Sürgün Bir Şeyhe Armağan Atpazarî

Total Page:16

File Type:pdf, Size:1020Kb

Sürgün Bir Şeyhe Armağan Atpazarî SÜRGÜN BİR ŞEYHE ARMAĞAN ATPAZARÎ KUTUP OSMAN KİTABI Kıbrıs Sosyal Bilimler Üniversitesi Yayınları SÜRGÜN BİR ŞEYHE ARMAĞAN Sürgün Bir Şeyhe Armağan: Atpazarî Kutup Osman Kitabı Editörler: İsmail Güleç & Ali Namlı & Ömer Said Güler ATPAZARÎ KUTUP OSMAN KİTABI Birinci Baskı: Mayıs 2019 ISBN: 978-605-80624-0-5 Baskı Hazırlık: Çelebi Şenel Kapak: Fatih Durmuş Baskı Seçil Ofset 100. Yıl Mahallesi Massit Matbaacılar Sitesi 4. Cadde No:77 Bağcılar, İSTANBUL T: +90 (212) 629 06 15 pbx F: +90 (212) 629 20 20 [email protected] Sertifika No: 12068 Kıbrıs Sosyal Bilimler Üniversitesi Haspolat Kavşağı Lefkoşa KKTC Tel: +90 (392) 233 5522 e-mail: [email protected] web: www.kisbu.edu.tr Bu kitap TİKA (Türk İşbirliği Koordinasyon Ajansı Başkanlığı) tarafından desteklenen proje kapsamında hazırlanmıştır. Siyasî Gelişmelerin Ortasında Bir Şeyh Efendi: Atpazarî Kutup Osman * İrfan Gündüz1 Giriş Osman Fazlı Efendi, Fazlî-i İlâhî, Emîr Efendi, Emîr Sultan, Atpazarî, Şeyh Osman ve Ku- tup Osman adlarıyla bilinen Atpazarî Osman Efendi, XVII. yüzyıl Anadolu ve Rumeli top- raklarında yayılan, hayatın içinde bir irfanı benimseyen (Celvetiyye) tasavvufî düşünce- nin önemli simalarından biridir. İlk bilgilerini babası Fethullah Efendi’den aldı. Ailesi ve hayatının ilk on yedi yılı hak- kında yeterli bilgi yoktur. Bu arada çeşitli hocaların derslerine devam ederek zâhirî ilim- lerle ilgili bilgilerini geliştirdi. Şeyhinin her salı günü Fatih Camii’nde icra ettiği Celvetî zikrine devam etti. Bu yıllarda içine doğan duyguları kaleme almaya başladı. Bunları Zâ- kirzâde’ye gösterdiğinde şeyhi ona, “Sözlerinde Şeyh-i Ekber zevki var” diyerek iltifatta bulundu. Daha sonraki yıllarını müridi ve halifesi İsmâil Hakkı Bursevî’nin eserlerinden tesbit etmek mümkündür. Fatih Atpazarı Mahallesi’nde yaşadığı için “Atpazarî” nisbesiyle meşhur olmuştur. Sey- yid bir aileden geldikleri bilinmektedir. Osman Fazlı Efendi, 19 Zilhicce 1041 (7 Temmuz 1632) Çarşamba günü işrak vakti Bulgaristan’a bağlı Şumnu’da doğmuştur. Osman Fazlı Efendi, on yedi yaşından sonra devrin önemli merkezlerinden biri olan Edirne’ye giderek Aziz Mahmud Hüdâyî’nin halifelerinden Saçlı İbrahim Efendi’ye intisab etti. Saçlı İbra- him Efendi, Osman Fazlı Efendi’nin istidadındaki “fevkaladeliği” fark ederek irşadından aciz olduğunu düşünmüş ve onu İstanbul’a göndermiştir. Üsküdar’daki Hüdâyî Dergâhı’na giden Osman Efendi, yaşlı bir dervişin telkiniyle is- tikametini Zâkirzade Şeyh Abdullah Efendi’ye yöneltir. Zâkirzâde’nin elini öpüp hâlini arz ettikten sonra, Zâkirzâde, ona Zeyrek Camii’ne bitişik olan tekkesinde ikamet etme- sini söyler. Böylelikle intisab ettiği şeyhi vasıtasıyla Atpazarî Osman Fazlı Efendi’nin tari- kat silsilesi, Şeyh Dizdarzâde Ahmed Efendi yoluyla Celvetiyye tarikatinin pîri Aziz Mah- mud Hüdâyî’ye ulaşır. Günlerini dergâhta geçirmeye devam eden Osman Fazlı Efendi şeyhinin hizmetinde bulunmaktan bir an geri durmaz. Bir gün şeyhi mürîdlerinden birini ağır bir hizmete gön- dermek için araştırır. Ancak hepsi hizmeti hoş karşılamadıkları için bir tarafa gizlenince, Osman Fazlı Efendi hücresinden çıkarak “Beni gönderiniz” der. Şeyhi, “Emir Çelebi se- nin dersin vardır; vaktin zayi olmasın” diye cevap verdiğinde Osman Fazlı Efendi, “Sulta- nım ulûm-ı evvelîn ve âhirînin bana münkeşif olacağını bilsem yine de hizmetinizi tercih * Prof. Dr., Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi (Emekli Öğr. Üyesi) Şeyh Efendi Bir Ortasında Gelişmelerin Siyasî • 25 Sürgün Bir Şeyhe Armağan: Atpazarî Kutup Osman Kitabı Osman Kutup Atpazarî Armağan: Şeyhe Bir Sürgün ederim” diye cevap verir. Bu cevaptan çok memnun kalan Zâkirzâde, “Emîr Çelebi, Allah Teala sana ulûm-ı evvelîn ve âhirîni münkeşif kılsın!” diye dua eder