Sayı: İlkbahar ’12/16

Nehar Tüblek Karikatür Ödülleri Genç Cumhuriyet’in coşkulu bayram kutlamaları Türkiye’nin ilk grafik sanatçısı: İhap Hulusi Görey Bir Cumhuriyet kadını: Sanatçı gözüyle: Su Yücel Boğaz’ın balıkçılık tarihi basa dolar ve limanda Batı’ya göç nedeniyle terk edilmiş sayısız tekne birikir. İşte herkesin altın çıkarmak için Batı’ya koştuğu o günlerde, o gemilerin arasın- da dolaşarak gemilerin yelkenlerini toplayan bir adam varmış. Yahudi kökenli “Hizmet bir ailenin çocuğu olan ve babası açlıktan ölmüş bu adamın adı Leob’mış. 1847 yılında ve 20 yaşındayken Amerikaya göç eden bu Bavyeralı, “Yeni Dünya”ya adım atar atmaz ilk iş olarak adını değiştirmiş ve Levi Strauss adını almış. kapısı” Altın aramaya giden madencilere yelken bezlerinden sağlam pantolonlar ya- pan Levi Strauss, hâlâ modası geçmeyen kot imparatorluğunu da kurmuş olur. “Altın Kapı”dan geçerek altına koşmak yerine, madencilerin ihtiyacına yönelik üretim yaparak zengin olur Levi Strauss… eğerli Beşiktaş kentlileri, Amerikalılar San Francisco Limanı’nın girişine “Altın Kapı” Bunlar kendiliğinden gelmedi kalemin ucuna değerli Beşiktaş kentlileri. Birlikte anlamına gelen “Golden Gate” adını vermişler. Bilindiği gibi, başardıklarımıza baktığımda, bizim de bir altın kapımızdan söz edilebilir ki bunun bunun nedeni 1850’lerde altının bulunması ve yüz binlerce doğru adlandırması “Hizmet Kapısı” olmalı. Beşiktaş Belediyesi olarak mevzuat insanın bu bölgeye akın etmesi. Değerli yazar-şair Sunay belediyeciliğini aşarak, onun gereklerini yerine getirdikten sonra sosyal beledi- Akın, “Kız Kulesindeki Kızılderili” kitabında bu ilginç geliş- yecilik alanına yaptıklarımızla geniş bir ufuk yarattığımızı söylemek olası. meyiD ayrıntılarıyla anlatır. Vikipedia’nın yazdığına göre de, bu adı Kaptan John C. Fremont verir. Kaptanın ’daki Golden Horn-Altın Boynuz diye ad- Elbette çok çetin geçen kış koşullarının yarattığı sıkıntıları asgariye indiren ça- landırılan Haliç’i hatırlattığı için böyle adlandırıldığı söylenir. lışmaları gerçekleştirmekle görevliyiz. Elbette afet yönetimi için eğitim çalış- malarına süreklilik kazandırmak ve kurslara devam etmek zorundayız. Elbette San Francisco limanı altın aramak için gelen insanları taşıyan gemilerle tıka- sağlık hizmetlerimizi, ambulans hizmetlerini, evde bakım hizmetlerini aksatma-

02 B+ KIŞ dan yürütmek zorundayız. Yol onarımları, kaldırım düzenlemeleri, park bahçe Bu güzel birikimler arasında kimi iç karartan anımsamalar da oluşuyor. Nâzım yenileme işleri elbette her zaman gündemimizde olan çalışmalar. Hikmet gibi büyük bir vatan şairinin 1951 yılında İstanbul’dan kaçmak zorunda kalması geçmişin utanç sayfalarından. Ancak artık bu gür sesin dostları Nâzım’ı Ancak Beşiktaş kentinin “Hizmet Kapısı”ndan geçenlerin göreceği sadece ve onun ölümsüz şiirlerini yaşatmaya kararlı. Nitekim bu yıl, Nâzım Hikmet bunlar değil. Hatta bunlar sessiz sedasız ve otomatik olarak süregiden gün- dostları Tarabya kıyısında buluşarak onun 110. yaş gününü kutladılar. delik akışlar. Asıl görünen ve dikkat çeken sivil yurttaş girişimleriyle Beşik- taş Belediyesi’nin ortaklaşa gerçekleştirdiği etkinlikler. Beşiktaş kentinin yay- Boğaz’a atılan her karanfil -yıllar geçse de- onu unutmadığımızı ve hâlâ ona gın dinamikleri bu işbirliğinde buluşuyor. İster “sosyal belediyecilik” diye ana- özür borçlu olduğumuzun birer simgesiydi sanki. lım, ister Beşiktaş’ın sosyo-kültürel kent yaşamı diyelim; hemen her adımda bu olumlu işbirliklerini ve bunların kente, kentlilere sağladığı olanakları ve yararla- Beşiktaş’ın gerçek değerleri insanlarıdır. Bu yüzden Beşiktaş’ın “Golden Ga- rı görmek olasıdır. te-Altın Kapısı”nı altın arayanlar değil, bilgi ve sevgi dokuyanlar oluşturur.

B+ Dergisi bu tür girişimleri sadece haber bazında değerlendiriyor olsa bile, Sevgiyle kalın! haber başlıkları epeyce yol gösterici oluyor. Kent Konseyi’nin çalışmaları, hiz- met gönüllüsü kentlilerimizin çalışmaları, edebiyat buluşmaları, belgesel sine- ma gösterileri ve söyleşileri, engellilere yönelik projeler, eğitim ve beceri kurs- ları gibi sayısız örnek verebiliriz. İsmail ÜNAL Ayrıca Beşiktaş kentinin çok değerli yurttaş birikimlerine sahip olduğunu kı- Beşiktaş Belediye Başkanı vançla söylemeliyim. Bu birikim de hepimiz gibi, yönetimimizi besleyen ciddi bir kaynak. Dergimizin sadece bu sayısını ölçü alsak bile nice değerli ustanın, bilge kişinin aramızda yaşadığına tanıklık ediyoruz.

B+ KIŞ 03 28 Nâzım Hikmet 110 Yaşında Evrensel şairimizin doğum yıldönümü çeşitli etkinliklerle kutlandı.

BEŞİKTAŞ KENTLİSİ’NİN DERGİSİ İlkbahar ’12 / 16 28 İMTİYAZ SAHİBİ Beşiktaş Belediyesi adına Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal 30 Onurlu Yaşam Ödülü YÖNETİM YERİ Beşiktaş Kent Konseyi, Beşiktaş Belediyesi Kapak: Mehmet Selçuk / Nehar Tüblek Karikatür Ödülleri “Onurlu Yaşam” ödüllerinin Nisbetiye Mahallesi Aytar Caddesi ikincisini Uğur Dündar’a verdi. Başlık Sokak No: 1 34340 Beşiktaş, İstanbul www.besiktas.bel.tr - 444 44 55 02 Başkan’ın Beşiktaşlılara Mesajı YAYIN TÜRÜ Dergi/Yaygın 06 Cumhuriyet Kazanımları YAYIN KURULU Genç Cumhuriyet’in Hasan Özgen, Yüksel Türkili, Görkem Kızılkayak coşkulu bayram kutlamaları.

PROJE YÖNETMENİ Hasan Özgen 30 EDİTÖR Görkem Kızılkayak 34 Bir Usta: İhap Hulusi Görey GENEL YAYIN YÖNETMENİ Cengiz Erdil Etem Çalışkan’ın kaleminden Türkiye’nin ilk grafik sanatçısı GÖRSEL YÖNETMEN İhap Hulusi Görey. Nadir Mutluer

SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Ayla Çiringel 06 YAZI İŞLERİ Cengiz Erdil, Ayla Çiringel, Melis Baydur, Nazan Ortaç, Aybüke Sakaoğlu 12 Portre: Keriman Halis Ece KOORDİNATÖR Bir Cumhuriyet kadını Melis Baydur Keriman Halis Ece. SAYFA YAPIM 34 Engin Ak, Sedef Bingöl 18 Sanatçı Gözüyle: Su Yücel “Resim benim için hayatın KATKIDA BULUNANLAR ihtiyacı”. Necdet Sakaoğlu, Yalçın Çiringel, 40 Eğitim: Galatasaray Metehan Tokgöz, Cengiz Kahraman, Üniversitesi H. Cenk Tamer, Etem Çalışkan, Mustafa Kılınç, İlkokuldan üniversiteye uzanan Funda Demir, Rahim Gökmen Tezer bir eğitim yolculuğu. FOTOĞRAFLAR Görkem Kızılkayak, Erdem Aydın, Alaattin Timur, Burak Kara, Şenol Kaşıkçı

YAPIM NDR Tasarım ve Reklamcılık Tic. A.Ş. Nisbetiye Mahallesi, Birlik Sokak Akyıldız Sitesi. C Blok No: 22/6 18 Beşiktaş / İstanbul Tel: 0212 284 99 22 40 BASKI 22 Bir Semt: Cihannüma Promat Matbaacılık 0212 622 63 63 Tüm dünyayı gören semt: 44 Albüm: Nehar Tüblek BASKI TARİHİ Cihannüma. Karikatür Ödülleri. Mart 2012 50 Bir Filateli Öyküsü Ümit Topaloğlu ve Şerif Antepli ile koleksiyonculuk ve belgeselcilik üzerine… 54 Boğaz’ın Balıkçılık Tarihi 22 Keyifli avlardan katliama...

04 B+ İLKBAHAR 60 Benim Beşiktaş’ım: Güneş Emir Genç oyuncu, “Beni Yeniden Artı Sev” oyunuyla Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu’nda. Beşiktaşlı olmak... 60 Merhaba, Beşiktaş kenti, İstanbul’un binlerce yıllık Unutulmaz dizelerin şairi Can Yücel’in kızı Su, şimdi babasından devraldığı şiir renklerini 64 Beşiktaş’ın Spor Alanları mekânı... Barbaros’un sefere açıldığı, tuale döküyor. Su Yücel ile yapılan söyleşiyi Beşiktaş kentinde spor Cumhuriyet devrimlerinin şekillendiği yapmamanın bahanesi yok. yapıları kapsayan gurur abidesi kent. İsmini de keyifle okuyacaksınız. kentinden alan asırlık spor kulübünün siyah beyaz renkleriyle nice coşkuyu yaşayan İhap Hulusi Görey... Latin harflerinin 68 Galeri: Evin Sanat kabulünden sonra hazırlanan ilk alfabe Evin Sanat Galerisi, 16 senedir mekân... Peki; Beşiktaş sadece Kara kapağı onun elinden çıktı. Cumhuriyet’i Bebek’in sanat evi. Kartal, Dolmabahçe Sarayı ve Barbaros Anıtı mı acaba? Elbette değil... Beşiktaş’ın afişleyen adam olarak sanat ve basın çok derin bir tarihi ve o tarihin sessiz tarihimize adını yazdırdı. Yazı ve çizginin kahramanları vardır. Bu sayımızda, Boğaz yeni birlikteliğini Türkiye’ye taşıyan ilk Türk kıyılarından esen tatlı bir meltem gibi tüm grafikeri İhap Hulusi 1986 yılında aramızdan dünyayı saran genç Cumhuriyet’in aydınlık ayrıldı ama afişleriyle yaşıyor. İhap Hulusi’nin yüzü Keriman Halis Ece’nin öyküsünü yaşam öyküsünden kesitleri de dergimizde bulacaksınız. Boğaz kıyılarının güzel bulacaksınız. kızının, 1932 yılında “Dünya Güzeli” tacını 68 takarken, genç Cumhuriyet’i ve O’nun Beşiktaş’taki eğitim kurumlarını tanıtmaya bu Ata’sını nasıl gururlandırdığını keyifle sayımızda da devam ediyoruz. Osmanlı’nın okuyacaksınız. son dönemlerinde saray olarak inşa edildi. 72 Birikim: Ergin Konuksever Önce ilkokul, sonra lise, günümüzde ise Bâbıâli’nin gözüpek gazetecisi Sonra, kenti ikiye bölen Barbaros Galatasaray Üniversitesi olarak hizmet Bulvarı’nı kucaklayan Cihannüma veriyor. Türk eğitim tarihinin temel taşlarından 76 Sergi: “Annem İçin” Mahallesi’nin sokaklarına dalacak; olan Galatasaray eğitim kurumlarının yüksek Deniz Dikkaya’nın ilk fotoğraf Türk resim sanatının köşetaşı ve Türk öğrenim gençliğine neler kazandırdığını bu sergisine Beşiktaş Belediyesi sayıda bulabileceksiniz. evsahipliği yaptı. müzeciliğinin kurucusu Osman Hamdi Bey’in izini süreceksiniz. Osman Hamdi Bey’in doğup büyüdüğü, İstanbul’u ilk Dergimiz, Beşiktaş’ın değerlerini araştırırken tanıdığı evin çevresinde dolaşacaksınız. aslında Türkiye’nin ve Cumhuriyet’in yüzakı kişi ve kurumlarıyla da karşılaşıyoruz. İşte, Türkiye’nin hukuk abidelerinden Prof. Beşiktaşlı olmak böyle bir şey... Aydın Aybay’ın İkinci Dünya Savaşı yıllarında Beşiktaş anılarını okuyup, Hoşçakalın... geçmişe kısa bir yolculuk yapacaksınız. 76 Beşiktaş kıyılarından Boğaz sularına bakıp, yok olan balıklar ve aslında 78 Atölye Porselen İstanbul teknolojinin geliştirmediği, adeta tükettiği 4. Levent’teki şirin atölyesiyle balıkçılığımızla ilgili bir araştırma sizi çarpıcı Porselen İstanbul B+ sayfalarında... bilgilere ulaştıracak.

80 Kitap: Aydın Aybay’ın anı kitabı Meksikalı şair yazar Octavia Paz, “Beşiktaş’ta Savaş Yılları”. ‘’Gazeteci, çağının tanığıdır’’ demiş. Sayfalarımızda böyle bir gazeteci 82 Haberler portresini görecek; Bâbıâli’nin gözüpek Beşiktaş’ta gerçekleşen gazetecisi Ergin Konuksever ile yapılan etkinliklerden özetler. söyleşide yakın tarihimizin izlerini bulacaksınız. Ve bir genç ressam… 92 Rehber / 24 saat [email protected]

B+ İLKBAHAR 05 Cumhuriyet kazanımları

Ulusal bayramlara özgü kutlamaların kaldırılacağı, den geri kalıyor, üşüyüp hasta oluyorlarmış. Yap- 2012 yılının ilk haberlerinden oldu. Konulan kaldı- macık hareketlerle kutlanan bayramlar, bir döne- rılan bayramlarımız; bayramlara özel türlü kutlama min şefleri karşısında bir çeşit tapınma imiş, an- gösterilerimiz çok. Ancak olup bitenlerde uygar lamsız ve gülünçmüş. toplumlarda olduğu gibi yurttaşlara, topluma da- nışma yok. Egemen medyanın dediği dedik! Bu Bütün bunları “siyasi” birer söylem haline getir- arada da çeşitli yanlı haber yapmalar, karalamalar diğinizde haklı olarak kuşkular artıyor ve inanılır- ve tarihsel verileri tahrif etmeler alıp başını gidiyor: lık sorunu başlıyor. Bu eleştirilere içtenlikle yak- laşanların yapmaları gereken, bir dönemi karala- 23 Nisan, 19 Mayıs gösterileri için bir dönemin “fa- madan önce, çocuklar ve gençler açısından so- şist” Avrupasından alınma oldukları; tek parti dö- runa bakmak ve uzmanlara danışmak. Özellikle neminin “şef” ini ululama gösterileri olduğu yazıldı pedagojik önermeler yapmak için daha çok cid- çizildi. Gerekçe olarak da çocuklara ve gençlere diyete ihtiyaç var. Hele bir de, yeni bir tarih yaz- daha çağdaş etkinlik olanakları sunmak; şimdiye maya da sıvanmışsanız… Ayrıca günümüzdeki kadarki uygulamaların sakıncalarına son vermek eğitim sisteminin sorunsuz ve sakıncasız olduğu gösteriliyor. Provalara katılan öğrenciler dersler- iddia edilebilir mi? B+

06 B+ İLKBAHAR “Bugün 23 Nisan neşe doluyor insan!”

Yazı: Necdet sakaoğlu Fotoğraf: Cengİz Kahraman Arşİvİ

Ulusal Egemenlik (Hâkimiyet-i Milliye) Bayramı, Cumhuriyet’in ilanın- lar sonra Nisan ayının son haftasını kapsayan“Çocuk Haftası”nın ilk günü- dan (1923) iki, ilk Cumhuriyet Bayramı’ndan (1925) dört yıl kıdemlidir. nün de Himaye-i Etfâl Cemiyeti’nce çocukların sevindirileceği Çocuk Bay- Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının birinci yıldönümü olan 23 Ni- ramı ilan edilmesidir. san 1921’den beri kutlanıyor. Ancak, bu bayrama iliş- kin yasa 1921’de kabul edildiğinden o yıl bayram de- 23 Nisan sadece bir çocuk bayramı değildir ğil “tesit” (kutlama) yapılmış. İlk Hâkimiyet-i Milliye İstiklâl Harbi’ni yöneten Meclis’in açılışını anmakla Bayramı 1922’dedir. çocuk dünyasına seslenen bir şölen gününün Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na dönüşmesine yıllar Hâkimiyet-i Milliye (Millî Egemenlik) Bayramı’nın 8 sonra yakıştırılan gerekçe daha da ilginç: Meclis’in açılışından Cumhuriyet’in ilanına kadar geçen zaman yıl geç doğan ikizi, Çocuk Bayramı’dır. Bu bayram da (23 Nisan 1920 -29 Ekim 1923) arasındaki 3,5 yıllık Himaye-i Etfâl Cemiyeti’nin (Çocuk Esirgeme Ku- Milli Mücadele dönemi sözde yeni devletin çocukluk rumu), 23-30 Nisan “Çocuk Haftası”nın ilk gününü evresi (!) imiş. Buna karşılık Çocuk Bayramı’nın, yur- “Çocuk Bayramı” ilan ettiği 1929’dan beri kutlanıyor. dun her köşesindeki bayram sevincini yeterince tada- mayan yavrularımızı gönendirmek için konulduğu da Ulusal bir bayramla bir çocuk bayramının uzun bir sü- unutulmuş! reçte anlamlarıyla da kaynaşıp yasalaşması ilginç- tir. Oysa ilki, yeni Türkiye’nin kuruluşunu gerçekleşti- İki bayramın, takvimsel doğuşlarının aynı güne denk ren TBMM’nin açılışını kutlamak; ikincisi ise yetim ök- düşmesi sonucu, “zaman içinde” bir tür kendiliğinden süz yoksul çocukları bir bahar şenliği ortamında sevin- kaynaşma süreci yaşadıkları, daha sonra yasal birlik- dirip gönendirmek için öngörülmüş. İkisini buluşturan telik kazandıkları saptanıyor. Sonra bu kaynaşma için tek bağlantı, Meclis’in bir 23 Nisan günü açılması; yıl- kimin ortaya attığı meçhul bir yakıştırma var: “Atatürk,

B+ İLKBAHAR 07 19 Mayıs Şeref Stadı

yeni Türkiye’nin doğuşunu sağlayan Büyük Millet Meclisi’nin açılışı tarihi- şu ve birleşmesi sürecini; Atatürk’ün, 23 Nisan’ı çocuk bayramı öngördü- ni Türk çocuklarına bayram olarak armağan etmiş! Buna ilişkin belge, ka- ğünü öğrenecekleri kaynaklar var mıdır? Çok zengin olduğu bilinen Mec- nıt bugüne kadar ortaya konmuş olmasa da, her 23 Nisan sabahı, kayma- lis Kütüphanesi’nde, çocukları yapmacık okşayışlarla değil gerçekten çok kam vali koltuklarından Ankara’daki zirvelere kadar her makama da -yok- seven, son yıllarında da bir çocuğu –Ülkü’yü- arkadaş edinen Atatürk’ün, sul kimsesiz değil!- güzide birer çocuk oturtuluyor; en seçmecesi ve ço- bir çocuk bayramı ortamında veya Çankaya’da çocukların bayramını kut- cukluk çağından çıkmış olanı da Meclis başkanı oluyor! larken çekilmiş fotoğraflar var mıdır? Onun Çocuk Bayramı’nı kutlama demeçleri var mıdır? Bir Meclis başkanı, “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” konusunda, Cumhuriyet tarihi uzmanlarına araştırmalar yaptırmış mıdır? Söz geli- Her 23 Nisan’da, seçme çocukları –veya özel seçilmiş gençleri-makam şi, sosyal bilgiler öğretmenleri, öğrencilerine: “Ulusal Egemenlik Bayra- koltuklarına oturtan yöneticiler, öğrencilerin yöneltecekleri “Atatürk bu mı ile Çocuk Bayramı neden aynı gün kutlanıyor?”; “Ulusal Egemenlik ve bayramı bize hangi tarihte armağan etti?” türünden şeytani veya safiya- Çocuk Bayramı’nın doğuşunu, bu iki bayramın neden birlikte kutlandık- ne sorularına, o anki demokratik ve güleç duruşlarını bozmadan yanıt ver- larını araştırınız?”; “Atatürk’ün, çocuklar için özel bir bayram öngörmesini, meye hazırlar mıdır? En kolay sıyrılış: “Çocuğum, bugünün küçükleri siz- bu konudaki somut girişimini; kaç kez çocuk bayramına katıldığını araştı- ler, yarının büyüklerisiniz. Size güvenimiz sonsuz! “olabilir. Nitekim her yıl- rınız?”; “Bunun özel bir gerekçesi var mı?” vb araştırma ödevleri verse- dönümünde “harikulade” ve “vazgeçilmez” koltuk bırakma sahnelerinde ler; çocukların, kendi bayramlarıyla Ulusal Egemenlik Bayramı’nın doğu- bu tümce, soran olmasa da yineleniyor.

Taksim’de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, 1938.

08 B+ İLKBAHAR Sıradanlaşmış gösteri yinelemeleri, basmakalıp sözler, bayramların do- fekkürane” bir yaklaşımla da TBMM’nin açılışından Cumhuriyet’in ilanına ğuşlarındaki özü ve anlamı açıklamaya yeter mi?.. Sözgelişi şu, 23 Nisan kadar geçen zaman, yeni Türkiye’nin çocukluk evresi sayılmış; 23 Nisan Bayramı’nı Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği niçin bugüne kadar açık- da bir doğum günü ve çocuk bayramı (!) sayılmıştı. lanıp belgelenmedi?.. Bu nasıl olmuş? Atatürk’ün Meclis’i açış konuşma- sında mı, bir okulu ziyaretinde mi, hangi bayram demecinde, ne zaman? Bu yıl da televizyonlarda, gazetelerde hep böyle şeyler izleyip dinleyecek, okuyacağız. Çankaya’da, Meclis’te, bakanlıklarda, valiliklerde al, mor, gri, Yıllar önce Toplumsal Tarih Dergisi’nde bu konuyu yazmıştık (*) Kim okur lacivert koltuklara gömülmüş, demeçler veren, iş buyuran çocuklar gö- kim dinler misali, bu yıl da kutlamalarda, büyükler, makamlarını küçükle- receğiz. Bunların zamana ve icaba göre “seçilmiş” müstesna çocuk- re bırakacaklar, ulusal bütünlüğümüzü vurgulayan demeçler verirken ya- lar, hatta gençler olabileceği de örnekleriyle görülmüştür. Aileden, okul- naklarını öpecekler: Kimi “Atatürk siz çocuklara çok değer verirdi. Ulusu- dan, çocukluk heveslerinden yoksun, geleceği her gün biraz daha ka- nun çocuklarına özel bir bayram armağan eden tek önder odur!” diyecek; raran çocuklarımızı gönendirmek varken, Osmanlı şehzadelerini, paşa- kimi daha veciz tümceler kuracak! Beşiktaş’ta, İstanbul’da okuma şansı- zadelerini anımsatan konu figürleri üzerinden propagandalar yinelene- nı yakalayan zeki çocuklarımızın bu bayram, kendilerini makam koltuğuna cek; “Dünyada yegâne çocuk bayramı bizde” denilecek, Taklamakan’dan oturtup sorularını bekleyen yöneticilere: “-Atatürk bu bayramı çocukla- Patagonya’ya çocuklar getirtilip kapı kapı gezdirilecek. ra niçin armağan etmiş ve neler söylemiş? Tarih kitaplarımızda yok!” diye sormalarını umalım. Bu zor soru karşısında yöneticiler, yukarıda değindi- (*) Toplumsal Tarih, Nisan 1998, Sayı 52 B+ ğimiz “çocukluk evresi” benzetmesini yineleyebilirler!

12 Eylül döneminde “bayram işleri” de yeni baştan düzene konulurken, bazıları savuşturulup bazılarına “yapma yaşatma” derneklerinin adlarını anımsatan (19 Mayıs Gençlik ve Spor Atatürk’ü Anma) adlar verilmiş; “te-

“23 Nisan Yurdu koruyan, Yarını kuran, Sen ol çocuğum...”

Hasan Ali Yücel

Beşiktaş’ta Gençlik Bayramı, 19 Mayıs 1947

Taksim Topçu Kışlası’nda 19 Mayıs gösterisi; 1940’lar

B+ İLKBAHAR 09 Millî bayramların eğitimdeki yeri

“Eğitim ve öğretimin belli başlı amaçlarından biri de hiç şüphesiz ki yük- zanan şahsiyetler, millî kahramanlar, vatan ve milli mefkûre uğruna hayatı- sek seciyeli fertler yetiştirmektir. Seciyeli vatandaş, yurt ve mefkûre mef- nı hiçe sayarak üstün yararlıklar gösteren değerli Türk evlatları, Türk mede- humlarını müdrik, düşünceli, duygulu ve irade sahibi bir insandır. niyetinin eserleri, temiz ve asil karakteri ile fert olarak, necip ve üstün varlığı ile de millet olarak sevilmeye ve takdir edilmeye lâyık büyük Türk milletidir. Millî esaslardan kuvvetini alan bir eğitim sistemi ise evvela ailede başlar; küçük çocuğun en hassas devrelerini geçirdiği bu samimi çevre içinde ya- Ancak millî bayramların kutlanması demek sadece bu maksatla seçilmiş pılan telkinlere, kazandırılan itiyatlara, dimağa yerleştirilen fikirlerin gelişi- tarihi bilgilerin kuru kuruya anlatılması ve hatırlatılması anlamına gelmez; mine okul daha sistemli, daha verimli bir tarzda devam eder. Öyle ki, okul- çünkü kalplere ve gönüllere nüfuz etmeyen fikirler daima soğuk ve can- aile beraberliğinin çocuğun ruhu üzerine yaptığı telkinler, bir ömür boyun- sızdır. Bunların gençlerin ruhunda hisler ve heyecanlar uyandırması, zihin- ca sürüp gider; hatta ferdin dünya ve hayat telakkilerine dahi müessir olur. de bütün canlılığı ile yaşayan Türk varlıklarının eser ve hareketlerinin genç kalplerde akisler bırakarak hayalimize girmeleri, daha doğrusu fikirlerle Eğitimde seciye ve karakter teşekkülü üzerine müessir olmaları bakımın- hislerin birleşmesi ve bir bütün halinde benliğimize tesir etmeleri şarttır. dan milli bayramların önemi çok büyüktür. Bu bayramların değerlendiril- meleri ile çocukların zihin ve ruhlarında mânâlı birer sembol olarak yaşa- Öğrenen, bilen insan, duygudan mahrum olan insan değildir. Milli bayram- malarını temin hususunda okulun kendi üzerine düşen vazifeyi dikkat ve iti- lar vesilesiyle öğretmenin milli kaynaklara istinat ederek sağladığı fikir ter- na ile yerine getirmesi pek zaruridir. biyesiyle beraber his ve duygu eğitimini de birlikte ele alması lüzumu pek tabii ve aşikâr bir keyfiyettir. Ulusal bilinç bayramlarla güçlendi Eğitsel değer taşıyan bir öğretim tarzının milli bayramlar vesilesiyle öğren- Millî bayramların kutlanmasında dış tezahürlerin de rolü inkâr edilemez. Bi- cilerin dimağına nakşetmek suretiyle yaşattığı ve canlandırdığı fikirler çok lakis bu bayram gösterileri küçümsenmeyecek kadar önemlidir. Ancak sa- mühimdir. Bunlarda Türk milletinin tarihinde dünya ölçüsünde değer ka- dece okulun sınıf ve bahçelerinin bayraklar, renkli kâğıtlar ve türlü çiçek

Taksim Stadı

10 B+ İLKBAHAR dallarıyla süslenmesi kâfi değildir. Bu bayram havasının tevlit ettiği hâl-i ru- hiyeyi öğrencilerin maharet ve sanat alanındaki yaratıcılık ve kabiliyetlerin- den faydalanarak bu aydın ve neşe dolu günleri beslemek lazımdır. Yetiş- kinlerin tahassüslerine göre ifadelendirdikleri sun’i piyeslerin temsilinden ziyade kültür derslerinin tabii bir neticesi olarak çocukların işleyerek ibda Ulusal bayramlar ettikleri ve kendi görüş ve duyuşlarını belirten ve estetik kıymeti haiz “ço- cuk eserlerinin” sahneye konması muhakkak ki çok daha verimlidir. Millî kapalı toplumdan bayramlar işte bu çeşit değerlendirmelere fırsat verdiği içindir ki, öğretim ve eğitim alanında yeri ve önemi çok büyüktür. çıkabilmenin

Ancak mantıklı ve sağlam fikirlere istinat eden his ve heyecanların bu çeşit mekânlarını sanat yaşayışları ile ifade edilmesi keyfiyeti de kâfi değildir. Hakikî ve şuur- lu bir vatanseverlik bütün bu fikir ve duyguların fiile inkılâp etmesi ile müm- yarattı. kündür. Çocuk, vatanımı seviyorum derken bu hislerinde samimi olduğu- nu, vatan ve milleti için yapacağı hareketlerle göstermeli ve bu uğurda icap ederse en büyük fedakârlıklardan çekinmemelidir. Öğretmen, bu hususta millî bayramlardan faydalanarak iyi ve tesirli telkinler yapmak suretiyle elde edebilir. Esasen tatbik ettiğimiz eğitim ve öğretim sistemi de bu amaçların gerçekleşmesi işinde bize yardım etmektedir.

Yeni Seri Sayı, 2 Nisan 1951

B+ İLKBAHAR 11 Portre

Keriman Halis Ece O bir Cumhuriyet kadını Keriman Halis, Batı’nın genç Türkiye’ye ve Türk kadınına bakışını değiştirmişti.

12 B+ İLKBAHAR umhuriyet öyle kolay kurulmadı. Kan, ter ve gözya- “Dünyanın En Güzel Kadını” şı vardı temelinde. Yedi düvele karşı verilen Ulusal Bu unvana hak kazanan Keriman Halis, 20 Ağustos 1913 tarihinde Kurtuluş Savaşı sonrasında Lozan Anlaşması ile tüm İstanbul’da doğdu. Dönemin ünlü tüccarlarından Necmettin Halis ve Fer- dünyaya kabul ettirilen Türkiye Cumhuriyeti’nin önün- hunde Hanım’ın altı çocuğundan biriydi. de, ödenmesi gereken Osmanlı borçları vardı. Elbette yoksul ve yetişmiş insan gücünden yoksun ülkenin en Öğrenimini Feyziati Mektebi’nde (sonradan Boğaziçi Lisesi) yaptı. Piya- önemliC sorunu, dünyaya ayakta kalabileceğini ispatlamaktı. Bu da her no dersleri aldı. Müzik tutkusu hayatı boyunca sürdü. Akrabaları arasın- alanda kalkınma hamlesinden geçiyordu. Cumhuriyet’i kuran devrimci da zaten ünlü müzik insanları vardı. Operet bestecilerinden Muhlis Saba- kadro ise hiçbir dış güce muhtaç olmadan kalkınmanın eğitimden geç- haddin Ezgi amcası, ünlü kadın bestekârlarımızdan Neveser Kökdeş ise tiğini biliyordu. halasıydı.

Toplumu saran güçlü bir eğitim hamlesinin olmazsa olmazı vardı: “Kadın Keriman Halis’in parlak uzun siyah saçları vardı; gözleri koyu kahveydi... hakları!” Beyaz tenli ve 1.68 boyundaydı…

Genç Cumhuriyet için öncelikli görev, kadınlara tüm haklarının sağlanma- sını içeriyordu. Kadınlar toplumun ayrılmaz bir parçasıydı ve hayatın tüm damarları onları kaplamalıydı. Öyle de oldu. Kadınların önündeki tüm en- geller tek tek kaldırıldı.

1929 bunalımı dünyayı sarsıyordu ve asıl o dönemin güçlü krizi Türkiye’yi teğet geçmişti. Genç yaşlı herkes, devrimin coşkusu ile kalkınma hamle- sinin bir parçası olmanın çabası içindeydi. Ancak Batı’nın Türkiye’ye bakı- şını değiştirmek zordu.

“Türk kadını peçe takar, kara çarşafıyla dışarı çıkar ve mutlaka erkeğin iki adım gerisinden yürür...” Batı, Osmanlı döneminin sona ermesine rağmen genç Türkiye Cumhuriyeti’ne bu gözle bakıyordu.

Bu anlayışı ve oryantalist bakış açılarını değiştiren, tek başına bir kadın oldu: Keriman Halis… 31 Temmuz 1932’de Belçika’nın Spa kentinde dü- zenlenen Uluslararası Güzellik ve Zarafet Yarışması’nda “Dünya Güzeli” ilan edildiği zaman Türkiye’de yer yerinden oynamıştı.

İstanbul’daki güzellik yarışmasında, Peyami Safa birinci seçilen Keriman Halis’i takdim ediyor, 1932.

B+ İLKBAHAR 13 Keriman Halis “Dünya Güzeli” seçildikten sonra Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan illüstrasyon.

…Ve Güzellik Yarışmaları Keriman Halis, 1932 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nin düzenlediği yarış- ma ile adını duyurdu. Bu yarışmada “Türkiye Güzeli” unvanını aldı. Aynı yıl Belçika’nın Spa şehrinde 28 ülkenin katılmasıyla dünya güzellik yarışması düzenlenmişti. Keriman Halis bu yarışmada Türkiye’yi temsil etti. Günler- ce Spa şehrinde kalan güzeller, Avrupa’nın ünlü modacıları ve güzellik uz- manlarının karşısına çıktılar. Sadece güzelliğe değil eğitim, zarafet ve gör- gü kurallarına da önem veriliyordu. Yarışma gününde jürinin önünden kız- lar birer birer geçip giyimleriyle, bakışlarıyla, tebessümleriyle puan topla- maya çalıştılar. Sonunda heyecan dolu anlar geldi. Keriman Halis, o anla- rı şöyle anlatıyordu:

“En sonunda ben ve Almanya güzeli kaldık. Kırmızı bir tuvalet giymiş, yakası- na da beyaz kurdele takmıştım. Jüri başkanı elindeki zarfı açtı. Heyecandan bayılabilirdim. Bütün tiyatro salonu, ‘Yaşasın Miss ’ sesleriyle inledi.”

Bu başarıya en çok sevinenlerin başında hiç şüphesiz Atatürk geliyordu. Atatürk bir telgrafla Keriman Halis’i kutlarken şöyle diyordu; “Bununla be- raber asıl uğraşmaya mecbur olduğunuz şey analarınızın ve atalarınızın ol- dukları gibi yüksek kültürde, yüksek fazilette birinciliği tutmaktır.”

Atatürk ayrıca 1934 yılında çıkan Soyadı Kanunu sırasında Keriman Halis’e “kraliçe” anlamına gelen “Ece” soyadını verdi.

