T.C. stanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel slam Bilimleri Anabilim Dalı

Doktora Tezi

BÜYÜK SELÇUKLULAR DÖNEM NDE ÎA

Adem ARIKAN (2502040107)

stanbul 2010

T.C. stanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel slam Bilimleri Anabilim Dalı

Doktora Tezi

BÜYÜK SELÇUKLULAR DÖNEM NDE ÎA

Adem ARIKAN (2502040107)

Tez Danı manı: Doç. Dr. Mehmet DALKILIÇ

stanbul 2010

ÖZ

Bu çalı mada Büyük Selçuklular (431-552/1040-1157 ) döneminde, îa’nın alt kollarından, ba ta snâa eriyye olmak üzere smâliyye ve Zeydiyye, slam mezhepleri tarihi açısından ele alınmı tır. Mezheplerin te ekkül sürecini tamamlamasından sonra hüküm süren Selçuklular dönemi, Sünnîler için kültürel altyapılarını olu turma bakımından oldukça verimliydi. Bu dönemde iîler, her ne kadar birçok bölgede iktidar imkanlarını kaybetseler de, özellikle snâa eriyye devletin çe itli kademelerinde görev alan temsilcileri, kendi yerel yöneticileri ve eitim kurumlarıyla etkindi. Zeydiyye, devletle hemen hiç sorun ya amayan, ilmi faaliyetlerde etkin bir îî gruptu. smâiliyye ise kendilerini temsil eden Fâtımîler ile siyasi rekabet ve daha sonra onlardan ba ımsız davet yürüten Hasan Sabbah’ın faaliyetleri sebebiyle, tehlikeli ve engellenmesi gereken bir grup sayılmaktaydı. ABSTRACT In this study, it’s deal with sub-branches of shiite, especially Ithnâ Ashariyya and smailiyya and Zaidia in the respect of History of Islamic in the Great Saljuqs epoch. Saljuqs period that was dominant after the completion period of establishment of Sects was productive in the point of the formation of cultural substructure for Sunnites. Although the Shiites had lost their political power possibilities, especially the Ithnâ Ashariyya was deeply effective thorough educational foundations, local governors and some deputies which were appointed to different stages of state. Zaidia was a Shiite group that was efficient in the scientific activities and had not any troubles with the State. Ismailiyya had been counted a group that was perilous and must had been blocked because of that the confliction between Fâtımîs which had been supported by smailis and Saljuqs and the opposite activities of ismaili inviter Hasan Sabbah.

iii

ÖNSÖZ

Büyük Selçuklular (431-552/1040 –1157), bazı ara tırmacılar tarafından “îî Yüzyılı” diye nitelenen bir dönem sonrasında slam co rafyasının büyük bir bölümünde hüküm sürmü tür. Mezhepler tarihi bakımından te ekkül süreci sonrasında hüküm süren Selçuklular döneminde iîler, özellikle snâa eriyye ve Zeydiyye, siyasî, kültürel etkinliklerini sürdürmekteydi. lk sultan Tu rul Bey döneminden itibaren, smâiliyye’yi temsil eden Fâtımîler, siyasi rekabet sebebiyle, dinî olmanın yanı sıra, daha çok siyasî kaygılarla, Selçuklu yönetimi tarafından tehlikeli görülmü tür. Bu çalı mamız giri , dört bölüm ve sonuçtan olu maktadır. Giri te kısaca tezin amacı, ara tırma süreci, kullanılan kaynaklar ve çalı ma yönteminden bahsedilmi tir. Birinci bölümde, Selçukluların men ei, Müslüman olma süreçleri, mezhep tercihleri ve bu tercihlerinin îa’ya kar ı tutumları açısından anlamı üzerinde durulmu , kısaca Selçuklu tarihi ve Büyük Selçuklu Sultanları’nın di er mezheplerle birlikte, îî yönetimler ve gruplarla ili kileri ele alınmı tır. kinci bölümde çalı mamızın ana konularından birini olu turan snâa eriyye konusu ilenmi tir. Öncelikle dönemin ii müellifleri genel olarak tespit edilmi , söz konusu grubun mensuplarının yo un olarak ya adıkları yerle im yerlerine de inilmi ve Selçuklu yönetiminin çe itli kademelerinde görev yapanlardan önde gelenleri hakkında bilgiler verilmi tir. Ayrıca kendi bölgelerinde Selçuklulara tâbi olarak hüküm süren îî emirlerin faaliyetleri anlatılmı ve bu dönemde toplumu etkileyen iîlerin bazı dinî uygulama ve merasimlerine yer verilmi tir. Son olarak dönemin snâa eriyye mensubu âlimlerinden önde gelen bazıları hakkında bilgiler verilmi tir. Üçüncü bölümde, smâiliyye, smailiyye’nin siyasî temsilcisi konumunda olan Fâtımîler ile ili kiler, Selçuklulardan önce Fâtımîler ile yollarını ayırmı ve Bahreyn civarında varlıklarını sürdüren Karmatî yönetiminin sona erdirili i, Fâtımîler adına Selçuklu topraklarında faaliyet yürüten, ancak Fâtımî yönetiminde meydana gelen de iim sırasında yönetime gelen Mustalî yerine Nizâr’ın imametini tanıyarak Alamut’ta ba ımsız bir ekilde propaganda yürüten Hasan Sabbah yönetimi ele alınmı tır. Dördüncü ve son bölümde ise Zeydiyye grubu hakkında bilgiler verilmi tir.

iv

Tezimin ekillenmesinde eme i geçen hocam Prof. Dr. Emrullah Yüksel Bey’e te ekkür etmeyi bir borç bilirim. Danı manım Doç. Dr. Mehmet Dalkılıç Bey’e, birikimlerinden istifade etti im Prof. Dr. Mazlum Uyar ve Prof. Dr. Mehmet Büyükkara’ya, her fırsatta kendisine müracaat etme imkanı veren Prof. Dr. Ömer Aydın’a, yaptı ı de erlendirmelerle önemli katkılarda bulunan Doç. Dr. Ekrem Demirli Bey’e çok te ekkür ederim. Ayrıca Farsça dersleri aldı ım ve birçok kayna ın temini için yardımını gördü üm Hakkı Uygur Bey’e, tezin yazılması a amasında sıkça sözlü müzakerelerde bulundu um Dr. Musa Alak hocama, ara tırma görevlisi arkada larım Fikret Soyal, Ümit Horozcu ve Mehmet Alıcı’ya; zamanımı ço altmak için kendilerine ayırdı ım zamandan kıstı ım e im Serpil, olum Abdürrahim ve kızım Sümeyye’ye te ekkürlerimi sunarım. Adem ARIKAN stanbul-2010

v

ÇNDEK LER sayfa:

ÖZ ...... ÖNSÖZ ...... V KISALTMALAR ...... X GR ...... 1 A – KONUNUN AMAÇ VE ÖNEM ...... 1 B - KAPSAMI ...... 3 C - KAYNAKLAR ...... 8 I. BÖLÜM: BÜYÜK SELÇUKLULARA GENEL B R BAKI ...... 24 A - SELÇUKLULARIN MÜSLÜMAN OLDUKLARI ZEM N VE A .... 24 B - BÜYÜK SELÇUKLU SULTANLARININ A VE D ER MEZHEBLERE KAR I TUTUMLARI ...... 37 1 - Tu rul Bey Dönemi (431-455 / 1040-1063) ...... 42 2 – Alparslan Dönemi (456-465 / 1064-1072) ...... 51 3 – Melik ah Dönemi (465-485 / 1072-1092) ...... 58 4 – Berkyaruk Dönemi (485-498/1092-1104)...... 66 5 - Muhammed Tapar Dönemi (498-511/1105-1118) ...... 69 6 – Sencer Dönemi (511-552/1118-1157) ...... 72 II. BÖLÜM: SNÂA ER YYE ...... 78 A – SNÂA ER YYE’N N CO RAFYASI...... 80 B - DEVLET KADEMELER NDE ÎÎ YÖNET CLER ...... 105 1- Mecdülmülk (ö. 492/1099) ...... 108 2 - Sa’dülmülk Âbî (ö 500/1107) ...... 111 3 – Zeynülmülk (ö. 506/1112) ...... 112 4 - erefüddin Ebû Tâhir Sa’d b. Ali Müheyse Kummî (ö. 516/1112) ...... 113 5 – Tu râî (ö. 514/1120) ...... 114 6 - Muînüddin Ebû Nasr Ahmed Kâ ânî (ö. 521/1127) ...... 114 7 - Enû irvan b. Halid (ö. 532/1138) ...... 115 8 - Nakîbler ...... 116 C – SELÇUKLULARA TÂB Î YÖNET MLER LE L KLER ...... 118 1-Irak’ta îî Emirler...... 119 a-Besâsîrî Hadisesi - brahim Yinal syanı ve Fâtımîlerin Rolü ...... 122 (1) -Selçukluluların Ba dad’a Giri i ve Fâtımîler ile lgili Hedefleri . 123 (2) - Vâsıt’ta Fâtımîler Adına Hutbe ...... 126 (3) - Sincar Sava ı ...... 127 (4) - brahim Yinal syanı...... 133 (5) - Ba dad’da Fâtımîler Adına Hutbe ...... 135 (6) - Ba dad’da Abbâsî Hakimiyetinin Yeniden Sa lanması ...... 139 b - Besâsîrî Sonrası Irak’ta Yerel îî Yönetimler ...... 143 (1) – îî Ukaylilerin Güçlenmesi ...... 144 (2) – Ukaylilerin Zayıflaması ve Mezyedilerin Güçlenmesi ...... 153 (3) – Mezyedî Emiri Sadaka’nın syanı ve Öldürülmesi ...... 161

vi

(4) – Mezyedî Emiri Dübeys’in Faaliyetleri ...... 165 2 – am Bölgesinde îî Emirler ...... 187 a - Mirdasiler (1020-1080) ...... 187 b - Ammâro ulları (1070-1109) ...... 190 3 – ran’da îî Bavendiler (665-1349) ...... 194 D - SNÂA ER YYE’DE BAZI DNÎ UYGULAMALAR ...... 199 1- Âûrâ Matemi/Törenleri ...... 199 2- Gadîr Bayramı ...... 203 3 - Menkıbe Anlatımı ...... 204 4- îî Ezanı ...... 206 5 - Cuma Namazı ...... 207 E - DÖNEM N ÖNDE GELEN SNÂA ER YYE BLG NLER ...... 208 III. BÖLÜM: SMÂ LYYE ...... 229 A – SELÇUKLULAR ÖNCES NDE SMÂ LYYE’YE KISA BAKI .... 229 B - Î-SMA LÎ FÂTIMÎLER DEVLET VE SELÇUKLULARLA L KLER ...... 234 1- Kuzey Afrika’da Zîrî Emiri Muiz b. el-Bâdis Hadisesi ve Selçuklu-Fâtımî Münasebetleri ...... 237 4- Fâtımîlerin Komutanı Nâsıruddevle b. Hamdân ile Alparslan’ın li kisi 238 5 - Suriye Bölgesinde Hakimiyet Mucadeleleri ...... 239 6 - Hicaz Yönetimi ve Hutbe Okutma Mücâdelesi ...... 246 C – FATIM LERDE MUSTA’LÎ-NZARÎ BÖLÜNMES ...... 250 D – NZÂRÎ-SMA LÎLER ...... 259 1-Hasan Sabah ve ran’da Nizârî Devleti ...... 259 a-Hasan Sabbah’ın Ailesi ve Yeti mesi ...... 260 b-Mısır Yolculu u ...... 265 c- Alamut’un Ele Geçirilmesi ve smâilîlerin Yayılması ...... 266 d-Melik ah’tan Hasan Sabbah’a Elçi ...... 271 e-Melik ah’ın Batınîler Üzerine Asker Göndermesi ...... 273 f -Selçuklularda Taht Kavgaları ve Bâtınîlerin Güçlenmesi ...... 275 g-Batınilere Kar ı Askeri Tedbirler ...... 282 (1) – sfehan’da ah-Diz Kalesinin Geri Alınması...... 288 (2) – Alamut Üzerine Seferler ...... 293 (3) – Saldırmazlık Dönemi ...... 296 h - Hasan Sabah’ın Ölümü ...... 298 i - Hasan Sabah’ın Görü leri ...... 301 2-Kiya Bozorg Ummid Dönemi (518-32/1124-38) ...... 304 3-Muhammed b. Kiyâ Bozork Ummid (532-57/1138-62) ve Sonrası...... 311 4 - Suriye’de Nizârî-Ha îîler ...... 324 a-Hakim el-Müneccim Dönemi ...... 326 b-Ebû Tâhir ...... 327 c-Behram ...... 331 d-smail el-Acemî ...... 335 e-Ebu’l-Feth ve Sonrası ...... 336 E- KARMAT LER ...... 339 1 – Bahreyn’de Karmatî Hezimeti ...... 342

vii

2 - Selçukluların Karmatîler ile Mücadelesi ...... 345 a-Kiçkine’nin Seferi ...... 345 b-Artuk Bey’in Seferi ...... 347 3 - Telyâ Hadisesi ...... 351 IV. BÖLÜM: ZEYD YYE ...... 353 A - SELÇUKLU HAK MYET NDEK BÖLGELERDE ZEYD YYE ...... 353 B - SELÇUKLULAR VE BÖLGESEL ZEYDÎ YÖNET MLER ...... 358 C - KARAHANLILAR VE ZEYD YYE ...... 365 D - SELÇUKLULAR DÖNEM NDE ZEYDÎ GRUPLAR ...... 367 E – SELÇUKLULAR DÖNEM NDE ZEYDÎLER N YOUN OLDUKLARI YERLER ...... 369 F – YEMEN ’DE ZEYDÎLER VE BADAD LE L KLER ...... 371 G - DÖNEM N ÖNDE GELEN ZEYDÎ ÂLMLER ...... 372 SONUÇ ...... 376 KAYNAKÇA ...... 381

viii

KISALTMALAR a.g.e. :Adı geçen eser a.g.m. :Adı geçen makale a.g.mad. :Adı geçen madde a.g.t., : Adı geçen tez b. :Bin, bn bkz. :Bakınız C. :Cilt Çev. :Çeviren DA :Türkiye Diyanet Vakfı slam Ansiklopedisi h. :Hicrî Hz. :Hazreti A :slam Ansiklopedisi Kr . :Kar ıla tırınız Ktp. :Kütüphane nr. :Numara nr. :Ne reden ö. :Ölümü s. :Sayfa t.y. :Tarihsiz vb. :Ve benzeri vd. :Ve devamı Ü. :Üniversitesi yay. :Yayınları y.y. :Yayım yeri yok

