, bazen çok küçük bir nahiye alanını içine alan özel sayımlar bile yapılmıştır. Fakat bunların belirli meseleler dolayısıyla değişik gayelerle gerçekleştirilen ve çoğu defa düzenli olmayan arızî sayımlar olduğunu unutmamak lazımdır. Yüzyılın sonlarından itibaren değişim gösteren Osmanlı tahrir sistemi vergi, askerlik ve yönetim düzeni için birtakım verilere ihtiyaç duyduğundan giderek bu anlayış de- ğişikliği Avrupa’daki gelişmelerin ışığında klasik yapısından uzaklaşmaya başlamıştır. Bu meyanda bilhassa 1826 Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasıyla askerî sistem için ihtiyaç duyulan insan kaynağını ve toplumun ekonomik düzeyini belirlemek amacıyla ilk defa 1830 yılı sonlarında bir nüfus sayımı yapılmıştır. Yapılacak tahrir için bütün eyaletlere memurlar tayin edilmiş ve buralardaki ilgililer de uyarılmıştır113. Konu ile ilgili ilk fermanın Karaman eyaletine gönderildiği bilinmektedir (2-11 Temmuz 1830).

Ülke genelinde başlatılan nüfus sayımında halk, müslüman ve reaya (gayrimüslim) olarak iki gruba ayrılmıştır. Sonunda ortaya çıkan ve neredeyse imparatorluk geneline yayılan alanı kapsayan 1830/31’de başlayan genel nüfus tahririndeki kayıtlar esas ana kütük vasfı taşımıştır. Daha sonra yapılan yoklamalarla bu ana kütük kayıtları üzerinde gereken değişiklikler işlenmeye başlanmıştır. Bunun için de Osmanlı Devleti’n- de maliye, nüfus ve istatistik işlerine bakmak üzere Cerîde Nezâreti kurulmuştur. Bütün Osmanlı Devleti’n- de yaşayan erkek nüfusun yazılarak her üç ayda bir doğum, ölüm, göç, iskân v.s. gibi nüfusta meydana gelen değişimlerin tespitini ihtiva eden “vukuat defterleri”nin İstanbul’daki Cerîde Nezâreti’ne gönderilmesine karar verilmiştir. Bu arada uygulamadaki bazı zorluklar nedeniyle sancaklarda bu yerlerin ileri gelenlerinden “nüfus nazırı” adıyla müstakil bir memur tayin edilerek her altı ayda bir “vukuat jurnalleri”nin İstanbul’a gönderilip kayıtlarının düzeltilmesi kararlaştırılmıştır. Bunun için kazalara nüfus memurları, nahiyelere de mukayyitler tayin edilmiştir. Cerîdehâne’ye gelen defterler o kazaya ait kayıtlarla karşılaştırılarak taşradan gelenler ve doğanlar mevcut nüfusa ilave olunurken, vefat edenler ve bir başka kazaya gidenler tenzil edil- mişlerdir. Ayrıca başka kazaya giden her fert, gidilen kazanın defterinde aranmak suretiyle hem yoklama defterlerinin doğruluğu tespit edilmiş, hem de arada nüfusun zayi olmamasına dikkat edilmiştir.

Orduda yapılan değişikliklerle Redif Taburları kurulmaya başlanınca ortaya çıkan aksaklıklar yeni bir sayımın yapılmasını gerekli kılmıştır. 1834 yılında özellikle askere alınanların sayısını tespit etmek için ülke genelince yeni bir nüfus sayımına gidilmiştir. 1831 sayımındaki tecrübelerden faydalanılarak bu sayım daha kapsamlı yapılmaya çalışılmıştır. Bu sayım, daha sonra askere alma ve askerlik süresinin belirlenmesi kararlarında etkili olmuştur114. 1835 tarihli ve daha sonraki sayım defterleri, çeşitli etnik ve dinî topluluklar hakkında sayısal bilgi vermenin yanı sıra Osmanlı nüfusunun 19. yüzyılın başındaki toplumsal, ekonomik ve kültürel özelliklerine ilişkin de bir görünüş ortaya çıkarmıştır.

Burada neşredilen ve istatistikî tabloları hazırlanan 21 Şubat 1841/29 Zilhicce 1256 tarihli “Dudul- lu Köyü Nüfus Defteri”, NFS.d. 00636 numaralı ciltsiz, ebrusuz ve 17x50 cm ebadındadır. Toplam numaralı

112 Örnek için bk. Feridun M. Emecen, Doğu Karadeniz’de İki Kıyı Kasabanın Tarihi: Bulancak-Piraziz, İstanbul 2015, s. 143-144. 113 Yunus Koç, “Nüfus-Osmanlı Dönemi”, DİA, XXXIII, s. 294-299. 114 Enver Ziya Karal, Osmanlı İmparatorluğu’nda İlk Nüfus Sayımı (1831), Ankara 1943, s. 10-11; Mahir Aydın, “Sultan II. Mahmud Döneminde Yapılan Nüfus Tahrirleri”, Sultan II. Mahmud ve Reformları Semineri (28-30 Haziran 1989), İstanbul 1990, s. 90-95; Kemal H. Karpat, Os- manlı Nüfusu (1830-1914), İstanbul 2010, s. 63; Cevdet Küçük, “Cerîde Nezâreti”, DİA, VII, 409; Başbakanlık Osmanlı Arşiv Rehberi, Ankara 2010, s. 251-252.

66 ÜMRANİYE TARİHİ I

sayfa sayısı 8’dir. Defterin ilk sayfasında ve üst kısmında “Hüdavendigâr Eyaleti: Kocaeli Livası-Kartal” kaydı bulunmaktadır. Burada asker kaynağını teşkil edecek erkek nüfusun profiline/görüntüsüne yönelik ta- rif ve tespitler ağırlık kazanır yer alır. Yalnızca erkeklerin kaydedildiği bu kayıtlarda şahısların yaşları, fiziksel vasıfları, varsa meslekleri, baba adları, doğumu-ölüm tarihleri, aile lakapları/sülale adları, askerlik çağına giriş-çıkış tarihleri, başka yerlere gidenler ile birlikte kaydedilmekteydi. Dudullu köyüne ait nüfus kayıt- ları da diğer bölgelerdekilerle tam olmamakla birlikte benzer standartlara sahiptir. Adlardan sonra “sinn” diye belirtilen rakamlarla yaşları gösterilmiştir. Yaşları ilgilendiren tariflerde kullanılan ibarelerden birisi ide “henüz sakalı bıyığı çıkmamış genç” anlamında olan “şâbb-ı emred”dir. Bu ibare 9-15 yaşlar arasındaki gençler için kullanılmıştır. Bıyığı henüz yeni terleyen “ter bıyıklı”, büluğ çağına ermiş, on iki yaşına basmış “mürâhik” olarak kaydedilmiştir. Ayrıca tahrir sırasında kayıtlı bazı gençlerin isimlerinin üzerinde “Asâkir-i Mansûre’de” kaydı ile hangi tip askeri hizmete alındıkları belirtilmiştir. Askerlik için gerekli olan vücut sağ- lığı sebebiyle bu hizmet yükümlülüğünden çıkmayı gerektiren sakatlık hali düşülen kayıtlarla özellikle be- lirtilmiştir. Defterde deli, divane olanlar için “mecnûn”; tek gözlü olanlar için “yek-çeşm”; oğlu anlamında “bin”; halk ağzında oğulluğu anlamında “üvey oğlu” ibareleri kullanılmıştır.

Dudullu örneğinde bu şekli şartlara tam uyulmadığı, sülale adları, askere giriş-çıkış ve ölüm tarih- lerinin yazılmadığı görülüyor. Dudullu köyünde 38 hanede 90 erkek nüfus kaydı vardır ki bu da yaklaşık 200 nüfusa karşılık gelmektedir. Köyde nüfusu teşkil edenler çoğunlukla çiftçilikle uğraşmakta olup bunlar arasında meslek grupları olarak 10 süpürgeci, 4 nalbant, 1 sığırtmaç ve 4 kahveci mevcuttur. Köye Bolu, Bartın ve Üsküdar’dan gelen “yabancı” olarak nitelenen 3 aile yerleşmiştir.

Aşağıda Dudullu’ya ait nüfus arşiv kayıtlarının tam okunuşu ve bu bilgiler üzerinden oluşturulmuş yaş gruplarını, doğum sayılarını ve meslek zümrelerini gösteren istatiksel tablolar sunulmuştur.

Dudullu Köyü Nüfus Defternn lk sayfası

67 ÜMRANİYE TARİHİ I

HÜDAVENDİGÂR EYALETİ: KOCAELİ LİVÂSI

KARTAL

DUDULLU KARYESİNİN NÜFUS DEFTERİ

1256 (1840)

[s. 2] KARTAL KAZÂSI

KARYE-İ DUDULLU NÜFUSU ⃰

HÂNE: 38

Hâne: 1

Sıra 1 Sıra 2 imam-ı karye, orta boylu kır sakallı Hafız Mehmed Ali oğlu, şâbb-ı emred Mehmed Emin nalbant Efendi ibni Mehmed Emin sinn sinn 15 58

Hâne: 2

Sıra 3 Sıra 4 Sıra 5 muhtar-ı evvel, orta boylu, [oğlu] uzunca boylu, ter bıyıklı diğer oğlu, sagîre [sagîr] Hüseyin kırca sakallı Arif ibni Ali yek-çeşm Ali sinn sinn sinn 12 50 20

Hâne: 3

Sıra 6 Sıra 7 muhtar-ı sânî orta boylu, kara sakallı oğlu, şâbb-ı emred Mustafa Hasan ibni Hüseyin sinn sinn 15 40

68 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne: 4

Sıra 9 Sıra 8 Sıra 10 karındaşı, orta boylu az bıyıklı orta boylu, az bıyıklı hemşiresi mahdumu sagîr Hüseyin Kahveci Hasan ibni Ahmed Âkif ibni Edhem “redif onbaşı” sinn sinn sinn 20 5 20

Hâne: 5

Sıra 11 Sıra 13 Sıra 12 orta boylu, sarı sakallı, Rençber diğer oğlu, sagîr İbrahim oğlu, mürâhik Ali Halil ibni Abdullah sinn sinn sinn 8 10 40

Sıra 14 Sıra 15 diğer oğlu, sagîr Edhem diğer oğlu, sagîr Ahmed sinn sinn 6 1

Hâne: 6

Sıra 18 Sıra 16 karındaşı, orta boylu, kır sakallı Sıra 17 orta boylu, kır sakallı, Mehmed oğlu, mürâhik Veli Çiftçi Şâkir ibni Veli sığırtmaç sinn sinn “mecnun” 10 40 sinn 40

69 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne: 7

Sıra 19 orta boylu, kara sakallı, Çiftçi İbiş ibni Ahmed sinn 40

Hane: 8

Sıra 20 Sıra 21 Sıra 22 orta boylu, kır sakallı, oğlu, sagîr Sâlih diğer oğlu, sagîr Ahmed Çiftçi İsmail ibni Ahmed sinn sinn sinn 6 3 50

Hâne: 9

Sıra 23 Sıra 24 orta boylu, ter bıyıklı, oğlu, sagîr Lâtif Süpürgeci Edhem ibni İsmail sinn sinn 20 mah 8

Hâne: 10

Sıra 25 Sıra 26 orta boylu, sarı bıyıklı, oğlu, sagîr Ali Süpürgeci Ahmed ibni Mustafa sinn sinn 5 25

* Kartal kazası Dudullu köyü nüfusu

70 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne: 11

[s. 3] Sıra 29 Sıra 27 Sıra 28 diğer oğlu, orta boylu, ter orta boylu, sarı sakallı, orta boylu, sarı az bıyıklı, bıyıklı Sâlih Çiftçi Ahmed ibni Sâlih Çiftçi İzzet “Asâkir-i Mansûre Selimiye sinn sinn Kışlası’nda” 50 20 sinn 18

Sıra 30 Sıra 31 diğer oğlu, mürâhik Mehmed diğer oğlu, sagîr Yahya sinn sinn 10 6

Hâne: 12

Sıra 32 Sıra 33 orta boylu, kır sakallı, oğlu, orta boylu, Çiftçi Hüseyin Çiftçi Ahmed ibni Mustafa sinn sinn 20 60

Sıra 34 Sıra 35 diğer oğlu, şâbb-ı emred İbiş, Çiftçi diğer oğlu, mürâhik Halil sinn sinn 15 10

71 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hane: 13

Sıra 36 Sıra 37 Sıra 38 şâbb-ı emred, karındaşı, mürâhik Hüseyin diğer karındaşı, sagîr Ahmed Çiftçi Mehmed ibni İbrahim sinn sinn sinn 10 8 17

Hâne: 14

Sıra 39 orta boylu, kara bıyıklı, Süpürgeci Mehmed ibni Ahmed sinn 30

Hâne: 15

Sıra 40 orta boylu, sarı sakallı, Çiftçi Mustafa ibni Mustafa sinn 50

Hâne: 16

Sıra 41 orta boylu, kara sakallı, Çiftçi Ahmed ibni Sâlih sinn 45

72 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne: 17

Sıra 42 Sıra 43 uzun boylu, kara sakallı, oğlu, mürâhik Hasan Süpürgeci Ahmed ibni Hasan sinn sinn 12 50

Hâne: 18

Sıra 45 Sıra 44 oğlu, orta boylu, sarı bıyıklı, Nalbant Emin orta boylu, kara sakallı, Çiftçi Mehmed ibni Sâlih sinn sinn 25 60

Hâne: 19

Sıra 46 Sıra 47 Sıra 48 orta boylu, kara sakallı, oğlu, şâbb-ı emred Çiftçi İsmail diğer oğlu, mürâhik İbrahim Çiftçi Halil ibni Mehmed Ali sinn sinn sinn 18 10 40

Hâne: 20

Sıra 49 orta boylu, sarı sakallı, Süpürgeci İbiş ibni Receb sinn 30

73 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne: 21

Sıra 50 orta boylu, ter bıyıklı, Süpürgeci Musa ibni İbrahim “Redif” sinn 20

Hâne: 22

Sıra 51 orta boylu, kır sakallı, Çiftçi Abdi ibn Sâlih sinn 70

Hâne: 23

Sıra 52 Sıra 53 orta boylu, kara bıyıklı, Çiftçi Ahmed ibni Abdi oğlu, sagîr Hüseyin sinn sinn 35 5

Hâne: 24

Sıra 54 Sıra 55 orta boylu, sarı bıyıklı, Çiftçi Râşid ibni karındaşı, şâbb-ı emred Çiftçi Halil İbrahim “Redif” sinn sinn 17 25

74 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne: 25

Sıra 57 Sıra 56 oğlu, orta boylu, ter bıyıklı Sıra 58 orta boylu, kır sakallı, Çiftçi Mehmed diğer oğlu, mürâhik Hüseyin Çiftçi Tahir ibni Sâlih “Redif” sinn sinn sinn 10 60 25

Hâne: 26

Sıra 59 Sıra 60 [s. 4] Sıra 61 orta boylu, sarı sakallı, oğlu, orta boylu, ter bıyıklı diğer oğlu, şâbb-ı emred, Çiftçi İlyas ibni Sâlih Çiftçi Mehmed Ali Çiftçi Sâlih sinn sinn sinn 50 20 15

Hâne: 27

Sıra 62 Sıra 63 orta boylu, sarı bıyıklı, Çiftçi Mahmud ibni Emin karındaşı, şâbb-ı emred Çiftçi İsmail sinn sinn 25 19

Hâne: 28

Sıra 64 Sıra 65 sıra 66 orta boylu, kara sakallı, oğlu, şâbb-ı emred Mahmud diğer oğlu, sagîr Mehmed Çiftçi Ahmed ibni Mustafa sinn sinn sinn 15 6 50

75 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne: 29

Sıra 67 Sıra 68 orta boylu, kara sakallı, oğlu, mürâhik Hakkı Çiftçi Süleyman ibni Ahmed sinn sinn 10 40

Hâne: 30

Sıra 69 Sıra 70 orta boylu, kara sakallı, Çiftçi İsmail ibni Eyüb oğlu, sagîr Sâlih sinn sinn 40 10

Sıra 72 Sıra 71 üvey oğlu, orta boylu, kara bıyıklı diğer oğlu, sagîr Hüseyin Kahveci Ahmed ibni İsmail sinn sinn 12 25

Hâne:31

Sıra 73 orta boylu, ter bıyıklı Ahmed ibni Feyzi Çiftçi sinn 16

76 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne: 32

Sıra 74 orta boylu, kara bıyıklı Süpürgeci Sâlih ibni Hasan sinn 35

Hâne: 33

Sıra 75 Sıra 76 Sıra 77 uzun boylu, kara sakallı, Süpürgeci oğlu, orta boylu, ter bıyıklı Ali diğer oğlu, sagîr Hüseyin Mehmed ibni Musa Süpürgeci sinn sinn sinn 6 40 17

Hâne: 34

Sıra 78 Sıra 79 orta boylu, sarı sakallı, Çiftçi Hüseyin ibni Hasan oğlu, orta boylu, sarı bıyıklı, Çiftçi Hasan sinn sinn 50 25

Hâne: 35

Sıra 80 Sıra 81 orta boylu, kara bıyıklı, oğlu, sagîr Mehmed Çiftçi Hüseyin ibni Mehmed sinn sinn 3 30

77 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne: 36

Sıra 82 orta boylu, ter bıyıklı, Çiftçi Halil ibni Mehmed sinn 20

Hâne: 37

Sıra 83 Sıra 84 Sıra 85 orta boylu, kara sakallı, oğlu, orta boylu, ter bıyıklı Mustafa diğer oğlu, mürâhik Mehmed Çiftçi Ahmed ibni Musa sinn sinn sinn 20 10 50

Hâne: 38

Sıra 86 Sıra 87 Sıra 88 orta boylu, kır sakallı, oğlu, orta boylu, sarı bıyıklı, Çiftçi oğlu, mürâhik Hüseyin Çiftçi Mustafa ibni Receb Ali sinn sinn sinn 10 60 40

Sıra 89 Sıra 90 diğer oğlu, sagîr Sâlih diğer oğlu, sagîr Receb sinn sinn 7 1

78 ÜMRANİYE TARİHİ I

KARYE-İ MEZBURDA OLAN YABANCI ⃰

Sıra 1 orta boylu, kumral bıyıklı, Rençber Halil ibni Mehmed sinn 30 “Bolu kazâsının Ulak karyesinden olup bâ-ticaret için gelmiştir. [12]54/1838”

Sıra 2 orta boylu, kumral bıyıklı, Rençber Hüseyin ibni Ali sinn 30 “Bartın kazâsının Kurna karyesinden olup bâ-ticaret gelmiştir. [12]55/1839”

Sıra 3 orta boylu, kumral bıyıklı Kahveci Ahmed ibni Ali “Üsküdarlı olup bâ-ticaret gelmiştir. [12]55/1839”

DUDULLU KÖYÜNDE YAŞ DAĞILIMI

Yaş/1 Yaş/3 Yaş/5 Yaş/6 Yaş/7 Adet: 2 Adet: 2 Adet: 3 Adet: 5 Adet: 1

Yaş/8 Yaş/10 Yaş/12 Yaş/15 Yaş/16 Adet: 2 Adet: 12 Adet: 3 Adet: 4 Adet: 1

Yaş/17 Yaş/18 Yaş/19 Yaş/20 Yaş/25 Adet: 3 Adet: 2 Adet: 1 Adet: 10 Adet: 7

Yaş/30 Yaş/35 Yaş/40 Yaş/45 Yaş/50 Adet: 3 Adet: 2 Adet: 10 Adet: 1 Adet: 9

Yaş/58 Yaş/60 Yaş/70 Yaş/8 aylık Adet: 1 Adet: 4 Adet: 1 Adet: 1

* Köyde bulunan yabancı.

79 ÜMRANİYE TARİHİ I

DUDULLU KÖYÜNDE 1840 KAYDINA GÖRE DOĞUMLAR

Doğum Tarh Adet

1770 1

1780 4

1782 1

1790 9

1795 1

1800 11

1805 2

1810 3

1812 3

1813 1

1814 1

1815 7

1820 10

1821 1

1823 2

1825 6

1828 2

1830 11

1832 2

1833 1

1834 5

1835 3

1837 2

1839 2

1840 1

80 ÜMRANİYE TARİHİ I

DUDULLU KÖYÜNE SONRADAN YERLEŞENLERİN YAŞ DAĞILIMI

Yaş/25 Yaş/30 Adet: 1 Adet: 2

DUDULLU KÖYÜNDE YAŞ GRUPLARI (1841)

0-8 ay yaş grubu 1-15 yaş grubu 16-40 yaş grubu 41+ yaş grubu

1 adet 34 adet 42 adet 16 adet

DUDULLU KÖYÜNDE DİN ADAMI VE MUHTARLAR

Adı Görev

Hafız Mehmed Ali Efendi imam

Arif b. Ali muhtar-ı evvel

Kahveci Hasan b. Ahmed muhtar-ı sânî

DUDULLU KÖYÜNDE MESLEK GRUPLARI

Meslek Grupları Adet %

Çiftçi 36 67.93

Kahveci 3 5.66

Nalbant 2 3.77

Rençber 3 5.66

Süpürgeci 9 16.98

Toplam 53 100.00

81 ÜMRANİYE TARİHİ I

. Dudullu Köyünün Ekonomk Yapısı

Dudullu köyü 16. yüzyıla ait kayıtlara göre ziraat, hayvancılık ve koruluk alanlarıyla dikkat çe- ken bir bölgeyi kapsıyordu. 1561 tarihli tahrir kaydına göre Dudullu’da buğday, yulaf ve keten temel zirai mahsullerdi. Buğdaydan alınan öşür miktarı 3 müd 7 kile, buna göre toplam hasılat 660 kile, yani yuvarlak olarak 16.500 kg dolayında idi. Yulaf miktarı da hemen hemen ona yakın olarak 38 müd (3 müd, 17 kile öşür bedeli), yani 770 kile karşılığı 17.250 kg civarında idi. Köyde bu sırada 17 hane sahibi olduğu için bu üretim hane bazında gereken ihtiyaçlarını sağlayacak, hatta pazarlayabilecek rakamlar anlamına geliyordu. Keten üretimi karşılığı akça olarak verildiği için bunun miktarı hakkında kesin bir fikir edinemiyoruz. Köy- de ayrıca koyun ve arıcılık yapılıyordu, çayır vergisi de kaydedilmişti115.

16. asrın sonlarında köyün nüfusundaki ciddi azalmaya karşılık söz konusu üretimin sürdürüldü- ğü dikkati çeker. Bu tarihlerde buğdaydan alınan öşür miktarı 4 müd, 10 kile (Toplam üretim: 900 kile = 22.500 kg); yulaf ise 3 müd 5 kile (650 kile= 16.250 kg.) idi. Bir önceki tahrir kayıtlarında görülmeyen arpanın da bu tarihte az miktarda olmak üzere ekimi yapılmıştı (10 kile=3.750 kg). Keten ekimi sürüyordu, ama öncekine göre hayli azalmıştı. Çayırlık alanlarda artış olmuştu, ayrıca yine daha önce kaydedilmeyen meyve vergisinin mevcudiyeti de dikkat çekicidir. Bu köydeki çeşitli meyve ağaçlarının varlığına ve ekono- mik kapasiteleri olduğuna işaret eder. Köyün adının da dutla irtibatlı olma ihtimali hatıra getirilirse, o vakit burada, aşağıda belirtilecek olan bir tereke kaydında da görülen meyvehaneden de hareketle, meyve işlen- diği, pekmez yapıldığı tahmin edilebilir. Dut yaprağının ipek böcekciliğinde kullanıldığı bilindiğine göre, bununla ilgili olarak bir ip üretimi yapılmakta olması beklenebilir bir durumsa da vergi gelirleri arasında böyle bir sınai faaliyeti çağrıştıracak kayıt bulunmamaktadır. Bununla beraber keten ekimi sebebiyle köyde iplik eğrildiğine şüphe yoktur. Hatta aşağıda bahsedilecek olan tereke kayıtlarında ipliğin mal varlığı içinde gösterilmesi bu anlamda belirleyicidir.

Öte yandan köyde koyunculuk ve arıcılık da sürdürülüyordu116. Bu tarihlerde nüfusu azalmış ol- masına rağmen üretimde görülen nisbî çeşitlilik ve artış, köyün ziraat alanlarının daha çok dışarıdan gelen ve genellikle çevre köylere mensup kimselerce ekildiğini düşündürür. Hariç raiyyet kaydı az olmakla birlikte bunların büyük çiftlikler halinde olduğunu tahmin etmek mümkündür. Daha önce de belirtildiği gibi muh- temelen bölgedeki asayiş problemleri sebebiyle Dudullu halkı daha mahfuz yerlere yerleşmiş, ancak köyün iktisadi-zirai kapasitesinde bir değişiklik olmamıştır.

Sicil kayıtları Dudullu’nun ziraat alanı olduğu kadar, geniş çaplı olarak sığır ve koyun yetiştiriciliği yapılan bir yerleşme mahalli olduğunu gösterir. Vergilerin vakfa ait oluşu sebebiyle üretimin teşvik edilmiş olması da ihtimal dahilindedir. Vakıf cabileri köyün önemli vergi gelirlerini iltizama verebiliyor ve böylece peşin gelir elde edebiliyordu. 28 Mart 1551 tarihli kayıtta Sultan Selim vakfına dahil gösterilen Dudullu’nun diğer vakıf köyleri gibi hububat, şahsi vergi, badiheva (zuhurata bağlı vergiler), zemin tapusu gibi vergilerden başka bütün küçük ve büyük vakfa ait mahsulü cabi Hasan, Nasuhoğlu Mehmed ve Hızıroğlu Yusuf’a üç yıl için 163.000 akçaya mukataaya vermişti117.

115 BOA, TD, 436, s. 417. 116 BOA, TD, nr. 733, s. 236. 117 İstanbul Kadı Sicilleri Üsküdar Mahkemesi 17 Numaralı Sicil (H.956-963/M.1549-1556), haz. Orhan Gültekin, İstanbul 2010, s. 272, hk. 663.

82 ÜMRANİYE TARİHİ I

Köyün söz konusu ekonomik faaliyetleri hakkında yukarıda da sözü edilen Davutoğlu Hüseyin’in miras bıraktığı malların cinsinden daha gerçekçi bilgilere ulaşabiliriz118. 14-24 Şubat 1525 tarihli bu tereke kaydında, hayli zengin olduğu anlaşılan Hüseyin’in şahsi ve ev eşyaları yanında kendi evi, iki sığır damı, içi saman dolu samanlığı, iki katlı bir ambarı evinin müştemilatı durumundaydı. Ambarında 25 kile yani 625 kg. buğday ile 40 kile (1.000 kg) yeni toplanmış yulafı vardı. Yine yaş keteni de buna eklenmişti. Bu ziraat ürünleri yanında bir doru beygiri, bir çift camış öküzü, bir kara sığır öküzü, üç adet ineği (kara sığır), bir adet danalı dombay ineği, bir de kara danası mevcuttu. Ayrıca dört kovanıyla arıcılık yapıyordu. Hayvan varlığı içinde öküz/camış, inek gibi büyük baş olanlarının toprak sürülmesinde, yük taşınmasında -çoğunlukla da arabayla- kullanıldığı, süt ve süte dayalı ürünlerin imal edildiği, ihtiyaç dışında artan süt ve süt mamulle- rinin pazarlandığı hatıra getirilebilir. Yani bu zatın bir küçük mandırası olduğu söylenebilir. Bu mal varlığı Dudullulu bir çiftlik sahibi olarak orta halliliği ve kendine yeterliliği aşan bir mahiyet arzeder. Aynı tarihlere ait iki ayrı tereke kaydıyla yapılan mukayesede de bu durum rahatlıkla anlaşılır.

Mustafa adlı bir kişinin geriye bıraktığı malları içinde yine yulaf (2,5 müd) buğday (3 kile), az keten, keten tohumu, bir samanlık, basit ev eşyaları, bir dişi camış (düğesiyle birlikte), biraz işlenmiş iplik, 11 adet tavuk bulunuyordu119 ki bu durum Mustafa’nın Hüseyin’e göre durumunun daha kötü olduğunu ortaya koyar. Bu tarihten iki sene önce köyde vefatı vukubulan Abdullahoğlu Karagöz’ün ise Hüseyin’den pek aşağı kalır yanı yoktu. Onun da ev eşyaları yanında tarım aleti olarak saban demiri, iki sığır damı, arabaya koştuğu bir çift camışı, bir dişi öküzü, dişi camışı, ineği, tosunu ve beygiri, üç de tavuğu bulunuyordu. Karagöz’ün tarım ürünü olarak deposunda, 10 kile yulaf, 15 kile keten tohumu, 13 okka keteni, ekilmiş halde buğdayı ve yulafı vardı. Keza meyvehanesi, ipliği olduğu da kaydedilmişti120. Bu mallarla Karagöz’ün de Dudullu’nun önemli aile reislerinden biri olduğu tahmin edilebilir. Bu üç tereke kaydı belirli bir döneme ait ve arizî olsa- lar da bize 16. yüzyılda Dudullu’da yaşayanların “evine” şöyle bir bakabilme imkânı bahşetmeleri açısından önemli bir örnek teşkil eder. Bütün bunlar Dudullu’nun ziraat ve hayvancılık yanında meyveleriyle de öne çıktığına delalet eder.

Bu özel bilgiler dışında Dudullu’nun ekonomik yapısıyla ilgili toplu sonuçlara 17. ve 18. asırda rastlanmamaktadır. Ancak 19. asırda Tanzimat sonrası hazırlanan vergi amaçlı sayımlar, 16. asırdaki tahrir kayıtları gibi hatta onlardan şahsı esas alan çerçevede daha ayrıntılı şekilde Dudullu’da yaşayanların iktisadi faaliyetleri açısından belirleyici olabilir. Bu noktada karşımıza temettüat sayımları çıkar:

Temettuât Vergisi, herkesten kazancına uygun olarak alınan bir vergidir. Bu vergi, Tanzimat ön- cesinde alınan örfî vergiler karşılığında olup “an cemâtin vergi” veya “vergi-i mahsûsa” adıyla anılmıştır. 1840 yılından itibaren uygulanan bu vergi, herkesin gelirine göre vergi alımını esas almıştır. Bu yeni vergi miktarı, sancak ölçeğinde belirlenerek kazalar arasında taksim edilmiştir. Daha sonra kazanın müdür ve meclis âzaları, imam, papaz, çorbacı gibi kanaat önderlerinin katıldığı toplantıda kasaba ve köylere düşen vergiler belirlenerek kişilerin ödeme güçlüklerine göre aralarında paylaştırıldı121. 1844 yılında “Emlâk ve Arazi ve Hayvanat ve Temettüât Defterleri” oluşturulmuştur. Tüccar ve esnafın yıllık kazançları tahmin ve takdir edildikten sonra başlangıçta %3 oranında alınmış, 1878’de %4’e çıkarılmıştır. 1860’dan sonra sanat ve ticarette tekel kaldırılmış, bu alanda çalışanlara “Ruhsatiye Defteri” verilerek yıllık gelirleri tahmin

118 İstanbul Kadı Sicilleri Üsküdar Mahkemesi 5 Numaralı Sicil (H.930-936/M.1524-1530), haz. Yasemin Dağdaş-Zeynep Berktaş, İstanbul 2010, s. 147, hk. 227. 119 İstanbul Kadı Sicilleri Üsküdar Mahkemesi 9 Numaralı Sicil (H.940-9427M.1534-1536), haz. Kenan Yıldız, İstanbul 2010, s. 400-402, hk. 973. 120 İstanbul Kadı Sicilleri Üsküdar Mahkemesi 2 Numaralı Sicil (H.924-927/M.1518-1521), haz. Rıfat Günalan v.d., İstanbul 2010, 2. Cilt, s. 262, hk.513, 121 Abdüllatif Şener, Tanzimat Dönemi Osmanlı Vergi Sistemi, İşaret Yayınları, İstanbul 1990, s. 94 vdğr.

83 ÜMRANİYE TARİHİ I

edilip defterlere geçirilmiştir. Temettü vergisi için esnafa verilen tezkereler “Ruhsatiye Tezkeresi” denilirdi. Ruhsatiye Tezkeresi, vergi komisyonlarınca düzenlenerek esnaf kethüdaları vasıtası ile ilgililere teslim edilir, ona göre esnaf ödeyeceği vergiyi bilirdi. II. Mahmud döneminde konulan “İhtisap Rüsumu” Tanzimat’tan hemen sonra kaldırıldığından bu vergi hem onu karşılamış, hem de yevmiye-i dükkân, şehriye-i dükkân gibi adlarla alınan diğer irili ufaklı vergilerin yerine konulmuştur. Bu vergi, Mart ve Eylül aylarında yılda iki taksitle toplanıyordu. Belirlenen sürede ödemeyenlerden %20 zam yapılarak alınırdı. Gerektiğinde yüküm- lünün malı, vergi borcundan dolayı satılır, devlet alacağı böylece tahsil edilirdi122.

Temettuât Defteri, Tanzimat’tan sonra önceleri değişik adlarla alınan vergilerin yerine tek bir ver- ginin ikamesi için hane reislerinin gelirlerinin tespiti maksadıyla yapılan sayımları içeren defterlerdir. Maliye Varidat Kaleme Defterleri’nden olan Temettuât Defterleri, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nin en önemli bel- geler serisindendir. 1840 yılında yapılan ilk sayıma ait az sayıda defter olmasına rağmen 1845 yılında yapılan sayımlara ait pek çok defter bulunmaktadır.

Temettuat defterlerinin sosyal tarih açısından önemli olan hususlarından biri de hane reislerinin mesleklerinin kaydedilmiş olmasıdır. Elimizdeki 1260-1261 (1844-1845) tarihli defterlerde ekseriye hane numarası üzerine “ehl-i ziraat, taşımacılıkla meşgul, gündelikçi, kiracı” gibi hane reisinin mesleği yazıl- mıştır. Toprağı olmayanlar, ailelerinin gücü toprağını işleyip mahsul kaldırmaya yetmeyen büyük toprak sahiplerinin yanında çalışmaktadırlar. Yine, kısa zamanda ekilip biçilecek az toprağı olanlar da kendileri için kullandıkları iş güçlerinden artanı büyük çiftliklerde gündelikçi olarak çalışmakta ve geçimleri için ek kazanç sağlamaktadırlar123. Temettuat defterlerinde hane reislerinin tarla, bağ gibi gayrimenkullerinin dö- nüm olarak yüzölçümü verilmiştir. Kıymet yerine “hâsılat-ı senevîsi” gösterilmiştir. Defterde ekili tarlalar, “mezrû’ tarla”, ekilmeyen tarlalar “gayri mezrû’ tarla” olarak gösterilmiştir. “Mezrû’ tarla” olarak yazılanlar hububat ekilen tarlalardır. Defterlerde gayrimenkullerden sonra hayvanlar yazılmıştır. Böylece kaydı yapılan yerleşim yerinin en çok hangi hayvanları besleyip yetiştirdiği ve bunlardan ne ölçüde kazanç sağladığının tespit mümkün olmaktadır. Defterlerde bunlardan sonra altta yıllık kazanç gösterilmiştir. Bazı şahıslarda “zuhûrât” başlığı altında gelirlere rastlanmaktadır. Bunların bir kısmı köylünün bir emek harcamadan elde ettiği gelirlere aittir. Vergi kalemlerinden birisi de öşürlerdir. “Âşar olarak sene-i sabıkada vermiş olduğu” başlığı altında hınta (buğday), şaîr (arpa) başta olmak üzere herkesin kaldırdığı mahsulden alınan öşrün fiyatı ve kilesi yazılmış, altta kuruş olarak kıymet toplamı verilmiştir.

Netice olarak Temettuat Defterleri, ayrıntılı bilgi veren defterlerdir ve XIX. yüzyılın sosyal ve ikti- sadî tarihi kaynağı olarak pek kıymetli bilgiler içermektedirler124.

Dudullu köyünün temettuat kayıtlarının yer aldığı Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde “ML.VRD. TMT.d. 04050” kod numarası ile kayıtlı 1845 tarihli defter, 18x51 cm ebadında, ciltsiz, numaralı toplam sayfa sayısı 16’dır. Dudullu, bu sırada Bolu eyaletinin İzmit kaymakamlığı dâhilinde Kartal kazasına bağlı- dır. Temettuat kaydı, ahalinin emlak, arazi ve temettu miktarını içermektedir. Defterin üst başlığında “Bolu eyaletinin havi olduğu kazâlardan İzmid kaymakamlığı dâhilinde kâin Kartal kazâsına tâbi’ Dudullu karye- sinde mukîm ahali-i ehl-i islâmın emlak ve arazi ve temettu’atın mikdarı defteridir” kaydı bulunmaktadır.

Bu sırada Dudullu köyü 34 hanedir. Bu hanelerden 27 hane doğrudan ziraatla iştigal etmektedir. 1 hane gündelikçi, 2 hane ise nalbant mesleğini icra etmektedir. Arazi sahibi olanlardan birisi de askerde ça- vuştur. 2 hane sahibi dışarıdandır ve bakkal, kahve dükkânı, ekmek fırını sahibidirler. Köyde buğday ve yulaf 122 Musa Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapıları, TTK, Ankara 1991, s. 346. 123 Mübahat Kütükoğlu, “Osmanlı Sosyal ve İktisâdî Tarihi Kaynaklarından Temettü Defterleri”, TTK Belleten, LIX/225 (1995), s. 402. 124 Kütükoğlu, “a.g.m.”, s. 412.

84 ÜMRANİYE TARİHİ I

ekilmekte, meslek sahiplerinin evlerinde öküz, koyun ve keçi beslenmekte, bunların et, süt, yün ve kılların- dan gelir elde edilmektedir. Büyük baş hayvanlardan öküz sahibi olanlar fazladır. Öküzden hem taşımada, hem de tarla sürmede faydalanılmaktadır. Bu durum 16. asır Dudullusuyla olan benzerliği işaret eder ve sürekliliği düşündürür. Hemen her hanede beygir bulunmaktadır. Ekili arazi 787 dönüm, nadasa bırakılan arazi 947 dönüm, çayır 63,5 dönüm, bağ ise 15,5 dönümdür. Vergi-yi mahsûsa 3.094 kuruştur. Toplam temettuat vergisi 46.108 kuruş olup bunun 8.914 kuruşu zuhûrât temettuattır. Köyde ihtiyacı karşılayacak bakkal, ekmek fırını ve kahvehane gibi az da olsa işletmeler de bulunmaktadır. Sonuç olarak Temettuat Defteri’ndeki bilgiler Dudullu için tarih, ekonomi, kültür ve sosyal yaşam açısından birçok önemli verileri içeren birinci elden, önemli kaynaklardandır.

I. BÖLÜM EK

Dudullu Temettuât Defter’nden (BOA. ML. VRD. TMT. d. 4050.)

85 ÜMRANİYE TARİHİ I

DUDULLU’DA HÂNE REİSLERİNİN MESLEKLERİ (1844 - 1845)

Mesleğ Adet %

Çavuş 1 2,94

Gündelikçi 3 8,82

Kireç taşımacılığı 1 2,94

Nalbant 1 2,94

Ziraat ehli/çiftçi 27 79.,2

Belirtilmeyen 1 2,94

Toplam 34 100.00

DUDULLU’DA TARIM ARAZİSİNİN DAĞILIMI (1844 - 1845)

Araznn nev’î Dönüm %

Bağ 15,5 0,87

Çayır 63,5 3,50

Ekili arazi 787 43,40

Ekilmeyen arazi/Nadasa bırakılan 947 52,23

Toplam 1.813 100.00

DUDULLU’DA HAYVAN VARLIĞI (1844 - 1845)

Ehl hayvan adet % beygir 30 28,84 karasığır öküzü 21 20,19 kısır ağnam/koyun 3 2,89 kısır camus 6 5,77 kısır inek 14 13,46

86 ÜMRANİYE TARİHİ I

kısır keçi 4 3,84

koşu camusu 9 8,65

kuzu 6 5,77

sağmal ağnam/koyun 3 2,89

sağmal camus 4 3,84

sağmal keçi 4 3,84

Toplam 104 100,00

Aşağıda Dudullu köyünde yaşayan vergi mükelleflerinin adları, meslekleri, sahip oldukları arazi, hayvan ve emlaklarıyla bunlardan elde ettikleri gelirleri içeren Osmanlı arşiv kayıtlarının dökümü sunul- muştur.

DUDULLU KÖYÜ TEMETTUÂT DEFTERİ

“Bolu eyâletinin hâvi olduğu kazâlardan İzmid ka’im-makamlığı dâhilinde kâin Kartal Kazâsına tâbi’ Dudullu karyesinde mukim ahâli-i islâmın emlâk ve arâzi ve temettu’âtının mikdarı defteridir”

Hâne: 1–Numara: 1 ehl-i zira’at

Vergi-yi mahsûsadan bir senede verdiği 120 kuruş

Âşar ve rüsûmat olarak sene-i sabıkada bir senede îtâ eylediği

hınta [buğday] alef [yulaf] tohum fî [fiyat] 14 x5 kile=70 kuruş fî 5x4 kile=20 kuruş fî 18x2,5 kile=45 kuruş

135 kuruş [yekûn] 016 kuruş ağnam rüsûmu (fî 1,5x54 re’s) 005 kuruş bağ öşrü 156 kuruş

87 ÜMRANİYE TARİHİ I

Karye-i mezburda sâkin ehl-i zira’at muhtar Şâkir bin Veli’nin emlâk ve arazi ve temettu’u

mezrû’ tarla bağ dönüm: 20 dönüm: 2 hâsılat devriyle zira’atinde gayri mezrû’ tarla hâsılat sene 1260/1844-1215 kuruş dönüm: 15 sene 60/1844-45 kuruş sene 1261/1845-0875 kuruş sene 61/1845-20 kuruş 2090 kuruş 65 kuruş

sağmal ağnâm sağmal keçi kısır ağnâm kısır camus re’s: 6 re’s: 16 re’s: 16 re’s: 1 hâsılat hâsılat hâsılat 200 kuruş 48 kuruş 48 kuruş

kısır keçi kara sığır öküzü re’s: 14 bârgîr re’s: 4 hâsılat re’s: 1 36 kuruş

mecmû’undan temettu’u 1.577 kuruş 0323 kuruş (zuhûrat temettû) 1.900 kuruş

Hâne: 2–Numara: 2 ehl-i zira’at

vergi-yi mahsûsası 140 kuruş

Âşar ve Rüsûmu

hınta alef tohum fî 14x7 kile=98 kuruş fî 5x8 kile=40 kuruş fî 18x3,5kile=62 kuruş

88 ÜMRANİYE TARİHİ I

199 [200] kuruş [Yekûn] 020 kuruş çayır öşrü 005 kuruş bağ öşrü 024 kuruş ağnâm rûsümu (fî 1,5x8 re’s) 248 [249] kuruş

İlyas bin Sâlih zira’at müdür vekili

mezrû’ tarla dönüm: 50 hâsılat-ı senevî devriyle zira’atinde gayri mezrû’ tarla sene 1260/1844-1.710 kuruş dönüm: 5 sene 1261/1845-1.695 kuruş 3.405 kuruş

bağ dönüm: 2 çayır hâsılat dönüm: 6 sene 60/1844-45 kuruş hâsılat sene 61/1845- 25 kuruş 180 kuruş 70 kuruş

sağmal camus sağmal inek sağmal ağnam sağmal keçi kısır ağnam 1 re’s 2 re’s 30 re’s 10 re’s 25 re’s hâsılat hâsılat hâsılat hâsılat hâsılat 50 kuruş 40 kuruş 300 kuruş 80 kuruş 75 kuruş

kısır keçi arı kovanı kuzu 15 re’s 15 adet kara sığır öküzü bârgîr 8 re’s hâsılat hâsılat 4 re’s 1 [re’s] 35 kuruş 150 kuruş

mecmû’undan temettû’u 2.665 kuruş 335 kuruş (zuhûrât temettu) 3.000 kuruş

89 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne 3–Numara 3 ehl-i zira’at

Vergi-yi mahsûsası 110 kuruş

Âşar ve Rüsûmu

hınta alef tohum

fî 14x5 kile=70 kuruş fî 5x5 kile=25 kuruş fî 18x2,5 kile=45 kuruş

Yekûn 130 kuruş

Küçük Halil bin Mehmed’in emlâkı

mezrû’ tarla dönüm: 30 hâsılat devriyle zira’atinde gayri mezrû tarla sene 60/1844-1.170 kuruş dönüm: 50 sene 61/1845- 969 kuruş 2.139 kuruş

sağmal camus 1 re’s kısır inek koşu camusu kara sığır öküzü bârgîr hâsılat 1 re’s 2 re’s 2 re’s 1 re’s 50 kuruş

mecmû’undan temettû’u 1.220 kuruş 280 kuruş (zuhûrât temettu) 1.500 kuruş

90 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne: 4–Numara: 4 ehl-i zira’at

vergi-yi mahsûsası 120 kuruş

Âşar ve Rüsûmu

hınta alef tohum şaîr [arpa] fî 14x7 kile=98 kuruş fî 5x5 kile=25 kuruş fî 18x5,5 kile=99 kuruş fî 6x1,5 kile=9 kuruş

31 kuruş 05 kuruş bağ öşrü 05 kuruş çayır öşrü 41 kuruş

Kırmızıoğlu Halil bin Abdullah’ın emlâki

mezrû’ tarla 50 dönüm devriyle zira’atinde gayri mezrû’ tarla hâsılat 80 dönüm sene 60/1844-2.079 kuruş sene 61/1845-1.570 kuruş 3.649 kuruş

bağ 1,5 dönüm çayır hâsılat 1,5 dönüm sene 60/1844-45 kuruş hâsılat sene 61/1845-25 kuruş 45 kuruş 70 kuruş

kısır inek koşu camusu kara sığır öküzü bârgîr 2 re’s 2 re’s 3 re’s 1 [re’s]

91 ÜMRANİYE TARİHİ I

mecmu’undan temettû’u 2.169 kuruş 271 kuruş (zuhûrât temettu) 2.440 kuruş

Hâne: 5–Numara: 5 ehl-i zira’at

Vergi-yi mahsûsası 50 kuruş

Âşar ve Rüsûmu

hınta tohum fî 14x2 kile=28 kuruş fî 18x1,5 kile=27 kuruş

55 kuruş [Yekûn]

Kürdoğlu Ethem bin İsmail’in emlâki

mezrû’ tarla 2 dönüm hâsılat sene 60/1844-495 kuruş sene 61/1845-350 kuruş [845 kuruş]

kısır inek bârgîr 2 re’s 1 re’s

mecmû’undan temettû’u 495 kuruş 305 kuruş (zuhûrât temettu’u) 800 kuruş

92 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne: 6–Numara: 6 ehl-i zira’at

Vergi-yi mahsûsası 110 kuruş

Âşar ve Rüsûmu

hınta Alef tohum fî 14x8 kile=112 kuruş fî 5x5 kile=25 kuruş fî 18x3 kile=54 kuruş

191,0 kuruş 002,5 kuruş bağ öşrü 193,5 kuruş

Kırmızıoğlu Ahmed bin Salih’in emlâki

mezrû’ tarla bağ 50 dönüm 1 dönüm devriyle zira’atinde hâsılat hâsılat gayri mezrû’ tarla sene 60/1844-1.719 kuruş sene 60/1844-25 kuruş 60 dönüm sene 61/1845-1.521 kuruş sene 61/1845-20 kuruş 3.240 kuruş 45 kuruş

arı kovanı 2 aded kısır inek koşu camusu kara sığır öküzü bârgîr hâsılat 1 re’s 2 re’s 4 re’s 1 re’s 20 kuruş

mecmu’undan temettu’u 1.764 kuruş 336 kuruş (zuhûrât temettû) 2.100 kuruş

93 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne: 7–Numara: 7 kireç taşımaklık ile meşgul olduğu

Vergi-yi mahsûsası 50 kuruş

Hacıoğlu İsmail bin Ahmed’in emlâki olmadığı

koşu camusu sağmal inek 2 re’s 1 re’s hâsılat hâsılat 20 kuruş 30 kuruş

mecmu’ndan temettû’u 030 kuruş 770 kuruş (zuhûrât temettû) 800 kuruş

Hâne: 8–Numara: 8 ehl-i zira’at

Vergi-yi mahsûsası 70 kuruş

Âşar ve Rüsûmu

hınta alef tohum fî 16x2,5 kile=35 kuruş fî 5x4 kile=20 kuruş fî 18x1,5 kile=27 kuruş

82 kuruş [Yekûn]

Âşık Mehmed bin Ahmed’in emlâki

94 ÜMRANİYE TARİHİ I

mezrû’ tarla 20 dönüm hâsılat devriyle zira’atinde gayri mezrû’ tarla sene 60/1844- 738 kuruş 20 dönüm sene 61/1845- 549 kuruş 1.287 kuruş

sağmal inek 1 re’s kara sığır öküzü bârgîr hâsılat 2 re’s 1 re’s 30 kuruş

mecmu’undan temettû’u 768 kuruş 140 kuruş (zuhûrât temettû) 908 kuruş

Hâne: 9–Numara: 9 ehl-i zira’at

Vergi-yi mahsûsası 120 kuruş

Âşar ve Rüsûmu

hınta Alef tohum fî 14x43,5 kile=63 kuruş fî 5x3,5 kile=17,5 kuruş fî 18x1 kile=18 kuruş

98,5 kuruş [Yekûn]

Hasekioğlu Hüseyin bin Ahmed’in emlâki

95 ÜMRANİYE TARİHİ I

mezrû’ tarla 15 dönüm hâsılat devriyle zira’atinde gayri mezrû’ tarla sene 60/1844- 896,5 kuruş 15 dönüm sene 61/1845- 569,0 kuruş 1.465,5 kuruş

arı kovanı 2 aded kısır inek kara sığır öküzü bârgîr hâsılat 3 re’s 4 re’s 1 re’s 20 kuruş

mecmu’undan temettû’u 1.015 kuruş 255 kuruş (zuhûrât temettû) 1.270 kuruş

Hane: 10–Numara: 10 ehl-i zira’at

Vergi-yi mahsûsası 50 kuruş

Âşar ve Rüsûmu

hınta alef tohum fî 14x1,5 kile=21 kuruş fî 5x3 kile=15 kuruş fî 18x1 kile=18 kuruş

54 kuruş [Yekûn]

Altıparmak Ahmed bin Hasan emlâki

96 ÜMRANİYE TARİHİ I

mezrû’ tarla 15 dönüm hâsılat devriyle zira’atinde gayri mezrû’ tarla sene 60/1844-486 kuruş 20 dönüm sene 61/1845-406 kuruş 892 kuruş

kısır camus 1 re’s

mecmu’undan temettû’u 486 kuruş 314 kuruş (zuhûrât temettû) 800 kuruş

Hâne: 11–Numara: 11 ehl-i zira’at

Vergi-yi mahsûsası 130 kuruş

Âşar ve Rüsûmu

hınta alef tohum fî 14x4,5 kile=63 kuruş fî 5x3,5 kile=17,5 kuruş fî 18x2 kile=36 kuruş

116,5 kuruş [Yekûn] 23,0 kuruş çayır öşrü 139,5 kuruş

Sağıroğlu Mehmed bin İbrahim’in emlâki

97 ÜMRANİYE TARİHİ I

mezrû’ tarla

20 dönüm devriyle zira’atinde çayır sene 60/1844- 1.054 kuruş gayri mezrû’ tarla 3 dönüm sene 61/1845- 940 kuruş 10 dönüm 1.994 kuruş

sağmal camus 1 re’s kısır camus kısır inek kara sığır öküzü bârgîr hâsılat 1 re’s 1 re’s 3 re’s 1 re’s 50 kuruş

mecmu’undan temettû’u 1314 kuruş 386 kuruş (zuhûrât temettû) 1.700 kuruş

Hâne: 12–Numara: 12 ehl-i zira’at

Vergi-yi mahsûsası 110 kuruş

Âşar ve Rüsûmu

hınta fî 14x2 kile=28 kuruş

28 kuruş [Yekûn]

Sadık Ahmed bin Hasan emlâki

98 ÜMRANİYE TARİHİ I

mezrû’ tarla devriyle zira’atinde gayri mezru’ tarla 5 dönüm 30 dönüm hâsılat sene 60/1844-252 kuruş sene 61/1845-350 kuruş 602 kuruş

kara sığır öküzü bârgîr 2 re’s 1 re’s

mecmû’undan temettû’u 252 kuruş 348 kuruş (zuhûrât temettû) 600 kuruş

Hane: 13–Numara: 13 ehl-i zira’at

Vergi-yi mahsûsası 90 kuruş

Âşar ve Rüsûmu

hınta alef tohum fî 14x1,5 kile=21 kuruş fİ 5x1,5 kile=7,5 kuruş fî 18x1 kile=18 kuruş

46,5 kuruş [Yekûn]

Kabak Ahmed bin Mustafa’nın emlâki

99 ÜMRANİYE TARİHİ I

mezrû’ tarla 15 dönüm hâsılat devriyle zira’atinde gayri mezrû’ tarla sene 60/1844-418 kuruş 40 dönüm sene 61/1845-112 kuruş 530 kuruş

kısır inek kara sığır öküzü bârgîr 5 re’s 2 re’s 1 re’s

mecmu’undan temettû 418 kuruş 442 kuruş (zuhûrât temettû) 860 kuruş

Hâne: 14–Numara: 14 ehl-i zira’at

Vergi-yi mahsûsası 40 kuruş

çayır öşrü 11 kuruş

Asâkirden mahreç İbiş Çavuş bin Ahmed’in emlâki

çayır icar ile verilmiş tarla gayri mezrû’ tarla 3 dönüm ücret-i senevîsi 80 dönüm hâsılat 42 kuruş 99 kuruş

100 ÜMRANİYE TARİHİ I

sağmal inek 1 re’s kısır inek bârgîr hâsılat 1 re’s 1 re’s 30 kuruş

mecmû’undan temettû’u 171 kuruş 429 kuruş (zuhûrât temettû) 600 kuruş

Hâne: 15–Numara: 15 ehl-i zira’at

Vergi-yi mahsûsası 130 kuruş

Âşar ve Rüsûmu

hınta alef tohum fî 14x9 kile=136 kuruş fî 5x10 kile=50 kuruş fî 18x1 kile=18 kuruş

194 kuruş [Yekûn] 040 kuruş çayır öşrü 036 kuruş ağnam rüsûmu (fî 1,5x120 re’s) 270 kuruş

Musluoğlu Hüseyin bin Mehmed’in emlâki

101 ÜMRANİYE TARİHİ I

mezrû’ tarla 50 dönüm çayır hâsılat devriyle zira’atinde gayri mezrû’ tarla 8 dönüm sene 60/1844-1.746 kuruş 40 dönüm hâsılat sene 61/1845-1.350 kuruş 360 kuruş 3.096 kuruş

arı kovanı sağmal ağnam sağmal keçi kısır ağnam kısır keçi 20 aded 30 re’s 20 re’s 50 re’s 20 re’s hâsılat hâsılat hâsılat hâsılat hâsılat 200 kuruş 300 kuruş 160 kuruş 150 kuruş 60 kuruş

sağmal inek 3 re’s kuzu kara sığır öküzü bârgîr hâsılat 25 re’s 4 re’s 1 re’s 60 kuruş

mecmu’undan temettû’u 3.036 kuruş 164 kuruş (zuhûrât temettû) 3.200 kuruş

Hâne: 16–Numara: 16 ehl-i zira’at

Vergi-yi mahsûsası 64 kuruş

Âşar ve Rüsûmu

hınta alef tohum fî 14x2 kile=28 kuruş fî 5x0,5 kile=2,5 kuruş fî 18x0,5 kile=9 kuruş

[Yekûn] 39,5 kuruş

102 ÜMRANİYE TARİHİ I

Memişoğlu Sâlih bin Hasan’ın emlâki

mezrû’ tarla 2 dönüm hâsılat devriyle zira’atinde gayri mezrû’ tarla sene 60/1844-356 kuruş 2 dönüm sene 61/1845-300 kuruş 656 kuruş

kısır inek kara sığır öküzü bârgîr 1 re’s 2 re’s 1 re’s

mecmû’undan temettû’u 356 kuruş 344 kuruş (zuhûrât temettû) 700 kuruş

Hâne: 17–Numara: 17 ehl-i zira’at

Vergi-yi mahsûsası 120 kuruş

Âşar ve Rüsûmu

hınta alef tohum fî 14x8 kile=112 kuruş fî 5x6 kile=30 kuruş fî 18x2,5 kile=45 kuruş

187,0 kuruş [Yekûn] 010,0 kuruş çayır öşrü 002,5 kuruş bağ öşrü 019,5 kuruş ağnam rüsûmu (fî 1,5x65 re’s) 219,0 kuruş

103 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hasanoğlu Hasan bin Hüseyin’in emlâki

mezrû’ tarla bağ 45 dönüm çayır 1 dönüm devriyle zira’atinde gayri hâsılat 1 dönüm hâsılat mezrû’ tarla 1.683 kuruş hâsılat sene 60/1844-25 kuruş 55 dönüm 1.360 kuruş 90 kuruş sene 61/1845-15 kuruş 3.043 kuruş 40 kuruş sağmal ağnam sağmal keçi kısır ağnam kısır keçi sağmal inek 15 re’s 15 re’s 20 re’s 15 re’s 1 re’s hâsılat hâsılat hâsılat hâsılat hâsılat 150 kuruş 120 kuruş 60 kuruş 45 kuruş 30 kuruş

arı kovanı 25 aded koşu camusu kara sığır öküzü bârgîr hâsılat 2 re’s 2 re’s 1 re’s 250 kuruş

mecmu’undan temettû’u 3.453 kuruş 147 kuruş (zuhûrât temettû) 3.600 kuruş

104 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne: 18–Numara: 18 ehl-i zira’at

Vergi-yi mahsûsası 120 kuruş

Âşar ve Rüsûmu

hınta alef tohum fî 14x3 kile=42 kuruş fî 5x5 kile=25 kuruş fî 18x2 kile=36 kuruş

103 kuruş 015 kuruş çayır öşrü 118 kuruş

Kiraz Ali bin Mustafa emlâki

mezrû’ tarla 40 dönüm çayır hâsılat devriyle zira’atinde gayri mezrû’ tarla 3 dönüm sene 60/1844- 927 kuruş 50 dönüm hâsılat sene 61/1845- 714 kuruş 135 kuruş 1.641 kuruş

arı kovanı sağmal inek 2 adet 1 re’s kısır camus hâsılat hâsılat 1 re’s 20 kuruş 30 kuruş

koşu camusu kara sığır öküzü bârgîr 2 re’s 2 re’s 1 re’s

mecmu’undan temettû’u 1.112 kuruş 388 kuruş (zuhûrât temettû) 1.500 kuruş

105 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne: 19–Numara: 19 gündelikçi

Vergi-yi mahsûsası 50 kuruş

Araboğlu Mehmed bin Ali’nin emlâki olmadığı

bârgîr 1 re’s

merkûmun bir senede tahminen temettû 700 kuruş

Hâne: 20–Numara: 20 ehl-i zira’at

Vergi-yi mahsûsası 80 kuruş

Âşar ve Rüsûmu

hınta alef tohum fî 14x5 kile=7 [70] kuruş fî 5x1 kile=5 kuruş fî 18x1 kile=18 kuruş

[Yekûn] 96 [93] kuruş

Çakıroğlu Hasan bin Ahmed’in emlâki

mezrû’ tarla bağ 20 dönüm 1 dönüm devriyle zira’atinde gayri mezrû’ hâsılat hâsılat tarla sene 60/1844- 837 kuruş sene 60/1844-30 kuruş 25 dönüm sene 61/1845- 330 kuruş sene 61/1845-20 kuruş 1.167 kuruş 50 kuruş

106 ÜMRANİYE TARİHİ I

arı kovanı sağmal inek 3 adet 1 re’s kısır inek hâsılat hâsılat 1 re’s 30 kuruş 30 kuruş

kara sığır öküzü bârgîr 2 re’s 1 re’s

üç sehmden bir sehm kahveci dükkânı ücret-i senevîsi 200 kuruş

mecmu’undan temettû’u 1.127 kuruş 173 kuruş (zuhûrât temettû) 1.300 kuruş

Hâne: 20–Numara: 20

Asâkirde çavuş idüğü

Asâkir-i Hassadan Hüseyin Çavuş bin Ahmed’in emlâki

üç sehmden bir sehm kahveci dükkânı bir senede mahiyyesi ücret-i senevîsi 480 kuruş 200 kuruş

mecmu’undan temettû’u 680 kuruş

107 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne: 21–Numara: 21 nalband idüğü

Vergi-yi mahsûsası 90 kuruş

Âşar ve Rüsûmu

hınta alef tohum fî 14x4 kile=56 kuruş fî 5x3 kile=15 kuruş fî 18x1,5 kile=27 kuruş

[Yekûn] 98 kuruş

Nalband Emin bin Mehmed’in emlâki

mezrû’ tarla 20 dönüm hâsılat devriyle zira’atinde gayri mezrû’ tarla sene 60/1844- 882 kuruş 15 dönüm sene 61/1845- 656 kuruş 1.538 kuruş

sağmal inek bârgîr 1 re’s 1 re’s hâsılat 30 kuruş

mecmu’undan temettû’u 912 kuruş 388 kuruş (zuhûrât temettû) 1.300 kuruş

108 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne: 22–Numara: 22 ehl-i zira’at

Vergi-yi mahsûsası 100 kuruş

Âşar ve Rüsûmu

hınta alef tohum fî 14x5 ile=7 [70] kuruş fî 5x2 kile=10 kuruş fî 18x1,5 kile=27 kuruş

[Yekûn] 107 kuruş

Deli ahmedoğlu Süleyman bin Ahmed’in emlâki

mezrû’ tarla 15 dönüm hâsılat devriyle zira’atinden gayri mezrû’ tarla sene 60/1844- 963 kuruş 30 dönüm sene 61/1845- 900 kuruş 1.863 kuruş

kısır inek kara sığır öküzü koşu camusu bârgîr 1 re’s 2 re’s 2 re’s 1 re’s

mecmu’undan temettû’u 963 kuruş 237 kuruş (zuhûrât temettû) 1.200 kuruş

109 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne: 23–Numara: 23 ehl-i zira’at

Âşar ve Rüsûmu

hınta alef tohum fî 14x1,5 kile=21 kuruş fî 5x3 kile=15 kuruş fî 18x1 kile=18 kuruş

54,0 kuruş [Yekûn] 2,5 kuruş bağ öşrü 56,5 kuruş

Güllü Mehmedoğlu Tahir bin Mehmed’in emlâki

mezrû’ tarla bağ

20 dönüm devriyle zira’atinden gayri mezrû’ 1 dönüm hâsılat tarla hâsılat sene 60/1844-476 kuruş 30 dönüm sene 60/1844-22,5 kuruş sene 61-1845-500 kuruş sene 61/1845-15,0 kuruş 976 kuruş [37,5] kuruş

sağmal inek 1 re’s kısır inek kara sığır öküzü bârgîr hâsılat 1 re’s 2 re’s 1 re’s 30 kuruş

mecmu’undan temettû’u 527,5 kuruş 272,0 kuruş (zuhûrât temettû) 800,5 kuruş

110 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne: 24–Numara: 24 ehl-i zira’at

Vergi-yi mahsûsası 110 kuruş

Âşar ve Rüsûmu

hınta alef tohum fî 14x4 kile=56 kuruş fî 5x3 kile=15 kuruş fî 18x1,5 kile=27 kuruş

98 kuruş 05 kuruş bağ öşrü 13 kuruş çayır öşrü 116 kuruş

Davudoğlu Ahmed bin Abdi’nin emlâki

mezrû’ tarla 35 dönüm devriyle zira’atinde gayri mezrû’ tarla hâsılat 25 dönüm sene 60/1844- 882 kuruş sene 61/1845- 850 kuruş 1.332 kuruş

bağ 2 dönüm çayır hâsılat 2 dönüm sene 60/1844-45 kuruş hâsılat sene 61/1845-20 kuruş 117 kuruş 65 kuruş

111 ÜMRANİYE TARİHİ I

sağmal inek 1 re’s kara sığır öküzü bârgîr hâsılat 2 re’s 1 re’s 30 kuruş

mecmu’undan temettû’u 1.074 kuruş 226 kuruş (zuhûrât temettû) 1.300 kuruş

Hâne: 25–Numara: 25 ehl-i zira’at

Vergi-yi mahsûsası 110 kuruş

Âşar ve Rüsûmu

hınta alef tohum fî 14x4 kile=56 kuruş fî 5x3 kile=15 kuruş fî 18x1 kile=18 kuruş

89 kuruş 04 kuruş bağ öşrü 18 kuruş çayır öşrü 110 kuruş

Mahmudoğlu Mahmud bin Emin emlâki

112 ÜMRANİYE TARİHİ I

mezrû’ tarla 20 dönüm hâsılat devirle zira’atinde gayri mezrû’ tarla sene 60/1844- 801 kuruş 25 dönüm sene 61/1845- 705 kuruş 1.506 kuruş

bağ çayır 1,5 dönüm 3 dönüm hâsılat hâsılat sene 60/1844-36 kuruş 153 kuruş sene 61/1845-20 kuruş 56 kuruş

arı kovanı sağmal inek kara sığır öküzü 8 aded 2 re’s bârgîr 2 re’s hâsılat hâsılat 1 re’s 80 kuruş 60 kuruş

mecmu’undan temettû’u 1.130 kuruş 370 kuruş (zuhûrât temettû) 1.500 kuruş

113 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne: 26–Numara: 26 ehl-i zira’at

Vergi-yi mahsûsası 100 kuruş

Âşar ve Rüsûmu

hınta alef tohum fî 14x3 kile=42 kuruş fî 5x4 kile=20 kuruş fî 18x1,5 kile=27 kuruş

89 kuruş 04 kuruş bağ öşrü 15 kuruş çayır öşrü 108 kuruş

Musluoğlu Ahmed bin Muslu’nun emlâki

mezrû’ tarla 25 dönüm hâsılat devriyle zira’atinde gayri mezrû’ tarla sene 60/1844- 801 kuruş 20 dönüm sene 61/1845- 590 kuruş 1.391 kuruş

bağ çayır 1,5 dönüm 3 dönüm hâsılat hâsılat sene 60/1844-36 kuruş 135 kuruş sene 61/1845-20 kuruş 56 kuruş

114 ÜMRANİYE TARİHİ I

arı kovanı 3 adet bârgîr hâsılat 1 [re’s] 30 kuruş

mecmu’undan temettû 966 kuruş 334 kuruş (zuhûrât temettû) 1.300 kuruş

Hâne: 27–Numara: 27 ehl-i zira’at

Vergi-yi mahsûsası 70 kuruş

Âşar ve Rüsûmu

hınta alef tohum fî 14x3,5 kile=49 kuruş fî 5x2 kile=10 kuruş fî 18x1 kile=18 kuruş

77 kuruş 04 kuruş bağ öşrü 81 kuruş

Güllü Mehmedoğlu Halil bin İbrahim’in emlâki

mezrû’ tarla bağ 25 dönüm 1,5 dönüm hâsılat devriyle zira’atinde gayri mezrû’ tarla hâsılat sene 60/1844- 693 kuruş 15 dönüm sene 60/1844-36 kuruş sene 61/1845- 520 kuruş sene 61/1845-20 kuruş 1.213 kuruş 56 kuruş

115 ÜMRANİYE TARİHİ I

arı kovanı 2 adet bârgîr hâsılatı 1 re’s 20 kuruş

mecmu’undan temettû’u 749 kuruş 251 kuruş (zuhûrât temettû) 1.000 kuruş

Hâne: 28–Numara: 28 ehl-i zira’at

Vergi-yi mahsûsası 100 kuruş

Âşar ve Rüsûmu

hınta alef tohum fîx14x4 kile=56 kuruş fî 5x6 kile=30 kuruş fî 18x4 kile=72 kuruş

158 kuruş [Yekûn]

Eyüboğlu İsmail bin Eyüb’ün emlâki

devriyle zira’atinde gayri mezrû’ tarla 20 dönüm

mezrû’ tarla hâsılat 10 dönüm sene 60/1844-1.422 kuruş sene 61/1845- 990 kuruş 2.412 kuruş

116 ÜMRANİYE TARİHİ I

sağmal camus 1 re’s kısır inek koşu camusu kara sığır öküzü bârgîr hâsılat 1 re’s 2 re’s 2 re’s 1 [re’s] 50 kuruş

mecmu’undan temettû’u 1.472 kuruş 428 kuruş (zuhûrât temettû) 1.900 kuruş

Hâne: 29–Numara: 29 ehl-i zira’at

Vergi-yi mahsûsası 150 kuruş

Âşar ve Rüsûmu

hınta alef tohum fî 14x2 kile=28 kuruş fî 5x1,5 kile=7,5 kuruş fî 18x1,5 kile=27 kuruş

62,5 kuruş [Yekûn]

Ehl-i zira’at Arif bin Ali’nin emlâki

mezrû’ tarla 25 dönüm devriyle zira’atinde gayri mezrû’ tarla sene 60/1844-563 kuruş 40 dönüm sene 61/1845-429 kuruş 992 kuruş

kısır camus kısır inek koşu camusu bârgîr 2 re’s 1 re’s 2 re’s 1 re’s

117 ÜMRANİYE TARİHİ I

nısf etmekçi ve bakkal dükkânı bir bab kahve dükkânı üç sehmden bir sehm kahve dükkânı ücret-i senevîsi ücret-i senevîsi ücret-i senevîsi 300 kuruş 50 kuruş 200 kuruş

mecmu’undan temettû’u 1.113 kuruş 387 kuruş (zuhûrât temettû) 1.500 kuruş

Hâne: 30–Numara: 30 gündelikçi

Vergi-yi mahsûsası 50 kuruş

Araboğlu Ali bin Mehmed’in emlâkı olmadığı

bârgîr

1 re’s

merkûmun tahminen bir senede temettû’u

700 kuruş

Hâne: 31–Numara: 31 ehl-i zira’at

Vergi-yi mahsûsası 100 kuruş

Âşar ve Rüsûmu

118 ÜMRANİYE TARİHİ I

hınta alef tohum fî 14x6 kile=82 kuruş fî 5x6 kile=30 kuruş fî 18x3 kile=55 [54] kuruş

167 [166] kuruş

Sadıkoğlu Hasan bin Hüseyin’in emlâki

mezrû’ tarla 40 dönüm hâsılat devriyle zira’atinde gayri mezrû’ tarla sene 60/1844-1.503 kuruş 20 dönüm sene 61/1845-1.170 kuruş 2.673 kuruş

kısır camus kara sığır öküzü bârgîr 1 re’s 2 re’s 1 re’s

mecmu’undan temettu’u 1.503 kuruş 197 kuruş (zuhûrât temettu) 1.700 kuruş

Hâne: 32–Numara: 32 gündelikçi

Vergi-yi mahsûsası 50 kuruş

Keleş Ahmed bin Feyzullah’ın emlâki olmadığı

bârgîr 1 re’s

merkûmun bir senede tahminen temettu’u 700 kuruş

119 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hâne: 33–Numara: 33

Vergi-yi mahsûsası 60 kuruş

çayır öşrü 110 kuruş

Sultan Çiftliği temekkünlerinden el-Hâc Mahmud bin Abdullah’ın çayırı

çayır 30 dönüm hâsılat 1.000 kuruş

Hâne 34–Numara: 34

Vergi-yi mahsûsası 40 kuruş

Anadolu Hisarı temekkünlerinden Alibey Efendi’nin nısf etmekçi ve nısf bakkal dükkânı

nısf etmekçi ve nısf bakkal ücret-i senevîsi 300 kuruş

Genel Yekûn

vergiler temettuat 3.094 kuruş 46.108 kuruş

120 II. BÖLÜM ÜMRANİYE TARİHİ I

A) Yalnız Serv’den Ümranye’ye: Ümranye’nn Kuruluşu

İlçe merkezi olan Ümraniye, çevresindeki köyler kadar eski bir yerleşim yeri değildir. Ümraniye, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde yaşanan bozgunlar sonucu “Göç Olgusu” üzerine yerleşime açılan yerlerden biridir 1. Göç sonucu muhacirlerin ilk tercih ettiği yerlerin başında da İstanbul gelmekteydi. İstanbul gerek Osmanlı döneminde, gerekse Cumhuriyet döneminde en önemli şehir olma niteliğini ve ayrıca fikrî, kültürel, iktisadî, ticarî ve endüstriyel merkezi olma durumunu her zaman korudu. Bu da, göç nedeniyle zorunlu gelişlerin yanında iş-aş bulmak, eğitim-öğretim vb sebeplerle yoğun bir nüfusun İstan- bul’a gelmesine sebep oldu.

