l (J.JJ '1 L

. Uluslararası Bursa Tasavvuf l(ültürü Seınpozyuınu 4

BURSA KULTUR SANAT VE TURIZM VAKFI BURSA KÜLTÜR SANAT VE TURİZM VAKFI BURSA IdTAPLIGI 18

Uluslararası Bursa Tasa11vuj Kültiirii Scmpozyumu 4

ISBN ...- 975-7003-16-6

B irinci Basım Eylül2005

Ya)luıa Hazırlayan Mehrned Temelli

Baskı

F.Özsan Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti.

İzmiryolu No:221 Beşevler 1BURSA

Tel: O (224) 441 33 82

e-mail: [email protected]

Açıkhava Tiyatrosu Yanı, Kültürpark 1 Bursa Tel: (O 224) 234 49 12 (3 hat) Faks: (O 224) 234 49 ll E-posta: [email protected] Osmanlı Dönemi Şumnu Tekkeleri* Orlin Sabev (Orhan Salih) 1

Kuzey-Doğu Bulgaıistan'da bulunan Şurnnu, harbi açıdan stratejik konumu ve coğrafi özellilderiyle Osmanlı döneminde önemli Müslüman merkezi olmuştur. Osmanlı öncesinde büyük bir kaleye sahip olan bu yer­ leşim merkezi, mevcut olan 1485 yılı dolaylarında tarihli ilk Osmanlı tahrir defterine göre Bali Bey ibn Malkoç'un zeameti olup, kasahada Hıristiya:ı:ı. · hallG olaral<. 68 hane, 15 mücerret ile bir dul kadın, Müslüman hallG olaral<. ise 3 hane ve 15 ınücerredin dışında ll hane Yörük, sipahi, güreci vs bu­ lunmuştur.2 1526-1528 tarihli taluir kayıtlannda ise Şunmu, hasla­ rından olduğunu görınekteyiz. 3 XVI. ve XVII. yüzyıllarda Şumnu'nun Milstüınan hallG giderek artmaktadır. 1578 tarihli Niğbolu sancağı mufas­ sal taluir defterinde 226 Müslüman ve 141 Hıristiyan hane kayıtlıdır. 4 1086/1675-76 tarihli bir avanz defterine göre Şunmu'da 7 Müslüman, iki Hıristiyan ve bir Ermeni mahalle vardı. 5 1260-1261/1844-1845 tarihli Temettuat defterlerinde bulunan kayıtlara göre Müslüman nüfus kasaba­ nın toplam nüfusun yüzde 68'ini oluştum1al<.taydı. 6 Şemseddin Sami'nin

ı Bulgaristan Bilimler Akademisi Balkan Etütleri Enstitüsü 2 PyMeH Koaaııea, Onuc Ha HuKonoJicKzm caHoJICaK om 80-nze zoouHu Ha XV eeK, Co<)ıill!, 1997, c. 152. 3 M. Tayyib Gökbilgin, "Kanuni Sultan Süleyman Devri Başlarında Rumeli Eyaleti, Livaları, Şehir ve Kasabaları", Be Ileten, sayı 77-80, ı 956, s. 247-285. 4 Machiel Ki el, "Urban Development in in the Turkish Period: The Place of Turkish Architecture in the Process", International Journal ofTurkislı Studies, 1989, cilt 4, sayı 2, s. 79-129. 5 Sozya Milli Kütüphanesi, OAK 129/3, v. 8a. 6 Osman Köksal, "Balkanlarda Birlikte Yaşama Standardının Göstergesi Olarak XIX. Yüzyıl Ortalarında Bir Osmanlı Ordugiih Kasabasının Demografik, Sosyo-Ekonomik Panoraması", Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Türk-Bulgar İlişkileri Sempozyumu ı ı-13 Mayıs 2005, Eskişehir, Türkiye. Bildiriler. Eskişehir: Osmangazi Üniversitesi, 2005, s. 218. 180 ULUSLARARASI BURSA TASAWUF KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU

aktardığı verilere göre ise XIX. yüzyılın seniarına doğru dörtte üçü Müslü• man olmale üzere Şumnu'nun nüfusu toplam 23 095 kişiydi. 7 XVIII.- XIX. yüzyıllarda Osmanlı devleti Rusya ile sık sık savaşlarda bulunduğırndan Bulgar topraklarının kuzey-doğır kısmı birçok meydan savaşlara sahne olı11uş ve Şumnu'nun stratejik konumunun önemi artarale kış mevsimlerinde burada Osmanlı ordugahları kurulmuştur. Bu nedenle kasabanın yeni kale duvarları, tophaneler, asker! hastane, kışialar inşa e- dilmiştir. ... --. Zamanın alcışıyla Şumnu'nun Osmanlı askeıj merkezi ve Müslümanla• rın yoğırn olarale yaşadıkları bir kasaba olunca mimar! siluetinde de başta 1744'te bina edilen ve yerel halk arasında Tombul diye adlandırılan Şerif Halil Paşa Camii olmale üzere birçok cami minareleri hakım olmuştur. Şumnu'nun Müslüman merkezi olarale oluşumunda doğal olarak ta­ savvuf kültürünün de önemli bir katicısı olmuştur. Şu ana kadar üzerinde fazla araştırma yapılmayan Osmanlı döneminde faal gösteren Şumnu tek­ lee, zaviye ve türbeleri haleleında 'bulunan belgesel ve diğer kaynalclardan hareket ederek bu bölgenin Osmanlı tasavvuf geleneği baleımından genel bir tabioyu çizmek uygun görülmüştür.

