T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİM DALI

OSMANLI

ÇİFT-HANE SİSTEMİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Kayhan Orbay

ANKARA 2011

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİM DALI

OSMANLI

ÇİFT-HANE SİSTEMİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Kayhan Orbay

Tez Danışmanı

Prof. Dr. Mehmet ÖZ

Doç. Dr. Murat BASKICI

ANKARA 2010

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİM DALI

OSMANLI

ÇİFT-HANE SİSTEMİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Tez Danışmanları: Prof. Dr. Mehmet ÖZ

Doç. Dr. Murat BASKICI

Tez Jürisi Üyeleri

Adı ve Soyadı İmzası

Doç. Dr. Murat BASKICI ...... ……………

Yrd. Doç. Dr. Güçlü TÜLÜVELİ ...... …………….

Yrd. Doç. Dr. Hatice ORUÇ ...... ……………..

1. OSMANLI ÇİFT-HANE SİSTEMİ

1.1. Başlangıç

1.2. Osmanlı Tarih Yazımında Çift-Hane Sisteminin Ortaya Çıkışı ve Sistemin

Önemi

1.3. Osmanlı Tarımsal Organizasyonunu Açıklamaya Yönelik Diğer Yaklaşımlar

1.3.1. ‘Öze Ait İktisat’ (Substantive Economics) ya da ‘Polanyian İktisat’

1.3.2. Chayanov ve Kapitalist Olmayan Sistemlerin Teorisi

1.3.3. İktisat Teorisi Eleştirisi ve Post-Euclidian Ekonomiler

1.3.4. Kavramsal Çerçevede Esneklik ve Tarihi Gerçekliği Özgünlüğü İçinde

Anlamak

1.3.5. ‘Feodal Üretim Tarzı’

1.3.6. ‘Asya Tipi Üretim Tarzı’

1.3.7. Wittfogel ve Hidrolik Uygarlık Modeli

1.4. Çift-Hane Sistemi

1.4.1. Çift-Hane Birimi

1.4.1.1. Hane

1.4.1.2. Çift

1.4.1.3. Çiftlik

1.4.2. Çiftlik Büyüklüğü

2. OSMANLI TAHRİR SİSTEMİ

2.1. Tahrir Defterlerinin İçeriği

2.2. Tahrir Sisteminin Uygulanması

2.3. Tahrir Sisteminin Amacı ve Gerekliliği 2.4. Tahrir Sisteminin Sonuçları

3. ÇİFT-HANE SİSTEMİ VE MİRİ TOPRAK REJİMİ

3.1. Miri Toprak Rejimi

3.2. Miri Tapu Rejimi

3.3. Miri Toprak Rejimi ve Çift-Hane Sistemi Bağlantısı

4. ÇİFT-HANE SİSTEMİ VE SİSTEMİ

5. ÇİFT-HANE SİSTEMİNİN MALİ YÖNÜ

5.1. Vergiler

5.1.1. Çift-Resmi Sistemi

5.1.2. İspence Sistemi

6. ÇİFT-HANE SİSTEMİ VE DEVLET KONTROLÜ

7. SONUÇ: BİR ANA EKONOMİK VE SOSYAL SİSTEM

OLARAK ÇİFT-HANE SİSTEMİ

KAYNAKLAR

ÖZET

Orbay, Kayhan, Osmanlı Çift-Hane Sistemi, Yüksek Lisans Tezi, Danışmanlar: Prof.Dr. Mehmet ÖZ, Doç.Dr. Murat BASKICI, 99 s.

Çift-Hane sistemi, Osmanlı İmparatorluğu’nun 1300-1600 yıllarını kapsayan ‘klasik’ döneminde, ‘çekirdek eyaletler’i olarak adlandırdığımız Anadolu ve Rumeli’nde, kırsal ekonominin organizasyonunu açıklamak amacıyla ortaya konulan bir ‘kavramsallaştırma’dır. Bu tez, Çift-Hane sistemini anlamaya ve onun tarihsel ve teorik arkaplanına bakmaya çalışmaktadır. Çift-Hane sistemini iki oldukça farklı kapsamla tanımlamak olanaklıdır. Birinci ve çok dar kapsamıyla alındığında, Çift-Hane sistemi kırsal iktisadi ve sosyal yapıda belirli bir ‘üretim birimi’ olarak tanımlanabilir. Geniş kapsamı ile Çift-Hane sistemi tarımsal ekonomiyi tutarlı ve anlamlı bir biçimde açıklamayı ve anlamayı öngeren bir sistemdir. Çift-Hane sistemi, genel olarak Osmanlı kırsal ekonomisi ile ilgili sistemler ve uygulamaları içine alan, bunların birlikde işleyişini açıklayan kapsayıcı bir ‘şemsiye sistem’ olarak da tanımlanabilir. Bu çalışmada, ikinci tanımlama yani sistemin en geniş kapsamlı tanımı ve onun getirdiği yaklaşım ele alınmaktadır. Çift-Hane sistemininin genel ve kapsayıcı bir sistem olarak kavranılması nedeni ile, tahrir sistemi, miri arazi rejimi ve timar sistemi gibi Osmanlı kırsal ekonomisi ve sosyal düzenindeki temel sistem ve uygulamalar da ele alınmış ve bunların Çift-Hane sistemi bünyesinde işleyişleri anlaşılmaya çalışılmıştır.

ABSTRACT

Orbay, Kayhan, The Ottoman Çift-Hane System, Master’s Thesis, Advisors: Prof.Dr. Mehmet ÖZ, Doç.Dr. Murat BASKICI, 99 p.

The Çift-Hane System is a ‘conceptualization’ aiming at explaining the organization of rural economy in the provinces of Anatolia and Rumelia that are called ‘the core provinces’ in the ‘classical period’ of the which covers the years between 1300-1600. The present thesis tries to understand the Çift- Hane System and looks at its theoretical and historical background. The Çift-Hane System can be defined in two quite different ways. In its first and narrow definition the Çift-Hane System is a specific ‘production unit’ in rural economy and society. In its broader definition, it is a system aiming at coherently explaining and understanding the agricultural economy. It can also be defined as an ‘umbrella system’ covering the systems and practices related to the Ottoman rural economy and explaining their functioning altogether. In this study, the broader definition of the Çift-Hane System is accepted and the System is defined as a main economic and social system in rural order. Therefore, this thesis deals with the surveying system, state-owned land regime and the timar system which are fundamental systems in the Ottoman rural order and tries to understand their functioning within the Çift-Hane System.

OSMANLI ÇİFT-HANE SİSTEMİ

1.1. BAŞLANGIÇ

Çift-Hane sistemi, Osmanlı İmparatorluğu’nun 1300-1600 yıllarını kapsayan ‘klasik’ döneminde, ‘çekirdek eyaletler’i olarak adlandırdığımız Anadolu ve Rumeli’nde, kırsal ekonominin organizasyonunu açıklamak amacıyla ortaya konulan bir ‘kavramsallaştırma’dır. Osmanlı İmparatorluğu’nun kırsal ekonomisi geleneksel bir tarımsal ekonomiye dayanır. Tarımsal arazi mülkiyeti ve zirai üretim temel bir refah kaynağıdır. Arazinin ekilmesi ve hasatı, yeni arazilerin tarıma açılması, sulama işleri elde edilebilir insan ve hayvansal güce bağımlıdır. Üretim araçları ve teknikleri ‘modern- öncesi’, ürünün pazarlara ve anbarlara ulaşması ve uzun mesafelere nakliyesi yüksek masraflı ve idare gerektiren güç bir iştir. Şehirliler ile yönetici ve askerler sınıfının temel besin maddelerini elde etmesinin ve tüm bir devlet teşkilatının varlığınının tarımsal artık ürünün etkin ve kesintisiz edinimine bağlı olduğu bu genel ekonomik yapıda tarımsal ekonomide üretim ve üretimin düzenli devamlılığı, ürünün nakliye, depolama ve dağıtımının organizasyonu temel bir meseledir. Bu meselenin devasa bir İmparatorlukta çözümü sadece apaçık ‘iktisadi’ olarak tanımlanabilecek faaliyetleri ve düzenlemeleri işin içine katmaz. Sosyal bir yapının tanımlanması ve sürdürülmesini, siyasi erkin devamlı müdahale ve denetimini, idari ve askeri organizasyonu, toprak mülkiyeti, kullanımı ve vergilendirme ile ilgili hukuki düzenlemeleri de gerektirir ve bunları da tarımsal ekonomik düzenin bir parçası kılar. Bu nedenle de kırsal ekonominin nasıl örgütlendiğinin ve işlediğinin anlaşılması, İmparatorluğun tüm iktisadi, siyasi, sosyal ve hukuki düzen ve uygulamalarını anlamak açısından önemlidir. Bu temel önemden dolayı, Osmanlı tarihyazımında, olgusal tarih çalışmaları ile birlikte ilerleyen, tarımsal ekonominin organizasyonunu belirli bir teorik yaklaşım ile ele alan ve kavramsal çerçeve teklif eden çeşitli yaklaşımlar geliştirilmiş ve kullanılmıştır. Bunlar arasında Çift-Hane sistemi tarih yazımında en son ortaya konulan ve bu sisteme atıf yapan bazı çalışmalara karşın, üzerinde henüz yeterince tartışmaların, katkıların ve eleştirilerin olmadığı bir yaklaşımdır. Çift-Hane sistemi, sadece Osmanlı İmparatorluğu’nda tarımsal üretimin organizasyonu açıklamakla kalmaz, kırsal ekonomi ve toplumu biçimlendiren ve sürdüren, kırsal düzenle ilişkili çok sayıda temel düzenleme ve uygulamanın birlikte işleyişini kapsamlı, anlamlı ve tutarlı biçimde açıklamayı iddia eden bir sistemdir. Bu çalışma, Çift-Hane sisteminin çerçevesinin ortaya çıkartılarak anlaşılmasına ve onun tarihsel ve teorik arkaplanına bakmaya yönelik bir çabanın ürünüdür. Çift-Hane sistemini iki oldukça farklı kapsamla tanımlamak olanaklıdır. Birinci ve çok dar kapsamıyla alındığında, tarımsal üretimin temelinde yer alan belirli bir ‘üretim birimi’ne dayanan, tarımsal üretimi, üretim elemanlarının ve araçlarının organizasyonunu bu birim temelinde açıklayan belirli bir ‘üretim biçimi’ olarak tanımlanabilir. Diğer taraftan sistem, temel olarak ‘çift-hane birimi’ adı verilen bu üretim birimine dayansa bile, onun üzerine kurulu ancak diğer tarımsal sistemlerle, devletin uygulamaları ve vergi sistemi ile ilişkili ve onları da bir ölçüde kapsayacak ve onlarla kesişecek biçimde genel bir kırsal sistem ve imparatorluğun en merkezi ve önemli sistemi olarak da görülebilir. Bu çalışmada, ikinci tanımlama yani sistemin en geniş kapsamlı tanımı ve onun getirdiği yaklaşım ele alınmaktadır. Geniş kapsamı ile Çift-Hane sistemi tarımsal ekonomiyi tutarlı ve anlamlı bir biçimde açıklamayı ve anlamayı öngeren bir sistemdir. Çift-Hane sistemi, genel olarak Osmanlı kırsal ekonomisi ile ilgili sistemler ve uygulamaları içine alan, bunların birlikde işleyişini açıklayan kapsayıcı bir ‘şemsiye sistem’ olarak da tanımlanabilir. Sistem temel olarak ve öncelikle belirli bir coğrafyadaki bir tarımsal ekonomiyi, Osmanlı İmparatorluğu’nun ‘çekirdek eyaletleri’ndeki yani Anadolu ve Rumeli eyaletlerindeki tarımsal ekonomiyi ve belirli bir dönem kısıtı altında açıklamaya yöneliktir. Tarih yazımında genellikle kabul olunan bir dönemleştirme açısından, Osmanlı ‘klasik’ dönemine ait bir sistemdir. Bu çalışmada, ilk olarak Çift-Hane sisteminin tarih yazımında ortaya çıkışına değinerek sistemin Osmanlı tarihi açısından önemi vurgulanacaktır. Daha sonra Osmanlı tarımsal ekonomisinin organizasyonunu açıklayan diğer yaklaşımlar ele alınacaktır. Bunlar içinde Osmanlı tarih yazımında ve belki daha çok tarihe ilgi duyan kesimler üzerinde belirli bir dönem hayli etkili olan iki yaklaşım; ‘Asya Tipi Üretim Tarzı’ ve ‘Feodal Üretim’ yaklaşımlarının bakış açısından Osmanlı tarımsal organizasyonu ile ilgili açıklamalara bölümler içinde de yeri geldikçe değinilecektir. Çift-Hane sistemininin genel ve kapsayıcı bir sistem olarak kavranılması nedeni ile, tahrir sistemi, miri arazi rejimi ve timar sistemi gibi Osmanlı kırsal ekonomisi ve sosyal düzenindeki temel sistem ve uygulamalar ayrı bölümler içinde ele alınmış ve bunların Çift-Hane sistemi bünyesinde işleyişleri anlaşılmaya çalışılmıştır. Son olarak Çift-Hane sisteminin mali yönü incelenmiş ve sonuç bölümünde Çift-Hane sistemi, bir ana ekonomik ve sosyal sistem olarak değerlendirilmeye çalışılmıştır.

1.2. Osmanlı Tarih Yazımında Çift-Hane Sisteminin Ortaya Çıkışı ve Sistemin Önemi Çift-Hane sistemi ilk olarak Halil İnalcık tarafından ileri sürülmüşdür. İnalcık ‘eski defterlerde’ ki bununla tahrir defterlerini kasteder, ‘hane-ba-çift’ kaydı ile karşılaştığını yazar.1 Hane-ba-çift kaydı, Çift-Hane sisteminin temel birimini oluşturan ‘çift-hane birimi’ni ifade eden bir tabirdir. İnalcık tahrir defterlerinde karşılaştığı bu hane-ba-çift kaydından dolayı sistemi Çift-Hane sistemi olarak adlandırır. İnalcık, Çift-Hane sisteminden ilk olarak 1984 senesinde tebliğ olarak sunulan ve 1985 yılında yayınlanan “The Emergence of Big Farms, çiftliks:” başlıklı çalışmasında bahseder.2 Daha sonra, 1989’da “V. Milletlerarası Türkiye Sosyal ve İktisat Tarihi Kongresi”ne sunulan bir tebliğde Çift-Hane sistemini daha ayrıntılı ortaya koymuştur.3 1992 yılında Paris’de “Ecoles des Hautes Etudes en Sciences Sociales”de sunduğu “The Çift-Hane System and Peasant Taxation” başlıklı yazısında ise Çift-Hane sistemini ve

1 Halil İnalcık, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, Osmanlı İmparatorluğu: Toplum ve Ekonomi içinde, İstanbul, Eren Yayıncılık, 1993, s. 7. 2 Tebliğ için bkz., Contributions a l-historie économique et sociale de l’Empire ottoman. Collection Turcica, III. Louvain: Peeters, 1984. Çalışma 1985’de makaleler derlemesi içinde yeniden yayınlandı, bkz., Halil İnalcık, “The Emergence of Big Farms, çiftliks: State, Landlords and Tenants”, Studies in Ottoman Social and Economic History içinde, Variorum Reprints, London, 1985, VIII, s. 105. 3 “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, V. Milletlerarası Türkiye Sosyal ve İktisat Tarihi Kongresi. Tebliğler. Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırma ve Uygulama Merkezi, İstanbul 21-25 Ağustos 1989. Bu tebliğ 1990 yılında “Türk Tarih Kurumu” tarafından V. Milletlerarası Türkiye Sosyal ve İktisat Tarihi Kongresi. Tebliğler. Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırma ve Uygulama Merkezi, İstanbul 21-25 Ağustos 1989, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, XXVI. Dizi-Sa. 4, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1990, içinde yayınlanmışdır. özellikle de onun mali yönünü incelemişdir.4 İnalcık’ın 1989 yılında sunduğu tebliğ 1993 yılında çeşitli makalelerinin bir derlemesi olan “Osmanlı İmparatorluğu: Toplum ve Ekonomi” adlı kitapta “Köy, Köylü ve İmparatorluk” başlıklı makale olarak yeniden basılmıştır.5 İnalcık adı geçen makalede daha evvel “Osmanlılar’da Raiyyet Rüsumu” 6 üzerine yaptığı incelemede farkedemediği bir sistem tesbit etdiğini yazarak sistemin daha geniş izahını ileride yayınlanacak olan “Ottoman Empire: Economy and Society” adlı bir çalışmaya bırakır.7 Bu çalışmanın içinde bir alt-bölüm oluşturan Çift-Hane sistemi üzerine İnalcık tarafından yapılan açıklamalar da dikkate alındığında sistemi kısaca tanımlayabiliriz; Çift-Hane sistemi, Osmanlı İmparatorluğu’nun kırsal kesiminde bulunan bir ana ekonomik ve sosyal sistemi kavramsallaştırır.8 Bu biçimiyle sistem genel ve kapsayıcı bir üst sistemdir. Diğer taraftan, İnalcık bazı çalışmalarında sistemi sadece bir çekirdek tarımsal üretim ünitesi ve vergilendirme birimi olarak ortaya koymuştur.9 Bu durumda sistem diğer tarımsal sistemleri ve uygulamaları da kapsayan bir genel sistem olarak değil, belki diğer sistemlerin dayandığı bir ‘temel üretim birimi’ olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çalışma, sistemin en geniş kapsamlı tanımından hareketle, çift-hane birimi olarak adlandırılan üretim ve vergi ünitesini Çift-Hane sisteminin temel birimi,

4 Bu çalışma 1995 yılında yayınlandı, Halil İnalcık, “The Çift-Hane system and Peasant Taxation”, From Empire to Republic: Essays on Ottoman and Turkish Social History içinde, İstanbul, The Isıs Press, 1995. Ayrıca bkz., idem, “Çift-Hane Sistemi ve Köylünün Vergilendirilmesi”, Doğu Batı, Makaleler II, Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2008, s. 96-110. 5 Halil İnalcık, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, Osmanlı İmparatorluğu:Toplum ve Ekonomi içinde, Eren Yayıncılık, İstanbul, 1993. Aynı tebliğ metni genişletilerek ve İngilizce olarak da yayınlandı, İnalcık, “Village, Peasant and Empire”, The Middle East and the Balkans under the Ottoman Empire; Essays on Economy and Society içinde, Bloomington, Indiana University Turkish Studies and Turkish Ministry of Culture Joint Series, volume 9, 1993. 6 Bkz, “Köy, Köylü ve İmparatorluk ”, s. 8. Ayrıca bkz, Halil İnalcık, “Osmanlılar’da Raiyyet Rüsumu”, Osmanlı İmparatorluğu:Toplum ve Ekonomi içinde, İstanbul, Eren Yayıncılık, 1993. İnalcık bu makalede daha sonra Çift-Hane sisteminin mali yönünü oluşturduğunu ileri süreceği “çift-resmi” sistemini inceler. 7 Bkz. “Önsöz”, Osmanlı İmparatorluğu: Toplum ve Ekonomi içinde, İstanbul, Eren Yayıncılık, 1993, s. IX, ve idem, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 6. Bu çalışma 1994 yılında yayınlandı; Halil İnalcık, “The Ottoman State: Economy and Society, 1300-1600”, An Economic and Social History of the Ottoman Empire 1300-1914 içinde, edi: Halil İnalcık ve Donald Quataert, New York, Cambridge University Press, 1994. İnalcık’ın açıklamasına göre, gerçekde “Köy, Köylü ve İmparatorluk” makalesi de “çift-hane sistemi”nin “daha geniş bir bakış açısından” açıklanması ve tanımlanması için yazılmışdır. Bkz., idem, “Önsöz”, s. IX. 8 Idem, “Köy, Köylü ve İmparatorluk ”, s. 4. İnalcık, Çift-Hane sisteminin bir ana ekonomik ve sosyal düzen olduğunu yazar. Bununla, Çift-Hane sisteminin ekonomik bir organizasyon biçimi olmak yanında sosyal bir düzen ortaya çıkardığını anlatmak ister. Bkz. Idem, “Önsöz”, s. IX, ve idem, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 1-4, 12. ayrıca bkz., Halil İnalcık, “Osmanlı Tarihinde Dönemler: Devlet-Toplum- Ekonomi”, Osmanlı Uygarlığı vol. 1 içinde, ed. Halil İnalcık, Günsel Renda, İstanbul, Kültür Bakanlığı, 2002, s. 168-177. 9 Bkz. İnalcık, “Village, Peasant and Empire”. Çift-Hane sistemini ise tarımsal organizasyonun kapsayıcı bir ana sistemi olarak değerlendirmektedir. Bu ana sistemin temelinde; küçük köylü hane halkı, bir çift öküz ve bu ikisinin birlikte işleyebileceği büyüklükte toprağın oluşturduğu ‘çift-hane birimi’ bulunur.10 Çift- hane birimi, Osmanlı İmparatorluğunun geleneksel tarım ekonomisinde bir tarımsal ‘üretim biçimi’ni gösterir. Bu birim içinde, hanehalkının emeği ve öküz iş gücü, büyüklüğü tahrir sistemi ile defter olunarak yani kayıt altına alınarak belirlenen bir çiftlikte tarımsal üretimi gerçekleştirir. Osmanlı İmparatorluğunun geleneksel tarım ekonomisinde hububat üretimini bu üretim biçimi gerçekleştirir. Hububat üretimi, nüfusun temel besin maddelerini sağlar. İmparatorluk, her ne kadar çift-hane sistemi dışında kalan bölgelerinden de tarımsal ve hayvansal besin maddeleri çekse de, çekirdek eyaletlerde kırsal bölgenin geçimliği, şehirlerin gıda ihtiyaçlarının karşılanması çift-hane birimlerinin düzenli tarımsal üretim yapmasına ve artık ürün elde etmesine bağlıdır. Aynı zamanda, gerek vakıf sisteminin özellikle de tarımsal gelirlere bağlı büyük sultan ve vezir vakıflarının bütçeleri, gerekse dirlik sistemi ve timarlı sipahi ordusunun idamesi ve seferlerin iaşesi yine çift-hane birimlerinin tarımsal üretimi ile sağlanır. Bu nedenlerle Çift-Hane sistemi imparatorluk için nihai önemde ve sürdürülmesi gereken bir sistemdir. Çift-Hane sisteminin onu tanımlayan ve oluşturan tüm unsurları ile yürürlükte olduğu dönem Osmanlı tarihinde ‘klasik dönem’ olarak adlandırılan 1300-1600 yılları arasıdır.11 İmparatorluğun kuruluş ve genişleme aşamalarını içeren klasik dönem, idari, hukuki, iktisadi teşkilatın ve uygulamaların kurulduğu ve bunlarla birlikde güçlü bir merkezi otoritenin tesis edildiği bir dönem olarak da ayırt edici özelliklere sahiptir. Çift- Hane sistemi de Osmanlı klasik döneminin bir sistemidir. Onaltıncı yüzyılın sonlarından

10 İnalcık, “The Ottoman State: Economy and Society”, s. 146. 11 Osmanlı tarihinin dönemleştirilmesi için bkz., Halil Inalcik, “Periods in Ottoman History”, Essays in Ottoman History içinde, Istanbul, Eren Yayıncılık, 1998, s. 15-31 ve idem, The Ottoman Empire: The Classical Age 1300-1600, London, Phoenix, 1995. Dönemleme bakımından önemli olan ve Osmanlı tarihine bakışın değiştiği, iktisadi ve sosyal yönlerin ağırlık kazandığı tarih yazımı için bkz., idem, “Impact of the Annales School on Ottoman Studies and New Findings”, Studies in Ottoman Social and Economic History içinde, London, Variorum Reprints, 1985, IV s. 69-96. “Klasik dönem”, Osmanlı tarihinde 1300- 1600 yılları arasını kapsamaktadır ve yakın zamanlarda bu dönemselleştirme ciddi eleştiriler almakla birlikte uzlaşımsal kullanımını sürdürmektedir. Bu konuda yeni bir eleştiri ve değerlendirme yazısı için Oktay Özel, “Osmanlı Tarihyazımında ‘Klasik Dönem’”, sempozyum metni, Klasiği Yeniden Düşünmek, Bilim ve Sanat Vakfı, İstanbul, Kasım, 2004. itibaren ve onyedinci yüzyıl boyunca, ciddi bir iktisadi kriz ve sosyal çalkantıların ortaya çıktığı ‘dönüşüm ve değişim’ dönemi başlar.12 Bu dönemde İmparatorluğun klasik dönemindeki bazı temel sistemleri ve kurumları değişime uğrar veya ortadan kalkarken, bunların yerine yeni kurumlar ve uygulamalar ortaya çıkar.13 Bu sistemlerden biri olan, İmparatorluğun askeri gücünün ana yapısını oluşturan, aynı zamanda eyalet idaresinin etkin bir aracı olan timar sistemi fonksiyonunu yavaşça kaybetmeye başlar. Timarlı sipahiler, ateşli silahlar kullanan piyade kuvvetleri ve savaş alanında bunun getirdiği taktiksel değişimler karşısında daha fazla etkin bir askeri güç oluşturmazlar.14 Bu nedenle sistem giderek önemini kaybeder ve 16. yüzyıl sonlarından

12 Değişim döneminin çağdaşları ve erken Osmanlı tarihçileri tarafından “çöküş” olarak değerlendirilmesi için bkz., Halil Inalcık, “Military and Fiscal Transformation in the Ottoman Empire, 1600-1700”, Studies in Ottoman Social and Economic History içinde, London, Variorum Reprints, 1985, V, s. 283-285; ayrıca bkz., idem, “The Heyday and Decline of the Ottoman Empire”, The Cambridge History of Islam içinde, vol. 1, The Central Islamic Lands, eds. P. M. Holt, Ann K. S. Lambton, Bernard Lewis, London, Cambridge University Press, 1970, s. 342-343; idem, “The Classical Age”, s. 47-48; idem, “The Ottoman State: Economy and Society”, s. 10, 23; idem, “Periods in Ottoman History”; idem, “The Ottoman Decline and Its Effects Upon the Re’âyâ”, The Ottoman Empire: Conquest, Organization, and Economy içinde, London, Variorum Reprints, 1978, XIII, s. 346-347; Mehmet Öz, Osmanlı’da Çözülme ve Gelenekçi Yorumcuları, İstanbul, Dergah Yayınları, 1997; Bernard Lewis, “Ottoman Observers of Ottoman Decline”, Islamic Studies, I 1962, s. 71-87; Rifa’at ‘Ali Abou-El-Haj, Formation of the Modern State; The Ottoman Empire Sixteenth to Eighteenth Centuries, Albany, State University of New York Press, 1991; Douglas A. Howard, The Ottoman Timar System and Its Transformation, 1563-1656, basılmamış Doktora tezi, Indiana University, 1987, s. 23-26. 13 Osmanlı tarih yazımında bu döneme ‘Modern Yaklaşım’ın gelişmesi veya ‘Transformation’ konseptinin ortaya çıkması konusunda bkz., Inalcık, “Military and Fiscal Transformation”, s. 284-286; Öz, Osmanlı’da Çözülme. Transformasyon terimini kabul eden ve ileri süren diğer bazı çalışmalar için bkz., Oktay Özel, “17. Yüzyıl Osmanlı Demografi ve İskan Tarihi İçin Önemli Bir Kaynak: ‘Mufassal’ Avarız Defterleri”, XII. Türk Tarih Kongresi, 12-16 Eylül 1994, Kongreye Sunulan Bildiriler, vol. III içinde, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1999; Cemal Kafadar, “The Ottomans and Europe”, Handbook of European History 1400-1600 Late Middle Ages, Renaissance and Reformation içinde, volume I: Structures and Assertions, eds. Thomas A. Brady, Heiko A. Oberman, James D. Tracy, Leiden, E. J. Brill, 1994, s. 614- 615; Linda Darling, “Ottoman Fiscal Administration: Decline or Adaptation?”, The Journal of European Economic History, 26/1, Spring, 1997, s. 157-158; aynı zamanda “çöküş” literatürünüde kapsamlı bir biçimde ele alan çalışması için bkz., idem, Revenue-Raising and Legitimacy; Tax Collection and Finance Administration in the Otoman Empire 1560-1660, Leiden, E.J. Brill, 1996, s. 1-21; Cemal Kafadar, When Coins Turned into Drops of Dew and Bankers Became Robbers of Shadows: Ottoman Economic Imagination and Decline Consciousness at the end of the Sixteenth Century, Ph.D. Thesis, McGill University, 1986. Ayrıca bkz., Metin Kunt, The Sultan’s Servants, The Transformation of Ottoman Provincial Government, 1550-1650, New York, Cambridge University Press, 1983. 14 Tüm Osmanlı ordusu düşünüldüğünde, ateşli silah teknolojisi ve kullanımı açısından Osmanlı ordusunun Avrupa orduları karşısında zayıf olduğu söylenemeyebilir, bkz., Rhoads Murphy, Ottoman Warfare, 1500- 1700, London, UCL Press, 1999; Jonathan Grant, “Rethinking the Ottoman ‘Decline’: Military Technology Diffusion in the Ottoman Empire, Fifteenth to Eighteenth Centuries”, Journal of World History, Vol. 10, No. 1, 1999; Salim Aydüz, “XIV.-XVI. Asırlarda, Avrupa Ateşli Silah Teknolojisinin Osmanlılara Aktarılmasında Rol Oynayan Avrupalı Teknisyenler (Taife-i Efrenciyan)”, Belleten, LXII/235, Aralık, 1998, s. 799-800. Gabor Agoston, Guns for the Sultan; Military Power and the Weapons Industry in the Ottoman Empire, Cambridge Uiversity Press, 2005. itibaren yerini zaman içinde ve tedricen ateşli silahlar kullanan ve mevcudu artan merkezi orduya bırakır, ayrıca ateşli silahlarla donatılmış paralı askerler, ‘sekban’ ve ‘sarıca’ bölükleri oluşturulur.15 Değişim mali sistem ve uygulamalarda da ortaya çıkar. Mali sahada, ciddi finansal darlık koşulları altında, ‘avârız-i dîvâniyye’ adı verilen olağanüstü vergiler ve ‘tekâlîf-i ‘örfiyye’ adı verilen örfi vergiler birleştirilir ve onyedinci yüzyıl başlarında bunlar düzenli vergilere dönüştürülür. Avârız vergileri tedricen devlet hazinesinin ana gelir kaynaklarından biri haline gelir. Çift-hane birimi bir vergi ünitesi olarak devam etmekle birlikte, ‘avârız’ ve ‘cizye’ vergilerinin devlet bütçelerinde önemi artar. Bu yeni vergilendirme yönteminde artık çift-hane birimi bir ‘vergi birimi’ oluşturmaz. Bunun yerine çok sayıda hane bir arada bir ‘avariz hanesi’ oluşturur ki söz konusu verginin temel birimi de budur. Yanısıra daha geç bir dönemde olmak üzere ‘imdâd-i seferiyye’ ve ‘hadariyye’ adı verilen yeni vergiler konulur ve vergi toplanmasında sistemi daha yaygın olarak kullanılmaya başlanır.16 Klasik dönemde toprak organizasyonu, tarımsal ekonomi ve vergileme bakımından İmparatorluğun en önemli sistemlerinden biri olan tahrir sistemi, timar sisteminin büyük ölçüde fonksiyonunu yitirmesinin doğal sonucu olarak yerini ‘avârız’ ve ‘cizye’ tahriri uygulamasına bırakır.17 Yukarıda değindiğimiz sistemler, yani timar, tahrir ve vergi sistemi, klasik dönemden sonra değişime uğrayan ve bu nedenle klasik dönemi karakterize eden İmparatorluk için merkezi öneme haiz sistemlerdir. Çift-Hane sistemi de Osmanlı klasik döneminde var olan bir sistemdir ve klasik dönemdeki diğer sistemler ve uygulamalar ile karşılıklı bağımlılık ilişkisi içindedir. Öyleki Osmanlı klasik dönemindeki sistemler ve uygulamalar değiştikçe ve yerlerini bıraktıkça, Çift-Hane sistemi de varlığını sürdüremez. Ancak eğer Çift-Hane sistemi dar anlamda ve sadece bir üretim birimini ifade eder biçimde alınırsa, sistemin çözülmesi bugün ‘transformasyon dönemi’ olarak adlandırılan

15 İnalcık, “Military and Fiscal Transformation”, s. 288-297; Mustafa Cezar, Osmanlı Tarihinde Levendler, İstanbul, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Yayınları No. 28, 1965, s. 151-155, 270, 345. 16 İnalcık, “Military and Fiscal Transformation”, s. 322-327, 333-334. İltizam sistemi de kökenleri eski çağlara uzanan bir uygulamadır, bir örnek olarak bkz, M. M. Austin, The Hellenistic world from Alexander to the Roman conquest, Cambridge, Cambridge University, 1981, s. 395-400, 456f. 17 Avârız vergileri ve avârız defterleri hakkında, bkz, Ömer Lütfi Barkan, “Avarız”, İslam Ansiklopedisi, II., 1949, s. 13-19; Bruce McGowan, “Osmanlı Avarız-Nüzül Teşekkülü 1600-1830”, VIII. Türk Tarih Kongresi, Kongreye Sunulan Bildiriler, vol. II içinde, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1981, 1327- 1331; idem, Economic Life in the Ottoman Europe; Taxation, Trade and the Struggle for Land, 1600-1800, Cambridge, Cambridge University Press, 1981, s. 105-110; Özel, “Mufassal’ Avarız Defterleri”. onaltıncı ve onyedinci yüzyıllardan sonraya tarihlenebilecektir. Çünkü sistemin temelindeki çift-hane birimi, bir üretim biçimi olarak izleyen yüzyıllarda da varlığını sürdürmüştür.18 Çift-Hane sistemi, imparatorluğun diğer bazı sistemleri ile karşılıklı bağımlılık ilişkisi içinde yakından ilgilidir. Osmanlı tımarlı-sipahi sistemi çift-hane birimlerinin temelinde olduğu Çift-Hane sisteminin işlemesine bağlıdır.19 Bu nedenle, Çift-Hane sistemi ile timar sistemi arasındaki bağıntı bu çalışmada içerilmişdir. Çift-hane biriminde çiftlik miri-tapulu arazi sistemi içindedir. Bu özel toprak rejimi Çift-Hane sisteminin varlığı ve devamı için gereklidir. Bir diğer sistem, tahrir sistemi, hem miri arazi rejiminin tesisi ve idamesi, hem de Çift-Hane sisteminin sürdürülmesi açısından imparatorluğun en önemli uygulamasıdır. Her iki sistem de Çift-Hane sistemi ile yakın ilgileri dolayısıyla çalışmada yer almışdır. Çift-hane birimi aynı zamanda bir vergileme birimi olarak sistemin mali yönünü ortaya çıkarır. ‘Çift resmi’, Çift-Hane sisteminin mali yönünü oluşturur, sistem içindeki tarımsal topraklar ise devlet finansmanının ana kaynaklarından birisini oluşturur. Çift-Hane sistemi Osmanlı köyünün ana sosyal yapısını belirlemiştir ve kırsal bölgenin küçük köylü aileleri yapısının devam etmesine neden olmuştur. Osmanlı kırsal bölgelerinde sosyal oluşumun Çift-Hane sistemine dayanması ise sonuçta Çift-Hane sistemini aynı zamanda bir sosyal sistem olarak ortaya çıkarır.20 Osmanlı kırsal toplumunda bir ana ekonomik ve sosyal sistem olarak ortaya çıkan Çift-Hane sistemi imparatorluk bürokrasisinin titizlikle korumaya çalıştığı bir sistemdir. Devlet, bu sistemin ve doğal olarak çift-hane biriminin korunması için gerekli düzenlemeleri gerçekleştirir. Çift-hane biriminde toprak ve emek, devlet kontrolüne ve korumasına konu olur. Böylece İmparatorluk temel besin maddelerinde tarımsal üretimin devamlılığını sağlar. Miri arazi rejimi altında tahrir sistemi uygulamasıyla çift-hane biriminin ve timar sisteminin devamı sağlanır ve ayrıca devlet düzenli vergi geliri elde ettiği bir mali düzeni idame ettirir.

18 Bu bakımdan sistemin ortadan kalkması ticari zirai üretime dönük büyük çiftliklerin ortaya çıkışı ile yakından ilişkili görülebilir. 19 İnalcık, “The Emergence of Big Farms”, s. 105. 20 İnalcık, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 1, 12; Idem, “The Ottoman State: Economy and Society”, s. 5. Sistemi ileri süren ve ismini veren İnalcık, Osmanlı İmparatorluğunda Çift-Hane sisteminin tarımsal ekonominin ve dahası tarih boyunca kuru-ziraat ile hububat ekimi yapılan Akdeniz bölgesinde antik dönemden beri tarımsal ekonomilerin ana organizasyon biçimi olduğunu yazarak, gerçekte Çift-Hane sisteminin organizasyonu altında kapsamlı bir tarımsal ekonomi teorisinin önünü açar. Bu noktada geleneksel tarımsal ekonomileri incelemek için ortaya konulan diğer teorik yaklaşımlara da bakmak, Çift-Hane sistemini değerlendirmek açısından faydalı olacaktır.

1.3. Osmanlı Tarımsal Organizasyonunu Açıklamaya Yönelik Diğer Yaklaşımlar Geleneksel ya da kapitalist-olmayan tarımsal ekonomiler, ve bunların içinde Çift- Hane sistemi çerçevesinde açıklanan geleneksel Osmanlı tarımsal ekonomisi, bir çok teorik yaklaşımın da konusunu oluşturmuşdur. Bunlar arasında Osmanlı iktisadi organizasyonunu açıklamaya yönelik belirli bir teorik model ve kavramsal çerçeve ile hareket eden ‘Feodal Üretim Tarzı’ ve ‘Asya Tipi Üretim Tarzı’ teorileri bulunur. Bu yaklaşımları da açıklayarak Çift-Hane sistemini değerlendirmek yararlı olacaktır. Bu nedenle ilerleyen bölümlerde Osmanlı tarımsal ekonomisinin organizasyonunu açıklayan teoriler ile sınırlı tutulmak üzere yeri geldikçe karşılaştırmalar yapılmışdır. Ancak izleyen ilk kısımda öncelikle Karl Polanyi ve Chayanov’un Osmanlı iktisadi organizasyonu için de elverişli görünen yaklaşımları gözden geçirilmiştir.

