Kovara Lekollnen Civaki ü Çandl!İlon 1988/Hejmar:3

www.arsivakurd.org www.arsivakurd.org 4 30 51 R. T.Hulmani NAMEYENXWENDEVANA SALAHATTıN'ıN MUHAKEMESİ SOHBETA DU GULAN, JARMO (Helbest) 33 W.Kölıler 5 Redaksiyon Çev. Murat-H.!~ 53 M.Derst.mi NAME JI BO XWENDEVANA KÜRTLER MANA U NAVER OKA FELSEFE 8 M.Derslmi 38 MArarat MUSOYE MELLE U MİR MIHEMED RESMi BELGELERİYLE DERSİM'İ BEGE BOTİ 56 Hawar BOŞALTMA KARARI ÇEND LAWIKE QEME AREYİZİ 41 ll M. V.Brninessen Çev.M.Piro HELSİNKİ GÖZETLEME RAPORU MART1988 62 Malmisanij AŞİRETLER,AŞİRET REİSLERİ VE DIMILİ VE KURMANCİ AŞİRET-DIŞI GRUPLAR - II- 45 Rohat 16. M.Düzgün TANINMIŞ DOGUBİLİMCİ VE LEHÇELERİNİN KEBAN BARAJI BÖLGESİNDE KÜRDOLOG HALFİN KÖYLERE GÖRE DAGILIMI ARTIK ARAMlZDA YOK NEOLİTİK ÇAG - II -

22 - Em. Kur. Alb. Reşat HALL! 46E.Zozan

PÜLÜMÜR HAREKATl (1930) QANUNA PAŞNAV GIRTINE

28 B.Baran 48 M.Diizgün 69 Tirkira Çar. M.Dersimi

"KÜRTLERDE GÜNLÜK YAŞAM" DERSIM'DE KEWRAYEN ÇEND FABLE LAFONTAİN'İ

Ön kapak: Deliktaş, bir Urartu yrpısı

Arka kapak: Tepecik Höyüğü

www.arsivakurd.org

3 dirilmesi yerinde olur sanırım. Diger sayılarını da gönderebilirseniz Her şeyden önce böylesi degerli bir Sayfa sayısı ile ilgili bir sorununuz seviniriz. Ayrıca ba§ka yayınlarınız var­ giri§im için başanlar dilerim. olup olmadıgını bilemiyorum, ama o sa onlardan da edinmek isteriz. Kürt dii§ün hayatının özellikle to­ sayıda yer alan konuların, kapak içinde Eleştirilerinizi, önerilerinizi, her türlü plumbilim alanındaki konumunun ne degil de sonraki sayfada daha geni§ ve yayın bagışınızı bekledigimizi bildirir, ölçüde zayıf olduğunu tartışmaya gerek dikkat çekici bir biçim içinde, hatta re­ yardıınlarınız için şimdiden teşekkürle­ yoktur. sim ve kısa önaçıklamalarla verilmesi rinıizi sunanz. Sizlerin BERHEM dergisi giri§imle­ daha güzel olur bence. Ayrıca Her­ Saygılarımızla. riyle bu yöndeki uğra§lara katkıda bu­ hem'in kimliginin (editör, hazırlayan­ Orhan Y. Silier lunacagınıza inanıyoruz. lar, adres vs.) "İçindekiler" kısmının Türkiye Bölümü Ba§kam Degerli Arkada§lar, hemen yanındaki dikey konumundan Çıkan dergilerinizi takip etmek bizim alınıp, sayfanın alt kısmına yatay ve mü• BERHEM'in notu: Bu tür kunım ve gi­ için oldukça faydalı olacaktır. Ancak, tevazı bir yazı teknigiyle ve daha fazla rişimlerin gerekliliği ve önemi bizce çok yayınlarınızı saglamada güçlük çekiyo• bilgi eklenerek yerleştirilmesi daha uy­ büyüktür. Eldengeldigince arşivlerine ruz. Çıktıgını reklamlardan ögrendigi• gun olur kanısındayım. İçerik genellikle katkıda bulunmaya çalışacagız. Yayın miz, Herhem'leri a§agıdaki adresimize yogun oldugu için okuyucunun sıkılma­ göndermek isteyenler, aşagıdaki adrese göndermeniz umuduyla sizlere ba§an­ dan rahat okuyabilmesi için siyah-bey­ postalayabilirler. lar dileriz. az fotograf, grafik, şema, harita, XSEBAH SELAM karikatür türü malzemelerle yazıların lnternationaal Instituut voor Sociale Sofia/BULGARİSTAN mümkün oldugu kadar desteklenmesi, Geschiedenis içerigi daha da güçlendirip okuruayı Kabelweg 51, kolayla§tıracaktır. 014BA Berhem'i genel olarak çok begendigi­ Ba§an dileklerimle. Amsterdam/Holland mi ve gurur duyduğumu belirtmeliyim. FA. Görebildigim, gözlemleyebildigim, Newyork/U.S.A daha iyi olmasına katkıda bulunabil­ ecegim noktalan yalnızca ki§isel dü• Min kovar girt, pir sipas. ş üncelerim olarak size iletıneye HOLLANDA'DAKi SOSYAL TA­ Ji aliyeteşe u naveroke va pir delal ha­ çalışacagım. Benim, yayıncılıkta hiçbir RİH ENSTİTiıSiı tiye arnada kirin. Bi pirani ew belge u deneyimİnı yok. Bu yüzden, yazdıkla­ Uluslararası Sosyal Tarih Enstitüsü, her wisa benden din ji zahf ba§ in. H evi rım okuyucu yönünden bir bakış olur sosyal tarih ve özellikle i§çi ve sendika­ dikim ku di hejmaren duweroj da zede­ herhalde. cılık hareketi tarihi alanında Avru­ tir lekollnen nu ben çap kirin, ku kovar Öncelikle dergi olarak ilk anda şöyle pa'nın en büyük birkaç dokümantasyon bikanibe valahlya di vi warl da tijl b ike. bir bakıldıgında, bilimsel bir nitelik ta­ ve ara§tırma kuruluşundan biridir. Min dirave aboneliye re kirin. Her şıdıgı izlenimini hemen uyandırması, Enstitümüz geçen yıl içinde aldıgı bir wisa dixwazim çendekl şftnda bendeki bence derginin içerigiyle bir bütünsel• kararla, bundan böyle bir Türkiye Bö• jlbi rekim. lik ta§ıyor. Bu niteliginin korunması ve lümü oluşturmaya, bilimsel çalışmaları­ H evi dikim kare we her biçe ba§tir bi­ geliştirilmesi, derginin tutarlı bir nın kapsamını Türkiye'yi de içine meşe. çizgiye oturmasına katkıda bulunur alabilecek bir biçimde geni§letmeye gi­ Birayewe. diye dii§ünüyorum. Bu açıdan bakıldıg­ rişmiş bulunmaktadır. Böylece, Ensti­ MARARAT ında "Okuyucu Mektupları"nın bsa, tümüz, Osmanlı İmparatorlugu ve Frankfurt dergiyle sınırlı kapsamdan kurtarılıp Türkiye sosyal tarihine, bu arada özel• daha geni§ anlamda, bilimsel nitelikte likle Türkiye'de i§çi ve sendika hareke­ ve ilgili konulara katkı getiren bir dönü• tine ilişkin her türlü kitap, broşür, Min Kovara we li ba hevaleki xwe dlt şüme ugratılnıasından yanayım. Henüz rapor, tez, gazete, dergi, bülten, afış, u hinek le mezekir. Bi rastl, pe gelek böyle bir uygulamaya başlamadıgınızı bildiri, fotograf, film ve benzeri malze­ kefxweş bum. Kovaren wilo ji me Kur­ biliyorum. Okuyucu mektuplannın gö• meyi toparlamaya, bunları ara§tırmacı­ dan re he gelek diven. zardı edilmemesinden, degerlendiril­ ların kullanımına sunmaya ba§lamıştır. Ez dixwazim bibim abone. Hevidarim meleri gerektiginden yana oldugumu Enstitümüzü ve Türkiye Bölümünü ku hunji min re hernil hejmaren xwe bi­ da belirtmeliyim. Okuyucu ve dergi, tanıtan bir broşürü ekte yolluyoruz. şlnin. sözkonusu ileti§im olayının iki tarafı. Enstitümüz, yukarıda sözünü ettigi­ Bi silaven Kurdayatl. Olayın www.arsivakurd.org"ileti", aktarma yönü -derginin rniz türden malzemeyi Kürt hareketine HISEN yazılı niteligi nedeniyle- daha belirgin ili§kin olarak da toplamaktadır. Dergi­ Berlin oldugu için bunun bu yönde degerlen- nizin Şubat 1988 sayısı elinıize geçti.

4 NAMEJIBO

ek te dftin, ev hejmara kovare gele bi bar a tijf ye. Li gel kuyucuların hemen fark edecekleri bu W nivfsaren cure cure ybı /ekolfnf u legerinf, nivfsarbı bel­ O sayısı birhayli yüklü. Degişik konulara ilişkin araştırma geyf ji gele cfh distinfn u di ware ronfkirina diroka Kurdistane ve inceleme yazılannın yanısıra Kürdistan'ın yakın geçmişini ya nezik de xwedf rol u giringfyek mezin in. Serlıildanen ku li aydınlatmaya yarayan belgesel yazılar da çokça yer tutuyor. peyh ev derketine ho/e, qehremaniyen xwfnin bı ku dew/etbı da­ .\rdı arkası kesilmeyen başkaldınlann, işgalci devletlerin gfrkera Kurdistan e de bi darxistine, gele me ye ku can bi dest de kandan yana kahramanlıklannın, canını dişine takıp özgür• ji bo azadiye xebitiye u dixebite he gele rı2 il /ebatbı ve diroke lük için savaşım veren halkımızın tarihinde karanlıkta kalltllij eşkera nebune u nehatine nirxandin. Bi wene, di nivfsara daha pek çok noktalar var. Sözgelimi, "Salahattin'in Muha­ <> de; di rojen serhi/dana bavexwe kemesi" başlıklı yazıda, babası Şeyh Sait'in başkaldırıp diren­ Şex Seid de -ku Salahaddfn Jıe panzde sali bil-çawa ji welet diği günlerde henüz çocuk yaşta olan Salahattin'in sığındığı derketiye u Iraqe de sitar buye, pişti demek bi çi re ve geriyaye Irak'dan bir yolunu bulup Türkiye'ye döndükten hemen son­ Tirkfy il dest bi xebata pekanina tevgerek kiriye, giş li gor safa­ ra giriştiği örgütlenme savaşımın öyküsü mahkeme tutana­ lıata dadigeJıe hatine diyar kirin. Sa/ahattfn u lıevalen wf piştf klarından aktarılıyor. Arkadaşlarıyla birlikte kısa sürede demek gele kurt de ji aif polese dewlete ve hatine dardest kirin yakalanıp yargılanmasına ilişkin koğU§turma safahatı, Kürdi• a derxistine peşiya dadigeJıe; le tiştbı ku di ve deme de derketi­ stan siyasi tarihinin belirli kesitlerine açıklık getiriyor. ne lı o/e, di ware ronfkirina hinek beşen tarfxa siyasf ya Kurdi­ stane de xwedi ginlıgfyek Jıeja ne. Cumhuriyet hükümetlerinin sık sık askeri seferler düzenle• dikleri Dersim'de, dökülen kana, yaşanan ağır acılara rağ­ Dersim, pir c ara ket ber erişen leşkere Komara Tirkiye. Gele men yer yer Mareşal Fevzi Çakmak hakkında olumlu xwfn lı at e rijan u pir derd u eş hatin dftin. Le dfsa jf, Jıe gele cf­ izlenimlerle karşılaşılır. Irkçı-şoven değil, "sofu" ve insancıl Jıen Dersim e de di derheqa Mareşal Fevzf Çakmak de lı in ek bf­ duyguları gelişkin bir kişi olarak tanıtılır. Hata bazıları onu, ranfnen ser bi xere li ber çav dikevin. Ne mfna nıirovek şimdi yaşamakta olan Dersim'lilerin adeta "kurtarıcı"sı ola­ nijadparez il şoven, wek şexsiyetek «sofi>> il kezevşewitf tete na­ rak sunarlar. Oysa "1930 Pülümür Harekatı" onun isteği üze• sin. H eta hinek jf wf, wek <e nıiroven nıayf yen Dersi­ rine gerçekleştirilir. Yine "Atatürk'ün ve Mareşal'ın " me peşkeş dikin. Le, ya rast ev e ku, «Erişa 1930 a Pilenıorfye>> başköşede oturduklan Bakanlar Kurulu'nda Dersim'in İnı­ li ser daxwaz u peşniyaren Mareşallıate anıade kirin. Her wilıa hasına ferman çıkarılır. Genelkurmay Harp Tarihi Başkan­ «Femıana Qirkirin a Dersinıe>> ya 1937'e, di bin seroktiya <> u di civfna Koma Wezfra de lıate girtin. Be/­ Harekatı" belgesi, birçok bakımdan okumaya değer. Umarız ga resnıfya Qumıayagiştiya Tirkiye -ku di rı2pe/Ciı BERHEM'e bu belge Mareşal'ı, hiç bir zaman haketmediği bu imajdan de hatiye weşandin- di ware danezanfna Mareşal de xwedf nir­ kurtarır; halkın gözünde, o da diğer kandökücüler gibi ken­ xek giring e. Em wisa Jıevf dikin ku ev nivfsara, xwfnrejek wek disine layık bir yere oturtulur. Fevzf Çakmak ji ve tesawura baş rizgar dike il ew jf mfna lıev­ karen xwe ybı xwfnrej di çave gel de cf/ıe xwe ye es/i digire. Anısı henüz belleklerden silinmemiş olan 1987 ilkbalıarı köy sürgünleriyle ilgili resmi devlet belgeleri de yar alıyor bu sayı­ Di ve lıejmare de belgen res mf ybı valakirina gwıden Dersi­ mızda. "Orman servetimizi" koruma gerekçesi altında 233 me ya 1987'e jf cflı digirin. Hukimata Ozal di bin perda paras­ Dcrsim köyünü boşaltma kararı alan Özal hükümetinin ger­ lin a «daristanan>> de u bi çi n etek esasf ve xwest ku 233 gwıdbı çek niyeti belgelerle kanıtlanıyor. Olay, bazı iyiniyetli kimse­ Dersfme ji ho/e rake, di van belga dexweştirtexwilya kirin. Me­ lerin sandığı gibi orman köylülerinin sorunlarını çözme sela ra kirina gunda, wek hinek miroven dilpak pe bawer biln, girişimi değil, devletçe öteden beri kara listenin en başına ne bo çareser kirina pirsa gwıdiyen nav darisıane bil; merema yerleştirilmiş bulunan Dersim'in boşaltılıp insansızlaştırılma­ dewlete ya bingelıfn vala hiştin il /ewlaç kirina Dersime bu. sı amacından kaynaklanıyor ve tam bir sürgün uygulaması dır. Çawa nebe Dersim tim u tim nave ewil e ser lfsta reşa lıukima­ ten Tirkiye ye. Belgesel yazılar dizinimiz "Helsinki Gözetleme"nin Mart 1988'de yayınlanan, Türkiye Kürdistanı'nda "Etnik Kimliğin Bire belgeya, bi beşek rapora Konıfta Çavderi ya Helsfnkfye imhası" yönündeki girişim ve gelişmeleri inceleyen raporu­ ve dom dike. Rapor, ji aif dewleta Tirkiye ve di Kurdistana Tir­ nun birinci kesiminin Türkçe çevirisiyle sürüyor. Kullandı­ kiyede «Huviyeta Etniki>> ya Kurda çawa te imha kfrinli ser we kları bazı kavramlar, yaklaşım ve değerlendirme yöntemleri pirse radiweste.www.arsivakurd.org Bi hinek nt il aliyen xwe ve wek daxwaza me istenen ve gereken düzeyde olmas~ bile, böylesine etkin ve nebe jf ev rapora, berlıemek gele heja ü bi n'lnıet e ıl ji aif nıe­ saygın bir uluslararası kurulU§un sorunu gündemine alması, qamek navneteweyi ve hatiye anıade kirili il di ware da!lasf11a girişimlerini sürdürmesi her bakımdan yadsınmaz bir önem 5 mesela Kurd de xwedif girfngfyek be henıpa ye. Her wilıa wek taşıyor. Türk hükümetlerinin altına imza koydukları Helsin­ pesnkar u xwedf fmza dewleta Tirkfye bi çi kar u kirinen xwe ve ki Nihayi Senedi'nin bizzat bu ülkede nasıl çignenmeye de­ ve peymana navneteweyf pepes dike, bi awakf vekirf hatine eş­ vam edildigi bu raporla uluslararası düzeyide saptanll11§ kera kirin di ve rapor€ de. bulunuyor.

Nivfsara «Bajarvanfyen Kevnare yen Qada Gebane» ve bire Keban Barajı sularına terkedilen tarihi uygarlıklardan arta­ xwe de. ~erdema «Qima Neolftfk» peşkeş dike. Di ve serdeme kalan arkeolajik buluntuları degeriendiren seri yazımız de cimaet çawa cfwar bı2ye u jfyfna civakf bi çi awayf berbipeş "Neolitik Çag"la devam ediyor. Dersim adet ve töreleri bölü• çılye, ledikole. Adet ıl toreyen Dersim€, belısa «Kfvretf»ye der­ münde "Kivrelik"in yöredeki anlamı ve uygulaması üzerinde dixin peşfye. Tarfx u toreyen peyakirin en we adete ten nirxan­ d uruluyor; tarihsel gelişimi irdeleniyor. Redaksiyonumuzdan din u danasfne. Nivfsara lekolfnere mezin Bruinessen bi ve beşe M.Piro'nun Türkçe'ye çevirdigi, M.V.Bruinessen'nin Kürt xwe ve diqede. Em wisa texmin dikin ku bi ve wergera heval A§iretleri ile ilgili incelemesi, bu sayıda sunulan kesimiyle M.Pfro ve vf warf de agahdarfya giştf ya xwendevanen me betir sona eriyor. Böylece okurlarımız Kürt ruıiretlerinin olU§umu zede bu. Legerfna Malmfsanij, bi lfsten nu vedi ve hejmare de ve evrimi konusunda genel düzeyde de olsa bilgilerini daha jf dom dike. Nivfsara «Kurd» ji teze do:xtora W.Köhler hatfye da pekiştirmiş oldular. Geniş açıklamalı ilk bölümü geçen girtin u ji aif M.H.Işık ve ji Almanf wergerfye Kurdf. Ko7ıler sayıda yayınlanll11§ olan Malmisaruj'ın Dımıli ve Kurmanci 1928'e de ev lekolfnaxwe çekirfye u kronolojfu rereva tarfxfya lehçelerinin konU§uldugu bazı yörelerdeki köy birimlerinin Kurdistan€ bi kurtf,le xweş dide xwı2yane. tasnifi arruıtırması ile ilgili listeler bu sayımızda da yeralıyor. W.Köhler'in 1928'de Almanca ol;ırak yayınlanan doktora te­ Di saya berhevkirin u danasina Hawar de, beşek din e edebye­ zinin önemli bir bölümünü oluşturan "Kürtler" yazısını, ta Dimilf ji windabune xi/as bı2ye. Bi vf awayf Qemo Areyfz a M.H.Işık'ın güzel Türkçesinden sunuyoruz okuyucularımıza. kilomen wf, edf di qada edebyate de cfh€ xwe digirin aken nes­ Kürdistan tarihi çokça kaynak incelenerek ve özgün bir bi­ len webeya welet ten. «Musoye Me/le u Mfr Mehemed Bege çimde ele alınll11§ bu kısa degerlendirmede. Botf» ya MArarat'e, li gel rCtyen bi bext u xweşik bı Mfre Botf, zordan u xirabkarfya wf jf eşkera dike. Bi rastf heya niha em ji Hawar'ın Qemo Areyiz'den derledigi ruık türküleri kon­ ve xisleta Mfre Botf agahdar ne b un. M.Dersimf, çe ndfablen La usundaki yazısı, Dımıli edebiyatının bir bölümünü daha yitip Fontaine'e bi Dimilkfya Dersime ve peşkeş dike. Di van fabla gitmekten kurtarıyor; onun ezgilerinin ve adının yeni kU§a­ de aheng u melodfya Dimilf carek din xwe bi xweşf u ciwantf klara aktarılmasına, edebiyat dünyasındaki yerine oturtulma­ eşkera dike. Her wiha rCtpelen edebyata Kurdf, wek «Solıbeta sına sonderce gerekli bir katkıda bulunuyor. M.Ararat'ın Du Gıt/an>> u > bi du helbesten xweşik u nirxdar en hu­ "Musoye Melle u Mir Mehemed Bege Boti" derlemesi, Boti nermende mezin R. T.Hulmanf ve hatine xemilandin. He/best­ Beyi'nin alışılagelen olumlu imajının tersini, yani onun baskı­ van, di lıelbestaxwe ya > de, gundek kevnare ya Kerkııke cı ve zorba yaruru dilegetiren bir halk ezgisini sunuyor. digire berçav u nirx u dewsa we ya tarixftfne ziman. Wek di dest­ M.Dersımi'nin, Türkçe'deki çeşitli çevirilerini gözönünde tu­ peke de lıatibıl gotin Berhem, kovarek lekolfnf ye. Le dfsa jf li tarakDımıli'ye kazandırdıgı La Fontaine'in birkaç fabli, dili­ ser daxwaz ıl sersorfyaxwendevanan di rCtpelen xwe de ji bo ber­ mizin şiirsel özellikleri, sahiboldugu ahenk ve melodi gücünü lıenıen edebyate jf cflı ved~ke u de veke jf. bir kez daha ortaya koyuyor. Edebiyat sayfalarımız R.T.Hul­ mani'nin, Kerkük yakınlannda ortaya çıkarılan neolitik Kür• E.Zozan, di ve nivfsara xwe ya kurt de mesela «Qanıina Pa­ distan köylerinden biri olan "Jarmo" daki uygarlıgı işleyen şnavgirtin€>> dinirxfne u di nav sfyaseta nijadparezf ıl assfmfla­ "Jarmo" ve "Sohbeta Du Gulan" (İki Gülün Söyleşisi) adlı iki syonfya dewleta Tirkfye de cfh u rola we qanune dfyar dike. Her şiiri şairin sanat gücünü ve dilimizin şiire olan yatkınlıgını wisa, ji ber hoye naven Kurdf nıiroven me çawa dikevin qereq­ açıkça gösteriyor. Bir araştırma inceleme dergisi olan Ber­ ol u dadigelıa, bi çi azar u nerelıetfya ve rCtbirCt dibin, wan dixe hem, okuyucularının yogun isteklerini dikkate alarak bundan ber çaven xwendevanan. li redaksfyona me B.Baran, di ve ni­ sonra da edebiyat ürünlerine sayfalarİnda )'t;;r ayıracak. . vfsa xwe de li ser raxistinek çan da Kurdf disekine. Di ve havfna çuyf de ji aif ronakbfrek Kurd, Xanim Yayla Mönclı-Buca.x ve E.Zozan, Türkiye' de hala yürürlükte bulunan "Soya d Kanu­ di bajare Bremen'e de di bin semave «Kurda de Jfyfna Rojfn>> nu"nun bruılangıçlarına uzanıyor; onun süregelen ırkçı-assi­ ra.xistinek bi nav u deng hate peşkeş kirin. Nivfskare me, ve ra­ milasyoncu devlet politikasının bir parçası oldugunu ortaya xistine dide nasfn u ji bo kar u kirinen wisa piştgfrf ıl arfkarfya koyuyor. Çocuklarına Kürtçe adlar koymaktan ötürü kara­ nıirovbı Kıırd daxwaz dike. M.Dersinıf, di nivfsarek xwe ya din koliara çekilen, haklarında davalar açılıp suçlanan insanları­ de li ser «Mana u Pewfstfya Felsef€>> nıijul dibe u wisa dixwıiye mızın yruıadıkları dramı dilegetiriyor bu kısa yazısında. kıt di ware bi karanin u peşdebirina zimane Kurdf ye zanistf u Redaksiyonumuzdan B.Baran, Federal Almanya'nın Bre­ felsefi de mesaja hewl u xebate dide xwendevana. Be/e, dfsa di men kentinde, Kürt aydını Bayan Yayla Mönch- Bucak'ın yo­ ve lıejmare de jf «desen>> en ressame mezin Riza Topa/, bi reng gun çabaları sonucu gerçekleştirilen "Kürtlerde Günlük u m anayen xwe ve kunc u rCtpelen Berheme dixemilfnfn abelına Yruıam" sergisinin bruıarılarıru tarutıyor, bu tür girişimlerin tebfeta www.arsivakurd.orgKurdistan€ ıl miroven Kurd peşkeşe me dikin. Her wisa yaygınlruıtırılmasırun önemini vurguluyor. M.Dersimi'nin fel­ nıirov tim ıl tim di wan de tem u tama azadiye dibfne. sefenin anlamını ve önemini incelemeye ayırdıgı yazısı, Kürt• çe'nin bilim ve felsefe dili olarak da artık işlenmesi gerektigi 6 Li gel van agahdariyen xweşik xwendevanen me bi hinek şa­ mesajım veren bir özellik tll§lyor. iınlü ressamımız Rıza To­ şfyen rezimanf ve jf rCibirCi dimfnin di rnpelen Berlıeme pal'ın, har yanı Kürdistan dogası ve Kürt insanı kokan, özgür• de. Bi wene çi nivfsaren bi Tirkf de u çi yen Kurdf de gele cflıa lük tutkusunu ustaca işleyen "desen"leri bu sayımızın de kit (hece) hatine perçe kirin. Ev ne ji nezanf u kem.xebatfya sayfalanna renk ve anlam katmaya devam ediyor. me, ji ber nebUna programa Tirkf u Kurdf (komputor de) der­ ketine peş. Okuyuculanmız bu sayının sayfalarında, Türkçe ve Kürtçe yazım kurallarına ters düşen hece bölünmeleriyle de karşıla­ Xwendevanen Heja, şacaklar. Bunun, yararlandıgımız dizgi kompütörünün sözkonusu dillere göre programlanmamış olmasından ileri Berlıem fro, ji lıejmaraxwe ya destpeke be tir tekuztir e. Di ware geldigini hemen belirtmeliyiz. naverok a xweşxwılyanfye de betir baş buye. Xwendevan, nivfs­ kar a weşankar edf ew çi ye a ber bi çi mebestf dimeşe, baştir Degerli Okuyucular, agahdar in. Her wisa di ve merhele de .xebatkaren Berhenıe, ji destpeke betir xwedf bawer a hem d in. BERHEM bugün, yayın yaşamına başladıgı ilk sayıdan çok daha düzeyli bir durumda; içerik ve görünüm olarak daha da Be guman ev rewşa xweşik ji bo jfyfna kovare wek mercek gelişmiş bulunuyor. Yayın çevreleri, yazarlar ve okuyucu kit­ bingehfn e; le tene ev bi xwe tera ve bare giran nake. Berhem lesi onun ne yapmak ve nereye varmak istedigini artık yakın­ lı eya fro, ten e bi ked a arikariya xwendevan en .xe ıl ya xebatka­ dan biliyorlar. Bununla birlikte, edinilen izienimler ve ren xwe ve derket. Le di ve pegava xebate de ko var bi gele asterı­ okuyucu kitlesinin giderek artan sıcak ilgisiBERHEM çalı­ gfyen malf ve rCibirCi ye u ev, xasima bi her awayf giranfya xwe şanlarırun azınini ve özverisini daha da kamçıtadı ve bu, yayı­ di jfna xebatkaren kovare de dide xwuyan. Deyn roj bi roj m sürdürme kararlılıgını fazlasıyla perçinledi. zede dibin u bar jf giran dibe. li ber ve yeke wek Redaksfyon, me biryar da ku ve mesele peşkeşfxwendevan a dost ıl yara bi­ Kuşkusuz bu, bir yayının yaşaması için zorunlu ve temel ko­ kin. Em lıevfdar in ku lıUn, di ware abone bUn u abone dftine şullardan biridir. Ama yükün bütününü omuzlamaya ve yü• de, firotin a be/av kirina kovare de a her wilıa di babete arika­ rüyüşü sürdürmeye yetmez. Okuyucu ve dost kişilerin ri sterıdine de piştgfriya Berheme bikin. mütevazı katkılan dışında şimdiye kadar başkaca bir yardım görmeyen dergimiz, azınısanmaya cak oranda parasal güçlük• li nilıa ve em lıevf dikin ku xwendevanen lıeja bi awaki xweş­ lerle karşı karşıya. Dogrusu bu olgu öncelikle dergi çalışan­ b Inf li ve da.xwaza me dinlıerin u be bersfv nahelin. Em eBER­ lanrun mali durumunu agır bir biçimde etkiliyor; altından HEM'en betir başa ciwan de dfsa bi we re bin. çıkılınası güç borçtanmalara ve sıkıntılara yolaçıyor. Redak­ siyon olarak durumun bu yanını dost ve okurlanmıza duyur­ REDAKSIYON maya karar verdik. Abone olma ve abone bulma, satış ve dagıtım işlerinin hıziandıniması ve parasal yardımiann sag­ lanması gibi yollarla destek ve dayarnşma bekliyoruz.

Evet, çagnmızın hoşgörüyle karşılanacagı ve yamtsız bıra­ kılmayacagı umuduyla daha düzeyli HERHEM'lerde buluş­ mak üzere kalın saglıcakla.

REDAKSİYON

www.arsivakurd.org

7 M.DERSIMI

RESlVIİ BELGELERİYLE • • DERSIM'I BOŞALTMA KARARI

Bı{- 3 LlliİKA-D

İ LG İ Lİ I-JJ111 w ~ KOt.U::C

Or:ııan G n ,Yd. 1- Tunc~li 1 ülke~i~de asayi9 yönünden ha••~• illerin ba~ında &€lmektedir. Anar~inin önlenemem~ Köy Hiıı,Gn,\!d, ainin en büy'Jk n~d~ni ilin doğal yapıu ve yerle:jiııa

ünitelericin dağınıklı~ıdır.

Or~ içi dagl.ll!l.k yerlejme alanlarında ya'iayan

halkın bu şel.(ilci@ ba-:ıka Hler<.'.e isbı... rıı, o:-ı->..a~ ,;ıervc-

gibi bölgenin, gü'l'enlik güçleri.ııılıce tam anlam.ı. ile

kontrol altuıa allumaeını da kolayla~t.ı.rac~\tır.

()

987 ilkbabannda Türkiye ve dünya kamuoyu yeni bir ha­ gibi duyuruyordu. 1berle çalkalandı. "Ormanlan koruma" görüntüsü altında Kürt halkı bu tür "iyiniyet" gösterilerine yabancı degildi ve Türk hükümeti yeni sürgünler tezgahlıyor, en başta Dersim tarihi boyunca bunun çeşitli örneklerine tanık olmll§tU. Ne halkım yerinden yurdundan etmeye girişiyordu. Kürdistan'ın var ki bu kez, dünyamn ve ülkenin bu koşullannda sürgün gi­ diger bazı yörelerini de aym işleme tabi tutuyor ve bir de gö• rişimleri daha kurnazca gerekçelere dayandınlıyor ve asıl rüntüye çeşni katmak için birkaç Batı köyünü orman sahası düşmanca niyet kamuoyundan saklı tutuluyordu. Nitekim so­ di§ına çıkarmayı karar altına aldıguu bildiriyordu. Devlet, yıl­ runu tarihsel boyutlan içinde ve geçmişte yapılan uygulama­ lardan beri kökünden kurutmaya çali§tıgı Kürdistan orman­ lann l§ıgında degerlendiremeyen birçok kimse, hükümetin bu girişimini gizli ya da açık bir hoşnutlukla karşılıyor, bu uy­ larını, her nasılsa "koruyup geliştirme" sevdasına tutulmll§tU gulama ile orman köylüleri sorununun artık ele alırup çözüm• birden. Üstelik de bunu, orman köylülerini geri yaşam koşul­ lenıneye başlandığı sanısına kapılıyordu. Doğrusu, larındanwww.arsivakurd.org kurtarma, Mersin ve Antalya gibi daha gelişkin Ana­ Türkiye'de orman köylülerinin yaşam kosullan son derece dolu kentlerine göçürtme haberini "çag atlama"mn bir geregi agır ve sıkıntılıydı ve şimdiye kadar hükümetler, birçok kon- 8 uda oldugu gibi bu soruna da kayıtsız kalilll§lardı. Kısacası gözboyama gerekçeler oynanan oyunun perdelenmesine yet­ iyiniyetli bazıları bu kararla memleketin yeşil ormanlarla süs• meyecekti. Hem sonra, geçmݧte, Dersim'deki sık ormanları lenecegi duygusuna kapılilll§, oynanmak istenen oyunun üze• acımasızca yokeden, yıllarca bu yöreye kömür taşıtınayıp kış­ rindeki perdeyi kaldırıp arkasındaki gerçegi göremez lık yakıt gereksinimini, inşaat malzemesini bora ormaniarım olmU§lardı. Ancak, Kürt halkı ve konuya yabancı olmayan tüketerek karşılayan devlet, nasıl olur da birden bire Tunce­ çevreler bu yeni giri§irnin de öncekiler gibi, sunuldugu biçim• li'yi yeşille süsleme çabasına koyulabilirdi? İlkın tomrukları, den öte ve ayrı bir amaca yönelik oldugunu T.C. TARI\! OH~I.... :'-1 VI:. KOYIŞLERI B .... K.o\NLICI OR.\1.\N GENEL MÜD('lLOCü J.ra; ':ı..raa PluÜi.&i Tl !<.orii.a&SJI:l. Dairesi Be~k.a:ı.l.ı~ı.

;E1~~~~t~~~?. t, ANKAR.-\. 2.613/1917 ~§~E~~fi§T~~~~E :,il,,,i,J,::.: ;;;::;~;;~::'", ..,., gerçekleştirmeye çalı§tıgım bir kez daha gü- ..... nyüzüne çıkarıyor. Şimdi bu resmi belgelerin m ışıgında olayların geli§im seyrini kısaca Il. özetlemeye çalışalım: ~~~~~l "Başbakanlık Olaganüstü Hal Koordina- :@l syon Kurulu Başkanlıgı" 18 Şubat 1987 tari- !fl hinde yaptıgı toplantıda Tunceli'nin :ı=l::~ B.üaı:.l~iıı.ı.:.• .ı.ııı:: IW:ulı.ı ııo,:u;ll~~~ :fUl.lorl. okiııto alıtu:ı :aoşock~. oı.<;&lloti.l Hil ı:oorili.o.••:t•" ~ı"l" i!•;'

Orman içi dagınık yerleşme alanlannda ill! • 1 yaşayan halkın bu şekilde başka illerde iskanı, orman ser­ sonra kökleri yeraltından sökülüp ta İsveç'e ve diger Avrupa vetimizin korunması yönünden büyük faydalar saglayacagı ülkelerine -silah ve mobilya yapınunda kullamlmak içinihraç gibi bölgenin, güvenlik güçlerimizce tam anlamı ile kontrol edilen ceviz agaçlarımn öyküsü henüz belleklerden silinme­ altına alınmasını da kolaylaştıracaktır." mݧti. Açıkça görüldügü gibi hükümet, Tunceli'yi "asayݧ yönün• Başbakanlık Olaganüstü Hal Koordinasyon Kurulu yukarı­ den hassas illerin başında" görüyor ve almayı kararlaştırdıgı da sunulan hükümet karanın, Tarım Orman ve Köyi§leri Bak­ önlemleri bu nokta üzerinde yogunlaştınyor. Aslında Türk anlıgı aracılıgıyla uygulamaya koydu. Bu i§leri yürütmekle devletinin Dersim konusundaki bu yargısı ve yöreye bakışı hiç görevli Araştırma Planlama ve Koordinasyon Dairesi, Baş­ bir dönemde degi§meden sürdü. En küçük ve sıradan bir bakanlık Olaganüstü Hal Koordinasyon Kurulu toplantısın­ olayın patlak verdigi koşullarda bile hep bu "hassasiyet" de­ da alınilll§ olan kararı kendisine baglı Orman Koruma ve recesini önde tuttu ve bu yöreye karşı düşmanca bir politika Yangınla Mücadele Dairesi Başkanlıgı'na şu yazısıyla bild­ izledi. KU§kusuz ANAP hükümeti, Dersim halkımn Osman­ iriyor ve "ACELE" olarak "daire görüşünü" soruyor: lı hegemonyasına karşı nasıl ve niçin direndigini, Türkiye Cumhuriyeti'nin giri§tigi bunca kanlı kırım ve sürgünlere rag­ "Bakanlıgımız APK Kurulu Başkanlıgınm yazılan ekinde men neden bir türlü susturulamadıgıru pek iyi biliyor. Türk alınan Başbakanlık Olaganüstü Hal Koordinasyon Kurulu devlet makamlan bu tür sorunları, dünya ve Türkiye ka­ Başkanlıgının 18 Şubat 1987 tarihinde yapmış oldugu to­ muoyunun gözleri önünde ve açıkça tartışmaktan daima ka­ plantıda ele alınan konulardan Tunceli Iline ilişkin olanı çındılar. Ancak Kürdistan sorununun kapalı kapılar ekte gönderilmiştir. arkasında tartışılageldigi, kanlı ve karanlık planların hükü• Konu hakkındaki Daireniz görüşünün 27.3.1987 gününe metlerin gündemlerinden hiç eksik olmadıgı artık her kesçe kadar Dairemiz BaşkaniJiına gönderilmesini arz ederim." biliniyor. Bu durumu yakından bilen ve izleyen ilerici ve de­ mokrat çevrelerin hemen harekete geçmeleri, hükümetin gi­ (imza) ri§tigi bu yeniwww.arsivakurd.org "iskan" uygulamasının aslında bir sürgün i§lemi Abdurrahman SAGKAYA oldugunu duyurmaları elbette bir rasiantı eseri degildi. Res­ Daire Başkanı mi makamların önesürdügü "orman servetini koruma" gibi 9 Bu yazı 26.3.1987'de yazılmı§ ve hemen bir gün içinde adı­ acımasız örneklerine tamk olundu. İnsanianınıza en agır iş­ geçen Dairenin görüş bildirmesi buyurulmuştur. hgili daire­ kenceler uygulandı, sudan bahanelerle gruplar halinde nin, yukandan gelen bu karara karşı çıkması ya da Tunceli' de gençler katledildi, köyler basıldı ve "birkaç gün içinde köyle• "anar§i"nin önlenmesi için daha başka alternatifler önermesi, rini bO§altıp Batı illerine gitmezlerse, dünyayı ba§larına yıka­ hele hele karara karşı çıkması böylesi durumlarda pek alışi­ caklan" tehditleriyle yüzyüze yll§adılar. Kimileri bu agır lDl§ bir§ey degildi. Türk bürokrasisi, siyasal iktidariann "ha§ haskılara dayanamayacak yüzyıllann binbir çilesiyle ördükle• sallayan kulu" olma özelligini bu olayda da göstermeye de­ ri yuvalanm, babaocagım terk edip Batı illerine kaçmak zo­ vam edecek, üstelik de "Tunceli Iline ilişkin olarak orman runda bırakıldı.. Tüm bu barbarca uygulamalara karşı koruma konusundaki hususa katıldığımızı arz ederim" Dersim yine de susmadı, susturulamadı. Hemen her durum­ diyerek asıl amacı kamufle eden "yeni" bir sunuş icat etme da ilerici konumunu korudu, baskı ve zulme boyun egmedigi­ kurnazlığım gösterecekti. Böylece, Tunceli'de yapılmak iste­ ni çeııitli biçimlerde kamtlamaktan geri durmadı. nenin yeni bir sürgün uygulaması degil, aksine "orman serve- Hükümetin resmi belgelerinde açıkça söylendigi gibi, sözkonusu uygulamamn amacı "orman servetini koruma" ı~11m=1=~:;:;;;:;:;:;:;:~;;~;~;;;;~=~~~=~ıı~1i~:ı~;ıı;ı:ı~ı=~~ı;ı:;~;~;*~=~1=;~;~;:;:;:~w~;~;~~~;~~~ııı~ıı:ı:~;s~~~~ıı;:;:ili:;:;:;§:~;~~:Ş~:;:~;:ı:ıf~ıı~;ı~~*;~~:::~§f.~~===[:rf::~:=:=:=:=:=:=:=~====:=f.:::::::::::::::~===~!!%l~[~l degil, Tunceli'yi "asayiş yönünden hassas illerin" bll§ından in­ dirme ya da haritadan silme gibi düşmanca bir politikayı iiiiii IARl.\1 C'i< ,. \ '1 Ve ~g·YI~l E q! O''· \~LI(,J iiiiiii 0.:-::= Q,fo'tW'!:ıff.V'~Lı'S.{:;il~!ıra:· ~J.co.dela hayata geçirme girşimidir. Dünya deneyimi bir yana, bizzat De.i.r-e lla~ıt~ı.a.:::..:.. i';:ı Dersim'de yll§anan tarihi gerçekler de gösteriyor ki, bu tür yol ve yöntemlerle hiç bir zaman bll§anya ulaşılmamış, sorun­ lar çözümlenememiştir. Baskı ve zulüm mekanizmaları, bu H. N~ ·K, l?KD- ANKARA uygulamalarla kendi sonlanm bir an önce getirecek birikim­ U.No z.:;.. s." Yi-- leri -bizzat kendi elleriyle -oluşturmaktan ba§ka bir "kazanç" Konu ,Ol~aıı.U:ıtU 1-'..&l elde edememişlerdir. lıtoordi.a.ıu/OA lıturulu Top!&nt:ıs1 Agırlık merkezini Tunceli'nin 233 köyünün oluşturdugu bu sürgün girişimi, Kürdistan ulusal kurtuluş savll§ımımnen di­ 9~1 AıU.Ş·J:lll!.U PLA:i!:.AJ.!A. Ye KüOiiDİlU3'lOii rengen mevzilerini kurnazca susturmaya yönelik bir uygula­ DAİRASİ DAŞKANLI~INA ma olarak degerlendirilmelidir. Devletin, 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 2/A maddesi uyannca bO§altılacak orman köy• İ~>İı26.).1967 ~ih Ye A2K.5.Gİ/36) leri halkına, imar edilmiş, yeterli sosyal meskenlerle donatıl­ mt§, okulu, suyu ve yeterli tanm arazisi bulunan yeni yerleşme ~1~1~1 ~Ui!tU HG.l ~crdin.ıu:roa Kurulu Be.şkanlı/tııUıı 'lt~ alanlan ohışturacagı vaatleri ise, Kurdistan köylülerini kan­ lt~ l8.Ş•ıb.&t.l987 ta..r1hirJ1e ;ya:.;ı-ı..ış oldu~ topla.cı'öıda !t~l ~lt e le s.lı.oa.a kG mı.la rdaıı Tuııo e li t lin~ 111 ş k i .n o l.e.- ~~=1~~~ dırmak, asıl amacı olan Dersim'i insansızlll§tırarak en etkin 'lilll ~~;;~;c~~ma ~a~·,·~1~. ki hu~'IS~ b~~Hı;;~=~illi!l devrim ocaklanndan birini daha söndüemek amacına yöne• liktir. Halkımız, artık kanmayacak kadar uyamk bir düzeyde bulunuyor. Oynanan oyunlar -nasıl perdelenirse perdelen­ L'{). . ,.. .. ,,,:cr\ sin- onun gelişen özgürlük ve gerçek demokrasi savll§ımıru ~h:"ta·... ' ·· · · - ~ft•• durdurmaya köreltıneye r-·· __ , V1 Yan.,;- ve yükselen bilincini yetmiyor. Ve Or::-.~'1 ·:· ·· • Ba ıc.aru Mü~aa.d~.-J L •.• s ş yetemez de. Kendine özgü yorum ve yaklaşımı bir yana, yöre 1.7. 'Li.:'tT ,1987 Or, YU.'.: .ı.:'.ih :K, A. ;c;:;ŞIGK~ , insanlarından biri olan H.Haceroglu, "Tunceli'de Göçler" z.;t..:~RT,l987 Or.Kor,Şb,l,1;ld:E,:·:..Uı?:;z i7•....L. adıyla yayınladıgı kitapcıgında, sürgün girişiminin amacım şu sözlerle özetliyor:

