Kahramanın Sonsuz Yolculuğunda 'Osmancık'ın Simgesel Halleri
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Fırat University Journal of Social Science Cilt: 25, Sayı: 2, Sayfa: 109-121 ELAZI Ğ-2015 KAHRAMANIN SONSUZ YOLCULU ĞUNDA ‘OSMANCIK’IN SİMGESEL HALLER İ Symbolic condition of ‘Osmancık’ in the Hero’s Infinite Journey Veysel ŞAH İN∗∗∗ Özet Cumhuriyet dönemi yazarları arasında önemli bir yere sahip olan Tarık Bu ğra, Türk milletinin tarihsel süreçte ya şadı ğı sosyal- siyasî de ğişim ve dönü şümlerine eserlerinde geni şçe yer verir. Edebiyatımızda devam eden edebiyatçı aydın kimli ğini ısrarla savunan yazar, modern dünyanın bilgisini kendi geçmi şinin kökensel de ğerleriyle birle ştirilerek modern ve aydınlanmı ş bir Türk toplumu yaratmayı arzular. Bu ba ğlamda yazarın ‘Osmancık’ romanı da Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’in ya şadı ğı de ğişim ve dönüşümleri simgelerin diliyle ele alır. Bir karakter romanı olan ‘Osmancık’, ba şki şinin tarihsel süreçte kendini gerçekle ştirmek için yaptı ğı atılımları epik dünyanın mitik ve arketipsel sembolleriyle tekrardan canlandırır. Romanda temel ki şi, ‘Osmancık’ın yaşamamı ş oldu ğu de ğişim ve dönü şümler, dünyada ad alarak kendi kimli ğini kazanma arzusunda olan bireyin kaçınılmaz sınavıdır. Kahraman bu sınavda dü şün ve eylemleriyle kendi varlı ğını ke şfeder. Bu ke şifte simgeler ormanında kendi kimli ğinin yankısını bulan ki şi, varlı ğını tarihsel düzlemde simge ki şi ve varlıklara dönü ştürür. Biz bu çalı şmada ‘Osmancık’ın kültürel bellek açısından simgeleşen ve simgeye dönü şen de ğerler düzlemini ele aldık. Anahtar Kelimeler: Osmancık, Ede Balı, Malhun Hatun, Zümrüd Anka, Kaf Da ğı, dünya, kılıç, Al- ışığı, çınar a ğacı, tekke, rüya, beden, öteler, ben ve öteki. Abstract One of the prominent figures of Republic period authors, Ta ğrık Bu ğra handles the social and political transformation Turkish public has gone through. Advocating the ‘cultured literary men identity’, the author aims to create a modern and cultured Turkish society by harmonizing a world knowledge and his rooted values. Within this framework, his novel ‘Osmancık’ tells the story of Osman Bey, the founder of Otoman Empire with the language of symbols. As a character novel, Osmancık revives the progress that the pratogonist has made in order to realize himself. This exression is transmitted via mythical and archetyipal symbols. The transformations the pratagonist Osmancık passes through are the inevitable tests that the individual in the desire to realize himself experiences. In this process, the pratagonist discovers the boundaries of his existence with the help of his acts and thoughts. In this discovery, the individual who finds the reflection of his self in the forest of symbols, transforms his ‘self’ into ‘symbolic individual’ in the historical platform. Key words: Osmancık, Ede Balı, Malhun Hatun, Phoenix, mountain Kaf, world, sword, plane tree, dervish lodge, dream, body, self and the other. ∗ Yrd. Doç. Dr., Fırat Üniversitesi, İnsani ve Sosyal Bilimler Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bl./ELAZI Ğ, [email protected] 109 F.