<<

İDİMA’DAN GÖKOVA- AKYAKA’YA

İDİMA KAYNAKLAR

MEHMET BİLDİRİCİ

İnşaat.Y.Mühendisi

Araştırmacı-Yazar

ŞİŞLİ –, 2007

İDİMA’DAN GÖKOVA- AKYAKA’YA

İDİMA KAYNAKLAR

MEHMET BİLDİRİCİ

İnşaat.Y.Mühendisi

Araştırmacı-Yazar

İSTANBUL ŞİŞLİ- 2007

ÖNSÖZ

Sayın Mehmet Bildirici Serginizi gezdim, CD’nizi iyi dikkatli okudum. Çok esaslı bir çalışma yapmışsınız. Kutlarım. Keşke hepimiz sizin gibi yaşadığımız yerlerin geçmişini inceleyebilsek, sözlü tarih çalışması yapabilsek… 1960 yılından bu yana yaşadığım Akyaka’nın geçmişini, En iyi dileklerimle çalışmalarınızın devamlı olmasını diliyorum.

Aydın Turunç Maden.Y.Müh. (İTÜ 1960) Akyaka 02.08.2006

Sevgili Mehmet Bey Çok yılların uğraşı, yorulmadan itina ile toplamış olduğun belgeler ile derneğimize ve Akyaka’ya büyük bir katkıda bulundunuz. Bunun için yılların emeği için teşekkür etmek istiyorum. Bir sonraki serginize kadar…. Sevgi ve saygılarımla Thomas Schmitz Gökova Akyaka’yı Sevenler Derneği Yöneticisi 06.08.2006 Akyaka

3 İÇİNDEKİLER 31akyakam Önsöz 3 Çevre hakkında yayınlar listesi 5 Tarihi Yayınlarda Akyaka Piri Reis – Kitab-ı Bahriye 13 Cousin-Diehl – (Türkçe çeviri) 14 Louis Robert -Idyma (Türkçe çeviri) 15 Guidi -Idymos (Türkçe çeviri) 21 George Bean – Carian Coast III –Idyma - Türkçe Çeviri 22 Paavo Roos – Hayıtlı – Türkçe çeviri 26 Akyaka’da Arkeolojik Gezintiler –Azizi Albek 27 Charles Newton (English) 30 George Bean – Carian Coast III (English) 31 Paul Benedict – an Anatolian town (English 38

32akyakam Die Inschriften (Idyma yazıtlar) Almanca 39 Guy Meyer Mektubu (Fransızca) 53 İstanbuler Mitteliungen (Almanca Hayıtlı- Paavo Roos) 60 Şevki Bardakçı –Karia’da Gömütler –Tasarım 63 Idyma (internetten) 66-68

33akyakam Etudes Anatoliennes –Idyma –L.Robert (Fransızca) 69 Idyma – Cousin & Diehl (Fransızca) 94-100

34akyakam Genel Tarihi bilgiler (George Bean) English 101 Rhodian Peraea (George Bean) English 111 Guidi – Idymos (İtalyanca) 117-124

35akyakam Paavo Roos (Idyma kaya mezarlar- English) 125-138

36akyakam Herodot Tarihinde (English) 139 Karia Bölgesi ve Karialılar 144-148

4

ÇEVRE HAKKINDA ÖNEMLİ YAZARLAR VE YAYINLARI ( M.Ö. 65- M.S.23) Coğrafya'nın babası Amaseia () kentinde doğmuş, (Aydın-Sultanhisar) kentinde öğrenim görmüştür. Grekçe yazılmış, Geographica (Coğrafya) adlı eserinin 12-13-14 nolu kitapları (bölümleri) Anadolu hakkında bilgi verir. 14 nolu kitabında Kerme körfezinde ve Cnidus kentleri arasında, Ceramos (Ören) ve adlı kentlerin bulunduğunu yazar. (Bargasa kentinin körfezde olmadığı ve onun yerinde İdyma kentinin bulunduğu sonraları anlaşılmıştır.)

Lucius Annaeus SENECA (M.Ö. 2 ?-65) filozof, tarihçi yazar. Çeşitli felsefe eserleri yanında Latince yazılmış olan "Quaestiones Naturales- Doğa İncelemeleri" adlı eserinde (III-19) İdymus isminden söz edilir.

ARRİANOS ( 95- 150 ?) Grek yazar, tarihçi. Nikomedya (İzmit) kentinde doğdu. Büyük İskender'in seferini ΑΛΕΞΑΝ∆ΟΥ ΑΝΑΒΑΣΙΣ - "İskender'in Anabasis" adlı eserinde anlattı. "Halikarnassos (Bodrum) kentinin, Büyük İskender'in kuşatmasından bir yıl teslim olduğunu ve (Yerkesik), Callipolis (Kızılyaka) kalelerini de aynı zamanda M.Ö. 333 yılında teslim olduğunu yazar. Büyük İskender bu tarihte 'ta idi.

Kladius PTOLEME (100 ?-170 ?) İskenderiye okulundan Grek Astronom, matematikçi ve coğrafyacı Ptoleme'de İdyma Ιδυµοσ olarak geçer. ΚΙΒΥΡΑΤΩΝ (Kibriya, Burdur-Gölhisar) merkezinin ve bunun yanında diğer Ortaçağ kentlerinin isimleri şöyle: Κιβυρα, Ιδυµος, Πιστος ?, Λωρµα, Αδησσος, Υδισσα ?, Θηρας, Πυρρα. Bilinen kentler , İdima ve Lorima'dır. (Kaynak: W.Ramsay Anadolu'nun Tarihi Coğrafyası-Caria kentleri)

STEPHANOS ( 5. Yüzyıl) Bizanslı tarihçi. 5. Yüzyıl da yaşamıştır. Eserinde İdima şu sözlerle geçiyor. Ιδυµα, πολις Καριας, ου και Ιδυµος ποταµος, το εθνικον Ιδυµευς και Ιδυµιος λεγεται και Ιδυ µη η πολις. Grammer kurallına göre şöyle belirtir. Ηδυµη πολις Καριας. το εθνικον Ηδυµαιος. (Robert L. Etudes Anatoliennes s.472-1)

5

PİRİ REİS ( 1465 ?- 1554) Gelibolu'da doğdu. Korsanlık yaptı. 1499 yılında Osmanlı devletinin emrine girdi. 1522 yılında Rodos seferine katıldı. 1547 yılında Mısır kaptanlığına atandı. 1554 yılında görevini yapmadığı gerekçesi ile Kahire'de idam edildi. Eserleri: 1- Dünya haritası 1513 yılında hazırladı, Yavuz Sultan Selim'e sundu. 2- Kitab-ı Bahriye- 1521 Bu kitapta denizcilere Ege ve Akdeniz limanları gözleme dayanarak tanıtılmaktadır. Yöreyi bilen Piri Reis'ten çevre hakkında doğru bilgiler gelmektedir. Kitap 1525 yılında Kanuni Sultan Süleyman'a sunulmuştur. Yaptığı çok değerli ve tartışmalı harita 1929 yılında bulunmuştur. (Büyük Larousse) Kitab-ı Bahriye'de Gereme körfezi ile ilgili bilgiler "Gökova Akyakayı Sevenler Derneği- Mayıs 1995" yayınlanmış ve bu bölüme eklenmiştir.

EVLİYA ÇELEBİ (1611-1682) İstanbul'da doğdu. Türk gezgini. 1640 yılından ölümüne kadar gezgin olarak dolaşmış ve gördüğü yerleri yazmıştır. Eseri 10 ciltlik "Seyahatname'dir. Mısır'da öldüğü sanılıyor. 1670 yılında Muğla ve çevresini ziyaret ediyor. Cova (Gökabad ?) İskelesi olduğunu, yıkıntı halinde Cova kalesinin bulunduğunu belirtiyor. Yörede Muğla, Ula, Yerkesik ve deniz kıyısında Gereme ve Gökabad kazalarının olduğunu yazıyor.

CHARLES FELLOW 1838 yıllarında bölgede araştırma yaptı. -" A journal written during an excursion in Asia Minor" London 1839 -“An account of discoveries in Lycia, London 1840”

R. HOSKY Eseri: "Narrative of a survey of the South coast of Asia Minor and a town into interior of Lycia" "The journal of Royal Geographical Society of London" vol.12, p. 143-161 "Anadolu'nun güney kıyılarında ve Likya'da bir ilçede araştırma" 1840 yılında çevrede coğrafya araştırmaları yapıyor. Gökova limanını ziyaret ediyor. Batı'da Cova olarak bilindiğini belirtiyor. 1819 yıllarında Rodoslu Yahudi Salomon el Hadef'in Gökova iskelesinde bir deposu olduğunu bildiriyor. 'in çok küçük bir yerleşim yeri olduğunu belirtiyor, bir İngiliz gemisinin gelişinin yeni kulübeler yapımına sebep olduğunu belirtiyor.

Heinrich KİEPERT (1818-1899) Alman coğrafyacı ve haritacı, 1843-1845 yılları arasında Anadolu'da harita çalışmaları yaptı. Türkiye'de ilk harita çalışması yapan araştırmacı. Eserleri:

6 1. Karte von Kleinasien Berlin 1845 2. Lehrbuch der Alten Geographie Berlin 1878 (1845 tarihli haritada İdyma yerinde Bargasa kenti gösterilmiştir.)

Sir Charles NEWTON (1816-1894) Anadolu'da araştırma ve incelemelerde bulundu. İngiliz tarihçi ve arkeolog. 1856 yılında Halikarnassos'ta bulunan "Mouseleion"u buldu. Eseri: " A history of discoveries at Halicarnassus, Cnidus and Branchidae" 1862, 1863 I, II, London 1865. "The travels and discoveries in the Levant" I, II, London 1865 1856 yılında Gökova yöresinden geçti, ve Gökova limanını ziyaret etti. Eserinde o günkü yolları anlatmaktadır. Yöreden geçişine İngilizce bölümde yer verilmiştir.

Ch. DİEHL ve G. COUSIN Bölgede ilk epigrafik inceleme yapan Fransız araştırmacılar. 1885 yılında bölgeyi gezdiler. "VILLES INCONNUES DU GOLFE CERAMIQUE- Kedreai et Idyma" adlı Fransızca makaleyi "Bulletin de Correspoundance Hellenique -1886 cilt 10 -sayfa 423-430 (BCH) Bu araştırmacılar okudukları kitabelere dayanarak, İdyma kentinin Gökova körfezi ucunda şimdiki Orman kampının yerinde olduğunu belirlediler. Prof Ch. Diehl Bizans tarihi ve sanatı araştırmacısı idi. Birinci Dünya savaşının arkasından İstanbul'da "Fransız Arkeoloji Enstitüsü" kuruldu. Bu enstitünün Müdürü Paris'te bulunan Prof. Ch.Diehl ve İstanbul'daki temsilcisi ise gene Bizans tarihi uzmanı Jean Ebersolt (1879- 1933) idi. (Kaynak Jean Ebersolt, Bizans İstanbul'u, 1996, s.III-V) Fransızca olan makalenin Türkçe çevirisi bu bölüme eklenmiştir. Ayrıca Cousin’in “Voyage en Carie” BCH 24, 1900, 24-69. Cousin & Deschamps “ Inscriptions de Moughla en Carie, BCH 100 ,1886

HULA ve SZANTO Yörede araştırma yaptılar. Eserleri : "Bericht über eine Reise in Karien". Wien 1895 Bölgeyi 1893-1894 yılında ziyaret ettiler. İdyma kentine ait iki yazıtı ve Kallipolis kentine (Kızılyaka, Elmalı köyü civarları) Duran Çiftlik'te Roma İmparatoru Domitianus'a (İmp.81-96) ait olan yazıtları buldular ve yayınladılar.

VITAL QUINET Coğrafya, nüfus ve yol konularında Fransızca eseri var: "La Turquie d'Asie, Geographie, Administrative, Statistique, Descriptive et Raisonnee de chaque Province de l'Asie Mineure" 1890-1894, 4 Bande. Bu eserin 4. Cildinin 72 sayfasında, Muğla'nın konum itibariyle dağlar arasında kaybolmuş bir kent olduğu, komşu kentlerle hayvanların güçlüklerle geçebileceği patika yollarla ilişki

7 kurulduğu, bir iki yıldan beri Muğla'yı Gökova'ya bağlayacak araba yolu inşa edilmeye başlandığı ve 30 km civarında olabileceği ifade edilmektedir. Gökova limanının gemilerin düzenli seferler yapmasına uygun olmadığı, ancak yük gemilerinin yanaştığı açıklanmaktadır. Ayrıca Aydın iline demiryollarının gelmesi ile ticaretin kuzeye kaydığı ve Gökova limanının öneminin azaldığını belirtiyor.

PATON & J.L.MYRES W.R. Paton ile yörede coğrafya araştırması yaptılar. Eserleri: -" Researches in Karia, geographical journal, 1897, vol. 9, p.38-54 -“Karian sites and inscriptions” JHS 16, 1896

W.R. PATON Çevrede araştırma yaptı. Eseri: " Sites in East Caria and South " "Journal of Hellenic Studies, 1900, vol 20, p.57-80" . Kıran dağının altında tüm sahil boyunca kaynayıp denize ulaşan su kaynakları olduğunu yazar. Ayrıca; “Ceramic Gulf, CIR 2, 1888, 328-329

VON DIEST Çevrede coğrafi ve haritacılıkla ilgili 1919 yılında araştırma yaptı. "Pet. Mitteilungen 1909" Sahilden içeride, Araplar çayının üzerinde mahmuz gibi bir tepe olan Zeytin Belen’de (368 kotlu Asartepe) kale kalıntıları bulunduğunu, gene körfezin güneyinde bir tepe üzerinde de kalıntılar (Ferek Kızılasarı) olduğunu belirtmektedir. Ayrıca Akbük Asarı hakkında da bilgiler vermektedir.

DELATTE "Les Portulans grecs" Aziz Kosma hakkında bilgiler vermektedir.

TOMASCHECK "Zur hist. Topographie, Kleinasien im Mittelaltar" Aziz Kosma hakkında bilgiler vardır.

MEDITERRANEAN PILOT 5th edition, 1918, denizciler bölge hakkında bilgiler vardır.

PAUL WİTTEK "Das Fürstentum Mentsche 1918" Menteşe Beyliği olarak 1934 tarihinde Almanca olarak yazılmış eseri Türk Tarih Kurumu tarafından 1944 tarihinde Türkçe'ye çevrilmiştir.

8

G.GUIDI İtalyan araştırmacı, Muğla İtalya işgali altında iken araştırmalarda bulundu. İdimos ile ilgili "Viaggio di esplorazione in Caria" isimli makalesi "Annuario della scuola archeologia di Athene Vol.4-5 (1921-1922) sayfa 369-374 de İtalyanca yayınlandı. İtalyanca olan eserin İdima ilgili bölümünün Türkçe çevirisi bu bölüme eklenmiştir.

ZEKAİ EROĞLU (1889- ?) Sakız (Chios) adasında doğdu. İlk öğrenimini bu tamamladı. Grekçe biliyor. Önceleri Sakız, Kalimnos adalarında çalıştı, Muğla’ya geldi ve Encümen üyesi oldu. 1939 yılında “Muğla Tarihi”ni yazdı. Çevre ve özellikle Gökova hakkında yerli ilk ciddi araştırmadır. Fransızca ve Grekçe bilmesi yabancı kaynakları anlamada yardımcı olmuştur. Ancak günün aşırı milliyetçi görüşleri doğrultusunda olaylara tarafsız bakmadığı kanısını taşıyorum.

