Constructing Neo-Ottomanism: from Rhetorical to Political Action and Its Aftermaths
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI DOKTORA TEZİ CONSTRUCTING NEO-OTTOMANISM: FROM RHETORICAL TO POLITICAL ACTION AND ITS AFTERMATHS ALPER ÇAKMAK 2520160195 TEZ DANIŞMANI DOÇ. DR. AHMET EMRE ATEŞ İSTANBUL-2019 1 ÖZ TARİHİN MİRASI İLE YENİ POLİTİKALAR İNŞA ETMEK: AK PARTİ DÖNEMİNDE SÖYLEM, EYLEM VE ÖTESİ ALPER ÇAKMAK İşbu doktora tezi, siyasal söylemin politika oluşturma süreçlerinde şimdiye kadar hiç olmadığı ölçüde önemli rol oynadığını ortaya koymaktadır. Bir diğer deyişle, Türk siyasi tarihinde siyasal söylemin siyasal politikalara tahvili sürecinde etkinliğinin bu derece görünür olduğu bir zaman yaşanmamıştır. Hatip tarafından stratejik ve faydacı bir yaklaşımla kullanılan siyasal söylemin, süregelen hakim düşünceyi yıkan, buna alternatif düşüncesini hakim kılmak için söylem inşa eden, ve politika oluşturma süreçleri için rehber olarak işlev gören, tedrici olarak evirilen bir enstrüman olduğu argümanı savunulmaktadır. Bu noktada en önemli unsur, üretilen çeşitli siyasal söylemler içerisinde bu çalışmanın odak noktasının geçmişin hatırası üzerine inşa edilen siyasal söylemlerin incelenmesidir. Geçmişin mirası üzerine inşa edilen söylemler ile ortaya konulan argümanların tarihsel-geleneksel meşruiyet ile güç kazandığı ve dolayısıyla siyasal uygulamaya geçirilme süreçleri ile ilişkisinin ortaya konulabileceği düşünülmektedir. Siyasal söylemin tez içerisinde oluşturulan şu ikili çerçeve ile uyumlu bir biçimde oluşturulduğu ve ifade edilebileceği düşünülmüştür: (a) yıkım / inşa etme / politika. (b) nüve / vizyon / politika. Bu çalışma, doğası gereği disiplinlerarası bir yaklaşıma sahiptir. Odak noktası insan bilincinden ziyade toplumsal gerçek olan ve toplumsal gerçek ön plana çıkarıldığında aktörlerin söylem pratiklerinin maddi kabiliyetleri ve yeterlilikleri bakımından değerlendirilmesine imkân kılan, söylemleri büyük ölçekli sosyopolitik çatışmaların ürünü olarak ele alan Eleştirel Söylem Analizi ve Söylem-Tarihsel Yaklaşım çerçeveleri bu çalışmanın yıkım ve yeniden inşa bölümlerinde kullanılan araçlardır. Anlatı-izleme yöntemi ise bir kronoloji içerisinde belirli bir konu üzerine bina edilen söylemin farklı siyaset alanlarında nasıl geliştirildiğini göstermektedir. iii Tezde bu amaçla siyasal söylemin, mevcud durumun mevcudiyetini güçlendirme bakımından anahtar role sahip tarihi olay ve figür anlatımları üzerinden geleneksel bürokratik değerler dizisi ve ideolojisini yıkmaya, politikalarını hayata geçirmek için meşruiyet alanları sağlamak amacıyla tarihi figürleri ve olayları alternatif okuma ile yeniden oluşturmak için kullanıldığı ortaya konulmaktadır. Bahse konu söylemin 2002-2007 yılları arasında nüveleri gözlemlenebilir olsa da, bu çalışma 2007 yılını çapa olarak kullanmaktadır. Zira Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) 2002-2007 yılları arasında iç ve dış politika alanlarındaki söylemleri ile hem dönüştürücü hem de hâkim –mevcud- durumu benimseyen bir dil kullanmıştır. Bu çalışmada geçmişin mirası üzerine inşa edilen siyasal söylemin kronolojik anlatı- izleme yöntemi ile incelenmesi, iç politikaya dair üretilen söylemin aynı bağlam, sosyopolitik