<<

KıRGıZLARıN İSLAMLAşMASı ÜZERİNE BAZI MÜLAHAZALAR

Dr. Seyfettin ERŞABİN

Giriş Yerleşik Türklerin büyük çoğunluğu, VIII.-XLLı. yüzyıllarda İslam- Iaşma sürecini önemli ölçüde tamamlamışlar, ancak Kırgız ıve Kazak gibi göçebe Türk boylarında bu süreç daha sonraki yüzyıllara sarkınıştır. XIX. yüzyıl sonları seyyahları bile söz konusu Türk boylarının İslamlığı ve dindarlık düzeyleri hakkında müphem ve meşkıık ifadelere yer vermiş- lerdir. Nitekim 1991 bağımsızlık yılı ile Sovyet rejimi sona erince Kırgız ve Kazaklann, diğer Türklerle karşılaştınldığında Islami dindarlık ve du- yarlılık bakımından farklı oldukları görülmüştür. Kırgızların İslamlaşması konusu Türk-tslam tarihinin henüz yeterin- ce araştınlmamış meselelerinden birisidir. Herşeyden önce konuyla ilgili yeterli kaynak bulunmamaktadır. Tarihi kaynaklarda Kırgızların ne zaman ve nasıl tslamlaştığı yönünde açık ve doyurucu malumatlar yok denecek kadar azdır. Bunun yanında Hokand Hanlığı dönemi Kırgız tari- hi ile ilgili arşiv malzemeleri de henüz tam olarak ortaya çıkmamıştır. İslam dönemi Kırgız tarihinin kaynaklarını Türk-tslam tarihleri, Çin ta- rihleri,. yazılı ve sözlü Kırgız kaynakları., ve Rus tarihleri olarak sayabili- nz. Klasik Türk-tslam tarihlerinde Kırgızlar hakkında aynntılı bilgi mevcut değildir. X-XIII. yüzyıl tslam coğrafya, edebiyat, tarih kitapları ve seyahatnamelerde daha çok kuzey Kırgı.zlardan dürü'l-İslam sınınnda yaşayan topluluk olarak bahsedilmekte ve Islam öncesi inançları hakkın- da bazı kayıtlara yer verilmektedir. Bunun yanında, henedan tarihlerinde Kırgızlardan, bölgedeki hakim güçlerle olan siyasi; askeri, ticari veya kül- türel ilişkileri oranında bahsedilmektedir. Kırgızlarla ilgili en eski kayıtlar Çin tarihlerinde bulunmaktadır. Resmi hanedan tarihçileri başta olmak üzere Çin tarihçileri komşuları Kırgızların siyasi, sosyal, dini ve kültürel hayatı hakkında kayıtlara yer vermişlerdir. , i i,

394 S.EYFETIİN ERŞAHİN

çalışmamızda Kırgızların kendi kaynaklarına da başvurulmuştur. Bunların başında, birinci el kaynağımız XVI. yüıyılın birinci yarısında Seyfeddin b. Damolla Ş'ah Aksikendi tarafından kaleme alınan (son kıs- mını oğlu Nur Muhammed (Nevruz Muhammed) tamamlamıştır). Mec- muatü't-Tevarih adlı eser gelmektedir (Bu kaynak Molda Mamasabır Dosbolov, Omor Sooronov tarafından Kırgızcaya tercüme edilerek Biş- kek'te, 1996'da yayınlanmıştır). Eser esasen Fergana'nın Kasan şehrinde- ki mutasavvıfların faaliyetlerinden bahsetmektedir. Bu çerçevede Tanrı Dağları ve Fergana'da yaşayan Kırgız ve Kıpçak uruğlarının sosyal ve dini hayatları hakkında malumatlar bulunmaktadır. Kırgızların "On" ve "sol" kanatlara ayrılması, halk rivayetlerinde geçen Ak uul'dan Kuy uul'a kadarki 20-23 kuşağın sırası verilmekte, ayrıca Manas Destanı'nın ilk ya- zılı versiyonu yer almaktadır.

Kırgızlar, göçebe toplum oldukları i<;in, kültür ve tarihlerini XiX. yüzyıl sonlarına kadar sözlü olarak taşımışlardır. Kırgız sözlü kültürünün en önemli ve zengin mirası olan Manas Destanı bu Türk boyunun sosyal, kültürel ve siyasi tarihi hakkında çok değerli bilgiler içermektedir. Ancak Manas Destanı'nın Sovyet döneminde yazıya geçen veya yayınlanan ver- siyonlarında, büyük oranda dini motiflerin dışıradı bırakıldığını düşünü- yoruz. Kırgız tarihinin en önemli kapnaklarından birisi de Kırgız sallcıra- larıdır. Sancıra, Arapça şecere kelimesinin Kırgızca söylenişidir. İslam ve Türk tarihi kaynaklarından şecere veensab kitaplarının benzeri olan sancıralarda yer alan bazı bilgiler mevsukiyet bakımından şüphe taşımak- la beraber, Kırgız tarihi açısından birinci e:l kaynak niteliğindedir. Bizim bu çalışmamızda başvurduğumuz başlıca Kırgız sancaraları şunlardır: Os~ manali Sıddıkoğlu (1875- 1940), Tarih-i Kırg1Z-1~)admalliye, (ilk baskısı 1913'te Ufa'dayapılmış, H. Karasayoğlu, Frunze 'l990'da Kril harfleri ile yayınlamıştır); Useyin Acı, (d. 1916, Çin Kırgızl,tnndan) "Kırgız Sancı- rası", (ilk baskısı Arap harfleri ile Çin'de Kızıl-Su'da yapılmıştır. Abdı1- la Karasartov tarafından Krilharflerine aktarılarak yeni baskısı yapılmış- tır. Kırgızdar, II, haz., K. Cusupov, Bişkek, 199::i); Talip Molda (1849- 1949), "Kırgız Tarihi, Uruçuluk Kuruluşu, Tur/i.~'Saltlar", (Bu sancıra 1939-40'da Aytkulu Ubukcyev tarafından Latin harfleri ile kayda geçil- miş, Kencebay Akmatov Kril harflerine aktararak yeniden yayınlamıştır. Kırgızdar, II, haz., K. Cusupov, Bişkek, 1993); S. zakirov, Kırgız Sancı- rası, (Bişkek, 1996). Zakirov bu çalışmasını, XIX. yüzyıldan itibaren der- lenen, ve elyazmalar halinde Kırgızistan Eıya:zrrıa1ar Kütüphanesi'nde saklanan Bala Ayı1çınıkı Sancırası. Alimbı~koğlu Tugunbay Sancırası ve Bayınirza Sancırası gibi sancıralara dayanarak hazı,rlamıştır).

çalışmamız büyük oranda,. çoğu Rus ve Kırgız asıllı Kırgız tarihi uz- manlarının araştırmalarına dayanmaktadır. Bunlar metin içinde yeri geldi- ğinde gösterilmiştir. KıRGıZLARıN iSLAMLAŞMASI ÜZERİNE BAZI MüLAHAZALAR 395

i. KıRGıZLAR HAKKINDA GENEL BİLGİLER 1. Sosyal Yapı Tarihi en eski Türk boylarından biri Kırgızlardır. Bugün Kırgızlann çoğunluğu Kırgızistan Cumhuriyeti'nde (yüz ölçümü 198.500 km2) yaşa- maktadırlar. Kırgızistan'ın toplam nüfusu 4.5 milyon oll!p bunun 2.5 mil- yonunu Kırgızlar teşkil etmektedir. Ayrıca, Kazakistan, Ozbekistan, Taci- kistan, Çin-Kızılsu Kırgız Otonom Vilayeti, Pakistan ve Türkiye'de de azınlık halinde Kırgızlar bulunmaktadırlar. Ruslar tarafından "Kara-Kırgız" ve "Kazak-Kırgız" olarak adlandın- lan. Kırgızlar, bunu, milli kimliklerini unutturmaya matuf kültür politika- lann bii ürünü olarak değerlendirmişler, asla benimsememişler ve 1920'lerin ortalarında asıl adlarına kavuşmuşlardır. Kırgız sözü tarihte ilk defa M.S. 735'te dikilen Orhun Yazıtları'nda' geçmektedir. Bu sözün eti- molojik anlamı ve kökü hakkında çeşitligörüşler ileri sürülmekle bera- ber, yaygın kanaata, göre kır-gezer anlamına gelen "kır-gız" sözlerinin birleşmesinden meydana gelmişticı.

Kırgızların atayurdu hakkında da farklı görüşler bulunmakla beraber3 çoğunlukla Moğolistan'ın kuzeybatıtarafındaki Kırgız-Göl, Yenisey ve Orhun ırmaklarının yukan bQyları ile A,!tay ve Sayan dağlan kabul edil- mektedir. Kırgızların bir kısmının M.O. 36'larda Yenisey'den çıkarak

i. Talat Tekin, Orhuo.YazıtIan, Ankara, 1998, 146. 2. Bunun yanında "kırmızı yüz" anlamına gelen "kırku"dan, "kırk-yüz" sayılarından, "Kcm-Orkun"dan, "Kırk-Oğuz"dan ve "Kır-Gız"dan çıktığını ifade eden kayıtlar da bulunmaktadır. Kırgız kelimesi hakkında bkz. L. Likety, "Kırgız Kavmi Isminin Menşei", Türkiyat Mecmuası ı, 1925,235-249; Pulleyblank, The Name of Kırg- hız", Central Asiatic Journal, XXXIV, i990, ..98- i08; Enver Baytur, Kırgız tarihi. nin Leksiyaları, Bişkek, 1992, I, 27-28, 34; Useyin Acı, "Kırgız Sancır:.ası", Kır. gızdar II, haz., K. Cusupov, Bişkek, 1993, 76-77; T. Corategin, T. Omürtegin, "f/unnu Doorund,agı Babalarıbız", Kırgızdar ılı, haz., K. Cusupov, Bişkek, 1995, 310-318; S. Zakirav, Kırgız Sancırası, Bişkek, 1996,9-14. Ayrıca Kırkız kelimesi ve Kırgız uruğunun Hakaslar ile İlişkileri hakkında bkz. N. Ya. Biçurin, "Bayırki Mezgilde Orta Aziyada Caşagan E/der Tura/uu Maa/ımattardın Cıynagı", Kırgız. dar ı,haz., K. Cusupov, Bişkek, 1993, çev. A. Tumenbayev, A. Abılov, 77-83; Yu. Khudyakov, "Yenisey Kırgızdamıng Tarihi", Kırgızdar ı,çev., E. Nuruşev, 118- 141. 3. Bunları üç grupta toplayabiliriz. Birinci görüşü dile getiren V.V. Barthold ve A.N. Bemştam gibi tarihçiler Batı Sibirya, Yenisey ve Orhun ırmaklarının yukarı boyları ilc Altay ve Sayan dağlarının Kırgızların atayurdu olabileceği kanaatini taşımakta- dırIar. V.V. Barthold, "Kırgızlar, Tarihi Oçerk", Kırgızdar II, çev., D. Süleyman- kulov. 127-128, AN. Bemştam, "Yenisey Kırgızdarının Bizim Eraya Çeyin V/-X. Kılım/ur4a Koomduk Ekonomika/ık, Tuzu/uşu", Kırgızdar II, çev., M. Kocabekov, 279 vd. Ikinci görüşü savunan N. Ya. Biçurin, ç. Velihanov ve N.A. Aristov gibi bilim adamları ise Tanrı Dağları, Pamir Dağları, Altay DAğları, Issık Göl ve Talas boylarının K.~rgızların atayurdu olduğunu ifade etmektedirler. Biçurin, 77-83; Zaki- rav, 45-47. Uçüncü yaklaşım bu iki görüşü telif etmeye yöneliktir. Buna göre, Kır- gızların önce Yenisey-Batı Sibirya bölgesinde yaşayıp, sonra Altay Dağları, Tanrı Dağları ve Talas boylarına geldikleri ileri sürülmekte, bir başka izah girişiminde ise i i . i :

396 SEYFETIİN ERŞAHİN

Talas taraflarına gelip yerleştikleri4 bazı KırgıZların, M.S. i. y~zyıl sonla- nnda, Çin Han İmparatorluğu'ndan kaçan Unnularla birlikte Ili, Talas ve lssık Göl çevresine ve Tann Dcığlarına geJ.dikkrP bir kısmının ise 840'larda Uygurları Moğolistan'dan kovalarken ~Kuça, Beşbalık, Pençul (Üç Turfan) ve Kaşgar'a göçtükleri sanılmaktadır6. Kırgızlann orta Tann Dağları ve Pamir Dağları 'na geliş tarihleri tam olarak bilinmemekle bera- ber X. yüzyıl Arap coğrafyacılanndan İstahri (ö. 933) ve İbn Havkal (ö. 951) Fergana, İlak ve Şaş (Taşkent> civarındah dağları "Kırgız Dağları" olarak adlandırmaktadır? ',Bu ifadelerden söz konusu bölgelerde Kırgızla- nnyaşadığı anlaşılmaktadır.

"El içinde el yürür" şeklindek i Kırgız c.tasÖzünde ifadesini bulduğu gibi, dünyada etnik ,bakımdan başka milletlerle kanşmadan varlığını devam ettirebilen millet çok azdır. Bu bağlamda, ilk çağlarda Yenisey ve Orhun ıı:makları boyları ile Altay dağlanndan başlc.yıp Tanrı Dağları'nda biten siyasi, sosyal ve kültürel ihtilatlarla bugünkü Kırgızlar ortaya çık- mıştır8. Eski Çin kaynaklarında Kır gız~ar kızıl saçlı ve yeşil gözlü olarak tarif edilmektedir9• Benzeri tariflere Islam tarih.çilerinin eserlerinde de rastlanmaktadır. XI. yüzyıl Fars taihçisi Gerdiı:i, ıbn Mukaffa'ya (ö. 757) dayanarak Kırgızların "kızıl saçlı, kızıl yüzlü ve gök gözlü" olduklarını kaydetmekte ve onlan Slavlardan ~aymaktadırıo. Anc'ak XI. yüzyılda ya- şayan Mahmud Kaşgari, Kırgızlan Çin ülkesine yakın bir Türk boyu ola- rak kaydetmektedir!!.

Kırgızlar on (sağ) kanat, sol Iwnat ve içkilik olmak üzere üç boya bö- lünmüşlerdir12• Bu bölünmenin XV. yüzyılda, meydana geldiği tahmin edilmektedir. Söz konusu bölünmeyle, Kırgızlar kendilerini göçebe ha-

aslında her iki bölgede iki ayn Kırgıı topluluğunu:J yaşarruş olduğu ve tarih içinde birbirleriyle ilişki kurduklan belirtilırektedir. Zakiwv, 49. 4. V.P. Makrinin, V.M. Polskih, Kırgız:.stan Tarihi, Rusçadan çev. D. Saparaliyev, B. Barkayev, Bişkek, 1995,31. 5. Baytur, II, e3. . 6. V. Baıthold, "History of the Semirec/ıye", Four Studies on the History of Central Asla, çev. V.T. Minorsky, Leiden, 1962,92; Ursıan beko'ı-Corayev, 205. 7. Z.V. Togan, Bugünkü Türkili" (Türkistan) ve Yakın Tarihi, Istanbul, 1982,69. Khudyakov Kırgızların Tann dağlanna iki merhalede geldikleri kanaatıili taşımakta- dır.Ona göre Kırgızlar ıx-x. yüzyılda Doğu Türkü,tan n Molğlistan Altaylanna in- mişler XV. yüzyılda Tann dağlanna gelmişlerdir. Yu. K~1udyakov, "Yenisey Kırgız- darı Tarihi", çev. E. Nuruşev, Kırgudar 1,238-23;1.. . 8. Bu "onuda bkz. Saul Abramzon, "Kırgızdardm Etnogenetikalık Cana Tarihi- Medeni Baylamşı", Kırgrzdar II, çe'''. P. Kazımhaı/ev, 294-327. 9. D.W. Eberhard, Çin 'in Şimal Konışıı1arı, çev. N. UluğtJğ, Ankara, 1942,67. 10. Barthold, Kırgızdar, 133. ll. M. Kaşgari, Divan-ı Lügat üt Türk, çev. B. Atalay, Ankara, 1985, I, 28. 12. Kırgız kanatları hakkında bkz. Talip Molda, "KI.'glz .Tarihi, Uruçuluk Kuruluşu, Türlü Saltlar", Kırgızdar 11,512 vd; Useyin Acı, "Kırgız Saneırası", Kırgızdar 11,81; S. Zakirov, Kırgız Sancırası, Bişkek, 1996,24-37; Osmanali Sıddıkoğlu , Tarih-I Kırgız-ı Şadmaniye (KırIıIZ Sancırası), haz., H. Karasayoğlu. Frunze 1990. \ KIRGlZLARIN İSLAMLAŞMASı ÜZERİNE BAZI MüLAHAZALAR 397

yatlanna uygun olarak bir kuşa benzetirler. Daha çok kuzey Kırgızistan ve Kaşgar taraftannda yaşayan ve Ak Oğul'dan türeyen On kanata Tagay, Adıgine, Munguş, Sarbagış, Bugu, Monoldor, Tınımsetyit, Sayak, Çerik, Cediger, Azık, Bagış, Solto, Karabagış gibi boylar girer'3. Kuu Oğul'dan türeyen Sol kanata, Saruu, Kuşçu, Munduz, Basız, ünbagış, Kıtay, Ceti- gen ve Töb~y boylan dahildir ve bunlar daha çok Talas ırmağı çevresinde l4 yaşarlar • Içkilik adı verilen Kırgızlar ise Nayman, Kıpçak Teyit, Kesek Bostan, Noygut, Döölös, Avat gibi boylardan oluşmaktadırIs.

Geleneksel Kırgız toplumunda tabii lider durumunda manap ve my adı verilen kişiler bulunurdu. Toplumun tabii, siyasi ve kimi durumlarda dini önderlerine manap denirdi. Başında bulunduklan boylara göre ma- naplar çon (u.~u)manap, orta manap ve çala (küçük) manap olmak üzere üç ayrılırdı. üzellikle Kuzey Kırgızlarında geçerli olan bu yapılanmada orta ve çala manaplar çon manaba baş eğerlerdi. ~skeri güce sahip olan çan manap, boyları dış düşmanlara karşı korurdu. ünceleri seçim yoluyla tespit edilen manaplık XIX. yüzyıldan itibaren miras yoluyla geçmeye başladı. Rusların bölgeyi istilası sürecinde çoğu manapıann Ruslarla işbi- riIğine girmesi bu kurumun büyük sosyal itibar kaybetmesine yol açtı ve Sovyet döneminde manaplar halk düşmanı feodal unsurlar olarak ilan edi- lip ortadan kaldınldılarl6•

Uruğ aksakallanndan çıkan ve aymağı biyleyen (yöneten) kişiye biy denirdi. Biylik çoğunlukla tevarus yoluyla geçerdi. Biyler özellikledini işlere ve hukuki davalara bakarlardı ve daha çok örfe göre hüküm verir- lerdi. XVıı-XıX. yüzyılda biyler aynı zamanda uruğ başçısı, siyasi önder ve kadı konumuna yükseldiler. Biy mahkemeleri 19l5'de Sovyetler tara- .fmdan kaldınldı 17. - Küçük Kırgız topluluklan bugünkü anlamda muhtar görevi yapan aksakat tarafından yönetilirdL Uruğların ortak sorunlanm çözmek için aksakallardan oluşan "uruğ şurası" veya "aksakallar keneşi" toplanır, al- dığı karar manapıann tasdikine sunulurdu. Kırgızlarda bir atanın yöneti- minde birlikte yaşayan bir büyük aile veya 6-10 arası küçük aileden o luşan en küçük toplum ve yönetim birimlerine ayd denirdi. Küçük bir köy niteliğindeki ayıl mensuplan arasında sıkı bir dayanışma ruhu vardı 18. Kırgızlardaki bu sosyal yapı bazı küçük değişmelere rağmen hala devam etmektedir. .

13. B.Y. Urstanbekov-Corayev, TK. Corayev, Kırgız Tarihi, Frunze, 1990, 134. 14. Urstanbekov-Corayev, 160. 15. Urstanbekov-Corayev,64. 16. Urstanbekov-Corayev, 113; H. Karasayuulu, Kamus Naamadan Corop, Bişkek, 1992,44.. . 17. Urstanbekov-Corayev, 29; F. Bakırov, Çar Türkistanıda Sud, Şeriat, Adat, Taş- kent, 1967,30-36. ' 18. Laslo Rasonyi, Tarihte TürkIük, Ankara, 1988,55. 398 SEYFETIIN ERŞAHIı\

2. İslam Öncesi Dini İnançltır

İslama girmeden önce, diğer Türk boyları gibi, Kırgızlar da eski Türk inançlarına sahiptiler. Bunun yanında baiı Kırgızların Maniheizm, Budizm ve Nasturi Hıristiyanlığını kabul ettikleri ileri sürülmektedirl9• , Çin kaynaklarına göre eski Kırgızlar çok tanrıya taparlar ancak bun- lar, sadece su ve ağaç tanrılanna kurban kesı~rlerdi. Aynı zamanda, "Gan" adını verdikleri bir nevi din adamı niteliğindeki sihirbazın sözleri- ne inanırlar, ölünün çevresinde üç defa dönerkr ve cesedi yakıp kemikle- rini toplayıp bir yıl sonra gömerlerdPo.

