“Bir tarafta insan hakları, aydınlanma ve dayanışma gibi değerlerin vurgulanıp, diğer tarafta bu değerlerin kararlılıkla hiçe sayılması rahatsız edici.” AYLIK HABER-YORUM DERGİSİ TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 | yıl 21 | nr./sayı 243 s. 30

Suriye’den 12 Yıl Sonra Geçmek Avusturya’ya Gelen Bilmeyen Geçmiş: Ölüm Yolculuğu “Vuslat” Srebrenitsa s. 22 s. 36 s. 40 Üniversitelilere Çocuklu ailelere 55 yaş üstü Almanca ve ve 25 yaş altı eğitmenler emeklilere Fransızca gençlere özel eşliğinde kreş belirli tarihlerde rehberlik eşliğinde fiyatlar hizmetleri özel fiyatlar müstakil kafile

İslam Toplumu Millî Görüş - Hizmette Öncü Kuruluş

Türkiye Temsilciliği| Hennes Tour T +90 332 3515055 (Konya) T +90 212 6355593 (İstanbul) Islamische Gemeinschaft Millî Görüş Hadsch-Umra Reisen GmbH T +90 312 3113130 (Ankara) Boschstraße 61-65 T +49 2237 9746-0 www.igmgreisen.com [email protected] D-50171 Kerpen F +49 2237 9746-19 igmgreisen Selamların en güzeli ile

Mültecileri Anlamak ve Srebrenitsa’yı Anmak

uriye ve Irak’taki savaşlar, Afri- Viyana’daki mülteci direnişi hakkındaki soruları- ka’daki ekonomik koşullar ya da mızı yanıtladı. diktatörler tarafından azınlıklara Öte yandan temmuz ayı itibariyle 2. Dünya Sa- uygulanan işkenceler sebebiyle vaşı’nın ardından dünya üzerinde meydana gelen Avrupa’ya olan mülteci akını son en büyük soykırımlardan biri olan Srebrenitsa Kat- senelerde oldukça arttı. Birleşmiş Milletler Mülte- liamı’nın üzerinden tam 20 yıl geçmiş olacak. Ha- cilerS Yüksek Komiserliği’nin raporuna göre dünya tırlanacağı gibi, Srebrenitsa’da Birleşmiş Milletler çapında hâlihazırda 60 milyon insan yaşadığı top- Barış Gücü tarafından silahsızlandırılarak tama- raklardan başka yerlere sığınmış bulunuyor. Bu men savunmasız hâle getirilen Boşnaklar, Sırplar durumu daha da vahim kılan husus ise bu sayının için açık hedef hâline gelmiş, tüm dünyanın göz- yarısını çocukların oluşturması. Sığınmacılar ken- leri önünde akıllara durgunluk veren bir katliama di vatanlarında büyük zulümlere maruz kaldıktan maruz kalmışlardı. Srebrenitsa’da 8 binden fazla sonra güvenli bir yaşam elde edebilmek ümidiyle insanın kurşuna dizilerek, sürülerek ve işkenceyle Avrupa’ya ulaşıyorlar. Avrupa’da biraz olsun huzur öldürülmesinin üzerinden 20 sene geçse de, gün- ve güvenlik bulmak yerine ise mülteci yurtların- begün ortaya çıkan yeni toplu mezarlarla bu acı hiç daki kötü koşullar, saldırılar ve yabancı düşman- durmaksızın tazeleniyor. Biz de hazırladığımız alt lığı ile karşı karşıya kalıyorlar. Buna karşın, bugün dosyada bu katliamın canlı şahitlerine kulak ver- hayatlarındaki en zor zamanları yaşayan insanlara dik. Jasmin Mediç Srebrenitsa katliamının mimarı yardımcı olmak ve onlara yeni bir hayat perspektifi Ratko Mladiç’in yakalanma hikâyesini ele alırken, sunmak konusundaki toplumsal yükümlülük, sağ Bosna savaşına yirmili yaşlarında tanık olan ve popülist söylemlere kurban edilme tehlikesiyle kar- toplu mezarların kazılması esnasında fotoğraflar şı karşıya. Bu noktada, bilhassa Müslümanlar ola- çeken fotoğraf sanatçısı Tarık Samarah Srebrenit- rak mültecilerle ilgilenmek görevini sadece devlete sa’nın ardından kalanları anlattı. ya da bu alanda uzmanlaşmış sivil toplum kuruluş- Gündem kategorimizde Akif Şahin haziran larına bırakarak yükümlülüklerimizden kurtulama- ayında yayımlanan MIPEX raporundan hareketle yacağımızı aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor. Almanya’nın göç ve uyum politikalarını değerlen- Bu sayımızda daha insani hayat koşullarına ka- dirirken, CDU siyasetçilerinin 2017 vizyonlarında vuşmak umuduyla bizlere sığınan insanlara destek geniş yer ayırdığı “İslam tasavvurları”nın sakıncalı olmanın ve bu desteği sistemli ve uzun vadeli hâle boyutlarını Eren Güvercin kaleme aldı. Dünya ka- getirmenin görevimiz olduğu gerçeğinden hareket- tegorimizde ise Alessandra Bajec, Mısır tarihinde le bir dosya hazırladık. Böylece mültecilerin neler bir devlet başkanına ilk idam cezasını veren mah- yaşadıklarına, hangi zorluklardan geçtiklerine ve kemelerin siyasi arka planına değindi. geldikleri yeni ülkelerde hangi sıkıntılarla karşı- laştıklarına ışık tutmaya çalıştık. Viyana, İstanbul, Dresden ve Berlin gibi farklı şehirlerdeki mülte- Bir dahaki sayımızda görüşmek üzere. cilerin yaşamlarından çeşitli kesitler sunduğumuz Kalbî selamlarımla, dosyada Münster Üniversitesi’nden Milad Karimi kendi iltica yolculuğu hakkındaki, Adalat Khan ise » Bekir Altaş İçindekiler

18 GÜNDEM CDU 2017: GÜNDEM Hristiyan 10 Anayasayı Koruma Demokratların Raporlarındaki Siyasileştirdiği Gelişmeler İslam ve IGMG Almanya’da savunmacı demokra- sinin taarruza dönüştüğü kurum- lar: Anayasayı Koruma Daireleri. Shutterstock.com/Slavko Sereda Eyaletler arasında farklı yakla- 22 © şımlar gösteren ama her şeyden Dosya önce hatalı metot ve analizleriyle eleştirileri kendisine çeken bu Ölüm Yolculuğu kurumların raporlarından İslam Toplumu Millî Görüş’ün (IGMG) çıkma süreci de baştan hatalı bir girişimin gecikmiş telafisi anlamına geliyor.

GÜNDEM 26 14 MIPEX 2015: Dosya Almanya, Göçmenleri Kalmak İçin Gelenler: Korumada Başarısız “Almanya uyumda ilk 10’a yük- Türkiye’nin Mültecileri seldi!” Bu başlık, Migrant Integra- tion Policy Index’in (MIPEX) 38 ülkenin entegrasyon politikaları- nı inceleyip ülkelerin kendi göçmenleriyle ilişkisini ortaya koymasından sonra gündemi uzun süre meşgul etti. Alman- 30 ya’nın uyum politikası bir başarı Dosya /SÖYLEŞİ tablosu olarak sunulsa da mevcut durumda ülkenin düzeltmesi “İnanan Herkes, gereken hayli mesele var. Bir Parça Mültecidir.”

Kapak Fotoğrafları 32 Kapak Resim DOSYA © Mikel Oibar Milad Karimi “Havan Topları © Flickr.com/Marschalek Mahalledeki İlk Evi Adalat Khan Vurduğunda...” © Duosoul

Boschstr. 61-65, 50171 Kerpen, Deutschland | T +49 2237 656-0 • F +49 2237 656-555 | www.igmg.org E-Mail: [email protected] | Herausgeber / Yayıncı: IGMG-Islamische Gemeinschaft Millî Görüş e. V. (Amtsgericht Köln, VR 17018) adına Genel Sekreterlik | Vertreten durch den Vorstand: Kemal Ergün, İslam Toplumu Millî Görüş Vorsitzender; Bekir Altaş, Generalsekretär; Hakkı Çiftçi, stellv. Vorsitzender | Chefredakteur / Genel Yayın Aylık Haber-Yorum dergisi TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 Yönetmeni: Bekir Altaş (V. i. S. d. P.) | Editor / Editör: Ahmet Faruk Çağlar, Elif Zehra Kandemir Redaktion JulI / August 2015 / Redaksiyon: Ali Mete, Fatma Çamur, İbrahim Yavuz, İlknur Küçük, Meltem Kural, Rabia Şanlıalp, Rahime yıl / JG.: 21 nr. / sayı: 243 Söylemez, Şeyma Karahan • T +49 221 942240-46/47 • E-Posta: [email protected], [email protected] 36 DOSYA /SÖYLEŞİ 12 Yıl Sonra Gelen “Vuslat”

1SORU/3CEVAP 57 Mülteci Olmak Ernst Ferstl şöyle diyor: “İnsanlar, ‘Çok 40 fazla mülteci var.’ der. Mülteciler ise DÜNYA ‘Çok az insan var.’ der.” Sizce birçok toplumda mültecilere yönelik olumsuz Flickr.comMikel_Oibar © Geçmek algının değişmesi için neler yapılabilir? Bilmeyen Geçmiş: Srebrenitsa orenzo

ÜMMET MOZAİĞİ 58 Halk İnisiyatiflerine Flickr.com/Juan L C. García © 44 Karşı Ayakta Durabilmek: DÜNYA İsviçre Soykırımın Mimarı: İsviçre Müslümanlarla ilişkisi bağla- Ratko Mladić mında 2009 yılındaki minare yasağı ve burka yasakları ile ismini oldukça olumsuz bir şekilde duyurmuş bir ülke. Doğrudan demokrasi ile yürütülen ülkede kantonlardaki sağ popülist seçmenlerin hayata geçirdiği inisiyatif- lerle Müslümanlar kendi durumlarının 48 her an değişebilmesi gibi bir tehlikeyi yaşıyorlar. Sema ve Mehmet, İsviçre’de DÜNYA/SÖYLEŞİ doğup büyümüş bir çift olarak Müs- “Kimse Yiten lüman yaşamının pek de bilinmeyen Yaşamları Geri yönlerini anlattı. Getiremeyecek.” Flickr.com/European External Action Service © 52 Önsöz DÜNYA İçindekiler, Künye Mısır Tarihinde Okuyucu Mektupları Bir Devlet Basında Öne Çıkanlar Başkanına İlk Gündemden Kısa Kısa İdam Cezası Portre Kitap Tanıtımı

Design / Tasarım, Druck / Baskı: 99names communication GmbH | Im Auftrag der IGMG durch 99names communication GmbH erstellt. IGMG adına, 99names communication GmbH tarafından hazırlanmıştır. Merheimer Str. 229, D-50733 Köln • T +49 221 942240-20 | Die Verantwortung für die Artikel liegt bei den Autoren.­ / Yayımlanan yazıların sorumlulukları yazarlarına aittir. | Auflage / Tiraj: 15.000 | Anzeigenservice / İlan Servisi: T +49 221 942240-0 | F 0221 942240-119 • E-Posta: [email protected] | Abonnement / Abonelik: IGMG Islamische Gemeinschaft Millî Görüş Mitgliederbetreung: Boschstr. 61-65, 50171 Kerpen, Deutschland | T +49 2237 656-0 • F +49 2237 656 555 • E-Posta: [email protected] | Jahresabonnement / Yıllık abone ücreti: 40,- EURO | Der Bezugspreis ist für Vereinsmitglieder im Mitgliedsbeitrag enthalten. / IGMG Genel Merkez üyelerine ücretsizdir. | Perspektif dergisi T.C. Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı tarafından desteklenmektedir. Okuyucu Mektupları

Perspektif 242/2015 menkul oluşumlara suç bulmu- yorum: Herkes kendi görevini

“‘Kâfi r’, ‘müşrik’, ‘münafık’, ‘fasık’ gibi kavramlar olmadık yerlerde Fundamentalizmin farklı çeşitlerine ışık tut- Müslümanlar tara- ifa edecek, “liberal İslam” de- fından birbirlerine silah olarak kulla- nılıyor.“ s. 32 AYLIK HABER-YORUM DERGİSİ HAZİRAN 2015 | YIL 21 | NR./SAYI 242 tuğunuz dosyanızı ilgiyle okudum. Benim için nilen şeyin peşinden koşulması öncelikli olan “fundamentalizm” denilen feno- gereken bir ajandaya sahip ol- menin günümüzde medyada ele alındığı gibi duğunu düşünenler elbette bu- olumsuz bir bağlamda ele alınmamasıydı. Siz nun reklamını yapacaklar. Eğer de dosyada bunu gerçekleştirmişsiniz. Fakat bu birisine kızacaksak, orta yolda sefer de farklı bir şey dikkatimi çekti: Hindu ve olan, dünya dolusu çalışmalarla Yahudi fundamentalizminden bahsederken ta- binlerce insana ulaşan ama hâlâ BİR KAVRAMIN ANATOMİSİ kındığınız “tarafsız” (ya da steril mi demeli?) sesini kamuoyuna duyuramayan yaklaşım beni rahatsız etmişti. O anda sadece Salman Sayyid İle Birleşik Krallık’ta Rohingyalar “bizim” cemaatlerimize kızma- Fundamentalizm Müslümanlar İçin İçin Söz Üzerine  Zor Sene Değil, Eylem s. 46 s. 18 Zamanı s. 50 İslami fundamentalizmin tarafsız olarak ele lıyız, ki belki böylece kendimizi alınması, diğer fundamentalist hareketlerin biraz daha düzeltip bu tarz zayıf “kötü” olarak etiketlenmesine dair içimde gizli bir beklenti olduğunu oluşumların medyada böyle poh gördüm. Bilmiyorum anlatabildim mi, ama dosya için teşekkürler. pohlanmasını izlemeyi bırakıp Kemal Kara, Bremen harekete geçeriz. Sami Ali, Köln Sigorta Şirketleri teciler üzerinden zenginleşen, Mültecilere Uzanan Eli ama bunu yaparken de en temel İslami Fundamentalizm insani değerleri bile ayaklar al- Tartışması: “Hanefilik, Nasıl Engelliyor? tına alan (geçtiğimiz aylarda mültecilere eziyet eden güvenlik Kalpleri Yaran Bir Ekol Gündem Değildir.”

© Tyskar Flickr.com/Rasande görevlilerini hatırlayın) şartla-

Sigorta Şirketleri Mültecilere ziyorlar. Nitekim son olarak Odenwald’de bir refah seviyesine oranla kabul ettiği mülte- mülteci yurdunun yangın sigortasını feshe- ci sayısının gülünç bir sayı teşkil etmesi bir den Basler sigorta şirketi, olayın yine med- yana, ülkede bulunan bu az sayıdaki mülte- yada yankı uyandırmasından sonra özür di- cinin konaklama yeriyle de ilgili mezkûr so- rın yeniden üretilmesine zemin Uzanan Eli Nasıl Engelliyor? ledi ve fesih kararını kaldırdı. Bunun üzerine runların tezahür etmesi açıklanması güç bir Dosya özel sigorta şirketlerinin çatı kuruluşu olan durum olarak karşımızda duruyor. Nüfusuna oranla çok cüzi oranda mülteci kabul eden Almanya’da mülteci GDV (Alm. “Gesamtverband der deutschen Elbette daha naif ve rasyonel görünen Versicherungswirtschaft”) Başkanı Jörg von sebepler öne sürüp poliçe bedelinin katlana- yurtlarına ırkçı saldırılar endişe doğururken, mültecilerin yaşamını zorlaştıran Fürstenwerth yaptığı açıklamada Basler’in rak yükseltilmesini haklı çıkarmaya çalışan bir başka gelişme daha yaşanıyor. Artık sigorta şirketleri, mülteci yurdu olarak tutumunu hatalı bulup eleştirse de, mülte- argümanlar da sunulmuyor değil. VKB söz- hazırlıyor. Mülteciler için köklü, düşünülen binalardan on kat daha fazla sigorta bedeli talep ediyor. İnsani yar- ci yurtlarını sigortalarken güvenliğin sağ- cüsü Stefan Liebl, yerel Allgemeine Zeitung lanması için bazı kriterlere dikkat etmeleri gazetesine yaptığı açıklamada bir konutu ge- dım için el uzatan kurumlar ve dolayısıyla da mülteciler zorluklarla karşı karşıya. gerektiğinin altını çizdi. Asıl problemin gü- çici olarak kullanan kişilerin daha dikkatsiz venlik kriterlerine uyulup uyulmamasından davrandıkları ve bu yüzden yangın çıkma ris- * BURAK ALTAŞ ziyade sigorta bedellerinin katlanması oldu- kinin yüksek olduğunu savundu. Açıklama- İslami Fundamentalizm ğunu es geçen von Fürstenwerth, bu pratiğin dan bu durumun sadece mülteci yurtları için Mülteciler hakkında sürdürülen tartış- yıllık 400 € olan sigorta bedelinin on kat ar- hangi kıstaslara dayandığı ve sigorta bedeli- değil, pansiyon ve otel gibi işletmeler için de uzun vadeli ve sadece parayı ön- malarda duygusallık ile objektivite arasında tışla senelik 4.000 €’ya çıkarıldığı haberlere nin hangi ölçeğe göre şekillendiği hususuna geçerli olduğu sonucu hâsıl olsa da, bilhas- gelgitler yaşanır. Omuzlarında büyük acıların yansıdı. Benzer bir sorun Augsburg’da da ya- da değinme gerekliliği hissetmedi. sa mülteciler hususunda sigorta piyasasının Tartışması yükünü taşıyarak iltica ettikleri ülkelerde bu şandı. Bu uygulamanın sebepleriyse oldukça hassasiyet eksikliği ortaya çıkıyor. Ciddi si- insanların karşılaştıkları sorunlara hassa- Rheinland-Pfalz eyaletinin Höringen ka- açık. Özellikle son yıllarda artış gösteren ve yasi ve insani sorunlara sebep olabilecek bir siyetle yaklaşılması beklense de, realite bu sabasında kiraya verilen sıradan bir konutun PEGIDA gibi oluşumlarla görünürlüğünü de pratiğe dayanak olarak sunulan bu iddianın beklentiyi maalesef her zaman ve zeminde içerisine İranlı mülteci bir ailenin yerleşti- arttıran, ayrıca Tröglitz’de yaşanan kundak- salt kurumsal tecrübeyle gerekçelendirilme- celemeyen, Alman Anayasasında “Hanefilik,“Hanefilik, Kalpleri Kalpleri Yaran Yaran karşılayacak olgunluğu haiz değildir. Uç ide- rilmesinden sonra aynı sorunla karşı karşıya lama hadisesiyle akıllara kazınan yabancı sinden ziyade ampirik olarak kanıtlanması olojilerin beslediği yabancı düşmanlığından kalan Belediye Başkanı Helmut Eisenbeiß ve mülteci düşmanlığı, sigorta şirketlerinin gerekirdi oysa. Sigorta şirketleri bu sorunu doğan tehlikenin yanı sıra kazanç endeksli (SPD), SWR kanalına Nisan 2015’te verdiği mülteci yurtlarına yönelik risk değerlendir- kendi iç dinamikleriyle çözmekte zorlanıyor mekanizmaların da mültecilerin mağduri- mülakatta bu uygulamayı sert bir dille eleş- melerini etkiledi. İsmini açıklamayan üst ve/veya çözme iradesini göster(e)miyorsa, Bir EkolBir Değildir.”Ekol Değildir.” yetinden faydalanmak için belli pratikler tirdi. Sigorta şirketlerinin mültecileri bahane düzey bir sigorta şirketi yöneticisi, Welt ga- siyasi mekanizmaların üzerine düşen görevi ürettikleri görülmektedir. Bunun son örneği ederek belediye kasasından para kazanmaya zetesine verdiği demeçte mültecilerin ko- yerine getirmeleri gerekiyor. Şimdiye kadar “İslami/İslamcı Fundamentalizm” genellikle terör eylemleri ve şiddetle aynı sigorta şirketleri üzerinden alevlenen tartış- çalıştıklarını belirten Eisenbeiß, bu durumu nakladıkları binalarda risk faktörünün “havai vuku bulan hadiselerin bir kısmı kamuoyu- belirtildiği gibi “insan onurunun madır. “dolandırıcılık” olarak niteledi. Perspektif’e fi şek üretilen fabrikalarla” eş değer olduğu- nun tepkisi sayesinde çözülmüş olsa bile bu anlamda kullanılan tabirler. Bu tartışmayı anlayabilmek için Hz. Peygamber’in Uzun süreden beri belli aralıklarla med- verdiği demeçte Höringen’de sadece tek bir nu savundu. Salt ekonomik perspektiften ve durum sorunun tekrarlanmayacağı garanti- vefatının hemen ardındaki dönemi anlamak şart. yaya yansıyan tekil vakıalarda sigorta şir- mülteci ailesinin bulunduğunu söyleyen Ei- kazanç odaklı bakıldığında dahi ampirik ola- sini sunmuyor. Nitekim sorunun belli zaman * ketlerinin mülteci yurdu olarak kullanılan senbeiß, medya aracılığıyla oluşturulan bas- rak teyit edilemeyecek olan bu bakış açısının aralıklarıyla Almanya genelinde tekrarlan- LÜTFI BERGEN binaları sigortalamak için fahiş rakamların kı sonucu sigorta şirketinin geri adım attığı vardığı noktada, ırkçı şiddetin hayat şansı masından da anlaşılacağı üzere somut ve net ödenmesini şart koştuğu saptanıyordu. Kas- ve problemin çözüldüğü bilgisini paylaştı. tanımak istemediği mültecilere konaklama bir çözüm üretilmesi gerek. Örneğin asgari incitilemezliğini” dikkate alan sel şehrinde bulunan bir otelin 2014 yılının Söz konusu sigorta şirketi VKB (Alm. “Versi- imkânı sağlamak da tehlike arz ediyor. Böyle- sigorta bedellerinin oluşturulmasında kul- Oliver Roy, “Siyasal İslâm’ın İflası” başlıklı Şia-ruhbancı İslamcılık, c) Anadoluculuk- Dev- nisan ayında mülteci yurdu olarak kullanıl- cherungskammer Bayern”) ise olayın akabin- ce yapılan saldırılar Almanya genelinde özel lanılan kriterlerin şeffafl aştırılmasının yasal “Halife”ye itikadi olarak küfür isnadında bulun- sahabe ihtilaflarına kadar gitmek zorundadır. kitabında İslamcı özgünlüğün kendi açmazları let u millet İslamcılığı (tımar/ fütüvvet/ devlet mak üzere kullanım değişikliğine gitmesinin de yayımladığı basın açıklamasında, yeni bir sektör vasıtasıyla veya belediye tarafından olarak şart koşulması muhtemel çözümler muşlardır. Bu kapsamda Tanzimat-Cumhuriyet Fundamentalizmin modern dünyaya ceva- akabinde sigorta şirketi otelin mevcut yangın talimata kadar tek bir yerde toplanmadan sı- oluşturulan mülteci yurtlarına da dolaylı ola- arasında. nedeniyle “İslam Devrimi” ufuklarını terk ede- dairesi) şeklinde kavramlaştırılabilir. arası İslamcı aydın refleksi amelde ve itikatta bı “İslam ve şiddet” eksenindedir. Hz. Ömer’in sigortası kontratını feshederek dört katı yük- radan kiracı konutlarına dağıtılarak yerleşti- rak darbe vuruyor. İnsani yardım zaviyesin- Özetle mültecilerin sırtından elde edilen rek bir yeni-fundamentalizme kaydığından söz Bu İslamcılıklar dışında bir dördüncü İslam- “Sünnî” iseler de politik yaklaşımlarında “Ehl-i “Kureyş İslamcılığı” diye kavramsallaştırılabile- sek bir rakamla (2.500 €’dan 10.000 €’ya) yeni rilen mültecilerin kaldıkları binalarda sigorta den hareketle mültecilere uzatılan elin mad- bu haksız kazanç, ekonomi kurallarının bir eder. İslamcı fundamentalistler artık aşağıdan cılıktan da bahsedilmelidir. Örneğin Abdülhamit Sünnet” değillerdir. Bilindiği gibi Hz. Peygam- cek siyasi teorisi iktidarın nasıl kontrole tabi tu- adımların atılması gerek. Hem yukarı bir yeniden İslamileştirme sürecinin devri İslamcılığı ekstrem bir örnektir. Müslü- bir sigorta poliçesi imzalamayı önerdi. Kasım bedelini arttırmayacaklarını belirtti. di kazanç amacı taşıyan pratiklerle kesilmesi, gereği olarak yansıtılmaya başladıysa serbest ber (s.a.v.) Mekke fethedildiğinde kendi amca- tulacağı hakkında özellikle günümüz Selefiliği ayında ise yine Hessen eyaletinin Marburg Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere si- zorda olan insanlara yardım ulaştırılmasının piyasanın bu davranış biçimine “dur” deme içine girmekte ve bireylerin İslami amele geri manların tarihine ait dinamiklerden doğmamış- sı Hz. Hamza’yı şehit eden Ebu Süfyan ailesini ve fundamentalist muhalefeti hakkında son de- yakınlarında bulunan Dautphetal şehrinde gorta şirketleri hatalarından dönmekten zi- önüne maddi külfet konulması, zaten birçok vakti gelmiş demektir. dönmesini savunmaktadırlar. İslamcı hareketin tır. Osmanlı’nın modernleşme süreçlerinde iç ve (Emeviler bu aileden gelir) affetmiş ve hatta rece önemli veriler barındırır. Hz. Ömer’in dev- eskiden öğretmen yurdu olarak kullanılan bir yade ufak manevralarla toplumsal baskıyı sorunla boğuşan mülteci yurtları için kaldır- bütünü yavaş yavaş strateji değiştirmektedir. dış dinamiklerle bozulmasını durdurmaya ma- Mekke’nin idarecisi kılmıştır. Hz. Peygamber’in let adamlığı ne kadar idealize/rafine bir adalet binanın mülteci yurduna çevrilmesi sonucu üzerlerinden savmanın yolunu bulmuşa ben- ması güç bir yük hâlini alıyor. Almanya’nın *Münster Üniversitesi Hukuk öğrencisi Nitekim Roy şöyle demektedir: “İslamcılık, İs- tuftur; Batıcıdır. Modern İslam toplumlarının uygulamalarında Müslüman toplumun içindeki tasavvurunu muhtevi ise, iktidarı denetlemeye lam ile siyasal modernlik arasında bir andı, kı- da modelidir. Batı’nın tekno-uygarlık durumu münafıklar ameldeki eksiklikleri nedeniyle tek- dair teorisi de o derece yıkıcı, kaos ve kavga üre- de en kısa zamanda. rılgan bir sentezdi, sonuçta kök salmadı.” Yeni ile karşılaşmanın ürünü bir melezleşmeyi içe- 14 PERSPEKTİF • SAYI 242 • HAZİRAN 2015 HAZİRAN 2015 • SAYI 242 • PERSPEKTİF 15 fir edilmemişlerdir. ticidir. Ömer “beni kılıçlarınızla düzeltin” der- stratejileri de üç başlıkta toplayan Roy’a göre rir. Günümüz İslamcılığı bu mecradan önemli Bu dört yaklaşım “Hangi İslam” sorusunu ken ahlak-iman ve şecaatine yaslanmaktadır. fundamentalistler 1) Resmî siyasal yaşama sız- ölçüde etkilenmiştir. Çünkü modernleşen Os- haklılaştırmaktadır. Çünkü her siyasi toplum Hz. Peygamber vefat edince, “Kim Resulullah ma, 2) Âdet-görenek ve ekonomik planda top- manlı’nın eğitim müesseselerinden ortaya çık- tasavvuru bir “İslam akidesi”ne aidiyetle inşa öldü derse boynunu vururum.” şeklinde tepki lumsal olana yatırım yapma, 3) Gerek Ortodoks mışlardır. “Batı karşısında geri kalmışlık” mese- edilmektedir. Yani İslam toplumlarında ortaya vermesi ve Beni Sakif’te halife seçmeye kalkan dinsel hareketlerde ve gerek terörist gruplarda lesini temel almışlardır. “Batı ilmi/uygarlığı ile çıkan “İslami siyasi düşünce” tarzları aslında Ensar’a “Halife seçerseniz kafanızı uçururum.” fraksiyonlara bölünme şeklinde tasnif edilebile- İslam ahlakı” terkibiyle hareket etmektedirler. Zeynep Şahinoğlu, Köln “akide” içerir. “İmamet doktrini” ile “Hilafet demesi İslamcı şiddetin emperyalist kavramlaş- cek birbiriyle tutarsız bir dizi uygulama geliştir- Tanzimat sonrası ve Cumhuriyet öncesi İslamcı doktrini” Müslüman toplumları siyasi/iktisadi/ tırmadan daha farklı şekillerde analiz edilmesi- di. aydın, Abdülhamit devri İslamcılık uygulamala- içtimai anlamda birbirine yabancılaştırmak- ni gerektirmektedir. İslam siyaset düşüncesi üç temel yaklaşım rından koparak doğduğu için onlar da bu terki- tadır. Diğer taraftan zalim hükümdar karşısın- Batı’nın cihadist İslam’ı hedef göstererek üzerinde bina edilmiş olup her biri farklı toplum bi önermiştir. Ancak Cumhuriyet öncesi bu İs- daki tutum da her iki ekolün kendi içinde yeni “Kapitalizm-İslam” ilişkilerinde piyasanın em- yapıları hazırlamaktadır. Bu üç siyaset düşün- lamcı aydın “Halife II. Abdülhamit”i hal etmek bölünmüşlüklere uğramalarına yol açmaktadır. peryalizme uygun şekilde tanzim edilmesini cesi a) Arapçılık-kabileci/soycu devlet İslam- bakımından Şia-Harici-devrimci ekoller gibi Bu açılardan İslami fundamentalizm tartışması amaçladığı açıktır. Fakat bununla birlikte Müs- cılığı (Kureyşlilik: Emevîcilik; Abbasîcilik), b) davranmaktan da kendini alamamıştır. Hatta kaçınılmaz olarak Hz. Peygamber (s.a.v.) sonrası lümanların Batı’dan önce kendi akaid sistem-

