<<

5TL. HAZİRAN 2012 SAYI:13 HAZİRAN 2012 SAYI:13

BABAMIN CENNETİ Sabagha Ailesinin Zaho’da başlayıp ABD’de devam edem öyküsü

MYANMAR’IN BİLİNMEYEN YAHUDİLERİ

Pop Art’ın Kralı Majesteleri ANDY WARHOL GEÇMİŞ EVEEVE ARNOLDARNOLD ZAMAN OLUR Kİ... OBJEKTİFİNDEN MARILYNMARILYN BU İKİLİ çok tehlikeli

1 2 12-16 28-39 içindekiler 8-10 GÜNDEM YAŞAMDAN 6-10 72 MİLA KUNİS KİMLİĞİNE SAHİP SORUYLA YAŞAMAK ÇIKIYOR Beynimizdeki sorular ile sorunsuz yaşa- malı, süregelecek cevapsızlığıa alışmalıyız. SANAT 52-56 NOSTALJİ 6-10 POP-ART’IN KRALI 66-71 MAJESTELERİ ANDY WARHOL GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ... Pop Art akımının ana aktörü olan Warhol, ŞİŞLİ’DE BİR APARTMAN resimlerini afiş tekniği ile çoğaltmıştı. SÖYLEŞİ TARİH 18-24 12-16 ARİEL SABAR VE ‘BABAMIN PAGODA DİYARINDA MUSHMEAH CENNETİ’ YESHUA SİNAGOGU Sabagha Ailesi’nin Zaho’da başlayıp ABD’de devam eden öyöyküsüküsü PORTRE 52-56 AKTÜEL 28-3928-39 18-24 86-88 EVE ARNOLDARNOLD’U PROJECT RUNWAY’İN GİZLİ AANMAKNMAK SİLAHI MICHAEL KORS Marilyn Monroe’yu ononunun gözünden sev- miştik...

6-10 3 66-77 58-64 42-50

26-27 SÖYLEŞİ GEZİ 42-50 58-64 PINAR TÖRE - TUGRUL TÜLEK LAPONYA 2 BU İKİLİ ÇOK TEHLİKELİ Kutup dairesindeki maceralı yolculuğun ikinci bölümü EDEBİYAT GÜZELLİK 26-27 82-84 MEMLEKETİN İNSANINA BÖLGESEL FAZLALIKLARINIZI DOKUNAN ŞAİR YAZA TAŞIMAYIN 74-80 Türk edebiyatının içi isyanlarla, yaşama sevinciyle, insan sevgisiyle dolu şairi. Oldukça soğuk ve uzun geçen kış ayları Sevdiği kadınların her birine ayrı şiirler boyunca kalın ve bol giysiler içinde çok da düzen, her birinin yüreğinde ayrı yaralar fazla önemsemediğimiz bölgesel fazlalıklar açan, sonunda hep affedilen aşık... bugünlerde sizi rahatsız etmeye başladıysa... SİNEMA NİTELİK 74-8074 80 40 AZ BİLİNEN DDÜNYA SİNEMALARI -5 BİR BÜYÜK TİYATROCUMUZU ÇEKÇ K VEV SLOVASLOVAKK YİTİRDİK - ANCAK TİYATROMUZU SİNEMALARISİNNEMALARI -1-1 ASLA..! SANAT AJANDASI MODA 98-102 90-9690-9966 ŞIKLIKŞIKLIK FFARKLI FAARARKLIKL STİLLERDESTİLLERRDDE SAKLSAKLII

AÇIK HAVA KONSERLERİ İLE MÜZİĞE DOYUN!.. 4 82-84 Editörden… Sevgili okurlar, Şalom Dergi zengin içeriği ile yeniden bizlerle… Bu sayımızda iki önemli söyleşimiz var. İlk söyleşimizin konukları tiyatro sanatında yetenekleri ile göze çarpan DOT oyuncularından Pınar Töre ve Tuğrul Tülek. Oyuncu kadrosunun performansına hayran kaldığımız DOT’un Supernova oyununu henüz görmediniz ise ŞALOM kaçırmayın diyorum. İkincisi, ABD’li yazar Ariel Sabar ile gerçekleştirdiğimiz söyleşi. ‘Babamın Cenneti’ adlı kitabın yazarı Sabar, kitabında kendi ailesinin Zaho’da başlayıp ABD’de devam eden öyküsünü kaleme aldı. Sabagha Ailesi’nin öyküsünü tarih ile harmanlayan, babasının kökenine sahip çıkıp Yahudi geçmişinin izlerini Irak’ta arayan Ariel Sabar söyleşisini keyifle okuyacağınızı umuyorum. Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın Dergilerimizde bir tarih kesitine yer verirken yukarıdaki Sabar söyleşisinde olduğu A.Ş. adına sahibi gibi o tarihin günümüze uzantısındaki nesillere ulaşmaya çalışıyoruz. Bunun bir Av. Yakup Barokas örneği Mısır’dan ABD’ye ailesinin göç öyküsünü kaleme alan Lucette Lagnado ile geçmiş bir sayıda yaptığımız söyleşiydi. Nisan sayısında ‘Kök Lisanımız Genel Yayın Yönetmeni Aramice’ yazısını, ülkemizde Van Yahudilerinin bu lisanı konuşan belki de son İvo Molinas temsilcilerinden biri kaleme aldı. Diğer bir dergimizde de Nazi işgali altındaki Fransa’yı konu edindiğimizde, o ortamda zorluklarla mücadele etmiş Profeta Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ailesi’nin bugün ülkemizde yaşamakta olan bireylerinin anlatılarını aktarmak Işık Sivil Karakoç suretiyle geçmiş ile günümüz arasında bir köprü oluşturuldu. Yan Yayınlar Koordinatörü ve Editör Şalom Dergi’nin Haziran sayısında Laponya gezi yazımızın ikinci bölümüne Nelly Barokas yer verirken, dünyanın tamamen farklı bir bölgesinde, Myanmar’da bulunan ‘Mushmeah Yeshua’ Sinagogunu tanıyacağız. Mayıs ayı dergimizde ilkini Reklam Planlama Koordinatörü yayınladığımız ‘Geçmiş Zaman Olur Ki…’ başlıklı dizimizin ‘Şişli’de bir apartman’ İsak Behar bölümünü okurken özdeşleşeceğiniz bir şeyler bulacaksınız eminim… Bu sayımızda iki ilginç portreyi daha yakından tanıyacağız: Pop Art akımını Sayfa Tasarımı dünyaya tanıtan Andy Warhol ile Efsane fotoğrafçı Eve Arnold. Andy Warhol’un, Semra Öner çalışmalarında resmettiği ünlü kişiler arasında Marilyn Monroe vardı. Eve Arnold Bella Parlakşimşek ise ünlü yıldız Marilyn’i görüntülerken adeta onun sırdaşı olmuştu. Bu nedenle sayfalarımızda bolca adı geçen Marilyn’i kapağımıza taşıdık. Kapak Tasarımı Dergimizde bu ay yine ‘Nitelik’ ve ‘Yaşamdan’ başlıklı düşünce yazılarımız, Bella Parlakşimşek Edebiyat, Sinema, Sanat Ajandası, Aktüel, Moda ve Güzellik sayfalarımız ilginizi çekmeye devam edecek. Havalar ısındı, birçoğumuz tatil planları yapmışızdır. Bu ay tatile çıkanınız varsa Yazı Kurulu [email protected] Nelly Barokas, Gila Erbeş, Şalom Dergi’yi de yanınıza alın derim. Keyifli okumalar… Tilda Levi, Tuna Saylağ Nelly BAROKAS

Yönetim Yeri Atiye Sok. Polar Apt. 12/6 Teşvikiye - T: (0212) 231 92 82 - 240 41 44 F: (0212) 231 92 83 www.salom.com.tr İRVİN’in Basıldığı Yer kaleminden İmaj Matbaacılık Hizmetleri - Ervin Ohan İzzetpaşa Sok. No:30/2 İRVİN MANDEL Osmanbey-Şişli / İstanbul T: (0212) 231 44 21 e-mail: [email protected]

Yayın Türü: Yaygın - Süreli

ŞALOM GAZETESİ’NİN EKİDİR. ABONELERE ÜCRETSİZDİR. 5 GÜNDEM Nelly BAROKAS

Baba-kız birlikte kitap yazarsa…

Ünlü yazar Amos Oz ile tarihçi kızı Fania Oz-Salzberger’in birlikte yaz- dıkları ve İbranice lisanına bir aşk mektubu niteliğindeki kitap, kasım ayında İngilizce yayınlanacak. Uluslararası üne sahip bir yazar olan Amos Oz’un kitapları birçok ülkede farklı dillere tercüme edil- mekte. Ancak bu kez baba-kız dahil edilecek. Kitap içerik olarak yan bu eser; biri yazar ve edebiyat birlikte yazdıkları ‘Jews and Words’ İbranice lisanına yoğunlaşmasın- araştırmacısı diğeri tarihçi bir baba- adlı kitabı İbraniceye tercüme ede- dan öte, iki laik aydının bakış açı- kızın arasındaki bazen anlaştıkları cek uygun bir kişinin arayışında. sından ‘bu milenyumda Yahudi’yi bazen de farklı görüşleri savunduk- Yale Üniversitesi ile Posen Vakfı Yahudi yapan nedir?’ sorusuna ları diyaloglardan oluşmakta. tarafından yayınlanacak kitap, odaklanıyor. 10 ciltlik Yahudi kültürü antolojisine Bilimsel veya akademik sayılma- 500 yıllık tablo Yahudi aileye geri döndü İkinci Dünya Savaşı’nda Fransa’nın Nazi işgali sırasında Madonna tüm Fransız Hükümeti tarafından satı- lan yağlı boya tablo, satışın yasal Ortadoğu’da bir şekilde gerçekleşmediğini kanıtlayan Yahudi sahiplerine iade edildi. 16. yüzyıla ait Barok sahne almak tablo, sahibi Federico Gentili di Giuseppe’nin ailesine teslim edil- di. Giuseppe, Nazilerin Fransa’yı istiyor işgalinden az önce 1940 yılında yaşama veda etti. Tabloyu sahip- lenen varisleri “Christ Carrying Pop müziğinin ünlü yıldı- Suriye’de… Ama bunun şimdilik Cross” adlı tabloyu açık arttırma zı Madonna konser vermek olanaklı olmadığını biliyoruz” dedi. ile satışa çıkarmayı düşünüyorlar. üzere çıktığı dünya turunda, The Hollywood Reporter’in; “İran Ortadoğu’nun her ülkesinde sah- ile İsrail arasında savaş çıkması neye çıkmak istediğini açıkladı. tehlikesi, Madonna’nın Tel Aviv Ülkemizde 7 Haziran’da, İsrail’de konserlerini iptal etmesine yol açar mayıs ayı sonunda sahne alan mı?” sorusunu Oseary; “Birlikte Madonna, İran, Suriye, Mısır ve çalışacağımız kişilerin yaşadığı Lübnan’da da konser vermeyi ülkede durumlar ciddileşebilir. Eğer arzu ettiğini söyledi. bize hükümetten zamanın konsere İstanbul’da bir, Tel Aviv’de iki uygun olmadığı yönünde bir mesaj konser veren Madonna’nın mena- gelseydi bile biz yine o ülkeye jeri Guy Oseary; “İran’da sahne giderdik. Madonna hiçbir şeyi iptal almak isterdik, Lübnan, Mısır ve etmez, gider” şeklinde yanıt verdi.

6 Olympia Dukakis, Cameri sahnesinde oluşan bir tiyatro oyunudur. Oyunda Holokost ile İsrail- Filistin anlaşmazlığı arasında paralelizm kurulduğuna deği- nen ünlü oyuncu, ‘Rose’un Filistinli kızın yasını tutmasının Mohammad Bakri, ilginç bir karar olduğunu söyledi. Kızının ve Filistinli kızın Yafa tiyatrosuna ölümlerinden yola çıkarak ‘Rose’, geçmişine yolculuk müdür oldu yapmakta. ABD seyircisinin oyun İsrailli Arap aktör ve yönetmen Mohammad sırasında tepki verdiğini ve Bakri, Yafa’daki Al-Saraya Tiyatrosu’na (Arap- ABD’li oyuncu Olympia kendisine antisemit sıfatının İsrail karma tiyatrosu) müdürü oldu. Bakri bu Dukakis, Uluslararası takıldığını söyleyen Dukakis, göreve oy çoğunluğu ile seçildi. Bu göreve seçil- Tiyatro Festivali kapsa- bir kesim seyircinin de öyküyü mesinden büyük bir onur duyduğunu ifade eden mında İsrail’deki Cameri anlamaya çaba gösterdiğini Bakri bu tiyatronun Arap ve Yahudilerin ortak Tiyatrosu’nun konuğu oldu. ifade etti. tiyatrosu olması nedeniyle simgesel bir önem Dukakis, Martin Sherman’ın 1931 doğumlu olan taşıdığını söyledi. bir oyununda ‘Rose’ rolünü Olympia Dukakis, 1987’de Galil Bölgesindeki Bana köyünde dünyaya canlandırdı. ‘Rose’, kızını İkinci “Moonstruck” filmi ile Akademi gelen 59 yaşındaki Mohammad Bakri, İsrail Dünya Savaşı’nda yitirmiş, Ödülü’nü kazandı, “Steel tiyatrosu ve sinemasının önde gelen sanatçıları torunu tarafından öldürülen Magnolias”, “Mr. Holland’s arasında yer almakta. Tel Aviv Üniversitesinde Filistinli bir genç kız için yas Opus” ve “Jane Austen’s tiyatro eğitimi gören Bakri, Habima Tiyatrosunda tutan Yahudi bir Holokost Mafia” gibi filmlerde rol aldı. çeşitli roller aldı, Kudüs’te Al-Kasaba, Hayfa’da Kurtulanının monologundan Al-Midan Arap tiyatrolarında oynadı.

Mila Kunis kimliğine sahip çıkıyor

Oyuncu MMilaila Kunis, Ukrayna’da yaşadığı çocukluk yıllarında Yahudi kimliğiinini gizlemek zorunda kaldığını, ABD’deki göçmen- liğinin ilk dönemlerdeemlerde çok mutsuz olduğunu açıkladı. İngiltere’de The Sun dergisineine verdiği söyleşide, aile büyüklerinin Holokost’ta öldürüldüğünü ananlatlatırken; “Ailem Yahudiliğimin bilincinde olmamı ancak bu gerçeği kendime saklamamı istedi. 28 yaşındaki oyuncu Ukrayna’nın güneyindekiyindeki Chernivtsi kentindeki okulunun duvarlarına sık sık antisemit sloganlarganlar yazıldığını söyledi. 7 yaşındayken ABD’ye göç ettiğinde İngilizcezce bilmediği için mutsuzluğunun devam ettiğine değinen Mila Kunis;s; “Hergün ağlıyordum. Kültürleri bana yaban- cıydı, insanları anlayamnlayamıyordum” dedi. Çok küçük yaşta oyunculuğa başlalayanyan Kunis, yıllar sonar herşeyin değiştiğini, Yahudilidiliğini gizlemediği, kendini özgürce ifade ededebildiebildiği ABD’de yaşa- maktan mutlu olduolduğunu söyledi.

7 Pino Castro Gomes, t-shirt’lerinde Gc saatleri ilginç için çekim tasarım yapıyor

Moda fotoğrafçısı Pino Gomes, İsrail’de yıldızı parlayan ünlülerin ‘duygusal anlarını’ görüntülüyor. Noa Maiman Keman virtüözü Keren Tenenbaum, tenis şampiyonu Amir Weintraub, İsviçre saat üreticisi Gc’nin artistik rin kişisel başarıları sırasında, duy- reklam kampanyasında yer alan gusal yüz ifadelerini yakalayacak. ünlülerden bazıları. Genç yeteneklerden 29 yaşın- Gc’nin ‘Moments of Luxury’ başlığı daki Keren Tenenbaum başarılı bir altında başlattığı uluslararası artistik kemancı olduğu kadar çok güzel fotoğraf reklam kampanyasının bir sese sahip. 25 yaşındaki İsrail başını Brezilya doğumlu fotoğrafçı tenis şampiyonu Amir Weintraub Pino Gomes çekiyor. Vogue, GQ ve dünya klasmanında 170. sırada İsrail’deki Castro hazır giyim Rolling Stone dergileri için fotoğraf yer almakta. 31 yaşındaki Noa markası T-shirt tasarımlarında çeken Pino Gomes, farklı alanlarda Maiman, umut vadeden belgesel Hıristiyan dualarını kullandı. yükselmekte olan İsrailli yetenekle- sinemacıdır. Barak Tamir adlı bir tüketici yeni satın aldığı T’shirt’ü Pesah Bayramı sırasında dua etmek üzere gittiği sinagogda ilk kez Dustin Hoffman giyince nahoş bir durum ortaya çıktı. Önündeki sırada oturmak- hayat kurtardı ta olan yaşlıca bir adam Barak Tamir’e dönerek dualar sona Hollywood’un ünlü isimlerinden erdiğinde kendisi ile konuşmak Dustin Hoffman, Hyde Park’ta koşu istediğini söyledi. yaparken kalbi duran bir gencin hayatını kurtardı. Sam Dempster’in Dua sonrasında yaşlı adam sendeleyip, ağzından köpükler Tamir’e t-shirt’ündeki yazıların döküldüğünü fark eden Hoffman anlamını bilip bilmediğini sordu hemen acil servis 999 numarayı ve bu yazıların büyük olası- aradı. Olay yerine ulaşan ambü- lıkla Hıristiyan duası olduğunu lans doktorları 15 dakika uğraşarak belirtti. Bayram sonrasında bir 27 yaşındaki genç avukatı hayata araştırma yapan Tamir, yazıla- döndürdüler. rın gerçekten İncil’den alınma 74 yaşındaki ünlü oyuncu, Sam bölümler olduğunu öğrendi Dempster’in kalbi yeniden atmaya ve bu deneyimini Facebook’ta başlayıncaya dek gencin başından paylaştı. ayrılmadı. Genç nefes alıp verme- ye başladığında Dustin Hoffman’ın Duruma bir açıklama zorun- sevinci yüzüne yansıdı ve tıbbi luluğunu hisseden Castro; ekibe; “İyi iş başardınız” diyerek “Tasarımcılarımız çeşitli kültürler- oradan uzaklaştı. Sam Dempster den etkileşimlerini tasarımlarına kendine geldikten sonra “Dustin yansıtmaktalar. T’shirt’teki baskı, Hoffman hayatımı kurtardı, ona dini bir tekstten değil, gotik tarz- teşekkür ediyorum” dedi. dan etkilenen bir tasarımcımı- zın ürünüdür” dedi.

8 9 Mısırlı Yahudi Coca-Cola’ya neden karşı?

Mısır asıllı Yahudi işadamı Coca- Cola’ya karşı hukuki mücadele başlattı. Bu kişi, dev şirketin Mısır temsilciliğinin yıllar boyunca kendi ailesine ait taşınmazları hiçbir kar- şılık ödemeksizin kullandığını iddia etmekte. Raphael Bigio ilk başvuru- sunun mahkemece reddedilmesin- den sonra yeni bir dava açılması tüm malvarlığını millileştirdi. BM tara- yönünde üst dereceli mahkemeye fından sığınmacı olarak kabul edi- itirazda bulundu. len aile fertleri Fransa’ya yerleştiler. 1930’lu yıllarda Bigio Ailesi, ara- Mısır hükümetinin özelleştirme karar zilerini ve bazı gayrımenkullerini Büyükbaba alması ile Coca –Cola, Bigio’ların Mısır’daki Coca-Cola’ya kiralıyor, Raphael Bigio gayrımenkullerini satın aldı. Bigio hatta Coca-Cola logolu kapaklar Ailesi’nin avukatlarının son olarak Bigio’ların fabrikalarında üretili- İktidara gelen Cemal Abdül Nasır, verdiği bilgiye göre, Coca-Cola 15 yordu. Ancak bu düzen 1960’lı Yahudilere karşı önlemler aldı, bir- yıldır bir uzlaşmaya varmayı red- yılların başında tamamen bozuldu. çok Yahudi ailesi gibi Bigio Ailesi’nin dediyor. Hollande’dan antisemitizme karşı önlemler

Fransa Yahudilerinin çatı kuru- luşu niteliğindeki CRİF’in Başkanı Richard Prasquier, Fransa cum- hurbaşkanlığına seçilen François Hollande’ın antisemitizme karşı ciddi önlemler alacağından emin olduğunu söyledi. Hollande’ın Gilad Şalit, seçimlerden zaferle çıkmasının ardından bir açıklama yapan Prasquier, “Hollande, bizlerin her Shlomo Artzi zaman dostu oldu” dedi. Yahudi bir sanat tacirinin oğlu konserinde olan eski başbakan Laurent Fabius yeni hükümette dışişleri Yıllarca Hamas’ın elinde tutuk- ‘Melech Ha’olam’ şarkısını Gilad bakanı olarak görev aldı. lu kalan İsrailli asker Gilad Şalit Şalit ile birlikte seslendirdi. serbest bırakıldığından bu yana Gilad Şalit’in tutuklu bulunduğu normal hayata dönmek, yaşamın- süre içinde serbest bırakılması daki kayıp yılların acısını atlatmak yönünde gerçekleştirilen her için çaba harcıyor. Şalit son olarak protesto hareketinde yer alan dünyaca ünlü İsrailli müzisyen Shlomo Artzi, ‘We don’t need any- Shlomo Artzi’nin Caesarea’da ger- thing more than this’ (Yoter Mizeh çekleşen konserine gitti. Sanatçı, Anahnu Lo Tzrichim) adlı şarkısını Şalit’e “Gel şarkı söyleyelim, dans genç askere adamıştı. Hatta kon- edelim, eğlenelim” dedi. Konser serlerinde sahne gerisinde Şalit’in sırasında Shlomo Artzi, Hamas dev boyutta bir posterini bulundu- tarafından beş yıl boyunca alı- rur, onun sağ salim evine dönmesi- PPresquierresquier vvee HHollandeollande konulan asker anısına söylediği ni dilerdi.

10 11 TARİH Suzan Nana TARABLUS

12 Pagoda Diyârı’nda Mushmeah Yeshua Sinagogu MYANMAR’IN BİLİNMEYEN YAHUDİLERİ

Yangon veya Rangoon… Myanmar’a başkent olmuş… Sokakları panayır – pazar misali keşmekeş ile kaotik bir tayfun gibi: renkleriyle, sesleriyle, kokularıyla, insanlarıyla...

Birkaç ay önce yine Uzakdoğu’ya Diye diye, araya taraya, hallaç pamu- daha doğrusu rotamdaki ğu gibi ortalığı katarak birbirine, Çinhindi Yarımadası’na yolculuk binbir çeşit sorgulama ertesinde ken- vardı: Yangon veya Rangoon... dimizi Myanmar’ın tek sinagogunun Eski Burma’ya başkent olmuş önünde bulunca şanslı addediverdik. Myanmar’a... Bu şehirde bir sinago- Burnumuzun dibinde olup da bula- gun varlığını yola çıkmadan önce madığımızı keşfedince! okumuştum. Adresini internetten Sinagogun etrafı canlı bir sebze – edindim ama bulamayınca İsrail meyva ve değişik pazar ürünleri ile o Büyükelçiliği’ne telefon ettim. kadar çevrelenmiş ki.. Onu fark ede- Mushmeah Yeshua Sinagogu’nu ara- bilene aşk olsun! dığımı anlatıyorum. Neyse, Moses Mushmeah Yeshua Sinagogu’nda Samuels’in telefon numarasına ulaşı- bizi kapıda Moses Samuels karşılı- yorum. Sonra başlıyorum Samuels’i yor. Enteresan bir kişi. Koyu tenli. aramağa. Saat 10:30’da burada ola- Bağdadî Yahudilerinden oldu- cak, deniyor. Yol tarifi rica ediyorum. ğunu söylüyor – Yani Bağdatlı… Anlatılandan bir şey anlamaya çalış- Myanmar’ın bütün erkekleri gibi o da sam da, çaresiz kalıyorum, düzenek uzun etekli – longyi giyiyor. farklı bir kere. Neyse sokaklara sal- Bağdadî Yahudileri, bir kısmı isim- kım saçak dökülüyoruz, yol arkada- lerinden anlaşılacağı üzere Iraklı; şım Nursal ile. fakat bununla sınırlı olmayıp “Üst geçitten geçelim!” İran, Afganistan, Suriye ve Yemen “Karşıdaki polise soralım.” Yahudilerini de bünyelerinde “Cadde No. 26, tamam işte biz şimdi barındırır. Bu Yahudiler 250 sene 27 No.’lu caddedeyiz, yani işimiz öncelerinde Hindistan’a göç edip kolay. Bundan sonraki 26…” “Sen Mumbai’ye yerleşmişler. Tüccar öyle san, 25’e atladı, nerede bu sokak olduklarından kısa zamanda varlıklı yahu?” hale gelmişler.

13 Rulolarını gururla gösteriyor, Mushmea Yeshua Sinagogu Gabayı Samuels. Tora Ruloları 120 yıllık. Bağdat’tan getirtil- mişler. “Dokunabilir miyim?” diye soruyorum “Tabii ki…” diyor ve duamı yapabil- mem için zerafet dolu bir eda ile uzak- laşıyor. Göğsünü kabartarak “Bağdadî bir sinagog” olduğunu belirtiyor Burmalı Samuels. Aklıma Bursa’daki Geruş Sinagogu geliyor… Onun da Bağdadî bir kubbesi bulunuyor. Onun gibi 100-150 kişilik. Kemerli kapılar, ahşap Bağdadî Yahudiler Mumbai’nin yanı sütunlar… Enine dikdörtgen şeklindeki sıra Kalküta (ve tabii ki Yangon) gibi ana mekânın zemini mermer kaplı olup merkezlerde de önemli cemaatler oluş- ahşap oturma yerleri çepeçevre duvar turdular. Bu cemaatin soyundan gelen- diplerinde ve ortada daire şeklinde ler özellikle jüt ve çay ticaretinde başa- dizilmiş. Ehal sade ve ortada. Azara rılı olup ilerleyen zamanlarda orduda (kadınlar kısmı) zarif bir balkon… görev almışlardı. Benzer bir Bağdadî tarzın- Yangon’da bir sinagog da sinagogu da geçtiğimiz yıl Hindistan’da Cochin’de ve minicik bir cemaat. “Sinagogun ziyaret etmiştim. Sohbet ediyoruz Moses etrafı canlı Tarihi kayıtlara göre Samuels ile. Hem Burma’da bilinen ilk Yahudi, Sinagog’un “Gabay”ı, bir sebze 18. yy’da Burma Kralı hem de Yahudi – meyva ve Alaungpaya’nın ordusunda Cemaati’nin Başkanı! değişik pazar yer alan Salomon Gabirol. Baba Samuels 80 yıl öncelerinde Bağdat’tan ürünleri 19. yy’da (İngilizlerle bir- Burma’ya gelmiş, iş likte) Hindistan’dan gelen ile o kadar Yahudi tacirler Yangon ve açısından buraları bir Mandalay’da kayda değer fırsat kapısı olarak gör- çevrelenmiş büyüklükte cemaatler oluş- müş. Pirinç ve tik ağacı ki.. Onu fark turmuştu. Bu Yahudiler ticareti yapmak üzere… edebilene arasında Bağdadîler (1989’da askeri cunta, (Kalküta’dan gelen), Burma adını Myanmar’a aşk olsun!” Koçin Yahudileri ve “Bene değiştirdi; başkent’in ”liler vardı. Üzerinde adı da Rangoon iken güneş batmayan imparatorluk olarak da Yangon oldu!) anılan Britanya’nın hâkimiyeti altında Şikâyet ediyor: “Minyan için yeter sayı- esnaf Yahudiler kalkındılar, pamuk ve da erkek bulmak çok zor. Hatta kalıcı pirinç ticaretiyle uğraştılar. Kalküta’dan hahamımız yok. Haham bayramlarda başlayan ticaret yolları Basra, İstanbul, veya kutlamalarda Bangkok’tan ziyaret- Kahire’ye uzanırken bütün Akdeniz ve çi olarak geliyor.” Avrupa’ya uzanıyordu. Paix Britannica Askeri cuntanın Burma’yı iyice kontrolü – Britanya Barışı, Singapur’dan altına almasını takiben aşağı yukarı bütün Şangay’a kadar doğunun bütün liman- sektörlerdeki özel işler 1964’te devletleş- larına ulaşım sağlamıştı. tirildi. Böylece Myanmar cemaati hızla 20. yy’ın başlarında Yangon’un Yahudi yokuş aşağı yuvarlanarak azalmayı yaşa- cemaati 2.000 – 3.000 kişiden oluşuyor- dı! Cemaat mensuplarının topluca ülkeyi du. Başkentin merkezinde, 26. Sokak’ta terk etmeleri ve dünyanın değişik köşe- bulunan Musmeah Yeşua Sinagogu, lerine saçılmaları bu döneme rastlar. Son 126 Sefer Tora’sı (Tora Rulosu), Talmud haham Burma’dan 1969’da ayrıldı. Tora’sı ve sayısız cemaat kuruluşu (ve 91. Sokak’taki mezarlık) ile minik de Gümüş muhafazalarındaki Tora olsa ciddi bir cemaat idi.