ve kültürel çağrışımlar ile dış politika söylemi olarak da kullanıldığını ortaya koymaktadır. Bir diğer deyişle, iç politikaya dair geçmişin mirası üzerine inşa edilmiş ahlaki bir siyasal söylemin anlatı-izlemesi, ardılı olarak üretilen dış politikaya dair geçmişin mirası üzerine inşa edilmiş ahlaki bir siyasal söylemi ortaya koymaktadır. İç politikada, geçmişin mirası üzerine bina ettiği bir siyasal söylem ile diğer aktörler arasında pozisyonunu belirleyen siyasal aktörün, bu söylemin kronolojik ardılı olarak uygun dış politika alanında da aynı söylemin bir türevini ürettiği ortaya konulmaktadır. Anlatı-takibi yöntemi yıkım ve yeniden inşa stratejilerinin öncelik ve sonralık bakımından sistematik yapısını ve iç / dış politika konularının söylem stratejilerinin bir aracı olduğunu ortaya koymaktadır. Eleştirel söylem çözümlemesi sonucu elde edilen en önemli bulgu, yıkım ve yeniden inşa söylemlerinin maddi kabiliyet ve yeterlilikleri -çalışmada maddi kabiliyet ve yeterlilikler sistemik kısıtlılıklar, güç ve güvenlik kaygıları olarak ele alınmaktadır- ölçüsünde 1) sert / ayrılan ve ya 2) tedrici söylem özellikleri gösterdiğidir. Bu tez, siyasal söylemin, Türk siyasal hayatı boyunca tanık olunmayan şekilde, devam eden ve gelecek politikalara meşruiyet alanı oluşturmak için stratejik ve güçlü bir araç olarak çalıştığını göstermektedir. Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasal söylemlerinin değişim ve dönüşüm söylemleri olduğu, bu söylemin beslendiği kaynağın ise Osmanlı medeniyeti / Osmanlı tarihi / kaynağı tarih olan siyasal ve kurumsal meşruiyet odaklı söylem olduğu savunulmaktadır. Tarihten beslenen bu gelecek söylemi mevcud duruma meydan okur, onu yeniden tasarlar –kendine ait mevcud iv durumu oluşturur-, ve devam eden ve gelecek politikaları için meşruiyet zeminini tekrar oluşturur. Bahsi geçen düzlemin dışındaki bazı aykırılıklara rağmen -Türk siyasetinde yararcı yaklaşımın sonuca ulaşmak bakımından yeterli şart olması durumunda- liderin söylemi tasavvur dünyasının bir yansıması olarak geçmişten beslenerek geleceği yazma gayretlerini göstermektedir. Bu çalışmanın kendine has özelliği ise söylem ve politika arasındaki ilişkiyi sistematik varsayımlar ile çeşitli örneklemler özelinde söylem ve politika yapısını ortaya koymaya çalışması ve anlamlandırmasıdır. Bu çalışmanın ortaya koyduğu en önemli tez, söylem ve siyasa ilişkisinin sistematik varsayımlar bütünü üzerine kurulabileceği savunusudur. Çalışma ele alınan örneklemler itibari ile geçmişin mirası üzerine kurulu bazı siyasalar uygulamaya geçirilebilirken, diğerlerinin neden söylem düzeyinde kaldığı sorularına cevap vermeye çalışmaktadır. Çalışma söylem ve siyasa ilişkisinin seçili örneklemler bağlamında sistematik varsayımlar ile ortaya konulabilir olduğunu savunmakta, bu bağlamda 4 ana unsuru bu ilişkinin temel ayakları olarak ortaya koymaktadır. 1) Alan 2) Sistemik kısıtlılıklar 3) Söylem Türü 4) Siyasa Türü. Bu çalışmada alan / saha kavramı geçmişin mirası üzerine inşa edilen söylemin oluşturulduğu alan/sahadır. Alan / saha bakımından söylemlerin ayrımı, söylemin içeriği bakımından yapılmaktadır. İki tür alan/saha ortaya konulmaktadır. 