ve hizmete yollar. Bu nefesin tesiriyle bir gece Fazlı Efendi’ye lâhûtî âlemden ulûm-ı evvelîn ve âhirîn münkeşif olmuştur. Öyle ki ilm-i iksîrde dahi söz sahip olduğu ve bu meyanda eser telif edecek ka- dar ileri seviyeye ulaştığı söylenmektedir. Zâkirzâde Abdullah Efendi’nin ömrünün son- larında, ondan yirmi sekizinci ve son halife olarak hilafet icazetini alır. Rumeli tarafında bir kasaba olan Aydos’a halife olarak gönderilir. Fazlı Efendi halife tayin edilmeden önce, tayin beratını almak üzere Köprülü Mehmed Paşa tarafından imtihan edilmek üzere huzuruna çıkarılır. Burada Köprülü Mehmed Paşa’nın bilgili bir hocası da hazır bulunmaktadır. Bu hoca kendisine Sa‘düddîn et-Teftâzânî’nin (ö. 793/1390) Şerhu’l-Akâid adlı eserinden bir bölümü okuması için uzatır. Kitabı alan Fazlı Efendi hiç duraksamadan uzatılan bölümü seri bir şekilde okuyunca kendisine beratı ve- rilir. Osman Fazlı, şeyhinin vefatının (1657) ardından Filibe’ye yerleşir onbeş yıl kadar burada kalır. Bu zaman zarfında talebe ve derviş yetiştirir, günleri vaaz ve irşad ile geçer. Fazlı Efendi gördüğü bir rüya üzerine elinde bir âsâ, başında bir külah, sırtında bir hırka ile yollara düşer. İstanbul’a gelir ve rüyasında gördüğü kapıdan şehre girer ve şeyhi Zâkirzâde’nin kendisine tarif ettiği yeri aynen bulur. Kendisine işaret edilen Atpazarı sem- tindeki Kul Camii’ne gelir ve cemaatin aracılığıyla satın aldığı eve yerleşir. Bundan sonra Atpazarî nisbesiyle anılmaya başlanır. Kul Camii civarında vaaz, tedris ve tevhid ile meş- gul olan Fazlı Efendi, o devrin meşhur hattatlarından Derviş Ali’nin yazısını taklit ede- rek nesih hattıyla Kur’an cüzleri yazar. Önce kırk, sonra yetmiş ve en sonunda yüz yirmi gümüşe satılan bu cüzlerden elde ettiği dünyalık ile eli bollaşan Fazlı Efendi geçimini te- minde kolaylığa kavuşunca hattatlığı bırakır. Bir müddet sonra şeyhi, Atpazarî’yi Edirne’ye bağlı Aydos kasabasına halife olarak gönderdi. Birkaç yıl burada vaaz ve irşadla meşgul olan Atpazarî, şeyhinin ölümünden sonra Filibe’ye gitti (1068/1657-58). Burada gördüğü büyük ilgiyi çekemeyenler onu dev- let yetkililerine şikayet ettiler ve Filibe’den göçe zorladılar. Osman Fazlı İstanbul’a geldi- ğinde (1672), daha önce Filibe’de kadı iken tanıdığı Esîrî Mehmed Efendi’nin şeyhülislam olduğunu öğrendi ve durumunu ona arzetti. Şeyhülislam da Filibe kadısına hitaben bir mektup yazarak kendisine verdi. Filibe’ye dönen Osman Fazlı gördüğü bir rüya üzerine tekrar İstanbul’a gitti. İsmâil Hakkı’nın Tamâmü’l-feyz adlı eserinde anlattığına göre bu yıllarda sıkıntılı bir hayat geçiren Atpazarî daha sonra Fatih Atpazarı’nda Manisalı Meh- med Paşa Camii’nin içinde kurduğu tekkeye yerleşti. Sohbetlerinde vahdet-i vücûd çizgi- sini takip ettiğinden ulemânın tepkisini çekti. Sadrazam Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa ile görüşmesi durumu biraz yatıştırdı. Tekkedeki irşad faaliyetlerinin yanı sıra cuma gün- leri Vefa Camii’nde, çarşamba günleri de Süleymaniye Camii’nde vaaz vermeye devam etti. Köprülüzâde Fâzıl Mustafa Paşa’nın sadrazamlığı sırasında Magosa’ya sürülen Atpa- zarî; Konya, Larende, Silifke, Lefkoşe yoluyla Magosa’ya gitti. İsmâil Hakkı Bursevî, Atpa- zarî’nin oğlu Mustafa, Osman Dede, Yakub Dede ve Yahya Dede ile birlikte 1690 yılında Magosa’ya giderek şeyhini ziyaret etti. 26 • İsmâil Hakkı, şeyhinin Kıbrıs adasında sürgünde vefat etmesini İmâm-ı ‘zam’ın zin- danda vefatına benzeterek, bu nedenle onu İmâm-ı A‘zam’ın ilminin kâmil bir vârisi ol- duğuna dikkat çekmiştir Fazlı Efendi Mağusa’ya yerleştikten sonra halkın isteği üzerine üç camide üç defa vaaz etti. Sonrasında ise vaazı bırakarak kaledeki ulemanın isteği üzerine onlara meânî ve beyân ilmine dair olan Telhîsu’l-Miftâh adlı eseri okutmaya ve bu eser üzerine bir ta‘lîk yazmaya başladı. Ne var ki kitabın üçte birine geldiklerinde bunu da bırakmak