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi 2015-25/2 GİRİŞ Cumhuriyet dönemi yazarları arasında önemli bir yere sahip olan Tarık Bu ğra, edebiyat dünyasına öyküleriyle girse de romancı kimli ğiyle ön plana çıkar. Tarık Bu ğra, edebiyatımızda devam eden “edebiyatçı aydın” kimli ğine önem veren yazarlarımızdandır. Eserlerinde, “insan gerçe ğini hareket noktası olarak alan Tarık Bu ğra, insanın içinde bulundu ğu ruh hallerini ayrıntılı olarak vererek” (Yılmaz, 2005: 26) toplumsal de ğişim ve dönü şümleri, tarihsel bir düzlemde okuyucunun bilinç düzeyine ta şır. Bu ba ğlamda yazar, toplum ve insanın tarihsel süreçte insanî olu şlarını anlatı düzleminde yeniden in şa ederek kültürel ve tarihsel anlamda yeni kodlar kurmasını sa ğlar (Do ğan, 2003: 544). Tarık Bu ğra, romanlarında Türk milletinin siyasî ve tarihsel mücadelesini belirgin bir şekilde ele alır. ‘Küçük A ğa’, romanıyla kurtulu ş sava şını ele alan yazar,“sanata has gerçeklik duygusuna ba ğlı kalınarak Osmanlı İmparatorlu ğundan Türkiye Devleti’ne geçi şte çekilen sancıların mahiyetini” (Akta ş, 1983: 12) irdelerken; ‘Küçük A ğa Ankara’da ve ‘Firavun İmanı’ gibi yakın dönem romanlarında ise Türk siyasî tarihi ve toplumsal hayatı hakkında bilgiler verir. Yazar, ‘Dönemeçte’ adlı romanında Demokrat Parti’nin Anadolu insanı üzerinde olu şturdu ğu siyasî baskıyı irdeler. ‘Ya ğmur Beklerken’ romanında ise çok partili sisteme geçi ş sürecinde toplum ve bireyin ya şadı ğı sarsıntıyı gerçekçi bir şekilde ele alan sanatçı, ‘Gençli ğim Eyvah’ adlı eseriyle de Türkiye’yi 12 Eylül 1980 askerî darbesine götüren ideolojik kampla şma, hesapla şma ve toplumsal çözülmeleri açımlar. (Andı, 2000: 34-35) ‘Dünyanın En Pis Soka ğı’ eseriyle aydın insanların büyük şehirde ya şama mücadelesini toplumcu gerçekçi bir anlayı şla ele alan Tarık Bu ğra, ‘Osmancık’ (1983) romanıyla Osmanlı Devleti’nin kurulu şunu ve kurucusu Osman Gazi Han’ın hayatını anlatır. Tarihi bir roman olan ‘Osmancık’, Türk milletinin kendi olma mücadelesi derin ve mitik bir düzlemde irdeleyerek tarihin, insanı kuran ve zamana ba ğlayan gücünü vurgular. Özcan’a göre“…romanda, İslâmiyet’ten Önceki Türk Edebiyatı’nın destan dünyasında yer alan “alp tipi”, İslâm inancıyla kar şıla ştıktan sonra “veli tipi”ne dönü şmektedir. Ancak olan ve olması gereken arasındaki bu büyük farklılı ğın, bir anda kapanmadı ğını ve kahramanın ki şisel bilinçaltı ve kolektif bilinçdı şında ferdi ve milli seviyede bir yı ğın tecrübeden geçirildi ğini görmekteyiz.” (Özcan, 2003: 104) Yazar ve olu şturdu ğu metin, insanlı ğın mitik öyküsünü yeniden öyküledikçe kendi de ğerler dünyasını simgelerin gizemli ve do ğurgan diliyle yeniden kurar. ‘Osmancık’ romanı hâkim bakı ş açısı ve buna dayalı yazar-anlatıcı tarafından kurgulanır. Anlatıcı konumundaki yazar, “zaman ve mekânla sınırlı de ğildir. Nerede aranırsa orada hazırdır. Kahramanların bütün geçmi şini, her türlü hususiyetlerini, zihinlerinden geçirdiklerini bilir, iç konu şmalarını duyar .” (Akta ş, 2000: 90) Anlatıcının mekân, zaman ki şi ve olaylara her yönüyle hâkim olması, tarihsel süreçte ya şanan olayların romanın dokusuna yerle ştirilmesine büyük kolaylık sa ğlar. “Onların geldikleri yerden Diyar-ı Rum’a daha önce daha sonra gelenler vardır; Kayı dâhil sadece O ğuzlarda yirmi dört boy vardır. Gerçek i şte budur; birle ştirmek ve