"... Bu insanlaroı (yani hükümetin-MD) niyeti çok açrktı. Bu, tini korumak" ve orman köylülerini içinde bulunduklan agır Tunceli'yi bir bütün olarak boşaltmak ve Tunceli'yi yok etme yll§am kO§ullarından kurtarmak gibi bir "devlet alicenaplıgı" politikastdu. Bu çok iyiniyetli iktidar yıllar yılı başbelası olarak olarak gösterilmek istenmişti. Kuşkusuz kimse bu tür kurnaz­ görülen bu yöreye, artrk kendisinden sonra gelen sağ iktidarla­ Iıkiara yabancı degildi ve bu tür sahte sunuşlara kanamazdı. ruı başuıa bela olmaması için çözüm yolu bulmuştu. Bu toplu­ Öyle de oldu ve her taraftan tepkiler yükselmeye ba§ladı. luğım yaşadığı alanı bir bütün olarak boşaltma ve bwılan Türk hükümetleri, Dersim'i daima kara listelerinin başına ülkenin çeşitli yörelerine göndererek bu demokrat potansiyeli koydular. Hemen her durumda bura halkım en acımasız bir orada eritme politikasıgüdülüyordu. Evet, ne kadar süslerlerse biçimde ezmekten, yerlerini, yurtlanm terke zorlamaktan süslesinler, ne denli demagoji yaparlarsa yapsuılar, politikanuı geri kalmadılar. Halkın ulusal ve demokratik istemlerinden özü budur". kaynaklanan siyasal başkaldırılan "tenkil", "tedip", sürgün ve Tarihten ve insanlık deneyiminden bir türlü ders almayan, benzeri insanlık dış yöntemlerle ezmeyi sık sık denedikleri ulusal baskı ve zulüm politikasından vazgeçmeyen Türk hü• gibi, en küçük ve sıradan gelişmeleri dahi fırsat sayarak yüre• kümetleri, bu kez de Dersim'i yok edemediler. Elbette bun­ klerindekiwww.arsivakurd.org kini ve zehiri kusma yolunu tuttular. 12 Eylül 1980 dan sonra da yok edemeyecekler. Ama, işledikleri agır askeri-fll§ist darbesinden sonra da "dogal olarak" Tunceli, zu­ suçların bedelini tarih önünde ve birgün mutlaka ödeyecek• lüm sıralamasında yine bll§larda yeraldı. Devlet terörünün en ~. . 10 Martinus Van BRUINESSEN Çev.M.PİRO

AŞİRETLER AŞİRET REİSLERİ AŞİRET-DIŞI GRUPlAR -11-

Köy Birimi Dışındaki Sosyal Eylem: Aşiretin Sımrlan:

Köy biriminin altında her hangi bir sosyal grupla nadiren A§iretin ve de klanın sınırlan kesin degil, belirsizdir: A§iret kaf§ılaşılır. ümeryanlar arasında, "bavık" (bav:baba) adıyla ve klanın her biri kendisine özgü, merkezi ve kuvvetli soy bi­ birkaç birime bölünmüş köylerde, bu soy birimler~ bazen ili­ rimlerine sahiptir. Bunun yamsıra bazen aşiretle uyum için• §kili olmayan büyük sayıdaki yandaşlar tarafından güçlendi• de hareket eden ve bazen uyumluluk göstermeyen ki§iler ve rilmektedir. "Bavık"ın her biri, her iki klandan (Mehmudkan soy birimlerinden olU§all, "bagtmsız davranan" ( çogunlukla ve Etmankan) birine baglı ve her biri köy topraklanmn (13a) çok daha büyük) gruplar da vardır. Talihi yaver giden ve do­ sırurları belirlenmi§ bir bölümüne sahiptirler. Sosyal eylem laysiyle serveti artan aşirete, derhal, güvence edinmek ve ser­ çok az görülür olmakla birlikte birbirleriyle anlaşmazLğa vetten pay almak için diger aşiretlerden ayrılan bir kısım düştükleri zaman "bavık"ların her biri birer birlik olarak dav­ gruplar ve serüvenciler iltihak ederler. Bu olgunun farkına ramr. Uludere'nin Goyanlan arasında aym yapı ile kaf§ılaş­ varan ilk Avrupa'lı, 1820'de bir Kürt beyi tarafından Güney tım: Akrabalık bagıyla birbirine yakın olmayan birkaç Kürdistan'a davet edilen ve son derece ilginç bazı gözlemler "bavık"ın her biri, tek bir soydan gelenlerle bazı katılmalar­ yapan, Bagdat'daki İngiliz Dogu Hindistan Şirketi yöneticisi dan olU§mU§tur. Bu yapıyı, iki "bavık" arasındaki kan davası Claudius Julius Rich oldu. Bu adı yeri geldikçe sık sık ana­ olayında fark ettim. Aym biçimde aşiret, klan ve soy birimi cagım bu kitapta. Rich'in, önde gelen §ahsiyetlerinden birço• grup olarak, köy birimi düzeyi dl§lnda nadiren eylemde bu­ gunu tanıdıgı Büyük Caf aşiretine ait olarak saptadıgı bir-kaç lunur. YerlC§ik aşiretler arasında kaf§llaştıgım tüm örnekler bin çadırdan ancak 600 tanesi saf Caf idi. Digerleri, aym sı­ UYU§mazlık olaylanyla ilgiliydi. Ayrıca, aşiret insamnın bel­ nır bölgesinde (o tarihte Osmanlı ve Pers Imparatorlukları leginde de bu böyledir. Biraraya gelip birlikte eylemde bu­ arasında anlaşmazlık konusu olan bölge) "yeniden göçebelC§• lundukları durumlarda, birimlerin ya da organizasyonların tirilmi§" ya da bir kısım göçebelerin Caf aşiretine katılmala­ ÇC§itli düzeylerdeki i§levleri, aym zamanda bu birim başlan­ nyla bu kitle olU§mU§tU. Zaman zaman Rich de bu katılımcı nın (serok, reis) i§lev ve görevleri hakkında soru yönelttigim klanlan "Caf'' diye andı; bazen de bunları, asıl baglı bulundu­ zaman, aldıgım bütün yamtlar "ilıtilaflar, düşmanlıklar (kan klan aşiret adlariyle (14) tanıttı. Bir yüzyıl sonra 1921'de, Caf davası vs.) ya da aşiretler arası savaşlar"la ilgili oldu. aşiretinin Irak'da kalan kesiminin bir bölümü yerlC§ik yaşa­ www.arsivakurd.orgma geçtiginde 5400 Caf göçebe çadırı sayılmı§tı (15). Öyle görünüyor ki katılımcı klanlann pekçogu, bu tarihe kadar "gerçek" Caf haline gelmi§ bulunuyorlardı, yani Çaflaşmı§lar-

ll dı. Caf aşiret yapısı, 1921'de "hanedan" soy birimi ve genel çıktıgı durumlarda liderlik görevlerini yükümlenirler. Çeli­ klanlar ( asaleti olmayanlar) ile olU§an mertebelenme, Rich şkiler aşiret yapısının basit birer sonucu degil, "bunlar bu ya­ zamanındaki (16) yapısından farklı olmasa gerek. 1860'larda pının bir parçası ve ögesidirler". Bu yapının ögesel özelligi Kuzey Kürdistan'da diger bir sınır bölgesi olan Kotur'da bir yalnızca çelişkiterin ortaya çıkmasında gözlemlenebilir. Ku­ Türk askeri birligine komutanlık yapan F.Millingen de ben­ şkusuz aşiret çelişkilerinin tümü aynı türden degil. Ancak bu, zeri olU§umlarla kat'§lla~tı: "Kürdistan aşiretleri, biri sabit ve aşiret toplumunun yapısında merkezi bir önem taşıyan ve dig­ digeri degişken olmak üzere iki ögeden olU§IDU§lardır. Rei­ erlerine kıyasla durumu daha iyi açıklayan bir çelişki, aşİre­ se kuvvetli bir bagla baglanı:nış bulunan aileler toplulugu sabi tİn altyapısını olU§turan birimlerin karşı ya da birlikte olma ögeyi, baglılıklan zaman zaman bir aşiretten digerine degi­ hali; kan davası durumlannda açıga çıkar. Aşiret kökenli şebilen (17) birçok maceracı ve kaçakçı kimselerin katılımın­ Kürtlerin kendileri, klan ya da soy dayamşmasından sözetti• dan oluşmuş bulunanlar da degişken ögeyi meydana kleri zaman sürekli olarak kan davalarını önesürerler. Bu getirirler". Bu yargının o zaman ki duruma uyarlılık derece­ konu (kan davası), gelecek bölümde ayrıntılı olarak incelene­ sini tahmin etmek güçtür. Ancak görüldügü kadarıyla bu yar­ cektir; ancak bundan önce, konunun daha iyi anlaşılabilmesi gı, yakın ilişki içinde oldugu Milan aşiretine dayalı verilerden için Kürtçe terimiere yervermek istiyoruz. kaynaklanmaktadır. Bu aşiret sahip oldugu servet ve elde et­ tigi başanlardan ötürü felakete ugradı: Van Paşası ile kıskanç KÜRTÇE DEYİMLER komşu aşiretlerin olU§turduklan koalisyon, bu aşireti kendi öz topraklanndan sürüp çıkardı ve ciddi bir yenilgiye u~at­ tı. Sayılan korkunc;oranda azaldı: Refah zamanında Ömer Görüldügü gibi, "aşiret", "klan" ve "soy" gibi genel antropo­ (Milan) liderliginde 1600 çadırdan olU§uyordu. Ama koali­ lojik deyimleri Kürdistan'ın toplum gerçegine aynen uygu­ syonun yolaçtıgı felaket yüzünden aynı aşiretin çadır sayısı layamayız, Konuya daha bir açıklık kazandırması SOO'e düşmüştü. bakımından, en uygunu, Kürtlerin kendilerinin kullandıkları Benim dikkatimi çeken, bir aşiretin üye sayısında bu denli deyimleri ve bu deyimierin uygulanış biçimlerini incelemek­ dramatik iniş çıkışlar gösteren üçüncü olay, Ihrahim Paşa li­ tir. Buna ragmen, bu alanda hayli karışıklıgın bulundugu, li­ derligindeki Mılan (Milan ile karıştınlmamalı) aşiretinin teratüre bakıldıgında hemen göze çarpar. Kürdistan'ın gösterdigi tablodur. 1860'larda Mılan aşiretinin üye sayısı git­ degişik yerlerinde degişik anlamlarda kullanılan ve hatta aynı tikçe azalıyordu. Bunlar, güçlü Şamar (Arap) aşiretinin bir bölgede bile kullanılış yönünden farklılıklar gösteren deyim­ yan kolu durumunda olup 600 çadırdan olU§uyordu. Bu sayı ler var. Bu kavramların belirli çogunlugu sadece belirli yer­ (600 çadır), o tarihten 30 yıl önce, isyancı Mısır kuvvetleriyle lerde kullanılmakta ve diger yerlerde ise başkaları tercih Osmanlı ordusunun kat'§lkat'§lya bulundugu yerel bölgeler• edilmektedir. Buna ek olarak, bazı özgün ifadelerin yanısıra, deki sayılanna kıyasla devede kulak kalır. Fakat 1863'te İbra­ bu deyimierin çogu Arapça, Türkçe ve hatta Farsça'dan him aşiretin reisi olmayı başardiktan sonra, Arap aşiretlerine ödünç alınmadır. Bu durmun yolaçtıgı karışıklık aşagıda açı­ karşı giriştigi seferlerde aşiretini başanya ulaştırdı ve sonun­ klanacaktır. da Şamar aşiretini de yenıneyi başardı. Işte bundan sonra aşi­ Leach, Balık aşiretinde, "eşiret", "taife" ve "tire" gibi deyim­ retin üye sayısında büyük artışlar oldu; çok sayıda küçük Ierin kullanıldıgını saptayarak, İngiltere'de kullanılan şe­ aşiretler kendilerinin Mılan (18) aşiretinden geldiklerini ilan maya göre, bunları "aşiret", "klan" ve "soy" olarak adlandırdı. etmeye başladılar. · Aynı zamanda "taife" ve "tire" deyimlerinin bazen yer degiş­ Bu üç olay yegane örnekler degil. Heı: üçüyle de sınır böl• tirerek birbirlerinin yerine kullanıldıklarını da kaydetti. gelerinde karşıtaşılmakla birlikte, birer rastlantı eseri olarak Onun iddiasına göre, eşiret'in siyasi, taife ile tire'nin ise akra­ tanımlanamazlar. Benzer durumların daha önceleri görüldü• ba gruplar oldugu ve her eşiret'in bir ya da birden fazla tai­ günü gösteren kanıtlar da var: Farklı aşiretlerde (19) aynı kla­ fe, het taife'nin ise birkaç tire'den (20) oluştuğu ortaya nın adına rastlandıgı bir gerçektir (olanaklı olmakla birlikte çıkıyordu. Caf ve Hemewend aşiretleri üzerinde yerinde in­ aynı adı taşıyor olmak aynı kökenli olmayı belirlemez) ve celemeler yapan Barth'a göre, Leach'in şeması verili duruma degişik dönemlerde derlenen aşiret listelerinin karşılaştıni­ uygulanamaz. Barth, adamın birine hangi tireden olduğunu masında görüldügü gibi, sürekli olarak yeni aşiretler ortaya sorduğu zaman, aldıgı yanıt Caf (aşiretin tümüne verilen ad) çıkarken, bazılan da tümüyle kaybolmaktadır. oldu. Aslında eşiret tümün; tire ise birimlerinin adıdır. Göçebe aşiretler arasında, aşiretin birlikteligi (ve böylece Barth'ın iddiasına göre, en üst düzey "soy'' birimi "tire" olarak aşiretin sınırlan), toplu göçlerde kendisini gösterir. Yarı-gö­ adlandınlmakla birlikte; tire, soy biriminin en üst düzeyine çebe ve özellikle yerleşik aşiretler arasında toplu eylem, sa­ yaklaşımıdır (buna göre Caf aşireti, tireyi bir akrabalık grub­ dece diger aşiretler ya da bir dış güce (örnegin bir devlet, undan çok bir siyasal grup olarak görmektedir). Soy birimi ordular ya da Avrupa'lı misyoner ler) kat'§l şekillenmektedir. "hoz" diye adlandınlmakta ve ortak atanın adını taşımaktadır. Bu durumlarda, çevrede ona ait soylar ve kişiler hemen be­ Barth'ın deyimi "taife" (Arapça), "hoz" (21) (Kürtçe) ile tam lirginlik kazanır. Ancak bu tür toplu kat'§llaşmalar artık geç• eşanlamlıdır. Rudolph (1%7a), bu deyimleri derinlemesine mişe ilişkin birer eylem biçimi oldular. (22) incelemekte ve bunların İran Kürdistanı'nın değişik böl• Aynı durum,www.arsivakurd.org klan ve soylar için de geçerlidir: Bunların or­ gelerinde nasıl kullanıldıklarını göstermektedir. Yine Ru­ tak eylemi, yalnızca aynı düzeydeki bir kurumla çelişkiye düş­ dolph'a göre, bu bölgelerde "tire" ile "taife" aynı birimleri tükleri zaman olanaklıdır. Liderler, yalnız çelişkiterin ortaya temsil etmekte (bu yargıya tümüyle katıdıgımı söyleyemem) 12 ve "tire"nin daha çok bir resmi deyim oldugunu, "taife"nin ise Sandrecki'nin "Asuriler" diye yorumladıgı "Assyreta"dan olu­ daha ba§ka anlamlara gelme olasılıguu vurgulamaktadır. Dü• §an mevcut iki sınıf yapısım gözlemledi. Ancak açıkça görül• §Ünceme göre bu olgu, önemli bir gözlemdir. Fars kökenli bir düğü gibi "Assyreta", "e§iret"in (29) yanlı§ seslendirilmesi sözcük olan "tire", diger birimleri ya da bölümleri temsil ede­ sonucu bu biçimde sunulmU§tur. Rodolph da bu deyimin bilir. Farsçada, "do tira §hodan""ikiye bölme" anlanuna gelir. özellikle çoğul halindeki kullandı§ alanlarını kabul etmekte­ Bundan ötürü, anla§lldıgı kadarıyla "tire" aynı tümün (ll§iret) dir: Ma e§ayir" (Biz ll§iret halkı), a§iretsel olmayan bagımlı alt birimlerini, daha dogrusu "bölümlerini"- dilimlerini (see­ (serf-like) köylülük (30) yapısının üzerinde sosyal bir yapıyı tion) dile getirir. Bu deyim "ll§iret", "klan" veya "soy birimine" temsil eder. Irak Kürdistanı'nda iki yıl siyasi memur olarak tekabül etmez, ancak kullanıldıgı yere baglı olarak "tire" bü• görevyapan Hay, "Ben bir ll§iretliyim"in "civis Romanus sum" tün bu deyimler için de kullanılabilir. (Aynı durumda, aynı (Ben bir Roma yurtta§lyım) (31) ile anlamda§ olduğunu kay­ kO§ullan paylll§an, kendilerini tire diye adlandıran degi§ik detmektedir. Buna ek olarak ll§İretsel ve a§iretsel olmayan grupların, §emsiyesi altında yll§adıklan Caf ll§iretini de bazen ikilemin kullanılı§ biçimlerini daha sonraki bölümlerde ince­ tire (23) olarak adlandınlmasına kaf§ın, Caf için en uygun leyeceğiz. deyim "e§iret"tir). Iran Kürdistanı'nda bazen "e§iret" ile e§anlamda kullanılan Diğer taraftan "taife" (Arapça), "din karde§liği" gibi hayali "il" deyiminin bu ikinci anlanu (32) vermediği görülür. Duy­ veya gerçek akrabalık bagını ifade eder. Bu sözcük bütün Or­ duğum kadarıyla "il" olarak adlandırılan sadece Horasan'ın tadoğu' da, ili§kileri akrabalık bağına dayanmayan tarikat Ze'fıranlu ve Şadlu Kürt ll§iretleridir. Bu birliklerin çok güç• mensubu gruplar da dahil, geni§letilmi§ aile ve soy birimleri lü (paramount) reisleri, resmi olarak "Ilxani" (Ilhan) rütbe• (Barth'ın bunu burada "hoz" olarak belirlemesi gayet yerinde siyle taltif edilirler. Bu resmi taltif aynı §ekilde İran'daki diğer bir olgudur) için kullanılmaktadır. Bu son kullanılı§ §ekli bil­ büyük birlikler olU§turan Bextiyari ve Oewayilere de uygula­ hassa İran'da oldukça yaygındır. Bir dervi§e hangi taifeye nır. Horasan'daki yapıya bakıldıgında, "il" sisteminin devle­ bağlı olduğu sorulduğunda, dervi§ cevaben bağlı bulunduğu tin kasıtlı olarak yarattıgı bir kurum olduğu görülür. Diğer ll§iret ya daklanı yerine, baglı oldugu dünyevi akrabalık bağ­ "il"lerde de durumun pek farklı olmadıgı, oldukça karmll§ık ından da daha nihayi olan tarikatının adını vermektedir. bir yapıya sahip olduklan ve varlıklannı devlet müdahalesine Tutucu Sünni ve Şii meshebinden çok farklı bir dini tarikat (33) dayanarak sürdürdükleri bilinir. Görebildiğim kadarıy­ olan Dalehu'nun (24) Ehli Hak mensuplan, kendilerini "tai­ la "il" deyimi gittikçe geçerlilik kazanan idari bir sistemdir. fe", "aile" diye adlandırırlar. Bazı ki§ilerce, diniliderin otur­ Kuzey Kürdistan'da, "tire" ve "taife" deyimleri kullanılma­ duğu Tut§ami (paytexte taife- ailenin ba§kenti) diye makta; merkezi Kürdistan'daki Teyyan ve diğer a§iretler ise adlandınldı. Ehli Hak mensupları, kendilerini, tutucu kom­ kendi alt birimlerini, "qebile" diye adlandırmaktadırlar. Qe­ §Ulanndan fıziksel olarak ayırdetmek için bıyıklarını kesme­ bile, ll§iret biriminin hemen altındaki ilk birimi olU§turur. Mi­ mektedirler: Benim de bıyıklanmuzun olduğu için, halkla ilk ranlar (ba§langıçta aynı bölgede göçebe iken §imdi Suriye'nin kaf§ılll§manuzda sık sık sorduktan soru, taifeden olup olma­ Kuzeydoğusunda yll§ayan), aynı anlamda "fexr" sözcüğünü dıgım idi. (alt bölümlerini de "fexr" diye adlandırmatan hariç) kullan­ Bu da, Rodolph'un bir Ehli Hak Kürde, belirtildiği biçim• maktalar. Her iki halde de, bazı halk gruplanyla yapılan uzun de yll§ayan taifeyi sorması üzerine, "Sünni taife" (25) cevabı­ sorU§turma ve tartı§malara rağmen, bu deyimierin doğruluk nı alDU§ olmasının nedenlerini daha iyi açıklar. derecesini ortaya çıkarmak oldukça güç oldu. Aslında bu "Taife" deyiminin sadece soy birimleri için kullanılmayıp, fa­ deyimler ender kullanılmakta ve halk klanlan kendi adlarıy­ kat klan ve hatta a§irete kadar uzanması ender rastlanan bir la çagırmaktadır. Ancak üzerinde fıkir birliğine vanlan nok­ durum değildir. Razm-ara, Batı İran'ın (26) ll§iretleri incele­ ta, bu bölgelerdeki yerle§ik Kürtlerin kullandıklan "bavık" mesinde, a§iretleri "taife" (hatta okadar büyük olan Guran veya "babık" deyiminin böylesi klanlar için kullanılmaya uy­ ll§ireti konfederasyonunu taife diye adlandınr, Guran ll§ire­ gun olmadıklandır. Bağ ve ili§kileri olmayan kimselerin de tini bile taife olarak adlandırmaktadır) ve bunların altbirim­ birliğe katılıp ittihak etmeleri mümkün olduğundan, bavık lerine de tire demektedir. Şahsen ben, çogul halindeki soyut daha çok yüzeysel bir soy birimi durmunda kalır ve genellikle anlanu hariç, tire'nin bu anlamda kullanıldıgına ender duy­ köyün bir alt birimi olarak kullanılır. Birden fazla köy veya dum: "Tevayefe Kord" (Kürt ll§iretleri) veya "tevayefe fılan birden fazla köyde yll§ayan "bavık"lann olduğunu duyınadım. nunteqe" (fılan bölgenin ll§iretleri vs.). Ama klan, bavıka kıyasla çok daha kapsamlı bir birimdir. Tüm Kürdistan'da kullanılan "e§iret" (Arapça olan ll§i­ "Bavık"a oldukça yakın ve sade bir soy birimi durumunda ra'dan), ll§iretin bütününü temsil eder. A§iretlerin dayaDl§­ bulunan deyim "Mal" (Ev)'ır ve buna ittihaklar olmaz. Ancak maları sonucu olU§turdukları birlige (konfederasyon) de güçlü soylardan gelen ailelere ittihaklar olacagından, örneğ­ "e§iret" (27) denir; böylece bu deyim sadece tek bir birlik dü• in Şırnax' da yafl§an ağa ailelerine "bavık"lar yerine "Mala Te­ zeyine ugun dܧmez, tüm Kürdistan'da ll§iretsel olmayan ya­ ter Axa", "Mala Suliman Axa" vb. adlarla anılırlar. pılanmalara kar§ı a§iretsel yapılanınayı temsil eder. Bu konuyu birkaç cümleyle özetlersek: Sandrecki, 1850 yılında Herki bölgesini (Türk, İran ve Irak 1. Dikkate değer nokta, kullanılan deyimierin hemen he­ sınırlannın birle§tiği yere yakın) dolll§lfken "Guran" (28) diye men hepsi yabancı (ödünç) kökenli olmalandır (Liderler için çagınlan www.arsivakurd.orgköylülük (ll§iret yapısına sahip olmayan) ile bir as­ kullanılan deyimler konusunda da ~ynı durumla kaf§ılll§ılır). keri veya asalet sınıfı olan "sipah" (Osmanlı İmparatorluğun­ Yalnız en alt birimler için kullamlan "hoz", "bavık", "mal" dey­ da feodal askerleri için kullanılan genel bir deyim) veya imleri Kürtçe kökenlidirler.

13 Daha çok deneyime dayanılarak söylenebilecek şey, hoz/ba­ te olmak ya da birlige ait olmak anlamına gelirken, diger iki vıkların en çok yerel düzeyde politik olarak varlıklarını vur­ deyim (tire ve fexr) daha büyükçe birınierin bölümleri anla­ gularken, fiiliyattan öte potansiyel bir güce sahip olan taife ve mını dilegetirir (Eger tekrar Fig.l'in hayali aşireti temsil et­ aşiret gibi topluluklar, çeliştikleri diger aşiretler ve devlet tigini düşünürsek, bir aşiretli bir gün A'yı taife ve 'yi kendi karşısında topluca eyleme geçebilirler. Devletler öncelikle bu tirelerinden birini, diger bir gün de C'yi tire veya d'yi bir tai­ birimlere el attılar ("il" deyiminin, buradan kaynaklandıgı fe olarak adlandırması mümkündür). muhakkaktır ), askeri ve idari ("feodal") yapıya/hiyerarşiye Bu deyimierin ifade ettigine göre, "akrabalık" ve "bölünme" dahil ettirilen kişiler çogunlukla bu birrolerin liderleriydiler. (segmentation), aşiretsel örgütün temel özellikleridir. Örgüt Okuyucu, burada "eşiret" deyiminin birinci anlamı yerine, düzeylerinin kendileri -çogunlukla modelimizde degerlendi­ ikinci anlamını inceledeigimiz izlenimini edinebilir, çünkü rilmişöneınli degil, ancak gerçek olan, bu düzeyierin her bi­ deyimin kendisi başlangıçta aşiret insanının savaşçılıgını di­ rinde bölümterin birkaçının ya birbirlerine karşı ya da birlikte legetirmek aniannnda kullanıldı ve çok sonraları sadece ken­ oluşları dır. di kendilerini veya devlet tarafından örgütlendirilen birimlere uygulandı. 2. Leach, "eşireti" politik, "taife" ile "tire"yi ise birer kandaş Dipnotlar: gruplar (Rudolph, bu konuda Leach'i tereddütle izlemekte) olarak yorumladı. Onu bu tür bir ayınma iten olgu, olasılıkla, 12. Lambton, bunun tüm islam hükümetlerinin genel bir eği­ eşiretin kandaş bir grup olmadıgının açık olmasıdır. Ancak limi olduğunu söyler: İslamiyetin başlangtÇ yıllaruıda, köyün görüldügü kadarıyla Leach, bu aşiret altı grupların politik toplum birimi olarak önem kazanmasıyla bu eğilim 20.yüzytla olarak eşiretin kendisinden daha fazla aktif olduklarını gör• kadar sürdü (A.KS. Lambton, Land/ord and Pe as ant in Per­ mezlikten gelmekte ve birçok taife ve tireterin hepsinin akra­ sia, London 1953, 3 ). ba olmadıgı da kanıtlanabilen bir olgudur. Yerliyerine 13. Tüm köylü erkeklerin ayinde hazrr olduklaruıı ve yardım oturmuş aşiret katmanları, soy birimlerine yönelebilir; çün• ettiklerini söylemek mübalaga olur. Dindarlık, liderin, liderle­ kü, ayrışmalar genellikle akraba hatını izleyerek ortaya çıkar. rin kişiliğine ve sosyo-ekonomik koşullara bağlı olarak bir köy• Ama yeni oluşmuş aşiretlerde (veya birlige birçok yabancı­ den digerine çok farklılıklar gösterir. Gördüğüm kadanyla nın henüz yeni katılmış oldugu durumlarda) bavıkların bag­ cuma ibadetlerinde, çok nadiren ergin erkeklerin yarısından ları yüzeysel ve zayıf olur. Çünkü nesil olarak homojen çoğu hazrr bulunuyorlardı (Yaza oranla laşın daha fazla, çün• olmayan bir durum sözkonusudur. Antropoloji egitimi gör• kü yapılacak başka birşey yok). Yağmur duasında ise sadece müş bir kişi, aşiret yapısında kandaş akrabalıgın önemini ol­ köyün erkek çocuklan ve bazı yaşlılar yeraldı/ar. Bu ikinci grup dugundan fazla gösterme çabasına kolaylıkla yönelebilir. belki de köy kadınlan tarafından özel olarak hazrrlanmış yeme­ Diger iki yetkili gözlemciler ve devlet memurları olan Hay kleri yemek için katılmıştı. Köyün gençleri ise yürüyüşü belirli ve Rondot, konunun diger bir yanını öne çıkarırlar: bir mesafeden ve biraz da alaycı bir tavrrla izliyor/ardı. Hay: "Aşiret, eski yaşannn gelenek ve göreneklerini muha­ 13a. Rondot, s. 22-26. faza etmek, dış güçlere karşı kendi üyelerini korumak için bir 14. Rich, Vo/1, 280. Rich'e göre, Loristan'ın tüm ya da birden çok grupların oluşturdukları topluluklardır. Aşi­ aşiret katmanlan ve Pers Kürdistanı, Cafın himayesi altında retlerin bazıları belirlenmiş bir reise sahip degilken, digerle­ yaşadılar. Bundan ötürü Caf hanedanı, 300 atlı ve JOOO'den ri ise birden çok reise sahiptirler. Büyük aşiretler birimlere fazla piyadeden oluşan bir orduyu harekete geçirebiliyordu. bölünmüşlerdir "(34). 15. Edmonds, 1957, 146. Hay devamla, en önemli kurum (özellikle yönetim görevli• 16. Caf aşiretinin hiyerarşik yapısını en iyi si için) olarak niteledigi aşirette liderligi inceler. Rondot, açiklayan Barth (1953, 34-44)'drr. Hay'ın düşüncesini aksettirir, buna göre aşiret: 17. Millingen, 1870, 283. "Küçük bir dünya, içe-dönük bir savunma organıdır. Gele­ 18. Taylor, 1865, 55. Mılan'ın ozamanki çadrr sayısının 600 neksel ve tutucu bir kurum; üstünlük fikrine ve digerlerinden olduğunu belirtiyor. AJaba (1870), 1850'den önceki verileri kendisini ayırdedici karaktere sahip bir toplum. Çogunlukla aktararak Mılan'ın çadrr sayısının 4000 olduğunu söylüyor. savunma amacıyla baş eylemi savaşçılık (35) olan bu kurumun Daha sonraki gelişmeler üzerine mevcut bölükpörçük verilerin reisi fiilen tam yetkilidir." bulunduğu kaynaklar: Sykes ( 1908, 469 ff. ), Rondot ( 1937, 34- Bu iki yazar, akrabalık ögesininin rolünü hesaba katmadı­ 38), ve resmi yazılar "Kürt Aşiretleri Üzerine Notlar" (Bagdad, kları için, bu onları aşiretindiger bir yanlış tanımına götürdü. govt. Press, 1919). İbrahim'in başanlan, düzensiz Hamidiye Kesin olarak bu nedenden ötürü aşiretin politik önemini alayına kumandan olarak atanmasıyla arttı. Bu konuyla ilgili daha açıklıkla gördüler. olarak onun mesleği hakkında bilgi için bak Ill.Bölüm, kısım 3. Kullanılan deyimierin hiçbiri, örgütün belirli herhangi bir M. düzeyine tamıtamına uygun düşmüyor. Bu nedenle fig.l'in 19. Örneğin Reverkan birliğinde (confederation) bir aşiretin çizdigi tablo, Kürtler arasında degil, sadece antropologların adı Elikan iken, buranın biraz daha doğusunda bulunan ba­ kafalarında vardır. şka küçük bir grubun adı da Elikan'drr. Bu ad çok bilinen bir "Taife",www.arsivakurd.org gerçek ve mecazi akrabalıgı; "tire" ve "fexr" ise baş­ kişinin adı olduğu için, benzer adlı bu iki grup birbirine bağlı lıca birimleri içerirler. Tire ve fexr, ilişki bildirmekten çok olmadan adlaruıı ayn iki Elik'ten almış olabilirler. Fakat Xeli­ mutlak deyimlerdir; taife ise bir aşiretsel birim olarak, birlik- can'lar (Turabidin daglaruıın güneybatısında) arasında Hesı-

14 nan adlı bir k/anla karşılaştun. Buranın 150 km. doğusunda oluşturan k/anlar arasındaki mevcut gevşek baglanndan ötü• aynı ad ile anılan büyük bir aşiret var. Hesın'ın anlamı de­ rü, Avnıpa'lıgözlemcilerin onu, konfederasyon olarak adland­ mir'dir (bu ad benzerliği iki gnıp arasında aynı kökenden gel­ ımıalan sanırun, "aşiret"i sıkı baglarla bag/ı bir birlik olarak dikleri fikrini doğunnuştur). İlişkisi olmayan iki gnıbun aynı adlandınnalan önyargısından kaynaklanmaktadır. Böylece adı almalan olasılığı az olsa gerek. aşiret ile birliği birbirinden ayıran net ve katı bir ölçütün olmayı­ 19a. Şerefname'deki önemli aşiret şecereleri (1596), !aba şından ötürü, bu etiketler belirli oranda keyfi bir hareketliliği (1870), Sykes (1908) ve Irak'daki İngiliz işgal kuvvetle içemıektedirler. 20. Leach (1940), 13/4. 28. Doğu ve Güney Kürdistan'daki aşiretsel olmayan ve yer­ 21. Barth (1953), 36-37. leşik köylülüge verilen "Guran" veya "Goran" ad~ Irak Kürdi• 22. Rudolph ( 1967), 23,27. stanı'nın belirli kesimlerinde kullanılan "misken" deyimi ile 23. Barth (1953), 35; Edmonds (1957), 145-148. eşanlamlıdır. Bunun, aşiret adı olan "Guran" ile ka71§tınlma­ 24.Ahl-e Haqq (Ehl-i Hak) hakkında bilgi için, Minorsky'nin masıgerek. İslam Ansiklopedisi'ndeki ''Ahi-e Hak" makalesine ve orada 29. C.Sandreczki ( 1857), II: 263. adıgeçen literatüre bak. Bu din, Kürdistan'da Kerkük yakınla­ 30. Rudolph ( 1967), 28-29. roıda, Kinnanşah'ın batiSında (Kinnanşah -Bagdat yolwıwı 31. Hay (1921), 65. kuzeyindeki daglarda) ve Kinnanşah ile Hemedan arasuıda ol­ 32. Rudolph (1967, s.28), o anlamda kullandıgını kesinlikle mak üzere üç ayn bölgede yerleşmiş bulunmaktadır/ar. Vaktiy­ reddetmesine karşın, onun tam tersine "il" deyiminin "eşiret"in le bu son iki bölge birleşerek geniş bir Eh/-i Hak mınttkası asıl anlamı ile eşanlamlı olduğunu sanmıyonım. "İl" deyimi oluşturdu/ar. Ancak zamanla kuvvetlenen devlet dini (Şii Türkçe kökenli olup, büyük aşiretsel birlikler ve bu birliklerin islam) bu bölgeleri birbirinden ayırdı. Guran konfederasyonu­ kapladıgı bölgeleri ifade için kullanıld_ı. Lampton'a göre, nu ve Seneabiierin bir klSmı ile Ke/hur aşiretlerini içine alan, ("I/at'~ Islam Ansiklopedisi), bu deyim Iran'da Ilhanlılar za­ bu gnıplann ikincisi, bazen Dalehu 'n Eh/-i Haklan adıyla anı­ manında kullanılmaya başlandı ve sonra göçebe (veya yan-gö• lır/ar. Bu ad/ann~ hac yerlerinin bulunduğu Dalehu daglann­ çebe) aşiretler için kullanılmaya başlandı. Hatta 19.yy. dan alml§lar. Ehl-i Haklar için bu hac yeri, Mekke kadar gezginleri tarafından da aynı anlamda söylendi. önemlidir. 33. Garthwaite ( 1977)'in "Bahtiyariler Üzerine" adındaki ese- 25. Rudolph ( 1967), 27. rine bak. 26. Ali Razm-ara, Cografyaye Nizamiye İran (İran'ın Askeri 34. Hay (1921), 65. Cografyası) bölüm "Poşte Kuh'~ "Kennanşahan", "Kordestan'~ 35. Rondot, age, s.15. ''Azerbaycane Bakhteri'~ Tehran 1320/1941. (M.V.Bnıinessen, AGHA, SHAIKH AND STATE On the 27. Kerkük'ün doğusunda yiışayan yan-göçebe aşiretler bir­ Social and Politica/ Organisation ofKurdistan, 1978, s. 39-58). liği olan Bilbas da "eşiret" olarak nitelendirilmektdir. Genel olarak konfederasyon anlamında kullanılan "birlik" deyimiyle karşılaşmadun. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, birliği

www.arsivakurd.org

15 M.DÜZGÜN

Keban Barajı alanı arkeotojik araştuma merkezleri

• •• KEBAN BARAJI BOLGESINDE• YAPILAN ARKEOLOJİK ARAŞTIRMALAR VE SONUÇLARI -II-

NEOLİliK ÇAG

Paleolitik (Eskitaş Çagı, öntarih, diptarih, prehistorya) Bununla birlikte, son derce yavaş da olsa insan yetenegi, bil­ Çag'ın M.Ö. 40 000-12 000 arasında yaşandıgı, insanlık tari­ gi ve deneyim kapasitesi giderek geli§ti. Toplayıcılık eylemin­ hinin en uzun dönemini kapsadıgı kabul edilir. Gezginci ilkel den tanıdıgı bazı bitkileri bizzat kendi elleriyle yetݧtirmeyi, sürülerhalinde yaşayan, yiyecek toplama ve avianarak geçim• özelliklerini ve üreme tarzını yakından bildigi bir kısım yaba­ lerini saglayan insan kümeleri henüz madeni araç-gereç yap­ ni hayvanları evdleştirip beslerneyi ögrendi. Böylece sınırlı ma gibi ileri deneyim ve beceriden yoksun bir durumda bir biçimde tarım yapma ve hayvan besleme sürecine girildi. bulunuyorlardı. Kullandıklan aletler taş ve agaçtandı ve daha Genel kanıya göre, yaklaşık olarak M.Ö. 12.bin yıllarında bu­ fazla üretim yapmalanna elveri§li degildi. Ayrıca, insanoglu­ zulların dünyanın kuzeyine dogru çekilmesi sonucu meydana nun geli§imwww.arsivakurd.org süreci de bu maddi koşullara uygun olarak son gelen elverişli iklim degi§iklikleri, insan topluluklarının gerek derce yavaş i§liyordu. Yaşam anlayışı, inançlar ve davranış bi­ tarım ve gerekse hayvancılık alanlarında daha bir ilerlemele­ çimleri de belirtilen bu koşullara baglı olarak geri ve yalındı. rini sagladı. Iklim yumuşadı, yeşil alanlar üzerinde toptan-