ix

GR

A – Konunun Amaç ve Önemi Büyük Selçukluların Maveraünnehir bölgesinde slâm'ı kabul etmeleri ve Horasan’a geçmeleri, slâm dünyasında önemli geli melere sebep olmu tur. Selçuklular, Müslüman olup, slâm toplumlarıyla temasa geçtikleri dönemde Abbâsîler ve Fâtımîler olmak üzere iki hilafet yönetimi ve ba larında iki halife hüküm sürmekteydi. Selçukluların bulundukları co rafyadan uzaklarda, Endülüs’teki Emevî Emirli i, Kuzey Afrika’da hızlı bir ekilde yayılan Fâtımî yönetimiyle mücadeleyi sürdürürken, dönemin emiri, 929 yılında Nâsır Lidinillah unvanı almı ve böylece Endülüs Emevî Emirli i, Endülüs Emevî Halifelii'ne (929-1031) dönü mü tür.1 Selçukluların ba langıçta dolaylı, zamanla aktif olarak taraf olaca ı olaca ı Abbasîler ile asıl mücadele halinde olan Mısır’daki Fâtımî halifesi, îa’nın smailiyye koluna mensup ve onların temsilcisiydi. Selçuklular Müslüman olurken temas halinde bulundu u Sâmânîler ise son dönemlerini ya amaktaydı. Sâmânîlerin elinde Müslüman olan liderler tarafından kurulan Karahanlılar ve Gazneliler, Sâmânîlerin sonunu getirmi ve onun hakimiyetindeki toprakların payla ımına giri mi ti. Bu devletler Sünnî Abbâsîlerin halifeli ini kabul etmekteydi. Ancak Abbâsî halifesinin siyasî gücü kalmamı tı. Ba dad’da hakimiyet, bir asra yakın bir zamandır yine îî bir yönetim olan Büveyhîlerin elinde bulunuyordu. Devletin yönetimi (ed-devle ve’l-mülk) Büveyhîlere geçmi , Abbâsî halifesinin elinde sadece dinî yetkileri kalmı ve dünyevî i lerde yetkisiz hale gelmi ti. 2 Selçuklular, Büveyhî yönetimine son vererek Abbâsî halifesini onların elinden kurtarmı oluyordu. Büyük Selçukluların Sünnîli e verdikleri destek, Batı Türk Devletleri tarafından devam ettirilecektir. 3 Selçuklular bölgeye geldiklerinde Bahreyn’de smâilî-Karmatî yönetim, eski saldırgan dönemi sona ermesine ra men varlı ı devam etmekteydi. 4 Hazar Denizi’nin Güneyinde, Taberistan’daki Zeydî yönetim 316/928 yılında Sâmânîler

1 Mehmet Özdemir, “Endülüs”, DA, C. XI, (ss. 211-25), s. 213. 2 Ebû Reyhan el-Bîrûnî (ö. 453/1061), el-Âsâru’l-Bâkiye ani’l-Kurûni’l-Hâliye, ne r. Eduard Sachau, Leipzig, 1923, s. 132. 3 Ahmet Ya ar Ocak, Türkler, Türkiye ve slam , 10. bs., stanbul, 2009, s. 68 vd. 4 Nasır-ı Hüsrev, Sefername , çev. Abdülvehap Tarzi, Ankara, Milli E itim Bakanlı ı, 1994, s. 127 vd.

1

tarafından ortadan kaldırılmasına ra men Güney-Batısı’nda Deylem bölgesinde yerel Zeydî yönetimler varlı ını sürdürmekteydi. 5 Yemen’deki Zeydî yönetimin yerini de 439/1047 yılından itibaren Fâtımîlere ba lı Süleyhîler almı tır. 6 Zeydîlerin Fas’ta kurdukları drisîler Devleti’nin (789-985) 7Fâtımî ve Endülüs Emevilerin rekabeti esnasında sona ermi , ancak aynı hanedandan 8 Ali b. Hammûd tarafından 407/1016 yılında Endülüs’te bir ba ka yönetim kurulmu tur.9 Hz. Hasan soyundan gelen Mekke’nin Zeydî yöneticileri, yakla ık bir asır (368-462/978-1070) Fâtımîler adına hutbe okuttu.10

snâa eriyye îîleri için önemli dönüm noktalarından olan büyük “Gaybet”ten Selçukluların Ba dat’ı alı ına kadarki dönem (940-1055) “ îî Yüzyılı” diye adlandırılmaktadır.11 Kâdı Abdülcebbâr (ö. 415/1025), yüzyıl kadar zamandır Abbâsîlerin sadece isimlerinin kaldı ını, saydı ı birçok merkezin îîlerin yönetiminde oldu unu kaydetmektedir. 12 Selçukluların tarih sahnesine çıktıkları zaman slâm âleminin do uda ve batıda ii-Batınî cereyanlarıyla dolu oldu u tespitini yapan Fuat Köprülü’nün ifadesiyle, Fâtımî halifelerinin çokça geni leyen nüfuzuna kar ılık Sünnîlerin halifesi olan Abbâsîlerin maddeten hiç önemi kalmamı , hatta onlar da ii mezhebinden olan Büveyhilerin tahakküm ve istibdadı altına geçmi bulunuyorlardı. Sünnîlik âleminin çok zayıfladı ı bu dönemde eer Selçuklu

5 Hasan Ya aro lu, “Taberistan Zeydîleri (250-316/864-929)”, (Yayınlanmamı Doktora Tezi) Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü slam Tarihi ve Sanatları Ana Bilim Dalı, stanbul, 1998, s. 131 vd. 6 Yusuf Gökalp, “Zeydilik ve Yemen'de Yayılı ı”, (Yayınlanmamı Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel slam Bilimleri Anabilim Dalı slam Mezhepler Tarihi Bilimdalı, Ankara 2006, s. 166. 7 Sa’dûn Abbas Nasrullah, Devletu’l-Edârise fi’l-Ma rib , Beyrut, 1987, s. 59 vd.; Mahmud smail, el-Edârise , Kahire, 1991, s. 47 vd.; Mehmet Azimli, “Ehl-i Beyt’in Kurdu u lk Devlet: drisîler”, Dicle Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi , C. V, sayı: 1, Diyarbakır, 2003, s. 1-14; Muhammed Rezûk, “ drîsîler”, D A, XI, s. 495-7; Hâdî Âlimzâde ve Ali Âbânigâh, drisîler’in Zeydî mezheb, Mu’tezilî meslek ve furûda Hanefî oldukları sonucuna varmı lardır (“Mezheb-i drisiyân”, Ulûm-i nsânî Dânisgâh-i ez-Zehrâ , sene: 15, sayı: 55, Tahran, 1383/2005, ss. 73- 106). 8 H. brahim Hasan, slam Tarihi: Dinî-Siyâsî-Kültürel-Sosyal , Çev. smail Yi it ve di erleri, stanbul, 1997, C. IV, s. 95. 9 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C.IX, s. 269 vd.; H. brahim Hasan, a.g.e. , C. IV, s. 94 vd. 10 Nebi Bozkurt, Mustafa Sabri Küçüka çı, “Mekke”, DA, C. XXVIII, (ss. 355-63), s. 560. 11 Marshall G. S. Hodgson, slamın Serüveni, Çev.. Alp Eker ve di erleri, stanbul, 1995, s. 38 vd.; Ahmet Güner, Büveyhîler’in iî-Sünnî Siyaseti , zmir, 1999, s. 184; Carter Vaughn Findley, The Turks in World History , Oxford University Press, 2005, s. 69; Eymen Fuad Seyyid, ed- Devletü’l-Fâtımiyye fî Mısr , Kahire, 1992, s. 53. 12 Kâdı Abdülcebbâr, Tesbîtü Delâili’n-Nübüvve, tahkik: Abdülkerim Osman, Beyrut, s. 443.

2

hükümdarları meydana çıkarak Abbasi hilafetini ve Sünnîli i muhafaza etmeseydiler, slâm dünyasında iili in genel olarak hâkim bir konuma gelece i muhakkaktı 13 . Bu dönemde Mısır’daki Fâtımî yönetiminin Suriye, Irak ve ran’da etkili davet faaliyetleri yürüttü üne i aret ederek benzer bir tespiti yapan Spuler’a göre, ayet Selçuklular ortaya çıkıp sıkı bir ekilde Ehl-i Sünnet’i benimseyip savunmu olmasalardı smailîler hâkimiyeti ellerine geçirmi olacaklardı. 14

Selçuklular dönemi, îîlik tarihi için önemli bir dönemdir. “Selçuklu Sultanı Tu rul Bey’in 447/1055 tarihinde Ba dad’a girerek Büveyho ulları Hânedanı devrine son veri inden, 656/1258’de Mo ol kumandanı Hulagu’nun Ba dad’ı zapt ederek Abbasi hilafetini ortadan kaldırı ına kadarki dönem, Selçukluların Sünni olu larından dolayı, iilik tarihi için oldukça meçhul ve kapalı” olarak de erlendirilmi ti. “ki asırlık bu dönemde, iili in geli mesini sıhhatli bir ekilde takip edebilmek pek mümkün” görülmemi , bu dönemde “îî âlimler, bir kö eye çekilmi ve iili in bu durumlarda en emin sı ına ı olarak gördükleri takiyye inancına sarılmı ” oldukları kabul edilmi tir.15 Biz bu çalı mamızda bu dönemdeki “meçhul ve kapalı iilik tarihini” mümkün oldu u kadar aydınlatmayı amaçlamaktayız.

B - Kapsamı Oldukça geni bir co rafyada, uzun sayılabilecek bir zaman diliminde, îa’nin snâa eriyye, smâiliyye ve Zeydiyye olmak üzere üç kolu birlikte incelenmitir. Öncelikle Selçukluların Müslüman olmasının tarihi süreci ele alınarak, bu süreçte içinde bulunulan co rafyada îa’nın durumu belirlenmeye çalı ılmı tır. Bölümlerin ekillenmesi, îa’nın bu kollarının her birinin özelliklerine göre farklı olmu tur. Mesela Nizârîler ile ilgili bölümde, daha çok, askerî mücadelelerden bahsetmek gerekmi tir. Fakat Zeydîler için bu neredeyse hiç söz konusu de ildir.

13 M. Fuad Köprülü, Türk Tarih-i Dinîsi , Haz. Metin Ergun, Ankara, Akça yay. 2005, s. 135 (6. dipnot). 14 Bertold Spuler, “The Disintegration of the in the East”, Cambridge History of , ed. P.M. Holt ve di erleri, Vol. IA, Cambridge, 1970, (ss. 143-174), s. 150 (“Do uda Hilafetin Çökü ü”, Çev. Hamdi Akta , slam Tarihi Kültür ve Medeniyeti, stanbul, 1997, C. I, [ss. 151- 82 ], s. 157); Seyfullah Kara, Büyük Selçuklular ve Mezhep Kavgaları , stanbul, 2007, s. 43. 15 Ethem Ruhi Fı lalı, mâmiyye iası , stanbul, 1984, s.182. Fı lalı, di er bir yazısında Selçuklular dönemini, “bu dönem, îîlik için özellikle vezir Nizâmülk’ün öldürülmesine kadar (485/1092) bunaltıcı olmu tur” diyerek, biraz de itirerek de erlendirmi tir ( “snaa eriyye”, DA, C. XXIII, s. 144).

3

snâa eriyye’ye mensup emirler, Selçuklulara tâbî olarak yönetimlerine devam ederken, karı tıkları siyâsî ve askerî sorunlara de inilmesi gerekmi tir. snâa eriyye ve Zeydiyye’nin âlimleri ve onların ilmî faaliyetlerinden bahsedilmesine ra men, Fâtımî yönetimin hizmetinde el-Müeyyed fi’d-Din e -îrâzî gibi bilginlerin varlı ıyla birlikte, Selçuklu sınırları içinde smâiliyye âlimlerinden bahsetmek söz konusu de ildir. Tezde daha çok îa’nın snâa eriyye kolunun faaliyetlerine yo unla ılmı tır. Selçuklular, ba langıçta devlet yönetiminde iîlerin görev almaması için özellikle hassas davranıyordu. Sultan Alparslan, bir komutanın emrinde bir katibin vazife yapmasına bile rıza göstermemi tir. Huzurunda sorgulanan kâtip Hurdâbe’nin “ben Bâtınî de il, îîyim” savunmasına, “Rafızî mezhebi o kadar iyi midir ki, onu Bâtınî mezhebine kalkan yapıyorsun?” diyerek kar ılık vermi tir. Ancak özellikle Melik ah’ın ölümünden sonra, çıkan taht kavgaları, di er bazı gruplar gibi iîler için de fırsat olmu , onlar da devlette görev almaya ba lamı tır. Bu çalı mada öncelikle sultanların mezheplere yakla ımları genel olarak ele alınmı ve devlette en üst vazife olan vezirli e kadar yükselmi olan îî yöneticiler hakkında bilgi verilmi tir. Devlet kademelerindeki yöneticilerden ba ka, daha önce yönetimde olan îî emirlerin toprakları Selçukluların hakimiyeti altına girmi tir. Selçuklular, bu emirlerin bir kısmına kendisine tâbi olmak kaydıyla, bölgelerini yönetmeye devam etmelerine izin vermi tir. Bunlar arasında Irak’ta Ukaylîler ve Mezyediler, am bölgesinde Mirdâsîler ve Ammârîler, ran’da ise Bâvendîler öne çıkmaktadır. ran- Irak sınırında hüküm sürmü olan Annâzîler (991-1117), ran’da hüküm süren Kâkûyîler (Kâkaveyh ) yönetimi, Selçuklu sarayında kabul ve itibar görmü , îî hanedanlardı. Ancak Annâzîler ve Kâkûyîler yöneticilerinin îa adına faaliyetleri pek öne çıkmamaktadır. Selçuklu sınırları içerisinde eskiden beri halkının tamamı veya ço unlu u îî olan bölgelerin tespiti yapılmaya çalı ılmı tır. Bu îî halkın uyguladı ı, Â ûrâ matemi/törenleri, menkıbe anlatımı, Gadîr Bayramı, ii ezanı, Cuma namazı gibi uygulamalarla ilgili bilgilere, bu uygulamaların sebep oldu u toplumsal olaylara yer verilmi tir. Ayrıca dönemin önde gelen âlimlerinin bir kısmından da bahsedilmi tir. Selçuklular döneminde smailiyye, ba langıçta daha çok bir dı meseleydi. Ancak zamanla, dı arıya ba lı siyâsî hedefleri olan bir iç mesele haline gelmi tir. Bu