14 II. Dünya Savaşı’nda Japonya’nın “120 yıllık Tora Ruloları, Bağdat’tan 1942’de Burma’yı işgalinden sonra birçok Yahudi Hindistan’a taşın- getirildi. Ancak, 1969’da son haham dı. Her ne kadar Japonlar Naziler Burma’yı terketti.” kadar Yahudi karşıtı olmadılarsa da, İngiltere yanlısı ve “Avrupa” grubu kaldı; bunlardan 4’ü bizim ailemiz, 1957’de büyükelçiliğe dönüştü. İki olduklarından onlara şüpheyle yak- karım Nelly ve iki kızım: Kazna (29) ülkenin ilk yıllarında sosyalist bakış laşıldı. ile Dina (31). açısı olması bu ülkelerin liderlerinin II. Dünya Savaşı’ndan 20 yıl sonra, Burma Yahudilerinin çoğu İsrail’e bugün dahi iletişime devam etmesine 1962’de General Ne Win liderliğinde- göç etti. Bazısı da Amerika’ya… olanak sağlamış. ki askeri bir darbeyi takiben Burma, Örneğin oğlum Sami de ABD’de İsrailli birçok lider Burma’yı ziya- 1988 yılına kadar sürecek olan, yaşıyor. Dindaşlarımız Mushmeah retlerinde şüphesiz ki, Mushmeah yabancı düşmanı ve baskıcı bir idare- Yeşua Sinagogu’nu kullanmak- Yeshua Sinagogu’nda da bulunmuş. nin yönetimine girdi. Ne Win döne- ta; ama minyanı oluşturacak 10 Fotoğrafları kutsal mekânın duvar- minde Yahudiler özelinde bir sorun kişi nadiren biraraya gelebiliyor. larını süslüyor: Cumhurbaşkanı yaşanmadıysa da temelde bütün ülke Genelde, dua etmek isteyenlerimi- Yitshak Ben Zwi, Başbakan David vatandaşları için hayat giderek zora ze İsrail Elçiliği çalışanları destek Ben Gurion (Ben Gurion ile Burmalı düştü. Yahudi Cemaati mensupları- olmakta. Ayrıca buralara ziyarete mevkidaşı U Nu arasında kişisel nın da sayıları giderek azaldı. gelen turistlerin çoğu Şabat dualarına bir dostluk da varmış!) ve Dışişleri 1964’de işyerlerinin devletleştirilme- katılmaya özen gösteriyor. Zaten her Bakanı Moşe Dayan… Minik bir anı- siyle cemaat sekteye uğradı ve cema- kutsal gün, buraya aynı umutla gelir lar müzesi adeta, burası! at üyelerinin çoğu diğer ülkelere göç Minyanın oluşmasını beklerim…” Moses Samuels gururla bir fotoğrafa etti. Ülkedeki son haham 1969’da Burma, İsrail’i tanıyan ilk Asya daha işaret ediyor: Demokrasi yanlısı oradan ayrıldı. ülkesi olup diplomatik ilişkileri muhalif lider, Nobel Barış Ödülü Samuels anlatıyor: “2002 itibariyle devam etmekte. İsrail, ilk diplomatik sahibi Aung San Suu Kyi ile kızı başkent Yangon’da sadece 20 Yahudi elçiliğini Yangon’da 1953’te açtı ve Dina, oğlu Sami ve kendisi…

15 Mushmea Yeshua Sinagogu Gabayı Samuels

Herkes gibi Samuels de Bayan Suu Kyi’nin ülke için taşıdığı parıltılı, umut dolu duyguları yansıtmakta. Samuels’e mezarlığı soruyorum. Yanıtı şöyle geliyor: “En eski tarihli mezar taşı 1876 ola- rak kazılı duruyor…” 1800’lerin son yıllarından bu yana yaşananlar yaşandı. …Ve Burma’nın başkentindeki sinagogu genç bir Myanmarlı hep süpürmekte. Şehrin atar damarı olan müze değin bağrında muhafaza “Bu toprakları seviyorum. Ben pazar yerinde, gerçek bir KAOS ve etmekte… Bir avuç kadar Yahudi var burada doğup büyüdüm. Yahudi KARGAŞA ile dolu bir atmosferi Yangon’da. İbadethane ülkenin ciddi “cemaati”nin varlığını sürdürmesini düşünün. Bağıran, çığıran pazarcılar. boyutta aldığı Pakistanlı ve Hintli de çok istiyorum!.. Ama…” Dehşetengiz bir trafiğin Müslümanların göçü Gelenekler… Sürdürülebilir bir homurtusu ve açık mavi ile çevrelenmiş. Budist cemaat algısı… Bunlar çok güzel de, ile çerçevelenmiş bembe- “En eski halktan Mushmeah 20 kişi ile hangi ve nasıl bir “cema- yaz bir abide Mushmeah Yeshua Sinagogu’nu at”? Yeshua Sinagogu… tarihli cami sanan bile var! Davud’un Yıldız’larıyla Turistler uğramazsa “minyan” yok. mezar Ayrılmadan önce, bezenmiş bahçesi kapı- Samuels İsrail’den de sevgi ile söz Mushmeah Yeshua sının eşiğinden giren taşı 1876 ediyor. Oğlu, kızları değişik zaman- Sinagogu ve Yangon her ziyaretçiyi özüne ait olarak larda orada bulunmuşlar. Yahudi mezarlığının vahaya kucaklarcasına kazılı bakımını üstlenmiş İkilemler içinde olan bu aile babası, buyur ediyor. duruyor…” Moses Samuels’e soru- cemaat başkanı, Mushmeah Yeshua Mezarlık gibi, ziyare- yorum: Sinagogu Gabayı ile vedalaşıyoruz. tinde bulunduğumuz “Buralarda uzun süre Yılgın değildi. Mushmeah Yeshua daha kalmayı düşünüyor musunuz?” Ama onda, kıya sıya bir yalnızlık Sinagogu da Myanmar Kültür Mirası duygusu hâkimdi. listesinde. Bu mekân, aynı zamanda Bu soru onu kendi derinlerine götür- parıltılı bir geçmişin ışığını günü- dü. Yanıt kısık bir sesle şöyle geldi: Peşimizden el sallaya durdu. „

16 17 SÖYLEŞİ GİLA ERBEŞ

AArielriel SSabarabar vvee

“ManşetlerdeBBabama yer alanb günümüza Irak’ından,mı nçok farklı CCenneti bir tarihe anlayışıylann bahsedenet “Babamıni” Cenneti”nde, yüzyıllardır Müslüman ve Hıristiyanlarla barış içinde yaşayan, aralarında Aramice konuşan küçük bir Yahudi azınlığın yaşam mücadelesi anlatılıyor…

18 ARIEL SABAR Son günlerde okuduğum ve etkisinde Ödüllü bir gazeteciydiniz. kaldığım bir kitaptan bahsetmek isti- Gazetecilik kariyerinizi bir kenara yorum: “Babamın Cenneti”. Özgün adı bırakıp bir anı kitap olan “Babamın riel Sabar, “My Father’s Paradise” olan bu anı-ro- Cenneti – My Father’s Paradise”ı Christian Sci- manı Ariel Sabar kaleme aldı. Sabar, yazmaya nasıl karar verdiniz? Kitabı enceA Monitor Dergisi ABD ve çevrildiği her ülkede ses getiren kaleme almaktaki amacınız neydi? bu ilk kitabında, babası Yona Sabagha- için 2008 Birleşik Dev- Sabar’ın ilginç yaşam öyküsünü roman Otuzlu yaşlarımın başlarında, Ameri- letler seçimlerini takip lezzetinde aktarıyor. kalı bir gazeteci olarak, aileme ait kül- türüm ve geçmişimle ilgili ne kadar za- etmiş, bunun yanı sıra Hikâye 1930’larda, Irak’taki Kürt yıf bir bağım olduğunu fark ettim. Doğ- Bölgesi’nin Yahudi merkezi Zaho’da Baltimore Sun ve Provi- ruyu söylemek gerekirse, Los Angeles başlıyor. 1951’de Irak’ta, ‘Yahudileri Va- dence (RI) Gazetesi’nin Kaliforniya’dayken ergenlik yıllarımda tandaşlıktan Çıkarma Kanunu’ kabul aktif olarak köklerime karşı isyan et- ödüllü yazarlığını yap- ediliyor ve bir yıl sonra vatandaşlıktan miştim. Kendimi, babamdan ve onun çıkarılan Yahudilerin tüm mülk ve mal- mıştır. Çalışmaları, New tuhaf görüntüsü ile komik aksanından larına el konuluyor. Bugünkü değeri 2 York Times, Washington soyutlamıştım. Yahudilik ya da baba- ila 3 milyar Dolar arasında değişen mal mın Iraklı Kürt geçmişi ile ilgili hiç bir Monthly ve daha birçok varlıklarından vazgeçmek zorunda ka- şey beni ilgilendirmiyordu. Ancak ye- yayın organında yayım- lan Irak Yahudilerinin öyküsü, ülkeden tişkin olduğumda, çok önemli iki olay kovulmaları ve İsrail’e göçleriyle devam lanmıştır. oldu. 2001 yılında, bana göre çok müba- ediyor... rek bir kadın olan ve gerek Irak’ta, ge- Eşi ve iki çocuğuyla O dönemi anlatırken İsrail’in sosyal rekse İsrail’de çok zor bir yaşam süren Washington D.C.’de yapısına da ayna tutan Sabar, yeri gel- büyükannem vefat etti. Bir sonraki sene diğinde Irak Yahudilerinin yeni vatan- yaşamaktadır. Dokuz de ilk çocuğum, oğlum ABD’de dünya- larında karşılaştıkları zorlukları, uyum yüz aktif kitap eleştir- ya geldi. Bu, birbirini takip eden ölüm sorunlarını hatta haksızlıkları objektif ve doğum döngüsü beni çok etkiledi. meninden oluşan ülke bir dille okura sunmaktan kaçınmıyor. Sanki bu olaylar bana, hayatımın, yeni Yazar, babası Yona Sabar’ın, dağların çapında bir kurum ta- bir kitabın ilk bölümü, ya da eski bir ortasında adeta bir mahrumiyet bölgesi rafından verilen, Ulusal kitabın son bölümü olmadığı ile ilgili olan Zaho’dan, ABD’de UCLA Üniver- keskin bir hatırlatma oldu. Kitap Eleştirmenleri sitesi’ndeki Profesörlük kariyerine uza- nan yolculuğundaki yaşanmışlıklarını Ödülü’nün yanı sıra; aktarırken, bizleri etkilemeye devam Sabar’ın ilk kitabı olan ediyor. “Babamın Cenneti”, Ki- Çoğumuzun yabancı olduğu Irak ve lise ve Sinagog Kütüpha- özellikle Kürt Yahudilerine ait kültür ve Ariel Sabar ve tarih birikimini basit bir dille ifade eden neleri Birliği’nin Rodda Sabar; aynı zamanda çocukluk ve ergen- Ödülü’nü almıştır. Bu, lik yıllarında Ortadoğu aksanlı, göçmen dilin mükemmellikle bir babanın oğlu olmaktan duyduğu utancı da samimi bir şekilde paylaşıyor. kullanıldığını belgeleyen Adeta bir iç hesaplaşmaya giren yazar, ve cemaat kütüphane- kendisi çocuk sahibi olduğunda, etrafın- lerinin manevi gelişim- daki insanlara geçmişini söyleme cesa- retini buluyor ve babasının, dolayısıyla lerine destek vererek, “Babamın Cenneti” kendisinin köklerini araştırmaya karar onlara önemli katkılar- veriyor… da bulunan kitapların Sizlerin de ilgisini çekeceğini düşündü- değerini onaylayan bir ğüm “Babamın Cenneti” kitabının yaza- rı Ariel Sabar’a internet aracıyla birkaç ödüldür. soru sorduk…

19 Yona Sabar (ortada), iki kardeşi ile, 1951 Yona’nın annesi Miryam ve babası Rahamim Sabagha

Bilakis, yaşamım, kendimize ait Kürt Yahudileri, akrabalar ve aka- len Yahudiler, çok bilinen bir miras olmayan bir toprakta süregelen demisyenlerin bulunduğu 100’den bıraktılar: Büyük sinagoglar ve ‘ye- Yahudi yaşam savaşının hiç okun- fazla kişiyle mülakat yaptım. Aile şivalar’ inşa ettiler; yoğun rabinik mamış öyküsünün orta bölümüy- fotoğraflarının, eski pasaportla- faaliyetler düzenleyen merkezler dü. Bir yazar ve bir oğul olarak, rın, mektupların saklandığı eski kurdular ve Babil Talmudu’nu yaz- babamın geldiği (bize çok yabancı) ayakkabı kutularını karıştırdım. dılar. Zamanla Aramiceyi terk edip bir dünyayla, oğlumun yetişmekte Washington, Londra ve Kudüs’teki Müslüman komşularının dili Arap- olduğu (çok modern ve Amerikalı) araştırma arşivlerini ziyaret ettim. çayı kullanmaya başladılar; Irak iş bir dünya arasında bağ kurma fır- İsrail’deki genç bir kuzenim, büyü- dünyasında ve devlet işlerinde çok satım olduğunu fark ettim. kannemin hayat hikâyesini onun yüksek mevkilere geldiler. ağzından banda kaydetmişti; bu Kürt Bölgesi’ne sürülmüş olan Büyükanne ve büyükbabanız benim için son derece yararlı oldu. Yahudiler ise, Babil Yahudilerinin ile fazla bir ilişkiniz olmadı. Ve en önemlisi, müthiş bir canlı kuzeyinde belki sadece birkaç yüz Ailenizin, dolayısıyla Kürt hafızası olan babam Yona Sabar’la kilometre uzaklıktaydılar, ancak Yahudilerinin öyküsünü saatlerce sohbet ettim. deyim yerindeyse, muhtemelen yazarken sözlü tarih dışında onlardan çok farklı bir gezegende hangi kaynaklardan Babanızın, ailenizin öyküsünü yaşamaktaydılar. Babamın zama- yararlandınız, nasıl bir metot tarih ile harmanlıyorsunuz. nında bu bölgede, yaklaşık 320.000 izlediniz? Kuzeydeki Kürt Yahudileriyle, kilometre karelik bir alanı kapsa- Irak - Babil Yahudileri arasındaki yan 200 köyün içinde 25.000 Kürt Çocukken, neredeyse her iki yıl- ortak ya da ayrı yönler nelerdir? Yahudi’si bulunmaktaydı. da bir, yaz aylarında, hep birlikte babamın ailesini ziyarete İsrail’e Akademisyenler Irak Yahudile- giderdik. Böylelikle, büyükannem rinden bahsederken onları tek bir ve büyükbabamı tanıma ve onla- halk olarak nitelendirip, genelde rın öykülerini dinleme fırsatım ol- onlardan “Babil Yahudileri” şek- muştu. Ancak onlar ölmeden evvel linde söz eder. Ancak hikâye bun- “Babamın Cenneti” kitabını yaz- dan biraz daha karmaşık ve zen- maya başlamadığıma çok pişma- gindir. Temelde Babil, Irak’ın mer- nım. Bu nedenle, babamın doğu- kezidir. Yahudilerin Babil’e sür- mundan önceki Irak’taki Kürt ya- günü, bugün Kürt Bölgesi olarak şamıyla ilgili ayrıntıları keşfetmek adlandırdığımız Asur’a sürülme- için farklı kaynaklara başvurmak lerinden 150 yıl sonra gerçekleş- zorunda kaldım. Bunun için, arala- miştir. Mezopotamya uygarlığının rında büyükbabamın kuşağından kavşak noktası olan Babil’e sürü- Yona’nın büyükannesi Hazale ile büyükbabası Ephraim

20 Onlar sadece Yahudi yaşam mer- kezinden (Babil) değil, birbirlerin- den de kopuk bir hayat sürdüler. Geçim şartlarının hiç de kolay olmadığı, sert bir iklimin hüküm sürdüğü zorlu bir coğrafyada, kıtlık ve aşiret kavgalarıyla mü- cadele ederek yaşadılar. Tevrat onları “Kayıp Kabile” olarak ni- telendirmiş olsa da, aslında onlar hiç bir zaman ‘kaybolmamışlardı’. Bilakis, 3.000 seneye yakın bir za- man, dilleri Aramiceyi ve Yahudi Tanrılarına olan inançlarını canlı tutmayı başarmışlardı.

Kürt Yahudilerinin 2.700 yıl boyunca yaşadıkları bu Ariel ve babası Yona coğrafyada antisemitizm ile Haziran, 1971 hiç karşılaşmamaları ilginç. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonrasında alınan önce Bağdat nüfusunun ‘Yahudilerin mal ve üçte birini Yahudilerin mülklerine el koyma’ oluşturmasından da yola kararından uluslararası çıkarak, 1950’lerde özellikle kamuoyunda ya da halk arasında Yahudilere platformlarda pek sözü karşı değişimi hangi edilmez. Bu konu hakkında nedenlere bağlıyorsunuz? sizin ve ailenizin görüşleri Onların, antisemitizmle asla nedir? karşılaşmadıklarını söylersek, Irak’taki Yahudi mallarının ka- abartmış oluruz. Ancak, Di- mulaştırılması ile ilgili tartışma- asporadakilerle kıyaslayacak ların, çeşitli nedenlerden dolayı olursak, Kürt Yahudileri din çok yararlı bir tartışma olmadı- ve dil özgürlüğü açısından so- Ariel ve Yona 1970’li ğını düşündüğümden, bu ko- run yaşamadılar; Müslüman ve nuyla ilgilenmedim. Kanımca yılların ortalar Hıristiyan komşularıyla genelde ı Yahudilerin, Ortadoğu’dakilerle iyi geçindiler. Bu durum, merkezî aralarındaki köprüleri yıkmanın Irak için de geçerliydi. lerinden biri oldu. Daha önceden değil, inşa etmenin yollarını ara- I. Dünya Savaşı’ndan sonra, Irak birbirleriyle arkadaş, komşu, hatta maları gerekir. parlamentosunda, hükümet ka- iş ortağı olan Yahudi ve Müslü- binesinde ve yüksek temyiz manlar artık birbirlerinden kuşku Irak’tan İsrail’e göç etmek mahkemesinde Yahudiler görev duymaya başladı. için kayıt yaptıran 120.000 aldı. Müslüman Araplarla olan kişilik kervana sonunda bu uzun süreli birliktelik, siyasi 1950’lerde Irak Yahudileri, büyük büyükbabanız Ephraim Siyonizm’in ve Pan Arabizm’in Ortadoğu’daki en büyük Ben Sabagha ile ailesi de yükselişiyle aniden durma nok- diasporayı oluşturuyordu. katılmak zorunda kaldı. Büyük tasına geldi. 1948 yılında İsrail 1951’de çıkan ‘Vatandaşlıktan büyükbabanız için Kutsal Devleti kurulduğunda, Irak yeni Çıkarma Kanunu’ ve Topraklar büyük bir hayal devlete savaş ilan eden Arap ülke-

21 Babanız Yona Sabar, kırk yılı aşkın bir süre ABD’de çok ünlü bir üniversitede (UCLA) profesör olarak yaşamasına rağmen kendini kökünden sökülmüş bir ağaç gibi hissetti. kırıklığı oldu. Babanız Yona’nın Bu nasıl bir duygudur? Siz tutumuyla karşılaştı ve ülke- önce soyadını Sabar olarak kendinizi yüzde yüz ABD’li nin karmaşık ekonomik yapısı olarak görüyor musunuz? değiştirmesinde ve sonra da içinde sahipsiz, başıboş kaldı. ABD’ye göç etmesinde bu hayal Ben bunun bir ‘özlem’ ve ‘ka- Babamın erken yaşta gelişen kırıklığının etkisi oldu mu? yıp’ duygusu olduğunu düşü- kitaplara olan tutkusu ve beş nüyorum. Babam, geçmişini küçük kardeşine bu konuda rol Babamın, Aramice ‘kumaş boya kendisiyle birlikte sınırlar ötesin- model olması, aile için büyük evi’ anlamına gelen ‘Ben-Sabagha’ deki yeni topraklara getirerek, şans oldu. Yoğun ekonomik ve soyadını, ‘Sabar’ olarak değiştir- bunu bir şekilde halletmeye duygusal zorluklara rağmen me sebebi şuydu: Kendisi soyadını çalıştı. UCLA’de bir profe- büyükannem Miryam’ın on- değiştirerek Kürt köklerini gizle- sör olarak hayatının amacı, lardan desteğini ve sevgisini yecek, böylelikle Ortadoğululara sonsuza kadar gezegenden esirgememesi de çok önemli bir tepeden bakan ‘elitlerin’ yaşadığı silinmeden önce, ana dili etkendir. İsrail’e daha fazla uyum sağlaya- Babam, cahil bir yeni yetme caktı. Kaktüs çiçeği anlamına ge- Neo-Aramiceyi ve Kürt Yahu- annenin oğlu olarak Kürt Böl- len ‘Sabar’, aynı zamanda ‘İsrail dilerinin kültürünü belgelemek gesi’ndeki dağların ortasında, kimliği’nin esas sembolüdür. Ba- ve kayıt etmek oldu. Her şeye kerpiç bir kulübede dünyaya bam, bundan daha milliyetçi bir rağmen, ben hala kendisinin, geldi. Böyle bir geçmişten gelen isim seçemezdi. Babamın bir nok- tam olarak asla iyileştirileme- bu adamın, Yale Üniversite’si- tada geçmişini bu şekilde ‘inkâr’ yecek bir sıla hasreti çektiğini Genç bir ne, oradan da UCLA’ye uzanan etmiş olması, benim için ilginç bir hissedebiliyorum. yolculuğunu nasıl gerçekleştir- saptama oldu. çocukken, yüzde yüz Ameri- diğine hala hayret ediyorum. Kutsal Topraklar’ın, büyük büyük- kalı olduğuma dair kendimi babamda hayal kırıklığı yarattığı ve bütün dünyayı ikna etmek doğrudur. Kendisi orada, dinî bü- için, elimden gelen her şeyi tün bir ‘cennet’ bulacağını bekler- yaptım; ancak şimdi daha ken; Şabat’ta sigara içen, sokaklarda ‘akıllıyım’… küfür eden insanların yaşadığı laik bir dünyayla karşılaştı. Babam gerçek bir İsrail destekçisi olmasına rağmen, Amerika Birleşik Devletleri’ni daha ‘misafirperver’ ve kültürler arası hoşgörülü, pro- fesyonel fırsatların daha fazla oldu- ğu bir ülke olarak gördü.

Büyükbabanız Rahamim, İsrail’e geldiğinde inşaat işine girmeye çalışıyor ve bütün servetini yitiriyor. Tüm şanssızlıklara rağmen eşi Miryam ile çok başarılı çocuklar yetiştiriyor. Bu durum göçmenlerde bir neslin zorunlu olarak heba olabileceğini mi gösteriyor? Kürt Yahudilerinin ilk neslinin Ariel ile Yona UCLA İsrail’de çok zor bir yaşamı oldu. Bu kişiler, ‘elit’ tabakayı oluşturan Üniversitesi’nde, Avrupalı Yahudilerin bağnazca Kasım 2009

22 Zaho Köprüsü

Yona, Irak’ta doğduğu toprakları yıllar sonra oğlu Ariel ile birlikte ziyaret etti

Babanıza karşı kızgınlığınız dönüş yolculuğu gibiydi. Sade- dilleri hayatta tutma imkânımızın hatta utanç duymanız, ergenlik ce tarih kitaplarında yer alan bir ne kadar zayıf olduğunu bilecek çağına gelen bir gencin doğal mekâna gitmişim gibi bir duyguya kadar da realistim. Bu nedenle, can tepkisi miydi, yoksa babanızın kapıldım. çekişmekte olan bu dilleri, nesiller ‘sıra dışı bir moda anlayışı olan sonra ilk ağızdan duyamayacak bir göçmen’ olmasından mı Bugün İsrail’de, göç eden akademisyenler için en azından kaynaklanıyordu? Babanıza ilk nesil Kürt Yahudilerinin kayıt altına alan babam gibi kişile- ve köklerinize bakış açınızdaki çocuklarının Aramiceyi re minnettarım. değişimin nedenleri? yalnızca anladıklarını, onların çocuklarının ise bu dili hiç Lucette Lagnado sizin Pek çok çocuk ebeveynine isyan bilmediklerini belirtiyorsunuz. öykünüze çok benzeyen ve eder. Ancak benim meydan oku- Benzer bir durum Türk Mısır Yahudisi olan ailesinin mamın tek hedefi vardı: babam… Yahudilerinin bir zamanlar mecburi göçlerini anlatan Bir ara, (bunu utanarak söylüyo- yaygın bir şekilde konuştukları “Beyaz Köpek Balığı Derili rum) onu “Baba” diye çağırmaktan Ladino lisanı için de söz Takım Elbiseli Adam” adlı kitabı dahi vazgeçmiştim. Tepkilerimin konusu. Bu dillerin gelecekleri ile ilgili (Şalom) Dergi’mizde bir kısmı olağan gençlik isyanıy- ve yaşatılmaları konusundaki yaptığı bir söyleşide, pek çok dı, ancak en önemli kısmı, ‘yüzde fikirleriniz nedir? Arap Yahudisi’nden “Siz bizim yüz’ Amerikalı olma isteğimdi ve öykümüzü anlattınız,” şeklinde önümdeki tek engel babamdı… Bugün dünyada konuşulan 6.000 mail’ler aldığını belirtmişti. dilin içinden sadece 600’ünün bir Kitabınızı bastıktan sonra, Kürt Babanız Irak’ta, Türkiye sınırına yüzyıl daha hayatta kalması bek- Yahudilerinden size de böyle bir yakın Zaho şehrinde doğup leniyor. Küreselleşme, anında ile- geri dönüş oldu mu? büyümüş ve 13 yaşındayken tişim ve ‘Google Translate’ gibi 1951 yılında, şehirdeki diğer öğeler, gezegenimizin muhteşem Sanırım, “Babamın Cenneti” kita- Yahudilerle İsrail’e göç etmişti. dil zenginliğini adeta bir silindir bını yazmamın en dokunaklı ve Yıllar sonra 2005’te, kitabınız gibi ezip geçiyor… Bir dilin ölü- saygın tarafı buydu. Kürt ve Or- üstünde çalışırken, Zaho’ya münün, insanoğlunun kültür zen- tadoğu kökenli Yahudilerden, “Siz babanızla seyahat ettiğinizde ginliği için ne anlama geldiğini benim öykümü yazdınız” şeklinde ne gibi duygulara kapıldınız? bildiğimden, bu konuda çok endi- e-mailler aldım. Ancak, Avrupalı şe duyuyorum. Buna karşılık, bu Yahudiler, Müslüman Kürtler Benim için çok heyecan verici eve

23 ve Asur kökenli Hıristiyanlardan da inanılmaz mailler aldım. Hatta bu yılın başlarında, Zaho’daki bü- yük (Müslüman) ‘ağaların’ torun- larından e-mailler geldi. Bazıları ABD’de yaşayan bu kişiler, kopmuş oldukları kültüre bir pencere açtı- ğım için bana teşekkür ettiler. Kitap basıldıktan sonra yaptığımız sohbet toplantılarında, pek çok Meksika ya da Çin kökenli Amerikalı yanı- ma gelerek, kitabın, “babalarının” ya da “büyükanneleriyle kendile- rinin” hikâyesi olduğunu belirtti- ler. Değişik kültürlerin ölümleri ve yeniden doğuşlarında, göç öykü- lerinde birtakım evrensel öğelerin olduğuna inanıyorum. Yona, UCLA Üniversitesi’nde Aramice eğitimi verirken Oğlunuz Seth’in, Zaho “Babamın Cenneti – My Father’s fotoğraflarına ilgi duyduğunu, bir Paradise” kitabından sonra gün oraya gitmeyi arzu ettiğini Son zamanlara kadar etnik “Heart of the City”yi yazdınız. söylüyorsunuz. Henüz çok çatışmalar nedeniyle bir Kitabın konusu nedir, Türkçeye küçük olan Seth’e, Kürt Yahudi’si kan gölüne dönüşen, nefret çevrilecek mi? Yeni kitap kökeni ve kültür bilincini nasıl ve şiddetin hüküm sürdüğü projeniz var mı? aşılıyorsunuz? günümüzün Irak’ı ile ilgili İkinci kitabım “Heart of the City”, Oğluma, Kürt Yahudisi olan ‘öykü kitabınızın bize öğretebileceği gerçek ve eğlenceli New York aşk anlatıcıları’ ve büyükbabası hak- bir şey var mı? hikâyelerini kapsıyor. Çok ilginçtir; kında hikâyeler anlatıyorum; Yahudilere karşı Ortadoğu’da ezel- kitabım aynı zamanda bir ailenin Zaho’nun haritadaki yerini göste- den beri düşmanca bir tutum ol- tarihini de anlatıyor. riyorum. Birlikte müzik dinleyip duğu ve hep olacağı şeklinde bir Babamın gö ç yolculuğunun en fotoğraflara bakıyoruz. Büyükba- algı mevcut. Maalesef bu hem çok can alıcı anı, Doğu Avrupa kökenli bası ona, Irak’ta çocukken oynadığı tehlikeli hem de çok yanlış bir algı. Amerikalı bir Yahudi olan annemle oyunları öğretiyor. Yahudi kimli- Yahudiler Ortadoğu’da, İsrail Dev- tanıştıkları gündü. 1966’da, New ğini özümseyebilmesiözümseyebilmesi için lletieti kukurulmadan evvel 3.000 yılı aş- York’un göbeği Washington Squ- oonunu YahudiYahudi okulunaokuluna kın bibirr süre, Yahudi olmayanlarla are Park’ta sıradan bir sohbetten 4 yyolluyoruz.olluyoruz. bbirlikteirlikte oldukça iyi bir yaşam sür- ay sonra evlendiler. “Heart of the KKökeniniökenini ve kültürkültür ddü.ü. HHolokost,o Engizisyon ve Haçlı City”de, (aynen annemle baba- bbilinciniilincini aşıllamakamak SSeferlerieferle Avrupa’nın ve Hıristiyan- mınki gibi) New York’un simgesel için sihirlisihirli tektek birbir lığın iicadc ıydı; Ortadoğu’nun ya da mekânlarında birbirine âşık olup fformülormül yok.yok. Bizler,Bizler, İslam’ın değil. çok kısa bir sürede evlenen 9 çiftin kkimliimliğine ait ipuçipuçla-la- UmarUmarım insanlar kitabımdan, bir- hikâyesi yer alıyor. Ümit ederim ki, rını kkeeşffetmesietmesi içiniçin llikteikte bbarış içinde yaşadığımız yıl- bir dünya şehri olan New York’un mümmümkünkün ooldulduğunca llararın, bbirbirimize karşı olduğumuz bu hikâyesi, bir gün Türkçe dâhil hherer gün yeni şeyeylerler yıllllardanard çok daha uzun bir süreyi pek çok dile çevrilir. ddeniyoruz.eniyoruz. BunBunla-la- kkapsadapsadığı fikrini edinirler. Ortak Son zamanlarda, uzun dergi rın bbazazıllararınndada taritarihimizde,him ümit ve barış için bir- hikâyeleri üzerinde çalışıyorum; bbaaşarıya uula-la- çoçokk nnedene bulunduğunu düşünü- çok yakında yeni bir kitaba başla- şıyyoruz…oruz… yyorum…orum mayı umuyorum… „

2424 25 EDEBİYAT Tülay GÜRLER KURTULUŞ R… İ A Ş NSANINA İ N İ MEMLEKET DOKUNAN

ürk edebiyatının içi isyanlarla, yaşama nın vatandaşı olduğundan habersiz, dünyaya ölünceye sevinciyle, insan sevgisiyle dolu şairi… kadar kaybetmediği masumiyetiyle bakıyordu hiç kuş- Memleketinin insanını onla aynı döven- kusuz. deymiş, aynı kahveyi yudumlarmış, aynı Şairliği on iki yaşında başlar.. kızı severmiş, aynı tetiğe basarmışçasına Galatasaray Lisesi ve Bahriye Mektebinde öğrencilik, sahici anlatan adam… deniz subaylığı, öğretmenlik gibi yolculuklardan sonra Sevdiği kadınların her birine ayrı şiirler düzen, her birinin Moskova’da siyasal bilimler ve iktisat okumaya gider. yüreTğinde ayrı yaralar açan, sonunda hep affedilen aşık… Şairliği, romancılığı ve tiyatro yazarlığı bu yıllarda geli- Hayata, savaşa, mücadeleye inanan insan… şir. Türkiye’ye geldiğinde Aydınlık dergisinde yazdığı Nazım Hikmet Ran… şiirler yüzünden kısa süre içinde adı, arananlar listesinin 1901’de Selanik’te dünyaya geldiğinde, nasıl bir dünya- en başına yazılır ve çareyi Rusya’ya kaçmakta bulur.

26 Af çıkınca geri döner memleketine. 1938’de yazdıkları Ve özlemi… yüzünden otuz sekiz yıl hapse mahkum edilir. On iki yıl yattıktan sonra 1950’de yeniden Rusya’ya kaçar. Bu, Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli Nazım’ın memleketine bir daha geri gelememek üzere gidişidir Rusya’ya. Belini sarmayalı 25 Temmuz 1951’de vatandaşlıktan atılır. Dedesinin Gözünün içinde durmayalı adı Celaleddin’dir. Ona uygun bir isim olan Konstantin Aklının aydınlığına sorular sormayalı Borzecki adını alarak Polonya vatandaşlığına geçer. Dokunmayalı sıcaklığına karnının Yasaklı yıllarında Prag’da nehir kıyısındaki Kafe Slavya’da oturup Charles Köprüsüne bakarken Galata Yüz yıldır bekliyor beni Köprüsünü düşünerek yeni dizeler kaleme alır. Bir şehirde bir kadın Baştan ayağa memleket, baştan ayağa insan, baştan ayağa hasret doludur artık. Değeri zamanında bilinmemiş, fark edilmemiş, edildiyse Aynı daldaydık, aynı daldaydık bile üstünde özellikle durulmamış şair, Türk Edebiyatı Aynı daldan düşüp ayrıldık Tarihinin en sağlam yapı taşlarından biridir. Aramızda yüz yıllık zaman Hekimden değil, ancak çekenden sorulacak en büyük yol yüz yıllık derttir memleket hasreti. Anadolu’da bir köy mezarlığına gömülmek isteyen şairin Yüz yıllık alacakaranlıkta kabri Moskova’dadır. koşuyorum ardından. Vatandaşlığı, 10 Ocak 2009’da resmi olarak ona geri veri- linceye kadar sürer bu hasretliği… Şairler ölmez. Ve yalnızlığı… Savundukları görüş ne olursa olsun, yazdıkları dizeler ne anlatırsa anlatsın; onlar her dönemde kendilerini Fasulya gibi yaşıyorum son zamanlarda anlayan, kendileri gibi olan birilerine mutlaka rastlarlar. kuru fasulya gibi Nazım Hikmet, Türk insanını edebiyatımızda belki de en kuru fasulyanın pilakisi yapılır başarılı biçimde anlatan ve bunu şiir yoluyla yapan bir benden o da yapılmaz. edebiyatçıdır. Bir işçiyi, bir anneyi, bir eşi, sevgiliyi, çocuğu, çobanı, babayı, kunduracıyı, askeri ondan daha iyi kim anlatabi- Bütün bu duygu seli içinde farklı ülkelerde; radyo prog- lir ki?.. ramları yaptı, eserleri başka dillere çevrildi, söyleşilere katıldı ve ayakta alkışlandı. Bütün bunları yaşarken en çok memleketinden insanlara Ve acıyı, kederi, umudu, yalnızlığı ve çokluğu onların yarattığı manzaralara hasret kaldı, onları düşledi, ve yorgunluğu… onları yazdı. Nazım Hikmet Ran, 3 Haziran 1963’te sadece aramızdan Kafamı çıkarıp dolaba kilitlesem bir haftalığına ayrıldı. karanlığına boş bir dolabın Şair öldüğünde, ceketinin cebinden nüfus kâğıdını alma- omuzlarıma bir çınar diksem kafamın yerine ya giden eşi Vera, şairin kendisine yazdığı şiiri buldu: uyusam gölgesinde bir haftalığına Gelsene dedi bana ve gururu… Gülsene dedi bana Sevsene dedi bana Ölsene dedi bana Gülüm, iki gözümün bebeği Geldim ölmekten korkmuyorum, Güldüm ölmek ağrıma gidiyor, Sevdim onuruma yediremiyorum ölmeyi. Öldüm... „

27 PORTRE Rina ESKENAZESKENAZİ

Marilyn Monroe, (Eve Arnold)

, BİR EFSANEYE ÖVGÜ EVE ARNOLD’U ANMAK

28 NE GÖRDÜĞÜMÜZ KİM OLDUĞUMUZDUR. FİKRİMCE, BİR ŞEYİ FOTOĞRAFLAYANA KADAR ONU GERÇEKTEN GÖRDÜĞÜNÜZÜ İDDİA EDEMEZSİNİZ.” Emile Zola

Eve Arnold, “Lütfen benim fotoğrafımı çekmeyin!”