16 maya başlayan hayvan sürüleri kolaylıkla yakalarup agıllara zeyindeki dagt.lınılan gözönünde tutulduğunda bölgenin, Ci­ dolduruldu. lalıtaş, Kalkolitik (Bakır), Bronz (Tunç), Demir Çağları'nı Bu geli§meler birdenbire ve kesin çizgilerle değil, birbirine canlı bir biçimde yaşadıgı görülür. bağlı ve içiçe bir doğrultu izledi. Birinde kullanılan alet ve Toplunılann gelişim seyrinde, "ilkel sürü" yaşarnının dayan­ araçların birçoğu diğerinde ya aynı olarak ya da belirli deği­ dıgı "toplayıcılık" ve "avcılık" ekonomisinin uzunca bir döne• şikliklere uğratılarak kullanılınata devam etti. Üretim tekni­ mi kapsadığı ve Yontmataş (Paleolitik) Çağı'nın başlıca kleri ve yaşam tarzında uzun dönemler köklü deği§ikliklere özelliklerinden birini oluşturduğu biliniyor(!). Arkeoloji ve rastlanmadı. Uzunca süren Taş Çagt.'ndan Neolitik Çağ'a Budunbilim (Etnoloji) arasındaki bağlar ve birbirlerini ta­ (Yenitaş çagı, Cilalıtaş çagı) ulaşma süreci, belirli bir geçi§ mamlayıcı ögeler henüz yeterince açıklığa kavuşturulmarnı§ dönemini (Mezolitik) izledi. olmakla birlikte, "yukan avcılık" ve "çobanlık" evresinin de Taş ve ağaçtan yapılan aletler sivriltilip keskinleştirilerek, Yontmataş Çagt.'ndan Cilalıtaş Çagt.'na geçi§ sürecinin yani törpülenip cilalanarak daha elveri§li bir hale getirildi. Biry­ Ortataş (Mezolitik) Çagt.'nın ana karakterini meydana getir­ andan mağaralann açık yerleri taş ve benzeri maddelerle ka­ diği kabul edilir. Bu geli§me, tarım ve hayvancılık alanların­ patılıp barınmak için daha uygun bir hale getirilirken, da ortaya çıkan bilgi ve deney birikimi ile belirlenerek öteyandan savunma ve beslenme bakırnından daha elveri§li Cilalıtaş Çagt.'na ulaşır. Klaruardan oluşan kabileler, bu ev­ olan düz alanlara yönelindi. Taş temeller üzerinde kerpıçten rede, gezginci yaşamdan yerleşik yaşama geçmeye başlar­ evler yapılmaya, ilk köyler kurulmaya başlandı. lar."Köy" diye adlandırılan ilk yerleşme böylesine karmaşık Taş Çagt.'mn bir devarnı olan bu evre, insanlık tarihinde çok bir sürecin ürünü olarak ortaya çıkar. İlk köyler, tarım bilgi­ ileri bir aşama, köklü bir devrim olarak tanımlanır. Çünkü sinin henüz yeterice geli§memiş olması yüzünden fazlaca sürü yaşarnı çözüldü, insan toplulukları klanlar halinde yer­ uzun ömürlü olmaz. "Ekilebilir topraklar üzerinde bir yerle- leşik yaşama geçtiler; köyler ve giderek kentler kurmaya ba­ şladılar. Dünyagörܧlerinde, inançlannda köklü deği§meler oldu. Taş Çagt.'nda kayalara çizilen totemik figürler, inanç ve KA~KLAR MJliFLi " ~e rrw1 zevkler klan köylerine taşındı ve yerleşik yaşam kO§ullarında ~~ KAPKACAK DAMGAl PARÇALAR iD OL FiC.URIN KEMIK ESERLER TAS E.SERLER r.oku:l3rl belirli bir deği§ime uğrayarak kalıcı bir karakter kazandı. "1;:] I o ..at ç? ~ 0 Sözgelimi, "doğurganlık" kültü kadına ve bazı hayvaniara ... bağlı ya da böylesine dar sınırlar içinde kalmadı; giderek tüm ... ll 6 EB q V@ '&> bir anlayt§a, Bereket Tanrıça­ E doğayı kucaklayan daha soyut s u ...... A K R yaşadıgı 1 "~ sı gibi genel bir kavrama dönܧtÜ. Totemin üreyip o l B ~ .... '\:;:;] t p a - y alanda ya da onun yakın çevresinde topluca yapılan ayin tö• o .. /!:ı ~ m ~®® (\~ N ~ ~ renleri, bu kez köylerin kurulduğu yere taşındı. Pulur (Saky­ z "" tı - c o ... o ol)'da da görüldüğü gibi Bereket Tanrıçası, eşı ve diğer N ~ IV CJ"' .... :::.6 ~ ~ ~u 1 'C) ~~ mn qu -lij tanrılar artık bir "Tapınak"a kondu. Böylece inançlar da yer­ u ® l8 • A leşik yaşarnın gereklerine uydurularak, taş ve topraktan ya­ ~ G + 'W O( q( ( 'll 9~ V o &U E pılma figürinler biçiminde yeni bir forma büründü. ....- 1d f;J 11 o c:;ı C!lı:'-...... u 4 Günümüzde "Höyük" diye adlandırılan ve binlerce yıllık kül• o .,... '&i ~ ll ~ o o ""' ô ~~..., ~Po fr a \]']'lif® tür birikimini karınlannda taşıyan bu tarihsel yapıların temel­ VI ...... tl w ~ ~o e SI f ® ı, uf~n u \} ~VIfl!ll [\ leri i§te o dönemde, Neolitik Çağ'da atılrnı§tır. El Hrv~vp VII D .El.&. ut? Cb'* ~~ 1. N eolitik Yerleşmeler: ---:!:--- 1W~H~ ~~ VIII go ~~~ q o 'Ç7 ~... •~- -- Keban Barajı sulan altında ve yakın çevresinde yapılan ka­ G "" ..... ~ ıfı ~ E IX WW~H Q!) flJ l ç ~o ...... ~ A zılar, burasırun, Taş Çagt.'ndan sonra Neolitik dönemin yer­ 1> .... ll ..... K Q JıHf OJ Q T A "' * leşik yaşamına tanık olduğunu ortaya çıkardı. Birçok l {J@ E ~ X =- m c arkeolajik buluntunun tarihierne i§lemleri, "Kazı Raporla­ e~~ H ~ ~rt A rı"run yazıldıgı dönemde henüz sonuçlandırılmarnı§ olmakla *~ô ~ l, T ., )'11~ (lı) birlikte, eldeki verilerden hareketle dünyanın bu yöresinde ~ Xl u u )Q ıR~ ),,, t:if\ ~ ~ (j ~~(J T 1 H farklı dönemlerde gerçekleşmi§ olması ve bazı höyüklerde K 1 ~~'~) rJ c belirli aralıklarda kesintiye uğrayarak sürmesi, bir ya da bir­ f'Y~'Vv ir· ;;-· ·x 7'\ ,''\ '\ ~:.'"',';;t'~';; '\o/\ \'CZ'<';V'\',., X '. '"'· •:;.)_ kaç dönemwww.arsivakurd.org sonra yeniden başlaması veya son bulması gibi du­ \ rumlar, neolitik yerleşmelerin varlığını yadsımamızı yapı göre buluntular. gerektirmez. Bununla birlikte kazı merkezleri ve bölge dü- Pulur, katianna

17 şim yeri kurulur, sonra bu topraklar verimliligini yitirinceye nın da bunda etkisinin oldugu düşünülebilir. Bu durum he­ kadar i§lenir, ekilir. Topragm verimliligi tükenince de yerle­ men aynı konumdaki diger eski devir yerleşmelerinde de şim merkezi terk edilir, ekiciler de kalkar başka bir yere gi­ göze çarpar. Yerleşik yaşanun gerektirdigi ekin tahıl kuyula­ derler. Göçebe tanmıdır bu" (2). rı, bu işle ilgili olarak kullanılan küp ve diger ambarlama Zamanla, topragı daha başarılı bir biçimde kullanma bilgi araçlarına araştırma bölgemizin pekçok yerinde rastlanmış­ ve yöntemleri geliştirildikçe yerleşme daha kalıcı bir kar ak­ tır. Duvar yapınunda taş temel üstüne kerpiçlerin gelişi, ta­ ter kazanır. Kabileyi temsil eden ana klanın yerleşim yeri vanın agaç malzeme ve kamış kullanılarak çamurla perkini merkez alınarak onun yakın çevresinde daha uzun ömürlü gibi tekniklerin daha sonraki dönemlerde de birtakım degi­ köyler kurulmaya devam eder ve böylece "göçebe tannu" gi­ şiklerle sürdügünü görüyoruz. derek agırlığını yitirir. Pulur yapı katlandan alınan bazı "yanık ve uzvi" maddeler Keban Barajı bölgesinde, en eski yerleşmelere ait buluntu­ üzerinde ABD'nin Michingan Üniversitesi'nde yapılan C.14 ların elde edildigi Pulur'da ortaya çıkanlan köyün inşa tarzı tahlillerinin höyügün neolitik yerleşmesine ilişkin olanları, şöyle tanıtılıyor: kazı raporlarının basıldıgı tarihte henüz sonuçlanmamıştır. "Pulur'da evler tepenin yuvarlaklıgına uygun olarak dış ve Ancak, Tapınak'ın bulundugu kattan önceki katın M.Ö. 2470 iç sıra halinde sıratanırlar. Yan duvarlan müşterektir. Bu yüz• tarihinin 150 yıl fazlasına ya da eksigine tarihleomesinden ha­ den odalar yamuk şeklindedirler. Dış sıradaki odalar harice reketle araştırmacılar, tapınakların bulundugu katın yaklaşık genellikle kapalı olup iç sıradaki odalara veya kileriere basa­ olarak M.Ö. 3000 yıllarına tarihlendirilebilecegi tahmininde ınaklı bir eşikle geçilir. Höyügün ortasındaki avlu bütün ev­ bulunmakta ve höyügün ".. .XII. ve XIII. yapıkatları Neolitik ler için müşterektir. Evlerin umumi heyeti adeta bir kale Çag'a gittigi için zaman ölçülerinin daha da kabaracagı"nı ( 4) teşkil eder. Oda içlerinde ve uygun boş yerlerde ekin kuyula­ önesürmektedirler. n bulunur. Bu ilk yerleşmelerde Tapınak da yerleşme düzeni içinde ye­ Duvarlar tek sıra taş temel üzerine kerpiçten veya çamur ralmış ve onun kopmaz bir ögesi olmuştur. Pulur höyügünün harcı ile taş dolgu olarak yapılmışlardır. Düz danun kirişleri en eski kültür katlannda elde edilen bu tapınma yeri," ... kil­ duvann üstüne oturdugu gibi, orta direkler de agır iskeleti den, eteklerini yayarak oturmuş, aynı zamanda kutsal ocak birlikte vazifesini gören yapıtlar ve arkasında sunak olduklan anlaşı­ lan aile tapınaklan ile çevrelerinde ... " yeralan "pekçok kült eşyası" (5), günümüzde hala izlerine rastlanan bazı inançla• rın en eski kaynaklarını tanımak bakınundan büyük bir önem taşımaktadır. Araştırmacılar, karşılaştıkları bu buluntulann görünümünü ve diger tarihi yerlerde elde edilenlerle karşı­ laştırmasını ise şu sözlerle dilegetiriyorlar: "Diger bazı (VIII. kat, ki daha sonraki dönemlere aittir­ MD) katlarda tapınak olması muhtemel ocaklara rastlanmış­ tır. Pulur tapınaklarını Çivril yanındaki Beycesultan çagdaş tapınaklan ile mukayese mümkün ise de sonunculan daha basittirler. Bu tapınakların Bereket Tanrıçası ile eşine ithaf olundugu sanılmaktadır. Tapınakların bulundugu odalarda Bereket Tanrıçası'nın simgesi olan yırtıcı kuş kabartma re­ simleri bulunan küplerin ve diger eserlerin sanat degeri Kalkolitik Çağ'a ait bir ev (M.Ö. 4500-4000) büyüktür (6)". Korucutepe höyügünde de benzer bir yerleşme düzeni ile Odaların hemen hepsinde büyük odun kütüklerini yakmaya karşılaşıyoruz. Buradaki yapı tarzı da oda düzenine dayanıy­ elverişli bir büyük ocak, yanıbaşında atnalı şeklinde sabit or ve ortalannda yeralan bir avlu ile odalar ve diger bölüm• mangal vazifesi gören küçük ocak, yere gömülü huni biçimli ler birbirine baglanıyor. Höyügün büyük bir yangın geçirmiş ve dibinde yassı taş bulunan dibek, bir kil kaideye meyilli olması yüzünden bazı yapı katları içiçe geçmiş, yapının genel oturtulan ögütme taşı ve büyüklü küçüklü şekiller bulunur. genel stilini açıga çıkarmak güçleşmiştir. Saptanabildigi ka­ Bazı ocaklar fmn şeklindedir. Evlere ışıgın yazın açık kapı ile darıyla höyügün iç ve dış düzeni şöyle bir görünüme sahiptir: ocak üstündeki büyük delikten ve kışın daima yanan ocaktan "Açmanın geri kalan kısnunı kaplayan avluda, besi ile ilgili saglandıgıru tahmin güç degildir (3). işlemler ve depolamaya yarayan çeşitli nesneler bulunmuş­ İlk yerleşmeler savunma, beslenme gibi zorunlu koşullar tur: İki tane alçak kenarlı, dörtgen tahıl amban; içinden bin­ bakınundan elverişli olan yerlerde kurulmuştur. Evlerin dış lerce bugday ve arpa tanesinin dökülmüş oldugu siyah açkılı duvarlannın birbirine bitişik olması ya da ortak duvarlada büyük bir küp; çanak çömlek parçalan ve çamurun içine otur­ birbirine baglanarak dışa kapalı bir biçimde inşa edilmesi tulmuş taş levhadan oluşma taşınabilir bir havan ile kuartzit­ yönteminin köyün düşmana karşı savunmasını kolayiaştırma ten tokmagı; içieri kül dolu durumda, onar santim kaygısındanwww.arsivakurd.org kaynaklandıgı, Pulur örneginden açıkça anlaşı­ derinliginde, yuvarlak iki ateş çukuru; iki tane büyük, yüksel• lıyor. Bu tür yapının daha az masraflı olmasının yanısıra, köy tilmiş, dörtgen biçimli ocak, bunlardan esas ocak avlunun ku­ halkının belirli bir klana ya da aynı kabileye mensup olması- zey duvarının yanında, bunun aşınmış bir eşi olan ve belki de 18 2. Tarım ve Hayvancılık:

Bölgede yapılan kazılardan elde edilen kömürle§miş tahıl kalıntıları üzerinde yapılan incelemelerde, burada arpa ve bugday agırlıklı Çe§itli tahılların çok eskilerden beri üretildigi ortaya çıknuştır. Korucutepe'nin eski kültür katlarında, "iki sıralı arpa, ekmeklik buğday ve mercimek" (9) bulunmuştur. Daha sonraki M.Ö. 2000 yıllarına ait tahıl buluntuları üzerin• de yapılan incelemede arpanın %70, ekmeklik buğdayın ise %30 oranında olduğu saptannuştır (10). Görüldüğü gibi arpa oranı bugdaydan daha yüksektir ve bu durum diğer kazı alan­ lannda elde edilen sonuçlarla paralellik gösteriyor. Bölge ikliminin kısa sürede yetişen arpa bakımından daha elverişli kO§ullara sahip olmasının bunda rol oynadıgı dܧünüle~ilir. Özellikle Pulur,Tepecik,Korucutepe, Kalecik ve Han Ihra­ Pulur'da ocak, ögütme taşı, hamur legeni ve bir seki. him Şah gibi neolitik dönemin kalıntılarını içinde barındıran höyüklerde, tanının ve tahıllan depolama işlem ve araçlan• esas oc<ıgın yapımından sonra vazgeçilmiş ... " (7) bir diger nın tarihi çok eskilere uzanır. Pulur'da dikdörtgen ambarda ocak bulunmuştur. bulunan kömürle§miş tahıl örnekleri üzerindeki tarihierne iş­ Ufuk Esin'in yönetiminde gerçekle§tirilen Tepecik kazısın­ lemleri sonuçlanmanuş, ama buluntulann elde edildigi katın da da benzer bir yerle§me düzeni ve yapı teknigiyle kar§ılaşı­ yaklaşık yaşı gözönünde tutulduğunda tarım faaliyetinin çok lır. Burada, taştan temellere az da olsa rastlannuş; duvar önceleri başladıgı anlaşılıyor. Korucutepe'de "Bitkisel kalın­ yapımında daha çok kerpiçin ve ağaç hatılların kullanıldıgı tı olarak altı sıralı arpa, kızılca buğday ve keten tanımlanllll§­ gözlenmiştir. tır" (11). Yine, Han İbrahim Şah'da "... 5 küp içinde yallllll§ Fatmalı-Kalecik kazısı da eski yerle§melere ait arpa, buğday ve nohuta benzer tahıl kalıntıları yanınd~ bo­ buluntutar vermiş, neolitik yerle§menin bölgedeki varlıgını zulmaml§ durumda bal peleklerininde görülmesi, o devır in­ dogrulayıcı kanıtlarla sonuçtannuştır (8). sanlarının tarım ve ancılık yönünde oldukça ileriye gittiğini Arkeologların, geçmişi aydınlatmak amacıyla giriştikleri sı­ izah etmektedir" (12). nıflama ve tarihi, kullanılan alet ve araçların özelliklerine Tarımın; ilk insan topluluklarının, toplayıalık döneminden göre çaglara bölme yöntemi, etnoloji ve diger bilimlerin sag­ tanıdıklan bazı bitkilerin nasıl üretilebilecegini öğrendikten ladıklan verilerle kıyaslarup yorumlandıgı zaman, insanlık ta­ sonra, tohumların sağa sola serpiştirilmesi veya basit çubu• rihinin en eski süreçleri hakkında gerçege yakın bilgiler elde kların yardımıyla belirli yerlere gömülmesi ile belirdigi dü• edilebilir. Ancak bu, toplumsal gelişim evrelerinin çok belir­ §Ünülürse Keban bölgesinde bir hayli ileri düzeyde olduğu gin ı;izgilerle birbirinden ayrıldıgı, dünyanın her yerinde her­ sonucuna varabiliriz. Ambarlama ve besi işlerinde ilkin kuyu­ § eyin tekdüze bir geli§me izledigi anlamına gelmez. ların (yani evlerin içlerinde yere açılıni§ çukurlar), sonra to­ Sözgelimi, araştırmacılar, Neolitik Çağ'ın başlangıç tarihi praktan yapılma ambar ve küplerin yaygın bir biçimde konusunda birbirinden farklı sayılar öneriyor, ama bitişinin kullanıldıgı anlaşılıyor. Gerek tahıl türleri gerekse depolama aşagı yukarı M.Ö. 6000. yıllarda gerçekle§tigi konusunda or­ araçlan konusunda görülen değişikliklerin pek hızlı bir geli§­ tak bir kanı taşıyorlar. Bu olgu Keban Barajı alanı ve yakın me izlemediği de ortaya çıkıyor. Bazı tahıl türlerinin olduğu çevresi bakımından da belirli bir doğruluk payına sahip gö• gibi sonraki dönemlerde devam ettiği ve bu türlere pek az ye­ rünüyor. Bununla birlikte Neolitik Çag'la Kalkolitik Çag ara­ nisinin eklendiği bil­ sındaki zaman çizgisi, bu bölgede yeterince açıklık kazanml§ iniyor. Bunun yanısıra degil ve yer yer sözkonusu bu iki evre içiçe geçmiş gibidir. özellikle kerpiçten ya­ Kuşkusuz bunda, buluntutann tarihierne çalı§malannın bit­ pılma ambarların ve memiş olması, kazı etkinlikterin gerçekle§me düzeyi ve ko­ kilden küpterin Kal­ §Ullan da bu durum üzerinde etkili olmuştur. kolitik, Tunç, Demir Daha sonraki yerle§me düzeni ve bina yapını teknikleri in­ Çağlan ve sonrasında celendigi zaman, bu bölgede taş, kerpiç ve çamur gibi mad­ da, hatta günümüzde delerin temel yapını malzemesi olarak kullanılmaya devam bile yer yer varlığını ettigi görülür. Daha sonraki dönemlerde harç ve sıva madde­ koruduğunu görüyo• si olarak kireçle de kaT§Ilaşılır. Nitekim sular altında kalan ruz. günümüz köylerinde yapılan yerle§me düzeni ve mimari in­ Fatmalı-Kalecik ka­ celemelerde, araştırmacılar Tunç Çagı ve daha eski yerle§me zısı ilk hayvancılık etkinlikleri konusunda da aydıntatıcı bil­ düzeni vewww.arsivakurd.org yapını teknikleriyle günümüz arasında çok açık gil~r vermektedir. Kazıda elde edilen hayvan kemiklerinin ait baglar bulundugunu, hatta birçok §eyin adeta hiç değişme­ olduğu hayvanların saptanması ve kemik toplamı içindeki den sürdügünü belirtmektedirler. oranları, bölgenin hayvancılık alanındaki gelişim seyri hak- 19 kında fıkir edinmemizi saglamaktadır. Kalecik'in "Erken de­ hayvan türlerinin giderek arttıgı görülür. Keban yöresinde, vir yerle§ID.esi" katlannda bulunan hayvan kemiklerinin duru­ ilk eveillerin köpek, koyun, domuz ve keçi oldugu söylenebil• mu söyledir: ir. Tilki ve porsuk kemiklerinin avianma sonucu kemikler ara­ "Hayvan kemiklerinin sına karıştıgını söylemek yanlış olmaz. Başlangıçlardan ön analizi tamamlan­ günümüze kadar, bilinen nedenlerle doruuzun terkedilmesi rnıştır. En alttaki tabak­ sonucu, diger besi hayvanlarının varlığını koruyageldigine ta­ alarda, koyun ve keçi, nık oluyoruz. Bölge sanatının en agırlıklı motivlerini oluştu­ inek ve köpek bulun­ ran dag keçisi ve benzeri hayvanların kutsal sayıldıgı, muştur. Köyun-keçi ke­ etlerinin yenmedigi, inanç dünyasının birer kahramanı ola­ mikleri inek rak kaldıklan kanısı agır basıyor. kemiklerinin dört misli daha fazladır. Örnekler• 3. Çanakçömlek ve Diğer Buluntular: den domuza rastlanma­ rnıştır. Yukarı tabakalarda mimari delillerle beraber, koyun, Bölgede yapılan kazılar çanakçömlek ve diger araç-gereç• keçi, inek, domuz, porsuk, tilki ve yabani tavşan bulunmuş­ ler konusunda son derece renkli ve zengin bir hazineyi açıga tur. Domuz ve inek kemikleri aynı miktarda, koyun-keçi ke­ çıkarmıştır. Arkeoloji biliminin büyük önem verdigi bu tür mikleri ise her ikisinden de dört misli fazladır. Diger üç eşyalar, tarihöncesi çagların kültür katlarını saptamada ve yabani ehlile§ID.emiş hayvana daseyrek rastlanmıştır." (13). diger kültür çevreleriyle ilişkilerini incelemede temel veri Tepecik höyügünde çok miktarda hayvan ve bitki kalıntıla­ olarak kullanılıyor. Organik maddelerin uzun süre dayanma­ rıyla kaışlaşıl111l§, ancak bunlara ilişkin analizler henüz ta­ d@ nemli bölgelerde, çanakçömlek tarihsel süreçleri belir­ mamlanm3111l§İif. Kazı yönlticisi Ufuk Esin' e göre: lemede en elverişli buluntu olarak degerlendirilir. Bununla "... Tepecik'te neolitikten itibaren evcilleştirilmiş köpe.k, birlikte uygarlık evriminin izledigi dogrultuyu saptamada ça• koyun, keçi, sıgır ve damuzun bulundugu anlaşılmaktadır. Il­ nakçömlegin yadsınmaz bir önemi var. ginç olan noktalardan biri olarak Orta ve Son Tunç Çagla­ Keban bölgesinde, Neolitik Çag ve sonrasına ait çok mik­ rı'nda domuz ve sığırlann boylannda bir ufalma gözlenmiş ve tarda buluntuya rastlanmıştır. Bunlann büyük bölümü kırık özdenlikle ufak tip domuzlann varlığı dikkati çekmiştir" (14). parçalar halinde de olsa yapımda kullanılan maddelerin ya­ Genel kamya göre köpek ilk evcilıştirilen hayvanlardandır. nısıra, teknik, sanat anlayışı ve toplumsal degerler ve inançlar Buzullann kuzeye dogru çekilmesinin ortaya çıkardıgı elve­ konusunda geçmişimize ilişkin önemli ipuçları vermektedir­ rişli kO§ullarda hayvancılıgın hız kazandıgı, evcilleştirilen ler. Avcılık, tarım, hayvancılık ve beslenme gibi yaşamın degi-

www.arsivakurd.org Tepecik, Neolitik kap parçalan 20 şik alanianna ait alet ve araçların son derece renkli bir görü• raz ve çok daha uzak alanlarla bag. konusunda ise şu yorumu nümüyle karşılaşıyoruz bu bölgede. Sorunun diger yönlerine önesürerler: geçmeden önce, eski yerleşme dönemlerine ait buluntutar­ "Bu çeşit çanakçömleklerin Kafkasya'nın Aras-Kura bölge• dan bir kısmını sunmaya çalışalım. Korucutepe'nin en eski sinden, Erzurum'un Karaz, Güzelova, Pulur (Tunceli'nin Pu­ katlannda şunlar bulundu: lur/Sakyol'u ile karıştırıtmamalı -MD); Iran'da Tebriz "... Envanteriniçinde bir adet "canaanean" (7x2.5x0.5 cm.) yanındaki Yanıktepe; Rumiye gölü batısındaki Göktepe; Ma­ açık renkli çakmak taşı ile daha küçük boyda çakmak taşın­ latya yanındaki Gelinciktepe; Amuk ovası yolu ile Filist­ dan orak agızlan, sap kısmı olan ve iki kanadı derin oyuklar­ in' deki Khirbet Kerak höyügüne kadar yayılış alanını tespit la aynlmış bir adet absidiyen ok ucu (2.7x1.3x0.3 cm.), hasalt ve takip mümkündür" (18). eldegirmeni taşlan, on beş adet yüzük biçiminde gıri renkli Yazımızın bu bölümünde agırlıkla Keban Barajı alanında taş boncuk, bir adet I.ne parçası, bir adet toprak ocak ayak­ kalan ilk yerleşmeler ya da Neolitik Çag kültüre ilişkin ola­ lıgı veya taşınabilir ocak kalıntısı, bir minyatür kase ve birçok rak elde edilen buluntutar üzerinde durduk. Yontmataş çömlek kıngı bulunmaktadır ... " (15) Çagı'nın bu bölgede kesintiye ugramadan, Cilalıtaş çagı ile Höyügün bu en eski kültür katlannda elde edilen yukanda­ birleşerek sürdügünü gördük. Gelecek bölümlerde Kalkoli­ ki buluntular, zamanın yaşam tarzını ve üretim etkinliginde tik Çag ve devamı konusundaki buluntutara yer verecegiz. kullanılan araç-gereçleri ve hatta bunlardan hareketle üretim Bunun yanısıra, açıga çıkanlmış olan kaynaklann ve bilgile­ biçimi konusunda fıkir yürütmemize olanak saglamaktadır. rin ışıgında sözkonusu bölgede "inanç dünyası"nın izledigi Kuşkusuz bu aletler, bu höyükte yapılıp kullanıldıkları tarihte dogrultu üzerinde bir degerlendirme yapma denemesine gi­ degil, çok daha önce yapılıp kullanılmışlardı. Obsidiyen uçlu rişecegiz. ok, çakmak taşından orak Ortataş Çagı'ndan beri kullanılıy­ ordu. Bu höyügün M.Ö. 3.Bin katlannda bulunan çanakçöm• (Devam edecek) lekle Neolitik Çag'da yapılanlar arasında teknik bakımdan hemen hemen ciddi sayılacak bir farkın olmadıgı da araştır­ macılarca saptanmıştır. Başka deyişle, "... çömlekler hemen tamamiyle elle yapılmış olup, hamuru, saman ve iri kumlarla karıştırılmıştır. Bunlar perdahianmış ve az pişirilmiş olup, an­ cak renk bakımından farklılık gösterirler" (16). Tepecik höyügünde orya çıkan neolitik ve kalkolitik çanak Notlar: çömlek kınntılan üzerinde yapılan araştırmalar, yakın ve uzak çevre kültürleriyle olan ilişkileri de aydıntatıcı varsay­ 1. George 17ıomson, Tarih Öncesi Ege I, İstanbul1983, s.28. ırnlara olanak vermektedir. M.Ö. 5000 tarihlerinden itibaren 2. George 17ıomson, age., s. 28. hemen her kültür katı konusunda artık bilgi sahibi oldugu­ 3. Keban Projesi 1969 Çalışmaları, O.D. T. Ü Y ayuılan, Anka- muz Tepecik'te görülen eserlerin, Korucutepe ve Norşunte­ ra 1971, s. 100. pe ile benzer kültürleri içerdigi anlaşılmaktadır. "Ancak 4. Age. s. 101. neolitikten itibaren Altınova'nın Kuzey Suriye ve Mezopota­ 5. Age. s. 101. mya, Dogu Anadolu ve Kafkaslar, Orta Anadolu'yla ilişkile­ 6. Age. s. 100. ri henüz daha aynntılı araştırmalan beklemektedir" (17). 7. 1968 Yaz Çalışmaları, O.D.T.Ü. Yayuılan, Ankara 1970, Pulur höyügünün XI.yapı katında elde edilen neolitik yer­ s.62-63. leşme döneminin çanakçömlegi dikkate deger özellikler gös• 8. Keban Projesi 1969 Çalışmaları, s. 49. teriyor. "Tek renkli" ve daha sonraki dönemlere oranla "daha 9. Age. s. 49. iptidayi" çanakçömlek kınklanyla karşılaşılmıştır. Höyügün 10. Age. s. 51. Tunç Çagt'na ait çanak buluntulannın sahiboldugu teknik ve ll. Age. s. 54. güzellikten daha farklı bir durum gözlenmiştir. Bu, sözkonu• 12. Keban Projesi 1970 Çalışmaları, O.D. T.Ü. Yayuılan, An- su yerleşme yerinin Neolitik Çag'dan sonra başka insan gru­ kara 1972, s. 80. plarına yurt oldugunu düşündürebilecegi gibi, başka 13. Age. s. 66. kültürlerin bura halkı üzerinde egemenlik kurup etkisi altına 14. Age. s.l46. aldıgını da düşün d ürebilir. 15. 1968 Yaz Çalışmaları, s. 62-63. Arkeologlar Pulur'da, özellikle Neolitik çagı izleyen dö• 16. Age. s. 74. nemlerin kültür ürünleriyle, yakın çevresindeki Korucutepe, 17. Age. s. 147. Han İbrahim Şah, Kalecik gibi yerleşme merkezleri arasında 18. Age. s. 73-74. çok yakın bir benzerlik bulurlar. Çanakçömleklegin yapılış 19. Keban Projesi 1969 Çalışmaları, s. 101. tarzı, işlenenwww.arsivakurd.org motifler ve kullanılan renklerden hareketle Ka-

21 Kur. Alb. Reşat HALL/

T.C. GENELKURMAY HARP TARİHİ BAŞKANLIGI BELGELERİNDE

•• •• •• PULUMUR HAREKATI (8 Ekim -14 Kasım 1930)

1937 YILINDA YAPILAN TUNCELI TENKIL HAREKATINA DAIR BAKANLAR KURULU KARARI GAYET GIZLIDIR T.C. Harp Tarihi Başkanlıgı'nın resmi belgelerinden akta­ KARAR nlan bu metin, Mare§al Fevzi Çakmak'ın tutumunu ve dii§ün• 4 Mayıs 1937 celerini açıkça ortaya koyuyor. Selçuklu ve Osmanlı zulmüne Başvekiilet kaT§l tarih boyunca genellikle ortak bir tavır içinde bulunmll§ Kararlar MUdürlilğü ve ortak dii§mana kaT§l birlikte davrannıayı yeglemi§ olan Sayı: Alevi Kürt ve Alevi Türkmenler arasındaki dayanışmadan Son günlerde Tunceli'de vukua gelen hadiselere dair raporlar 4.5.1937 tarihinde Atatürk'Un ve Mareşal'm huzurlan ile tetkik ve mUtalaa edilerek nasıl korku ve panige kapıldıgını, Alevi Kürt köylerine kaT§l aşağıöaki sonuca vanımıştır: askeri bir tedip harekatının başiatılmasını hangi nedenlerle 1. Toplanan kuvvetlerle Nazımiyc, Keçizekcn (Aıjağı Bor), Sin, gerekli gördügünü bu belge gözler önüne seriyor. Karaoğlan haltma kadar, uedit ve mUcssir bir taarruz hareketi ilc vanla­ caktır. Fevzi Çakmak da tıpkı diger arkadaşlan gibi ırkçı ve şoven 2. Bu defa isyan etmiş olan mıntıkadaki halk toplanıp başka yere nakil olunacaktır. Ve bu toplanma arneliyesi de köylere baskın edilerek dii§üncelerin etkisinde davrandı, Kürt halkı onun "sofu" diye hem silih toplanacak, hem bu suretle elde edilenler nakledilcccktir. Şimdi· tanttılan ki§iliginden hiç mi hiç bir yarar görmedi. Buna kar­ lik (2000) kişinin nakli tertibatı lıUkUmetçe ele alınmıştır. Müliihaza: şın, içerden ve dışardan yürütülen propagandatarla onun bu Sadece taalTIIZ hareketiyle ilerlemekle iktifa ettikçe isyan ocak­ belgede netle§en ki§iligi ve tutumu halka ters gösterildi. Hat­ lan daimi olarak yerinde bırakılmış olur. Bunun içindir ki, silAh kUllanmış olanları ve kullananları yerinde ve sonuna kadar zarar vereme· ta, "Mare§al Fevzi Çakmak olmasaydı, Dersim'den hiç kim­ yecek hale getinnek, köyleri kfımilen tahrip etmek ve aileleri uzaklaştır­ se kurtulamazdı" teraneleriyle, Paşa'yı tıpkı bir kurtancı gibi mak lilzumlu görülınilştilr. sunmayı başardılar. Hala bugün de, birçok insan sözkonusu Not: Malatya'dan ve Ankara'dan gönderilen kuvvetlerin cepheye va· sıl olmalan ve cephedeki kuvvetlerin nfak tefek taliınieri ve islirahatlan çarpık imajın etkisinde kalarak Fevzi Paşa'ya rahmet oku­ ve bundan başka Diyarbakır'dan gelecek taburun tavzifi, bUtUn bunlar maya devam ediyor. dUşUnUlerek bir hafta sonra yani 12 mayısta ileri harekete başlanabiiece­ ği anlaşılmaktadır~

