Görüntülemek Için Tıklayın
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
BİLGELİKLER DİVANI N. AHMET ÖZALP 1 Bilgelikler Divanı N. Ahmet Özalp • ZEYTİNBURNU BELEDİYESİ KÜLTÜR YAYINLARI .... YAYIN KOORDİNATÖRÜ Ömer ARISOY Mustafa AYDIN YAYINA HAZIRLAYANLAR N. Ahmet ÖZALP TASARIM Mehmet Emin ÖZTÜRK KAPAK Ümit KARADAĞ BASKI-CİLT Aryan Basım Tanıtım ve Matbaa Hiz. San. Tic. Ltd. Şti. Maltepe Mah. Litros Yolu Sk. 2. Matbaacılar Sitesi A-Blok Kat: 5 No: 3NA24 34010 Zeytinburnu - İstanbul Tel: 0212 544 99 06 Sertifika No: 20243 ISBN ........... 1. Baskı: İstanbul, Ocak 2012 Zeytinburnu Belediye Başkanlığı Kazlıçeşme Mahallesi, Abay Caddesi No: 165 34760 Zeytinburnu / İstanbul / Türkiye Tel: +90 212 413 11 11 Faks: +90 212 413 12 12 www.zeytinburnu.bel.tr @ Yayın hakları yayıncıya aittir. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. 2 Bilgelikler Divanı N. Ahmet Özalp ZEYTİNBURNU BELEDİYESİ KÜLTÜR YAYINLARI .... 3 N. Ahmet Özalp yazar, öğretmen 1953 yılında Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesinde doğdu. Öğretmen okulu ve eğitim enstitüsünü bitirdi (1974). Sonra iki yıl Türkçe öğretmenliği yaptı. Görevinden ayrılarak yayın dünyasına girdi. Çeşitli yayınevleri, dergi ve gazetelerde çalıştı. Ana Britannica Genel Kültür Ansiklopedisi'ne maddeler yazdı, danışmanlık yaptı. Yeniden öğretmenliğe döndü (1992). Şimdi bir yandan bir ilköğretim okulunda Türkçe öğretmenliği yaparken, bir yandan da çalışmalarını sürdürmektedir. Eserleri: Osmanlı eserleri üzerinde çalışan N. Ahmet Özalp, çok sayıda yapıtı kültür dünyamıza yeniden kazandırdı. Bunların başlıcaları: Toplumsal Çözülme (Sait Halim Paşa, 1983), İslâm İnancının Temel İlkeleri (Filibeli Ahmed Hilmi, 1987), Bir Muhalifin Hatıraları (Şerif Paşa, 1991), İslâmda Felsefe Akımları (İzmirli İsmail Hakkı, 1995), Kül- liyat-ı Letaif (Faik Reşad, 1995), Gülşen-i Tevhid (Tevhid Şiirleri Güldestesi, 1995), Se- yahatlerim (Ali Suad, 1996), Beşir Fuad (Ahmed Midhat Efendi, 1996), Taaşşuk-ı Tal'at ve Fitnat (Şemseddin Sami, 1996), Çin-Türkistan Hâtıraları (Habibzâde Ahmed Kemâl, 1996), Bir Kadının Hayatı (Mehmed Celal, 2001), Bin Bir Gece Masalları (Resimli Ay çevirisi, 2007), Bir Denizcinin Avrupa Günlüğü (Mehmed Enisî, 2008). Yazarın son kitabı, Refik Halit Karay'ın eserlerindeki sansürü incelediği Refik Halit - Okları Kırılmış Kirpi (2010)'dir. 4 Sunuş Her büyük medeniyet ölçü koymuş. Dilde, imarda, zevkte, sokakta, evde, hasılı, hayatta ölçü koymuş. Belki de bu ölçü, güzel ve arif insanların uğraşları sonucu, uzun yüzyıllar boyu çalışmalarının sonucu olarak ortaya çıkmış. Ama nasıl olursa olsun; zevk, medeniyetimizin tarihini bir şekilde, boydan boya kat etmektedir. Bütün büyük geleneklerde vardır bu. Bir Tao ressamının, pür doğaçlama olan işini yaparken bile fırçasının titiz ölçüsüne riayet ettiğini biliriz. Amerikalı bir halk şarkısının, belli bir ölçü üzere ilerleyip gittiğini hemen fark ederiz. Bir Japon’un kısa şiiri, sözü gerektiği kadar uzatmaktan ibarettir sanki. Diyebiliriz ki zevk, yüzyıllar boyunca ölçüyü geliştirir ve bir altın orana ulaştığında klasik- leşir. Biz ona kısaca “güzel” deriz. Deriz ama, o “güzel”in uzun ve meşakkatli bir geçmişi, bir hayatı da vardır. Oraya pek bakmayız. Dil ve şiir söz konusu