Ümraniye’nin yerleşimine temel teşkil eden bu göçlerden birisi de Doksanüç Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı) sonrası yaşanmıştır. Rumî takvime göre 1293 yılına rastladığı için Doksanüç Harbi olarak bilinen bu savaş, Tuna ve Doğu Anadolu cephelerinde cereyan etmiştir. Doksanüç Harbi, Osmanlı ordularının yenilgisiyle sonuçlanmış ve Osmanlı Devleti’ni siyasî, askerî, sosyal ve iktisadî bakından büyük ölçüde etkilenmiştir. Bu savaşın sonunda özellikle Bulgaristan’daki Türk ahali, gerek katledilerek, gerekse göçe zorlanmak suretiyle topraklarından uzaklaştırılmıştır. Ruslar ve Bulgarlar tarafından ortaklaşa uygu- lanmaya konulan ve tam bir Türk imhası olan bu hareket yüzünden İstanbul’daki muhacirlerin sayısı yüz binlerce ifade edilir olmuştur. Rus işgaline uğrayan yerlerin Türk sakinleri kendilerini daha güvenli sayabi- lecekleri yerlere doğru göç etmeye başlamışlardır. Her türlü imkânsızlığa rağmen hayatta kalmayı başaran muhacirler Anadolu’nun çeşitli yerlerinde kurulan köylere yerleştirilmiştir2.

Esnaf ve zanaatkâr göçmenlerin dükkân inşa edip mesleklerini icra edebilmeleri için şehirdeki arsa- lar 1877’den sonra iskâna açıldı. İstanbul’un civarında bulunan hâlî ve mîrî araziler göçmenlere tahsis edildi. Bazı göçmenlerin resmî makamlardan izin almaksızın orman sahalarında yerleştikleri de görüldü3. İstanbul’a gelen bu muhacirler arasında Ümraniye’nin kurulmasında doğrudan yer almış olan Ahıska Türkleri ve Ba- tum muhacirleri, Balkan muhacirleri de bulunmaktaydı.

Ümraniye’nin kuruluşu ile ilgili sözlü anlatımlardaki rivayetlere göre: “Buranın ilk adı Namazgâh civarındaki bir tepenin üstünde tek başına duran bir selviden dolayı ’Yalnız Servi’den gelmektedir. Buralar bir zamanlar ’saraylılara’ ait, yarı orman, yarı tarım arazisi bir bölgedir. Yalnız Servi Mevkii’ne 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra Balkanlar’dan gelen göçmenlerin bir bölümü yerleştirildiği için bir süre ’Muhacirköy’ adıyla da anılmaya başlıyor. Buraya yerleşen köylüler sultan adına ortakçı olarak tarım yap- maya başlıyor. Muhacirköy, yoksul bir köy olarak yaşayıp giderken Kısıklı’da oturan kimine göre sarayın soytarısı, kimine göre harem ağası ’saraylı’ Cafer Ağa, avlanmak için dolaştığı bir gün dinlenmek için köye uğruyor. Ancak, buradaki ahşap camiyi beğenmiyor ve köye kendi adına bir cami ve çeşme yaptırıyor. İnşaat bittikten sona da ’artık burası ümran [umrân] gördü, adı da bugün Ümrânköy [Umrânköy] olsun’ diyerek köyün ismini değiştiriyor”4.

Görüldüğü üzere sözlü anlatımda Ümrânköy’ün banisi “Cevher Ağa”nın ismi “Cafer Ağa” olmuş- tur.5 Bu söz konusu etimolojik yakıştırmada da görüldüğü üzere Ümraniye imlası ile yazılan “Umrâniyye” 1 Bulgurlu köyü, Ümraniye’den çok önceleri köy statüsünde iken muhacir iskânına açıktı. Nitekim, Bulgurlu köyündeki Hz. Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri Vakfı’na Eski Köy denilen yer, öşrü tarafından ödenmek üzere Dağıstan Muhacirleri’nden Yusuf’a verilmesine dair Muhaci- rin Komisyonu’nun bir tahriratı vardır (BOA, A.MKT.MHM. 226/32 [8 Muharrem 1278/16 Temmuz 1861]). 2 Mahir Aydın, “Doksanüç Harbi: 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı”, DİA, IX, 499. 3 Nedim İpek, İmparatorluktan Ulus Devlete Göçler, Trabzon 2006, s. 311-312. 4 Atillâ Aksel, “a.g.m.”, s. 340; Sema Erder, İstanbul’da Bir Kent Kondu: Ümraniye, İletişim Yayınları, İstanbul 2013, s. 31. 5 Sözlü kaynaklarda Ümraniye’nin kuruluşuna dair başka anlatımlar da vardır. Konu incelenirken Osmanlı arşiv belgelerinin konuya değişik boyutlar kazandıran bilgilerine yer verilecektir.

122 ÜMRANİYE TARİHİ I

adı “Umran”dan gelmiştir. Umrân, “ma’murluk, bayındırlık, bayındırlaşma/medeniyet, ilerleme, refâh ve saâdet, mutluluk” demektir. Umrânî, “ma’murluk, bayındırlığa ve medeniyete ait, ma’murlukla, bayındırlık- la ve medeniyetle ilgili”dir. Aynı dönemde Anadolu’da başka yörelerinde de yeni yerleşim birimlerinde görü- len Umrâniyye/Ümraniye adı altında teşekkül eden böyle yerleşim yerlerinin ekseriyetle 93 Harbi sırasında ortaya çıktığı gözlemlenir. Ümraniye için sözlü kaynakların belirttiği “buranın bir zamanlar adı Muhacir Köy”müş yakıştırması da bu dönemle ilgilidir. Nitekim, Üsküdar Mutasarrıfı Hamdi Bey’in 26 Ağustos 1901 (13 Ağustos 1317) tarihli jurnalinde “Muhacir Köy/Muhacir Köyü” olarak ile anılır.6 Ümraniye’nin ilk yerleşim yeri olan Yalnız Servi’nin yeri belgede “Üsküdar Bulgurlu” köyünün “pişgâhında/önünde” diye tarif edilir. “Yalnız Servi/Yalnız Servi Ovası” adının “Çifte Serviler” imlası ile yazıldığı da görülmektedir.7 İsminin “Çifte Serviler” imlası ile yazılması, daha önceden burada iki tane servi olduğunu akla getirir. Çift olan servi sayısının her nedense bire düşmesi ile de “Yalnız Servi” diye anıldığı düşünülebilinir. Ancak Yalnız Servi adı bu kesimde tarihi 1790’lara kadar giden bir özellik de taşır. 2 Zilhicce 1206 (22 Temmuz 1792) tarihli bir sicil kaydında Ali oğlu İbrahim adlı bir çobanın koyunlarını “medîne-i mezbûrde hâricinde Yalnız Selvi nâm mahalde” otlattığı, koyunların buradaki bağa girip henüz olgunlaşmamış üzüm ve yapraklarını, karpuz, kavun ve bostan ürünlerini yedikleri, zararın Çoban Ali’den tazmini davası yer almaktadır. Bu du- rum Yalnız Servi kesiminin Bulgurlu köyü yakınında bir bağlık ve bostanlık alan olduğunu ortaya koyar. Şikâyet sahibi olan es-Seyyid İbrahim, Bulgurlu köyünde oturmakta olup bağ ve bostanı Yalnız Servi mev- kiindedir. Söz konusu kayıt her şeyden önce Yalnız Servi adının XVIII. yüzyıla kadar indiğini göstermesi bakımından son derece önemlidir8.

Yalnız Serv adının geçtğ belge (Üsküdar Şer’iyye Sicilleri, nr. 531, vr. 137b., [1792])

Yalnız Servi yöresine önce 93 Muhacirlerinden Batum muhacirlerinin yerleştiğine dair bir kayıt bulunmamaktadır. Belgeler buraya öncelikle Ahıska Türkleri’nin yerleştiğine dair kayıt içermektedir. “Yalnız Servi”nin önce Ahıska muhacirlerince yerleşmeye açılma tarihi belgeye göre 1886 (1304) yılında kadar in- mektedir. Dâhiliye Nezâreti’nin Sadrazamlığa hitaben 9 Mart 1893 (25 Şubat 1308) tarihli yazı müsvedde- sine göre izinsiz olarak Ahıska muhacirlerinin üzerine 35-40 kadar hane ile dükkân ve mektep inşa ettikleri arazi Anbarcı Mustafa Efendi - zâde Âsaf Bey ile Kasaboğlu/Kasabbaşı Apostol arasında münâzaa/tartışma konusu olan tapuda 62 numara ile kayıtlı olan tarlalardır. Hâlbuki ham/boş arazide köy veya mahalle teşkili için padişah iradesi gerekmektedir. Ama muhacirler buna uymamışlardır. Yani, bugünkü deyimle Yalnız Servi’de “kaçak yapılaşma/gecekondulaşma” böylece başlamıştır denilebilir 9.

6 BOA, Y.PRK.ZB. 29/58. 7 BOA, DH.MKT. 132/14, lef 1. 8 Üsküdar Şer’iyye Sicilleri, nr. 531, vr. 137b. 9 BOA, DH.MKT. 2060/23. 123 ÜMRANİYE TARİHİ I

Ahıska Muhacrlernn Üzerne Hane ve Mektep İnşa Ettkler Arazye Dar Belge (BOA. DH. MKT. nr. 2060/23.)

Ahıska muhacirlerinin Yalnız Servi’ye yerleşim hikâyesi kendi ifadelerine göre yukarıda belirtilen tarihten 5 yıl önceye 1898 yılına dayanmaktadır. Ahıska muhacirlerinden İbrahim b. Mehmed, Ahmed, Hasan, Mehmed, Arif, Şaban, Mustafa ve Receb adlı şahısların sadrazamlığa verdikleri 4 Eylül 1893 (23 Ağustos 1309) tarihli arzuhale göre nüfusları 15 hane kadardır ve Yalnız Servi Ovası’nda satın aldıkları arazi 50 dönümdür. Muhacirler, “satın aldıkları arazinin Belediye Dokuzuncu Daire tarafından meccanen hari- tasının çıkarılmasını ve tefrik işleminin yapılmasını, fukaradan kişiler olup bu işlemler için alınması gereken 2.000 kuruş harcın alınmamasını” dile getirmişlerdir .10

Dâhiliye Nezâreti’nden Şehremaneti’ne hitaben yazılan 13 Eylül 1893 (1 Eylül 1309) tarihli yazı müsveddesine göre de muhacirler 70-80 hanedirler. Muhacirlerin böyle altyapısı olmayan bir yere üstelik kış mevsiminde, sıhhat ve temizlikten yoksun bir şekilde sağlıksız olarak yerleşmeleri sorun olmuştur ve bazı tedbirlerin alınmasını zorunlu kılmıştır. Bu nedenle Dâhiliye Nezâreti, muhacirlerin bu yerleşiminin bir izne bağlı olup olmadığının soruşturulmasını Şehremâneti’nden istemiştir (13 Eylül 1893/1 Eylül 1309)11. Sorunun çözümü için yapılacak işlem, Şehremâneti’nden gelen 9 Mart 1893/25 Şubat 1308 ve 26 Aralık 1893/14 Kânun-ı evvel 1309 tezkirelerle birlikte Sadaret’ten sorulmuştur (20 Ocak 1894/8 Kânun-ı sani 1309/)12 .

Bu kaçak yapılaşma sadece Yalnız Servi ile sınırlı kalmamıştır. Mesela, Tophanelioğlu civarında İstavroz Deresi’ne giden yol kenarındaki tarlalara da izinsiz olarak 23 adet kârgir ve ahşap hane yapılmıştır. 10 BOA, ŞD. nr. 769/14, lef: 1; BOA, DH.MKT. 132/15. 11 BOA, DH.MKT. 132/14, lef 1. 12 BOA, DH.MKT. 132/14, lef 3.

124 ÜMRANİYE TARİHİ I

Üstelik üzerine ev inşa edilen tarlaların sahipleri Saray’a mensup olan Seniyye ve Feride Hanım Sultanlar’dır. Dokuzuncu Belediye Dairesi’nce bu yerleşmeye Seniyye ve Feride hanımlara 3 Mart 1894/19 Şubat 1309 ta- rihli tezkire ile “razı olup olmadıkları” sorulmuş ve kendilerinden “razı olmadıkları” cevabı alınmıştır. Saraylı Hanımlar, muhacirlerin tarlalarından çıkarılması için Üsküdar Mutasarrıflığı’na müracaat dahi etmişlerdir. Dâhiliye Nezâreti, muhacirler tarafından ruhsatsız yapılan evlerin hakkında ne gibi bir işlem yapılacağının bildirilmesini 3 Nisan 1893/22 Mart 1309 tarihli yazıya da ilgi vererek Sadaret’e sormuştur. Ne işlem ya- pılacağına dair yazı müsveddesinde “muhacirlerin ruhsatsız yaptıkları evlerin yıkılması halinde hoş olmayan itirazların yükseleceğini, kendilerine Muhacirin Komisyonu’nca bir yer gösterilmediğinden şurada-burada kalarak perişan olduklarını, bu zaruretten dolayı haneler inşa etmek zorunda kaldıklarını” belirtmişlerdir (4 Mayıs 1893/22 Nisan 1309).13 Arazilerine hane inşa edilen Apostol’un ise muhacirler hakkında herhangi bir şikâyeti olmadığı Üsküdar Bidayet Mahkemesi’yle yapılan yazışmalardan öğrenilmiştir (28 Nisan 1894/16 Nisan 1310)14.

Aradan geçen dört yıl gibi uzunca bir sürede dahi Tophanelioğlu Caddesi’nde ve İstavroz Deresi’nde kaçak yapılaşma devam etmiştir. Beylerbeyi’nde Tophanelioğlu Caddesi’nde Abdullah Ağa Vakfı’ndan olan taş ocaklarıyla tarlalar bazı şahıslar tarafından işletilmekle birlikte üzerine hane inşa edilmişti. Üsküdar’da Bulgurlu köyünde Yalnız Servi ve Kısıklı köyü dâhilindeki İstavroz Deresi’nde dört-beş dönüm arazi üzerine de bazı muhacirler tarafından ruhsatsız olarak 83 hane inşa edildiği beyan edilmekteydi. Dolayısıyla ruhsat alınmaması gelir kaybına sebep oluyordu (7 Aralık 1898/25 Teşrinisani 1314).15

Ahıska muhacirlerinin bu izinsiz yerleşmeleri aradan geçen uzunca bir süreye rağmen merkez nez- dinde sorun olmaya devam etmekteydi. Muhacirler de yerleşimlerine yasal bir dayanak sağlamak için bazı uygulamaya başvurdular. Bu uygulamalardan birisi mektep olarak inşa ettikleri binayı öğretime açmak oldu. Bunun için Maarif Nezâreti’nden gelen memurun muayenesi yeterli görüldü. Diğer bir uygulama ise mektep olarak kullanılan binanın günde beş ezan okutmak ve namaz kılınmak suretiyle mabet olarak kullanılma- sıydı. Muhacirlerin bir diğer dayanakları tarlaların hissedarı olan Âsaf Bey’den ellerinde senet olduğu ve bazı yerleri satın aldıklarını söylemeleriydi. Konuyu takip eden Şehremâneti ise muhacirlerin iddiasının aksine Dâhiliye Nezareti’ne yazdığı yazıda arazinin satış ve tefrikinin yapılmadığı, herhangi bir ruhsat verilmedi- ğini, mahalle veya köy teşkili için padişah buyruğu olmadığını belirtiyordu. Yapılan binaların yıkılması ise bir rahatsızlığa sebep olacaktı. Şehremâneti, “kaçak yapılaşmaya” göz yuman çavuş ve mühendisler hakkında soruşturma açtı ve Ahıska muhacirlerin yeniden bina inşa etmek istemelerine müsaade edilmedi (5 Ocak 1895/24 Kânunuevvel 1310).16 Konu, 20 Ocak 1895/8 Kânun-ı sani 1310’da Dâhiliye Nezâreti tarafından Sadaret’e;17 8 Haziran 1895’te (27 Mayıs 1311) ise Şehremâneti tarafından Şûrâ-yı Devlet’e arz edildi18.

Üç yıl sonra da sorunun çözüme kavuşmadığı ve devam ettiği Defter-i Hâkanî Nezâreti’nin Şûrâ-yı Devlet’e gönderdiği yazısından anlaşılmaktadır. Burada inşa edilen hane sayısı 43 olarak verilmekte ve aynı zamanda arazi sahibi Âsaf Bey’in, muhacirlerle anlaşıp işgale uğrayan toprakları için annesi Fatma Hanım’la birlikte “adî satış senedi” düzenlemiş olduğu kaydedilmektedir. Bu senetler köy imamı tarafından da tasdik edilmiştir. Bir de Fıstıklı köyünde19 İstavroz Deresi’nde 4-5 dönüm kadar arazi üzerine bir takım muhacirler tarafından 40 hane yapılmıştır. Bu hanelerden dokuzunun tapusu yoktur ve işgal suretiyle inşa edilmiştir. 1884/1300 yılından 1895/1310 yılına kadar geçen sürede ruhsatsız inşa edilmiş olunan binaların yıkımı

13 BOA, DH.MKT. 29/32. 14 BOA, ŞD. 775/1, lef 1. 15 BOA, BEO. 1238/92793. 16 BOA, ŞD. 775/1, lef 3. 17 BOA, ŞD. 775/1, lef 4. 18 BOA, ŞD. 775/1, lef 5. 19 Üsküdar Bulgurlu köyünde Fıstıklı Tepesi’nde Şeyh Selami Efendi Camisi Vakfına ait bazı cihetlerin tevcihine dair 16 Şaban 1272 (22 Nisan 1856) tarihli belge vardır (BOA, C.EV. 179/8943).

125 ÜMRANİYE TARİHİ I

yoluna gidilmemiş, ancak 1 Temmuz 1897/19 Haziran 1313 tarihli karar uyarınca iki kat bedel-i öşrüye/ öşür bedeline tabi tutulması kararlaştırılmıştır. Bu karara senet almaksızın yine işgal suretiyle inşa olunan 32 hane de dâhildir. İki kat bedel-i öşre ilave olunmak üzere ayrıca bedel-i misli de alınacaktır (20 Şubat 1898/8 Şubat 1313).

1893 yılında Yalnız Servi’ye yerleşmiş olan muhacirlerin ikamet ettikleri yerin bir haritasının çıka- rılmasını talep ettikleri yukarıda zikredilmişti. Anlaşıldığı üzere onların bu talepleri geç de olsa olumlu kar- şılandı ve Yalnız Servi’nin bir haritası yapıldı (1898). Haritada Yalnız Servi’de ikamet edenlerin isim listesi verilmiş ve bunların hangi eve veya araziye sahip oldukları numaralandırılak harita üzerinde gösterilmiştir. Buna ilave olarak, haritada ev olarak gösterilen bazı yerlerin baraka olduğu, bunlara ait sened-i hakanilerinin olmamasından dolayı hane hükmünde sayılacamayacağı, sokak olarak gösterilen yerlerin ise ayak izlerinin oluşturduğu küçük geçitlerden ibaret olduğu, buranın neredeyse boş arazi durumunda bulunduğu belirti- lerek Yalnız Servi’nin imarî olarak taksimi sırasında bu baraka ve geçitlerin kesinlikle dikkate alınmaması gerektiği kaydı düşülmüştü. Yalnız Servi’nin ilk çizimleri olma özelliğini taşıması yüksek olan bu haritaya göre 1898 tarihinde burada yerleşmiş olan kişiler şunlardı20:

Araz Genşlğ Sahb Olduğu Hane Sahb Emlakın Cns [Metre]133 Zrâʻ

1 Dülger Hüsni Ağa Hane ve bahçe 2.478,5 3.238

2 Şahin oğlu Mehmed Hane ve bahçe 3.224,25 4.299

3 Mustafa ve Fatma Hane ve bahçe 3.24,75 457

4 Batumlu Receb Ağa Hane ve bahçe 501,75 669

5 İslimiyeli Osman Hane ve bahçe 554,25 739

6 Ahmet Usta Hane ve bahçe 921 1.228

7 Dursun Ağa Hane ve bahçe 894,75 1.193

8 Hoca Hasan Efendi Hane ve bahçe 362,25 483

9 Hadika Hanım Hane ve bahçe 398,25 531

10 Huriye Hanım Hane ve bahçe 420,75 561

11 Tırnovalı Mehmed Hane ve bahçe 345,75 461

20 BOA, PLK. P. 630. 21 Bir mimari ziraʻ 75 c.m. olarak hesaplanmıştır.

126 ÜMRANİYE TARİHİ I

12 Arabacı Mahmud Hane ve bahçe 404,25 539

13 Arabacı Salih Hane ve bahçe 432 576

14 Zağra-ı Atikli Emin Hane ve bahçe 270 360

15 Şaban Ağa Hane ve bahçe 216 288

16 Tırnovalı Ali Ağa Hane ve bahçe 456,75 609

17 Tırnovalı Halil Hane ve bahçe 452,25 603

18 Kızanıklı Mehmed Ağa Hane ve bahçe 348,75 465

19 İslimiyeli İsmail Hane ve bahçe 306 408

20 Yanbolulu Ali Hane ve bahçe 441 588

21 Tırnovalı İbrahim Hane ve bahçe 338,25 450

22 Batumlu Mehmed Çavuş Hane ve bahçe 390 520

23 Tırnovalı Hüseyin Hane ve bahçe 272,25 363

24 Kara Ahmed Hane ve bahçe 293,5 391

25 Ali Çavuş Hane ve bahçe 1.496,25 1.995

26 Habib Çavuş Hane ve bahçe 385,5 514

27 Lofçalı Ahmed Hane ve bahçe 267,75 357

28 Zeyneb Hanım Hane ve bahçe 156 208

29 Kara Mahmud Ağa Hane ve bahçe 358,5 478

30 Hüseyin Ali Hane ve bahçe 323,25 431

31 Meşrutahane Hane ve bahçe 401,25 535

32 Abdi Ağa Hane ve bahçe 427,5 570

33 Receb ve Osman Hane ve bahçe 312 416

127 ÜMRANİYE TARİHİ I

34 Tuzlaklı İbrahim Hane ve bahçe 275,25 367

35 Lofçalı Mustafa Hane ve bahçe 321 428

36 Gödemenli İbrahim Hane ve bahçe 743,25 991

37 Halil Oğlu Ahmed Hane ve bahçe 954 1.272

38 Ali ve Hatice Hane ve bahçe 1.170 1.560

39 Nimet ve Esme Hanım Hane ve bahçe 543 724

40 Mehmed Ağa Han ve kahve -

41 Zağralı Yahya Arsa 3.505,5 4.674

42 İslimiyeli Aziz Hane ve Bahçe 1.093,5 1.458

43 İsmail ve Salih Hane ve Bahçe 264 352

44 İslimiyeli Hüseyin Ağa Hane ve Bahçe 294 392

Bu isim listesinde yer alan şahısların Yalnız Servi’nin yani Ümraniye’nin ilk sakinleri olduğunu söy- lemek yanlış olmayacaktır. Söz konusu harita iki parça halinde arşivde bulunmakta olup aşağıda görüntüsü sunulmuştur.

128 ÜMRANİYE TARİHİ I 1898 Tarihli Ümraniye Haritası, (BOA, PLK.P. 630.) PLK.P. (BOA, Haritası, Ümraniye 1898 Tarihli İkamet Eden Kişilerin Adlarını İçeren, Hanelerini ve Arazilerini Numaralandırarak Gösteren Gösteren Numaralandırarak Arazilerini ve Hanelerini Kişilerin Adlarını İçeren, Eden İkamet

129 ÜMRANİYE TARİHİ I 1898 Tarihli Ümraniye Haritası, (BOA, PLK.P. 630.) PLK.P. (BOA, Haritası, Ümraniye 1898 Tarihli İkamet Eden Kişilerin Adlarını İçeren, Hanelerini ve Arazilerini Numaralandırarak Gösteren Gösteren Numaralandırarak Arazilerini ve Hanelerini Kişilerin Adlarını İçeren, Eden İkamet

130 ÜMRANİYE TARİHİ I

1900’lü yıllarına gelindiğinde Yalnız Servi’de yerleşim muhacirlerin lehine gelişme göstermiştir. Buna Yalnız Servi’nin bânisi/kurucusu olarak adı geçecek olan “Sermusahib-i hazret-i şehriyari” şeklinde anılan Cevher Ağa’nın büyük katkısı olmuştur. Cevher Ağa, yapılaşmanın bir bakıma yasal zeminini hazır- layan/önünü açan dinî ve sosyal tesisleri yaptıran zat olarak Ümraniye’nin kurucusu olarak tarihe geçmiştir. Cevher Ağa’nın üzerine dinî ve sosyal yapı yaptırdığı tarlanın tamamı 45 dönümdü ve dört hisse itibariyle iki hissesi Âsaf Bey’e ve birerden iki hissesi Fatma Zehra ve Nimet Daime Hanımlar’ın uhdesinde idi. Âsaf Bey’in vefatı üzerine iki hissesi Fatma Zehra Hanım’a intikal etmiş ve 9 Şubat 1899/28 Ramazan 1316 ta- rihli Mahkeme-i Teftiş’in ilamı üzerine Fatma Zehra Hanım’ın hissesine düşen iki parça 10 dönüm yeri 33 Osmanlı altını karşılığında satın almıştı.22 Nitekim Cevher Ağa tarafından yaptırılan dinî ve sosyal yapılarla ilgili olunacak işlemler için Evkaf Nezâreti’nce Şûrâ-yı Devlet’e gönderilen 4 Mart 1900/20 Şubat 1315 tarihli yazıda sadece Cevher Ağa’nın adı değil, Aziz Mahmud Hüdâyî’nin de ismi geçmektedir. Buna göre Yalnız Servi’nin Evkaf-ı mazbûtadan “Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri”nin vakfına tahsis edildiği anlaşıl- maktadır.

Sermusahib Cevher Ağa, elindeki tapuya göre sahip olduğu, “bir taraftan merhum Mustafa Efendi - zâde Âsaf Bey’in kızı Fatma Zehra Hanım’ın tarlası, bir taraftan Bulgurlu köyüne giden yol, bir taraftan Nimet Daime Hanım’ın tarlası, dört bir taraftan Alemdağı Caddesi” ile çevrili 10 dönümlük tarlasına câmi, sıbyan mektebi, han, dükkânlar ve menziller inşa ettirmiştir. Câmi imamı İsmail Hakkı Efendi, Şer’iye Meclisi’ne istida vererek “tarlanın aşarının feshiyle Cevher Ağa’nın tescil ettirecekleri vakfın gelirinden Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri Vakfı’na bedel-i öşr karşılığında her sene ödenmek üzere mukataa takdir ve tahsis edilmesini” istemiştir. İmam İsmail Hakkı Bey’in dilekçesi üzerine yapılan soruşturmada “tarlanın 7.000 kuruş kıymetinde olduğu, ziraat yapıldığında vakfın tahminen yıllık 140 kuruş kadar geliri olacağı” ifade edilmiştir. Köy imamı ve ahali nezdinde yapılan araştırmada arazi üzerine bina yapıldığından tarla ni- teliğini kaybettiği için tahsil edilemeyecek öşre karşılık 200 kuruş mukataʻa-ı zemîn/kira geliri tahsisi uygun görülmüş ve bunun için irâde-i seniyye çıkarılması istenilmiştir (4 Mart 1900/20 Şubat 1315) 23. Evkaf Nezâreti’nin bu yazısı Şûrâ-yı Devlet Maliye Dairesi’nde görüşülmüş ve her sene bedel-i öşür olarak Cevher Ağa’nın vakfından Aziz Mahmud Hüdâyî Vakfı’na ödenmek üzere 200 kuruş mukataa-i zemîn/kira bedeli takdir edilmesine karar verilmiştir (21 Haziran 1900/8 Haziran 1316).24

Bu karar Sadaret’te Sadrazam Halil Rıfat Paşa tarafından da kabul gördü (18 Haziran 1316/30 Ha- ziran 1900).25 Sadaret, konuyla ilgili Evkaf, Maliye Nezâreti ve Şûrâ-yı Devlet tarafından gönderilen yazılar üzerine Sadrazam Halil Rıfat Paşa imzalı 15 Ekim 1901/ Teşrinievvel 1317 tarihli tezkire-i sâmiyye gön- derdi ve kararın uygulanması için irâde-i seniyye çıkarılması istenildi. Mukâtaa-i zemîn tahsisine dair çıkan irâde-i seniyye Serkâtip Tahsin [Paşa] tarafından tezkire-i sâmiyye üzerine 23 Ekim 1901 (10 Teşrinievvel 1317) tarihinde “resîde-i dest-i ta’zîm olup melfûfuyla manzûr-ı âlî buyrulan işbu tezkire-i sâmiyye-i sadâ- ret-penâhîleri üzerine mucibince irâde-i seniyye cânib-i hilâfet şeref-sudûr buyurulmuş olmağla ol-bâbda emr ü fermân hazret-i veliyyü’l-emrindir” şeklinde kaydedildi.26 Evkaf İdaresi Defteri’nde verilen bilgiler de Yalnız Servi’den Ümraniye’ye geçişi “Ser-musahib-i Hazret-i Şehriyarî Mehmed Cevher Ağa’nın Bulgurlu Karyesi’nde Yalnız Servi nâm mahalde mutasarrıf olduğu arazisinin bir kısmı üzerine muhacirîn tarafından ebniye inşa edilmiş olduğundan arazî-i mezburenin Hüdâyî Aziz Efendi Hazretleri Vakfı’ndan olmağla zikr olunan ebniyelerin Ağa-yı müşarün-ileyh vakfına tashih-i kaydının yapılması” denilerek bu süreç teyid edilmektedir (21 Nisan 1907/8 Ramazan 1325).27 22 BOA, ŞD. 817/8, lef 2. 23 BOA, ŞD. 150/98. 24 BOA, Y.A.RES. 107/82, lef 1. 25 BOA, Y.A.RES. 07/82, lef 2. 26 BOA, İ.EV. 29/18. 27 Mehmet Nermi Haskan, Yüzyıllar Boyunca Üsküdar, I, Üsküdar Belediyesi, İstanbul 2001, s. 135.

131 ÜMRANİYE TARİHİ I

Bu câmi, 1897’de (1315’te) yapılan günümüzde ibadete açık olan Ümraniye Camisi’dir.28 Cevher Ağa, câmi inşasının yanında camiye bir de vakıf tesis etmiştir. Cevher Ağa câmiye vakfetmek üzere Apostoloğlu Yor- gi’den 15 dönüm tarla satın aldığı Hareket Ordusu Kumandanı Birinci Ferik Mahmud Şevket Paşa imzalı, Dâhiliye Nezâreti’ne yollanan 3 Haziran 1909/21 Mayıs 1325 tarihli yazıdan anlaşılmaktadır. Belgeye göre Üsküdar Mutasarrıflığı, merhum Cevher Ağa’nın verdiği 100 lira pey akçesini Apostoloğlu Yorgi’den geri istemiştir. Apostoloğlu Yorgi, kendisinden geri istenen 100 lira akçenin ödemesine gücü yetmediği gibi Cevher Ağa’dan 200 lira kadar daha kendisinin alacağı olduğunu beyan etmiştir.29 Evrak, Hareket Ordusu Kumandanlığı’nca kendileriyle bir ilgisi olmadığından Üsküdar Mutasarrıflığı’na iade edilmiştir (17 Haziran 1909/4 Haziran 1325)30.

Yalnız Servi’de kaçak yapılaşmanın başladığı 1884 yılından sonra geçen yaklaşık 15 yıllık sürede yerleşme yetkili makamlarca günümüzde olduğu gibi kabul edilmek zorunda kalındı. Nitekim, mahalleleş- me sürecine giren Yalnız Servi’ye sadece Ahıska muhacirleri değil, Batum muhacirleri de yerleştiler. Batum muhacirleri de bunun bir göstergesi olarak “evkât-ı hamsede cema’atle edâ-yı salât-ı mefrûza eylemeleri için”, yani namazlarını edâ edebilmek için mescid yapılması girişiminde bulundular. Mescid yapımına dair Hazine-i Hassa31 Muhasebecisi ve Ağavat Sandığı32 Nazırı’nın bir mârûzatı vardır. Mescid, daha önce Ha- rem-i Hümâyûn-ı Ağavât Sandığı tarafından yapılan “Namazgâh”ın yakınında ve ahalinin ihtiyacına cevap verecek şekilde olacaktı. Mescidin masrafları Harem-i Hümâyûn ağalığından emekli merhum Câvit Ağa’nın muhallefâtından karşılanacaktı. Yapılan keşif sonucu mescid için Sandığın ödeyeceği meblağ 23.000 kuruş olarak hesaplandı. Mescid, II. Abdülhamid’in tahta çıkışının 25. yıl dönümünde ibadete açılacaktı (19 Eylül 1900/6 Eylül 1316)33. Bahşayiş isminde birisinin vakfettiği bu câmi bugün ibadete açık olan Namazgâh Câmi olmalıdır34.

Ümraniye’nin kuruluşunda payı olan Mehmed Cevher Ağa da kaçak yapılaşmadan nasibini aldı. Mehmed Cevher Ağa’nın câmi ve mektep yaptırdığı arsasının diğer kısımlarına yine muhacirler tarafından bina yapıldı. Cevher Ağa, tarlasına yapılan bu müdahaleden şikâyetçi oldu ve konuyu bir dilekçe ile Evkâf Nezâreti’ne, Evkaf Nezâreti de Sadaret’e arz etti (11 Şubat 1905/29 Kânunusani 1320)35. Cevher Ağa’nın câmi yaptırdığı tarlanın Aziz Mahmud Hüdâyî Vakfı’na tahsis olunduğu daha önce belirtilmişti. Bu tarla- ların yıllık bedel-i öşrü 200 kuruştu. Araziye kıymet biçenlerce takdir olunan kira, binanın kirasından daha fazla idi. Cevher Ağa’nın tarlasına yapılan müdahale Şûrâ-yı Devlet Maliye Dairesi’nde de görüşüldü (28 Mart 1905/15 Mart 1321). Neticede sorun, bir bakıma muhacirler lehine çözüldü. “Binanın Cevher Ağa Vakfı adına tashihi/düzeltilmesi ile her birinin hududu, yaptıkları ziraat ve kira bedellerinin kayıt edilme- siyle birlikte muhacirler adına Sened-i Hakânî verilmesine dair” Şûrâ-yı Devlet Maliye Dairesi’nin 7 Nisan 1905/1 Safer 1323 tarihli tezkiresi Sadaret’e arz edildi.36 Bu konuda Evkaf Nezâreti’nin de Sadaret’e 17 Ma- yıs 1906/4 Mayıs 1322 tarihli gönderdiği evrak mevcuttu.37 Avlonyalı Ferid Paşa imzalı tezkire-i samiyye üzerine çıkan 21 Nisan 1907/8 Nisan 1321 tarihli irâde-i seniyye de gerekli yerlere gönderildi (2 Mayıs 1907/19 Mayıs 1321)38.

28 İbrahim Hakkı Konyalı, Âbideleri ve Kitâbeleriyle Üsküdar Tarihi, I, Türkiye Yeşilay Cemiyeti, İstanbul 1976, s. 305-306. 29 BOA, DH.MKT. 2847/56, lef 1. 30 BOA, DH.MKT. 2847/56, lef 3. 31 Hazîne-i Hassa Nezâreti: Sarayın gelir ve giderlerine ait işleri yürüten dair. Âmirine, hazine-i hassa nazırı denirdi. Bu daire Tanzimat’tan sonraki yeni teşkilatlanmada mabeyn nazırı unvanının hazine-i hassa nazırı unvanını almasıyla meydana gelmiş ve saltanatın sonuna kadar da devam etmiştir (Fehmi Yılmaz, Osmanlı Tarih Sözlüğü, Gökkubbe, İstanbul 2010, s. 239). 32 Ağavat Ocağı: Padişahın sarayından başka sultanların, şehzadelerin saray ve konaklarında görevli harem ağalarının tamamını kapsayan, boşta kalanları barındıran, saray ve yeni açılan şehzade ve sultan dairelerine harem ağası sağlayan kurum (F. Yılmaz, a.g.e., 20). 33 BOA, Y.MTV. 206/128. 34 İbrahim Hakkı Konyalı, Üsküdar Tarihi, I, 238. 35 BOA, ŞD. 170/6. 36 BOA, Y.A.RES. 130/34. 37 BOA, İ.EV. 44/12. 38 BOA, BEO. 3043/228121.

132 ÜMRANİYE TARİHİ I

Batum muhacirlerin Mescid Yapılmasına Dair Mahzarları (BOA. Y. MTV. 245/53.)

Mahalle, merkezde yer alan camiden ziyade bir mescid etrafında gelişirdi. Mescide minber ilavesi ile oluşan ve Cuma ve Bayram namazları kılınan camiler zamanla yeni mahallelerin de doğuşuna yol açabilirdi. Mescidin minber ilavesiyle cami haline getirilmesi genelde ahalinin ihtiyacı ve mahallenin belirli bir nüfusa ulaşması neticesi olarak gündeme gelmekteydi. Minber vazetmek isteyen hayır sahibi, hatiblik cihetiyle ilgili ödemeleri de üstlenirdi. Bu konuda yapılan başvuru, mahal kadısının arzıyla bildirilir ve minber “vaz’ı izn-i sultanî” ile gerçekleşirdi.39 Ahali, bunun için Osmanlı coğrafyasında hemen her yerde “köyün/mahallenin cemaatinin çok olduğu, yakında cami olmadığı, uzak mesafeye gitmek zorunda kalındığı, bilhassa kış mev- siminde bu gidiş-gelişlerde ihtiyarların çok müşkilat çektikleri” gibi gerekçeler öne sürerek, mescidlerine masraflarının vakıftan karşılanmasını, hatib atanmasını ve minber ilave edilmesini talep ederlerdi.

Bu uygulama Yalnız Servi köyündeki Batum muhacirleri tarafından yaptırılan Namazgâh Câmisi için de söz konusu olmuştur. Nitekim, 10 kadar Batum Muhaciri benzer gerekçelerle Cuma namazını kıla- bilmek için mescidlerine minber konulmasını, hitabet görevinin ise imamlık hizmetini yürüten Hâfız Ah- med Efendi’ye tevcih edilmesine dair mahzar yani çok imzalı bir dilekçe vermişlerdir (20 Temmuz 1902/7 Temmuz 1318)40. Hâfız Ahmed Efendi’ye Harem-i Hümâyûn Ağavatı Vakfı Sandığı’ndan 50 kuruş maaş tahsisi kabul görülmüştür (3 Haziran 1903/21 Mayıs 1319).41

39 Kemal Beydilli, Osmanlı’da İmamlar ve Bir İmamın Günlüğü, Tarih ve Tabiat Vakfı Yayınları, İstanbul 2001, s. 5. 40 BOA, Y.MTV. 245/53, lef 1. 41 BOA, Y.MTV. 245/53, lef 2.

133 ÜMRANİYE TARİHİ I

a) Ümranye Yerleşmesnn Resmyet Kazanması: Köy İhdası ve Gelşme Sürec

Muhacirlerin yerleşmeye başladığı 1884 yılından sonra yaklaşık 20 yıllık bir sürede Yalnız Servi, Cevher Ağa tarafından yaptırılan dinî ve sosyal yapılarla hane ve nüfus olarak artış gösterdi. Bu nedenle Yalnız Servi’ye isim konulması ve ayrıca köy olarak teşkilatlandırılması gündeme geldi. Bunun için hudut ve civarını gösterir harita yaptırıldı ve Dokuzuncu Belediye Dairesi’ne gönderildi. Aslında Yalnız Servi arazileri, her ne kadar tarla olarak kullanılmaktaysa da muhacirler tarafından yapılan 45 hane ile 10-12 yıl önce köy haline gelmişti. 45 hane yaklaşık kadın-erkek 200 nüfusa karşılık gelmekteydi. Burada oturanların kendi adlarına tapulu arazileri olmadığından Hekimbaşı Çiftliği merasıyla ve çevre arazilerden tarla kiralayarak ziraat etmekteydiler. Cevher Ağa’nın yaptırdığı câmi ve mektep için aylık 216 kuruş kira geliri olan kârgir bir hane, 140 kuruş kiralı bir kahvehâne ve 160 kuruş kira geliri olan bir bakkal ve 40’ar-50’şer kuruş kira geliri olan nalbant dükkânı vakf edilmişti. Câmi imam, hatip ve müezzin oturmaları için de kârgir hane yaptırılmıştı. Ahali camide beş vakit namazlarını eda etmekte ve cuma namazlarını kılmakta, mektepte de kız-erkek 40 kadar çocuk öğretim görmekteydi. Ahali tarafından “Yeniköy” denilen bu yerleşim yerine her yıl birkaç tane hane inşa olunmakta olduğundan gittikçe büyümekte idi. Bulgurlu köyüne yarım saatten fazla mesafede bulunan yeni mahallin Bulgurlu köyünden ayrılarak “Ümrâniye” namında ayrıca bir köy olarak teşkilinde bir mahzur görülmemişti. Böylece Şehremâneti Meclis Kalemi’nden Dâhiliye Nezâreti’ne hitaben 19 Ekim 1902/6 Teşrinievvel 1318 tarihli yazısıyla köy teşkiline dair girişimler de başlamış oldu42.

Bâbıâli Dâire-i Umûr-ı Dâhiliye Mektûbi Kalemi, Cevher Ağa’nın yaptırdığı camide beş vakit namaz eda edildiğini ve cuma namazı kılındığını, Bulgurlu köyü imamının nüfus defterinde kayıtları olma- dığını da beyanla Şehremâneti’nden gelen haritayı da ekleyerek köy teşkilini olumlu görüşle Sadaret’e arz etti (4 Kasım 1902/21 Teşrinievvel 1318)43. Dâhiliye Nezâreti’nin de nüfus yoğunluğunun ve Bulgurlu köyüne uzaklığının dikkate alınarak Yalnız Servi’nin ayrı bir köy teşkiline ve isminin “Ümrâniye” konulmasında bir mahzur görülmediğine dair ayrıntılı bir yazı müsveddesi vardır (4Kasım 1902/21 Teşrinievvel 1318)44. Yalnız Servi’ye yeni bir isim konulması ve köy olarak teşkilatlanması konusu dört yıl gibi uzun bir vakit sürüncemede kaldı. Şehremâneti, bu durumu Dâhiliye Nezâreti’nden 20 Ocak 1906/7 Kânun-ı sani 1321 tarihli yazısı ile yeniden sordu. Dâhiliye Nezâreti de Şehremâneti’nin bu yazısını 28 Ocak 1906’de (15 Kâ- nun-ı sani 1321) Sadaret’e gönderdi45. Nihayet, Sadaret’ten Sadrazam [Avlonyalı] Ferid imzasıyla 17 Nisan 1906/4 Nisan 1322) tarihinde bir tezkire yazıldı ve bunun üzerine 3 Mayıs 1906/20 Nisan 1322 tarihinde irâde-i seniyye sadır oldu. Böylece Yalnız Servi’de muhacirlerin kurduğu yerleşim yeri “Ümraniye” adını aldı ve köy statüsüne kavuştu46. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyûd-ı Kadime Arşivi Tahrir Defteri’nden birinde yer alan derkenar kaydında Ümraniye’nin idarî teşkilatına dair bilgi verlmektedir. Kayıtta, Bulgurlu Köyü’nde sadece Servi olarak adlandırılan mahallede tek bir caminin olduğu ve gittikçe genişleyen köyden yarım saat mesafede yer alan Ümraniye Mahallesi’nin bu köyden ayrılarak yeni bir köy şeklinde teşkilat- landırılmasının gerekliliği belirtiliyordu (9 Mayıs 1906/26 Nisan 1322)47. Bundan sonra bu yapılanma Sadaret tarafından Seraskerlik, Defter-i Hakanî ve Maliye Nezâreti’ne tebliğ edildi (12 Mayıs 1906/29 Nisan 1322)48. Tefrik işleminin işlerlik kazanması için Şehremâneti’nce esvakın/çarşıların-pazarların hane

42 BOA, ŞD. 817/8, lef 1. 43 BOA, ŞD. 817/8, lef 2. 44 BOA, DH.MKT. 607/8, lef 1. 45 BOA, DH.MKT. 607/8, lef 2; BOA, İ.DH. 1444, lef 1-2. 46 BOA, DH.MKT. 607/8, lef 3; BOA, İ.DH. 1444, lef 4. 47 Murat Alandağlı, “Üsküdar’ın Detayda Gizli Tarihini Aralamak (Vassale ve Derkenarlar Işığında XVII. Yüzyılda Üsküdar)”, Uluslararası Üsküdar Sempozyumu (21-23 Kasım 2014), VIII, Üsküdar Belediyesi, İstanbul 2015, s. 165. 48 BOA, DH.MKT. 607/8, lef 4; BOA, BEO, 2824/211756, lef 1.

134 ÜMRANİYE TARİHİ I

numaralarını gösterir haritanın gönderilmesi istendi (2 Haziran 1906/20 Mayıs 1322)49. Böylece bugünkü Ümraniye ilçesine ilk adım atılmış oldu.

Şehiremâneti

Meclis Kalemi

Aded 509

Hüve

Dâhiliye Nezâret-i Celîlesi Cânib-i Âlîsine

Devletlü efendim hazretleri

Üsküdar’da Bulgurlu karyesi civârında Yalnızservi nâm mahalde Ser-musâhib-i şehriyârî saʻâdetlü Cev- her Ağa Hazretleri tarafından inşâ olunan câmiʻ-i şerîf ile mekteb ve müteferriʻâtının mebnî bulunduğu mülkün bir ism tesmiyesiyle ayrıca bir karye şekline konulmak üzere bir haritası mukaddemâ Dokuzuncu dâire-i belediye müdîriyetinden inhâ ve evrâkı altmış iki numarada mukayyed kırk beş dönüm tarladan iki kıtʻada on dönüm mahali müşârün-ileyh Cevher Ağa Hazretleri tazarruʻ ile binâ ve ihyâ buyurmuş olduk- ları mezkûr câmiʻ-i şerîfde evkāt-ı hamsede edâ-yı salât ve cuma günlerinde bâ-berât-ı âlî hatîbi bulunan İsmâʻîl Efendi tarafından hutbe kırâʻat ve mektebde zükûr u inâs kırk nefer etfâl tedrîs olunmakda bulun-

49 BOA, DH.MKT. 607/8, lef 5.

135 ÜMRANİYE TARİHİ I

muş ve câmiʻ-i şerîf ile mektebe vakf ve hatîb ve mü’ezzin meşrût olarak müşârün-ileyh tarafından birkaç bâb hâne ve dükkân inşâ ettirilmiş olduğu ve Bulgurlu karyesine yarım saat mesâfede ve Alemdağı câddesi üzerinde kâ’in Yalnızservi denilen şu mevkıʻde Hazret-i Hüdâyî vakfından olup muhâcirîn-i islâmiye ta- raflarından hâneler inşâsıyla on-on iki sene mukaddem karye şekline konulmuş olan mahal mukaddemâ tarala olarak istiʻmâl olduğu hâlde el-yevm üzerinde mühâcirîn-i merkūme tarafından yapılmış kırk beş hâne mevcûd idüğü ve mahal-i mezkûrda mutavattın olanlar Bulgurlu karyesi imâmı nezdindeki nüfûs defterinde mukayyed olmayup fakat zükûr u inâs iki yüz nüfûs tahmîn olunduğu ve bunlar nâmına arâzî olmayup civârındaki emlâk-i hümâyûn-ı cânib-i mülûkâneden Hekîmbaşı Çiftliği merʻâsıyla azîz-i müşâ- rün-ileyhin vakfından mütevelliyesine meşrût arâzîden ve Rifʻat Efendi arâzîsinden tarla istîcâr ile zirâʻat etmekte bulundukları ve ayrıca bir nâm ile bir karye teşkîlinde hiçbir mahzûr görülmediğini bi’l-muhâbere inbâ kılınmasına binâen mahal-i mezkûrun Bulgurlu karyesinden bi’t-tefrîk Ümrâniye nâmında ayrıca kar- ye olarak teşkîline müsâʻid buyurulması 6 Teşrin-i evvel sene 1318 târîhli tezkîre-i âcizânemle işʻâr kılınmış ve bu bâbda henüz bir karâr-ı âlî ve irâde şeref-zuhûr etmemiş olduğundan ve bu iş alakâdârân tarafların- dan taʻkîb olunmakta bulunduğundan arz u ihtâra ibtidâr olmağın. Ol bâbda emr ü fermân hazret-i men lehü’l-emrindir.

Fî 24 Zi’l-kaʻde sene 1323 ve 7 Kânûn-ı Sânî sene 1321

Şehremîni Mustafa

136 ÜMRANİYE TARİHİ I

Bâb-ı âlî

Dâire-i Umûr-ı Dâhiliye

Mektûbî Kalemi

Aded 4564

Hüve

Huzûr-ı âlî-i hazret-i sadâret-penâhîye

Maʻrûz-ı çâker-i kemîneleridir ki

21 Teşrîn-i evvel sene 1318 târîhli tezkire-i âciziye zeyldir. Üsküdar’da Bulgurlu karyesi civârında Yal- nızservi nâm mahalde Ser-musâhib-i hazret-i şehriyârî saʻâdetlü Cevher Ağa Hazretleri tarafından inşâ ettirilen câmiʻ-i şerîf ile mekteb ve müteferriʻâtının mebnî bulunduğu mahallin bir ism tesmiyesiyle ayrıca bir karye şekline konulması hakkındaki işʻâr cevâbı henüz vurûd etmediği beyânıyla te’kîd-i keyfiyeti hâvî Şehremânet-i celîlesinden bu kere alınan 7 Kânûn-ı sânî sene 1321 târîhli tezkire dahi leffen takdîm kılındı. Birleştirilerek îfâ-yı muktezâ-yı menût-ı re’y-i sâmî-i sadâret-penâhileridir. Ol bâbda emr ü fermân haz- ret-i veliyyü’l-emrindir.

Fî 3 Zi’l-hicce sene 1323 ve Fî 15 Kânûn-ı sânî sene 1321

Nâzır-ı Umûr-ı Dâhiliye

Bende Memdûh

137 ÜMRANİYE TARİHİ I

Bâb-ı âlî

Dâire-i Sadâret

Âmedî-i dîvân-ı hümâyûn

643

Devletlü efendim hazretleri

Bulgurlu karyesi civârında Yalnızservi nâm mahalde Ser-musâhib-i hazret-i şehriyârî saʻâdetlü Cevher Ağa Hazretleri tarafından inşâ olunan câmiʻ-i şerîf ile mekteb ve müteferriʻâtının mebnî bulunduğu karyenin gittikçe tevessüʻ etmekte olmasına ve merbût bulunduğu Bulgurlu karyesine yarım saatten ziyâde buʻd-ı mesâfede bulunmasına mebnî mahal-i mezkûrun karye-i mezbûreden bi’t-tefrîk Umrâniye nâmıyla ayrıca bir karye teşkîli husûsunun Şehremânet-i celîlesine teblîğinin Dâhiliye-i nezâret-i celîlesine havâlesi ve makām-ı Ser-askerî ile Mâliye nezâret-i âliyesi ve Defter-i hâkānî nezâret-i celîlelerine maʻlûmât iʻtâsı lüzûmuna dâir Dâhiliye nezâret-i celîlesinden vârid olup Şûrâ-yı Devlet’e havâle olunan tezkire üzerine

138 ÜMRANİYE TARİHİ I

Mülkiye dâiresinden kaleme alınan mazbata melfûfuyla beraber 22 Muharrem sene 1321 târîhinde arz-ı huzûr-ı âlî kılınmışidi. Te’kîd-i keyfiyeti hâvî nezâret-i müşârün-ileyhâdan bu kere vârid olan tezkire arz u takdîm olunmuş olmakla ol bâbda her ne vechile irâde-i seniyye-i cenâb-ı hilâfet-penâhî şeref-sudûr buyurulur ise mantûk-ı âlîsi infâz edileceği beyânıyla tezkire-i senâverî terkîm kılındı efendim.

Fî 23 Safer sene 1324, Fî 4 Mart sene 1322

Sadr-ı aʻzam Ferîd

Maʻrûz-ı çâker-i kemîneleridir ki

Resîde-i dest-i taʻzîm olup melfûflarıyla manzûr-ı âlî buyurulan işbu tezkire-i sâmiye-i sadâret-penâhîleri üzerine mûcibince irâde-i seniyye-i cenâb-ı hilâfet-penâhî şeref-sudûr buyurulmuş olmakla ol bâbda emr ü fermân hazret-i veliyyü’l-emrindir.

Fî 9 Rebîʻü’l-evel sene 1324 ve Fî 20 Nisan sene 1322

Ser-kâtib-i Hazret-i Şehriyârî

Bende

Tahsîn

139 ÜMRANİYE TARİHİ I Ümraniye’nin 1904 Tarihli Haritası, (BOA, PLK.P. 443.) PLK.P. (BOA, Haritası, 1904 Tarihli Ümraniye’nin

140 ÜMRANİYE TARİHİ I

Köy statüsüne kavuşan Ümraniye, toplu ve münferit olarak göç almaya devam etti. Münferit/kendi başına yerleşenlerden birisi de İzmit treniyle Erenköy İstasyonu’na gelen bir Batum muhaciriydi. Şahıs, Mu- hacirin Komisyonu’nca üç ay önce Bursa’ya yerleştirilmişti. Ancak, Bursa’da duramayıp Yalnız Servi’de ak- rabalarının yanına yerleşmek istediğini ifade etmişti (7 Temmuz 1906/22 Ağustos 1322)50. Yine, iskân için Muhacirîn Komisyonu tarafından Bursa’ya gönderilen Batum Muhacirleri’nden 26 kişilik bir grup Bursa’da durmayıp trenle Bilecik yoluyla İstanbul’a, oradan da yerleşmek üzere Bulgurlu’da Yalnız Servi’ye (Ümraniye Mahallesi’ne) geldiler. Gelen muhacirlerden bir kısmı hemşehrileri İbrahim ve Mahmud ağaların; Hüseyin oğlu Kadir, eşi Mevlüd kızı Fatma, kızı Sebahat ve Bahriye, oğlu Bahri ve Mecid ise Göksu Yeni Mahalle- si’nde amcaları Solak Mehmed’in yanına çıktılar. İçlerinden sadece Hâzım oğlu Osman tekrar Bursa’ya geri döndü (15 Ekim 1906/2 Teşrinievvel 1322)51.

Bursa’dan Yalnız Servi’ye Gelen Batum Muhacirleri (BOA. ZB. 80/73.)

50 BOA, ZB. 470/63. 51 BOA, ZB. 80/73, lef 1.

141 ÜMRANİYE TARİHİ I

BURSA’DAN YALNIZ SERVİ’YE GELEN BATUM MUHACİRLERİ52

Ömer, Mustafa oğlu Halil, Mehmed oğlu Şaban, Mehmed oğlu yaş yaş yaş 60 – 45

Receb, Mehmed oğlu Hâfız, Ali oğlu Rıza, Ömer oğlu yaş yaş yaş 30 37 10

Bayram, Mehmed oğlu Halil, Mehmed oğlu İlyas, Şaban oğlu yaş yaş yaş 25 12 4

Yusuf, Şaban oğlu Osman, Hâzım oğlu Hâfız, Sultan oğlu yaş yaş yaş 1 45 1

Havva, Yusuf kızı Hesnani, Receb kızı Menekşe, Ömer kızı yaş yaş yaş 60 55 25

Sultan, Mustafa oğlu Fatma, Mevsud kızı Zeliha, Şaban kızı yaş yaş yaş 25 35 4

Âbide, Mehmed kızı Nazlı, Receb kızı Zibahal, Kadir kızı yaş yaş yaş 20 2 1

Receb Ali Kadir, Hüseyin oğlu Hüseyin, Receb oğlu yaş yaş yaş 35 38 1

Bahri[ye], Kadir kızı Mecid, Kadir oğlu yaş yaş 10 4

52 BOA, ZB. 80/73, lef 2.

142 ÜMRANİYE TARİHİ I

Ümraniye-Yalnız Servi’ye yerleşme Batum muhacirleriyle de sınırlı değildir. Belgelere yansıdığı kadarıyla I. Dünya Savaşı sırasında da Vodina’dan göç eden Ahmed, Ümraniye köyünde Yalnız Servi So- kağı’nda 69 numaralı haneye (21 Nisan 1915/8 Nisan 1331); İşkodra’dan göç eden İbrahim, Yalnız Servi Sokağı’nda 33 numaralı köşke ve Yanya’dan göç eden Rıza, Yalnız Servi Sokağı’nda 17 numaralı haneye (22 Nisan 1915/9 Nisan 1331)53; Yanya’dan göç eden Selim, Yalnız Servi Caddesi’nde 17 numaralı odaya kayıt ve tescil olunmuştu (26 Nisan 1915/13 Nisan 1331)54. 20. yüzyıl başlarında Yalnız Servi’den artık “Sokak” ve “Cadde” olarak bahsedilmesi dönemine göre Ümraniye’nin nüfus yoğunluğunu ve gelişmişliğini göster- mekteydi. İki yıl sonra Şûrâ-yı Devlet Tanzimat Dairesi’nin yazısında Ayşe Sıdıka Hanım’ın sahip olduğu “Cadde üzerindeki” köşk, bağ ve ev yerinin “Üsküdar’da Ümraniye Mahallesi’nde Yalnız Servi Caddesi” ola- rak tarif edilmesi köyün gelişmişliğine dair başka bir örnektir55. Ümraniye’de köşk sahibi olanlardan birisi de Doktor kimyager Kolağası Mustafa Bey’dir56. Tantavîzâde Halid Bey’in de “Bulgurlu Köyü’nde Yalnız Servi Caddesi”nde bir çiftliği vardı57. Döneminde sayfiye olarak nitelenebilecek bir yer haline gelen Bulgurlu’da Ümraniye köyünde “Yalnız Servi Caddesi”nde arazi sahibi olanlardan birisi de Musevi milletinden Yanko isimli birisidir (26 Haziran 1920)58.

“Alemdağ yolu üzerinde” Ümraniye’ye yerleşmiş bulunan Rumeli ve Batum muhacirlerinin sayı- sında olan artış köy alanın da genişlemesine yol açtı. Geçimini tarımla sağlayan Ümraniye köylüleri ormana sahip olmadıkları için hayvanlarını otlatma ve odun tedarik etmede zorluk çekmeye başladılar. Muhacirler, sorunun çözümü için köyün hemen yakınında bulunan Hamamlı mevkiindeki araziden bir kısmının mer’a ve orman olarak Ümraniye’ye katılmasını istediler. Köylülerin bu dileği Muhacirin İdare-i Umumiyesi Müdür Vekili tarafından Sadaret’e arz edildi (14 Kasım 1908/1 Teşrinievvel 1324)59. Dâhiliye Nezâreti de Şehremâneti’nden konu hakkında mütalaa istedi (21 Kasım 1908/8 Teşrinisani 1324)60. Ümraniye muha- cirlerinin bu isteklerin nasıl sonuçlandığı belge olmadığı için şimdilik bilinemiyor. Ancak, sorunun köylüler lehine çözüldüğü söylenebilir. Daha sonra da merhum Cevher Ağa’dan kalan altı parçada 2.956 dönüm ormanın dışında “muhacirlere tahsis olunan” Mustafa Paşa Çiftliği’ne ait ormanlar hakkında olunacak mu- amelenin tayinine dair Sadaret Tahrirat Kalemi’nden Defter-i Hakânî’nin bağlı olduğu Maliye Nezâreti’ne hitaben bir yazı kaleme almıştı (8 Kasım 1910/26 Teşrinievvel 1326)61.

Ümraniye’nin Yalnız Servi’den başlayarak kuruluş ve gelişim hikâyesi belgelere yansıdığı kadarıyla bu anlatılanlardan ibarettir.

53 BOA, DH.SN.THR. 61/51. 54 BOA, DH.SN.THR. 61/79. 55 BOA, BEO. 4452/333827, lef 1. Ayşe Sıdıka Hanım, sekiz hisse itibariyle beş sehmine tasarruf etmektedir. Ayşe Hanım, beş sehimden iki sehmini ölünceye kadar beslemek şartıyla Fatma Saadet Hanım’a hibe ve ferağ/devir etmiştir. Ayşe Sıdıka Hanım'ın vefatından sonra şartla ferağ olunan iki hissedeki hibe yalnız binaya ayrılmıştır. Asıl önemli olan, hibe edilen köşk ve bağ ile verilen bilgilerdir. Söz konusu yer tahminen 20 dönüme yakındır ve içinde iki köşk, bir ahır, üç kuyu ve muhtelif mevkilerinde yüz kadar meyve ağacıyla henüz ekilmiş fidan mevcuttur. Köşkün arka tarafında daha önce bağ olan 5-6 dönümlük yere bakla ve arpa ekilmiştir. Bunların arasında eski üzüm kütükleri olmakla birlikte ziraat yapılmamaktadır. 56 BOA, DH.EUM.6.Şb. 48/103. 57 BOA, ŞD. 3022/57 (03.Ra.1322/18.05.1904). 58 BOA, BEO. 4638/347838. 59 BOA, DH.MKT. 2664/60, lef 1. 60 BOA, DH.MKT. 2664/60, lef 2. 61 BOA, BEO. 3821/286570.

143 ÜMRANİYE TARİHİ I

B) Ümranye’nn Kurucusu Mehmed Cevher Ağa’nın Hayatı ve İmar Faalyetler

Ümraniye’nin kurucusu olan Mehmed Cevher Ağa’nın hangi tarihte nerede doğduğu bilinmemek- tedir. Babasının ismi kölelikten gelen değerleri gibi Abdullah olarak zikredilir. Cevher Ağa, Arap Mehmed Paşa62 tarafından hizmetinde bulunması için Sultan II. Abdülhamid’e takdim olunmuş63 Habeşistan asıllı bir kişiydi. Genç şehzadenin güvenini kazanan Cevher Ağa uzun yıllar onun hizmetinde kaldı. 1876’da Sultan II. Abdülhamid’in tahta geçmesiyle birlikte onun Ser-musahibi oldu. Bir siyasi figür olmayan Cevher Ağa vazifesini ve görevlerini iyi bir şekilde yerine getirdiği için nişânlar alıyordu. Onun siyasi bir şahıs olarak ortaya çıkması ancak 1909 yılında meydana gelen 31 Mart Ayaklanması sırasında gerçekleşti. Bazı bilgilere ve hükümdara yakın olması onun ölümüne sebebiyet verecek ana unsurlar sahip olacaktı.

1889 yılında kurulan İttihat ve Terakki Cemiyeti, zaman içinde teşkilatlanmasını daha da kuv- vetlendirerek devlet yönetimi üzerinde önemli derece etki edecek bir güç haline geldi. Üyeleri çoğunlukla subaylardan oluşan cemiyet özellikle Makedonya’da ciddi bir yapıya kavuşmuştu.64 1900’lerin başlarında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, İngiltere ve Rusya gibi devletler siyasi ilgilerini Osmanlı Devleti’ne bağlı Makedonya üzerinde yoğunlaştırmış durumdaydılar. Özellikle, İngiltere Kralı VII. Edward ve Rus Çarı II. Nikola’nın Haziran 1908’de Reval’de (bugün Estonya’nın başkenti Tallinn) yaptıkları görüşmelerde Makedonya’daki Türk varlığını sona erdirmeye yönelik kararlar aldıklarına dair iddialar İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin tepkisine ve akabinde harekete geçmesine neden oldu. Hedef bu duruma direnemeyen II. Abdülhamid’di. Nitekim cemiyet tarafından başlatılan isyan başarıya ulaştı ve Sultan II. Abdülhamid 24 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyeti ilan etmek zorunda kaldı.65 Cemiyet bundan sonra Osmanlı idaresi üze- rindeki etkisini daha fazla arttırdı. Bu da hoşnutsuzlukların ve kendisine muhalif fırkaların ortaya çıkmasına ve neticede siyasi bir çatışmaya dönüştü. Öne çıkan muhalif fırkalar, Prens Sabahaddin’in liderliğini yaptığı Ahrar Fırkası ve 3 Nisan 1909’da İstanbul’da Derviş Vahdetî liderliğinde kurulan ve yayın organı Volkan Gazetesi olan İttihâd-ı Muhammedî Cemiyeti’ydi. Siyasi gerginlik fazlasıyla artmıştı ve nihayet beklenen isyan 13 Nisan 1909’da Taşkışla’da başlamıştı. Rumî takvime göre 31 Mart’a denk geldiği için bu adla anılan ayaklanmayı bastırmak üzere Hareket Ordusu, Selanik’ten gelmişti ve Mahmud Şevket Paşa kumandanlığını yürütüyordu. 24 Nisan 1909’da Hareket Ordusu İstanbul’un tamamını kontrol altına almayı başarmıştı.66 26 Nisan 1909’da Yıldız Sarayı’ndaki görevlileri tevkif edip çeşitli yerlere gönderdiler.67 27 Nisan 1909’da isyan nihayi hedefine ulaştı ve Sultan II. Abdülhamid halʻ edilerek yerine Mehmed Reşad tahta çıkarıldı. Ardından bu isyana katılanları yargılamak üzere Divân-ı Harb kuruldu. Burada yargılanacaklardan birisi de Cevher Ağa’ydı.

Tutuklanmasından birkaç gün önce Sultan II. Abdülhamid, Cevher Ağa’yı yanına çağırıp görüşmüş ve akabinde ağa eşyalarını toparlayarak Yıldız Sarayı’ndan ayrılmıştı. Hareket Ordusu’nun Yıldız Sarayı’nda tevkif ettiği kişiler arasında Mehmed Cevher Ağa yoktu. O bu anlarda Kuruçeşmede’ki köşkünde bulu- nuyordu. Diğer musahiblerden Nadir Ağa’nın, Cevher Ağa’nın Kuruçeşmede’ki evini tarif etmesi üzerine Hareket Ordusu yetkilileri gidip onu burada ele geçirdiler. İki gün boyunca Nadir Ağa’yla birlikte aynı yerde

62 Sipahi İbrahim Paşa’nın oğlu olan Mehmed Paşa 1817’de doğmuş ve askerî eğitimini tamamladıktan sonra yükselerek Tophane Meclisi ve Şura-yı Devlet azalığı gibi önemli görevlerde bulunmuş ve 1874 yılında hayatını kaybetmiştir. Bk. Sicil-i Osmânî, IV., s. 301. 63 Ayşe Osmanoğlu, Babam Sultan Abdülhamid (Hâtıralarım), Ankara 1986, s. 92. 64 Şükrü Hanioğlu, “İttihat ve Terakki Cemiyeti”, DİA, XXII, 476-484. 65 Mehmet Hacısalihoğlu, “Makedonya”, DİA, XXVII, 437-444. 66 Azmi Özcan, “Otuzbir Mart Vak’ası”, DİA, XXXIV, 9-11. 67 İkinci Meşrutiyetin İlânı ve Otuz Bir Mart Hâdisesi: II Abdülhamid’in Son Mâbeyn Başkâtibi Ali Cevât Bey’in Fezlekesi, (haz. Faik Reşit Unat), Ankara 1985, s. 77-78.

144 ÜMRANİYE TARİHİ I

tutuklu kaldı.Bu anlarda Nadir Ağa’yla Habeşce konuşup Hareket Ordusu’nun Yıldız Sarayı’nda kimlerle ilgili jurnalleri ele geçirmiş olabileceklerini sormuştu.68 Zira Cevher Ağa, bazı devlet adamları hakkında tutulan jurnalleri biliyordu ve bu da onu tabii olarak hedef haline getiriyordu. Nitekim Hareket Ordusu komutanı Mahmud Şevket Paşa, onu hedef alanlardan birisiydi.69

Siyasi gerginliğin hat safhada olduğu sıralarda Derviş Vahdetî’nin 14 Nisan 1909 tarihli Volkan gazetesinde Sultan II. Abdülhamid’e hitaben kaleme aldığı açık mektupta halkı ve askeri galeyana getirecek ifadelere yer vermesi İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından hiç hoş karşılanmamıştı. Ayrıca Taşkışla’da baş- layan ilk isyanda askerlerin elinde Derviş Vahdetî’nin liderliğini yaptığı İttihâd-ı Muhammedî Cemiyeti’nin açılışında kullanılan yeşil bayraklar mevcuttu.70 Kaleme aldığı yazı, siyasi ilişkileri ve isyancı askerlerin yeşil bayrak bulundurmaları Derviş Vahdetî’yi isyanın ana aktörlerinden biri haline getiriyordu. Mehmed Cevher Ağa ise Derviş Vahdetî’yle olan siyasi ilişkisinden ve bazı kişileri jurnallemesinden dolayı itham ediliyordu. Ağanın divan-ı harp kayıtlarına göre hakkındaki ithamlar şöyleydi:

“Ser musâhib Cevher Ağa’nın hükûmet-i müstebidenin avdetine tamamiyle tarafdar olarak idâre-i mezkûrenin i’âdesini te’mîn içün hakan-ı sâbık ile müştereken milletin efkâr-ı umûmiyesini hükûmet-i meşrûta aleyhine teşvîk ve tahrîk içün bir takım vesâit-i hafiye tedârikine ibtidâr ve bu meyânda muâvin Tevfik Bey’e birkaç def’alar paralar i’tâ ederek pâyitahtda efkâr-ı umûmiyenin tecessüs ve istiknâhına sarf-ı mesâi eylediği ve İttihâd-ı Muhammedi Cemiyeti müessisi Volkan gazetesi sermuharriri Derviş Vahdetî nâm şahıs ile te’sîs-i münâsebete kıyâm ve bu maksada mebni Vahdetî’nin refîk-i mesâisi Enderûnlu Lütfi Bey’i nezdine celb ve kendisine selâm mahzûziyet-i padişahîyi tuttukları meslek dâhilinde devâm eyleme- leri lüzûmunu tebliğ ve üç def’a merkûmu celb ile dört yüz elli lira para vererek hareket-i irticâ’iyeyi ihzâr eyledikleri ve Hâcı Mustafa ve Tayyâr ve miralay Halîl’in hakan-ı mahlû’un emriyle bir cemiyet-i hafiye teşkîl ederek efkâr-ı irticâ’iyeyi teşdîd ve tevsi’ içün sûret-i muhtelifede teşebbüsât ve icrââtda bulundukları ve hakan-ı sâbıkın en mühim vesâit-i fesâdiyesinin oldukları ve bilhassa Halîl Bey’in en cür’etkâr vesâit-i istibdâdiyesinden olduğu gibi Hareket Ordusu’nun Dersaâdet’e dâhil olduğu gün bunlara karşı Yıldız’daki kuvve-i askeriye ve tüfenkçilerle tedâbir-i tedâfi’a ittihâzını hakan-ı mahlû’dan taleb eylediği ve Nâdiri Fev- zi’nin hakan-ı müşârünileyhi idâre-i istibdâdiye teşvîk eyleyecek vechile tütün kıyıcısı Mustafa vasıtasıyla ma’ruzâtda bulunduğu bir çok zevâtı curnâl ederek başkaca da teşebbüsât-ı irticâ’iyyede bulunduğu.71”

Cevher Ağa divan-ı harpte yargılandıktan sonra 26 Mayıs 1909 idam edildi72 ve Edirnekapı Şehit- liği’nde Gerçek Davud Ağa Sofası’nda defn edildi.

