KİTAPLIK

HALİDE EDİP ADIVAR VE SON ROMANI Ömer Ayhan

Halide Edip Adıvar’ın Türk edebiya- tındaki yerinin ‘çok doğru’ belirlene- mediğini düşünüyorum. Bunun birkaç nedeni olabilir. Kadın haklarının henüz karşılık bulamadığı zamanlarda geniş bilgi birikimi ve güçlü bir kişilikle or- taya çıkışı, sonraki yıllarda Mustafa Ke- mal Atatürk ile ters düşmeyi bile göze alarak kendi bildiği yolda gitmekteki kararlılığı, onu günümüzde salt bir ya- zar imgesiyle algılamayı imkânsız kılı- yor. Halide Edip Adıvar, bir geçiş döne- mi yazarı. Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde yazmaya başlıyor. Söz gelimi Yeni Turan bir ütopya romanıdır, tıpkı Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Ankara’sı gibi. Bununla birlikte, Kara- osmanoğlu bir Cumhuriyet ütopyasını dillendirirken Halide Edip kâğıt üzerin- mayla cepheye gidişi, tek partili dönem- de Osmanlı İmparatorluğu’nu idealize de iktidarla ters düşmesi ve tıpkı Refik etmiş gibi görünür. Oysa belki yolun Halid Karay gibi yaşamak zorunda kal- sonuna gelindiğinin ayrımında olan dığı sürgün hayatı ve nihayet 1950’de yazarın romanında dile getirdiklerini, milletvekili olarak Meclis’e girmesi. An- pekâlâ Osmanlı İmparatorluğu başlığı- cak yazarın, bunca baskın kişiliğine ve nı atıp Türkiye Cumhuriyeti önermesi yaşadığı fırtınalı hayat rağmen eserle- olarak da okuyabiliriz. Öncül bir ütop- riyle o derece öne çıkamadığını görüyo- ya romanıdır bu hâliyle. Halide Edip ruz. Doğruya doğru, adı her dönemde Adıvar, tıpkı Ahmet Hamdi Tanpınar anılan bir yazar. Bir ölçüde dışlandığı ve Kemal Tahir gibi bir çağ romancısı. 1930’lardaki durumu kestiremiyorum Bunu söylerken ne demek istiyorum? ama benim çocukluğumu ve ilk genç- liğimi yaşadığım 1970’li ve 1980’li yıl- Ülkenin siyasal, toplumsal ve elbette larda, Halide Edip kanonik bir yazardı. kültürel alanlarda, kısa sürede baş dön- Vurun Kahpeye ve Ateşten Gömlek en dürücü değişimleri yaşadığı zaman di- iyi romanları olmayabilir ama içerik liminde, kalemini bu değişimlerin olası öz itibarıyla Kanon’a tastamam uygun sonuçlarını göz önünde tutarak kulla- düşmüş eserlerdir. Üstelik sadece ede- nagelmiştir. Başta söylemiştim, Halide biyatta değil, Türk sinemasında da kar- Edip Adıvar’ı salt bir yazar veya öncü şılık bulmuş romanlardır. Feminist du- bir kadın yazar olarak görmekle yeti- ruşuyla salt bir Kurtuluş Savaşı romanı nemeyiz. Sultanahmet Mitingi’ndeki olarak okunması haksızlık olacak Vu- konuşması, 1920’de hakkında verilen run Kahpeye, tek başına bile yeterli bir ve neyse ki uygulanamayan idam kara- örnek teşkil edecektir. 1949’da çekilen rı, Kurtuluş Savaşı’nda sırtında ünifor-