1938'den artakalan tektük i§birlikçinin ve resmi propagan­ Not: Paraya acımaksızın içlerinden çok adam kazanıp kullanmaya da merkezlerinin giri§tikleri zihin çelme faaliyetleri, salt Ma­ çalışmak lAzımdır. · Aslı gibidir re§al'ı degil Mustafa Kemal ve İsmet İnönü'yü de 1938 lmza Dersim Katliamı suçlulan olmaktan kurtarma düzeyine var­ dınldı. "Hareldit esnasında M.Kemal hastaydı. İnönü bll§­ Dersim katliamı kararoıuı küçültülmüş fotokopisi bakanlıktan ayrıl~tı ve yerine Celal Bayar oturmll§tu. Fevzi dan kurtuldulduk" biçiminde yürütülen yogun propaganda Paşa imdadawww.arsivakurd.org yeti§tigi zaman ise, Dersim'de kan gövdeyi gö• sonucu, günahiann tümü C.Bayar'a yükletildi. Oysa Dersim türüyordu ve bizler onun fermanı sayesinde süngünün agzm- Katliamı'nı bunlar birlikte planlayıp gerçekle§tirdiler ve ka- 22 saplıkta biri diğerlerinden daha yufka yürekli degildi. 4 May­ Görüldüğü gibi M.Kemal "hasta" degil ve Mare§al ile bir­ ıs 1937 tarihli "Tunceli Tenkil Harekatına Dair Bakanlar likte Bakanlar Kurülu'nun en başında oturuyor. Böylesine Kurulu Kararı", ".. Atatürk'ün ve Mare§al'ın huzurları ile tet­ korkunç bir kırım kararı ollların "huzurları ile" toplanan, kik ve mütalaa edilerek... " alınmı.§tı. Karar aynen §Öyledir: C.Bayar'm Başbakan ve İnönü'nün de üyesi bülundugu Bak­ anlar Kurülu'nda alınıp uygulamaya konüluyor. Gerçek böy• le oldugu halde, Devlet ve onun "Paraya acımaksızın içlerinden çok adam kazanıp kullanmaya çall§mak lazımdır" faslından elde edip "kullandıgı", amacına ülru}tıktan sonra Rehber gibi kimilerini kUI'§una dizip taş yıgıtılarının altına •··TUNCELI.TENKIIJHAREKATIN.A gömdüğü, ama bu arada yaşamasında yarar gördüğü az sayı­ ··································1937.YJLIN~X··vr\}i~········································ sap­ daki kiralık ögelerin sürdürdükleri çabalarla gerçekleri ·····ır~~t~6~~~!·i tırmayı önemli oranda başardılar. Bunun yanısıra, artık direniş ocaklarının büyük ölçüde ezildiği bir aşamada, 10 .· GAYET (;iZtii>iır . Agustos 1938'de başiatılıp 16 Eylül 1938 sıfır saatte sona er­ dirilen III.Tunceli Harekatı'mn işte o "sıfır saatinde" kurşu­ na dizilmek üzere beklerken, atlı ülaklarla askere ülaştırılan Genelkurmay Başkanlığı'nın "Harekat sona erdi" emri sonu­ da Fevzi Çakmak ima­ Ba§Vekalet cu kurtulan bazı insanlarımızın anıları "Tarama Harekatı" diye KararlafMüdilrliigü·• jının çarpıtılmasmda etkili olmuştur. de adlandırılan bu son saldında savunmasız halktan, hatta . ··.·.····.· ·.·· Sayı: · .. ·...... ·· .. · ..·. ... ·.. ··.·.· .. ·.· katliam süresince duruma seyirci kalmış köyler ve aşiretler­ Son.•giliıleide··~U1lc6u•de •• vuıfua g~len •• lıadİseıere •• dair·ra-• den, resmi sayılara göre, kendi deyinlleriyle "Tarama bölge• ölü ve diri 7954 kişi çıkarılmıştır" (Age. s.478). Tam porlat 4.5.1937 tarihinde Atatürk'ün ve Mareşal'ın huzur;;;· si içinden bir jenosidin uygulandıgı o koşüllarda, son anda gelen bir ları ile letkik ve mütalaa edilerek ru}agıdaki sonuca varılnujtır: · ·· emirle kurtülabilen insanların, canlarını Mareyıl'a borçlu(!) olduklan sanısına kapılmaları, kandökücülerin gerçek yüzle• .. L TopialUJ.n kuvvetlerle •. Nazımi~e, Keçizeken .<~ağı rini gölgelerneye yaramıştır. Bor), Sin, Karaoglan hattmaka~ar' §editve nıüess~ b.irta-' · •· .·.· · ·. ···· · · · arruz hai'eketi ile varılacaktır; ·· .·. .. · Ama güneş balçıkla sıvanmaz, yalanın ve yanılmanın ömrü 2. Bu defa isyan etriıi§ olan IDuıtıkadıiki.ha1k toplanıp bai daima kısadır. Dersim halkı, dostunu ve düşmanını her ge­ şkay~re nakil olül1acakttr.ye butoplatımaaın~liyeside çen gün daha iyi tanıyor ve safının neresi oldugunu artık çok köylere baskili edilerek hel11 silah topl > Mülahaıa:•· .. · /••·····•·•·· >>.·•··•••·.•·• > < ·•· .•• i Sadece ta:arrüz hareketiyle ilerlemekle ·iktifa ettikçe isy~ an ocakları daimi olarak yerinde bıiakıltı:ı1§ olur.. Bunun içindir ki, silah. kullanmış olatıla:ir ve küllana.ıııarı yerinde ve sonuna kadar zarar veremeyece\c: hale getirmek, köyleri 1. Tedip Karan ve Hazırlık: kamilentahrip etınekve aileleri uzakla§tırriiak ltlzumlu g();; günlerde Genelkurmay Başka­ rliltriܧtür; /••·••··•····•••··••·• > <• ... ·•·•••••··.··••··•••••·•···•· S •••.· • < Ağrı harekatını takip eden Not: Malatya'dan ve Ankara'dan· gönderilen kuvvetleruı m Mareyıl Fevzi Çakmak, dogu bölgesinde yaptıgı gezide eepheye vasıl oltria.ıa:n ve cephedeki kliWetleri,ıı llfak tefek Erzincan ilindeki gözlem ve izienimlerini 18 Eylül 1930'da talinıleri. ve istitahatları ve bundan başb Diyarbakır' da:n Başbakanlık ve İçişleri Bakanlıgına bildirmişti. Genelkurmay gelecektaburuntaVzifı, bütün. bunlar dil§ünülerek bit haf­ Başkanı bu raporunda: harekete b~anabileceği an~ ta sonra yani 12 Ilıa)ıısta ileri · "1. Erzincan ilindeki incelemelerim sırasında ekonomiyi laşılınaktadır. · ·· · · · ·· önemli surette zarara sokan ve bu il dahilindeki asayişsizlig­ in en önemli amillerinden olan A§kirik, Gürk, Dağbey, Ha­ adalll t-fbt: ~afay~ >~(;llll= içler~deh ~~ kalJınıp ryi köylerinin tedip ve tenkiline zorunluk oldugunu gördüm. kullanınaya çall§I:nak ta:zımdır, ·>. ·••·····••···· · • · · l.Genel Müfettişlik bölgesi dl§ında kalan bu köyler; il jan­ ········~~gibiclif•••························· . darma kuvvetinin yetersizliği dolaysıyle ciddi bir tedibe ug­ ramadan yaptıkları şekavetle, memleketin Türk halkı üzerinde büyük ölçüde olumsuz etki yapmakta ve civar Kürt köylerini şekavete teşvik etmektedirler. T.C. (Türkiyewww.arsivakurd.org Cumhuriyetinde Ayaklanmalar (1924-1938) Bu bakınıdan Vilayet bu köylere; vergi ve asker vermeleri­ Genelkumtay Harp Tarihi Başkanlığı Resmi Yayuılan, Seri ni, silahiarım teslim etmelerini tebliğ ederek, olumsuz bir so- No:8, Ankara 1972, s. 491, Ek:4) 23 nuç alındıgı taktirde, bu bölgede çok §Uilank bir durum al­ Jandarma kıtalan hakkındaki dii§üncelerimi aynca arz ede­ lllJ§ olan bütün Kürt köylerine bir etki yapmak ve devlet nü• cegim. fuzunu hakim kılmak için Erzincan'a nakledilecek bir hava Erzincan'daki temaslarını ve yol civarındaki köylülerin şi­ kıtası ile bu köyleri tahrip etmenin uygun olacagı dii§ünce• sindeyim. kayetlerinden hasıl olan kanaat, Pülümür ilçesi ile Erzincan ve Erzurum illerinin tespit edecekleri bem bölgelerde kıştan 2. Erzincan merkez ilçesinde 10 000 Kürt vardır. Bunlar önce ciddi ve esaslı tedip hareketine zaruret oldugu merke­ Alevilikten faydalanarak mevcut Türk köylerini Kürtleştir­ zindedir. meye ve Kürt dilini yaymaya çalışmaktadırlar. Birkaç sene Ağrı harekatma katılmak üzere Erzincan'dan sonra Kürtlüğün bütün Erzincan'ı istila edeceginden endi§e sevk edilen piyade taburunun derhal edilebilir. Örfen Türk, fakat Alevi olan birçok Türk köyleri garnizonuna iadesi 9.Kolorduya emredilmi§tir.. ." demekle bu iş üzerinde önemle durulması­ Aleviligin Kürtlüğü ifade ettigi zihniyeti ile ana lisanlarını na işaret etmi§ oluyordu. Bu arada devam eden şekavet terk ederek Kürtçe komşnaktadırlar. Bu i§e önayak olan, olay­ ları arasında Pülümür'de cereyan eden her şekavete yataklık eden Rusaray, Mitini, Şmcıgı, Kürtken• yeni bir olayı Erzincan valisi, gezisi sırasında Erciş'te bulunan di, Kelarik köylerinin esaslı bir şekilde kayda tabi tutularak Genelkur­ may Başkanma bildirmekte ve Pülümür'e bunlardan gerekenierin Trakya'ya nakil ve bu bölgedeki bem bir bölük gönderil• mesini istemekte idi. reisierin il merkezinde ikamet etticilerek enıniyete almmala­ n gerekmektedir. Türk olan Alevi köylerinin Kürtçe konU§­ Olay; Pülümür agalannm tertibi sonucu, Pülümür ilçe kay­ malarma ve Türk dilinin bütün bölgeye yayılması için esaslı makammm evine birkaç el silah atılması ile başladı ve tertip­ tedbirler almaya ihtiyaç vardır. çiler bu işi yapanlan hükümete teslim etmemekte direndiler. 3. İl bölgesinde bem memurlarm Kürt ırkına mensup oldugu Hiç şüphesiz ki, hükümet, memleket dahilinde cereyan bilinmektedir. Örnegin; Erzincan sorgu hakimi Pülümür'lü eden bütün olaylan yakınen izlemekte ve gerekli tedbirleri Şevki Efendinin Kürtleri himaye ettigi ve geceleri Kürtleri almakta idi. Genelkurmay Başkanmm teklifınİ de önemle evinde topladıgı gerçekl~mi§tir. Bu adamın her ne şekilde dikkate alan Başbakan İsmet İnönü, 8 Ekim 1930'da Genel­ olursa olsun il bölgesi dışına nakline ve bu gibi memurlar hak­ kurmay Başkanlığına verdigi cevapta (özetle): kında aynı i§lemin uygulanmasma lüzum vardır. "Teklifmiz Bakanlar Kurulunda incelendi ve şu kararlara 4. Arz ettigim bu meselenin en önemlis~ birinci maddede baglandı: adı geçen köyterin kesin surette tedibi ve ırkan Kürt oldugu 1. Vergi ve asker vermek gibi yükümlülüge itaat etmekten kesinlikle bilinen memurlarm bir an önce yerlerinden alın­ çekindiklerini bildirdiğiniz köyterin tedipleri zorunlu masıdır. Gerekli tertibat alınmak üzere hükümetçe karar görül• mii§tür. almmasmı arz ve teklif ederim... " demekte idi. 2. Gerek tedip edilecek köyler ve gerek tecavüzü itiyat eden Genelkurmay Başkanlığı 20 Eylül 193Q'da Başbakanlık ve ve Kürtlüğü zorla İçişleri Bakanlığına yazdıgı diğer bir yemda da: yaymaya çalışanlarm geniş ölçüde Batıya nakille~ Bakanlar Kurulunca uygulanması kolay görülmü• "Erzincan'dan Erzurum'a gelirken yol üzerinde toplanan yor. Bunlardan reisierinin imkan ve kesin lüzum oranında na­ Türk köylüleri ile görii§tüm. Daha önce arzettigim köyterin k illerine çalışılması, Ankara'ya döndügünüzde talan ve yağmasından çok zarar görmii§ olan bu köyler, hay­ görii§ülecektir. vanlarını toplamaya bile cesaret edememekte ve köyden köye 3. Kürtlük cereyanına egilimli olan ve kışkırtan gidememektedirler. FŞoyanm gün3§lfl bu köylerden birini yerli me­ murların degiştirilmeleri Bakanlıklara teb lig edilmiştir basarak adam öldürmeleri ve mallarını yağma etmeleri gün• ... " de­ mekte idi. lük meseleler halinde girmi§tir. Zayıf olan jandarmanın aczi karşısında bu ahali her an taarruza ugrayacaklarmdan kork­ Bakanlar Kurulunun bu karan üzerine Genelkurmay Ba­ makta, bcmlan, emlak ve arazilerini ahbaplarma bırakarak şkanlığı 12 Ekim 1930'da yayınladıgı emirde; tedip kararına göç etmek arzusundadır lar. Hükümetçe şekavetin kökünden ana hatlan ile işaret etmekte ve bu harekata 3.0rdu Müfet• izale edilece~ yakında asayişin tamamen saglanacagıru ve tişligi Kurmay Başkanı Albay Rii§tü'nün komutasmda şu bir­ her kesin iş ve gücü ile m~ul olarak hükümetin İcraatma bü• liklerin katılacagw bildirmekte idi: tün kuvvetleri ile yardım etmelerini söyledim. Erzurum'dan, ll.Piyade Alayı; bu bölgedeki Türk ahaliye dagıtılmak üzere bir miktar silah gönderilecektir. Dört toplu bir dag bataryası ve iki toplu bir dag obüs bata­ Kürtlerin muntazam bir sistem dahilinde Türk köylerine ryası; yerleşerek Kürtlüğü yaymaya çalıştıklan ve aynı zamanda Dört uçaklı bir tayyare bölüğü; e§kıyaya yataklık ve kılavuzluk ettikleri anlaşılmaktadır. Bu Erzincan ilinin bu komutanlık emrine tertip edecegi gibi muzur ailelerin Türkler arasından çıkanlarak Trakya'ya jandar­ ma ve milisler. nakiller~ Türklük aleyhine yönelen bu kötü maksada karşı en etkili bir tedbirwww.arsivakurd.org olacaktır. Emre göre, tedip müfrezesi dogrudan dogruya 9.Kolor­ duya baglı bulunacak ve bu makamdan emir alacaktı.

24 Genelkurmay B3§kanlıgı bu konuyu karara bagladığı sıra­ Harekatla ilgili makamlar arasında devam eden muhabe­ larda, doğu bölgesinin idari yönetiminden ve asayi§inden so­ ratta, yapılacak harekatın cereyan tarzı hakkındaki görܧler rumlu bulunan 1.Genel Müfetti§lik, Elazıg ili Nazımiye ilçesi belirtiliyordu. reisi Hıdır Ağa ile akrabası Ka­ dahilindeki Haydaran a§ireti 20 Ekim 1930'da Genelkurmay Ba§kanlıgı, 9.Kolorduya emirlerine kal§l mer Ağa'nın bir süreden beri hükümetin verdigi emirde: açıkça muhalefet etmeleri, §uradan buradan gasbettikleri e§Ya ve hayvanlan geri vermeyeceklerini küstahça ifade et­ "Pülümür'ün Danzig bucağındaki Abbas U~ a§iretinin meleri ve bunlann bu halinin geçen sene ilkbahardan beri de­ tedibi için bu göreve memur müfrezenin hareket tarzı hak­ vam etmesi sebebiyle o sıralar Pülümür bölgesinde yapılacak kındaki mütalaanızı inceledim. Bu konudaki görܧüm §Öyle• tedibatın etkisinden faydalanılarak Elazıg Valisi e§ligine 200 dir: 100 sabit jandarma ile bir miktar milis verilmek su­ nizamiye, a. Abbas Usagı a§iretinin daha güneyde Nazımiye ilçesin• ve Pülümür tedibabm retiyle Nazımiye'ye gönderilmesini de halen §ekavette bulunan Haydaranlı a§ireti ile arası çok Ağalan ilkin uzaktan sıkı§tırmayı, müteakıp Hıdır ve Kamer iyidir ve bu a§iret Abbas U sağı a§iretinden daha çok §ekave­ alınmadıgı takdirde, Elazığ'da emre hazır bundan bir sonuç te alı§kın oldugundan 1.Genel Müfetti§ligin gösterdigi lüzum ile bu adamlara ait Taçino, bulundurulacak tayyare fılosu üzerine Danzig'i tedib ile beraber bu a§irete de ilkin gösterݧ Yukan Dostanlar köyleri ile diger gereken A§a8ı Dostanlar, maksadı ile ve 300 ki§ilik bir kuvvetle Elazıg valis~ Nazı­ tedibini lüzum• köylerin bombalanması suretiyle bu a§iretin miye'ye gönderilecek ve hükümetin emirlerine itaat etme­ Genelkurmay Ba§kan1J8ının onama­ lu görmܧ ve bu hususu mekle direndikleri takdirde Elazıg'a gönderilmekte olan arzetmi§ ve bu teklif Genelkurmayca uygun sına diger bir fılo tarafından bombalanacakbr. Bu nedenle, Nazı­ kaf§Üanmı§b. miye ve Erzincan jandarma ve milisierinin Bobyez Baba dagı­ Bunun üzerine 1.Genel Müfetti§lik, Elazıg Valisine verdigi Kutu deresi hatbın tutarak e§kıyanın güneye kaçmasına engel emirde: olmalan mümkün degildir. Harekete, görünürde denetleme §ekli verilmesini ve gerçek b. Abbas U~ a§iretinin Ovacık bölgesi Kürtleri ile arası maksadın çok gizli tutulmasım; pek iyi degilse de Karacakale üzerinden ilerleyecek koldan korkarak bu bölgenin de asilere kablması muhtemeldir. Nazımiye müfrezesine ilaveten 100 ki§ilik bir jandarma müfrezeai ile 20-30 ki§i kadar güvenilir kimselerden tertip 2. Bu bakımdan kuvvetli yancılar himayesinde müfrezenin edilecek milis kuvvetinin de beraber alınarak 25 Ekim dogrudan dogruya cepheden Danzig istikametine yönelme• 1930'da Nazımiye'de bulunacak §ekilde Elazığ'dan hareket si ve tedip görevinin özellikle uçak bölügü ile yapılmasım ve edilmesini; bu hareket sırasında Tız gölü güneyinde Mahmunut bogazı­ nın kuvvetli surette tutularak Haydaran bölgesine gidilen yo­ ermez Haydaran a§ireti reisie­ Pülümür harekab sona erer lun kesilmesini ve müfreze sol yammn teminini uygun göndererek gaspettikleri e§Ya rine sert ve kesin §ekilde haber görmekteyim. ve hayvanlan, suçlulan iade etmelerinin ve vergilerini tama­ men ödemelerinin bildirilmesini; Bu esas dahilinde ve tespit edilen hareket günü degi§tiril­ memek §arbyle tedip hareketinin 24 Ekim 1930 tarihinde ya­ taktirde, gerekli icraatla me§glll olunmasım, itaat ettikleri pılmasım rica ederim... " demekte idi. itaat etmedikleri taktirde ise, cezalandırılacak köylerin tespi­ ti ile isimlerinin 17.Tümen Komutanı aracılıgı ile Elcmg'daki Genelkurmay Ba§kanlıgı aynı gün (20 Ekim 1930) 1.Genel uçak müfrezesine bildirilmesini; Müfetti§lige de; Pülümür bölgesindeki tedip harekatına 24 Ekimde ba§lanacağım, Elazıg Valisi ile mürettep müfreze• de, tedbirli ve uyanık bulunmaya son derece Her iki halde nin bu tarihte Nazımiye'de bulunmalanm... bildirmi§ti. dikkat edilmesini ve maiyetteki müfreze ile Haydaran a§ire­ yapmaktan her­ ti dahilinde taarruzi hareket ve müsademeler 2. Birinci Harekit: halde çekinilmesini ve fakat e§kıya tarafından vaki olacak herhangi bir tecavüzün §iddetle tardım ve gereken diger ted­ Genelkurmay Ba§kanlıgımn bu direktifıne göre Pülümür il­ birlerin alınmasım; çesinde tedibata memur müfreze 24 Ekim 1930'a kadar ha­ Bu kuvvetlerin öncü oldugunu ve daha ba§ka kuvvetlerin de zırlıkla me§glll oldu ve göreve ba§lamak için Erzurum'dan geleceginin duyurulmasım; verilen muhabere kıtası ile doğudan dönmekte olan ll.Alay 2.Taburunun gelmeleri bekleniyordu. Pülümür Kaymakamı ve bu ilçede harekat yapacak olan Al­ bay Rܧtü ile devamlı irtibatta bulundurulmasım; Harekatı yönetecek olan 9.Kolordu Komutanlıgından, Azvat karakolu bölgesine gitmek emrini alan müfreze, 24/25 Her ihtimale kal§l yan ve gerilerio güveııligi için o taraflar­ Erzincan'dan hareket etti ve uzun bir yü• da bulunan a§iret ileri gelenlerinin beraberde bulundurulma­ Ekim 1930 gecesi fÜYܧ ile 25 Ekim saat 07 OO'de emredilen bölgeye geldi. sım; www.arsivakurd.org25 Ekim günü isbrahat ve birlik lmmutanlannın araziyi in­ Durum daha genݧ tedbir alaınınasım gerektirdigi taktirde geçti. 25/UJ Ekim gecesi 3.Taburun artçılıgında derhal bildirilmesini ... istemi§ti. celemesi ile 25 hareket eden müfreze, herhangi bir direnme ile karşılaş­ Bey'in, Hıdır ve Kamer Agaların sadakat teminatiarına inan­ mayarale 27 Ekimde DagbekHarsi hattına geldi. 28 Ekim sa­ DU§ gibi görünerek oyalamasını ve Pülümür tedibi sırasında bahı saat 06 OO'da taarruza başladı. l.Tabur Dagbek tarafsız kalmalarını saglamasını ... istedi. üzerinden ilerleyerek Aga Ateş, Hasan Ali ve ikisi arasında 9.Kolordunun bu düşünceleri Genelkurmay Başkaıılıgınca bulunan Arslan mezralarındaki eşkıyayı tart ederek buraları da uygun görülmüştü. işgal ve tahrip etti. İleri harekete devam eden tabur, saat 11.30 sıralannda Tız batısında ve A§kirik'in kuzeydogusun­ daki sivri tepelere gelmişti. ögle saatlarında A§kirik yanmaya 3. İkinci Harekat: başladı. Genelkurmay Başkanlıgının 1 Kasım 1930' da yayınladıgı Kısmen tepeler hattına, kısmen de Aşkirik'in bab ve güney• emirde ayaklanma bölgesindeki durum şöyle özetlenmekte indeki sırtiara çekilen eşkıya, topçu ve malcineli tüfek ateşi idi: desteginde yapılan bu taarruz kaJ'§lsmda hayli zayiat vermݧ­ ti. Buna karşılık aynı saatlarda 3.Tabur Kürk'te başansızlıga Pülümür harekatına memur müfreze, Kürk köyü civarında­ ugramışb. Bu tabur kaJ'§lsında 150-200 kadar eşkıya vardı. ki arızalı arazide direnen eşkıyaya yapt:ıgı taarruzda su ve Buradaki durumu düzeltmek malesadı ile bütün alayla Kürk cephane ikmalindeki güçlük ve uçakların bombalanmn bit­ üzerine bir taarruz yapılması kararlaşbrıldı. Bu taarruz Ka­ mesi dolaysıyle muvaffak olamayarak ilkin Danzig kuzeyine racakale tepeler hatb güney payelecinden yöneltilecekti. Bu çekilmiş ve noksanlarmı ikmal etmek üzere de Pülümür'de sebeple alay, 29 Ekim ögleden sonra saat 16.00'da Danzik toplanması emredilnıişti. bab sırtlarında toplandı. Ancak iaşe, ikmal yetersizligi ve bu­ 28 Ekimde Aşkale'ye gelmiş olan 7.Alay ile Kagızmanda güne kadar fena hava ve arazi şartlan altında yapılan yürüy• bulunan 3.Tümen Komutanınm, bu durum üzerine Erzin­ üşlerde eratta görülen ayak vuruklan ve yorgunluk, harekatın can'a gelmeleri emredilnıişti. bir süre geciktirilmesini gerektiriyordu. Bundan başka ikmal ve saireye dair bütün noksanların giderilmesi ve yeniden ter­ Elazıg Valisi emrinde bulunan müfreze, 24 Ekimde Nazı­ tiplenme kolaylıgı bakımından Alay, 31 Ekim akşamı Pülü• miye'ye geliliginde buradaki aşiret reisieri mutavaat etmݧ ve mür'e geldi ve İstirahata geçti. fakat Haydaran aşiretinin Kürk'teki eşkıyaya yardım edecegi anlaşılmışb. Bu itibarta Haydaranlılara kal'§l münferit bir ha­ öteyandan l.Genel Müfettişligin istegi üzerine Elazıg Va­ reket yapılmarnakla beraber, bunların Pülümür eşkıyasına lisinin yönetecegi harekata gelince; kararlaşbrıldıgı üzere yardım etmemelerinin saglanması ve Elazıg Valisinin 9.Ko­ Elazıg Valisi Fahri Bey beraberindeki müfreze ile 24 Ekim lordu Komutanı ile irtibatta bulunması isteniyordu. akşamı Nazımiye'ye gelmişti. Harekat yapılacagı söylentisi üzerine telaşa düşen aşiret ileri gelenleri, ya bölgelerindeki Pülümür harekabnın bundan sonraki safhası için 9.Kolor­ katilleri bizzat yakalayarak hükümete teslim etmeyi veya hü• du Komutanlığının teklifi üzerine, Genelkurmay Başkanlığı, kümet kuwetleri ile birlikte yakalamaya çalışacaklarmı vaat Pülümür harekatının, ll. ve 7 Alaylan emrine vermek sure­ ve taahhüt etınݧlerdi. Ayrıca, Ovacık aşiretleri de hüküme• tiyle, General ömer Halis tarafından sevk ve idare edilmesi­ te gelerek gaspettikleri bütün mallan geri vereceklerini bild­ ni istemݧti. irınݧlerdi. Bu suretle Pülümür harekabnın bu dönemine kablacak Vali Fahri Bey'in aşiret reisieri ve ileri gelenleri ile yapt:ıgı kuwet; 74 subay, 1664 er, 1217 tüfek, 62 hafıf malcineli tüfek, temasta Kamer Aga sadakatını ve hükümetin emirlerine ta­ 23 agır malcineli tüfek, 6 top, 379 hayvandan ibaretti. mamen uyacagıru beyan ve vaat etmݧti. Hıdır Aga'nın da Hazırlıkların ikmal edilmesi üzerine tedip kuwetleri Kom­ aynı yolda oldugu anlaşılıyordu. Fakat zaman geçtikçe bu utanı General ömer Halis'in teklif ettigi ve 9.Kolordu ile Ge­ davrant§ID bir oyalama oldugu görüldü. özellikle Haydaran­ nelkurmay Başkaıılıgınca da aynen onanan harekat planı War, Pülümür bölgesindeki asilere kablmış sayılabilirlerdi. şöyle idi: Bu sonucu doguran durum karşısında V ali, Haydaran köyle• rinin tedibine ihtiyaç oldugu kanısında idi. Buralar esaslı su­ 10 Kasım 1930'dan itibaren yaktaşma yürüyüşüne başlan­ rette tedip edilmedigi takdirde, beraberindeki müfrezeyi ması ve 12 Kasımda Kürk'e taarruz edilmesi kararlaşbrılmış­ Nazımiye'de bırakarak kendisinin Elang'a dönmesine mü• b. Bu maksatla: saade istemݧti. 7 .Alay Komutanı Binbaşı Adil komutasında 7 Alaym 2.Ta­ Bütün bu olanlara etraflıca vakıf olan 9.Kolordu Kumutan­ buru ile daha önce Danzik istikametine gönderilmiş olan lıgı; son durumun, Pülümür bölgesine yeni kıtaların gelme­ llAlaym l.Taburu kuwetli sag yancı çıkarmak suretiyle sinden önceki zamana ait ruh haleti eseri oldugu ihtimalini Danzik kuzeyindeki tepe ile Hut babsmdaki tepe hattını tu­ dikkate alarak, yeni başlayacak tedip harekatında bu duru­ tacak, Danzik kuzeyindeki tepede llAlay ı. Taburundan bir mun gözönünde tutolmasını vetedip edilecek köyler halkı­ bölük ile iki malcineli tüfek ve 40 jandarma bulunacak, bu ta­ nın civar aşiretlerden yardım görmeleri ihtimalini de burun ihtiyab alay ihtiyab olarak sagdaki taburun gerisinde düşünerek tehlike gelecek bölgelere ve İstikamedere kaJ'§l yer alacak. devamlı surettewww.arsivakurd.org örtme ve emniyet tertibab almmasını gerekli Albay Adil komutasında, ll.Alaym diger iki taburu ile görmüş ve yeni başlayacak tedibat dolaysıyle Vali Fahri 7 Alaym 3.Taburu ve bir topçu bataryası Karacakale dağı te- 26 OS.OO'den itibaren Dagbey kuzeyindeki peter hattı doğrultusundaki platodan Kürk istikametinde 13 Kasını 1930 saat e§layaya taarruz eden 7 .Alayın 2.Tabu­ ilerleyecek, 7.Alayın l.Taburu ile iki top tümen ihtiyatı ola­ kayalıklarda bulunan topçunun yandan açtıgı etkili ate§le rak ll.Alayı takip edecekti. ru, Kürk kuzeyindeki e§layayı tart ederek öğleye doğru Dagbey'in 3 km. kuzeyin­ ayrıca 40 jandarma ve 60 mi­ Karacakale dağındaki geçitler deki sırtiara kadar ilerledi ve e§layanm Dar boğaz, Kutu de­ lis ile kapatılacaktı. resi istiametinde kaçmasına mani olacak surette boğazı Bu suretle Karacakale tepeler hattı ve Danzik kuzeyi tutu­ tıkadı. esası göze• larak Kürk'ü iki taraftan da kavrayarak ilerlemek Kürk köyü istikametinde taarruz eden ll.Alayın iki taburu tilmi§ti. Kürk'ün kuzey ve kuzeybatısında mevziye giren topçunun karşısındaki e§layayı tart Uçaklara 10 Kasınıdan itibaren ke§if görevi, taarruzun ba­ cephe ve yan ate§leri desteğinde, Kürk deresine sıkı§­ sonra da, gelişecek e§laya durumuna göre bom­ ederek öğle vakti Kürk köyüne girıni§ ve §langıcından köyü kfunilen balama görevi verilecekti tınlan e§layayı tamamen imha etıni§ ve Kürk yakılml§tı. Harekat: Hut'un 2 km. batısındaki tepede bulunan e§laya ile 12/13 Kasını gecesine kadar yapılan müsademede e§layaya 100 ka­ 9.Kolordu Kumutanlıgının Genelkurmay Başkaıılıgına ll dar zayiat verdirilmi§ ve morali bozulan e§laya dagılınıştı. Kasını 1930'da sunduğu raporda, 10 Kasımda başlayan hare­ 9.Kolordu Komutanlıgının dii§üncesine göre; kiltın kararla§tınlan plana göre yürütüldügü anl3§1lıyordu. Kürk ve Dagbey bölgelerindeki birliklerimiz 13/14 Kasını gecesi Dagbey'in kuzeyindeki kayalıklara sıgt­ 11/12 Kasını 1930 gecesini ileri karakollan ile Kürk ve Dagbey deresinin nan tahminen 100 kadar e§laya, akşam karanlıgı ile beraber kuzeyindeki hakim sırtlarda geçirecek, yarın ( 14 Kasını 1930) Hut köyünün 2 km. batısındaki 7 .Alayın 2.Taburu cephesine ögleye kadar Kürk bölgesinde kalmı§ e§laya artıklarını imha ve bu taarruzlar gece yansına kadar fasıla­ taarruza başlatm§ ettikten sonra harekata son verilecek ve birlikler yakla§ma h surette devam etıni§se de hazırhkh bulunan birliklerimiz ta­ hareketine başlanan Danzik ve Kersinöt bölgesine intikal et­ e§layanm bu taarruzlan her defasında tart edilmi§ti. rafından tirilecekti. 7.Alay 2.Taburun sag yanma son olarak yöneltilen hücum mesafesinde cereyan eden taarruzda 7 .Alay 2.Taburun karşı Gerçekte de böyle oldu ve Pülümür'de bir bölük bırakılmak taarruzu ve sag yandaki 3.Taburun yandan ateş yardımı so­ suretiyle birlikler, 14 Kasını 1930 sabahından itibarengarni­ nucunda defedilerek tamamen geri püskürtülmii§ ve bu mü• zonlarma dönmeye başladılar ve böylelikle Pülümür hareka­ sademede e§layaya 20 ölü verdirilıni§, 7.Alay da 4 §ehit, 3 tı sona erıni§ oldu. yaralı verıni§ti. 9.Kolordu Komutanhgının direktiflerine göre hareket eden Kürk köyüne yapılacak taarruz için gerekli arazi inceleme­ Elazıg Valisi Fahri Bey de, Pülümür'de cereyan eden tedip si ve ke§if yapılınış, havanın çok sisli olması dolaysıyle taar­ harekatının etkisinden de faydalanarak a§iretler üzerinde et­ ruz 13 Kasım 1930'a ertelenmi§ti. kili olabilıni§, olaylarm büyümesine mahat kalmadan bir çok a§iret reisieri ve tabileri hükümete dehalet etmi§ler, borçla• E§kıya, Dagbey'in 2 km. kuzeyinden itibarenKürk köyünün rını ödemeye, gaspettikleri eşyalan ve ellerindeki suçlulan 6 km. kuzeybatısındaki sırta kadar uzanan ve cephesi batıya teslime başlamı§lardı. Böylelikle Nazımiye çevresinde de sü• dönük bulunan birlikleriınizle temas halinde idi. künet saglanmış oluyordu. 3.Tümen cephesindeki e§laya; Bal U§aSı, Lulalı, Ovalı­ lar... dı ve bu gün gelen Abbas U§aSı, Nazımiye'den gelen Haydaranh, 'ten gelen Dekanh a§iretleri ile köyleri ibaret olup ceman 500 kadar tahmin ediliyordu. yananlardan (Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanma/ar, T. C. Genelkurmay Bunlardan 200 kadan Karacakale tepeler hattı uzanımmda Harp Tarihi BaşkanlığıResmi Yayuılım Seri No: 8, s. 351-360, ve buradaki birlikleriınizle müsademe halinde idiler. E§kıya­ Ankara 1972.) nm büyük kısmı Kürk köyü kuzeyinde toplanmıştı. www.arsivakurd.org

27 B.BARAN

"Kürt/erde Günlük Yaşam" sergisinden bir detay.

''KÜRTLERDE GÜNLÜK YAŞAM''

Federal Almanya'nın Bremen kenti Übersee Müzesi'nde, ··Ian Rektörlüğü Yabancı Öğrenciler Bürosu, Mimarlık Fa­ 27 Mayıs27 Ağustos 1988 tarihleri arasinda, Kürt tarihi ve kültesi gibi kurulU§lar paha biçilmez bir özveriyle destek ol­ halk kültürü üzerine seçkin bir sergi düzenlendi. Bir Kürt ay­ dular. Aynca, Bremen ve çevresinde oturan Kürt i§çilerinin, dmı olan Yayla Mönch-Bucak'ın büyük çaba ve giri§imleriy­ evlerinden ve Kürdistan'dan getirdikleri ev e§yası, halı, kilim le gerçekle§tirilen bu büyük kültür etkinliği, basın, kültür ve süs eşyalanyla sergiyi daha da renklendirmeleri Alman ba­ kurulu§lan, üniversite çevreleri ve Alman kamuoyunca sıcak sınının dikkatini çekti. bir ilgiyle izlendi. "Kürtlerde Günlük Yaşam" sergisi, çeşitli "Kürtlerde Günlük Yaşam"da, Kürt etnografyasının göçe• basın organlannda, sanat ve bilim çevrelerinde hararetli tar­ belik, yerleşmenin köy ve kent kontrastlan ve bir bütün ola­ l:ı§malara konu oldu. rak halk kültürünün deği§ik varyandan ustaca i§lenmi§tir. YüzbinlerceKürdün yaşadıgı Batı Almanya'da, kamuoyu Berlin Halkkültürleri Müzesi'nden sağlanan ve salonun bir Kürdistan'a ve Kürt kültürüne artık yabancı değildi. Bremen köşesine kurulan kıldan eldokuma göçebe çadın (kon), içini Übersee Müzesi bırkaç yıl önce de ünlü Kürt resarnı Rıza To­ süsleyen sergi ve gerekli diğer e§yalar Kürt kadınının sanat pal'ın resim sergisine, konulan ve renkleri hepten Kürdistan'ı zevkini tüm incelikleriyle gözler önüne seriyordu. Burası, en­ i§leyen tablolarına salonlarını açllU§tı. Bu kez de "Kürtlerde düstri toplumunda yaşayan izleyicilerin de geçip oturmaktan Günlük Y aşam"ı ören olay ve olgular la, yaşamın çeşitli yan­ kendilerini alamadıklan, yetkililerle sohbet edip sergi hak­ lannı yansıtan kültürel etkinliklerle talll§ılıyordu bu sergide. kında bilgi aldıklan sıcak ve güzel bir yuva görünümündeydi. Yayla Mönch-Bucak, böyle bir sergiyi düzenlemek için yıl­ Bunun yanısıra yerleşik toplum evresinin köy yaşamını tanı­ lar önceden harekete geçmi§; binbir güçlüğü göğüsteyerek bu tan ve Mimarlık Fakültesi'nden Prof. Dieter Quiram yöneti• tasansını nihayetwww.arsivakurd.org gerçekleştirmeyi başarllU§tı. O'nun bu ça• minde ve adıgeçen fakültenin öğrencileri tarafından, Kürt balanna, Übersee Müzesi yetkilileri, Bremen Yüksek Okul- köylü yaşamı ve mimarisi örnek alınarak ill§a edilen oturma 28 odası, sergiye bir başka renk katıyordu. Oda, Kürt elsanatı­ Yayla Mönch-Bucak ve Bremen Yüksek Okullan yöneticile• mn görkemli ürünleriyle döı}enıniş, Kürt konukseverliginin rinin direnci kacysında çaresizligini kabul ederek her zaman­ simgesi haline getirilmişti. Tarım ve hayvancılık etkinlikle­ ki ayıbı ile başbaşa kaldı. Türk Elçiligi'nin, serginin politik rinde kullanılan çe§itli araç-gereçler serginin etnografik boy­ içerigini boşaltma girişimleri akamete ugratıldıktan sonra, utlanm bir ba§ka biçimde detaylandınyordu. Salonun uygun Übersee Müzesi Müdürü Dr. Herbert Ganslmayr "Biz şuraya yerlerine konulan panolarda Kürdistan'ın yakın tarihini tam­ sadece bir çadır açıp üstüne de Kürdistan'dan gelmiştir tan yazı ve fotograflar yeralıyordu. Bununla birlikte, Federal yazsak bile büyük bir olay olacaktır " demekten kendini ala­ Almanya'mn Kürt toplumunun yaşamına katılan bir olgu ol­ madı. Türk hükümetlerinin Kürtlere yönelik bu girşimlerine dugu gerçegi de düzenleyicilerin gözünden kaçmamı.ştı. Bu­ karşı direnme görevi ve sorumlulugu, birçok olayda görül• rada yaşayan Kürtlerin günlük dünyasını yansıtan dügü gibi bu kez de aklıbaşında bütün insanlan sanyordu. görüntülerle sergi tam bir bütünsellige ula§Iyordu. Çe§itli olaylarla kamtlandıgı gibi, Kürt kültürünü yayma, Kürt halkı, salt kendi ülkesinde degil Avrupa ülkelerinde diri tutma ve tamtma girişinıleri ile Kürdistan ulusal kurtuluş de Türk Devleti'nin haskılanna hedef oluyor. Bu sergi henüz sava§lmı, her bakımdan bir bütünsellik gösteriyor. Ulusal bil­ tasarı halindeyken durumdan haberdar olan Almanya Türk incin gelişip yükselmesinde dil ve kültürümüzün oynadıgı et­ Elçiligi, hemen harekete geçmekte gecikmedi. Bremen Sena­ kin rolü, düşmanlanmız yakından ve korkarak izliyorlar. tosu'na başvurarak "Bu bölücülerin işine yarayacaktır. Al­ Hırçınlıkları, uluslararası alanda rezil olmayı dahi göze alma­ man-Türk dostluguna, ekonomik ilişkilerine gölge ları buradan geliyor. "Kürtlerde Günlük Yaşam" ve benzeri düşürecektir." gibi tehditler savurarak sergiyi önlemeye çalı­ kültürel girişimlerin yagınlaştınlarak sürdürülmesinde çok ştı. Türk Elçiligi'nin bu girişimi, Bremen Senatosu ve kültür büyük yararların oldugu açıktır.Kültürümüzü ve halkımızın çevrelerinde nahoş karşılandı ve çe§itli tartışmalara neden yürütmekte oldugu sava§lmın tamtılması, dünya ilerici ve de­ oldu. Sorun, giderek ''Kürtler ve Kürdistan" kavramlan üze• mokrat kamuoyunun sıcak desteginin saglanması, yurt dışın­ rinde yogunlaştınldı. Kürt halkından, onun kültüründen, daki Kürdistan'lı kitlenin duyarligının korunması Kürt ulusu üzerindeki baskı ve zulüm uygulamalarım Alman bakımından bu tür çabalan yogunlaştırmalı ve girşimcilere kamuoyuna tamtan görüntülerin sergilenmesinden derin bir omuz vermeliyiz. korku duyan Türk Elçiligi; Bremen Kürt Halkevi yetkilisi

Sergide bir www.arsivakurd.orgKürt karyolası (text) 29 "Salahattin'in Muhakemesi" başlıklı bu yaz4 Şeyh Sait hareketinin bastınlmasuıı izleyen yıllardaki siyasal geliş­ melere ışık tutacak bir özellik taşıyor. Yazuıuı Türkiye'de hangi kaynaktan aluıdığı belli olmamakla birlikte Anka­ ra ağır ceza mahkemelerinden birinde geçen sorgu sürecini yakuıdan izleyen veya sorgu tutanaklaruıı özenle inceleyen biri tarafuıdan hazrrlandığı açık. Bu belge, 197l'de Sovyetler Birligi Gürcistan Cumhuriyeti'nde S.Cİ­ KİYA imzasıyla yayuılanmış olan "TÜRKÇE OKUMA KİTABF'nuı 116-121. sayfalaruıdan aluıdı Kitapta yera­ lan konu/ann hemen tümü Türk yazarlannın yapıtlanndan derlenmiş, kaynak ve yazar ad/an belirtilerek sunulmuştur. Yazılaruı dil bakımuıdan eski olanlaruıuı da an bir türkçe ile aktanldığın4 başkaca bir degişikliğe ve eksi/tmeye başvunna geregi duyulmadan verildigini burada belirtmeliyiz. Öte yandan bir ders kitabuıuı sahip ol­ ması gereken görünüm ve içerik bütünlüğüne de yeterince özen gösterilmiş. "Salahattin'in Muhakemesi" başlıklı bu metnin ise aluıdığı kaynak belirtilmemiştir; ancak olayuı sunuluş biçi• minde izlenen yönteme bakılrrsa, bunun Türkçe olarak yayuılanmış bir kitap ya da gazete ve dergilerden aluıdığı düşünülebilir. Biz, şimdilik sadece yazuıuı ikinci elden kaynağını belirtmek/e yetineceğiz. Mr;tnin kendisinden de açıkça anlaşıldığı gibi Salahattin, Şeyh Sait'in oğludur ve "kanlı tedip" saldırısı karşısuı­ da lran'a, oradan da Irak'a geçmiş ve kısa bir süre sonra, yani 1929'da Kuzey Kürdistan'a dönmüştür. Irak'daki Türkiye Maslahatgüzan Talat Ziya Bey'le ilişkiye geçerek "hükümeti cumhuriyeye arzı sadakatlerini" bildinniş ve ülkeye dönme izni almayı başannıştrr. Arkadaşlarıyla birlikte gözaltuıa aluıma nedeni ve sorgulama sürecinin ge­ lişim seyri gözönüne aluıdığında Salahattin 'in bu "arzı sadakatinin" belirli ve planlı bir amaca, örgütlenme ve sa­ vaşurıı sürdünne eregine yönelik bir yöntem, bir dikkatleri üzerine çekmeme yolu olarak seçildiği söylenebilir. Sorgusunda, kendisil}e yöneltilen sornlara verdiği yanıtlarda, özellikle "mühür/erin" anlamuıı ve neye yönelik oldu­ klaruıı cevaplamada izledigi kaçamak/ı tutum, omtn kendisini ve arkadaşlaruıı ağır cezalardan kurtannak ve bel­ ki, bu aşamadan sonra da çalışmalaruıı sürdürebilmek için böyle bir yöntemi yeğledigini gösteriyor. Aynca, tüm bu planlaruı Türk hükümetini yeterince inandırmadığT, onıı izlemekten vazgeçmedikleri, kısa sürede onu ve arka­ daşlaruıı yakalayrp yargıladık/an o çetin koşullarda Salalıattin'in po/iste ve mahkeme karşısuıda takuıdığı tavruı da özenle değerlendirilmesi gerektigi kanısuıdayız. Birçok soroyu akla gelinnek/e birlikte, bu belgenin özellikle ör• gütlü savaşun girişimlerinin Kürdistan'da nasıl bir seyir izlediğini kavramaya katkıda bulunacağını sanmaktayız. BERHEM

ark vilayetlerimizde gizli ve siyasi bir hiyanet cemiyeti kur­ viyetlerin tesbiti birince ilk tahkikat evrakı okundu. Ş ınakla zan altına alınmış olan eski hain Şeyh Said'in oglu Bu evrakta, "Şimali Kürdistan Cemiyeti"nin mahiyeti, vata­ Salahattİn ile bunun arkadaşlanmn Ankara agır ceza mahke­ mn bir kısnıım ayırmaga matuf kavlen, fiilen teşebbüslere gi­ mesinde muhakemesine başlandı. rişmiş olan maznunlann vaziyetleri hikaye ediliyordu. Maznunlann ilkin hüviyetleri tesbit edildi. Reisin adımz, ba­ Evvela, Salahattin'den bahsolunuyordu. Salahattin'in Şark bamzın adı, anamzın adı,lagabımz nedir; kaç ya§ındasımz, isyam çıkar çıkmaz lrak'a kaçtıgı, oradan hükümetimize mu­ nerede dogdunuz, ıne§guliyetiniz, okur yazar nıısımz, çocu• halefete geçtigi, Irak'ta İngiliz komiseri Sir Hamilton'la te­ gunuz var mı, hiç mahkum oldunuz mu suallerine sırasİyle, masa gelerek onun tavasut ve talimatı ile Irak harbiye ayaga kaldınlanwww.arsivakurd.org Salahattİn şu cevaplan verdi: mektebine kabul edildigi, bu mektebe girmek için 3 bin lira - Salahattİn Şeyh Sait, Emine, 326(1), Erzurum, çiftçilik, ücret vermek lazımgeldigi halde kendisinden bu ücretin alın­ okur yazanm, evliyim, çocugum yok, mahkümiyetim yok. Hü- madıgı ve mektepte bir müddet tahsilden sonra, İngiliz kom-