Keriman Halis yurda dönüşünde Sirkeci Garı’nda muhteşem bir törenle karşılandı. Basılan kartpostalları günlerce elden ele dolaştı. Keriman Halis, “Dünya Güzeli” unvanını kullanmayı sevmiyordu. Anıla- rını anlatırken güzel yüzü aydınlanıyor ama bu anılarını torunlarıyla pay- İlerleyen yıllar ise çoluk çocuğa karıştığı dönemdi Keriman Halis için. İki laşmak daha çok hoşuna gidiyordu. Yaşamını yitirdiğinde bir yakını şöy- evlilik yaptı. Bu evliliklerden üç çocuk sahibi oldu. 28 Ocak 2012’de 99 le diyordu: yaşında öldüğünde kızı Ece Sarpyener’in Bebek’teki evinde yaşıyordu. 1950 yılından bu yana Çiftehavuzlar’daki evinde hayatını sürdürmüştü. “Keriman Hanım mutlu bir yüzyıl yaşadı. Her şeyi ile güzel bir insana ya- Ölümünden yaklaşık bir ay kadar önce kontrol amacıyla hastaneye gitti. kışan hayat sürdü.” B+ Bir türlü geçmeyen öksürükten rahatsızdı. Tedaviden sonra nekahat dö- nemi için kızı Ece’nin yanına yerleşti ve orada vefat etti.

14 B+ İLKBAHAR Atatürk, Soyadı Kanunu sırasında Keriman Halis’e “kraliçe” anlamına gelen “Ece” soyadını vermişti.

Keriman Halis Taksim bahçesinde Peyami Safa tarafından halka takdim ediliyor.

B+ İLKBAHAR 15 “Kazandığım muvaffakiyet benim değil, benim gibi binlercesini yetiştiren vatanımın ve vatan kadınlarınındır.”

Keriman Halis, Belçika’nın Spa kentinde düzenlenen Dünya Güzellik yarışmasında, 1932

- “Avrupa’ya vatanımı ve vatanımın kadınlarını şerefli ve muvaffakiyetli bir su rette temsil için gitmiştim. Emelime kavuşarak dönüyorum. Kazandığım muvaffakiyet benim değil, benim gibi binlercesini yetiştiren vatanımın ve vatan kadınlarınındır. İstanbul’u çok özledim. Yarın orada vatandaşlarımın arasında bulunacağım. Bunu düşündükçe ömrümde duymadığım büyük bir heyecan hissediyorum.” (Keriman Halis’in “Dünya Güzeli” seçildikten sonra verdiği demeç)

Keriman Halis için basılan kartpostal

Keriman Halis Avrupa’ya giderken

16 B+ İLKBAHAR - “Türk ırkının necip güzelliğinin daima mahfuz olduğunu göste - ren dünya hakemlerinin bu Türk çocuğu üzerindeki hakemliklerin - den memnunuz. Fakat Keriman ECE (Türk dilinde kraliçe) hepimi- zin işittiğimiz gibi söylemiştir ki, o bütün Türk kızlarının en güzeli ol - mak iddiasında değildir. Bu güzel Türk kızımız ırkının kendi mevcu- diyetinde tabii olarak tecelli ettirdiği güzelliğini dünyaya, dünya ha kemlerinin tasdikiyle tanıttırmış olmakla elbette kendini memnun ve bahtiyar addetmekte haklıdır. Türk milleti bu güzel Türk çocuğunu samimiyetle tebrik eder.” - (2 Ağustos 1932 Salı günü Atatürk’ün, Cumhuriyet Gazetesi Baş yazarı Yunus Nadi Bey’e verdiği demeç)

“...On beş günden beri memleketimden haber ala 18 Ağustos 1932 tarihli Servetifünun Gazetesi mamıştım. Bugün Paris sefaretimizde layık olma - dığım kıymetkâr iltifatınızı gazetelerde gördüm. - Meserretimden ağladım. Bu muvaffakiyetim sizin memleket kadınlığına telkin ettiğiniz fikirler eseridir. Tanrı’nın sizi üzerimizden eksik etmemesi temenni - yatını yad etmekteyim. İhtiramatımın kabulünü rica - “...Temiz duygularınızı bildiren telyazınızı aldım. Maz - ederim efendim.” hariyetiniz münasebetiyle memleketimiz ve Türk ka dınlığı hakkındaki saygılı intibalarınızdan ve şahsıma (Keriman Halis’in, Atatürk’ün demecini okuduktan dair kalbi sözlerinizden mütehassıs oldum. Mütealli sonra kendisine yolladığı telgraf) olduğunuz maddi ve manevi kıymet ve fazilet içinde mes’ud olmanızı dilerim kızım.”

(Atatürk’ün, Keriman Halis’in telgrafına cevabı)

Keriman Halis, Belçika’da gerçekleşecek Dünya Güzellik yarışmasına uğurlanıyor.

B+ İLKBAHAR 17 Sanatçı gözüyle

“Resim benim için hayatın ihtiyacı”

Söyleşi: NAZAN ORTAÇ Fotoğraf: BURAK KARA

Can Yücel’in kızı ressam Su Yücel, alışılagelmiş sanatçı profilinden farklı bir portre çiziyor. Kendisini atölyesine kapatmıyor, aksine insanlarla iç içe olarak üretiyor. Çünkü onun için resimden önce “duygu” geliyor. Bunun için de geziyor, araştırıyor, okuyor, insanları gözlemliyor, onları dinliyor.

öyleşi öncesi Su Yücel’le sohbet ediyoruz... Günümüzün si- Dün, İz TV’de yayınlanan programınızın bir bölümüne denk geldim, yasi koşullarının nasıl toplumsal değişiklikler yarattığını ko- daha önce izlememiştim. Çok keyifli olmuş, nereden çıktı bu fikir? nuşuyoruz... “Hani yaramaz çocuklar yuvadan atılır ya” di- Fikir, İz TV’den çıktı. Ben, “Nasıl yaparım” diye düşündüm önce, ama sev- yor, “Biz de atıldık artık yuvadan! Bunu kabul etmemiz la- dim. Bir yıldır da devam ediyor. Sadece üç program yaparım demiştim zım. Artık yeni bir düzen var ve bu yeni düzende bizim bir- ama devamı geldi. Bu yaz da, Milas ve Ödemiş Birgi’ye gideceğiz. likte hareket etmemiz gerekiyor. Ama biz hâlâ birlikte ha- reketS edemiyoruz, birlikte iş yapamıyoruz” diye çok doğru bir saptama- Seyahat etmeyi seviyorsunuz o halde... da bulunuyor. Evet, severim. Sadece bu filmler için değil, ben aslında seyahat ederken de öyle gezerim. Mesela Tire’ye gidiyorum; Tire’de ne var, dokuma var... “Birlikte” üretmek, Su Yücel’in çok iyi bildiği bir şey. Yıllardan beri sos- Hadi, dokuma atölyelerini gezeyim, derim. Gittiğim yerde kim ne yapıyor- yal çalışmalar yapıyor; bazen kadınlarla bazen çocuklarla biraraya gele- muş diye bakarım; heykeltıraş neredeymiş, marangoz neredeymiş... Şim- rek resim yapıyor, “sanat”ın kıyısından köşesinden geçmeyen insanlara di beni sadece kamera takip ediyor. hayatın kendisinin “sanat” olduğunu anlatmaya çalışıyor. Tıpkı, Cumhuri- yet tarihinin efsane Milli Eğitim Bakanı, dedesi Hasan Ali Yücel’in yaptı- Filmin metinlerinden çok etkilendim. Çok iyi yazı ğı gibi... Sanatı, eğitimi, hayatın içine katmak, bunların bir ihtiyaç olduğu- yazıyorsunuz. Neden yazıyı değil de, resmi seçtiniz? nu göstermek... Ben yazı yazmasını, yazıyı seviyorum. Çünkü kendimi anlatmasını seviyo-

18 B+ İLKBAHAR rum. Daha doğrusu; yazı yazarken ya da resim yaparken duygunun içine girmesini bildiğim için, yazıyı da daha yazmadan ne anlatmak istediğimi biliyorum. Resim yaparken de bu böyle, yazıda da... Zaten filmden daha uzun sürüyor yazılar. O yüzden kendime zaman bırakıyorum. Çekimden- se, onun ön yazısı, nereye bakacağımı daha uzun çalışıyorum. Bayağı bir senaryosunu kuruyorum. Keyif de alıyorum bundan. “Can Yücel Babanız Can Yücel, sizin için de “Can Yücel” miydi, yoksa sadece “baba” mıydı? sadece babamız değildi... Değildi... Sadece babamız değildi... Yaşarken de bu öyleydi. Çünkü pay- Her şeyi konuşup, laştığımız noktalar çok fazlaydı. Sen-ben gibi, birlikte konuşabildiğimiz bi- riydi. Çünkü o da dertlerini anlatabiliyordu, sıkıntılarını... Ebeveyn gibi de- fikrimizi de ğil de; her şeyi konuşup, fikrimizi de hep sorduğu için herhalde, daha ziya- hep sorduğu için de arkadaş gibiydi. herhalde, daha ziyade Anneniz ressam Güler Yücel; onunla ilişkiniz nasıldı? arkadaş gibiydi.” Ressam olması, sizin resmi seçmenizde etkili oldu mu? Annem Akademi’den, Bedri Rahmi’den... Onun da atölyesi var Datça’da. Hâlâ birlikte oturur konuşuruz, “Şunu şöyle mi yapalım” diye sorarım. Ge- netik çok önemli bence. Ama çevre de çok önemli. Üç jenerasyon sanat- çı olmanın getirdiği zenginlik var. Mesela çocukken karar veriyorsunuz; sonuçta biliyorsunuz ne yaşadığınızı. Sadece aile değil, çevreden de çok sanatçı geldiği için, heykeltıraşını da tanıyorsunuz, ressamını da... Bunlar çok büyük zenginlik. Nasıl bir şey olduğunu çocukken kavrayabilmek çok Hoca’yla (Algan) birlikte... Ekip olunca fikir de çok oluyor... Kendi yaptığım önemli bir şey bence. işte ve bu yaptığım filmlerde de şu kanaatteyim: Bir kere önemli olan bir evkadınına, bir marangoza resim yaptırtmak, onların sanatçı olmasını sağ- Genelde resim sanatçılarının “ıssız ressam” profilleri vardır. lamak değil. Ben, sanatın insanları daha iyiye götürdüğüne inanıyorum. Ancak siz sosyalsiniz ve dışarıdan besleniyorsunuz. Yaptığı her işin sanat olduğunu, yaratıcılık olduğunu anlatmak istiyorum. Çocukluğunuz büyük bir aile ve kalabalık bir sosyal Kendim için de istiyorum bunu. Onlardan da çok şey öğreniyorum. Mese- çevrede geçtiği için herhalde... la o kadar güzel imgeler bulabiliyorlar ki, o imgeyi arasanız da bulamazsı- Evet, ben çocukken çok sosyaldim. Ama şimdi o kadar sosyal değilim as- nız! Belki Türkiye’de anlaşılmadı bu işler. Çok güzel bir koleksiyonum var, lında... Resim kapalı bir şey, tek başına yaptığınız bir şey. Ben gerektiğin- sanatçıların burada yapılanlara bakması gerekiyor. Çünkü çok fazla imge de atölyemde kendi başıma çalışmayı, gerektiğinde hayatın içinde insan- var. Şiir gibi düşünün... Mesela bir kadın “cümle kapısı” yaptı, aynı Klee larla birlikte hareket etmeyi seviyorum. Çünkü gerçek hikâyeler orada ya- gibi bir resim vardı! Kadın hayatında resim görmemiş. Bence Klee gör- şanıyor. Yaşamın kalbi bence sokaklarda atıyor. Aslında her şeyin ortak seydi, çıldırırdı! Ben yaşanmamış hiçbir şeyi tuvalime aktarmak istemiyo- yapılması gerekiyor. Tıpta araştırma yaparken de, tek başına bir şey olamı- rum. Resim benim için bir ayna. Kendime ve hayata tuttuğum. Bu anlam- yor! Ortaklık çok önemli; geçiş, disiplinler arası işbirliğinin gelişmesi lâzım. da insanlarla birlikte üretmek benim duyarlılığımın güçlenmesine, önyar- Enerjilerin birleşmesi gerektiğine inanıyorum. Sonuçta evet, resmi tek ba- gılarımı yok etmeye, acıyı anlayabilmeme ve o insanlarla empati kurmama şına yapıyorsunuz, ama onun etrafında dönen şey çok önemli. yarıyor. Bu da resimlerime yansıyor.

Sık sık sosyal projelerde yer almanızın sebebi de bu sanırım... Siz yakın zamanda Tarlabaşı Toplum Merkezi’nin daveti Ben ortaklaşa iş yapmayı seviyorum. Tiyatro da yaptım ben, Beklan üzerine burada yaşayan kadınlarla atölye çalışmaları

B+ İLKBAHAR 19 yaptınız. Şimdi “kentsel dönüşüm” nedeniyle bu semt Çok detaylı çalıştığınızı biliyorum, ana fikrin temeli boşaltılıyor. Ne hissediyorsunuz, harcanan toplumsal olmasına önem veriyorsunuz. Nasıl bir ön hazırlık çabaların, verilen emeklerin hiç dikkate alınmaması çalışması yapıyorsunuz? sizi üzüyor mu? Evet, benim için çok önemli... Eskizler çıkartıyorum, üzerinde çalışıyorum. Ben onu Sulukule’de de gördüm. Bir altı ay sonra gittiğimde; daha önce- Yazıları önce iyi bir okuyorum. Ben duygu üzerine gittiğim için, önce o den tanıştığım, birlikte resim yaptığım bir sürü kadın vardı, kimse kalma- duyguyu derinleştirmeye çalışıyorum. Mesela Milas’ta dokuma da bir sa- mış! Boş bir şehir gibi... “Kentsel dönüşüm”, sonunda bütün kültürün git- nat, hayatlarında bunu ihtiyaç haline getirmişler. Kalkıyor, sabahtan akşa- mesi demek. Sulukule’de olan da bu! Bir insanı bir yere götürünce yeni ma kadar dokuyor... Onlara ne getiriyor, bunu göstermek istiyorum. bir hayat kuruluyor, ama bu sistem bütün şehrin dokusunu alıyor. Sadece mimari olarak güzel evler meselesi değil ki bu! Yaşayanlarla, insanla ku- Sadece ortadaki ürünü değil, yaratanı ve o süreci de resmin ruluyor şehirler, onun korunması meselesi! Bir de tabii doğa işin içinde... içine alıyorsunuz... Sadece bina meselesi, rant meselesi değil, bir daha yenileyemeyeceği- Evet, yaratırken ne hissediyor? Yaratıcılıkta ne hissediyor? Tüm bunları miz bir şeyi, doğayı yok etmeye başlıyoruz. Düşünmeden yapılıyor... Sa- anlatmak ve aktarmak benim için önemli... dece İstanbul için değil, bütün Türkiye için... Sular da gidiyor, SİT bölgeleri de gidiyor... Her şey otel mi olacak yani? Otelde hayat geçmiyor! Sadece Çok renkli çalışıyorsunuz, içiniz de biz yaşamıyoruz burada, bizden sonra çocukları düşünmek de gerekiyor. böyle renkli mi? Madem Osmanlı’nın çocuklarıyız, o zaman Osmanlı’nın camisini de, çeş- Renkli... Bir arkadaşım vardı, “Su dünyayı ne kadar renkli görüyor, ben gö- mesini de korumamız gerekiyor. Ama korumuyoruz bir şekilde. Ben çeş- remiyorum” diyordu. İçsel bir şey o, kendiliğinden olan bir şey. meler üzerinde çalıştım; birkaç tane çeşme tamir edilmiş, birçoğu da kal- dırıma gitmiş! Tarihimize sahip çıkmaya kalkıyoruz, onu da beceremiyo- Pozitiflik fışkıyor... ruz. Önem vermediğimiz için değil, bilincimiz yok. Öyle mi? Siz izleyici olarak öyle mi görüyorsunuz?

Babanızın vasiyeti vardı; tohum bankası projesi... Hepsi değil, belki dönem dönem daha karamsar... Var Bu fikir nasıl doğdu? mı dönem dönem çalıştığınız teknikler, yoksa karışık mı 90’larda bankalar batıyordu, herkes banka falan kuruyordu. Babam da çalışıyorsunuz? dedi ki: “Biz de bari toplanalım bir tohum bankası kuralım”... Çok doğru Karışık çalışıyorum, ama mesela bu filmin parçalarını yapıyorum şimdi. bir şey, çünkü tohum da yok oluyor. Anadolu’nun gerçek tohumu yok olu- Gittiğim anları birleştirerek bir şey yapacağım. Beni etkileyen noktaları yor. Karpuz alıyorsanız, bir sene sonra üretemiyorsunuz. Sadece bugünle birleştireceğim. yaşanmayacağını öğrenmemiz gerekiyor. Biz de geçen yıl babamın ölüm yıldönümünde bunun farkındalığını yaratmak istedik. Babanızın mezarı geçtiğimiz yıl vandalca bir saldırıya maruz kaldı. Ben haberi okuduğumda müthiş bir üzüntü Can Yücel’in kızı olmanız sanat hayatınızda size bir avantaj sağ- ve öfke duydum. Siz nasıl başa çıktınız bu duygularla? ladı mı, ya da tam tersi ciddiye alınmama endişesi taşıdınız mı? Çok incitici bir şey... Müthiş bir şey, “Bu olamaz” dediğiniz... Nasıl bir duy- Resim yapmak, benim için yeme içme gibi bir şey. Yapmadığım zaman çok gudur ki; ölen bir insan, 12 sene olmuş, ona rağmen o insanı iki kere öldür- rahatsız olduğum bir şey. Ben kendimi sanat dünyasının içinde pek sorgu- mek... Cansız bir bedene; taş, toprak olmuş bir bedene tekrar bir hınç duy- lamadım; bilmiyorum, onlara sormak lazım. Ben kendimde öyle bir endişe mak, bunu anlaması zor... Bu, çok kötü bir his... B+ taşımadım. Hayatımı öyle yaşamadığım için, çok sanatçı edasını taşımadı- ğım için herhalde. Kendimi ifade ettiğim bir alan olduğu için, resim yapmak önemli. Hayatın ihtiyacı gibi bir şey... HERŞEY SENDE GİZLİ

Dedeniz, Cumhuriyet tarihinin en önemli Milli Eğitim Yerin seni çektiği kadar ağırsın Kanatların çırpındığı kadar hafif.. Bakanlarından Hasan Ali Yücel... Köy Enstitüleri’nin Kalbinin attığı kadar canlısın Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... kurucusu, büyük eğitim reformlarına imza atmış, hayatını toplumun ilerlemesine adamış. Siz de onun mirasını Sevdiklerin kadar iyisin Nefret ettiklerin kadar kötü.. sürdürüyorsunuz bir nevi... Ne renk olursa olsun kaşın gözün Karşındakinin gördüğüdür rengin.. Dedemin yaptığı şuydu; eğiti- Yaşadıklarını kar sayma: mi, sanatı yaşamın içine sok- Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; mak. Sanatın bir ihtiyaç olduğu- Ne kadar yaşarsan yaşa, nu kabul etmek ve bunu göster- Sevdiğin kadardır ömrün.. mek. Zaten ben de onu anlat- Gülebildiğin kadar mutlusun Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin

mak istiyorum. Ben kendi ça- Sakın bitti sanma her şeyi, pımda anlatmak istiyorum tabii, Sevdiğin kadar sevileceksin. benim hiçbir gücüm yok. İnsan- Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer lar sanatın bir ihtiyaç olduğunu Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın Bir gün yalan söyleyeceksen eğer gördüklerinden sonra, bu bina- Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. ların , yaşamın da değişeceği- Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret ni bilirler. En önemli şey, ihtiyaç Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın duymak. Bir sürü insan var, hiç- Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. bir şey yapamamış gibi hissedi- Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. yor. Ben onlara, yapabildiklerini Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin.. göstermek istiyorum. İşte budur hayat! İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın Şimdi neler üzerinde çalı- Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün şıyorsunuz? Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun Çiçek sulandığı kadar güzeldir Ödemiş Birgi’deki Çakırağa Ko- Kuşlar ötebildiği kadar sevimli Bebek ağladığı kadar bebektir nağı, Milas halıları ve Zonguldak Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren, Ressam Su Yücel’in eserleri, babası Can Yücel’in üzerine çalışıyorum. Sevdiğin kadar sevilirsin... kitap kapaklarını da süslüyor

20 B+ İLKBAHAR “Beşiktaş, çocukluğumu hatırlatıyor” “15 yıldır Beşiktaş’ta oturuyorum. Sahilini, pazarını, çarşı- sını çok seviyorum... Beşiktaş Pazarı bir kere benim için çocukluğum gibi. Her yeri modernleştirdiğimiz için, bura- sı eskide kalmış gibi... Bir de Beşiktaş Müzesi’nin benim için önemli bir yeri var. Babam bizi alıp götürmüştü, 7-8 yaşlarındaydım. Babamın büyükdedesi Ali Bey, Ertuğrul Fırkateyni’nin süvarisi. Bu kazada hayatını kaybetmiş. Ba- bam onun resmini göstermişti. Çok yakışıklı, çok güzel bir Can Yücel’den adamdı… Müzenin yanından geçerken, sanki büyükdede- “Küçük Kızım Su’ya”... min orada olduğunu düşünürüm, her defasında ona bir se- lam veririm. Halbuki Japonya’da kalıyor, denizde ölüyor... Bir derin uykudaydım ölümün içinden Beşiktaş’ı bana çocukluğumu hatırlattığı için seviyorum. Açtım ki gözlerimi Bir suyun gölgesi gibi

Kırpıntı gibi her tarafı hallettiğimiz için, buranın korunmuş- r u m Kendisi adeta bir suyun İ luğunu seviyorum... Çok da söylemek istemiyorum aslın- T tİn da, orayı da hallederler diye korkuyorum, çok reklamını Ayakucunda sen oturuyorsun t a a yapmayalım!” Şiir getirenlerin çok olsun çocuğum! Al Fotoğraf: Fotoğraf:

Can Baba’ya “hürmetler!” r u m İ T tİn t a a Al otoğraf: otoğraf: F

“Ustalara Saygı” toplantılarının 23 Ocak 2012 konuğu, şiirleri kadar katılarak ustayla ilgili duygu, düşünce ve anılarını seyircilerle paylaştı. Shakespeare’den “Türkçe söylediği” oyunlarla da gönlümüzde farklı bir yeri olan Can Yücel oldu. Can Yücel’in sesinden şiirlerin de dinlendiği gece, ustanın yaratımların- dan, aralarında “Değişik” ve “Yapraktı”nın da bulunduğu şiirleri müzik- Beşiktaş Belediyesi tarafından yedi sezondur düzenlenen “Ustala- le buluşturan Derya Köroğlu’nun şarkılarıyla renklendi. Can Baba’nın ra Saygı” toplantıları, 23 Ocak Pazartesi günü şiirimizin “Can Baba”sı albümünden karelerin izlendiği “Ustalara Saygı” toplantısında, şairle Can Yücel için düzenlenen geceyle sürdü. Faruk Şüyün tarafından 1971 yılında sürgün edildiği Adana’da tanışan ve çeyrek asır sonra onun hazırlanan etkinlikte konuklar; taşlama ve toplumsal duyarlılığın ağır belgeselini yapan Nebil Özgentürk’ün filminden bölümler de gösteril- bastığı, dilimizin her türlü zenginliğinden yararlanmasını bilen şiirlerin di. Kemal Kocatürk’ün bu sezon seyircilere sunduğu “Can” adlı oyun- yaratıcısı Can Yücel’e “hürmetler” sunuldu. dan tadımlık bir bölüm yorumladığı etkinlik; Can Yücel şiirleriyle tiyat- ro, müzik, sinema ve edebiyatı buluşturan bir sanat şölenine dönüştü. Melih Cevdet Anday Sahnesi’nde düzenlenen “Ustalara Saygı” top- lantısını, Can Yücel’in dizelerinden örnekler de yorumlayacak olan Etkinliğin hazırlık aşamasında yer alan Su Yücel, geceyi çok beğen- Tuna Egemen sundu. Şiirlerinin yanı sıra Shakespeare’in sevilen eser- diğini söyleyerek, şöyle konuştu: “Babamı iyi anlattılar, güzel anlattılar. lerini “Can Yücel’in söyleyişiyle” âdeta yeniden yazan şair için hazırla- Çünkü babam çok şey yaptı; hem tiyatro yaptı, hem politika yaptı, hem nan geceye; Ataol Behramoğlu, Cengiz Bektaş, Derya Köroğlu, Enver şiir yaptı, zaten anlatılması zor bir adam. Bir de dedik ki gençlerden biri Ercan, Halit Kıvanç, Kemal Kocatürk, Nebil Özgentürk, Pelin Batu, Su olsun, o da anlatsın. Babamın farklı yönlerini anlatalım. O açıdan çok Yücel, Ruşen Aktaş, Turgay Fişekçi ve Yavuz Tanyeli konuşmacı olarak derli topluydu, çok güzel hazırlanmıştı. Çok sevdim, mutlu oldum…”

B+ İLKBAHAR 21 Semt

Her gün sabah ve akşamları yüz binlerce insanın işlerine ve okullarına gitmek için kullandıkları Barbaros Bulvarı, Cihannüma Mahallesi’nin tam ortasından geçer.

22 B+ İLKBAHAR “Tüm dünyayı gören” semt Cihannüma

Yazı: METEHAN TOKGÖZ Fotoğraf: Alaattİn Tİmur, Cengİz Kahraman Arşİvİ

Cihannüma semti, yapılaşmanın olmadığı dönemlerde İstanbul manzarasının en güzel izlendiği bölgelerden biriydi. Günümüzde semt, iş merkezleri, eğitim kurumları kafeleri ve restoranlarıyla İstanbul’un en işlek ve canlı bölgelerinden biri.

stanbul’un en eski semtlerinden biri olan Beşiktaş’ın tarihi dar devam eder. İstanbul imar faaliyetleri dâhilinde bulvarın yapımı- mahallelerinden Cihannüma; Yıldız, Abbasağa, Sinanpaşa na Adnan Menderes döneminde, 1957 yılında başlanmıştır ve bu ta- ve Dikilitaş semtleriyle komşudur. Her gün sabah ve akşam- rihten sonra bölgede köklü değişiklikler meydana gelmiştir. İmar faa- ları yüz binlerce insanın işlerine ve okullarına gitmek için kul- liyetleri kapsamında 1956-1958 yılları arasında sahil yolu genişletil- landıkları Barbaros Bulvarı, Cihannüma Mahallesi’nin tam miş ve Beşiktaş Meydanı’nın çevresinde büyük yenilikler gerçekleş- ortasından geçer. “Cihannüma” Farsça bir kelime olup her miştir. 1960’lara kadar çok az sayıda binanın bulunduğu mahallede, yanıİ görmeye elverişli, camlı çatı ya da taraça, kule anlamına gel- bulvarın iki yanında yer yer dutlukların, çayır ve bahçelerin içinde kü- mektedir. Özellikle eski İstanbul mimarisinde evin çatı katındaki ge- çük evler varken; 1960’lardan sonra semtte hızlı bir yapılaşma ve de- nellikle kule biçiminde her tarafı camlı odaya verilen isimdir. Aynı za- ğişim süreci başlamış ve semt günümüzdeki halini almıştır. manda “dünyayı gören” anlamını taşımaktadır. Yoğun yapılaşmanın olmadığı zamanlarda buradan İstanbul manzarasını izlemeye doyum Bulvardan yukarı doğru çıkıldığında, Beşiktaş Meydanı’nın bitimin- olmazmış. O nedenledir ki “Tüm cihanı gösteren geniş manzara” yani den itibaren 1960’lardan sonraki yapılaşma görülmeye başlar. Zaman Cihannüma adı verilmiş bu mahalleye. içerisinde bu bölge, hem iş hem de eğitim amaçlı kullanılan binaların hâkimiyeti altına girmiştir. Her ne kadar ticari ve eğitim amaçlı bina- Barbaros Bulvarı lar yoğun olarak bulunsa da Beşiktaş’ın en eski yerleşim yerlerinden Cihannüma Mahallesi, Barbaros Bulvarı’nın başından başlayıp Yıl- biri olan Serencebey’de ve Abbasağa Parkı çevresinde, İstanbul’un o dız Köprülü Kavşağı’na kadar uzanan yerleşim alanıdır. Eskiden Yıl- eski samimi ve sıcak komşuluk ilişkileri hâlâ devam etmektedir. dız Yokuşu veya Yıldız Yolu olarak bilinen Barbaros Bulvarı, Beşik- taş Meydanı’ndaki anayol kavşağından başlayıp Zincirlikuyu’ya ka- Barbaros Bulvarı boyunca sol tarafta binalar devam ederken; sağ ta

B+ İLKBAHAR 23 “Yapılaşmanın az olduğu dönemlerde Cihannüma, İstanbul manzarasının en güzel izlendiği bölgelerden biriydi.”

Barbaros Bulvarı ve tramvay deposuyla Beşiktaş Meydanı. 1911 yılında açılan Beşiktaş tramvay deposu 1960’lı yıllara kadar hizmet vermiştir. rafta şehrin gürültüsünden, temposundan kısa süreliğine uzaklaşmak is- Yokuşu’dur. Barbaros Bulvarı’na paralel olarak uzanan Serencebey Yo- teyenlerin nefes alabilecekleri Yahya Kemal Beyatlı Parkı yer almaktadır. kuşu, Cihannüma Mahallesi’nin doğuda sınırı konumundadır. Öyle ki Mahalle zamanla iş merkezleri ve eğitim binaları ile kuşatılmış ve bu doğ- Yıldız’a doğru uzanan yokuşun, sol tarafındaki binalar Cihannüma’ya, sağ rultuda ekonomik olarak da gelişme göstermişti. Özellikle öğrenciler ve tarafındaki binalar ise Yıldız Mahallesi’ne dâhildir. çalışanlar için öğle tatillerinde, işten sonra arkadaşları ile birlikte ya da yal- nız başlarına keyifli vakit geçirebilecekleri pek çok kafe ve restoran bulun- Serencebey Yokuşu, son yıllarda öğrencilerin rağbet ettiği, komşuluk iliş- maktadır. Cihannüma Mahallesi’nin çevresinde birçok üniversite bulun- kileriyle Beşiktaş’ın samimi havasını hissettiren, kendine has karakte- masından dolayı hem yolu Cihannüma’dan geçen hem de burada oturan genç nüfus oldukça fazladır ve bu mekânlar çeşitlenmekte, sayıları sürek- ri olan bir bölgedir. Buranın bir diğer önemli özelliği de adını ilçeden alan li olarak artmaktadır. Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün ilk kurulduğu yer olmasıdır. Kulübün te- meli, 1902 yılında Medine Muhafızı olan Osman Ferit Paşa’nın konağının Serencebey Yokuşu ve BJK’nin temeli bahçesinde, 22 kişilik bir grubun haftanın bazı günlerinde jimnastik yap- Cihannüma Mahallesi’nde ilk akla gelen yerlerden biri Serencebey masıyla atılmıştır.

24 B+ İLKBAHAR Ertuğrul Tekkesi Külliyesi Sultan Abdülhamit’in 19. yüzyılın sonlarına doğru Yıldız Sarayı’na ta- şınmasından sonra, Serencebey Yokuşu ve civarına saray çalışanları- nın köşkleri yapılmaya başlanmış ve bölge yoğun bir yerleşim alanı ha- line gelmiştir. Yahya Kemal Parkı’na gelmeden hemen önce Barbaros Bulvarı’ndan Yıldız’a doğru giren sokak, bu döneme ait önemli bir eseri, Ertuğrul Tekkesi Camisi’ni barındırmaktadır. Bu yeşilimsi renkli düz çatı- lı ve taş minareli ahşap camiyi, II. Abdülhamit, Osmanlı Devleti’nin kurucu- su kabul edilen Ertuğrul Bey adına 1887 yılında yaptırmıştır. Başlangıçta, cami-tevhidhane, selamlık, harem ve misafirhane bölümlerinden oluşan tekke, daha sonraki yıllarda türbe-kitaplık-çeşme üçlüsü ile donatılmış- tır. Birbiriyle bağlantılı olan bu bölümlerin tasarımı ünlü mimar, Raimondo d’Aronco’ya aittir.

Genel olarak külliye vazifesi gören binaların duvarları kâgir, çatıları ahşap- tır. Kadınlar mahfelinin kafeslerini, bir marangoz ustası olan Abdülhamit Han tarafından yapılmıştır. Tekkeler kapatıldıktan sonra binaların mülki- yeti Vakıflar İdaresine geçmiş, cami-tevhidhane dışında kalan bölüm- ler 1957’ye kadar Şair Nedim İlkokulu olarak kullanılmıştır. Yapılar ilkoku- lun başka yere taşınmasıyla cami olarak ibadete açılmıştır. Ertuğrul Tek- kesi Külliyesi’nin üst tarafındaki arazide metruk durumda olan biri taş biri kagir iki bina vardır. Barbaros Bulvarı’ndan geçen pek çok kişinin merak ettiği bu yapılar, Ertuğrul Tekkesi Külliyesi’nde faaliyet gösteren Şazeli Tarikatı’nın vaktiyle misafirhaneleri olarak kullanılmıştır. B+

Ertuğrul Camii

Yıldız (Hamidiye) Camii Cihannüma Mahallesi’nin önemli yapılarından biri de Yıldız (Hamidiye) Camii’dir. Cami, Barbaros Bulvarı’nın kuzey kesiminde Yıldız Sarayı yolu üzerindedir. Orijinal ismi Hamidiye Camii olmasına rağmen halk arasında Yıldız Camii olarak anılmaktadır. Bir suikasta uğrama korkusu nedeniyle sahildeki saraylarda oturmaktan çekindiği için Yıldız Sarayı’na yerleşen II. Abdülhamit, cuma selâmları için de aynı şekilde sahil camilerini kullanmak istememiş ve kendi adına bu camiyi yaptırmıştır. 1885-1886 yılları arasın- da inşa edilen Hamidiye Camii, Osmanlı’nın batılılaşma dönemi içerisinde yapıldığı için, mimarisi klasik Osmanlı üslûbundan oldukça farklıdır. Ek- lektik stil özellikleri sergileyen caminin ön avlusunda ise zarif barok süs- lemeleri ile bir saat kulesi yer almaktadır. Caminin ve saat kulesinin mima- BJK’nin temeli 1902 yılında Serencebey Yokuşu’ndaki Osman Ferit Paşa’nın konağının bahçesinde, 22 kişilik bir grubun haftanın bazı günlerinde rı Sarkis Balyan’dır. jimnastik yapmasıyla atılmıştır.

B+ İLKBAHAR 25 Barbaros Bulvarı ile Cihannüma İstanbul’un en işlek ve canlı bölgelerinden biridir.

Barbaros Bulvarı ve Beşiktaş Meydanı

Cihannüma Muhtarı Ertan Kurtlutepe Doğma büyüme Cihannümalı olan Ertan Kurtlutepe, yedi yıldır mahallenin muhtarlığını yapıyor. Çocukluğundan beri Cihannüma’nın ve Beşiktaş’ın gelişi- mine tanıklık etmiş. Ertan Bey’in Serencebey Yokuşu’nun hemen alt paralelin- de olan bürosu, sahibi olduğu iş yerinin deposu iken muhtar seçildikten sonra büroya çevrilmiş. 1952 doğumlu olan Ertan Bey, ilkokulun birinci dönemini şim- di Ertuğrul Tekkesi Camii’nin bulunduğu külliyedeki Şair Nedim İlkokulu’nda okumuş. İkinci dönem okul kapatılmış ve öğrenciler de başka ilkokula gönderil- miş. Ertan Bey, Ertuğrul Bey Külliyesi’ndeki yapıların ve caminin yan tarafındaki arazide bulunan bakımsız haldeki eski kâgir ve ahşap yapıların herkes tarafın- dan merak uyandırdığını söylüyor; Cihannüma’da okul sıkıntısı olduğunu söyle- yen Ertan Bey, mahalledeki bu iki yapının ve arazilerinin okul olarak kullanılma- sının çok faydalı olacağını düşünüyor. Yıldız Teknik Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi ve Mimar Sinan Güzel Sanat- lar Üniversitesi’nde okuyan İstanbul’un uzak yerlerinden ya da şehir dışından gel- miş pek çok öğrenci- nin de bu bölgeye ta- şındığını dile getiren Kurtlutepe, bu öğren- ci yoğunluğunun ma- halledeki genç nüfusu oldukça arttığını ve bu nüfusun sürekli sirkü- lasyon halinde oldu- ğunu ekliyor.