Kaynaklar Hakkında Şumnu ·telcleeleri konusunun araştırılmasına bizi yönlendiren belgesel kaynak, Başbaleanlık Osmanlı Arşivi'nde salcianan Nezaret Sonrası Evkaf _ Defterleri koleksiyonundan 1836-1839 tarihlerine ait 10267 numaralı defterdir. Defterin birinci sayfası, ilk başta nerede bulunduldan belli olma­ yan medrese, zaviye ve hamam listeleri, bundan sonra Rusçule cami, tekke, medrese ve hamamları listeleri ihtiva etı11ektedir. Aneale diğer mevcut kay­ nale ve araştım1alarla kıyasladığında ilk üç listenin Şumnu'ya ait olduğır tespit edilmiştir. Bunun dışında listeler tarihsizdir. Falcat listelerin tarih­ lendirilmesi için Rusçule'a ait listelerde bulunan Said Paşa Camii ve Medre­ sesi kayıtlarından hareket etı11emiz mümkündür. Çünleü Rusçuk sicillerin­ de lcayıtlanan H. 1 Zilhicce 1254/M. 15 Şubat 1839 tarihli Mirza Mehmed Said Paşa Camii ve Medresesi vakfiyesi8 dilclcate alındığında söz konusu listeler de bu tarihten sonra hazırlanmış olduğır tespit edilmiştir. Evlcaf defterinin son lcayıtları 183 9 yılına ait oldulcları için araştırınamızın hare­ ket noktası olan listeler de herhalde 183 9 tarihinde hazırlanmıştır. Söz konusu 1839 tarihli Şumım zaviyeleri listesinde aşağıda belgenin ifadesiyle sıraladığımız beş adet teklee yer almaktadır:

7 Şemseddin Sami, Kamusii '1-A/Qm, cilt 4, , 131111894, s. 2874. 8 Rusçuk Tarih Müzesi, B/2922, v. ı 34a- ı 36a OSMANLI DÖNEMi ŞUMNU TEKKELERi 181

1. Cezayiı·li Hasan Paşa Tekkesi; Tarikat-i Rifaiyye'deıı. 2. Hajız Efendi Tekkesi; Eanisi Lüifullah Efendi; bu dahi. 3. Şrylı Karta! Tekkesi; Arsa-i haliye Jıavi; bu dahi. 4. Karabaş Tekkesi; bu dahi. 5. Abdülhay Tekkesi; bu dahi.

Söz konusu liste XVII. yüzyılın ortasından sonra Şumnu'da tasavvuf geleneğinin gelişme trendinin bir safhasını ifade etmektedir. ı 651 yılında buradan geçen Evliya Çelebi, seyahatnamesinde Şumnu kasabasını anlatır­ 9 10 ken sadece köprübaşında bir teld

E. H. Ayverdi'ye göre Şumnu Tekketeri (Kayıt 1839 Tarihli Liste'ye göre Şumnu Tarihi) Tekketeri Sadrazam Gazi Hasan Paşa Zaviyesi ve Türbesi Cezayirli Hasan Paşa Tekkesi (125011834-1835) Hafız Efendi Tekkesi Şeyh Kartat Tekkesi Çukur Tekke- Karabaş Zaviyesi (131211894-1895) Karabaş Tekkesi, Abdülhay Efendi Tekkesi (127311856-1857) Abdülhay Tekkesi Hafız Baba Tekkesi (123411818-1819) Namazgôh (129511878) Rifaiyye Tekkesi (XIX yy.) Sinan Bey Tekkesi (122411809-1810) Muhsin-zade Mehmed Paşa Tekkesi (119811783-1784) Saçlı Şeyh lbrahim Efendi Tekkesi (112911716-1717) Hüseyin Dede Zaviyesi Köprübaşı Tekkesi (1651)

Görüldüğü gibi Şun~mu teld

9 Evliya Çelebi Seyalıatnamesi, ed. Zeki Danışman, cilt 5, İstanbul, 1970, s. 195. 10 Salname-i Tıma, defa 1, sene 1285 (Osman Keskioğlu, Bulgaristan'da Miisliinıanlar ve Eserleri, s. 104-105'ten naklen). 11 Salname-i Tuna, defa 5, sene 1289, s. 108. 12 Salname-i Tıma, defa 7, sene 1291, v. 64b. 13 Ekrem Hakkı Ayverdi, Avrupa 'da Osmanlı Mimari Eserleri, ci lt 4 (Bulgaristan, Yunanis­ tan, Arnavutluk), İstanbuL 1982, s. 107. 182 ULUSLARARASI BURSA TASAWUF KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU

kenin kimin tarafından ve ne zaman kurulduğu ve dervişleri hangi tarikata mensup olduldan haldeında bilgiler eksiktir. Söz konusu teld<.e daha geç tarihlerde kaydedilen teld(elerin biriyle aynı olabilir doğrultusunda ihtimali de ihmal edilmemek gerekmektedir. 183 9 tarihli listede göze çarpan önemli bir det_ay, Cezayirli Hasan Paşa Teld(esi'nin Rifaiyye tarikatına mensup olnfası· ve geride kalan dört teld(e haldeında "bu dahi" gibi ifade kullanılmasınd;;ı:n hareket ile bunların da aynı tarikata mensup olmasıdır. Rifaiyye taı;ikatının Şumnu'daki güçlü pozisyonu, yukarıda bahsedilen 1844-1.845 taril!).i Temettuat defterlerin­ den de· tespit edilmektedir. Söz konusu defterlerde kaydedilen dört meşayihin hepsi bu tarikatın mensuplandır. Birisi Cezayirli Hasan Paşa Teld(esi'nde postı1işinken, ötekilerin sadece sakin olduldan mahalleleri bildirilmiştir. ı 4 Ancak Ahmed Rifai tarafından XII. yüzyılda kurulan Rifaiyye tarikatı, Şumnu'ya herhalde geç, yani XIX. yüzyılın birinci yarı­ sında ulaşmıştır, çünkü I839 yılında bu tarikata mensup olarak gösterilen teld(eler aslında daha önceleri başka tarikatların yerel merkezlerindendi. Bu teld(eler haldeında az çok müspet bilgilere sahip olduğumuz için onları teker teker ayrıntılar ile ele alıp, tarih boyıınca taıikat mensubiyetlerinin değişmelerini aktaracağız.