1.3.1. ‘Öze Ait İktisat’ (Substantive Economics) ya da ‘Polanyian İktisat’ Geleneksel tarımsal ekonomilerin organizasyonu ve işleyişini açıklamaya yönelik kapsamlı bir yaklaşım ‘Polanyian İktisat’ ya da ‘Öze Ait İktisat’ olarak bilinen iktisat anlayışından kaynaklanır. Gerçekde Öze Ait İktisat, ‘modern iktisat bilimi’nin yanlış kurulduğu ve kapitalist olmayan toplumların ekonomilerini açıklamakta yetersiz olduğu, bu nedenle tarihsel ekonomileri açıklamaya elverişli kavramları üretemediği biçiminde, gerek bilim felsefesi gerekse iktisat metodolojisi disiplinlerindeki tartışmalarla temellendirilen kapsamlı bir eleştirinin ve bunun sonucunda ortaya çıkan arayışın ürünüdür.21 Öze Ait İktisat, ‘iktisadi’ teriminin yeniden tanımlanmasını önerir. Bu yeni

21 Bu tartışmalar için bkz. Joseph, A. Schumpeter, History of Economic Analysis, edi. from manuscript by E. B Schumpeter, London, George Allen & Unwin Ltd, 6. Baskı 1967; Piero Mini, Philosophy and tanımlama ile tüm sosyal bilimlerde tutarlı bir biçimde kullanılabilecek, bugünkü ve geçmişteki ekonomilerin incelenmesi için gerekli olan kavramları oluşturmaya uygun bir tanımın elde edilmesini amaçlar. ‘İktisadi’ olanın bu yeni tanımından kaynaklanan ve tarihsel ekonomileri de anlamamıza yarayacak yeni bir kavramsal çerçeve üretir.22 Bu yeni tanıma göre, ekonomi kurulmuş/kurumsallaşmış bir süreçtir. Bu tanımda kurumsallaşmışlık kavramı ekonomik sürece, iktisadi faaliyetlere bir bütünlük ve kararlılık veren unsuru anlatır.23 Öze Ait İktisat anlayışının getirdiği en önemli farklı yaklaşımlardan birisi ekonomik sürecin değişik zaman ve mekanlarda kurumsallaşmasını incelerken ve ekonominin yapısı ve işleyişini görmek için iktisadi olmayan kurumlara da bakmak gerektiği yönündeki vurgusudur.24 Öyle ki, iktisadi faaliyetler, sosyal, dini veya ahlaki faaliyetlerin içine gömülü olabilir veya bu faaliyetler bir iktisadi alan yaratabilir. Ekonominin kararlılığı ve devamlılığı, ekonominin bütünleşmesi, ‘bütünleştirme biçimleri’ denilen bir takım kalıpların bileşimi ile oluşur. Bu bütünleştirme biçimleri ‘karşılıklılık’ (reciprocity), ‘yeniden-dağıtım’ (redistribution) ve ‘mübadele’dir (exchange). Bütünleştirme biçimleri, “…farklı düzeylerde ve ekonominin farklı sektörlerinde yanyana ortaya çıktıkları için ampirik ekonomilerin bir bütün olarak sınıflandırılması için kullanılmasında bunlardan birinin baskın olarak seçilmesi çok kez

Economics: The Origins and Development of Economic Theory, A University of Florida Book, 1974; C. M. A. Clark, Economic Theory and Natural Philosopy: The Search for the Natural Laws of the Economy, New York, Edward Ellgar Publishing, 1992; Werner Stark, The History of Economics: In Its Relation to Social Development, London, Routledge & Kegan Paul Ltd., 1957; George J.Stigler, “The Influence of Events and Policies on Economic Theory”, Essays in the History of Economics içinde, Chicago, İllinois, The University of Chicago Press, 1965; D. P. O’Brien, The Classical Economists, Oxford, Clarendon Press, 1975; H. Thoben, “Mechanistic and Organistic Analogies in Economics Reconsidered”, Kyklos, vol. 35, fas. 2, 1982; Bernard I. Cohen, “An Analysis of Interactions between the Natural Sciences and the Social Sciences”, The Natural Sciences And The Social Sciences: Some critical and the historical perspectives, edi. ve önsöz: Bernard I. Cohen, The Netherlands, Kluwer Academic Publishers, 1994; idem, “Analogy, Homology, and Metaphor in the Interactions between the Natural Sciences and the Social Sciences, Especially Economics”, Non-Natural Social Sciences: Reflecting on the Enterprise of More Heat Than Light içinde, History of Political Economy, Annual suplement to volume 25, edi: Neil de Marchi, 1993; Alfred F. Chalk, “Natural Law and the Rise of Economic Individualism in England”, Journal of Political Economy, vol: 59, Spring, s. 332-347, Philip Mirowski, More Heat Than Light: Economics as Social Physics; Physics as Nature’s Economics, Cambridge University Press, 1989; Edith Tilton Penrose, “Biological Analogies in the Theory of the Firm”, American Economic Review, 42, 1952. 22 Karl Polanyi, “The Economy as Instituted Proces”, Trade and Market in the Early Empires:Economies in History and Theory içinde, edi: Karl Polanyi, Conrad M. Arensberg, and Harry W.Pearson, The Free Press, New York, ikinci baskı 1965, ve aynı yazı Karl Polanyi, “The Economy as Instituted Process”, Primitive, Archaic, and Modern Economies: Essays of Karl Polanyi içinde, edi. George Dalton, Anchor Books, New York, 1968. George Dalton, Economic Anthropology and Development: Essays on Tribal and Peasant Economies, Basic Books, Inc., New York, 1971. 23 Karl Polanyi, “The Economy as Instituted Proces”, s. 249. olanaksız olabilir.”25 Başka bir deyişle, bir ekonomide kurumsallaşmanın ortaya çıkması, ekonomik düzende kararlılık ve devamlılık sağlanması, iktisadi faaliyetlerin akışı tek bir veya aynı anda birden çok bütünleştirme biçiminin bulunması ile ortaya çıkabilir. Bütünleştirme biçimleri belirli kurumsal düzenlemeler gerektirir. Bu kurumsal düzenlemeler karşılıklılıkta ‘simetrik organizasyonlar’, yeniden dağıtımda ‘merkezi noktalar’ ve mübadelede ‘piyasa sistemleri’dir.26 Bütünleştirme biçimleri bir ilerleme şeması içinde yer almazlar ve gelişme aşamalarını temsil etmezler. Yani, yeniden- dağıtımcı bir ekonominin bir sonraki aşaması veya evrimi mübadele olmak zorunda değildir. Dahası, bir toplumda baskın bir biçimin yanında, örneğin iktisadi faaliyetlerini mübadele ile bütünleştiren bir toplumda ona tabi bir çok biçim de bulunabilir, örneğin aynı zamanda iktisadi faaliyet farklı sektör veya düzeylerde yeniden-dağıtım ile kurumsallaşabilir. Baskın olan bütünleştirme biçimi geçici olarak bir gölgede kalmadan sonra tekrar görünebilir.27 Bu bütünleştirme biçimleri içerisinde yeniden-dağıtım ilk bakışta özellikle Osmanlı İmparatorluğunun iktisadi organizasyonu için açıklayıcı görünmektedir. Yeniden-dağıtımda, mal ve hizmetlerin, genellikle yetkileri ve rolleri sosyal olarak belirlenmiş ve kabüllenilmiş dağıtımcı merkezlere taşınması söz konusudur. Bu merkezler, bir kral, kabile şefi veya rahipler sınıfı olabilir. Daha sonra mal ve hizmetlerin bu merkezden kendilerine tabi olanlara yeniden dağıtılması gerçekleşir.28 Polanyi’nin ifadesi ile “Yeniden dağıtım önce bir merkeze ve yeniden bu merkezden dışarıya doğru sahiplenmeyle ilgili hareketleri gösterir”29 ve topluluk içinde belli bir ölçüde merkeziliğin, bir dağıtımcı merkezin bulunmasını gerektirir.30 Yeniden dağıtım, paranın ve maddi varlıkların veya emek hizmetlerinin söz konusu merkeze zorunlu olarak ödenmesi veya sunulması ve bu merkezin aldıklarının bir kısmını maaş ödemeleri, altyapı yatırımları, eğitim, sağlık, din hizmetleri ve savunma gibi kamusal hizmetlere tahsis etmeleri yoluyla yeniden dağıtması, geri vermesi ile olmaktadır. Söz konusu merkez genellikle kullanılmayan toprak, orman, av bölgeleri ve

24 Ibid., s. 250. 25 Ibid., s. 250. 26 Ibid., s. 251. 27 Ibid., s. 256. 28 Dalton, Economic Anthropology, s. 53. 29 Polanyi, “The Economy as Instituted Proces”, s. 250. benzerlerini dağıtma hakkına da sahiptir. Bu haklar toplum adına onun siyasi, hukuki, askeri veya dinsel otoritesi nedeni ile bırakılmıştır.31 Söz konusu iktisadi yaklaşım ile yeniden tanımlanan ‘iktisadi alan’ ve yine yeniden tanımlanan veya üretilen para ve para kullanımı, iç ve dış ticaret, hediye ticareti gibi terimler gerek tarih ve gerekse antropoloji disiplinleri tarafından Mısır ve Mezopotamya’nın antik ekonomilerininin ve ilkel kabile ekonomilerinin incelenmesinde kullanılmıştır. Bu bütünleştirme biçimlerinin Osmanlı ekonomisinde geçerliliğini tartışmak bu çalışmanın kapsamı içinde değildir. Diğer taraftan Osmanlı ekonomisindeki bir çok kurumsal oluşum ve düzenleme ile iktisadi faaliyetin görünümü yukarıdaki kalıplara uygun düşer gibi görünmektedir. Osmanlı ekonomisi, ‘Polanyian’ terimleri izleyerek yeniden-dağıtımcı bir ekonomi olarak yorumlanmıştır.32 Yine ekonomide bazı kurumlar ve iktisadi faaliyetlerin yeniden dağıtımcı benzeri bir kalıp izlediği söylenebilir. Vakıf sisteminin ‘Polanyian’ terimlere referans ile yeniden-dağıtımcı bir öge olarak işlediği de bazı Osmanlı tarihçileri tarafından değerlendirilmiştir.33 Polanyi, iktisadi sürecin bir parçası oldukları sürece sosyal faaliyetlere ve içerdikleri bu türden faaliyetlerin yoğunluğuna göre kurumlara iktisadi denilebilir demektedir.34 Vakıflar Osmanlı tarihyazımında uzun süre dini kurumlar olarak tanımlanmış olsalar da aslında öncelikle iktisadi ve sosyal kurumlardır. Vakıfların dar kapsamlı ve yanlış yönlendirici biçimde dini kurumlar olarak tanımlanmasını aşmak ve onların iktisadi ve sosyal yönlerinin anlaşılması ve vurgulanması, esas olarak yeni arşiv kaynaklarının açılması ve değerlendirilmesi ile olmuştur. Ancak, Polanyian iktisat anlayışı ve bu anlayışın ürettiği kavramlar kullanılsaydı, vakıfların daha doğru bir yeniden tanımlanmaları ve Osmanlı iktisadi ve sosyal tarihindeki önemli yerlerine yerleştirilmeleri daha erken gerçekleşir, ayrıca verimli yeni bakış açıları gelişmesine önemli bir katkısı olabilirdi.

30 Ibid., s. 251. 31 Dalton, Economic Anthropology, s. 132. 32 İlkay Sunar, “State and Economy in the Ottoman Empire”, The Ottoman Empire and the World-Economy içinde, ed. Huri İslamoğlu-İnan, New York, Cambridge University Press, 1987, 63-87. 33 İnalcık, “The Ottoman State: Economy and Society”, s. 47; Kayhan Orbay, “Vakıfların İktisadi Boyutu; Yeni Arşiv Kaynakları ve İktisadi Yaklaşımlar”, tebliğ metni, The Sixth International Congress of Turkish Culture, Ankara, Turkey, 21-26 November 2005. 34 George Dalton, “Introduction”, Primitive, Archaic, and Mondern Economies içinde, edi: George Dalton, Anchor Books, New York, 1968, s. xiii . Osmanlı toprak düzeni ve kırsal ekonomisinin işleyişini anlamak açısından da Öze Ait İktisat’ın getirdiği bir anlayış ve teklif ettiği kavramlar vardır. Bu iktisat anlayışında ekonomik sürecin düzenlilik ve sürekliliğinin nasıl kurulduğu ve kurumsallaştığının ortaya çıkarılması temel bir sorudur. Bu soruyu yanıtlarken iktisadi olmayan kurumlara bakmak da önemlidir. Çünkü “ekonomi, iktisadi ve iktisadi olmayan kurumlarda gömülüdür”.35 Bu kurumsallaşmışlık içerisinde iktisadi faaliyete ilişkin düzenlemeler, yasalar, sosyal zor veya siyasi roller de vardır.

1.3.2. Chayanov ve Kapitalist Olmayan Sistemlerin Teorisi Benzer biçimde Chayanov’da da kapitalist olmayan ekonomilerin incelenmesi için yeni bir teorik ve kavramsal çerçeve üretmek gerektiği argümanını buluyoruz. Ona göre, kar maksimizasyonu ve ücretlere dayanan modern bir ekonomide tanımlanan rant, sermaye, fiyat ve benzeri kategorileri kapitalist olmayan bir ekonomide bulamayabiliriz. Günümüz ekonomilerinde var olan rant, sermaye ve fiyat gibi iktisadi kategoriler ancak ücretli emek ve kar maksimizasyonu güdüsüne dayanan ekonomilerde geçerli olduğundan, bunların bulunmadığı kapitalist-olmayan bir ekonomide, söz konusu iktisadi kategoriler ve dolayısı ile cari iktisat biliminin teorileri ve kavramsal çerçevesi geçerli olmayacaktır.36 Chayanov kapitalist olmayan tarımsal ekonomilerin analiz edilmesi için gereken teorik ve kavramsal çerçeveyi kurmaya çalışır. O’nun kapitalist-olmayan ekonomilerin iktisadi analizi için “On the Theory of Non-Capitalist Systems” adlı eserinde ortaya koyduğu sorular ve kavramsal çerçeve iktisat bilimi ve sosyal bilimler için önemli bir referans noktası oluşturmuştur. Bu kavramsal çerçeve özellikle kapitalist-olmayan ekonomileri inceleyen iktisadi tarihin ilgi alanı için özel bir öneme sahiptir. Chayanov bir tarımsal ekonomi teorisi geliştirirken ana iddiası günümüz ekonomi biliminin paradigmasının kapitalist-olmayan ekonomileri açıklamak için gerekli alet- edevat kutusunu sağlayamadığı ve kapitalist olmayan ekonomileri analiz etmek için yeni

35 Ibid., s. [250 / 148 / 8]. 36 Chayanov, A. V. “On the Theory of Non-Capitalist Economic Systems”, On the Theory of Peasant Economy içinde, The University of Wisconsin Press, 1986, s. 5; idem, “Peasant Farm Organization”, On the Theory of Peasant Economy içinde, The University of Wisconsin Press, 1986, s. 225. bir teorik ve kavramsal çerçeveye ihtiyacımız olduğu idi.37 Dahası Chayanov her özgün ekonomi için, onun kendine özgü özelliklerine uygun bir ekonomik sistem geliştirilmesi gerektiğini yazar.38 Kapitalist-olmayan ekonomik sistemlerden birisi Chayanov’un iktisadi analizinin konusu olan Rus tarımsal ekonomisidir. Ona göre bu tarımsal ekonomi, ekonomik faaliyetlerinde özel motiflere sahip ücretsiz aile ekonomik birimlerine dayanmaktadır. Bu köylü ekonomisinde üretim ‘aile emeği birimi’ biçiminde örgütlenmişdir. Chayanov bu birimi ifade eden bir çok terim kullanmışdır. Bunlar ‘köylü ailesi işgücü çiftliği’, ‘aile işgücü iktisadi birimi’, ‘aile işgücü çiftliği sistemi’ gibi terimlerdir.39 Ona göre bu birimlere dayanan bir ekonominin de modern iktisat teorileri ile incelenmesi olanaksızdır. Chayanov’un Rus tarım ekonomisinin incelenmesi için kurduğu ‘köylü ekonomisi’ teorisinde ana vurgu ‘köylü aile işgücü birimi’dir. Chayanov ‘aile çiftliği’ terimini özel bir anlamda, bir ‘ekonomik form’ olarak kullanmışdır. Buna göre tüm hane halkı bir ekonomik birimdir.40 Ancak bu köylü hane halkı hemen tamamen aile üyelerinin işgücüne dayanır. Chayanovun teorisi işgücü dışında tüm üretim faktörlerinin, özellikle de toprağın kolaylıkla elde edilebilirliğini varsayar.41 Bu ekonomide aile çiftliğinin iktisadi aktivitesini aynı zamanda bir tüketim birimi olan her bir üretim biriminin ihtiyaçlarının tatmini gereği belirler. Bu gibi bir ekonomide miktar her bir birimin ihtiyacı ölçüsünde yeterli ya da yetersiz olarak hesap edilebilir. Bireysel ihtiyaçların elastikiyeti nedeni ile yeterli ve yetersiz miktarların da kesin bir hesaplaması mümkün değildir. Bundan dolayı, köylü ekonomisinin iktisadi açıdan incelenmesi, ekonomik ve karlı olan ve sosyal yaşamı belirleyen kuralların anlaşılması, çağdaş ekonomilerin temel fikirleri ve ilkelerinden karakter olarak çok farklıdır. ‘Aile işgücü çiftliği’nde, üretim araçlarına sahip olan aile toprağı işlemek için kendi işgücünü kullanır ve ücretli işgücü olmaksızın yıllık üretim miktarını elde eder. Bu

37 Idem, “Non-Capitalist Economic Systems”, s. 1-4, 24. 38 Ibid., s. 27. 39 Köylü ailesi işgücü çiftliği, işgücü aile birimi, köylü ailesi işgücü birimi, köylü ailesi iktisadi birimi, köylü ailesi çiftlik sistemi, doğal çiftlik birimi, doğal aile çiftlikleri terimleri Chayanov’un aynı iktisadi birimi ifade etmekte kullandığı terimlerdir. 40 Teodor Shanin, “Chayanov’s Message: Illimunations, Miscomprehensions, and the Contemporary “Development Theory”, On the Theory of Peasant Economy içinde, The University of Wisconsin Press, 1986, s. 3. 41 Shanin, “Chayanov’s Message”, s. 2. miktar piyasada mübadele edildikden sonra aile çiftliği iktisadi biriminin gayrısafi gelirini oluşturur. Bu noktada Chayanov ücret kategorisi olmaksızın, net kar, rant ve sermaye faizi gibi kategoriler orijinal teorik çerçevelerini kaybettiklerinden, bunların ‘aile işgücü birimi’nin içsel yapısına empoze edilmesinin olanaksız olduğunu vurgular. Chayanov, köylü emeğinin üretkenliğini ele alırken, emeğin gayrısafi geliri ile net geliri arasında bir ayrım yapmak gerektiğini belirtir. Gayrısafi gelir ile bir yıl içinde ailenin hem tarımdan hem de emeğini çiftçilik, zanaatler ve ticarette kullanmasından elde ettiği gelir, net gelir ile ise sermaye yenilemesi ve çiftlik için yıllık harcamalar ile bağlantılı tüm yıllık giderlerden sonra gayrısafi gelirden kalan kısım anlaşılır. Ancak, burada ücret kategorisi olmadığından, kapitalist kar hesabı formulünü uygulamak mümkün değildir. İşgücünün üretim miktarı ise, çalışan ailenin büyüklüğü ve kompozisyonu ile belirlenir, yani çalışabilir durumdaki aile üyelerinin sayısı ve bunların üretkenliği başka bir deyişle emeğin ‘efor derecesi’ ile. Ailenin büyüklüğü ve kompozisyonu belirli bir işgücü havuzu ortaya çıkarır ve bu ailenin işgücü faaliyeti derecesini ya da iktisadi faaliyetin alt ve üst sınırlarını belirler. Burada aile büyüklüğü evli çift, çocukları ve daha yaşlı nesilden akrabalar olarak tanımlanır. Chayanov aile ekonomisini incelerken dayandığı temel kavramlardan biri aile ihtiyaçlarının tatmini ve emeğin zahmeti arasındaki emek-tüketim dengesidir. Chayanov’a göre, aile çiftliğindeki çalışmanın parasal değerini ölçmenin geçerli bir yolu yoktur. Aile üyeleri, yıl içinde çalıştıkları gün miktarını kabaca bilirler. Her bir aile temel ihtiyaçları için yeterli olan yıllık üretim miktarını gözetir ancak bunu elde etmek zahmet gerektirir. Her aile, ihtiyaçların karşılanmasından elde edilecek tatmin ile emek zahmeti arasında kaba bir denge kurmaya çalışır. Chayanov’un ele aldığı bir diğer kapitalist olmayan ekonomi biçimi ‘köle ekonomisi’dir. Köle ekonomisi ile ‘köylü ekonomik sistemi’ arasındaki farklardan biri köylü ekonomisinde aile çiftliklerinin kendi üretimleri ve diğer ekonomik faaliyetleri üzerinde tam kontrole sahip olmalarıdır. Bir diğer kapitalist olmayan ekonomik sistem ise ‘feodal-rant serf ekonomik sistemi’dir. Bu sistemde de çiftlik ‘aile emeği birimi’ biçiminde örgütlenmiştir. Aile tüm işgücünü kendi tarımsal ya da diğer iktisadi faaliyetlerine ayırır. Ancak iktisadi olmayan bir ‘zorlayıcı’ bu birimi ürünün bir kısmını toprak sahibine ödemeye zorlar. Bu miktara ‘feodal rant’ denir. Aile hem kendi talebini hem de ödenecek feodal rantı üretmelidir. Bu sistemde de aile dengesi iktisadi olmayan faktörlerce belirlenir. Ancak emeğin zahmeti ile talep tatmini arasındaki denge özgür köylü çiftliğinde olduğundan daha fazla kendi kendini sömürü ile sağlanır. Chayanov’un teorisi ‘post-euclidian ekonomiler’ adı verilen ve aynı anda birden fazla ekonomik düzenin var olabileceğini ve bunları incelemek için çoklu kavramsal çerçeveler kullanılması gerektiğini ileri süren bir anlayış içindedir.42 Benzer biçimde Polanyian İktisat da kapitalist-olmayan ekonomilerin incelenmesine yönelik bir teorik ve kavramsal çerçeve önerir. Osmanlı tarımsal ekonomisi de bu ve benzeri çerçeveler içinde incelenebilecek bir kapitalist-olmayan geleneksel ekonomidir.

1.3.3. İktisat Teorisi Eleştirisi ve Post-Euclidian Ekonomiler Yukarıda açıklanan her iki yaklaşımın da özellikle dikkate alınması gereken ortak bir temel argümanı ve ortak bir vurgusu vardır. Bunlar Çift-Hane sisteminin anlaşılması açısından da son derece önemlidir. Bu ortak argüman modern iktisat biliminin tarihsel ekonomileri anlamak için uygun bir kavramsal çerçeve sunamadığı biçimindedir. Bu argüman iktisat metodolojisi ve iktisat tarihçiliğindeki derin bir tartışmanın ürünüdür. Buna göre, bugünki cari iktisat bilimi 17. yüzyıl ortası ve 18. yüzyıl sonu arasındaki dönemde ağır bir süreçle ortaya çıkmıştır.43 Dolayısıyla iktisat biliminin kendisi bir tarihsel sürecin sonucudur ve iktisadi analiz, tarihin belirli bir döneminde, kendi özgün koşulları ile var olan bir ekonomiyi açıklamak için ortaya çıkmış ve gelişmiştir.44 Öze Ait

42 Shanin, “Chayanov’s Message”, s. 6. 43 Schumpeter, History of Economic Analysis, s. 51 44 İktisada tarihsel yaklaşımın gerekliliği için bkz., Schumpeter, History of Economic Analysis, s. 12, 13. Schumpeter, “History of Economic Analysis”de iktisata tarihsel bir yaklaşımın gerekliliğini belirtir; “İlk olarak, iktisat biliminin ana konusu, esasen, tarihsel zamanda biricik bir süreçtir. Tarihsel olgulara yeterli bir biçimde vakıf olmayan ve tarihsel deneyim olarak da betimlenebilen, tarihsel sezgiye yeterli miktarda sahip olmayan hiç kimse, günümüz de dahil, herhangi bir dönemin iktisadi fenomenlerini anlamayı umamaz. İkincisi, tarihsel açıklama tamamen iktisadi olmayan ‘kurumsal’ olguları da içerebilir: Bu nedenle o iktisadi ve iktisadi olmayan olguların nasıl birbirleri ile ilişkili olduğunu ve nasıl çeşitli sosyal bilimlerin birbirleri ile ilişkili olması gerektiğini anlamak için en iyi yöntemi verir. Üçüncüsü, iktisadi analizde günümüzde yapılan köklü yanlışların çoğunun iktisatçının donanımının bir kıtlığından daha çok tarihsel deneyimin yokluğundan ileri geldiğine inanıyorum.”. P. Mini’de iktisat teorisinin tarihsel bir fenomen olarak insan zihninin ürünü, iktisadi yaşamın doğasını anlamak için tasarlanan bir fikirler seti olduğunu yazıyor. “Gerçekte, iktisadi analiz tarihçileri iktisat teorisini tarihsel bir fenomen olarak görmemişler ve dolayısıyla onu tarihsel bağlamı içinde anlamak için çaba göstermemişlerdir”, Mini, Philosophy and Economics, s. 9, 10 bu konuda ayrıca bkz ibid., s. 3-7’de P. Mini, bu konuyu iki terim altında açıklıyor. İktisat biliminin felsefi bir anlaşılmasına ulaşmak isteyen girişimlerin iki geniş grup olarak sınıflandırılabileceğini yazıyor. Mutlakçılar (Absolutists) ve Görelilikçiler (Relativists). Mutlakçılar iktisat biliminin siyasal ve entellekttüel koşullardan etkilenmediğini ileri sürerek onun entellektüel otonomisini İktisat’ın değerlendirmesi ile modern iktisat bilimi ‘piyasa toplumu’nun45 ortaya çıkışı ile çerçevelenmiştir ve iktisat teorisi ile karşılıklı bir etkileşim ilişkisi içindedir.46 İktisat bilimi, kendisini kurma tarihsel sürecinde öne çıkan iki nedenden dolayı yanlış tanımlanmıştır. Birincisi sadece belirli bir iktisadi düzeni açıklamak üzere kurulmasıdır ki bu nedenle farklı iktisadi düzene sahip geçmiş toplumları anlamaya uygun yaklaşımları ve kavramsal çerçeveyi oluşturamamıştır.

savunurlar. Görelilikçiler ise iktisat teorisinin köklerininin onun dışındaki faktörlerde bulunduğunu iddia ederler. Mutlakçılar iktisadı bir insani girişim olarak değil, uzay ve zamandan ve onların niteliklerinden bağımsız görürler ve iktisadi teorinin evrimi ve doğası üzerine anlayışımızı geliştirmezler. Mini Görelilikçilerin ise sık sık ‘Arşimed hatası’ (Mini bununla iktisat teorilerinin tarihsel bağlamı içinde belirli bir tarihsel etkeni tek belirleyen olarak indirgeme hatasını anlatmak istiyor) işlediklerini yazıyor. Bu ayrım ‘içselciler’ (internalists) ve ‘dışsalcılar’ (externalists) olarak da bilinir. İçselciler bir bilimin fikirsel ve kavramsal gelişmesini sosyal ve kültürel unsurlardan bağımsız görürler. Bernard Barber, “Foreword”, The Natural Sciences And The Social Sciences: Some critical and the historical perspectives içinde, The Netherlands, Kluwer Academic Publishers, 1994; s. vii. Clark, Economic Theory and Natural Philosopy, s. 5-7’de iktisadi düşünce ve metodolojinin tarihinin incelenmesi için bilim felsefesinin geçerli bir çatı olarak kabul edildiğini, tarihçilerin iktisadi teori ve metodolojinin tarihini değerlendirmekte bilim felsefesinin yöntemlerini kullandıklarını belirtiyor. Tarihçilerin bilim felsefesi çerçevesini kullanmaktaki istekliliğinin ise iktisat biliminin evrensel olarak geçerli yasaları ve doğa bilimleriyle benzerlikleri olan bir bilim olarak görülmesine neden olan bir perspektiften kaynaklandığını ve bu perspektifin akli inşayı, geçmişin iktisadi teorilerinin yanlışlarını ortaya koyarak iktisat teorisi tarihinde akli bir ilerlemeyi doğrulamak için kullandığını yazıyor. Bu perspektif içinde, iktisat bilimi tarihi, giderek daha gelişmiş ve karmaşık analiz tekniklerinin bulunduğu sürekli ilerleme içeren bir süreç olarak ortaya çıkıyor ve iktisat bilimi tarihsel ve sosyal bağlamından ayrılıyor. Clark ise buna zıt bir görüş içinde ve iktisat teorisinin ancak tarihsel ve sosyal bağlamı içinde değerlendirilebileceğini belirtiyor. W. Stark’da son tahlilde, iktisadi düşünce tarihine bakmanın iki yolu vardır: Birincisi onu yanlıştan doğruya doğru sürekli bir ilerleme olarak görür, ikincisi ise geçmişin her bir teorisini çağdaş koşulların bir yansıması ve ifadesi olarak görerek onun tarihsel neden ve anlamını anlamaya çalışır yazıyor. Stark modern iktisatçıların birinci yaklaşımı kabul ettiklerini belirtir. Stark, The History of Economics, s. 1. 45 Ayşe Buğra, İktisatçılar ve İnsanlar, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1989, s. 23, ”Piyasa toplumları, bütün üretim araçları ve tüketim malllarının dağıtımının, alışveriş ilişkisinin mantığına göre işleyen piyasalar tarafından gerçekleştirildiği toplumlar.”. 46 İktisadi gerçekliğin iktisadi düşünce ve analize etkisi ve diğer taraftan iktisadi düşüncenin iktisadi gerçekliği etkilemesi için bkz. Eric Roll, History of Economic Thought, s. 12-15 ve Stark, The History of Economics, s. 5, 6’da iktisadi düşünce ve gerçeklik arasındaki ilişki karşılıklı etkileşme ‘mutually conditioned’ olarak veriliyor. Bu konuda farklı bir görüş için bkz. George J. Stigler, The Influence of Events and Policies on Economic Theory, ”Essays in the History of Economics, Chicago, Illinois, The University of Chicago Press, 1965. Stigler da iktisadi teorilerin içinde yazıldıkları dünya ile ilişkili olduğunu yazar. Ancak W. Stark’ı modern ekonomi bilimini tarihsel gelişmenin basit bir ürünü olarak görmesinden dolayı eleştirir, bkz., Stigler, The Influence of Events, s. 17 ve Stark, The History .of Economics, s. 2. Stigler iktisat teorilerinin çevresel açıklamalarının faydalı olamayacak kadar esnek olduğunu ve diğer alanların iktisat bilimine etkilerinin çok az ve dolaylı olduğunu, iktisatda bir diğer yakın alandaki gelişmenin sonucu olan tek bir önemli teori veya doğrudan bir diğer alandaki önceki çalışmaya dayanan önemli bir iktisat teorisi bulunmadığını yazar. Ona göre bir bilimin otonomisi varlığı için zorunludur. Stigler modern iktisatçıların A. Smith ve çağdaşlarınınkinden daha geniş bir alanda çalışmadığını yazar ve iddiası ile uyum içinde Moral Sentiments ve Wealth of Nations arasında bir ilişki olmadığını belirtir. Aksine bir görüş için bkz., O’Brien, The Classical Economists, s. 24, 25 ve özellikle Robert L. Heilbroner, “The Socialization of the Individual in Adam Smith”, History of Political Economy, vol.14:3, Fall, s. 426-39, 1982. İkincisi ise, iktisat biliminin kendini kurma sürecinde tarihsel ve sosyal arkaplanı, çerçeveyi ve yaklaşımı kaybedecek biçimde, kendisini doğa bilimleri örneği üzerine kurmaya çalışmasıdır. Bu amaç doğrultusunda ana mesele ekonomi ve toplumun bilimsel bir açıklamasını oluşturmak girişimi olmuştur ve bu girişimde ‘bilimsel’ olmanın anlamı doğa bilimlerine benzemektir.47 Bu nedenle iktisat bilimi doğa bilimlerinin teorik ve metodolojik yaklaşımlarını kendi alanında uygulamaya ve ona uydurmaya çalışmıştır.48 Bunun sonucunda Clark’ın yazdığı gibi “İktisat teorisyenlerinin ekonominin doğal yasalarını araştırması, onların iktisadi fenomenleri doğal fenomenlermiş gibi ve böylece de sosyal kurumların sonucu, sosyal fenomenlerin değil, doğal güçlerin neden oldukları [fenomenler] olarak ele almalarına neden oldu. Bu yüzden, iktisadi fenomenler doğal bilimlerin yöntemlerini kullanma, [iktisadi modelleri] onların modellerine benzetmeye çalışma ve onların metaforlarını adapte etme yolu ile en iyi biçimde anlaşılabilirdi."49. Sonuçta iktisatçılar “araştırma konusu olarak ekonominin doğal yasalarını seçtikleri için tarihsel ve sosyal olmayan bir metod geliştirdiler ve sürdürdüler”.50 Bu süreç, iktisadi teori ve analizdeki tarihsel ve sosyal ögelerin nihai yokluğuna yol açtı.”.51 Bu durumu Penrose da belirtiyor: “İktisatın gelişiminde doğal yasa anlayışının egemen olması, insan[i] kararların ve motiflerin öneminden ve etik ve kamusal uygulamalar problemlerinin öneminden dikkatleri ayırdı ve iktisadi ilişkileri doğallık ve zorunluluk ilişkilerine oturttu-yerleştirdi”.52 Sonuç olarak, iktisat bilimi tarihsel ve kurumsal bakış açısını kaybetmiş ve geçmiş ekonomileri anlamak üzere kavramlar geliştirmek yerine ekonominin keşfedildiğine inanılan ‘doğa yasaları’nı bu kez ‘iktisadi yasalar’ı tarihe zorlamıştır.53

47 Clark, Economic Theory and Natural Philosophy, s. 145,146. 48 Doğa bilimlerinde başarılı gelişmeler dönemin bütün entellektüel çevresini etkilemekteydi. Özellikle Klasik İktisatçıların çağlarının bir çok alanla akademik ya da mesleki olarak ilgilenmiş ve çalışmış insanlarından olması ve içlerinde doğa bilimci ya da doğal bilimlerle özel olarak ilgilenenlerin olduğu üzerine, bkz. O’Brien, The Classical Economists, s. 8-11, ve B. Cohen, Analysis of Interactions’da doğal bilimlerin sosyal bilimlere etkisinde bilimsel ortamı çok genel bir belirleyici olarak görür, s. 12 ve entllektüel çevrenin bilgi standardları ve bir değerler sistemi içerdiğini belirtir, s. 13. 49 Clark, Economic Theory and Natural Philosophy, s. 3, 4. 50 Ibid., s. 3. 51 Ibid., s. 4. 52 Penrose, “Biological Analogies”, s. 809. 53 “iktisadi yasa” kavramının “doğal yasa” kavramındaki tarihsel kökleri için bkz. Schumpeter, History of Economic Analysis, Part II, ch.2, s. 107, 112, Schumpeter her bilimin ilk keşfi kendisini keşfidir, ilgili fenomenlerin farkına varma tüm analitik çabanın açıkca öngereği olan problemleri ortaya çıkarır Clark iktisatın bilimsel olması isteğinin iktisadi fenomenlerin soruşturulmasında tarihsel ve sosyal çerçevenin-içeriğin boşaltılmasını gerektirdiğini yazar.54 O’na göre, kuramsal iktisadi analiz kendi yöntemlerini ve kavramsal çerçevesini -kendi metodolojisini- iktisadi tarihe uyguladı.55 İktisadi teoriler ancak kendi tarihsel çerçeveleri içinde vardırlar ve bu çerçevenin ötesinde uygulandıkları zaman anlamsızlığa yol açarlar.56 Dolayısı ile modern iktisatın kavramsal birikimi ve yöntemlerinin ortaya çıkardığı kuramsal iktisadi analiz kendisinin etkili olacağı alanın sınırlarını da belirler ve bu sınır bir fiyat-yapıcı piyasalar sisteminin dışında, ekonominin işleyişi ile ilgili bir inceleme metodu olarak maksada uygunluğunu önemli ölçüde kaybeder.57 İktisat biliminin sosyal çerçeve ve içerikten soyutlanmasının bir nedeni de elverişsiz bir toplum anlayışıdır. Doğru bir toplum anlayışı, toplumun iktisadi süreçlerinin de doğru anlaşılması için bir ön-şarttır. Toplumun biyolojik bir organizma veya mekanik bir tasarım olarak değil, insan ürünü ve insanın da toplumun bir ürünü olarak anlaşılması doğru bir toplum tasarımına sahip olunması için önemlidir. 58 Bu anlayış bizi insanı ve toplumsal süreçleri anlamaya çalışırken toplumun mekanistik ve organistik tasarımlarına dayanma ve onların terimlerini kulllanma, böylece sosyal düzenin kavranmasında ve incelenmesinde ‘doğa yasaları’nı arama yanlışından kurtarır.59 Bu bakımdan toplumların iktisadi süreçlerinin de ‘doğru’ anlaşılması açısından önemlidir. Böyle bir toplum anlayışında kurumlar da bireylerin sosyalleştiği, sosyal değerleri benimsediği ve sürdürdüğü, aynı zamanda kurumların ve uygulamaların ‘kendilerini- zorlayıcı’ düzenlemeleri ve yaptırımları ile var olduğu bir yapıdır. Kurumlar ve düzenlemeler meşruiyyet, yasallaştırma ve haklılaştırma meselesini gündeme demektedir. Ona göre sosyal bilimler durumunda bu farkına varma kendini doğal yasa kavramı içinde biçimlendirdi. 54 Ibid., s. 145. 55 Ibid., s. 25 n. 7 56 Ibid., s. 25. 57 Polanyi. “The Economy as Instituted Proces”, s. [247 / 145 / 6]. 58 Peter L. Berger, Dinin Sosyal Gerçekliği, çev: Ali Coşkun, İstanbul, İnsan yayınları, 1993, s. 29. Orjinal adı The Sacred Canopy: Elements of A Sociological Theory of Religion (1967) olan bu eserin birinci bölümü ayrıca Türkçeye çevrilerek yayınlanmıştır, Peter L. Berger, Kutsal Kubbe: bir sosyolojik din kuramının ögeleri, çev: Yahya Sezai Tezel, Ankara, 1993. Alıntılar ilk belirtilen çevirinin adı verilerek yapılacak, kitabın birinci bölümü için sayfa numaraları birinci kitap için ilk, ikinci kitapçık için ikinci olarak s. [29, 34 / 4, 9] biçiminde verilecektir. getirebilirler. Bu mesele, bazı toplumlarda kurumların veya bireylerin-rollerin kutsallaştırılması yoluyla çözülmüşdür. Kurumlar ve roller, içinde meşruiyet kazandıkları kapsayıcı ve anlamlı bir dünyaya yerleştirilir. Örneğin siyasi düzen, güç ve adaletin kozmik düzenine referansla yasallaştırılır ve siyasi roller bu kozmik ilkelerin temsilcileri olarak gösterilir. Antik uygarlıklardaki dini yasallaştırmaların tesis edilmesi, kutsal krallık bunun iyi bir örneğidir. Din toplumsal kurumlara ilahi bir ontolojik statü bahşetmekle, yani onları kutsal ve kozmik bir referans çerçevesine yerleştirmekle yasallaştırır. “Siyasal yapı, ilahi kosmosun gücünü yalınkat bir şekilde beşeri olana uzatıverir. Siyasal otorite tanrıların bir aracı veya ideal olarak ilahi bir tecessümü olarak bile tasarlanır.”.60 “Yönetici, tanrılar adına konuşur veya bizzat tanrıdır ve ona itaat etmek demek tanrılar dünyası ile iyi bir ilişki içerisinde olmak demektir.”.61 Osmanlı hükümdarları da iktidarlarınının siyasi meşruiyetini sağlamak ve sağlamlaştırmak için dini yasallaştırmalara başvurmuşdur. Bunun iktisadi hayata uzantısı kurumları, amir ve memurları ile devlet teşkilatının da aynı ilahi meşruiyet halesi altına alınmasıdır. İlahi tasdikli hükümranlık hakkı, hükümdar iradesinin göründüğü her yerde ve işte tebanın hükümdarın iradesine bir kutsiyyet atfederek boyun eğmesini de getirir. Böylece, idari, iktisadi ve askeri teşkilat ve memurlar sınıfı, kanunlar ve hükümler de aynı ilahi tasdikten nasiplenir. Yukarıda değinilen iktisat ve toplum anlayışları, Osmanlı iktisadi ve sosyal düzeninin de tanımlanması ve anlaşılması için gereken kavramsal çerçeveler ve bakış açıları edinmek ve geliştirmek açısından değerli bir katkı yapacaklardır.

1.3.4. Kavramsal Çerçevede Esneklik ve Tarihi Gerçekliği Özgünlüğü İçinde Anlamak Her iki yaklaşımın, yani Öze Ait İktisat ve Chayanov’un modelinin ortak vurgusuna gelirsek; Öze Ait İktisat anlayışında ileri sürülen bütünleştirme biçimleri bir sıralama veya ardışıklık ima etmediği gibi tüm tarihsel ekonomileri açıklar iddiası ile ortaya konulmamıştır. Yani bunların dışında karşılaşabileceğimiz ve tarihsel/olgusal

59 Peter L. Berger ve Thomas Luckmann, The Social Construction of Reality: A Treatise in the Sociology of Knowledge, New York, Anchor Books Doubleday & Co., 1967, 60 Berger, Dinin Sosyal Gerçekliği, s. 67. 61 Ibid. gerçekliği açıklayan başka bütünleştirme biçimleri de bulunabilir. Bu nedenledir ki ilk olarak Polanyi tarafından tanımlandığı biçimiyle bütünleştirme biçimlerini kapalı, kesin tanımlamalar, bir formülasyon olarak ele almak ve doğrudan karşılıklarını Osmanlı ekonomisinde bir teori test eder gibi aramak, Polanyi ve onun görüşlerini izleyenlerin yaklaşımına tamamen tersdir. Aynı önemli vurgu Chayanov’un yaklaşımında da bulunur. Chayanov her bir iktisadi rejim için ona özgü bir iktisadi teori geliştirilmesi gerektiğini yazar. Ona göre, iktisat teorisi iktisadi yaşamın tek bir evrensel teorisini kurmak yerine, mevcut ve geçmişteki iktisadi sistemleri kavramamıza olanak sağlayacak pek çok teorik sistemler oluşturmalıdır. Başka bir deyişle, Osmanlı iktisadi organizasyonu onun özgün tarihsel ve olgusal gerçekliğine yönelik bir yaklaşım ile kavranabilir, bir diğer coğrafya ve dönemden dayatılan veya kabaca uyarlanan bir sistem ile değil. İşte Çift-Hane sistemi de belirli bir dönemde, Osmanlı İmparatorluğu’nun klasik döneminde, onun özgün tarımsal ekonomisinin organizasyonunu açıklayan bir sistemdir. Bu özgün tarımsal organizasyonu açıklayan bir model ve kavramsal çerçeve ileri sürer. Diğer taraftan, tarihin kurumsal değişimler yanında esaslı ve köklü devamlılıklar da içerdiği gerçeğini dikkate aldığımızda, Çift-Hane sisteminin unsurlarının bir başka tarihsel ekonomide bulunması da mümkündür. Bir yandan Çift-Hane sisteminin Osmanlı tarihinde tesis edilmesi sürecini takip etmek bir yandan da benzer tarihsel tecrübelere sahip toplumlardaki geçmişini, sürecin öncesini ve köklerini aramak, değişim ve devamlılığı ortaya koymak gereklidir.