Barbaros Bulvarı

26 B+ İLKBAHAR Osman Hamdi Bey Sokağı

Barbaros Bulvarı’ndan Yıldız’a çıkarken Abbasağa Parkı’na doğru ilk sokağın girişinde “Ressam Hamdi Bey” levhasını görmüşseniz, söz konusu Hamdi Bey’in ülkemizin ilk Arkeoloji Müzesi’nin ve Devlet Gü- zel Sanatlar Akademisi’nin kurucusu ünlü ressam Osman Hamdi Bey olduğunu hemen anlamışsınızdır. Cihannüma Mahallesi’ndeki Osman Hamdi Bey’in ismini taşıyan işte bu sokak, ünlü ressamımızın doğduğu ve büyüdüğü evin bulunduğu sokaktır.

Beşiktaş gibi köklü bir tarihe sahip semtlerde, sokak levhaları alelade konulmuş isimleri taşıyan adres göstergeleri değildir sadece… Çoğu isim, keşfedilmeyi bekleyen bir kültür mirasına işaret eder. Osman Hamdi Bey ise, arkeolog ve müzeci kimliğiyle bu kültür miraslarını orta- ya çıkarma ve aktarma konusunda kuşkusuz ülkemize en büyük katkı- larda bulunan isimlerden biri olmuştur.

İlköğretimini Beşiktaş’ta alan Osman Hamdi Bey, hukuk öğrenimi için Paris’e gitmiş, fakat resme olan tutkusu daha ağır bastığı için Güzel Sa- natlar Okulu’na devam etmiştir. Yurda döndükten sonra çeşitli devlet kademelerinde görev alan ünlü ressamımız, Padişah’ın şahsi emri ile Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) müdürlüğüne getirilir ve Os- man Hamdi Bey ile müzecilik yeni bir boyut kazanır. Bu dönemde ilk Türk bilimsel kazılarını da başlatan Osman Hamdi Bey, çok önemli ar- keolojik başarılara imza atar. Osman Hamdi Bey, arkeoloji ve müzecilik çalışmalarını sürdürürken resim çalışmalarına da devam etmiş, resim ve arkeoloji alanındaki çalışmaları ile uluslararası bir üne sahip olmuş- tur. “Kaplumbağa Terbiyecisi” isimli eseri, bugün Türkiye’deki en paha- lı tablolardan biri olma özelliği taşıyor. Fotoğraf: Erdem Aydın

Taksim Pera Müzesi’nde 15 Ekim 2011 - 8 Ocak 2012 tarihleri arasında düzenlenen “Osman Hamdi Bey ve Amerikalılar” isimli sergide Osman Hamdi Bey resimleri, 19. yüzyıla ait arkeolojik fotoğraf ve çizimler, mektuplar, seyahat günlükleri ve ilk kez sergilenen arkeolojik eserler yer aldı. Fotoğraf: Erdem Aydın Osman Hamdi Bey, Nemrut Dağı’nda, 1883.

B+ İLKBAHAR 27 Yıldönümü

Nâzım Hikmet 110 yaşında

Yazı: B+ Fotoğraf: Alaattİn Tİmur, ŞENOL KAŞIKÇI

Nâzım Hikmet’in 110’uncu doğum yıldönümü Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı ve Beşiktaş Belediyesi’nin ortaklaşa düzenledikleri etkinliklerle kutlandı.

âzım Hikmet’in 110’uncu doğum yıldönümü Nâzım Hik- yorum. Ona çok acı çektirdik. Yıllar sonra yurttaşlık hakkını alabilme ola- met Kültür ve Sanat Vakfı ve Beşiktaş Belediyesi’nin nağı bulduk. Bizi bağışlasın. Ancak biz vakıf olarak hem şiirleri, hem oyun- ortak çalışmasıyla 15 Ocak 2012 tarihinde gerçekleşti- ları, hem romanlarıyla onun ölümsüzlüğünü sonuna kadar yaşatmaya çalı- rilen etkinliklerle kutlandı. “Nâzım Hikmet Tiyatro Afişle- şacağız. Işıklar içinde yatsın”. ri Sergisi”, “Geçmişten Geleceğe Nâzım Hikmet Pane- Emekli işçi Ramazan Geçenoğlu’nun, Nâzım Hikmet’in “En Mühim Me- li’’ ve “Kardeş Türküler” konserinin yer aldığı etkinliklere sele” isimli şiirini okumasının ardından, etkinliğe katılanlar dağıtılan karan- Nâzım Hikmet Vakfı Başkanı Rutkay Aziz ve aktör Tarık Akan’ın araların- N filleri denize attı ve katılımcılara çay ve simit ikram edildi. da bulunduğu sanat dünyasından birçok önemli isim de katıldı. Nâzım Hikmet’in 110. doğum yıldönümü etkinlikleri Beşiktaş Belediye- Evrensel şairimiz Nâzım Hikmet’in 110. doğum yıldönümü dolayısıyla dü- si Akatlar Kültür Merkezi’ndeki Nâzım Hikmet Tiyatro Afişleri Sergisi’nin zenlenen etkinlikler, sabah saatlerinde Nâzım Hikmet’in ülkeden ayrıl- açılışıyla devam etti. Açılışın ardından edebiyatçı Cevat Çapan, Turgay Fi- dığı nokta olan Tarabya Oteli’nin önünde, denize karanfillerin atılmasıy- şekçi, Doğan Hızlan ve Timur Selçuk’un katıldığı “Geçmişten Geleceğe la başladı. Tarabya Oteli’nin önünde düzenlenen etkinliğe, Beşiktaş Be- Nâzım Hikmet’’ konulu bir panel gerçekleştirildi. lediye Başkanı İsmail Ünal, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, Tarık Akan, tiyatro sanatçısı Rutkay Aziz ve vatandaşlar katıldı. Etkinlikte konu- Kutlama, Beşiktaş Belediyesi Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nde ger- şan Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, Nâzım Hikmet’i sevgiyle an- çekleşen Kardeş Türküler konseriyle son buldu. Etkinlik için MKM sah- dıklarını belirterek, Nâzım Hikmet’in Türkiye’nin en önemli şairlerinden ol- nesine Mehmet Aksoy’un eseri olan; sanatçının 12 Eylül döneminde duğunu, ancak sıkıntılı bir hayat yaşadığını söyledi. yurtdışına çıkartabilmek için alçı panla kaplattığı ve Almanya’da alçılarını tekrar temizleyerek eski haline getirdiği Nâzım Hikmet büstü yerleştirildi. Nâzım Hikmet Vakfı Başkanı Rutkay Aziz ise, ünlü şairin 21 Haziran 1951 MKM’de gerçekleşen Kardeş Türküler konserinde ayrıca Cüneyt Türel ve yılında Türkiye’den ayrıldığını söyleyerek, konuşmasına şu sözlerle devam Işık Yenersu Nâzım Hikmet şiirlerini seslendirdi. B+ etti: “Böylesine bir Türk ve dünya şairine sahip olduğumuz için onur duyu-

28 B+ İLKBAHAR “Şiirleri, oyunları ve romanlarıyla Nâzım Hikmet’in ölümsüzlüğünü sonuna kadar yaşatmaya çalışacağız.” Rutkay Aziz

B+ İLKBAHAR 29 Deneyim

“İlkelerin olacak, seni satın alamayacaklar”

Yazı: Aybüke Sakaoğlu Fotoğraf: Şenol Kaşıkçı

Beşiktaş Kent Konseyi ikinci “Onurlu Yaşam Ödülü”nü Türk basınında soruşturmacı televizyon gazeteciliğini başlatan usta gazeteci Uğur Dündar’a verdi.

30 B+ İLKBAHAR “Saygı, sevgiden önce geliyor. Uğur Dündar mesleğimize saygıyı getirdi.” Halit Kıvanç

B+ İLKBAHAR 31 eşiktaş Kent Konseyi 2010 yılından beri Türkiye Cumhuriyeti’ne onuruyla, azmiyle çalışıp hizmet etmiş çeşitli mesleklerden insanlara “Onurlu Yaşam Ödülü” adıyla bir ödül veriyor. İlk ödülü geçen yıl iletişim dünyası- nın duayeni Prof. Dr. Nermin Abadan Unat almıştı. Beşik- taş Belediye Başkanı İsmail Ünal’ın başkanlığında top- Blanan Kent Konseyi’nin üyeleri 2011 yılı Onurlu Yaşam Ödülü’ne Türkiye’de soruşturmacı televizyon gazeteciliğini başlatan gazeteci, yazar ve televiz- yoncu Uğur Dündar’ı layık gördü. 13 Şubat 2012 tarihinde, Akatlar Kül- tür Merkezi’nde düzenlenen törenin sunuculuğunu Altan Erkekli üstlen- di. Usta gazeteciyi dostları Yılmaz Özdil, Müjdat Gezen, Levent Kırca, Sa- adettin Tantan, Halit Kıvanç, rahmetli Çetin Emeç’in eşi Bilge Emeç, Dr. Eser Alptekin’in yanı sıra salonu dolduran Atatürkçü Düşünce Derneği ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği üyeleri, liseli ve üniversiteli öğrenci- ler yalnız bırakmadı.

Müjdat Gezen’in, Uğur Dündar’ın 1970 yılında yüz binlerce liralık bir teklifi reddettiği bir olaydan sonra usta gazeteci için kaleme aldığı ve tören sunu- cusu Altan Erkekli tarafından seslendirilen şiirle başladı tören:

“Çocuklarıma bu onuru, en değerli miras olarak bırakacağıma emin olun.”

32 B+ İLKBAHAR “İlkelerin olacak / Seni satın alamayacaklar / Aptalların uydur- Geceye eşi ve çocukları Bartu ve Damla ile katılan Uğur Dündar, “Bu ak- duğu atasözlerine inanmayacaksın / ‘Paranın satın alamayaca- şam benim güzel dostlarımın anlattıklarını, sevgili başkanın yazdıklarını ğı şey yoktur, herkesin fiyatı vardır’ gibi sözlere kanmayacak- dinlerken şu kısacık çok fani yaşamımızda hiç olmazsa boşuna yaşama- sın / Onurunla, kimliğinle ve beyninle akıllı yaşayacaksın.” mış olduğumu, yaşlanmak için yaşamamış olduğumu bir kez daha anla- dım. Bu çok büyük bir bahtiyarlık… Ben sizin gerçekleri bilme hakkınıza Törenin ilerleyen dakikalarında Müjdat Gezen, Uğur Dündar’ın Star Ana hiç saygısızlık ve ihanet etmedim. Bunu söylemek kolaydır ama yapmak Haber’i hazırladığı döneme damgasını vuran sokak röportajlarından derle- çok zordur. Bunu yaparken çok acı çekersiniz… Siz eğer topluma hizmet- nen trajikomik bir video sundu. Video sırasında ve sonrasında Gezen’in tek ten başka bir güç tanımazsanız hiçbir güç sizi eğip bükemez… Çok ödül kişilik şovu izleyenleri kahkahaya boğdu. Usta gazetecinin “beyazcam”daki aldım ama bu çok büyük sorumluluk. Bugüne kadar onurlu bir yaşam sür- serüvenini aktaran bir belgeselin de gösterildiği tören, Müjdat Gezen, Le- düğüme ve çocuklarıma bu onuru en değerli miras olarak bırakacağıma vent Kırca ve Halit Kıvanç’ın esprileriyle renklendi. İki ay önce babasını kay- emin olun. Bundan sonra da omuzlarıma yüklediğiniz bu çok güzel so- beden Yılmaz Özdil’in: “Babam hayatta olsaydı, o da bu onurlu adam için bu rumluluğu tüm gerekliliği ile taşıyacağımdan hiç kuşkunuz olmasın” söz- gece burada olurdu” sözleri ise davetlilerden büyük alkış aldı. leriyle duygularını ifade etti. B+

Törende Uğur Dündar’la anılarını paylaşan Halit Kıvanç, “Saygı sevgiden önce geliyor. Uğur Dündar mesleğimize saygıyı getirdi. Türkiye bir Uğur Dündar yetiştirdiği için bir Türk olarak gurur duyuyorum” sözleriyle Uğur Dündar’ın başarısını vurguladı.

Konuşmasında, Uğur Dündar’ın imza attığı gazetecilik başarılarından söz eden Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, törenin gerçekleştiği 17 Şubat’ın, 1926’da Medeni Kanun’un kabul edildiği tarih olduğunu söyleye- rek, törenin düzenlendiği günün önemini hatırlattı. Ünal: “Asıl olan yaşa- mak değil, onurlu ve cesurca yaşamaktır. Atatürk’ün vizyonuna sahip, onun savunduğu değerlerden güç alan bir Cumhuriyet adamı olan Uğur Dündar, ‘Onurlu Yaşam Ödülü’nü hak eden bir yaşam sürmüştür” sözleriyle usta ga- zeteciye ödülünü takdim etti.

Kimdir?

1943 yılında İstanbul’da doğan Uğur Dündar, Vefa Lisesi’nden sonra İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü’nü bitirdi. 1970 yılında TRT’nin açtığı sınavları kaza- narak, İngiltere’de BBC yayın örgütünün “Televizyonda Yapım- Yönetim” kursuna katıldı. Türkiye’ye döndükten sonra TRT’de yapımcı, yönetmen ve sunucu olarak değişik TV programları- na imza atan Dündar, 1978 yılı Sedat Simavi Vakfı ödülünü ka- zandı. Uğur Dündar daha sonra, İstanbul ve Marmara üniversi- telerinde “TV programcılığı” derslerinde lisansüstü hocalık yap- tı. TRT’de 20 yıl süreyle çalıştı. Uğur Dündar “Arena” programıy- la ülkemizde soruşturmacı televizyon gazeteciliğini başlatan ilk yayıncı oldu.

Dündar, iki kez Sedat Simavi ödülü, birçok kez layık görüldü- ğü Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ödüllerinin yanı sıra ülkemi- zin seçkin üniversitelerinden 300’ü aşkın başarı ödülü aldı. Ulu- sal platformdaki bu ödüllerin yanı sıra Arena ve Uğur Dündar, 1997 Berlin Televizyon Festivali’nin “onur konuğu” oldu. Dün- dar ve ekibi, “organ mafyası” araştırmasıyla da Türk TV tarihin- de ilk kez “The New-York Festivals”de “Finalist Award” ödülü- nü, ayrıca Washington’daki “Uluslararası Araştırmacı Gazeteci- lik Konsorsiyumu-ICIJ”den “Başarı” ödülünü aldı. Uğur Dündar Şubat 2008’den Ekim 2011 yılına kadar Star Televizyonu Ha- ber Grup Başkanı olarak “Uğur Dündar ile Ana Haber Bülteni” ni sundu. Uğur Dündar, Yasemin Baradan Dündar ile evli olup üç çocuk babasıdır.

B+ İLKBAHAR 33 Bir usta

İstanbul’un kültür ve sanat merkezinde bir Beşiktaşlı: İhap Hulusi Görey

Yazı: Etem Çalışkan Fotoğraf: Etem Çalışkan ve ENDER MERTER arşİvLERİ

Ressam ve Hattat Etem Çalışkan, Türkiye’nin ilk grafik sanatçısı İhap Hulusi Görey’in sanat yaşamını ve bir dostu olarak onunla paylaştığı anıları B+ için kaleme aldı.

âbıâlı (Bâb-ı Âli); Anadolu’nun kandillerin- dendir. Sarı, kırmızı, mavi, yeşil, kızıl, ak, karadır renkleri…Ama ışıklıdır. Yolu yokuş- tur. “Bizim yokuş” denince Bâbıâli anlaşı- lır. “Bizim Yokuş”ta Mizah, Karikatür, Tef, Taş, Deve, Diken, Gırgır, Fırt, Markopaşa veB daha birçok dergi ve gazeteler vardır. Bu mizah ve güldürü yayınlarının da bir “babaocağı” vardır. Elbette ki bir de “baba”… Ocağın adı “Akbaba”, babanın adı Yusuf Ziya Ortaç.

Yusuf Ziya Ortaç’ın 1966 yılında basılan “Bizim Yokuş” ki- tabının 288’inci sayfasında İhap Hulusi’nin çizgi portresinin altında şunlar yazılıdır:

“Postacı, büyük, kalın, dışından karton sertliğini veren bir zarf getirdi. Üstündeki pullardan anladım. Almanya’dan gönderilmiş… İçinden bir karikatür çıktı zarfın. Ama bildiği- miz karikatürlerden değil, resim karikatür… Alışmadığımız, görmediğimiz bir sanat işi. Altında imza bile başka türlü. Bir üçgen ve eski harflerle İhap Hulusi. Bu güzel, bu orijinal eser Akbaba’nın birinci yıl koleksiyonundadır. Türk basını ve Türk okuru onun adını ilk defa bizim sayfamızda görmüştü.

34 B+ İLKBAHAR Yalnız ilk defa mı? Hayır, daima ve yalnız Akbaba’da. Aradan birkaç ay geçmişti ancak. Bizim Yokuş’un Aşir Efendi Caddesi’ne sapan köşesin- deki ve Tefeyyüz Kitabevi üstündeki büromuza bir genç geldi. Ama ne genç! Uzun boylu, şık, şık, şık… Çizgi güzeli bir Avrupalı adam. Bu İhap Hulusi imiş. Onunla dostluğumuz kırk üç yaşındadır…”

İstanbul’un Beşiktaş kandillerinden Yusuf Ziya Ortaç’ın kitabındaki İhap Hulusi sayfalarının son cümleleri, kelimeleri, heceleri ve hatta harfleri bile sitem yüklü.

“…O, sesi acıdan katılmış, bunları söylerken ben yüzüne bakmaktan kor- kuyordum, gözlerimdeki yaşı görür diye! İhap Hulusi kendi ölümünü sağ- lığında görmüş adamdı. Acıdan fazla bir şey bu… Dram değil, trajedi de- ğil, ayıp!..”

Ender Merter’in deyimiyle: “Cumhuriyet’i Afişleyen Adam”ın eserine ve şahsına yapılanlar ayıp değil, çok, çok, çok ayıp!.. Gene Ender Merter’in deyimi ile “Müsellesten Üçgene”, afiş ressamı, grafiker, biraz da hattat İhap Hulusi. “Biraz da hattat” değil aslında. Tam bir güzel yazı sanatçısı. Bir afiş ressamı, bir grafiker olarak, yenilikçi bir hattat…

Yıl 1980… Mevsim, “ayva sarı, nar kırmızı”. Beşiktaş Fındıklı’da Güzel Sa- natlar Akademisi… Ki, burada başlar İhap Hulusi’nin yöneticilerle gerginli- ği, yıllar önce… Fındıklı’dan Boğaz’a doğru saraylar, saraylar… Dolmabah- çe Sarayı; Resim Heykel Müzesi… “Ayva sarı, nar kırmızı” güz mevsimi... Kızılcık şerbeti… Limonata.

Turkuaz, hafif çırpıntılı, bazen dalgalı. Hilal kanatlı martılar, suya düşen güz güneşiyle oynaşta… Turkuaz çırpıntılar üstünden, suda kayarcasına hızla İhap Hulusi’nin Atatürk’ün siparişi üzerine, 1932 yılında tasarladığı Marmara’ya açılan karabataklar… ilkokul 1. sınıflarında okutulan Alfabe kitabının kapağı (Atatürk manevi kızı Ülkü’yle...) Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 100. doğum yılı amblem yarışmasına ka- tılan çalışmaların değerlendirilmesinin son toplantısı da bitti Resim Hey- kel Müzesi’nde. Müzenin bahçesinde sohbet ederken, ben, Emin Barın yarıda “Evdedir” yazısını okuduk, kapı ziline bastık. Kapı açılınca Beşik- hocama, Hürriyet Gazetesi’ne 100. yıl için Atatürk takvimi hazırladığımı, taş kandillerinden Emin Barın hocam, yine Beşiktaş kandili İhap Hulusi ile her ay, ressamlarımızın yaptıkları bir Atatürk portresini sayfalarımızda kul- aydınlattılar salonu. Ben ilk kez görüyordum 1935’ten beri tanıdığım bildi- lanmayı; aylardan birinde de İhap Hulusi’nin bir resmini kullanmayı düşün- ğim müselles=üçgen imzanın sahibini. düğümü söyledim. “Ancak kendisi ile hiç tanışmak kısmet olmadı, nasıl bulabilirim?” dedim. Hocam, “Ben de uzun zamandır görüşmedim, hay- İlkokulda ilk gün… İlk “Günaydın öğretmenim” ve “Başöğretmenim”. di İhap’a gidelim” diye cevap verdi. Omuzlarımıza, başımıza, sallanan dal- “Başöğretmen”imin “ALFABE”nin kapağındaki Atatürk. Koltuğunda lardan uçuşan güz kelebekleri de konmuştu. Mengü Ertel gelmedi. Emin oturmuş, iskemledeki küçük Ülkü’ye yazı yazıp okumayı öğretiyor; al bay- Barın hocam ve Namık Bayık ile İhap Hulusi’nin Gayrettepe’deki evine raklı Ankara Kalesi önünde… geldik. Daire kapısında yarım kapak sürgülü ahşap bir kutu vardı. Yarım kapak, kutunun sağ yarısındaki “Evde yok” yazısını kapamıştı. Sol açık Sonra her yerde; tarlada, harmanda, yerli mallar pazarında, bankalarda, Verem Savaş Derneği’nde, Milli Piyango’da, Türk Tayyare Cemiyeti-Türk Hava Kurumu’nda, sağlıkta (gripte, nezlede), halk mekteplerinde, Bey- koz Kunduraları’nda… Eğitimde, sanayide, sosyal hizmetlerde ve Türkiye Cumhuriyeti’nde…

Çalışma odasındayız… Masasının üstü kalem, kâğıt, boya, fırça, yarım ça- lışmalar; duvarlarda afişler; tik tak tik tak ilerleyen bir saat… Çekmeceler- den çalışmaları çıkardı. Tamamlanmış Milli Piyango biletlerini… Başına ge- İhap Hulusi Görey, lenleri, yapılan ayıpları anlattı, anlattı… Atatürk portrelerini çıkardı, masanın üzerine yan yana koydu. Ben bu sergilemede Hürriyet Gazetesi için 1981 50 yıllık bir dönemin yılı Atatürk takvimine alacağım resmi de seçiyordum, açıklama yapmadan. endüstri, kalkınma, ticaret ve sosyal Çaylarımızı içtikten sonra, duvardaki saatin ilerleyen tik takları daha da yüksek sesle duyulmaya başlandı. Ayrılırken, “Yayınlayacağımız tak- yaşamındaki vim için bir Atatürk portresi almaya geleceğim kısa bir süre sonra” de- gelişmelerini dim. “Bekliyorum” dedi. Birkaç gün sonra telefon ettim. Kapıdaki kutu- belgeledi. nun “Evdedir”i açıktı.

“Günaydın efendim” dedi. Kahvelerimizi içtik “Birinci” cigaramızla. Çalış- ma masasına Atatürk portrelerini dizdi. Hepsi de şaheserdi. Birini ayırdık. “Üstad” dedim, “Size ne ödeyeceğiz?” Bu soruyu sorabilmek için yüzüm gözüm boncuk boncuk ter döktü…

B+ İLKBAHAR 35 Etem Çalışkan, İhap Hulusi’nin kendisi için imzaladığı İş Bankası afişiyle.

İhap Hulusi benden de beter; “Monşer”, dedi “Bilmem ki ne istenir? Yıllar- dır bir şey almak isteyen olmadı ki… Kapımı çalan yok.”

“Efendim” dedim, “Zaman zaman sizi bulup gelmek istedim, sizi tanıyanlardan bazıları, “O kimseyle konuşmaz, kimseyi kolay kolay kabul etmez, dediler.” “Nasıl olur monşer? Kapımda, evde isem ‘Evdedir’, değilsem ‘Evde yok’ yazısı her zaman var…”

Atatürk portresini, güzelce bir kâğıda sardım, aldım koltuğuma. Çıkarken, üstadın ağzından zorla da olsa duyduğum bir rakamla ayrıldım. Çok kısa İhap Hulusi Görey’in Halk Mecmuası çalışması

İhap Hulusi Görey’in Milli Piyago İdaresi için tasarladığı bilet çalışmalarından örnekler

36 B+ İLKBAHAR Kulüp Rakısı çalışması

Kızılay için afiş çalışması

Milli Piyango İdaresi 19 Mayıs çekilişi afiş çalışması Türk Tayyare Cemiyeti afiş çalışması

B+ İLKBAHAR 37 İhap Hulusi’nin Etem Çalışkan için imzalayıp hediye ettiği çalışması.

38 B+ İLKBAHAR Tavsiye/Referans Mektubu

2 senedir şahsen tanıdığım ve bu süre içerisinde bana tutarlı olarak yeni eserlerini gösteren Ihab Hulusi Bey’in çok iyi bir sanatçı olduğunu, sürekli önemli ilerlemeler kaydettiğini, ince, nazik, özenli ve ciddi duruşunu hiçbir zaman kaybetmediğini belirtmekten memnuniyet duyarım. Eserleri, güvenli duruşunu yansıtıyor ve renklerin kendine has zarafeti ile hareketleniyorlar.

Ihab Bey’e, kendine verilecek vazifeye dayalı olarak, yukarıda bahsi geçeni açıkça ispat etme imkânı tanınması beni çok memnun eder. Münih 11 Kasım 1924, Prof. Ludwig Hohlwein.

İhap Hulusi Görey’in hocası Ludwig Hohlwein

Ludwig Hohlwein’ın İhap Hulusi için yazdığı 11 Kasım 1924 tarihli referans mektubu. Ludwig Hohlwein’ın bir çalışması bir süre sonra, telefon edip yeniden gittim. Kahvelerimizi, Birinci sigara- Afişteki yazı: “Suyu kana kana içebilmek için paranı damla damla biriktir!” sıyla dumanlayarak sohbete kattık. Çantamdan çıkardım zarfı, uzattım. Afişin sol üst köşesinde imza, tepesi aşağıda, tabanı yukarıda eşkenar bir Söylemeyecektim ama söyleyeyim zarftaki mazrufu: Kendisinin söyledi- üçgen… Yukarıda alt alta İhap Hulusi, aşağıda İstanbul. Bu afiş ayrıca be- ğinden söylemesi ayıp, bir hayli yukarıda idi. nim adıma imzalı. Sol alt köşede, eski ve yeni yazı ile: “Kıymetli sanatkâr dostum ve aziz arkadaşım Edhem Çalışkan’a sevgilerimle.” B+ Türkiye’nin ve dünyanın sayılı afiş ressamlarından, Beşiktaş kandillerin- den İhap Hulusi’nin sevgili eşi Naşide Hanım’dan, 27 Mart 1986 sabahı bir telefon: “Etem Beeyy, İhaaap…”

“Tamam, gerisini söylemeyin, geliyorum” dedim.

1980’den 1986 Mart ayının 27’sine kadar hemen hemen her hafta evinde ziyaretine gittiğim değerli dost, büyük sanatçı İhap Hulusi ile zaman za- man da yine evinde sabah kahvaltıları yapardık.

Yumurta, süt, çay, kahve ve sonra Birinci… Birinci sigarasını hiç değiştir- Bayer firması logo çalışması medi. Paketteki yazı ve kompozisyon onundu. İçkide de Kulüp Rakısı’nı değiştirmedi. Etiket kendisinindi… Kahve, Kuru Kahveci Mehmet Efendi’dendi. Kulüp Rakısı etiketinde beraber oturduğu dostu, Ada’daki yakın komşusu şair Fazıl Ahmet Aykaç’tı. Şu ünlü dörtlüğün şairi:

Hele var ki bir tablo Görse şaşar Anibal Ördeklerden bir filo Bir de kazdan amiral

Bana verdiği boya gövdelerine, yine bana verdiği boyalar ve fırçalarla re- İhap Hulusi Görey’in sim yapıyor; çalışırken İş Bankası’nın afişini seyrediyorum. Afişte, güneş Kuru Kahveci Mehmet Efendi ve çalışmalarında Mahdumları logo ve amblem çalışması kullandığı imzası altında çalışmış, terlemiş, susamış bir yağız genç kalaylı bakır maşrapa- sından lıkır lıkır su içiyor.

B+ İLKBAHAR 39 Eğitim

İlkokuldan üniversiteye uzanan bir eğitim yolculuğu... Galatasaray Üniversitesi

Yazı: GÖRKEM KIZILKAYAK Fotoğraf: Erdem Aydın, aybüke sakaoğlu

Fer’iye Sarayları’nın bir bölümü Cumhuriyet’in ilk yıllarında Galatasaray İlkokulu’na verildi, sonra ortaokul ve liseye dönüştürüldü. Günümüzde de Galatasaray Üniversitesi’ne evsahipliği yapıyor. Bu dönüşüm, tıpkı bir çocuğun ilkokuldan başlayıp üniversitede sonlanan eğitim yaşantısına benziyor.

eşiktaş’taki eğitim kurumlarını tanıttığımız diziye yine pantolonla Beşiktaş’tan Ortaköy’e doğru annemle yürüyorum. Üzerinde Boğaz’ın kıyısında bir okulla devam ediyoruz. Saray ola- Galatasaray Lisesi yazan, dev bir demir kapıdan geçerek sekiz güzel yı- rak yapıldı, önce ilkokul, sonra ortaokul ve lise olarak kul- lımı geçireceğim okula giriyorum. Deniz kenarına inip, benim gibi üzerine lanıldı. Şimdi ise ülkenin en önemli üniversitelerinden bi- büyük gelen okul kıyafetlerini giymiş onlarca çocukla karşılaşınca rahatlı- rine ev sahipliği yapıyor. Galatasaray Üniversitesi’nin yorum. Tören başlıyor, kendisi de Galatasaray Lisesi mezunu olan müdü- hikâyesi, aynı zamanda Cumhuriyet’i kuran kadroların rümüz kürsüye çıkıyor, okulun tarihini, Galatasaraylılığın ne demek oldu- eğitimeB verdikleri desteğin de önemli bir göstergesi... Bu eğitim kurumu- ğunu anlatıyor. O konuşmadan aklımda kalan tek şey, -umarım doğru ha- nun hikâyesini, objektif bir dille sizlere aktarmak yerine, içinde sekiz güzel tırlıyorumdur- Prof. Dr. Yıldızhan Yayla’nın Ortaköy’de öğrenciyken vapur- yılımı geçirdiğim 285 Görkem Kızılkayak’ın dili ve hissettikleriyle anlatma- ları seyretmekten büyük bir zevk aldığı... Hani öğrenciler genelde okula is- yı tercih ettim. Sürçülisan edersem affola! temeye istemeye giderler... Hazırlık sınıfından 9. sınıfın sonuna kadar sü- ren Galatasaray Lisesi Ortaköy bölümündeki maceram boyunca diyebi- Yıl 1987, aylardan eylül... Üzerime büyük gelen lacivert bir ceket ve gri bir lirim ki her gün büyük bir zevkle okula gittim. O dev kapıdan girince beni

40 B+ İLKBAHAR karşılayan Boğaz’ın ve mis gibi iyot kokan havasının bunda payı büyüktür.

Yıllar sonra bu yazıyı hazırlarken, İzzeddin Çalışlar’ın “525 Yılın Son 25 Yılı” isimli kitabında Prof. Dr. Yıldızhan Yayla’nın bizlere yaptığı konuşma- nın tam metnini buldum. Yayla, benim Galatasaray’ı kazandığım yıl Mar- mara Üniversitesi Rektör Yardımcılığı görevini bırakarak okuduğu liseye müdür olmuştu. Şöyle diyordu:

“... Unutmayalım ki, Galatasaray eğitiminde de şampiyonluk ister. Başka bir seçeneği yoktur. Galatasaray’a hizmet ise, doğrudan doğruya Türk toplu- muna, Türk bilim, kültür, sanat ve sporuna hizmettir. Çünkü Galatasaray’ın varlık sebebi budur. Dikkat edilecek olursa, Galatasaray’ın övünç kayna- ğı, bu alanlarda yetiştirdiği bilim, sanat, kültür ve devlet adamlarıyla, spor- cularıdır. O büyük Galatasaraylılar, millet ve devletine hatta fırsat doğdu- ğunda bütün insanlığa hizmet etmişlerdir...”

Tam 25 yıl sonra bu konuşmayı okuduğumda aklıma Galatasaray’a girdi- ğim yıl komşumuz olan rahmetli Eşfak Aykaç geldi. Futbolcu, Macaristan’ı 3-1 yendiğimiz efsane maçta Türk Milli Takımı’nın teknik direktörü olan Eşfak Aykaç… Galatasaray’a ilişkin ilk bilgileri aldığım Eşfak amca, Hürriyet’teki köşesinde 29 Aralık 1981’de şöyle yazmış: “... İlmin, fennin, felsefenin, edebiyatın, güzel sanatların, musikinin, sporun en mümtaz temsilcileri, bu irfan ocağından feyz alarak yurda büyük hizmetler yapmış- lardır. Genel bir tarifle anlatmak gerekirse, alelade bir kurttan rengârenk kelebeği yaratan tabiat harikasına benzer, muhterem, muhteşem, müba- rek bir ‘Metamorphose’ yuvasıdır Galatasaray... Ben bu mektebin kapı- sından içeri girdiğim 1926 senesindeki ismimle ‘1152 Eşfak Efendi’, Ga-

“Galatasaray Üniversitesi ve diğer eğitim kurumları, Fer’iye Sarayları’nın kalıcı ev sahipleri olmalılar.”

Bizim zamanımızda çocukların futbol, voleybol, basketbol oynadığı bahçenin bir bölümü yemekhane ve kantin, bir bölümü de otopark olarak kullanılıyor.

B+ İLKBAHAR 41 latasaray Lisesi’ne minnetlerimi, şükranlarımı ifade ediyor, şanlı, şerefli Beyoğlu’ndaki Galatasaray Lisesi’nde öğretime başlayan ilkokul, 1930 mevcudiyetini ebediyen sürdürmesini diliyorum.” yılında taşındığı Ortaköy’deki binasında 1965 yılına kadar hizmet verdi. Kapatılma nedeni bir muamma... Galatasaraylılar Milli Eğitim Bakanlığı’na Alelade bir kurt olarak girdiğimiz okuldan Eşfak amcanın dediği gibi kapatılma nedenini sorduklarında, bakanlık, talebin okuldan geldiğini rengârenk kimliklerle çıktık. Belki de okulun başardığı en önemli şey, öğ- söyler. Halbuki böyle bir talep yoktur. Aynı toplantıda Galatasaray’a kız rencilerini tornadan geçirirmişçesine yetiştirmeyi reddetmesinden kay- öğrenci alınması konusu netleşir. İlkokul öğrencilerinin boşalttığı koridor- naklanıyordu. Onun için Eşfak amcanın yaptığı “metamorfoz” benzetmesi ları 1966 yılında kız öğrenciler doldurur. önemli. Çünkü hayatta fen, matematik, edebiyat kadar önemli bazı değer- ler de var. Arkadaşlarını kollama, yardımlaşma, karşındakine saygı gös- Benim Galatasaray’a girdiğim 1987 yılında da Ortaköy’ün hâkimi kızlar- terme gibi değerleri verdiği için Galatasaray gerçek bir “tabiat harikası”ydı dı. Bizim eski bina dediğimiz Fer’iye Sarayları’na ait yapının üst katının ta- benim için de... mamı kızlar yatakhanesiydi. Erkeklerin yatakhanesi orta katta küçük bir alandaydı. Okulun keyfi, son zilin çaldığı 15:05’ten sonra çıkardı. Bu sa- Fer’iye Sarayları’ndan Galatasaray İlkokulu’na... atten sonra okulun tartışmasız sahipleriydik ve atılana kadar da okuldan Beşiktaş, Cumhuriyet’in eğitim kazanımları açısından bakıldığında çıkmazdık. Denizin kenarında top oynamak kadar güzeli yoktur. Bazen önemli bir laboratuvar. Çünkü Cumhuriyet’i kuranlar, neredeyse tamamı adam geçmek yetmez, dalgalara da çalım atmak gerekir. En önemlisi de Beşiktaş’ta bulunan saray yapılarını eğitim yapılarına dönüştürdüler. Eğer altın değerindeki topu Boğaz’a kaçırmamaktır. Ortaköy’den kayık kirala- bugün içinde 8 üniversite yerleşkesi ve sayısız köklü ilköğretim okuluyla yıp az top toplamadık Boğaz’dan... Beşiktaş’a “eğitim kenti” diyorsak bunun altyapısının 1920-1930’lu yıllar arasında kurulduğunu unutmayalım. Fer’iye Sarayları olarak bilinen bü- Bir tek öğrenciler için değil çalışanlar için de bulunmaz bir nimetti Boğaz... yük saray kompleksini eğitimin hizmetine sunanlar Beşiktaş’ın bir eğitim Oltalarını alan çavuşlar deniz kıyısında çoğunlukla istavrit, tek tük izmarit yuvasına dönüşmesini sağladılar. Günümüzde Ziya Kalkavan Anadolu ve kefal avlarlardı. Mevsimine göre lüfere veya palamuta yatarlardı. Denizcilik Lisesi olarak hizmet veren Kaptan ve Çarkçı Mektebi 1927’de, Kabataş Erkek Lisesi 1928’de, Galatasaray Lisesi’nin ilkokul bölümü 17:00’da etüt zilinin çalması okulu terk etmemiz gerektiğini haber verirdi. 1930’da, Beşiktaş Kız Ortaokulu ve Lisesi 1940’da saray yapılarını kul- İstemeye istemeye de olsa, çoğu zaman ayak direterek okulu terk ederdik. lanmaya başladı.