Abdülhay- Saçlı Şeyh İbrahim Efendi Tekkesi 1839 tarihli Şumnu zaviyeleri listesinde yer alan Abdülhay Teld(esi, .Ayverdi'nin bulduğu I273/1856-1857 tarihli bir belgede de söz konusudur. Ancak bu teld(e, herhalde yine Ayverdi'nin I129/I716-I7I7 tarihli başka belgesel kaynaktan hareket ile bahsettiği ve bir Humfat defterinde I 7I4 tarihinde kayıtlı olan Saçlı Şeyh İbrahim Efendi Teld(esi ile aynıdır. ıs Çün• kü Mehmet Süreyya'nın aktardığı bilgilere göre Abdülhay Efendi, İzmitli Saçlı İbrahim Efendi'nin oğluydu. Saçlı İbrahim Efendi (ö. I660), Hüdayi Mahmud Efendi'nin müıidi olup 'de şeyh olmuştur. ı 6 Oğlu Abdülhay'a ise, Edirne'de dünyaya gelip, I 070/1660 yılında babası yanına Edirne Selimiyesi vaazı ve tekkesi meşihatı verilmiştir. Son olarak 1 I 03/1691 'de Hüdayi Mahmud Efendi Teld(esi şeyhi olan Abdülhay Efen­ di, 1117/1 705'te vefat etmiştir. ı 7 Hüdayl Mahmud Efendi, XVI. yüzyılın sonlarında Celvetiyye tarikatının piri Üftade'nin müridiydi ve bu tarikatın

ı 4 Osman Köksal, a.g.m., s. 220. 15 Halit Çal, "1 I 92 Numaralı 1697-1716 Tarihli H urufat Defterine Göre Bulgaristan'daki Türk Mimarisi", Balkanlar 'da Kültürel Etkileşim ve Türk Mimarisi Uluslararası Sempozyumu Bildirileri (17-19 Mayıs 2000, Şummı-Bulgaristan), yayma hazırlayan Azize Aktaş Yasa, Zeynep Zafer, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, 2001, cilt I, s. 239. 16 Mehmed Süreyya, Sicill-i Osnıani yalıud Tezkire-i Meşalıir-i Osmam)ye, cilt 1, İstanbul: Sebil Yayınevi, 1995, s. I OJ. 17 Mehmed Süreyya, ag.e., cilt 3, İstanbul: Sebil Yayınevi. 1996. s. 348. OSMANLI DÖNEMi ŞUMNU TEKKELERi 183

kurucusu olarak gösterilmektedir. Hüdayi Mahmud Efendi, bir ara Eski Zağra'da bulunmuş ve Yanbolu, Filibe, Pirevadi ve Silistre gibi Bulgar top­ raklarında bulunan Osmanlı dönemi bazı önemli Müslüman merkezlerinde halifeleri varolmuştur. ıs Söz konusu Şumnu tekkesi de Celvetiyye tarikatı­ na mensup olmuştur. Bu tekleenin kuruluş tarihinin tespit edilmesi için başka bir şahsın, yani Atpazarlı Osman Fazli-i İlahi'nin yaşam öyküsü bize az çok yardımcı olabilmektedir. Çünkü Atpazarlı Osman Fazli-i İlahi, 104l/1632'de Şunmu'da doğup ilk öğrenimini, Saçlı İbrahim Efendi'ye intisap ederek Celveti olmuştur. Gösterdiği yüksek istidattan dolayı Saçlı İbrahim Efendi tarafından İstanbul'a gönderilen Osman Fazli, 1065/1655 yılında Celvetiyye tarikatı'nın temsilcisi olarak Aydos'ta vaaz, tedris ve irşat ile görevlendirilmiştir. Daha sonra Filibe'ye giderek aynı görev ile 15 sene (1083/1672'ye) kadar burada kalmıştır. Bundan sonra İstanbul'da bulunup, vaazlannda padişah ve vezirlerin halQ;ız tutumlarını ağır bir şe­ ldlde tenldt ettiğinden 1093/1 682'de, doğum yeri olan Şumnu'ya sürgün edilmiş; ancak üç ay sonra sadrazam olan Bosnalı Süleyınan Paşa'nın yar­ dımıyla tekrar İstanbul'a dönmüştür. 1 1O lll 690 Kıbrıs'a sürülen Osman Fazli, 1 l02/169l'de orada vefat etmiştir.ı 9 Bu bakımdan Şumnu Saçlı İb­ ralüm Efendi Tekkesi büyük bir ihtimalle XVII. yüzyılın ortalarına doğru kurulmuştur. Celvetiyye tarikatının Bulgar topraklannda başka bir merkezi Akça Kı­ zanlık kazasında bulunan Alaedilin Efendi zaviyesiydi, çünkü Abdülhay Efendi tahsilini tamamladıktan sonra burada da şeyh oln~uştur. 20

Muhsin-Zade Mehmed Paşa Tekkesi Bu tekke hakkında Ekrem HaklG Ayverdi'nın aktardığı 1198/1783- 1784 tarihli belgesel malumatın dışında başka bilgiler eksiktir. Ancak ku­ rucusunun isminden hareket ederek bu tekkenin kaderi az çok taldp edile­ bilir. 1768-1774 tarihleri arasındald Osmanlı-Rus savaşı sıralarında 1772- 177 4 yıllarında Şumnu sadrazam Muhsin-zade Mehrned Paşa'nın kararga­ hıydı. Ayıu şahıs, bugün de Şumnu'da ayakta kalan Kurşun Çeşmesini inşa ettim1iş olabilir, çünkü 1 188/1774 tarihli ldtabesine göre hanisi Hacı Mehmed Ağa Paşa'dır. Çeşme eskiden Kozluk mal1allesi diye bilinen mev­ ldde bulunmaktadır. 2 ı Şumnu tarihini araştıran Minko Penkov'a göre Koz-