28 PERSPEKTİF • SAYI 242 • HAZİRAN 2015 Mültecilere yönelen yardım eli HAZİRAN 2015 • SAYI 242 • PERSPEKTİF 29 birçok yönden engellerle karşı- Liberal Müslümanların laşıyor. Sigorta şirketleri bunun Temsil İddiası: Almanya Lütfi Bergen’in yaklaşımını - bir sadece bir parçası. Bunun dışın- Müslüman Forumu çok açıdan sorunlu buldum. Hz. da Almanya’daki neredeyse bü- Ömer’e ithamları üzerinden tün mülteci yurtlarının idaresi Gündem (kendisi yazıda her ne kadar “Bu

katıldıkları görülmekte. Bu kişilerin medyada kınlığı ile tanınan bir vakfın benzer müdaha- ya da güvenliği –belediyeler bu Liberal Müslümanların veya siyasetle görünürlükleri üstünkörü bir lelerde bulunması kabul edilemez.” diyerek şekilde ölçüldüğünde ise, kurumsallaşmış ve bu oluşum sürecinde belki de en göze batan ifadeler tahfif olarak algılanma- milyonlarca Müslümana hizmet veren cema- unsura işaret etmiştir. 2 Temsil İddiası: atlerden veya bunların temsilcilerinden çok “Almanya’daki sessiz Müslümanları tem- daha fazla olduğu rahatça görülebilecektir. sil” hedefinin yanında eleştirilen bir diğer Bu tespitlerden bağımsız olarak her olu- konu ise, AMF’nin kuruluş deklarasyonunda konuda yeteri kadar kapasiteye şumun kendi amaç ve istekleri doğrultusun- “Almanya’nın temel değerleri ve yaşam ger- Almanya Müslüman Forumu da siyaset veya medya ile olan irtibatının çekliğini referans alan bir İslam anlayışının malı, tashih olarak algılanmalı” artması arzu veya talebinde bulunması gayet teolojik olarak temellendirilmesi (…) [ve] Al- Aslında ana akım İslam’ı temsil etmemelerine rağmen, “sessiz çoğunluğun sesi” tabiidir. Keza kurucu üyeler arasında bulu- manya’nın yasaları ile uyum içinde olmayan, olduklarını iddia eden kurumların sayısı artıyor. En son Almanya Müslüman Fo- nan Prof. Mouhanad Khorchide, Süddeutsche dinî açıdan gerekçelendirilmiş gelenekler ve Gazetesi’ne yaptığı açıklamada böyle bir olu- yasaları kabul etmeyen” bir anlayışa sahip ol- sahip olmadığı için- özel şirket- rumu’nun, Hristiyan Demokrat Parti’ye yakın bir vakfın da desteğiyle kurulması- şuma gitme fikrinin uzun yıllardır düşünül- duklarına vurgu yapma gereği olmuştur. 3 Bu nın ardından tartışma alevlenecek gibi gözüküyor. düğünü fakat ancak şimdi bir araya gelebil- durum yine Lemmen tarafından eleştirilmiş dese de) İslami fundamentaliz- MURAT GÜMÜŞ* diklerini ifade etmiştir. ve bu gibi vurgularla Almanya’da yıllardır AMF’nin oluşumunda en çok eleştirilen hizmet veren cemaatlerin Alman yasalarına husus ise, bu oluşum fikrinin hayata geçi- mugayir bir tavır sergiledikleri algısının oluş- rilmesindeki buluşturucu unsurun Hristi- masına zemin hazırlandığı dile getirilmiştir.4 Avrupa’ya gerçekleşen göç sayesinde ya çıktı ve bir kuruluş deklarasyonu yayın- yan Demokrat Parti’ye (CDU) yakınlığı ile AMF kurucu üyesi bir kişi kuruluş deklarasyo- lere veriliyor. Bu durumda mül- özellikle Batı Avrupa ülkelerinde çok sayıda lamanın dışında faaliyet gösterememiş olan bilinen, yıllık bütçesinin tamamına yakını nunda geçen bu cümlelerin sorunlu ve tahrik Müslüman cemaat oluştu. Çoğu cemaat aynı bu oluşum Almanya’da şimdiye kadar hiçbir federal veya eyalet bakanlıklarından gelen edici olabileceğini kabul ederek bu iddianın min köklerini Hulefa-ı Raşidin etnik özelliğe sahip olan Müslümanları bir cemaate nasip olmayan medya ilgisini üze- Konrad Adenauer Vakfı’nın finansmanıdır. iç istişarelerde tekrar tartışılması gerektiğini çatı altında toplarken, kimisi de mezhepsel rinde toplayabilmeyi başardı. Almanya’daki Bu durumdan hareketle siyaset tarafından ifade etmiştir. hatta mezheplerin içindeki kısmi farklılık- Müslümanların büyük çoğunluğunu temsil madden desteklenen, siyasi bir partiye ya- AMF’nin teolojik bir amacı olup olmadı- lardan hareketle cemaat oluşumuna gitmiş iddiasında bulunan diğer Müslüman kuruluş- kınlığı malum olan bir vakfın Müslümanları ğı veya ne kadar olabileceği hakkında üyeler veya tarih içinde köken ülkede oluşmuş siyasi lardan AMF’yi ayıran en belirgin vasfı, kurucu ve hatta İslam dinini ilgilendiren konularda tarafından henüz mutabakat sağlanamamış farklılıkları göç edilen ülkeye taşıyarak bura- üyeleri arasında Ralph Ghadban veya Düzen siyasete muhatap olması gayesiyle oluşan bir gibi görünüyor. Açık olan “Müslümanların döneminde aramak, tabiri caizse ya cemaat yapılanmasını taşımış bulunuyor. Tekkal gibi gayrimüslimlerin de bulunuyor forumun kuruluşunda destekte bulunması sessiz çoğunluğu”nu temsil etmek iddiasında Öz tanımlama olmasa da özellikle sosyal olması. farklı yorumları beraberinde getirmektedir. olan kesimlerin, genellikle ana akım İslam’a bilim ve siyaset tarafından “muhafazakâr” Kuruluşunun ardından övgü ve yergiyle Konrad Adenauer Vakfı Yönetim Kurulu Baş- şüpheyle yaklaşıp, üstüne bir de on yıllardır olarak tarif edilmeye çalışılan bu cemaat- karşılaşan AMF, Almanya’da yaşayıp herhan- kanı Hans-Gert Pöttering, AMF oluşumunun gençlik ve eğitim çalışmalarıyla on binlere lerin yanında kendilerini Müslüman olarak gi bir cemaatle bağı olmayan ve bundan do- Almanya’da yürüyen İslam tartışmalarına bir hitap eden kurumların marjinal olduğunu id- tanımlayan, fakat o veya bu sebeple bu ce- layı AMF kurucu üyeleri tarafından “sessiz” zenginlik katacağını iddia ederken AMF’nin dia etmeleri. Bu durum, uzun vadede temsil maatlerin içinde kendilerini konumlandıra- kaldıkları iddia edilen Müslüman çoğunluğun kuruluş deklarasyonunda – bu deklarasyon ettiği geniş kitle ve olağanüstü çalışmalarına Hz. Ömer’i “İslami fundamenta- mayan şahıslar yine sosyal bilim ve siyaset sözcülüğü konusunda kendi kendisini yetki- ilk olarak Konrad Adenauer Vakfı’nın inter- rağmen kamuoyunda “temsil mercii” olarak Yazı İşleri, gelen mektupları kısaltma terminolojisinden gelen “liberal” tanımı ile lendirerek, bu niceliksel özelliğinden dolayı net sayfasında yayımlanmıştır - özellikle ki- hak ettiği ilgiyi görmeyen Müslüman kurum- farklı inisiyatifler veya nevzuhur cemaatler kuruluş deklarasyonunda iki kez ısrarla siya- şisel özgürlük haklarına ve özgür-demokratik ların daha çok birleşmeleri ile aşılabilecek oluşturarak bir araya gelmeye başladılar. Bu sete kendilerini muhatap kabul etmeleri için temel düzene bağlılık konusundaki vurgusu- gibi görünüyor. cemaat ve oluşumların ortak özellikleri ise, çağrıda bulunuyor.1 Hâlbuki kurucu üyelerin nun önemli olduğuna işaret etmektedir. Kon- aynı ülkede yaşayan sadece bir kısım Müs- önemli bir kısmının siyaset ve medya ile olan rad Adenauer Vakfı’nın AMF’nin oluşumunda lizmin kurucusu” olarak görmek lümanı temsil ediyor olma iddiasıydı. Fakat irtibat ve ilişkilerine dair kısa bir araştırma, oynadığı belirgin rol diğer kuruluşlar tarafın- ve değiştirme hakkına sahiptir. *Islam Toplumu Millî Görüş Genel Sekreter Yardımcısı ve nisan ayında Almanya’nın ikinci en büyük si- siyasetin AMF kurucu üyeleri ile sıkça bir ara- dan da sıkça eleştirilmiştir. Katolik Kilisesi yasi vakfı Konrad Adenauer Vakfı’nın öncülü- ya geldikleri, partiler ve siyasi vakıfların İs- Müslümanlarla Diyalog Sorumlusu Thomas Almanya Islam Konseyi Genel Sekreteri. ğünde kurulan Almanya Müslüman Forumu lam veya Müslümanlar hakkında düzenledik- Lemmen, “Türkiye Cumhuriyeti’nin [Alman- 2 http://www.domradio.de/themen/islam-und-kirche/2015-04-23/islamexper- te-sieht-neues-muslimisches-forum-kritisch (AMF), Almanya’da yaşayan Müslümanların leri çok sayıda toplantıya konuşmacı olarak ya’daki] cemaatlerin alanlarına müdahalede 3 http://www.kas.de/wf/doc/kas_41089-544-1-30.pdf?150422155614, sayfa 2 ve 3 4 http://www.domradio.de/themen/islam-und-kirche/2015-04-23/islamexper- “sessiz çoğunluğunu” temsil iddiasıyla orta- 1 http://www.kas.de/wf/doc/kas_41089-544-1-30.pdf?150422155614 bulunmasına karşı çıkılırken, bir partiye ya- Okuyucu mektupları, dergi redaksi- te-sieht-neues-muslimisches-forum-kritisch bana abartılmış olarak geliyor 16 PERSPEKTİF • SAYI 242 • HAZİRAN 2015 HAZİRAN 2015 • SAYI 242 • PERSPEKTİF 17 yonunun görüşlerini yansıtmamak- açıkçası. Hz. Ömer’in sert ve şid- tadır. detli bir mizaca meylettiği her- Müslüman cemaatler birleşip kes tarafından bilinir, fakat şu Bize görüşlerinizi bildirmek için: kendi aralarında dernek farkları da bilinir ki onun bu sert mizacı gibi değersiz sebeplerle oluşan ve yaklaşımı çoğu zaman dilin- Adres Perspektif ayrışmalardan vazgeçmediği sü- de kalmış, eylemde herkesi zor- Merheimer Strasse 229, rece siyaset ortaya “güzel Müs- balıkla dize getiren bir kişi asla D-50733 Köln lümanlar” başlığı altında yeni olmamıştır. Bugünün canileri ile Telefon +49 221 942 240 – 46 / 47 yeni oluşumları elbette çıkartır. Fax +49 221 942 240 21 Hz. Ömer arasında bir bağlantı Ben, Almanya Müslüman Fo- e-posta [email protected] yoktur, olamaz da. rumu gibi kerameti kendinden Hasan Doğan, İstanbul

6 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 Basında Öne Çıkanlar

Hollanda İsviçre Mohammed-spot- Scientology: Religion oder nicht, das ist prenten Geert Wil- hier die Frage* ©Bz Basel | 19.06.2015 ders alsnog uitge- * Scientology: Din veya değil, buradaki asıl soru bu * Scientology’nin Basel’de kendi kilisesini açmasıyla birlikte kilisenin kurulduğu yöre- zonden op NPO1 deki insanlar protesto gösterilerinde bulunmuştu. Tepkilerin ardından İsviçre Eko- © Nu-NL | 25.06.2015 nomi ve İş Bakanlığı tarafından alınan karar doğrultusunda artık Scientology din *Muhammed karikatürleri yine de NPO1’de yayınlanacak statüsünü elde edecek ve böylelikle bu cemaatin misyonerlik çalışmaları ticari bir Hollanda’nın sağ popülist parti baş- alan olarak görülmeyip vergiden muaf tutulacak. kanı Geert Wilders, Hz. Peygambere Tarikatın dinî cemaat olarak tanınması kararının zeminini 1999 yılında alınan bir hakaret etme saiki taşıyan karikatür- mahkeme kararı oluşturuyor. O zaman zarfında Basel şehri ile mahkemelik olan leri bir televizyon kanalında gösterdi. Scientology, mahkeme raporlarında din olarak geçmese de, dinî grup olarak ge- Wilders düşünce özgürlüğünün ne çiyordu. olursa olsun korunması gerektiğini belirtirken aynı zamanda Müslüman- ların hassasiyetini hiçe sayan provo- kasyonlarına böylece bir yenisini ek- lemiş oldu. Karikatürleri, “Teröristlerin düşünce özgürlüğünü yok edemeye- ceklerini sağlayabilmenin tek yolu bu.” şeklinde savunan Wilders ve partisinin Avusturya buna benzer girişimleri geniş kesim- Tabubruch im Burgenland* lerden tepki topluyor. © Frankfurter Allgemeine | 10.06.2015 *Burgenland’ta bir tabunun yıkılışı

Avusturya’nın Sosyal Demokratlar Partisi SPÖ’de 30 senenin ardından bir ilk yaşan- dı. Burgenland eyaletinde 30 senedir tek başına iktidar olan SPÖ haziran ayında Fransa Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) ile bir koalisyon oluşturma kararı aldı. Bundan bir Les États-Unis ont sene önceki Genel Kurulunda SPÖ, aşırı sağcı söylemleri ve radikal sloganlarıyla bi- linen FPÖ ile asla bir koalisyona girmeyeceklerini şiddetle belirtmişti. Sağ popülist placé Chirac, Sarko- partiyle merkez sağın koalisyon oluşturmasının Avusturya’nın siyasi kültürü üzerin- de ne tarz bir etki oluşturacağı merak ediliyor. zy et Hollande sur écoute* ©Le Figaro | 23.6.2015 *Amerika Chirac, Sarkozy ve Hollande’yi dinlemiş Amerikan Ulusal Güvenlik Birimi olan NSA’nın 2006 ila 2012 yılları arasında içinde bakanlar, milletvekilleri ve çeşit- Almanya li siyasilerle Fransız cumhurbaşkanları Jacques Chirac, Nicolas Sarkozy ve Fran- Demonstranten beerdigen leere çois Hollande’nin de olduğu birçok kişiyi dinlediği ortaya çıktı. Hükûmet sözcüsü © Die Welt | 21.06.2015 * Stéphane Le Foll, müttefikler arasında Särge vor Reichstag * Eylemciler parlamentonun önüne boş tabut gömdüler casusluğun kabul edilir olmadığını be- Siyaseti Güzelleştirme Merkezi (Alm. “Zentrum für politische Schönheit”) isimli olu- lirtirken Amerika’daki Fransız elçisi Fran- şumun başlattığı “Ölüler Geliyor” (Alm. “Die Toten kommen”) isimli aksiyon dikkat sa’ya çağrıldı. çekti. Aksiyon, Avrupa’ya illegal ve tehlikeli yollardan girmeye çalışırken Akdeniz’de- ki kaçakçı botlarında hayatlarını kaybeden mültecileri anmak ve Avrupa’nın iltica siyasetini eleştirmek amacıyla Berlin’de düzenlendi. Aksiyonda 5.200 eylemci par- lamentonun önüne ölü mülteciler adına boş tabutlar gömdü ya da sembolik me- zarlar oluşturdular. Polisin yasaklarına rağmen eylemi devam ettiren ve kimi zaman polisle karşı karşıya gelen eylemciler böylece parlamentonun önündeki yeşil alanı ufak bir mezarlığa çevirdiler. Perspektif’i sosyal /perspektifeu medyada takip edebilirsiniz!

TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 • Sayı 243 • Perspektİf 7 Gündem

Gündemden kısa kısa Flickr.com/blandinelc © Flickr.com/Parti socialiste ©

Fransa’da Avrupa İslam Diyalog Parlamentosunda Toplantısı Aşırı Sağcı Fraksiyon

 Fransa genelindeki Müslüman kuruluşların  Avrupa Parlamentosunda Fransız Marine Le yetkilileri hükûmet temsilcileri ile bir araya gele- Pen’in öncülüğündeki Ulusal Cephe, Hollandalı Ge- rek ülkedeki Müslümanların sorunları ve İslam’ın ert Wilders’in Özgürlük Partisi, İtalyan Kuzey Ligi ve ülkede algılanışı gibi konular üzerinde müzakere Avusturyalı Özgürlük Partisi gibi oluşumların katılı- ettiler. mıyla yeni bir aşırı sağcı fraksiyon kuruldu. “Uluslar Başbakan Manuel Valls’in başkanlık ettiği gö- ve Özgürlükler Avrupası” ismini taşıyan fraksiyon- rüşme ve toplantılara 120 ile 150 arasında cemaat daki bütün partilerin ortak noktasının ırkçı diskur ve idarecisi, imam, manevi rehber, ilahiyatçı, âlim ve programlar olduğu biliniyor. Örneğin Geert Wilders sivil toplum kuruluşu temsilcileri katıldı. 1905 Yasa- 2015 yılı başında Faslılara yönelik ırkçı söylemleriyle, sı’nın devletin din işlerini organize etmesini yasak- Ulusal Cephe siyasetçileri ise antisemitik söylem- ladığının altını çizen İçişleri Bakanı Bernard Caze- leriyle dikkat çekiyor. Fraksiyonun parlamentodaki neuve, İslam Diyalog Formu’nun daha çok düzenli bazı komitelere başkanlık ederek daha fazla siyasi bir fikir teatisi için başlatıldığını, toplantılarda “la- etki kazanmasından endişe ediliyor. iklik prensibine bağlılık” ve “cumhuriyet değerleri Avrupa Parlamentosu Milletvekili İsmail Ertuğ, ile yasalarına saygı”nın ortak noktayı oluşturduğu- fraksiyonun kurulduğu 16 Haziran 2015 tarihi için, nu belirtti. Başbakan Valls ise Diyalog Formu’nun “Bu Avrupa için acı bir gündür.” ifadelerinde bu- açılışını yaptığı ilk toplantıda şu açıklamalarda lunurken, sağcı partilerin Avrupa vatandaşlarının bulundu: “İslam’a dair hâlâ bazı yanlış anlaşılmalar vergileriyle finanse edilmesinin katlanılması zor bir ve ön yargılar mevcut. Oysa İslam bu ülkenin ikinci durum olduğuna dikkat çekti. büyük dinidir ve Fransa’da kalıcıdır. O yüzden bu Avrupa Irkçılıkla Mücadele Ağı (ENAR) Başkanı yanlış anlaşılma ve ön yargılarla mücadele etme- Sarah Isal ise, “Söylemlerinde nefreti teşvik eden liyiz. Fransa’nın İslam gerçekliğini sarahate kavuş- üyeleriyle bu fraksiyona meşru bir siyasi ses olma turmak zorundayız.” hakkı verilmiştir.” dedi.

8 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 Flickr.com/HU Kampa © Flickr.com/newsoresund ©

Danimarka’da NSU’da Sandıktan Sağ İstihbarat Popülistler Çıktı Parmağı

 Danimarka’da 18 Haziran 2015 tarihinde ger-  Almanya’da 8’i Türk 10 kişiyi öldüren Nasyo- çekleştirilen seçimlerden sağ popülist parti olan nal Sosyalist Yeraltı (NSU) isimli Neonazi terör örgü- Danimarka Halk Partisi ikinci büyük parti olarak tü ile ilgili yeni bilgiler gün yüzüne çıkıyor. Kuzey çıktı. Oyların yüzde 21,1’ini alarak parlamentoda 37 Ren Vestfalya Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi’ne sandalyeye kavuşan partinin lideri Kristian Thule- ait gizli belgelerin ortaya çıkması üzerine Köln’de sen Dahl, seçim kampanyası süresince hâli hazırda NSU’nun düzenlediği bir bombalı saldırının, Anaya- yürürlükte olan sert iltica düzenlemelerinin daha sayı Koruma Dairesi’nin bir ajanı tarafından gerçek- da sertleştirilmesini istemiş, bunun dışında seçim leştirildiği iddia edildi. programını Avrupa Birliği ve göçmen karşıtlığı üze- Uzun yıllar boyunca Anayasayı Koruma Daire- rinden sunmuştu. Bu kampanya sonucunda sağ po- si ajanı olarak aşırı sağ grupların içerisine sızan ve pülist parti oy oranını yüzde 8,8 oranında arttırdı. kendisini “solcu” olarak tanımlayan Ajan H. ise Spie- Parti 2014 yılında gerçekleştirilen Avrupa Parlamen- gel’e yaptığı açıklamada, “Hiçbir zaman Neonazi ol- tosu seçimlerinden de ülke genelinde birinci parti madım.” ifadelerinde bulunarak hakkındaki iddiaları olarak çıkmıştı. reddetti. Münih’te devam eden NSU yargı sürecine Sandıktan birinci parti çıkmasına rağmen hükû- müdahil avukat olarak katılan Edith Lunnebach ise meti kurmak için yeterli çoğunluğa sahip olamayan açıklamaların tatmin edici olmadığını belirterek sal- Sosyal Demokrat Partisi Başkanı ve Başbakan Helle dırının hemen ardından Ajan H.’nın bombalı saldırı Thorning-Schmidt görevinden istifa etti. Bu durum- ile ilişkisine dair izlerin araştırılıp araştırılmadığını da ülke yönetiminin, sağ bloğa da önderlik yapan sordu. Lars Lökke Rasmussen’e devredilmesi bekleniyor. 2001 yılında Köln’de bir markette patlayan bom- bada 19 yaşındaki bir genç kız ağır yaralanmıştı.

TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 • Sayı 243 • Perspektİf 9 Gündem

Anayasayı Koruma Raporlarındaki Gelişmeler ve IGMG

10 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 Almanya’daki Anayasayı Koruma Daireleri Almanya’da savunmacı hukuki kavramlarla değil, kavram kurgularıyla demokrasinin taarruza çalıştıkları ve somut tehlikeler üzerinden değil, dönüştüğü kurumlar: tehlike senaryoları üzerinden kişi ve kurumları damgaladıkları için sıkça eleştirilerle karşı kar- Anayasayı Koruma Dai- şıya kalıyor. Müslüman cemaatler söz konusu releri. Eyaletler arasında olduğunda “şeriat”, “cihat”, “Selefilik” gibi İsla- mi kavramları siyasi bir ajandayla yorumlayan farklı yaklaşımlar gös- bu kurumların olumsuz yaklaşımları da oldukça teren ama her şeyden dikkat çekiyor: “Selefilik” gibi İslami bir kavra- mın tamamen şiddet yanlısı bir hareket olarak önce hatalı metot ve tanımlandığı, dinî kimliğin hayatın her alanına analizleriyle eleştirile- nüfuz etmesi gibi meşru bir isteğin “İslamcılık” ri kendisine çeken bu olarak nitelendirildiği, dindarlığın görece olum- suz ve marjinal bir kontekste itildiği raporlar kurumların raporların- bütün sorunlu yaklaşımlarına rağmen kamuo- dan İslam Toplumu Millî yunu etkileme potansiyeline sahip. Siyasi karar alıcıların Anayasayı Koruma Daireleri raporla- Görüş’ün (IGMG) çıkma rında geçen kurum ve kişilerle “alenen” iletişi- süreci de baştan hatalı me geçmemeye özen göstermeleri, raporlarda adı geçen kurumlara üye olanların vatandaşlık bir girişimin gecikmiş ya da iş başvurularının zorlaştırılması, cemi- telafisi anlamına geliyor. yetlerin içinde bulundukları mahallî yapılardan dışlanmaları bu olumsuz sonuçlardan sadece * birkaçı. Bekir Altaş İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG), kuruldu- ğu günden bu yana işte bu sorunlu raporlarda yer alıyor; “İslamcı”, “legalist İslamcı”, “eks- tremist” gibi değişken sıfatlarla tanımlanarak kendisinden her an tehlike sadır olabilecek bir kurum olarak değerlendiriliyordu. IGMG’nin, anayasa tarafından da güvence altına alınan dinî kimliğin hayatın her alanına yansıtılabilmesi ve özgürce yaşanması talebinin “İslamcılık” ola- rak tanımlanması oldukça sorunludur. Nitekim kurulduğu günden bu yana Avrupa’daki Müslü- man cemaate yönelik devlet politikalarındaki çelişkili yaklaşımları tashih edici bir fonksiyon üstlenen, Müslüman cemaatlerle güvenlik iş birliğinin kurulmasının uzun vadede damgala- yıcı etkisine vurgu yapan IGMG, hazırladığı sa- yısız rapor ve açtığı davalarla Anayasayı Koruma Dairelerinin yaklaşım hatalarına dikkat çekti. Mevcut durumda Anayasayı Koruma Daireleri- nin dindarlığı sorunsallaştıran yaklaşımları –en azından IGMG bağlamında- uzun vadede değiş- me emareleri gösteriyor.

