T.C. ATATÜRK ÜN ĐVERS ĐTES Đ SOSYAL B ĐLĐMLER ENST ĐTÜSÜ ĐLKÖ ĞRET ĐM ANAB ĐLĐM DALI
Zekerya AKKU
TAR ĐH Ö ĞRET ĐMĐNDE EDEBÎ ÜRÜNLER ĐN KULLANIMININ ÖĞRENC Đ BA ARISINA ETK ĐSĐ
DOKTORA TEZ Đ
TEZ YÖNET ĐCĐSĐ Yrd. Doç. Dr. Hasan AH ĐN
Erzurum-2007
I
ĐÇĐNDEK ĐLER Sayfa No ÖZET ……………………………………………………………………………... IV ABSTRACT ……………………………………………………………………… V ÖNSÖZ …………………………………………………………………………… VI TABLOLAR L ĐSTES Đ…………………………………………………………... VII KISALTMALAR ………………………………………………………………... VIII
BĐRĐNC Đ BÖLÜM ……………………………………………………………...... 1 1. G ĐRĐ ………………………………………………………………………….. 1 1.1. Problem durumu…………………………………………………………… 1 1.2. Problem Cümlesi ………………………………………………………...... 8 1.3. Ara tırmanın amacı...……………………………………………………… 8 1.4. Denence…………...……..………………………………………………… 8 1.5. Sayıltılar…………………………………………………………………… 9 1.6. Sınırlılıklar………………………………………………………………… 9 1.7. Tanımlar…………………………………………………………………… 9
ĐKĐNC Đ BÖLÜM ………………………………………………………………… 11 2. KONU ĐLE ĐLG ĐLĐ KURAMSAL TEMEL ………………………………… 11 2.1. Tarih-Edebiyat Đli kisi..……………………………………………………. 11 2.1.1. Tarihi roman, tarihi romanın e ğitsel i levi ve ö ğretim materyali olarak kullanımı……………………………………………………………….. 23 2.1.2. Destan, destanın e ğitsel i levi ve ö ğretim materyali olarak kullanımı... 42 2.1.3. Fıkra, fıkranın e ğitsel i levi ve ö ğretim materyali olarak kullanımı….. 53 2.1.4. Atasözü, atasözünün e ğitsel i levi ve ö ğretim materyali olarak kullanımı……………………………………………………………….. 58 2.1.5. Masal, masalın e ğitsel i levi ve ö ğretim materyali olarak kullanımı..... 64 2.1.6. Hikâye, hikâyenin e ğitsel i levi ve ö ğretim materyali olarak kullanımı……………………………………………………………….. 71 2.1.7. Menkıbe, menkıbenin e ğitsel i levi ve ö ğretim materyali olarak kullanımı……………………………………………………………….. 73 II
2.1.8. Efsane, efsanenin e ğitsel i levi ve ö ğretim materyali olarak kullanımı……………………………………………………………….. 77 2.1.9. Tarih konulu tiyatro oyunları, tarih konulu tiyatro oyunlarının e ğitsel de ğeri ve ö ğretim materyali olarak kullanımı………………………….. 84 2.1.10. Tarih konulu belgesel ve film, tarih konulu belgesel ve filmin e ğitsel 95 de ğeri ve ö ğretim materyali olarak kullanımı…………………………..
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ……………..……………………………………………….. 104 3. KONU ĐLE ĐLG ĐLĐ YAPILAN ARA TIRMALAR ……..………………… 104
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM …………………..……………………………………… 113 4. YÖNTEM ……………………………….……………………………………... 113 4.1. Ara tırmanın Modeli……………………..………………………………… 113 4.2. Çalı ma Grupları…….……………...……………………………………… 115 4.3. Çalı ma Grupların Denkli ği ile ilgili Bulgular……………………………. 117 4.4. Đ lem…………………………………..…………………………………… 120 4.5. Veri Toplama Araçları…………………………………………………….. 121 4.6. Verilerin Cinsi ve Kayna ğı………………………………………………... 122 4.7. Verilerin Analizi ve Đstatistiksel Teknikler………………………………... 123
BE Đ NC Đ BÖLÜM ……………………………………………………………..... 124 5. BULGULAR VE YORUMLAR ……………………………………………... 124
ALTINCI BÖLÜM ……………………………………………………………... 127 6. SONUÇ, TARTI MA VE ÖNER ĐLER ……………………………………... 127 6.1. Sonuç ve Tartı ma………………………………………………………… 127 6.2. Öneriler…………………………………………………………………… 131
KAYNAKLAR …………………………………………………………………... 132
EKLER …..………………………………………………………………………. 149 EK -1. Edebî Ürünlerle Destekli Tarih Öğretimine Göre Yapılandırılmı Ders III
Planı Örne ği……………………………………………………………….. 149 EK -2. Eri i Testi………………………………………………………………….. 158 EK -3. Deneklerin Özellikleri ile ilgili Veriler……………………………………. 168 EK -4. Deneklerin Takip Ettikleri Edebî Ürünler…………………………………. 170 EK -5. Timur ile Nasrettin Hoca’ya Atfedilen “Timur’un Filleri” Đsimli Fıkra…... 172 EK -6. Cem Sultanın Đktidar Mücadelesini Konu Edinen Tiyatro………………... 173 EK -7. “Ayasofya’da Kaybolan Papaz” Đsimli Efsane……………………………. 180 EK -8. Osman Gazi’ye Atfedilen Efsane…………………………………………. 181 EK -9. Osmanlı Devleti’nin Kurulu unu Konu Edinen Tarih Konulu Film……… 182 EK -10. Osmanlı Devleti’nin Kurulu unu Konu Edinen Tarih Konulu Belgesel… 183 EK -11. “Ate Ate le Söndürülmez” Atasözünün Resim ve Hikâye Yoluyla Sunumu………………………………………………………………….. 184 EK -12. “Kamber Tay” Masalı……………………………………………………. 185 EK -13. Osmanlı Devleti’nin Kurulu unu Konu Edinen Tarihi Roman………….. 186
ÖZGEÇM Đ ……………………………………………………………………… 188
IV
ÖZET DOKTORA TEZ Đ TAR ĐH Ö ĞRET ĐMĐNDE EDEBÎ ÜRÜNLER ĐN KULLANIMININ Ö ĞRENC Đ BA ARISINA ETK ĐSĐ Zekerya AKKU Danı man: Yrd. Doç. Dr. Hasan AH ĐN 2007-Sayfa:188+VIII Jüri: Yrd. Doç. Dr. Hasan AH ĐN Prof. Dr. Cemil ÖZTÜRK Prof. Dr. Sırrı AKBABA Doç. Dr. A. Sinan B ĐLG ĐLĐ Doç. Dr. Muammer DEM ĐREL
Bu ara tırmanın amacı, tarih ö ğretiminde edebî ürünlerle desteklenen ö ğrenci merkezli ö ğrenme-öğretme süreci ile düz anlatım yöntemine dayalı ö ğretmen merkezli öğrenme-öğretme süreci arasında “Osmanlı Tarihi” dersinin "Osmanlı Devleti’nin Do ğu u ve Geli imi” ünitesinde ö ğrenci eri ileri arasında anlamlı bir farklıla manın olup olmadı ğını ortaya koymaktır. Ara tırma altı bölümden olu maktadır. Birinci bölümde giri ve ara tırmanın problem durumu, ikinci bölümde ara tırmanın kuramsal çerçevesi, üçüncü bölümde konu ile ilgili yapılan ara tırmalar, dördüncü bölümde ara tırmanın yöntemi, be inci bölümde ara tırma ile ilgili bulgular ve yorumlar, altıncı ve son bölümde ise ara tırma sonuçlarına yer verilerek önerilerde bulunulmu tur. Ara tırmada deneysel yöntemin öntest-sontest kontrol gruplu deseni kullanılmı tır. Ara tırma, Atatürk Üniversitesi Kâzım Karabekir E ğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler E ğitimi anabilim dalı ikinci sınıfının Osmanlı Tarihi dersi "Osmanlı Devleti’nin Do ğu u ve Geli imi” ünitesi üzerinde yapılmı tır. Konu ile ilgili literatürden faydalanılarak kuramsal temeller olu turulmu tur. Veri toplama aracı olarak 30 sorudan olu an bir test kullanılmı ve elde edilen veriler SPSS’den yararlanmak sureti ile analiz edilerek tablola tırılmı tır. Ara tırma sonucunda, edebî ürünlerle destekli ö ğrenci merkezli ö ğretim yapılan grubun Osmanlı Tarihi dersindeki eri i ortalaması ile düz anlatım yöntemine dayalı ö ğretmen merkezli öğretim yapılan grubun Osmanlı Tarihi dersindeki eri i ortalaması arasında birinci grubun lehine anlamlı bir fark oldu ğu bulgusu elde edilmi tir.
V
ABSTRACT Ph.D.THESIS THE EFFECT OF USING LITERARY PRODUCTS ON STUDENT SUCCESS IN HISTORY EDUCATION Zekerya AKKU Supervisor: Assistant Professor. Dr. Hasan AH ĐN 2007-Page:188+VIII Jury: Assistant Professor. Dr. Hasan AH ĐN Professor. Dr. Cemil ÖZTÜRK Professor. Dr. Sırrı AKBABA Associate Professor. Dr. A. Sinan B ĐLG ĐLĐ Associate Professor. Dr. Muammer DEM ĐREL
The aim of this study is to reveal if there is a significant differentiation between the total attainment scores of the students taking the course of “Foundation and Development of Ottoman Empire” in “Ottoman History” on the basis of the learner -centred learning- teaching process with the support of literary products and of these who are taught the same course through the traditional teacher -centred learning- teaching process merely based on teaching. The study consists of six sections. The first section covers the introduction and problem state of the study, the second section covers the theoretical environment of the study, the third emphasizes the research about the subject, the forth presents the method of the study, the fifth covers the fact and comments about the study, finally, the sixth and the last section covers the results and suggestions about the study. Pretest-final test control group pattern of the experimental method was used in the study. The study was conducted on “Foundation and Development of Ottoman Empire” unit of the “Ottoman History” course in the second grade of Social Sciences Education mainsciences, Kazım Karabekir Education Faculty, Ataturk University. Theoretical basis was formed by making use of the relevant literature. A test of 30 questions was used as the data collection tool, and the obtained data were analyzed by SPSS to form a table. At the end of the study, a significant difference was found between the total attainment scores of the students taking the course of “Ottoman History” on the basis of the learner-centred learning- teaching process with the support of literary products and of those who are taught the same course through the traditional teacher -centered learning- teaching process merely based on teaching in favor of the former group. VI
ÖNSÖZ
Hiç ku kusuz ki hem dünyada hem de ülkemizde e ğitim kurumlarının ve e ğitim programlarının temel amacı, kar ıla tıkları sorunların üstesinden gelebilen, kritik durumlarda mantıklı dü ünüp do ğru kararlar alabilen, ülkesine kar ı görev ve sorumluluklarını bilen etkin ve sorumlu birer vatanda yeti tirmektedir. Bu amacın gerçekle tirilmesinde ise sosyal bilimlerin tacı olarak kabul edilen tarihin önemli bir yeri vardır. Böylesine önemli bir misyonu yüklenen tarih dersinin ö ğretiminde, birçok problemin ya andı ğı, dolayısıyla ö ğrencilerin beklenilen ba arıyı gösteremedi ği bilinen bir gerçektir. Günümüz dünyasında kitle ileti im araçları, bili im teknolojisi, bilgi üretimi ve edinimindeki ba döndürücü geli meler, e ğitim ve öğretimdeki yerle ik paradigmaları alt üst etmi , bunların yerini yenilerinin almasına neden olmu tur. Bu tarihsel kırılmanın en önemli sonucu, ö ğretmen merkezli e ğitim ve ö ğretimin yerini, ö ğrenci merkezli e ğitim anlayı ının almı olması ve interaktif, interdisipliner ö ğretim yakla ımlarının benimsenmi olmasıdır. Bu ara tırmadaki amaç, tarih derslerinde edebî ürünlerin kullanımının ö ğrenci ba arısı üzerindeki etkisini ortaya çıkarmaktır. Edebî ürünlerle zenginle tirilen bir tarih sınıfında öğrencinin daha aktif olaca ğı, kendisini daha rahat ifade edebilece ği, dersin monotonluktan kurtulaca ğı, ö ğrenmenin daha kalıcı izli olabilece ği varsayımından hareketle böyle bir çalı ma yapılmı tır. Ara tırmanın kuramsal temeli, ula ılabilen yerli ve yabancı yayımlarla ekillendirilmi tir. Kuramsal kısımda bazı sınırlılıklardan dolayı (ara tırma konusunun kapsamlı olması gibi) edebî ürünlerin tanımı ve tarihsel geli imine kısaca yer verildikten sonra ara tırmanın temel konusu olan edebî materyallerin e ğitimsel de ğeri ve bunların kullanımına ili kin bir takım ipuçları verilmi tir. Bu sınırlılıklara ra ğmen konuyla ilgilenenler, edebî ürünler ve bu ürünlerin tarih ö ğretiminde nasıl kullanılabilece ğine ili kin bir takım derli toplu bilgiler bulabileceklerdir. Bu çalı manın çe itli a amalarında yardımlarını aldı ğım de ğerli hocam ve danı manım Yrd. Doç.Dr. Hasan AH ĐN’e, akademik hayatımda maddi ve manevi deste ğini hiçbir zaman esirgemeyen de ğerli hocam Doç.Dr. A.Sinan B ĐLG ĐLĐ’ye, özellikle ara tırmanın yöntem kısmında de ğerli bilgilerine ba vurdu ğum Prof.Dr. Sırrı AKBABA’ya, Yrd.Doç.Dr. Adnan KÜÇÜKO ĞLU’na, Yrd.Doç.Dr. Ramazan KAYA’ya ve Yrd.Doç.Dr. Aydın GÜVEN’e çok te ekkür ederim. Ayrıca bu zorlu süreçte beni sabırla destekleyen e ime ve biricik kızım Beyza’ya te ekkürü borç bilirim. Erzurum 2007 Zekerya AKKU
VII
TABLOLAR L ĐSTES Đ
Sayfa No
Tablo 4.1: Deney ve Kontrol Gruplarının Cinsiyete Göre Da ğılımı……………... 117 Tablo 4.2: Deney ve Kontrol Gruplarının Orta Ö ğretim Puan Ortalamaları…….. 118 Tablo 4.3: Deney ve Kontrol Gruplarının ÖSS Puan Ortalamaları……………… 118 Tablo 4.4: Deney ve Kontrol Gruplarının AGNO’larının Ortalamaları………...... 119 Tablo 4.5: Deney ve Kontrol Gruplarının Ön Test Puan Ortalamaları…………... 119 Tablo 5.1: Deney Grubunun Ön Test ve Son Test Puan Ortalamaları…………… 124 Tablo 5.2: Kontrol Grubunun Ön Test ve Son Test Puan Ortalamaları………...... 124 Tablo 5.3: Deney ve Kontrol Gruplarının Son Test Puan Ortalamaları………….. 125 Tablo 5.4: Deney ve Kontrol Gruplarının Eri ileri………………………………. 126
VIII
KISALTMALAR A.g.e.: Adı geçen eser A.g.m.: Adı geçen makale A.g.t.: Adı geçen tez Bkz.: Bakınız Çev.: Çeviren Akt.: Aktaran Haz.: Hazırlayan Der.: Derleyen M.E.B.: Milli E ğitim Bakanlı ğı s.: Sayfa ÖSKD: Ön Test-Son Test Kontrol Gruplu Desen A.Ü.: Atatürk Üniversitesi K.K.E.F.: Kazım Karabekir E ğitim Fakültesi ÖSS.: Öğrenci Seçme Sınavı AGNO: Ağırlıklı Genel Not Ortalaması TDK.: Türk Dil Kurumu 1
BĐRĐNC Đ BÖLÜM
1.G ĐRĐ Ara tırmanın bu bölümünde problem durumu, problem cümlesi, ara tırmanın amacı, denenceler, sayıtlılar, sınırlılıklar, tanımlar ve kısaltmalara yer verilmi tir.
1.1. Problem durumu Öğretim insanlık tarihi kadar eskiye dayanmaktadır. Đnsano ğlu her zaman ba kalarına bir ey ö ğretmenin kolay ve etkili bir yönünü bulmaya çalı mı tır. Bu yöndeki çabalardan kazanılan tecrübelerden de yararlanan bazı dü ünür ve e ğitimciler, etkili bir ö ğretim için bir takım görü ler ortaya koymu lardır. Yine özellikle XX. yüzyılda e ğitim alanında yapılan ara tırmalardan da ö ğrencinin nasıl ö ğrendi ği, ö ğretim sırasında nelerden, nasıl etkilendi ği ve etkili bir ö ğretim için bunların nasıl uygulanaca ğı gibi hususlarda önemli sonuçlar elde edilmi tir. 1 Eğitim ve ö ğretim alanındaki bütün bu olumlu geli melere ra ğmen, bilgi ça ğı ya da teknoloji ça ğı diye ifade edilen XX. yüzyılda bilgi üretiminde, teknoloji ve ileti im alanında önemli geli meler olmu ve fertlerin ihtiyaçları da bu do ğrultuda de ği mi tir. Bu geli me ve de ği meler sonucunda milletler; okulların i levi, e ğitim sistemi ve müfredatların toplumun ihtiyaçlarını ne derecede kar ılayıp kar ılamadı ğını sorgulamaya ba lamı ve ne ö ğretelim? nasıl ö ğretelim? gibi soruların cevaplarını bulma çabası içerisine girmi lerdir. Uluslar, bir taraftan dünyadan soyutlanmamak için “küreselle me” ya da “globalle me” diye ifade edilen sürecin içerisinde yer almak; di ğer taraftan millî de ğer ve yargılarının, maddi ve manevi kültürlerine ait bütün unsurlarının bu süreçte erozyona uğramaması için çaba göstermeye ba lamı lardır. Dolayısıyla milletler ne ö ğretelim sorusunun cevabını ararlarken, dünyada geli en ve de ği en olayları da göz önüne almakta ve müfredatlarını bu eksende düzenlemektedirler. Bütün dünyada bir taraftan e ğitim sistemleri, müfredatlar, ders kitapları, ö ğretim ilke ve yöntemleri gözden geçirilerek ça ğın ihtiyaçları do ğrultusunda reformlar yapılırken, di ğer taraftan da e ğitim alanındaki problemler her geçen gün artmaya devam etmektedir.