ıs H. Kamil Yılmaz, Aziz Mahmud Hiidtiyf ve Cetveliye Tarikatı, İstanbul: Erkarn Yayınları, 1982, s. 130-131. ı 9 Bk. Mustafa Kara, Bursa 'da Tarikatlar ve Tekkeler, Bursa: Sır Yayıncılık, 2001, s. 336-337. Mehmed Süreyya ise Osman Fazll'nin Celveti değil Halveti olduğunu yazmıştır. Bk. Mehmed Süreyya, ag.e., cilt 3, s. 488. 20 Yeni Rehber Ansiklopedisi, cilt 1, İstanbul, 1993, s. 89. . 2 ı Mımım ITeHKOB, "TypcKH Kat.ıeHHH Ha,unHCH OT Konaposrpa.u", H3aecnızm 11a HapoÔIIllf! Aty3ezi- K01ıapoazpaô. 2, 1963, c. 75-90. 184 ULUSLARARASI BURSA TASAWUF KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU

luk mahallesi ve yanında bulunan Piri mahallesinden birkaç hane Cerrah Arap diye adlandınlan birisine atfen Arap mahallesi olarak bilinmekteydi. Penkov, Cerrah Arap'ın ameliyatçı olduğunu tahmin ettiyse de22 , ancak "cerrah" kelimesi bu şahsın arneliyatçı değil, Halvetiyye tarikatının kolu olan Cerralüyye mensubu olduğunu ifade etmiş olabilir. Bu balGmdan sad­ razam Muhsin-zade Mehmed Paşa'nın savaş zamanında Şurnnu'da inşa ettirdiği tekke Cerrahiyye koluna bağlı olahiieceği doğaldır. Çünkü bir yandan zamanın sultanı III. Mustafa ( 1757-17·74) da bu kolu destekle­ miş23, öte yandan kuruluşundan itibaren bu kblun mensupları, III. Alı­ med'in (1703-1730) 1715 tarihli Mora seferind€ olduğu gibi, Osmanlı seferlerine katılmışlardır. 24 Muhsin-zade Mehmed Paşa Teldeesi 1839 tarihli Şumnu zaviyeleri lis­ tesinde eksik olduğunun nedenleri haldGnda yorum yapılamayacağı gibi, daha sonralan Şumnu yine Cerrahiyye kolunun merkezlerinden biri olmuş­ tur. Çünkü kolun İstanbul asitanesinin son şeyhi olan İbrahim Fahreddin Şevki'nin anlattıklarına göre XIX. yüzyılda Bulgar topraldarında bu tarika­ ta bağlı Yanboli ve Şurnnu'da birer teldee kurulmuştur. Şumnu'daki tekke- - nin kurucusu, burada doğmuş ve Osmanlı ordusundald yüzbaşı görevinden ayrıldıktan sonra memleketine dönen Şeyh Muhammed Esad (veya Esad Baba)' dır. 25

Cezayirli Hasan Paşa Tekkesi Bildiğinüz Şumnu teldeelerinden sadece Cezayirli Hasan Paşa Teldeesi­ nin inşaat tarihi haklGnda bilgiler mevcuttur. T eldee, Palabıyık lakabıyla tanılan sadrazam Cezayirli Hasan Paşa tarafından ·inşa ettirilmiştir. Mehmed Süreyya'nın 26 ve Şemseddin Sami'nin27 aletardıldan biyografi notlarına göre 1787-1791 tarihli Osmanlı-Rus savaşında Özi Seraskeri olarale görevindeyken büyük başanlar elde etmiş ve -Mehmed Süreyya'ya göre- Kasım 1789'da Sadrazam makamına yükselmiştir; aynı yılın Aralık ayında Şumnu'ya vusul bulup 30 Mart 1790'da orada vefat etmiş ve bina eylediği Bektaşi zaviyesinde defnedilmiştir. Şemseddin Sami ise, paşanın artık Şumnu'da bulunduğu sırada sadrazam olduğunu yazar. Aynı bilgiyi Şumnulu Hacı Veliko adında bir Bulgar'ın yazdığı tarih notlannda da gör• mekteyiz. Hacı Veliko'ya göre Cezayirli Hasan Paşa, Eldm 1789'da savaş

22 MımKo IleHKOB, "IlocemııueH H )leMorpacpcKH o6JIHK Ha lllyMeH no.ll ocMaHCKO B!la)lH'!ecTBo", ll3eecmım Ha HapooHım Aty3eii -lllyMeH, 5, 1972, c. 116-146. 23 Nathalie Clayer, Mystiques, etat et societe. Les Halvetis dans l'aire balkanique de lajin du XV' siecle iı nosjours, Leiden-New York-Köln: E.J.Brill, 1994, s. 106 (dipnot 126). 24 Nathalie Clayer, a.g.e., s. 192. 25 Nathalie Clayer, a.g.e., s. 243. 26 Mehmed Süreyya, a.g.e., cilt 2, İstanbul: Sebil Yayınevi, 1996, s. 172-173. 27 Şemseddin Sami, a.g.e., cilt 3, İstanbul, 1308/1891, s. 1801. OSMANLI DÖNEMi ŞUMNU TEKKELERi 185