LOUIS ROBERT (1904- Paris1985) Helenistik dönem Grek yazılarının okunması konusunda uzmanlaştı ve bu yazılarda ki eksik yerlerinin saptanmasında kurallar geliştirdi. Anadolu'da Helenistik kentlerin tarih ve coğrafyası konusunda çalıştı. 1956-1964 yılları arasında İstanbul'da Fransız Arkeoloji Enstitüsünün başkanlığında bulundu. Fransızca ile yazılan hiç bir eseri Türkçe'ye çevrilmedi. Çevre hakkında en önemli araştırmaları gerçekleştirmiştir. Eserleri: 1.Etudes Anatoliennes - Anadolu Araştırmaları- Paris 1937 (Burada Idyma konusunda inceleme vardır.) 2. Hellenica 13 cilt (1940-1965) 3. Villes d'Asie Mineure - Anadolu Kentleri 4.La Carie- Karia Bölgesi- Jeanne Robert ile birlikte (Afrodisias ve çevresi inceleniyor)

GEORGE BEAN (1903-1977) İngiliz filolog ve tarihçi. Cambridge Üniversitesi'ni bitirdi. İngiltere'de1926-1943 yılları arasında klasik Grekçe dersleri verdi. 1943-1968 yılları arasında İstanbul Üniversitesi'nde filoloji derslerini yürüttü. 1965 yılında onursal profesörlük unvanı verildi. Batı ve güney Anadolu'daki antik kentler konusunda çalıştı. Çevre hakkında en önemli araştırmaları yaptı. Başlıca eserleri: 1. The Rhodian Perae (1954) - ( İdima çevresi ile ilgili çalışmalar) 2. The Carian Coast III- J.M. Cook ile "Annual of the British Scholl at Athens, vol.52 -1957 3. Aegean -London 1966 4. Turkey's Southern Shore -London 1968 5. Turkey beyond the Meander- London 1971- İdima konusunda bilgi var. 9 6. Lycian Turkey- London 1978

PAAVO ROOS İsveçli bilim adamı, araştırmacı, Karia bölgesinde özellikle kaya mezarlar konusunda araştırmalarda bulundu. Eserleri -“The rock-tomb doors of the Lyco-Carian borderland” OpAth 10, 1971 -25-30 -“The rock-tombs of Caunus, Göteborg 1972 -“Alte und neuve Inshriftenfunde aus Zentralcarien- Orta Karia'da eski ve yeni yazıtlar adlı incelemesi "Istanbuler Mitteilungen des Deutschen Archaologisches Institüt-Band 25 -1975- sayfa 335-341 de yayınlandı. Hayıtlı hakkında bilgiler vardır -“The rock-tombs of Caria, Ankara 1978 -“Survey of rock-cut chamber-tombs in Caria, Göteborg, 1985 - “Survey of rock-cut chamber-tombs in Caria, Göteborg, 2006

WOLFGANG BLÜMEL İdima kenti yazıtlarının tümümü yayınlamıştır. "DIE INSCHRIFTEN DER RHODISCHEN PERAIA" Österreichte Akademie der Wissenchhaften Rheinisch-Westfaelische Akademie der Wissenchaften" kurumunun 1991 Dr.Rudolf Habelt GMBH- Bonn, yayını İçinde Almanca olarak çevrede okunmuş 19 yazıtın açıklaması bulunmaktadır.

GUY MEYER Paris' de yaşıyor. Fransız Araştırmacı. İdima ile ilgili tüm bu bilgileri ve yöredeki kitabeleri bize ulaştırdı. Kendisi ile yazışma fırsatı buldum. Fransızca 7 sayfalık Gökova tarihi ile ilgili mektubu bulunmaktadır.

Prof. A. BRESSON Rodos ve Karia bölgesindeki Grek yazıtları konusunda çalışmaktadır.

P. BENEDICT Ula ve çevresi hakkında " ULA an Anatolian Town" Leiden, E.J. Brill, 1974 isimli yayını bulunmaktadır. Ula yanında Gökova hakkında da bilgiler yer almaktadır. Bir atasözü

Otu kekik, kuşu keklik, olan yere gitme Otu saz, kuşu kaz, olan yere git

10 AKYAKA'DA MUĞLA’DA YAŞAYAN ARAŞTIRMACILAR

ÜNAL TÜRKEŞ Muğla konusunda araştırmacı ve kaynak kişidir. Muğla Devrim gazetesinin sahibi ve yazarıdır. Aynı zamanda, Muğla Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı, Atatürkçü Düşünce Derneği İl başkanlığı, Muğla ve Yöresinin Kültürel Mirasını Araştırma ve Uygulama Merkezi Yönetim kurulu Üyeliği,Türk Hava Kurumu Muğla İl Başkanlığı, Muğla Şah TV Yönetim Kurulu üyeliği, Muğla İl Yıllığı Hazırlama Komitesi Üyeliği görevlerinde bulunmuştur. Türkeş Yerkesikli'dir. Bu yöre ile araştırmaları vardır. Aynı zamanda "Yerkesiği Tanıtma ve Geliştirme Derneği 2. Başkanlığı" görevinde bulunmuştur.. Aynı zamanda Gökova'da evi olan Ünal Türkeş'in yayınlanmış eserleri şunlardır. 1. Yerkesik Monoğrefyası 2. Kurtuluş Savaşında Muğla 3. Muğla- İlişkileri

AZİZ ALBEK (1923) İstanbul'da doğmuştur. Lise öğrenimini Haydarpaşa Lisesi'nde, lisans öğrenimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji bölümünde tamamlamıştır. , Perge, Adana kazılarında görev almıştır. 1954 yılında İstanbul Üniversitesi Foto Film merkezine asistan olarak görevlenirilmiş, daha sonra bu kurumun Müdürlüğüne getirilmiştir. Aynı kurumdan 1989 yılında emekli olmuştur. Arkeolog olan Albek yazları Akyaka'da, kışları ise İstanbul'da emeklilik günlerini geçirmektedir. Çevreyi inceleyerek bulduğu kalıntıları Gökova Akyaka’yı Sevenler Derneği Bülteninde yayınladı. Çevrenin tarihi zenginliklerini inceleyerek bizlerin de öğrenmesini sağladı. Aynı zamanda araştırmacı ve yazar olan eşi Suzan Albek ise Akyaka hakkındaki Fransızca metinleri Türkçe'ye çevirdi.. Eserleri: 1. Eynif Ovası ve Tol Hanı Hakkında Rapor- 1970 2. Perge Şehri Su Yolları - Belleten Dergisi-1972 3. Asar Tepesinde Yazıtlı Kilise- Belleten Dergisi 1974 4. Papazlık Suyu (Akyaka) G.A.S. Derneği Bülteni- 1994 5. Akyaka'da Arkeolojik Bir Gezi- " " ". Aziz Albek 1960 yılında Türk-Alman Derneği’nde “Anadolu Güneşi Altında” isimli fotoğraf sergisini açtı. Aynı sergiyi 2004 yılında Akyaka’da Nail çakırhan & Halet Çambel Kültür ve Sanat Evi”nde tekrarladı.

ŞEVKİ BARDAKÇI Arkeolog, Çevre kaya mezarlar konusunda araştırmaları vardır. Halen Muğla Müze Müdürüdür. - İdyma ve çevres iKaria mezarları, İzmir 1990 -“Karia’nın sessiz tanıkları, gömütler, Tasarım 26, 1992

11

HEIKE THOL- SCHMİTZ (1962) 1962 yılında Köln (Almanya) kentinde doğdu. 1981 yılında liseyi bitirdi ve Heidelberg Üniversitesinde arkeoloji ve Jeoloji okudu ve eşi Thomas Schmitz ile tanıştı. Thomas Schmitz Karsruhe’de doğdu. Würzburg Üniversitesi’nde tıp okudu. Bir süre Girit adasında yaşayan çift, 1986 yılında Gökova'yı gördüler ve çok beğendiler.1990 yılında eşi Thomas Schmitz ile birlikte, Akyaka'ya yerleşti. 1995 yılında "Gökova Akyaka'yı Sevenler Derneği" başkanlığına seçildi. Halen bu görevini sürdürmektedir. Çevre konularında 1994 yılından bu yana özellikle Gökova çevresi ile araştırma yapmakta, çeşitli toplantılara katılarak bu değerleri tanıtmaktadır. Yayınlanmış Eserleri: a) Gökova'da yaşayan yerli ve göçmen hayvanlar" Bildiri, İzmir 1994 b) Gökova Hayvanları, 1999, Bildiri, Gökova Su samurları Semineri c) Akyaka'da Su Samurları, bildiri, "Tabiat ve İnsan 2000/01, Su samuru özel sayısı Daha geniş bilgi için: web.ttnet.tr/heike_thol-schmitz/heike_thol-schmitz_hakkında.htm

MEHMET BİLDİRİCİ (1939) 1939 yılında Konya'da doğmuştur. 1957 yılında Konya Lisesi’ni, 1962 yılında ise İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İnşaat Fakültesi’ni bitirmiştir. İnşaat Yüksem Mühendisi olarak mezuniyetinden 1995 yılına kadar Konya’da çalışmış, 10 yıl Konya Selçuk Üniversitesi İnşaat bölümünde öğretim görevlisi olarak görev yapmıştır. 1985 yılından bu yana yazları Akyaka'da geçirmekte ve çevre tarihi ile araştırmalar yapmaktadır. “Gökova Akyaka'yı Sevenler Derneği” üyesidir. Halen yaşamını İstanbul’da sürdürmekte, bilirkişi olarak görev yapmakta, Konya ve tarihi su yapıları konusunda araştırmalarına devam etmektedir. Mail: [email protected] (www.akyaka.org/ ) Web Sitesinde yer almaktadır. Bunun Thomas Schmitz tarafından yapılmış Almanca çevirisi için www.akyaka.org/idima/Idyma_gr.htm

12 TARİHİ YAYINLARDA BÖLGEMİZ

PİRİ REİS KİTABI BAHRİYE Kitabı Bahriye 2 cilt halinde Yavuz Senemoğlu tarafından hazırlanmış ve Tercüman Gazetesi tarafından yayınlanmıştır. Ön sözü bir denizci olan Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından yazılmıştır. Burada Piri Reis (1469?-1554) kitabın yazılış nedenini şöyle açıklamaktadır. “Ben Hacı Mehmet oğlu Kemal Reis’in kardeşinin oğludur. Şimdiye kadar böyle faydalı bir kitap yazılmamış idi. Kemal Reis ile dolaştım. Bunların gelecekle faydalı olacağını düşünerek Gelibolu’da topladım. Kitabın yazılışı 1525, Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos Seferine katıldı. İlk bilgi ve eser bırakan Türk denizcisi, Mısır’da öldü. Piri Reis’in Gökova Körfezi haritası ve açıklamalar “Bölüm 1”de yer almaktadır.

KEREME KÖRFEZİNİ ANLATIR ……Kereme (Gereme) Körfezinde (Kerme Körfezi-Gökova Körfezi) yönünde sahilde gündoğumu istikametinde ilerlersek, AKBÜK limanına geliriz. Limandan Kereme körfezi körfezi nihayetine kadar 10 mildir. Etraf hep yüksek dağlardır. Bunun için demir yeri yoktur. Kereme körfezinin sonunda Gökova (Cova ) suyu (Kadın Azmağı) vardır. Bu suyun yanında Kemer Azmağı (Akçapınar azmağı) denen bir akarsu daha vardır. Bu sulara sandal girer, fakat içmeğe elverişli değildir. Bu sahilden Bodrum (Peterium) sahiline kadar uzaklık 90 mildir. Bu sahil üzerinde hiç bir su içilmez. Gökova suyunun önleri ak kumlu, sığlık fakat iyi demir yerleridir. Yalnız yazın imbat rüzgarlarına açıktır. Sert rüzgarları vardır. Böyle imbatlı zamanda yatmak gerekirse, körfezin sonunda yıldız yönünde Gökova suyunu geçip, kıble tarafından lodos üzerine giderek, Gökova suyunun 5 mil lodos tarafına gidilerek bir adaya gelinir. Buna Gelibolucuk derler (Gelibolu köyü önündeki ada). İyi bir yatak yeridir. Fakat kadırgadan büyük gemiler giremez. Anadolu sahili ile ada arasında kalınır. Yine bu adanın lodos yönünde üç mil açıkta bir ada daha vardır. Oran adası denir (Sedir adası). Adanın üstü nar ağacı gibi binalarla doludur. Eskiden büyük bir şehir imiş. Şimdi binaları durmaktadır. Bunun önü de tabii bir limandır. Büyük gemiler girebilir. Buraya Anadolu kıyısından lodos yönünde girmelidir. Çünkü buralar derindir. Yıldız tarafında küçük iki ada daha vardır, ama araları sığ ve dardır. Bu şehir (Sedir) adasının gün batısı tarafında yarım mil açıkta taşlık vardır, dikkat etmek, çekinmek lazımdır. Adanın (Sedir) lodos tarafında (batısında) Söğüt Bükü limanı vardır………." (Kitabı Bahriye isimli eserinden alınan, Gökova Akyaka'yı Sevenler Derneğinin 1993 yılında çıkarılan dergisinde yayınlanan, "kuzey sahilde Akbük limanından Akyaka'ya, buradan güney sahilde Sedir adasına kadar kısım Mehmet Bildirici tarafından sadeleştirilerek yeniden düzenlenmiştir.) (Bu değerli yayın Maden Yüksek Mühendisi Aydın Turunç tarafından verilmiştir.)

13 COUSİN-DİEHL KERAMOS KÖRFEZİNİN BİLİNMEYEN KENTLERİ IDYMA Bulletin de Correspoundence Hellenique vol.X - pp 428-430, 1886 Küçük Asya kıyılarını anlatırken Strabon, ve Halicarnassus (Bodrum) arasında Keramos körfezinde Cedrai'nin (Sedir Adası) adını vermeksizin sadece iki kentin adını verirler. Keramos ve Bargasa (Strabon XIV: kitap). Belki Stabon zamanında Cedrai terkedilmişti. Modern coğrafyacılar bu iki kentin yerini bulmuşlardır. Biri körfezin kuzey kıyısında (körfeze ismini veren) Keramos (Gereme-Ören), diğeri Keramos körfezinin dibinde Cova (Gjova) olarak bilinen küçük bir yerleşim yerinde Bargasa kenti. Kiepert haritalarında böyle gösterilmiştir. Bu ikinci görüş bugün terkedilmiştir. Nedeni de bizim Cova'da (Gökova) denizden kısa bir mesafede antik kalıntılar saçılmış bir arazide bulduğumuz bir yazıt. Yazıt bu kalıntılar arasında gömülü olarak (in-sitü) bulunmuştur. (1885 yılı) Bu yazıt YAZIT 5 Bu yazıt Blümel de 607 numaralı, burada 5 numaralı yazıttır) Üçe bölünmüş levha olarak bulunan yazıttır, Yazıt halen kayıptır. Bu yazıt Roma İmparatoru Vespasian (69-79) onuruna İdymalılar Birliği (Koinon ton Idymion) tarafından dikilmiştir. In-sitü olarak bulunan bu yazıt modern coğrafyacıların Bargasa'nın bulunduğunu sandıkları yere, haritalarında "Idyma"yı koymaları gerekecektir. Başka araştırmacılar da Keramos körfezinin kıyısında başka bir noktada Bargasa'yı bulacaklardır. (Eski bir Karia kenti olan Barglia daha sonra Güllük (Mandalya) körfezinde olduğu belirlenmiştir) Bizanslı tarihçi Etienne'in Karia kentleri arasında saydığı, Idyma yine başka bir metne göre Idymos nehri üzerinde kurulmuştur. Komşusu olan Cedreai gibi Atina'nın bağdaşıkları yanında idi ve Atina Birliğine M.Ö.447 yılında sonra 2000 drahmiye indirilen 4000 drahmi katılım payı ödüyordu. Gene Eski İskele'de 5 nolu yazıt yanında bulunmuş 2 yazıt daha kopya edilmiştir. YAZIT 6 (Bu yazıt Blümel de 609 numaralı, burada 6 nolu yazıttır) Yukarısı kırılmış bir taş levha. Tanrıça Afrodit ile ilgili bir yazıttır. YAZIT 7 (Bu yazıt Blümel de 612 sayılı, burada 7 nolu yazıttır) Bir stel, Sedir Adalı Panpo Sokrates'in mezar taşı. (Bu yazı Suzan Albek tarafından Türkçe'ye çevrilmiş ve "Gökova Akyaka'yı Sevenler Derneği"nin dergisinde yayınlanmıştır. Yazıtlar hakkında bilgi Mehmet Bildirici tarafından eklenmiştir.)