68 Tanin, 14 Mayıs 1325 Perşembe (27 Mayıs 1909), s. 2. 69 Ayşe Osmanoğlu, Babam Sultan Abdülhamid (Hâtıralarım), Ankara 1986, s. 92-93. 70 Şina Akşin, 31 Mart Olayı, Ankara 1972, s. 54, 99. 71 Son Vak’anüvis Abdurrahman Şeref Efendi Tarihi: II. Meşrutiyet Olayları (1908-1909), haz. Bayram Kodaman-Mehmet Ali Ünal, Ankara 1996, s. 209-210. 72 Tanin, 13 Mayıs 1325 Çarşamba (26 Mayıs 1909), s. 3. Mezar taşı kitabesinde ölüm günü 26 Mayıs 1909 “Perşembe” günü olarak verilmiştir. Ancak 26 Mayıs, “Çarşamba gününe denk gelmektedir. Bu nedenle mezar taşındaki “Perşembe” ifadesinin “Çarşamba” olarak kabul edilmesi gerekmektedir.

145 ÜMRANİYE TARİHİ I

İʻdâm

Musâhib Cevher Ağa ile Enderûnlu Lutfî, Rüsûmât İstatistik Kalemi Müdîri Tevfîk, Şûrâ-yı Devlet aʻzâsın- dan Tayyâr, Tüfengiyândan Mîrâlây Halîl, Maʻârif Encümeni Teftîş aʻzâsından El-adl ve Protesto gazeteleri muharriri Nâdirî Fevzî ve Tütün Kıyıcısı Mustafâ haklarında Dîvân-ı Harb-i Örfice verilen karâr üzerine iʻdâmlarına bi’l-istîzân irâde-i seniyye sâdır olmuştur.

Cevher Ağa’nın ve bazı görevlilerinin idam edilmesine dair padişah iradesinin çıktığı haberi., (Tanin, 13 Mayıs 1325 Çarşamba 26 Mayıs 1909)

146 ÜMRANİYE TARİHİ I

Cevher Ağa’nın Edirnekapı Gerçek Davud Ağa Haziresindeki Mezarı.

147 ÜMRANİYE TARİHİ I

Cevher Ağa’nın mezar taşı ktabesnde se şunlar yazılıdır:

Âh mine’l-mevt

Anın emriyle geldi başa kazâ-ı nâgihân

Râzıyım emrine yâ Rabb eyledim teslîm-i cân

Vere cennet-i aʻlâda murâdım hallâk-ı cihân

Ey benim muhib dostlarım ağlayub etmeyin figān

Hakkın emriyle bu sahrâyı eyledim mekân

Ümidim kesmedim hakdan arzım senâdır hakdan

Rûz-ı mahşerde şefâʻat dilerim Muhammed Mustafâ’dan

Merhûm ve mağfûr sâbık başmusâhib

Mehmed Cevher Ağa’nın rûhıçün

Rızâen lillâhi teʻâlâ el-fâtiha

[6] Cemâziye’l-evvel sene 1327

[13] Mayıs sene 1325

Yevm-i pençşenbih

II. Abdülhamid’in kızı Ayşe Osmanoğlu ise hakkındaki ithamların aksine farklı bir Cevher Ağa portresi çizmektedir: “Başmusahib Cevher Ağa suçsuz olarak asılmıştır. Güya 31 Mart Vak’asında medhaldar gösterilmiş ise de hiçbir delile istinad edilmiş değildir. Zavallı Başmusahib Ağa adeta feda edilmiş, gadre uğ- ramıştır. Babamın şehzadelik zamanında Arap Mehmed Paşa’nın hediyesi olarak babama takdim olunmuş, o zamandan beri babama sadıkâne hizmet etmiş ve sarayca namuslu, vicdanlı, saray an’anelerine vâkıf bir Ağa olarak tanınmıştı. Bir zamanlar babam, Bahçıvancıbaşı Köşkü’nün orta katını eski silâhların teşhiri için bir müze hâline koydurmuştu. Sonra bu silâhları Poligon’a naklettirip tanzimlerini Mahmud Şevket Paşa havale etmişti. Mahmud Şevket Paşa o zamanlar her gün Başmusahib Cevher Ağa’nın dairesine giderdi. Ağa ile pek ziyade dostluk eder, Kiler-i Hümayun’dan kendisine tahsis olunan bir tabla yemeği Ağa ile karşılıklı oturup yer, babama jurnallerini Başmusahib vasıtasıyla hususi surette takdim ederdi. Biçâre Başmusahib Ağa’nın bu jurnallerle beraber ortadan kaldırılması pek tabii, düşünülmüş, idama mahkum edilmiştir. Mahmud Şevket Paşa, Cevher Ağa’ya ‘Benden affını taleb etsin.’ diye haber göndermiş, o da ‘Ben kimseden af iste- mem. Ancak Allahımdan taleb ederim.’ cevabını vermiştir. İdam olunmadan önce son vasiyeti olarak kendi eski efendizâdeleri olan Arap Mehmed Paşa oğullarına apartmanını, biraderim Mehmed Selim Efendi’ye de İzmit’teki çiftliği vermiş ise de tabii, vasiyetleri de yerine getirilmemiştir. Kazandığı maaşıyla Ümraniye’deki camiyi, mektebi ve vakıflarını yaptırmış hayırserver bir Ağadır. Velhasıl biçâre Başmusahib kurban gitmiştir. Başmusahip’le birlikte Mahmud Şevket Paşa’nın yüzlerce jurnalinin de Yıldız evrakı arasında mahvolması şâyânı hayrettir. Babam, Mahmud Şevket Paşa’dan bahsettiği zaman ‘Değerli askerdi ve adamdı’ der, tebes- süm ederdi.”73

73 Ayşe Osmanoğlu, Babam Sultan Abdülhamid (Hâtıralarım), Ankara 1986, s. 92-93.

148 ÜMRANİYE TARİHİ I

Abdurrahman Şeref Efendi ise bizzat görüşmüş olduğu Cevher Ağa’yı mağrur, mütekebbir, sadık ve doğru iş yapan birisi olarak tavsif eder.74

Cevher Ağa, Sultan II. Abdülhamid’in yanında bulunduğu yıllar boyunca vazifesini hakkıyla ifa etmesinden, çeşitli desteklerinden ve inşa faaliyetlerinden dolayı nişanlar aldı. Bunları kronolojik olarak aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:

• 8 Haziran 1885’te (25 Ramazan 1302) vazifesindeki başarılarından ve imar faaliyetlerinden dolayı İmtiyaz nişanı madalyası75.

Cevher Ağa’ya verilen İmtiyaz Madalyası’nın berâtı. 74 Son Vak’anüvis Abdurrahman Şeref Efendi Tarihi: II. Meşrutiyet Olayları (1908-1909), haz. Bayram Kodaman-Mehmet Ali Ünal, Ankara 1996, s.131. 75 BOA, EV. BRT. 311/12. Lef 24.

149 ÜMRANİYE TARİHİ I

Sultan II. Abdülhamd’n Tuğrası

Nişân-ı şerîf-i âlî-şân-ı sâmî-mekân-ı sultânî ve tuğrâ-yı garrâ-yı cihân-sitânî-i hâkānî oldur ki

Zât-ı şevket-me’âb-ı padişahâneme vedîʻa-ı cenâb-ı kibriyâ olan sunûf-ı tebaʻa-ı şâhânemin tezâ- yüd-i refâh ü saʻâdet ve memâlik-i mahrûsa-ı mülûkânemin terakkī-i ümrân ü medeniyeti ehass-ı mekā- sıd-ı mülkdârânem olduğu gibi gerek bu husûslarda sarf-ı mesâʻî-i mahsûsa ve gerek uhdelerine mevdûʻ olan hidemât-ı saltanat-ı seniyyemde ibrâz-ı âsâr-ı fevka’l-âde edenlerin avâtıf-ı mütemâyize-i şehriyârâ- neme mazhariyetleri indimizde mültezim ve râfiʻ-i yarlığ-ı hümâyûnum musâhib-i şehriyârânemden Cev- her Ağa -zîde uluvvühu- Devlet-i aliyyem uğrunda fevka’l-âde şecâʻat ü sadâkat ibrâz edenlere tahsîsen bin üç yüz bir senesinde te’sîs etdirdiğim imtiyâz nişânının madalyasına te’mîn içün nizâm-ı mevzûʻı iktizâsınca şart olan meziyyât u evsâfı ihrâz eylediği muhakkak ve müsellem olarak şeref-sâdır olan irâde-i mekâ- rim-muʻtâde-i mülûkânem mûcibince kendüsüne mezkûr madalyanın gümüşden maʻmûl bir kıtʻası iʻtâ ve ihsân kılınmış olduğunu mübeyyin işbu berât-ı mekârîm-simât-i şehriyârânem tasdîr ve iʻtâ kılındı hurrire fî’l-yevmi’l-hâmis ve’l-ışrîn min şehr-i Ramazânü’l-mübârek li-sene isnâ ve selase-mi’e ve elf.

Be-makām-ı Konstantiniye el-mahrûsa

İmtiyaz Madalyası, (Edhem Eldem, İftihar ve İmtiyaz, s. 296.)

150 ÜMRANİYE TARİHİ I

• 7 Mayıs 1890’da (17 Ramazan 1307) verdiği hizmetlerden dolayı tebdilen ikinci rütbeden nişân-ı âlî-i Osmanî.76

Cevher Ağa’ya verilen ikinci rütbe Osmanî nişânı berâtı.

76 BOA, EV. BRT. 311/12. Lef 50.

151 ÜMRANİYE TARİHİ I

Sultan II. Abdülhamd’n Tuğrası

Nişân-ı şerîf-i âlî-şân-ı sâmî-mekân-ı sultânî ve tuğrâ-yı garrâ-yı cihân-sitânî-i hâkānî oldur ki

Ser-musâhib-i şehriyârânem iftihârü’l-eʻâlî ve’l-eʻâzım müstemicʻ-i cemîʻü’l-meʻâlî ve’l-mefâhim Cevher Ağa -dâme uluvvühunun muttasıf olduğu dirâyet ü ehliyet iktizâsınca vezâ’if-i me’mûresini rızâ-yı saʻd-ı irtizâ-yı padişahâneme tevfîkan hüsn-i îfa emrinde meşhûd olan mesâʻî-i makbûle ve me’âsir-i mer- gūbesi hakkında tezâʻuf-ı inâyet-i celîle-i tâcdârânemi istilzâm eylediğine binâen şeref-efzâ-yı sünûh u su- dûr olan emr ü irâde-i iltifât-âde-i mülûkânem mûcibince müşârün-ileyhe nişân-ı âlî-i Osmânînin ikinci rütbesinden bir kıtʻası ihsân kılınmış olduğunu mutazammın işbu berât-ı mekârim-simât-ı şehriyârânem tasdîr olundu hurrire fî’l-yevmi’s-sâbiʻ aşer min şehr-i Ramazânü’l-mübârek li-sene sebʻ ve selase-mi’e ve elf.

Be-makām-ı Konstantiniye el-mahrûsa

İkinci Rütbe Osmânî Nişanı, (Edhem Eldem, İftihar ve İmtiyaz, s. 232.)

152 ÜMRANİYE TARİHİ I

• Mart 1893’de (Ramazan 1310) tebdilen birinci rütbeden Mecidî nişanı.77

Cevher Ağa’ya verilen birinci rütbe Mecidî Nişânının berâtı. 77 BOA, EV. BRT. 311/12. Lef 26.

153 ÜMRANİYE TARİHİ I

Sultan II. Abdülhamd’n Tuğrası

Nişân-ı şerîf-i âlî-şân-ı sâmî-mekân-ı sultânî ve tuğrâ-yı garrâ-yı cihân-sitânî-i hâkānî oldur ki

Mütemeyizzân-ı ricâl-i Devlet-i aliyyemden Ser-musâhib-i şehriyârânem iftihârü’l-eʻâlî ve’l-eʻâ- zım müstecmiʻ-i cemîʻü’l-meʻâlî ve’l-mefâhim Cevher Ağa -dâme uluvvühu-nun muttasıf olduğu kemâl-i dirâyet ve hüsn-i sülûk ü sîret îcâbınca vezîfe-i me’mûresini rızâ-yı meyâmin-i irtizâ-yı padişahâneme tevfîkan rü’yet ü tesviye emrinde müşâhid olan ikdâm ü mesâʻî-i reviyyet-mendânesi nezd-i celîl-i kadr- vâfî-i şehriyârânemde rehîn-i takdîr olduğuna binâen şeref-efzâ-yı sünûh u sudûr olan emr ü fermân-ı meʻâlî-unvân-ı tâcdârânem mûcib-i âlîsi üzere müşârün-ileyhe Mecidî nişân-ı zî-şânının birinci rütbe- sinden bir kıtʻası inâyet kılınmış olduğunu mutazammın işbu berât-ı mekârim-simât-ı şehriyârânem tasdîr olundu hurrire fî’l-yevmi’s-selâsûn min şehr-i Ramazânü’l-mübârek li-sene aşer ve selase-mi’e ve elf.

Be-makām-ı Konstantiniye el-mahrûsa

Birinci rütbe Mecidî nişânı, (Edhem Eldem, İftihar ve İmtiyaz, s. 193.)

154 ÜMRANİYE TARİHİ I

• 15 Şubat 1899’da (4 Şevval 1316) murassa nişan-ı Osmanî.78

Cevher Ağa’ya verilen murassa nişân-ı Osmanî berâtı.

78 BOA, EV. BRT. 311/12. Lef 7.

155 ÜMRANİYE TARİHİ I

Sultan II. Abdülhamd’n Tuğrası

Nişân-ı şerîf-i âlî-şân-ı sâmî-mekân-ı sultânî ve tuğrâ-yı garrâ-yı cihân-sitânî-i hâkānî nefeze bi’l-avni’l-rabbânî hükmü oldur ki

Ser-musâhib-i şehriyârânemde iftihârü’l-eʻâlî ve’l-eʻâzım müstecmiʻ-i cemîʻü’l-meʻâlî ve’l-mefâ- him Cevher Ağa -dâme uluvvühu-nun muttasıf olduğu kemâl-i dirâyet ve mezîd-i ehliyet iktizâsınca umûr-ı me’mûresinde ibrâz eylediği me’âsir-i mahrûsa-ı sâdıkāne nezd-i celîl-i mülûkânemde rehîn-i takdîr ola- rak hakkında tezâʻuf-ı taʻattufât-ı seniyye-i şâhânemi istilzâm eylediğine binâen müteʻâllik ve şeref-sâdır olan emr ü irâde-i seniyye-i tâcdârânem mûcib-i âlîsi üzre kendüsüne nişân-ı âlî-şân-ı Osmânînin bir kıtʻa murassaʻsı inâyet ü ihsân kılınmış olduğunu mutazammın işbu berât-ı âlî-şânım ısdâr olundu hurrire fî’l-yevmi’r-râbiʻ min şehr-i Şevvâlü’l-mükerrem li-sene sitte ve aşer ve selase-mi’e ve elf.

Be-makām-ı Konstantiniye el-mahrûsa

Birinci rütbe murassa Osmânî nişânı, (Edhem Eldem, İftihar ve İmtiyaz, s. 230.)

• 18 Haziran 1901 (1 Rebiülevvel 1316) yılında ise, Tahlisiye İdaresi yani Cankurtaran İdaresi için sarf ettiği mesaiden dolayı Tahlisiye Madalyası verildi.79

79 BOA, EV. BRT. 311/12. Lef 9.

156 ÜMRANİYE TARİHİ I

Cevher Ağa’ya verilen Tahlisiye Madalyası berâtı.

157 ÜMRANİYE TARİHİ I

Sultan II. Abdülhamd’n Tuğrası

Nişân-ı şerîf-i âlî-şân-ı sâmî-mekân-ı sultânî ve tuğrâ-yı garrâ-yı cihân-sitânî-i hâkānî nefeze bi’l-avni’l-rabbânî hükmü oldur ki

Mütemeyyizân- ricâl-i Devlet-i aliyyemden Ser-musâhib-i şehriyârânem iftihârü’l-eʻâlî ve’l-eʻâ- zım müstecmiʻ-i cemîʻü’l-meʻâlî ve’l-mefâhim Cevher Ağa -dâme uluvvühunun hidmet-i tahlisiyede vâkıʻ olan mesâʻî-i memdûhesi nezd-i meʻâlî-vefd-i mülûkânemde şâyân-ı takdîr olunmak şeref-efzâ-yı sünûh u sudûr olan irâde-i seniyye-i şâhânem mûcibince kendisine tahlîsiye madalyasından bir kıtʻası ihsân kı- lındığını mutazammın işbu berât-ı hümâyûnum ısdâr olundu. Tahrîren fî’l-yevmi’l-hâdî min şehr-i Re- bîʻü’l-evvel li-sene tisʻa aşer ve selase-mi’e ve elf.

Be-makām-ı Konstantiniye el-mahrûsa

Tahlisiye Madalyası örneği, (Edhem Eldem, İftihar ve İmtiyaz, s. 246.)

• Hacca gideceklerin gerek demiryolu ve diğer yollardan rahatça gitmelerini sağlayacak her türlü yardımda bulunan kişilerin yad edilmesi için hazırlanan madalyanın altın olanından verilmesi (20 Şubat 1902/12 Zilkade 1319).80

80 BOA, EV. BRT. 311/12. Lef 68.

158 ÜMRANİYE TARİHİ I

Cevher Ağa’ya verilen madalya berâtı.

159 ÜMRANİYE TARİHİ I

Sultan II. Abdülhamd’n Tuğrası

Nişân-ı şerîf-i âlî-şân-ı sâmî-mekân-ı sultânî ve tuğrâ-yı garrâ-yı kîtî-sitânî-i hâkānî hükmü oldur ki

Hüccâcın cânib-i hicret-i mefharet-tırâza teshîl-i azîmet ü avdetleri maksad-ı hayr-mersadıyla Şam-ı şerîfden Medîne-i münevvere ve Mekke-i mükerremeye kadar te’sîsi muktezâ-yı emr ü fermân-ı mülûkânemden bulunan demiryolu işlerinde zükûr u inâsdan hidemât-ı meşkûreleri ve iʻânât-ı mâliye ve sâireleri meşhûd olanların takdîr ü tezkîri içün taraf-ı eşref-i şâhânemden derecât-ı muhtelife üzerine bir madalya ihdâs edilmiş ve mütemeyyizân-ı Devlet-i aliyyemden Ser-musâhib-i şehriyârânem iftihârü’l-eʻâlî ve’l-eʻâzım müstecmiʻ-i cemîʻü’l-meʻâlî ve’l-mefâhim Cevher Ağa -dâme uluvvühu- hidemât ibrâz ile mezkûr madalyanın altundan maʻmûl nevʻine nizâmât-ı mahsûsu mûcibince kesb-i istihkāk eylemiş oldu- ğuna binâen bi’l-istîzân şeref-sudûr eden irâde-i seniyye-i şehriyârânem mantûk-ı münîfi vechile müşâ- rün-ileyhe zikr olunan madalyanın altunundan maʻmûl nevʻinden bir kıtʻası iʻtâ ve ihsân kılınmış oldu- ğunu mutazammın işbu berât-ı hümâyûnum ısdâr ve iʻtâ kılındı tahrîren fî’l-yevmi’s-sânî aşer min şehr-i Zi’l-kaʻdetü’ş-şerîfe li-sene tisʻa aşer ve selase-mi’e ve elf.

Be-makām-ı Konstantiniye el-mahrûsa

160 ÜMRANİYE TARİHİ I

Cevher Ağa’ya verilen murassa Mecidî nişânı berâtı.

• Vazifesini iyi bir şekilde yerine getirdiği için 23 Aralık 1903/3 Şevval 1321 tarihinde murassa Me- cidî nişanı.81

81 BOA, EV. BRT. 311/12. Lef 3.

161 ÜMRANİYE TARİHİ I

Sultan II. Abdülhamd’n Tuğrası

Nişân-ı şerîf-i âlî-şân-ı sâmî-mekân-ı sultânî ve tuğrâ-yı garrâ-yı cihân-sitânî-i hâkānî nefeze bi’l-avni’r-rabbânî hükmü oldur ki

Ser-musâhib-i şehriyârânem iftihârü’l-eʻâlî ve’l-eʻâzım muhtâru’l-ekâbir ve’l-efâhim Cevher Ağa -dâme uluvvühunun muttasıf olduğu kemâl-i dirâyet ve mezîd-i ehliyet iktizâsınca umûr-ı me’mûresinin rızâ-yı irtizâ-yı şâhâneme tevfîkan hüsn-i rü’yet ü tesviyesinde ibrâz eylediği mesâʻî-i memdûhe ve me’âsir-i mergūbe-i reviyyet-mendânesi nezd-i celîl-i kadr-i vâfî-i mülûkânemde rehîn-i takdîr ü tahsîn olarak hakkında tezâyüd-i taʻattufât-ı seniyye-i tâcdârânemi istilzâm eylemiş olduğuna binâen şeref-efzâ-yı sünûh u sudûr olan emr-i irâde-i seniyye-i padişahânem mûcibince müşârün-ileyhe nişân-ı âlî-i Osmânînin bi- rinci rütbesinden bir kıtʻası inâyet ve ihsân kılınmış olduğunu mutazammın işbu berât-ı mekârim-simât-ı şehriyârânem ısdâr oldundu hurrire fî’l-yevmi’t-tâsiʻ ve’l-ışrîn min şehr-i Ramazânü’l-mübârek li-sene hams aşer ve selase-mi’e ve elf.

Be-makām-ı Konstantiniye el-mahrûsa

Birinci rütbe murassa Mecidî nişanı, (Edhem Eldem, İftihar ve İmtiyaz, s. 192.)

• Vazifesini iyi yapmasından dolayı 3 Ekim 1910/28 Ramazan 1315 birinci rütbeden nişan-ı âlî-i Osmanî verildi.82

82 BOA, EV. BRT. 311/12. Lef 30.

162 ÜMRANİYE TARİHİ I

Cevher Ağa’ya verilen birinci rütbe nişan-ı Osmanî berâtı.

163 ÜMRANİYE TARİHİ I

Sultan II. Abdülhamd’n Tuğrası

Nişân-ı şerîf-i âlî-şân-ı sâmî-mekân-ı sultânî ve tuğrâ-yı garrâ-yı cihân-sitânî-i hâkānî nefeze bi’l-avni’r-rabbânî hükmü oldur ki

Ser-musâhib-i şehriyârânem iftihârü’l-eʻâlî ve’l-eʻâzım muhtâru’l-ekâbir ve’l-efâhim Cevher Ağa -dâme uluvvühu-nun muttasıf olduğu kemâl-i dirâyet ve mezîd-i ehliyet iktizâsınca umûr-ı me’mûresinin rızâ-yı irtizâ-yı şâhâneme tevfîkan hüsn-i rü’yet ü tesviyesinde ibrâz eylediği mesâʻî-i memdûhe ve me’âsir-i mergūbe-i reviyyet-mendânesi nezd-i celîl-i kadr-i vâfî-i mülûkânemde rehîn-i takdîr ü tahsîn olarak hakkında tezâyüd-i taʻattufât-ı seniyye-i tâcdârânemi istilzâm eylemiş olduğuna binâen şeref-efzâ-yı sünûh u sudûr olan emr-i irâde-i seniyye-i padişahânem mûcibince müşârün-ileyhe nişân-ı âlî-i Osmânînin bi- rinci rütbesinden bir kıtʻası inâyet ve ihsân kılınmış olduğunu mutazammın işbu berât-ı mekârim-simât-ı şehriyârânem ısdâr olundu hurreire fî’l-yevmi’t-tâsiʻ ve’l-ışrîn min şehr-i Ramazânü’l-mübârek li-sene hams aşer ve selase-mi’e ve elf.

Be-makām-ı Konstantiniye el-mahrûsa

Birinci rütbe Osmanî nişanı, (Edhem Eldem, İftihar ve İmtiyaz, s. 231.)

164 ÜMRANİYE TARİHİ I

Cevher Ağa, bulunduğu makam itibariyle önemli gelirlere sahip olmuştur. Elde ettiği bu gelirlerin bir kısmını cami ve okul yaptırmak suretiyle hayır işlerinde kullanmıştır. Zira miras bırakacağı bir ailesi yok- tu. Osmanlı Devleti’nde önemli mevkilerde bulunan ve gelirleri fazla olan şahısların yaptırdıkları bu binalar ülkenin çeşitli bölgelerinde yer alabiliyordu. Nitekim Arnavutluk’un kuzeyinde yer alan İşkodra’ya bağlı bir köy olan Zos’ta (Zues/Zus) yaptırdığı bir cami83 ve hemen yanında inşa ettirdiği Mekteb-i İbtidai’ye onun yaptırdığı hayrat örnekleri arasında idi.84 60 kadar kız ve erkek öğrencilerin eğitim göreceği şekilde inşa edi- len (1903’ten önce) okul tamamlanmış olmasına rağmen devlet hazinesinin fazlasıyla sıkıntı içinde olması ve Maarif Nezareti’nin bütçesinin yetersiz oluşu nedeniyle buraya hemen bir muallim tayin edilememişti. Bu sebepten dolayı okulda bir süre eğitim yapılamadı. Bu sorun ancak İşkodra vilayet bütçesinden ayda yüz kuruş tahsisat ayırılabilmesi ile çözüme kavuşturulmuştu.85

1905’ten önce tamamlanan cami tıpkı okul örneğinde olduğu gibi yaşanan maddî sıkıntılardan ötürü tayin edilemeyen imam ve hatibden dolayı neredeyse atıl duruma gelmişti.86 Geçici olarak camide görev yapan imam ve hatib henüz resmî olarak atanmamış ve maaşlarını alamamışlardı. Bu durumda söz konusu kişilerin uzun süre bu şekilde vazifelerine devam edemeyecekleri ve bunun sonucunda caminin fiilen atıl hale gelmesi endişesi ve sorununu doğurdu.87 Cevher Ağa’nın, musahiblerden Edhem Ağa’nın terekesin- den elde edilen nakit parayla bu camiyi inşa ettirmiş olması ve dolayısıyla bunu bir vakıf dahilinde kurmamış ve masrafları için bir gelir sağlamamış olmasından ötürü söz konusu problem ortaya çıkmıştı.88 Mesele 1907 yılına kadar devam etti.89 Günümüzde Zos’ta mevcut ve sakinleri tarafından “Köy Camii” olarak anılan ah- şap minberli ve küçük ölçekli caminin Cevher Ağa’nın inşa ettirdiği cami olduğu ihtimal dahilindedir.

Onun yaptırdığı ve 1903 yılında hizmete açılan Medine’deki Mekteb-i İbtidai de başkentten uzak kutsal topraklarda yapılan eğitime katkı sağlamayı hedefliyordu.90 Bu okulda sadece Arapça dersler verilmi- yordu. Osmanlı Maarif Nezareti’nin aynı türden okullar için uyguladığı mevcut programı gereği bu mek- tebde de Türkçe, Farsça ve Arapça dersler verilecekti. Mektebin inşasının bitirilmesinin ardından Maarif Nezareti okula muallim tayin ederek eğitimin başlamasını sağladı.91

Cevher Ağa’nın İzmit’te Mustafa Paşa Çiftliği, Beşiktaş Kuruçeşme’de Yerevman Surp Haç Ermeni Kilisesi’nin üst tarafında bulunan köşkü, Yıldız’da ahırı, Osmanlı Bankası’nda 2.060 lirası ve Selanik Ticaret Şirketi’nde 11092 adet hissesi vardı.93 Esasen Cevher Ağa, köşkünü Arap Mehmed Paşa’nın oğullarına, Şeh- zade Mehmed Selim Efendi’ye de İzmit’teki çiftliğini verilmesini vasiyet etmişse de bu gerçekleşmemiştir. 26 Mayıs 1909’da idam edilen Cevher Ağa’nın menkul ve gayrimenkul tüm varlığının devlet hazinesine ait olduğu Hareket Ordusu Komutanı Mahmud Şevket Paşa dile getiriyor ve bu yönde adım atılmasını sada- retten talep ediyordu (29 Mayıs 1909).94 Bundan dolayı Divan-ı Harb-i Örfî ve Evkaf Nezareti tarafından ağanın tüm mallarına el konulmaya çalışılıyordu.95 Cevher Ağa’nın mal varlığının hangi devlet kurumuna aktarılacağı olağan yasal bir işlem olmasına rağmen Mahmud Şevket Paşa’nın, Cevher Ağa’ya olan husume- 83 BOA, BEO. 2558/191796, 2614/195987, 2731/204790, 2975/223066. 84 BOA, MF. MKT. 734/11. 85 BOA, MF. MKT. 734/11. 86 BOA, BEO. 2558/191796, 2614/195987, 2731/204790, 2975/223066. 87 BOA. BEO. 2731/204790. 88 BOA. BEO. 2975/223066. 89 BOA. BEO. 2975/223066. 90 BOA, MF. MKT, 698/65. 91 BOA, MF. MKT, 698/65. 92 Osmanlı Bankası’ndaki evrakta bunun 1.100 adet olduğu kayıtlıdır. Bkz. https://www.google.com/culturalinstitute/beta/exhibit/osman- li-bankasi-m%C3%9Czes%C4%B0-gen%C4%B0%C5%9Eleme/QQkeMtJM?hl=tr 93 BOA, BEO. 3565/267347, 3828/287032. 94 BOA, BEO. 3561/267069. 95 BOA, BEO. 3565/267347.

165 ÜMRANİYE TARİHİ I

tinin de izlerini taşıyordu. Ancak ağanın mal varlığının nereye aktarılacağı hususu Mahmud Şevket Paşa’nın ümit ettiği kadar kolayca çözülemeyecekti zira önemli hukuki engeller vardı. Ayrıca ağanın borçlu olduğu kişiler de mevcuttu ve bunlar alacaklarını tahsil edebilmek için mahkemeye müracaat etmişlerdi. Örneğin bunlardan Gülcinan Hanım, Cevher Ağa’nın kendisine 2.000 Osmanlı lirası borcu olduğunu mahkemede ispat ederek alacağının tahsil edilmesini bekliyordu.

Cevher Ağa’nın Metrûkâtı

Ahkâm-ı şerʻiyeye tevfîkan maslûb Cevher Ağa’nın emvâli fürûht ve esmânı Hazîne-i Hâssa’ya teslîm olunacaktır. Müzâyede Pazar günü maslûbun Kuruçeşme’deki yalısında icrâ edilecektir. Karyolanın altında bulunan kasa Harbiye’ye nakl olunmuştur.

Cevher Ağa’nın mallarının satışının yapılacağına dair haber, (Tanin, 20 Mayıs 1325 Çarşamba 2 Haziran 1909)

Harem ağaları gibi “gulam” yani “kul” statüsünde olan kişilerin mal varlıkları hukukî olarak hü- kümdara intikal ediyordu. Sultan II. Abdülhamid, bu statüde olan kişilerin mal varlıklarının Ağavat Teshilat Sandığı adıyla, 1850 yılında kurulmuş olan Hazine-i Hassa Nezareti içinde teşkil ettirdiği alt birime akta- rılmasını sağlamıştı. Bu sandık veya malî birim, ölmüş olan ağaların menkullerini teslim alıp bazı maaşların ödenmesini sağlıyor ve eğer geriye kalan bir meblağ var ise ölmüş olan ağanın namına hayrat işlerine sarf ediyordu.96 Gayrimenkulleriyle ise yine aynı müesseseye bağlı Emlak-ı Hümayun bürosu ilgileniyordu.

Hukuki sorun da tam bu noktada başlıyordu. Zira Mahmud Şevket Paşa, Cevher Ağa’nın menkul ve gayrimenkullerinin Maliye Nezareti’ne intikalini istiyordu. Mahmud Şevket Paşa yukarıda belirtildiği üzere Cevher Ağa’nın idamının hemen akabinde Sadaret’e bu yönde tezkire göndermişti. Bu talebi doğrultusunda Sadaret, Maliye, Evkaf-ı Hümayun ve Hazine-i Hassa nezaretleri arasında konuyla ilgili yazışmalar başladı.

96 BOA, BEO. 3565/267347.

166 ÜMRANİYE TARİHİ I

Bunların sonunda mülk olanların Hazine-i Hassa’ya gayrimenkul olanların ise Maliye Nezareti’ne intikal edebileceği yönünde bir karar verilmesi neticesine yaklaşıldı. Fakat yaşanılan maddi sıkıntılar hem Hazine-i Hassa’yı hem de Maliye Nezareti’ni borçlanmaya itmişti. Yapılan planlamaya göre Osmanlı Bankası’ndan istikraz yapacak kurum Maliye Nezareti’ydi. Ancak bu nezaret borç aldığı meblağın belirli bir kısmını Hazi- ne-i Hassa’ya verecekti, bunun karşılığında ise Hazine-i Hassa bir kısım emlakları Maliye Nezareti’ne dev- recekti. Nitekim 400.000 lira değerinde bir kısım arazi ve emlak 9 Eylül 1908 tarihinde Maliye Nezareti’ne devredildi. Kısa süre sonra ise borç alım işlemi tamamlandı. Ancak devredilen bu emlaklar hususunda bu iki müessese arasında ihtilaf oluştu. İlk problem Maliye Nezareti’ne intikal eden emlakların devir tarihinden önceki gelirlerinin hangi nezaretçe toplanacağıydı. İkinci ise Hazine Hassa Nezareti’nin İstanbul ve taşrada hayratlarda görevli kişilerin maaşlarının tamamının Maliye Nezareti’nce ödenmesini talep etmesine karşın Maliye Nezareti’nin sadece kendisine devredilen emlak ve arazi dahilinde vazifeli kişilerin maaşlarını ödemek istememesiydi.

Sonuçta devredilmeden önce elde edilememiş hasılatları Hazine-i Hassa sonrakileri ise Maliye Ne- zareti toplayacaktı. İkinci sorun ise söz konusu yerlerdeki vazifelilerin maaşlarının Evkaf-ı Hümayun Ne- zareti tarafından ödenmesi kararlaştırılarak çözülmüştü.97 Cevher Ağa’nın menkul ve gayrimenkulleri de bu tartışmalardan ve alınan kararlardan etkileniyordu. Hazine-i Hassa Nezareti, Şura-yı Devlet’in konuyla ilgili kararlar aldığı toplantı da bu durumdaki kişilerin “hükümdarın kulu” olduğu ve mallarının hükümdara intikal etmesi gerektiği yönünde Şeyhülislamlık kurumun da kararının mevcut olduğunu, Ağa’nın İzmit’teki çiftliğinde mevcut eşyalarının tespiti ve satışı işleminin buranın mahkemesince yapılmış ve bedelinin hazi- neye gönderilmiş olduğunu ve Cevher Ağa’nın İstanbul’daki mülklerinde mevcut eşyaların tespit ve bede- linin Hazine-i Hassa’ya henüz gönderilmediğini ve bu işlemin bir an evvel yapılmasını istiyordu (11 Ekim 1910).98 Kısacası Hazine-i Hassa, hukuki olarak Ağa’nın mallarının kendi kurumuna intikal ettiğini belir- tiyordu. Bu hukuki tartışmalar tereke işlemlerinin gecikmesini ve bu da arazi içindeki hayvan ve ürünlerin ilgisizlikten telef olma ihtimalini doğuruyordu ve hatta malların değerinin altında satıldığı şayialarına neden oluyordu99.

Mehmed Cevher Ağa’nın Kuruçeşme’de bulunan taş ve ahşap karışımı yapıya sahip köşkü 400 İngi- liz lirasına 28 Kasım 1905 tarihinden 28 kasım 1906 tarihine kadar bir yıllık süre için sigortalanmıştı. Ayrıca garaj olarak kullanılan küçük ek binada 50 İngiliz lirasına aynı tarihleri içeren bir yıllık sigorta yapılmıştı.100 Sigorta şirketinin adı The Lancashire Insurance Company idi.101 Cevher Ağa’nın Kuruçeşme’deki bu köş- künde mevcut mallarının tespiti yapılıp satıldı (9 Haziran 1909). Buradaki mallarının toplam değeri 89.559 kuruştu. Borçları dağıtıldıktan sonra hazineye kalan meblağ ise 8.275 kuruş 15 paraydı.102

97 Arzu T. Terzi, Hazine-i Hassa Nezareti, Ankara 2000, s. 139-146. 98 BOA, BEO. 3815/286112. 99 BOA. BEO. 3571/267789. 100 BOA, EV. BRT. 311/12. Lef 37. 101 BOA, EV. BRT. 311/12. Lef 38. 102 BOA. BEO. 3815/286112.

167 ÜMRANİYE TARİHİ I

Cevher Ağa’nın Kuruçeşmede’ki köşkünün 28 Kasım 1905 tarihli sigorta poliçesi (BOA, EV. BRT. 311/12. Lef 38).

168 ÜMRANİYE TARİHİ I

İzmit’e bir buçuk saatlik mesafede bulunan Mustafa Paşa Çiftliği, Cevher Ağa’ya aitti. Yaklaşık 20.000 dönümden oluşan çiftliğin 3.000 dönümü ziraate elverişli araziydi. 1.000 dönüm ise ağırlıklı diş budak ağacından oluşan ormandan ibaretti. Yine çiftlik arazisinin 400 dönümü çayırlık, 20 dönümü ise dut bahçesiydi. Çiftliğin arazisi fazlasıyla verimliydi. Buğday, yulaf, arpa, keten tohumu, tütün, mısır ve sebze arazide yetiştirilen ürünler arasındaydı. Ancak ekili arazinin çoğunda tütün ekimi yapılmaktaydı. Çiftlikte yıkılmaya yüz tutmuş olan dört odalı bir hane mevcuttu. Bundan başka çiftlikte yer alan yapılar şunlardı: Bir anbar, iki ahır, bir samanlık, bekçi odası ve bir böcekhane vardı. Bu sonuncu yapıda ipek üretimi ya- pılmaktaydı. Çiftlik arazisinden Ayvalık Deresi akmaktaydı. Arazinin çeşitli yerlerinde toplam 5 adet çeşme vardı. Çiftlikte 50 baş kara sığır, manda; elli yük hayvanı; 26 öküz mevcuttu. Çiftliğin yıllık geliri 25.000- 30.000 guruş civarındaydı. Malî kayıtlarda çiftliğin değeri 120.000 kuruş olarak belirtilmesine rağmen 1900 tarihinde halihazırdaki değeri 250.000 ila 300.000 kuruş olarak tahmin edilmekteydi.103 Cevher Ağa’nın idam edilmesinin akabinde bu çiftlikteki mallarının tespit ve satım işlemine girişildi. Fakat Maliye Nezareti İzmit mahkemesinin tereke tespit işlemine müdahale etmesini istemiyordu (3 Haziran 1909).104 Bu hususta Sadaret makamından gelecek cevabın beklendiğini ve bundan dolayı herhangi bir işlem yapılmamasını İzmit mahkemesine bildirdi (13 Haziran 1909).105 Ancak bu talebi gerçekleşmedi ve İzmit’te mevcut mahkeme tarafından yapılan tespitin ardından bir kısım hayvanlar satılmış ve geri kalan malların satım işi için ise çiftlik katibi İshak Efendi görevlendirilmişti. Ayrıca tüm bu malların satışından elde edilen meblağ Hazine-i Has- sa’ya intikal ettirilecekti (9 Temmuz 1909).106 Ekim 1910 tarihinden önce bu işlem tamamlanmış ve elde edilen meblağ Hazine-i Hassa’ya aktarılmıştı.107

Çiftlik Mayıs 1909’dan önce bir yıllığına 37.000 kuruş bedel ile kiralanmıştı.108 Yeniden müzayede yoluyla bir yıllığına kiralanması işlemleri devam ediyordu.109 Böyle olmasına rağmen çiftliğin 2956 dönüm- lük ormanlık arazisinin dışında kalan yerlerin muhacirlerin iskanına tahsis edilmesi durumu ortaya çıkmıştı. Bu nedenle kiralama işlemleri askıya alındı ve söz konusu çiftliğin muhacirlerin iskanına açılması hususunda nezaretler ve sadaret makamı arasında yazışmalar yapıldı. Dahiliye Nezareti, 5.000 Osmanlı lirası gibi iyi bir bedel ile çiftlik arazisinin kiralanabileceğini bunun da hazine için bir gelir olacağını belirtiyordu.110 Dahiliye nezaretinin bu talebini dikkate alan Sadaret makamı konunun Şura-yı Devlet’te görüşülmesini istedi.111 Esasen sadaret makamı, bölgede muhacirlerin fazla oluşu, bunların iskan edilmesi gerektiği ve emlak-ı emî- riyeden olan arazilerin muhacirlerin iskanına tahsis edildiğini ve Mustafa Paşa Çiftliği’nin de bu statüde bir yer olduğunu göz önüne aldığından Dahiliye nezaretinin talebine olumlu bakmıyordu.112 Nitekim hem Ma- liye nezaretinin hem de başka makamların görüşleri Sadaretle aynıydı.113 Sonuçta ormanlık yerlerin haricin- deki arazinin muhacirlerin iskanına tahsis edilmesi kararı alındı (Ekim 1910).114 2956 dönümlük ormanlık yer ise Orman Maadin ve Ziraat Nezareti’ne devredildi.115 Fakat muhacirlerin iskan edilmesine karar verilen arazi hakkında başka bir sorun oluştu. Solaklar, Durhasan ve Hacı Mahmud Çiftliği ahalisi Cevher Ağa’nın çiftliği yani Mustafa Paşa Çiftliği arazisini kiralayıp burada ziraat yaparak geçimlerini sağladıklarından belir- tilen araziye muhacirlerin yerleştirilmesi onları gelir kaynaklarından yoksun bırakmak anlamına geliyordu.

103 BOA, Y.MTV. 203/52. 104 BOA. BEO. 3575/268105, 3594/269497. 105 BOA. BEO. 3575/268105. 106 BOA, BEO. 3594/269497. 107 BOA. BEO. 3811/285800. 108 BOA. BEO. 3816/286127. 109 BOA, BEO. 3790/284237; BOA, MV. 154/16. 110 BOA, BEO. 3790/284237, 3816/286127. 111 BOA, BEO. 4071/313821. 112 BOA, BEO. 3790/284237. 113 BOA, BEO. 3816/286127; BOA. MV. 145/11. 114 BOA, BEO. 3816/286127. 115 BOA, BEO. 3821/286570, 3821/287152.

169 ÜMRANİYE TARİHİ I

Köylüler, çiftlik arazisini ya direkt devletin belirlediği bir meblağ ya da yapılacak müzayede sonrası ortaya çıkacak bedel üzerinden dört taksit halinde ödemek üzere kiralamayı talep ediyorlardı.116 Yapılan görüşmeler üzerine köylülerin bu talebi uygun bulunurak muhacir iskanından vazgeçilmiş ve arazinin kira bedelini dört taksit halinde ödemeleri koşuluyla onların kiralaması kararlaştırılmıştı (Ocak 1911).117

Kaynaklarda Mehmed Cevher Ağa, vazifelerini hakkıyla yerine getiren dürüst bir insan olarak ta- nılmaktadır. Eldeki bilgiler, onun Sultan II. Abdülhamid’e yakın olması ve bazı devlet görevlileri hakkında çeşitli bilgilere ve jurnallere sahip olması sebebiyle 31 Mart Vakası sırasında itham edilerek idam edildiği düşüncesini ön plana çıkarmaktadır. Bu bir tarafa bırakılacak olursa Mehmed Cevher Ağa yaptırdığı hayrat- larla hâlen anılmakta ve daha da önemlisi tarihe “Ümraniye’nin Kurucusu” olarak geçmiş bulunmaktadır.

C) Ümranye ve Dudullu’da Beledye Kurulması Grşmler

Belediye, şehir idare teşkilatını belirtmek için XIX. yüzyıldan itibaren kullanılan bir tabirdir. Os- manlı şehrinin yönetimi ve yargı görevi kadılara bırakılmıştı. Kadı, tayin edildiği bölgede yargının, kolluk işlerinin, mali işlerin ve şehir yönetimin sorumlusuydu. Klasik Osmanlı döneminde şehir yönetimde beledî, mülkî ve adlî görev aynı elde toplanmıştı. Kadı, merkezî hükümet tarafından tayin edildiğinden halk tem- silcilerinin bugünkü belediyelerde olduğu gibi seçimle gelip katılmaları söz konusu değildi. Fiyat tespiti, narh konması gibi ekonomik işlerde, kolluk görevinin yerine getirilmesinde, malî işlemlerin yürütülmesinde, vergi konması ve toplanmasında kadı halkın ve esnafın temsilcisi sayılan kimseler başvurduğu takdirde ken- dilerine yardımcı olurlardı. Dolayısıyla Tanzimat devrine kadar Osmanlı İmparatorluğu’nda bugünkü bele- diye gibi bir mefhum ve kurumdan bahsetmek mümkün değildir. XX. yüzyılda şehirlerin imarı, alt yapının tesisi, inşaat kontrolü, yangına karşı tedbirler almak gibi büyüyen şehrin idaresinde daha aktif ve yapıcı işleri yürüten bir teşkilata gerek duyuldu. Hassa baş mimarının hesapları tutan memurun unvanı olana şehremini, şehrin idaresinden sorumlu belediye reisi için kullanılmaya başlandı. “Belediye, idare-i belediye, daire-i belediye reisi, belediyye meclisi” gibi tabirler ve unvanlar ilk defa kibar ecnebi semti sayılan İstanbul’da Ga- lata-Beyoğlu Belediyesi için kullanılmıştır. İstanbul’da belediye reislerine hep şehremini denmiştir118.

116 BOA, BEO. 3850/288691. 117 BOA, BEO. 3850/288691; BOA, MV. 148/55. 118 İlber Ortaylı, “Belediye”, DİA, V, 399.

170 ÜMRANİYE TARİHİ I

Dudullu’ da Belediye Teşkiline Dair Yazışma (BOA. DH. UMVM. 86/71)

171 ÜMRANİYE TARİHİ I

Ümraniye bölgesinde belediye teşkiline dair ilk girişim Dudullu nahiyesinde oldu. Dudullu, o dö- nemde Kartal kazasına bağlı idi. Buna dair yazışmalar 1920 yılı sonlarına kadar gitmektedir. Daha sonra Üsküdar Mutasarrıflığı’ndan Kartal Kaymakamlığı’na gönderilen evraktan anlaşıldığına göre belediye teşkili için “talep edilen evrak ve izahatın irsal ve inbası” hakkında 14 Şubat 1921 tarihli bir yazı vardır (1922/26 Kânunusani 1338)119. Belediye teşkilatı kurulması “Pâyitahtın bir mesire yeri olarak addedilen, fakat her türlü bayındırlıktan/gelişmişlikten mahrum kalmış olan” Dudullu’nun “ma’mûr/bayındır hale gelmesine” sebep olacaktı. Belediye teşkilinin gerekli olduğuna dair belediye mıntıkasının gelir-gider ve nüfus duru- munu gösterir tablolar hazırlanarak alt yapı oluşturulmaya çalışıldı. Buna dair bir yazı İstanbul Vilayeti’nden Dâhiliye Nezâreti’ne gönderildi (1 Nisan 1922/1 Nisan 1338)120. Teşkil edilecek Dudullu belediyesinin ge- lirlerini nahiye mıntıkasında bulunan ormanlardan her gün odun nakliyatında kullanılan arabalar ile nakdî cezalar, inşaat ve tamirat ruhsatları, kahvehaneler ve dükkânlardan alınacak rüsûm oluşturacaktı. Yıllık top- lam gelir 70.000 kuruşa baliğ olacaktı, yıllık toplam masraf ise 52.400 kuruş ivarında bir meblağ tutacaktı. Bu da kâtip, sandık emini, çavuş maaşı, kırtasiye masrafı, aydınlatma kalemlerine gidecekti.

Kurulması Düşünülen Dudullu Beledyesnn Yıllık Tahmn Gelr-Gder Tabloları Gelr Tablosu (1921)

Gelr Kalemler Kuruş

Nâhiye mıntıkasındaki ormanlardan odun nakliyatında kullanılan arabalardan alınacak rüsûm 65.000

Nakdî cezalar 5.000

İnşaat ve tamirat ruhsatlarından alınacak rüsûm 2.000

Kahvehane ve dükkânlardan alınacak rüsûm 2.000

Toplam 74.000

Gder Tablosu

Gder Kalemler Kuruş

Aylık 400 kuruş maaş üzerinden bir kâtib ve sandık emîni maaş ve yıllık tahsisatı 26.400

Aylık 200 kuruş maaş üzerinden bir çavuş maaşı ve yıllık tahsisatı 24.000

Kırtasiye masrafı 1.500

Aydınlatma 500

Toplam 52.400

119 BOA, DH.UMVM. 86/71, lef:1. 120 BOA, DH.UMVM. 86/71, lef 2.

172 ÜMRANİYE TARİHİ I

Tablodan da anlaşıldığına göre 21.600 kuruş fark gösterilmesine rağmen “tahmini geliri müsait olmadığı” gerekçesiyle Dudullu nahiyesinde belediye kurulması uygun görülmedi (6 Nisan 1922)121.

Dudullu nahiyesinde belediye teşkiline dair yazışmaların devam ettiği sırada bu defa Ömerli ka- zasına bağlı Mahmud Şevket Paşa nahiyesinin merkezi olan Arnavutköy, Anadolu Feneri, Kılınçlı, Akbaba köylerinin yanında Ümraniye köyünde de birer belediye kurulmasına yönelik çalışmalara başlanıldı. Ömerli kaymakamlığı bu köylerin “genişliği, coğrafi konumu, sahip oldukları hane ve nüfus yoğunluğundan” dolayı belediye teşkilatı kurulmasına lüzum görmekteydi. Belediye teşkilatı kurulması ile bu yerler gelişecek, iler- leyecek ve bayındır hale gelecekti. Belediye teşkili Vilayet Belediye Kanununa ek 11 Kasım 1886/30 Teşri- nievvel 1302 tarihli kanun maddesine göre olacaktı. Bu köylerdeki belediye bütçesi ise 1922/1338 malî yılı itibariyle düzenlenecek ve Mart itibariyle faaliyete geçmiş olacaklardı. Bu konuda Üsküdar Mutasarrıflığı’na bilgi verilmişti. İstanbul Vilayeti, buna dair yazıyı Dâhiliye Nezâreti’ne “uygundur” görüşüyle gönderdi (21 Şubat 1922)122. Dâhiliye Nezâreti, konuyu ayrıntılı şekilde mütalaa etmek üzere belediye teşkil edilecek köylerin hane ve nüfuslarını, yıllık tahmini gelir-gider miktarlarını bir cetvel ile gönderilmesini istedi (27 Şubat 1922)123. Üsküdar Mutasarrıflığı’nca hazırlanan 15 Mart 1922 tarihli gelir-gider cetveli de Valilik tarafından Dâhiliye Nezâreti’ne gönderildi. Köyler geliştikçe yıldan yıla gelirinin artacağı ifade edilmekteydi (26 Mart 1922)124. Belediye teşkil edilecek köylerden Kılınçlı köyü için “dâhilde nahiye merkezinden sonra büyük bir köy olup Ömerli-Buzhane yolu üzerindedir”; Akbaba köyü için “kazanın en gelişmiş köyüdür”; Arnavutköy için “Mahmud Şevket Paşa nahiyesi merkezidir”; Anadolu Feneri için “Karadeniz Boğazı’nda iskeledir”; Buzhane köyü için “İrva Deresi’nde yegâne mühim bir iskeledir” açıklaması düşülmüştür. Üm- raniye köyü için ise “eski ismi Polonez köyüdür. Yaz mevsiminde yabancıların sayfiyesi olduğundan önemi haizdir” kaydı düşülmüştü125. Gönderilen cetvel tetkik ve mütalaa edildikten sonra sadece Arnavutköy’de belediye teşkilatı kurulmasına izin verildi. Kılınçlı, Akbaba, Anadolu Feneri, Buzhane ve Ümraniye köyle- rinin nüfus ve hane sayılı ile gelirleri yeterli görülmedi. Böylece, Ümraniye’de belediye teşkiline dair girişim gerçekleşmedi (16 Nisan 1922)126. Ümraniye köyünün sosyal ve ekonomik yapısını gösteren cetvel aşağıda verilmiştir. Görüldüğü üzere bu yılda Ümraniye köyü 35 hanede 130 nüfusa sahipti ve tahmini yıllık geliri 22.294 kuruş idi. Bunun 144 kuruşu bina hissesinden (%0,64), 2.000 kuruşu hayvan kesiminden (%8,98), 10.000’er kuruştan 20.000 kuruşu kantar ve çeşitli gelirlerden (%89,71), 150 kuruşu temettuat hissesinden (%0,67) karşılanacaktı. Yazıda yıllık giderin de gelir kadar olduğu ifade edilmekteydi.

121 BOA, DH.UMVM. 86/71, lef 11. 122 BOA, DH.UMVM. 86/72, lef 1. 123 BOA, DH.UMVM. 86/72, lef 2. 124 BOA, DH.UMVM. 86/72, lef 3. 125 BOA, DH.UMVM. 86/72, lef 4. 126 BOA, DH.UMVM. 86/72, lef 5.

173 ÜMRANİYE TARİHİ I

KURULACAK BELEDİYELERİN GELİR KALEMLERİ (1922)

Bna Hayvan Çeştl Temettu’ Yıllık Denz rüsûmu/ Köy adı Hâne Nüfus hsses/ kesm Kantar gelrler/ hsses/ gelr/ kuruş kuruş kuruş kuruş kuruş kuruş

Ümraniye 35 130 144 – 2.000 10.000 10.000 150 22.294

Kılınçlı 103 518 195 – 2.000 10.000 10.000 246 27.441

Akbaba 72 326 958 – 2.000 20.000 20.000 250 43.208

Arnavudköy 324 1.459 602 – 5.000 25.000 25.000 300 55.902

Anadolu 77 431 581 10.000 3.000 5.000 10.000 637 34.218 Feneri

Buzhane 80 474 342 25.000 3.000 25.000 25.000 100 78.442

Toplam 691 3.338 2.822 35.000 17.000 95.000 100.000 1.383 261.505

Tantavîzâde Hald Efend

Mahalleye adını veren Tantavîzâde Halid Efendi, Mısır’ın Tanta yakınındaki Nicrîd köyünde doğ- muş olmalıdır. Çünkü, aynı aileden olan eğitimci, âlim ve seyyah Muhammed Ayyâd Tantâvî (ö. 1861), ilmî tefsir hareketinin önemli temsilcilerinden âlim Tantâvî Cevherî (1862-1940) de Mısırlı’dır. II. Abdülhamid döneminin sayılı zenginlerinden ve Asmaaltı tüccarlarından olan Halid Efendi, Tantavîzâde Ömer Efendi’nin oğludur. Devlet nezdinde itibari vardır ve bu nedenle yazışmalarda kendisi için “şefkatli, merhametli” anlamına “atûfetlü” sıfatı kullanılırdı. Birinci rütbeden mecîdi nişanına sahipti. Halid Bey, Sarayın ve askeriyenin erzak müteahhitliğini yapmaktaydı. Büyükada’da dönemine göre modern un fabrikası kurmuş, fabrikanın aletle- rini gümrük vergisinden muaf olarak yurtdışından getirmiştir. Bir süre Aydın-Balyonbolu ve Ödemiş’te civa madenleri imtiyazları Halid Efendi’ye ihale edilmiştir. İstanbul-Karadeniz arasında seferler yapan Ankara ve İstanbul vapurlarının sahibiydi. Yemen’e asker sevkiyatında Halid Efendi’nin vapurlarından da istifade edil- mişti. Kavak Tahaffuzhanesi’nde bulunan hacıların Klazomen Tahaffuzhanesi’ne gönderilmesinde de Halid Efendi’nin vapurlarından yararlanılmıştı. Halid Efendi, alacaklarını tahsil edemediğinden ve faiz yükünden bir süre sonra iflas etmiş, bu iflas nedeniyle de sahip olduğu vapurları satmak zorunda kalmıştır.

Halid Efendi, Eyüp-Rami’de “Hacı Halid Bey Mektebi” ismi ile ahşap bir bina yaptırmıştı. 1932 yılına kadar mektebin bütün masrafları aileden Ömer Lütfi Bey tarafından karşılanmaktaydı. Aileden Tan- tavîzâde Halil Kaptan da uzun yıllar II. Abdülhamid’in özel yatının kaptanlığı yapmış sevilen ve sayılan bir kaptandı.

174 ÜMRANİYE TARİHİ I

Halid Efendi’nin Yalnız Servi Caddesi’nde bulunan köşküne “tadil-i kıymeti/kıymet değişikliği” hakkında bir arzuhali ve bu konu ile alakalı Şûrâ-yı Devlet’e sunulan tezkire vardır. Kıymet değişikliğinin hikâyesi şöyledir:

Yalnız Servi Caddesi’nde 37 numaralı ve 3.000 kuruş kıymetli 7 dönüm iki evlek bağ ile ahır; Çavuşbaşı Çiftliği yolunda 1 numaralı ve 3.000 kuruş kıymetli 15 kilelik tarla; 3 numaralalı 7.500 kuruş kıymetli 30 kilelik tarla; 7 numaralı 3.000 kuruş kıymetli 15 kilelik tarla ile bir oda olmak üzere toplam kıymeti 17.500 kuruş kıymetinde olan emlak Halid Efendi’nin uhdesindedir. 26 Şubat 1902/13 Şubat 1317 tarihinde arazi üzerine bir inşaat/köşk yapılmış ve bu inşaattan dolayı bu yerlerin yekdiğerine/birbirine kalb edilmesi/çevrilmesi ve ilhakıyla/katılımıyla çiftlik olarak nitelendirilmesi gündeme gelmiştir. Bu “mücedde- den inşa ve tamir ve ilave ile” muhteva değişikliği yeniden bir kıymet takdirini de beraberinde getirmiştir. Kıymet Bidayet Muhammenleri tarafından %04 vergi verilmek hesabıyla 60.000 kuruş olarak takdir edil- miştir. 1902 (1318) senesinde âşar resmi de %8 idi. Bu kıymet takririnin üzerine İstinaf Muhammenleri 1903 (1318) yılından itibaren kıymeti 100.000 kuruş olarak belirlemiştir. Bu durum Dokuzuncu Daire-i Belediye Mal Memurluğu’na Vergi Kitabeti’nin der-kenarlarına atfen Tahrir ve Vergi Tahsil İdaresi’nden de ifade edilmiştir. İşte, Halid Efendi, sahip olduğu 17.500 kuruş kıymetinde çiftlik ve köşkün kıymetinin 60.000 kuruş olarak takdir edilmesini kabul etmiş, 100.000 kuruşa çıkarılmasını fahiş olarak gördüğün- den 29 Haziran 1903/16 Temmuz 1319 tarihli ihbarnamede belirtildiği üzere Şûrâ-yı Devlet’e müracatta bulunmuştur. Halid Efendi’nin itirazını içeren arzuhali diğer evraklarla birlikte Şûrâ-yı Devlet’e 10 Ey- lül 1903/28 Ağustos 1319’da; Maliye Nezâreti tarafından Şûrâ-yı Devlet’e konu hakkında bilgi 8 Mayıs 1904/25 Nisan 1320’de arz edilmiştir. Konunun nasıl sonuçlandığı başkaca bir vesika olmadığı için şimdilik bilinemiyor.

Kaynak: BOA, ŞD. nr. 3022/57; Mutlu Kerem Kolcuoğlu, Karye-i Darıca’dan Darıca İlçesine, Ci- nius Yayınları, İstanbul 2013, s. 111; İsmail Durmuş-Philip Charles Sadgrove, “Tantâvî, Muham- med Ayyâd”, DİA, XXXIX, 578; Mehmet Suat Mertoğlu, “Tantâvî Cevherî”, a.e., s. 579; Nihat Yal- çın-Büşra Yıldız, “Osmanlı Belgelerinde Ümraniye Tarihi”, (basılmamış çalışma), İstanbul, ty., s. 337.

Halid Efendi’nin Kıymet Takdir Edilen Çiftlik ve Köşkü (1903)

Mahalle/ Numara Atîk Kıymet Bdayet Cedîd Kıymet İstinaf Cedîd Kıymeti Sokağı

37 3.000 kuruş

Bulgurlu Köyü 1 3.500 kuruş 60.000 kuruş 100.000 kuruş Yalnız Servi Sokağı 3 7.500 kuruş

7 3.000 kuruş

Toplam – 17.500 kuruş 60.000 kuruş 100.000 kuruş

175 ÜMRANİYE TARİHİ I

D) Ümranye’de Bayındırlık ve İmar Faalyetler

Ümraniye’de bayındırlık ve imar işleriyle ilgili yapılanlar arasında cami, çeşme ve suyolları tamiri ve su getirilmesi gibi işler öne çıkmaktadır. Mesela, Dârüssaâde Ağası Beşir Ağa evkâfına dâhil “Kalenderhane Câmisi”ne bağlı “Dudullu Câmisi” tamir gören mabetlerden birisidir. Câminin bazı yerleri ve imam menzili tamire ve yenilenmeye muhtaç hale gelmişti. Bu tamirin maliyeti 1.072,5 kuruş tutmaktaydı. Buna dair hatt-ı hümâyûn sadır olmuştu (15 Şubat 1809/29 Zilhicce 1223)127. Aynı caminin tamir masrafı bu defa 3.705,5 kuruş tutmaktaydı ve Haremeyn Hazinesi’nden karşılanacaktı (27 Eylül 1821/29 Zilhicce 1236)128.

Bu imar faaliyetlerine çeşmelerin suyollarının yeniden yapılması ve lağım kanalların temizlenmesi de girmekteydi. Dudullu’da “ma-i leziz çeşmenin” ve “lağım tathirleri” için, yani çeşme ve lağım kanalları- nın temizlenmesi ile ilgili hazırlanan deftere göre 8.768 kuruş masraf yapılmıştı (6 Kasım 1814/23 Zilkade 1229)129.

127 BOA, HAT. 1443/59292, 1507/66. 128 BOA, HAT. 1557/31. 129 BOA, TSMA.. 5734/1.

176 ÜMRANİYE TARİHİ I

Dudullu Çeşmelerinin Tamirine Dair Masraf Listesi

177 ÜMRANİYE TARİHİ I

DUDULLU'DA ÇEŞME TAMİRİ VE LAĞIM TEMİZLEME MALZEME MASRAFLARI (1814)

Malzeme Kuruş

Altı bölük künk 210 revgân-ı bezir 389,5

Sarf olunan kireç taşı 110

Kireç nakli için ücret araba 70

Tuğla-ı ecnâs 50

Ara Toplam 829,5

Tuğla nakli için ücret-i araba 40

Sarf olunan mismâr 6

Sarf olunan revgan-ı şemʻ 21

Ihlamur 10

Kürek 20

Ara Toplam 927

Lağım için küfe 20

Amele küfesi 5

Dolap için urgan 11

Dolap için direk 4

Ağa tahtası 10,5

Ara Toplam 977,5

Dolap çatması için direk 4

178 ÜMRANİYE TARİHİ I

Çam kovası 5

Kovata 8

Kiremit nakli için araba ücreti 25

Künk nakli için araba ücreti 105

Ara Toplam 1.125

Taş dönüm 495

Lağım için taş kapak 120,5

Kum nakli için ücret-i araba 140

Ücret-i bârgîr 68

Mesarifat-ı müteferrika 12

Ara Toplam 1.926

Lağımcı yevmiyesi 1.836

Amele yevmiyesi 276

Mükevvenci yevmiyesi 255

Su yolcu yevmiyesi 476

Genel Toplam 4.805

179 ÜMRANİYE TARİHİ I

KÖYDEKİ CÂMİNİN TÂMİRÂT MASRAFI

Malzeme Kuruş

Câmi’-i Şerîf kapısına kara ağaç 20,5

Tek hane 2

Çam tahtası 22,5

Kereste nakli için araba ücreti 15

Toplam 90

Ücret-i araba 10

Sarf olunan mismâr 16,5

Sarf olunan kireç kantar 22

Duvarcı yevmiyesi 100

Samanlık yevmiyesi 14

Toplam 252,5

Harmanlık önünde çeşmeye boru ve lüle 18

Câmi’-i şerîfe alınan hasır 22

Ameleye verilen pirinç ve revgân 13

Ücret-i kayık ve hamaliye ve araba 33

[silik] olan fukaranın masrafı 45

Genel Toplam 384

180 ÜMRANİYE TARİHİ I

KÖYDEKİ AŞAĞI ÇEŞMENİN TAMİR MASRAFI

Malzeme Kuruş

Lağım yevmiyesi 1.802

Sarf olunan kireç bahası 125

Araba ve kireç ücreti 80

Künk 332,5

Künk arabasına ücret 225

Toplam 2.564,5

KÖYDEKİ ÇEŞMELERİN MASRAFLARI

Malzeme Kuruş

Çeşmeler için boru 16,5

Çeşmelerin kündü zıvana ve köprü ve demir herk 55,5

Kurşun yuvaları için 15

Dökme suvak 21

Kayık ve hamaliyesi 5,5

Ara Toplam 113,5

Taşçıların yevmiyesi 159

Duvarcı yevmiyesi 87,5

Tarih yazmasına 25,5

Kireç araba 1; kantar 14 22,5

181 ÜMRANİYE TARİHİ I

Katık pahası 5

Toplam 413

Kaldırım için 51

Yaldızcı yevmiyesi 9

Yaldız deste 20

Tuğra vazʻ için yevmiye 6

Toplam 499

CEM’AN YEKÛN

Kuruş Para

4,805 21

348 30

3,079 –

499 20

8,768 31

Bu tamirden 30 yılı aşkın bir süre geçtikten sonra yine tamir gündeme geldi. Dudullu’da mescid ve çeşme müşrif-i harab, yani yıkılmaya yüz tutmuştu. Dudullu ahalisi tamiri için iki defa dilekçe vermişti. Tamir konusu Evkaf Nezâreti’ne intikal etti. Yapılan keşfe göre mescidin tamiri için 15.440 kuruş, câminin tamiri için 17.200 kuruş masraf yapılması gerekecekti. Dudullu’da bulunan çeşme de daha önce tamir edil- mişti. Ancak, suyun menbasında bir sorun vardı ve çeşmenin buradan başka bir mahalle taşınma ve yeniden inşa ve suyolunun da tanzimi gerekiyordu. Bunun masrafı da 25.000 kuruşu bulacaktı. Bütün bu masraflar Haremeyn Hazinesi’nden karşılandı130.

Eski sadrazamlardan merhum İbrahim Paşa’nın Bulgurlu Mescidi karşısında yaptırmış olduğu çeş- melerinin terazisi ve suyolları da tamir gören yerler arasındaydı (8 Haziran 1849/17 Receb 1265/)131.

130 BOA, İ.DH. 129/6626. 131 BOA, İ.DH. 196/11125.

182 ÜMRANİYE TARİHİ I

İmar faaliyetlerinden olmak üzere Bulgurlu köyündeki câmiye ait vakıf arsaya fırın inşası da günde- me gelmiştir. Sabit Efendi isimli zatın vakıf arsasında fırın inşasına bir mahzur olmadığına karar verilmiştir (8 Mart 1856/1 Receb 1272)132.

Kısıklı köyünden Bulgurlu köyü çıkışına kadar uzayan yolun kaldırımlarının bozulmuş olduğundan yolun tamir ve berkitilmesine dair arzuhal olduğuna dair belge vardır. Aralarında muhtarlarının da bulun- duğu Bulgurlu köyü ahalisinden 31 kişinin, Kısıklı köyü ahalisinden 45 kişinin imza koyduğu mahzardan öğrenildiğine göre Çamlıca yolu yeniden tesviye ve inşa olunmuştur. Ancak, Kısıklı’dan Bulgurlu’ya kadar olan yolun kaldırımları 70-80 seneden beri tamir görmemiştir ve hatta bazı yerleri de göçmüştür (8 Nisan 1865/12 Zilkade 1281)133. Bulgurlu ve Kısıklı köyü ahalilerinin verdiği mahzar Nafia Nezareti’ne havale edilmiş ve Meclis-i Vâlâ’da görüşülmüştür. Buna göre “Kısıklı Meydanı’ndan Libade Suyu’na kadar olan mahallin tesviyesi” ahali tarafından taahhüt ve kabul edilmiştir. Yalnız, yapılan keşfe göre Bulgurlu köyün- den Zincirli Kapı Meydanı’na kadar olan yolun tesviye masrafı 13.000 kuruşu bulmaktadır. Konu Maliye Nezareti’ne havale edilmiştir (10 Temmuz 1865/15 Safer 1282)134. Görüldüğü üzere ahali bu defa da sorunu yükümlülük yüklenerek çözmüştür.

Yalnız Servi, daha önce de anlatıldığı üzere muhacirlerin yerleşmeye başladığı yıllardan önce de dikkat çekmekteydi. 1870’li yıllarda “Yalnız Servi Ovası”ndan Göksu Çiftliği’ne kadar olan şose yol tesviye olunmuştu. Tesviye işlemini Abdurrahman Ağa üstlenmişti. Şose yolun tesviyesine gerek görülmesi, Yal- nız Servi’nin önemini göstermesi bakımından önemlidir. Şose yapımına dair ilgili memurların hazırladığı defterde maliyeti aslında 871.833 kuruştu. Ancak, her nedense yolun tesviyesi için 13.500 kuruş daha mas- raf yapılması zorunlu olmuştu. Bu zorunlu masrafla toplam maliyet 885.833 kuruşa yükselmişti (12 Mart 1870/28 Şubat 1285)135.