yönlendirmektir. Osman bunu anlamaya ba şlıyor ve irkiliyor; kendisini güçsüz hatta ilk defa aciz buluyor.” (Bu ğra, 2002: 34). Anlatıcı bir yandan, O ğuz ve Kayı Boyu’nun tarihsel süreçte ya şadıkları hakkında bilgi verirken, di ğer yandan Osman’ın, Osmanlının atası ve soyunu sosyo-kültürel yapısını bütün yönleriyle aktarır. Romanda yazarın sözünü emanet etti ği hâkim anlatıcı, anlatma, açıklama, monolog, diyalog, iç çözümleme ve iç monolog gibi anlatım tekniklerini kullanarak anlatı ki şisi Osmancık’ın her türlü dü ş, duygu ve dü şüncesini bir sebep sonuç ili şkisi ba ğlamında okuyucuya iletir. “Osman bütün bunlardan sonra, kendi kılıcına -kendi mizacına- daha çok ba ğlanmı ş, babasının kılıcından uzakla şmayı daha çok ister olmu ştur” (Bu ğra, 2002: 36). Altı ana bölümden olu şan ‘Osmancık’ romanı, olay sondan ba şa do ğru bir kurguya sahiptir. Zamanın kronolojik yapısının bozulması, (geriye dönü ş tekni ğinin uygulanması) olay örgüsünde de kendini hissettirir. Romanda 110 Kahramanın Sonsuz Yolculu ğunda ‘Osmancık’ın Simgesel Halleri. Osmancık’ın kendi olma serüveni vaka halkalarının temelini te şkil eder. Yazar yer yer olayların akı şını keserek geriye dönerek tarihsel olaylar hakkında da bilgi verir. ‘Osmancık’ romanında mekân, ba şki şisinin kendini gerçekle ştirmek için çıktı ğı yolculukta ona simgelerle örülü sınavlara katılma imkânı sunar. Genel olarak dünya, Bursa, Domaniç, Sivrikaya, tekke, Kaf Da ğı, Kartal Doru ğu, Bilecik, Sö ğüt, Kulacahisar, Karacahisar, İnegöl, İtburnu, Harlak, Aydos Kalesi, Konya, Diyar-ı Rum gibi yerler romanda mekânı oluşturur. Ancak algısal anlamda dünya, Bursa, tekke, Kaf Da ğı, Sivrikaya, Kartal Doru ğu, Domaniç, Bilecik ve Sö ğüt kendi içine dalan Osmancık’ın mekâna sinen kimli ğinin varolu ş mücadelesi verdi ği yerlerdir. Ontolojik anlamda Osmancık’ın kendi içine oturamaması, simgesel anlamda bütün mekânları silikle ştirip yalıtık hale getirir. Nitekim mekân bizim içerideki dı şarıdalı ğımız olarak bizi dünyada anlamlı kılar. Romanda dünya, ba şlı ba şına a şılması ya da a şkınla ştırılması gereken bir de ğerler düzlemidir. Eğer insan, ontolojik anlamda kendi ‘beni’ ve bedenine oturamazsa dünyada kendini kaybolmu ş ve yutulmu ş hisseder. Osmancık da kendini bu büyük dünyada kaybolmu ş ve yitikle şmi ş görür. Ancak kendini tamamlamı ş “Yüce Birey” (Campbell, 2000: 20) konumundaki Ede Balı’ya göre ise dünya çok küçüktür. “Osman gülümsüyor… Mahzundur gülümseyi şi, çünkü Osman hiçbir şey dü şünmemektedir ve birden bire, bir şeyler çok önemli ve güzel bir şeyler dü şünmü ş olmayı arzuluyor; ona ve kendisine anlatmak için! İçi elvermiyor “hiç” demeye! -“Dünya ne kadar büyük” diyor. Ve Amuderyâ’yı Sö ğüt’e ba ğlayan kızları erginle ştiren, anala ştıran yolu dü şündü ğünü söylüyor. -“ Bir o kadar da Amuderyâ do ğusu, Sö ğüt batısı” diye ekledikten sonra peki ştiriyor: “-Dünya çok büyük.” Ede Balı… -“Dünyayı bize büyük gösteren bizim küçüklümüz o ğul. Hırsımız, sabırsızlı ğımız, benli ğimizdir. Önce bu yüzünden küçülüyor sonra da Dünya’yı çok büyük görüyoruz.” (Bu ğra, 2002: 10-11) Dünyanın içinde kendini küçük bir varlık olarak gören Osmancık, benli ğinin karanlık yönleriyle mücadeleden uzak oldu ğundan, dünya ona göre a şılması ve ula şılması gereken sınırsız