X-XııI. yüzyıl İslam kaynaklarında da Kırgdarda dini hayat hakkın- da bazı bilgiler bulunmaktadır. X. yüzyıl ge.:ginlerinden Ebu Dulef, Kır- gızların bir ibadethanede, güneye dönerek kendi dillerinde vezinli ilahiler okuyup Tanrı'ya ibadet ettiklerini ve yılda üç bayram yaptıklarını yaz- maktadır21• Bunun yanında, XI. yüzyıl tarih;ilerinden Gerdizi (ö. ıo53) Kırgızların, ateşin maddi ve manevi pisliklerden temizlediğine inandıkla- rını ve bu inancın gereği olarak ölülerini yakııklannı ifade etmektedir22, O ayrıca Kırgızların öküz, rüzgar, kirpi, saksağan ve güzel görünüşlü ağaç- lara, Satürn ve Çoban yıldızına taptıklarını, Mars'ı kötülük kaynağı ola- rak gördüklerini belirtmektedir. Yine onun kayıtlarına göre, Kırgızlar ara- sında "Fagitun "23 adı verilen bir adamın dini faaliyetlerde bulunduğu, o gelince büyük bir eğlence tertiplenip içki icrildiği ve onun kendinden geç- mesi üzerine ondan bir yıl içinde olacak olc.ylar hakkında bilgi soruldu- ğuu ve cevaplar alındığı bilinmektedir24,

/ Kırgızların Kök (Gök) Teniri başta olmak ü,:ere Kün (Güneş) Teniri, Ay Teniri, Su Teniri, Cer (Yer) Teniri, Od (A.teş) Teniri gibi çeşitli küçük

19.. Kaçkınbay Artıkbayev, "Kılay Kırguzdamrn Tarihçi Jlimpozu", Kırgızdar I, 301; Baytur, 1,121. Ancak Barthold Kırgızlann Budi:~mi din olarak tanıdıklarının söyle- nemeyecegini belirtmektedir. Kırgızdar, 151 . 20. Eberhard,69. 21. Urstanbekov-Corayev'den naklenı 275; İnan, 8. 22. XII. yüzyıl cografyacı ve gezgıni Idrisi (ö. 1166) de lÇ;rgızların ölülerini yakıp Men- har Irmagı'na attık!;ırını kaydeder. Ramazan ~;e~;en,I:ılam Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ulkeleri, Ankara, 1985, 101'ecn naklen. Genelde Türkler özelde Kırgızlar arasında, Mazdeizm'in bir unsuru olan ateşe tapma ve qlüleri gnunla yakma hakkında ~kz. A. Yaşar Ocak, Bektaşi M:enakıbnamelerinde Islam Oncesi Inanç Motifleri, Istanbul, 1983,48, 188; Jean-Paul Roux, Türklerin ve Moğolla- rın Eski Dini, çev. A. Kazanclgil,İstanblıl,1 994, 185..188. ' 23. Bu kelimenin "Allah'ın Peygamben" manasındaki So;~dca bir sözün bozulmuş şekli oldugu belirtilmektedir. Bkz. Rouux, 53. XIII. yüzyıl edebiyatçısı H. Avfı (ö. 1233) de bu Şahsı adını "Masum" olarak vemıektedir. Şeşen, 91 'den nakl~n. 24. Barthold, Kırgızdar, 149; Urstanbekov-Corayev'den naklen 276; Inan, 8. Aynı bile- giler Şereffuzzaman Tahir el-Me~ezi'nin 112ü'de yazdıgı Tabaiu'I-HayavanadIı eserinde tekrarlanmaktadır. Bkz. Omürkul Karaev, "Bayırkı Türk Es/elik/eri Cana Arap-Pers Avlorlaru Kırgızdar Cana Kırgızistan Conündö", Kırgızdar I, 96. KIRGIZLARIN İSLAMLAŞMASI ÜZERİNE BAZI MÜLAHAZALAR 399

tannlara ve ata ruhlanna inandıklan, ancak bunlardan sadece Kök Teni- ri 'yi bütUn tenirilerden üstün tuttuklan ve kainatın kaderinin onun ilinde olduğuna inandıklan belirtilınektedif23. Kısaca ifade ettiğimiz gibi, İslam öncesi Kırgız dini inançlan eski j Türk dini çerçevesiride değerlendirilmelidir. Bu dönemdeki Türk dininin, Kırgız dini inançlannda görüldüğü gibi, tabi at güçlerine inanma, Gök tan- rıya inanma vl? atalar kültU olmak üzere üç unsur taşıdığı bilinmektedir6• Bazı tarihçiler tarafından İslam öncesi Kırgız inançlan şamanlık olarak adlandırılmakla beraber27 bu inancın bir vecd ve istiğrak (extase) tekniği, bir başka yaklaşımla ruhlara, cinlere, perilere emir ve kumanda etmek su- retiyle gelecekten haber verme şekli olduğu kabul edilmektedir28• 3. Siyasi Tarihçe Kırgızlar hakkında ilkkayıtlan içeren' M.Ö. 201 tarihli Çin kayna- ğında, bölgenin güçlü devleti olan Hunların Kırgızlan haki~iyet altına al- 29 dıkları belirtilmektediI. • Bunun yanında, Çin Doğu Kıtan Imparatorluğu tarihçi si Simaçyen (M.S. 145..:186)'in Tarihnamesi'nde ve yine aynı dönem tarihçisi Bangu Han Yılnamesi'nde Kırgızlardan bahsetmektedir30• Tarihte en az devlet kuran Türk boylanndan bi~~i Kırgız1ardır. Bu- nunla beraber Çin kaynaıqanna göre Kırgızlar M.O. II-I. yüzyıUarda Doğu Tanrı Dağlan ile Sayan Dağları arasındaki bölgede Kien-Kuen adİnda bağımsız bir devlet kurmuşlarsa da uzun süre siyasi hakimiyet sağlayamamışlardır. Yenisey ırmağı boyunda M.S. 480'li yıllarda kurulan ve bazı aralıklarla X. yüzyıla hüküm süren Yenisey Kırgız Kağanlığı bu gUne kadar bilinen en uzun ömürlü ve güçlU Kırgız devletlerinden birisi- , dir3'. Kısa sürede bölgenin önemli güçlerinden biri haline gelen Kırgız Kağanlığı M.S. 560'a doğru gevşek bir yönetimle Göktürklere bağlanmış- 32 tır •

Kırgızlar VIII. yüzyıl ortalannda Uygurlann hakimiyetine girmişler- dir. 744'te Göktürk Devleti'ni yıkarak bölgeye hakimolan Uygurlar, 758'de Kırgızlan da tabiyetlerine almışlar, ancak onlann kendi kağanlan

25. Bayıur, I, 121. Aynca eski Kırgız inançlan için bkz. Kalıbek Baycigitov, Kırgız Miftleri, UIanuştan Cana Legendeları, Frunze, 1985. Türklerdeki Gök Tann inancı hakkında bkz. Roux, 90.102. 26. İbrahim Kafesogıu, Eski Türk Dini, Ankara, 1980,40. . 27. Barthold, Kırgızdar, 151; Useyn Acı, Kırgız Sancırası, 114; Baytur, 1,121; İnan, 9. 28. Mircea Eliade, Shamanism, çev. W.R. Trask, New-York. 1994, s. XIX; Kafesog- !uu, 40. Aynca şamanlık hakkında tartışmalar için bkz. Sadettin Buluç, "Şaman". I.A.X, 320. 29. Makrinin-Holskih,29. 30. Baytur, I, 25. 31. Bayıur, I, 73-74. 32; Bayıur. I, 72.96; T. Nasırdintegin, Bars Bek Kırgızdardm Kaganı, Bişkek. 1993; Ursıanbekov-Corayev,101. . 400 SEYFE;rrtN ERŞAı-:İN

tarafından yönetilmelerine izin vermişlerdir. Bu statüde, Kırgız yönetici- , ler kendi' ferman ve kanunları ile teb'alannı İC.areetmişler, dış ülkelerle ilişki kurmuşlar ve kendi ordularına sahip olmuşlardır. Söz konusu dö- nemde Uygurlar ile Kırgızlar arasında siyasi, ekonomik ve kültürel ilişki- ler gelişmiş, iki taraf bi.rbirlerinin ilerlemesi için karşılıklı yardımda bu- lunmuşlardır. Bu çerçevede, Kırgızlar, Uygurlmn Tibetliler, Çinliler ve Araplar ile olan ticari münasebetlerine aracılık l~tmişlerdir33.

Bununla beraber, 820-840 tarihleri ara!;ında gerginleşen Kırgız- Uygur ilişkileri Kırgızların bağımsızlık mücaddesi başlatmalarına yol aç- mıştır. Merkezi idarenin sosyal ve ekonomik politikalarından memnun ol- mayan Uygurların da desteğini alan Kırgızlar, 840'da yaklaşık 100.000 . kişilik bir ordu ile Uygur Kağanlığı'nın başkertiOrda-Balık'a girerek bu devlete son vermişlerdir34. ıx-x. yüzyıl Kırgız tarihinde özel bir yere sahiptir. Bu dönemde Kır- gızlar tarih sahnesine siyasi ve askeri bir güç o.arak çıkmışlar ve bölge- lerinin siyasi ve sosyal hayatının en belirleyici unsurlardan biri haline gelmişlerdir. Nitekim Barthold bu dönemi haklı olarak "Ulu Kırgız Dev- leti Dönemi" 'olarak adlandırrnış3s Yu. Khudyakov da "Kırgız tarihinin yıldızının parladığı saat" değerlendirmesiyle bu kanaata katılmiştır36. Kırgızların bu dönenid,~ki ~akimiyeti Güney S ıbirya, Moğolistan, Baykal boyunun büyük bir kısmı, Irtiş ırmağı boyu, Kaşgar, Issık Göl ve Talas'a kadar uzanmış, hatta Kırgızlar Çin Tang ımparatorluğu'nun iç işlerine ka- rışır ve taht kavgalarında taraf tutar hale gelmişlerdir; Ancak bu denli geniş topraklarda farklı kültürler. ile yaşayan toplulukları yönetecek dü- zeyde tecrübe ve birikimleri olmadığından ha~imiyetlerini fazla sürdüre- memişler ve yönetimleri altındaki topluluklar (üçük devletçikIere bölün- müştür37. Karahanlılar, .Kırgızların önemli bir kısmnı 1007'de hakimiyet altına almışlardır38. Bu arada Yenisey bölgesindeki bazı Kırgız boyları, X. yüz;- yıl başlarında Kuzey Çin' de bir siyasi ve askeri güç olarak ortaya çıkan Hıtayların hakimiyetine girmişlerdir. Daha sonra bunların devamı mahi- yetindeki K~ahltaylar 1130'da .bu Kırgızları;,] II topraklarını istila etmiş- lerdir39•

Kırgızlar Xııı. yüzyıl başlarında Moğolla:a boyun eğmişlerdir. Cen- giz Han 1207'de Yenisey Kırgızlarını yönetimine bağlamıştır: Bu tarihten sonra Kırgızların bazı başarısız isyan girişimleri olmuşsa da 1218'deki

33. Baytur, I, 90. 34. Baytur, I, 91. 35. Barthold, Kırgızdar, 142. 36. Khuldyyakov, Yenise)' Kırgızdan, 200. 37. Urstanbekov-Corayev, 102. 38. Baytur, II, 10.14. . . 39. V.V. Barıhold, "Kara-Hıtaylar", lA., VI, 273-276. KlRGIZLARIN tSLAMLAŞMASI ÜZERİNEBAZI MÜLAHAZALAR 401

son isyan da bastınlarak Kırgızlar kesin hakimiyet altına alınmıştır40. Daha sonra kurulan çağatay Devleti' Kırgızların tamamına yakınını ken- dine bağlamıştır. Kırgızlar esas olarak Xııı-XVıı. yüzyıllarda Moğol ha- kimiyetinde yaşamakla beraber zaman zaman bağımsızlık denemelerinde . bulunmuşlar ve kısa süreli siyasi birlikler kurmuşlardır. Söz gelimi XV. yüzyıl başlarında Cengiz Han hanedanının zayıflaması üzerine Yenisey ve Altay Kırgızları Tatarların hakimiyetindeki Sibir Hanlığı 'na katılmış- lar, bu hanlık 1580'li yıllarda Ruslar tarafından ortadan kaldınlmıştır"l. Aynı şekilde XV. yüzyılın ikinci yarısı ile XVI. yüzyılın başında Kuzey ve Orta Tanrı Dağları Kırgızları 1470-1480'lerde Kırgız Hanlığı diye ad- landınlan devletlerini kurmuşlardır. Bu hanlığın başında,. Ahmed Hani Alaca Han (1484-1504), Sultan Halil Han (1504-1516) ve Muhammed Kırgız Han (1517-1533) bulunmuştur. Ancak son hanın 1533'te Moğolla- ra esir düşmesiyle bu devlet sona ermiştir'ı.

Yine xıV. yüzyılın son çeyreğinde Emir Timur (1336-1405) 1370- 137l'de Tanrı Dağları Kırgızlarını hakimiyetine almıştır'3, Daha sonra Kırgızların bir kısmı 1425'lerde Fergana vadisinde Ebu'l-Hayr'ın kurdu- ğu Ozbek devletinin egemenliğine girmişler, ancak Ebu'l-Hayr Kırgızları Moğollara karşı yeterince koruyamayınca onlar Kazak bozkırlarına çekil- mişlerdiıM. .

Kırgız Hanlığı'nın dağılmasından sonra Kırgızlar bazen Moğolların, bazen Kalmukların (Oryatlar) bazen de Rusların boyunduruğuna girmiş- lerdir. Kırgızları "Barut" diye adlandıran Kalmuklar 1683-85'te Kırgız topraklarını istila etmişlerdir"5. Bunun üzerine Kırgızların bir kısmı Doğu Türkistan' a göçmüştür. Ancak 1703'te Ruslarla anlaşan Kalmuk1ar, bazı Kırgız boylarını Yedi Su (Semireçye) güneyine göçe zorlamışlar ve bura- da yaklaşık 3-4 bin çadır Kırgız toplanmıştır'6. Bunun yanında, 1758'de Mançurlar Kalmuk1arı yenince Kaşgar taraflarındaki Kırgızların büyük çoğunluğu eski topraklarına dönmüşlerdir. Bu tarihten itibaren Çin'e tabi olan Kırgızlar 'gevşek bir yönetimle kendi yöneticilerinin hakimiyetinde kalmışlardır"7.

Güney Kırgızları xvm. yüzyılın başlarında HokandHanlığı'na bağ- lanmışlardır. Kırgızlar özellikle hanlık ordusunda ileri kademelere yük- selmişler, askeri teşkilatlara tamamen hakim olarak neredeyse devletin

40 .. V.V. Barthold, "Kırgız", EI (New Edition), 134. 41. Bay tur, II, 46. 42. Urstanbekov-Corayev,105. 43. Makrinin, Polskih, 143; Boribay Ahmedov, Emir Timur'nu Yad Etip, Taşkent, 1996,326-. 44. MehlT)~tSaray, Yeni Türk Cumhuriyetleri Tarihi, Ankara, 1996,200 .. 45. T.N. Omerbekov, T.K. Corategin, Kırgızlardm Cana Kırgl7Standm Canı Door- dogu Tarihi (XVıı-XVııı. Kılım Başı), Bişkek, 1995, 1L 46. Barthold, Kırgız, 134. , 47. Seyyid Milbaşir Silleyman Kasani, Orta Asya Tarihi, Medine,I 991, II, 20 i-202. 402 SEYPETIlN ERŞAHİN

sahibi durumuna gelmiş.Ierdir. Öyle ki, bu konumu göz önünde bulundu- ran 2-3 bin çadırlık Kırgız XVIII. yüzyıl ortalannda Yenisey'den çıkarak İli vadisine yerleşmişlerdir'8. Ancak XiX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Ruslar Kırgız toprak- lanm işgal etmeye başladılar. Verimli topraklm'a mustahkem kaleler kur- dular ve buralara Rus göçmenler yerleştirdikı. 1847'de Kopak, 1854'te Almaata'da (Verniy) birer kale inşa ettiler. Kuıeyde Uzun Ağaç, Bişkek ve Tokmak'ı aldılar ve: lf:61 'de Issık Göl civ,ınm işgal ettiler. 1862'de Bişkek'te bir askeri garnizon kuran Ruslar Kuzey Kırgızistan'ın büyük bölümünü1aldılar. Daha sonra. i876'da Hokand Hanlığı topraklarına tame- men sahip olup siyasi varlığına son verdiler. Bu düzenlernede Kırgız top- raklanmn büyük bölümü Fe:rgana Vilayeti'ne dahil edilerek- Türkistan Genel Valiliği'ne bağlandı. 1917 Bolşevik Dı:vrimi sonrasında 1918'de Türkistan Otonom Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulup burada Kara- Kırgız Muhtar Bölgesi oluşturuldu. 1924'te Ort1 Asya'nın milli devletlere bölünmesi aşamasında Kırgızistan Muhtar Cumhuriyeti kuruldu. Bu dev- let 1936'da Kırgızistan S:iC adını alarak Sovyetler Birliği'nin bir üyesi 49 oldu • II. KıRGıZLARıN i:SLAMLAŞMASI İslamın dünyaya yayılma süreci ve İslamıaşmayı sağlayan faktörler konusunda çeşitli görüşleri ileri sürülmektedirS°. Bunların tartışmasına girmeden, söz konusu geliş~eyi şöyle özetleyı~biliriz. Tarihe baktığımız- da bir coğrafya ve halkır, Islam hakimiyetin(: grimesi önce fetih sonra tebliğ veya öncü tebli& SO'1rclfetih olmaküzere iki şekilde gerçekleşmiş- tir. Her iki yolla da hlaliı hakimiyetinil1 sün:kli ve kalıcı kılınabilmesi için İslamın inanç, ahkam ve kültürünün söz konusu bölgede yaygınlaştı- rılması gerekli görülmüştür. Dışarıdan gelen müslümanların bölgede sağ- ladığı siyasi hakimiyetin hir inanç ve kültür irıkılabı ve hakimiyetine dö- nüşebilmesi için toplumun kafasını ve gönlünü fethetmek elzem olmuştur. İslamıaşma süreci genellikl€? şöyle gerçe~leşmiştir: Müslüman fatih- ler bazan bir bölgeyi fethedip Islam mübeıı~ğle:rine. açar~en, bazan da İslam mübelliğleri yerel yöneticilerin birini v(~yabirkaçını Islama kazana- rak, halkın kendi yöneticileri tarafından İslama davetini sağlamışlardır. Yeni fethedilen bir bölgenin İslamıaşmasına yardımcı olmak için müslü- man gaziler, tüccar, ulema, sufiler, şairler, mimarlar vb. kadrolar durum- dan görev çıkarmışlar, bölgeye yeni inanç, dü:;ünce, ticari meta ve mima- ri anlayış getirerek sosyal, kültürel ve ekonomik hayatı

48. Saray, 202. . 49. R.R. Arat, "Kırgızistan", I.A. Vi, 739. , 50. Bu konudaki tartışmalar ve teoriler için bkz. F. Lokkegaard, Islamic Taxation in ' the Classic Period, Copenhagen, 1950; D.C. Dennett, Conversion and the Poll. tu in Early Islam, Chambridge, ı950; R. Bulliet, Conversion to Islam in the Me. dieva! Period, Chambridl;\e, 1979. KlRGlZLARIN tSLAMLAŞMASI ÜZERİNE BAZI MüLAHAZALAR 403

canlandırmışlardır. Bunlara müslüman yöneticiler kucak açmışlar, çalış- mak için imkan hazırlamışlardır. Kısa sürede camiler ve etrafında birer İslam kolonisi şeklinde kasabalar kurulmuş, gazi askerler ve tüccar bölge- de toprak ağası durumuna gelmişler ve yerli halk ile entegre olmuşlardır. Bu arada özellikle sufıler kırsala yönelerek t~bligata başlamışlardır. Böy- . lece belirleyici özellikleri korunı:nak üzere Islam kültürü yerel şartlara uygun bir hüviyet almış ve bölge Islamıaşmıştır.

Burada cevaplandırılması gereken esas soru bir topluluğa İsI~ inan- cının nasıl tanıtılıp kabul ettirildiğidir. Başka bir ifade ile halkın Islamlaş- masını sağlayan başlıca faktörler neler olmuştur? Bunları üçe ayırabiliriz.