alanından Şumnu'ya dönmüş, orada vezir olup bir tekke inşa ettirıniş ve tekke yapılırken vefat etmiştir. 28 Tekke, kasabanın güney-doğu tarafında Koşir mahallesinin doğusunda bulunan Koşmeydan'da inşa edilrniştir. 29 Aslında, 1789 tarihli bir arzda Hasan Paşa çadırlarını bu mevkide yaydığım bildirilmektedir.30 Gerek Şemseddin Sami, gerek Mehmed Süreyya tekkenin Bektaşiyye tarikatına bağlı olduğunu yazmaktadır. Zaten Mehmed Süreyya'nın Hasan Paşa'nın ilk önce I152/1739'da Yeniçeri olduğu doğrultusunda aletardığı bilgi bakınundan Şumnu'da_yaptırdığı teldee Bektaşi olduğu doğaldır. 1839 tarihli Şumnu zaviyeleri listesine göre Cezayirli Hasan Paşa Tek­ kesi artık Tarikat-i Rifaiyye'dendi. 1826-1828 tarihleri arasında Bektaşiyye tarikatının kapatılmasından sonra bu tarikata o zamana bağlı ve dal1a sağ­ lam yapılara sahip olan tekkeler başka tarikatiara devredilmiştir. Bu esnada Cezayirli Hasan Paşa Teldeesi binası da Rifaiyye tarikatına verilmiştir. Aynı listeye göre geride kalan dört teklee de Rifai olan şeyhler tarafından yöne• tilmekteydi. Bunlardan biri herhalde Ayverdi'nin hakkında bilgi aletardığı belgede Rifaiyye Teldeesi olarale bahsedilen teldeeyle aynıdır. Söz konusu tekke Eski Cami mahallesinde bulunup bu teldeeye Mustafa bin İsmail Bey ve Çömlekçi mahallesi ahalisitarafından naldtpara valcfedilmiştir. 31 Rifaiyye tarikatın Şumnu' dald güçlü etldsi ve I830'lu ve I840'lı yıl­ larda bu kasahada faaliyet gösteren tek bir tarikat olduğu dildcate değerdir. Alexandre Popovic'in Balkanlar'da Rifaiyye tarikatı haldGnda yazdığı ldta­ bında geçmişte Bulgar topraldarında bu tarikata bağlı tel~eeler sadece Saf­ ya, Köstendil ve Sapareva Banya'da varolduğunu tespit e'tmiştir. 32 Bu tari­ kata bağlı başka bir teldee Nevrekop dolaylarında da faal göstermiştir.33 Şimdi ise gerek keşfettiğimiz 1839 tarihli Şumnu zaviyeleri listesi, gerek yeni yayımlanan Temettuat defterleri bilgileri, Rifaiyye tarikatın Şuınnu'da da çok önemli faaliyette bulunduğunu belgesel olarak tespit etmektedir. Zaten XX. yüzyılın ilk yarısında t1=tldlderde bulunan Bulgar araştırınacısı Vasil Marinov'a göre Rifai görüşleri Kuzey-Doğu Bulgaristan'da yaşayan

28 Jlucax.Me aa ce 3Hae, Coqıllil, 1984, c. 302-304. ~ 9 reoprıı ,niKyManııes, "llKoHor-.mqecKoTo pa:mııTııe Ha rpau WyMeH npe3 enoxaTa Ha zypcKOTO snauııqecrso", H36ecmım Ha HapoOHZlll.llty3eÜ- Ko!1apo6zpao, 1, 1960, c. 83-99; MııHKO I1eHKOB, "I1ocenmıteH H.ıı;eMorpaqıcKıı o6nHK". 30 Jlo!lo:J!CeHZtemo Ha 6b!lcapcKım Hapoo noo mypcKo po6cm6o. J(o"y.HeHnııı ıı Jltanıepua!llı, Cocpllil, 1953, c. 169-170. 31 Ekrem Hakkı Ayverdi, a.g.e., s. 107 (Ni 2536). 32 AneKCaH.ıı;p I1onosııtı, E[JJIKWICKll oep6l1Ulll. l Pıujıauje, Eeorpau, 1992, c. 177-178. 33 Harry Norris, "Aspects of the Sufısm of the Rifa'iyya in Bulgaria and Macedonia in the Light of the Study Published by Canon W.H:T. Gairdner in The Mos/em Worlcf', Islam and Clıristian-ı'vfuslim Relations, cilt 7, sayı 3, 1996, s. 297-309. 186 ULUSLARARASI BURSA TASAWUF KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU

Müslüman halkı arasında yaygın bir şekilde benimsenmiştir. 34 1981-1983 yılları arasında yine buralarda araştırmalarda bulunan Frederik de Jang adlı Hallandalı bilim adamı da, yerel halkı Rifa1 görüşlerden haberdar olduğunu tespit edip bu durum tarikatın geçmişte buralarda faaliyet gösterdiğine bir işaret olduğunu ifade etmektedir.35 Bu bakımdan özellilde XIX. yüzyılda Arnavutluk, Kosova ve Makedonya'da yoğım olarak ve Sırhistan ve Her­ sek'te daha az faaliyette bulunan Rifaiyye taı:ilsatı 36 Balkanların sadece Batı kısmında değil, aynı zamanda Şumnu ve ~ll.zey-Doğu Bulgaristan, yanı Doğu kısmında da görüşlerini yaymıştır.

Karabaş-Çukur Tekkesi Ayverdi'nin aktardığı 1312/1894-95 tarihli bilgilere göre bu teld<.e Silistre Müşiri Mehıned Said Paşa tarafından ta~nir ettirilmiştir. 37 Mehmed Süreyya'nın sağladığı biyografi notlarına göre Mirza Mehmed Said Paşa (ö. 1871), 1833-1839, 1841-1843, 1844-1847 ve 1848-1858 tarihleri arasın­ da dört kez Silistre valisi olınuştur. 38 Yukarıda bahsettiğimiz 15 Şubat 1839 tarihli vakfiyesinde Rusçuk hayratlarının dışında Şumnu'da "bir bab Naleşibendi hanegah" ve içinde bulunan bir cami için müllder val<.fetmiş­ tir.39 Vakfiyede sözü geçen hanegalun Çukur teld<.esi ile aynı olduğu Rus- . çuk Müslüman Vakıfları İdare Heyeti tutanaldarından anlaşılmaktadır. 2 Ekim 1909 tarihli ve 47 numaralı tutanaktan anlaşıldığına göre Çukur Teld<.e'nin emialderinin tespit edildikten sonra bunları idare etınek için Said Paşa mütevellisine vekaletı1ame verilmesi doğrultusunda bir karar 40 41 42 43 kılınnuştır. 16 Aralık 1919 , 27 Şubat 1921 ve Ocak 1924 tarihli diğer tutanaldara göre Karabaş Tekkesi veya Çukur Teklee'nin faaliyeti 1920'li yıllara kadar devam etmiştir. 1873'de Şumnu doğumlu Süleyınan Memişev'in 1951 'de anlattıkları hatıralarına göre bu teld<.ede birçok defa Bulgaristan parlamentosunda Liberal Partisi'nin temsilcisi olaral<. millet