42 B+ İLKBAHAR Lisemiz üniversite oluyor! 1992 yılında, yani ben Ortaköy’de dokuzuncu sınıfı okurken Galatasaray’ın geleceğini şekillendirecek bir karar alındı. Galatasaray Eğitim ve Öğretim Kurumu kuruldu. Bu kararın ardından iki yıl sonra Galatasaray Üniversite- si resmen açıldı. 1994 yılında ilk öğrenciler, bizim güzel günlerimizin geç- tiği Ortaköy’e geldiler. 1930’lardan 1965’lere kadar Galatasaray İlkokulu, 1994’e kadar Galatasaray Lisesi olarak hizmet veren Fer’iye Sarayları’nın küçük bir bölümü artık Galatasaray Üniversitesi’ne evsahipliği yapacaktı.

1995 yılında liseyi bitirdiğimde, ara sınavla Galatasaray Üniversitesi’ne geçmekte başarılı olamadım. Ben de İstanbul Üniversitesi’nin yolunu tut- tum. Ortaköy’deki binaların tamamı restore edildi... Duvarlar boyanıp, yeni sınıflar oluşturulurken anılarımızın geçtiği mekânlar da kaybolup gitti. Vo- leybol sahamız kantin, futbol oynadığımız alanlar otopark oldu. Tabii ki anılarımızı Galatasaray Üniversitesi için feda etmekten dolayı üzüntü duy- muyorum. Çünkü bizim oyun oynadığımız alanlarda İletişim, Mühendis- lik ve Teknoloji, İktisadi ve İdari İlimler, Fen-Edebiyat, Hukuk fakültelerinin öğrencileri ders görüyorlar. Umarım Galatasaray Üniversitesi ve çevresin- deki diğer eğitim kurumları Fer’iye Sarayları’nın kalıcı evsahipleri olurlar. Neden mi? Çocuklarımız ve gençlerimizin bizden daha çok hayal kurma- ya hakları var. Boğaziçi bence dünyanın en güzel hayal sahnesi. Ondan 1965’e kadar ilkokul, faydalanmayı, onun kenarında yaşamayı, okumayı en çok çocuklarımız ve 1994’e kadar lise olarak gençlerimiz hak ediyor. B+ hizmet veren Fer’iye Sarayları’nın bu bölümü şimdi Galatasaray Üniversitesi’ne evsahipliği yapıyor.

Galatasaray Lisesi döneminde alt katı revir, üst katı müdür lojmanı olarak kullanılan tarihi yapı artık rektörlük binası olarak hizmet veriyor.

B+ İLKBAHAR 43 Albüm

Nehar Tüblek Karikatür Yarışması

Nehar Tüblek Karikatür Ödülleri 17 seneden beri, Türkiye’de karikatürün gelişimine katkıda bulunuyor.

Kimdir? Nehar Tüblek Karikatür Yarışmaları, 1996 yılından beri, Türkiye’de karikatürün gelişimine katkıda bulunmak amacıyla Beşiktaş Belediyesi Nehar Tüblek: 1924 yılında Yugoslavya’nın Manastır kentinde ve Karikatürcüler Derneği’nin ortak çalışmasıyla düzenleniyor. 2012’de dünyaya geldi. Daha sonra Türkiye’ye yerleşen Nehar Tüblek Hafta, 17.’si düzenlenen Nehar Tüblek Karikatür Yarışması’nın ödülleri Beşiktaş Yavrutürk, Yeni Mecmua Karikatür, Şaka, Amcabey, Akbaba, Belediyesi Akatlar Kültür Merkezi’nde gerçekleşen ödül töreniyle Dolmuş, Çarşaf dergileriyle Son Posta, Dünya, Akşam, Yeni Gazete, sahiplerini buldu. Dereceye giren ve ödüle layık görülen eserler her yıl Hürriyet ve Günaydın gazetelerinde devamlı olarak karikatür çizdi. B+ olduğu gibi bu yıl da bir katalogla ölümsüzleştirilecek. Ömrünü karikatüre adayan değerli sanatçımız, 6 Mart 1995 tarihinde gazetedeki çalışma masasının başında vefat etti. B+

44 B+ İLKBAHAR Birincilik Ödülü: Burak Ergin

İkincilik Ödülü: Kürşat Zaman

B+ İLKBAHAR 45 Üçüncülük Ödülü: Mehmet Selçuk

Mansiyon: Sait Munzur

Mansiyon: Selim Tanrıseven

46 B+ İLKBAHAR Dünya Gazetesi Ödülü: Sadık Pala

Mansiyon: Asuman Küçükkantarcılar Nehar Tüblek Ailesi Özel Ödülü: Halil Kurtulmuş Aytoslu

B+ İLKBAHAR 47 Beşiktaş Belediyesi Özel Ödülü: Cemalettin Güzeloğlu

Karikatürcüler Derneği Genç Çizerleri Özendirme Birincilik Ödülü: Kaan Kuşçu Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Özel Ödülü: Musa Gümüş

48 B+ İLKBAHAR Karikatürcüler Derneği Özel Ödülü: Engin Selçuk

BJK Ödülü: Faruk Karacay

B+ İLKBAHAR 49 Birikim

Bir Filateli öyküsü

Söyleşi: MELİS BAYDUR Fotoğraf: ALAATTİN TİMUR

Kökeninde “phila” sözcüğü vardır filatelinin; yani bağlılık ve tutku… Ümit Topaloğlu “Bir Filateli Öyküsü” isimli belgeselinde işte bu tutkuyla yaşayanların hikâyesini aktarıyor. Belgeselin danışmanlığını ise aynı zamanda bir sinema tutkunu olan koleksiyoner Şerif Antepli üstlenmiş.

50 B+ İLKBAHAR oleksiyonculuk denildiği zaman ilk akla gelendir pul ko- leksiyonculuğu… Son yüzyılın en popüler uğraşlarından biri olmasının bunda kuşkusuz etkisi vardır… Filateli ise pul toplayıcılığından öte, pulların hikâyesini ortaya çıkart- maya çalışan, pullar üzerinden tarihsel okumaların yapıl- masına olanak veren bir inceleme alanıdır. Kökeninde eskiK Yunanca “phila” sözcüğü vardır “filateli”nin… Yani bağlılık ve tutku… İşte, PTT Başmüdürlüğü’nde görev yapan Ümit Topaloğlu, “Bir Filate- “Belgeselciliğin li Öyküsü” isimli belgeselinde bu tutkuyla yaşamını sürdüren filatelistlerin filateliye yaklaştığı hikâyelerini aktarmaya çalışmış. Yirmi beş senedir profesyonel koleksiyo- ner olan ve Türkiye’de bu alandaki önemli bir açığı kapatarak “Collection” nokta, bir hikâyeyi dergisini çıkaran Şerif Antepli ise danışmanlık yapmış Ümit Bey’e. Biz de yaratabilmek adına hem Şerif Bey’den pulların hikâyelerini dinledik hem de Ümit Bey’le “Bir Filateli Öyküsü”nde ele aldığı filatelistlerin hikâyelerini ve belgeselin çe- bazı şeyleri eleyip kim öyküsünü konuştuk. bazı şeyleri ortaya Bu belgesel fikri ve Şerif Bey’le tanışmanız nasıl gelişti? çıkartabilmek.” Ü.T: Ben 4 senedir PTT’de çalışıyorum. İşim dışında tüm zamanımı belge- sele ayırıyorum. Öğrencilik yıllarımda fotoğrafla başlamıştım, sonra sine- mayla ilgilendim. Birçok filmde çalıştım. Geçtiğimiz sene çektiğimiz bu belgesel yönetmenliğini yaptığım ikinci film. Şerif Bey’le Bilişim Fuarı’nda tanıştık, ben de orada görevliydim. Damga almaya gelmişti. Tanıştık ve muhabbetimiz ilerledi.

Şerif Bey’le ilk tanıştığınızda filateli ile ilgili bir belgesel çekme düşünceniz var mıydı? örneğinin kendinde olduğunu fark ediyor ve pulun diğer Ü.T: Aslında fuarda Şerif Bey’le tanışınca ortaya çıkmaya başladı. Pulla bir kopyasına sahip zengin bir adama pulu yüklü bir paraya hikâye oluşturabilme, bir kurguyu pulla oluşturma fikri beni çok etkilemişti. satıyor. Fakat adam pulu satın aldıktan hemen sonra yakıyor… Ü.T: Evet… “Bu puldan dünyada sadece bir tane var ve bir tane kalacak. PTT’deki göreviniz de bu fikrin gelişmesinde kuşkusuz O da benim pulum” diyor… Kaan Ertem anlatmıştı onu belgeselde. Filate- etkili olmuştur... listler bir pulun yalnız kendinde bulunmasını isterler. Tüm koleksiyoncular Ü.T: Aslında PTT çalışanları çok fazla pulla haşır neşir değillerdir. Ben pul için böyledir bu aslında. almaya gelen, özel damga toplayan filatelistlerle tanışmaya başlayınca böyle bir fikir gelişti. Şimdi çok fazla pul görmüyoruz evimize gelen mektup zarflarında... Ü.T: Pullar elbette ki hâlâ var ve hâlâ basılıyor. Fakat, pul yapıştırmaya üşe- Şerif Bey, sizin pullarla olan hikâyeniz ne zaman başladı? niliyor. Biliyorsunuz pul bir ödeme aracı. Günümüzde, ödeme makinele- ri var, onlardan ve damga makinelerinden geçiriyorlar. Aslında pul da ya- Ş.A: Benim jenerasyonum hep pullarla, büyüklerin pullarını göre göre bü- pıştırılmalı fakat onu yapmıyorlar. PTT’nin bir tebliği var, “Yurt dışına giden yüdü. Ben de küçük yaşlarda pul toplamaya, harçlıklarımla pullar alma- mektuplarda pul yapıştırmak zorunludur” diye. ya başladım. Fakat kendimi son 25 senedir bir koleksiyoncu olarak görü- yorum. Çünkü toplamak koleksiyonculuk değildir. Koleksiyonculuk aşa- ma aşamadır. Önce bir merakla başlar, sonra toplamaya başlarsınız. Daha sonra ise belirli sistemler içerisinde bu işi geliştirirsiniz. İşte o zaman ko- leksiyoncu sayılırsınız.

Ü.T: Önemli olan toplayıcılıktan çok, hikâyeleri toplamak. Şerif Bey’in ki- taplarını incelerseniz fark edersiniz; örneğin “Filateli’de Sinema” kitabın- da sadece pullarla ilgili değil, sinemayla da ilgili araştırmalar yaptığını gö- rürsünüz. Toplayıcılıkla koleksiyonculuğun ayrıldığı nokta da bu zaten, bir öykünün peşinden gitmek ve onu bir şekilde ifade etmeye çalışmak. Ki- misi yazıyla kimisi fotoğrafla anlatır bu hikâyeyi. Ben bu süreçte pulların da bir ifade şekli olabildiğini gördüm.

Sizin koleksiyonculuğa merakınız var mı? Ü.T: Ben de pul biriktiriyorum. Fakat Şerif Bey gibi bir alanım yok. Daha çok kendi doğum günümden başlayarak ileriye doğru biriktirdiğim pullar. Ş.A: Zaten o önerilir. “Kendi doğum yılınızı milat kabul edin, oradan günü- müze gelin” deriz. Sonra koleksiyon zenginleştikçe, yavaş yavaş geriye de gitmeye başlarsınız.

Belgeselde yer verdiğiniz koleksiyonerleri ve hikâyeleri nasıl belirlediniz? Ü.T: Üçlü bir yapı kurmaya çalıştık. Uzun süredir pul toplayanlar, genç ku- şak ve en genç kuşak. Çünkü koleksiyonculuk sürekliliği olan bir uğraş ve önemli bir özelliği de, devredilebilir olması.

Belgeselde bir hikâye var; bir denizci değerli bir pulun bir Şerif Antepli (solda) ve Ümit Topaloğlu (sağda)

B+ İLKBAHAR 51 Ş.A: Makine daha hızlı olduğu için tercih ediliyor. Ama daha duyarlıysanız. yapılan ilk kişisel pul sergisiydi. Teması da sinemaydı. 2010 yılında ise “Ben pulla göndermek istiyorum” derseniz, mecburlar. “Filateli’de Sinema ve Sinemanın Büyüsü” ismiyle iki ayrı sergiyi aynı anda açtım. Bir bölümde sinema pullarım, diğer bölümde, yani “Sinemanın Bü- Azalma var mı peki pul basımında? yüsü” bölümünde sinemayla alakalı obje ağırlıklı koleksiyonum sergilen- Ş.A: Azalma oldu tabii. Mesela 50’li yıllarda her seri bir milyonlarda basılı- di. Afişler, fotoğraflar, sinema biletleri, üzerinde sinemayla alakalı resimler yormuş. Çok meraklısı vardı pulların o dönemde. Şimdi 200-250 binler- olan sigara kartları... Türkiye’de tabii sinema pulları az. “ Selvi Boylum Al de. Türkiye nüfusunun 50’li yıllarda 25 milyon olduğunu düşünün ve bir Yazmalım” pulları var iki tane; bir de sinemanın yüzüncü yılı için basılmış bir milyon basılıyor. pul var. Fakat dünyada öyle değil. Sayısız sinema filmi için, sinema oyun- cuları için basılmış pullar var. Koleksiyoner sayısı da azalıyor... Ş.A: Tabii, koleksiyoner sayısı da azalıyor. Bahsettiğim 50’li yıllar filateli Siz aynı zamanda “Filateli’de İletişim” ismiyle de bir sergi açtınız... açısından altın dönem. Meraklıları- Ş.A: Benim mesleğim yayıncılık... Şu an “Fotoğraf Dergisi” ve nın, maaşının “Collection” dergilerimiz çıkıyor. Bu sergide de aslında iki uğraşımı bir- leştirdim. İletişim çerçevesinde neler var diye araştırdıktan sonra o çerçe- vede pullar toplamaya başladım. Si- nema konulu sergimde de öyle. Kara- göz mesela, perdeye yansımadır... Si- nema tarihini araştıranlar onu koymak zorunda. Mağara resimleri var örneğin, resimdeki hayvana dörtten fazla ayak çizmişler, hareketi göstermek için... O resmi taşıyan pul da sinema çerçeve- sinde konulmalıdır. Çünkü sinema ha- rekettir.

Sinema ve filateli bir tutku işi dediniz... Sanatla neredeyse tama- koleksiyonculuk arasında nasıl bir ilişki var siz- mıyla pul aldığı bir ce? İkisi de tutkuyla başlıyor çünkü… dönem. Fiyatı he- Ş.A: İç içedir tabii. Çok değişik koleksiyon çeşitleri var. men artıyor çün- Fakat birçok koleksiyon sanatsal olayları, objeleri içeri- kü. Fakat 50’li yıl- yor. Sosyal alanlardaki değişimler de sanatsal ürünler- ların pulları çok ba- den ve koleksiyonlardan yansır. Sinema filmlerinden de sıldığı için “enflas- ülkelerin sosyal değişimlerini görebilirsiniz, pullardan yon pulları” denir, da... Ayrıca, sinema dönemlerini de pullardan okuyabilir- çok ucuzdur şimdi siniz, siyasi olayları, özel günleri de... o pullar. Ü.T: Koleksiyonculuk tabii daha çok sanatsal içerikli objelere yönelik olu- Ü.T: O dönemde, Yüksek Kaldırım denen cadde, pulun kalbinin attığı yer- yor ama dikenli tel biriktirenler de var... Çok uç noktalara varabiliyor ko- miş. 30-40 tane filateli dükkânı varmış. Bizim de belgesel için çıkış nokta- leksiyonculuk. Ben bu belgeseli yapmadan önce “Koleksiyoncu” diye mız Yüksek Kaldırım oldu. Şimdi orada üç dükkân kaldı. Bir tanesi de sa- bir film izlemiştim, çok etkilenmiştim. Koleksiyonculuk bazen de öyle bir dece filatelik malzeme satıyor, pul satmıyor. Eskiden o cadde çok önem- noktaya gelebiliyor ki, yaşamayı unutuyorsunuz. Ânı yaşamak, tad almaya liymiş. Çekirdekten yetişme filatelistler varmış; filozofvari de bir yanları var çalışmak yerine o tutku hayatınıza egemen oluyor. aslında. Mesela yüzbin liranız var, “Kadınlar Kongresi” pulunu satın almak istiyorsunuz. Satmazlar o pulu size. Çünkü onun kıymetini bilmeyeceğini- Aşk gibi… zi düşünürler. Gidip gelmeniz lazım, o güveni hissettirmeniz lazım. Nadir Ş.A: Tamamen aşk gibi... B+ pul olduğu için gerçekten meraklı olana vermek isterler.

Peki, siz PTT’deki görevinizden önce de pul biriktiriyor muydunuz? Ü.T: Çok fazla bilmiyordum açıkçası inceliklerini. Şerif Bey’lerin çocukluk, gençlik dönemlerinde filateli kulüpleri varmış, öğrenciler arasında pul bi- riktirme çok yaygınmış. Ama bizim dönemimizde yoktu. Bu belki insanla- rın yaşadıkları süreçle ilgili bir şey. Çünkü biz bir tüketim toplumunda yaşı- yoruz ve insanların durup beklemeye çok vakti yok. Filateli o yüzden baş- “50’li yıllarda ka bir dönemin hobisi gibi duruyor… her pul serisi Ş.A: Maşasıyla tutup yerinden nazikçe çıkarmak, sonra geri koymak bile bir milyonlarda ince bir iş, zaman istiyor. Pul koleksiyonculuğu ayrıca bakım isteyen bir iş. Çıkaracaksınız, havalandıracaksınız. Bir tutku işi açıkçası bu. basılıyormuş, şimdi ise bu rakam Sinema da bir tutku sizin için değil mi? Ş.A: Kesinlikle... Çocukluğumdan beri sinema ve pula meraklıyım. İkisi de 200-250 binlerde.” tutku işi. Koleksiyonculuk aslında başlı başına bir tutku işi... Ben bu iki ala- nı “Filateli’de Sinema ve Sinemanın Büyüsü” sergimde birleştirdim.

O serginizden biraz bahseder misiniz? Ş.A: 1995 yılında sinemanın 100. yılı nedeniyle bir pul sergisi açtım. Fi- lateli alanında sergiler genelde karmadır, çok insan katılır. Bu, Türkiye’de

52 B+ İLKBAHAR Sizi şaşırtan koleksiyonlar oluyor mu? - Ş.A: Evet mesela bir arkadaşım ilginç mutfak eşyaları topluyor, yu murta kırma makinesi, elma soyma makinesi gibi… Bir arkadaşım ütü topluyor, erkek olmasına rağmen... İlginç koleksiyonları olan birçok - Belgesel sinemayla koleksiyonculuğu nasıl bağdaştırı kişi var. Ediz Hun mesela… Kaktüs yetiştiricisi, aynı zamanda kak - yorsunuz? Belgeselde de, koleksiyonculukta da belge - tüs koleksiyonu yapıyor. İzzet Günay, iskambil kâğıtlarındaki joker - leme ve gelecek kuşaklara aktarabilme durumu var... - leri topluyor. Zeki Alasya gülen yüzlü buda heykelleri topluyor. Mit Ü.T: Belgesel sinemacıları biraz çöpçüdür aslında, onlar da çok şey hat Bereket pusula topluyor. Bizim bir koleksiyon kulübümüz var. - biriktirirler, ileride lazım olabilir diye arşivlik görüntü biriktirirler örne 2002 yılında kurduk bu kulübü. Birçok sanatçı da var kulübümüz - ğin. Filateliye yaklaştığı yer de, bir hikâyeyi yaratabilmek noktasında- de. Her üyemiz değişik bir şey topluyor. Birlikte sergiler düzenliyo - bazı şeyleri eleyip bazı şeyleri ortaya çıkartabilmek. Tasnif ikisinde ruz, okullarda konferanslar veriyoruz, paneller yapıyoruz. “Collecti de çok önemli. Bir arşivciden ayıran nokta da o bizi. Önemli olan o on” isimli dergimizin çatısı altında kurduğumuz bir kulüp. Dergimiz de- biriktirilenleri bir filme dönüştürebilme noktası. üç ayda bir çıkıyor. Fakat Türkiye şartlarında bu bile zor oluyor. En bü yük amacımız Türkiye’de koleksiyonculuğun tanınması ve gelişmesi; Belgeselde çeşitli sinema filmlerinden görüntüler de bunu gençlere de aktarabilmek ve kültür alanında bir hizmet vermek. kullanıyorsunuz... Ü.T: Evet, o ünlü “Sana pul koleksiyonumu göstereyim mi?” sö Derginiz “Geçmişin değerlerini geleceğe taşıyanların zünün nereden geldiğini sorguladık. Bir sürü filmde o söz geçiyor. - dergisi” sloganıyla çıkıyor... Bu slogandan Türk filmlerinde de... O sahneleri araştırdım buldum. Koleksiyoner bahsedebilir misiniz? lere de sordum belgeselde. Fakat kimse nereden geldiğini bilmiyor.- Ş.A: Geçmiş dediğimiz küflü bir şey değildir. Birçok kaybolmuş, - unutulmuş şeyleri koleksiyoncular bulurlar ve geleceğe taşırlar. Ko leksiyonculuğun en önemli misyonu da budur zaten.

30 senedir Beşiktaş Ulus’ta oturan Şerif Antepli, koleksiyonundaki sinema pulları dışında pullardaki Beşiktaş’ı bizlerle paylaştı…

B+ İLKBAHAR 53 Yaşam

Keyifli avlardan katliama! Yazı: CENGİZ ERDİL Fotoğraf: CENGİZ KAHRAMAN ARŞİVİ, MUSTAFA KILINÇ ARŞİVİ

Aşırı avlanma ve artan kirlilik Boğaz’da balıkçılığın sonunu getiriyor.

54 B+ İLKBAHAR arekin Deveciyan, Türkiye’de balık ve balıkçılık üzerine ilk Bizans’tan bu yana yüzyıllardır Boğaz balıkçılığı çapari, paraketa gibi olta- araştırma kitabını kaleme alan bir Osmanlı bürokratı. 1867 larla ve küçük ağlarla yapıldı. Çaparinin 2000 yıllık bir mazisi vardır her- Harput doğumlu olan Deveciyan 1910 yılından 1927 yı- halde. Ağlara gelince dalyan, voli, sürütme, ığrıp, manyat, tarlakoz, çökert- lına kadar İstanbul Balıkhanesi Müdürlüğü’nde müdür me ve alamana... Bu ağlar günümüzde yoklara karıştı denilebilir. Varsa bile ve başmüfettiş olarak görev yaptı. Karekin Deveciyan, parmakla sayılacak kadar az balıkçı kullanıyor. 1964 yılında öldü. Ölümüne kadar Ortaköy’ü mekân bil- di.K Zaman zaman küçük sandalıyla denize açılıp çaparisiyle balık avladı. Yalnız balıkçının mekânıydı dalyan ağları… Dalyan, denizi adeta saran sa- Yani Deveciyan İstanbul Boğazı’ndaki büyük katliamı görmedi, belki de bit ağlardı. Bu ağlar bir avlanma mevsimi denizde kalır buraya giren ba- bu yüzden mutlu gitti bu dünyadan. lık canlı canlı toplanırdı. En son dalyan mekânı Beykoz kaldı. Dalyan ba- lık için bilmece gibiydi. Ağların labirentine kapılan balık bir türlü işin için- İstanbul balık tarihini yazan ilk kişiydi den çıkamaz, dalyan kulesindeki nöbetçinin haber vermesiyle kayığa alı- Ünlü tarihçi Reşat Ekrem Koçu, Karekin Deveciyan’dan şöyle söz ediyor: nırdı. Beykoz dalyanında kılıç ve “ton” balığı olarak bildiğimiz orkinos bile “Balık ve Balıkçılık adlı kitap İstanbul Balıkhanesi eski merkez müdürlerin- bol miktarda avlanırdı. Dalyana takılan balık türlerinden biri de kalkan ba- den Karekin Bey tarafından telif edilmiş, milli kütüphanemizin ölmez büyük lığıydı. Karadeniz’de kumul alanlarda yuvalayan bu balık geçmiş yıllarda eserlerinden biridir. Balıkların mesela mevkilerini, hudutlarını, devam müd- küçük balıkların peşine düşer, Boğaz’ın akıntılı sularına kapılırdı. Mevsi- detleri ile her mevsim ne zaman kurulduklarını, ne cins balık tutulduğunu minde Beykoz dalyanında yüzlerce kalkan çıkardı. Onlar da yoklara karış- ve kadimden beri devam edegelen teamüllerini yazarak, İstanbul suların- tı. Ünlü Beykoz kalkanı da albümlerde kaldı. da 42 dalyan adı veriyor ve Boğaziçi’nde eskiden beri devam edegelen teamül ve adetleriyle 59 voli yerini tespit ediyor...” Boğaz’ı terk eden balıklardan biri de uskumru oldu. İstanbul Boğazı us- kumru akınıyla öyle bir dolardı ki abartı sayılmaması lazım, insanlar bazı Balığın sürüler halinde girdiği yer olarak tanımlanan “voli” ve “dalyan”lar, mevsimler kıyıdan kepçelerle uskumru toplardı. Uskumru yaz kış bol mik- Osmanlı döneminde de Cumhuriyet’in ilk yıllarında da kiraya verilirdi. Şimdi- tarda tüketilirdi. Çünkü iplere dizilir, kurutularak “çiroz” yapılırdı. nin gençlerine denizin kiralanması herhalde şaka gibi gelir ama öyleydi. Be- reket ve bolluk yıllarıydı o yıllar. Boğaz’daki önemli volilerden bazıları şöy- Türkiye’nin deniz bilimleri alanında yetiştirdiği önemli bilim insanlarından le idi; Büyük Liman, Sazlıdere, Küçüksemer Kaya, Büyüksemer Kaya, Ça- olan Prof. Bayram Öztürk, “Deniz Yazıları’’ adlı kitabında, İstanbul balıkla- mur, Kalender, Ağaçaltı, Kireçburnu,Tarabya,Yeniköy Tabyası... rı için, “İstanbul eskiden beri balıkların lezzeti ve bolluğu ile bilinen bir şe- hirdir. Öyle ki her mevsim başka bir balığı olan, içinden kocaman bir ok- Balıkçılıkla ilgili ilk sözlüğü hazırlayarak bilim hayatımıza önemli katkıda bu- yanus geçen bir şehir İstanbul. İçinden okyanus geçiyor, çünkü İstanbul lunan Deveciyan’ın saydığı voliler isim olarak duruyor ama artık balık sürüle- Boğazı veya Marmara Denizi’nde 50 metre derinlikten sonra bulunan ri buralarda biraraya gelemiyor. Gelmeye kalksalar önleri başka bir şekilde yoğun tuzlu su, Cebelitarık Boğazı’ndan girip bütün Akdeniz’i kat ede- kesiliyor. Kısacası; Boğaz’da balık tarihimiz hüsranla sonuçlanmak üzere… rek boğazlara ve Karadeniz’e çıkıyor. Daha az tuzlu su ise boğazlar yo- luyla Akdeniz’e iniyor. İşte bu şehrin içinden her saniye Atlantik Okyanu- Tarihte Boğaz balıkları su ve Karadeniz suları bizleri selamlıyor. Ama çok azımız bunun farkında- Tarih deyince; Osmanlı Türkmenleri balıkçılığı Rum ahaliden öğrendiler yız. Bu farklı özellikteki su, bizlere nimet ve rızık veriyor. Öyle ki bir gün ama işi profesyonelliğe, yani nafaka çıkarmaya döken fazla çıkmadı. Ba- lüfer, başka bir gün istavrit veya hamsi oluyor. Onun için daha ilk çağlar- lıkçı esnafının çoğu 1950’li yıllara kadar Rum ve Ermeni idi. Avlayan, pa- dan beri İstanbul’un balıkları birçok gezginin dikkatini çekmiştir. Örneğin zarlayan hatta ünlü meyhaneleri açanlar onlardı. İstanbul’un Karadeniz P. Gyllius şunları yazıyor: “Marsilya, Venedik ve Toronto balıklarıyla meş- kökenli ahalisi sonradan balıkçılıkta üstünlüğü ele geçirdi. hurdur, fakat İstanbul balık bolluğu bakımından bu şehirleri geride bırakır.

Arnavutköy’de balıkçılar

B+ İLKBAHAR 55 19-20 cm’den küçük lüfer almayalım, çinekop katliamının önüne geçelim.

Liman iki denizden gelen pek çok miktarda balıkla doludur. Balık sürü- leri yalnız Boğaziçi’nden değil, Kadıköy tarafından da limana doğru akın eder. Balık denizde o kadar boldur ki çok defa sahilden elle tutulabilir. Ka- dınlar pencerelerden sarkıttıkları sepetlerle balık tutabiliyorlar ve balıkçılar olta ile o kadar çok torik avlıyorlar ki, bunlar bütün Yunanistan’a, Asya ve Avrupa’nın büyük kısmına yeterlidir”

Boğaz’da balık İşte böyle… Şimdi ise, İstanbul Boğazı için tarihin sonu geliyor. Bitmeye- cek denilen deniz bitiyor.

Aşırı avlanma ve elbette artan kirlilik... Denizlerin hoyrat kullanımı, sonu hızlandırıyor. İstanbul’da balıkçı tezgâhlarını artık Norveç uskumrusu, Uk- rayna kalkanı, Yunanistan barbunu süslüyor.

Neden böyle oldu? Gırgır ve trol ağları ile balığı en dipte bile belirleyen so- nar cihazları çıktı, mertlik bozuldu demek en doğrusu olacak. Asıl önem- lisi balıkçının “akvaryum” dediği Marmara Denizi foseptik çukuru haline geldi, balıklar bizleri ve denizleri terk etti. Boğaz’ı binlerce yıllık yolu bilen, Marmara’da yuvasını kuran, Karadeniz’de büyüyen onlarca balık türlerin- den beşi, altısı kaldı. Şimdi sırada Boğaz’ın lezzeti lüfer mi var?

Lüfer balığının aşırı avlanmasının önüne geçilmesi, özellikle lüfer yavru- su çinekop katliamının önlenebilmesi için bazı çevreci kuruluşlar bir süre- den beri kampanyalar sürdürüyor. Bu kampanyaların başarılı olduğunu da gözden kaçırmamak lazım.

Devlet bu avlanma döneminde bazı sınırlamalar getirdi. Ancak yeterli de- ğil. Öncelikle denizlerimiz ısınıyor. Balıkların hava alacağı yerler daralıyor. Asıl önemlisi balık katliamı bitmiyor. Katliamın nedenleri şöyle: Sonar ci- hazı ve 80 kulaç derinliğindeki ağlarıyla balık sürülerine dalan büyük tek- neler, deniz dibini adeta kazıyan trolcüler, Kumkapı Toptancı Balıkhali’ne gelen balığı denetlemeyen uzmanlar, denizlerle ilgili kararları Ankara’da alan Tarım Bakanlığı’nın Su Ürünleri Genel Müdürlüğü (Balıkçılığı teşvik ediyoruz diye okyanus tipi dev teknelerin yapımına izin verdiler. Önüne gelen balıkçı oldu)...

İşte önlemler Özellikle Karadeniz ve İstanbul Boğazı’nda gırgır ağlarıyla donatılmış teknelerle balık avına en az bir yıl izin verilmemesi lazım. Yani denizlerde önemli üreme alanlarının, bir tarla gibi nadasa bırakılmasının zamanı geldi.

Türkiye’de yapılması gereken artık tek bir iş kaldı. Balık avına sınırlama ge- tirilmesi, ağ göz açıklığının büyütülüp, teknelerin daha küçük hale getiril- mesi, balıkçılığın profesyonel bir disiplini olan meslek haline dönüştürül- mesi, önüne gelenin tekne alıp balıkçı olmasının önüne geçilmesi, kentsel kirliliğin de önüne geçilmesi için mikro biyolojik arıtma sistemlerinin kurul- ması… Ancak bütün bunlar yapılırsa gelecek nesiller İstanbul balıklarının tadına varacaklar. Yoksa gerisi laf salatasından öteye geçemez.

56 B+ İLKBAHAR Dalyanlar ve Dalyancılık

Dalyanlar ve dalyancılık geleneksel bir avcılık metodu. İnsanlığın en eski çağlardan beri kullandığı bir avlanma şekli olarak bilinir.

İnsanoğlu hayatta kalabilmek adına birçok savunma ve avlanma sana- tı geliştirmiştir. “Dalyan”ın sözlük anlamına bakılınca “ilk örneklerine an- tik çağlarda rastlanan, deniz, göl ya da ırmak içerisine, altlarına ağlar ge- rilmiş çubuklar dikmek suretiyle yapılan bir tür balık yakalama sistemidir” açıklaması görülür.

Ülkemizde çok eski yıllardan beri kullanılan ağ dalyanları, özellikle İstan- bul Boğazı ve Karadeniz’in batı kısmında 1924 yılında 53 adet iken, 1960 yılında 18’e indi. Günümüzde ise sadece 3 ağ dalyanı (Bağlaraltı, Fil Bur- nu ve Beykoz) kuruluyor.

Dalyancılık, teknolojinin gelişmesi ve balıkçı tekneleri yüzünden yavaş ya- vaş tarihin içinde kaybolmak üzere. Balıkçılık teknolojisindeki bu geliş- menin devam edeceği düşünülürse, bu üç dalyanın kurulmasının da ya- kın zamanda ortadan kalkacağı biliniyor.