1. DiniYaktörler: İslam dini bireysel gayretlerle başta kadı, müftü ve muhtesip gibi resmi görevliler olmak üzere alimler, sufıler, şairler, tüc- car, kısaca. ilgili her müslüman tarafından örnek bir şekilde yaşanmış; sade, basit ve mantıki bir kurgu içinde yerli halka anlatılmıştır. 2. Siyasi Faktörler: İslam gayri müslimlere müslümandan aşaği bir konum olan zımmi statüsü vermiştir. Bunun yanında müslüman yönetici- ler yerli halka yönelik zaman zaman zulme varan uygulamalara başvur- muşlardır. Bu durum karşısında halk isyan ederek kurtulmayı başarama~ yınca Arapların siyasi iktidardaki tekelini kırmak için ihtida ederek en azından teoride Araplarla eşit statüye gelmiştir. Böylece iktidara sızma ve iktidarı paylaşma imkanını yakalamıştır. Ayrıca bazı fırsatçılar İslam ikti- darında yükselmenin baş şartının müslüman olmak olduğuna inanarak İs- lama girmişlerdir. Bunun yanında bazen siyası iktidarların halkı zorla müslüman yapma girişiminde bulundukları da bilinmektedir. 3. Sosyal Faktörler.: İslam tarihinde Avrupa'da olduğu gibi gettolar görülmemekle beraber, Islam hukukunun bazı h.ükümleri ve müslüman yöneticilerin kimi uygulal)laları gayri müslimleri Islama yöneltmiştir. Söz gelirni, gayri müslimin mahkemede şehitliğinin kabul edilmemesi, bazı kıyafetlerin ve ata binmenin yas~anması gibi uygulamalardan kurtul- mak için yerli halktan bir kısmı Islama girmiştir. Gayri müslim teb'a, hakim nıüslüman nüfusa, başka bir ifade ile ümmete katılarak bir yandan bazı hukuki, idari ve sosyal kısıtlamalardan kurtulurken, öte yandan sos- yal ve ekonomik imkanlar elde etmiştir. 4. Ekonomik Faktörler: Başta cizye ve haraç gibi vergilerden kurtul- mak, bunun yanında müslüman tüccar, esnaf ve zenaatçılarla işbirliği im- kanlarını yakalamak ve ekonomik iktidara ortak olmak için yerli halktan önemli bir bölüm İslama girmişlerdir. '

Yukarıdaki genel değerlendirmeler bölgelere göre farklılık arzetmek- le beraber, b!J çerçevede Kırgızların İslamıaşmasına bakabiliriz. Bu Türk boyununda Islamıaşmanın süreci ve faktörleri konusunda farklı görüşler ileri sürülmektedir. çoğu Rus asıllı olan Sovyet dönemi Kırgız tarihçileri- nin bu konudaki görüşlerini dört grupta toplamak mümkündür. 404 SEYFETTtN ERŞAHİN

1. XVI. yüzyıl sonu-XVII. yüzyıl başı: Bu görüşü savunanların ileri gelenlerinden S. Zakirov ve K.ı. Petrov'a göre Kırgızlar XVI. yüzyıl son- larından itibaren yeni dalgalar halinde Tanrı Dağları 'na göç me sürecinde İslamı kabul etmişlerdir. Bu dönemdeki Kırgız feodaller halk üzerindeki hakimiyetlerini ~evam ettirebilmek için yeni bir ideolojiye ihtiyaç duy- l muşlar ve bunu Islam ile karşılamışlardıeS • 2. XV/-XVıı. yüzyıllarda mutasavvjlar Yoluyla: Başta Kırgız tarihçi .S. Mambataliev olmak üzerı~ bazı araştırmacılar Kırgızların özellikle XVI. yüzyıldan başlayarak Nakşibendiyye ve Kadiriyye tarikatları temsil- cilerinin irşad ve tebliğ faaliyetleri sonunda Müslüman olduklarını ileri sürmüşlerdirs4• 3. XVII. yüzyılın ikinci yarısı-XVIII. yüzyıl başı: Bu kanaat daha çok B. Camgırçınov, S.M. Abramzon ve S.B. Darcanov tarafından ileri sürül- müştür. Buna göre Kalmııklardan kaçarak güneye inen Kırgızlar Fergana, Semerkant, Buhara ve ~aşgar Müslümanları ile siyasi, ekonomik ve kül-' 2 türel ilişkileri sonunda Is]arnı kabul etmişlerdir5 • , 4. XV/ll. yüzyılda Hokand Hanlığı döneminde: K. Üseynbayev ve T.C. Balyalieva tarafından dile' getirilen bu görüşe göre, XVIII. yüz- yıldan itibaren Kırgızları hakimiyeti altına alan Hokand rıanlığı Kırgız manapıarı ve biyleri ile işbirliği yaparak bu halkı zorla lslamlaştırmış- tıeS3•

Bu görüşlerin hı~psinde Kırgızların İslamiyeti kabul erme süreci, yerel dinlerin hakim olduğu kuzeydeki Yenisey bölgesinden, İslam inanç ve kültürünün hakim olduğu güneydeki bölgelere göç ve yerleşik hayata

51. S. Zakirov, "Kocacuş" Eposunun Keebir Meseleleri, frunzç, 1960, 13; K.İ. Pet- rov, Oçerki J[eodalniklı Otııoşehniy u Kırgızov v XV.-XVI. Vekah, frunze, i96 I, i3 ı.A. Inan da Kırgızların Islamıaşmasının XVI. yüzyıldan sonra gerçekleşti- gi kanaatını taşımaktadır Manas Destanı, 6. 52. B. Camgırçınov, Kırgızı v Sostav. Rossii, Moskova, 1959, 79; S.M. Abramzon, Kırgız i ikh Etno.genetiçeskiye i Istoriko-KuIturnie Su):azı, frunze, 1990, vd.; S.B. Dercanov, "ls/a,?ınıng I(ırgızistanga Taraluu ErekşeUkteri", Soveltik Şıgış Respublikalarındağı Islam, haz., K.Ş. Şulembayev, Almatı, 1987,52 vd. V. Bart- hold, XVII. yüzyılda kalı~me alınan bazı tarihlere dayanarak Kırgızların büyük kitle- sinin hen~~ bu döne :nleıde Müslüman olmadıgmı belirtmektedir. Barthold, Kırgız- dar, 174. Dte yandan A. Bennigsen Kırgızlar arasında tslamlaşma prosesinin XVII. yüzyıl ile XVIII. yiizyılın ilk çeyrcginde meydana geldigini kaydetmektedir. A. Bennigsen, Ch. L. Quelquejay,Sufi ve Komiser, çev. D. Türer, Ankara, 1988,271- 272. 53. K. Usenbayev, Obş.~tv.mno-Ekonomiçeskie Olnaşenia Kırgızov v Period Gos- podstva Kokandskogo Hanstva, frunze, 1961; 3; T.C. Balyalieva, "Dini 1şenim, Salt Sana, Urp Adat/ar", Kırgız SSR Ensiklopediyası,frunze, 1983,385-387. 54. S. Mambataliev, Sufizm Cana Anıng Kırgızstandagı Akımdarı, frunze, 1972. Bu kanaat kısmen Pekin Üniversitesi Şarkıyat Bölümü ögrelim üyelerinden Kırgız ta- rihçi Enver Baytur .tarafından da paylaşılmaktadır. Bkz. Baytur, II, 73-79. N. Devlet yde bu topluluun Islamiyeti kabulünün XV. yüzyıl sonu-XVII. yüzyıl başlarında fergana'dan başladığını ve XVIII. yüzyılda tarikatlar vasıtasıyla tamamlandıgına işaret etmektedir. Çağdaş Türkiler, 367. KıRGlZLARlN İSLAMLAŞMASI ÜZERİNE BAZI MüLAHAZALAR 405

geçmek olarak vurgı;ılanmaktadır. İslamıaşma faktörü, birinci görüşte, fe- odallerin halkı sömürmek için yeni ideoloji ihtiyacı, ikincisinde güneyde- ki müslüman halk ile siyasi, ticari, kültürel ve sosyal ilişkiler, üçüncüsün- de ise Hok,!nd Hanlığı ile Kırgız manapıarın menfaat birliğidir. Burada Kırgızların Islamlaşma süreci konusunda ileri sürülen görüşler büyük öl- çüde olayıaçıklamakla beraber, faktörlerle ilgili yaklaşımlar Marxist ide- olojinin bir ürünü izlenimi vermektedir.

Biz Kırgızların İslamlaşma sürecinin, büyük Türk kitlesinin bu dini benimserne dönemi olan X. yüzy~ldan başlatılması gerektiği kanaatin- 4eyiz. Ancak diğer Türk boylarının Islamıaşması ile kıyaslandığında Kır- gızların İslarnı büyük çoğunluk olarak benimseyip ozümsemelerinin daha geniş bir zaman dilimi~e (X-XVııI. yüzyıllar) yayıldığı söylenebi- lir. Bu durumda Kırgızların İsHımlaşma sürecini Karahanlılar, çağatay- lar ve Hokand Hanlığı dönemleri olmak üzere üç zaman diliminde incele- menin uygun olduğunu düşünüyoruz.

1. Karahanlılar Dönemi (840-1212)

Kırgızlar, Karahanlılar yönetiminde Tanrı Dağları, Pamir Dağları, Talas lrmağı boyları ve Issık Göl'ü kapsayan Yedi Su bölgesinde yaşa- . mışlardır55• İslam Türkistan Türklerine VII. yüzyıl sonlarında ulaşmıştır. Bu dö- nemde büyük Kırgız kitlesi Yenisey bölgesinde yaşamakla birlikte, Tanrı Dağlarında uzun zamandan beri bazı Kırgız boylarının yaşadığını kabul edersek bu bölged.çki Kırgızların müslümanlarla karşılaştıklarını söyle- mek mümkündür. Ote yandan Yenisey Kırgızların IX. yüzyılortalarından itibaren, her üç. yılda bir defa gelip geçen Arap kervanlarıyla ekonomik ilişki içine girdikleri kaydedilmektedir56• Bu ilişkiler sonunda Tanrı Dağ- ları ve Yenisey Kırgızları arasında birey~el düzeyde İslarnı kabul edenler olsa bile, topluca veya gruplar halinde Islama girdiklerine dair elimizde şimdilik bilgi mevcut değildir.

Satuk Buğra Han'ın 944-945'te Samani sufilerinin etkisiyle İslarnı kabul edip Abdülkerim adını almasıyla birlikte Karahanlılar Türkistan'da ilk Türk-~slam devleti niteliğini kazanmış, bu tarihten itibaren Türkler arasındil Islamıaşma hızlanmıştır. Satuk Buğra Han'ın oğulları Musa. Tonga Ilig Han ve Baytaş Arslan Han (Süleyman) dönemin büyük sufıle- rinden Ebu'l Hasan Muhammed b. Sufyan el-Kalamati'nin irşadlarıyla İs- lama sarılmışlar, zaman zaman kılıç da kullanarak İslarnı yaymaya çalış- mışlardır. Bu çabalar sonunda 960'da 200.000 çadırlık bir Türk kitlesi

55. Baytur, II, 14. 56. Barthold, Kırgızdar, 143; aynı yazar, the Semirechye. 1962,91-92. 406 SEYFETIİN ERŞAHİN

İslamı din olarak seçmiştirsı. Yine Karahanlılar döneminde 1044'te, çoğu Tibet taraflarından gelen Türk boylan olmak üzem 10.000 çadırlık bir topluluğun İslama girdikleri kaydedilmektedirs8. Kırgız tarihçilerinden bazılan söz konusu bölgele rde yaşayan Kırgızlann bu iki toplu ihtidaya katılmalannın kuvvetle mu:ıtemel olduğunu belirtmektedirlers9. Yine bu dönemde X. yüzyılda Buhara'dan Çin'e giden gezgin Sayam Nebadul'un "Müslüman olmayan kırgızfarın kendi dinlerince tespih okuduklarını gör- düm" ifadesinin mefhum-ı muhalifinden "Müslüman Kırgızlar" bulundu- ğunu sonucuna vanlabilir'l. Karahanlılar zamanında İslamı kabul eden Kırgızların örf, a.~et ve kullandıklan dini kavramlarda bazı değişmeler kaydedilmiştir. ürf ve adetleri İslamileşmiş, Tı~niı sözü yanında Kuday (Farsça Huda sözünün Kırgızca telafuzu) kavramı Kırgız din lit~ratürüne girmiştir6l. Kanaatımız- ca Karahanlılar zamanında Kırgızların Islama girmelerinde bazı sosyal, kültürel ve ekonomik faktörler etkili olmuştur. Herşeyden önce Kırgızlar doğu-batı ve kuzey-güney ticaret yolları üzerind.e yaşıyorlar, müslüman- larla ticari ilişkiler kuruyorlardJ. Yukarıda işaret ettiğimiz gibi iX. yüzyıl- dan itiJ?aren Ar~p. ticaret k~rvanları Yenisey Kırgızlanna kadar ulaşıyor- lardı. üzellikle Ipek Yolu rüzergahında, d~ğer göçebe saldırılarına karşı, Kırgızların korumasına başvuruyorlardı62. Islam yayılmasının en önemli faktörlerinden birinin de ticari ilişkiler olduğu bi.linmektedir. Müslüman Arap tacirlerin birer iş adamı olmanın yanında Islam mübelliği olarak, Kırgızlara ipek ve başka mallarla birlikte İslam inancını ve kültürünü taşı- dıklannı ve tanıttıklarını düşünüyoruz. Ayrıca bu yıllarda bazı Kırgız ma- naplannın merkezi idareye ideolojik ve dini bakımIardan yabancı kalma- mak ve dışlanmamak gibi siyasi mmahazalarla İslamı kabul ettiklerini söyleyebiliriz. Söz konusu CLönemdeİslamıaşmayı kolaylaştıran faktörler- den birisinin de Karahıtaylara karşı verilen mücadelenin Budist istilacıla- ra karşı müslüman Kırgızların gazası şeklini alması olduğunu düşünüyo- ruz. Bununla beraber, Karahanlılar döneminde dağlard~ ve yüksek yayla- larda hayvancılık yaparak yaşayan göçebe Kırgızların Islam talimatlarına yeterince ulaşamadıkları da aşikardır.

57. İbnu 'I' Şsir, el.Kamil n't-Tarih, Beyrut, 1386/1966, VIII, 532; V.V. Barthold, Moğol Istilasına Ka~al' Türkistan, haz., HD. Yıldız, Ankara, 1990,274; O. Prit- sak, "Kqrahanlılar".I:A. vı. 253; R. Genç. "Karahaıı(ılar". Doğuştan Günümüze Büyük Islam Tarihi, Istantul, 1989, Vi, IM.; E. Merçil, Müslüman Türk Devlet- leri Tarihi, Al]kara, i9~ 1,2.). 58. T.W. Amold, Intişar-ı Islam Tarihi, çev. H. Gündüzler, Ankara, 1982,219; Sulta- noyev,I,133. 59. Sultanoyev,l, 133; Bay t'ır, ll, 24; Barthold ise Karahanlılar döneminde Yedi Su böl- gesinde yaşayan Kırgızların İslamı kabul ettiklerini ifadee etmektedir. Bkz. the Se- mirechye, 92. 60. Sultanoyev, I, 133. 61. Bay tur, 11,25. 62. Baytur,lı, 24; Sultarıoyev, ı. 134. KIRGlZLARIN lSLAMLAŞMASI ÜZERİNE BAZI MÜLAHAZALAR 407

" 2. çağataylar-Dönemi (XllI.-XVIll. Yüzyıllar) çağataylar dönemini çağatay Hanlığı (1227-1348), Moğolistan Han- lığı (1348-1514) ve Yarkent Hanlığı (15 14-1644) olarak safhalara ayıra- biliriz. çağataylar zamanında Kırgızların İslamlaşması büyük ölçüde Ça- ğatay hanlarının genelde din özelde İslam siyasetlerine bağlı kalmıştır.

aJ çağatay Hanlığı Dönemi (1227-1348 J Tann Dağları Kırgızları Çağatay Hanlığı hakimiyetine girmiş, Yeni- sey ve Altay Kırgızları ise kendi başlarına öz yönetimlerinde kalmışlar- dır. Moğollann din siyasetleri zaman zaman farklılık göstermiştir. İslam .. dünyasını harabeye çeviren CengizHan, müslümanların kurban kesmesi- 3 ni yasaklamış aykın hareket edenleri idam ile cezalandırmıştır6 • Ancak hakimiyetleri altındaki halkların çoğu müslüm~n olduğu için Moğollarda kısa sürede bu dine girmişler~ir. Cengiz Han Imparatorluğunda yerleşik halkın inancı ve kültürü olan Islam ile, göçebe halkın hayatını düzenleyen yasa (Cengiz Yasası) ve Bozkır kültürü hakimiyet mücadelesi yermiştir. Rivayete bakılırsa daha Cengiz Han'ın sağlığında oğulları arasında bu ikilik başlamıştır. Ögeday Han (I 229- i24 I) İslamı diğer dinlerden üstün tutarak müslümanlara meylederken çağatay Han yasa t~aftan olmayı tercih etmiştiıM. Bu zihniyet mücadelesi uzun süre devam etmiştir. Moğol prensIerinden bir kısmı sıkı sıkıya geleneksel yapıyı korumak için müca- dele ederken, bazı Moğol prensIeri ve feodallar, yerleşik soylular, zengin- ler ve tijccar ile yakın ilişki kurarak ticareti geliştirip şehir hayatına geç~ meyi, başka bir ifade ile yerleşik halklann kültürü ile bütünleşmeyi istemişlerdif's .. Çağatay'ın İslam'a ve müslümanlara karşı hoşgörülü olmadığı bilin- mektedir. O da babası gibi, müslümanlan, kurban kesme ve gilsül abdesti alma yasağı başta olmak üzere pek çok kısıtlama ile başbaşa bırakmıştıf>6. Hatta yanında müslüman kelimesinin tel'inden başka kullanılmasını ya- saklamıştıf'7. Bununla beraber, çok değer verdiği müslüman veziri 'lı Kutbuddin Habaş-Ahmed'i daima yanında bulundurduğu kaynak-

63. Amold, 224, 229. 64. Barthold, Türkistan, 489-490. . • 65. Ahmedov, Emir Timur, 293; Nadir Devlet, "çağatay Devleti", Doğuştan Günü. müze Büyük İslam Tarihi, IX, İstanbul, 1989,301-302. 66. Cüveyni konuyla ilgili şu kaydı düşmektedir: "Onun yönetimi sırasında İslami ku- rallara göre hayvan kesilmemesi, gündüz suya girilmemesi konularındaki yasalar titiz bir şekilde uygulandı~ı için müslümanlar zor günler yaşadılar. Bu yasa yüzün- den o sırada Horasan'da hiç kimse açıktan hayvan kesmedi. Onun iptal edilmesi ko" nusunda müslümanların yaptıkları her başvuruyu ça~atay "Murd~. et yiyin" diye geri çevirirdi". Cüveyni, Ata Melik, Tarih.l Cihangüşa, çev. M. Oztürk. Ankara, 1988,l . 67. Amold, 237. 408 SEYFETTİN ERŞAHİN

larda zikredilmektediı~,8. çağatay Han 'ın oğlu Yesu (1246- i25 I) zamanın- da müslümanlar için daha elverişli şartlar ortaya çıkmıştır.Yesu da Habaş-Amid'in manevi ~'vladı olan Bahaeddin Merginani'yi kendisine vezir yapmıştır69. çağatayların tahtına oturan ilk müslüman han Mübarek Şah (10 Mart 1266-3 EylU 1266) ve onun halefi Barak Han (1266-1271) müslümanlara daha hoşgörülü davranmışlardır. IUvayetlere göre Barak Han "iki yıldan sonra mÜJlüman oldu. Ona 'Gıyiıseddin' lakabı verdiler. Onunla çağatayevladı Maveraünehir'de nur-ı imanla müşşerre! oldu"70. İslam kültürü XLV. yüzyılın birinci çeyreüinde çağatay Hanlığı'nda kendini iyice göstenneye başlamıştır. çağatay tahtına geçen Kebek Han (1320-1326) müslüman olmamakla beraber İslama karşı. müsamahalı bir tavır takınmışt!r. O başkenti, uzun zamanlardan beri Islam kültürüyle yoğrulmuş ve Islam kültürünün merkezi durumuna gelmiş olan Buhara yakınlarındaki Nahşeb'e (Karşı, Neset) taşıyar2.k yönetim merkezini Cun- garya'dan Maveraünehir'( nakletmiştir71•

Bu eğilim Kebek'İn kar~eşi Tarma Şirin tarafından daha da geliştiril- miştir. çağatay hanlanndan Islamı ~çıkça kabul ederek onu yaymayı çalı- şan Tarma Şirin (l326-1~34) dir. Islama girerek Alaaddin lakabını alan Tanna Şirin İslamı devlet dini ilan etmiş, teb'asına kabul. ettirmek için bazı girişiml~rde bulunmı1ş ve hatta devletini her yönüyle Islamlaştınna- 72 ya çalışmıştır • Bunun yanında başta Delhi Türk Sultanlığı 'başta olmak üzere İslam ülkeleri ilç ilişkilerini geliştinniştir.

Ancak bu girişimler bir bakıma Bozkır kültürüne İslam kültürünün terCih edilmesi olarak anlaşılmıştır. Bir yönden de j slam ve Fars kültürüy- le bütünleşmiş Türklerle Hozkır kültürünü devam ettiren göçebe Türk ve Moğol boylarının iktidar ve hakimiyet mücadelesi şeklini almıştır. Bu aşamada Kırgızların da içinde 'bulunduğu Yed.i Su bölgesi halkı Tanna Şirin 'i, sosyal ve siyasi hayatın tanzim edicisi olan geleneksel yasayı

68. Cüveyni, 283-284. . .il,268ן .Cüveyni, I, 285; V.V. Barthold, "çağatay". lA .69 70. Abulgazi Bahadır Ha:ı (t. 1664),Şacara-yl Turki; hız., B. Almedov, Taşkent, 1992,94, Barthold, çağa12y, 269. . .71. AbdulkadirYuvalı, "çağatayHan", TDV.lslamAosiklopedisi, V111, 177-178. 72. İbn Batuta XLV. yüzydın birinci yarısında mülaki oldugu Tarma Şİrin'i zahid, adil ve mütevazi bir müslüman yönetici olarak tasvir etmektedir. Rıhle, Mısır, ty.., I, 239-245. XV. yüzyıl tarihçilerinden Şerefeddin Ali Yerdi (ö. 1454), Tarma Şirin için "o kıymetli han adil ve saadetli sultan idi. Devletin çehresini İs/alil saadeti ile gü/dürdü ... Onun bahtı'yar geçen zamanında çağatay ulusu İs/am nııru ile aydın/an- dı. O mil/et-i Ahmed'i,1 birliğini giiçlendirmeye çok uğrııştı" kay,dınıı düşmektedir. Şerefeddin Ali Yezdi, Amir Timur Acdadları, Yezdi'nin Zafer~ame adlı eserinin mukaddimesinin tercümesi), çev. A. Böriyev, Taşkent, 1992,26. Aynı şekilde Min;a Ulugbek (ö. 1449) de TarOla Şirin'in ifadelerini tekrarlamaktadır. Tarih.i Erba-ı Ulus, Tört Ulus Tarihi, Farsçadan Özbek Türkçesine çev. B. Almedov, M. Haseni, Taşkent, 1994, 317; Abulgazi Bahadır Han da onun için "taki Müsliiman oldu, tamam-ı ulus-ı Maveraünnehr Müslüman olduu ... Tarma Şirin ile Müsliiman olanlar bundan geri dönmedila" kaydığını düşmektedir. Şacara, 94. KıRGıZLARıN İSLAMLAşMASı ÜZERİNE BAzı MÜLAHAZALAR 409 ihmal ve ihlal etmekle suçlamışlar ve 1334'te ayaklanaraktahtan uzak.laş- tırmışlar ve başkenti Yedi Su'ya taşımışlardır73• Tarma Şirin'in siyasetini Kazan Han' da (1343-1346) sürdürmüş başkentin yine Maveraünnehir' e 74 taşımış göçebe feodallerin yağma ve isyanlarına son vermek istemiştir •

.Bu siyasete öz~llik.le Yedi Su bölgesi halkının karşı çıkmasından, sözkonusu bölgede Islami tebliğ faaliyetleri yürütüldüğünü anlıyoruz. Bu durumda, uzun zamanlardan beri Yedi Su bölgesini yurt tutan Kırgızlar arasında da İslami tebliğ yapıldığı ve bunun sonunda bazı Kırgız boyları- nın İslama girdiklerini söylemek mümkündür.

b. Mo~olistan Hanlığı Dönemi (1348-1514)

Moğolistan Hanlığı süresince nasıl bir din siyaseti izlendiğini tam olarak bilemiyoruz. Ancak hanlığın kurucusu Tuğluk Temir'i (1348- 1363) samimi bir müslüman ve mübelliğ olarak görüyoruz. Bu han, aslen Buharalı olan ve Cengiz Han tarafından Almalık bölgesine getirilen Kadi- ri şeyhlerinden Şeyh Ahmed'in neslinden ve halifelerinden Şeyh Celaled- din Ketigi ve onun oğlu Şeyh Reşididdin'in (Eşrefuddin) vaaz ve ir- şadlarıyla l354'te İslamı kabul etmiştir. Onun İslarnı seçmesiyle birlikte, üst düzey yöneticilerin önemli bir kısmı da dahilolduğu 160.000 kişi- lik bir topluluk İslama girmiştir7s• Bu aş~mada sayıları bilinmemekle be- raber önemli miktarda Kırgızın da Islama girdiği belirtilmektedir76• Tuğluk Temir'in oğlu Hızır Hoca (1389-1399) da tahta çıkınca babasının yolunu izlemiş onun döneminde Tann Dağlannın kuzey ve güney taraf- larında yaşayan pek çok topluluk ve bu arada Kırgız Islama girmişler- 77 dir •

Yine dindar kişiliği ile tanınan Moğolistan hanlarından Muhammed Han (ö. 1416) Moğol uruglarının İslarnı kabul etmesi yönünde çalışmalar yapmış, hatta zaman zaman dini zahiri ve şekilci anlayışla tatbik etmeye kalkışarak sarık sarmayanların kafasına at nalı çakmak gibi zorlamalara başvurmuştur78• Bu dönemde de bazı Kırgız uruglarının Islama girmeleri mümkün görülmektedir79• .'