14 İDYMA LOUIS ROBERT ETUDES ANATOLİENNES -Paris 1937 p. 472-490 Kentin aynı taşıyan bir nehrin kenarında olduğu Bizanslı tarihçi Etienne tarafından belirtilmektedir. Ptoleme kentin bulunduğu Karia bölgesi için kesin yargı ortaya koyar. İdima'yı Myndos, Halikarnassos, Keramos, Knidos, Loryma, Phoinix, Physkos, gibi Karia kentlerinden sonra söz eder. Kentin tarihi hakkında üç önemli doküman ya da bir sürü doküman vardır. İdimion (Ι∆ΥΜΙΟΝ) adına bir gümüş ve bir bronz sikke (para) basılmıştır. Sağda bir Pan (çobanların tanrısı) başı vardır. ( Yunanistan'da Kamiros sikkeleri gibi). Bu sikkeler M.Ö.5. yüzyılın ikinci yarısına, kısmen de daha sonraki bir döneme ait olabilir. M.Ö. 600 yılları öncesinden itibaren Pan başlı sikkeler vardır. İdima Atik kabileleri listelerinde (Delos Deniz Birliği) ortaya çıkar. Bir süre ΠΑΚΤΥΗΣ−Pactyes hanedanının hükümranlığı altındadır. Karpatos adasında bulunmuş bir yazıt üzerinde M.Ö. ikinci yüzyılın başına doğru Rodos'un kaybetmiş olduğu pek çok yeri geri almış olan Rodos "Strategas"ının onurlandırıldığı görülmektedir. Bu yazıt şöyledir. ΑΝΑΚΤΗΣΑΜΕΝΟΣ ΤΑΝ ΠΙΣΥΗΤΙΝ ΧΩΡΑΝ ΚΑΙ ΤΑΝ Ι∆ΥΜΙΑΝ ΚΑΙ ΚΥΛΛΑΝ∆ΙΑΝ ΚΑΙ Τ Α ΕΝ ΑΥΤΑΙΣ ΦΡΟΥΡΙΑ. Bu yazıtta ismi geçen Muğla'nın Yenice köyünde harabeleri bulunan Kyllandos'un ( Kiepert haritasında da Yenice Köyünde gösterilmiş) yeri de bir yazıt sayesinde olmuştur. Bizanslı Etienne'de ki bu kitabe şöyledir. "ΚΥΛΛΑΝ∆ΟΣ, ΠΟΛΙΣ ΚΑΡΙΑΣ, ΕΚΑΤΑΙΟΣ ΑΣΙΑ ΤΟ ΕΘΝΙΚΟΝ ΚΥΛΛΑΝ∆ΕΥΣ". Bu yazıtta Kyllandos Karia kentleri arasında gösterilmektedir. Gene ilk yazıtta görülen ve ismi devam etmiş olan ΠΙΣΥΗ−PİSİKÖY de 'nın (Muğla) güney batısında bir ovada bulunmaktadır. Aşağıda ise Stratoniceia ile ilgili Muğla ve Pisi'nin isimlerinin bulunduğu Hula Szanto'nun Reise in Karien s.34-35 yayınlanmış başka bir yazıt bulunmaktadır. "∆ΙΑΒΑΙΝΕΙ ΤΙΝ ΣΤΑΤΟΝΙΚΕΙΑΝ (Stratoniceia) ΚΑΙ ΤΑ ΚΑΛΟΥΜΕΝΑ ΜΟΓΟΛΑ (Mogola) ΚΑΙ ΤΗΝ ΠΟΛΙΣ ΠΙΣΥΗΣ (Pisi). Bu yazıtta Muğla, Pisi isimleri geçmektedir. Yukarıdaki metne göre İdima'yı Muğla'nın güneyine yerleştirmek gerekir. (Tüm sayılan bu yerleşimler Burdur Gölhisar'da bulunan Kibyria themasi içindedir) Nitekim 1885 yılında Cousin ve Diehl bu yörede bir yazıt bulmuşlardır. Bulunan yazıtlar: YAZIT 1 (Bu yazıt Blümel 607 nolu, Cousin 5 nolu, Robert 1 nolu yazıttır) Halen kayıp olan taş İmparator Vespasianus'u (69-79) onurlandırmak için yazılmıştır. Sütün tabanı olan taş Eski İskele'de görülmüştür. YAZIT 2 (Bu yazıt Blümel 609 nolu, Cousin 6 nolu, Robert 2 nolu, Bean 10 nolu yazıttır.) Bu yazıt Blümel 608 nolu yazıtın devamı olarak kabul edilmektedir. M.Ö. İkinci yüzyılın ikinci yarısına tarih verilmektedir. Gökova İskele'de bulunmuştur. (Kayıptır). Leto ve Afrodit birleşik kültünden söz edilmekte ve sadece burada görülmektedir. Tanrıça Leto kültü Lycia'da bilinir, ama Rodos'ta yoktur. Yazıtta geçen Πεδιευσ (Pedion) ve Λοσσευσ (Lossos) İdima civarında küçük yerleşim yerleri olduğu kabul edilebilir.

15 YAZIT 3 (Bu yazıt Blümel 612, Cousin 7, Robert 3 nolu yazıttır) Stel, M.Ö. Üçüncü veya ikinci yüzyıla ait Blümel 607 nolu yazıtla ile aynı yerde Eski İskele'de bulundu. Halen kayıp ΠΑΝΙΤΟ ΣΟΚΡΑΤΕΥΣ− ΚΕ∆ΡΕΑΤΙΣ. Burada Sedir Adalı Panıto'un ismi görülmektedir. YAZIT 4 (Bu yazıt Blümel 604 numaralı, Robert 4 nolu yazıttır. Hula Szanto'da vardır. 1894 yılında Hula ve Szanto tarafından kopya edilen iki yazıttan biridir. Yazıt M.Ö. birinci yüzyıla ait kabul edilmektedir 1934 yılında Robert tarafından tekrar farkına varılmıştır. Gökova İskelesinde bulunmuştur. Rodos'lu üst birlik yönetici Athanagoras ismi geçmektedir. YAZIT 5 (Bu yazıt Blümel 613 numaralı, Robert 5 nolu yazıttır. Hula Szanto'da vardır. Holua Szuanto tarafından 1894 kopya edilmiş. Robert tarafından Yeni İskele Camiinde1934 de görülmüştür. (Halen cami sıvalı olduğu için görülmektedir. MB) Helenistik döneme ait. ΕΡΜΟΛΕΟΝΤΟΣ ΛΟΣΕΥΣ Loseus'lu Ermeoleontos'un mezar taşıdır. İdima'ya yakın bir yer olduğu kabul edilen "Losseus" neresi olduğu bilinmiyor. Artık İdima'dan bahsedenler, ya da Cousin ve Diehl gibi kenti körfezin kıyısına yada yakınındaki küçük bir tepeye koyacaklardır. Muğla kapalı havzasından gelirken Yenice köyü (Kyllandos) harabelerini ve Kızılağaç havzasını geçtikten sonra, Keramos körfezini kuzeyden sınırlayan Sakarkaya falez'inin en yüksek noktasına ulaşıldığında (Sakar Geçidi) panorama çok etkileyicidir. Doğuda seyredenin solunda tepelerin ötesinde güneşin altında pırıl pırıl parlayan "Köyceğiz gölü" uzanır. Burası Kaunos arazisi olup gerçek Karia değildir. Lycia ülkesi de değil. Ayaklarımızın altında 600 m derinlikte bir harita gibi İdima ovası uzanır. Vermiş olduğum daha aşağıdan alınmış fotoğraflar arazi şekillerini çok iyi gösterir. 33 numaralı plan (XXXIII) körfezin kuzey batı köşesini gösterir. Sağda Akyaka köyünün birkaç beyaz evi görülür. Oradan on dakika kadar ötede körfezin kıyısında İdima olduğu farz edilen yeri, arkasında Gjova (Cova) limanını saklayan bir tepe, sonra dipte başlayan 900-1000 metreden doğrudan denize inen falez'in (yalıyar-dağ) başlangıcı, bu falez körfezi boydan boya izleyerek Keramos'a kadar geçit vermez. Güneyde Peree (Rhodian Peraea-Rodos Karşıyakası) dağları ve tepeleri yükselir. Karakteristik Altınsivri tepesi görülür. Çok uzun olmayan, fakat bol sulu iki dere (azmak) ova boyunca akar. Güneyde kuzeyden gelen "Araplar Çayı-(Gökova Deresi)" dağın ucundan girer, Akçapınar köyüne doğru yönelir ve doğu batı yönünde körfeze akar. (Araplar Çayı kısmen yatağını değiştirmiştir.) Kuzeyde Kadınazmağı üstünde Ortaçağ kalesi olan tepenin eteğinden fışkırarak, kaynağından itibaren bol suyuyla kıvrıntılar yaparak sahile ulaşır. Bu iki azmaktan, Kadınazmağı İdimos nehridir. Bu iki azmak arası düz ovadır. 31-32 nolu fotoğraflarda tarlaları ve iki yolu görüyoruz. Soldaki yol Kozlukuyu köyü (Gökova) ve oradan yürüyüşle 6 dakika güneyindeki Yazılıtaş (mahallesini) geçip oradan Köyceğiz'e doğru uzanır. Sağdaki yol ovanın içinden Akçapınar'a oradan Çetibel'e, Çetibel'den de Gelibolu köyüne ve Marmaris'e (Physkos) doğru devam eder. Kadınazmağı yakınında zemin bataklıktır. Kamışla örtülüdür. Kalan bölüm verimlidir. Özellikle çeşitli hububat, tütün, meyve, kavun tarlaları ile kaplıdır. Kolayca bir kenti besleyecek İdimos nehri böyledir. Fakat kent neresidir? Cousin ve Diehl kentin yerini Eski İskele ve bugünkü Yeni İskele ve Akyaka arasında düşünmektedirler. Charles Newton yörede araştırma yapmıştır. Guidi de bazı kalıntılar görmüştür. Ben de denize yakın bir yerde birkaç Bizans duvar kalıntısı, bir kaç kesme taş blok, ve bir sütun kaidesi parçası gördüm. Planş XXXVII de bugünkü İskeleye giden yolun sağ tarafında aşağı yukarı yürüyüşle on dakika mesafede bir mezarlıkta tekrar kullanılmış 70 cm ebadında mimari parçaların fotoğrafını veriyorum.

16 Eski İskele'de kendilerini İdima'da zannedenleri büyük bir sürpriz beklemektedir. Kalıntıları ve genişliği ile burası bir kent yerleşme yeri değildir. Planş XXXII de üstünde hafif bir meyil üstündeki bu sitenin alanı ile körfezin bir köşesi görülmektedir. Çevresindeki araziden hiç bir değişiklik göstermeyen, hiç bir ayırım olmayan böyle önemsiz bir alan üstünde eski bir kentin kurulacağına inanmıyorum. Orada başka bir yerde aranması gereken İdima'nın burası limanı olabilir. Doğuya doğru 20 dakikalık yürüyüş mesafesinde ovanın kenarında, tam su kaynaklarının üzerinde uzunlamasına bir tepe vardır. Tepenin üst çizgisinde uzunlamasına duvarların görüldüğü bir Ortaçağ kalesi bulunmaktadır. İnişdibi adı verilen bu yerde Helenistik dönem duvar parçası vardır. Tepenin batı ucunun dibinde yeni kazılmış pek derin olmayan üç çukur içinde bir Bizans meneau'su (?) gördüm. Bir haç işlenmiş ve üzerinde bir ayak izi bulunan yazıtsız bir kaide taşı. Planş XXXI-2 ve XXXII-2 de tepe ve kuzeyden görünüşü ile iyi korunmuş Bizans duvarları seçiliyor. Planş XXXIV-2 de güneyden yoldan alınmış bir resim veriyorum. Dipte Sakarkaya falezi. Kaleden Evliya Çelebi'de seyahatnamesinde söz etmektedir. Bu kale Kiepert ve Phlippson haritalarında gösterilmemiştir. Bu kale kalıntıları buradan 1856 yılında geçen Newton tarafından da söz edilmiş ve Grek duvarı kalıntısına göre burada bir Grek akropolünün bulunduğu farz edilmiştir. Newton "On the road to Mughla, at half and hour's walk from the Scala (Altınsivri civarı) is a mediaeval castle overlooking the marshy plain. The eminence on which it stands was probably a Greek Acropolis, as on the side looking towards the Scala is a piece of polygonal masonry" Bu metinde: "Altınsivri'den 1.5 saat yürüyüşte Bataklık ovaya hakim Ortaçağ kalesi bulunmaktadır. Üzerinde bir Akropol olması önem kazandırmaktadır. Karşı tarafa hakim kalede poligonal duvarlar görülür"

Von Diest de bunu fark etmiş ve antik kentin burada (İnişdibi) olacağı eğilimini göstermiştir. Guidi de Ortaçağ kalesi, Grek duvarı ve diğer antik kalıntıları belirleyerek İdimos merkezinin burası olduğunu düşünmüştür. Yine doğuya doğra on dakikalık mesafede "İn-önü" adı verilen yerde bir grup kaya mezarı bulunur. İyon sütunlu bir kaya mezarı özellikle dikkat çekicidir. En güzel mezarın fotoğrafı Planş XXXVI-2 dedir. Bu mezarlar Guidi' de (Annuario fig. 32-35). Ayrıca Von Diest (482-9) ve Hirsfeld (482-9) da yayınlanmıştır. (Burada kaya mezara ebat verilmiştir. 2.50 m profendour, 2.20 m haut ve 2.40 m large) Ovanın kalan kısmında antik kalıntılar olarak Von Diest şunları kaydeder. Sahilden içeride Araplar çayının tam üstünde mahmuz biçiminde Zeytin Belen'de ( 368 kotlu tepe?) bir kalenin temelleri ve koyun güneyinde 300 kadar yükseklikte (Kale Tepesi-237) bir kaya üzerinde duvarlar bulunmaktadır. İnişdibi, İdima'nın merkezi olarak Eski İskele'den daha akla yakın yerleşim alanıdır. Sakarkaya'dan Cova'ya doğru inen yol incelenirse, aşağıda makiler ve ağaçlarla kaplı zirvede Helenistik dönemden duvarlar görülür. Eğer yoldan ayrılıp tam Kozlukuyu üzerine inen kestirme yamaçtan inilirse, bir sel yatağının öte yanında , solda aynı sarp yükseklik ve zeytinliklerin arasında başka duvarlar görülür. Kozlukuyu bu heybetli dağ kütlesinin eteğindedir. Güneyden biri Yazılıtaş'tan diğeri oldukça yakından olan fotoğraflar (Planş XXXVIII ve XXXIX) yerleşim alanını gösterir. Bu zirve ovadan birdenbire yükselir, tırmanması çok güçtür. Yaslandığı Sakarkaya'dan batıda, doğuda ve kuzeyde sel yatakları ile ayrılmıştır. Yine de alınması çok güç bir dağ kalesi durumundadır. Kozlukuyu'nun tam üstünde, yamaçlarda bazıları dikdörtgen şeklinde, bazıları kemerli kayalara oyulmuş mezarlar görülür. Planş XXXIV-3 bu mezarlardan bir seriyi göstermektedir. Bunların arasında bir tanesi İyonik süslemeye sahiptir. (Planş XXXV ve detayı için XXXVI-1). En fazla M.Ö. dördüncü yüzyıla tarih verilebilir. Üstünde bitki örtüsü arasında teraslar ve 17 örülmüş duvarlar görülür. Genel görünümünde tepenin üstündeki tahkimat görülmektedir. Planş XXXIV-1 de muntazam kademeli bir duvar parçası görülmektedir. Yerde seramik parçalar vardır. Yağmurlardan sonra oldukça sık olarak sikkeler bulunur. Köyde bunlardan bir miktar gördüm. İdima'nın merkezi olarak Eski İskele, İnişdibi mahallesi, Kozlukuyu ile karşılaştırılamaz. İdimalılar Birliği (ΚΟΙΝΟΝ ΤΟΝ Ι∆ΥΜΙΟΝ) çeşitli yerleşim birimlerine Eski İskele'de limana, İnişdibi'ndeki kaleye, Yazılıtaş mahallesine, Ferek'e kadar dağılmış olabilir. Fakat merkez Gökova'nın üstündedir. Burası tüm araziye egemendir. Tehlikenin gelebileceği dağları ve körfezi gözetleyebiliyor. Bu yükseklikte sağlığa zararlı kıyının çamuru kokusu ve sineğinden? kaçmış oluyorlardı. Bu yerin zapt edilmesi zordu. Karialılar böyle sarp yerleri severlerdi. Bu yörede oturanlar (Robert, Kallipolis'i Gelibolu köyü civarında olduğunu var sayıyor) yazıtları göstermeyi pek sevmezler. Onlara göre yazıtların bulunduğu yerler definelerin saklandığı yerlerdir. Bununla beraber aynı köyden pek çok defa geçerek bazı yazıtları görmeyi başardım. Şimdi bu yazıtlar: YAZIT 6 Bu yazıt Blümel'de 610 numaradadır. Altar, Gökova'da bulunmuştur. Helenistik döneme ait. Bu taş bana Gökova'da gösterildi. Yerinde bulunmuş ancak doğruluğunu garanti edemem. Χρυσαορισ Ασκληπιοι Υγιειαι Burada ismi geçen Asklepio sağlık tanrısı olabileceği gibi tanrı ile aynı ismi taşıyan birine ait de olabilir. Çünkü Karia'da bu ismi taşıyan çok kişi görülüyor.

YAZIT 7 Bu yazıt Blümel'de 605 nolu yazıttır. Bu ve bunu takip eden yazıtlar Gökova'da tepedeki kalenin dibinde bulunmuştur. Ev yaparken köylülerin harabelerle karşılaştığı söyleniyor. İdima yazıtları 605. M.Ö ikinci yüzyılın ilk yarısından daha sonra olduğunu düşünüyorum. Burada Αγρεοφων−Agreofon ismi Kaunos yöresinde çok görülmektedir. YAZIT 8 Bu yazıt Blümel'de 611 numaradadır. Geç Helenistik döneme ait olduğu kabul edilen Rodoslu Rodokles ismi ve ona verilmiş unvanlar görülmektedir. Yazılıtaş mahallesinde özel bir evde görülmüştür.