299 ve Arnold’un 99’uncu yaş günü pastasının üstünde, “Yüz yaşında olmanı istiyoruz,” yazıyordu. Maalesef dostları onun 100 yaşını kutlayamadı. Fotojurnalizm, önemli asırlık bir çınarını kaybetti bu yıl. Efsanevi Eve Arnold, kayıp gitti sessizce. Artık aralarında dolaşmasa bile, bıraktığı miras pek çok fotoğrafçıya ilham kaynağı olmuştur ve olmaya devam edecektir. Fotoğraflarında sıradan hayatlara önem kattı, ünlüleri bizlerden biriymiş gibi tanıttı, ve bir kadın fotoğrafçının ifade edebileceği birincil değerleri ilk o gösterdi. Bir fotoğrafçı olarak olağanüstü bir kariyeri vardı. Kariyer yapan kadınların nadir görüldüğü 1950’li yıllardan itiba- BBirir ggöçmenöçmen kkabileabile ddüğünü,üğünü, AAfganistan,fganistan, 11969969 ((EveEve AArnold)rnold) ren kırk beş yıllık fotoğrafçılık yaşamı süresince Eve Arnold görevleri gereği Çin’den Küba’ya, Afganistan ve Rusya’dan Arabistan’a neredeyse Müzesi’nde sergilenmiş ve Arnold “In ” (Çin’de) bütün dünyayı dolaşmış; geniş insanlık yelpazesinin usta başlığı ile bir kitaba dönüştürülmüştür. Salt bir fotoğrafçı bir tanığı olmuş; kamerası, politik zaferlerin veya film olmanın ötesinde, mükemmel bir yazardı da aynı zaman- yıldızlarının hesaplı coşkusundan, yoksullukla mücade- da. 1951’de çoğunlukla siyahların yaşadığı Harlem’de lenin umutsuzluğu, yahut kötü beslenmenin çaresizliğine bir defile; 1952’de Long Island’da patates toplayan siyah kadar kadar her türden ifadeyi yakalamıştır. Arnold, göçmenler; beyazların tacizinden kendilerini korumak Afrika’daki gecekondu bölgelerinden Havana genelev- için eğitim gören siyah çocuklar; 1960’ta siyahi lider lerine, bir bebeğin doğum anından Moskova’daki bir Malcolm X; o devirde bu fotoğrafları çekebilmek yürek psikiyatri kliniğine uzanan birçok olayı ya da durumu isterdi. ABD’de hiç bir dergi veya gazete siyahilerle ilgili fotoğraf makinesiyle ölümsüzleştirmiş, ve 40’ı aşkın fil- bu fotoğrafları yayımlamayı kabul etmemişti. En nihayet min setinde profesyonel fotoğrafçı olarak bulunmuştur. İngiltere’de yayımlandılar. Fotoğrafları asla kışkırtıcı Vize için 10 yıl bekledikten sonra 1979 yılında iki kez değildi ama Arnold için tek başına bir sosyal adalet hare- Çin’e giden Arnold, 40 bin mil yol kat etmiş, Çin’e giden ketiydi denebilir. Hiç kuşkusuz yirminci yüzyıl fotoğ- ilk Amerikalı kadın unvanını kazanmış ve Komünist rafçılık tarihinin en saygıdeğer figürü olarak anılacaktır. Parti yetkililerinin fotoğraflarını çekmeyi başarmıştır. Arnold için rahatlıkla “fikirlerini sonuna kadar savunan Arnold’ın bu yolculuğunda çektiği kareler Brooklyn bir yürek işçisiydi” diyebilirim. Ona göre sadece fotoğraf yoktu, fotoğrafın arkası vardı. Marilyn Monroe hayranları için Eve Arnold resimleri mutlaka incelenmesi gereken eserlerdir. Daha ünlü değilken Monroe, “Madem Marlene Dietrich’in bu kadar güzel pozlarını çektiniz, bir düşünün benimle neler başarabilirsiz,” diyerek Eve Arnold’u kışkırtmış ve ta o zaman başlayan dostlukları on yıl sürmüştür. Bu fotoğrafların büyük bir kısmı 1998 yılında Nişantaşı Pamukbank Galerisinde sergilenmişti. Arnold’un benzersiz duygu ve duyarlılıkla çektiği fotoğrafları olmasa Marilyn Monroe’yu bu kadar sevebilir miydik, Emekli kadın, Çin, 1979 bilemiyorum. (Eve Arnold)

30 Marilyn Monroe: “Madem Marlene Dietrich’i bu kadar güzel çektiniz, benimle neler başarabileceğinizi bir düşünün.” (Eve Arnold)

Marlene Dietrich (Eve Arnold)

Arnold’u anlatmak istiyorum “Arnold’un çalışmaları Dietrich’in bacakları ile patates toplayan göçmenlerin acı hayatları arasında

Marilyn Monroe: “Madem Marlene Dietrich’i bir yere denk gelir.” bu kadar güzel çektiniz, benimle neler Magnum’un kurucularından Robert Capa başarabileceğinizi bir düşünün.” (Eve Arnold)

Patates toplayan göçmen kadınlar (Eve Arnold)

Eve Arnold: Long Island’lı ufak tefek kadın

31 Arnold fotoğraflarını söyleşi ve yazı ile tamamlayan belki de nihai türden, bütünleyici bir fotojurnalistti. 1995 yılında New York Uluslararası Fotoğraf Merkezi’in verdiği dünyanın en prestijli “Master Photographer” (Usta Fotoğrafçı) Nişanı ile onurlandırılmış, 2003’te Britanya İmparatorluğu Nişanı (Order of the British Empire), 2010’da ölümünden iki yıl önce de Sony’nin ‘Dünya Fotoğrafçılığında Yaşam Boyu Başarı’ ödülüne değer görülmüştü. Bir çok kuruluştan ödül ve nişanlar aldıysa bile, Arnold’un fotoğraflarının hiç bir gruba ait olmayan, kendine özgü bir tarzı vardır.

yer alıyordu. Ancak üyelerin çalışmaları fotojurna- lizme yeni ufuklar açmış ve sanat fikrini katmıştır. Konu olarak insanı ön plana alsalar da Magnum’daki foto muhabirlerinin asıl amacı bir memleketi, bir ırkı, problemleriyle ve oldukları gibi, hiç propaganda kat- madan sunmaktı. Muhabirlerin yaptıkları çalışmalar gazete ve dergilerde yayınlanmakla kalmıyor, yayı- nevleri kitaplarını basıyor, en ünlü yazarlar bu foto muhabirlerinin kitaplarındaki metinleri hazırlamak için yarışıyordu. Bu öncü grubun röprtajları, kitapla- rı, dünyanın her tarafında açılan sergileri günümüz sanat fotoğrafçılığını yaratmıştır. Aslında bu röportaj fotoğrafları sanat kaygısı ile değil, ilk önce gazete veya mecmua fotomuhabirliği adına yapılıyordu. Ancak her röportaj foto muhabiri sanat vasfına haiz eserler çıkarabiliyordu. İşte Arnold’un büyüsü bur- Marlene Dietrich stüdyoda kayıt yapıyor, (Eve Arnold) daydı. ABD’de McCarthy politikaları ve siyah-beyaz ayırımcılığının acımasız sosyal eleştirmeni, ünlülerin ve cazibenin aynası Eve Arnold, inandığı değer- Dünyanın sayılı ve de en prestijli fotoğraf ajanslarından lerden hiç ödün vermeden, hem tarihi olayların ve ‘Magnum Photos’a kabul edilen ilk kadın foto muhabiri kişilerin, hem de Hollywood yıldızlarının fotoğraflarını Eve Arnold, 4 Ocak 2012’de 99 yaşında öldü. Ajans söz- çekti. Ne var ki, ünlüler Eve Arnold’un portfolyosunun cüsü aynı gün efsanevi Amerikalı fotoğrafçı Arnold’un çok küçük bir bölümüdür aslında. Ölümünün ardından Londra’da kaldığı bakımevinde huzur içinde yaşamını eleştirmenlerden biri onun kısa süreli, göz kamaştırıcı yitirdiğini duyurdu. Arnold’un fotoğrafını ve fotoğrafçı- ve başkasının adına kazandığı şöhretini Marilyn Monroe lığını en iyi ifade eden belki de İtalya’dan Corriere Della ile yapmış olduğu çalışmalara borçlu olduğunu iddia Serra Gazetesi’nin onun benzersiz gözlemciliğini öne etse bile, tahminim Arnold buna gülüp geçerdi. Çok çıkaran ifadesiydi: “Küba’da bir rom şişesinin ardındaki tatlı, yumuşak ve kendini küçümseyen bir mizah anla- genç kızın dramatik yalnızlığını ya da Güney Afrika’daki yışı olduğu, ancak gerçeğe bağlılığının bir o kadar su bir grup Zulu kadınının umutsuzluğunu anlatacak kadar götürmediğini söyler, kendisini yakından tanımış olanlar. başarılıydı. Fotoğrafları hassas, derin ve duyarlı bir kadın Nitekim bir başka röportajında, “Yazık ki beni Marilyn bakışının zenginliğiydi. Ve bu bakış bazen sertleşse bile Monroe fotoğraflarımla hatırlayacaklar; halbuki çok daha yumuşaklığını hiçbir zaman kaybetmiyordu.” fazla iş çıkardım,” diyecektir. Eve Arnold özellikle Life ve Sunday Times dergileri ile yaptığı on yıllık kontratlı anlaşmalar gereği tüm dün- Magnum Photos, Arnold ve yayı dolaştı. Yaptığı işler Stern, Paris-Match ve Vogue Yaşamı Ölmezleştirmek gibi dünyanın bellibaşlı dergilerinde yer buldu. 1973’te Arabistan’daki haremler üzerine kendisinin yazıp Magnum Grubu, savaş sonrası bilgiye hasret insanların yönettiği “Behind the Veil” (Peçenin Arkasında) fil- fotoğraf isteklerine karşılık vermek ve yaşantıyı ölmez- mini çekti. BBC televizyonu onun çalışmalarını “The leştirmek amacıyla kurulmuştu. ‘Magnum Photos’un Unretouched Woman” (Rötuş Yapılmamış Kadın) başlıklı kuruluş amaçlarının başında, dünyayı sarsan olaylara bir filmle dünyaya tanıttı. Marilyn Monroe’nun “Misfits” tanıklık etmek ve genel toplumsal tutumu kışkırtmakta (Uygunsuzlar) film setinde yaptığı çalışma ve Çin üzeri- fotoğrafın büyük gücünü kanıtlamak düşüncesi ve isteği ne yazdığı kitap en favori işleridir.

32 Peçenin arkasındaki kadın, 1973 (Eve Arnold)

Rus asıllı Eve Arnold usta fotoğrafçı Robert Capa’dan “cüret” etmeyi öğrenmişti. Önce fotoğrafçıyım, sonra kadınım der ve “feminist” bir maskot olmayı red ederdi. Doksanına varıncaya kadar yaşından hiç söz ettirme- diyse de, Eve Cohen (Arnold) 21 Nisan 1912 tarihinde ABD’nin Philadelphia kentinde Yahudi Rus göçmenleri Haham William Cohen (doğumu Velvel Sklarski) ve eşi Bessie’nin (Bosya Laschiner) dokuz çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Çocukluğu genellikle yoksulluk içinde geçti. Annesi kızının meslek olarak fotoğrafçılığı seçmesine karşıydı. Arnold bir röportajında annesinden şöyle söz edecektir: “Zor koşullarda bu kadar çocuğu yetiş- tirmek için annemin ne büyük bir mücadele verdiğini hatırlı- yorum. İngilizcesi hep bozuk kaldı. Kariyer seçimimi sonunda kabullendi ama kızgınlıkla. Life dergisi için bir bebeğin ilk beş dakikasını inceleyen foto röportajı yaptığımda bile, ‘Ne var bu kadar böbürlenecek?’ Long Island’lı ufak tefek ev demişti.” Bir erkek kadını Eve Arnold kimdir? arkadaşının kendisine İnsanın hayatında iki önemli gün vardır der- kamera hedi- ler, biri doğduğunuz gün, ikincisi de ne için ye etmesi ile doğduğunuzun farkına vardığınız gün. Eve fotoğraf tut- Arnold ne için doğmuş olduğunu fark eden kunu olan ve şanslı insanlardandı. asla yaptığı çalışmaları Peki, 1966’da bir Rusya’da bir tımarhanede rejim muha- yeterli bul- liflerinin uyuşturulmasına bizzat tanıklık eden veya mayan, tatmin olursa durması gerektiğini söyleyen Eve Amerikalı Nazilerin mitinginde liderlerin fotoğraflarını Arnold bu tutkusunu şöyle açıklayacaktır: çeken, Moğolistan’daki at terbiyecileri veya Çin’deki “Beni geliştiren şey hayal kırıklığı. Fakirdim ve fakirliği belge- fabrika işçilerinden Dubai’deki harem kadınlarına kadar lemek istiyordum. Çocuğumu kaybettim ve doğum konusunun dünyanın en uzak köşelerinden çalışmalar getiren bu peşine takıldım. Politikayla ilgileniyordum ve hayatlarımıza ufak tefek kadın kimdi? nasıl yön verildiğini bilmek istedim. Bir kadınım ve kadınlar hakkındaki her şeyi bilmek istiyordum.” At Akrobatları, Moğolistan. İkinci Dünya Savaşı sırasında bir emlakçı- (Eve Arnold) da çalışırken New York Times gazetesinde çıkan bir ilana başvuruda bulunmuş ve New Jersey’de bir foto finiş ajansında işe başla- mıştı. Mesleki eğitimi Alexey Brodovitch denetimindeki altı haftalık kısa bir fotoğraf- çılık kursundan ibaretti. Sanatının geri kala- nını kendi deyimiyle hayat boyu “yaparak öğrenme”ye borçluydu. Sabrı, mizah duygusu ve karşısındaki kişi ile kurduğu empati onun başkalarının gitmeye bile cesaret edemediği yerlerde fotoğraf çek- mesini mümkün kılmıştı. Çin ve Rusya’ya gidebilen ilk Amerikalı fotoğrafçı olduğu gibi, Arap Kadınların dünyasına girip hazır- ladığı “Women behind the Veil” (Peçenin Arkasındaki Kadınlar) adlı çalışması ile dünya sorunsalları ile ilgili araştırmacı fotoğ- rafçıların çıtası olmuştu.

33 Başkaları gibi savaş fotoğrafçılı- Anthony Quinn ve Anna Karina “Magus” filminin setinde, İspanya, 1976 ğı yapmasına izin verilmemişti (Eve Arnold) ama, devrinin hiç bir foto muha- biri Arnold’un işindeki derin- lik ve çeşitliliğe ulaşamamıştı. Fotoğrafını çektiği kişi ile kur- duğu ilişki ve kimi zaman uzun süreli dostluklar, karşısındakinin rengine, ırkına ve inancına bak- maksızın ona duyduğu insan sev- gisi bakımından bir örnek teşkil edecek bir fotoğrafçı varsa o da Eve Arnold’dur; Long Island’lı, küçük, sessiz ve nazik ev hanımı. Arnold’un fotoğrafını çektiği kişi- ler ile ilişkisini 2002 yılında BBC televizyonuna verdiği söyleşiden kendi sözleri ile açıklamaya çalı- şayım: “Fotoğrafını çektiğiniz insanın mümkün olduğunca en derinleri- ne inmek istersiniz. Ama genelde şöyle oluyor, eğer onlara karşı dikkatli Elizabeth Taylor ve Richard Burton “Beckett” filminin çekimleri sırasında iseniz ve mahremiyetlerine saygılıysa- (Eve Arnold) nız, insanlar size kendilerinin kulla- nılabilir ve kullanabileceğiniz taraf- larını zaten sunarlar; işte büyük sır budur. Fotoğrafçı ile öznesi arasındaki ilişkiyle ilgisi var bunun.”

Fotoğrafla ilgili öğrendiğimiz birçok unsuru ona borçluyuz ‘Fotoğrafçılık bir ‘ağıt sanatı, bir alacakaranlık sanatıdır’ Susan Sontag

Kameranın karşısındaki her kimse önlerinde akşam pişirecekleri sosislerle, barda bir kaç merhamet uyandırır; çünkü ortaya çıkacak fotoğrafa kadeh içen Richard Burton ve Elizabeth Taylor’un üstü- baktığımızda biliriz ki o an artık geçmiştir ve yeniden ne tıklattığında Eve Arnold onları kehribar bir fanusun kazanılması asla mümkün olmayacaktır. Belirli bir anı içinde hapsedilmiş ateş böcekleri misali sonsuza kadar dondurarak fotoğrafçı tıpkı bulduğu çömleğin üzerinde- mühürledi. ki tozu silen arkeolog gibi bize tarihin anlamını çözmeye Nostaljik bir devirdir Eve Arnold’un dönemi ve fotoğ- yarayacak kanıtlar bırakır. rafları da nostaljiye yakılmış ağıtlardır. Savaşların kaos- Eve Arnold’un yirminci yüzyıl fotoğrafları ortak bilin- larına, büyük sosyal değişimlere, devrimlere, kırılan çaltımıza öylesine dağlanmışlardır ki, yakın geçmi- kariyerlere tanıklık eden bir dönemde, yaşamların iniş şimizi anlamamızı sağlayan birer mercektirler adeta. ve çıkışlarına anlam vermeye çalışan, sürekli hareketin Dokümanter fotoğrafçı olmak demek dünyayı kaydet- içinde durgun noktalar gibidirler. Bir ünlünün veya bir mek demektir. Kameraya kaydedilen olay o anda ger- politikacının yanına sokulup sanki onlarla şahsen tanış- çeklik kazanır. Objektifini Marilyn Monroe, Malcolm X, mamızın mümkün olabileceğini, bu hızla değişen dün- Joan Crawford veya Beckett filminin çekimleri sırasında, yada neyin doğru olduğunu bilebileceğimizi ima ederler çünkü Arnold’un kamerası onları kaydetmiştir.

34 Arnold herkesin fotoğrafını çekti “Sıradan olanı alıp onun ne kadar özel olduğunu göstermeye çalışmak dünyanın en zor işidir.” Eve Arnold Yıl 1950. Amerika Birleşik Devletleri tam birleşmiş değil- dir henüz! Toplumda siyah ve beyaz ayırımı neredeyse olağan bir kuraldır ve Wisconsin Senatörü Dışişleri Bakanlığında isitihdam edilen casus ve komünistlerin adlarını bildiğini açıklamaktadır. 38 yaşalarında Rus kökenli ufak tefek Yahudi bir ev kadını Rollleiflex kamerasını New York’da özellikle siyahların yaşadığı Harlem’de bir moda defilesine götürür. Aile çevresinde kek ve biskuvileri ile ünlü, Francis adında küçük bir erkek evlat anası bu kadın, Long Island’da yaşamaktadır ama bir fotoğraf baskı atölyesinde çalışıyor olması onu her nedense kendi fotoğraflarını çekmeye zorlamıştır. Şimdi, çoklukla siyahilerin yaşadığı Harlem’deki defile- nin kulisinde, fanların ‘Fabulous’ (Harika) lakabını tak- tıkları egzotik siyahi dilber Charlotte Stribling’in pozları- nı yakalamak için deklanşöre basmaktadır. Özellikle pek de övünülecek bir durumda olmadığı için siyahi manken şaşkındır. Şaşkındır çünkü hemen arkasında ayağını su borusuna dayamış bir polis durmakta ve bir beyaz kadın onun poz poz resimlerini çekmektedir. Long Island’lı küçük ev kadını 1950 yılında topu topu beş görev için 120 filmlik 22 adet ‘resmi’ film rulosu çekebilmiştir. Ama evet, Eve İŞ PRENSİPLERİNİ Arnold artık fotoğrafçı olarak kendisine bir yer edinmiştir. Bir yıl sonra ‘Göçmen ARNOLD İşgücü’ konulu fotoğraf makalesi için ‘ÇALIŞIRKEN 120 filmlik 32 film rulosu sunacak; bun- DEVAMLI ları, Noel Hikayesi ile ilgili 23 rulo daha ÖĞRENMEK, izleyecektir. ‘20th Century’ film şirketi- DEVAMLI ÇALIŞMAK Siyahi manken Charlotte Stribling, nin isteği üzerine Jose Ferrer ve Gloria 1950 (Eve Arnold) Swanson’un fotoğraflarını çektiğinde ise VE DOLAYISIYLE Arnold yıldızların dünyasına adım atacak, DEVAMLI YAPARAK ve bu küçücük kadın bir gün film setle- ÖĞRENMEK’ DİYE Dennis Stock gibi işin ustaları ile çevrili olup rinin, zengin ve ünlülerin favori fotoğ- ÖZETLEYECEKTİR. rafçısı haline gelecektir. 1960’larda ünlü da öğrenmemek mümkün değildi” diyecektir yönetmen John Huston henüz on beş yaş- sonradan. larındaki kızı Anjelica Huston’un fotoğraflarını çekmesi Eve Arnold kısa zamanda erkek egemen ajansta sayıları için Norman Parkinson’u görevlendirecek, ancak Anjelica giderek artan ben merkezli idealist erkek fotoğrafçıların stüdyoya makyaj küpüne batmış bir yüzle geldiğinde “anne figürü” olmakta gecikmemişti. babası sükunetle ve diplomatik bir şekilde derhal sorunu 1954’lerde artık 35 milimetrelik bir Leica ve Pentax kul- halledecek olan Eve Arnold’u çağıracaktır. lanmaktadır. Haiti’deki akıl hastanesinden sonraki göre- Yıl 1954 ve Eve Arnold Haiti’de bir akıl hastanesindedir. vi, Castro öncesi Küba’sında hayat kadınları üzerine bir Bir Amerikan şirketinin sakinleştirici ilaçları için üzerle- deneme hazırlamaktı. Bu seride çektiği karelerden bir rinde deneyler yapılan Haiti’li akıl hastalarının fotoğraf- tanesi kompozisyonundan çok, acıma, şefkat, empati ve larını çekmektedir. Bir yıl önce ünlü “Magnum” fotoğraf insan sevgisi gibi uyandırdığı duygular açısından özellik- ajansına kabul edilmiştir. Arnold fotoğrafçılık işini le önemlidir. Havana’da kendisini bir barın üzerine bır- Magnum’daki dostlarından öğrendiğini iddia edecektir. kamış genç bir hayat kadını, elinin erişemediği boş bira Gerçekten de “Bert Glinn, Eliot Erwitt, Marc Riboud ve şişesi. Yüzünde sonsuz umutsuzluk ve çaresizlik.

35 Siyahi lider Malcolm X bir mitingde, (Eve Arnold)

Portre, siyahi lider Malcolm X, (Eve Arnold)

Siyahi lider Malcolm X ve ‘Nation of Islam’ Hareketi (Müslümanlığı siyahilerin arasında yaymaya çalışan ve Amerikalı siyahilerin özgürlüğü için mücadele veren siyahi militanlar) üzerine yaptığı çalışmaya nasıl başladı- ğını Arnold şöyle anlatır: “Siyahi Müslümanlar beyaz basını aşağılık bulurlardı; bu yüzden ancak bir yılda aralarına girebildim. Bir film yapımcısı, Louis Lomax adlı bir ‘ara bulucu’dan söz etmişti. Lomax ile öğle yemeğinde buluşmak üzere söz- leştik. Lomax tam iki saat gecikti, bir içki aldı ve bana bakıp, amacımın Müslümanlar hakkında bir hikâye yapmak değil, tek istediğimin siyahi bir adamı yatağa atmak olduğunu söyledi. Öfkeyle yerimden kalkıp, çıktım. Peşimden geldi ve bunun bir test olduğunu, istediğim buluşmayı 1000 dolar karşılığında ayarla- yacağını söyledi. Ödemeyi yaptım ve böylece siyahi Müslümanların arasına girebilmem sağlanmış oldu.” “Nation of Islam mitinglerinden birinde Amerikan Nazi partisi lideri Rockwell’in fotoğrafını çekiyordum. Amerikalı Naziler Amerika Birleşik Devletleri’ni ikiye Amerikan Nazi Partisi bölerek diğer yarısını siyahi lider Malcolm X ve onun lideri George adamlarına vermeyi planlıyorlardı. Kameramı kendisi- Lincoln Rockwell, ne doğrulttuğumda Rockwell, ‘Senden bir kalıp sabun 1961 (Eve Arnold) yapacağım’ diye homurdandı.”

36 Küba’da Çocukluk, Eve Arnold’un kitabından bir fotoğraf

Küba’da çok yemek yoktur ama çok güleriz. (Eve Arnold’un kitabından)

Barda bir kadın, Havana, Küba, 1954 (Eve Arnold)

Jacqueline Kennedy ve kızı Caroline, 1960 (Eve Arnold)

Yine 1954’te Wisconsin senatörü Joe McCarthy’nin fotoğraflarını çekecektir. Magnum hiyerarşisinin hangi göreve kimi atadığı, atanan fotoğrafçının kişiliği hakkın- da fazlası ile ipucu verir. Arnold’un inceliği, nezaketi, diplomasi ustalığı ve dolambaçsız cesareti, fotoğrafını çektiği kişinin doğrudan kalbine ulaşma yeteneği ve geçmişi ne olursa olsun onunla yakınlık kurabilmesi gibi özellikleri onun çok arzu ettiği savaş fotoğrafçılığı değilse bile en az onun kadar yürek isteyen görevlere atanmasına neden olmuştur. Devrinin Amerikan baş- kanlarının portreleri dizisinin yanısıra Beyaz Saray’da Jackie Kennedy ve Kennedy çocuklarının fotoğraflarını çekmek gibi özel beceri isteyen görevlere de atanmıştır.

37 Eve Arnold ve Marilyn Monroe

Joan Crawford soyunma odasında (Eve Arnold)

“İLK KEZ JOANAN CRAWFORD’UN OODASINADASINA GİRDİĞİMDE ÇIRILÇIPLAKLÇIPLAK SOYUNDU VE KENDNDİSİNİN FOTOĞRAFLARINIRINI ÇEKMEMİ İSTEDDİ. O FOTOĞRAFLARI ASLA YAYINLAMADIM.”IM.”

Eve Arnold’un fotoğraflarının çoğunu içeren Marilyn Monroe, kitap (Eve Arnold) “Eve Hakkında Her Şey” 3838 80’li yaşlarında son ’sosyal’ görevlerinden biri The Sunday Times için İngiltere Başbakanı John Major’ın fotoğraflarını çekmek oldu. Uzun çalışma hayatının yoğunluğu ve seyahatleri bir bedel ödetmişti ona. İkinci Dünya Savaşı yıllarında başladığı emlakçılık işinden 1943’te fotoğraf basma işi için ayrıldığı günden, seksenli yaşlarına kadar sürdüreceği fotoğrafçılık ve özellikle de foto muhabirliği yaşantısı boyunca en katı yüreklileri bile durup düşünmeye sevk edecek (Siyahi İnsan Hakları işçilerinin Beyazların Üstünlüğü Savunucularına karşı koymak için gördükleri eğitim gibi) görevler üstlenmiş- ti. Joan Crawford, Marilyn Monroe, Marlene Dietrich, Angelika Huston ve hatta Sovyetler Birliği’nin ünlü first lady’si Bayan Khruschev gibi ünlülerin sırdaşı olmuş- tu. Öyle zamanlar olmuştu ki, onun sessiz fakat temiz ve istekli duruşunun varlığı bir insanın veya durumun özünü ve o anın ruhunu yakalamasını sağlamıştı. Ömür boyu dostu Anjelica Huston, Arnold’u Londra’da kal- dığı huzur evinde defalarca ziyaret edecek, yorgun Eve Arnold, “Tamam bitti işte, artık kamerayı tutamıyorum” diyecektir. Özellikle Rus edbiyatı klasiklerini okumakta ve her daim yaptığı gibi “FOTOĞRAFÇILIKTA hayatı incelemektedir. Artık kafasında dolaşan ARAÇ KAMERA binlerce fikri geliştire- Black is beautiful: Arlene Hawkins, DEĞİL, cek fiziksel gücü yok- 1968, (Eve Arnold) tur belki, ama duru ve FOTOĞRAFÇIDIR.” keskin gözleri ve güçlü önsezileri onu asla terket- Yıl 1968. Arnold’un 1950 yılında kariyerini başlatan EVE ARNOLD hikâyeden bu yana Harlem’de çok şey değişmişti. O memiştir. „ zamanlar siyahi bir kadın saçlarını düzleştirmezse evinde kıyamet kopardı. 1968’lerde insan haklarının kabulü son- rası esen özgürlükler rüzgarı ile birlikte Harlem’de ‘afro’ saçlar son modaydı. Arnold renkli film koyduğu Leica’sı ile ‘Black is Beautiful’ (Siyah Güzeldir) başlığı altında derleyeceği fotoğraflar dizisini yapmak üzere Harlem’e döndü. Yeni akımı gururla temsil edecek güzel model Arlene Hawkins’i buldu. Giderek sıklıkla İngiltere’de görevlere atanan Arnold, okçuluk kulübü aristokrat hanımları, Cheltenham Kız Koleji, Wycombe Abbey kız lisesi öğrencileri, ünlü dans- çı Margot Fonteyn ve yeni partneri Rudolf Nureyev’den, göz önündeki politikacılara ve İngiltere Kilisesi rahipleri- ne kadar İngiliz toplumunun farklı kesitlerinden kareler çekeceği ‘The Sunday Times Magazine’ için çalışmalara başladı. Bu arada ‘Vogue’ dergisi için aktör Alen Bates’in portrelerini hazırlamıştı. Aykırı ressam Andy Warhol, ardından bu kez senatör Barry Goldwater ve Robert Kennedy’nin portreleri için ABD’ye döndü. Tüm bu çalışmaları süresince Sunday Times için Kraliyet Ailesi, Eve Arnold, fotoğraflarla ABD’deki ‘zenci aristokrasi’ ve aykırı dinler üzerine aldı- “Marilyn Monroe” kitabı ğı görevleri de sıkıştırmayı başarıyordu.