1 S.Sava Büyükkaragöz-Cuma Çivi, Genel Ö ğretim Metotları , Đstanbul 1999, s.45. 2
Gerçekten de e ğitim, ana sınıfından yüksek ö ğretime, müfredattan ders kitabına, öğrenciden ö ğretmene, hedeflerden yöntem tekniklere, aileden topluma, araç gereçten içeri ğe kadar çok geni bir yelpazede uzanıp giden adeta problemler yuma ğı bir alandır. Söz konusu problemler, birbirinden ayrılamayacak kadar girift ve çarkın di lileri gibi bir durum arz ederler. Dolayısıyla alanın herhangi bir yerinde meydana gelebilecek arıza sistemin bütününü olumsuz yönde etkileyebilir. En basit ifadeyle “geçmi in bilimi” ,2 “geçmi ten günümüze bireyden topluma, ulusaldan evrensele uzanan tüm bilgileri kapsayan ”, 3 Febvre’in ifadesiyle “geçmi ve bugünün incelenmesi bir bakıma bugünün açıklanması” 4 eklinde anlamlar yüklenen tarih disiplinine ili kin problemler ana hatlarıyla müfredat, ders kitapları, öğretim yöntem ve teknikleri, ö ğrencilerin tarihe bakı açıları ekseninde ele alınıp de ğerlendirilebilir. Müfredatlar olu turulurken hangi kriterlerin göz önünde bulundurulması gerekti ği noktasında bilim dünyasında bir uzla madan söz etmek çok zordur. Nitekim bir kısım bilim adamları tarihin, güç odaklarının hegemonyasından, çe itli akım ve ideolojilerden uzak, bir ötekini yaratmadan, evrensel de ğerlerin ön plânda tutuldu ğu bir içerikle donatılmı müfredat arzu ederken; millî ve manevi de ğerleri, ulusal çıkarları her eyin üstünde gören bilim adamları ise, gelecek ku aklara millî tarih bilinci ve uûrunu a ılayabilecek yapıda bir müfredat programının olu turulmasının u ğra ını vermektedirler. Tarihten pek bir ey ö ğrenilmedi ği yakınması oldukça yaygındır. Bu durumun ba lıca nedeni tarihi; kralların, kahramanların, önderlerin yaptı ğı yolundaki yanlı anlayı ve bu do ğrultudaki tarih yazımıdır. Oysa tarih, bir bilim olabilmek için, genel olarak insanın ya amını ele alıp açıklamak durumundadır. 5 Son yıllarda tarih ö ğretimindeki de ği iklikler, çözümleri çok da kolay olmayan birçok problemlere sebep olmu tur. Amaçların sınıflandırılması, materyallerin farklı ve uygun bir dille sunumu, kanıtın kullanımı ve kötüye kullanımı, yardımcı tekniklerin yeniden de ğerlendirilmesi bunların en önemlileri arasındadır. Birçok ö ğretmen, öğrencilerini bireysel olarak ya da gruplar halinde profesyonel tarihçinin becerilerine ve
2 Mübahat S.Kütüko ğlu, Tarih Ara tırmalarında Usûl , Đstanbul 1995, s.1. 3 Özgür Yıldız, “Türkiye’de Tarih Ö ğretiminin Sorunları ve Ça ğda Çözüm Önerileri”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi , 2/15, (2003), s.181. 4 Kütüko ğlu, Age., s.2. 5 E.H. Carr-J. Fontana, Tarih Yazımında Nesnellik ve Yanlılık, Çev. Özer Ozankaya, Ankara 1992, s.7. 3
yöntemine katılmaya te vik etmektedir. Ayrıca, bu gibi geli meler karı ık beceri sınıflarında giderek artan bir ekilde tartı ılmakta ve onlar için uygun ö ğretim yakla ımları sa ğlama ihtiyacı duyulmaktadır. 6 Özbaran, tüm dünya ve toplumlarının oldu ğu kadar Türk toplumunun da müfredat, ders araç-gereçleri ve ö ğretim yöntemlerini gözden geçirmesi gerekti ğini vurgulayarak unları ifade etmektedir: “Türkiye’de tarih ö ğretiminin sorunlarını i leyebilecek a amaya gelmemi tarihçi zihniyeti, ne yazık ki, a ırı milliyetçi ö ğelerin, dinsel belirleyicili ğin, tartı masız ezbercili ğin tutsa ğında kalarak, ülke ve tek tip insan sınırları içinde ileti imsiz ve ele tirisiz kalmayı ye ğleyerek, insanlı ğın günümüzde ula tı ğı durumu yansıtabilecek bilimsel tarihçilik ilkelerini yakalayamamı tır” .7 Tarih ö ğretimini küreselle me ekseninde ele alıp de ğerlendiren Tekeli de, “Uluslar arasında ayrılıklar in a etmeye, “ötekiler” olu turarak çatı malara gerekçeler bulmaya dönük bir tarih yazımı yerine uluslar arasında köprüler olu turmaya, dostluk ve yardımla maya kaynaklık edecek bir tarih yazımına olan gereksinme her geçen gün daha çok duyulmaktadır” eklinde dü üncelerini dile getirmektedir. 8 Üniversal tarih diye bir üslûp ve bir teknik yoktur diyen Ortaylı, üniversal tarihe do ğru gitti ğimiz zaman her eyden önce çe itli üslup ve teknik sorunlar ya anaca ğını ileri sürmektedir. 9 Tarih yazımı ve ö ğretimine hümanist bir pencereden bakan Tunçay, ça ğda dünya de ğerleri açısından, barı çı bir tarih anlayı ını benimsemenin daha do ğru olaca ğını vurguladıktan sonra, tarih ders kitaplarının kapsamını co ğrafya, zaman ve kavramsal açıdan geni letmek gerekti ğini dile getirmektedir. 10 Sakao ğlu ise, ho görü, anlayı ve insanlık sevgisi kazandırma ve demokrasi iste ğinin ça ğda tarih ö ğretiminin evrensel ilkeleri oldu ğunu; dolayısıyla kitapların, bu ilkelere aykırı amaç, anlatım, olay ve resimler içermemesi gerekti ğini ifade etmektedir. 11 Tarih biliminin en çok ele tirilen noktalarından bir tanesi nesnellikten sapmadır. Bu ba ğlamda Paul Valery tarihin “insan beyninin kimyasınca olu turulan en tehlikeli
6 Jon Nichol M.A. Ph. D, Tarih Ö ğretimi, Haz. Mustafa Safran, Londra 1991, s.32. 7 Salih Özbaran, “Giri ”, Tarih Ö ğretimi ve Ders Kitapları , Haz. Salih Özbaran, Đzmir 1998, s.1. 8 Đlhan Tekeli, “Küreselle en Dünyada Tarih Ö ğretiminin Amaçları Ne Olabilir?”, Tarih Ö ğretimi ve Ders Kitapları, Haz. Salih Özbaran, Đzmir 1998, s.35. 9 Đlber Ortaylı, “Tarih Ö ğretimi Đçin Yazılacak Kitaba Đli kin Sorunlar”, Tarih Ö ğretimi ve Ders Kitapları, Haz. Salih Özbaran, Đzmir 1998, s.45-46. 10 Mete Tunçay, “Tarih Ö ğretiminin Đyile tirilmesine Yönelik Dü ünceler”, Tarih Ö ğretimi ve Ders Kitapları , Haz. Salih Özbaran, Đzmir 1998, s.56-57. 11 Necdet Sakao ğlu, “ Đlkokul Tarih Programları ve Ders Kitapları”, Tarih Ö ğretimi ve Ders Kitapları , Haz. Salih Özbaran, Đzmir 1998, s.143. 4
madde” oldu ğunu söyler ve gerekçe olarak unları gösterir: “tarih dü gördürür; ulusları sarho eder, onları yanlı anılarla yükler; reflekslerini abartır; eski acılarını de er; rahat duruyorken azdırır ve onlarda büyüklük hastalı ğı, haksızlı ğa u ğramı lık duygusu uyandırır. Tarih ulusları kırgın, dar görü lü, çekilmez kılar, bo böbürlenmelerle doldurur. 12 Ertürk de, Osmanlıdan günümüze kadar tarih derslerinde içerik, verili biçimi, haftalık ders saatleri, dersin algılanı ı, müfredat programı ve kitaplar açısından istenilen bir düzeyde geli me sa ğlanamadı ğını; tarihin, toplumların ekillenmesi ve geli mesindeki öneminin farkında olan siyasî iktidarların onu, belirledikleri sosyal, ekonomik ve kültürel politikalarının bir aracı olarak kullandıklarını ifade etmektedir. 13 Bugün tarih ö ğretiminin sıkıcı, kuru oldu ğunu, ö ğrencinin ilgisini çekmedi ğini, öğrenciyi tarihten uzakla tırdı ğını vurgulayan Yıldız, dersleri çekici kılmak için öğrenciyi aktif hale sokacak davranı ların derslerde etkili kılınması gerekti ğini söylemektedir. 14 Tarihsel olayların ö ğrencilere tek yönlü sunumu yerine, birçok açılardan ele alınması gerekti ği ilkesi de tarih e ğitiminin temelinde yatan sorunlardan biridir. 15 Açıkgöz, yapmı oldu ğu bir çalı mada ö ğrencilerin en ba arısız oldukları dersin tarih dersi oldu ğunu ve ezbere dayalı olarak i lenmesi nedeniyle ö ğrencilerin yeterince derse motive olamadı ğı sonucuna ula mı tır. 16 Tarih ö ğretiminde gözlenen temel problemlerden biri ö ğrencilerin tarih dersine yeterince ilgi duymamaları ve bu dersle kendi ya amları arasındaki ili kiyi kuramamalarıdır. 17 Jensen, Amerika’da yapılan bir ara tırmada insanlara tarihe ilgi duyup duymadıkları soruldu ğunda ço ğunlukla “hayır” buna kar ılık geçmi e ilgi duyup duymadıkları hakkında soruldu ğunda ço ğunlukla “evet” “hem de çok” cevabını verdiklerini söylemektedir. 18 Bir derse yönelik olumsuz
12 Carr-Fontana, Age., s.8. 13 Bayram Eyüp Ertürk, “Türkiye’de Ortaokul 1.Sınıf (6.Sınıf) Düzeyinde Tarih Ö ğretimi ve Đlgili Kitapların Kıyaslamalı Ele tirisi”, Tarih Ö ğretimi ve Ders Kitapları , Haz. Salih Özbaran, Đzmir 1998, s.243. 14 Yıldız, Agm., s.182-185. 15 Didem Erel Erpulat, “Tarih Ders Kitaplarında Tarih Bilinci: ABD Modeli”, Tarih Ö ğretimi ve Ders Kitapları , Haz. Salih Özbaran, Đzmir 1998, s.272. 16 Kamile Ün Açıkgöz, “Tarih Derslerinde Ö ğrencileri Güdüleme Stratejileri”, Tarih Ö ğretimi ve Ders Kitapları , Haz. Salih Özbaran, Đzmir 1998, s.323. 17 Fersun Paykoç, “Tarih Ö ğretiminde Duyu sal Alanın Rolü”, Tarih Ö ğretimi ve Ders Kitapları , Haz. Salih Özbaran, Đzmir 1998, s.342. 18 Bernard Eric Jensen, “Okullarda ve Genel Olarak Toplumda Tarih: Tarih Ö ğretiminde Tarihsellik Üzerine Dü ünceler”, Tarih Ö ğretiminde Ço ğulcu ve Ho görülü Yakla ıma Do ğru , Haz. Özgür Sevgi Göral, Đstanbul 2003, s.86. 5
tutumun ise, o derste, ö ğrencilerin ba arısızlı ğına yol açan en önemli etkenlerden birisi oldu ğu ifade edilmektedir. 19 Akıno ğlu ve Diriöz, “Tarih Ö ğretiminde Ele tirel ve Yaratıcı Dü üncenin Geli tirilmesi” adlı eserin önsözünde tarih ö ğretiminde ö ğrencilerin ele tirel ve yaratıcı dü üncelerini harekete geçirerek tarih dersini tekdüzelikten, sıkıcılıktan kurtarmak, öğrenciyi de edilgen bir alıcı olmaktan çıkarıp dü ünen, sorgulayan, ele tiren ve hatta yazan konumuna getirilebilece ğini ifade etmektedirler. 20 Nitekim tarih ö ğretiminde interaktif yakla ımların benimsenmesi gerekti ğini savunan Black, “ne, nerede, neden ve nasıl sorularını hiç yılmadan sormalıyız, sorguya, sorulara ve farklı kaynakların yorumlanmasına dayalı bir ö ğretimin geli tirilmesi çok önemlidir” 21 demektedir. Tarihsel bilgi, imdi ve burada olmayan öznesinden dolayı, öğrenciler için zaman içinde gittikçe geriye do ğru geni leyen bir deneyim alanı sunmaktadır. Bu yüzden tarih programları ö ğrencileri ele tirel ve ba ğımsız dü ünmeye, zıt bakı açılarına kar ı tolerans kazanmaya ve esnek olmaya yöneltmelidir. 22 Tarih kitaplarının yanlı lıklarından bir tanesi de, bilimsel gerçe ğe aykırı uydurma tarihi olaylarla dolu ve konuların tek tip ders kitaplarında toplanmasıdır .23 Kısaca, tarih yazımında tarihçilerimizin objektif davranamadı ğı, ders kitaplarının dönemin hâkim siyasî iktidarlarının görü leri do ğrultusunda yazıldı ğı, ders saatlerinin kısıtlı oldu ğu, ö ğretimde ö ğretmenlerimizin tek tip ders kitabına ba ğımlı kaldı ğı, farklı kaynaklar, araç-gereçler kullanmadan, ça ğda e ğitim anlayı ve yakla ımlarını dikkate almadan, geleneksel yöntemlerle dersleri i ledi ği, dolayısıyla ö ğrencilerin tarih derslerini sıkıcı, monoton, ya amdan kopuk bilgiler olarak algıladı ğı yargısının hâkim oldu ğu görülmektedir. Görü lerinden faydalandı ğımız ve adını zikredemedi ğimiz birçok akademisyenin çalı maları sonucunda günümüzde tarih ö ğretimi bir de ği im süreci içerisine girmi tir. Ezbere dayanan, hazır, soyut bilgiler ve kalıpla mı yargılar yerini ele tirel ve yaratıcı
19 Cemil Öztürk-Rahmi Otluo ğlu, Sosyal Bilgiler Ö ğretiminde Edebi Ürünler ve Yazılı Materyaller , Ankara 2005, s.33. 20 Orhan Akıno ğlu-Umut Diriöz, Tarih Ö ğretiminde Ele tirel ve Yaratıcı Dü üncenin Geli tirilmesi , Đstanbul 2007, Önsöz. 21 Luısa Black, “Tarih Ö ğretim ve Ö ğreniminde Yöntem Sorunları”, Tarih E ğitimine Ele tirel Yakla ımlar , Haz. Oya Köymen, Đstanbul 2003, s.29. 22 Hüseyin Köksal, “Tarih Ö ğretimi ve Ele tirel Dü ünce Becerilerinin Geli tirilmesi”, Türk Yurdu , 22/175, (Ankara 2002) , s.87. 23 Sakao ğlu, Agm., s.149-150. 6
dü ünmeye, kavramsal anlamaya bırakmı , interdisipliner ve interaktif yakla ımlar benimsenmeye ba lanmı tır. Đnterdisipliner yakla ım, de ği ik bilgi alanları arasındaki ili kileri vurgulayan bir yakla ım ve ö ğretim tarzı olup, ö ğrencilerin hayatı bütünüyle görmelerini sa ğlayan, disiplinler arasındaki iç ili kiyi gösteren, di ğer konu alanları ile entegrasyonunu mümkün oldukça te vik eden bir yakla ımdır. 24 Ça ğda e ğitim anlayı ları, disiplinlerin e ğitsel amaçlarının birbirlerinden ayrı dü ünülmemesi gerekti ğini vurgulamaktadırlar. 25 Bu paralelde Safran “her geçen gün hızla de ği en ve geli en bir dünya, beraberinde çe itli ve karma ık sorunlar getirmektedir. Her bilim dalına oldu ğu gibi, sosyal bilimlere de, ki ilerin ihtiyaçları ile toplumun beklentileri arasındaki dengeyi sa ğlamada, insanlara gerekli bilgi, beceri ve tutumları kazandırma konusunda büyük sorumluluklar dü mektedir. Bu anlamda sosyal bilimler, bu sorumlulukları yerine getirme konusunda disiplinlerarası ve çok yönlü bir yakla ım izleyerek, ki ilere bilgi edinme yollarına ve belli becerileri kazandırma amaçlarına öncelik vermektedir” 26 diyerek, disiplinlerarası ili kilerin önemine vurgu yapmaktadır. Özel disiplinlerin ö ğretilmesinin gerekli oldu ğu kadar, farklı disiplinlerin birbiriyle ili kilendirildi ği bir ö ğrenme ortamı olu turulması ö ğrencilerin okula olan ilgilerinin artırılması için gereklidir. 27 Sosyal bilimlerin kapsamına giren disiplinlerin ö ğretim programları, ders kitabı ve di ğer materyallerinin hazırlanmasında, derslere özgü ölçme de ğerlendirme yöntemlerinin belirlenmesinde ve uygulayıcı olan ö ğretmenlerin yeti tirilmesinde, sosyal bilimler alanının bütünlü ğü ile “sosyal bilimler” bakı açısının göz ardı edilmemesine dikkat çeken Can, sosyal bilimlere bütüncül olarak bakmanın gerekçelerini öyle dile getirmektedir: “Ö ğrenciler her zaman çe itli toplumsal sorunlarla kar ı kar ıya kalmaktadır. Sorunları çözebilmeleri için birden çok alanın kavramlarından yaralanmaları gerekmektedir. Sorunları çözebilmek için çok yönlü, ara tırmaya dayanan, mantıklı ve analitik bir yakla ımla sezgilerini ve hayal güçlerini
24 Bahri Ata, “Tarih Ö ğretiminde Bir Araç Olarak; Tarihi Romanlar”, www.e ğitim.aku.edu.tr/bahriata5.doc , 08.09.2006. 25 Köksal, Agm., s.90. 26 Mustafa Safran, “Orta Ö ğretim Kurumlarında Tarih Ö ğretiminin Yapı ve Sorunlarına Đli kin Bir Ara tırma”, Türk Yurdu , 22/175, (Ankara 2002), s.73. 27 Hatice Demirba , “Sosyal Bilimler Ö ğretiminde Tematik Yakla ım”, http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/sayi75/ sayi75/hatice%20demirba%FE.pdf . 03.07.2007. 7
kullanarak sonuca ula maları beklenmektedir. Sosyal bilimler dersleri arasında i birli ğinin sa ğlanamaması, ortaö ğretim ve yüksekö ğretimde sorunlar ya anmasına sebep olmaktadır. Ö ğrencilerin sosyal bilimler mantı ğını kavrayabilmeleri için bir üst bakı a ihtiyaçları vardır” .28 Anneles ekolü mensupları da “tarih, di ğer sosyal ilimlere açılmak ve ortak çalı ma prensibini uygulamak zorundadır” 29 diyerek sosyal bilimlere bütüncül bir gözle bakmanın gereklili ğini ortaya koymaktadırlar. Tarihçi, geçmi i bütün yönleriyle ve olgularıyla aydınlatma iddiasıyla yola çıktı ğında, be eri bilimlerin bütün dallarına ba vurma gere ği duyar. 30 Sosyal bilimciler arasındaki alı veri ve i birli ğinin yeterli düzeyde olmadı ğından yakınan Fernand Braudel’in yapmı oldu ğu benzetme sosyal bilimlere bütüncül bir gözle bakılmasının önemini daha somut bir ekilde anlamamıza yardımcı olabilir. Nitekim Braudel, “tarihçiler geçmi in belgelerine etkinlikleri kanıtlanmı , eski yöntemlerini uygularlarken, sayıları giderek artan insanlar bazen ate li bir ekilde olmak üzere, faaliyetlerini ça ğda toplum ve ekonomilerin incelenmesine tahsis etmektedirler. Tabi ki bunlardan her biri me ru bir uzmanlık alanında çalı ıyorsa, kendi bahçesini çalı kan bir ekilde i liyorsa ve gene de kom usunun eserini izlemeye çalı ıyorsa, bundan daha iyi bir ey olamaz. Fakat duvarlar o kadar yüksektir ki, ço ğu zaman hiçbir ey görmek mümkün olamamaktadır. Oysa bu çe itli gruplar arasındaki entelektüel alı veri ler daha sık olabilseydi, yöntem ve olayların yorumlanması konusunda ne kadar de ğerli öneriler, ne kadar büyük kültür kazanımları, sezgiler alanında ne geli meler olurdu” 31 demektedir. Bir orkestrada her enstrümanın bir i levi ve çalınan müzik eserine kazandırdı ğı farklı bir anlam vardır. Bu enstrümanlar arasındaki ili ki, bir müzik eserinin seslendirilmesiyle en iyi, müzisyenler tarafından fark edilebilir. Burada orkestrayı sosyal bilim, enstrümanları sosyal bilimleri olu turan disiplinler, müzisyenleri sosyal bilimciler, müzik eserini ise tema olarak dü ünebiliriz. Mükemmel bir müzik eserinin ortaya çıkması için orkestradaki bütün unsurların tam olması ve i levlerini harmoni içerisinde yerine getirmesi gerekir. Sosyal bilimler alanında da istenilen ba arıyı
28 Sevim Can, “Türkiye’de Sosyal Bilimler Üzerine Dü ünmek ”, http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/sayi75/sayi75/ sevim%20can. pdf 17.04.2007. 29 Ekrem Memi , Tarih Metodolojisi , Đstanbul 1996, s.158. 30 Tema Larousse, “ Đnsan ve Tarih”, Milliyet, 1993, s.28. 31 Fernand Braudel, Tarih Üzerine Yazılar , Çev. Mehmet Ali Kılıçbay, Ankara 1992, s.43. 8
yakalamak orkestraya benzetti ğimiz sosyal bilimlerin, dolayısıyla sosyal bilimcilerin uyum ve i birli ği içerisinde olmasına ba ğlı görünüyor. Yukarıda genel hatlarıyla tahlil edilmeye çalı ılan tarih ö ğretimi alanındaki problemleri çözmenin bir yolu da –her derde deva bir ilaç olmamakla birlikte- ça ğda eğitim anlayı ları, ele tirel ve yaratıcı dü ünme, interaktif ve interdisipliner yakla ımların dokusuna uygun olarak edebî ürünlerin e ğitim-öğretim sürecine etkili bir ekilde sokulması olabilir.