4

dönemde Bahreyn’de Karmatîler henüz varlı ını sürdürmesine ra men, smailîlerin en güçlü temsilcisi Fâtımî yönetimiydi. Fâtımîlerin ba ında 427/1036 yılında çocuk ya ta ba a geçmi olan sekizinci halife el-Mustansır bulunuyordu. el-Mustansır’ın döneminde (427-487/1036-1094) Fâtımîler Kuzey Afrika, Mısır, Suriye, Yemen ve Hicaz bölgelerine hakimdiler. Fars bölgesinde de taraftarları bulunmaktaydı. Selçukluların Fâtımîler ile ili kileri dolaylı olarak ba lamı tır. Hasankale’de 440 (Eylül 1048) yılında yapılan sava ta Selçuklular, Bizanslıları a ır bir yenilgiye uratmı tı. Tu rul Bey’in elçisinin 441 (1049-50) yılında stanbul’da yürüttü ü barı görü meleri sonucunda yapılan anla ma maddelerinden birine göre, stanbul’da Fâtımîler adına okunmakta olan hutbeye son verilecek ve bundan sonra Abbâsî halifesi ve Tu rul Bey adına okunacaktı. Selçukluların dolaylı müdahil oldu u di er bir konuda Kuzey Afrika’da hüküm süren ve Fâtımîlere itaatten ayrılıp Abbâsiler adına hutbe okutmaya ba layan Zîrî emiri ile ilgiliydi. Selçukluların Ba dad’a gelmesi ve Büveyhîler devletinin sona ermesi ile bölgedeki yerel îî yöneticiler, gücün tarafına göre konumlarını belirlemi tir. Büveyhîler döneminde komutan olan Besâsirî, Selçukluların Badad’a geldi i sırada Suriye tarafına çekilmi tir. Besâsîrî Fâtımîler ile irtibata geçmi, bölgedeki îî emirleri de kendi tarafına çekmi tir. Fâtımîler, Tu rul Bey’in karde i brahim Yınal ile de ba lantı kurup isyan etmesini sa lamılardır. Bu irtibat ve isyanları, dönemin smâîlî davetinin önde gelen ismi dâi’d-du’ât el-Müeyyed fi’d-Din e -îrâzî (ö. 470/1077) organize etmi tir. Onun Selçuklular için “günahkar Türkmen eytanları” ifadesini kullanması, 16 Selçuklulara kar ı besledi i duyguları ve onlar hakkında hüküm verirken içinde bulundu u dinî hisleri de ortaya koymaktadır. Tu rul Bey’in karde inin isyanıyla u ra tıı bu dönemde, Sünnî Abbâsî halifesinin ba ehri Ba dad’da Besâsîrî eliyle bir yıl kadar îî smâilî Fâtımîler adına hutbe okutulmu , Abbâsî halifesi Ba dad’dan çıkarılmı tır. Ba dad’ın Kerh mahallesinde ya ayan snâa eriyye mezhebinden halkın bu i gali sevinç gösteriyle kar ılaması, ehirdeki Sünnî halka kar ı intikamlarını almak için fırsat olarak de erlendirmeleri ayrıca dikkat çekmektedir. Tu rul Bey, isyan eden karde i brahim Yinal’i ortadan kaldırdıktan sonra, Abbâsî halifesini yerine oturtma imkanı olabilmi ,

16 ( ) el-Müeyyed e -îrâzî, Sîretü’l-Müeyyed fi’d-Din Dâi’d-Duât: Tercümetü Hayatuhu bi Kalemih , tahk. Muhammed Kâmil Huseyn, Kahire 1949, s. 174.

5

Besârî’yi öldürtmüstür. Besâsîrî eliyle Fâtımîlerin Selçuklular ile girdi i bu büyük hesapla ma, Fâtımîler cephesinde de büyük neticeler do urmu tur. Fâtımî halifesi, 450/1058 yılında veziri el-Yâzûrî’yi Tu rul Bey ile yazı ıp onu Mısır’ı almaya te vik etti i gerekçesiyle tutuklatıp idam ettirmi tir. Besâsîrî hadisesi, Fâtımî devletinin mâlî yönden zayıflamasına ve harap olmasına sebep olmu tur. Ekonomik sıkıntılar, Mekke ve Medine’de para alınarak okutulan hutbelerin de imesine, Alparslan döneminde, Fâtımîler adına okutulmaya son verilerek Abbâsî halifesi ve Selçuklu sultanı adına okutulmaya ba lanmı tır. Kısa bir süre sonra, am bölgesi Fâtımîlerin elinden çıkmı tır. Bu, Fâtımîlerin ihti amlarının sonu anlamına geliyordu. Ancak bu hadise, Fâtımîler için sonun ba langıcı olmu tur. Melik ah zamanında Selçuklu komutanı Atsız, Kahire’yi ku atacak kadar ilerlemi tir. Ancak Melik ah’ın ölümü sonrasında ba layan taht kavgaları ve bu dönemde Selçuklu- Fatımî sınırları arasına yerle en Haçlı i gali, mücadelenin kesintiye u ramasına sebep olmu tur. Bazı kaynaklar Haçlıların i gali, Selçuklular ile aralarına girmelerini Fâtımîlerin te vik etti i, en azından bundan sonra Selçuklulara kar ı onlarla ittifak arayı ına girdi ini kaydetmektedir. Fâtımîler adına Selçuklu sınırları içinde ba ka bir faaliyet ba lamı tır. Hasan Sabbah’ın öncülük etti i smaîliler, ba langıçta Fâtımî halifesi el-Mustansır adına faaliyete geçmi lerdi. Hasan Sabbah, el-Mustansır’ın ölümünden sonra, büyük o lu Nizâr’ın imametini tanımı tır. Ancak Fâtımî yönetiminin ba ına küçük o ul Musta’lî’nin geçmesiyle, Fâtımîler içinde bölünme meydana gelmi , Hasan Sabbah liderli indeki Selçuklu toprakları içerisindeki hareket, Fâtımîlerden ba ımsız, Nizârîler kolu olarak, Hazar denizinin güneyinden ba lamak üzere ran’ın de iik bölgelerinde ve am bölgesinde faaliyetler yürütmü tür. Hasan Sabbah’ın topraklarında ba lattı ı smâîlî-Nizârî hareket, Selçuklu sultanı Muhammed Tapar tarafından durdurulmu , bazı bölgelerde tamamen sona erdirilmi tir. Ancak onlar, ba ta merkez Alamut olmak üzere birçok kaleyi, Selçuklular sonrasına, Mo alların bölgeyi i galine kadar ellerinde tutmaya devam etmi lerdir. Nizârîler, Suriye bölgesinde de çe itli ehirlerde faaliyet yürütmü lerdir. Di er bir smâilî kuvvet olan Karmatîler, Bahrayn’de varlıklarını sürdürmekteyken Melik ah dönemide yönetimleri sona erdirilmi tir. Fâtımî halifelerinden Hakim-Biemrillah döneminde (996-1021) Dürzili in do uuyla

6

smaililer, bir bölünme daha ya adılar. Kayna ı Fâtımî-smâîlilik olmakla birlikte, sonradan benimsedi i birçok prensip nedeniyle, Dürzili in, smailî in, dolayısıyla îa’nın çerçevesi dı ına çıktı ı kabul edilmektedir. Dürzili in aktif propoganda dönemi, 435/1043 yılından itibaren sona ermi , artık yeni üye kazanmaya çalı mayan kapalı bir topluluk haline dönü mü tür.17 snâa eriyye mensupları itham edilirken Nizârîlere benzemekle suçlanmaktaydı. Dönemin algısına göre snâa eriyye Bâtıniyye’ye giden bir dehliz sayılmaktaydı. 18 Selçuklu yönetimi gibi snâa eriyye mezhebini benimsemi bölge yönetimlerinin de Nizârîler ile siyasi mücadeleleri olmu , âlimleri reddiye içerikli kitap telifi, münazara gibi çe itli yollarla fikrî olarak bu mücadeleye katkıda bulunmu lardı. Selçuklular bölgeye geldiklerinde, Deyleman’da ve Gîlân’da Zeydîlerin yerel yönetimlerini sürmekteydi. Zeydilerin Selçuklular ile siyâsi münasebetleri konusunda yeteri kadar bilgi bulunmamaktadır. Onların özelikle Hasan Sabbah tarafından kurulan Nizârî hareketiyle mücadeleleri bilinmektedir. Tezin ilgili bölümünde, Zeydîlerin siyâsî faaliyetleri yanısıra, Zeydilerin yo un olarak ya adıkları co rafya hakkında bilgi verilmi , önde gelen âlimleri konu edinilmi tir. Selçuklular döneminde dier bir îî grup olan Nusayrîlik, bu dönemde faal gözükmemektedir. Dönemin îî müellifi Murtaza b. Daî Razî,19 “zamanımızda îî davası güden dört fırka vardır” deyip, bunları (1) Nusayriler, (2) smaililer, (3) Zeydîler ve (4) mamiler olarak saymaktadır. Ancak O, Nusayrilerin kafir olduklarını kaydetmektedir. 20 Di er bir îî âlim bn Bıtrîk el-Hillî’nin (ö. 600/1204) kaydetti i bir rivayete göre, Hz. Ali ile ilgili tutumlarında insanların üç gruba ayrılmaktadır: Bir

17 Bkz.; Farhad Daftary, smaililer , Çev. Erdal Toprak, 2002, s. 293 vd, 297; Necla Ebû zzüddin, ed- Dürûz fî’t-Târîh , Beyrut, 1985, s. 128 vd., 135; Dürzilik hakkında detaylar ve literatür için bkz. Mustafa Öz, “Dürzilik”, DA, C. X, ss. 39-48. 18 (   ) Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , n r. Seyyid Celaleddin Hüsey Urmevi, [y.y.] : Payan, 1331h. ./1952, s. 84; Naseem Ahmad, Religion and Politics in Central Asia under the Saljuqs , Srinagar (Kashmir), 2003, s. 154. Sonraki dönem Zeydî âlimlerinden Muhammed b. Hasan ed-Deylemî (ö. 711/1311 [?]) de aynı ifadeyi kullanmaktadır ( Beyânu Mezhebi’l-Bâtıniyye , ne r. R. Strothmann, Riyad, ts., s. 2.). Kr . Sarıkaya, Anadolu Alevili inin Tarihî Arka Planı (XI-XIII. Asırlar) , stanbul, 2003, s. 132, 31. dipnot. 19 Abdülcelil Kazvînî, onu döneminin âlimleri arasında saymakta ( Kitâbü’n-Nakz , s. 185), el-Gazzâli (ö.555/1111) ile ça da oldu u kaydedilmektedir (Hüseyin Keriman, Rey-i Bâsitan , Tahran, 1371, C.II, s. 390). 20 Seyit Murtaza b. Dâî Râzî, Tabsiratu’l-Avâm fi Marifeti Makalati’l-Enam , n r. Abbas kbal, Tahran 1364, s. 180.

7

grub onu sevmede a ırı gidip helak olmu , di er bir grup onu sevmemede (bu z) aırı gidip helak olmu , üçüncü grup ise onu sevmede orta yolu tutarak kurtulu a ermi tir. Hz. Ali’yi sevmekte a ırı gidenler Nusayrîlerdir. Onlar, Hz. Ali’nin hayat veren, öldüren, rızık veren yaratıcı, ilâh oldu unu itikad edinmektedir. 21 e-ehristânî de Nusayrîleri îa’nın a ırıarından (Gulât) sayıp onların görü lerini benimseyip, mezheplerine yardım eden bir cemaatin oldu unu kaydetmektedir. Onlar, “Hak’ın Hz. Ali ve onun evladı suretinde zuhur etti ini” kabul etmektedir. Ancak aralarında Ehl-i Beyt imamları için kullanılan ilahlı ın (ilâhiyye) keyfiyeti hakkında ihtilaf vardır. 22 Selçuklular döneminde ya ayan Sem’ânî’nin kaydına göre Fırat kenarındaki Hadîse yakınındaki Âne beldesinin halkı Nusayrî idi ve Hz. Ali’nin ilah oldu una inanmaktaydı. Sem’ânî’nin hocalarından olan Zeydî âlim Ebû’l-Berakât Ömer (ö.539/11459), âm’dan ikamet etti i Kufe’ye dönerken u radı ı Âne’de isminin Ömer oldu u için öldürülmek istendi ini ifade eder. Ebu’l-Berakât, kendisinin Kufeli oldu unu ve Hz. Ali’nin soyundan geldi ini söyleyerek canını kurtardı ını anlatır.23 Selçuklular döneminde, siyasî ve kültürel hayatta Nusayrîler hakkında detaylı bilgi olmadı ından Nusayrîleri ayrı bir bölümde ele alma gere i duyulmamı tır.

C - Kaynaklar

Selçuklular dönemini genel olarak ele alan Bündari’nin Zübdetü’n- Nusra ’sı,24 Ravendî’nin Rahatü's-Sudur ’u,25 el-Yezdî’nin (ö. 743/1342) el-Urâza 26 isimli eserleri, yeri geldikçe verdi i bilgiler konumuz açısından oldukça önemlidir. Genel tarih kitaplarından Sıbt bnü'l-Cevzî’nin özellikle Abbâsî hilafet divanında da görev yaptı ı için önemli bir kaynak olan Garsunnime’nin (416-480/1025-1088) eserinden geni çe alıntıların yer aldı ı eseri bizim için çok önemli detaylar ihtiva

21 bn Bıtrîk el-Hillî, el-Umde , Kum, 1407, s. 213. 22 Ebü'l-Feth Muhammed b. Abdülkerim e -ehristani (ö. 548/1153), el-Milel ve’n-Nihal , n r. Emir Ali Mehna ve Ali Hasan Fa ur, Beyrut, 1998, s. 220-22 (tercümesi: Mustafa Öz, slam Mezhepleri , stanbul, 2008, s. 170). 23 es-Sem’ânî, el-Ensâb , C.IV, s. 119; kr . Yâkût el-Hamevî, Mucemu’l-Buldân , Beyrut, 1397/1977, C.II, s. 230. 24 Bündârî, Zübdetü’n-Nusra ve Nuhbetü’l-Usra (Irak ve Horasan Selçukluları Tarihi) , çev. Kıvameddin Burslan, stanbul, Türk Tarih Kurumu, 1943. 25 Muhammed b. Ali b. Süleyman er-Râvendî, Râhatü’s-Sudûr ve Âyetü’s-Surûr , Çev. Ahmet Ate , Ankara, Türk Tarih Kurumu, 1957. 26 Muhammed bnü’n-Nizâm el-Hüseynî el-Yezdî, el-Urâza fi’l-Hikâyeti’s-Selçûkiyye , Arapça’ya Çev. Abdünnaim Muhammed Haseneyn ve Hüseyin Emin, Ba dad, 1979.