1.3.5. ‘Feodal Üretim Tarzı’ Osmanlı İmparatorluğunun klasik döneminde ‘çekirdek’ tabir olunan Anadolu ve Rumeli eyaletlerinde, geleneksel tarım ekonomisinin organizasyon biçimi Osmanlı tarihçileri ve yazarlar tarafından yoğun bir teorik ve ampirik çalışma konusu olmuştur. Geniş bir coğrafyada gerek üretici köylü nüfusun gerekse tarımsal ürünün üretim ve hareketinin organizasyonu kararlı ve düzenli bir teşkilat ve uygulamalar bütünü gerektirir. Bu gibi bir tarımsal üretim organizasyonunun İmparatorlukda hangi sistemler ve uygulamalarla oluşturulduğu, desteklendiği ve sürdürüldüğü Osmanlı İmparatorluğunu anlamakda ve açıklamakda nihai önemde bir meseledir. Söz konusu önemine binaen tarımsal üretimin organizasyonu meselesi bizzat bu organizasyonun keşfini gaye edinen tarihçilerin çalışmaları ile yanyana ilerleyen teorik denemelerin kaygısı olmuştur. Bazı tarihçi ve yazarlar tarımsal organizasyonu Avrupa feodalizmi modelinde görerek açıklamaya girişmiş, bir çok tarihçi ve yazar ise Asya Tipi Üretim tarzını imparatorluk düzenini açıklamaya olanak veren en elverişli model kabul etmişlerdir. Bu biçimde Osmanlı tarımsal yapısını modelleştiren, ve onu bir diğer coğrafya ve zamanın modeli ya da tipolojinin tıpkı ve yahut bir varyasyonu olarak gören modelleri iddia edenlerin yanısıra, Osmanlı tarımsal organizasyonunun tamamen özgünlüğünü ileri süren tarihçiler de vardı. Çift-Hane sisteminde ise Osmanlı tarımsal organizasyonu bir modelin tıpkı yada farklılaşmış bir görünümü olmadığı gibi tamamen kendine özgü de değildir. Osmanlı tarımsal organizasyonu, belirli bir coğrafyada ardışık tarımsal organizasyonları oluşturan ve idame ettiren bir çok sistemin devamlılığını içeren bir ana sistemin, ancak belirli bir görünümü olarak ele alınmaktadır. Buna karşılık, Osmanlı tarihine Feodal Üretim Tarzı ve Asya Tipi Üretim Tarzı yaklaşımlarında, diğer iktisadi organizasyonları açıklamak üzere ileri sürülen belirli teorik modeller ve kavramsal çerçeveler Osmanlı iktisadi organizasyonunu açıklamakta kullanılmıştır. Bu yaklaşımlardan ilk olarak Feodal Üretim Tarzına daha sonra Asya Tipi Üretim Tarzına genel çizgileri ile değinilecektir. Feodal ekonomik örgütlenme, doğrudan üreticiden ‘feodal rant’ın ‘emek-rant’ biçiminde elde edilmesi üzerine kuruludur. Feodal rantın ortaya çıkması için toprak sahipleriyle doğrudan üreticilerin farklılaşmaları gerekmektedir ki Osmanlı İmparatorluğu’nda devletin toprakda mülk sahipliği ve köylünün ancak tasarruf hakkını elinde tutması söz konusu farklılaşmayı ve neticesinde feodal rantı ortaya çıkarmaktadır. Feodal üretim tarzında doğrudan üreticinin, köylünün belirleyici statüsü serfliktir. Senyöre hem ekonomik hem de hukuksal açıdan doğrudan bağımlı bir doğrudan üretici, serf söz konusudur.62 Serfin ‘artık ürün’ü senyörün kendi toplumsal konumunu yeniden üretmesi için gereklidir. Bu nedenle, senyör, serfin artık ürününe ekonomi dışı zorla el koyar.63 Feodal

62 Mehmet Ali Kılıçbay, Dogu’nun Devleti Batı’nın Cumhuriyeti, Ankara, Gece, 1992, s. 18, 19; Idem, Feodalite ve Klasik Dönem Osmanlı Üretim Tarzı, Ankara, 1985, s. 213. 63 Idem, Feodalite ve Klasik Dönem, s. 209. rantın temel özelliği artığa angarya yoluyla el konulmasıdır.64 Osmanlı İmparatorluğu’nda söz konusu zor ve angaryanın, vergiler ve aynı zamanda köylü tarafından timarlı sipahiye bazı angarya hizmetlerin görülmesi ve yanı sıra kırsal nufusun madenlerin işletilmesi gibi bazı hizmetleri zorunlu üstlenmeleri biçiminde kendini gösterdiği düşünülmüştür. Feodal üretim tarzında artığa el konulması demek artığı üreten doğrudan üreticiye el konulması demekdir ki buna uygun olarak Osmanlı İmparatorluğu’nda çiftçi kesim bağımlı teba olarak görülmüştür. Feodal üretim tarzında sadece iki faktör vardır; emek ve toprak.65 Burada bir not düşerek belirtmek gerekir ki Chayanov’un Rus tarımsal ekonomisi üzerine oluşturduğu modelde de bu iki temel faktör bulunmaktadır. Asya Tipi Üretim Modelinde, emek, toprak ve su üç temel üretim faktörü olarak öne çıkarılır.66 Osmanlı düzeninin tamamen özgünlüğünü alternatif yaklaşımlar karşısında savunan tarihçiler ise çoğunlukla tek bir faktör, toprak üzerinde durmuşlardır. Çift-Hane sistemi içinden bakıldığında ise emek, toprak ve hayvansal işgücü olmak üzere üç temel faktör vardır ve bu üçlü faktöre uygun düşen bir üretim tarzı, hukuki ve mali düzenlemeler ve uygulamalar mevcuttur. Feodalitenin oluşma aşamasında emek gücünün toprağa nazaran aşırı kıtlığı, zenginlik üreten faktörler arasında emek faktörününün daha değerli olmasına yol açmışdır.67 Bu durumdan feodalitenin onu diğer tarzlardan ayıran temel özelliği olan kişisel tabiyet ilişkileri ortaya çıkmışdır. Bu açıdan Feodalitenin oluşum süreci artığı üreten doğrudan üreticiye el konulması ve bunun sonucunda artığı emek-rant biçiminde elde etmenin mümkün hale gelmesi sürecidir. Bunun ortaya çıkabilmesi için ise feodal senyörün belirli bir toprak parçası üzerinde ırsi mülkiyet hakkı oluşturması ve buna bağlı olarak üretimin doğrudan ajanı haline gelmesi gerekmiştir. Feodal üretim tarzında belirleyici üretim aracı olan toprağın mülkiyeti toprağı işleyenlerden artık-ürün elde etmenin hukuksal dayanağı olmaktadır,68 ve ‘reserve arazi’ ile ‘serf arazi’si arasındaki ayrım feodalitenin en güçlü unsuru olarak ortaya çıkmaktadır.69

64 Ibid., s. 210. 65 Ibid., s. 212. 66 Sencer Divitcioglu, Asya Üretim Tarzı ve Osmanlı Toplumu, Istanbul, Sermet, 1971, s. 123f. 67 Kılıçbay, Dogu’nun Devleti Batı’nın Cumhuriyeti, s. 49. 68 Idem, Feodalite ve Klasik Dönem, s. 208. 69 Ibid., s. 218. Feodal üretim ilişkilerinin diğer iki temel unsuru üretimin senyör tarafından denetlenmesi ve serfin üretim dışı bırakılabilmesidir.70 Bu nedenle feodalite, üretim araçlarının senyör tarafından tam denetimine dayalıdır.71 Osmanlı İmparatorluğu’nda Feodal yapılanma gören çevreler tarafından yukarıda aktarılan bütün bu ilişkiler ağı ve tanımsal çerçeveler Osmanlı timar sistemine denk düşer olarak yorumlanmıştır. Böylece bazı Osmanlı tarihçileri ve yazarlar Osmanlı devletini feodal bir devlet olarak nitelemişlerdir. Buna göre Osmanlı İmparatorluğu’nun insanlığın gelişme çizgisinden ayrı ve kendine özgü bir üretim biçimi sürdürmekde olduğunu söyleyebilmek olanaklı değildir. İmparatorluk’ta üretim biçimi feodal üretim biçimidir, ancak Osmanlı feodalizminin ayırt edici özelliği güçlü bir merkezi gücün bulunmasıdır. Bu bakımdan Osmanlı İmparatorluğu ‘merkezi feodal bir devlet’ olarak nitelenebilir.72 Bazı yazarlara göre ise Osmanlı siyasal yapısı patrimonyal bir özelliğe sahiptir ve Osmanlı’da feodalite aranıyorsa bu ancak yozlaşmış feodalizm olabilir.73

1.3.6. ‘Asya Tipi Üretim Tarzı’ Osmanlı tarımsal organizasyonunun kavramsal inşası için kullanılan bir diğer teori ‘Asya Tipi Üretim Tarzı’dır (ATÜT). ATÜT modelinin temel özelliği büyük ölçüde kırsal bir ekonomiye dayalı güçlü bir devletdir. ATÜT’ün kendini yeniden üretiminin ve sürdürmesinin temel mekanizması merkezi otoritenin artığın ve üretimin edinimi üzerindeki kontrolüdür.74 Artığın tümü merkezi otoriteyi temsil eden bürokratlar sınıfı tarafından vergi biçiminde toplanır. ATÜT’de, devletin ‘özgür köylü’ üreticinin artık ürününe vergi olarak el koyduğu bir sistem vardır. ATÜT’e bir diğer niteliğini bu bağımsız köylü üretimi verir.75 ATÜT modeline göre izole ve kendine yeterli köylü toplulukları ilkel bir iş bölümü ile toplumun

70 Ibid., s. 219. 71 Ibid., s. 219. 72 Muzaffer İlhan Erdost, Osmanlı Imparatorluğu’nda Mülkiyet İlişkileri: Asya Biçimi ve Feodalizm, Ankara, Onur, 1989, s. 161-164; Vera P. Moutafchieva, “Preface”, Agrarian Relations in the Ottoman Empire in the 15th and 16th Centuries içinde, New York, Columbia University Press, 1988, s. vi. 73 Metin Heper, “Osmanlı Siyasal Hayatında Merkez Kenar İlişkisi”, Toplum ve Bilim, sayı 9-10, 1980, 3- 35. 74 Çağlar Keyder, Toplumsal Tarih Çalışmaları, Ankara, Dost, 1983, s. 118, 119. Muzaffer Sencer, Osmanlı Toplum Yapısı, Istanbul, May, 1992, s. 373; Çağlar Keyder ve Huri İslamoğlu, “Osmanlı Tarihi Nasıl Yazılmalı”, Toplum ve Bilim, s. 56. 75 Keyder ve İslamoğlu, “Osmanlı Tarihi Nasıl Yazılmalı”, s. 56. temelinde yer alırlar. Bu topluluklar piyasa için üretim yapmazlar, kullanım-değeri yaratmak için üretim yapılır.76 Kullanım-değeri yaratmak için yapılan üretimde köy içindeki iş bölümüne dayanarak üretilen nesneler, ihtiyaçları karşılamak için değiş-tokuş edilir. Buna ayni mübadele de denilebilir.77 Ancak bu basit meta dolaşımına yani meta- para-meta halindeki mübadele şekline aykırı değildir. Her iki şekil, kullanma ve mübadele değerli mal üretimleri bir arada yürüyebilir.78 Bu üretim tarzında köylüler özerk birimler meydana getirmezler, sınırları devlet otoritesinin boyutlarınca çizilen daha büyük bir bütünün parçasıdırlar. Üretici köylü, devlete vergi biçiminde yolladığı artık ve devletin tarımsal artığı toplamasını mümkün kılan ideolojik-hukuki aygıt yoluyla, büyük birimle bütünleşir. Egemen sınıfın, yani devletin ideolojisi, devletin ekonomi üzerindeki politik denetimiyle uyum içindedir. Kullanım ve mülkiyet hakları aynı elde toplanmamışdır.79 Köylüler bütün toprağın hükümdara ait olduğuna inanırlar ve bu inanç hukuki uygulamalarla da güçlendirilir. Devlet ebedi nizamı sürdürebilmek için tarımsal birikimi önler, idari aygıtı yoluyla vergi gelirlerini ve dolayısıyla tarımsal artığın üretimini denetler.80 ATÜT sisteminin temelinde yer alan en belirgin özelliği toprağın devlet mülkiyetinde olmasıdır.81 ATÜT sisteminde kamusal toprak mülkiyeti, üretimin tüketim amaçlı olarak örgütlenmesi ve kapalı köy ekonomileri, artık ürünün merkezi yönetimin denetimi altında ve hizmet karşılığı bölüştürülmesi merkezi rol oynar.82 Devlet üretim araçlarını denetimi altında bulundurmak ve üretimi örgütlemek amacıyla sürekli ve sistemli müdahelede bulunur. Devlet herşeyden önce toprağın mülkiyetine sahiptir. Bu vasfını ya doğrudan kulllanır ya da iyice tanımlanmış şartlara göre özel kişilere ve kurumlara bırakır. Böylece çiftçiler çeltik tarlalarında, tuzlalarda ve diğer hükümdarlık haslarında doğrudan üretici durumunda çalıştırılır.83 Devlet yalnız bütçe ihtiyaçları için değil, otoritelerini kurumsallaştırmak isteyecek rakip iktidar merkezlerinin oluşmasını

76 Divitçioglu, Asya Üretim Tarzı, s. 78. 77 Ibid., s. 75. 78 Ibid., s. 76, 80. 79 Keyder, Toplumsal Tarih Çalışmaları, s. 11. 80 Ibid., s. 119. 81 Stefanos Yerasimos, Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye, İstanbul, Belge, 1986, s. 78. 82 Divitçioglu, Asya Üretim Tarzı, s. 374. 83 Yerasimos, Azgelişmişlik, s. 279. engellemek için de artığın etkin bir biçimde çekilmesini ister.84 Sosyal hayatın her alanına yayılan bu müdahelenin getirdiği sonuç siyasi iktidarın güçlü bir biçimde merkezileşmesidir.85 Yukarıda kısaca ve bazı Osmanlı tarihçileri ile Osmanlı devletinin tarımsal organizasyonuna yönelik entelektüel ilgileri olan yazarların anladığı ve açıkladığı biçimiyle özetlenen her iki sistem, günümüz Osmanlı tarih yazımında bazı izler bıraktıktan sonra tartışma ortamından çıkmıştır. Ancak Osmanlı tarımsal ekonomisinin organizasyonunu da açıklamayı öngören bu yaklaşımlar uzun bir süre tarih yazımını domine etmişlerdi. ATÜT sisteminin önde gelen savunucularından Divitçioğlu’na göre, Osmanlı iktisadi organizasyonunun Feodal Üretim Tarzı içinde görülmesi, bu yaklaşımı savunanların feodalizmin öteki tiplerden ayrıldığı temel yönün, yani ayırıcı özelliğinin belirlenmesinde yanılmaları ve bir yapının tipolojisinin dayanacağı temel niteliğin saptanmasında başarısız olmalarından kaynaklanır.86 Divitçioğlu’na göre ATÜT bir kavramsal kuruluş ya da tarihsel sayılgı değil bir tarihsel olgudur.87 ATÜT tarihsel geçmişe inmeye olanak sağlayan ve geçmiş toplum yapımızın biçimleniş ve işleyişini açıklamak üzere başvurulan bir kavram çerçevesi, bir modeldir.88 ATÜT kapsamına giren toplumsal yapıların bireysel görünüşlerinden soyutlanarak elde edilmiş bir toplum modelidir.89 Divitçioğlu’na göre Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu Asya Üretim Tarzı ile ele alınabilir ve Türk toplumu göçebelik - asya üretim tarzı - kapitalist üretim tarzı evrelerini geçirmiştir.90 Asya Tipi Üretim Tarzı’nda geniş bir coğrafyaya hükmeden merkezi bir otorite aynı zamanda tarımsal üretim için gerekli sulama kaynaklarını örgütler ve denetimi altında bulundurur. Asya toplumlarında sulu tarım ihtiyacı güçlü bir merkezi ve despotik otorite gerektirmiştir.91 Marx’da Asya toplumunun ayırt edici özelliği despotik ve

84 Keyder, Toplumsal Tarih Çalışmaları, s. 129. 85 Yerasimos, Azgelişmişlik, s. 79. 86 Divitçioglu, Asya Üretim Tarzı, s. 16, 369. 87 Ibid., s. 361. 88 Ibid., s. 368. 89 Ibid., s. 373. 90 Sencer Divitçioğlu, , “Yeniden Üretim ve Üretim Tarzı Genel Teorisine Giriş”, Toplum ve Bilim, sayı 2 Yaz 1977, s. 150. 91 Bipan Chandra, “Karl Marx, His Theories of Asian Societies, and Colonial Rule”, Review, V, Summer 1981, s. 20. “hypertrophied” oluşudur yani aşırı genişlemiş olmasıdır. Bu ise belirli coğrafi ve iklimsel etkenlerin sonucudur.92 Engels de Asya toplumlarında, toprakta özel mülkiyet olmamasını sulama için elverişli iklimsel ve coğrafi faktörlerin olmamasına bağlar.93 Osmanlı İmparatorluğu özelinde sulu tarım ihtiyacına vurgu ile açıklanan bir tarımsal organizasyon ve merkezi devlet oluşumu açıkca görülemediğinden, farklı yaklaşımlara ihtiyaç doğmuştur. Örneğin İdris Küçükömer Asya Üretim Tarzı’nın nomadik, hidrolik ve bu ikisininin birlikte oluşu olmak üzere üç alt türü olduğunu yazar.94 ATÜT sistemini savunan Keyder’e göre, Osmanlı fethi Anadolu’da 11. yüzyıldan sonra feodalizasyon süreci ve yerel hanedanlar karşısında merkezi otoritenin ve kontrolün yeniden tesisini sağlamıştır.95 Böylece bağımsız köylü ile güçlü merkezi otorite eşitliği sağlanmış ve vergileme de birincil artık ürün elde etme aracı olmuştur.96 Sonuçda Feodal süreç kesintiye uğramış ve ATÜT sistemi ortaya çıkmıştır. Ancak Keyder, ATÜT sisteminin, merkezi otoritenin daha fazla artık için mahalli temsilcilerine daha fazla yetki ve güç verme mecburiyeti sonucu feodelleşme yönünde eğilimli olduğunu belirtir.97 Keyder’e göre ATÜT’ün bu feodelleşmeye dönüşme süreci Osmanlı toplumunu açıklamakda model olabilir.98 Yerasimos’a göre de Türkler’in Anadoluya gelişi Feodalizm üzerinde Asya Tipi Üretim Tarzı’nı üstün kılmıştır.99 Osmanlı devletinde gözlenen merkezileşme ve bir bürokrasinin yaratılması onun ATÜT modeline en fazla yaklaştığı noktalardır, ancak Yerasimos’a göre Osmanlı sistemi ile ATÜT arasındaki paralellik bu noktada durur.100 Ona göre Osmanlı toplumunda ATÜT daha çok yönetici sınıfın bilinçli ya da bilinçsiz ortaya attığı ve kabul ettirmeye çalıştığı bir amaç olarak belirir.101 Keyder gibi Yerasimos da daha sonra Osmanlı toplumunda Feodalizm unsurlarının ortaya çıktığını belirtir.

92 Chandra, “Karl Marx, His Theories of Asian Societies”, s. 19. 93 Ibid., s. 22. 94 İdris Küçükömer, “Asyagil Üretim Biçimi, Yeniden Üretim ve Sivil Toplum”, Toplum ve Bilim, sayı 2 yaz 1977, s. 8, 24. 95 Çağlar Keyder, “Small Peasant Ownership in Turkey; historical formation and present structure”, Review, VII, Summer, 1983, s. 56. 96 Ibid. 97 Ibid. 98 Keyder, Toplumsal Tarih Çalışmaları, s. 12. 99 Yerasimos, Azgelişmişlik, s. 93. 100 Ibid., s. 294, 295. 101 Ibid., s. 299. Örneğin Yerasimos’a göre 17. yüzyıl başlarından itibaren kırsal alanda feodalizm oluşur.102 Feodal Üretim Tarzı yaklaşımını benimseyen Erdost’a göre Atüt’te devlet toprağın ismî sahibidir. Toprağın gerçek sahibi ise toplulukdur. Osmanlı’da ise devlet mülkü toprak ile özel mülkiyetteki toprak yanyanadır. Devletin başının toprağın ismî sahibi olması ile devletin miri sistemdeki gibi toprağın gerçek sahibi olması birbirinden farklı mülkiyet biçimlerini ifade eder.103 İkinci olarak, toprağın köy topluluğunun ortaklaşa mülkü olması ile köylünün toprağın yalnızca daimi ve ırsi tasarruf sahibi olması birbirinden temel olarak farklı mülkiyet biçimlerine denk düşer. Üçüncüsü, ilkel toplumun tarım komününe tekabül eden son aşamalarından biri olan Asya Tipi Üretim biçiminde henüz toprakda özel mülkiyet oluşmamışdır. Osmanlı’da ise devlet mülkü toprakların yanısıra özel mülk topraklar da bulunur, bu bakımdan daha ileri bir üretim ilişkisi vardır.104

1.3.7. Wittfogel ve Hidrolik Uygarlık Modeli ATÜT sistemine benzer biçimde despotik bir merkezi otorite ve sulu tarımı merkeze alan bir teorik model de Wittfogel’da bulunur. Wittfogel, hidrolik toplum (hydraulic society) ve hidrolik uygarlık (hydrolic civilization) terimleri ile büyük ölçekli ve hükümet güdümlü sulama ve sel kontrolü işlerinin olduğu bir düzeni anlatır. Bu küçük ölçekli sulamayı içeren ‘sulu tarım’ (hydroagriculture) çiftçi ekonomisinden farklıdır. Sulu tarım küçük ölçekli sulama tarımına dayanır ve hidrolik toplum ve oriental despotizmi karakterize eden sosyal kontrol ve organizasyon kalıplarını içermez.105 Hidrolik tarım ise büyük ölçekli ve hükümet güdümlü tarımı ifade eder.106 Hidrolik kelimesi bu uygarlıkların ‘agromanagerial’ ve ‘agrobureaucratic’ karakterini yani toprağa-dayalı idari ve bürokratik özelliklerini vurgular.107 Hidrolik toplumda büyük ölçekli sulama girişimleri-projeleri vardır, sel kontrolü vardır. Bunun için organizasyonel

102 Ibid., s. 79, 376, 393 ve devamı. 103 Erdost, Asya Biçimi ve Feodalizm, s. 12, 13, 26. 104 Ibid., s. 12, 13. 105 Karl August Wittfogel, Oriental Despotism : A Comparative Study of Total Power, Yale University, New Haven, 1957, s. 18. 106 Ibid., s. 12. 107 Ibid., s. 3. anahtar işbirliğidir. İşbirliği ise liderlik gerektirir.108 Tarımsal hidrolik işler ve çalışmalar yanında tarımsal olmayan hidrolik işlerde vardır. Bunlar içme suyu sağlayan su yolları, kemerleri ve depoları, sulama kanalları inşası, yani yapay nehirler-kanallar gibi işlerdir.109 Bunların yanı sıra hidrolik olmayan büyük yapımlarda vardır. Bunlar güçlü bir savunma yapısı oluşturmak, yollar, saraylar, başkent kurma, kabirler ve tapınakların inşasıdır.110 Ayrıca devlet madencilik, tuzculuk, silah yapımı, tekstil gibi endüstrileri de ya doğrudan idare eder ya da monopolistik biçimde kontrol eder. Hidrolik devlet işgücünü zor metodu ile kontrol eder. Devlet bir sayım ve kayıt sistemi geliştirir.111 İdareci ve memurlar tüm büyük yerleşimlerde bulunur, böylece devlet buralarda otoritesini kurar, bu da yerleşim yerlerinin ‘hükümet kontrollü’ idari ve garnizon kentler karakterini ortaya çıkarır. Etkin bir devlet kontrolü kurulması, merkezi gücün siyasi ve mali üstünlük göstermesi için alt-merkezlere komutan ve temsilci atanır, aracı gönderilmesi ve haberleşme gibi işler için çabuk ve güvenli mesaj yolları kurulur ve açık tutulur.112 Hidrolik toplumun bu organizasyonlarını devam ettirebilmesi sürekli ve düzenli gelirlere bağlıdır.113 Bunun için Oriental devlet stratejik üretim araçlarını kontrol eder ki bunlardan en önemlisi ekilebilir arazidir.114 Hidrolik toplumda toprak sahipliğinde devletin ağırlığı vardır. Devlet kontrolündeki topraklar; devlet kontrollü toprak, devlet idaresinde toprak ve devlet tahsisli toprak olarak üçe ayrılır.115 Ancak hidrolik toplumlarda dikkate değer ölçüde özel mülk de vardır.116 Wittfogel’a göre Osmanlı İmparatorluğu da küçük bir bürokrasiye sahip bir hidrolik toplumdur.117 Ancak Osmanlı İmparatorluğu bir ‘gevşek hidrolik toplum’dur, Wittfogel’ın kendi sınıflandırmasıyla Osmanlı ‘L1’ kategorisine giren bir devletdir. Osmanlı İmparatorluğu, farklı hidrolik yoğunlukları ve bölgeleri, ulusları içine alarak

108 Ibid., s. 26, 27. 109 Ibid., s. 30, 31. 110 Ibid., s. 34, 37, 39-40, 42. 111 Ibid., s. 45-50. 112 Ibid., s. 54, 55. 113 Ibid., s. 67. 114 Ibid., s. 3. 115 Ibid., s. 271-274. 116 Ibid., s. 4. 117 Ibid., s. 70 ve 171. içinde ‘yoğun hidrolik’ (compact hydrolic) alt-bölgeler içeren bir ‘gevşek hidrolik toplum’ kurmuştur.118 Buraya kadar kısaca gözden geçirilen Asya Tipi Üretim, Feodal Üretim Tarzı teorileri ile Chayanov, Polanyi ve Wittfogel’ın yaklaşımları ve kavramsallaştırmaları Osmanlı tarihçileri tarafından kısmen veya tamamen benimsenerek, Osmanlı iktisadi organizasyonunu açıklamak için ileri sürülmüştür. Buna karşılık, ampirik çalışmalar yürüten çoğu Osmanlı tarihçileri, iktisadi organizasyonu açıklamakta, şematik ilişkiler ağı, belirli kalıplar ya da kavramsal çerçeveler kullanmaktan ziyade, çeşitli sistem ve uygulamaları ayrı ayrı ele alarak, işleyişlerini açıklamaya çalışmışlardır. Ancak, bu sistem ve uygulamaların biribirleri ile eklemleşme ve karşılıklı bağımlılıklarını, yanı sıra her bir sistem veya uygulamanın uzun bir tarihsel süreçte, izleyen dönemler içinde gelişim ve devamlılığını görmekte zorlanmışlardır. Tarihçiler, bu çalışmalarda genellikle sistem ve uygulamaları Osmanlı bürokrasisinin kendisinin kullandığı terimler ile adlandırmışlardır. Bu anlamda Çift-Hane sistemi olarak kayıt edilmiş bir sistem de yoktur. Çift-Hane sistemi, Osmanlı tarımsal organizasyonuna tutarlı ve bütüncül bir yaklaşımı olanaklı kılacak olan, bu organizasyonun görünümlerini ve işleyişini anlama ve açıklamaya yönelik, tarihsel-olgusal gerçekliğin tetkiki üzerine bina edilen, tanımlanan bir sistem ve kapsamlı bir kavramsallaştırmadır.

1.4. ÇİFT-HANE SİSTEMİ

1.4.1 ‘Çift-Hane Birimi’ Çift-hane sisteminin temelinde ‘çift-hane birimi’ bulunur. Çift-hane birimi üç elemandan oluşur. Bunlar köylü hanehalkı, ‘hane’, bir çift öküz, ‘çift’, ve bu ikisinin birlikte işleyebileceği arazi, ‘çiftliktir’.119 Bu üç elemanın oluşturduğu çift-hane birimi Osmanlı tarım ekonomisinde bir tarımsal üretim biçimini karakterize eder. Aşağıda bu üç temel eleman açıklanmaktadır.

1.4.1.1. Hane

118 Ibid., s. 166f. 119 İnalcık, “The Ottoman State: Economy and Society”, s. 146. Hane, evli erkek köylünün simgelediği köylü ailesidir. İnalcık hanenin, bir çatı altında yaşayan insanlar değil, bağımsız bir gelir kaynağıyla karı koca, ekonomik olarak bağımsız aile olduğunu yazar. Böylece ailesi ile birlikte yaşayan ve bağımsız bir gelir kaynağına sahip evli bir oğul da bir hane teşkil eder.120 Başka bir deyişle, bir çatı altında yaşayan hanehalkı ile tahrir defterlerinde geçen hane terimi aynı değildir. Amiyane bir tabir olarak hanehalkı veya bir köylü ailesi genellikle koca, kadın ve çocuklar ile çoğu zaman evlenmiş oğullarla torunlardan ve bazan birlikde oturan kardeşlerden oluşur.121 Oysa tahrir defterlerindeki hane terimi ve aynı zamanda Çift-Hane sisteminin hane terimi çiftlik arazisi ve sürüm hayvanı ile gelir elde eden bir aile birliğidir. Tahrir defterlerinde yer alan bu hane terimi altında kaç kişilik bir ailenin bulunduğu belirsizdir.122 Bu aile patriarchal ve patrilineal bir aile tipidir. Aile içinde koca son söz sahibidir. Devlet, hane reisi ve vergi mükellefi olarak kocayı tanır ve tahrir defterlerinde hane, aileyi temsil eden kocanın adıyla kaydedilir.123 Ancak Çift-Hane sistemi terimleri ile bakıldığında hane bir vergileme birimi değildir, bir emek ünitesidir, çift-hane birimi içinde insan emeğini sağlamaktadır.124 . Hane, çift-hane birimi içinde insan emeğini karşılayan unsurdur ve doğrudan üreticidir. Feodal sistemden farklı olarak, bu doğrudan üretici koşum takımları ve saban benzeri üretim araçlarının mülkiyetine sahiptir. Gerek Asya Tipi Üretim Tarzı gerekse

120 Ibid., s. 25. Osmanlı toprak sisteminde aynı aileden olarak bir araziyi ortak tasarruf eden ve işleyen iki kardeşden biri toprağın büyüklüğüne göre çift veya nim-çift vergisini öder, diğer kardeş ise durumuna göre bennak, caba veya mücerred vergisini öder. Bu kardeşler tek bir hane sayılır, Mehmet Öz, “Reâyâ”, İslam Ansiklopedisi, İstanbul, Türkiye Diyanet Vakfı, cild. 34, 2007, s. 490-493. Bizans’da da aynı aileden olan ancak ayrı evlerde yaşayan ve bir araziyi birlikte tasarruf edenler tek bir hane sayılır, Angeliki E. Laiou- Thomadakis, Peasant Society in the Late Byzantine Empire, A Social and Demographic Study, Princeton , Princeton University Press, 1977, s. 74. 121 Tarih boyunca Yakın Doğu’da tarımsal ve kentsel toplumun temel örgütlenmesi ‘hane’dir denebilir. Babil Krallığı’nda toplumun haneler halinde örgütlenmiş olduğu ve bu ‘hane’nin çekirdek aileden daha geniş bir birim oluşturduğu üzerine bkz., Marc van de Mieroop, Antik Yakındoğu’nun Tarihi İÖ 3000-323, çev. Sinem Gül, Ankara, Dost, 2006, s. 78f. Sasaniler’de de aile ve hane geniş bir aile idi, Wiesehöfer, Das Antike Persien, s. 239f. Toplumsal yapının temel bir elemanı olarak geniş aile veya hanehalkı, iktisadi ve mali bir birim olarak tanımlanan hane ile aynı olmak zorunda değildir. Ancak Mieroop Babil Krallığı’nda hanenin kendine yeterli bir üretim ve tüketim birimi de oluşturduğu nu yazarken, Schuler de Hellenistik dönemde ‘oikos’un vergi veren birimler olarak kaydedildiği yazıtlara değinmektedir, Christof Schuler, Landliche Siedlungen und Gemeinden im hellenistischen und römischen Kleinasien, München, Beck, 1998, s. 58f. 122 İnalcık, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 2. Hane nufusunu hesab için önerilen katsayılar için bkz. Nejat Göyünç, “Hane”, İslam Ansiklopedisi, İstanbul, Türkiye Diyanet Vakfı, cild. 15, 1997, s. 552, 553. 123 Idem, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 2, 3. 124 Ibid., s. 7. İleride Çift-Hane sisteminin mali yönünü ele alırken görüleceği üzere, çift-resmi ve bağlaşıkları için vergi birimi çift-hane birimidir. Chayanov’un yaklaşımında olduğu gibi çift-hane biriminde de köylü bazı kısıtlar altında olmakla birlikte bağımsız üreticidir. Hane kategorisinin, Chayanov’un ortaya koyduğu ‘küçük köylü ailesi birimi’ ile benzerliği dikkat çekicidir. Gerçekden, Chayanov’un bu birimin büyüklüğü ve nufus kompozisyonunun önemini vurgulayarak yaptığı analizler çift-hane birimindeki hane unsuru için de geçerli olabilir. Vergi gelirini talep eden dış zorlayıcı olan merkezi devlet ve toprağın elde edilebilirliği kısıtı altında, Chayanov’un metodolojisi, Osmanlı hanesinin de nüfus kompozisyonu ve bu kompozisyondaki değişim, Osmanlı kırsal aile yapısını, çiftliklerin parçalanmasını ve hatta ‘değişim’ döneminin büyük Celali isyanları ve sosyal çalkantılarını, iç göçleri anlamak ve değerlendirmek açısından dikkate değer.125 Ancak Chayanov’un kullandığı analiz birimi ile çift-hane birimi arasında önemli farklar da bulunmaktadır.

1.4.1.2. Çift Öküz gücü çift-hane biriminin bir diğer temel elemanıdır. Osmanlı geleneksel tarım ekonomisinde bir çift öküz ile çekilen saban, tarım ekonomisinin ana üretim aracıdır.126 Feodal Üretim Tarzı, Asya Tipi Üretim Tarzı ve Chayanov’un ‘köylü ekonomisi’ veya ‘feodal-rant serf ekonomik sistemi’ yaklaşımlarında tarımsal üretimdeki bu hayvansal güç girdisine bir vurgu bulamamaktayız. Oysa çift-hane biriminde öküzün sağladığı hayvansal güç bir temel üretim elemanıdır. Bu hayvansal güç sadece Osmanlı tarımsal organizasyonunda değil Bizans’da da göreceğimiz gibi diğer tarımsal ekonomilerde de merkezi bir rol oynamıştır.

125 Haldon, Chayanov’un analizinin köylü üzerine yüklenebilecek vergi yükü konusunda önemli içgörüler sağlayabileceğini düşünüyor. Bkz. John Haldon, “Military Administration and Bureaucracy: State Demands and Private Interests”, Byzantinische Forsclungen, vol. 19, 1995, s. 47 not 6. 126 İnalcık, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 2. Ayrıca öküz iş gücünün sistem içinde ve çift-hane biriminde önemi üzerine bkz. Idem, “The Ottoman State: Economy and Society”, s. 144f. Orta Doğu’nun Antik uygarlıklarında, Sümerler’de ve Antik Mısırda’da ekim için bir çift öküz ve saban kullanılmaktaydı. Max Weber, The Agrarian Sociology of Ancient Civilizations, London, 1976, s. 107; Afetinan, Eski Mısır Tarih ve Medeniyeti, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları, s. 196; Henri Frankfort, Kingship and the Gods: a study of ancient Near Eastern religion as the integration of society & nature, Chicago, University of Chicago Press, 1948, s. 222, 223; Samuel Noah Kramer, The Sumerians: their history, culture, and character, Chicago, University of Chicago Press, 1963, s. 110. İslam İmparatorluklarında da tekerlekli saban ve at kullanımı yoktu. E. Ashtor, A Social and Economic History of the Near East during Middle Ages, London, Collins, 1976, s. 49. Saban teknolojisi Roma ve Bizans dönemlerinde de değişmedi ve bir çift öküz ile çekilen hafif tahta saban tarımsal üretim aracı olmaya devam etdi. Kazhdan, A. P. ve Ann 1.4.1.3. Çiftlik Hanenin sağladığı insan emeği ve bir çift öküzün işleyebileceği belirli bir büyüklükdeki tarımsal arazi bir çiftliktir.127 Köylü ailesi bu araziyi miri-tapulu arazi rejiminin özel kuralları içinde tasarrufunda bulundurur.128 Bu raiyyet çiftliği, devlet için tarım ekonomisinde bir temel ünitedir.129 Patrilineal aile ilkesi bu raiyyet çiftliğinin babadan oğula parçalanmadan geçmesini sağlamaktadır. Üretim araçlarından biri olan çiftliğin hukuki statüsü ve Osmanlı tarımsal ekonomisindeki yeri ileride miri sistem ile ilgili açıklamalarda daha ayrıntılı olarak ele alınacaktır.

1.4.2. Çiftlik Büyüklüğü Çiftlik büyüklüğünün tesbiti Osmanlı tarımsal ekonomisinin organizasyonu ve idamesi, ayrıca vergileme açısından çok önemlidir. Merkezi devlet çiftlik büyüklüklerini tahrir sistemi ile tespit ederek kaydeder. Tahrir defterlerinde çiftlik büyüklüğünü gösterir üç kayıt vardır. Bunlar çift, nim-çift ve ekinlü bennakdir. Çift veya çiftlü bir ‘tamam’ çiftlik genişlikte, nim-çift ise onun yarısı kadar bir araziye tapu ile tasarruf eden köylüyü gösterir.130 Ekinlü bennak ise nim-çiftden daha az toprağa tasarruf eden köylüdür. Çiftlik büyüklüğü coğrafyadan coğrafyaya ve toprağın verimine göre çeşitlilik gösterir. Ancak burada bazı kanunnamelerdeki düzenlemeleri verebiliriz. Tablo 1: Çeşitli kanunnamelerde dönüm cinsinden çiftlik büyüklükleri.131

Wharton Epstein, Change in Byzantine Culture in the eleventh and twelfth Centuries, Berkeley, University of California Press, 1985, s. 27. 127 Halil İnalcık, “çiftlik”, Encyclopaedia of Islam, second edition, Leiden, Brill, s. 32, 33. 128 Idem, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 6, ve idem, “Village, Peasant and Empire”, s. 145. 129 Idem, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 3, ve “Village, Peasant and Empire” s. 142f; Idem, “On the Social Structure of the Ottoman Empire; Paradigms and Research”, From Empire to republic içinde, Istanbul, The Isıs Press, 1995, s. 24. 130 Abbasi devletinde çiftlik büyüklüğünün hesabında köylünün bir çift öküzle ekime müsait zaman aralığı içinde işleyebileceği toprağın ölçü alındığını görüyoruz. Bu İbn Memmâti’nin hesabına göre sert bir arazide günde 2/3 feddan (feddan 6.368m2), yumuşak toprakta 1 feddan olarak tahmin edilmişdir. İbn Memmâti ve Ahmed el-Hâsib, 60 günlük ekim süresi içinde çiftçinin 60 feddan büyüklüğünde araziyi ekebileceğini hesap etmişlerdir, Mustafa Demirci, İslamın İlk Üç Asrında Toprak Sistemi, İstanbul, Kitabevi, 2003, s. 297f. 131 Ömer Lütfi Barkan, XV ve XVI inci asırlarda Osmanlı İmparatorluğunda Zirai Ekonominin Hukuki ve Mali Esasları: Kanunlar, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınları, 1943. Kanunname-i Aydın için s. 8, Kanunname-i Diyar-i Bekr için s. 131, Kanunname-i Erzurum için s. 66, Kanunname-i Hüdavendigar için s. 2, Kanunname-i Konya için s. 47, Kanunname-i Kütahya için s. 25, Kanunname-i Mora için s. 327, Kanunname-i Musul için s. 173, Kanunname-i Serim için s. 308, Kanunname-i Rum için bkz. Adnan, Gürbüz, Toprak-Vakıf İlişkileri Çerçevesinde XVI. Yüzyılda Amasya Sancağı, Ankara: Doktora tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, 1993, s. 278. Kanunname verimli arazi (a’la) orta halli arazi (evsat) verimsiz arazi (edna) Aydın 60 80 130-150 Diyar-ı Bekr 80 100 150 Erzurum 80 100 130 Hüdavendigar 70-80 130-150 Konya 60 80-90 Kütahya 60 80-90 120 Mora 80 100-120 150 Musul 80 100 150 Rum 80 100 130 Serim 60-80 100-120 150

Bu tabloya göre örneğin Aydın’da verimli bir arazide bir çiftlik büyüklüğü 60 dönümdür. Orta verimde bir yerde bir çiftlik büyüklüğü ise 80 dönümdür. Verimsiz arazide bir çiftlik büyüklüğü 130-150 dönümdür. Bir dönüm bir çok kanunnamelerde boyu ve genişliği kırkar adım olan bir alan olarak tanımlanmışdır.132 Gerçekde tam olarak bir ‘tamam’ çift veya nim-çift bulunmayabilir ise de gerektiğinde dönüm ölçümü iki başı mühürlü ‘mesaha urganı’ ile yapılır ve sipahi fazlalar için dönüm başına belirli bir vergi, ‘resm-i dönüm’ alırdı.133

2. OSMANLI TAHRİR SİSTEMİ Tahrir sistemi hem Çift-Hane sistemini hem de onunla ilişkili timar sistemi ve miri rejimin tesis ve idamesi için öncelikli bir uygulama olduğundan ilk olarak ele alınacaktır. Tahrir, Osmanlı klasik döneminde uygulanan ve tarihçiler tarafından İmparatorlukdaki diğer bir çok sistemin ve kurumun kendisine bağlı olduğu kabul edilen bir sistemdir. Tahrir sistemi güçlü bir merkezi idarenin kurulması ve sağlıklı bir biçimde işletilmesinin öngereği olarak Osmanlı idari yapısının bir parçası olmuştur.