mecburi- yetinde kalmıştır. Bursevî’ye göre bunun sebebi Kıbrıs’ın Yahudi kökenli, son derece ve- himli ve korkak bir adam olan valisine, şeyhin kaledeki bazı imam ve hatiplere ders okut- tuğu haberi ulaştığında, sadrazamdan çekinerek Miralay Mahmud Ağa’ya el altından bir mektup göndermesi ve bu mektupta şeyhin haberi olmadan derslerine mani olmasını, aksi halde bu haberin vezire ulaştığı takdirde kendisinin ya azarlanacağını ya da cezalandırı- lacağını söylemesidir. Mahmud Ağa da valinin emrini yerine getirmiş ve şeyhi ders ver- mekten alıkoymuştur. Osman Fazlı Efendi Kıbrıs’tan İsmâil Hakkı Bursevî’ye mektup yazarak onu yanına çağırmış, İstanbul’daki ailesine de bir mektup göndererek küçük oğlu Mustafa’nın isterse İsmâil Hakkı ile birlikte Kıbrıs’a gelebileceğini söylemiştir. İsmâil Hakkı, beraberinde şey- hinin henüz on beş yaşında olan küçük oğlu Mustafa ile Yakub Dede ve Yahya Dede ol- duğu hâlde 7 Rebiülevvel 1102 tarihinde Bursa’dan yola çıkmıştır. Şeyh, sürgün yeri olan Kıbrıs adasını ve Magosa halkını pek sevmiş, onların kendi- sini hoş tuttuklarını ve hatrını saydıklarını söyleyerek İsmâil Hakkı’dan bu adanın halkı ve kalelerini öven bir kaside yazmasını istemiştir. Magosa surları içerisinde 14 ay yaşayan Atpazarî Osman Fazlı Efendi, 17 Zilhicce 1102 (11 Eylül 1691) tarihinde vefat etmiş ve yine sürgün yeri olan Magosa’da defnedilmiş, daha sonraki yıllarda ise türbesinin yanına Kutup Osman Tekkesi inşa edilmiştir. Ömrünün son demlerini geçirdiği Kıbrıs’ta kutup yıldızı olarak tanınmış ve şehir surları dışında toprağa verilmiştir. Türbesi, bugün Namık Kemal Lisesi’nin hemen yanı başındadır. Kutup Osman Efendi’nin Devlet Adamları ile İlişkisi ve Siyasî Rolleri Kutup Osman Efendi, Sultan Selim Camii vaizliği sırasında saray vaizliğinde de bulun- muş ve devlet erkânı ile ilişkisi böylece başlamış ve gelişmiştir. Ne var ki “Kurb-ı sultan, âteş-i sûzân” atalar sözü, Atpazarî’nin hayatında hükmünü icra etmeye başlamıştır. Osman Fazlı Efendi, iki defa hacca gitmiştir. Onun ilk haccı hakkında pek fazla bilgiye sahip deği- liz. Ancak ikinci
Recommended publications
  • Atpazarf Osman Fazlı Ve T Asavvufi . T Efsir Risalesi
    MÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 16-17; 1?98-1999 Atpazarf Osman Fazlı ve el-Laihatü'l-berk-ıyyat Adlı T asavvufi . T efsir Risalesi Prof.Dr. Bedrettin ÇETİNER * GİRİŞ İslam'da tasavvuf cereyanı çok erken dönemlerde ba§lamı§tır. Hz. Pey­ gamber ve ashabının y'a§ayı§larındaki zühd ve takva yönü, özellikle fitne devirlerinde daha bir özenle alınarak ya§annıı§; Emeviler devrinde bu zühd ve takva hareketi, sür'atle inki§af ederek daha sonra "tasavvuf" adıyla bir ilim dalı olarak ortaya çıkmı§tır. Ebü'l-Yesar el-Hasan b. Ebi'l-Hasan Y esar el-Basri (ö. 11 0/728) ve Rabia el-'Adeviyye (ö. 135/752) bu hareketin ilk temsilcileri olarak kabul edilmek-­ tedir. Böylece, ba§langıçta ferdi ve dini bir hareket halinde geli§ en tasavvııf, · h. II ve III. asırlarda bir ekol haline gelıni§tir. 1 İlk "Sfıf~ler"in, tarikat kurma gibi bir niyet ta§ıdıklarını söyleyemeyiz. Bunlar, hem zahidane bir hayat ya§aınak isteyen, hem de genelde halkın hür• metini kazanını§ kimseler di. Bunların etrafında toplanan, sohbetlerini dinle- _ yen ve öğütlerini tutanlar, onların ibadetlerini, virdlerini, tesbihlerini ve zi­ kirlerini aynen yapmaya ve kendilerini onlara benzetıneye çalı§tılar. Böylece kendiliğinden o kimselerin adına tarikatler doğmaya ba§ladı. Mesela Harodun el-Kassar'a (ö. 271/884) nisbetle Kassariyye ve Melame­ tiyye, Bayezid-i Bistami'ye (ö. 261/874) nisbetle Tayffıriyye, Ebu Said el­ Harriz'a (ö. 279/892) nisbetle Harraziyye, Ebu'I-Hüseyin en-Nfıri'ye (ö. 295/907) nisbetle Nfıriyye gibi tarikatler kuruldu. Zühd, böylece sistemle§ip tasavvuf haline gelince bu yolda gidenler, ken­ di dü§üncelerine uygun fikirleri toplamaya ba§ladılar.