8

etmektedir. 27

Hayatının bir kısmını Selçuklular zamanında geçirmi olan Ebü'l-Ferec Cemaleddin Abdurrahman b. Ali bnü’l-Cevzî’nin (510-597/1116-1201) olayları kronolojik ekilde ele alan el-Muntazam isimli tarihi 28 , olayları Ba dad merkezli ve Ba dad’da geçenleri daha detaylı ekilde aktarmakta, ayrıca her yıl içerisinde vefat edenlerin biyografilerini vermektedir. bnü’l-Cevzî’nin dönemin farklı itikadları hakkında yorumlar içeren Telbîsu blîs 29 ve Kitâbü’l’Akâid ve’d-Diyânât 30 isimli eserleri bizim için ayrıca önem ta ımaktadır. Hâdî Âlimzade’nin bnü’l-Cevzî’ye göre altıncı hicri yüzyılda dinî, ictimaî ve kültürel durumu ele alan makalesi, onun eserlerinde bu alanlarda yer alan bilgileri özetlemektedir. 31

zzüddin bnü'1-Esîr’e (ö.630/1233), Ortaça ın en güvenilir tarihçilerinden biri olma özelli ini kazandıran 32 el-Kâmil fi’t-Târîh 33 isimli eserinde Selçuklular dönemiyle ilgili detaylı bilgiler yer almaktadır. bnü'1-Esîr, bazen kendinden önceki, Selçuklular döneminde veya bu döneme daha yakın bir tarihte yazılmı kaynaklarda yer almayan oldukça detaylı bilgilere yer vermektedir. bnü'1-Esîr’in Selçuklular dönemiyle ilgili birçok kaynaktan yararlanarak 34 verdi i, yıllara ayrılmı bilgilerin sonrasında, o yılda vefat etmi ünlü ki iler ile ilgili biyografik kayıtları da önemlidir. bnü'1-Esîr’in olaylar arasında verdi i mezheplerle ilgili detaylar konumuz için oldukça önemlidir.

bn Kesir 35 bn Haldun 36 gibi tarih kaynaklarına müracat edilmi tir. Selçuklu

27 Sıbt bnü'l-Cevzî, Mir’âtü’z-Zemân fî Târîhi’l-Ayân , (345-447), tahk. Canan Celil Muhammed el-Hemundî, Ba dad, 1990; (448-480/1056-1086), yay. Ali Sevim, ( Belgeler, Türk Tarih Belgeleri Dergisi , C. XIV, Sayı: 18, 1989-1992, Ankara, 1992, ss. 1-260); (495-589), C. VIII-I (8- 1), Haydarabad, 1380/1951. 28 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam fî Târîhi’l-Mülûk ve’l-Ümem , thk: Muhammed Abdülkadir Ata ve Mustafa Abdülkadir Ata, Beyrut, 1412/1992. 29 bnü’l-Cevzî, Telbîsü blîs , n r.: es-Seyyid el-Cümeylî, Beyrut, 1405/1985. 30 bnü’l-Cevzi , Kitâbü’l’Akâid ve’d-Diyânât, tahkik: Muvaffık Fevzi el-Cebr, Dıma k, 2006. 31 Hâdî Âlimzade, “Evzâ-ı Dinî Ferhengî ve ctimâ’îyi Sede oem-i Hicrî be Gozâri -i bn Cevzî”, Târîh-i slam (Dani kâh-ı Bâkıru’l-Ulûm), sayı: 2, Kum, 1379/2000, ss. 175-191. 32 Abdülkerim Özaydın, “el-Kâmil”, DA, C. XXIV, s. 281-83. 33 bnü'1-Esir (ö.630/1233), el-Kâmil fi’t-Târîh , (edit. C.J. Tornberg Tornberg, Leiden E. J. Brill 1867 baskısı esas alınarak), Beyrut, Dâru Beyrût (Dâru Sâdır), 1992 ( el-Kâmil fi't-Tarih Tercümesi , trc. Abdülkerim Özaydın ve di erleri, stanbul, 1987). 34 bnü'1-Esîr’in Selçuklular dönemiyle ilgili kaynakları hakkında bkz. Özaydın, “el-Kâmil”, DA, C. XXIV, s. 282. 35 bn Kesir, el-Bidâye ve'n-Nihaye , Beyrut, Dâru’l-Kutübi’l-lmiyye, 1985. 36 bn Haldûn, Târîhu bn Haldun ( Kitâbü’l-ber ve Divânü’l-Mübtede ve’l-Haber fî Eyyami’l-

9

vezirleri hakkında bilgi veren bnü't-Tıktaka’nın el-Fahrî ’si 37 ve Selçuklu vezirlerini ele alan Abbas kbal’in el-Vezâra ’sı 38 da müracaat etti imiz kaynaklar arasındadır.

Alparslan ve Melik ah’a vezirlik yapmı , dönemin önemli simalarından Nizâmülmülk’ün Siyâsetnâme isimli eserinde, konumuzla ilgili önemli detaylar yer almaktadır. Onun devlette görev alacakların mezhepleriyle ilgili de erlendirmeleri, bununla ilgili verdi i ya anmı örnekler, Selçukluların îa’ya yönelik tutumu hakkında önemli ayrıntılar içermektedir. Onun tespitleri ve verdi i örneklerden Selçuklu sultanlarının ba langıçta, îa’ya kar ı daha hassas ve tedbirli oldukları, ancak Melik ah döneminde zamanla durumun artık de imeye ba ladı ını anlaılmaktadır. 39

Büyük Selçuklular dönemiyle genel tarih bilgileri için Osman Turan, Mehmet Altay Köymen, brahim Kafeso lu, Ali Sevim, Erdo an Merçil, Abdülkerim Özaydın ve Sergey Grigoreviç Agacanov gibi pek çok ara tırmacıların çalı maları 40 bulunmaktadır. Bu çalı malar, daha çok siyasî tarih ile ilgili bilgiler içermekte, mezhepler ile ilgili bilgiler, oldukça genel olarak yer alabilmektedir. Hakim oldukları bölgelerde Selçuklulardan önce îa’nın durumunu, Selçukluların nasıl bir mirasın devralındı ını anlayabilmek için Günaltay’ın genel çerçeveyi çizen makalesiyle 41 birlikte, Ahmet Güner’in çalı maları, Selçuklular dönemiyle ilgili Hâlib b. Muhammed es-Sâidî, erefeddin Yaltkaya, Ahmet Ocak, Seyfullah Kara, Abdurrahman Acar, Cafer Karada , Ferhat Koca, Mevlüt Özler gibi ara tırmacıların çalı malarından 42 genel bilgiler edinilmi tir.

Arab ve’l-Acem ve’l-Berber ve men Âsârahum min zevi’s-Sultani’l-Ekber ), tahkik.: Halîl ahhâde, Beyrut, 1421/2000. 37 bnü't-Tıktaka, el-Fahrî fi'l-Âdâbi's-Sulâaniyye ve'd-Düvelü'l-slâmiyye , ne r. Mustafa Muhammed, Kahire, 1345/1927. 38 Abbas kbal, el-Vezâra fî Ahdi’s-Selâcika , (Arapçaya trc. Ahmed Kemalüddin Hilmî), Kuveyt, 1984 39 Nizamülmülk, Siyasetname , çev. Mehmet Altay Köymen, Ankara, Türk Tarih Kurumu, 1999, s. 114, metin, s. 171 (çev. Bayburtlugil, s. 185 vd.). Ali Ebu’l-Hasenî, Siyâsetnâme ’deki îa hakkında bilgilerin yer aldı ı fasılların Nizâmülmülk’e ait olmadı ını iddia etmektedir. O, bu kısımları mutaassıb Hanefî mezhepli birinin yazmı oldu u kanaatindedir. Detaylar için bkz. “Münderacât-i Zıdd-ı îî-i Siyâsetnâme ez ân Hâce Nizâmülmülk Nîst (3)” Faslnâme-i Kelâm-ı slâmî, Yıl:7, S ayı: 31, Kum, 1378/1999, ss. 140-160. 40 Bu ara tırmacıların eserleri içi kaynakçayabakınız. 41 Günaltay, M. emseddin, “Selçuklular Horasan'a ndikleri Zaman slâm Dünyasının Siyasal, Sosyal, Ekonomik ve Dini Durumu", Belleten VII/25, 1943, s. 59-99. 42 Bu ara tırmacıların eserleri içi kaynakçayabakınız.

10

Çalı mamızda ele aldı ımız ba lıklardan biri, Büyük Selçuklular döneminde snâa eriyye iîlerinin yo un olarak ya adı ı co rafyanın tespiti olmu tur. Bu konuda Kitâbu’n-Nakz ‘dan önemli bilgiler elde edebiliyoruz. Bu eserden edindi imiz bilgiler, ehirler hakkında bilgi veren, Selçuklular öncesinde ya amı olan bn Havkal, 43 el-Makdisi (ö. 390/1000),44 Selçukluların hemen sonrasında ya amı olan el-Hamevî (ö. 626/1229) 45 ve Ebû Yahyâ Zekeriyyâ b. Muhammed Kazvinî’nin 46 eserleri ile kar ıla tırılmı tır. Hüseyin Keriman’ın, Selçuklular döneminde ya amı bir âlim îî müfessir olan et-Tabersî (ö. 548/1153) hakkında yaptı ı çalı masında, 47 dönemin dini co rafyası da ele alınmı ve mezheplerin yo unluklarına göre olu turulmu bir harita da meydana getirilmi tir. Ayrıca bölgesel olarak îa’yı ele alan Ha im Osman,48 brâhim Nasrullah,49 Resul Caferiyan,50 ve Ali abbi’nin 51 çalı maları bize önemli bilgiler vermektedir.

Büyük Selçuklular döneminde ia’nın snâ A eriye kolu hakkında Seyyid Murtaza Razi’nin Tabsıratu’l-Avâm 52 isimli eseri ve Abdulcelil Kazvini’nin Kitâbu’n-Nakz isimli kitabı önemli kaynaklardır 53 . kisi de Farsça olan bu eserlerden Tabsıratu’l-Avâm , genel olarak dinler ve mezheplerden bahsetmektedir.

Büyük Selçuklular döneminde ia hakkında görebildi imiz kadarıyla (Resul Caferiyan’ın da i aret etti i gibi) 54 en detaylı bilgileri Abdulcelil Kazvini’nin Kitâbu’n-Nakz 55 isimli eseri ihtiva etmektedir. Kitâbu’n-Nakz , ia hakkında,

43 bn Havkal, 350-58/961-69 yılları arasında dola tı ı ran, Horasan ve Batı Türkistan’ı dola mı tır. Ramazan een, “ bn Havkal”, DA, C. XX, s. 34-35. 44 el-Makdisi, Ahsenü't-Tekâsim fî Ma'rifeti'l-Ekâlîm , Leiden : E. J. Brill, 1967. 45 Yâkût el-Hamevî, Mucemu’l-Buldân , Beyrut, 1397/1977. 46 Ebû Yahyâ Zekeriyyâ b. Muhammed Kazvini, Asâru’l-Bilâd ve Ahbâru’l-bâd , Beyrut : Dâru Sadır, [t.y.] 47 Hüseyin Keriman, Tabersî ve Mecmûu’l-Beyân , Tahran 1340. 48 Ha im Osman, Târîhü' -îa fî Sâhili Bilâdi' -âm, Beyrut, 1994. 49 brâhim Nasrullah, Haleb ve’t-Te eyyü’ , Beyrut, 1983. 50 Resul Caferiyan, Târîh-i Te eyyu’ der ran: ez  âz tâ Tulû-i Devlet-i Safevî , Tahran, Ne r-i lm, 1387 (Arapçası e-ia fî ran , Çev. Ali Ha im el-Esedi, Me hed, 1420). 51 Ali abbi, e-ia fî ran , Tunus, 1980. 52 Seyit Murtaza b. Dâî Râzî, Tabsiratu’l-Avâm fi Marifeti Makalati’l-Enam , n r. Abbas kbal, Tahran 1364. Eser ve yazarı hakkında bkz. Musa Zencani, “Müellif-i Tabsıratu’l-Avâm”, Dershâi ez Mekteb-i slam , Kum, Mekteb-i slâm, 1338, sayı: 9, s. 54-59. 53 Bausani, A., "Religion in the Saljuq Period", The Cambridge History of , edit. J.A. Boyle, Cambridge, 1968, C. V, s.283-302. 54 Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 391(Arapçası, s. 309). 55 Abdülcelil bn Ebü'l-Hüseyin Kazvinî, Kitabü'n-Nakz , n r. Seyyid Celaleddin Hüsey Urmevi, [y.y.] : Payan, 1371h./1331 .1952.

11

(genelde kabul edildi i ekliyle ismi tespit edilememi Sünnî bir âlimin), bazı kaynakların kaydına göre Benû Me ât’tan ihabüddin e -âfiî er-Râzî’nin yazdı ı56 Ba’zu Fedâihi’r-Ravâfız isimli esere reddiye olarak yazılmı tır. Sünnî müellif (ihabüddin e -âfiî er-Râzî) yirmi be ya larına kadar snâa eriyye’ye (Râfıza) mensup olarak ya amı , daha sonra Sünnî olmu ve E ’ariyye mezhebini benimsemi tir. 57 Kitapta önce Sünnî âlimin ifadesi, sonra ifadede yer alan iddiaya Abdülcelil Kazvinî’nin cevapları yer almaktadır. Reddedilen metnin müellifi Büyük Selçuklulara tâbi olan Irak Selçukluları Sultanı Muhammed b. Mahmud (547-554 /1153-1159) ile ça da tır.58 Ayrıca kendi ifadesinde kitabını 555 yılı Muharrem ayında (Ocak-ubat 1160) bitirdi ini kaydetmektedir. 59 Bu metin, Abdülcelil Kazvinî’ye 556 yılında ula tırılmı tır.60 Kazvinî’nin reddiyesini 559-566 yılları arasında yazdı ı anla ılmaktadır. 61

Kitâbu’n-Nakz , 5. ve 6. /11. ve 12. yüzyılda özellikle ran’da dinî durumu örenmek için önemli kaynaklardan sayılır. Bu eserden ia’nın bulundu u ehirlerdeki medreseleri, camileri, buralarda yürütülen ilmi faaliyetleri, bu dönemde ia’nın icra etti i faaliyetlerden olan airlerin menakıp okumaları, Aure merasimleri, Cuma namazları, imamların kabirlerine yapılan ziyaretler gibi dinî ve sosyal faaliyetler hakkında bilgiler alınabilmektedir. Ayrıca Selçuklu yönetiminde vezirlik ve di er üst düzey makamlardaki iî yöneticilerin isimleri, Mazenderan’daki Selçuklulara tâbi iî Bâvendî yöneticileri hakkında bilgiler de yer almaktadır. Kazvinî, Kitâbu’n-Nakz ’da îa’nın di er bir kolu olan Zeydiyye mezhebinin yaygın oldu u bölgeler hakkında da bilgiler vermekte, Zeydîlerin Rey gibi ehirlerde medreseleri, çok sayıda fakihlerinin bulundu unu ve takiyye ile amel etmediklerini

56 Aga Bozorg-i et-Tahrânî’nin kaydına göre ismini açıkça kaydetmese de bazı i aretlerden Sünnî yazarın Benû Me ât’tan ihabüddin e -âfiî er-Râzî oldu u anla ılmaktadır ( ez-Zerîa , Beyrut, 1389, C:III, s. 130). Riyâzu’l-Ulemâ ’da ise yine Benû Me ât’an ihâbüddin Tevârîhî Râzî ismi verilmektedir (bkz. Mir Celaleddin, Mukaddime-i Nakz , s. 3). Biz de isim vermek gerekti inde ihabüddin er-Râzî ismini kullanaca ız. 57 Abdülcelil Kazvinî, a.g.e. , s. 9, 10. 58 Abdülcelil Kazvinî, a.g.e. , s. 7. Ayrıca bkz. Mir Celaleddin Hüseyni Muhaddis, Mukaddime-i Nakz ve Ta'likat-ı an , [y.y.], Çaphane-i Haydari, 1954, s. 2. 59 Abdülcelil Kazvinî, a.g.e. , s. 739. Bununla birlikte 559 yılındaki bir olaya yapılan atıf, bu tarihin de kesin görülmesini engellemektedir ve bazı de erlendirmeleri gerektirmektedir. lgili detaylar için bkz. Mir Celaleddin Hüseyni Muhaddis, a.g.e. , s. 3. 60 Abdülcelil Kazvinî, a.g.e. , s. 1. 61 Mir Celaleddin Hüseyni Muhaddis, a.g.e. , s. 4.

