Nöroetik Prensipler 5
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi Sinir Bilim Dergisi No. 2018/1-2 B ö l ü m Nöroetik Prensipler 5 Etik ilkeler konusunda öneriler Etiksel kavramları daha somut boyuta getirerek prensiplerin ilkeleştirilmesi hedeflenmiştir. öroetik konusunda etiksel anlamda ilkeleşme, tüm insanı ve insanlığı kapsadığı için, tüm etik ilkeleri bünyesinde toplamaktadır. N Nöroetik olarak konunun yeniden gözden geçirilmesi ve ilkeleştirilmesi yukarıdaki kapsam altında gerekli olmadığı anlaşılacaktır. Ancak, olayın özetlenmesi açısından ilkelerde toparlamanın mümkün olabileceği varsayılmaktadır. Her bir yaklaşımda belirli esasların oluşturulması önceliklidir. Bir konu ele alınırken, o konuda bilgi sorgulaması öncesinde, belirli bir planın yapılması gerekir. Planlama olmadan rastgele alınan bilgiler, belirli bir bilgi kirliliğine neden olabilecektir. Birbiri ile çelişen durumlar ve bilgileri çözmek imkansızlaştığı gibi, belirli sorunlara da neden olabilecektir. Bu açıdan nöroetik kavramı üzerinde değinilmeden önce, bu konuda temel yaklaşımlar, belirli bir felsefe içinde ele alınmasını gerekli kılmaktadır. Öncelikle konuyu ele alma biçimi, olayı yrumlama ve algılama düzeyi ortaya konulmalıdır. Bu amaçla nöroetik konusunda bir genel yaklaşım esasları oluşturulmaya çalışılmıştır. Aşağıda bir ilkeleme çalışması görülecektir. Nöroetik Prensipler/İlkeler TANIMLAMALAR Etik Tıp Bilimi temelde insanı birey olarak ele almakta ve onun haklarının öncelikli olduğu ve otonomisinin her türlü durumda korunmasının hukuksal açıdan da ilke olarak ele alınması gerektiğinin bilincindedir. Sayfa. 252 Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi Sinir Bilim Dergisi No. 2018/1-2 Birey, insan olmanın gerektiği modelinde, ruhsal, sosyal ve kültürel anlamda da toplumsal bir kişiliği olduğunun kavramı olarak da algılanmalıdır. Hekimlik mesleği, bireyin özerkliği ve kendi haklarını belirleme çerçevesinde, tıp biliminin uygulanması yanında sanatsal ve felsefe bilimler anlamında da bir bütünlüğü gerekli kılmaktadır. Tüm diğer özellikler hukuksal esaslar yanında etik ilkeler boyutunda da olmalıdır. Etik, değer kavramında olanları, bir ahlak felsefesi kapsamında irdeleyerek, “doğru nedir” ve “ne yapmalıyım” sorularını sorgulamaktadır. Yargısal anlamda olmayıp, danışmanlık, yol gösterici ve ilkeleşmeye yönelik yaklaşımlarda bulunmaktadır. Felsefe Biliminden temel alan ve onun bir alt dalı olan etik bilim dalı, hukuksal gerekçelendirmenin ötesinde, bilimsel sorgulamayı gerekli kılmakta ve kalıplara dayalı olmayıp, çeşitli yol gösterici ilkeleşme temelli yaklaşımı öngörmektedir. Etik, insanın en değerli olduğu varsayımı ile beyinsel işlemlerde (nöroetik) özel bir önem taşır. İnsanın yapısının bir tutum ve davranışları ile bir kişilik oluşturduğu ve bunun tek ve yalın bir özerk yapıda olduğu ve bir örneğinin olmaması yanında, en yüce varlığının da yaşama hakkı, hürriyeti ve güvenliği üzerinde olduğu bilincinde olarak, nöroetik kavramı üzerinde durulmalıdır. İnsanı insan yapan unsurun, aklı ve bu temeldeki kişiliğinin ortaya konulduğu tutum ve davranışlar olduğu dikkate alınarak, tüm bu işlevler için, etkin ve doğru bir beyinsel işlevin gerekli olduğu ortadadır. İnsanın