HAŞİMBAHÇE'DE KİLİSE Yazılıtaş'ta ovanın güney kenarında bir kilise harabesi olduğunu söylemişlerdi. Burası Asimbahçesi (Çıtlık'a giderken yolun güneyinde Haşimbahçesi) Akçapınar'a 40 dakikalık mesafededir. Burada kalker blokları, tuğla ve harçla yapılmış absidli bir kilise görülüyor. Hemen yakınında güneyde aynı malzeme ile yapılmış dikdörtgen bir binanın kalıntıları bulunuyor. Yerde Bizans süslemeli 3 parça taş dikkati çekiyor. Kilisenin yapımında pek çok antik blok, yivli (oluklu) sütun parçaları, sütun kaideleri kullanılmış, bunlar ya duvarlarla örülmüş, ya da yıkılmış duvarların iç kısmında yerde dağılmış olarak duruyor. Yakındaki bir Türk mezarlığın orta yerinde pek çok plak ve kolon kaideleri dağılmış vaziyette bulunuyor. Bunlar antik parçaların kullanıldığı kiliseden gelmiş olabilir. Fakat bir noktada bir çukur zeminde büyük bloklar görülüyor. Öyle anlaşılıyor ki bu yerleşim alanı bir kiliseyi ve antik bir yapı üzerine kurulmuş bir manastırı kapsıyor.

18 FEREK (GÖKÇE) 9. Ferek'de bulunmuş bir yazıt, Bir kadından söz ediliyor. Kadın İdimalı kocası Rodoslu. İdima ile ilgili önemli bir metin de Syme adasında bulunmuştur. (489-3) İDİMA İLE İLGİLİ SYME YAZITI Yunanistan Syme adasında Rodos ve İdima arasındaki bağlantıyı gösteren bir yazıt bulunmuştur. (sayfa 489, 3 nolu)

BULUNMUŞ SİKKELER Yerinde bulunmuş bir sikke de Rodos'a aittir. Diğer gördüğüm bronz sikkeler: Mylasa bronzu üzerinde at ve trident (?) var. Kıratlık bronzu: Sağda Poseidon başı var. mızrak ve kalkan kaldırmış, arkaik balta var. Ayrıca teşhis edilememiş üç bronz kraliyet sikkeleri. Bu kraliyet sikkeleri Karia'da çok bol. Bunlardan , Mylasa, Hydios, Chalketor ve Euromos'da gördüm. İzmir pazarında çok boldur. Daha önce Rodos'un ne zaman İdima'ya egemen olduğunu bilmiyoruz. Erns Meyer (490-2) İdima'nın Rodos'un karşı kıyıdaki arazileri (Rhodian Peraea-Rodos Karşıyakası) arasında en eski olanı olduğunu düşünür, ancak bu sadece bir hipotezdir. Eski Rodos Karşıyakası'nda kişiler etnik durumuna göre değil ait oldukları demos'a (kabile) göre belirtilirdi. Daha sonraları ise etnik durumları ile gösterildiler. Şimdi görüyoruz ki İdima toprağındaki Rodoslular etnik durumları ile gösterilmişlerdir. Böylece İdimalılar Rodoslulardan gayet kolay ayırt edilir. PLANŞLAR PLANŞ 30.) Carte de la region de Mobolla et d'Idyma (Muğla ve Idima'nın bulunduğu bölgenin haritası) Bu ilginç haritada Muğla- Akyaka arasında 1935'li yıllardaki yol ve aşağıdaki yerler gösterilmiştir. Giova-Gökabat (Yeni İskele) - Akyaka- Goslukuyu (Kozlukuyu)- Yazılıtaş- Asimbagçesi (Haşimbahçe)- Akçapınar - Ferik (Gökçe) gösterilmiştir. Callipolis antik kenti, Gelibolu köyünde gösterilmektedir. (Sonraki araştırmalar bunun Kızılyaka'da olduğunu ortaya çıkarmıştır.) Yenice köyü (Kylanndos), Pisiköy, Pisi Asarı, ve antik Pisi yerleşimi haritada görülmektedir. PLANŞ 31.) Ovanın fotoğrafı PLANŞ 32.) Ovanın fotoğrafı PLANŞ 33) Kozlukuyu köyünün güneyinden, kuzeye göre dağın 1934 yılında çekilmiş fotoğrafı. Çok net olmayan bu fotoğraf da Kozlukuyu'nun bugün Gökova deresinin kuzeyinde dağın eşiğinde yer aldığı, ve yaklaşık 30-40 hane olduğu görülmektedir. Kaya mezarlar bu bölge de görülmektedir. Bugün köyün büyük ağırlığının yer aldığı, ovanın güney kısmı tamamen bahçe ve tarla halinde olduğu görülmektedir. PLANŞ 34 - Genel bir manzara PLANŞ 35) Kozlukuyu kuzeyinde bulunan iki kolonlu kaya mezarın fotoğrafı, (Tomb rubeste d'Idyma). Bu mezar bugünde aynıdır. PLANŞ 36.) Burada Planş 35 deki kaya mezarın bir ayrıntısı ile İn Önü mevkiinde (Bugün Akyaka-Kozlukuyu yolu) bir kaya mezarın fotoğrafı yer almaktadır.

19 KAYA MEZARIN İLGİNÇ SERÜVENİ (EKLENTİ) Burada planş 36 da, Guidi'de Fotoğraf 33 de (Tomba rubeste Idymos) görülen kaya mezar, tahmini 1971 yılında, modern yolun yapımı sırasında yol altında kalmıştır. Yapılan çabalar sonucu Akyaka Belediyesi ve Muğla Müzesinin uğraşları sonucu 01.02.2001 tarihinde mezar ortaya çıkarılmıştır. Ancak fotoğraflar incelendiğinde mezarın sağ taraftaki bir kısmının yok olduğu görülmektedir. Bu bölümün belki yol altında kalırken yok olmuştur. Ortaya çıkarılan Kaya Mezarın çıkışına ait bilgi ve görüntüler için başvuru: www.akyaka.org/mezar/mezar_eng.htk (İngilizce) www.akyaka.org/mezar/index.htm (Türkçe) PLANŞ 37 Idyma kentine ait görülmüş işlemeli taşların fotoğrafları yer almaktadır.

(Sayın Suzan Albek tarafından yapılan çeviri kitabeler ve planşlar hakkında açıklamalar eklenerek yazılmıştır. Mehmet Bildirici 20.06.2002 )

20 GUİDİ ANNUARIO della R. Scuola Archeologica di ATENE e delle MISSIONI ITALIANE IN ORIENTE volume IV-V (1921-1922) İDİMOS (Sayfa 369-374) Giova (Gökova-Kerme) körfezinin doğu ucunda bulunan kalıntıların Bargasa kentine ait olduğunu sanıyorduk. 1886 yılında Cousin ve Diehl burada (Eski İskele) buldukları ve Roma İmparatoru Vespasianus (69-79) adına κοινον τον Ιδυµιων−İdimalılar Birliği tarafından yazılmış bir yazıttan, bu kentin Idymos yada Idyma olduğunu ortaya koydular. Bu önemli kalıntılar Azmak (Kadınazmağı) ile yüksek bir tepe üzerinde bulunan Bizans kalesini (ortaçağ kalesi) arasında görülür. Bu kalenin bir akropol üzerine yapılmış olması muhtemeldir. İdimos'ta başka çok önemli başka bir konu da yer altından kaynayan su kaynaklarıdır. Bunlar tepenin eteğinden batıya doğru iki mil aktıktan sonra azmağı (nehir) oluştururlar. Bu nehre kentin adı ile İdimos nehri denirdi. Bizans kalesinin bulunduğu tepede eskiden bir akropolün olduğu 1.80 m genişliğinde ve yedi sıra olarak kalmış Helenistik duvar kalıntısından anlaşılmaktadır. Bu duvar isodomik görünmesine rağmen düzensizdir. Ana taşları özenle kesilmiş bağlantılar iyi hesaplanmıştır. Duvarın alt tarafında kesme taşlar vardır. BİZANS KALESİ İnişdere (İnişdibi) denen yerde bulunan kale dikdörtgen şeklinde tepenin meyline uymuş ve vadiye hakimdir. (Fig.30). Gerek büyüklüğü ve gerek pozisyonundan Anadolu'nun savunmasında önemli rol oynamıştır. Kale kalker blokları, tuğla parçaları ve kireçle yapılmıştır. Bizans yapı geleneğine göre tuğlalar büyük blokların etrafına bir çember gibi sıralanmıştır. Yuvarlak köşe kulelerinden biri gayet iyi şekilde bugüne gelmiştir. Çok ilginç olan uzun ve kapalı bir tünel kale içinden nehir kenarına (Kadınazmağı) kadar inmektedir. Tünel yaklaşık 2 m genişliğindedir. Her iki yan duvarda tonozların biraz altında kare biçiminde eş aralıklı bir takım delikler görülür. Tepenin yamacında nehre yakın bir yerde eski blok taşlar, tuğla ve kireçten yapılmış küçük bir yapı vardır. (?) ROMA MOZAİĞİ Kalenin güneydoğu köşesinin altında bulunan küçük bir Roma mozaiği kalıntılarının fotoğrafını çektik. (Fig.31). Bu mozaik yüzeyi iyice düzleştirilmiş siyah beyaz ve kırmızı parçalardan yapılmıştı. Mozaiğin yanında yuvarlak bir Bizans kulesinin kalıntıları vardı. Bütün bu bölgede nehirle tepe arasında birçok antik yapı kalıntıları belki de İdymos'un merkezinin neresi olduğunu gösterir. NEKROPOL-KAYA MEZARLAR Doğuya doğru yarım saatlik bir yürüyüşten sonra (?) ismini taş döşeme bir yoldan alan ve "Döşemeli Yol" olarak bilinen bir yere gelinir. Burada ilginç 5 kaya mezar vardır. I.Mezar: Altıgen bir girişi vardır. İç kısmı düzleştirilmiş, zemini dikdörtgen , tavanı eşek sırtı gibidir. II.Mezar: (Fig.32) Belki de projenin orijinalinde amaç, tapınak biçimindeki yapıyı dördüncü mezarda olduğu gibi etrafını çeviren ana kayadan ayırmaktı., ama bu iş bitirilmeden bırakılmıştır. Muhtemelen bir orta kolon tarafından ikiye bölünmüştü. Pronao ya da vestibül kısmının bir devirde yeniden düzenlenmiş olması, sağ tarafta yer seviyesinin alçaldığını ve mezar odasına gidişin orijinal plana uymadığını açıklar. İç taraf dikdörtgen zeminli ve eşek sırtı tavanlıdır. Yukarı doğru çan biçimini alan kapı alt kısmında yaklaşık 80 cm dir. (Mevcut tek kolonlu kaya mezar) III. Mezar : Dikdörtgen bir girişi vardır. Zemini çok düzensizdir. Kireç taşından bloklarla yapılmıştır.

21 IV. Mezar : Hepsinin büyüğü ve en güzelidir. (Fig.33-34) yaklaşık 80 cm genişliğinde bir açıklık onu etrafını çeviren kayadan tamamen ayırır. Bu açıklığın içinde dolaşılabilir. İon stili kolonlardan sadece sağ taraftaki kalmıştır. Ön tarafta hala izleri görülür. (Bu mezar Muğla-Marmaris yolunun altında kalıp 2001 Şubat ayında çıkarılan mezardır. Çıkışında bir kısmı kaybolmuştur.) V. Mezar (Fig.35) kayanın tepesinde olduğundan içine girilemez. (Bu mezarda halen yol altındadır.) Karia'nın diğer kaya mezarları ile karşılaştırıldığında M.Ö. IV: ve III: yüzyıla ait olduğu var sayılabilir. ESKİ İSKELE Eski İskele'de tepeye çıkmadan önce kare biçiminde bloklarla inşa edilmiş güzel bir mezara rastlanır. (Fig.36) dromos tamamen toprağın altındadır. Büyük giriş arhitravı (sütunlar üstündeki üst kiriş) hala ayaktadır. Bu arhitrav 1.80 m genişliğinde tek bir kalker bloktan yapılmıştır. Keramos'un duvarları ile karşılaştırıldığında bu mezarında Helenistik döneme ait olabileceği düşünülür. (Bu mezar Orman Kampının düzenlenmesi sırasında ortadan kalkmış, sözü edilen arhitrav Orman İskelesi denize iniş merdiveninde kullanılmıştır. (MB) ESKİ İSKELE TEPESİ Eski İskele tepesinde bir Bizans yada Selçuklu kulesi (Selçuklu yönetimi olmadı MB) vardır. Bu yapı birbirine bitişik iki yuvarlak kuleden oluşmuştur. Kulelerin arasındaki iki büyük gedik, belki top delikleridir. Az miktarda klasik geç döneme ait kolon parçası, bir İyonik sütun başı ve çeşitli taşlar bölgeye dağılmıştır. Burada yuvarlak, tonozlu sıva ile kaplı küçük bir sarnıç görülür. FOTOĞRAFLAR Fig.30.) Bizans Kalesinin bir fotoğrafı (Castello Bizantino)- İnişdibi Ortaçağ kalesinin fotoğrafı. 1922 yılında çekilmiş fotoğrafta kalenin yıkıntı halindeki durumu görülmektedir. Fig.31) Ortaçağ kalesinde bulunmuş Roma mozaiği (Mosaico Romano) Fig.32.) Döşemeli yolda Kaya Mezar (Bugünkü tek kolonlu mezar) Fig.33-34) Yol altında kalıp sonradan 2001 yılında ortaya çıkarılan kaya mezar. Fotoğrafın incelenmesinde kaya mezarın bir kısmının yok olduğu görülecektir) Fig. 35) Kaya mezar Fig.36) Eski İskele'de Tramplenin bulunduğu, yukarı çıkan merdivenin civarında. Bu mezar bugün buranın düzenlenmesi sırasında ortadan kaybolmuş, büyük mermer blok Orman İskelesinde denize inen kısımda kullanılmıştır. (Sayın Aydın Turunç tarafından sağlanan orijinal ve Türkçe çeviri tarafımdan yeniden düzenlenerek ve fotoğraflar hakkında açıklamalar eklenerek yazılmıştır. Mehmet Bildirici 20.06.2002 ) (İtalyanca’dan çeviri eski Gökova-Akyaka’yı Sevenler Derneği Başkanı Yaşar Gedikoğlu’nun oğlu .. .. tarafından gerçekleştirilmiştir.)

22 GEORGE BEAN CARIAN COAST III İDİMA (sayfa 68-72) Havzanın iki veya üç bin yıldan beri insanlar tarafından yaşanmasından bu yana körfezi dolduracak şekilde (silting process)(Menderes nehrinin körfezinde olduğu gibi) büyük nehirler körfeze dökülmemektedir. Körfezde su seviyesi hala derindir, ancak körfezin kuzey doğu köşesinde kıyı fark edilemeyecek şekilde yavaş yavaş dolduğu için (Orman kampı içi) denize açılan tekneler Eski İskele'ye demir atamaz duruma gelmişler ve 1 km uzakta Yeni İskeleye demir atabiliyorlar. Körfezin kuzey tarafı dağlıktır. Keramos'un (Ören) batısında kıyıda içinde ekilebilir alanlarla birlikte, gerideki tepeler, ormanla kaplı yüksek dağlara yaslanır.(34) Ceramos'un doğusunda Kıran dağı yükselir, yükseklik deniz seviyesinden 3.160 ft kadar (950 m) yükselir, öyle ki sadece bu yükseklik Akbük'te kırılır. Akbük'te bir korunmuş bir liman ve Helenistik Kule (Hellenistic Tower) olduğu eski araştırmacılar tarafından belirlenmiştir(35) ve kayanın çok dik şekilde denizden yükseldiği burada detaylı açıklanmıştır. Dağların aniden yükselişi sahilde çok basit bir patika yola bile izin vermez.(36) Akbük limanına ilaveten Akbük ve Gökova arasında eski taşların bulunduğu kayıtlara geçen Hayıtlı'da bir liman bulunmaktadır. Eski yerleşimden buraya iki kol yol inmektedir. Karşı sahilden dağın eteğindeki şerit halindeki ekili alanlar seçilebilir. Ancak Kıran dağında Ceramos ve İdima arasında antik kent bulunmamaktadır. Kerme körfezinden (Ceramic Gulf) içerde doğuda 3 km genişliğinde ve 7-8 km uzunluğunda Gökova veya Cova (Giova) (37) isimli verimli bir ova yer almaktadır. Düşük bir eşik ova ile Köyceğiz ovasını ayırmaktadır. Ovanın kuzey köşesinde Kozlukuyu ve deniz arasında kuvvetli pınarlar ortaya çıkar ve derin Kadın azmağına (Kadın river) su verirler. Bu pınarlar Sakarkaya'daki dağlık havzanın suyunu deşarj ederler. Araştırmacı Paton ve Myres bu pınarların batıda Kıran dağı eteklerinde bulunduklarını belirtir. "Mediterranean Pilot" (40a) denizcileri Kadın azmağından çıkan ve insanları canlı cenazeye çeviren zehirli bir gaza (miasma) karşı uyarmaktadır. Araştırmacı Robert 1934 yılında azmağın üstünde geceleri uyurken sağlığa zararlı bu durumu hissetmiştir. Fakat sonradan yapılan sıtmaya karşı savaş başarıya ulaşmış ve yaşanır hale gelmiştir. İdima'nın yeri Eski İskele'de İmparator Vespasianus için "İdimalılar Birliği" (Koinon ton İdimion) (40b) tarafından adanan anıtın kaidesinin Cousin ve Diehl tarafından bulunması ile Eski İskele olarak belirlenmiştir. Ancak Robert ilk defa kentin akropolünün (kale) farkına varır ve oraya dikkati çeker. Akropol yaklaşık 300 m yükseklikte Sakarkaya'nın önünde dik bir yamaçta geniş tarafı ile önümüze çıkar. Tepe yaklaşık 200 m uzunluğunda bir duvarla korunmuştur ve kuzeyde dik yamaçtan sadece 20 m kadar yüksekte olup dalgalarda yüzen bir gemiyi andırmaktadır. Fig. 3 de plan verilmiştir. Kuzey tarafta çevre duvarları takip edilebilmektedir, güney de ise derin yarlarla korunmuş olup burada yer yer duvar izleri vardır. Duvarlar genelde moloz şekle yakın kabaca düzeltilmiştir (roughly coursed wall), ancak bazı noktalarda yatay seviye verilmiş düzgün duvar işçiliği dikkati çeker (regular ashlar wall). Kale (citadel) duvarlarının kalınlığı 1,40 m, kuzey tarafın ortasındaki duvarlar dışa doğru çıkıntılıdır. Orta dar kısımda bir kaç odası olan ve iç kale (keep) vardır. Bunun hemen batısında, 10 m x 6 m boyutunda duvarları kısmen iyi gömme sarnıç yer almaktadır. İç kalenin doğusunda biraz aşağı seviyede bir alanda fırlamış taşlar çalılıklar yer almaktadır. Çevre duvarı dışında bir kule ve iç yüzeyden 1 m içeri yedi küçük istinat duvarı yer almaktadır. Kale tepesi kuzey doğuda yeniden yükselmekte ve bir geminin arka kısmını andırmaktadır (poop). Burada diğer bir çok sarp bir kayanın altında moloz şeklinde 1,95 m kalınlığında bir dış duvar izi görülmekte, bir kaç yüz metre aşağı doğru gitmekte sonradan bir U dönüşü yaparak kaleye doğru yönelmektedir. U dönüşüne kadar takip etmemiz için yeterli ışık yoktu, teraslamaların bulunması, kırık çanak parçalarının (sherd) bulunmasından bu duvarlar