    [Show full text]
  • HC Dissertation Final
    Distribution Agreement In presenting this thesis or dissertation as a partial fulfillment of the requirements for an advanced degree from Emory University, I hereby grant to Emory University and its agents the non-exclusive license to archive, make accessible, and display my thesis or dissertation in whole or in part in all forms of media, now or hereafter known, including display on the world wide web. I understand that I may select some access restrictions as part of the online submission of this thesis or dissertation. I retain all ownership rights to the copyright of the thesis or dissertation. I also retain the right to use in future works (such as articles or books) all or part of this thesis or dissertation. Signature: _____________________________ ________________ Date A Muslim Humanist of the Ottoman Empire: Ismail Hakki Bursevi and His Doctrine of the Perfect Man By Hamilton Cook Doctor of Philosophy Islamic Civilizations Studies _________________________________________ Professor Vincent J. Cornell Advisor _________________________________________ Professor Ruby Lal Committee Member _________________________________________ Professor Devin J. Stewart Committee Member Accepted: _________________________________________ Lisa A. Tedesco, Ph.D. Dean of the James T. Laney School of Graduate Studies ___________________ Date A Muslim Humanist of the Ottoman Empire: Ismail Hakki Bursevi and His Doctrine of the Perfect Man By Hamilton Cook M.A. Brandeis University, 2013 B.A., Brandeis University, 2012 Advisor: Vincent J. Cornell, Ph.D.
    [Show full text]
  • Magosa Kutup Osman Efendi Türbe Ve Dergâhının İnşa Ve İhyası Mustafa Eyyamoğlu* – Nuran Kara Pilehvarian**
    Kıbrıs Celvetiliğinde Unutulmuş Bir Mirasın Yeniden Hatırlanışı: Magosa Kutup Osman Efendi Türbe ve Dergâhının İnşa ve İhyası Mustafa Eyyamoğlu* – Nuran Kara Pilehvarian** Reminiscence of a Forgotten Inheritage in Celvetiyye of Cyprus: The Building and Revival of the Mausoleum and Dervish Lodge of Kutup Osman Efendi in Magosa Abstract This article about the Kutup Osman Efendi Dervish Lodge, located out- side of the walls of Famagusta in the Turkish Republic of Northern Cyprus, focuses on the changes the lodge went through especially before the nineteenth century based on the archival documents, engravings, maps and the recent literature. At- pazari Osman Fazlı Efendi (1632-1691), who was among the most salient figures of Celvetiye brotherhood and who dispatched around 150 disciples, including the renowned İsmail Hakkı Bursevi, to various parts of the Ottoman Empire, ended up being exiled to Famagusta where he deceased in 1691 because of his significant degree of intervention in politics in Istanbul. The tomb of this significant figure, who was buried in the outskirts of the Ottoman Graveyard located outside of the walls of the Famagusta, was eventually lost. Seyyid Mehmet Aga, also a member of the Celvetiye brotherhood and a head royal door-keeper, who was appointed to Cyprus as a tax officer (muhassil), found his tomb and built a mausoleum for him. Even though this mausoleum is mentioned in the endowment deeds, there is no mention of the masjid built next to it. Similarly, the fact that there was a dervish lodge in that location pre- viously goes unnoticed. This article examines the mausoleum and the construction around it, the historical evolution of the area since the conquest of Cyprus, and it analyzes centuries-long archeological/cultural layers while observing the transforma- tion of this previously Christian site into an Islamic one.
    [Show full text]
  • Issue 1 Spring 1987
    BESHARA BULENT RAUF To Suggest a Vernacular ... RUPERT SHELDRAKE The Presence of the Past. DOM SYLVESTER HOUEDARD The Question about Questions. RICHARD TWINCH Memory and the Brain. BESHARA The Magazine of the Beshara Trust Issue 1 Spring 1987 CONTENTS EDITORIAL This magazine has grown out of the Beshara News News and Views Bulletin, which has been circulated for several years Adam Dupre on The First Monastic now to those associated with The Beshara Trust. The Exchange between Benedictine and expansion into magazine format has been prompted by Tibetan Monks 2 the degree of interest shown in recent issues, which Bulent RaufandJohn Hill on have included articles by a number of distinguished speakers. and by the fact that within the the forum Religion and Conservation- The UK World Wildlife Fund at Assisi 3 for intelligent and informed discussion on matters which concern a spiritual perspective is virtually Stephen Hirtenstein on TheBasis confined to publications pressing a particular point of of a Universal Religion 6 view. Beshara is not associated with any particular political, Articles social or religious group or stance. Rather, it is the Cecilia Twinch -Education at the name of a spiritual emergence, and an inclination Beshara Schools 7 towards a truly universal perspective, that lies behind so many movements in the world today. Beshara is no­ Bulent Rauf- To Suggest a one's exclusive domain, but its reality carries its own Vernacular ... 9 order; like "the yeast in the dough" it is discernible John Brass-Hospitality 8 within all movements that aspire to a holistic understanding. Dom Sylvester Houedard - Part 2 of The Question about Questions 11 The scope of the magazine is therefore wide.