1.2. Problem cümlesi Edebî ürünlerle desteklenen ö ğrenci merkezli ö ğretim yapılan grubun “Osmanlı Tarihi” dersindeki eri i ortalaması ile düz anlatım yöntemine dayalı ö ğretmen merkezli öğretim yapılan grubun “Osmanlı Tarihi” dersindeki eri i ortalaması arasında anlamlı bir fark var mıdır?
1.3. Ara tırmanın amacı Bu ara tırmanın amacı, tarih ö ğretiminde edebî ürünlerle desteklenen ö ğrenci merkezli ö ğrenme-öğretme süreci ile düz anlatım yöntemine dayalı ö ğretmen merkezli öğrenme-öğretme süreci arasında “Osmanlı Tarihi” dersinin "Osmanlı Devleti’nin Do ğu u ve Geli imi” ünitesinde ö ğrenci eri ileri arasında anlamlı bir farklıla manın olup olmadı ğını ara tırmaktır. Ara tırmada; tarihi roman, tarihi tiyatro oyunları, tarihi belgeseller, atasözleri, fıkralar, masallar, hikâyeler, efsane, menkıbe ve destanların ilgili konularda sistemli bir ekilde sunuldu ğu, üst düzeyde ö ğrenci katılımının sa ğlandı ğı, ö ğrenme sürecindeki tüm de ği kenlerin kontrol altında tutuldu ğu, edebî ürünlerle destekli ö ğrenci merkezli tarih öğretimi yakla ımının, düz anlatım yöntemine dayalı ö ğretmen merkezli ö ğretim yakla ımına göre daha etkili olup olmadı ğının test edilmesi amaçlanmı tır. Ara tırmada ele alınan problem cümlesi ve denence a ağıdaki gibi ifade edilmi tir.
1.4. Denence Edebî ürünlerle desteklenen ö ğrenci merkezli ö ğretim yapılan grubun “Osmanlı Tarihi” dersindeki eri i ortalaması ile düz anlatım yöntemine dayalı ö ğretmen merkezli 9
öğretim yapılan grubun “Osmanlı Tarihi” dersindeki eri i ortalaması arasında anlamlı bir fark vardır.
1.5. Sayıltılar 1-Kontrol altına alınamayan istenmedik de ği kenlerin kontrol ve deney gruplarını aynı oranda etkiledi ği, 2-Ara tırmaya katılan deneklerin geli tirilen testteki sorulara verdikleri cevaplarda içten ve samimi oldukları, 4-Ara tırma için kendilerine ba vurulan uzmanların görü lerinin geçerli oldu ğu, 5-Verilerin de ğerlendirilmesinde en uygun yöntemin SPSS programı oldu ğu, varsayılmı tır.
1.6. Sınırlılıklar Bu ara tırma; 1-Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir E ğitim Fakültesi 2005-2006 e ğitim- öğretim yılı bahar yarıyılında Sosyal Bilgiler E ğitimi Ana Bilim Dalı’nda okuyan 2. sınıf ö ğrencileri ile, 2-Eğitim fakültelerinin 2.sınıflarında verilmekte olan “Osmanlı Tarihi” dersi ile, 3-2005-2006 bahar döneminde “Osmanlı Tarihi” dersinden elde edilen eri i puanları ile, 4-Ara tırma kapsamında yer alan testteki 30 soru ile, 5-Ula ılan yerli ve yabancı kaynaklar ile, 6-Ara tırma kapsamına alınan u edebî türler (tarihi roman, tarihi tiyatro oyunları, tarihi belgesel, atasözü, fıkra, masal, hikâye, destan, menkıbe ve efsane) ile sınırlıdır.
1.7. Tanımlar Tarih: Geçmi teki olayları; yer, zaman ve failleri göstererek kaynaklara dayalı olarak sebep-sonuç ili kisi içerisinde inceleyen bir bilim dalıdır. 32 Tarih Ö ğretimi: Đlkö ğretim ve ortaö ğretim düzeyindeki Sosyal Bilgiler, Osmanlı Tarihi, Atatürkçülük ve T.C. Đnkıâp Tarihi dersleri adı altında tarih disiplininin içeri ğini,
32 Nuri Köstüklü, Sosyal Bilimler ve Tarih Ö ğretimi , Konya 1999, s.12. 10
yapısını ve becerilerini yakla ık 10-16 ya arasındaki eri kinlere kazandırmaya yönelik pedagojik yakla ım a ğırlıklı çalı an bir bilim dalıdır. 33 Edebiyat: Dü ünce, duygu ve hayallerin; söz, yazı halinde güzel, etkili bir biçimde anlatılması sanatı; bu sanatın kuralları ve eserleriyle uğra an bilim koludur. 34 Edebî Eser: Toplumun içindeki ki i, durum ve olaylarda bulunan dikkate de ğer yönleri, güzellikleri ve çirkinlikleri, yücelikleri ve a ağılık durumları ba kalarında da heyecan uyandıracak biçimde dil aracılı ğıyla anlatan metinlere edebiyat eseri denir. 35 Tahkiyeli Eser: Bir vak’a etrafında te ekkül eden manzum veya mensur yahut manzum- mensur karı ık edebiyat eserlerine tahkiyeli (narrative) eserler denir. 36 Eri i: Programa giri teki davranı lar ile çıkı taki davranı lar arasındaki hedeflerle tutarlı farktır. 37
33 Bahri Ata, Müzelerle ve Tarihi Mekanlarla Tarih Ö ğretimi: Tarih Ö ğretmenlerinin müze e ğitimine Đli kin Görü leri, Yayımlanmamı Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (2002), s.169. 34 Seyit Kemal Karaalio ğlu, Edebiyat Sanatı, Đstanbul 1980, s.10. 35 Aysel Öztürk, “Tarih Ö ğretiminde Romanların Kullanılması”, Yayımlanmamı Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi E ğitim Bilimleri Enstitüsü, (2002), s.18. 36 Öztürk, Agt., s.23. 37 Selâhattin Ertürk, Eğitimde Program Geli tirme, Ankara 1993, s.115. 11
ĐKĐNC Đ BÖLÜM
2. KONU ĐLE ĐLG ĐLĐ KURAMSAL TEMEL Bu bölümde Tarih-Edebiyat ili kisi, tarihi roman, destan, fıkra, atasözü, masal, hikâye, menkıbe, efsane, tarih konulu tiyatro oyunları ve tarih konulu belgeseller üzerinde durulmu tur.
2.1. Tarih-Edebiyat Đli kisi imdi ve burada olmayan öznesinden dolayı tarihsel bilginin, çok az bir parçası kendi mü ahadelerimize dayanmakta, bu parça da kendi zamanımıza ve çevremize iat olaylardan ibaret kalmaktadır. 38 Hâlbuki bazı milletlerin millet haline gelmeleri tarihin çok eski ça ğlarında olmu tur ve bunların hayatı tarihten önceki zamanlara uzanmaktadır. Dolayısıyla böyle milletlerin tarihlerinin ba langıcını bulmak ço ğunlukla mümkün de ğildir. 39 Đ te bu noktada sözlü kültür unsurları devreye girmektedir ki, bunlar yazılı kültürü olu turan unsurlara nispetle millet hayatında daha geni bir kabule sahip olup, insanların aktiviteleri üzerinde daha etkilidirler. 40 Walter Ong’un tespitine göre , insano ğlunun dünya üzerindeki varlı ğı 30.000- 50.000 yıl öncesine aittir. Hâlbuki yazının icadı 6000 yıl öncesine aittir. Bu çerçevede insanlık tarihinin binlerce yıllık bilgi, deneyim ve tecrübesinin sözlü gelenek vasıtasıyla ku aktan ku ağa aktarıldı ğını söyleyebiliriz. 41 Koçak, “Bütün kültürler önce sözellik a amasından geçer ve kültürel kimli ğin olu masında ve devamlılı ğında aslî fonksiyonlar üstlenen halk kültürü ürünleri, sözlü gelenek yoluyla aktarılır” demektedir. 42 Ancak Jensen’in, di ğer bütün ileti im kültürlerinin üstünde in a edildi ği temel 43 eklinde tasvir etti ği sözlü kültür ürünlerinin ve yazılı edebiyat malzemelerinin tarihe ve tarihçiye kaynaklık edip edemeyece ği noktasında tartı malar devam etmektedir. Sözgelimi folklor ara tırmaları üzerine büyük bir mesai harcayan Yıldırım, sözel belge ve bulgularının bir tenkide tabi tutulduktan sonra tarihin in asında ve
38 Zeki Velidi Togan, Tarihte Usûl, Đstanbul 1985, s.36. 39 Nihad Sami Banarlı, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi Destanlar Devrinden Zamanımıza Kadar”, I. Cilt, Đstanbul 2004, s.2. 40 Kaya, Agt., s.139-140. 41 Kemal Üçüncü, “Sözlü Kültür/Tarih Ba ğlamında Edebî Bir Metin Olarak Otman Baba Vilâyetnâmesi”, Bilig , 28, (Kı 2004), s.3. 42 Aynur Koçak, “Sözlü Kültür Ortamından Elektronik Kültür Ortamına Menkıbeler: Mehmed Emin Tokadî Örne ği, Hacı Bekta Veli , 35, (2005), s.275. 43 Bernard Eric Jensen, Agm., s.94. 12
medeniyetlerin aydınlatılmasında kullanılabilece ğini vurguladıktan sonra, “toplumların tarihini yazmada, onların yüzyılları alan hayatlarına ait her ey, sözel veya yazılı ortam yaratıcılıklarına ait ne varsa, hepsi birer tarih belgesi niteli ğinde ve kıymetinde görülüp de ğerlendirilmelidir” 44 eklinde görü lerini dile getirmektedir. Tozlu ise, tarihçi usulleri ile ortaya çıkarılamamı herhangi bir tarihi olay veya olgunun, bir halk sözü veya hikâyesiyle aydınlatılmasının mümkün olamıyaca ğını, sadece, o tarihi olay veya olgunun genel veya özel bir yanının izahında yardımcı bir unsur olarak kullanılabilece ğini ifade etmektedir. 45 Caunce, tarihçilerin sözlü kaynakları kullanmamasını “tarih imdiye kadar bu tür malzemeler olmadan yazıldıysa, bunun nedeni genelde tarihçilerin bunlardan yaralanmayı dü ünmemeleri ya da bilmemeleridir” 46 eklinde izah etmektedir. Ata’nın Halil Đnalcık’la yapmı oldu ğu söyle ide “akademik bir tarihçi olarak, ortaö ğretim ve yüksekö ğretimde tarih derslerinde ilk elden doküman ve tarihi romanların kullanılması konusundaki görü ünüz nedir?” sorusuna Đnalcık “Zaman içinde insanın yarattıklarından bize kalan ne varsa hepsi tarihin kaynaklarıdır” 47 eklinde cevap vermi tir. Her topluluk, de ği ik unsurlardan te ekkül etti ğinden maddi, manevi bütün kültür ürünleri, ait oldu ğu toplulu ğun kimli ğini temsil eder. Kültür sahasında her ne varsa, onların hepsinin yansımalarını sözlü kültür ortamında bulmak mümkündür. Sözlü kültür ise “bir milletin hayatında, fertlerin sözlü ve yazılı geleneklerinde yer alan kabulleriyle, mü tereklik gücüne eri en ve millî kimli ği olu turan maddi ve manevi faaliyetlerin bütünüdür” .48 Ortaylı’ya göre, sözlü ortam malzemeleri “kamuoyunu olu turan araçlar arasında dedikodu kadar, meddah hikâyeleri, kıssahanların anlattıkları menkıbelere, halk airlerinin destanları, üphesiz ki toplumsal hayatın yazılı belgeler dı ında kalan yönlerini, çe itli grupların kanaatlerini anlamak bakımından önemli malzeme te kil ederler.” 49
44 Dursun Yıldırım, “Sözel Tarih Belgesi: Sözel Tarih Metinleri”, (Karamanlı Mendo ğ’un Sözel Tarihine Ba ğlı Sözel Belge Üzerine Bir Deneme), Türkbilig , 8, (2004), s.136-138. 45 Selahattin Tozlu, “Tarih ve Halk Bilimi Malzemeleri”, Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir E ğitim Fakültesi Dergisi, 14, (2006), s.321. 46 Stephen Caunce, Sözlü Tarih ve Yerel Tarihçi, Çev. B.Bülent Can-Alper Yalçınkaya, Đstanbul 2001, s.8. 47 Bahri Ata, “Bahaeddin Yediyıldız ile Tarih Ara tırmaları ve Ö ğretimi Konusunda Söyle i”, Türk Yurdu, 22/175, (Ankara 2002), s.51. 48 Ruhi Ersoy, “Sözlü Kültür ve Sözlü Tarih Đli kisi Üzerine Bazı Görü ler”, http://turkoloji.cu.edu.tr/ HALKBILIM/35.php. 16.11.2006 . 49 Đlber Ortaylı, “Osmanlı Toplumunda Yönetici Sınıf Hakkında Kamuoyunun Olu umuna Bir Örnek; Menâkıb-ı Mahmut Pa a-i Veli”, Osmanlı Đmparatorlu ğunda Đktisadi Ve Sosyal De ği im Makaleler I, Ankara 2000, s.38. 13
Bir toplumun üyeleri; de ğer, inanç, ölçü veya dünya görü lerini “sözlü gelenek vasıtasıyla dile getirir”. 50 Bu yüzdendir ki tarihçi, tarih yazarken toplumun her sınıfını ilgilendiren kaynaklara ula malı ve bunlar üzerine dikkatle e ğilmelidir. Çünkü “oralarda tarihin gerçek gücü daha sessiz ve daha tabii anlam içinde vardır.” 51 Dünya milletlerinin pek ço ğunda sözel edebiyat gelene ği ve ürünleri, yazılı edebiyat temsilcilerine ve eserlerine ilham kayna ğı olmak gibi bir vazife yüklenmi tir. 52 Sözlü kültür ortamı, icra ortamı avantajından dolayı tarihe yazılı bilgi ve belgelerde bulamayaca ğı alternatifler ve ayrıntılar sunar. 53 Kayalı, “kimi popüler tarih metinlerinin akademik tarih metinlerine göre tarihsel gerçekli ğe daha yakın durdu ğunu yakalamak kabildir. Bunun i aretlerine ister roman biçimindeki, ister daha ba ka tarzdaki popüler tarih metinlerinde rastlamak mümkündür” 54 diyerek daha iddialı bir fikir ileri sürmektedir. Dilek de, tarihi kaynak veya delillerin daima eksik oldu ğunu ve bunların hayal gücü ile tamamlanması gerekti ğini ifade etmektedir. 55 Ocak ise, edebî mahsullerin de ğerini öyle özetlemektedir: “Arkeologların yaptıkları kazılarda elde edilen çanak, çömlek vs. lerin parçaları muhtelif devirlerdeki maddi kültürün inki af safhalarını ö ğrenmek için yegane kaynakları te kil ettikleri gibi, epope, hikaye, masal vesair manevi kültür mahsulleri de o geçmi muhtelif devirlerin karanlık noktalarını aydınlatırlar. Bunlar kazılarda elde edilen çanak çömleklerden daha mühimdirler; çünkü bunlar toprak altında ölü kalan kırıntılar de ğil, cemiyetin ruhunda binlerce yıl ya ayan vesikalardır.” 56 Yazılı ortam kaynaklarının yetersiz ve az oldu ğu bilinmeyen tarihsel dönemlerle ilgili olarak elimizde sadece sözlü ortam kaynakları bulunmaktadır. Dolayısıyla belgelerin yetersiz, az ve yanlı oldu ğu kanaati uyandı ğı sırada tarihsel olayların cereyan etti ği toplumun sözlü gelene ğine müracaat edilmesi durumunda, onlar bize farklı açılardan ve bilmedi ğimiz tanıklıklarla aydınlatıcı ufuklar açabilir. 57
50 Đsmail Görkem, “Dünden Bugüne Türk Sözel Edebiyatı: De ği im ve Dönü üm”, Gazi Üniversitesi Kır ehir Fen- Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün birlikte düzenledi ği “Gelene ğin Đzinde Edebiyatımız” sempozyumunda sunulan bildiri (Basılmamı ), s.5. 51 Tuncer Gülensoy, “Tarih ve Dil”, Milli E ğitim ve Kültür, 31, (Ankara 1985), s.41. 52 Görkem, Agm., s.8. 53 Ersoy, Agm., http://turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/35.php. 16.11.2006 . 54 Kurtulu Kayalı, “Birkaç Örnek Vesilesiyle Akademik ve Alternatif Tarihçilik Üzerine Bazı Gözlemler”, Folklor/Edebiyat , IX/XXXIII, (Ankara 2003), s.9. 55 Dursun Dilek, “Tarihi Ö ğrenmede Yeni Yakla ım”, Tarih ve Dü ünce , 7, ( Đstanbul 2000), s.50. 56 Ahmet Ya ar Ocak, Kültür Tarihi Kayna ğı Olarak Menâkıbnâmeler: Metodolojik Bir Yakla ım, Ankara 1997, s.XI. 57 Üçüncü, Agm., s.3. 14