23 içindeki kalede normal bir yaşam olduğunu göstermektedir. Ancak kale altındaki bu bölge çok net olarak tespit edilememiştir. Burada çok sayıda M.Ö dördüncü yüzyıla ait siyah sırlı çanak parçalarına rastladık, bir tanesi belki daha önceki devre aitti. Helenistik seramikler boldu, aynı zamanda doğu sigillata'sını andıran ve geç Helenizm dönemine ait kırmızı ev eşyalarının (ware) parçalarına rastladık. Fakat Roma dönemine ait bir parçaya rastlamadık. Kozlukuyu'da Cassander'in, (40.c) iki Ptoleme (Krallığının) ve bazı Rodos paralarına rastladık. Burası bir hanedan (dynast) (46)tarafından yönetilen klasik İdima olmalıdır, Bunun kalesi de bu kaledir. Kent denize kadar uzuyorsa da klasik ve Helenistik dönemlerde dağın üstünde denizden 3-4 km uzaklıkta idi. Nitekim kentlerinin böyle korumalı olmaları M.Ö. 440 yılında Delos Deniz Birliğinden (Athenian League) çıkmaya cesaret vermiştir. İdima'nın devam etmesinin sonucu hem ilk dönem birliğe ödemesi gereken miktarın oldukça yüksek olması, ve gümüş Ι∆ΙΜΙΟΝ gümüş para basması bu görüşü desteklemektedir. Buna ilaveten aşağı kentin yerleşim alanlarında iki grup üçgen çatılı (angular-vaulted chamber), mimari yapısı (architectural façade) olan kaya mezarlar bulunmaktadır. Kozlukuyu'nun batısında Guidi'nin "Döşemeli Yol", Robert'in İn-önü olarak belirttiği mevkide 5 kaya mezar hakkında açıklamalar bulunmaktadır. Bunların üçünün normal girişi olduğu halde ikisinin üçgen çatılı mezar odasının İyonik mimari dekorasyonu olan cepheleri bulunmaktadır. Bunlardan birinin ortasında bir kolon bulunmaktadır. Diğeri kayaya arkasından dolaşılacak şekilde önü kolonlu olarak oyulmuştur. Mezar odasına giriş kapısının kenarlarının her yanına dekoratif şekil verilmiştir. Üst alınlıkta her iki tarafta da spiral çıkmalar (bracket) bulunmaktadır.(49)-(49a) İkinci olarak Kozlukuyu köyünün kuzey doğu köşesinin az üstlerinde dikdörtgen giriş kapılı, ve üçgen çatılı pek çok kaya mezar Robert tarafından belirlenmiştir. Bunlardan birisi ortası kolonlu ve güzel bir mimari İyonik düzende dizaynı vardır. Araştırmacı Guidi Döşemeli yoldaki mezarlara M.Ö. dördüncü veya en azından üçüncü yüzyılda yapıldığını kabul etmekte, Robert ise Kozlukuyu'daki güzel kaya mezarın M.Ö. dördüncü yüzyılda yapıldığını kabul etmektedir. Benzer şekilde ortası kolonlu iki kaya mezar Elmalı köyünde ve İdima'nın kuzeyinde platoda yer alan Yenice köyünde bulunmaktadır. Benzer mezarlara Likya (Lycia), Kaunos, ve Kibriyatis (Burdur,Gölhisar) da rastlanmaktadır. Telmessus'da (Fethiye) Kral Amintas'ın mezarı ile İdima'daki mezar arasında çok büyük benzerlik vardır. Bu mezar da üzerindeki daha mevcut olup şimdi kaybolan yazıtlardan M:Ö. dördüncü yüzyıla ait olduğu kabul edilmektedir. Biz inanıyoruz ki İdima ve çevresindeki girişi kolonlu kaya mezarlar doğu İonik modelleri çağrıştırmakta ve M.Ö. dördüncü yüzyılın başına tarih verilmelidir. Bu zamanlarda İdima'nın bir hanedan tarafından yönetildiğine ve güzel bu mezarlarla birlikte basılan paraların bu döneme ait olduğu kanısındayız. Yeni İskele'de Newton tarafından belirlenmiş kayaya oyma bir niş (niche) dışında eskiye ait bir iz bulunmamaktadır. Ancak körfezin kuzey doğu ucunda eski iskelede plaja kadar uzanan önemli kalıntılar bulunmaktadır. Bu kalıntıların Roma İmparatorluk ve Bizans dönemine ait olduğu ve çevrede anıt mezarlar (built tomb) (57a) olduğu görülmektedir. İki iskele arasında denize doğru çıkan kısımda belki körfezi gözetlemek maksadı ile yapılmış bir gözetleme kulesinden kalan çok taş kalıntılar ile birlikte bunun hemen doğusunda 27 m x 18 m ebadında bir üç apsisli, bir zamanlar körfeze ismi verilen Aya Kosma adına bir bazilika veya kilise kalıntısı olduğunu görülmektedir.(58) Eski İskele 1672 yılında gezgin Evliya Çelebi'nin bahsettiği iskele olmalıdır. Dağdaki eski kent yerinin terk edilmesi ile Roma çağında görülen kalıntılardan çok önemli bir yer olduğu anlaşılmaktadır. Su kaynaklarının üstünde ovanın kuzeyinde dağın eteğinde Eski İskele ile Kozlukuyu arasında diğer kaleye benzer (Akropol) ve gezginler tarafından açıklanan bir İnişdibi kalesi

24 (forticication of İnişdibi) yer almaktadır. Bunu görme fırsatım olmadı. Bu kalenin altında Guidi ve Robert eski ve Bizans dönemi kalıntılarının olduğunu belirtirler. "Mediterranean Pilot" (61)-(61.a) Marmaris'e giden döşeme yol ve üzerinde iki köprünün olduğunu belirtir. Akçapınar'ın 40 dakika doğusunda Haşimbahçe'de Robert bir kilise veya manastırın eski taşlarının olduğunu belirlemiştir. REFERANSLAR 34- Mediterranean Pilot (5th edition, 1918). 35- Paton ve Myres 36- Von Diest, "Pet.Mitteilungen, 1909" 37. Delatte, "Les Portolans Grecs,248", speaks of the gulf here under the name Hagia Kosmas also gives the name τα Κιοβα Mehmet Bildirici; Aziz Kosma için bak: www.akyaka.org/akyaka/aziz_kozma.htm 37.a) Gökova'nın ismi COVA olarak geçmektedir. Djova veya Geova yada Giova olarak yazılmaktadır. Gökova isminin de Cova'dan geldiğini kabul ediyorum. Cova İtalyanca bir ismi çağrıştırmaktadır. Genova ile ilgili midir? İnişdibi'ndeki Ortaçağ kalesi ile ilgisi var mıdır? Bu kalenin Genovalılar'la bir ilgisi var mıdır? Ama ben bu ismin eski kişilerce kullanıldığı biliyorum. Evimizin kalfası Çakır Usta, hep Cova çukuru olarak malzeme siparişi verirdi. (MB) 40.b) Mehmet Bildirici, "İdimalılar Birliği" için bak: www.akyaka.org/akyaka/idima_biligi.htm 40.c) Cassander (M.Ö.358-297) Büyük İskender'in generallerinden, M.Ö. 316 yılında Makedonya Krallığının kurucusu, İskender'in annesi Olimpia'yı, eşini ve tahtın varisini öldürdü. Potoleme Krallığı'da İskender'in ölümünden sonra Mısır'da İskender'in generalleri tarafından kurulan bir krallık. Bu krallıklar zaman zaman yöreyi yönetti. (M.Bildirici) 46- Atina (Delos Deniz Birliği) M.Ö. 453-452 ve 451-450 katılım listelerinde ismi görülen Paktyes (ATLi 288) "Nesselhauf, Klio Beih (1933) 126. İdima ve (Bodrum yakınlarında) 7-8. Listelerde, üçüncü ve dördüncü dönemde hanedan (dynast) ismi bulunmaktadır. Sayangela'dan Pigres 23 listede görülür, Paktyes veya onun yerini alan bu listelerde görülmez, çünkü İdima dördüncü dönem bu birlikten çıkmıştır. İdima'nın birlikte olduğu dönemde Syangela'da olduğu gibi bir hanedanın olduğu göstermektedir. Paktyes'in bir hanedan ismi olduğu için bir şüpheye gerek yoktur. 49a-) Döşemeli yol ve İn-önü olarak belirtilen bu yer Akyaka-Kozlukuyu yolu üzerende ana yolun altından geçen köprüye varmadan Akyaka tarafındadır. Tek kolonlu ilk kaya mezarın kolonu tamamen kırılmış üstte sadece izi bulunmaktadır. İkincisi ise yol Muğla-Marmaris yolunun 1968'li yıllarda yapımı sırasında toprak altında kalmış, nihayet 2001 yılında Akyaka Belediye'sinin çabaları sonucu tekrar ortaya çıkarılmıştır. Ancak tarafımızdan fotoğraflarla belgelendiğine göre mezarın doğu tarafından bir kısım yok olmuştur.( M.B.) Mezarın ortaya çıkışı için bak: www.akyaka.org/mezar/mezar_eng.htm 52. İdima iki kolonlu kaya mezarda, 6 mezar yeri var. Paton ve Hula-Szarto'da bilgiler var. 57. Mevcut açıklamalara eklenecek bir şey yok 57.a) Yörede yaptığım araştırmalarda biri Çınar üzeri kalede ve biri Kuyucak yolu üzerinde iki adet yapma mezar (built tomb) belirlemiş bulunuyorum. (M.Bildirici) 58. Tomaschek "Zur hist., Topographie, Kleinasien im Mittelaltar" 61. See Wittek " Das Fürstentum Mentesche, 1918" 61a (Biri Akçapınar azmağı üstünde, biri ovada iki köprü bulunuyor. M.B)

25

FEREK (s.67-68) (GÖKÇE) Ferek köyünün hemen üstünde, 300 m kotunda çok dik kaya kitlesi üzerinde kalıntılar olduğu biliniyor, ancak daha önce ziyaret edilmemiş idi. Burası Kızılhisar veya Kızılasar olarak bilinir,(32) Söğüt'deki kaleye benzer ama daha büyüktür. Doğu tarafı çok dik bir kayadır, karşı yönde batısında ise 40 m uzunluğunda ve 5 m yüksekliğinde olan eski bir duvar yer almaktadır. Bu duvar 1,45-1,60 m genişliğinde ve taşlar ocakta işlenmiş şekilde olup yatay sıralar kötü düzenlenmiş, düşey sıralar dört köşe ve poligonal bir duvar işçiliği sergilemektedir. Duvarlarda yatay derz aralarının yüksekliği 50-80 cm civarındadır. Kuzey köşesinde duvarlar daha moloz şeklindedir. Güney kısmında 1,70 genişliğinde sadece alt kısmı ayakta kalmış bir kapısı vardır. Kapının her iki tarafında 14 cm çapında, bir çubuk için değil, sanki kapının kayması için derin bir yarık bulunmaktadır. Bu kapının 10 m kadar kuzeyinde duvarlar gelişigüzel duruma geçmekte, duvarın içinde 0,90 genişliğinde, 1,50 m derinliğinde, 1,80 m yüksekliğinde bir depo girişine benzer yere gelmektedir. Yaklaşım duvarının pencereyi andıran kısmında bazı bloklar kayıptır. Kalenin diğer kısımlarında ortaçağ kalesinin kalıntıları bulunmaktadır ki burada eski bloklar yeniden kullanılmıştır. Genelde muhtemelen Ortaçağa ait çanak parçaları bolca bulunmaktadır. Bu incelemelere göre Rodos Parea'sının (Rodos Karşıyakası) bir parçası mıdır?, yoksa İdiyma'nın dışarıdaki bir parçası mıdır?. Duvar yapımı 'nın değil, Söğüt'te olduğu gibi Rodos'un işi görünmektedir. Hecatomnid (Bodrum'daki Mausolos yönetimi) yönetiminin Thera (Yerkesik) ve Kallipolis (Kızılyaka) kalelerine karşı Rodos'un ileri karakol görevi yapan kalesidir. (32)- Bunlar Kiepert'in Admiralty Chart 1604 de, Von Diest, (Peter… Mitteilungen 1909) da, Robert burayı ziyaret etmeden yakınından geçmiştir. (Çeviri ve Açıklama Mehmet Bildirici)

26 PAAVO ROOS HAYITLI Deutsches Archaeologisches Institüt Ableilung İstanbul Istanbuler Mitteilungen (Band 25-1975- pp 340-341) Verlag Ernst Wasmuth - Tübingen Bodrum'dan (Halikarnassos) Gökova'ya (Idyma) kadar uzanan kıyı yolunun açılması 1972 yılındadır. Bu yol kısa bir zaman içinde ulaşımı, Karya kıyılarını ve Keramos'u (Ören) ziyaret etmek imkanını kolaylaştırmıştır. İdyma ile Keramos arasında kıyıdan ilk ziyaret ettiğim HAYITLI adını taşıyan tek ören yeri, Gökova iskelesinin takriben 10 km batısında, kıyı şeridinden yukarıda bulunmaktadır. Bu ören yerinin eski çağlardaki adını söylemek mümkün değil, sadece tahmin edilebilir. Bu bölgenin topografyasında çok sayıda noktalar vardır. Bu bakımdan deneme maksadıyla yapılmış ören yerleri tespiti güvenli değildir. Hayıtlı'daki ören yeri bilhassa doğu cepheden muhtelif duvar parçaları ile çevrilmiş küçük bir akropol ile güneyinde bulunan bir kaya mezarından ibarettir. Akropol'ün doğu kısmında yapılmış olan kaçak kazılarla, tahta kapılara ait bronz süsler, kapı eşiklerinden kalıntılar, sikkeler , küçük heykel parçacıkları ve yazıt kalıntıları görülmüştür. Yazıtlardan ilginç olanı, Akropol'ün doğusunda kayadan oyularak yapılan bir mezarın üzerindeki kaba işlenmiş bir kabartmadır. Bunun uzunluğu 1,30 m olup çok sathidir. Muhtemelen Roma çağının taşra işçiliği olabilir. Bu motif bir kabartma olmayıp tek cepheli, çoğunlukla küp şeklinde, bazıları basamaklı kaide üzerindedir. Tespit edilen iki yazıt şöyledir. 1. Mermer kitabe kalıntısı : arka ve alt kısmı işlenmiş, sol tarafı kırık, üst ve ön tarafı tamamen düz, genişliği 0.12 m, 0.11 m, derinliği 0.105 m olup harflerin derinliği 1 cm olup şöyledir. ) ΑΤΙΣ / ). ΒΟΥΛΟΣ 2. Kaya mezar üzerindeki yazıt ise ∆ηµητροσ Φ(