TEMMUZ / AĞUSTOSAĞUSTOS 2015 • SayıSayı 243 • Perspektİf 11 Gündem

Eyaletlerdeki Mevcut Durum: Hareketi başlığı altında incelenmekte ve şu Baden-Württemberg ifadeler kullanılmaktadır: “IGMG yönetimi, ço- cuklar, gençler ve yetişkinlere yönelik eğitim Baden-Württemberg Anayasayı Koruma Da- çalışmaları ve dünya genelindeki yardım kam- iresi’nin 2014 raporunda IGMG, dinî-siyasi bir panyalarıyla kendisini anayasaya bağlı bir or- akım olan “Millî Görüş Hareketi” başlığı altında ganizasyon ve dinî cemaat olarak göstermeye zikredilmektedir. Raporda IGMG’nin “legalist” çalışmaktadır.” Bu ifadelerin yanında “anayasa bir yapıya sahip olduğu, ana faaliyet odağının düşmanı çabaların” varlığının hâlâ gözlem aşa- İslami eğitim çalışmaları üzerinde yoğunlaştığı masında olduğu belirtilmektedir. Bu bağlamda belirtilirken, IGMG’nin “asimilasyon”u reddet- IGMG, suçsuzluğun değil suçun kanıtlanması tiğine değinilmiştir. Oysa asimilasyona karşı tu- gerektiği temel ilkesine aykırı olarak “anayasa tumların değerlendirilmesi Anayasayı Koruma düşmanı olmadığını” kanıtlama gibi garip bir Dairelerinin yetki ve faaliyet alanı içerisinde de- beklenti ile karşı karşıya bırakılmaktadır.2 ğildir. “Asimilasyonu reddetmek” gibi meşru bir tutuma sahip olduğu için bir kurumun anayasa Berlin: Legalist İslamcılık başlığı altında ra- için tehlikeli görülmesi, Anayasayı Koruma Da- porda yer alan IGMG ile ilgili, “gelecekte eks- irelerinin yetki alanını aşarak bir kamusal fikir tremist bir organizasyondan demokratik bir or- oluşturmak niyetini açıkça ortaya koymaktadır. ganizasyona geçişinin başarılı olup olmayacağı Öte yandan şu ifadeler dikkat çekmektedir: beklenip görülecektir.” ifadeleri yer almakta, IG- “Organizasyon dışarıya karşı ılımlı ve diyaloğa MG’nin “Erbakan Hoca’nın ideolojisinden” ken- açık görünse de kendi içinde Müslüman ümme- disini soyutlamadığı belirtilmektedir. Berlin’de te dayalı kapalı bir sistemin özelliklerini sergi- de yine aslında hukuki bir kavram olmayıp si- lemektedir.” Bir dinî cemaat olarak faaliyetlerini yasi bir kurgu olan “anayasa düşmanı” tabiri öncelikli olarak Müslümanlara sunan IGMG’nin kullanılmakta ve şöyle denilmektedir: “Mevcut sahip olduğu bu profil olumsuz bir bağlamda ele değişme eğilimleri, henüz anayasa düşmanı alınmakta, Müslümanlar için mümtaz bir yere hedeflerden vazgeçmek anlamında programlı sahip olan “ümmet” kavramı “kapalı bir sistem” bir yeniden yönelimden bahsedebilecek kadar olarak nitelendirilmekte, öte yandan Katolik ilerlememiştir.”3 Bu “anayasa düşmanlığı”na Kilisesinin kendisini bir “dünya kilisesi” olarak dair somut veriler ya da ayrıntılı açıklamalar ise gördüğü gerçeği gözden kaçırılmaktadır. mevcut değildir. Yine ilginç bir şekilde “inançla bağlantılı olan hakikat iddiası, hayatın her alanını Kur’an Hessen: Diğer eyaletlerdekinin aksine Hes- ve Sünnet’le uyumlu hâlde yaşamak gibi bir sen’de IGMG’ye karşı daha sert bir tutum göz- yükümlülüğü beraberinde getirmektedir. Bu lemlenmektedir. Diğer eyaletlerde IGMG le- şekilde din, diğer düzenlerden daha üstün ola- galist, şiddetten uzak ve “tehlikesiz” olarak rak anlaşılan ve yaygınlaştırılması gereken bir tanımlanırken, Hessen Anayasayı Koruma Ra- toplum modeline dönüşmektedir.” gibi ifadeler, porunda şu ifadeler yer almaktadır: “Cihatçı Se- bir Müslüman için oldukça tabii olan “hayatın lefilerin insanların hayatı üzerindeki tehlikesi- her alanına nüfuz eden İslam” algısını sorun- nin yanında İslamcı legalistlerden de tehlikeler sallaştırma girişiminde bulunmaktadır.1 IGMG, sadır olmaktadır. Mısırlı Müslüman kardeşlere tam da Anayasayı Koruma Dairesi açısından yakın olan Almanya İslam Toplumu (IGD) ve “sorunlu” görülen bu yaklaşıma sahip olduğu İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG), Türk Millî için denetim altındadır. Oysa bu hakikat iddia- Görüş hareketinin temsilcileri olarak tek bir sı da, hayatın her alanını Kur’an’la uyumlu hâle amaç etrafında birleşmektedir: Hukuka uygun getirmek de hukuken meşrudur ve anayasa için yollardan İslamcı tasavvurlarını devlet ve top- tehlike arz etmek bir yana, din özgürlüğü kapsa- lumda uygulamak. Bunun için her iki organi- mında muhafaza edilmektedir. zasyon da gençler ve yetişkinlerle çalışmalarını Bavyera: Bu eyalette de IGMG, Millî Görüş kullanmaktadır.”4 Buna benzer tahmin ve ön

12 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 Hakikat iddiası da, hayatın her alanını Kur’an’la uyumlu hâle getirmek de hukuken meşrudur ve yargılara dayalı, somut argüman ve delillerden anayasa için tehlike arz etmek bir uzak ifadeler Almanya’da ancak birkaç eyalette bu kadar açık ve pervasızca dile getirilmektedir. yana, din özgürlüğü kapsamında Yine raporda IGMG’nin siyasilerle diyaloğu ya muhafaza edilmektedir. da kamuoyu ile iletişim çalışmaları gibi oldukça meşru ve tabii faaliyetleri bile “kamuoyunu İs- güvenlik birimlerinin güçlenen Selefilik ile mü- lamcı amaçlar doğrultusunda etki altına almak” cadele etmek için kaynaklarını daha iyi değer- gibi histerik bir tasvir eşliğinde sunulmuştur. lendirme zorunluluğu olduğu ileri sürülmek- tedir. Eğer bu tahminin doğruluk payı varsa, Rheinland-Pfalz: 2014 yılındaki Anayasayı seneler boyu istihbarat raporlarında yer alarak Koruma raporunda IGMG’nin Türkiye’deki siya- olumsuz sonuçlarla karşı karşıya kalan bir ce- si gelişmeler ve oluşumlarla bağlantısının zayıf- maatin takibinin kaynak meselesi olduğu, bir ladığı ve kendi ayakları üzerinde duran bir pro- grubun anayasa düşmanı olup olmadığının büt- fille dinî hizmetler ile sosyal çalışmalara ağırlık çe ve imkânlarla ilişkili olduğu gibi bir sonuç verdiği belirtilerek ayrı bir başlık açılmamıştır. çıkmaktadır. Öte yandan bir grubun anayasaya Bütün bu gelişmelerin yanında Branden- düşman olup olmaması, başka bir gruptan kay- burg, Bremen, Mecklenburg-Vorpommern, Sa- naklanan yeni tehlike senaryolarıyla değişme- arland, Sachsen, Sachsen-Anhalt ve Thüringen melidir. NSU terör örgütünün on seneden fazla gibi toplamda 7 eyalette IGMG Anayasayı Ko- bir süre Almanya’nın bir ucundan öbür ucuna ruma raporlarında yer almamaktadır. Hamburg cinayetler işleyip bombalar patlatarak gidebil- Anayasayı Koruma Dairesi 2014 raporunda IG- mesi ve bu eli kanlı terör örgütünün istihbarat MG’nin Hamburg bölgesinin “anayasa düşmanı” daireleri tarafından uzun süre açığa çıkartıla- düşüncelerden uzak olması nedeniyle kurumun maması da yanlış kullanılan personel kaynak- izlenmesinin durdurulduğu belirtilmiş, Kuzey ları ile metot hatalarından kaynaklanmaktadır. Ren Vestfalya eyaleti ise yine 2014 raporuna Bütün bu başarısızlık, bütçe sıkıntısı ya da teh- IGMG’yi dâhil etmemiştir. Schleswig-Holste- like senaryolarının değişmesi gibi durumlarda in’da ise IGMG içerisindeki yenilenme sürecine asıl sorgulanması gereken şey ise devletin Ana- dikkat çekilerek teşkilatın “anayasa düşmanı” yasayı Koruma Daireleri aracılığıyla yarattığı olarak tanımlanamayacağı belirtilmiştir.5 Aşağı yanlış “düşman” algısıdır. Saksonya’daki gelişmeleri inceleyen Anayasayı Özetle, IGMG’nin Anayasayı Koruma Daire- Koruma Dairesi IGMG’de ekstremist eğilimlerin lerinden çıkmasının en net sebeplerinden biri, bulunmadığını belirtmiştir. daha önceden de ciddi dayanakları olmayan iddiaların artık tutunulacak bir tarafının kal- Gelişmeler Ne Anlama Geliyor? mamasıdır. Anayasayı Koruma Daireleri tara- fından oluşturulan algının toplum nezdinde bir Raporlarda IGMG’nin yeni bir yönelime gir- karşılığı olmadığı nihayet anlaşılmıştır. Umulur diği ve bu nedenle “artık” anayasa için bir teh- ki diğer eyaletler de bu damgalayıcı ve sorunlu dit oluşturmadığı belirtilmektedir. Oysa IGMG, yaklaşımdan bir an önce vazgeçerler. dinî kimliğin ve dindarlığın aşırılık olarak nite- lendirilmesi, Müslüman cemaatlerin güvenlik * İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Sekreteri. iş birliklerine dâhil edilerek onların “sorunun” 1 Baden-Württemberg Anayasayı Koruma Dairesi Raporu 2014: http://www.verfassungssc- bir parçası olarak görülmeleri gibi konulardaki hutz-bw.de/site/lfv/get/documents/IV.Dachmandant/Datenquelle/PDF/RZ_IM_Verfassun- ilkelerinde bir değişiklik yaşamamıştır. Burada gsschutzbericht2014_web.pdf 2 Bayern Anayasayı Koruma Raporu 2014: http://www.verfassungsschutz.bayern.de/imperia/ IGMG’den ziyade Anayasayı Koruma Daireleri- md/content/lfv_internet/service/vsb_2014_pressefassung.pdf 3 Berlin Anayasayı Koruma Raporı 2014: https://www.berlin.de/sen/inneres/verfassungssc- nin bakışında bir değişimin meydana geldiğini hutz/publikationen/verfassungsschutzberichte/verfassungsschutzbericht_2013.pdf (Bu yazı kaleme alındığı tarihte Berlin’de henüz 2014 senesinin raporu yayımlanmamıştır.) gözlemlemek gerekir. 4 https://lfv.hessen.de/sites/lfv.hessen.de/files/content-downloads/Verfassungsschutzberi- Öte yandan IGMG’nin raporlardan çıkma- cht%202013_0.pdf S. 24. 5 http://www.schleswig-holstein.de/DE/Fachinhalte/V/verfassungsschutz/Downloads/Beri- sının en temel nedenlerinden bir tanesinin, chte/Verfassungsschutzbericht_2014.pdf?__blob=publicationFile&v=2 S. 140.

TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 • Sayı 243 • Perspektİf 13 Gündem

MIPEX 2015 Almanya, Göçmenleri Korumada Başarısız “Almanya uyumda ilk 10’a yükseldi!” Bu başlık, Migrant Integration Policy In- dex’in (MIPEX) 38 ülkenin entegrasyon politikalarını inceleyip ülkelerin kendi göçmenleriyle ilişkisini ortaya koymasından sonra gündemi uzun süre meşgul etti. Almanya’nın uyum politikası bir başarı tablosu olarak sunulsa da mevcut durumda ülkenin düzeltmesi gereken hayli mesele var.

Akif Şahin*

Mayıs 2015’te Birleşmiş Milletler Irkçılık- önlemler gibi alanlarda 167 civarında indikatör la Mücadele Komisyonu (CERD) Almanya’nın belirlemektedir. göçmenlere yönelik ayrımcılıkla mücadele- Bu verilerden yola çıkarak geçmişte uygu- sinde ihmalkâr olduğunu tespit etmişti. Ko- lanmış MIPEX araştırmaları ve diğer ülkelerin misyon, ırkçılıkla mücadele bir yana kurumsal sonuçları ile kıyaslamalar sonucunda yürür- ırkçılığın dahi takibinin yapılmadığını belirt- lükte olan önlemlerin değerlendirmesi yapıl- mişti. Ardından haziran ayında -birkaç olumlu maktadır. 10 Haziran 2015 tarihinde Almanya gelişme hariç- Almanya’nın göçmenlere yakla- için dördüncü MIPEX araştırması kamuoyuna şımına yönelik eleştirileri tasdikleyen MIPEX sunulmuştur. Ortalama 61 puan ile Almanya raporu sunuldu. Böylece eğitim, aile birleşimi toplam 38 ülke arasından onuncu sırada yer al- ve sağlık alanlarında hâlâ devam eden sorun- maktadır. Değerlendirmede Almanya’nın uyum ların endişe uyandırdığı da bir kez daha dile politikasında “küçük ama sürekli gelişmelere” getirilmiş oldu. imza attığı belirtilse de aslında bir durağan- “Migrant Integration Policy Index” (MIPEX lıktan bahsetmek daha doğru olurdu. Zira son - Türk. “Göçmen Uyum Politikası Endeksi”), MIPEX (2011) ile kıyaslandığında Almanya sa- bütün AB ülkelerinde ve ayrıca Avustralya, Ka- dece dört puan ilerleyebilmiştir. On ikinci sı- nada, İzlanda, Güney Kore, Yeni Zelanda, Nor- radan ilk ona girebilmesini ise başka ülkelerin veç, İsviçre, Türkiye ve ABD gibi ülkelerde göç- uyum politikaları alanında baltayı tamamen menlere yönelik entegrasyon politikalarının taşa vurmalarına borçludur. Almanya özellikle güncel seyrini bazı kriterler ile ölçmektedir. Bu iş piyasasında iyi not alıyor olsa da, ayrımcılı- bağlamda MIPEX iş piyasası, aile birleşimi, eği- ğa karşı koruma, eğitim ve sağlık hizmetlerine tim, sağlık, siyasi katılım, uzun vadeli oturum, ulaşma alanlarında daha atılması gereken çok vatandaşlığa giriş imkânı ve ayrımcılığa karşı adım var.

14 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 Uyum Toplumun Tamamını İlgilendiriyor me göstermiş durumda. 2012 yılında yabancı diplomaların kabul edilmesine dair çıkarılan Son MIPEX araştırmasını geçmişte yapılan yasanın yürürlüğe girmesi ve kısa zaman önce araştırmalardan farklı kılan husus bilhassa Al- göçmenlerin çocukları için Opsiyon Modeli’nin man uyum politikasındaki paradigma değişikli- kaldırılması da bunda etkili olmuştur. ğini ortaya koymasıdır. Birkaç yıl öncesine kadar uyuma “göçmenlerin yerine getirmesi gereken Ayrımcılıkla Mücadele Edilmiyor bir husus” olarak bakılsa da, uyum bu araştır- manın da açıkça gösterdiği gibi giderek artan bir Humboldt Üniversitesinin Berlin Empirik oranda toplumun tümünü ilgilendiren bir görev Uyum ve Göç Araştırmaları Enstitüsünde (BIM) olarak kabul edilmektedir. Nitekim Almanya görevli Prof. Dr. Naika Foroutan ayrıca iş piya- kendisini göç alan bir ülke olarak tanımladığı sasındaki farklılıklara dikkat çekmektedir: “Bir ölçüde uyum politikasında reformlar bağlamın- yandan meslek diplomaları daha sık tanınıyor da başarılı olabilmektedir. ve yeni göç edenlere uyum imkânları sunuluyor, Araştırmanın sunumunda Almanya’da- fakat diğer yandan ırkçı suçlar hâlâ ayrı bir kate- ki MIPEX partnerlerinden Göç Konseyi (Alm. goride kaydedilmiyor. Ayrımcılıkla ilgili davalar “Rat für Migration”) Başkanı Prof. Dr. Werner istatistiksel olarak standart bir şekilde derlen- Schiffauer, “Almanya’nın bir göç ülkesi oldu- miyor ve sadece çok nadir durumlarda suç du- ğuna dair gecikmiş kabul, nihayet siyaset ve yurusu ile sonuçlanıyorlar.” yasal düzenlemelerde kendisini göstermeye Ayrımcılıkla mücadele politikalarında Al- başladı.” dedi. Bilhassa iş piyasası ve vatan- manya çok gerilerde, 22. sırada yer alıyor. Bu du- daşlığa girebilme alanlarında Almanya MIPEX rum göçmenlerin Almanya’da diğer sanayi ülke- araştırmasına göre toplamda olumlu bir geliş- leri ile kıyaslandığı zaman ayrımcılıkla hukuki

TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 • Sayı 243 • Perspektİf 15 Gündem

anlamda mücadele etmelerinin çok güç olma- sından da kaynaklanıyor. Ayrımcılık mağdurları bu suçla mücadele edilebileceği hususunda ya Uyum politikalarını bilgiye sahip değiller ya da yeterince bilgilendi- rilmiyorlar. Böylece Almanya’daki göçmenlerin sağ eğilimli partilerin büyük bir kısmı hâlâ ırkçı veya dinî temelli ay- talepleri doğrultusun- rımcılığa maruz kalıyorlar. da düzenleyen ülkeler Bu durum kendisini “ırkçı fişleme” konusun- MIPEX raporunda ilk da da göstermektedir. Tren ya da istasyonlarda ırkçı saiklerle yapılan kontrollerin mağdurları ona giremedi. bu tarz gerekçesiz kontrollere daha kolay yol- lardan karşı koyabilmelidir. Oysa bunun yerine mağdurlar ayrımcılıkla mücadelede tek başları- meye ve standartlaştırmaya çalışan inisiyatifler na bırakılmaktadır. Federal Hükûmetin Ayrım- bulunmasına rağmen yürürlükte olan düzenle- cılıkla Mücadele Ofisi (ADS) de gerekli destek- meler MIPEX araştırmasına da olumsuz olarak te başarısız kalmaktadır. MIPEX araştırmasına yansımaktadır. Almanya, diğer ülkelerle kıyas- göre bu durum, ilgili ofisin neredeyse hiçbir ül- landığında aile birleşimi için oldukça zor şartlar kede görülmediği kadar az yetkilere sahip olma- koşmaktadır. MIPEX raporu bu hususta Alman- sından da kaynaklanmaktadır. ya’da uyumu engelleyen bir dil engelinden bah- setmektedir. Binlerce kişi, eşinin yanında olmak Veri ve Araştırmaların Eksikliği yerine vaktini Goethe Enstitülerinde Almanca öğrenmekle geçirmektedir. Oysa insanların Al- Göç Konseyi, MIPEX raporuna dair tavsiye- manya’da gerçekten evde olduklarını hisset- lerinde Almanya’da daha tutarlı yapılandırılmış meleri açısından aile birleşimi büyük önem arz ve uyum politikaları alanı içerisinde yorumlan- etmektedir. ması gereken bir ayrımcılıkla mücadele politi- kası talep etmektedir. Bu bağlamda göç ve uyum Eğitim ve Sağlık konularında kontrol ve güvenlik paradigmasın- dan acilen vazgeçilmeli, “Uyum politikası, önce- Dünyanın hiçbir ülkesinde eğitim alanın- likle güvenlik politikası ile ilgili olmayan birim- daki başarı Almanya’daki kadar sosyal kökene lerin sorumluluk alanında bulunmalıdır.” bağlı değil. Oysa bilhassa uyum alanında gerçek Ayrıca sosyal ve kurumsal ayrımcılığın ve eşitliğin tesisi için “herkes için eğitim” ilkesine nefret suçlarının boyutuna dair istatistiksel ve- bağlı kalınmalıdır. Göç kökeni bulunmayan öğ- rilerle araştırmaların eksikliği de eleştirilmekte- renciler ile göçmen ailelerinden gelen öğrenci- dir. Örneğin camilere ve Müslümanlara karşı iş- ler arasındaki büyük performans farkı ışığında lenen İslam düşmanı saldırılar, polis tarafından acilen eşit eğitim fırsatlarının geliştirilmesi ge- “siyasi motivasyonlu suçlar” olarak kayıt altına rekmektedir. alınmakta; “İslam düşmanlığı” gibi bir başlıkta Aynı ihtiyaç sağlık alanı için de geçerlidir. ayrı bir şekilde kaydedilmemektedir. Böylece Sağlık hizmetinde Almanya ülkeler arası kıyasta Müslümanlara karşı işlenen nefret suçlarının arka sıralarda -22. sıra- yer alıyor. MIPEX raporu boyutu açısından bir algı boşluğu oluşmaktadır. özellikle sığınmacılara yeterli sağlık bakımının Bu şartlar altında İslam düşmanlığına yönelik yapılmadığını ve eğitim ile sağlık alanlarının önleyici tedbirlerin alınması ve İslam karşıtı uyum politikasını ilgilendiren konular olarak saldırıların önlenmesi de mümkün değildir. görülmediğini vurguluyor. Bu durum Alman- ya’nın federal yapısından da kaynaklanmakta. Aile Birleşimi Oldukça Eziyetli Eğitim ve sağlık, eyaletlerin sorumluluk alanla- rında kalıyor ve aralarında etkin bir koordinas- Almanya’da aile birleşimlerini basitleştir- yon mevcut değil.

16 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 “Örnek Ülke Almanya”: litikasının başarısındaki önemli bir unsur ola- Yapılacak Çok İş Var rak Federal Göçmen ve Mülteci Dairesi (BAMF) gösteriliyor. Almanya BAMF’nin sayesinde uyum Geçmişte alınan önlemler Almanya’nın göç- politikası alanında müstesna bir konum kazan- menlerine daha iyi imkânlar sağlayabilmesine mış durumda. Özellikle BAMF’nin eyaletler ve katkıda bulunmuş. Bu alanda Almanya Avru- belediyeler ile mevcut iletişim ağı hızlı ve yeni pa’daki diğer ülkeler için de bir örnek hâline taleplere cevap verebilen kontrollü bir uyum po- gelmiş. Bir karşılaştırma yapmak gerekirse; litikasını mümkün kılıyor. Fakat uyum politika- Avusturya ve İsviçre gibi ülkelerde uyum ve göç sının yapıtaşlarına bakıldığı takdirde daha çok politikasına dair reform çabaları siyasi açıdan çaba verilmesi gerektiği görülüyor. Buna Prof. Dr. bloke edilebiliyor. Yine başka ülkeler uyum poli- Werner Schiffauer de katılıyor: “Bu sonuçlar kar- tikalarını sağ eğilimli partilerin talepleri doğrul- şısında geri çekilip dinlenemeyiz.” tusunda düzenledikleri için MIPEX raporunda ilk ona girememiş durumdalar (Hollanda veya Birle- *Hamburg Üniversitesinde sosyal ekonomi eğitimini ta- şik Krallık). mamlayan Şahin, İslam, uyum, siyaset ve toplum gibi ko- MIPEX raporunda Almanya’daki uyum po- nular hakkında yazılar kaleme almaktadır. Shutterstock.com/Oleg Golovnev © Gündem

Almanya’da Hristiyan CDU 2017 Demokrat Partisinden (CDU) bazı genç millet- vekili ve siyasetçiler 2017 Hristiyan ile ilgili hedeflerini ortaya koydukları bir grup kur- Demokratların dular. Grup, İslam’a dair tezleriyle dikkat çekerken dile getirilen tezler sözde Siyasileştirdiği siyasi İslam’ı önlemeye çalışırken Alman siyaseti- İslam nin İslam’ı siyasileştirmesi tehlikesini beraberinde getiriyor. Eren Güvercin*

18 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 Shutterstock.com/Slavko Sereda © Hristiyan Demokrat Partisinden (CDU) genç Aralarında İslam ilahiyatı profesörleri, ateşli İs- siyasetçiler, belli konulara dair konumlarını izah lam eleştirmenleri, Yezidiler, Aleviler ve sözüm eden yazılar yayımlayan gruplarına CDU2017 ona liberal Müslümanlar da bulunan karmaka- adını verdi. Grup faaliyetlerini “2017 için bugün- rışık bu grup anayasaya bağlı ve insan haklarına den karar vermek” sloganıyla yürütüyor. Bu iddi- saygı gösteren “hümanist Müslümanları” temsil alı slogan ilk bakışta insanların ilgisini cezbedici etme iddiasında bulunmakta, ayrıca kendisini nitelikte, fakat zaten sloganların asıl görevi de siyaset için de “muhatap” olarak sunmaktadır. budur: Sloganların arkasında saklanan içeriğe Burada kullanılan retorik oldukça açıktır: “Biz- biraz daha yakından baktığınızda asıl niyetin ta- ler iyileriz, diğer İslami dernekler gizliden gizliye mamen farklı bir şekilde parladığını görürsünüz. anayasaya düşmanlar veya en azından tam anla- CDU2017 Almanya’da İslam ile ilgili altı tezi mıyla güvenilemez oluşumlar.” yazılı hâle getirdi. İmzalayanlar arasında Jens Elbette herkesin bir oluşum kurmaya hakkı Spahn, Cemile Giousouf, Peter Tauber ve Serap var. Fakat sorun teşkil eden husus CDU’ya ya- Güler gibi siyasetçilerin bulunduğu bu metin- kın bir siyasi vakfın MFD’ye hem maddi hem de lerin giriş bölümünde CDU’nun “davetkâr bir örgütsel açıdan destek olmasıdır. Sadece Müs- parti” olduğu, yani partinin kapılarının aslında lümanlar değil gayrimüslimler de, örneğin Köln Müslümanlara da açık olduğu vurgulanıyor ve Başpiskoposluğundan Dr. Thomas Lemmen de mevcut fikir ayrılıkları ile sorunların beraberce, Müslümanların kendi öz örgütlenmelerine bu yani Müslümanlarla diyalog hâlinde çözülmesi tarz müdahaleleri eleştirmektedir. Göçmen kö- isteği belirtiliyor. Metni imzalayanlar bu diyalo- kenli CDU siyasetçilerine MFD hakkında ne dü- ğun tesis edilmemesi durumunda Almanya’daki şündükleri sorulduğunda ise CDU’nun bu dernek Müslümanlarla gayrimüslimler arasında bir ileti- ile bir alakası olmadığına dair bir bahane işitil- şimsizlik oluşabileceğine dikkat çekiyorlar. mekte, bu tarz gelişmeler aynı siyasetçiler tara- Metinde öne sürülenler mantıklı gibi gelse fından “yorumsuz” bırakılmaktadır. de gerçekte durum farklı. Çünkü metinde vurgu- Şimdi CDU2017 grubu Almanya’daki İslam lanan söz konusu “iletişimsizlik” Müslümanlar hakkında altı tez ile öne çıkıyor ve “ideal Müslü- ile gayrimüslimler arasında değil, daha ziyade man”ın, yani arzu ettikleri Müslüman prototipi- Müslümanlar ile siyaset arasında. Zira cami ce- nin özelliklerini anlatmaya çalışıyor. Bu tezlerde miyetlerinde, akademik ortamlarda ya da başka örneğin şu ifadelere yer veriliyor: CDU, “Kur’an’ı platformlarda Müslümanlarla gayrimüslimler tarihsel kontekstte yorumlayan ve onu 21. yüzyı- arasında zaten verimli bir iletişim sürdürülüyor. lın toplumsal ilişkileri ve Avrupa düzleminde an- Bu iletişimin elbette geliştirilmesi gerek, fakat lamlandıran bir İslam’ı savunanları” destekleye- olumlu gelişmeleri ve yeni neslin mevcut engel- cektir. Siyasetçilerin İslam ilahiyatına karışmaya leri nasıl aştığını da görmek gerek. cüret etmeleri ve hatta hangi Müslümanları des- Öte yandan siyasetin cami cemiyetleri ve İsla- tekleyeceklerini tespit etmelerini görmek doğru- mi derneklere karşı garip bir muamele içerisinde su şaşırtıcıdır. Bu görevin kala kala siyasetçilere olduğu gözleniyor. CDU2017’nin İslam’a dair altı kalması da aynı oranda şaşırtıcıdır. Öte yandan tezi de bu garip muameleye iyi bir örnek teşkil siyasetçiler ve diğer aktörler örneğin Kur’an’ın ediyor. Bir yandan siyasetçiler Müslümanların tarihsel bağlam içerisinde tefsir edilmesi gibi sorunları hakkında görüşebilmek adına cami ce- bazı kavramları mütemadiyen kullanmaktan hiç miyetlerinin temsilcilerine ihtiyaç duyarken öte de kaçınmıyorlar. yandan hem siyaset hem de CDU2017 iletişim Görünüşe göre bu insanlar ayetlerin klasik kurmak zorunda olduğu bu “muhatap”lardan çok geleneksel Kur’an çalışmalarında zaten tarihsel da hoşnut görünmüyor. kontekste ve vahyin sebebine göre tefsir edildiği- Henüz çok kısa bir süre önce, nisan ayında ni anlamamışlar. Bu geleneği Münster’deki bazı CDU’ya yakın Konrad-Adenauer Vakfı’nın des- sözüm ona reformist ilahiyatçılar ve bilhassa si- teği ile Almanya Müslüman Forumu (MFD- Alm. yasetçiler devrimci bir yenilik olarak tanıtsalar “Muslimisches Forum Deutschland”) kuruldu. da bu kavram yeni değil. Fakat bu aşınmış kav-

TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 • Sayı 243 • Perspektİf 19 Gündem

ramların arkasında farklı amaçlar yatmaktadır: değil de başka zamanlarda da bir caminin içeri- Bu söylemlerle Müslümanların önüne sanki ka- sini görmüş olsalar, bu sözde “ithal imamların” talogdan seçilmek üzere bazı hususlar koyulmak- İslam hakkında sağlıklı bilginin kazandırılmasın- ta ve sadece bunları yerine getirenlerin siyasiler da ne denli önemli bir rol oynadıkları hakkında tarafından tanınacağı veya “iyiler” safında yer bilgileri olurdu. Çoğu zaman göz ardı edilse de alabileceği dikte edilmektedir. Bu amaca destek Türkiye’den gelen imamlar gençlerin radikalleş- veren bir diğer araç da Alman üniversitelerinde mesine karşı âdeta bir kale oldular. yeni kurulmuş İslam ilahiyat fakülteleridir. Bazı İmamların Almanca bilmesi elbette önemli- ilahiyat fakültelerinde İslam dinî cemaatleriyle dir ve bu alanda cami cemiyetlerine büyük görev iş birliği tesis edilse de, kimi yerlerde anayasada düşmektedir. Ne var ki bu durumun Müslüman- da vurgulanan “dinî cemaatlerin dâhil edilmesi” gerekliliği tam anlamıyla hayata geçirilemiyor. Tam da bu nedenle CDU2017’nin daha fazla üniversitede İslam ilahiyatı kürsülerinin kurul- masına yönelik talepleri Almanya’da İslam ila- hiyatının geliştirilmesine yardımcı olmayacaktır. Almanya’daki Müslümanların daha fazla ilahiyat kürsüsüne ihtiyacı yoktur, aksine mevcut kürsü- ler evvela görevini yerine getirmeli ve Müslüman cemaatin güven duyduğu bir eğitim tesis etme- lidirler. Bu güven henüz tesis edilmiş değildir. Bazı yerlerde görevini yerine getirmeyen İslam ilahiyat kürsülerinin genişletilmesi sadece saf bir aktivizm ve göz boyama olacaktır. Bu bağlamda siyaset bilinçli olarak Müslüman cemaatin dı- şarıda bırakılmasını ve belli gelişmelerin onlara zorla dikte edilmesini sineye çekmektedir. CDU2017’nin tezlerinde yer alan bir diğer hu- sus da, “Almanya’da sadece Müslümanların gün- lük hayatlarını bilen” kişilerin vaaz verebileceği ve imamlık yapabileceği iddiasıdır. Bu nedenle de Almanca konuşabilen imamlara ihtiyaç duyuldu- ğu belirtilmekte, “ithal imamların” uyum için en- gel teşkil ettiği söylenmektedir. Burada gerçekten de doğru hususlara değinilmekte, fakat bu bağ- lamda çıkarılan sonuçlar sorunlu gözükmektedir. Görünüşe göre bu tezleri ortaya atan siyasetçiler Müslümanların günlük hayatlarından haberdar değiller. Zira bu hususta bilgileri olsa Alman- ya’daki Müslümanlar arasında imamların Al- manca vaaz vermelerinin gerekliliğine dair zaten ların arasında tartışılması gerekmektedir. Bunu bir görüş birliği olduğundan haberdar olurlardı. tartışmak, Avusturya’daki kabul edilemez İslam Bu bağlamda faaliyete geçmiş olan birçok cami Yasasını örnek alarak burada yaşayan Müslü- cemiyeti olmasına rağmen CDU2017’nin “ithal manlara bir talep kataloğu sunmak isteyen si- imamların” uyumun başarısız olmasından veya yasetin görevi değildir. Tek başına “ithal imam” gençlerin radikalleşmelerinden sorumlu olduk- tanımlaması bile saygısız bir tavrın açığa vurma- larına dair sonuç çıkarması gerçeklikten uzaktır. sıdır. Sadece ramazan ayında tören eşliğinde iftar ziya- Anlaşılması artık tamamen güç olan ise 5. tez- retlerinde veya seçim kampanyası zamanlarında de yer alan ifadelerdir. Bu tezde Almanya İslam

20 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 Konferansına iştirak eden cami cemiyetleri ve lar arasında) muhatap ve partner bulmak güçtür. derneklerin “ilahiyat alanında değil, sadece din Biz İslam’ın Almanya ve Avrupa’da devlet ve top- siyaseti açısından muhatap” olduklarına dair bir lum için müzakere, sözleşme ve diyalog partneri sav ileri sürülmektedir. Yani Müslümanlara dinî olabilecek bir şekilde ilahiyat alanında da organi- hizmetleri sunan, camileri ayakta tutan, imamla- ze olmasını desteklemek istiyoruz.” rın maaşını ödeyen, onları eğiten ve ayrıca genç Siyasetçiler İslami derneklerin Müslümanla- Müslümanlara dinleri hakkında bilgi veren, hac rın çoğunluğunu temsil etmediğine dair mesnet- hizmetini organize eden ve sair hizmetleri su- siz söylemlerini mütemadiyen tekrarlamaktalar. nan dernekler, ilahiyat alanında muhatap olarak Bu şekilde asıl söylemek istedikleri kendileri- kabul edilmemekte, derneklerin teolojik yeterli- ne göre daha uygun temsilcileri yeğledikleridir. Konrad-Adenauer Vakfının Almanya Müslüman Forumu ile ortaya koyduğu çaba bunun bir gös- tergesidir. Sözüm ona “siyasi İslam”la mücadele etmek istediklerini öne sürmelerine rağmen bu çabaları bir yandan açıkça siyasi güdümlüdür; Flickr.com/lensdaemmi

© yani âdeta siyasi bir İslam’ın, siyasi açıdan doğru bir şekli aranmaktadır. Diğer yandan Almanya’da yaşayan dört milyona yakın Müslüman belki de temsil edilmek istemiyor, fakat düzenli olarak ca- milere giden ve günlük hayatlarında dinin önem- li bir rol oynadığı Müslümanlar farklı dernekler tarafından pekâlâ temsil ediliyor. CDU, İslam’ın ilahiyat alanında da organize olmasına ve “Almanya usulü İslam” için akade- milerin oluşmasına destek vermek istiyor. Bu ku- lağa çok hoş gelse de güdülen amaç hiç de hoş değil. Ne zamandan beri siyaset bir dinî cemaatin içişlerine karışma küstahlığına cesaret edebi- liyor? Bir dinî cemaatin ilahiyat alanında nasıl organize olacağı sadece ve sadece o dinî toplu- luğun kendi meselesidir. Almanya’daki İslam’ın temel sorunları hakkında Müslümanların ken- dileri ile tartışmak yerine Müslümanlara yerine getirmek zorunda oldukları talimatlar vermek ancak kibirden kaynaklanmaktadır. Burada aynı göz hizasında bir iletişim ortamı aramak yerine Müslümanlara ne düşünebilecekleri, neye inana- bileceklerine dair talimatlar verilmek isteniyor. Siyasi açıdan “doğru” kabul edilen bir “devlet İslamı”ına dair bazı siyasetçiler kendi hayallerini likleri inkâr edilerek sadece din siyaseti alanında şaşılacak tezlerle ortaya koysa da bu hayallerin muhataplığa layık görülmektedirler. CDU2017, Din Hukuku açısından elle tutulur bir yanı yok. ilahiyat sorunları hakkında 2000’e yakın cami Aslında her siyasetçi, bu hayallerin karşılığı ol- cemiyetini muhatap almayacaksa kimi alacaktır? madığının farkında olmalı. Bu sorunun cevabı kendisini satır aralarından belli etmektedir. Zira devamında cami cemiyetle- *Köln’de serbest gazeteci olarak çalışan Güvercin “Yeni rinin Müslümanların sadece bir azınlığını temsil Müslümanlar – Alman Bir Neslin Portresi” (Alm. “Neo Mos- ettikleri iddia edilmektedir: “Bu nedenle toplum- lems - Porträt einer deutschen Generation) isimli kitabın sal veya dindarlar arası diyalog için (Müslüman- yazarıdır.

TEMMUZ / AĞUSTOSAĞUSTOS 2015 • SayıSayı 243 • Perspektİf 21 Dosya

Ölüm Yolculuğu

Cihad Nurettin el-Husari, birkaç sene öncesine kadar Suriye’de yaşıyordu. Nor- mal bir hayatı vardı, bir yandan imamlık yaparken bir yandan da Halep Üniver- sitesinde İslam Hukuku öğrenimi görüyordu. Çıkan savaş 4 milyon Suriyelinin ülkesini terk etmesine neden oldu. Avusturya’daki binlerce Suriyeliden biri olan Cihad şimdi Viyana’da yeni bir hayata başlayabilmek için mücadele ediyor.

Nermin İsmail*

“El-Husari” Arap dünyasında tanınmış bir koymaya dair sorumluluklarını hatırlatmış. isimdir. Bu isim bilhassa kari Mahmut Halil Hükûmetin ilk zamanlarda vatandaşların öf- el-Husari ile ünlenmiştir. Cihad da onun akra- kesini anladığını ve bazı iyileştirmeler plan- bası. “Bir vaiz kitlelere hitap etmesi sebebiyle ladığını söylese de Cihad bunların yalan oldu- saygı görür.” diyor otuz yaşındaki Cihad. İnce ğunu söylüyor: “Şiddetsizlik göstericiler için bir tarakla koyu renkli düz saçlarını sıkı bir şe- tartışılmaz bir unsurdu ve daha sık gösteriler kilde arkaya tarayan bu Suriyeli oldukça narin planlandı. Bu esnada her geçen gün daha faz- ve ince görünüyor. la sayıda şehir ve mahalle harekete katılmaya Eşi ve iki kızı ile birlikte caminin binasın- başladı. Hükûmet sivil mahallelere ateş etmeye daki dairelerinde yaşayan Cihad, yaptığı va- başlayıp ölenlerin sayısı yükselince bu durum azlarda Beşer Esad’ı eleştiremeyeceğinin hep Suriye halkının zulme karşı mücadele iradesini farkındaymış. “Siyaset her daim tabu olmasına güçlendirdi. Birçok kişiyle dışarı çıkıp özgürlük rağmen devlet başkanının adı ibadetlerde sa- için sesimizi yükseltmek inanılmaz güzel bir dece iyi dileklerle anılabilirdi.” diyen Cihad, duyguydu.” gerçek düşüncelerini ifade edemediği için öz- Rejimin bu gösterilere tek cevabı silah ve gür olmadığını söylüyor. zamlar olmuş. Katliamlar ve mahkûmlara yö- 2011 yılında devrim henüz yeni başladı- nelik işkencelere rağmen rejimi destekleyen ğında Cihad da hareketin içerisinde yer almış. insanlar da mevcutmuş. Cihad bu durumu, Mahallesindeki her gösteride teşvik edici ko- “Bilhassa Nusayri ve rejimden faydalanan- nuşmalar yapmış ve insanlara kötülüğe karşı lar rejimin sıkı destekçileriydi.” şeklinde tarif mücadele etme ve kendilerini adalet için ortaya ediyor: “Vaiz veya âlimlerin ise üç seçeneği

22 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 bulunuyordu: Ya Beşer Esad’ın arkasında ola- caklar ve karşılığında güven ve koruma göre- ceklerdi; ya direnişe katılacaklar ve her şeyle- Bir gün anladım ki rini ortaya koyacaklardı ya da tarafsız kalmaya çözüm bizim değil, sa- çalışacaklar ve sanki olaylar hiç olmuyormuş dece dünya siyasetinin gibi susacaklardı.” Göstericiler ve polis arasındaki ilk çatış- ellerinde. Anladım ki malardan sonra Cihad’ın dairesinin de içinde Suriye’deki çatışmayı bulunduğu cami bombalanmış. Böylece Cihad çözmek istemedikleri ve ailesine taşınmaktan başka bir seçenek kal- sürece durum sadece mamış. Fakat durum hiç iç açıcı değilmiş: “Biri beş, diğeri altı yaşındaki iki kızım her gün bit- daha da kötüleşecek. mek bilmeyen silah seslerinden korkuyor, ağlı- yorlar ve her seste çığlık atmaya başlıyorlardı. Eşimle onları travmalardan korumak istesek de ken seyirci kalmaktansa mazlumlara yardımcı başarısız oluyorduk.” olmak gerekir.” Aile 2011 yılının Nisan ayında Türkiye’ye Kısa bir süre sonra “Du’at Murabitin” isimli göç etmiş. Orada yakınları tarafından Gazian- bir organizasyon kurmuş ve cepheye gidip Öz- tep’te bir caminin dersliğinde dört ay kalmış- gür Suriye Ordusu’nun savaşçılarını uyarmaya lar. Fakat Cihad yine de her cuma Suriye’ye başlamış. “Onlara masumları öldürmemeleri ve vaaz vermeye gidiyor, insanlara, savaşta dahi ne bir ağaca ne de hayvana kötülük etmemeleri uyulması gereken bazı değerlerin önemini, şid- için akıl veriyorduk.” diye devam ediyor Cihad. detsizliği ve kalpleri doldurması gereken sabrı Zamanla bazı grupların haksızlıkları meşrulaş- hatırlatıyormuş. Bu durum bazılarının hoşuna tırmaya ve dini kendi amaçları için suiistimal gitmeyince onu etkilemeye ve rejime karşı in- etmeye başlamasıyla Özgür Suriye Ordusu ve sanları “kışkırtmaktan” alıkoymaya çalışmış- direniş hareketi bünyesinde de benzer eğilim- lar: “Kısa süre sonra hem Esed yanlılarından, ler görülmeye başladığından bahsediyor. hem de IŞİD yanlılarından tehditler almaya O zamana kadar vatanını terk etmek aklının başladım.” ucundan bile geçmeyen Cihad ayrılış kararını Fakat Cihad için verdiği vaazlar onun için şöyle anlatıyor: “Bir gün anladım ki çözüm bi- özgürlüğün hâlâ değerli olduğu anlarmış. zim değil, sadece dünya siyasetinin ellerinde. Cuma günleri düzenlenen gösterilere Cihad Anladım ki Suriye’deki çatışmayı çözmek iste- en ön saflarda katılıyormuş. Rejim tarafından medikleri sürece durum sadece daha da kötü- direnişin kaynağı olarak görülen camilere sal- leşecek.” dırılar çoğalmaya başlayınca camiler boşalmış. Böylece Cihad da camilerden uzaklaşmaya ka- Belirsizlik ve Bitmeyen Bekleyiş rar vermiş ve imamlığı bırakıp şahsi direnişini tamamen başka bir bağlamda devam ettirmiş. Nihayet 2014 yılının kasım ayında ilti- Bir radyo kanalında “Halab Al-Youm” isimli ca etmeye karar veren Cihad bu sürece “ölüm bir haber programının sunuculuğuna başlamış. yolculuğu” diyor. Onlarla yola çıkan sekiz ya- Daha sonra Nasaem Syria adlı kanalda yayın- şındaki kız kardeşinin Avusturya’da aile birle- lanan “Ulama Bilad Al-Sham” adlı bir program şimini kolaylaştıracağını düşünmüşler. Plana sunmuş. Yanı sıra halka ekmek dağıtan bir göre Mersin kıyısından İtalya’ya gemiyle geçe- yardım organizasyonunda çalışmış. Bunlar Ci- cek, bu yolculuk için de 6200 Dolar ödeyecek- had’ın son dört yılda Suriye’deki savaşta yap- lermiş. Fakat yolculuk bir türlü başlamamış: tıklarının sadece ufak bir kısmını oluşturmuş. “İnsan kaçakçıları her gün yola çıkacaklarının Nitekim sakin bir sesle, “Nerede bir işe yardım- sözünü verip sonrasında plan değiştiriyorlar- cı olabildiysem oraya katıldım. Zulüm yapılır- dı. Durmadan yeni buluşma yerleri ve saatleri

TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 • Sayı 243 • Perspektİf 23 Dosya

verip onlara uymuyorlardı.” Beş gün boyunca tırlıyor Cihad. İnsan kaçakçılarını caddeleri ve bu durum böyle devam edince Cihad belirsiz- deniz yollarını kontrol eden büyük bir mafya liğe daha fazla tahammül edemeyerek para- olarak tanımlayan Cihad, kaçakçıların kendi- sını geri istese de tam da o gün yola çıkılmış. sinden 5000 Euro istediğini, ama o kadar parası Ardından gelen süreci şöyle anlatıyor Cihad: olmadığını söylüyor. “Gemi kıyıdan çok uzaklaşmadan teknik bir ha- Kaçakçıların yalanları ve seyahat esnasında sar oluştu. 320 yolcu bulunan gemi yola devam insanların huzursuzlukları sebebiyle karde- edemedi ve beş gün boyunca kendi etrafında şiyle kaçakçılardan yardım almadan yolculu- dönüp durdu. Sallanma gemideki insanların ğa yalnız devam etmeye karar vermişler. Ara- sinirlerini bozmuştu ve çoğu durmadan istifra lık ayında hava sıcaklığı -16’ya ulaştığında iki ediyordu. Kaçakçılar başka bir gemi getirecek- kardeşin yanlarında hiçbir şey yokmuş. Çoğu lerini ve onları alıp yola devam edeceklerini zaman tren raylarını yayan takip etmişler, or- söyleseler de bunu yapmadılar. Bunun yerine manlarda saklanmışlar ve yakalanmamaya gemi Kıbrıs’ta durdu ve burada mülteciler Mer- dikkat etmişler. Makedonya’ya ulaştıklarında sin’e geri gönderildi. Kaçakçılar bu yolculuk üç defa yakalanıp sınıra geri götürülmüşler. Ci- için her yolcudan 200 Dolar aldılar.” had artık ne yapacağını bilmez bir şekilde bu Deniz üzerinden Avrupa’ya ulaşmayı bir kez yolculuğun tamamıyla son bulduğunu düşünü- deneyen Cihad ikinci kez bunu başaramayaca- yormuş. Zira soğuk hava dayanılmaz boyutlara ğına eminmiş. Arkadaşları tekne ile Yunanis- ulaşmışken umutları giderek azalmış. tan’a geçip oradan arabayla Avusturya’ya de- İki kardeş Makedonya sınırına ulaştığında vam etmesini önermişler. İkinci denemesinde Bangladeşli bir adama rastlamışlar. Cihad’ın Cihad erkek kardeşi ile şişme botla Yunanis- tabiriyle kaçakçıların patronu olan bu adam tan’a geçmiş. Bu yolculuğun hayatında yaşa- onları Sırbistan’a götürmek için kendi adına dığı en kötü tecrübe olduğunu söyleyen Cihad 500 ve yardımcısı için 200 Euro istemiş. Üç gün bu konu hakkında fazla konuşmak istemediğini boyunca yürümüşler. Sırbistan’da onları sıcak söylüyor. bir şekilde karşılayan bir Suriyeliye rastlamış- 1000 Dolar’a tıka basa dolu bir bot ile Yu- lar. “O insan yolculuk boyunca karşılaştığım ve nanistan’a ulaşmışlar. “Ondan sonra Atina’ya, dünyada iyi insanların olduğunu bana göste- insan kaçakçılarının yanına gittik.” diye ha- ren çok az sayıda insandan biriydi.” Cömert bir yemekten sonra onlara yolculuklarına devam etmeleri için para vermiş ve Sırbistan’ı bir an önce terk etmelerini tavsiye etmiş. Yolda ta- nıştıkları bir başka Suriyeli onları alıp Macaris- Bizler savaştan mah- tan’a götürecek bir arkadaşını önermiş. volmuş bir şekilde Cihad bu esnada yaşadıklarını şöyle anlatı- buraya geliyor ve sa- yor: “Birkaç saat karda bekledik. Vücudumun dece normal bir hayat hiçbir yerini hissetmiyordum. Her yerim donup kalmıştı.” Sonunda bir araba gelmiş ve onları sürdürmek istiyoruz. Macaristan’a götürmüş. Orada onları tır ile Ci- Çalışmamıza izin veril- had’ın ve kardeşinin ayrıldığı Villach’a götüren mesini ve kendi ayak- bir insan kaçakçısına rastlamışlar. Kardeşi Al- manya’ya gitmek istemiş ve Cihad’ın tabiriyle larımız üzerinde devlet “ölüm yolculuğu”na tek başına devam etmiş. yardımına muhtaç Cihad Villach’ta polise gitmiş ve sonrasında olmadan durabilmeyi Salzburg’a sevk edilmiş. 3 Mart 2015 tarihin- istiyoruz. de ise resmen sığınmacı olarak tanınmış. “Bu yolculuk bana çok şey öğretti.” diyen Cihad, krizlerden beslenen suçluların kaçış yollarına

24 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 hükmettiğini, kaçakçı botlarında can veren ça- resiz insanların kaderleriyle nasıl acımasızca oynandığını görmüş.

Yeni Vatanda Özgürlük Arayışı

Cihad vatanını asla terk etmek istemediği- ni tekrarlarken her seferinde gözleri doluyor, fakat sonunda başka çaresi kalmadığını söylü- yor. İki kızı Rabia ve Fatma, onları bıraktığın- dan beri tüm endişelerinin kaynağı. Ailesinin güvende olduğunu bilmek onu mutlu etse de evini, Volkswagen tosbağasını, Suriye sokak- larının ve camisinin kokusunu özlüyor. Kısa süre duraklıyor ve gözünü kaçırıyor. Suriye’ye asla geri dönmek istemiyor, orada çok fazla zulme şahit olmuş. Suriye’de hiçbir zaman öz- gür olamamış ve vatanında eşit haklara sahip yaşayabilme fikrini her düşlediğinde gözlerini yabancı bir ülkede açmış. Birçok insanın savaş- tan fayda sağladığı sürece savaşın bitmeyece- ğinden emin: “Rusya, Çin, İran ve silah temin eden güçler oldukça katliamlar devam edecek. Kendisini Irak Şam İslam Devleti olarak adlan- dırılan oluşum, dini siyasi amaçlarını gerçek- leştirmek için kullanan bir terör örgütünden başka bir şey değil.” Cihad çoğu insanın gözü- nün boyandığını ve bunun eksik bir din anlayı- şından kaynaklandığını söylüyor. Hâlâ iyi derecede Almanca bilmiyor ve ça- lışmaya başlayabilmesi için zaman gerek. Ci- had’ın bir diğer isteği de kendisine fakir bir mülteci gibi değil de insan gibi davranılması. Avusturya’dan daha fazla hoşgörü ve destek bekliyor: “Bizler savaştan mahvolmuş bir şe- kilde buraya geliyor ve sadece normal bir hayat sürdürmek istiyoruz. Çalışmamıza izin veril- mesini ve kendi ayaklarımız üzerinde devlet yardımına muhtaç olmadan durabilmeyi is- tiyoruz. Çocuklarımı ve eşimi yakın zamanda görüp onları buraya getirmek istiyorum. Üni- versitede okuyup Arapça öğretmeni olarak ça- lışmak istiyorum.” Cihad’ın yolculuğu devam ediyor, bu sefer yolculuğun hedefinde “yaşamak” var.

*Viyana merkezli gazeteci olan İsmail Avusturya’da çeşitli gazetelerde ve ORF’de çalışmaktadır.

TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 • Sayı 243 • Perspektİf 25 Dosya

Kalmak İçin Gelenler: Türkiye’nin Mültecileri Onlar Türkiye’nin “misafirleri”. Resmî bir statüleri yok, topluma uyumlarını kolay- laştıracak yasal bir çerçeve yok, geri dönüş umutları yok, Türkiye’de çocukları için düşleyebilecekleri bir gelecek de yok. Mültecilere, Suriye krizinin başından beri 6 milyar Dolar harcayan Türkiye’den bir bakış. Baruch WolskI*

Alaa 30 yaşında ve üniversitede İngiliz Ede- biyatı okumuş. Dört aydır İstanbul’da yaşıyor. Askere çağrılması üzerine iltica eden Alaa şöyle değerlendiriyor bu durumu: “Savaşan taraflar- dan birini seçmeye zorlandığım için ülkeyi terk etmek zorunda kaldım.” Bir kere 2011 yılında üniversite eğitiminin ilk bölümünden sonra askerlik yapmıştı, fakat kendi vatandaşlarına karşı silahaltına alınmayı reddetmişti. Bu reddedişin sonucu ise dört ay hapis ve anlatılamaz bir işkence olmuştu: “Ha- piste canları ne zaman istediyse biz mahkûm- lara işkence ettiler ve bizi aşağıladılar. Beşer Esad’a bir tanrıymış gibi biat etmeye zorladılar bizi.” Alaa işkence gören mahkûm arkadaşları- nın çığlıklarını gece gündüz duyuyordu. Bu zor süreci nasıl atlattığı genç adam için hâlâ bir muamma. Neden serbest bırakıldığını da bilmiyor. Fakat bir gün hapishane kapıları kendisi için açılmış ve iki yıl için normal haya- tına, sokağındaki küçük dükkânına, ailesine ve eğitimine geri dönebilmiş. Ancak bir gün yine askere çağrı emri gelince Alaa bu sefer yanına zaruri eşyalarını alarak Türkiye’ye geçmiş; yani ülkesini terk etmiş. Alaa Türkiye’de sığınma imkânı bulan 1 bu- çuk milyon Suriyeliden sadece biri. Mültecilerin çoğu İstanbul’da yaşıyor, çünkü Boğaz’daki me- gakent Türkiye’nin ekonomik motoru ve burada iş bulma imkânı çok daha yüksek. Ayrıca Suriyeli öğrenciler için şehirdeki üniversitelerin kapıları açık ve Türkiye’deki az sayıda Suriye okulları- nın tümü İstanbul’da bulunuyor. İnsani yardım

26 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 kurumu olan Suriye Nur Derneği görevlisi Aya Abdulrahman’a göre sayısı 40’a ulaşan okullar- da takriben 16 ila 20 bin öğrenci ders görüyor. Dernek, bu okullardan ikisini ve küçük bir hastaneyi işletiyor. Fakat okullara duyulan ihti- yaç çok daha yüksek. Tahminen 500 bin mülte- ci çocuk henüz zorunlu eğitim çağında. Ayrıca Suriyeli öğrencilere Türk karneleri değil, sa- dece Libya karneleri verilebiliyor. Millî Eğitim Bakanlığının bu durumu değiştirecek planları hayata geçireceği ise duyumlar arasında. Okul- ların maddi açıdan daha fazla desteklenmesi ve çocukların dışarıdan sınavlara girerek Türk dip- lomaları almaları, böylece Türk eğitim sistemin- de yükseköğrenim imkânı elde etmeleri de hâlâ plan aşamasında. Türkiye hükûmetinin kurduğu 20 mülteci kampında nispeten daha az Suriyeli mülteci ya- şıyor. UNHCR’ın (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği) kısa süre önce tasdik ettiği üzere bu kamplar dünya çapında örnek olacak şekilde idare ediliyorlar. Buna rağmen mülteci- ler için şehirler daha cazip. Düzensiz konut pi- yasası hızlı biçimde şehrin yeni sakinlerine göre riyeli bir topluluktan söz edilemez. Çoğu Suriye- dalgalanmış ve kiralar aşırı oranda yükselmiş li kendi vatandaşlarının sırtından para kazanı- durumda. Suriyeliler için bu durum İstanbul’un yor. Alaa bu nedenle daha ziyade memleketten yerli sakinlerine nazaran çok daha fazla sorunu tanıdığı insanlara güvendiğini söylüyor. Eski beraberinde getiriyor. Ev sahipleri, kiraladıkları komşular, arkadaşlar ve akrabaların oluşturdu- dairelerde normalden fazla insanın kalacağını ğu bu “Suriyeli çevresi” ise oldukça küçük ve bu ve dolayısıyla bu dairelerin hızlı şekilde yıpra- çevreler de insanların bir zamanlar Suriye’de ya- nacağını düşündüğü için dairelerini Suriyelilere şadığı sosyal konumu yansıtıyor. Fakirler fakir- kiralamayı reddediyor. Bu zamana kadar ev tu- lerle, zenginler zenginlerle bir araya geliyor. Tek tabilen Suriyeli orta sınıf aileler de artık azalan fark Suriyeli orta sınıfın gitgide daha muhtaç bir konut sayısı nedeniyle diğer ailelerle aynı evde duruma düşmesi. Sadece az sayıda varlıklı insan kalmak zorunda. Suriyelilere buna rağmen ev lokal veya işletme kurmayı başarabilmiş. kiralayanlar fahiş fiyatlar talep ediyor veya da- İstanbul’da Taksim’e yakın fakir Tarlabaşı irelerini en kısa yoldan sözde “motel” olarak ad- Mahallesinde yüzlerce Suriyeli mülteci kendi- landırarak yatak kiralıyorlar. lerine kalacak yer bulmuş. Bunların büyük bir Alaa İstanbul’un Fatih semtinde iki düzine kısmı şehrin marjinal Kürt alt tabakasıyla bağ adamla aynı daireyi paylaşıyor. Yani 25 adam kurmaya çalışan Suriyeli Kürtler. Fakat çoğu bir mutfak, bir tuvalet ve bir banyoyu kullanı- Suriyeli mülteci dindar Sünnilerden oluşuyor; yor, odalarda ranzalar yan yana. Alaa’nın daireyi bunların çoğu daha dindar kitleye sahip Fatih kiralayan hemşerisi daireye ayda 2400 Lira kira semtinde yaşıyorlar. ödüyor. Fakat aynı kişi ayrıca kendi kiracıların- Mültecilere yardım yapan kuruluşlar bu bü- dan da para kazanıyor: Adam başı ayda 300 Lira yük iltica hareketinin etkileri konusunda endi- talep ediyor. Böylece iyi bir ortalama gelir elde şeli. Suriye’deki etnik ve dinî gruplar Türkiye’de etmiş oluyor. de mevcut; yani mülteciler ülkedeki çatışma- Büyükşehirlerde birbirlerine destek olan Su- ları arttırma, toplumsal dengeyi değiştirme ve

TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 • Sayı 243 • Perspektİf 27 Dosya