    [Show full text]
  • The Sufi As the Axis of the World
    University of Pennsylvania ScholarlyCommons Publicly Accessible Penn Dissertations 2016 The Sufi As The Axis Of The orld:W Representations Of Religious Authority In The Works Of Ismail Hakki Bursevi (1653-1725) Kameliya Atanasova University of Pennsylvania, [email protected] Follow this and additional works at: https://repository.upenn.edu/edissertations Part of the History of Religion Commons, and the Islamic Studies Commons Recommended Citation Atanasova, Kameliya, "The Sufi As The Axis Of The orld:W Representations Of Religious Authority In The Works Of Ismail Hakki Bursevi (1653-1725)" (2016). Publicly Accessible Penn Dissertations. 2172. https://repository.upenn.edu/edissertations/2172 This paper is posted at ScholarlyCommons. https://repository.upenn.edu/edissertations/2172 For more information, please contact [email protected]. The Sufi As The Axis Of The orld:W Representations Of Religious Authority In The Works Of Ismail Hakki Bursevi (1653-1725) Abstract The present study examines the ways in which Ismail Hakki Bursevi (1653-1725) d(re)defines and deploys Islamic discursive practices and institutions to assert his religious authority as the most influential Sufi master in the Celveti order after its founder. Through a literary analysis of Bursevi’s autobiographical notes and dedicatory treatises (tuhfe) to Ottoman officials, I examine how he uses the institutions of the Sufi master (shaykh), order (tarīqa), and the Celestial Axis (quṭb) to argue for his superior status vis-�-vis other members of the Ottoman religious and learned elite. I speculate argue that the particulars of Hakki’s self-representation can be viewed as early indications of institutional anxiety and contested leadership within the Celveti Sufi order, which split into subbranches in the latter part of the eighteenth century.
    [Show full text]
  • OSMANLI TOPLUMUNDA TASAVVUF VE Sufiler
    ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARI XXX. Dizi - Sayı 31 OSMANLI_TOPLUMUNDA • TASAVVUF VE SUFiLER Kaynaklar - Doktrin - Ayin ve Erkan - Tarikatlar - Edebiyat - Mimari - İkonografi - Modernizm 2 . Baskı Hazırlayan Ahmet Yaşar OCAK. ~ . ·~ TÜRK TARİH KURUMU ANKARA,2014 OSMANLI ANADOLU'SUNDA TARİKATLARIN GENEL DAGILIMI OSMAN TÜRER Osmanlı kuruluş dönemi ve öncesine kısa bir bakış Osmanlı devletinin kurulduğu dönem olan xıv. yüzyıla gelindi­ ğinde, tasavvufi düşünce s is temleşip olgunlaşmış, tasavvuf klasikleri olarak kabul edilen temel eserler kaleme alınmış, hatta tasavvuf akımı kurumsallaşarak birçok tarikat teşekkül etmiŞ bulunmaktayd ı. Tasav­ vuf akımının tarihi gelişim sürecine baktığımızda, Abbasiler döne• minde tasavvufi düşüncenin sistenıleşip olgunlaştığını, Selçukluların hakimiyet çağlarında bu düşüncenin kurumsallaşıp tarikatları ortaya çıkardığını, Osmanlı döneminde ise bu tarikatların yaygınlaşarak İslam toplumunun bütün kesimlerini etkisi altına ald ığını görmekteyiz. Osmanlı devleti kurulmadan önce, önde gel~n tarikatların birçoğu kuru lmuş ve belli ölçüde yaygınlaşmış bulunuyordu. Bu tarikatlar ve pirleri şunlardır: Kô.zerüniyye: Ebfı İshak.-ı Kazerfıni (ö.426/1034). Yeseviyye: Hoca Ahmed-i Yesevi (ö.562/1167). Kô.diriyye: Abdülkadir-i Geylfıni (ö.562/1167). RifİJiyye: Seyyid Ahmed-i Riffil (ö.578/1182). Medyeniyye: Ebu Medyen-i Tilemsani (ö.590/1193). Kübreviyye: Necmeddin-i Kübra (ö.618/1221). Sühreverdiyye: Şihabeddin-i Sühreverdi (ö.632/1234). Çeşöyye: Hasan-ı Çeşti (ö.633/1237). Şô.zeliyye:Ebu'l-Hasan-ı Şazeli. (ö.656/1258). Bektô.şiyye: Hacı Bektaş-ı Veli (ö.669/1270). Mevleviyye: Mevlana Celaleddin-i Rılnıi. (ö.672/1273) Osmanlı Anadolu'suoda Tarikatl a rın Genel DağLlımı 1 255 Bedevvi)'e: Ahmed-i Bedevi (ö.675/1276). Desiıki)'J'e: İbrahim-i Destıki (ö.693/1295).
