9319-Kolgede Ve Guneshde Futbol
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
ÇAGDAŞ DÜNYA YAZARLARI DENEME ISBN 975-510-759-:L 0 Eduardo Galeano 1995 / Onk Ajans Ltd. Şıi. / Can Yayınları Ltd. Şıi. (1995) Bu kitap, İsıanbul'da Can Yayınları'nda dizildi, Eko Basımevinde basıldı. (1997) Dizgi: Gülay Alıunkaynak Eduardo Galeano GôLGEDE VE GÜNEŞTE FUTBOL İspanyolca aslından çevirenler ERTUGRUL ÖNALP MEHMET NECAti KUTLU CAN YA Yl'.\ILARI LTD. ŞTİ. Hayrıyc Caddesi No. 2, 800(ı0 C.11.uas,ıray, İsıanlıul Telefon: (0-212) 252 % 75 - 2"ı2 S'J 88 - 2">2 "ı9 H'l Fax: 252 71 '\ Özgün adı El FııtbolA sol y Sombra EDUARDO GALEANO'NUN CAN YA YINLARI'NDAKİ KİTAPLARI KUCAKLAŞMANIN KfrABI J deneme YARATILIŞ J Ate§ Anıları. 1 J deneme YÜZLER VE MASKELER J Ate§ Anıları: 2 / dttıeme RÜZGARIN YÜZYILI J Ate§ Anıları: 3 / deneme GÖLGEDE VE GÜNEŞTE FUTBOL J deneme Eduardo Galeano, 1940'ta Montevideo'da doğdu. Aynı kentte çıkan haftalık 'Marcha' dergisinin yazı işleri müdürlüğünü, 'Epoce' dergi sinin de yayın müdürlüğünü yaptı. Buenos Aires'te 'Crisis' dergisini kurup yönetti. 1973'ten sonra Arjantin ve İspanya'da sürgünde yaşa dı. 1985'te Uruguay'a geri döndü. Galeano, iki kez 'Casa de la Ame rjcas' Ödülünü kazandı. Memoria del Fuego (Atış Anıları) adlı üçlü sü, Uruguay Kültür Bakanlığı Ödülüne layık görüldü. 1989'da Was hington Üniversitesi tarafından 'American Book Award' Ödülünü kazandı. Tüm Avrupa dillerine, ayrıca Rusçaya, İbraniceye, Japon caya ve Türkçeye çevirileri yapılmış olan pek çok kitabı arasında Ateş Anılan Üçlemesi ve Kucaklaşmanın Kitabı Can Yayınları'nda yayınlanmıştır. YAZARIN İTİRAFI Tüm Uruguaylılar gibi ben de futbolcu olmak iste dim. Doğrusu çok da güzel oynuyordum, hatta harikay dım bile denebilir; ama yalnızca geceleri rüyamda. Gün düzleri, ülkemin sahalarındaki çarpık bacaklı oyuncular dan en kötüsü bendim. Taraftar olarak da pek iyi sayıl mazdım. Juan Alberto Schiaffino ve Julio Cesar Abbadie, Pefıarol'de oynuyorlardı, yani rakip takımda. Gerçek bir Nacional taraftarı olarak, ben onlara duyduğum nefreti ar tırmak için elimden geleni yapıyordum. Oysa Pepe Schiaf fino ustaca paslarıyla sahayı adeta ku§bakı§ı görür gibi ku rardı oyunu. Pardo Abbadie topu yan çizgi boyunca rüz gar gibi sürer, ne topa ne de rakibe dokunmadan sıyrılırdı aralarından. Onlara hayran olmaktan ba§ka çarem yoktu; içimden onları alkı§lamak bile gelirdi. Yıllar geçti ve kim liğimi kabullenmek zorunda kaldım: Ben basit bir 'iyi fut bol dilencisiyim'. Elimde §apkam, dünyanın dört bir yanı nı geziyor ve stadyumlarda yalvarıyorum: - Ta nrı rızası için, güzel bir maç lütfen. Güzel bir oyun gördüğüm zaman da bunu sağlayanın hangi takım ya da hangi ülke olduğuna bakmaksızın bu mucize için şükranlarımı sunuyorum. 