Tural, “özellikle belgelerin azaldı ğı ve desteklenmeye ihtiyaç duyuldu ğu dönemlerle ilgili edebî eserlerin, fiction (kurgu) olan unsurlarını dikkatle ayıklamak artıyla, birer vesika sayılabilece ğini” vurgulamaktadır. 58 Destanlar, mitler, efsaneler, kutsallık atfedilen mekânlar gibi sözlü kültür ürünleri, ulusal kimliklerin olu turulmasında tanımlayıcı ve belirleyici bir rol üstlenmi lerdir. Smith, “Bütün bu semboller ve anılar ulus olmayı ekillendirmedeki yollardır. Bunlar güçlü i aretler ve açıklamalardır, sonraki ku aklarda duygu yaratabilme kapasitesine sahiptirler” 59 der. Tarihi dönemler içerisinde iktidarlar, geçmi i kendi algılayı ı ve siyasal hedefleri do ğrultusunda sunabilir; bilgi ve belgeleri, iktidarı merkeze alan bir çe it egemenin tarihini anlatacak biçimde düzenleyebilirler. 60 Tural, klasik tarihçinin muteber belge ve bilgi saydı ğı kaynakları yo ğuran, ekillendiren hâkim resmi ideoloji yanında, aynı toplumda kar ıt ideal ve ideolojiler gerçe ğini de göz önünde bulundurarak, bu paradoksun a ılabilece ğini, resmi ideoloji ve ahsiyetlerin zıddı olan görü ler ve kahramanların, kendi devirlerinden çok, sonraki devirleri etkiledi ğinden, tarihçinin edebî eser dünyasına girmesinin, elzem sayılmasa da, faydalı olabilece ğini ifade etmektedir. 61 Edebî metin ve sözlü kültür ürünlerinden faydalanırken disiplinlerarsı bir bakı açısına, sa ğlam bir iç ve dı tenkit bilgisine sahip olunması gerekti ğine dikkat çeken Üçüncü, edebî metin ve sözlü kültür ürünleri ça ğda tarihçilik anlayı ında itibar edilir kaynaklardır. Bu ürünler, bize ait oldu ğu dönemin ve toplumun estetik tutumu ve de ğer yargıları, kar ı duru ları, farklı statüleri, norm ve davranı ları hakkında bilgi verirler demektedir. 62 Kula, tarih ve edebiyatın sürekli birbirine ko ut giden, yo ğun biçimde birbirine yansıyan, birbirini etkileyen iki önemli disiplin oldu ğunu; dolayısıyla tarihçilerin, irdeledi ği döneme ili kin saptamalarını kesinle tirmek amacıyla edebî eserlere; edebiyatçıların da tarihe yöneldiklerini söylemektedir. 63
58 Sadık Tural, “Tarihçinin Edebiyat Dünyasından Alması Gerekenler”, Fırat Üniversitesi Tarih Metodolojisi ve Türk Tarihinin Meseleleri Kolokyumu, (21-26 Mayıs 1984), Bildiriler , Elazı ğ 1990, s.215. 59 Anthony D. Smith, Ulusların Etnik Kökeni, Çev. S. Bayramo ğlu, H. Kendir, Đstanbul 2002, s.256. 60 Ersoy, Agm., http://turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/35.php. 16.11.2006 . 61 Tural, Agm., s.215. 62 Üçüncü, Agm., s.5. 63 Onur Bilge Kula, “Johann Wolfgang Goethe’nin Bazı Yapıtlarında Tarihsellik ve Yazınsallık Açısından Türk Öğeler”, Tarih ve Toplum, 33, (198), s.60. 15
Tarih-edebiyat korelasyonuna tarih ders kitaplarında yeterince önem verilmedi ğinden yakınan Ata, 19. yüzyılda ba ğımsız bir bilim olarak ortaya çıkan tarihin; edebiyatın bir biçimi olarak ba ladı ğını vurgulamakta ve iki disiplin arasındaki ba ğı öyle açıklamaktadır: “Tarih, insanın geçmi teki eylemlerinin kaydı, edebiyat ise insanın dü ünce ve duygularının kaydıdır. Her iki kayıtta bir di ğeri olmaksızın anla ılamaz. Bir disiplin olarak Tarih ile Edebiyatın sundu ğu dil ve semboller farklı olup, farklı kavrayı ları geli tirmekle birlikte, bu kavrayı lar her iki disiplinin öznesi insan oldu ğundan ili kilidir ve birbirlerini peki tirirler”. 64 Son yıllarda birçok tarihçi, tarihin bilimden ziyade edebiyata yakın oldu ğu kanısına vardı. Gerek Barthes ve gerekse gerekse White, Tarih yazımının kurgudan farklı olmayıp, onun bir biçimi oldu ğunu ve tarihsel anlatıların, bilimlerdeki benzerlerinden çok, edebiyattaki benzerleriyle ortak özellikler ta ıyan sözel kurgular olduklarını ileri sürdüler. 65 Tarih, bir bilim alanı olarak gündeme gelinceye, yani “logos” (bilim) oluncaya kadar, gerek “epos” (destan, iir) gerekse “mythos” (efsane) özelliklerini içinde barındırmı tır. Bu nedenle 19. yy’a kadar tarih ve edebiyat kuramsal olarak birbirlerinden ayrı görülmemi tir. 66 Gülensoy da, her devrin toplum olaylarını edebî sanatlarla da süsleyerek nesillere intikalini sa ğlayan sanatçıların, yalnız birer edebiyat ürünü ortaya koymakla kalmayıp, tarih ve tarihçiye de kaynak eser sa ğladıklarını, birer edebî ürün gözü ile bakılan mün eatlar, tezkireler, siyasetnâmeler hikâyeler, seyahatnâmeler gazavatnâmeler vb. eserlerde tarihçinin istedi ği malzemeleri kolaylıkla bulabilece ğini ifade etmektedir. 67 Edebiyatın içinde yer alan müzik, halk edebiyatı, folklor gibi alanlar tarihçi için yeri geldi ğinde kaynak olabilmektedir. Tarihçi, türküler, deyimler, atasözleri ve di ğer edebiyat ürünlerinden faydalanabilmelidir. Tarih, edebiyat ile iç içedir veya birbirine faydalı olan bilimlerdir. Örne ğin, halkın üretti ği ve yüzyıllardır ya attı ğı türkülerimiz içinde Yemen türkülerinin çoklu ğu Yemen ile olan ili kimizin boyutunu göstermektedir. 68
64 Bahri Ata, “Tarih Ö ğretiminde Bir Araç Olarak;Tarihi Romanlar”, www.e ğitim.aku.edu.tr/bahriata5.doc , 08.09.2006. 65 George G. Iggers, Yirminci Yüzyılda Tarih Yazımı , Çev. Gül Ça ğalı Güven, Đstanbul 1996, s.122. 66 Senem Ay e Duruel, “Sinema Tarih Đli kileri ve Türk Sinemasında Tarihe Bakı ”, Yayımlanmamı Sanatta Yeterlik Tezi, Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (2002) , s.2. 67 Gülensoy, Agm., s.42. 68 Köstüklü, Age., s.16-17. 16
Edebî eser gerçe ği ile tarih gerçe ğinin farklı oldu ğuna dikkat çeken Tuncer, günlük hayatın ve tarihin gerçeklerinin sanat adamları için, birer malzeme olmaktan öteye bir mana ta ımadı ğını, tiyatro yazarı, hikâyeci, romancı ve airlerin elde ettikleri hammaddeyi kendi dünyasında ekillendirerek i lediklerini, bir anlamda tarihin nesnel gerçeklerinin sanatçı elinde öznel bir hüviyet kazandı ğını ifade etmektedir. 69 Koçyi ğit, tarihçinin bir yargıç gibi davranmak zorunda oldu ğunu, hiçbir etki ve öznel dü ünce altında kalmadan olayları ve konuları oldu ğu gibi aktarması, bunu yaparken de belge ve kaynaklara dayanması gerekti ğini ifade ederek, tarihçinin ve tarihin kendine has bir metodolojisinin oldu ğunun altını çizmektedir.” 70 Tarihçiler, ki iliklerine, e ğilimlerine, içgüdülerine, çıkarlarına, kendine özgü dü üncelerine göre yazdıklarında tarih oynak, kaypak, de ği en yoruma uyan bir bilim dalı oluyor. Tarihçilerin düsturları belge, kaynak, doküman, kalıntı ve buluntular olmalıdır. 71 Ancak Tural, malzemesi “tarihle mi zamana ait iki ara tırma sahasının insanlarının birbirlerinden faydalanmaması garip de ğil midir?” 72 diyerek sözkonusu disiplinler arasında uçurum olu turanları ele tirmektedir. im ek de, edebiyat ürünlerinin, ait oldukları devrin insanının de ğerler sistemine bakı ını ve gelecek zamanlarının müstakbel e kalini içerdi ği için bu durumun zihniyet tarihi ara tırmalarında oldu ğu kadar tarih ö ğretimi açısından da bir de ğer ta ıdı ğını, ça ğda e ğitim anlayı ve yakla ımlarının sosyal bilim disiplinlerine bütüncül bir bakı açısı ile disiplinler arasında var olan izolasyon ve kompartımanla mayı gidermeye yönelik dü üncelerin daha da geli mesine katkı sa ğladı ğını, dolayısıyla tarihsel efsane, destan, menkıbe, gazavatnâme, cenknâme ve bunların modern uzantısı tarihsel romanların tarih ara tırmaları ve e ğitimi-öğretimi için birer araç olarak kullanılabilece ğini ifade etmektedir. 73 Sanatkârlar zaman zaman tarihlerini dü üncelerinin ufku yaparlar diyen Kaplan, tarih ve edebiyat arasındaki kan ba ğının ne kadar güçlü oldu ğunu öyle örneklendirir: “Namık Kemal ideallerinin örneklerini tarihten çıkarır. Abdulhak Hamid, be erî ihtirasları ifade ederken tarihî ahıslardan faydalanır. Ziya Gökalp Türk tarihine
69 Hüseyin Tuncer, “Edebiyatçı ve Tarihçi Açısından Küçük A ğa”, Türk Yurdu , 348, (Mart 1987), s.383. 70 Selahattin Koçyi ğit, “Tarihçi Nasıl Olmalıdır?”, Milli E ğitim Dergisi, 76, (Ankara 1988), s.45. 71 Koçyi ğit, Agm., s.46-47. 72 Tural, Agm., s.212. 73 Ahmet im ek, “Tarihsel Romanın E ğitimsel Đ levi”, Bilig, 37, (Bahar 2006), s.67. 17
verdi ği yeni bir mana ile ideolojisini kurar. Yahya Kemal tarihle kendi ruhunu ve umumiyetle insan ruhunu birle tirir”. 74 Tarih yazıcısı olgu ve olayları sıralamakla yetinemez. Carr’ın ifadesiyle olay, olgu ve belgelerden yola çıkarak tarihi olu turmak yetmez, bir yorumcuya ihtiyaç vardır. Bu a amada edebiyat perspektifinin önemi kendili ğinden ortaya çıkar. 75 Febvre de "Ku kusuz tarih yazılı belgelerle yapılır. Ama yazılı belgeler yoksa onlarsız da yapılabilir ve yapılmalıdır. Balı alınacak her zamanki çiçeklerin yoklu ğunda, tarihçinin zengin bulu ları içinde ne varsa hepsi kullanılarak yapılmalıdır. Đnsandan kalma olan, insana ba ğlı olan, insana yarayan, insanın dile getirdi ği ve onun varlı ğını, u ğra larını, zevklerini ve ya am biçimlerini anlatan ne varsa, bunların hepsiyle tarih yapılabilir ve yapılmalıdır" 76 diyerek disiplinler arasına çe itli gerekçelerle set çekenlere cevap vermektedir. Kabaklı, “Đsterdim ki, tarihi umacı rakamlar, üslûpsuz satırlar içinde de ğil, bir hadiseyi türlü türlü anlatan edebî yazılar, kaynakları aydınlatan iirler, tarihe gerçek manasını veren heykeller, resimler, yapılar üzerinde ö ğretelim. Uzun asırlar içinde edebiyatımız tarihsiz kalmı tır” 77 diyerek bu alandaki bo lu ğa dikkat çekmektedir. Türkiye’de daha ilkö ğretim sıralarında ö ğrencilerin zihinlerini kompartımanlara böldü ğümüz bir gerçektir. Bu ba ğlamda interdisipliner bir e ğitim veremedi ğimiz de ortadadır. Đlkö ğretim 6. sınıftan sonra, Sosyal Bilgiler ya da Tarih derslerinde Tarih öğretmeni, Edebiyat ya da Türkçe ö ğretmeninin ya am alanına girmek istemez. Maalesef e güdümlü bir e ğitim için gerekli olan zümre toplantıları da okullarımızda etkili bir ekilde çalı mamaktadır. Yüksekö ğretim düzeyinde, Namık Kemal ve Tevfik Fikret’ten ve onların eserlerinden bahsedilen bir Tarih dersi, ö ğrenci tarafından alı ılagelenden farklı oldu ğu için Edebiyat dersi gibi görülmektedir. Üstelik Tarih eğitimcisinin kendi uzmanlık sahasından çıkıp, edebiyatçının ya am alanına girdi ğinin dü ünülmesi bu ilkö ğretim altyapısından kaynaklanmaktadır. 78
74 Mehmet Kaplan, “Tarih uuru”, Đstanbul Dergisi , 4, ( ubat 1954), Akt. Etem Çalık, “Mustafa Necati Sepetçio ğlu Hayatı Sanatı ve Eserleri”, Yayımlanmamı Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (1993), s.382. 75 Üçüncü, s.5. 76 Memi , Age., s.138. 77 Ahmet Kabaklı, “Sanat Biçiminde Tarih”, Đstanbul Dergisi , 3, (Ocak 1954), Akt. Çalık, Agt., s.382. 78 Ata, Agm., www.e ğitim.aku.edu.tr/bahriata5.doc , 08.09.2006. 18
Tural, edebî eserlerde kaba, sathi, fakat tarihçinin i ine çok yarayacak malzemeler oldu ğunu belirtirken, 79 edebiyatı bütün toplumsal ya amın her yanını gösterebilen büyük bir ayna gibi dü ünen Millas, edebiyat metinleri içinde halka mal edilen, benimsetilen ve bir noktaya kadar gelecek ku aklardaki tarihçilerin de tekrarlayacakları tarihsel görü ler, söylemler ve ideolojilerin daha kolay görülebilece ğini dile getirmektedir. 80 Tarih ve edebiyatın konuları bakımından da ortak bir paydada birle tiklerini görmek mümkündür. Edebiyat eserinin ana konusu, hayatı, çevresi, dünü, bugünü ve yarınıyla insandır, bu nedenle edebiyat insan gerçe ğinin estetik ifadesi pe indedir. Ancak edebî metindeki gerçek hiçbir zaman ya anmı veya ya anmakta olan gerçe ğin birebir kopyası de ğil, subjektif bir gerçektir. Özellikle hikâye, roman ve tiyatro metinleri kullanılırken dikkatli olunması gerekmektedir. 81 Michelet ve Fustel de Coulanges, “tarihin konusu, tabiatı gere ği insandır” 82 derler. Đki ayrı disiplin olan tarih ve edebiyatın kulvarları farklı görünse de, pek çok mü terek noktada birle tikleri bir gerçektir. Tarih, geçmi i konu alan, edebiyat ise geçmi i, bugünü ve gelece ği kucaklayan bir bilim dalıdır. Edebiyat kökü geçmi te olan bir gelecektir. Geni anlamda edebiyat, ya ayan tarih anlamındadır. 83 Öztürk ve Otlu ğlu da çe itli örneklerle edebî ürünlerin ö ğrencilerde dü ünce geli imine katkıda bulunabilece ğini ve dolayısıyla bu iki disiplinin birbirlerinden faydalanmasının olumlu sonuçlarını öyle dillendirmektedirler: “Seyahatnameler aracılı ğıyla ö ğrenci, yüzlerce yıl önce farklı co ğrafyalarda ya ayan insanların içinde bulundukları siyasî, sosyal ve ekonomik durumu ö ğrenir. Destanlar ve türküler aracılı ğı ile bir toplumun farklı zamanlarda, elemli ya da mutlu günlerinde neler hissetti ğini ve bunları nasıl dile getirdi ğini görür. Belgesellerden yola çıkarak belli bir dönemde meydana gelen olayları analiz eder.” 84 Edebî eser de, tarih gibi ya anmı lardan ayıklamalar yaparak meydana getiriliyor; ancak edebî eser, gerçekten olmu olayların, yeniden düzenlenmesidir. Bu tertip ve