39 Robert SCHILD nitelik... [email protected] Bir büyük tiyatrocumuzu yitirdik – ancak tiyatromuzu asla..! İstanbul Tiyatro Festivali açılış akşamında Tiyatro” etkinliklerinde katıldığı bir panelde, sahnelerimiz- Genco Erkal, Bertolt Brecht’in “Ölü Asker’in de çok sayıda çok kötü oyunun gösterildiğini savlamışsa 18.Şarkısı”ndan “Sürüyordu amansız savaş / Hiç da, ben o denli kötümser değilim. Tabii ki, izlediğimiz her yoktu barış ümidi / Bizim asker de karar verip / öldü kahraman oyunu beğenecek değiliz – ancak son birkaç yıl boyunca gibi” dizelerini söylerken, daha birkaç dakika önce aynı aramızdan son derece yetenekli genç yazarların yetiştiği- salonda andığımız Cüneyt Türel dostumu düşündüm ye- ni, kimi çok başarılı yabancı oyun uyarlamalarına, ayrıca niden... Yetmiş yıllık yaşamının yedide beşini tiyatroya üstün yetenekli nice sahne sanatçılarına rastladığımızı adamış ve işte o akşam bu festivalin onur ödülünü bizzat rahatlıkla söyleyebilirim, kendimce... Bunların arasından alması beklenen bu aydın sahne adamı, bir yıldır boğuştu- ilk akla gelen (ve yer darlığı ile) sadece ikişer örnek vere- ğu amansız hastalığa dayanamayarak daha bir hafta önce ceksem, “Michelangelo” ve “Tetikçi” oyunlarının yazarları aramızdan ayrılmıştı! Yoksa – belki de Irmak Bahçeci ve Ebru Çalkan, dayanamadığı, tam otuz yıldır hizmet Cüneyt Türel V.Havel’in “Largo Desolato”su verdiği İstanbul Şehir Tiyatroları’nda (UÖML / 2004) ile Çek Cumhuriyeti’nde Nisan ayı içerisinde getirilen yönetim ödül almış Tiyatro Ekip veya değişikliği miydi..? Gogol’un iki öykü/bir oyunu- Türk Tiyatrosu’nda şu sıralarda nere- nu “Hikâyeden Memurlar” adıy- deyse her hafta bir olay yaşıyoruz: Bir la harmanlamış Tiyatro BeReZe yandan Mart ayında başlamak üzere ile “Aut”daki performansıyla önce bazı köşe yazarlarının İBBŞT’nda Erkan Kolçak Köstendil ve “Aşkın sahnelenen “Rosenbergler Ölmemeli” Sıradanlığı”ndaki genç Hannah veya “Günlük Müstehçen Sırlar” gibi Arendt’i canlandıran Deniz El- oyunlara karşı neredeyse saldırıya mas gibi isimleri sıralayabilirim geçmelerinin ardından bu kurumun – ki bunlar sadece bu sezondan tüzüğünde köklü değişikliklere gidil- alınma örneklerdir ve kolaylık- mesine; buna tepki olarak Yönetim la çoğaltılabilir. Kurulu’nda yer alan sanatçı üyelerinin Bilmem sözünü ettiğim bu topluca istifa etmesine; Başbakan’ın oyunları izleyebildiniz mi – Devlet Tiyatrolarını özelleştirmeye gi- ve umudum, önümüzdeki dilebileceğini söylemesine ve tüm bun- sezonda da yeniden sahne- lara yanıt olarak sanatsever halk kitlele- lenmeleriyle, kaçırmış olduk- rinin sokağa dökülmesine tanık olduk. larınızın en azından bazıla- Öte yandan ise, Mayıs başında yıllık rını görebilmenizdir, değerli Afife Jale ve Sadri Alışık Ödülleri’nin verilmesini; değerli “nitelik”severler... Aynı şekilde, özel (veya “özelleştirilmiş”) kardeşim Mark Levitas’ın önderliğindeki Ve Diğer Şeyler tiyatroların yanlarına pek yaklaşamayacağı “Sidikli Kasaba Topluluğu’nun “Felaket Oyunları” ana başlığı ile düzenle- Müzikali” veya “Ölüleri Gömün” gibi büyük İDT prodüksi- diği “1. Yeni Metin / Yeni Tiyatro Festivali”ni ve nihayet iki yonları, ayrıca sezon bitmek üzereyken ancak birkaç kez yılda bir heyecanla beklenen İstanbul Tiyatro Festivali’nin sahnelenmiş olan ve izleme ayrıcalığına kavuştuğum J.-P. açılışını yaşamamızın ardından, tüm sezon boyunca izle- Sarte’ın “Nekrassov”u ile İbsen’in “Hedda Gabler”i de uma- miş olduğumuz onlarca oyunun üstüne şimdi de festival rım önümüzdeki Ekim ayından başlamak üzere İBBŞT’nın yapıtlarını izlemeye başladık! repertuarında yeniden karşımıza çıkar! Tiyatro camiası olarak şu sıralarda karmakarışık duygular Hayat arkadaşı, sevgili Tilbe Saran ile birlikte 2004 Yom içerisindeyiz... Tüm bu etkinliklerin gölgesinde acaba ger- haShoah etkinliğinde UÖML Oditoryumunda Paul çekten bir “felaket” mi çöküyor üzerimize? Celan’ın şiirlerini o güzel sesi ile okumuş olan sevgili “Cü” Oysa ki, ülkemizin sahne ortamı 2011/2012 sezonunu ile Burgazada’da (hele “Yakın Ada – Uzak Ada” TV belgese- son derece verimli biçimde tamamlamak üzereydi: Sade- li çekimi sırasındaki) geçirdiğimiz günler, ailece her daim ce İstanbul’da iki yüz elliye varan prömiyer ile, yeni ku- hafızamızda kalacaktır. Mekânı alkışlarla inlesin; sahneleri- rulmuş nice genç/deneysel topluluk ve kapılarını onların mizden ise “aydın”lık saçan alkışlar eksik olmasın... „ ortak kullanımlarına açmış kimi salon ile, üstelik bunların * * * haftanın her günü dolmasıyla, ayrıca ödenekli tiyatroların Not: Bu yazının genişletilmiş ve diğer bazı aktüel tiyatro konuları- ay be ay genişlettikleri son derece zengin repertuarlarıyla nı da içeren şekli, aylık “Tiyatro... Tiyatro...” dergisinin Haziran Türk Tiyatrosu’nun yeni bir “altın çağ” yaşamaya başladığı sayısında yer almaktadır. Aynı dergide yayımlanmış diğer eleştiri söyleniyordu... yazılarımı ise, yayın tarihinden bir ay sonra http://www.tiyatroeles- Her ne kadar bir eleştirmen kardeşim “Yeni Metin / Yeni tirmenleribirligi.org/ portalında bulabilirsiniz

40 41 SÖYLEŞİ Aylin YENGİN

PINAR TÖRE & TUĞRUL TÜLEK BU İKİLİ ÇOK TEHLİKELİ

ize bir itirafta tim açıkçası, ama daha oyun başlar Pınar Hanım, çok farklı alanda eği- bulunmam gerek: başlamaz kelimenin tam anlamıyla time başlayıp, 180 derecelik bir “Tiyatrodan pek hoş- dilim tutuldu. İzlediklerim yıldız dönüş yaptınız… Bankacılıktan lanmam!” Senede olmaya çalışan bir grup genç çocuğun tiyatroya geçişiniz nasıl oldu? bir, bilemediniz iki hikâyesiydi. Sahne, görünmez iplerle Pınar Töre: Esasında o dönemde de oyun izlemeye gide- çevrili bir boks ringi. Olup biten onca tiyatro yapmak istiyordum, ama ne rim. O da, hakkında aksiyona, kıyasıya süren mücadeleye ailemde, ne de tanıdıklarımızın arasın- çok iyi eleştiriler duymuşsam… Bu rağmen bir buçuk saat boyunca nefes da hiç tiyatrocu yoktu. Tiyatrocu nasıl konudaS akıl danıştığım bir “hocam” bile almadan sadece oyuna yoğunlaş- yetişir, hayatını nasıl idame ettirir? vardır; o git derse giderim. DOT oyun- tım. Tiyatrodan çıkar çıkmaz aklımda Bunlar hakkında hiçbir şey bilmiyor- cularının bu sene sahneye koydukları tek bir şey vardı: Süpernova’yı aynı dum ve aslında bankacılık sektörüne Beautiful Burnout/Süpernova1’dan da zamanda dilimize çeviren oyuncuları de girmek istiyordum, ilgi alanıma bu şekilde haberim oldu zaten. Çok Pınar Töre ve Tuğrul Tülek ile bir söy- giriyordu. Sonra Bilkent’te Bankacılık büyük bir beklentiyle gitmemiş- leşi yapmak. okumaya başladım.

42 Bir sene Fransızca hazırlık okudum, iki sene de bölümde eğitim aldım, ancak bu süreçte gerçekten yapmak istediğim işin tiyatro olduğuna karar verdim. O yüzden de bölüm değiş- tirdim ve Bilkent Tiyatro Bölümü’nü bitirdim.

Daha önceden hiç tiyatro yapmış mıydınız? P.T: Sadece okulda… İlkokulda baş- layan, sonra ortaokul, arkasından da lisede devam eden amatör bir tiyatro geçmişim vardı.

DOT’la tanışma hikâyenizi öğrene- bilir miyiz? P.T: DOT, üniversiteden mezun ol- duğum yıl kurulmuştu ve yaptıkları işleri yakından takip ediyordum. Ke- sinlikle onlarla çalışmak istediğimi biliyordum, ama korkuyordum. He- nüz mezun olmuştum, beni yeterli bulmayacaklarını düşünüyordum. İki sene sonra, 2007’de artık gidip tanış- ma zamanımın geldiğini düşündüm. O dönemde “Kürklü Merkür” adlı oyunu çalışıyorlardı ve benim gibi bir kadın oyuncuya ihtiyaçları olma- dığını da biliyordum, ama ben sadece onlarla çalışmak istiyordum – hangi alanda olursa olsun. Gittim, tanıştım ve onlar da hemen, yarın gel başla de- diler. Çok rahat bir ortam vardı. Önce oyun çevirmeye başladım, Tuğrul’a ve diğer oyunculara asistanlık yaptım ve uluslararası ilişkilerini üstlenmeye başladım. Zamanla bana göre roller çıktıkça da, oynamaya başladım ve şimdi de aynı şekilde devam ediyo- rum. Hem oyunculuk yapıyorum, FOTOĞRAFLAR: NURAY ERTÜRK / MERVE KARAHAN hem çeviriye, hem de uluslararası iliş- kilere devam ediyorum. ben değil. Ama 15 kilo verdiğim için bir etki yarattığı için yeni yaptırdım. Herkese bu kadar açıklar mı? Ben bendeki değişim daha çok fark edildi. Saçlarım konusunda da hep birlikte gelsem yarın, bana da başla der- Ben kilo verdim, erkek oyuncular da konuştuk ve Dina’nın mizacına uy- ler mi? kaslandı. Bu ister istemez, sürecin bir gun bir saç düşündük, kostüm düşün- parçasıydı, rolün gerektirdiği bir şey- mek gibi bir şey bu aslında – oyunun P.T: Burada gerçekten çalışmak iste- di. Bir günde olmadı tabii, bir buçuk bir unsuru. Biz oyuncuyuz ve her rol- yen, gerçek anlamda emek vermek is- yıl sürdü. le başka biri oluruz. teyen herkese kapı açık. Önemli olan tiyatroya yatırım yapmayı ve zaman Peki, saçlarınızı kazıtmanız, döv- Ama genel olarak tarzınız da ayırmayı aklınıza koymuş olmanız. meleriniz, küfürlü konuşmala- biraz erkeksi, yanılıyor muyum? rınız… Bunlar canlandırdığınız Biraz klişe bir söylem olacak, ama biz P.T: Dediğim gibi saç da, replikler de, burada gerçekten bir aile gibiyiz. karakter Dina’ya mı ait özellikler, genel tarz da Dina’ya ait aslında; ben Pınar’a mı? Bayan okuyucularımızı ilgi- Dina’ya benziyor muyum, bilemiyo- lendirecek bir şey öğrendim: P.T: Bunlar tabii ki Dina’ya ait özellik- rum? Şu anda da Dina saçımla sizinle Süpernova’da oynamaya başla- ler. Her rol için başka bir kişiliğe bü- burada oturuyorum. Belki de bu yüz- dıktan sonra 15 kilo vermişsiniz… rünmek zorundasınız. Saçımı kazıt- den size böyle gelmiştir. Beni oyunda P.T: Evet doğru… İşin sırrı boksta mam, replikler rol icabı, ama dövme- görenler dışarıda tanıyamıyorlar. Özel (gülüşmeler). Tabii rejim de yaptım. lerim vardı zaten. Sadece kolumdaki hayatımda erkeksi bir tarzım var diye- Hepimiz değiştik aslında, yalnızca sabahyıldızını, bu oyun bende büyük mem.

43 İllkk bbaaştta,a, hhaftadaaftada üüçç güngün ikiikişerer ssaattenaatten bboksoks aantrenmanlarntrenmanları yyapmayaapmaya bbaaşlladadıkk.. SSonrasonrasınnda,da, bbokslaoksla bbirlikteirlikte kkondisyonumuzunondisyonumuzun ddüüşmmemesiemesi iiçinçin hherer bbirimizeirimize bbireyselireysel pprogramlarrogramlar yyazazıllddı. YYüzmedenüzmeden ttutun,utun, aaletliletli ççalalışmmayaaya kkadar…adar…

44 Tuğrul Bey, Süpernova’da sahne- yi ümit ederek geliyor. Bana kalırsa, de görür görmez, sizi “Başka Dilde seyirci sizi ne kadar farklı rolde gö- Aşk” filminden hatırladım. Orada rürse, o kadar mutlu oluyordur. bambaşka bir karakteri canlan- Bir süre Varşova’da eğitim gör- dırıyordunuz. Bu kadar uç roller dünüz… Günün birinde yurtdışın- oynamak çok yorucu değil mi? da sahne almak ya da örneğin Tuğrul Tülek: Bence bu mesleğin güzel Broadway’de oynamak gibi bir tarafı da bu zaten. Eğer bilinçli ola- hayaliniz var mı? rak bunu tercih edersek, sürekli ola- T.T: Çok çok isterim. İlla Broadway diye rak farklı şeyler yapma şansımız var. bir derdim yok… İlla okyanusun diğer “Başka Dilde Aşk” filmindeki rolüm tarafı olsun diye de bir derdim yok en başından beri çok istediğim ve çok aslında. Yurtdışında, uluslararası bir keyif aldığım bir roldü. Daha statik ekiple herhangi bir yer olabilir. durmamı, daha farklı bir enerji kul- lanmamı gerektiren bir roldü ve dola- yısıyla o zamana kadar oynamadığım farklı bir karaktere bürünme şansı verdi bana. Burada oynadığım rolse çok daha aktif ve bambaşka bir karak- tere sahip. Dediğim gibi, işimizin en keyifli yanı da bu…

DOT’un hemen her oyununda ismi- niz geçiyor… Kaç yıldır DOT ile birliktesiniz? T.T: 2007’de sahnelenen “Kürklü Mer- kür” oyunundan beri DOT ile birlik- teyim. Her sezon mutlaka bir oyunda, ya oyuncu, ya çevirmen, ya da yönet- men olarak görev aldım. En son, ge- çen sezon sahnelemeye başladığımız “Öksüzler”i yönettim.

O da Süpernova kadar etkileyici bir oyun mu? T.T: Öksüzler çok daha değişik… Me- tin bazlı bir oyun. Bizim daha önceki oyunlarımıza alışkın olan seyircilerin daha çabuk kabul edebilecekleri bir tarzda. Süpernova ise farklı disiplin- lerden beslenen bir oyun. Dolayısıyla, şimdiye kadar oyunlarımızı izlemeye gelen seyirciler için yepyeni bir alan – tıpkı bizim için olduğu gibi. Biz de ilk kez böyle bir oyunda oynuyoruz ve biz nasıl zorlandıysak ve bocala- dıysak, seyirci de bu yeni dile zaman zaman alışmakta güçlük çekiyordur.

Ben izleme fırsatı bulamadım ama “Shopping and F***ing”de biseksü- el bir karakteri mükemmel biçim- de canlandırdığınız söyleniyor! Çok tepki aldınız mı? T.T: Negatif anlamda soruyorsanız, hayır, ama pozitif anlamda çok gü- zel tepkiler aldım. Bence seyircinin de hoşuna gidiyor, bizleri farklı farklı kadınları / adamları canlandırırken izlemek. Tıpkı bizim de bu rollere bü- rünmeyi sevdiğimiz gibi. Karşılıklı bir iletişim bu bence. Ben nasıl ki sürekli aynı şeyi yapmamaya çalışıyorsam, izleyici de aynı şeyi sürekli izlememe- 45 İkiniz de oyuncu ve yönetmen- çeviriyi oyuncularından başkası T.T: Eklemem gereken bir konu var, siniz. Yönetmek için işe mutla- yapamazdı zaten… Başka çeviri- Süpernova’nın bu metni bizim için ka oyuncu olarak mı başlamak leriniz de var mı? özel olarak biraz elden geçirildi. Bazı lazım? T.T: Tabii ki… İkimiz de çevirdik, çe- sahneler eklendi vs. Yani orijinal pro- P.T: Şart değil aslında, yönetmenlik virmeye de devam ediyoruz. Önü- düksiyon ile aralarında farklılıklar okunup, doğrudan yönetmen olarak müzdeki sezon sahnelenecek olan (ve var. Orijinal metin de benzer bir bi- da başlanabilir. Ancak tiyatro yapar- bu arada Pınar’ın yöneteceği) “Sarı çimde doğmuş aslında. Yazarın boks ken, tiyatronun her unsuruna hâkim Ay”ın çevirisi de bize ait. Yabancı hocasıyla, yönetmenle, dans hocasıy- olmak ve deneyimlemek istiyorsu- dilde yazılmış metinlerden oynadığı- la ve oyuncularla sürekli etkileşimin- nuz. Aslında bu işi sadece oyunculuk mız için, çeviriye gerçekten çok önem den ortaya çıkmış bir oyun. Bizimle ve yönetmenlik olarak ikiye ayırmak veriyoruz. Öksüzler’de de sizinkine de asla irtibatı kopartmadı. istemiyorum. Müziğinden, ışığına, benzer bir yorumla karşılaştık. Oyun- Yazarın (Bryony Lavery) sizi izle- dekorundan, tasarımına kadar her dan çıkanlar: “Hiç çeviri gibi değildi, me fırsatı oldu mu? konuya hâkim olmak gerekiyor. Ve sanki Türkçe yazılmış bir metin gibiydi” (ikisi bir ağızdan) Henüz işin güzel tarafı, bize burada böyle bir dediler. Bir metni çevirdiğimiz za- P.T. & T.T: değil, ama ümit ediyoruz yakında… fırsat tanınıyor. Bu güven çerçevesin- man, amaç onu yerlileştirmek değil de, biz de kendimizi bu işi deneyebi- tabii, ama Türkçesi’nin kulağa kötü Süpernova bana göre çok “etkile- lecek güçte hissediyoruz. yici” bir oyun, siz onu nasıl tanım- T.T: Tabii ki yönetmen koltuğuna lıyorsunuz? oturmak için oyunculuk eğitimi ge- Süpernova çok P.T: Süpernova çok özel bir iş ve rekmiyor, ama ben bir oyun yönet- özel bir iş ve DOT’un fiziksel tiyatro için attığı bü- tikten sonra, yönetmenleri daha iyi yük bir adım. Dört ayrı disiplini: mü- anlamaya başladım. Eminim ki, bir Dot’un fiziksel zik, boks, dans ve metni birleştiren yönetmen de, oyunculukla birazcık tiyatro için bir oyun olduğu için herkesin izleme- ilgilense, oyuncuları çok daha iyi an- attığı büyük bir sini isterim. layıp, onlara farklı bir bakış açısıyla bakabilecektir. Oyunculuk altyapısın- adım. Dört ayrı Oyunun orijinalini izleme fırsatınız oldu mu? dan gelmek zorunda değil, ama bir disiplini: müzik, şekilde oyunculukla ilgilenmiş olma- T.T: Evet, Pınar ile birlikte Edinburgh sı, oyuncularla arasında farklı bir ile- boks, dans ve Tiyatro Festivali’nde izledik. İzler iz- tişim kurmasına yardımcı olacaktır. metni birleştiren lemez bayıldık. Tabii bizim şimdiye dek yaptığımız her işten çok farklıy- Peki, yönetmenliğe geçiş nasıl bir oyun olduğu dı. Oyunun metni orada satılıyordu, oldu? “Artık hazırım, bu işi yapa- için herkesin metni satın aldık ve İstanbul’a geri bilirim,” mi dediniz? izlemesini döndük. Ancak çok büyük bir fizik- T.T: Karşılıklı bir şey bu. Neticede sel güç ve disiplin gerektirdiği ve çok beş yıldır bir aradayız, birlikte çalı- isteriz. uzun soluklu bir hazırlanma dönemi- şıyoruz. Yaptığımız ortada, bireysel ne ihtiyaç olduğu için, aklımızda bir olarak ne kadar istekli olduğumuz, gelmemesi için elimizden geleni ya- sürü soru işaretleri oluştu. Yine de bu ne kadar çaba harcadığımız ortada. pıyoruz. Ağzımıza nasıl oturur diye kadar zorlu bir yola çıkacağımızı bil- Doğal olarak günün birinde size el bakıyoruz, tekrar tekrar okuyoruz, miyorduk. Az önce Pınar’ın da söy- uzatılıyor ve “Hadi bakalım, şimdi dinliyoruz. lediği gibi ancak 1,5 yılda hazırlana- sıra sende,” deniliyor. Öyle bir güven P.T: Metni baştan sona çeviriyoruz, bildik, ama iyi ki bu kadar uzun sür- ortamında, ortaya kötü bir iş çıkma- ama esas “oturması” okuma prova- müş, çünkü yemeğin pişmesi uzun sından korkmuyorsunuz. Kötü bir larında oluyor. En doğrusuna birlikte sürdü ama tadı da çok lezzetli oldu şey çıksa da, buna dünyanın sonuy- karar veriyoruz. Doğallığı ve akıcılığı (gülüşmeler)… muş gibi bakmıyorsun. veren de bu bence. Ayrıca her yaza- Hazırlık sürecinde, günde kaç P.T: Bize hata yapma payının verili- rın kendine has bir üslubu, bir yazım saat spor yaptınız? yor olması, bizim için çok önemli bir biçimi oluyor. Biz de o tarza dikkat T.T: İlk başta, haftada üç gün ikişer fırsat. Bir de burada kimse kimseyi ederek çevirmeye çalışıyoruz. Ayrı- saatten boks antrenmanları yapmaya tek başına bırakmıyor. Zorda kaldığı- ca o yazarın daha önceki oyunlarını başladık. Sonrasında, boksla birlikte nızda, size yardımcı olacak kişiler var. gerek okuyarak, gerek izleyerek tarzı kondisyonumuzun düşmemesi için Provaya çağırıyorsunuz, gelip destek hakkında daha fazla bilgi sahibi olu- her birimize bireysel programlar ya- oluyorlar. Gerçekten aile ortamı gibi. yoruz. Tüm bunların yanı sıra, çeviri zıldı. Yüzmeden tutun, aletli çalışma- sürecinde yazarla sürekli olarak irti- Süpernova’nın çevirisini ikiniz bir- ya kadar… bat halinde oluyoruz. likte yaptınız. Bu kadar akıcı bir

46 SSanatanat ppolitikayaolitikaya bbulaulaşaabilirbilir eelbette,lbette, aancakncak ppolitikaolitika ssanataanata bbulaulaştığı zzaman,aman, ssanatanat ddeeğeerindenrinden vvee öönemindenneminden ççokok kkaybeder.aybeder. ÇÇünküünkü bbilinçliilinçli oolaraklarak bbirir ttarafaraf bbelirlemeelirleme vvee ffikirikir eempozempoze eetmetme zzorunluluorunluluğu bbaaşlar.lar.

47 1979’da ’da doğdu. 2005’te Bilkent Üniversitesi, Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi, Tiyatro Bölümü, Oyunculuk Ana Sanat Dalından mezun oldu. 2007’den iti- baren DOT’ta oyuncu, yönetmen yardımcısı, yönetmen, çevirmen ve uluslararası projeler

PINAR.. koordinatörü olarak çalışıyor. Oyuncu olarak yer aldığı oyunlar: DOT, Yönetmen Murat Daltaban; 2008 Vur/Yağmala/Yeniden; 2010 Malafa; 2011 Festen; 2012 Süpernova. Rol aldığı filmler: 2009 Karanlıktakiler – Çağan TORE Irmak; 2011 Canavarlar Sofrası – Ramin Matin; Oyun çevirilerinden bazıları: Pornografi – Simon Stephens; Punk Rock – Simon Stephens; Malafa- Hakan Günday; Süpernova – Bryony Lavery; Sarı Ay – David Greig.

48 TUĞ.. RUL TULEK 1976 yılında Bursa’da doğdu. 1999’da Uludağ Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü’nden mezun olduktan sonra asıl yapmak istediği meslek olan tiyatro oyunculuğu üzerine yoğun- laştı. 2002’de Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuarı Oyunculuk Bölümü’nde ikinci lisan- sına başladı, eğitiminin son yılında Erasmus prog- ramı dahilinde Varşova’da Akademia Teatralna im Aleksandra Zelwerowicza’da okudu. Türkiye’ye döndükten sonra 2007 yılında DOT’un oyunculuk seçmelerine katıldı ve Kürklü Merkür ekibine Naz rolüyle dahil oldu. O zamandan beri “Vur Yağmala Yeniden”, “Alışveriş ve S***ş”, “Süpernova” gibi oyunlarda oyunculuk, çevirmenlik gibi görevleri üstlendi. 2011-2012 sezonunda “Öksüzler” ile ilk yönetmenlik tecrübesini edindi. Tiyatro dışında televizyon ve sinemada da oyunculuğu devam ettiren Tülek, aynı zamanda İngilizce öğretmenliğine de zaman ayırmayı seviyor ve bu meslekle de bağını kopart- mıyor.

49 Sonrasında tüm bu antrenmanların mış bir metin vardı ve buna fizikselli- rak bir taraf belirleme ve fikir empoze üzerine dans eklendi. Bir süre, gün- ği kendimiz ekledik. etme zorunluluğu başlar. Dolayısıyla düzleri boks, akşamları dans yapar bu repertuar seçme işi ve yönetme- olduk (gülüşmeler). Özetlemek gere- Hayranı olduğunuz, kendinize liğin değişmesi, bende bir korku ve örnek aldığınız tiyatro yönetmen- kirse haftanın altı günü, günde yedi öfke yaratmış durumda. Ek bir sansür leri ya da oyuncuları kimler? saat sporla iç içeydik. Şu an haftanın getirmesi konusunda ise düşüncem, dört günü oyunumuz var. Oyundan T.T: Varşova’da eğitim görürken, Jerzy sansürün zaten ülkemizde kendini önce mutlaka bir saatlik bir ısınma Grzegorzewski diye bir sahne yönet- hayli belli eden bir olgu olduğu yö- programımız oluyor. Bunun dışında, meni vardı. Çok ilginç bir ışık tasarımı nünde. haftanın geri kalan günlerinde birey- geliştirmişti. Sahne üzerinde yarattığı etki inanılmazdı. Bildiğim oyunları, P.T: Aslında sansürden ne anladığı- sel olarak çalışmalarımız var. Mesela nıza bağlı. Bir meslek grubuna, “siz ben daha çok yüzmeyi seviyorum. Pı- onun rejisiyle izlemiştim ve her defa- sında bambaşka oyunlar izliyor gibiy- kendi kendinizi yönetemezsiniz” de- nar boksa devam ediyor, bir yandan mek zaten sansürdür. Sanat, hayatın kardiyo yapıyor. dim. Çok farklı bir görsellik yaratıyor- du. Yarattığı mizansenler tamamen kendisini ele alır, bir tarafa hizmet Özel hayata zaman kalıyor mu? ışıktan besleniyor gibiydi. etmez ve siyasi bir yola baş koyamaz, aksi takdirde onun adı sanat olmaz, Tabii ki… Aslında bu yoğun prog- T.T: P.T: Beni sanırım isimden ziyade, per- propaganda olur! Dolayısıyla bunun ram içinde, özel hayatım daha fazla formans etkiliyor. Tiyatroda en çok değişmesi için elimizden gelen müca- düzene girdi, diyebilirim. İnsanlara etkilendiğim kişi kuşkusuz Murat deleyi vereceğiz. daha fazla vakit ayırır oldum. Daha Daltaban çünkü daha ziyade onunla boş olduğunuzda, bugünün işini ya- çalışıyoruz. Onun dışında, “şu kişinin İmzalanmış bir yönetmeliği değiş- rına atma şansınız oluyor, oysa böyle hayranıyım,” demek bana garip ge- tirmek zor olmayacak mı? yoğun olunca bekleyen işinizi ertele- liyor çünkü hep yapılan işler aklıma T.T: 24 Nisan günü Galatasaray’da mek gibi bir lüksünüz olmuyor. Bu geliyor. Bir de aklıma gelen Lars Von toplandığımızda, göstermiş olduğu- şekilde daha sosyal bir insan oldum. Trier var. Melancholia adlı filmini iz- muz dayanışma ve basın bildirimiz, ledikten sonra, bundan daha iyisi ya- Fiziksel tiyatro olarak tanımlanan beni aslında ümitlendirdi. İlk defa pılamaz, diye düşünmüştüm. bu dalın başka örnekleri de var farklı organizasyonların, kumpanya- mı? T.T: Bir de, güçlükler ve zorluklar ların ve grupların bir araya gelerek, altında herkesi etkilemeyi başarabi- kendi haklarını savunmak için, arala- P.T: Fiziksel tiyatro çok geniş bir kav- rında hiçbir farklılık gözetmeden tek ram. Biz bu oyuna çalışırken özellik- len insanlardan çok etkileniyorum. Örneğin bu yıl En İyi Yabancı Oscar bir düşünce için mücadele ettiklerini le DV82’ten çok etkilendik. Fiziksel gördüm. Tabii ki, ortada imzalanmış tiyatro zaman içinde, bir takım de- ödülünü alan “A Separation” filminin bir yönetmelik var ve bu yönetmeliği ğişimler göstermiş bir tarz. Metnin yönetmeni Asgar Farhadi gibi. Müt- değiştirmek ne kadar mümkün olur fiziksellikle bir arada yürümesi ise hiş zorluklar altında çektiği bir filmle, bilemiyorum, ama mücadeleyi şimdi daha yeni mesela. Bizde de fiziksel ti- bütün dünyayı kalbinden etkilemeyi bırakırsak tarihe farklı şekilde yazıla- yatro örnekleri vardır mutlaka – açık- başardı. cağız, bırakmazsak farklı şekilde ya- çası ben çok hâkim değilim. Metnin Şehir Tiyatroları’nda repertuar zılacağız. Bu sadece sanatçılarla halle- fiziksellikle birleşmesinden ziyade, belirleme yetkisini bürokratlara dilebilecek bir konu değil, o gün biz performansa yönelik sahne sanatları veren yönetmelik bir süre önce oyunculara destek veren çok fazla se- var bizde. Bunlar da daha çok perfor- imzalanıp yürürlüğe girdi. Bu yircimiz de vardı. Sizlerin de, basının mans sanatçıları ya da dansçılar tara- konu hakkında düşüncelerinizi da desteğine ihtiyacımız var. Elimiz- fından sahneye konuluyor. öğrenebilir miyiz? den geleni yapıyoruz ve yapacağız. „ T.T: Bizim oyunumuz, sadece dansa ve T.T: Öncelikle şunu söylemeliyim ki, bedensel performansa dayalı bir oyun bu konuda çok üzgünüm. Bir sanatçı değil, işin içinde metin ve müzik de adayı olarak, sanat okulundan mezun 1 Süpernova, enerjisi biten Büyük var. Farklı renklerden besleniyor. oldum. Yaptığımız işin niteliği ve sı- nırları belliydi ve biz bu işin sınırları Yıldızların şiddetle patlaması durumuna P.T: Belki sahneye koyduğumuz, oriji- verilen addır. Bir süpernovanın parlaklığı dahilinde elimizden geleni yapmaya naline göre biraz daha fiziksel tiyatro Güneş’in parlaklığının yüz milyon katına çalışıyoruz. Anlattığımız hikâyelerin sayılabilir. Orijinalinin “devised the- varabilir. içinde aşk olabilir, öfke de olabilir ya ater3“ olmasının nedeni, yazarın, ko- 2 1986’da kurulan ve o günden beri da politik bir hikâye anlatıyor olabi- reografın, müzisyenin ve diğer sanat- Lloyd Newson tarafından yönetilen liriz. Sanat politikaya bulaşabilir el- çıların bu projeyi birlikte kurgulamış Fiziksel Tiyatro. bette, ancak politika sanata bulaştığı olmalarından kaynaklanıyor. Oysa 3 Yazarın, oyuncular ve kadronun geri zaman, sanat değerinden ve önemin- bizim elimizde, hâlihazırda kurgulan- kalanı ile ortaklaşa kaleme aldığı tiyatro den çok kaybeder. Çünkü bilinçli ola- türü.