132 İnalcık, “The Ottoman State: Economy and Society”, s. 147. 133 İnalcık, “Raiyyet Rüsumu”, s. 37, 38. Osmanlı merkezi idaresi Çift-Hane sisteminin devamı, üretim ve vergi birimlerinin bozulmaması için imparatorluk kaynakları üzerinde sıkı bir kontrol uygulamak ve reaya kesimi üzerinde yaptırımcı olmak zorundadır. Gelir kaynakları tespit edilmeli ve denetlenmeli, zaman içinde, değişen koşullar karşısında düzenlemeler yapılabilmelidir. Osmanlı devleti bunu tahrir sistemi ile reaya, toprak ve diğer maddi varlıkları tespit ve kayıt ederek yapar. Yakın Doğunun antik uygarlıkları, evrim geçirerek olsa bile, bazı uygulamaları ve kurumları çağlar boyunca devamlılık gösteren devlet biçimleri kurmuşlardır.134 Osmanlı İmparatorluğu’nun da bazı kurumları ve uygulamaları Yakın Doğunun antik devletleri orijinlidir. Tahrir sistemi benzeri sayım ve kayıt uygulamaları Yakın Doğunun devlet sistemlerinde de bulunan uygulamalardır. Sayım uygulaması M.Ö. 1150 kadar erken bir tarihte, Ramses V zamanına ait papirüslere göre, Antik Mısır’da bu tarihten çok daha önceden beri gelen bir uygulama olarak görünmektedir. Antik Mısır’da yıllık olarak verilen ‘tohum ekimi emri’ (seed order), toprak sahipleri ve çiftçilerin hangi ürünü, ne miktarda üretecekleri ile ilgili emirleri içeriyordu. Bu gibi bir düzene yardımcı olması için tüm Mısır’da sayım uygulanıyordu.135 Uput sistemi adı verilen sayımda, ülkede bulunan işgücü de hesaplanırdı.136 Osmanlı tecrübesi ile benzerlik ve çift-hane biriminde hane unsuru ile uyum içinde, Antik Mısır’da sayım sisteminde ailenin en yaşlı üyesi olan aile reisi, toprak sahibi, tapınak ve devlet karşısında bir birim ünite olarak aileyi temsil ederdi.137 Sayım uygulaması Akhemenid İmparatorluğu’nda ve elbette bu imparatorluk egemenliğindeki Mısır’da da bulunmaktaydı.138 İskender İmparatorluğu zamanında da sayım Perslerden devr alınan bir uygulama olarak devam etmiştir.139 İskender İmparatorluğu’nun ardından üç ayrı ana kırallık ortaya çıkmıştır; Mısır’da kurulan Ptolemaios devleti, Makedonya’da kurulu Antigonids devleti, Irak, Suriye ve Anadolu’da

134 Rostovtzeff, M., Greece, ed. Elias J. Bickerman, trans. J. D. Duff, New York, A Galaxy Book, Oxford University Press, 1963, 11-15. 135 Fritz M. Heichelheim, An Ancient Economic History, vol.1, A. W. Sijthoff, Leyden, 1968, s. 187-189. 136 Weber, The Agrarian Sociology of Ancient Civilizations, s. 117. 137 Ibid., s. 124-125. 138 Josef Wiesehöfer, Das Antike Persien, Artemis & Winkler, Düsseldorf, 1993, s. 101-104; Pierre Briant, From Cyrus to Alexander; A History of the Persian Empire, çev. Peter T. Daniels, Winona Lake, Eisenbrauns, 2002, s. 412-414. 139 Pierre Jouguet, Macedonian Imperialism and the Hellenization of the East, New York, Alfred A. Knopf, 1928, s. 107. hüküm süren Seleukos devleti.140 Ptolemaios devleti, Antik Mısır’ın gelişmiş uygarlığı ve güçlü gelenekleri, yerleşik kurumları ve güçlü merkezi devleti üzerinde, Seleukoslar ise Sümer, Babil, Mısır, Hitit ve Asur devletlerinin mirasçısı Büyük Pers İmparatorluğunun üstüne kurulmuşlardır ve bu devletlerin idari, hukuki, entelektüel, sosyal ve ekonomik birikimlerini ve kurumlarını devam ettirmişlerdir.141 Özellikle Ptolemaios devleti gelişmiş bir sayım ve kayıt sistemi uygulayan bir devlet olarak Osmanlı öncesi uygulamalara iyi bir örnek teşkil eder. Ptolemaios’lar zamanında da sayım ve Antik Mısır’ın ‘tohum emri’ uygulaması devam etmiştir.142 Ptolemaios devletinde, ‘laographiai’ adı verilen defterler, ‘eklogistes’ (- muhasip) adı verilen, görevleri istatistik ve muhasebe kayıtlarını denetlemek olan bir memurlar sınıfı vardı. Bunların emirleri altında bulunan ve tüm ülkeye yayılmış köy şefleri ve katipleri tarafından tutulan defterlerde köylülerin yanısıra ev ve hayvanlar da kaydediliyordu.143 Bu defterlerde çeşitli parsel ekilebilir topraklar ve onları ekecek olanları gösteren kayıtlar bulunuyordu ve işgücü, arazi, toprak sınıflaması yapılıyordu.144 Ptolemaios devleti Antik Mısır’ın ‘nome’lere dayalı idari sistemini devraldı.145 Nome’ler, ‘toparkh’ idaresi altında ‘toparkhia’ adı verilen daha küçük idari birimlere ayrılıyordu. Bunun altında en küçük idari birim olan köy ‘kome’ () yer alıyordu. Köy, ‘pedion’ () adı verilen arazisi ile ‘komarkhos’ () idaresi altındaydı.146 Ptolemaios devletinde ‘strategos’un yanısıra ona bağlı kraliyet katibi olan Basilikogrammateus () ve onun altında da Komogrammateus () vardı. Bunlar daha sonra kapsamlı bir sayım oluşturacak olan vergiler ve ekinlerle ilgili raporları hazırlamakla yükümlüydü. Strategos emrinde bir ‘basilikos

140 Bunların yanısıra Hellenistik dönemde Balkanlarda ve Anadoluda pek çok küçük krallık da bulunmaktadır. Rostovtzeff, Greece, s. 256. 141 C. Warren Hollister, Roots of the Western Tradition, New York, 1982, s. 409; Alan K. Bowman, Egypt after the Pharaohs, United States, The University of California Press, 1986, 58; Rostovtzeff, The Social and Economic History of the Hellenistic World, Oxford, Clarendon Press, 1964, s. 77, 261. 142 Edwyn R. Bevan, The House of Ptolemy, Chicago, Ares Publishers, Inc., 1985, s. 151; Bowman, Egypt after the Pharaohs, s. 57; Heichelheim, An Ancient Economic History, s. 187-189. 143 Bevan, The House of Ptolemy, s. 132-135. Jouguet, Macedonian Imperialism, s. 309, 319; Rostovtzeff, History of the Hellenistic World, s. 275, Hollister, Roots of the Western Tradition, s. 409. sürülerin vergiye konu olmak üzere kaydedilmesine dair bir hüküm örneği için bkz., M. M. Austin, The Hellenistic world from Alexander to the Roman conquest, Cambridge, Cambridge University, 1981, s. 454f. 144 Rostovtzeff, History of the Hellenistic World, s. 275; Weber, The Agrarian Sociology of Ancient Civilizations, s. 227. 145 Bevan, The House of Ptolemy, s. 139. 146 Jouguet, Macedonian Imperialism, s. 300f; Bevan, The House of Ptolemy, s. 143. grammateus’ olduğu gibi ‘toparkh’ da emrinde bir ‘topogrammateus’e sahipti. Aynı biçimde ‘komarkh’ emrinde bir ‘komogrammateus’ vardı.147 Bu biçimde gelişmiş bir bürokratik mekanizma, devletin vergi ve toprak düzenini oluşturmak ve devam ettirmek için gerekli olan sayım uygulamasını devam ettiriyordu. Hellenistik dönemden sonra sayım uygulaması Roma döneminde ve daha sonra Bizans’da da devam etmiştir.148 Arazi büyüklüğünü ve verimini tespit ederek vergilemeye gitmek temel bir mesele olduğundan tahrir benzeri uygulamalar Sasani ve Abbasi devletlerinde de devam etmişdir.149 Osmanlı tahrir uygulamasının da bu antik gelenek üzerinde durduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.150 Bundan sonraki kısımda tahrir uygulamasının Çift-Hane sistemi içindeki rolünü ortaya çıkarmak için, tahrir uygulamasının işleyişi, tahrir defterlerinin içeriği ve sancak kanunnameleri incelenmişdir.

2.1. Tahrir Defterlerinin İçeriği Tahrir defterleri vergi mükellefi olan nüfus ve bu nüfusun ait olduğu yerleşim biriminden toplanan vergi gelirleri ve bu gelirlerin timar sisteminin uygulandığı coğrafyada kurum ve kişilere dağıtımı ile ilgili bilgiler içeriyordu.151 Buradan çıkarılacağı üzere tahrir sistemi ve timar sisteminin uygulama alanları tamamen olmasa da büyük ölçüde çakışıyordu ve bu iki sistem arasında yakın bir ilişki vardı. Osmanlı merkezi idare yapısı genişledikçe timar sisteminin ve dolayısıyla ‘defter-i hakani’ kayıtlarının hacminin genişlemesi de bu yakın ilişkiyi gösterir.152

147 Bevan, The House of Ptolemy, s. 143f. 148 Bowman, Egypt after the Pharaohs, s. 76; Michael Angold, The Byzantine Empire, 1025-1204, a political history, New York, A. W. Longman Inc., 1997, s. 154; Ljubomir Maksimovic, The Byzantine Provincial Administration under the Palaiologoi, Amsterdam, A.M. Hakkert, 1988. 149 Mustafa Demirci, İslamın İlk Üç Asrında Toprak Sistemi, İstanbul, Kitabevi, 2003, s. 333-354. 150 Kemal Çiçek, “Osmanlılar’dan Önce Akdeniz Dünyasında Yapılan Tahrirler Hakkında Bazı Gözlemler”, Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, sayı 6, 1995, 51-89. Ayrıca Cengiz Han ve ardılları tarafından yaptırılan tahrir uygulamaları için bkz., Thomas T. Allsen, “Mongol Census Taking in Rus’, 1245-1275”, Harvard Ukranian Studies, 5 (1), 1981, 32-53. 151 Tahrir defterlerinin içerikleri konusunda bkz., Ömer Lütfi Barkan, “Türkiyede İmparatorluk Devirlerinin Büyük Nüfus ve Arazi Tahrirleri I”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, vol. 2, 1940-41, 20- 59; Ö. L. Barkan, ve E. Meriçli, Hüdavendigar Livası Tahrir Defterleri I, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1988; Halil İnalcık, Sûret-i Defter-i Sancak-i Arvanid, Ankara, Türk Tarih Kurumu, 1987; Mehmet Öz, “Tahrir Defterlerinin Osmanlı Tarihi Araştırmalarında Kullanılması Hakkında Bazı Düşünceler”, Vakıflar Dergisi, supplement to the vol. XXII., (1991), s. 429; 152 D. A. Howard, “The Historical Development of the Ottoman Imperial Registry (defter-i hakani): Mid- Fifteenth to Mid-Seventeenth Centuries”, Archivum Ottomanicum, XI 1986, s. 214. Tahrir defterleri genellikle mufassal defterler, icmal defterler ve evkaf defterler olmak üzere üçe ayrılırlar. Mufassal defterlerde ilk olarak bir sancağın merkezi durumundaki ‘nefs’ adı verilen merkez kaydolunur. Şehir ve kasabalarda yetişkin erkek nufus genellikle ‘müzevvec’ ve ‘mücerred’ yani evli ve bekar ayrımı ile deftere geçer. Tüm vergilerden veya bir kısım vergilerden imtiyazlı olanlar da zaman zaman bu defterlere kaydolunur ve imtiyazlı durumları ile ilgili açıklama verilir. Yetişkin erkek nufusun deftere geçirilmesinden sonra, o yerleşim biriminin gelir kaynakları ve tahmini gelir miktarı çıkarılır.153 Mufassal defterde, her köyde, her bir aile reisinin adı ve onun tasarrufundaki toprak miktarı kaba bir ölçekte de olsa yazılır. Her köy statüsüne göre, yani timar, has, mülk veya vakıf olarak kaydolunur ve tasarruf sahiplerinin adları belirtilir.154 Merkezi kazaya bağlı her köy için, tahrir emini burada çift-resmi ve hıristiyanlar için ‘ispençe’den, diğer vergilerden –cürm-i cinayet, gerdek resmi, deşt-i bani gibi- ortaya çıkacak toplam yıllık vergi miktarını tesbit eder. Böylece her bir köyden elde edilecek gelir miktarı belirlenir.155 Aynı biçimde sancağın diğer kazaları da mufassal deftere kaydolunur. Böylece defterlere İmparatorluğun yetişkin erkek nufusu, haneler bazında aile reisinin adı altında girerdi. Bunların hukuki statüleri, ekonomik ve sosyal pozisyonunun gereği olan yükümlülük ve imtiyazları ve tasarrufundaki toprağın mikdarı kaydolunurdu. Defterler ayrıca toprak kullanımı, arı kovanları, değirmenler, hayvancılık ve benzerleri konusunda bilgiyi ve bu gelir kaynaklarının tahmini hasıllarını da kaydederdi. Defterdeki kayıtlar tarımsal gelir kaynaklarının dökümü ile sınırlı değildi. Defterlerde gümrük gelirleri, ağırlık birimleri -bunların coğrafyasına göre ayrımla-, balıkçılık ve madencilik ile ilgili bilgiler de kayıtlıydı.156 Mufassal defter hazır edildikden sonra icmal defteri hazırlanırdı. Bu defter gelir kaynaklarının has, zeamet veya timar olmak üzere dağıtımını gösterirdi. İcmal defterleri iki türe ayrılabilir. Timar icmali adı verilen birincisi her hangi bir bölgede gelirlerin sultan, vezirler, beylerbeyleri ve sancak beyleri arasında ve geriye kalanın sipahiler arasında timar ve zeamet olarak dağıtımını gösteren defterdir. Bu defterlerde genellikle

153 Öz, “Tahrir”, s. 431. 154 Ibid. 155 İnalcık, The Classical Age, s. 108. tımar sahibinin isminin arkasından kendisine gelir tayin olunan köylerin veya bu köylerdeki hisselerin ve diğer vergi kalemlerinin bir dökümü yapılırdı. İkinci tür icmal ise bir bölgedeki yerleşim merkezlerinin genel olarak ait bulundukları dirlik çeşitleri altında ama dirlik sahiplerinin adı verilmeksizin nüfus ve hasıllarını özet olarak içerirdi. Üçüncü tip tahrir defteri ise evkaf defterleriydi. Bunlar sancak veya eyaletin tahririnden sonra oradaki vakıflar ile bunların gelirleri ve bu gelirlerin tahsis edildiği harcama kalemleri ve benzerlerinin içerildiği defterlerdi.157 Defterlerde vergilerle ilgili bilgi toplanacak veya toplanmış vergi miktarlarını değil tahmini ve ortalama rakamları gösterirdi. Muhtemelen tahrirden önceki birkaç yılın mahsulünün yıl başına düşen ortalaması alınarak hesaplanmışlardı.158 Dolayısıyla defterdeki bilgi tahririn yapıldığı yıldan önceki üç-beş yıllık dönemin durumunu yansıtırdı.159 Defterlerde tahmini vergi hasılları için gösterilen nakdi değerler de merkezden daha sonradan belirlenen resmi fiyatlardı ve gerçek pazar fiyatlarının yansıtmazlardı.160 İkinci Bayezid zamanından itibaren tahrir defterlerinin başına sancak kanunnameleri koyma uygulaması ortaya çıkmıştı.161 Kanunnameler ilgili sancakta yürürlükte olan kural ve düzenlemeleri içerirdi. Sancak kanunnamelerinin ana amacı timarlarda vergi oranlarını ve vergi toplama kaidelerini göstermesiydi. Kanunname

156 Ömer Lütfi Barkan, “Research on the Ottoman Fiscal Surveys”, Studies in the Economic History of the Middle East içinde, edi:M. A. Cook, London, Oxford University Press, 1970, s. 163. 157 Öz, Mehmet, “Tahrir”, sf. 431f. 158 Defterlerde vergilerle ilgili olarak yer alan bilgiler gerçekleşmiş ya da gerçekleşecek miktarları değil beklenen ve ortalama miktarları verirdi. Büyük bir olasılıkla bu miktar tahrirden önceki bir kaç yılın ortalaması alınarak hesaplanıyordu ve ürün fiyatları da piyasa fiyatlarını değil resmi fiyatları gösteriyordu., Barkan, “Büyük Nüfus ve Arazi Tahrirleri”, s. 40; Öz, “Tahrir”, s. 434f; Idem, XV. ve XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları XXVII. Dizi – Sayı 3, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2000, s. 8. Kesin tarihi belli olmayan bir kanunname-i kitabet-i vilayet suretinde “Ve eminlerim dahi bundan verilen mufassal defteri huzurlarında ihzar eyleyeler. Dahi erbab-i timar ve evkaf ve emlak ashabı verdüği hasıl defteriyle tatbik edüb ve reayayı dahi kemal-i dikkat ve ihtimam üzere teftiş eyleyüb mutabık ve muvafık buldukların veya hin-i teftişde ve tefahhusda zahir ve revşen olan mahsulatın her nev’inin üçer yıllığın bir yere cem’ eyleyüb dahi üçe bölüb bir bölüğün defterlerine kayd eyleyeler.” yazar. Buna göre üç yıllık mahsulatın ortalaması deftere geçirilmekdedir. Ahmed Akgündüz, Osmanlı Kanunnameleri ve Hukuki Tahlilleri, 1. Kitap Osmanlı Hukukuna Giriş ve Fatih Devri Kanunnameleri, İstanbul, Fey Vakfı, 1990, s. 369 ve 374. 159 Öz, “Tahrir”, s. 434f ve İnalcık, The Classical Age, s. 108. 160 Öz, “Tahrir”, s. 435. 161 Genellikle böyle bilinse de, Lowry tüm kanunnamelerin tahrir defterlerinin başında yer almadığını, defter içinde ve dağınık olarak bulunabileceğini yazıyor. Bkz. Heath W. Lowry, “The Ottoman Liva Kanunnames Contained in the Defter-i Hakani”, Studies in Defteroloji: Ottoman Society in the Fifteenth and Sixteenth Centuries içinde, Isis Press, İstanbul, 1992, s. 26, 27. toprak tasarrufu ve transferi ile ilgili hukuku, reayanın hukuki statüsünü gösterirdi.162 Bu kanunnamelere uygun olarak yerel anlaşmazlıklar, davalar çözümlenirdi. Köylüler vergilerini kanunnamedeki düzenlemelere uygun olarak öderlerdi ve kayıt altına alınmış statülerini bir sonraki tahrire değin değiştiremezlerdi.163 Osmanlı devleti yeni fethedilmiş bir bölgede tahrir yaptıracağı zaman ilk adım fetih öncesi kanunlar ve gelenekleri tesbit etmek olurdu. Osmanlılar fetih öncesi cari olan tüm hukuksal düzenlemeleri, adetleri ve kurumları iptal etmek yoluna gitmek yerine bir çok yerel uygulamanın devam ettirilmesini tercih etmişlerdir. Bu yolla yeni bir sistemin, Osmanlının kendi sisteminin ani tesisinin doğuracağı hoşnutsuzluğu engellemek umuluyordu.164 Tahrir olunacak bölgede sadece şeriat ve Osmanlının diğer hukuksal prensiblerine aykırı olan uygulamalar iptal olunurdu. Diğerleri ise tahrir olunur ve padişahın onayına sunulmak üzere başkente gönderilirdi. Bundan sonraki tahrirlerde luzumlu değişiklikler yapılır veya Osmanlı hukuksal düzenlemeleri eski düzenlemeleri ikame ederdi.165 Tahrirler evvelki hukuksal düzenlemerin tesbiti ve yeni tahrirler ise bölgenin hukuksal düzenlemelerinin tesisi ve modifikasyonu açısından çok önemliydiler.166 Tahrirler ile merkezi idare yerel geleneksel yasaları bir araya getirir, derler ve daha sonra örfi-sultani hukuk metinleri olarak yeniden yayınlardı.167

2.2. Tahrir Sisteminin Uygulanması

162 İnalcık, The Classical Age, s. 72; Lowry, “The Ottoman Liva Kanunnames”, s. 23-26. 163 İnalcık, The Classical Age, s. 109. Idem, “Suleiman the Lawgiver and ”, Archivum Ottomanicum, 1969, s. 112. 164 Idem, The Classical Age, s. 71; Idem, “Stefan Duşan’dan Osmanlı İmparatorluğuna: XV. Asırda Rumeli’de Hıristiyan Sipahiler ve Menşeleri”, Osmanlı İmparatorluğu:Toplum ve Ekonomi içinde, Eren Yayıncılık, İstanbul, 1993, s. 106. 165 Örnek olarak, 1517-18 tarihinde Doğu Anadolunun ve 1537’de Irak’ın fethinden sonra Osmanlılar bölgenin eski hakimi Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın kanunlarını devam etdirmişlerdir. Ancak 1540 dan sonra Osmanlı kanunları Akkoyunlu hukuksal düzenlemelerini ikame etmişdir. Benzer biçimde, onaltıncı yüzyılın ikinci yarısında Macaristan’ın vergi düzenlemeleri temelde Osmanlı sisteminden kaynaklı ise de, sistemdeki bazı vergiler Macar kralları zamanındaki vergilerin bir devamı veya onların adaptasyonları idiler. Kıbrıs ve Gürcistan’ın fethinden sonra da aynı Macaristanda olduğu gibi Osmanlı hukuk sistemi derhal uygulandı. Ancak denilebilir ki devletin ilk dönemlerinde yerel uygulamalar Osmanlı düzenlemeleri içinde daha büyük bir yer tutuyordu. Ayrıca bu yerel uygulamalar Osmanlı kanunlarının geliştirilmesi açısından da önemli rol oynadı. İnalcık, The Classical Age, s. 71; Kanunnamelerin tedricen ortaya çıktıkları fikri için Ö. L. Barkan, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Çiftçi Sınıfların Hukuki Statüsü”, Türkiyede Toprak Meselesi; Toplu Eserler 1, İstanbul, Gözlem Yayınları, Kasım 1980. 166 İnalcık, The Classical Age, s. 72; Halil Berktay, “The Search for the Pesant in Western and Turkish History/Historiography”, New Approaches to State and Pesant in Ottoman History içinde, edi: Halil Berktay and Suraiya Faroqhi, London, Frank Cass and com.ltd., 1992, s. 133. Tahrir öncelikle bir bölgenin fethinden sonra eğer orada timar sistemi uygulanacaksa yapılırdı ve daha sonra beş veya yirmi yıla varabilen düzensiz aralıklarla, vergi gelirlerindeki değişiklik bariz olduğunda yenilenirdi.168 Bu bakımdan tahrir sistemi ile timar sistemi arasında yakın bir ilişki vardır.169 Yeni bir padişahın tahta geçmesi de yeni bir tahrir için neden oluşturabilirdi.170 Yeni bir tahrirde amaç devlet gelirlerinde ortaya çıkan artışları tesbit etmek ve son tahrirden beri geçen zaman içinde ortaya çıkan suistimalleri ve aksaklıkları gidermekti.171 Tahrir başlamadan evvel, tahririn yapılacağı vilayet beylerbeyine veya sancak beyine bir emir gönderilirdi. Beylerbeyi veya bey sorumlu olduğu eyalet veya sancakta tahriri yürütecek güvenilir bir kimse bulmakla veya merkezi hükümet tarafından atanan tahrir eminine yardımcı olmakla görevliydi.172 Tahrir emini görevli olduğu bölgeye gitmezden evvel eğer var ise eski tahrir defterinin, ‘defter-i atik’in kopyasını alırdı.173 Beylerbeyinin tahrir eminini herhangi bir yolsuzluk olmaması için ve tahrir için özel olarak atanan eminden başka herhangi birinin işe karışmasını önlemek için gözetmesi gerekirdi. Herhangi bir yolsuzluğun olmasını önlemek beylerbeyinin görevi olduğu gibi eğer bir yolsuzluk belirlerse sorumluları cezalandırmak veya durumu merkeze bildirmek de Beylerbeyinin göreviydi.174 Tahrirde eminin görevi sadece var olan durumu tesbit ile kayıt etmekden ibaretti. Tahrir emini tarafından yasal zemini olmaksızın yapılan herhangi bir değişiklik bidaat kabul olunur ve hükümet de bu değişikliği reddederdi.175 Devlet hazinesinin çıkarlarını gözetmek, ancak bu arada herhangi bir adaletsizliğe yer vermemek tahrir emininin ana mesuliyetiydi.176 Herhangi bir şikayet ve yolsuzluğa

167 Berktay, “The Search for the Pesant”, s. 133. 168 İnalcık, The Classical Age, s. 108; Idem, “The Ottoman State: Economy and Society”, s. 133; Öz, “Tahrir”, s. 430. 169 Öz, “Tahrir”, s. 430f. Mehmet Öz tahrir ve timar sistemleri arasında bir doğrudan ilişkinin bulunduğunu ve tahrir sisteminin terkedilişinin timar sistemindeki değişmelerle açıklanabileceğini yazar. 170 İnalcık, The Classical Age, s. 108; Öz, “Tahrir”, s. 430. 171 Barkan, “Büyük Nüfus ve Arazi Tahrirleri”, s. 24, 35-38. 172 M. Mehdi İlhan, “The Process of Ottoman Cadastral Surveys During the Second Half of Sixteenth Century a Study Based on the Documents from Mühimme Defters”, Extras Din Anuarul Intitutului de Istorie şi Arheologie “A. D. Xenopol”, XXIV/1, Ankara, 1987, s. 2. 173 Öz, “Tahrir”, s. 4, 5. 174 İlhan, “Cadastral Surveys”, s. 2. 175 Rhoads Murphey, “Ottoman Census Methods in the mid-ixteenth Century: Three Case Histories”, Studia Islamica, vol: 71, 1990, s. 119, 122. 176 İlhan, “Cadastral Surveys”, s. 3. yer vermemek için tahrir eminleri genellikle yüksek mevki sahibi, güvenilir ve zaten yeterli maddi varlıklara sahip olan kimseler arasından seçilirdi.177 Bu nedenle ‘zaim’ mevkiinden daha düşük bir mevkiden tahrir emini atanması çok nadir görülmektedir.178 Eminler genellikle defterdarlardan seçilirdi, ancak sancakbeyi, kadı, kadı na’ibi, katib, za’im, ve alaybeyinin de tahrir emini olarak atandığı olmuşdur.179 Diğer tarafdan, tahrir eminlerinin ellerindeki güç ve yetki alanları önemli ölçüde kısıtlanmışdır. Eminlerin kendi hukuki yetkilerini genişletme girişimleri reddedilmişdir.180 Tahrir emini tahrir süresince sık sık merkezden yönergeler alırdı veya merkezden çeşitli konularla ilgili onay isterdi. Bunlar bir vergi miktarının arttırılması veya bir yenisinin ihdası ya da bir köy ahalisinin derbendci yazılması, bazı kesimlerin vergi muafiyetlerinin merkezden onayı gibi konularda olabilirdi.181 Tahrir eminlerine merkezden gönderilen mesajlar genellikle hükümetin belli bazı köyler hakkında daha açık ve ayrıntılı bilgi isteklerini içermekdeydi. Bir çok durumda tahrir emininden anormal durumların izahı ve önceki tahrire nazaran çok farklı derecede yüksek veya düşük çıkan gelir düzeylerinin açıklanması da istenmişdir.182 Bir sancak veya eyaletin tahriri kararı verildiğinde merkezden emir alan eyalet beylerbeyi veya sancak beyi sipahileri yaftaları ve beratlarını yenilemeleri için toplardı. Sipahiler beratları yanısıra reayalarını da kaydolunmaları için tahrir emininin huzuruna getirmek zorundaydılar. Bunlardan başka her sipahi üç yıllık gelirlerini gösteren müfredat defterini de göstermeliydi.183 Reaya herhangi bir sebeble tahrir emininin huzuruna getirilmemiş ise eski tahrir defterine göre kaydolunurdu. Ayrıca rüşvet veya bir başka nedenle tahrir emininin deftere kaydetmediği reaya da olurdu.184 Bazan tüm bir köy veya mezraanın da kaydolunmadığı

177 Kanunname-i Kitabet-i Vilayet’de lakabı ve duası ile şöyle geçer, “kıdvetü’l-emacid ve’l-ekarim filan –zide mecduhu-nun kemal-i emanet ve diyanetine itimad olmağın anı emin...tayin edüb...” ve katib ise “fahru erbabü’l-kalem filan –zide kadrühu-nun vufur-i kifayet ve istikametine itimad eylemeğin”. Akgündüz, Osmanlı Kanunnameleri, s. 368, 374. 178 Murphey, “Ottoman Census Methods”, s. 120. 179 İlhan, “Cadastral Surveys”, s. 2 180 Murphey, “Ottoman Census Methods”, s. 122. 181 İlhan, “Cadastral Surveys”, s. 5; Murphey, “Ottoman Census Methods”, s. 122. 182 Murphey, “Ottoman Census Methods”, s. 123. 183 İlhan, “Cadastral Surveys”, s. 4. B. Cvetkova, “Early Ottoman Tahrir Registers as a Source for Studies on the History of Bulgaria and the Balkans”, Arcivium Ottomanicum, VIII 1983, s. 135. 184 İlhan, “Cadastral Surveys”, s. 4. olurdu. Bunlara ‘haric ez defter’ denirdi.185 Bunların ayrı bir defterde kaydolunması için merkezi hükümet herhangi bir zamanda yerel otoritelere emir göndererek bu gibilerin ayrı bir deftere kaydolunmasını ve merkeze iletilmesini isterdi. Ayrıca tahrir emininin müsellem ve timarlılar tarafından kullanılan ekstra toprakları, bağları, bağçeleri ve benzerlerini de tesbit ederek bunları merkeze bildirmesi gerekirdi. Yanı sıra, önceki tahrirden beri geçen süre içinde yetişkin yaşa erişenler kaydedilir ve ölenler silinirdi.186 Tahririn tamamlanmasından sonra, tahrir emini mufassal defteri, cizye ve zevayid defterlerini, sancak kanunnamesini ve devletce saptanmış yerel fiyatları içeren belgeleri onaylanması için merkeze gönderirdi. Bunlar sultan tarafından onaylandıkdan sonra, emin defterin bir kopyasını alarak işinin ikinci kısmına, gelir kaynaklarının yeniden dağıtımına başlardı.187 Tahrir sürecinin bu ikinci kısmının sonuçları icmal defterinde yer alırdı. Toprak dağıtımında belirli kurallara uyulması gerekiyordu. Dağıtım yeni yapılan tahrire göre olmalıydı. Dağıtım ancak ortaya çıkan gelir fazlalarından sultana ve beylerbeyine hass arazisi ayrıldıkdan sonra yapılırdı. Ve yine za’imlere ve timarlılara arazi dağıtımı yapıldıkdan sonra tekmil ve terakkiler yapılırdı.188 Arazinin ze’amet ve timar olarak dağıtımı yaftalara ve beratlara göre yapıldığından timarlılar ellerindeki bu belgeleri tahrir eminine göstermek mecburiyetindeydiler. Yeni dağıtılan timarlar ve terakki gibi işlemler için yeni beratlar düzenlenirdi. Tahrir emininin bizzat dirlik dağıtımı yapması için mühimme defteri kayıtlarına göre merkezi hükümetden bu yönde izin alması gerekliydi. 189 Ancak şikayetler nedeniyle tahrir emini tarafından dağıtım genellikle iptal edilirdi. Bu durumda merkez tarafından ya eminin dirlikleri beylerbeyi huzurunda yeniden dağıtması ya da sadece defterleri merkeze göndermesi istenirdi.190

185 Bu gibi bir durum mufassal defterin merkezde kopyasının hazırlanması veya icmal defter hazırlanması sırasında basitce bir katip hatasından da kaynaklanabilirdi. 186 Öz, “Tahrir”, s. 5. 187 Ibid., s. 6. 188 İlhan, “Cadastral Surveys”, s. 6. 189 Barkan, “Büyük Arazi ve Nufus Tahrirleri I”, s. 23. 190 İlhan, “Cadastral Surveys”, s. 7. Tahrir defterleri Osmanlı merkezi bürokrasisinin temel kurumlarından biri olan Defterhane-i Amire’de arşivlenirlerdi, bkz., Erhan Afyoncu, Osmanlı Devlet Teşkilatında Defterhane-i Amire, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, Tarih Anabilim Dalı, 1997. 2.3. Tahrir Sisteminin Amacı ve Gerekliliği Bir devlet teşkilatı teşekkül edip, idari ve askeri tabaka oluştuğunda, bu yapının idame ettirilmesi, maaş ödemeleri ve kamusal hizmetlerin görülmesi için emek ve üretimin kanuni düzenlemeler ile desteklenen ayni veya nakdi bir vergi konusu olması gerekir. Vergilendirilebilir gelir kaynaklarının ve tahmini vergi hasılının bilinmesi, özellikle geleneksel ekonomilerin tarımsal üretime bağımlı toplumlarında, devlet maliyeleri için öncelikli bir mesele olmakta ve bu mesele gelir kaynakları ve vergi mükelleflerini muhtelif uygulamalarla kaydederek halledilmektedir. Böyle bir kayıt sisteminin ilk uygulamaları antik devletlerde görülmektedir. Osmanlı tahrir sistemi de evvela gelir kaynakları ve vergi mükelleflerinin tespiti ile toplam vergi hasılatının tahmini amacını güder. Ancak bundan daha öte fonksiyonlar da üstlenmiştir. Bir yandan, antik uygarlıklarda olduğu gibi hem yerel görevliler hem de kanuni düzenlemeler ile desteklenerek, çiftçinin yerinde, toprağa bağlı kalması, arazinin düzenli ekilmesi ve tarımsal üretimin devamlılığı görevini yerine getirmiştir. Bu yerel görevliler, toprak kadıları ve timar sahipleri, kanuni düzenlemeler ise sancak kanunnameleridir. Ayrıca muazzam bir ölçeğe ulaşan timarlı sipahi sistemi de tahrir sistemine dayandırılmıştır. Böylece, antik devletlerden çok daha geniş coğrafyalara yayılmış ve timar sisteminde olduğu gibi vergi gelirlerini yerinde bazı vazife sahiplerine bırakan, tebayı farklı mali ve hukuki statüler ile kaydeden ve ödeme gücüne göre vergilendiren, ilaveten ordunun asıl mevcudunu da böyle bir kayıt sistemine dayandırarak tanzim eden Osmanlı İmparatorluğu’nda kayıt sistemi itina ile uygulanmalı, tasnif ve tetkik fonksiyonu ile birlikte tesis edilmeliydi. Bu kayıtlar imparatorluğun tüm idari ve mali organizasyonuna temel olacak bilgileri içermekteydi.191 Güçlü bir merkezi idarenin varlığı ve devamlılığı için merkezi devletin elinde imparatorluğun her yerindeki durumu, insan gücü ve maddi kaynakların durumunu açık rakamlarla gösteren defterlerin bulunması gerekliydi.192

191 Barkan, “Ottoman Fiscal Surveys”, s. 167; İnalcık, “The Ottoman State: Economy and Society”, s. 136. Bugün araştırmacılar için olduğu gibi Osmanlı bürokrasisi içinde hazırlanan tahrir defterlerinin bazı eksiklikleri ve yetersizlikleri olduğu düşünülebilir. Günümüzde tahrir defterlerinin bir tarihsel kaynak olarak kullanımında çekinceler ve sınırlamalar için bkz., Heath Lowry, “The Ottoman Tahrir-Defterleri as a Source for Social and Economic History: Pitfalls and Limitations”, Studies in Defterology, Ottoman Society in the Fifteenth and Sixteenth Centuries içinde, Istanbul, The Isıs Press, 1992, 3-18; Öz, “Tahrir”. 192 Barkan, “Büyük Arazi ve Nufus Tahrirleri I”, s. 22. Tahrir uygulamasının amaçlarından biri fetih sonrası yeni elde edilen insan ve gelir kaynaklarının dökümünün ve yeniden dağıtımının yapılmasıydı.193 Fetih sonrası iktisadi yaşamın bozulduğu, içgöçlerin olduğu topraklarda yeni bir düzenin tesisi, etkin bir vergi toplama için kayıtların oluşturulması ve kolonizasyon için de tahrir sistemi gerekliydi.194 Osmanlı devletinde fetih aşama aşama ve sistematik bir şekilde belirli safhalardan geçerek gerçekleşirdi. Fetih öncesinin yerli hanedanları ortadan kaldırılırken eski düzene ait bazı unsurlar korunurdu. Bu sistematik içinde tahrir uygulaması fetih öncesi düzenlemelerin, arazi, nufus ve bunların organizasyonu ve hukuksal düzenlemelerinin tesbiti ve Osmanlı devletinin kendi düzenine uyarlanması ve Osmanlı’nın kendi uygulamalarının tesisini sağlardı.195 Defterler İmparatorluk bürokrasisi içinde yerleşim birimlerinin ayrıntılı bir haritasını içerirdi.196 Aynı zamanda idari birimlerin sınırları tesbit edilir ve kayıt altına alınırdı.197 Defterlerde içerilen köylerin adları, her köyün hane adedi, servet derecesi, toprak miktarı, köydeki toprakların köylü arasındaki dağılış biçimi, toprak ürünlerinin cinsleri ve miktarları, hayvan adedi ve benzerleri ile ilgili bilgiler bir iç kolonizasyon ve toprak dağıtımı meseleleri için de son derece önemli konulardı.198 Defterler ile merkezi hükümet topraksız köylülerin nerede bulunduklarını ve miktarlarını belirler, nufus ve toprakların verimliliklerini göz önünde bulundurarak iskan yapılması mümkün yerleri belirleyecek bilgiyi elde ederdi.199 Daha önce yazıldığı gibi yeni bir padişahın tahta geçmesi yeni bir tahrir için neden oluştururdu. Padişah değiştiğinde, her türlü berat ve tezkere sahiplerinin ellerindeki dirlik beratları ile vakıfname ve mülknamelerini yenilemeleri ve yeni padişahtan ‘mukarrername’ almaları gerekirdi. Yanı sıra, Padişahın memleketin gerçek durumunu ayrıntılı olarak bilmesi ve zamanla ortaya çıkması olası yolsuzluk ve haksızlıkları ortadan kaldırabilmesi için teftiş yaptırması gerekliydi.200

193 Öz, “Tahrir”, s. 430. 194 Cvetkova, “Early Ottoman Tahrir Registers”, s. 133, 134. 195 İnalcık, “Stefan Duşan’dan”, s. 105; Öz, “Tahrir”, s. 430. 196 T. Halasi-Kun, “Some Notes on Ottoman Mufassal Defter Studies”, Journal of Turkish Studies, X, 1986, s. 166. Imtiyazllı köyler ve vakıf köyleri gibi yerleşimler defter dışı kalabilirlerdi. Lowry, “The Ottoman Tahrir-Defterleri”, s. 8. 197 Cvetkova, “Early Ottoman Tahrir Defters”, s. 207, 211. 198 Barkan, “Büyük Arazi ve Nufus Tahrirleri I”, s. 21. 199 Ibid., s. 22. 200 Barkan, “Büyük Arazi ve Nufus Tahrirleri I”, s. 35f. Elbette öncelikli amaç tahririn vergilemeye temel olacak kayıtları temin etmesiydi. Tahrir sistemi ile merkezi hükümet köylerin adları ve bunlardaki hane adedi, toprak miktarı ve toprak dağılımı, timarlı sipahilerin sayısı, askeri yükümlülükleri ve bunlar karşılığında elde ettikleri gelir tür ve miktarı, vakıflar ve özel mülkler, vergi mükellefleri ve vergi yükümlülükleri, vergi muafiyeti taşıyanlar ve benzeri konularda detaylı bilgi ediniyordu. Yanı sıra ekilen ürünler ve mikdarları, hayvanların sayısı ve benzerleri konusunda da tahrirler bilgi veriyordu. Merkezi hükümet bu bilgileri vergilendirme konusunda kullanırdı.201 Yeni bir tahrirden beklenen bir diğer amaç devlet gelirlerinde ortaya çıkan artışları tespit etmekdi. Fetih sırasında güvenlik gerekçesi ile yerlerinden ayrılan kimseler yerlerine döner, zaman içinde reayanın nufus dağılımı değişir, doğal olarak vergi mükellefi olabilecek yeni nesiller ortaya çıkardı. Ayrıca yeni araziler tarıma açılır ve vergilendirilebilir gelir kaynağı haline gelirdi. Bunların tersine gelirlerin azaldığı durumlar da olurdu. Bazı yerleşim alanlarının veya tarlaların terk olunması, göçler, kıtlık veya hastalıklar gibi nedenler sonucu nüfus azalması ve ölümler olurdu.202 Geniş alanları kapsayan sistematik tahrir uygulamaları ile nüfus değişim ve hareketleri tesbit edilebilir ve bunlar sonucu oluşan yeni durumun tesbiti ile bilgilerin yenilenmesi sağlanırdı.203 Böylece yeni durumun ortaya çıkardığı vergi gelirleri öğrenilirdi.204 Yine defterler gelir kaynaklarının yeniden dağıtımı için de önemliydi. Gelir kaynaklarının timar olarak veya vakıflara ve özel mülke dağıtımı tahrir kayıtları ile mümkündü. Osmanlı Devleti’nde sivil ve askeri hizmetlilerin büyük bir çoğunluğu merkezden maaş almak yerine belli bir yerdeki gelir kaynağından -vergiler gibi-

201 Diğer taraftan tahrir defterleri her türlü ürün hakkında bilgi içermez, sadece vergilendirilebilir ürünler tahrire konu olur. Bazan pek çok ürünün vergisi toplu olarak kaydedildiğinden belirli bir üründen elde edilen vergi geliri ayırt edilemeyebilir. Kemal Çiçek, Tahrir Defterleri as a Source for History, basılmamış master tezi, the Faculty of Arts of the University of Birmingham, Temmuz, 1989, s. 41; Öz, “Tahrir”, s. 435. Tahrir defterlerinin yayımı ile ilgili diğer bazı eleştiriler için bkz., Colin Heywood, “Between Historical Myth and ‘mythohistory’: the limits of Ottoman history”, BMGS 12 (1988), s. 336; Çiçek, Tahrir Defterleri, s. 44. 202 Barkan, “Büyük Arazi ve Nufus Tahrirleri I”, s. 22f. 203 Barkan, “Ottoman Fiscal Surveys”, s. 167; Barkan ve Meriçli, Hüdavendigar Livası, s. 4. Tahrir defterleri nufus ile ilgili doğrudan rakamlar vermezler. Çiçek, Tahrir Defterleri, s. 35. Defterlerde hane- mücerred sınıflandırmasında sorunlar vardır. Hangi yaşta bir kimsenin yetişkin sayıldığını ve mücerred kaydedildiğini bilmiyoruz ve hane üzerinden nufus hesabı yapmak için kesin bir katsayımız yok. Bu nedenle değişik tarihçiler tarafından ileri sürülen çeşitli katsayılar, nufus için çok farklı rakamlar ortaya çıkarabilmekte. Çiçek, Tahrir Defterleri, s. 37f; Öz, Canik Sancağı, s. 7. 204 İnalcık, “The Ottoman State: Economy and Society”, s. 137. faydalanırdı. Resmi görevlilere ve askerlere ödemeler, savaş giderleri ve kamusal hizmetler eyaletlerdeki gelir kaynakları üzerine havale çekilerek yapılırdı. Bu gibi bir sistemin düzenli işlemesi için devlet gelir kaynaklarını ve bunlardaki değişimi detaylı olarak bilmeliydi.205 Böylece bir görevliye fiilen tahsis edilen gelir ile defter üzerinde ona bırakılan gelir birbirini tutardı. Timarlılar durumunda ise bu sistemin doğru işlemesi için sipahinin gerçek geliri ile beratında yazılı gelirin birbirini tutması gerekliydi. Çünkü, bu beratlarda kayıtlı gelirlerine göre sefere beraberlerinde götürmekle yükümlü oldukları asker adedi artabilecekti. Zaman içinde timarlıların beratlarında yazılı miktar ile tasarruf ettikleri dirliklerinden fiilen tahsil etmekte oldukları vergi miktarı birbirini tutmamaya başlayacak olursa devlet teşkilatı için büyük sorunlar ortaya çıkardı. Dirlik sahiplerinin ellerindeki berat yazısını tutturamadıkları takdirde üzerlerine aldıkları yükümlükleri yerine getiremeyecek bir duruma düşmelerini önlemek de önemliydi.206 İl yazıcıları gerekli oldukça, sipahilerin beratlarındaki yazıları tutturmak şartı ile sipahinin bir kısım raiyetlerini alıp başkasına verebilmekteydi. Diğer taraftan, köy halkının artması, ekilen arazinin genişlemesi ile ortaya çıkması muhtemel üretim artışlarının sipahinin elinde kalmaması ve yeniden dağıtımı için zaman zaman teftişler ve tahrirler yaptırarak yeni durumu tesbit etmek gerekliydi. Zaman içinde bir tımarın gelirinde ortaya çıkan fazlalıklardan sipahi uzun süre faydalanamazdı, yirmi otuz sene gibi aralıklarla bazan ise çok daha sık yapılmakta olan yeni tahrirlerle gelir kaynakları yeniden gözden geçirilmekte ve sipahilerle diğer dirlik sahiplerinin ellerindeki beratlarının yazılarına göre yeni dağıtım ve düzenlemeler yapılmaktaydı. Bu sırada ortaya çıkan fazlalıkların yeni mükellefiyetler karşılığı olarak yeni tımar sahiplerine dağıtımı veya sadece haslara ilhak ve ilavesi mümkündü.207 Ancak vergi gelirlerinin tesbiti ve toprak dağıtımı gibi meseleler yanında merkezi hükümet kötü muamelelerin ve yolsuzlukların tesbiti ve bunların giderilmesi üzerinde de dururdu. Bunların soruşturularak tesbiti de tahrir uygulaması ile olurdu.208 Aynı biçimde

205 Barkan, “Büyük Arazi ve Nufus Tahrirleri I”, s. 23; Barkan, “Ottoman Fiscal Surveys”, s. 163. 206 İnalcık, “Raiyyet Rüsumu”, s. 37f. 207 Barkan, “Büyük Arazi ve Nufus Tahrirleri I”, s. 23. 208 Murphey, “Ottoman Census Methods”, s. 119. vakıflardaki suistimalleri teftiş ile idari ve mali sahadaki düzenlemeler içinde tahrirler gerekliydi.209 Yukarıda genel olarak işleyişi açıklanan tahrir sisteminin Osmanlı ekonomisindeki fonksiyonu konusunda farklı yaklaşımlar ve değerlendirmeler de bulunmaktadır. İzleyen bölümde bunlara da değinilerek Çift-Hane sistemi açısından tahrir sisteminin değerlendirmesi verilecektir.