34 BaçHn MapHııos, "f1pımoc ırı.M H3)ft.JaBaHeTo Ha 6ına 11 KynTypaTa Ha TypcKOTO HaceneHae B Cesepo-I13Toııııa E-ı,nrapını", 113eecmzm Ha EnzHozparjıcKuR uHcmunzynz u ,ııy3ezi, 2, i 955, c. 95-216. 35 Frederik De Jong, "Notes on Islami c Mystical Brotherhoods in Northeast Buigaria", Der Islam, 63, 1986, s. 303-308. 36 AneKCaH.llp f1orros11h, a.g.e. 37 Ekrem Hakkı Ayverdi, a.g.e., s. 107 (No 2530). 38 Mehmed Süreyya, a.g.e., cilt.3, s. 52. 39 Rusçuk Tarih Müzesi, B/2922, v.l35a-b. 40 Rusçuk Devlet Arşivi, F 97K, Op. I, a.e. 2, v. 52. 41 Rusçuk Devlet Arşivi, F 97K, Op. I, a.e. 22. - 42 Rusçuk Devlet Arşivi, F 97K, Op. I, a.e. 7, v. 3. 43 Rusçuk Devlet Arşivi, F 97K, Op. I, a.e. 247. OSMANLI DÖNEMi ŞUMNU TEKKELERi 187 veldli olan ve 25-30 sene önce vefat eden Şemseddin adında yaşlı bir hoca yaşamış ve ölümünden sonra teklee terk edilip harap olmuştur. 44 Karabaş Tekkesi'nin bir yandan Mirza Mehmed Said Paşa'nın vakfiye­ sine göre Nakşibendiyye'ye, öte yandan 1839 tarihli Şumnu zaviyeleri listesine göre Rifaiyye'ye bağlı olduğu gibi birbirine zıt bilgi düğmesinin çözülmesi şimdilik imkansız gibi görünmektedir. Ancak Karabaş Teklee­ si'nin Nakşibendiyye tarikatına inşa ettirilmesi Şuınnu'da en az 1839 yılı­ nın başlarına kadar Naleşibendi faaliyetlerin mevcut olduğunun bir göster• gesidir. Kısa süre sonra, aynı yıl içinde bilmediğimiz nedenlerden dolayı yeni yapılan bu tekke Celvetiyye tarikatına bağlı olan Abdülhay - Saçlı Şeyh İbı:ahim Efendi ve Cezayirli Hasan Paşa tekleeleri gibi Rifallere devre­ dilıniştir. XVIII. - XIX. yüzyıllarda Bulgar topraklannda Nakşibendiyye 45 46 47 tarikatı Köstendil, Samakov , Tırnova ve Varna'da faal göstermiştir. Yukarıda bahsettiğimiz Hallandalı araştırmacı Frederik de Jang'un 1980'li yıllara ait müşahedelerine göre o dönemde Nal(şibendl görüşler Kuzey­ Doğu Bulgaristan'da bulıman Kemanlar (İsperih), Tuu-akan, Koçina (Profesor İşirkovo), Kızıl Burun (Ruyno) ve Rahman Aşıklar gibi kasaba ve köylerde yaygın dı. 48

Belgesel Kaynaklardaki Diğer Tekkeler 183 9 tarihli Şumnu zaviyeleri listesinde yer alan banisi Lütfullal1 E­ fendi olan Hafız Efendi T ekkesi ve Şeyh Karta! T ejd(esi haldunda bilgi şimdilik . sadece söz konusu listeden edinmekte)riz. Ekrem Haldu Ayverdi'nin bahsettiği Hafız Baba Teld(esi'ne ait 1234/1818-1819 tarihli belgesel bilgi büyük ihtimalle Şunum Hafız Efendi Teld(esi değil, Şunum kazası Kara Ohadlar (Vranikon) köyündeki Hafız Baba Teld(esi ile alakalı­ dır. Bu teld(e XIX. yüzyılın başlarında Bektaşi olan Lülü-zade Seyyid El­ Hac Melek Mustafa Baba Efendi tarafından ihya edilmiştir. 49 Ayıu şeldlde Ayverdi'nin bahsettiği Hüseyin Dede Zaviyesi, Şunmu kasabasında değil, Şumnu kazası Mirahur (Velino) köyündeld Genç Baba Zaviyesi'dir, çünkü 1579 tarihli bir mufassal tahrir defterlerinin 1613 ta­ rihli suretinde bu zaviye haldGnda şu bilgiler verilmiştir: "Vilayet-i Anado-

44 Şumnu Tarih Müzesi, .[(aHHH 3a rvııma.rroTo Ha Konaposrpau (illyMeH), c:ı,6paHıı 4pe3 pa3nHT Ha rpaucKH JKHTeJIH (cnorvıeHıı, npeııamuı, poııocnosHe), TcrpauKa VI, c. 16-21. 45 Ekrem Hakkı Ayverdi, a.g.e., s. 88 (No 1950, No 1953). 46 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Cevdet Maarif 650. 47 Ekrem Hakkı Ayverdi, a.g.e., s. 123 (No 3014). 48 Frederik De Jong, a.g.m. 49 OpnHH Cb6es, ",[(oKyMeHTH OT Ha4aJIOTO Ha XLX seK 3a MıocıonMaHCKHll K)'JITOBO­ o6pa3oBaTeneH KOMnneKc TeKeTO "Xa

lu'da velayeti zahir olmuş Genç Baba nam dervişin oğlu Hüseyin Dede Şurnnu'ya tabi rnerkurn Miral1ur nam karyede bir zaviye bina" etrniştir. 50 Ayverdi'nin bal1settiği Namazgah ~arn anlamda bir tekke değildir ve herhalde 181 O yılında Şumnu'yu ziyaret eden Fransız coğrafyacı Barbie du Bocage'ın yazôıklarında sözü geçen Şumnu Çömlekçi mahallesindeld Çöm• lekçi Camii yanındaki namazgahtır. 5 ı Yine Bocage'ın yazısında Şeyh Sinan 52 mahallesi bal1sedilmektedir ki , Ayverdi'nin, ~ktardığı 1224/ ı 809- ı 81 O tarihli belgede bahsedilen Sinan Bey Tekkesi ile~~ir alakası olabilir. Öte yandan XIX. - XX. yüzyıllarda· Şufi:1nu'da yaşayan Müslüman Türk halkı arasında Gelberi Sultan ve Çinli BaBa isimlendirilen dal1a iki tekkenin çok meşhur olduğu anlaşılmal(tadır. Bildiğimiz belgesel kaynak­ larda bahsedilmeyen bu ild tekke hakiandald bilgi ancal( halk arasında anlatılan rivayetlerden edinmekteyiz.