12

kaydetmektedir. Kazvini, ayrıca di er bir îa grubu olan Nizârî-smailîlerin (o zaman me hur olan ismiyle Melâhide’nin) snâaeriye’den farklı oldu unu ortaya koymaya çalı maktadır. Çünkü snâa eriyye mensupları itham edilirken Nizârîlere benzemekle suçlanmaktaydı. Dönemin algısına göre snâa eriyye, Nizârîli e giden yol sayılmaktaydı. 62 Kitâbu’n-Nakz ‘ı ne reden Mir Celaleddin Hüseyni Muhaddis, iki cilt halinde hazırladı ı Tâlikât-i Nakz ile ele alınan konularla ilgili kaynaklardaki bilgileri bir araya derlemi tir. 63 Muhammed Kazım Rahmetî’nin Pâsoh-i Ne z64 ismiyle, Kitâbu’n-Nakz ‘a bir muhtasarı da vardır.

Bu dönemde îî âlimler hakkında bilgi veren iki önemli eser vardır. Aynı asırda Ebû Cafer eyhüttaife Tusi’nin (ö.460/1067) Fihrist ’ini tamamlamak için iki ayrı yazar, iki eser yazmı lardır. Rey’de ya ayan bn ehrâ ûb’un (ö. 588/1192) Meâlimu’l-‘Ulemâ’ isimli eseri, 1021 biyografiyi ihtiva etmektedir. Tusi’nin eserine ziyade olarak 600 musannif hakkında bilgi verildi ifade edilir 65 . Bir di er eser olan Müntecebüddin bn Babeveyh’in Fihrist ’i 66 yakla ık yüz elli yıllık bir dönemi kapsamaktadır. Eser, 573-592/1178-1196 yıları aralı ında yazılmı olmalıdır. 592 / 1196 yılında öldürülen Kum nakibinin iste i üzerine yazılmı tır. Müellif, 573/1178 yılında ölen biri hakkında rahmet dilemektedir. 67 Müntecebüddin’nin Fihrist ’inde, Ebû Cafer et-Tûsî’den kendi zamanına kadarki dönemde ya ayan 544 îa bilgini hakkında kısa bilgiler yer almaktadır. 68

Ayrıca Aga Bozork-ı Tahrani, Tabakâtu A'lâmi' -îa isimli eserinde yüzyıllara göre îî âlimlerini konu edinmektedir. Hicrî be inci asırda ya amı olanlarla ilgili cildinde 407 ki i69 , altıncı yüzyılda ya amı olanlar ile ilgili cildinde

62 (   ) Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , n r. Seyyid Celaleddin Hüsey Urmevi, [y.y.] : Payan, 1331h. ./1952, s. 84. Sonraki dönem Zeydî âlimlerinden Muhammed b. Hasan ed- Deylemî (ö. 711/1311 [?]) de aynı ifadeyi kullanmaktadır ( Beyânu Mezhebi’l-Bâtıniyye , ne r. R. Strothmann, Riyad, ts., s. 2.). Kr . Sarıkaya, Anadolu Alevili inin Tarihî Arka Planı (XI-XIII. Asırlar) , stanbul, 2003, s. 132, 31. dipnot.. 63 Mir Celaleddin Hüseyni Muhaddis, Tâlikât-i Nakz, Tahran, 1358. 64 Muhammed Kazım Rahmetî, Pâsoh-i Ne z, 2.bs., Tahran, Ehl-i Kalem, 1382. 65 Mustafa Öz, “ bn ehrâ ûb”, D A, XX, s. 376, bn ehra ub, Meâlimü'l-Ulemâ fî Fihristi Kütübi' -îa ve Esmaü'l-Musannifin minhum , Beyrut : Darü'l-Edva, t.y. ( bkz. Takdim s. 27 ve metin s.1). 66 Müntecebüddin bn Babeveyh, Fihristu Esmâi Ulemâi' -îa ve Musannifîhim , thk. Seyyid Abdülaziz Tabatabai, Kum, 1404. bkz. Takdim, s. 48. 67 bn ehra ub, a.g.e. , bkz. Takdim s. 27 ve metin s.1, 29. 68 Mustafa Öz, “Müntecebüddin el-Kummî”, DA, C. XXXII, s. 26. 69 Aga Bozorg Tahrani, Tabakatu A'lami' -ia: en-Nâbis fi'l-karni'l-Hâmis , (tahkik: Alinaki

13

ise 807 ki i hakkında 70 bilgi vermektedir. Bu âlimlerin ço unlu u Selçuklular döneminde ya amı tır. Cafer es-Sübhânî’nin editörlü ünde (i râf ve takdîm) komisyon tarafından hazırlanan Mu’cemü Tabakâti’l-Mütekellimîn 71 isimli eserin ikinci cildinde Selçuklular döneminde ya amı mütekellimlerden bahsedilmektedir.

Dönemin önde gelen îî bilginlerinden e-eyh et-Tûsî (ö.460/1068), ömrünün son yıllarını Selçuklular döneminde ya amı , kendinden sonraki döneme büyük tesiri olmu tur. Onun hakkındaki Hıdır Cafer,72 Vâizzâde el-Horasânî,73 Aga Bozork-ı Tahrânî,74 Ali Rıza ehrevi,75 ve Muhammed kbal el-Ensârî’nin 76 çalı maları vardır.

Mukatil b. Atıyye’ye (ö. 505/1111?) Muhâvera Havle'l-mâme ve'l-Hilâfe (ve ba ka isimlerle) bir kitap nispet edilmektedir. Bu kitap, sultan Melik ah ve veziri Nizamülmülk’ün de bulunduu meclislerde îî ve Sünnî âlimlerin münazaralarını içermektedir. Kitaba göre bu münazaralar sonucunda Sultan Melik ah ve vezir Nizamülmülk, îa’ya girdiklerini ilan etmi lerdir. Ayrıca onların bu kararları sonrasında îa mezhebi Nizâmiyye Medreseleri’nde okutulmaya ba lanmı tır. Ancak bir kısım devlet adamları ve âlimler, Sünnî mezhepte ısrar etmi ler, önce Nizamülmülk’ü sonra da Melik ah’ı suikastlar düzenleyerek öldürmü lerdir. 77 Bu kitapla ilgili detaylı bir de erlendirme yapan el-Âmulî, onun sonradan yazılıp bn Atıyye’ye nispet edildi ini tespit etmektedir. Kitabın içeri i kurgulanmı tır, tarihi bir gerçekli i yoktur. O gün için kullanılmayan terimler içermekte olup, çeli kiler ve bilgi hataları ayrıca dikkat çekmektedir. 78 Bu uydurma oldu u anla ılan metne erh

Münzevi) Beyrut : Darü'l-Kitâbi'l-Arabi, 1971, (takdim). 70 Aga Bozorg et-Tahrani, Tabakatu A'lami' -ia: es-Sıkâtü'l-Uyûn fî Sâdisi'l-Kurûn , (tahkik Alinaki Münzevi) Beyrut : Darü'l-Kitâbi'l-Arabi, 1972, (takdim). 71 Cafer es-Sübhânî, (takdîm ve i raf), Mu’cemü Tabakâti’l-Mütekellimîn , Kum, 1424. 72 Hıdır Cafer, e-eyh et-Tûsî Mufessiran , Kum, 1999. 73 Vaizzade el-Horasaî, “Hayâtü’ -eyh et-Tûsî”, (et-Tûsî’nin er-Resâilü’l-Aer ’inin ba ında) Kum : Müessesetü'n-Ne ri'l-slâmî, [t.y.]. 74 Aga Bozork-ı Tahrânî, “Hayâtü’ -eyh et-Tûsî”, (et-Tûsî’nin et-Tibyân tefsirine mukaddime), Beyrut : hyai’t-Türasi’l-Arabi, [t.y.] 75 Ali Rıza ehrevi, et-Tusi: eyhü't-Taife , trc. Kemal Seyyid, Kum : Müessesetu Ensariyan, 1995. 76 Muhammed kbal el-Ensarî, “ eyhuttâife Ebû Cafer et-Tûsi, Hayâtuhû ve Müellefâtuhû”, ez- Zikrâ el-Elfiyye li’ -eyh Tûsî , (Konferas metinleri), Me hed 1972, s. 489-527. 77 Ebü'l-Hica' Mukatil b. Atıyye el-Bekri el-Hicazi iblüddevle, Muhâvere Havle'l-mâme ve'l- Hilâfe , thk. es-Seyyid Murtaza Radvi, Beyrut: Müessesetü'l-Belag, 1989. Bazı ifade farklarıyla birlikte internetten Mutemeru Ulemâi Ba dâd adıyla: http://www.najaf.org/arabic/mustabsiroon/68/index.html 03 Mayıs 2006. 78 es-Seyyid Cafer Murtaza el-Âmulî, Me’sâtü’z-Zehrâ , 3.bs., 1422/2002, C.I, s. 353-375.

14

yazan Muhammed Cemîl Hammûd, metnin gerçek veya uydurma olma ihtimallerinden bahsetmekte ve gerçek olma ihtimalinin daha kuvvetli oldu unu kabul etmektedir. el-Âmulî’nin tespitlerini, yayıncıların tahrifi olarak takdim eden ârih, Melik ah ve Nizâmülmülk’ün imamların kabirlerini ziyaretleri 79 gibi örneklerden hareketle metnin içeri indeki sultan ve vezirin îa’yı kabul ettiklerine dair kaydı desteklemeye çalı maktadır. 80

Selçuklular döneminde mâmiyye’yi konu edinen Seyyid Muhammed Hüseyin Manzûrulecdâd’ın doktorasına 81 de iik te ebbüslere ra men ula ılamamı tır. Onun bu çalı masının internet üzerinden ula ılabilen giri kısmı ile yetinilmek zorunda kalınılmı tır. Ancak Manzûrulecdâd’ın konumuzun kapsamına giren ve doktorasının büyük kısmını özetleyen di er çalı maları,82 bu hususta bize önemli katkılar sa lamı tır.

smailiyye’nin 83 ilk dönemi hakkında Karmatiler ile ilgili bilgiler için ilk müracaat kayna ı bnü’n-Nedîm 84 ve Taberî 85 olmaktadır. Bernard Lewis, Mustafa Öz ve Mustafa Muhammed e -ek'ai, Süheyl Zekkar, Arif Tamir, Tadrus Tarad, Hasan Bezzûn, Taha Veli, Madelung ve Sabri Hizmetli gibi ara tırmacıların onlar hakkında çalı maları bulunmaktadır.

(Çevrimiçi) http://www.mezan.net/sayed_jaafar/s-j-b/masat/maasat1.htm, 22 Kasım 2008. Ba ka bir de erlendirme için bkz. Hasan Ensârî, “Münazara dû Dâni mend-i îî ve Sünnî der. Mahdar-i Melik ah Selçukî ve Hâce Nizâmülmülk der Medrese-i Nizamiye-i Ba dad”, http://ansari.kateban.com/entry1088.html, 01.04.2009. 79 Sultan Melik ah ve veziri Nizâmülmülk’ün ziyaret ettikleri mekanlar arasında Ahmed b. Hanbel de dahil di er mezhep ve tasavvuf büyüklerinin kabirlerinin de oldu u bilinmektedir. 80 Muhammed Cemîl Hammûd, Ebhâ’l-Midâd fî erhi Mütemiri Ulemâi Ba dâd (Muhâvere Havle'l-mâme ve'l-Hilâfe) , Beyrut, 1423/2002, C. I, s. 65 vd. 81 “mâmiyye der Asr-ı Selcûkiyân (429-589)” (Yayınlanmamı Doktora Tezi), Dâni gâh-i Terbiyet-i Müderris Dâni gede-i Ulûm-i nsânî, Tahran 1381 (2002). Mukaddime ve içindekiler için bkz. (Çevrimiçi) http://idochp2.irandoc.ac.ir/fulltextmanager/fulltext15/TH/45/45640.pdf, 26 Kasım 2008. 82 Muhammed Huseyn Manzûrulecdâd, “Kudret-i Siyâsi-yi mâmiyye der Devre-i Saltanat-ı Selcukiye”, Faslnâme-i Târîh-i slâm, yıl: 5, sayı: 18, Kum, 1383/2004, s. 37-54; “ ûre -i Besâsîrî ve pî-Âmede-hâ-yi ân berây-i îîyân-i Ba dâd”, Mecelle-i Dâni kede-i Edebiyat ve Ulûm-i nsânî, C. X-XI, sayı: 35-39, s. 87-109; “Pî îne-i Te eyyu ve Tatavvur-i ân der Nohostîn-i Sedehâ-yı Târîh-i slâmî” Mecelle-i Tahkîkât-i slâmî , yıl:14, sayı 1-2 (yıl:15, sayı:1), Tahran, 1381/2002, s. 215-250. 83 smailiyye hakkında tarihi geni literatür ve tanıtımı için bkz. W. Ivanow, Ismaili Literature A Bibliographical Survey , Tahran, 1963; Farhad Daftary, Ismaili Literature : a bibliography of sources and studies, London, 2004; An Anthology of Ismaili Literature : a Shi’i vision of Islam, edited by Hermann Landolt, Samira Sheikh, Kutub Kassam, London, 2008 84 bnü’n-Nedîm, el-Fihrist , tahkik: Rıza Teceddüd, Tahran, 1974, s. 238-9. 85 et-Taberî, Târihu’l-Ümem ve’l-Mülûk , Beyrut: Daru’l-Kutubi’l-lmiyye, 1987.