7 FUTBOL Futbolun öyküsü, zevkten zorunluluğa uzanan hü zünlü bir öyküdür. Spor bir sanayi dalına dönüştüğü oran da, iş olsun diye oynandığı zamanki güzelliğinden birşey ler kaybetmiştir. Yüzyılın sonlarını yaşadığımız bu günler de futbol, işe yaramaz her öğeyi reddetmektedir; kar getir meyen her öğe de 'işe yaramaz' olarak kabul edilmektedir. Çocukların balonla oynaması gibi, ya da kedinin yün yu mağıyla oynaması gibi, yetişkin bir İnsanı bir an için ço cuk kılan davranışlar kimseyi ilgilendirmiyor artık. Balon kadar hafif bir topla dans eden balet ya da yuvarlanan yu mak; oynandıklarının farkına varılmadan oynanan saatsiz, hakemsiz ve nedensiz oyunlarla ilgilenen yok. Oyun, oyuncusu az, izleyeni çok bir gösteriye dönüş tü. Bu artık seyirlik bir futbol. Bu gösteri günümüzün en karlı gösterilerinden biri ve artık oynanması için değil, oy nanmasının engellenmesi için düzenleniyor. Profesyonel sporun teknokratları, futbolu sırf sürate ve güce dayalı, mutluluğa boşvermiş, fantezinin gelişemediği, cüretin ya saklandığı bir spor dalı.haline getirdiler. Bereket çok ender de olsa hala sahalarda kuralların dı şına çıkarak, sırf bedensel bir zevk uğruna, yasaklanmış özgürlük serüvenine atılan, rakip takımı, hakemi ve tri bünlerdekileri şahlandıran bir yüzsüz çıkıyor. 9 1. OYUNCU Yan çizgi boyuncu kan ter içinde ko§uyor. Bir yanda onu zafer bekliyor, göklere çıkarılacak; öbür yanda İse mahvoluşun uçurumu duruyor. Tüm mahalle ona gıpta ediyor: Profesyonel oyuncu, fabrikadan da, bürodan da kurtulmuştur; ona eğlenmesi için para öderler, tam anla mıyla bir piyangodur bu! Ölümüne ter dökmek zorunda olsa da, ne yanılmaya; ne de yorulmaya hakkı olsa da, o ga zetelere ve televizyonlara çıkar, radyolar ondan söz eder, kadınlar onun için iç geçirir, çocuklar onu taklit eder. Oysa varoşların tozlu yollarında zevk için oynayan o, birdenbire kendini çalışma zorunluluğu ile stadyumlarda bulmuştur; ya kazanacaktır ya da kazanacaktır. İş adamları onu alırlar, satarlar, kiraya verirler; oyun cu daha fazla para ve şöhret vaadi karşılığında kendini akıntıya bırakır. Ne denli başarılı olur ve çok para kaza nırsa, tutsaklığı da o oranda artar. Askeri disiplin altında, her gün yorucu idmanlar altında ezilir. Bedeni, sağlıklı bir görünüm ardında acıyı unutturan analjezik bombardıman larına tutulur, kortizon iğneleriyle delik de§İk olur. Önemli maçlar öncesinde onu toplama kamplarına hapse derler, buralarda zorla çalı§tırılır, aptalca yemekler yer, suyla sarho§ olur ve yalnız uyur. Öbür meslek dallarında yolun sonu ihtiyarlıkla birlik te gelir; bir futbolcu ise henüz otuz yaşında ihtiyar sayıla bilir. Kaslar çabuk yorulur. - Bayır a�ağı bir sahada bile gol atamaz bu! - Bundan mı söz ediyorsun? Kalecinin elleri bağlı olsa, yine atamaz! 10 Bazen yolun sonu otuzundan da önce gelir, ters bir top, kötü bir şekilde bayıltır onu; şanssız bir şekilde mah volur bir kası, ya da bir tekme onulmaz bir şekilde kırar bir kemiğini. Futbolcu bir gün tüm parasını aynı ata yatır d•ğını fark eder; para da, ün de yoktur artık. Ün denen o ılık yaz meltemi, bir teselli mektubu bile bırakmadan uçup gıtmıştır. 1 1 KALECİ Ona file bekçisi denildiği de olur. Aslında kader kur banı, mahkum ya da §amar oğlanı da denilebilirdi. Onun bastığı yerde bir daha çim çıkmadığı söylenir. O yapayalnızdır. Oyunu hep uzaktan izler. Hedef mekandan ayrılmaksızın üç direğin arasında idamını bek ler. Eskiden hakem gibi, siyahlara bürünürlerdi. Artık ha kemler kara karga kıyafetiyle çıkmıyorlar sahaya, kaleciler de renkli fantezilerle süslüyorlar yalnızlıklarını. O gol atmaz. Onun varolu§ nedeni gol atılmasını en gellemektir. Gol futbolun bayramıdır, golcü mutluluklar yaratır; kaleci ise