Gelberi Sultan Rivayeti Gelberi Sultan Tekkesi ilk kez XIX. yüzyılın sonlarında. Şumnu'yu zi­ yaret etmiş olan Çek asıllı Könstantin Jiretchek'in Bulgaristan Sgmlıatname­ si'nde bahsedilmektedir. Seyyah'a göre Şumnu'nun etrafındald tepelerin altında, içinde sözde kasabanın Türk fatihi defnedildiği bir tekke bulun­ muştur.53 Söz konusu tekke haklanda Şuınım Tarih Müzesi'nde 1909- 1945 tarihleri arasında müzede çalışan ivan Mollov'un notları ile 1950'li yıllarda kağıda geçirilen yerli olan Ali Mıtışev ve Süleyınan Menüşev'in hatıralan saklanmaktadır. Bunlara göre söz konusu "fatil1"in ismi Gelberi · (veya Gelberü) Sultan'dı ve tekkesi Şumnu'nun batısında bulunan Köşkler mevldindeydi. 1388 yılında sadrazam Çandarlı Ali Paşa'nın Şumnu kalesi fethine katılan Gelberi Sultan'ın kafası kaleyi savunanlar tarafından kesil­ miş, ancal( dev olan cesedi canlı kalarak, kafasını eline almış ve gördükle• rinden korkan ve aşağıya kaçan yoldaşlarını koşarak taldp etıniştir. Yolunu gösterrnek için de yoldaşlan ona "Gel beri, sultan" diye seslenmiştir. Şehi­ din düştüğü ve son nefes verdiği yerde ise sonradan anısına bir tekke yaptı­ rılnuştır. Rivayetin başka bir versiyonuna göre ise Gelberi Sultan'ın kafası, öldürülen Bulgar voyvodası olan babasının intikaını almak üzere güzel bir kız tarafından kesilmiştir. Ali Mıtışev ve Süleyman Memişev'in batıralarına

50 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Tapu Tahrir Defteri, 713, s. 233; Ömer Lütfi Barkan, "Osman­ lı İmparatorluğu'nda Bir İskan ve Kolanizasyon Metodu Olarak Vakıflar ve Temlikler", Vakıflar Dergisi, sayı 2, 1942, s. 342; Ekrem Hakkı Ayvedri, a.g.e, s. 110 (N. 2628). 51 1. G. Barbie du Bocage, "Description de la ville de Chumla et de ses environs, avec un plan pour servir a i intelligence de la relation des sieges de cetteville par les Russes en 1774, 1810 et Pendant la campagne actuelle », Journal de voyages, on arclıives geograplıiques du X!Xe siecle, Septembre, 1828, s. 286-288. - 52 1. G. Barbie du Bocage, a.g.m. 53 KoHCTaHTHH I1peı.ıeK, llonıyGaHılR no EMzapım. Cotjnuı, 1974, c. 268. OSMANLI DÖNEMi ŞUMNU TEKKELERi 189 göre Gelberi Sultan büyük ihtimalle Osmanlılara müttefik olan bir Mgan kabilesinin ·şeyhiydi, çünkü 120-125 yıl önce (Alı Mıtışev'e göre) yada 1834 yılı dalaylannda (Süleyman Menüşev'e göre) Mganistan'dan derviş­ ler gelip, söz konusu tekkeyi tanür etmişlerdir. Günümüze bu şeldlde ulaşan rivayet muhtemel gerçek olaylanyla uy­ durmalann bir kanşımıdır, Çünkü şeyhin adını izahat etmek için ilginç ve olağanüstü olaylarla süslenmiş bir hikaye yaratmak halk arasında popüler bir yaldaşımdır. Bir kalenin fethine katılan şeyhlerin şehit düştüideri yerde türbe ve teldee yapıldığı doğrultusunda rivayetler oldukça yaygındır. Öte yandan tasavvuf geleneğinde şeyhlerin dev vücutlan olması da çok popü• lerdir. Gelberi Sultan'a gelince dev vücudu olması iddiası, teldeesinde bulu­ nan ild tabuttan birinin normal insan vücudundan çok dal1a büyük ölçüle• rinden de kaynaldanmaletadır. Minko Penkov'a göre bu büyük tabut Şumnu kalesinin fethinde şehit düşen Türk komutanına, diğeri ise yardım­ cısına aittir.54 Eğer halk arasında kullanılan ad gerçekten Gelberi ise, bu ismin lügatsel anlanu bambaşkadır, 55 Aslında Gelberi isnünin kökeni başka da olabilir, çünkü ayıu rivayeti aletaran Şumnu doğumlu Osman Kesid­ oğlu'na göre bazı bilgilerde şeyhin isnü Kevbeli veya Kerbela Sultan olarak . da bahsedilmektedir.56 1878-1908 tarihleri arasına ait valafbelgelerinde ise bu tekke Gülperi Baba isnü altında ortaya çılGUaletadır, 57 Türbede defnedilen şeyhin Şumnu kalesinin fethiyle bağlanması her­ halde bulunduğu yerden de kaynaldanmaletadır. Çünkü türbe, Şumnu ka­ lesi kalıntilanna giden yolun kenannda olan Teldee mıı..hallesinde bulun­ maktaydı. Minleo Penkov'a göre Teldee dışında Gelberi Sultan diye de ad­ landınlan bu mahalle Şumnu'nun batısındald tepelerin etelderinde Türk göçmenlerden tesis edilen esld bir rnahalledir.58 Şurnnu'nun kentsel geliş­ mesini inceleyen Margarita Harhava'ya göre Teldee mahallesi ve onun he­ men yanında olan Esld mahalle, kasabanın XV. yüzyılda oluşan en esld yerleşim kesinüdir.59 Aneale XVII. yüzyılın sonlanna ait avanz defterlerinde Şumnu mahalleleri arasında Teldee veya Gelberi Sultan diye bir mahalle rastlanmamaletadır. 60 Ayverdi'nin biriktiği bilgiler arasında da böyle bir