    [Show full text]
  • Atpazarî Osman Fazlî'nin Cāmi-I Ķaŝaŝ Adli
    T.C. SAKARYA ÜNøVERSøTESø SOSYAL %ø/øMLER ENSTøTÜSÜ ATPAZARÎ OSMAN FAZLÎ’NøN &Ɩ0øøƶ$Dž$Dž ADLI MESNEVÎ6ø øNCELEME-METøN) YÜKSEK LøSANS TEZø Bilal GÜRÜF Enstitü Anabilim DalÕ : Türk Dili ve EdebiyatÕ Enstitü Bilim DalÕ : Eski Türk EdebiyatÕ Tez DanÕúmanÕ: Yrd. Doç. Dr. Hüseyin YORULMAZ MAYIS-2010 T.C. SAKARYA ÜNøVERSøTESø SOSYAL %ø/øMLER ENSTøTÜSÜ ATPAZARÎ OSMAN FAZLÎ’NøN &Ɩ0øøƶ$Dž$Dž ADLI MESNEVÎ6ø øNCELEME-METøN) YÜKSEK LøSANS TEZø Bilal GÜRÜF Enstitü Anabilim DalÕ : Türk Dili ve EdebiyatÕ Enstitü Bilim DalÕ : Eski Türk EdebiyatÕ Bu tez 05 /05/2010 tarihinde aúD÷Õdaki jüri tarafÕndan oy çoklu÷u/birli÷i ile kabul edilmiútir. Doç. Dr. B.Ali KAYA Yrd. Doç.Dr. Hüseyin YORULMAZ Yrd. Doç.Dr. Sezai KÜÇÜK Jüri BaúkanÕ Jüri Üyesi Jüri Üyesi Kabul Kabul Kabul Red Red Red Düzeltme Düzeltme Düzeltme BEYAN Bu tezin yazÕlmasÕnda bilimsel ahlak kurallarÕna uyuldu÷unu, baúkalarÕQÕn eserlerinden yararlanÕlmasÕ durumunda bilimsel normlara uygun olarak atÕfta bulunuldu÷unu, kullanÕlan verilerde herhangi bir tahrifat yapÕlmadÕ÷ÕQÕ, tezin herhangi bir kÕsmÕQÕn bu üniversite veya baúka bir üniversitedeki baúka bir tez çalÕúmasÕ olarak sunulmadÕ÷ÕQÕ beyan ederim. Bilal GÜRÜF 15.04.2010 ÖNSÖZ 17. yüzyÕl baúlarÕnda, OsmanlÕ co÷rafyasÕQÕn bilhassa Anadolu topraklarÕ üzerinde genel bir talihsizli÷in hüküm sürdü÷ü görülür. Bir yandan iç isyanlarÕn sarsÕntÕVÕ, di÷er taraftan dÕúarda yapÕlan savaúlarÕn kaybedilmesi ve arkasÕndan gelen ekonomik buhranlar, devleti ister istemez duraklama dönemine sokmuútur. Bununla birlikte sosyal, idari ve siyasi alanda yaúanan durgunlu÷un edebiyat sahasÕnda neredeyse hiç görülmedi÷i araúWÕrmacÕlarÕn dikkatini çeken bir durumdur. Bir di÷er ifadeyle 17. yy. her ne kadar tehlike sinyalleri verse de ilim ve edebiyat hayatÕ önceki yüzyÕllardaki hÕzlÕ geliúimine aynen devam etmektedir.
    [Show full text]
  • Bursa'da Dünden Bugüne Tasavvuf Kültürü
    BURSA'DA DÜNDEN BUGÜNE TASAVVUF KÜLTÜRÜ Vakfı İslAm Ara~tırrrıalan Merkezi · Kütüphanesi Dem. No: ffb~t Tas. No: 3 ı . i\ BURSA KÜLTÜR SANAT VE TURİZM V AKFI YAYINLARI BURSA KİTAPLIGI: ı ı ISBN 975- 7093- 09- 02 Birinci Basım Kasım2002 Yayıma Hazırlayan Ramis Dara Kapak- Sayfa Tasarımı Ömer Yıldız Baskı Graphis Matbaa Yüzyıl M. Matbaacılar Sitesi, 1. Cadde No: 139 Bağcılar/ İstanbul Tel: (02ı2) 629 06 07 BURSA KÜLTÜR SANAT VE TURİZM V AKFI Açık Hava Tiyatrosu Yanı, Kültürpark - Bursa Tel : 0224 - 234 49 ı2 (3 hat) Faks : 0224 - 234 49 ı ı E-posta: [email protected] 2 ŞİİR V ADİSİNDE İSMAİL HAKKİ* Yrd. Doç. Dr. Murat YURTSEVER** İsmail Hakki Bursevi'nin, yaşadığı hayat tarzına bağlı olarak sanat anlayışı da dini esaslara ve tasavvufi düşüneeye dayanmaktadır. Şiirlerinde tasavvufi muhteva zevk planında değil, hayat felsefesi düzeyindedir. İş bu işlerde Huda sırrını yazsam ahir Binde birine vefa etmeye hergiz aklarn Masivadan gözü yum Hakk'a teveccüh ey/e Hakkıya Hak ile kıl var ketamın itmam beyitlerinde dile getirdiği duygular içinde, şiirini tasavvufi vecd ve düşüncenin terennümüne vasıta kabul etmiştir. Manzumelerinde yer alan en karmaşık tasavvufi heyecanlar, fütühata dayalı nazım üslübu içinde ifade edilmiştir. Divan şiirinin zaman zaman ,beşeri duygularını ifade ederken kullanılan mecazlar, yaygın olarak kullanılan şarab ve mahbüb, HakKı'nin şiirlerinde hiç yoktur. Sim-ten dilberiere ya da gözleri ahü, kaşı mihrab sevgililere hiç rastlanmaz. Gazellerinde ne bed-nam aşıklar, ne de pür-fitne rakibler yer· alır. Onun için tek sevgili Cemal ve Celal sahibi Allah'tır. Yegane ma'şük yine O'dur ve o canan, Kudretin yanında olmaz hiçbir nesne muhal İltifatın zerreyi mihr-i cihan-ara eder Neşve-ifeyzinle tahmfr eyle Hakkf neş 'esin Nice demlerdir yazıp evsafinı inşa eder beyitlerinde olduğu gibi isim ve sıfatlarıyla vasfedilmiştir.