2.4. Tahrir Sisteminin Sonuçları Osmanlı tarihçileri tahrir sisteminin İmparatorluk için merkezi önemde bir sistem olduğu ve tahrir sisteminin güçlü bir merkezi idarenin kurulması ve sürdürülmesinin bir aracı olduğu konusunda anlaşmaktadır. Feodal ve Asya Tipi Üretim Tarzı yaklaşımları açısından ise tahrir sistemi öncelikle artık ürünün doğrudan üreticiden çekilmesinin ve bu bakımdan güçlü bir merkezi otoritenin tarımsal ekonominin organizasyonuna müdahaledeki aracıdır. ATÜT açısından tahrir defterlerinde yer alan kanunnamelerdeki düzenlemeler bağımsız köylülüğün sürdürülmesine yöneliktir.210 Feodal Üretim Tarzının geçerliliğini savunanlar açısından aynı düzenlemeler köylü bağımlılığını düzenleyen hükümlerdir ve sadece feodal efendinin belli miktardaki yıllık gelirini sağlamak içindir.211 Tahrir sisteminin, yeni fethedilen bir yerin Osmanlı idari ve iktisadi yapısına adaptasyonu, burada Osmanlı’nın kendi düzeninin tesisi ve kolonizasyon212 gibi merkezi otoriteye yararları yanısıra, başlıca, kaynakların tesbiti ve timar sisteminin kurulması bakımından önemi vardır. Tipik bir Osmanlı eyaleti timar sisteminin tesis edilmiş olduğu ve merkezi hükümetin de eyaleti bu sistem vasıtasıyla kontrol ettiği bir düzene sahiptir. Yani, tahrir sisteminin uygulanması imparatorluğun idari organizasyonunun gerekleri ile ilgilidir. Timar sistemi de bu idari düzenin ve aynı zamanda askeri organizasyonun en önemli parçalarından biridir. Timar sisteminin uygulanması için imparatorlukdaki insan ve toprak kaynakları hakkında detaylı bilgi edinmek gerekir ve bunun için de tahrir

209 Barkan, “Büyük Arazi ve Nufus Tahrirleri I”, s. 36. 210 Keyder, Toplumsal Tarih Çalışmaları, s. 57. 211 Moutafchieva, Agrarian Relations, s. 147. 212 Cvetkova, “Early Ottoman Tahrir Registers”, s. 133f. yaptırmak lazımdır.213 Dolayısı ile tahrir sistemi timar sisteminin uygulanmasının bir öngereğidir. Osmanlı tarihçileri genel olarak tahrir defterlerinin timarlılar için ayrılmış tüm vergilendirilebilir kaynakları tespit etdiğini, defterlerin timar sistemi için tutulduğunu yazar.214 “Timar sistemini tesis etmek, sürekli ve merkezi devlet kontrolünü idame ettirmek için, devlet eyaletlerdeki tüm gelir kaynaklarını detaylı bir biçimde tesbit etmek ve bu kaynakların dağıtımını gösteren defterler hazırlamak zorundaydı.”215 Bazı kavramsal farklılıklara rağmen Feodal ve Asya Tipi Üretim Tarzları açısından da tahrir sisteminin fonksiyonu timar sisteminin kurulması ve vergilemeye yönelikdir. Moutafchieva’ya göre tahrir sistemi timar sisteminden elde edilen feodal rantı kontrol etme sistemidir ve bu yolla da elbette orduyu idame ettirmenin aracıdır.216 Aynı zamanda tüm tarihçiler tarafından vergi kaynaklarının ve miktarının tesbiti için bir sistem olarak kabul edilir. Kanunnameler vergi oranlarını ve vergi toplama kaidelerini belirleme gibi vergileme sistemi ile ilgili düzenlemelere öncelik verir. Ancak bununla kısıtlı değildir. Kanunname toprak tasarrufu ve transferi ile ilgili hukuku, reayanın hukuki statüsünü de gösterirdi.217 Osmanlı kırsal ekonomisinin iktisadi, idari ve mali örgütlenmesinin Çift-Hane sistemi altında gerçekleştiği kabul olunursa tahrir uygulaması Çift-Hane sistemi ile bağıntılı ve onu destekleyen bir uygulama olarak görünür. İnalcık tahrir sistemini Çift- Hane sistemini tamamlayan bir araç olarak görür. Tahrir defterlerindeki bilgiler de Çift- Hane sisteminin kendine özel gerekleri dikkate alınarak yorumlanmalıdır yazarak bu iki sistem arasındaki yakın ilişkiyi vurgular.218 Tahrir uygulaması çift-hane birimlerini kaydeden, çift-resmi ve bağlaşıklarını tesbit eden, böylece de Çift-Hane sisteminin idari ve mali temelini kurmaya ve devam etdirmeye yarayan bir araçtır. Çift-Hane biriminin temel elemanlarından olan çiftlik büyüklüğü tahrir sistemi ile belirlenir. Tahrir defterlerinde yer alan kanunnameler reaya çiftliklerinin parçalanmaması ve çiftliklerin boş bırakılmaması, dahası üretim

213 Öz., “Tahrir”, s. 3 214 Lowry, “The Ottoman Tahrir Defterleri”, s. 7, 8; Öz, Canik Sancağı, s. 7; Ö. L. Barkan, “Timar”, Türkiyede Toprak Meselesi; Toplu Eserler 1, İstanbul, Gözlem Yayınları, Kasım 1980, s. 809; Çiçek, Tahrir Defterleri, s. 30. 215 İnalcık, The Classical Age, s. 108; Barkan, “Büyük Arazi ve Nufus Tahrirleri I”, s. 22. 216 Moutafchieva, Agrarian Relations, s. 20f. 217 İnalcık, The Classical Age, s. 72; Lowry, “The Ottoman Liva Kanunnames”, s. 23-26. 218 İnalcık, “The Ottoman State: Economy and Society”, s. 138. elemanlarından reaya iş gücünün de devamlılığının sağlanması için gerekli olan düzenlemeleri ve yaptırımları tesbit eder. Böylece çift-hane biriminin korunması ve idamesi sağlanır. Tahrir, Çift-Hane sisteminin kurulması ve işlemesinin bir aracıdır. Çift-Hane’nin mali yönünün temelini oluşturan çift-resmi ve bağlaşıkları da tahrir olunarak defterlerde tesbit olunur. Osmanlı İmparatorluğunda köylü defterdeki kayıtlarla mali bir statü kazanmaktadır ve bu statüyü bir sonraki tahrire değin değiştirememekdedir. Yeni bir tahrire kadar devam eden bu statü, aynı zamanda kır toplumunu sosyal bakımdan biçimlendirmektedir.219 İnalcık’a göre imparatorluk bürokrasisi, toprak ve reaya üzerinde tahrir sistemi yoluyla yaptığı kontroller sonucunda bizzat bu toplum düzenini bir dereceye kadar etkilemekte, hatta yaratmış olmaktadır.220 Böylece ‘tahrirat’ Çift-Hane sisteminin mali yönü için de gerekli bir uygulamadır. Çift-Hane sistemi açısından değerlendirildiğinde, tahrir sisteminin timar sisteminin tesis ve idamesi ya da Osmanlı mali düzeninin tesisi ile ilgili fonksiyonu gözardı edilemez. Timar sistemi Çift-Hane sistemi ile ilişkili, idari ve mali düzenin parçası olan bir sistemdir, ama aynı zamanda bir askeri organizasyondur ve timar sisteminin tüm fonksiyonları Çift-Hane sistemi kapsamında değildir. Aynı şekilde, doğal olarak tahrir sisteminin çift-resmi sistemi dışında Osmanlı mali düzeni içinde temel bir rolü vardır. Ancak Çift-Hane sistemi ile değerlendirilen tarımsal organizasyonda tahrir sisteminin işlevini ve işleyişini açığa çıkarmak da gereklidir.

3. ÇİFT-HANE SİSTEMİ VE MİRİ TOPRAK REJİMİ Miri topraklar, rakabesi, yani mutlak mülkiyet sahipliği devlete aid olan topraklardır.221 Bunlar satış konusu olamazlar, vakıf veya hibe edilemezler, miras olarak bırakılmaları konusunda sınırlamalar vardır. Osmanlı toprak sisteminde miri arazi, miri- tapulu ve miri-mukataalı arazi olarak ikiye ayrılır.222 Miri-tapulu arazi belirli bir tapu sözleşmesi ve toprak hukuku altında tasarruf edilen arazilerdir. Tasarruf sahibi toprağın

219 İnalcık, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 9. 220 Idem, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 9; Idem, “The Ottoman State: Economy and Society”, s. 135. 221 A. Cohen, “miri”, Encyclopaedia of Islam, second edition, vol. VII, 125-126. 222 Miri-Mukataalu arazi basit bir kira sözleşmesi ile herhangi biri tarafından kiralanabilir bir arazidir. Mukataalı arazi bir üçüncü tarafa yeniden kiralanabilir. Bu tür topraklar tapu sözleşmesi ile tasarruf edilen topraklardan doğan yükümlülüklerden muafdır. kullanım ve tasarruf hakkını elde eder ve bu hakları erkek mirasçılarına geçirebilir. Bu tür miri arazi aynı zamanda Çift-Hane sisteminin temelini oluşturur.223 İmparatorlukta ekilebilir arazi, özellikle de Anadolu ve Balkanlar’da, çift-hane birimlerini bozulmamış tutmak için miridir, yani devlet mülkiyetindedir. Miri rejim devletin toprağı sıkı bir biçimde kontrol etmesini ve tarımsal-mali organizasyonunun temeli olan çift-hanenin devamını sağlar.224 ATÜT yaklaşımına göre toprak üzerinde devlet mülkiyeti, yani miri rejim, devletin siyasal iktidarının bir ifadesidir ve aynı zamanda ATÜT’ün temel bir özelliği olan bağımsız köylünün geçimlik ekonomisinin temel ilkesidir,225 ve miri rejim timar sisteminin ön gereğidir,226 artık-ürünün devlete gitmesine yarayan bir rejimdir.227 Feodal Üretim Tarzı açısından da miri rejim timar sisteminin temelini oluşturur. Miri toprak rejimi bir feodal toprak sahipliği formu olan timarın tesisi için gereklidir.228 Miri arazi rejimi, devlete, tüm köylü arazisini ve tarımsal ekonomiyi kontrol ve organize etme otoritesini verir. Devletin rakabesini elinde tuttuğu bu topraklar tüm tarımsal toprakları değil fakat hububat üretimine açık arazileri kapsar ve bağ ve bahçeler bunun dışında kalır.229

3.1. Miri Toprak Rejimi Ekilebilir arazi üzerinde devlet mülkiyeti Osmanlının getirdiği bir yenilik değil devr aldığı bir uygulamadır. İnalcık da “Miri tapulu arazi, imparatorluk siyasetinin bulduğu ve korumaya çalıştığı ana imparatorluk rejimi olarak, eski çağlardan beri Akdeniz ve Orta Doğu tarihine yön vermiş bir temel sistemdir” yazmaktadır.230

223 Osmanlı toprak düzeninde miri toprakların yanısıra miri araziden sultanın bağışı ile, çorak arazinin şenlendirilmesi ile, İslam hukukuna uygun satış sözleşmesi ile ve son olarak fetih-öncesi yerleşiklerin ellerinde bırakılan topraklar olmak üzere özel mülk topraklar da vardır. Bunun yanısıra devlet denetimi de bulunmasına karşın bağımsız idare edilen vakıf topraklar da bulunmaktadır. Son olarak hiç ekilmemiş ya da ekilebilir olduğu halde terk edilmiş topraklar mevat arazi adı altında Osmanlının hukuki açıdan toprak sınıflandırmasında yer alır. 224 İnalcık, “The Ottoman State: Economy and Society”, s.146. 225 Huricihan İslamoglu-İnan, Osmanlı Imparatorluğu'nda Devlet ve Köylü, İstanbul, İletişim Yayınları, 1991, s. 36, 37. 226 Divitçioglu, Asya Üretim Tarzı, s. 61. 227 Ibid., s. 79, 80. 228 Moutafchieva, Agrarian Relations, s. 3.. 229 İnalcık, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 3 ; Idem, “Village, Peasant and Empire”, s. 142. 230 Idem, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 5. Osmanlı İmparatorluğunda toprak üzerinde mülk sahipliği doğuran iki ilkeden biri feth diğeri şenlendirmedir. Osmanlı İmparatorluğunun ve onlardan önce Selçukluların ve sonraki Anadolu beyliklerinin Bizans’dan zaptettikleri arazi fey’e dayanan haraci topraklardır ve bu rejim daha önceden Abbasiler zamanında geniş ölçüde uygulanmıştır. Birçok tarihçiye göre Osmanlılar devletin ilk zamanlarından beri İslam hukukunu yakından bilen ulemaya devlet idaresinde yer vermişlerdir. Bu ulema-devlet adamları, yeni fütuhat neticesinde Darü’l-İslam’a katılan ülkelerde fey’ esasını uygulama fırsatı bulmuşlardır.231 Osmanlılar feth etdikleri toprakları kılıç hakkı ile feth etdiklerini ileri sürerek toprak üzerinde mutlak hakimiyyet iddia etmişlerdir. Bu topraklar, 14. Yüzyıla doğru derebeyleri ve manastırların elinde bulunduğundan Osmanlı devleti için arazi üzerinde kendi devlet mülkiyeti rejimini kurmak güç olmamıştır.232 Osmanlı dini otoriteleri miri toprakların devlet hazinesine aid olduğunu, mülkiyeti devlette kalmak üzere bu toprakların ancak tasarruf ve faydalanma haklarının çiftçilere verilebileceğini kabul eder. Onaltıncı yüzyılda Osmanlı Şeyhülislamı Ebussuud Efendi’nin Selanik ve Üsküp tahrir defterleri mukaddimesinde yazdığı Osmanlı toprak hukuku ile ilgili açıklamalar önemlidir. Buna göre, İslam devletlerinde arazi üç kısımdır. Bir kısmı öşri topraklardır. Fetih sırasında islamlara temlik olunmuştur ve onların hakiki mülkleridir. İkinci kısım haraci topraklardır. Fetih sırasında gayri-müslimlerin elinde bırakılmış ve kendilerine mülk olarak verilmiştir, toprak, sahibinin hakiki mülküdür, alınır satılır. Üçüncü tür topraklara ise arz-i memleket denir. Aslı haraciyedir ve toprağın rakabesi devletindir. Reaya bunu ziraat eder, bağ, bahçe ve bostan haline getirir, üründen harac-i mukaseme ve harac-i muvazzafasını verir. Osmanlı memleketinde arazi arz-i memlekettir. Öşr adı altında harac-i mukasemesini ve çift-akçesi adıyla harac-i muvazzafası verilir. Ölürlerse oğulları yerine geçip tasarruf ederler. Oğulları kalmazsa dışardan işleyebilecek durumda olanlara bir tür peşin kira bedeli alınıp tapuya verilir. Bu

231 Idem, “İslam Arazi ve Vergi Sisteminin Teşekkülü ve Osmanlı Devrindeki Şekillerle Mukayesesi”, Osmanlı İmparatorluğu: Toplum ve Ekonomi içinde, İstanbul, Eren Yayıncılık, 1993, s. 25. 232 Idem, “İslam Arazi ve Vergi Sisteminin Teşekkülü”, s. 25; Idem, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 5; Idem, “Village, Peasant and Empire”, s. 144. araziler alınıp satılamaz, bağış ve temlik edilemez, vakf ve mülk edilemez, ama sipahi kararı ile feragat edilebilir.233 Satıldığı durumda ise geri çevrilemez.234

3.2. Miri Tapu Rejimi Yukarıda değindiğimiz gibi miri topraklar başlıca iki kategoriye ayrılırlar; tapulu arazi ve mukataalı arazi. Tapulu arazi köylü ailesine, tapu rejimi içinde verilen arazidir. Tapu rejimi çiftliklerin köylü aileleri tarafından bağımsız ve devamlı işletilmesini garanti eden bir rejimdir. Tapulama araziye belirli bir statü vermekte ve onu Çift-Hane sisteminin içine almaktadır. Tapu rejimi içinde tasarruf edilen arazi, satılamayan, hibe ve vakf edilemeyen ancak babadan oğula bir işletme birliği olarak geçen raiyyet çiftlikleridir. Köylü bu araziyi kendisi işlemek zorundadır. Üretim için öküz, saban ve tohumu kendisi sağlar. Köylü devlete ve sipahiye, kanunların emrettiği bedeni hizmetler dışında karşılıksız hiç bir hizmet yapmaya zorunlu değildir. Devlet görevlileri raiyyeti kendi çiftlik veya vakıflarında çalıştırmaya kalkınca devlet bunu önler. Kanunlarla köylünün emek ve hürriyeti garanti altına alınmıştır. Üretimin ve mali kaynağın devamını patrilineal irsiyet, yani babadan oğula intikal ilkesi sağlar.235 Özetle tapu rejimi çiftlik birimlerinin bağımsız ve devamlı işletilmesini garanti eden bir sistemdir236. Miri mukataalı arazi kategorisi ise tamamen ayrı bir toprak rejimini simgeler. Mukataalı arazi tapu sistemi dışında kalan devlet arazisinin yasal bir sözleşme ile belli bir kira karşılığı şahıslara verildiği farklı bir uygulamadır. Miri topraklarda esas rejim tapulu rejimdir. Merkezi bürokrasinin amacı da mukataalı araziyi tapulu arazi biçimine getirmektir.237 Osmanlı arazi hukuku bir raiyyete, tarlasını ve çiftliğini ferağ hakkını tanır. Ferağ ancak sipahinin izni ile olabilir. Ferağ işlemi için kadı sicillerinde satma, bey’ ü şira

233 Idem, “İslam Arazi ve Vergi Sisteminin Teşekkülü”, s. 24; Ayrıca bkz. Mehmed Ertuğrul Düzdağ, Şeyhülislam Ebussuud Efendi Fetvaları Işığında 16. Asır Türk Hayatı, Enderun Kitabevi, İstanbul, 1983, s.167-170. 234 Halil İnalcık, “Islamization of Ottoman Laws on Land and Land Tax”, Essays in Ottoman History içinde, İstanbul, Eren Yayıncılık, 1998, s. 160. 235 Neşet Çağatay, “Osmanlı İmparatorluğunda Reaya’nın Miri arazide toprak tasarrufu ve intikal tarzları”, IV. Türk Tarih Kongresi içinde, Ankara, Türk Tarih Kurumu, 1952, 426-433; İnalcık, “The Ottoman State: Economy and Society”, s.108, 147; Idem, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 4, 5; Idem, “Village, Peasant and Empire”, s. 143. 236 Idem, “The Ottoman State: Economy and Society”, s. 108, 147; Idem, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 4, 5. denmesine karşılık bu gerçek bir satış değilir. Ferağda, köylü verdiği tapu resmine karşılık olarak bir miktar para alır. Sipahi de izin verdiği için, kanunda olmasa bile bir para kabul eder. Bu biçimde miri çiftlikler geniş ölçüde alış-veriş konusu haline gelmiştir.238 Tapu ile toprağı tasarruf etmeye onu işleyebilecek ve vergileri ödeyecek reaya uygundur. Şehirliler ve askeri sınıf üyeleri bir biçimde toprağı elde ederlerse köylünün yükümlülüklerini üstlenirler. Eğer bir aile çiftliği boş kalırsa öncelikli haklara sahip olan aile üyeleri ve köyün yerleşiği olanlar tapu için teklifde bulunma önceliğine sahiptir.239 Tapu araziyi tasarruf edene belli bir statü getirir ki bu a’şar vergisine ek olarak çift- resmi veya ispence ödemek gibi belli şahsi yükümlülükler doğurur. Tapulama durumunda toprağı kiralayan raiyyet vergileri ödemeli, devlete ve sipahiye belli hizmetler görmelidir.240

3.3. Miri Toprak Rejimi ve Çift-Hane Sistemi Bağlantısı Miri arazi rejimi belli bir ekonomik ve sosyal sistemin, Çift-Hane sisteminin sürdürülmesi için vazgeçilmez bir düzenlemedir. Bu bakımdan Çift-Hane sistemi Osmanlı İmparatoluğunda belirli bir toprak rejimi ile ilişkilidir. 241 İnalcık’a göre, Osmanlı miri-tapulu toprak rejimi ancak Çift-Hane sistemi çerçevesinde anlaşılabilir.242 İnalcık, miri arazi rejiminin kendi başına bir gaye değil belli bir tarım ekonomisi ve sosyal yapının sürdürülmesi için vazgeçilmez bir düzen olduğunu yazmaktadır. Bu iktisadi ve sosyal yapı Çift-Hane sisteminin ortaya çıkardığı yapıdır.243 Devlet çift-hane birimlerini bozulmamış tutmak kaygısı ile ekilebilir toprakları miri rejim içine sokmuşdur. Miri rejim devletin toprağı sıkı bir biçimde kontrol etmesini ve tarımsal-mali organizasyonunun temeli olan çift-hane biriminin devamını sağlar.244 Miri sistem sayesinde topraklar alım-satım konusu olamaz, bağış, vakf ve temlik edilemez,

237 Idem, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 5, 6 ; Idem, “Village, Peasant and Empire”, s. 144. 238 Idem, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 13f ; Idem, “Village, Peasant and Empire”, s. 153. 239 Idem, “The Ottoman State: Economy and Society”, s. 109. 240 Ibid., s. 108. 241 Idem, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 4; Idem, “Village, Peasant and Empire”, s. 143. 242 Idem, “The Ottoman State: Economy and Society”, s. 107; Idem, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 6; Idem, “Village, Peasant and Empire”, s. 145. 243 Idem, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 4 ; Idem, “Village, Peasant and Empire”, s. 143. 244 Idem, “The Ottoman State: Economy and Society”, s. 146. mülk edinilemez. Ferağ ancak merkezi otoritenin temsilcisi sipahi ve kadının izni ve aracılığı ile gerçekleşir. Topraklar düzenli olarak ekilemezse tapu rejimi kuralları içinde başkasına verilir.245 Bu tür miri arazi, yani tapulu miri arazi Çift-Hane sisteminin temelini oluşturur. Miri arazi rejimi ile şer’i vergiler yanında örfi vergiler toplanır ve vergi miktarının eksilmemesi ve vergi kaynaklarının garanti altına alınmasını sağlayan sıkı bir kontrol rejimi kurulur.246 Örfi vergilerden oluşan çift-resmi sistemininde yer alan vergilerin konulması ve tahsili için de miri arazi rejimi gereklidir.

4. ÇİFT-HANE SİSTEMİ VE TİMAR SİSTEMİ Timar sistemi Osmanlı klasik döneminde İmparatorluğun çekirdek eyaletlerinde uygulanan bir askeri-idari-mali organizasyondur. Timar, Osmanlı imparatorluğunda geçimleri ve/veya hizmetlerine aid masrafları karşılamak üzere bir kısım asker ve memurlara belirli bölgelerden kendi nam ve hesablarına tahsili yetkisi ile tahsis edilmiş olan vergi kaynaklarına denir.247 Para ekonomisinin ve transferinin yeterince gelişmediği İmparatorlukda, timar sistemi, kırsal alanda başlıca atlı süvarilerin yerinde topladıkları vergilerle geçimlerini sağladıkları ve aynı zamanda bölgelerinde güvenliği sağladıkları bir askeri organizasyonu sağlar. Savaş durumunda sipahiler at, zırh ve silahları ve eğer varsa cebelüleri ile merkezi orduya katılırlar. Timar sistemi aynı zamanda mali düzenin bir parçasıdır; büyük kısmı aynen toplanan vergi gelirlerinin nakdi paraya çevrilmesi, merkezi devlet hazinesinde toplanarak oradan dağıtılması ve bu dağıtılan maaşlarla vazife sahiplerinin bulundukları yerlerde geçimlerinin temini gibi işlerin güçlüğü karşısında kurulu bir sistemdir.248 Timar sistemi benzeri ‘prebendal’ sistemler antik uygarlıklarda da uygulanmaktaydı. Sümerler’de yaygın özel mülkiyet olmasına karşın ‘nigenna’ adı verilen tapınak toprakları da bulunmaktaydı. Bu topraklarda çalışan çiftçilere, zanaatkarlara ve tapınak görevlilerine bırakılan ve ‘kurra’ adı verilen topraklar da vardı.

245 Idem, “İslam Arazi ve Vergi Sisteminin Teşekkülü”, s. 24; Düzdağ, Ebussuud Efendi Fetvaları, s. 167- 170. 246 Idem, “İslam Arazi ve Vergi Sisteminin Teşekkülü”, s. 26. 247 Ö. L. Barkan, “Feodal Düzen ve Osmanlı Timarı”, Türkiyede Toprak Meselesi; Toplu Eserler 1, İstanbul, Gözlem Yayınları, Kasım 1980, s. 874. 248 Idem, “Feodal Düzen”, s. 874; Idem, “Timar”, s. 806. Askeri hizmet karşılığı olmamakla birlikte bu topraklar bir hizmet karşılığı tasarrufa veriliyordu. Bu topraklar miras olarak bırakılamıyor ve geri alınabiliyordu. Yanı sıra ‘urulal’ adı verilen ve tapınak görevlilerine üründen alınan bir pay yolu ile ilave gelir temin eden topraklar vardı.249 Sümer kent devletlerinde bu sistemin geniş bir imparatorluk coğrafyasına sahip Osmanlı’daki gibi para ekonomisinin gelişmediği bir düzende ödemelerin uzak mesafelere bir tür ‘havale’si olarak ortaya çıktığını söyleyemeyiz. Sümer’de bir devlet ve tapınak teşkilatı ve hiyerarşisi, memurlar ve rahipler sınıfı bulunmaktadır. Yaygın takas ekonomisinde, hizmet karşılığı maaşların ödenmesinin temel geçim kaynağı olan toprak tasarrufu ve temel gıda maddeleri biçiminde olması elverişli bir çözümdür. Tarihsel devamlılığı içinde bu çözüm askeri hizmetler durumunda da uygulanmış ve ekonomiler parasallaşmış olsa dahi nakit transferlerinin pratik imkansızlıkları neticesinde Osmanlı örneğinde de olduğu gibi bir ödeme havalesi işlevi de görmüşlerdir. M.Ö. 18.yy’da Babil kralı Hammurabi zamanında askerlere askeri hizmet karşılığı olarak araziler verilmişdir.250 Hammurabi kanunlarından anlaşıldığına göre hizmet ve görev karşılığı asker ve balıkçılara arazi verilmekteydi. Savaşta esir alınan bir askerin oğlu araziyi işleyebilecek ise arazi ve görevi devralabiliyordu. Eğer oğul yetişkin değil ise annesi arazinin 1/3’ünü tasarruf ederek oğlunu büyütebiliyordu. Kendisine bu arazi tahsisatı yapılan asker eğer araziyi bir yıl için bırakıp gider ise haklarını kaybetmiyordu. Ancak eğer üç yıl bırakır ve bu süre zarfında bir başkası araziyi işler ve görevleri yerine getirirse geri döndüğünde arazisini geri alamazdı. Bu arazi ve ev satılamazdı, satılması ise geçersiz sayılır ve ödenen para yanardı. Öyle görünüyor ki tasarruf edilen sadece hububat arazisi değil, bahçe ve ev ile birlikte bir araziydi. Bu üçü de satılamaz ve tasarruf

249 Samuel Noah Kramer, Sümerler, çev. Özcan Buze, İstanbul, Kabalcı, 2002, s. 108. 250 Weber, The Agrarian Sociology of Ancient Civilizations, s. 88. Bir kent devletinde görevlilere, küçük memurlara çiftliklerin tahsisi rahat uygulanabilir. Ancak gelişkin bir bürokraside yüksek mevki sahibi görevlilere tahsisat yapmak çin arazileri ayarlamak güçlükler taşır. Akad krallarının destekçilerine toprak bahşetmek için satınalımlar yoluna gitmesi konusunda bkz., van de Mieroop, Antik Yakındoğu’nun Tarihi, s. 88. Üçüncü Ur hanedanında eyaletlerde vali ve generallerin devlet tarafından tahsis edilen topraklardan gelirlerini elde etmesi konusnda bkz., ibid, s. 101f. Osmanlı İmparatorluğu’nda toprak üzerinde devlet mülkiyeti ve hükümdarın temlik hakkının bu güçlüğü aşarak timar sisteminin uygulanmasını mümkün kıldığını söyleyebiliriz. sahibi olan asker, balıkçı veya bir diğer görevli bunları tamamen veya kısmen eşinin veya kızının üzerine geçiremez veya borcu karşılığı veremezdi.251 Buna benzer bir düzenin Ptolemaioslar’da hafif silahlı askerler için uygulandığı da görülüyor.252 Bu düzende toprak satılamazdı, ancak tasarruf edenin oğlu miras alabilirdi. Hatta dul karısı ya da yetimi de devralabilirdi. Üç yıl yükümlülükler yerine getirilmezse toprak başkasına verilirdi.253 Hititlerde de kral tarafından soylulara bağışlanan topraklar vardı ki bunlar Hitit ordusunun başlıca gücünü dayandırdığı atlı süvarileri sağlıyorlardı.254 Ptolemaios’lar zamanında kendilerine arazi tahsis edilen askerlere ‘klerouhoi’ deniyordu.255 Arazi büyüklüğü rütbe ve kıdeme göre değişiyordu.256 Tasarruf sahipleri köylüden daha özgürdü, ne ekeceğine karar verebilirdi. Ancak toprağın düzenli ekilmesi konusunda sorumluydu ve bu bakımdan denetlenirdi.257 Klerouhoi toprağı kendi işlemek zorunda değildi. Onu kiraya verebilirdi.258 Ptolemaioslar zamanında yerli askerlere de (machimoi) arazi tahsisi yapıldı.259 Bunlar küçük arazilere yerleştirildi, ancak içlerinde süvari olanların daha büyük arazileri vardı.260 İslamın ilk dönemlerinde de topraklar ‘katia’ olarak tahsis edildiler ve bunları devr alanlar sadece öşr ödediler. Bu uygulama daha sonra ikta adını aldı.261 İlk iktalar ırsi, miras bırakılabilen toprak bağışlarıydı. Bu topraklar satılabilir veya bağışlanabilirdi. Büyük topraklara sahip olanlar bunları kiraya verdiler.262 İkta uygulaması dönemler boyunca değişiklikler göstermiş ve farklı bir çok uygulamayı içeren bir terime dönüşmüştür. Zaman içinde ister toprak ister bir gelir olsun her türlü bağış ikta adını aldı ve ikta özellikle askeri hizmetler ile ilişkilendirildi.

251 Mebdure Tosun ve Kadriye Yalvaç, Sumer, Babil, Assur Kanunları ve Ammi-Şaduqa Fermanı, Ankara, Türk Tarih Kurumu, 1975, s. 188f. 252 Ibid., s. 89. 253 Ibid., 89. 254 O. R. Gurney, The Hittites, Penguin Books, 1954, s. 69-70. 255 Bevan, The House of Ptolemy, s. 146. 256 Rostovtzeff, History of the Hellenistic World, s. 284-85. 257 Ibid., s. 286. 258 Weber, The Agrarian Sociology of Ancient Civilizations, s. 237. 259 Ibid., s. 350. 260 Ibid., s. 236. 261 İkta için bkz., Ann K. S. Lambton, Continuity and Change in Medieval Persia, Aspects of Administrative, Economic and Social History, London, I. B. Tauris, 1988, 97-129. İkta sisteminin İslam’ın ilk dönemleri ve Emevi ve Abbasiler’de gelişimi ve uygulanması konusunda bkz., Mustafa Demirci, İslamın İlk Üç Asrında Toprak Sistemi, İstanbul, Kitabevi, 2003, ss. 223-267. Sasanilerde de ‘dihkan’ adı verilen bir askeri sınıf vardı. Bunlar bir köyün tarımsal fazlasına sahip olan yerel güçlü liderlerdi.263 Eyyübiler, daha sonraki Osmanlı uygulamasına benzer biçimde iktaları parçalar halinde değişik bölgelerden veriyorlardı. Bunlar ırsi değil ve geçiciydi ve ikta sahibi süvariler ilave ücret de alıyordu.264 Büveyhiler zamanında ikta adı altında askeri hizmet karşılığı topraklar verildi. Bunlar da ırsi değildi ve genellikle ömür boyu olmak üzere veriliyordu. Ayrıca bunlar ‘ikta temlik’ değildi yani mülkiyet bırakılmamıştı. Sadece kullanım hakkının verildiği ‘ikta istiğlal’ adı verilen ikta türüydü.265 Ancak hemen her zaman merkezi otorite zayıfladığından ikta sahipleri, ‘mukta’lar arazilerini daha bağımsız ve ırsi hale getirmeye, büyük toprak mülkiyetine sahip güçlere dönüşmeye çabalıyordu. Büyük Selçuklu İmparatorluğunda da ikta uygulaması Büveyhilere benzemektedir.266 Selçuklular zamanında da belirli miktar atlı asker sağlamak yükümlülüğü karşılığı büyük araziler bağışlandı.267 Ancak bunlar ırsi değildi, yerleri değiştirilirdi ve sadece bazı ilk ve büyük arazi bağışları mülk olarak verilmişti.268 Selçuklular, sadece askeri hizmetler karşılığı değil, devlet görevlilerine de ikta verdiler. Ancak bunun yanında daha geniş topraklar üzerinde daha fazla yetkilerle verilen idari- ikta denilebilecek bir uygulama da vardı.269 Askeri iktalarda muktanın reaya üzerinde yargı yetkisi yoktu, sadece kendisine tahsis edilen gelirleri toplardı. Reayanın eşi, çocukları, evi, parası ve malları üzerinde de hakkı yoktu ve bunlara müdahale ederse ikta elinden alınabilirdi.270 İlhanlılar’da Gazan Han zamanında ikta sisteminin yeniden uygulandığını görüyoruz. İkta sahipleri askeri sınıfa mensup kalacak ve köylü toprağa bağlanarak işleyecek, ikta sahibi de ödemesini böylece alacaktı. İkta sahipleri toprağın mülkiyetine sahip olmayacaklar sadece kendilerine bırakılan vergileri tahsil edeceklerdi. Otuz yıla kadar köyden ayrı olan ve kayıtlarda bir başka eyalette görünmeyen köylüler eski

262 Ashtor, A Social and Economic History of the Near East, s. 37. 263 R. N. Frye, “The Political History of Iran under the Sasanians”, Cambridge History of Iran, vol. 3 part 1, Cambridge, Cambridge University Press, 1983, s. 154. 264 Ashtor, A Social and Economic History of the Near East, s. 37. 265 Idem, s. 179-180; Lambton, Continuity and Change in Medieval Persia,, s. 99f. 266 Claude Cahen, Osmanlılardan Önce Anadoluda Türkler, E Yayınları Tarih Dizisi, s. 56, 57. 267 Ashtor, A Social and Economic History of the Near East, s. 213. 268 Idem, s. 214. 269 Lambton, Continuity and Change in Medieval Persia, s. 100f. 270 Lambton, Continuity and Change in Medieval Persia, s. 102f. topraklarına zorla geri döndürülebilirdi. Aynı biçimde araziye bir başka vilayetten köylü gelmesine izin verilmeyecek ve geri gönderilecekti. İkta sahipleri tasarruf ettikleri bir köyün reayasını bir başka köye de yerleştirmezdi. İkta sahipleri köylüler üzerinde bir mülkiyet hakkına sahip değilken, köylüler de toprağı işlemekle mükellefdi. Topraklar kayıt altına alındığı gibi her yıl da teftiş edilecekti. Arazi satılamaz ve bağışlanamazdı ve aksine hareket ölümle cezalandırılacaktı. İkta sahibinin ölümü durumunda kardeşi alır ve görevi ifa ederdi, yoksa kölesi ve sonra birliğinden askeri hizmeti görebilecek birisi devr alırdı.271 Celayirler zamanında Irak’ta ikta yerine Moğol terimi ‘soyurgal’ kullanılıyordu, kurum da mahiyet değiştirmişdi. Bu dönemde soyurghal şartlı bir bağış oldu ve yükümlülükler yerine getirilmezse geri alınabilirdi. Irsi idi, onaylanarak sürekli olabilirdi. İdari ve hukuki bağımsızlığı vardı.272 Karakoyunlu ve Akkoyunlu devletlerinde de soyurgal bulunuyordu. Yanısıra ırsi olmayan ve göreve bağlı ‘tiyul’ adı verilen bir bağış ve imtiyaz ortaya çıkmıştı. Bu göreve bağlı bir toprak bağışı ve vergi muafiyetiydi.273 Bizans devletinde de bazı tarihçilerin timarın kökenini teşkil ettiğini ileri sürdükleri organizasyonlar oluşturuldu. İmparator Heraklius zamanında Küçük Asya eyaletleri ‘theme’ler olarak yeniden organize edildi.274 Themelerde küçük toprak sahibi askerler yerleştirildi. Bu sadece askeri bir çözüm değildi, Bizans’ın içinde bulunduğu mali krize de bir çözüm olarak düşünüldü ve devleti pahalı paralı askerler istihdam etmekten kurtardı.275 Bu sistemin kökenleri konusu tartışmalı olmakla birlikte genellikle Bizans orijinli olduğu kabul edilmektedir.276 Ancak tesis edildiği tarih tartışma konusudur.