AMELE YEVMİYELERİ

Posta smler - - Kuruş

Yeniköylü Ahmed’in postası 10 170 1.700

Yoko Niko’nun postası “ 103 1.030

Salih Ağa’nın postası “ 60 600

Malişa’nın postası “ 57 570

İstifo’nun postası “ 767 7.670

Ara Toplam “ 1.157 11.570

132 BOA, A.MKT.MVL. 78/59. 133 BOA, MVL. 451/111. 134 BOA, İ.MVL. 534/23981. 135 BOA, HH.d. 23394/3.

183 ÜMRANİYE TARİHİ I

Coro’nun postası “ 32 320

Marko ve Coro’nun postası “ 130 1.300

Milo İstifo’nun postası “ 77 770

Abdullah Ağa postası “ 82 820

Hüseyin Çavuş postası “ 87 870

Tahir postası “ 63 630

Genel Toplam “ 1.628 16.280

Bulgurlu’da yine bir çeşme tamiri söz konusu oldu. Haşim Ağa Vakfı hayratından çeşmenin suyo- luyla haziresinin tamiri yapılan keşfe göre 7.000 kuruştur ve 1873 (1290) bütçesinden karşılanacaktır. Buna dair irade-i seniyye sadır olmuştur (16 Ekim 1874/4 Ramazan 1291)136.

Bu tamiratlarda bazen aksama olmuyor değildi. Mesela, Çamlıca’dan Bulgurlu köyünde Toygar Mahallesi’nden Kısıklı’ya kadar giden yolun kaldırım taşlarının yapılmasında sorun yaşanmaktaydı. Aslında kaldırımların yapılması için geçen yıl keşif yapılmış ve buna dair irade-i seniyye çıkmıştı. Kaldırımların bir kısmı yapılmış, baharda yapılmak üzere tatil edilmişti. Ahali, kaldırımların yapılmamasından dolayı gidip-gelmede oldukça zorluk çekmekte idi. Kaldırımların tamamlanamamasına sebep Şehremaneti’nden Sadaret’e gönderilen yazıya göre parasızlıktı (18 Ağustos 1892/24 Muharrem 1310/). Kaldırım yapılması için bugüne kadar 10.500 kuruş sarf edilmişti. Daha 20.000 kuruştan fazla paraya ihtiyaç vardı137.

Geçmişte çevre kirliliği/duyarlılığı elbette günümüzdeki gibi değildi. Ama, en azından lağım suları- nın çevreye taşmasının da önüne geçilmek istenirdi. Uygulama ise kirli suların en yakında bulunan bir dere- ye akıtılmasıdır. Buna dair bir örnek Bulgurlu’da görülmüştür. Bulgurlu-Cavid Deresi Caddesi’nde yeniden yapılmış olan lağım dereye ulaşmadığından ahali bundan rahatsızlık duymakta idi. Bu sorunun giderilmesi için Dâhiliye Nezâreti’ne Bulgurlu Mahallesi imam ve muhtarı ile ahali tarafından bir arzuhal verilmişti (6 Ekim 1893/25 Rebiülevvel 1311)138. Buna dair yapılan işlemin ne olduğu belge olmadığından şimdilik bi- linemiyorsa da mahallelinin sorununun çözüldüğü düşünülebilir.

136 BOA, İ.DH. 690/48241. 137 BOA, BEO. 14/998. 138 BOA, DH.MKT. 146/5.

184 ÜMRANİYE TARİHİ I

a) Üsküdar-Bulgurlu-Erenköy Şmendfer/Tramvay Hattı Yapımı Grşm

Devrinin en önemli kara toplu taşıma aracı olan tramvayın ilk örneği olan atlı tramvay ilk defa 1842’de New York’ta, 1854’te Paris’te, 1860’ta Londra’da işlemeye başladı. 30 Ağustos 1869’daki “Dersaa- det’te Tramvay Tesis ve İnşası”na dair bir sözleşme ile İstanbul caddelerinde yolcu ve eşya taşımacılığı için ray döşenerek hayvanların çektiği araba işletmeciliği imtiyazı 40 yıl süre ile Konstantin Karapano Efendi’nin kuracağı Dersaadet Tramvay Şirketi’ne verildi. Atlı tramvay ilk kez 1871’de Azapkapı-Ortaköy hattında hizmeti girmiş, onu Aksaray-Yedikule, Aksaray-Topkapı, Eminönü-Aksaray hatları izlemiştir139. Atlı tram- vayların Avrupa yakasında rağbet görmesi, bir süre sonra Üsküdarlılar’ı da harekete geçirdi. 1872 yılında Üsküdarlılar kendi aralarında örgütlenerek hükümet yetkililerine dilekçe ile başvurdular. Üsküdarlılar’ın bu başvurusu değerlendirilmeye alındı. Bu tarihten sonra tramvayın Üsküdar’a getirilmesi için başarısızlıkla sonuçlanan birçok girişim oldu140.

Bu girişimin bir sonucu olsa gerek “Üsküdar İskelesi’nden Bulgurlu köyü ile Erenköy’e kadar bir şimendifer hattı imtiyazının” 99 yıllığına verilmesine dair Çamlıca’da oturan Hasan Beyefendi isimli bir şahsın Şûrâ-yı Devlet’e verdiği 22 Mart 1879/10 Mart 1295 tarihli bir arzuhal vardır. Hasan Beyefendi’nin tasarımına göre şimendifer hattı Üsküdar, Çamlıca, Erenköy, Bağlarbaşı, Göksu ve Beykoz, Alemdağı’na ulaşım sağlayacaktı141. Yazışmalardan öğrenildiğine göre inşa halinde teminat verecek olan bankanın ser- mayesi 1.200.000 Frank, işin maliyeti ise 7.000.000 Frank’tır. Bankanın sermayesi inşa maliyetine oran- lı değilse de kefalet vermesinde bir mahzur olmadığı kararlaştırılmıştır (26 Temmuz 1879/14 Temmuz 1295)142. İmtiyaza dair 5 Ağustos 1879/24 Temmuz 1295 tarihli bir de mukavele örneği hazırlanmıştı (3 Eylül 1879/22 Ağustos 1295)143.

Demiryolu yapımına dair girişim olmasına rağmen somut bir ilerleme kaydedilmemiştir. Hasan Beyefendi’nin imtiyaz talebine dair yazışmalar hâlâ devam etmektedir. Bir yıl sonraki Meclis-i Mahsus’a ait yazı müsveddesi güzergâhı da beyan etmektedir. Buna göre demiryolu “Üsküdar’dan Bulgurlu ve Erenkö- yü’ne kadar, ileri de temdid edebilmek şartıyla şimdilik Çamlıca’ya kadar” inşa edilecektir. Güzergâha dair mukavelede ve şartnamede genel beyana rağmen Üsküdar-Kısıklı’dan başlayacak inşaatın Çamlıca’nın nere- sine kadar gideceğine açıklık getirilmemiştir (3 Ağustos 1880/26 Şaban 1297)144.

Hasan Beyefendi’nin imtiyaz talebinin gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Ama yine de bu yönde ça- lışmalar devam etti. Üsküdar’dan Bulgurlu’ya kadar demiryolu inşasıyla Bağlarbaşı’ndan Haydarpaşa’ya bir şube açılması zorunlu olmak üzere Bulgurlu’dan Bolu ve Ereğli’ye kadar demiryolu inşası isteğe bağlı olmak üzere yeni bir imtiyaz verilmesi gündeme geldi. Sadrazam Kâmil Paşa’nın Ticaret ve Nafia Nezareti’ne yaz- dığı 9 Haziran 1890/28 Mayıs 1306 tarihli yazıya göre imtiyaz talep edenler Üsküdar Mutasarrıfı Bahri Paşa ile Memâlik-i Şahane Fenerler Müdüriyeti Mösye [Alfred Kaulla] Kolas’dır145. İmtiyaz talep eden firmanın adı “Actes de Concession de la Societe du Chemin de Fer Ottoman D’Anatolie” idi ve merkezi Galata, Per- şembe Pazarı’ndaydı. Demiryolu imtiyazı hakkında tanzim edilen mukavelename layihasında ormanların işletilmesine dair kararlaştırılan şart hakkında Bahri Paşa’nın ve Mösyö Kolas’ın Ticaret ve Nafia Nezâre-

139 R. Sertaç Kayseriloğlu, “Tramvay”, DBİst.A., VII, s. 299. 140 Vahdettin Engin, “İstanbul’un Anadolu Yakasında İlk Tramvay Hattı: Üsküdar-Kısıklı”, Üsküdar Sempozyumu, II/I (12-13 Mart 2004), Üskü- dar Belediye Başkanlığı Üsküdar Araştırmaları Merkezi, İstanbul 2005, s. 122. 141 BOA, ŞD. 2894/77, lef 2. 142 BOA, ŞD. 2894/77, lef 4. 143 BOA, ŞD. 2894/77, lef 3. 144 BOA, İ.MMS. 67/3161. 145 BOA, Y.A.RES. 51/36, lef 6.

185 ÜMRANİYE TARİHİ I

ti’ne bir dilekçesi vardır. Taraflar dilekçelerinde kendi lehlerinde “mezkûr ormanların işletilmesine dair olan madde yerine mirî ormanların işletilmesine müsaadeyi ihtiva eden maddenin konulmasını” istemektedirler (17 Temmuz 1890/5 Temmuz 1306)146. Bahri Paşa ve Mösyö Kolas’a imtiyaz verilmesi hakkında Sadrazam Kâmil Paşa’nın da bir arzı bulunmaktadır. Yine Meclis-i Hass mazbatasından bazı detayları da öğrenmek mümkün oluyor. Mesela, “hattın Üsküdar’dan Bulgurlu’ya kadar olan kısmı için belirlenen 500 lira kefalet akçesi 1.000 liraya, Bulgurlu’dan Bolu’ya kadar olan kısmı için belirlenen 1.000 lira kefelat akçesi zaman içinde 2.000 liraya çıkarılacak, demiryolu binası içinde gümrüğe tâbi eşya için muayene istasyonları inşa edilecek, hattın mübayası için tayin olunan 30 sene müddet 20 seneye düşürülecek, kumpanya Posta Nezâ- reti’nin posta nakliyatına mahsus bir vagon inşa ettirecek ise bunu katara ilave ederek demiryolunun gideceği noktaya kadar götürmeye zorunlu” olacaktır (10 Ağustos 1890/29 Temmuz 1306/)147. Bu imtiyaza dair Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa’nın başkanlığında hazırlanan bir tezkire de vardır (3 Eylül 1890/22 Ağustos 1306). “Üsküdar’dan ’Bulgurlu’ya kadar bir demiryolu inşasıyla Bağlarbaşı’ndan Haydarpaşa’ya bir şube tesisi ve bu demiryolunun Bulgurlu’dan Bolu’ya ve Ereğli’ye kadar temdidi muamelesi” ne kadar araş- tırma ve yazışmalar” hâlâ devam etmekte idi. İmtiyazla ilgili olarak 4 Ekim 1888 tarihli Türkçe ve Fransızca şartname hazırlanmıştı148. Demiryolu hattı ile ilgili olarak Meclis-i Vükela’dan (Bakanlar Kurulu) bu defa da 11 Ağustos 1890/24 Zilhicce 1307 tarihli bir mazbata kaleme alınmıştı mütalaa ile şartname ekli idi149. Demiryolu hattı inşasının hâlâ çözüme kavuşmamış olduğu Mösyö Kaulla’nın Paris’ten yazdığı 1 Mart 1891 tarihli arzından anlaşılmaktadır150. Tramvay hattı inşası girişimi durmadı. Üsküdar ve Kadıköy’de elektrikli tramvay tesis planları yapıldı. Londra’da “Elektrikli Tramvaylar” imtiyaz sahiplerinin şehremanetine müra- caatlarına dair bilgi vardır (28 Şubat 1908/15 Şubat 1324)151. Bu girişimler bir altyapı oluşturdu ve tâbi de- vam etti. Üsküdar ve Kadıköy civarında elektrikli tramvay işletmek üzere Mart 1912’de açılan ihale sonucu Fransız Omnium D’Entreprie firması ile geçici sözleşme yapıldı. Mukaveleye göre firma Üsküdar-Haydar- paşa-Kadıköy-Moda-Fenerbahçe hatlarının yanında “Üsküdar-Kısıklı-Alemdağ” arasında tramvay hattı yapacaktı. Evkâf Nezareti ise Alemdağ ormanlarından ve Taşdelen suyundan faydalanmak üzere kendileri tarafından yapılmasını önerdi. Bu gelişmeler sonunda elektrikli tramvay hattının imtiyazı Evkaf Nezâreti’ne verildi. Ancak, Birinci Dünya Savaşı yılları tramvay hattının yapılışına engel teşkil etti152.

Anadolu yakasının ilk tramvay hattı olan Üsküdar-Kısıklı tramvayı ancak 1928 yılında hizmete girecektir153.

Günümüzde Haziran 2012’te temeli atılan ve yapımı halen devam eden 20 km.lik Üsküdar-Çek- meköy-Sancaktepe Metrosu’ndan güzergâhında birinci etabı olan Üsküdar-Ümraniye bölümü 15 Aralık 2017’de hizmete açılmıştır. Metro hattında Üsküdar, Fıstıkağacı, Bağlarbaşı, Altunizâde, Kısıklı, Libadiye, Çarşı, Ümraniye, İnkılâp Mahallesi, Çakmak, Ihlamurkuyu, Altınşehir, Lise, Dudullu, Toplu Konutlar, Çekmeköy ve Sancaktepe istasyonları yer alacaktır.

146 BOA, Y.A.RES. 51/35, lef 4. 147 BOA, Y.A.RES. 51/35, lef 1-2. 148 BOA, Y.A.RES. 51/35, lef 3. 149 BOA, Y.A.HUS. 240/32, lef 1. 150 BOA, HR.TO. 535/50. 151 BOA, DH.MUİ. 42/66, lef 8. 152 Arif Kolay, İstanbul’un Yaşam Pınarı: Çekmeköy, Çekmeköy Belediye Başkanlığı, İstanbul, t.y., s. 119-123. 153 Vahdettin Engin, “a.g.m.”, s. 121.

186 ÜMRANİYE TARİHİ I

b) Ümranye’de Kültür Varlıkları ve Mmarî Yapılar

Kültür varlıkları, “tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bu- lunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklar” olarak tanımlan- maktadır. Bu varlıklar, bir toplumun geçmişine dair somut belgelerdir, hem tarihsel hem de belgesel değer taşırlar. Ümraniye’de mevcut tarihi önemli yapılar hakkında aşağıdaki bilgileri sunmak mümkündür.

Cevher Ağa Cams

Ümraniye’de, Osmanlı döneminden kalma bazı tarihi eserler dikkat çeker. Bunların başında Çarşı içinde, Alemdağ Caddesi üzerinde yer alan Ümraniye Câmisi gelir. Ümraniye Camisi 1315’de (1898) Cev- her Ağa tarafından yaptırılmıştır. Cami, 1339’da (1920) VI. Mehmed’in cariyelerinden Cenâniyar Hanım tarafından tamir ettirilmiştir. Câminin genel kapısı olarak hazırlanan kısmında, kemer üstünde II. Ab- dülhamid’in “el-Gazi” unvanı olan bir tuğrası ve altında 27 Ramazan 1315 (19 Şubat 1898) tarihi vardır. Tuğranın etrafından içinde kıvrık dallı yapraklar ve çiçekler bulunan bereket boynuzları ve kenger yaprakları görülür. Payelerin her iki yanında sivri kemerli birer ince uzun pencere bulunmaktadır. Bu pencereler üze- rinde ise etrafı yumurta frizi ile çevrili birer tane oval pencere yer alır. Yapının duvarları, aralı sıvalı kaba baş bloklar ile inşa edilmiştir. Bunun altında da yedi satırlık bir tarih manzumesi okunur. Taş minaresi sağın- dadır. 1962’de cemaate yeterli gelmeyen câmi, sağ tarafına doğru, mektep hizasına kadar büyütülmüş ve bu kısma da alçıdan istalaktitli bir mihrap yapılarak mabet, iki mihraplı olmuştur. Minare 1962’de Lüleburgazlı minareci Orhan Eren tarafından tamir edilmiştir154.

154 İbrahim Hakkı Konyalı, Üsküdar Tarihi, I, 305-306; Tahsin Öz, İstanbul Camileri, II, TTK Yayınları, İstanbul 1987, s.67; Tülay Akın, “Üm- raniye Camii”, DBİst.A, VII (1994), s. 339-340; Mehmet Nermi Haskan, Yüzyıllar Boyunca Üsküdar, I, Üsküdar Belediyesi Yayınları, İstanbul 2001, s. 134-135.

187 ÜMRANİYE TARİHİ I

Cevher Ağa Câmisi (Yıl: 1975, İbrahim Hakkı Konyalı Kütüphanesi no: 2293, Fotoğraf: Selahattin Tercan).

188 ÜMRANİYE TARİHİ I

Cevher Ağa Camisi’nin mihrabı

Cevher Ağa Camisi’nin içinden bir görünüş

189 ÜMRANİYE TARİHİ I

Cevher Ağa Camisi’nde bulunan Mescid-i Aksa tablosu

190 ÜMRANİYE TARİHİ I

Cevher Ağa Camisi’nde bulunan Hilye-i şerif

191 ÜMRANİYE TARİHİ I

Cevher Ağa Camisi’nde bulunan “Taşdı rahmet deryâsı gark oldı cümle âsî, Dört kitâbın maʻnâsı lâ ilâhe illallâh” yazılı levha.

Cevher Ağa Camisi’nde bulunan Enbiyâ suresi 87. ayetinin (Lâ îlâhe illâ ente subhâneke innî kuntu mine’z-zâlimîn) yazılı olduğu levha.

192 ÜMRANİYE TARİHİ I

Cevher Ağa Camisi’nde bulunan ve “el-Haya mine’l-iman” hadis-i şerifin yer aldığı levha.

Cevher Ağa Camii’nde bulunan icazetnâme

193 ÜMRANİYE TARİHİ I

Cevher Ağa Camisi’nde bulunan başka bir hilye-i şerif

194 ÜMRANİYE TARİHİ I

Cevher Ağa Camisi’nde bulunan Mehmed İzzet Efendiye ait bir besmele-i şerif levhası

195 ÜMRANİYE TARİHİ I

Cevher Ağa Camisi’nde bulunan küçük rahle

Cevher Ağa Camisi’nde bulunan büyük rahle

196 ÜMRANİYE TARİHİ I

Cevher Ağa Camisi’nde bulunan şamdan

197 ÜMRANİYE TARİHİ I

Cevher Ağa Câmisi Kitabesi, (Yıl: 1975, İbrahim Hakkı Konyalı Kütüphanesi no: 2293, Fotoğraf: Selahattin Tercan).

Cevher Ağa Camisi’nin kitabesinden günümüzden bir görüntü

198 ÜMRANİYE TARİHİ I

CEVHER AĞA CAMİSİ’NİN KİTABESİ

Hazret-i Sultan Hamid’i haşre dek zât-ı ehad

Kâm-yâb eylesün serîr-i şevketde dâ’imâ

Haddi yok âlemde ki hayrat-ı feyz-âyâtının

Her tarafda mihr-i tevfîkâtı mehden rûşenâ

Ezkiyâ bir muttakî âbid rızâ-cû bendesini

Secdegâh-ı ehl-i imân oldu bu âlî binâ

Böyle bir hayra muvaffak oldu el-Hakk mu’tenâ

Pâyesin takdîs ider tebcîl iden Ruhü’l-emîn

Fart-ı teslîmiyet ü ihlâs ilel ehl-i salavât

Beş vakitde şevket-i şâhâneye eyle duâ

Söyledim son mısra’ında cevherin tarihini

Eyledim hamemdir Mevlâ’da kesb-i itti’lâ

Kıldı inşâ Safvetâ Allah içün bu ma’bedi

Ser-musâhib-i şehriyâr ol ehl-dil

Cevher Ağa

1315

Cevher Ağa Çeşmes

Cevher Ağa Camisinin karşısında, caddenin diğer kenarında 1897 yılında Cevher Ağa tarafından yaptırılan “Cevher Ağa Çeşmesi” bulunmaktaydı. Çamlıca Tepesi’nden hususi bir künk ile getirilen su bir yuvarlak sütundan akmaktadır. Çeşmenin cepheleri mermer kaplamalı, üzeri düz bir çatı ile örtülü, kübik formlu bir haznesi vardır. Aynası asimetrik olarak sola doğru kaydırılmıştır. Üç yalaklı bir tekne ile Bizans sütun başlığı bulunmaktadır. Nişin üzerinde 1315 (1897) yapım tarihi ve 13 Kasım 1920 tarihli, Sultan Vahdeddin Han’ın cariyelerinden Cenâniyâr Hanım tarafından yenilenircesine tamir edildiğine dair bir kitabesi yer almaktadır. Bu beş satırlık kitabenin üzerinde Sultan Reşad’ın tuğrası hakk edilmiştir. Küçük bir tekne ve testi setleri olan bu çeşme 1987’de Ümraniye Belediyesi tarafından onarılmıştır155.

155 İbrahim Hilmi Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, II, Milli Eğitim Bakanlığı, İstanbul 1945, s. 462; İbrahim Hakkı Konyalı, Üsküdar Tarihi, II, s. 27-28; Tülay Akın, "Ümraniye", DB.İst.A., VII, s. 340; Affan Egemen, İstanbul’un Çeşme ve Sebilleri (Resimleri ve Kitabeleri ile 1165 Çeşme ve Sebil), Arıtan Yayınevi, İstanbul 1993, s. 232.

199 ÜMRANİYE TARİHİ I

Bâni-i evvel

Hakan-ı esbak Sultan Abdülhamid Han’ın sermusahibi

Merhum Cevher Ağa ile sene 1315 Hicrî

Ve bani-i sânîsi

Sultan Mehmed Vahidüddin Han-ı sadis hazretlerinin cariyelerinden

Merhume ve mağfuretü’n-leha Cenâniyâr Hanım’ın ruhları için el-fâtiha

2 Rebiü’l-evvel 1339 ve 13 Teşrîn-i sânî 1336

Cevher Ağa Mekteb

Okul, Ümraniye Çarşısı içinde ve Cevher Ağa Câmisi’nin sonradan kapatılan ilk cümle kapısının sağ tarafındandır. Fevkânî olan bu taş yapı 1898 (1315) tarihinde Cevher Ağa tarafından cami ile beraber yaptırılmıştır156.

Namazgâh Cams

Bu cami, Ümraniye’ye girişte tarihi Muhasib Cavit Ağa/Muhasebeci Köşkü’nün yanındadır. Burası eskiden namazgâh idi. Bahşayiş isminde birisi tarafından vakfedilmiştir. Câmi, II. Abdülhamid’in muhasibi Cavit Ağa tarafından 1906 tarihinde inşa edilmiştir. Zamanla harap olan ahşap câmi, 1960 yılında hayır- severlerin yardımıyla yeniden ahşap olarak yaptırılmıştır. 1980’li yılların sonunda yanan câmi aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiştir. Ahşap minaresi de sağındadır. Eski cami de ahşap idi. Birinci Cihan Harbi sırasında asker işgali altında kaldığı için harap olmuştu. Müezzin mahfili vardır. Altı pencereden ışık alır157.

156 Mehmet Nermi Haskan, a.g.e., II, 904. 157 İbrahim Hakkı Konyalı, Üsküdar Tarihi, I, 238; Mehmet Nermi Haskan, a.g.e., I, 290.

200 ÜMRANİYE TARİHİ I

Namazgah Câmisi (Yıl: 1975, İbrahim Hakkı Konyalı Kütüphanesi no: 2299).

201 ÜMRANİYE TARİHİ I

Yukarı Dudullu Cams

Yukarı Dudullu Camisi, Şile Yolu ile Aşağı Dudullu ve Çekme Köyü’ne giden şosenin kavşağı kö- şesindedir. Etrafı demir parmaklıklı beton döşeli bir avlucuk içinde dört kârgir duvar üzerine kiremitli ahşap çatı ile örtülmüş taş minareli bir camidir. Banisinin kim olduğu bilinmemektedir. Caminin içine asılan bir levhadan caminin 1890’da yapıldığı anlaşılmaktadır. Eski köy camisinin yerine imece usulü ile 1921- 1922 yılları arasında köylüler tarafından yapılmış, 1955-1956 yılları arasında tamir görmüştür. Taş minaresi 1960’ta yapılmıştır. Minare kaidesine sonradan konulan mermer kitabede şu kayıt bulunmaktadır:

Yapan

Orhan Eren: Lüleburgazlı

Yaptıran

Mehmed Yılmaz

1960

Camide cümle kapısından müstatil şeklindeki son cemaat yerine girilir. Zeminine mozaik döşenmiş olan son cemaat yerine hasır serilmiştir. Sağda ve solda kadınlar mahfiline çıkan kapılı iki merdiven vardır; soldaki merdiven ahşap olup 1960’da yapılmış, kapısı kapanarak tabutluk yerine kullanılmıştır. Sağdaki taş merdiven 1960’ta minare yapılırken yapılmıştır. Kare planlı olan ibaret sahnı, iki yan duvarında ve mihrap duvarında ikişerden altı pencere ile aydınlatılmıştır, iki küçük pencere de son cemaat yeri duvarında vardır. Minberi ve vaiz kürsüsü ahşaptır. Son cemaat yerinin üstünü tamamen kaplayan kadınlar mahfili ibadet sahnına doğru balkon halinde de bir yapılmıştır, duvarında birer küçük penceresi vardır. Köye elektrik gelmeden önce caminin aydınlatılması özel motoru ve dinamosu olan kasap tarafından karşılanmaktaydı. Caminin cümle kapısının karşısında beton bir saçak altında abdest almak için dört musluklu bir su hazine vardı158.

Bulgurlu Köyü Câms

Bulgurlu’da Kısıklı-Dudullu yolu üzerindedir. “Musallâ Mescidi” olarak da bilinir. İnşa tarihi bi- linmeyen mescidin bânisi Teberdar Mehmed Ağa’dır. Veziriazam Bayram Paşa (ö. 1638) minber koydurmak suretiyle camiye dönüştürülmüştür (1636). Câmi, kare bir planda olup duvarları kârgir, çatısı ve minberi ahşaptır. Kare ve dikdörtgen biçimindeki kandillikler Fatih Sultan Mehmed devri işidir. Minaresi taştan olup musalla taşı antik bir parçadır. Haziresinde yatanlar câmiye imamlık yapmış kimselerdir. Hazirenin önünde bulunan bulgur dibeği 1618 tarihinde Aziz Mahmud Hüdâyî tarafından köye hediye edilmiştir159. Bu cami ile bugün Üsküdar’daki Bulgurlu Mescidi, birbiriyle karıştırılmamalıdır. Üsküdar’daki cami, eski

158 Reşat Ekrem Koçu, a.g.e., IX, s. 4751-4752; Konyalı, Üsküdar Tarihi, I, 317. 159 BOA, C.EV. 262/13372; Reşat Ekrem Koçu, a.g.e., VI, 3117; İbrahim Hakkı Konyalı, Üsküdar Tarihi., I, 120-121; Tahsin Öz, a.g.e., s. 13; Tarkan Okçuoğlu, “Bulgurlu Mescidi”, DBİst.A.,II, 333.

202 ÜMRANİYE TARİHİ I

adı Kavukçular Sokağı olan Tavukçubakkal Sokağı ile Çavuşdere Caddesi’nin birleştiği yerde ve cadde- nin sağ köşesindedir. Sicill-i Osmânî yazarı Süreyya Bey’e göre de Bulgurlu köy camisi’nin banisi Mehmed Ağa’dır (1091/1680).

Bulgurlu Köyü Çeşmes

Çeşme, Bulgurlu câmisi ile beraber Teberdar Mehmed Ağa tarafından yapılmıştır. Semt sakinleri çeşmeyi Teberdar Ağa Çeşmesi diye yâd ederler. Çeşme, şimdiki halini 1875’te almıştır. Çeşmenin ayna taşı kabartma şekilli olup mermerdir. Bunun iki yanına başlıklı ve yarım yuvarlak sütun kabartmaları yapılmıştır. Bunların üzerine kornişli bir alınlık yerleştirilmiştir. Ayna taşının üzerinde “Kaal-Allahu teâla ’ve sekahum Rabbuhum şerâben tahûrâ, sene 1292 (1875)” ayet-i kerîmesi yazılıdır160.

Dudullu Âdle Sultan Namazgâhı

Namazgâh, XVIII. yüzyılda yapılmış çeşmenin arkasındadır. 1730 yılında Hafız Abdülkerim Ağa’nın yaptırdığı çeşme, 1886-1887 yılında Âdile Sultan161 tarafından ihya edildiğinden onun adıyla anılır. Dudullu’nun trafiğini engellendiği gerekçesiyle çeşme 1985-1986’da yer değiştirmiştir. Önünde hayvanla- rın su içmesi için ayrı yalakları vardır. Tek bezemesi bir bitki kabartması solan oyma taşıdır. Çeşmenin ayna taşı, aynı zamanda mihraptar. Üzerinde “külle mâ dehale aleyhâ Zekeriyye’l-mihrâb (1340/1886)” ayeti yazılmıştır162.

Dudullu Âdle Sultan Çeşmes

Çeşme, Yukarı Dudullu’da ve eski Ankara yolu üzerindedir. Suyun kaynağı 26 m derinliktedir ve 300 metre boyunda bir taş tünel içinden akar, sonra 200 metrelik pik boru içine girerek toplam 500 metre mesafeden çeşmeye gelir. Çeşme ilk önce 1710 (1122) tarihinde ve Sultan III. Ahmed (1703-1730) devrin- de yaptırılmıştır. 1710 tarihli kitabede “düştü yek-fikre de tayi’ ruham-ı berrak” mısrası vardır. Çeşme ilk ya- pımdan sonra 1799 (1214) tarihinde Enderunî Hafız Abdülkerim Ağa tarafından ikinci defa yaptırılmıştır. Buna dair iki mısralı kitabede şunlar yazılıdır:

Sahibu’l-hayrât ve’l-hasenât Enderun-ı

Hümâyun’dan çıkma Hafız Abdülkerim Ağa

160 Mehmet Nermi Haskan, a.g.e., III, 1055. Meâli: "Yüce Allah şöyle buyurdu: Rableri onlara temiz içecek sundu". 161 Âdile Sultan, 23 Mayıs 1826’da İstanbul’da doğdu. II. Mahmud’un kızı, Sadrazam Mehmed Ali Paşa’nın eşidir. Osmanlı hanedanının kadın mensupları arasında divanı olan tek şairdir. Tanzimat ve Meşrutiyet yenilikleri boyunca İstanbul saray çevrelerinin ünlüleri arasında yer almış, kadınların haremden dışa açılışlarına, sosyal yaşama katılmalarına öncülük ve örneklik etmiştir. Siyaset, Kültür ve hayır işleriyle ilgilenmiştir. Ağabeyi Abdülmecid (1839-1861), küçük kardeşi Abdülaziz (1861-1876) ve yeğeni II. Abdülhamid (1876-1909) dönemlerinde siyasal ve kamusal kimi kararların oluşumunda etkili olmuştur. 12 Şubat 1899’da vefat etmiştir (Necdet Sakaoğlu, “Âdile Sultan”, DBİst.A., I, 79-80). 162 Semavi Eyice, “Âdile Sultan Namazgâhı”, DBİst.A, I, 83; Mehmet Nermi Haskan, a.g.e., II, s. 996. Meâli: "Zekeriya Meryem’in yanına camiye her girişinde rızk buldu".

203 ÜMRANİYE TARİHİ I

Çeşme, bu yenilenmesinden sonra 1859 tarihinde Sultan II. Mahmud’un saray ustalarından Şevki- nihal Kadın (ö. 1860) tarafından tekrar ihya edilmiştir. Üç satır halinde hazırlanmış olan altı mısralı kitâbe şudur:

Gâzî Hân Mahmûd işbu çeşme-i dîrîneyi

Gördü akmaz emr idüb tecdîd-i bünyâd eyledi

Kesilüb sonra Dudurlu halk[ı] teşne-dîl iken

Gencdâr Usta yine onları dil-şâd eyledi

Söyledi Fevzî kulu cevher gibi târihîni

Şevk-i Nihal Usta nev çeşmesin âbâd eyledi 1275

Son olarak Çeşme padişah II. Mahmud’un kızı Âdile Sultan (1826-1899) tarafından şimdiki şek- liyle yeniden yaptırılmıştır. Çeşme suyunun getirilmesine 1884’te (1301) başlanmış ve çeşme 1886-87’de (1304) tamamlanmıştır. Mermer aynı taşının üzerine bir servi kabartması yapılmış, bu taşın iki yanına oluklu mermer sütunlar yerleştirilmiştir. Kitabesinde şunlar yazılıdır:

Aliyye-şân-ı ismet menkibet Adile Sultan kim

Elinden cârî her suyû su gibi ihsân-ı bî-pâyân

Şehd-i Kerbelâ aşkın dil-cû çeşme yapdırdı

Nezirin görmemişdir böyle yerde dide-i devrân

Dahi zîr-i zeminden yeryüzüne eyledi cârî

Bu âb-ı hoş-güvârı nûş ide insân ile hayvân

Merâm bu âb içen abdest alan bir Fatiha okusun

Revân-ı Hazret-i Mahmûd Hân’ı eylesün şâdân

Kalender çıkdılar Üçler didiler yaz bu târîhi

Revan bir çeşme yaptı Hakk yolunda Âdile Sultan (1304)

Çeşme, Üsküdar Belediyesi’nce cadde üzerindeki yerinden alınarak 1988 yılında şimdiki yerine nakledilmiş ve onarılmıştır. Bu sırada bahçedeki eski kitabeli ayna taşı çeşmenin sağ tarafındaki yüzüne yer- leştirilmiş ve etrafı da tanzim edilmiştir. Çeşmenin haznesinin üzeri namazgâhtır163.

163 Reşat Ekrem Koçu, İstanbul., IX, 4752-4754; Mehmet Nermi Hasken, a.g.e., III, 1061-1062; Ali Cançelik, “Şehrin Estetik Hafızası: Kitabe- ler”, Geleceğin Şehri Sempozyumu Bildirileri, Esenler Belediyesi Yayını, İstanbul 2014, s. 52.

204 ÜMRANİYE TARİHİ I

Âdile Sultan Çeşmesi’nin Kitabesi

Bodrumî Ömer Efend Câms

Câmi, Küçük Çamlıca Tepesi’nin güney eteklerinde ve Bodrumî Câmisi Sokağı üzerindedir. Câmi, 1891 yılında Şeyhülislam Ömer Lütfi Efendi (1817-1897) tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde ibadete açık değildir. Kitabesi164:

Hüdavend-i mu’azzam Hazret-i Abdülhamid Han’ı

Serîr-i saltanatda dâ’im itsün Hazreti Mevlâ

O şah-ı zıll-i Yezdân’ın atâ-yı bî-şümariyle

Ömer Lütfi Efendi eyledi bu mescsidi inşa

Düşer binde bir ancak Re’feta böyle güher tarih

Yapıldı ravza-i Cennet gibi bir ma’bed-i zîba

1309

164 Mehmet Nermi Haskan, a.g.e., I, 126.

205 ÜMRANİYE TARİHİ I

Abdest musluklarının yapıldığı 1893 tarihini gösteren iki mısralı kitabe de şöyledir:

Al abdesti bu mescidde kıl namaz

Kabul eyle anda çok niyaz

1311

Çakaldağı Mezarlığı

Ümraniye ile Kısıklı arasında Alemdağ Caddesi üzerindedir. Mezarlıkta medfunlar arasında “Di- vân-ı Hümâyûn Hacegânı’ndan sabıka yeniçeri efendisi İmam Hasan Efendi (ö. 1771/1185), İmam-ı şehin- şâhî es-Seyyid el-Hac Osman Efendi (ö. 1782/1196), Nizamiye evrak müdürü Şevket Baba (ö. 1284/1867), Evkâf-ı Hümâyûn Örümcek Müdürü Hüseyin Efendi’nin eşi Emine Hanım (ö. 1320/1902), Hazine-i Hümâyûn 3’üncü kâtibi Şair Şevki Bey (ö. 1903/1321), Şeyhü’l-vüzera Mustafa Nuri Paşa’nın kızı Tayye Hanım’ın eşi Halid Bey (ö. 1937), Türk devlet adamı Yusuf Kemal Tengirşek (ö. 1969), Nazlı Tengirşek (1891-1980), Spor gazeteciliğin öncüsü Namık Sevik (ö. 1986), Moravî Şeyh Ahmed Necib Efendizâde Mehmed Hayrullah Paşa’nın harem ağalarından Mehmed Mercan Ağa” bulunmaktadır165.

Dnî Görevller

17-20. asırlar arasında belgelere yansıdığı kadarıyla gerek atama, gerekse becayiş yoluyla Ümraniye’deki dinî kurumlarda görev yapanlar aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Ümranye’de Dn ve Vakıf Görevller (1729-1902)

Câminin adı Görevlinin adı Görevi

Dudullu Camisi İmam Mehmed Efendi166 cüzhan

“ Müezzin İbrahim Efendi “

Bulgurlu Camisi167 Hafız Mehmed Efendi hatip

“ Hüseyin Halife “

“ Hüseyin Efendi b. Ali Efendi168 imam

165 Mehmet Nermi Haskan, a.g.e., II, 662. 166 BOA, İE.EV. 61/6715 (05.11.1729). Bu atamayı Darüssaade Ağası Hacı Beşir Ağa talep etmiştir. 167 BOA, C.EV. 518/26170 (29.07.1764). Bulgurlu Camisi Sadrazam Bayram Paşa Evkafındandır. 168 BOA, C.EV. 624/31469 (20.09.1770).

206 ÜMRANİYE TARİHİ I

Dudullu Camisi Seyyid Mehmed Halife169 hatip

Bulgurlu (Musalla) Mescidi170 Abdülvahab Efendi “

Bulgurlu-Şerife Emine Hatun Derviş Mustafa Halife171 câbi Vakfı

“ Seyyid Hüseyin Halife “

Dudullu Câmisi Seyyid Mehmed Efendi172 hatip

“ Mehmed Halife “

Bulgurlu Vakfı Ali Dede b. Ahmed172 kâtip

“ Abdürrahim Efendi b. Şeyh Mehmed Derviş Efendi “

Dudullu Câmisi Ahmed Halife173 hatip

“ Ahmed b. Mehmed Emin Halife “

Dudullu Hafız Mehmed Ali Efendi imam

Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı- Mustafa Şerafeddin Halife yasinhân Bulgurlu Köyü Kâtipliği

“ Mehmed Sıdkı b. Hasan Halife “

Ümraniye İsmail Hakkı Efendi imam

Ümraniye-Namazgâh Câmi Hafız Ahmed Efendi imam

Buna ilave olarak ve aşağıdaki tabloda sunulduğu üzere çeşitli yerlerde vazifeli dinî görevliler hıfz cemiyetlerine iştirak etmekteydiler. Bu da onları toplumsal ve dinî yaşantının en önemli unsurlarından biri haline getiriyordu.

169 BOA, C.EV. 370/18770 (06.09.1795). 170 BOA, C.EV. 262/13372 (16.07.1806). Câmiye tahvili için minber Haşim Mehmed Ağa tarafından konulmuştur. 171 BOA, C.EV. 258/13173 (02.09.1809). Atamaya dair Darü’l-hilafe kadısı Mekkizâde Mustafa Asım Efendi’nin ilâmı vardır. 172 BOA, HAT. 1518/23 (10.06.1812) 173 BOA, C.EV. 116/5760 (13.02.1815). Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri’nin Bulgurlu vakfındandır. 174 BOA, HAT. 1530/49 (30.09.1815).

207 ÜMRANİYE TARİHİ I

18 Aralık 1893 Pazartes günü Bulgurlu Câms’nde öğle namazından sonra köy saknlernden merhum Şahab Efend’nn kızı Ayşe ve Arabacı İmam’ın kızı Emne Hanımlar’ın hıfz cemyetlernde yer alacak dn adamları:

Mekteb-i mezkûr [Valide-i Mahalle-i mezkûr [Valide Karaca Ahmed Sultan Vâlide-i Âtîk imam-ı Atîk Mahallesi] ders Atîk Mahallesi] Mektebi Mahallesi imamı sânîsi Mehmed Efendi hocası Muallimi Ali Efendi Hasan Efendi Osman Efendi

Hayreddin Çavuş İhsaniye Mahallesi imamı Yeni Câmi’-i Şerîf Hafız Fıstıklı Mekteb muallimi Mahallesi imamı Hacı Hafız Fettah Efendi Mustafa Efendi Fehmi Efendi Veysi Efendi

Mirahor Mahallesi mekteb Doğancılar Mekteb Mihr-i Mâh Câmi’-i Karagazi Mekteb muallimi hocası muallimi Şerîf imamı Hafız Tahsin Hafız Ahmed Efendi Mehmed Efendi Hafız Hasan Efendi Efendi

[Kuddise] sırruhu Gülfem Hatun Mahallesi Altunizâde Mahallesi Yeni Câmi’-i Şerîf imamı Kadiriye Dergâhı imamı Hacı imamı Hafız Halid Efendi Postnişini Hakkı Efendi Ahmed Efendi İsmail Efendi

Mahalle-i mezkûr [Altunizâde Mahallesi] Câmi’-i Şerîf müezzini Hacı Hasan Efendi

BOA, Y.PRK.ZB. 12/83.

c) Hekmbaşı Çftlğ

Çiftlik, Osmanlı toprak sisteminde ziraat yapılan belirli büyüklükteki arazidir. Ümraniye’de Hazi- ne-i Hassa İdaresi’nce yönetilen, Emlâk-i Hümâyûn Çiftlikleri’nden birisi de Çavuşbaşı ve Alemdağ Çift- likleri’nin yanında “Hekimbaşı Çiftliği”dir. Çiftliğin adı XVIII-XX. yüzyıllar boyunca hekim, din bilgini, tarihçi, diplomat, şair yetiştiren İstanbullu aile “Hekimbaşızâdeler”den gelmektedir.

Hekimbaşılık, Osmanlı Devleti’nin ve sarayın sağlık işlemlerinden sorumlu kurumdur. Hekimba- şılık II. Bayezid döneminde (1481-1512) kurulmuş olmakla beraber Çelebi Mehmed döneminden (1413- 1421) itibaren benzer görevleri yürüten saray hekimlerinin de olduğu bilinmektedir. Çelebi Mehmed ve II. Murad döneminde görev yapan Hekim Sinan ve oğlu, Fatih Sultan Mehmed devrindeki Kutbüddin Ahmed Efendi, Ahî Çelebi ve Yâkub Paşa gibi hekimlerin hükümdar ve ailesinin tedavilerini üstlenen saray hekimleri olduğu sanılmaktadır. İlk hekimbaşı Mehmed Muhyiddin İzmitî’dir. Hekimbaşılara “ser-etibba-i hassa” denildiği gibi resmî kayıtlarda “reisü’l-etibba” olarak da geçerdi. Halk arasında da “hekimbaşı efendi” adıyla anılırdı.

Hekimbaşılar ilmiye sınıfına mensup, tıp ilmine vâkıf, çok iyi yetişmiş, ehliyetli kişiler arasından seçilirdi. XVIII. yüzyılın sonlarında bu makama Dârüssaâde ağalarının etkisiyle tayin yapılmış, bu arada ye- teneksiz hekimler de iş başına getirilmiştir. İlmiye sınıfına mensup olmaları sebebiyle hekimbaşılar Anadolu

208 ÜMRANİYE TARİHİ I

ve Rumeli kazaskerliğine kadar yükselebilir, ayrıca müderrislik ve kadılık gibi görevlere de atanabilirlerdi. Hekimbaşıların, başta padişah ve hânedan mensuplarının sağlık durumuyla ilgilenme işi olmak üzere sarayın içinde ve dışında çeşitli görevleri vardı. Özellikle padişahın hasta olmamasına dikkat ederler, yemeklerde dahi yanından ayrılmaz, her nereye giderse beraberlerinde bulunurlardı. Padişahın sağlık durumunu dene- tim altında tutan hekimbaşılar verdikleri ilâçların dışında onlara kuvvet verici, iştah açıcı çeşitli şuruplar da hazırlardı. Hekimbaşılar her sene nevruzda “nevrûziyye” adında bir macunu porselen kaplar içinde ve değerli kumaşlara sarılı bir halde padişah, şehzade ve sultanlara, kadınefendilere, sadrazama ve sarayın diğer ileri gelen devlet adamlarına merasimle takdim ederlerdi.

1837’de Bâb-ı Seraskerî’de (Harbiye Nezâreti) Sıhhıye Dairesi’nin oluşturulmasıyla hekimbaşının yetkileri kısıtlandı. Hekimbaşılar 1840’da Mekteb-i Tıbbiyye-i Şâhâne’de kurulan Meclis-i Umûr-ı Tıb- biyye’ye 1850 yılına kadar başkanlık ettiler. 17 Nisan 1850’de Tıbbiyye Nezâreti’nin kurulması ve hekim- başının sağlık teşkilatının tamamını kapsayan yetkilerin kaldırılması üzerine görevleri saray başhekimliği ile sınırlandırıldı175.

İstanbul’da modern hekimlik çalışmalarına öncülük eden III. Selim ve II. Mahmud devri hekim- başılarından şair, tabip Behçet Mustafa Efendi (1774-1834), son hekimbaşı, şair ve edip Abdülhak Molla (1786-1854) ile tarihçi ve hekim Hayrullah Efendi (1817-1866) ailenin XIX. yüzyıldaki temsilcileridir. He- kimbaşızâdeler’in son ünlü bireyi “şair-i azâm” olarak anılan Abdülhak Hamid Tarhan’dır (1851-1937)176.

Hekimbaşı Çiftliği, Hazine-i Hassas Nezâreti, Emlâk-ı Hümâyûn 3. Şubesi tarafından idare edil- mekteydi. Eskiden büyük bir konak veya çiftliğin çeşitli işlerini çekip çeviren “kâhya/kethüda” denilen şa- hıslar bulunurdu. Hekimbaşı Çiftliği’nde de kâhyalar çiftliğin işlerini yürütürdü. Bunlardan birisi de Alem- dağı, Hekimbaşı ve Çavuşbaşı Çiftlikleri kethüdası Mehmed Ağa idi. Mehmed Ağa bu görevinden ayrılınca yerine Tal’at Efendi getirilmişti. Tal’at Efendi’nin bu sırada vefatı üzerine Mehmed Ağa’nın yine bu çiftlik- lerin birisinde kethüdalığa devam etmesine karar verildi (27 Şubat 1855/9 Cemaziyelahir 1271)177.

Hekimbaşı ve Çavuşbaşı Çiftlikleri’nde 9 Ağustos 1880/28 Temmuz 1296 Pazartesi günü bir yan- gın meydana geldi. Çıkan yangının söndürüldüğü, Çavuşbaşı Çiftliği’nin Beykoz yönündeki meralarından ateşin çıktığı görevlendirilen memur Mülazım Hüseyin Ağa tarafından 10 Ağustos 1880/29 Temmuz 1296 tarihli bir raporla belirtilmişti. Bu defa soruşturma için gönderilen Süvari Yüzbaşı Süleyman Ağa tarafından verilen raporda mera içinde Hamamlı ve Budakdere denilen yerlerde funda ve çalılığın yandığını, yangının söndürüldüğünü ve şimdilik yangına dair bir şey olmadığı tespit edilmişti. Bu bilgileri Beykoz Kaymakam- lığı’ndan gelen bilgiler de doğrulamaktaydı (12 Ağustos 1880/31 Temmuz 1296)178.

175 Nil Sarı, “Hekimbaşılık”, DBİst.A., IV, 42; a.mlf., “Hekimbaşı”, DİA, XVII, 161-164. 176 Necdet Sakaoğlu, “Hekimbaşızadeler”, DBİst.A., IV, . 42-43. 177 BOA, A.MKT.NZD. 135/108. 178 BOA, Y.PRK.ZB. 54/1.

209 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hekimbaşı ve Çavuşbaşı Çiftlikleri’nde Yangının Söndürüldüğüne Dair Belge (BOA. Y. PRK. ZB. 54/1.)

İstanbul’da Anadolu yakasının su ihtiyacı Osmanlılar zamanında çok sayıdaki vakıf isâle hatlarından karşılanıyordu. XIX. yüzyılın sonlarına doğru yeni su tesislerin yapılması zorunlu hale geldi. Bu nedenle bölgenin suyunu temin için 29 Ekim 1888 tarihinde yapılan sözleşme ile Elmalı Su Şirketi olarak da bilinen Fransızlar’a ait Üsküdar-Kadıköy Su Şirketi (Compagnie des Eaux des Scutari et Kadıkeui) kuruldu. Şirket, 1891-1893 yılları arasında Göksu deresi üzerinde Boğaziçi’nden 3 km. uzaklıkta bulunan Elmalı Bendi’ni yaptırdı179.

Üsküdar-Kadıköy Su Şirketi, Göksu’da Şeyh Talat Efendi’den “Subaşı” olarak bilinen araziyi bend yapmak üzere satın almış ise de ihtiyaca yetmediğinden bu defa yine bend yapmak üzere Hazine-i Şâhâ- ne’nin tasarrufunda bulunan Hekimbaşı ve Çavuşbaşı Çiftlikleri arazisinden 1.800 metre boyunda ve 35 metre yüksekliğinde takriben 17 cedid dönümden fazla olan ve küçük bir dere ile çevrili ve her iki tarafı dağ ve eski arazi ile sınır araziyi satın almak, ya da 65 sene müddetle ve bedeli karşılığı kiralanmasını genel mü- dürün imzasıyla talep etmiştir. Bendin inşasına ve araziye dair bir krokiye de yazı ekinde takdim etmiştir (24 Eylül 1306/6 Ekim 1890)180. Hazine-i Hassa tarafından şirketin bu talebine kısmen olumlu cevap verilmiş, razinin satılması yerine kiralanması tercih edilmiştir. Şirket, Büyük Göksu Deresi’nin üst tarafından Ça- vuşbaşı ve Hekimbaşı Çiftlikleri arasında akan Budakdere üzerinde takriben 200 yeni dönüme karşılık olan mahale bend inşa edecektir. Kira bedeli her sene Haziran başlangıcında peşin ödenmek üzere 100 Osmanlı lirasıdır. Bendin inşası ile Çavuşbaşı Yolu su altında kalacağından şirket tarafından bu kısım kadar yeni bir yol yapılacaktır. Şirket ayrıca Emlâk-ı Hümâyûn’dan olan bostanların sularını eskiden olduğu gibi taahhüt edecektir (17 Haziran 1891/5 Haziran 1307)181.

179 Kâzım Çeçen, “Elmalı Bendi”, DİA, XI, 28; Mehmet Ali Düzgün, “Arşiv Belgelerine Göre Üsküdar-Kadıköy Su Şirketi”, Üsküdar Sempozyumu, IV, 185. 180 BOA, Y.MTV. 51/29, lef: 1. 181 BOA, Y.MTV. 51/29, lef 6.

210 ÜMRANİYE TARİHİ I

Mevsim içinde görülen şiddetli fırtınalardan ve yağmurdan ağaçlar da zarar görürdü. Böyle bir şid- detli fırtınadan ve yağan yağmurun ağırlığından 1897 (1313) yılında Hekimbaşı ve Çavuşbaşı Çiftlikleri’nde bir takım ağaçlar kısmen dallarından kırılmış ve bazıları kökünden sökülerek devrilmişti. Bu şekilde devrilen ağaçlar eskiden beri civar köylerdeki yaşayanlar tarafından yakacak veya başka ihtiyaçları için alınmaya çalı- şılırdı. Alınmaması halinde de çürüyüp giderdi ve böylece hiç kimseye faydası olmazdı. En doğrusu bunların satılması idi. Devrilen ağaçların satılması halinde 15.000 kuruş kadar bir fayda sağlanabilirdi. Bu durumda çok itinalı davranmak gerekirdi ki, sağlam ve yaş ağaç kesilmemesine dikkat edilmeliydi. Böyle kırık ve dev- rilmiş ağaçların satılması için Hazine-i Hassa’nın bir takriri bulunmaktadır (5 Temmuz 1898/23 Haziran 1314)182. Hekimbaşı ve Çavuşbaşı Çiftlikleri ormanlarında yaşlanan, sık halde büyümüş, çürümüş, devril- miş, kurumuş veya kurumaya yüz tutmuş olan ağaçlar bir sorun teşkil ediyordu. Bu da kütük ve kökün- den sürme ağaçların, ömrünü tamamlamış ağaçların modern tekniklerin uygulanarak ayıklanmamasından/ temizlenmemesinden kaynaklanıyordu. Hatta, buna dair yazışmaların en azından 1902 (1318) yıllarına kadar gitmesine rağmen sorun hâlâ çözülememişti. Çünkü, Hazine-i Hassa Nezâreti’nin Fen Dairesi’ne her yıl böyle ağaçların bir parçasının temizlenmesine dair 20 Aralık 1904/6 Kânunievvel 1320183 ve 25 Ocak 1906/11 Kânunusani 1321184 tarihli tezkireleri bulunmaktadır.

Hekimbaşı Çiftliği’nin bir çalışanlar kadrosu vardı. Mesela, Çiftlik içinde yer alan Hekimbaşı Kas- rı’nda bekçibaşı olarak çalışan isimlerden birisi de Mehmed Efendi idi. Mehmed Efendi emekli olduktan bir süre sonra vefat etmişti. Mehmed Efendi’nin geride bıraktığı eşi Zeliha ve kızı Hayriye Hanımlar’a 30 kuruş maaş bağlanması kabul görmüştü (24 Mart 1897/12 Mart 1313)185. Hekimbaşı Çiftliği’nde çalışanlardan bir grup da koruculardı. Bunların zaman zaman çiftlikte gösterdikleri özveriye göre ödüllendirilmeleri de söz konusu olurdu. Nitekim, Hekimbaşı Çiftliği korucularından Ali ve Hüseyin’e yaptıkları çalışmalarından dolayı 5. rütbeden mecidî nişanı tevcih edilmişti (17 Haziran 1908/3 Haziran 1324)186.

Hekimbaşı Çiftliği, av mevsiminde İngiliz sefareti mensupları için spor sahasıydı. Sefaret mensup- ları, aralarında başta serkâtip olmak üzere “sayd ve şikâr mevsiminde”, yani avlanma mevsiminde geçen yıl olduğu gibi bu yıl için de izin talebinde bulunurlardı. Avlanmak için izin talebinde bulunan yerler arasında Ayas Ağa Çiftliği arazisinde Hadım Koru cihetinde/yönünde Ağaçlı mevkii, Beykoz’a bağlı Tokad ciheti/ yönü ile Hekimbaşı ve Tütün Çiftlikleri arazileri yer alıyordu (16 Eylül 1318/29 Eylül 1902)187. Yine, İn- giliz sefareti mensubu Mösyö Gravers’in Ayas ağa, Hekimbaşı ve Tütün Çiftlikleri’nde avlanmasına müsaade edilmesine dair bir yazı müsveddesi vardır (11 Teşrinisani 1325/24 Kasım 1909)188.

Hekmbaşı Çftlğ’nn Mülkyetne Dar Blgler

Aile ahfadının sözel ve yazılı kaynaklara dayanak verdiği bilgilere göre Hekimbaşı ve Çavuşbaşı Çiftlikleri’nin mülkiyetine dair ilk bilgiler buraların 1774 yılında kurulmuş olan Maraş Valisi Abdullah Paşa Vakfı’nın tasarrufunda olduğuna dairdir. Vakfiyenin tescil tarihi 27 Şubat 1775’dir. Bu bilgilerin yanında

182 BOA, Y.MTV. 179/110. 183 BOA, Y.PRK.BŞK. 73/94; BOA, Y.MTV. nr. 269/88. 184 BOA, Y.MTV. 282/136. 185 BOA, BEO, 927/69516, lef 2. 186 BOA, Y.MTV. 311/76. 187 BOA, Y.PRK.EŞA. 41/13. 188 BOA, BEO. 3652/273858.

211 ÜMRANİYE TARİHİ I

çiftliklerin eski Kaptan-ı Derya Mehmed Ali Paşa’ya189 padişah tarafından ihsan buyrulduğuna ve Mülknâ- me-i Hümâyûn verilmesine dair Maliye Nezâreti’ne gönderilen bir yazı vardır (27 Rebiülahir 1280/11 Ekim 1863)190.

Ailenin verdiği bilgiye göre vakıfta mütevelli olan Mehmed Şâkir Bey yaşlanınca Hekimbaşı ve Çavuşbaşı Çiftlikleri’nin tevhidini istemiştir. Bu istek kabul görmüş ve çiftlikler Hazine-i Hassa’ya aylık 500 kuruş bedelle kiraya verilmiştir. Mehmed Şâkir Bey’in vefatı üzerine de Evkaf Nezâreti vakfa el koymuştur. Vakfa ait çiftliklerde şahıslar kiracı olmuşlardır. II. Mahmud’un damadı, Sultan Abdülmecid ve Sultan Ab- dülaziz’in enişteleri Hemşinli Mehmed Ali Paşa, bu kiracılardan bir kısmından vakfa kirayı ödemek kaydıyla işletme haklarını devralmıştır. Sultan Abdülaziz de Çavuşbaşı ve Hekimbaşı Çiftlikleri’nin daha önce Çek- mece’deki çiftliğine karşılık Mehmed Ali Paşa’ya ihsan olunduğu şeklindeki gerçeğe aykırı kayda dayanarak Mehmed Ali Paşa’nın varislerinden bu çiftlikleri satın almış gibi evrak düzenletmiş, önce kendi adına kayıt oluşturmuş, daha sonra Sultan Abdülaziz’in oğlu veliaht şehzade Yûsuf İzzeddin Efendi (1857-1916) üzeri- ne kaydırmıştır191.

YÛSUF İZZEDDİN EFENDİ (1857-1916)

Büyük Çamlıca’nın batı eteklerinde köşkü bulunan Osmanlı şehzadesi.

Sultan Abdülaziz’in oğlu olan Yusuf İzzeddin Efendi 11 Ekim 1857’de babası henüz şehzade iken dünyaya geldi, annesi Dürrinev Başkadınefendi’dir. O zamanın âdeti uyarınca çocuk sahibi olunması tahta çıktıktan sonra mümkün olduğundan doğumu gizlenmiş ve Mekke Mollası Kadri Efendi’nin Eyüp’teki hanesinde gizlice büyütülmüş ve babasının padişah olması akabinde saraya takdim edilmiştir. İyi bir tahsil gördü ve Fransızca öğrendi. Abdülaziz’in veraset usulünü değiştirerek saltanatı babadan oğula intikal ettir- mek ve böylece Yusuf İzzeddin Efendi’ye saltanat yolunu açmak istemesi oğlunun ruh yapısında önemli sar- sıntılar yarattığını, daha sonraki hayatındaki dengesizliklerinden yola çıkarak söylemek mümkündür. Askeri okullara devamı ve Hassa Müşirliği gibi yüksek rütbede üniformalar içine girmesi, askerî liyakatinden ziyade dekoratiftir ve babasının veraset usulünü değiştirme amacına hizmet etmek üzere düşünülmüş bir düzenleme olup, şehzadeyi askerî kesime hoş gösterme ve bunların desteğini alma anlamı taşır. Babasının 1876’da askerî bir darbe ile tahtan indirilmesi bu kesime itibarının önemini gözler önüne serer.

Abdülaziz’in tahtan indirilmesinden sonra Yusuf İzzeddin için nispeten zor günler başladı. İmpa- ratorlunun son dönemlerinde genelde hüküm süren mâlî müzayakanın ucu ona da dokundu, tahsisatının kısıtlanması, maaşının tenzili ve duhulde kalması gibi sıkıntılar yaşadı. II. Abdülhamid döneminde diğerleri yanında daha iyi bir muameleye müstahak görülmüş olmakla beraber, hayatı izlendi, dolayısıyla hafiyelerin tarassut ve raporlarına konu olmaktan kurtulamadı.

II. Abdülhamid’in de bir askeri darbe ile tahtan indirilmesi (27 Nisan 1909) sonrası padişah olan Sultan Reşad döneminde resmen veliahd olarak kabul edildi. Babası adına kayıtlı emlakin iadesi kararı ken- disini mali yönden rahatlattı. Bunlar arasında Hekimbaşı ve Çavuşbaşı Çiftlikleri de bulunmaktaydı.

189 Hemşin kasabasında Hacıoğulları ailesinden fındık tüccarı ve Galata başağası Hacı Ömer Ağa’nın oğludur. 1228 (1813) tarihinde Hemşin’de dünyaya geldi. 10 Ağustos 1845’te Kapudan-ı deryâ oldu. Damatlığı II. Mahmud’un kızlarından şaire Adile Sultan’la evlenmiş olmasından ileri gelmektedir. Mehmed Ali Paşa’nın bir defa sadâretiyle altı defa Deryâ kaptanlığı vardır (İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi: Osmanlı Devlet Erkânı, V, Türkiye Yayınevi, İstanbul 1971, s. 230). 190 BOA, A.MKT.MHM. 280/11. 191 “Çavuşbaşı Çiftliği’nin mülk sahibi Abdullah Paşa Vakfının Hazin Hikâyesi”, www.cavusbasiabdullahpasavakfi.com/page.asp.?id=58 (erişim: 03.09.2016).

212 ÜMRANİYE TARİHİ I

Sultan Reşad döneminde veliahd olarak resmî protokolda yer almaya başladı ve Bulgar ve Sırp kral- ları gibi gelen yüksek derecelerdeki ziyaretlere muhatap oldu (1910). Yurt dışındaki merasimlerde İngiltere Kralı III. George’un taç giyme töreninde (22 Haziran 1911) olduğu gibi devleti temsil etti. Askeri manevra- lara katılmak üzere Kaiser II. Wilhelm’in davetine icabeten Berlin’e gitti (Eylül 1912).

1914 içinde uzun zamandır devam etmekte olan sinirsel bozukluk ve ruhî dengesizlikleri artık giz- lenemez hale geldi. Günleri şehzadelikten ıskat edileceği kaygılarıyla dolu olarak geçmekteydi. Kendisine yapılan bütün teminatlar etkisiz kalmakta ve huzur bulup sakinleşmesi mümkün olamamaktaydı. Baba- sında izlenen intihara eğilimli olma hali kendisinin de hayattan ayrılmasının yolu oldu ve -herhalde babası gibi- sol kolunun bilek damarlarını ustura ile keserek hayata veda etti (1 Şubat 1916). Mezarı II. Mahmud Türbesi’ndedir.

Kaynak: Ali Akyıldız, DİA, XLIV, 13-16.

Köşkle ilgili ailenin bu beyanları belgelerle de doğrulanır niteliktedir. Mesela, vereseler tarafından verilen istidada “Alemdağı’nda bulunan Çavuşbaşı Çiftliği’nin vakfiyesi arasında Bulgurlu köyünde Nalçacı Mescidi de olduğu, eski Evkaf Nazırı Habib Paşa zamanında emlâk-ı Hümâyûn’a ilhak edildiği, vakıf senedi gereğince aylık 750 kuruş maaş tahsis edildiği, cedleri Şâkir Bey’in vefatına kadar bu ödemenin yapıldığı, Şâkir Bey’in vefatından sonra evlatları Mehmed Ata ve Hamid Beyler ile kızı Hafize Hanım’ın vefatıyla irsen evlatlarına intikal ettiğini, nesilleri kesilene kadar ödemeden yararlanmaları gerektiği” gibi hususlara işaret edilmiştir. Aslında varisler vakıf nizamnamesine ekli 22 Haziran 1310 (4 Temmuz 1894) tarihli dilekçele- rine cevap alamadıklarından yeniden dilekçe vermek gereğini duymuşlardır. Maaş alamadıklarından “mağ- dur ve perişan olduklarından bahisle” dilekçe verenler Mehmed Recai Bey, Recai Bey’in kız kardeşi Hanife Rasiha Hanım, merhum Şâkir Bey’in kızı Fatma Melek Hanım ve torunu Serdiye Hanım’dır (17 Ağustos 1310/29 Ağustos 1894)192.

Abdullah Paşa Vakfı’nın tescilinden takriben 145 yıl sonra mütevelli Fatma Melek Hanım’ın (1851-1931) vekili İstanbul’da 7. Vakıf Han’da 22-23 numarada faaliyette bulunan dava vekili Mehmed Ziyaaddin imzalı, Meşihad Dairesi’nden 18 Cemaziyelahir 1339 (27 Şubat 1921) tarihli tezkire-i sâmiyeye verilen “icâb-ı şer’î sureti” Hekimbaşı ve Çavuşbaşı Çiftlikleri’nin vakıfla olan illiyetini doğrular nitelikte- dir193. Kezâ, Maraş Valisi Abdullah Paşa evkafının mütevellisi Fatma Melek Hanım’ın Meşihat makamına takdim edilen dilekçesi de Hekimbaşı ve Çavuşbaşı Çiftlikleri ile ilgilidir (28 Şubat 1337/1921)194.

Diğer bir belgede de Hekimbaşı ve Çavuşbaşı Çiftlikleri için “… Maraş Valisi Abdullah Paşa ev- kafının mütevellisi vekili Mehmed Ziyaaddin” imzalı bir istidadan söz edildiği gibi vadenin elli sene olduğu ifade edilmektedir.“ Yıllık kırkbin Frank ecr-i mislin olduğu, ancak tahakkuk ettirilmediği ve ecr-i misli artırılması düşünülmektedir”. Böylece, Abdullah Paşa Vakfı’nın varlığı burada da kabul edilmektedir (23 Mart 1337/1921)195.

Yine, Beykoz’daki padişaha ait çiftliklerin ismi sayılırken (içinde Karakulak suyu çıkan) Tokad Çift- liği, Fener Çiftliği, Paşa Mandıra Çiftliği ve Hekimbaşı Çiftliği birlikte sayılır (29 Mayıs 1311/10 Haziran 1895)196.

192 BOA, Y.MTV. 103/109, lef 1-3. 193 BOA, BEO. 4678/350841, lef 4. 194 BOA, BEO. 4678/350841, lef 5. 195 BOA, BEO. 4678/350841, lef 6. 196 BOA, Y.PRK.HH. 28/58.

213 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hekimbaşı ve Çavuşbaşı Çiftlikleri, daha sonra Sultan Abdülaziz’in oğlu veliaht şehzade Yûsuf İzzeddin Efendi’nin (1857-1916), onun vefatından sonra da eytâmının /çocuklarının mülkiyetine geçti.

Yûsuf İzzeddn Efend’nn Hekmbaşı Çftlğ’ne Gelp-Gttğne Dar Jurnaller197 (1900 - 1907)

Köşke geldğ tarh Köşke geldğ vakt Ayrıldığı vakt

30.VIII.1316 (12.11.1900) Pazartesi saat: 9’da akşam saat yarımda

27.III.1317 (09.06.1901) Pazartesi – akşam saat yarımda

01.IV.1317 (14.06.1901) Cuma – akşam saat yarımda

08.VI.1317 (21.08.1910) Çarşamba – akşam saat yarımda

25.VI.1317 (07.09.1901) Cumartesi – akşam saat yarımda

15.VII.1323 (28.09.1907) Cumartesi saat: 9’da akşam saat yarımda

Yûsuf İzzeddin Efendi’nin Hekimbaşı Köşküne gelip-gittiğinin takibi elbette bu jurnallerle sınırlı değildir. Anlaşılan bu takipler II. Abdülühamid’in tahtan indirilmesine kadar devam etmiştir.

XX. yüzyıl başlarında Hekimbaşı ve Çavuşbaşı Çiftlikleri’nin 50 yıl müddetle ve 100.000 lira ser- maye ile “Çavuşbaşı ve Hekimbaşı Çiftlikâtı Osmanlı Anonim Şirketi” adı altında işletilmesi gündeme gel- di. Bu işe talip olan İsveç tebaasından tüccar Mösyö Oskar Brand isimli birisiydi. Çavuşbaşı ve Hekimbaşı Çiftlikleri’nin işletmesine dair mukavele 12 Haziran 1336 (1920) tarihinde imzalanmış, 17 Haziran 1336 (1920) tarihinde Beyoğlu Noter (Katîb-i Adlî) Dairesi’nde tescil ettirilmişti. Şirketin müddeti 50 senedir ki 31 Ağustos 1386 (1970) yılına karşılık gelmekteydi. Şirketin sermayesi olan 100.000 Osmanlı lirası 5 Osmanlı lirası kıymetinde 20.000 hisseye bölünmüştü. Heyet-i Umumiye bu sermayeyi bir misli artırmaya yetkiliydi. Sözleşme, 16 sayfada 45 madde ihtiva ediyordu198. Mösyö Oskar Brand’ın vekili Yusuf Münir Bey tarafından teşkili istida olunan “Osmanlı Anonim Şirketleri Nizamname-i Dâhiliyesi Numunesi199” matbu metin üzerine yazılan ve noter tarafından tasdik olunan nizamname layihası/tasarısı görüşülmek üzere Şûrâ- yi Devlet’e havale olundu (9 Teşrinisani 1336/9 Kasım 1920). Mukavele metni Şûrâ-yi Devlet Maliye ve Nafıa Dairesi Reis-i sanisi başkanlığında görüşüldü (7 Şubat 1337/1921). Buna göre çiftliklerdeki bütün müştemilat, âlet-edevat, hayvanlar ve sair eşyası ile beraber 50 yıl müddetle kiralanacaktı. Buna karşılık kira bedeli yıllık 40.000 Frank kadardı. Ayrıca her yıl safi hâsılattan 40.000 Frank’ın üstünde bir miktarın yarısı kadar da Yûsuf İzzeddin Efendi’nin çocuklarına bir ödeme daha yapılacaktı (26 Şubat 1921)200.

197 Yûsuf İzzeddin Efendi, Sultan Hamid’i sevmezmiş. Sultan Hamid’in de Yûsuf İzzeddin Efendi’ye pek muhabbeti yokmuş. Hakkında jurnal ver- ilenlerden birisi de Yûsuf İzzeddin Efendi’dir. Yûsuf İzzeddin Efendi’nin Hekimbaşı Çiftliği’ne gelip-gittiğine dair jurnaller Üsküdar Mutasarrıfı Hamdi Bey’e aittir (Tahsiz Paşa’nın Yıldız Hatıraları: Sultan Abdülhamid, Boğraziçi Yayınları, İstanbul 1990, s. 171-172) 198 BOA, BEO. 4678/350841, lef 8. 199 Osmanlı Anonim Şirketleri Nizammame-i Dâhiliyesi Numunesi, İstanbul 1330. 200 BOA, BEO, 4678/350841, lef 2.