27 AKYAKA'DA ARKEOLOJİK BİR GEZİNTİ Aziz Albek -Arkeolog Gökova Akyaka'yı Sevenler Derneği Üyesi Akyaka'ya gelmek üzere Sakar'dan inerken sağda Akyaka tabelasından saptığımızda, buradan körfez, ova ve köy bütün güzelliğiyle önümüze serilir. Sapağın önündeki bir tepenin üzerinde uzun bir kale kalıntısı görürüz. Çam ağaçları arasından köye inince üçgen biçimindeki köy meydanına varırız. Hafif bir tepe görünümündeki bu meydan üç yol ağzında kurulmuştur. Etrafını çeviren cami, bakkallar, kahveler, lokantalar, fırın, nalbur, kasap, eczane ve diğer işyerleriyle burası canlı bir meydandır. Yerel mimari geleneği korunduğu takdirde her zaman ilgi çekici olacaktır. Sapaktan meydana indiğimiz yol Gökova caddesi adına almıştır. Solumuz İnişdibi caddesi, sağ tarafımız İskele caddesidir. İnişdibi'ne inen yolun başında Türkoğlu restoranın avlu kapısının sol duvarında takriben 30x40 cm ölçülerinde Grekçe kırık bir kitabe taşı bulunur. Sağ tarafta ise yassı bir sütun parçası bulunmaktadır. (a) İnişdibi'ne doğru yolumuz devam ettiğinde, daha aşağıda sağda, gürül gürül akan Kadın Azmağı çeşmesini görüyoruz. Burası veya biraz ilerisi "İdyma" veya "Azmak" suyunun çıktığı yerdir. Bu su sazlıklar arasında kıvrıla kıvrıla Gökova körfezine ulaşır. Piri Reis burayı şöyle anlatır:; Kerme körfezinin sonunda Gökova suyu vardır. Bu sulara sandal girer, içmeye elverişli değildir. (1) Azmağı biraz geçtikten sonra yukarıdan gördüğümüz kale şimdi sol tarafımızdadır. Bu bir ortaçağ kalesidir. Yolumuza devam edince sol tarafımızda bir Osmanlı dönemine ait su sarnıcı görüyoruz. Bu sarnıcın kitabesinde eski yazı ile 1250 tarihi yazılıdır. (Bu sarnıçlardan beldemiz sınırları içinde iki tane daha vardır) İnişdibi sarnıcının hemen karşısında bir bahçe kapısının sol tarafında 115 x 50 x30 cm ölçülerinde büyük bir Grekçe kitabe bulunan taş vardır. Bu kitabe ve yukarıda Türkoğlu restoranın avlu avlu kapısındaki kitabe M.Ö 2. yüzyıla tarihlendirilmiştir. (2) Gene burada kitabenin yanındaki kapıdan girildiğinde gördüğümüz bir kuyu değişik bir yapı tekniğinde yapılmıştır. İnişdibi sarnıcını geçtikten sonra köyün sınırında, solda kayaya oyulmuş tek sütunlu bir kaya mezarı vardır. Sütunu kırıktır. Bunun yanında çift sütunlu bir kaya mezarı yol yapılırken kayaların altında kalmıştır. M.Ö. IV. Yüzyıla tarihlendirilmiştir. Kaya mezarlardan sonra yol köprü altından geçerek Kozlukuyu'ya doğru gider. Kozlukuyu eski IDYMA öreni, akropolü ve kaya mezarları ile ilgi çekicidir. Tekrar köy meydanına dönüp, batıya doğru Eski İskele yönüne ilerlediğimizde Orman Parkı giriş binası önünde, yeniden kullanılmış eski yapı taşları, üstü bezemeli, toprağa gömülmüş bir sütun parçası görüyoruz. Bu kapıdan girdiğimizde, ileride Orman Bölge Şefliği önünde,iki sütunla karşılaşıyoruz. Bölge Şefliğinin bahçesinde de bazı eski yapı taşları bulunmaktadır. Lojman binasının duvarında eski Türkçe bir taş daha vardır. Tarihi H 1182-1183 tür. Şehit Fuat Ardıç çeşmesinin çevresinde ve yanında eski yapı taşları ve bir oturma yeri kenar taşı bulunur. Sağ tarafta Açıkhava Müzesi düzenlenmiştir. Burada, mermer sütunlar, yivli sütun parçaları, sütun kaideleri, sütun başlıkları, haç motifli sütun başlıkları, bezemeli taşlar, vaftiz tekneleri, kitabeli bir kaide taşı ile, kitabeli bir taş bulunur. Ayrıca denizden çıkarılmış 1. Dünya Savaşına ait mayınlar da bu müzede korunmaktadır. Palmiyeli plaja girerken, gazino kapısında iki sütun görüyoruz. Sağ taraftaki sütun üstünde bir haç kabartması vardır. Ayrıca gazinonun sol tarafındaki plaj önünde, deniz içinde eski liman rıhtımının bir kısmı görülmektedir. Palmiyeli plaj düzenlenirken burada bulunan eski taşlar yeni yapılan rıhtım taşları arasına yerleştirilmiştir. Denize inen merdivende mermer bir taş,

28 merdivenin bir basamağını oluşturur. Yeni rıhtımda kayık bağlanan biri yivli, diğeri düz iki sütun başı ve büyük bir mermer eşik taşı görülür (c) Palmiyeli plaj yolundan tepeye çıktığımızda, büfenin önündeki düzlükte batı doğu istikametinde bir bazilika göze çarpar. Bu bazilika alanının doğu ucunda, üç apsisli duvarı ve tuğlaları belirgin yapıyı görmekteyiz. Aşağıda Açıkhava Müzesindeki mimari parçaların bazı mimari kalıntıların buradan gelmiş olabileceğini düşünüyoruz. Görüldüğü gibi, Akyaka'da Eski İskele yeri hemen hemen her çağa ait kalıntıları ilgi çekiyor ve araştırılmasını bekliyor. Vaktiyle gemilere krom ve kereste yükleme işinin yapıldığı Yeni İskele mevkiinde ise bir kaya oyuğu ve kayaya oyulmuş dikdörtgen bir girinti bulunmaktadır. Köy meydanından güneye inen yol Papazlık deresini izler. Azmak yolu ile birleştiği yerde 1994 yılında yapılmış "EREN DEDE'ye ait yeni bir mezar görüyoruz. Bu mezarlar yapılırken ortaya çıkan eski yapı taşları, sütun kaideleri ve bezemeli yarısı kırık bir mermer taş, mozaik parçaları, bu yerde eski dönemlere ait bir yapı bulunduğu izlenimini vermektedir. Sınırları tespit edilebilen yapının bir dini yapı, bir Şapel olması olasıdır. Bu çevrede bir araştırma yapılması gereklidir. Beldemizde gözlemler yapıldıkça yeni buluntular ortaya çıkacağı kesindir. Dileğimiz Akyaka'nın doğal güzellikleri yanında tarih ve arkeolojisi ile de değerlendirilmesidir. Beldemiz çevresi, tarihi evleri ve halkıyla güzeldir ve umarız böyle kalacaktır. (1) Piri Reis (Kitab-ı Bahriye) (2) G.E. Bean- J.M. Cook (The Carian Coast III) (Bu yazı Gökova Akyaka'yı Sevenler Derneğinin Haziran 27.05.1994 tarihli bülteninde yayınlanmıştır) Mehmet Bildirici eklemeleri: a (Türkoğlu restoran 1998 yılında yıkıldı, molozlar taşınırken yazıt son an kurtarılmıştır. b. Bu Kaya Mezar Şubat 2001 tarihinde yeniden ortaya çıkarılmıştır. c. Bu mermer blok denize girenlerin ayağının kaymaması için maalesef üzeri Orman Bölge Şefliği tarafından beton kaplanmıştır. (Haziran 1994- Gökova Akyakaya'yı Sevenler Bülteninde yayınlandı)

29 PAPAZLIK SUYU ( BİZANS KALINTISI) Aziz Albek- Arkeolog Gökova Akyaka'yı Sevenler Derneği Üyesi Akyaka beldesinin içme suyunu sağlayan çeşmeler, köy meydanı, İnişdibi'nde okulda, İskele yolunda otellerin önünde, Postanede, Kermetur'da bulunmaktadır. Bu çeşmelerin suyu nereden gelmektedir. Bunu merak ettik ve ufak bir gezi yaptık. Suyun kaynağına gitmek için kuzeye doğru, Papazlık yolu batıdan izlenir. Köyün üst sınırında suyun toplanıp dağıtıldığı beton hazne vardır. Bu hazneye giren bir boru dağa doğru gider. Bu borunun sağında ve solunda eski su künkleri, kırık künk parçaları yol boyunca görülür. Zeytinlikler çam ağaçları, sandal ağaçları ve sarp kayalar arasında ilerledikten sonra epeyce yukarıda, sol tarafta, doğuya bakan büyük bir kaya cephesi görülür. Bu çıplak kayanın önü bir mağara şeklinde oyuktur. Önünde duvar kalıntıları vardır. Burada Bizans dönemine ait apsisli bir yapı görülmektedir. Apsisin bir bölümü yıkılmıştır. Bu kayanın üstünden suların damladığını gördük. Buradan su borusu izlenerek çıkıldığında büyük sel deresinin daraldığı görülür. Bu sel deresinin bitiminde büyük bir kayanın üstünde yuvarlak bir yapıya rastlanır. Bu yapı, duvarları ve konumu ile bir su terazisi olduğu izlenimini vermektedir. Buradan sonra suyun çıktığı yere epey dik bir çıkış ile varılır. Kaya ve toprağın altından boruyla çıkan suyun bir büzün içine aktığını görüyoruz. İçimi güzel ve soğuktur. Bu büzde toplanan su izlemiş olduğumuz boruyla aşağıya inmekte ve köye dağılmaktadır. Bu su köyümüzde "Papazlık Suyu" adıyla anılmaktadır. (Bu yazı Gökova Akyakayı Sevenler Derneğinin 27.05.1994 tarihli bülteninde yayınlanmıştır)

30 ENGLISH TEXTS ABOUT GÖKOVA REGION

CHARLES NEWTON TRAVEL MARMARİS TO MUGHLA "The whole route from Marmaris, route from Marmaris to Mughla is singularly destitute (empty) of villages, cultivation, or even animals. The great part of the road traverses (rises) pine forests and mountain passes, where the only signs of a men are the black tents of TURCOMANS or their lonely graves scattered about in the glades (open areas) of pine forest. Now and then the monotony of our route was relieved by a meeting a long string of camels with their melodies chime of bells. Conveying the produce of the interior ports of Djova (Cova-Gökova) or Marmaris, along roads fitter for goats then for beasts of burden patches of ploughed land occur here and there in the midst of tracts (arazi şeridi) covered with brushwood. Not a single village is visible on this road and the district is very poor populated.

THE CARIAN COAST III GEORGE BEAN IDYMA (p.68-72) No big river discharges into the Ceramic Gulf, and the silting process here has not been greatly advanced (as it has been in the Meander and Cayster gulfs) during the two or three thousand years of human occupations of the land basin. The water in the gulf is still deep; only at the very head does the coastal plain creep imperceptibly forward, so that sea-going vessels no longer use the ancient anchorage at the north-east corner of Gökova bay, but moor at the iskele a kilometers to the west. The northern shore of the gulf is mountainous. To the west of the coast forms low shingle points with cultivated plains between them, the hills in the rear being well wooded and backed by high mountainous land (34). But east of Ceramus the Kıran Dağ rises sharply from the sea to an escarpment reaching 3.160 feet above sea level, being broken only at Akbük, where a sheltered harbour and a Hellenistic tower are reported.35. Von Diest and following him, Robert have given a picturesque description of this cliff as dropping sheer into the sea (sans le moindre faille) from Gökova to Ceramus and not leaving room for even the faintest path36. But in fact, in addition to the harbor at Akbük, there is an İskele on this shore midway Akbük and Gökova, with ancient stones reported at Hayıtlı near by and two paths leading down to it, and from the opposite coast occasional patches of cultivation can be descried at the mountain foot. There could not however an ancient city at the foot of Kıran Dağ between Ceramus and İdyma. Inland from the head of the Ceramic Gulf at Gökova (or Giova )37 stretches a generally fertile plain, which is about 3 kilometers broad and extends 7 or 8 kilometers inland to a low sill dividing the waters flowing to the ceramic Gulf those which flow to the lake of Köyceğiz. (Caunus)38 On the north edge of the plain, between Kozlukuyu and the sea, copious springs give rise to the short but deep Kadın river; presumably they are outlets of water collecting in mountain basins north of Sakarkaya; other such discharges are remarked by Paton and Myres under Kıran Dağ farther west39. "The Mediterranean Pilot" warns mariners against the poisonous miasma arising from the Kadın (azmak), which proves fatal to the inhabitants, who look cadaverous and are apparently not long lived40 and Robert was still able to sense the insalubrity in 1934 when sleeping on the hill-side above. But the recent campaign against malaria seems to have struck at the foot of the pestilence, and the place now appears prosperous. Robert gives some excellent views of İdima42

31 The identification with İdima is due to Cousin and Diehl, who discovered the base of a dedication to Vespasian by the κοινον των Ιδυµιων, (koinon ton Idymon) apparently at the old İskele43. But Robert seems to have been the first to call attention to the classical citadel site. This stood at an altitude of c.300 meters above Kozlukuyu where a narrow crest springs broadside on from the steep mountain flank of Sakarkaya44. The crest was walled to form a fortified summit something over 200 meters long, which present a side not more than 20 meters high to the mountain slope on the north and has the appearance of a great ship perched on the side of gigantic wave. We give a plan, fig.3. The circuit can be followed along the north edge, but on the side facing downhill the citadel is protected by bluffs and there is little surviving trace of walling. The masonry is generally roughly coursed tending to rubble; but at a couple of points45 we noted regular ashlar work. The citadel wall seems to have thickness of a c1.40 m; in the middle part of north side the bottom courses are stepped outwards and of flimsier construction than those above. The very narrow central part of the citadel crest seems to have been occupied by a house or keep a number of rooms; and beyond this on the west is a long area at a level some feet lower, which contains a sunken cistern in more or less coursed, masonry measuring 10 meters by perhaps 6 m. East of the keep and lying at a considerable lower level, is an area littered with stones and overgrown with bushes. The circuit wall here has a tower on the exterior and a row of seven little buttress projecting a meter inward from the inner face. The fortified crest rises again at its north-east end to a sort of rocky poop. From another rocky bluff below this on the east we were able to pick up the line of outer circuit wall, 1.95 m thick built in a heavy rubble masonry, which appears to have run for several hundreds meters downhill, and then to have turned along the hill-side towards a prominent spur under the south-west part of the citadel; we did not have sufficient daylight to allow us to trace its course to the spur, but the presence of terrace walls and sherds indicates that there was regular habitation within this apparent circuit. In this sector below the citadel our plan is marginal and of a very little value. We noted a fair number of fourth-century black-glazed sherds, with one striped fragment of perhaps an earlier one. Hellenistic pottery and tiles were abundant and we also noted some red ware resembling early eastern (i.e late Hellenistic) sigillata; but we saw nothing of Roman date. At Kozlukuyu under the site we saw bronze coin of Cassander, two Ptolemaics and some Rhodian Hellenistic pieces. This site seems to be the classical Idyma, ruled by a dynast46 whose stronghold was presumably on the citadel. Though the territory of Idyma extended to the coast, the city itself in classical and Hellenistic times was high on the mountain-side at a distance of 3 or 4 kilometers from the sea; and it was no doubt this peculiarity of their situation which enabled the Idymians to withdraw from Athenian League about 440 BC. Idyma seems to have been a place of some consequence, to judge by the extend of the site; both the amount of the tribute, exceeding a talent in the first assessment period, and the classical silver coins with legend Ι∆ΥΜΙΟΝ support this estimate. In addition, below the city-site there are two groups of rock-tombs with angular vaulted chambers and architectural façades. West of Kozlukuyu at a place which Guidi calls Descemeli Jol-(Döşemeli Yol-Paved Road) and Robert calls İn- önü, there are five tombs, of which Guidi has given description. Three of them have simple entrances; but the other two have a deep portal in front of the vaulted tomb-chamber, with Ionic architectural decoration on the faces. Guidi's no 2 seems to have had a central pillar in the entrance. His no 449 is quarried clear of the rock so that one can pass right round the back of it, and it had an elaborate distyle-antis façade; the doorway of the tomb-chamber has a carved surround, and over the lintel receding fasciae with a spiral bracket on either side 50. Secondly, a little above the north-east corner of Kozlukuyu village is a cemetery discovered by Robert, consisting of numerous rock-tombs cut in the steep hill-side, with rectangular apertures for the doors and similarly vaulted chambers. Among them one fine architectural tomb stands out It has shaft in the floor of the chamber, and its badly worn Ionic decoration closely resemble that of Guidi's no 4. Guidi inclined to a date in the fourth century or third