gelişiminin bir süreç olması yanında, eğitim ve deneyimlerinin gelişimindeki katkısı önemsenmelidir. Nöroetik tüm bu boyutları da kapsamı içine almalı ve değerlendirmelidir. İlke Etik ilkelerin oluşturulmasının amacı, ilkeleşmenin bir kural ve kalıp olmanın ötesinde olduğunu vurgulamaktır. Felsefede bütün nedenler zincirinin zorunlu başlangıcı olan ilke, Yunancada, arkhe (başlangıç, ilk) terimi ile dile getirdiği bir kavramdır. Sözlük anlamı olarak ilke, “ilk madde, öge, temel fikir, temel bilgi, her türlü münakaşanın dışında sayılan öncül davranış kuralı” olarak tanımlanabildiği gibi, bilgi etkinliğini de olanaklı kılar. Yaşam sürecindeki devinimler/Eğitim İnsan doğumundan itibaren, ölümüne kadar bir değişim, devinim geçirmektedir. Bunun sosyal, kültürel ve maddi olanakları ötesinde, ilk planda, temelde bir gelişimsel boyut olması ve eğitsel anlamda gerçekleşmesi beklenir. Tüm bunlar içinde beyinsel işlevlerin yerinde olması gerekir. Tıbbi yaklaşımlarda olduğu gibi, nöroetik kapsamda da, bir insanın becerileri ve tüm bedensel, ruhsal ve sosyo-kültürel temeldeki kişisel gelişimi, doping gibi etik dışı yaklaşımlarla değil, ancak eğitsel yaklaşımlarla, gelişim amaçlı olarak yapılabilir. Bunun tek yapılma yöntemi eğitimdir. Bu açıdan eğitim üzerinde daha geniş anlamda durulacaktır. Uluslar arası tanımlama (Çocuk Hakları Sözleşmesi) ile eğitimin amacının*; a) Eğitim alanın kişiliğinin, yeteneklerinin, zihinsel ve bedensel yeteneklerinin mümkün olduğunca geliştirilmesi; b) İnsan haklarına ve temel özgürlüklere, Birleşmiş Milletler Antlaşmasında benimsenen ilkelere saygısının geliştirilmesi; Sayfa. 253 Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi Sinir Bilim Dergisi No. 2018/1-2 c) Eğitim alanın ana-babasına, kültürel kimliğine, dil ve değerlerine, Eğitim alanın yaşadığı veya geldiği menşe ülkenin ulusal değerlerine ve kendisininkinden farklı uygarlıklara saygısının geliştirilmesi; d) Eğitim alanın, anlayışı, barış, hoşgörü, cinsler arası eşitlik ve ister etnik, ister ulusal, ister dini gruplardan, isterse yerli halktan olsun, tüm insanlar arasında dostluk ruhuyla, özgür bir toplumda, yaşantıyı, sorumlulukla üstlenecek şekilde hazırlanması; e) Doğal çevreye saygısının geliştirilmesi şeklinde olmasını öngörülür. f) DTB Güney Afrika Bildirgesi de hastaneye yatırılan bireylerin eğitimine devam edebilmesi konusuna vurgu yapar. __________________________________________ *Not: Çocuk yerine eğitim alan terminolojisi benimsenmiştir. Eğitimin amacı T.C. Anayasası’nın 42. Maddesinde “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz” şeklinde ifadesini bulmakta ve 130. Madde de “Milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile” yaklaşımıyla M. Kemal Atatürk’ün belirttiği “muasır medeniyet ötesi” hedefi vurgulanmaktadır. Kısaca, eğitim amacı geleceğin bireyini yetiştirmek olarak ifade edilebilir. 