olduğunda, yukarıdaki mantık yine geçerlidir. Özel- likle şiirin güzelliği, onun ölçülü zarafetinden geliyor olsa gerektir. Bütün gü- zellikler gibi dilin ve şiirin güzelliği de fazlalıkları dışarıda bırakmaklığıyla inşa olunur. İçinde barındırdığı derin anlamları sezdirme gücüyle kalıcı olur. Bizim güzel ve büyük uygarlığımızın dil zevki ve şiiri için söylenecek söz- lerin başında bu mesele gelir herhalde. Çünkü ölçüyü bizler her şeyden önce inancımızdan, kadim geleneğimizden ve irfanımızdan devşirdik. Eskilerin altın oluklarından bu günlere kadar gelen şiir ve hikmet gele- neğimiz, bu günkü kaotik yaşama biçimimiz için ciddi ve güçlü bir uyarı olsa gerek. Zira, BİLGELİKLER DİVANI’nı okuyunca sizler de göreceksiniz; milli zev- kimizin büyük yazarları, şairleri ve hakimleri, bu gün neredeyse anlayamayaca- 5 f BİLGELİKLER DİVANI ğımız inceliklerle işlemişler zamanlarının algısını. Teğel teğel ördükleri incelik- ler, fikirler ve duygular, bu gün artık hayatımızda olmayan, olamayan güzellik- lerdir. BİLGELİKLER DİVANI derlemesinin, yüzyıllar öncesinden getirdiği hoş kokuyu ne kadar özlemiştik! İnceliklerle dolu bu kitap. Hikmetle dolu. Göz ya- şıyla dolu. Yürekle dolu. Sevinçle dolu. Hasılı, insanla ve onun serencamıyla dolu. Burada yer alan mısralar ve beyitler, Türk düşünce edebiyatının klasik- leşmiş büyük ariflerinin, şair ve aşıklarının cümlelerinden oluşuyor. Eminiz ki her cümlenin derdi çekilmiş. Kim bilir hangi harlı fırınlarda pişmiş bu şair yü- rekleri. Kim bilir hangi çetin sınanmalardan kalmış yürek terleri bunlar. Zeytinburnu Belediyesi olarak, böyle bir çalışmayı sanat ve edebiyat se- verlere sunmanın sevincini yaşıyoruz. Bu sevinci ortaya çıkaran, Bilgelikler Di- vanı’nı titiz bir çalışmayla meydana getiren yazar Sn. N. Ahmet Özalp’a teşekkür ederiz. Bu çalışmanın ortaya çıkabilmesi için emeğini ortaya koyan herkesin el- lerine, gönüllerine sağlık. Yayınlarımızı takip edenler, Zeytinburnu özelinde; ama genel olarak İs- tanbul ve Osmanlı kültür coğrafyasında büyük bir kültür arkeolojisi çabası içinde olduğumuzu takdir edeceklerdir. Eğer bu marifet ise, iltifatsız kalmayacağına inancımız tamdır. İyi okumalar. Murat AYDIN Zeytinburnu Belediye Başkanı 6 Önsöz Necatigil, şiiri “bir durum, bir sorun üzerinde ölçülü konu şan, susunca da bizim düşünmemizi bekleyen bir olgunluk” olarak tanımlıyor. Bu tanım, sanırız en çok edebiyatımızda “hikemî şiir” olarak adlandırılan şiire uygun düşer. Hikemî şiir, Türk şiirinin en başından beri sürüp gelmekle birlikte Nâbî ile bir okula dönüşür. 18. yüzyıldan başlayarak “Halep kumaşı” imgesiyle anla- tılan ama daha yaygın olarak “Nâbî ekolü” olarak anılan bu şiir, klasik şiirimizin en önemli damarlarından birini oluşturur. Necatigil’den ödünç alarak söylersek, “bilgelik burcu”ndan söylenmiş şiir- lerin oluşturduğu bu damar, klasik dönemin egemen şiir anlayışından düşünceye öncelik vermesiyle ayrılır. Belli bir düşünceyi en yalın, en dolaysız biçimde ama söz ve söyleyiş güzelliğinden de ödün vermeden dile getirmesi nedeniyle bu şiir, Cansever’in üzerinde durduğu “düşünce şiiri” bağlamında da değerlendirilebilir. Bilgelikler Divanı, hikemî şiir tanımlamasına uygun mısra ve beyitlerden oluşan bir seçkidir. Sultan Veled’den Yahya Kemal’e uzanan