30 iserioden aldıgı talimatname ile ve Irak pasaportu ile geçen Salahattin: dedi; millatin yıl Türkiye'ye gelerek Hoybon adıyle ve Halep'te Doktor - Cemiyet ilmi,içtimai bir gençlik cemiyetidir, Şükrü'nün reisi bulundugıt fesat cemiyetine dahil bulundugu, cumhuriyete göre gözünü açmak istiyorduk! 29.9.29'da Erzurum'a gelip şapka meselesinden dolayı baba­ - Ya bu mühürler? saralıa- sı katiedilmiş bulunan Erzurum'lu Memduh'un evine misafir -Biz Kanunu EsasİTeşkilatı Esasiye'nin 79.maddesi oldugu, Memduh'la konuşarak hiyanet cemiyetlerinin esasla­ tı karşısında ilmi ve içtimai bir cemiyet kurduk. hemşiren hasta. Paran nın kurdugu ve maznunlardan hakkak Mustafa'ya cemiyetin - Erzurum memleketin degil. Karın, mühürlerini kazdırdıgı, eski mebus Şevket Efendi'nin de bu yok. Bunlara ugraşacagına ... de ugraşıyordum. cemiyetin Beyazıt şubesi reisligini kabul ettigi okunuyor ve Erzurum şehrimizdir; onlann hastalıgiyle şu şekilde nihayet buluyordu. Reis, seyahat yolunu, tafsilatım sordu: Bunlardan Salahattin, Memduh, Şevket ve Ahmet Bey'lerin Pasaportum Türk pasaportu idi. Mardin'den Diyarbekir'e hareketleri ceza kanununun 125. ve hakkak Mustafa'nın ha­ indim, oradan Erzurum'a geldim. Kardeşlerimle, annemle reketi 65. maddesine muvafık ef'ali cürmiyeden bulunmuş ol­ görüştüm. evine davet etti. dugundan o şekilde tahtı muhakemeye alınmalanna, diger Erzurum'da Kırbaşlardan Fikri vardı. Beni maznunlar hakkında delaili kanuniyeye tesadüf edilmedigin­ Orada kaldım. Misafırligim iki ay sürdü. den men'i muhakemelerine karar verilmiştir. -Ne kadar paran vardı? - 200 lira yetişmiyordu, efendim. * * - Evli bir adam bu vaziyette nasıl mühür kazdırmaya para verir? Kararnamenin okunınası bitti. İsticvap başladı. Reis sordu: -Buna para vermemiştim, bir kısmı verilmiş, bir kısmı veril­ -Kalk bakalım, işittin ya? isyandan sonra nasıl hareket et­ memişti. Onbeş lira vermiştim. tin, bize anlat! -Cemiyet için hükümeti haberdar ettiniz mi? ocagı teşkil etmek- Şeyh Said'in bu uzun boylu, zayıf oglu, mütevehhim kalktı. -Hayır; edecektik, maksadımız bir birlik Oldukça düzelmiş bir Türkçe ile cevap verdi: ti. -isyan oldugu zaman 15 yaşında idim. Kardeşlerirole birlik­ -Peki, mühürler ne? olarak almış- te İran' a gittim. Orada idare edemedik, Irak'a geçtik. Bir sene - Mühürleri hükümete göstermek için nümune orada oturduk. Yammızda paramız yoktu. Kardeşlerimi ba­ tık. hançer nedir? şka bir şehirde bıraktım, mektebe müracaat ettim, ikinci sı­ - Bu mühürlerde hançer ve güneş var; mfa kabul edildim. Orada bir Molla Ef. vardı, o tavassut etti. -Hançer taassubun rumuzudur. Memleketimizde taassup Mektep meccani idi. Yemek, elbise veriliyordu. vardır. Hançer bu taassubu kıracagımıza delalet eder. Salahattİn - Mektebin parasım kim verdi? Mühürde şin, kaf, cim harfleri de görülüyordu; - Mektebe imtihan ile meccani kabul olunmuştum. İngiliz (şin) harfinin (Şark), (kaf) harfınİn (Genç), (cim) harfinin Koroiseriyle hiç görüşmedim. Allahımdan korkarım. Girdig­ (CumhuriyetCemiyet) demek oldugunu, bu şeklin (Şark Bu im mektepte geçinemiyordum, para lazımdı, bunun için har­ Gençlik Cumhuriyeti -Cemiyeti)ni ifade ettigini söyledi. biyeye girdim. Orada ayda 13 lira veriyorlardı. arada mühürlerde Kürtçe ibarenin de memlekette Kürtçe okumasım temin için ya­ Maslahatgüzanmız Talat Ziya Bey vasıtasıyle hükümeti cum­ konuşanlar çok oldugundan onlann huriyemize arzı sadakat ettim. Aftan istifade ediyordum. 29 zıldıgım söyledi. kanunusanide İbrahim Tali Bey' den bir mektup aldım: ne va­ - Mühürler 7 tanedir; bunları nereye götürecektiniz? kit Türkiye'ye gelirsen serbestsini diyordu. Pasaportomu -Belli degildi. Ruhsat alsaydık her yerde şube açar dık. Hü- konsoloshaneden Talat Ziya B. aldı; onu alarak geldim. kümete henüz müracaat etmemiştik. bir ay­ - Ermenilerle bir münasebetin var mı?- Biz Kürtler 6 asırdan beri Türk'üz, ır ki ve içtimai hiç Ben okumuş bir insamm, - Haşa, onu vicdamm kabul etmez. (Gülerek) Ben hüsnü- nmız gaynmız yoktur, aym ırktamz. niyetle memleketime gelmekistiyordum. bunları biliyorum; bana iftira ediyorlar. Memleketimize Müddeiumumi sordurdu: hizmete matuftu. Biz bir ocak kurmak istiyorduk. - Bagdat'da iken hangi tabiyette bulunuyordu? - Türk ocaklan vardır; maksadımz bu ise neden oraya git­ Türk tabiyetinde. miye teşebbüs etmediniz? - Ya harbiye mektebine hangi tabiyette girdi? - Evet, Türk ocagı vardır; fakat yalmz levhası vardı. Iki ay Harbiyeye girmek için Irak tabiyetine geçtim. Bu, mecbu­ kaldım; ocak ne bir konferans verdi, ne bir içtima yaptı. Ben istiyordum. riyet tahtında olmuştur. Zaten Irak'ta 2 sene kim kalırsa, bu ocagın himayesi altında bir birlik teşkil etmek Irak'lı olabilir. - Peki siz iki kişi mi cemiyet teşkil edecektiniz? bir Hükümetten müsade aldınız mı? - Gazetelere ilan verecektik. Herkes gelecekti. Biz başka degildi. iftiradır. Hayır almadım. Benim bu tabiyetim zahiri idi. Hakikatte gaye takip etmiyorduk. Siyasi bir teşebbüs Kürdi• ben Türk'üm. Türk tabaasıyım. Şeyh Said'in ogluyum diye böyle yapıyorlar. (Şimali stan Cemiyeti) diye bir cemiyet hatırımdan geçmemiştir. www.arsivakurd.org* * * -Peki kimseyi tammadıgınız bir yerde nasıl cemiyet kura­ bilirdiniz? ta- Bundan sonra cemiyete mütaalik sualler başladı. - Tammaya lüzum yok. Cemiyet teşekkül ettikten sonra 31 Ill§llırdı. Bu sırada Salahattin, reisin suatleriyle ter döküyor• mektuplarla Erzurum'a hastalık bahanesiyle gittiğinden du. bahsediliyordu. Salahattİn ifadesini inkar ederek dedi ki: * * * * - Terakkiperver cemiyeti, bilmem ne varllll§, Kazım Kara­ bekir paşa varllll§, cemiyet teşekkül etmiş ... Bunlardan habe­ Gene müddeiumumi sordurdu: rİnı yok. Mesele izam olunuyor. Tazyik yaparak bana ifademi - Hoybon cemiyetini biliyor mu? imzalattılar. - Bilmiyorum, alakanı yok. Müteakıben bazı zabıt varakaları okundu. - Halep'te kimin yanında kalllll§? - Mühürlerde "azade" kelimesi var, ne demektir? - Koyuncu Yusuf Halo'nun evinde kaldım. Evvelden tanıyo- - Azade demek, hür demektir. Azedegan ise hürler demek- rum, komisyoncudur. Reis: tir. Bütün Kürtler hürdür. -Hacı Osman'la Doktor Şükrü'yü ne zamandan tanıyorsun? - Evvelce müstakil Kürdistan manasma geldiğini söylemiş­ - Hacı Osman'ı tanımam. Doktor Şükrü'nün ismini işittim, tİn. onu da tanımam. - Haşa, biz Kürtler zaten müstakiliz, başka İstikiale lüzum - Doktor Şükrü, işte o Hoybon cemiyetinin reisi değil mi? yok. - Bilmiyorum. - Siz vaktiyle Türkiye'ye hizmet olmak üzere Hoybon Kür- distan Cemiyeti'ne girnıişsiniz; bu cemiyeti yapanlar kimler­ dir? Onları anlat bakalım, vatana hizmet olsun diye bir cenıiyete girdiginizi söylenıişsiniz, öyle mi? -Hayır, böyle bir şey söylemedim. - Hoybon cemiyetiŞimali Kürdistanı istihdaf ediyormuş. Sa- Notlar: lahattin bu suale de: -Bilmiyorum; Şimali Kürdistan nerelere diyorlar, onu da 1. Yani, hicri 1326 (mi/adi 1908). bilmiyorum. ifade yanlış yazılllll§tır diye cevap verdi. 2. 150'/iklerMilli mücadeleyi baltalamakla suçlanıp menıle Bundan sonra Salahattin'in birinci ifadesi okundu. Bu ifa­ ket hancine çikanlan 150 kişiden ibaret olan bir topluluk. dede 150'liklerle(2) ve Refık Halit'le temasından, bir takım 3. Pek tanınmış Türk edip/erinden.

www.arsivakurd.org

32 Wilhelm KÖHLER Çev. Murat H. IŞIK

•• KURTLER

Bu metin, Alman araştırmacı Wilhelm KÖHLER'in 1928'de Münih Maximi/ian Üniversitesi'nde KÜRT KENTİ BİTLİS adıyla yazdığı doktora tezinden alındı. İlk bölümü Evliya Çe­ lebi'nin kişiligine ve eserlerine ayrılan bu araştumanın ikinci bölümünde KÜRTLER başlığı altında tarihi bir inceleme yer alıyor. Konunun çokça kaynak taranarak, özellikle de İngiliz, Emıeni, Rus, Fransız ve Arap kaynaklan incelenerek özlü ve gerçekçi bir biçimde sunuluşu ilgimizi çekti ve okurlanmızın be­ ğeni/erine sunmanın yararlı olacağı kanısına vardık. Konuya ilgi duyanlar için der/itoplu bir özet, araştırmacılar bakımından da zengin bir kaynakça ve degişik savlan birarada değerlendir­ me gibi karşılaştırmalı bir çalışmaya yönelmeyi kolaylaştıra­ cağı için bu yazının zevk/e okunacağını sanmaktayız. Degişik yak/aşrmlann bilinmesi, Kürdistan tarihiyle ilgili sağlıklı değer­ /endinnelerin ortaya çıkması yönünden aynca zonmlu bir öne• me sahiptir. Toplam 100 sayfa kadar olan araştumanın tümü, Murat H. IŞIK tarfından Türkçeye çeviriimiş bulunuyor. Yakında yayın­ lanması planlanan bu değerli eserin aşağıda sunulan bölümü• nü yayınlanıanııza izin verdiği için Sayın IŞIK'a candan teşekkür ederiz. BERHEM

Uürtlerin nereden geldikleri ve ne zaman bugünkü yerle­ .I."-§im bölgelerini elegeçirdikleri kesinlikle söylenemiyor. Buna kaT§ılık Surnerierden kalma, M.Ö.3000 yıllannda yapıl­ mış olan bir yazıtta (pişmiş tuğla) ilk kez Kürtlerden bahse­ dil diğini görüyoruz. Bu tarihi belgenin üzerinde Kar-da veya Kar-da-ka (1) ülkesinden sözediliyor. Karda ülkesi, Van Gölü'nün güneyinde yaııayan Su halkıyla kolll§uydu. Bunla­ rın büyük bir olasılıkla Van Gölü'nün batısındaki dağlarda yaııayan ve M.Ö. 1100 yıllarında l.Tiglat Pileser'in (2) savaıı­ tığı "Kur-tie"lerle bağlantıları olduğu söylenir (3). Öteyandan, Kürtlerin kimliğini Kurti'lere bağlama henüz kesinlik kazan­ mış değil. Çünkü Kurtie, aynı zamanda Kur-hi-e biçiminde de okunabiliyor ( 4). Sachan'nun belirlemesine göre ise Tiglat Pileser'in Kur-ti-e'leri gerçekte Gordiya'lılardır (Yunanca okunll§u). Ancak diğer bilim adamlan haklı olarak bu adın ancak Kurtie biçiminde okunll§unun doğru olacağı kanısın­ www.arsivakurd.orgdalar. Hommel (5), soru işareti koymakla beraber, önceleri Kurlıit'ler olarak okunan bu sözcüğün sonradanKurdiller ola­ Bitlis, Earl Percy, M. P., 1901 rak değişikliğe uğradığını ileri sürer. Bu sözcüğün diğer söy-

33 !eniş biçınieri bulunmadikça bu "varsayımlar" gözönünde bu­ Iıgı (363-364) dönemindePers kralı 2.Şapor (309-380) ile ya­ lundurulması gereken birer güçlü "belge" olarak kalacaklar­ pılan ve J ovian için yüzkarası olarak nitelenen bir anlaşma so­ dır. nucu, ülke yine Perslere bırakılır. 2.Şapor, ordusunda daglı Martin Hartınann ( 6) ve Th.Nöldeke'nin (7) görii§lerini ön• göçebe Kürtlerin de yeralmasını saglaOU§tır (25). "Cordue­ celikle açıklamakta yarar var. Bunlara göre, bugünkü Bothan ne" bu tariliten sonra Perslerde kalır. bölgesinde yaşayan Kürtlerle Karduchen (Karduklar)'leri 591 yılında imparator Mauricius (582-602) ile Pers kralı (8) birbirinden ayrı tutmakta gerekir. Bu varsayıma, Driver, 2.Hosrev Parwez (591 -628) arasında yapılan hudut düzeltme• haklı olarak karşı çıkar (9). Martin Hartmann'ın da (10) ka­ lerinde de Corduene Perslerde kaldı (26). Van Gölü'nün 20 tıldığı Strabo'ya göre gerek Karduldar gerekse Kurdiya, Yu­ km. kadar batısına, Bothan Çayı'nın 40 km. kuzeyindeki Bit­ nanca Karrluhen ve Kurdiya diye okunurlar. Strabo'ya göre lis kenti, bu anlll§ma ile Dogu Roma İmparatorlugu'na geçer. bu halklar Pers ülkesinin kuzeyinde; kuzey Medien'de oturu­ Bitlis, eskiden ve bu sınır düzeltmesinden epey sonra da Kürt yorlardı. Göçmen ve haydut kaviınlerdi (11). Bunlar, ilk göç• topraklannın dt§ında kaldı. Sözkonusu sınır düzenlemesinde lerle birbirine karışmış olsalar gerek. Böylece farklılıkların Van Gölü sınır te§kil ediyordu. ortadan kayboldugu söylenebilir. Araplar, Kadesiya (637) ve Nilıawend (642) savaşlarıyla Böyle bir kart§ma olmU§ olsa bile, bunun somatik (vücut) (27) Pers İmparatorluguna son verince, Kürt yerle§İm bölge• yapısı birbirine yakın, gelenek ve görenekieri yönünden bir­ leri de bu suretle Arapların nüfuz alanına girerler. birlerine akraba olan halkların ka11§1mı ya da aynı halkın iki Anlll§ıldıgına göre Kürtler, o zamanlar kendi yll§am biçim• boyu veya ll§iretleri arasında meydana gelen bir karl§ma ol­ lerine yakın gördükleri Araplarla daha iyi anlaşırlar. Oysa dugu görii§ü agırlık kazanır. Çünkü Luschan'ın (12) Nemrut Ermeniler ve Farslarla anlll§maları iyi olmaOU§tır. Sonradan Dağı çevresinde oturan batı Kürtleri arasında yaptığı bir birlikte yll§amak zorunda kaldıklan Türklere karşı ise bugün arll§tırmaya göre, bunların sözü edilen kart§madan pekçok bile bazı bölgelerde görülen ve kökleri derinde olan bir ulu­ sonra bu bölgelere geldikleri saptanOU§, Karakll§'ta halkın sal nefret duydukları bir gerçektir. %58'nin hatta %62'nin daha henüz saf ırk oldugu görülmii§• Araplada Kürtler arsında yapılan savll§lardan hiçbir yerde tür. Yapı itibariyle sart§ın, mavi gözlü ve uzun kafalı olan bu bahsedilmiyor. Buna karşılık Arap-Ermeni savaşlarında, za­ bölgedeki halkın konll§tuklan dile en yakın dil olan Farsçayı ten iç çekişmeler içinde olan Ermeniler geriletilerek, bu böl• konll§an Farslardan farklı oldukları gözlemleniyor. Farslar, gelere Kürtler yerle§tiler. Bu biçimde topraklarını genişleten esmer ve kısa kafalıdırlar (Brakisefal). Tartl§mayı daha ileri Kürtler, sonraki yüzyıllarda Diyarbekir ve Erzurum bölgele• düzeye çıkarmak bu çalt§manın boyutlarını ll§ar. rini zaptettiler. Ne yazık ki bu döneme ait ne Arap ne de Er­ Ancak bazı bilgileri degerlendirerek gerçegi ortaya çıkar­ meni kaynakları yeterli bilgi veriyorlar. mak da gerekiyor. Buna göre Yunanlı tarihçi Xenephon'un 642 veya 645 yılında Araplar Habib bin Maslama yönetimin• (13) "Karduklar"ı ile Strabo'nun (14) "Gordiya"ları, Poly­ de Artll§at yakınlarında Kürt Nehri'ni geçerek Diwin (28) ka­ bio'nun (15) ve yine Strabo'nun (16) "Kürdiya"lan, Plinius'un lesini kU§atırlar. (Artll§at, Araxes (Aras) ile Metsamaur (29) ( 17) "Cordueni" ve Yahudilerin sözünü ettikleri ülke (18) (adı nehirlerinin birleştigi yerdedir). Ghazarian, Metsamaur okunamadı-Çev.) bugünkü Kürtlerin üzerinde yll§adıkları ve Nehri'nin bir diger adının Kürt Nehri oldugunu yazmaktadır kendilerine ait olan topraklardır (19). Bu be§ adın, artakalan (30). Demek oluyor ki Kürtler, ?.yüzyılın ortalarına kadar bu digerlerini de içine alan temel bir form olU§turdukları kanı­ denli kuzeye açılarak bu bölgelere yerle§mişlerdi. sındayım. Arapların 654 yılında kısa bir süre için Rştunikh (31) bölge- Kürdistan'ı belirlemek için buradan yola çıkarsak, Xenep­ . sini işgal ettikleri tarihten önce, Kürtlerin büyük çogunlugu• hon'un zamanındaki "Karduk" ülkesi iie tarihçi Plinius'un nun Bothan'ın kuzeyinde oturduklarını söylemek olanaksız "Cordueni" olarak belirledi@ ülke -ki bu ülkede yine "Kardu­ (32). Arapların ?.yüzyılın ikinci yarısındaki bll§arılı ilerleme­ klar" oturuyordu- , "Kürdistan"dır. Çünkü "Corduene" diye leri ve Kürtlerin Ermenilere karşı Araplada birlikte davran­ adlandırılan "Karduk" ülkesi de bugünkü Bothan bölgesini maları, Ermenileri geriJeterek peyderpey Bothan'ın kuzeyine içine almaktadır. Bothan Çayı'nın kuzey ve dogu bölgeleriy• geçerek yerle§melerini sagladı. Muqaddasi, lO.yüzyılda bu le Dicle Nehri'nin batı bölgeleri ve güneyde Dicle'ye dökü• duruma tanıklık etmektedir. len Habur (Xabur) Çayı ile sınırlı bölgedir (20). Strabo'nun Ermeni tarihçi Ghevond (33), 8.yüzyılda yazdıgı eserinde verdigi çelişik bazı bilgilere ragmen, büyük bir kesinlikle, ise Kürlerin yerle§im alanlarını şöyle tanımlamaktadır: O'na "Corduene"nin bazı hükümdarları zamanında Dicle'nin batı göre Kürtlerin yurdu Irak'ın dogusundaki daglık bölgeden yakasına geçerek buralara hükmettikleri söylenebilir (21). olmak üzere Perslerin batı sınırlarını içermektedir. Mesudi "Cordueni" ülkesi Luculus zamanında Kral Zarbienus tara­ (35), 956 yılında ölmii§, Kürtlere Cibal yöresinde rastlamlŞ­ fından yönetiliyordu. Kral Zarbienus Tigrane'nin buyrugu al­ tır. Demek oluyor ki eski Medien ve Azerbaycan ile Arran tında oldugu halde, Luculus ile bir ittifak dii§ündügü için, (Kur ve Araxes nehirleri arasında kalan bölge) hatta Arran'ın Tigrane tarafından öldürülür. kuzey bölgeleri Al Bailaqan (36) ve Ermenistan'a Kürtler M.Ö. 115 yılında imparator Trajan, "Cordueni" ülkesini iş­ egemendi. Bir Kürt hükümdarının yukarıda sayılan bu bölge• gal eder (22). Constantius'un hükümdarlığı sırasında (377- leri nüfuzu altına aldıgıru yazmaktadır. 361) "Corduene" ülkesi tekrar www.arsivakurd.orgPersalerin egemenligi altına İstakhri (37), 95l'de yazdıgı kitabında Nişabur (38) yakın­ girer (23). Ancak Julian'ın ölümü (361 -363) sırasında ülke ye­ Ianna dii§en Azarlabad'da yaşayan Kürtlerden sözeder. niden Romalıların bireyaleti olur (24).Jovian'ın hükümdar- İbni Hauqal, 977'de yazdıgı kitapta, İran'ın bazı yörelerin- 34 arasında çizi• de Kürt a§iret reislerinin, kervan yollannın güvenliğini sağla­ 16. yüzyılda Fars ve Osmanlı imparatorluklan günümüze kadar devam edegel­ dıklan ve haraç i§lerini yürüttüklerini anlatır (39). len sımr, birkaç istisna hariç bölgeleri, batıdaki büyük Muqaddesi'nin 985'te yazdıgı eserinde belirttiğine göre, mi§tir. Bu hudut belirlemesiyle Kürt Perslere Dahil bölgesi (Diwin bu bölgededir), Salmas ve Urmiye bölümü Osmanlılara, dogudaki küçük bölümü ise Gölü'nün batı bölgeleri Kürtlerle meskündu. Aynca bu böl• verilmek üzere bölündü. gedeki Kürtlerin Qandariya kentini ta§ ve kerpiçten ill§a et­ 18.yüzyılın ikinci yansına gelindiginde, Kürdistan'da esas ve Karaçalan olmak tiklerine değinınektedir ( 40). olarak Bitlis,Cezire, Amadia, Culamerk 1836-1838 yıllan arasında 1040'lı yıllardan sonra Kürtlerin tarihinde yeni bir dönem üzere be§ büyük beylik vardı (54). Osmanlılar, Mehmet Re§it Pa§a, ba§ladı. Bu tarihlerde Selçuk Türklerinin batıya dogru geni§­ ve daha sonraki dönemde Paşa'ların yardım­ lemeleri ve Kürdistan'ı ablukaya almalan dönemi ba§lıyor. Mehmet Hafız Pa§a ve 1847'de ise Ömer Ermeni Arzrunier hanedamndan Sanakherim, Van Gölü ve lariyle Kürt beyliklerini merkezi otoriteye bağlamak istediler. (55). çevresinde kurulu Waspurakan Krallıgı'm, Oguz Türklerinin Bu duruma karşı Kürt halkı defalarca ayaklandı Hakka­ sürekli akınlanndan korumak için daha 1021 yılında İmpara­ Kürtlerin merkezi yerleşme bölgesi, bugünkü Van, Yezidi tor 2.Basilius (996-1026)'un emrine sokmU§tur (41). r~ Bathan ve batıda Diyarbekir'e kadar uzamr.Buna da eklenir Selçuk Türklerinin batıyı zorlamaları ve Alaparslan'ın Kürtlerinin yerle§ik olduklan Sindcar ve Habur içe• (1063-1072) İmparator 1V.Romanus'u 107l'de Melazkerd (56). Kürtlerin kuzey sınırlan ise, İran'ın kuzey ve batısım bir sınır (Malazgirt)'de (42) yenilgiye ugratıp esir alması üzerine, Er­ ren genݧ alanlar ile Türkiye'ye yayılır. Burada kesin ötesi böl• menistan dahil tüm Küçük Asya'nın dogu bölgeleri Alpar­ çizme olanagı yoktur. Çünkü birçok a§İret sınırlar karşın yakla§ık bir be­ slan'ın ve onun yerine geçen Melik§ah'ın eline geçti (43). Bu gelerde de yerle§mݧ bulunuyor. Buna ne, kaostan yararlanan Türkmen ve Kürt beyleri, Ermenilere ait lirleme yapmak gerekirse, doguda H oy' dan Urmiye Gölü' olan yerle§im bölgelerinin büyük bir bölümünü elegeçirdiler. güneyde ise Musul, Mardin, Halep'in batı bölgelerinden Ma­ Selçuklu Devleti'nin kurulU§ dönemi ile ilgili olarak Arap latya'ya uzamr. Kuzeyde ise Erzurum ve Aras Nehri'ne daya­ cografyacı Yaqut (1178-1229), çok değerli bilgiler vermekte­ nır (57). Horasan bölgesi, dir. Örneğin Zawazan (44); Ermeni dağlan ile Azerbaycan, Ayrıca doguda Kürt kolonileri vardır. oturdugu bir bölgedir. Sonra­ Diyarbakır ve Musul arasında çok güzel bir bölgedir. Ahlat'a Kürtlerin 10.yüzyıldan itibaren Türkmen a§i­ kadar uzanan bu bölgenin halkı Ermeni ve Kürtlerden olU§u­ ları yine bu bölgeye l.Şah Abbas (1587-1628), halde yordu. Fars bölgesinde Kürt a§iretleri 500 000 çadır kurup, retlerine karşıkoymalan için Kürtleri yeniden toplu ile Bahtiyarlar, bir­ yaz ve kı§ otlaklarına ta§lmyorlardı. Kuhistan' da Kürtler, yerle§tirmi§tir. Luristan'da oturan Lurlar akraba olarak görül• kentlerin dı.şında geni§ alanlarda ve aynca Luristan'ın da çok bilim adamı tarafından Kürtlere büyük bölümünde yine Kürtler yerle§ikti (45). mektedirler. Fakat Kürtleri iyi tanıyanlardan biri olan Ermenilerin modern tarihçilerinden Michael Tschamt­ Layard, bunların konll§tugu Farsça'nın Şahname'ye yeni schean (Çamçean, ölümü 1823)'mn yazdıgına göre, Mogol­ Farsça'dan daha yakın oldugunu söylemektedir (58). Sınırlar yerle§im alanlan­ lar, Bağdat ve kuzeyine düşen yani Dicle'nin kuzey üzerindeki degi§ik bilgiler gibi, Kürtlerin Ritter (59), Kürt bölgelerini ݧgal ettiklerinde, Kürtler b$msızlıklarım ko­ mn yüzölçümü de degi§ik verilmektedir. ederken, Hörnle ruyarak dağlannda oturuyorlardı ( 46). bölgelerini 110.000 km. kare olarak tahmin İbm Batuta (1303-1377), Mezopotamya'da Hila'da ve Sind­ (60) ise, 264.000 km. kare olarak tahmin eder. car' da ya§ayan Kürtlerin cesaretlerinden ve onların özgür ya­ Kürtlerin nüfusu hakkında da degi§ik sayılar veriliyor. Çün• yok. En yeni tahminlere şama tutkulanndan övgüyle sözeder ( 47). kü gerçek durumu saptama olan$ 0.75 milyon Kürt Mogolların 1258 yılında Azerbaycan'a çekilmeleri üzerine, dayanarak Türkiye'de 1.5 milyon, İran'da Kürtler bu durumu degerlendirerek, insansız bölgeleri elege­ vardır (61). çirdiler ( 48). Birçok Batı'lı gezginci ( 62), Kürtleri haydutluk yapmakla konukseverliklerin­ Bu tarihten yüzyıl sonra, 1375'te Küçük Ermeni krallıgı or­ tanımlarken, yine birçoklan da aniann Moltke şunları söylü• tadan kaldırılınca (49), Kürtler Moks, Waspurakan, Turnbe­ den övgüyle bahsederler. Bu konuda ran, Bale§ (Bitlis), Sasun, Buznunia, Taron (50) bölgelerine yor: ise sava§çılar var" yerle§mݧlerdi. Göç eden Türkmenlerle karı.şarak hızla ço• "Araplarda daha çok hırsız, Kürtlerde galdılar. (63). e§kıya ve hırsız iseler 14.yüzyılın sonlarında Timur'un (1369-1405) egemenliği al­ Eger Kürtler, kendilerinden korkulan ve merkezi despotizme tına girdiler (51). Timur'un 1405'te ölmesi üzerine, çocukla• bunun nedenlerini kötü ekonomiye ~ uluslann kültürünü tanı­ rı imparatorluğu bölüşmede anla§amadılar ve aralannda bağlamak gerekir. Bu despotizm sızdırmak için halkları sistemli bir çatı.şmalar çıktı. Bu durumu fırsat bilen Karakoyunlular, dö• maz, yalnız ve ancak para sogana çevirir. Doğaldır ki bu nemin koşullarını en iyi degerlendirerek, tüm Kürt bölgele• cendere altında tutar, sayar ba§ka çareleri yok­ rini egemenlikleri altına aldılar. Daha sonra da Karakoyunlu halkların kendi yollarına devam etmekten Hanedaruna (52), Akkoyunlu Uzun Hasan (1467-1478) (53) tur (64). üzerinde birle§tikleri son vererek Akkoyunlu Hanedanlıgım kurdu. Kürtleri tamyan tüm ara§tırmacılann ya§ama Bitlis, her dönemde çe§itli ticaret yollannın üzerinde olma­ noktalar ise Kürtlerin konuksever, yürekli ve özgürce www.arsivakurd.orgsonucu Kürdistan'ın merkezi tutkusuna sahip olduklandır (65). Kürt, kendisiyle, ailesi ve sı, beylerinin akıllı politikalan sarp ve durumuna gelmi§ti. a§iretiyle gurur duyar. Ülkesinin bagımsızlıgı ugruna 35 kayalık daglannı son tll§lDa kadar savunur (66). Eyyubi sütalesinden gelen bilgin ve aynı zamanda bir bey ev­ Kürtler de Türkler gibi Sünni olduklan halde, kendilerini ladı olan Ebul Fida gibi Arapça yazmışlar (72). baskı altında tutan Türklere kaT§! bab Kürtleri arasında tela­ Çokça destan, halk türküleri, lirik şürler Kürt ozanları tara­ fisi hemen hemen olanaklı olmayan bir nefret vardır (67). fından Kürtçe olarak kll§aktan kuşaga iletilmiş ve böylece Kürtlerde aile baglan, C§ine baglılık, namus çok kutsaldır. kültürün yaygınlaşmasına olanak saglanmışbr. Burada, Kürt Oriyent'de hiç bir kadın Kürt kadınının özgür oldugu kadar ozanlanmn ezberde tutma yeteneklerini özellikle belirtmek özgür degildir. Bütün gezgincilerin aniattıkianna göre, he­ gerek (73). Ayrıca Kürtler, zengin bir masal hazinesine sahip­ men tüm ll§iretlerde kadınlar yüzlerini gizlemediklerini gizle­ tirler (74). mezler. Evliya Çelebi zamanında, Bitlis'li kadıniann yüzlerini Yukanda anılan şair ve bilge Kürtlerden ba§ka ilk akla ge­ örttüklerini öğreniyoruz. Evliya Çelebi de Kürtlerin gelenek len Kürt, ünü bütün dünyayı saran Suriye ve Mısır hükümda• ve göreneklerinin temizliğini ve yüceligini belirtiyor. Bunun­ n Sultan Salahaddin'dir. Sultan Salahaddin'in (1171-1193) la birlikte, birçok Kürt kadınının ata bindigini, silah kullan­ düşmanları bile ona hayranlıklannı gizleyememişler. Hem dıgtm, abcılıkta erkekler gibi yetenekli olduklannı aktaran kendisinin hem de ordulannın bll§anlan övülmeye deger gezginler de var (68). (75). Kadın, Kürtlerde evin diregi olarak tanımlanır. Zina yap­ Hernekadar Kürtlerin kısmen göçebe ve haydut yll§amı, on­ mak birçok ll§iretlerde ölümle sonuçlamr. Fahişelik hemen ları degerlendirirken olumsuz bir iz bıraksa bile, genelde on­ hemen bilinmiyor. Ancak "fahişe" sözcügünün Kürtçe'de ol­ lara hayran olmamamız olanaksızdır. Onların yerleşim madıgım söyleyenler ise durumu biraz abatıyorlar. Çokevli­ bölgelerinde ne verimli ürün alınabiliyor, ne endüstri ne de lige ancak zenginlerde rastlanılır (69). geniş alanlan içeren ticaret var. Ancak atalarından kendile­ Kürt dili, dil İran ailesindendir. Ortaçagda konU§ulan Fars­ rine miras kalan kıraç toprakları, her taraftan gelen saldırıla­ ça ile uzaktan akrabalıgı var. Ancak birçok sesliyi, özellikle ra karşın ellerinde tutmayı bll§armışlar. Stratejik olarak çok kelime sonlanndaki seslileri atmışlar. Farsça, Arapça ve önemli bir bölgede bulunan topraklarım bunca savll§lara kar­ Türkçe'den, Kürtçe'ye uyarlanan epeyce kelime almışlar şın her zaman koruyup, varlıklarını sürdüregelmişler. Dogay­ (70). la savaşını ve kötü iklim koşulları, onların sade bir yll§am Eserlerini Kürtçe olarak yazan yazar sayısı pek azdır. Kürt• sürmelerini, kuvvetli ve cesur olmalarını saglamıştır. lerin çogu eserlerini ba§ka dillerde yazmıştır. Ya İdris ve Şe­ rafeddin gibi Farsça ya Şükrü ve N abi (71) gibi Türkçe ya da

Notlar:

1. Thureau-Dangin, Königschriften, sf. 148. 13. Xenephon, Anabasis m. 2. 1. Tiglat Pileser, Prismainschrift Kol. uı, Kurhi-i (Kurti-i) '/e­ 14. Strabo. rin en yayguı olduklan bölgeler. 15. Polybios. 3. Bazı bilim adamlan da Guti veya Gutu'lan düşünüyorlar. 16. Strabo. Bunlar, Asurlulann kuzeyindeki dağlarda çok eski dönemler• 17. Plinius. de yaşayan halklardır (A.İI.Sayce, Encyclopedia Britamıica 18. Clıannoy'un düşünceleri, Şerefname, Neuhebraeisclıesu. İİİ, H.C.Rawlinson, G.R.Driver). Clıaldaeisches Wörterbuch. 4. Wınckler, H ugo Geschichte Babyloniens und Assyriens, 19. Wıssbach bei Pauly-WıssovaX, Driver, JRAS, 1923. J.Marqııart, Untersuchung zur Geschichte v. Eran, 20. H.Kiepert, Lehrbuch der alten Geogr., M.Streck. M.Strect, Annenien, Kurdistan und Westpersien naclı den 21. Plutarch, Luculus. Babylon, assyr, Keilinschr. 22. Eutropios, VIII. 3. 5. Hommel, Geschichte Babyloniens undAssyriens. 23. Ammian, M are, XVIII. 6. M.Hartmann, Bohtan in den Mitt. d. Vorderasiat. Ges. 24. Ammian, M are XXV. 1897. 25. Gorioum bei Vıct. Lanlois, Collection des historiensanci- 7. Th.Nöldeke, Festschrift für H.Kiepert 1898. enset modemes de l'Annenie (Gorioum 5.yüzyılda yaşam'§). 8. Weissbach bei Pauly-Wıssova X, 1933. 26. Hiibschmann, İndogenn. Forschung, 1904. 9. 1-Karduklar ve Kürtler aynı bölgede oroyorlardı. 27. A.Müller, Der İslam im Morgen-uAbendland I. 2-Bar-Hebraeus gibi bazı yazariann a voka/ini ilk heceye ge- 28. Glıazarian, Annenien unter der arab. He"sch. ll, Ba/ad- tirerek elde ettikleri biçimler: Qardu, Kardu, Qardawaya, olu­ lıori, yor. Jaqutl. "u" vokali birinci heceye getiri/ince: Qurdaye, Kurdaye sözcük• 29. Hiibschmann, Indogenn. Forschung 1904, XVI, 408. leri elde edilir. Bu beş fonn arasında, ne bir halk farklılığı ne 30. Glıazarian. de bir dil farkı vardır. 31. Hübsclımann, Indogenn. Forschung. göre Rştunikh Van 10. M.Hartmann. Gölü 'n ün güneyine düşmektedir. ll. Strabo.www.arsivakurd.org 32. Bazı Avrupalı gezginlere göre Bothan Çayı (Örneğin 12. Fe/ix von Luschan, Vö/ker, Rassen, Spraclıen. Lelımann. Haupt'un Annenien einst und jetzt I. sf.328) Doğu 36 Dicle olarak adland1Tllmaktadv. Bothan adı çok eski zaman­ Kara Yusuf (1388-1420)'tur. Timur Lenk ile OsmanlıPadişa­ lardan beri bu bölgede yerleşik olan Bohti Kürtlerine aittir, diy­ hı Sultan Bayezid arasında1400-1402 tarihlerinde meydana ge­ or. Martin Hartmann ise, Bohtan in den Mitteil. der Vorderasiat len savaşiann çıkmasına neden olmasıyla ünlüdür. Bu savaşta Gesselschaft 1896 sf.86 adlı kitabında Bothan Nehri'nin Bayezid esir düşer (Hammer, GOR, II.; A.Müller, Der Islam Van'ın 75 km. kadar güneyine düşen Sinur Dağı'ndan doğdu­ im Morgen-und Abendland II., Gust. Weil, Gesch. der Chali­ ğunu yazıyor. Önce, kuzeye doğru Hokoz-Wank'a kadar akar; fen Zinkeisen, GOR II). buradan batıya doğru 38 dereeli kuzey paralelinin güneyinden• 53. Akkoyunlu Hanedam da Türk'tü. 1378-1508 tarihleri ara­ Siirt'e vanr. Buradan güneybatıya yönelir ve Siirt'in 15 km. sında hüküm sürdüler (Hammer, GOR I. 807). Bu hanedan­ aşağısında Bitlis Çayı ile birleşir. Til'in altında Tigris (Dicle)'e lık, Uzun Hasan ( 1467-1478) yönetiminde en gelişkin kanşv. Önceleri, doğduğu kaynağın Moks bölgesi olduğu sa­ dönemini yaşadı. Uzun Hasan, Osmanlı Sultanı II.Mehmed'le nılıyordu. Bothan Çayı'nın yukan bölgeleri ilkkez 1883'te Prof. 1473'te Tercan yakınlannda yaptığı savaştayenik düştü (Ham­ Wünsch tarafından incelenmiştir (Das Quellgebiet des Östl. Ti­ mer, GOR; A.Müller, Der Islam im Morgentand und Abend­ grisannes, Petennann's Geogr. Mitteil. 1889). land II; G.F.Hertzberg, der Byzantiner und des Osman. 33. Ghevond, Hist. desgue"es et des conquetes des Arabes en Reiches). Annenie, trad par Chahnazarian sf. 124. 54. Garzoni. 34. Al Jaqubi, AlBuldan, ed. de Goeje VII, 236. 55. Moltke, Briefe, sf. 225; Cari von Sax, Gesch. des. Macht­ 35. Masudi, Murudj-udh-Dhahab, ed. Meynard et de Courte- verfal/s der Türkei, sf. 300,303. ille, lll, 253; V. 231. 56. Rödiger und Pott, Kurd. Studien. 36. J aqut, I. 799. 57. Jaubert, Reise d. Annenien und Persien sf. 56-57.; 37. Brocelmann, GAL, I. 229. Fred.Justi, Kurd. Grammatik. 38. Al İstakhri, Masalik-ul Mamalik, ed. de Goeje 282. 58. Layard, Earlye adventures in Persia, Susiana and Baby­ 39. İbni Hauqal, Al-masa/ik wa'l-Mamalik. lonia besond. I, 222-223, 294-298, 395-397,· Oskar Mann da 40. Muqaddasi, Ahsan-ut Taqasim, ed. de Goeje 185. Lur aşiretlerinin Kürtlerden sayılmasını eleştirenierdendir 41. J.Laurent, Byzance et tes Turcs Seldjoucides sf.16;18. (Oskar Mann, Kurdisch-persische Forschungen). 42. Hammer, GOR 2, I. 39-40. 59. Ritter. 43. Chronique de Matthieu d'Edesse (962-1136), trad. par 60. Hömle, Magazin 1837, sf. 500. Dulauriers, V. 61. Luschan, Völker, Rassen, Sprachen sf. 90. 44. Arap coğrafyacı/annda Bohtan (Bothan) ismi yerine Za­ 62. Strabo. wazan geçmektedir. 63. Moltke, Eriefe sf. 269. II.Jaqut, 957; M.Streck El., I. 770b. 64. So Justi, Kurd. Grammatik. 45. Il.Jaqut, 957; III. 835-838; W. 205-206 ve 257-258. sayfa- 65. Mark Sykes, Joumeys, Geogr. Joum. London 1907. lar. 66. Fraser, Travels I. 46. Tschamtschean, Aperçu sf. 44-45. 67. Luschan, Völker, Rassen, Sprachen, sf. 90. 47. İbni Batuta, ed. Defremery; Sanguinette, Il. 22-23,97,141. 68. Mark Sykes, The Kurdish Tribes, Joum. ofthe Roy, Anth- 48. Bağdat'ın 1258 yılında alın1ŞIIldan sonra Hulagıı, Azer­ rop. Ist. London. baycan'ın başkenti Tebriz'e geri çekildi. Tebriz, böylece İran'da 69. Rich, Na"ative of Koordistan I. kurulan Moğol İmparatorluğunun başkenti oldu (Hanınıer­ 70. Socin im GIPh !,II. 249,251. Purgstall, Geschichte der !lhan I. 171., A.Müller, Der Islam im 71. Yusuf Nabi, 1630 yılında Urfa'da doğmuş, 1712'de İstan­ Morgen-undAbendland Il. 240.) bul'da ölmüş (Basmadijan, Essai, sf. 119-120, Gibb, History 49. 1375 yılında Kral VI.Leo, Mısv Sultanı I1Aşraf Şaban of Ottoman Poetry III). (1363-1377) tarfından esir alınarak Mısv'a götürüldü. 72. Ebu/ Fida 1273'te Şam'da doğdu ve Hamat Sultanı ola­ 50. Bu bölgeler Van Gölü'nün çevresindedirler. Moks, gölün rak 1331'de öldü (Brockelmann, E I,[, 90-91). güneyinde; Vaspurakan, doğuda; Tumberan ve Buznıınia, kıı­ 73. Oskar M ann, Kurdisch-Persische Forschung, III, I. zeydoğuda; Sason ve Taron ise Van Gölü'nün batısuıa düşer­ 74. Prym u. Socin, Kurd. Samm/ungen Erzaehlungen und Lie­ ler. der, Petersburg 1890; Lerch, Forschungen über die Kurden, Pe­ 51. Tschamtschean, translated byAvdall, Il. 310-31l. tersburg 1857-58. 52. Karakoyunlu, bir Türk hanedanıydı. Emıenistan ve Batı 75. A.Mül/er, Der Islam im Morgen-u. Abendland Il. 149-161. Azerbaycan üzerinde hüküm sürdü. En ünlü hükı"inıdarlan www.arsivakurd.org