214 ÜMRANİYE TARİHİ I

Çiftlikle ilgili 2006 yılında bir gazete haberi de mülkiyetine dair bilgiler vermektedir. Habere göre Halife Abdülmecid Efendi’nin kızı Dürrüşehvar Sultan, 10 yıl önce Osmanlı Hanedanı’na mensup 11 kişi ile birlikte Beykoz Adliyesi’ne verdiği dilekçede Orman Genel Müdürlüğü, Karayolları Genel Müdürlüğü ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, mirasçısı oldukları yerleri bedelsiz olarak kamulaştırdığını ileri sür- müştü. Davacılar Hekimbaşı Mezarlığı, O-2 Otoyolu’nun Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün Asya çıkı- şında iki kilometreden sonrası ve Elmalı Barajı’nın çevresinin de yer aldığı Hekimbaşı Çiftliği Ormanı’nın tapusunun kendi adlarına tescilini talep etmişlerdi. Davacılar Hekimbaşı Çiftliği Ormanı’nın geçmişini şöyle açıklamışlardır: Mehmed Ali Paşa’ya ait olan yerler Yûsuf İzzeddin Efendi’ye devredildi. Ölümüyle bu yerler son eşi Liman Hanımefendi’den Şehzade Mehmed Nizâmeddin Efendi (1909), Hatice Şükrü- ye Sultan (1906) ve Mihriban Mihrişah Sultan’a (1916) geçti. Dul ve çocuksuz olarak ölen Mihriban Mihrişah Osmanoğlu’nun mirasından İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesi aracılığı ile 12 kişi pay aldı: Am- casının oğlu Abdülaziz’in torunu Hürrem Roxelane Otman, amcası Abdülmecid’in kızı Hatice Hayriye Dürrüşehvar, Abdülmecid’in torunu Neslişah Osmanoğlu, Hanzade Zehra Osmanoğlu, Hibetullah Necla Osmanoğlu, amcası Mehmet Şevket Efendi’nin torununun çocukları Jolhanne (Gülhan) Sleiman Saaded- dine, Orkhan Sleiman Saadeddine, Perihan Sleiman Saadeddine, halası Esma Sultan’ın torunları Ahmet Cevdet, Alp Mehmet Osmansoy, Aydın Saadeddin Mohammed Bey, Kaya Saadededin Mohammad Bey201.

Hekmbaşı Köşkü’nün Padşah Tarafından Satın Alınması

Hekimbaşı ailesine ait olup Kısıklı köyünde Büyük Çamlıca Tepesi’nin eteklerinde tarihçi, devlet adamı merhum, şair Abdülhak Hamid’in babası Hayrullah Efendi’nin eşi Fatma Müntehâ Nasib Hanım’ın uhdesinde bulunan “Hekimbaşı Abdülhak Efendi Köşkü”nün padişah [II. Abdülhamid] tarafından satın alınması gündeme geldi.

Satıma konu olan köşk Yûsuf İzzeddin Efendi köşkünün yanında ve bir bağın ortasında idi. Biraz ilerisinde ve bir vadi içinde meşhur Tomruk Suyu bulunuyordu. Tepeye doğru set set olan bu arazinin bir kısmı Sultan Abdülmecid, diğer kısmı ise II. Abdülhamid tarafından 1.800 altın liraya satın alınarak veliaht Yûsuf İzzeddin Efendi’ye verilmiştir. Söylenilenlere göre o vakit yalnız köşke 3.000 altın lira değer biçilmiş- tir. Bu paraya köşkün mülhakatı dâhil değildi.

Abdülhak Molla Efendi’nin bu bağ köşkünden başka Küçük Çamlıca’da bir köşkü daha vardı. Bu köşk sonradan çocuklarına ve daha sonra da Abdülhak Hamid Bey’e intikal etmiştir. Bu ikinci köşk, Millet Bahçesi’nden Kısıklı’ya doğru çıkarken Sarıkaya mevkiinde bulunmakta idi. Köşkün Marmara ve Saray- burnu’nu gören güzel bir manzarası vardı. Hayrullah Efendi’nin babasının ölümünden sonra kendisinde kalmıştı. Hayrullah Efendi, köşkün önüne güzel bir bahçe yaptırmıştı. Bu köşkte oturduğu sırada, Kaf- kasya’dan kaçırılarak komşularından Kazasker Ferit Efendi’ye satılmış güzel bir Çerkez kızı olan Münteha Nasib Hanım’a âşık olup evlenmişti. Bu evlilikten Nasuhî, Hayrünnisa, Neyrünnisa, Abdülhak Hamid ve Mihrünnisa adlı çocukları doğmuştu.

Çamlıca’nın en güzel yerindeki köşke el koymak isteyen devrin padişahından kurtarmak üzere köş- kün bahçesine açılan boş bir mezar, küçük yaştaki Abdülhak Hamid’i uzun süre meşgul etmiş, hatta onun eserlerindeki yoğun ölüm temasını bu boş mezara bağlayanlar bile olmuştur. Gerçekten, bu boş mezar, ilk gençlik ve gençlik psikolojilerinde o kadar yer tutan sevgili için hazırlanmış evin yerine geçer. Komşu köşke oturan Maarif Nazırı Sâmi Paşa’nın oğlu Sâmipaşazâde Sezai ile bu köşkün bahçesinde unutulmaz güzel günler geçiren Hâmid’le Sezai’ye Sami Paşa zaman zaman yine bu köşkte ders vermiştir.

201 Hürriyet, 15.02.2006 215 ÜMRANİYE TARİHİ I

Köşkün satın alınması hikâyesine gelince; satın alınmak istenilen köşkün fiyatının ve ödeme şeklinin belirlenmesi için bir çalışma yapılması istendi. Bunun için Tahrir ve Vergi Müdürü Bekir Hıfzı Bey tara- fından üç muhammen/kıymet takdircisi görevlendirildi. Bu kıymet takdircileri köşkün bulunduğu çiftliğe gittiler ve incelemede bulundular. Komisyonun 9 Haziran 1305 (21 Haziran 1889) tarihli raporuna göre binaların tamamı 812 terbîan/dörtköşe zira’ kare kadardı. Dışı harap görünüşlü hamam ve ahır olmak üzere iki ahşap bina vardı.

Arazinin toplamı ise 155.000 zira’dan ibaretti. Bunun 100.000 zira’ı Selami Efendi vakfının, 55.000 zira’nın mahalli mülk olduğu söylenmiştir. Bu değerlendirmeleri dikkâte alan komisyon değer olarak 150.000 kuruş kıymet tahmin etmişlerdir. Heyetin bu raporu Tahrir ve Vergi Umumisi Hıfzı Bekir Bey tarafından makama arz edildi (10 Haziran 1305/22 Haziran 1889).

Köşkün satışıyla ilgili imzalı zatın arzı daha ayrıntılı bilgiler vermektedir. Bu arza göre bir varakada/ kâğıtta köşk ile müştemilatının ve arazinin kıymeti 150.000 kuruş, diğer bir varakada/kâğıtta da 149.000 kuruş olarak belirlenmiştir. Bu sırada Fatma Müntehâ Hanım’ın büyük oğlu Nasûhi Bey görevli olarak Canik’e gitmiştir. Diğer oğlu [Abdülhak] Hâmid Bey Londra sefâreti başkâtipliği göreviyle İngiltere’de bu- lunmaktadır. Burada aileye yakın damat Sahib Bey’den başka akrabaları yoktur. Sahib Bey çağrılmış ve kendisine bağın değerinin 150.000 kuruştan fazla olmadığı iletilmiştir. Sahib Bey, “pazarlık etmeği şarta uygun olmadığını, ama bir küçük haneye ihtiyaç olduğunu söylemiş”, başka bir söz söylememiştir. Neticede köşk bedeli olarak 150.000 kuruş ve bir hane satın almaları için ihsan olarak başkaca 150 lira ya da 300 lira ödenmesi kendisine söylenince Sahib Bey bundan elbette memnun olmuştur. İhsan buyrulacak aylık 50’şer bin kuruşun maktûan/toptan ödenmesine daha önce Nasuhi Bey muvaffak göstermişti. Köşk bedeli olan 150.000 kuruş aylık 50’şer binden üç ayda ödenecektir. Ailenin bir hane satın almaları için her ne ihsan buyrulacak paranın ise peşin olarak verilmesi uygun olacaktır. Böylelikle ev tedarikine hemen başlayacaklar ve köşkten çıkmaları böylece mümkün olacaktır (29 Şevval 1306/28 Haziran 1889).

Yukarıda da anlatıldığı üzere Köşkün padişah tarafından satın alınma işlemi tamamlanmış ve mül- kiyeti el değiştirmiştir.

Kaynak: BOA, Y.PRK.BŞK. 16/21, lef: 1-4; Ahmet Hamdi Tanpınar, 19 uncu Asır Türk Edebiyatı, Çağla- yan Kitabevi, İstanbul 1976, s. 511; Mehmet Nermi Haskan, a.g.e., III, s. 1362-1363; Abdullah Uçman, “Tarhan, Abdülhak Hâmid”, Üsküdarlı Meşhurlar Ansiklopedisi, Üsküdar Belediyesi, İstanbul 2012, s. 366; Âlim Kahraman, “Hayrullah Efendi”, a.g.e., s. 211-212.

Hekmbaşı Köşkünün Araz ve Bna Durumu (terbîan zra’ kare)

selamlık harem dares köhne hamam köhne ahır toplam bna dares toplam araz bnası bnası bnası bnası

812 249 343 20 200 155.000

216 ÜMRANİYE TARİHİ I

Satışa Konu Köşk ve Arazsnn Rayç Değerler

Numara Cns Mahalle ve Sokağı Kıymet/kuruş

5 bağ ve köşk Kısıklı Köyü Çamlıca Caddesi 120.000

7 bu dahi 10.000

11 bu dahi 5.000

2 bağ, 20 dönüm Dergâh Sokağı 10.000

1 tarla bu dahi 4.000

Toplam – – 149.000

Hekimbaşı Köşkü’nün Satışına Dair Belge (BOA. Y. PRK. BŞK. 16/21.)

217 ÜMRANİYE TARİHİ I

Çftlkte Tarımsal Faalyetler

Hekimbaşı Çiftliği’nin hayvan varlığı da dikkat çekmekteydi. Mesela, manda ve karasığır hayvanları Hekimbaşı, Çavuşbaşı, Esen Şile, Mihaliç, Ali Bey Çiftlikleri’nde “hüsn-i suretle muhafaza olunacağı” gibi koyunlar da Ayamama Çiftliği’nde “güzelce” bakılacaktı (5 Zilhicce 1303/4 Eylül 1899)202.

Hayvanların Çftlklere Dağılımı

Çiftliğin adı Re’s/Cns

Hekimbaşı, Çavuşbaşı, Alemdağ’ında bulunan Esen Şile Çiftlikleri 150 manda

Mihaliç Çiftliği 150 manda

Filyoz ve Alibey Çiftliği 100 manda

Ayamama Çiftliği 25 koyun

Tarihsiz bir belgede de Hekimbaşı, Çavuşbaşı, Alibey, Mihaliç, Filyoz, Alembedros ve Saf- ra, İzmid ile Hekimbaşı Çiftlikleri’nden bulunan aygır, at ve karasığır boğasının sayıları verilmiştir203.

Çftlklerdek Aygır, At ve Karasığır Boğası

Çiftliğin adı Aygır, At/re’s Karasığır Boğası/re’s

Hekimbaşı Çiftliği 1 1

Çavuşbaşı Çiftliği 1 1

Ali Bey Çiftliği 2 2

Mihaliç Çiftliği 4 4

Filyoz Çiftliği 2 1

Alembedros ve Safra Çiftliği 2 2

İzmid Çiftliği 1 1

Toplam 11 13

202 BOA, Y.PRK.HH. 17/48. 203 BOA, Y.PRK.HH. 40/17.

218 ÜMRANİYE TARİHİ I

Çftlğn Malî Yapısı

Hekimbaşı, Çavuşbaşı ve Alemdağı Çiftlikleri, 1868-1869 malî dönemine kadar Yazıcı Çiftliği ile birlikte yönetilmiştir. Bu tarihten sonra Hekimbaşı ve Çavuşbaşı Çiftlikleri, Alemdağı Çiftliği’nden ayrı yönetilmeye başlanılmıştır.

Hekmbaşı Çftlğ’nn Malî Tablosu204 (1848-1874)

Malî Yıl Gelr Gder Kâr/Zarar

1264 (1848-1849) 32.815,50 kuruş 22.330 kuruş +10.485,50 kuruş

1265 (1849-1850) 51.152,50 kuruş 30.293,03 kuruş +20.859,48 kuruş

1266 (1850-1851) 42.153,50 kuruş 27.114 kuruş +15.039,50 kuruş

1268 (1852-1853) 41.439,50 kuruş 36.043 kuruş +5.396,50 kuruş

1269 (1853-1854) 31.153 kuruş 37.855 kuruş -6.702 kuruş

1274 (1858-1859) 18.895 kuruş 20.167 kuruş -1.272 kuruş

1284 (1868-1859) 97.928kuruş 93.088,88 kuruş +4.839,12 kuruş

1286 (1870-1871) 30.863 kuruş 41.317,25 kuruş -10.454,25 kuruş

1287 (1871-1872) 39.751,88 kuruş 37.896,38 kuruş +1.855,20 kuruş

1288 (1872-1873) - - -

1289 (1873-1874) 58.756,25 kuruş 29.780,75 kuruş +28.975 kuruş

Toplam 444.908,13 kuruş 375.885,29 kuruş +33.352,73 kuruş

Görüldüğü üzere malî tablonun yer aldığı 25 yıllık süre içinde üç malî dönem dışında kâr getirici faaliyetler görülmektedir. Çiftliğin gelir kaynaklarını başlıca tarım ve hayvancılık, tarla, bağ, bahçe ve bos- tanlarda ekilip mahsullerin satışlarından elde edilen gelirler, tahıl ürünlerinin toplanmayan kısımlarının hayvanlar için yem olarak kullanıldığı saman satışı gelirleri, sağmal ve kısır büyükbaş, küçükbaş hayvanlar ile kanatlı hayvanlardan elde edilen ürünlerin satışlarından elde edilen gelirler teşkil ederdi. Kira gelirleri, çiftlik 204 Ertuğrul Çam, “19. Yüzyıl’da İstanbul Çiftlikleri: Hekimbaşı, Çavuşbaşı, Alemdağ Örnekleri” (basılmamış yüksek lisans tezi), İstanbul 2015, s. 12.

219 ÜMRANİYE TARİHİ I

dâhilinde bulunan mera, koru, tarla ve çayırlar ile dükkânlar ve su değirmeninden elde edilen yıllık veya belli bir dönemlik gelirden oluşmaktaydı. Nakliye gelirleri, süreklilik içermeyip bazı dönemlerde tamir olunan binaların inşaat malzemelerinin veya bazı şahısların ev eşyalarının taşınması sırasında çiftlik demirbaşında bulunan arabalar ve hizmetkârların tahsis edilmesi sonucu elde edilen gelirlerdir. Vergi gelirleri ise sadece bostanlardan alınan öşür vergisi gelirleridir205.

Hekmbaşı Çftlğ Gelrlernn Kaynakları206

Tarım ve Hayvancılık Naklye Toplam Malî Yıl Kra Gelrler Öşür Gelirleri Gelrler Gelrler (kuruş)

1264 (1848-1849) 13.070,50 19.745 - - 32.815,50

1265 (1849-1850) 26.409,50 19.180 5.058 505 51.152,50

1266 (1850-1851) 17.594,50 22.548,50 820 1.191 42.153,50

1268 (1852-1853) 15.826 24.571 - 1.042 41.439,50

1269 (1853-1854) 6.698 23.622 - 833 31.153

1274 (1858-1859) - 17.095 1.350 450 18.895

1284 (1868-1869) (?) (?) (?) (?) 97.928

1286 (1870-1871) 8.583 21.880 - - 30.863

1287 (1871-1872) 7.381,88 31.060 - 860 39.751,88

1288 (1872-1873) - - - - -

1289 (1873-1874) 16.296,25 41.040 620 800 58.756,25

Tablodan, Hekimbaşı Çiftliği’nin malî dönemler itibariyle ana kaynağının tarım ve hayvancılık gelirleri ile kira gelirlerinden oluştuğu görülmektedir.

Çiftlikte başlıca tahıl ürünleri ise hınta/buğday, alef/yulaf, şaîr/arpa ve mısırdan ve duhandan/tü- tünden oluşmaktadır. Çiftlikte ayrıca üzüm, karpuz gibi bağ, bahçe ve bostan ürünleri yetiştirilmektedir.

205 E. Çam, a.g.e., s. 19. 206 E. Çam, a.g.e., s. 28.

220 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hekmbaşı Çftlğ Zraî Üretm Gelrler207

Bağ, Bahçe ve Bostan Hayvancılık ürün- Toplam Malî Yıl Tarla Ürünler Ürünler ler (kuruş)

1264 (1848-1849) 10.645,50 1.925 500 13.070,50

1265 (1849-1850) 20.413,50 1.570 4.426 26.409,50

1266 (1850-1851) 18.086 490 1.018 17.594,50

1268 (1852-1853) 12.106 3.060 660 15.826

1269 (1853-1854) 5.213 190 1.295 6.698

1274 (1858-1859) - - - -

1284 (1868-1869) (?) (?) (?) (?)

1286 (1870-1871) 2.352 - 6.231 8.583

1287 (1871-1872) 2.280 - 5.551,88 7.831,88

1288 (1872-1873) - - - -

1289 (1873-1874) 4.800 - 11.496,25 16.296,25

Genel Toplam 75.896 7.235 31.178,13 114.399,13

Tablodan tetkik edildiği üzere 1264 (1848-1849) yılı ziraî üretimde en fazla pay tarla ürünlerinde- dir (%81,45). Bunu bağ, bahçe ve bostan ürünleri (%14,73) ve hayvancılık ürünleri (%3,83) izlemektedir. Daha sonraki 1289 (1873-1874) yılında ise gelirlerde bir düşüş yaşanmıştır.

E) Ümranye’de Sünnet Merasm

Sosyal hayatın bir parçası da Dudullu’da yapılan bir sünnet merasimidir. Sünnet/hıtân, İstanbul’da genellikle 5-11 yaşları arasında yapılırdı. Sünnet yaşının belirlenmesinde uğurlu olduğu düşünülerek eski- den tek rakamlı yaşlar tercih edilirdi. Sünnet düğünü genellikle mütevazı bir törenle evlerde yapılırdı. Malî

207 E. Çam, a.g.e., s. 32.

221 ÜMRANİYE TARİHİ I

durumu iyi olanlar ise gösterişli düğünler tertip ederdi. Sünnet, genel olarak sonbahar mevsiminde gerçek- leştirilirdi. Sünnet için gerekli kıyafetler ve malzemeler Kapalıçarşı veya Mahmutpaşa’dan alınırdı. Sünnet kıyafetinde iki önemli unsur “sünnet takkesi” ile “maşallah” yazılı şeritti. Sünnet olacak çocuk bir hafta evvel akrabalara, komşulara götürülerek el öptürülür ve bu ziyaretler esnasında da düğün daveti yapılırdı. Ziyaret edilen kişiler de çocuklara şeker ve tatlı ikram ederek “kırk bir kere maşallah! İnşallah düğününü de görürüz” diyerek memnuniyetlerini dile getirirlerdi. Sünnet düğünleri, aile içinde komşunun ve akrabaların katılımıyla yapıldığı gibi “meydan düğünleri” adıyla değişik hayır kurumları ve belediyeler vasıtasıyla da toplu olarak yapılırdı. İstanbul’da eskiden tulumbacıların öncülük ettiği bu düğünlerin masraflarını zengin kimseler karşılardı. Kimsesiz veya ekonomik durumu müsait olmayan ailelerin çocukları da böyle düğünle sünnet ettirilmiş olurdu208.

Maddî durumu yerinde olmayan Dudullu köyünden de bazı aileler çocuklarını hayırseverlerin yar- dımıyla sünnet ettirmiştir. Sünnetle ilgili Dudullu köyü mahalle imamı Hafız Mehmed (1308/1890), imam Ali b. Hasan (1898/1316), muhtar-ı sânisi Memişoğlu Hasan (1899/1317) ve muhtar-ı evveli Küçük İsmail oğlu Ali’nin tutanaklarda mühürleri vardır (16 Haziran 1899/4 Haziran 1315). Bu cemiyette “Abdi, Zeynel, Nazmi, Hakkı, Raşid, Eşref, Ali, Osman” isimli sekiz çocuk sünnet olmuştur.

Sünnet Edlen Çocuklar (1899)

Sünnet edlenn adı Babası Yaşı Mahall kâmet Mahalles

Abdi Çiftçi İbrahim 6 – Aşağı Mahallesi

Zeynel Kahveci Feyzi 9 Dudullu köyü –

Nazmi Çiftçi Küçük Hasan 6 “ Aşağı Mahallesi

Hakkı Çiftçi Demircioğlu Şükrü 6 “ –

Raşid Çiftçi Kâzım 6 “ “

Eşref Çiftçi Hacıoğlu Emrullah 11 “ –

Ali Çiftçi Şâkir 10 “ Aşağı Mahalle

Osman Çiftçi Şâkir 6 “ “

Sünnet tutanağında Abdi’nin amcası Hasan’ın, Zeynel’in büyük kardeşi Rıfat’ın, Nazmi’nin annesi Fatma’nın (okur-yazar değil), Raşid’in amcası Hüseyin’in, Eşref’in dedesi Hacıoğlu İbrahim’in (okur-yazar değil), Ali ve Osman’ın enişteleri Hasan’ın imzaları vardır.

Sünnet merasimi organizasyonunda tabipler, Kartal Belediyesi görevlileri, mahalle imam ve muh- tarları yer almışlardır209.

208 Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, III, İstanbul 1993, s. 295-296; Uğur Göktaş, “Sünnet Âdetleri”, DBİst.A., VII, 113-114. 209 BOA, Y.PRK.ŞH. 9/1, lef l-7.

222 ÜMRANİYE TARİHİ I

Sünnet Organzasyonunda Yer Alanlar

İsim Unvanı

Mehmed Ahmed Bey Tabip Kolağası

Jozef[in] Hanım Kartal Belediye Tabibi

Hasan Basri Kartal Belediye Serçavuşu

Emin Efendi Kartal Zabıta süvarisi

Hafız Mehmed Efendi Mahalle imamı

Ali b. Hasan Mahalle imamı

Küçük İsmail oğlu Ali Muhtar-ı evvel

Memişoğlu Hasan Muhtar-ı sânî

a) Sağlık Meseleler

Geçmişten günümüze insanlığın en büyük afetlerinden biri de salgın hastalıklardır. Veba, sıtma, tifo, çiçek, kolera, difteri, kızıl, kızamık, dizanteri, humma, verem ve grip gibi bulaşıcı hastalıklar tarih bo- yunca toplum hayatını tesirine almış, demografik, sosyal ve ekonomik sıkıntılar doğurmuş, göçlere sebep olmuştur. Osmanlı Devleti de bulaşıcı hastalıkların tesiri altında kalmıştır.

Osmanlı Devleti’nde bulaşıcı hastalıklarla savaş için aşı ve serum üretilmesine önem verilmiştir. Difteri serumu ilk üretilen serum olurken bunu sığır vebası, tetanos, dizanteri, meningokok ve şarbon se- rumları izlemiştir.

Dudullu köyünde XIX. yüzyılda görülen bulaşıcı hastalıklardan birisi, sığır vebasıdır. Sığır vebası, hayvan hastalıkları arasında tarih boyunca önemli kayıplara sebep olmuş salgınların başında gelmekteydi. Sığır vebası görülen yerler arasında “Kartal kazasına bağlı Başıbüyük ve Dudullu köyleri” bulunmakta idi. Bu köylerde 20 Ocak 1889’dan (8 Kânunisani 1304) sonra birer, Büyük Bakkalköy’de iki baş, toplam dört baş hayvan telef olmuştu. Gerek bu köylerde, gerekse civarlarında başka hastalık emaresi olmadığı ve durum kontrol altına alındığından görevli Baytar Yüzbaşı Yusuf Ziya Efendi, Beykoz kasabasına gitmişti (13 Mart 1889/1 Mart 1305)210.

Sığır vebasından sonra Dudullu’da bulaşıcı hastalıklardan tifo görüldü. Hastalık, önce iştahsızlık, baş ağrısı, kol ve bacaklarda ağrı ve halsizlikle başlar, ateş yükselir ve ikinci hafta ateş yüksek devam eder, hastada halsizlik, dalgınlık ve sayıklama ile hastanın göğsünde, karnında ve bacaklarında kırmızı renkte kü- çük lekeler çıkardı. Mücadele, tifo aşısı ile olurdu.

210 BOA, DH.MKT. 1604/77.

223 ÜMRANİYE TARİHİ I

Tifo hastalığı Bulgurlu köyünde 1888 yılından bu yana etkisini sürdürmekte idi. Hastalık Küçük Çamlıca taraflarına sirayet etmiş ve ölümlere sebep olmuştu. Tifonun suların kirlenmesinden kaynaklan- dığının anlaşılması üzerine Dâhiliye Nezâreti gerekli tedbirlerin alınması için Şehremaneti’ne ve Mekâtib-i Askerîye’ye bildirimde bulundu (6 Ağustos 1899/24 Temmuz 1305)211. Tifonun önlenmesine dair girişimler devam etmekteydi. Dâhiliye Nezâreti’nin bir yazı müsveddesine göre 9 Ağustos 1899/28 Temmuz 1315 ta- rihli tezkirede Heyet-i Sıhhiye Müfettiş-i Umûmiliği’nin müzekkeresine göre “hıfzü’s-sıhha nokta-i naza- rından” gerekli önlemlerin alınması ve uygulanması için Belediye Dokuzuncu Dairesi Müdüriyetine tebligat yapılmıştır (14 Ağustos 1899/2 Ağustos 1315)212.

Bulaşıcı hastalıkların önü alınsa da zaman zaman yine ortaya çıktığı görülüyor. Şehremaneti’nin Dâhiliye Nezâreti’ne gönderdiği yazıya göre bulaşıcı hastalıklar bu defa Üsküdar, Kartal, Gebze, Şile, Beykoz ve Küçükçekmece kazalarına bağlı nahiye ve köylerinde görüldü. Bulaşıcı hastalıklardan sığır vebası Ümra- niye-Yalnız Servi’de, barbon hastalığı213 ise Dudullu’da ortaya çıktı (6 Kasım 1905/24 Teşrinievvel 1321)214.

Aslında sığır vebası 1906 senesi Ağustos ayında ortaya çıkmıştı ve şiddetli bir şekilde devam etmek- teydi. Hastalık görülen kazaların kaymakamları ve baytarları tarafından birkaç bin serum istenildi. Ama, yeterli serum gönderilemedi. Bu da hastalığın bir kat daha artmasına sebep oluyordu. Dâhiliye Nezâreti, konuya dair bir yazıyı Sadrazamlığa gönderdi (31 Aralık 1907/18 Kânunuevvel 1321)215.

Dudullu’da bulaşıcı hastalıkların dışında ahalinin de hastalığı söz konusu olmaktaydı. Buna örnek Fatma Gülistan Hanım’ın hastalığıdır. Fatma Gülistan Hanım’ın doğum yapamaması nedeniyle tedaviye ihtiyacı vardı. Hatta, Fatma Gülistan Hanım’ın tedavisi hakkında bir de irade-i seniyye sadır olmuştu. Fatma Gülistan Hanım’ın çocuğunun doğumunun dokuz gün gecikmesi hayati tehlike doğurmuştu. Tabip Mevlüd Bey, hastanın evine kadar giderek bir ameliyat gerçekleştirmişti. Tehlike düzenli bir tedavi ile orta- dan kaldırılmıştı (18 Ağustos 1899/6 Ağustos 1317)216. Buna karşılık Fatma Gülistan Hanım’ın tedaviden memnun kalmadığı anlaşılıyor. Zira, ikinci kez çektiği telgrafta “vakit kaybedildiğini, ailece mateme gire- ceklerini” beyan ediyordu (28 Ağustos 1899/16 Ağustos 1317)217. Bulgurlu’da öğrenciler arasında da kızıl humma, kızamık gibi hastalık çıktığı da görülmüştü218.

b) Ümranye’de Asayş, Suç ve Ceza (1857-1920)

Ümraniye ve çevresinde suç teşkil eden olayların olduğu görülmekte idi. Bunlar arasında “kavga, yol kesmek, yaralamak ve adam öldürme” gibi adlî olaylar başta gelmekteydi.

211 BOA, DH.MKT. 2229/95. 212 BOA, DH.MKT. 2233/101. 213 Barbon; sığır, domuz, tavuk, kuşlar ve kemiriciler gibi çeşitli hayvanların deri altı dokusu, mukozaları, kasları, lenf bezleri ve iç organlarında hemorojilerle birlikte septisemi niteliğinde enfeksiyonların/bulaşmaların etkeni olan bir bakteridir. Sakalı andırdığı için hastalığa barbon adı verilmiştir. 214 BOA, DH.MKT. 1028/1, lef 1. 215 BOA, DH.MKT. 1028/1, lef 3. 216 BOA, Y.PRK.AZJ. 42/85, lef 1. 217 BOA, Y.PRK.AZJ. 42/85, lef 2. 218 BOA, MF.MKT. 245/37 (15.01.1895), 791/16 (12.07.1904), 896/33 (14.10.1905, 02.12.1905). Bulgurlu İbdidâî ve Haydarpaşa İbtidâî Mek- tebi öğrencilerinden altısı kızıl humma ve kızamık hastalığına yakalanmıştı. Mesela, Dudullu İbtidâî Mektebi öğrencilerinden Emrullah Ağa’nın kızı Emine Hanım’ın 2 Ekim 1905’te yapılan kontrolde humma hastalığına yakalandığı Muallim Bosnalı Hafız Ahmed Hamdi Efendi tarafın- dan tespit edilmişti.

224 ÜMRANİYE TARİHİ I

Ümraniye’de adlî olaylarından birisi Ali isimli şahsın karıştığı iddia edilen öldürme olayıdır. İddiaya göre Dudullu köyünden Ali, altı ay önce dağda öldürülen gayrimüslim bir sütçünün katili olmakla suçlanmış ve tevkif edilmiştir. Kız kardeşleri Reşide ve Nazlı Hanımlar, kardeşlerinin suçsuz olduklarını ileri sürerek “kendilerine bakacak kimseleri olmadığını, sefil ve sergerdan/perişan bir halde bulunduklarını” beyanla kar- deşlerini tahliyesini talep etmişlerdir (17 Ocak 1857/21 Cemaziyelevvel 1323). Ancak, yapılan soruşturma- da Ali’nin suçlu olduğu ortaya çıkmıştır. Ali, Çatalca kazasının Kabaktepe köyünde Ali isimli birinin evini basıp, kız kaçırmak istemiştir. Bu sırada tüfek de kullanmış ve olayda Adil’in kızı ve annesi ölmüşlerdir. Ali, arkadaşları ile birlikte 24 Şubat 1856’da (17 Cemaziyelahir 1272) yakalanarak hapishaneye konulmuştur. Dolayısıyla Ali’nin tahliye isteği kabul görmemiştir (17 Ocak 1857/21 Cemaziyelevvel 1273)219.

Ormanlardan “kaçak kesim”, Osmanlı’dan günümüze kadar gelen bir uygulamadır. Orman kaçak- lılığını önlemek üzere devriye gezen silahlı korucular/bekçiler teşkil edilmişti. Bu korucular kaçak kesimde bulunanları önlemeye çalışırlardı. Kaçak kesimde bulunanlardan birisi de Dudullu’dan Manav Hüseyin ve arkadaşlarıdır. Manav Hüseyin ve üç arkadaşı 24 Nisan 1892 (12 Nisan 1306) Pazar günü saat yedi bu- çuk sıralarında Çavuşbaşı Çiftliği’ne dâhil Kızılağaç denilen yerde bulunan ormandan odun kesmişlerdir. Odunları hayvanlarına yükleyip gidecekleri sırada orman korucularından Ameş ve Ali ağalar bunlara mü- dahale etmişlerdir. Aralarında çıkan ağız dalaşı kavgaya kadar gitmiş ve bu sırada Ameş Ağa balta ile sol bileğinden, Ali Ağa ise sol pazusundan ölümcül bir şekilde yaralanmışlardır. Kargaşa sırasında Hüseyin ve arkadaşları dört kadar hayvanlarını bırakarak olay yerinden kaçmışlardır. Daha sonra Manav Hüseyin ile arkadaşları Ömer ve Abdullah yaralı olarak yakalanmışlardır. Diğer arkadaşlarının ise yakalanmasına çalı- şılmaktaydı. Korucuların ifadelerine göre “Manav Hüseyin ile üç arkadaşı Karanlık Dere denilen yerde ağaç kesmişlerdir. Korucu Ali bunları görmüş ama men’ edemeyeceği düşüncesiyle çiftliğe bilgi verip hayvanat memuru Ameş Ağa ile birlikte geri gelmiş, ancak kaçakçılar balta ile üzerlerine hücum ederek kendilerini dövmüşler ve yaralamışlardır”. Manav Hüseyin ve arkadaşları ise ağaçları Çavuşbaşı Çiftliği ormanından de- ğil Yeni Çiftlik’ten kestiklerini, korucuların kendilerini “darb ve cerh” eylediklerini, asla Korucu Ali ve Ameş ağalara vurmadıklarını ileri sürmüşlerdir. Olayın çözümü ve tedavileri için korucular Beylerbeyi; Manav Hüseyin ve arkadaşları ise Haydarpaşa hastanelerine doktor muayenesine gönderilmiştir220. Olayın bundan sonraki safahatı bilinmemektedir.

Bulgurlu’da asayiş için bir karakol binası inşası gündeme geldi. Çünkü, Bulgurlu, Kısıklı ve Li- badiye bölgesinde karakol yapımını gerekli kılan adlî olaylar meydana gelmekteydi. Olaylara zamanında müdahale edilmemesi bazı sıkıntılara yol açmaktaydı. Caydırıcılık için meydana gelebilecek adlî olaylardan önce en azından Cuma ve Pazar günleri devriye kolları gezdirmek gerekiyordu. Devriye gezdirilmesi Zabtiye Nezâreti’nce de gerekli görülmüştü. Kolluk kuvvetlerinin dolaşması halinde bölgede asayiş ve inzibat bir kat daha artmış olacaktı. Hatta, buna dair 15 Temmuz 1898 (3 Temmuz 1314) tarihli irade-i seniyye çıkmıştı. Yapılacak karakolun askerleri Üsküdar’da bulunan taburlardan karşılanacaktı. Karakol personeli bir zabit ile 15-20 neferden oluşacaktı. Karakol ise Kısıklı, Altunizade, Uzun Çayır ve Haydarpaşa’yı birbirine bağlayan yolların bitişme noktasında bir yerde yapılacaktı. (16 Nisan 1899/3 Nisan 1315)221.

Yangınlar, Osmanlı döneminde de şehir hayatını etkileyen en önemli olaylardan birisiydi. Münif Paşa, 1864’de İstanbul’un doğal güzelliğine ve tarihsel zenginliğine karşılık “yangın” ve “veba”dan kurtula- madığını belirtir. Bu yangınlardan birisi Bulgurlu köyünün Libadiye tarafında Müftü Kuyusu denilen yerde

219 BOA, MVL. 179/87. 220 BOA, Y.MTV. 61/94 (13.II.1308/25.04.1892); BOA, Y.MTV. nr. 62/17 (22.II.1308/04.05.1892). 221 BOA, Y.MTV. 189/73.

225 ÜMRANİYE TARİHİ I

Musevi Cemaati Hahambaşı kaymakamı şahsın kiracı olarak oturduğu köşkün üst katındaki odada çıkmış- tır. Yangın nedeniyle odada bulunan bazı eşyalar zarar görmüştür (3 Temmuz 1899/21 Haziran 1315)222.

Sosyal ve ekonomik nedenlerle şahıslara yönelik sürgün cezalarının Osmanlı Devleti’nde uygulan- dığı bilinmektedir. Rüşvet, sahtekârlık, zina, fuhuş, iftira, yalancı şahitlik, hırsızlık, tehdit ve küfür, emre itaatsizlik, kız kaçırma vb. suçlardan birçok kişi sürgün cezası yemiştir. Sürgün, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde iktisadî, askerî, siyasî ve sosyal alanlardaki krizler sebebiyle yaygın olarak uygulanmıştır. Üm- raniye’de de bir sürgün cezasına rastlanılmaktadır. Yalnız Servi’de oturan Hafız Ali, bir daha İstanbul’a gel- memek üzere Diyarbakır’a sürgüne gönderilmiştir. Kendisine bu sürgünde polis komiseri Mustafa Efendi eşlik edecektir (22 Temmuz 1904/9 Temmuz 1320)223.

Asayişe dair benzer sorunlar gerekçesiyle Ümraniye’de 14 Kasım 1908’de (1 Teşrinisani 1324) Çi- nili civarında bir karakolhane açıldı. Karakol olarak açılan yer, Sermusahib Cevher Ağa’nın kullanımında idi. Ahalinin isteği, ilgililerinin oluru üzerine bina ücretsiz olarak tahsis edilmişti. Binanın karakol yapılmasına dair karar İstanbul Polis Müdürü Lütfi Bey ve vekili Ümraniye imamı Hafız İbrahim Efendi tarafından ve- rilmiştir224.

Bu defa bir cinayet söz konusu idi. Ümraniye’de Kireçci İsmail Efendi’nin bostan kuyusunda bir ceset görüldüğü ihbar edildi. Üsküdar Jandarma Kumandanlığı cinayeti soruşturmakla görevlendirildi (27 Temmuz 1909/14 Temmuz 1325)225.

Ümraniye’de Karakolhane açılmasında en önemli etken artan nüfus ve beraberinde getirdiği asayiş sorunları olmalıdır. Karakola iki nefer piyade, bir nefer süvari ve polis memuru ile iki nefer jandarma sü- varisi yerleştirildi. Yeni açılan karakolda levazım eşyalarına ihtiyaç vardı. Bunlar aydınlatmada ve ısıtmada kullanılacak lamba, fener ve mangal gibi gereçlerle gaz ve kömür gibi yakacak maddeleriydi. Üsküdar Süvari Jandarma Bölük Kumandanı Bektaş Bey’in makama bildirdiği ihtiyaç listesi şunlardı (28 Kasım 1908/15 Teşrinisani 1324)226:

222 BOA, Y.PRK.ZB. 22/118. 223 BOA, ZB. 420/123. 224 BOA, ZB. 83/64 (28.X.1324/10.01.1909). 225 BOA, DH.EUM.AYŞ. 15/57. 226 BOA, ZB. 83/64, lef 1.

226 ÜMRANİYE TARİHİ I

Ümraniye Karakolunun İhtiyaç Listesi (BOA. ZB. 83/64.)

Ümranye Karakolunun İhtyaç Lstes (1908)

İhtiyacın ismi Adet Açıklama

Lamba: efrâd-ı kolluk 1 dâhili

Lamba: ahıra 1 “

Lamba: Abdesthaneye 1 “

Lamba: karakol kapısının önüne 1 harici

Fener: Karakolun kapısı önüne asılmak üzere kebirce/büyükçe 1 –

Mangal 1 –

Bir mangallık kömür – –

Dört lambalık gaz – –

Genel Toplam 6 –

227 ÜMRANİYE TARİHİ I

Bu istekler Üsküdar Mutasarrıflığı’nca Zabtiye Nezâreti’ne iletildi (1 Aralık 1908/18 Teşrinisani 1324). Lambaların “üç numara” olduğu özellikle belirtilmişti227. Karakolun gerek duyulan ihtiyaçlarının karşılandığı anlaşılmaktadır (27 Ocak 1909/14 Kânunisani 1324)228.

Günümüzde olduğu gibi geçmişte de çevreye karşı bir duyarsızlık olabilmekteydi. Bu duyarsızlıktan göz önünde olan alet-edevatlar, çiçekler veya ağaçlar ya bilinçsizlikten ya da meraktan nasibini alırlardı. Buna dair bir örnek, Harbiye Nazırı Mahmud Şevket Paşa’nın Dâhiliye Nezâreti’ne yazılan bir yazısından anlaşılıyor. Harita Komisyonu tarafından arazi haritasının çıkarılması için Çamlıca’da inşa edilen/dikilen işaretlerin ahali tarafından tahrip edildiği duyumlarıdır (9 Eylül 1909/27 Ağustos 1325). Bu duyum üzerine Harbiye Nazırı bunu yapanların bulunmasını ve haklarında gerekli kanuni işlemin yapılmasını Dâhiliye Nezâreti’nden talep etmekteydi (2 Şubat 1910/20 Kânunusani 1325)229. Ancak, yapılan ihbarın asılsız oldu- ğu anlaşılmıştı (28 Şubat 1910/14 Şubat 1325)230.

Adlî olaylardan birisi de günümüzde de örneklerine rastlanan “fâhiş fiyatla” satış yapmaktı. Böyle bir olay I. Dünya Savaşı yıllarında meydana gelmişti. Yüksek fiyatla ekmek sattığı anlaşılan Ümraniye bekçisi Ali oğlu Hasan, hakkında kanuni işlem yapılması için Divân-ı Harb’e sevk edildi (1 Mayıs 1916/18 Nisan 1332)231.

Bulgurlu’da eşkıya ile Menzil Jandarma Kumandanlığı devriyeleri arasında çatışma çıkması üzerine birtakım tedbirlerin alınması gündeme geldi. 14 Kasım 1916’da (1 Teşrinisani 1322) Kayışdağı civarında Yozgatlı bir celebin koyunlarını gasp etmek istemişlerdi. Celebin kılavuz olarak yanında tuttuğu Arnavut, eşkıyanın muhbiri çıkmıştı. Arnavut kılavuz, celebin silahını almış ve iki el silah atarak eşkıya arkadaşlarına işaret vermişti. İşareti alan asker çantalı, jandarma pantolonlu ve İngiliz mavzerli üç kişi gelerek yedi koyunu sürmüşlerdi. Silah sesleri üzerine devriye gezenler eşkıya ile müsademeye girişmişlerdi. Bu olayın dışında Bulgurlu ve havalisinde silahlı olarak toplanan grupların artması üzerine Bulgurlu Nokta Kumandanlığı’nın takviye kuvvetler sevk etmesi ve mahalli jandarma kumandanlığıyla birlikte hareket emri verilmişti (15 Ka- sım 1916/2 Teşrinisani 1332)232. Bu sırada Hekimbaşı Çiftliği’nde bulunan Matlı Hasan isimli birisi de öldürülmüştü ve faili belli değildi (15 Kasım 1916/19 Muharrem 1335)233.

Bir hırsızlık olayı Kısıklı Mıntıkası’nda Ümraniye Mahallesi civarında olmuştur. Vilayet ser-mü- hendisi Halid Bey’in köşkünde kiracı olarak oturan Harbiye Nezâreti Harita Heyeti’nden Binbaşı Nedim Bey’in 100 lira kıymetindeki donatım malzemelerini, Umumi Karargâh Nakliye Kolları Tabur İmamı’nın bedeli belirlenemeyen muhtelif eşyalarını Haydarpaşa’da satan Arif ile Turhan, Yaşar ve Malatyalı Hayri adlı kişiler tarafından çalınmıştı. Bunlardan Malatyalı Hayri yakalanmıştı (12 Ağustos 1916/30 Temmuz 1332/)234.

227 BOA, ZB. 83/64, lef 4. 228 BOA, ZB. 83/64, lef 5. 229 BOA, DH.MUİ. 62-1/53, lef 1. 230 BOA, DH.MUİ. 62-1/53, lef 3. Taşrada merak saikiyle alet-edevatla oynamağa örnek Tirebolu ve Ünye’de yeni inşa edilen deniz fenerleridir. Halk, merak ettikleri bu fenerleri görmek için 3 metre kadar yükseklikteki duvarları aşmakta, fenerlerin alet ve edevatıyla oynamakta idiler. Bu durum ise fenerlerin bozulmasına, asetilen gazının tutuşmasına ve parlamasına ve dolayısıyla kazalara sebebiyet verebiliyordu. Halkın bir kazaya sebep verecek ve fenerlerin çalışmasına engel teşkil edecek bu merakının önlenmesi gerekmekte idi. Bu nedenle, Bahriye Nezâreti, Dâhiliye Nezâreti’ne bir yazı göndererek önlem alınmasını istemişti (Ayhan Yüksel, Giresun Tarihi Yazıları, Kitabevi Yayınları, 3. bs., İstanbul 2007, s. 193-194). 231 BOA, DH.EUM.3.Şb. 13/46. 232 BOA, DH.EUM.3.Şb. 10/15; BOA, DH.EUM.6.Şb. 51/47. Bulgurlu ve havalisinde âsâyişi ihlal eden şahısların bazıları yakalandığına ve alın- ması gereken tedbirlere dair Bulgurlu Nokta Kumandanlığı’nın bir raporu. (BOA, DH.EUM.3.Şb. 17/2 [29 Kasım 1916/16 Teşrinisani 1332]). 233 BOA, DH.EUM.3.Şb. 16/45. 234 BOA, DH.EUM.3.Şb. 28/41.

228 ÜMRANİYE TARİHİ I

Asayişi ihlal eden olaylardan birisi de Kısıklı ile Dudullu arasında Hamamdere mevkiinde bir ka- dının öldürülmesiydi. Eli mavzerli, kimlikleri bilinmeyen dokuz kişi Bahçıvan Süternik’in bahçesine girerek eşini katletmişlerdi. Şahısların yakalanması için Mülâzım Naci Efendi’nin takiplerine çıktığı Harbiye Nezâ- reti’nce Dâhiliye Nezâreti’ne bildirilmişti (5 Kasım 1917/20 Muharrem 1336)235.

Ümraniye’de asayiş olayları devam etmekteydi. Bu da ekseriyetle eli silahlı şahısların ahalinin önüne çıkıp üzerlerinde bulunan paraları alma şeklinde görülmekteydi. Nitekim, Şile’nin Kara Kiraz köyünden Yakub Ağa’nın önüne çıkan elleri silahlı iki meçhul şahıs, üzerinde bulunan paralarını almışlardı. Olay, Dudullu karakol mıntıkasında meydana gelmişti. Devriyeler soygunculara altı el silah atarak yakalamaya çalışmışlarsa da firarileri ele geçirememişlerdi (9 Ocak 1918/9 Kânunusani 1334)236.

Asayişsizliğin hüküm sürdüğü savaş yıllarında Yukarı ve Aşağı Dudullu köyü muhtarları Halil ve Mahmud ağalar da soyuldular. Soygun, 28 Şubat 1920 Çarşamba günü öğleden sonra dört sıralarında ger- çekleşti. Muhtarlar Dudullu köyünün ihtiyaçları için un almak üzere Kartal’a gitmişlerdir. Dönüşlerinde Soğanlık köyünün üstünde Ovacık mevkisinde önlerine iki asker çıkmıştır. Soyguncu askerler Halil Ağa’nın 10 ve Mahmud Ağa’nın da 11 lirasıyla üzerindeki yün fanilayı dahi alarak İndihat Mektebi’ne doğru kaç- mışlardı. Olaydan mektep müdürü de haberdar edilmişti. Kaçan soyguncu askerlerin takibine devam edil- mekteydi (9 Mart 1918/9 Mart 1334)237.

Karakollarda suçluların kaçmaya teşebbüs etmeleri, bu sırada görevliler tarafından kaçmasının ön- lenmesi sırasında silah kullanılması geçmişte olduğu gibi günümüzde de görülmektedir. Böyle bir olay Üm- raniye Karakolu’nda yaşandı. Uzun bir süredir asker kaçağı olan Çekmeköylü Ali oğlu Hüseyin’in evinde saklandığını haber alan kolluk kuvvetleri kendisini 2 Mart 1918 gecesi yakaladı. Karakola götürülen firari Hüseyin, pencereden atlayarak kaçmaya çalıştığı sırada karakol efradından Hüseyin oğlu Mehmed tarafın- dan vuruldu. Hüseyin, aldığı yaraların etkisiyle üç saat sonra vefat etti (8 Mart 1918)238.

Savaş yıllarının getirdiği asayişsizlik olumsuz olayları da beraberinde getiriyordu. 10 Mart 1918 Pazar günü yine bir soygun olayı oldu. Kısıklı’da Hamamlı Deresi mevkiinde Çekme Köyü’ne gitmekte olan isimleri bilinmeyen dört-beş kadın ile iki erkeğin önlerine ikisi asker, biri jandarma elbiseli üç şahıs çıkarak yanlarında bulunan paraları ve eşyaları aldıktan sonra Ümraniye yönüne kaçmışlardı. Kolluk kuvvetleri soyguncuları takibe başlamış ve Demirciler civarında bunlardan üçü ölü ele geçirilmiş, biri ise kaçıp kurtul- muştu239.

Ümraniye odaklı asayiş olayları bunlarla da sınırlı kalmamıştır. Mesela, Çekme Köyü’ne gitmekte olan dört-beş kadar kadın ile iki erkeğin önlerine ikisi asker ve biri jandarma elbiseli üç kişi çıkıp yanlarında bulunan para ve eşyalarını alarak Ümraniye taraflarına kaçmışlardı (12 Mart 1918)240.

Yol kesme ve sirkat olayları sadece mal ve para için de yapılmıyordu. O zamana göre ekonomik bir değeri olan ne varsa “gasb ve sirkat” konusu olabiliyordu. Bunlara dair bir örnek, satılmak üzere pazara in- dirilen sütün yolda gasp edilmesidir. İstanbul Valiliği’nden Dâhiliye Nezâreti’ne hitaben 8 Mart 1918 tarihli yazıya göre Üsküdar’da Sütçü Dimitri, sütü Üsküdar’a pazara indirmek üzere Bakkalköylü Koço’ya vermiş- tir. Koço’nun Kartal’da Çakmak Bayırı’nda önüne çıkan silahlı bir şahıs iki güğüm sütü alarak kaçmışsa da

235 BOA, DH.EUM.6.Şb. 25/16. 236 BOA, DH.EUM.ADL. 39/51. 237 BOA, DH.EUM.6.Şb. 32/59. 238 BOA, DH.EUM.6.Şb. 32/47. 239 BOA, DH.EUM.6.Şb. 32/75 (12.03.1918), lef: 1. Belgede iki jandarma ile ziraat memuru Aziz Efendi’nin öldürülmesinden bahsedilmektedir. Bu şahısların Ümraniye ile alakalarının olup-olmadığı bilinemektedir. 240 BOA, DH.EUM.6.Şb. 32/75.

229 ÜMRANİYE TARİHİ I

kısa sürede yakalanmıştır. Sütçü Dimitri’nin sütünü gasp edenin 9. Kolordu efradından Mustafa oğlu Ali olduğu anlaşılmıştır (6 Ağustos 1918)241.

Ümraniye’de Kireç Ocakları Caddesi’nde/Bulgurlu’da Yalnız Servi’de köşk sahibi olanlardan bi- risi de Levazımat-ı Umûmiye Teftiş ve Muayene Komisyonu kimyageri doktor Kolağası Mustafa Bey’dir. Mustafa Bey köşkünde hizmetliler de çalıştırmaktadır. Jandarma mıntıkasında bulunan Kolağası Mustafa Bey’in köşkü 7 Şubat 1919 Cuma gecesi soyulmuş ve yüklü miktarda para ve mücevheri çalınmıştır. Mus- tafa Bey’in köşkünü basıp soygun yapanlar 15-20 kişiydi. Soyguncular tarafından köşkün duvarı ve kapısı kırılmış, bunlardan ikisi mavzerli, ikisi Rus tüfekli dört kişi içeri girerek hizmetçileri dövmüşler, Mustafa Bey’in 4-5 bin lira kıymetinde mücevheratını ve 233 adet evrâk-ı nakdiyeyi/kâğıt parasını almışlardır. Hat- ta, köşkü yakmak için de süpürge tutuşturmuşlardı. Olayın Kısıklı karakoluna ihbar edilmesi üzerine takım kumandanı elindeki kuvvetlerle olay yerine gitmiş ve soruşturmaya başlamıştır. Küçükbakkalköy’üne doğru giden soyguncuların takibine çıkılmıştır. Bu arada köşk hizmetlileri ile soyguncular arasında işbirliğinden şüphelenilmiş ve ifadelerine başvurulmuştur. Bu ifadelerden işbirlikçinin köşk çalışanlarından Arif olduğu ve soyguncularla birlikte o gece köşke girdiği ve soyguna katıldığı ortaya çıkmıştır. Soyguncuların yakalanması için Kısıklı Takımı’ndan dört askerle takviyeli Kartal’dan bir müfreze takiplerine çıkmıştır (8 Şubat 1919)242. Mustafa Bey’in köşkünün soyulmasıyla ilgili yapılan soruşturmadan yeni bilgiler edinilmiştir. Soygunu ya- panlar Bakkalköyü Rumları olduklarından şüphe edilen sayıları 30 kişi kadar olan bir asker çetesidir. Çete, köşkü ablukaya almış ve 2,5 saat kadar muharebeden sonra köşke girmiş ve 4.000 liralık para, mücevher ve eşyayı gasp etmiştir. Soyguncular Mustafa Bey’i de dağa kaldırmaya teşebbüs etmişlerse de başaramamışlar, gecenin karanlığından faydalanarak kaçmışlardır. Soygun Üsküdar Polis Müdüriyeti’nden Jandarma Alay Kumandanlığı’na yazılarak faillerin ortaya çıkarılması istenmiştir. Köşke taarruz ederek soyanların daha önce de ismi geçen Libadiyeli İsmail oğlu Arif, Bulgurlu’da han kiracısı Ahmed oğlu Haydar, Ümraniye köyün- den Muhacir Mahallesi’nden Canbaz İbrahim oğlu Halil, eski hizmetçisi Emin oğlu Ahmed, Kör Hasan oğlu Ahmed ile Bulgurlulu Ahmed Pehlivan olduğu anlaşılmıştır. Hasta olan Ahmed Pehlivan evini terk etmiştir. Yakalanan diğer sanıklar adliyeye sevk edilmiştir (21 Şubat 1919)243. Doktor Mustafa Bey’in çalı- nan 2.000 liralık eşyasının bulunması için araştırmalara devam edilmektedir. Küçükbakkalköylü Koço’nun hanesinde görülen bazı eşyalar takip müfrezesinin dikkati çekmiştir. Koço’nun eşi Angelino çalıntı olması düşünülen birkaç kat elbise ile Üsküdar karakoluna getirilmiş, Mustafa Bey’e ve yine eşyaları çalınan Erşed ve Nidai Beyler’in ailelerine gösterilmiştir. Mağdur ve mağdureler elbiselerin kendilerine ait olmadığını söy- leyince Koço’nun eşi serbest bırakılmış ve elbiseleri de kendisine geri verilmiştir (6 Nisan 1919)244.

Asayiş olayları sadece soygun ve kız kaçırmak suretiyle olmuyordu. Günümüzde “maganda” olarak nitelendirilenlerin silahından çıkan kurşunla ölümlere Osmanlı döneminde de rastlanıyordu. Bu olaylar bilhassa düğün eğlencelerinde görülüyordu. Hatta, Osmanlı bunun önüne geçmek için düğünlerde silah atılmasını yasaklayan emirler de çıkartıyordu. Bu emirlerde mermilere verilen paraların evli çiftlere verilmesi öneriliyordu. Böyle bir hadise düğün cemiyetinde Dudullu’da meydana geldi. 12 Şubat 1919 Salı günü öğleden sonra saat 8 sularında Hasan oğlu Kadri tarafından rovelver ile atılan kurşun Emrullah oğlu Salih’in ölümüne sebep olmuştu245. İstanbul Vilayeti, Salih’i kazaen öldüren Kadir’in yakalandığını 22 Mayıs 1919 tarihli tezkiresi ile Dâhiliye Nezâreti’ne bildirmiştir246. İstanbul Vilayeti’nin 5 Haziran 1919 tarihli tezkire- sinde “olayda kasıt olmadığı, Kadir’in silah kullanmadaki acemiliğinden ileri geldiği” Dâhiliye Nezâreti’ne arz edildi247. 241 BOA, DH.EUM.6.Şb. 53/12 (18.06.1918). 242 BOA, DH.EUM.6.Şb. 48/103. 243 BOA, DH.EUM.AYŞ.6.Şb. 47/1; BOA, DH.EUM.6.Şb. 49/47. 244 BOA, DH.UMVM. 159/96. 245 BOA, DH.EUM.AYŞ. 8/64 (15.03.1919). 246 BOA, DH.EUM.AYŞ. 73/70. 247 BOA, DH.EUM.AYŞ. 11/74. 230 ÜMRANİYE TARİHİ I

İşgal yıllarında adî olaya benzeyen bir yaralama hadisesi oldu. 1 Mart 1919 Pazartesi günü zevali saat 10 sıralarında Dudullu civarında Erikli Pınarı denilen yerde o sırada çalılıkta bulunan Ümraniye köylü İsmail oğlu Mustafa Bey’i silahlı dört kişi rovellerle bacağından vurarak Çekme Köy civarına kaçtılar. İstan- bul Valiliği her zaman olduğu gibi suçluların takibine çıktığını Dâhiliye Nezâreti’ne bildirdi (1919/5 Mart 1335)248.

Paşaköylü iki Rum kadının 25 Mayıs 1919’da Dudullu-Kısıklı arasında yolu kesilip para ve eşya- ları gasb edildi. Olay şöyle gelişti: öğleden önce saat 10 sularında Paşaköylü Zori’nin eşi Mavri ile Pronka İstavri’nin eşi Eleni’nin önlerine Dudullu ile Kısıklı arasında Çakmak Bayırı’nda birinin elinde kırma tüfek, diğerinin elinde değnek olan iki kişi çıkarak 3 liralık kâğıt paraları ile iki çift fotin ve iki çift çarıklarını al- mışlardır. Mağdurlar Dudullu karakoluna giderek suç duyurusunda bulunmuşlardır. Faillerin yakalanması için takibe çıkılmıştır249. İstanbul vilayeti, Mavri ve Eleni’nin paralarını ve eşyalarını gasp eden şahısların halen yakalanamadığını Jandarma Alay Kumandanlığı’na atfen Dâhiliye Nezâreti’ne bildirmiştir (4 Haziran 1919)250.

Dudullu’da ve Kısıklı’da katl olayı ortaya çıktı. Dudullu’da Domuzburnu civarında yol üzerinde ve Kısıklı’da Arnavud Arif’in tarlasında isimleri tespit edilemeyen iki ceset bulundu. İstanbul vilayeti, yapılan soruşturmadan bir sonuç çıkmadığını Dâhiliye Nezâreti’ne bildirdi (29 Mayıs 1919)251.

14 Haziran 1919’da Ümraniye’de İsmail Efendi’nin bostan kuyusunda baş ve kolları olmayan, beli- ne taş bağlanmış, parçalanmış ve çürümüş bir kadın cesedi çıkarılmıştı. Faili bilinmeyen cesedin Müslüman bir kadına ait olduğu tespit edildi252.

Ümraniye’de hüzün verici adlî bir olay da Şefika isimli hanımın “gurur intiharıdır”. Şefika, Ümra- niye Muhasebecisi Hafız İbrahim Efendi’nin oğlu Sabri Bey’in hizmetçisidir. Kendisine 13 Haziran 1919’da hırsızlık suçu isnat edilince bostan kuyusuna atlayarak intihar etmiştir (15 Haziran 1919).253

19 Haziran 1919’da öğleden sonra 12 sıralarında Baltacı Çiftliği ile Kemerdere mevkinde Nizamiye 30. Alayın 2. Taburunun Makineli Tüfek Bölüğü hayvanlarını otlatmakta olan askerlerin üzerine meçhul şahıslar tarafından on el silah atılmıştır. Buna askerler tarafından anında karşılık verilmiştir. Olayın Dudullu Karakolu tarafından haber verilmesi üzerine Ümraniye Karakol kumandanı elindeki kuvvetlerle derhal ta- kiplerine çıkmıştır. Olaydan Kartal Bölüğü ile Kısıklı Takımı da haberdar edilmiştir (25 Haziran 1919)254.

Eşkıyanın başvurduğu yöntemlerden birisi de bir kimseyi ve genellikle bir kadını herhangi bir maksatla kaçırıp dağa veya dağ başı gibi ıssız bir yere götürmek olurdu. Eşkıya bilhassa erkeği fidye almak için dağa kaldırırdı. Bir dağa kaldırma olayı 24 Haziran 1919 Salı günü akşam saatlerinde görüldü. Eşkıyalar Paşaköylü İstilyanos Çorbacı’yı dağa kaldırdılar. Olayla ilgili pek fazla bir bilgi de yoktur. Eşkıya gruplarının Arnavud oldukları söylentisi bir kadın ile 14 yaşındaki bir çocuğun ifadesinden kaynaklanıyordu. Görevliler, bunların ifadesine itimat edilerek eşkıyaların hüviyetlerinin tayin edilemeyeceği kanaatindeydiler. Çünkü, Üsküdar Tabur Kumandanlığı’ndan alınan raporda Üsküdar Livası dâhilinde faaliyette bulunan bir Arnavud çetesinin varlığına dair yeterli delil bulunmamaktaydı. Paşaköylü İstilyanos Çorbacı’yı dağa kaldıran eşkıya-

248 BOA, DH.EUM.AYŞ. 50/11. 249 BOA, DH.EUM.AYŞ. 73/74. 250 BOA, DH.EUM.AYŞ. 11/64, 11/23. 251 BOA, DH.EUM.AYŞ. 10/58. 252 BOA, DH.EUM.AYŞ. 15/93 (17.L.1337/16.07.1919). 253 BOA, DH.EUM.AYŞ. 12/43. 254 BOA, DH.EUM.AYŞ. 13/61.

231 ÜMRANİYE TARİHİ I

nın yakalanması için tahkikat ve takibatın yapılmasını Üsküdar Tabur Kumandanlığına bildirildi (1919/30 Eylül 1325/)255.

Yukarıdaki sözü edilen olayla ilgili olarak 25 Eylül 1919 tarihli-9037 numaralı rapora ek olarak hazırlanan Ekim 1919 tarihli rapor olaya dair ayrıntılı bilgi vermektedir:

İstilyanos Çorbacı’nın Koço isimli oğlu on-onbeş günden beri Üsküdar’da Dağ Hamamı’nda nu- marası ve sokağı bilinmeyen hanesinde bulunmaktadır. Olay günü Üsküdar’dan hareketle Dudullu köyüne gelmiş, oradaki kahvede bir kahve içtikten sonra atına binmiş ve Alemdar şosesini takip ederek Sarıgazi’ye saparak ve Sarıgazi’yi geçtikten sonra Sarıgazi ile Samandıra’yı birleştiren şoseyi terk ederek tarlalar içersin- deki patikadan geçerek Samandıra’ya gelir. Yol arkadaşı Samandıra köyü civarında meşhur Levazlı Kâhya’nın ağılından her gün süt alarak Kadıköy’e satmaya giden bir sütçüdür. Yolda giderken daha önce Büyükbak- kal’da bir soygundan söz açılınca İstilyanos, yol arkadaşı sütçüye “benden eşkıya 300 lira isterse belki vere- bilir, fakat 600 lira isterlerse veremeyeceğimi düşünürüm” diye söyleşir. Samandıra’ya geldiklerinde Sütçü, ağıla süt almaya gider, İstilyanos da mola verdiği kahve meydanındaki ağaca atını bağlar ve peykeye gider oturur. İstilyanos karşısında bulunan nalbanttan bir karpuz ister. Karpuzu kendi bıçağıyla soyar, karpuzun ¾’ünü yediği sırada birden bire köyün kuzeybatı yönündeki sokaktan silahlı üç kişi gelir. Bunlardan biri sokak başında gözetleyici olarak kalır. Diğer ikisi İstilyanos’a yaklaşarak “kalk” derler. İstilyanos da “nereye kalkayım oğlum” diye cevap verir. Bunun üzerine “hâlâ konuşuyorsun” diye tüfekleri üzerine doğrulturlar. İstilyanos bunun üzerine elindeki bıçağı ve üzerindeki tabancasını teslim eder. Soyguncular İstilyanos’un kollarını bağlarlar. Bekçi olarak kalan soygunculardan birisi muhtar Uzun Ahmed Ağa’ya küfür ederek tes- lim olmasını ister. Muhtarın elinde bir sopa vardır. Soyguncuya “nesini teslim edeceğini ve ne için küfür ettiğini” sorar. Soyguncu, “sizin kabahatiniz çoktur, gelin şu herifi hayvana bindirin” der. Muhtar Ahmed Ağa, köylü Şaban, elleri bağlı İstilyanos’u hayvana bindirmeye çalışırlarsa da mümkün olmaz, ellerini çözmek suretiyle ancak bindirebilirler, hayvanın başını köylü Şaban’a çektirerek tarla ve bahçe içerilerinden geçer- ler. Sonra da köylü Şaban’ı serbest bırakırlar. Soyguncular Aydos yönüne giderler. Samandıra köyü imamı Mehmed Ali Efendi, öğle ezanını okumak üzere minarede olduğundan İstilyanos’un köye geldiğini görmez. Yalnız, Sarıgazi şosesini takiben Samandıra’ya doğru üç silahlı şahsın süratli bir şekilde geldiğini görmüştür. İstilyanos’un eşkıyalar tarafından götürüldüğü sırada bütün köy halkı harman, bahçe ve tarlalarına dağılmış, karakol efradı da bir gün evvel Büyükbakkal’taki olayın soruşturması için boşalmıştır. Karakolda sadece bir nefer nöbetçi kalmıştır. İstilyanos götürüldükten 20 dakika sonra dönen Takım Kumandanı Basri Çavuş’la Karakol Kumandanı şakilerin peşine düşerler. Şâkilerle jandarmalar arasında ilk önce Aydos ile Sultanbeylik arasında ve İzmit şosesi üzerinde ağaç köprü yakınında, jandarmaların ısrarlı takibi üzerine ikinci çatışma bu defa Şalgamlı çiftliği ile Sultanbeylik arasında, üçüncü çatışma da tam Şalgamlı çiftliği sırtlarında gece meydana gelir. Jandarmalar takibinde ısrarcı olurlar ve bu defa Şamgamlı çiftliği ile Sultanbeylik arasında yeniden bir çatışma olur. Üçüncü çatışma da tam Şalgamlı Çiftliği sırtlarında gece olur. Ancak, eşkıyalar gecenin karanlığından yararlanarak kaçarlar. Jandarmalar Kurtköyü yolu üzerinde pusu atarlarsa da sabaha kadar kimseye rast gelmezler. Yine, olay gecesi Çavuşbaşı Çiftliği’nde bulunmakta olan Sultanbeylik Ta- kip Müfrezesi Ömerli Takımı Kumandanı vasıtasıyla telgrafla eşkıyanın peşine düşülmesi temin edilmişse de Takip Müfrezesi Kumandanı Tevfik Efendi, İstilyanos’un izlerinin bulunduğunu bildirmiştir. Oğlu da “fidye-i necat” olarak para tedarikine koyulmuş, ama parayı kime ve nereye verecekleri konusunda bilgi verilmemektedir. Raporda özet olarak “kılık kıyafetlerine bakarak bunların Arnavud Çetesi” olduğuna karar verilmiştir. Sayıları 10-12 arasında olup üzerlerinde siyaha yakın şayaktan elbise ve başlarında aynı renkte başlık, ayaklarında fotin ve meşin çamurluk, üzerlerinde tabanca, tüfek ve bomba vardır. Çete, Kurtköyü

255 BOA, DH.EUM.AYŞ. 23/48, lef 1.

232 ÜMRANİYE TARİHİ I

yönünden geçip orman ve dağı kullanarak Gebze’nin Tepeviran köyüne gitmişlerdir. Rapor, her zaman ol- duğu gibi “tâ’kîbâtda bulunulmakta” olduğunu beyan ediyordu256.

Eşkıyalar 2 Aralık 1920’de Dudullu’da Bakkal Vasil’i dağa kaldırdı. Bakkal Vasil’i dağa kaldıranlar Konyalı Hüseyin, Kütahyalı Mehmed, Batumlu Yusuf, Gürcü Mehmed isimli kişilerdi. Kendilerine “ya- taklık” edenler ise Çekme Köyü’nden Çolak Mustafa ile Dudullu Jandarma Karakolu neferlerinden 1894 doğumlu Yusuf oğlu Ali idi. Eşkıyalara Bakkal Vasil’in dağa kaldırılmasını Çolak Mustafa teklif etmiş, jan- darma Ali de bir gün önce Vasil’in çarşıya ineceğini Kütahyalı Mehmed’e haber vermiştir. Yapılan sorgu- lamada Jandarma Ali’nin eşkıyalarla işbirliği yaptığı, kendilerine erzak taşıdığı ve daha birtakım cinayet ve şekavet icra eyledikleri ortaya çıkmıştır. Çekme Köylü Mustafa tanzim edilen evrakla birlikte adliyeye sevk edilmiştir. Jandarma Ali ise asker olması hasebiyle hakkında çıkacak hükme göre şimdilik tabur merkezinde gözaltında tutulmaktaydı (7 Ocak 1920)257. Bu sırada Bakkal Vasil’in dağa kaldırılmasıyla ilgili yeni bir ge- lişme oldu. 20 Aralık 1920’de Başıbüyük köyüne taarruz edenlerden ve yakalananlardan Aydınlı ve Babalar köylerinde bahçe bekçiliği yapan Muşlu Şükrü ile Sarıgazili Hüseyin’in Bakkal Vasil’in dağa kaldırılması olayıyla ilgili olmalarından şüphelenilmekteydi (14 Ocak 1920)258.

Ümraniye sınırları içinde bir soygun olayını da Paşaköylü Todori oğlu Yorgi isimli şahıs yaşadı. 16 Nisan 1920 sıralarında Yorgi, beraberinde iki beygiriyle Kadıköy’den yakacak ihtiyacı için kömür almış köyüne dönmektedir. Bu sırada Dudullu ile Sarıgazi arasında Madenci Mevkii’nde önünü ellerinde tabanca ile kesen kimliği bilinmeyen şahıslar beygirlerini almıştır. Todori oğlu Yorgi’nin iki beygirini gasbeden şa- hısların yakalanması için Alemdar Müfrezesi görevlendirilmiştir (18 Nisan 1920)259.

30 Ekim 1920 (30 Teşrinievvel 1336) Pazar günü Çekme Köyü ile Hekimbaşı Çiftliği arasında elle- rinde bıçak olan üç şâki, Çekmeköy ahalisinden Nezir’in 10 lira parasını aldıkları ve o sırada atlı olarak olay mahallinden geçen Sultan Çiftliği korucularından birisini de yaraladıkları bildirilmişti (20 Kasım 1920/20 Teşrinisani 1336)260. İstanbul Valiliği bu defa Dâhiliye Nezâreti’ne 18 Kasım 1920 (18 Teşrinisani 1336) tarihli yazıya ek olarak Çekme Köy’ünden Ali, Nezir ve Yaşar isimli şahısların Üsküdar’dan köylerine dön- mekte iken Kısıklı İnzibat Mıntıkası dâhilinde Hekimbaşı Çiftliği’ne ayrılan yolun yarım saat mesafesindeki Gölova Tarlası denilen mevkide mavzerli üç şahsın hücumuna uğradığını, üzerlerinde bulunan paralarının alındığını bildirmiştir (29 Kasım 1920)261. Burada sözü edilen Nezir’in daha önce soyulduğu bilinen Nezir olma ihtimali vardır.