79 K. Sadık Tural, Edebiyat Bilimine Katkılar , Ecdad Yayınları, Ankara 1993b, s.33. 80 Herkül Millas, “Edebiyat Metinlerinde Milliyetçi Tarih Söylemi”, I.Ulusal Tarih Kongresi, Tarih ve Milliyetçilik, Mersin 1997, s.98. 81 Đsmail Çeti li “ Edebiyat E ğitiminde Edebi Metnin Yeri ve Anlamı”, http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/ 169/ismail.doc 07.10.2006 . 82 Kütüko ğlu, Age., s.3. 83 Karaalioğlu, Age., s.10. 84 Öztürk-Otluo ğlu, Age., s.40. 19
tanzim sırasında edip, tarihçiye nazaran fazlaca hürdür. Tarihçi ilgisini çeken belge ve bilgilere yönelirken, edebî eser yazarı ba kalarının ilgisini çekecek unsurları buluyor. Pek tabiî gerçekten olmu olayları de ği tirebiliyor, olmamı unsurlar da ilave edebiliyor. 85 Tarihçi edebî esere, sadece yazıldı ğı, ortaya çıktı ğı zamana ait ahitli ği açısından bakmamalıdır; edebî eserlerin gerçekle ti ği zaman hakkındaki ahitli ği kadar, daha sonraki zamanlara yaptı ğı etki ve hatta bazen fevkalade bir sezi le “haber vericilik” gücü de tarihçiyi ilgilendirmelidir. Örne ğin, Siyasî Hikâyeleri ile II. Mahmut devri mütehassısı olarak kar ımıza çıkan Yahya Kemal’in eserlerinden tarihçi çok istifade edecektir. 86 Köprülü, edebiyat ile tarih arasındaki münasebetin kar ılıklı oldu ğunu, biri olmadan di ğerinin anla ılamayaca ğını, aralarındaki akrabalık ili kisini öyle özetlemektedir: “bir milletin edebiyatı, millî ruhu ve millî hayatı göstermek için en samimi bir ayna addolunabilir. Bir millet hayatı nasıl görüyor? Nasıl hissediyor? Biz bunu en do ğru ve en canlı olarak o milletin fikir ve kalem mahsullerinde bulabiliriz. u halde edebiyat tarihi, bir milletin manevi ve maddi geli mesini, edebî eserlerin arkasından gören ve gösteren canlı bir tarih ubesidir. Di ğer taraftan bir milletin edebiyatını anlamak için de, bütün yönleriyle onun tarihini de bilmek lazımdır. Edebiyat tarihi, bir milletin muhit-i co ğrafisini, din, hukuk, ahlak, iktisat, bediiyat gibi müesseselerini ve siyasî hayatını heyet-i umumisiyle gösteren medeniyet tarihinin yahut umumî ve amil manasıyla tarihin çerçevesi içinde tetkik olunmalıdır. Filoloji yani lisaniyat ve Tarih üzerine dayanmadan Edebiyat Tarihi vücuda getirilemez.” 87 Kaplan da, “modern metotlara göre, edebî eserlerin bizzat kendilerini inceleyerek, tarihin sadık akislerini de ğilse bile, ça ğın ruhunu ve zihniyetini buldum. Öyle sanıyorum ki, bu yoldan gidilirse “tarihin manası” daha iyi anla ılır” 88 diyerek edebî eserlerin tarih ve tarihçiler açısından önemini ortaya koymaktadır. Edebî eserler tarihî bir olayı ihtiva etmeseler de, tarihi aydınlatma bakımından de ğer ta ırlar. 89
85 Sadık Tural, “Tarihçinin Edebiyat Dünyasından Alması Gerekenler”, Fırat Üniversitesi Tarih Metodolojisi ve Türk Tarihinin Meseleleri Kolokyumu, (21-26 Mayıs 1984), Bildiriler , Elazı ğ 1990, s.214. 86 Tural, Agm., s.215. 87 M.Fuad Köprülü, Türk Edebiyatı Tarihi, Ankara 2003, s.27. 88 Mehmet Kaplan, “Tarih ve Edebiyat”, Fırat Üniversitesi Tarih Metodolojisi ve Türk Tarihinin Meseleleri Kolokyumu, (21-26 Mayıs 1984), Bildiriler , Elazı ğ 1990, s.75. 89 Kaplan, Agm., s.72. 20
Bugün edebiyat ile tarih, tamamıyla birbirinden farklı iki kültür sahası olarak görülmekle birlikte, en eski ça ğlardan beri, bunlar arasında çe itli ili kiler bulundu ğu da bilinen bir gerçektir. Tarihçiler, bugün dahi, eski ça ğlara ait dinî, edebî ve efsanevî eserleri tarihi bir kaynak olarak kabul etmekte ve tarihin en eski, bilinmeyen devirlerini onlara dayanarak aydınlatmaya çalı maktadırlar. 90 Gittikçe ço ğalan bir oranda Sosyal Bilgiler e ğitimcileri, edebî çalı maların, alanın öğretimine önemli katkılarının oldu ğunu kabul etmeye ba lamı tır. Sosyal Bilgiler- Edebiyat ili kisi güncel bir konu olmakla birlikte, meslekî literatürde çok eskiden beri var olan bir husustur. Bir e ğitim filozofu olan Sohann Friedrich Herbart, 19. yüzyılın ba larında ö ğretmenlerin çocuklarda olumlu sosyal tutumlar geli tirmek için tarihi edebiyatla ili kilendirmeleri gerekti ğini belirtmi tir. Henry Johnson da, edebî kaynakların çocukların geçmi i anlamalarında çok önemli katkıları olaca ğını söylemi tir. 91 Bir sanatçı eserinin konusunu günlük hayattan alabildi ği gibi, tarihten de alabilir. O isterse eserinde uzak veya yakın gelece ği de tasvir edebilir. Sanat eserlerinin estetik bakımdan de ğerlendirilmesi gerekir. Yalnız, bazı edebî eserler, geçmi tarihî devir, hadise ve ahsiyetlere yeni bir gözle bakma açısından faydalı olabilirler. Derin bir tarihî kültüre sahip olan Yahya Kemal, iirleriyle tarihçilerin dikkatlerini Lale Devri ile Malazgirt Sava ına çevirmi tir. Bazı edebî eserler, nasıl gelece ği önceden haber veriyorlarsa, geçmi in karanlık kalmı kö elerini de aydınlatabilirler. 92 Her edebiyat metni, yazarın zamanını yansıtan tarihsel bir belgedir diyen Millas, halk arasında en çok okunan popüler tarih romanlarının yazarlarından Ercüment Ekrem Talu, Turhan Tan, Abdullah Ziya Kozano ğlu, Feridun Fazıl Tülbentçi gibi edebiyatçıların yazdıkları metinlere baktı ğımızda, tarih ile içli dı lı ili kilerini kolaylıkla görebilece ğimizi, sık sık da edebiyat metnin içine dipnotlar eklenip, anlatılanların hangi tarihçinin hangi metninden alındı ğının gösterildi ğini, bu tür bir edebiyatın, tarih biliminden biçimsel olarak farklı, ama okunması daha kolay popüler bir tarihçilik kolunu olu turdu ğunu ifade eder. 93
90 Kaplan, Agm., s.71. 91 Tom McGowan-Barbara Guzzetti, “Edebiyat Temelli Sosyal Bilgiler Ö ğretimi”, Çev. Ahmet Do ğanay, turkoloji.cu.edu.tr/GENEL/doganay_01.pdf, 02.11.2006 . 92 Kaplan, Agm., s.76. 93 Millas, Agm., s.92. 21
Tarih, sanat adamına hayal ve yaratma gücünü uygulayabilece ği bir hayat alanı, ahıs kadrosu, efsâne, hatta hayat görü ü verir. Fakat bunların detaylı ve etkili bir ekilde i lenmesi edebiyatçıya dü er. Tarih sanat adamı için yontulacak ham bir mermer parçası veya keresteden ba ka bir ey de ğildir 94 diyen Kaplan tarihin sanatçılar için ilham kayna ğı bir saha oldu ğunu vurgulamaktadır. Edebî metinler, üretildi ği dönemlerdeki entellektüel ya da popüler tarih algısını yansıtmaları açısından tarihçiler için çok önemli kaynaklar oldu ğu inkâr edilemez; ilk anlatılardan bugünkü postmodern tarihi roman örneklerine kadar, içinde tarih barındıran edebî metinlerin tarih felsefeleri ve tarih yazımı ile etkile imleri ise tarihçilerin yorumları ile ortaya çıkacaktır. Kendisinden sonraki uygarlıkları ve bu uygarlıklara ait mitolojileri etkilemi bir ta kitap olan “Gılgamı ”, Kafka’nın dünyasından pek de farklı olmayan bu Sümer destanı, gerçe ğin alegorik bir tasviri, insanın varolu unun bir manifestosu, edebiyatla tarihin ortak bir anlatıda ilk cisimle mi halidir. 95 Tarih ile edebiyat derslerinin e ğitim ve ö ğretim amaçlarına baktı ğımızda sözkonusu disiplinlerin türde iki disiplin oldu ğunu görebiliriz. Nitekim, edebiyat eğitiminin amacı, “ genç beyin ve ruhlara, evrensel insan ruhunun son derece karma ık duyarlılıklarını sezdirmek, yüzyılların örsünde dövüle dövüle billurla mı millî zevki tattırmak, mensubu bulundu ğu milletin hayatı ve kültürünü estetik bir çerçeve içinde tanıtmak, konu tu ğu dilin incelikleri, güzellikleri ve zenginliklerini göstermektir.” 96 Tarih ö ğretiminin amacı ise, “tarihsel olaylardaki ahlâki tema ve konuların ö ğretilmesi yoluyla, ö ğrencilerin ahlakî geli imlerine katkı sa ğlamak, Đçinde ya anılan toplumun de ğerler sistemi, kültür ve uygarlı ğının nasıl geli ti ği, var olan de ğerler ve kültürel yapının geli iminde etkili olan faktörlerin neler oldu ğunu ö ğretmek, millî kimlik ve benlik geli imini sa ğlamak, ö ğrencilere demokratik bakı açısı kazandırmak, okuma, anlama ve yazma becerilerini geli tirmek, insan haklarına duyarlı bireylerin yeti tirilmesini sa ğlamaktır” .97 Söz konusu disiplin mensuplarının birbirine çok uzak durmasını ele tiren Tural, “Bir ahsın eserine veya eserlerine, bir edebiyat toplulu ğunun edebî mahsullerine akseden, ferdî, mahallî, millî ve be erî unsurları arayıp bulan tenkit ve tahlil çalı malarından istifade etmeyenler hangi mazeretleri ileri süreceklerdir? Đnsanla ilgili
94 Mehmet Kaplan, “Anahtar”, Hisar Dergisi , 110, ( ubat 1973), Akt. Çalık, Agt., s.381. 95 A. Ömer Türke , “Romana Yazılan Tarih”, Toplum ve Bilim, 91, (Kı 2001/2002 Đstanbul), s.168. 96 Çeti li, Agm., http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/169/ismail.doc. 07.10.2006 . 97 Đsmail Hakkı Demircio ğlu, Tarih Ö ğretiminde Ö ğrenci Merkezli Yakla ımlar, Anı Yayınları, Ankara 2005, s.20-22. 22
gerçekler hem tarihî belge ve bilgilerin içinde var, hem de edebî eserde. Vak’alar ile ahsiyetleri yerine oturtmak, siyasî ve ictimaî tarihe derinlik kazandırmak üzere menkıbeler, gazavatnâme, zafernâme, fetihnâme ve ehrengiz’leri; kaside ve mersiyeleri de incelemek gerekir” 98 demektedir. Kaplan da, bu ba ğlamda gazavatnâmeler, tarih ile edebiyatı birle tiren en önemli eserlerdir. Fakat bazılarında tarihî gerçek, bazılarında edebiyat ve sanat yönü a ğır basar, yani farklı de ğerlere sahiptirler. Bunların birço ğunda tarihî hakikatler oldu ğu gibi anlatılır, bazıların da ise heyecan veya hayal a ğır basar 99 der. Öztürk ve Otluo ğlu ise edebî ürünlerle destekli bir ö ğretimin ö ğrenciler üzerinde bırakabilece ği olumlu etkileri u ekilde ifade etmektedirler. Edebî ürünler ve di ğer yazılı materyallerin i e ko uldu ğu ö ğretim durumlarında, yaparak ya ayarak ö ğrenen ve bu süreçte, arkada larıyla birlikte ara tırma projesi hazırlarken, nihai kararı vermeden önce, kendilerinde birden çok kayna ğı kullanma bilinç ve becerisi geli en ö ğrenciler, sorumluluk sahibi birer yurtta olarak sürdürecekleri gelecek ya amlarında da bunları kullanabilecektir. Böylece onların, demokratik bir toplumun her türlü dogmadan uzak, ele tirel/analitik dü ünebilen, inanç ve de ğerleri inceleyip olumlu tutum ve de ğerler geli tirebilen uyumlu ve etkin bireyler olmaları sa ğlanacaktır. 100 Yukarıdaki görü ler ı ığında özetle diyebiliriz ki, tarih ile edebiyatın sundu ğu dil ve semboller farklı olup, farklı kavrayı ları geli tirmekle birlikte, bu kavrayı lar her iki disiplinin öznesi insan oldu ğundan ili kilidir ve birbirlerini peki tirirler. Konusu insan olan iki disiplinin, insanın üretti ği malzemelerden faydalanmasının tarihi olaylar, ki ilikler, insanların ya am tarzı, duyu u, dü ünü ü, hissedi i ve inanı larını anlamada bizlere önemli ipuçları verebilir. Dolayısıyla tarih ö ğretiminde dikkatli bir ekilde iç ve dı tenkide tabi tutulduktan sonra edebî ürünlerden faydalanılabilir. Kavcar’ın da ifade etti ği gibi, “yazınsal yapıtlar insanların iç dünyalarını yumu atarak nice sevgilerle doldurur. Đyilik, dostluk, ho görü, ba ğı lama, dayanı ma, çalı kanlık, dürüstlük vb. insana özgü temel duyguları geli tirip peki tirir. Hem bireysel, hem de toplumsal ya amla ilgili olarak, iyiye, do ğruya ve güzele yönelme yolunda bireyleri etkileyerek insanları bu do ğrultuda e ğitir.” 101 Eğitim ve ö ğretimde de amaç bireylerin yüksek
98 Tural, Agm., s.216. 99 Mehmet Kaplan, “Tarih ve Edebiyat”, Fırat Üniversitesi Tarih Metodolojisi ve Türk Tarihinin Meseleleri Kolokyumu, (21-26 Mayıs 1984), Bildiriler , Elazı ğ 1990, s.71. 100 Öztürk-Otluo ğlu, Age., s.36. 101 Cahit Kavcar, Edebiyat ve E ğitim, Ankara 1994, s.6. 23
insani vasıflarla donatılarak kendisine, toplumuna, ülkesine ve dünyaya, kısacası insanlı ğa faydalı bir fert olarak yeti tirmek oldu ğuna göre; bu amaçlara pekâlâ hizmet edebilecek bu yazınsal türleri tarih ö ğretiminde kullanmak gereklidir? Sosyal Bilgiler dersi programının uygulanmasıyla ilgili olarak 2487 sayılı Tebliğler Dergisinde yapılan u açıklamalar derslerin i lenilmesinde araç olarak yazılı edebiyat ürünlerinden yararlanmanın gereklili ğini açıkça ortaya koymaktadır. “Ö ğretmen, ders kitabında yer alan millî, ahlakî, insanî, manevî ve kültürel de ğerler bakımından besleyici, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne kar ı görev ve sorumluluklarını yerine getirmede yol gösterici ve bu de ğerlerle ilgili ders konularını sevdirici okuma parçalarından (her ünitede en çok iki okuma parçası) derslerin i leni i sırasında araç olarak yararlanılır”. 102 u da ifade edilmelidir ki, bu faydalanma esnasında edebî ürünler tarihi olay ve olguları arka plâna itmemelidir. Söz konusu ürünler olayları daha iyi kavratabilmek, dersleri zenginle tirmek, daha çekici bir hale getirmek için bir araç olmalıdır. Aynı zamanda Sosyal Bilgiler ya da Tarih derslerini desteklemek için kullanılacak olan yazılı edebiyat ürünlerinin i lenecek konunun dokusuna ve çocukların anlama ve okuma yeteneklerine uygun olması, verilmek istenilen iletiyi, kazandırılmak istenilen davranı ı gerçekle tirebilecek yapıda olması gibi ilkelerin de göz önünde bulundurulması gerekir.