73. İbn Batuta, ı, 241; Amold, 241; M.G.S. Hudgson, The Venture of Islam, Uni. Of Chicago Press, 1974, Il, 416; Devlet, "çağatay Devleti", 305; Ahmedov Emir Timur, 296-297. 74. Ahmedov, Emir Timur, 297. . 75. Uluğbek, 324; Abulgazi Bahadır Han, Şacara, 96-98; Amold, 238-239; Baytur, Il, 56-57; Makrinin-Polskih, 138; Emel Esin, "Türklerin Jslarniyete Girişi", Tarihte Türk Devletleri I, Ankara 1987,306. 76. Belek Soltanoyev, Kızıl Kırgız Tarihi, ı, Bişkek, 1993, 134. 77. Baytur, Il, 59. 78. Amold, 240, Soltanoyev, ı, ı34. 79. Barthold, dönemin İslam kaynaklarının suskun kalmasından hareketle söz konusu yıllarda Kırgızıann İslamıaşmasından bahsedilemeyeceği kanaatını taşımaktadır. Kırgızdar, 169. 410 SEYFETIİN ERŞAHİN

Yunus Han (l462 ..14a7) da iktidan süresince, başka göçebe topluluk- lada birlikte, Kırgızlar arasında İslamı yaymaya çalışmıştır. Yunus Harı taht kavgalan sırasında SemerkanCta Uluğ Bek'e sığınmıştı. UI\Lğ Bek, İslami bilgilerini artırması için onu Ara? ve Fars ülkelerine gönderdi. Daha sonra Yunus Han Almalık'ta Moğol tahtına geçince İslama ve ilme çok önem verdi. Ulemadan oluşan bir istişare meclisi oluşturdu ve ~!keyi Islami esaslara göre yönetmeye çalıştı. Bu siYfıseti sayesinde "Ustad Yunus" olarak ün yaptı. f,u arad8: Tann Dağlan'nın kuzey ve doğusunda- ki bazı Kırgızlar onun gayretiyle Islama girdiSO, çağataylar dönerniıçinde mütalaa edebileceğimiz Emir Timur'un (1336-1405) 1370-71'de 1ssık G~l'e kadar olan Kırgız topraklannı haki- miyetine alınca81 Kırgdarın IslamIaşması yönünde çaba harcadığını görüyoruz. Kırgız sancnalannda yer alan rivayetıere göre Kırgızlann "yabani", "okuma-yazma bilmeyen", "ateşe tapan dinsiz kafirler" ve "hayvancılık yapan göçeheler" olarak nitelendiren Emir Timur onlar ara- sında İslamı yayacak ve ("ğretccek olana hanlık ve süvari birliği vereceği- ni söyler. Bunun üzerine, XIV. yüzyılın ikinci yansında bazı Kırgızlara önderlik yapan Subatay E:aatır'ın oğuııaiı.ndarı San Seyyid'in torunu olan ve halen Ata Dağ Kırgızlarını~. hanı bulunan Kudayan bu işi üstlenebile- ' ceğini vaad eder. Kııdayan üzkenCe girip oreda karargah kurar ve Timur'a yararımak için Kırgızlara zorla İslamı kabul ettirip, kelime-i tev- hid getirmeyen, namaz kılmayan ve oruç tutmayanların boynuna kelepçe vurdurup Issır-Köl'e sürer. Yaya giden yaşlı ve çocuklar yollarda kırılır. Güçsüz düşen halk şu türküyü söyler: "Eşeği bolsa tokuybuzJNamazı kan- tip okuybuz" (Eşeği sernerleyebiliriz/Ama namazı nasıl kılalım). Kuda- yan bununla da kalmayıp dine karşı çıkanlan ve gereklerini yerine getir- ,meyenıeri Semerkand'a Timur'un huzuruna veya sürgüne gönderir2• Sancıralardaki kayıtlar bu kadırıyla bitmektedir. Ancak, bir toplumun din değiştirmesi için zora baş vumıanın çoğu zaman iyi sonuç vermediğini ta- rihte bilinmekle beraber bu siyaset çerçevesinde Timur ve ona yaranmak isteyen Kırgız manaplanııın zulmunden kurtulmak veya siyasi ve ekono- mik imtiyazlar kazanmak için bazı Kırgızlann Müslüman olduklan söyle- nebilir. Bunun yanında yukarıda zikrettiğimiz üzt':re, XV. yüzyılın son çeyre- ğinde kuzey ve orta Tann Dağları çevresinde Yarkent Hanlığı'na bağlı olarak yan bağımsız şeLilde hüküm süren Kırgız Hanlığı (1470-1533) hanlannın Ahmed, Halil ve Muhammed gibi adlu taşıması bu dönemde artık Kırgızların büyük çoğunluğunun müslüman olduğunu göstermekte- dir. Nitekim Muhammed Kırgız Han zamanında müslüJ'!lan olan Tagay Kırgızlan yerlerinden göı;:erek ona sığınmışlardır. Eğer o Islamın dışında- ki bir dinden olsaydı onlar buna cesaret edemezlerdi83•

80. Baytur, II,66. 81. Kırgız SSR Tarihi, Komisyon, Frunze, 1973, I, 21.5; Ahmedov, Emir Timur, 326. 82. Zakirov, 356. 83. ' Soltailayev, I, 134. KıRGıZLARıN iSLAMLAŞMASI ÜZERİNE BAZI MÜLAHAZALAR 411

c. Yarkend Hanlığı Dönemi (1514-1~4) Yarkend Hanlı~ı döneminde Tann Da~ı Kırgızlan, Ak Su, Üç Tur- fan, Ak Çiy ve Yarkend çevresindeki Kırgızlar Sultan Seyyid'in yöneti- 84 mine girmiş oldu • Bu hanlık döneminde izlenen İslam siyaseti hakkında henüz yeterli ve doyurucu ilmi çalışmalar yapıldığı söylenemez. Bununla beraber han- lığı son dönemlerinde Buhara asıllı Hocalar'ın iktidarda söz sahibi olma- sıyla bir şeriat devleti niteli~j kazandığı bilinmektedir. Bu dönemde Kırgızlar arasında İslam daha çok tasavvuf yolu ile ya- yılmıştır. Tasavvufun söz konusu dönemde göçebeler arasında yayılması- nın en önemli sebeplerinden birisi, savaşlar nedeniyle ekonomik ve sos- yalsıkıntılarla başbaşa kalan halkın bir sığınak arama ihtiyacı olduğu söylenebilir. Bu konu aşağıda ele alınacaktır. Ancak şu kadanna işaret edelim ki Abdulkerim'Han (1574-1579) zamanında Kaşgar, Hoten, Se- merkant gibi yerlerde İshak Veli adındaki bir sufi özellikle Kırgız ve Ka- zaklar arasında İslamı yaymaya çalışmıştırıs. Yukarıda işaret ettiğimiz gibi bir kısım Kırgızlar, Batı Sibirya'da ku- rulan Sibir Hanlığı'na bağlı idiler. Kazak hanlanndan Küçüm Han 1563'te Sibi~ Hanlığı toprakIannı hakimiyetine alınca, bölgeye daha önce girmiş olan Islamın yayılması için çaba hllfcamıştır. Bu çerçevede komşu Islam ülkelerden özellikle Tatarlardan ve Ozbek hanlıklanndan çok sayı- da din adamı, molla, işan ve müderris istemiş, bunlan göçebe Kazaklar ve Kırgızlar arasında tebliğ yapma görevi vermiştir. Bu faaliyetler çerçeve- 'sinde Batı Sibirya Kırgızlannın önemli bir kısmı müslümanlığı kabul et- mişlerdirı6• Bütün bu tarihi gelişmelere rağmen XVI. ve XVII. yüzyılda kimi gezginler ve tarihçiler bazı Kırgız boylarını gayri müslim olarak nitelen- dirmektedirler. Söz gelimi Haydar Mirza Duğlat (1541-1545)'te kaleme aldığı Tarih-i Raşidi adlı eserinde "Kırgızlar müşrik, çağataylar müslü- man" ifadesini kullanmaktadırı7• 1582'de Hindistan üzerinden Türkis- tan'a giden Osmanlı gezgin Seyfi Çelebi, Kırgızlar hakkındaki "ne Müs- lüman ne kafir" ifadesi ile, en azından kendi gezdiği yerlerde belirgin bir l,<;anaatsahibi olmadığını göstermektedirıBo Aynı şekilde XVII. yüzyıl Ozbek tarihçilerinden Mahmud b. Veli 1643-1640'da Kırgızlann "kafir" şeklinde tavsif etmektedir. Onun ifadesine göre daha önce Karakurum ve

84. Baytur, II, 69, 85. Amold, 240. . 86. Talip Molda, "Kırgız Tarihi", Kırgızdar II, 535; R.R. Arat, "Küçüm Han", I.A. VI,1071. 87. İnan,Manas.6. 88. Kitab.ı Tevarih-i Padişahan-ı Vilayet-i Hindistan ve Khltay ve Khutan ve Kaşgar ve Kalmuk Z.V. Togan, Türkistan, 70'den naklen,. Barthold, Kırgızdar, 174. Nitekim Kırgız tarihçi Soltanayev bu ibareyi "Kırgızlar kafir olmadıgına göre Müslüman" şeklinde anlatmaktadır. Soltanayev, I, 134. 412 SEYFETTİN ERŞAHIN

. . Kerulen bölgelerinde "kafir" olarak yaşayan 12.000 Kırgız l635-1636'da Karategin üzerinden Hisa~'a gelmişler bir, ay sonra Belh'te bulunan Özbek hanının huzuruna çıkanlmışlardır89• Genel bir değerlendirme yapacak olursak, Kırgızlar çağataylar döne- minde toplumsal, kültürel, siyasi ve dini bakımdan önemli değişmeler ge- çirmişlerdir. Bu dönemde Kırgızlar ekonomik ve so~;yalbakımdan göçebe olarak hayvancılık yaparken, b~zı boylar da toprağa yerleşerek tanmeılık- la uğraşmışlardır. Kırgızlann Islam kültürünü benimsediklerinin en açık belirtilerinden birisi hiç şüphesiz "çağatay yazısı" adıyla Arap harflerini kullanmaya başlamalandır.Yenisey bölgesinde ve Tanrı Dağlannın yük- seklerinde yaşayan Kırgızl"nn önemli bir kısmı hala eski dinlerini devam ettirmekle beraber. Tanrı Dağlan, Talas, Yedi Su, Pamir Dağlan ve Batı Sibirya Kırgızlan Islama girmişlerdir90• . d. Kırgızların İslamıaşmasında Tarikatların Rolü Halkpsikolojisine vu~ufiyctleri, sosyal şartlara intibak kabiliyetleri, yumuşak öğretileri, te~liğlerinde kullandıklan dil ve uslup sadeliği ve yaygın tc;:şkilatlan ile Islatı1 sufilerinin genelde dünyada özelde Türkler arasında Islamın yayılmasında önemli rol oynamışlardır. Sufilerin Kırgızlar arasındaki nüfuzunu göster-en belirtilerden birisi onlann Hallae Mansur (85(1-922) ile ilgili telakkileridir. Kırgız saneırala- nnda Hallae Mansur Kırgıi:lann atası olarak gösterilmektedir. Kırgız sö- zünün menşei ile ilgili "K ırk+Kız" rivayetine gör.;:,yakılan Mansur'un küllerinin nehre dökülmesınden sonra bunlardan hamile kalan Kırk + kızdan Kırgızlar türemiştirll. Söz konusu rivayet akla ve tarihi verilere uygun düşmese de Kırgızbnn kendilerini Hallae Mansur gibi bir sufiye nispet etmeye çalışmal.ırı ve bunun yüzyıllarca söz'ü rivayetlerle halk vicdanında ve gönlünde canlı tutulması onların tasavvufa olan yakınlıkla- nnı gösteren işaretlerden biri olarak değerlendirilebilir. Hallae'ın h. 291/ m. 903'ten sonra gayri müslimler arasında dini tebliğde bulunmak için Doğu Türkistan ile Ma«in' e gittiği Hoten ve Turfan' a kadar ulaştığı ,ve Türkler arasında faaliyette bulunduğu bilinmekt,edirn. Bu çerçevede Kır- gızlarla da karşılaşmış olabilir.

89. Mahmud b. Veli, Bahru'l A;rar rı Menakıbı'I Ahyar, Ursumbekov-Corayev, 282'den naklen (Eserin tamamı 7 cilt olmasına rağmen günümüze sadece I. ve 6. 'Cildin eksik nüshalan yetişmiştir. Bkz. Urstanbekov-Corayev, 2t--27); Barthold, Kırgızdar, 174-175. Yine Kırgız tarihcİ Soltanayev Mahmud b. Veli'nin verdiği bu rivayetin bilgisizlikten kaynaklandığını, çünkü eğer söz konusu Kırgızlar kafır olsalardı Şaman dindaşları KalmlJkla~dan kaçıp Müslüman ülkesine sığınmayacaklarını ifade etmektedir. Soltanayev, 1,1:\4. 90. Baytur, II, 73; Zakirav, 307.308. 91. Aksikendi, 33; Karasayuulı', Kamus Nama, 9-10; Slddıkoğluu;26; Bayıur, II, 82- 83. 92. L. Massignon, "Hallac-ı Mllnsur"J. İ-A. V, 169. Ayrıca Hallac hakkında bkz. E. Ce- becioğlu, "Hallac-ı Mansu/''', A.U. Ilahiyat FakÜıtesi Dergisi, XXX, 1988,329- 350. KlRGlZ.LARINtSLAMLAŞMASI ÜZERİNE BAZI MOLAHAZALAR 413

Kırgızlar arasında faaliyet gösteren belli başlı tarikatları kronolojik olarak Yesevilik, lşkilik, Kadirilik ve Nakşibendilik olarak sıralayabiliriz. 1.Yesevilik Türk boyları arasında XII. yüzyılda gösterdigi faaliyetlerle halkın gönlünü kazanarak "Pir-i Türkistan" ünvanına layık görülen Hoca Ahmed Yesevi (ö. 1166) nin ögretileri etrafında vücud bulan Yesevilik XV. yüz- yılda Nakşibendiligin yaygınlaşmasına kadar Türkistan'da en yaygın tari- kat olma niteliğini korumuştur. Bütün boyutlarıyla henüz ortaya konmamış olsa da Ahmed Yese- vi 'nin ögretilerinin Kırgızlara Sırderya boyundan ulaştıgı93, çok derin ve güçlü bir manevi nüfuza sahip oldugu bilinmektedir. Nitekim Yesevi'nin menkabeleri, onun üçüncü halifesi olan ve halk arasında Hakim Ata ola- rak şöhret bulan'Süleyman Bakırgani94 (ö. 1186) tarafından Kırgızlar' ara- sında yayılmıştır9S• Hatta o dönemde Yesevilik aracılıgıyla Kırgızların ~a yogun olarak meskun bulundugu Yedi Su bölgesinde hızlı ve güçlü bir Is- lamlaşma akımı meydana gelmiştir96• Yeseviliğin Kırgızlar arasında ki nüfuzu, Ahmed Yesevi'ye Kırgızla- nn, Kıyamet'te Mizan başında durarak yardımcı olacağı gibi olağanüs- tünlükler atfetmelerinden de anlaşıhnaktadır97• Yine Yesevi Şeyh Süley- man Bakırgani göçebe Türkler arasında yaygın bir nüfuza kavuşmuştur. Kırgız din alimleri onun kırk dört tane dini manzumesini içeren Bakırgan Kitabı adlı eserini çocuklara okumuşlardır. Eser anlaşılır bir dil ile yazıl- dıgı için halk arasında geniş bir yayılma imkanı bulmuştur98• Bununla be- raber Yeseviliğin Kırgızlar arasında ne kadar başan elde ettigi şimdilik yeterin,ce vuzuha kavuşmamış olup yeni çalışmaları beklemektedir. 2.lşkilik Hz. AIi'nin soyundan gelen ve Fergana'nın Kasan şehri ve civarında faaliyet gösterı::n Şeyh Seyyid Mir Cemaleddin ve oğlu Şeyh Seyyid Mir Celil'in sünni Islama dayanan tasavvufyoluna lşkilik denmektedir. Söz konusu tarikat ın Kırgızlarla olan ilişkisini Şeyh Seyyid Mir Celil'in müri- di olan Kırgız tarihçi Aksikendi'nin verdiği bilgilerden tespit edebiliyo- ruz.

93. Bennigsen-Quelquejay. 272. 94. SU1eymanBakırgani hakkında bkz. Mevlana Ali b. Hüseyn es-Saati, Reşahat Ayn el.Hayat, haz., NF. Kısakürek, İstanbul, 1993, 12; Ali Şir Nevai, Nesayimu'l- Mahabhe min Şemayimİ'I."ütüvve, haz. K. Erasıan, İstanbul, 1979,384; F. Köp- rülü, Türk E"ebiyatında Ilk Mutasavvıflar, Ankara, 1981, 88-91; R.R. Arat, "Hakim Ata", I.A. VII, 101-103. 95. KöprülU,İlk Mutasavvıflar, 56. 96. F,Köprülü. "Ahmed Yesevi", tA. 1.21 i. 97. Karasayuulu, Kamus Naama, 36. 98. Karasayuulu, Kamus Naama, 16. 414 SEYFETIİN ERŞAHİ1\.

Aksikendi'ye göre tarikatın gelişmesi şöyle olmuştur. İmam Seyyid İbrahim Zarbagış Kasan'da dokuz yıl halkı tarikat yoluna davet etmiş; 96 yaşına gelince Kırgızlar da aralarında olmak üzere bölge hal~ının, .oğlu Imam Ali 'ye biaılarım ajm.ış ve kendine halef tayin etmiştir. Imam ıbra- him 1135'te vefat etmiştir. Imam Ali de 22 yıl yaşamış, 1157'de ölmüştür. 99 Onun yerine Sukay Bahadır geçmiş o da 1166'da vefat etmiştir •

Daha sonra onun torunlarından Seyyid Muhammed, Şirkent'e yerleş- miş böylece Şirkent tarikatın merkezi olmuştur. Bu silsileden Seyyid Mir Celaleddin ve 'oğlu Scyy ıd Mir Celil (lakabı Mevlana A' zam) tarikatın en ileri gelenlerindendir. Bunlar XLV. yüzyılın Ecinci yarısı ve XV. yüzyılın başlarında Fergana vadisinde faaliyetlerde bulunmuşlardırloo•

Aksikendi'nin vı;:rdiği bilgilere göre Seyyid Mir Celil Fergana vadi- sinde kısa sürede büyük bir üne ve sosyal nüfııza kavuşmuştur. Kırgız boylarından bir kısmı özellikle Fergana vadisinde yaşayanlar Mevlana A'zam'ın tarikatına inti~ap etmişlerdir. Bunlardan Ak Vul ve nesli, Bos- ton, Teit, Çuçuk, Cooke:;ek, Döölös, Kand, Kadıfşa, Adına, Mankuş, Ka- rabagış, Tagay, Karauul, Munduz'u sayabiliriz. Bütün bu Kırgız boyları Mevlana A'zam'ın başta Kalmuklar olmak üzere kafirlere karşı yaptığı mücadelede ona yardımcı olmuşlardırlO!.

Bunun yanında Öikent'te oturan ünlü Üveysi şeyhlerinden Burha- neddin Kılıç gibi ta~,avvuf ehli ile çok sayıda Türk ve Moğol boyunun ona intisap etmesi o dönemde Türkistan'ın önemli bir bölümüne hakim olan Emir Timur ve lrev:resini rahatsız etmiştir. Bir şekilde şeyhin etkinli- ğini ortadan kaldımıak isteyen Timur yönetimi onu ''fasit fikirler yay- . mak" ve "halkı isyana ıeşvik etmekle" suçlamışlar ve Semerkand'a geti- rip mahkeme etmişlerdir. Mahkemede Timur'un kadılanndan Selahaddin, Mevlana Azam'a destek verince Timur Semerkand'a Mevlana A'zam'a dokunulmaması emri vermiştir. Aynca Kadı Selahaddin başta olmak üzere şehrin ileri gelen ulema ve umerasıyla birlikte onun tarikatına gir- mişlerdirlOı. Bu destekten sonra Mevlana Azam daha bir iştiyakla "halkı hak yola teşvik etmJ'ş. i}ozu itikatlardan temizlemiş, "Ehli Sünnet ve'l- Cemaat" ,alimlerini hürmete çağırmıştır" ıo3.

Aksikendi'nin eserinde Ehl-i Beyt sevgisi ve onlardan gelen soy ön planda olmasına rağmen burada Mevlana A'zarn'ın Ehl-i Sünnet'te bağlı olarak sunulması söz konusu tarikatın bir sünni sufı yolu olduğunu gös- tennektedir.