37 M. ARARAT

i Mi'reken Cizi'ra Bota nav ıl denge Mi'r Mihemed Bege ji' Mi'r wek merivekl heqparez ıl xwedi' edalet te xuyan (Bin­ JBotlli her ali' Kurdistane eyan e. Di bendeke kovara «Ha­ here çi'roka «Dijmine Netewe Xwe», tebi'n12). war»e da li ser we derheqe te qal kirin, weki' Mi'r Mihemed Me çend sal bere straneke li ser şere Musoye Melle ıl Mi'r heta sala 1740 lli Cizi're hukim kiriye (1). Her çiqa em di nav Mihemed Bege Boti' ji zare dengbejeki' Serhede wergirt. rupelen di'roke da rast! salixe nav ıl hukma Bege Boti' neyen Dengbej çewa goti'ye, me ji' berna wusa nivi'si', ne kem ne ji' bi jl, zarbejen Kurda çend serhatiyen wl ji we deme hetani' niha zede kirin. bi çi'rok ıl stranen xwe va xweyi' kirine. Hin kovaran çend çi'• Di ve str ane da rılyeke din ji reW§a we heyarn e kifş dibe: Mi'r rok ıl stranen li ser Mi'r Mihemed sewirandi' çap kirine (2). di rola hukimdareki' zorkar ıl felbaz da ye. Sereken eııi'ren Ci­ Di wan da wesfen wl kurtasi bi vi' tehri ten xuyan: E w hukim­ zi're tim bin gotina wi' da nin. Ji aü din Musoye M elle nişana merxasi'ye ye. Xwişkeka wl ya dilşer ıl kureki wl bi nave Xe­ dare Cizi'ra Bota, xwedi'ye qesr ıl hemıl deııt, çi'ya ıl bani'yen lef h eye. (Li ser merxasekl bi nave Xelef li dardere Cizi're ki­ we hele ye. Neçi'rvanekl serdeste ıl bei' destura wl nikare tu lamek te gotin, her wusa we kilame N .Ariç ji' di kaseta xwe ya kes li erde Cizi're neçi're bike (3). Mi'r xwe wek neçi'rvaneki' 4. da distire. Gelo ev ji' ew Xelef e, ya ku goreyi' strane dive behempa dihesibi'ne ıl loma bi nave «Şexe neçi'rvanan» te pişti' mirina Muso dewsa bave xwe bigire?). Her ji çi sederne sewrandin. Bi nave Kehro ıl Hejale du neriyen wl benin, li ki'­ be, em pe nizanin, Mi'r qesta kuştina Musa kiriye. Va ye stra­ janan e w pir h ez dike. Dilda ya Mi'r keçperiyek e, ya ku di şkef­ na li ser şere Muso ıl Mi're Boti': teke sere çi'ye da diji'ılji Mi'r çend zaroken we benin. Bi pirani

Ere go, Mir Mihemed Bege Boti rabi ji xeweye, Xwe ber Morade ra digihine. Bere xwe da koşk ıl sere bi mala xweye. «Qayixçiyo, heqe qayixe te çi ye, Li diwana xwe da runişt go: «Bişinine zede ji min bistine» pey Salih Bege Cizireye, Bi ra eva rewiya ji riya xwe nemine. Emer Bege Mezilkeye, Xwe ber kone Muso ra digihine, Cafer Bege Qeleniyeye, Niheri Muso li xewa şirine, şex Ahmed Bege Qılliye». Ser çita mera da xwar bô, ewe kaxiza Bege Evi kore kere bist penc mir diwana xwe da Boti li ser balgiye wi datine. top kiriye, Wexta ku sifete Muso di xew da dibine, Qesta kuştina Musoye Melle kar kiriye, Kaxeze ji dôr va daveje, riya niv saeti Mesela ve kilame li Cizira Bota ternam biye. ji ciye Muso dılr dimine. «Üro lawo, herin Muso binin, Muso sere xwe ji ser balgiye xwe hiltine, Herge nebat bixapinin, Ewe kaxize bi çeve sere xwe dibine, Herge nebat bi zor binin, Go: «Xwenge min xewne xirab dine, Dest-piyewww.arsivakurd.org Muso giredin, bikutin heta vira, Du diran ji deve min firine, İllah ji min ra binin». W ere, eva kaxiza min ber sere xwe diye, Qasid dike dilezine, Cika xer e, yan xer nine».

38 Xwişk girya, go: «Muso, haye, bi min haye, Siktir be lawo, tu ne mer i, ne cameri». Qeda were li te dinyaye, Beg go: «Muso, lawo, zede xeber mede, biye, Min işev xewne xirab ditine, wexta te temam Tu xebera min porkore diki, neçe diwana Min des te te ji hesire te qetandiye, Bege Boti, te beri, edi naye». Min bihistiye, te iro xençere ji xwe ra Muso dike dilezine, kiriye, Xwe der male ra digihine, Cika gelo qimeta xençera te çiye». Cote qirma ber gizma da datine, Muso go: «Bege min, li kuleka, li pencera, Qema xwe, şôre xwe bine ewe dilefine, Bala xwe bidine eni gevera, Xençera zilfe li pişta xwe diwaline, Poz pijina, çev bi kila, reng esmera, Bişkoka ewe li ser wana pev dixe, Jine we ji bona M us o xwe dana d or pencera, Go, beg bira wana qe bine ewe da nebine. Ez yare jine we me, hatime van dera, Wexta li dere male siwar bô, Ez zanim te min bikuji bi xençera». Go: «Were! Em hev helal bikin, çôyina Muso xençer kişand, da deste Mir Mihemed min heye, hatina min tunine, Bege Botiye, Xelef ku re min penc sali ye bira Evi zalimi li ser-bine xençere niheriye, dewsa min bimine». Go: «Bimbarek be li cane xweyiye». Xwe ber koşka Bege Boti ra digihine, Da deste Emer Bege go: «Sedefiye», Wexta Muso peya bu, xulam hespe wi Da deste Salih Bege go: «Zilfiyiye», dikişi ne, Da deste Ahmed Bege Dewrani go: «Almastiye». Muso çil yek nerdiwane çô qanate jorine, Didine hevdu ku Muso xin, yeki curet nekiriye, Wexta ku dere diwane vekir, bist penc Se care xençere temam biye, mer te da ruştine, Muso avriye dide kijane, Her ye k ji memleketeke bijartine, Tu dibey rikune diwane hirşandiye. Gi merxas, egit ô efat boy kuştina Se care xençere ternam biye, Musoanine. Xençer kete deste Memôd Bege bi şerefiye, Muso kete hundir selam daye, yek Destbirake Muso ye axretiyeye, selama Muso qe hilnine, Ser doşeka xwe rawiye, Muso niv saeti li piya dimine, Qesta sola xwe kiriye, · Pegermoke digerine, Ber Muso ra derbaz biye, Yek riya runiştandine pe nişan nade, Çeve Muso li Bege Botiye, Gel o dest avite balgiye ber pişta çend Evi kore kere xençer çiqa avite gelo li hewa ji ber dikişin e, orta Muso negirt, Muso avriye dide kijane, tu dibey Hera gelo li orta deri da le ket, qebza rikune diwane hirdişine, xençera wi firiye. Kule li mala bave Muso kevi, gelo «Wey -go- nelet be bave hostaye çekiriye». qulama li cixara xwe dixe, Mir Mihemed Bege şôre xwe kişand, li Muso Tu dibey ewre nisane ser xwe ra dibe tine. ziviriye, Beg go: «Moso, tu bati, sed car bati, Qelbe xwe da pir şa biye, Tu ser çeve min bave min ra bati, Go, Muso gelo xençere wi keştiye, Lawo, te poze xwe berk bilind kiriye, Silah pe ra bilmiş* nebiye, Tu bô axaye vi welati». Hat ku sere Muso lexe, Muso dest avite Muso go: «Bege min, li me bariye barana bine ewe zilfe zerin kişandiye, belagewre, Çar bihust ô çar tiliye, Bi şev şayi, bi roj ewre, Wexta şôr dest da biriqi, ewi şôre xwe W eki tu min mala xwe da bebexti bikuji, avitiye, Jine we mireka gişte himinin stewre». Ji ber Muso reviye, «Üro Muso, lawo, kerem ke, werejore, Çil yek nerdiwani peya biye, Rawin, kin ce wi je bikin bi destezore, Hey diket, hey rawiye, Herge em niha pe nikarin, Muso çô, sere Bege Boti li oda hererne Bira ji min Muso ra himine xewangore». li cem jina wi jekiriye, Muso go: «Bege min yeri, ha bi min yeri, Birine Muso sar bô, li dere male Van şivana tuj kir neri, ciye da ketiye. Berivana peza bir beri, «Üro lawo, yek cawe bidine mala mine, W eki nebatimawww.arsivakurd.org bizura te, te bigota, gere Bira nekin şina mine, kes ji min neweri, Herge ez hatime kuştine, gor have mine, W eki tu min mala xwe da bebexti bikuji, Min heyfa xwe vekiriye, bi deste xwene,

39 Xelef kore min penc sali ye, Go: «Min lazimi kuştina Muso nine, Bira xweş be, li dewsa mine». Her weki diya min ji min ra gelo biraki nine, Qasid dike dilezine, Bira Xelef li dewsa wi bimine». Xwe ber kone M oso ra digihine, Xwişka Muso hate peşiye go: Birao te haj ji biraye min nine?» «Weyla -go- merôme, bire te nexwaşe, Te bin i: li koşka Bege Boti, Gotiye, bira be, seriki li min xine». 1. Herekol Ezizan, Lawijen Mfr Miheme, Hawar, hejmar Geli cimaeta misilmine, 29, 10.06.1941, r. 3. Xwede xireta bide meriya,jin-mer qe farq 2. a) H.Ezfzan, Mfr Miheme, Nbiyen Mir Miheme (Di tebi­ tu nine, nfyen helbesta xwe ya «Beriya Botan>>, Hawar, hejmar 25, r. 3- Ew ji xwişka wi şen ye, go: «Wexta min 4. reş giredane gelo şin-giri nine». b) H. Ezfzan (Bervkar), Ehmede Zeydan, Hawar, hejmar 26, Xwe bi danzde tewza dixemiline, r. 4-6. Birao, xwe ser cinaze biraye xwe ra digihine, c) H. Ezfzan, Lawijen Mir Miheme, Hawar, hejmar 29, r. 3-5. Poze sole te hiltine, d) M.Emin Si/eman, Mfru Neçirvan, Hawar, hejmar 51, r. 2. Go: «Eva ji d ola bave min nine, e) MA/i Ekmen, Dijmine Netewe Xwe, Mizgin, hejmar 1/85, Ke çi zane, diya min viya ji ku tine, r. 31-32. Ka qe heyfa xwe nastine». (Naveroka benden d u e weke hev in). Jine mireka go: «Pore te kur kire, 3. Ev yeka li dema feodalizme da li welate AwrCtpaye da ji Bizivire pişt ode, cinaza biçeve xe bibine». wusa bu, teneMiran dikaribun li daristaneneçfre bikin. Danzde cinaze Mireka li ber pencera jimiri, * Li verba Tirkf ya «bulunmak>>. hat orta her biriye bire xwe paç kir.

www.arsivakurd.org

40 BELGE Çev.: M. PIRO

HELSİNKİ GÖZETLEME RAPORU MART1988 ETNİK KİMLİGİN iMHASI TÜRKİYE KÜRTLERİ İLAVELI SON BASKI

Bu rapor, çoğunlukla, olaylan yerinde incelemek ve gerçek durumu yerinde saptamak amacıyla Haziran 1987 yılında Türkiye'ye giden Helsinki Gözedeme Komitesi Yürütme Di­ rektörü Jeri Laber ile aynı kuruluşun daiU§mam ve avukat olan Lois Whitman tarafından elde edilen enformasyona day­ anmaktadır. Rapor, Jeri Laber ve Lois Whitman tarafından yazılllll§tır. Bu raporun bazı bölümleri, "Türkiye'de Varlıgı Kabul Edilmeyen Halk" başlıgı altında Şubat 1988'de The New yo.rk Review of Books'da; "Olaylann Yorumu: Tür• kiye'de Insan Haklan" başlıgı altında, Aralık 1987'de Helsin­ ki Gözet.Ie~e Raporu'nda yayınlanllll§tır. Bu yazılar, 31 Ekim 1987 tarihıne kadar olan geli§meleri kapsıyordu.

§amaktadır~ar. Kürtlerin en büyük grubu Türkiye'de yaşadıgı resını nüfus sayımlarında onlarla ilgili verilere rastlan­ ı. GİRİŞ: halde mıyor. Çünkü Türk hükümeti, Kürtlerin varlıgım inkar et­ mekte ve onlan "Dag Türkleri" olarak adlandırmaktadır. Kürt bölgesi olan Türkiye'nin Dogu kesiminde sergilenen _Kürtlere baskı, Atatürk' e ve Türk Devleti'nin kuruluş tari­ mutad manzara ile sık sık kaT§ılaşırsımz. Çok uzak mesafe­ hi olan 1923'e kadar dayanmaktadır. Müttefık Devletler'le l~rd~nbile görülebilen, çıplak bir dag yamacına kalın beyaz A~atürk ara~ında 1923'de imzalanan Lozan Antiaşması'yla çızgı ve harflerle kazılan Türk Devleti'nin ayyıldızlı bayragı­ Turk Devletı resmen kabul görürken, Kürtlerin üzerinde hak mn hemen altında, onun kurucusu Kemal Atatürk'ün "Ne id.~a. ettikleri topraklar parçalanarak en büyük parçası yine Mutlu Türküm Diyene" sözü okunmaktadır. Bu kinaye, gad­ Turkiye'ye bırakıldı. Bu belgelerde Kürtlerden bahsedilmiy­ darlıktır. Çünkü, çaresizlik içinde, yoksul ve geri bıraktırılllll§ ordu. Daha da garibi, bu antlaşmamn azınlık haklan ile ilgili olan bu bölgede -ki Türkiye topraklanmn l/3'ünü kapsıyor­ maddeleri de Türkiye'nin sadece müslüman olmayan azınlı­ Türkler değil, sayılan 8 ile 10 milyona varan ve tüm Türkiye kianın kapsıyor ve müslüman Kürtlere bu haklar bile tanın­ nüfusunun llS'ini oluşturan başlıca halk grubu Kürtler yaşa­ mıyordu. Türkiye'nin Kürt bölgelerinde, 1925-1939 yıllan maktadır. arasında ortaya çıkan isyanlar ve köylü ayaklanmalan, Kürt• Kürtler, -günümüzde 20 milyon civannda Kürt yaşamakta­ lerin bagımsız bir devlet kurmaya çalı§tıklan ve diger ülke• dır dünyada- hiçbir zaman kendi ülkelerinde egemen olma­ lerdeki Kürtlerle ili§ki içinde olduklan yolundaki hükümetin malarına ragmen, binlerce yıllık bir kültür, din ve dil kuşkulanna agırlık kazandırıyordu. Türk hükümetleri Kürt• birliginin paylaşıldıgı büyük bir bölgeyi Kürdistan olarak ad­ leri ez~ek ve asimile etmek için her türlü haşin araç ve yön• landırmakta ve bunun üzerinde hak iddia etmektedirler. temlerı kullandılar. Kürt dili, Kürt o kullan, Kürt yayınlan, Kürtlerin yaşadıgı petroica zeng!n daglık bölge, Birinci Dü• Kürt örgütleri, Kürt adlan ve Kürt müzigi yasaktır. Tür• nya Savaşı'ndanwww.arsivakurd.org sonra Türkiye, Iran ve Irak arasında payla­ kiye'de Kürtler vardır, diyen insanlar hapishandere gönde• §ıldı. Kürtler bugün de adıgeçen bu ülkelerde, daha az rildi. sayılarda olmakla birlikte Suriye ve Sovyetler Birligi'nde ya- 41 Güçsüz hükümet erkinin, 1970'li yılların sonlarına dogru mıştı. Dogu Türkiye'deki Kürt azınlıgırun konumunu incele­ Türk toplumunu anarşi noktasına yakla§tırdıgı ortamda, bir­ meyi, Haziran 1987'de planladıgımızı söyledigirniz zaman çok siyasi grupların sorumsuzca yönetildigi bir dönemde, Türk yetkililerin tavırları açık bir şekilde degişti. Ba§ka bir Kürt örgütleri olU§tu.1980 askeri darbesi bu duruma son ve­ deyimle, 1985' de yapılan gezi sırasında gösterilen ilgi, yardım rirken, binlerce faal Kürt ve yanda§ları -ki bunların çogu şid­ ve işbirligi teklifleri Haziran 1987'de yoktu artık. Türk elçisi, det eylemlerine katılmamış- dünya hapishanelerinin en ba§langıçta bize, Türkiye'de istedigiıniz her yere gitmekte kötülerinden biri olma ününü kazanan Diyarbakır zindaruna serbest oldugumuzu, ancak Kürt sorunu konusunda hüküme• atıldılar. Tutukluluktan yakasım kurtarabilenler ülkeyi terk tin bizimle görüşmeyecegini ve yardım etmeyecegini söylü• ederek yurt dşııda siyasi partiler kurdular. Bu gruplardan yordu. Daha sonra, hükümetten hiç kimsenin bizimle biri olan Kürdistan İşçi Partisi (PKK) 1984'de Türkiye'nin görüşmeyecegini bildirdi. En sonunda ise, Bulgaristan Türk güneydogu sınırında, bagımsız bir Kürdistan'ı hedefleyerek azınlıgının problemleri üzerinde uzman olan biri de dahil sa-, gerilla hareketleriyle yeniden ortaya çıktı. Bu grubun terörist dece üç orta dereceli hükümet memuru ile Ankara'da görüş­ taktikleri, çogunlukla gizli tutulanve üzerinde çok az konll§U­ memize izin verildi. lan, yüzlerce sivil ve askerin ölümü ile sonuçlananbu sava§ ve Türkiye'de Kürt sorununun en hassas konulardan biri ol­ diger gelişmeler, Türk yetkililerini "Kürt sorununun" varlıgı­ dugu açıktır. Haziran 1987'de görüştügümüz 125'ten fazla nı kabul etmeye mecbur etti. Türk basını ilk defa bu yıl, dog­ kişi arasında dindarlar, Kürtler veya Kürtlere sempati duyan rudan dogruya Türkiye'de Kürtlerin varlıgındanbahsetti. Ve Türkler dışında hemen hemen her kes bize anlattıklarının Türk ordusu, istihbarat etkinliklerini geliştirmek amacıyla, dogrudan dogruya aktarılmasını kabul ettiler. Kendileriyle yasaklanmış olan Kürt dilini konU§up yazma egitiminden ge­ görüştügümüz dindarlar, Kürtler veya Kürtlere yapılan mua­ çirttigi özel Türk komando birliklerini Güneydogu'ya sevket­ meleden endişe duyan Türkler, ifadelerinin alenen alınması­ ti: Türkiye'de Kürtçe yasaktır, ancak Dogu'nun birçok nın çok tehlikeli olacagırun farkındaydılar. yöresinde bilinen ve konU§ulan tek dil Kürtçe' dir. Türkiye'nin Dogusu'ndaki Kürtlerin durumlannın tartışıl­ Helsinki Gözetierne heyeti Haziran 1987'de, insan hakları ması çoktan beri dokunulmaz bir konudur. Buradaki Kürtle• konusuyla ilgili olarak Dogu Türkiye'yi ziyaret etti. Bu, Kürt• rin durumlarından sözederken, yakın bir zamana kadar, lerin durumlarını da ara§tırma kapsamına alan ilk Helsinki "Kürt" deyimi hiç kullanılmadı. Gazeteler bölgeden sözetmek Gözetierne gezisi oldu. Gezi, uçakla 'dan sadece bir­ geregini duyduklarında "Dogudaki durum", "Ayrılıkçılar" kaç saat uzakta, ancak Batı Türkiye'den dünyalar kadar uzak veya "Dag Türkleri" deyimlerini kullandılar; fakat "Kürt" olan "Türkiye Kürdistanı"nın ba§kenti Diyarbakır'da ba§ladı. sözcügü asla anılmadı. Buna ragmen 1987 yılının ba§larında Her adım başında karşılaşılan sahneler, siyah surlarla çevrili Milliyet gazetesinden bir yazar, Türkiye'de tartışılması gere­ bir kale kenti olan Diyarbakır' da, görünmeyen bir gerilla sa­ ken bir sorun var; en ba§ta yapılması gereken, bu sorunun adı­ Va§ının varlıgıru anımsatıyor. Köylü Kürt kadınları, çarpıcı nı koymaktır ve o da "Kürt sorunu" dur, diyordu bir yazısında. parlak renkli basmalardan yapılmış ve etek katmanları ile ka­ Yazar ve gazete hakkında herhangi bir sorll§turma açılmay­ plı, üstten sarkan geniş şalvarlar giymektedirler. Erkegin ke­ ınca, ilk kez bu tarihten sonra Türk gazete ve dergileri "Kürt" sin egemen oldugu bir toplumdur. Genellikle çarşaf veya deyimini kullanmaya ba§ladılar. Hasan Cemal, 22 Haziran peçe giyen yerli kadının, lokanta veya genel toplantı yerlerin­ 1987 tarihli Cumhuriyet'de terörist olaylarla ilgili olarak çı- de erkege eşlik etmedi@ görülmektedir. kan ba§yazısında şöyle diyordu: · Türk hükümeti, gecikmekle birlikte, Doğu Türkiye'de "Problemi tam olarak kavrayıp çözüm yolları bulamadıgı­ önemli oranda yatırımlar yapmaya ba§lamıştır. Köylerin ba­ mız sürece, bu olayların sürecegini kabul etmekten ha§ka zılarına kademelİ olarak elektrik, telefon ve diger bazı çare yoktur. Ama asıl problem nedir? Tabiatıyla problemi be­ hizmetler götürülmekte ve hükümet, Atatürk Barajı adıyla lirlemede "Kürt" sözünün kullanılması gerekiyor. anılan temel sulama projesinin bölgenin büyük bir kısmının ... Güneydogu Türkiye'nin son derece ilkel olan sosyo-eko­ çehresini degiştirecegine inanmaktadır. Fakat bu politikalar nomik durmunun düzeltilmesi kaçınılmaz bir zorunluluktur. henüz sonuç vermiş degil. Dogu'nun temel sorunlarından Bölgedeki yerel ve kültürel özellikleri görmemezlikten gelme olan okur-yazarsızlık ve işsizligin yanısıra, asıl sorun geri bır­ alışkanlıgı artık son bulmalıdır". aktırılmış olmasıdır: Kentler gibi, kırsal kesimler de geri kal­ Prof. Mümtaz Soysal da 10 Temmuz 1987 tarihli Milliyet ga­ mışlıga tanıklık etmektedir. Yüzlerce köye keçi izi dışında zetesinde çıkan aynı dogrultudaki yazısında, açıkça Kürtleri ula§ınak olanaksızdır. Susuz, elektriksiz ve telefonsuz köy ima ederek "Kendi anadilini konll§mak bir halk için milli bir sayışı çok yüksektir. Bölgede saglık hizmetleri çaresiz dene­ haktır" diyordu. Bu makaleyi, Mehmet Ali Birand'ın 21 Tem­ bilecek kadar yetersizdir: Devlet Planlama Teşkilatı'nın veri­ muz 1987 tarihli Milliyet'deki "Kürt Sorununa Karşı Degişik lerine göre, Güneydogu'nun dört ilindeki 2-3 milyon insana Bir Yakla§ım Gerekmektedir" ba§lıklı yazısı izledi. karşılık nevcut hasta yatak sayısı sadece 2845 ve doktor sayı­ Buna ragmen bir Türk mahkemesi, Agustos 1987'de, İstan­ sı ise sadece 681. Dogu Türkiye' deki Kürtler, ikinci sınıf yurt­ bul'da çıkan haftalık 2000'e DoGRU dergisinin Kürtlerle il­ ta§ muamelesi görmekten sık sık şikayet etmektedirler. gili iki yazı yayıniayan sayısını yasaklattı ve hasıma Türk hükümetinin 1985 yılında Türkiye'ye yaptıgımız gezi geçilmeden önce toplatıldı. Toplattiması için gösterilen hu­ sırasında Helsinki Gözedeme'ye gösterdigi ilgi, yaptıgı yar­ kuki gerekçe "etnik farklılıgın vurgulanması yolu ile halkı gö• dım ve işbirliginden,www.arsivakurd.org Başbakan Özal da dahil yüksek devlet karşı revlilere açıkça nefret ve düşmanlıga teşvik etmek" idi. makamiarına ulaşınada sagladıgı kolaylıklardan eser kalma- Bu yazılardan birisi, Atatürk'ün bir zamanlar Kürtlere oto- 42 nomi için sözverdiğini, Kürt sorunu konusunda Atatürk'ün degil, bunun yerine geldikleri bölge adıyla amlmaktadır. söylediği sözlerden alıntı yaparak af§iV belgeleriyle birlikte Öteyandan bir İstanbul'lu halı tücan, sattıgı kilimlerin, Kürt• yayınlıyordu. İkıncı yazı da, Güneydogu Türkiye'de ya§aya­ ler yerine, "Dogu Anadolu'nun sarp ve daglık bölgelerinde neski bir politikacı tarafından yazıliill§tı ve Kürtler için eııit yaşayan a§iretsel halk" tarafından yapıldıgım gönüllü olarak haklar talebinde bulunuyordu. Bir Türk gazetecisine göre, ilan etmektedir. Mahalli elsanatlan ürünlerirıi toplayıp kent hükümet ilk defa bir yayım dagıtılmadan önce toplatıyordu. merkezlerinde satmak üzere getiren ve Dogu'daki kendi yer­ Bu dergi, birkaç gün sonra dört sayfası sansürlü (bO§) yeni bir li köyleri ile İstanbul arasında gidip gelen bazı halı tücarlan• dizi olarak yayınlandı. Devlet savcısı da dergi hakkında dava nın kendileri de Kürt'türler. ilişkili sanat, ke­ açtı. Kürtlerin ekonomik ve sosyal sorunlarıyla 23 Eylül 1987'de 200'e DoGRU'nun diger bir sayısına, an­ sinlikle yasaktır. Bundan birkaç yıl önce, Kürt y(l§arnımn sa­ cak bu kez bayilere ula§tıktan sonra, elkonuluyordu. Bu sayı­ hip oldugu ha§inligi ve güzelligi tasvir eden ve bundan ötürü sında yayınlanan yazı, Kemal Atatürk'ten alınan "Türkiye' nin de koguşturmaya ugrayan YOL filminin sahibi Kürt fılm ya­ siyasi inancı ve dı§ politikası uyannca Kürtlerin hakim oldugu pımcısı Yılmaz Güney, uzun yıllar süren tutukluluk ve sürgün bölgelerde özerk yönetimlerin ireytsı zaruridir" sözlerini içe• hayatından sonra henüz çok genç y(l§tayken 1984'de Paris'de riyordu. Bu sayı, "milli hisleri zayıflatacagı" savıyla toplatıldı. öldü. Kürt sorununu ele alan Yeni Gündem'in bir sayısı da bayi Türk Parlamentosunun tanıniill§ üyelerinden biri, "Birisine tezgahianna ula§tıktan sonra toplatıldı. Kürt kökenli diyebilirsiniz, ancak Kürt azınlıgı olarak imada Görüştügümüz bir gazetecinin belirttiğine göre gazeteler bulunamazsınız." sözleriyle hükümetin resmi konumunu vur­ Dogu'daki olaylan yanlış aktarmakta; Kürtlerle ilgili yazılan­ guluyordu. Sonra biraz da sirıirli bir halde kendi adının yazıl­ lar çogunlukla saptınliill§ ve gerçekten uzaktır. Gazeteciler mamasını istedi bizden. Bu parlamento üyesi zat, elbetteki "sadece güvenilir dostlarıyla konuşmakta, diger gazeteciler­ parlamento kürsüsünden "Ben bir Kürdüm ve Türkiye'de le tartı§ılmayacak kadar hassas" olan bu konuda kendi ken­ Kürtler vardır" dedigi için 1981'de, agır kO§ullar altında 2 yıl­ dilerini sansüre devam etmektedirler. Görüştügümüz diger lık agır cezaya çarptırılan parlamento eski üyesi Şerafettin bir gazeteci, Kürt sorununu ve benzer konuları içtenlikle tar­ Elçi'yi ve onun ba§ına gelenleri gayet iyi biliyordu. Bu zat, ge­ tışmadıklan için basındaki meslekta§larını eleııtirirken, bası­ çen yılın ba§lannda kendi partisinden bir üyenin açık bir to­ nın bazı istisnalar dışında, basın özgürlügü üzerindeki plantıda, parti tüzügünün Türkçe oldugu gibi Kürtçe olarak sınırlamalan a§makiçin gerekli cesarete sahip olmadıgına da basılmasını önerdiği için, partisindeki görevinden atıldıgı­ inanmaktadır. m ve disiplin kuruluna verildigini de biliyordu. Şimdiki Türk Türkiye genelinde pekçok insan haklarının ihlal edildigi bir Parlamentosu'nun en çok açık tavır koyan üyelerinin birçogu, gerçektir. Ve bu durum Kürtler de dahil tüm toplumu etkile­ haksızlıga ugrayan, dövülen, tutuklanan ve işkence gören seç• mektedir. Türkiye'deki işkence, siyasi tutukluların sorgulama menlerinin haklarını cesurca savunan "dayanışma grubuna süresi, tutukevlerinin durumu, konuşma, basın, örgüt, yayın, mensup Kürtlerdir". Ancak bunlar, her kesin alenen bildigi din özgürlügü, sendikal özgürlüklerle ilgili sorunlar hakkın­ bif§eyi asıl adı ile anmamaktadırlar. Bu halkın böylesine bir da Helsinki Gözetierne tarafından Aralık 1987'de yayınlanan gaddarlıga ügramasımn nedeni sadece Kürt olmasıdır. "Olayların Yorumu: Türkiye'de İnsan Hakları" adlı Rapor, Dogu Türkiye'de, Kürtlerin nüfusça hakim olduklan bölge• özellikle Türkiye'deki Kürt azınlıgını etkileyen mevcut kO§ul­ ler çelişkilerle doludur. Resmen yasadışı sayılmasına ragmen lan ele almaktadır. caddelerde Kürtçe konuşulmaktadır. Bununla birlikte hapis­ hanelerde, mahkemelerde ve hükümet dairelerinde Kürtçe• nin kullanılması kesinlikle yasaktır (Ek A,B ve C'ye bak). II. ETNiK KİMLiGiN iMHASI 1983'de çıkanlan bir yasa ile, Türkçeden ba§ka bir dilde yay­ ın yapılması yasaklandı (Ek D'ye bak). Köylerde mahalli gö• revliler, dügün törenlerinde geleneksel Kürt giysi, müzik ve Kürt kimligi sorunu, karma§ık bir konudur. Türk hüküme• çogunlukla gözyumarken, yalnızca Kürtçe müzik ti yetkilileri, parlamentoda ya da hükümette görev yapiill§ oyunlarına evinde bulundurdugu için tutuklananların oldugu Kürtleri örnek göstererek, Kürt kökenli Türklere kaf§ı her­ kasetlerini da bilinmektedir (Ek E'ye bak). hangi bir ayrıcalıklı durumun var olmadıgını belirttiler. Ve gerçekte de kendilerini hakiki Türk sayan Kürtlere ayrı bir Aşagıda sunulan örnekler, Kürt etnik kimligini imha etmek muamelenin yapılmadıgı söylenebilir. Asıl tehlike ile kaf§ı için uygulanagelen hükümet politikalarına birer kamttır. kaf§ıya olanlar, Kürtlüklerirıi ima eden, koruyan veya savu­ nan Kürtler'dir. Kürt, etnikliğini, yüzyıllar boyu iç evlenıne­ 1980 ve 1985'de yapılan nüfus sayımlannda kullanılan ler ve asimilasyonlarla fıziksel görünüş ve duygusal varlık * formlarda, "Hangi dilleri konuşuyorsunuz?" sorusu altın­ olarak, daha da karma§ık hale getirmiş bulunmaktadır. da "Kürtçe"ye de yerverilmiş olmasından ötürü Devlet Türkiye'de, yazılı olmayan bir yıgın kaide ve kurallarla Kürt Istatistik Enstitüsü'nün 10 görevlisi aynhkçıhk yaptıkla­ olan her şeyin üzerinde özel bir yasak furyasının sürüp gitme­ n suçlamasıyla Devlet Sıkıyönetim Mahkemesi'nde yargı­ si, yabancılar tarafından anla§ılır gibi degil. Örnegin Kürtle• landılar. Devlet savcısı, bunlan, "Türk dilinin bir lehçesi rin bir www.arsivakurd.orgkısım yerli sanatları, Türk ulusal kültürü olarak olan Kürtçeyi" ayn bir dil olarak göstennekle suçtadı sunulmaktadır. Kürt halk oyunları, Türk ulusal oyunları kap­ (Info-Türk, Haziran 1986). Bu sanıklar, en sonunda bera- samında sımflandırılıp sunuluyor. Bu oyunlar Kürt olarak 43 at ettiler. * Türk sosyologu İsmail Beşikçi, Kürtler üzerine yazdı­ * "Ben bir Kürt çocuguyum. Bir Kürt olarak dogdum ve klan ve tutukevlerinin içinde bulundugu koşullan içeren bir Kürt olarak ölecegim." diyen Denizli'nin Kolak ilçesi• bir mektubu yüzünden 10 yılı aşkın bir süre Türk hapis­ nin bir köyünde öğretmen İsmail Kaya bu sözlerinden ötü• hanelerinde yattı. Haziran 1987'de Helsinki Gözetierne ile rü yargılandı. İsmail Kaya bu sözleri, 2 Mayıs 1986 günü görüşürken Beşikçi, ilkin 1980'de Toptaşı cezaevinde ve yapılan İstiklal Marşı töreninde gülen bir çocugu tokat­ sonra da İstanbul yakınlannda bulunan Adapazan cezae­ layan köyün diğer öğretmeniyle yaptıgı tartışma sonucu vinde işkence gördügünü söyledi. Beşikçi, Adapazan sarfetmişti. Devlet Güvenlik Mahkemesi, İsmail Kaya'nın cezaevinde 8 ay boyunca havasız ve yalnız hücreler arasın­ bu sözleri kötü bir niyetle söylemediğine karar verdi ve ni­ da bulunan bir lambadan sekerek gelenışıkla aydınlatı­ hayet serbest bırakıldı (Cumhuriyet, 24 Ekim 1986). lan, yeraltında karanlık ve küçük bir hücreye kapatıldı. * SHP eski Genel Sekreter Yardımcısı Edip Servet De­ Beşikçi, 1981'de Ankara'da, bir polis karakolunda 3 gün mirci, Ankara SHP genel merkezinde Kürtçe konuştugu boyunca işkenceye tabi tutuldu. Yine 13 Eylül 1983'de, savıyla, Marmara kıyısında bir sayliye yeri olan Yalova'da cezaevi yönetiminin tektip elbise giyme karanna karşı di­ tutuklanarak yargılanması için Ankara'ya getirildi. De­ renişte bulunduklan için, Beşikçi ve diger tutuklu arka­ mirci, Ankara'da bir gün tututklu kaldıktan sonra, Devlet daşları falaka ve elektrikle işkence edilip dövüldüler. GüvenlikMahkemesi Savcısı Ülkü Coşkun tarafından ifa­ Daha sonra Diyarbakır cezaevinde işkence gördü. Beşik­ desi alındı (Özgürlüge, Eylül1986). çi bunu işkencelerin en kötüsü olarak niteledi. Sayın Be­ *Bitlis Emniyet Müdürü Mustafa Üstün, kendi çocukla• şikçi 25 Mayıs 1987'de Gaziantep cezaevinden tahliye nna Kürt adlan takan 12 kişi hakkında dava açılmasını edildi. talep etti. Ankara Savcısı, bu durumu Içişleri Bakan­ Türkiye'den göç eden Kürtler, Türk adaletsizliginin ııgı•na havale etti. İki görevli, bunlann Türk adlan olma­ uzun kollannın kendilerini yurtdışında da izledigini gör• dıgını ve bundan ötürü 1587 sayılı yasanın 16/4 fıkrasının düler. (Milli kültür, ahlak ve milli adetlere ters düşen ve toplu­ * İsveç'de yaşayan Kürt göçmeni M.Emin Bozarslan, mu küçük düşürücü isimlerin, künyelerine kaydedilmesi Kürt dili öğretmenlerine ders vennek için Kopenhag'da kanuna aykındır.) ihlal edildiğini bildirdiler. Kürt adlan bir seminer vermeye çalışırken Danimarka Türk Elçiligi verilen çocuklanıı ebeveynlerinden biri olan Mehmet Şe­ tarafından protesto edildi. ref Kocaman mahkemeye getirilerek, kendisine kendi * Stockholm kentinde Kürt Anaokulu'nun açılmasına çocuklannın adlan degiştirtildi. Diğer dört baba da aynı lsveç Türk Elçiliği karşı çıktı. suçlama ile yargılandılar (Nokta, 15 Şubat 1987; ıkı çocu• * Türkiye'nin Almanya Elçisi, Almanya'da dogan ve Kürt gun adlannı degiştiren Türk bölge mahkemesinin karan­ adlan verilen çocuklanıı kaydedilmemesini Alman görev• nın kopyası için Ek F'ye bak). lilerinden istedi. * Fransız Saglık Ekibi'nin bir üyesi olan Marie Annick * Amerika Birleşik Devletleri Türk Elçiliği, Kürdistan'la Lanternier, Kürtçe müzik kasetlerini bulundurdugu için ilgili fotograflardan oluşan bir sergiyi sunan Newyork 1982 yılında 8 ay tutuklu kaldı (Le Quotidien de Paris, 25 "Cathedral ofSt..John the Divine (bir dini örgüt)'yi bu ser­ Ocak 1982).1stanbul'daki Lufthansa bürosunda çalışan gisinden ötürü protesto etti. bir Alman görevli Franz Reissig, üzerinde "Kürdistan" ya­ * Kanada Türk Elçiligi, Kanada yurttaşlıgına geçen bir zılı antik bir küreyi simgeleyen bir reklamın fotografını Kürt göçmenine, anadili sorusuna karşılık yazdıgı "Kürt• çektigi için 1983'de tutuklandı (The Guardian, 23 Mart çe"yi silip yerine "Türkçe" yazmayıncaya kadar gereken ka­ 1983). nuni belgeleri vermeyi reddetti. * Türk makamlan aynı zamanda pekçok Kürt köyleri• Ankara'da bir Kürt avukat bize, kendi ogluna Kürt adı nin adlannı da degiştirdiler. Tercüman gazetesi 25 May­ verdigini, ancak Nüfus Idaresi'nden dogum belgesi alabil­ ıs 1986 günü, her beş köyden dördünün -Diyarbakır, Siirt, mek için çocugunun adını degiştinnek zorunda bırakıl­ Mardin, Urfa, Gaziantep ve Adıyaman illerinde bulunan dıgını söyledi (Ek F'ye bak). Avukat üzüntü içinde 3524 köyden 2842'sininadlannın degiştirilmiş bulundu­ konuşmasına şöyle devam etti: "Her kesin insan olmaya gunu yazıyordu. hakkı vardır. Hiç kimse bu vazgeçilmez temel haklar üze• Kürt olan her şeyin yasaklanması, Kürt olmayanlan da rinde tahakküm kuramaz. Ancak Türkiye'de Kürtler ken­ etkilemektedir. Kürtlerin haklannı savunan Türkler de di tabii hakianna sahip degildirler. Bu haklar inkar hapishanelere gönderilmektedir. edilmekte, çünkü resmi ideolojiye göre Kürt diye birşey * Bir Türk yayıncısı Recep Maraşlı, Kürtlerle hakkında­ yok; Türkiye'de herkes Türktür". ki bazı ürünlerinden ötürü çarptınldıgı 36 yıllık mahkü• miyetini doldurmak için Diyarbakır cezaevinde yatıyor. Uluslararası M Örgütü'nden bildirildigine göre Maraş­ (Devam edecek) lı'nın saglıkwww.arsivakurd.org durumu kötüye gidiyor.