    [Show full text]
  • İSLAM TARİHİNDE POLİTİK Ve DİNÎ DİL ÜZERİNDEN NÜFUZ MÜCADELESİ
    İSLAM TARİHİNDE POLİTİK ve DİNÎ DİL ÜZERİNDEN NÜFUZ MÜCADELESİ Vejdi BİLGİN* Özet Makale İslam siyaset tarihindeki aktörler arasında, maddi otorite sahipleriyle manevi otorite sahipleri arasındaki nüfuz mücadelesini ele almaktadır. Doktrinde yeri olmamasına rağmen, İslam geleneğinde dinî bir zümre gelişmiş, bu zümre hem toplum hem de kendileri tarafından dinin temsilcisi olarak algılanmışlar, ancak güç olarak her zaman siyasi erkin gerisinde kalmışlardır. Bu durumda do- laylı yollardan bir nüfuz elde etme mücadelesine girişmişlerdir. Makale bu nüfuz mücadelesini, söylem analizi yöntemini kullanarak, dini ve siyasi dil üzerinden ortaya koymaya çalışmaktadır Anahtar Kelimeler: İslam siyaset tarihi, politik dil, dinî dil, dinî zümre. The Struggle For Influence Through Political and Religious Language In Islamic History Abstract This article tackles the struggle for influence between political authority and spiritual authority in Islamic Political History. Although there is no place in the doctrine, a religious class in Islamic tradition emerged. This class are perceived by society and themselves as representatives of Islam, but they were left behind as the power of the political class. In this case, they tried to gain influence through indirect ways. The article seeks to demonstrate the power struggle over the religious and political language using discourse analysis method. Key Words: Islamic political history, political language, religious language, religious class. 4 , 201 1 2 , Sayı 2 4 * - Prof. Dr., Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Anabilim Dalı, 7 [email protected] Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi Araştırma Akademik Dinbilimleri 1 Cilt ss. db 14/1 VEJDİ BİLGİN Giriş İslam’ın siyasi tarihine baktığımızda, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) vefatından otuz yıl sonra adı konmadan saltanata geçildiğini ve saltanatın yegane sistem olarak modern dönemlere kadar devam ettiğini görüyoruz.
    [Show full text]
  • Endülüs Ve Kuzey Afrika'nin Anadolu Tasavvufundaki Yeri*
    YAKIN Doğu ÜnİversİTesİ İslam TeTkİklerİ merkezİ Dergİsİ, Yıl 3, Cilt 3, Sayı 1, Bahar 2017 (61-86) EndülÜs VE KuzeY AfrİKA’nin AnaDolu TasavvufunDakİ YERİ* Ömer BOZKURT** Özet Bu çalışmada Endülüs ve Kuzey Afrika coğrafyasının sahip oldu- ğu tasavvufî birikiminin yapısı, oluşturucuları, kaynakları, içeriği ve niteliğini ortaya koyduktan sonra, İbn Arabî’nin bu birikime katkılarına değindik. Daha sonra, ortaya çıkan bu birikimin İbn Arabî tarafından Anadolu’ya nasıl taşındığını vurguladık. İbn Ara- bî’nin Endülüs ve Kuzey Afrika tasavvufunun Anadolu’daki yeri ve önemi için sembol bir isim olduğu aşikârdır. Zira onun Anado- lu’ya gelişinin ardından bu coğrafyanın düşünürleri onun eser- lerini çevirmiş, şerh etmiş, yorumlamış, değerlendirmiş ve yeni eserler ortaya koymuştur. Günümüze kadar devam eden bu du- rum, Endülüs ve Kuzey Afrika tasavvufunun Anadolu tasavvufu üzerindeki etkisini göstermektedir. Bu çalışmada sözü edilen bu konularla ilgili bir takım tespitler sunulmuş ve şahsiyetlerden ör- nekler de verilmiştir. Anahtar Sözcükler: Tasavvuf, Endülüs, Kuzey Afrika, İbn Arabî, Sadreddin Konevî The Place of Andalusia and North Africa on The Sufism Of Anatolia Abstract In this study, after presenting the structure, agents, resources, contents and characteristics of the sufistic accumulation of the geography of Andalusia and North Africa, we touched on Ibn Arabî’s contributions to this accumulation. Next, we emphasized how this accumulation was transported to Anatolia by Ibn Arabî. It is obvious that Ibn Arabî is the symbol for the influence of An- dalusia and North Africa on the Sufism of Anatolia. Because, after Ibn Arabî came to Anatolia, the scholars of this geography trans- lated, annotated, commented, evaluated his works and produced new works.