Türkiye’yi raydan çıkarma potansiyeline sahip. diye hitap ediyoruz, fakat bu iddianın hakkını Bu nedenle de uzun vadeli yaklaşımların hayata vermiyoruz. Çoğu bölgede Suriyeli komşuları- geçirilmesi gerek. mız mağdur ve bu bizi ilgilendirmiyor.” Birçok “Suriyeli mültecilerin Türkiye’de oldukça sı- Avrupa ülkesinin siyasi ve insani çözüm yolları cak bir şekilde karşılandığı algısı Suriye’de bas- yerine askerî yollarla iltica kanallarını kapatma kın.” diyor Alaa: “Fakat halk arasında çok büyük çabaları karşısında Türkiye aslında çok da şikâ- bir oranda dışlanma ve reddedilme söz konusu. yet edilecek bir pozisyona sahip değil. İnsanlar Suriyeli olduğunu anladıklarında ta- Şimdilik Suriyeli mülteciler resmî açıdan vırları daha kabalaşıyor. Belki bunda bazı Suri- “misafir” olarak kabul ediliyorlar. Hükûmet iç yelilerin çıkarttığı sorunların etkisi vardır.” So- savaşın başında Baas rejiminin kısa zamanda yı- runların çoğu, imkânsızlıklardan doğuyor. Çoğu kılıp sivil halkın yakın zamanda geri döneceğini Suriyelinin ne parası ne de işi var. beklese de yıllar süren kanlı çatışmalar sonra- Türklerden Erdoğan’ı seven ve ondan nefret sında bu umuttan geriye sadece bir şey kalmış: edenler gibi iki kutbun çatışma alanından Su- O da Suriyelilerin statüsüz durumları. Kalabi- riyeliler de nasipleniyor: “Erdoğan’dan nefret lirler ama kalıcı bir vizeleri yok. Sürülmüyorlar edenler bazen sinirlerini bizden çıkarıyorlar. ve devlet yasa dışı çalışmalarına göz yumuyor. Kaderlerimiz onun kaderine bağlıymış gibi gö- Bir yandan bu durum mültecilere kötü de olsa rünüyor.” geçimlerini sağlamaları için bir imkân sunuyor; Birçok Müslüman sivil toplum kuruluşu, diğer taraftan bu politika düşük ücretli çalışma Türkiye’nin başka ülkelerin kabul etmeye hazır sektörüne muazzam baskı uyguluyor. Çoğu Suri- olduğu mülteci sayısından çok daha fazla insanı yeli damping ücretler karşılığında çalışmak zo- kabul ettiğini söylüyor. Diğer taraftan Müslü- runda, ne sigortaları var ne de iş verenleri onlar man toplumun bilinç eksikliğine dikkat çekenler için vergi ödüyor. Alaa’nın en çok istediği şey ise de var: “Biz kendimize Ensar ve onlara Muhacir çalışma izni. Böylece sadece 700 Lira maaş için

Suriye Nur Derneği görevlisi Aya Abdulrahman

28 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 haftada 50 saat çalışmak zorunda kalmayacak. Suriye’nin istikrara kavuşması çok zor. Çalışırken yarım kalmış eğitimine de devam Türkiye’den beklenen ise, Suriyelilerin Türk edebilmeyi istiyor. toplumuna uyumunu da sağlayabilecek yasal bir Mültecilerin yüksek sayısı nedeniyle çıkan çerçevenin hayata geçirilmesi. Zira savaşın sonu gerginlikler şimdiye kadar trajik bir boyuta görünmüyor ve savaş sonlansa dahi insanlar her ulaşmış değil; daha çok münferit anlaşmazlık- şeylerini kaybettikten sonra nereye geri döne- lar söz konusu. Bu anlaşmazlıklar da sorunların bilirler ki? bol olduğu, insanların fakir ve iş imkânlarının Alaa da oldukça karamsar. “Geriye yok edi- kısıtlı olduğu bölgelerde meydana geliyor. Ör- lecek hiçbir şey kalmadığında Suriye sakinle- neğin Suriyeli mültecilerin Başakşehir’de kaldı- şecek.” Memleketi Şam’da eşi ve bir buçuk ya- ğı bir ev bir kaç ay önce yandı; bunun sebebi de şındaki oğlunu geride bırakmış. Ailesini yanına muhtemelen komşular arasında meydana gelen almayı düşünüyor mu? Alaa tereddüt ediyor. basit bir günlük sorundu. Fakat durumun kötü- Aslında istiyor, her ikisini de özlüyor, fakat oğ- ye gitmesi mümkün. Çünkü bilhassa şehrin en lunun Türkiye’deki geleceğinden korkuyor. “Oğ- fakirlerine göre Suriyeliler, yerlilerin en çok ih- lum başkalarının suçlarını ödemek zorunda ka- tiyaç duyduğu şeyi ellerinden alıyorlar: İşlerini! lır mı? Onu aşağılarlar mı? Hep yabancı olmaya Suriye Nur Derneği’nin başka bir çalışanı mahkûm mu olur?” Bu sorulara bir cevabı yok. olan Aya Abdulrahman ise hemşerilerinin Tür- Onun için biraz daha beklemekte fayda var. kiye’deki durumu hakkında konuşmayı pek de istemiyor. Bunun yerine derneğin Suriye’de or- *Uzun süre boyunca ırkçılıkla mücadele aktivisti olarak fa- ganize ettiği yardım paketlerinin etkileyici sayı- aliyet gösteren Wolski, dil öğrenimi için İstanbul’da bulun- sından, okullardan ve tıbbi merkezlerden bah- maktadır. setmek istiyor. Kucağında oynayan küçük oğlu İstanbul’da doğmuş. Aya üç seneden beri ülkede Suriye‘den kaçan Alaa olduğu hâlde neredeyse hiç Türkçe bilmiyor, ha- yatı tamamıyla Suriye odaklı. Gelecek için plan- ları sorulduğunda omuz silkiyor. UNHCR birkaç Türkçe kursu sunuyor, fakat bunlara talep çok fazla ve diğer yandan kurs haftada sadece iki saat ve bekleme listesi çok uzun. Hristiyan kuruluşlar yardım hizmetleri- ni çoğu kez misyon çalışmalarıyla bütünleştir- mişler. Alaa bir müddet Caritas için tercüman olarak çalışmış, oradakiler ise onunla daha çok İsa, Kur’an ve İncil hakkında konuşmak istemiş- ler. Suriyeli çocukların bu kuruluşlarda Hristi- yan şarkıları söylediğini belirtirken şöyle diyor: “Bize neden Hristiyanlığı kabul ettirmeye çalı- şıyorlar? Bence bu bizim mağduriyetlerimizin sömürülmesinin sadece farklı bir şekli.” Sivil toplum çalışanlarına göre yardım orga- nizasyonlarından kalıcı bir çözüm beklenemez, çatışma bölgeleri için siyasi çözümler şart. Hiç kimse gönüllü olarak vatanını terk etmeyeceği gibi mevcut sorunlar da doğal olarak değil, in- sanlar tarafından oluşturuluyor. Birçok devlet kriz bölgelerinden siyasi çıkar devşirdiği ve çö- zümün değil, sorunun bir parçası olduğu sürece

TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 • Sayı 243 • Perspektİf 29 Dosya/Söyleşi Flickr.com/Marschalek ©

Çocukken Afganistan’dan Almanya’ya iltica et- tiniz. O süreçte yaşadığınız bazı detayları bizimle “İnanan paylaşır mısınız? 90’lı yılların başında Kabil’den kaçtık. Yeni Delhi’de bir ay ikamet ettikten sonra bir kaçakçı çetesi ile iletişim kurduk. Çete bizi önce Mos- Herkes, kova’ya, sonra Polonya’ya, oradan da ormanın içinden Almanya’ya getirmeyi vadetmesine rağ- men Moskova’da ortadan kayboldu. Böylece bir anda elimizde avucumuzda hiçbir şey kalmamış Bir Parça bir vaziyette Moskova’nın ortasında kalakaldık. Başta 2 hafta kalmayı planlarken Moskova’da 13 ay gibi uzun bir süre geçirdik. Başka bir çete bizi Moskova’dan Kazakistan’a, oradan da sahte Rus Mültecidir.” pasaportlarıyla Almanya’ya getirdi. Kabil’de doğan Milad Karimi, Münster Peki “mülteci olmak” sizi ne kadar etkiledi? Üniversitesinde kelam ve İslam felse- Mülteci olmak beni temelden etkiledi diyebi- fesi alanlarında öğretim üyeliği ya- lirim. Bugün, geçmişte ülkesinden kaçan bir ço- cuk olarak yaşadığım her şey için minnettarım. pıyor. Karimi ile Afganistan’dan kaçış Muhteşem hicret tecrübesiyle Medine’de genç hikâyesini ve Almanya’da yeni yeni fi- Müslüman bir cemaate kimlik kazandıran Pey- gamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’i sıkça dü- lizlenen İslam ilahiyatına siyasi ilginin şündüm. Aslında inanan herkes bir nebze mül- muhtemel sonuçlarını konuştuk. tecidir. Kaçış ve göç bana aslında neyin kalıcı,

30 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 neyin geçici olduğunu, insanın ne için mücadele 2009 yılında Kur’an’ın Almanca meal çalışmasını etmesi gerektiğini öğretti. İnsan zenginlik için tamamladınız. Bu daha önce de planladığınız bir mi, saygınlık ya da toplumda yüksek bir pozis- şey miydi? yon için mi çaba sarf etmeli? Bütün bunlar fani, Öğrenimimin başında Kur’an mealleriyle ilgi- ama aynı zamanda çok da cazibeli şeyler. Afga- lendiğimden beri meallerden memnun değildim. nistan’dan kaçışım esnasında kimsenin benden Çok erken bir dönemde bazı sure ve ayetleri Al- alamayacağı bir şey için, bir insanın “elde ettiği” manca’ya aktarmaya başlamıştım. Herder Yayı- değil, “olduğu” bir şey için çaba sarf etmem ge- nevi’nin sorumlusu benim bu gizli sevdamdan rektiğini anladım. Tam da bu aşamada Hz. Pey- haberdar olup birkaç denememi gördüğünde gamber benim için çok güzel bir örnek oldu. Kur’an’ın tamamı üzerinde çalışmamı teklif etti. Bugün hâlâ tercüme çalışmalarıma devam ettiği- Bugün Avrupa’ya mülteciler için meşru bir gi- mi itiraf etmem gerek. riş imkânı bulunmuyor. Sizin şahsi tecrübenizin ardından bu durumun değişeceğini düşünüyor İlahiyat profesörü olduğunuzda birçok maka- musunuz? Sizce Avrupa, kapılarını sıkıca kapat- leniz, ama her şeyden önce bir biyografiniz yayım- mış bir kale mi? landı. Neden? Evet, bence öyle. Avrupa bir kale, hem de Av- Kitabı bir biyografi olarak görmüyorum aslında. rupalı olmayan bir kale. Zor durumda bulunan, Kitapta daha çok şahsi tecrübelerimden hareketle hayatı ve özgürlüğü için çaba sarf eden hiçbir İslam’a olan içsel bağımı, neden Müslüman ol- insan illegal değildir. Bir tarafta insan hakları, duğum için şükrettiğimi, Kur’an’ın beni nasıl yü- aydınlanma ve dayanışma gibi değerlerin vur- celttiğini, namazın en büyük umutsuzluk ve yeiste gulanıp, diğer tarafta bu değerlerin kararlılıkla dahi insana nasıl güç verdiğini, dünyanın Müslü- hiçe sayılması hem rahatsız edici hem de iki- manları iyi ve kötü diye ayırma arzusundan neden yüzlü bir tutum. Bu durumda insan bu değer- daha karmaşık olduğunu anlatmaya çalıştım. lerin herkes için değil, sadece belirli insanlar için geçerli olduğu hissine kapılıyor. Eğer Avru- Almanya’da yavaş yavaş yerleşik hâle gelmeye pa kendi değerleriyle uyumlu olmak istiyor ve başlayan ilahiyat fakültelerine devletin ilgisini na- kendi ilkelerini ihlal etmek istemiyorsa, o hâlde sıl değerlendiriyorsunuz? kendisini bir kale olarak konumlandırmaktan Eleştirel bir akıl, ilahiyatın olmazsa olmazı. vazgeçmelidir. Devletin bu fakültelere olan ilgisi de dışarıdan ilahiyata aşılanmaya çalışılan ilgiler kadar so- Vatan denilen şeyin tek bir mekâna bağlı ol- runlu. İslamcılığa, hatta çoğu insan tarafından madığını söylüyorsunuz. Sizce insanın tek bir bilinmeyen ve tanınmayan İslam’a karşı duyulan vatanı mı olmalı, yoksa birden fazla yeri “vatan” korku bu fakülteler söz konusu olduğunda büyük belleyebilir mi? bir rol oynuyor ne yazık ki. Neticede de İslam ila- Ben belli bir coğrafi mekân anlamındaki “va- hiyatları Alman üniversitelerinde “Müslümanlar tan”ı bir illüzyon olarak görüyorum. Ben vatanı- çok sevildiği” için kurulmuyor. Fakat bununla mı İslam’da buldum. Benim daimi yol göstericim birlikte ilahiyatçıların görevinin bilimsel ilkelere Afganistan değil, Kur’an’dı. İslam bizim Allah’a bağlı kalmak olduğu unutulmamalı. Bilimsellik, teslim olduğumuz müddetçe özgür olduğumu- tam da bizim İslam ilim geleneğimizin ortaya zu bize öğretir. Allah’ın bir kulu olmak, vatan, koyduğu bir değer. Bu değer kimden olursa olsun ulusal aidiyet, ten rengi, kan bağı ya da dilden dışarıdan gelen taleplerden, beklentilerden ve bağımsız olarak en büyük özgürlüktür. beslenen ümitlerden bağımsız kalmak zorunda. Bu beklentilere kapılmamak ve ilahiyatın asıl se- Almanya’ya geldiğiniz için kendinizi “şanslı” merelerine odaklanmak, sadece “muhafazakâr, hissediyor musunuz? liberal, reformist” gibi etiketlenmelerden değil, Kesinlikle, ama bu bir ülke olarak Alman- aynı zamanda sorunlu ilgilerden de uzaklaşma ya’ya bağlı değil. Daha çok burada yaşamımdan imkânını beraberinde getirir. endişe etmediğim için bir mutluluktan bahse- debilirim. İbrahim Yavuz sordu.

TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 • Sayı 243 • Perspektİf 31 Dosya

“Havan Topları Mahalledeki İlk Evi Vurduğunda...”

Suriye’deki savaştan, yıkım ve katliamlardan kaçıp Al- manya’ya sığınan üç Suriyeli genç yeni hayatlarını ve bu yeni ülkeyi neden yurt edinemediklerini anlattı.

FabIan Köhler*

Almanya’da mülteci sayısının giderek art- yunca 2. Dünya Savaşından beri Almanya’da ması medyada oldukça yankı buluyor. Söyleşi yapılan en ağır yabancı düşmanı protestola- programlarında, kürsülerde ve magazin gaze- rın merkezi hâline getirdi. İlgi çekici olan 500 telerinde mültecilerin tartışılmadığı neredey- bin nüfusa sahip Almanya’nın doğusundaki se bir gün yok. Belediyeler mültecilerin bakımı bu şehirde ancak 2 bin Müslüman’ın yaşama- ve konaklaması için ciddi maddi yüklerin al- sıydı. Buna rağmen yine de “İslamlaşma” gibi tında ezilirken, sağ eğilimli halk inisiyatifleri bir tehlike arayanlar soluğu şehir merkezinin yeni mülteci barınaklarının inşa edilmemesi kenarlarında eski düz binalarda alabilir. Es- için protestolar düzenliyor. Siyasetçiler ise kiden maçlardan sonra amatör futbolcuların onları daha hızlı sınır dışı edebilme prosedür- bira içmek için buluştuğu bu mekânda şimdi lerinin peşinde. Suriye’deki savaştan Alman- 26 yaşındaki Suriyeli Ahmad Al-Kara sıvaları ya’ya kaçıp yine de yeni bir “yurt” bulamayan dökülen duvarların arkasında namaz kılıyor. üç gencin hikâyesi… Adres levhasında “Marwa el-Sherbini Camii” yazmasa kimse buranın Müslümanların ibadet Ahmad, Dresden: yeri olduğunu hayal bile edemez. “Pazartesileri Sokağa Çıkmıyorum” Ahmad’ın Suriye’deki Halep şehrinden Al- manya’ya kaçmasının üzerinden iki yıl geçmiş. Kendilerine Pegida, yani “Batının İslamlaş- “Savaşçılar evlere girip insanları öylece alıp masına Karşı Vatansever Avrupalılar” ismini götürüyor, savaşmak istemeyenler vuruluyor- veren hareket Dresden şehrini sekiz ay bo- du.” Savaştan önce Elektroteknik bölümünü

32 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 okuyan Ahmad da savaşmak istememiş. Sahte al-Ahmad Bad Kreuznach şehrindeki tek odalı bir pasaportla Beyrut üzerinden Almanya’ya dairesinde güneşin batmasını bekliyor. Salah geçmiş. “Çoğu zaman korkuyorum.” diye sözü- 2013 yılının başlarında Şam’ı terk etmiş. “Bi- ne devam ediyor Ahmad. Korktuğu IŞİD mili- zim oralar sakindi. Fakat komşu semti tanklar tanları değil, tam tersi yeni Alman yurttaşla- tamamen yok ettiler.” Havan topları mahal- rından korkuyor. Mülteci yardım kuruluşu Pro lesindeki ilk evi vurduğunda Salah ilk olarak Asyl’in raporlarına göre 2014 yılında iki haf- Irak’ın Erbil şehrine ve sonrasında İstanbul’a tada bir bir mülteci barınağına saldırı gerçek- kaçmış. “Suriye’de çok güzel bir hayatım var- leşmiş. Ahmad’ın camisinin dış cephesine de dı. İngiliz edebiyatı okumayı istiyordum.” diye bilinmeyen kişiler tarafından yabancı düşmanı anlatıyor Salah. sloganlar yazılmış. Dört defa Türkiye ile Yunanistan arasındaki “Pegida protestoları başladığından beri deniz sınırını geçmeye çalışmış. İlk deneme- pazartesi günleri sokağa çıkmıyorum.” diyor sinde insan kaçakçıları onu ıssız bir bölgede Ahmad. Marwa El-Sherbini Camisinin bodrum susuz ve katıksız günlerce tek başına bırak- katında bir muşambanın arkasında su ısıtıcısı mışlar. İkinci denemesinde Türk askerleri ta- fokurduyor. Burada yaşamayı kendisinin seç- rafından tutuklanmış. Üçüncü denemesinde mediğini söylüyor Ahmad. Almanya’da mül- de Yunan polisleri ateş açmışlar. En nihayetin- tecilerin hangi şehre yönlendirileceğine resmî de İtalya’ya kadar ulaşmayı başardığında ka- daireler karar veriyor. “İnsanlar evlerimize çakçı Salah’ın yaşadıklarının tazminatı olarak dönmemizi istiyorlar. Fakat o dedikleri ev ne- ona indirim yapmış: “Kaçakçı çok iyi birisiydi. rede? Benim evim artık yok.” Yaz aylarında bu- Aramızdan biri ormanda kaybolduğunda, hu- radan taşınmayı düşünüyor, belki Münih belki susi olarak geri dönüp onu arardı.” de Hamburg şehrine: “Benim iltica yolculu- Fransa sınırına yakın Trier şehrinde kaldığı ğum henüz son bulamadı. Hâlâ devam ediyor.” mülteci barınağından da hayranlıkla bahsedi- yor Salah. “Şehrin kenarında yeni bir binaydı. Salah, Bad Kreuznach: “Tanıdığım Tek Alman Yanında büyük bir göl vardı. Ücretsiz olarak Resmî Dairede Çalışıyor.” kullanabildiğimiz bir kafeteryası bile vardı.” Dört ay içinde sığınma talebi kabul edilmiş. Aylardan ramazan ve 28 yaşındaki Salah Salah şimdi Almanca öğreniyor. Kurs ücretini,

Dresden’deki Marwa el-Sherbini Camii

TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 • Sayı 243 • Perspektİf 33 Dosya

dairesinin kirasını ve 300 Euro civarında ge- çıktığımda bile insanlarla muhabbet edebili- çim masraflarını resmî daireler karşılıyor. Al- yordum. Burada herkes nazik olmasına rağ- manya’da sığınma başvurusu kabul edilen her men neredeyse hiçbir Alman seninle bir alaka- insanın bu desteklerden faydalanmaya hakkı sı olmasını istemiyor.” Ona göre Almanlar dar var. Suriyeli mültecilerin başvurularının kabul görüşlü ve soğuklar. Salah odasının kapı zili edilme oranı ise neredeyse yüzde yüz civarın- çalarken, “Çoğu zaman bizlerden korktukları- da. Tek sorun: Neredeyse kimse Almanya’ya na dair bir izlenime kapılıyorum.” diyor. Kapıyı kadar ulaşamıyor. AB’nin Dublin Antlaşma- açıyor, iftar vakti olmuş ve iki arkadaşı bera- sına göre polis tarafından başka bir AB ülke- berce iftar etmeye gelmişler. Onlar da Suriyeli sinde resmî kayda geçen bir mülteci sadece o mülteciler. Alman arkadaşlarının olmadığını ülkede sığınma başvurusunda bulunabiliyor ve söylüyor Salah. Almanya AB ülkeleri ile çevrili. Sadece 74 bin Suriyeli mülteci yasa dışı yollar üzerinden bu Nadhim Ali, Berlin: “Beni Hapishaneye ülkeye ulaşabilmiş. Yurtlarını terk eden Suri- Götüreceklerini Sanıyordum.” yelilerin toplam sayısı dört milyondan fazla. Mülteciler ancak on beş ayın ardından engel- Nadhim Ali’yi ziyaret etmek isteyen ken- siz bir şekilde çalışabiliyor ve meslek eğitimi disini polis tarafından kurulan barikatların görebiliyorlar. önünde buluyor. Mülteci barınağının önünde- Salah’ın bir sorunu daha var: “Ben burada ki merdivenleri koşarak çıkan güvenlik görev- kimseyi tanımıyorum. Suriye’de sadece sokağa lisi “Size bu binaya girme yasağı vereceğiz.”

Dresden’deki Marwa el-Sherbini Camii

34 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 Nadhim Ali’nin kaldığı Berlin’deki mülteci yurdu Bad Kreuznach’taki bir mülteci yurdunda yaşayan Salah

diyor. “Buradaki insanları lafa tutmayı bıra- zaman sıcak su bile yokmuş. “Almanya’nın kın.” diye sözüne devam ediyor ve polisi ara- zengin bir ülke olduğunu sanıyordum.” diyor makla tehdit ediyor. Bu yüzden 32 yaşındaki Nadhim. Yurttaki koşullardan şikâyetçi olan Humuslu Nadhim ile sokağın karşısındaki sü- sadece Nadhim değil, mülteci yardım kuru- permarketin park yerinde konuşuyoruz. luşları ve Berlin makamları da bu koşullardan “İlk başlarda beni hapishaneye götürecek- şikâyetçiler. Bunlardan sorumlu olan kuruluş lerini sanıyordum.” derken gülüyor. Otoban özel bir işletmeci. Almanya’da mülteci sayı- ile sanayi bölgesi arasında Berlin’in kenarın- sının artması sebebiyle çoğu belediye bu işin da bulunan bu yurdun etrafı dikenli bir tel ile kendilerini aştığını öne sürüyor ve mülteciler- çevrili. Giriş bölümünde güvenlik görevlileri le ilgilenilmesini özel şirketlere devrediyorlar. yurt sakinlerinin kimliklerini kontrol ediyor, Pro Asyl gibi mülteci yardım kuruluşları ise Al- bir paravan ile semt sakinleri mültecileri gör- man devletinin her yıl mülteciler için harcadığı mekten kurtulmuş. 400 civarında mülteci bu- 1,5 milyar Euro’nun büyük bir kısmının şirket- rada sığınma başvurularının kabul edilmesini lerin kasasında kalmasını eleştiriyor. Aynı za- bekliyor. manda kötü yerleştirme koşulları, güvenlik gö- Savaştan önce turistlere Suriye’de rehberlik revlileri tarafından mültecilere karşı uygulanan eden Nadhim “Humus’ta ne olduğunu biliyor- şiddet veya özel yurtlarda yolsuzluk davaları sundur.” diyerek söze başlıyor. Şehir savaşçılar hakkındaki raporlar giderek çoğalıyor. tarafından işgal edildikten sonra 2012 yılında Süpermarket kasasında aldığı bir şişe kola Mısır’a kaçmış: “Sisi başa geçmeseydi aslında ve iki çikolatayı öderken, “Umarım sadece bir- orada kalırdım. O zamandan sonra gün geçtik- kaç hafta daha burada kalmak zorunda olu- çe durum daha da kötüleşti.” Akdeniz üzerin- rum.” diye sözüne devam ediyor Nadhim. Ka- deki yolculukları üç hafta sürmüş. “Yaşadıkla- sada çalışan bayan nazikçe gülümsüyor. “En rımın yanında buradaki her şey lüks.” azından bir kişi…” diye gülüyor Nadhim. “Burada” derken sokağın karşısındaki yurt- taki hayat koşullarını kastediyor: Çok az tu- *Jena ve Şam’da Siyaset ve İslam Bilimleri eğitimi gören valet varmış, duvarlar küf içindeymiş, çoğu Köhler, serbest gazeteci olarak çalışmaktadır.

TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 • Sayı 243 • Perspektİf 35 Dosya/Söyleşi Duosoul Photography ©

12 Yıl Sonra Gelen “Vuslat”

Aralık 2012’de Avusturya’nın Traiskirchen’de bulunan mülteci kampından 500 kişi Viyana’da bulunan Votiv Kilisesi’ne doğru yola çıktı. Bu yürüyüşün hede- fi Avusturya başta olmak üzere Avrupa’daki iltica uygulamalarını protesto et- mekti. On iki yıl evvel Avrupa Birliği sınırlarına girerek iltica serüvenine başlayan Pakistanlı Adalat Khan, Yunanistan’dan Avusturya’ya uzanan mücadelesini an- lattı.

Avusturya’daki mültecilerin daha insani şart- hakkı elde etmek için çaba sarf ediyor ve sınır- lar altında yaşaması adına seneler süren bir siyasi lardaki ölümlerin durdurulması için çağrıda direniş sergilediniz. Bu süreçte neler yaşadınız? bulunuyorlar. Bu durumda sığınmacıların aley- Öncelikle “mülteci direnişi” olarak adlan- hinde olan bütün yasal düzenlemelere karşı dırılan bu eylemden başlarda uzun süre uzak çıkmak bir zorunluluk hâlini alıyor. durduğumu söylemem gerekir. Bir an evvel di- renişe katılmamak benim açımdan bir hataydı. Diğer mülteciler ve sivil toplumla nasıl bir Ağlamayan bebeğe mama vermezler; dolayı- araya geldiniz? sıyla siyasi eylemler oldukça elzem. Bu süreçte Burada çok farklı siyasi eylemler, farklı or- mültecilere destek hareketinin içinde olduğum ganizasyonlar ya da öğrenci teşkilatları var. ve onların sözcülüğünü yapabildiğim için gu- Bu grupların mültecilerin daha insanca yaşa- rurluyum; böylece insanların haklarını elde ması talebini dile getirdikleri direnişe kattığı edebilmelerine yardım etmeye çalışıyorum. etkiler çok büyük. Kimileri ekonomik destekte Mülteciler bir yandan ülkelerinden kaçarken, bulunuyor, kimi zaman hukuki çerçeve ile ilgili bir yandan da Avrupa Birliği’ne gelip sığınma danışmanlıklar veren, bilgilendirmeler yapan

36 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 Duosoul Photography ©

insanlar var. Sorunlu davalara müdahil olan- lardan gıda ve kıyafet yardımı yapanlara kadar çok geniş bir yelpazede insanlar zor durumdaki mültecilere destek sunmak amacıyla bir araya geliyor. Bu aslında müthiş bir dayanışmanın da göstergesi ve oldukça ümit verici. Bir yanda so- runlu yasal zeminlerden, baskıcı memurlardan ve ayrımcı mekanizmalardan bitkin düşen mül- teciler, diğer yandan toplumdan kendilerine her anlamda el uzatan bir kesimle karşılaşabiliyor. Öte yandan toplumda sığınmacılara tamamıyla karşı olan insanları da yadsımamak gerek. Bazı insanlar sığınmacıları bahane ederek kendi ta- hammülsüzlüklerini açığa çıkarmak arzusunda. Örneğin Suriye’den gelen insanlar çoğu zaman “sorun çıkartan grup” olarak sunulabiliyor. Hâl böyle olunca Suriyeli sığınmacılar da topluma şöyle deme ihtiyacı hissediyor: “Bizler dostuz. Size sıkıntı vermek istemiyoruz. Sizlerle bir so- runumuz yok. Biz sadece insanca yaşama hak- kımızı geri istiyoruz.”

Dinî cemaatler ve siyasi oluşumların mülteci- lere verdiği destek nasıl? Avusturya’daki mülteci direnişinin en bü- yük muhatabı, siyasileri ellerinden kan dam- layan birer canavara dönüştüren iltica politi- kaları. Bu durumda toplumun birçok kesimiyle ortak mutabakat sağlanabiliyor. Avusturya’daki en büyük azınlık grup olan Türk toplumu mül- tecilerin mücadelesinde en büyük destekçiler- den biri olabilir. Bugüne kadar farklı Müslüman grup ve kişiler bizlere destek verdi, buralardan güzel dostluklar edindik. Fakat umuyorum ki Müslümanlar ramazanda mültecilere karşı olu- şan duyarlılıklarını bundan sonra da devam et- tirirler.