50 51 SANAT Sabri KALİÇ

Pop Art’ın Kralı: MAJESTELERİ ANDY WARHOL!

52 sıl adı Andrew Zavacky Warhola olan Andy Warhol Pop Art olarak bilinen akımının en önemli temsilcilerinden biri, hatta akımın ana temsilcisidir. Seri üretimin, seri üretim nesnele- rinin sıkça kullanılması temeline dayanan Pop Art akımının ana aktörü olan Warhol, resimle- rini afiş tekniği ile çoğaltmıştır. Baskılama tek- niğiyle çoğaltma Warhol’un önderliğinde Pop AArt’ın en önemli tekniği olarak öne çıkmaktadır. Bu tekniği kullanarak yaptığı “Marilyn Monroe” tablosu sanatçının en çok bilinen işlerindendir. Ayrıca Campbell marka çorba kutusu ve tasarımlarında kullandığı Coca Cola şişeleri de Warhol klasikleri arasındadır. “Bir gün herkes 15 dakikalı- ğına ünlü olacak”, “Her şey poptur, pop her şeydir” gibi afo- rizmalarıyla da tanınan Warhol’un 1966’da çektiği “Chelsea Girls” adlı film ticari salonlarda gösterilen ilk deneysel film olarak tarihe geçmiştir. 6 Ağustos 1928’de ABD’nin Pennsylvania eyaletinin Pittsburgh kentinde dünyaya geldi. Babası Andrej Warhola Rus, annesi Julia Warhola ise Slovak kökenliydi ve Yahudi aile Rusya’dan Amerika’ya göç etmişlerdi. İnşaat işçisi olan babası daha sonraları maden işçisi olarak çalışmıştı. Annesi Julia ömrü boyunca oğlunun sanatını destekledi, daha çocukken bile yaptığı her resim için oğluna bir çiko- lata veriyordu. Warhol ilkokul üçüncü sınıfta “St.Vitus’un Dansı” denen ve ömrü boyunca etkilerinden kurtulama- yacağı bir hastalığa yakalandı. Sinir sistemini zedeleyen, zaman zaman istem dışı titremelere kapılmasına neden olan bu hastalık yüzünden Warhol kısa dönemler halinde yatağa bağlı yaşıyordu. Bu süreç içinde hastalık hastası olan, hastanelerden ve doktorlardan korkmaya başlayan küçük Warhol, okulda da kendini dışlanmış hissediyordu. Yatalak olduğu dönemlerde çizimler yapan, radyo dinleyen ve film yıldızlarının posterlerini biriktiren Warhol için bu dönem kişiliğinin gelişmesinde oldukça önemli olacaktı.

53 1945 yılında liseyi bitiren Warhol, 1949 yılında sanata ödülün bir sonraki yıl da sahibi olan Warhol, 1960 yılın- olan tutkusu yüzünden Pittsburgh’daki Carnegie Mellon da ilk tablolarını yapmaya başladı. Üniversitesi’nde sanat eğitimi aldı. Warhol 1949’da Dick Tracy, Superman, Temel Reis gibi pop ikonu çiz- New York’a taşınarak illüstratör olarak çalışmaya başla- gi roman kahramanlarını resmeden Warhol, eserle- dı. Glamour Dergisi’nin sanat editörü Tina Frederiks’le rinde Coca Cola şişeleri gibi gündelik hayatın sıradan tanıştıktan sonra dergi için çizimler yapmaya başlayan nesnelerini de kullanıyordu. Büyük sanat eleştirmen- Warhol’un aldığı ilk iş, “Başarı, New York’ta Bir İş Sahibi leri Warhol’un yeteneğinin farkına 1961’de vardılar Olmaktır” başlıklı yazıya hazırladığı illüstrasyonlar- ve 1962’de çizimlerini yaptığı dolar banknotları ve dı. Yazı yayınlandığında ismi yanlışlıkla Andy Warhol Campbell marka çorba kutusu üzerine yaptığı tasarım- olarak yazılan tasarımcı o günden sonra soyadının lar, “Yeni Gerçekçilik” ismi verilen bir pop-art sergisin- son harfini hiç kullanmadı. Sade, ancak kişisel özelliğe de sergilendi. Bu sergiyle büyük başarı kazanan Warhol sahip olan çizimleriyle kısa zamanda adını duyurdu. artık New York’taki sanat çevresi tarafından isminden Warhol’un erken dönem çalışmaları daha sonra New övgüyle söz edilen bir tasarımcı olmuştu. Pop-Art aslın- York’taki Bodley Gallery’de sergilenecekti. da 1950’li yıllarda Britanya’da ortaya çıkmış bir akım- İlk kişisel sergisini 1952’de New York Hugo Galerisi’nde dı, ama akımın dünyaya tanıtılması ABD’de ve Warhol açan Warhol, Truman Capote’un hikayelerini resim- ve arkadaşları aracılığıyla olmuştur. Warhol 1963 yılın- lendirmek için çizdiği illüstrasyonları sanatseverlerle da “Fabrika” adını verdiği kendi stüdyosuna taşınarak buluşturmuştu. 1953-1955 tarihleri arasında bir tiyatro “Red Jackie” ve “Flowers” ismini verdiği resim serileri- topluluğu için sahne tasarımları da yapan tasarımcı, bu ni çizmeye başladı. 1964 yılına kadar “Fabrika”da 2000 dönemde saçını sonraları simgesi haline gelecek olan kadar resim yapan ve birçok da deneysel film çeken gümüş rengine boyattı. Aynı dönemde ilk kitapları- Warhol, Marilyn Monroe, Troy Donahue ve Elizabeth nı da yayımlayan Warhol’un eserleri 1956 yılında New Taylor gibi ünlü isimleri resmettiği çalışmalarıyla da York Modern Sanat Müzesi’nde sergilendi. Warhol, oldukça popüler olmuştu. Başta Elizabeth Taylor olmak Miller Ayakkabıları için yaptığı reklamlarla “Sanat üzere, dönemin bütün ünlüleriyle de arkadaştı ve onlar- Yönetmenleri Kulübü Büyük Ödülü”nü kazandı. Aynı la zaman geçirmeye bayılıyordu.

54 55 Amerikan popüler kültürünün öne çıkan imgelerini kul- cağını açıklayan Warhol, bu kararına da 1972 yılına lanmayı seven Warhol, çalışmalarında günlük hayatta kadar sadık kaldı. Bu süreç içinde müzik grubu Velvet herkesin kullana geldiği nesneleri temel alıyordu. Para, Undreground’u keşfeden sanatçı, mankenlik yapan ayakkabı, yiyecek, ünlüler ve gazete kesiklerini figür Nico’yu Lou Reed, John Cale, Sterling Morrison ve olarak işleyen sanatçı, sıradan ürünleri ya da markaları Maureen Tucker’dan oluşan Velvet Undreground’da işlerinde kullanmasını ise şu şekilde açıklıyordu: “En şarkıcılık yapması için ikna etti ve grubun ilk albüm- zengin de, en yoksul da bu markaları kullanabiliyor. Amerika lerinin prodüktörlüğünü de yaptı. Albüm bazı müzik başkanı da Coca-Cola içiyor, siz de içiyorsunuz. Bu, bir nevi eleştirmenleri tarafından “O döneme kadar yapılmış en eşitlik anlamına geliyor benim gözümde.” etkileyici albüm” olarak göklere çıkartıldı ve Warhol, Warhol çektiği kısa filmlerle Bağımsız Film Ödülü’nün albümün konsepti üzerine “Exploding Plastic Inevitable” de sahibi oldu. Aralarında “Empire” ve “Uyku” adlı (Kaçınılmaz Plastik Patlaması) isimli mültimedya bir deneysel uzun metrajlı filmlerin de bulunduğu elli- gösteri hazırladı. Açılışı 1966 yazında gerçekleşen den fazla filmin yönetmenliğini yapan Warhol’un gösteride ana sahnede grup müzikal performansını “Empire” isimli filmi sekiz saat sürüyordu. Empire gösterirken, yan sahnelerde müzikle uyumlu görsel State Building’in karşısına konulmuş bir kameranın 8 unsurlar kullanılıyor, renkli ışıklar ve filmler sahneye ve saat boyunca sabit bir noktayı çekmesiyle elde edilen grubun üzerine yansıtılıyordu. Gösterinin seyirci üze- görüntülerden oluşan filmindeki temayı diğer çalışması rindeki etkisi şok edici oldu ve daha sonra Lou Reed’in “Uyku”da da kullandı. “Sleep”, uyumakta olan birinin biyografisini yazacak olan Diana Clapton gösteri için 6 saatlik uykusunu görüntülüyordu. Andy Warhol o “Cehennemin bekleme salonu” ifadesini kullandı. Velvet dönemde benzer nitelikte birçok film çekti. “Benim film- Underground’la Andy Warhol’un yolları Lou Reed’in lerim zaman geçirmenin bir yöntemidir”* diyordu ken- gruba yeni bir prodüktör bulmasıyla ayrıldı. disi hakkında… 3 Haziran 1968’de, Valerie Solanas adlı radikal bir femi- 1965 yılında sürpriz bir kararla artık resim yapmaya- nist Warhol’a suikast girişiminde bulundu. Anında tutuklanan Solanas, Warhol için “Hayatım üzerinde bu kadar kontrol sahibi olmasından rahatsızdım” açıklama- sında bulunuyordu. Ağır yaralı olarak hastaneye kaldırı- lan Warhol ise göğsünden aldığı üç yara nedeniyle önce öldü sanılmıştı. Ancak kalp masajıyla hayata döndürülen sanatçı iki ay kadar yatağa bağlı yaşamak zorunda kaldı. Vurulma olayından aşırı derecede etkilenen Andy Warhol 70’li yıllarda biraz daha sakin bir hayat sürme kararı aldı ve zamanının çoğunu Michael Jackson, Mick Jagger ve Liza Minelli gibi ünlü isimlerin portrelerini yapmaya ayırdı. Bu dönemde “Interview” isimli dergiyi de kuran sanatçı, “Andy Warhol’un Felsefesi: A’dan B’ye, Oradan da Geriye” adlı kitabını yayımladı. 80’lerde maddi olarak çok güçlenen Warhol, graffitici ressam Jean-Michel Basquiat’ın da aralarında olduğu genç sanatçılara destek vermeye başladı. Andy Warhol 22 Şubat 1987’de, henüz 58 yaşındayken New York’ta hayata gözlerini yumdu. Yoko Ono’nun konuşmacı ola- rak katıldığı bir cenaze töreni ile Pennsylvania’daki Beth- El Park mezarlığına defnedilen Warhol, sıra dışı tarzına rağmen kendini her zaman ılımlı bir insan olarak tanım- lamış, fırsat bulduğu her an New York’taki kimsesizler evlerinde gönüllü olarak çalışmış ve yoksullara yardım kampanyalarında görevler almıştır. ABD’nin tek bir sanatçıya adanmış en büyük müze- si Pensilvanya’daki Andy Warhol Müzesi’dir. İçinde sanatçıya ait yaklaşık 12,000 çalışma bulunmaktadır. New York’ta Warhol Vakfı, Slovakya’da da ailesi anısına kurulmuş bir Warhol Aile Müzesi vardır. „

* DENEYSEL SİNEMACI KİMLİĞİYLE: ANDY WARHOL, Andy Warhol Müzesi Sabri Kaliç, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1997

56 57 GEZİ İZEL ROZENTAL 2

yılının ilk günlerinde, Yenal adındaki arka- 2006daşımın önderliğinde, eşlerimizle birlikte on günlük bir bayram tatilinden istifadeyle Kuzey Kutup Dairesi içinde kalan Finlandiya’nın Laponya bölgesine gitmiştik. İlk bölümde Luosto’ya yolculuğumuzu ve üç gün boyunca yaşadıklarımızı aktardım. Kar motosiklet- leriyle gerçekleştirdiğimiz safarinin ilk etabında bir Husky çiftliğinde köpek kızaklarını denemiş, ertesi günse renge- yiklerine konuk olmuştuk. Aslında bölgede gezip görülecek pek çok yer vardı ama yaptığımız en zevkli iş, kar ve buzların dünyasında kar motosikletiyle hız yapmak oldu… Aşağıda okuyacaklarınız 2006 yılında, Laponya’da, Kutup Dairesindeki maceralı yolculuğumuzun ikinci bö- LAPONYA lümüdür. Bu yolculuktan yaklaşık bir buçuk yıl sonra, sinsi bir hastalık sevgili arkadaşım Yenal Alkan’ı bizden ayırdı. Bu yazı dizisiyle kendisini bir kez daha özlemle anıyorum.

58 ÇILGIN TÜRKLER

İkinci akşam yemeğimizi de küçük ka- feteryamızda yiyoruz. Hava bulutlu, bu gece de auroa yok, yazık! Yemekten son- ra resepsiyon bankosunun yanı başında- ki bilgisayarın başına geçiyorum. Birkaç gündür bakmadığım posta kutumda bakalım kaç spam birikmiş? Bilgisayarda oyalanırken zamanı unu- tuyorum. Karım çok yorgun, barakaya dönüyor. Salonda benden başka kim- secikler kalmamış. Ara sıra garson kız şöyle bir bakıyor, beni bilgisayar başında görünce sıcak bir gülümsemenin ar- Luosto dından sessizce ortalıktan kayboluyor. Derken dış kapı açılıyor ve soğuktan mor kesilmiş üç kişi içeri dalıyor. Hiç konuşmadan şöminenin başına koşup ısınmaya çalışıyorlar. Yerimden kıpır- DÖRDÜNCÜ GÜN, 11 OCAK damadan adamları süzüyorum. Biraz ısınıp kendilerine geldiklerinde beni ÇARŞAMBA fark ediyorlar. “Yetkili siz misiniz?” diye İngilizce soruyor içlerinden biri. “Hayır, Bugünün programı yüklü... Kahvaltının ardından kar ama biraz bekleyin, şimdi biri gelir” diye motosikletlerine atladığımız gibi kuzey tepelerindeki bir yanıtlıyorum. Adamlar birbirlerine ba- ‘Amethyst’ madenine doğru yol alıyoruz. Amethyst mor kıyor. Hallerinden belli, aşırı yorgunlar. renkte yarı şeffaf bir taş, süs olarak kullanılıyor. Maden Benimle konuşan kişi diğerlerine dö- tepede olduğundan yukarı doğru tırmanıyoruz. Ancak nüyor ve bu kez Türkçe olarak (!), “Bu Laponya’nın en yüksek yeri dahi 400 metreyi geçmiyor. herifin bir b.k bildiği yok. Bunlar şimdi bizi Bu yol hepsinden güzel! Yükseldikçe buzlaşmış kar saatlerce bekletir. Ne dersiniz beyler başka yoğunlaşıyor, ağaçlar büyüleyici bir görünüm kazanıyorlar. yere bakalım mı?” diyor. İnsan kendisini Yüzüklerin Efendisi’nin ‘Orta Dünya’sında Dünyanın ta bu ucunda Türklerle sanıyor! karşılaşmanın şaşkınlığı içindeyim. Zirveye ulaştığımızda, küçük bir kulübenin kapısında “Azıcık sabredin canım, kızcağız yoldadır... kovboy şapkalı iri yarı bir adam bizi karşılıyor. Belli ki bizi Olmazsa ben gider bulurum” diyorum bekliyor. Şapkadaki metal yıldıza bakılacak olursa, buranın ben de Türkçe. Adamlar hayretle bana şerifi! İçeriye buyur ediliyoruz. Kahvelerimizi içtikten sonra, dönüyorlar. Belli ki bu kadar düzgün şerif bizi ders nizamına sokuyor. Üç gündür bu düzene Türkçe konuşan bir ‘Laponla’ evvelce alışkınız! Şerif anlatıyor: “Buzullar oluştuğunda… hiç karşılaşmamışlar! Bense gecenin bir 2000 milyon yıl önce…” Şerifin buzul çağından vakti kiralık arabayla bu ücra bölgeye günümüze gelmesi tam yarım saat sürüyor! Ama gelebilecek kadar maceraperest Türkler şikâyetçi değiliz, donmuş ayaklarımız ancak bulunduğunu öğrenmekten şaşkınım… kendine geliyor. Ah şu çılgın Türkler!

59 AMETHYST MADENİ

Madenin adı Lampivaara. Şerifin id- likte içinde bulunduğumuz madenin ları kıracaksınız! Bulacağınız Amethyst diasına göre Avrupa kıtasında yalnız de yok olacağını ama bu felaket için taşlarından sadece bir tanesi, o da avu- burada Amethyst taşı çıkartılıyor. önümüzde en az 10 milyon yıl ol- cunuzun içine sığması şartıyla, sizindir! Bu taşın dekoratif işlevinin dışında duğunu vurguluyor. Dayanamayıp, Fazladan alacağınız her taşı ve avucu- çok sayıda özelliği varmış. İnsanın “Küresel ısınmaya rağmen mi?” diye nuzun içine sığmayanları tartacağım. konsantrasyonunu artırdığına, stresi soruyorum. Şerifin yüzü düşünceli Bunlar için bedel ödemek zorundasınız! azalttığına inanılıyormuş. Tedavi edi- bir hal alıyor, “Evet, bu durumda önü- Bol şans!” ci özellikleriyse saya saya bitmiyor… müzde en az 50 yıl var!” diyor bilgiççe. Tesadüf eseri sırt çantamda minik Ayrıca yorgunluğu gideriyor, elekt- 10 milyon yıldan bir anda 50 yıla bir cep feneri var. Şerife çaktırmadan roniğin yaydığı negatif enerjiyi yok inebilen bir adamla pazarlık edileme- fenerin ışığını kırık taş yığınına doğ- ediyor, yaratıcı düşünceyi geliştiriyor yeceğine hükmedip susuyorum. rultuyorum, mucize gerçekleşiyor. ve daha bir sürü… Amethyst’e dönecek olursak, 2000 Küçük bir taş, ışık huzmesinin altın- Amethyst, adını Yunan mitolojisin- milyon yıl önce oluşan bu kıymetli da parıldayarak ‘al beni’ diyor. Ben den alıyor. Kutsal kitaplarda adı ‘pis- taşı edinebilmek için sert kayaları kır- taşımı bulacağıma, şans taşım beni kopos taşı’ olarak geçiyor. Şerif bize mak gerekiyor. Amethyst kırıldığında, buluyor! Lampivaara madeninin öyküsünü de kendiliğinden prizmatik bir şekil Şerif elimdeki taşa bakıp onaylıyor, anlatıyor: 1970’lerde açılan maden, alıyor. ‘Peki, bu kayaları kıracak işçileri “En değerli Amethyst taşını buldun!” aynı taşın bazı Latin Amerika ülke- nereden buluyorlar?’ diye kendi kendi- Sonradan aynı sözleri herkese söy- lerinde bulunmasıyla birlikte öne- me sormadan edemiyorum… lediğini öğreneceğim. Madenden mini büyük ölçüde yitirmiş. Bunun Ders bitiminde, bulunduğumuz çıkarken herkes mutlu! Sevincimiz üzerine maden halka açılmış. Bugün kulübenin karşısındaki barakaya amethyst taşlarına sahip olmamız- madenin iki binin üzerinde hissedarı alınıyoruz. Aslında burası madenin dan değil, şerif nezaretindeki zo- varmış. Bu kadar çok sayıda hissedar girişi… Dar ve karanlık bir dehlizden runlu maden işçiliğinden kurtulmuş olmasının nedeni basit: Hisse senet- aşağı iniyoruz. 50- 60 metre aşağıda, olmamızdan kaynaklanıyor! leri, hem de çerçevelenmiş olarak, çı- zayıf bir ışıkla aydınlatılmış loş mey- Kar motosikletlerimize atlayıp yeni- kıştaki mağazada satılıyor! Çerçeveli danlıkta duruyoruz. Yerler irili ufaklı den Luosto’nun yolunu tutuyoruz. bir hissenin ederi sadece 135 Avro, taşlarla dolu. Maden burası ama Yol boyunca sık sık durup bolca fo- buzdan ucuz! Üstelik promosyon da ortalıkta maden işçisi görünmüyor. toğraf çekiyoruz. Luosto’da hüzünlü var: Hisse alanlara yerel bir sanatçı- Şerif, elleri belinde, ortadaki bir taş bir şekilde motorumla vedalaşıyo- nın orijinal kara kalem çalışmasını da yığının üzerine çıkıyor ve talimatını rum. Oysa birbirimize ne kadar da armağan ediyorlar. veriyor: “Herkes şu kenardan kendine alışmıştık! Şerifimiz buzulların erimesiyle bir- bir çekiç seçsin! Önünüzdeki büyük taş-

60 GÖLDE BALIK AVI

Köyün meydanında iki mini- delik oluşuyor. Küçük bir kep- büs bizi bekliyor. Minibüsler- çeyle deliğin içinde yüzen buz den birini Sebastien kullanıyor. parçalarını topluyoruz ki yeni- İstikametimiz on beş dakikalık den donup deliği tıkamasınlar. mesafede bulunan donmuş bir Daha sonra genç Lapon’un göl. Amaç balık tutmak! Gölün dağıttığı oltalara suni yemle- adını hatırlamıyorum, zaten rimizi takıp çukurdan aşağı bulunduğumuz yöre adeta sallandırıyoruz. Bundan sonra gravyer peyniri gibi, delik yapılacak tek bir iş var, sabırla deşik! Göle vardığımızda, beklemek… her zamanki gibi manzaranın İlk balığı tutmak nasılsa güzelliği karşısında donup Sebastien’e nasip oluyor. Yakala- kalıyoruz. nan balıklar arttıkça çok küçük Laponlar bu yıl havadan olanları gerisin geri göle atmak LUOSTO KÖYÜ şikâyetçiler. Bazı göller tam istiyoruz ama eğitmenimiz bizi Göl üstündeki pikniğimiz havanın iyice olarak donmamış. Haliyle göl- engelliyor. Ona göre küçük kararmasıyla birlikte son buluyor. Saat 15.30’da de balık tutmak tehlikeli; grup- balıklar gölü kirletip zarar veri- Luosto’ya geri dönüyoruz. Eve girmeden önce tan ayrılmamamız öneriliyor. yorlar. Aynı görüşte değiliz ama köyü biraz gezmek istiyoruz. Aslında burası Donmuş bir derenin ağzında itiraz edemiyoruz, zira belinde köyden ziyade iki oteli, üç lokantası, bir marketi genç bir Lapon bizi bekliyor. parıldayan büyükçe bir bıçak ve iki de hediyelik eşya mağazası bulunan Yeni dersimizin konusu: Gölde var! turistik bir merkez. Küçücük bir de kilisesi var. balık tutmak! Bu esnada buzun üzerinde Dört kişi kapasiteli bu kilise sadece kış aylarında İlk iş, sağlam ve kalın bir buz kocaman bir ateş yakılıyor. faal; yaz döneminde yok çünkü eriyor! Kilisede yüzeyinin üzerinde bulunma- Laponya’nın hemen her köşesin- mum yakılamıyor zira mum alevinin duvarları yı garantilemek. Kontrol için de satışta olan süslü ve keskin eritme riski var. Rahip, kilisesiyle çok gurur ayaklarımla zemine birkaç kez bıçakların ne işe yaradıklarını duyuyor; mekânın dibindeki Meryem Ana ile sertçe vuruyorum. Bir anda öğreniyoruz: Ağaç dallarını ke- İsa yontusunu şişinerek gösteriyor: “Hepsini çatlasa ne olacağım Allah bilir? sip yontarak şiş yapmaya! Lapo- ben yaptım!” diyor. “Peki, yazın ne oluyor?” Zeminden emin olunca, ağız numuz yakalanan balıkları bıça- diye soruyoruz. Rahibin yüzündeki tebessümün kısmında keskin bıçakları olan ğıyla temizleyip şişlere geçiriyor. yerini hüzünlü bir ifade alıyor, “Eriyor… Ama dev bir burguyu buza saplıyo- Biz de bu temizlenen balıkları kış geldiğinde baştan yapıyorum, Tanrı’nın ruz. Ardından, bir tirbuşon gibi kızartmak için memnuniyetle yardımıyla tabii!” burguyu saat istikametinde ateşin başına üşüşüyoruz. Balık Kiliseden sonraki durağımız bir hediyelik eşya çeviriyoruz. Az bir gayretle yemeyi çok seven biri olarak mağazası. Niyetimiz hatıralık birkaç bıçak ayaklarımızın altında 20-25 Laponya’da tercihim: Kesinlikle almak. Tezgâhtar bayan neşeli ve tombul bir santim çapında düzgün bir geyik eti! Lapon hatunu, şarkı söyleyerek konuşuyor. Bütün sözcükleri bilindik şarkılara bağlamak gibi bir yeteneği var. Bir an arkamı dönüyorum ki, bizim kovboy şapkalı şerif de dükkânda. Bütün azametiyle kollarını kavuşturmuş, pür dikkat alışverişimizi izliyor. Anlaşılan mağazadan da sorumlu; ne de olsa 2.000 hissedarı var, hesap vermek zorunda! Mağazadan ayrılıp markete giriyoruz. Bol miktarda balık konservesi ve bazı elzem temizlik malzemelerinin dışında fazla bir şey yok. İçki satılmıyor, sadece bira var. Kültüründe votka önemli yer tutan Finlandiya’da alkollü içki satışlarına tahdit getirilmiş, sadece devlete ait mağazalarda satılıyor, o da yüksek bedelle… Bunun nedenini Finlandiya’daki aşırı intihar vakalarına bağlıyor rehberimiz.

61 Akşam yemeği için bir değişiklik yapıp anlaşılıyor; karı-koca barı birlikte işletiyorlar. ROVANİEMİ Rovaniemi’ye gitmeye karar veriyoruz. Türkiye’yi biliyorlar. Alanya’da iki ay çalışmış- Laponya’nın başkentini gezerken bir de buz lar, fakat cehennemî (!) sıcaklara dayanamayıp otel ortamını denemek niyetindeyiz. On kişi cennet (!) ülkelerine geri dönmüşler… Sohbet iki taksi tutup yola çıkıyoruz. Bir buçuk sa- ilerledikçe ayaklarımın karıncalanmaya başla- atlik yolculuğun ardından kentteki Actric dığını hissediyorum. Ağzımdan çıkan buhar Müzesi’nin kapısına ulaşıyoruz. Saat 18.00 bıyıklarıma takılıp anında donuyor. Çaresiz 8 ve müzenin kapanmasına sadece yarım saat Avro’ma daha kıyıyorum. Beş dakika bile geç- kalmış, haliyle gişe kapalı. Ama görevli ta meden ikinci votkanın etkisi de geçiyor. Kendi- Türkiye’den geldiğimizi öğrenince yarım saat- mi can havliyle sokağa atıyorum. Gerçekten de liğine de olsa bizi içeri buyur ediyor. Müzede ta sokak bardan daha sıcak! Buzul Çağından başlayarak Laponya’nın bugü- Saat akşamın yedisi, Rovaniemi halkı alışveriş- ne kadarki gelişimini izlemek mümkün. Tipik te... Ana caddede 20- 30 kişi var. Mağazalarda bir etnografi müzesi… Biz bu zaman yolculu- ise yoğunluk yaşanıyor, hemen her mağaza- ğunu kan ter içinde koşarak gerçekleştiriyoruz. da 2 – 3 müşteri mevcut. 35.000 nüfusu ile Yarım saatlik süre sonunda Laponlar hakkında Laponya’nın başkenti Rovaniemi’de yaşam hemen her şeyi öğrenmiş olarak müzeden ayrı- tüm hararetiyle sürüyor… lıyoruz. Son durağımız, akşam yemeğini yiyeceğimiz İkinci durağımız bir ‘igloo’ bar. Dışarıdan ba- buz otelin lokantası. Kısa süren buz bar deneyi- kınca oldukça çekici bir görüntüsü var. Yarım minden sonra bu yemek seansı kimseye cazip küre şeklinde, tamamen buzdan yapılmış tipik gelmiyor ama rezervasyon yaptırdık bir kere… bir Eskimo evi. İçerisi en fazla 20 metrekare, Bu kez taksilerimizle kentin beş kilometre dışı- bembeyaz duvarlara yansıyan mor ve mavi ışık na çıkıyoruz. huzmeleri insanı etkiliyor. Hayret, tezgâhın Lokantanın girişi gerçekten de çok etkileyici. ardında iki barmen var! Buz bardaklarda tek Baştan sona buzdan bir avlu; avlunun tam or- votkanın ederiyse 8 Avro… Tek votka tek dikiş- tasında büyük bir ateş yanıyor. Çevresinde de te bitiyor! İkinci votkaya kıymadan barmenlerle birkaç tane müstakil buz kabin var. Buzdan ya- biraz sohbet ediyorum. Neden iki kişi oldukları pılma yatakların üzerine geyik derileri serili…

İglo Barı Rovaniemi’de bir sokak

62 BEŞİNCİ GÜN, 12 OCAK PERŞEMBE

Bugün Kuzey Kutbu’ndaki son günümüz. Uyandırma servisinde görevli kızcağızın zamanında uyanamaması nedeniyle, planlanandan biraz daha Uzanıp topluca birkaç fotoğraf çektiriyoruz. geç bir saatte Luosto’yu terk ediyoruz. Programda Rovaniemi’de bir şehir turu ve Noel Baba’nın evini Lokanta kısmı yine buz bloklardan yapılmış büyük- ziyaret var. Ancak bu kez akşam uçağını kaçırmamak çe bir salon, mutfağı da içinde. Allah’tan üzerine adına şehir turunu kısa tutuyoruz. Aslında kentte oturduğumuz tabureler ahşaptan… Montlarımıza yarı donmuş bir nehrin üzerinden geçen estetik bir sarılı bir vaziyette titreşerek oturuyoruz. Yemek si- köprünün dışında görülecek fazla bir şey yok… parişlerimizi beklerken salonu inceliyorum. Üç ayrı Almanlar, İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru bölümden oluşuyor. Bölümlerin birleştiği kısımda kenti yerle bir etmişler. Savaş sonrasında inşa edilen resepsiyon ve tuvalet var. Tuvaleti merak ediyorum. bina ve meydanlar eski demir perde ülkelerinin Loş bir kabin… Klozet ise normal, bildiğimiz sera- havasını yansıtıyor. Otobüsümüz kent merkezinde mikten yapılmış… Oysa buzdan bir klozete tüne- ilerlerken rehberimiz birden heyecanlanıyor ve mek kimileri için ilginç bir deneyim olabilirdi! bir köşedeki McDonalds’ı göstererek bağırıyor: Yemeklerimiz porselen tabaklarda sunuluyor. Sıcak “Bakın, bu Avrupa kıtasında, Kuzey Kutup Çizgisi çorba midemi ısıtıyorsa da vücudum hâlâ üşüyor! üzerindeki son McDonalds’dır, buranın ötesinde Aklıma dışarıdaki ateş geliyor ve bir sigara içmek başka McDonalds yoktur!” Bu son bahanesiyle dışarı çıkıyorum. Ateşin başında ken- derecede mühim coğrafi ayrıntıyı dime geliyorum. Beni gören güvenlik görevlisi ya- derhal kameralarımıza kaydederek nıma geliyor. Biraz sohbet ediyoruz. İfadesine göre yola devam ediyoruz… Rovaniemi Rovaniemi olalı böyle kış görmemiş! Nehir ve göller henüz tam donmamış. Kış sporla- rının pek çoğu yapılamıyormuş. Isı gündüz sıfır, geceleriyse en fazla - 2 derece oluyormuş. Bu neden- le otelin her yerinde soğutucular çalıştırılıyormuş. Hatta sırf bu nedenle fazla müşteri de kabul edemi- kağa atıyoruz. Çıkışta hesap yapmaktan kendimi yorlarmış zira insan nefesinin duvarları eritme tehli- alamıyorum. Ödediğimiz faturanın karşılığında kesi varmış… Küresel ısınma Rovaniemi’de otelcilik lokantada geçirdiğimiz sürenin dakikası adam başı sektörünü vurmuşa benziyor! 7 Avro’ya geliyor! Hızla yemeğimizi bitirip, oldukça kabarık yemek Dönüş yolunda sürekli gökyüzüne bakıyorum; ne faturasını ödedikten sonra kendimizi ‘sıcak’ so- yazık ki bu gece de aurora yok!