ŞUBAT 2019 TÜRK DİLİ 91 KİTAPLIK

ilk filmi, Lütfi Ö. Akad yönetir. 1964’te zaman zaman dilinin ‘kılçıklı’ olduğun- Orhan Aksoy ve nihayet 1973’te Halit dan söz edilir. Yazarların biraz nazik Refiğ romanı sinemaya uyarlar. Görül- davranmayı tercih ettikleri anlaşılıyor. düğü gibi roman yirmi beş yıl içinde üç Zira ‘kılçılıklı’ eleştirisiyle kastettikle- defa filme alınmıştır ki yerli romanları- ri, bozuk cümle kullanımından başka mıza böyle bir teveccüh, sinemamızda bir şey değil. Fethi Naci, Sinekli Bakkal’ı pek görülmüş bir şey değildir. Ateşten eleştirirken -yazarların ölçülü tenkit- Gömlek, Yolpalas Cinayeti ve Sinekli Bak- lerinin aksine- her zamanki açıklığıyla kal’ın da Yeşilçam’a uyarlandığını dü- ağır bir yorumda bulunur: şününce yazarın, edebiyatımızda her “Halide Edip romancılığını, düşünce- zaman öne çıkan bir isim olduğu yanıl- lerinin yanında ikinci plana itmekten gısına düşebiliriz. Zira edebiyatımız ile çekinmiyor. Fikir gidince insan da kâ- Türk sinemasının ilişkisi, seyirci / oku- ğıt gibi cansız, manasız oluyor, mistik yucu bağlamında tam bir uyum gös- düşünceleri yeni ve olumlu bir şeymiş termemektedir. Buradan çıkan açık so- gibi ileri sürme, kötü bir Türkçe. Sinekli nuçlardan biri, yazarın sinematografik Bakkal sıradan bir roman.” eserler ortaya koyduğudur. Bir de tabii Sinekli Bakkal (1936) fenomeni var. Bir Fethi Naci’nin eleştiri anlayışının bu- süre en çok baskı yapan roman olarak gün biraz eskimiş, dahası kimi zaman bilinir. Gerçi burada aklıma Reşat Nuri yazarlara karşı kullandığı eleştiri sı- Güntekin’in Çalıkuşu romanı geliyor; nırını aşan sözcük seçimlerinin düpe- ansiklopedi maddelerinde bile rastla- düz sorunlu olduğunu düşünüyorum. nılan bilgiye mim koymakta yarar var. Bununla birlilte Halide Edip Adıvar’ın Her ne olursa olsun, uzun süre çok oku- son romanı Hayat Parçaları’nı (1963) nan bir roman olduğu muhakkak. An- okurken eleştirmene hak verdiğimi cak bugün Sinekli Bakkal da dâhil olmak söylemeliyim. Belki önce neden Hayat üzere, hiçbir romanının okur üzerinde Parçaları’nı seçtiğimi açıklamalıyım. önceki yıllardaki etkisini bire bir koru- Öncelikle son romanı olması benim duğunu söylemek mümkün değil. Can için bir çıkış noktası oldu. Şöyle ki o Yayınları’nın yazarın eserlerini yayım- dönemde seksenine merdiven dayamış lamaya başlamasıyla birlikte belirgin bir yazarın kuşkusuz olgunluk dönemi bir ilgi olduğunu ve kimi romanlarının çalışmasıdır. Dahası, her nedense hak- birkaç baskı yaptığını görüyoruz. Yine kında yazılı hiçbir eleştiriye rastlaya- de bu kadar konuşulan ve en azından madım. Yazar ile ilgili yazılmış tezler- kanonik romanlarıyla gündemde yeri de elbette Hayat Parçaları’ndan da söz olan bir yazarla ilgili en çok okunan ediliyor. Hayat Parçaları, yazarın daha kitabın, kendi eserleri değil de özenle önce okuduğum romanlarıyla kimi or- hazırlanılmış otobiyografisi olması dü- tak özellikler taşıyor. 1960 başlarının şündürücüdür. sosyal hayatından kesitler var, zaten romanın adıyla birlikte yazarın kısa ön Peki, neden böyle? Aslına bakılırsa ya- sözü de bu konuda bize ipucu veriyor. zarlığının ilk dönemlerinde, bugün pek Kafasına akseden canlı resimleri yazıya hatırlanmasa da ciddi eleştirilerle kar- döktüğünden dem vurması, romanın şılaşmış bir yazar Halide Edip Adıvar. otobiyografik demeyeyim ama kimi İlk dönem romanları için kurgusunun tanıklıklara da dayanmış olabileceğini zayıflığından dem vurulmuştur. Ruşen imliyor. Eşref Ünaydın’ın yazar ve şairlerle rö- portajlarını topladığı Diyorlar Ki’de ise