32 century B.C. for the Döşemeli Yol tombs, and Robert dates his fine tomb fourth century at least. The two distyle tombs are clearly to be referred to a single design, as also (in our opinion) are those at Elmalı; Guidi's no 2 is the same type, apart from the fact that it had only a single column. To the same class belongs a fine distyle tomb (which is accompanied by a Chinese- gabled hut-tomb cut clear from the rock) in a cliff at Çamköy near Yenice on the plateau behind Idyma (Plate 18 c-e)52 and similar tombs are found in Lycia, at Caunus, and the Cibyratis. The tomb of Amyntas at Telmessus, which is strikingly similar to the distyle tombs of Idyma, was dated by Benndorf and Nieman something after 400 BC. 53 and Paton noted the inscription Νικωνος Απολλωνιδου in fourth-century letters on the architrave of his fine Ionic tomb. We believe that columnar Ionic tombs of Idyma region reflect good eastern Ionic models and should date around the beginning of the fourth century. In a view of the apparent stability of the Carian dynasties in classical times, we have little doubt that Idyma was under the rule of a dynasty at this time, and that the fine architectural tombs, like the contemporary coins of Idyma, are reflections of that rule. At modern İskele we noted no trace of antiquity save the niche remarked by Newton in a cliff face. But in old İskele close to the north-east corner of Gökova there are substantial ruins and remains stretching back from the beach. These seem to be of Roman imperial and Byzantine times; and also to have been late built tombs in the vicinity57 On the crest of the rounded promontory between two iskeles, there is an indistinct trace of a heavy masonry, perhaps a watch-tower sited so as to look down the gulf: and on the east side of this promontory above the old iskele we noted traces of a rubble -built or church measuring 27 m by 18 m, with three apses at the east end, which may possibly be the H. Kosmas from which inner gulf received its medieval name58 The old İskele was presumably the flourishing port of Gökova of which Evliya Çelebi made mention in the seventeenth century. It may well have had some importance in Roman times, to judge by the visible remains-the moor so if the old city on the mountain-sided was abandoned then. Above the springs on the north edge of the plain, between the old İskele and Kozlukuyu, a crest stands out from the foot of the mountain in a manner very similar to that of classical citadel already described; it is crowned by the medieval fortification in İnişdibi, which was been frequently described by travelers, ancient polygonal masonry has been remarked at the west end, but we missed seeing it. Guidi and Robert have reported ancient and Byzantine remains on the edge of the plain under the fortress. In the vicinity the "Mediterranean Pilot" remarks as ancient two bridges and a paved road leading in the direction of Marmaris. On the south edge of the plain at Asımbahçesi (Haşimbahçe) forty minutes east of Akçapınar, Robert noted a ruined church (or monastery) and ancient blocks, but no ancient site62 and Von Diest remarked the foundations of a fort on the Zeytin Beleni, on this side of the plain.

REFERENCES 34- Mediterranean Pilots, 5th edition, 1918, gives excellent description 35- Paton and Myres 36. Von Diest, " Pett. Mitteilungen 1909" 37. Dalette, Les Portulans Grecs. 248. Speaks of the gulf here under the name of Hagia Kosmas also give the name τα Κιοβα.

33 46. Paktyes is in the Athenian tribute lists of 453-452 and 451-450 (ATL i.288). "Nesselhaus , Klio Beih XXX (1933) 126, n 2". At both Idyma and Syangela we find that the dynast's name is omitted in list 7-8 and the continuously on through the third and fourth assessment periods. Pigres of Syangela reappears in list 23, Paktyes (or his successor) does not reappear, for the Idymes had dropped out of the list in the fourth period. Thus for the period during which was Idyma was in the League, the evidence for the existence of a dynasty there is precisely the same that Paktyes is a dynast's name. 49- Robert op.cit pl 36, "the right hand anta, with the corner of entablature, has now collapsed. It was under the Mugla-Marmaris highway and it has been covered in 2001. East side of the monument has been lost during the highway construction. (M.Bildirici). See www.akyaka.org/mezar/mezar_eng.htm 50. The fasciae here and on the antae had no doubt painted Ionic decoration, as we noted on the tomb of Amiyntas at Telmessus (Fethiye) 51. A row of tombs here, op.cit.pl 34-3 the architectural one ibid. pls. 35-36-1 52. The distyle tomb has six graves inside, for the position see. Paton, Hula-Szanto. 57. We have nothing to add to the existing descriptions of this site; cf. Robert op.cit.480

FEREK (GÖKÇE) KIZILHİSAR-KIZILASAR On a craggy hill some 300 meters high, close above the village of Ferek, ancient ruins have long been known to exist, but it seems that they have not previously been visited. (32). The site was known as Kızılasar or Kızılhisar, is some ways reminiscent, though on a much larger scale of that at Söğüt. On the east side is a high vertical cliff-face, and on the opposite west side a fine stretch of ancient wall some 40 meters long, still standing 5 meters high. This wall 1,45 to 1.60 m thick, is a quarry-faced ashlar with accurately horizontal courses but occasional rambling bed-joints: the vertical joints are slightly oblique here and there, producing technically a trapezoidal masonry. The courses vary from 0.50 m to 0.80 m in height. Towards its northern end the wall shows a more irregular style of masonry; though not enough so to be called polygonal. In the southern part of this wall is a gate 1.70 m wide, only the lower part being preserved; in the wall of gateway, on either side, is a deep slot about 0.14 m wide, as if for a sliding door, not merely for a bolt or bar. The blocks at the outer corner have vertical draft-lines at the angles (Plate 17 f). About 10 meters north of this gate, where the wall makes a slight projection, is cupboard-like recess 0.90 m wide, 1.50 m deep and more than 1.80 high in the inner side of the wall. Several blocks are missing from the wall of this recess, giving the effect of small windows or archery-slits. The rest of hill-top is covered with the extensive remains of a medieval castle, in which ancient blocks have in some places been reused. There is an abundance of the usual characterless sherds, presumably medieval. From its situation alone we should be at a loss to decide whether to class site at Ferek as a frontier fort of the incorporated Peraea or an outlying position of Idymians. But masonry looks Rhodian, not Carian. And the site resembles the other sites in the vicinity as for instance Söğüt. It may represent the Rhodian outpost in face of Hecatomnid front at Thera and Callipolis, and correspond to the later fortification at Sarnıç at the frontier of the subject Peraea. (32) "They are shown in Admiralty Chart no 1604 and on Kiepert's map cf., Roberts pl 30, Von Diest - (Peter…Mitteilungen 1909, p. 223)-Robert passed close without paying a visit."

34

INSCRIPTIONS 602 9- Kozlukuyu (anc. Idyma) in the wall of a house of Mustafa Yasakçı, a fragment of grey limestone 0.16 m high 0.27 m wide, thickness not ascertainable; inscription complete on the left in lines 1-2, broken on all other sides. Letters 19-23 mm high are not earlier than the first century BC. (στρατη) γ (ησαντος) - stratigisantos is therefore preferable. For these officials see Peraea 82-83, 87-88 608-609 10- Akyaka, west of Kozlukuyu, where the road to the İskele diverges from main road; built into a wall across the road from the Coffeehouse, a block 0.26 m high, 0.41 m wide, thickness not ascertainable: broken on all sides except at the top. Letters are 18 mm high in lines 1-3 decreasing to 13 mm at the bottom. The date we should judge to be latter part of second century BC. Plate 19 b (Now it is in Halet Çambel-Nail Çakırhan Culture House-MB) The inscription was not written at once. As far as line 7, apart from the greater sizes lines 1- 3, it appears that the names were added year by year, a perfectly normal proceeding; the lines 1-7 are no doubt the work of a single stonecutter. It is unfortunate that the greater part of the toponymics is lost. Κοτειτ(ης)−Kotitis in line 4 may be restored with some confidence; the place in question seems to be unknown, but must have been in the subject Peraea, presumably in the neighborhood of Idyma (74- A place by the name Κοτσ is recorded SIG 46, but it presumably lay like other recognizable places in that inscription in the region of Halicarnassus ) There is nothing surprising in finding these unknown names: this part of the Peraea is full of obscure places whose names are recorded once and whose sites are quite uncertain. Peraea 73-75 There can we think, be little doubt that our present fragment belongs to the same inscription as another, still more fragmentary, which was found at Idyma by Cousin and Diehl and published in BCH, Robert op.cit 474 This stone was found "a peu distance de la mer" and so probably in the same general neighborhood as ours. In the absence of a photography it is hard to be sure of the degree of resemblance in the script, but the similarity of the content, arrangement, dialect, and the length of line is striking. At least, we can no hesitation in restoring the line 1 (Λητου)ς και Αφροδ(ειτης) Leto and Aphrodite. For Pedion and Lossos see Robert's discussion loc. Cit.; there can now be no doubt that he is right in regarding them as small places in the region of Idyma (77- On line 2 Roberts notes on restitute Πεδιευς, Pedion. The man in question has changed his place of residence upon adoption; in such a case both toponymics are given to the man himself, not to either of his two fathers). In line 9, Θυσσου Thusso, Carian names are rare in Rhodian territory. The cult of Leto was popular in this corner of Asia Minor, particularly in Lycia, though it does not occur at Rhodes. In the Peraea it is attested especially at Physcus and also at Caunus . We know of no other instance of a joint of Leto and Aphrodite. 603 12. Gökova at a spot called İnişdibi between Kozlukuyu and Akyaka, some 200 yards south- east of the medieval fortress: (Sarıoğlu House) lying upside down outside house no 92 (in 1957 the number of the house had been changed to 77 and the stone built into a wall beside the entrance from the road to the yard), a block of yellowish stone of 0.50 m high, 1.34 wide,

35 0.45 m thick a small of piece 0.17 m cut away at the top of left corner. The upper surface seems to be plain Hellenic letters no doubt of second century, 15-18 mm high. The stone is said to have been dug in 1953. Squeeze Plate 18.b The inscription is honorific, as is shown by the word of Θεοις at the end, but honorand's name does not occur; it must have stood on some part of the monument above cf. 12 below. We considered reading in line 1 Ζηνωνα Ρ...ω (ν)ος, particularly as the line indented as if it were the first line of the inscription, but we can find no known or likely name consistent with the traces on the stone, which on the other hand exactly fit the name Αρτεµωνος.. We take it then that we have an honorific dedication to a local landowner by six of his servants. Secretary of koinon of Idyma, another Idymian , a man of Callipolis, another local man, and nine foreigners or ten if the Laodician Lymachus in line 11 is different from the man of the same name in line 4. Among foreigners Mydianss are again prominent (see no 6 above) and an equal number of Halicarnassians; the Byzantine Papias comes from farthest afield. (78- Λαοδικεους is most naturally taken to relate to Laodicea on the (), but this is not of course certain.) The foreigners are named without patronymic, according to normal rule at Rhodes; the two local men, of Idyma and Callipolis have patronymic and toponymic, also in accordance with normal practice. (79- Natives of all parts of Peraea are regularly described in this way: no indication is therefor afforded as to whether a particular place lay in incorporated or in subject territory, except that on subject territory Rhodian demesmen have the ethnic "Ροδιος" in place of their demotic. Idyma was certanly subject: see Parea 71) The secretary Demetrius was no doubt servile (slave!) status and has no patronymic. καρποθηκειτας. We take it to mean "granary superintendent" or like that is a trusted servant of honorand. We consider the possibility that it might be a toponymic, but this not, in our opinion acceptable. (80- A small locality by the name of Carpotheae would be perfectly possible if it lay in the vicinity of Idyma, but in this case Callinicus should have a patronymic; having none, he would be necessarily be a foreigner, and a city name Carpotheae is hardly conceivable.) In the line 1 Zeno has patronymic and toponymic, and is evidently a native of the subject Peraea, no doubt a local man; if he were a foreigner, he should have no patronymic, and if he were a native of Rhodes or incorporated Peraea, he should be called Ροδιος . The topoymic appears be yet another unknown place, we are greatly tempted to read (Βο)υνειτα(ς), in contrast to the known toponymic Πεδιευς (Pedion-Pedieus) but this is a conjecture only, lacking the support of any actual evidence.

From the forms in lines 1-2, it appears that the inscription is written in Doric koine. On subject the Attic koine is normal, but exceptions occur, the published inscriptions of Idyma in fact show examples of both dialects. 606 12. İnişdibi, at the same house no 77 (Sarıoğlu House), recently dug up, a rectangular base surmounted by a circular base-molding, 0.22 m high, 0.53 m wide 0.54 m thick, Letters 19-21 mm high of first century BC or AD Plate 18a. The block is complete, so that the inscription must have begun on the round altar that stood above. Παροχη, παραχος, παρεχειεν -paroki- are regularly used of compulsory supply of necessaries, free of charge, to traveling officials, especially but not always Roman officials: they became indeed technical in this sense. We presume that this meaning here: the inscription is in honor of a Rhodian Governor who among the other good deeds, forwent the free supply of animals ( that is no doubt baggage animals) to which he was entitled.

36 VOCABULARY imperceptibly : farkedilemeyecek şekilde yavaş shingle : iri taş ve çakıllı moor, anchorage: iskele, gemi bağlanan yer escarpment: uzun dik dağ yamacı insalubrity : sağlığa zararlı steep: çok dik, sarp miasma : poisonous mist cadaverous: canlı cenaze flank: dağın yüzü crest : zirve bluff: yüzeyi çok sarp kaya üzeri flimsy : hafif ve ince keep : kale içinde iç kale to litter: geligüzel atılmak poop : back end of a ship spur : U dönüşlü obje consequence : olayların sonucu reminiscent: hatırlatıcı to ramble : dağıtarak devam slot : uzun açılmış yarık, kanal recess : duvar içi boşluk slit : duvarda pencereye benzed boşluk to perch : yükseğe konmak distyle tomb : ortası kolonlu mezar momentary : kısa bir süre to omit : to leave out antae : entablature : angular vaulted chamber : üçgen tavanlı mezar bracket : duvarda eşya taşımak için destek fascia : long band on the surface indistinct : belli belirsiz

37 ULA AN ANATOLIAN TOWN P. Benedict An Proverb from Gökova Stay not where, the weed is thyme and the partridge thrives Go where the grass is reed and the goose flies. Page.24: "Its most graphic example of dispersed settlement is found on the plain of Gökova which has been settled predominantly by nomadic groups within this century. The hamlets (mahalles) of Gökova often are no longer than a cluster of ten to fifteen and are comprised of one or several extended families. Page 58 : Newton's trip from Marmaris to Muğla in 1855 provides glimpses of the extend Malaria in the region and low density of the rural population. Newton traversed Ula's nearby coastal plain of Gökova before starting up the road to reach Muğla, 600 meters in elevation in the highlands. Referring to the plain of Gökova, he describes it as "a swampy tract covered with thickets (bodur çalı) and the port as consisting of the two or three houses on the shore, one of which is the residence of quarantine officer. The ankorage at Djova is good, but the place is very unhealthy in summer and few inhabitants have a wan, fever stick look. … controls over malaria were initiated in 1930's In 1937 Robert describes a settlement pattern of seasonal transhumance which had prevailed for centuries. The inhabitants of the few small villages existing on the Gökova plain either abandoned their settlements and the fields entirely during the months of active malaria, moved their families to highlands (yayla). The men traveling to the malaria-ridden fields have to work the day and returning each evening to their yayla settlement. Robert describes transhumance for two villages on the Gökova plains, Akyaka, Ferek, and Kızılağaç village as yayla. Developing governmental concern with the coastal conditions stimulated the initiation of widespread local projects to drain marshland in 1926. Much of Gökova, unproductive at that time was owned by large landowners (ağalar) from Ula. Some ağalar strongly opposed the government plans under which marshlands would be removed from their ownership. The title (tapu senedi) to the land was to be awarded to any group or individuals who drained the marshland. Efforts by villagers lasting from 1925 to about 1940 resulted in the release of over 2000 dönüms (1000 m2) of the swamplands to the villagers.

NOMADS In the last century malaria greatly inhibited permanent settlement in the plain of Gökova, and affected the health of those who live in the highland plain of Ula and who occasionally worked in Gökova. The temperate winter climate of the region is however attracted large numbers of nomads who transhumed (traveled) between the warm winter coastal plains and high mountains summer pastures. By best estimates around 1900, are at least 80 to 100 tents of Karakoyunlular made the 15 days trek from the mountains of Bozdağ and Sandras of Denizli to Gökova annually. As early as 1880 several tents began to establish permanent dwellings on the periphery of the plain which later to become the sites of present day villages. Most of the settled nomads in Gökova today are remnants of two tribes. Karakoyunlular who are Orthodox (Sunni) Muslims is the major tribe in the plain. Second the Çepniler is Alevite Muslims. This group is minority and known as Tahtacılar also.