Buz Otel Buz lokantası Buz yatakta

63 NOEL BABA’NIN EVİ

Kuzey Kutup Dairesindekieki ffantastikantastik yolculuğumuzun son duraurağı, Noel Baba’nın kutsal evi! Meğerse NNoell Baba tam da Kuzey Kutbu Çizgisinin üzerinde oturuyormuş… Aslında limdeki Noel Baba’yı tevazu sahibi, ğindeki kalın perde birden aralanıyor. buranın öyküsü oldukça ilginç: İkinci Elf’lerini ise sevimli ve şefkatli yara- Gördüklerime inanamıyorum! Noel Dünya Savaşı’nın sonunda tamamen tıklar sanırdım. Meğer Noel Baba bir Baba loş bir odada tüm heybetiyle harabeye dönen Rovaniemi kenti AVM’de yaşıyormuş! Binanın girişi geniş bir koltuğa kurulmuş oturuyor. Amerikalıların ilgisini çeker. Döne- büyük bir hole açılıyor. Holün sol Ama oldukça asabi bir hali var. Yanı min ‘first lady’si Eleonor Roosevelt, tarafında bir kafeterya, sağındaysa başındaki Elf’e kızgınlıkla bir şeyler okuduğu haberlerden etkilenir ve oyuncak mağazası var. Yanılmıyor- homurdanıyor. Elf ise, yediği fırçanın bölgeyi ziyaret etmeye karar verir. sam Noel Baba armağan çuvalını bu ağırlığı altında, biçare kollarını iki Laponlar bu ani ziyaret karşısında pa- mağazadan dolduruyor. yana açarak başını öne eğiyor. ‘Elim- niğe kapılırlar; Hanımefendiyi gezdi- Kalabalığa karışarak Noel Baba’nın den ancak bu kadar geliyor patron’ recekleri pek bir yerleri yoktur. Bayan odasını buluyorum. Ancak kapının havasında... Noel Baba’nın öfkesi di- Roosevelt ise Kuzey Kutup Çizgisini önünde bekleyen asık suratlı, sivri neceğe benzemiyor, ter içinde kalmış, (Arctic) görmek ister. Bunun üzerine kulaklı Elf’ler yolumuzu kesiyor. Üze- giderek sesinin tonunu yükseltiyor. yöneticiler tam da Kuzey Kutbu Çiz- rimizdeki fotoğraf makinesi, kamera, Azarlanan Elf, elindeki mendille Noel gisinin geçtiği bir noktaya alelacele akıllı cep telefonu gibi cihazlara el Baba’nın terini siliyor. Birden öndeki küçük bir baraka inşa ederler. Roose- koymak istiyorlar. Anlaşılan Noel perde aralanıyor, ortalık aydınlanı- velt bu barakada ağırlanır. Sonradan Baba fotoğrafa alerjik! Belki de inanç yor, içeriye üç küçük çocuk dalıyor. baraka ünlenir ve her nasılsa adı Noel gereğidir, saygı duymak gerek… Elf’ler onları Noel Baba’nın iki yanı- Baba’nın evi olarak anılır. Akıllı telefonumu hiç de güven telkin na yerleştiriyorlar. Peş peşe flaşlar Bugün artık o küçük barakanın yerin- etmeyen Elf’e teslim etmeyi göze ala- patlıyor! Hemen ardından çocuklar de yeller esiyor. Yerine, içinde çeşitli mayarak çıkışa yöneliyorum. Fakat o dışarı gönderiliyor ve içeriye yeni bir hediyelik eşya mağazaları ve lokan- da ne? Çıkış kapısının hemen bitişi- grup giriyor. Noel Baba’nın neden taların yer aldığı bir bu kadar terlediğini anlayabi- tesis inşa edilmiş. liyorum. Sivri kulaklı Elf’lere Millet alışveriş faa- çaktırmadan Noel Baba ile liyetine girişmişken, fotoğraf çektiren bir Çinli’nin ben Noel Baba’yı ve fotoğrafını çekiyorum. Umarım yaşadığı evi görme günah yazmamıştır! sevdasına kapılı- Rovaniemi’den ayrılmadan yorum. Ancak eve önce 3 Avro’ya kıyıp bir ser- ulaştığımda büyük tifika satın alıyorum. Kuzey bir hayal kırıklığına Kutup Çizgisine ayak basmış uğruyorum! Ne yalan olduğum böylece resmen bel- söyleyeyim, haya- geleniyor. „

64 65 NOSTALJ‹ ESTREYA SEVAL VAL‹

İlk fotoğrafta yeni evli annemle yaşlarının ortasında olan (yani tah- babamın arasında oturan minicik minen 1860 dolaylarında doğan) bu yaşlı kadın, babamın babaannesi, hanım, en büyük kız torunu olan Şişli’de bir ilk yazımda belirttiğim gibi soyu- büyük halam Fortüne’nin üç oğlu- nun ilk Rabi Akiva’ya dayandığına nu da görme şansına sahip oldu- apartman inanılan Fortüne Asseo. 1950’lerde ğu gibi, fotoğraf çekildikten iki yıl çok uzun yaşayan insanlara pek sık sonra benim doğumuma da tanık Bu yeni yazı dizisinin ge- rastlanmazdı. Fotoğrafta seksenli olmuş. çen ay yayımlanan ilk bö- lümünde siz sevgili okur- lara ailemin başroldeki Annem, babam fertlerini tanıtmış ve üç ve babamın nesil bir arada yaşamın babaannesi nasıl olacağının ipuçları- Fortüne Asseo, nı vermiştim. Ancak önce 4 Mart 1951 sunmam gereken üç tane “konuşan fotoğraf” var.

66 Şimdi de sırada, bakmasını bilenlerin, büyükannelerim hak- kında fikir edinmesini sağlayacak iki fotoğraf var. Öznelerin beden dili, bu iki hanımın yaşam tarzı ve karakterleri hakkın- da epey bilgi veriyor ama hemen belirtmeliyim ki, uyandırdık- ları izlenimlerin hepsi doğru değil.

Babaannem fotoğrafta size ne diyor?

Ben otoriter bir kadınım. Ufak te- fek olabilirim ama bastığım yeri titretirim. Buna karşın hayattan keyif almasını bilirim. Elimde sigara olduğu- na bakmayın, içmeyi beceremem aslın- da. Kocam Lazar, kırk küsur yıl boyunca günde üç paket sigara içti; gündüzleri yetmez, geceleri de kalkardı birkaç tane tüttürmek için. Ama korku dağları bekler derler, öyle değil mi? Bir ameliyat önce- sinde ailenin tembihlediği doktor, narkoz- dan uyanmak istediği takdirde sigarayı derhal bırakması gerektiğini söyledi ve aynı gün vedalaştı eski dostuyla Lazar. Hayat dediğin nedir ki? Uğraş didin... Ba- ğımsız olacak ve kendine zaman armağan edeceksin. Her fırsatta kendini sokağa atacaksın. Varsın, ev kuşu kocan seninle gelmek istemesin. Üşenmeyeceksin, tek başına da olsa otobüslere binip kır kah- velerine, deniz kıyısına gideceksin. Arada bir, aile ve dostlarla açık havada yenen bir yemeğin üzerine bir keyif sigarası tellendirilmez mi? Babaannem Estreya, 1950’lerin ortası

Dudaklar gülümseme çabasında, gözler hüzünlü... Bir şeyler anlatmak istiyor ama sözlerin ağzından çıkmasına izin vermiyor. Hayallerini seyreder gibi... Oysa âşık olduğu erkekle evlenmiş, bir erkek evlat doğurmuş yenilerde. Kasım ayında bir de kızı olacak. “Şimdilik” her şey yolunda. Sevgi dolu ama çok kırılgan, üstelik ağır sağlık sorunları çeken bir kadındı anneannem. Uzun yıllar sonra dayımın eşi Nika’ya, kocası hakkında şu itirafta bulunmuştu: “Onu çok seviyorum ama ondan çok da korkuyorum.”

Bir parantez açmama izin verir misiniz? Fortüne, Mazaltov, Mazal, Mazi, Meyzi, Nika, Forti ve hatta Tuna’nın hep aynı ismin türevleri olduğunu bilir miydiniz? “Kısmetli, şansı gü- zel olsun” anlamına gelen İbranice Mazaltov, devir değişince, örneğin Alliance okulları açılıp da Fransızca popüler olunca, Fortunée şeklini aldı. Sonra kısaltma amacıyla ilk hecesine ekler kondu, İngilizceleştirildi; son hecesine ekler kondu, vb. Özetle demek istediğim şu ki; anneannem Mazaltov ile gelini Nika (Fortunika – fırtınacık, nasıl oluyorsa Anneannem artık...) aslında aynı adı taşıyordu. Mazaltov 13 Ocak 1925

67 Neyse, konuyu iyice dağıttık artık yazımızın başlığı önce evlenen küçük halam Ester, gelin gittiği evde olan “Şişli’de bir apartman” konusuna girelim. kayınvalidesi, kayınpederi, kayınbiraderi, eltisi ve Annemle babam evlendi ama kendilerine ikili (illa ki babaannesinin adını taşıyan) yeğeni Liza bir yaşam kurmaları söz konusu olamadı çünkü ile birlikte yaşıyordu. Kayınvalidesi Madam Eliza babaannem Estreya’nın oğlundan ayrılmaya hiç Levi, dünürü Estreya’yı bile korkutacak kadar sertti. niyeti yoktu. Aslında o dönemde, hayat koşulları Zaten Estreya hayatta bir Madam Levi’den, bir de da bunu gerektiriyordu. Annemlerden altı ay damadı Max’tan çekinirdi.

Küçük halam Ester ile Max Levi’nin düğün resimlerinden biri. 1950, Zülfaris Sinagogu. Soldan sağa dedem Lazar Asseo, Max ve Ester Levi, dünürler Jozef ve Eliza Levi, babaannem Estreya, nişanlı olan annemle babam, öndeki küçük gelin Estreya’nın kız kardeşi Fortüne’nin (işte size bir Fortüne daha) büyük kızı İda.

Annemle babam evlendiklerinde, hedeflememe şaşmamak gerek. yaşadığı endişenin altında, mutlaka belki de kendilerinden beklenmeye- Sanırım bu inadı, annemin ki yatan bir neden vardı. Neyse ki, cek bir atılım yapıp, o zamanlar geniş Estreya’ya kabul ettirebildiği tek ka- babam üstelememiş, çalıştığı şirket- olan ailenin neredeyse tamamının ya- rar oldu çünkü kendimi bildim bileli, ten çıktıktan sonra hiç üşenmeden şadığı Kuledibi’ni terk ederek Şişli’ye kayınvalidesi ile hiçbir konuda baş Karaköy’e yürümeyi ve her akşamüs- taşınmaya karar verdi. Buldukları ev edebildiğine tanık olamadım. tü annemi almayı alışkanlık haline Bomonti’de, Silahşör Caddesinin bira Annemlerin ilk oturduğu ve bu- getirmiş. fabrikasına yakın bölümündeydi. gün hâlâ ayakta olan ev, dört kişinin Oysa Estreya ne mesafeleri dert Bugün adı Sıracevizler olan caddenin ancak sığabileceği büyüklükteymiş. ederdi, ne de yolu şaşırırdı. Zeki bir ucunda yani. Sıracevizler dediğiniz, Bir tek salonu ferahmış. Odaları dar, kadın olmasının dışında, annemin hiç mandaların büyük bir keyifle yayıl- balkonu yok denecek kadar küçük- olmadığı kadar girişken ve konuş- dığı çamurdan ve mandıralardan müş. İlginç bir komşuları varmış: kandı. Size büyük bir sır vereyim mi? oluşan bir tür bataklıktı. Babaannem Atatürk’ün manevi kızı Ülkü Hanım Estreya’nın okuma yazması yoktu. Estreya her şeye rağmen doğaya ya- ile yeni evlendiği (ilk) kocası. O Üstelik Yahudice dâhil, doğru düz- kın kalmayı başarmıştı! zamanlar komşular tanışıp selamlaş- gün konuştuğu bir dil de yoktu. Ağzı Genç çiftin hemen çocuk yapmaya mak bir yana, düzenli olarak görüş- laf yapardı, o başka ama dilbilimi niyeti yoktu. Annem, hamile kalın- tüğünden, birlikte iskambil oyunları açısından hiçbir kalıp ve kurala uy- caya kadar çalışmaya devam etmek oynayıp eğlenirlermiş. mayan bir lisan konuşurdu. Bu arada istiyordu. Oysa Estreya karşıydı bu Annemle babam sabahları birlikte beden dilini inanılmaz iyi kullanırdı. fikre. Bir kadının çalışması, kocasının yola koyulur, Osmanbey’den otobüse Babaannemin okuyamadığı için kazandığı paranın bereketini kaçırırdı. biner, annem Karaköy’de iner, babam dertlendiğini hiç görmedim. Bir kere Nasıl olduysa, annem çalışmakta di- ise Eminönü’ye devam edermiş. An- ki, bir hususu çok iyi anlamıştı (yan- retmiş ve hamileliğinin son iki ayına cak dönüşte... Annem nedense eve lış anladıkları da çoktu ama konu- kadar düzenli olarak işe gitmiş. Ofis tek başına dönmeyi sorun edermiş. muz şimdilik bu değil): Amaçladığı havasını daha anne karnında iken Yol gözünde uzar, sokaklar birbirine yere giderken, kendisine eşlik edecek soluduğumdan olsa gerek, en küçük karışır, anlamsız bir sıkıntı çekermiş. birini beklemek boşunaydı. O “bi- yaşlarımdan itibaren sekreter olmayı “Tuhaf” demek kolay ama annemin rilerinin” her zaman yapacak başka

68 ve daha önemli işleri olacaktı. Bu, Ancak tatlı bir nostaljiye kapıldı- günümüzde de öyle değil mi, sevgili ğında, bir zamanlar Ladino dilinde okurlar? Dolayısıyla Estreya kendine romanlar okuduğunu anlatırdı; bir bir hedef seçer, otobüs durağına gi- tanesinin ismini hayal meyal hatır- der ve sora sora Ada’nın da yolunu lıyorum: “Fulanika la dezmazalada” bulurdu, Moda’nın da. Gittiği yerde (talihsiz bilmem kim). Çok yüzeysel ahbaplık edecek birilerini de mutla- bir araştırma yaptım, romanın tam ka bulurdu. Örgü modeli bile alırdı başlığını bulamadım ama edindiğim yarım yamalak diliyle, hiç tanımadı- bilgiye göre, on dokuzuncu yüzyılda ğı hanımlardan. Ancak yeni evli çifti çoğu Fransızca’dan olmak üzere 300 tek başına gezmeye yollaması söz ila 500 roman Ladino’ya çevrilmiş konusu bile olamazdı. Onlar nereye, veya uyarlanmış. Ayrıca Elia Karmo- o -ve ikna edebilirse eşi Lazar- da na adında bir yazarın özgün roman- oraya. Bir istisna vardı tabii. Estreya, ları da yayımlanmış. alt yazılı yabancı sinemayı hiç ama 1920’lerde Ladino artık yazılmaz hiç sevmezdi. Onun için varsa yoksa olmuş, Yahudiler kendi yarattıkları bol şarkılı ve gözyaşlı Türk filmleri. gettolarından çıkmaya yeltenmiş Dolayısıyla annemle babam sadece ve neredeyse aynı dönemlerde “Va- cumartesi öğleden sonraları, birkaç tandaş Türkçe konuş” kampanyası saatliğine özgür kalabiliyordu. başlamış. İşleri gereği şehrin dört Peki, sokak ismi bilmeyen Estreya, bir yanına girip çıkan erkekler (şive bir yeri tarif etmek zorunda kalınca sorunu dışında) Türkçeyi nispeten ne yapardı? Öyle bir gözlem gücü rahatça konuşabilse de, büyükanne- vardı ki, yürüyerek yarım saat yol lerimin nesli (birkaç istisna dışında) 1950’lerin ortası – Annem Suzan gidecek bile olsanız, size büyük bir kendilerini hiç doğru düzgün ifade Şişli meydanında, caminin batıya, kolaylıkla tespit edeceğiniz referans edemedi. Bunda şaşacak bir şey yok. Abide-i Hürriyet Caddesine noktaları verirdi: A la köşe, ay un bak- Varsayın ki, Cumhuriyet öncesinde bakan cephesinin önünde. kal, torna a la dereça, vaz a ver un kampo, Hasköy gibi bir semtte oturuyor- Ortamın ıssızlığı hakkında yorum despues una kaza mavi (Köşede bir bak- sunuz. Esnafın neredeyse tamamı yapmaya gerek var mı? kal var, sağa dön, boş bir arsa, arka- Yahudi. İhtiyacınız olan ne varsa, Cami duvarının önünde sabahları amele pazarı kurulur, “günü sından mavi bir bina göreceksin)... elinizin altında. Rum komşularınızla kurtarmak” umuduyla erkekler, İlk doğan evlât olarak Estreya’nın anlaşabilmek için bir miktar Rumca kamyonların gelip aralarından çocukluğu, annesi Ester’in art arda öğreniyorsunuz ama Türkçe ile pek şanslı olanları “almasını” beklerdi. doğurup, büyütsün diye kucağına işiniz olmuyor. Birdenbire Türkçe verdiği kardeşlerine bakmakla geç- konuş diye dayatılınca ve kendilerini miş. Benim bildiğim, ikisi erkek beş ifade edemeyenlere neredeyse zulme kardeştiler ama dünyaya getirilip varan doğrudan dolaylı bir baskı bölgelerde ikamet etmesi sebebiyle bebek yaşta kaybedilenlerin sayısı uygulanınca (O senelerin aşağılayıcı onları bir önceki cümleme dâhil ede- çok daha fazlaymış. Hasköy’de bir karikatürlerini bir düşünün! Bu konu- miyorum. Ancak taklit edilmeye ve terzinin yanına çırak verilmeden önce da bilginiz yoksa, siz sevgili okurla- düzeltilmeye değer şivelerin sadece bir iki yıl kadar okula gitmiş ve Raşi rıma her zaman olduğu gibi Rıfat N. üç dinsel azınlık grubuna özgü oldu- harfleriyle yazılan Ladino’yu sökmüş. Bali’nin kitaplarını tavsiye edeceğim, ğu yanılgısını açıklamak için, çocuk Alliance mektebine gönderilebilseydi, karikatürleri hiç zahmetsiz bulacak- şarkısı diye söylenen ama aslında durum oldukça farklı olurdu tabii sınız), kimi anneannem gibi sesini büyüklere ninni niteliğindeki “Orda ama 1800’lü yılların sonlarından ve kısmayı yeğledi, kimi ise babaannem bir köy var uzakta” sözleri yeterli çok çocuklu, eğitimsiz ve sanırım gibi inadına, yanlış yunluş ama hiç olur sanırım. bahtsız bir aileden söz ediyoruz. susmamacasına konuşmaya koyuldu. O dönemde yapılması gereken, Estreya için geçmiş, Hasköy’ün Oysa Türkçeyi konuşma konu- artık öğrenme yaşını geçmiş olan korkunç yangınları demekti, ki o sundaki hedefin, sadece Rum ve yaşlılara baskı yapmak yerine, bir yangınlar, ömrünün son yıllarına Yahudilerin nispeten toplu bir şekil- sonraki nesli yıldırmadan, aksine kadar hayatından eksik olmadı çün- de yaşadığı birkaç büyük şehri kap- teşvik ederek öğrenmesine fırsat kü hem bizim oturduğumuz, hem samadığını idrak etmek gerekiyordu. tanımaktı. Olan oldu, geçen geçti di- de bitişik evlerde defalarca bacalar Ermenilerin hem sayıca çok daha yeceğim ama... Geçmişten söz edince tutuştu, televizyon tüpleri patladı. fazla olması, hem de daha yaygın olmuyor işte.

69 Büyük halam Fortüne, annesinin “neredeyse yaşıtım” diyerek karşı çıktığı ama büyük bir aşkla evlendiği ve bütün çektiklerine karşın bir gün bile şikâyet etmediği kocası David Mayo ile arka Estreya ile torunu Albertiko. arkaya dünyaya gelen üç oğlu Elyo, Lazar ve Albert. Özellikle Babaannemin yüzündeki ilk iki oğlan düz duvara tırmanan cinsten olduğundan, onları memnun ifadeye bakınız lütfen. zorla objektifin karşısına oturtmak ortaya böyle tuhaf pozların Her iki fotoğraf da 1951 yılında çıkmasına neden olmuş. çekilmiş.

Gelelim tekrar “Şişli’de bir apart- saatte çıka çıka ben çıkagelmişim. man” konusuna. 4 Mart 1951’de evle- “Erken saat kaçtır?” diye sorduğum- nen annem, Eylül 1952 sonuna doğru da kimse doğru dürüst cevap vere- hamile kaldı. Ertesi yıl temmuz orta- medi. Gün ağarmış ama anneannem sında doğmam bekleniyordu ama ben Kuledibi’nden Taksim’e gidebilmek acele etmişim, nedense... Randevula- için otobüslerinin çalışmaya başlama- rıma hâlâ erken gitmem de belki aynı sını beklemek zorunda kalmış; has- –meçhul- nedene dayanır. 24 Haziran taneye vardığında (onu kayınvalide, 1953 Çarşamba günü, Şişli civarında Estreya’yı ise anne sanmışlar) ben bir işi olan Kohen dedem, tesadüfen daha teşrif etmemişim. Geceyi evde Asseoları ziyarete gitmiş ve tam o geçiren babam hastaneye ulaştığında sırada annemin sancıları tutmuş. İki ise artık doğmuşum. (Babam biraz dünür, annemi hemen Fransız Has- ağırdan mı almış ne?) Bilin bakalım tanesine götürmüş. Geleceğimin işa- ben saat kaçta doğmuşum? Havuz retini vermişim ama çıkmaya pek de problemi gibi, değil mi? niyetim yokmuş. Bütün gece uğraştır- İlk kız torunu olmam ve gelenek- mışım annemi. Doktorumuz, dayımın ler uyarınca adımın Estreya konması Tıbbiye’den okul arkadaşı, ben dâhil bile babaanneme yeterince gurur birkaç neslin ebe babalığını yaptıktan vermedi sanırım. Ama bir çocukla Salonda vijola yapılırken, annem sonra bayrağı oğlu Moşe’ye devreden yetinecek değillerdi kuşkusuz. Estre- yatıyor. Doğacağım diye fıtık Dr. Şalom Benhabip’ti. İşin kolayına ya çaresiz, umutlarını birkaç yıl son- etmişim kadıncağızı (gerçek kaçmazdı eski hekimler. Bir tehlike rasına erteledi. anlamda fıtık). Bir ara kucağına olmadığı sürece, kıvran bakalım. Doğumumdan sekiz gün sonra verildiğimde ise hüzünlü gözlerle Bütün gece annemin başında bek- geniş ailenin katıldığı ve adımın ha- bakıyor. Temmuz 1953 leyen Estreya’nın en büyük arzusu ham tarafından takıldığı vijola denen hiç kuşkusuz, oğlundan bir erkek bir tören düzenlenmiş. Yataktan çıka- başarı / onun başarısı / annemi kutlayın! torun sahibi olmaktı. Büyük kızının bilecek durumda olmayan annemin Silahşör Caddesindeki evi hiç art arda üç oğlan, küçük kızı Ester’in payına ancak yandaki resim düşmüş. hatırlamam çünkü ikinci bir çocuk ilk seferinde maalesef ölü doğan bir Herkes dünyaya geldiği günü isteyen aile, o eve sığamayacağımıza oğlan, kendisinin (randevulaşmış gibi kendi doğum günü olarak kutlar. karar vermiş. Babam bir yıl sonra hep beş yılda bir) iki kız arasında bir Bense, annemin, büyük acılar çekerek yeni bir ev (kiralık tabii) aramaya oğlan, dünürünün ise daha yeni ev- anne olduğu günü kutlarım. Benim, koyulmuş ve Hanımefendi Sokakta liyken on bir ay ara ile bir oğlan ve bir acele etmek dışında bir katkım olma- tam istediği gibi bir Rum evi bulmuş. kız dünyaya getirmiş olması, umut- dı. Bütün zahmeti annem üstlendi. Sonra neler mi olmuş? Bir sonraki lanmasına neden olmuştur mutlaka. Ben bugün doğmuşum / ama gün yazıya kısmetse. „ Ne var ki ertesi sabah erken bir benim günüm değil / annemin günü /

70 En küçüklüğümden beri aşılanan hayvan sevgisi. Boyumdan büyük ayı ile arkadaşlık ediyorum.

Bu kez babam ın kucağımday Sağda, duvarda as ım. ılı olan Annem Kütahya tabak, eski olan loğusa, her şeye inan ılmaz değer kucağında verdiğimden, bugün kendi ben, evimin duvar ında. Temmuz 1953

Mama sandalyesine siya de pişar derlerdi (işeme sandalyesi). İnsanoğlu çoğu zaman mutfak ile tuvalet arasında Yine annemle ben, bir çeşit boru gibi yaşadığından, ışlar l da kundaklam sandalyeye takılan isimde bir çelişki de nası ğında küçücük yok aslında. Arkamda görünen vazonun o yaz sıca konduğu yüksek sehpa hâlâ ayakta. bebeği!

71 YAŞAMDAN Serkan GÜZEL SORUYLA YAŞAMAK

ir soru geldiğinde aklına; her- arayıp kodlayan değil; araştıran, soran, BEYNİMİZDEKİ hangi bir şey ya da hiçbir şey anlayan, derinleşen insanlar yetiştirmeli- hakkında… Cevabı düşünmeye yiz. İnsan olarak kalitemiz ne kadar yük- SORULAR İLE başladığın andan bulduğunu selirse dünyamız da o derece güzelleşir, sandığın ana kadar geçen o berraklaşır. SORUNSUZ YAŞAMALI, zaman. İstemsiz bir zihin hare- Sormak özgürlüktür. Sormak kalıplaş- Bketi, sana rağmen durmayan bir ilerle- mışlığın dışına çıkmak, düşünce dikta- SÜREGELECEK me hali. Ne mutlu yeni sorular arayan törlüğüne başkaldırmaktır. Sormak dışa CEVAPSIZLIIĞA haddini bilmezlere… Soluksuz, nesilsiz vurumun başlangıcı, hiç dinmeyecek yeni bir özlemin filizlendiğini bilmek, içsel bir fırtınadır. Uzakları görmek, ALIŞMALIYIZ…IZ… bbilmediğin bir boşlukta!! Düşün sorular dik durmak, hissetmek, düşünmektir. mı senin, cevaplar mı? Sormak sonuçtur cevap ise sebep. Bir Sormanın kendine has bir büyüsü, içten köprü, yağmur bulutu, bereketli top- gelen bir coşkusu vardır. Karşındakine raktır. Sormak ayağa kalkmış cesarettir. sormasan dahi kendine mutlaka sorarsın. Bize düşünmemiz için dayatılan ne varsa İlk insandan bugüne bu gerçek hiç değiş- ancak bu cesareti gösterdiğimiz takdirde memedidi bbundanunda sonra da değişmeyecek. silkeleyip atabiliriz zihnimizden. Yoksa Her ne şarttaartt olursak olalım sormaya bize dedelerimizden kalan bir cehaleti ddevamevam edeceedec ğiz. Tabi doğru soruyu torunlarımıza devredeceğiz. Doğru ssormakormak bbilgiilg ile orantılıdır. Hatta doğru soruyu sormak zamanın dışında kendini ssoruyuoruyu sorabilmek,sora cevabı bilmek kadar avlamaktır. öönemlidir.nemlidir. BBunun için, doğru düşünmek “Kalbinde çözülmeden kalan her şey için ve kendimizikendimi doğru ifade edebilmek sabırlı ol. Soruların kendisini sevmeye çalış, oldukçaoldukça mühim.mü Zannediyorum yazımın cevapları şimdi arama. Çünkü henüz onlarla bubu bölümündebölümün ifade özgürlüğünün ne yaşayamazsın. Ve mesele her şeyi yaşamak- denlidenli zaruzaruriri olduğu da ortaya çıkıyor. tır.” Beynimizdeki sorular ile sorunsuz Doğru sorularsoru ı hür bir irade ile sorabil- yaşamalı, süregelecek cevapsızlığa alış- mek,mek, gerçeklerigerçek öğrenmek ve onlar ile malıyız… yüzleyüzleşmekmek için tek aracımızdır. “Sormak, Maalesef sormak, düşünmek giderek cevacevabbı almakalmak ve öğrenmek bu Sokratik bir bizlerden uzaklaşıyor. Kendimizden yyöntemdiröntemdir ve diyalektik bir yapıya sahiptir” öte daha büyük bir bütünün parçası dederr GeraldGerald Benedict. olduğumuzu unutuyoruz (unuttuk bile). ZiZihnimizdehnimizde yeni fikirlerin canlanması Çünkü zamanımızı yanlış sorular sorup ssoruoru iilele bbaaşlar. Bu fikirlerin gelişmesi yanlış cevaplar alarak harcıyoruz. ise iifadefade etetme,m öğrenme ve karşı soru- Tabiî ki bazı soruların cevabını şu anki llaraara cevap vverme şeklinde olur. Burada bilgi düzeyimiz ile cevaplayamıyoruz. tartışmanın önemi net bir şekilde ortaya “İnsan aklının kendine özgü bir yazgısı çıkkmaktadmaktadırr. Sorular her zaman yeni vardır: Kuralları tamamen kendi doğası ddüüşünceüncelerelere açıktır, sorular her zaman tarafından belirlenen bir bilgi türünde sor- yeniyenilikçilikçi ve gelişimcidir, sorular her duğu birçok sorunun yükünü taşır, bunları zzamanaman cecevapva arar… görmezden gelemez, ancak kendi gücünün Ne yazık kki,i günümüz dünyasında soru- çok ötesinde olduklarından, onlara yanıt da llaraara açıllanan yyollar kapatılmış, bu sayede veremez.” ccevaplarevaplar iilele aramızdaki bağ kopartılmış- Sorular bizi daha ileriye götürecek; tır. Sormayan,Sormaya doğru soruyu sormayan kendi yarattığımız zorluklardan bizi insanlarinsanların dod ğru cevaplara ulaşmaları arındıracak ve bilmediğimiz cevapları ve bubu şekildeekild bir yaşam kurmaları da gösterecektir. O zaman da cevabını bile- imkansimkansızzddırr!! Bu yüzden soran, sor- mediğimiz sorular olacaktır ve mutlaka gulayangulayan nesillerinnes yetişmesi, geleceği- onlar da cevaplanacaktır. Çünkü soru- mizinmizin inşasası aça ısından çok önemlidir. dan önce cevaplar yaratılır. Bize düşen Ezberleyen,, şıklar arasında doğru yanıt doğru soruyu sormaktır… „

72 ALAÇATI KURUÇEŞME

EL BESO Alaçatı’da

Muhteşem “El Beso Restaurant & Bar” Boğaz manzarası Alaçatı’da yeni bir soluk olarak eşliğinde, özel 2009 yılından beri hizmet anlarınızı ve vermektedir.. Alaçatı, Ege’nin en güzel sahil şeridine sahip olup, davetlerinizi sörf severlerin cenneti olarak farklı lezzetler ile anılmaktadır. unutulmaz kılın. “El Beso Restaurant & Bar” İtalyan,yan, İspanyol ve Türk yemeklerinin seçkin yemeklerini bir araya getirdiği Akdeniz mutfağından oluşan geniş menüsü, ev yapımı Italyan dondurması “Gelato” çeşitleri ve servis kalitesi ile Alaçatı’nın en gözde mekânlarından biri olmuştur.