271 Lambton, Continuity and Change in Medieval Persia, s. 127-129. 272 Ashtor, A Social and Economic History of the Near East, s. 273. 273 İlber Ortaylı, “Osmanlı Toprak Düzeninin Kaynakları; 15. Yüzyılda İran toprak rejiminde görülen ve imtiyaz sistemi üzerine”, Toplum ve Bilim, sayı 4 kış 1978, 72-77. 274 Theme sisteminin tesisi konusunda bkz., George Ostrogorsky, History of the Byzantine State, trans. Joan Hussey, Oxford, Basil Blackwell, 1956, 83-86; W. Ensslin, “The Government and Administration of the Byzantine Empire”, The Cambridge Medieval History içinde, The Byzantine Empire, vol. IV, Government, Church and Civilization, Part II, Cambridge, Cambridge University Press, 1978, s. 19; John F. Haldon, “Administrative Continuities and Structural Transformations in East Roman Military Organization c. 580- 640”, State, Army and Society in Byzantium içinde, Great Britain, Variorum, 1995, s. 2-4. Ayrıca bkz. Idem, “Military Service, Military Lands, and the Status of Soldiers: current problems and interpretations”, State, Army and Society in Byzantium içinde, s. 65. 275 Ostrogorsky, “Agrarian Conditions in the Byzantine Empire in the Middle Ages”, Cambridge Economic History of Europe I, The Agrarian Life of the Middle Ages, Cambridge, 1966, s. 208. 276 Ostrogorsky, The Byzantine State, s. 87n4; Aikaterina Christophilopoulou, Byzantine History, vol: II, Amsterdam, Adolf M. Hakkert, 1993, s. 348. Karşılaştır A. A. Vasiliev, History of the Byzantine Empire 324-1453, vol: I, Madison, Wisconsin, The University of Wisconsin Press, 1984, s. 28. Theme sisteminin bir süreç içinde oluştuğu söylenebilir.277 Heraklius’tan sonra da theme sistemi gelişmeye devam etmiş ve yeni ele geçirilen bölgelerde de tesis edilmiştir.278 Zaman içinde theme sayıları artmış ve organizasyon köklü hale gelmiştir. Küçük toprak sahibi askerlerle ilgili yasal düzenlemeler yapılmış ve sistemi koruyacak düzenlemelere gidilmiştir.279 Theme bir eyalette istihdam edilen askeri birliklere denirken sekizinci yüzyılda bunların istihdam edildiği eyaleti de ifade eder olmuştur.280 Theme sistemi temelde eyaletlerin yeniden organizasyonuna dayanır. Ancak bu önceki düzenin tamamen ortadan kaldırılması anlamında değildir.281 Theme sisteminde en önemli üst düzey memur ‘strategos’tur.282 Theme sistemine entegre olan bir diğer kurum küçük topraklı askerlerdir. Bu kurum theme sisteminin temelinde yer alır ve onun ayrılmaz bir parçasıdır. Köylü-askerler (stratiotes) ilk olarak Küçük Asya’da yerleştirilerek theme sisteminin temelini oluşturdular.283 Bu sistemde askerlere ırsi askerlik hizmeti karşılığı toprak bağışı yapıldı.284 Verilen araziler askerlerin geçimlerini ve mühimmatlarını karşılayacak gelir kaynağını sağlıyordu. Bunlar aynı zamanda küçük miktarda sabit ücretde alıyordu.285 Gerekli olduğunda silahlı ve atlı olarak hazır bulunarak orduya

277 Bizantinistler bugün theme sisteminin bir süreç içinde tesis edildiği konusunda hemfikirdirler. Christophilopoulou, Byzantine History, s. 319, 348f; Walter E. Kaegi, Some Reconsiderations on the Themes (Seventh-Ninth Centuries), 1967, s. 39; Idem, Two Studies in the Continuity of Late Roman and Byzantine Military Institutions, Amsterdam, vol.8, 1982, s. 87, 89; Idem, Byzantium, and the Early Islamic Conquests, New York, Cambridge University Press, 1992, s. 176, 279ff; Robert Browning, Byzantium and Bulgaria, A Comparative Study Across the Early Medieval Frontier, California, University of California Prerss, 1975, s. 116; Haldon, “current problems and interpretations”, s. 40-41; Ensslin, “The Government and Administration”, s. 19; Ostrogorsky, The Byzantine State, s. 67f, 87; Romily Jenkins, Byzantium The Imperial Centuries AD 610-1071, Toronto, University of Toronto Press, 1987, s. 16-17, 23. 278 Ostrogorsky, The Byzantine State, s. 140, 172f, 184; Browning, Byzantium and Bulgaria, s. 41f, 123, 131; Ensslin, “The Government and Administration”, s. 38. 279 Ostrogorsky, The Byzantine State, s. 219f. 280 Vasiliev, History of the Byzantine Empire, s. 226; Christophilopoulou, Byzantine History, s. 345f. 281 Ostrogorsky, Byzantine State, s. 86-87; Vasiliev, History of the Byzantine Empire, s. 229; Christophilopoulou, Byzantine History, s. 352ff. 282 Strategos için bkz. Browning, Byzantium and Bulgaria, s. 122-123; Christophilopoulou, Byzantine History, s. 312, 352; Ensslin, The Government and Administration, s. 32, 37f; Charles Diehl, Byzantium, Greatnes and Decline, New Jersey, Rutgers University Press, 1957, s. 67; Haldon, “current problems and interpretations”, s. 9 ve 9n18; Ostrogorsky, The Byzantine State, s. 326. 283 Haldon, “current problems and interpretations”, s. 64; Christophilopoulou, Byzantine History, s. 365; Kaegi, Some Reconsiderations on the Themes, s. 40-42. 284 Ostrogorsky, The Byzantine State, s. 87. 285 Ibid., s. 88; Ensslin, The Government and Administration, s. 39. katılmakla yükümlüydüler.286 Bunlar köylü kesimden daha varlıklılardı. Belirli mali özerkliklere sahiplerdi.287 Devletin pek çok yükümlülüğünden, bazı vergilerden muaftılar.288 Diğer taraftan ticaret ile uğraşmaları yasaktı ve hukuki statulerini değiştiremezlerdi, kendisine tahsis edilmiş olan araziyi başkasına devredemezlerdi. Araziye sahip olan kişi eğer askerliğe elverişli ise yükümlü kendisiydi. Değilse oğlu ya da bir yakın akrabası onun yerine bu hizmeti yapabiliyordu. Öldüğü zaman en büyük oğlu arazi tahsisini ve onunla birlikde yükümlülükleri miras alıyordu.289 Timar sistemine temel olduğu düşünülen bir diğer sistem ‘pronoia’ sistemidir. Çoğu tarihçi pronoia’nın 11.yüzyılda var olduğunu kabul eder.290 Pronoia 20. Yüzyıl başlarında genel olarak bir feodal kurum olarak kabul edilmekteydi.291 Bazı tarihçiler pronoia ile batı feodalitesini aynı olarak görürken bazıları sadece benzerliklere dikkat çekiyordu. Diğer taraftan bazı tarihçiler pronoia ve ikta veya timar sistemi arasında bir ilişki olduğunu ileri sürdüler. Pronoia sisteminin tanımı tartışmalıdır. Makushev pronoia’nın ömür boyu verilen toprak ya da köy bağışı olduğunu, şartlı ya da geçici bir mülkiyet olmadığını yazar. Ostrogorsky’e göre pronoia şartlı ve geçici bir mülkiyettir.292 R. Jenkins pronoia’yı bir toprak sahipliği sistemi ve mülkiyet hakkı olarak tanımlar.293 N. Oikonomides pronoia’yı bir mali ve idari yapı olarak görür.294 P. Anderson’a göre pronoia belirli bir arazi üzerinde mali, hukuki ve askeri yetkileri içeren idari yetkilerin bağışlanmasıdır.295 Angold

286 Kazhdan ve Epstein, Change in Byzantine Culture, s. 9, 18-19. 287 Christophilopoulou, Byzantine History, s. 366. 288 Ibid., s. 366. 289 John Haldon, “Recruitment and Conscription in the Byzantine Army c.550-950: A Study on the Origins of the Stratiotika Ktemata”, Vienna, 1979; Mark C. Bartusis, “On the Problem of Smallholding Soldiers in Late Byzantium”, Waashington, Dumbarton Oaks Papers, 1990, 1-27. 290 Alexander Kazhdan, “Pronoia: The History of Scholarly Discussion”, Mediterranean Historical Review, vol. 10, Num. 1-2, 1995, s. 134-136, 142, 149f, 156f; Ostrogorsky, “Agrarian Conditions”, s. 226; Ostrogorsky , The Byzantine State, s. 292n1; H. J. Scheltema, “Byzantine Law”, The Cambridge Medieval History içinde, vol. IV, The Byzantine Empire, Part II, Government, Church and Civilisation, edi. J. M. Hussey, Cambridge, Cambridge University Press, 1978, s. 74; Angold, The Byzantine Empire, s. 148, 258. 291 Kazhdan, “Pronoia”, s. 135. 292 George Ostrogorsky, Pronija: Prilog istoriji feudalizma u Vizantiji I u jusnoslovenskim zemljama, unpublished trans. Norman York, Belgrad, 1951, s. 3; Kazhdan, “Pronoia”, s. 133f. A. Maikov ve M. Ja. Sjuzjumov da pronoia’yı şarta bağlı olarak görür, bkz., Ostrogorsky, Pronija, s. 2; Kazhdan, “Pronoia”, s. 133, 156f. 293 Jenkins, Byzantium The Imperial Centuries, s. 365. 294 Nicolas Oikonomides, “St. George of Mangana, Maria Skleraina, and the “Malyj Sion” of Novgorod”, Byzantium from the Ninth Century to the Fourth Crusade içinde, Variorum, 1992, s. 245. 295 Perry Anderson, Passages from Antiquity to Feudalism, New York, Verso, 1996, s. 281. pronoiar’ın (pronoia sahibi) idari haklar kullandığı ve belirli bir bölge ya da köyden gelir elde ettiği bir sistem olarak tarif eder.296 Haldon ise pronoia’yı belirli kamusal kaynaklardan elde edilen vergilerin kısmen veya tamamen elde edilmesi hakkının verilmesi olarak görür.297 N. Svoronos, G. Rouillard ve Uspensky gibi bazı tarihçiler, pronoia sistemini tanımlarken onun askeri karakterini vurgulamışlardır ve onun askeri hizmet karşılığı yapılan bir toprak bağışı olduğunu söylemişlerdir.298 Bazı tarihçiler ise pronoia’nın sadece askeri bir karakter taşımadığını belirtmişlerdir.299 Charanis, pronoia’nın devlet tarafından bir kimseye zorunlu olarak askeri nitelikte olması gerekmeyen belirli hizmetler karşılığı gelir getiren bir mülkün tahsisi olduğunu yazar.300 C. Cahen, Sjuzjumov ve F. Dölger pronoia’yı hem sivil hem de askeri kimselere bazı hak ve yükümlülüklerin verilmesi olarak tanımlar.301 Çoğu tarihçi pronoia’nın orjinalinde geçici ve şartlı bir bağıştan ırsi mülk sahipliğine dönüştüğü görüşündedir.302 Yine çoğu tarihçi pronoia’nın bırakılamayacağını, satılamayacağını ve geri el konulabileceğini iddia etmiştir.303 Pronoia’nın genel olarak sivil ya da askeri şahıslara ya da gruplara bağışlandığı düşünülmektedir.304 Bazı tarihçiler

296 Angold, The Byzantine Empire, s. 257. Bartusis, pronoia’nın devletin belirli gelir kaynakları üzerindeki mali ve faydalanma haklarının kimse ya da kimselere verilmesi olduğunu söyler. Mark, C. Bartusis, The Late Byzantine Army, Arms and Society, 1204-1453, Philadelphia, University of Pennsylvania Press, 1992, s. 162. Ostrogorsky’e göre ise bir arazinin geliri ile birlikde idaresinin bağışlanmasıdır. Ostrogorsky, The Byzantine State, s. 291f; Idem, “Agrarian Conditions”, s. 226. 297 John, F. Haldon, The State and the Tributary Mode of Production, London, Verso, 1993, s. 130; Idem, “The Feudalism Debate Once More: The Case of Byzantium”, State, Army and Society in Byzantium içinde, Great Britain, Variorum, 1995, s. 25. 298 Kazhdan, “Pronoia”, s. 136f, 147. 299 Kazhdan, “Pronoia”, s. 137; Ostrogorsky, Pronija, s. 3; Jenkins, Byzantium The Imperial Centuries, s 365. Dimitri Obolensky, The Byzantine Commonwealth, Eastern Europe, 500-1453, London, Sphere Books, 1974, s. 281; Angold, The Byzantine Empire, s. 149; Ostrogorsky, “Agrarian Conditions”, s. 226, Idem, The Byzantine State, s. 329; Peter Charanis, “The Byzantine Empire in the Eleventh Century”, A History of the Crusades içinde, vol I, Madison, 1969, s. 204. 300 Ibid. 301 Kazhdan, “Pronoia”, s. 138f, 146f. 302 Kazhdan, “Pronoia”; Ensslin, The Government and Administration, s. 42; Jenkins, Byzantium The Imperial Centuries, s. 365; Ostrogorsky, Pronija; Idem, The Byzantine State, s. 329; Idem, “Agrarian Conditions”, s. 227f ; Obolensky, The Byzantine Commonwealth, s. 327; Bartusis, The Late Byzantine Army, s. 179. 303 Kazhdan, “Pronoia”; Ostrogorsky, Pronija; Idem, The Byzantine State; Ensslin, The Government and Administration, s. 42, Bartusis, The Late Byzantine Army, s. 178. 304 Alan Harvey, Economic Expansion in the Byzantine Empire, 900-1200, New York, Cambridge University Press, 1989, s. 73; Paul Magdalino, “Hellenism and Nationalism in Byzantium”, Tradition and Transformation in Medieval Byzantium içinde, Variorum, 1991, s. 8. Ostrogorsky, Pronija, s. 3; Idem, The pronoiar’ın toprağın ve üzerindeki köylülerin efendisi, bir feodal lord olarak askeri hizmetle mükellef olduğunu, silahlı ve atlı olarak ve arazinin değerine oranlı olarak belirli sayıda askerle askeri yükümlülüğünü yerine getirdiğini ileri sürmektedir.305 Pronoia olarak arazi ve köylerin bağışlandığı kabul edilmektedir. Ancak bazılarına göre bağışın konusu arazi üzerinde idari haklardır. Belirli bir araziden belirli miktardaki kamu gelirlerinin bağışlanmasıdır.306 Genellikle pronoia bağışında arazi ile birlikde üstündeki çiftçinin de bağışlandığı ve pronoiar’ın bunlar üzerinde idari ve hukuki hakları olduğu ileri sürülmektedir.307 Bazı tarihçiler pronoia’nın batı feodalizmi ile benzer bir kurum olduğunu ya da aynı kurum olduğunu ileri sürdüler. Bu görüşte olanlar pronoiar’ı askeri hizmet veren, toprağı işleyen paroikoi yani çiftçiler üzerinde yargı ve idari hak ve yetkileri olan feodal lord olarak görürler.308 Ama bazı tarihçiler bu görüşü reddettiler ve benzerliklere karşın onun kendine özgü bir kurum olduğunu savundular.309 Pronoia ile timar sistemi arasında ilişki bulan tarihçilerde vardı.310 Bu bakımdan timarın pronoia modeli üzerine tesis edildiğini ileri sürdüler.311 Örneğin Vryonis, pronoia ve timar arasında ki devamlılığı vurgular. Ancak merkezi hükümet farklılığı olduğunu söyler. Osmanlı’da merkezin güçlü kontrolüne karşılık Bizans’da zayıf merkezi otorite bulunduğunu ve bu nedenle

Byzantine State, s. 291f; Kazhdan, “Pronoia”, s. 133f; Bartusis, The Late Byzantine Army, s. 162; Angold, The Byzantine Empire, s. 258, 306; 305 Haldon, “The Feudalism Debate Once More”, s. 28; Idem, “The Army and The Economy: the allocation and redistribution of surplus wealth in the Byzantine state”, State, Army and Society in Byzantium içinde, Great Britain, Variorum, 1995, s. 139; Ensslin, The Government and Administration, s. 42; Kazhdan, “Pronoia”, s. 137; Jenkins, Byzantium The Imperial Centuries, s. 365; Ostrogorsky, The Byzantine State, s. 329; Idem, “Agrarian Conditions”, s. 226-227; Bartusis, The Late Byzantine Army, s. 176; Scheltema, Cambridge, 74. 306 Ostrogorsky, Pronija, s. 4 ; Idem, “Agrarian Conditions”, s. 227; Kazhdan, “Pronoia”, s. 156f ; Anderson, Antiquity to Feudalism, s. 281; Bartusis, The Late Byzantine Army, s. 162. 307 Kazhdan, “Pronoia”, s. 156f; Ostrogorsky, Pronija, s. 26, 32; Idem, “Agrarian Conditions”, s. 227; Idem, The Byzantine State, s. 329. 308 Jack Lindsay, Byzantium into Europe, London, The Bodley Head, 1952; Kazhdan, “Pronoia”, s. 137 ; Obolensky, The Byzantine Commonwealth, s. 281, 328; Angold, The Byzantine Empire, s. 149; Ostrogorsky, Pronija, s. 1, 12; Ostrogorsky, “Agrarian Conditions”, s. 227; Idem, The Byzantine State, s. 332f; Ensslin, The Government and Administration, s. 33. 309 Harvey, Economic Expansion, s. 6-8; Haldon, The State and the Tributary Mode of Production, s. 72, 130f; Idem, “The Feudalism Debate Once More”, s. 26; Bartusis, The Late Byzantine Army, s. 182f; Kazhdan, “Pronoia”, s. 158; Diehl, Greatness and Decline, s. 161. 310 Bartusis, The Late Byzantine Army, s. 184f. 311 Kazhdan, “Pronoia”, s. 146f. pronoiaların faydalanma hakkından mülkiyete doğru gittiğini söyler.312 Hristo Matanov ise Osmanlı öncesi Balkanlarda feodal bölünmüşlük ve ayrılıklar olduğunu ancak Osmanlı ile bunun ortadan kalktığını yazar.313 Bizans’da paralı askerler ve pronoia askerleri dışında küçük mülklü askerler de vardı. Bunların yerleşik asker, köylü asker gibi de adlandırıldığı oldu. Bunlar küçük toprak tahsisi ve vergilerden muafiyet alan, yanı sıra belirli bir ücret de alabilen askerlerdi.314 Görüldüğü gibi timar benzeri sistemler antik uygarlıklar’da, Hellenistik ve İslam devletlerinde ve Bizans’da kırsal alanda bir askeri-idari organizasyon olarak uygulanmıştır. Osmanlı timar sistemi, belirli bir arazinin veya araziye ait bazı hakların verilmesinden çok bazı vergilerin havalesinden ibarettir, başka bir deyişle havale sisteminin özel bir uygulamasıdır. Padişah tarafından verilen ‘timar tevcih vesikası’ devlete ait belirli bir geliri toplama hakkını veren bir tür havaledir. Vergi gelirleri merkezi idare tarafından tahrir ile belirlenmiş ve sonra hizmet ve hak sahiplerine bu vergiden belirli bir kısım tahsisi ile verginin toplanması havale edilmiştir.315 Havale edilen vergilerin, toprağa ait vergiler olması şart değildir. Baş vergileri, pazar bacları gibi vergiler de timarı oluşturabilir. Timar sahibinin toprak üzerindeki müdahale hakkı, bu vergilerin emniyetle toplanabilmesini garanti eden kontrol yetkilerinden oluşur. Timar verilen kişi devlete bir şey ödemez, ancak belirli bir hizmetle bunu karşılar.316 Timar sistemi imparatorluğun sadece askeri-idari organizasyonunu desteklemekle kalmaz aynı zamanda miri toprak rejimi ve köylünün statü ve vergilendirmesini belirleyen bir sistemdir.317 Timarda dağıtılan arazi ve bu arazide yaşayan halkın sahibi hükümdardır ve dirlik sahibi halkdan ancak mikdar ve çeşitleri kanunlarla belirlenmiş olan vergileri alır. Dirlikler bir hizmete karşılık ve belirli bir süre için verilir.318 Vazife ile birlikde olmak

312 Speros Vryonis, The Decline of Medieval Hellenism in Asia Minor and the Process of Islamization form the Eleventh through the Fifteenth Century, Berkeley, University of California, 1971, s. 468-70. 313 Hristo Matanov, “Problems of the State Structures in the South-West Balkan Lands During the Second Half of the 14th Century”, Etudes Balkaniques, no.1, 1984, 116-125. 314 Bartusis, “On the Problem of Smallholding Soldiers”. 315 Inalcık, “İslam Arazi ve Vergi Sisteminin Teşekkülü”, s. 26, 27. 316 Ibid. 317 Idem, “timar”, Encyclopaedia of Islam, second edition, vol. X, 502-507. 318 Barkan, “Timar”, s. 816, 817. şartıyla timar babadan oğula geçebilir, ancak devr alınan timarın aynı timar olması zorunlu değildir ve timar kıymeti de aynı değildir.319 Timar tamamen özerk bir yapı değildir. Başka devlet memurları çeşitli hak ve vazifeler gereği timara müdahale edebilirler.320 Mali bakımdan da özerk değillerdir.321 Timarlılar tüm vergileri değil, beratlarında yazılı olanları tahsil eder, fazlası ellerinden alınır.322 Feodal Üretim Tarzı yaklaşımı açısından timar sistemi Feodal toprak sahipliğinin en başta gelen formudur,323 hakim aristokrasinin ülkeyi yönetmekte zorunlu olarak uyguladığı bir sistemdir. Hakim aristokrasi timar dağıtımı yoluyla rant kaynağı olan toprağı ve üzerindeki bağımlı köylüyü kendi arasında paylaşır. Timar dağıtımı yoluyla, kendi kendisini rantı mahallinde toplamak, bağımlı köylülüğü mahallinde denetlemek ve toprağa bağlı tutmak, kanun ve nizamı mahallinde uygulamak, dıştan saldırıya uğradığında yerel güçler halinde bir araya gelerek karşı koymak üzere ülke sathında yayar.324 Dolayısı ile timar sisteminin yayılması, devletin feodalleşmesi ile aynı bağlamda ve anlamdadır.325 Bu biçimde değerlendirilen timar sistemi bir feodal toprak sahipliği sistemi veya feodal rantın yönetici sınıfı temsil edenler arasında dağıtımı sistemi olarak ortaya çıkar.326 Osmanlı timarının feodal bir örgütlenme olduğunu ileri sürenler, timar ile Avrupa feodalizmi arasında benzerlikleri vurgulamışlardır. Buna göre, timarların bir köyün bir kısmından, bir köyden ya da bir çok köyden oluşması gibi batı Avrupa fiefleri de manor denilen iktisadi yapıyı içeriyordu. Herhangi bir manorun arazisi bir hassa çiftlik yani demesne ile köylü çiftlikleri alanından meydana geliyordu. Bu sistemde bağımlı köylülerin yükümlülükleri, kendi çiftliklerinde işletme sermayeleri, koşum hayvan ve takımları ile diğer küçük üretim araçlarını kullanarak elde ettikleri mahsulün bir kısmını senyöre vermeyi ve senyörün demesnelerinde gerek haftalık gerekse mevsimlik angaryaları ifa etmeyi kapsamaktadır.327 Sipahi tımarı da iki kısımdan, sipahinin

319 Idem, s. 818. 320 Idem, s. 840. 321 Idem, “Feodal Düzen”, s. 882; Idem, “Timar”, s. 838; Idem, “Çiftçi Sınıfların Hukuki Statüsü”, s. 781. 322 Idem, “Timar”, s. 842. 323 Moutafchieva, Agrarian Relations, s. 1. 324 Halil Berktay, Kabileden Feodalizme, İstanbul, Kaynak, 1989, s. 370. 325 Ernst Werner, Büyük Bir Devletin Doğuşu; Osmanlı Feodalizminin Oluşma Süreci, çev. Orhan Esen, Yılmaz Öner, Istanbul, Alan Yayıncılık, 1986, s. 234. 326 Moutafchieva, Agrarian Relations, s. 25. 327 Berktay, Kabileden Feodalizme, s. 318. tasarrufunda bulunan “kılıç yeri”, yani hassa çiftliği-demesne ile reayanın tasarrufunda bulunan reaya çiftliklerinden oluşmakdadır.328 Kılıç yeri sipahilik hizmetine giren herkese başlangıçda verilen ve doğrudan sipahiler tarafından işletilen çiftliklerdir.329 Kılıç yeri esas olarak timarın feodal malikane kısmını oluşturmakdadır. Timarları oluşturan ikinci kısım reaya çiftlikleri ise Avrupa feodalizminde olduğu gibi parçalara bölünmüş küçük işletme birimleridir.330 Osmanlı kırsal düzeninde feodal üretim tarzını gören bazı Osmanlı tarihçilerinin timarlı sipahiye ait ve feodal beyin demesne arazisine benzer bir kısım ile reaya çiftlikleri arasında bir ayrım görmeleri kılıç yeri ile hassa çiftlik terimlerini karıştırmalarından, daha doğrusu bu ikisini aynı düzenleme sanmalarından kaynaklanmaktadır. Kılıç yeri bir sipahiye ilk olarak timar arazisi tahsis edildiğinde verilen yerdir ve bu arazinin daha sonra terakkilerle timara eklenen arazilerden bir farkı yoktur. Tarımsal üretim bu arazide reaya çiftlikleri biçiminde örgütlenmişdir ve timarlı kendisine tahsis edilen vergileri toplamaktadır. Hassa çiftlik ise doğrudan timarlı sipahinin işleyebileceği küçük bir arazidir. Hassa çiftlik tüm timar tahsislerinde görülmemektedir. Arazi üzerinde reaya çiftliği bulunmamaktadır ve arazinin fiilen sipahi tarafından işlenmesi şart değildir. Sipahi araziye kiraya vererek işletebilir. Feodal üretim tarzı bakış açısından timarlı sipahi emek, ürün ya da para biçiminde reayanın artı-emeğinine el koymakdadır.331 Burada timar sahibi bir vergi tahsildarı değildir.332 Sipahi burada toprağın tek ve ismi sahibi görünen hükümdarın maiyeti olarak değil, feodal devletin yani toprağın sahibi olan üst topluluğun üyesi olarak artı-emeği mal edinmekdedir.333 Moutafchieva, sipahinin parazit olduğunu çünkü tarımsal üretimin organizasyonunda bir etkinliği olmadığını ve feodal sömürünün dağıtımında ki rolü nedeni ile onların feodal sınıfın temsilcisi olarak sömürülen sınıftan ayrıldığını yazar.334

328 Erdost, Asya Biçimi ve Feodalizm, s. 89. 329 Ibid., s. 29. 330 Ibid., s. 30. 331 Ibid., s. 86. 332 Ibid., s. 27. 333 Ibid., s. 31. 334 Moutafchieva, Agrarian Relations, s. 60. Bazı yazarlara göre timar sistemi feodal rejimin ilk aşamasını teşkil etmiş ve devamlı olarak klasik feodaliteye dönüşme eğilimleri taşımışdır.335 Ancak ‘timarlı sipahi’ler merkeze karşı feodal eğilimleri temsil ederken köylüye karşıda merkeziyetçi kuvvetleri temsil etmişlerdir.336 ATÜT sisteminin geçerliliğini savunanlara göre timar sistemi feodal bir yapı değil merkez ve merkez-kaç güçlerin mücadelesinin ürünü ve merkezin dayandığı ve özel mülk rejiminden miri rejime geçişte en uygun bir araçtır.337 Timar feodal örgütlenmeden farklıdır.338 Timarda toprağın sahibi olarak devlet üreticiden alacağı rant ve vergileri hizmet sahibine devretmekdedir. ATÜT’de artığın üreticiden alınması bir merkezi devlet aracılığı ile olur. Toprak mülkiyeti devlete aittir. Savaşcı-yönetici sınıf artığa devletin memurları olarak el koyar. Osmanlı’da da devlet memurlarının, bu arada timarlıların toprak üzerinde bir hakları olmayıp sadece artığa el koyma hakkı vardır.339 Bu nedenle timar sistemi ATÜT içinde değerlendirilmesi gereken bir sistemdir. Anderson, ‘Osmanlı despotizmi’nin iktisadi temelinin özel mülkiyetin yokluğu olduğunu yazar. Ayrıca Osmanlı devleti’nin despotik nitelemesinin betimsel bir anlamda alınması gerektiğini vurgular.340 Ona göre de timarlılar bölgelerinde idari ve emniyetle ilgili görevler icra etse dahi, timarlılar feodal lord değildir, köylüler üzerinde yargı hakları yoktur ve timarlar hiç bir anlamda batı fiefleri değildir.341 Timarlılar tarımsal üretimde de fiili bir rol oynamaz ve bu bakımdan tarımsal ekonomiye dışsaldırlar. Çiftçiler işledikleri arazi üzerinde kalıtsal bir hakka sahipken, timarlılar bu haktan mahrumdur.342 Çift-Hane sistemi çerçevesinde, köyde timarlı sipahinin sorumlulukları, başlıca, Çift-Hane sistemini korumaya yönelik kanunları uygulamak ve güvenlik sağlamaktır.343 Kural olarak reaya silah sahibi olmak ve kullanmakdan men edilmişdir. Bu nedenle, köy

335 Taner Timur, Kuruluş ve Yükseliş Döneminde Osmanlı Toplumsal Düzeni, Ankara, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1979, s. 24, 25. 336 Timur, Osmanlı Toplumsal Düzeni, s. 190. 337 Mehmet Ali Kılıçbay, Dogu'nun devleti Bati'nin cumhuriyeti, Gece, Ankara, 1992, s. 50. 338 Ibid., s. 51, 52. 339 A. S. Akat, “Tarihi Maddecilik ve Kapitalizm Öncesi Toplumlar: Asya Toplumu-Feodalite Tartışmasına Yeni Bir Yaklaşım”, Toplum ve Bilim, sayı 1, bahar 1977, s. 42. 340 Perry Anderson, Lineages of the Absolutist State, London, NLB, 1974, s. 365. 341 Ibid., s. 368-69. 342 Ibid., s. 369. 343 İnalcık, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 13 ; ve Idem, “Village, Peasant and Empire”, s. 153. cemaati açık arazide izole olmuş ve savunmasızdır. Köyde yaşayan sipahi devletin güvenlik ve asayiş kuvvetidir. Timar tahsisi sipahiye toprak üzerinde bazı denetim hakları vermekteydi. Toprağın köylüler tarafından kullanılması ya da bir kişiden başka bir kişiye devredilmesi konusunda devletin koyduğu kuralları sipahi uygulardı.344 Bu bakımdan timarlı sipahiler Çift-Hane sisteminin hayati bir parçasını oluşturuyordu. Diğer taraftan, sipahiler, tapulu toprakları köylü elinden almak yönünde genel bir eğilim içindedir. Bunun nedeni, toprağı başka birisinin tasarrufuna tapuyla verirken onlardan yeniden tapu resmi alarak gelir sağlamaktır.345 Köylü ve sipahi arasındaki diğer çatışma konuları arasında sipahinin kendisine ait tahıl öşrünü, en yüksek fiyatı getiren uzak pazarlara köylüye zorla taşıtması, sipahinin kendisi için köylüyü ev veya anbar yapmaya zorlaması sayılabilir. Kanunun yasakladığı eski bir angaryayı veya mahalli vergiyi, eski adet diye yeniden canlandırmaları, defterde vergi yazılmayan otlak ve çayırlardan sipahinin vergi almaya kalkışması sipahinin yolsuzlukları içindedir. Diğer taraftan, yeni bir tahrir bu gibi yeni gelir kaynaklarını da kanunlaştırabilir. Ancak, Osmanlı rejiminin en büyük özelliği bu gibi fazla hizmet angaryalarını önlemektir. Köylü bu uygulamalara karşı mahalli kadı mahkemesine, önemli durumlarda doğrudan Sultana başvurmak hakkına sahiptir.346

5. ÇİFT-HANE SİSTEMİNİN MALİ YÖNÜ Orta Doğu devlet geleneğinde ekonomi devlet maliyesini ve böylece hükümdarın gücünü artırma aracıdır. Osmanlı İmparatorluğu da aynı geleneği izlemişdir.347 Devletin nihai amacı sultanın gücünün sağlamlaştırılması ve artmasıdır. Bu amaca ulaşmanın yolu ise zengin gelir kaynaklarına sahip olmakdır. Bu ise vergi ödeyen teba olan üretici kesimin refahına bağlıdır. Bu nedenle, üretici kesimin refahını arttıracak koşulları

344 Halil Inalcik, “Çiftliklerin Doğuşu: Devlet, Toprak Sahipleri ve Kiracılar”, Osmanlı Toprak Mülkiyeti ve Ticari Tarım içinde, eds. Çağlar Keyder, Faruk Tabak, İstanbul, Tarih Yurt Vakfı Yayınları 63, Eylül, 1998, s. 18. 345 Idem, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 14. 346 Idem, “Çiftliklerin Doğuşu”. 347 İnalcık, “The Ottoman Economic Mind and Aspects of the Ottoman Economy”, Studies in the Economic History of the Middle East içinde, edi. M. A. Cook, London, Oxford University Press, 1970, s. 217f; Idem, “The Ottoman State: Economy and Society”, s. 44. oluşturmak devletin asli bir fonksiyonudur.348 Devlet bu fonksiyonunu icra ederken önceliği en önemli ve zorunlu bir iktisadi faaliyyet alanı olan tarıma verir. Osmanlı İmparatorluğu’nun geleneksel tarım ekonomisinde tarımsal topraklardan elde edilen gelirler devlet gelirlerinin ana kaynağını oluşturur. Osmanlı devleti de Çift-Hane sistemi içinde devletin gücünün artmasını amaçlayarak tarımsal üretimin artması ve reayanın korunması yönünde ilkeler geliştirmişdir. Osmanlı İmparatorluğu’nda nufus iki ana gruba ayrılmaktadır. Askeri adı verilen, askeri ve idari sınıf Sultan’ın otoritesini temsil eden ve kamusal hizmetler ifa eden kimseler olarak vergilerden muaftılar. İkinci grup olan reaya, tacirler, zanaatkarlar ve köylüleri içerirdi. Bunlar üretici faaliyyetlerde bulunan kesimler olarak vergi mükellefi idiler. Dar anlamında reaya ise İmparatorlukda ki çiftçi sınıfı ifade ederdi. Çift-resmi ve bağlaşıkları da bu kesimin vergi yükü idi. Fatih Sultan Mehmed döneminde, Osmanlılardan önce de Türk İslam devletlerinde şeri’at yanında yerleşik olan kanun ve Padişah’ın iradesinden doğan ve ona dayanan hukuk olan örfi hukuk alanında düzenlemeler gerçekleştirilmiştir.349 Bu bakımdan, Osmanlı İmparatorluğunda İslami vergiler yanında Sultan otoritesine dayanan örfi vergiler de vardır. Bu gibi vergiler genellikle fetih öncesi nufusun Osmanlıdan önceki otoiritelere ödediği vergilerdir veya onlardan kaynaklanırlar. Çift-resmi sistemi içindeki bir çok vergi de bu tür vergilerdir. Bunlar genellikle fetih öncesi feodal otoritelere karşı köylülerin yükümlü olduğu angaryaların nakit karşılıklarıdır. Böylece Osmanlı öncesi var olan bir çok vergi Osmanlının vergi sistemine entegre edilerek devam ettirilmişdir.