44 ROHAT

TANINMIŞ DOGUBİLİMCİ VE KÜRDOLOG HALFİN ARTIK ARAMlZDA YOK

Halfin

sonra bize 17 monografi ve çeşitli konulan içeren ~~ust.os 198? yılında ya§ama gözlerini yuman ünlü doğu- ölümünden 4 incelemeden oluşan büyük bir miras bıraktı. bilirncı ve Kurdalog Halfin'in ölümü üzerinden yakla§ık 150 kadar Asya. halklanmn sömürgeciliğe, yeni-sömürgeciliğe ve em­ bir yıl geçmi§ olmasına rağmen, anısı ve çalışmalanna ili§kin peryalızme karşı yürüttükleri mücadelenin tarihsel geçmi§i olarak çok az şey yazıldı. O'nun çalışma arkadaşı Lazarev'in, ve diğer boyutları, Halfın'in çalışmalarında geni§çe bir yer "Asya ve Afr~a" dergisinde yayınlanan yazısım * anmasak, bu tuttu. Bu çalışmalar kapsamında, özellikle Pamir, Afgan ve pek bırşey yazılmadığım söylenebilir. Bu da, Kürt pe­ konuda Kürt halklanmn mücadele tarihi daha somut ve özgül üç .h~bercilik alamoda karşıkarşıya bulunduğu ~iyod~ b.asım~n önemlı çalışma alarum oluşturdu. Halfın, daha 1946 yılında onemlı bır eksıklığı göstermektedir. Pamir halkımn kurtuluşuna ili§kin olarak "Pamir İçin Müca• olan ve kısaca Halfin ola­ Asıl adı Raftula Aronoviç Halfin dele" konulu bir tez hazırladı. Bunu ba§ka çalışmalan izledi. Kiev'de yoksul bir ailenin rak tanınan ünlü düşünür, 192l'de Halfin'in doğu halklan arasında üzerinde geni§ çalışmalar Filoloji Bölümü'nde çocuğu olarak doğdu. Kiev Üniversitesi yaptığı bir diğeri de Afgan halkıdır. 1981'de yayınlanan "İng­ Sava§ı O'nun ede­ okudu. Ancak, araya giren İkinci Dünya iltere Afganistana Karşı" adlı çalışmasını, 1985' de "Kabul Ge­ etti. Aradan bir za­ biyata ili§kin özlem ve tasannılarım altüst risinde Özgürlük Şafağı" adlı yapıtı izledi. yılında Kuzey Oset Devlet man geçtikten sonra, 1942 Kürt halkımn tarihsel geçmi§i, Halfın'in büyük önem ver­ girdi. Pedagoji Enstitüsü'ne d~~i k~nul:ırdan birini oluşturdu. Bir kürdolog olarak doğu­ Halfin, uzun yıllar Özbekistan Yüksek öğrenimden sonra bılırncılerı arasında saygın bir yer edindi ve Kürt tarihi Mer~~z Arşivi'nde çalıştı. Halk Cumhuriyeti'nde Devlet yazıroma büyük katkılan oldu. 19.yüzyıl Kürdistan tarihinin arasında Ozbekistan Devlet Ta­ Daha sonra 1945-1952 yıllan i~~elenmesine ilk yönelen Halfın oldu ve bu döneme ili§kin bulundu ve bu kurumun rih Arşivi'nde çeşitli çalışmalarda bılıms~l ça~malara öncülük etti. Bu alanda çeşitli kadrola­ tarih bilimine duyduğu ilgi, yöneticiliğini üstle~di. Halfın'in rı~ yetışı:nesınde büyük emeği geçti. 1%3'de yayınlanan "Kür• eski belge ve kaynaklardan burada daha da yogunla§tı; yazılı dıstan Için Mücadele- 19.Yüzyıl Uluslararası İli§kiler Özbekistan'da bulunduğu sırada, ?üyü~ oranda yararlandı. Kaps.amın.d~ Kürt Sorunu" adlı bilimsel çalışması, bilim çev• ve İngil­ oz~ll~kle Çarlık. ~usyası'mn Orta Asya yolitikası relerınde ılgıyle karşılandı ve daha sonralan çeşitli dünya dil­ 1957 yılın­ ter nın dogu polİtıkası konularına yöneldı. Halfin, lerine çevirildL Sırasıyla İngilizce (1964), Arapça (1969) ve Doğubilimleri da Moskova'ya gelerek Sovyetler Birliği Türkçe (1976) olarak yayınlandı. üyesi oldu. Burada doktora tezini ha­ Enstitüsü'nde öğretim . ~ürdistan'ın 19.yüzyıldaki durumunu tarihsel boyutları "Rusya'nın Orta Asya Politikası ve zırladı. Tezinin ~onusunu ı~ı~d.e sunan bu çalışma dışında, Halfın, ayrıca Kürdistan ta­ teması oluşturdu. 1857-1976 Rus-Ingiliz Çeki§mesi" rıhının yazımı sorunları, bu alandaki güçlükler ve çalışmalar 1957'de Ta§kent'de düzenlenen "Tüm Sovyet Doğubilimci­ konusl!nu da inceledi. Bu konuda iki ayrı ara§tırması yayın­ www.arsivakurd.orgda toplanan "25. Ulu­ 1960' da Moskova' leri Konferansı"na ve lan<_!ı: Il~~· "~ürt .H.alkının Ulusal Kurtuluş Hareket~ Sovyet katılan Halfin, slararası Doğubilimcileri Kongresi"ne Dogubılımcılerının Bu Konudaki Yeni Araştırmaları" 45 E.ZOZAN

QANÜNAPAŞNAV GIRTINE ÇAWA Ü BO ÇI PEKHAT?

ek te gotin zagon an qanun ji bo çareser kirina pirs u biçuk en Tirkiye di nav gele Tirk de bide helandin fi netewe Wpirsgirek en cimaete ten danin. Her wiha kar u kirinen u kemeneteweyen welet ji hale rake. Ji bo bicih ani'na ve me­ welet, di saya van zagona de dikarİn bi awaki rekfipeki ben besta xwe ya nemiroviye, teoriyen derewin en diroki fi civaki meşandin. Her çiqas daxwaz fi mebesten karbidesta bi reya dan sazkirin; ji Sumera bigir heya Hfıri, Hatti, Hitit fı yen din qanfin fi gele kirinen din ve xwe didin xwfiyan ji, bi gel em pe­ gݧ gelen beri kevn en Rohilata Naveraste wek bav fı hapiren ri qanfin ji reW§a cimaete cida ninin fi cimaet hewceye wan e. Tirka dan nasandin. Li gor ve teoriya bebingeh, neteweye Mirov ku bi vi çavi li mesele dinhere fi hoyen qanfin danane Kurd ji her wek beşek Tirka hate navandin. Le çi h eye ku ev "Tirken Çiyayi'' bi her awi digire peş, nikare xwe ji ser€şa ve pirse xilas bike: Ber çi se­ ango li gor zirnan fi çand fi taybe­ tlyen xwe yen netewi ji neteweye Tirk pir ci da bfin demi fi ji bo çi mebesti Koruara Tirkiye "Oanfina Paşnava" fi her xwe­ peya kir? di tevger fi daxwazen taybeti bfin. Dewleta Tirkiye, ji bo çareser kirina ve mesele, re fi rebazen demokratiye negirtin Gݧ dewleten dinyaye de, ji bo rekfipek kirina naven hevwe­ p€ş fi her wek serdema Osmaniya dest avet siyaseta zordariye latiya gele qeyde fi qanfin hatine danin; merem fi arınane ev fi asimilasyone. Di alik de serbildan fi berxwedanen e ku kar fi bare welet fi dan fi standinen navbera hevwelatiya gele Kurd di xwine de gewizandin fi aliye din ve ji bi her awi dest bi siya­ sivik fi hesan bikin. Çi heye ku daxwaza Koruara Tirkiye ne seta windakirin a zirnan fı çanda Kurdi kirin. Qanfina Paşna­ ev bil, fi dixwest ku siyaseta xwe ya şoveniye di vi wari de ji bi va ji di rereva ve siyasete de wek pegavek nijadpareziye kar bine. Ji ber ve yeke, ji destpeke heya ira, di vi babeti de derkete hale. gele nereheti deııketin peş fi he dam dikin. Mebesta hukume­ te ev bu ku bi çi awi dibe bila bibe neteweye Kurd u gelen O anfina Paşnava, di sala 1936 de hate peya kirin fı diviya ku

(1965), ikincisi de "Sovyetler Birliginde Kürt Tarih Yazınu­ Sözün kısası, kürdolojinin gelişmekte olan yeni dallarından mn Bazı Sorunları" (1966) adlı çalışmasıdır. Bu her iki araş­ birini oluşturan Kürdistan Tarihi alanmda Halfin, unutulmaz tırma Kürt tarihi yazınunda izlenmesi gereken yöntembilim katkıların, büyük emeklerin şahsiyeti olarak yaşamaya devam sorunlarına ışık tutmak bakınundan büyük öneme sahiptir. edecektir. Bunlann yamsıra Halfin, yeni karlrolaran yeti§tirilmesi, yeni ve verimli ürünlerin ortaya çıkması için de ciddi ve yogun çaba gösterdi. Sözgelimi, Kürt tarihçisi Celile Celil'in hazır­ lamış oldugu "1880 Yılındaki Kürt Ayaklanması" konulu ça• * Lazarev'in Asya ve Afrika Halklan dergisinin 1987 yıluıda lışma Halfin'in denetimi ve sorumlulugu altında gerçekleşti. yayuılanan 6.sayısuıda çikan ''Haftula Aronoviç Halfin 'in Anı­ Bilindigi gibi bu ayaklanma, Kürdistan'ın genݧ bir kesimini suıa" başliklı yazısuıda Halfin, yalntz bir doğubilimci olarak ta­ kucaklayanwww.arsivakurd.org Şeyh Ubeydullah hareketini konu edinmi§tir. nıtılnuştu.

46 nayen u ji her hevwelatfyek dewlete ji xwe re paşnavek taybeti bibj ere u ku peywendi bi aşiretek an bi qebileyeki ne bikar bikar bine. Le, ev ne li gor dil u daxwazen mirova bu, mercen nu ve nayen hilgirtin". we di ve qanüna taybetf de hatibün dfyar kirine. Bi wene, xala Di ve xale de, li gel binek naven din mina "Bedirxani'' u "Ba­ 5. a we de wisa dinivfse: banzade" du naven malmezin en Kurda hatibün qedexe kirin. Bo ku ev du mirnl§i'nen Kurdistane, di wexte xwe de, himher "Paşnaven nu, ji zimane Tirka ten stendin". Osmaniya şer kiribün u her wisa ji binek ronakbir u şexşiye­ W ek diyar e, divfya ku Kurdu kesen ne Tirk, mecbur in ji ten ser bi van herdu malhata he ji bedeng nedirnan fı her bi xwe re nave k Tirki helbijerin u ji ve şund de bi ve paşnave ben reya kom el u rexiraven siyasi ve dava Kurdistanek aza d fı ser­ nasin u nasandine. Edi ne tene deşt u dol u avahiyen Kurdi­ bixwe dikirin. Wisa dixwüye ku Komara Tirkiye ji van naven stane, her wiha miroven Kurd jl bi rüxwüyani wek "Tir k" di­ "isyankar" ji pir nerehet bilbil u divfya ben qedexe kirin. Merema rejime ev bu ku bi ve r() ve hatin ditin u nasine. Ji bo serkaren Komara Tirkiye, xasima pişti 1936'e, di nav we ve bikin Tirk" an xelken ku di hund­ "Anadole bi giş aliyen çarmedara sinor en "Misak-i Milli'' de xeyni neteweye Kurd, ire sinaren "Misak-i Milli" de dijin mina yek netewe u her giş­ ka wek Tirk bidin xwüyandine. Betir ji', heseb dikiri n ku bi vi cimatek an kemeneteweyek bi bez u xwedi doz fı daxwazen Çerkes, Laz fı awl, pişti demek edi gelen ne Tirkxasima Kurdkurdiniya xwe netewl edi nemabfı. Ermen belavela kiribfın, ji bir dikin u her ew ji xwe ser bi nijada Tir ka diheslbfnin. Arnavut ji dozger u xebatkare çi daxwazek netewiü çandi ne­ Çawa ku di vir de ji te xwüyan, danina ve qanüne de merc u bfın. Diyar e, yen ku li ber çav bfın fı her wiha ji bo azadi fı m eremen siyasi xwedi rolek sereki bün. serbixweyiye berxwe didan xasima Kurd bün. W ek Kurdistan xwedi welatek taybeti bün, ji ali nifus ve bi milyona dihatin ve Qanüne de hukumeta Tirk, edi pewisti nabi­ Di xala 8. a bej martin, fı xwediziman fı çandek dewlemend bfın. Wisa dix­ xwe biveşere u neta xwe bi eşkerayi diyar dik e: ne ku mebesta wüye ku Qanfına Paşnava ji hemfıya betir neteweye Kurd da­ "W ek Arnavut oxlu, Kurd oxlu naven ku bi her awayi mil­ nlbfı hedefe fı dixwest ku p€şiya geşbün a best fı hişen netewl liyetek tinin zirnan u her wek Çerkes Hasan oxlu, BO§nak bigire. dine didin xwüyan; wek ibrahim oxlu naven ku milliyetek Xasima, çend salade carek ku bi zora singuya beze n faşi h u­ ji zimanek din u ji milliyeten din hatine Zoti, Grandi yen ku kum bi dest dixin fı dar fı dezgehen dewlete beperwa bikar ti­ ji nu ve nayen hilgirtin". girtin, mina paşnav bikar nayen u nin, her Qanfına Paşnava ji wek yen dine mina şfırek tuj li Di ve qanüne de, diyar e Kurdu yen dine rasterast wek mil­ stfıye zarok en Kurd u de fı bav en wan dikeve. Le çi heye ku liyeten din an ne Tirk hatine pejirandin. Salen dawlye de edi ferman fı tevdiren zordara edi pere nakin fı nikarin p€şiya Kurd wek milllyetek serbixwe nenavandin u ser de ji giş nav geşbfın fı p€şdeçfına hişyariya netewi' bigirin. Her wisa li gel Kur­ u nl§anen wan en netewl hatin qedexe kirin. Ev ferman u kar zedebfına zarok fı xorten Kurdistane, her nav u nl§anen zordar ji baş bizan­ u kirinen evçend şoven u şermezar her niha ji dom dikin. di ji betir zede fı fırehtir dibin. Edi dive bin ku bi van qanfınen derewi'n p€şiya vaqiyete naye girtin. D isa, di xala 9. a ve Zagone de wisa te gotin: "W ek Kaçar oxlu, Çapan oxlu, Baban zade, Bedirxani naven

www.arsivakurd.org

47 M.DOZGUN

DERSIM DE KEWRAYEN

ye adetone bino, «Kewrayen» u dA.isayven» lô werte sare Dersim de wayre qedrqimetode girse. Serte mordem biyene ra zu lô tamam ker­ dena iqraro na. Lazek, zewece XO ra aver, gere kewraye xo nas bikero, misyive xo tayin kero. Kes o ke hona «kewrayina» XO ne­ kerda, «sinet» neviyo besenekeno bi­ zewejiyo. Naye lewe de, hete tamam kerdena iqrarone xo ra lô je morde­ mode beiqrar yeno hasav kerdene. Misayven ki niya ra... Zewez, seweta xorto, je serte pilen u camerden yo. Eve vateneda bine, hata na game, gere taye adet u usile camat bere hu­ rend. Werte mefhume «sinet» ve «kew­ ra» u «kewrayen» de alaqatode qayim esto. Ni zuvin ra çera nevene. Na mesela de qese «kewrayen», resm ~ . u rusme adeti ana ra zon; qesa «kew- L.·: ra»y ki hem ye namana domone sine- . . ti, hem kes o ke wexte sinet depeye {;~~-· domon de nisenoro eyi name kena. ~;_:~ ·· .. : r:.; __ .,..... =,"l'!-'!~~~~~.~'-~;,.. .o;;A:~~~~:;Ot"':o:..~~ı..c.: Y ane adete kewrayen de gere hurde- «Heq»e camat amene naskerdene. Ya vas vi, ya ki heywan vi. mena heti bere telewe, anagore usile camat kewrayen dece- MD) vurenayen de, imtanode gir an ra verdene ra. Qamise la­ re ke, qese ya lô adet hurendya XO bicero. zek, çerme kerdene. Eke neqira, venge XO nekerd indi je ca- Taye hen inam kene ke adete sineti, ya ki iqrare kewrayen merdode hewl amene hasav kerdene. Taye wext ra tepiya, dine İslam ra mendo. Hata seweta kok u binyate na mesela teyna eve cira kerdena çerme sare qamisi idare kerd. Dine taye adetone w~xte İslam neqil kene. Hama ra~tiye a wa ke İslam, na adetokan nevuma ra u je verozuy qevul kerd... ))(l). kewrayen, dine Islam ra zaf awer vejiya werte u Islam ra xele Yane, lazek ke tene bi ra pil u verve xorten şi, eve na adete xele kana. Naye lewe de, fıkir u sevev o ketesir eve na adet qamisçermekerdenecerevnene;xorakediyaxkerd,indiwex• kerdo, seweta peydaviyena adete kewrayen raye kerda ra, te domoniye ra vejiyene u camerdi'ya xo isvat kerdene. Hel­ mana ewroyin ra xele xele feq keno. Mesela, taye alime dina vet, adet u toreye cerevnayine teyna sinet nevi, taye adet e bin k ok u binyatewww.arsivakurd.org na mesela sero niya vane: ki estvi. Hama ita de, ma base ino nekeme. Key ke hurendya « Sinet, wexte etiqatone totemiye ra mendo. Lazek ke tene XO ame, qese ama ra dus, ino sero lôvindeme. Seke alime Yu­ bi ra pil, wexte totem (totem, camatone iptidayen de je naniyo kan u namdar Herodot vano, adetesinet kerdene Mi- 48 xo ki wexte ma de xele amo vurenay­ sir'o kan ra mendo. Üza ra şiyo Cuyido (Yahudi, İbrani) u mana ey resm u rusme renge kan pa mende u rozone ma de Aravo. Hata taye caone dina de, hona ciniyo ki sinet kene. Je is. Rama, onca ki taye kene. Mereme mi u wo ke, na adeto tarixiwer­ ye lazeko, na adete cini sinet kerdene ki verezüye İslam ra kihona hukim eve çi usilo yeno hurend naye sero mendo. te sare Dersim de hona Hona na wexte ma de ki, damono ke sinet beno eke never­ vinde ri. dina amene ra bijere hata werte va u neqira, met kene. V ane: «Lazeko tersonek u çilmis, wex­ Ma u piye domono, roza laze XO taylıı kene. Hata gega­ te sinet de berveno; hama i ye ke pete, qe nevervene.» Hen serone domonen de kewraye dma vane: «Eke lazek vi, kewraye aseno ke hona ki sinet je cerevnayina tesvit kerdena wexte ne, hona ke lazek niyamo seweta lazek je sertade esas xorten hukme xo ramneno. Helvet na adeto kani sera xele xo falan kes o.» Y ane kewrayen, de caode muhim cena. Çe ye ke wext verdo ra, taye motive bini pa biye zede. Axire, met ker­ yena werte u emre mordem mdi iqrarbende zuvin ye. Gere heqa dena damone nevervay je motivode veren hona pa menda. zuvin re kewrayen vane, roza tenge de dest berze ra zu­ Onca alimade bm George Thomson, heqa na mesela de zuvin de fikre xiraviye nekere; xo zu kere u hete zuvin bijere... Kew­ yane heqa adetone tesvit kerdena wexte xorten u peydever­ vin; dismen verde taye çi emi çi camerd ve, zuvin je wa u dena wexte domonen de niya nusneno: ray, zuvin ra çena nejene; kiiqrare O li ya. Kam ke na iqra­ «Xusisiyetode hira yo bine na merasimo k~ ameliyat kerde­ birawo zone. Çi ke kewrayen re riyat nekero hem je mor­ ne ya ki cira kerdena parçeyede lesa mordem ya. Xirav ker­ re xo nasnekero, usile kewrayen dismene Ollyeno hasav kerdene. dena azeviya çeneko u cira kerdena çerme sinet ya ki hete bin demade naletme hem kije di qurisone Mehemed» name ra raqilesnena çermey, didanede domon ontene, por birne­ Gega kewrayen, eve «Des di qurise Mehemed este». ne; tede adete niyanen ye. Xerca guretena azeviya çeneko, na kene; vane «werte ma de «Des re ne, aşire re yena vatene. Onca adete bin befayde ye. V ane sinet ki, ornag guretena azeviya Hata kewrayen teyna zu çeyi mordemo kisene u goni kuna wer­ çeneko ra mendo. Ni adeto tedine de, parçe o ke lesa mor­ çe ye ke ya aşire ke zuvlıı ra day zuvin ya «kewray­ dem ra yeno cira kerdene gere rind bero wedernayine; no te, i no ke «des di qurise Mehemed» re dosten bikere u fikre mezvuri yo ... » (2). en» kerde werte xo, indi gere zuvlıı ra berze. Eve her hete xo kew­ Heqa peydaviyena sinet de hona taye nezere bin ki este. xiraviye ve her guretene werte a. Rama, seweta eskcra kerdena verozuye na adeti, na arnage rayen, dosten ya de girs u miqedes ra hata wexte zewejiyayene xo ke ma day bese. Gere naye kivajme ke, Anadaliye de heykc­ Çe lazek, serone daınoniye u tadarike xo vinene ke «kew­ le kane ke bine hard ra vejiye ino de -çi cini çi camerd ve-uzve re wextode minasiv taylıı kene XO lazone XO bikere. Nanete XO kewrayiye cinsiyeti qe niyame birnaylııe u hata xele xele girs viraj iye. Ni rayiya» laze ya ye vane. Naye ser kewra ki haziriya ki musnene ma ke, na mintiqa dina de, uzve zedeviyene ve ra xele aver kewraye xo ra biyaro hurend. zayine je çiyode miqedes ame diyene. Axire na hal, hama xo keno ke besebikero vazife xo asmone payiz ve zimistoni hama tede camatone iptidayiyone vereno de kuno ra çimo Kewrayiye ki je veyvo, eve zede roji awer wayre çeyi, der- ver. Çi ke u wext de, ison hona hekmeta mesela «zayine» te­ de yena kerdene. Kewrayen ra çend svit nekerdvi. Heqa peydaviyena çiye taviyat u zayina mordem de hona wayre fikrode zelal nevi. Na sewete ra, camat XO re «Heqa Hir u Bere­ ket» icad kerde u etiqate xo eve aye ard. Mesela na Heqo ra zuye ki de­ weda Çemisgezeg (Pulur/Sakyol) de vejiye werte. Anagore vatena Arkeo­ logo 3000 sere İsay ra aver, camate na mintiqa etiqate xo eve naye ardo. Ciwanike nfştaro, pese xo fite ra, dest u bojiye xo kerde ra (Niyade qapaxe . , mora diye na BERHEM'e). Hen ase- no kesare iwexti qirvane xo pesa aye de kerde u bone aye de cem gureto de. Helvet je mordemone dini, keso mesul ki uza de estviyo. Onca taye alim e bin ki vane ke, wexte xo de, kes o ke na kometa Heqa Hir u Bereke­ ti verde vineto u xizmeta aye kerda, i tede ame sin et kerdene. Na hereket aye re je hurmeti amo hasav kerde­ ne. www.arsivakurd.org Qesa kilme a wa ke, adete sineti wayre tarixode xele xele kan o. Je cirane XO re U dostone XO re mfımiya kewrayine rusneno, eve Nafa hetede bon de lazeksinet kene. Wexte sinet de kew­ na halinodawat keno. Nasdost o ke yeno kewrayine, her kes ra, lazek ceno pesa xo, haletya ke ci re arda dano ra dest u anagore halwexte xo deste xo verde taye çi-mi ano. Eve na kewraye xo eve qeso qeno fıreqet ya ki hedurya ey ano k e si­ ikrame xo, wazene ke bare kewrayine tene xefif kere. H ama netçi kare xo eve rehetiye bikero. Sinet ke qediya, lazek ben e kewra, gere eve haletiyade girse bero. Qirvane ya çend qirva­ kene cile. Rama wexte sinet kerdene de ma u piye lazek gere no xo de ano, pero pil erzeno «şiniya Mehemed Oli», wexte nere caye sinet, tolde de vindere. sinet de haletyade hewle keno deste lazek (kewraye xo ), ma Sinet ra tepiya camat beno vila. indi kare kewray ki qedi­ U piye kewraye XO re taye çiyo qimeten ano ... no. Ane haletya kewray dane ci, zere ey kene wes ya ki kew­ Sinet, sodir rew dest keno piro. Se ke sare Dersim ve XO ray kene raji u fine ra raye. Rama sinet sera ke eend roj i ya name keno, «hona ke tij honde resene biya berz ya roz tene hefteye verd ra, kewra onca yeno perskerdena kewraye xo. biyo germ», sinetçi «şiniya Mehemed Oli tiji vera nano ro. fta de gere naye kixovira nekerime ke, çermo cirakerde ne­ Camat ve sinetçi ra piya vere xo çarnene ra tij u diwao kene. erzene werte; sinetçi ey beno caode minasiv de keno bine Ni diway, eve zone dimilki ye. Helvet Kİrmance ke eve Kir­ wele. daski qesey kene, i ki eve zone XO diwao kene. Rama tede Helvet zaf caone dina de adete sinet ve kewrayen esto. cafıne Dersim de adete kewrayin kerdene je zuvin yo. N aza H ama honde ke yeno zonene Dersim de, taye tayvetiye veren de imame diwa kerdene, sinetçi ve xo yo. Camate dormi ki h ona mende u kultire camat de tesire xo icra kene. Çe ye ke vatena sinetçi tikrar keno. Çi hef ke, diwa sineti mi viri de ne­ «des di quris» werte de re ya kewraye zuvinye, na iqrarben­ menda; hama rind pe zon ke diwa sinet ki eve «Ya roştya Me­ diya xo az ve az dom kene. N aye lewe de, rivate peydaviyene hemed O li» dest kena piro. Eve veng bervene ve jivejiva milet ve averşiyayina sinayiu alaqate sermiyandariye ra, adet u tore do m kena ... Onca çi yo ke ez rind pe zon, na diwa ki tavone kan roze ve roze sist bene u werte ra urzene ra. Na hal adete dine İslam de çina u mexsuse sare Dersim ya. Serone vereno kewrayen de ki xo eskcra keno. Tayvet suko de, indi taye kes de werte camat de sinetçiye meheli bi. Memurone dewlete anagore adetone Kirmanciye kewrayen n ekeno. Ben o ke hata ne, sinetçiyone meheli domoni sinet kerdene. Na rivat ra ino çend serone bino, indi na adet ki tayvetiyon e xo yo kana bine adet u usile camat rind zonene u kare xo rind raye ra berde­ ra vind kero. Qene je kultire sareDersim nas bikerime u bi­ ne. Rama nika, kare sinet kerdene, je kare emeliyat yo u xi­ nfısnime. susiyete kani indi werte ra b iye vindi. Diwa k e qediye, cam at, zuvin ra sizde (niyaz) beno, her kes pero erzeno «şiniya Me­ 1. Isnıet Zeki EYUBOGLU, Anadolu Inanç/ari, s. 168. hemed O li» u cerene ra zere. 2. George THOMSON, Tarih Oneesi Ege I, s. 40.

www.arsivakurd.org so R. T.HULMANI

SOHBETA DU GUIAN

Sibheyf za da du gulan GulaSor: Didan hev silava dilan. Bah€ sibh€ da min silav Ket gerdun şolkar u xebat Min kir peşkeş bfhngulav. Nu çebu hereket u le bat. Peşin mehvan neqşneqşok Ku dibU peşberf evar Reng zeren be/ek perperok. li hev dikirin pirsfyar. Ser min da wer hedf hewirt Xelata peşin ji min girt. Gula Sor: Ye dudılyan dilovandil Wer nerm hedf bi dengawaz, Serdengbej xwendevan bi/bil. !ro roja te çer bU derbaz? «Gula can, tu nazik sorgu/ Deng-reng Jıeval in>> got bi/bil. GulaŞfn: Melıvane sehan xortek zilam Pe/en min sibheyf şevda, Hat bo hez di/an, kibar fam. Hedf vekir şfrfn kUr xewda, Ser min da bıl meze ıl xar, Melıvane min ye en peşin Şiklim çekir, ew bıl wenekar. Du tene hingivfn meşin. Ser kaxez da reng dan berhev, Pe/en min vekirin tevda Nfşan da got: «Va gula bedev>>. Teda gerfyan ber hevda. Melıvane min, ye çaran Ez bo wana bubUm dilgeş Hozan mamoste Jıelbestvan. Nektar wan ra kir peşkeş. Meze kir bi bflın nefes and, Mehvane duyan çuçikek Ser min da helbestek baş xwend. Ser neqişf, çav Jıarikek. Ye pencan, yekf hal nexweş, Li min da nfkil, tev dahşand, Bflın kirim bo me/hem dilxweş. Ruhcane min zor eşand. Keçikek ciwan hat ba min, Paşe ser da dengawaz xwend «Çi xweş e te bi hez fambikin>>. Kula min dfsan cewirand. Nılr kemal kalpfr jin ıl mer, Melıvane sehan xanimek, Ruhcan ban, temfz di/ik zer. Kibar ji canan canikek. Herdukan bflın kirim ter Bflıfn ji min kUrkUr keşand Gotin: «Vana ew gulen zer>>. N av ruhcane xwe da rekşand. Ye paş: Bi xwe be lke tet bo hez Ye çaran merikek beşer Paşe xwest ku min bike gez. Axnıax, aqil kem bU li ser. Hezar cari şukir min xwest, Sere çend guZci/ınara bizdand, Surf /ev ra kir xwe parast. Ket min tirsherzing, min lerzand. Ye pencan zarokek Jıar, Herdıı gulan: Bi mist, maç kirim be qisur. Paşf bubıl roj ber evar, Hezar carf şukurdarfm, Bo silavan xwe kirin xar. Heşta dijfm rengbflıfndarim. Pelen xwe kişandin serlıev Dfsan ketin şfrfn kUrxew. Gula Şfn:www.arsivakurd.org De niha hat ba te ew dor Beje roja xwe Gula Sor. 51 JARMO

Keremke fenno Goşt, şir, muh gişt yen baven kal. War e gunde !anno Xelaten wan, Neh hezar sali peşda Darkodik, taskevir Xweş jiyinek çeba mejda. Şikil tişten xwe heri a kevir da çekirin Tezani Wana Ew dem dewrane zemani Ew hacetana gişt neql rekirin. Ew bUn dewsreça insani. Hat Navbera KerkUk u Silemani Dest bi dest Da dem Neşkest. Çekirin kevne gunde malxani. Ditin Çavbi çav, Keremke fenno Anin War e gunde !anno. Gavbigav M alen Bi rexistin law bi law. Kerpiç diwarber Ev Wek qutiya zere zer Ne ditine xemd de Çargoşe. Neh hezar sali kem de. Ew bist u penc mal bUn wer Awahiyen peş me yen beşer. H un Dibejin Dor bibin kom Ser erde bin asmana şin, Wan E wbUn çand-kultura peşin. Metlı bikin be /om. Tevi Bejin Pfrek, mindal, mera jin Ne/ı hezar sal Piçuk a mezin Emege baven kal. Dijin Bikin hezar şukir Li gunde l anno. Runin li wir Bo Keremke fenno Sifra hazir. Wayan Molıriken mercane De Ciliken me yen peşi ketenkitane Bixwin Wekidin Keremke fenno Dar, bax, bostan ew xudane Ware Ce, genim, dexil çandine wan e. Gunde !anno. Biliwe Dewaren www.arsivakurd.orgde/al Beraz, mi/ı, bizin, pezen mal

52 M.DERSfMİ

MANA iJ NAVEROKAFELSEFE

mina felsefe u peyva «philosophia» di Yewnaniya kevnare de wek «phi- logiye rizgar kiriye. Ev bilyera ji bo zanistek gele giring u mezin. leo» u «sophia» bi berhev kirina du beja pek hatiye. Ya mirove xwedi birazadbU niqitgoranek Pelsefa Yewnan, ha yekcar u bi awa ki zanistek serbixwe yekemin ~ana «aqil» an «zanine~ dide, ya duwemin ji te demeket p€§e; ew ji wek gݧ kirinen mirow u herhemen civa­ mana «zanıst» an «zanisthezi» ye. U bi tevayi dibe «zanist» u ki yen din, di demek dür u direj de pek hat u gav bi gav gibişt ji seri pe de her bi ve mana xwe hatiye nasin.«Felsefe» ji,Ere­ u tekuztir bu. Çi heye ku tebini u dinyabiniyen beriya felsefe bfya ve peyva bere ye u Kurdf de jf her bi vi awayi bi kar te. herhemen jina roje u yen xebatek prakttk bun; ji cerib u kar felsefe bi ve mana xwe ya bere nemaye u li gor re­ Çi heye ku u bare rojin derketibiln, u bi pirani di nav mythologf u bir u di~ok a mirovayi u çanda wl her çu berfireh bUye, gele r~va b~~eriyen din en koroele de xwe dfyar dikirin.Bi gotinek dine, u betir manadar u dewlemend bUye. tışten dın bi ser de hatine divıya ku her endamek koroele be şik u be rexne ev dazani­ u pren­ Felsefe wek zanistek serbixwe, xwedfrebaz (metod) nen dini u rastiya wan bipejiranda. Li gel ve yekewek cerib u Diro­ siben taybetf ewilcar li ku u bi çi awayi dest pe kirfye? lenerfn hinek herhemen din jf, ku di p€§ bajarvaniya Yewna­ u digere demen ka peydabun a ramanen felsefi heri kevn e ne de Mezopotamiya, Misir, Çin u hvd. de peyda bubiln he ware seretayiya jina mirovayi. Di vf qonaxf de mirov he di her negihi§tibun qonaxa teoriyek gݧti u he ne herhemen te~ek u buye­ ji~a civ~k~ de p~r pir. pa§demayi bU; nedikari hebUn zanistf biln; bi gݧti, he di gava ceribi de biln u heya derecey­ bike; bi h oy ~en xorıste ( tebıet) bı awa ki rast u zanistf şirove ek teri çareserkirina jina rojin dikirin. Matematika Misre, ku reW§ u dawlyen wan bizanibe. Le dfsa ji mirov, hewl daye ezmannasiya Babüe, di ware zanisti de he di qonaxek nizm u mirov hew­ u mercen xwe u yen dorbera xwe hin hibe. Bo ku lawaz de biln. Serdema destpek a felsefe de zana u ffiosofen Di seri cedare we bu, u jina w ı giredayi bi wan zaniyara bu. Yewnane bi du pirsen bingehin ve rubiru biln: Ji bin sibera rih u can de her tݧt w ek jindar diliate xwilyan. Her tݧt xwedi dine derketin, bi awa ki zanisti u teoriki berhevkirina zamya­ xwe li di­ bU. Ango mirov wisa tedigibişt u li gor ve tebiniya rf yen bere. Dfyar e ku ev ne xebatek sivik u bexeter bU. Her ve nyaye niheri. «Mythologia» yen bi nav u deng, herhemen wiha pewlsti bi zanayen xwedf azadbir u çavnetirs hebU. Di a d.fma seretayiye ne. Bi wene,buyeren pir rengfnen dastan wl demi de, bir u ceriben mirov derbasf qonaxek wisa bubiln wi demi ne. Mythologi, dastan u gele «Ilfyada»ye bermayiyen k~ ~dogı_n~»y~n ~ine u tabl~yen.tevaturiyen mythologiaye edi u tebinfyen komela seretayi ve ha­ herhemen kevnare binerin tere nedıkir; pırsen ku derdiketın p€§e,yen ku dihatin bire edi her xwe­ tine xemilandine. Bi gotinek din e, ji seri pe de mirov bebersiv mabiln. Divfya ku zana u ronakbiren koroele re u re­ ku di dinyabiniyek buye. Her ev bi xwe ji dide xwilyan revek nu bigirin p€§; ne bi çavek dini u miroven xwedi biru­ herhemen­ ramanen felsefi, çi rast u aqli bin çi nebin, di nav bawer, bi çavek zanisti li xoriste u hebilna mirov u komela mirov nikare ve gele kevn de jihene. Ji her ve yeke her çiqas mirovfye binherin. Bi ve rewş u tewra nu ewilcar felsefe di pey­ rewşe wek ~