bozguncudur, oyunbozandır. Sırtında bir numaralı formayı taşır. İlk ödüllendirilen asla o olmaz. O her zaman ilk suçludur. Kaleci her zaman suçludur. Suçu olmasa da fatura ona çıkarılır. Oyuncular dan biri dokuz kusurlu hareketten birini yaptığında ceza yine ona verilir: Bomba§ alanın ortasında, cellatıyla baş ba§a kalır. Takımların kötü olduğu günlerde de kabak on ların başına patlar, §Ut sağanağı altında ba§kalarının günah larını çekerler. Öbür futbolcular bir ya da birkaç1kez affedilmez hata yapabilirler; ama her zaman milimetrik bir pasla, güzel bir çalımla ya da isabetli bir §Utla kendilerini affettirebilirler. Onun böyle bir olanağı yoktur. Seyirci kaleciyi affetmez. Yanlı§ mı çıktı? Bacak arası mı yedi? Top elinden mi kay dı? Çelik parmaklar pamuğa mı dönüştü? Kaleci bir tek hatasıyla bir maçı mahvedebilir, bir §ampiyona onun bir yanlı§ıyla kaybedilebilir. ݧte o zaman seyirci kitlesi onun tüm ba§arılarını bir anda unutuverir ve onu günah keçisi olarak ilan eder. Kara talihi ömrünün sonuna dek onu terk etmeyecektir. 12 YILDIZ Günlerden bir gün rüzgar tanrıçası, adamın hor görü len ve hep fena davranılan ayaklarına birer öpücük kondu ruverir. Futbol yıldızı i§te bu öpücükle doğar. Teneke bir kulübede, saman bir be§ikte dünyaya gelir ve yeryüzüne kollarının arasında bir topla avdet eder. Yürümeyi öğrendiği andan ba§layarak top oynamayı da bilir. Çocukluğunda kırlara ne§e getirir, geceyarılarına, top görünmez olana dek varo§ların çıkmaz sokaklarında top ko§turur. İlk gençlik yılları rüzgar gibi geçer stadyum larda. Becerileri, kitleleri pazardan pazara, zaferden zafere ve tezahürattan tezahürata sürükler. Top onu arar ve tanır, ona ihtiyacı vardır. Ayağının üzerinde yaylanarak dinlenir. Yıldız, topu parlatır, onu konu§turur, ikisi konu§urken milyonlarca dilsizin de sesle ri duyulur. O milimetrik paslar, çimenler üzerinde atılan o e§sİz çalımlar, topuk pasları ve röve§atalar sayesinde, 'hiç kimse' olan ve öyle kalmaya mahkum o insanlar bir süre için kendilerini 'birileri' olarak hissedebilirler. Yıldız, oy nadığında takım on iki ki§iyle oynuyormu§ gibi olur. - On iki mi dedin? On beş! Belki yırmi! Top, parlayarak ve gülücükler dağıtarak gelir. O topu indirir, uyutur, ona güzel sözler söyler ve onunla dans eder. Bunları seyreden hayranları henüz doğmamı§ torun- 13 !arına sırf bu gördüklerini göremeyecekleri için acımaktan kendilerini alamazlar. Yıldızların yıldızlıkları ne yazık ki pek az sürer. Ölümlüler için sonsuzluk yoktur. Altın ayakları durdu ğunda yıldızın parıltısı da söner. Bedeninde bir palyaço giysisi kadar çok yama vardır. Felç geçirmi§ bir cambaz gi bidir. Ona artık bir sanatçı değil, bir hayvan gözüyle bakı lır. - Nallarıyla 'Vuruyor yahu topa! Herkesin ne§esı olmaktan çıkmı§tır o artık, seyircile rin öfkesine paratoner görevi yapar: - Adam mumya mübarek! Bazı yıldızlar dü§tüklerinde tek parça olarak kalamaz lar. Dahası, parçaları bile bazen afiyetle mideye indirilir çevresinde bulunanlar tarafından. 14 TARAFTAR Taraftar, haftada bir kez evinden kaçar ve stadyumun yolunu tutar. Bayraklar sallanır, kaynanazırıltıları öter, maytaplar atılır, davullar çalınır, konfetiler yağar gökyüzünden. Kent yok olur, rutin olan her şey unutulur, gerçek olan tek