çizgide yalnız Sâbit, Sâmî, Seyyid Vehbî, Koca Râgıb Paşa gibi Nâbî ekolü temsilcilerinin değil tüm şairlerin aynı nitelikteki ürünleri de yer alıyor bu seçkide. Bilgelikler Divanı’nın çekirdeğini Bursalı Mehmed Tâhir (1861-1925)’in “Müntahabât-ı Masâri’ ve Ebyât” adlı seçkisi (İstanbul 1328/1912) oluşturuyor. Mehmed Tâhir, eserini, kendi diliyle söylersek, “şuarâ-yı sâlife ve hâzıradan âsâr- ı âliyelerini görebildiğim zevât-ı maârif-simâtın yüzü mütecâviz devâvîn ve âsâr- ı manzûmelerini gözden geçirerek ve Harâbât, Mecmûa-i Muallim, Mizânü’l-Edeb, Nevâdirü’l-Âsâr gibi müellefât-ı makbûleyi de başlıca merci’ ittihâz ederek” ha- zırlamıştır. 7 f BİLGELİKLER DİVANI Mehmed Tâhir’in seçkisi, Nâbî okulu anlayışına uygun olarak, kendi de- yişiyle “edeb, ahlâk, emsâl-i hikmet, ibret noktaları” gözetilerek derlenmiş mısra ve beyitlerin son seslerine göre elifba sırasınca düzenlenmesinden oluşuyor. Biz çalışmamıza bu değerli seçkiyi olduğu gibi yayımlama düşüncesiyle başladık. Ne ki çevriyazısını bitirip alıcı gözle bakınca kimi sorunlarla karşılaştık. Her şeyden önce, birçok mısra ve beytin dil ve anlamca günümüz okuyucusuna bir şey söylemesi mümkün görülmüyordu. Eskilerin “mesel” dedikleri atasözle- rinden oluşan mısra ve beyitlerin sayısı da oldukça fazlaydı. Günümüzde bile bilinen ve kullanılan atasözlerinin üstelik dillerini ağırlaştırarak okuyucuya sun- manın bir anlamı yoktu. Bir de mısra ve beyitlerde tekrarlar vardı. Aynı mısra önce bağımsız olarak mısralar bölümünde, sonra da beytin bir dizesi olarak be- yitler bölümünde yer alıyordu. Sorunlu gördüğümüz mısra ve beyitleri ayıkladık. Bu kez de başka bir sorun çıktı. Eserin geriye kalan bölümü bir kitap olamayacak kadar küçülmüştü. Bunun üzerine Yunus Emre’den başlayarak belli başlı tüm şairlerin divanlarını, Mehmed Tâhir’in de kaynaklarından olan Recâizâde Ahmed Cevded’in Nevâ- dirü’l-Âsâr (Bulak 1256/1840)’ı ve Zînetü’l-Mecâlis (Divân-ı Hâlet Efendi’yle bir- likte, İstanbul 1258/1842)’i gibi eski seçkilerle yeni çalışmaları* tarayarak yeniden seçmeler yaptık. Seçtiğimiz mısra ve beyitleri aynı yöntemle yerlerine yerleştirdik. Ama bu kez de seçki gereğinden çok şişti. Sınırları belirsiz bir met- nin ortaya çıkaracağı sorunları önlemek için mısraları bin bir, beyitleri de iki bin bir sayısıyla sınırlandırmayı kararlaştırdık. Tüm mısra ve beyitleri numara- ladık, yeni bir eleme işleminden geçirerek metne son şeklini verdik. Klasik şiirin en önemli yönü dilin mükemmel kullanımıdır. Söz ve anlam, diğer bir deyişle biçim ve öz, bu şiirde inanılmaz bir uyum ve mükemmeliyet içindedir. Genelde düşünceden çok duygusal ve imgesel bir anlam oluşturur özü. Seçmelerimiz sırasında, anlam açısından hikemî anlayışla bağdaşmayacak genel eğilimi yansıtan örneklere de yer vermeye çalıştık. Çünkü dilin böylesine mü- kemmel kullanımı, Tanpınar’ın dediği gibi “dildeki güzellik imkânlarının sonuna kadar kullanılması” da bir tür bilgelik göstergesidir bize göre. Klasik şiirlerin sunumunda dil önemi bir sorun olarak çıkar karşımıza. Bu sorun sözlük eklenerek ya da düzyazıya çevrilerek aşılmaya çalışılır. Biz mısra ve beyitleri yeniden şiirleştirme yoluyla aşmayı denedik sorunu. Elbette her dü- zeyden okuyucunun rahatlıkla anlayabileceği metinleri olduğu gibi