99. Aksikendi,34-35. 100. Aksikendi, 20-21. 101. Aksikendi,65.67. 102. Aksikendi,76-80. 103. Aksikendi,79. KIRGIZLARIN lSLAMLAŞMASI ÜZERİNE BAZI MüLAHAZALAR 415

3. Kadirilik XII. yüzyılda, Abdulkadir Geylani (ıo77-1166)'nin tasavvuf tecrübe- si etrafında Bağdat'ta gelişen Kadirlik, Cengiz Han'ın 1218'de Buhara'yı istila etr~esiyle ve buradaki Kadiri şeyhlerinin ileri gelenlerinden Mevla- na Hoca Ahmed'i hükümet merkezi Almalık'a getirmesiyle Tann Dağları 104 Kırgızlarına kadar ulaşmıştır • Ancak burada fazla duramayan şeyh ka- çarak Aksu civarındaki Avay bölgesi Ketig şehrine yerleşmiştir. Burada uzun süre İslamı yaymaya çalışmış, kendi çocuları başta olmak üzere çok sayıda müridi de faaliyetlere katılmışlardırlOs• Yukarıda işaret ettiğimiz gibi, Mevlana Hoca Ahmed'in soyundan ve postnişinlerinden olan Şeyh Cemaleddin Ketigi ve oğlunun irşad ve telkinleriyle Kırgızları da Y9netimi altında bulunduran çağatay hanlarından Tuğluk Temir 1354'te Islama girmiştir. Onun mensubiyetin- . \ den sonra Kadirilik büyük bir güç kazanarak bölge halkı arasında faali- yetlerini hızlandırmıştır. Şeyh Cemaleddin'in oğlu Şeyh Reşiduddin Veli ise bu tarikatın bölgede önemli merhaleler katetmesini sağlamıştır. Ancak Nakşibendiliğim gelişmesiyle eski gücünü kaybetmiştirlO6• 4. Nakşibendilik Buharalı mutasavvıf Şeyh Bahauudin Nakşibend (1318-1389) tara- fından kurulan Nakşibendilik XV. yüzyıldan itibaren y'~ygın bir şekilde Türkistan Türkleri arasında gücünü sürdüre egelıniştir. Oyle ki XVI. yüz- yıla gelindiğinde Kaşgar, Buhara' dan sonra Nakşibendiliğin ikinci merke- lO7 zi olmuştur • Nakşibendilik, çağatay hanlarından Sultan Ahmed (1487-1503) za- manında büyük Nakşi şeyhlerinden Hoca Tafsiddin'in Semarkand'dan Turfan'a gelmesi aşamasında Tann Dağlan Kırgızlarına ulaştı. Yine 1514'te Sultan Seyid. Han'ın Yarked Hanlığı'nı kurmasından sonra 152I'de Türkistan Nakşibendilerinin büyük pirlerinden Hoca Ubeydullah Ahrar (1403-1490) ın torunu Hoca Muhammed Yusuf gibileri Fergana bölgesi Kırgızlan arasından geçerek Kaşgar'a geldiler. 1533'te Sultan Ab- durreşid Han Yarkend Hanlığı tahtına çıkanca Nakşibendiler Kaşgar ve Yarkend başta olmak üzere kuzey-doğu Türkleri arasında açık davete başladılar. 1535'te Kasan yakınlarındaki Dohbid şehrinde ikamet eden Nakşibendi şeyhlerinden Hoca Ahmed b. Şerif b. Celaleddin Kasani (1461-1542) (Mahdum-ı Azam) Kırgız yerleşim yerlerinden geçerek Yar- kend'e geldi ve bölgede tarikatını yaydı. Mahdum-ı Azam Dohbid'e dö- nerek 1542'de vefat etti. Mezarı Semerkand yakınlarındadırlOs•

104. Bennigsen-Quelquejay, 83; Baytur, II, 81. ıo5. Baytur, II, 8 ı. ıo6. Amold, 238, Baytur, n. 81-82. ıo7. Bennigsen-Quelquejay, 80. ıo8. Mevlana Azam kutbu'l-ebrar Hoca UbeyduIlah Ahrar'ın inüridi olan Mevlana Mu- hammed kadı'nın müridi idi. Halk arasında çok kerametleri söylenen Mahdum-ı 416 SEYFETIİN ERŞAHİN

Mahdum-ı Azam'm bUyük müridlerinden ve halifelerinden olan Fer- ganalı Şeyh Lütfullah çust; (ö. 1571) göçmenler arasında İslamı yayn:ıaya çalışmış yine onun halifesi Şeyh Muhammed, Kazak ve Kırgızların Isla- ma girmesine çaba harcam) ştır!09: .

Mahmud-ı Azam'm küçük oğlu Hoca İshak' Veli; Şeyh Lutfuııah Çusti'nin elinde yetişmiş ve özellikle Kıergızlar. arasında çok f~aliyetler- de bulunmuştur. Baytur'un naklettiği kadanyla Tezkire-i Hoca ıshak'taki kayıtlara göre Hoca İshak Tanrı Dağlannın güney ve batı taraflarındaki Kırgızlar arasırida 12 yıl irşat faaliyetinde bulunarak çok sayıda Kırgızı tarikatına kazandırmış ve bu yolla dağ etekle:rindeki son Kırgızlar da , İslam girmişlerdir/lO. Hoca İshak 1613'te Dohbid'e ailesinin yanına dön- müştürlll.

Burada işbirliği içinde tarikatlarını yaymaları beklenirken Hoca İshak'ın, büyük karde~.i ve aynı zamanda Nakşibendi şeyhi olan Hoca Muhammed ile arası bozulmuştur. Bunun üzerine abisi 1616'da Yar- kend' e gelerek kendine taraftar toplamaya girişmiştir. Sonunda iki karde- şin iktidar müca4elesi başiamış ve Nakşibendiler ikiye ayrılmıştır. Hoca ıshak'ın yoluna ıshakiye, taraftarlarına "Kara Takyaluu" (Kara Takkeli) veya "Kanı Tooluktar" (Kata Dağlılar), Hoca Muhammed'in yolunfllşki- ye, taraftarlan da "Ak Takyaluu" (Ak Takkeli) veya "Ak Tooluktar" (Ak Dağlılar) adı verilmiştirııı. Söz konusu iki grup XVIII. yüzyılın ikinci ya- rısına kadar Yarkend Hanlığı'nda Hocalar iktidarında siyasi mücadelele- rinde karşılıklı taraf olmuşlardır. Bu mücadelelerde Kırgızlar Kara Too- lukta tarafında yer almışlardır. Söz konusu gelişmeler bölge halklan ve Kırgızlar arasındaki sosyal barışa zarar da vermiştir! 13 •

Kırgızlar arasındaki Nakşibendilik doğuda Kaşgar, batıda Fergana yoluyla yayılmıştır. Söz ~.onusu tarikatın etkisi XVııı-XıX. yüzyıllarda Hokand Hanlığı döneminde de artarak devam etmiş,XX. yüzyılın ilk çey- . reğinde Sovyetlerin tarikatların faaliyetlerini durdurmalarıyla son bul- muştur.

Azam hakkında Abdulbeka ;). Hoca Bahauddin 1671'de Cımiu'l.Makamaı adında bir kitap yazmıştır. Bu eserde Şeyh' in Kırgızlar arasındaki faaliyetlerinden bahsedilmektedir. Ebu Tahir Hoca Semer.kandi, "Sarnariye". Miras, haz., B. Ahmedov başkanlığında bir komisyon, Farsçadan Ozbek Türkçesine çev. Abdulmumiıı Sattari, Taşkent, 1991,56. Ebu Tahir Hoca (ö. 1874) Semerkandlı bir alim olup söz konusu kitabı ilk olarak 1898'de V.L. Viyatkin'in yaptığı Rusça tercünesiyle birlikte yayınlandı. Daha sonra 1905'de Farsçası St. Petersburg'ta neşredildi). Baytur, II, 82; B. Ahmedov, Tarihten Sabaklar, Taşkent, 1994,261-264. t09. Ebu Tahir Hoca, 45-46; Barthold, K.ızgızdar, 174. ıtO. Baytur,lı, 82; Ebu Tahir Hoca, 45. . lll. Baytur, II, 123; Ebu Tahir Hoca Hoca ıshak'ın 1598'de öldüğünü bildirmektedir. S. 45. . 112. Baytur, ll, 83. 113. Omurbekov-Corategin,21. KıRGıZLARıN lSLAMLAŞMASI ÜZERİNE BAZI MÜLAHAZALAR 417

Nakşibendili~in, Kırgızlann sosyal, killtürel ve dini hayatlanna yap': tığı katkı tam olarak henüz ortaya konamasa da onlara bir ölçüde İslamı tanıttığı, dini ve milli kimlikleri oluşturmada ve vatan savunmasında yar- dımcı olduğu söylenebilir. Nitekim Kırgızlann XVII. yüzyılda Budist Kalmuklara ve XIX. yüzyılın sonlannda Ruslara karşı yaptıklan milli mücadelelerde bu tarikat önemli dinamiklerden biri 0Imuştur"4. 4. Hokand Hanlığı Dönemi (XVIII.-XIX. Yüzyıllar) Fergana Vadisi ve Kuzey Kırgızistan'ın önemli bir bölümünde yaşa- yan Kırgızlar, XVIII. yüzyıl başlannda kurulan ve kendini açıktan açığa Islam devleti olarak adlandıran Hokand Hanlığı'nın hakimiyetine girmiş- lerdir. Bu bir anlamda Kırgızlann yoğun bir İslam tçbliği ile karşı karşıya kalmalan anlamına geliyordu. Nitekim Kırgızlar, daha Hokand Hanlığı kurulmadan, XVII. yüzyılda Kalmuk)ann istilası üzerine Fergana Vadisi- ne keşi(olarak toplanmışlar böylece Isla"1 kültür merkezlerine yaklaşrnış- lar ve Ozbek molla, işan ve tüccarının Islam tebliği ile karşılaşmışlar- dırllS. Bunu mütea!9p bazı Kırgızlar Fergana'dan ayrılarak tekrar Tanrı dağlanna göçünce Ozbekler yine peşlerini bırakmamışlar ve Tanrı Dağla- rında irşatlarına devam etmişlerdi. Hokand Hanlığı askeri birlikleri de on- lan izleyerek Kırgızlan hakimiyet altına almışlardıl 16. Daha önce Kırgızlann hemen hemen tamamının İslamı kabul ettiği . göz önünde bulundurulursa, Hokand Hanlığı döneminde, daha çok, Kır- gızların dindarlık düzeylerinin artırılması yönünde İslami tebliğ yapıldığı kanaatını taşıyoruz. Hokand Hanlığı döneminde Kırgızlar arasında dini faaliyet .resmi ve sivil girişiml~r olmak üzere iki yoldan yürütülmüştür. Hanlık Islami tebliği bir devlet politikası ve dini vecibe olarak görmüş bunun gereği olarak Kırgız.\ann yaşadığı stratejik yerlere mescitler ve medreseler kurup buralarda Ozbek mollalar istihdam etmiştir' 17. Ancak bu uygulamanın ne k~dar yaygın olduğunun tespit edilebilmesi için Hokand Hanlığı arşivlerinin incelenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Hokand Hanlı~ı döneminde Kırgızlar arasında sürdüf\.ilen dini faali- yetlerd~ Kırgız biy ve manaplanndan yararl~mıld.ığı bilinmektedir. Ma- naplar ve biyler Hanlık nezdinde ekonomik, sosyal ve dini itibar kazan- mak için dini tebliğe kapılannı açmışlar, bu faaliyet daha .sonra halka ulaşmıştır) IS. Söz geli mi Hokand Hanlığı zamanında Kuzey Kırgızlan bir- leştirmeki çin çalışan Sarbagış manaplanndan Orman Han' a (179 i-i854) merkezi yönetim İslamı öğretecek mollalar göndermiştirı 19. Bunun yanın- da çok sayıda tasavvuf ehli, tüccar, molla gibi sivil girişimcilerin Kırgız- lar arasında dini tebli~ faaliyetinde bulunduğu söylenebilir.

114. Bennigsen-Quelquejay, 80. 115. Abramzon, 285; Balyaliva, Dini İşenim, 285. 116. Abramzon, 285. 117. Balyalieva, 285. 118. Abramzon Kırgız biy ve manaplarının ilk defa burada Hokand Hanlığı'nın resmi po- . !itikaları çerçevesinde İslamı kabul ettiklerini, fakir Kırgızlar bu yeni ideoloji ile sö- 418 SEYFETIİN ERŞAHİN

m. KıRGİZ KÜLTÜRÜNDE İSLAM

1. Manas Destanı ve islam

Manas Destanı, din, millet ve vatan uğruna savaşanyiğitlerin Manas adlı K.ırgızın etrafında toplanarak yaptıkları mücadeleyi anlatmaktadırl20. Çeşitli görüşler ileri sürülmekle beraber, Manas Destanı'nın Kırgızların XII" yüzyılda Budist Karalııtaylar ile olan mücadelelerinden doğduğu ka- naatı ağır basmaktadırl!l. Karaıutaylar bazı Türk boyları ile beraber Kır- gızları da hakimiyet altına almışlardır. Bu haldmiyetten kurtulmak için Kırgızların başlattıkları bağımsızlık mücadelesinin baş kahra~anı Manas karşımıza bir Islam mücahidi olarak çıkmak~adır. Destandaki Islami mo- tifler Kırgızların o dönemde samimi olarak Islamı benimsediklerini gös- termektedir. Manas Destanı'nın ilk yazılı versiyonu, XVI. yüzyılda Aksikendi ta- . rafından kaleme alınan Mecmuatu't Tevarih'te bulunmaktadır. Burada yer alan kayıtlara göre Manas, İslami duyarlılığı ve gayreti yüksek bir ai- leden gelmektedir. Altınardu hanlarına bağlı babası Cakıpbek (Yakup Bey) daha doğumundan itibaren İslam adetlerine göre yetişmiş, hatta Fer-. gana bölgesinde Şirkei1t't'~ yerleşmiş olan lşkıyyc tarikatı şeyhlerinden Seyyid Cema1eddin'in bir !TIüridisıfatıyla onun maddi ve manevi desteği- ni görmüş, ömür boyu bir Islam mücahidi olarak düşmana karşı mücadele vermiştirlU.

Aynı mücadeleyi daha bir şevkledevam ettiren Manas', Aksiken- di'nin belirttiği gibi "zaja Müslümanlarındır" diye savaşa girerl23 ve "kendini Huda Taala'ya mnarlayıp prilerden yardım isteyerek" düşmana saldırırdl124. Bu ifade onun, sadece Ahlah rızası için bir din, millet ve vatan için mücadele verdigini ve bu mücadelesi.nde tam bir mümin olarak Allah' a sığındığını bunun yanında Allah dostlarından' yardım istediğini göstermektedir. Manas bir Müslüman olarak yaptığı mücadelelerde fırsat buldukça da kafideri imana davet etmektediriıs. Aksikendi'de yer alan ka- .yıtlarından Manas'ın, mücadeles.i boyunca Şeyh Seyyid Cemaleddin'in maddi ve manevi yardımlarına mazhar olduğu126, bazen yolaçıkmadan

mürmeyi daha uygun bularak halka zorla kabul ettirdik:erini ileri sürmektedir. Ab- ramzon, 286. 119. Togolok Moldo, "Tarih, Tupku Aıalar", haz., K. Botoyarov, Kırgızdar II, 67. 120. Karasayuulu, Kamus Naaına, 45. . . 121. F. Köprülü, Türk Edı!biyah Tarihi, İstanbul, 1981,159; Manas Eposu, anlatan, C. Mamay, haz., O. Satışkızı, Taşkent-Oş, 1995, 14; Baytur, ll, 20. 11.2. Aksikendi,44-45. 123. Aksikendi, 62. \ 124. Aksikendi,48. 125. Bir defasında pek çok Kalmağı esir ettiğinde onlara İslam imanını teklif etti ':e can- lannı bağışlayacağını bildirdi. Bkz. Aksikendi, 48-49. 126. Aksikendi,48-49.

i i i ' KıRGıZLARıN İSLAMLAŞMASI ÜZERİNE BAZI MOLAHAZALAR 419

önce Seyyid Cemaleddin'in duasım aldığı127 hatta bazen Kur'an okuduğu anlaşılmaktadırl28•

Yine ünlü manasçılardan Sagımbay Orozbakoğlu'nun rivayetinde, Çin'e yapılanbir sefer sırasında Manas'ın karargahında kılınan bir sabah namazı şöyle tasvir edilmektedir: "Tam ağarıp attığı, yeryüzünü sis kap- ladığı zaman, çok güzel bir ezan sesi kırlarda yankılandı ... Herkes, bütün savaşçı askerler uykudan kalkıp abdest alıp sabah namazına hazırlandı- lar ..."129 Bu rivayette Manas ve askerleri namazıarım kılan samimi birer müslüman olarak nitelendirilmektedir.

V.V. Radloff'un (1837-1918) 1862-1869 yıllarında Kırgız boyları arasından derlediği Manas Destanı versiyonunda da çok sayıda İslami motifleri bulunmaktadır. Vuku buluş tarihi kesin olarak bilinmemekle be- raber, Radloff'un kayıtlarına göre lssık Göl civarında avlanmakta olan Kırgız beylerinden Kökçe'ye Kalmuk hanlarındim Alman Bet Kalmukça selam verir: Kökçe anlamadığım söyleyerek selamı almaz. Bunun üzerine Alman Bet "selamün aleyküm" demek zorunda kalır ve ona "Bu dünya- dan göçerken/Ötesine uçarken/Bize yol var mı acaba?" diye seslenir. Bunun 'üzerine Kökçe ona İslami tebliğ unsurları içeren şu cevabı verir: "Bıyığını kestirsen/Sakalını koyuversen Saçlarını kazırsanlO Cuma ile bu Cuma Arasında yedi gün/Kendisi ile sekiz gün Sonra Cennete girilir/Allah Taala Hazret Ayı gökte parlattı/Günü gökte parlattı/J3ununla yeri ısıttı". Bunu duyan Alman Bet, "Kur'an'ın vardır boynunda/Ver Kur'an'ı göreyim/Kitaptan okuya- yım" der ve Kur'an'ı kendi kendine okuyup Müslüman olur. Sonra tıraş olup ailesine koşarak onlara: "Burda yalan dünya var/Orda doğru dünya var Öteki dünya için bu dünyada/İyilik yapmaki işi var ..JKur'an'ın dilini bilelimf/Mekke ile Cennetin Ortasını isteyelimf/Biz Müslaman olalımf" diye seslenip İslama daveteder.

Alman Bet bu çağnsma cevap alamasa da "Kafir ham olmaktansal İslam kulu olurum" deyip Müslüman Manas'ın safına katılır130.

127. Aksikendi,55. i28. Temir Hoca Şirkent'te ölünce Manas taziyeye gittiginde Seyyid Cema1eddin'in hu- zurunda Kara Hoca ile birlikte hatm-i Kur'an yaptı. Asikendi, 55. ' 129. İnan. 7. 420 SEYFETIİN ERŞAHİN

Bu alıntılardan anhtşıldığı kadarıyla o bölgede yaşayan Kırgızlar sathi de olsa İslarnı bilhorlar, kendilerinin islami bir selam olan "sela- mün aleyküm" ifadesiİ,: selamlanmasını istiyorlardı. Bunun yanında Kökçe'nin muhatabına s"çlarını, bıyıklannı kestirrneyi ve sakal bırakma- yı önerınesi, dünya hayatını sekiz günlük kısa bir zaman dilimi olarak yo- rumlaması, Allah'ın <ıyı"ıe güneşi parlatarak yeryüzünü ısıttığını hatırJa- tarak imana çağırınası dini duyarlılık ve dini bilgi işaretleri olarak değerlendirilebilir. Ayrıca anlaşıldığı kadarıyla Kökçe yanında Kur'an ta- şımakta ve onu o.kumayı bilmektedir. Buna ilaveten bu metinde başka dindeki insanlan Islama davet etme arzusu görülmekte, hatta bu bir an- lamda teşvik edilmektedir. Bu durumda en azından Issık Gök civannda oturan Kırgızların veya (nlann üst düzey yetkililerinin çoğunluğunun sa- mimi birer Müslüman olduklarını ve onu yaymak için çaba sarf ettiklerini söyleyebiliriz.

Ayrıca Manas Destanı'nda sık sık Allah, Huda, Tanrı ve Busurman (Müslüman) kavraml:ırı geçmckte, Kur'an kutsal bir kitap olarak nitelen- dirilmektedir. Bunun yanında, Hz. Peygamber, !iz. Adem, Hz. Havva, Hızır, namaz, abde"t, kıyamet, dua ve ervah gibi Islaf!li unsurlara yer ve- rilmekte, Manas başta olmak üzere ölen kahramanlar Islami usullere göre defnedilmektedir. Destan'da bir bakıma İslamın gaza ruhu Manas ve ak- radaşIarının şahsında fiiliyata geçmekte, bu motif adcta Kır-gızların milli kimliğinin belirleyici unsuru ve milli mefkure halinde sunulmaktadır. Destan boyunca KırgıZlar kafirlere karşı savaşmakta, müslümanların gelip gelmesi ve Kırgızlala beraber komşu toplulukların bir bayrak altın- da toplanması amaçlanmaktadırl~l. Bu yönüyle Manas Destanı 'nın ateist ideolojisi karşısında Kırgızların Islami duyarlılıklarının ayakta kalmasın- da da etkili olduğunu dü~ünüyoruz.

2. XVI. Yüzyıla .4it Memuatu't Tevarih'e Göre Kırgıziar ve İslam

İslam dönemi çoğu Türk ve İslam tarihçileri gibi Kırgız sancıracılan da tariq.lerini Hz. Nuh'un oğlu Yafes ile başlatırlar. Aksikendi cserinde klasik Islam tarihçilcri gibi insanlık tarihini Hz. Adem ile başlatılır ve milletlerin oluşmasını, bu arada Kırgızları Hz ..~uh'un oğullarına bağla- yarak uzun asırlardah beri tevhid' dinine bağlı bir toplum olduklarını vur- gulama~a çalışır.