2.1.1. Tarihi roman, tarihi romanın eğitsel i levi ve ö ğretim materyali olarak kullanımı Ortaylı’nın, “19.yüzyıl Avrupa kültür tarihinin en ilginç olu umu” 103 eklinde nitelendirdi ği romantik akımın ürünü olan tarihi roman türünün ilk yaratıcısı Walter Scot’tur. Yazarın tarihi roman türünde yazdı ğı Waverley, Ivanhoe adlı romanları ise türün ilk örnekleridir. 104 Türk edebiyatında ise tarih-roman ili kisini ele alan ilk tarihi roman Namık Kemal'in Cezmi (1880)’ sidir. 105
102 Rahmi Otluo ğlu, “ Đlkö ğretim Okulu 5. Sınıf Sosyal Bilgiler Ö ğretiminde Yazılı Edebiyat Ürünlerini Ders Aracı Olarak Kullanmanın Duyu sal Davranı Özelliklerini Kazanmaya Etkisi”, Yayımlanmamı Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi E ğitim Bilimleri Enstitüsü, s.20. 103 Đlber Ortaylı, “Orhan Asena ve Tarihi Tiyatro Oyunları”, www. milliyet. Com.tr /2001 /02 /25 /Pazar / yazortay.html , 29.10.2004. 104 Ömer Kamil Yılmaz, Dünya Edebiyatından Seçme Eserler , Mu ğla 1994, s.10. 105 Đbrahim irin, “Kolektif Kimlik Đn a Aracı Olarak Tarihi Roman”, Türk Yurdu , 20/153-154, (2000), s.171. 24
“Sözlü kültür devirlerinde olu an destanların bir uzantısı olarak kabul edilen” 106 tarihi roman; konusunu, kahramanlarını ve dekorunu tarihten alan bir edebî türdür. 107 Đlk örneklerinden bu güne kadar romanın özellikleri, çe itleri, tarihî geli imi üzerinde durulmu , hakkında birçok tenkitler yazılmı , tarihî romanın hangi özellikleri ta ıması gerekti ği gibi konularda tartı malar yapılmı ve yapılmaya da devam etmektedir. Burada bizi daha çok tarihi romanların e ğitim-öğretimde kullanımı ilgilendirmesine ra ğmen; tarihi roman hakkında farklı perspektiflerden bakı açısı geli tirmemize katkı sa ğlayaca ğı dü üncesiyle, tarihsel roman ve tarihsel gerçeklik, karakterler, kullanılan dil, tarihçi ile roman yazarının benzer ve farklı yönleri, romanların ideolojik amaçlı yazımı ve kullanılması gibi önemli noktalara genel hatlarıyla de ğinilecektir. Birçok tarihi roman, tarihsel gerçekli ğe uymadı ğı, tarihi olayları çarpıttı ğı, genç nesillere yanlı tarih bilgisi ve bilinci a ıladı ğı gibi ele tirilere maruz kalmaktadır. Bu ele tirilerin oda ğında olan ki iler ise romanın tür, yapı, dil, üslup vb. bakımlardan böyle bir gerçekli ğe uymak zorunda olmadı ğını, romanların sanat yönünün gerçeklikten daha önemli oldu ğunu, yazarın kurmaca yapabilece ğini ve tarihi romanların bu yönü ile sorgulanamayaca ğını ileri sürmektedirler. Bu tartı malar do ğrultusunda Ata, tarihi romanların geçmi i edebî açıdan yeniden in a etme çabası içerdi ğini 108 ifade ederken, Yurdakul, “romandan gerçe ğe uygunlu ğunun hesabı sorulamaz, bu yüzden yargılanması da istenemez. O, belli bir zaman-tarih ili kisi içinde kendi gerçekli ğini, öykünerek gene kendisi kurar” 109 diyerek tarihsel roman ve tarihsel gerçeklik ili kisinin sınırlarını daha keskin bir ifade ile çizmektedir. Buna paralel olarak Kaplan ise, “tarihi romanın teferruatı bakımından tıpatıp tarihi vakıalara uygun olmasını istemek sanatın mahiyetine aykırıdır. Sanat eseri kendi içinde bir dünya te kil edebilmelidir. Onda aranacak ba lıca meziyet budur” 110
106 Özlem Dinç, “Bir Zaferin Adı Olan Çanakkale için Yazılmı Üç Romana Bir Yazı”, Bilge , 22, (1999), s.55. 107 K.Yılmaz, Age., s.10; Ayrıca romanın tanım için bkz: Ata, Agm., www.e ğitim.aku.edu.tr/bahriata5.doc , 08.09.2006 .; im ek, Agm., s.68; Turgut Gö ğebakan, Tarihsel Roman Üzerine , Ankara 2004, s.15; Mehmet Ta demir, “E ğitsel Bir Materyal Olarak Hikâye ve Romanların Nitelik Düzeyi”, http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/168/index3-tasdemir.htm , 19.02.2007 ; Sadık K. Tural, “Tarihi Roman Gelene ği veya Cezmi” , Do ğumunun Yüzellinci Yılında Namık Kemal , Ankara 1993a, s.69; Mehmet Can Do ğan, “Tarihi Romanın Dinamikleri ve Son Onbe Yılın Tarihi Romanları”, Türk Yurdu , 20/153-154, (2000), s.146; Ayfer Yılmaz, “Tarihi Roman Üzerine”, Bilge , 24, (2000), s.43. 108 Ata, Agm., www.e ğitim.aku.edu.tr/bahriata5.doc , 08.09.2006. 109 Ahmet Yurdakul, “Tarihin Hayatı Roman”, Hürriyet Gösteri, 197-198, (Nisan-Mayıs 1997), s.76. 110 Mehmet Kaplan, Edebiyatımızın Đçinden , Đstanbul 1978, s.304. 25
diyerek tarihi romanın bir edebî tür olarak de ğerlendirilmesi gerekti ğine dikkatleri çekmektedir. Gürsel de, “tarihsel romanların tarihi anlatan de ğil; tarihi yorumlayan romanlar oldu ğunu” 111 söyleyerek, gerçeklik sorunsalına bakı açısını ortaya koymaktadır. Bu ba ğlamda edebiyatı, tarihin pozitif bir izdü ümü olarak görmemek gerekti ğini belirten Korat, 112 "Tarihi bir gerçe ği incelemek bir insana bunun romanını yazma fikri verebilir, ama edebiyat adına yapılan bu çalı manın tarih ölçütleriyle de ğil edebiyat ölçütleriyle de ğerlendirilmesi kaçınılmazdır” 113 diyerek romanın da bir edebî tür olarak tarihsel gerçekli ğe uygunlu ğuyla de ğil, edebî ölçütlerle de ğerlendirilmesini savunmaktadır. Ertop’a göre; tarihsel roman tarihin bir yansıması de ğil, zamanın ardından yeniden kurulması, yorumlanmasıdır. 114 Aytaç da tarihi romanlar birer kurgudur ve yazarın bir sanatçı özgürlü ğüyle gerçekleri de ği tirme, tarihi gerçeklere tıpa tıp uymama hakkı vardır. Kurmaca gerçeklikte, yani edebiyatta önemli olan olmu gerçek de ğil; olabilir, olası gerçekliktir diyerek Ertop’la aynı fikri payla maktadır. Bu konuda Gümü ise, “tarihsel roman, tarihseli, tarihi gerçekle tiren kaynaktan, ama tarihin kendisinden soyutlayarak çıkarır ve tarihsel nesnenin özünü roman gerçe ğinde yazınsal bir özneye dönü türür” 115 der. Tarihi romanlarda estetik ve sanatsal yönün ön plânda tutulması gerekti ğini savunan Yılmaz, dü üncelerini öyle dile getirmektedir: “Bir tarih kitabı belgelere dayalı ilmi gerçekli ği ile de ğer kazanırken tarihi romanda birinci derecede önemli olan özellik, vak'anın bütünlük içinde estetik incelikle yeniden i lenmesidir. 116 Türke ise, bir romanı elbette estetik ölçütlere göre de ğerlendirmek gerekir, ama içerik ve ideoloji de bu ölçütlerden ayrı tutulamaz; tarihi ahsiyetlerin ve tarihi olayların resmigeçit yaptı ğı tarihsel romanlardan yansıyan tarih ve ideolojinin okuyucudaki kar ılı ğı, romanın estetik bütünlü ğünün bir parçasıdır. E ğer bir kurmacalık söz konusuysa, romancı tıpkı bir bilim kurgu kitabı gibi, kurmacalı ğını bildiren, ama bu kurmacayı metnin iç gerçekli ği olarak yeniden kurmayı sa ğlayan bir yöntemle/beceriyle
111 Nedim Gürsel, “Tarihsel Roman Tarihi Yorumlayan Romandır”, Hürriyet Gösteri , 197-198, (Nisan-Mayıs 1997), s.74. 112 Gürsel Korat, "Romanda Üç tutum ve Tarih", Tarih ve Roman , Der. Bahriye Çeri, Đstanbul 2001, s.67. 113 Gürsel Korat, "Tarih Romancılı ğı Sorunu", http://www.pusula.com/virgul/sayfalar/24/998.htm 15.10.2004 . 114 Konur Ertop, “Romancılı ğımızda Tarihe Yakla ım”, Hürriyet Gösteri , 197-198, (Nisan-Mayıs 1997), s.62. 115 Semih Gümü , Roman Kitabı , Đstanbul 1991, s.53. 116 Yılmaz, Agm., s.44. 26
yazabilir kitabını 117 demektedir. Ina Schabert, romanda aktarılan gerçekli ğin bilimsel açıdan kanıtlanabilir olması ve kesinlik ta ımasını roman kalitesi açısından olumsuz bir durum olarak de ğerlendiriyor. Schabert bu ba ğlamda roman-tarih ili kisinin bir paradoks olu turdu ğunu vurguluyor. 118 Bu paradoks, tarihsel roman yazarının gerçekli ği ön plâna çıkarması halinde fazla bilimsel, fiksiyona a ğırlık vermesi durumunda ise a ırı kurmaca oldu ğu, yani bir anlamda tarihsel gerçekli ği saptırdı ğı ele tirisiyle kar ı kar ıya kalıyor. Romancı, i inin tarih yazmak de ğil, roman yazmak oldu ğunu unutmamak zorundadır. Bunun için topladı ğı bilgiler, belgeler, buzda ğının denizin altında kalan büyük bölümü gibi olmalı, göze batmamalıdır. Çünkü romancı o bilgileri, belgeleri romanına aktarmayacak, onlardan yararlanacaktır. 119 Amin Maalouf da, "roman yazarı tarihi oldu ğu gibi, yani gerçekteki gibi aktarmaya mecbur de ğildir, yalnızca gerçe ğe benzetme ye çalı ır" 120 der. Tarihi romanlardaki gerçeklik sorunsalına ili kin yukarıda görü lerinden faydalanılan birçok yazar ve dü ünürün temel bakı açısı ve yargılarının tarihi romanların edebî ölçütlerle de ğerlendirilmesi, sanatsal, estetik ve kurmaca yönünün göz ardı edilmemesi gerekti ği noktasında ekillendi ği ifade edilebilir. Ancak, konusunu tarihten alan, belge, bilgi ve malzeme olarak tarihten beslenen romanlarda yazarların gerçe ğe sadık kalmaları gerekti ğini savunanlar da vardır. Nitekim Hobsbawm, insanlar genel olarak tarihi; roman yazarları, din adamları, öğretmenler, tarih kitaplarının yazarları, dergi makalelerinin editörleri ve televizyon programlarından ö ğrenmektedirler der. 121 Bu yüzden im ek, tarihsel roman yazarının gerçek tarihsel olgu ve ki ilikleri tahrif etmesi okuyucunun zihninde silinmez yanlı tasarımlar, önyargılar olu turabilir 122 diyerek bir anlamda sorumluluk sahibi insanların dikkatli davranmaları gerekti ğini i aret etmektedir. Ertop da bu ba ğlamda romanın okuyucusuna birçok alanda bilgiler veren bir tür oldu ğunu öyle özetlemektedir: “Roman, yalnızca güzel ve a ırtıcı bir olayın anlatılması de ğildir. Olay, elbette fenlerden birisi, sanatlardan birkaçı, felsefenin bazı
117 A.Ömer Türke , "Roman Tarihe Sı ğınırken", http://www.pusula.com/virgul/sayfalar/25/1054.htm 15.10.2004. 118 Gö ğebakan, Age., s.27. 119 Fethi Naci, “Romancının Đ i Tarih De ğil Roman Yazmaktır”, Hürriyet Gösteri, 197-198, (Nisan-Mayıs 1997), s.58. 120 enel Gerçek, "Bo ğazkesen: Bo ğazkesen ve Tarihsel Roman", Tarih ve Roman , Der. Bahriye Çeri, Đstanbul 2001, s.45. 121 Eric Hobsbawm, Tarih Üzerine, Çev. Osman Akınhay, Ankara 1999, s.13. 122 Ahmet im ek, Agm., s.74. 27
kuralları, co ğrafyanın bir bölümünü olu turan bir ülkeyle ve tarihin bir konusuyla ilgilidir. Onlarla ilgili açıklamalar, okurların bilgi çemberini geni letir.” 123 Klasik romanda romancının alabildi ğine hür oldu ğunu, konuyu istedi ği gibi kurgulayıp kahramanını istedi ği gibi tanzim ederek görevler verebilece ğini ifade eden Niyazi, tarihi roman okuyan birinin tarihi de ö ğrenmesi fikrinden hareket ederek tarihi roman yazarlarının tarihi olaylara ba ğımlı ve sadık kalmaları mecburiyetinde olduklarının altını çizmektedir. 124 Ortaylı da, kendilerine yöneltilen ele tirilere kar ı tarihçi ve edebiyat adamının konumu ve yapısı farklıdır, roman ve tiyatro yazarı tarihi gerçe ğe bire bir sadık kalmak zorunda de ğildir eklinde gerekçelerle savunma yapan yazarları “edebiyat adamı da tarihi tarihçi kadar bilecek, kendi dünya görü ünü aktarırken tutarlı ve sanatçı olacak, okunamayacak tatsızlıklar, dilde tarihi üslubu ve rengi veremeyecek yavanlık, fahi tarihi hatalara; edibane yaratıcılık ve yazar özgürlü ğü diye mazeret olamaz” 125 diyerek sert bir dille yermektedir. Tarihsel roman akımını bir kaçı edebiyatı olarak nitelendiren Türke ise, geçmi ten anlamlar çıkarmak pe indeki pek çok romanda tarihin ve tarihi ki ilerin oyuncak haline geldi ğini ifade ederek konuyla ilgi endi esini dile getirmektedir. 126 Bir yazar, eserini tarihi perspektif içine oturtmazsa, yazdı ğı roman olur; ama bireysel ya da bireyselin romanı olur, toplumsal ya da toplumcu roman olmaz. 127 Tarihsel romanların i levinin tarihi ö ğretmek, yeniden canlandırmak ve eğlendirmek oldu ğuna dikkat çeken Gö ğebekan, böylece tarihsel roman yazarının hareket noktasının di ğer roman türlerinin yazarlarından daha farklı oldu ğu eklinde bir yoruma gidilebilece ğini, öncelikli amacın tarih aracılı ğıyla bir takım mesajlar iletilmesi sözkonusu olunca, estetik unsurların ikinci plânda kalmasının kaçınılmaz oldu ğunu belirtir. 128 Bu yüzden tarihi roman yazmaya heveslenen sanatçılar tarihi sorumluluk içinde bulunmalıdırlar.