Suç ve ceza kapsamında “erbâb-ı fesattan” sayılan, muhtemelen 1920’li yıllara ait bir fotoğraf “Kar- tal Kazâsı Bulgurlu Karyesi’nden” rençber Arnavudoğlu Ali b. Halil’e aittir. Emniyette kaydedilen bilgi fişine göre Ali 30 yaşında, 1,76 cm. boyunda, siyah tek-tük kırsaçlı, siyah bıyıklı birisidir. Emniyete neden geti- rilmiştir ve neden fişlenmiştir herhangi bilgi verilmemektedir262.

İlginç bir taltifat Ümraniye karakolu personeline dairdir. Açıldığından bu yana Ümraniye Karakol mensuplarına liyakat ve iftihar madalyası verildiği anlaşılıyor. Bu madalyaların asayiş görevlerini layıkıyla yaptıklarından mı, ya da Kuvâ-yı Milliye’ye karşı lehte ve aleyhte tutumlarından dolayı mı verildiği bili- nemiyor. Karakol kumandanı Başçavuş Kemal Efendi’ye gümüş liyâkat, jandarma askerlerinden Hızır oğlu

256 BOA, EUM.AYŞ. 23/48, lef 2. 257 BOA, DH.EUM.AYŞ. 29/105. 258 BOA, DH.EUM.AYŞ. 75/39. 259 BOA, DH.EUM.AYŞ. 38/44. 260 BOA, DH.EUM.AYŞ. 69/28, lef 1. 261 BOA, DH.EUM.AYŞ. 69/28, lef 2. 262 BOA, FTG.f. 454/29.10.

233 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hamdi, Ömer oğlu İsmail, Derviş oğlu Cemal, Ali oğlu Hüseyin, Hasan oğlu Zekeriya ve Hasan oğlu Ah- med’e birer gümüş iftihar madalyası verilmiştir (13 Temmuz 1920)263.

Resm Verlere Göre Ümranye’de Suç ve Olay Tablosu (1857 - 1920)

Olay Mahall Suçun mahyet Olay Yılı

Dudullu köyü Cinayet 1857

Çavuşbaşı Çiftliği Kaçak kesim 1892

Bulgurlu köyü Yangın 1899

Ümraniye Sürgün 1904

Ümraniye Cinayet 1909

Ümraniye Fâhiş fiyatla ekmek satılması 1916

Kayışdağı Koyun gasbı 1916

Hekimbaşı Çiftliği Cinayet 1916

Ümraniye Hırsızlık 1916

Dudullu Hamamdere Cinayet 1917

Dudullu Soygun 1918

Ümraniye Karakolu Firar 1918

Çakmak Bayırı Süt gasbı 1918

Ümraniye Soygun 1918

Ümraniye Soygun 1919

Dudullu Düğünde kazaen öldürme 1919

Dudullu-Kısıklı yolu Yol kesme-gasp 1919

Dudullu-Kısıklı Cinayet 1919

Ümraniye İntihar 1919

Ümraniye Cinayet 1919

Dudullu Dağa kaldırma 1919

Dudullu Dağa kaldırma 1920

263 BOA, İ.DUİT. 68/86.

234 ÜMRANİYE TARİHİ I

Çekmeköy-Hekimbaşı Çiftliği arası Gasp 1920

Kısıklı Gasp 1920

c) Ümranye’de Eğtm-Öğretm

Ümraniye ve çevresinde eğitim-öğretimi devam eden ibtidâî mektepleri bulunmaktaydı. Meselâ, bu mektepler arasında Alemdağı’nda “Hara-i Hümâyûn Mekteb-i İbtidâîsi (1309/1893)264”; “Sultan Çiftliği Mektebi”, Alemdağı Caddesi’nde Dudullu ve Sarıgazi köylerinde “Dudullu Mektebi” ve “Sarıgazi Mektebi”, “Çekme Köy ve Samandıra Mektepleri” (1322/1906)265; Bulgurlu köyünde “Haydarpaşa Mekteb-i İbtidâî- si” (1325/1909) eğitime devam etmekte idi266.

Dudullu Mektebine Dair Bir Belge (BOA. MF. MKT. 952/64)

“Kaliteli eğitim” günümüzde olduğu gibi Osmanlı döneminde de gündeme gelmekteydi. Geçen yıla göre eğitim seviyesinin düştüğü ileri sürülen Hara-yı Hümâyûn Mektebi’nde bu nedenle “ıslaha yönelik” bir çalışma yapılması söz konusu oldu (10 Ağustos 1309/21 Ağustos 1893)267.

Ekim 1895’den (Teşrinievvel 1311) Samandıra köyü hüsn-i hatt muallimi vekili Mülazım Edib Efendi iki, hesap muallimi Necib Efendi ondört derse gelmemişlerdi. Buna dair İsmail Hakkı Efendi’nin bir raporu bulunmakta idi (16 Kasım 1895/4 Teşrinisani 1311)268.

264 BOA, MF.MKT. 178/80 (10.VI.1309/21.08.1893). 265 BOA, MF.MKT. 952/64 (27.V.1322/09.08.1906), lef 5. 266 BOA, MF.MKT. 1110/45 (04.III.1324/17.05.1909), lef 2. 267 BOA, MF.MKT. 178/80. 268 BOA, MF.MKT. 952/64, lef 1.

235 ÜMRANİYE TARİHİ I

Dudullu köyü Mekteb-i İbtidâîsi’nde yaşanan bir sorun da muallim maaşı ile ilgili idi. Hafız Ah- med Efendi, Maarif Nezâreti’nden aldığı 100 kuruştan başka yıllık 800 kuruş ücreti ile 30 kile buğday ve 25 yük odun karşılığı muallimlik yapmak üzere köy ahalisi ile anlaşmıştı. Köy ahalisi taahhüdünü yerine getir- mediği gibi geçen yıldan da 300 kuruş bâkiye alacağı kalmıştı. Yani, köy muallimine aynî ve nakdî ödemeler yapılmamıştı. Muallimlerin zaruret içinde kalması ise eğitimi sekteye uğrayacaktı. Sorunun çözümü için Maarif Nezâreti’nin Kartal Kaymakamlığı’na bir yazı müsveddesi vardır (30 Temmuz 1906/17 Temmuz 1322)269.

Alemdağı’nda Sultan Çiftliği Mektebi, Alemdağı Caddesi’nde Dudullu, Sarıgazi köyünde Sarıgazi ve Çekmeköy Mektepleri’nde genel imtihanları yapılmıştı. İmtihanı yapılamayan sadece Samandıra Mektebi idi. Çünkü, mektep hocası görev yerine gitmeyerek “şurada-burada gezmekle vakit geçirmekte” idi. Dolayı- sıyla talebeler “ni’met-i ma’ariften” yoksun kalmış oluyorlardı. Bu konuda Mekteb-i İbtidâî Müfettişi Hakkı Bey’in bir yazısı bulunmaktaydı (9 Ağustos 1906/27 Temmuz 1322)270. Mektepteki eğitimi aksatan ise köy imamı Nuri Efendi isimli birisiydi. İmam efendi, ahali tarafından verilen ücreti yeterli görmeyerek böyle bir eylemi geçen yıl yapmıştı. İmam efendinin yerine bir başkası da atanmadığından talebeler bir yıldan beri eğitim-öğretim görememekteydi. Çözüm, muallim maaşının artırılması ve bu maaşın köylü tarafından karşılanmasının sağlanmasıydı (14 Ağustos 1906/1 Ağustos 1322/)271.

ÜMRANİYE’DE MEKTEB-İ İBTİDÂÎLER272

Mektebn adı Bulunduğu Semt Muallm Yıl

Haydar Paşa Bulgurlu Salim Efendi 1900-1903

Cevher Ağa Yalnız Servi İsmail Hakkı Efendi “

Dudullu Dudullu Hafız Ahmed Efendi 1906

d) Mllî Mücadele Yıllarında Ümranye (1919-1922)

Mondros Mütarekesi’nin 1. maddesine göre Türk denizcileri Çanakkale ve İstanbul Boğazları’nı açmak için mayınları bizim gemilerimizle toplamış, neticede 61 gemili İtilaf Donanması, Çanakkale Boğa- zı’nı geçerek 13 Kasım 1918 günü, İstanbul’da Beşiktaş önlerine gelip demirlemişti. Böylece, 29 Mayıs 1453 tarihinden itibaren Türkler’e başkentlik etmiş olan İstanbul şehri işgal edilmiş, şehrin her yanı işgalcilerin denetimine girmişti. İstanbul’un cadde ve sokakları bir yandan işgalciler, diğer yandan da cepheden dönen askerlerle dolup taşmıştı. Cepheden gelen bu kahramanlar başları öne eğik, mahzun ve kederler içinde ev- lerine dönmekteydiler. “… Dullar, savaş gazisi sakatlar, sokaklarda aç dolaşan terhis edilmiş askerler, hâlâ

269 BOA, MF.MKT. 944/17, lef 1-2. 270 BOA, MF.MKT. 952/64, lef 4. 271 BOA, MF.MKT. 952/64, lef 5. 272 BOA, MF.MKT. 944/17; Salnâme-i Nezâret-i Maarif-i Umumiye, İstanbul 1318, s. 834; a.g.e., 1319, s. 177; a.g.e., 1321, s. 187.

236 ÜMRANİYE TARİHİ I

giydikleri ve siperlerde lime lime olmuş üniformlarıyla dolaşan eski yedek subaylar, ne yapacağını, nereye gönderileceğini bilmeyen muvazzaf subaylar İstanbul’u doldurmuşlardı. İstanbul’un havasında esen, yalnızca hayal kırıklığı, umutsuzluk, kin ve iniltidir273”. 1915 yılında hem karadan, hem de denizden zorlayarak Ça- nakkale’yi geçemeyenler Mondros Mütarekesi’ni takip eden süreçte Boğaz’dan Marmara Denizi’ne geçtiler.

Rumlar, Türk halkını sindirerek Patrikhane’nin politikasına alet oluyorlardı. Rum çetelerin giriştiği hareketler, Şile’den Tuzla’ya, oradan Çekmece’ye kadar uzanmaktaydı. Şehrin güvenliğini sağlamak için ge- len işgal kuvvetleri, güvenliği sağlamak şöyle dursun, şehri güvenliği olmayan bir duruma düşürmekteydiler. İşgâl altındaki İstanbul’da Rumlar büyük taşkınlıklar yapıyor, ev ve dükkânlarına Yunan bayrakları asıyor, Yunan Averof zırhlısını görmek için gece-gündüz motor ve kayıklarla taşınıyorlardı.

Cezaevlerinden bırakılan Rumlar, içki içip komşu Türkler’in ev ve dükkânlarına açıktan saldırdılar. İki ayda yüzden fazla cinayet işlediler. Tatavla’da (Kurtuluş) ipekten bir Bizans bayrağı hazırlanarak Ayasofya Câmisi’nin iki minaresine asılmak istendi. Bu şımarıklığı sadece Rumlar yapmadı. Gedikpaşa ve Kumkapı’da yerleşen Ermeniler de azdılar. İstanbul’da bu olaylar yaşanırken Samsun-Trabzon bölgesindeki Pontusçu Rumlar, Doğu Karadeniz bölgesini Mütarekenin 7’nci maddesine göre galip devletlere işgal ettirmek ve Pontus devleti kurma hazırlığında idiler274.

İstanbul’un işgali, ardından Yunanlılar’ın İzmir’e çıkmaları halkın Kuvâ-yı Milliye’ye katılımını hızlandırdı. İşgal kuvvetleriyle mücadeleye girişen Kuvâ-yı Milliye mensupları İstanbul’da da bu mücadeleyi sürdürdü. Bu yıllarda hem asayiş olayları, hem de işgale karşı direniş olayları yaşandı. İstanbul’daki bu mü- cadele Kuvâ-yı Milliyeciler’in Anadolu’ya çıkış kapısı olan Ümraniye’ye de yansıdı.

Rum ve Yunan çetelerinin İstanbul’un Yunanistan’a verilmesini sağlamaya yönelik eylemleri kar- şısında Türk halkı da boş durmamış, Rum çetelerinin eylemlerini engellemek veya onları caydırmak için karşı önlemler almaya çalışmıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın da aralarında bulunduğu birçok Türk vatansever Millî Mücadelenin başlarında Çamlıca, Kısıklı, Dudullu, Kartal, Büyükbakkalköy, Küçükbakkalköy bölge- lerinden Gebze’ye kadar uzanan sahada faaliyet gösteren Rum çetelerini ve eşkıyasını etkisiz hale getirmek, İstanbul’dan Anadolu’ya geçmek isteyen Millî Mücadele yanlısı aydınları ve subayları Anadolu’ya geçirmek, İstanbul depolarından kaçırılan silah ve cephanelerin Anadolu’ya taşınmasına yardımcı olmak amacıyla çete teşkilatı ve müfrezeler kuruldu. Türk çete müfrezeleri Rum çetelerinin yoğun olarak Anadolu yakası, Üskü- dar, Kartal, Pendik, Kadıköy, Boğaziçi, Çatalca bölgelerinde görev yaptılar275.

Şehzadebaşı Karakolu’nun işgal edildiği gün İngiliz kıtaları Ümraniye taraflarında da saldırıda bu- lundular. Sabahleyin tahminen bir bölük İngiliz kıtaları Kısıklı-Bulgurlu ve Çamlıca civarını kuşatmış, belli başlı yolları tutmuş ve bu havaliye gidip-çıkanlar aranmış, üzerlerinde bulunan rovelverlere el konulmuştur. Yine, Büyük Çamlıca ve Küçük Çamlıca sokaklarına mitralyöz ve top tabyası, Kısıklı’ya giden yolların ci- varına da bir mitralyöz konulmuştur. İngiliz işgal kuvvetleri bununla yetinmemiş karakolda görevli dışarıya çıkan iki neferin kasaturalarını almışlar, jandarma Ali Çavuş’u dışarıya çıkararak dövmüşler ve yanlarında alıkoymuşlardır. Osmanlı subay ve neferlerini toplayıp bilinmeyen bir yere götürmüşlerdir. Aynı gün bir bölük İngiliz askerleri de Üsküdar Merkez Posta ve Telgrafhanesini işgal ederek haberleşmeyi engelledikleri gibi Haydarpaşa Askerî Baytar Mektebi önüne nöbetçi yerleştirmişlerdir (17 Mart 1920)276.

273 Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, I, Remzi Kitabevi, İstanbul 1987, s. 351. 274 M. Fahrettin Kırzıoğlu, Türk İnkilâp Tarihi Ders Notları, Atatürk Üniversitesi Yayınları, Erzurum 1977, s. 16-18. 275 Mehmet Temel, İşgal Yıllarında İstanbul’un Sosyal Durumu, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1998, s. 204. 276 BOA, DH.EUM. 35/43. Mondros Ateşkes Antlaşması’nın 12. maddesi İtilaf Devletleri’ne işgal ettikleri bölgelerde iletişim araçlarını denetleme imkânı vermişti. İngiliz-Fransız ortak kuvvetleri bu denetimi kurmak amacıyla postane, telsiz ve telgraf istasyonlarına adamlarını yerleştirmişti. Bununla da yetinmeyen işgal kuvvetleri İstanbul’da bulunan postahane, telsiz ve telgraf istasyonlarını işgal altına almışlardı. İşgal kuvvetleri Osmanlı hükümeti tarafından gönderilecek olan telgraf ve iletilerin sansürsüz olarak geçmesine izin vereceklerdi (Abdurrahman Bozkurt, “İtilaf Devletlerinin İstanbul’da İşgal Yönetimi”, [basılmamış doktora tezi], İstanbul 2009, s. 450).

237 ÜMRANİYE TARİHİ I

Millî Mücadele başladığında İstanbul’dan subaylar Kuvâ-yı Milliye hareketine katılmak üzere Ana- dolu’ya geçiyorlardı ve Anadolu’ya silah kaçırıyorlardı. Bunlardan bir grup da Kuleli Mektebi muallimle- rinden bazı subay ve talebelerle Topçu Mektebi’nden bir makineli tüfek bölüğü idi. 3 Mayıs 1920 Pazartesi gecesi saat 10:30 sıralarında bir yüzbaşı, iki mülazım-ı evvel kumandasında 30 nefer piyade ve 8 süvari ve birkaç inzibat memurlarından oluşan bir müfrezenin Ümraniye’den Alemdar yönüne doğru gitmekte ol- duklarını tespit eden Ümraniye Karakol Kumandanı, müfreze kumandanına “gidiş yönleri ile hüviyetlerini” sormuştur. Müfreze kumandanı “Kuvâ-yı Milliye’yi tenkile gittiklerini” söylemiştir. Müfrezenin hüviyet- lerini söylememeleri karakol kumandanında şüphe doğurduğundan ileride pusu olduğunu bahane ederek müfrezinin bir müddet hareket etmemelerini sağlamış ve durumu Kısıklı Takım Kumandanı’na ihbar et- miş, takım da Tabur’a bilgi vermiştir. Müfrezenin hüviyetlerine dair taburca yapılan soruşturmada bunların Kuleli Mektebi muallimlerinden Yüzbaşı Salih, Yüzbaşı Mustafa Nuri, Yüzbaşı Osman Nuri Efendilerle 70 talebe; Mektep müdürü Halil Rüşdü Bey’in kumandasında Topçu Mektebi’nden bir makineli tüfek bölüğü olduğu halde gece Kandıra yolundan Kuvâ-yı Milliye’ye katılacakları anlaşılmıştır. Müfrezenin gitmelerine engel olunması için Üsküdar Mıntıkası İnzibat Kumandanlığınca 2. Alaydan bir müfreze sevk olunmuştur. Daha sonra Kuvâ-yı Milliye’ye katılmalarını önlemek için Dudullu’da bulundurulan müfrezenin orada bu- lunmasına lüzum kalmadığı İstanbul Valiliği’ne bildirilmiştir. Bu da Kuvâ-yı Milliye’ye katılımın gerçekleş- tiğini gösteriyor277.

Haziran 1920’de önemli olaylar yaşandı. İzmit’in Kuvâ-yı İnzibatiye tarafından tahliyesi üzeri- ne Karamürsel, Yalova, Adapazarı ve Kandıra kazalarına Kuvâ-yı Milliye’ye mensup unsurlar hâkim oldu. 14/15 Haziran 1920’de Gebze, 18/19 Haziran 1920’de Ömerli, Kuvâ-yı Milliye’ce ele geçirildi. İstanbul hükümetince eşirra-yı merkume olarak nitelendirilen Kuvâ-yı Milliye kuvvetleri Gebze kasabasını akşam- dan kuşatarak sabahleyin Kaymakam Ahmed Bedri Bey ile Müftü Zeynelabidin, Jandarma bölük kuman- danı Şerafeddin efendileri hanelerinden aldırarak Köseler köyüne getirdiler (22 Mart 1920)278.

Bu sırada diğer bir önemli olay da kaybolan iki İngiliz askerinin Kuvâ-yı Milliye’ye teslim edilme- sinin muhtemel olduğuna dair haberlerdir. Bu haber Kuvâ-yı Milliye’nin İstanbul’da gücünü göstermesi bakımından mühimdir279. İstanbul valisinin Dâhiliye Nezâreti’ne gönderdiği raporuna göre olaylar şöyle ge- lişmiştir: 20 Haziran 1920 Pazar günü İngiliz müfrezesi, Alemdağı’ndan hareketle Boğaziçi’ne gitmekte iken yolu kaybederler. Polonez köyünün tahminen 3 kilometre batısında Yeni Çiftlik civarına geldiklerinde kim- likleri bilinmeyen birtakım şahıslarla müsademeye girişirler. Müsademede İngiliz müfrezesinden 1 beygir telef olur, bir beygir de yaralanır, 1 yük arabası da parçalanır. Bu karışıklıkta bir subay ile iki nefer kaybolur. Kılavuzun Paşaköylü bir Rum’un olmasının dikkat çektiği ve meselenin soruşturmayı gerektiği söylenilir. Uzaktan uzağa yapılan gözlemle müfrezenin Yeni Çiftlik şosesi kenarında iki makineli tüfek ve 50-60 kadar neferden oluşan bir piyade kuvvetiyle tertibat aldıkları ve Çiftlik civarında etrafa zarar verdikleri, çalışanların silahlarının alındığı, İngiliz müfrezesiyle anlaşılamadığı, takip müfrezesinin de silahlarının alınma ihtimali bulunduğunun kuvvetle muhtemel olduğu ifade edilir. Olay yerine gidilemediği Paşabahçe ve Ömerli Takip

277 BOA, DH.EUM.AYŞ. 61/1. Bu tür Kuvâ-yı Milliye’e katılma ve silah kaçırma olayları durmadan devam etti. Mesela, 1919 yılının yazın- da Kuleli Askeri Lisesi’nin yaklaşık 800 öğrencisi, Ermeni yetimlerinin barındırılması amacıyla İngilizler tarafından yatakhanelerinden zorla çıkarılarak yazı Kâğıthane Çayırı’da çadırlarda geçirdikten sonra Maçka Kışlası’na götürülmüşlerdi. 21 Mayıs 1921 günü Beylerbeyi Jandarma Okulu’ndan süngüleriyle birlikte 151 tüfenk askeri öğrenciler tarafından çalınmıştı. Yeraltı hareketinin, öğrencilerin yardımıyla depolardan savaş malzemesi çaldığı durumlarda, Müslüman Hintli nöbetçiler eylemi görmemezlikten geliyorlardı. İşgal kuvvetleri bu silah kaçırmayı öğrendikleri zaman öğrencileri yeniden Anadolu yakasına, Beylerbeyi Jandarma Okulu’na nakletmişlerdi. Soygunu vatansever Harbiye Nazırı İşgal kuv- vetlerine “olaydan haberdar edilen yerel jandarma komutanı hemen olay yerine gitmiş, ancak hırsızlar o gelmeden az önce motora binmiş ve kaçmakta oldukları için onları durduramamış” şeklinde bir imla ile bildirmişti (Bilge Criss, İşgal Altında İstanbul, 1918-1923, İletişim Yayınları, İstanbul 1993, s. 185-186). 278 BOA, DH.EUM.AYŞ. 42/40, 42/12 (22.IV.1336/1920) 279 Adapazarı-Hendek ayaklanmasının bastırılması ve Kuvvâ-yi İnzibâtiye hareketi için bk. Sabahattin Özel, Milli Mücadelede İzmit-Adapazarı ve Atatürk, İstanbul 2005, s. 141-151.

238 ÜMRANİYE TARİHİ I

Müfrezeleri Kumandanlığı’ndan ve Üsküdar Tabur Kumandanlığı’ndan bildirilmiştir. Yapılacak iş İngiliz Müfreze Kumandanlığı ile görüşülerek vazifelerinin takip ve kendilerine saldırıda bulunanların yakalanması olduğunun bildirilmesidir. Üsküdar mutasarrıfının Dâhiliye Nezâreti’ne gönderdiği rapordan İngiliz müf- rezelerine yapılan saldırıya dair bazı ayrıntılar da ortaya çıkmaktadır. Buna göre; müfrezeye karşı yapılan saldırının hangi taraftan yapıldığı bilinememektedir. Bu saldırı [Kuvâ-yı Milliyeci olması muhtemel] Haşim Çetesi’nin dolaştığı bu civar ormanlarında olmuş ise de Arnavudköyü ile Polonez etrafından dolaşan çeşitli takip müfrezelerinden Haşim’in korkudan ya savuşup uzaklara gittiği yahut gizlendiği ihtimal dahilindedir. Bir başka ihtimal da firarî jandarma takımının böyle cürette bulunabileceğidir. Nitekim, Polonez köyü kara- kolunda kovan hesabıyla meşgul olan neferi İngilizler sorgulamıştır. Mülâzım Nazmi Efendi’nin iki İngiliz’i beraberinde Ömerli kazasına kadar götürüp bıraktıktan sonra acilen Boğaziçi’ne inmek istemesi de dikkat çekicidir. Mutasarrıfa göre bu iki İngiliz, Polonez-Yeni Çiftlik civarında kaybolanlar ise ya Alemdağı’na yahut merkez livaya sevk ve iade edilmek lazım gelirdi. Belki de Kuvâ-yı Milliye’ye hediye takdim edilmek istenmiştir (1920/22 Haziran 1336).

İngiliz işgal kuvvetlerinin Ümraniye’ye yönelik hareketliliği devam etmektedir. Bu defa Dudullu Karakolu’nun batısında, Üsküdar’dan gelen şoseyi takiben Kayışdağı’na kadar olan mesafenin bir İngiliz taburunca gözetlendiği, çeşitli yerlerde istihkâm kazıldığı, Göztepe hattının yükseğine bir tahrip bombası- nın yerleştirildiği, Alemdar’dan Dudullu’ya gelen yol üzerinde Dudullu’ya beş dakika mesafede bir küçük zabit postası bulunduğu, bu postanın gelen-geçen yolcuların üzerini aradığı, çıkan silahlara el konulduğu, İzmit-Şile-Dudullu’dan geçen telgraf hatlarının üç direk arasındaki tellerin İngilizler tarafından kesildiği görüldü. İngilizler bununla da yetinmedi. İzmit, Şile ve Dudullu arasında Şerifali Çiftliği civarında hangi kıtasına mensup olduğu anlaşılamayan 10 kadar İngiliz çadırı kuruldu. Kayışdağı Tepesi’nde görülen ve mu- haberatı sağlayan bir hayli aletin hangi yolla muhabere etmekte olduğunun öğrenilmesi mümkün olmamıştı. Bütün bu hususlar Dersaadet Jandarma Kumandanlığı’nın 22 Haziran 1920 tarihli raporunda zikredilmişti (23 Haziran 1920)280.

Ümraniye’de İngiliz işgalinde yaşananlar sadece bunlar değildi. Mabetlerde dinî görevlerini yapan- lara da rastgele ateş etmekteydiler. Böyle bir hadise 23 Haziran 1920 Çarşamba gecesi meydana geldi. Bir yüzbaşı kumandasında Ümraniye köyüne gelen İngiliz müfrezesinden bir asker minarede yatsı ezanı okuyan müezzine ateş açtı. Olaydan haberdar edilen Ümraniye karakol kumandanı İngiliz müfreze kumandanı ile görüşmek üzere camiye geldi. Karakol komutanı yapılan yolsuzluğu uygun bir şekilde müfreze komutanına anlatıp şikâyette bulundu. Karakol komutanı karakoluna dönmekte iken bu defa bir İngiliz mülazım-ı evveli arkasından bir kaç el silah attı. Olayı haber alan Kısıklı takım kumandanı olay yerine yetişti, müfreze komu- tanıyla konuştu. İngiliz komutanının bu gibi hadiselerin bir daha tekrar etmeyeceğini beyan ettiği İstanbul Vilayeti’nden ilgili üst makamlara yazıldı (29 Haziran 1920)281.

280 BOA, DH.EUM.AYŞ. 42/17 (23.06.1920). 281 BOA, BEO. nr. 4639/347903.

239 ÜMRANİYE TARİHİ I

İngiliz Müfrezelerinin Vurduğu Müezzine Dair Belge (BOA. BEO. 4639/347903.)

Kuvâ-yı Milliye kuvvetlerinin hareketleri İstanbul hükümetlerini işgalci İngilizler karşısında zor durumda bırakıyordu. Dâhiliye Nezâreti’nin Şile’nin Paşaköy ve Yeniköy Rumları’nın göçmelerinden sonra bu havalideki Rum ve Ermenilerle yerleşik köylerde “tehlikeli ahvalin giderilmesi, huzur ve asayişin sağ- lanması için” Üsküdar Mutasarrıflığı’ndan tedbir alınmasını istedi. İstanbul hükümetinin “tehlikeli ahval” dediği İngiliz işgaline ve Rum-Ermeni köylerine [çetelerine] karşı Kuvâ-yı Milliye kuvvetlerinin karşılık vermesiydi. Bunu da yazışmalarında Kuvâ-yı Milliye’yi işaret ederek “Kuvâ-yı Milliye ve o nama hareket eden çeteler” şeklinde yansıtarak işgale karşı çaresizliğini ortaya koymaktadırlar. Üsküdar Mutasarrıflığı’nın Dâhiliye Nezâreti’ne yazısı Dudullu köyünün durumunu ortaya koyması bakımından önemlidir. Buna göre “Dudullu köyü İngiliz Karargâhı ileri postalarının kontrolündedir ve ahaliyle askerleri hemen her dakika temasta bulunmaktadır. Köyün dışarıdan taarruz ve tecavüze uğramasını disiplin gereği görmek lazım gelir. Kaldı ki, liva asayişini devam ettirme ve mütecaviz eşirranın/kötülerin [yani Kuvâ-yı Milliye’nin] ortadan kaldırılması için Kuvâ-yı İnzibatiye’nin yer yer serbest gezmek hakkına rağmen inzibat taburu Paşabah- çe’den Ümraniye köyü civarına kadar almış olduğu mevzilerde bir dereceye kadar mahsur kalmıştır. Bu itibarla devriyeye gece müfrezesi” çıkarılmıştır. Efradın ellerinden alınan silahların geri alınması için birkaç gün muhaberatla vakit geçirilmiştir. Telefon muhaberatından mahrum bırakılmak da müşkülata sebep olur- ken inzibat vazifesi için ifa olunacağı orta bir yorum ile anlaşılabilmektedir. İngiliz karargâhlarınca Kartal, Pendik ve Alemdağı’na kadar olan havalide tek bir Osmanlı neferi bırakılmamaktadır” denilmektedir282. 282 BOA, DH.EUM.AYŞ. 42/54, lef 1.

240 ÜMRANİYE TARİHİ I

Kuvâ-yı Milliye ile Kuvâ-yı İnzibatiye’nin karşı karşıya geldiği yerlerden birisi de Dudullu köyü oldu. Mücadele, Kuvâ-yı İnzibatiye’den Ragıb Bey’in kumandası altında efrad ile İstanbul hükümetince “çete” olarak nitelendirilen Kuvâ-yı Milliyeci Arslan Bey kuvvetleri arasında oldu. 4 Temmuz 1920 günü alaturka saat 5 sıralarında Dudullu köyü civarında meydana gelen çatışmada Ragıb Bey müfrezesinde bu- lunan Üsküdar’da Arakiyeci Hacı Mehmed Mahallesi’nde Toptaşı Caddesi’nde ikamet eden Talat Efendi öldürüldü. İstanbul hükümetine göre “şehit” edildi283.

İşgalci İngiliz askerlerinin yaptıkları insanlık dışı eylemlerin arasında hırsızlık da vardı. 2 Temmuz 1920 günü beş İngiliz askeri Bulgurlu’da Üç Pınar denilen yerde Darıcalı Hüseyin Ağa’nın ağılına girmiş- ler ve çoban Matlı Hasan’ı tehdit ederek üzerinde ne varsa almışlardı. İngiliz askerlerinin Matlı Hasan’dan aldıkları arasında 7 adet Osmanlı lirası, 7 adet gümüş çeyreği, 5 adet 100 kuruşluk para, 1 gümüş saat, 1 rovelver ile cüzdanında bulunan nüfus tezkiresi bulunmaktaydı. Soyguncu İngiliz askerleri Kartal-Osma- niye civarında Yahudi Çiftliği’nde bulunan karargâhlarına gitmişlerdi. Olay Matlı Hasan’ın şikâyeti üzerine duyulmuştu. Soruşturma Kısıklı Takımı’nca yapıldı. İngilizler’den olayın açığa çıkarılması istenildi284. Çün- kü, İstanbul hükümetinin yapacağı başkaca bir işlem yoktu.

Kuvâ-yı Milliye kuvvetlerinin Dudullu’da bulunan İngilizler’e saldırısı devam etti. Nitekim Kuvâ- yı Milliye, 5 Temmuz 1920 Cumartesi günü öğleden önce saat 11’de Dudullu civarında bulunan İngiliz kuvvetlerine bir harekâtta bulundu. İngilizler, Kuvâ-yı Milliye kuvvetlerinin bu saldırısına top ve mitralyöz ateşi ile karşılık verdi. Çatışma başlar başlamaz Dudullu ahalisi çatışmanın şiddetinden olacak köy dışına çıktılar. Kuvâ-yı Milliye ile İngiliz kuvvetleri arasında çatışma çıktığı Kısıklı takımına köy ahalisinden Ara- bacı Mehmed oğlu Hasan Ağa tarafından haber verildi (5 Temmuz 1920)285. Çatışma sırasında Çubuklu’da- ki Yunan askerlerinden Beykoz’a gönderilen 300 nefer Ümraniye’ye gelerek İngilizler’le birleşti ve Kuvâ-yı Milliye’ye karşılıklı ateş açtılar286. Bu müsademede Kuvâ-yı Milliye kuvvetlerinin kayıp verdiğine dair bir bilgi bulunmuyor. Çatışma nedeniyle köy dışına çıkan ahalinin dağılıp perişan olmaları uygun görülmedi- ğinden bunların hemen köylerine iade ve iskânlarının sağlanması istenildi (8 Temmuz 1920)287. Böylelikle köy ahalisinin mağduriyetinin önüne geçilmiş olunacaktı. Ama, sorun kolayca çözüme kavuşamadı. Dudul- lu’da İngilizler’in karargâh kurmalarından beri haberleşme mümkün olmadığı gibi telefon hatlarının kesik- liğinden dolayı nahiye müdürleriyle de haberleşme sağlanamıyordu. İngilizler’in tenha yerleşim yerleri de işine geliyordu. Çatışmadan dolayı köy dışına çıkan ahalinin geri dönmesi için bir de İngiliz karargâhından izin almak gerekiyordu (15 Temmuz 1920)288. Köyünden ayrılan ahalinin nerelerde bulunduğu Dâhiliye Nezâreti tarafından da soruluyordu (19 Temmuz 1920)289. Sorun hâlâ çözülmüş değildi. Dudullu’da İngiliz karargâhının bulunmasından ve telefon hatlarının kesilmesinden dolayı nahiye ile haberleşmede sorun de- vam ettiği gibi köy halkının geriye dönmesi için de Moda’daki kumandan İngiliz generalden izin alınması gerekiyordu. Üsküdar Mutasarrıflığı’ndan bildirilen bu durum İstanbul Vilayeti’nce Dâhiliye Nezâreti’ne bildirildi (21 Temmuz 1920)290.

İşgal altındaki İstanbul’da yerli halka sadece İtilaf Devletleri’nin kuvvetleri baskı yapmıyordu. İşgal kuvvetlerinden cesaret alan yerli Rum çeteciler de Türk ahaliye rahat vermiyordu. Rum çeteciler, kendi baş- larına yapılanma ve eyleme giriştikleri gibi Yunan subaylarından da destek alıyorlardı.

283 BOA, DH.EUM.AYŞ. 43/2 (05.06.1920). 284 BOA, DH.EUM.AYŞ. 43/1 (05.07.1920). 285 BOA, DH.EUM.AYŞ. 44/13, lef 1, 4. 286 BOA, DH.EUM.AYŞ. 43/10 (06.07.1920). 287 BOA, BEO. 4641/348035; BOA, DH.EUM.AYŞ. 44/13, lef 12. 288 BOA, DH.EUM.AYŞ. 44/13, lef 17. 289 BOA, DH.EUM.AYŞ. 44/13, lef 18. 290 BOA, DH.EUM.AYŞ. 44/13, lef 10.

241 ÜMRANİYE TARİHİ I

İstanbul’da işgal yıllarında faaliyet gösteren Rum ve Yunan çeteleri, Mavri Mira Cemiyeti, Rum Patrikhanesi, Venizelos taraftarı Yunan subayları, yerli işbirlikçi Rumlar ve İngiltere’nin yardım ve çabalarıy- la oluşturulmuştu. Rum çetelerinin oluşmasında en büyük desteği İngiltere veriyordu. İngilizler Türk askeri gücüyle karşı karşıya gelmemek için hem Rum ve Ermeni çetelerini Kuvâ-yı Milliye’ye karşı kullanıyor, hem de ayaklanmalar çıkartıyordu. İngiltere’nin, İstanbul’un Anadolu yakasındaki Rum ve Ermeni çetelerinin faaliyetlerini desteklemesinin önemli bir sebebi İstanbul’dan Anadolu’ya kaçırılmakta olan cephane ve silah- ların yolunu kesmekti.

Üsküdar yöresinde oluşturulan belli başlı Rum ve Yunan çeteleri arasında Todori Çetesi Şile’de; Çakır Yorgi, Karabacak, Anesti Kaplan Çetesi Üsküdar’a bağlı Küçükbakkalköy, Büyükbakkalköy, Şile Ye- niköy’ü, Kartal, Pendik, Anadoluhisarı ve Bostancı bölgelerinde; Milto Çetesi Kartal-Paşaköy’ünde; Milti Kaptan Çetesi Büyükbakkalköy, Küçükbakkalköy ve Paşaköy civarında; İstelyanus çetesi Şile ve Anadolu yakasında faaliyet göstermekte idi291.

Paşaköy ve Yeniköy Rumları’ndan teşkil edilen yaklaşık 20 kişilik bir çete, 5 Temmuz 1920 günü Ümraniye köyü ahalisinden erkek ve iki çocuktan ibaret bir Gürcü kafilesini, Ömerli kazasına bağlı Çavuş- başı Çiftliği merasına gitmekte iken Budakdere mevkiinde durdurdular ve kollarını bağlayarak bilinmeyen bir yere götürdüler. Olay, kafilede bulunan ve serbest bırakılan iki kız çocuğunun Ümraniye karakoluna haber vermesiyle öğrenildi. Olay yerine hareket etmek üzere Ümraniye civarında bulunan İngiliz kordon hatlarına serbestçe gitmek için Kısıklı Jandarma Takım Kumandanı tarafından Çamlıca’da bulunan İngi- liz kumandanına yapılan izin müracaatı ise red edildi292. Dâhiliye Nezâreti’nin Sadaret’e hitaben yazdığı 8 Temmuz 1920 tarihli tezkireden anlaşıldığına göre Rum çeteler, kaçırdıkları bu kişilerin paralarını aldıkları gibi feci bir şekilde dövmüşlerdi. Serbest bıraktıkları bu kafileden şiddete maruz kalanlardan iki kişi Çamlıca Nekahathanesi’nde tedavi altına alındı293.

İşgal kuvvetlerinden Yunanlılar’ın da ahaliye yaptığı baskılar da vardı. Yunan işgal kuvvetlerinden bir kıta asker 25 Temmuz 1920’de Hekimbaşı Çiftliği yönünden Göztepe’de sona eren yollarda “sırf Türk malı olduğu için” 400-500 kadar inek, manda ve öküzü sürüp götürdüler. Ayrıca, Hekimbaşı Çiftliği ile Çavuşbaşı yönünden gelerek Göksu yoluyla Göztepe’ye geçmiş olan Yunan askerlerinin yol üzerinde rast geldikleri bahçe, bostan ve diğer yerlere de pek çok zarar ve hasar verdikleri Polis Umum Müdürlüğü rapor- larına yansıdı. İstanbul hükümetinin yaptığı “Yunan askerleri tarafından meydana getirilen vukuat ve zararın tekrarlanmamasını” temenni etmekten ibaretti294.

İngiliz işgal kuvvetleri gerekli gördüğü yerlere kuvvet yığmaya devam ediyordu. İstanbul hüküme- tinin buna karşı koyacak bir kuvveti yoktu. Sadece yazışma yapıyordu o kadar. Umum Jandarma Kuman- danı Miralay Ali Kemal imzasıyla Dâhiliye Nezâreti’ne gönderilen bilgiye göre İngilizler Büyük ve Küçük Çamlıca tepeleriyle Dudullu ve Kayışdağı eteklerine, Kısıklı ve Alemdağ şosesi üzerine makineli ve otomatik tüfekler yerleştirmişlerdi. Tepelerin etekleriyle Kısıklı karşısındaki çayırda da bir bölük İngiliz askeri bulu- nuyordu (22 Haziran 1920)295.

İşgal yıllarında ağnam vergisiyle ilgili bir problem yaşandı. Bu problemin Mondros Mütareke- si’nden sonra Yunan başvekili Venizelos’un iki siyasî mümessilini Fener Rum Patrikhanesi’ne göndermesi, bunların “Türkler’e hiç vergi vermemeleri” kararını da aldırmaları ve uygulamaya konulmasının etkili ol-

291 Mehmet Temel, İşgal Yıllarında İstanbul’un Sosyal Durumu, s. 186, 189, 193-194. 292 BOA, BEO. 4641/34807 (10.07.1920). 293 BOA, BOE. 4642/348089 (11.07.1920). 294 BOA, DH.EUM.AYŞ. 69/9 (29.07.1920). 295 BOA, DH.EUM.AYŞ. 44/201, lef 2.

242 ÜMRANİYE TARİHİ I

duğu anlaşılıyor296. Çünkü, problem, Ümraniye köyünde oturan Lazari Kâhya’nın ağnam resmiyle ilgilidir. Bâbıâli Hukuk Müşavirliği’nin müsveddesine göre Lazari’nin 3.774,5 kuruş bir ağnam rüsumu ödemesi vardır ve kendisine ihbarda bulunulmuştur. Ancak Lazari, işgal kuvvetlerine güvenerek ağnam rüsumunu ödemek istememektedir ve konuyu Ümraniye’de konuşlu İtalya Kumandanlığı’na şikâyet olarak bildirmiştir. Bâbıâli, Osmanlı tebasından olduğu şüpheli Lazari’nin bu borcu nedeniyle İtalyan Kumandanlığı’nın mü- dahalesine bir anlam verememektedir. Konuyu yorumlayan Hukuk Müşavirliği “Yunanlı olduğu farz edilse bile ağnam resmini ödemekle mükelleftir” diyerek bu doğrultuda İtalyan Kumandanlığı’na yazı yazılmasına karar vermiştir (1 Eylül 1920)297.

Rum çetecilerin soygunları da devam etmekteydi. 6 Kasım 1920 (6 Teşrinisani 1336) günü saat 4:30 sıralarında Dudullu-Muhacirköy (Ümraniye) arasındaki Çekme Köyüne sapan Değirmendere yolun- da Vezir Çiftliği altında Çekme köyden dokuz köylü dördü mavzerli, dördü çifte kırma tüfekli Paşaköylü, Bakkalköylü ve Yeniköylü oldukları iddia edilen sekiz Rum şakî tarafından soyuldu. Köylüler İstanbul’dan ihtiyaçlarını karşılamışlar ve Üsküdar üzerinden köylerine dönmekte idiler. Rum şakîler köylülerin yiye- ceklerini, sekiz kadar beygirlerini, para ve mücevherlerini alarak Büyükbakkal köyüne doğru gitmişlerdi. Şikâyetçi olanların ifadelerine göre şakîler kendilerini “soyup soğana çevirmişler” ve ellerini arkadan bağla- yarak bir de dövmüşlerdi. Soyguncuların Bakkalköyü’ne gittikleri bilinmesine rağmen yeterli sayıda silahlı jandarma bulunmadığından ve “köy sırf Rum köyü olması dolayısıyla” girmek mümkün olmamıştı. Kaldı ki, Ümraniye nahiyesinde bulunan atlı piyade bölüğün takibine ise Hekimbaşı Çiftliği Yunan işgal mıntıkası içerisinde bulunduğundan dolayı izin verilmemişti298.

Rum şâkler tarafından soyulan Çekme Köyü Halkı299

Esad oğlu Mehmed Çavuş

Ali oğlu Osman Çavuş

Mehmed oğlu Ali

Nuri oğlu Receb

Ali oğlu Mustafa Çavuş

Emin oğlu Hızır

Aziz oğlu Latif

Hasan oğlu İdris Çavuş

296 Heyetin aldığı diğer kararlarla “Rumlar’ın Türk mahkemelerine gitmemelerini, İstanbul ile Marmara çevresi ve Trakya’daki Rumlara silah ve cephane dağıtılmasını, İstanbul’dan 5000 Rum’un, gönüllü olarak silahlandırılıp talim gösterildikten sonra Trakya ve İzmir’e gönderilmesini, Rum gazetelerini açıkça şımartarak, ’İstanbul’un artık Yunanistan’a verilmesi gerektiği’ yolunda yazılar yazdırılmasını, cezaevlerindeki Rumlar’ın serbest bırakılmasını, Beyoğlu’ndaki Rum Millî Birlik Cemiyeti tarafından Venizelos’un doğum yıldönümünün büyük kalabalıklarla ve heye- canla kutlanmasını” sağladılar (Kırzıoğlu, a.g.e., s. 16). 297 BOA, HR.HM.İŞO. 128/47. 298 BOA, DH.EUM.AYŞ. 48/10, lef 1. 299 BOA, DH.EUM.AYŞ. 48/10, lef 2 (08.IX.1326/08.11.1920).

243 ÜMRANİYE TARİHİ I

İstanbul valiliği, soygun olayına karışan Rum şakîlerin Paşaköylü ve Yeniköy Rumları olduğu- nu tespit etti. Bunlardan birisi Paşaköylü Yanko oğlu Peynirci Panayot ve damadı Timiyo idi. Beygirleri bulmak için İçerenköy takip müfrezesi Bakkalköy civarına kadar takipte bulundu. Ancak, izlerin Bakkal- köy’de karışmasından dolayı takibata devam edilemedi. Her ne kadar resmi makamlar izlerin karışmasını öne sürmekte iseler de işgal kuvvetlerinden izin alamadıklarından takipten vazgeçtikleri anlaşıyor (14 Kasım 1920/14 Teşrinisani 1336). Yeniköy ve Paşaköy Rum eşkıyasının yakalanıp malların ve hayvanların geri alınması için son çare Dâhiliye Nezâreti tarafından Hariciye Nezâreti’ne gerekli teşebbüsün yapılması oldu (16 Kasım 1920/16 Teşrinisani 1336)300.

İşgalin sürdüğü ve emniyetin olmadığı bu karışık ortamda bir ihbar da Üsküdar Mutasarrıflığı’n- dan geldi (1921/26 Şubat 1337)301. Habere göre Dudullu’ya Çerkes ve Gürcüler’den oluşan bir çete gelerek ahaliden 500 ilâ 1.000 lira kadar para talep etmiş, bunun üzerine olay yerine derhal bir zabit ve iki süvari neferi gönderilmiştir. Harbiye Nazırı ise Dâhiliye Nezâreti’ne bu haberin asılsız olduğunu beyan etmiştir (1921/2 Mart 1337)302. Harbiye Nazırı’nın bu ifadesine rağmen, Üsküdar Mutasarrıfı daha kapsamlı bir bilgiyi Dâhiliye Nezâreti’ne gönderdi. Üsküdar mutasarrıfına göre Çerkesler ve Gürcüler’den kurulu çetenin Dudullu köyüne gelerek ahaliye saldırıda bulunduğu ve tehdit ettiğine dair haber gelince olay Kartal Kay- makamlığı’ndan sorulmuş, ama kaymakamlık bilgi vermemiştir. Aslında iki gün önce Kartal kazasından ve Dudullu nahiyesi müdüriyetinden çekilen bir telgrafta Ömerli kazasına bağlı ve Dudullu’ya komşu Koçulu köyüne yakın kömür ocaklarında çalışan ahaliden Yusuf Ağa ve oğlu Şaban ile Emin Ağa’nın oğlu ve dört kadın kimlikleri bilinmeyen ve silahlı beş eşkıya tarafından saldırıya uğramışlar ve kendilerinden 300 altın ve 1.000 adet yüzlük kâğıt para vermeleri istenmiştir. O sırada Yusuf Ağa’dan 150 mecidiyesini almışlar ve Şaban’ı da beraberlerinde götürmüşlerdir. Haber kaynağı köy muhtarıdır. Olay Üsküdar Süvari Bölüğü Kumandanlığına havale edildiği gibi Üsküdar Kumandanlığına da ayrıca bilgi verilmiştir. Üsküdar muta- sarrıfı kendisinin bölük kumandanı ile bizzat görüştüğünü söylemiştir. Mutasarrıf bununla da yetinmemiş Dudullu’ya bir zabit ve iki atlı nefer göndermiştir (1921/3 Mart 1337)303.

Dudullu nahiyesi eski müdürü Mehmed Ali Efendi’nin olağanüstü bir durum nedeniyle “Kuvâ-yı Milliye’ci mi, ya da İstanbul hükümeti taraftarı mı” açık olmayan bir eylemi oldu. Mehmed Ali Efendi’nin halka silah dağıttığı nahiye müdürü Şükrü Efendi tarafından dile getirildi. Şükrü Efendi’ye göre 4 Mart 1921 Cuma günü tatil olması münasebetiyle kendisinin İstanbul’da bulunduğu sırada Mehmed Ali Efendi Dudullu’ya gelerek “güyâ İngilizler’in emriyle onlardan aldığı 5 mavzer ve 25’er adet fişeği köy ahalisinden muhtar-ı evvel Receb, Kahveci Talib ve Mehmed Efendiler’e dağıtmış, iki mavzeri kendinde alıkoymuş ve ellerine Fransızca imzalı bir vesika vermiştir”. Şükrü Efendi, silah dağıtıldığını makama dönüşünde fark etmiştir. Şahıslardan silah ve vesikaların iadesi için bildirimde bulunulmuş ve ihtar edilmiş ise de “Mehmed Ali Efendi’nin İngiliz nezdinde müstahdem/olduğunu ve silah ve vesikaların tarafından verilmiş olmasından dolayı hükümete veremeyeceklerini” beyan etmişlerdir. Yetkililere göre Mehmed Ali Efendi’nin hiçbir resmî sıfatı olmaksızın kendi başına ahaliye silah dağıtması emniyet ve mahalli asayiş üzerine kötü tesir yaratacak ve hükümetin nüfuzunu ihlal edecektir. Böyle hükümetin haberi olmadan silah dağıtılması ileride bir olay meydana gelmesine zemin hazırlayabilecek bir davranıştır. Kartal Kaymakamlığı da Mehmed Ali Efendi’nin “yetkili olmadığı halde silahı ne suretle ve nereden tedarik eylediği ile hangi makamın emriyle dağıtılmış olduğunun soruşturulmasını” istemiştir. Üsküdar Mutasarrıfı İhsan Adlî Bey de “Mehmed Ali Efendi’nin nerede bulunduğunun livaca bilinmediği” notunu koymuştur. Kaldı ki, daha önce Mahmud Paşa nahiye-

300 BOA, DH.EUM.AYŞ. 48/10 301 BOA, DH.İ.UM. 19-16/1-34, lef 2. 302 BOA, DH.İ.UM. 19-16/1-34, lef 3. 303 BOA, DH.İ.UM. 19-16/1-34, lef 4.

244 ÜMRANİYE TARİHİ I

sinde asayişin sağlanması için 10 mavzer gönderilmişse de Dudullu nahiyesi için alınmış bir karar yoktur. Diğer tarafta Mehmed Ali Efendi’nin İngilizler nezdinde bulunduğu teyit edilmemiş bir haberdir. Doğ- rusunun öğrenilmesi için yerinde bir soruşturma yapılması gerekecektir. Duyumlara göre de Mehmed Ali Efendi Galata taraflarında vakit geçirmektedir (1921/5 Mart 1337)304. Mehmed Ali Efendi’nin halka silah dağıtması Kuvâ-yı Milliye taraftarı olduğunu düşündürdüğü gibi Dudullu nahiyesi müdürünün, Kartal Kaymakamlığı’nın, Üsküdar Mutasarrıflığının ve Dâhiliye Nezâreti’nin yazışmaları İngilizleri oyalamaktan ibaret olduğunu düşündürmektedir.

İşgal altındaki mahallerde de az sayıda da olsa süvari postaları asayişi sağlamak için dolaşmaktaydı. Bir süre sonra İngilizler, Üsküdar ve Dudullu yöresinde süvari postalarının dolaşmasını gereksiz gördü ve kaldırıldı. Süvari postalarının kaldırılmaları halkı korku ve heyecana düşürdü. Çünkü, halkın emniyetinin sağlanmasında müşkülatla karşılaşılacaktı. Postaların tekrar görev yapması için İngiliz Mahalli Askerliğine yazıldı. Harbiye Nazırı’nın Dâhiliye Nezâreti’ne muhatap yazısına göre İngilizler 1921 (30 Mayıs 1337) tarihinden itibaren süvari postalarının yeniden devriye gezmesine izin verdi (1921/5 Haziran 1337)305.

Müfrezelern Görev Yerler (1921)

Müfrezelern Bulunduğu Yerler Atlı Yaya

Bulgurlu 3 7

Dudullu 4 4

Çekme Köy 1 3

Çavuşbaşı 8 7

Hekimbaşı 4 4

Toplam 20 25

Ümraniye’de Rum ve Ermeni çetelerinden başka bir de “İdris Çetesi” vardı. İdris Çetesi’nin 12 Kasım 1921’de (12 Teşrinisani 1337) Hekimbaşı Çiftliği civarında görüldüğü ihbar edildi. İhbar yetkililerce değerlendirildi ve üzerine gönderilen jandarmalar tarafından ablukaya alınarak yakalandılar. İdris Çetesi’nin bir arada bulunduğu sırada yakalandığı Çekme Köyü merkez memurluğu tarafından üst makamlara iletil- di306.

İşgal sırasında çekilen bu sıkıntılar İstanbul’un kurtuluşu ile sona erdi. Mondros’ta imzalanan mü- tareke gereğince işgalci devletlerin eline geçmiş olan silah, cephane ve diğer malzemeler bir tutanak ile Türk Hükümetine teslim edilmiştir. Bunları Selahattin Adil Paşa teslim almıştır. İstanbul’un işgalcilerle boşaltığı son günlerde Polis Müdiriyeti çok yoğun bir biçimde, yurt dışına çıkmak isteyen Rum, Ermeni ve Rus’un pasaport işlemleri ile uğraşmıştır307.

304 BOA, DH.EUM.AYŞ. 52/55 305 BOA, DH.EUM.AYŞ. 53/96. 306 BOA, DH.EUM.AYŞ. 57/49. 307 Mahir Aydın, “İşgal İstanbul’unda Anarşi”, İmparatorluk Başkentinden Kültür Başkentine İstanbul (ed. F. Emecen), Kitabevi, İstanbul 2010, s. 330.

245 ÜMRANİYE TARİHİ I

Ümraniye, Millî Mücadele yıllarında hareketli günler geçirmiştir. Ümraniye ve Dudullu, Özbekler Tekkesi’ne getirilen silahların Kısıklı, Çamlıca, Alemdağ, Samandıra ile birlikte İzmit’e ulaştırılan kapı du- rumundaydı. Silahlar oradan da Anadolu’ya gönderiliyordu.

Sonuç

Bu çalışma, Ümraniye ilçesinin ortaya çıkışı ve tarihi süreçteki gelişimini yeni arşiv belgelerinin ve kitabî kaynakların rehberliğinde ele almayı amaçlamıştır. Anadolu yakasında yeni bir yerleşim alanı hali- ne gelen bir bölgenin iskân ve idare tarihinin tesbiti, her şeyden önce büyük bir metropolün yeni oluşan “uydu” kentlerini anlamak bakımından büyük önemi haizdir. Ümraniye özellikle İstanbul’un büyümesinin zamanımıza doğru ilerleyen safhaları içinde yeni sosyal ve ekonomik şartların bir sonucu olarak ortaya çıkan yerleşim ve idare alanıdır, bu hususiyetiyle de kent tarihçiliği için “mercek altına” alınması gereken bir model sunmaktadır. Böylesine bir model, ileride benzeri kentleşme süreçlerinin daha sağlıklı bir zeminde yürümesi bakımından hataları ve sevaplarıyla mutlaka göz önüne alınması gereken yeni bir yaklaşım sağlayabilir. Bu- nun için öncelikle tarihî inkişaf vetirelerinin ortaya çıkarılması ve hedeflerin doğru belirlenmesi elzem görü- nür. Bütün bu mülahazalarla söz konusu amaca uygun olarak Ümraniye’nin bir yerleşim yeri halinde, küçük bir nüveden tarih içinde nasıl ve hangi sosyal, ekonomik şartlar dahilinde büyüdüğü problemi, elinizdeki bu çalışma ile hem popüler düzeyde hem de ileride yapılacak farklı araştırmalara zemin teşkil edecek şekilde ilmî ölçüler dahilinde ele alınmış bulunmaktadır.

Burada yapılan tesbitler içinde, öncelikle bugünkü Ümraniye’yi içine alan bölgenin kadim dönem- lerden bu yana aslında İstanbul’un karşı yakasında sahil yerleşmesi olan Üsküdar’ın hinterlandı içinde bir tarım ve hayvancılık alanı olduğu, büyük çiftliklerin bulunduğu, zamanla yerleşime açılarak “köyleşme” sta- tüsüne doğru bir gelişme kaydettiği belirtilebilir. Bu kesimin İstanbul’dan Anadolu’ya uzanan yol üzerinde olduğu düşünülürse, birçok tarihî hadiseyle karşı karşıya kaldığı kendiliğinden ortaya çıkar. İstanbul bağla- mında, antik döneme kadar inen bir dizi olaylar serisi, genellikle Üsküdar’ı öne çıkararak bunu art bölgesini de alakadar eden bir genişlik göstermiştir. Kitabî kaynaklar bilhassa orduların burada konakladıkları, zaman zaman savaşların bu kesimde vuku bulduğu ile ilgili bilgileri zamanımıza taşımıştır. Sahiplerinin Üsküdar yahut İstanbul’da oturduğu anlaşılan büyük çiftlik alanları, otlaklar, fundalıklar, tarlalar, sadece Osmanlı dönemi için değil ondan önceki devirlerde de bu kesimin ayırt edici karakteristik özelliği olmuştur. İlk iskân ve köy teşekkülleri bölgenin tamamına bakıldığında henüz seyrek olmakla birlikte, ilk iskan birimlerinin Osmanlı öncesine inen bir arka planı olduğu açıktır. Fakat asıl önemli yerleşme sürecinin Osmanlı hakimiyeti ile başladığı arşiv kaynaklarının verileriyle ortaya çıkarılmıştır. Ümraniye’nin bugünkü sınırları içinde tarihi Osmanlı dönemine kadar inen birkaç köy dışında kadim veya antik devirle ilişkilendirilebilecek ve süreklilik gösteren bir iskan birimi mevcut değildir.

Bölge ile ilgili Osmanlı tahrir ve vakıf defteri kayıtları özellikle XVI. yüzyıldan itibaren bugünkü Ümraniye’yi oluşturan kesim hakkında hemen hemen hiçbir araştırmaya konu olmayan yepyeni bilgile- ri ortaya koymuş ve yerleşme birimlerinin nasıl gelişme gösterdiği hakkında son derece kıymetli bilgiler sağlamıştır. Bu yeni bilgiler içinde en çarpıcı olanları, bu kesimde önde gelen Osmanlı devlet ricaline ait büyük çiftliklerin mevcudiyeti, arazisinin önemli bir bölümünün daha sonraları büyük bir ziraat alanı ha- linde Aziz Mahmud Hüdayi Vakfına bağlanması, böylece zirai teşebbüslerin daha verimli hale getirilmesi, buradaki yeni köy yerleşmelerinin ortaya çıkışının bu dönemlere rastlaması, fundalık alanlarının devletin

246 ÜMRANİYE TARİHİ I

“ocaklık” denilen tersaneye ait belli tahsis alanı halinde bulunmasıdır. Tahrir kayıtları bugünkü Ümraniye için o dönemde iki köyü işaret eder. Bunlar Bulgurlu ve Dudullu’dur. Bu köylerin arazileri ve sınırları za- manla bir idari ünitenin doğmasına zemin hazırlayacaktır. Nitekim XIX. asrın sonlarından itibaren göçmen yerleşimleriyle merkezi bir yerleşme ünitesinin kalıcı temelleri atılmıştır. Esasen bugünkü Ümraniye bu sonuncu hadisenin neticesi olarak öne çıkan bir yerdir. Ana merkezi bu dönemlerde adına rastlanan Yalnız Servi oluşturmuştur. Osmanlı Devleti ile Rusya arasında meydana gelen 93 Harbi’nden sonra İstanbul’a göç eden Ahıska muhacirlerinin Yalnız Servi’ye yerleşmeleriyle “Muhacirköy”den “Ümraniye”ye geçiş söz konusu olmuştur. II. Abdülhamid’in Ser-musahibi Cevher Ağa, burada yaptırdığı cami ve mekteple modern Ümraniye’nin belirmesine önemli katkı yapmıştır.

Kısaca bu çalışmada Ümraniye’nin doğuşu ve gelişimi bütün yönleriyle irdelenmiştir. Yalnız Ser- vi’den Ümraniye’ye nasıl gelindiği, Cevher Ağa’nın bayındırlık ve imar faaliyetleri, ulaşım, kültür varlıkları, sosyal hayat, sağlık meseleleri, adlî olaylar, işgal ve Millî Mücadele yılları, eğitim-öğretim, günümüzde sosyal belediyecilik uygulamaları, Ümraniye’nin yerleşim tarihinde ön plana çıkan iki önemli köy olarak Bulgurlu ve Dudullu bu kitabın başlıca konusu olmuştur. Böylece yeni bir yerleşme olduğu düşünülen Ümraniye’nin ne kadar eski bir tarihi süreçten süzülerek bugüne ulaştığı belgelenmiş ve böylesine bir çizgide gelişen yerler için yeni bir “model” ortaya konulmuş olmaktadır.

Hekimbaşı Çiftliği (tarihsiz)

247 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hekimbaşı Çiftliği (tarihsiz)

248 ÜMRANİYE TARİHİ I

KAYNAKLAR

I. Başbakanlık Osmanlı Arşv [=BOA]

Ali Emiri Fatih Sultan Mehmed II [=AE.SMMD.II], 40.

Babı Defteri [=D], nr. 5734/1.

Babıali Evrak Odası [=BEO], 14/998, 927/69516, 1238/92793, 2558/191796, 2614/195987, 2731/204790, 2975/223066, 3043/226121, 3218/241342, 3561/267069, 3565/267347, 3571/267789, 3575/268105, 3594/269497, 3652/273858, 3790/284237, 3811/285800, 3812/286112, 3816/286127, 3821/286570, 3838/287032, 3850/288691, 4071/313821, 4369/347903, 4452/333827, 4638/347838, 4641/34807, 4641/348035, 4642/348089, 4678/350841.

Cevdet Evkaf [=C.EV], 74/3691, 116/5760, 179/8943, 258/13178, 262/13372, 370/18770, 518/26710, 547/27641, 624/31469.

Dâhiliye Emniyet-i Umumiye Asayiş Kalemi Evrakı [=DH.EUM.AYŞ], 8/64, 10/58, 11/23, 11/64, 11/74, 12/43, 13/61, 15/57, 15/93, 23/48, 29/105, 35/43, 38/44, 42/12, 42/17, 42/40, 42/54, 43/1, 43/2, 43/10, 44/13, 44/201, 48/10, 50/11, 52/55, 53/96, 56/24, 57/49, 61/1, 69/9, 69/28, 73/70, 73/74, 75/39.

Dâhiliye Emniyet-i Umumiye Takibat-ı Adliye Kalemi Evrakı [=DH.EUM.ADL], 39/51.

Dâhiliye Muhaberatı-ı Umumiye İdaresi Evrakı [=DH.MUİ], 42/66, 62-1/53.

Dâhiliye Nezâreti Emniyet-i Umumiye Altıncı Şube [=DH.EUM.6.Şb], 25/16, 32/47, 32/59, 32/75, 47/1, 48/103, 49/47, 51/47, 5734/1.

Dâhiliye Nezâreti Emniyet-i Umumiye Üçüncü Şube [=DH.EUM.3.Şb], 10/15, 13/46, 16/45, 17/2, 28/41.

Dâhiliye Nezâreti İdare-i Umumiye Evrakı [=DH.İ.UM], 19-16/1-34.

Dâhiliye Nezâreti Mebani-i Emiriye Hapishaneler Müdüriyeti Evrakı [=DH.MB.HPS], 30/37, 32/37, 136/21, 139/12.

Dâhiliye Nezâreti Mektubi Kalemi [=DH.MKT], 29/32, 132/14, 146/5, 607/8, 1028/1, 1604/77, 2060/23, 2229/95, 2233/101, 2664/60, 2847/56.

Dâhiliye Nezâreti Sicill-i Nüfus Tahrirat kalemi [=DH.SN.THR], 61/51, 61/79.

Dâhiliye Nezâreti Umur-ı Mahalliye ve Vilayat Müdürlüğü Evrakı [=DH.UMVM], 86/71, 86/72, 159/96.

Evkaf Berat [=EV.BRT], 311/12.

Fotoğraf [=FTG.f], 454/29.10.

Hariciye Nezâreti Hukuk Müşavirliği İstişare Odası Evrakı [=HR.HM.İŞO], 128/47.

249 ÜMRANİYE TARİHİ I

Hariciye Nezâreti Tercüme Odası Evrakı [=HR.TO], 535/50.

Hatt-ı Hümayun [HAT], 1443/59292, 1507/66, 1518/23, 1530/59, 15576/31.

Hazine-i Hassa Defterleri [=HH.d], 23394/3.

İbnülemin Vakıf [=İE.EV], 29/18, 44/12, 61/6715.

İrade Dâhiliye [İ.DH], 129/6626, 196/11125, 690/48241, 1444/48.

İrade Dosya Usulü [=İ.DUİT], 68/86.

İrade Hususi [=İ.HUS], 46/64.

İrade Meclis-i Mahsusa [=1.MMS], 67/3161.

İrade Meclis-i Vâlâ [=İ.MVL], 534/23981.

İrade Şura-yı Devlet [=İ.ŞD], 93/5557, 95/5662, 101/6020.

Maarif Nezâreti Mektubu Kalemi [=MF.MKT], 178/80, 245/37, 698/65, 734/11, 791/6, 896/33, 913/53, 944/17, 952/64, 1110/45.

Maliye Varidat Muhasebesi Defterleri [=ML.VRD.d], 4286, 4350.

Maliyeden Müdevver Defterler [=MAD.d], 22.

Meclis-i Vâlâ Evrakı [=MVL], 179/87, 451/111.

Meclis-i Vükela Mazbataları [=MV], 145/11, 148/55, 154/16.

Nüfus Defterleri [=NFS.d], 56, 636.

Plan-Proje [=PLK.p], 630.

Sadaret Divan Kalemi Evrakı [=A.DVN], 53/2.

Sadaret Mektubi Kalemi Deavi Evrakı [=A.MKT.DV], 89/36.

Sadaret Mektubi Kalemi Evrakı [=A.MKT], 180/44.

Sadaret Mektubi Kalemi Meclis-i Vâlâ Evrakı [=A.MKT.MVL], 78/59.

Sadaret Mektubi Kalemi Nezaret ve Dea’ir Evrakı [=A.MKT.NZD. 135/108, 226/61, 226/68.

Sadaret Mektubi Mühimme Kalemi Evrakı [=A.MKT.MHM], 88/59, 280/11.

Şura-yı Devlet [=ŞD], 150/98, 170/6, 191/25, 775/1, 793/19, 817/8, 2894/77, 3022/57.

Tapu Tahrir Defterleri [=TT.d], 436, 630, 646, 733.

Yıldız Mütenevvi Maruzat Evrakı [=Y.MTV], 51/29, 61/94, 62/17, 103/109, 179/110, 189/73, 203/52, 206/128, 245/53, 269/88, 282/136, 311/76.

Yıldız Perakende Evrakı Arzuhal Jurnali [=Y.PRK.AZJ], 42/85.

250 ÜMRANİYE TARİHİ I

Yıldız Perakende Evrakı Başkitabet Dairesi Maruzatı [=Y.PRK.BŞK], 73/94.

Yıldız Perakende Evrakı Elçilik Şehbenderlik ve Ateşemiliterlik [=Y.PRK.EŞA], 41/13.

Yıldız Perakende Evrakı Hariciye Nezareti Maruzatı [=Y.PRK.HH], 17/48, 28/58, 40/17.

Yıldız Perakende Evrakı Şehremaneti Maruzatı [=Y.PRK.ŞH], 9/1.

Yıldız Perakende Evrakı Umumi [=Y.PRK.UM], 80/51.

Yıldız Perakende Evrakı Zabtiye Nezareti MaruzatI [=Y.PRK.ZB], 1/54, 12/83, 22/118, 29/58.

Yıldız Sadaret Hususi Maruzat Evrakı [=Y.A.HUS], 240/32.

Yıldız Sadaret Resmi Maruzat evrakı [=Y.A.RES], 51/35, 51/36, 107/82, 130/34.

Zabtiye Nezâreti Evrakı [=ZB], 27/124, 28/28, 29/28, 29/43, 80/73, 83/64, 420/1213, 470/63.

II. Başbakanlık Cumhuryet Arşv [=BCA]

030.10-59.402.l, 030.11.1-290.9.8, 030.18.01.02-118.97.4, 330.11.1-330.4.5.

III. Üsküdar Mahkemesi Sicilleri nr. 3, vr. 133b-134a; 44, s. 326.

IV. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyud-ı Kadme Arşv Tapu Defter

[=TKGM.KKA.TD], 49

V. Vakıar Genel Müdürlüğü Arşv [=VGM]

Defter 572-113-43.

VI. Ktaplar/Makaleleler

438 Numaralı Muhasebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri (937/1539): Bolu, Kastamonu, Kengiri ve Kocaili Livaları, (haz. Ahmet Özkılınç v.dğr), II, Ankara 1994

762 Nolu Üsküdar Şeriyye Siciline Göre H. 1217-1318/1899-1900 Yılları Arasında Üsküdar Kazasında Sosyal Hayat (haz. Ş. Çetin), (MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul 2008.

Abdurrahman Abdi Paşa Vekâyi’-nâmesi (haz. Fahri Ç. Derin), İstanbul 2008.

AKAD, Tanju M., “Kırım Savaşı’nda İstanbul”, DBİst.A., IV, 566-677.

AKIN, Tülay, “Ümraniye Camii”, DBİst.A., VII, 339-340.

AKSEL, Atillâ, “Ümraniye İlçesi”, DBİst.A, VII, 340-341.

AKŞİN, Sina, 31 Mart Olayı, İmge Yayınevi, Ankara 1972.

AKYILDIZ, Ali, “Yûsuf İzzeddin Efendi”, DİA, XLIV, 13-16.

251 ÜMRANİYE TARİHİ I

ALANDAĞLI, Murat, “Üsküdar’ın Detayda Gizli Tarihini Aralamak (Vassale ve Derkenarlar Işığında XVII. Yüzyılda Üsküdar”, Uluslararası Üsküdar Sempozyumu (21-23 Kasım 2014), VIII, Üsküdar Beledi- yesi, İstanbul 2015, s. 157-165.

ANNA KOMNENA, Alexiad (trc. Bilge Umar), İnkılâp Kitabevi, İstanbul, ty.

ARSLAN, Murat, “İstanbul’un Antik Çağ Siyasi Tarihi: Byzantion’dan Konstantinopolis’e”, Antik Çağ’dan XXI. Yüzyıla Büyük İstanbul Tarihi: Siyaset ve Yönetim (ed. Coşkun Yılmaz), I, İstanbul 2015, s. 24-29.

AVCI, Sedat, “Dudullu”, DBİst.A., III, 103-104.

AYDEMİR, Şevket Süreyya, Tek Adam, I, Remzi Kitabevi, İstanbul 1987.