El Beso Restaurant&Club Alaçatı El Beso Restaurant&Club Yeni Mecidiye Mahallesi Kemalpaşa Caddesi Muallim Naci Cad. No: 64/D No:73/A Alaçatı-Çeşme / İzmir Kuruçeşme - İstanbul Tel: 0232 716 85 90 Tel: 0212 287 57 59 0212 257 02 93 www.elbeso.com.tr - [email protected] 73 SİNEMA Erdoğan MİTRANİ

AZ BİLİNEN DÜNYA SİNEMALARI - 5 ÇÇekek veve SlovakSlovak SinemalarSinemaları --11

AAlicelice / JJanan SSvankmajervankmajer

74 Birinci Dünya Savaşı öncesin- menler sinemaya katılır. yetine dönüşen Çekoslovakya’da de, Çek ve Slovak toprakları 1939’da Münih Paktı’nın imzalanma- 1945’den beri devletleştirilmiş olan Macaristan ve Polonya’nın bir kıs- sının ardından çok sayıda sinema- film endüstrisi Sovyet modeline uy- mıyla birlikte Avusturya-Macaristan cı yurtdışına gider. Birçok sanatçı ve gun olarak yeniden yapılandırılır. İmparatorluğunun bir bölümüydü. yardımcı personel ise savaş boyunca 1947’de Prag’da ünlü sinema okulu Franz Kafka, Jaroslav Hasek, Karel ülkedeki sinema endüstrisinde çalış- FAMU kurulur. Batı ve Doğu ara- Capek, Milan Kundera, Josef Skvorecky, maya devam eder. sındaki soğuk savaşın yoğun oldu- ğu bu dönemde, çoğunlukla didak- Vladislav Vancura, Bohumil Hrabal İkinci Dünya Savaşı sonunda Alman tik biçimde ve propaganda ağırlıklı gibi büyük yazarları yetiştirmiş olan işgalinden kurtulup SSCB güdü- olarak resmi görüşü yansıtan filmler BÇekoslovakya, savaş sonrasında, münde sosyalist bir halk cumhuri- farklı ama benzer dilleri olan iki ayrı yapılır. halkın birleştirilmesiyle, 1918’de kurulmuştur. EEll / JiriJiri TrnkaTrnka İkinci Dünya Savaşı öncesi Çekoslovakya, diğer ülkelerin red- dettiği tüm sığınmacıları, özellikle Yahudi kökenli Almanları, vize ya da herhangi bir özel belge istemeden kabul etmiş ve Prag, faşizm karşıtla- rının güçlerini eyleme dökmek üzere birleştikleri en önemli tarihsel mer- keze dönüşmüştür. İki dünya savaşı arasında demok- ratik yönetimi korumayı başa- ran tek Orta Avrupa ülkesi olan Çekoslovakya, Nazi ve Komünist işgallerinde bölgenin diğer ülkele- rinin kaderini paylaşacak, ama bu demokratik geleneğin sayesinde, Çek ve Slovak toplumları 1990’ların başında ayrılmaya karar verdiğinde, Yugoslavya’nın dağılışı sürecinde yaşanan dehşet verici olayların aksi- ne, “Kadife Boşanma” adıyla barışçıl bir çözüm oluşturulacak ve 1992’de Slovakya ve Çek Cumhuriyetleri kurulacaktır. Sinemada ilk dönem

Ülkede sinema, 1896 yılında, Bütün bu savaşlar ve siyasi çalkantılar Lumiere’lerin bir temsilcisinin sırasında 1912 doğumlu Prag Sanat Okulu Prag’a sinematografı getirmesiyle mezunu bir kukla sanatçısı, Jirí Trnka, 1945 başlar ve 1908’de Prag’da ilk sinema yılında bir animasyon stüdyosu kurarak ani- salonu açılır. masyon alanında yeni teknikler geliştirmeye Cumhuriyetin kurulmasıyla üreti- başlar. Özellikle stop-motion kukla animas- mi artan Çek sinemasında genel eği- yonuna yoğunlaşan Trnka, hemen hepsi lim ulusal klasik edebiyat, tiyatro büyük yaşta izleyicilere yönelik olağanüstü ve çok satanların uyarlanmasıdır. filmler çeker. Animasyonu “çocuk işi” olarak 1930’larda, sesli filme geçildikten gören yönetim, bu büyük ustayla pek uğraş- sonra, sinema endüstrisi yeni labora- maz. Filmleri Cannes ve Rotterdam gibi tuar ve stüdyolarla gelişmeye başlar. festivallerden ödüllerle dönünce devlet onuu 1933’te Prag’da ilk büyük stüdyo, “saygın” sinemacılar safında görmeye başlar.ar. Barrandov kurulur ve yeni yönet-

75 Çek Yeni Dalga Şaka / Jeromil Jires Sineması Çekoslovak Sosyalist Cumhuriyeti 1960’ların başından başlayarak eko- nomik olarak darboğaza girmeye başlar. 1963’lerde ilk filmlerini yap- maya başlayan ve stüdyo sistemin- den bağımsız, daha doğal, daha in- sancıl bir sinemayı amaçlayan Milos Forman, Jaromil Jires, Vera Chytilova, Jan Nemec, Jiri Menzel, ve Ivan Passer gibi yönetmenler Çek Sinemasının “altın çağı” olarak nitelendirebile- ceğimiz “Çek Yeni Dalgası”nı başla- Kulak / Jeromil Jires tırlar. Aslında bu dalganın temelleri 1950’lerde aralarında Otakar Vavra, Vojtech Jasny, Karel Kachyna, Elmar Klos, Jan Kadar ve Frantisek Vlacil’in bulunduğu bir önceki yönetmen kuşağının sinemadaki koyu Stalinist anlayışı yumuşatma çabaları ile atıl- mıştır. Dalganın öncülerinden biri de Jiri Trnka’nın Ruka / El filmidir (1965). Totaliter bir rejimde yaşamanın ale- gorisi olan bu 17 dakikalık başyapıt, yönetmenin 1969’da genç yaşta ölü- münden dört ay sonra yasaklanacak ve uzun süre sansürün raflarında kalacaktır. Prag Baharı 1968 yılının başında Çekoslovak Komünist Partisi’nin kontrolü- nü ele geçiren Alexander Dubcek Nisan ayında, basının özgürleş- tirilmesi, tüketim maddelerine gözlemlerinin, keskin iğneliyici- önem verilmesi, hatta daha de- ğinin, şiirsel görselliğinin, alaycı Çekoslovakya mokratik çok partili bir hükümet absürdlüğünün, şefkatli erotiz- Sinemasında kurulması gibi değişik ve önemli minin ve ılımlı hümanizmasının Holokost düzenlemeler içeren liberalleşme da baskı altına girmesi demektir. politikasının ilk adımlarını atar. Bu İşgal öncesi planlanıp çekilen ya da İkinci Dünya Savaşı sırasında Al- politika Sovyetlerin katı muhale- hemen sonrasında, yetkililer henüz manlar, Çekoslovakya’da da toplama feti ile karşılaşır. Ağustos ayında sinemayı kontrol altına alamadan kampları inşa ederler. Soykırımı yapılan müzakerelerden bir sonuç bitirilen, aralarında Jaromíl Jires’in birebir yaşayan bütün ülkelerde ol- alınamayınca, Sovyetlerin ve Var- Zert / Şaka (1969) ve Kachyna’nın duğu gibi Çek sinemasında da soy- şova Paktına bağlı müttefik dev- Ucho / Kulak (1970) gibi ileride kült kırımla ilgili filmler çekilir. Bunların letlerin askerleri (Romanya hariç) statüsüne erişecek olanların bulun- ilki, savaş sırasında gönderildiği Çekoslavakya’yı 20 Ağustos’da duğu bir iki film de, gösterime gire- Polonya’dan kaçarak sağ kalmayı işgal ederler. meden yasaklanır ve ancak 1980’le- başaran yarı Yahudi Alfred Radok’un “Prag Baharı” olarak adlandırılan rin sonunda, komünist ideoloji Dalekacesta / Uzun Yolculuk (1949) bu kısacık dönemin sona ermesi, artık iyice çatlamaya başladığında filmidir. Ailesinin büyük bir bölümü “Çek Yeni Dalgası”nın oyunbaz “arthouse”larda ortaya çıkar. Prag yakınlarındaki Terezín kampın-

76 da katledilmiş olan Radok’un, öyküsü bu kampta geçen filmi, uzun süre yasaklanmış olmasına karşın Çek Sinemasının klasikleri arasında sayıl- maktadır. Bu filmden sonra sinema yap(a)masa da Radok, tiyatrodaki çalışmaları ile Yeni Dalga’nın esin kaynaklarından biri olur. 1960’larda, ilk gençliği toplama Ana Cadde kamplarında geçen ve 1945’de tesa- Üzerindeki düfen kaçıp kurtulmayı başaran Çek Dükkan Yahudi’si ünlü yazar Arnost Lustig’in dört romanı birden sinemaya uyar- lanır. Zbynek Brynych’ın yönettiği Transportz raje / Cennetten Taşınma (1962), Jan Nemec’in Demanty noci/ Gecenin Elmasları (1963), Antonin Moskalyk’in Dita Saxova (1967) ve Jirí Adamira’nın yazarın en ünlü kitabın- Ölü Yıkayıcısı dan uyarladığı Modlitba pro Katerinu Horovitzovou / Katherine Horowit İçin Bir Dua (yapım tarihi 1969, gösterim tarihi 1990). Ancak Çekoslovakya’nın en ünlü soykırım filmi, Jan Kadar’ın “En İyi Yabancı Film” Oscar ödülünü kazan- mış olan Obchod na korze / Ana Cadde Üzerindeki Dükkân’dır (1965). Güldü- rü ile dehşeti başarı ile kaynaştıran bu film, bir yandan Yahudilerin Slovakya’dan Polonya’ya sürgün edilişini anlatırken diğer yandan da olayı izleyenlerin kararsızlığını ve Uzun Yolculuk umursamazlığını inceden inceye alay ederek eleştirir. Slovak yönetmenlerin çektiği, Hitler’in “Nihai Çözüm”ü ile yüz- leşmeyi amaçlayan iki film ise, Peter Solan’ın Boxer a smrt / Boksör ve Ölüm (1963) ile, Ravensbrück’den sağ ola- rak kurtulan Juraj Herz’in grotesk kült klasiği Spalovac mrtvol / Ölü Yakıcısı’dır (1968). 1968 sonrası “Normalizasyon” döne- minde bu konuyla ilgili pek az film çekilir. Dönemin soykırımla ilgili az sayıda filminden biri yine Juraj Herz’in Zastihla menoc / Gece Beni Ya- kaladı’sıdır (1986). Komunizmin çö- küşü ile, 2000’li yılların başında Soy- kırımı ve Çek Cumhuriyetinin Yahudi mirasını keşfetmek moda olur. Bu son dönemin (şimdilik) en dikkate değer örneği Jan Hrebejk’in, milli kimlik ve “öteki”yi kabullenme konularına eğildiği 2000 yapımı Musime si poma- hat / Ayrı Düştük filmidir. Gecenin Elmasları

77 Cennetten Taşınma

Katerine Horowit İçin Dua

Boksör ve Ölüm

Dita Saxova Ayrı Düştük 78 Başını belaya sokmama dönemi 1960’ların hayat dolu ve yaratıcı dö- neminden sonra 1970’ler ve 1980’ler sinemacıların en büyük sorununun “başlarını belaya sokmamaya çalış- mak” olduğu yıllardır. Bağımsız bir film yapabilmek için herşeyden önce, devamlı öküz altın- da buzağı arayan yetkililerin, filmin zararsız olduğuna ve rejim karşıtı göndermeleri olan bir alt metni olma- dığına ikna edilmesi gerekir. Bunun en geçerli yolu da “tür filmleri”ne yönelmektir ki dönemin iyi filmleri- nin hemen hepsi, yönetimin önemse- mediği, zararsız bulduğu biçemlerde çekilmiştir. Jaromíl Jires’in Valerie a tyden divu / Valerie’nin Harika Haftası / Jaromil Jires Valerie’nin Harika Haftası (1970), yet- kililere büyük olasılıkla komünist yazar Vitezslav Nezval’dan uyarlanan miştir. 1964’den başlayarak yirmi yılı “Doctor Faustus”, Goethe’nin “Faust” bir peri masalı olarak sunulmuş- aşkın bir süre boyunca, stop –motion, ve başka anlatılardan da yola çıka- tur. Ancak, kısmen gotik bir korku canlı oyuncu ve canlı kukla gibi tek- rak, ruhunu şeytana satan adam filmi, kısmen bir çocuk masalı, kıs- nikleri bir arada kullandığı kısa filmler efsanesini canlı oyuncuların, kilden men soft porno, ve kısmen siyasal çekmiştir. Kelimenin gerçek anlamıyla animasyonların ve dev kuklaların içi- alegori olan Valerie, sonuç olarak bir “Sürrealist” olan Svankmajer’in çe yaşadığı fantastik bir dünyada ye- Çekoslovakya’nın en ünlü dehşet Edgar Allan Poe, Lewis Carroll, Goethe niden anlatır. Çağdaş Prag’a aktarı- filmlerinden biridir. ve benzeri yazarlardan esinlenen bu lan öyküde paralel bir kurguyla, ana Filmin büyük başarısı biraz da ül- filmleri, izleyiciyi avlamaya gelen karakterlerden biri romanın özgün kenin çok güçlü bir masal geleneği soyut şeytanların iğrenç çabalarının metnini okurken, anlatılan olaylar olmasına bağlıdır. Bu geleneği en üst sergilendiği içsel yolculuklardır. filmde gerçekleşir. Neredeyse konuş- sanatsal düzeye taşıyan Jiri Trnka, Öykülerinin felsefi ve siyasi yak- masız Spiklenci slasti / Zevk Suikast- ulusal kahraman sayılmış ve öldü- laşımlarının çileden çıkardığı yet- çıları (1996), tuhaf erotik takıntıların ğünde devlet töreni ile gömülmüştür kililer, daha az sorun yaratacağını mahrem dünyasını keşfederken açık 1970’ler gerçekten de masal filmle- düşünerek 1970’lerin sonlarına doğ- saçık ve tahrik edici olmamayı başa- rinin zirve yaptığı yıllar olmuştur. ru Svankmajer’i edebiyat klasikleri rır. Kimbilir, belki de Svankmajer’in Ancak Çekler Trnka’nın olumlu me- üzerinde yoğunlaşmaya zorlarlar. gözlemlediği karakterlerin hepsinin sajları kadar, türün en karanlık yüzü- İflah olmaz sürrealistimiz de ilk takıntılı olarak cansız nesnelere yarı ne de tutkuyla bağlıdırlar. Karanlık, uzun metrajı Necoz Alenky / Alice’de organik bir yaşam temin etmeye çalış- karamsar, iç bulandırıcı öykülerini (1984), Lewis Carroll’un Alice in maları, yönetmenin de ilk filminden hınzır bir mizah duygusu ile birleşti- Wonderland’ından yola çıkar. Karışık beri kile, kuklalara ve benzeri cansız ren Jan Svankmajer bu beklentiyi en medya tekniklerinin kullanıldığı film nesnelere hayat vermeye çalışmasının iyi karşılayan, en parlak ve en ünlü ilk bakışta yazarın klasik üyküsüne gerçekdışı bir aynasıdır. sinemacıdır. bağlı kalır gibidir. Ancak Svankmajer, Otesanek / Küçük Otik (2000), çocukla- uyarlama kavramını aşarak öyküsü- rı olmayan bir çiftin bir ağaç kökünü Jan Svankmajer ne yepyeni bir anlam katmanı ekler. evlat edinmelerini anlatan masalın 1934’de Prag’da doğan Svankma- Film Svankmajer’in en hastalıklı, en uyarlamasıdır. Ancak kök canlana- jer, önce Maske Tiyatrosu ve Siyah karmaşık ve en büyüleyici çalışmala- rak, insan yiyen ve hiç doymayan Tiyatro’da yönetmen olarak çalışmış; rından biridir... korkunç bir canavara dönüşecektir... daha sonra girmiş olduğu, karışık 1989’da komünizmin çöküşü ile, mâli Bu filmde de Faust’taki yöntem kul- medyaları (film, müzik, canlı oyun- sorunlar dışında bütün kısıtlamalar lanılarak olaylara paralel bir şekilde cu vs.) kullanmakla ünlü Laterna kalkmıştır. Svankmajer, birkaç kısa ana karakterlerden biri kitabı oku- Magika’da ilk kez sinemayla ilgilen- filmin ardından 1996’da Marlowe’un maktadır.

79 Zevk Suikastçileri Hayatta Kalmak Jan Svankmajer Jan Svankmajer

2006 yapımı Sileni / Cinnet, kapkara bir mizahla akıl hastanesini yönet- menin iki farklı yöntemini karşı karşıya getiren sürrealist bir korku filmidir. Hekimlerin biri sert beden- sel cezalardan yanadır; diğeri ise hastaların her istediklerini yapması- nı ister. Svankmajer, gibi masalların gro- Animasyondan girince, Svankmajer Edgar Allan Poe ve tesk yönü ile ilgilenmiş olan 1948 bu tekniğin en üst dü- Sade’dan esinlenerek çektiği Cinnet’te doğumlu Jiri Barta, 1978’de kısa zeyde örneklerinin yıllardır veril- günümüzün çığırından çıkmış dün- filmlerle başladığı sinemada ilk diği Çekoslovakya’da bu konudan yasını bir tımarhane olarak gösterir. uzun metrajı Krysar/ Fareli Köyün çıkmak kolay değil. Ama bizim bi- Sonsuz özgürlüğe karşı kontrol ve Kavalcısı’nı 1985’de çeker. Karı- raz gerilere dönüp, eskilerden Karel ceza, tutuculuğa karşı özgürlük, şık animasyon tekniklerine canlı Kachyna ve Jan Kadar’a, Çek Yeni Konservatizme karşı Liberalizm. fareleri de katan Barta’nın ünlü Dalgasının bazıları günümüzde Ama her ikisinin de en kötü taraf- masaldaki bütün Hamelin’lileri de çalışmaya devam eden ünlü larının öne çıktığı modern yaşamda kötücül, Kavalcıyı da ölüm meleği yönetmenleri Milos Forman’a, hiçbiri işe yaramamaktadır... olarak gösteren filminin en çarpıcı Jaromíl Jires’e, Vera Chytilova’ya, Svankmajer, 77 yaşında Lewis Carroll, yanı sadece görselliğindeki yara- Jan Nemec’e, Jiri Menzel’e ve Ivan Franz Kafka, Luis Bunuel ve Salvador tıcılık değil, günümüz toplumunu Passer’e dönmemiz gerekiyor. Bir Dali esintileri taşıyan genç işi bir kendi kendini yok etme yarışındaki de 1980’ler sonrası film çekmeye filmle karşımıza çıkar: Prezít svuj zi- lemminglere benzetişidir. başlayan yeni kuşaklar ve yeni yeni vot (teorie a praxe)/ Hayata Kalmak (Te- Barta, 2009’da uzun metraja dö- sinemaya giren gençler var. Bunla- ori ve Pratik) (2010). Bütün filmerinde nerek, Soğuk Savaş sırasında bir rın hepsi gelecek yazımızın konusu düşsel bir taraf olan Svankmajer, tavanarasının gizli ve büyülü orta- olacak tabii ki. „ bu kez tamamen rüyalarla ilgili bir mında geçen Toy Story ve Tim Bur- ton karışımı bir film yapar: Na Pude film yapar. Ancak bilinçaltındaki bu TTavanavan AArasındakirasındaki / Tavan Arasındaki Oyuncaklar. derinlemesine yolculukta, her zaman OOyuncaklaryuncaklar öne aldığı cinsellik ve yemek konu- ları bu kez korkutucu taraflarından arındırılarak eleştirel ama son derece komik bir bakış açısıyla anlatılır. Film, psikanalistin duvarında asılı duran Freud ve Jung portrelerinin canlanarak tartışmaya başlamasını izlemek içiin bile görülmeye değer...

80 Yaz aylarında r. ı ishale Bu bir iland dikkat! Hijyenik koşullara dikkat edilmemesi ve sivri- sinek gibi haşerelerle mücadele yollarındaki aksamalar da yaz aylarında ishale sebep olan mikropların bulaşma yollarını arttırmaktadır.

Ani başlayan ishaller genellikle 24 saat içe- ken tedavi uygulanmayan hastalarda ölümle aranması ile tanı koyulabilmektedir. Halk risinde 3’den fazla, anne sütü ile beslenen sonuçlanabilmektedir. arasında turist ishali olarak da adlandırılan, bebeklerde her zamankinden daha sık ve Hastanın sağlık durumunun klinik olarak ağır- seyahat sırasında tüketilen farklı yiyeceklere daha sulu dışkılama olarak tanımlanır. laşmasının en önemli sebebi sıvı elektrolit bağlı olarak ortaya çıkan, bakterilerin neden İshaller enfeksiyon etkeni olan veya olmayan dengesizlikleridir. Zaten tedavi yaklaşımının olduğu, genellikle 2-3 gün süren ve şiddetli çok çeşitli sebeplerle ortaya çıkabilmektedir. temel ilkesi de kaybedilen sıvı ve elektrolit- olmayan ishal durumudur. Besinler üzerinde mikropların daha hızlı lerin hastalığın ciddiyeti ölçüsünde ağızdan Bulantı, kusma, barsak hareketlerinde artış çoğalabildiği, soğuk zincirin daha kolay kırı- ya da damar yoluyla hastaya geri verilmesi, (karında guruldama), mide krampları ve ishal labildiği, havuz, deniz ve akarsularda yaşayan şayet tedavi gerektiren bir enfeksiyöz ajan söz konusudur. mikropların sayısının arttığı yaz aylarında, söz konusu ise de antibiyotik tedavisinin Alınacak en uygun önlemler, kişinin kendi ishal vakalarında da artış gözlenmektedir. başlanması şeklindedir. kültürüne yakın çeşitte beslenmesi, hijyen Hijyenik koşullara dikkat edilmemesi ve siv- Muayene bulgularının yanında tam kan kurallarına uyması, sağlıklı ve ambalajlı su ve risinek gibi haşerelerle müca- sayımı, dışkıda mik- besinleri tercih etmesidir. Uygun diyet ve dele yollarındaki aksamalar da roskopi, antiyen bol sıvı gıdaların tüketilmesi ile kendiliğinden yaz aylarında ishale sebep olan aranması ve kültür geçmesi beklenir ancak bazen de damar mikropların bulaşma yollarını yöntemleri, doğru yoluyla sıvı elektrolit desteğine ve antibiyo- arttırmaktadır. tedavinin uygulanma- tiklere ihtiyaç duyulabilir. İyi pişmemiş sebzeler ve et sında hekimlere yol İshallerin, kişiyi kısa sürede dehidrate bıra- ürünleri, çiğ yumurtayla yapılan gösterici olan önemli kacak kadar sık olması, aşırı sulu, kanlı veya mayonez gibi soslar, iyi yıkan- testlerdendir. mukuslu olması, ateş veya kusmanın olması mamış malzemelerle yapılan Bazen tanı koymak ve halinde hiç vakit kaybedilmeden bir sağlık salatalar ve uzun süre bekleyen bulaş yolunu belirle- kurumunun acil servisine başvurması gerek- yiyecekler ishal etkenlerinin mek oldukça güçtür. mektedir. kolayca çoğalmaları için uygun Özellikle besin zehir- Sıvı elektrolit dengesizliklerinin daha çabuk ortamlardır. lenmelerinde, ishal ortaya çıkabildiği, yaşlı ve de anne sütü ile Tüm dünyada 5 yaş altı çocuk- kusma ve ateş şikâyeti beslenen çağlardaki hasta grubunda, erken larda yılda 1 milyara yakın Dr. Hüseyin Çoban olan tüm vakalar için tanı ve tedavi daha da önemlidir. Bu hasta- ishal vakası ile karşılaşılmak- tetkiklerin ayrı ayrı larda ishal, kalp-akciğer, böbrek ve karaciğer tadır. İshaller kusma ve bazen yapılması gerekmekte- fonksiyonlarını çok kısa süre içerisinde olum- de yüksek ateş ile seyredebilmektedir. Sık dir. Paraziter enfeksiyon etkenlerin sap- suz etkileyebilmektedir. Zamanında tanısı tekrarlayan ishaller malnütrisyon dediğimiz tanmasında, tetkikin bir kereliğine yaptırıl- konularak, uygun tedavisi başlanan vaka- beslenme yetersizliği kliniği ile de sonuçla- ması değil, üç gün peş peşe alınan numu- larda, endişe edilecek bir durumun olmadığı nabilmektedir. Yerinde ve zamanında gere- nelerde parazit ve parazit yumurtalarının bilinmelidir.

www.elab.com.tr 35 2281 Maçka I Etiler I Bağdat Cd I Ataşehir 0532 111 elab GÜZELLGÜZELLİK MineMine ÜÜLGEZERLGEZEZEERR

82 BÖLGESEL FAZLALIKLARINIZI YAZA TAŞIMAYIN

üneü şin pırıltılarını her geçen güng biraz daha yoğun hisset- tiriyort olması ve yaklaşmakta olano yaz ayları, içimizde neşeli kıpırtılara neden olmakla beraber,b aynı zamanda biz bayanlarGbayanları bölgesel fazlalıklarımız ve kilokilo problemlerimizprob konusunda da birazbiraz düdüşündürmektedir. Dolayısıyla ooldukçaldukça soğuk ve uzun geçen kış ayları bboyuncaoyunca kalın ve bol giysiler içinde çok ddaa fazlafazla önemsemediğimiz bu bölgesel kkilolarilolar bugünlerdebu bizi rahatsız etmeye bbaaşllamamış olabilir. bir durumdur. Çünkü yaratılış gereği, nerelerde hata yaptığımızı kendimize Hayatımızın herhangi bir döneminde, kadın vücudunda kas oranı daha az, itiraf etmek ve bir daha geriye bakma- çeşititlili nenedenlere bağlı olarak yaşaya- ancak yağ miktarı çok daha fazladır. mak üzere harekete geçmektir. bbileceileceğiimizm bu lokal fazlalıklar, yaşına Elbette ki, zaman içinde, yaşımızın ve boyunaboyun göre normal görünüm ve Bu konuda kişinin yaşı, kilosu, boyu, ilerlemesine bağlı olarak metaboliz- kkilodailoda olanol bir kişinin vücudunun vücut yapısı, genetik özellikleri, vücut- mada görülen yavaşlama, aşırı, yanlış, kkararın, bel,be basen, kalça gibi belirli yer- taki yağ dağılımı, kullandığı ilaçlar ve dengesiz ve düzensiz beslenme, hare- llerindeerinde ooluşan ve depolanan yağ biri- mevcut rahatsızlıkları göz önüne alına- ketsizlik, alınan bazı ilaçların yağ yakı- kkimleridir.imlerid Bu daha çok genetik olarak rak problemin derecesinin belirlenmesi mını engelleyici yan etkileri, doğum ve vücuvücudumuzdakidum yağ dağılımı ile ilgili ve kişiye özel bir kür programının menopoz gibi faktörleri de göz önünde birbir ddurumdur.urum Dikkat ederseniz, giyi- uygulanması gerekmektedir. Güzellik bulunduracak olursak biz bayanların nikkennikken ççok ince gibi görünen bir baya- ve bakım sektöründe sürekli olarak hayatımızın belirli dönemlerinde böl- nın bikinibikin ile belden aşağısının üstüne devam eden araştırma faaliyetlerinin gesel fazlalıklar ya da kilo problemi ile oranlaoranla dahada geniş ya da kalın olduğuna sonucu olarak geliştirilen teknolojik karşılaşmamıza çok da şaşırmamamız çokçok sık rrastlarız. Bunun tam tersi de sistemler kilo vermeye hız katılması ve gerekir. mümkündür,mümkün bacakları çok ince olduğu bölgesel fazlalıkların giderilmesi konu- haldehalde üstüs bedeninde yağlanma olanlar Günümüzde çok genç yaştaki kişilerde sunda metabolizmanın hızlanması ve da vardvardırr. bile obezitenin her geçen gün hızla art- yağ yakımına bağlı olarak son derece makta olduğu gerçeğinden yola çıka- etkili ve iyi neticeler vermektedir. Bu ddurumurum en çok alış verişe çıktığımız cak olursak, bölgesel fazlalıklar ve kilo zamanzamanlardalar bize sorun yaşatır ve bir Bu sistemler içinde Kavitasyon da son problemi aslında sadece bayanların türtürlülü bbedenimizeed uygun giysi bulama- dönemde hem dünyada, hem ülke- değil çocuk, genç, kadın ve erkek top- yız, bbelel uuysa basen uymaz, basen uysa mizde bu amaçla çok sık kullanılan ve lumun genelini ilgilendiren ve acilen bbelel oturoturmazm gibi. Kalçalarımız geniş güvenilir, sonuca götüren teknolojik önlem alınması gereken bir sağlık soru- ooldulduğu iiçinç 42 - 44 beden aldığımız özelliklerinden dolayı başarılı neticeler nudur. Ancak şu da bir gerçektir ki; papantolonunntolon beli bol gelir ve tabi buna alınmasını sağlayan üstün özelliklere hem estetik, hem de sağlık açısından bbenzer,enzer, ssonu terzide biten daha nice sahip sistemlerden biridir. hayat kalitemizi olumsuz yönde etki- öörnekrnek veverilebilir. Aslında bu farklılıkla- leyen bölgesel fazlalıklar kesinlikle bir rın oolmaslması çok doğaldır. Çünkü her biri- KAVİTASYON kader değildir. Bu konuda kararlı ve miz ffarklarklı gen özellikleri taşıyan, farklı disiplinli olmak, kendimize inanmak (Ultrason + Vakum Masajı) metametabolizmalaraboli sahip varlıklarız. ve istikrarlı bir program uygulamak BununBununlala birlikte şu da bir gerçektir kısa bir süre içinde kendimizin bile Bölgesel İncelme, Lokal Fazlalıklar ve kki:i: eğer bbir mukayese yapacak olur- hayret edeceği sonuçlar almamızı sağ- Vücut Sıkılaştırmada Kavitasyon Farkı: sasak,k, bbölgeselölg fazlalıklar, bayanlarda layacaktır. Önemli olan sorunun var- Kavitasyon bölgesel incelme ve vücut- ererkeklerekeklere oranla daha sık rastlanan lığını kabul etmek, tarafsız bir şeklide ta depolanmış yağların giderilmesi,