123 Ertop, Agm., s.61. 124 Ramazan Gülendam, “Romanda Çanakkale Sava ı: Mehmet Niyazi’nin Çanakkale Mah eri ile Serpil Ural’ın afakta Yanan Mumlar Adlı Romanlarını Bir Kar ıla tırma Denemesi”, Olcay Yazıcı, Mehmet Niyazi ile Çanakkale Mah eri Üzerine Söyle i, Türk Yurdu , 22/175, (Ankara 2002), s.104. 125 Ortaylı, Agm., www. milliyet. Com.tr /2001 /02 /25 /Pazar / yazortay.html , 29.10.2004. 126 Türke , Agm., www.pusula.com/virgul/sayfalar/25/1054.htm 15.10.2004 . 127 Atilla Đlhan, “Toplumcu Roman Tarihi Perspektifle Yazılabilir”, Hürriyet Gösteri, 197-198, (Nisan-Mayıs 1997), s.63. 128 Gö ğebakan, Age., s.54. 28
Tarihi roman yazarının, aynı zamanda iyi tarihçi olması ve tarihçinin yöntemini bilmesi gereklidir. 129 Tural, tarihi romanın kurulu u ve ifade tarzı sırasında, konu edilen devrin duyma, dü ünme ve sistemine, tarihi belge hatta menkıbeden gelen bilgiye uymayan malzemeye yer verilemez. Tarihi olay ve ki ileri tahrif etmek, bir art niyet olmasa da affedilmez hatadır 130 diyerek, tarihi realiteleri kaleme aldıkları romanlarda çarpıtanlar kar ısında net bir tavır takınır. Tartı maların oda ğında olan bir di ğer önemli nokta da, tarihçi ile tarihi roman yazarının benzerlik ve farklılıklarıdır. Çünkü bir taraftan tarihçilerin de sanatçılar gibi kurmaca yaptıklarını, dolayısıyla romancı ve sanatçının yaptığı i i aynı kefeye koyanlar varken di ğer taraftan tarihçi ve roman yazarının sınırlarını a mamaları gerekti ğini savunanlar da var. Sözgelimi tarihçi için ke fedilecek ey salt olay de ğil, onun arkasındaki dü üncedir. Tarihçi olayları ancak arkasındaki dü ünceyi ke fedebildi ği ölçüde anlayabilecektir. Tarihçinin i levi, geçmi e ait bilgileri bir anlamda yeniden kurmaktır 131 diyen Collingwood bir anlamda tarihçinin de sanatçı gibi kurmaca yaptı ğını söylemektedir. “Tarihsel olarak bize sunulan her belge bir anlamda belgenin kurmaca yapısından beslenir” 132 diyen Koselleck de, Collingwood’la aynı fikri payla maktadır. Yılmaz ise tarihçi ile yazarın meydana getirdi ği eserlere dünya görü lerini, hislerini ve duygularını yansıttıklarını dolayısıyla objektif davranamadıklarını bu yönü ile yazar ile tarihçinin birbirine benzedi ğini u cümlelerle dile getirmektedir: “Tarihçi gibi tarihi roman yazarının da geçmi i anlatırken, inandı ğı de ğerler, içinden söküp atamadı ğı saplantılar, duygularının ekillenmesinde belli ba lı etkenler olup, ya adı ğı dönemin etkin dü ünceleri ve fikir akımları onun bakı açısına yön verir”. 133 Roman ve tarih birbirinin çekim oda ğında olan iki kavram, biri anlatının özel biçimi di ğeri yorum ve yapılandırmanın. Her ikisini birle tiren ortak nokta insana, ya ama dair gerçekliklerin anlatımını içermeleridir. Tarih salt geçmi i yorumlar, aktarır, roman ise geçmi le birlikte bugünü ve yarını yeni bir dille, belirli bir tarihsel zamanda yansıtır. Romancının i i tarih yazıcılı ğı olmadı ğına göre; olsa olsa tarihten yararlanabilir
129 Ata, Agm., www.e ğitim.aku.edu.tr/bahriata5.doc , 08.09.2006. 130 Sadık K.Tural, Zamanın Elinden Tutmak , Ankara 1991, s.196. 131 R.G. Collingwood, Tarih Tasarımı, Çev: Kurtulu Dinçer, Ankara 1996, s.257. 132 Werner Schiffer, Theorien der Geschichtsschreibung und ihre erzaehltheorestische, Stutgart 1980, s.29. Akt:Gö ğebakan, Age., s.35. 133 Durali Yılmaz, Roman Sanatı ve Toplum , Đstanbul 1996, s.73. 29
veya tarihsel durumlar, olaylar, dönemler romanın örgüsünde u ya da bu biçimde yer alabilir. Stendhal “roman bir aynadır” eklinde bir ifade kullanmaktadır. Roman tarihten kopu un de ğil, tarihe ba ğlanı ın bir söylemi, her ça ğda etkin olabilecek anlatısıdır. 134 Tanzimat dönemi yazarlarından Ahmet Mithat Efendi’ye göre, roman ve tarih arasında daima içiçelik söz konusudur. Aralarındaki tek fark, tarihin gerçe ği de ği tirmeden aktarmasına kar ılık, romanın gerçe ği hayali bir dünyaya ta ıyarak yeniden ekillendirdikten sonra okuyucuya sunmasıdır. 135 Aslında fiksiyon yalnızca yazın adamlarını de ğil, tarihçileri de çok u ğra tıran bir kavram olma niteli ği ta ıyor. Çünkü, tarihçi kendisinin düzenlemedi ği bir belge veya bizzat tanık olmadı ğı bir olay hakkında yargılarda bulunmak ve bu yargılara ister istemez ki isel dü üncelerinden ya da yorumlarından yararlanmak gibi bir durumla kar ı kar ıya duruyor. 136 Roman ve tarih arasındaki ili kinin temelinde her iki entelektüel etkinli ğin de aynı anlatım araçları –dil ve yazı- aracılı ğıyla zaman ve mekân üzerine in a edilmi li ği, o zamanı bir bilgi, inanç ve de ğerler sistemine göre yeniden kurgulama giri imi; tarihin bir an’ını anlamlandırma iste ği var diyen Türke , tarihçi ve romancının tarihe benzer perspektiflerden bakmaları ve aynı zaman diliminde kurdukları anlatılar arasında bir etkile im olmasının kaçınılmaz oldu ğunu ifade etmektedir. 137 Belgeler de kendisini kaydeden insanın bakı açısını yansıtmaktan öte bir anlam ta ımazlar. Biz bu belgelerden, kayıt tutanın bize izin verdiği ölçüde ve onun bizi yönlendirdi ği do ğrultuda bilgi edinebilme ansına sahip olabiliriz. Bu nedenle belgelerin hiçbirisi, tarihçi onlar üzerinde çalı maya ba lamadan bir anlam ta ımazlar diyen ünlü tarihçi E.H.Carr, tarihsel belgelere ku kuyla yakla makta ve tarihçilerin belgeler üzerinde yorum yapmasını önermektedir. Carr için bu ba ğlamda, olgusuz tarihçi ve tarihçisiz olgu, yani yorumsuz tarih anlamsızdır. 138 Tarihçinin eline ula an tarihsel belgenin do ğrulu ğuna ku kuyla yakla anlardan birisi de Tekeli’dir. Ona göre, tarihçi geçmi te gerçekten ya anmı olguyu gözlemleyemedi ği için, bu olguyla ilgili olarak eline ula an bilgiyle yetinmek zorundadır. 139
134 Feridun Andaç, “Roman Tarih Tarihsellik”, Hürriyet Gösteri, 197-198, (Nisan-Mayıs 1997), s.56. 135 Duruel, Agt., s.2. 136 Gö ğebakan, Age., s.23. 137 A. Ömer Türke , “Romana Yazılan Tarih”, Toplum ve Bilim , 91, (Kı 2001/2002 Đstanbul), s.166. 138 Edward Hallett Carr, Tarih Nedir?, Đstanbul 1996, s.37. 139 Gö ğebakan, Age., s.33. 30
Tarihçi ile romancının durumunu ba ka bir anlatımla u ekilde ortaya koymak mümkündür. Tarihçi olayların foto ğrafını çekerken tarihsel roman yazarı kendi ifadesi ve yorumuyla tarihsel ki i, olay ya da olgulara ili kin bir resim çizer. Çizilen resimde sanatçının üslubu ve yorumu çok belirgin olarak kendini hissettirir. Çekilen foto ğrafta ise, her ne kadar gerçe ğe en yakın bir görüntü sa ğlanmı gibi görünse ya da foto ğrafın gerçe ği bir aynadaki görüntü gibi yansıttı ğı dü ünülse de, netice itibarıyla foto ğrafçının seçiminin, felsefesinin, dünyaya bakı ının ve olayı algılayı ının esere yansıması söz konusudur. Dolayısıyla, tarih yazımı ve kurmaca anlatılar arasındaki en büyük farklılı ğın, onların yorumsal yapısında, epistemolojik konumlarında ve geçmi i kendilerine özgü biçimde nasıl kavramsalla tırdıklarında bulundu ğundan bahsedilebilir. 140 Tarihçilerin önemli bir bölümü fiksiyonu, ba ka bir deyi le, tarihçinin önüne gelen belgeyi kendi yeteneklerini ya da algılamasını ortaya koyarak yorumlama eylemini, bir romancının i iyle e tutmakta ve romancıyla tarihçi arasında ko utluklar bulmaya çalı maktadır. 141 Hem tarihçi hem de romancı geçmi i konu edinirken bugünü ve bugünün toplumunu yazmaları dolayısıyla birbirlerine benzerler. Ancak, tarihçi geçmi döneme ait bir olayı, objektif olma iddiasıyla, belgelere ba ğlı kalarak ve kronolojik bir sistem içinde anlatır. Tarihi roman yazarı ise, objektif olma iddiasında olmadan hür bir ekilde tarihçinin sundu ğu malzemeyi, duyduklarından ve efsanelerden elde ettikleriyle muhayyilesinde yo ğurur, tarihi malzemeyi insana ait duygularla, ya ama tarzıyla ekillendirerek kar ımıza çıkarır. 142 Tarihi romanların ele tirilen bir yönü de ideolojik bir araç olarak kullanılmasıdır. Türke 'e göre tarihi romanlar, yazar ve yayıncılarının üstlendikleri misyonu, metinlere yansıyan tarih algısını ve bu algının yazıldıkları tarihteki egemen ideoloji ile ili kilerini neredeyse do ğrudan yansıtırlar. 143 Özellikle kitle ileti im araçlarının yoklu ğunda, Cumhuriyetin kurulu yıllarında romanların ulusal kimlik ve devrimlerin aracı olarak kullanıldı ğı ifade edilmektedir. 144
140 Serpil (Tunç) Opperman, Postmodern Tarih Kuramı: Tarih Yazımı, Yeni Tarihselcilik ve Roman, Ankara 1999, s.81. 141 Gö ğebakan, Age., s.34. 142 Kaya, Agt., s.128-129. 143 Türke , Agm., s.195. 144 Kaya, Agt., s.124. 31
Ortaya çıktı ğı andan bu zamana bütün tarihsel romanlar, u ya da bu ekilde, genellikle hâkim ulusal gelene ğin kendisini me rula tırmak amacıyla biçimlendirdi ği eski tarihsel bilginin harekete geçirilmesine dayanırlar. Cumhuriyetin ilk yıllarında "bir Türk dünyaya bedeldir" iarını harekete geçirmek ve ulus devletin bu olu turucu ideolojisini i lemek ise popüler edebiyatın tarihi roman koluna dü mü tü. Bunlardan "yüksek edebiyat" içinde de ğerlendirilmeyen, ele tirmenlerin ya da tarihçilerin ilgisini çekmeyen tarihsel serüven romanları, Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye'de en çok baskı yapan ve okunan kitaplardı. 145 Birçok romanı arasında, bugün onun adı hatırlanmadan bilinen Malkoço ğlu tiplemesi ve onun türevleri, uzun yıllar boyunca Türk sineması için de önemli bir kaynak haline gelmi tir. Yine tarihi kaynaklardan yola çıkıp, tarihi ahsiyetleri ete kemi ğe büründüren hayali tarihi öyküleri ile tanınan Turhan Tan, Fazıl Tülbentçi, Re ad Ekrem Koçu, O ğuz Özde romanları bu türün en önemli yazarlarıdır. Tabi ki bunun yanında Kemal Tahir'in Marx'ın Asya Tipi Üretim Tarzı tespitlerinden yola çıkan bir tarihsel bakı açısıyla yazılan ve edebî olmaktan ziyade siyasî tartı malara neden olan "Devlet Ana" ve Halikarnas Balıkçısı'nın sol tandanslı romanlarını da unutmamak gerekir. 146 Özellikle Osmanlı'nın 700. yüzyılı münasebetiyle ba layan tarihi ilgide popüler tarih, bu arada tarihi romanlar önemli bir patlama ya amı tır. Uzuner'e göre popüler tarihe yöneli , tarihimizin resmi ve kapalı söyleminin bir sonucudur. 147 Tural da “tarihi tahkiyeli eser, fikir, duygu, hayal ve davranı bakımından, mevcut de ğerleri tatmin edici bulmayanları muhatap edinir. Resmi bilgi ve belgenin ötesinde duyu , dü ünü ve hayal edi arzusunda olanlar, konusunu tarihten alan tahkiyeli eserlerden ho lanırlar” 148 diyerek bir anlamda Uzuner’in ileri sürdü ğü tezi do ğrulamaktadır. Kolo ğlu, küreselle me söylemlerinin güçlendi ği günümüzde tarihe bakı ın ve bilgileni in bilimsel yayınlardan daha çok popüler tarih roman ve filmler aracılı ğıyla oldu ğuna dikkat çekerken bunu "tarihi insanlardan koparmanın, toplumsal bellekten silmenin olanaksızlı ğı kar ısında bu yöntem, yoksa bir yozla tırma aracı olarak mı kullanılıyor? Sosyo-ekonomik yapısını sa ğlam temele oturtmu toplumlarda bilimsel
145 Türke , Agm., s.194-195. 146 Kaya, Agt., s.126. 147 Buket Uzuner'le Yapılan Röportaj, http://www.turkiveonline.com/roportailarikitap/buket uzuner.php?album id= 02. 06. 2004. 148 Sadık K.Tural, “Tarihi Roman Gelene ği veya Cezmi”, Do ğumunun Yüzellinci Yılında Namık Kemal , Ankara 1993a, s.70. 32
ara tırmanın bir doygunlu ğa eri mesi, dolayısıyla tarihi/popüler roman ve gösterinin daha büyük geli me göstermesi anla ılabilirse de, bizimki gibi henüz geçmi ini tam belirleyememi toplumlarda tarihi roman ve türevlerinin bilimsel çalı maları a an bir yo ğunluk kazanması ba ka bir bakı açısını gerektiriyor" 149 diyerek, endi esini dile getirmektedir. Tarihi romana artan ilgi kar ısında Kolo ğlu kaygılarını dile getirirken, Türke ise "belki de sistematik bir yozla tırmadan çok, yozla mı bir ya antının ve imdiki "an"la ba edemeyip zaman ve mekândan yoksun bir tarihi ana kaçma arzusunun etkileri var popüler kültür ürünlerinde" 150 diyerek, bu ilgiyi kaçı edebiyatı olarak nitelendirmektedir. “Tarihçiler ve kamu gözlemcileri eserlerini daha çok siyasal hayatla sınırlı tutarken, romancılarımız topluma daha geni açıdan bakabilmi ler ve gerek örf ve adetlerdeki, gerekse Braudel’in “maddi uygarlık” dedi ği karma ık bütünlükteki evrimi daha iyi anlamamıza yardımcı olmu lardır” 151 eklinde dü üncelerini dile getiren Taner Timur ise, tarihi romana kar ı artan bu alakayı romancıların tarihi olaylara yön veren büyük adamların de ğil, maddi manevi bütün yönleriyle sıradan insanların ya amları üzerinde durmalarına ba ğlamaktadır. Toplumumuzda tarihin bilimsel de ğerlendirmesine ilginin sınırlı, edebî popüler anlatıma ilginin hayli yüksek oldu ğu görülmektedir. 152 19. yüzyılda tarih ö ğrenme ve tarih bilinci edinmenin büyük bir geli me gösterdi ğini ifade eden Ortaylı, “bu geli im, milletin fertlerinin, tarihçilerinin yazdı ğı onlarca ciltlik âlimane eserleri hatmetmesiyle olmamı tı elbette. Tarih bilincinin yerle tirilmesi, okullarda güzel yazılan ta- rih ders kitapları (biz hala o a amaya gelemedik) ve asıl önemlisi tarihi tiyatro eserleri ve romanları sayesinde olmu tur” 153 demektedir. Ortaylı, ba ka bir çalı masında büyük kitlelerin tarihi romana yönelik artan ilgisini çe itli örneklerle ortaya koymaktadır. Bilimsel tarihçileri okuyamayan ve okumayanların Emin Maalug ve Patric Girard gibi yazarlar sayesinde zamanlar ve mekânlarda gezindiklerini, Christian Jacg’ın romanları ile eski Mısır’ı sevdirdi ğini, insanların Ortaça ğ dünyasını “Gülün Adı” romanıyla tanıdı ğını ifade etmekte ve
149 Orhan Kolo ğlu, "Tarih ve Sanatın Birlikteli ği", Tarih ve Toplum , 33/198, (Haziran 2000), s.39. 150 A.Ömer Türke , "Romana Yazılan Tarih", Toplum ve Bilim, 91, (Kı 2001-2002), s.208-209. 151 Taner Timur, Osmanlı-Türk Romanında Tarih, Toplum ve Kimlik , Đstanbul 2002, s.21. 152 Kolo ğlu, Agm., s.41. 153 Ortaylı, Agm., www. milliyet. Com.tr /2001 /02 /25 /Pazar / yazortay.html , 29.10.2004. 33
ardından Avrupa’nın tarihi mirasını tarih ara tırmacılı ğının sıkıcı monografileri aracılı ğıyla de ğil de; popüler, kolay okunur romanlarla kitleye aktarma yolunu seçti ğini, böylelikle tarih bilgisinin okulların dı ında kitleye sızacak bir yol buldu ğunu eklemektedir. 154 Ömer i man’ın Reha Çamuro ğlu’yla yapmı oldu ğu bir söyle ide “sizi tarihi roman yazmaya iten faktörler nelerdir?” sorusuna Çamuro ğlu’nun, belgelere ya da klasik tarihçi araçlarına dayanarak bir dönemi zihinde yeniden kurgulayıp okura sunmanın imkânsızlı ğından, belgelere dayanılarak yazılan eserlerin okurun aklına, merakına hitap edebilece ğini, ancak duygulara edemeyece ğini, dolayısıyla edebiyatın özgürle tiricili ğinden faydalanarak bu amaca ula ıyorum 155 eklinde verdi ği cevap tarihi romana yönelik artan ilgi hakkında bizlere bir takım ipuçları vermektedir. Heredotes’ten günümüze kadar uzanan bir tarihsel dü ünce gelene ği, tarihsel anlatıların hem edebî yönlerini, hem de hayal gücünün onları kurmakta oynadı ğı rolü kabul eder. Aslına bakılırsa, profesyonelle mi bilim ça ğı olan 19. ve 20. yüzyıllarda bile, tarih yazma, retorik ya da edebî niteli ğini yitirmemi ti. 156 Tarihi bir olayı konu edinen ve tarihten beslenen romanlar konu edindikleri dönemin siyasî, sosyal, kültürel, ekonomik yapısı, toplumun inançları, de ğer yargıları, ya am tarzları, e ğlenceleri hakkında da okuyucuya önemli ipuçları verebilir. Ayta ’ın da ifade etti ği gibi “roman yazarı tarihçi gibi bugünden, ça ğının olaylarından, dü ünce ve de ğerlerinden etkilenerek eserini yazmasından dolayı, ça ğının aynası kabul edilmektedir”. 157 Aynı eksende Tural da, “tarihi romanlar, mizaç ve kültürü en çok aksettiren eserlerdir, eklindeki hüküm eksik olmasına ra ğmen yanlı de ğildir” 158 demektedir. Urfa ve Diyarbakır kentlerinin tarihini anlatan Süryani rahiplerinden Mar Ye ua’nın yazmı oldu ğu “Urfa ve Diyarbakır’ın Felaket Ça ğı” adlı kitaptan övgüyle bahseden Türke , Mar Ye ua bu kitapta bir yandan Bizanslılar, Sasaniler, Persler arasındaki siyasal geli meler ve sava ları öte yandan bölge halkının ya amı, e ğlenceleri, geçim kaynakları ile ilgili bilgiler aktarıyor. O dönem insanının dünyayı algılamasını,
154 Đlber Ortaylı, “Tarihi Roman Furyası”, www. milliyet. Com /2001 /01 /25 /Pazar / yazortay.html, 28.10.2004. 155 Ömer i man, “Reha Çamuro ğlu’yla Söyle i”, http:/www.imece.org/dergi/mayishaziran2001/ rehacamurogluylasoylesi html. 156 Türke , Agm., s.167. 157 Gıyasettin Ayta , "Batılıla ma Maceramızda Türk Romanına Yansıyan Tipler -II-" Gazi Üniversitesi Gazi E ğitim Fakültesi Dergisi , 22/3, (Ankara 2002), s. 220. 158 Sadık K. Tural, Zamanın Elinden Tutmak , Ankara 1991, s.199. 34
gerçek ile mistik ve metafizik inançların bir araya gelerek yeni bir gerçeklik yaratmasını son derece öyküsel bir dil ile anlatıyor. Mar Ye ua bu fantastik tarihinde insanları canlandırmı , çekirge istilası, deprem, kuraklık gibi do ğal afetlerin ve sava çı kavimlerin bölge halkının kaderi üzerindeki etkilerini yazmı ve böylelikle alı ık olmadı ğımız üzere istilacı olmayan, iddetsiz bir topluluk da tarih sahibi olmu tur 159 diyerek romanların konu edindikleri dönemin siyasî, sosyal, dinî ve kültürel alanlarına ili kin çok kıymetli bilgiler içerdi ğini dile getirmektedir. Tarihî romanda, geçmi te meydana gelen veya meydana gelmi gibi gösterilen bir takım olaylar, o devrin kıyafetleri, ahlâk ve âdetleri gerçek kahramanlarla, hayalî kahramanlar kar ıla tırılarak hikâye edilir. Tarihî romanın hedefi, tarihin ve romanın ayrı ayrı uyandırdı ğı alâkayı bir araya getirmektir. 160 Tarih ve roman birbirinden ayrılmaz bir ikiliyi olu tururlar diyen Türke , romanın tarih ve tarihçi için önemli bir kaynak oldu ğunu u gerekçelerle özetlemektedir: “Đster tarihi bir olayı konu alsın ister günceli, sonuçta her roman ortaya çıktı ğı andan ba layarak tarihi bir belgeye dönü ür. Birincisi, belli bir dönemde belli bir ülke yazarının e ğilimlerini if a etmek anlamında, ikincisi, kendisi de bizzat edebiyat tarihinin bir parçası olarak; özetle, her roman tarihi bir tanıklıktır diyebiliriz”. 161 Gökalp’in tarih ve edebiyatın iyi kom uluk ürünü olarak ortaya çıkan roman hakkındaki u tasviri romanın ne kadar didaktik, çok yönlü ve kullanı lı bir edebî tür oldu ğunu açıkça ortaya koymaktadır. “Roman bizim için tatlı bir mekteptir. Bu mektepte muhtaç oldu ğumuz her eyi ö ğrenebiliriz. Bir mektep ki biz evimizde otururken o aya ğımıza gelir. Bizi hem e ğlendirir, hem de malumatlı kılar. Roman aya ğımıza gelen tiyatrodur. Odamızda onu seyrederiz. Roman bizim için hayatlı bir müzedir. Orada, orijinal ahsiyetlerin canlı heykellerini görürüz. Roman bizim için, asırlık vakaları bir saatlik tema aya sı ğdırabilen bir simgedir”. 162 Edebiyatımıza geç dönemlerde giren ve gün geçtikçe popülerlik kazanan bu tür hakkındaki olumlu ve olumsuz bir takım bakı açılarını vermeye çalı tık. Bir taraftan söz konusu tür üzerindeki tartı malar devam ederken, di ğer taraftan da bu türün eğitimsel de ğerinin farkına varan ülkeler e ğitim-öğretim sürecinde etkin bir ekilde kullanmaktadırlar.