Dalyanların sayısı azalınca ister istemez bu işi yapan insan sayısı da azal- “Sürdürülebilir balıkçılık için çaba sarf edilmesi şart.” mış. O yüzden de dalyancıların çoğu şehir dışından geliyor ve yaklaşık İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi eski dekanı, CIESM dört ay dalyanda kalıyorlardı. Günümüz şartlarındaysa bu süre iki aya ka- (Akdeniz Bilim Komisyonu) ve Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜ- dar düştü. DAV) kurucu başkanı ve yönetim kurulu üyesi, IMO (Uluslararası Denizcilik Örgütü) Deniz Çevresini Koruma Komitesi Türkiye de- Kıyıya birkaç yüz metre uzakta kurulmuş dalyanlara kıyıdan bakıldığında legesi Bayram Öztürk, Boğaz balıkçılığını ele aldığımız yazımız için denizin içine çakılmış direkler ve bu direklerin arasına gerilmiş dikdörtgen sorularımızı yanıtladı. şeklinde bölümlerden oluşmuş ağlar görülür. Ayrıca bir de direklerden bi- rinin tepesinde balıkçıların tabiriyle “gözcü” denilen biri oturur. Sayın Öztürk, deniz araştırmalarına yıllarınızı verdiniz. Özellikle İstanbul çevresinde yürütülen Ağlardan kurulu bölümlerin en dar alanına balıkların girişi için bir kapı ya- araştırmaların sonuçları pek iç açıcı değil. Avlanan pılıyor. Direkte bekleyen gözcünün görevi burada başlıyor. İlk başta balık- balık miktarı her geçen yıl azalıyor. Siz lüferi ların girişini sağlayan kapı bir makara yardımıyla yukarı çekiliyor, balıklar denizlerimizin “kraliçesi” olarak tanımlıyorsunuz. bu kapıdan içeri girdiğinde kapı hemen kapatılıyor. Sonrasında dipte bu- lunan ağların yukarı çekilmesiyle toplanıp teknelere çekiliyor. Lüfer katliamı nasıl önlenir? İstanbul, lüferle özdeşleşmiştir adeta. Zaten eski İstanbullular lüfere Dalyan balığının en büyük özelliği balığın ezilmemesi ve daha taze olması. “balık” derler, diğer balıklar için ise balığın ismini kullanırlardı. Kaçak Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde, Beykoz Koyu’ndaki “Beykoz dalyanı”nın ve yavru balık satın almayarak, İstanbul’un kraliçesi lüferi tanıyarak, 17. yüzyıldan itibaren her yıl mayıs ayında kurulduğu belirtilir. Geleneksel ba- değer vererek, koruyarak ve gelecek kuşaklara bırakarak yurttaşlık lıkçılığımızın bir mirası olan bu son dalyanların devam etmesi ve adeta bir ödevimizi yerine getirelim. Bu amaçla 14 cm gelen, daha bir yaşın- tarihi balıkçılık müzeleri olan bu dalyanlara sahip çıkılması gerekiyor. da ve yumurta dökmemiş balıkların katliamını önlemek lazım. Öne- rimiz 19-20 cm… Balıkçılık bir bilim ve sadece balık boyu üzerin- Beykoz dalyanının gelecek nesillere aktarılması, kültürel misyonu sür- den halkla ilişkiler kampanyası yürütülerek dünya deniz ve okya- dürmesi konusunda çabalayan, babadan dalyancı olan Mustafa Kılınç, nuslarında kurtarılmış bir su canlısı yok. Şüphesiz avlanacak lüfe- İstanbul’da halen çalışan üç dalyan yerini de işletiyor. rin boyunun 19-20 cm’ye çıkarılması bu balığın korunacağı anlamı- na gelmiyor. Yaşam alanını, yani üreme ve beslenme alanlarını ko- Mustafa Kılınç, balıktan yana umudunu yitirmek üzere... Çünkü dalyanla- rumak, av yasaklarını tekneden, balıkhaneden ve tezgahtan başla- ra eskisi gibi balık gelmiyor. Çok değil, 3-5 yıl içinde bu üç dalyan da al- yarak denetlemek gerekiyor. bümlerde kalacak (Mustafa Kılınç’a, bizimle paylaştığı dalyan fotoğrafla- rı için teşekkür ederiz). B+ Trollerle avcılık Marmara ve Boğazlarda tamamen ya- sak. Neden trolün önüne bir türlü geçilemiyor? Trolle avcılık Marmara ve Boğazlarda her dönem yasak ama tek- neler Boğaz’da, Kumkapı’da , Adalarda... Yani kaçak avcılık yıllardır yapılıyor. Devlet isterse bunun önüne geçer ama işe gerekli önem verilmiyor. Gece denetim neredeyse yok. Trol şebekelerine iste- nirse göz açtırılmayabilir.

Bizim balıkçımız okyanus tipi teknelerle minareyi kay- betmeden denize açılıyor. Tekne sayısı fazla değil mi? Türkiye’de tekne sayısı fazla, 20.000’ in üzerinde… Bunların ıskar- taya çıkartılması lazım . Devlet parasını ödeyerek tekne ruhsatları- nın en az yarısını iptal etmeli. Bu ise bir politik karar ve cesaret işi- dir. Politikacıların bu tür kararları kolay alamayacakları açık. Onun için aşırı avcılık sorun olmaya devam edecek. Aşırı avcılığı önle- mek için kesin ve doğru kararlar alınması lazım. Bu ise rasyonelliği ve geleceği düşünmeyi gerektirir. Sürdürülebilir balıkçılık için çaba sarf edilmesi şart. Bunun için baskı gruplarının oluşması gerekiyor.

B+ İLKBAHAR 57 Balıkçılar ne diyor?

Şaban Şengül (gırgır teknesinde reis): Bu yıl kış ağır geçiyor. Zaten ba- lığa çıktığımız günler kısıtlı. Bizde yasaklar kâğıt üzerinde kalıyor. Devletin yasağın arkasında durması lazım. Trol, Karadeniz’de 3 mil açıkta serbest. Bence yöresel yasak uygulanmalı. Marmara Denizi’nde yasak ama kimse “yapılmıyor” diyemez. Trol ve mid- ye için kullanılan algarna deniz dibini yok ediyor. Marmara ve Karadeniz’i birlikte düşünmek gerekiyor. Karadeniz’de bazı mevsimler aşırı hamsi avı oluyor. Yüzlerce ton hamsinin ağlardan toplanıp denize döküldüğünü gördüm. Bu yüzden hamsiye kota uygulanması lazım. Denizlerde balık azaldı. Ge- çen yıl boş yere 105 ton mazot yaktım. Bu yıl çoğu zaman denize açılma- dık bile. Eski avlar yok. Tekne sayısı fazla. Devletin tekne sayısını azalt- ması lazım ama bu nasıl yapılır, bilmiyorum.

Erdoğan Kartal

Erdoğan Kartal (İstanbul Su Ürünleri Kooperatifleri Başkanı): Eskiden trol teknesine sadece idari para cezası uygulanıyordu. Bu şubat ayından beri devlet kaçak avlanan teknelerin bağlanacağı bir yer düzenledi. Eski- den sahil güvenlik cezayı kesip bırakıyordu, şimdi tekneyi bağlıyor. Bu ka- lıcı bir ceza oldu. Marmara’da trol çeken tekne sayısı azaldı. Yasağın böy- le kalıcı olması gerekiyor. Denizler için en büyük tehlike kirlilik... İstanbul’da biyolojik arıtma gerekiyor ama, bu da ne kadar yeterli olur bir fikrim yok.

Yasin Girit (gırgır teknesi sahibi): Rumelifeneri’ne bağlı gırgır teknemiz var. Babadan, atadan balıkçıyız. Yıllardan beri şikâyetçi olduğumuz konu, kaçak trol avı. Yıllardan beri Kumkapı Balıkhali’nde trol tekneleri bağlı dur- du. Kimse sesini çıkarmadı. Artık bu yıl kaçak av o kadar arttı ki devlet niha- yet dur dedi. Son günlerde kaçak avın yüzde 90 azaldığını söyleyebilirim. Ancak yeterli değil. Sadece kaçak trolcüyü yakalamak değil mesele. Trol

Şaban Şengül ağlarıyla yakalanan balıkların satılmaması lazım. Balıkhali ve balık pazarla- rında satışının önüne geçilmesi şart.

58 B+ İLKBAHAR Boğaz’da yoklara karışan veya nadir avlanan balıklar Kılıç balığı, orkinos, torik, uskumru, kolyoz, çaça (ufak hamsi değil, ayrı bir balık) ,levrek, gelincik, kaya, mersin, istavrit, izmarit, istrongiloz, kırlangıç, mazak, öksüz, barbunya, tekir, gümüşbalığı, hani, iskorpit, lipsoz, mercan, sinarit, karagöz, eşkina, minakop, kalkan, bıyıklı, pisi, berlam, kupes, dül- ger, supya... Ahtapot ve kalamar da avlanırmış; onlar da albümlerde kaldı.

Dülger Balığı

İstavrit

Bıyıklı balık

30’u aşkın balık türü Barbunya Boğaz’ı terk etti. Kalan 5-6 türe

Gümüş sahip çıkmamız gerekiyor.

İskorpit

Kalkan

Minakop Mazak

Kırlangıç Kılıç balığı

B+ İLKBAHAR 59 Benim Beşiktaş'ım

“Önce sahnede pişmek istiyorum”

Söyleşi: NAZAN ORTAÇ Fotoğraf: BURAK KARA

Genç oyuncu Güneş Emir, hem su ürünleri mühendisi hem de okullu tiyatrocu... Yaklaşık 3 yıldır televizyon ekranında olan sevilen oyuncu, şimdi Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu’nun yeni oyunu “Beni Yeniden Sev” ile çok özlediği tiyatro sahnesine dönüyor...

60 B+ İLKBAHAR “İstanbullu olduğum halde, ben Ankara’yı çok sevdim. Levent’te oturduğum sokak da bana Ankara’yı anımsattı.”

on 2.5 yıldır evlerimize “Deniz Yıldızı” adlı dizideki “Deniz” Konservatuarı bitirdiniz mi? karakteriyle konuk olan Güneş Emir, bu kez bizi ters köşeye Evet, haziranda mezun oldum. yatırmak için farklı bir rolle tiyatro sahnesinde! “Ailenin cici kızı Deniz”le geniş kitleler tarafından sevilen Emir, Ali Poy- Bu arada Ankara’da okurken bir dizide de oynadınız... razoğlu Tiyatrosu’nun yeni oyunu “Beni Yeniden Sev”de Aslında okulu kazandığımda dizi sektörüne girmek hiç istemiyordum ama evli öğretmenini baştan çıkaran öğrenci rolüyle şaşırtaca- büyük konuşmamalıymışım. Aileme daha fazla yük olmamak, kendi para- ğaS benziyor... mı kazanmak ve kamerayı öğrenmek istedim. Ve dizide oynayan çok ya- kın oyuncu arkadaşım Deniz Yılmaz beni şirketle görüştürmeye götürdü. Oyunculuk aşkı nasıl başladı? Ama hâlâ inatçılığımı sürdürüyordum, okulum geri planda kalamaz, 13 yaşlarındayken annem beni bir spora yazdırmak istedi. Ben o sıralar diye. Beni, “Okulundan geri kalmayacaksın, çalışma saatlerini okul saatle- Hadi Çaman Tiyatrosu’nda “Kelebekler Özgürdür” oyununu izlemiş ve rine göre ayarlarız” diyerek ikna ettiler. çok etkilenmiştim. Bu nedenle anneme, “Beni tiyatro kursuna gönder” dedim. Amacım bir hobim olmasıydı, ama tiyatro gitgide insanın kanına gi- İlk başta dizi piyasasına önyargılı olduğunuzu söylemiştiniz, ren bir aşk! “Sahne tozu yutmak” dedikleri işte! Sonra birçok yerde eğitim sonradan önyargılarınız kırıldı mı? Neler kattı size aldım, oyunlar sahneledik, seyirci karşısına çıktık... Tiyatroda yer gösteri- bu deneyim? ciliğinden tutun, sahneyi silmeye kadar her şeyi yaptım. Okulda çok başa- Tiyatro ile ekran çok farklı şeyler. Biz okulda ekrana dair bir eğitim al- rılı, takdirlik bir öğrenci konumundayken, tiyatronun gönlüme kurulmasıyla mıyoruz. Bir oyun nasıl çalışılır, her şeyiyle araştırmayı öğreniriz. Karak- dersleri pek önemsememeye başladım. İlk defa lise ikide zayıf geldi kar- terlerin boyutları, oynadığınız dönemin gerçekliği, yönetmenin ne iste- neme! Annem de, babam da öğretmen... diği, yazarın yazım özelliği, oyuncunun ifadesi, yöntemi, sahne üzerin- de tüm unsurları bir bütün olarak işlemeyi, her şeyiyle araştırmayı ve ha- Onlar için şok olmuştur herhalde... kim olmayı öğreniyoruz. Ancak ekran önünde, bu kadar şey mümkün ol- Olmaz mı! Ben tiyatro okumaya karar verdiğimi söyleyince, başta çok tep- muyor. Kamerada ilk istenen şey, pratik olmamız! Pratik olun, iyi konsant- ki gösterdiler. “Sanatçı bir aileden değilsin, çok sorun yaşarsın, önce baş- re olun, gerisi sorun değil! Çünkü zamana karşı yarışıyorsunuz; biz gün- ka bir şey oku, bir mesleğin olsun, sonra oyunculuk” dediler. Sonra lise- de 50 dakika yayınlanan bir iş çekiyorduk. Haftada 250 dakikaya teka- yi bitirince, İstanbul Üniversitesi’nin Su Ürünleri Mühendisliği bölümünü bül ediyor ve haftanın 6 günü uzun saatler çalışıyorduk. Ne yeterli araş- kazandım. Bir yandan da özel tiyatrolarda sahneye çıkmaya başladım. O tırma, ne de yazarlarla, yönetmenlerle, tiyatro gibi prova süreciniz olu- dönem, Mustafa Altıoklar’ın “O Şimdi Asker” filminde oynadım. Okurken yor. Tek istenen, elinizdeki teksti en kısa sürede samimi oynamak. Ba- aynı zamanda her yıl konservatuar sınavlarına da girdim. Ancak ailemin kış açımda ne değişti, diye sorarsanız... Dizi yapmanın oyuncuya çok de istediği oldu, su ürünlerini bitirdiğim yıl, Hacettepe Üniversitesi Ankara şey kattığına inanıyorum artık. Dizinin sahneye gerçekten katkısı ol- Devlet Konservatuarı’nı kazandım. duğunu da düşünüyorum. Sahnede daha hızlı bir şekilde konsantre ol-

B+ İLKBAHAR 61 “Levent hem huzurlu hem rahat...”

“Doğma büyüme İstanbulluyum. Ocak ayından beri Levent’te tek ba- şına oturuyorum. Arada annem yanıma geliyor. O, hayattaki en büyük yardımcım. Ama Ankara’da da tek başıma yaşadım, alıştım artık, yal- nızlığı da seviyorum. Levent’i tercih etme sebebim de; merkezi bir yer- de oturma zorunluluğu hissetmem. Tiyatro Şişli’de, kolay gidip gelmek istedim. Taşındığım bu sokakta da halam oturuyor, çok seviyordum bu sokağı. İstanbullu olduğum halde, ben Ankara’yı çok sevdim, sokak da bana Ankara’yı anımsattı... Bayağı ev aradım ama hem huzurlu hem ra- hat diye Levent’te karar kıldım, çok memnunum...”

mak ve çok çekim yapmaktan ötürü çok şey deneyimlemek, kamera- Sevdiniz mi rolünüzü? nın en büyük katkısı. Ama bir yandan sabırsızlık artıyor maalesef. Çün- Çok sevdim. Ali Hoca, bana ilk teksti verdiği zaman çok merak etmiştim kü günlük dizide günde 20-25 sayfa çekiyorsunuz ama tiyatroda yeri ge- nasıl bir rol diye. Oyuna bayıldım, karaktere aşık oldum diyebilirim. Kız o lir bir sayfayı haftalarca çalışırsınız. Prova süreçlerinde niye daha çabuk kadar renkli ki, başlangıçta apayrı bir karakterken gitgide değişiyor, son- ilerlemiyor, daha hızlı gelişmiyor diye düşünebiliyorsunuz zaman zaman. rasında gerçekten hayatında bir dönüm noktası yaşıyor. Benim oynadı- ğım karakter 20 yaşında, üniversiteye hazırlanan klasik bir genç kızken, Çok sabırlı olmak gerek herhalde tiyatro yapabilmek için... sonunda aşk uğruna yaptığı bir hata onu bambaşka bir şeye dönüştürüyor. Şu an oynadığım oyunda bunu bir kez daha görüyorum, tiyatroda sabır çok önemli. Ne kadar sabırlı ve ne kadar değişime, gelişime müsait olur- O kadar usta isimle birlikte çalışmak nasıl? sanız, o kadar doğru bir iş ortaya çıkıyor. Çok keyif alıyorum, ama bir yandan da zorlandığımız anlar oluyor tabii.

Tiyatro yapanlar, dizileri hep küçümser, bu sebeple değil mi? Ali Poyrazoğlu zor bir hoca mı? Sahne er meydanıdır gerçekten. Ben de hocalarımdan bunu böyle öğ- Herkes onu soruyor, çok iyi bir hoca. Zorluğu şuradan geliyor bence; onun rendim. Şu anda da bunun savaşını veriyorum. Ben şimdi 500 bölüme karşısında sizden beklemediği ya da açık verdiğiniz bir nokta olduğun- yakın dizi yaptım ama yeni mezunum konservatuardan. Şu an sıfır bir me- da bunu çok iyi yakalıyor, çünkü çok zeki ve tecrübeli. Bu yıl tiyatrosunun zun gibi, bir karakteri yaratmak için çalışıyorum, geçmişte de tiyatro yaptı- 40’ıncı yılı. Artık 40 yıldır aralıksız sahneye çıktığı için; bir oyunda, hangi ğım halde… Hiç eğitim almamış, hiç sahneye çıkmamış bir insanın, istediği sahnede seyirciden ne reaksiyon geleceğini o kadar iyi biliyor ki…Oyun- cular arasındaki etki-tepkiye, iletişime çok hakim. O yüzden algılarınızın kadar dizi yapsın, jön ya da jönfi olsun, sahneye çıktığında durmakta bile çok açık olması gerekiyor. Ufacık, kaçırdığınız bir noktayı çok iyi yakalıyor. zorluk çekeceğine inanıyorum. Dizide faktörler çok: Işık faktörü var, yö- Çalışkanlık ve disiplin istiyor, bu da çok doğal bir istek. Ben, onu okulda- netmen faktörü var, bir metin var, montaj var, müzik var... Her şey o kadar ki hocalarıma benzetiyorum. Onların ekolü farklıdır. Farklı bir eğitim aldı- sizin elinizde değil, o yüzden herkes orada istenileni yapıyor. Bazen bu kız lar, çok daha donanımlılar. O yüzden her konuda size bir şey verebiliyorlar. bunu nasıl yapar dediğimizde, sorgulamadan kabullenip oynamamız öne- riliyordu. Yani yeri geliyor, inanmadan, kabullenmeden bile oynamayı öğ- Yolunuz nasıl kesişti? reniyorsunuz. Bu da büyük başarı, herkesin başarabileceği bir şey değil. Ali Hoca, ben Hacettepe’deyken bizim okula gelmişti, seminer vermeye. Öyle tanışmıştık. Mezun olunca, geldim, buluştuk. Yeni oyundan bahsedebilir misiniz bize? Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu’nda, adı “Beni Yeniden Sev”. İspanyol yazar Al- Ne zaman başlıyor oyun? fonso Paso’nun. Sekiz kişilik bir oyun; Ali Poyrazoğlu, Bülent Kayabaş, Prömiyerimiz 10 Mart’ta gerçekleşti. Neriman Uğur, Ümit Kantarcılar, Nur Gürkan, Hakan Bulut ve Nur Eraslan oynuyor. Bir matematik öğretmeninin hayatından yola çıkıyoruz. Evli, ço- Bu süreçte yeni bir dizi çekemeyeceksiniz galiba? cuğu yok, çok iyi bir öğretmen ve çok iyi bir evliliği var. Çok haylaz bir sınıfı Oyun bu sezon sonuna kadar devam edecek, hatta turneler de olacak. var. O sınıftaki öğrencilerle güzel bir iletişim halindeyken, bu öğrencilerin Başlarken Ali Hoca ile de konuştum. Ali Hoca, “Tabii ki dizi yapmak ister- bir şaka yapmak istemeleriyle ortaya çıkan durumu anlatıyoruz. Aşk, sevgi sen yaparsın, provaları aksatmamak koşuluyla” dedi. Ben şu an öncelikli kavramlarının çatışmasını, insanların sevgi söz konusu olduğunda ne ka- olarak sahnede pişmek istiyorum, zaten şu anda da dizi sektöründe sezo- dar şuursuzlaşabileceklerini görüyoruz. nun ortasındayız. Benim de biraz uzak kalmam gerekiyordu. 2.5 yıl, günlük diziden sonra o karakter çok yapışıyor üzerinize. Ben hâlâ birçok insanın Sizin rolünüz nedir? gözünde Deniz’im. Ben Deniz’i biraz unutturmak, sahnede kendimi kabul Ben, Ali Bey’i baştan çıkartan afacan öğrenciyi oynuyorum. ettirip, sonra bambaşka bir karakter oynamak istiyorum ekranda. B+

62 B+ İLKBAHAR “Tiyatro ile ekran çok farklı; dizide sizden tek beklenen, pratik olmanız!”

Paso’nun son oyunu: “Beni Yeniden Sev”

Bu yıl, sahnedeki 40’ıncı yılını kutlayan Ali Poyrazoğlu, yine çok konuşulacak bir oyuna imza atıyor. “İspanyol tiyatrosunun Çehov”u olarak anılan Alphon- so Paso’nun ölmeden önce yazdığı 100’üncü ve son oyunu olan iki bölüm- lük “Beni Yeniden Sev”i sahneye koyan Poyrazoğlu, kadrosunu da tiyatronun usta isimleriyle genç yeteneklerden oluşturdu.

B+ İLKBAHAR 63 Yaşam

Sağlıklı kent, sağlıklı yaşam Beşiktaş kentinin spor alanları

Yazı: Aybüke Sakaoğlu Fotoğraf: Erdem Aydın

Beşiktaş kentinde spor yapmamanın bahanesi yok. Halka açık spor alanlarından faydalanmak için tek yapmanız gereken eşofmanlarınızı giyip size en yakın parkın yolunu tutmak. Abbasağa Parkı

64 B+ İLKBAHAR Hareket Sitesi Parkı

aharın geldiği şu günlerde, mahalle parklarında yapılan kısa Açık havada spor keyfi yürüyüşler kışın miskinliğini üzerimizden atmamıza yardım- Kent yaşamının yoğun temposu içerisinde çoğumuz spor yapmaya vakit cı oluyor. Güneşli havalardan faydalanmamızı sağlayan bu bulamıyoruz. Özellikle büyük şehirlerde, çağımızın en büyük sorunların- yürüyüşler dışında, Beşiktaş kentinde ücretsiz olarak kul- dan biri, hareketsizlik. Düzenli olarak spor salonlarına gitme imkânı olma- lanabileceğiniz birçok spor alanının olduğunu biliyor mu- yan, açık havada spor yapmayı tercih eden kentlilerin, evlerinin yakınların- sunuz? Parkların içindeki, Beşiktaş Belediyesi’ne bağlı bu daki bir park ya da açık spor alanı, ev-iş-okul-market rutini içerisinden çık- Bspor alanlarından mutlaka mahallenizin yakınlarında bir tane vardır. malarına ve nefes alabilmelerine olanak sağlıyor. Spor salonlarına gitme imkânı bulamayan ev kadınları, çocukları parkta oyunlar oynarken, kendile- Beşiktaş Belediyesi’ne ait 125 parkın içinde 44 adet halka açık spor alanı bu- ri de bir yandan spor yapma imkânı buluyor. lunuyor. Akatlar, Balmumcu, Cihannüma, Dikilitaş, Etiler, Gayrettepe, Konak- lar, Kültür, Levazım, Levent, Mecidiye, Nisbetiye, Ortaköy, Türkali, Ulus, Viş- Belediyeye ait fitness (aletli jimnastik) alanlarında ise birçok spor aleti bulu- nezade mahallelerindeki parklarda bulunan spor alanlarının ve jimnastik alet- nuyor. Genç-yaşlı, kadın-erkek- çocuk fark etmeksizin herkes kolaylıkla bu lerinin bakımı ise her gün parkın bakımıyla birlikte yapılıyor. spor aletlerinden faydalanarak açık havada spor yapmanın keyfini sürüyor.

Sporcular Parkı

B+ İLKBAHAR 65 Beşiktaş Belediyesi’ne ait 44 adet halka açık spor alanı bulunuyor.

Sporcular Parkı

66 B+ İLKBAHAR Spor salonlarındaki çeşitli işlevlere sahip olan spor aletlerinin Beşiktaş Belediyesi’ne bağlı spor alanları çoğunu bu spor alanlarında bulabilirsiniz. Ayrıca çoğu parkın Akatlar içinde bulunan yürüyüş ve koşu parkurlarında hafif tempo- Karanfilköy Parkı Akatlar Murat Parkı Basketbol Sahası lu yürüyüşler gerçekleştirebilir ya da hareketsiz kent yaşa- Akatlar Yeşim Parkı Iı Fitness Alanı Akatlar mı içinde içinizde biriken enerji fazlasını koşarak atabilirsiniz. Alman Deresi Yürüyüş Parkuru Basketbol Sahası Akatlar Necati Cumalı Sokak Parkı Fitness Alanı - Yürüyüş Parkuru Balmumcu Balmumcu Parkı Fitness Alanı - Basketbol Sahası Abbasağa’da gece gündüz basketbol Cihannüma Abbasağa Fitness Alanı - Basketbol Sahası Cihannüma Fitness Alanı - Basketbol Sahası Yoğun olarak gençlerin kullandığı spor alanlarından biri olan Cinannüma Parkı Dikilitaş Emirhan Parkı Fitness Alanı basketbol sahaları, havaların güzel olduğu bu günlerde hep Dikilitaş Fulya Azerbaycan Dostluk Parkı Fitness Alanı dolu. Boş zamanlarını spor yaparak değerlendiren birçok Dikilitaş Hora Parkı Fitness Alanı Dikilitaş Muhtarlık Parkı Fitness Alanı kişi spor alanlarında toplanarak bir yandan sporlarını yapı- Dikilitaş Üzengi Üst Parkı Fitness Alanı yor bir yandan da yeni arkadaşlıklar kuruyor ve sosyalleşi- Etiler Hilal Parkı Fitness Alanı Etiler Basketbol Sahası yor. Açık havada gerçekleşen bu tür etkinlikler zamanla bü- E. Huzurevi Parkı Etiler E. Muhtarlık Parkı Basketbol Sahası yüyor ve gençler bu parklarda tanıştıkları arkadaşlarıyla Gayrettepe Çevre Kültür Parkı Fitness Alanı daha büyük müsabakalar, maçlar organize ediyorlar. Gayrettepe Gayrettepe Parkı Fitness Alanı Gayrettepe Dutluk Parkı Fitness Alanı Konaklar Çocuk Hayal Parkı Fitness Alanı - Basketbol Sahası En gözde basketbol sahalarından bir tanesi de Abbasağa Konaklar Sporcular Parkı Fitness Alanı - Basketbol Sahası Kültür Parkı’nda. Burada gençler gece gündüz fark etmeksizin İbrahim Sağ Parkı Fitness Alanı - Basketbol Sahası-Tenis Kortu Kültür Türkan Saylan Parkı Fitness Alanı basketbol oynamanın keyfini çıkarıyor. Kültür Deprem Öncesi Ve Deprem Sonrası Fitness Alanı Kültür A.Yavuz Kocaömer Parkı Fitness Alanı - Basketbol Sahası-Tenis Kortu Levazım Fitness Alanı - Basketbol Sahası Sporcular ve Deprem Öncesi-Deprem Sonrası parklarında Attila İlhan Parkı Levazım Faruk Güventürk P. Fitness Alanı - Basketbol Sahası bulunan tenis kortları da oldukça ilgi çekiyor. Tenis raketleri- Levazım Levazım Spor Tesis Parkı Fitness Alanı ni ve toplarını yanına alan herkes yine ücretsiz olarak bu te- Levent Gültepe Kavşağı P. Fitness Alanı - Basketbol Sahası Levent L.Çamlık Parkı Fitness Alanı - Basketbol Sahası nis kortlarından faydalanabiliyor. Özellikle spor yapma alış- Levent Dilek Sabancı Basketbol Sahası kanlığına sahip olmak isteyenler arasında hobi olarak tenise Mecidiye Fındık Fatma Parkı Fitness Alanı - Basketbol Sahası Mecidiye Fitness Alanı - Basketbol Sahası başlayanlar oldukça fazla. Mecidiye Muhtarlık Yanı Nisbetiye Birlik Parkı Fitness Alanı Nisbetiye Gözde Sokak Parkı Fitness Alanı Siz de kışın ağırlığını üzerinizden atmak ve baharın güneş- Ortaköy Havacılar Parkı Fitness Alanı Ortaköy Fitness Alanı - Basketbol Sahası li havalarından faydalanmak istiyorsanız, tek yapmanız ge- Ortaköy Muhtarlık Parkı Ortaköy Meyve Bahçesi Fitness Alanı reken eşofmanlarınızı giymek ve size en yakın parkın yolu- Türkali Bostan Sokak Parkı Basketbol Sahası Türkali nu tutmak . Spor alanlarının kapısı, yolu Beşiktaş’tan geçen Dünya Barış Parkı Fitness Alanı Türkali Mısırlı Bahçe Fitness Alanı herkese açık. B+ Ulus Ambarlıdere Parkı Fitness Alanı - Basketbol Sahası Ulus Geçgel Sokak Parkı Basketbol Sahası Vişnezade Şenlikdede Fitness Alanı Fitness Alanı B+ İLKBAHAR 67 Galeri

Nuri İyem Bebek’in sanat evi: Evin Sanat Galerisi

Yazı: Metehan Tokgöz Fotoğraf: Alaattİn Tİmur

Bebek’te 16 senedir sanatçıları sanatseverlerle buluşturan Evin Sanat Galerisi, Büyük Bebek Deresi Sokak’taki 2. derece tarihi eser sayılan sarı ahşap binasında, sanatseverlere hizmet vermeye devam ediyor.

68 B+ İLKBAHAR afta sonunu Boğaz’da değerlendirmek isteyen İstan- Galeri, anlaşmalı olduğu sanatçıların her türlü tanıtım ve temsil haklarını bulluların tercih ettikleri semtler arasında kuşkusuz en üstlendiği gibi, düzenlediği sergilerde Türk resim ve heykel sanatının usta rağbet görenlerden biri Bebek’tir. Hem yeme-içme ve ve yeni sanatçılarını biraraya getirerek eserlerini sergilemekte. Galeride yıl- eğlence mekânları açısından, hem de kültür/ sanat et- da 7-8 kişisel sergi düzenleniyor. Anlaşmalı sanatçıların eserleri arşivlerin- kinlikleri açısından farklı ve değişik seçenekler sunar de olduğu için kişisel sergilerin dışında karma sergiler de organize ediliyor. Bebek. Semtin kültür sanat mekânları açısından en Böylece sanatseverler her zaman eserleri görme imkânına sahip oluyor. köklüH merkezlerinden biri ise şüphesiz Evin Sanat Galerisi’dir. Bizim galeriyi ziyaretimiz esnasında 7 Şubat – 6 Mart 2012 tarihleri arasın- Sahilde yürüyüşünüzü yaptıktan sonra ara sokakları keşfetmek isterse- da düzenlenen ve galeri sanatçılarından Nuri İyem, Nasip İyem, Neş’e Erdok, niz, Büyük Bebek Deresi Sokak’tan yukarıya doğru çıktığınızda, cephe- Temür Köran, Hakan Gürsoytrak, Mehmet Aksoy, Cansen Ercan, Rahmi Ak- si sarıya boyanmış şirin ahşap binasıyla karşılar sizi Evin Sanat Galerisi. 2003 yılından beri bu binada hizmet veren Evin Sanat Galerisi, ilk olarak sungur, Emin Turan, Hakan Cingöz, Setenay Alpsoy, Aylin Zaptçıoğlu’nun 1996 yılında yine Bebek’te bir apartman katında kurulmuş. Sonra yeni bir eserlerinin sergilendiği “Karma Sergi” sanatseverlerle buluşmaktaydı. bina arayışına giren Evin Sanat, semtten kopmak istememiş ve oldukça uzun bir arayış döneminden sonra 2. derece tarihi eser olan ve cephesin- de çok az pencere olduğu için uzun süre alıcı bulamayan yeni binasına ta- şınarak sanatseverlere hizmet vermeye devam etmiş.

Yapının dış cephesi aslına sadık kalınarak, içi galeri olarak yeniden inşa edilmiş. Bu açıdan, Evin Sanat, galeri olarak temeli atılmış, ikinci dere- ce tarihi eser statüsündeki binasıyla, Türkiye’de bir ilk olma özelliği taşı- Evin Sanat Galerisi, yor. Galeri, dolayısıyla eserlerin sergilenmesi ve korunması için de ideal bir mekâna sahip. 4 kattan oluşan galerinin; iki katı sergi salonlarına ayrılmış, başlıbaşına bir “eser” diğer katları arşiv çalışmalarının gerçekleştiği ofis katı ve koleksiyon salo- sayılan binasında, nu olarak kullanılıyor. Ayrıca eğer aracınızla gitmek isterseniz binanın ya- nında kendisine ait kapalı otoparkı da bulunmakta. usta ve yeni sanatçıların eserlerini sanatseverlerle Kurulduğu günden itibaren sayısız sergiye ev sahipliği yapan galerinin ay- rıca birçok araştırma çalışması ve yayını da bulunmakta. Evin Sanat, yine buluşturuyor. Türkiye’de bir ilk olarak uyguladığı sertifika sistemiyle, sanatçıların ve eser sahiplerinin haklarını gözeterek sanat piyasasında öncü bir rol da üstlen- miş. Söz konusu sertifika sistemi ilk olarak, 2001 yılında Tüyap’ta 1500’ü aşkın Nuri İyem resminin sergilenmesi ve dijital ortamda kayda geçirilmesi ile başlanmış. Bu tarihten sonra galeriden en ufak bir desen alınsa bile ser- tifikası veriliyor.

Hakan Gürsoytrak

B+ İLKBAHAR 69 Emin Turan

Evin Sanat Galerisi

Evin İyem kimdir?