15

Selçuklular döneminde Karmatiler ile ilgili bilgiler genellikle Sıbt bnü’l- Cevzî,86 ve bn Mukarrab’in (ö. 629/1232) divanı ve ona yapılan kısa erhteki bilgilere dayandırılmaktadır. Bu erhi Ali Sevim yayınlamı ,87 Abdullah Ekinci 88 ve Ahmet Ocak 89 çalı malarında bu makaleden faydalanmı lardır. Bu söz konusu erhi, el-Ensârî, Tuhfetü’l-Müstefîd ’inde ek olarak Min Ahbâri’l-Bahreyn adıyla yayınlamı tır. 90 Ayrıca brahim Ataullah el-Belû î, Abdurrahman b. Müdeyris ve Fazl b. Ammar el-Ammârî gibi ara tırmacılar çalı malarında Selçukluların Karmatîler ile mücadelesine yer vermi lerdir. smailî-Fâtımîlerin kurulu dönemiyle ilgili smailî tarihçi dris madüddin el- Kure î’nin (ö. 872/1468) 91 Uyûnul-Ahbâr ’ı,92 Seyfüddin el-Kasîr, Hüsnî el-Harbutlî, Hasan brahim Hasan ve Taha Ahmed eref gibi ara tırmacıların çalı maları vardır. Fâtımîler tarihi için bn Müyesser,93 Markizî,94 bn Ta riberdî 95 gibi klasik kaynaklar yanında Eymen Fuad Seyyid ve Muhammed Mahir Hammâde’nin çalı maları sayılabilir. Selçuklular bölgeye geldiklerinde Fâtımîlerin ba ında bulunan el-Mustansır

86 Sıbt, bnü'l-Cevzî’nin özellikle Abbasî hilafet divanında da görev yaptı ı için önemli bir kaynak olan Garsunnime’nin (416-480/1025-1088) eserinden geni çe alıntılarının yer aldı ı kısım ayrı olarak yayınlanmı tır ( Mir'âtü'z-Zemân fi Târihi'l-A'yân , Ne r.: Ali Sevim, Ankara 1968). 87 Ali Sevim, "Sultan Melik ah Devrınde Ahsâ ve Bahreyn Karmatiler'ine Kar ı Selçuklu Seferi", Belleten , Ankara 1960, C: XXIV, sayı 94, s. 209-232 (metin, s. 225-232). (Yazması: Princeton Ünv. Kitaplı ı, Garret Arabic, No 44). Michael J. de Goeje tarafından daha önce bu kaynak konu edilmesine ra men, Ali Sevim’in ifadelerine göre özellikle isimlerde, bazı okuma yanlı ları yapılmı tır. Daha sonraki ona atıf yapan çalı malarda yanlı ların da tekrarlandı ı görülmektedir. Michael J. de Goeje, “La fin de l’empire des Carmathes du Bahrain”, Journal Asiatique, 9 série, 5 (1895), s. 1-30. Ali Sevim erhin müellifini tespit edemedi ini ifade etmektedir. 88 Abdullah Ekinci, Ortado u’da Marjinal Bir Hareket; Karmatîler / Ortado u’da lk Sosyalist Yapılanma , Ankara, 2005; Abdullah Ekinci, “Ortaça Ortado usu'ndaki Marjinal Hareketlerin (sma'ilî-Karmatî Hareketinin) Dönemin slam Dünyasına Alternatif Sosyal Ya am Sunma Çabaları”, Belleten , 255, Cilt: LXIX - Sayı: 255 - Yıl: 2005 A ustos, s. 499-513. 89 Ahmet Ocak, Selçukluların Dini Siyaseti (1040-1092) , stanbul : Tarih ve Tabiat Vakfı, 2002, s. 238-46. 90 Bu erhi, el-Ensârî, Tuhfetü’l-Müstefîd bi-Târîhi’l-Ahsâ-i fî’l-Kadîm ve’l-Cedîd , Riyad, 1419/1999, C:I, s. 421-41. Bu yayında erhin müellifinin Nâsır b. Muhammed bn Lâhık oldu u ve 1194’te (1780 m.) yazıldı ını ö reniyoruz. Ayrıca bu yayından Selçuklular öncesinde bölgede karmatiler ile yerel yöneticilerin mücadesini içeren bölümler de yer almaktadır. 91 dris madüddin el-Kure î hakkında bilgi için bkz. W. Ivanow, Ismaili Literature A Bibliographical Survey , Tahran, 1963, s. 77. 92 dris madüddin el-Kure î, Uyûnul-Ahbâr: es-Sebu’s-Sâdis , 2.bs. n r: Mustafa Galib, Beyrut:Daru’l-Endelüs, 1404/1984. 93 bn Müyesser, Ahbâru Mısır , (Makrizi, el-Müntekâ min Ahbari Mısr li-bn Müyesser), tahk: Eymen Fuad Seyyid, Kahire : Mahedü’l-lmi’l-Fransi li’l-Asari’ -arkiyye, 1981. 94 el-Makrizi, ttiâzü’l-Hunefâ bi-Ahbâri'l-Eimmeti'l-Fâtımiyyîn el-Hulefâ , tahk.: Cemaleddin eyyal, Kahire, 1416/1996. 95 bn Ta rîberdî, en-Nücûmu’z-Zâhira , Beyrut, 1413/1992.

16

dönemiyle ilgili smailî dâî mâdüddin dris’in Uyûnü’l-Ahbâr ’ının yedinci cildi,96 Arif Tâmir ve Abdülkerim Özaydın’ın çalı maları önemlidir. Mustansır döneminde meydana gelen ve Selçuklu-Fâtımî ili kilerinin önemli konusu olan Besâsîrî hadisesi ve onunla ili kili olan Tu rul Bey’in karde i brahim Yınal isyanı hakkında, olayları bizzat organize eden Fâtımî dâîsi el-Müeyyed’in kendi Siret ’i,97 O’nun hakkında yapılan çalı malar 98 da vardır. Bu dönemde hayatta olan ve muhtemelen süreci ya ayarak görmü olan el-Hatîb el-Ba dâdî’nin (ö. 463/1071) Târîhu Ba dâd ’ı,99 Besâsirî hadisesinde de temel kaynaklardan biridir. el-Ba dâdî’nin bu eseri, önemli ba ka bazı olaylar, biyografiler, önemli mekanlar hakkında sunduu bilgiler ayrıca önem ta ımaktadır. Besâsîrî hadisesini konu alan iki doktora 100 çalı ması yapılmı tır. Faruk Sümer, “Arslan el-Besâsîrî”101 isimli makalesinde, Erdo an Merçil, “Besâsîrî” meddesi 102 Besâsîrî hakkında özet bilgiler vermektedir. Hasan Sabah, Fâtımî halifesi el-Mustansır adına, Selçuklu topraklarında faaliyete giri mi , halifenin ölümüyle Müsta’lî-Nizarî bölünmesinden sonra, yönetime gelen Müsta’lî kar ısında, Nizâr tarafında yer alarak Fâtımîler ile ili kisini kesmi tir. Fırsat buldukça yeni Fâtımî yönetimi aleyhine faaliyet yürüten Hasan Sabbah liderli indeki Nizârîler hakkında Fâtımî halifesi Âmir zamanında bir toplantıda düzenlenip Nizârîlerin görü lerinin do ru olmadı ı ortaya konmaya

96 mâdüddin dris el-Kure î, Uyûnü’l-Ahbâr: es-Seb’u’-s-Sâbi’ , ne r: Ayman Fu'ad Sayyid, (The Fatimids and their Successors in Yaman : the history of an Islamic community [Arabic edition and English summary of volume 7 of Idris 'Imad al-Din's 'Uyun al-akhbar] ) London: The Institute of Ismaili Studies, 2002. 97 Müeyyed e -îrâzî, Sîretü'l-Müeyyed fi'd-Din Dâi'd-Duât: Tercümetü Hayatuhu bi Kalemini , Takdim ve Tahkik: Muhammed Kâmil Huseyn, Kahire 1949. 98 el-Müeyyed, Dîvânu’l-Müeyyed fi’d-Dîn Dâ’d-Duâd, n r. Muhammed K3amil Hüseyn, Kâhire, Dâru’l-Kutubi’l-Mısrî, 1949, (mukaddime); Verena Klemm, Memoirs Of A Mission : The Ismaili Scholar, Statesman And Poet Al-Mu’ayyad Fi’l-Din Al-Shirazi, London: The Institute of Ismaili Studies, 2003; Rachel Tranquility Howes, Al-Mu'ayyad fi al'Din al-Shirazi and the Fatimid religious propaganda organization in the age of al-Mustansir (427--487 A.H./1036-1094 C.E.) (Doktora) Unıversıty Of Calıfornıa, Santa Barbara, 2003. Ayrıca bkz. W. Ivanow, Ismaili Literature , s. 45. 99 el-Hatîb el-Ba dâdî (ö. 463/1071), Târîhu Medîneti’s-Selâm (Târîhu Ba dâd) , tahkik: Be âr Avvâd Marûf, Beyrut, 1422/2002. 100 Süleyman Genç, “Fatımi-Abbasi-Selçuklu Münasebetleri ve Besasiri syanı”, (Yayınlanmamı Doktora Tezi), Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, zmir, 1995; Seyfullah Korkmaz, “Arslanü’l-Besâsîrî ve Zamanı”, (Yayınlanmamı Doktora Tezi), Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri 1997. 101 Faruk Sümer, “Arslan el-Besâsîrî”, Türk Dünyası Ara tırmaları Dergisi , Sayı: 42 (Haziran 1986), stanbul, 1986, s. 101-114. 102 Erdo an Merçil, “Besâsîrî”, DA, C:V, s. 528-9.

17

çalı ılmı tır. Buradan çıkan metin olan el-Hidâyetü’l-Âmiriyye 103 adıyla bilinen eser, eski ve önemli bir kaynaktır. Çeitli ansiklopedi maddelerinde 104 özet bilgiler ile birlikte konuyla ilgili bazı makaleler 105 de bulunmaktadır. Alamut Kalesi Mo ollar tarafından teslim alındı ında Hülâgu, kalenin kütüphanesini Ata Melik Cüveyni’ye teslim etmi tir. Hasan Sabbah’ın hayatı hakkında Cüveyni’nin bu kütüphanedeki eserlerden istifade ederek Tarih-i Cihangü a106 isimli eserinde Hasan Sabbah ve smâilî-Nizâriler hakkında verdi i bilgiler ba ta gelen kayna ımızdır. Benzer ekilde lhalılar dönemi tarihçilerinden Re idüddin Fazlullah Hemadânî’nin Câmiu’t-Tevârih ,107 Kâ ânî’nin Tarih-i smailiyye 108 isimli eserleri, oldukça benzer bilgiler aktarmaktadırlar. Hasan Sabah hakkında ayrıca bazı çalı malar 109 da bulunmaktadır. Farhad Daftary’nin çalı maları, 110 smâiliyye’nin bütün tarihi a amaları ve de iik bölgelerde faaliyetleri hakkında detaylı bilgiler vermektedir. Nizârîleri genel olarak ele alan Muhammed Azzavî 111 ve Bernard Lewis 112 konuyla ilgili müstakil çalı malar yapmı lardır. Ayrıca

103 el-Hidâyetü’lÂmiriyye fî btâli Da’va’n-Nizâriyye , (eki olarak Îgâ’u Savâiki’l-rgâm ) n r: Asaf b. Ali Asgar Feyzî, Oxford University Press, 1938. Bkz. Ivanow, Ismaili Literature , s. 49. 104 Mustafa Öz, “Müsta’liyye”, DA, C:XXXII, s. 116-7; Nadir Özkuyumcu, “Müsta’lî-Billah el-- Fâtımî”, DA, C:XXXII, s. 115. 105 Samuel M. Stern, “The Epistle of the Fatimid Caliph al–Amir (al–Hidaya al– Amiriyya) – Its Date and its Purpose” Journal of the Royal Asiatic Society (1950), s. 20–31 (tekrar basımı: History and Culture in the Medieval , London, 1984); , “ smaililik: Eski ve Yeni Davet”, çev. Muzaffer Tan, Dinî Ara tırmalar , Cilt:9, Sayı: 25 (Mayıs-Austos 2006), Ankara, 2006, s. 280-94; M. Ali Büyükkara, “ smâilî Dâî ve Fâtımî Da’vet”, LAM Ara tırma Dergisi , C. III, sayı:1 (Ocak-Haziran 1998), stanbul 1999, s. 9-36. 106 Ata Melik Cüveyni, Tarih-i Cihangü a, trc. Mürsel Öztürk, Ankara, Kültür Bakanlı ı Yay., 1999, s. 534. 107 Re idüddin Fazlullah-i Hemedani, Camiü't-Tevarih: Kısmet-i smailiyyân ve Fâtımiyyân ve Nizârîyyân ve Dâiyân ve Refîkân , yay. Muhammed Tâkî Dâni pezû, Muhammed Müderrisî Zencânî, Tahran 1977. 108 Ebü’l-Kâsım Kâ ânî, Târih-i smâîliyye (Bah î ez Zübdetü’t-Tevârîh) , ne r. Muhammed Taki Dani Pejuh, Tebriz : Dani gah-ı Tebriz, 1964, s. 120. 109 Mustafa Galib, es-Sâiru'l-Himyerî Hasan b. es-Sabbah , 2. bs. Beyrut: Dârü'l-Endelüs, 1979; Abdülkerim Özaydın, “Hasan Sabâh”, DA, C:XVI, s. 247-49. 110 Farhad Daftary, The Ismailis: their History and Doctrines , 2.bs., Cambridge, 2007 (tercümesi: smaililer , Çev. Erdal Toprak, 2002); A Short History of the Ismailis, Edinburgh, 1998; The Assassin Legends : Myths of the Ismailis, London, 1994; “The Earliest Ism ls”, Arabica , Vol. 38, No. 2, (Jul., 1991), s. 214-245 ; “Sectarian and National Movements in Iran, Khurasan and Transoxania During Umayyad and Early ‘Abbasid Times”, History of Civilizations of Central Asia , C.IV/1, ed. M. S. Asimov and C. E. Bosworth. Paris: UNESCO Publishing, 1998, s. 41-60 (tercümesi: “Emeviler Döneminde Ve Abbasilerin lk Dönemlerinde ran, Horasan Ve Mâverâünnehir’deki Mezhebi Ve Milliyetçi Hareketler”, Mehmet Atalan, Kelam Ara tırmaları 4/2 (2006), ss.139-158.. 111 Muhammed Azzavi, Fırkatü'n-Nizâriyye , Kahire, 1970. 112 Bernard Lewis, Ha iiler : slam’da Radikal Bir Tarikat , 2.bs., çev. Kemal Sarıözen, stanbulı,

18

Selçuklular dönemiyle ilgili yapılan çalı malarda 113 da konuya bölümler ayrılmı tır. Konuyla ilgili çe itli makaleler 114 yazılmı Abdurrahman Acar, doktora çalı masında 115 Sencer dönemini ele almı tır.