92 TÜRK DİLİ ŞUBAT 2019 KİTAPLIK

Bir köy sahnesiyle açılıyor roman, bir Romanın şahıs kadrosunun kimi özel- halk türküsünden yola çıkan dramatik liklerine geçmeden Halide Edip Adı- bir hikâyeyle. Askerden dönen oğulun, var’ın mekân kullanımına değinmek eşini emanet ettiği babasıyla uygunsuz istiyorum. Güzide Hanım’ın evi Topa- vaziyette bulması ve hem kendi babası- ğacı’nda yedi sekiz katlı ‘dev’ bir apart- nı hem de eşini öldürmesi… Yazar, ilk mandır. Çevredeki kibrit kutusu ben- yirmi sayfadan sonra çok iyi bildiği İs- zeri evlere âdeta tepeden bakmaktadır. tanbul’a ve son yıllarını geçirip vefat et- O günün koşulları hesaba katıldığında tiği Topağacı yaşantısına odaklanıyor. elbette doğru bir gözlemdir bu ve ne Günümüzden bakıldığında Topağacı yazık ki yazarın romanda kullandığı seçimi belki çok anlamlı görünmeye- mekânlarla ilgili tek başarılı betimle- bilir. Söz gelimi Topağacı yerine Şişli mesidir. Hem Güzide Hanım’ın evi hem deseydi belki daha kolay algılanabilirdi de romanda önemli bir yeri olan ulusla- bu tercihi. Yine sinemaya döneceğim. rarası üne sahip yazar Halim Kalem’in Türk edebiyatında, Edebiyat-ı Cedi- evi, sık sık bahsedilen, uğranılan, ka- de’den 1940 sonlarına kadar, Batı’nın rakterlerin olayları tartıştığı ve bir so- modernlik anlayışının iyi kötü uygu- nuca bağladığı mekânlardır. Bununla lanmaya çalışıldığı, maddi olarak üst birlikte mekân duygusu okura geçmez orta sınıf diyebileceğimiz bir kitlenin çünkü tıpkı Fethi Naci’nin yazdığı gibi ikamet ettiği Şişli, belki en fazla an- kendi düşüncelerini romanın önüne latılmış mahalleler arasında Beyoğlu geçiren yazar, evleri bir odadan diğeri- ile yarışır. Oysa 1963’lerde Topağacı ne geçilen bir yer olarak anlatıp durur. kısa süreliğine, edebiyatta olmasa bile Romanda Hilton’un önemli bir yeri Yeşilçam’da Şişli’nin yerini alır. Kaba- var. Dönemin en lüks otelinde iki defa ca 1962-1975 (birkaç yıl oynayabilir) nikâh merasimi yapılır. arasındaki zaman diliminde Topağa- “Merasim otelin üst katında yapılıyor- cı, Türk sinemasında Batılı yaşantının, du. Bir yandan büyük hole açılan kü- dolayısıyla hem varlıklı insanların hem çük odaya bütün şık ve kibar hanımlar de evlerindeki hizmetlilerin dünyasını dolmuşlar. George da, ev sahibi sıfatiyle ortaya koyabilmek için en çok çekim hol ile uçtaki oda arasında mekik doku- yapılan semttir. Halide Edip Adıvar yordu.” da Hayat Parçaları’nın karakterlerini sık sık Topağacı’nda, Güzide Hanım’ın Böyle bir iki cümle daha var. Otelin üst evinde bir araya getirir. Denilebilir ki katı, büyük hole açılan küçük oda. Hil- edebiyatımızın hem edebî romanların- ton’dan okura kalanlar bundan ibaret. da (Halid Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Düğünler iki katlı bir evde özel olarak ...) hem de popüler roman- düzenlense orada da evin üst katı, bü- larında (Muazzez Tahsin Berkant, Gü- yük hole açılan küçük oda gibi tanım- zide Sabri, Nezihe Muhittin...) yer alan lamalarla karşılaşabilirdik. Düğünün Şişli toplanmalarının yerini romanda Hilton’da yapıldığı bilgisi dışında okur Topağacı almıştır. Hatta misafirlerin olarak bize geçebilen hiçbir duygu yok. bir bölümü ’dan gelirken (ya- Tabii bütün şık ve kibar hanımlar oda- zar burada İstanbul derken Galata Köp- ya doluşunca hepsinin aynı tornadan rüsü’nün öte yanındaki, geleneksel ya- çıktığı düşüncesinden başka gidebile- şamın sürdüğü mahalleleri kastediyor) ceğimiz bir istikamet yok. Hemen aklı- Güzide Hanım’ın Batılı yaşam biçimini ma ’un Masumiyet Müzesi benimsemiş misafirlerinin birçoğu Şiş- geliyor. Orada Hilton, mekân olarak ro- li’den gelirler.