    [Show full text]
  • Bursa Tasavvuf L(Ültürü Seınpozyuınu 4
    l (J.JJ '1 L . Uluslararası Bursa Tasavvuf l(ültürü Seınpozyuınu 4 BURSA KULTUR SANAT VE TURIZM VAKFI BURSA KÜLTÜR SANAT VE TURİZM VAKFI BURSA IdTAPLIGI 18 Uluslararası Bursa Tasa11vuj Kültiirii Scmpozyumu 4 ISBN ...- 975-7003-16-6 B irinci Basım Eylül2005 Ya)luıa Hazırlayan Mehrned Temelli Baskı F.Özsan Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti. İzmiryolu No:221 Beşevler 1BURSA Tel: O (224) 441 33 82 e-mail: [email protected] Açıkhava Tiyatrosu Yanı, Kültürpark 1 Bursa Tel: (O 224) 234 49 12 (3 hat) Faks: (O 224) 234 49 ll E-posta: [email protected] Osmanlı Dönemi Şumnu Tekkeleri* Orlin Sabev (Orhan Salih) 1 Kuzey-Doğu Bulgaıistan'da bulunan Şurnnu, harbi açıdan stratejik konumu ve coğrafi özellilderiyle Osmanlı döneminde önemli Müslüman merkezi olmuştur. Osmanlı öncesinde büyük bir kaleye sahip olan bu yer­ leşim merkezi, mevcut olan 1485 yılı dolaylarında tarihli ilk Osmanlı tahrir defterine göre Bali Bey ibn Malkoç'un zeameti olup, kasahada Hıristiya:ı:ı. · hallG olaral<. 68 hane, 15 mücerret ile bir dul kadın, Müslüman hallG olaral<. ise 3 hane ve 15 ınücerredin dışında ll hane Yörük, sipahi, güreci vs bu­ lunmuştur.2 1526-1528 tarihli taluir kayıtlannda ise Şunmu, sultan hasla­ rından olduğunu görınekteyiz. 3 XVI. ve XVII. yüzyıllarda Şumnu'nun Milstüınan hallG giderek artmaktadır. 1578 tarihli Niğbolu sancağı mufas­ sal taluir defterinde 226 Müslüman ve 141 Hıristiyan hane kayıtlıdır. 4 1086/1675-76 tarihli bir avanz defterine göre Şunmu'da 7 Müslüman, iki Hıristiyan ve bir Ermeni mahalle vardı. 5 1260-1261/1844-1845 tarihli Temettuat defterlerinde bulunan kayıtlara göre Müslüman nüfus kasaba­ nın toplam nüfusun yüzde 68'ini oluştum1al<.taydı.
    [Show full text]
  • Ilahiyat Fakültesi Dergisi
    KARADENİZ TEKNİK ÜNiVERSiTESi iLAHiYAT FAKÜLTESi DERGiSi Cilt: 2, Sayı: ı, Bahar 20ıs · ------- .------ - KARADENİZ TECHNICAL UNIVERSITY lOURNAL .OF THE FACULTY OF DIVINITY Volume: 2, lssue: ı, Spring 2015 Kendi Dilinden İsmail Hakki Bursevi'nin Hayatı ve Şahsiyeti NecmiSa n ' Öz Onsekizinci yüzyıl Osmanlı ulemasının en,büyük sufilerinden biri olan ismaiFHakklBur­ sevi, bugün Bulgaristan sınırlan dahilinde kalan Aydos't:a 1063/1653'te dünyJ:lya gelmiş, 1137/1725 yılında Bursa' da vefat etmiştir. ilim tahsili esnasında en çok Celvetiyye tarikatı şeyh! Osman Fazli İlahi'den (ö. 1102/1691) etkilenmiş, onun terbiyesinde t:asavvufi .eğiti­ mini tamamlamış, ondan aldığı irşad görevini yanm asırlık bir zaman süresince Rume­ li'den Bursa'ya ihmal etmeksizin yerine getirmiştir. Sosyo-kültürel ve manevi 'şahsiyetini, Osmanlı ülkesinde fikirleriyle .. yaş.ayan İbnü'I-Arabi (ö. 638/1240), SadreddUr Konevi.(ö. 673/1274), Mevlana (ö. 672/1273), Şeyh Üft:ade (ö. 988/1580) ve Aziz-Malimud Hüdayi (ö. 1038/1628) gibi sO.filerin öğretileriyle şekillendiren İsmaıl Hakki Burseviit:asavvuf, edebiyat, tefslı; hadis ve isıarn hukuku gibi alanlarda yazdığı yüzden fazla eserle çağının en veh1d müellifleri arasında }'er almıştır. Bu çalışmada Bursevi'nin doğumundan ölümü- ne kadar olan yetmiş beş yıl~hayat hikayesi bizzat kendi dilinden akt:aiı.Imıştır. · Anahtar Kelime[ er: lsmtif/ Hakki Bursevf, Osman Fazlf.llô.hf,· Kitô.bü's-Silstleti'I-Celvetiyye, Tamtimü'l-Feyz f! Bô.bi'r-Ricô.l Abstract İ smail Hakki Bursevi~s Life and PersonaUty from His Own Perspective One of the greatest sufis in the eigthteenth·century, ısmail Hakki Bursevi was bom in Ay­ tes, which is taday a city of Bulgaria in 1653'.
    [Show full text]