130. Manas Destanı (W,RarilolT) ve Kırgız Kültürü ile İtgili Tespit ve Tahliller. Na- . ciye Akyüz, Ank. 1995,542. Radloff, Sibirya'dan ıı,çev. A. Temir, İstanbul, 1996, 319-323. 131. Nuri Yüce, "Manas Destanıııda İslami Unsurlar", BozkirdanBağımsızlığa Manas, haz. Emine Gürsoy-Naskali, Ankara, 1995, 241-255; Yıldız, 292-341. Mamay, Manas Eposu; İnan, Manas Destanı; İsa Özkan, "Manas Destaııı'nda İsla- mi Unsurlar", Manas Destanının 1000. Yılı Kutlama programı çerçevesinde T.D.V. tarafından düzenlene:n Manas Destanı'nın Türk ve Dünya Edebiyatındaki Yeri pane- ii tebliğ özeti, T.D.V. Haber Bülteni, Mayıs-Temmuz, ı995, sayı, 34-35, 50. KlRGIZLARlN tSLAMLAşMASı ÜZERİNE BAZI MÜLAHAZALAR 421

Tarihi mevsukiyeti tartışmalı olan bu rivayete göre, Türkistan millet- lerinin ve bu arada Kırgızların müslüman olması şöyle gerçekleşmiştir. Hz. Nuh'un oğullarından Yafes Amun Deryası'nın (Amuderya) doğusuna gönderilmiş, Türkistan ve Çin'de yaşayan milletlerin tamamı onun nesIin- den gelmiştir. Yafes, Karahan, azarhan ve Küçihan adında üç oğul sahibi olmuş, Karahan'dan Oğuz, Azarhan'dan Kazakhan adlı oğullar türemiş- tir. Daha sonra Oğuz~un Moğol adında bir, Moğol'un Gızıddin ve Larid- din adlı iki oğlu dünyaya gelmiştir. Gızıddin'in nesIinden "Gız", "Türk" ve "Türkistan" milletleri vücut bulmuştur. Moğol Gızıddin, Urum, Ha- rezmve Türkistan'ın padişahı olmuştur. Hz. Peygamber zamanında Gı- zıddin'in Mamurbek Türk ve Alatı Türkmen adlarını taşıyan iki oğlu dev- letin başına geçmişlerdir. Hz. Peygamber, aşikare davete başladığında aslen Gızlardan olan Hz. Akaşe'yil32 bir mektupla Harezm'e göndererek İslamadavet etmiştir. Mektubu saygıyla okuyan Gızlar şenlik düzenleyip hemen Müslüman olmuşlardır. Bu arada Akaşe bir mektubu da Türkmen- lere göndermiş, Mamurbek Türk ve Alatı Türkmen bunu duyup üç gün- lükyoldan gelerek mektubu alıp başlarına koymuşlar ve Harezm'e dt?nüp sevinçten hazinelerini ~alka dağıtmışltir bütün Harezm halkı sevinçle Isla- mı kabul etmişlerdir. Üçüncü mektup Nogay'a gitmiş onlar da iman et- mişlerdir. Sonra o mektubun bir kopyası Türkistan'a gönderilmiş, Türkis~ tan eIi de İslam dairesine girmiştir. Bu sırada Harezm padişahı Mamurbek Türk, Azarhan'ın nesIinden gelen Kazaklara da bir mektup 133 gönderilerek onların Müslüman olmasını sağlamıştır •

Aksikendi Kırgızlar da içinde olmak üzere Türkleri Hz.,Peygam- ber'in savaşlarına iştirak ettirmektedir Buna göre, Hz. Peygamber Bedir Savaşı'nda iken, içinde Kırgızlardan bir yiğidin de bulunduğu, Gızlardan 92 kişi yardımına gelmiştirl34• Hz. Peygamber "Bunlar hangi milletten" diye sorunca Hz. Ebubekir "bu millet dağlılar tarafindan geldi" şeklinde cevaplandırmıştır. Bunun üzerine Hz. Peygamber onlara birer at tahsis etmiş Hz. Ali'ye tesIim ederek 'şu talimatı vermiştir: "Ey Ali, bu yiğitlerin ataları bunları bana hediye etti, ben de size hibe teslim ediyorum. Bunlar Kıyamete kadar senin adını ansınıar, bazı zamanlarda "Ay Ali", "Ey Şah-ı Merdan" diye çağırsınıar, senin çocuklarına hizmet etsinler, gelişip. çoğalsınlar". Bunların da yardımıyla Bedir Savaşı kazanılmış ve Hz. l35 Peygamber' in izniyle ülkelerine dönmüşlerdir •

i32. İslam tarih ve edebiyat literatüründe Ukkaşe hikayesi olarak yer alan Hz. Ukka- şe'nin asıl adı Ukkaşe b. EI-Mihsan'dır. Rivayete göre bu sahabi Hz. Peygamber'in son günlerinde yaptıgı konuşmada helallik isterken benim sizde alacagım var siz benim sırtıma vurdunuz ben de size vurmak istiyorum dem,iş sırt açılınca öpmüştür. Ancak bu rivayelin uydunria oldugu hadisçiler tarafından bildirilmektedir. Aynı şe- kilde bu rivayeııe geçen Ukkaşe'ninde başka birisi olabileceği ileri silriAltT!ektedir. Bkz. M. Esad Coşan, "Islami Türk Edebiyatında Ukkaşe Hikayesi", A.U. Ilahiyat Fakültesi Dergisi, XXVi, 1983,275.286. { 133. Aksikendi,22-23. 134. Aksikendi,24. 135. Aksikendi. 25. 422 SEYFETIİN ERŞAHİN

Bu rivayette Türklerin Hz. Ali evladınasaygı ve sevgi beslemeleri, onun adını ağızlarından düşürmemeleri vurgulanmı:.ktadır. Bu bir bakıma Türklerin Ehl-i Beyt'e olan ~evgi ve saygılarının yansıması olarak değer- lendirilebilir. Nitekim Fergana Vadisinde şimdi Şah-ı Merdan olarak ad- landınlan yerleşim yerinde mahalli inanca göre Hz. Ali'nin mezan bulun- maktadır' 36 , Aksikendi Hz. Ali evladını merkez yaparak Türkistan'da başta Kalmuklar olma~ üzere kafidere karşı cihadın tarihin! yazar. Söz konusu kayıtlara göre, Imam Cafer Sadık Hıtay ve 'ın Islamlaştınl- ması için çalışmış, Hotao 'a kadar gelip kafirlere karşı savaşmıştır. Bir süre sonra Karahıtaylar, Türkistan'nın bazı bölgeleıini tekrar istila edince Harzemşahı Sultan Mahmud ve diğer ileri gelenler Bağdat halifesin~ yar- dım başvurusunda pulunmu~;lardı.r. Bunun üzerine Bağdat halifesi Imam Cafer'in neslinden Imam Seyyid ıbrahim Sultan ~elik Zarqagış:ı Türkis- tan'a göndermiştir. Harezm sultanı Mahmud, Imam Seyyid ıbrahim'i yolda hürmetle karşılamış, misafir etmiş ve bir kızını ona vermiş, bu evli- likten Ali adında bim ğlu olmuştur. Imam Seyyid İbrahim 30.000 yiğit ile Kasan'a gitmek üzere yola çıkm~ş,Hoc:ent'e ulaştığında onun gelişini duyan Kırgızlar ona katılmışlar, Imam ıbrahim Kırgızlardan Lar-Han'ı sağına, Lar-Buzurg Han'ı soluna almış böylece Kasan'ı Karahıtaylardan temizlemiş, 350.000 putu kırmış ve burasını "İslamabad" kılmıştır. Daha sonra Kırgı.zların yardımıyla Fargab ve Dangal, Mimcubar alınmış ve bu- ralar da "Islamabad" kılınmış ve yönetimi KırgJ.z beyleri Lar-Han ve Lar-Buzurg Han'a verilmiştir137•

Görüldüğü gibi, Ak,.ikendi, Kırgızları Ehl-i Beyt'ten bir imarnın or- dusuna dahil etmekte ve Isimnın yayılması için mücadeleye sokmaktadır. Söı; konusu yaklaşım tarihi verilere uygul) düşmese de XVI. yüzyılda ya- şamış bir Kırgız tarihçinin kendi boyunu Islam dairesinde gösterme çaba- sı olarak değerlendirilebilir. Bu yaklaşım bir bakıma o zamanki Kırgızla- nn anlayışlarına uygun gelmiştir.Aksi takdirde, eğer söz konusu dönemde Kırgızlar Müslüman olmamış olsalardı, yazar alimlerin, yöneticilerin ve halkın tepkisinden çekinirdi.

3. Sözlü Kırgız Kiiltüründe İslam

Kanaatimizce bir toplumun hangi dinden olduğuna işaret eden gös- tergelerden biri de örf ve adetleridir. Bu bağlamda Kırgızların Türkis- tan'daki diğer müslüman Türk boyları ile aynı değerleri taşıdıklan görül- mektedir. Orf ve adetleri, kültürün hakim uns~rlanndan dinin şekillendir- diği göz önünde bulundurulursa Kırgızlarm Islamıaşma sürecinin uzun bir tarihi olduğu söylenebilir. Bunun yanında dildeki kavramlar, deyimler

136. Aslında Türklerde Ehl-i Beyt .sevgisi Karahanlılar döneminden beri görülmektedir. Nitekim Satuk Buğra Han'ın Islamı kabulünü menkıbevi tarzda anlatan risalelerde buna rastlanmaktadır: Bkz. M.f. Grenard, "Satuk Buğra Han Menkıbesi ve Tarih", çev. O.Turan, Selçuklular ve ıslamiyet, Istanbul,I 993,150 vd. 137. Aksikendi,31-34.

i ,

-- - - KIRGIZLARlN iSLAMLAŞMASl ÜZERİNE BAZI MÜLAHAZALAR 423 ve atasözleri de halkın ruh ve din dünyasım yansıtır. Daha çok xıX. yüz- yıl sonu ve ~. yüzyıl başlarına ait Kırgız sözlü kültürü önemli ölçüde Islami unsurlar taşımaktadır. Halk deyişleri v~ atasözleri halinde halk ara- sında dolaşan bu kültür motifleri Kırgızların Islami anlayışları ve dini ha- yatları hakkında bilgi vermektedir. Büyük Kırgız dilcilerinden Hüseyin Karasayev'in (ö. 1998) derlediği Nakil Sözder (Nakil Sözler) adlı eserde yer alan İslami içerikli atasözü ve deyimlerden yola çıkarak Kırgızların dini dünyaları hakkında şunları tespit ediyoruz.

a.ltikat İle İlgili

İyman Aytuu, İyman Uguzuu (İman Söylemek, İman Bildirmek): Kır- gızlar iman etmeyi.bu kavramla ifade ederler. Bunun Arapça kısa ifadesi "Eşhedü enlailahe Illallah, eşhedü enne Muhammeden Abdühü ve Resü- l38 lühü", geniş şekli de amentü cümlesidir •

Adem Ata-Oba Ene (Adem Baba-Havva Ana): Bu iki Şahıs bütün in- sanlığın atasıdır. Allah Taala yer yüzünden getirttiği topraktan Adem'i, onun kaburgasından da Havva'yı yaratmıştır. Bundan dolayı erkeğin ha- nımı ile istişare yapması Kırgızlarda "Kabırgan menen keneş" (Kaburga l39 ile istişare) şeklinde yaygınlaşmıştır •

Ak Rasul Alla (Hak Resullallah): HakResul Hz. Muhammed Tanrı'nın gerçek vekili, insanlara gönderdiği açık elçisidir. O peygamber- lerin en sonuncusu, insanlığın bütün .güzel sıfatlannı l<-endindetoplayan kişidir. Tanrı'nın peygamberlerinin tamamına yakını ısrail oğullarından l40 çıkarken o Araplardan çıkpııştır. O mucize sahibi ve haysiyetli insandır •

Baygambar Barına Azır (Peygamber Her Şeye Hazır): Hz. Peygam- ber Allah tarafından insanlara dini öğüt vermek için çabalarken her türlü azap, eza ve cefa ile karşılaşmaya kendini hazırlamıştır. Hz. Peygam- ber'in bütün bu zorluklara göğüs germesi, Kırgızlara hayatta örnek ve psikolojik destek olmuştur. Kırgızlar Hz. Muhammed'in bu tavrını yuka- 141 rıdaki atasözü ile ifade etmişlerdir •

Cazmış Degen Ak Söz (Yazılmış Denen Hak Söz): Kırgızların Tagdır ve kader anlayışlarını anlatan bu söze göre kul doğmadan önce Allah l42 Levh-i Mahfuz' da kulun kaderin! yazmıştır •

Akır Zaman (Ahir Zaman): İslama göre bu alemin bitişidir. Hokand Hanlığı zamanında Kırgızlar ahir zaman hakkında çok kitap yazmışlar ve

138. Karaseyev, 355-356. 139. Karaseyev, Nakil Sözder, Frunze, ı982,8. 140. Karaseyev, 22. . 141. Karaseyev,57-58. 142. Karaseyev, 96. 424 ,SEYFETIİN ERşAHİ1'ı

halka okutmuşlardır. Bu :kitaplardaki kayıtlara göre Ahir Zamanın en önemli alametleri, çok sayıda insanın ölmesi, dindarlara nazaran dinsizle- rin çoğalması, yerin titremesi, suların taşması, güçlü fırtınaların çıkması, kötülüklerin çoğalmasıdır. Ahir Zaman vuku bulmadan önce Deccal' in başkanlığında doğudan Yecüc-Mecüc çıkacak ve yeryüzüne hakim ola- caktır. Deccal .gök eşeğiııe binip Dımışk'a gidecek bu arada yerden Mehdi, gökten Isa P~ygamber çıkacak ve onu yok edeceklerdir. Bu olay- dan sonra bir nice asır ge(;eecek, dünya tekrar bozulacak, güneş batıdan doğacaktır143•

Kıyamet Kayım Bolult (Kıyamet Kaim Olur): İslama göre bu dünya bitecek, ölenlerin tamamı dirilecek, büyük hesaba çekilecektir. "Kıyame- tin Kıl Köprüsü" sözü de Sırat Köprüsü 'nü ifade ederl44• .

Arasat Maydanı: Kıyamet koptuktan sonra insanların dirilip hesaba çekileceği yerdir. Bu sırada insanın içinde bulunacağı halet-i ruhiye Kır- gızcada "dendaroo boluu" ırgılçın boluu" (müterdit olma, irinler içinde olma) şeklinde söylenir'45•

b. ibadet ve Muamelatla ilgili

Orozosun Açpay (Orucunu Tutmak): Oruç tutmak Kırgızlarda "Oro- zosun açpay", "Ooz bekituu" (a111zkapatmak) ve orucu açmak, iftar yap- mak da "ooz açuu" (ağız açmak) deyimleri ile anlatırl46•

Nafaka Tölöö (Nafaka Ödemek): Bu kavramın Kırgızlar arasında üç anlamı vardır: ı. Aileye bakmak için ödenen para,ı. ayrılan kadına veri- len para, 3. yaşanan ebeveyne verilen paral48 •

. Zamzam Suusu (Zemzem Suyu): Kırgızlar hacıların getirdiği bu suyun bir kaç dainlasını içinde SU bulunan bir kaba damlatırlar ve kıbleye dönerek "Allahü Ekber" diye içerlerdi. Bu suyu içenin öbür dünyada Cennet' e gireceğine inanırI ard i 149 •

143. Karaseyev. 29-30. 144. Karaseyev, 232. 145. KaJilSeyev, 4 ı. 146. Karaseyev, 257-258. 147. Karaseyev,65. 148. Karaseyev, 249. 149. Karaseyev, 122-123.

i i - - KıRGıZLARıN lSLAMLAŞMASI ÜZERİNE BAZI MüLAHAZALAR 425

Acı Bedel (Bedel Hacı): Buhara, Semerkand ve Kaşgar'dan gelen ki- şilere bazı Kırgızlar para vererek hacca gönderirlerdi. Para veren bu kişi- lere "Acı Bedel" denirdi ve halk arasında büyük saygı görürdülso.

c. Günlük Hayatla İlgili Dubay Salam (Dua Selam): Kırgızlar birisine mektup yazdıklarında veya haber gönderdiklerinde sözün başına iyi dilek nişanesi olarak bu ifa- deyi koyarlardıısı. Dubanadan Ay Başı Umit. Kılat (Divaneden Ramazan Bayramının Birinci GünÜ Omit ~der): Kırgızlar Ramazan Bayramının birinci günü geçmişlerinin ruhlarının kendilerini ziyaret etti~ine inanırlardı. Bu neden- le Ramazan Bayramının birinci gününde küçük ekmek parçalarını ya~da kızartarak özel yemek yaparlar ve geçmişlerinin ruhu için: Kur'an okuta- rak halka yemek verirlerdi 1S2 • ,.

Dubança Ak Uruu (Diyanece Hak Söyleme): Kırgızlar Allah'tan bir istekte bulunduklarında veya O'nu zikrettiklerinde "Allah uy" veya "Allah sensin, Kuday sensin" diye nidada bulunurlardı IS3. Aynı.şekilde şeyhlerin müridleri ile Allah'ın 99 ismini zikretmesi zikiri kagıluu (zikir söylemek) şeklinde ifade edilirdilS4,. İsm-i Azam Dubası (Jsm-i Azam Duası): Kırgızlar bu duanın çokte- si,rli olduğuna inanırlar, mollalar hastalara, .kısır kadınlara, delilere okur- lSS lardı • Kadır Tün Tosuu (Kadir Gecesini Bekleme): Ramazanın 27. gecesi Kırgızlarca büyük bir hünnetle beklenirdi. Kadir gecesinin kutsiyeti Kır- gızlar arasında büyük olup iyili~e ve zenginli~e açılan gece olarak anlaşı- lırdıls6. Kara. Din: İslam dışındaki din. Manas .Destanı'nda da geçti~i gioi Kırgızlar Islam dışındaki dinlere kara din veya gayri din delerdi 1S7 • .Kur 'an Tuşuruu (Kur'an Hatmetme) Kur'an Okuu (Kur'an Oku- mak): Kırgızlar ölen kişinin ardından öbür dünyada zorluk görmesin diye bir grup mollayı toplayıp Kur'an hatmettirirlerdi. Bu merasimde koyun kesip büyük bir sofra hazırlayarak yemek verirlerdi IS8.

150. Karaseyev, 123. 151. Karaseyev, 9i. 152. Karascycv, 91. 153. Karaseyev, . 154. Karaseyev, 124.125. 155. Karaseyev, 129. 156. Kara~eyev, 1,40. 157. Karaseyev, 158. 158. Karaseyev,208. 426 SEYFETIİN ERŞAHİN

Peygamber Çaşr (Peygamber Yaşı): Hz. Muhammed'in ölüm yaşı olan 63 Kırgızlar arasında kutsal kabul edilir, bu yaşa gelen biri- si O'na saygı ve sevgisinden dolayı Peygamber yaşı diye cevap verirlS9.

d. ÖLüm İLeİLgili

Akka Moyun Sum~.u(Hakka Boyun Sunmak): Ölmek,.~ünyadan'git- rnek anlamında olup "OlUm ak, aga moyun sunuu gerek" (Olüm hak, ona boyun sunmak gerekir) sözü ile ifade edilirl60.

Canaza Okuu (Cenaze Namazı KıLmak): Kırgızlar ölen kişinin arka- sındanc enaze namazı kıLırlar ve bu namazda Arapça olarak şu manadaki duayı okurlardı: "Ey Yar.atı'cı, dirimizi, ölümüzü, burada olanımızı ve 01- mayanımızı, ka~ınımızı, küçüğümüzü, büyüğümüzü bağışla. Allahım biz- den yaşattığını Islam üzere yaşat, bizden öldürdüğünü iman üzere öldür. Bu ölüye huzur, rahat, rnağfiret venza ihsan eyle. Allahım, eğer bu iyi ise, iyiliğini artır, kötü h;e günahından geç. Bunu güven, müjde, kıram, yakınlık ile karşıla. Ey merhametlilerin merhametlisi, rahmetinle bunu yap"161.

. e. Din Eğitimi İLeİLgili

BeyşembeLik Aluu (Perşembelik ALmak): Eskiden mollaların okuttuk- ları çocuklardan Perşembe günleri aldıkları hediye. Drumu iyi aileler "ço- cukLarımın gözü açılsm, geçmişlerime Kur'an okusun" diye molla kirala- yıp ç'ocuklarını okuturlardı. Bazı mollalar da kendi evlerinde ders .verirlerdi. Yakınındaki yı~rlerdeki ve köylerdeki komşular da çocuklarını bu mollaya gönderirlerdi. Cuma günü hariç haftanın diğer günlerinde devam eden eğitim-öğretimde çoğunlukla Kur'an okutulurdu. Perşembe günü ebeveynler çocuklarının ellerine, mollaya verilmek üzere, "Perşem- belik" para verirlerdi. Bunun yanında durumu iyi olanlar et, kızartılmış ekmek, vb. yiyecekler hediye ederlerdil62.

Kur'ankana Bo/ı.ıu (Kur'an Okuyucu Olmak): Bu söz, Kur'an keli- mesine Farsça "havand" sözünün eklenmesinden elde edilmiştir. Kırgız-- lar, Kaşkar ve Buhara'dan gelen mollalardan ilm-i hal öğrenirlerdi. Bu eğitim sürecinden sonra onlara Kur'an öğretilirdi. Bu mollalarda okuyan- lar hoca olup halk arasına girerlerdi 163.

159. Karaseyev, 263-264. 160. Karaseyev, 26. 161. Karaseyev, 100. Kal'aseyev'in Kırgızca verdiği bu duanın Türkçt:sini S. Ateş'in Büyük Dua Mecmuası'ndan aldık. Ankara, Ly., 75. 162. Karaseyev, 71. 163.' Karaseyev, 209-2 10. KıRGıZLARıN İSLAM.LAŞMASI ÜZERİNE BAZI MÜLAHAZALAR 427

Aptıek (Haftıyek): Kur'an'ın ye

. Çaar Kitep (Çıhar Kitap): Dört kitap anlamına gelen Farsça bu kitap ilm-i hal bilgilerini içerir ve mektep ve medreselerde okutulurdu 165.

IV. SOVYET DÖNEMİ ÖNCESİNDE KıRGıZLARDA İSLAMİYET

Türkistan Türklerinden, İslam etkisinin az ve yüzeysel. olduğu boy- lardan birisinin Kırgızlar olduğu bilim~ektedir. Yukarıda tarihi kronoloji içinde Kırgızların Islamla tanışması ve Islamıaşması hakkındaki kayıtlara yer verdik. XIX. yüzyıl s0I!ları ve XX. yüzyıl başlarında tarihçi, etnograf ve gezginlerin Kırgızların Islami hayatı hakkında verdikleri bilgilerin de ilk cümlcdc ifade ettiğimiz kanaatı doğrular nitelik taşıdıkları görülmek- tedir.