Setenay Alpsoy

Evin Sanat Galerisi’ne ziyaretimiz sırasında bize eşlik eden galeri sahibi Evin İyem, galerinin her yıl sanat fuarına katıldığını ve yine her yıl “Nuri İyem Resim Yarışması” başlıklı bir etkinlik düzenlediğini anlatıyor. 18 ya- şını doldurmuş her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının bu yarışmaya katıla- bileceğini dile getiren Evin Hanım, Türkiye’nin dört bir yanından ortalama her yıl 500-600 resim gönderildiğini ve bu gönderilen resimler arasında birinci gelene “Nuri İyem Resim Ödülü” verilirken, ilk 30’a giren yarışma- cıların da eserlerinin sergilendiğini aktarıyor. 1960 yılında Ankara’da doğan Evin İyem, 1977 yılında Ankara Galerinin bir diğer özelliği ise anlaşmalı olduğu sanatçıların toplanma Koleji’nden mezun oldu. 1981 yılında Boğaziçi Üniversitesi Endüst- mekânı olması. Sergiyi dolaşırken baktığınız resimlerin ressamları ile kar- şılaşma olasılığınız oldukça yüksek. Hatta kendileri ile sohbet etme imkânı ri Mühendisliği bölümünü bitirdi ve aynı yıl usta sanatçı Nuri İyem’in da bulabilirsiniz. Biz de Evin Sanat’a gerçekleştirdiğimiz ziyaretimiz- oğlu Ümit İyem ile evlendi. 1990 – 2000 yılları arasında ise Interme- de Türk resminin ustalarından Neş’e Erdok ve yeni kuşağın başarılı sa- dia Dergi Grubu’nda çalıştı, Yeni Yüzyıl gazetesi ve BÜMED dergi- natçılarından Setenay Alpsoy ile karşılaştık. Baharın iyiden iyiye kendisi- sinde sanat ve sanat piyasası ile ilgili yazılar yazdı. Ardından 1996 ni hissettirmeye başladığı bugünlerde yolunuz Bebek’e düşer ve Evin Sa- yılında Türkiye’de birçok ilke imza attığı Evin Sanat Galerisi’ni kuran nat Galerisi’ni ziyaret etmek isterseniz sizi Setenay Alpsoy’un 8 Mart – 29 Mart tarihleri arasında düzenlenen “Görünmeyen Kent” isimli üçüncü kişi- Evin İyem, Bebek’teki galerisinde sanatseverleri ağırlamaya de- sel sergisi bekliyor olacak. Evin Sanat Galerisi, Pazar günleri hariç, her gün vam ediyor. 11.00 - 19.00 saatleri arası gezilebilir. B+

70 B+ İLKBAHAR Hakan Cingöz Aylin Zaptçıoğlu

Nuri İyem

B+ İLKBAHAR 71 Birikim

Bâbıâli’nin gözüpek gazetecisi Ergin Konuksever

Söyleşi: GÖRKEM KIZILKAYAK Fotoğraflar: GÖRKEM KIZILKAYAK, ERGİN KONUKSEVER ARŞİVİ

Ülkenin yakın tarihinde cereyan eden olaylar onun fotoğraflarıyla zihnimize kazındı. Kıbrıs Barış Harekatı, 68 olayları, işçi hareketleri, 1 mayıslar, ihtilaller, idamlar... Nerede bir olay varsa o makinesiyle oradaydı. 50 yılı aşan meslek yaşantısında öne çıkan hikâyeleri Ergin Konuksever’le Levent’teki evinde konuştuk.

azeteciliğe başlamadan önce ne yaptığınız Gazeteciliğe ilk adım nasıl oldu? hakkında bilgi bulamadım. İsterseniz Lise son sınıfta beklemeli kaldım, bir sene... O zaman böyle değildi, bitirme o dönemden başlayalım... sınavları vardı. Babamın arkadaşları vardı, onlardan bir tanesi -sonradan da Babamın öğretmenliği sırasında Samsun’da doğmu- benim ustam oldu- meşhur şair Orhan Veli’nin kardeşi Adnan Veli’ydi. Ad- şum. Sonra da Kurtuluş’a taşındık. Gazeteciliğe başlama- nan Abi bir gün bize gelmişti, “Ne yapıyorsun Ergin” dedi, “Hiç abi, bekliyo- dan evvel biraz futbol oynadım, biraz da okula giderdim, rum” dedim. “Böyle zaman geçmez. Yarın Orhan Abi’nin (Veli) anma töre- G ni var Atlas Sineması’nda, oraya seninle beraber gideceğiz ama yazıyı sen Nişantaşı’ndaki Şişli Terakki Lisesi’ne... Hayatım baba evinde geçti, lise- yi orada bitirdim, gazeteciliğe de orada başladım. Sonra 73 senesinde şu yazacaksın” dedi. Yazdım ama beğenmedi. “Orhan Veli bugün anıldı” diye an evimin bulunduğu yer ve çevresi Gazeteciler Kooperatifi’ydi. 74’te de başlık atmıştım. “Bugün diye yazmayacaksın, ‘dün anıldı’ diye başlık ata- Levent’teki bu eve taşındım. caksın, çünkü bu haber yarın çıkacak” dedi. Böylece gazeteciliğe Vatan

72 B+ İLKBAHAR Gazetesi’nde başladık, sene 1956...

Fotoğrafa ilgi ne zaman başladı? Fotoğraf daha sonra... Vatan sahip değiştirdi, ben Yeni Sabah’a geçtim. Yeni Sabah’ta bizi sağa sola yolluyorlar, yanımızda da foto muhabiri oluyor. Benim istediğim gibi fotoğraflar olmuyordu. “Şöyle çek” falan diyordum, oradaki arkadaş da “Bize mi öğretiyorsun, biz bilmiyor muyuz?” diye cevap veriyordu. Baktım olacak gibi değil. Zaten bir Rolleiflex’im vardı o dönem- de... “Bundan sonra kendi fotoğrafımı kendim çekmek istiyorum”, dedim. “İlk önce “İyi, çekebiliyorsan çek”, dediler. Böylece kendi yazımızın fotoğrafını ken- dimiz çekmeye başladık. Oradan da Hürriyet’e geçtim. Hürriyet’te tam bir gözün kesecek. foto muhabiri olarak çalışmaya başladım. Sonra 68’li yıllarda Günaydın’a Göze alamayacaksan geçtik. Orada ben hem fotoğraf çekip, hem yazı yazınca, gazetenin pat- ronu Haldun Simavi demiş ki: “Herkes Ergin’in yaptığı gibi kendi yazısının girme bu işe!” fotoğrafını kendi çeksin!” Ondan sonra herkes fotoğrafını kendi çekmeye başladı. Tabii foto muhabirinin kullanılması gereken yerler de vardır.

Yazıyla başlayıp, fotoğrafla devam etmişsiniz. Hangisini bırakamazsınız? Herhalde fotoğraf makinesini bırakamam. Çünkü Türkiye’de çok olay- lar oldu, kan gövdeyi götürdü. Harplere gittik. Fotoğraf çekmezsen, ha- yat yok.

Kan gövdeyi götürdüğü anda orada olabilmeyi nasıl becerdiniz? Valla ilk önce gözün kesecek. Göze alamayacaksan girme bu işe! 68 ku- Birçok gazete patronuyla, kanunsuz işlem yapmalarından şağı dediğimiz o zamanki genç arkadaşlar beni çok tutarlardı ve severler- dolayı kavgalarınız var. Bugün de durum çok farklı değil. di. Tabii şimdi “Niye?” diyeceksin... Çünkü ben onlara hiçbir zaman ihanet Ne düşünüyorsunuz? etmedim. Onların arasında gayet rahat, elimi koluma sallayarak dolaşabilir- Çok ayıp. Hâlâ sigortasız çalıştıran, tazminat ödemeyen gazeteler var. Ben dim. Onun için öyle geldi, öyle gidiyor. haysiyetiyle çalışan birkaç gazetede çalıştım. Ahmet Emin Yalman’ın Va- tan Gazetesi bir kuruş hakkımızı yemedi, başladığımız gün sigortamızı, O dönemde bir yandan da askerlerle ilişkiniz var. kadromuzu yapmıştır. Yeni Sabah Gazetesi’nin patronu Sefa Kılıçlıoğlu da Onları da takip ediyorsunuz... -pek sevmezler, despottur derler ama- kanunlara uyardı, günü gününe si- Benim askerlerle ilişkim her zaman iyidir. Askerini sevmeyen, ordusunu gortamızı yapmıştır. Ama Hayat Dergisi’nde patlak verdi, Günaydın’da pat- sevmeyen adam benim için vatansızdır. lak verdi biraz... Altı ay çalıştığımızı göstermediler Günaydın’da... Ama iyi ki

Deniz Gezmiş teslim olmak için İstanbul Üniversitesin’den çıkıyor. Bozkurt Nuhoğlu ve Ergin Konuksever (solda). 1. Şube müdürü dışarıda bekliyor.

B+ İLKBAHAR 73 ben Irak’a gittim. Bir baktım omuzunda makineli tüfeğiyle bu adamı gör- düm. Milis kuvvetlerinin başkanıymış. Cepheye gitmek istediğimi söyle- dim, o da “Gideriz” dedi. Adam bunu söyler söylemez yanımdaki Türk ga- zetecilerin tamamı “Biz de gitmek istiyoruz” dediler. Savaş Ay var, Sadet- tin Teksoy var, Bekir Aydın var, Erhan Akyıldız var, Faruk Arar var, daha birkaç kişi daha var. Bir otobüs geldi, bindik, Abadan’a doğru yaklaşıyo- ruz, yanan petrol kulelerini görüyoruz. Orada gazeteci arkadaşlardan biri sukoyverdi. “Buradan öteye gitmem” dedi. Adam,“Mümkün değil, ancak bizi burada otobüsün içinde beklersin”, dedi. Bizimki hüngür hüngür ağla- maya başladı. Adam döndü ve “Ben Türkleri çok kahraman bir ulus olarak bilirim, çünkü benim babaannem Türk. Sen ne biçim Türksün?” dedi. Son- ra bana geldi, “Dönelim, ben yarın yalnız seni götüreyim” dedi. Savaş Ay’la birlikte sabahın erken saatinde adamla buluştuk. Gittik cepheye...

Benim bir özelliğim var, savaş ganimeti olarak mermi kovanı toplarım. Bir ara ateş kesildi. Yeraltı koruganındayız. Oradan çıktım ganimet topluyo- rum. Meğerse beni İranlılar görmüş, yerimizi tespit etmişler. İran helikop- terleri geldi, bombardımana başladı. Biz yine korugana girdik. Biraz son- ra ateş kesildi. Sonra Iraklı bir subay geldi, bangır bangır bağırıyor. Haşim Bey de tercüme ediyor: “Sana bağırıyor, aman bir daha korugandan çık- ma”. Dönüşe geçtik, ama İranlılar konvoya da ateş açtı. Önümüzdeki araba ateş aldı. Sekiz asker yandı. Ama biz kurtulduk.

Mukavele ne oldu? Geldik İstanbul’a... “Efendim ben şimdi Bursa’ya gidiyorum, gidip geleyim yaparız.” Sekiz-dokuz ay salladı beni... Bir gün bizim Hikmet Andaç vardı, genel yayın yönetmeni. “Hikmet Abi, git şu adamla konuş, şu mukaveleyi yapacaksa yapsın, yapmayacaksa ona göre hareket edeyim” dedim. Git- ti, geldi... “Ergin çok üzgünüm ama adam diyor ki: Böyle çalışıyorsa çalış- sın, çalışmıyorsa gitsin.” olmuş (gülüşmeler). O sırada bir süper emeklilik çıkmıştı. Onu yaptırmaya Kalktım odasına gittim, sekreteri içeride biriyle görüştüğünü söyledi. Tamam, gittiğim zaman Günaydın’ın 6 ay sigortamı ödemediği ortaya çıktı. Süper dedim, kapıya bir tekme, kapı çıktı yerinden... “Kalk ulan” dedim, “Mukave- emekliliğe başvuramadım. Ama iyi ki ödememişler, şimdi süper emekliler le yapmıyormuşsun, giderse gitsin diye de sövüyormuşsun...” “Öyle diyorum benden daha az para alıyorlar. ne olacak”, dedi. Bir güzel cevabını verdim, çıktım odadan... Geldim eşya- Hayat Dergisi’ndeki olay nasıl patlak verdi? larımı topluyorum. O sırada Kemal Uzan’ın kardeşi polis çağırmış. Gazete- ye polis geldi. Polislerin arasındayken bir cesaret buldu. Bana saldırdı, ben Hayat grevdeydi. Grevden çıktıktan sonra Kemal Uzan dergiyi satın aldı. “Sizinle beraber çalışmak istiyorum, ama kadrosuz” dedi. “Mümkün değil”, dedim. “Daha emekliliğim dolmadı, basın kartımın sürekli hale geçmesi la- zım, onun için ben çalışmam” dedim. Aradan bir zaman geçti yine çağır- dı beni... En sonunda bana dedi ki “Ben gazetecileri aldım, bana kazık at- tılar.” “Kazık atanların durumu, sizinle onların arasındaki bir sorun, benim- le çalışmak istiyorsanız benim şartım bu, benimle mukavele yapacaksı- nız” dedim. “Peki, hiç merak etmeyin. Ben şimdi bir yere gidiyorum, on- dan sonra biz zaten seninle abi-kardeşiz, gideyim geleyim mukaveleni ya- palım” dedi. “Peki sen şu Irak-İran Savaşı var, oraya gider misin?” diye sor- du. Ben de “Giderim, niye gitmeyeyim” dedim. O da, “Git gel mukavele- ni yaparız” dedi. 75 bin lira gibi bir para koydular cebimize... Kalktık 80’de Irak-İran Savaşı’na gittik. Orada ölüm tehlikesi de atlattık Savaş Ay’la birlik- te. Önümüzdeki arabaya roket geldi. Bir sonraki arabada biz vardık.

Irak’a nasıl girdiniz? Haşim El Şebip diye Ankara’da Irak sefaretinde çalışan bir adam var. Rah- metli Orhan Duru, “Bu akşam bir Iraklıyla yemek yiyeceğim, sen de gel” dedi. Gittik, Haşim El Şebip’le tanıştık. Yıllar sonra bu adam İstanbul’a gel- Kızılhaç’ın Ergin Konuksever’i Kıbrıs Türk kesimine bırakışı. di. Çocuğu da benim kızla aynı okulda okuyor. Okulda karşılaştık. Sonra Ümit Gürtuna, Cumhuriyet Gazetesi muhabiri (solda).

74 B+ İLKBAHAR yine gereken cevabı verdim. Kapının önüne bir geldik, bütün arkadaşlar top- lanmış. Ahmet Vardar, Olay Tan, Savaş Ay, Vasfiye Abla, Erhan Akyıldız orada... “Nereden haber aldınız, ne çabuk geldi- niz”, dedim. Meğerse polis telsizi anons geçmiş, Hayat Mecmuası’nda kavga var diye... Bunlar da demişler “Tamam Ergin Abi, Kemal Uzan’ı dövdü!”

Afganistan’a ne zaman gittiniz? 1976’ydı. Tercüman Gazetesi’ndeydim. Pakistan’a gittim. Oradan Peşaver’e geç- tik. Orada bir kalabalık var. “Afganistan’ın işgaliyle ilgili olarak Ziya Ül Hak gelecek, aşiret liderleriyle burada görüşecek”, de- diler. Büyük büyük çadırlar kuruldu. Ziya Ül Hak geldi. Bütün gazetecilerle tanış- mak istemiş. Orada da çok kalabalık bir gazeteci grubu var. “Ben Türk gazete- ci Ergin Konuksever’im” dedim. Sarıldı bana, “Sen şöyle dur”, dedi. Biraz son- ra emir subayı geldi, “Majesteleri sizi gör- mek istiyor”, dedi.

“Ne yapmak istiyorsun?”, diye sordu.“Afganistan’a gitmek istiyorum”, de- var. 21 Mayıs daha olmamış, Fethi Abi’nin etrafında toplanılıyor, o da anla- dim. “Yarın yollayayım seni”, dedi. Sabah yine o emir subayı geldi, havaa- tıyor. Ben de ona dedim ki:“ Fethi Abi sen 22 Şubat akşamı Başbakan İs- lanına gittik. Bir helikoptere bindik, Hindikuş Dağları’nın üzerinden geçtik. met İnönü’yü kuşattın, kabine üyeleriyle birlikte esir aldın. Sonra da bıraktı- Bir yere indik. Bir gece orada kaldık, ertesi gün yine aynı helikopterle dön- nız. Şimdi de yeniden bir hazırlık içindesiniz. İnönü de siz onu bırakınca, gi- dük. Bu sefer, “Majesteleri sizi İslamabad’da bekliyor, dediler. Bir de oraya dip Hava Kuvvetleri’ne sığındı. Hava Kuvvetleri de 22 Şubatçıların aleyhi- gittik. Beraber yemek yedik. “Ben Türkleri çok severim, sana bir de Türkçe ne döndü ve siz hareketi kaybettiniz. Emekli oldunuz, rütbeleriniz de gitti. şarkı söyleyeyim”, dedi. “Ilgaz, Anadolu’nun sen yüce bir dağısın”ı söyledi. Bir kuşatma olsa onları esir alsan gene onları bırakır mısın?” “Ne yapsay- dım”, dedi bana. “Valla binbaşım ihtilalin gereği neyse onu yapmalıydın”, Sonra İstanbul’a geldi. Burada görüştünüz mü? dedim. Tam kapıdan çıkıyordu, “Fethi Abi hâlâ aynı fikirde misin?” deyince, İstanbul’a geldi. Topkapı Sarayı’ndaki kutsal emanetleri ziyaret etmek iste- döndü bana “Amma kalın kafalı olmuşsun. Tarihe İnönü’yü öldüren adam miş. Çünkü bunun konuşamayan bir çocuğu var. Sultanahmet Camii’nden olarak mı geçseydim” dedi. “Yoo, öldürmen şart değildi ama bir şeyler yap- çıktılar. Ben de Volkswagen’imle hemen arabasının arkasına girdim. Po- saydın”, diye cevapladım ve, “ Ama sen hâlâ bu kafada olduğuna göre İnö- lisler falan engellemeye çalıştılar. Tam o sırada beni gördü, “Arkadaşım, nü, Fethi Gürcan’ı astıran adam olarak tarihe geçer”, dedim. beni hatırladın mı?” diyerek sarıldı. Topkapı Sarayı’na gittik beraber. Kutsal emanetleri kızın yüzüne sürdüler. Sonra içeri düştüler. Askerdeyken yüzbaşım olan Sabri Sarıyer de düştü içeri... Sabri Abi’nin karısı Leman Abla’yı alıp Ankara’ya Sabri Abi’nin zi- Sizin 1 mayıslarda da birçok anınız var. Bir tanesini yaretine gittik. Çocukları Ahmet ve Alev’i de yanımıza aldık. Giderken de paylaşabilir misiniz bizimle? 6-7 fotoğraf aldım yanıma. Talat Aydemir’in, Fethi Gürcan’ın da fotoğraf- 78 yılı 1 Mayısında sokağa çıkma yasağı vardı. O zaman Milliyet ları var. Gömleğimin içine koydum hepsini... Mamak Cezaevi’ne gittik. Biz Gazetesi’ndeyim. Benim de bir sualtı komandosu arkadaşım var, Göksel Sabri Abi’yi beklerken, Fethi Abi’nin hanımını gördüm. Fethi Abi de gelin- Olcay. Telefon etti, “İşkampavyayla geldim, Sirkeci’de rıhtıma yanaştım, ce hemen fırladım yerimden, gömleğimin içinden resmini çıkardım. “Fethi seni bekliyorum. Haliç ve Galata köprülerinin korumasını bana verdiler, gel Abi şunu bana imzalasana”, dedim. Yüzüme baktı, hiç unutmam, “Ulan Er- devriyeyi beraber yapalım”, dedi. Namık Koçak var, o zaman benim staj- gin, sen şimdi haklı çıktın. Bunlar beni asacaklar, sen de hatıra diye bu res- yer muhabirimdi. “Hadi Namık, yürü Göksel Abi’ne gidiyoruz”, dedim. Bin- mi duvara asacaksın değil mi”, dedi. O resmi, onun lafı yüzünden hiçbir yere dik işkampavyaya, gidiyoruz Haliç’in içinde... Balıkhanenin önüne geldik. asamadım, saklıyorum yukarı katta... Bir tek “Talat Aydemir’in Anıları” kita- Üç-beş tane balıkçı var. Bizi görünce kaçmaya başladılar. Askerler sardı bında kullandık. B+ balıkçıları, balıkçıların reisleri geldi. Komutan “Niye kaçıyorsunuz?” diye çı- kışınca, reis “Komutanım, ben sizi polis zannettim” dedi. “Ne olacak polis olsak?”, diye sorunca da, reis “Komutanım bildiğin gibi değil, sabahtan beri gidip gelip Kuzey Deniz Saha Komutanı Sabahattin Ergin Paşa balık isti- yor diye 25 sandık balığımızı aldılar” dedi. Göksel Olcay hemen telsizle pa- şayı aradı. Paşa olaydan habersiz. “Gidin, o polisleri bulun” diye emir ver- di. Biz gittik ama iki kasa balık kalmış. Balığı alan gitmiş... Polisleri aldılar Kuzey Deniz Saha’ya götürdüler, biz de iki kasa balığı balıkhaneye götür- dük. Reis de “Yok komutan, biz onları istemiyoruz. Siz benim haysiyetimi korudunuz. Ben size balık vermeyeceğim de kime vereceğim” dedi. Otuz sandık kalkan verdiler bize. Koyduk sandıkları işkampavyaya, geldik Ku- zey Deniz Saha’ya... İki asker aldım, kalkanları parçaladık. Erler, astsubay- lar, subaylar, hepsi yedi. Geriye de bir sürü kalkan kaldı.

İhtilalleri de yakından izlediniz, fotoğrafladınız... İdam edilen Fethi Gürcan, ben askerdeyken grup komutanımdı. O, sonra 22 Şubat hareketine katıldı, onu emekliye sevk ettiler. Ayazağa’da süva- ri okulunda akşamları toplanırdık, o da gelirdi. Yine bir örgütlenme faaliyeti Emel Aydar (rahmetli ablası) ve oğlu, 1964.

B+ İLKBAHAR 75 Sergi

“Annem İçin” fotoğraf sergisi Yazı: AYBÜKE SAKAOĞLU Fotoğraf: DENİZ DİKKAYA

Fotoğraf sanatçısı Deniz Dikkaya, annesine ithaf ettiği ilk sergisiyle çalışmalarını Beşiktaş Belediyesi’nde sanatseverlerle buluşturdu.

eşiktaş Belediyesi’nde geçtiğimiz kasım ayında bir fo- da yapılan eğitim programlarına katılmış. Eğitimini bitirdikten sonra bu ilk toğraf sergisi gerçekleşti. Fotoğraf sanatçısı ise, asıl uğ- sergisiyle fotoğraflarını paylaşma imkânını bulan Dikkaya’nın çalışmaları, raşmak istediği mesleği keşfetmiş ve bunu icra edebilen önümüzdeki “Anneler Günü”nde Beşiktaş’ta açık hava sergisi olarak tek- şanslı azınlıktan addedebileceğimiz Deniz Dikkaya idi. rar ziyarete açılacak. B+ Fakat Dikkaya, yaşama şanslı bir adımla başlamamıştı. 1973B yılının 22 Eylülünde İstanbul Etiler’de dünyaya gelen Deniz Dikkaya’nın, doğum sırasında doktor ihmali yüzünden oksijensiz kal- ması sonucunda konuşma ve yürüme merkezinde bozukluklar meyda- na gelmiş. Fakat Dikkaya yaşanan sorunlardan dolayı zekâsını yitirmedi- ği için kendini şanslı görüyor. Öyle olacak ki Şişli Ondokuz Mayıs İlköğre- tim Okulu’na yazılıp, okulu bitirdikten sonra özel eğitimler almış, spora ve sonra da fotoğrafçılığa başlamış. Bu zor günlerinde en büyük destekçisi ailesi olmuş. Annesi, okula başlamadan oğluna okuma yazma öğretmiş. Annesi Vasfiye Dikkaya, babası Metin Dikkaya ve iki kız kardeşinden gör- düğü moral desteği ile Deniz Dikkaya fotoğrafçılık yolunda ilk adımı atmış. Dikkaya, farklı iş deneyimleri sonrasında, gönlünden geçen asıl işin “fo- toğrafçılık” olduğuna karar vererek, fotoğraf makinelerini aldığı firma-

76 B+ İLKBAHAR Annem için Onunla yasamaya başladım Doktorlar yürümez konuşmaz dediler Benim için Ama o başardı Melek Annem için Annem kendi hayatını bana verdi Küçükken anneme an an diyordum Onunla konuşmayı yazmayı öğrendim Benim her zaman yanımda olacaktı Benim her zaman güçlü olmamı söylerdi Melek Annem için Benim ona hayat verdiğimi söylerdi O bana her zaman en iyi yolu gösterir Canım Annem melek Annem En büyük dostum en büyük sırdaşım Melek Annem için Annem için dolu dolu sayfalar yetmez Annem için rüyalar hayaller yetmez Melek annem canım Annem Çok seviyorum seni Melek Annem için

Deniz Dikkaya

B+ İLKBAHAR 77 Kadın girişimci

“Türk motifleri Porselen İstanbul’da yeniden hayat buluyor”

4. Levent’te plazaların arkasındaki şirin atölyesinde Porselen İstanbul, porselen boyama sanatına ilgi duyan herkese kapılarını açıyor.

tölye Porselen İstanbul, yolları Türk Kültürüne Hiz- o meşgale bütün kültürümüzdür” der. Onun çizdiği rotada ilerlemeye çalı- met Vakfı’nda kesişen ve sırüstü porselen boyama şıyor, dekoratif motiflerimizi sırüstü porselen üzerinde yaşatmaya ve her- sanatını geçmişten günümüze taşımak isteyen üç kesi bu meşgaleye özendirmeye çalışıyoruz. Porselen sanatının hakika- kadının kendi girişimleriyle kurduğu bir atölye. Bu- ten bir gelenek olduğunu düşünüp, kültürümüzün önemli bir ögesi ola- gün yollarına iki kişi olarak devam eden bu sıcacık rak görüyoruz. 15, 16, 17. yüzyıllarda Osmanlı sarayı nakkaşhanelerindeki atölyenin güler yüzlü sahibeleri Hülya Ayangil ve Baba Nakkaş, Kara Memi, Şah Kulu gibi değerli nakkaşların katkıları ile EnginA Tınaz yaklaşık yedi yıldır beraberler. 4. Levent’te plazaların he- günümüze ulaşan “hatayi, rumi, saz yolu” gibi isimlerle tanıdığımız gele- men arkasında oldukça şirin bir atölyeleri var. Yeni taşınmışlar, daha neksel Türk motifleri Atölye Porselen İstanbul’da yeniden hayat buluyor. önce Ortaköy’de çalışan ikili, her Beşiktaşlı gibi Beşiktaş kentinin sı- Amacımız bu motifleri, çağdaş sanat tekniklerini de ekleyerek sırüstü por- nırlarından ayrılmak istemeyerek 4. Levent’te karar kılmışlar. Kendileri selen üzerine aktarmak ve gelecek nesillere armağan etmek. de Beşiktaş’ta oturan Hülya ve Engin hanımları, çalışmalarını görmek ve bu sanatın inceliklerini dinlemek için ziyaret ettiğimiz atölyelerinde, Sırüstü porselen nedir? kendi elleriyle hazırladıkları porselen fincanlardan çaylarımızı yudum- H.A: Sırüstü porselen, mekanik olarak saf beyaz kilden hazırlanmış, ısısı larken sizler için küçük bir söyleşi gerçekleştirdik. 1300 dereceye kadar çıkan bir fırında fırınlanmış ve sırlanmış çanak, çöm- lek, tabak gibi objelere verilen genel isim. Bize Atölye Porselen İstanbul’dan biraz bahseder misiniz? H.A: Biz yaklaşık yedi yıldır beraberiz. Bu atölyenin asıl amacı bu sanatı E.T: Biz, sırüstü porselenimizi geleneksel Türk motifleriyle, Batı tarzında ya yaşatmak. Osmanlı ve Cumhuriyet dönemleri arasında bir köprü kurarak, da özgün desenlerle süslüyoruz. Toz boyayı kendine özgü yağ ile eziyo- geleneğimiz olan bu sanatın bugüne ulaşmasına bir katkı sunmak istedik. ruz, karbonlarla deseni porselenimize geçirip, tiner ya da su ile boyayı kıva- Prof. Süheyl Ünver de bu köprüleri kuran idealistlerden birisi. Biz onu ör- ma getiriyoruz. Uygun fırçalar ve özel yöntemiyle porselenimizi renklendir- nek aldık. Sayın. Ünver; “Herkesin bir mesleği, bir de meşgalesi olmalı; dikten sonra kalıcı olması için fırınlıyoruz. Fırınlama süresi 24 saati buluyor,

78 B+ İLKBAHAR ama sonuçta karşınıza çıkan o pırıl pırıl desenleri görünce verdiğiniz tüm Sizler burada hazırladığınız ürünlerin satışını gerçekleştiri- sabır ve emeğe değiyor. yor musunuz? E.T: Biz satış yapmaktan ziyade sergi hazırlıyoruz. Örneğin 6-12 Eylül Atölyenizde bu alanda eğitim de veriyorsunuz… 2012 tarihlerinde Beylerbeyi Sarayı’nda Kütahya Porselen’in sponsorlu- E.T: Evet, fakat bizim belli bir eğitim programımız yok. Öğrenmek iste- ğunda bir sergimiz olacak. yen, merak eden herkese yaz tatilleri dışında istedikleri zaman yardımcı olup, bu muhteşem sanatın tekniklerini öğretebiliriz. Bizi arayıp gelecek- Beşiktaş Belediyesi’nin de çeşitli kursları oluyor, sizce bu lerini bildirmeleri yeterli… Atölyenin bir katılım ücreti yok. Her yaştan ve her tarz eğitimlerin katılımcılara sağladığı faydalar nelerdir? meslekten insana seve seve yardımcı oluyoruz. H.A: Bir kere kesinlikle kadın- erkek, genç- yaşlı “bizden geçti” demeden herkesi bir meşgale bulmaya davet ediyorum. Öncelikle gördüğünüz gibi Katılmak isteyenler malzemeleri nereden temin edebilirler? çok güzel dostlar ediniyorsunuz, aile gibi oluyorsunuz. Aile bütçenize kat- H.A.: Yeter ki başlamak istesinler, temin konusunda da yardımcı olur, yön- kıda bulunabiliyorsunuz, sosyalleşiyorsunuz. lendirmeler yaparız. E.T: Kendilerini daha rahat ifade edip, o rutinden kurtulduklarında gün- Sırüstü porselen boyama tekniği çok güzel bir hobi, peki katı- lük sıkıntılarını da bir kenara koyabiliyor insanlar. Kısaca daha pozitif, daha lımcılara hobi olmanın dışında iş imkânları sağlayabilir mi? mutlu olabiliyorsunuz. Herkes hayatı için yeni adımlar atmalı. Denemeye E.T: Bu eğitimi alanlar, burada ilk etapta desen tekniği öğrenecekleri için değer, buna inanın. öncelikle hediyelik eşya sektöründe çalışabilirler. Çünkü bu öğrenecek- leri desenleri ahşaba, deriye, taşa; akla gelebilecek her alana uygulayabi- Bu söyleşiyi okuduktan sonra, acaba öğrenebilir miyim, diye lirler. Ayrıca hazırladıkları ürünleri çeşitli sergilerde sergiledikten sonra si- tereddüt edenlere söylemek istediğiniz bir şey var mı? pariş alabilir, dekoratörlerin yönlendirmeleriyle de gelir elde etmeye baş- H.A: Bugüne kadar çalıştığım bütün atölyelerde, katıldığım eğitimlerde layabilirler. gördüğüm yaşlı olsun, genç olsun tüm öğrenciler zamanla bu sanatın tüm inceliklerini kavrayıp dostlarına hediye edebilecekleri, çocuklarına çeyiz H.A: Ayrıca bu türlü işlerle uğraşan kişiler Kültür Bakanlığı’na başvurarak hazırlayabilecekleri porselen objeleri kısa zamanda süsleyebilecek hale sanatçı belgesi alabiliyor. Böylelikle gelir vergisi kanununun avantajların- geldiler. Düşünün ki, oğlunuz evleniyor, kız istemeye gideceksiniz. En şık dan yararlanarak kendi ürettikleri şeyleri satabiliyorlar. pastaneden yaptıracağınız çikolata tabağı bile sizin kendi ellerinizle ha- zırladığınız tabağın yerini tutar mı? Yani hem bütçenize katkıda bulunabi- lir hem de manevi değeri olan şeyler yapabilirsiniz. Kendi evinizde bir de- ğişiklik mi yapmak istiyorsunuz? Banyonuzdaki lavaboyu boyayabilirsiniz. Sınırı olmayan bir güzellik, bir sanat… Öğrendikten sonra herhangi bir atöl- yeye gerek yok; evinizde küçücük bir köşe ayırıp dilediğiniz çalışmayı ko- laylıkla yapabilirsiniz. Biz ilgi duyan ve öğrenmek istiyorum diyen herke- si buraya bekliyoruz. Gelsinler, bir fincan çayımızı içsinler. Oturalım, bir iki saat anlatalım, gösterelim. Devam etmek isteyen olur, istemeyen olur. Hiç çekinmesinler. B+

Atölye Porselen İstanbul: Ihlamurlu Sok. No: 9 Kat: 1, 4.Levent, facebook.com\atelierporselenistanbul, [email protected]

B+ İLKBAHAR 79 Kitap Beşiktaş’ta karartma geceleri

Yazı: CENGİZ ERDİL Fotoğraf: AYDIN AYBAY ARŞİVİ

Aydın Aybay “Beşiktaş’ta Savaş Yılları” adlı anı kitabıyla Beşiktaş’ın 1939-1945 yılları arasındaki dönemine ışık tutuyor.