Bugün Avrupa genelindeki mültecilere yöne- lik hangi temel stratejinin benimsenmesi gerek sizce? Bunu cevaplayabilmek için öncelikle baş- ka soruları irdelemek gerekiyor. Sığınmacılar neden Suriye’den, farklı bölge ve ülkelerden geliyor? Suriye’deki ana sorun nedir? Irak sa- vaşının ardından Irak’taki temel sorun nedir? Afganistan ve özellikle Pakistan’daki temel sorun nedir? Öncelikle bunları düşünmek ge-

TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 • Sayı 243 • Perspektİf 37 Dosya/Söyleşi

Umarım Müslümanlar ramazanda mültecilere karşı oluşan duyarlılıkla- rını bundan sonra da de- vam ettirirler. Duosoul Photography ©

rekli. Yerel sorun ve çatışmaların olduğu yer- için neden sorun yaratılıyor? Güvenli bir haya- lerde yaşayan insanlar emniyet istiyor; emin, ta kavuşmak neden yalnızca Avrupalı insanlar tehlikesiz yerlere gitmek istiyorlar. Dolayısıyla için önemli ve mümkün? dünya vatandaşları olarak hepimizin öncelik- le bu sorunları oluşturan insanlara karşı dik Siz Pakistan’dan geliyorsunuz. Oradaki du- durmamız, harekete geçmemiz gerek. İkincisi rum nedir? ise Avrupa’da “mülteci sorunu” olarak adlan- Pakistan’da önceleri birçoğumuz oldukça dırılan bu problemin çözümünün bir parçası iyi hayat şartlarına sahiptik. Ne var ki savaş olarak bizler insan onuruna yakışır şartlar ve işlerimizi ve yaşamlarımızı mahvetti. Özellik- eşitlik istiyoruz. Ülkelerinden kaçan insanlar le de çocuklar etkilendi savaştan, okullarına yollarda, sınır kontrollerinde, sınır dışı hapis- gidemiyorlar örneğin. Çok değil hemen hemen hanelerinde, denizlerdeki ufak teknelerle zor üç ay öncesinde Peşaver şehrinde teröristler şartlarda yapılan yolculuklarda ölüyorlar. İn- bir okulu taradı ve yüzlerce öğrenciyi katletti. sanların tüm bu tehlikeleri göze almalarının Sonuç olarak Pakistan’daki durum Suriye’den nedeni, emniyetli yerlere ulaşmak isteği. Su- ya da Afganistan’dan farklı değil. Şimdi yüz- riye’de yüz binlerce erkek, kadın ve çocuk ya- lerce Pakistan uyruklu insan buraya geliyor; şamını yitirdi. Bu insanlar Avrupa ülkelerinde ama Avusturya’da Pakistan uyruklu insanların emniyet ararken AB karar alıcıları neden çifte sığınmacı olarak kabul edilme şansı neredey- standart bir yaklaşımı içselleştirmiş durumda? se imkânsız gibi. Ben on iki yıllık mücadele- Avrupa insanlarının birinci sınıf; Asyalı ya da mizden sonra ailemi, yani iki evladım ve eşimi Afrikalı insanların ikinci sınıf olduğunu mu dü- Avusturya’ya getirebilmeyi başardım. şünüyorlar? Hepimiz insanız ve eşit haklarımız Diğer evladım ise Pakistan’da ve doktora- var. Birleşmiş Milletler Mülteci Sözleşmesinin sını bitirmek üzere. Ne var ki onun durumu 26. ile 27. maddeleri yalnızca Amerikalı ya da hakkında çok kaygılanıyorum. Pakistan’da in- Avrupalılara hak vermiyor; Nijeryalı, Suriyeli, tihar bombaları, suikastlar, özellikle de insan Afgan ya da Pakistanlılar da “insan”; herkes kaçırma olayları bu kaygıyı her geçen gün ar- eşit. Öyleyse yeni hayatlarına kavuşan insanlar tırıyor.

38 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 Peki ya Suriyeli mültecilerin durumu nedir? unutmamalıyız. Sorunları biz insanlar yarat- Suriyeli sığınmacılar açısından en büyük tık. Afganistan, Suriye, Irak ve birçok savaş sıkıntıyı kadın ve çocuklar yaşıyor. Özellikle bölgesine baktığımızda bu savaşların yoktan savaşta ölen binlerce insanın ardından bin- çıkmadığını, insanlar tarafından başlatıldığı- lerce yetimi ve Suriyeli insanları düşünmek nı görüyoruz. Gelecek nesiller için barış dolu zorundayız. Bu insanlar inanılmaz zor bir du- bir dünya oluşturmak gibi bir hedefimiz varsa rumdalar; hayat hikâyeleri o kadar acıklı ve hâlâ neden yeni çatışmalar doğurmaya eği- dehşetli ki… Acil insani yardımlara önem ver- limli olduğumuzu sorgulamamız gerekiyor. menin yanında Avrupa genelinde hükûmetle- Ama öte yandan çifte standartları da görme- rin daha az mülteciyi kabul etmek konusunda miz gerekiyor. NATO gibi uluslararası güçler yarışmalarına rağmen bu insanların yasal bir Suriye, Irak, Afganistan, Cezayir, Nijerya ve statüye kavuşmalarının yollarını aramalıyız. Sri Lanka’daki kriz ve çatışmaları durdurmak için bir şey yapıyor mu, yoksa insanlar arasın- Bütün bu mücadeleden geriye ne kaldı sizde? daki eşitsizlikleri mi körüklüyor? Yaşadıklarımın, siyasete derdimizi anlat- Siz eğer Avrupa’nın bir parçasıysanız dün- ma çabalarının, insanların neden gayriinsani yanın bütününde kabul görürsünüz. Ama on şartlar altında yaşamak zorunda olmadıkla- iki yaşında olan çocuğumun aynı tanınmaya rını duyurma girişimlerimin ardından bende sahip olmadığını gözlemliyorum. Ya da Avru- kalan iki kelime var: Çifte standart. Avrupalı- palı olarak istediğiniz her yere gidebilir, her lara göre bir Avrupalı, Avrupalı; bir Asyalı da yerde kendinize iş bulabilirsiniz; oysa “diğer” Asyalıdır. Bu temel ayrım, insanlara verilen ülkelerden gelenlerin buna hakkı yoktur. Be- değeri ne yazık ki olumsuz bir şekilde etki- nim mücadelem tam da bu eşitsizlikle. leyecek bir seviyeye ulaşmış durumda. Oysa insanların hepsinin eşit haklarının olduğunu İbrahim Yavuz sordu, Duosoul fotoğrafladı.

TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 • Sayı 243 • Perspektİf 39 Duosoul Photography © Dünya

Geçmek Bilmeyen Geçmiş: Srebrenitsa Nirha Efendić şöyle diyor: “Savaştan önce çok huzurlu ve sakin bir yaşam sürü- yorduk. Srebrenitsa herkesin birbirini gözettiği küçük bir şehirdi. Evet, etnik ger- ginliklere karşı kör değildik ama entegre olmuş bir toplumduk. Bosnalı Sırplar, Hırvatlar ve Boşnaklar olarak aynı okullarda okuyor, aynı ofislerde çalışıyor ve bir arada huzur içinde yaşıyorduk.” Meltem Kural*

40 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 Flickr.comMikel_Oibar ©

Soğuk savaşın sona ermesiyle altı federal silahsızlandırılacak, böylece direnişin merkezi cumhuriyetten oluşan Yugoslavya, kurucusu Srebrenitsa kendiliğinden düşecekti. Bosnalı Tito’nun ölümünün ardından iktidar koltuğu- direnişçilerin zaten az sayıdaki silahları bu ba- na oturan Slobodan Milošević’in “Büyük Sır- hane ile BM Barış Gücü tarafından ellerinden bistan” hayaliyle izlediği ırkçı politikalar neti- alınırken, Sırplara hiçbir yaptırım uygulan- cesinde hızla dağılma sürecine girmiş, 1991’de mamıştı. Tamamen savunmasız hâle getirilen Slovenya, Hırvatistan ve Makedonya’nın ardın- Boşnaklar Sırplar için açık hedef hâline gelmiş- dan Şubat 1992’de de Bosna-Hersek bağım- ti. BM’nin bölgeye gönderdiği Hollandalı asker- sızlığını ilan etmişti. Henüz bağımsızlık ilan lerden oluşan Thom Karremans komutasındaki edilmeden önce Boşnaklar ve Sırplar arasında 400 kişilik barış gücü ise güvenliği sağlamaktan çatışmalar başlamış, Belgrad’ın desteğini ar- çok uzak, olan bitene sadece seyirci hükmün- kasına alan Sırp paramiliter gruplar tek taraf- deydi. Durumun vahametinin farkına varan lı saldırılarıyla şiddetin dozunu gün geçtikçe Boşnaklar kendilerinden toplanan silahları ko- artırmaya başlamıştı. Boşnakların, Müslüman mutan Karremans’tan geri isteseler de bu talep bir topluluk olarak varlıklarını ve kimliklerini reddedildi. Sırpların kente saldırmaları hâlinde tehdit eden Sırpların Büyük Sırbistan planı- BM savaş uçaklarının devreye girerek Sırpları na karşılık referandumla aldıkları bağımsızlık bombalayacağı sözü ise hiçbir zaman gerçek- kararı sonrası Sırp birliklerinin Saraybosna’yı leşmedi. kuşatmasıyla üç buçuk sene sürecek olan kanlı savaş resmen başlamış oldu. Srebrenitsa’dan Kaçış ve “Ölüm Yürüyüşü” Bosna’nın doğusunda yer alan Srebrenitsa yüksek donanımlı ve devrin en güçlü ordula- Sırplar 6 Temmuz 1995 sabahı Srebrenit- rından kabul edilen Yugoslavya ordusunun sa’ya iyice sokularak saldırılarına başladılar. kuşatmasına başarılı bir direniş sergiliyordu. Karremans’ın NATO’dan hava desteği talebine Ne var ki 1993’te Birleşmiş Milletler Güvenlik BM Barış Gücü komutanı Fransız General Ber- Konseyi’nin Bosnalı Müslümanları Sırp sal- nard Janvier gerek olmadığı gerekçesiyle karşı dırılarına karşı koruyacak “güvenli bölgeler” çıktı. Yine aynı generalin bir gece yarısı talima- oluşturma kararı ile içlerinde Srebrenitsa, Tuz- tıyla Hollandalı askerler Srebrenitsa’yı boşalt- la ve Saraybosna’nın da bulunduğu altı şehir tılar. Sırp komutan Ratko Mladić 11 Temmuz

TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 • Sayı 243 • Perspektİf 41 Dünya

sabahı tamamen savunmasız bırakılan şehre lanoviç gibi bazı Sırp komutanlar yeterli sayıda Barış Gücü’nün hiçbir direnişiyle karşılaşma- kepçenin bulunmamasından yakınacaktı! Dün- dan girdi. Şehirde beraberindeki diğer Sırp ge- ya ilk defa bu derece aleni ve pervasızca işlenen nerallerle zafer turu atan Mladić Boşnak-Sırp bir etnik temizliğe şahit oluyor, yine de sadece televizyonuna gururla şu açıklamayı yapıyordu: izlemeyi tercih ediyordu. “11 Temmuz 1995 günü işte burada, Sırbistan Srebrenitsa’sında, büyük Sırp bayramının arefe- Soykırımın Canlı Tanıkları: Hasan Nuhonoviç sindeyiz ve artık dünyanın bu kısmındaki Türk- lerden intikamımızı almanın zamanı geldi.” Savaşlar ve katliamların dehşetini şüphesiz Şehrin düşmesiyle birlikte 25 bin sivil Sreb- o dehşetin içinden geçmiş olan insanlar anla- renitsa’nın kuzeybatısındaki Potočari köyünde tabilir. Hasan Nuhonoviç Srebrenitsa katliamı- bulunan BM Hollanda askerî kampına sığına- na tanıklık eden ve hayatta kalabilen az sayıda- bilmek için kaçmaya başladı. 6 bin kişi kampa ki Boşnaktan sadece biri. sığınmayı başarırken pek çok insan da kampın Saraybosna’da mühendislik bölümünde etrafında korku içinde olacakları bekliyordu. okurken savaşın başlamasıyla okulu bırakıp BM askerî kampına sığındıkları takdirde ka- Vlasenica kasabasında yaşayan ailesinin ya- derlerinin Srebrenitsa’daki gibi Sırplara teslim nına giden Nuhanoviç, Sırp askerlerinin şehri edilmek olmasından korkan bir kısım Boşnak işgalinin ardından ailesi ile 1992 yılında Sreb- ise Tuzla kentine gitmek üzere dağlara kaçtı. renitsa’ya kaçmış. Burada Birleşmiş Milletler 12 bini aşkın Boşnak “ölüm yürüyüşü” olarak Hollanda askerî birliklerinde 1992-1995 yılla- adlandırılan kaçış yolculuğunda güzergâh üze- rı arasında gönüllü olarak tercümanlık yapan rindeki dağlara ve ormanlara pusu kuran Sırp Nuhonoviç 25 bin Boşnağın Sırplara teslim keskin nişancıları tarafından kelimenin tam edildiği günü unutamıyor. Sırp komutan Ratko anlamıyla birer birer avlanıyordu. Günler süren Mladić’in tehditlerine boyun eğen Hollandalı korku ve acı dolu yürüyüş sonunda sadece 3 bin komutan Karremans kampta çalışan personel kişi Tuzla’ya sağ olarak ulaşabilmişti. haricindeki herkesin Sırplara teslim edilmesini Sırp komutan Mladić işinin hiç bu kadar emrediyor. Nuhanoviç her ne kadar bu karara kolay olacağını tahmin etmemişti. Srebrenit- karşı çıksa da bir yararı olmuyor. Onun için en sa’yı hiçbir mukavemet göstermeden teslim acı olanı ise bu kararı içinde ailesinin de bulun- eden Barış Gücü’nden bu defa Potočari kampı duğu mültecilere bildirme görevinin tercüman ve çevresindeki Boşnakların kendisine teslim olarak kendisine verilmiş olması. Onlara Sırp- edilmesini istiyor, aksi takdirde kampı bomba- lara teslim edileceklerini söylediği anda yükse- layacağını söylüyordu. Kendilerine teslim edi- len feryatları hayatının hiçbir döneminde unu- len kadın ve çocuklara zarar vermeyeceklerini, tamadığını anlatan Nuhanoviç mesai arkadaşı erkeklerin ise adil bir yargılanmaya tabi tutula- olan Hollandalı komutanlara tüm yalvarmala- cağını vadediyordu. Bunun üzerine Hollandalı rına rağmen ailesini de felaketten kurtarama- Barış Gücü askerleri kampa sığınan tüm Boş- dığını söyleyerek şu acı hatırasını aktarıyor: nakları silah zoruyla tek sıra hâlinde Sırplara “Bunun üzerine kardeşimi kurtarmak için teslim etti. bir formül aradım. Kamp komutanına verdi- Birleşmiş Milletlerin “koruması” altındaki ğim ‘kalacaklar’ listesine o zaman 19 yaşında bir bölgede BM Barış Gücü’nden masum si- olan kardeşim Muhammed’i de ekledim. Liste- villeri teslim alan Sırplar ilk önce kadın ve ço- yi inceleyen Hollandalı komutan bu ismi bana cukları erkeklerden ayırdılar. Beş gün içinde 12 sordu. ‘Yeni alınan temizlikçi’ dedim. ‘İki hafta yaş üstü 8 binden fazla genç ve yetişkin erkek önce alınmıştı, ama Sırp kuşatması nedeniyle sistematik bir şekilde katledildi. Yüzlerce kadın işe giriş formaliteleri tamamlanamadı’ şek- ve küçük yaştaki kız çocuğu tecavüze uğradı ve linde sözlerimi sürdürdüm. Ancak, komutan, çeşitli işkencelerle öldürüldü. İnsanlar öldürü- ‘Böyle birisi bizde çalışmıyor’ diyerek, listeden lecekleri yerlere otobüslerle nakledilirken açı- kardeşimin adını sildi. Bu kardeşimin ölümü lacak toplu mezarlar için buldozer ve kepçeler anlamına geliyordu.” de ölüm konvoyuna eşlik ediyordu. Buldozerler Ailesini kurtaramayacağını anlayan Nuha- öyle yoğun bir mesai yapmaktaydı ki Albay Mi- noviç onlarla birlikte kampı terk etmek istese

42 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 Flickr.comMikel_Oibar © de kardeşi ve babası buna karşı çıkarak ondan Musić ve abisinin hayatları bir Sırp kamyon hayatta kalıp yaşananları tüm dünyaya anlat- şoförünün müdahalesi ile kurtulmuş. Aynı za- masını istemiş. Gözlerinin önünde otobüslere manda babalarının hayattayken iyi bir arkadaşı bindirilerek ölüm yolculuğuna uğurladığı ai- olan Sırp şoför, başka bir otobüse bindirilerek lesini, Sırplara teslim edilen Boşnakların ba- ölüm yolculuğuna gönderilmek istenen genç- kışlarını ve çığlıklarını unutamadığını belirten lerin kendi otobüsüne bindirilmesinde ısrarcı Nuhanoviç Bosna’da ateş dursa da Boşnakların olunca bir şekilde razı etmiş askerleri. Musić hâlâ Doğu Bosna’daki memleketlerine döne- diğer otobüse bindirilen herkesin aynı gün öl- mediklerini, zira savaş suçlarına bulaşanların dürüldüğünü söylüyor. oralarda hâlâ yaşadıklarını ve tespit edildikleri Abisi ile birlikte Trnopolje kampında kor- hâlde çok azının yargı önüne çıkarıldığını be- kunç şartlarda hayata tutunmaya çalışırken lirtiyor. erkeklerden ayrı binalarda tutulan ve sistema- tik olarak tecavüze uğrayan kadınların korkunç Hasan Hasanović çığlıkları karşısında hissettikleri çaresizliği unutmadığını, tepki gösteren erkeklerin ise Soykırımın bir başka tanığı olan Hasan gözleri önünde öldürülüp cesetlerinin öylece Hasanović ise savaş esnasında 19 yaşınday- kokuşmaya ve çürümeye bırakıldığını anlatıyor. mış. Potočari kampına sığınmayıp Tuzla’ya Savaştan sonra 5 sene Almanya’da mülte- gitmek üzere dağlara kaçan ve altı gün süren ci olarak yaşayan Musić 2000 yılında köyüne sonu belirsiz bir yürüyüşün ardından Tuzla’ya dönmenin ve doğup büyüdüğü yerde kendine varabilen az sayıdaki Boşnaktan biri. Kaçışla- yeniden bir hayat kurabilmiş olmanın mutlu- rı sırasında ormanlar, nehirler ve hatta mayın luğunu yaşıyor: “Yalnız yaşıyorum ve bundan tarlalarından geçmişler ve bu sırada üzerle- memnunum. Bir başkasının ülkesinde mülte- rine Sırplar tarafından da sık sık ateş açılmış. ci istatistiğinde bir veri olmak istemiyorum. Binlerce kişinin gözleri önünde öldürüldüğü- Burada kimseye hesap vermiyorum. Bu benim ne şahit olan Hasanović o anki hislerini şöyle ülkem, benim evim, benim gül ağacım, benim özetliyor: “Silahsız olmamız onların umurunda köpeğim. Bir defa mülteci oldum ve bir defa değildi. Öncelikli dertleri bizim Müslüman ol- olmamaya yemin ettim. Yine de 20 kilomet- mamızdı ve ölmemizi istiyorlardı.” re ötemizde bir Avrupa Birliği ülkesi olmasına Yola birlikte çıktığı amcası ve babasını Sırp rağmen Avrupa’nın ve dünyanın gözleri önün- askerlerinin grubun üzerlerine ateş açtığı bir de en acımasız işkencelere maruz bırakıldığı- anda oluşan kargaşada kaybeden ve bir daha da mıza inanamıyorum.” göremeyen Hasanović onların nasıl, nerede ve ne şekilde öldüklerini bilmemenin kendisi için Nirha Efendić dayanılamaz bir acı olduğunu ifade ediyor. Nirha Efendić soykırım başladığında henüz Sudbin Musić 15 yaşındaymış. Babası öldürülmüş; annesi ve abisiyle birlikte hayatta kalmayı başarmışlar. Sudbin Musić 23 Temmuz 1995’te Sırp as- “Savaştan önce çok huzurlu ve sakin bir ya- kerleri köylerine girdiğinde henüz 18 yaşın- şam sürüyorduk. Srebrenitsa herkesin birbirini daymış. Beş gün içinde Sırplar ev ev dolaşarak gözettiği küçük bir şehirdi. Evet etnik gergin- insanları katletmiş, altı Müslüman ve bir Kato- liklere kör değildik ama entegre olmuş bir top- lik köyünde soykırım yapmışlar. Babası öldü- lumduk. Bosnalı Sırplar, Hırvatlar ve Boşnaklar rülmüş; annesi ve kız kardeşleri ise bilmediği olarak aynı okullarda okuyor, aynı ofislerde bir yere götürülmüş. Abisi ile bir başına kalan çalışıyor ve bir arada huzur içinde yaşıyorduk.” Musić o gün gördüğü manzarayı şöyle anlatı- diyen Efendić savaştan sonra tüm bunların de- yor: “Esir alınan insanları nakil için otobüsler ğiştiğini belirtiyor. ve kamyonlar vardı, ambulans hatta cesetlerin taşınması için soğuk hava depolu bir kamyonet *Londra Üniversitesi SOAS’ta (School of Oriental and bile vardı. Bu çok iyi planlanmış organize bir African Studies) yüksek lisans eğitimi alan Meltem Kural seri cinayetti.” Perspektif dergisi yayın kurulunda yer almaktadır.

TEMMUZ / AĞUSTOSAĞUSTOS 2015 • SayıSayı 243 • Perspektİf 43 Dünya orenzo Flickr.com/Juan L C. García ©

Soykırımın Mimarı: Ratko Mladić

Srebrenitsa soykırımının ardından 16 sene boyunca saklanan, yakalandıktan sonra savaş suçlarının astlar ve diğer askerler tarafından işlendiğini iddia eden Mladić, yaklaşık 8 bin insanın katillerinden yalnızca biri.

Jasmin Mediç*

44 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 iğer ülkeler tarafından ta- ler önüne sermişti. Mladić intikam tutkusunu nınma kaygısı duyulmadan ortaya koyarken Boşnaklara “Türk” demişti. 12 Mayıs 1992 tarihinde ilan Böylece Güneydoğu Avrupa’da Osmanlı İmpa- edilen Sırp Cumhuriyeti Par- ratorluğu himayesinde Sırplara karşı işlenen lementosu aldığı bir kararla sözde suçları esas alarak Boşnaklara karşı işle- Bosna-HersekD Federasyonu’nda bulunan Yu- nen savaş suçlarını aklamaya çalışmıştı. Tarihî goslav Ulusal Ordusu birliklerinin ismini Sırp hakikatlerin çarptırılarak ortaya konulduğu bu Cumhuriyeti Ordusu olarak değiştirdi. Mütea- fikirler, Boşnaklara ve İslam’a karşı ön yargının kiben Ratko Mladić, 1996 senesine kadar icra canlanmasını ve soykırımın bütün evreleri bo- edeceği komutanlık görevine atandı. Böylece yunca canlı kalmasını sağlamış, aynı zamanda Mladić, Sırp Cumhuriyeti ve Yugoslavya Fe- nefretin birçok şekliyle doldurulan Sırplar, suç deral Cumhuriyeti siyasilerinin, askerlerinin, teşkil edecek hareketleri sanki birer kutsal ey- devletin kolluk ve bürokratik kuvvetlerinin de lemmişçesine gerçekleştirmişti. O dönemlerde katıldığı Kriminal Teşebbüse Katılım (İng. “Jo- Sırp Ortodoks Kilisesi’nin dahi agresif ve suçu int criminal enterprise”) doktrininin bir par- teşvik edici politikaları desteklemesi bunun çası olmuş oldu. Bu doktrine göre suça katılım bir tezahürüdür. sağlayan insanların beraberlikleri 1992-1995 Srebrenitsa’daki soykırımın hemen ardın- yılları arasında Yugoslavya’nın yağmalanma- dan Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahke- sıyla kurulması planlanan ve en büyük hedef mesi tarafından suçlanan Ratko Mladić, ulus- olan Büyük Sırbistan hayali boyunca devam lararası toplumun baskılarıyla ancak 2011’de etti. Bu teşebbüs boyunca Sırp Cumhuriyeti yakalandı. Bu süreci kapsayan 16 sene boyun- Ordusu “saha suçları”nı Bosna-Hersek’teki si- ca ciddi bir tutuklama teşebbüsü olduğunu villere yönelik bir suç komisyonuyla icra etti. söylemek abes olacaktır. Avrupa Birliği üyesi Mladić atandığı sene Prijedor, Brcko gibi olması olumlu karşılanan Sırbistan’ın müza- Doğu Bosna ve Krajna Bölgesinde yoğunlaşan kere şartlarından bir tanesi de Ratko Mladić’in Boşnak nüfusu hedef alan ve soykırım amacı tutuklanmasıydı. Bütün bu yıllar boyunca Bos- taşıyan savaş suçları işledi. Sonrasında Saray- na-Hersek’te yaptıkları nedeniyle tabiri caiz- bosna’da modern tarihin en uzun şehir kuşat- se ödüllendirilmeye devam edilen Mladić için ması başlamış oldu. Neticede Bosna-Hersek’te Sırbistan güvenli bir sığınak oldu. Uluslararası demografik görünüm ciddi bir değişiklik gös- Adalet Divanı’nın 2007’de Yugoslavya Fede- terdi ve Bosna-Hersek topraklarının yüzde 65’i ral Cumhuriyet’i hakkında verdiği karara göre Sırpların kontrolüne girdi. Mladić’in savaşla bağı ve aynı zamanda Sırbis- Sırp Cumhuriyeti Ordusu bu esnada mey- tan’ın desteği defalarca kanıtlanmış olsa da dana gelen tüm savaş suçlarının ve zulmün kaçak bir türlü yakalanamadı. baş sorumlusuydu. Milošević’in rejimine mu- Mladić’in soykırımdan 16 sene sonra ya- halif olanların ve Sırp olmayan herkesin hedef kalanması ve reddedilmesi mümkün olmayan tahtasına konulduğu bir savaş sürüyordu. Soy- savaş suçlarına binaen hakkında alınan karar, kırım 1992’de başladı ve Mladić’in Sırp asker- Mladić’in zulmettiği Boşnak toplumu arasında leriyle beraber Birleşmiş Milletler kontrolü al- umudun yeşermesini sağladı. Bu esnada Bos- tındaki güvenli bölgeye girip 8000 Müslüman na-Hersek Federasyonu’na bağlı, varlık sebebi Boşnak’ın (sayı her sene artıyor) birkaç gün soykırıma dayanan, siyasal zemine saygı duy- içinde katledilmesi emriyle beraber soykırım mayan ve tutuklama kararını onaylamayan Sırp doruk noktasına ulaşmış oldu. politikacıların baskın olduğu Sırp Cumhuriye- Srebrenitsa’ya giriş yapılıp şehrin kont- ti’nde bambaşka bir tablo vardı. Bazı kesimler rolü ele alınırken Mladić muzaffer bir şekilde bir “Sırp kahramanı”nın haksız yere tutuklan- “Türklerden öç alma zamanı geldi.” diyerek dığı gerekçesiyle hâkim oldukları bölgede or- Sırp ordusunun nasıl bir nefretle beslendiğini ganize olup protestolar düzenlediler. Bu durum ve bunun Müslümanlara nasıl yansıdığını göz- birçok insanın, içinde yaşadığı bölge halkının

TEMMUZ / AĞUSTOSAĞUSTOS 2015 • SayıSayı 243 • Perspektİf 45 Dünya

geçmişiyle yüzleşecek cesarete sahip olmadığı sebbiplerinden biri hiç şüphesiz Mladić’tir ve sonucunu ortaya çıkarmıştır. Sırbistan siyasi Srebrenitsa hakkında daha önce verilen karar yönetimi tutuklamaya karşı tarafsız kalması- hafızalardan çıkmamalıdır. Eski Yugoslavya na rağmen benzer protestolar ırkçı çevreler- Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde Ulusal Sırp ce Sırbistan’da da düzenlendi. Tutuklamanın Ordusu üyelerinden Radislav Krstic, Momir Bosna-Hersek, Sırbistan ve Sırp Cumhuriye- Nikolic, Ljubisa Beara, Dragan Jokic, Vujadin ti’ndeki Sırp politikacılar için hassas bir mev- Popovic, Drago Nikolic, Ljubomir Borovcanin, zu olması elbette şaşırtıcı değildi. Zira tutuk- Radivoje Miletic, Vinko Pandurevic, Vidoje lamayı desteklemek, bir sonraki seçimlerde Blagojevic, Zdravko Tolimir ve diğer davalı- Mladić’i destekleyen seçmenlerin kaybına yol lar, aynen liderlerinin de olması gerektiği gibi açacaktı. Mladić ve onun savaş suçlarını açıkça hüküm giymişlerdir. 2007 yılında Uluslararası destekleyenler için tutuklama, milliyetçi reto- Adalet Divanı’na göre Srebrenitsa’da yaşanan- riğin olası seçmenler üzerinde etki etmesi için lar soykırım olarak kabul edilmiş ve bu durum büyük bir fırsattı. Mladić’in soykırım suçunun kanıtı ve tasdiki Öte yandan 16 yıllık bu süreç iki yönden olmuştur. değerlendirilmelidir. Bir tarafta hayatta ka- Mladić davasıyla ilgili zaman aşımı tuta- lanlarla şehit ailelerinin hapis beklentisi ve nakları spekülasyondan ibarettir. Emir veren işlenen onca suç, çekilen onca acıdan sonra olarak Mladić, Ulusal Sırp Ordusunun üç yıl adaletin tecelli etmesi temennisi vardı. Soy- boyunca saldırgan bir şekilde işlediği savaş kırıma tanıklık eden birçok insan Mladić’in suçlarının sorumluluğunu almıştır. Mladić’in tutuklanmasından memnun değildi, çünkü da- birliklerince kontrol edilen toplama kampları- vada olası şahitler onlar olacaktı. Diğer yan- nın, onlarca toplu mezarın, tecavüz ve cinsel dan tutuklanmanın gecikmesinin “iyi” yanı şiddetin ve benzeri suçların şahitlerinin dava- Mladić’in sürece geç dâhil olmasıydı. Zira bu nın seyrine olumlu etki edip etmeyeceği de gö- esnada 435 Boşnak ve Hırvat’ın cesedinin çı- rülecektir. Öte yandan yıllarca sağlık sorunları karıldığı Prijedor yakınındaki Tomasica’daki ihmal edilmiş Mladić ceza almadan da ölebi- toplu mezar gibi dava delilleriyle ilgili geliş- lirdi. Slobodan Milošević’in aynı mahkemede meler kaydedilmişti. Bu mezarlık İkinci Dünya yargılanırken ceza almadan ölmesi, Mladić’in Savaşı’ndan sonra Avrupa’da bulunan en bü- davasında da manipülasyon konusu olabilir. yük toplu mezarlardan biriydi. Toplu mezarın Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahke- keşfi ve cesetlerin çıkarılması işlemleri 2013 mesi kararlarının yasallığından ziyade politik senesinin ikinci yarısında başlamıştı. Mladić sebeplere dayandığı sıkça söylenir. 90’lar- daha evvel tutuklanıp yargılansaydı Tomasi- da Sırbistan yönetiminde bulunan Momcilo ca vakasının davaya eklenip delil olarak kul- Perisic, Jovica Stanisic ve Franko Simatovic lanılması beklenemezdi. Bunun dışında Sırp gibi ordu ve güvenlik birimlerinin liderleri- ordusunun liderinin toplu mezarların farkında nin beraatleri bu gibi memnun etmeyen siya- olduğunu yazdığı günlüğünde, Prijedor’daki si karardan birkaçıdır. Her hâlükârda adil bir katliam için emir verdiği konuşma da yer alı- yargılamada sadece 1995 Temmuz’unda Sreb- yordu. Prijedor’da bulunan toplu mezardaki renitsa’da olanlar değil, 1992 senesinden iti- kişilerin 1992 yazında katledilen siviller oldu- baren diğer şehirlerde işlenen savaş suçları da ğu ve bu zaman zarfında da Mladić’in Sırp Or- ele alınmalıdır. Aksi takdirde Boşnaklara karşı dusunun başında görevde olduğu bilinmekte- işlenen savaş ve soykırım suçlarının üstü örtü- dir. Buna rağmen Mladić, yakalandıktan sonra lecek ve soykırım art niyetli olarak 95 Temmu- suçların astlar ve başkalarının emrinde olanlar zunun birkaç gününe hapsedilecektir. tarafından işlendiğini belirtmiş ve Lahey Sav- cılığı’nın bu doğrultuda çalışması gerektiğini *Yüksek lisans tezinin genişletilmiş metni “Prijedor’da Soy- belirtmiştir. Bununla birlikte 1995 senesinde kırım” ismiyle yayımlanan Medić, 1992-1995 savaşında Srebrenitsa’da vuku bulan soykırımın mü- yapılmış olan diğer savaş suçları hakkında uzmandır.