83 selülitin azaltılması ve kontrol altına Ultrason ses dalgaları kullanımı ile yüzeyinden uygulanan ve güvenilir alınması, vücudun şekillendirilmesine gerçekleştirilen kavitasyon yöntemi, bir yöntem olduğu için kavitasyon, yönelik uygulamalarda gelişmiş, ve depolanmış yağların parçalanması damar sistemi ya da iç organlara zarar en son teknolojik özelliklere sahip amacı ile uygulanmaktadır. Lokal vermez. bir ultrason (ses dalgası) yöntemidir. yağlanmanın yoğun olduğu karın, Kavitasyon uygulamasında hedef cilt Kavitasyon hem ülkemizde hem dün- kalça, bacak, bel çevresi ve basen altındaki yağ dokusudur ve çalışılacak yada güvenle kullanılmaktadır. gibi bölgelerde 30 dakika süre ile cilt bölgedeki yağın yoğunluğuna göre, kişiye özel uygulamalar yapılmak- tadır. İşlem sırasında ultrasonik ses dalgaları, uygulama yapılan bölgede Kavitasyon ile ilgili sıkça sorulan sorular su molekülleri ile etkileşime geçe- rek, enerjiye dönüşür, bir genleşme Kavitasyon güvenilir bir yöntem midir? süt veren annelere, yakın bir dönemde ortaya çıkar ve bu reaksiyon ile yağ operasyon geçirenlere, vücutlarında kalp Kavitasyon sistemi ultrasonic ses dalgaları hücrelerinin parçalanması sağlanır. pili, metal ya da vücut protezi bulunan kişi- 1tekniği kullanılarak uygulanan bir yöntem- Kavitasyon denilen bu etki, yağı sıvı- lere uygulanmaz. dir ve aslında bu yöntem çok uzun yıllar laştırıp, açığa çıkan yağ asitlerinin lenf öncesinden günümüze kadar tıp alanında böbrek taşlarını kırmak amaçlı kullanılmış Kaç seans uygulama gerekmektedir? sistemi yolu ile vücuttan atılmasını ve hala da kullanılmaktadır. Aynı mantık- Kişinin problemine ve uygulama yapıla- ve enerjiye dönüşerek yakılmasını tan yola çıkarak tüm dünya ve ülkemizde cak bölgedeki yağ fazlalığına bağlı ola- sağlar. Seans sonrasında idrarın daha bölgesel yağ fazlalıklarını gidermek konu- 7rak 6 ile 8 seans arasında uygulama yapılır. yoğun olduğu gözlemlenebilir; bu sunda da son derece güvenli bir şekilde kullanılmaktadır. Ancak tüm cihazlar, sistem- Kavitasyon ile beraber başka cihazlar parçalanan yağların atılımı ile ilgili ler ve uygulamalarda geçerli olduğu gibi da kullanılmalı mıdır? normal bir durumdur. Ayrıca seans kavitasyon sisteminde de kullanılan cihazın öncesi ve sonrasında bol su içilmesi doğru teknolojik özelliklere sahip olması ve Kavitasyon ile beraber mutlaka ve 8mutlaka atılımı desteklemek açısından atılım açısından çok önemlidir. Atılımı ehil ellerde uygulanması gerekmektedir. Lenf Drenaj sistemleri kullanılmalıdır. Bunun hızlandırmak için günde 2,5 litre su Uygulama sırasında herhangi bir acı dışında kişinin problemine göre kür Power içilmelidir. Kavitasyon sisteminde, Plate, Radyofrekans ya da Electroterapi gibi hemen işlem sonrasında yine atılımı ya da ağrı hissi var mıdır? sistemlerle de desteklenebilir. hızlandırmak amacı ile sistemin kendi 2 Uygulama sırasında rahatsız edici, tedir- bünyesinde yer alan titreşimli vakum gin edici hiçbir acı ya da ağrı hissi yoktur. Seans süresi ne kadardır? Sadece ses dalgalarının etkisi ile kulaklarda İdeal seans süresi 30 dakikadır. masajı uygulanmaktadır. Bu yöntem hafif bir çınlama duyulur ki bu çok normal- dolaşımın hızlanması, serbest kalan dir. Ve işlemin bitmesi ile bu da son bulur. 9 yağ asitlerinin atılması ve dokunun Uygulama sonrasında cilt yüzeyinde toparlanması açısından önem taşımak- herhangi bir morluk, kızarıklık ya da tadır. 3tahriş oluşur mu? Kavitasyon kesinlikle invazif bir Hayır, oluşmaz. Çünkü uygulama sadece uygulama değildir ve herhangi bir doku üzerine iletken özellikteki bir jel sürül- cerrahi müdahale, deri altı enjeksiyon mesi ve bunun üzerinde probun tatbik edil- ya da kimyasal bir işlem söz konusu mesi ile gerçekleşir. Dolayısı ile çok yoğun olmadığı için seans sonrasında kişi bir vakum ya da deri altına herhangi bir madde enjekte edilmesi söz konusu olmadı- rahatlıkla günlük hayatına dönebilir. ğı için cilt açısından bir problem olmaz. Uygulama sırasında cilt yüzeyine ultrason jeli sürülür, hiçbir ağrı, acı Uygulamanın takibi nasıl olmalıdır? hissedilmediği gibi, uygulama sonra- Öncelikle kişinin kavitasyon uygulaması- sında da herhangi bir morluk ya da na engel teşkil eden bir durumunun olup kızarıklık oluşmaz. Uygulama sırasın- 4olmadığını bilmek açısından, sağlık bilgi Kavitasyon kürüne giderken nelere da sadece ultrason dalgaların etkisi formu doldurulmalı ve ilerleyen seanslarda dikkat edilmelidir? Seansa gitme- yağ metabolizmasındaki değişimi net bir den önce ve seans sonrasında bol ile kulakta çınlamaya benzer bir ses şekilde takip edebilmek için gereken ölçüm 10 su içilmesi, ayrıca verilen özel kavitasyon duyulur. Bu zararsızdır ve işlemden ve vücut analizleri yapılmalıdır. beslenme programına seansı takip eden sonra hemen geçer. 48 saat süre içinde dikkat edilmesi çok Hangi bölgelere kavitasyon uygulaması önemlidir. Kişi bu kür süresince ve sonrasın- Kişinin problemine ve depolanmış yapılır? da özellikle yağlı, unlu ve şekerli gıdaların bölgesel yağın yoğunluğuna bağlı tüketimi konusunda gereken hassasiyeti olarak, kavitasyon toplam 6 ya da 8 Bölgesel yağlanmanın yoğun olarak göstermelidir. 5gözlemlendi ği kalça, basen, bacak üstleri, seanslık kürler şeklinde haftada 1 kez iç bacak, mide, bel, karın ve kol gibi böl- yapılmaktadır, seans süresi 30 daki- gelere rahatlıkla uygulama yapılabilir. Sonuçlar ne zaman görülmeye baş- kadır. Her geçen gün gelişen tekno- lojinin yeni sistemleri ile ortaya çıkan Kimlere kavitasyon uygulanmamalıdır? lanır? Kavitasyon lokal fazlalıkların giderilmesi konusunda son derece etkili Kavitasyon yöntemi sayesinde gözle Karaciğer ve böbrek yetmezliği olan, 11 bir yöntemdir ve kişinin problemine de bağlı „ görülür neticeler elde edilmektedir. karaciğer ve böbrek fonksiyonlarında olarak 2. ya da 3. seanstan itibaren gözle 6sorun bulunan, damar tıkanıklık sorunu olan görülür bir şekilde fark hissedilir. Zaten bu kulakta işitme ya da denge problemi olan, yapılan analiz ve yağ ölçümleri neticesinde ayrıca bebek bekleyen hamile bayanlara, de net bir şekilde gözlemlenecektir. 84 85 AKTÜEL Karel VALANSİ

Project Runway’in

(soldan sağa) Michael Kors, Heidi Klum, Tim Gunn ve Nina Garcia gizli silahı MICHAEL Yahudi bir anne ve İsveçli bir babanın oğlu olan Kors, televizyondaki rahat KORS hali ve özgüveni ile dikkat çekiyor

86 Moda dünyasında bir günün varsın, bir ggünün yoksun” sözü tanıdık ggeliyoreliyor mu? “Auf wiwi-- edersehen” günlük hayatatına ggirmeyeirmeye başladı mı? “New York’a gidincece Mood’a uğrayrayıp kumaşlara dokunsam, hhiçiç olmazsa oradan bir düğme alsam” diyor musun?usun? ‘Her“ genç kızın rüyası Singer dikiiş mamakinaskinası’ sloganı eski bir reklamdan çok dahaaha ffazlaazla şey ifade etmeye başladıysa, sokaktakta ggör-ör- düğün her kıyafeti dikim kalitesindennden fermuar seçimine kadar inceler buluyor-uluyor- san kendini, sen de bir ‘Project Runway’unway’ esirisin demektir! Digiturk’un Show Plus kanalında eekran-kran- lara gelen Project Runway, ABD’dede 2004 yılından beri yayınlanan, her sezondaonda yetenekli, yaratıcı, azimli tasarımccıllararın JüriJüri üüyelerindenyeleri Michael Kors, katıldığı bir moda yarışması. yyananık teniteni,, hep siyah giyinme- si, rahatlığı ve güler yüzü ile YARIŞMACILARININ prpprogramdaogram dikkat çekiyor. HeHeidiidi KKlum’un her bölümde İŞİ ZOR AAmerika’nmerik ın en iyi tasarımcısı oolaraklarak tanıttığı Kors’un her Her hafta verilen göreve uygun tür eleleeştiriye verebilecek tasarım yapan yarışmacılar, kâğıt-- eesprilispr bir cevabı var. Hep kalem üzerinde çizdikleri hayalle-- yyananık tenli olması ile ilgili rini hayata geçirmek için kumaş sosorulara kumsal aşığı seçiminden kıyafet dikimine, oolduğunu belirterek ce- aksesuar seçiminden modelin saç vvap veren Kors, “biri- ve makyajına hatta podyumdaki nnin Valentino’nun bay- yürüyüşüne kadar en ufak detay- rrağını taşıması lazımdı” la ilgilenip, tüm bunları zamana ddemeyi de ihmal etmi- karşı bir yarış içinde tamamla- yyor.or. Hep siyah giyinmesini mak zorunda. Görevler de öyle eleleeştiren bir yarışmacıya göründüğü kadar kolay değil. Ya-- ise zamanında moda uğ- rışmacılardan lise öğrencisi kızlarr runarun olabilecek her türlü ve annelerini memnun edecek me-e- çılglgınlığı kendi üzerinde zuniyet elbisesinden kadın güreşçiçi kı- denedidenediğini 80’li yıllara ait fo- yafetine kadar farklı türde kıyafett tasartasarlamalarlamaları tataleplep totoğraflarraflarını çeçekinmedenkinm göstererek ka- edilirken, malzeme olarak bazen kkumaumaş, bbazenazen hhurda,urda, nıttllıyyor.or. Her ddaimaim kkullanullanılabilecek parçaların bazen geri dönüşümlü malzeme, bbazenazen ddee marmarkettenketten ççokok ddahaaha işllevselevsel ooldulduğuunu anladığında siyah satın alınabilecek ürünler gibi sıraa dışı mamalzemelerlzemeler t-st-shirt,hirt, siyasiyahh blblazerazer ceceket,ke siyah kaşmir kazak kullanmaları ve ne olursa olsun estetikstetik ananlaylayışllararını kkullanmayaullanmaya bbaaşlladadığını aanlatıyor. kaybetmemeleri isteniyor. Yarışmacacıllarar ününlülü marmarkalarkalar “Realit“Realityy şov mu? TeleviTelevizyondaz moda mı? Bu veya dergi kapakları için tasarım yyaparken,aparken, iilhamla-lhamla- prprogramogramı ancak moda ucucubeleri, eşcinseller ve rını bazen New York sokaklarında,a, bbazenazen ddee müzemüzedede HHeidieidi Klum’un bacaklarını görmek isteyen er- sergilenen sanat eserlerinde arıyorlar.rlar. kekler seseyreder!”yreder!” BBuu sözsözlerler iilklk teteklifklif eedildidildiğiinde jüri üyeliğini red- ÜNLÜLER JJÜRÜRİSİ ddetmeyietmeyi ddüüşünen MicMichaelhael KKors’a ait. Ünlü model Heidi Klum’un sunduuğu, Tim Gunn’un Yarışma sırasında, özellikle de beğenmediği moda danışmanlığı yaptığı yarışmmada,ada, tasarımcı Mic- kıyyafetlereafetlere yyaptaptığı yorumlarlayorumlarl kızdırmak veya hael Kors ve Vogue editörü Nina GGarciaarcia daimi jjüriüri üzmekten çok şaşırtıp gügüldürüyorldü yarışmacılarla üyeleri olarak yer alıyor. Vera Wang’denng’den Diane Von seyircileri.seyircileri. Kors bu pprogramdarogram başarılı bir stand Furstenberg’e, Nathalie Portman’dandan Sarah Jessica up sanatçısını sseyrediyormueyrediyormuş izlenimini uyandırı- Parker’a kadar birçok ünlü isim dee konuk jjüriüri üyesi yoryor ve ilginçilginç benzetmelerlebenzetmelerle süslü yorumlarıyla en olarak programa renk katıyor. ciddiciddi ortamı bile yyumuumuşaatabiliyor.ta

87 “Bluz gerçekten çok güzel, etek ise… çöpe at Goodman’da satılma- beni diyor, dürüst olalım.” ya başlanmıştı bile. “Bu kıyafetleri görünce kendimi seks kulübü- O dönemde New ne gitmiş Papa gibi hissediyorum.” York Magazine’de “Bu, cenazeye katılmış bir Fransız hizmetçisi.” çalışan Vogue’un “Scarlett O’Hara perdeleri yırtıp elbise yap- efsanevi editörü mıştı, senin mankeninse yatak çarşaflarını üs- Anne Wintour’u ikna tüne sardı ve sokağa fırladı.” ederek koleksiyo- nunu gösteren 23 “Tatlı Shirley McClaine’e benzemiş, altın yaşındaki Kors, onun kalpli bir fahişeyi canlandırdığı haline.” desteğini de alarak “Eğer ceketi yünlü kumaştan yapmamış ol- adını geniş kitlelere saydın, bana Xanax verdin ve uyuyakaldım duyurmaya başladı. diyecektim.” 1997’den 2003 yılına Amerikan Olimpiyat kafilesi için kıyafet tasar- kadar Fransız mo- lanmasının istendiği hafta yarışmacıların biri daevi Celine’in baş sporla alakası olmayan geniş kenarlı bir şapka tasarımcısı olarak ile puantiyeli bir kokteyl elbisesi tasarladığın- çalışan Kors daha da ne diyeceğini bilemeyen Nina Garcia’nın sonra kendi markası şaşkın halini gören Michael Kors gülümse- üzerinde yoğunlaşa- yerek “aradığın kelime meshuggener, Yidişte rak erkek giyiminden aklını yitirmiş demek” diyerek güne damga- ayakkabıya, çanta- sını vurmuştu. Bir başka yarışma gününde ise dan parfüme birçok “bizde bir deyiş vardır” diye söze giren Kors farklı sektörde adını yarışmacının fazla süslü, abartı tasarımı için duyurdu. Rahatlığın en uygun kelimenin Yidişteki ongepotchket ön planda olduğu, olduğunu söyleyivermişti. kaliteli kumaşlar kullanarak klasik parçalar yaratan Michael Kors sade- YA MODACI, lik, şıklık ve zariflikten ödün vermeden ufak detaylarla kıyafetlerini farklılaştırıyor. Gerçek insanlar için gerçek YA ARTİST OLACAĞIM... kıyafetler tasarlayan tasarımcı, aynı zamanda fiyatını da makul seviyede tutmayı başarabiliyor. Basit parçalarla Ünlü tasarımcının televizyondaki rahat hali ve özgüveni iddialı parçaları bir arada kullanan Kors ilhamını Jacqu- çocukluğunda reklam yıldızı olmasından kaynaklanıyor. eline Kennedy, Gwyneth Paltrow ve Ali MacGraw gibi Küçük yaşlarda “ya modacı ya artist olacağım” diyen isimlerden alıyor. Kors, kozmetik markası Revlon’un yüzü olan alışveriş- kolik Yahudi bir anne ile İsveçli bir babanın oğlu. Oğluna kendi arkadaşı gibi yaklaşan annesi o beş yaşındayken MICHELE OBAMA’NIN TERCİHİ tekrar evlendiğinde isterse Karl Anderson Jr. olan ismini değiştirebileceğini söyler. O da en çok sevdiği iki isim Moda dünyasında 30. yılını tamamlayan Kors, 2010 yılın- olan Michael David’i seçip annesinin yeni kocasının soya- da aldığı Amerikan Moda Tasarımcıları Konseyi CFDA dı olan Kors’u alır. Annesi gelinliğinin tasarımını yapması Yaşam Boyu Başarı Ödülü ile bu ödüle hak kazanan en için Michael’a izin verirken, büyükannesi de onu drama genç modacı oldu. ABD Başkanı Barack Obama’nın eşi derslerine götürür. Michele Obama’nın Beyaz Saray tarafından yayınlanan ilk resmi portresi için seçimi de Michael Kors imzalı si- Çocukluğunda birçok reklam filminde oynayan Mic- yah, sade ama kesimi ile dikkat çekici bir elbise oluyor. hael, daha sonra modada karar kılıp New York’ta iki Modacı uzun süredir beraber olduğu, şirketinin başkan yıl bu konuda eğitim gördü. Cher, Diana Ross, Barbra yardımcılığını yürüten Lance LePere ile 2011’de dünya Streisand gibi dönemin yıldızlarının evine girdi. günlük kıyafetlerini satın aldığı Lothar’s adlı butikte Michael Kors hayranlarına ufak bir vitrin düzenleyici olarak notum daha var. Ankara’daki Anıt- çalışan Kors, 19 yaşında kabir Müzesini gezerken oldukça bu butik için kıyafet tasar- şaşırabilirsiniz. Mustafa Kemal lamaya başladı. 21 yaşına Atatürk’ün kişisel eşyalarına işlen- geldiğinde ise kendi adını miş olan MK amblemi ile Michael verdiği koleksiyonu büyük Kors markasının logosu aynı! „ mağazalardan Bergdorf

88 89 MODA Viket PENSO Şıklık www.trendtastic-ny.com farklı stillerde saklı SEZON MODASI ‘PEPLUM’ Son yılların en renkli yaz sezonun ön plana çıkan silueti bel kısmını belirgin- leştiren peplum. Tasarımcılar ister Celine gibi futuristik veya Jason Wu’nun yaptığı gibi romantik tarzda olsun, ancak mutlaka bu siluete koleksiyonlarında yer verdiler. Michelle Williams, Oscar’ı bu sene belki evine götüren isim olamadı ancak Louis Vuitton imzalı elbisesiyle gecenin en iyi giyinenler listesi- ne adını yazdırdı...

9090 Vazgeçilmez dantel Dantelin sadece özel günler için saklandığı, ve sadece utangaç gelin- lerle birlikte anıldığı gün- ler çok gerilerde kaldı. Tasarımcılar teknolojinin de yardımıyla her sezon danteli daha farklı şekil- lerde yorumluyorlar. Bu sezon podyumlarda dan- teli, Louis Vuitton defilesin- de olduğu gibi, ‘en masum hali beyazdan’ neon renk- lere kadar birçok farklı yorumla görebiliyoruz.

91 Her yer çiçek açtı Eğer bu sezon tek birbir emprimee parça alacaksanız ter- cihiniz çiçek desenlerindendesenlerind yana olsun. Çiçek baskıları, ChristoChristopherpher Kane’in yapty ığı gibi aplikeler, boncuklar veyaveya baskılar şeklindeek olabilir. Elbiselerden, pan- tolonlara, ayakkabayakk ıdan çantaya bu sezon her yeryer çiçek açtaçtı. Dries Van Noten’in sergilediği gibigibi herkes farklfa ı çiçek desenlerini bir arada tataşıyamaz.yam Benim tavsiyem eğer çiçek desenlidesenli bir paparça giyecekseniz diğer seçim- lerinizin düz renkte olması…

92 Dolabınızın oolmazsalmazsa olmazlarları: NEON RENKLER Eğer henüz 20’li yaşlarrın başınday-nday- sanız parlak neon renklernkler sizi biraz korkutabilir. Neonon dedeyin-yin- ce aklınıza hemen annenizinnenizin fotoğraf albümündee gör-gör- düğünüz 80’lerden kalmaalma fotoğraflar gelmesin.. Belki küçük siyah elbisenizi incecikincecik sarı neon bir kemerle renklen-renklen- dirmek istersiniz veya babaştan aşağı neon giyerseniz;z; tercih sizin.sizin. AncakAncak bubu sezonsezoon bu canlcanlı renklererenklere mutlakamutlakaa dola-dola- bınızdazdzda yeryer vermelisiniz.vermeliliisiiiniz.

93 Grafik desenlerle sınırlarınızı zorlayın Modada sınırları zorlamak herkese göre değildir. Ama risk almak ve sınır- ları zorlamak istiyorsanızz, canlı renk- ler, büyübüyük çiçekler ve ddigitaligital grgrafika desenler ssizeize uuyguny olabilir. GecGecmim şe duyulan öözlem,zlem, ssanat enerjisi vvee ddigitalig baskı bir aarayaraya gelince kar- şımıza ilkba- harın çarpıcı desenleri çıkıyoryor.. ROMANTİK PASTELLER Eğer tekstil sektöründe çalışan tanıdık- larınız varsa eminim siz de onların bu kadar çok renk arasında seçim yapmak- ta ne kadar zorlandıklarını duymuşsunuz- dur. Bir yerde canlı neon renkler diğer tarafta ise romantik pasteller. Bildiğimiz klasik kırmızı, mavi, yeşil gibi yaz renk- leri bu sezon yerini mint yeşili, buz mavisi, acı limon sarısı, şeftali ve uçuk pembe gibi renklere bıraktı.

9494 PLİSELER FAVORİMİZ Eğer geçen yaz pliseli etekleri dolabınıza ilave etmediyse- niz çok geç kalmış sayılmaz- sınız. Pliseler hala oldukça revaçta. Prada’dan, Chloe’ye birçok moda evi pliseleri kendi tarzlarında yorumladı- lar. Plise sadece podyumların değil, sokak modasının ve moda bloglarının da favorisi.

95 Bu yazın vazgeçilmezi; beyaz Bu sezon beyaz şekildenlden şekile girdi. İster romantikntik dantellerle, ister fütüristik kıvvrrım- larla olsun beyaz bu yaz sezo-ezo- nunun da vazgeçilmezi. Ancakcak bu yaz sezonunda beyazı farklarklı kılan sadece pantolon veyaa bluz olarak olarak kullanılmasası değil. Tilda Swinton’ın Celinene tulumunda olduğu gibi baaş- tan aşağı bembeyaz giyim tarzı.

MODADA OLİMPİYAT ETKİSİ 2012 Londra Olimpiyat Oyunlarına çok kısa bir süre kala, havadaki spor ruhundan moda dünyası da kendine düşen payı aldı. Yeni lüks spor giyim Victoria Beckham, DKNY ve Kenzo’da görüldüğü gibi sadece tech-anoraklardan oluş- muyor. Yeni high tech ve per- formans kumaşları, feminen bir görüntüye bürünüyor.

96 97 SANAT AJANDASI RİVA ŞALHON Bu Haziran başka...

Kısık sesli diva… ZAZ 1980 doğumlu İsabelle Geffroy’u 2007 yılın-lın- dan bu yana dünya Zaz ismi ile tanıyor. Caz,Caz, Bask, Endülüs, Latin, Küba, Afrika ritimlerinierini harmanlayan çeşitli gruplarda solistlik yapanapan Zaz 2006 yılında Paris’e taşınıp pek çok cafede,de, kabare-kabare- de, piyano barda sahne aldı. Daha özgür çalışmakçalışmak istediğiistediği dönemlerde Montmartre sokaklarında daa şarkılar söyle-söyle- di. Sokakların divası 2007 yılında prodüktörktör ve besteci Kerredine Soltani ile tanıştı. Soltani o dönemdenemde hafif kısık sesli bir kadın vokal arayışı içinde olduğundanlduğundan Zaz’ı bulunca kaçırmadı. Tanışmalarının ardındandan da Zaz için “Je veux”yü besteledi. 27 Haziraniran ÇarşambaÇarşamba Küçükük ÇÇiftlikiftlik ParParkk

98 Ortadoğu’nun İdolü... Nancy Ajramam

Şarkıları milyonların dilindende ve göngönlün-lün- de taht kuran Nancy Ajramram bbüyüleyi-üyüleyi- ci sesi ve yüksek sahne performansıy-erformansıy- la henüz 18 yaşına gelmedeneden müzimüzikk dünyasının profesyonel iisimlerisimleri arasına girdi. Ajram 19988 yıyılın-lın- da ilk albümü Mouhtagalak’ı,lak’ı, 2001’de de Shil Oyounakk Ani adlı ikinci albümü- nü çıkardı. Nancy Ajram’ın geniş Tom Jones kitlelerin gönlüne taht kurduğu albüm çalış- MüzikMüzik dünyasının kadife ması “Ya Selam” adını sesli efsanesiefsa Boğaz kıyısın- taşıyordu. Bu albüm da! 1965’ten196 bu yana 100 aynı zamanda sanatçı- milyonumilyonu aşkın albüm satışı nın Arap dünyasının dışı-- ile müzikmüz tarihinde yerini na da açılmasının başlan-- alan Galler asıllıa Tom Jones’un gıcı oldu. Uluslararası kamuoyundamuoyunda bbili-ili- gerçekgerçek adıad Sir Thomas John nirliği giderek artan Ajram,m, 2005 taritarihlihli Woodward’dır.Woodward’dır Pop, Jazz, Blues, “Ah w Noss”, ve 2006 çıkışlıkışlı ““YaTabtab”YaTabtab” Soul ve Rock eserleries seslendirdiği albümleriyle zirveyi yakaladı.aladı. konserlerindekikonserlerindeki performansları ile Güncel Arap müziğinin enen sevilensevilen dinleyicisinidinleyicisini herher zaman büyüleyen seslerinden biri olan Nancyncy Ajram’ın Tom Jones’unJones’u hitleri arasında, ülkemizde de çok sayıda dinleyenidinleyeni “She’s a Lady”,Lady”, “Delilah”,“D “Chills and bulunuyor. İstanbul Shoppingpping Fest Fever”,Fever”, “Sex Bomb”,Bom “Thunderball”, etkinlikleri kapsamında “Love me Tonight”,Tonig “It’s Unusual”, konser verecek olan “I Never FallF In Love Again”, sanatçıyı hayranları 27 Haziran Çarşamba “What’s New Pussycat”Pu sayılabilir. Harbiye Cemil Topuzlu sabırsızlıkla bekliyor. Açıkhava Sahnesi 26 Haziran Salı KuruçeşmeK Arena

Giya Kancheli İstanbul Müzik Festivali, 40. prömiyeri gerçekleştirilecek. Bu yılında yeni bir eseri dünya konser, saygın müzik dergisi Lingering müzik kültürüne kazandır- Gramophone’un dediği gibi: maktan büyük kıvanç duyuyor. “Şiddetle tavsiye olunur, hali Gürcistan’ın masallar ve efsane- hazırda Kancheli tutkunu olsa- lerle dolu diyarının barındırdığı nız da olmasanız da...” Borusan tüm ince duyguları yapıtlarına İstanbul Filarmoni Orkestrası / işleyen, müzik dünyasına dam- Varşova Filarmoni Korosu / Şef gasını vurmuş uslanmaz bir Andres Mustonen/ Kontrtenor romantiğin, Giya Kancheli’nin Mamuka Gaganidze / Viyola bestelerinden oluşan konserde, Gidon Kremer / Viyolonsel festivalin sipariş ettiği ve beste- Giedre Dirvanauskaite cinin merakla beklenen senfo- nik eserinin İstanbul’da dünya 11 Haziran Pazartesi Aya İrini Müzesi Giya Kancheli

99 Alina Pogostkina Viyana Oda Orkestrası

Ludwig van Beethoven Leonore Uvertürü, No. 3, Op. 72a Felix Mendelssohn-Bartholdy Keman Konçertosu, Mi minör, Op. 64 Ludwig van Beethoven 6. Senfoni, Fa Majör, Op. 68, “Pastorale”

Zirvede bir topluluk, prestijlijli bir şef, ggençenç yaşına rağmen yer aldığı herer konserde eleşeleş-- tirmenleri defalarca kendinene hahayranyran bırakan bir keman virtüözü… Klasikk müzimüziğinğin başbaş-- kenti Viyana’nın en seçkin topluluklarından, Stefan Vladar yönetimindekiki ViViyanayana Oda Orkestrası tadı damağınızdada kalacak bir konserle, keman dünyasınınn ggençenç yıyıldızı,ldızı, Alina Pogostkina’ya eşlik edecek.decek. Kenan Sanatçı, müzik eleştirmenle-e- ri tarafından “genç, parlak, Doğulu mükemmel ve bir o kadar dada doğal” olarak nitelendiri- liyor. Aya İrini’nin tarihi atmosferinde gerçekleşti- rilecek konser, aşk, sadakatt ve kahramanlık abidesi Leonore’ninonore’nin hikâyesinin anlatıldığı, Beethoven’ınthoven’ın aynı adlı uvertürü ile başlayacak.yacak. ŞiirselŞiirsell bir yazı diliyle soylu bir virtüözlüğütüözlüğü kkay-ay- naştıran Mendelssohn’un, çok ince ve zazarifarif melodik buluşlarla parlayann opus 64 KemKemanman Konçertosu’nun Alina Pogostkinaostkina tarafıtarafın-n-- dan ustalıkla seslendirileceğiği bu konskonserer uzun süre akıllardan çıkmayacakyacak bir müzikk ziyafeti olacak. 29 Hazirann Cuma/AyaCuma/Aya İriniİrini Açıkhava yaz konserleri başlıyor. Kenan Doğulu Stefan Vladar eski ve yeni tüm şarkılarıyla sürprizlerle dolu bir gece yaşatacak. Mekan Kenan Doğulu ile coşacak. 15 Haziran Cuma/Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi

100 Kosher ‘mezuza klaf’ları T.C. Hahambaşılık onaylıdır.

Daha fazlası ’da… gozlemkitap.com 101 Pop dünyasının yeniy starı

İstanbul Devlet Senfoni’den Don Kişot yorumu Sahte kahramanlıkların sahnesi de olabilen bu dünyada, düşlerin ger- çekleşebileceğine dair umutları olanların “anti kahramanı”dır o... “La Asıl adı Jessica Ellen Cornish olan Mancha’lı Yaratıcı Asilzade” Don Kişot, yenilgileri ve buruk zaferleriyle İngilizlerin en genç pop idolü Jessie J, “yabancılaşmış” bir kahramandır kahramanlığa... Don Kişot’un “üvey Pozitif Günler kapsamında unutulmaz babası” Cervantes’in 18. yüzyılda “aklın ve gerçekçiliğin” övgüsü olarak bir konser verecek. baş tacı edildiği eserinde müstehzi bir hiciv saklıdır. Richard Strauss’un Türkiye’ye ilk defa gelecek olan İngiliz notalarla yeniden yazdığı yapıt, ironi, zarafet, fantezi ve kahramanlık şarkıcı, son yılların en aranan ismi arasında kurulan olağanüstü dengeyi ustalıkla yansıtır. Bu konserde, olmayı başardı. 2010’da çıkardığı albü- Strauss’un ancak virtüözlerin hakkından gelebileceği zorluktaki yapıtı- mü bir hafta içinde toplamda 500.000 nı, kusursuz tekniği, göz kamaştırıcı tonu ve zengin ifadesiyle tanınan, satan Jessie J, ilk çıkış şarkısı olan dünya sahnelerinin yeni yıldızı Daniel Müller-Schott, şef Christoph “Do It Like a Dude” ile çıktığı hafta Altstaedt yönetimindeki İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası eşliğinde ses- İngiltere listelerinde üst sıralara yük- lendirecek. Konserde Strauss’un kendisini anlattığı, kahramanlık teması- selmeyi başardı. Ardından yayınladığı nı oldukça güçlü ve canlılıkla betimleyen, bestecinin tüm yaratıcı kudreti- ikinci single’ı “Price Tag” ile Amerika, ni yansıtan “Bir Kahramanın Hayatı” adlı yapıtı da yorumlanacak. Avustralya, Fransa ve İngiltere müzik Konser, düşlerin, cesaret ve delilik arasındaki ince çizginin, kaybetme listelerine birinci sıradan giriş yaptı ihtimalini bile bile uğruna savaşılan ideallerin “kahramanının” peşinden ve 2011 yılına bu parça ile damgasını sürükleyecek bizleri... vurdu. 20 Haziran Çarşamba/Aya İrini R&B, pop ve hip hop soundlarını kendi egzantrik ve enerjik yorumuyla başarılı bir şekilde birleştiren Jessie J, müzik- leri kadar tarzı ile de gençlerin idolü olmayı başardı. Giydiği rengarenk post- modern kıyafetleri ve moda olan mak- yajıyla tasarım dünyasının da ilgisini çekmeyi başarıyor.

26 Haziran Salı/Küçükçiftlik Park

Christoph Altstaedt Daniel Müller

102 103 104