ŞUBAT 2019 TÜRK DİLİ 93 KİTAPLIK

mana damgasını vurur. Orada da şık ve Burada -bizde adı net olarak konulma- kibar hanımlardan bolca bulunur ama mış- bir sınıf çatışması devreye giriyor. giysilerinden düşüncelerine kadar ro- Bir yanda Ahmet Gürleyen’in üniver- man için birçok yaşamsal detay, özenli site profesörü babası var ve bu evliliğe cümlelerle aktarılır. Romanda, yazar en başından itibaren kolayca destek bizi gerçekten dönemin insanlarıyla veriyor. Genç adamın annesi ise tipik birlikte ‘gerçek bir roman mekânına’ bir küçük burjuvadır ve oğlunun; ba- sürükler. bası muhallebi dükkânı işleten, anne- si evlerde temizlik yapan bir terzi kızı Romandaki şahıs kadrosuna gelince, ile evlenme düşüncesini benimsemesi burada da değişen pek bir şey yok. Bel- kolay olmayacaktır. Burada yine Yeşil- ki en ilginci Amerikalı bir profesör ve çam akla gelebilir. Söz gelimi Lütfi Ö. gazeteci olan George Martin’dir. Hali- Akad’ın 1971’de kendi senaryosundan de Edip, birçok romanında yaptığı gibi çektiği Anneler ve Kızları da Topağa- burada da kendi düşüncelerini açıkla- cı’nda geçer. Ev sahipleriyle hizmetliler yabilmek için bir karakter seçimine git- arasındaki uçurum, aynı mekân içinde miş ancak bunun için bir Amerikalıyı başarıyla ortaya konulmuştur. Hayat seçmesi dikkate değer. Zira romanda Parçaları’nda ise Yeşilçam’ın kötü ör- yazar Halim Kalem fazla Avrupaidir. neklerinde görülen hayalperest çizgi Buna karşılık muhallebi dükkânı sahi- yoksa da Adıvar’ın bir iki eseri dışında bi Mehmet Efendi; bir halk adamıdır, sadık olduğu gerçekçilik çizgisine sıkı eski bir mahallede yaşar ve gelenekle- sıkıya bağlı kalabilen bir kurgudan söz rine bağlı biridir. Bununla birlikte ba- edemeyiz. Özellikle Ahmet Gürleyen kış açısı dar’dır. Aslına bakılırsa aşırı ve Naciye’nin evlendirilmesi ve George Batılılaşmayı eleştiren ve ideal bileşi- Martin ile birlikte gemiyle New York’a min Doğu-Batı sentezinde olduğuna hareket edilmesinden sonra roman inanan Halide Edip, burada ülkenin gerçekçilikten ağır bir fantezi dünya- durumunu dışarıdan bir bakışla yan- sına doğru yol alır. George Martin’in sıtmak istemiştir. Hayat Parçaları’nda bir arkadaşı olan şuh ve baştan çıkarı- yazar, her ne kadar yaşanılan zamana cı Amerikalı kadın karakterin Ahmet bir ayna tutma düşüncesinde olsa da, Gürleyen ile, Naciye’ye rağmen gemide romanesk bir roman yazmış. George ilişki kurmasıyla başlayan sürece bir de Martin, İstanbul Üniversitesi civarında İngiliz Lord’u dâhil edilir. Refik Halid dolaşırken bir ahşap evin giriş katında Karay’ın kimi egzotik romanlarında pencereden bakan bir genç kızdan çok (Nilgün, Yüzen Bahçe, İki Cisimli Kadın) etkilenir. Evi biraz tuhaf bulur. Batılı gerçekçi akışı zorlayan unsurlara ve yazarların Oryantalist yaklaşımlarını tesadüflere rastlarız. Ancak Karay, bizi yıllarca eleştirdik, eleştiriyoruz. Peki daha ilk sayfadan nasıl bir roman oku- ya kendi yazarlarımıza ne diyeceğiz? yacağımıza dair dikkatli detaylarla ay- Kızın evinin yerini hatırlayamayan Ge- dınlatır. Kimi tanıklıklardan yola çıkı- orge Martin’in imdadına üniversite öğ- larak yazıldığına dair bir ön sözle başla- rencisi Ahmet Gürleyen yetişir. Naciye yan Hayat Parçaları ise yazarın sözüne adındaki kızı tanımaktadır. Son derece sadık kalamadığı bir olay akışıyla ilerler. düzgün bir insan olan George Martin, Giderek bir entrika romanına dönüşen Ahmet Gürleyen ile genç kız arasındaki Hayat Parçaları’nda takip ve bıçaklama platonik ilgiyi çarçabuk kavrar ve kızın gibi heyecan uyandıran sahneler yer babası yaşında olduğu için, kıza hami- alır. İlginçtir; Halide Edip Adıvar, son lik yaparak iki genci evlendirmek ister. eserinde bir romanına