Söz gelimi Radloff'un 1861-1869 yıllarında Sibirya, Altay ve 0ı:ta Asya'ya yaptığı gezilerde tuttuğu notl~da Kırgızların İslamlığı hakkında ilginç bilgiler bulunmaktadır. Radloff, Islamı geç kabul etmekle beraber, Kırgızları da Kazaklar gibi müslüman olarak nitelendirir ve şu değerlen- dirmeyi yapar: "Bana kalırsa diyebiliriz ki Kırgızlar kendilerini çok ciddi Müslüman sayar ve Kalmukları kafir addederek kendilerini onlardan kesin surette ayırırlar. Din üzerine bilgileri az olmakla beraber, onlar Kazakiara nazaran daha fanatiktirler, destanları din savaşından bahse- der. Bunun sebebi, kısmen belki de kafirlere komşu olarak.yaşamaların- dan ileri gelebilir "166. Radloff'un bu kayıtlarındaki "kendilerini ciddi Müslüman sayar" ifadesi Kırgızların kendilerini Müslüman hissettiklerini ve böyle tanımladıklarını göstermektedir.

Ancak, F. Poryakov l891'de Yedi Su Kırgızlarının büyük çoğunlu- ğunun Allah, Peygamber ve Kur'an'ı bilmediklerini belirtmektedirl67• Aynı şekilde, XX. yüzyılın hemen başında, A.G. Serebrennikovda dindar Kırgız uruglarının yaşadığı Pamir bölgesinde 1902'de yaptığı tespitte İsla- mın yabancı adetler, hurafeler ve ~atıl itikatlari le gölgelendiğinei hatta kaybold~ğunu vurgulamaktadırl68• Ote yandan V.V. Nalivkin 1913'te Kır- gızların Islamı neredeyse hiç bilmediklerini, şeiatı kendilerine göre yo- rumIayıp kolaylaştırarak yaşadıklarını, bununla beraber dine samimiyetle sarıldıklarını ve "ismen Müslüman" olduklarını kaydetmektedirl69•

164. Karaseyev, 275. 165. Karaseyev, 275. 166. Radloff, II, 319. 167. Şamşı Bazarbayev, Ruhi Medeniyet Cana Din, Oş, 1995.44. 168. Bazarbayev, 44. 169. Bazarbayev,44. 428 SEYFETIİN ER ŞAHİN

Bu dönemde Türk ve Müslüman asıllı uzmanların kaleme aldıkları i eserlerde de Kırgızların İslamlığı ve dini hayatları hakkında benzeri tes- pitlere rastlanmaktadır.

Söz gelimi bölgeyi ço~ iyi tanıyan Kazar coğrafyacı ve bilim adamı Ç. Velihanov Kırgızların Islamlığı hakkında şu. kayıtları düşmektedir. "Bütün Kırgızlar Islamı tutarJakat onun talimatlarını bilmeden "Müslü- manız " derler. Onların bütün inançları Orta A~yalıların eski dini inanç- larıdır. Onlar bu inançları saklamışlardır. Molla ve diğer Müslüman mu- allimler Kırgız halkının içinden çıkmamıştır "17Il. Bununla beraber Velihanov'un kayıtlarına göre Kırgızlar Allah ve Kduaykelimelerini de- vamlı kullanmışlar ve "Kayrumdu, ırayumdu Allah 'nın atınan" (Rahman ve Rahim alan Allah'ın adıyla), anlamına gelen "Bismilla "yı (Besmele) yi her zaman dillerinden dü şürmemişlerdir17'•

Yine Tatar tarihçi, Ha~,anAta Abeşi XX. yüzyıl başlarında, Kırgızla- rın, İslamı biraz Türkleştirmekle bareber, öteden beri saf Müslüman 01- dtiklarını belirtir. Bunun yanında bir takım siyasetçilerin Kırgızların sos- yal hayatındaki bazı eski örf ve adetleri bahane ederek onları Müslüman . tanımadıklarını vurgular. Bu suçlamaya bir tep~i olarak, Abeşi'nin kayıt- larına göre, "son zamanlarda Kırgızlar içinde Islam ilimierine yöneliş ve maarifyayma sevdası güçlenmektedir" 172.

Elimizde şimdilik başka kaynaklar b!Jlunmamakla beraber, bu kayıt- lardan XX. yüzyıl başlarında Kırgızların Islamdan uzak tutulması yönün- de bazı çalışmaların yapıldığını, ayrıca kimi mutaasıp kesimlerin Kırgız- ları Müslüman tanımama e,ğiliminde olduklarını anlıyoruz.

Kırgız tarihçi Os,!ıanali Sıddıkoğlu (1875-1940) nu 1914'te verdiği bilgiler de Kırgızların Islami hayatı hakkında ilginç ipuçları içermektedir. Çoğunluğu Sıddıkoğlu'nun müşahadelerine dayanan bu bilgiler çok kıy- met taşımaktadır. O, söz gelimi Kırgız Temir' urugunun daha önceleri haram ve' helalin ne oıduj~unu bilmediklerini, kendiliğinden ölen malın etini yediklerini, zina ve hırsızlık yaptıklarını ve çıplak geildiklerinibe- lirtir. Ancak dindar bir kişi olan Molla Carkımbay Hacı'nın vaaz-nasihat ve gayretleri ile bütün bu yanlışlardan döndüklerini, ilmin değerini an- ladıklarını, İslam ve iman yoluna girdiklerini vurgular. Sıddıkoğlu XX. yüzyıl başlarında Kırf~ızlar arasında din bilimlerinin ve mollaların az- lığının altını çizer. MOll2Jarın İslam ilimIeri ve ilmihal bilgisi adına sa-

170. Makrinin-Polskih,245-246. 171. Ceenbek Cambekav, K~rgız Ruhundagı Sosialdık-Filosoflalık İdeyalar Cana Köz Karaşlar, Oş, 1996,72. 172, Hasan Ata Abeşi, Türki Kavimler Tarihi (Mufassal Tarih-j Kavm-i Türki), haz., •. P. Ravşan, Taşkent, 1995, 170. 173. Fars asıllı Hafız Şirazi (ö. 1390) nin dini ögütler içerenen Farsça Divan'ı Türkistan Türkleri arasında çok yayılmış, medreselerde ders kitabı olarak okutulmuştur.

i ' -- - - KıRGıZLARıN İSLAMLAŞMASI ÜZERİNE BAZI MÜLAHAZALAR 429 dcce "Hoca Hafız"'73 ve "Çahar Kitap"llH okuduklarından, iman ve AI- lahı tanıma konusunda müdellel bilgiye sahip olmadıklarından yakınır17S•

Sıddıkoğlu yine Temir urugunu anlatırken, dini hayat ve anlayış ko- nusunda şu notları düşer: "Oruç tutar fakat namaz kılmazlardı. Aralann- da namaz kılan birisi olsa ona "molla" derlerdi. Bu şekilde molla diye adlandmlan birisi orucunu açmak için gi{nün batmasına bakmaz ezanı beklerdi. Yaşadığı yerde imam olmadığından en az on km uzaktaki ima- mın ezaıııııı duymak için atına binip oraya gider. eza nı dinler orucunu aç- madan yerine döner orada açar başkalanna da haber verirdi. Namaz kıl- mak için de oraya giderdi. Sqyleyecek hiç bir sözü yoktu. Devamlı "elli yıl içinde kıyamet kopacak, Imam Mehdi çıkacak" diye errafa yayardı. Cenazeııamazını da kılardı. O namazda rüku ve secde yapardı. Birisi gelip ben böyle cenaze namazı görmedim dese "o öncedendi, Hudayar Han'dan+ sonra secdeli cenaze namazı çıktı derdi"'7~.

Sıddıkoğlu, Kırgız Monol urugundan bahsederken de onların yanla- rına bir sart++ gelse ona "hoca" diye hürmet ettiklerini ve onun elinde Hz. Peygamber'den aldığı emir yazısı olduğuna inandıklarını belirtir. Ayrıca halktan bir kısmının bilgisiz olmalarına rağmen mollaları ve hocaları tef- tiş etmeye kalkıştıklarını, cevabı zor dini sorularla halk önünde küçük dü- şürmeye çalıştıklarını, bu tavrın da halk ile din adamlarının arasını açtığı- m, hürmetin zayıfladığını belirtir. Sıddıkoğlu Amerika ve Rusya'da din adamlarına gösterilen yüksek saygı ve değeri hatırlatarak Kırgızların da aym yolu izlemelerini önerir. Aksi.takdirde bu tutumun dinden soğumaya yol açtığını, Kırgızı cahillik içinde bıraktığım ve Kırgızlar içinden iyi 177 mollaların yetişmesini engellediğini vurgular • Bütün bunlara rağmen Sıddıkoğlu'nun ifadesiyle "Halk, bilgisiz de olsa sartı görse "hoca", sa- rıklı görse "molla" der"178.

Kuzey Kırgızistan'da Narın taraflarında yaşayan Kırgız Çerik uru- gundaki dini hayat hakkında Sıddıkoğlu şu kayıtları düşer: "Şimdi Çerik- ler ilimden uzak. iman ve İslamları zayıftır. Kaşgar'dan bel bellemeye gelen sim Çeriklerin gözüne büyük büyük molla olarak görünür. Kendim gezip gördüm. Bir adam kendi köyünde bir divane iken Çerik'te molla oldıı. O divane molla elif harfini bilmez. Buna rağmen o ne söylese halk onu şeriuı olarak kabul eder.' "Sarıklı adam molla. sart fJoca" diyen halk,

174. Dört Kitap manasındaki bu eser Farsçadır. Yazarı bilinmeyen ve küçük bir muhtevaya sahip olan bu eser ikisi manzum, ikisi mensur dört küçük risaleden oluşmakta- dır.Türkiye Türklerindeki Mızraklı Ilmihal gibi Türkistan Türklerinin d~ dini başvuru kitahı olmuş yaygın olarak medreselerde okutulmuştur. Çahar Kitap'ın Ozbek şivesin- deki Türkçe tercümesi Çolpan Neşriyat tarfından yayınlanmıştır (Taşkent, 1992). J 75. Slddıkoğlu.38. + \Iokand Hanı (1845-1858). 176. Sıddıkoğlu.39. .. ++ Tiirı..istan'da daha çok ticaretle meşgulolan yerleşik Ozbek Türklerine verilen ad. 177. Sıddıkoğlu.89. 178. Slduıkoğlu.91. 430 SE YFEITİN ERŞAHİN

sadece Çahar Kitap ve H.oca Hıftz 'i bitiren ancak iman ve İslamın ne ol- duğunu bilmeyen şimdiki Çerik mollalarını molla yerine korlar"179. ' Kırgız şair ve sancıracı Talip Molda (1849-1949) bilhassa güney- batıda Andican ve Namaga,n taraflapndaki Kırgızların uzun zaman önce İslama girdiklerini, doğuya gittikçe.Islama girmenin daha sonraki dönem- lere kaydığını kaydeder. Söz gelimi ona göre Tokmak taraflarındaki San- bagış uruğu Issık Göl v(~Çolpan Ata taraflarındaki Bugu uruğundan daha dindardır. Aynı şekilde kuzey Kırgızlanna nazaran güney Kırgızlannda dini duyarlılık daha yüksektir. Söz gelimi Bugu urugunun büyük bir kısmı son zamanlara kadar İslani dinini putperestlik dini ile kanştırıp be- raberce yaşaya gelmişler, ni~:ekim hala ardıç ağaçlarından tütsü yapıp mezar gibi bazı yerlere iapınma!;:tadırlarl80• :Talip Molda'nın kayıtlarına göre bazı Kırgızlar "dinim İslam" der- ken Islamın ne olduğunu bilmezler. Ancak çok dindar kısmı namaz ve . ~ruç gibi dini vecibelerini yerine getirirleriBI. Esasen Kırgızlar arasında Islami bilgi ve pratikleri n Hokand Hanlığı zamanında biraz gelişme kay- dettiğini belirten Talip Mold;} cenaze namazının, ıskat-ı salatın, nikahın ve ölenin arJ<.asındanKur'an okutmanın söz konusu dönemde yaygınlaştı- ğını söylerlB2.Daha önceleri Kırgız köylerinde bir cenaze zuhur etse halk bir sartın gelmesini ve cenazeyi kaldırmasını beklermiş. Bu bekleme bazen günlerce sürebilirmiş. Bir defasında, bir Kırgız köyünde bir adam ölmüş, bu arada köye sart tacirler gelmişler. Köylüler onlardan cenaze na- , mazını kıldırmalarını isteyince: onlar da içimizde molla yok demişler. Bunun üzerine Kırgızlar "siz kızıl cepken giyip sart olmayı bilirsiniz de cenaze namazı kıldırmayı niçin bilmezsiniz?" diye çıkışmışlarlB3. Tabii ki ' bu rivayet Kırgızların cenaze namazı kıldıramayacak kadar dini bilgiden yoksun olmakla beraber 'ccnaz\~yi İslam ahkarnı üzere defnetmenin gerek- li olduğunu bildiklerini ve bu konuda ısrarlı ve duyarlı olduklarını göster- mektedir. Talip Molda Kuzı~y Kırgızların bir kısmının namaz kıldığını, ancak, namazda kıraat okuyacak kadar Kur'an bilmedikleri için "Karagaydın keldesi/Men Kudaydın pelldesi." (Karaçarnın kellesilBen Huda'nın bende- l84 si) diyerek yatıp kalktıklanm be1irtir • B.ütün bunlara rağmen Talip Molda'nın kanaatına göre halk her ne kadar Islamı tam olarak bilmese de din adına konuşur "İslam içi!! CQlllmlesirgemem" derdil8s.

179. Sıqdıkogıu, 92-93. Kırgız tarihçilerden Soltanayev (1878-1938) de Çerikler arasında Kaşgarlı Uygur mallalarının çok faaliyet gösterdiklerini bu bakımdan Kırgızlann Kaşgarlı mollalann % 41)'ının adını "ahund" koyduklarını belirtir. Soltanayev, i, 136. 180. Talip Molda, "Kırgız Tarihi", Kırgızdar 11,535. 181. Talip Molda, 536. 182. Talip Molda, 536. 183. Talip Molda, 536-537. 184. Talip Molda, 537. 185. Talip Molda, 537.

. . ,

- - _ _ J I1II KıRGlZLARIN İSLAMLAŞMASI ÜZERİNE BAZI MüLAHAZALAR 431

Bazı kayıtlara göre kimi Kırgız manaplan İslami ibadetleri kolaylaş- tırma yönünde uygulamalara baş vururmuşlardır. Mesela, yukanda sözü- nü ettiğimiz Orman Han oruç sıcak bir yaza çatınca kışa bırakılmasını emretmiştir,s6. Kuzey Kırgızlanndan sancıracı, Manascı ve şair Togolok Molda (1860-1942) Orman Han'ın dini bilgisi hakkında da ilginç ipuçlan vermektedir. Hokand Hanlığı Orman Han'a dini öğretecek mollalar gön- dermiş, onlar heybelerindeki kitaplan ortaya dökerek ona namaz başta olmak üzere dini öğretmeye başlamışlardır. Bunun üzerine Orman Han kitapıara iterek "hangi birini öğreneLim zaten bunların hepsi bir değil mi?" şeklinde tarizde bulunmuş ve gelen mollalara "siz molla da olsanız, koca sart. da olsanız yine Hokandlılara söylüyorsunuz, bana hitap etmi- yorsunuz" diye Hokan'a göndermiştirls7.

Yine Kırgız tarihçilerinden Belek Soltimayev (1878-1938) Kırgızlar arasında İslami yaşayıştan bahsederken onlar arasında namaz kılanın binde bir olduğunu, Bayram namazına gidemeyen Kırgızın 40 kara taşı aktardığını kaydederlss. O, ancak Ruslann bölgeye gelmesi üzerin.ç Ka- zandan Tatar, Kaşgar'dan Uygur, Fergana ve Taşkent'ten gelen Ozbek mollalarının gayretleriyle Kırgızların namaz, oruç, öşür, zekat ve cenaze gibi dini vecibeleri öğrendiklerini belirtir. Onun kayıtıanna göre Kırgızlar cemaat namazı kılmak istediklerinde imam olacak kişi bulamazlar, zorla öne geçirdikleri kişi de açık okunacak kıraatlan gizli okurdu. Niçin açık- tan okumadığı sorulsa "Açıktan okumak öğünmektir" diye kendini savu- nurdu,s9.

Kırgızlar arasında hacca gidenler de çok azdı. Bu hususa değinen Soltanayev, Kırgız Sarbagış uru ğu içinde Uygur mollalann tebliğde bulu- narak bu uruğun ileri gelenlerinden Tulku Niyazbekoğlu'nu hacca götür- dük1erini kaydeder ve "daha önce bu KırgızIar arasında hacca giden yoktu, bu olay ilk oldu" notunu düşerl90.

XX. yüzyıl başlannda Kırgızlar arasında İslami hayatın zayıf olduğu aşikardır. Bunun en önemli nedenleririden birisi de Kırgızların yeterli dü- zeyde İslami bilgiye ulaşamamalanydı. Herşeyden önce onlannörf ve adetlerini, toplum hayatını ve psikolojisini bilen, kendilerinin yetiştirdik- leri Kırgız mollalan yoktu. Kırgızlann kendilerinden din adamı konusun-

186. Makrinin-Polskih, 240; İnan, Manas, 6. 187. Togolok Molda, 67. 188. Soltanayev, I, 136. Bununla beraber bazı Kırgız manap ve bireylerinin XX. yüzyıl başlarında hacca gittikleri bilinmektedir. Söz geli mi Kuzey Kırgızlarından Şabdan Batır (1839-1912) 1904'te hacca gitmiştir. İstanbul üzerinden gerçekleştirdiği bu se- yahatte Medine-İstanbul demiryolu için 2000 altın bağışlamıştır. Bunun üzerine Sul- tan Il. Abdülhamid kendisini altın madalya ile taltif etmiştir. Kemal Şabdanuulu, "Şabdan Cönürıdö Kıskaca Tarih", Şabdan Batır, haz., N. Kaparov. Bişkek, 1992, 13. 189: Soltanayev,I, 136. 190. Soltanayev, I, 136. i - i i i , , J

432 SEYFETIiN ERŞAHiN

da büyük sıkıntı çektikleri bilinmektedir. Yukarıda Sıddıkoğlu'nun da be- lirttiği gibi Kırgızlar kendileri~ı.dcn din adamlarını yetiştiremiyorlar, bu ihtiyaçlarınıdaha çok Uygur, O~bek ve Tatar mallalarla karşılıyorlardı. Kaşgar'dan gelen Uygur molhılrı" Kuzey ve Doğu Kırgızlarına, Orenburg ve Kazan Taraf1~rından gelen Tatar mollalarl91 Tokmak Kırgizlarına, Fer- gana'dan gelen Ozbck molklar da Güney Kırgızlarına din hizmeti veri- yorlardı. Kırgızların kendilerinden din görevlilerinin çıkmamasının se- bepleri arasında bu meslcğc hor bakılması, mollalığın sadc~e sartların yani yerleşik halkın işi obraL ;ıl,~'.ılanması sayılabilir.

Kırgızıkı' XX. yüzyıl haşı~,rında yeterli düzeyde din adamı yetiştire- cek medreselerden yoksundular. XiX. yüzyılda Kırgızlar arasında eğitim ve maarif kurumları da ydcrince yayılmamJştı. Bilindiği gibi, Orta Asya'da medreselerin ÇOf:U Hive, Buhara, S~markand, Taşkent ve Ferga- na gibi merkezlerde topla nnıış, Kırgızların yaşadığı yerlerde ancak XIX. yüzyılın ikinci yarısındar. itib,ınn açılmaya başlandı. Çünkü Kırgızların çoğu bu tarihten itibaren yeık;,i ( hayata geçmeye başlamışlardı. Nitekim 1892'de Kırgızistan'ın tamamında sadece 7 medrese vardı ve bunun da 5 tanesi güney Kırgıziswn'da OnckıCı'in de yoğun olarak yaşadığı Oş'ta bulunuyordu. Burada 1914'tc l1ledreselerin sayısı 88'e öğrenci sayısı 1 ın'ye ulaşmıştı 192.

Bütün bunlar Kırgızların :siiz konusu tarihe kadar hiç din eğitimi al- madıkları anlamına gclmı~meıid r. Zira daha önceleri zengin ve soylu aile- ler başta olmak üzere çog,u Kırgızlar ücretle tuttukları mollalar vasıtasıyla çocuklarını kendi evkrir.de v(:) a ça91r1arında okuturlardı. XIX. yüzyılın 30'Iu yıllarında Ceyhun'u gcc;eıı bir Ingiliz gczgin mektep çadırında Kır- gız çocukların Kur'an öğrendiklerini kaydeder. Yine 1857'dc Kırgızları ziyaret eden Velihanov da Kıı:gız çocukların çadırlarda ders aldıklarını belirtir'9> •

SONUÇ

Kırgızların geç islamıaşmasının ve dindarlık düzeylerinin düşük ol- masının bize göre ba~lıca n(~clı:::r,lerişunlardır:

191. XiX, Yüzyılda Tatarla::ll1 Kır;~ızlar arasındaki faaliyeıleri için bkz. S. Cigitov, "Adabi Baylanıştardıııg Tariiıi':"III'" Ala Too, t 983/1, 129-138 . . t 92. Edhyam Tenişev, "UlwlUk D""rı;oçeyiflki Kırgız Adabi Tili Cöııiil1de", "Kırgız- dar, II, 497. Kırgızlar kendi dili eğitimi kurıımbrında kendi çocuklarını din adamı olarak yetiştirme ,yönün:le iç;<) i bağı msızlıgından sonra önemli adınılar aımışlardır. Kırgızistan Dini ld,l.resi kendi imkanlarıyla orta ve yilksek derecede din eğitim ku- rumları açarken, Türkiye Diyaıı.:t Vakfı'nın maddi desıeğiyle 1993'tcn iıihan:n eği- lim-öğretil11e başlayan ınoccm 'IC Türkiye ,örneğinde bir İlahiyat Fakültesi Oş Üni- ~,ersitesi bünyesinde açılmqıır. Benzeri bir fakültenin de Bişkek'te Manas Universitesi'nde açılma,ı iç:in ~~smi işlemler tamamlanmıştır. 193. Tenişev,497.

I' i i i 'ı, ii '

- i K1RGIZLARIN İSLAMLAŞMASI ÜZERİNE BAZI MÜLAHAZALAR 433

J. i~lanı kültür bölgelerinden uzakta kalma: Kırgızların büyük ço- ğunluğu Islamın Türkistan'a ulaştığıdönemlerde Yenisey ve Altay bölge- sinde. Moğollar ve Kalmuklar gibi putperest toplumlarla ~eraber yaşıyor- lar, müslüman devletler ve topluluklardan, dolayısıyla Islam tesirinden uzak kalıyorIardı.