AYDIN, Mahir, “Sultan II. Mahmud Döneminde Yapılan Nüfus Tahrirleri”, Sultan II. Mahmud ve Reform- ları Semineri (28-30 Haziran 1989), İstanbul 1990, s. 90-95.

______, “Doksanüç Harbi: 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı”, DİA, IX, 498-499.

AYDIN, Yusuf Alperen, Sultanın Kalyonları: Osmanlı Donanmasının Yelkenli Savaş Gemileri (1701-1770), İstanbul 2011.

AYVANSARAYİ, Hadikatü’l-cevami, 1201/1787, İstanbul [1281].

Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi, Ankara 2010.

“Behiştî Tarihi, (791-907/1389-1502)”, (haz. Fatma Kaytaz), (MÜ Türkiyat Araştırma Enstitüsü Basılma- mış Doktora Tezi), İstanbul 2011, (metin kısmı).

BEYDİLLİ, Kemal, “İmparatorluğun Son Yüzyılında İstanbul”, Osmanlı İstanbulu (ed. Feridun Emecen-Ali Akyıldız-Emrah Safa Gürkan), II, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Yayınları, İstanbul, s. 21-69.

______, “Memleketeyn Hadiseleri-Mülteciler Meselesi ve Kırım Savaşı (1853-1856)”, Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi (ed. E. İhsanoğlu], I, IRCICA, İstanbul 1994, s. 96-97.

______, Osmanlı Döneminde İmamlar ve Bir İmamın Günlüğü, Tarih ve Tabiat Vakfı, İstanbul 2001.

BEYOĞLU, Süleyman, “Kendi Kaderini Belirleyen Millet: Meclis-i Mebusan’dan Büyük Millet Meclisi’ne”, Modern Türkiye Tarihi (ed. Süleyman Beyoğlu-Ali Satan), MÜ Yayınevi, İstanbul 2014, s. 99-115.

BOSTAN, Hanefi, “Üsküdar”, DİA, XLII, 364-368.

______, “XV-XVII. Yüzyıllarda Üsküdar Nahiyesi Köylerinde Sosyal ve İktisadi ve Sosyal Hayat”, Ulus- lararası Üsküdar Sempozyumu VI (6-9 Kasım 2008), II, 365-402.

BOSTAN, İdris, Osmanlı Bahriye Teşkilatı: XVII. Yüzyılda Tersâne-i Âmire, TTK, Ankara 1992.

BOZKURT, Abdurrahman, “İtilaf devletlerinin İstanbul’da İşgal Yönetimi”, (İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi), İstanbul 2009.

CANÇELİK, Ali, “Şehrin Estetik Hafızası: Kitabeler”, Geleceğin Şehri Sempozyumu Bildirileri, Esenler Be- lediyesi, İstanbul 2014, s. 47-56.

252 ÜMRANİYE TARİHİ I

CEYLAN, M. Akif, “Çamlıca Tepeleri (İstanbul) ve Çevresinin Tarihi Coğrafyası: Yerleşmenin Gelmişimi ve Mekansal Kullanımının Değişimi Konusunda Bir Araştırma”, Türk Dünyası Araştırmaları, sy. 147 (Ka- sım-Aralık 2003), s. 173-204.

CRİSS, Bilge, İşgal Altında İstanbul (1918-1923), İletişim Yayınları, İstanbul 1993.

ÇADIRCI, Musa, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapıları, TTK, Ankara 1991.

ÇAM, Ertuğrul, “19. Yüzyıl’da İstanbul Çiftlikleri: Hekimbaşı, Çavuşbaşı, Alemdağ Örnekleri”, (İÜ Sosyal Bilimler enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul 2015.

Çavuşbaşı Çiftliği’nin Mülk Sahibi Abdullah Paşa Vakfı’nın Hazin Hikâyesi, www.cavusbasiabdullahpasa- vakfi.com (erişim: 03.09.2016).

ÇEÇEN, Kâzım, “Elmalı Bendi”, DİA, XI, 56-57.

DANIŞMEND, İsmail Hami, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, IV, Türkiye Yayınevi, İstanbul 1971.

DEFTERDAR SARI MEHMED PAŞA, Zübde-i Vekayiât (1066-1116/1656-1704) –metin ve tahlil– (haz. Abdülkadir Özcan, Ankara 1995.

DURMUŞ, İsmail-SADGROVE, Plilip Charles, “Tantâvi, Muhammed Ayyâd”, DİA, XXXIX, 578-579

DÜZGÜN, Mehmed Ali, “Arşiv Belgelerine Göre Üsküdar-Kadıköy Su Şirketi”, Üsküdar Sempozyumu–IV (3-5 Kasım 2006), I, Üsküdar Belediyesi, İstanbul 2007, s. 185-193.

EGEMEN, Affan, İstanbul’un Çeşme ve Sebilleri, Antan yayınevi, İstanbul 1993.

ELDEM, Edhem, İftihar ve İmtiyaz: Osmanlı Nişan ve Madalyaları Tarihi, İstanbul 2004.

EMECEN, Feridun, “İstanbul Boğazı Önlerinde İlk Türk Yerleşmesine Örnek: Ali Bahadırlı Köyü (Bey- koz), Journal of Turkish Studies/Türklük Bilgisi Araştırmaları, V/39 (Aralık 2013), s. 407-411.

______, Doğu Karadeniz’de İki Kıyı Kasabasının Tarihi: Bulancak-Piraziz, İstanbul 2015.

______, İmparatorluk Çağının Osmanlı Sultanları, II, İSAM, Ankara 2016.

______, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluş ve Yükseliş Tarihi (1300-1600), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2015.

ENGİN, Vahdettin, “İstanbul’un Anadolu Yakasında İlk Tramvay Hattı: Üsküdar-Kısıklı”, Üsküdar Sempozyumu-II (12-13 Mart 2004), I, Üsküdar Belediyesi, İstanbul 2005, s. 121-126.

ERDER, Sema, İstanbul’da Bir Kent Kondu: Ümraniye, İletişim Yayınları, İstanbul 2013.

ESİN, Ufuk, “İstanbul’un En Eski Buluntu Yerleri ve Kültürleri”, Semavi Eyice Armağanı: İstanbul Yazıları, İstanbul 1992, s. 55-71.

Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi (haz. Yücel Dağlı-Seyit Ali Kahraman-İbrahim Sezgin), V. Kitap, İstanbul 2001.

253 ÜMRANİYE TARİHİ I

EYİCE, Semavi, “Âdile Sultan Namazgâhı”, DBİst.A., I, 83.

GÖKSOY, Cavidan, “Yusuf İzzettin Efendi Köşkü”, DBİst.A., VII, 536-537.

GÖKTAŞ, Uğur, “Sünnet Âdetleri”, DBİst.A., VII, 113-114.

GÜLSOY, Ersin, “Safed”, DİA, XXXV, 445-447.

GÜNEŞ, Ahmet, “Üsküdar Havalisindeki Köylerin Sosyal ve Ekonomik Ahvaline Dair Bir Örnek (16. Yüz- yıl Başlarından 17. Yüzyıl Başlarına Kadar Bulgurlu Karyesi)”, Üsküdar Sempozyumu-II (12-13 Mart 2004), I, İstanbul 2005, s. 43-51.

Hadikatü’l-Cevâmi: İstanbul Camileri ve Diğer Dinî-Sivil Mi’marî Yapıları (haz. A. N. Galitekin), İstanbul 2001.

HACISALİHOĞLU, Mehmet, "Makedonya", DİA, XXVII, 417-444.

HANİOĞLU, Şükrü, “İttihat ve Terakki Cemiyeti”, DİA, XXII, 476-484.

HASKAN, Mehmet Nermi, Yüzyıllar Boyunca Üsküdar, I-III, Üsküdar Belediyesi, İstanbul 2001.

İkinci Meşrutiyetin İlânı ve Otuz Bir Mart Hâdisesi: II. Abdülhamid’in Son Mâbeyn Başkâtibi Ali Cevât Bey’in Fezlekesi (haz. Faik Reşit Unat), Ankara 1985.

İPEK, Nedim, İmparatorluktan Ulus Devlete Göçler, Serander Yayınevi, Trabzon 2006.

İPŞİRLİ, Mehmet, “Osmanlılarda Cuma Selamlığı”, Prof. Dr. Bekir Kütükoğlu’na Armağan, İstanbul 1991, s. 459-471.

İstanbul Kadı Sicilleri Üsküdar Mahkemesi 17 Numaralı Sicil, H. 959-963/M. 1549-1566 (haz. Orhan Gül- tekin), İstanbul 2010.

İstanbul Kadı Sicilleri Üsküdar Mahkemesi 26 Numaralı Sicil, H. 970-971/M. 1562-1563 (haz. Rıfat Güna- lan), İstanbul 2010.

İstanbul Kadı Sicilleri Üsküdar Mahkemesi 51 Numaralı Sicil, H. 987-988/M. 1579-1580 (Haz. Rıfat Gü- nalan), X, İstanbul 2010.

İstanbul Kadı Sicilleri Üsküdar Mahkemesi 9 Numaralı Sicil, H. 940-942/1534-1536 (haz. Kenan Yıldız), İstanbul 2010.

İstanbul Kadı Sicilleri: Galata Mahkemesi 7 Numaralı Sicil, H. 985-986/M. 1577-1578 (haz. Mehmet Ak- man-Fethi Gedikli), İstanbul 2011.

İstanbul Kadı Sicilleri: Üsküdar Mahkemesi 1 Numaralı Sicil, H. 919-927/M. 1513-1521 (haz. Bilgin Ay- dın-Ekrem Tak), İSAM Yayınları, İstanbul 2008.

İstanbul Kadı Sicilleri: Üsküdar Mahkemesi 14 Numaralı Sicil, H. 953-955/M. 1546-1549 (haz. Nuray Gü- ler), İstanbul 2010.

İstanbul Kadı Sicilleri: Üsküdar Mahkemesi 2 Numaralı Sicil, H. 924-927/M. 1518-1521 (haz. Rıfat Güna- lan-Vildan Kemal-özlem Altıntop-Hatice Ayyıldız Bahadır), İstanbul 2010.

254 ÜMRANİYE TARİHİ I

İstanbul Kadı Sicilleri: Üsküdar Mahkemesi 5 Numaralı Sicil, H. 930-936/M. 1523-1530 (haz. Yasemin Dağdaş-Zeynep Berktaş), İSAM Yayınları, İstanbul 2010.

İstanbul Kadı Sicilleri: Üsküdar Mahkemesi 84 Numaralı Sicil, H. 999-1000/M. 1590-1591 (haz. Rıfat Gü- nalan), İstanbul 2010.

KAÇAR, Turhan, “Üsküdar Savaşı ve Konstantinopolis’in Doğuşu”, Antik Çağ’dan XXI. Yüzyıla Büyük İs- tanbul Tarihi: Siyaset ve Yönetim (ed. Coşkun Yılmaz), II. İstanbul 2015, s. 43-50

KARA ÇELEBİ-ZÂDE ABDÜLAZİZ EFENDİ, Ravzatü’l-Ebrâr Zeyli –metin ve tahlil– (haz. Nevzat Kaya), Ankara 2003.

KARAL, Enver Ziya, Osmanlı İmparatorluğu’nda İlk Nüfus Sayımı (1831), Ankara 1943.

KARPAT, Kemal H., Osmanlı Nüfusu (1830-1914), İstanbul 2010.

KÂTİB ÇELEBİ, Fezleke [Osmanlı Tarihi (1000-1065/1591-1655), (neş. haz. Zeynep Aycibin)], I, Çam- lıca Yayınları, İstanbul 2017.

KAYSERİLİOĞLU, R. Sertaç, “Tramvay”, DBİst.A., VII, 299-300.

KIRZIOĞLU, Fahrettin M., Türk İnkılâp Tarihi Ders Notları, Atatürk Üniversitesi, Erzurum 1977.

KOÇ, Yunus, “Nüfus-Osmanlı Dönemi”, DİA, XXXIII, 294-299.

KOÇU, Reşat Ekrem, İstanbul Ansiklopedisi (1905-1975), VI, İstanbul 1963.

______, İstanbul Ansiklopedisi (1905-1975), IX, İstanbul 1968.

KOLAY, Arif, İstanbul’un Yaşam Pınarı Çekmeköy, Çekmeköy Belediyesi, İstanbul, ty.

KOLCUOĞLU, Kerem Mutlu, Karye-i Darıca’dan Darıca İlçesine, İstanbul 2013.

KONYALI, İbrahim Hakkı, Abideleri ve Kitâbeleriyle Üsküdar Tarihi, 1-III, Türkiye Yeşilay Cemiyeti, İs- tanbul 1977.

KURAT, Akdes Nimet, Türkiye ve Rusya, Ankara 1990.

KÜÇÜK, Cevdet, “Ceride Nezâreti”, DİA, VII, 409.

KÜÇÜKAŞÇI, Mustafa, “Fetih Hadisi ve Müslümanların İstanbul Kuşatmaları”, Antik Çağdan XXI. Yüzyıla Büyük İstanbul Tarihi: Siyaset ve Yönetim (ed. Coşkun Yılmaz), II, İstanbul 2015, s. 284-294.

KÜTÜKOĞLU, Mübahat, “Osmanlı Sosyal ve İktisadî Tarihi Kaynaklarından Temettü Defterleri”, TTK Belleten, LIX/225 (1995), s. 395-412.

MEHMED SÜREYYA, Sicill-i Osmani, IV, İstanbul 1897.

MERTOĞLU, Mehmet Suat, “Tantâvî Cevherî”, DİA, XXXIX, 579-580.

METE, Zekai, “Üsküdar Tarihinden Bir Kesit: Bulgurlu Köyünün Aziz Mahmud Hüdayi’ye Temliki”, Üsküdar Sempozyumu-I (23-25 Mayıs 2003), I, İstanbul 2004, s. 68-78.

255 ÜMRANİYE TARİHİ I

N. Çetin, “Üsküdar Bulgurlu Mahallesinde 1906 Tarihli Son Osmanlı Nüfus Tahriri (Sayımı)”, Şehirlerin Sevdalısı İbrahim Hakkı Konyalı Armağanı, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, sy. 7 (Konya 2015), s. 505-513.

NA’ÎMA MUSTAFA EFENDİ, Târih-i Na’îma (haz. Mehmet İpşirli), III, Ankara 2007.

ORTAYLI, İlber, “Belediye”, DİA, V, s. 398-402.

Osmanlı Anonim Şirketleri Nizamname-i Dâhiliyesi Numunesi, İstanbul 1330.

OSMANOĞLU, Ayşe, Babam Sultan Abdülhamid (Hâtıralarım), Ankara 1986.

ÖZ, Tahsin, İstanbul Camileri, I-II, TTK, İstanbul 1962.

ÖZCAN, Abdülkadir, “Kemankeş Mustafa Paşa”, DİA, XXV, 248-250.

______, “Zaptiye”, DİA, XXXXIV, s. 128-130.

ÖZCAN, Azmi, “Otuzbir Mart Vak’ası”, DİA, XXXIV, 9-11.

ÖZEL, Sabahattin, Milli Mücadelede İzmit-Adapazarı ve Atatürk, İstanbul 2005.

PAKALIN, Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, III, MEB, İstanbul 1993.

RÂŞİD MEHMED EFENDİ-ÇELEBİZÂDE İSMÂİL ÂSIM EFENDİ, Târîh-i Râşid ve Zeyli (haz. Ab- dülkadir Özcan-Yunus Uğur-Baki Çakır-Ahmet Zeki İzgör), İstanbul 2013.

SAKAOĞLU, Necdet, “Âdile Sultan”, DBİst.A., I, 79-80.

______, “Hekimbaşızadeler”, DBİst.A., IV, 42-43.

Salnâme-i Nezâret-i Maarif-i Umumiye, İstanbul 1318.

Salnâme-i Nezâret-i Maarif-i Umumiye, İstanbul 1319.

Salnâme-i Nezâret-i Maarif-i Umumiye, İstanbul 1321.

SARI, Nil, “Hekimbaşı”, DİA, XVII, s. 161-164.

______, “Hekimbaşılık”, DBİst.A., IV, 42.

SEVİM, Ali, “Süleyman Şah I”, DİA, XXXVIII, 103-105.

Son Teşkilatı Mülkiyede Köylerimiz, İstanbul 1928.

Son Vak’anüvis Abdurrahman Şeref Efendi Tarihi: II. Meşrutiyet Olayı, 1908-1909 (haz. Bayram Koda- man-Mehmet Ali Ünal), Ankara 1996.

ŞAHİN, Cemalettin, “İstanbul’un İlçeleri”, Antik Çağ’dan XXI. Yüzyıla Büyük İstanbul Tarihi (ed. Coşkun Yılmaz), III, İstanbul Büyükşehir Belediye Kültür AŞ-İSAM, İstanbul 2016, s. 246-324.

ŞENER, Abdüllatif, Tanzimat Dönemi Osmanlı Vergi Sistemi, İşaret Yayınları, İstanbul 1990.

Tahsin Paşa’nın Yıldız Hatıraları: Sultan Abdülhamid, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 1990.

256 ÜMRANİYE TARİHİ I

TANIŞIK, İbrahim Hilmi, İstanbul Çeşmeleri: Beyoğlu ve Üsküdar Cihetleri, MEB, II, İstanbul 1945.

TEMEL, Mehmet, İşgal Yıllarında İstanbul’un Sosyal Durumu, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1998.

TERZİ, Arzu, Hazine-i Hassa Nezareti, Ankara 2000.

TOPRAK, Zafer, “Güvenlik Hizmetleri”, DBİst.A., III, 457-459.

TUFANTOZ, Abdürrahim, “Selçukluların İstanbul’u Gördükleri İlk Mekân: Üsküdar”, Üsküdar Sempozyumu Bildirileri, I, Üsküdar Belediye Başkanlığı, İstanbul 2004, s. 29-41.

TURAN, Osman, Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul 2011.

YALÇIN, Nihat-YILDIZ, Büşra, “Osmanlı Belgelerinde Ümraniye Tarihi”, (Basılmamış Çalışma), İstan- bul, ty.

YÜKSEL, Ayhan, Giresun Tarihi Yazıları, Kitabevi, 3. bs. İstanbul 2007.

VII. Sürel Yayınlar

İstanbul Belediye Mecmuası

Hürriyet

Tanin

257 ÜMRANİYE TARİHİ I

EKLER

EK 1

Cevher Ağa Câmi ve Mektebi’nin Vakfiyesi

(VGM, defter nr. 572-113-43, s. 113-114)

258 ÜMRANİYE TARİHİ I

259 ÜMRANİYE TARİHİ I

EKLER 2

Cevher Ağa’nın Vakfiyesinin Metni

Bismillâhi’r-rahmani’r-rahîm

Hamd-i bî-pâyân ü senâ vü firâvân ol hâlık-ı zemîn-i zamân ve râzık-ı ins ü cân hazretlerinin dergâh-ı akdes ve bârgâh-ı mukaddesine maksûrdur ve salavât ü tahiyyât ol nâmzed-i tuğra-yı levlâk ve gāyet-i âferîniş-i eflâk nâzenîn-i Allâh mesned-nişîn-i lî-maʻa Allâh habîb-i Hudâ şefîʻ-i rûz-ı cezâ aʻnî bih Mu- hammedü’l-Mustafâ sallalahu aleyhi ve sellem Hazretleri’nin meşhed-i muʻattar ve merkad-ı münev- verlerine ve âl-i kirâm ve ashâb-ı izâmlarına mahsûrdur ammâ baʻd işbu kitâb-ı sıhhat-nisâbın ve hitâb-ı anberîn-nisâbın tahrîr ü inşâsına bâʻis ü bâdî ve tastîr ü imlâsına sebeb-i dâʻî oldur ki hâlâ serîr-ârây-ı saltanat ve erîke-pîrây-ı hilâfet, hûrşîd-i cihân-tâb-i evc-i maʻdelet şevketlü, mehâbetlü, kudretlü, aza- metlü zıllı-ı zalîl-i Allâh, pâdişâh-ı âlem-penâh efendimiz hazretlerinin ser-musâhibi saʻâdetlü Cevher Ağa Hazretleri ibni el-merhûm Abdullâh Efendi’nin zikr-i âtî vakıflarını ikrâr ü tahrîre ve baʻdehû rücûʻ ve istirdâda vekîl-i müseccel-i şerʻileri mekremetlü İsmâʻîl Hakkı Efendi Hazretleri ibni Sâlih meclis-i şerʻi şerif-i enver ve mahfel-i dîn-i münîf-i ezherde vakf-ı âtiʻl-beyânı li-ecli’t-tescîl mütevellî nasb ve taʻyîn eylediği Evkâf-ı Hümâyûn Nezâreti celîlesi Cihât İdâresi Müdîri saʻâdetlü Mahmûd Efendi Haz- retleri ibni Mehmed Ârif Efendi mahzarında bi’l-vekâle ikrâr-ı sahîh-i şerʻi ve iʻtirâf-ı sarîh-i merʻî idüp medîne-i Üsküdar’da Bulgurlu karyesinde Yalnız Servi nâm mahalde vâkiʻ bir taraftan merhûm Âsaf Bey kerîmesi Fâtımatü’z-Zehrâ Hanım’ın tarlası ve bir taraftan karye-i mezkûreye mürûr iden tarîk ve bir taraftan Niʻmet Dâime Hanım’ın tarlası ve taraf-ı râbiʻi Alemdağı Caddesi taʻbîr olunur tarîk-i amm ile mahdûd, idâresi Hazîne-i celîle-i Evkâf’tan mazbût Hüdâî Azîz Mahmûd Efendi Hazretleri’nin ev- lâd-ı kirâmîlerine meşrûta vakıfdan aʻşâr-ı şerʻiyyelü on dönüm bir kıtʻa tarla müvekkilim müşârün-i- leyh hazretlerinin bâ-sened-i hâkānî taht-ı tasarruflarında olup müvekkilim müşârün-ileyh hazretleri tarla-yı mezkûrun aʻşâr-ı şerʻiyyesinin feshiyle nizâm ve emsâli vechile senevî iki yüz guruş bedel-i öşr mukātaʻa-ı zemîn takdîriyle mahall-i mezkûr mukātaʻaya rabt olunarak üzerine bâ-izn-i mütevellî ma- lından harc u sarfla bundan akdem nefsi içün ber-vech-i mülkiyet iki bin altı yüz zirâʻ üzerine câmiʻ-i şerîf ve bir mekteb-i sıbyân ve bir bâb hân ve tahtında üç defʻa bir bâb ki cemʻan dört bâb dekâkîn ve iki bâb menzil ve kezâlik tahtında maʻa oda bir bâb dükkân ve çeşme ve binâ ve inşâ iderek mârrü’l-beyân on dönüm mahal ve üzerinde mevcûd sâlifü’z-zikr câmiʻ-i şerîf ve bir mekteb-i sıbyân ve bir bâb hân ve tahtında üç ve defa bir bâb ki cemʻan dört bâb dekâkin ve iki bâb menzil ve tahtında maʻa oda bir bâb dükkan ve çeşmenin bi’l-cümle ebniyyeleri ve mahall-i mezkûr civârında dağ mahallinden zuhûr eden mâ-i lezîzi dahi müvekkilim müşârün-ileyh hazretleri mâlından harc u sarf ile müteʻaddid bacalar hafr ile müceddeden kanavât ferşiyle câmiʻ-i şerîf ve çeşme-i mezkûrlarda icrâ eylediği kanavât ve müsen- nâtına tebaiyyetle tasarruf olunur mâ-i lezîzi ve etyab-ı mâl ve enfes-i menâlinden ifrâz ve kemâl-i im- tiyâz ile mümtâz eylediği lira-yı Osmânî yüz guruş hesâbıyla on beş bin guruş ve yine sîm-i Mecidiyye yirmi guruş hesabıyla dört bin elli dört guruştan her birini vakf-ı sahîh-i şerʻî-i müebbed ve habs-i sarîh-i muhalled ile vakf u habs iderek câmiʻ-i şerîf-i mezkûr bin üç yüz on beş senesi leyle-i mübâreke-i Mi’rac’da müsâʻade-i seniyye-i hazret-i hilâfet-penâhî üzerine küşâd edilüp şöyle şart ve taʻyîn eyledi ki mekteb-i mezbûrda sıbyân-ı müslimîne taʻlîm-i Kur’ân-ı azîmü’ş-şân oluna ve câmiʻ-i şerîf ve çeş- me-i mezkûrda edâ-yı salât-ı hamse-i mefrûza oluna ve câmiʻ-i şerîf ve çeşme-i mezkûrlara icrâ eyledi- ği sudan ibâdullâh intifâʻ eyleye ve menâzil-i mezkûrlarda biri câmiʻ-i şerîf-i mezkûrda imâm olanların

260 ÜMRANİYE TARİHİ I

ve diğeri mû’ezzin olanların süknâlarına mahsûs ola ve mebâliğ-i merkūme dahi Evkâf-ı Hümâyûn Beytü’l-mâl Kassamlığı dâiresince ittihâz olunan usûle tevfîkan rehn-i kavî ve kefîl-i melî ve lede’l-ik- tizâ ikisinden biri ile bâ-yed-i mütevellî alâ vechi’l-helâl istirbâh ve istiğlâl ve han ve dekâkîn-i mezkûr- lar icâre-i vâhide-i sahîha-i şerʻiyye ile âhara îcâr oluna ve zikr olunan imâma meşrûta hânenin tahtında olan oda ile caddeye nâzır bulunan taşlık mahallinin baʻdemâ oraları kesb-i şeref eylediği hâlde dekâkîn hâline ifrâğıyla icâra verile ve mâru’z-zikr on beş bin guruş nükûd-ı mezkûre ile han ve dekâkîn-i mezkûrların hâsıl olan nemâ ve gallelerinden evvelâ mukātaʻa-ı mezkûreye isâbet eden iki yüz guruş müşârün-ileyh Aziz Mahmûd Efendi Vakfı’na edâ oluna ve câmiʻ-i şerîf-i mezkûrda hatîb ve ona meş- rûta imâm ve muʻallim-i mekteb cihetlerinden hitâbete şehrî elli guruş ve imâmete şehri yüz guruş ve muʻallim-i mektebe şehrî elli guruş ve mü’ezzinlik cihetine şehrî yetmiş beş guruş ve ona meşrûta kay- yım-ı evvel cihetine kırk guruş ve ferrâşlık cihetine şehrî otuz beş guruş ve kayyım-ı sânî cihetine şehrî otuz guruş vazîfe verile ve câmiʻ-i şerîf-i mezkûrda evkāt-ı hamsede sûre-i Nebe ve Mülk ve Feth ve Yâsin kırâ’ati içün şehrî otuz guruş vazîfe verilüp hizmet ve kırâ’at imâm ve mü’ezzin efendilere meş- rûta ola ve şehriyye iki kıyye revgân-ı zeyt iştirâ olunup câmiʻ-i şerîf-i mezkûrda beher gece ve minâre- sinde dahi leyâlî-i mübârekede îkâd-ı kanâdîl oluna ve şehriyye birer kıyye ispermeçet mumu iştirâ ve mihrâbı tarafeyninde olan şemʻdanlarda ikʻâd oluna ve Ramazân-ı şerîfte otuz kıyye revgân-ı zeyt ve on kıyye ispermeçet mumu iştirâ ve câmiʻ-i şerîf ve minâresinde îkād oluna. Kandil ve şamandura ve sü- pürge ve yelpâze ve mesârıf-ı sâire içün kayyım-ı evvel bulunan kimesneye şehriyye altı guruş verile. İleride havagazı oralara geldiği zamân gerek câmʻi-i şerîf ve gerek minâre bununla tenvîr oluna çeşme-i mezkûreye bir kimesne suyolcu taʻyîn olunup şehrî yirmi guruş vazife iʻtâ oluna mekteb-i mezkûr ile hademeye mahsûs oda derûnunda ihrâk olunmak üzere senevî bin kıyye kömür iştirâ oluna beher sene Rebîʻü’l-evvel duhûlünde münâsib bir günde câmiʻ-i şerîf-i mezkûrda menkıbe-i veilâdet-i seniyye-i Cenâb-ı Peygamberî kırâ’at ve esnâsında lâzım gelen aşr-ı şerîf ve salâtu selâm tilâvet olunup hâsıl olan ecr u mesûbâtı evvelen bi’z-zât Hâce-i kâ’inât ve Server-i mevcûdât, Sultânü’l-enbiyâ, Bûrhanü’l- as- fîyâ Habîb-i Hudâ, Şefîʻ-i rûz-ı cezâ a’nî bih Hazret-i Ebi’l-Kāsım Muhammedü’l-Mustafâ sallallahu teʻâlâ aleyhi ve sellem efendimiz hazretlerinin pâk, münevver, mutahhar, mücellâ, musaffâ, azîz ve nazîf şebeke-i ıtırnâk-i Cenâb-ı Risâlet-penâhîlerine ve bi’l-hassa kerîme-i muhteremleri Hazret-i Fâtımatü’z- Zehrâ radıyallahü teʻâlâ anhâ efendimizin ve evlâd-ı kirâm ve ashâb-ı zevi’l-ihtirâm ve Aşere-i mübeş- şere ve Ashâb-ı Bedir ve Ashâb-ı Uhud ve Ashâb-ı Suffe rıdvânullahi ve teʻâlâ aleyhim ecmaʻîn efendi- lerimiz hazerâtının ervâh-ı tayyibelerine ihdâ oluna ve bâ-husûs duʻâsı üzerimizde ehemm ü elzem olan şevketlü mehâbetlü kudretlü padişahımız ve velî-niʻmet-i bî-minnetimiz padişahımız âlem-penâh efen- dimiz hazretlerinin bi’s-sıhhat ve’l-âfiye serîr-i saltanatlarının dâ’im ve ber-karâr buyurulmaları edʻiy- ye-i hayriye-i mahsûsası yâd ü tedârük oluna ve müvekkilim müşârün-ileyh hazretleri niʻmet-i hayât ile mütenaʻim oldukça dâreynde selâmetine duʻâ ve irtihâl-ı dâr-ı bekā eylediğinde hâsıl olan ecr ve mesû- bâtdan anın dahi rûhuna ihdâ olunup mukābelesinde mevlid-hân ve aşer-hân ve hidmette bulunan efen- dilere tevzîʻ ve taksîm ve ol mecliste hâzır bulunan cemâʻat-i müslimîne tevzîʻ kılınmak üzere lüzûmu mikdâr şeker, cemâʻat-i müslimîn-[i] tebhîr ve taʻtîr içün öd [ağacı] ve gülâb iştirâ edilmek üzere senevî altıyüz gurûş verile. Ve name ve galle-i merkūmeden lede’l-iktizâ câmiʻ ve mekteb ve hân ve dekâkîn ve menzil-i mezkûrlar ile çeşme ve su yollarının taʻmîr ve termîmlerini erbâb-ı vukūfun ve ol bâbda tanzîm olunacak keşf pusulasının mündericâtına nazaran bi’l-izni’şʻşerʻî kadr-i ma’rûf meblağ sarf oluna gerek nemâ ve galle-i mezkûrun baʻde’t-tamîr her ne fazla kalır ise fazla-ı merkūme asıl mâl-ı nükūda zammla irbâh ve istirbâh oluna. Gerek asıl mâl-ı nukūd-ı mezkûr onbeşbin gurûş ve fazla-ı merkūme şâyed irbâh ve istirbâh olunmaz ise münâsib mahallerde düştükçe mülk-i akār iştirâ ve icâre-i vâhide-i sahîha-ı

261 ÜMRANİYE TARİHİ I

şerʻiyye ile âhara îcâr olunarak ücretleri vezâ’if ve mesârif-i mezkûrlara harc u sarf oluna ve sâlifü’z-zikr dörtbinellidört gurûş nukūd-ı mezkûrenin hâsıl olan nemâsını Kastamonu vilâyet-i celîlesi dâhilinde Boyabad kazâsında Uşak karyesinde vâkiʻ câmiʻ-i şerîf ve mekteb ve çeşmenin lede’l-iktizâ taʻmîr ve termîmine kezalik erbâb-ı vukūfun ve ol bâbda tanzîm olunacak keşf pusulasının mündericâtına nazaran bi’l-izn-i şerʻî kadr-i ma’rûf meblağ harc ve sarf oluna ve nemâ-ı mezkûrdan baʻde’t-tahsîl her ne fazla kalır ise fazla-ı merkūme asıl mâl-ı nukūd-ı merkūme dörtbinellidört gurûşa zammla irbâh ve istirbâh oluna ve vakf-ı mezkûrların idâre-i mezkûrede olan sanduğunu idâre eden kâtibine senevî iki yüz kırk gurûş verile ve vakf-ı mezkûrların tevliyeti ber-vech-i hasbî Evkāf-ı Hümâyûn nezâretinden nâzır bulu- nan zâta meşrût ola. Ve vakf-ı mezkûrların tebdîl ve tagyîr ve teksîri merreten baʻde uhrâ vâkıf-ı müşâ- rün-ileyhin yed-i meşiyyetinde ola ve bu taʻyîn-i şurût ve tebyîn-i kuyûd birle mevkūf-ı mezbûrları bundan akdem mütevellî-i mûmâ-ileyhe bi’l-vekâle teslîm eylediğimde ol dahi teslîm ve kabz ve kabûl ve sâir mütevellîlerin evkāfa tasarrufları misillü tasarruf eyledi dedikte gıbbü’t-tasdîki’ş-şerʻî emr-i vakf tamâm ve hâl-i tesellüm encâm bulunmuş iken vekîl-i mûmâ-ileyh vakf-ı mezkûru ahkâm ve şurût ve kuyûdunu istihkâmen irâde-i hayyriyesiyle vakf-ı mezkûrdan bi’l-vekâle rücûʻ ve mevkūf-ı mezkûrları ke’l-evvel müvekkil-i vâkıf-ı müşârün-ileyhin mülküne istirdâda şürûʻ ve mütevellî-i mûmâ-ileyhe dahi sıhhat ve lüzûmuna zâhib olan e’imme-i dîn kullarıyla mukābele birle redd ü teslîmden ibâ’ ve imtinâʻ ederek huzûr-ı şerʻ-i şerîfte kemâ hüve’l-mastûr fi’l-kütübi’l-fıkhıye müterâfaʻât ve her biri mübtegāsın- ca fasl u hisseme tâlibân olduklarında kıbel-i şerʻ-i şerîften dahi cânib-i vakfı ola ve teşyîd-i mebânî-i hayrı uhrâ görülüp âlimen bi’l-hilâfi’l-cârî beyne’l-e’immeti’l-eslâf alâ kavli men yerâhü mine’l-e’im- meti’l-müctehidîn rıdvân Allâhu teʻâlâ aleyhim ecmaʻîn vakf-ı mezbûrun evvelen sıhhatine ve sâniyen lüzûmuna ve şurûtunun cevâzını hükm-i sahîh-i şerʻî ve kazâ-ı sarîh-i merʻî olunup vakf-ı mezbûr sahîh ve lâzım ve min baʻd nakz u ibtâlı muhâl ve tebdîl ü tağyîri vâkıf-ı müşârün-ileyhten gayrı adîmü’l-ih- timâl oldu. Cerrî zâlik ve hurrire fi’l-yevmi’l-hâmis ve’l-ışrîn min şehr-i Rebîʻü’l-ahir li-sene ışrîn ve selase-mi’e ve elf.

Şuhûdu’l-hâl

Muhzırbaşı İsmâʻîl Ağa ibn-i Kâmil

Muhzır Mehmed Ağa ibn-i Mustafâ

Muhzır Mustafâ Ağa ibn-i Kāsım ve gayrühüm

262 ÜMRANİYE TARİHİ I

DİZİN

Abbasiler, hanedan, 7, 11 ABDÜLHAK HAMİD TARHAN, Hekimbaşızâdeler’den/şair-i azâm, 209, 215, ABDİ AĞA, Yalnız Servi’nin ilk sakinlerinden, 216 127 ABDÜLHAK MOLLA EFENDİ, Hekimbaşı ABDİ BİN İBRAHİM, Bulgurlu’da yerleşik/ ailesinden, 215 arabacı, 41 ABDÜLHAMİD II, padişah, 7, 61, 132, 144, ABDİ İBNİ SÂLİH, Dudullu’da yerleşik/çiftçi, 145, 148, 149, 150, 152, 154, 156, 158, 160, 74 162, 164, 166, 170, 174, 187, 200, 203, 212, ABDİ, sünnet çocuğu, 222 214, 215, 247

ABDULLAH AĞA, amele posta başısı, 184 ABDÜLKADİR BİN MEHMED EMİN, Bulgurlu’da yerleşik/suyolcu, 48 Abdullah Ağa/Paşa Vakfı, 125, 211 ABDÜLMECİD, padişah, 203, 212, 215 ABDULLAH BİN ABDULLAH, Bulgurlu’da yerleşik/topal, 43 ABDÜLVAHAB EFENDİ, Musalla Mescidi hatibi, 207 ABDULLAH BİN İSMAİL, Bulgurlu’da yerleşik/bağ rençberi, 51 ABDÜRRAHİM EFENDİ BİN ŞEYH MEHMED DERVİŞ EFENDİ, Bulgurlu Vakfı ABDULLAH BİN MUSTAFA, Bulgurlu’da hatibi, 207 yerleşik/topal, 35 ÂBİDE, Batum muhaciri, 142 ABDULLAH PAŞA, Maraş valisi, 210, 213 Actes de Concession de la Societe du Chemin de ABDULLAH, kaçak kesimci, 225 Fer Ottoman D’Anatolie, demiryolu imtiyazı ABDULLAHOĞLU HAMZA, çoban/meczup, talep eden şirket, 185 24, 25 Adalar (Kartal) nahiyesi, 16 ABDULLAHOĞLU KARAGÖZ, Dudullu’da ADANALI CAFER PAŞA, 14 çiftçi, 83 Adapazarı, 238;– -Hendek Ayaklanması, 238 ABDULLAHOĞLU KEYVAN, Dudullu’da yerleşik, 58 ADİL BEY, Mustafa Fâzıl Paşa’nın oğlu/ Bulgurlu’da konak sahibi, 25 ABDURRAHMAN AĞA, yol tesviyecisi, 183 Âdile Sultan Çeşmesi, Yukarı Dudullu’da, 203, ABDURRAHMAN ŞEREF EFENDİ, tarihçi, 204;– Namazgâhı, 65 vak’anüvis, 149 ÂDİLE SULTAN, II. Mahmud’un kızı, 203, ABDÜLAZİZ, padişah, 203, 212, 214, 215 204, 214

Ağaçlı mevkii, 211

263 ÜMRANİYE TARİHİ I

Ağavat Teshilat Sandığı/Vakfı, 132, 133, 166 AHMED HAMDİ EFENDİ, muallim, 224

Ahısha, 51, 54;– Muhacirleri, 123, 124, 125, AHMED I, padişah, 13, 22 132, 247;– Türkleri, 122, 123 AHMED III, padişah, 203 AHÎ ÇELEBİ, saray hekimi, 208 AHMED İBNİ ABDİ, Dudullu’da yerleşik/ es-SEYYİD AHMED AĞA BİN İBRAHİM, çiftçi, 74 Bulgurlu’da yerleşik/ketenci esnafından, 51 AHMED İBNİ ALİ, Dudullu’da kahveci, 79 AHMED AĞA, Hassa-i Şahane mülâzımı, 52 AHMED İBNİ FEYZİ, Dudullu’da yerleşik/ AHMED BİN HALİL, Bulgurlu’da yerleşik, 47 çiftçi, 76

AHMED BİN HASAN, fundacılar kethüdası, AHMED İBNİ HASAN, Dudullu’da yerleşik/ 23 süpürgeci, 73

AHMED BİN HÜSEYİN, Bulgurlu’da yerleşik, AHMED İBNİ İBRAHİM, Dudullu’da 37 yerleşik, 72

AHMED BİN MEHMED EMİN HALİFE, AHMED İBNİ İSMAİL, Dudullu’da yerleşik/ Dudullu Câmisi hatibi, 207 kahveci, 76

AHMED BİN MEHMED SADIK, Bulgurlu’da AHMED İBNİ MUSA, Dudullu’da yerleşik/ yerleşik/arabacı, 36 çiftçi, 78

AHMED BİN MEHMED ŞÂKİR, Bulgurlu’da AHMED İBNİ MUSTAFA, Dudullu’da yerleşik, 52 yerleşik/kara sakallı/çiftçi, 75

AHMED BİN MEHMED, Bulgurlu’da AHMED İBNİ MUSTAFA, Dudullu’da yerleşik/bağcı, 53 yerleşik/kır sakallı/çiftçi, 71

AHMED BİN MURTAZA, Bulgurlu’da AHMED İBNİ MUSTAFA, Dudullu’da yerleşik, 53 yerleşik/süpürgeci Ahmed’in oğlu, 70

AHMED BİN MUSTAFA, Bulgurlu’da AHMED İBNİ SÂLİH, Dudullu’da yerleşik/ yerleşik/arabacı, 43 çiftçi, 71, 72

AHMED BİN SEYİD, Bulgurlu’da yerleşik, 38 AHMED PEHLİVAN, Bulgurlu’dan, 230

AHMED BEDRİ BEY, Kuvâ-yi Milliye karşıtı AHMED, Bulgurlu’da yerleşik/arabacı Gebze kaymakamı, 238 İbrahim’in torunu, 40

AHMED EFENDİ BİN HACI MEHMED, AHMED, Bulgurlu’da yerleşik/İbrahim oğlu, Bulgurlu’da yerleşik/basmacı, 33 50

AHMED EMİN BİN EDHEM, Bulgurlu’da AHMED, Bulgurlu’da yerleşik/Salih oğlu, 50 yerleşik, 32 AHMED, Dudullu’da yerleşik/çiftçi İsmail’in AHMED HALİFE, Dudullu Câmisi hatibi, 207 oğlu, 70

264 ÜMRANİYE TARİHİ I

AHMED, Dudullu’da yerleşik/Halil’in oğlu, 69 ALİ BİN AHMED, Bulgurlu’da yerleşik/bağcı, 37 AHMED, Emin oğlu/köşk hizmetçisi, 230 ALİ BİN ARİF, Bulgurlu’da yerleşik/arabacı, 45 AHMED, Kör Hasan oğlu/işbirlikçi, 230 ALİ BİN BERBER AHMED, Bulgurlu’da AHMED, Ümraniye karakolu efradından, 234 yerleşik, 51 AHMED, Vodina göçmeni, 143 ALİ BİN HALİL, Bulgurlu’da yerleşik/bağcı, 38 AHMED, Yalnız Servi’de Ahıska muhaciri, 124 ALİ BİN HASAN, Dudullu mahalle imamı, AHMED, Yalnız Servi’nin ilk sakinlerinden/ 222, 223 Halil oğlu, 128 ALİ BİN HÜSEYİN, Bulgurlu’da yerleşik, 52 Ahmediye Mahallesi, Üsküdar’da, 20 ALİ BİN İBRAHİM, Bulgurlu’da yerleşik/ AHMET CEVDET BEY, hanedandan, 215 bağcı, 49

AHMET USTA, Yalnız Servi’nin ilk ALİ BİN İSMAİL, Bulgurlu’da yerleşik/bağcı, sakinlerinden, 126 44

Akbaba, köy, 173, 174 ALİ BİN MEHMED, Bulgurlu’da yerleşik, 35

ÂKİF İBNİ EDHEM, Dudullu’da yerleşik, 69 ALİ BİN ÖMER, Bulgurlu’da yerleşik/arabacı, 35 Aksaray, 185 ALİ BİN SÜLEYMAN AĞA, Bulgurlu’da Akseki, 46, 54 yerleşik, 48 Alaca, nahiye, 63, 64 ALİ BAHADIR, Selçuklu kumandanı, 12 Alembedros Çiftliği, 218 ALİ ÇAVUŞ, jandarma, 237 Alemdağı, 12, 13, 21, 59, 60, 61, 143, 180, ALİ ÇAVUŞ, Yalnız Servi’nin ilk sakinlerinden, 185, 213, 218, 235, 236, 238, 239, 240, 242, 127 246;– Caddesi, 56, 65, 131, 136, 187, 203, 206, 235, 236;– Çiftliği, 208, 209, 219;– ALİ DEDE BİN AHMED, Bulgurlu Vakfı’nda Ermeni köyü, 60;– Hamidiye köyü, 60;– kâtib,207 Ormanları, 186 ALİ EFENDİ, Vâlide-i Âtik Mektebi Mahallesi Alemdar, 238, 239;– müfrezesi, 233;– şosesi, muallimi, 208 232 Ali Fakih, İznik’te köy, 14 ALFRED KAULLA [KOLAS], Memâlik-i ALİ KEMAL BEY, miralay, 242 Şahane Fenerler Müdürü, 185, 186 ALİ, Çatalcalı, 225 ALİ AĞA, orman korucusu, 225 ALİ, Çekme Köy’den, 233 ALİ, Bulgurlu’da yerleşik/Seyyid Ahmed oğlu, 45 ALİ, Dudullu muhtar-ı evveli, 222

265 ÜMRANİYE TARİHİ I

ALİ, Dudullu muhtarının oğlu, 68 Anadolu, 11, 12, 14, 15, 16, 19, 122, 123, 237, 238, 242, 246;– beylerbeyi, 14;– kazaskerliği, ALİ, Dudullu’da yerleşik/Halil’in oğlu, 69 208-209;– yakası, 11, 12, 59, 186, 210, 237, ALİ, Dudullu’da yerleşik/süpürgeci Ahmed’in 242, 246 oğlu, 70 Anadoluhisarı, 242 ALİ, Dudullu’dan katil zanlısı, 225 ANDRONİKOS III, imparator, 12 ALİ, gaspçı, 230 Anesti Kaplan Çetesi, Rum çetecilerden, 242 ALİ, Hekimbaşı çiftliği korucusu, 211 ANGELİNO, Bakkalköylü Koço’nun eşi, 230 ALİ, muhtar-ı evvel, 223 Ankara Savaşı, Yıldırım ile Timur arasında ALİ, Rum şâkilerce soyulan Çekmeköylü, 243 meydana gelen savaş, 13

ALİ, sünnet çocuğu, 222 Ankara vapuru, 174

ALİ, Yalnız Servi’nin ilk sakinlerinden, 128 Ankara, 52, 54

ALİ, yatak jandarma eri, 233 ANNA KOMNENA, Bizanslı prenses/Aleksiad müellifi, 11 Alibey Çiftliği, 218 ANTONİUS, Roma imparatorunun oğlu, 10 ALİBEY EFENDİ, Dudullu’da ekmekçi/bakkal dükkânı sahibi, 120 APOSTOLOĞLU YORGİ, Yalnız Servi’de arsa sahibi, 132 ALP MEHMET OSMANSOY, hanedandan, 215 ARABACI ALİ, Bulgurlu’da yerleşik/Kara Hasan oğlu, 43 ALPARSLAN, Büyük Selçuklu Devleti’nin hükümdarı, 11 ARABACI ALİ, Bulgurlu’da yerleşik/Mehmed Emin oğlu, 44 Altınşehir, 186 ARABACI ALİ, Bulgurlu’da, 50 ALTIPARMAK AHMED BİN HASAN, Dudullu’da emlâk sahibi, 96 ARABACI HÜSEYİN, Bulgurlu’da yerleşik, 32

Altunizâde, 186, 208, 225 ARABACI İBRAHİM, Bulgurlu’da yerleşik, 50

Amasya, 12 ARABACI MAHMUD, Yalnız Servi’nin ilk sakinlerinden, 127 Ameldağı, 240 ARABACI MEHMED, Bulgurlu’da yerleşik/ AMEŞ AĞA, orman korucusu, 225 Osman oğlu, 36 Anadolu Feneri, köy, 173, 174 ARABACI MEHMED, Bulgurlu’da yerleşik/ Anadolu Hisarı, 22, 120; ayr. bk. Yenice Ömer oğlu, 35 Kalesi;– Kalesi, 19 ARABACI MEHMED, Kısıklı’dan, 241

266 ÜMRANİYE TARİHİ I

ARABACI SÂLİH, Yalnız Servi’nin ilk ARNAVUT, kılavuz, 228 sakinlerinden, 127 Arnavutköy, köy, 173, 174, 239 ARABACI SEYYİD ÖMER, Bulgurlu’da Arnavutluk, 165 yerleşik, 40 ARSLAN BEY, Kuvâ-yı Milliye mensubu, 241 ARABACI SÜLEYMAN, Bulgurlu’da yerleşik, 44 ÂSAF BEY, Yalnız Servi’de tarla hissedarı, 125

ARABACI VELİYÜDDİN, Bulgurlu’da Âsitane, bk. İstanbul yerleşik, 34 Asmaaltı, 178 ARABOĞLU ALİ BİN MEHMED, Asya, 215 Dudullu’da emlâk sahibi, 118 Aşağı Dudullu, 56, 61, 65, 202, 229 ARABOĞLU MEHMED BİN ALİ, Dudullu’da emlâksiz, 106 Aşağı Mahalle, Dudullu’da, 222

Arakiyeci Hacı Mehmed Mahallesi, Üsküdar’da, ÂŞIK MEHMED BİN AHMED, Dudullu’da 241 emlâk sahibi, 94

Arap Bacılar, 26 Ataşehir, 16

ARAP FEYZULLAH BİN AHMED, Augusto Antonina, İstanbul’un adlarından, 10 Bulgurlu’da yerleşik/bağcı, 30 Avcı Koru, Şile’de orman, 62 ARAP MEHMED PAŞA, Şurâ-yı Devlet âzası, Averof zırhlısı, 237 144, 148, 165 AVLONYALI FERİD PAŞA, sadrazam, 132, ARİF BİN ALİ, Dudullu’da emlâk sahibi, 117 134 ARİF BİN ALİ, Dudullu’da muhtar-ı evvel, 81 Avrupa, 61;– yakası, 185 ARİF İBNİ ALİ, Dudullu’da yerleşik/muhtar, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, 144 68 Ayamama Çiftliği, 218 ARİF, Ahıska muhaciri, 124 Ayas Ağa Çiftliği, 211 ARİF, sirkat ehli, 228 Ayasofya Câmisi, 237 ARİSTON, tiran, 10 AYDIN SAADEDDİN MOHAMMED BEY, ARNAVUD ARİF, tarla sahibi, 231 hanedandan, 215 Arnavud çetesi, 231, 232 Aydın, 44, 56, 174 ARNAVUD, 231 Aydos, 232 ARNAVUDOĞLU ALİ BİN HALİL, rençber, AYŞE SIDIKA HANIM, Yalnız Servi’de köşk 233 sahibi, 143

267 ÜMRANİYE TARİHİ I

Azapkapı, 185 Batum, 62, 126, 127;– Muhacirleri, 122, 123, 132, 133, 141, 142, 143 AZİZ MAHMUD HÜDÂYÎ, mutasavvıf/ şair, 17, 22, 25, 26, 122, 131, 202, 207;– BATUMLU MEHMED ÇAVUŞ, Yalnız Çilehanesi, 26;– Hamamı, 26;– Vakfı Bulgurlu Servi’nin ilk sakinlerinden, 126 Kâtipliği, 207;– Vakfı, 122, 131, 132, 246 BATUMLU RECEB AĞA, Yalnız Servi’nin ilk Bâbıali Hukuk Müşavirliği, 243 sakinlerinden, 126

BAĞCI HÜSEYİN, Bulgurlu’da yerleşik, 47, 50 BATUMLU YUSUF, eşkıya, 233

BAĞCI MEHMED, Bulgurlu’da yerleşik, 36 BAYRAM PAŞA, sadrazam, 202, 210

Bağlarbaşı, 185, 186 BAYRAM, Batum muhaciri Mehmed’in oğlu, 142 Bahçıvancıbaşı Köşkü, 148 BEHRUZ AĞA, odabaşı, 21 BAHRİ PAŞA, Üsküdar mutasarrıfı, 185, 185 BEKİR HIFZI BEY, tahrir ve vergi müdürü, BAHRİ, Batum muhaciri Kadir’in oğlu, 141 216 BAHRİYE, Batum muhaciri Kadir’in kızı, 141, BEKTAŞ BEY, bölük komutanı, 226 142 BERBER AHMED, Bulgurlu’da yerleşik, 39 BAHSAYİŞ, vâkıf sahibi, 132 Berlin, 213 Bakırdağ Tepesi, 65 Beşiktaş, 165, 236 BAKKAL VASİL, Dudullu’dan, 233 BEŞİR AĞA, Dârüssaâde Ağası, 176 Bakkalköy/lü, 229, 243, 244;– Rumları, 230 Beykoz, 185, 209, 211, 223, 224, 241;– BÂLİ BİN ALİ, funda kesim işçisi, 24 kaymakamlığı, 209 BÂLİ BİN TURBALI, funda kesim işçisi, 24 Beylerbeyi, 58, 125;– Hastanesi, 225;– Balkan/lar, 12, 122;– Muhacirleri, 122 Jandarma Okulu, 238

Baltacı Çiftliği, 231 Beyoğlu, 214, 243

Baltacıoğlu, köy, 60 Bilecik, 141

Balyonbolu, 174 Bitinye, Bursa kesimi, 12

Bamya Tarlası, Kısıklı ile Bulgurlu arasında, 26 Bizans, 11, 12, 20, 199, 237;– imparatorluğu, 11;– ordusu, 12 Bartın, 67, 79 Bodrumî Câmisi Sokağı, 204 BASRİ ÇAVUŞ, Samandıra karakol kumandanı, 232 Bodrumî Ömer Lütfi Efendi Câmisi, 26, 205

Başıbüyük, 23, 56, 223, 233 Boğaz, 11

268 ÜMRANİYE TARİHİ I

Boğaziçi, 237, 238 Tepesi, 215

Bolu, 67, 79, 186;– eyaleti, 84, 87 Büyük Dudullu, 57

Bosna/lı, 28,43, 54, 224 Büyük Göksu deresi, 210

Bostancı, 242 Büyük Reislü/Reisli-i Kebîr, köy, 56, 57

BOTAINEİATES, Bizans imparatoru, 11 Büyükada, 178

Budakdere, 210, 242 Büyükbakkalköy, 65, 232, 223, 237, 242

Budaklı, mevki, 209 Byzantion, Konstantinopolis’in çekirdek şehri, 10 Budin beylerbeyliği, 13 BYZAS, Konstantinopolis’in kurucusu, 10 Bulgar/lar, 122, 213 CAFER AĞA, Ümraniye’nin banisi olduğuna Bulgaristan, 26, 122 inanılan, 122 Bulgarlı, Bulgurlu’ya yakıştırılan adlardan, 17 CANBAZ İBRAHİM, Ümraniye’den, 230 Bulgurlu Dağı, 17; ayr. bk. Küçük Çamlıca Canik, 216 Tepesi Carrefour, Ümraniye’de alış-veriş merkezi, 65 Bulgurlu Mescidi/Sokağı, Üsküdar’da, 20, 202 Cavid Deresi Caddesi, Bulgurlu’da, 184 Bulgurlu, 7, 14, 15, 16, 17, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 28, 29, 53, 54, 55, 56, 58, 59, 122, CÂVİT AĞA, Harem-i Hümâyûn ağalığı 123, 125, 131, 134, 136, 137, 138, 141, 143, emeklisi, 132, 200 175, 183, 184, 185, 186, 202, 203, 207, 208, Celâlî ayaklanması/isyanları, 15, 22 213, 224, 225, 228, 230, 233, 234, 235, 236, 237, 241, 245, 247;– Câmisi, 26, 202, 203, CELEP SAİD, Bulgurlu’da yerleşik, 50 206, 208; ayr. bk. Musallâ Mescidi;– Çeşmesi, CEMAL, Ümraniye karakolu efradı, 234 26, 203;– Demirci Çeşmesi, 26;– İbtidâî Mektebi, 224;– Mescidi, 17, 182, 207;– Nokta CEMALEDDİN EFENDİ, şeyhülislam, 61 Komutanlığı, 228;– Vakfı, 207 CENÂNİYAR HANIM, VI. Mehmed’in Bulguroğlu Gölcüğü, Bulgurlu’da, 17 cariyelerinden, 187, 199

BURHAN, Dudullu’da yerleşik, 58 Ceride Nezareti, 66

Burkullu/Burgullu/Burgurlu, Bulgurlu’ya CEVHER AĞA, sermuhasip/Ümraniye’nin yakıştırılan isimler, 17 bânisi/harem ağası, 7, 122, 131, 132, 134, 143, 144, 145, 148, 149, 165, 166, 167, 169, Bursa, 12, 15, 45, 56, 141, 142 170, 199, 226, 247;– Câmisi, 132, 187, 199;– Buzhane, köy, 173, 174 Çeşmesi, 199;– Mekteb-i İbtidâîsi, 236

Büyük Çamlıca, 212, 237, 242;– Çamlıca CİRİDOĞLU, Çorum beyi, 15

269 ÜMRANİYE TARİHİ I

Compagnie des Eaux des Scutarı et Kadıkeui, Çengelköy, 20 bk. Üsküdar-Kadıköy Su Şirketi Çerkeş, 59 CONSTANTİNUS, Roma imparatoru, 10 Çerkez, 215;– Çetesi, 244 CORO, amele posta başısı, 184 ÇİFTÇİ ALİ, Dudullu’da yerleşik/çiftçi Çakaldağı Mezarlığı, 26, 206 Mustafa’nın oğlu, 78

ÇAKIR YORGİ, Rum çeteci, 242 ÇİFTÇİ HALİL, Dudullu’da yerleşik, 74

ÇAKIROĞLU HASAN BİN AHMED, ÇİFTÇİ HASAN, Dudullu’da yerleşik/çiftçi Dudullu’da emlâk sahibi, 106 Hüseyin’in oğlu, 77

Çakmak Bayırı, 229, 231, 234:– Mahallesi, 65, ÇİFTÇİ HÜSEYİN, Dudullu’da yerleşik/çiftçi 186 Ahmed’in oğlu, 71

ÇALIK MUSTAFA BİN OSMAN, Bulgurlu’da ÇİFTÇİ İBRAHİM, sünnet çocuğu Abdi’nin yerleşik/arabacı, 36 babası, 222

Çamlıca, 12, 15, 20, 184, 185, 215, 228, 237, ÇİFTÇİ İSMAİL, Dudullu’da yerleşik/çiftçi 242, 246;– Caddesi, 217;– Nekahathanesi, Halil’in oğlu, 73 242;– Tepesi, 13, 199;– Yolu, 183 ÇİFTÇİ İSMAİL, Dudullu’da yerleşik/çiftçi Çanakkale, 237;– Boğazı, 236 Mahmud’un oğlu, 75

ÇAPUT AHMED BİN HASAN, Bulgurlu’da ÇİFTÇİ İZZET, Dudullu’da yerleşik/çiftçi yerleşik/bağcı, 42 Ahmed’in oğlu, 71

Çarşı, 186, 187 ÇİFTÇİ KÂZIM, sünnet çocuğu Raşid’in babası, 222 Çatalca, 225, 237 ÇİFTÇİ KÜÇÜK HASAN, sünnet çocuğu Çavuşbaşı ve Hekimbaşı Çiftlikâtı Osmanlı Nazmi’nin babası, 222 Anonim Şirketi, 214 ÇİFTÇİ MEHMED ALİ, Dudullu’da yerleşik/ Çavuşbaşı, 242, 245;– Çiftliği, 175, 208, 209, çiftçi İlyas’ın oğlu, 75 210, 211, 212, 213, 214, 218, 219, 225, 232, 234, 242 ÇİFTÇİ MEHMED, Dudullu’da yerleşik/çiftçi Tahir’in oğlu, 75 Çavuşdere Caddesi, 202 ÇİFTÇİ SÂLİH, Dudullu’da yerleşik/çiftçi Çekme Köy/Köyü, 16, 56, 60, 61, 65, 202, İlyas’ın oğlu, 75 229, 231, 233, 234, 243, 245;– Mektebi, 236;– Metrosu, 186 ÇİFTÇİ ŞÂKİR, sünnet çocuğu Ali ve Osman’ın babaları, 222 Çekmece, 212, 237 Çifte Serviler, bk. Yalnız Servi ÇELEBİ MEHMED, şehzade/vakıf sahibi, 13, 20, 208 Çilehane Mescidi, Bulgurlu’da, 26

270 ÜMRANİYE TARİHİ I

ÇOBAN ALİ, Yalnız Servi’de, 123 Şirketi, 185

ÇOLAK MUSTAFA, Çekme Köylü yatak, 233 DERVİŞ MEHMED BİN ABDULLAH, Bulgurlu’da yerleşik/bağcı, 39 Çorlu, 28, 55 DERVİŞ MEHMED BİN OSMAN, Çorum, 15 Bulgurlu’da yerleşik/bağcı, 36 Çubuklu, 241 DERVİŞ MUSTAFA HALİFE, câbi, 207 Dağ Hamamı, Üsküdar’da, 232 DERVİŞ VAHDETİ, 31 Mart Vak’ası Dağıstan Muhacirleri, 122 sorumluları arasında idam edilen/gazeteci, 144, 145 Damalis, Boğazda mevki, 11 DES, 65 Dânişmendliler, Türkmen hânedanı, 12 Dikici, 53 DARICALI HÜSEYİN AĞA, İngiliz askerlerin soyduğu ağıl sahibi, 241 Dil İskelesi, 11

DARİUS I, Pers kralı, 10 Dobruca, 12

DAVUDOĞLU AHMED BİN ABDİ, Doğancılar, 13;– Mektebi, 208 Dudullu’da emlâk sahibi, 111 Doğu Anadolu, 122 DAVUDOĞLU HÜSEYİN, Dudullu’da Doğu Karadeniz Bölgesi, 237 yerleşik/çiftlik sahibi, 58, 59, 83 Doksanüç (93) Harbi, Osmanlı-Rus Savaşı, DAVUDOĞLU MUSTAFA, Dudullu’da 122, 123, 247;– Muhacirleri, 123 yerleşik, 58 Dokuzuncu Daire-i Belediye, 134, Debbağlar Mahallesi, 48, 55 Domuzburnu, Dudullu’da, 231 Değirmen Çayırı, nahiye, 63, 64 Drakon Deresi, 11 Değirmendere, 243 Dudullu, 7, 10, 12, 16, 17, 21, 26, 56, 57, 58, DELİAHMEDOĞLU SÜLEYMAN BİN 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 67, 68, 81, 82, 83, AHMED, Dudullu’da emlâk sahibi, 109 84, 85, 86, 87, 172, 173, 176, 178, 182, 186, Demirci, maslak, 26 207, 222, 223, 225, 229, 230, 231, 232, 233, 234, 235, 236, 237, 238, 239, 241, 242, 243, Demirciler, 229 244, 245, 246, 247;– Belediyesi, 172;– Câmisi, DEMİRCİOĞLU ŞÜKRÜ, sünnet çocuğu 176, 206, 207;– Jandarma/Karakolu, 231, 233, Hakkı’nın babası, 222 239;– Mekteb-i İbtidâîsi, 235, 236;– Organize Sanayi Bölgesi, 65 Dergâh Sokağı, 217 Dumalı, 62 Dersaâdet, 145, 185; ayr. bk. İstanbul;– Jandarma Kumandanlığı, 239;– Tramvay Durbali Mahallesi, 42, 55

271 ÜMRANİYE TARİHİ I

DURSUN AĞA, Yalnız Servi’nin ilk Eminönü, 185 sakinlerinden, 126 EMRULLAH AĞA, Dudullu’dan, 224 DÜRRİNEV HANIM, başkadınefendi, 212 Enderun, 52 DÜRRÜŞEHVAR SULTAN, Abdülmecid’ini ENDERUNÎ HAFIZ ABDÜLKERİM AĞA, kızı, 215 hayır sahibi, 203 EDHEM AĞA, Cevher Ağa’nın musahibi, 165 ENDERUNLU LÜTFİ BEY, Derviş EDHEM İBNİ İSMAİL, Dudullu’da yerleşik/ Vahdeti’nin yakın arkadaşı, 145 süpürgeci, 70 ERBASGAN, Bizans’a sığınan Selçuklu EDHEM, Dudullu’da yerleşik/Halil’in oğlu, 69 kumandanı, 11

EDİB EFENDİ, muallim vekili, 235 Ereğli, 185

Edirne, 13, 53, 56 EREN, Orhan, Lüleburgazlı minareci, 187, 202

Edirnekapı Şehitliği, 145 Erenköy, 26, 185;– İstasyonu, 141

EDWARD VII, İngiltere kralı, 144 Erik Pınarı, Dudullu’da, 231

Eğrikapı, 52 Ermeni/ler, 22, 23, 61, 237, 238, 240, 245;– çeteleri, 242, 245 ELENİ, Pronka İstavri’nin gasp edilen eşi, 231 ERŞED BEY, gasp mağduru, 230 ELİF, meczup Abdullahoğlu Hamza’nın eşi, 24 Erzurum, 51, 56, 59;– beylerbeyliği, 13 Elmalı bendi, 210;– Su Şirketi, 210 Esat Paşa, mahalle, 26 Emeviler, Râşidîn’den sonra hüküm süren ilk İslam hanedanı, 7, 11 Esen Çiftliği, 218

EMİN AĞA, kömür ocağı işçisi, 244 Eski Ankara Yolu, bk. Alemdağ Caddesi Şile yolu EMİN BİN HASAN, Bulgurlu’da yerleşik/ bağcı, 47 Eski Bulgurlu, 19

EMİN BİN MEHMED, Dudullu’da emlâk ESMA SULTAN, hala, 215 sahibi/nalbant, 108 ESME HANIM, Yalnız Servi’nin ilk EMİN EFENDİ, Kartal zabıta süvarisi, 223 sakinlerinden, 128

EMİNE HANIM, Çakaldağı Mezarlığında Estonya, 144 medfun, 206 EŞREF, sünnet çocuğu, 222 EMİNE HANIM, Dudullu İbtidâî Mektebi Eyüb, 174, 212 öğrencisi, 224 EYÜBOĞLU İSMAİL BİN EYÜB, Dudullu’da EMİNE HANIM, arabacı imamın kızı, 208 emlâk sahibi, 116

272 ÜMRANİYE TARİHİ I

FATİH SULTAN MEHMED, padişah, 7, 13, FERRUH BEY, Dudullu’da çift süren, 58 20, 202, 208 Fetih, mahalle, 26 Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, 215;– FEYZULLAH BİN MEHMED, Bulgurlu’da Mahallesi, 65 yerleşik/bağcı, 30 FATMA GÜLİSTAN HANIM, Dudullu’da FEYZULLAH, Bulgurlu’da yerleşik/Bağcı doğum hastası, 224 İbrahim torunu, 50 FATMA HANIM, Yalnız Servi’de tarla sahibi/ Fındıklı Mahallesi, 65 Âsaf Bey’in annesi, 125 Fıstıkağacı, 186 FATMA MELEK HANIM, Çavuşbaşı çiftliği varisi, 213 Fıstıklı köyü, Bulgurlu köyünde, 125

FATMA MÜNTEHÂ NASİB HANIM, Fıstıklı Mektebi, 208 Hekimbaşızâde Hayrullah Efendi’nin eşi, 215, FİLİPPOS II, Makedonya kralı, 10 216 Filyoz Çiftliği, 218 FATMA SAADET HANIM, bakıcı, 143 Fransa, 59 FATMA ZEHRA HANIM, Âsaf Bey’in kızı/ Yalnız Servi’de tarla sahibi, 131 Fransız/lar, 59, 210, 237

FATMA, Batum muhaciri Mevlüd kızı, 141 Galata, 185, 245;– -Beyoğlu Belediyesi, 170

FATMA, Batum muhaciri Mevsud kızı, 142 GAZİ OSMAN PAŞA, Plevne kahramanı, 186

FATMA, sünnet çocuğu Nazmi’nin annesi, 222 Gebze, 7, 12, 16, 23, 224, 233, 237, 238

FATMA, Yalnız Servi’nin ilk sakinlerinden, 126 GEDİK MEHMED PAŞA, Sivas beyi, 15

FEDÂLE BİN UBEYD, Emevî komutanı Gedikpaşa, 237 sahabe, 11 GEORGE III, İngiltere kralı, 213 FEHMİ EFENDİ, Fıstıklı mektebi muallimi, GERÇEK DAVUD AĞA, Tulumbacı Ocağı’nı 208 teşkil eden, 145 Fener çiftliği, 213 Gotlar, kavim, 10 Fener Rum Patrikhanesi, Millî Mücadeleye Gödemen, 128 zararlı kurum, 242 GÖDEMENLİ İBRAHİM, Yalnız Servi’nin ilk Fenerbahçe, 186 sakinlerinden, 128 FERİDE HANIM, Yalnız Servi’de tarla sahibi Göksu, 210, 242;– Çiftliği, 183;– deresi, 10, saray mensubu, 125 210;– Yeni Mahalle, 141 FERİT EFENDİ, kazasker, 215 Gölcük, Bulgurlu’da mevki, 23

273 ÜMRANİYE TARİHİ I

Gölova Tarlası, Hekimbaşı Çiftliği yakınında, HACI MEHMED NURİ BEY BİN ALİ, 233 Bulgurlu’da yerleşik, 52

Göztepe, 239, 242 HACI MUSTAFA BİN ALİ, Bulgurlu’da yerleşik/bağcı, 53 GRAVERS, İngiliz sefaret mensubu, 211 HACI MUSTAFA, tütün kıyıcısı, 145 GÜLCİNAN HANIM, Cevher Ağa’dan alacaklı, 166 HACI VEYSİ EFENDİ, Hayreddin Çavuş Mahallesi imamı, 208 Gülfem Hatun Mahallesi, 208 HACIOĞLU EMRULLAH, sünnet çocuğu GÜLHAN, hanedan çocukları, 215 Eşref’in babası, 222 GÜLLÜ HATUN, Dudullu’da yerleşik, 58 HACIOĞLU İBRAHİM, sünnet çocuğu GÜLLÜ MEHMEDOĞLU HALİL BİN Eşref’in dedesi, 222 İBRAHİM, Dudullu’da emlâk sahibi, 115 HACIOĞLU İSMAİL BİN AHMED, GÜLLÜ MEHMEDOĞLU TAHİR BİN Dudullu’da emlâksiz, 94 MEHMED, Dudullu’da emlâk sahibi, 110 Hadım Koru, Ayas Ağa Çiftliği arazisi içinde, GÜRCÜ ABDÜNNEBİ, sipahi, 14, 15 211

Gürcü çetesi, 244;– kafilesi, 242 HADİKA HANIM, Yalnız Servi’nin ilk sakinlerinden, 126 GÜRCÜ MEHMED PAŞA, vezir, 14 HAFIZ AHMED EFENDİ, Altunizâde GÜRCÜ MEHMED, eşkıya, 233 Mahallesi imamı, 208 Habeşistan, 144 HAFIZ AHMED EFENDİ, Dudullu mektebi HABİB ÇAVUŞ, Yalnız Servi’nin ilk muallimi, 236 sakinlerinden, 127 HAFIZ AHMED EFENDİ, Karagazi Mektebi HABİB PAŞA, eski evkaf nazırı, 213 muallimi, 208

HACI BEŞİR AĞA, darüssaâde ağası, HAFIZ AHMED EFENDİ, Namazgâh Câmisi imamı, 133, 207 HACI HAKKI EFENDİ, Gülfem Hatun Mahallesi imamı, 208 HAFIZ ALİ, sürgün cezalı, 226