94 TÜRK DİLİ ŞUBAT 2019 KİTAPLIK

yaklaşmıştır. Orhan Kemal, yoksulların bilirdi. Halide Edip, ilk satırdan son sa- gözüyle anlatıyordu. Halide Edip Adı- tıra dek, olup biteni ‘aktarmayı’ tercih var, burjuva ile birlikte Mehmet Efendi, etmiş. Dilli Kavak ve Naciye’yi de katarak yok- Yazara haksızlık etmek istemem. Elbet- sulun gözünden anlatmayı denemiş fa- te her romanı aynı düzeyde değil. Söz kat -burada yine Fethi Naci’ye dönmek gelimi bugün fazla üzerinde durulmasa zorundayım- Halide Edip’te insanların da Tatarcık, Sonsuz Panayır, Döner Ayna cansız, manasız olduğundan dem vuru- gibi belli bir çizginin üstünde romanlar yordu Fethi Naci. Hayat Parçaları’nın en yazmıştır. Vurun Kahpeye, sadece kano- büyük sıkıntısı bu. Tüm karakterler tek nik olması hasebiyle geçiştirilemeye- boyutlu. George Martin, hiçbir kusuru cek bir roman. Üstelik Halide Edip Adı- olmayan ‘mükemmel’ bir karakter. Do- var’ın ‘hakiki’ bir entelektüel olduğuna layısıyla bir roman karakteri olamıyor. kuşku yok. Ancak örneğin Tanpınar, Kitapları yabancı dillere çevrilip tüm kendi entelektüel birikimini eserleri- dünyada çok okunan Halim Kalem (o nin âdeta her kelimesinde duyurabilir- yıllarda -1963- böyle bir yazarımız var ken Halide Edip, son derece dikkate de- mıydı?) de tek boyutlu. Yazarı bu kadar ğer gözlemleri ve fikirleri arasında, ro- özgün ve aynı zamanda popüler kılan manlarını beklediğimiz başyapıt düze- unsurlar nedir, romanda bunlara dair yine bir türlü çıkaramıyor. En azından hiçbir iz yok. Romanda bir de ressam benim için yazarın başyapıtı, anılarını var. Ne var ki onun da sanatçı kişiliğine derlediği Mor Salkımlı Ev. Harikulade dair herhangi bir ipucundan yoksunuz. bir anı kitabı. Bir kurmaca yazarının, Roman boyunca pısırık bir adam oldu- çok okunan ve kendi deyimiyle en id- ğunu ve karısının izin verdiği kişilerin dialı romanı Sinekli Bakkal’da bile o at- portrelerini yaptığını öğrenebiliyoruz. mosferi yakalayamamış olması şaşırtı- Kitapta bir defa bile bir iç konuşmaya cı. Yazarın son romanı Hayat Parçaları rastlamıyoruz. Bu yöntemle hiç olmaz- da ne yazık ki vasat bir eser olmaktan sa karakterlere belli bir derinlik katıla- ileriye gidemiyor.

DEVLET ANA ROMANINA toplumsal, ekonomik, siyasi durumu MARKSİST ELEŞTİRİ hakkında bilgiler içeriyor oluşudur. YÖNTEMİYLE BAKIŞ Eseri incelemeye başlamadan önce Marksizm ve Marksist tarih anlayışının Büşra Ünal bir ürünü olan ATÜT hakkında bilgi vermek gerekir. Devlet Ana, Kemal Tahir’in millî ve ma- Marksizm; ideolojisinin temelini, eko- nevi değerleri canlandırmak üzere ka- nomiye ve üretim ilişkilerine dayandı- leme aldığı tezli bir romandır. Roman, rır. Toplumsal bir varlık olan insan ya- Konya merkezli Selçuklu’ya bağlı bir şamını sürdürebilmek amacıyla içinde uç beyliği olan Söğüt’te geçmekte ve bulunduğu sosyal hayatta bazı zorunlu bir beyliğin devletleşme yolunda yaşa- ilişkiler geliştirir. Bu ekonomik ilişkiler dıkları aktarılmaktadır. Marksist bakış dönemin üretim şartlarıyla birleşerek açısı için burada önemli olan; dönemin üretim güçleri gelişiminde bir evreye

ŞUBAT 2019 TÜRK DİLİ 95