1) Normatif Alan 2) Reel-Politik Alan. Normatif alanda geçmişin mirası üzerine bina edilen siyasal söylem içeriği şu konuları içermektedir: İslam tarihi, medeniyet, insan hakları, adalet, Müslüman kardeşliği, İslam kardeşliği, etnisite üzerine bina edilen kardeşlik, kültürel akrabalık, ideal / evrensel değerler, mazlum halklar ve din kardeşliği. Söylem analizi itibariyle kar-zarar hesaplamaları ve salt ulusal çıkar mülahazalarının ortaya konulmadığı siyasal söylemlerdir. Reel-politik alanda geçmişin mirası üzerine bina edilen siyasal söylemin içeriğinde şu konular ön plana çıkmaktadır: Kar-zarar hesaplamaları, ulusal çıkar, güç ilişkileri. Sistemik kısıtlılıklar ise şu üç unsur ile tanımlanmaktadır: a) Diğer aktörlerin ilgili alandaki rolü ve bu rolün aktör söylemi ve siyasası üzerinde menfi / kısıtlayıcı etkisi, b) Güç ve Güvenlik Kavramları: Siyasal aktörün, -devlet, hükümet, parti ve ya lider- siyasal söylemle örtüşen siyasa oluşturma -söylemi siyasaya tahvil etme- gücüne ve konforuna sahiplik derecesi ve ya öz algısı c) Siyasal söylemin siyasaya dönüştürülmesinin ardılı olarak diğer aktörler ile muhtemel çıkar çatışmaları. Söylem türü, siyasal v söylemin oluşturulduğu saha/alan’a bağlı olarak iki türde üretilir. a) Ayrılan/Sert Söylem, b) Tedrici Söylem. Normatif alanda üretilen ve Normatif çağrışımlar ile geçmişin mirası üzerine inşa edilmiş siyasal söylemlerin neredeyse tamamı Ayrılan / Sert Söylem özelliği gösterdiği gözlenmektedir. Bu söylem, içeriği göz önüne alındığında bürokratik iç/dış politika paradigmasından ayrılan, sert bir söylemdir. Reel Politik alan üzerine / içerisinde üretilen söylemler tedrici söylem özelliği göstermektedir. Tedrici söylem, geleneksel bürokratik iç/dış politika söylemlerinin bir devamı olarak nitelendirilebileceği gibi, bu tür siyasal söylemin anlatı-takibi analizi düşük seviyede değişimler toplamının sonunda daha büyük bir değişime yol açtığını ortaya koymaktadır. Tedrici söylemin, söylemi oluşturan aktörün, a) Güç ve güvenlik özalgısının diğer aktörlere nazaran daha az olduğu, b) rasyonel fayda-zarar hesaplamaları sonucu ayrılan söylem / ayrılan siyasa oluşturmanın faydaları – zararları-, tedrici söylem / tedrici siyasa oluşturmanın faydalarından –zararlarından- daha az –fazla- olduğunda geliştirildiği söylenebilir. Söylem terminolojisinin bir uzantısı olarak siyasa türleri de iki şekilde adlandırılmaktadır. a ) Sert / Ayrılan Siyasa b ) Tedrici Siyasa. Ayrılan Siyasa, geleneksel bürokratik paradigmanın - Türkiye birincil derecede aktör olmadığı olaylardan birincil derecede etkilenen ülkedir, bu sebeple birincil derecede aktör olmadığı olaylardan birincil derecede etkilenme durumunda muhtemel zararları azaltmak için kendi güvenliğini istikrarsız bölgeler üzerinden tanımlamamalıdır düşüncesi- oluşturduğu iç ve dış siyasalardan ayrılan ve uygulanan politika biçimi, politikanın hayata geçiriliş hızı ve uygulama biçimleri bakımından sert siyasalar olarak tanımlanmaktadır. Tedrici siyasa, geleneksel bürokratik paradigmanın ürettiği siyasalardan tedrici fark gösteren, bazı örneklemlerde geleneksel bürokratik paradigmanın prensipleri içerisinde kalan, genellikle ardışık adımlar özelliği gösteren politikalar olarak tanımlanmıştır. Her bir adım, üretilen her bir politika bir önceki politikanın