159 A. Ömer Türke , “Tarihi Roman Roman Gibi Tarih”, Virgül, (Đstanbul 1998), s.19. 160 Fevziye Abdullah Tansel, Đyi ve Do ğru Yazma Usulleri III , Đstanbul 1983, s.161. 161 Türke , Agm., s.16. 162 Ziya Gökalp, Makaleler IX, Haz. evket Beysano ğlu, Đstanbul 1980, s.179. 35
Son yıllarda, yüksekö ğretimde tarih e ğitiminde tarihi romanların kullanımının yaygınla tı ğını, tarihi romanların dersin bir tamamlayıcı unsuru olarak okutuldu ğunu, bu uygulamanın tarihçilik mesle ği ve Türk e ğitim sistemi için önemli bir reform oldu ğunu ifade eden Ata, “gerçekte, bu uygulamayı yüksekö ğretime gelmeden, temel eğitim a amasında yaygınla tırmak gerekmektedir. Özellikle, Sınıf ö ğretmenlerini, Tarih ve Sosyal Bilgiler ö ğretmenlerini, tarihi romanın tarihi ö ğrenmede etkisi konusunda ikna etmek ve inandırmak gerekmektedir.” diyerek ülkemizde tarihi romanlardan yeterince faydalanılmadı ğını ve uygulayıcılar tarafından itibar görmedi ğini ileri sürmektedir. 163 Gökalp’ın “roman, öyle bir ressamdır ki fırçası tavustandır; öyle bir airdir ki kalemi altundandır; öyle bir mugannidir ki sazı platindendir” 164 eklinde tasvir etti ği bu tür eserler, bir toplulu ğa ortakla a payla tıkları de ğerleri hatırlatıcı bir rol oynayan öyküdürler. 165 Đnsanların kamplara bölündü ğü, ortak de ğerler üzerinde oynandı ğı, farklı kimlik ve aidiyet arayı larının hız kazandı ğı günümüz Türkiye’sinde en çok ihtiyaç duydu ğumuz de ğerlerden bir tanesi birlik ve beraberliktir. Bu de ğerleri konu edinen bir tarihi romanın tarih ö ğretiminde i e ko ulması ile genç nesillerin, üzerinde ya adıkları co ğrafyada atalarının birçok ortak de ğere sahip olduklarını ve bir arada huzur içinde ya adıkları hatırlatılarak dikkatli olmaları telkin edilebilir. Aynı zamanda tarihi romanların milletlerin hayatında özellikle millî bilinç ve uûr olu turmada hayati bir öneme sahip oldu ğu da a ikârdır. Nitekim Dural, “uzun dönem sömürge olarak ya ayan bazı milletler ba ğımsızlıklarına kavu unca tarihî roman yazarlarına büyük destek sa ğlamı lardır. Böylece millet fertlerinin aynı ülkü etrafında birle meleri amaçlanmı tır. Bu devletlerden Hindistan, Pakistan ve Katar her yıl eğitime ayırdıkları bütçenin bir bölümünü tarihî roman ve tarih ara tırmaları için harcamaktadırlar” diyerek, tarihi romanın millî bilinç olu turmada ne kadar önemli bir yere sahip oldu ğunun altını çizmektedir. 166 Bu paralelde im ek ise “geçmi teki günlük ya antıların tasvirini yaparak tarihsel figürleri daha canlı kılan tarihsel roman, de ğer aktarımı ve ulusal bir tarih bilincinin yaratımında okul dı ı tarih ö ğretimi için etkili bir e ğitim/ö ğretim aracı
163 Ata, Agm., www.e ğitim.aku.edu.tr/bahriata5.doc , 08.09.2006. 164 Gökalp, Age., s.177. 165 irin, Agm., s.175. 166 Baran Dural, Edebiyatımızın Üvey Evladı Tarihi Roman , Đstanbul 1991, s.20. 36
olabilir” 167 diyerek, tarihi romanların millî bilinç olu turmadaki i levine dikkatleri çekmektedir. Di ğer taraftan tarih ö ğretiminde tarihi romanların kullanılması yoluyla ders kitaplarından kaynaklanan birçok problemin a ılması sa ğlanabilir. Van Middendorp ve Lee, tarih ve sosyal bilgiler ders kitaplarının zayıf bir ekilde düzenlendi ğini, bu kitapların bilgisel dizaynlarının ö ğrencilerin maksimum verimi almalarına izin vermedi ğini ifade ederek “edebiyat bir tarih sınıfında bir ders kitabının yapamayaca ğı ekilde anlamlı tecrübeler sa ğlayabilir. Sosyal bilimlerde edebiyat kullanımı, tarih ders kitapları ile ba ğlantılı birçok probleme kısmen cevap verir” 168 demektedirler. Bu ba ğlamda Jacobsen de tarih sınıflarının genellikle tarihler, isimler ve yerlerin sonsuz bir listesinin verildi ği bir yer haline geldi ğini, ö ğretmenlerin ise tarihin insani ve ki isel unsurların dı ındaki olaylar ile doldurulan ders kitaplarına ba ğlı kaldıklarını, dolayısıyla birçok ö ğrencinin tarih dersini hem sıkıcı ve hem de hatırlanması zor bir ders olarak buldu ğunu ifade etmektedir. 169 Jacobsen, bu problemin muhtemel bir çözümünün sosyal bilgiler sınıflarında tarihsel romanların kullanımının oldu ğunu, onların sosyal bilgiler programını zenginle tirip, canlık getirebilece ğini, tarihin bu ekildeki sunumunun ö ğrencilerin duyu sal alanlarına cevap verece ğini ifade eder. 170 Kanada’lı bilim adamı Kieran Egan; anlatının, ö ğretim programlarının hepsinde kullanı lı bir pedagojik araç oldu ğunu ileri sürerken; Amerikalı Linda Levstik de Amerikalı çocukların roman tarzında yazılmı tarih ile kar ıla maktan ho nut oldu ğunu göstermi tir. E ğer roman do ğru bir tarih ve cazip bir edebî tarza sahipse, çocukların bir kısım insanın tarih hakkında ne hissetti ği, nasıl ya adıkları, ne giydikleri ve nasıl konu tukları gibi detaylarda bilgi edinmesini sa ğlar. 171 Romanlar, ders kitapları veya akademik eserlerde sunulandan daha keyifli bir tarih sunarlar. Tarih bilimi tarihi insandan soyutlarken; romanlar tarihi, tarihsel olayların insanlar üzerindeki etkileriyle, somut insan çatı malarıyla anlatır. 172 Ders kitapları ansiklopedik bir yapıda oldu ğu için, onlar tarihe canlılık getiren detaylara sahip de ğildir.
167 im ek, Agm., s.74-75. 168 Judy V. Mıddendorp- Sharon Lee, “Literature for Children and Young Adults in a History Classroom”, The Social Studies , 85/3, (1994), s.117. 169 Jamie Nicole Jacobsen, “Putting the Story in History: Young Adult Historical Fiction in High School Social Studies”, Candidate Fort the Degree of Masters of Arts in Education Secondary Social Studies, (July 2002), s.35. 170 Jacobsen, Agt., s.36. 171 Ata, Agm., www.e ğitim.aku.edu.tr/bahriata5.doc , 08.09.2006. 172 Naci, Age., s.58. 37
Bu yüzden tarihsel romanlar, ö ğrencilerin ders kitaplarında bulunan bilgiye ek olarak sosyal bilgiler müfredat programını zenginle tirmek için kullanılabilir. Çocuk edebiyatı, öğrencilere tarihin önemi ve karma ıklı ğını anlatmanın mükemmel bir yoludur. 173 Tarihi romanlar, insan boyutunu iç dünyasıyla ön plâna çıkarırlar 174 Bılof, öğrencilerin olayların insani yönüne odaklanarak ve ele tirel analiz yeteneklerini uygulayarak ve kendileri tarafından yapılmı yazılı tasarıları de ğerlendirerek tarihi olaylara kar ı ö ğrenci ilgisini canlandırmak, aynı zamanda tarihi hikâyelerin sosyal bilgiler müfredatına kattı ğı gücü tespit etmek için bir çalı ma yapmı tır. Bu çalı ma kapsamında romanla ilgili ö ğrencilere yöneltilen “romandan ho landınız mı?”, “romanın müfredatın düzenli bir parçası olmasını ister misiniz?” sorularına verdikleri u cevaplar ö ğrencilerin roman ve ders kitaplarına bakı açılarını ve romanların çocuklar üzerinde bıraktı ğı derin etkiyi göstermesi bakımından oldukça manidardır. Öğrencilerin büyük bir ço ğunlu ğu “romanın ola ğanüstü oldu ğunu”, “sava ı sıkıcı bir ders kitabından okumaktan çok daha iyi oldu ğunu”, “tarihi ö ğrenmenin çok zevkli bir yolu oldu ğu” “romanın sınıf müfredatına dâhil edilmesi gerekti ğini” 175 söylemi lerdir. Bugün siz elinizdeki kuvveti biraz bilseydiniz, az zamanda memleketin ahlakını de ği tirebilirdiniz diyerek romancılarımızı ele tiren Gökalp, “çalıku u yazıldıktan sonra bütün genç kızlar birer çalıku u kesildiler” eklindeki tespitiyle romanların insanlar üzerinde ne kadar büyük bir tesire sahip oldu ğunu vurgulamaktadır. 176 Tarihin her dönemi veya hiç olmazsa pek çok dönemi hakkında, genellikle ciddi görülen metinler dı ında ba ka dökümanların gençler tarafından kullanılabilece ğini belirten Dance, bir erin sava zamanındaki hatıra defterinin sava gerçekleri hakkında herhangi bir resmi tebli ğden çok daha iyi bir fikir verebilece ğini savunmaktadır. 177 Tarih ö ğretiminde tarihi romanın kullanımının birçok yararından bahseden Nawrot ise, “ tarihi ö ğretmenin en etkili yolu olan tarihi roman, ö ğrencilere geçmi i yeniden ya ama imkânı sa ğlayarak, ders kitabından okudukları zamandan daha fazla hatırlamalarını sa ğlamakta, tarihi olayların perde arkasını vermektedir. Ö ğrencileri
173 Jacobsen, Agt., s.4. 174 A. Yılmaz, Agm., s.44. 175 Edwin G. Bılof, “The Killer Angels: A Case Study of Historical Fiction in the Social Studies Curriculum”, The Social Studies , 87/1, s.22. 176 Gökalp , Age., s.176-177. 177 E.H. Dance, Orta Dereceli Okullarda Tarihin Yeri, Çev. Osman Horasanlı, Đstanbul 1971, s.55-56. 38
tarihi olayların sebeplerini ve bu olayların insan ya amı üzerindeki sonuçlarını dü ünmeye yöneltmektedir” 178 der. Roman ile tarih ö ğretimi, tozlu geçmi e hayat vererek; sultanların, köylülerin ve askerlerin ya ayı larını canlı olarak anlatır ve tarihi figürleri ders kitaplarına göre daha gerçekçi yapar. 179 Amerikalı Linda Levstik tarihi romanlar yoluyla çocuklardaki tarihi kavrayı ı tespit etmek için be inci sınıf ö ğrencisi olan Jennifer ile bir yıl boyunca birlikte çalı mı ve etkile imlerde bulunmu tur. Adı geçen ö ğrencinin sosyal bilgiler ders kitabı ve tarihi romanlar ile ilgili görü leri son derece ilginçtir: “Sosyal bilgiler kitabı eskidir ve di ğer kitapların içerdi ği kadar çok bilgi içermemektedir. Bu kitaplar size hiçbir sosyal bilgiler kitabının sa ğlayamayaca ğı kadar bilgi sunarlar. Sosyal bilgiler kitabı çok detaylı de ğildir. Kendinizi olayların içinde hayal edemezsiniz, çünkü bu kadar canlı anlatımlar yoktur. E ğer sosyal bilgiler kitapları, insanların kendi gözlerinden bazı olayları anlatsaydı ilginç olabilirlerdi. Ancak ders kitapları ilginç olmayı sevmezler ne de olsa!” 180 Yine tarihsel romanlar aracılı ğıyla gençlerde ulusal ve uluslar arası problemlere kar ı bir ilgi, tarihe kar ı bir merak, atalarının bırakmı oldukları tarihi mirasa kar ı bir takdir ve onları koruma duygusu geli tirilebilir. Nitekim A ılıo ğlu, 14 ya grubu –ki bu ergenlik döneminin içindedir- gençlerde, ülkesi ile ilgilenme, idealistlik, yurt sevgisi gibi konuların a ğır bastı ğını, bu ça ğ gençlerinin tarih konulu romanlara büyük ilgi gösterdi ğini 181 ifade ederken, Bılof’, “tarihi romanların kullanımı, ö ğrenci ilgisi ile toplum ve tarihin de ğerlerini birle tirir” 182 der. Bütün insanlar üzerinde geçmi in tesiri bulunmaktadır. Her birey çocukluktan ba layarak geçmi ini, atasının, dedesinin kimler oldu ğunu, nereden geldi ğini sorgulamaya ba lar. Đnsanlar ailelerinin soy a ğaçlarını olu turarak kendi tarihlerini yeni ku aklarına aktarırlar. Kısacası bütün insanlarda geçmi zamanları ö ğrenme arzusu vardır. Kanadalı Kathy Nawrot’a göre; bu arzuyu tatmin etmek ve öğrencilere zengin bir edebî tecrübe sa ğlamak için ö ğretmenler, tarihi romanları kullanabilirler. 183 Moffatt da tarihi romanın önemini ve ö ğretim kabiliyetini
178 Kathy Nawrot, “Making Connections With Historical Fiction”, Clearing House , 69, (1996), s.346. 179 Ata, Agm., www.e ğitim.aku.edu.tr/bahriata5.doc , 08.09.2006. 180 Linda S. Levstik, “Historical Narrative and the Young Reader”. Theory Into Practice , 28/2, (1989), s.114. 181 Bayram A ılıo ğlu, “Çocuk Romanlarının Çocuk E ğitimindeki Yeri ve Önemi”, Yayımlanmamı Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (1986), s.35. 182 Bılof, Agm., s.19. 183 Nawrot, Agm., s.343. 39