46 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 Flickr.comMikel_Oibar ©

Sırp ordusunun lideri Ratko Mladić’in toplu mezarların farkında olduğunu yazdığı gün- lüğünde Prijedor’daki katliam için emir verdiği konuşma da yer alıyordu.

TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 • Sayı 243 • Perspektİf 47 Dünya/Söyleşi

Srebrenitsa’yı tek bir kelime ile anlatsanız, han- arasındaki ayrımı gösteren sınıflandırma, insani gi kelimeyi seçerdiniz? özelliklerinden ayrıştırma, öldürme ve son olarak 1995 yılında Srebrenitsa’da meydana gelen inkâr gibi süreçleri kapsıyor ve her sürecin ayrı olayların dehşetinin büyüklüğünü tek bir sözcük- ayrı tanımlanması, analiz edilmesi gerek. le ifade etmek çok zor. Şayet bu suçu en doğru ve en yakın şekilde özetleyebilecek böyle bir sözcük Uluslararası Kayıp İnsanlar Komisyonunun varsa o da “soykırım”dır. Bu noktada ünlü soykı- (ICMP – İng. “International Commission for Missing rım araştırmacısı Gregory Stanton’ı ve çalışmala- Persons”) çalışmalarına eşlik edip toplu mezarlar rını hatırlamakta fayda var. Kendisi “Soykırımın açılırken fotoğraflar çektiniz. Bu, kolay dayanılacak Sekiz Safhası” adlı makalesinde soykırımın süreç bir tecrübe olmasa gerek. İzlenimlerinizi bizimle ve safhalarını anlatıyor. Bu safhalar, “biz ve onlar” paylaşır mısınız?

48 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 lerin kokusunu hissetmek; tüm bunlar benim için yeni ve korkunç birer tecrübeydi. Yine de yıllar boyu hayatımı ya da işimi nefretin yönetmesine izin vermedim. Beni yönlendiren şey sevgi oldu. Çünkü yaşananlar karşısında nefret hissetmem, “Kimse Yiten zayıf olduğum anlamına gelirdi. Bu hissiyatla 2012’de 11/07/95 galerisini kur- dum. Bu galerinin amacı dünya üzerindeki tüm şiddet biçimlerine karşı güçlü ve kararlı bir ses Yaşamları Geri olabilmekti; hâlâ da buna çaba gösteriyorum. Srebrenitsa bir sembol. O yalnızca Bosna-Her- sek’teki savaşın bir sembolü değil, aynı zamanda Getiremeyecek.” masum insanların çektikleri acının ve başkaları- nın acılarına kayıtsız kalmanın da bir sembolü. Dünya Srebrenitsa’da 8 bin insanın katledilişini nasıl sükûnetle izlediyse günümüzde işlenen suç- Tarık Samarah 11/07/95 isimli galeri- ları da aynı kayıtsızlıkla izlemeye devam ediyor. nin kurucusu ve fotoğraf sanatçısı. Sa- Srebrenitsa’da hâlâ binlerce kayıp var ve her vaşı Saraybosna’da yaşadıktan sonra sene yeni toplu mezarlar bulunuyor. Bu mezarlara dair işleyiş nasıl? Srebrenitsa katliamının ardından ge- Muhtemelen bu sorunun cevabını en iyi ve- len süreci ve toplu mezarların açılışını rebilecek kişi ben değilim. Yine de bildiklerimi özetlemeye çalışayım. Srebrenitsa’daki 8 bin in- fotoğraflayan Samarah ile soykırımın sanın kaderi soykırım henüz taptazeyken, yani boyutlarını ve fotoğraf çekerken hisset- 1995 temmuzunda bile tahmin edilebiliyordu. Srebrenitsa’nın kuşatmaya yenilmesi ve düşme- tiklerini konuştuk. sinin ardından on gün sonra Bosna’da Müslüman sivillere yönelik katliam olduğunu bildiren haber- ler ortaya çıktı. ABD yönetimi kaybolmalarından bir ay sonra 10 Ağustos 1995’te Srebrenitsa do- laylarında toplu mezarlardaki insanların fotoğ- raflarını yayımladı. ABD’nin Birleşmiş Milletler elçisi Madeleine Albright, kitle suçlarının kanıtı olarak ABD hükûmeti tarafından yayımlanan bir- çok fotoğrafı Birleşmiş Milletler Güvenlik Kon- seyi’ne gösterdi. Fotoğraflarda yer alan görün- 1990’larda Bosna-Hersek’teki savaş esnasında tülerde yerel bir futbol sahası ve saha çimlerinin Saraybosna’da yaşadım. O zamanlar yirmili yaş- üstünde yatan yüzlerce insan ve toprağı kazan iş larımın sonlarındaydım. Saraybosna’daki kuşat- makineleri vardı. Sonrasında yapılan kazılarda madan ve orada yaşananların ardından hayatta bu toprak yığınlarının Srebrenitsa insanlarının kalmayı başardım. O günler ölüm, açlık, susuzluk gömüldüğü toplu mezarlar olduğu ortaya çıktı. ve çaresizlikle geçen günlerdi… Sokaklarda ölü Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi de çocukların cesetlerini görürdük. görüntülerin geçerli deliller olduğunu onayladı. Savaş bittikten sonra Doğu Bosna’ya gittim. Dahası fotoğraflarda birçok farklı mekânın olması Her ne kadar savaş süresince orada olup biten ikinci ya da üçüncü toplu mezarların daha var ol- dehşeti tahmin etsem de savaştan sağ kalanlarla duğuna işaret ediyordu. İkinci ya da üçüncü toplu tanışmak, toplu mezarları görmek, çürüyen ceset- mezarlar yapılan katliamı saklamak için kurban-

TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 • Sayı 243 • Perspektİf 49 Dünya/Söyleşi Tarik Samarah: Srebrenica cycle Srebrenica Samarah: Tarik ©

ların cesetlerinin yerlerinin sistematik şekilde banlardan geriye kalan tek bir kemik olduğu için değiştirildiği alanlardı. İşlenen suçu örtbas etme DNA örneklerini çıkartabilmek çok zorlaşıyor. Öte çabasının sistemli tabiatını başka birçok unsur yandan ise tek bir üyesi bile hayatta kalmayan ai- da ortaya koyuyordu: Toplu mezarlarda bulunan lelerin DNA analizleri neredeyse imkânsız hâle kişisel eşyalar, göz bantları, bağlama ipleri, tüfek geliyor. Her yıl 11 Temmuz’da, bir önceki yıl için- fişekleri ve cesetlerde bulunan toprak bileşimle- de kimlik tespiti yapılmış kurbanlar için cenaze ri… Toplu mezarların içinde bulunan bağ ipleri ve merasimi düzenleniyor. göz bağları şüphesiz bunların toplu infaz olduğu- Konu üzerinde yıllarca süren çalışma ve araş- nu gösteriyordu. Buldozer ve iş araçlarının kul- tırmalarım süresince benim için en zor zaman ilk lanılmış olması, bulunan iskeletlerin çoğunlukla cenaze merasimiydi. Potočari köyündeydik. Ha- yarım ya da noksan oluşunu açıklıyor. Beş ayrı tırlıyorum da çok sıcak bir gündü. Her yerde po- yerde de izine rastlanan bir ceset vardı örneğin; lis ve Sırbistan Cumhuriyeti askerleri vardı: Yani ilk gömüldüğü yer ile son gömülme yeri arasında o gün cenazelerini gömmeye gelmiş olduğumuz 30 kilometre bulunuyordu. insanları yıllar önce ayırıp sonrasında katletmiş Sürecin nasıl işlediğine gelince: Toplu bir me- olanlar... zar tespit edilip alan kazıldıktan sonra cesetler İmamlar Müslüman cenazelerinde sık rastlan- çıkarılarak kimlik tespiti yapılıyor. Kimlik tespiti mamasına rağmen kadınları cenaze merasimi- için ilk olarak kurbanların kişisel eşyaları ve kıya- ne katılmaya çağırıyordu. Bir insanın hayatında fetleri kullanılıyor; sonrasında DNA analizi baş- duyabileceği dayanılması en güç ses kuşkusuz lıca araç olarak kullanılıyor. Süreç oldukça uzun sevdiği kişinin tabutuna kürekle atılan toprağın ve zorlu: Bir yandan ilk gömü alanlarından ikinci çıkardığı ses... O gün 600 civarında tabut toprakla ve hatta üçüncü gömü alanlarına taşınan ceset- örtüldü. O gün şimdiye dek işittiğim en hüzün- lerin bütünlüğü bozulmuş oluyor; kemikler kırık lü, acı dolu senfoniyi dinledim. Her mezarda dört ya da parçalanmış hâle geliyor ve hatta bazı kur- tane olmak üzere o gün 2.400 kürek kullanıldı.

50 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 2002 yılında Srebrenitsa katliamından kurtu- lerine gelerek buldukları ceset kalıntılarının aile lanların kaldığı kampı ziyaret edip fotoğraflar çek- fertlerine ait olabileceğini söylediklerinde bu ka- tiniz. Geride kalanların durumu nasıldı? dınlar ölüm anını tekrar tekrar yaşıyorlar; tam da Aslında bu kamplar evlerinden sürülen Bosna- o an akıllarından uzak tutmaya çalıştıkları o kötü lılar için geçici bir çözüm olarak inşa edilmişti. Ne haberi almış oluyorlar çünkü. var ki savaşın üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen Bosna-Hersek’te yüzlerce Bosnalı hâlâ mülteci Siz Srebrenitsa’nın sorumlularının cezalandırı- kamplarında yaşıyor. Bu insanlar hâlâ geçmişte- lacağını ve adaletin yerini bulacağını düşünüyor ler. musunuz? Bu kamplarda benim fark ettiğim şey şuydu: Adalet yerini muhtemelen bulacaktır; ama Geçen bunca senenin ardından hâlâ umutluy- kimse ölenleri geri getiremez, kayıpları tela- dular. Son ana kadar sevdikleri insanların sağ fi edemez. Mezarların açılması ve kurbanların olduğuna inanan kadınlar vardı. O zamanlar- kimliklerinin tespiti hâlâ sürüyor. Görünen o ki da “Srebrenitsa erkekleri”nin, yani kamyonlara savaştan yirmi yıl sonra bile gerçeklerin ortaya bindirilerek ölüme götürülen insanlar arasında çıkması, suçların kabul ve itirafı ve telafisi hâlâ sağ kalmış, belki de Sırbistan’da hapishanelerde, başlamadı. İnsanların günlük yaşamları hâlâ kamp ya da maden ocaklarında tutuklu olanlar- geçmişteki acılarla mücadele etmekle geçiyor. la ilgili söylentiler bulunuyordu. Elbette bunların Bosna-Hersek savaştan yirmi yıl sonra bile hâlâ hiçbirinin aslı yoktu. Çoğunun cesedi sonradan savaşın acı sonuçlarının ızdırabını yaşamaya toplu mezarlarda bulundu. Tam da bu nedenle, devam ediyor. yani taşıdıkları umut yüzünden, Uluslararası Ka- yıp İnsanlar Komisyonunun temsilcileri kendi- Elif Zehra Kandemir sordu.

Potočari köyünde yapılan toplu defin töreninde mezar başına

4 tane olmak üzere toplamda 2.400 kürek kullanıldı. cycle Srebrenica Samarah: Tarik ©

TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 • Sayı 243 • Perspektİf 51 Dünya

52 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 Flickr.com/European External Action Service ©

Mısır Tarihinde Bir Devlet Başkanına İlk İdam Cezası

Uluslararası toplumun tepkileri, insan hakları derneklerinin girişimleri ya da Mısır’ın adalet konusundaki sarsılan imajı Muhammed Mursi’ye idam cezası verilmesini engellemedi. Bundan sonra Mısır’daki komedi yargıla- maların akıbeti merakla bekleniyor.

Alessandra Bajec*

2011 yılında hapishaneden kaçan Al-Ahram Stratejik ve Siyasi Araştırmalar mahkûmlara dair firar davasının sonucun- Merkezi uzmanı Ziyad Akl Musa konuyla il- da 16 Haziran’da verilen yargı kararı, şayet gili şunları söylüyor: “Mahkemenin elindeki bu karar bozulmazsa Mısır’ın ilk demokratik kanıtlarla ilgili mutlak bir gizlilik var; buna yollarla seçilen cumhurbaşkanı Muhammed sebep olarak da konunun hukuki bir mesele Mursi’nin ölüme mahkûm edilmesi anlamına olduğu ve halkın bunu bilmesine gerek olma- geliyor. Kahire Ağır Ceza Mahkemesi Mursi dığı gösteriliyor.” ve 100’den fazla sanığa ceza evi firarı plan- Bu yıl nisan ayındaki başka bir davada ladıkları ve 2011’de Mübarek hükûmetine Mursi cumhurbaşkanı olduğu 2012 yılında karşı yapılan gösterilerde polise saldırdıkları kendi taraftarlarını şiddet kullanmaları, pro- iddiaları gerekçesiyle ölüm cezasını onayla- testocuları gözaltına almaları ve işkence et- dı. Aynı mahkeme Mursi’yi Filistinli Hamas meleri için kışkırttığı iddialarıyla 20 yıl hapse hareketi, Lübnan’ın Hizbullah’ı ve İran için mahkûm edilmişti. İdam kararı ise bariz şe- istihbarat casusluğu yapma suçlarından mü- kilde siyasi bir karar olduğu ve yargı sürecinin ebbet hapse mahkûm etmişti. İddiaları des- adil olmadığı gerekçesiyle dünya üzerindeki tekleyen kanıtlar ise kamuya açıklanmamıştı. pek çok insan ve grup tarafından kınandı.

TEMMUZ / AĞUSTOSAĞUSTOS 2015 • SayıSayı 243 • Perspektİf 53 Dünya

İnsan hakları organizasyonları Mısır’ın yargı de Mursi’yi suçlu çıkaracak yeterli kanıtın bu- sisteminin bağımsız olmadığı eleştirilerinde lunduğunu iddia ederken, şaşırtıcı şekilde otuz bulundular. Uluslararası Af Örgütü kararın “ge- yıl süren devlet başkanlığı döneminde önceki çersiz ve hükümsüz prosedürlerle gerçekleştiri- cumhurbaşkanı Mübarek aleyhindeki yolsuzluk len bir maskaralık” olduğunu söyleyerek karara ve cezai suçlamaların delillerini yetersiz bulu- karşı çıktıklarını açıkladı. Ayrıca örgüt bu kara- yorlar. Hesap vermekten sıyrılmış olan yalnızca rın Mısır’daki yargı sisteminin bozulduğunun Mübarek ve destekçileri değil; herhangi bir dava diğer bir işareti olduğunu da ekledi. Örgütün ya da mahkûmiyet kararı şöyle dursun, polisin Orta Doğu ve Kuzey Afrika başkan yardımcısı, orantısız güç ile görevini kötüye kullanmasına Mursi’nin aylardır herhangi bir adli denetim ol- dair herhangi bir soruşturma da başarıya ulaş- maksızın hücre hapsinde tutulduğunu ve soruş- mış değil. Diğer yandan binlerce siyasi muhalif turmalar süresince kendisini temsil edecek her- yetersiz kanıtlarla topluca mahkûm edilip bu hangi bir avukatın bulunmadığı gerçeğinin bu insanların gerçekten o suçları işleyip işleme- hukuki muamelelerinin yalnızca adaletle alay diğinin araştırılmasına bile gerek görülmüyor. etmek olduğunu gösterdiğini söyledi. Tüm bunlar Mısır’daki adalet sisteminin nasıl Bu sert ceza Müslüman Kardeşler üzerinde keyfî ve seçici olduğunu ve adaleti aramak yeri- kurulan baskı politikasının yalnızca bir parçası ne muhalifleri cezalandırma amacı taşıdığını da olarak görülüyor. Zira Mursi 2013 temmuzunda ortaya koyuyor. askerî darbe ile indirildikten sonra Sisi bu ör- İnsan Hakları İzleme Örgütü de Mursi hak- gütü yok etme sözü vermişti. Görevden alınan kındaki kararın siyasi bir karar olduğunu öne cumhurbaşkanı o günden itibaren cezaevin- sürerek bu tartışmalı idam hükmünü onayladığı de tutulurken Müslüman Kardeşler de Aralık için Mısır yargı sistemini topa tuttu. İnsan Hak- 2013’te “terörist örgüt” olarak tanımlandı. Ger- ları İzleme Örgütü Orta Doğu ve Kuzey Afrika çekleştirilen operasyonların ardından yüzler- Direktörü Sarah Leah Whitson şunları söyledi: ce Mursi taraftarı ve protestocu öldürüldü; 40 “Bu yasal kovuşturmalar gösteriyor ki, Mısır binden fazlası gözaltına alındı. Mursi’nin yanı mahkemeleri herhangi bir kanuni prosedüre sıra Müslüman Kardeşlerle ilgisi olduğu iddia uymaksızın hükûmet muhaliflerini mahkûm edilen yüzlerce aktivist Temmuz 2013’ten beri etmeye hazır.” Dava dosyası özetlerinin İnsan toplu hızlı yargılamalarla idama mahkûm edil- Hakları İzleme Örgütünce hazırlanan incele- di. Birleşmiş Milletler bu yargılamaların “yakın mesinde hem cezaevinden kaçış hem de yaban- tarihte emsali görülmediğini” belirtti. cı güçlerle gizli pazarlık yapma davalarında ne Muhaliflere yönelik sürdürülen bu yasal sü- devrik başkan Mursi ne de diğer davalılara yö- reçler, Mısır rejimi tarafından siyasi muhalefeti neltilen suçlamaları destekleyen herhangi bir ortadan kaldırmak amacıyla kullanılan araçlar- şey bulunmadığı belirtiliyor. Her ne kadar Mısır dan yalnızca biri. Bunların arasında çok sayı- Ceza Kanununda davalının suçlu bulunabilmesi daki protestocu gencin, öğrenci ve habercinin için bireysel olarak işlenen suçun kanıtlanması rastgele tutuklanması ve gözaltına alınması da gerekiyorsa da, suçlamalarda yer alan eylemler- bulunuyor. İnsan hakları grupları, muhalefet ve deki bireysel suçların savcılar tarafından araş- özellikle de Müslüman Kardeşleri bastırmak için tırıldığına dair dava dosyalarında herhangi bir hukukun suiistimal edildiği gerekçesiyle Mısırlı işaret yok. İnsan Hakları İzleme Örgütü verilen otoriteleri suçluyor. yargı kararlarının salt asker ve polis memurları- Mursi davasıyla ilgili olarak Perspektif’e de- nın ifadelerine dayandığını belirtiyor. Araştırma meç veren Musa’ya göre davanın hukuki süreçle uzmanı ve sosyolog Ziyad Akl Musa ise güven- bir ilgisi yok; süreç tamamen Müslüman Kardeş- lik görevlilerinin verdiği ifadelerin ne derece lere duyulan nefret hissi ile yürütülüp âdeta bir güvenilir olabileceğini sorguluyor: “Mısır’daki “siyasi intikam” süreci hâline gelmiş durumda. emniyet kurumu doğası gereği siyasi bir kurum. Zira adli makamlar cumhurbaşkanlığı seçilme- Mahkeme nihayetinde siyasi bir hüküm vermek sinin ardından bir yıllık bir zaman zarfı içerisin- için siyasi ifadeleri ve şahitleri davaya soktu.”

54 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 Yasal süreç, Mısır re- jimi tarafından siyasi muhalefeti ortadan kaldırmak amacıyla Musa’nın açıklamalarına göre Mısır Devle- kullanılıyor. ti her ne kadar bu davanın kurallara uygun bir ceza davası olduğunu söylese de verilen ifadeler ve mahkemenin kararı ele alış şeklinden tutun Birliğinin önde diplomatlarından Federica Mog- da nihai yargı kararı ve verilen idam cezaları- herini, verdiği bir demeçte kararın uluslararası nın çokluğu Mursi davasının çok daha farklı bir kanunlara uygun olmayan toplu bir dava sonun- dava olduğunu ortaya koyuyor. Mahkeme, kara- da alınmış olduğunu söyledi. rın okunmasından hemen önce Mursi’ye destek Bununla birlikte dünyanın her yerinden veren ve Mısır’ın ilk özgür seçimlerinden gali- yükselen kınama seslerinin dışında Amerika ve biyetle çıkan Müslüman Kardeşlerin ayrıntılı Avrupa’nın Mısır’a yönelik politikaları değiş- ve eleştirel bir geçmişini okudu. El-Ehram’ın meyecek ya da bu idam kararı Mısır rejimiyle araştırma uzmanına göre karardan önce Müslü- yakın ilişkiler kurulmasına yine de engel olma- man Kardeşlerin tarihçesinin kasıtlı bir şekilde yacaktır. Musa’ya göre uluslararası toplum Arap okunması yargı kararını halka duyurma çabası bölgesindeki çıkarlarına daha çok değer veriyor; olup, bunun yalnızca yasal bir prosedür olmadı- dolayısıyla Mısır’daki insan hakları onlar için ğını, aynı zamanda vatansever bir dava olduğu çok da önemli değil. Her ne kadar Washington algısını halka yayma çabası. idam kararları hakkındaki endişelerini belirtmiş “Mahkeme, verdiği kararı millî bir fenomene olsa da, Obama yönetimi Mısır’a yaptığı yıllık dönüştürmeye ve mahkemenin aslında halkın 1.5 milyar dolarlık yardımına devam ediyor ör- istekleri ile demokrasiyi desteklediğini; dava- neğin. Pentagon ve CIA, Mısır rejimiyle koordi- nın terörizme karşı verilen bir savaş olduğunu ne bir şekilde Kuzey Afrika ve Orta Doğu’daki göstermeye çalıştı.” diyen Musa ekliyor: “Ki bu faaliyetlerini sürdürüyor. durum bizi yasal bağlamdan uzaklaştırıp politik Mısır Baş Müftüsü tarafından onaylanmış bir atmosfere sokuyor.” Bununla birlikte tüm şa- olsa bile idam hükmü hâlâ temyiz edilebi- hit ifadeleri kapalı kapılar ardında tutuldu. Şa- lir. (En azından bu yazının yazıldığı tarih olan yet Mursi ve diğer sanıkların işlediği iddia edi- 27.6.2015’te mahkeme kararının değiştirilmesi len suçlarda ferdi olarak sorumlulukları varsa olasılığı hâlâ mevcuttu.) savcılar bunları kamuoyuna ilan etmelidir. El-Ehram sosyoloğu Musa’ya göre ise Mısır Mısır’ın adalet sistemindeki bir diğer eksik- mahkemesinin verdiği yargı kararının tersine lik, davaları denetleyen bağımsız kurumların döndürülmesinde uluslararası toplumun pek olmayışıdır. Adalet sistemi hiçbir şekilde hal- bir etkisi olmayacak. Musa’nın tahminine göre ka yansıtılmamakta, Musa’nın da işaret ettiği Mısır Devleti uluslararası eleştirilerden kaçın- gibi yargı kurumlarının bağımsız bir gözetimi mak için Mursi’yi infaz etmeme kararı alabilir: bulunmamaktadır. Nitekim 2014’te Birleşmiş “Karara karşı temyize gidilebilir, bunu başka Milletler, prosedür düzensizlikleriyle dolu top- bir temyiz daha izleyebilir. En nihayetinde dava lu yargılamalarla 1200’den fazla insanın idama müebbet hapis ya da 25 yıl hapis cezasıyla so- mahkûm edildiği Mısır’ın uluslararası adil yar- nuçlanacak.” Bununla birlikte mahkeme bazı gılama garantisinin giderek hor görüldüğü bir analizcilerin ileri sürdüğü gibi destekçilerinin sisteme dönüştüğü konusunda uyardı. Ulusla- Mursi’yi kahraman ya da şehit olarak anması- rarası toplum ise etik gerekçelerden ötürü idam nı önlemek maksadıyla cezanın indirilmesini cezası karşısında endişelerini dile getirdi. Ame- de sağlayabilir. Her iki durumda da uluslararası rika Birleşik Devletleri’nin Birleşmiş Milletler adil yargılama standartlarına göre yeniden yar- Büyükelçisi Samantha Power resmî Twitter he- gılanma yerine Mursi’yi demir parmaklıkların sabında şöyle dedi örneğin: “Mısır mahkemesi ardında göreceğiz gibi görünüyor. eski başkan Mursi de dâhil olmak üzere siyasi muhaliflerin toplu idam cezalarını onayladı. Ka- *Kahire merkezli serbest gazeteci olan Bajec, 2010-2011 yıl- nunlara uygun yargı sürecinin olmaması adalet ları arasında Filistin’de yaşadı. Makaleleri European Journa- sisteminin güvenirliğini sarsmaktadır.” Avrupa lism Centre, IRIN ve The Majalla gibi dergilerde yayımlandı.

TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 • Sayı 243 • Perspektİf 55 IGMG App hizmetinizde Namaz vakitleri | Ezan fonksiyonu Cami arama

Kur’an Zekât hesaplama

Ajanda

Evrâd

Kitaplık

Haberler

Kişisel ayarlar

www.igmg.org | [email protected] | igmgorg 1 Soru/3 Cevap Mülteci Olmak Ernst Ferstl şöyle diyor: “İnsanlar, ‘Çok fazla mülteci var.’ der. Mülteci- ler ise ‘Çok az insan var.’ der.” Sizce birçok toplumda mültecilere yönelik olumsuz algının değişmesi için neler yapılabilir?