Selçuklular döneminin ünlü âlimi e -ehristânî (ö. 548/1153), el-Milel ve'n- Nihal’ de Hasan Sabbah’ın “ed-Davetu’l-Cedîde ” adını verdi i görü lerini nakletmi tir 116 . e-ehristânî, bazı kaynaklar tarafından smâiliyye’ye meyletmekle itham edilmi ,117 ancak onun Ebu’l-Hasan el-Earî’den “üstadımız” diye bahsetmesi gibi delillerden hareketle E arî taraftarı oldu u savunulmaktadır.118

Nizarilerin Suriye koluyla ilgili bölgeyle ilgili klasik kaynaklardan bnü’l- Kalanisî’nin (ö. 555/1160) Târihu Dıme k’ı,119 bnü’l-Adîm’in (ö. 660/1262) Zübdetü’l-Haleb ’i 120 önemlidir. Ayrıca bu bölgedeki smaililer ile ilgili Nasseh Ahmad Mirza,121 Bernard Lewis 122 ve Abdülkerim Özaydın’ın 123 çalı maları vardır.

2007; ‘The Isma‘ilites and the Assassins’, in A History of the Crusades, Vol 1, s. 99–132. 113 M. Altay Köymen, Selçuklu Devri Türk Tarihi, Ankara 1989, s. 206-220; brahim Kafeso lu, Büyük Sultan Melik ah Devrinde Büyük Selçuklu Selçuklu mparatorlu u, stanbul 1953, s. 128- 135; Abdülkerim Özaydın, Sultan Berkyaruk Devri Selçuklu Tarihi (485-498/1092-1104), stanbul : stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2001, s. 83-92. 114 Abdulkadir Yuvalı, "Selçuklular Zamanında Batinilerin Faaliyetleri", Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 3, Elazı 1989, s.289-298; Abdülkerim Özaydın, “Sultan Berkyaruk Devrinde (1092-1104) Bâtınîlerle Yapılan Mücâdeleler”, Prof. Dr. Fikret I ıltan’a 80. Do um Yılı Arma anı , stanbul 1995, s. 177-187. 115 Acar, Abdurrahman, “Selçuklu Sultanı Sencer`in Din Siyaseti: Abbasi Halifeli i ve smaililerle li kileri”, (Yayınlanmamı Doktora Tezi) Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü slam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı slam Tarihi Bilim Dalı, Ankara, 1997. 116 Ebü'l-Feth Muhammed b. Abdülkerim e -ehristani (ö. 548/1153), el-Milel ve’n-Nihal , n r. Emir Ali Mehna ve Ali Hasan Fa ur, Beyrut, 1998, s. 231-235 tercümesi: Mustafa Öz, slam Mezhepleri , stanbul, 2008. 117 Ebû Sa'd Abdülkerim b. Muhammed es- Sem'ânî (ö. 562/1167), et-Tahbîr fi'l-Mu'cemi'l-Kebîr , tahkik: Münire Naci Salim, Ba dad, 1975, C. II, s. 160. De erlendirmeler için bkz. ez-Zehebî, Târîhu’l-slâm , C. XXVII, s. 328. es-Subkî, “e -ehristânî’nin eserlerinin bu ithamın tersine delalet etti ini” ifade ederek bu ithama kar ı çıkmaktadır ( Tabakâtu’ -âfiiyyeti’l-Kübrâ , tah. A.M.el- Hulv-M.M. et-Tenâhî, Kahire, 1964, C.VI, s. 130). e -ehristânî’yi gizli smâilî dâîsi oldu una dair de erlendirmeler ve tenkidleri için bkz. Farhad Daftary, smaililer : Tarih Ve Ö retiler , çev. Erdal Toprak, stanbul, 2005, s. 515-16; Muhammed Takî Dâni pezûh, “Dâî’d-Du’âd Tâcüddin-i ehristâne”, Nâme-i Astan-ı Kuds, sayı: 2-3/7, seri:26-27, Me hed, 1387, ss. 71-80; Toby Mayer, ehristanî’ye Göre Kuran’ın Sırları”, (Çev. Mehmet Kaya), Milel ve Nihal, C. V, sayı: 1 (ehristânî Sayısı), stanbul, 2008, ss. 93-139; Mehdî Fermaniyân, “ ehristânî; Sünnî E arî yâ îî Bâtınî?”, Heft Âsumân , yıl: 2, sayı: 7, Kum, 1379/2000, ss. 135-182; Muhammed b. Nasır b. Salih es-Sühaybânî, Menhecü’ -ehristânî fî Kitabihi’l-Milel ve’n-Nihal, Riyad, ts., s. 119 vd.; Yusuf Ziya Yörükan, Ebu’l-Feth ehristânî , Ankara; Kültür Bakanlı ı Yayınları, 2002, s. 12 vd. 118 Detaylar için bkz. Ömer Faruk Harman, “ ehristanî”, DA, C. XXXVIII, s. 467-68. 119 Ebû Yalâ Hamza bnü’l-Kalânisî, Târîhu Dime k, tahkik: Süheyl Zekkar, Dıma k, 1983. 120 bnü’l-Adîm, Zübdetü’l-Haleb min Târîhi Haleb , tahkik: Sami ed-Dehhan, Dıma k, 1954. 121 Nasseh Ahmad Mirza , Syrian Ismailism : the ever living line of the Imamate ad 1100-1260,

19

Bâtınîlerin görü lerini tenkit eden Gazâlî’nin (ö. 1111) Fedâihu'l-Bâtıniyye isimli eserini,124 488/1095’te yazmı tır. 125 Gazzâlî, onların inançlarını gizlemelerine ra men aktardı ı bilgileri nerden aldı ını açıklarken Bâtınîlere katılıp, sonradan onlardan ayrılıp tevbe edenlerden örendi ini açıklamaktadır. 126 Gazzâlî’nin izahları daha muhtasar hale getirdi i Kavâsımi'l-Bâtıniyye 127 adlı risalesi, el-Munkizu mine'd-Dalâl 128 adlı eserindeki Bâtınîlere ayırdı ı bir bölüm bulunmaktadır. smâilî dâî Ali bnü’l-Velîd (ö. 612/1215) Dâmi u’l-Bâtıl isimli reddiyesiyle el-Gazzâlî’nin görü lerine cevap vermektedir. 129

Ebû Bekr bnü’l-Arabî (ö.543/1148), Selçuklu topraklarının epey bir bölümünü de içine alan 485-495/1092-1101 yılları arasında 130 seyahatleri sırasında, gezdi i yerlerdeki mezheplerden bahsetmi , Batınilerin de içinde bulundu u birçok mezhep mensubuyla münazaralarda bulunmu ve eserlerinde bu münazaralardan bahsetmi tir. bnü’l-Arabî, Gazzâlî’nin konuyla ilgili yazdıklarını görmü tür. O, Fedâihu’l-Bâtıniyye ’nin içeri inden takdirle bahsetmektedir. 131

Yemen ulemasından olan Muhammed b. Mâlik el-Hammâdî el-Yemenî'nin (ö. 470/1077) Ke fu Esrâri'l-Bâtıniyye ve Ahbârul-Karâmıta isimli eseri 132 de Bâtınî ve Karmatîlerin görü lerini ele almaktadır. el-Hammâdî’nin döneminde Yemen’de smailî Suleyhîler hakimdir. el-Hammâdî, smâîlîlerin içinde ya ayarak edindi i bilgileri aktarmaktadır. O, “hakkında söylenen sözlerin do rusunu yalanından

Surrey : Curzon Press, 1997. 122 Bernard Lewis, ‘The Sources for the History of the Syrian Assassins’, Speculum , 27-4, Massachusetts, 1952, s. 475–89. Ayrıca u makalesi: Kamal al–Din’s Biography of Rašid al–Din Sinan’, Arabica , 13 (1966), s. 225–67. 123 Abdülkerim Özaydın, “Selçuklular Zamanında Suriye’deki Bâtınî Faaliyetleri”, Türklük Ara tırmaları Dergisi , XII, stanbul 2002, s. 195-207. 124 Ebû Hâmid Muhammed el-Gazâlî, Fedâihu’l-Bâtıniyye, tahkik: Abdurrahman Bedevî, Kahire, 1964 ( Bâtınîli in ç Yüzü , Çev. Avni lhan, Ankara 1993). 125 el-Gazâlî, Bâtınîli in çyüzü , (mütercim Avni lhan’ın takdimi), s. X. 126 el-Gazâlî, Bâtınîli in çyüzü , s. 20. 127 Ahmet Ate , ”Gazâli’nin “Bâtınîlerin Belini Kıran Deliller”i. “Kitab Kavâsım al-Bâtıniya”, Ankara Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi , , cilt: III, sayı: 1-2, Ankara, 1954, ss. 23-54. 128 Ebû Hâmid Muhammed el-Gazâlî, el-Munkizu min-ad-Dalâl , Çev. H.Güngör, stanbul 1990. 129 W. Ivanow, Ismaili Literature , s. 69. 130 Saîd A’râb, Maa’l-Kâdî Ebî Bekr bni’l-Arabî (Muhtasaru Tertîbi’r-Rihle li’t-Ter îb fi’l- Mille ile birlikte), Beyrut:Daru’l-Garbi’l-slâmî, 1407/1987, s. 71; Ahmet Baltacı, “ bnü’l-Arabî, Ebû Bekir”, DA, C:XX, s. 488-91. 131 Ebû Bekr bnü’l-Arabî, el-Avâsım min el-Kavâsım , s. 57. 132 Muhammed b. Mâlik el-Hammâdî, Ke fu Esrâri'l-Bâtıniyye ve Ahbârul-Karâmıta , Tahkik: Muhammed b. Ali el-Ekva, San’â, 1994 ( Batınilerin ve Karmatilerin ç Yüzü , Çev. smail Hatib Erzen, stanbul; Sebil yay., 2004).

20

ayırmak, sırlarına, kitaplarına vakıf olmak için, Süleyhî’nin mezhebine girmeyi münasip gördüm” demektedir.133 Yemen’de ya amı di er bir müellif Muhammed el- Yemenî, 540/1145 yılında 134 yazdı ı kitabında en fazla smailîlerin görü lerine yer vermi tir. O, onlarla kom u olarak ya adı ını, bizzat kendi kitaplarını okudu unu ve onların kullandıkları rumuzları bildi ini ifade etmektedir. 135

smâilî olan Nâsır-ı Hüsrev (481/1088-89),136 Bilâd-ı ark’ın dâîsi olarak vasıflanmaktadır. Mısır’da ikamet etmi , hacca gidip Basra üzerinden Belh’e dönmüstür. Mısır Fâtımî yönetimi için propaganda (davet) yapmı tır. Dü manları ona kastettiklerinde Yemgân da ına sı ınmı tır (1059-63 yıllarında). 137 Burada yirmi yıl kadar münzevî olarak ya amı tır.138 Onun Selçuklulara kar ı menfi duygular besledi i kaydedilmektedir. 139 Onun seyahatleri sırasında gözlemlerini aktardı ı Sefername isimli eseri, u radı ı ehirlerin halklarının mezhepleri, özellikle de Lahsa merkezli Karmatî yönetimi hakkında verdi i detaylı bilgiler için temel müracaat kayna ıdır.140

Selçuklular döneminde Zeydîler hakkında bilgi edinmek için W. Madelung’un bölgedeki Zeydî imamlara ait hal tercümelerinden seçmeler yaparak bunları Ahbaru Eimmeti'z-Zeydiyye fî Taberistan ve Deyleman ve Gilan adıyla yayımladı ı eser önemlidir. 141 Dönemin öne çıkan simalarından önce Hanefi-

133 el-Hammadî, Ke fu Esrâri'l-Bâtıniyye, s. 63 (tercümesi, s. 48). 134 el-Yemenî, kitabını Abbasî halifesi el-Müktefî Liemrillah (530-555/1136-1160) döneminde yazmı tır. Onun “ondan sonra günümüz 504 senesinde yönetimde olan Muhammed el-Müktefî Liemrillah ba a geçti” ifadesi, yayıncı tarafından, halifenin ba ta oldu u dönem dikkate alınarak, 540 olarak takdir edilmi tir. Bkz. Ebû Muhammed el-Yemenî, Akâidü’s-Selâse ve’s-Seb’în Fırka, thk. Muhammed b. Abdullah el-Gâmidî, Medine: Mektebetü’l-Ulum ve’l-Hikem, 1993/1414, s. 7, 233. 135 Ebû Muhammed el-Yemenî, Akâidü’s-Selâse ve’s-Seb’în Fırka, s. 2, 512-3. 136 Nâsır-ı Hüsrev’in ölümüyle ilgili bu tarih için, bir kayna ın kaydına dayandı ı için ihtiyatlı bir ifadeyle Andrei Evgenevi Bertels, Nâsir-i Husrev ve Ismailiyyan , Farsça’ya çev. Y. Aryanpûr, Tahran, 1346 (1967), s. 187. W. Ivanow ise 465-70/1072-77 aralı ında bir tahminde bulunmaktadır ( Problems in Nasir-i Khusraw`s Biography , Bombay, 1956, s. 47). 137 Bertels, a.g.e. , s. 184. 138 Kâ ânî, Târih-i smâîliyye , s. 21, 103; W. Ivanow, Problems in Nasir-i Khusraw`s Biography , Bombay, 1956, s. 1-9, 48; Bertels, a.g.e. , s. 149. Ayrıca bkz. Henry Corbin, “Nasır-ı Khusrau And Iranıan Isma'ilism”, The Cambridge History of Iran IV; The Perıod From The Arab Invasıon To The Saljuqs , ed. R.N. Frye, Cambridge : Cambridge University, 1975, s. 520-42. 139 Bertels, a.g.e. , s. 175. Yumgan’a gitmesi de Tu rul ve Ça rı Bey yönetimi kar ısında çaresiz kalması sebep gösterilmektedir (s. 184) 140 Nasır-ı Hüsrev, Sefername , çev. Abdülvehap Tarzi, Ankara, Milli E itim Bakanlı ı, 1994. 141 Wilferd Madelung, Ahbaru Eimmeti'z-Zeydiyye fî Taberistan ve Deyleman ve Gilan , Beyrut, 1987. Bu derlemede u eserle yer almaktadır: Ebû shâk brahim b. Hilâl es-Sâbî, “Kitâbü’l- Münteza mine’-Cüz’i’l-Evvel mine’l-Kitâbi’l-Marûf bi’t-Tâcî fî Ahbâri’d-Devletiz-Zeydiyye”, s. 7-51; Ebü'l-Abbâs el-Hasenî, “Kitâbü'l-Mesâbîh”, s. 53-76; el-mâm Ebû Tâlib en-Nâtık bi'l-Hakk,

21

Mu’tezilî, sonra Zeydi-Mu’tezili olan 142 Hakim Cüemî’nin eserleri 143 önemlidir.

Madelung’un Taberistan ve Deylem bölgesindeki yönetimler hakkında yazdı ı makalesi, bölgedeki Zeydîler hakkında da oldukça de erli bilgiler içermektedir. 144 Bölgenin tarihini anlatan klasik kaynaklardan bn sfendiyâr 145 ve Mar'a î’nin 146 eserleri yanı sıra, Zeydiyye ileri gelenleri hakkında bilgi veren klasik tabakat kitaplarından el- et-Tuhaf ,147 el-Hadâiku’l-Verdiyye ,148 Tabakatü’z- Zeydiyyeti’l-Kübra 149 isimli eserleriyle, el-Vecîh’in A’lâmü’l-Müellifîne’z- Zeydiyye 150 ve benzer içerikli olan Ahmed el-Hüseynî’nin Müellefâtü’z-Zeydiyye isimli fihristleri de erli bilgiler vermektedir.