1988 Edinburg Dünya Konferansında belirtilen “Öğrenmenin hayat boyu devamlı olduğu gerçeği ile bireyler pasif öğrenmeden, aktif öğrenmeye kadar, kendini yönlendirebilen, bağımsız ve eşgüdüm çalışma metotlarını almalıdırlar. Konu ve sınavları mesleki yeterlilik ve sosyal değerler üzerine olmalı, bilginin birikimi ve çağırılması üzerine olmamalıdırlar” prensipleri de açıkça metotları ortaya koymaktadır. Kültür ve Medeniyet Kültür, bireylerin toplumda paylaştıkları her şeyi kapsayan karakterler olup, genetiksel olarak geçmeyen, öğrenilerek kazanılan faktörlerdir. Sosyal Antropoloji Bilimi temelde kültürü inceleyerek; aile, kaynaklar, çevre, din/devlet, insan ve eğitimi, sanat ve teknolojisini belirli gruplandırmalar içinde irdeler. Britannica Ansiklopedisinde ise kültürel parametreler; sosyal organizasyonlar, ekonomik sistemler (çevresel etkileşimler ile birlikte), eğitim, inanışlar, din, gelenek ve yasal yapı olarak tanımlanmaktadır. Kültürleme (enculturation = eğitim/sosyalizasyon) ve kültürlenme (culturation = etkileşim sonunda yeni yapılanma) tanımlarının temelde eğitimle sağlanabildiği gözlenmektedir. Kültürel değişimler belirli teknolojik devrimsel boyutlarla etkileşerek oluşmakta, bu değişim doğal olgu olması yanında sürekli ve önüne geçilemez nitelik taşımaktadır. Avcılık ve toplayıcılık kültüründen, tarım ve hayvancılığa, endüstri devriminden bilişim çağı veya küreselleşmeye doğru bir süreç yaşanmaktadır. İnsanlar geçmişe değil, geleceğe, etik ve nöroetik gibi, geleceğin yapılanmasına ve kültürüne göre yetiştirilmelidir. Canlıların yaşam süresi sınırlıdır. Varlığın devamlılığı, özellikle hayvanlarda yeni nesle genetik karakterlerin aktarılması türündedir. İnsanlarda ise bunun ötesinde, temelde kültürel gelişmeyi sağlayacak nesil oluşturmaktır. Bunun için en önemli unsurlar insan, sahip olduğu beyin ve beyinsel işlevleridir. Gelişim, mevcut kültürel yapının ötesinde, gelişimsel yapıyı hedefleyerek, eğitimle olmalıdır. Tıbbi gereksinimler dışında, bireyin özellikle beyinsel gelişimi, ilaç ve uyarıcı (veya Sayfa. 254 Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi Sinir Bilim Dergisi No. 2018/1-2 baskılayıcı) gibi etmenlerle değil, eğitimle sağlanmalıdır. Nöroetik kavramında, diğer yaklaşımlar etiksel açıdan tartışmalı kabul edilmelidir. Medeniyetin oluşması ve geliştirilmesinde en önemli ve tartışılmasız ve ölçülemeyecek boyuttaki değerin eğitilmiş ve uzmanlaşmış insan olduğudur. Değişimin değerle birlikte tanımlanmasında, değerlerin ilkeleşmesinde olumlu yönde rol oynayan etiksel irdelemedir ve nöroetik ilkeleri de bu kapsamda ele alınmalıdır. Nöroetik bu anlamda giderek gelişecek bir etik dalı olarak görülmelidir. Geleceğin yapılanması açısından bilişim çağına uygun bir eğitim, bireyin yaşamsal boyutu yanında toplumsal bir varlık olması açısından da mutlak gereklilik taşımaktadır. Bu gereklilik gelişim ve gelişim üzerine olmalıdır. Tüm bunlar için, etkin ve doğrusal bir beyinsel işleve gereksinim olduğu ortadadır. GENEL BAKIŞ Bir insanın temel anlamda koruma ve gözetilmesinin ötesinde, kendi otonomisi ile kendini geliştirmesi ve kişilik boyutunun özerk ve bağımsız, bağlantısız olarak sürdürülebilmesi amaçlanmalıdır. Sevgi ve saygı temelinde yaşam kalitesi ve yaşam mutluluğu kazanımı, sürdürülebilirliği, gelişimi ve sonlanması sağlanması açısından üstün çaba sarf edilmelidir. Başlıca İNSAN OLARAK öngörülen yaklaşımlar: 1. BEDENSEL: Medikal uygulamalarda amaçlananlar, doping gibi uyarıcılar veya etik olmayan amaçlarla bedenin geliştirilmesini, değiştirilmesini kapsamaz ve gelişimin temel fizyolojik yapının