Evet, fazla mülteci var ve bu daha çok yardımseverliğe neden olmalı. İnsanlar ülkelerine çok sayıda mülteci gelmesini genel olarak hoş görmez- ler. Bu durumda eleştiriler olması normaldir ama eleştiriler iltica eden in- sanlara değil, siyasilere yöneltilmelidir. İnsani düzlemden bakıldığında, mültecileri sorunların kaynağı olarak görmek yanlış, çünkü onları bu yolu seçmeye iktidar sahipleri zorladı. Eğer barış içinde yaşamlarını sürdür- me imkânları olsaydı bu insanlar ülkelerinden kaçmazlardı. Evet, çok fazla mülteci var! Ama bu durum insanlarda nefrete değil, yardım- severliğe sebebiyet vermeli ki herkes sahip olduğu hürriyet hakkını kullanabilsin. Melek Alarslan, mülteci çocuklarına yönelik “Licht-Paten” projesinin kurucusu

Mültecilere yönelik ön yargısız yaklaşım medyanın elinde.

Ernst Ferstl’in bu sözü, bireyselleşmiş modern kapitalist bir toplumda meselenin ne denli merhametsizce ele alındığını maalesef bizlere yeni- den hatırlatıyor. İnsani değerler ne yazık ki kapitalist ilgiler daha fazla öncelendiği için medya başta olmak üzere neredeyse hiç anıl- mıyor. Ancak ve ancak medya konuyu adil ve ön yargısız bir şekilde yansıtırsa o zaman mültecilerin durumunun daha iyi anlaşılması ümidi doğar. Cemal Yaşar, Islamic Relief insani yardım çalışanı

İnsan olmak, karşındakinin hayalleri olduğunu kabullenmeyi gerektirir.

Bu söz yalnızca buradaki mülteci politikasını özetlemiyor, aynı zamanda Alman çoğunluk toplumunun tavrını da yansıtıyor. Savaş, açlık ve zu- lümden mustarip mültecilere burada eşit insanlar olarak değer vermek yerine güvenilmez kişiler olarak görülüyor, ayrıca işe yarayanlar ve ya- ramayanlar olarak insanlık dışı bir pragmatist bir kategorizasyona tabi tutuluyorlar. Bu tavırda insaniyet namına hiçbir şey göremiyorum. Zira insan olmak evvelemirde karşındakinin de endişeleri, hayalleri ve ihtiyaçları olan bir insan olduğunu kabullenmeyi gerektirir. Zaineb Mechergui, öğrenci hakları aktivisti

TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 • Sayı 243 • Perspektİf 57 Ümmet Mozaiği Halk İnisiyatiflerine Karşı Ayakta Durabilmek: İsviçre Flickr.com/Magdalena R oeseler Flickr.com/Magdalena © Zürih’te yemek hazırlayan kadınlar

İsviçre’de bir dilenci Lozan, Cenevre Gölü

Rabia Şanlıalp İsviçre Müslümanlarla ilişkisi bağlamında 2009 yılındaki minare yasağı ve burka yasakları ile ismini oldukça olumsuz bir şekilde duyurmuş bir ülke. Doğ- rudan demokrasi ile yürütülen ülkede kantonlardaki sağ popülist seçmenlerin

58 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 Flickr.com/gato-gato-gato © Flickr.com/gato-gato-gato © Flickr.com/Gustave Deghilage Flickr.com/Gustave © Flickr.com/Gustave Deghilage Flickr.com/Gustave ©

2014 Lozan’da Filistin’le dayanışma gösterilerinden

hayata geçirdiği inisiyatiflerle Müslümanlar kendi durumlarının her an deği- şebilmesi gibi bir tehlikeyi de yaşıyorlar. Sema ve Mehmet, İsviçre’de doğup büyümüş bir çift olarak Müslüman yaşamının pek de bilinmeyen yönlerini anlattı.

TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 • Sayı 243 • Perspektİf 59 Ümmet Mozaiği

sviçre, Batı Avrupa’da Avrupa Birliği üyesi ol- mayan görece ufak bir ülke. Burada Müslü- manların sayısı toplam nüfusunİ sadece yüzde 5’ini teşkil ediyor. Bu hâliyle İsviçre; Fran- sa, Avusturya, Hollanda ya da Al- manya gibi ülkelerden daha az bir Müslüman nüfusa sahip olan bir ülke profilinde. Ülkede en fazla Müslüman nüfus Zürih kanto- nunda yaşıyor ve ülke genelindeki

Müslümanların çoğu misafir işçi Flickr.com/Thomas8047 © olarak gelenler, onların çocukları ya da ülkelerindeki savaştan kaçan Zürih Ana İstasyonu mülteciler. Bu bağlamda ülkedeki İslam daha çok Boşnak, Arnavut ve Türk motifleriyle örülmüş durum- da. Sema ve Mehmet, İsviçre’de Bodensee’ye nazır Rorschach şeh- Zürih’te alışveriş yapan Müslüman kadınlar rinde üç odalı bir evde 4 aylık ço- cuklarıyla yaşayan Müslüman bir ve çeşitli ülkeleri gezerek geçirdik- rın eğitiminin tesis edilip ilahiyat çift. 25 yaşındaki Sema moda tasa- lerini söylüyor: “Fakat vaktimizin fakültelerinin kurulması, yaşlılar rımcısı, fakat şu sıralarda ufak bir ve ilgimizin merkezinde evladımız yurdu ve hapishane gibi yerlerde bebeğin anneliğinin getirdiği so- var. Oğlumuz henüz küçük olduğu helal gıda sunulması gibi düzen- rumluluklar sebebiyle çalışmıyor. için gecemiz gündüzümüz onunla lemelerin de zorlaşması anlamına İnşaat mühendisi olan 32 yaşında- ilgilenerek geçiyor.” geliyor. ki Mehmet ise bir inşaat barajında Bununla birlikte İsviçre’deki pazarlama müdürü olarak çalışı- Kamu Hukuku’na Göre Tanınma Müslüman öğrenciler, camilerden yor. Her ikisi de İsviçre’de doğmuş, aldıkları bir belgeyi öğretmenleri- orada okumuş ve büyümüşler. İsviçre’de Reform Kilisesi ve ne verdikleri taktirde bayramın ilk Aile maddi açıdan sıkıntı çekme- Katolik Kilisesi birçok kanton- gününü evde geçirebiliyor, fakat yen, orta sınıf bir aile. İsviçre’deki da Kamu Hukuku’na göre dinî çalışanlara aynı hak tanınmıyor. Müslümanların ekonomik statü- cemaat olarak tanınmış durum- Müslüman aileler ve çalışanlar da leri Avrupa’daki diğer ülkelerdeki da ve böylece kilise vergisi alma bayramları bir arada geçirebilmek Müslümanlara nazaran daha iyi hakkına sahipler. Fakat ülkede için iş yerindeki tatil haklarından olsa da Seda ve Mehmet, Müslü- en büyük üçüncü inanç toplumu kullanmak zorunda kalıyor. Yine man cemaatin sosyal ve kültürel olan Müslüman cemaat, 400 bini de bu şekilde bir yolu benimseyen duyarlılıklarının zayıf olduğunu aşkın nüfusuyla hiçbir kantonda Müslümanların sayısı oldukça az. gözlemlediklerini söylüyorlar. Kamu Hukuku’na göre dinî cema- Sema okul ve iş ortamlarından Sema sabah eşiyle kahvaltı yap- at statüsüne sahip değil. Bu durum tanıdıkları Hristiyan, Budist ya da tıktan sonra oğluyla oyunlar oyna- Müslüman cemaatin hiçbir kamu Yahudi arkadaşlarının olduğunu dığını ya da ailece göl kenarında desteği almadan sadece bağışlar- söylüyor. Çift iki farklı camiye de- dolaşmak gibi sıradan aktiviteleri la ayakta durması gibi bir zorluğu vam ediyor ve camilerin gençlik gerçekleştirdiklerini, boş zaman- beraberinde getirirken Müslüman kollarına üye. Çifte göre bilhassa larını ise genelde aile ziyaretleri mezarlarının kurulması, imamla- Müslüman gençlerin aktif olma-

60 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 400 bini aşkın nü- fusuyla Müslüman cemaat hiçbir kan- Flickr.com/gato-gato-gato © Flickr.com/Thomas8047

© tonda dinî cemaat statüsüne sahip değil.

Zürih’te bir başörtülü, bir başörtüsüz kadın sohbet ederken Flickr.com/Thomas8047 ©

sı, daha etkin bir profilde toplu- da işareti. ma katılım sağlamaları oldukça Aile Türkiye’ye kesin dönüş önemli: “Eskiden dine sadece yaşlı yapmak istekleri olduğunu söy- • İsviçre’de Müslümanların genel insanların, tabiri caizse yaşamın lüyor. Bu dönüş isteğinin nede- nüfusa oranı yüzde 5. bütün ‘lezzet’lerini tatmış olan nini şöyle anlatıyor Sema: “Tür- • Ülkede yaşayan Müslümanların insanların yöneldiği düşünülür- kiye’deki yaşam kalitesinin daha dörtte üçü köken olarak Balkanlar dü. Oysa şimdi durum böyle değil, iyi olduğunu düşünüyoruz. Her ya da Türkiye’den geliyor. sadece yaşlılar değil, genç yaştaki yer cıvıl cıvıl, insanlar daha sıcak • 2012 yılında İsviçre’de yaşayan birçok kardeşimiz de İslam’ı hak- kanlı. Buradaki hayat ise oldukça Müslümanların üçte biri İsviçre kıyla temsil edecek yüce ahlaka monoton. Sanki yaşam sadece ça- vatandaşlığına sahip olsa da, birçok sahipler. Birçok genç Müslümanın lışmaktan ibaret.” Bu kararda İs- Müslüman eski Yugoslav ülkeleri- çok erken zamanlarda mübarek viçre’nin havasının oldukça soğuk nin vatandaşlığını hâlâ muhafaza topraklara gitmek istemesi, di- olduğunun ve ülkede Müslüman- ediyor. nimizi araştırıp bu alanda yetkin lar ve İslam bağlamındaki olum- • Ülkedeki Müslümanların mezhepsel isimler hâline gelmesi oldukça suz gelişmelerin de etkili oldu- dağılımına göre yüzde 80’i Sünni, sevindirici.” İstatistikler de Meh- ğunu söylüyor Mehmet: “Minare yüzde 9,5’i Şii, yüzde 7’si ise Alevi. met’in bu düşüncesini destekliyor. yasağı ya da cami saldırıları gibi • Ülkede 240 cami ve mescit bulu- Hristiyanlar ve Yahudilerin mabet üzücü gelişmeler, bizlerin doğup nurken bunlar arasında sadece ziyaretleri genellikle yaşlı dindar- büyüdüğümüz bu ülkeye ya da bir- dördünün minaresi var. lar tarafından gerçekleştirilirken likte yaşadığımız insanlara karşı • İsviçre Müslümanlarının sadece Müslümanlarda camileri ziyaret bir soğukluk hissetmemize neden üçte biri düzenli olarak bir camiye edenlerin yüzde 43’ü 18-35 yaş olabiliyor. Fakat en çok da çocu- gidiyor. Ülkede en dindar cemaat ise arasındaki Müslüman gençler. Bu ğumuzun bu ülkedeki geleceği için durum, ülkede dinamik bir Müslü- endişeleniyoruz. Bu durumda ba- Yahudiler. man genç nüfusun bulunduğunun zen buradan gitmek kurtuluş gibi

TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 • Sayı 243 • Perspektİf 61 Ümmet Mozaiği Flickr.com/Zuerichs Strassen Flickr.com/Zuerichs © Flickr.com/gato-gato-gato © Flickr.com/gato-gato-gato ©

geliyor bize.” sına sebep olmuş. Örneğin Seda ve laşımı, ülkede yürürlükte olan Irk- İsviçre’de ulusalcı-muhafa- Mehmet bir bütün hâlinde İsviçre çılıkla Mücadele Yasası’nın, ifade zakâr ve hatta kimi zaman da sağ medyasının İslam’ı durmaksızın özgürlüğünü kısıtlaması sebebiyle popülist parti olarak görülen ve kötülediği ve böylece insanların yürürlükten kaldırılması isteğinde Ulusal Meclis’te en fazla sandal- zihinlerinde yanlış bir İslam ima- bulunması. Parti seçim kampan- yeye sahip olan İsviçre Halk Par- jının oluşturulduğu görüşünde. yalarının neredeyse tamamını ya- tisi (SVP – Alm. “Schweizerische SVP aynı zamanda İslam’ın ta- bancılardan gelebilecek tehlike ve Volkspartei), aynı zamanda minare nınması gibi istekleri “İsviçre’nin bunların önlenmesi üzerine bina yasağının da savunuculuğunu ya- Hristiyan bir ülke olması” sebebiy- etmesiyle de dikkat çekiyor. pan parti. Öte yandan 2009 yılında le reddediyor. Fakat siyasi arenada Parlamentodaki en güçlü parti- yürürlüğe giren ve toplumsal bir SVP’nin, toplumsal arenada ise sağ nin öncülüğünde bu şekilde meş- histeri ve ülkenin “İslamlaşması” muhafazakâr çevrelerin yegâne so- rulaşma tehlikesi gösteren İslam üzerinden yapılan minare tartış- runu sadece Müslümanlarla değil, ve yabancı düşmanlığına karşı ması, ülkedeki birçok Müslüman’ı yabancı kökenli birçok insan da bu Müslüman cemaatler de çalışma- derinden sarsmış. Minarelere kar- karşı propagandadan nasibini alı- lar yapıyorlar. Farklı cemaatler şı hayata geçirilen inisiyatifler, yor. Parti, vatandaşlığa geçişlerin arasında koordinasyon sağlayıp kullanılan dil ve ayrımcı söylemi sınırlandırılmasını, yabancıların siyasete karşı tek bir ses hâlinde meşrulaştırmaya yönelik popü- kendi istekleri ve maddi ölçüleri konuşmak amacıyla 30 Nisan 2006 list argümanlar İsviçre’deki birçok çerçevesinde entegre olmak zo- yılında 12 çatı organizasyonun Müslüman için kendilerinin ülke- runda olduklarını belirtip, “İsviçre katılımıyla kurulan İsviçre İslami deki mevcudiyetlerini de sorgula- vatandaşı olmanın” bir onur ve ay- Çatı Organizasyonları Federas- dıkları bir süreç hâline dönüşmüş. rıcalık olduğunu ve tabii bir durum yonu (FIDS – Alm. “Föderation Bu durum ayrıca Müslümanlar olarak görülmemesi gerektiğini islamischer Dachorganisationen içerisinde de çoğunluk toplumuna vurguluyor örneğin. Bunun yanın- Schweiz”) mevcut durumda ülke- karşı genel bir ön yargının oluşma- da partinin belki de en ilginç yak- deki en büyük İslami organizasyon

62 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 Flickr.com/Gustave Deghilage Flickr.com/Gustave ©

üzere Müslüman kadınların koca- Toplumsal bir larının baskısı sebebiyle başlarını histeri üzerin- örttüğünü düşünüyor. Bu kararın den yapılan mi- kadınların kendi öz iradeleriy- le verilebileceğine inananlar çok nare tartışması az. Sadece seküler ya da herhan- birçok Müslü- gi bir dine sempati duymayanlar man’ı derinden değil, diğer dinlerin mensupları, örneğin dindarlığa en çok saygı sarsmış. göstermesi gereken Hristiyanlar da başörtüsünün kadının kendi konumunda. Ülkede 240 caminin deki kantonlar arasında farklılık kararı olabileceğine inanmıyor. 170’ten fazlasını bünyesinde ba- gösteriyor. Sağ popülist partile- Bu nedenle de Müslüman kadınlar rındıran FIDS aynı zamanda ka- rin yönetiminde söz sahibi oldu- küçümseniyor; kendi dindarlık- muoyunda Orta Doğu’daki sorun- ğu kantonlarda bu iletişim daha larıyla ilgili bir karar alamayan, lara paralel olarak yükselen İslam zor yürürken, başka kantonlarda sürekli baskı altında yaşayan in- düşmanlığı ile ilgili bilgilendirme Müslümanlar açısından daha so- sanlar olarak görülüyor. Birçok çalışmalarını da yürütüyor. Bunun runsuz bir iletişim mümkün hâle insanın başörtülü kadınlarla ko- yanında kurumun ana amaçların- gelebiliyor. Bu siyasi diskurun nuşmaya tenezzül etmediğini bile dan bir tanesi İslam’ın Kamu Hu- etkisini şöyle anlatıyor Mehmet: gördüm. Ülkede okullarda sürekli kuku’na göre bir dinî cemaat ola- “İsviçreliler arasında açık görüşlü tartışılan başörtüsü yasakları da rak tanınması ve diğer dinlerle eşit olup İslam ve Müslümanları tanı- Müslüman kadınlara yönelik ön bir hukuki statüye kavuşması. mak isteyen, sorular sorarak ileti- yargıyı destekler ve besler nite- Ülkede gayrimüslimlerle Müs- şim kuran insanlar da var; bizlere likte.” lümanlar arasındaki iletişimin düşmanlıkla bakıp geri kafalılıkla Mehmet ve Seda, Müslüman- güçlendirilmesi ve ön yargıların suçlayan, hatta ‘terörist’ yakıştır- ların yaşamlarının kolaylaştırıl- azaltılması amacıyla FIDS, İsviçre masında bulunanlar da…” madığı anlarda gidebilecekleri Dinler Konseyi (Alm. “Rat der Reli- Sema ise bu ayrımcılığın bil- başka bir ülkenin hayalini kura- gionen”) isimli oluşumun da üyesi. hassa başörtülü Müslüman kadın- biliyorlar. Fakat savaştan kaçan Hatta FIDS’in 14 Mayıs 2015 tari- lar söz konusu olduğunda ayyuka ve doğduğu ülkeye bir daha döne- hinde vefat eden başkanı Hisham çıktığını ifade ediyor: “Başörtülü meyecek olan binlerce Müslüman Maizar, vefatından önceye kadar kadınların Müslüman oldukları ilk için İsviçre’deki ağır Müslüman bu konseyin başkanlığını yapıyor- bakışta anlaşıldığı için dışlayıcı ve karşıtı söylem, mevcut atmos- du. baskıcı söylemlerin ilk muhatabı ferin olduğundan çok daha ağır Devlet kurumlarıyla Müslü- da onlar oluyor. Birçok insan, di- bir şekilde hissedilmesine neden man cemaatlerin ilişkisi ise ülke- ğer ülkelerde de sıkça rastlandığı oluyor.

TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 • Sayı 243 • Perspektİf 63 Portre

İlklerin Öncüsü: Şemsettin Sami

Bundan 165 sene önce, yani 1 Haziran 1850 tarihinde, günümüzde Arnavutluk sınırları içerisinde kalan Fra şer’de dünyaya gelen Şemsettin Sami, birçok alanda öncü rolünü üstlenmiş bir edebiyatçıdır. -

» Ayş e mimaroğlu

64 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 Küçüklüğünde aile geleneği doğrul- tusunda Bektaşi Tekkesi’ne devam eden yazmaya ve eser üretmeye adamış olan Şemsettin Sami, anne ve babasının vefa- Şemsettin Sami, yaptıklarının anılmasın- tının ardından bir Rum okulunu ziyaret dan pek hazzetmeyen, münevver kesimin etmiş, burada Rumcanın yanı sıra, La- sıkça takıldığı mekânlardan şiddetle kaçı- tince, İtalyanca ve Fransızca öğrenmiş, nan ve münzevi bir hayat süren biriydi. İlk medresede ise Türkçe, Farsça ve Arapça Türk romanı olarak bilinen ve 1872-1873 öğrenmiştir. yılları arasında parça parça yayımlanan 1871 yılında Arnavutluk’tan İstanbul’a “Taaşşuk-u Talat ve Fitnat” isimli eserin gelen Şemsettin Sami Matbuat Kalemin- de yazarı olan Şemsettin Sami, Osmanlı de memur olarak çalışmış, memuriyetinin İmparatorluğu’nun yıkılışına kadar ya- yanı sıra da eser telif etmeye başlamıştır. yın hayatına devam eden ve en uzun süre Arnavutça, Rumca ve Türkçe olmak yayımlanan gazetelerden biri olan Sabah üzere üç anadile sahip olan ve anadil- gazetesini de çıkartmaktaydı. leriyle birlikte toplamda sekiz dil bilen Şemsettin Sami, bu geniş dil kabiliyetini Türk dilinin sadeleştirilmesi çalışma- larına öncülük eden, dil, sözlük, ansik sözlük telifinde de göstermiş, 1883 yılın- lopedi ve çeviri alanlarında çalışmalar da Kamus-u Fransevi (yani Fransızca söz - yapan, roman ve tiyatro yazarı olan ünle- lüğü) ve 1901 yılında ilk geniş kapsamlı - nen Şemsettin Sami, aynı zamanda Türki- Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki’yi kale- ye’deki spor takımı Galatasaray’ın kuru- me almıştır. Yine Victor Hugo’nun Sefiller cusu olan Ali Sami Yen’in de babasıdır. isimli eserini de Türkçe’ye ilk kazandıran Şemsettin Sami olmuştur. Bu meziyet 1897 yılında Osmanlı Devleti, Balkan- larda ortaya çıkan milliyetçi hareketlere leriyle Şemsettin Sami, kendi devrinin - karşı daha sert girişimler başlatmış, bu- mümtaz bir dil âlimidir. nun bir neticesi olarak Şemsettin Sa- Türkçe sözlüğü yayımlamasının ardın- mi’nin eserleri yasaklanmıştır. Bunun dan Arnavut milliyetçiliğinin de kurucu üzerine Şemsettin Sami eserlerini, Ar metinlerinden biri olan “Arnavutluk Ney navut göçmenlerin kültürel yaşamlarını di, Nedir ve Ne Olacak” isimli kitabını ya- - - yansıtabilecekleri uygun ortamlar bulu- yımlayan Şemsettin Sami, hem Türk hem nan Bükreş’te bastırmaya başlamıştır. de Arnavut kimliğinin tanımıyla ilgili taslaklar hazırlamış, böylece “çelişkili bir Sekiz kardeşinden her biri cumar tesi günü vefat ettiği için bu güne karşı milliyetçiliği” benimsediği iddia edilmiş- - özel bir korku besleyen Şemsettin Sami, tir. Arnavut milliyetçiliği için de oldukça 18 Haziran 1904’te bir cumartesi günü önemli görülen Şemsettin Sami’nin me- dünya hayatına veda etmiştir. Vefat et zarı, vefatının ardından Arnavutluk Baş- tiğinde ardında 12.000 kitabın yer aldığı bakanı tarafından Arnavutluk’a taşınmak - kapsamlı bir kütüphane bırakmıştır. Abi- bile istenmiştir. leri Abdyl ve Naim vefatlarının ardından Öte yandan günde 15-16 saatlik bir İstanbul’dan Tirana’ya defnedilirken, çalışma performansıyla kendisini kitap Şemsettin Sami İstanbul’da gömülü bu- lunmaktadır.

65 Kitap Tanıtımı

Boğaziçine Sığınanlar Srebrenitsa’nın Öyküsü Türkiye’ye İltica Eden İsnam Taljic Alman Bilim, Siyaset ve Profil Yayıncılık Sanat Adamları 1933-1953 Birleşmiş Milletler tara- Fritz Neumark fından güvenli bölge ilan Neden Kitap edilen Srebrenitsa’da 11 Temmuz 1995’te binler- Hitler Almanyasından ce insan kurşuna dizile- kaçarak 2. Dünya Savaşı rek, tecavüz edilerek ya arefesinde Türkiye’ye sı- da işkenceyle hayatını ğınan binlerce bilim, sa- kaybetti. Balkan edebi- nat ve siyaset adamından yatının en önemli yazar- birisi de Fritz Neumark’tır. Neumarkt 1933 yılın- larından İsnam Taljic, katliamın tüm ağırlığına da geldiği İstanbul’da 1952 yılına kadar kalır ve bu ve yaşanan onca acıya rağmen “unutmamak/ süre zarfında İstanbul Üniversitesinde hocalık affetmemek” gibi duyguların intikama dönüşme- yapar. Boğaziçine Sığınanlar kitabı, Almanların mesi konusunda uyarıda bulunuyor. Bu hâliyle dillerini bilmedikleri yeni kurulmuş bir ülke- kitap Srebrenitsa katliamında kimsenin bilmedi- de mülteci olarak yaşama tecrübesini, dönemin ği bazı detayları ve yaşananların gerçek boyutunu ekonomik şartlarını ve sarsıntılarını ele alıyor. anlatırken bir yandan da onca yaşanana rağmen Kitap aynı zamanda bir Alman bilim adamının ve iyiliği emredebilen bir ahlakın sa- kaleminden yakın tarihin de farklı bir okuması vunuculuğunu yapıyor. niteliğinde.

Bilal: Avrupa Yolunda Deniz Üzerinden: Bir Kaçak Suriyelilerle Birlikte

(Orijinal Dili: Almanca, Avrupa’ya Kaçış Orijinal Başlık: “Bilal: Als Illegaler auf dem Weg (Orijinal Dili: Almanca, nach Europa”) Orijinal Başlık: “Über das Meer: Mit Syrern auf Fabrizio Gatti der Flucht nach Europa”) Kunstmann Yayınları Wolfgang Bauer, Bilal en kötü mülteci ro- Stanislav Krupar talarından birinde Afri- Edition Suhrkamp ka’dan Avrupa’ya ulaşma- ya çalışan bir mültecidir. Suriye’deki savaş sayısız Aslında ismi “Bilal” değil, “Fabrizio Gatti” olan cana mal olurken savaş- bu esmer adam İtalyan bir gazeteci olup kendisini tan kaçanlar Avrupa’ya göçmen olarak tanımlayarak diğer yolcuların ara- varış yolunda ayrı bir can pazarı daha yaşıyorlar. sına karışmakta ve onları gözlemleme amacı taşı- Mısır’dan Avrupa’ya ulaşmaya çalışan mültecile- maktadır. Almanya’da 1983 yılında 2 sene boyunca re refakat eden ve onların yaşamlarını kayıt altına Türk bir işçi kılığında farklı firmalarda çalışarak alan Bauer ve Krupar, Avrupa’da daha insani bir yabancılara karşı kötü muameleleri kitabında top- iltica politikasının gerekliliğinin de en canlı ka- layan gazeteci Günter Wallraf’ın İtalyan versiyonu nıtını bu kitapla ortaya koyuyor. Botlarda ya da olarak bilinen Fabrizio Gatti, kitabında bu tehli- Avrupa’nın sokaklarında saklanan mültecilerin keli yolculukta insanların yaşadıklarını “içeriden” an be an yaşadıkları kitapla bilinir hâle geliyor. bir dille anlatıyor.

66 Perspektİf • Sayı 243 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2015 BİZ, EN ACILI GÜNÜMÜZDE 300.000 KİŞİYİZ IN SCHWEREN STUNDEN SIND WIR 300.000

HERKES ÖLECEK YAŞTADIR DER TOD KENNT KEIN ALTER

BELGE URKUNDE

RESMÎ İŞLEMLER DİNÎ VECİBELER NAKİL TESLİM BEHÖRDENGÄNGE RELIGIÖSE VORSCHRIFTEN ÜBERFÜHRUNG ÜBERGABE

IGMG Cenaze Yardımlaşma Derneği | Cenaze Hizmetleri IGMG Bestattungshilfeverein e. V. | Bestattungskostenunterstützungsgemeinschaft (BKUG)

Boschstraße 61-65 | D-50171 Kerpen | T 0049 2237 97930-11 | F 0049 2237 97930-30 | [email protected] | www.igmgukba.org Amtsgericht Köln VR 17651 | Kreissparkasse Köln | IBAN: DE37 3705 0299 0149 2829 41 | BIC / SWIFT: COKSDE33 2015

“Zekât veren müminler kurtuluşa ermişlerdir.” (Mu’minûn suresi, 23:4)

“Mallarınızı zekât vermek suretiyle temizleyiniz.” (Hadîs-i şerif)

Ülkelere Göre Kişi Başına Düşen Fitre Miktarı

Almanya 10 € İsviçre 15 CHF Belçika 10 € İsveç 100 SEK Fransa 10 € Avusturalya 15 AUD Finlandiya 10 € Danimarka 80 DKK Kurulduğumuz Avusturya 10 € İngiltere 10 £ günden beri İtalya 10 € Norveç 100 NOK zekât ve fitrelerinizi Hollanda 10 € Kanada 15 CAD en doğru yerlere Online bağışlarınızı igmg.org üzerinden yapabilirsiniz. ulaştırıyoruz.

İslam Toplumu Millî Görüş Boschstraße 61-65 | D-50171 Kerpen | T +49 2237 656-292 | F +49 2237 656-229 www.igmg.org | [email protected] | igmgorg