5.1. Vergiler Reayanın tabi olduğu vergiler tahrir defterlerinde ve bu defterlerin başına konmuş olan sancak kanunlarında üç ana kısma ayrılmıştır. Bunların başında çift resmi ve bağlaşıkları gelir.350 Diğer iki gurubu a’şar ve badihava vergileridir. Asıl raiyyet rüsumu kanunnamelerde daima ilk sırada ele alınan çift resmi ve bağlantılı vergilerdir. Bu rüsum

348 Idem, Ottoman Economic Mind, s. 217. 349 İnalcık, “Osmanlı Hukukuna Giriş”, Osmanlı İmparatorluğu: Toplum ve Ekonomi içinde, Eren Yayıncılık, İstanbul, 1993, s. 319; Idem, “Raiyyet Rüsumu”, s. 31. 350 Idem, “çift-resmi”, Encyclopaedia of Islam, second edition, s. 32. belli başlı örfi vergileri teşkil ettiğinden bazan kanunlarda ve tahrir defterlerinde ‘örfiyye’ veya ‘rüsum-i örfiyye’ olarak da adlandırılmıştır.351 Çift-hane birimi aynı zamanda bir vergileme birimidir. Kendi üretim araçları ile tasarruf ettiği tarlası üzerinde çalışan müstakil köylü aile işletmesi, yani çift-hane birimi, imparatorluk için en verimli vergi konusudur.352 Bu birim çift-resmi vergi sistemine bağlıdır.353 Çift-hane birimi aynı zamanda çift-resmi sisteminin bir parçasıdır ve bu sistem içinde bir mali ünite olarak Çift-Hane sisteminin mali yönünü oluşturur.354 Çift- hane birimi tüm sistemin temel unsuru olduğundan tahrir defterleri ve kanunnamelerde ilk olarak çift-resminden söz edilir.355 Osmanlı Şeyhülislamı Ebussuud Efendi, gerçekte örfi bir rüsum, geleneksel bir vergi olan çift-resmine, harac-i muvazzafa adı altında şer’î bir özellik vermektedir.356 Geleneksel vergiler (adat) veya (rüsum-ı örfiyye) fetih öncesi var olan vergilere ve Osmanlı devletinin kendi koyduğu vergilere dayanır. Çift-resmi, köylünün fetih öncesi feodal beylere karşı olan yükümlülüklerinin eşdeğeridir.357 Bazı tarihçilere göre, Çift-resminin kökeninde emek hizmetini içermesi, şahsi hizmete dayanması nedeniyle angaryadır, paraya dönüştürülmüş olması bu niteliğini ortadan kaldırmaz. Çift-resminin paraya dönüştürülmüş olması reaya ile sipahi arasındaki bağımlılığı ortadan kaldırmamış ama sipahinin reayanın doğrudan emeği üzerindeki zorlayıcı unsurunu kaldırmış, görenekden ve gelenekden kaynaklanan ilişkileri yasallaştırmıştır.358 Bütün reaya vergilerinde ortaklaşa unsur şudur: her vergi, toprağın mülk sahibi olan devlete, reayanın ödemekle mükellef olduğu bir artık-üründür. El değiştiren artık-ürün bazan toprağa bağlı bir emek rant, bazan diferansiyel rant, bazan de angaryada olduğu gibi artık-emek şeklinde ortaya çıkar.359 Toprakdan yaratılan artık- ürünün nakdi olarak devlete aktarılmasını çift ve avarız akçaları sağlar.360 Bütün bu vergi

351 Idem, “Raiyyet Rüsumu”, s. 49. 352 Ömer L. Barkan, “Türkiye’de Toprak Meselesinin Tarihi Esasları”, Türkiye’de Toprak Meselesi, Toplu Eserler 1, Istanbul, Gözlem Yayınları, 1980, s. 136. 353 İnalcık, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 6 ; Idem, “Village, Peasant and Empire”, s. 145. 354 Idem, Önsöz, “Osmanlı İmparatorluğu” içinde, s. IX. 355 Idem, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 6, 7 ; Idem, “Village, Peasant and Empire”, s. 145. 356 Barkan, Kanunlar, s. 299, 326 ; Ayrıca bkz., İnalcık, “Islamization of Ottoman Laws”. 357 İnalcık, “Raiyyet Rüsûmu”, s. 36 ; Idem, “The Ottoman State: Economy and Society”, s. 150. 358 Erdost, Asya Biçimi ve Feodalizm, s. 51, 53-54. 359 Divitçioglu, Asya Üretim Tarzı, s. 81. 360 Ibid., s. 82. çeşitlerinin hepsinde topraktan yaratılan artık-ürünün değişik yollardan devlete ve devletin kararlarına bağlı olarak sipahiye aktarılması usullleri gizlidir.361

5.1.1. Çift-Resmi Sistemi Çift-Hanenin kuru ziraatle hububat tarımı yapılan Akdeniz bölgesinde temel tarımsal sistemi oluşturduğunu belirtmişdik. Çift-resmi sistemi de aynı biçimde tarımsal vergilemede bir devamlılığı gösterir. Tarımsal üretim Geç Roma İmparatorluğunda ‘caput’, Bizans İmparatorluğunda ‘oike’ ve Osmanlı İmpratorluğunda ‘hane’ olmak üzere köylü ailesi işgücüne ve Geç Roma İmparatorluğunda ‘iugum’, Bizans İmparatorluğunda ‘zeugarion’ ve Osmanlı İmpratorluğunda ‘çift’ olmak üzere bir çift öküz gücüne dayanır. Bunlar birlikte çiftliğin büyüklüğünü ve üretim kapasitesini belirler. Geç Roma İmparatorluğunda ‘colons’, Bizans İmparatorluğunda ‘paroikos’ ve Osmanlı İmpratorluğunda ‘raiyyet’, çiftlik işleyen aynı tip köylüyü simgeler. Çift-resmi, köylü-toprak-öküz üzerine konulan kombine bir vergi olduğu gibi, Geç Roma döneminde de ‘iugum’ ve ‘caput’, ‘iugum-caput’ olarak birlikte alınarak vergilendirilmişdir.362 Bizans İmparatorluğu’nda aynı ünite ‘zeugokefalai’ olarak biliniyordu. Bu ünite bazan bir çift öküz olarak değil arazi olarak tanımlanmışdır. Nadiren olsa da Osmanlı İmpratorluğunda da öküzün vergi birimi olarak alındığı durumlar vardır.363 ‘Capitatio-iugatio’ adı verilen ‘caput’ ve ‘iugum’un aynı vergi kaynağını gösterdiği, baş ve arazi vergisini birlikde alan ünite erken Bizans döneminde de devam etmişdir.364 ‘Iugum’, ‘caput’u geçindiren arazi parçasıdır ve ‘caput’ da ‘iugum’a bağlanan insan emeğidir. ‘Capitatio’, arazi ile ilişkilendirilmişdir, bu nedenle ‘caput’ kentlileri veya topraksızları ifade etmez. Aynı biçimde bir ‘iugumun’ da vergilendirilebilir olması için bir ‘caput’ ile birlikde bulunması gerekir. Bu vergi ünitesinin oluşturulması için hükümet her ‘iugum’ için bir ‘caput’ bularak ‘iuga’ ve ‘capita’ arasında bir denge oluşturmaya çabalar. Ancak işgücü kısıtı nedeniyle bu zor bir işdir. Bu nedenle merkezi otorite

361 Ibid., s. 83. 362 İnalcık, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 7 ; Idem, “Village, Peasant and Empire”, s. 146. 363 Idem, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 7 ; Idem, “Village, Peasant and Empire”, s. 146. 364 Jones, A. H. M., The Later Roman Empire 284-602, Baltimore, The Johns Hopkins University Press, 1986, s. 64; Ostrogorsky, “Agrarian Conditions”, s. 205. ‘caput’u toprağa bağlamak için her çabayı gösterir.365 Ayrıca bu sistemde ‘iugum’ büyüklüğü verimine göre değişmektedir.366 Yedinci yüzyıldan itibaren Bizans İmparatorluğunun finansal sistemi değişmişdir. Yeni finansal organizasyonda ‘paroikoi’un vergi mükellefiyeti tasarruflarına ve ekonomik potansiyellerine göre hesaplanmışdır. Bu hesaplamada ‘zeugarion’ terimi kullanılmışdır. ‘Zeugarion’ öncelikle öküz boyunduruğunu ifade eder. Ancak türev anlamında Roma ‘iugum’u gibi bir ekonomik ve mali ünite anlamına gelir. Köylü gelir düzeyi ve vergi ödeme kapasitesi bu ünite içinde ölçülür.367 Çift-resmi ve çift-resmi sistemi içindeki diğer vergiler tüm kırsal toplumu içine alan bir vergi sistemi oluşturur.368 Her bir reayanın sistem içindeki statüsü tahrir ile belirlenir ve ilgili vergiler yüklenir. Burada tahrir defterleri de sadece sipahilere verilen gelir kaynaklarının değil toprak ve reayanın sosyal pozisyonunu ve mükellef olduğu vergileri belirleyen bir statü defteri olarak iş görür.369 Bu sistemde tasarruf olunan arazi mikdarı işgücü ile birlikde reayanın vergi yükümlülüğünü belirler.370 Osmanlı İmparatorluğu’nda köylü tahrir olunub statüsü kaydedildiğinde ve statüsünün karşılığı olan vergiler tesbit olunduğunda çift-resmi sisteminin de köylüyü sınıflaması ortaya çıkar. Çift-resmi mali sisteminde reaya çift-resmi, yarım çift-resmi, bennak resmi371, ve mücerred, caba veya kara372 resmi mükellefi olarak kaydolunur. Yanısıra bu vergi sistemi içinde tütün-resmi, dönüm resmi ve diğer bazı vergilerde bulunur.373 Bizans İmparatorluğunda vergi kayıtlarında da köylü aynı biçimde ‘zeugaratoi’, ‘boidatoi’, ‘aktemones’ ve ‘aporoi’ olarak sınıflanır.374 Bunlar ‘praktika’da sahib oldukları öküz mikdarına göre sınıflandırılmışlardır.375 ‘Zeugaratoi’ bir çift öküze ve belirli büyüklükde, belirli kalitede ve bir çift öküz yardımıyla işletilebilir arazi parçasına sahib ‘paroikoi’ yani çiftçidir. Fiilen arazinin

365 Ostrogorsky, “Agrarian Conditions”, s. 205f. 366 Rostovtzeff, History of the Hellenistic World, s. 518. 367 Ostrogorsky, “Agrarian Conditions”, s. 231. 368 Inalcık, “Raiyyet Rüsûmu”, s. 54; Idem, “The Ottoman State: Economy and Society”, s. 151. 369 Idem, “The Ottoman State: Economy and Society”, s. 135. 370 Ibid., s. 149. 371 Idem, “Raiyyet Rüsûmu”, s. 44-46. 372 Ibid., s. 41-44. 373 Ibid., s. 46-48. 374 Laiou-Thomadakis, Peasant Society in the Late Byzantine Empire, s. 161; Harvey, Economic Expansion, s. 209; büyüklüğü, toprağın verimi ve yerel şartlara göre değişir. ‘Zeugaratoi’ yanında sık sık ‘duozeugaratoi’a da rastlanır. Bunlar iki kat arazi ve iki çift öküze sahib olan paroikoidur. Bizansda 1070’ler dolayında bir ‘zeugaratoi’ arazi vergisi (synone) ve baş vergisi (kapnikon) olarak 1 nomisma ödüyordu.376 Osmanlı kanunnamelerinde görüleceği üzere Bizansda ki ideal vergileme birimi olan ‘zeugaratoi’un Osmanlı vergi sistemindeki karşılığı ‘temam çiftlik’dir. Osmanlı sisteminde de çiftlik büyüklüğü toprağın kalitesine göre değişir. Osmanlı vergi sistemindeki hiyerarşi Bizansdaki düzenlemelere uygunluk gösterir. Üstelik, tamam çiftlik üzerinden alınan çift-resminin meblağı başlangıçda bir altın sikke veya bir nomismanın akça cinsinden karşılığıdır. Çift-resmi sisteminde çiftlik tasarruf eden hane halkı ilk sırada gelir. Bu çift-hane biriminin idealidir. Bunları yarım çiftlik büyüklüğünde arazi tasarruf eden haneler izler. Üçüncü sırada yarım çiftlikden az arazi tasarruf eden bennak adı verilen haneler gelir. Bunların işgücü yükümlü olacakları vergi mikdarının belirlenmesinde dikkate alınır. Son olarak ise bekar ancak kendi yine de üretici faaliyyetde bulunabilir ve gelir elde edebilir erkekler gelir. Bunlar mücerred, kara veya caba olarak adlandırılır.377 Bekar erkek, mücerred, işgücü kısıtlı olduğundan Çift-Hane sisteminin en alt basamağında yer alır. Köylü toplumunu böyle bir şematik vergi sistemi içinde toplayan bu rejim Osmanlı kanunnamelerinde ve tahrir defterlerinde tesbit edilmiştir.378 Çift resmi, bir çift ve tam çiftlik sahibi köylü ailelerinin ödedikleri bir hane resmi olarak görünür. Defterlerde çift ve nim-çift olarak kaydolunan kimseler genellikle bir hane reisidir. Çift resmi ile ilgili hizmetler genellikle hane başına yüklenir.379 Alınan çift resmi, sadece şahsi bir vergi değildir. Daha çok, çift-hane biriminin vergilendirilmesidir, kombine bir vergidir.380 Yarım çiftden az toprağa sahip köylü için evli olup olmadığı verginin miktarını belirler.381 Tahrir sırasında deftere çift kayd olmayanlar daha sonra bu

375 Idem, Economic Expansion, s. 49. 376 Idem, Economic Expansion, s. 103. Angold, Michael, A Byzantine Government in Exile, Oxford University Press, 1975. 377 İnalcık, “Raiyyet Rüsûmu”, s. 41-44; Idem, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 8; Idem, “Village, Peasant and Empire”, s. 146f. 378 İnalcık, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s 8; Idem, “Village, Peasant and Empire”, s. 147. 379 İnalcık, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 39. 380 Idem, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 7; Idem, “Village, Peasant and Empire”, s. 146. 381 Idem, “Raiyyet Rüsumu”, s. 37. miktarda bir arazi tasarruf ederlerse şahsi durumları ne olursa olsun çift resmi öderler.382 Bennak, sonradan bir çiftlik arazi elde ederse çift resmine tabi olduğu için bennak resmini de ödemeğe devam eder. Şehirli ziraat topraklarından bir çift tasarruf ederse çift resmi öder fakat çifti bıraktığı anda bundan kurtulur. Ancak böyle bir durumda köylü genellikle çift resmini ödemeğe devam eder. Bu da çift resminin aynı zamanda şahsa bağlı bir resim olduğunu gösterebilir.383 Çift veya nim-çift tasarruf eden raiyyet eğer iki, üç veya daha fazla çift öküze sahipse bu vergi mikdarını değiştirmez. Kanunnamelere göre bu bakımdan itibar arzadır.384 Eğer hane bir çiftlikden daha fazla yer tasarruf ediyorsa fazlası için hariç raiyyet gibi vergi öder.385 Fartih kanunnamesinde çift-resmi 22 akçadır.386 Kanunnameye göre bir çift tasarruf eden raiyyet yılda üç hizmet veya bunun karşılığı olarak üç akça verir, bundan başka bir orak (yani ot) ve bir döğen (saman) ve bir kağnı odun ve ayrıca boyunduruk resmi olarak iki akça verir. Bu yedi hizmetin parasal karşılığı 22 akçadır.387 Çift-resminin toplanma zamanı bir çok kanunnameye göre mart ayıdır.388 Vergiler genellikle köyde kethüda, rahip, imam gözetiminde toplanır. İmam, hatip, müezzin, kethüda ya da papaz (rahip) vergiden muaftır.389 Bizans’da ‘boidatoi’ olarak adlandırılan çiftçi sadece bir öküze ve normal ekim arazisinin yarısı araziye sahipdir. Aynı biçimde, Osmanlı vergi düzeninde nim-çift mükellefi olarak kayd olunanlar bir çiftliğin yarısı kadar arazi tasarruf ederler ve muhtemelen sadece bir öküzleri vardır. Bizansda ‘boidatoi’ ½ nomisma vergi öderken, Osmanlı İmparatorluğunda nim-çift tasarruf edenler çift-resminin yarısı bir meblağı öderler. Bizansda ‘aktemones’, evli, muhtemelen eşekden başka sürüm hayvanı olmayan ve topraksız köylüyü adlandırır. Vergi oranı sahib olduklarına göre tesbit edilir. Topraksız olduğu için arazi vergisi vermez ancak baş vergisi verir. Eğer eşeki var ise ½ nomisma ve

382 Idem, “Raiyyet Rüsumu”, s. 38; Barkan, Kanunlar, s. 8. . 383 İnalcık, “Raiyyet Rüsumu”, s. 38-39; Barkan, Kanunlar, s. 6-7, 66. 384 Barkan, Kanunlar, s. 133, 175. 385 Ibid., s. 2, 8, 326, 327. 386 İnalcık, “Raiyyet Rüsumu”, s. 34, 36; Idem, “The Ottoman State: Economy and Society”, s. 150. 387 Idem, “Raiyyet Rüsumu”, s. 36. 388 Barkan, Kanunlar, s. 2, 6, 66, 171, 181, 206, Gürbüz, Toprak-Vakıf, s. 278. 389 Gyula Kaldy-Nagy, “Rural and Urban Life in the Age of Sultan Suleiman”, Acta Orientalia, vol. XXXII (3), 1978, s. 305. eğer sürüm hayvanı yoksa ¼ nomisma vergi öder. Osmanlı İmparatorluğunda ‘aktemones’in karşılığı bennak’dir. Bennak’in temsil etdiği potansiyel işgücü vergi oranını belirler. Devlet topraksız köylüyü de üretken ve gelir elde etmeye muktedir sayarak vergilendirir. Gerçekden de genellikle bu gibi kimseler kırsal alanda tarımsal işci olarak çalışırlar.390 Bennak resmi evli, hiç yeri olmayan veya nim-çiftden az yeri olan raiyyetin resmidir. Bennakden üç hizmet veya bunun karşılığı olarak altı veya dokuz akça alınır.391 Evlilik raiyyetin vergi mükellefiyetinde esaslı bir değişiklik meydana getirir. Mücerred evlenince bennak adı altında yeni bir durum kazanır. Bennakler ekinlü (çiftlü) bennak ve caba bennak olarak ikiye ayrılır.392 Caba çifti ve hiç yeri olmayandır. Bir raiyyetin 2-3 akçadan 12 akçaya kadar yeri varsa ona ekinlü bennak denir. Toprağına göre her 2-5 dönümden 1 akça dönüm resmi alınır. Bu durumda ekinlü bennakler 4-10 dönümden 24-60 dönüme kadar tapu ile arazi tasarruf edenlerdir. Diğer taraftan toprağına göre 30-60 dönümden fazlası nim-çiftdir ve nim-çift resmine bağlıdır.393 Caba bennakler yani tapu ile tasarruf edilmiş toprağı olmayan evli reaya genellikle başkalarının tapulu topraklarında işçi olarak çalışırlar veya sipahiden tapusuz olarak toprak alarak işlerler ve bunun için dönüm resmi öderler. Bazan beş-on dönüm yer işleyen caba bennaklerin yeni bir tahrirde kendi istekleriyle ekinlü bennak yazıldıkları olur. Bunun nedeni resm-i dönümle tapusuz tuttukları araziyi tapulu arazi haline getirme isteğidir. Bennak de mücerred gibi tımar arazisini terk ederek başka yerde çalışabilir, ancak raiyyet resmini yazılı olduğu sipahisine öder. Bennak resmi genellikle baş vergisi sayılmıştır.394 Çift, nim-çift veya dönüm olarak arazi tasarruf eden bennak hem bu arazinin tam resmini hem de kendi bennak resmini öder. Ölen bir raiyyetin bennak ve mücerred olan çocukları hem ata çiftliğinin çift resmini ortaklaşa öder hem de her biri kendilerine ait bennak ve mücerred resimlerini öderler.395 Eğer çift veya nim-çift tasarruf eden reaya toprağını bırakarak giderse timarlı sipahi belli bir süre

390 İnalcık, “The Ottoman State: Economy and Society”, s. 151. 391 Idem, “Raiyyet Rüsumu”, s. 34. 392 Ibid., s. 44. 393 Ibid., s. 44, 45. 394 Ibid., s. 45. 395 Ibid., s. 46. zarfından onu geri dönmeye zorlama otoritesine sahiptir. Ancak bu bennak için geçerli değildir, o vergisini ödediği sürece herhangi bir yerde olabilir.396 Vergi sistemindeki bu sınıflandırmanın sonunda evli erkeğe nazaran sınırlı olan işgücü kapasitesi ile yine de gelir kazanan bekar erkek gelir. Bunlar mücerred, kara veya caba olarak adlandırılan köylülerdir. Bizans İmparatorluğunda bunun karşılığı “aporos”dur. Yürüklerde de koyunu kırılan ve koyun adedi 26’nın altında olanlar kara sayılır ve onlardan on üçer akça resm-i kara alınır.397 Mücerredlerin durumu bölgesine göre değişmektedir. Bazı bölgelerde tamamıyla vergiden muaf tutulmuşlardır. Hüdavendigar livası kanunnamesine göre, mücerred bekar, topraksız ve düzenli geliri olmayan erkektir ve vergi yükümlülüğü yoktur.398 Ancak eğer gelir sahibi olursa buna oranlı vergi öder.399 Karesi’de gelir sahibi mücerred 6 akça öder.400 Bolu’da ise bennak vergisi öder.401 Karesi’de mücerred eğer evlenirse bennak vergisi yükümlüsü olur.402 Eğer toprak sahibi olursa, ekinlü bennak vergisi öder.403 Bolu bölgesinde ise sahip olduğu toprağın büyüklüğüne göre bir vergi miktarı öder.404 Koca İli’nde hem 6 akça hem de tasarruf ettiği toprağa göre vergi öder.405 Mücerredler çift veya nim-çift tasarruf ederlerse bunun vergisini öderler.406 Bir gün birinin diğer gün başkasının toprağını işleyen mücerred bu araziler için vergi ödemez.407 Tablo 2: Çeşitli Kanunnamelerde Vergi Miktarları Kanunname Tarih Çift-Resmi Nim-Çift Ekinlü- Caba Mücerred Bennak Kütahya408 h. 935 32 16 12 6 Hüdavendigar h. 892 33 16,5 12 9 Aydın h. 935 33 16,5 12 6 Biga h. 922 (1517) 33 16,5 12

396 Barkan, Kanunlar, s. 2. 397 İnalcık, “Raiyyet Rüsumu”, s. 41, 42. 398 Barkan, Kanunlar. 399 Ibid. 400 Ibid., Kanunlar, s. 22. 401 Ibid., s. 30. 402 Ibid., s. 2, 30, 66. 403 Ibid., s. 2, 66. 404 Ibid., s. 30. 405 Ibid., s. 33. 406 Ibid., s. 132, 175, 279, 235. 407 Ibid., s. 132, 175. 408 Barkan, Kanunlar, s. 23. ve m. 1577 Karesi409 h. 981 (1576) 33 16,5 12 6 Bolu 410 h. 935 (1528) 46 Bolu 411 33 Kıbrus nahiyesi 23 Ereğli nahiyesi 34 Hızırbey İli 42 Yenice kazası 29 Hamid h. 935 (1528) 42 Koca İli h. 1034 (1624) 33 17 12412 9 Ankara h. 929 (1522) 37 Kengırı h. 986 (1578) 57 28,5 18 12 Kayseri h. 906 (1500) 57 28,5 18 12 Karaman h. 935 (1528) 36 18 12 İç İl h. 992 (1584) 36 18 12 Erzurum h. 947 (1540) 50 25 18 12 Diyarıbekir h. 947 (1540) 50 25 12 6 Harput h. 924 (1518) 50 25 12 6 Musul413 Murad III 50 25 Malatya h. 967 (1559) 50 25 18 12 6 Malatya414 h. 967 (1559) 34 16 16 12 6 Yeni İl h. 991 (1583) 55 27,5 18 13 Siverek h. 924 (1518) 40 Haleb h. 978 (1570) 40 12 6 Çemişkezek415 h. 948 (1541) 50 + 6 416 25 + 6 417 12 + 6 418 12 + 6 419 6

409 Biga’da nim-çift bir yıl 16, bir yıl 17 akça olarak alınır. Barkan, Kanunlar, s. 19, Kütahya için s. 23, Hüdavendigar, s. 2, Aydın, s. 8, Biga, s. 19, Karesi, s. 22, Bolu, s. 29, Hamid, s. 32, Koca İli, s. 33, Ankara, s. 34, Kengırı, s. 35, Kayseri, s. 56, Karaman, s. 47, İç İl, s. 48, Erzurum, s. 63, Diyarıbekir, s. 132, Harput, s. 167, Musul, s. 174, Malatya, s. 116, Yeni İl, s. 75, 76, Siverek, s. 170, Haleb, s. 206, Çemişkezek, s. 188, Erzincan, s. 181, Vize, s. 232, Silistre, s. 279, Serim, s. 308, Gelibolu, s. 235, İmroz, s. 237, Sofya, s. 253, Tırhala, s. 289, Mora, s. 326, Neh-ı Şerif, s. 231, Amasya ve Sivas, s. 300, Rum, Gürbüz, Toprak-Vakıf, s. 278, 284. 410 Bolu, Mengen, Çevgen ve Gerede nahiyeleri. 411 Ulus, Onikidivan, Yedidivan, Mudurnu, Konpara ve Todırga nahiyeleri. 412 2-3 akçadan 12akçaya kadar değeri olan arazi tasarruf edenler ekinlü-bennak sayılır. Barkan, Kanunlar, s. 33. 413 Ayrıca köylü 3 gün hizmetle yükümlüydü, timarlı 3 gün hizmet ya da parasal karşılığını taleb edebilirdi. Bunun parasal karşılığı 6 akça idi. Ibid., s. 174. 414 Karker, Kahte, Behisni kazaları. 415 Ancak eğer ekinlü-bennak’ın tasarruf ettiği arazinin dönüm resmi ekinlü-bennak resminden fazla olacak ise, devlet her iki dönüme 1 akça olmak üzere, bennak resmi yerine dönüm resmi alır. Kanunname-ı Çemişkezek, see, ibid., s. 188 Erzincan h. 922 (1516) 50 12420 12 6 Vize h. 946 (1539) 22 Silistre h. 977 (1569) 22 Serim Murad III 22 12 6 Gelibolu h. 925 (1519) 22 11 9 6 Cezire-ı İmroz h. 925 (1519) 70 35 Sofya h. 932 (1525) 11 9 6 Tırhala h. 927 (1520) 26 11 11 6 Mora421 h. 1129 (1716) 60 30 12 6 Vilayet-ı Rum 1520 ve 1574 57 28,5 18 13 Neh-i Şerif Süleyman I 36

Bazı bölgelerde ise iş ve kazanç sahibi olacak yaşa erişmiş bekarlardan resm-i mücerred adı altında 6 akça bir resim alınmakta idi. Bazı kanunlar bu zamanı buluğ çağı bazıları ise açık bir biçimde 20 yaş olarak belirlemişlerdir. 20 yaşından sonra mücerred caba-bennak vergisine konu olur.422 Karaman ve İç İl kanunnamelerinde yoksul mücerredler ve babalarının evinde yaşayan mücerredler 6 akça öderler.423 Mücerred resminin de toplanma tarihi 1 Marttır.424 Bunlar şahsen üzerine yazıldıkları, raiyyeti oldukları sipahinin tımarı dışında çalışmakta serbesttirler ve bu bakımdan çift sahibi reayanın tabi olduğu sınırlamalardan muafdırlar. İşledikleri toprak başkasının tapu ile sipahiden alınmış arazisi değilse o zaman o sipahiye toprak için dönüm resmi öderlerdi. Kendi sipahilerine ise sadece mücerred resmi veya kara resmi öderlerdi.425 Fatih kanunnamesinde kara resmi üç hizmet veya üç akçadır ve vergiye tabi en fakir reayanın ödediği asgari raiyyet resmi, kara resmidir. Sonraları asgari raiyyet resmi daima altı akça olarak korunan kara resmi veya mücerred resmi olmuştur.426

416 İlaveten 6 akça ırgadlık / ırgadiye. 417 İlaveten 6 akça ırgadlık / ırgadiye. 418 İlaveten 6 akça ırgadlık / ırgadiye. 419 İlaveten 6 akça ırgadlık / ırgadiye. 420 Ayrıca tasarruf ettiği her iki dönüm arazi için 1 akça. Ibid., s. 181. 421 Mora’da ekinlü bennak resmi baş vergisi olarak değil toprağa bağlı bir vergi olarak görünür. Buna göre, ekinlü-bennak verimli arazide her 3 dönüme 1 akça, vasat arazide her 5 dönüme 1 akça, verimsiz arazide her 10 dönüme 1 akça öder. Ibid., s. 326. 422 Ibid., s. 10, 42-43. 423 Ibid., s. 47. 424 Ibid., s. 47, 48. 425 İnalcık, “Raiyyet Rüsumu”, s. 43. 426 Ibid., s. 43, 44. Dönüm resmi çift resminin en küçük parçasıdır. Kanunlarda dönüm hakkı, dönüm akçası ve resm-i zemin adlarıyla geçer. Dönüm resmine tabi arazi ancak sipahinin tapuya vermediği mezraa, çiftlik türünden arazidir. Dönüm resmi ödemeye tabi olanlar hariç raiyyet adı altında toplanır. Çift veya nim-çift yazıldığı halde bundan fazla arazi işleyen reaya bu arazi için hariç raiyyet sayılır ve ayrıca dönüm resmi öder. Tımar arazisine dışarıdan gelen reaya bu araziyi işlerse sipahiye dönüm resmi öder. Dönüm resmi tarla olarak kullanılan arazide en iyi topraklardan 2 dönümüne, orta vasıfta topraklardan 3 dönümüne, aşağı vasıfta topraklardan 4-5 dönümüne bir akça olarak tesbit olunur.427 Tütün resmi, bir sipahinin arazisine geçici bir zaman için, genelikle kışlamak için gelip yerleşen ancak ziraat yapmayan hariç raiyyetin ödediği bir resimdir. Evli raiyyet için altı akçadır, mücerredlerden alınmaz. Tütün resmi ödeyenler o yerde ikametlerini bir yıl uzatırlarsa bennak resmine tabi olurlar.428 Çift resminin miktarı uzun süre sabit kalmış olmakla beraber bazı değişiklikler olmuştur.429 Çift resminin yüksek olduğu doğu Anadolu ve Suriye’de çift resmi bir takım eski ağır vergiler dikkate alınarak konulmuştur. Anadolu’da çift resminin 33 akçadan fazla olduğu yerlerde sancakbeği ve subaşı için hisse (niyabet rüsumu) eklenmiş olduğu ve çoğunlukla fazlalığın buradan kaynaklandığı görülmektedir.430 Tablo 3: Çeşitli Kanunnamelerde Dönüm Resmi Miktarları 431 Kanunname Verimli 432 Vasat Verimsiz Diyarıbekir 1 akça her 2 dönüme 1 akça her 3 dönüme Musul 1 akça her 2 dönüme 1 akça her 3 dönüme Hüdavendigar 1 akça her 2 dönüme 1 akça her 3 dönüme 1 akça her 4 dönüme Aydın 1 akça her 2 dönüme 1 akça her 3 dönüme 1 akça her 4 dönüme Kütahya 1 akça her 2 dönüme 1 akça her 3 dönüme 1 akça her 4 dönüme Erzurum 1 akça her 2 dönüme 1 akça her 3 dönüme Çirmik 1 akça her 2 dönüme 1 akça her 3 dönüme İç İl 1 akça her 2 dönüme 1 akça her 2 dönüme 1 akça her 2 dönüme

427 Ibid., s. 47. 428 İnalcık, “Raiyyet Rüsumu”, s. 48. 429 Ibid., s. 39, 40. 430 Ibid., s. 40, 41. 431 Barkan, Kanunlar, Hüdavendigar için, s. 2, Aydın, s. 6, Kütahya, s. 24, İç İl, s. 50, Erzurum, s. 66, Çirmik, s. 169, Diyarıbekir, s. 132, Musul, s. 175, Rum, Gürbüz, Toprak-Vakıf, s. 278, 285. 432 Verimli arazi sulanan ve pamuk yetişen arazi olarak tanımlanır. Barkan, Kanunlar, s. 25. Rum (1520 yılı) 1 akça her 2 dönüme 1 akça her 2 dönüme 1 akça her 2 dönüme Rum (1574 yılı) 1 akça her 2 dönüme 1 akça her 5 dönüme

5.1.2. İspence Sistemi İspençe resmi çift-resminden ayrı bir vergi değildir, elindeki toprak veya çift hayvanı mikdarı hesaba katılmadan vergi mükellefiyeti çağına gelmiş her gayrı müslim erkek reayadan alınan çift-resmi ve teferruatının ismidir.433 Buluğa ermiş her gayrımüslim ispence öder. Ancak Osmanlı devletinin ilk yayılış bölgelerinde gayrımüslimler de müslümanlar gibi çift-resmi sistemine tabi idiler ve buralarda 16.yy ortalarında ispençe sistemi içine alınana kadar ispenceye nadiren rastlanır.434 İnalcık’a göre bu durum ispencenin Osmanlı vergi sistemine Trakya fütuhatından sonra girmiş olması ile ilgilidir.435 İspence örfi bir baş vergisidir. Bazı durumlarda ispence de çift-resmi gibi toprağa bağlı bir vergi muamelesi görmüştür, “hıristiyanlara ait toprağı tasarrufu altına geçiren müslüman ispence vergisini öder.”.436 Bu, daha ziyade timar gelirlerini korumak için alınmış idari bir tedbir olarak görünmektedir. Bazen de ispence, tıpkı çift-resminde olduğu gibi, reayanın tabi olduğu hizmetlerin bir karşılığı olarak düşünülmüştür.437 İspence çift-resmi gibi genellikle tımara tahsis edilen bir vergidir.438 Ispencenin toplanması tarihi çift-resminde olduğu gibi 1 Mart olarak tesbit olunmuştur.

6. ÇİFT-HANE SİSTEMİ VE DEVLET KONTROLÜ Osmanlı devlet geleneğinde hükümdar, Yakın Doğu’nun antik uygarlıklarındaki gelenekdeki anlayışla uyum içinde reayanın çobanıdır ve onları doğru yolda götürür. Bu anlayış fiiliyyatta ifadesini reayanın koşulları konusunda bir çok koruyucu önlemlerin alınması biçiminde gösterir ve ayrıca bir adalet ideolojisi ortaya çıkarır.439 Adalet

433 Ö. L. Barkan, “Çiftlik”, Türkiye’de Toprak Meselesi, Toplu Eserler 1, Istanbul, Gözlem Yayınları, 1980, s. 791; Kaldy-Nagy, “Rural and Urban Life”, s. 304. 434 İnalcık, “Raiyyet Rüsumu”, s. 57; Öz, “Reâyâ”. 435 İnalcık, “Raiyyet Rüsumu”, s. 57. 436 Ibid., s. 57. 437 Ibid., s. 58. 438 Ibid., s. 58 439 Halil İnalcık, “State and Ideology under Sultan Süleyman I”, The Middle East and the Balkans under the Ottoman Empire; Essays on Economy and Society içinde, Bloomington, Indiana University Turkish Studies and Turkish Ministry of Culture Joint Series, volume 9, 1993, 70-93. Bu adalet ideolojisinin kökenleri antik ideolojisi özellikle tarım ekonomisi ile ilişkilidir.440 Devletin mali çıkarları, belli bir sosyal adalet, din ve devlet ideolojisi ile politik bir sistem halinde örgütlenmiştir. Merkezde uzman bir küttab sınıfı, gelişmiş bir tahrir ve defter arşivi ile ayrıntılı bir defter tutma sistemi sayesinde Çift-Hane sistemini başarı ile uygulamıştır.441 Devlet koruması ve kontrolü belirli bir tarımsal organizasyonun, geleneksel olarak en verimli ve karlı görünen tarımsal sistemin, Çift-Hane sisteminin devamı için bir önkoşuldur.442 Osmanlı İmparatorluğunun mali, iktisadi, askeri hatta siyasi yapısı devletin toprak ve köylü üzerindeki denetimine bağlıdır.443 İmparatorluk bürokrasisinin en önemli işlerinden biri çift-hane birimlerine dayanan Çift-Hane sistemini gözetmek ve koruyucu önlemleri almakdır.444 Osmanlı İmparatorluğunda ekilebilir arazinin devlet mülkiyetinde olması bu önlemlerin en önemlilerinden biridir.445 Antik uygarlıklar da aynı gerekçe ile toprağı devlet mülkiyetinde tutmuşlardır. Antik Mısır’da olduğu gibi Ptolemaioslar devletinde de toprak devlet mülkiyetindeydi.446 Kral toprak ile toprağın ürettiği herşeyin sahibiydi ve toprak çiftçilere kiralanıyordu. Devlet arazisinin kiracısı olan köylülerden vergi alınıyordu ve Ptolemaios’da köylü, dönemden beri gelen Orta-Doğu Devlet Geleneği’nde bulunur, S. R. F. Price, Rituals and Power, Cambridge, Cambridge University Press, 1984; D. Cannadine, “Introduction: divine rites of kings”, Rituals of Royalty içinde, ed. S. R. F. Price, Cambridge, Cambridge University Press, 1987; Helen S. Lund, Lysimachus, London, Routledge, s. 153-183. Hammurabi kanunlarında da ‘çoban kral’ kavramı yeralır. işlenir. Muhtemelen Hammurabi steli de tam bir yasa sistemi değil ama Hammurabi’yi adil kral olarak tasvir eden bir anıttır, van de Mieroop, Antik Yakındoğu’nun Tarihi , s. 139-141. 440 Huri İslamoglu, “16. Yüzyıl Anadolusu’nda Köylüler, Ticarileşme ve Devlet İktidarının Meşrulaştırılması”, Osmanlı Toprak Mülkiyeti ve Ticari Tarım içinde, eds. Çağlar Keyder, Faruk Tabak, İstanbul, Tarih Yurt Vakfı Yayınları 63, Eylül, 1998, s. 60; Angold, The Byzantine Empire, s. 27. 441 İnalcık, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 10; Idem, “Village, Peasant and Empire”, s. 149, Idem, “Çiftliklerin Doğuşu”, s. 19. Yakındoğu coğrafyasında çağlar boyunca benzerlikler ve devamlılıklar toprak sistemi ve kırsal vergiler, devlet geleneğinin teorik formuülasyonu ve iktidadarın meşruiyetinin temini usulleri ile sınırlı değildir. Devlet teşkilatını oluşturan birçok idari kurum ve makam ile devletin ve ekonominin işlemesi için lüzum duyulan kurum ve uygulamalarda da benzerlikler ve devamlılılar görülebilir. Devletin hükmettiği coğrafya genişlediği zaman merkezi idareyi, vergilendirmeyi, iktisadi ve ticari hayatı zorlaştıran çeşitliliğin azaltılması gereği doğar. Bunun bir örneği Akad Krallığı’nda muhasebe ve ölçü birimlerinde standardizasyona gidilmesidir, van de Mieroop, Antik Yakındoğu’nun Tarihi, s. 87f. Osmanlı İmparatorluğu’nda ise hesap birimi olarak ‘akça’ kullanılmakla birlikte fiilen ayrı para bölgeleri vardır ve ölçü birimlerinde bir standardizasyon sağlanamamışdır, Şevket Pamuk, A Monetary History of the Ottoman Empire, New York, Cambridge University Press, 2000. Buna karşılık devlet teşkilatının tertiplediği muhasebe defterleri kendi çağı için hayret verici bir standardizasyon içerir. 442 Idem, “On the Social Structure of the Ottoman Empire”, s. 54. 443 Idem, “Islamization of Ottoman Laws”, s. 163. 444 Idem, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 4, 5; Idem, “Village, Peasant and Empire”, s. 144. 445 Idem, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 4 ; Idem, “Village, Peasant and Empire”, s. 143. 446 Jouguet, Macedonian Imperialism, s. 308; Rostovtzeff, History of the Hellenistic World, s. 269; Brian P. Muchs, Tax Receipts, Taxpayers, and Taxes in Early Ptolemaic Thebes, Chicago, Oriental Institute Publications, 2005. köyüne ve toprağa bağlanmıştı.447 Toprak ve ürün için detaylı kayıtlar tutuluyordu.448 Aynı biçimde tüm Hellenistik dönem krallıklarında toprak, ürün ve ürünün dağıtımı üzerinde devlet denetimi bulunmaktaydı.449 Miri sistem ile tahrir sistemi sayesinde devlet toprak ve reaya üzerinde kontrol kurarak çiftliklerin bölünmesini, çiftliklerin bağ ve bahçelere dönüşmesini, büyük toprak sahipliğinin doğmasını ve çift-hane birimlerinin bozulmasını önleyen tedbirleri almaktadır. Bunlar sayesinde devlet Çift-Hane sistemini ve kurulu sosyal düzeni devam etdirir.450 Çift-hane birimi aynı zamanda bir sosyal ve mali birimdir ve bu yönüyle de korunmalıdır.451 Miri arazi rejimi reayanın elindeki toprağın miras yoluyla parçalanması, serbest alışveriş konusu olmasını engeller ve gelişigüzel sahip değiştirmesi gibi bağımsız aile işletmelerinin mevcudiyetini tehlikeye düşüren muameleleri önleyici hükümler getirir.452 Böylece çiftliklerin bir vergi kaynağı olarak parçalanmadan korunması sağlanır.453 Aynı önlemler toprakların zengin ve nufuzlu kimselerde toplanarak timar ve köy sosyal düzeninin bozulmasını engeller.454 Devlet çiftliklerin düzenli ekilmesi ve vergi gelirlerinin temini için köylüyü toprak üzerinde tutmaya çalışır. Roma döneminde de devlet ‘caput’ları ‘iugum’lar üzerinde tutmak zorundaydı. Bizans’da da ‘paroikos’ hukuki açıdan özgür köylüden farklıydı. İşlediği araziyi miras olarak bırakabilirdi. Ama kendi mülkü değildi. Toprak sahibine kira öder ve emredilen hizmetleri yapardı. Bunların toprağa bağlılığı kişisel olarak değil mali ve ekonomik açıdan söz konusudur.455 Toprak sahibine mali yükümlülüğü olduğu sürece toprağı terketmeleri mümkün değildi. Toprak sahibi geri dönmesini taleb edebiliyordu. Diğer taraftan ‘paroikos’ toprağından çıkarılamazdı.456 Köylü ekonomisinin bütünlüğü ve sürdürülmesi yönetime ve yargıya ilişkin kurumlar aracılığı ile oluyordu ve bu devletin siyasal otoritesinin temelini oluşturuyordu.