54 MımKo ITeHKOB, "TypcKH Ha,ıı:rpo6HH TiaMeTHHU:H OT Koııapoarpa,ıı:", fl3eecmım Ha HapoÔHZlflM)l3eÜ- Ko11apoezpaô, I, I960, c. I07 (dipnot 8). 55 Temel Türkçe Sözlük, İstanbul: İnkılap Kitabevi, I994, s. 308. 56 Osman Keskioğlu, "Bulgaristan'daki Bazı Türk Vakıfları ve Abideleri", Vakıflar Dergisi, sayı 7, I968, s. I29-I37. 57 Neriman Ersoy, Bulgaristan Prensfiğinde Türk Emlaki (I878-I908), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yakınçağ Tarihi Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, I996, s. I53, I68. . 58 MHHKO ITeHKOB, "IToceıımıı:eH H.UeMorpa

Çinli Baba Rivayeti Çinli Baba haldanda rivayeti yine Ali Mıtışev'in ve Süleyman Memişev'in hatıralarından öğrenmekteyiz. Anlattıldarına göre Çili Baba diye adlandırdıldarı teld(e Ermeni mahallesinden Novasel köyüne giden yolun kenarındald Güllük dere vadisinde bulunmuştur. Rivayete göre Çinli Baba ilk önce esir, sonra mühtedi olan bir Çin'di. Şumnu kalesi fethine katılıp kalıraman olan Çinli Baba fetihten sonra Şumnu kasabasının arniri olmuştur. Ancak fanl dünyadan hayal larıldığına uğrayıp balısedilen vadide mütevazı bir kulübeye çeldlen Çinli Baba bundan sonra hem Müslümanlar, hem Hıristiyanlar tarafından evliya olara!( tanınmıştır. Çinli Baba, Macar kralı III. Vladislav'ın 1444 tarihli Yama haç seferine kadar yaşamış, sefer esnasında gerçeldeştirilen Şumnu muhasarasında şehit düştüğü sanılmak­ tadır. Mezarın yanında bina edilen teld(e ta XX. yüzyıla kadar hizmette bulunmuştur. Minko Penkov'a göre 1960 yılında bu teld(ede hala yanan bir kandil görünebilmekteydi.65 Çinli Baba'nın ismi Bocage'ın yaz,sında da rastlanır. Ona göre Şumnu surları kapılarından biri Zili Baba Kapısı olarak bilinmekteydi.66 Fransızca'da "ç" harfi olmadığından Bocage, Çili (Çinli) Baba ismini Zili Baba olara!( yazma!( zorunda kalmıştır. Ancal( Çinli Baba Tel~esi ile ilgili rivayette de herhalde gerçek olaylar güzel uydurınalarla süslenmiştir.

61 Ekrem Hakkı Ayverdi, ag.e., s. 105-107. 62 J. G. Barbie du Bocage, a.g.m. 63 M11HKO IleHKOB, "TypCKI1 Haurpo6HH rraMeTHHL\11". 64 Osman Keskioğlu, a.g.m. 65 M11HKO IleHKOB, "TypCKI1 Haz:ırpo6HH II!Ilv!eTH11U11". 66 MımKo IleHKOB, "TypcKI1 Haurpo6Hn rraMeTH11U11". OSMANLI DÖNEMi ŞUMNU TEKKELERi 191

Ali Mıtışev'in ve Süleyman Memişev'in hatıralannda Gelberi Sultan, Çinli (Çili) Baba, Hasan Paşa ve Çukur tekkeleri olaral( dört teld(eden bal1- sedilmektedir. Şimdilik ilk iki teld(enin 1839 tarihli Şumnu zaviyeleri liste­ sinde yer alan ve Ayverdi'nin haldunda bilgi aktardığı tekkelerin bazılarıyla aynı olup olmadıldan konusunda kesin bir hüküm dile getinnek mümkün değildir. Kronolojik olaral( gerek Gelberi Sultan Tekkesi, gerek Çinli Baba Teld(esi 1839 yılından önce de faal göstermiştir, çünkü l810'da Şumnu'yu ziyaret eden Bocage'ın yazısında Teld(e mahallesi ve Zili Baba Kapısı bal1- sedilmektedir. İktibas ettiğimiz iki Şumnulunun hatıralarına göre ise bu iki tekke 1839'dan sonra da faaliyetlerini devarn etmişlerdir, ancak bu isimler altında bildiğimiz belgesel kaynaldarda ort..'l.ya çıkmamal(tadır.

Sonuç Başbal(arılık Osmanlı Arşivi'nde keşfettiğimiz 1839 tarihli Şunum za­ viyeleri listesi, 1830'lu yıllarda Rifaiyye tarikatının o zamana kadar başka tarikatiara bağlı olan kasabadald teld(eleri benimsediğini, l840'lı yıllarda tutulan Temettüat defterleri de Şurnnu'da bulunan dört şeyhin hepsi Rifa1 olduklarını göstermektedir. Bundan önce söz konusu teld(eler Celvetiyye, Bektaşiyye, Nalqibendiyye ve muhtemelen Cerralüye tarikatianna bağlı ·olarak faaliyette bulunmaktaydı. Rifaiyye'nin XIX. yüzyılın birinci yarısın­ da buraya girmesi, bu tarikatın XVIII. XIX. yüzyıllarda Ball(all{ar'a güçlü bir şeldlde yayılması bağlamında değerlendirilebilir. 67 qeçmişte faal göste• ren ve günümüze kadar hiç biri ayal(ta kalamayan Şumnu tekkeleri genel tablosunda hala boşhıldar varolsa da, al(tardığımız bilgilerin sayesinde Şurnnu tasavvuf geleneğinin ilk kez ışığa kavuşmuş olması önemli ve gele­ cek bakırnından ümit dolu bir adımdır.

67 Nathalie Clayer, a.g.e., s. 239.