Hükümet Programlarında Demokratikleşme Politikalarının Değerlendirilmesi (1923-1980) Evaluatıon of Democratızatıon Polıcıes in Government Programs (1923-1980)
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Cilt 21 Sayı 2 Kasım 2018 SOSYAL BİLİMLER MESLEK YÜKSEKOKULU DERGİSİ (e-ISSN: 2564-7458) SS. 284-302 / Araştırma Makalesi Hükümet Programlarında Demokratikleşme Politikalarının Değerlendirilmesi (1923-1980) Evaluatıon Of Democratızatıon Polıcıes In Government Programs (1923-1980) Fuat UÇAR* ÖZ Hükümet, devletin her alandaki siyasetini belirleyip uygulamakla görevli en üst yürütme organıdır. Hükümet programı da yürütme organının uygulamayı amaçladığı temel politikaları içeren ve buna dayanarak Meclis’ten güvenoyu istediği bir belgedir. Cumhuriyet’in ilanından günümüze kadar kurulmuş olan altmış beş Cumhuriyet hükümetine bir bütün olarak bakıldığında, demokratikleşme politikaları hemen her hükümet programında yer almış, hatta bazılarının en temel özelliklerinden biri olmuştur. Bu kapsamda “demokratlık” kavramına ilk kez I. Şükrü Saraçoğlu hükümetinde yer verilmiş ve çok partili hayata geçilmesiyle demokratik rejim kavramı ön plana çıkmaya başlamıştır. 1960’lı yıllardan itibaren “Demokratik Cumhuriyet” kavramı ilk kez kullanılmış, daha sonraki dönemlerde demokratikleşme kapsamında, sivil- toplum, hak ve özgürlüklerin artırılması önem kazanmaya başlamıştır. Bu çalışmada; Cumhuriyet’in ilanından, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’ne kadar görev yapan 43 hükümetin programı incelenmiştir. Tarama yolu ile incelenen metinlerde, demokratikleşmeye yönelik olarak öncelik kazanan kavramlar; demokratik rejim, seçim sitemi, basın hürriyeti, iktidar- muhalefet ilişkileri, Anayasa değişikliği, sendikal örgütlenme, bireysel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi, sosyo- ekonomik yapının iyileştirilmesine yönelik kavramlar olmuştur. Yapılan karşılaştırmada hükümetlerin demokratikleşme politikalarının konjonktürel iç ve dış gelişmelere bağlı olarak artan bir eğilimde devam ettiği gözlenmiştir. ANAHTAR KELİMELER Demokratikleşme, Hükümet Programı, Politika, Sivilleşme ABSTRACT The government is the highest executive body in charge of identifying and implementing the politics of the state in all areas. The government program is also a document which contains the basic policies of the executive body aimed at implementation and, on this basis, the Assembly wants confidence. When considering sixty-five Republican governments as a whole from the establishment of the Republic, democratization policies have taken place in almost every government program; it has been even one of the most basic features of some. In this context, the concept of "democratization" was first given to the government of Şükrü Saraçoğlu, the concept of democratic regime has begun to come to the forefront with the passing of multi-party allegations. The concept of "Democratic Republic" has been used for the first time since 1960's, and in the later periods in the scope of democratization, In the later periods, within the scope of democratization, increasing civil-society, rights and freedoms began to gain importance. In this study; The proclamation of the republic, the program of 43 governments working until September 12, 1980, the military coup, was examined. Concepts that have gained priority in democratization in the texts examined by screening; democratic regime, electoral system, press freedom, power-opposition relations, trade union organization, the development of individual rights and freedoms, and the improvement of socio-economic structure. In comparison, it has been observed that the democratization policies of the governments continue with an increasing tendency due to the conjunctural internal and external developments. • KEYWORDS Democratization, Government Program, Politics, Demilitarization Makale Gönderim Tarihi: 14/09/2018 Kabul Tarihi: 3/10/2018 * Dr. Öğr. Üyesi, Giresun Üniversitesi Rektörlük Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölümü, [email protected] 285 Hükümet Programlarında Demokratikleşme Politikalarının Değerlendirilmesi (1923-1980) GİRİŞ Demokratikleşme kavramı, Türk siyasal hayatında oldukça eski dönemlere kadar uzanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nda, egemenlik padişah tarafından kullanılmış ve halk da tebaa olarak görülmüştü. Dolayısıyla “halk” kavramının olmadığı siyasal ve toplumsal bir yapıda demokrasi ya da demokratikleşme kavramlarından söz etmek mümkün değildi. Yani, halkın siyasal yaşamda söz sahibi olması gerekiyordu. Padişah yasama ve yürütme yetkilerini elinde toplamıştı. Bu şekilde siyasal demokrasiyle daha yakın, tarih ve hukuk ile de ilişkili iki boyutlu bbir kavram olarak olan demokratikleşme: “…bir yanıyla demokratik olmayan bir politik sistemden demokratik bir politik sisteme geçmeyi, öbür yanıyla da ana çerçevesi itibariyle demokratik olan bir sistem içindeki demokrasi ilkesiyle bağdaşmayan unsurları demokratik kurum ve mekanizmalarla değiştirmeyi veya ‘demokrasiye ikinci geçiş’i tamamlamayı ifade etmektedir” (Erdoğan, 2006: 3). Böylece demokratikleşmeye kavramı demokrasinin bütün niteliğiyle yerleşmesini ifade etmektedir. Osmanlı İmparatorluğu’nda demokratikleşme yönünde ele alınabilecek ilk somut gelişme 29 Eylül 1808’de kabul edilen Sened-i İttifak olmuştu. Padişahın bir çeşit denetime tabi tutulduğu ve bu anlamda ilk yazılı metin olan Sened-i İttifak sözleşmesi anayasal sürece geçiş konusunda ve demokrasiye giden yolda önemli bir gelişmedir (Karpat, 2010: 33). Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa’nın merkezi otoriteyi güçlendirmek için II. Mahmud ile ayanlar arasında yaptırdığı Sened-i İttifak sözleşmesi tarih ve siyaset bilimi tarafından Türk siyasal hayatında demokratikleşme hareketlerinin de başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Bu dönemden itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nda, demokratikleşme kapsamında siyasal ve toplumsal hayatta önemli değişikliklere neden olan gelişmeler ortaya çıkmaya başlamıştır. Bunun yanında, Batı ile ilişkilerin artmaya başlaması ve batılılaşma yönündeki gelişmeler de demokratikleşmede ayrıca önemli bir itici güç olmuştur. Bu çerçevede, hukuk ve siyasette meydana gelen gelişmeler doğrultusunda yapılan çeşitli hukuki düzenlemeler, birtakım hak ve özgürlüklerin gelişmesi ve demokratik kurumların ortaya çıkması bu süreçteki önemli gelişmelerdir. 3 Kasım 1839’da Tanzimat Fermanı’nın, 18 Şubat 1856’da Islahat Fermanı’nın, 23 Aralık 1876’da I. Meşrutiyet’in ilanı Türk Tarihi’nin ilk anayasası olan Kanun-i Esasi’nin yürürlüğe girmesi göstermelikte olsa seçimlerin yapılması ve ilk parlamentonun açılması ile 24 Temmuz 1908’de Meşrutiyet’in yeniden ilanı bu gelişmelere esas teşkil etmektedir. Özellikle II. Meşrutiyet dönemindeki gelişmeler “Taşıdığı tüm eksikliklere ve süreçte yaşanan kesintilere rağmen meşrutiyet dönemi Türkiye açısından insan hakları alanında dünya standartlarına yakın bir takım düzenlemelerin yapıldığı ve demokratikleşme, hukuk devleti olma ve halk bilinçlenmesi adına önemli başlangıçların yaşandığı bir dönemdir” (Emini, 2006: 532). 24 Temmuz 1908’de Meşrutiyet’in yeniden ilan edilmesiyle gelişen demokratik bir ortamın etkisiyle gelişen özgürlükler sonucunda çeşitli fikir akımları da bu dönemde daha fazla gelişme imkânı bulmuştur. Bu özelliği ile II. Meşrutiyet dönemi, hem Osmanlı İmparatorluğu’nun hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasal hayatında en önemli dönüm noktalarından biri olmuştur. Bu açıdan II. Meşrutiyet dönemi Cumhuriyet’in “siyasi laboratuvarı” niteliğindedir (Tunaya, 2004: 66). II. Meşrutiyet’in ilanından sonra, Osmanlı İmparatorluğu tarihinde siyasî mücadeleler ve demokratikleşme çabaları daha da hız kazanmıştır. Bu dönemlerde meydana gelen basın-iktidar ilişkileri demokratikleşmenin boyutunu ve etkisini göstermesi açısından demokratikleşme yönündeki çabaların II. Meşrutiyet’in ilanından itibaren, siyasî partiler şeklinde organize olması, modern çağın siyasî gelişmelerinin bir gereği olarak hayata geçmiştir. Böylece, kişi hak ve özgürlüklerini ön plana alan demokratikleşmenin ve parlâmentarizmin siyasî düzeni de kurulmuştur (Haytoğlu, 1997: 46). Özellikle Milli Mücadele Dönemi’nde 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi (BMM)’nin1 açılması, 20 Ocak 1921’de Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun kabulü Cumhuriyet’e 1 Meclis’in adı Büyük Millet Meclisi’dir. 1921’de Türkiye kelimesi eklenerek Türkiye Büyük Millet Meclisi adı resmileştirilmiştir. Söz konusu değişiklik 20 Ocak 1921 tarihli Teşkîlât-ı Esâsiyye Kanûnu’nun 3. maddesinde “Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur ve Hükümeti “Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti” unvânını taşır” şeklinde yapılmıştır. (Güven, 2016: 58, 77) Fuat UÇAR 286 giden sürecin temelini oluşturmuştur. Bütün bu gelişmeler Türkiye’de demokrasinin tarihi temellerini açıkça ortaya koymaktadır. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Bizim milletimiz esasen demokrattır. Kültürünün, geleneklerinin en derin maziye ait evreleri bunu doğrular” (Seviğ, 1938: 329) sözü ile belirttiği gibi demokrasinin ve demokratlığın tarihsel bir derinliği bulunmaktadır. Demokratikleşme olgusu açısından bakıldığı zaman, Türk siyasal hayatında tek parti rejiminin niteliği konusunda farklı görüşler ve bakış açıları mevcuttur. İki ana grupta ele alınabilecek bu görüşlerden birincisi, tek parti rejiminin demokratik özellikleri ağır basan bir rejim olarak nitelendirilmesinde; Monarşi’den Cumhuriyet’e geçilmesi, egemenliğin millete ait olduğunun kabul edilmesi, demokrasi esasının benimsenmesi, yasaların Meclis tarafından yapılması ve egemenliğin kullanımının demokratik bir organ aracılığıyla gerçekleşmesi temel veriler olarak kullanılmıştır. Tek parti rejiminin otoriter karakterinin baskın olduğunu ileri sürenler ise bu dönemde seçimlerin serbest ve rekabete dayalı olmamasını, yargının bağımsız olmadığını, “tek adam”ın etkin olduğunu, temel hak ve hürriyetlerin pratikte