www.arsivakurd.org

55 Qonaxe beg(lno Peroyfne xo çama Ma sero kerdo Şi kotve zere, Duman u miji. Çever xo sero huşkf ra daza, Werere!.. V ane imdade Kuresu de meşere Can€ can€ can€ Meyfte Kuresu bivo werde Sosinami, Kuzone yava. To can ane cani Hfre roz u hire sewf, Xatir be to bo, Mi sero veng da. Ma niştmero gemiya Yunanf, Tesefa min e kokim ke kewte, Dengiz !ete kerdo X o re şine sare xo na ra. Kotme hudide Trabzanf, Na deqa mordeme venga mi da, Şime ondere Estemol de vejiyayme. Va ke, «Urze wze to çi berdf H eser€ to zor kerdo, Gos ukerike ma>>! Qonaxe begano, Mordemo qiratlf hawo tayfn kerd Ma sero kerdo durnam u miji. İmdade to de rusna. Xevere ama vane, Venge ti yo kokimf, Si/eci ame iskele Topxanf, Cero amoWuli Diwa, Şin e ke yara xo pers kerine, Mi çim€ xo kerdf ra, Vejiyay ke hete ma ra kes çino, Tomire xo guret, Pero gennewere merate ne Ters ani. Çixi sero kutne sama. Werere! .. Mi nezonit ke çitUr Ez heyran bi Venge mi hesna, Rindeka mi, Dota mi de vejay Heyrane tu ne, Di biray teko zu zama. Gerdane tu ye şişf, Qedaye roye xo bijerine, Şine çe, simonu -3- Tutun€ Muşf. Lao kata sona rew be Şer€ je sare Xinişi. Bezna to rindeka Ti ve wayre xo kena Qewaxa min a reza, Can€ rew be fmane mi şi, Çene ma newe Sosinami, ameyme, Ne zoneme Sulvis ra vejiye hal u usile na qeza. Tim tim ne namuşi. Pilemoriye de reqf simito Sate hot u nema, Terkil u amune naza, -2- Min o da çever ro, Vana fao ti ya kama, Tezele tu ye sey re Dil dil na sewda Me/em melem, Dil di/na sewda, Kivarenf meymanenf naza. Dila'm çix amo, Hey; heyi heyi Çixe koune hete ma. Sayzr dosto heyf, Kote ra raye son€ Hfre ten ey dot ra yene Di biray teko zu zama. Saytre min o teyf, Kotu ra dime mi veng da Qedaye to bijeri Gos ro mi nena dara. Urjfne ra ver vo ci şen, Sate neqediye Uşira destf bijerf, Qopmis biyo amo, Biyari xo re meyman kerf, Çixe koune hete ma. S ono tari nao ame, Dewaro berde Saye xo benu bone peyf, Di biray teko zu zama. X ele wexto ma zuvfn nediyo, Mi tomire xo guret, Esmo vera sonu kunu peyf, Çixi serowww.arsivakurd.org veng da. Des u di cay poro flliko, Çewrese çe Xonneçikan Gerdane sisi sero kenu /eteyf, Amo sere şivingan. Melemami, 58 Çene heke roze çime ma to negneno, Baramire Heq amo comerdlye, ager ma zere de nemaneno, Şlnı'l ke kose oda de nlştaro, Ciger beno leteyf. Ti vana dina g(lzellye, Sere sirote veseno, Uşte ra ame deste mi toqa kerd, Sa a ke dare ra esta, Mi XO re lew na me/ama xo ra, Lao qedaye to bijerf, xevera ma, Tome xo mendo, Zere u goyfle to ra esta, Tome Baxdad xunnaşfye. Lao qedaye to neceme, Şfye mi re qewe pote arde, Sere tenganfya, leto zu qewa leto zu site mfye, Lewe ma o to dest ra, Leto zu mi simito, Şflfye sano koıl, Leto bin, a.xU bo, Laşerf kerde çemo, Gula mi ro neşfye. Uweamaşfya Xatire xo wast blnu tever, Dere Heydero de vineta, Vere çeverf de guret mi ra, Qemer, Qemer Tirkone Anadolfye, A kf derdemin u to r€, Des h ot mordemi dane zu mordem ro, u na goyfl re esta. Tey çlno şeref u camerdfye, Koye sere ma persena, Mi va Heqo nika bivfyene Kap u na riveşf, JVazaçorxoneEJnnancfy~ Ere us ar na o ame, Ma ve simara perodene, Fetelfne şfx u dewreşf, Sarf bfdfyene kerden u camerdfye, Hfre fizilf dewa sima de este, JVata-dota dane mi ro, Çenekon ke donne ma ra neşf, Lesa mine sey kerda mirdfye, On der no goyflo, Şerefe Tirkone Anadollye, Loqme nu ke peynfya gula mi ro n eşi, Men do ro şerefe xanimone Qerekoylye, Serve yara mi vo, çenekon, Mi va kotf menda, birese, Onder avor de neşf. Xizire sata teng u darlixfye, Xizirf mi re çe/e vegf, Bojfye mi guret, vetro silametfye. -4- Mi uşfra xo gıırete, Sana sılse yolfye, Taye ca ke şfne, Linga mina raste vinete, Ere koye sere ma persena, Melemami, JVeşfye, Peyser cerılne ra amo dewa yara xo, Çfçeg o, gul o, Ke sewe bfya nemfye, Wene çlçego de, Tezele mine sey re noroci Vıleçewte xo simbilo. Vorena birnbareka silfye, Vana lao hen mavaze, Sewa ye comerdi mi sero, Pfye mordeme sey Heqo, Kerda teng u tarfye. Heq dfna de mordemode pflo. Mi çime xo naypera kerdl ra Hesere goyflf sano ma, Ke sabaxf sano gile koıl, Zere ma dirvet o, ku/o. Xoze hao vejfyo ra camfye, Ere mala sima rinda Mi va Heq o sikre mi de tovo, Melemami, Tirkl nika bene topl s one camfye, Ver de sona şılye. Sonıl me/ama xo remnenıl anu Melemami, Eve be rehetfye. Mala sima rinda, Pey de sona şılye. Gira gira oncfne şfne, ana lao to re silayfya, V Ha wa kuta camf bervena, Meşte be çe ma meymanfye. Sere çimane xo je asma newlye. awanikeda qayet rindeka, Dota ame zeleqfye yaxe mi ra, Melema mi, axirbaşlfye, Maa xı'l wa zalim a çevesaylye, Hem axirbaşllya hem rindeka va, Hem ki tasfllfye. Mi «lVajnf mi ra çi wazena! Ama lewe ma de hUrdf hUrdf qesey kena, www.arsivakurd.orgTo de çf no gonf-qeyrete EJnnancfye». Jılya axirbaşllye. Vame urze! Roza bfne ez terkilo şfyo, 59 Çena xo ra mi dime fiye, Vana, 5- «Na qeso mi de meke, S ome xevere dame Tirko, to kisene Meyite to erzene sere suse yolfye>>. Mi va, Çene mala sima rinda Rindekami, «Najni ti ça naye kena, Ver de sona şQye, Hire xana sero ju ne, Çene mala sima rinda, Ti Heqi naskena mine sey bide Rindeka mi, Xatire site Ana Fatma Sipiye>>. Vana, Pey de sona şQye. Cor de raşte «Lao, naye sero to ça xo mi bfye, do merdene, Juya qeregoz Altuste naye ju cfnfye>>. u qereqaşliye, Mi va, Mino si/am da ci, Guret «Najnf, aqile to er nekeno, ra si/ame Heqfye, Xo çama mi de nfyada, Her helmete dina de nebena juye>>. Vana, Bine çimu ra mi de haye, Te «Lao, maa mi re Heqi ver u te dima oncfyayme şime, demekeme, Çevere Raa imam Caferi caverda, apartman de kute zere, Vejfye qate Dawere çond sero ra diyine, bfya Yezidfye, Bfye Tek arasi nedana, bojfye mi ro yeme zen~ Vana fao Dewamli sona camiye>>. ti ça honde sennayena Ez u to ra domone «Najnf, ti ke raa xo ra donmis bfya, Ti bfya cenemfye>>. Topraxa Tunceliye, B ara mine Mi ke ci ra heni va, sey re Heq amo Hurendfya xo de vinete, comerdfye, cemediye, Roza Des te kfvara xo guret, kir u vire, Arde vere çeverf. Mi nezona ke, Çi tar ame Mi va ya to remnon bon, çitar şiye, Uşta ra mi ra xatir Ya ki meyite mikuno we/ate xerfvfye, wazena, Dina mi sero Mezela mi ke kute we/ate xenvfye, kerda X an u xiravfye, Xo viraze be mezela mi ser Sewa yeniye, Mivamelem, Ti ke Heqinas Çene ti ke eve qelbo pak kena, Na deftere Bere mezela mi ser, mi ra yazmiske Adresa xa ya doxrfye, Hardo dewres geste sono, Vana fao ez Mezela mi bena kewfye. ke to de Xayin qesey kena, Nevini safate Ana Ere to remnonu a Nazmiya vesayfye, Fatma Sipfye. To remnona bena çe Emed Gungorf, Pflemao, Çene mala sima rinda, Rindeka Mordemode bexto, mi, Min u to sero keno Ver de sona ne gavanf, Na Ser u sewfye, ra awer qisawete mi çinevf, Werte çor rozo Çevere hukmat de kuno zere, de Min u tovera To ez kerdo Keno dawa wekflfye, Wayre efkare giranf, Damako Areyizo, Çevere hukmat de ke çare nedf, To dima «Otuz Sekiz» ilan keno, waneno Je bilbile yavani. Beşli keno xo henne ra, Sosin Aşinnone Helevi saneno xo miye, Mi de be Tirki xo re bere bivine, to remnonu bonu, X o re biremni beri, Şeref u kerden u camerdfye, V Mirode min u to bikero, ana, «Lao Cer Kemere Duzgini mordemode se u feqfra, Besenekena nedana, Cor Go/awww.arsivakurd.org Buyera Kewfye. Qolind u haletane sarf». 60 Sosin, Mi de be to renonu bonu, Ye min u to fqrare 0/fyo. Heq keder nedo, Vanobira, Kedere çewres çeene Karwanf, Mi re qalo nfyanen meke, Ane zu gfze morene dane Tezele to re esmer istek qapa bfyo. Qolind u haletone pera to Mi va bira, Hfzol u Xiranf. Qesa to doxrfya, Pere Turkfya ke qevul nekerde, Tali tezele mordeme seyf Zalim one, Core dina de hUyo? Morene pero marke Almani. Mirode min u yara mi dekero, Vana, Xizire Gola Buyera Kewfye. «Lao, qeydu ma ser mavaze, Xeverf kene, bive be gumanf. Çene mala sima rinda, Rindeka mi, Çene mala sima rinda, Ver de sone hfrf, Rindekami, Hfre tercuman i ma Areyizı2 ra vejfye Ver de ne henfyo, Feroyfne gonf qeyrete xo Sosina mi, Esto hete TirkUne Qirşehfrf, Qizil surete ye xo vet o, Mi va bira nfya mekere, Resme xo nopira rusno Gonfya XO merzere, Teseqlfyo. Bide xatire rayver u pfrf, Gıtret şfnu Tempilteno nevesaye, Mi tesefa xo simara gureta, Çe Tome Kudekf, Mirode min u yara mi bikero, Mi va Ali Çiçek Xizire peye Pirde sarı. Ti ve comerd kena, Namelema mi re istek bfya,

www.arsivakurd.org

61 MALMISANIJ

BAZIYÖRELERDE • • DllVIII1 VE KURMANO LEHÇELERİNİN KÖYLERE GÖRE DAGILIMI -II-

Bu araştumanuı geniş açıklamalı birinci bölümü dergimizin ri/ı ve beşeri cografya açısuıdan hem de toplumsal yapıyı tanı­ geçen sayısuıda yayuılanmıştı. Bazı okurlarumzuı 2.sayıyı edi­ mak isteyenler ya da politik çalışma yapanlar açısuıdan da nememiş olmalan nedeniyle aşağıdaki listeleri degerlendinne­ önem arzeder. Künçe gibi yayıldiğı alan hayli geniş olan ve sü• de güçlük çekebi/eceklerini düşünerek, yazann geçen bölümde rekli tehdit a/tuıda bulunan bir dilin ve bu dilin lehçelerinin yeralan yazısuıdan konuyla ilgili bir aluıtıyı yinelemekle yarar konuşuldugu yerleşim birimlerinin ciddi araştrrmalar/a tesbiti görüyonız. Degerli araştumacı Malmisanıj dunınızı şöyle ta­ ise bu nedenlerle daha da gereklidir. Bugün birçok dilin, bva­ nunlıyordu: ka/un konuşuldugu alaniann tesbitini, dildeki bazı sözcüklerin "Bir dil ile veya bir dilin lehçeleri ile ilgili olarak edinilmesi ge­ kullanıldıgı yerleri gösteren dil haritalan ve dil atlaslan bile ha­ reken temel bilgilerden biri, sözkonusu dil ya da telıçelerin kon­ zu-lannıış iken bizim henüz lehçe/erimizin ve hatta genel olarak zışuldugu yerlerle ilgilidir. Kuşkusuz dilin ya da lehçe/erin Künçenin bile dagılun alanlannı yeterince tesbitedememiş ol­ dagıldıgı alaniann o/abildigince detaylarıyla bilinmesinin bir­ mamız üzücüdür". çok yaran vardu-. Dilbilimi bir yana bu konu lı em sosyo/oji, ta-

(Köy/erin adlan açıkta, Türkçeleştiri/miş olan yeni ad/an ise 5. Halvariye (Kacylar) D parantez içinde verilmiştir. Hemen karşısuıa konulan haifler de 6. Mılo (Örenönü) D konuşulmakta olan lehçeyi belirliyor.) 7. Heniye Dızdo (Pınar) D 8. Zaxge (Sarıtll§) D Mameki (Kalanffunceli) il merkezinde Dırndi ve Kurman­ 9. Text (Taht) D ci lehçeleri konuşulur*. Çıxeke (Çiçekli) BucagJ.: Bucak merkezi olan Çıxeke'de 1. Havigpax (Babaocagı) D Dımıli lehçesi konuşulur. 2. Korkeswww.arsivakurd.org (Batman) D 3. Çola Hero (Çalkıran/Çiçekli) D ı. Tursmege (Aktuluk) D 4. İksore (Gözen/İksor) D 2. Tap (Bll§akçı) D

62 3. Welıkan (Baylık!Velikan) D-K 10. Germısi (Bulgurcular) K 4. Sixsox (Burmageçit) D ll. Daleburan (Danaburan) K 5. Cemceli (Çemçeli) D-K 12. Hasorik (Dazkaya) D 6. Sırze (Çılga) D 13. Xocewanis (Demirkazık) K 7. Xeçe (Demirkapı) D 14. Qurçık (Doganlı) K 8. Merxo (D oluküp) D 15. Tırkele (Doludizgin) D 9. Kano (Kanoglu) K 16. Gavan (Gümii§gün) K 10. Xosor (Kopuzlar) D 17. Qılaçiye (Kalaycı) D ll. Sorpiyan (Yolkonak) D-K 18. Kela (Kaleköy) K 19. Qewaxtepe (Kavaktepe) K Pax (Karakoç) Bucagı: Bucak merkezi olan Pax'da Dımı­ 20. Dilano (Koçkuyusu) D li lehçesi konU§ulur. 21. Qawfine (Köklüce) D 22. Reşmezra (Oymadal) K 1. Ambar (Anbar) D 23. Temırtax (Temürtaht) D 2. Sovayige (Atlantı) D 24. Kırzi (Yazeli) K 3. Çuxure (Çukurköy) D 25. Tarpasor (Yenibudak) D 4. Vıle Kaso (Erdogan) D 26. SındameJorın (Yukan Oyumca) K 5. Xeceriye ( Güdeç) D 6. Gomeı:nişi ( Gümemi§) D Mezgir Ilçesi Pere/Qereçor/Çarsancax (Akpazar) Bucagı: 7. Vankug (Gürbüzler) D Bucak merkezinde Kurmanci lehçesi konU§ulur. 8. Putık (Kuyluca/Kuzluca) D 9. Korto/Kortan (Meşeyolu) D 1. Hewedan (Ayvatlı) K 10. Seyno (Sinanköy) D 2. flano (Balkan/İlanlı) D ll.Gewreke (Yeşilkaya) D 3. Demırcıyan (Demirci) K 4. Seyitli (Elmalık) K Tuhk (Sütlüce) Bucagı: Bucak merkezi olan Tulık'de Dı­ 5. Şomi (Gelinpınar) K mıli lehçesi konU§ulur. 6. Goydepe ( Göktepe) K 7. B asi ( Güneşdere) K 1. Roşnage (Alacık) D 8. ~oterız (Güneyharman) K 2. Axdad (Baldan) D 9. Ismaili (Ismailli) K 3. Gıniye (Çıralı) D 10. Sorek (Karabulut) K 4. Pilvank (Dedeagaç) D ll. Qere Wısıf (Karayusuf) K 5. Dilek D 12. Gansan (Karsan) K 6. Sedxano (Gökçek) D 13. HO§İ (Karşıkonak) K 7. Saxsig (Güleç) D 14. Qeçi (Kayacı) K 8. Hengırvan (Karagöl) D 15. Paxnik (Kepektaşı) K 9. Kocalar D 16. Quyicıx (Kızılcık) K 10. Vananz (Suvat) D 17. Quçi/Quçiyan (Kuşçu) K ll. Hegawo Derg (Uzuntarla) D 18. LamkiLernk (Obruktaşı) K 19. Korekan (Oguzbaşı) K * Mameki (Tunceli) ile ilgili bilgiler Mustafa Düzgün 'ün yar­ 20. Çelxedan (Ortadurak) K dunıyla tesbit edilmiştir. 21. Hors (Örsköy) K 22. Uri* (Şavkın) K

Mezgır/Mecınger (Mazgirt) İlçesi: İlçe merkezinde Dımı­ li ve Kurmanci lehçeleri konU§ulur. Dımıli lehçesinin daha Mezgir ilçesi Moxendi (Darıkent) Bucagı: Bucak merke­ agırhklı oldugu söylenebilir. zinde Kurmanci lehçesi konU§ulur.

1. Şorde (Agaçardı) D 1. Ferec (Akdüven) K 2. Çanture (Akyünlü) D 2. Şilk (Akkavak) K 3. Xozinkıx (Alanyazı) K 3. Qurqurık (Aktarla) K 4. Lazvan (Aslanyurdu/Onba§ılar) D 4. Alxan (Alhan) K 5. Çanaxçıya Cerene (Aşağı Çanakçı) D 5. Coşık (Anıtçılar) K 6. Sındam (Aşağı Oyumca) K 6. Seyweliyan (Ataçınan) K 7. Hezırgewww.arsivakurd.org (Aşağı Tarlacık) D 7. Canig (Aydınlık) K 8. Ka§tun (Avunca) K 8. Dawali (Beşoluk) K 9. Mazra Beglero (Beyler) D 9. Çet (Çatköy) K 63 10. Beroj (Dallıbel) K 6. Golbariye (Sögütlütepe) K ll. Qeceran (Dayılar) K 7. Surgıç (Sürgüç) K 12. Baxin (Dt:debag) K 8. Ulupar (Ulupınar) K 13. Hulman (Dogucak) K 9. Cerxıke (Yalınkaya) K 14. Riçik (Geçitveren) K 10. Erindeg (Yamaçoba) K 15. Kupık (Gelincik) K 16. Gome Qerec ( Güleç) K 17. İbimamud (İbimahmut) K Paxşank (Pınarlar) Bucağı: Bucak merkezi olan Pax­ 18. Lodeg (Kartutan) K şank'da Kurmanci lehçesi ve Türkçe konuşulur. 19. Dırhan (Kızılkale) K 20. Şixık (Koyunuşagı) K ı. Balıser (Beydamı) K 21. Manikırag (KU§aklı) K 2. Xarseng (Biçmekaya) K 22. 0U§Xane (KU§hane) K 3. Hafsig (Böyürtlen) K 23. Mestan (Ortaharman) K 4. Vasgerd Çalıözü) K 24. PUlan (Otlukaya) K 5. Çataksu/Abdolu Türkçe 25. Xırewe (Öreniçi) K 6. Xırneg (Çimenli) K 26. Bılan (Özdek) K 7. Markig (Günbogazı) K 27. Xı.ştan (Sankoç) K 8. Qeceran (Kacarlar) K-D 28. Axkilise (Sökücek) K 9. Gados (Karagüney) K 29. Dere Kare/Kardere (Sülüntaş) K 10. Qoçpıxar (Koçpınar) K 30. Goman (Yaşaroglu) K ll. Xaxi (Konurat) K 31.Şobag!Şovag (Yeldegen) K 12. Pirinççi K 13. Zımeq (Sumak) K-D Pertag () İlçesi: Ilçe merkezinde Kurmanci lehçesi 14. Tanz (Tozkoparan) K ve Türkçe konuşulur. 15. Mısaderıc (Yegencik/Arpalı) K 16. Yeniköy K 1. Coravan ( Çakırbahçe) K 17. Horige (Yukarı Kayabaşı) K-D 2. Zeverek (Demirsaban) K 3. Dereli Türkçe 4. Zeve (Dorutay) K-D Xozat () Ilçesi: Ilçe merkezinde Dımıli lehçesi kon­ 5. Balan (Geçitkaya) K uşulur. 6. Kave (Kolankaya) K 7. Re,şıkan!fil (Korluca) K ı. Axveran (Akören) D 8. Mercimek K-Türkçe 2. Pıxamiye (Alancık) D 9. Saxman (Sagman) Türkçe 3. İncıxga (Altınçevre) Türkçe 4. Cemalan (Balkaynar) D Pertag Ilçesi Avşeker!Şevaq (Akdemir) Bucağı: Bucak 5. Hopık (Be,şelma) K merkezinde Kurmanci ve Dımıli lehçeleri konuşulur. 6. Miksor (Bil ekli) D-K 7. Kernıge (Buzlupınar) D 1. Kurme,ş (.A§agi Gülbahçe) K 8. Lolontaner (Çaytaşı) D 2. Tıtenig (Ayazpınar) K 9. Dewrescemalo (Dervişcemal) D 3. Koxpinıg (Ballıdut) K 10. Erxane (Geçimli) D 4. Celedor (Bulgurtepe) K ll. Sovge (Gözlek) K 5. Baravan (Çukurca) K 12. İne (İnköy) D 6. Taxsi/yan (Gövdeli/Tahsu) K 13. Bargıni (Karabakır) K 7. Omakan (Konaklar) K-D 14. Qerece (Karacaköy) D 8. Kurm6§a Jorın (Yukarı Gülbahçe) K 15. KaraçaVU§ D 16. Kavuktepe 17. Koruköy Rumkix (Dere) Bucağı: Bucak merkezi olan Rumkix'de 18. Qolce (Kozluca) D Kurmanci lehçesi konuşulur. 19. Qewxe (Korukaynak) 20. Denke (Sarısaltık) D 1. Saxmane Dersımİ (Ardıç) K-D 21. Tawuge (Tavuklar) D 2. Simsor (Bakırlı) K-Türkçe 22. Taner (Türktaner) D 3. Poxeterswww.arsivakurd.org (Elmakaşı) K 23. Xoşan (Uzundal) K 4. Axzunige (Kayabag) K 24. Tortani (Yoguntoprak) 5. Qazeli (Kazlı) K 25. Sirtıkan (Yüceldi) K 64 K Xozat Ilçesi Amutqe/Peyig (Çağlarca) Bucağı: Bucak 30. Qere Hemze (Yorgançayır) merkezi Peyig'de Dımıli ve Kurmanci lehçeleri konuşulur. Gonig (Göynük) Bucağı: Bucak merkezi olan Oxnıit (Göy• ve Dımıli lehçeleri konuşulur. ı. Heniyo Sıpe (Akpınar) K nük) 'de Kurmanci 2. SamO§iye (Boydaş) K D-K 3. Bezavut (Esenevler) ı. Sevıka Cerin (A§agiyağmurlu) K 4. Qalacıxe (Kalecik) 2. Cıligol ( Ciligöl) 5. Texer (Ormanyolu) D 3. Xelifan (Derinçay) D D 6. Amutqe (Yenibaş) K-D 4. Kıirık (Devecik/Kürük) 7. Kilise (Yenidogdu) D 5. Hacıyan (Hacılar) D 6. Qırmoçek (Karlıca) Xozat Ilçesi Deşte (Geyiksuyu) Bucağı: Bucak merkezin­ 7. Kızılagaç (Suduragı) D de Dımıli lehçesi konuşulur. 8. Azizan 9. Saxnis (Yiğitler) D-K D-K 1. Çolkırage (Agırbaşak) K 10. Sevıka Corin (Yukanyağmurlu) 2. Sekag (Altuıyüzük) K merkezi olan Gumgum 3. Testage (Atadogdu) D-K Gumgum (Varto) Ilçesi: İlçe ve Dımıli lehçeleri konuşulur. 4. Zımeqe (Ç@rlı) D (Kela)'da Kurmanci 5. Pakıra (Dalören) D 6. Xaçeliye (Dikenli) D 1. Zaçex (Acarkent) D 7. Boruage (Düzpelit) D 2. Xelefan (Ağaçaldı) D K 8. Muskırage (Egriyamaç) D 3. Seferek (Agaçkorur) 9. Askesore (Okurlar) D 4. Alangoza Jer (A§agı Alagöz) K K 10. Tonm (Taşıtlı) D 5. Hacibega Jer (A§$ Hacıbey) 6. Qalçıx (Aydınpınar) D Kani Reş (Karlıova) İlçesi: İlçe merkezinde Kurmanci 7. Çarbuhur* (Bagiçi) Çeçence D lehçesi konuşulur. 8. Kevırhıngıv (Baltaş) 9. Başkent (Başkent) K 1. Baxlu (Bağlıisa) K 10. Kers (Boylu) K 2. Baxçe (Bahçeköy) ll. Ruıdaliya (Buzlugöze) K 3. Boran (Boncukgöze) K 12. Mı§ko (Çaltılı) D 4. Çiftlik (Çiftlikköy) D 13. Guııde Mira (Çayçatı) K-D 5. Hunyan (Çukurtepe) K 14. Merge Mıst (Çayıryolu) K 6. Gelan (Geçitli) K 15. Geste Merd (Çobandagı) D 7. (Harmantepe) 16. Goma Gorgo (Dallıöz) K 8. Heznawe (Hasanova) K 17. Segıran/Se Gır (Diktepeler) D 9. Çermıik (Ilıpuıar) D 18. Qurçık (Görgü) D K 10. Şonka Jerin (Kantarkaya) K 19. Hebiban (Haksever) ll. Qere Balçıx (Karabalçık) D 20. Dodan (İlbey) K-D 12. Qerxe Pazar (Kargapazan) K 21. Qerem~ (Karame§e) K 13. Qaşuxçi (Kaşıkçı) K 22. Kunav (Kayadelen) K 14. Ceban (Kaynak) K 23. Xınzora Jer (Kayalıdere) 15. Liçık (Kaynarpuıar) D 24. Zınng (Kayalık) Çeçence 16. Çewliga Şernan (Kıraçtepe) 25. Kımsoran (Kaygıntaş) K 17. Qızıl Çubux (Kızılçubuk) K 26. Baskan (Kaynarca) 18. Kurnet (Kümbet) K 27. Goma Zıle (Koçyatagı) D 19. Botan (Mollaşakir) K 28. Leylek (Leylek) K K 20. Sıqavelan (Sakaören) K 29. Sultaşe (Ocaklı) 21. Şarıig (Sarıkuşak) K-D 30. Kovık (Oğlakçı) D 22. Alpiran (Serpmekaya) K 31. Dadınan (Öl9ekli) K K 23. Gam~an (Sogukpınar) K 32. Qere Seyit (Ozenç) 24. Kerran (Suçatı) K 33. Dapak (Sağlıcak) D 25. Çırnk (Taşlıçay) K 34. Qerqerıit (Sazlıca) K 26. Toxlan (Toklular) K 35. Keçan (Seki) D 27. Şorika Corin (Tuzluca) D 36. İnaq (Sırasögütler) K www.arsivakurd.org37. Taçi (Taşçı) K 28. \Veranşar (Viranşehir) K K-D 29. Uncelıx (Yoncalık) K 38. Xırbaqup (Taşdibek) 65 39. Tepe* (Tepeköy) Çeçen Depe (Karakoçan) Ilçesi: Ilçe merkezinde Kurmanci ve 40. Çerkezaynan (Ulusırt) Çerkezce Dımıli lehçeleri konuşulur. 41. GO§kar/Koşkar (Yarlısu) D 42. Muzftran (Yayıklı) D 1. Mezre (Ağaçmezrası) K 43. Denk (Yedikavak) K 2. Çakan (Akarbaşı) K 44. İnali (Yılanlı) K 3. Alikan (Akçiçek) K 45. Alangoza Jor (Yukan Alagöz) K 4. Paş (AkkU§) D 46. Hacibega Jor (Yukan Hacıbey) K 5. Tırkan (Altınoluk) D 47. Zorava (Zorabat) K 6. Baxçecox (Bahçecik) D 7. Çeleqes (Balcalı) D 8. Qala Mezen (Bardaklı) K Ustukurane Mezın (Çaylar) Bucagı: Bucak merkezinde 9. Beydeve (Beydere) K Dımıli lehçesi konuşulur. 10. ~x (Bulgurcu) D ll. Qılotıyan (Çalıkaya) K 1. Mengel (Alabalık) D 12. Alikana Jorin (Çamardı) K 2. Tanzık (Armutkaşı) D 13. Musan (Çatalyol) K 3. Musikan (Beşikkaya) D 14. Himan (ÇaVU§yolu) D 4. Xarik (Çalıdere) D 15. Bıdıran/Badıran (Çayırgülü) K 5. Caneseran (Dagcılar) D 16. Kafan (Demirdelen) K 6. Safiyan (Doganca) D 17. Kurukane Gaz (Doganoğlu) K 7. Xaşxaş (Eryurdu) D 18. Çowır (Gündeğdi) K 8. Kuzık ( Gölyayla) D 19. Hemzeliyan (Hamzalı) K 9. Zengel (Güzeldere) D 20. Qelecox (Kalecik) K 10. Tatan (Güzelkent/Agaçköprü) D 21. Gırbo (Kalkankaya) D ll. Reqesan (İçmeler) D 22. Qereçan (Karakoçano) K 12. Civarık (Kartaldere) D 23. Qerepınar (Karapınar) K 13. Qasıman (Köprücük) D 24. Qereseqal (Karasakal) K 14. Hemuk (Küçüktepe) D 25. Ax§i§ (Kavakdere) K 15. Omeran (Onpınar) D 26. Qızılce (Kızılca) K 16. Qere Gıvi§ (Ozkonak) K 27. Qızılpınar (Kızılpınar) K 17. Şernan (Taşlıyayla) D 28. Xelan (Koçyiğitler) K 18. Badan (Teknedüzü) D 29. Qulundere (Kulundere) K 19. Şonk (Tuzlu) D 30. Oxçiyan (Okçular/Bozçatı) K 20. Ustukurane Qıcık (Uçbulak) D 31. Kolemıs (Ormancık) K 21. Çarsan (Yeşildal) D 32. Seyınamudan (Pamuklu) K-D 33. Mesreye Gaze (Paşayaylası) K Keranlıx (Karaköy) Bucagı: Bucak merkezi olan Keran­ 34. Sarcan (Sancan) D lıx (Omcalı)'da Dımıli lehçesi konuşulur. 35. Dılımli (Tekardıç) K-D 36. Delikan (Uçbudak) K ı. Darebi (Akçatepe) K 37. Şewıtıyan (Yalıntaş) 2. Selçuk/Serçuk (Alnıaçık) D 38. İngılce (Yenice) 3. Dırhan (Çayönü) D 39. Qomık (Yenikaya) K 4. Aner (Değerli) K 40. Yeniköy K 5. Sariç (Dönertaş) D 41. Golan (Yogunagaç) K 6. Eynan (Durucabulak/Lolonaynan) D 42. Qewıman (Yücekonak) K 7. Avrez (Erdogan) K 8. Gaqır (Gelintaşı) D Lexan (Başyurt) Bucagı: Bucak merkezinde Kurmanci 9. Şexpir ( Göltepe) D lehçesi konuşulur. 10. Qerekoy (Karaköy) K ll. Qerepungar (Karapınar) K 1. Yalanci (Akbulak) K 12. Xınzora Jor (Kayalıkale) K 2. Ferxo (AkyokU§) K 13. Derika Anere (Kumlukıyı) 3. Alayagmur K 14. Yekmal (Kuşluk) D 4. Kunkane Jerın (Aşağı Ovacık) D 15. Şip (Sanlı~) K 5. ÇanakçıK 16. Iskender (Unaldı) D 6. Lexane Jorın ( Çayırdamı/Yukan Lahan) K 17. Vırançwww.arsivakurd.org (Yeşilpınar) D 7. Seyfan (Demirtepe) K 18. İspalıye (Yurttutan) K 8. DeveciK

66 18. Meqsudali (Maksutali) K 9. Hamıkan (Durmtl§köy) K Ehmed (Mirahmet) K 10. Gozerek (Gözerek) K 19. Mir K ll. Gulice ( Güllüce) K 20. Saxın (Sııgtn) Savucak/Sogucak 12. İsabeg (İsabey) D 21. 22. Kurıkane Jorın (Yukarı Ovacık) D 13. Qırxıl (Kırgıl) K 23. Uzev (Yüzey) K 14. Kor Wısıv (Kör Yusuf) K 15. QU§çi (KU§çu) K 16. Kumbet (Kümbet) K * Köy tüzel kişiliği kalkmıştU'. 17. Mehmutli (Mahmutlu) K

kacyla§ılan dizgi yanlışlarını aşagıdaki gibi düzeltir, Dergimizin 2.sayısında yayınlanan bu arll§tırmanın birinci bölümünde özür dileriz. Dogru Sayfa Sütun/Satır Yanlış ll 1-23 Xaru Xwaru ll 11-6 sözcügünün sözcüğünü Şii köyü bulunduğunu 12 11-35 Şii bulundugunu Kurmanc a§iretlerinin 13 11-8 bölgesindeki Kur_ bölgesindeki bazı man c a§iretinin 13 11-29 sakalın sakalım 14 11-21 Kürtlerin gerçeğinden Kürtlerin nüfusu gerçeginden 15 1-4 1912'de bilgilere 1912'de verdigi bilgilere 15 1-11 faklı farklı 15 1-29 Lrwendi Lewendi 15 11-12 listede listelerde 17 1-13 Behro/Boxaz BehroBoxaz 17 1-41 H eni Hem 17 11-14 Turanlı Turalı 17 11-15 Gel Gel

www.arsivakurd.org

67 Tirki ra Çar. M.Dersimi

A. A A FABLE LA FONTAINE'I

La Fontafne, nivfskarede Franseyf yo. Sera 1621 de sUkeda vfneno: Hale padfşao, dewlenıendo, qeremano, bebexto, qizikeke de ama dfna. H alwexte fno zede rind nevi. pexilo, dalqavuxo, qesefetelnaxo, zanoxone zılrekero ... anora Besenekerd zede biwano, hama onca kf cad kerd, xo qefelna, xovın. isan fno de rindfye çi ka xiravfye çi ka, kut werte zanoxo ve hiinennendone Fransa. bomenf-baqilenf çi ka wes naskeno. Na rivat ra, lıekate La zerepak O, vf, dostone xo ra zede hez kerdbıe. Wes qesey Fontafne'f lıenı mordem tervfya kene, lıenı kf çinıe mordemf kerdene, kamf ke gosnenera qesone eyf ser, fndf newastbıe ke kenera. ci ra diiri kuyo. O xele zerelıfra vf. Rew rew rfye xo tirs Kultire Kimıancfye de kf nılmıôıe nfyanbıf kem nfye. nekerdene, pozxfn nevfyene. Hem newastene ke zere kesf ci ra Sanikone ma de kf gegane lıeywanf yene ra zon: Raye bimano hem ki hurendiya qesey ke anıe, çi weı-t vi/e xo kesf nıılsnenera ma, aqil dane, taye xiraviye taye rindfye kene ... re ronena. Eve vatene da bfne, camale ma kf xame na rengone nfyaneno Sanikone La Fontafne (fabl) de heywanf, tayr-tı/rf qesey nfyo. Çi esto ke lıona La Fontafne'e ma nereste, nevejfye kene. Anagore ~o ve xisletone xo, xo nıiisnenera wendoxo. roştfya çila. Çitiir ke na di-lıfre saniki kf nıı1mene ma, zone Hama mordem ke na saniko de nfyadano, nıesele ke werte ma çiqa wes şfkfno saniko, şeero u Jıekato. fno de verenera fno cenora çimf ver mitala keno, eve lıasan~ye hale canıate mordemiye ve hale x~ na Jıekato de de

A.. QILANCIKE VE LUYE RA

Qilancike niştivi gile dare ra Qilancike na qeso verde xoraşiye Tene pendir fek de vi. Xovexova Boye ontivi Lôya ma Ala venge xo tever keri va hibesno Lôye Ta verdera xo ame ôza Se ke veng gina piro Va ke mavexerdi Qilancika ma Loqnıe fek ra pera şi herd ro Ti ça honde riodeka honde şirina Lôye çip kerd guret est gule ro Ala na perre to çiqa bereqine Sere xo dardwe niyada Qilancike ro Heke venge to ki je vatena mi vo Va Xora tiya Xatôna na gemo. Tede dalqawixi budelawo metkene seweta mafate xo Heke zôro ken va çime mi deverdiyo. Xora se bi bi

Na aqilo ke mi da to Btke hfirendiya zirare xo Qilancike serm kerd, sere xo naro www.arsivakurd.orgSond werd ke indi kes aye nexapno.

68 VERG VE VAREK RA

Heqa pile tim ye qewetino na Xora na sanike ki niya vana.

Vareki wast ke xore awe bisimo Vareki va, Xaftila vergo vesan ki ama ôza Ez par niyameyvi dina Varek ciniqiya Ti ça iftira kena? Vergi kerd hayleme ve gire gire Vergi qese rew çama ra Va, Ma ferqçi ko Ü kam o awika mi ş@li keno? Ti neviya biraye to vi? Bonce so uza ra! Vareki va, Vareki va, Mire ma Ma key biraye mi bi? Ça honde xori qarina Vergi mane fetelna Ez koli yo awa to koli ya Eskera va, Duman mi necero Ez naye aye nezon Ez vişt gami to ra cer o. Xora dina sima naskena Verg nafa tenena qariya Ala kulike vere sima? To ra van, def be ôza ra! Sima ve şiwane vere sima? nafa hete xo bijeri sima redine ra İ qeseye ke par to vativi mi ra Gere N o dene vile min o. Ti vana, mi kerdi xovira. Aha mi ti gureta!

İn di varek veriya Qese qediya.

MAR VE MORDEM RA

Roze zu mar vina Gere ez to bikişi Vake, Va axôye to nereso kesi. Vinde xayino meral, hala Na qesey ra repiya Ez sere to pan keri va dina bixeleşiyo to ra Maramaraxo - Çiyo xiravin gega mar gega mordem bo Vake Ma axire çi ferq keno? Heke ti bikise rede nankor o Na qesey sero Makam payra maneno? Xaftila mari di ke zere çuwali de ro Heke ti rast qesey kena Xovexova, Hala rey xode niyade ti kam a Nafa ye mi edam o Eve feke xo qale xo kena? Xora kam perskeno gunekar kam o. Aha no cane min o to verde Saydari xelewww.arsivakurd.org wez da Qe bikise qe verde Mari ra va ti nankor a Ye to adalete niya Zere mi newazeno tore rind vi Kefo mafato 69 Ez van qese xo ye merdene İ rote ke ginene paştiya ma ro Naye niya bizane Heq dismene mi ser de niyaro! Nankor mar niyo tim mordem o. Mordemek na qeso ra qariya Na vatena marira tepiya Gay ra va so iiza ra Mordemek ciniqiya Ti kama ke honde girs girs wanena Zerexo deva Ma wast ke ti hakimeni bikere Mar xore kurato keno Kami va sawci be Xora wayre heqe mordem o Xetone ma çekuçeku bimare. Onca ki perskerime sari ra Nafa nova ame dare Dorme xo de niyada Fek bira ke a tedine ra eve derd a Di ke manga ci ra nejdjya Çitiir serd ra germ ra Va Şiiiye ra krofe ra Ti be camate ma Mordemi çitiir sitar kerde Halhekat zu ve zu manga re va. Bax-baxçey seweta kami xemelne Manga va heke sima heqe perskene Kam şiya aye de niştoro Rexilaliye heqe ye mari ya. Kami yemise aye werdo Qese kerd ra derg pede şiye Çeku çeku va. Vake Onca ki eve torjeno dane mi ro Ez mordem o ken weyi eve sero Az-uze mi birnene eve sero Site mi simene Ez ke eve sero ino ken weyi Gukone mi wene, rosene Usari çiçego payiz yemiso Sayiya mi de qezenc kene Anınanişiye zimistani adire lojino Heke bene kokimi kar ra kiine İn di çi vaji Dekimi ino riisnene çe Derd zii niyo, hezar o. Onca sayiya site mi de pay ra manene. Heke mi nebirne bine ra No tede emege min o Teyna bijere gilone husko Raa mordemo de badilhawa sono. Ma ça çe sima xirav beno? Mi xele xizmete mordem o re kerde indi kokim o Ne simer dane mi ne verdanera mergo Kam wazeno ke gunekar vo·? Mi min ra giredane eve rozo Gere tim mordem qezenc bikero. Kes ne yeno ne sono. Mordemeki hale xo de niyada Heke wayre mi mar viyene Va Qey hale mi naye ra rind neviyene? Ça ez honde aqil ra senik o? V aze, Ça perskend neyi ra eyi ra Nankor kam o? Çuwale xo sanara Mordemeki va Ne va kemer o Na manga xover ra erzena Ne va dar o İn di kokim a bom a Hata ke cane mari ci ra vejiya. Marira va Heke ti wazena perskerime na gay ra? Eb! .• qewetin tim niya ro Marivaya! Aqil ve mantiqi ra tim bezar o Ga nermik nermik ama iiza Reye kerdo sere XO Qese feke xo de ard-berd Çi heywan bo çi mordem bo Esmer çi kar kerdo Gere je vatena eyi bo Zu ve zu qesey kerd. Kere eyi biyaro Her sere cite keme Ka mi ke feke XO ci re kerdra Hega ve hega sorne-yeme Bom o aqil ra senik o Herdowww.arsivakurd.org dewres eve bir-bereket o Axire çare çi ko? Teyna seweta mordemo Ya diiri ra qesey bike Nezan ça ma re pexil o? Ya bivirne venge xo. 70 Birinci Dünya Savaşı Yıllarında KÜRDİSTAN • ve ERMENI SOYKIRIMI

Dr. Kemal Mazhar Alımed Na xum.xuın a ... çeviren Mustafa Düzgün

Kürdistan Yayınevi

.KÜRDOLOJİ .BiLİMİNİN 200 YILLIK GEÇMİŞİ (1787-1987)

GRAMMATlCA E VOCABOLARIO 'JHLLA LINCUA K.URDA co•ıona DAL...... P. MAUIIUO,_ ..GAilONI __ www.arsivakurd.org BERHEM Box 470 123 04 Farsta-Stockholm SWEDEN

www.arsivakurd.org