2. Din eğitimi yetersizliği: XIX. yüzyılınsonlilrına kadar çoğu göçe- be yaşayan Kırgızlar arasında, din eğitimi verecek ve dini vecibelerin pra- tiğini yerine getirecek mektep, medrese, mescit ve dergah gibi dini ku- rumlar yaygın bir şekilde kurulamıyor, bu nedenle her düzeyde Kırgıza yeterli dini eğitim verilemiyordu. Rus istilasından önce özellikle Kuzey Kırgızları arasında okuma yazma bilme oranı düşük olduğundan halk ya- zılı dini edebiyattan da yararlanamıyordu. Bunun yanında kendilerinden olmayan mollalar da Kırgızlar arasında istenilen dini telkini yapamıyor- lardı.

3. Sosyo-ekonomik şartlar: Toplumsal teşkilatlanmanın göçebelik, ataerkilik ve kabilecilik esasına dayanması, ekonomik hayatın hayvancılı- ğa bağlı olması Kırgızlar arasında İslamın üstünkörü kabul edilmesinin ve yaşanmasının sebeplerindendir. H. İnalcık'ın da belirttiği gibi, Orta Asya'da Kaşgar ile Balkaş arasında yaşayan Türk boyları Karahanlılar zamanında Müslüman olmuşlardır. O zamanlar bu coğrafyalar Türk dün- yasında şehir hayatı ve ticaretin en geliştiği yerler idi. Müslüman Arap ti- caret kervanlan buralara kadar uzann:ııştı. Müslüman tüccar sadece ticaret malları değil aynı zamanda yükse!<-Islam kültürünü de temsil ediyor ve taşıyordu. Bu anlamda Türklerin Islamı kabul etmesi sadece hükümetin veya hükümdarın ihtidasından ibaret olmayıp uzun süren ticari ve kültü- rel etkileşimin de bir sonucuydu'94• Ayrıca İslam ~irçok yönden şehirleş- meyi teşvik eden bir dindir'95• Nitekim Kırgızların Islamıaşması da kuzey- den güneye indikçe, yerleşik hayata geçtikçe, şehirleşmeye başladıkça hızlanmıştır. Bu yönüyle Kırgızların Müslümanlığı kabul etme süreci, bir bakıma, Güney Sibirya bo:z;kırlarında göçebe olarak yaşayan bir Türk bo- yunun Türkistan'a indikçe Islamıaşma serüvenidir.

4. Kırgızların Muhafazakar Kar~kterleri: Türk 'boylarının büyük ço- ğunluğu, Müslüman olduktan sonra Islama aykırı olduğu ka~aatıyla eski dini inanç kalıntılarını ve adetlerini terkederk~n, Kırgızlar, Islamı kabul etmekle baı'eber, sosyal hayatın tanziminde Islam fıkhı yanında Türk "töre" veya "yasa"sına başvurmuşlar, eski Türk adetlerini muhafaza et- mişlerdir.

194. Halil İnalcık, "İs/am in ıhe Otllıınan Empire". Cultura Turdea, V-Vıı, 1968-1970, 19-20. ı95. İslamın bu özeııiğinden yararlanmak isteyen Çariçe IL.Katerina (1762- ı796) göçebe Kazakları yerleşik hayata geçirmek için onlar arasında Tatar moııalar vasıtasıyla ISlam tebliği yaptırmıştır. A. Taymas. Kazan Türkleri, Ankara, 1966,97-98; SA. Zenkovsky, Pan- Türkism and Islam in Russia, Cambridge, ı960,50. iii' ------.- ,I i

i lı Iı i 'il i

i i lı, ,I

434 SE~"FETIİN ERŞAHİN

Yukanda İslamın dünyaya ~'ayılma süreci ve İslamıaşmayı sağlayan faktörlere bir nebze de,ğinmişti~(. Bu çerçevede Kırgızlara baktığımızda söz konusu süreç ve faktörlerin tam olarak teşekkül etmediğini görüyo- ruz. Her şeyden önce Arap faülıler Kırgızlara ulaşamamışlardır. fI.!~tekim Kırgızlar, Araplar vasıtasıyla lV:üslüman olmayı küçümseyerek Ozbek- ler'le "Siz Hz. Ali'nin kılıcı ile müslüman oldunuz" diye alaY"ederlerl96. Kırgızlar bu sözleriyle' kendilerinin "irade müslümanı" Ozbeklerin "korku !'1üslümanı" olduğunu vLrgulamak isterler .. Kırgızlar İslarnı daha, çok Türkler ve MoğoUar marifetiyle tanımış- lardır. Karahanlılar ve çagataylı r'zamanında Kırgızlar üzerinde tesis edi- len İslam siyasi hakimiyeti d~ g(:vşek bir bağ ile Kırgızların kendi hanları yönetiminde devam etmiştir. \'ukanda zikrettiğimiz hanların, zaman zaman baskıya varan gayretleri dışında söz konusu dönemlerde özellikle KıergızIann İslamlaştınlmasım: yönelik bir siyaset izlenmemiştir. Zaten İslamın kendisinin de zorla din değiştirmeye izin vermediği bilinmekte- dir. Dolayısıyla Kırgızlar üstünde önce bir İslam siyasi hakimiyeti kurup sonra tebliğ yapmak gibi bir sür;:ç tam olanık yaşamamıştır, Bunun yanında klasik dön<:mde İslamıaşmaya yolaçan faktörlerden cizye ve haraç gibi ekoncmik y.1ptınmlar ve tecrit edilme gibi sosyal uy- gulamalar da Kırgızlar isin sü.,:;kli olarak ve tam anlamıyla söz konusu olmamıştır. Kırgızların Isıamla~masında e.tkili olan en önemli faktörün mutasavvıflar marifetiyle gerçc'deştirilen tebliğ faaliyetleri olduğunu dü- şünüyoruz. Kırgızlann İslamlaşrnasıııll1 diğer iki faktörünün de siyasi ve kültürel olduğu kanaatindeyiz. Xııı-xıv. yüzyıllarda Orta Asya'da İslam, Hıristi- yanlık, Budizm ve Şamanlığııı hakimiyet milcadesi yaşandı. Bu mücade sonunda Hıristiyanlıkl97 kuzey:: ve batıya, Budizm kuzeye ve doğuya Tibet, Moğolistan ve Çin'e, Şamanlık ise Sibirya ve Altaylara çekildil98, Türkistan'a ve Türklerin büyü'.: çoğunluğuna Islam hakim oldu. Bu bir bakıma da Asya'nın ı;eşitli uygarlıklar tarafından paylaşılması anlamına geliyordu. Eğer Togan 'ır, bclirfliği gibi, Türklerin ISlamı kabulü Doğu ve Güney Asya uygarlıklarının t~tkisinden ku~ularak, Biruni'nin Yunan uy- garlığının bir devamı olarak niidendirdiği Onasya Uygarlık dairesine gir-

mek olarak değerlendirilirselll" 1 Kırgızlar insanlığın bugünkü noktaya gel- mesinde büyük katkilar'. olan bu uygarhk da-iresinin dışında kalmama yönünde irade ve terdh kullar mışlar, böylece dünya ile ~uluşmuşlar ve bütünleşmişlerdir. Kırgızların ..slamı seçmesi bir yönüyle Islam uygarlık ortamına girmek bir yönüyle de büyük ekseriyeti Müslül1).an olan Türk dünyasından ayn kalmamak anlamı taşımıştır.

196. Zakirov, 74. 197. V.V. Barthold, "ONa Asyada ,Ifoğol Futuha~ına Kadar Hıristiyanlık", ç,ev. Köprü- lüzade Ahmed Cemal, l'ürkiyut Mecmuası, IstanbuL. 1925,1,47-100. . 19S. İnan, Şamanizm, 12. : 199. Z.V. Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, I. İstanbul, 1970, SI.

i i i i "" II i , i 'I Iı iI' i - - - i i KıRGıZLARıN tSLAMLAŞMASI ÜZERİNE BAZI MOLAHAZALAR 435

Bunun yanında müslümanlarla olan ekonomik ilişkiler de Kırgızlar arasında İslamın benimsenmesinde etkili olmuştur. Daha IX. yüzyılda İpek Yolu güzergahında Araplarla ticari ilişki kuran Kırgızlar güneye in- dikçe müslümanlara olan ekonoıp.ik bağlarını güçlendirmişler ve bunun sonucunda müslümanları tanıyıp Islamiyete girmişlerdir.

Özetle bugün dünyadaki Kırgızların hemen hemen tamamı sünni Müslümanhğı benimsemiş dUI1!mdadırlar. Yukarıda değindiğimiz gibi Kırgız kültürü ve sosyal hayatı Islam ile bütünleşmiştir. Dini hayatların- daki zayıflık ve eksiklikler büyük ölçüde bilgi yetersizliğinden kaynak- lanmaktadır. Bağımsızlık sonrasında dini konularda atılan adımlar bu ko- nudaki eksiklikleri ortadan kaldırma yönünde Kırgızın kararlılığı olarak değerlendirilebilir. KAYNAKLAR

Abramzon. S.M. Kırgız i ikb Etnogenetiçeskiye i İstoriko-Kulturnie Suyan, Fronze, 1990. ' Abramzon, Saul, "Kırgızdardın Etnogenetikıılık cano Tarihi-Medeni Baylanışı", çev. P. Kazımbayev, Kırgızdar, ll. Abulgazi Bahadır Han (ö. 1664), Şacara.yı Turki, haz. B. Ahmedov. Taşkent, 1992. Ahmedov, Börübay. Tarihten Sabaklar, Taşkent, 1994. Akyüz, Naciye, Manas Destanı (W. Radloff) ve Kırgız Kültürü ile İlgili Tespit ve Tahliller, Ankara, 1995. Ali Şir Nevai, Nesayimu'I.Mahabbe min Şemayimi'I.Fütüvve, haz. K. Erasıan; İstan- bul,1979. Arat, R. R., "Hakim Ata", 1. A. Vii. Arat, R. R., "Kırgızistan", i. A. VI. Arat, R. R., "Küçüm Han", i. A., VI. Amold. T. W. İntişar.ı İslam Tarihi, çev. H. Gündüzler. Ankara, 1982. Artıkbayev, Kaçkınbay, "Kıtay Kırgızdamın Tarihçi Ilimpozu", Kırgazdar, I•. Bakırov, F., Çar Türkistanıda Sud, Şeriat, Adat, Taşkent, 1967. Balyalieva, T. C., "Dini lşenim, Salt Sana, Urp Adatlar", Kırgız SSR Ensiklopediyası, Fronze, 1983. Barthold, V. "History of the Semirechye", Four Studies on the HiStory of , çev, V.T. Minorsky. zLeiden. 1962. Barthold, V. V. "Orta Asyada Moğol Futuhatına Kadar Hıristiyanlı"', çev. KöprülUzade Ahmed Cemal, Türkiyat Mecmuası, İstanbul. 1925. i, 47-100. Barthold, V. V., "çağatay", 1. A., III. Barthold, V. V., "Kara-Hıtaylar". 1. A., VI. Barthold, V. V., "Kırgız", EI (Newedition). Barthold, V. V., "Kızgızdar. Tarihi Oçerk", Kırgızdar ll, çev. D. Süleymankulov. i --

i' i i

ı i , i i

436 SE'II "ETTİN ERŞAHİ:'1

Barthold, V. V., Moğol istiiasına Kadar mrkistlln, haz, H. D. Yıldız, Ankara, 1990. Baycigitov, Kalıbek, Kırgız Minı eri, IJI:.mlştarı cana Legendcları, Frun~e, 1985, Baytur. Enver, Kırgız Tarihinin Leks);,;: ları, I-II, Bişkek, 1992. Bazarbaycv, Şamşı, Ruhi Medeniyet c:ıl' a Din, Oş, 1995. Bennigsen, A. Quelquejay, Ch. L., Sufi 'I' komiser, çev. O. Türcr, Ankara, ı988.

Bernştam, N. "Yenisey Kırgı;:darnın Bi.:! IT Eraya "eyin Vf-X. Kılıııı/arda Kooıııduk £ko- noıııika/ık TUZIl/UŞU", çev. 1\1 Ko,;] ıekov, Kırgızdar II. Biçurin, N. Ya. "Bayırki Mez.gi/a'e OnCl.byada Caşagan E/dcr Tura/ııli Maa/mlUttardın Ciynagı", Kızgızdar, i. Boribay, Ahmedov, Emir Timur'ııu Yml Elip, Taşkent, 1996. Bul1ieı, R., Conversion to Islam iti the :.ledieval Period, Chaınbridgc, 1979. Camgırçınov, B., Kırgızı v Soswv R.os~\j, Moskova, 1959. Canıbekov, Ceenbek, Kırgız Ruhuııdaı~: Sosialdık.filosofiahk ideyalar cana Kiiz Ka- raşlar, Oş, 1996. Cebeciogıu, Eıem, "Haliac-ı MaHSur", A.Ü. ilahiyat Fakültesi Dergisi, XXX, 1988.

Cigitov, S" "AdabiBay/amşwrdilıg rarilı~1GIl", Ala Too, 1983/1 .

Corategin, T., Ömürtegin, T., "HUlınu [I, orundagı Baba/arıbız", Kırgızdar, III. Coşan, M. Esad, "İs/ami Türk ~debiy(l/, 'ıda Ukkaşe Hikayesf', A. Ü. ilahi)'al Fakültesi Dergisi, XXVI, 1983. , Cüveyni, Ata Melik, Tarilt.j cihanı~jj'i;ı, çev, M. Öztürk, Ankara, 1988. i DcnneH, D. c., Conversion and thı~ Pt,! '.lax in Early Islam, Chambridgc, ı950. Dcrcanov, S. B., "İs/am.mni{ K,rgı::.i,\,',~'ııgaİ'ara/uu £rekşe/ikteri", Sovettik ŞıgıŞ Res. publikalarındağılslam, Laı., K;,. Şulembayev, Almalı, 1987. Devıet, Nadir, "çağatay Dev/eti" Doğı; itan Günümüze Bü)'ük islam Tarihi, IX, İstan. bul,1989. Eberhard, D. W., Çin'in Şimal Komşuları, çev, N. Uluğtuğ, Ankara, 1942. Ebu Tahir Hoca Semerka~dı, "Samııri:,';"', Miras, haz. B. Ahmedov başkanlığında bir ko. misyon, Farsçadan Özbek Türk'rı" ,nc çev, Abdıılmumin Sattari, Taşkent, ı99 ı. Eliade, Mircca, Shamanism, çe'" W. f,: Trask, New- York, 1994. Esin, Emel, ."Türk/erin İslamiyeı'(: Giri,':", Tarihte Türk Devletleri I, Ankara 1987.

Genç, R, "Karahanlılar", DoğU~il

Grenard, M. F., "Saruk Buj!ra Haıı }vlr:n1ıbesi ı'e Tarih", ÇCY. n. Turan, Selçukliılar ve İs- lamiyet, Istanbul, ı993. ' Gürsoy-Naskali, Emine, Bozkırdan Bai:ımsızlığa Mana,s, Ankara, 1995. Hasan Ata Abeşi, Türki Kavimler T:.:rihi (Mufassal Tarih.i Kavm.i Türki), haz. P. Ravşan; Taşk,ent, 1995. Hudgson, M, G. S., The "enturE of [slanı, Uni. Of Chicago Press, 1974. İbn Batuta, Rıhle, Mısır, t.y. ' İbnu'l Esir, el-Kamil li't- Tarih, Beyl'uı, 1386/1966.,

," 'I' i 'Iı '

- - - - \ KıRGıZLARıN İSLAMLAŞM~SI ÜZERİNE BAZI MÜLAHAZALAR 437

İnalcık, HaliL, "İslam in the Ortoman Empire", Cultura Turdea, V-Vıı, 1968-1970. Kafesoğlu, İbrahim, Eski Türk Dini, Ankara, 1980. Karaev, Ömürkul, "Bayırkı Türk Estelikteri cana Arap-Pers Aworlaru Kırgızdar cana Kırgızistan Conündö", Kırgızdar, ı. Karasayuulu, Hüseyin, Kamus Naamadan Corop, Bişkek, 1992. Karasevey, Hüseyin, Nakil Sözder', Frunze, 1982. Khudyakov, Yu. "Yenisey Kırgızdamıng Tarihı", çev, E. Nuruşev, Kırgızdar, ı. Kırgız SSR Tarihi, Komisyon, Frunze, 1973, i. Kızgızdar, I, haz. K. Cusupov, Bişkek, 1993. Kırgızdar, II, haz. K. Cusupov. Bişkek, 1993. Kırgızdar, III, haz. K. Cusupov, bişkek. 1995. Köprülü, Fuat, "Ahmed Yesevi"', İ. A. i. Köprülü, F. Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul, 1981. Köprülü, F, Türkiye Edebiyatmda ilk Mutasavvıflar, Ankara, 1981. Likety, "Kırgız Kaı'mi İsminin Menşei", Türkiyat Mecmuası, i, 1925. Lokkegaard, F., Islamie Taxation in the Classic Period, Copenhagen, 1950. Mahmud Kaşgari, Divan-ı Lügat üt Türk, çev, B. Atalay, Ankara,1985. Makrinin, V.P., Polskih, V.M. Kırgızistan Tarihi, Rusçadan çev. D. Saparaliyev; B. Bar- kaycv, Bişkck. 1995. Mambataliev, S., Sufizm capa Anıng Kırgızstandagı Akımdarı. Frunzc, 1972. Manas Eposu, anlatan, C. Mamay, haz, O. Satışkızı, Taşkent-Oş, 1995.' Massignon, L, "Hallac-ı Mansur", İ.A., V. Merçil, Erdoğan, Müslüman Türk devletleri Tarihi, Ankara, 1991. Mevlana Ali b. Hüseyn es-Safi, Reşahat Ayn el.Hayat, haz. N. F. Kısakürek, İstanbul, 1993. Mirza Uluğbek, Tarih-i Erba-ı Ulus, Tört Ulus Tarihi, Farsçadan Özbek Türkçesine , çev. B. Ahmedov, M. Haseni, Taşkent, 1994. Nasırdintegin, T., Dars Dek Kırgızdardm Kaganı, Bişkck, 1993. Ocak, A. Yaşar, Bektaşi Mena'kıbnamelerinde İslam Öncesi inanç Motifleri, İstanbul, 1983. Osmanali Sıddıkoğlu, Tarih-i Kırgız-ı Şadmaniye (Kırgız Sancırası), haz. H. Karasa- yoğlu. Frunzc 1990. Ömerbckov, T, N .. Corategin, T. K .. Kırgızdardm cana Kırgmitandm canı Doordogu Tarihi, (XVIl-XVIll, Kıhm başı), Bişkek, 1995. Özkan, İsa "Mmlas de:lTanı'nda İslami Unsurlar", Manas Destanı'nın Türk ve Dünya Edehi)'atındaki Yeri paneli tebliğ özeti, T. D. V. Haber bülteni, Mayıs-Temmuz, 1975, sayı. 34-35. Petrov, Oçerki Feodalnikh Otnoşehniy u Kırgızov v XV.-XVI. Vekah, Frunze, 1961. Pritsak, O., "Karahwılılar", İ. A. Vi. i "

i i 'I i

i , , i

438 SEYFETIİN ERŞAHİN

Pulleyblank, "The Name of KırgJııl', [(!iıtral Asiatie Jourtlal, XXXiV, i990 o Radloff, Sibirya'dan II, çev oAo Temir, [stanbul, 1996. Rasonyi, Laslo, Tarihte Türklük Anbıa, 1988. Roux, Jean-Paul, Türklerin ve l\1oğolJ:ll'ın Eski Dini, çev, A. Kazancıgil, İstanbul, 1994. Sadettin Buluç, "Şaman", i. A. X. Saray, Mehmet, Yenı Türk Cunıhuri)'.lIeri Tarihi, Ankara, 1996. Seyyid Mübaşir Süleyman Kasaııi, Orl~ı Asya Tarihi, I-II, Medine, i 99 io Soltanoyev, Belek, Kızıl Kır'glZ Tarihi, !,Bişkek, 1993. Şabdanuulu, Kernel "Şabdaıı Cl'nüııdöl~ıskaea Tan'h", ŞaMan Batır, haz. N. Kaparov, Bişkek 1992. Şerefeddin Ali Yezdi, Amir Timur A,uladları, (Yezdi'nirı Zafername adlı eserinin mu- kaddimesinin tercümesi) çe\', A oi:,ıiriyev, Taşkent,I 992. Şeşen, Ramazan, İslam Coğraf)o'acılanna Göre Türkler' ve Türk Ülkeleri, Ankara, 1985.

Talip Molda "Kırgız Tari/ıı", Kı:!gızda J , II. Talip Molda "Kırgız Tarihi, Uruçuluk K~!ruluşu, Türlü Saltlar", Kızgızdar, Li: Taymas, AoKazan TÜrkierM, Ankara iı; 560 Tekin, Talat, Orhun Yazıtlınn, Ankara. ı988, 146. Tenişev, Edham, "Uluttuk Doorgoçeyil.:.I:i Kırgız Adabi Tili Göııünde", Kırgızdar, II. Togan, Z. V. Bugünkü Tür/dU (Türki! fan) ve Yakm Tarihi, İstanbul,I 9820 Togan,Z. V. Umumi Türk Tarihine (;Iriş, i, İstanbul, 1970. Togolok Moldo, "Tarih, Tupku Atalar", Jaz. K. BotoyarovJ!(lrgızdar, II. Urstanbekov, B. Y., Corayeıı, To K. KII';;;JzTarihi, Frunze, 1.990. Usenbayev, Obşestvenno-Ekoııomiı;edde Otnaşeıtia KJı'glzov v Period Gospodstva Kokandskogo Hanst"a, Frunzc: 96. Üseyin Acı, "Kırgız Saneırası", Kırgnj:ıl ır, II. Yüce, Nuri, "Manas Destanında İslar1i Unsurlar", Bozkırdan Bağımsızlığa Manas, haz. Emine Gürsoy-NaskaU, Ankara ..1995. Yuvaiı, Abdulkadir, "çağatay lian", TDV. İslam Ansik)opedisi, VIII. zakirov, So, "Kocabaş" ı~posurAun KelJir Maseleleri, Frunze, 1960. zakirov, S., Kırgız Sancıra .•ı, E işkek, !i96. Zenkovsky, A. PanoTürkism and İslar!, İn Russia, Cambrdge, 1960,50. ,

. i . i i i '

, i II