447 Jouguet, Macedonian Imperialism, s. 308f; Rostovtzeff, History of the Hellenistic World, s. 278-79. 448 Jouguet, Macedonian Imperialism, s. 308. 449 Rostovtzeff, History of the Hellenistic World. 450 İnalcık, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 9; Idem, “Village, Peasant and Empire”, s. 148. 451 Idem, “Köy”, sf. 8. “Village, Peasant and Empire”, sf. 146. 452 Barkan, “Timar”, s. 850. 453 Barkan, “Çiftlik”, s. 791. 454 Barkan, “Timar”, s. 851. 455 Steven Runciman, “Byzantine Trade and Industry”, The Cambridge Economic History of Europe içinde, vol. II, Trade and Industry in the Middle Ages, edi. M. M. Postan, Edward Miller, Cambridge, Cambridge University Press, 1987. Köylülerin geçimlik ekonomisini koruyabilme yeteneği adalet ilkesinin uygulayıcısı olan devletin meşruiyetinin temelini oluşturuyordu.457 Devlet iktidarının vazgeçilmez öğesi olan bağımsız köylülüğün varlığını kadı mahkemeleri ve timar sistemi gibi yasal ve siyasal kurumlar güvence altına almaktaydılar.458 Kadılar sipahileri kendilerine tanınan hakları suistimal etmemeleri ve kanunlara uymaları konusunda denetlerdi.459 Devletin köylü topraklarının satılmasına ve bölünmesine karşı yasal yaptırımları ve köylülerin bir yerden bir yere gitmeleri üzerindeki kısıtlamaları köylü üreticilerin vergi toplayıcılar tarafından sömürülmesini engeller ve toprağın önemli boyutlarda yoğunlaşmasına ve dolayısıyla haneler arasında farklılaşmaya olanak tanımıyarak köy içinde çatışma ilişkilerinin gelişmesini engelliyordu.460 Köylülerin artı ürünlerine ayni vergiler yoluyla el konması ve köylü topraklarının bölünmesini ve satılmasını önleyen yasal yaptırımlar köylülerin geçimi, ordunun ve kentlerin iaşesi için zorunlu ürünlerin yetiştirilmesini güvence altına alıyordu.461 Kanunnameler çiftliklerin bağ ve bahçelere dönüştürülmesini yasaklar ve böylece hububat üretimi yanında vergi gelirini garanti altına alır.462 Boş bırakılan toprağın alınıp başkasına verilmesi de vergi kaynağının korunması için alınan bir önlemdir.463 Böylece çiftliklerin devamlı ekilmesi sağlanır.464 “Köylünün, toprağa bağlılık prensibine rağmen, kolaylıkla yer değiştirmesi, toprağını bırakıp çift-bozan olması genel bir olaydır. Osmanlı kanunları bunu önlemek için, kaçak köylüyü 10 veya 15 yıl bir zaman içinde yazılı olduğu köye geri getirme yetkisini sipahiye bağışlamıştır.”.465 Hüdavendigar livası kanunnamesine göre sipahi, toprağını bırakan köylüyü 15 yıllık bir süre içinde bularak geri dönmeye zorlayabilirdi, eğer bu kişi kente yerleşmiş ise bu süre 10 yıldı.466 Kütahya kanunnamesinde bu süre

456 Angold, The Byzantine Empire, s. 286-289. 457 İslamoglu-İnan, Osmanlı Imparatorluğu'nda Devlet ve Köylü, s. 37. 458 Ibid. 459 İslamoğlu-İnan Huri, “State and Peasants in the Ottoman Empire: A Study of Peasant Economy in north-central Anatolia during the Sixteenth Century”, The Ottoman Empire and the World-Economy içinde, ed. Huri İslamoğlu-İnan, New York, Cambridge University Press, 1987, s. 7. 460 İslamoglu-İnan, Osmanlı Imparatorluğu'nda Devlet ve Köylü, s. 44; Idem, “State and Peasant”, s. 13. 461 İslamoglu-İnan, Osmanlı Imparatorluğu'nda Devlet ve Köylü, s. 203. 462 Idem, “Köy”, sf. 3. “Village, Peasant and Empire”, sf. 142. 463 İnalcık, “İslam Arazi ve Vergi Sisteminin Teşekkülü ”, s. 26. 464 Idem, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 3 ; Idem, “Village, Peasant and Empire”, s. 142. 465 Idem, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 11 ; Idem, “Village, Peasant and Empire”, s. 150. 466 Barkan, Kanunlar, s. 2. yine 15 yıldır ancak kente yerleşenler için 20 yıldır. Eğer çiftçi İstsnbul’da yerleşmiş ise bu süre 10 yılla sınırlıdır.467 Bu sürelerle ilgili olarak farklı kanunnameler farklı düzenlemeler getirmiştir. Bu sürenin bitiminden sonra köylü tahrir defterlerinde kentli olarak kaydolabilir.468 Köylüyü toprağa bağlayarak çiftlikleri ekilir durumda tutmak için bir diğer düzenleme de çift-bozan akçesidir. Osmanlı toprak rejimi çiftçiye toprağını ferağ hakkı verir. Ancak bu sipahinin izni ile olabilir.469 İzinsiz olarak toprağını terkeden köylü çift- bozan akçası ödemelidir.470 Bu vergi sipahinin arazisinin boş bırakılmasının tazminatıdır. Silistre’de çift-bozan akçası müslümanlar için 72 akça ve gayrımüslimler için 87 akçadır.471 Ama Sirem’de merkezi otorite bu miktarı gelir seviyesine göre farklılaştırmıştır. Yoksullar 80 akça, diğerleri 120 akça öderler.472 Ekilmemiş topraklar tarımsal üretimde olduğu gibi vergi gelirlerinde de bir azalma demektir. Bu nedenle sürekli olarak ekim yapılmasını sağlayacak düzenlemeler çok önemlidir. Ekimde sürekliliği sağlamak için getirilen bir diğer düzenlemeye göre, 3 yıl üst üste herhangi bir gerekçe olmaksızın (kuraklık gibi) toprağını ekmeyen çiftçinin toprağı elinden alınabilir.473 Ancak köylüler arazinin bir kısmını öküzlerin otlağı yada hasat yeri olarak ekmeden bırakabilir.474 Diğer taraftan eğer hane çiftini veya çiftliğini kaybederse vergiden muaf tutulur.475 Eğer köylü arazisini afet sonucu tahrib olmuş bulursa çift-resmi yerine sadece bennak vergisi öder.476 Mora ve Rum kanunnamelerine göre ise afet durumunda çiftçi hiç bir şey ödemez.477 Çiftliklerin parçalanmaması ve sürekli ekimi konusunda bir diğer düzenleme arazinin köylünün oğlu tarafından otomatik olarak miras alınmasıdır.478 Aynı biçimde torunlar da araziyi miras alabilir.479 Tapulu toprak tasarruf eder köylü olarak deftere

467 Ibid., s. 24. 468 Gürbüz, Toprak-Vakıf, s. 279. 469 İnalcık, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, s. 13f; Idem, “Village, Peasant and Empire”, s. 153. 470 Barkan, Kanunlar, s. 132, 174, 234, 288. 471 Ibid., s. 288. 472 Ibid., s. 312. 473 Ibid., s. 2, 7, 25, 30, 47, 66, 78, 233, 277, 310, 326. 474 Ibid., s. 2, 7, 66, 78; Gürbüz, Toprak-Vakıf, s. 287. 475 Barkan, Kanunlar, s. 2. 476 Ibid., s. 46, 49. 477 Idem, Kanunlar, s. 326; Gürbüz, Toprak-Vakıf, s. 284. 478 Barkan, Kanunlar, s. 9, 30, 47, 64, 78, 188, 233, 286, 294, 299, 326; Gürbüz, Toprak-Vakıf, s. 284. 479 Idem, Kanunlar, s. 9, 30, 64. geçmek için çiftçi sipahiye tapu resmi öder. Ancak toprağın miras olarak geçmesi durumunda tapu resmi vermez. Eğer çiftçinin oğlu kendisi araziyi ekecek yaşta değilse bir diğer çiftçi eker ancak, yetişkin olduğunda arazi yeniden kendisine döner.480 Eğer birden fazla oğul varsa belirli hisselerle araziyi birlikde tasarruf ederler ve hisselerine düşen vergiyi öderler.481 Ölen çiftçinin karısı toprağı işletmesi ve vergileri ödemesi şartıyla tasarruf edebilir.482 Ancak Ohri ve Mora kanunnamelerindeki düzenleme dışında çiftçinin kızına arazi geçmez.483 Çemişkezek’de ise ne karısı ne de kızı arazi tasarruf edebilir.484

7. SONUÇ: BİR ANA EKONOMİK VE SOSYAL SİSTEM OLARAK ÇİFT-HANE SİSTEMİ Çift-Hane sistemi klasik dönemde Osmanlı İmparatorluğunun tarımsal ekonomisinde bir karşılıklı ilişkili sistemler bütünüdür. Kırsal düzenle ilişkili temel sistemler ve düzenlemeler olan, tahrir sistemi, miri toprak rejimi, kanunnameler, vergi sistemi ve timar sistemi ile karşılıklı ilişkisi ve bunların kırsal düzenle ilgili işleyişlerini kapsaması nedeni ile kırsal düzenin ana ekonomik ve sosyal sistemi, imparatorluğun da temel sistemlerinden birisidir. Bu ekonomik sistemin işleyişinin açığa çıkarılması ve tam olarak kavranılması için iktisadi alan ve faaliyeti tanımlayan ve onu geleneksel bir ekonomide tespite imkan veren bir yaklaşım ile tarihsel olgulara bakmak gerekir. Böylece Çift-Hane sistemini oluşturan ve destekleyen ekonomi-dışı unsurlara; idari, siyasi, askeri ve hukuki uygulama ve esasları da görmek ve sistemin içine katmak mümkün olur. Bütün bunlarla birlikte Çift-Hane sistemi bir ekonomik sistem oluşturur. Çift-Hane sistemini oluşturan ve onun kapsadığı sistem ve uygulamaların tarihsel kökenleri diğer uygarlıklarda aynen veya farklı görünümlerle ortaya çıkmaktadır. Bu zorunlu olarak Çift-Hane sisteminin bir tüm olarak kendinden önceki ekonomilere yansıtılmasını getirmez veya Çift-Hane sistemini öncellerinin ulaştığı bir son nokta veya görünümü haline sokmaz. Ancak, İnacık’ın sıklıkla vurguladığı gibi; Çift-Hane

480 Idem, Kanunlar, s. 3, 25, 30, 78, 286; Gürbüz, Toprak-Vakıf, s. 287. 481 Idem, Kanunlar, s. 8. 482 Idem, Kanunlar, s. 3, 25, 30, 65; Gürbüz, Toprak-Vakıf, s. 284. 483 Idem, Kanunlar. 484 Idem, Kanunlar, s. 189. sisteminin anlaşılması, geçmiş ekonomi ve toplumların anlaşılması için örneğin kayıt sistemlerinin gerekliliği, yasal düzenlemelerin arkasındaki amacın görülmesi, vergi düzenlemelerini anlamak açısından ciddi katkılar sağlayabilir. Sistemin temelinde yer alan çift-hane birimi İmparatorluk’da hububat üretimini gerçekleştirerek merkezi ordunun, timarlıların ve kentlerin iaşesini temin eden temel besin maddelerini sağlar. Köy hanesi emeği, öküz işgücü ve belirli bir büyüklükteki ekilebilir araziden oluşan bu birim Akdeniz bölgesinin antik uygarlıklarında, Hellenistik dönem krallıklarında ve Roma-Bizans İmparatorluklarında da aynı üretim teknolojisini kullanarak hububat üretimini gerçekleştirmiştir. Çift-hane biriminin bir temel elemanı olan çiftlik, reaya tarafından özel bir düzenleme içinde, miri tapulu arazi rejimi kuralları içinde tasarruf edilir. Miri arazi rejimi devletin mali düzeninin gereği ve siyasi iktidarının temelini oluşturur. Miri rejim aynı zamanda çift-hane biriminin bozulmadan Çift-Hane sisteminin temelinde kalmasını sağlar. Miri rejim ve devletin kanunnamelerle getirdiği düzenlemeler çift-hane birimlerinin devlet denetimi ve korumasına konu olmasını sağlar. Aynı gerekçelerle Yakın Doğunun İmparatorlukları ekilebilir araziyi devlet mülkiyetinde ve denetiminde tutmaya çalışmışlardır. Tahrir sistemi, Osmanlı miri arazi rejiminin tesisinin bir önşartıdır. Hem miri toprak rejimi hem de tahrir sistemi, çift-hane birimlerindeki tarımsal üretiminin güvencesidir, devletin kayıt ve denetim sisteminin bir unsurudur. Çiftlik büyüklüğü, çift-hane birimlerinin vergi yükümlülüğü, arazi tahsisleri gibi meseleler tahrir uygulaması ile düzenlenir. Ayrıca tahrir defterlerinde yer alan sancak kanunnameleri çift-hane biriminin denetimi, korunması ve düzenlenmesi ile ilgili hükümleri içerir. Tahrir benzeri sayım ve kayıt uygulamaları antik dönemlerden beri Yakın Doğu devletlerinde de uygulanmış, tutulan kayıtlar tarımsal üretimin örgütlenmesi, üretici ve ürünün denetimi ve vergilendirme amacıyla kullanılmıştır. Çift-hane birimi aynı zamanda bir vergi birimidir. Çift-resmi sistemi içindeki vergilerin mükellefi olan bu birimler devlet maliyesinin en önemli gelir kaynaklarından birisidir. Miri arazi rejimi, tahrir uygulaması ve kanunnameler bu çift-hane birimlerinin tarımsal üretiminin devamlılığını ve düzenli vergi geliri vermelerini sağlar. Geleneksel tarım ekonomisine sahip Yakın Doğu devletlerinde de çift-hane birimi benzeri üretim birimleri aynı zamanda bir vergi birimi olarak görülmüştür. Son olarak Çift-Hane sistemi coğrafi olarak yerleştiği İmparatorluğun merkezi eyaletlerinde hem sosyal yapıyı belirleyerek sürdürmüş hem de Osmanlı kırsalının genel görünümünü, yerleşim kalıpları, köy yapısı gibi kırsal oluşumları belirlemişdir. Miri toprak rejimi ve Çift-Hane sistemi ile belirli bir tarımsal organizasyon ve mali sistemi oluşturan ve sürdüren devlet aynı zamanda buna özgü bir kırsal sosyal yapının oluşumuna zemin hazırlamışdır. Tapu rejimi klasik dönem boyunca kırsal alanda çiftliklerin parçalanmasını aynı zamanda büyük çiftliklerin ortaya çıkmasını engellemiş, böylece kırsal sosyal yapı aile işletmelerine dayanmıştır. Bağ ve bahçeler miri rejim nedeniyle uzak bölgelerde büyük araziler olmak yerine köylerin içinde ve yakınında küçük arsalar olarak kalmışlardır. Bu nedenlerle çekirdek eyaletlerde kırsal görünüm ve oluşum Orta Doğu ve Balkanlar’dan farklı ortaya çıkmıştır.

KAYNAKLAR

Abou-El-Haj Rifa’at ‘Ali, Formation of the Modern State; The Ottoman Empire Sixteenth to Eighteenth Centuries, Albany, State University of New York Press, 1991.

Afetinan Ayşe, Eski Mısır Tarih ve Medeniyeti, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları.

Afyoncu Erhan, Osmanlı Devlet Teşkilatında Defterhane-i Amire, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, Tarih Anabilim Dalı, 1997.

Akat Asaf Savaş, “Tarihi Maddecilik ve Kapitalizm Öncesi Toplumlar: Asya Toplumu- Feodalite Tartışmasına Yeni Bir Yaklaşım”, Toplum ve Bilim, sayı 1, bahar 1977, 34-48.

Akgündüz Ahmed, Osmanlı Kanunnameleri ve Hukuki Tahlilleri, 1. Kitap Osmanlı Hukukuna Giriş ve Fatih Devri Kanunnameleri, İstanbul, Fey Vakfı, 1990.

Anderson Perry, Lineages of the Absolutist State, London, NLB, 1974.

______, Passages from Antiquity to Feudalism, New York, Verso, 1996.

Angold, Michael, A Byzantine Government in Exile, Oxford University Press, 1975.

______, The Byzantine Empire, 1025-1204, a political history, New York, A. W. Longman Inc., 1997.

Ashtor E., A Social and Economic History of the Near East during Middle Ages, London, Collins, 1976.

Austin M. M., The Hellenistic world from Alexander to the Roman conquest, Cambridge, Cambridge University, 1981.

Aydüz Salim, “XIV.-XVI. Asırlarda, Avrupa Ateşli Silah Teknolojisinin Osmanlılara Aktarılmasında Rol Oynayan Avrupalı Teknisyenler (Taife-i Efrenciyan)”, Belleten, LXII/235, Aralık, 1998.

Barkan Ömer Lütfi, “Türkiyede İmparatorluk Devirlerinin Büyük Nüfus ve Arazi Tahrirleri I”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, vol. 2, 1940-41, 20-59.

______, XV ve XVI inci asırlarda Osmanlı İmparatorluğunda Zirai Ekonominin Hukuki ve Mali Esasları: Kanunlar, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınları, 1943.

______, “Avarız”, İslam Ansiklopedisi, II., 1949, s. 13-19.

______, “Research on the Ottoman Fiscal Surveys”, Studies in the Economic History of the Middle East içinde, edi:M. A. Cook, London, Oxford University Press, 1970.

______, “Türkiye’de Toprak Meselesinin Tarihi Esasları”, Türkiye’de Toprak Meselesi, Toplu Eserler 1, Istanbul, Gözlem Yayınları, 1980, 125-149.

______, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Çiftçi Sınıfların Hukuki Statüsü”, Türkiyede Toprak Meselesi; Toplu Eserler 1, İstanbul, Gözlem Yayınları, Kasım 1980, 725-788.

______, “Çiftlik”, Türkiye’de Toprak Meselesi, Toplu Eserler 1, Istanbul, Gözlem Yayınları, 1980, s. 789-797.

______, “Timar”, Türkiyede Toprak Meselesi; Toplu Eserler 1, İstanbul, Gözlem Yayınları, Kasım 1980, 805-872.

______, “Feodal Düzen ve Osmanlı Timarı”, Türkiyede Toprak Meselesi; Toplu Eserler 1, İstanbul, Gözlem Yayınları, Kasım 1980, 873-895.

Barkan Ö. L., ve E. Meriçli, Hüdavendigar Livası Tahrir Defterleri I, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1988.

Bartusis Mark C., “On the Problem of Smallholding Soldiers in Late Byzantium”, Waashington, Dumbarton Oaks Papers, 1990, 1-27.

______, The Late Byzantine Army, Arms and Society, 1204-1453, Philadelphia, University of Pennsylvania Press, 1992.

Berktay Halil, Kabileden Feodalizme, Istanbul, Kaynak, 1989.

______, “The Search for the Pesant in Western and Turkish History/Historiography”, New Approaches to State and Pesant in Ottoman History içinde, edi: Halil Berktay and Suraiya Faroqhi, London, Frank Cass and com.ltd., 1992.

Bevan Edwyn R., The House of Ptolemy, Chicago, Ares Publishers, Inc., 1985.

Bowman Alan K., Egypt after the Pharaohs, United States, The University of California Press, 1986.

Briant Pierre, From Cyrus to Alexander; A History of the Persian Empire, çev. Peter T. Daniels, Winona Lake, Eisenbrauns, 2002.

Browning Robert, Byzantium and Bulgaria, A Comparative Study Across the Early Medieval Frontier, California, University of California Prerss, 1975.

Buğra Ayşe, İktisatçılar ve İnsanlar, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1989.

Cahen Claude, Osmanlılardan Önce Anadoluda Türkler, E Yayınları Tarih Dizisi.

Cannadine D., “Introduction: divine rites of kings”, Rituals of Royalty içinde, ed. S. R. F. Price, Cambridge, Cambridge University Press, 1987.

Cezar Mustafa, Osmanlı Tarihinde Levendler, İstanbul, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Yayınları No. 28, 1965.

Chalk Alfred F., “Natural Law and the Rise of Economic Individualism in England”, Journal of Political Economy, vol: 59, Spring, ss. 332-347.

Chandra Bipan, “Karl Marx, His Theories of Asian Societies, and Colonial Rule”, Review, V, Summer 1981, 13-91.

Charanis Peter, “The Byzantine Empire in the Eleventh Century”, A History of the Crusades içinde, vol I, Madison, 1969.

Chayanov, A. V. “On the Theory of Non-Capitalist Economic Systems”, On the Theory of Peasant Economy içinde, The University of Wisconsin Press, 1986.

______, “Peasant Farm Organization”, On the Theory of Peasant Economy içinde, The University of Wisconsin Press, 1986.

Christophilopoulou Aikaterina, Byzantine History, vol: II, Amsterdam, Adolf M. Hakkert, 1993.

Clark C.M.A., Economic Theory and Natural Philosopy: The Search for the Natural Laws of the Economy, New York, Edward Ellgar Publishing, 1992.

Cohen A., “miri”, Encyclopaedia of Islam, second edition, vol. VII, 125-126.

Cohen Bernard I., “Analogy, Homology, and Metaphor in the Interactions between the Natural Sciences and the Social Sciences, Especially Economics”, Non-Natural Social Sciences: Reflecting on the Enterprise of More Heat Than Light içinde, History of Political Economy, Annual suplement to volume 25, edi: Neil de Marchi, 1993.

______, “An Analysis of Interactions between the Natural Sciences and the Social Sciences”, The Natural Sciences And The Social Sciences: Some critical and the historical perspectives, edi. ve preface: Bernard I.Cohen, The Netherlands, Kluwer Academic Publishers, 1994.

Cvetkova B., “Early Ottoman Tahrir Registers as a Source for Studies on the History of Bulgaria and the Balkans”, Arcivium Ottomanicum, VIII 1983.

Çiçek Kemal, Tahrir Defterleri as a Source for History, basılmamış master tezi, the Faculty of Arts of the University of Birmingham, Temmuz, 1989.

______, “Osmanlılar’dan Önce Akdeniz Dünyasında Yapılan Tahrirler Hakkında Bazı Gözlemler”, Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, sayı 6, 1995, 51-89.

Dalton George, Economic Anthropology and Development: Essays on Tribal and Peasant Economies, Basic Books, Inc., New York, 1971.

Darling Linda, “Ottoman Fiscal Administration: Decline or Adaptation?”, The Journal of European Economic History, 26/1, Spring, 1997.

______, Revenue-Raising and Legitimacy; Tax Collection and Finance Administration in the Otoman Empire 1560-1660, Leiden, E.J. Brill, 1996.

Demirci Mustafa, İslamın İlk Üç Asrında Toprak Sistemi, İstanbul, Kitabevi, 2003.

Diehl Charles, Byzantium, Greatnes and Decline, New Jersey, Rutgers University Press, 1957.

Divitcioglu Sencer, Asya Üretim Tarzı ve Osmanlı Toplumu, İstanbul, Sermet, 1971.

______, “Yeniden Üretim ve Üretim Tarzı Genel Teorisine Giriş”, Toplum ve Bilim, sayı 2 yaz 1977, 133-156.

Düzdağ Mehmed Ertuğrul, Şeyhülislam Ebussuud Efendi Fetvaları Işığında 16. Asır Türk Hayatı, Enderun Kitabevi, İstanbul, 1983.

Ensslin W., “The Government and Administration of the Byzantine Empire”, The Cambridge Medieval History içinde, The Byzantine Empire, vol. IV, Government, Church and Civilization, Part II, Cambridge, Cambridge University Press, 1978.

Erdost Muzaffer Ilhan , Osmanlı Imparatorluğu’nda Mülkiyet İlişkileri: Asya Biçimi ve Feodalizm, Ankara, Onur, 1989.

Frankfort Henri, Kingship and the Gods: a study of ancient Near Eastern religion as the integration of society & nature, Chicago, University of Chicago Press , 1948.

Frye R. N., “The Political History of Iran under the Sasanians”, Cambridge History of Iran, vol. 3 part 1, Cambridge, Cambridge University Press, 1983.

Grant Jonathan, “Rethinking the Ottoman ‘Decline’: Military Technology Diffusion in the Ottoman Empire, Fifteenth to Eighteenth Centuries”, Journal of World History, Vol. 10, No. 1, 1999.

Göyünç Nejat, “Hane”, İslam Ansiklopedisi, Istanbul, Türkiye Diyanet Vakfı, cild. 15, 1997.

Gurney O. R., The Hittites, London, Penguin Books, 1954.

Gürbüz Adnan, Toprak-Vakıf İlişkileri Çerçevesinde XVI. Yüzyılda Amasya Sancağı, Ankara: Doktora tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, 1993.

Halasi-Kun T., “Some Notes on Ottoman Mufassal Defter Studies”, Journal of Turkish Studies, X, 1986.

Haldon John, F., “Recruitment and Conscription in the Byzantine Army c.550-950: A Study on the Origins of the Stratiotika Ktemata”, Vienna, Österreichischen Akademie der Wissenschaften, 1979.

______, The State and the Tributary Mode of Production, London, Verso, 1993.

______, “Administrative Continuities and Structural Transformations in East Roman Military Organization c. 580-640”, State, Army and Society in Byzantium içinde, Great Britain, Variorum, 1995.

______, “The Army and The Economy: the allocation and redistribution of surplus wealth in the Byzantine state”, State, Army and Society in Byzantium içinde, Great Britain, Variorum, 1995.

______, “The Feudalism Debate Once More: The Case of Byzantium”, State, Army and Society in Byzantium içinde, Great Britain, Variorum, 1995.

______, “Military Service, Military Lands, and the Status of Soldiers: current problems and interpretations”, State, Army and Society in Byzantium içinde, Great Britain, Variorum, 1995.

______, “Military Administration and Bureaucracy: State Demands and Private Interests”, Byzantinische Forsclungen, vol. 19, 1995.

Harvey Alan, Economic Expansion in the Byzantine Empire, 900-1200, New York, Cambridge University Press, 1989.

Heichelheim Fritz M., An Ancient Economic History, vol.1, A. W. Sijthoff, Leyden, 1968.

Heper Metin, “Osmanlı Siyasal Hayatında Merkez Kenar İlişkisi”, Toplum ve Bilim, sayı 9-10, 1980, 3-35.

Heywood Colin, “Between Historical Myth and ‘mythohistory’: the limits of Ottoman history”, BMGS 12 (1988).

Hollister C. Warren, Roots of the Western Tradition, New York, 1982.

Howard Douglas A., “The Historical Development of the Ottoman Imperial Registry (defter-i hakani): Mid-Fifteenth to Mid-Seventeenth Centuries”, Archivum Ottomanicum, XI 1986.

______, The Ottoman Timar System and Its Transformation, 1563-1656, basılmamış Doktora Tezi, Indiana University, 1987.

İlhan M. Mehdi, “The Process of Ottoman Cadastral Surveys During the Second Half of Sixteenth Century a Study Based on the Documents from Mühimme Defters”, Extras Din Anuarul Intitutului de Istorie şi Arheologie “A. D. Xenopol”, XXIV/1, Ankara, 1987.

İnalcık Halil, “Suleiman the Lawgiver and Ottoman Law”, Archivum Ottomanicum, 1969.

______, “State and Ideology under Sultan Süleyman I”, The Middle East and the Balkans under the Ottoman Empire; Essays on Economy and Society içinde, Bloomington, Indiana University Turkish Studies and Turkish Ministry of Culture Joint Series, volume 9, 1993, 70-93.

______, “The Heyday and Decline of the Ottoman Empire”, The Cambridge History of Islam içinde, vol. 1, The Central Islamic Lands, eds. P. M. Holt, Ann K. S. Lambton, Bernard Lewis, London, Cambridge University Press, 1970.

______, “The Ottoman Economic Mind and Aspects of the Ottoman Economy”, Studies in the Economic History of the Middle East içinde, edi. M. A. Cook, London, Oxford University Press, 1970.

______, “The Ottoman Decline and Its Effects Upon the Re’âyâ”, The Ottoman Empire: Conquest, Organization, and Economy içinde, London, Variorum Reprints, 1978, XIII.

______, “Military and Fiscal Transformation in the Ottoman Empire, 1600-1700”, Studies in Ottoman Social and Economic History içinde, London, Variorum Reprints, 1985, V.

______, “Impact of the Annales School on Ottoman Studies and New Findings”, Studies in Ottoman Social and Economic History içinde, London, Variorum Reprints, 1985, IV.

______, “The Emergence of Big Farms, çiftliks: State, Landlords and Tenants”, Studies in Ottoman Social and Economic History içinde, Variorum Reprints, London, 1985, VIII.

______, Sûret-i Defter-i Sancak-i Arvanid, Ankara, Türk Tarih Kurumu, 1987.

______, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, V. Milletlerarası Türkiye Sosyal ve İktisat Tarihi Kongresi. Tebliğler. Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırma ve Uygulama Merkezi, İstanbul 21-25 Ağustos 1989.

______, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, V. Milletlerarası Türkiye Sosyal ve İktisat Tarihi Kongresi. Tebliğler. Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırma ve Uygulama Merkezi, İstanbul 21-25 Ağustos 1989, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, XXVI. Dizi-Sa. 4, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1990.

______, Osmanlı Imparatorluğu'nda Devlet ve Köylü, Istanbul, Iletisim Yayınları, 1991.

______, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, Osmanlı İmparatorluğu:Toplum ve Ekonomi içinde, İstanbul, Eren Yayıncılık ve Kitapçılık Ltd. Şti., 1993.

______, “Osmanlılar’da Raiyyet Rüsumu”, Osmanlı İmparatorluğu:Toplum ve Ekonomi içinde, İstanbul, Eren Yayıncılık ve Kitapçılık Ltd. Şti., 1993.

______, “Stefan Duşan’dan Osmanlı İmparatorluğuna: XV. Asırda Rumeli’de Hıristiyan Sipahiler ve Menşeleri”, Osmanlı İmparatorluğu:Toplum ve Ekonomi içinde, Eren Yayıncılık ve Kitapçılık Ltd. Şti., İstanbul, 1993.

______, “Osmanlı Hukukuna Giriş”, Osmanlı İmparatorluğu: Toplum ve Ekonomi içinde, Eren Yayıncılık ve Kitapçılık Ltd. Şti., İstanbul, 1993.

______, “İslam Arazi ve Vergi Sisteminin Teşekkülü ve Osmanlı Devrindeki Şekillerle Mukayesesi”, Osmanlı İmparatorluğu: Toplum ve Ekonomi içinde, İstanbul, Eren Yayıncılık ve Kitapçılık Ltd. Şti., 1993.

______, “Village, Peasant and Empire”, The Middle East and the Balkans under the Ottoman Empire; Essays on Economy and Society içinde, Bloomington, Indiana University Turkish Studies and Turkish Ministry of Culture Joint Series, volume 9, 1993.

______, “The Ottoman State: Economy and Society, 1300-1600”, An Economic and Social History of the Ottoman Empire 1300-1914 içinde, edi: Halil İnalcık ve Donald Quataert, New York, Cambridge University Press, 1994.

______, “The Çift-Hane system and Peasant Taxation”, From Empire to Republic: Essays on Ottoman and Turkish Social History içinde, Istanbul, The Isıs Press, 1995.

______, The Ottoman Empire: The Classical Age 1300-1600, London, Phoenix, 1995.

______, “On the Social Structure of the Ottoman Empire; Paradigms and Research”, From Empire to Republic içinde, İstanbul, The Isıs Press, 1995.

______, “Periods in Ottoman History”, Essays in Ottoman History içinde, Istanbul, Eren Yayincilik, 1998.

______, “Islamization of Ottoman Laws on Land and Land Tax”, Essays in Ottoman History içinde, İstanbul, Eren Yayıncılık, 1998.

______, “Çiftliklerin Doğuşu: Devlet, Toprak Sahipleri ve Kiracılar”, Osmanlı Toprak Mülkiyeti ve Ticari Tarım içinde, eds. Çağlar Keyder, Faruk Tabak, İstanbul, Tarih Yurt Vakfı Yayınları 63, Eylül, 1998, 17-35.

______, “Osmanlı Tarihinde Dönemler: Devlet-Toplum-Ekonomi”, Osmanlı Uygarlığı vol. 1 içinde, ed. Halil İnalcık, Günsel Renda, İstanbul, Kültür Bakanlığı, 2002, 30-235.

______, “çift-resmi”, Encyclopaedia of Islam, second edition, 32.

______, “çiftlik”, Encyclopaedia of Islam, second edition, 32-33.

______, “timar”, Encyclopaedia of Islam, second edition, vol. X, 502-507.

İslamoğlu-İnan Huri, “State and Peasants in the Ottoman Empire: A Study of Peasant Economy in north-central Anatolia during the Sixteenth Century”, The Ottoman Empire and the World-Economy içinde, ed. Huri İslamoğlu-İnan, New York, Cambridge University Press, 1987.

______, “16. Yüzyıl Anadolusu’nda Köylüler, Ticarileşme ve Devlet İktidarının Meşrulaştırılması”, Osmanlı Toprak Mülkiyeti ve Ticari Tarım içinde, eds. Çağlar Keyder, Faruk Tabak, İstanbul, Tarih Yurt Vakfı Yayınları 63, Eylül, 1998, 59-81.

Jenkins Romily, Byzantium The Imperial Centuries AD 610-1071, Toronto, University of Toronto Press, 1987.

Jones, A.H.M., The Later Roman Empire 284-602, Baltimore, The Johns Hopkins University Press, 1986.

Jouguet Pierre, Macedonian Imperialism and the Hellenization of the East, New York, Alfred A. Knopf, 1928.

Kaegi Walter E., Some Reconsiderations on the Themes (Seventh-Ninth Centuries), 1967.

______, Two Studies in the Continuity of Late Roman and Byzantine Military Institutions, Amsterdam, vol.8, 1982.

______, Byzantium, and the Early Islamic Conquests, New York, Cambridge University Press, 1992.

Kafadar Cemal, “The Ottomans and Europe”, Handbook of European History 1400-1600 Late Middle Ages, Renaissance and Reformation içinde, volume I: Structures and Assertions, eds. Thomas A. Brady, Heiko A. Oberman, James D. Tracy, Leiden, E. J. Brill, 1994.

Kaldy-Nagy Gyula, “Rural and Urban Life in the Age of Sultan Suleiman”, Acta Orientalia, vol. XXXII (3), 1978, 285-319.

Kazhdan Alexander, “Pronoia: The History of Scholarly Discussion”, Mediterranean Historical Review, vol. 10, Num. 1-2, 1995.

Kazhdan, A. P. ve Ann Wharton Epstein, Change in Byzantine Culture in the eleventh and twelfth Centuries, Berkeley, University of California Press, 1985.

Keyder Çağlar, “Small Peasant Ownership in Turkey; historical formation and present structure”, Review, VII, Summer, 1983, 53-107.

______, Toplumsal Tarih Çalışmaları, Ankara, Dost, 1983.

Keyder Çağlar ve Huri İslamoğlu, “Osmanlı Tarihi Nasıl Yazılmalı”, Toplum ve Bilim.

Kılıçbay Mehmet Ali, Feodalite ve Klasik Dönem Osmanlı Üretim Tarzı, Ankara, 1985.

______, Dogu’nun Devleti Batı’nın Cumhuriyeti, Ankara, Gece, 1992.

Kramer Samuel Noah, The Sumerians: their history, culture, and character, Chicago, University of Chicago Press, 1963.

Kramer Samuel Noah, Sümerler, çev. Özcan Buze, İstanbul, Kabalcı, 2002.

Kunt Metin, The Sultan’s Servants, The Transformation of Ottoman Provincial Government, 1550-1650, New York, Cambridge University Press, 1983.

Küçükömer İdris, “Asyagil Üretim Biçimi, Yeniden Üretim ve Sivil Toplum”, Toplum ve Bilim, sayı 2 yaz 1977, s. 3-30.

Laiou-Thomadakis Angeliki E., Peasant Society in the Late Byzantine Empire, A Social and Demographic Study, Princeton , Princeton University Press, 1977.

Lambton Ann K. S., Continuity and Change in Medieval Persia, Aspects of Administrative, Economic and Social History, London, I. B. Tauris, 1988.

Lewis Bernard, “Ottoman Observers of Ottoman Decline”, Islamic Studies, I (1962), 71- 87.

Lindsay Jack, Byzantium into Europe, London, The Bodley Head, 1952.

Lowry Heath W., “The Ottoman Liva Kanunnames Contained in the Defter-i Hakani”, Studies in Defteroloji: Ottoman Society in the Fifteenth and Sixteenth Centuries içinde, Isis Press, İstanbul, 1992.

______, “The Ottoman Tahrir-Defterleri as a Source for Social and Economic History: Pitfalls and Limitations”, Studies in Defterology, Ottoman Society in the Fifteenth and Sixteenth Centuries içinde, Istanbul, The Isıs Press, 1992.

Lund Helen S., Lysimachus, London, Routledge, 1992.

Magdalino Paul, “Hellenism and Nationalism in Byzantium”, Tradition and Transformation in Medieval Byzantium içinde, Variorum, 1991.

Maksimovic Ljubomir, The Byzantine Provincial Administration under the Palaiologoi, Amsterdam, A.M. Hakkert, 1988.

Matanov Hristo, “Problems of the State Structures in the South-West Balkan Lands During the Second Half of the 14th Century”, Etudes Balkaniques, no.1, 1984, 116-125.

McGowan Bruce, “Osmanlı Avarız-Nüzül Teşekkülü 1600-1830”, VIII. Türk Tarih Kongresi, Kongreye Sunulan Bildiriler, vol. II içinde, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1981, 1327-1331.

______, Economic Life in the Ottoman Europe; Taxation, Trade and the Struggle for Land, 1600-1800, Cambridge, Cambridge University Press, 1981. van de Mieroop Marc, Antik Yakındoğu’nun Tarihi İÖ 3000-323, çev. Sinem Gül, Ankara, Dost, 2006.

Mini Piero, Philosophy and Economics: The Origins and Development of Economic Theory, A University of Florida Book, 1974.

Mirowski Philip, More Heat Than Light: Economics as Social Physics; Physics as Nature’s Economics, Cambridge University Press, 1989.

Moutafchieva Vera P., Agrarian Relations in the Ottoman Empire in the 15th and 16th Centuries, New York, Columbia University Press, 1988.

Muchs Brian P., Tax Receipts, Taxpayers, and Taxes in Early Ptolemaic Thebes, Chicago, Oriental Institute Publications, 2005.

Murphey Rhoads, “Ottoman Census Methods in the mid-sixteenth Century: Three Case Histories”, Studia Islamica, vol: 71, 1990.

Obolensky Dimitri, The Byzantine Commonwealth, Eastern Europe, 500-1453, London, Sphere Books, 1974.

O’Brien D. P., The Classical Economists, Oxford, Clarendon Press, 1975.

Oikonomides Nicolas, “St. George of Mangana, Maria Skleraina, and the “Malyj Sion” of Novgorod”, Byzantium from the Ninth Century to the Fourth Crusade içinde, Variorum, 1992.

Ortaylı İlber, “Osmanlı Toprak Düzeninin Kaynakları; 15. Yüzyılda İran toprak rejiminde görülen muafiyet ve imtiyaz sistemi üzerine”, Toplum ve Bilim, sayı 4 kış 1978, 72-77.

Ostrogorsky George, Pronija: Prilog istoriji feudalizma u Vizantiji I u jusnoslovenskim zemljama, unpublished trans. Norman York, Belgrad, 1951.

______, History of the Byzantine State, trans. Joan Hussey, Oxford, Basil Blackwell, 1956.

______, “Agrarian Conditions in the Byzantine Empire in the Middle Ages”, Cambridge Economic History of Europe I, The Agrarian Life of the Middle Ages, Cambridge, 1966.

Öz Mehmet, “Tahrir Defterlerinin Osmanlı Tarihi Araştırmalarında Kullanılması Hakkında Bazı Düşünceler”, Vakıflar Dergisi, supplement to the vol. XXII., (1991).

______, Osmanlı’da Çözülme ve Gelenekçi Yorumcuları, İstanbul, Dergah Yayınları, 1997.

______, XV. ve XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları XXVII. Dizi – Sayı 3, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2000.

______, “Reâyâ”, İslam Ansiklopedisi, İstanbul, Türkiye Diyanet Vakfı, cild. 34, 2007, s. 490-493.

Özel Oktay, “17. Yüzyıl Osmanlı Demografi ve İskan Tarihi İçin Önemli Bir Kaynak: ‘Mufassal’ Avarız Defterleri”, XII. Türk Tarih Kongresi, 12-16 Eylül 1994, Kongreye Sunulan Bildiriler, vol. III içinde, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1999.

Pamuk Şevket, A Monetary History of the Ottoman Empire, New York, Cambridge University Press, 2000.

Polanyi Karl, “The Economy as Instituted Proces”, Trade and Market in the Early Empires:Economies in History and Theory içinde, edi: Karl Polanyi, Conrad M. Arensberg, and Harry W.Pearson, The Free Press, New York, 1965.

______, “The Economy as Instituted Process”, Primitive, Archaic, and Modern Economies: Essays of Karl Polanyi içinde, edi. George Dalton, Anchor Books, New York, 1968.

Penrose Edith Tilton, “Biological Analogies in the Theory of the Firm”, American Economic Review, 42, 1952.

Price S. R. F., Rituals and Power, Cambridge, Cambridge University Press, 1984.

Rostovtzeff, M., Greece, ed. Elias J. Bickerman, trans. J. D. Duff, New York, A Galaxy Book, Oxford University Press, 1963.

______, The Social and Economic History of the Hellenistic World, Oxford, Clarendon Press, 1964.

Runciman Steven, “Byzantine Trade and Industry”, The Cambridge Economic History of Europe içinde, vol. II, Trade and Industry in the Middle Ages, edi. M. M. Postan, Edward Miller, Cambridge, Cambridge University Press, 1987.

Scheltema H. J., “Byzantine Law”, The Cambridge Medieval History içinde, vol. IV, The Byzantine Empire, Part II, Government, Church and Civilisation, edi. J. M. Hussey, Cambridge, Cambridge University Press, 1978.

Schuler Christof, Landliche Siedlungen und Gemeinden im hellenistischen und römischen Kleinasien, München, Beck, 1998.

Schumpeter Joseph, A., History of Economic Analysis, edited from manuscript by E. B Schumpeter, London, George Allen & Unwin Ltd, 1967.

Sencer Muzaffer, Osmanlı Toplum Yapısı, Istanbul, May, 1992.

Shanin Teodor, “Chayanov’s Message: Illimunations, Miscomprehensions, and the Contemporary “Development Theory”, On the Theory of Peasant Economy içinde, The University of Wisconsin Press, 1986.

Stark Werner, The History of Economics: In Its Relation to Social Development, London, Routledge & Kegan Paul Ltd., 1957.

Stigler George J., “The Influence of Events and Policies on Economic Theory”, Essays in the History of Economics içinde, Chicago, İllinois, The University of Chicago Press, 1965.

Sunar İlkay, “State and Economy in the Ottoman Empire”, The Ottoman Empire and the World-Economy içinde, ed. Huri İslamoğlu-İnan, New York, Cambridge University Press, 1987, 63-87.

Thoben H., “Mechanistic and Organistic Analogies in Economics Reconsidered”, Kyklos, vol. 35, fas. 2, 1982.

Timur Taner, Kuruluş ve Yükseliş Döneminde Osmanlı Toplumsal Düzeni, Ankara, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1979.

Tosun Mebdure ve Kadriye Yalvaç, Sumer, Babil, Assur Kanunları ve Ammi-Şaduqa Fermanı, Ankara, Türk Tarih Kurumu, 1975.

Vasiliev A. A., History of the Byzantine Empire 324-1453, vol: I, Madison, Wisconsin, The University of Wisconsin Press, 1984.

Vryonis Speros, The Decline of Medieval Hellenism in Asia Minor and the Process of Islamization form the Eleventh through the Fifteenth Century, Berkeley, University of California, 1971.

Weber Max, The Agrarian Sociology of Ancient Civilizations, London, 1976.

Werner Ernst, Büyük Bir Devletin Doğuşu; Osmanlı Feodalizminin Oluşma Süreci, çev. Orhan Esen, Yılmaz Öner, Istanbul, Alan Yayıncılık, 1986.

Wiesehöfer Josef, Das Antike Persien, Artemis & Winkler, Düsseldorf, 1993.

Wittfogel Karl August, Oriental Despotism : A Comparative Study of Total Power, Yale University, New Haven, 1957.

Yerasimos Stefanos , Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye, İstanbul, Belge, 1986.