Hacı Halid Bey Mektebi, Tantâvizâde Halid HAFIZ FETTAH EFENDİ, İhsaniye Mahallesi Bey’in yaptırdığı bina, 174 imamı, 208

HACI HASAN EFENDİ, Altunizâde Mahallesi HAFIZ HASAN EFENDİ, Doğancılar Mektep câmisi müezzini, 208 muallimi, 208

Hacı İlyas Mahallesi, 52, 55 HAFIZ İBRAHİM EFENDİ, Ümraniye imamı, 226 Hacı Mahmud Çiftliği, İzmit’te, 169

274 ÜMRANİYE TARİHİ I

HAFIZ İBRAHİM EFENDİ, Ümraniye HALİL BİN HASAN, Bulgurlu’da yerleşik, 42 muhasebecisi, 231 HALİL BİN HÜSEYİN, Bulgurlu’da yerleşik/ HAFIZ MEHMED ALİ EFENDİ İBNİ bağcı, 39 MEHMED EMİN, Dudullu’da yerleşik/imam, HALİL BİN İBRAHİM EDHEM, Bulgurlu’da 68 yerleşik/bağcı, 32 HAFIZ MEHMED ALİ EFENDİ, imam, 207 HALİL BİN MEHMED ALİ, Bulgurlu’da HAFIZ MEHMED EFENDİ, Bulgurlu câmisi yerleşik/bağcı, 47 hatibi, 206 HALİL BİN ÖMER, Bulgurlu’da yerleşik/ HAFIZ MEHMED EFENDİ, Dudullu mahalle kiracı, 43 imamı, 222, 223 HALİL BİN YAKUB BİN MUSTAFA, HAFIZ MUSTAFA EFENDİ, Yeni Câmi‘-i Bulgurlu’da yerleşik, 44 görevlisi, 208 HALİL BİN YASAKCI MUSTAFA, HAFIZ TAHSİN EFENDİ, Mihr-i Mâh Bulgurlu’da yerleşik, 52 Câmisi imamı, 208 HALİL İBNİ ABDULLAH, Dudullu’da HÂFIZ, Batum muhaciri Ali’nin oğlu, 142 yerleşik/rençber, 69

HÂFIZ, Batum muhaciri Sultan’ın oğlu, 142 HALİL İBNİ MEHMED ALİ, Dudullu’da yerleşik/çiftçi, 73 HAFİZE HANIM, Mehmed Şâkir Bey’in kızı, 213 HALİL İBNİ MEHMED, Dudullu’da rençber/ Bolulu, 79 HAKKI BEY, Mektebi-i İbtidâî müfettişi, 236 HALİL İBNİ MEHMED, Dudullu’da yerleşik/ HAKKI, Dudullu’da yerleşik/çifti Süleyman’ın çiftçi, 78 oğlu, 76 HALİL RIFAT PAŞA, sadrazam, 131 HAKKI, sünnet çocuğu, 222 HALİL RÜŞDÜ BEY, Kuvâ-yi Milliye’ye Haleb, 14;– beylerbeyliği, 13 katılacak Kuleli Mektebi müdürü, 238 HALİD BEY, Çakaldağı mezarlığında medfun, HALİL, Batum muhaciri Mehmed’in oğlu, 142 206 HALİL, Canbaz İbrahim oğlu, 230 HALİD BEY, ser-mühendis, 228 HALİL, Dudullu’da yerleşik/çiftçi Ahmed’in HALİD EFENDİ, Yeni Câmi‘-i imamı, 208 oğlu, 71 HALİL AĞA, Yukarı Dudullu muhtarı, 229 HALİLOĞLU YUSUF, Dudullu’da yerleşik, 58 HALİL BİN DERVİŞ MEHMED, Bulgurlu’da Hamamdere, 234 yerleşik, 39 Hamamlı, mevki, 209;– Deresi, 229 HALİL BİN EMİN, Bulgurlu’da yerleşik, 47

275 ÜMRANİYE TARİHİ I

HAMDİ BEY, Kapı Kethüdası, 59 HASAN BİN OSMAN, Bulgurlu’da yerleşik, 39 HAMDİ BEY, Üsküdar mutasarrıfı, 123, 214 HASAN BİN ÖMER, Bulgurlu’da yerleşik/ HAMDİ, Ümraniye karakolu efradı, 234 bağcı, 29 HAMİD BEY, Mehmed Şâkir Bey’in oğlu, 213 HASAN BASRİ, Kartal belediye serçavuşu, 223 Haminne, maslak, 26 HASAN BEYEFENDİ, Çamlıcalı şimendifer HAMZA BİN ECE, funda kesim işçisi, 24 imtiyazı isteyen, 185

Hanım Seddi, piknik alanı, 26 HASAN EFENDİ, Karaca Ahmed Sultan Mahallesi imamı, 208 HANİFE RASİHA HANIM, Çavuşbaşı çiftliği varisi, 213 HASAN İBNİ AHMED, Dudullu’da yerleşik/ kahveci, 69 Hara-i Hümâyûn Mekteb-i İbtidâîsi, Alemdağı’nda, 235 HASAN İBNİ HÜSEYİN, Dudullu’da yerleşik/ muhtar-ı sânî, 68 Hareket Ordusu, 31 Mart Vak’asını bastırmak üzere Selanik’ten İstanbul’a gelen ordu, 144, HASAN, Bulgurlu’da yerleşik/bağcı Ahmed 145 Ağa’nın oğlu, 54

HARUN, Abbasi ordusu komutanı, 11 HASAN, Dudullu’da vergi tahsildarı, 82

HASAN AĞA, Kısıklı’dan, 241 HASAN, Dudullu’da yerleşik/süpürgeci Ahmed’in oğlu, 73 HASAN BİN AHMED, kahveci/muhtar-ı sânî, 81 HASAN, sünnet çocuğu Abdi’nin amcası, 222

HASAN BİN ALİ, Bulgurlu’da yerleşik/çiftlik HASAN, sünnet çocuğu Ali ve Osman’ın kethüdası, 29 enişteleri, 222

HASAN BİN HALİL, Bulgurlu’da yerleşik/ HASAN, Ümraniye bekçisi, 228 Rusçuklu, 53 HASAN, Yalnız Servi’de Ahıska muhaciri, 124 HASAN BİN HALİL, Bulgurlu’da yerleşik/ HASANOĞLU HASAN BİN HÜSEYİN, sucu, 37 Dudullu’da emlâk sahibi, 104 HASAN BİN HÜSEYİN, Bulgurlu’da yerleşik, HASANOĞLU MEHMED, Dudullu’da 42 yerleşik, 58 HASAN BİN İLYAS, funda kesim işçisi, 24 HASEKİOĞLU HÜSEYİN BİN AHMED, HASAN BİN İSMAİL, Bulgurlu’da yerleşik, 42 Dudullu’da emlâk sahibi, 95

HASAN BİN MUSTAFA, Bulgurlu’da yerleşik, Haşim Ağa Vakfı, 184 52 HAŞİM BİN VELİYÜDDİN, Bulgurlu’da yerleşik, 34

276 ÜMRANİYE TARİHİ I

Haşim Çetesi, Kuvâ-yı Milliyeci çete, 239 HIZIR BİN MUSA, funda kesim işçisi, 24

HAŞİM MEHMED AĞA, Musalla mescidine HIZIR, Rum şâkilerce soyulan Çekmeköylü, minber koyduran, 207 243

HATİCE ŞÜKRİYE SULTAN, çiftlik hissedarı, HIZIROĞLU YUSUF, Dudullu’da mukataa 215 sahibi, 82

HATİCE, Yalnız Servi’nin ilk sakinlerinden, Hicaz, 28 128 HOCA HASAN EFENDİ, Yalnız Servi’nin ilk HAVVA, Batum muhaciri Yusuf’un kızı, 142 sakinlerinden, 126

HAYDAR, han kiracısı, 230 HURİYE HANIM, Yalnız Servi’nin ilk sakinlerinden, 126 Haydarpaşa, 185, 186, 225, 228;– Askerî Baytar Mektebi, 237;– Hastanesi, 225;– Mekteb-i HURŞİD BİN ABDULLAH, Bulgurlu’da İbtidâîsi, 224, 235, 236 yerleşik, 33

Hayreddin Çavuş Mahallesi, 208 Hüdavendigar Eyaleti, 67, 68

HAYRİYE HANIM, bekçibaşı Mehmed HÜMA HATUN, Bulgurlu’da çiftlik sahibesi, Efendi’nin eşi, 211 21

HAYRULLAH EFENDİ, Hekimbaşı HÜRREM ROXELANE OTMAN, ailesinden, 215 Abdülaziz’in torunu, 215

HAYRÜNNİSA [HANIM], Hekimbaşı HÜSEYİN AĞA BİN HÜSEYİN, Bulgurlu’da ailesinden Hayrullah Efendi’nin kızı, 215 yerleşik, 50

HEKİM SİNAN, saray hekimi, 208 HÜSEYİN AĞA, Dudullu’da çift süren, 58

Hekimbaşı, 245;– Abdülhalik Efendi Köşkü, HÜSEYİN AĞA, mülazım, 209 215;– çiftliği, 21, 134, 208, 209, 210, 211, HÜSEYİN BİN AHMED, Bulgurlu’da yerleşik, 212, 213, 214, 218, 219, 220, 221, 228, 233, 36 234, 235, 242, 243, 245;– kasrı, 211;– köşkü, 216;– mezarlığı, 215;– ormanı, 215 HÜSEYİN BİN AHMED, Bulgurlu’da yerleşik/ bağcı, 37 HEKİMBAŞIZÂDELER, İstanbullu aile, 208 HÜSEYİN BİN ALİ, Bulgurlu’da yerleşik/ Hendek, 238 rençber, 42 Hereke, 12 HÜSEYİN BİN HÜSEYİN, Bulgurlu’da Herkadon, bk. Kadıköy yerleşik, 52

Herulianlar, kavim, 10 HÜSEYİN BİN İBRAHİM, Bulgurlu’da yerleşik/bağcı, 47 HESNANİ, Batum muhaciri Receb’in kızı, 142

277 ÜMRANİYE TARİHİ I

HÜSEYİN BİN MEHMED, Bulgurlu’da HÜSEYİN, Dudullu’da yerleşik/redif onbaşı, 69 yerleşik, 41 HÜSEYİN, Dudullu’da yerleşik/süpürgeci HÜSEYİN BİN MUSA, funda kesim işçisi, 24 Mehmed’in oğlu, 77

HÜSEYİN ÇAVUŞ BİN AHMED, Dudullu’da HÜSEYİN, Hekimbaşı çiftliği korucusu, 211 emlâk sahibi, 107 HÜSEYİN, sünnet çocuğu Raşid’in amcası, 222 HÜSEYİN ÇAVUŞ, amele posta başısı, 184 HÜSNİ AĞA, Yalnız Servi’nin ilk HÜSEYİN EFENDİ BİN ALİ EFENDİ, sakinlerinden/dülger, 126 Bulgurlu câmisi imamı, 206 Ihlamur Kuyu, 186 HÜSEYİN EFENDİ, Evkâf-ı Hümâyûn IKEA, 65 örümcek müdürü, 206 İBİÇ ÇAVUŞ BİN AHMED, Dudullu’da HÜSEYİN HALİFE, Bulgurlu câmisi hatibi, emlâk sahibi, 100 206 İBİÇ, Dudullu’da yerleşik/çiftçi Ahmed’in oğlu, HÜSEYİN İBNİ ALİ, Dudullu’da rençber, 79 71 HÜSEYİN İBNİ ARİF, Dudullu’da yerleşik, 68 İBİŞ İBNİ AHMED, Dudullu’da yerleşik/çiftçi, HÜSEYİN İBNİ HASAN, Dudullu’da yerleşik/ 70 çiftçi, 77 İBİŞ İBNİ RECEB, Dudullu’da yerleşik/ HÜSEYİN İBNİ İBRAHİM, Dudullu’da süpürgeci, 73 yerleşik, 72 İBRAHİM AĞA, Batum muhaciri, 141 HÜSEYİN İBNİ MEHMED, Dudullu’da İBRAHİM BİN ABDULLAH, Bulgurlu’da yerleşik/çiftçi, 77 yerleşik/bağcı, 46 HÜSEYİN PAŞA, vezir, 13, 14 İBRAHİM BİN AHMED, Bulgurlu’da yerleşik, HÜSEYİN, Batum muhaciri Receb’in oğlu, 142 36

HÜSEYİN, Çekmeköylü asker kaçağı, 229 İBRAHİM BİN AHMED, Bulgurlu’da yerleşik/ arabacı, 40 HÜSEYİN, Dudullu’da yerleşik/çiftçi Ahmed’in oğlu, 74 İBRAHİM BİN ÇAPUT AHMED, Bulgurlu’da yerleşik, 42 HÜSEYİN, Dudullu’da yerleşik/çiftçi İsmail’in oğlu, 76 İBRAHİM BİN HÜSEYİN, Bulgurlu’da yerleşik, 37 HÜSEYİN, Dudullu’da yerleşik/çiftçi Mustafa’nın oğlu, 78 İBRAHİM BİN İBRAHİM, Bulgurlu’da yerleşik/bağcı, 49 HÜSEYİN, Dudullu’da yerleşik/çiftçi Tahir’in oğlu, 75 İBRAHİM BİN MEHMED, Yalnız Servi’de Ahıska muhaciri, 124

278 ÜMRANİYE TARİHİ I

İBRAHİM BİN ÖMER, Bulgurlu’da yerleşik/ İMAM HASAN EFENDİ, Çakaldağı arabacı, 34 mezarlığında medfun, 206

İBRAHİM EDHEM BİN AHMED, İMAM MUSTAFA, arzuhal sahibi, 59 Bulgurlu’da yerleşik, 45 İMES, 65 İBRAHİM EDHEM BİN AHMED, İndihat Mektebi, Kartal’ta, 229 Bulgurlu’da yerleşik/arabacı, 46 İnebolu, 54 İBRAHİM EDHEM BİN YAKUB, Bulgurlu’da yerleşik/bağcı, 37 İngiliz/ler, 59, 213, 240, 241, 244, 245, 216, 228, 237, 238, 241, 242;– Müfrezsi/ İBRAHİM EFENDİ, Dudullu câmisi müezzini, kumandanlığı, 238, 239;– sefareti, 211 206 İngiltere, 59, 144, 242 İBRAHİM PAŞA, sadrazam, 182 İnkılâp Mahallesi, 65, 186 İBRAHİM PAŞA, sipahi, 144 İran, 17 İBRAHİM, Yalnız Servi’de çoban/Ali oğlu, 123 İRENE, Bizans kraliçesi, 11 İBRAHİM, Dudullu’da yerleşik/çiftçi Halil’in oğlu, 73 İrva Deresi, 173

İBRAHİM, Dudullu’da yerleşik/rençber Halil’in İSA BİN HASAN, funda kesim işçisi, 24 oğlu, 69 İSHAK BİN SÜLEYMAN AĞA, Bulgurlu’da es-SEYYİD İBRAHİM, Yalnız Servi’de şikâyet yerleşik/bağcı, 48 sahibi, 123 İSHAK BEY, Kırşehir sancak beyi, 15 İBRAHİM, İşkodra göçmeni, 143 İSHAK EFENDİ, çiftlik kâtibi, 169 İçerenköy, 244 İSKENDEROĞLU SEFERŞAH, Dudullu’da İDRİS ÇAVUŞ, Rum şâkilerce soyulan, 243 yerleşik, 58

İdris Çetesi, Ümraniye’de, 245 İslimiye, 127

İHSAN ADLÎ BEY, Üsküdar mutasarrıfı, 244 İSLİMİYELİ AZİZ, Yalnız Servi’nin ilk sakinlerinden, 128 İhsaniye Mahallesi, 208 İSLİMİYELİ HÜSEYİN AĞA, Yalnız Servi’nin İlhanlılar, İran’da kurulmuş Moğol devleti, 12 ilk sakinlerinden, 128 İlisuluk, Üsküdar’da, 21 İSLİMİYELİ İSMAİL, Yalnız Servi’nin ilk İLYAS İBNİ SÂLİH, Dudullu’da yerleşik/çiftçi, sakinlerinden, 127 75 İSLİMYELİ OSMAN, Yalnız Servi’nin ilk İLYAS, Batum muhaciri Şaban’ın oğlu, 142 sakinlerinden, 126

279 ÜMRANİYE TARİHİ I

İSMAİL BİN ABDÜLKADİR, Bulgurlu’da Büyükşehir Belediyesi, 215;– Finans Merkezi, yerleşik, 48 65;– hükümeti, 64, 238, 240, 241, 242, 244;– valiliği, 64, 229, 231, 233, 238, 244;– vilayeti, İSMAİL BİN EMİN, Bulgurlu’da yerleşik, 47 63, 172, 230, 231, 239, 241 İSMAİL BİN HABİB, Bulgurlu’da yerleşik, 53 İstavroz, 24;– Deresi, 124, 125 İSMAİL BİN HASAN, Bulgurlu’da yerleşik/ İstelyanus Çetesi, Rum çetesi, 242 bağcı, 42 İSTİFO, amele posta başısı, 183 İSMAİL BİN MEHMED EMİN, Bulgurlu’da yerleşik/arabacı, 41 İSTİLYANOS ÇORBACI, Paşaköylü, 231, 232

İSMAİL BİN YAKUB, Bulgurlu’da yerleşik/ İsveç, 214 İstanbullu, 51 İşkodra, 143, 165 İSMAİL BİN YAKUB, Bulgurlu’da yerleşik/ İtalya Kumandanlığı, Ümraniye’de konuşlu, bağcı, 36 243 İSMAİL EFENDİ, bostan sahibi, 231 İtilaf devletleri, 237, 241 İSMAİL EFENDİ, cami imamı, 131 İttihâd-ı Muhammedî Cemiyeti, Derviş İSMAİL EFENDİ, Kadiriye Dergâhı postnişi, Vahdeti tarafından kurulan siyasî fıkra, 144, 208 145

İSMAİL HAKKI EFENDİ, Cevher Ağa İttihat ve Terakki Cemiyeti, 144, 145 mektebi muallimi, 235, 236 İVAZ FAKİH, vakıf sahibi, 20 İSMAİL İBNİ AHMED, Dudullu’da yerleşik/ İzmir, 243 çiftçi, 70 İzmit, 12, 16, 28, 40, 56, 59, 141, 148, İSMAİL İBNİ EYÜB, Dudullu’da yerleşik/ 167, 232, 238, 239, 246;– Çiftliği, 218;– çiftçi, 76 kaymakamlığı, 84, 87;– Körfezi, 12 İSMAİL, Bulgurlu’da yerleşik, 53 İznik, 11, 12, 14 İSMAİL, Ümraniye karakolu efradı, 234 İZZETTİN KEYKAVUS II, Selçuklu İSMAİL, Yalnız Servi’nin ilk sakinlerinden, 128 hükümdarı, 12

İstanbul vapuru, 174 JOZEFİN HANIM, Kartal belediye tabibi, 223

İstanbul, 7, 10, 11, 12, 13, 15, 16, 17, 20, KABAK AHMED BİN MUSTAFA, 23, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 38, 39, Dudullu’da emlâk sahibi, 99 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 50, 51, Kabaktepe, Çatalca’da köy, 225 52, 53, 54, 59, 61, 122, 141, 167, 170, 203, 210, 213, 221, 222, 225, 236, 237, 238, 242, Kadıköy, 10, 11, 13, 26, 56, 65, 186, 232, 233, 243, 244, 246, 247;– Boğazı, 11, 12, 236;– 237

280 ÜMRANİYE TARİHİ I

KADİR, Batum muhaciri Hüseyin’in oğlu, 141, Karaca Ahmed Sultan Mahallesi, 208 142 Karadeniz, 11, 14;– Boğazı, Kadiriye Dergâhı, 208 Karagazi Mektebi, 208 KADRİ BİN MEHMED, Bulgurlu’da yerleşik, KARAGÖZOĞLU İLYAS, Dudullu’da yerleşik, 33 58 KADRİ BİN MUSTAFA, Bulgurlu’da yerleşik/ Karakulak suyu, 213 bağcı, 48 Karaman eyaleti, 66 KADRİ EFENDİ, Mekke mollası, 212 Karamanlı, 56, 57; ayr. bk. Küçük Merdivenli KADRİ, Hasan oğlu/kazaen katl olayına karışan, 230 Karamürsel, 238

Kafkasya, 215 Karanlık Dere, Çavuşbaşı’nda, 225

Kâğıthane Çayırı, 238 Karapınar, Konya’da, 15

KAHVECİ FEYZİ, sünnet çocuğu Zeynel’in Kartal, 12, 16, 20, 61, 65, 67, 84, 172, 223, babası, 222 224, 229, 233, 237, 240, 241, 242;– Belediyesi, 222;– kaymakamlığı, 64, 172, 236, 244, 245 KAHVECİ TALİB, Dudullu’dan, 244 KASABOĞLU/KASABBAŞI APOSTOL, Kalenderhane Câmisi, 176 Yalnız Servi’de arazi sahibi, 123, 125 KÂMİL PAŞA, sadrazam, 185, 186 KASIM, İstavroz köyünde köle, 24 Kandıra, 238 Kastamonu, 12, 29, 40, 55, 59 KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN, padişah, 58 Kavak Bayırı Mezarlığı, bk. Çakaldağı Mezarlığı Kapalıçarşı, 222 Kavak Tahaffuzhanesi, 174 KARA AHMED, Yalnız Servi’nin ilk Kavukçular Sokağı, bk. Tavukçubakkal Sokağı sakinlerinden, 127 KAYA HATUN, Bulgurlu’da çiftlik sahibesi, 21 KARA ALİ BİN İSMAİL, Bulgurlu’da yerleşik/ bağcı, 33 Kayışdağı, 65, 228, 234, 239, 242;– Tepesi, 239 KARA HASAN BİN HALİL, Bulgurlu’da yerleşik/sucu, 43 Kayseri, 28, 54

KARA HASAN, Bulgurlu’da korucu, 58 Kazgancıbaşı, Tophane’de, 52

KARA HASAN, İstavroz köyünden, 24 KELEŞ AHMED BİN FEYZULLAH, Dudullu’da emlâksiz, 119 Kara Kiraz, Şile’de köy, 229 KEMAL EFENDİ, Ümraniye karakol KARABACAK, Rum çeteci, 242 kumandanı/başçavuş, 233

281 ÜMRANİYE TARİHİ I

KEMANKEŞ MUSTAFA PAŞA, veziriazam, Kocaeli, 12;– sancağı, 12, 16, 19, 67, 68;– 13, 14 yarımadası, 11

Kemerdere, 231 KOÇO, Bakkalköylü, 229, 230, 232

Kemerköprü, Bulgurlu’da, 21 Koçulu, 244

Kılınçlı, köy, 173, 174 KONSTANTİN KARAPANO EFENDİ, Tramvay şirketi kurucusu, 185 Kırım Savaşı, Rus çarının Kudüs’te yeni haklar talep etmesinin sebep olduğu savaş, 59 Konstantinopolis, İstanbul’un adlarından, 10

KIRMIZIOĞLU AHMED BİN SÂLİH, Konya, 15 Dudullu’da emlâk sahibi, 93 KONYALI HÜSEYİN, eşkıya, 233 KIRMIZIOĞLU HALİL BİN ABDULLAH, Kozluca, 23 Dudullu’da emlâk sahibi, 91 KÖR HASAN, Ümraniye’de, 230 Kırşehir, 15 KÖR HAZİNEDAR İBRAHİM PAŞA, Sivas Kısıklı, 7, 16, 26, 28, 49, 55, 122, 125, 183, beylerbeyi, 14 184, 186, 206, 215, 217, 225, 228, 229, 230, 231, 233, 234, 235, 237, 238, 239, 241, 242, Köseler köyü, 238 246;– İlkokulu, 26;– Karakolu, 230;– Meydanı, Köy Camii, Zos’ta, 165 183 Kudüs, 59 Kızanık, 127 Kuleli Askeri Lisesi, bugün askerî mektep olarak KIZANIKLI MEHMED AĞA, Yalnız Servi’nin kullanılmayan yapı, 238 ilk sakinlerinden, 127 Kuleli Mektebi, 238 Kızılağaç, Çavuşbaşı Çiftliği’nde, 225 Kumkapı, 237 Kili, 35, 54 KURD AĞA, kapıcıbaşı, 21 KİRAZ ALİ BİN MUSTAFA, Dudullu’da emlâk sahibi, 105 Kurna, Bartın’da köy, 79

Kireç Ocakları Caddesi, Bulgurlu’da, 230 Kurtköyü, 232

KİREÇCİ İSMAİL EFENDİ, Ümraniye’de, Kuruçeşme, 144, 166 226 KUTALMIŞOĞLU, Selçuklu imparatoru, 11 Klazomen Tahaffuzhanesi, 174 KUTBÜDDİN AHMED EFENDİ, saray KOCA İBRAHİM, Dudullu’da koyun-keçi hekimi, 208 sahibi, 61 Kuvâ-yı İnzibatiye, İstanbul hükümetinin KOCA RAGIB PAŞA, Bulgurlu Mescidi’ni ihya Kuvâ-yı Milliye’ye karşı kurduğu örgüt, 238, eden, 20 240, 241

282 ÜMRANİYE TARİHİ I

Kuvâ-yı Milliye, vatanın ve istiklâlin Livane, 28, 53, 54 kurtuluşunu hedefleyen ruh, fikir ve teşkilat, Lofça, 127, 128 233, 237, 238, 239, 240, 241, 242, 244, 245 LOFÇALI AHMED, Yalnız Servi’nin ilk KUYUCU MURAD PAŞA, veziriazam, 13 sakinlerinden, 127 Küçük Çamlıca, 12, 215, 224, 237, 242;– LOFÇALI MUSTAFA, Yalnız Servi’nin ilk Tepesi, 17, 215; ayr. bk. Bulgurlu Dağı sakinlerinden, 128 Küçük Dudullu, 16, 56, 57, 58 Londra, 185;– sefareti, 216 KÜÇÜK İSMAİL, Dudullu’dan, 222, 223 Lüleburgaz, 187, 202 Küçük Merdivenli, 57; ayr. bk. Karamanlı LÜTFİ BEY, polis müdürü, 226 Küçük Reislü, köy, 56 M 1 Meydan, 65 Küçükbakkalköy, 17, 65, 230, 237, 242 Maçka Kışlası, 238 Küçükçekmece, 224 Maden, 56 Küçüksu, 16 Madenci, 233 KÜRDOĞLU ETHEM BİN İSMAİL, MAHMUD AĞA, Aşağı Dudullu muhtarı, 229 Dudullu’da emlâk sahibi, 92 MAHMUD AĞA, Batum muhaciri, 141 Kütahya, 11 MAHMUD BİN ALİ, Bulgurlu’da yerleşik/ KÜTAHYALI MEHMED, eşkıya, 233 bağcı, 30 LÂTİF, Dudullu’da yerleşik/süpürgeci Edhem’in MAHMUD BİN RECEB, Bulgurlu’da yerleşik, oğlu, 70 32 LATİF, Rum şâkilerce soyulan, 243 el-Hâc MAHMUD BİN ABDULLAH, LAZARİ KÂHYA, Ümraniye’de, 243 Dudullu’da çayır sahibi, 120

LEVAZLI KÂHYA, ağıl sahibi, 232 MAHMUD II, padişah, 84, 204, 212, 213

Libade, maslak, 26, MAHMUD İBNİ EMİN, Dudullu’da yerleşik/ çiftçi, 75 Libadiye, 183, 186, 225, 230 MAHMUD ŞEVKET PAŞA, Hareket Ordusu LİBADİYELİ ARİF, köşk çalışanı/işbirlikçi, 230 kumandanı, 132, 144, 145, 165, 166, 228 LİCİNİUS, Roma imparatoru, 10 Mahmud Şevket Paşa, nahiye, 173, 244 LİMAN HANIMEFENDİ, Yûsuf İzzeddin MAHMUD, Dudullu’da yerleşik/çiftçi Efendi’nin eşi, 215 Ahmet’in oğlu, 75 Lise, 186

283 ÜMRANİYE TARİHİ I

MAHMUDOĞLU MAHMUD BİN EMİN, MEHMED ALİ BİN AHMED, Bulgurlu’da Dudullu’da emlâk sahibi, 112 yerleşik, 47

Mahmutpaşa, 222 MEHMED ALİ BİN SALİH, Bulgurlu’da yerleşik, 53 Makedonya, 10, 144 MEHMED ALİ EFENDİ, Dudullu nahiye eski Malatya, 11 müdürü, 244, 245 MALATYALI HAYRİ, sirkat ehli, 228 MEHMED ALİ EFENDİ, Dudullu’da hafız/ MALİŞA, amele posta başısı, 183 imam, 81

MANAV HÜSEYİN, kaçak kesimci, 225 MEHMED ALİ EFENDİ, Samandıra imamı, 232 Mandıra çiftliği, 213 MEHMED ALİ PAŞA, kaptan-ı derya/ Maraş, 211 sadrazam, 203, 212, 215 MARKO, amele posta başısı, 184 MEHMED ARİF BİN HALİL, Bulgurlu’da Marmara, 12, 28, 38, 55, 215, 243;– Denizi, yerleşik/kavas, 40 237 MEHMED ARİF, Bulgurlu’da yerleşik/ MATLI HASAN, İngiliz askerlerin soyduğu Mehmed’in oğlu, 50 çoban, 241 MEHMED ATA BEY, Mehmed Şâkir Bey’in MATLI HASAN, maktul, 228 oğlu, 213

Mavri Mira Cemiyeti, Millî Mücadeleye zararlı MEHMED BİN AHMED, funda kesim işçisi, cemiyet, 242 24

MAVRİ, Paşaköylü Zori’nin gasp edilen eşi, MEHMED BİN ALİ, Bulgurlu’da yerleşik, 51 231 MEHMED BİN ALİ, Bulgurlu’da yerleşik/ MAXIMİNUS, Roma imparatoru, 10 arabacı, 33

MECİD, Batum muhaciri Kadir’in oğlu, 141, MEHMED BİN ALİ, Bulgurlu’da yerleşik/ 142 berber, 54

Megara, antik kent, 10 MEHMED BİN ARİF, bağcı 50

MEHDÎ, halife, 11 MEHMED BİN BAĞCI HÜSEYİN, Bulgurlu’da yerleşik, 51, 52 MEHMED AĞA, Yalnız Servi’nin ilk sakinlerinden, 128 MEHMED BİN İBRAHİM, Bulgurlu’da yerleşik, 49 MEHMED AHMED BEY, tabip kolağası, 223 MEHMED BİN İSMAİL, Bulgurlu’da yerleşik, MEHMED ALİ AĞA, çiftlik kâhyası, 209 50, 52

284 ÜMRANİYE TARİHİ I

MEHMED BİN MAHMUD, Bulgurlu’da MEHMED EFENDİ, Mirahor Mahallesi yerleşik/bağcı, 49 mektep hocası, 208

MEHMED BİN MEHMED MAHİR, MEHMED EFENDİ, Vâlide-i Âtik Mahallesi Bulgurlu’da yerleşik, 51 imam-ı sânîsi, 208

MEHMED BİN MEHMED, Bulgurlu’da MEHMED EMİN BİN AHMED, Bulgurlu’da yerleşik, 41 yerleşik/İstanbullu, 38

MEHMED BİN MUSA, funda kesim işçisi, 24 MEHMED EMİN BİN BERBER SÂLİH, Bulgurlu’da yerleşik, 51 MEHMED BİN MUSTAFA, Bulgurlu’da yerleşik/bağcı/İnebolulu, 34 MEHMED EMİN BİN İBİŞ, Bulgurlu’da yerleşik, 41 MEHMED BİN MUSTAFA, Bulgurlu’da yerleşik/bağcı/Bosnalı, 43 MEHMED EMİN BİN İBRAHİM, Bulgurlu’da yerleşik/bağcı, 44 MEHMED BİN OSMAN MAHİR, Bulgurlu’da yerleşik, 52 MEHMED EMİN BİN MEHMED TAHİR, Bulgurlu’da yerleşik, 40 MEHMED BİN ÖMER, Bulgurlu’da yerleşik/ arabacı, 35 MEHMED EMİN BİN MEHMED, Bulgurlu’da yerleşik/bağcı, 48 MEHMED BİN ÖMER, Bulgurlu’da yerleşik/ berber/İstanbullu, 46 MEHMED EMİN BİN SEYYİD AHMED, Bulgurlu’da yerleşik, 45 MEHMED BİN ÖMER, Bulgurlu’da yerleşik/ berber/Üsküdarlı, 53 MEHMED EMİN, Dudullu’da yerleşik/ nalbant, 68 MEHMED BİN SÂLİH, Bulgurlu’da yerleşik/ kirişçi, 31 MEHMED HALİFE, Dudullu câmisi hatibi, 207 MEHMED BİN SEYİD HÜSEYİN, Bulgurlu’da yerleşik, 35 MEHMED IV, padişah, 15

MEHMED CEVHER AĞA, bk. Cevher Ağa MEHMED İBNİ AHMED, Dudullu’da yerleşik/süpürgeci, 72 MEHMED ÇAVUŞ, Rum şâkilerce soyulan, 243 MEHMED İBNİ İBRAHİM, Dudullu’da yerleşik/çiftçi, 72 MEHMED ÇELEBİ, reisülküttap, 21 MEHMED İBNİ MUSA, Dudullu’da yerleşik/ MEHMED EFENDİ, Dudullu câmisi imamı, süpürgeci, 77 206 MEHMED İBNİ SÂLİH, Dudullu’da yerleşik/ MEHMED EFENDİ, Dudullu’dan, 244 çiftçi, 73 MEHMED EFENDİ, Hekimbaşı kasrı MEHMED İBNİ VELİ, Dudullu’da yerleşik/ bekçibaşısı, 211 sığırtmaç, 69

285 ÜMRANİYE TARİHİ I

MEHMED MERCAN AĞA, Çakaldağı MEHMED ŞAKİR BEY, Abdullah Paşa mezarlığından medfun, 206 Vakfı’nın mütevellisi, 212, 213

MEHMED MUHYİDDİN İZMİTÎ, MEHMED ŞÜKRÜ, Bulgurlu’da yerleşik, 44 hekimbaşı, 208 MEHMED ŞÜKÜR BİN ABDÜLKADİR, MEHMED NİZAMEDDİN EFENDİ, Bulgurlu’da yerleşik, 48 şehzade, 215 MEHMED TAHİR BİN AHMED, MEHMED NURİ, Bulgurlu’da yerleşik, 44 Bulgurlu’da yerleşik/kavas, 48

MEHMED RECAİ BEY, Çavuşbaşı çiftliği MEHMED TAHİR BİN ALİ, Bulgurlu’da varisi, 213 yerleşik, 49

MEHMED REŞAD V, padişah, 144, 212, 213 MEHMED TAHİR BİN MEHMED EMİN, Bulgurlu’da yerleşik/kasap, 40 MEHMED SAİD BİN HASAN, Bulgurlu’da yerleşik/celep, 32 MEHMED TAHİR BİN VELİ, Bulgurlu’da yerleşik, 50 MEHMED SAİD BİN HÜSEYİN, Bulgurlu’da yerleşik, 51 MEHMED TAHİR, Bulgurlu’da yerleşik/ humbarahaneden mahreç, 29 MEHMED SAİD EFENDİ BİN HASAN, Bulgurlu’da yerleşik, 50 MEHMED VI, padişah, 187, 199, 200

MEHMED SÂLİH BİN HACI SÜLEYMAN, MEHMED ZİYAADDİN, dava vekili, 213 Bulgurlu’da yerleşik/keresteci, 31 MEHMED, Bulgurlu’da yerleşik/Bağcı MEHMED SALİH BİN HASAN, Bulgurlu’da İbrahim’in oğlu, 49 yerleşik, 51 MEHMED, Dudullu’da yerleşik/çiftçi Ahmed MEHMED SALİH BİN HÜSEYİN, ibni Musa’nın oğlu, 78 Bulgurlu’da yerleşik/arabacı, 42 MEHMED, Dudullu’da yerleşik/çiftçi Ahmed MEHMED SÂLİH BİN İBRAHİM EDHEM, ibni Mustafa’nın oğlu, 75 Bulgurlu’da yerleşik, 46 MEHMED, Dudullu’da yerleşik/çiftçi Ahmed MEHMED SELİM EFENDİ, Cevher Ağa’nın ibni Sâlih’in oğlu, 71 kardeşi, 148 MEHMED, Dudullu’da yerleşik/çiftçi Hüseyin MEHMED SELİM EFENDİ, şehzade, 165 ibni Mehmed’in oğlu, 77

MEHMED SIDKI BİN HASAN HALİFE, MEHMED, karakol efradından, 229 yasinhân, 207 MEHMED, Yalnız Servi’nin ilk sakinlerinden/ MEHMED ŞÂKİR BİN AHMED, Bulgurlu’da Şahin’in oğlu, 126 yerleşik, 52 MEHMET ŞEVKİ EFENDİ, hanedandan, 215

Mekke, 212

286 ÜMRANİYE TARİHİ I

MEKKİZÂDE MUSTAFA ASIM EFENDİ, MİRALAY HALİL BEY, tüfengiyân, 145 Darü’l-hilafe kadısı, 207 Moda, 186, 241 Meleksima, maslak, 26 MODOKO, 65 MEMİÇ BİN BUDAK, funda kesim işçisi, 24 Molla Fenari, nahiye, 63 MEMİŞOĞLU HASAN, Dudullu muhtar-ı Mondros Mütarekesi, Osmanlı Devleti’nin sânisi, 222, 223 yıkılışını öngören İstanbul hükümeti ile İtilaf MEMİŞOĞLU SÂLİH BİN HASAN, devletleri arasında yapılan antlaşma, 236, 237, Dudullu’da emlâk sahibi, 103 242, 245

MENEKŞE, Batum muhaciri Ömer’in kızı, 142 Mora, 25

Mercidabık savaşı, 14 MORAVİ ŞEYH AHMED NECİB EFENDİZÂDE MEHMED HAYRULLAH Merdivenköy, 26 PAŞA, 206 Merdivenli, 21, 56, 57 Muallâ Mescidi, bk. Bulgurlu Câmisi MERYEM HATUN, Bulgurlu’da, 21 MUAVİYE, halife, 11 MEVLÜD BEY, tabip, 224 Muhacir Köyü/Mahallesi, Ümraniye’nin Mısır, 178 adlarından, 17, 122, 123, 230, 243

Mihaliç, 50, 56;– Çiftliği, 218 Muhacirin Komisyonu, 122, 125, 141

Mihr-i Mâh Câmisi, 208 MUHAMMED AYYÂD TANTÂVİ, âlim/ seyyah, 174 MİHRİBAN MİHRİŞAH SULTAN, çiftlik hissedarı, 215 MUHAMMED MUSTAFA, Hz. Peygamber, 148 MİHRÜNNİSA [HANIM], Hekimbaşı ailesinden Hayrullah Efendi’nin kızı, 215 MUHARREM ÇELEBİ, Dudullu’da çift süren, 58 MİKHAİL DUKAS, imparator, 11 Muhasib Cavit Ağa Köşkü/Muhasebeci Köşkü, Millet Bahçesi, 215 200, 203 Millî Mücadele, Mondros Mütarekesi’nden MUHSİN ÇELEBİ, incili kaftan sahibi, 17 sonra işgal devletlerine karşı yapılan savaşlar, 237, 238, 246 Muhsinen Hatun Mahallesi, 46, 55

MİLO İSTİFO, amele posta başısı, 184 MURAD II, padişah, 208

Milti Çetesi, Rum çetesi, 242 MURAD IV, padişah, 13, 14

Mirahor mahallesi, 208 MURADOĞLU HÜSEYİN, korucu, 58

Mirahur Mustafa Paşa Çayırı, Dudullu’da, 59 MUSA BİN HÜSEYİN, funda kesim işçisi, 24

287 ÜMRANİYE TARİHİ I

MUSA İBNİ İBRAHİM, Dudullu’da yerleşik/ MUSTAFA BİN MUSTAFA, Bulgurlu’da süpürgeci, 74 yerleşik/kır sakallı/bağcı, 41

Musâlla Mescidi, 202, 207, ayr. bk. Bulgurlu MUSTAFA ÇAVUŞ, Rum şakilerce soyulan, Câmisi 243

Musevi, 143;– cemaati, 226 MUSTAFA EFENDİ, polis komiseri, 226

MUSLUOĞLU AHMED BİN MUSLU, MUSTAFA FÂZIL PAŞA, Mısırlı prenses/ Dudullu’da emlâk sahibi, 114 Bulgurlu’da konak sahibi, 25

MUSLUOĞLU HÜSEYİN BİN MEHMED, MUSTAFA İBNİ MUSTAFA, Dudullu’da Dudullu’da emlâk sahibi, 101 yerleşik/çiftçi, 72

MUSTAFA AĞA/BEY, kimyager, 143, 230 MUSTAFA İBNİ RECEB, Dudullu’da yerleşik/ çiftçi, 78 MUSTAFA BİN ABDULLAH, funda kesim işçisi, 24 MUSTAFA KEMAL PAŞA [ATATÜRK], Türk Kurtuluş Savaşı’nın önderi, Türkiye MUSTAFA BİN ALİ, Bulgurlu’da yerleşik/ Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk bağcı, 34 cumhurbaşkanı, 237 MUSTAFA BİN DERVİŞ MEHMED, MUSTAFA NURİ PAŞA, şeyhü’l-vüzera/ Bulgurlu’da yerleşik, 39 Çakaldağı mezarlığında medfun, 206 MUSTAFA BİN HALİL, Bulgurlu’da yerleşik/ Mustafa Paşa Çiftliği, Cevher Ağa’nın İzmit’teki Yasakcılı, 50 çiftliği, 169 MUSTAFA BİN HALİL, Bulgurlu’da yerleşik/ Mustafa Paşa Çiftliği, Yalnız Servi’de, 143 sucu, 53 MUSTAFA ŞERAFEDDİN HALİFE, MUSTAFA BİN HASAN, Bulgurlu’da yerleşik/ yasinhân, 207 bağcı, 34 MUSTAFA, Bulgurlu’da yerleşik/bağcı Ali MUSTAFA BİN İSMAİL, Bulgurlu’da yerleşik/ Ağa’nın oğlu, 53 aksakallı/arabacı, 32 MUSTAFA, Bulgurlu’da yerleşik/bağcı, 30 MUSTAFA BİN İSMAİL, Bulgurlu’da yerleşik/ kumral sakallı/arabacı, 37 MUSTAFA, Bulgurlu’da yerleşik/Celep Said’in oğlu, 50 MUSTAFA BİN KARAGÖZ, funda kesim işçisi, 24 MUSTAFA, Dudullu muhtarının oğlu, 68

MUSTAFA BİN MEHMED, Bulgurlu’da MUSTAFA, Dudullu’da yerleşik/çiftçi yerleşik/rençber, 39 Ahmed’in oğlu, 78

MUSTAFA BİN MUSTAFA, Bulgurlu’da MUSTAFA, Dudullu’da çiftçi, 83 yerleşik/siyah sakallı, 52

288 ÜMRANİYE TARİHİ I

MUSTAFA, Yalnız Servi’de Ahıska muhaciri/, New York, 185 124, 126 NEYRÜNNİSA [HANIM], Hekimbaşı MUSTAFAEFENDİZÂDE ÂSAF EFENDİ/ ailesinden Hayrullah Efendi’nin kızı, 215 BEY, Yalnız Servi’de tarla sahibi, 123, 131 NEZİR, Çekme Köy’den, 233 MUŞLU ŞÜKRÜ, yatak bahçe bekçisi, 233 Nicrid, Mısır’da köy, Müftü Kuyusu, Bulgurlu’da, 26, 225 NİDAİ BEY, gasp mağduru, 230 MÜNİF PAŞA, devlet adamı, 225 Niğde, 14 NACİ EFENDİ, mülazım, 2298 NİĞDELİ MUSTAFA PAŞA, defterdar, 13 NADİR AĞA, muhasip, 144, 145 NİKEPHONOS BRYENNİOS, kumandan,11 NADİRİ FEVZİ, muharrir, 145 NİKEPHOROS BOTANEİATES, Anadolu Nahiye-i Gekvize, bk. Gebze ordusu kumandanı, 11

NALBANT EMİN, Dudullu’da yerleşik/çiftçi NİKOLA I, Rus çarı, 59 Mehmed’in oğlu, 73 NİKOLA II, Rus çarı, 144 Nalçacı Mescidi, Üsküdar’da, 213 NİMET/DAİME HANIM, Yalnız Servi’nin ilk Namazgâh, Ümraniye’de, 122, 132;– Câmisi/ sakinlerinden, 128, 131 Mescidi, 26, 133, 203;– Mezarlığı, 26 Nova Roma/Yeni Roma, İstanbul’un Narlı Dere, 23 adlarından, 10

NASUH PAŞA, sadrazam, 13 NU’MAN BİN ALİ, Bulgurlu’da yerleşik/bağcı, 38 NASUHÎ BEY, Hekimbaşı ailesinden Hayrullah Efendi’nin oğlu, 215 NU’MAN BİN MUSTAFA, Bulgurlu’da yerleşik/arabacı, 32 NASUHOĞLU MEHMED, Dudullu’da mukataa sahibi, 82 NURİ EFENDİ, Samandıra köyü imamı, 236

NAZLI HANIM, zanlı Ali’nin kız kardeşi, 225 Omnium D’Entreprie, tramvay şirketi, 186

NAZLI, Batum muhaciri Receb’in kızı, 142 ORHAN BEY, padişah, 12, 13

NAZMİ, sünnet çocuğu, 222 ORKHAN SLEİMAN SAADEDİNE, hanedan çocukları, 215 NECİB EFENDİ, muallim, 235 Ortaköy, 185 NEDİM BEY, binbaşı, 228 OSKAR BRAND, İsveçli tüccar, 214 NETAŞ, 65 OSMAN BİN MEHMED, Bulgurlu’da Nevşehir, 52, 54 yerleşik/bağcı, 36

289 ÜMRANİYE TARİHİ I

OSMAN BİN ÖMER, Bulgurlu’da yerleşik/ Ovacık, Kartal’da mevki, 229 sucu, 34 Ödemiş, 174 OSMAN ÇAVUŞ, Rum şâkilerce soyulan ÖMER BİN ALİ, Bulgurlu’da yerleşik, 35 Çekmeköylü, 243 ÖMER BİN MEHMED, Bulgurlu’da yerleşik/ es-SEYYİD el-HAC OSMAN EFENDİ, arabacı, 35 Çakaldağı mezarlığında medfun, 206 ÖMER LÜTFİ BEY, Tantâvizâde ailesinden, OSMAN EFENDİ, Vâlide-i Âtik Mahallesi 178 ders hocası, 208 ÖMER LÜTFİ EFENDİ, şeyhülislam, 205 OSMAN PAŞA, Anadolu beylerbeyi, 14 ÖMER PAŞA, sadaret kaymakamı, 15 OSMAN SEYFEDDİN EFENDİ, tezkire muharriri, 63 ÖMER, Batum muhaciri Mustafa’nın oğlu, 142

OSMAN, Batum muhaciri Hâzım’ın oğlu, 141, ÖMER, kaçak kesimci, 225 142 Ömerli, 53, 173, 232, 238, 242, 244;– Takip OSMAN, sünnet çocuğu, 222 Müfrezesi, 238-239

OSMAN, Yalnız Servi’nin ilk sakinlerinden, Örnek, mahalle, 26 127 Özbek Tekkesi, 246 Osmaniye, Kartal’da, 241 PANDELİ ÇORBACI, Dudullu’da koyun-keçi Osmanlı Bankası, 61, 165, 167 yetiştirici, 60

Osmanlı/lar, 12, 13, 16, 20, 56, 59, 66, 87, Paris, 185;– antlaşması, 59 122, 133, 208, 210, 225, 230, 235, 237, 240, Paşabahçe, 238;– Takip Müfrezesi, 238 246;– Beyliği, 12;– Devleti/imparatorluğu/ hükümeti, 7, 13, 59, 64, 66, 122, 144,208, Paşaköy/lü, 60,231, 233, 238, 242, 243, 244;– 223, 237, 226, 247;– hanedanı, 215;– orduları, Rumları, 240 13, 122;– tersanesi, 7 Patrikhane, 237; ayr. bk. Fener Rum OSMANOĞLU, Ayşe, II. Abdülhamid’in kızı, Patrikhanesi 148 PAUSANİAS, Spartalı komutan, 10 OSMANOĞLU, Hanzâde Zehra, hanedandan, Pazarköy, 29, 54 215 Pelekanon, Gebze dolaylarında, 12 OSMANOĞLU, Hibetullah Necla, hanedandan, 215 Pendik, 12, 15, 237, 240, 242

OSMANOĞLU, Neslişah, Abdülmecid’in Pers/ler, 10, 11 torunu, 215 Perşembe Pazarı, 185 Otuzbir (31) Mart Ayaklanması, 144

290 ÜMRANİYE TARİHİ I

PEYNİRCİ PANAYOT, Paşaköylü Rum şâki, RECEB, Yalnız Servi’de Ahıska muhaciri, 124 244 RECEB, Yalnız Servi’nin ilk sakinlerinden, 127 Piyemanteliler, 59 RENÇBER MEHMED, Bulgurlu’da yerleşik, Polonez köyü, 173, 238, 239 45

Pontus devleti, 237 REŞİDE HANIM, zanlı Ali’nin kız kardeşi, 225

Pontusçu, Rum devleti kurma taraftarı ayrılıkçı, Reval, bk. Talinn 237 RIFAT, sünnet çocuğu Zeynel’in kardeşi, 222 PRENSES SABAHADDİN, siyaset ve fikir RIZA, Batum muhaciri Ömer’in oğlu, 142 adamı, 144 RIZA, Yanya göçmeni, 143 PRONKA İSTAVRİ, 231 Roma devleti, 10;– dönemi, 7, 19 Prut Savaşı, Osmanlılar ile Ruslar arasında yapılan savaş, 59 RUHİ HATUN, Dudullu’da yerleşik, 58

RAGIB BEY, Kuvâ-yı İnzibatiye mensubu, 241 Rum/lar, 231, 237, 240, 242, 243, 245;– çeteler/çetecileri, 237, 238, 241, 242, 243, RAMAZAN BİN İSKENDER, funda kesim 245;– Millî Birlik Cemiyeti, 243;– şakîler, 243, işçisi, 24 244 RAMAZAN, Bulgurlu’da yerleşik, 40 Rumeli, 14;– kazaskerliği, 209;– muhaciri, 143 Rami, 174 Rus/lar, 122, 245;– Çarlığı, 59 RÂŞİD İBNİ İBRAHİM, Dudullu’da yerleşik/ Rusçuk, 14, 5354, çiftçi, 74 Rusya, 7, 59, 144, 247 RAŞİD, sünnet çocuğu, 222 SAADEDEDİN MOHAMMAD BEY, RECEB ALİ, Batum muhaciri, 142 hanedandan, 215 RECEB BİN MAHMUD, Bulgurlu’da yerleşik/ SAADET, Bulgurlu’da yerleşik/bağcı, 30 bağcı, 32 SABİT EFENDİ, Bulgurlu köyünde, 183 RECEB BİN MEHMED, Bulgurlu’da yerleşik/ rençber, 45 SABRİ BEY, köşk sahibi, 231

RECEB, Batum muhaciri Mehmed’in oğlu/ SADIK AHMED BİN HASAN, Dudullu’da Bursa’dan gelen, 142 emlâk sahibi, 98

RECEB, Dudullu muhtar-ı evveli, 244 SADIKOĞLU HASAN BİN HÜSEYİN, Dudullu’da emlâk sahibi, 119 RECEB, Dudullu’da yerleşik/çiftçi Mustafa’nın oğlu, 78 Safed, sancak, 14

RECEB, Rum şâkilerce soyulan, 243 Safra Çiftliği, 218

291 ÜMRANİYE TARİHİ I

Safranbolu, 51, 54 SÂMİPAŞAZÂDE SEZAİ, Sâmi Paşa’nın oğlu, 215 SAĞIROĞLU MEHMED BİN İBRAHİM, Dudullu’da emlâk sahibi, 97 Samsun, 237

SAHİB BEY, Hekimbaşı ailesinin damadı, 216 Sancaktepe, 16;– Metrosu,186

SAİD HOCA BİN ÖMER, Bulgurlu’da Saray Mahallesi, 65 yerleşik/bağcı, 49 Sarayburnu, 215 SAİD İSMAİL BİN MUSA, Bulgurlu’da Sarı Bayraktar, 65 yerleşik/âmâ, 33 SARI KADI MEHMED, İstanbul’un fethine Sakız, 53 katılanlardan, 16 SALİH AĞA, amele posta başısı, Sarıbayrak, köy, 56, 57, 58 SALİH BİN HASAN, Bulgurlu’da yerleşik/ Sarıgazi, 16, 56, 60, 65, 232, 233, 235, 236;– berber, 37 Mektebi, 235, 236 SÂLİH İBNİ HASAN, Dudullu’da yerleşik/ SARIGAZİLİ HÜSEYİN, yatak, 233 süpürgeci, 77 SARIKADIZÂDE ŞEYH MEHMED DEDE, SALİH, Bulgurlu’da yerleşik/Ahmed’in oğlu, 50 Sarı Kadı Mehmed’in oğlu, 16 SÂLİH, Dudullu’da yerleşik/çiftçi Ahmed’in Sarıkaya, mevkii, 215 oğlu, 71 Sarılı, köy, 57 SÂLİH, Dudullu’da yerleşik/çiftçi İsmail ibni Ahmed’in oğlu, 70 Sasun, 61

SÂLİH, Dudullu’da yerleşik/çiftçi İsmail ibni SEBAHAT, Batum muhaciri Kadir’in kızı, 141 Eyüb’ün oğlu, 76 SELAHATTİN ADİL PAŞA, Kurtuluş Savaşı SÂLİH, Dudullu’da yerleşik/çifti Mustafa’nın sonrası İstanbul’a teslim alan kumandan, 245 oğlu, 78 Selanik Ticaret Şirketi, 165 SALİH, Emrullah’ın oğlu/kazaen vurulan, 230 Selçuklu/lar, 11, 12;– Türkleri, 11 SÂLİH, Yalnız Servi’nin ilk sakinlerinden, 128 SELİM, Yanya göçmeni, 143 Salihlü, köy, 56 Selimiye Kışlası, 59 SALİM EFENDİ, Haydarpaşa mekteb SENİYYE SULTAN, Yalnız Servi’de tarla sahibi muallimi, 236 saray mensubu, 125 Samandıra, 16, 56, 60, 61, 232, 246;– Mektebi, SERDİYE HANIM, Çavuşbaşı çiftliği varisi, 236 213 SÂMİ PAŞA, maarif nazırı, 215

292 ÜMRANİYE TARİHİ I

SERVER BİN FEYZULLAH, Bulgurlu’da Sivas, 12, 15;– beylerbeyliği, 14 yerleşik, 39 SİYAVUŞ AĞA, mirahur, 14 SEVERUS, Roma imparatoru, 10 SLEİMAN SAADDİNE, hanedan çocukları, SEVİK, Namık, Çakaldağı mezarlığında 215 medfun, 206 Soğanlık, 56, 60, 229 SEYYİD ABDULLAH, Bulgurlu’da yerleşik, 53 Sohum, 62 SEYYİD AHMED BİN ALİ, Bulgurlu’da SOLAK MEHMED, Batum muhaciri, 141 yerleşik/arabacı, 45 Solaklar Çiftliği, İzmit’te, 169 SEYYİD el-HÂC MEHMED EFENDİ, Bulgurlu’da konak sahibi, 25 SOYAK, 65

SEYYİD HASAN BİN AHMED, Bulgurlu’da Söğütlüçeşme, Kadıköy’de, 65 yerleşik/rençber, 46 Sparta, 10 SEYYİD HÜSEYİN BİN MEHMED ŞÂKİR, Sultan Çiftliği, 60, 120, 233, 235;– Mektebi, Bulgurlu’da yerleşik, 50 236 SEYYİD HÜSEYİN BİN SÜLEYMAN, SULTAN HAMİD, bk. Abdülhamid II Bulgurlu’da yerleşik/yemenici, 35 SULTAN İBRAHİM, padişah, 14, 15 SEYYİD HÜSEYİN HALİFE, câbi, 207 SULTAN REŞAD, bk. Mehmed V SEYYİD MEHMED EFENDİ BİN İSMAİL, Bulgurlu’da yerleşik, 53 Sultan Selim Vakfı, 59, 82

SEYYİD MEHMED EFENDİ/HALİFE, SULTAN SÜLEYMAN, padişah, 15, 21 Dudullu câmisi hatibi, 207 SULTAN VAHDETTİN, bk. MEHMED VI. SEYYİD MUSTAFA BİN İBRAHİM, SULTAN, Batum muhaciri Mustafa’nın oğlu, Bulgurlu’da yerleşik/arabacı, 40 142 SEYYİD MUSTAFA BİN MEHMED, Sultanbeylik, 232 Bulgurlu’da yerleşik/bağcı, 29 SÜLEYMAN AĞA BİN MEHMED, Sırp, 213 Bulgurlu’da yerleşik/muhtar-ı evvel, 48 SİNAN PAŞA, sadrazam, 23 SÜLEYMAN AĞA, süvari yüzbaşı, 209 Sinop, 51, 54 SÜLEYMAN BİN ABDULLAH, funda kesim SİNPAŞ, site, 65 işçisi, 24

Sirkeci, 49 SÜLEYMAN BİN MEHMED, Bulgurlu’da yerleşik, 51 Site Mahallesi, Ümraniye’de, 65

293 ÜMRANİYE TARİHİ I

SÜLEYMAN BİN OSMAN, Bulgurlu’da ŞEFİKA HANIM, gurur intiharı yapan, 231 yerleşik, 36 Şehzadebaşı Karakolu, 237 SÜLEYMAN II, bk. Sultan Süleyman Şeker, maslak, 26 SÜLEYMAN İBNİ AHMED, Dudullu’da ŞERAFEDDİN EFENDİ, Kuvâ-yi Milliye yerleşik/çiftçi, 76 karşıtı Gebze jandarma bölük kumandanı, 238 SÜLEYMAN ŞAH, Anadolu Selçuklu Şerif Ali Çiftliği, 61, 65, 239 Devleti’nin kurucusu, 11 Şerife Emine Hatun Vakfı, Bulgurlu’da, 207 Süleymaniye, 31 ŞEVKET BABA, Çakaldağı mezarlığında SÜLEYMANOĞLU RAMAZAN, Küçük medfun, 206 Dudullu’da yerleşik, 58 ŞEVKET BEY, Yıldız Kumandanı, 61 SÜPÜRGECİ ALİ, Dudullu’da yerleşik/ süpürgeci Mehmed’in oğlu, 77 ŞEVKİ BEY, şair/Çakaldağı mezarlığında medfun, 206 SÜREYYA BEY, Sicill-i Osmanî müellifi, 203 ŞEVK-İ NİHAL KADIN, saray ustalarından, SÜTÇÜ DİMİTRİ, Üsküdar’da, 229, 230 203 SÜTERNİK, bahçıvan, 229 Şeyh Selami Efendi Cami Vakfı, 125 ŞABAN AĞA, dizdar, 22 ŞEYH TAL’AT EFENDİ, arazi sahibi, 210 ŞABAN AĞA, Yalnız Servi’nin ilk Şile, 56, 62, 65, 202, 224, 229, 237, 239, 240, sakinlerinden, 127 242;– çiftliği, 218 ŞABAN BİN SÜLEYMAN, funda kesim işçisi, ŞÜKRÜ EFENDİ, Dudullu nahiye müdürü, 24 244 ŞABAN, Batum muhaciri Mehmed’in oğlu, 142 TAHİR BİN VELİ, Bulgurlu’da yerleşik, 51 ŞABAN, kömür ocağı işçisi, 244 TAHİR İBNİ SÂLİH, Dudullu’da yerleşik/ ŞABAN, Samandıralı köylü, 232 çiftçi, 75

ŞABAN, Yalnız Servi’de Ahıska muhaciri, 142 TAHİR, amele posta başısı, 184

ŞAHAB EFENDİ, Bulgurlu köyünden, 208 TAHSİN PAŞA, serkâtip, 131

ŞÂKİR İBNİ VELİ, Dudullu’da yerleşik/çiftçi, TAL’AT EFENDİ, çiftlik kâhyası, 209 69

ŞÂKİR PAŞA, Mora valisi/Bulgurlu’da konak TAL’AT EFENDİ, Kuvâ-yi İnzibatiye sahibi, 25 mensubu, 241 Şalgamlı Çiftliği, 232 Talinn, Estonya’nın başkenti, 144

294 ÜMRANİYE TARİHİ I

Tanta, Mısır’da köy, 174 Óe Lancashire Insurance Company, sigorta şirketi, 167 TANTÂVİ CEVHERİ, tefsirci, 174 Tırnova, 126, 127 TANTAVÎZÂDE HALİD EFENDİ, Yalnız Servi’de çiftlik sahibi, 143, 174, 175 TIRNOVALI ALİ AĞA, Yalnız Servi’nin ilk sakinlerinden, 127 TANTÂVİZÂDE HALİL KAPTAN, II. Abdülhamid’in yatının kaptanı, 174 TIRNOVALI HALİL, Yalnız Servi’nin ilk sakinlerinden, 127 TANTÂVİZÂDE ÖMER EFENDİ, Tantavîzâde Halid Efendi’nin babası, 174 TIRNOVALI HÜSEYİN, Yalnız Servi’nin ilk sakinlerinden, 127 TARHAN, Abdülhak Hamid, bk. Abdülhak Hamit Tarhan TIRNOVALI MEHMED, Yalnız Servi’nin ilk sakinlerinden, 126 Taşdelen suyu, 186 TİMİYO, Paşaköylü Rum şâki, 244 Taşkışla, 144, 145 TİMUR, Timurlu hanedanının kurucusu, 13 Taşköprü, 28, 43, 54 Tirebolu, 228 Tatari Hatib Efendi Mahallesi, 31, 55 Todori Çetesi, Rum çetesi, 242 Tatavla (Kurtuluş), 237 TODORİ, Paşaköylü, 233 Tavukçubakkal Sokağı, Üsküdar’da, 20, 203 Tokad, Beykoz’a bağlı, 12, 211;– çiftliği, 213 TAYYÂR BEY, Şurâ-yı Devlet âzası, 145 Tomruk Suyu, 215 TAYYE HANIM, Mustafa Nuri Paşa’nın kızı, 206 Topçu Mektebi, 238

TEBERDAR MEHMED AĞA, Bulgurlu TOPÇUOĞLU MUSA, Dudullu’da yerleşik, Câmisi bânisi, 202, 203 58

TENGİRŞEK, Nazlı, Çakaldağı mezarlığında Topdağı muharebesi, Ruslarla Erzurum’da medfun, 206 yapılan muharebe, 59

TENGİRŞEK, Yusuf Kemal, Çakaldağı Tophane, mahalle, 52, 55 mezarlığında medfun, 206 Tophanelioğlu Caddesi, Beylerbeyi’nde, 124, Tepeviren, Gebze köyü, 233 125

Tersane, 23, 24 Topkapı, 185

TEVFİK BEY, Rüsûmat İstatistik Kalemi Toplu Konutlar, 186 müdürü, 145 Toptaşı Caddesi, Üsküdar’da, 241 TEVFİK EFENDİ, takip müfrezesi kumandanı, Toygar Mahallesi, Bulgurlu’da, 184 232

295 ÜMRANİYE TARİHİ I

Trabzon, 237 7, 199;– Çarşısı, 200;– Karakolu, 227, 229, 233, 234 Trakya, 11, 12, 243 Ümrânköy, Ümraniye’nin adlarından, 122 Tuna, 122 Ünalan, mahalle, 26 TURASAN/TUR HASAN, Danişmendi kumandan, 12 Ünye, 228

TURHAN, sirkat ehli, 228 Üsküdar (Hrisopolis) Savaşı, Konstantinos ile Licinius arasında geçen savaş, 10 Tutlu/Dutlu/Dudurlu, Dudullu’ya atfedilen adlardan, 56 Üsküdar, 7, 10, 11, 12, 13, 14, 16, 19, 20, 21, 23, 28, 42, 48, 53, 54, 67, 79, 123, 125, 143, Tuzla, 237 185, 186, 202,214, 224, 225, 229, 232, 237, Tuzlak, 128 239, 241, 242, 243, 245, 246;– belediyesi, 204;– Bidayet Mahkemesi 125;– Caddesi, 62;– TUZLAKLI İBRAHİM, Yalnız Servi’nin ilk Jandarma Karakolu/Komutanlığı, 226, 230, sakinlerinden, 128 244;– -Kadıköy Su Şirketi, 210;– Mahkemesi, Türk/ler, 7, 11, 12, 23, 122, 144, 236, 237, 58;– Metrosu, 186;– Mıntıkası İnzibat 241, 242;– çete müfrezeleri, 237;– hükümeti, Kumandanlığı, 238;– mutasarrıflığı, 64, 125, 245;– obası, 12 132, 172, 173, 228, 240, 241, 244, 245;– Polis Müdüriyeti, 230;– Seferi, Yusuf Paşa’nın Türkiye, 7 katledilmesi, 13;– Süvari Bölüğü Kumandanlığı, Türkmen/Oğuz, 12 244;– Tabur Kumandanlığı, 232, 239;– Vapur iskelesi, 56, 185 Tütün çiftliği, 211 Vâlide-i Âtik Câmisi, 208 Ulus, 52 VELİ, Dudullu’da yerleşik/Şâkir’in oğlu, 69 UZUN AHMED AĞA, Samandıra muhtarı, 232 VELİYÜDDÜN BİN KARA ALİ, Bulgurlu’da yerleşik, 33 Uzun Çayır, 225 VENİZELOS, Megala İdea’nın mimarı/Yunan Üç Pınar, Bulgurlu’da, 241 başbakanı, 242, 243 Ümran Boru Fabrikası, 65 Vezir Çiftliği, 243 Ümraniye Câmisi, bk. Cevher Ağa Câmisi Viran, köy, 56 Ümraniye, 7, 10, 11, 12, 13, 15, 16, 19, 20, 21, Vodina, 143 22, 26, 56, 65, 122, 123, 128, 131, 132, 134, 135, 143, 148, 172, 173, 176, 187, 206207, WİLHELM II, kaiser, 213 12, 15, 22, 141, 143, 173, 208, 221, 224, 225, Yahudi Çiftliği, 241 226, 228, 229, 230, 231, 233, 234, 235, 237, 238, 239, 241, 242, 243, 246, 247;– belediyesi,

296 ÜMRANİYE TARİHİ I

YAHYA, Dudullu’da yerleşik/çiftçi Ahmed’in Yenice, köy, 56 oğlu, 71 Yeniçeri Ocağı, 13, 66 Yakacık, 16, 60, 61, 63, 64 Yeniköy/lü, 242, 243, 244;– Rumları, 240 YAKACIKLI KOCA İBRAHİM, Dudullu’da Yeniköy, bk. Ümraniye koyun-keçi yetiştiricisi, 60 YENİKÖYLÜ AHMED, amele posta başısı, YAKUB AĞA, Şileli, 229 183 YAKUB BİN MUSTAFA, Bulgurlu’da yerleşik/ YENİKÖYLÜ YORGİ KÂHYA, Dudullu’da bağcı, 44 koyun-keçi yetiştirici, 60, 61 YÂKUB ÇELEBİ, saray hekimi, 208 Yenişehir, 65 Yalakabad, 50 Yerevman Surp Haç Ermeni Kilisesi, Yalnız Servi, Ümraniye’nin ilk yerleşim yeri, 7, Kuruçeşme’de, 165 122, 123, 124, 125, 126, 128, 131, 132, 133, YILDIRIM BAYEZİD, padişah, 13 134, 141, 142, 143, 175, 183, 224, 226, 230, 236, 247 Yıldız Sarayı, II. Abdülhamid’in hâl edildiği saray, 144, 145, 165 Yalova, 238 Yıldız, 165 Yanbolu, 127 YILMAZ, Mehmed, hayırsever, 202 YANBOLULU ALİ, Yalnız Servi’nin ilk sakinlerinden, 127 YOKO NİKO, amele posta başısı, 183

YANKO, Yalnız Servi’de arazi sahibi, 143 YORGİ, Paşaköylü, 233

Yanya, 143 Yoros, 7, 12, 16, 56, 58;– Kalesi, 58

Yasakcı, 50 YOZGATLI, celep, 228

YAŞAR, Çekme Köy’den, 233 Yugoslavya, 26

YAŞAR, sirkat ehli, 228 Yukarı Dudullu, 56, 61, 65, 229;– Câmisi, 202

YAVUZ SULTAN SELİM, padişah, 14, 17, 58 Yunan/lı, 237, 241, 243;– askeri, 241;– çeteleri, 237, 242 Yazıcı Çiftliği, 219 Yunanistan, 10, 26, 237 Yedikule, 185 YUNUS MÜNİR BEY, vekil, 214 Yemen, 174 YUSUF AĞA, kömür ocağı işçisi, 244 Yeni Câmi‘-i, 208 YUSUF BİN HÜSEYİN, funda kesim işçisi, 24 Yeni Çiftlik, 225, 238, 239

Yenice Kalesi, 19, 22; ayr. bk. Anadolu Hisarı

297 ÜMRANİYE TARİHİ I

YUSUF BİN İBRAHİM, Bulgurlu’da yerleşik, ZORİ, Paşaköylü, 231 46 Zos, Arnavutluk’ta köy, 165 YÛSUF İZZEDDİN EFENDİ, şehzade, 212, 214, 215

YUSUF PAŞA, asî, 13

YUSUF ZİYA EFENDİ, baytar, 223

YUSUF, Batum muhaciri Şaban’ın oğlu, 142

YUSUF, Dağıstan muhaciri, 122

YÜZBAŞI MUSTAFA NURİ, Kuvâ-yi Milliye’ye katılacak Kuleli Mektebi muallimi, 238

YÜZBAŞI OSMAN NURİ, Kuvâ-yi Milliye’ye katılacak Kuleli Mektebi muallimi, 238

YÜZBAŞI SALİH, Kuvâ-yi Milliye’ye katılacak Kuleli Mektebi muallimi, 238

Zağra, 128;– -i Atik, 127

ZAĞRA-İ ATİKLİ EMİN, Yalnız Servi’nin ilk sakinlerinden, 127

ZAĞRALI YAHYA, Yalnız Servi’nin ilk sakinlerinden, 128

ZEKERİYA, Ümraniye karakolu efradı, 234

ZELİHA HANIM, bekçibaşı Mehmed Efendi’nin eşi, 211

ZELİHA, Batum muhaciri Şaban’ın kızı, 142

ZEYNEB HANIM, Yalnız Servi’nin ilk sakinlerinden, 127

ZEYNEL, sünnet çocuğu, 222

ZEYNELABİDİN EFENDİ, Kuvâ-yi Milliye karşıtı Gebze müftüsü, 238

ZİBAHAL, Batum muhaciri Kadir’in kızı, 142

Zincirli Kapı Meydanı, Bulgurlu köyünde, 183

298