Aydın Aybay, hukuk tarihimizin önemli şahsiyet- Aybay, Gülersoy’a Beşiktaş ile ilgili anıları- lerinden. O bir Beşiktaşlı… 4 Haziran 1929 ta- nı yazmak istediğini söylemiş ama bu vaadi- rihinde Beşiktaş’ta doğdu. Çocukluğu, genç- ni Gülersoy’un sağlığında bir türlü yerine geti- liği Beşiktaş’ın yokuşlarında, Boğaz kıyıların- rememiş. Aydın Aybay, kitabının ‘sunuş’ bölü- da ve okul yollarında geçti. 1953 yılında İstan- münde şöyle yazıyor: “İşte, bu kitapçığın hazır- bul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun lanıp yayınlanmasının gerekçesi, yerine getire- oldu. 1974 yılında profesör unvanını aldı. 1996 mediğim kapsamlı bir kitap hazırlama vaadidir. yılına kadar öğretim üyesi olarak binlerce hu- Bunu gerçekleştirmek için yeterli gücüm –ve kukçu yetiştirdi. Emekli olduğunda da durma- zamanım- kalmadığını hissettiğimden, hiç ol- dı. 1997 yılında Maltepe Üniversitesi Hukuk mazsa belli bir dönemle ve o dönemin olaylarıy- Fakültesi’nin kurucu dekanı olarak görev aldı. la sınırlı bir anılar demetini kaleme alabileceğimi düşündüm. Aylık bir yerel gazetede tefrika şek- Aydın Aybay, Türkiye’de demokrasinin geliş- linde yayınlanan savaş yıllarında Beşiktaş’la ilgili mesi, hak ve özgürlüklerin uluslararası stan- anılardan oluşan bu kitapçık işte bu düşüncenin dartlara ulaşması için çaba harcayan, yılları- ürünüdür. Aziz dostum Çelik Gülersoy’un anısı- nı sivil toplum örgütlerinin güçlenmesine ada- na adadığım bu kitapçık ile O’na karşı verdiğim yan hukukçularımızın başında geliyor. Onursal sözün hiç olmazsa bir kısmını yerine getirmiş ol- başkanlığını yaptığı Nâzım Hikmet Vakfı ile de duğumu farz ediyorum.” Türkiye’de bir Nâzım Hikmet Müzesi kurulma- sı için çok uğraştı. Aybay, Nâzım Hikmet’in si- Beşiktaş’ta Savaş Yılları yasi ve edebi yönlerinin tanıtılması amacıyla Aydın Aybay, “İkinci Dünya Savaşı’na girmedik ülke çapında konferans ve seminerlerin dü- ama geniş ölçüde etkilendik” diyor. Aybay, kita- zenlenmesine öncülük etti. bının 1939-1945 yılları arasındaki dönemi kapsa- yan anılar demeti olduğunu belirtiyor ve ekliyor: Aydın Aybay, İstanbul’a kültür mekânları katan, harabe haline gelen köşk- “Aklımda kaldığı kadar düzenli bir anlatıma başvurdum. Her başlık ayrı bir leri ve kasırları ayağa kaldıran, kente, unutulan parkları yeniden kazandı- konudur.” ran Çelik Gülersoy’un yakın dostu idi. “Beşiktaş’ta Savaş Yılları” adlı anı kitabı biraz da bu sıkı dostluğa dayanıyor. Bu başlıklardan biri de Karartma Geceleri. Tayyare hücumlarına hedef

80 B+ İLKBAHAR olmaması için özellikle büyük kentlerin “zulmete gark olması” uygun gö- “Açılış törenine Cumhurbaşkanı İsmet İnönü de geldi. Seyir için gelen hal- rülmüştü. kı alanın yakınına yaklaştırmadılar. Vali ve Belediye Başkanı Lütfi Kırdar bir nutuk söyledi, tören bitti.” Ancak karartmada unutulanlar da vardı. Aybay yazlık sinemalarla ilgili şu ayrıntıyı düşmüş: “… Bunların çalışmalarını tatil ettiğini anımsamıyorum. Ga- Barbaros Anıtı ve meydan kısa sürede halkın buluşma mekânı olur. Ay- liba akşam erken saatlerde çalışırlar, en geç 21.30’dan sonra kapanırlardı.’’ bay, Beşiktaş’ın yeni gezinti mekânı için şu satırları yazmış: “Karartma işi gevşedikten sonra, sokak lambalarıyla aydınlatıldığı için özellikle yaz ge- “Askeri tedbirlerin yanında elbette sivil halkın korunması gerekiyordu. Bu celerinde büyük bir kalabalık meydanı dolduruyordu. Meydanın gençler uygulamaya “pasif korunma” adı veriliyordu. Kentte bir anda sirenler çalı- için buluşma ve flört yeri olma işlevi de vardı. Genç oğlanların hayran oldu- yor, meydan ve sokaklar boşalıyor, herkes büyük binalarda toplanıyordu. ğu sarışın ve çok güzel bir kız eski usul giyinmiş anasıyla birlikte her akşam O günlerde evlerine geç gelenlerin bir mazereti vardı: “Pasif korunmaya gezintiye çıkardı. Mağrur ve kibirli bir yürüyüşü vardı. Beşiktaş’ta oturan rastladım. Bu yüzden geciktim!” ünlü şairimiz Behçet Necatigil, Barbaros Meydanı şiirinde onu da yazmıştı:

Pasif korunmanın yeterli olmadığı düşünülerek sığınaklar da hazırla- “Utanır da anasının sırtındaki yeldirmeden, nır İstanbul’da. Beşiktaş’a da iki sığınak yapılır. Aybay şöyle yazıyor: Kız üç adım önde gider sezdirmeden.” “Beşiktaş’ta çarşı içinde iki adet sığınak kazılıp hazırlandı. Üstündeki elli santim kadar bir toprak bırakılarak, bir veya iki metre genişliğinde, iki ta- “Beşiktaş’ta Savaş Yılları” adlı anı kitabının tanıtım yazısı için Aydın raftan da birkaç basamakla girilen dar ve alçak bir galeri! Bu sığınakların Aybay’a bazı sorular gönderdim. Hoca tüm alçakgönüllülüğü ile şöyle ya- içinde, tahta bir bank dahil, hiçbir tertibat yoktu; taban ve duvarları toprak- nıt verdi: ‘’ Bu kitaba (ya da risaleye) eser demeyin, anı yazılarıdır. Üstelik tan oluşan birer oyuktular. Bu sığınakların kullanıldığını ne gördüm ne de kronolojik bir tertibi bile yoktur. Aklımda kaldığı kadar düzenli bir anlatıma duydum. Zaten korkunç bir görünümleri vardı, bombardımanda oraya tı- başvurdum. Her başlık ayrı bir konudur.” kılmayı, sanırım kimse göze alamazdı.” Aybay Hoca, “önemli hukukçu” tanımlamamıza karşı çıkıyor ve şöyle di- Aydın Aybay’ın anılarındaki savaş yılları bir film senaryosu haline getirilse, çok yor: “Önemli hukukçu yakıştırması için teşekkür ederim. Ama bunu şöyle çarpıcı bir dönem filminin ortaya çıkacağı görülüyor. O tarihler de Beşiktaş için düzeltmeliyim. Fırsat eşitliğinin olmadığı bir ülkede, yurduna karşı minnet önemlidir, çünkü kentin simgelerinden önemli bir anıt 1944 yılında açılmıştır. borcunu ödemeye çalışan ciddi ve namuslu bir meslek adamı. Hepsi bu…”

Barbaros Anıtı Aydın Aybay’a, “Gençlere tavsiyeniz var mı?” şeklinde bir soru da sordum. Savaş yılları Türkiye için zor yıllardı. Ülke kıt kaynaklarıyla, dünyada yıkıcı et- Üzerine, yüzlerce sayfa yazı döktürülebilecek kısa bir yanıt aldım. “Eski kisi olan bu savaştan yara almadan kurtulmuştu. Ekmek ve şeker karne ile dilde sanırım “nasih” derlerdi. Dünyanın en eski ve gereksiz bir işidir, na- dağıtıldı. Ancak bir gerçek vardı. Çocuklar babasız kalmamıştı. İşte bu zor sihatçilik! Gençlere mutlaka bir tavsiyede bulunmam istenirse, şunu söy- yıllarda kent düzenlemeleri ve sanat da imkânlar ölçüsünde sürdü gitti. Bu- leyeyim: Ödül beklemeden de çalışmalısınız, çünkü her başarının mutla- gün sadece Beşiktaş’ın değil, İstanbul’un önemli anıtlarından sayılan Barba- ka bir ödülü yoktur.” B+ ros Anıtı savaş yıllarında açılmıştı. Aydın Aybay açılış gününü şöyle anlatıyor:

Tramvay Caddesi ve Köprü Hamamı. Hamam Mimar Sinan’ın eserlerindendir 1950’lerde yol genişletilirken yıkıldı.

B+ İLKBAHAR 81 Haberler

“Ustalara Saygı” toplantıları

Beşiktaş Belediyesi adına Gazeteci-Yazar Faruk Şüyün’ün hazırla- sergilendi. Kadıbeşegil’in çok sevdiği Türk Sanat Musikisi besteci- dığı ve yedi sezondur kültür, sanat ve düşün hayatımızı zenginleşti- lerinden İsmail Bahâ Sürelsan’ın eserlerinin yorumlandığı toplantıya, ren isimlerin konuk olduğu “Ustalara Saygı” toplantıları yeni etkinlik- aralarında Ahmet Soysal, Buket Uzuner, Fatih Çekirge, Metin Celâl lerle devam ediyor. Zeynioğlu, Naim Dilmener, Oruç Aruoba, Refik Algan, Sennur Se- zer, Tahsin Yücel, Tarık Günersel’in de bulunduğu birçok ünlü edebi- yatçı ve gazeteci ile Kadıbeşegil’in oğulları Salim ve Ahmet Kadıbe- Bir Cumhuriyet Aydınına Saygı: Nisa Kadıbeşegil şegil katıldı. Melih Cevdet Anday Sahnesi’nde gerçekleşen “Ustalara Saygı” top- lantılarının 112’ncisi, 83 yıllık yaşamını resimle, edebiyatla ve sanat- “Ustaların İlham Perisi Aşk” la yoğuran Nisa Kadıbeşegil için düzenlendi. 21 Aralık 2011 tarihin- de gerçekleşen toplantı, Oluşum Dergisi dostlarını da yeniden bira- “Ustalara Saygı” toplantılarının 13 Şubat 2012 tarihinde gerçekleşen raya getirdi. Nisa Kadıbeşegil’in Türk fikir ve edebiyat hayatına ka- etkinliğinin kahramanı bu kez tüm sanat “duayenlerine” ilham olan zandırdığı ve edebiyat tarihimizin kilometretaşlarından biri olan der- “aşk”tı. Sevgililer gününden bir gün önce düzenlenen toplantının su- gi, Buket Uzuner, Enis Batur, Nedim Gürsel, Selim İleri, İlhan Berk ve nuculuğunu Tuna Egemen üstlendi. Egemen’in tüm dünyadan ünlü Murathan Mungan gibi sayısız kalem için de büyük bir okul olmuş- sanatçıların aşk hikâyeleriyle süsleyerek sunduğu toplantıya katılan tu. Bir Cumhuriyet kadını olan yazar, çevirmen, şair ve ressam Nisa konuklar da kendi yaşamlarından ve aşklarından beslenerek yarat- Kadıbeşegil 1920’lerde esmeye başlayan Cumhuriyet ve demokrasi tıkları eserlerin hikâyelerini anlattılar. Konuklar, ayrıca edebiyat ve sa- rüzgârlarını ölümüne kadar her daim nefesinde saklı tutmuştu. Nisa nat dünyasından birçok eser ve sanatçının öykülerini de seyircilerle Kadıbeşegil’in yaşamından kesitlerin sunulduğu bir gösterimin yapıl- paylaştılar. Ayşe Sarısayın, Bedri Baykam, Cezmi Ersöz, Gül İrepoğ- dığı saygı gecesinde, sanatçının resim çalışmalarından örnekler de lu, Haydar Ergülen ve Orhan Alkaya’nın konuk olarak katıldığı gece-

82 B+ İLKBAHAR ye, Ömer Özgeç de gitarıyla eşlik ederek sevilen şairlerin dizelerin- rından İlhan Selçuk için gerçekleştirildi. 2010 yılında kaybettiğimiz, den bestelediği aşk dolu şarkıları yorumladı. 11 Mart doğumlu gazeteci-yazarın 87. yaşı; dostları, okurları, yazar ve sanatçı arkadaşları tarafından kutlandı. Gecede, seyircilere okurları- nın “Aydınlanmanın Bilgesi” olarak andığı İlhan Selçuk’un çok yönlü- Mizahın çok yönlü ustası: Müjdat Gezen lüğünü vurgulayan bir program sunuldu. İlk yazılarını 1952 yılında kar- “Ustalara Saygı” toplantıları, 27 Şubat 2012 tarihinde çok yönlü kül- deşi Turhan Selçuk ile birlikte çıkardığı 41 Buçuk isimli mizah dergi- tür adamı Müjdat Gezen için düzenlenen geceyle devam etti. Toplan- sinde yayınlayan İlhan Selçuk; ardından yine Turhan Selçuk’la birlik- tıda, sanat hayatımıza yazdığı, oynadığı ve sahneye koyduğu oyun- te yazarları arasında Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Çetin Altan’ın da bulun- lar ve filmler kadar, yetiştirdiği öğrencilerle de katkıda bulunan Müj- duğu Dolmuş Dergisi’ni hazırladı. Yön Dergisi’nde çalışan ve 1961’de dat Gezen’i dostları ve öğrencileri anlattı. Toplantı, Gezen’i çocuk- Akşam’da yazmaya başlayan İlhan Selçuk, 1962’de Nadir Nadi’nin luğundan bu yana tanıyan ve “Ağlama Palyaço, Makyajın Bozulur” çağrısı üzerine bir ömür geçireceği Cumhuriyet’e geçti. İlhan Selçuk, adlı kitapla onunla gerçekleştirdiği nehir söyleşiyi kaleme alan Halit 1968 döneminde katıldığı panellerdeki söylemleriyle geniş kitleleri Kıvanç’ın esprili sunumlarıyla renklendi. Etkinlikte Halit Kıvanç mik- etkilemişti. Usta için hazırlanan geceye; Ahmet Ketenci, Altan Öy- rofonu Ahmet Gülhan, Ahu Türkpençe, Ateşböceği Ercan, Dolunay men, Aydın Ilgaz, Doğan Hızlan, Mücap Ofluoğlu, Müjdat Gezen, Or- Soysert, Göksel Kortay, İlker Ayrık, Kandemir Konduk, Perran Kut- han Erinç, Orhan Karaveli ve Uğur Dündar konuşmacı olarak katıldı- man, Sevinç Erbulak, Şevket Altuğ, Tınaz Titiz, Uğur Dündar, Umur lar. Gecenin konukları, İlhan Selçuk’u; gazeteci, yazar, yönetici, dost, Bugay, Yılmaz Özdil ve Zuhal Topal’a uzatarak onlardan kendi tanı- arkadaş, sanatsever ya da okur kimlikleriyle izleyicilerle bir kez daha dıkları Müjdat Gezen’i anlatmalarını istedi. Gecenin ilerleyen saatle- paylaştılar. rinde ise Müjdat Gezen Sanat Merkezi dans grubu, Gezen’in sevdiği danslardan oluşan küçük bir gösteri sundu.

Çağdaş Kibeleler

“Ustalara Saygı” toplantıları çerçevesinde 8 Mart’ta ise, Dünya Emekçi Kadınlar Günü özel etkinliği olarak “Çağdaş Kibeleler” gece- si düzenlendi. Geceye, tiyatrocu Dilek Türker, gazeteci-yazar Meral Tamer, öğretim üyesi Nurdan Tümbek Tekeoğlu, Nazan Moroğlu, sa- nat tarihçisi Prof. Dr. Nurhan Atasoy, gazeteci-yazar Seda Kaya Gü- ler, şair Sennur Sezer ve Ka- Der’in kurucularından gazeteci-yazar Zeynep Oral konuşmacı olarak katıldı. Konuklar, kendi alanlarından yola çıkarak kadının dünkü, bugünkü konumunu ve geleceğini yo- rumladılar. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü özel etkinliği “Çağ- daş Kibeleler”de; artık aramızda olmayan sanat, bilim ve düşün dün- yasından alanına damga vurmuş kadınlar da bir dia gösterisi ile anıldı.

“Aydınlanmanın Bilgesi” İlhan Selçuk

“Ustalara Saygı” toplantıları, 12 Mart 2012’de basınımızın yüz akla-

B+ İLKBAHAR 83 Haberler

Beşiktaş Kent Konseyi Kadın Meclisi Etkinlikleri

Her hafta salı günleri Levent Kültür Merkezi’nde toplanan Beşiktaş Kent Hukuk Okur Yazarlığı Konseyi Kadın Meclisi yönetim kurulu projeleriyle çalışmalarına devam edi- yor. Beşiktaş Kent Konseyi’nin oluşturduğu geniş temsil yapısını ve yöne- Beşiktaş Kent Konseyi Kadın Meclisi’nin “Açık Kapı Günleri” kapsamın- tişim anlayışını kadınlar için gerçekleştirmek ve kadınların kent yönetimine da düzenlediği Hukuk Okur Yazarlığı bilgilendirme toplantılarının ilki “Gün- temel ve eşit ortaklar olarak katılmalarını sağlamak amacıyla kurulan Be- dem Anayasa (mı?)” başlığı altında 5 Ocak 2012 tarihinde Levent Kültür şiktaş Kent Konseyi Kadın Meclisi perşembe günleri saat 11.00’da Levent Merkezi’nde gerçekleşti. Yeni anayasa tartışmaları üzerinde fikir alışveri- Kültür Merkezi’nde “Açık Kapı Günleri’’ ismiyle bir etkinlik düzenliyor. Bu şinde bulunulan toplantının konuşmacısı, Av. Nazan Moroğlu’ydu. 12 Ocak etkinlik çerçevesinde “Hukuk Okur Yazarlığı” başlığı altında kadınların te- 2012 tarihinde gerçekleşen ikinci toplantı “Boşanma ve Eşler Arası Mal mel sorunları olan; kadına yönelik şiddet, boşanma, eşler arası mal rejim- leri, tüketici hakları gibi konularda kadınların hukuki haklarının ayrımına var- Rejimleri” konu başlığı altında düzenlendi. Av. Hale Akgün’ün konuşmacı malarına yönelik bir sertifika programı geliştirildi. Program geniş katılım- olarak katıldığı toplantıda eşlerin evlilik öncesi sahip oldukları ve evlilik sü- lı bir izleyici grubuyla buluşuyor. Açık Kapı Günleri kapsamında ayrıca sağ- resince edindikleri malvarlığını yönetme, yararlanma usulleri ile evlilik sona lık ve kişisel bakım yöntemleri konusunda bilgilendirmelerin gerçekleştiği erdiğinde nasıl paylaşılacağını belirleyen hukuk kuralları hakkında bilgi pay- bir program da düzenleniyor. Kadın Meclisi tarafından düzenlenen Oku- laşımında bulunuldu. ma Günleri ise Ortaköy Kültür Merkezi kütüphanesinde devam ediyor. De- niz Banoğlu’nun organizatörlüğünde üç haftada bir gerçekleşen etkinlikte Üçüncü toplantı, “Kadına Yönelik Şiddet” konu başlığı altında 9 Şubat katılımcılara seçilen kitaptan bölümler okunuyor, dinleyiciler yazarlarla bulu- 2012 tarihinde gerçekleşti. Av. Nazan Moroğlu’nun konuşmacı olarak ka- şuyor, kitaplarını tartışıyor. tıldığı toplantıda kadına yönelik şiddetin nedenleri ve sonuçları tartışıldı. “Miras Hukuku” konu başlığı altında 23 Şubat 2012 tarihinde gerçekle- Okuma Günleri’ne Şafak Pavey ve Ayşe Sarısayın konuk oldular şen ve Av. Sevgi Barutçu’nun konuşmacı olarak katıldığı dördüncü top- 19 Ocak 2012 tarihinde düzenlenen Okuma Günleri’nin konuğu yazar Şa- lantıda, miras hukuku hakkında bilgi verilirken, katılımcılarla fikir alışveri- fak Pavey oldu. Beşiktaş Belediyesi Ortaköy Kütüphanesi’nde düzenle- şinde bulunuldu. nen etkinlikte, Şafak Pavey’in “Nereye Gidersem Gökyüzü Benimdir” adlı kitabından bölümler okundu. Pavey okurlarıyla yaptığı söyleşinin ardından Hukuk Okur Yazarlığı bilgilendirme toplantılarının beşincisi ise “Kira-Kat kitaplarını imzaladı. Bir diğer Okuma Günü ise 16 Şubat 2012 tarihinde ger- Mülkiyeti” konu başlığı altında 1 Mart 2012’de gerçekleşti. Toplantıya İstan- çekleşti. Etkinlikte gazeteci-yazar Deniz Banoğlu, Ayşe Sarısayın’ın “Be- bul Barosu Staj Eğitim Merkezi Başkanı Av. Şeref Kısacık konuşmacı ola- şiktaş, Yollar ve Anılar Boyunca” adlı eserinden bölümler okudu. rak katıldı.

84 B+ İLKBAHAR B+ Salt Galata’da

SALT etkinlikleri iki farklı tarihi binada ve saltonline üzerinde de- li nedenler dolayısıyla sergi planlanan tarihinden önce kapatılmış- vam ediyor. İstiklal Caddesi üzerindeki SALT Beyoğlu, sergi ve et- tı. Araştırması 2010’da, SALT Araştırma’dan Sezin Romi tarafın- kinlik mekânlarından oluşuyor. Kamuya açık bilgi ve belge kay- dan başlatılan “O Zamanlar Konuşuyorduk” için farklı sanatçılar ile naklarına, atölye, sergi, konferans alanlarına sahip olan ve Osman- işbirliği içerisinde kapsamlı arşivler oluşturuldu. Araştırma sürecin- lı Bankası Müzesi’ne evsahipliği yapan SALT Galata ise, 19. yüzyıl- de, çeşitli kaynaklardan bilgi, doküman ve videolar biraraya getirildi. da Alexandre Vallaury’nin tasarladığı eski Osmanlı Bankası binası. Bu dokümanlar arasında B+ Dergisi de bulunuyor. B+ Dergisi’nin ar- SALT Galata, “O Zamanlar Konuşuyorduk” adlı ikinci açık arşiv pro- şivinden faydalanan Salt Galata, dergimizin İlkbahar 2010 tarih- jesinde, 90’lı yılların ilk yarısında Türkiye’de düzenlenmiş Elli Numa- li 8. sayısındaki Bir semt: Vişnezade bölümünde yer alan Akaret- ra/Anı Bellek II, GAR ve Küreselleşme-Devlet, Sefalet, Şiddet ser- ler Sıraevleri tam sayfa sergilenmekte. 8 Şubat 2012’de başlayan gilerinin hikâyelerini, dönemin belgeleri aracılığıyla yeniden değer- sergi 22 Nisan 2012’ye kadar sürecek. Salt Galata; salı-cumartesi lendiriyor. Elli Numara/Anı Bellek II, 1993 yılında Vasıf Kortun küra- 12.00-20.00, pazar 10.30-18.00 saatleri arasında ücretsiz gezilebilir. törlüğünde, Akaretler 50 numaralı binada düzenlenmiş fakat çeşit-

Cumhuriyet’in ilk “Her ay bir kitap aydınlarından tarihçi-yazar okuyoruz, yazarıyla Taha Toros’u kaybettik yorumluyoruz” Beşiktaş Belediyesi, Beşiktaş Gönüllüleri ve Beşiktaş Kent Konseyi Ka- Türk kültürüyle ilgili zengin bir dın Meclisi’nin birlikte düzenlediği “Kitap Günü”, Gayrettepe Parkı Çevre arşive sahip olan, Cumhuriyet’in ve Kültür Merkezi’nde, Tülin Beyazıt’ın organizasyonuyla gerçekleştiriliyor. ilk aydınlarından, tarihçi-yazar Katılımcıların seçilen kitabı önceden okuyarak geldiği ve ayda bir kere dü- Taha Toros, 26 Ocak’ta yaşa- zenlenen etkinlik, yazarın da katıldığı söyleşiyle sıcak bir sohbet ortamın- mını yitirdi. Etiler’deki evinde ve- da geçiyor. Bu çerçevede gerçekleştirilen etkinliklerin ilk konuğu Tuna Ki- fat eden Toros, vasiyeti gereği remitçi oldu. 23 Ocak 2012 tarihinde katılımcılarla buluşan Tuna Kiremitçi sade bir törenle Zincirlikuyu’da okuyucularla gerçekleştirdiği sohbetin ar- toprağa verildi. dından “Selanik’te Sonbahar” adlı kitabını imzaladı. Kitap gününün bir diğer konu- Türkiye’nin en önemli tarihçile- ğu ise Mus- rinden Toros, Türk kültürüyle il- tafa Mutlu gili çok zengin bir arşive sahipti. oldu. 5 Mart Abdülhak Şinasi Hisar’dan Re- 2012 tarihin- fik Halid Karay’a, Mithat Cemal Kuntay’dan Celal Esat Arseven’e de okuyu- kadar döneminin önemli isimleriyle yakın dost olan Toros, bu cularıyla bir- dostluklarını da ‘renkli’ kalemiyle okurlarıyla buluşturmuştu.Taha araya gelen Toros’un hayatına dair başka bir önemli anı ise, Atatürk’ün İstanbul Mutlu “Son- Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde ders dinlemeye geldiği gün yerini ra Hayat Ye- Atatürk’e vermesi. Toros’un, “Kahvenin Öyküsü”nden (1980), ünlü niden Baş- ressam “Fikret Mualla”ya (1986) ve Nâzım Hikmet’i hiç bilinmeyen lar” adlı kitabı- bilgi ve belgelerle anlattığı “Nâzım Hikmet”ten (2005) gibi çok sa- nı yorumladı. yıda kitabı bulunuyor.

B+ İLKBAHAR 85 Haberler

IV. Engelliler Kariyer Günü

Galatasaray Rotaract Kulübü ve Beşiktaş Belediyesi ortaklığı ile görüşebilecekleri ve kariyer belirleme konusunda merak ettiklerini 2009 yılında düzenlenmeye başlayan “Engelliler Kariyer Günü” et- alanlarında uzman kişilere sorabilecekleri bir ortam sağlanıyor. kinliklerinin dördüncüsü, 6 Nisan 2012 tarihinde Beşiktaş Evlen- me Dairesi’nde gerçekleşecek. En- gellilerin istihdam oranını arttırarak sosyal entegrasyonlarını kolaylaştır- mayı hedefleyen “Engelliler Kariyer Günü”, engellilerin işverenlerle bu- luşmasını sağlıyor. İş arayan engel- liler ve işverenler arasında iletişim kanalları yaratan “Engelliler Kariyer Günü” nün bu seneki proje paydaş- larından biri de “Kariyer.net”. “En- gelliler Kariyer Günü”nde engellile- rin özgeçmiş oluşturmalarına yar- dım edilirken, işverenlerle birebir

Edebiyat Buluşmaları

Beşiktaş Belediyesi’nin Kavis Kitap ile birlikte düzenlediği “Edebiyat yor”, 17 Şubat’ta Hikmet Altınkaynak, Mustafa Balel, Zeynep Aliye ve Ah- Buluşmaları”nın bu yıl ikincisi yapıldı. 13 Ocak - 23 Mart 2012 tarihleri ara- met Önel’in katılımıyla “Öykücüler Anlatıyor”, 24 Şubat’ta Mustafa Ba- sında cuma günleri Levent Kültür Merkezi’nde gerçekleşen buluşma- lel, Nemika Tuğcu ve Ayşen İnci’nin katılımıyla “Çocuk Edebiyatımız”, 2 lara Türkiye’nin önemli edebiyat insanları konuk oldu. Bu çerçevede, 13 Mart’ta Hıfzı Topuz ve Orhan Karaveli’nin katılımıyla “Tevfik Fikret’te Bu- Ocak’ta gazeteci-yazar Hıfzı Topuz’un katılımıyla Çalıkuşu’nun yaratıcısı luşmak”, 9 Mart’ta Zeynep Aliye, Nesrin Doksat, Prof. Dr. Nedret Özto- Reşat Nuri Güntekin’den “Anılar ve Aydınlanma ”, 20 Ocak’ta Feridun An- kat ve Prof. Dr. Günay Atalayer’in katılımıyla “ 21. Yüzyıl Türkiye’sinde Ka- daç ve Mustafa Balel’in katılımıyla “Edebiyatımızda Fransız Etkileşmesi”, dın Olmak” konulu buluşmalar gerçekleşti. Etkinlik çerçevesinde ayrıca 27 Ocak’ta Banu Avar’ın katılımıyla “Kaçın Demokrasi Geliyor”, 3 Şubat’ta 16 Mart’ta Banu Avar’ın katılımıyla “Hangi Dünya Düzeni?” isimli belge- Eski Kültür Bakanı Ercan Karakaş ve gazeteci-yazar Enver Aysever’in ka- sel gösterimi yapıldı. 23 Mart’taki son buluşmada ise, panel katılımcıları- tılımıyla “Politika ve Edebiyat”, 10 Şubat’ta Öner Ciravoğlu, Egemen Ber- nın toplu söyleşisi ve imza günü gerçekleştirildi. Etkinlik kapanış koktey- köz, Haydar Ergülen ve Enver Ercan’ın katılımıyla “Şairler Şairleri Anlatı- li ile sona erdi.

86 B+ İLKBAHAR Amatör spor kulüplerine malzeme yardımı

Beşiktaş Belediyesi, 13 Ocak 2012 tarihinde Beşiktaş Sanat Galerisi’nde gerçekleştirilen törenle, 12 amatör spor kulübüne sezonluk malzeme da- ğıtımında bulundu. Törene Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, Mec- lis üyeleri ve Beşiktaş’taki 12 amatör spor kulübü yöneticileri ile sporcular katıldı. Beşiktaş’ta Dikilitaş Spor Kulübü, Kuruçeşme Spor Kulübü, Le- vent Spor Kulübü, Muradiye Spor Kulübü, Ortaköy Spor Kulübü, Boğa- ziçi Spor Kulübü, Etiler Kartal Spor Kulübü, Yıldız Spor Kulübü, Akatlar Spor Kulübü, Etiler Spor Kulübü ve Ulus Spor Kulübü yöneticileri malze- melerini Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal’ın elinden aldılar.

“El Ele Üniversiteye”

Robert Lisesi’nde 2006/2007 eğitim-öğretim yılından beri Topluma metropol olarak anılan İstanbul’u görmek ve burada ülkenin en ileri Hizmet Projesi (THP) adı altında başlatılan projelerden biri olan “El gelen üniversitelerini gezmek imkanı sağlamak, burs olanakları, meslek Ele Üniversiteye”, yeterli olanağı olmayan kız çocuklarına eğitim ve seçimi gibi konularda bilgilendirmek ve vizyonlarını genişleterek motive kariyer anlamında vizyon kazandırabilme amacı taşıyor. Proje, eğitimini etmek amacıyla, Robert Lisesi’nden gönüllü öğrenciler, akranları olan sürdüren, fakat ailelerinde ve çevrelerinde kadın rol modelleri sınırlı, Urfalı kız öğrencilerle buluşmuştu. İlk sene Şanlıurfa’da gerçekleştirilen bulundukları bölgenin dışındaki üniversiteler hakkında bilgi sahibi projenin geçen seneki ayağında Samsun vardı. El Ele Üniversiteye olmayan kız çocuklarının kariyerleri ve üniversitede alacakları eğitim projesi bu sene ise Amasya’da yürütülecek. Aynı yaşlarda, farklı konusunda hayal kurabilmeleri, plan yapabilmelerini hedefliyor. hayatlardan gelmiş iki grubun düşüncelerini değiştiren ve etkileşimini sağlayan bu projenin masrafları sponsorlar ile karşılanıyor. Proje, Bu noktadan hareketle, El Ele Üniversiteye projesi ilk adımı Şanlıurfa’da ilgilenenlerin desteklerini bekliyor. akademik olarak başarılı olan kız öğrencilerin kaldığı yurt ile atmıştı. Bir

B+ İLKBAHAR 87 Haberler

Beşiktaş’ta afet eğitimleri başladı

Beşiktaş Belediyesi ve Arama Kurtarma Derneği (AKUT) işbirliği Belediyesi Evlendirme Dairesi’nde, 3 Mart 2012 tarihindeki üçüncü ile afet eğitimleri verilmeye başlandı. Hafta sonları gerçekleştirilen eğitim ise Levent Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Bölge sakinlerinin eğitimler kapsamında, afet bilincinin geliştirilmesi ve alınacak önlemler biraraya geldiği bir “mahalle toplantısı” şeklinde gerçekleşen konusunda bilgilendirmeler yapıldı. 18 Şubat 2012 tarihinde Ortaköy eğitimlerde afet bilincinin geliştirilmesi ve afet öncesi önlemler Kültür Merkezi’nde yapılan ilk eğitime Maslak Lions Kulübü üyeleri konusunda vatandaşlar bilgilendirildi. Afet eğitimlerinin dördüncüsü ve Beşiktaş Gönüllüleri katıldı. 25 Şubat’taki ikinci eğitim Beşiktaş 31 Mart 2012 tarihinde Akatlar Kültür Merkezi’nde yapıldı.

8. İstanbul Japon ÇEKÜL Akademi Filmleri Festivali “Her insan kendi topraklarından beslenir. Sadece havasından, su- yundan, etinden, sütünden mi? Ressamından, mimarından, fotoğ- rafçısından, yazarından, kendi topraklarının insanından, bilgisin- 8. İstanbul Japon Filmleri Festivali, 26-29 Ocak 2012 tarihleri arasında den, kültürel mirasından da beslenir.” Levent Kültür Merkezi Onat Kutlar Sinema Salonu’nda düzenlendi. Beşiktaş Belediyesi ÇEKÜL Akademi yeni eğitim programını yukarıdaki cümleyle tanı- ve İstanbul Japonya tıyor. Gerçekten, siz hiç düşünmüş müydünüz beslendiğiniz kay- Başkonsolosluğu işbirliği nakları? Günümüz koşuşturmacası içinde artık kendimize böyle ile gerçekleştirilen sorular sormaz olduk. Hâlâ kentinizi merak ediyorsanız, hâlâ ken- festival filmleri dinize sorular sormak istiyorsanız, sorularınızın cevabını ÇEKÜL ücretsiz olarak izlendi. Akademi’nin eğitimlerinde bulabilirsiniz. “Kente Farklı Bakmak Festivalde, “Bir Milyon İçin Kültürel Miras”, “Ye- Yen Kazanan Kız”, “Bir rel Tatlar ve Kültürel Mi- Yaz Rüyası”, “Bizim ras”, “Yaratıcılık ve Kül- Unutulmaz Günlerimiz”, türel Miras” eğitimleri- “Güney Kutbu’ndaki nin ayrıntılarını www.ce- Aşçı”, “İyi Uçuşlar”, kulvakfi.org.tr veya 0212 “Kappa ve Sampei”, 251 54 44 numaralı tele- “Küçük Cadı Kiki”, fondan öğrenebilirsiniz. “Noriben; “Şansın Tarifi” ve “Rengarenk” adlı filmler gösterildi.

88 B+ İLKBAHAR Beşiktaş’ın karla mücadelesi

Bu kış İstanbul’a yoğun yağan kar ve soğuk hava koşulları, yollarda Beşiktaş Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü tarafından yürütülen çalışmalarla ve kaldırımlarda buzlanmaya neden oldu. Her gün binlerce kişinin, Beşiktaş Belediyesi’ne bağlı birçok araç öncelikle işlek caddeleri ve Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet karla kaplanan yolları temizledi. Ardından ise yolların buz tutmaması için köprülerine ulaşmak için geçtiği sokak ve caddeleriyle, yoğun trafiğe tuzlama çalışmaları gerçekleştirdi. Caddelerin temizlenmesi ve ulaşımın sahip ticaret bölgeleriyle Beşiktaş kenti, trafiğin sorunsuz bir şekilde sağlanmasının ardından sokaklar temizlendi. Cadde ve sokakların işlemesinin ayrıcalıklı bir öneme sahip olduğu İstanbul semtlerinden temizlenmesi gün içinde tekrar eden seferlerle yinelendi. Beşiktaş biri. Bu doğrultuda Beşiktaş Belediyesi, yolların sorunsuz bir şekilde Belediyesi kar çalışmalarının dışında, birçok güzergâhta düzenlediği ring kullanılması için birçok önlem aldı. Beşiktaş Belediyesi Afet Yönetim seferleriyle de ulaşımı rahatlattı ve Beşiktaşlıların vasıta bulamadıkları Merkezi, kar yağışının getirdiği olumsuzlukları gidermek amacıyla 24 saat zamanlarda evlerine ulaşmalarını sağladı. boyunca Beşiktaş kentlilerinin yanındaydı.

B+ İLKBAHAR 89 Haberler

İsmail Ünal, Şefika Ünal, Feyiz Bahçecik, Metin Bahçecik Atölye İsis Bizim Tepe’de

Atölye İsis, atölye katılımcılarının çalışmalarıyla hazırlanan karma sergisini 24 Mart 2012 tarihinde Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal’ın da katılımıyla Bizim Tepe’de sanatseverlerin beğenisine sundu. Ayşin Öztürk İşeri’nin, 2006 yılından bu yana sahibi olduğu, İstanbul’un tanınmış heykel atölyelerinden Atölye İsis’te İşeri, heykel sanatının inceliklerini, tekniğini ve başarılı örneklerini açtığı kurslar ve sergilerle sanatseverlere sunuyor. Açılışını yaptığı sergide sanatın her dalının ülkenin gelişimine büyük katkı sağladığının altını çizen Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal sanatın belki de en zor dallarından biri olan heykelin başarılı örneklerinin Sergi sırasında Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal’la fotoğraf çektiren Tomris İşeri (ortada) Kadınlar Günü’ndeki karanfil hediyesini överek “karanfillerin doğru gittiği böylesi güzel bir sergi ile sanatseverlerle buluşmasından bir Belediye adres” benzetmesini yaptı. Başkanı olarak gurur duyduğunu dile getirdi. Atölye İsis bünyesinde gerçekleştirilen sergi bir ay boyunca sanatseverlerle buluşacak.

90 B+ İLKBAHAR İş garantili çağrı merkezi kursları düzenlendi

Beşiktaş Belediyesi, Bahçeşehir Üniversitesi ve İŞKUR’un ortak çalışmasıyla, 350 genç için istihdam garantili çağrı merkezi uzmanı eğitimi başlatıldı. Kursiyerlere müşteri ilişkileri, iletişim, ikna, diksiyon, etkili konuşma, satış, stresle başa çıkma gibi profesyonel hayatta da yararlı olacak pek çok konuda eğitim veriliyor. 14 Şubat -27 Nisan 2012 tarihlerinde gerçekleşecek toplam 320 saatlik kursa katılanlara ayrıca, İŞKUR tarafından kursa devam ettikleri her gün için 15 TL de ücret ödeniyor. Kursun bitiminde katılımcılara, işyerlerinde staj imkanı sağlanacak ve her üç kursiyerden biri Parklardaki hizmet Bahçeşehir Üniversitesi tarafından istihdam edilecek. birimleri yeniden canlanıyor

Beşiktaş kentinin ve kentlilerinin nefes aldığı parklarda yeni düzenlemeler gerçekleştiriliyor. Beşiktaş Belediyesi’ne bağlı parklarda bulunan hizmet birimlerinde gerçekleştirilecek çalışmalarla bu birimler yeniden işlevlendirilerek kısa zamanda Beşiktaş kentlileriyle buluşturulacak. Bu çerçevede, Sanatçılar Parkı, Aykut Barka Parkı ve Sporcular Parkı’ndaki hizmet birimlerinin “sosyal mekân” niteliği yükseltilecek ve bu birimler mahalleliler için bir çekim merkezine dönüştürülecek.