38

39

Guy Meyer’in Mehmet Bildirici’ye gönderdiği 1989 tarihli mektup Almanca bu metinler bu mektup ile gönderilmiştir.

40

41

42

43

44

45

46

47

48

49

50

51 Guy Meyer’in Krissi Ethem’e yazdığı İDİMA ile ilgili 1989 tarihli Fransızca Mektup

52

53

54

55

56

57

58

59

60

61

62

63

64

65

66

Yunanistan’da yapılan çalışmalar (Internet’ten)

67

68 L.ROBERT İDYMA &COUSIN DIEHL

69

70

71

72

73

74

75

76

77 78

79

80

81 82

83

84

85

86 87

88

89

90

91

92 COUSIN &DIEHL

93 94

95 96

97 98

99 100

IDYMA BÖLGESİ HAKKINDA GENEL TARİHİ BİLGİLER

101 102

103 104

105

106

107 108

109 110

111 112

113

114

115

116

117

118

119

120

121

122

123

124 PAOVO ROOS (IDYMA 44-57)

125

126

127

128

129

130

131

132

133

134

135

136

137

138 HERODOT TARİHİNDE CARIA

In the time of course of time, Croesus (Lydian king) subdued all the peoples west of the river Halys (Kızılırmak) except the Cilician and Lycian. The rest he kept in subjection, Lydians, Phrygians, Mysians, Mariandyrians, Chalbians, Paphlagonians, Thracians (both Thynians and Bithynians), CARIANS, Ionians, Dorians, Aeolians, and Pamphylians. ….Something similar can be seen in the case of Dorian Pentapolis (or Hexapolis as it used to be called) where the Dorians are careful to exclude their neighbors from use of their temple, the TRIOPIUM and even went so far as to put a ban upon some of their body who failed to observe the proprieties. It is used to be customary at the “Games of Tropium ” to give a bronze tripod as prices, and winners were not allowed to take them away, but were required to dedicate them on the spot to the God. This ancient custom was openly defied by a Halicarnassian called Agasicles who after winning his tripod, took it home and fastened on the wall of his house. In punishment for this offence, the five cities of Lindus, Ialysus, Camirus (Rhodes) Cos and Cnidus excluded Halicarnassus from temple privileges. ….The Ionians, even those who started from the Government House in Athens who believed themselves purist Ionian blood took no women with them but married CARIAN girls whose parents had been killed. The fact that these women were forced into marriage after the murders of their fathers, husbands, and sons was the origin of law, established by the oath and passed down to their female descendants, forbidding to sit at table with their husbands or to address them by name. It was that this took place. ….After the subjections of Ionia, HARPAGOS attacked Carians, Caunians, and Lycians and compelled both Ionians and Aolians to serve in his army. Carians, now a mainland people were originally islanders. Long ago when they inhabited the islands, they were known as Leleges and were subject of MINOS. But as far as I have been able to get information on the subject, they never tribute in money but manned his ships whenever he had need of them, and in this way because Minos had great military success and extended his conquests over a wide area, they became in his day by far the most famous of all nations. The Greeks are in debt to them for 3 inventions: -fitting crests on helmets -putting devices on shields -making shields with handles Hitherto everyone who used a shield had managed it, not by handle, but by means of a leather thong slung round the neck and left shoulder. Long after this period the Carians were driven from the islands by Dorians and Ionians, and settled on the mainland: (that at any rate is the account the Cretans give) though the Carians themselves deny it and claim to have been mainlanders from the first and claim to have been known by the other name, than their present one. In support of their claim to be aboriginals; they point to on ancient temple of Carian at MYLASA, the use of which is shared by Missians and Lydians as

139 brother races of Carians- Klsus and Mysus according to them having been the brothers of CAR …The Caunians I believe myself to be a native stock, though their account, they came originally from Crete. As to dialect they have come to resemble Carians-or the Carians them, for I can not say definitely which round it should be. But in their way of life, they are very different from Carians, for indeed from every body else, for they drink it is finest thing in the world for men, women or children to organize large drinking parties of similar ages. Again they are having decided on one occasion not to use foreign temples which had been established amongst them. But to worship only their own gods, all but the boys put their armour and went as far as the boundary of (Dalaman) string the air with their spears and saying they were driving out the foreign gods. …The Carians were reduced to slavery by Harpagos, and in the fighting, neither them or any of the Greeks who lived in this part of the country managed to distinguished themselves. Amongst these others were the Cnidians, colonist from Lacedaemon, who occupy a district on the coast, called Triopium adjoining the peninsula of Bybassus. ….Inland east of Halicarnassus, there were the men of PEDASUS, these people and their neighbors used to get warning of an impending disaster by the priestess of Athena growing a long beard, a thing which actually happened on three occasions. They were only Carians who resisted Harpagos for only length of time and they id in fact caused him a good deal of trouble by holding out behind the fences, on Mount Lida. But the place was ultimately taken. …Persian Commander who are married to the daughter of Persian king, on his way to , hearing that Carians had made a common cause with Ionians and thrown off the Persian yoke, he turned back and marched against Caria. Somehow or other the Carians got wind of the movement before he arrived, and massed at a place WHITE PILLAR on the Marsyas (Çine çayı), a tributary of the Meander, rising in Idrien territory. When the assembled Carians were debating how to deal with the danger which threatened them, what I think was the best suggestion came from PIXDOROS, son Mausolos, a man of CINDYA who had married a daughter of Cilician king Syennis. The proposal was that the army cross the Meander (Menderes nehri) and fight with the river in their back, this would prevent them from running away, and every one forced to remain at his post, would be even braver than nature made him. But this excellent plan was not adopted. It was decided, instead that the Persian not the Carians should have the Meander at their back-for if Persians were defeated and compelled to retire, they would than fail to get away and driven into the river. Soon the Persian arrived, crossed the Meander and was engaged by Carians on the Marsyas. The struggle was long and violent and the Carians were finally overwhelmed by the weights of numbers. Some 2000 Persian were killed and about 10.000 Carians. Carian survivors shut themselves up at Labranda in the great grove of sacred plane trees known as the precinct of Zeus Stratius.

140 While they were, they discussed plans for saving themselves – not knowing to surrender to the Persians or to leave Asia for good. However during the course of time their deliberations a body of Milesian troops and their allies came to offer assistance, and the Carians changed theirs mind entirely and prepared for fresh resistance. The Persians attacked and there was a second battle, and the result of it was even disastrous than before. The whole Carians and allied forces suffered severe losses, but Milesians contingent the worst of all. Carians however recovered from this blow and fought another action. Learning of Persian intention to attack their towns they laid a trap on the Pedasus road. The Persians fell into it during a night marsh and were cut into the pieces. Three of their commanders were killed. The man of Carians Force which caught them was HERACLIDES son of Ibonollis of Mylassa. ARTEMISIA …Pigres and Damasithymas son of Candoules from Caria with 70 tritemes (warship with 3 rows of oars) sailed against Greece on the rule of Persian king. There is no need for me to mention all the other subordinate officers, but there is one name which I cannot omit, that of ARTEMISIA. It seeks to me that a most strange and interesting thing that she – a woman- should taken part in the campaign against Greece. On thr death of her husband the sovereign power had passed into hr hands, and she sailed with the fleet in spite of the fact that she had a grown up son and there was consequently no necessity for her to do so. Her own sprit of adventure and manly courage were her only incentives. She was a daughter of Lygdamis, a Halicarnassian on her mother side she was a Cretan. She sailed in command of men of Halicarnassus, Cos, Nisyra, and Calynda, and furnished 5 ships of war. They were most famous in the fleet after the contingent from Sidon and one of the confederate commanders gave Xerxes sounder advice than she did. The places I mentioned as being under her rule are all Dorian. ….All troops came as far as Attica and the rest of the fleet arrived at Phalerum. Here (Persian King) Xerxes paid a personal visit, because he wished to talk to the various commanding officers and to find out what they thought about the coming campaign, so he had seated himself with all proper ceremony. The rulers of the states and the commanders of squadrons were summoned to appear before him, and took theirs seats according to the degree of privilege which the king assigned them. The Lord of Sidon the first, the Lord of Tyre second and so on… The answers with a single exception were unanimously in favor of engaging the Greek fleet. Artemisia said: ….Spare your ships and do not fight at sea, for the Greeks are infinitely superior to us in naval matters …. If you keep fleet on the coast where it is now, whether you stay here or advance into Peloponnes you will easily accomplish your purpose…..

141 …Artemisia’s friends were dismayed when they heard her speech and thought that Xerxes would punish her for trying to dissuade him from engaging the Greek fleet…. The Persian fleet was defeated at Salamis… I must mention Artemisia on account of an exploit which still further increased her reputation with Xerxes. At a stage in the battle when Persian fleet lost all semblance of order, Artemisia chased by an Athenian trireme, as her ship happened to be closet to the enemy and there were other friendly ships just ahead of her, escape was impossible in this awkward situation. She hit a plan which turned out greatly to her advantage, with the Athenian close on her tail she drove ahead with all possible speed and rammed one her friends – a ship of Calynda with Damasithymus the Calyndian king on board-. ….At the end King Xerxes’ saying is famous. “My men have turned into women, my woman into man”. (More about the details of the engaging in the “Histories” of Heredot ….

DAHA SONRALARI MAUSOLOS (377-353 BC) In 387 BC after the king’s peace, Caria fell into the hand of Persians. We see a satrapy under Persian rule in Caria, the first satrapy of Caria was a man of Mylassa by the name of Hyssaldomes. He was succeeded by his son Hecatomnos and in 377 BC the latter’s son MAUSOLOS. Mausolos was an able, energetic and ambitious man and he took the advantage of great distance of his satrapy from Persian capital to make himself virtually and independent ruler, thought he never actually took the title of king. Mousolos’ capital was at Mylassa (Now ), the principal city of inland Caria and his home town. Seeing however the much finer position of Halicarnassos, he decided to rebuild that city on a much greater scale and make it his headquarter. This was one of the first steps the greater plan to which his life was devoted, nothing less than the Hellenization of the whole Caria. At the extremities of his satrapy, he fortified and Caunus with splendid walls. He died in 353 BC

ARTEMISIA THE YOUNGER Mausolos died in 353 BC and was succeeded by his wife and sister Artemisia the Younger. She ruled for only 3 years, but in that time made herself famous in 2 notable respects. The first of these was superb tomb with which she has perpetuated her husband memory, the MAUSOLUM, one of the seven Wonders of ancient times. For the form of this monument we have to rely on the description given by Elder Pliny eked out by rather scanty remains unearthed by Sir Charles Newton in 1857 and in

142 more recent years by Danish expedition. This monument stood for 1500 years, Bishop Eustathius in 12th century, in his “Commentory on Homer” observes that it “was and is” a marvel. But when the Knights arrived in 1402 they found it in ruins, destroyed presumably by one of the earthquakes. They used the stones in their castle. Artemisia’s other claim to fame is of a totally different character. That a woman should rule over Caria seemed to the Rhodians an indignity and also no doubt an opportunity, they therefore equipped a fleet and set out to take the kingdom from her. Artemisia learning of this hid her own fleet in a secret Harbor joined by a canal to great Harbor. This had been constructed by Mausolos close under her palace, so as to have his ships under his eye and to take his decisions without interference. The Rhodians sailed in and put their men ashore to occupy the city, whereupon the queen led her ships quickly out of the sacred Harbor, seized the unmanned Rhodian vessels, and carried them out to the sea. The Rhodian soldiers deprived of their retreat, were surrounded and destroyed in . Artemisia then their put her own men on the enemy ships and sailed to Rhodes. There the Rhodians supposing their own ships to be returning victorious, admitted the Halicarnassian and the city easily captured. To celebrate this victory Artemisia had a trophy erected there, in the form of a statue of herself branding the city of Rhodes. On Artemisia’s death in 350 BC (she had no children) the succession passed in turn to other children of Hecatomnos.

QUEEN ADA The city, was purely Carian foundations. The city’s first and only appearance in history was in connection with Queen Ada, sister of Mausolos. She was dethroned and expelled by her brother Pixadoros about 340 BC. Ada withdrew to Alinda, where she continued to maintain herself semi-royal state, ready to take any opportunity of reigning her throne. She had not, as it turned out, very long to wait. When Alexander the Great advanced into Caria in 334 BC, Ada went to meet him, offering to surrender Alinda and to help against the usurpers, pointing out that they were own kinsmen. She proposed also, with a truly regal self confidence to adopt him as her son in return she asked that he would restore her lost throne. Alexander’s response was characteristically gracious, he declined to take Alinda from her, and disdain to be called her son, later when Halicarnassus was taken he appointed her, Queen of all Caria, including Caunos.

143 KARIA BÖLGESİ VE KARIA’LILAR Bir Karia kenti olan Idyma’nın daha iyi anlaşılabilmesi için bu kentin içinde yer aldığı Karia bölgesinin de bilinmesi gerekir. Antik çağda Aydın’ın güneyi, Muğla ilinin bir kısmı Köyceğiz’e kadar Karia bölgesi olarak bilinir. Bu bölgede Karia’lılar, bir alt kültüre sahip Lelege’ler, yer yer Grek’ler (Dor’lar) yaşamıştır. Karia’lılara ait ilk bilgiler M.Ö. 6. yüzyılda Perslerin bölgeyi zaptettiği sıralarda dönemden, Büyük İskender tarafından M.Ö 334 yılına kadar döneme kadar gelmektedir. Daha sonra Karia’lılar Grekleşmiş ve kimliğini koruyamamıştır. Grek kaynaklarına göre önce Ege adalarında yaşamış daha sonra bu bölgeye yerleşmişlerdir. Kendilerine göre ise bölgenin yerlileridir. Karia’nın geniş tarihi (akyakam 34 de George Bean’ın İngilizce yazısında bulunmaktadır.

KARIA KENTLERİ Mylassa : Karia’nın en büyük ve en önemli kentidir. Bu önemini bugüne kadar tüm devirlerde korumuştur. Bugün MİLAS ilçesi. Milas yakınında Labranda Karia’nın en önemli dini merkezidir. Halicarnassus :Grek ve Karia’lıların yaşadığı önemli bir kent. M.Ö. 4. yüzyılda Mausolos tarafından başkent yapılmıştır. Antik çağın 7 harikasından Mausolos adına yapılmış Anıt mezar bulunmaktadır. Bugün Bodrum ilçesi Alinda : Aydın, Çine Karpuzlu Alabanda : Aydın Çine Araphisar Ceramos : Ören beldesi (Milas) Idyma : Gökova ve Akyaka beldeleri (Ula) Bargylia : Güllük körfezi (Milas) : Dini merkez, Tanrıça Hacate tapınağı var Bargasa : Gökova körfezine yakın yeri bilinmiyor Mogola : Muğla Pisye : Pisiköy (Yeşilyurt)

KARIA DİLİ Karia dilinde çok az yazı ele geçmiş olup bunlarda kısa parçalardır. Yazıları alfabetik olup yazı formları Grekçe’ye benzemekte bazıları da bu dile özeldir. Henüz Karia dili çözülememiştir.

144 LELEGE’LER Pedesa :Bodrum’un batısında Gökçeler köyü, M.Ö 546 da Perslere direnen tek kent. Kalıntılar var. Myndos :Bodrum’um kuzey kıyısında Gümüşlük, Tavşan adasında ve çevrede antik kalıntılar bulunmakta. Mausolos tarafından kuruldu. Madnasa : Bodrum Türkbükü ve Gölköy : Kos adası karşısında, (Aspat, Çıfıtkale) Syangela : Pigres isimli yönetici biliniyor.

Lelege dili ilgili hiç yazıt bulunmamıştır. Gene yazıtlarda Tymnes isimli yönetici ismi bilinmektedir. Homeros’un ILIADA destanında Lelege’lerin kralı olarak ALTES ismi geçmektedir.

PERSLER Pers yönetimi altında Perslerin dinleri ve gelenekleri buraya gelmemiştir. Caria’da hiç Persçe yazıta rastlanılmamıştır. Persler sadece Halicarnassus’ta yönetici olarak yer almıştır. Harpagos : Med kökenli Pers komutan, M.Ö 546 da Caria’yı fethetti. Orontopates : M.Ö 334 de Halicarnassus’ta son yönetici

HERODOT (5th century BC) FATHER OF HİSTORY He was born in Halicarnassos, (Now Bodrum), a Dorian town about 484 BC. His early life was not known clearly. He lived in Samos and traveled in Lydia, Asia Minor, Persia, , Egypt, Greece,…. In his later life he lived in Athens and wrote his “HISTORIES” which included 9 books. He was the first historian of the World. He narrated all accounts of the wars between Greek city states and Persia. He gave examples about the way of living, food habitations, dress and religions of both Greeks and barbarous peoples (Asiatic, non Greek people). He examined the history of Egypt, and the floods of Nile and their hydraulic engineering works. According to him the cities Sardes, Babylonia, and Memphis were the pearls of non Greek World in 5the century BC. We also learning also the civilizations of different Asiatic people of Asia Minor.

145

Karia Bölgesi

146

147

148