Beşiktaş’ta Pazar kahvaltıları

Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal her hafta farklı bir mahallede beşinci toplantının sürpriz konuğu CHP Genel Başkanı Kemal apartman görevlileriyle geniş katılımlı kahvaltılar düzenliyor. Pazar Kılıçdaroğlu oldu. Toplantıya programında olmadığı halde günleri düzenlenen bu kahvaltılarda apartman görevlilerinin sorunları katılmak istediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “sizleri sorunlarınıza tartışılıyor, fikir alışverişlerinde bulunuluyor. Bu kahvaltıların öncelikli çare ararken görmek biz siyasetçiler açısından sevindirici” amacı, Beşiktaş Belediyesi’nin yürüttüğü projeler, meslek kazandırma şeklinde konuştu. Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal eğitimleri, düzenlenen kurslar hakkında kentlileri bilgilendirmek ve ise, apartman görevlilerinin katıldığı bu toplantıları sürekli hale belediyenin çeşitli alanlarda sunmakta olduğu sosyal imkânlardan üst getireceklerini ve sorunlara birlikte çözüm aranacağını dile getirdi. düzeyde yararlanılmasını sağlamak. Bu kapsamda 11 Mart’ta düzenlenen Toplantılar Beşiktaş genelinde her mahallede gerçekleşecek.

B+ İLKBAHAR 91 24 saat

Beşiktaş'ta Yaşam Rehberi Her konu için arayın... 7 gün 24 saat 444 44 55

Temizlik İşleri Müdürlüğü Arnavutköy Zabıta Karakolu İlçe Emniyet Müdürlüğü ACİL NUMARALAR BEŞİKTAŞ BELEDİYES‹ Tel: 0212 319 42 65 Tel: 0212 265 12 66 Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 81 Beşiktaş Tel: 0212 327 50 01 Faks: 0212 260 99 99 Yazı İşleri Müdürlüğü Levent Zabıta Karakolu 110 Yangın İhbar Beşiktaş Belediye Başkanlığı Tel: 0212 319 42 26 Tel: 0212 269 53 08 2. Şube Emniyet Müdürlüğü Nisbetiye Mah. Aytar Cad. Beşiktaş Gayrettepe Mah. Prof. Dr. Bülent Tarcan Sok. 112 Sıhhi İmdat Tel: 0212 319 42 42 Faks: 0212 319 42 70 Çevre Koruma ve Kontrol Gayrettepe Zabıta Karakolu No: 7 Beşiktaş İletişim: 444 44 55 www.besiktas.bel.tr Müdürlüğü Tel: 0212 272 37 89 Tel: 0212 214 40 18 Faks: 0212 214 45 00 121 Telefon Arıza Tel: 0212 319 42 92 Beşiktaş Belediye Başkanlığı Dikilitaş Semt Evi 3. Kolordu Komutanlığı 122 Ankesör Arıza (Eski Bina) Çırağan Cad. No: 77 Yıldız Mah. Mali Hizmetler Müdürlüğü Emirhan Cad. Dilek Sok. No:2 Beşiktaş Konaklar Mah. Org. İzzettin Aksalur Cad. No: 1 Tel: 0212 236 10 20 (10 Hat) Tel: 0212 319 41 23 Tel: 0212 2612926 Beşiktaş 126 Kablo TV Arıza Faks: 0212 259 16 83 Tel: 0212 285 06 46 Faks: 0212 285 03 23 Hukuk İşleri Müdürlüğü Etiler Yaşam Evi 154 Alo Trafik Özel Kalem Müdürlüğü Tel: 0212 319 42 28 Etiler Mah. Ahular Sok. No:19 Beşiktaş Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü Tel: 0212 280 48 00 Tel: 0212 2634369 Gayrettepe Mah. Barbaros Bulvarı No: 137 155 Polis İmdat Sağlık İşleri Müdürlüğü Beşiktaş Tel: 0212 274 64 80 Emlak ve İstimlak Müdürlüğü Tel: 0212 319 42 04 Ulus Yaşam Evi 156 Jandarma İmdat Tel: 0212 319 42 54 Nisbetiye Mah. Ilgın Sokak No: 3 Beşiktaş Kadastro Müdürlüğü Destek Hizmetler Müdürlüğü Ulus-Beşiktaş Tel: 0212 269 81 98 Cihannuma Mah.Yıldız Cad. No: 42 Beşiktaş 158 Alo Sahil Güvenlik Teftiş Kurulu Müdürlüğü Tel: 0212 319 42 34 Tel: 0212 261 33 97 Faks: 0212 236 34 98 Tel: 0212 319 42 94 Ulus Semt Evi 175 Alo Tüketici İmar ve Şehircilik Müdürlüğü Ulus Mah. Yol Sokak No: 2 Ulus-Beşiktaş Darphane İnsan Kaynakları ve Eğitim Müdürlüğü Tel: 0212 319 42 53 Tel: 0212 2872715 Dikilitaş Mah. Yenidoğan Sok. No: 55 177 Orman Yangın İhbarı Tel: 0212 319 42 96 Beşiktaş Zabıta Müdürlüğü Ortaköy Yaşam Evi Tel: 0212 275 09 50 Faks: 0212 274 90 94 182 Ruhsal Bunalım Danışma Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü Tel: 0212 260 60 05 Ambarlıdere Yolu Sk. No: 4 Ortaköy Tel: 0212 319 42 42 Tel: 0212 227 33 94 Deniz Müzesi Komutanlığı 184 Sağlık Danışma Beşiktaş Evlendirme Dairesi Sinanpaşa Mah. Cezayir Cad. No: 2 Plan ve Proje Müdürlüğü Nüzhetiye Cad. No: 68 Türkali Mah. Gençlik Merkezi Beşiktaş 185 Su Arıza Tel: 0212 319 42 75 Tel: 0212 260 64 97 Sinanpaşa Mah. Hasfırın Cad. No: 3 Kat: 5 Tel: 0212 327 43 45 Faks: 0212 236 68 93 Beşiktaş Tel: 0212 259 06 73 186 Elektrik Arıza Fen İşleri Müdürlüğü Ortaköy Zabıta Karakolu Devlet İstatistik Enstitüsü Bölge Tel: 0212 319 42 63 Tel: 0212 260 54 53 Kız Öğrenci Konuk Evi Müdürlüğü 187 Gaz Arıza Çitlenbik Sok. No: 29 Yıldız-Beşiktaş Cihannuma Mah. Barbaros Bulvarı No: 53 Park ve Bahçeler Müdürlüğü Beşiktaş Çarşı Zabıta Karakolu Tel: 0212 236 10 24-25 Beşiktaş 188 Cenaze Hizmetleri Tel: 0212 319 42 64 Tel: 0212 258 16 73 Tel: 0212 258 92 96 Faks: 0212 258 36 76 Erkek Konuk Evi Prof. Dr. Bülent Tarcan Sok. No: 25/A Halk Eğitimi Merkezi Gayrettepe-Beşiktaş Tel: 0212 274 07 30, Dikilitaş Mah. Leylak Sok. No:10 Beşiktaş 0212 274 00 87 Tel: 0212 260 31 30 Faks: 0212 236 91 02

İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü RESM‹ DA‹RELER Nisbetiye Mah. Okul Sok. No: 4 Beşiktaş Tel: 0212 325 50 01 Faks: 0212 325 91 20

BEDAŞ İlçe Özel İdare Müdürlüğü Bedaş Genel Müdürlük Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 77 Beşiktaş Tel: 0212 347 74 10 Tel: 0212 261 02 72 Faks: 0212 259 67 63 Faks: 0212 347 75 03 İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı Bedaş Beyoğlu İşletme Şefliği Nisbetiye Cad. Başlık Sok. No:1 Beşiktaş Tel: 0212 237 23 50 Tel: 0212 269 15 41 Faks: 0212 269 15 41 Faks: 0212 297 63 04 Jandarma Bölge Komutanlığı Harp Akademileri Komutanlığı Balmumcu Mah. Şakir Kesebir Cad. No: 1 Konaklar Mah. Org. İzzettin Aksalur Cad. Beşiktaş Tel: 0212 213 44 00 Beşiktaş Tel: 0212 284 80 65 Kaymakamlık İstanbul Merkez Komutanlığı Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 77 Beşiktaş Beşiktaş Belediyesi Evlendirme Dairesi Mecidiye Mah. Palanga Cad. No: 62 Beşiktaş Tel: 0212 327 33 10 Faks: 0212 327 33 11 Tel: 0212 258 99 60 Faks: 0212 258 60 65

92 B+ İLKBAHAR Nüfus Müdürlüğü İGDAŞ Etiler Şefliği Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 77 Beşiktaş Tel: 0212 358 51 62 Faks: 0212 358 51 63 Tel: 0212 259 84 44 Faks: 0212 327 33 15 İGDAŞ Fulya İşletme Şefliği Milli Saraylar Daire Başkanlığı Tel: 0212 212 52 87 Faks: 0212 212 52 88 Vişnezade Mah. Dolmabahçe Cad. No: 11 Beşiktaş İSKİ Beşiktaş Şube Müdürlüğü Tel: 0212 236 90 00 Faks: 0212 259 32 92 Tel: 0212 285 94 19-20

Müftülük İSKİ Müşteri Hizmetleri Sinanpaşa Mah. Beşiktaş Cad. No: 37 Tel: 0212 328 17 55 Faks: 0212 328 17 61 Beşiktaş Tel: 0212 261 00 84 Faks: 0212 260 33 10 İSKİ Beşiktaş Şefliği Tel: 0212 328 17 58 Faks: 0212 328 17 59 Polis Eğitim Müdürlüğü Akat Mah. Selçuklar Sok. No: 24 Beşiktaş İTFAİYE Tel: 0212 352 36 93 Faks: 0212 352 36 92 Tel: 0212 261 75 00 - 0212 261 75 01 0212 227 81 19 - 0212 227 14 79 1. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğü 0212 258 75 34 Cihannuma Mah. Yıldız Cad. No: 42 Beşiktaş Faks: 0212 227 81 19 Tel: 0212 261 73 90 Faks: 0212 258 32 51

2. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğü MUHTARLIKLAR Cihannüma Cihannuma Mah. Yıldız Cad. No: 42 Beşiktaş Tel: 0212 260 20 02 Faks: 0212 236 51 65 Abbasağa Mahalle Muhtarlığı Kültür Mahalle Muhtarlığı Clinika Gayrettepe Polikliniği TRT İstanbul Televizyonu Muhtar: Yüksel Sağat Muhtar: Dursun Gül SAĞLIK KURULUŞLARI Gayrettepe Mah. Yıldız Posta Cad. No: 34 Kuruçeşme Mah. Ahmet Adnan Saygun Cad. Cihannuma Mah. Çömezler Sok. No: 1 Kültür Mah. Sekbanlar Sok. No: 88 Beşiktaş Beşiktaş No: 83 Beşiktaş Beşiktaş Tel: 0212 263 35 37 Faks: 0212 263 35 37 Tel: 0212 347 55 77 Tel: 0212 259 72 75 Faks: 0212 227 61 16 Tel: 0212 227 83 27 Faks: 0212 259 39 57 Dentistanbul Diş Hastanesi Levazım Mahalle Muhtarlığı Abbasağa Mah. Yıldız Cad. No: 71 Micromed Polikliniği Türk Telekom Müdürlüğü Akat Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Ziya Uygur Beşiktaş Levent Cad. Sümbül Sok. No: 34/A Levent Gayrettepe Mah. Yıldız Posta Cad. No: 40 Muhtar: Murat Tayfun Kirmanlı Levazım Mah. Koru Sok. No: 7 Beşiktaş Tel: 0212 327 40 20 Tel: 0212 280 10 87 Beşiktaş Akat Mah. Haydar Aliyev Cad. No: 3 Beşiktaş Tel: 0212 288 93 21 Faks: 0212 288 93 21 Tel: 0212 288 24 00 Faks: 0212 212 42 42 Tel: 0212 351 21 69 Faks: 0212 351 12 84 Hattat Hastanesi Etiler Kardiyoloji Polikliniği Levent Mahalle Muhtarlığı Levent Mah. Yeni Sülün Sok. No: 13 Akat Mah. Nisbetiye Cad. No: 41/25 Beşiktaş Beşiktaş İlçe Afet Merkezi Arnavutköy Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Muzaffer Türk Beşiktaş Tel: 0212 352 52 51 Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 83 Beşiktaş Muhtar: Sedef İrteş Levent Mah. Gonca Sok. No: 12 Beşiktaş Tel: 0212 282 36 48 Tel: 0212 261 46 46 - 0212 327 33 13 Arnavutköy Mah. Satış Meydanı Sok. No: 27 Tel: 0212 264 75 31 Kranioplast Polikliniği Beşiktaş Metropolitan Florence Nightingale Nisbetiye Mah. Aytar Cad. No: 40: 7 Beşiktaş Tel: 0212 283 92 92 Tel: 0212 265 67 95 Faks: 0212 265 67 95 Mecidiye Mahalle Muhtarlığı Hastanesi Muhtar: Cemal Şensöz POLİS MERKEZLERİ Gayrettepe Mah. Cemil Arslan Güder Sok. Balmumcu Mahalle Muhtarlığı Mecidiye Mah. Ambarlıdere Sok. No: 5 No: 8 Beşiktaş Refresh Polikliniği Muhtar: Cüneyt Doğan Beşiktaş Tel: 0212 261 73 30 Tel: 0212 283 34 00 Levent Mah. Krizantem Sok. No: 19 Beşiktaş Balmumcu Mah. Zincirlikuyu Sok. No: 21 Tel: 0212 324 74 54 Arnavutköy Polis Merkezi Beşiktaş Muradiye Mahalle Muhtarlığı Levent Semt Polikliniği 1.Cadde No: 52 Arnavutköy-Beşiktaş Tel: 0212 274 58 75 - 347 75 05 Muhtar: Cengiz Hacıömeroğlu Levent Mah. Binbir Çiçek Sok. No: 2 Tunç Polikliniği Tel: 0212 263 60 07 Faks: 0212 347 75 05 Muradiye Mah. Muradiye Deresi Sok. No: 2 Beşiktaş Kültür Mah. Esra Sok. No: 2A D: 3 Beşiktaş Beşiktaş Tel: 0212 260 41 25 Tel: 0212 268 35 45 Tel: 0212 287 01 00 Beşiktaş Polis Merkezi Bebek Mahalle Muhtarlığı Yıldız Parkı girişi Çırağan-Beşiktaş Muhtar: Aydın Onar Nisbetiye Mahalle Muhtarlığı Şaban Gündeş Semt Polikliniği Güzel Günler Polikliniği Tel: 0212 327 52 80 Bebek Mah. Bebek Hamamı Sok. No: 8B Muhtar: Hatice Ayşe Şirinler Kültür Mah. İETT Blokları Yolu No: 21 Levent Mah. Güllü Sok. No: 4 Beşiktaş Beşiktaş Nisbetiye Mah. Ahmet Adnan Saygun Cad. Beşiktaş Tel: 0212 278 27 71 Etiler Şehit Naci Soydan Polis Merkezi Tel: 0212 263 33 00 Faks: 0212 263 33 00 No: 30 Beşiktaş Tel: 0212 281 71 61 Tel: 0212 257 01 16 Nisbetiye Caddesi Dilhayat Sok. No: 1 Beşiktaş Dikilitaş Sağlık Ocağı Etiler-Beşiktaş Tel: 0212 263 17 67 Cihannuma Mahalle Muhtarlığı Ortaköy Mahalle Muhtarlığı Ege Polikliniği Dikilitaş Mah. Bestekâr Aralığı Sok. No: 4 Muhtar: Ertan Kurtlutepe Muhtar: Refik Namunlu Nisbetiye Mah. Nisbetiye Cad. No: 26/16 Beşiktaş Levent Polis Merkezi Cihannuma Mah. Mazharpaşa Sok. No: 15 Gürcü Kızı Sokak. No: 4 Beşiktaş Tel: 0212 327 17 89 Hacı Adil Caddesi No:1 Levent-Beşiktaş D: 1 Beşiktaş Beşiktaş Tel: 0212 261 65 21 Tel: 0212 325 40 46 Tel: 0212 264 18 00 Faks: 0212 236 96 63 Tel: 0212 258 79 61 Faks: 0212 259 99 62 Beşiktaş Sağlık Grup Başkanlığı Sinanpaşa Mahalle Muhtarlığı Beşiktaş Polikliniği Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 77 Dikilitaş Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Zeki Bölükbaşı Sinanpaşa Mah. Şair Leyla Sok. No: 2 Beşiktaş H‹ZMET B‹R‹MLER‹ Muhtar: Abdullah Sızmaz Sinanpaşa Mah. Hasfırın Cad. No: 5 Beşiktaş Tel: 0212 327 17 86 Dikilitaş Mah. Cami Meydanı Sok. No: 12A BeşiktaşTel: 0212 258 75 74 Tel: 0212 261 00 81 Beşiktaş Beşiktaş Verem Savaş Dispanseri İ.E.T.T. Beşiktaş 1. Hareket Amirliği Tel: 0212 261 57 33 Faks: 0212 261 57 33 Türkali Mahalle Muhtarlığı Sefa Polikliniği Sinanpaşa Mah. Sinanpaşa Köprüsü Sok. Tel: 0212 268 35 38 Muhtar: Ahmet Bayraktar Muradiye Mah. Nüzhetiye Cad. No: 15/2 No: 13 Beşiktaş Etiler Mahalle Muhtarlığı Türkali Mah. Ihlamurdere Cad. No: 136 Beşiktaş Tel: 0212 327 79 86 Faks: 0212 327 79 86 İ.E.T.T. Beşiktaş Boğaz Hareket Muhtar: Seçil Eşki Beşiktaş Tel: 0212 227 24 97 Amirliği Etiler Mah. Ahular Sok. No: 19 Beşiktaş Tel: 0212 261 58 34 Merkez Sağlık Ocağı Tel: 0212 259 56 30 Tel: 0212 287 53 83 Faks: 0212 263 69 28 Transmed Polikliniği Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 77 Beşiktaş Ulus Mahalle Muhtarlığı Levent Mah. Fulyalı Sok. No: 7 Tel: 0212 327 33 14 İ.E.T.T. Beşiktaş İşletme Şefliği Gayrettepe Mahalle Muhtarlığı Muhtar: Kadriye Gedik Beşiktaş Faks: 0212 327 33 14 Tel: 0212 259 33 57 Muhtar: Necla Başar Ulus Mah. Öztopuz Cad. Yol Sok. No: 2 Tel: 0212 281 10 94 Gayrettepe Mah. Fahri Gizden Sok. No: 26 Beşiktaş Ana Çocuk Sağlığı Dispanseri İ.E.T.T. Dereboyu Hareket Amirliği Beşiktaş Tel: 0212 287 27 15 Cosmed Polikliniği Mecidiye Mah. Müverrih Saadettin Sok. Tel: 0212 347 79 50 Tel: 0212 288 20 16 Faks: 0212 288 20 16 Faks: 0212 263 42 12 Levent Mah. Yeni Sülün Sok. No: 17 No: 20 Beşiktaş Beşiktaş Tel: 0212 261 44 00 İ.E.T.T. 4. Levent Aktarma Merkez Konaklar Mahalle Muhtarlığı Vişnezade Mahalle Muhtarlığı Tel: 0212 283 91 81 Amirliği Muhtar: Aslı Akyüz Muhtar: Reyhan Cinyusuf SSK Dispanseri Tel: 0212 268 35 38 Konaklar Mah. Faruk Nafiz Çamlıbel Sok. Vişnezade Mah. Şair Nedim Cad. No: 53 Yaşasın Hayat Polikliniği Cihannuma Mah. Bostancı Veli Sok. No: 3 No: 1 Beşiktaş Beşiktaş Vişnezade Mah. Süleyman Seba Cad. No: 39 Beşiktaş İGDAŞ Genel Müdürlüğü Tel: 0212 282 42 12 Faks: 0212 282 33 99 Tel: 0212 261 15 94 Faks: 0212 258 24 23 Beşiktaş Tel: 0212 227 04 41 Tel: 0212 626 46 46 Tel: 0212 236 73 00 Faks: 0212 626 46 86 Kuruçeşme Mahalle Muhtarlığı Yıldız Mahalle Muhtarlığı Sait Çiftçi Kamu Sağlığı Merkezi Muhtar: Adnan Soysal, Kuruçeşme Mah. Muhtar: Şevki Yıldırım Medis Polikliniği Dikilitaş Mah. Barbaros Bulvarı No: 109 İGDAŞ İstanbul Bölge Müdürlüğü Kırbaç Sok. No: 40 Beşiktaş Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 17/1 Konaklar Mah. Akasyalı Sok. No: 10 Beşiktaş Tel: 0212 534 37 73 Faks: 0212 534 44 10 Tel: 0212 287 06 38 Faks: 0212 287 06 38 Beşiktaş Tel: 0212 261 50 05 Beşiktaş Tel: 0212 269 66 66 Tel: 0212 236 77 62

B+ İLKBAHAR 93 24 saat

NeoLife Tıp Merkezi Ortaköy Tıp Merkezi Nisbetiye Mahallesi Yücel Sok. Balmumcu Mah. Varnalı Sok. No: 3 No: 6 1. Levent Beşiktaş Tel: 0212 385 31 00 Tel: 0212 347 11 30

Ortaköy Beltaş Sağlık Ocağı Otim Med Diyaliz Merkezi Mecidiye Mah. Müverrih Saadettin Sok. Dikilitaş Mah. Yeşilçimen Sok. No: 9 Beşiktaş No: 20 Beşiktaş Tel: 0212 327 87 47 Tel: 0212 259 56 18 Renmed Diyaliz Merkezi Levent Sağlık Ocağı Levent Mah. Begonya Sok. No: 10 Beşiktaş Nisbetiye Mah. Yücel Sok. No: 15 Beşiktaş Tel: 0212 269 47 31 Tel: 0212 279 58 26 K.S.V. Onkoloji Merkezi Karanfilköy Sağlık Ocağı Nisbetiye Mah. Yücel Sok. No: 6-8 Beşiktaş Akat Mah. Zeytinoğlu Cad. No: 121 Beşiktaş Tel: 0212 278 83 41 Tel: 0212 351 25 53 Cosmed Estetik ve Plastik Cerrahi Baykent Tıp Merkezi Merkezi Nisbetiye Mah. Aydın Sok. No: 8 Beşiktaş Levent Mah. Yeni Sülün Sok. No: 17 Tel: 0212 284 00 90 Beşiktaş Tel: 0212 283 91 81 Boğaziçi Tıp Merkezi Dikilitaş Mah. Yenidoğan Sok. No: 7 Beşiktaş Levent Genel Cerrahi Merkezi Tel: 0212 227 00 00 Levent Mah. Yasemin Sok. No: 2/1 Beşiktaş Akaretler Mustafa Kemal Müzesi Çebi Tıp Merkezi Tel: 0212 324 01 50 Ortaköy Mah. Dereboyu Cad. No: 58 Beşiktaş İstanbul Anestezi Merkezi Tel: 0212 227 55 55 Levent Mah. Çamlık Cad. No: 31 Beşiktaş Özel Dünya Göz Sağlığı Merkezi Ortaköy Princess Hotel Ortaköy Feriye Sinemaları Tel: 0212 324 01 48 Nisbetiye Mah. Aytar Cad. No: 38/7-9-10 Ortaköy Mah. Dereboyu Cad. No: 10 Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 42 Beşiktaş Ota Tıp Merkezi Beşiktaş Beşiktaş Tel: 0212 236 28 64 Sinanpaşa Mah. Beşiktaş Cad. No: 23 İstanbul Ortopedi Merkezi Tel: 0212 324 73 73 Tel: 0212 227 60 10 , Faks: 0212 260 21 48 Beşiktaş Levent Mah. Çilekli Cad. No: 32 Beşiktaş Levent Kültür Merkezi Tel: 0212 227 84 50 Tel: 0212 324 03 24 Sevgi Kadın Sağlığı Merkezi Parksa Hilton Onat Kutlar Sinema Salonu Nisbetiye Mah. Aytar Cad. No: 38/11 Beşiktaş Vişnezade Mah. Bayıldım Cad. No: 12 Levent Mah. Çalıkuşu Sok. No: 2-4 Jinemed Tıp Merkezi Onep Estetik ve Plastik Cerrahi Merkezi Tel: 0212 324 99 99 Beşiktaş Beşiktaş Muradiye Mah. Deryadil Sok. No: 1 Beşiktaş Levent Mah. Manolyalı Sok. No: 15 Beşiktaş Tel: 0212 310 12 00 Tel: 0212 325 73 71 Tel: 0212 283 92 70 Tel: 0212 283 92 70 Özel Gastro Med Merkezi Faks: 0212 227 91 85 Nisbetiye Mah. Aytar Cad. No: 38 Kat: 2 Dikilitaş Tıp Merkezi Novita Cerrahi Merkezi Beşiktaş Radisson Sas Bosphorus Hotel KÜLTÜR MERKEZLERİ Dikilitaş Mah. Karakol Çıkmazı Sok. No: 1A Levent Mah. Manolyalı Sok. No: 5 Beşiktaş Tel: 0212 324 73 73 Yıldız Mah. Ortaköy Salhanesi Sok. No: 9 Beşiktaş Tel: 0212 284 97 03 Beşiktaş Tel: 0212 327 19 12 Fertijin Kadın Sağlığı ve Tüp Bebek Mrk. Tel: 0212 260 57 57 Akatlar Kültür Merkezi Özel Acıbadem Göz Sağlığı Merkezi Bebek Mah. Bebek Dağı Sok. No: 99 Faks: 0212 257 65 55 Melih Cevdet Anday Sahnesi Acıbadem Etiler Tıp Merkezi Etiler Mah. Yıldız Çiçeği Sok. No: 7 Beşiktaş Akat Mah. Zeytinoğlu Cad. No: 16 Nisbetiye Mah. Aytar Cad. No: 40/8 Beşiktaş Tel: 0212 287 57 75 Sürmeli Hotel Beşiktaş Beşiktaş Tel: 0212 284 90 90 Gayrettepe Mah. Prof. Dr. Bülent Tarcan Sok. Tel: 0212 351 93 82-84 Tel: 0212 283 03 33 Natal Fizik Tedavi ve No: 3 Beşiktaş Özel Aileden Biri Evde Bakım Hizmetleri Rehabilitasyon Merkezi Tel: 0212 272 11 60 Mustafa Kemal Merkezi International Etiler Tıp Merkezi Gayrettepe Mah. Yıldız Posta Cad. No: 8 2 Nisbetiye Cad. Erdölen İş Merkezi No: 38 / 13 Faks: 0212 272 75 32 Attila İlhan Sahnesi Levent Mah. Nisbetiye Cad. No: 19 Beşiktaş Blok D: 24 Beşiktaş Etiler-Beşiktaş Akat Mah. Uğur Mumcu Cad. No: 8 Beşiktaş Tel: 0212 280 40 30 Tel: 0212 347 26 70 Tel: 0212 324 30 10 The Plaza Otel Tel: 0212 351 24 56 Gayrettepe Mah. Barbaros Bulvarı No: 165 Jinepol Kadın Sağlığı Kliniği Beşiktaş Levent Kültür Merkezi Aytar Cad. Başlık Sok 1/B Levent Tel: 0212 274 13 13 Onat Kutlar Sinema Salonu Tel: 0212 264 18 28 Faks: 0212 264 18 80 Faks: 0212 273 15 90 Levent Mah. Çalıkuşu Sok. No: 2-4 Beşiktaş Tel: 0212 325 73 71 Hotel Les Ottomans OTELLER Kuruçeşme Mah. Muallim Naci Cad. No: 68 Ortaköy Kültür Merkezi Beşiktaş Afife Jale Sahnesi Tel: 0212 359 15 00 Ortaköy Mah. Ortaköy Dere Çıkmazı No: 1 Bebek Oteli Faks: 0212 359 15 40 Beşiktaş Bebek Mah. Cevdetpaşa Cad. No: 34 Tel: 0212 236 10 27 Beşiktaş Swissôtel The Bosphorus, Istanbul Tel: 0212 358 20 00 Bayıldım Caddesi No: 2 Maçka-Beşiktaş Beşiktaş Kültür Merkezi Faks: 0212 263 26 36 Tel: 0212 326 11 00 , Faks: 0212 326 11 22 Sinanpaşa Mah. Hasfırın Cad. No: 7 Beşiktaş Tel: 0212 227 54 92 - 0212 236 18 18 Conrad International W Hotel Yıldız Mah. Yıldız Cad. No: 79 Beşiktaş Süleyman Seba Cad. No: 22 Tel: 0212 227 30 00 Beşiktaş MÜZELER Faks: 0212 259 66 67 Tel: 0212 381 21 21 , Faks: 0212 381 21 81

Çırağan Palace Kempinski Aşiyan Müzesi Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 32 Beşiktaş SİNEMALAR Bebek Mah. Aşiyan Yolu No: 15 Beşiktaş Tel: 0212 258 33 77 Tel: 0212 263 69 86 Faks: 0212 259 66 87 Akmerkez AFM Deniz Müzesi Dedeman Otel Kültür Mah. Nisbetiye Cad. No: 56 Beşiktaş Sinanpaşa Mah. Cezayir Cad. No: 2 Gayrettepe Mah. Yıldız Posta Cad. No: 50 Tel: 0212 282 05 05 Beşiktaş Beşiktaş Tel: 0212 327 43 45 Tel: 0212 227 42 63 Peugeot Cine City (Alkent Sitesi) Faks: 0212 275 11 00 Akat Mah. Tepecik Yolu Kaktüs Sok. No: 3 Mimar Sinan Üniversitesi Beşiktaş Resim Heykel Müzesi La Maison Hotel Tel: 0212 352 16 66 Vişnezade Mah. Dolmabahçe Cad. No: 4 Yıldız Mah. Müvezzi Cad. No: 43 Beşiktaş Beşiktaş Mayadrom AFM Tel: 0212 261 42 98 Tel: 0212 227 42 63 Akat Mah. Orkide Sok. No: 1 Beşiktaş Bebek İskelesi Faks: 0212 227 42 78 Tel: 0212 352 23 51

94 B+ İLKBAHAR Şehir Müzesi Conrad Taksi Yıldız Mah. Serencebey Yokuşu Tel: 0212 260 55 40 Yıldız Sarayı Beşiktaş Tel: 0212 258 53 44 Çırağan Taksi Tel: 0212 227 72 66 Yıldız Sarayı Müzesi Yıldız Mah. Serencebey Yokuşu Beşiktaş •Akatlar Mahallesi Tel: 0212 258 30 80 Karanfil Taksi Tel: 0212 651 97 68 ÜNİVERSİTELER Akatlar Taksi Tel: 0212 351 65 25 Bahçeşehir Üniversitesi Yıldız Mah. Osmanpaşa Mektebi Sok. No: 4-6 Site Taksi Beşiktaş Tel: 0212 268 42 85 Tel: 0212 236 54 90 Mayadrom Taksi Boğaziçi Üniversitesi Tel: 0212 325 81 69 Bebek Mah. Şehitlik Dergâhı Sok. No: 2 Beşiktaş Bebek Mah. Cevdetpaşa Cad. No: 115 Beşiktaş MKM Taksi Tel: 0212 359 54 00 Tel: 0212 352 02 41 - 61 Hareket Sitesi Parkı Galatasaray Üniversitesi •Arnavutköy Mahallesi Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 36 Beşiktaş Tel: 0212 227 44 80 İskele Taksi •Dikilitaş Mahallesi Konaklar Taksi •Ortaköy Mahallesi Tel: 0212 265 94 33 Tel: 0212 281 56 19 İstanbul Teknik Üniversitesi Güven Taksi Öz Ortaköy Taksi Vişnezade Mah. Süleyman Seba Cad. No: 90 Sizin Taksi Tel: 0212 261 65 27 Köşk Taksi Tel: 0212 260 06 95 Beşiktaş Tel: 0212 263 38 50 Tel: 0212 264 44 23 Tel: 0212 293 13 00 Dikilitaş Merkez Taksi Aile Taksi Kültür Taksi Tel: 0212 261 56 26 •Kuruçeşme Mahallesi Tel: 0212 261 48 55 Mimar Sinan Güzel Sanatlar Tel: 0212 265 94 33 Üniversitesi Emirhan Taksi Çeşme Taksi •Ulus Mahallesi Yıldız Mah. Çiğdem Sok. No: 1 Bebek Taksi Tel: 0212 260 75 35 Tel: 0212 265 88 22 Beşiktaş Tel: 0212 263 72 45 Merkez Taksi Tel: 0212 236 69 35 Dikilitaş Taksi Park Taksi Tel: 0212 269 59 81 •Balmumcu Mahallesi Tel: 0212 258 05 41 Tel: 0212 287 61 56 Yıldız Teknik Üniversitesi Ulus Vadi Taksi Yıldız Mah. Hamam Sok. No: 2 Beşiktaş Merkez Taksi Öner Taksi Sahil Taksi Tel: 0212 287 69 19 Tel: 0212 259 70 70 Tel: 0212 263 72 45 Tel: 0212 211 66 63 Tel: 0212 265 88 22 Öz Ulus Taksi •Bebek Mahallesi Koza Taksi •Kültür Mahallesi Tel: 0212 263 05 06 TAKSİ DURAKLARI Tel: 0212 267 17 00 Çınar Taksi Bulut Taksi Ulus Taksi Tel: 0212 265 22 37 •Etiler Mahallesi Tel: 0212 265 77 11 Tel: 0212 263 69 46 •Abbasağa Mahallesi İskele Taksi Bahar Taksi •Levazım Mahallesi 2. Ulus Turizm Taksi Yıldız Taksi Tel: 0212 263 72 45 Tel: 0212 351 19 03 Tel: 0212 264 70 79 Tel: 0212 260 06 06 Levazım Taksi Bizim Taksi Tel: 0212 267 17 29 Turizm Taksi Tel: 0212 263 53 15 Tel: 0212 264 70 91 •Levent Mahallesi Doğan Taksi •Vişnezade Mahallesi Tel: 0212 265 32 71 Sevgi Taksi Tel: 0212 282 43 77 Öz Valide Çeşme Taksi Günaydın Taksi Tel: 0212 259 41 52 Tel: 0212 265 32 17 Basın Taksi Tel: 0212 264 69 89 Valide Çeşme Taksi Özen Taksi Tel: 0212 260 36 24 Tel: 0212 287 04 02 Levent Taksi Tel: 0212 264 16 17 Merkez Taksi •Gayrettepe Mahallesi Tel: 0212 327 33 60 Site Taksi Esentepe Taksi Tel: 0212 268 42 85 Tel: 0212 266 23 80 Levent Merkez Taksi İSKELELER İdil Taksi Tel: 0212 264 19 64 Tel: 0212 266 05 30 Uygun Taksi Arnavutköy İskelesi Cihan Taksi Tel: 0212 269 22 65 Arnavutköy Mah. Bebek-Arnavutköy Cad. Tel: 0212 272 03 07 Beşiktaş Tel: 0212 263 56 25 Birlik Taksi Esen Taksi Tel : 0212 269 01 87 Bebek İskelesi Tel: 0212 272 29 07 Bebek Mah. Cevdetpaşa Cad. Beşiktaş •Nisbetiye Mahallesi Tel: 0212 263 60 23 Öz Ulaş Taksi Tel: 0212 266 18 17 Birlik Taksi Beşiktaş İskelesi Tel: 0212 269 01 87 Sinanpaşa Mah. Cezayir Cad. Beşiktaş •Konak Mahallesi Tel: 0212 261 96 15 Nisbetiye Taksi Oyak Site Taksi Tel: 0212 264 22 31 Ortaköy İskelesi Tel: 0212 264 16 58 Mecidiye Mah. Vapur İskelesi Sok. Beşiktaş Öz Turizm Taksi Tel: 0212 227 88 19 Yeni Levent Taksi Tel: 0212 269 90 99 Tel: 0212 268 12 10

Etiler Mahallesi Muhtarlığı 4. Levent Merkez Taksi Tel: 0212 264 19 64

B+ İLKBAHAR 95