Zeydiyye hakkında yapılan ara tırmalarda, daha çok Yemen’deki Zeydîler ele alınmaktadır. Bu çalı malarda, Büyük Selçukluların hakim oldu u co rafyayla ilgili konulara kısaca de inilmektedir. Bunlar arasında Ali Muhammed Zeyd,151 Abdülganî Mahmûd Abdülati,152 Yusuf Gökalp,153 Andülfettah Ahmed Fuâd 154 ve

“Kitâbü'l-fâde fî Târîhi’l-Eimmeti’s-Sâde”77-118; Ebû Sa’d b. Muhammed el-Hâkim el-Cü emî, “Cilâü'l-Ebsâr”, s. 119-133; Yûsuf el-Gîlânî'nin mrân b. Hasan'a mektubu (Kitâb Vasale ilâ el- Hemdânî), s. 135-161; el-mâm el-Mansûr Billah Abdullah b. Hamza, “er-Risâletü'l-Âlime bi'l- Edilleti'l-Hâkime”, s. 163-170; Humeyd el-Muhallî, Kitâbü'l-Hedâiki’l-Verdiyye fî Menâkıbi Eimmeti’z-Zeydiyye”, s. 171-349;Ebû Muhammed Yusuf b. Muhammed el-Hacûrî, Munteza mine’l-Cüz’i’i’r-Râbi’ li-Kitâbi Ravzati’l-Ahbâr”, s. 351-354. Madelung’un bu derlemesinin içeri i ve eserlerine yer verilen müellifler hakkında bkz. Ya aro lu, “ Zeydîleri”, s. 8 vd. 142 Ahmed Mahmûd Subhî, Zeydiyye (fî lmi'l-Kelâm ), 3. bs. Beyrut : Darü'n-Nahdati'l-Arabiyye, 1991, s. 184 143 Hakim Cü emî, erhu’l-Uyun: et-Tabakatu’l-Hâdiyettu A ara ve’s-Saniyetu A ara , ( Fazlü'l- i'tizal ve Tabakâtü'l-Mu'tezile içinde, n r. Fuad Seyyid, Tunus, Cezayir, 1974, s. 365-393). 144 W. Madelung, “The Minor Dynasties of Northern ran”, The Cambridge History of Iran IV, ed. R.N. Frye, Cambridge : Cambridge University, 1975, s. 198-226. 145 bn sfendiyâr, Tarih-i Taberistan , nr. Abbâs kbâl, Tahran 1320 (Arapça çev. Ahmed Muhammed Nâdî, Kahire, 2002; An abridged translation of the history of Tabaristan , ngilizce çev.. Edward G. Browne, Leiden : E. J. Brill, 1905). 146 Zahirüddin b. Nasırüddin b. Kemaleddin Mar'a i, Tarih-i Taberistan ve Rûyan ve Mazenderan , ne r.: Muhammed Hüseyin Tesbihi, 2.bs., Tahran, 1966. 147 Mecdüddin b. Muhammed b. Mansur el-Müeyyidî, et-Tuhaf erhu’z-Zülef , 3.bs., San’a, 1417/1997, http://almahatwary.org/p8-1-tohaff.htm, 29.11.2008. 148 el-Muhallî, el-Hadâiku’l-Verdiyye fî Menâkıbi Eimmeti’z-Zeydiyye , tahkik: el-Murtaza b. Zeyd el-Mahatvarî, 3. bs., San’a 1423/2002, (Çevrimiçi), http://almahatwary.org/p3-hadaiq.htm, 29 Kasım 2008. 149 brâhim b. Kâsım b. el-Müeyyed Billah, Tabakâtü’z-Zeydiyyeti’l-Kübrâ , (el-Kısmüs’s-Sâlis), tahkik: Abdüsselam b. Abbas el-Vecih, Amman : Müessesetü’l-mam Zeyd b. Ali es-Sekafiyye, 2001/1421. 150 Abdüsselam b. Abbas el-Vecîh, A’lâmü’l-Müellifîne’z-Zeydiyye , Amman, 2001. 151 Ali Muhammed Zeyd, Teyyâratu Mu’tezileti’l-Yemen fî’l-Karni’s-Sâdis el-Hicrî , San’a, 1997. 152 Abdülganî Mahmûd Abdülâtî, es-Sırâü’l-Fikrî fî’l-Yemen beyne’z-Zeydiyye ve’l-Mutarrafiyye (dirase ve nusus), Kahire, 2002.

22

Gochenour’un 155 çalı maları sayılabilir. Yemen dı ında ise Hazar Denizinin Güney ve Güney-Batı sahillerindeki Taberistan, Deylem ve Gilan’da bir dönem devlet kurmu , daha sonra yerel yönetimler olarak hüküm sürmü olan Zeydîler incelenmektedir. Bu çalı malardan el-Amerracî’nin eseri,156 Zeydîlerin bölgedeki faaliyetlerinin tarihi sürecini, Selçuklulardan önce bitirmektedir. Hasan Ya aro lu doktorasında 157 Selçuklular döneminde Deylem ve Gilan’da varlıklarını sürdüren Zeydî imamlar hakkında da bilgi vermekte, ancak bu Zeydi yöneticilerin Selçuklular ile ili kisine de inmemektedir. Benzer ekilde Ebu’l-Feth Hekimyân da bölgedeki Zeydîleri ele aldı ı eserinde,158 yerel Zeydi yöneticiler hakkında bilgi vermekte, ancak onların Selçuklular ile ili kilerinden söz etmemektedir.

153 Yusuf Gökalp, “Zeydilik ve Yemen'de Yayılı ı”, (Yayınlanmamı Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel slam Bilimleri Anabilim Dalı slam Mezhepler Tarihi Bilimdalı, Ankara 2006. 154 Andülfettah Ahmed Fuad, el-mâm ez-Zeydî Ahmed b. Süleyman ve Ârâühü’l-Kelâmiyye , Riyad, 1986. 155 David Thomas Gochenour, “The Penetration of Zaydi Islam into Early Medieval Yemen”, Ph.D. thesis , Harvard University, 1984. 156 Ahmed evki brâhim el-Amerracî, el-Hayâtü’s-Siyâsiyye ve’l-Fikriyye li’z-Zeydiyye fî’l- Me riki’l-slâmî (132-365 / 749-975), Kahire: Mektebetu Medbulî, 2000. 157 Hasan Ya aro lu, “Taberistan Zeydîleri (250-316/864-929)”, (Yayınlanmamı Doktora Tezi) Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü slam Tarihi ve Sanatları Ana Bilim Dalı, stanbul, 1998. 158 Ebu’l-Feth Hekimyân, Aleviyan-ı Taberistan , Tahran, 1348.

23

I. BÖLÜM

BÜYÜK SELÇUKLULARA GENEL B R BAKI

A - SELÇUKLULARIN MÜSLÜMAN OLDUKLARI ZEM N VE A Selçuklular, Ouzların Kınık boyuna mensuptur. 1 Devlete adını veren Selçuk’un babası Dokak,2 Ouzlar arasında Temir-Yalı (demir yaylı) unvanı ile anılmaktaydı. Dokak, devletin ba ı olan Yabgu’ya çok yakın ve yönetimde etkin bir isimdi. 3 Selçuk, babası Dokak öldü ünde, onun yerine suba ı (ordu kumandanı) olmu tur. Daha sonra Selçuk’un Yabgu ile arası açılmı ve memleketini terk etmek zorunda kalmı tır.4 Selçuk, Semerkand diyarı tarafına Cend’de gitmi tir5 (925-985). 6 Müneccimba ı, bazı kaynaklarda geçen 349 (960-1) yılında iki yüz bin çadırlık Türk’ün 7 Müslüman oldu una dair kayıtlara 8 da i aret ederek bu olayın tarihini

1 Selçuklular’ın Kınık boyundan olduklarına dair bkz. el-Hüseynî, Ahbârü’d-Devleti’s-Selçukiyye , tahk. Muhammed kbal, Lahor, 1933, s. 3 (Çev. Necati Lugal, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1999, s. 2). Ayrıca bkz. brahim Kafeso lu, Selçuklu Ailesinin Men ei Hakkında , stanbul, 1955, s. 12; Faruk Sümer, Ouzlar (Türkmenler) Tarihleri Boy Te kilatı Destanlar , 5. bs., stanbul, 1999, s. 86, 90; Tufan Gündüz, Bozkırın Efendileri, stanbul, 2009, s. 16. 2 Kaynaklarda ( , , ) gibi farklı kayıtlar görülmektedir. 3 el-Hüseynî, a.g.e. , s. 1-2; bnu’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târîh , (edit. C.J. Tornberg Tornberg, Leiden E. J. Brill 1867 baskısı esas alınarak), Beyrut, Dâru Beyrût (Dâru Sâdır), 1992, C. IX, s. 473; Mehmet Altay Köymen, Büyük Selçuklu mparatorlu u Tarihi: Kurulu Devri , Ankara, 1979, s. 7; Dokak’ın ailesinin eskiden beri yönetimde yer alan bir konumda olması tartı malıdır. brahim Kafeso lu, ailenin yönetimi elinde tutan bir soydan geldi ini savunmaktadır ( Selçuklu Ailesinin Men ei Hakkında , s. 28). Zeki Velidi Togan, bu ailenin geçmi te sıradan bir aile oldu unu savunmaktadır ( Umumi Türk Tarihine Giri , stanbul; Enderun Yayınlan, 1981, s. 185). Her iki görü ün de erlendirmesi için bkz. Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk - slam Medeniyeti , 8.b., stanbul, 2003, s. 56. 4 Bu duruma, iktidar için gizli mücâdele, yer darlı ı ve otlak kifayetsizli i gibi sebebler gösterilmektedir “Çokluklarından ve otlak yerlerinden tarlı ından Türkistan’ı koyup Mâverâünnehr’e geldiler.” Yazıcızade Ali, Tev rih-i l-i Selçuk, Haz. Abdullah Bakır, stanbul. Çamlıca Basım Yayın, 2009, s. 38. Ayrıca (tartı ma konusu olmakla birlikte) Yabgu’nun e i Hatunun kocasını, Selçuk’un artan nufûzuna kar ı uyardı ı ve bunu duyan Selçuk’un kaçtı ı da kaydedilmi tir. el-Hüseynî, a.g.e. , (Lugal), s. 1; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 474; Köymen, a.g.e. , s. 12-13, 20; Turan, a.g.e. , s. 66; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, (M.E.B.) stanbul, 1988, C.X, s. 355. 5 Mîrhând, Ravzatü’s-Safâ , Tahran, 1339, C. IV, s. 236. 6 Bu olay için 925’ten 985’e kadar de ien farklı tarihler verilmektedir. Köymen, 925-940 yıllarında (Kurulu Devri , s. 34), Kafeso lu 960’ı takip eden yıllarda (“Selçuklular”, A, C.X, s. 355) Sümer ise 375 (985-6) yılında ( Ouzlar , s. 87) gelmi olabilece ini kaydetmektedir. 7 Faruk Sümer’e göre bunlar Karahanlı hânedânının hakim oldu u yerlerdeki Türk kavimleriydi (Ouzlar , s. 79). 8 Ebû Ali bn Miskeveyh, Tecâribü’l-Ümem, tahkik: Ebu’l-Kâsım mâmî, Tahran, 1422/2001, C. VI, s. 222; bnü’l-Cevzî, el-Muntazam fî Târîhi’l-Mülûk ve’l-Ümem , thk: Muhammed Abdülkadir Ata ve Mustafa Abdülkadir Ata, Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-lmiyye, 1412/1992, C.XIV, s. 127; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. VIII, s. 532; bn Kesir, el-Bidâye ve’n-Nihaye , Beyrut, Dâru’l-Kutübi’l-

24

yakla ık 350 (961-2) yılları olarak vermektedir. 9 Selçuklu ailesindeki srâil ve Mikâil gibi adlara dayanılarak, bu ailenin vaktiyle Hıristiyan 10 veya yine bu isimlerden hareketle Musevi oldukları 11 ileri sürülmü tür. Bu iddialar, kabul görmemi ,12 Selçuklu ailesinin Müslüman olmadan önce kamlık (amanlık) inancını ta ıdı ı savunulmu tur.13 Selçuklulardan ilk Müslüman ahıs olarak Selçuk gösterilmektedir. Babası Dokak’ın slâmiyet ile alâkası 14 tartı malıdır. 15 Selçuk, Cend’e geldikten sonra slâmiyeti kabulü, etrafındakilerle isti are etmi ve Müslüman olmaya karar vermi tir. Selçuk, Buhara’ın kuzeyindeki Zandak

lmiyye, 1985, C. XI, s. 251; ez-Zehebî, Târîhu’l-slâm , tahk. Ömer Abdüsselam Tedmurî, Beyrut: Dâru’l-Kutübi’l-lmiyye, 1407/1987, C. XXV, s. 233; en-Nüveyrî, Nihâyetu’l-Ereb fî Funûni’l-Edeb , thk. Mufid Kamhiyye ve di erleri, Beyrut:Daru’l-Kutübi’l-lmiyye, 2004, C.XXIII, s. 108; bn Ta rîberdî, en-Nücûmu’z-Zâhira , C. III, s. 369. 9 Müneccimba ı Ahmed b. Lütfullah, Câmiu’d-Düvel: Selçuklular Tarihi ( Horasan-Irak, Kirman ve Suriye Selçukluları) , yay. Ali Öngül, zmir, 2000, s. 3. Kr . Faruk Sümer, “Selçuklular”, DA, C. XXXVI, (ss. 365-371), s. 365. 10 W. Barlhold, “Orta Asya’da Mo ul Fütuhatına Kadar Hıristiyanlık”, Çev. Köprülüzade Mehmed Fuad, Türkiyat Mecmuası , stanbul 1925, C.I, s. 78; Seyfullah Kara, Selçuklular’ın Dini Serüveni , s. 70-1;. Z.V.Togan aynı derginin bir ba ka sayısında konuyu ele alıp de erlendirmi ve "O uzlar’ın Hıristiyanlıkla hiçbir münasebetinin olmadı ı” sonucuna varmı tır. Ahmed Zekî Velidî (Togan), “O uzların Hıristiyanlı ı Mes’elesine Aid”, Türkiyat Mecmuası , C.II, 1928, s. 61-67. 11 D. M. Dunlop, The History of the Jemish Khazars , Princeton, 1967, s. 260; kr Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 355. Mikâil Bayram, Tu rul Bey zamanında E ariler’in minberlerden lanetlenmelerinden (ileride detaylarına de inilecektir) Tu rul Bey’in bunu Mu’tezilî e ilim ile yaptı ını anlatmakta ve öyle yazmaktadır: “Selçuklu hanedan üylerinin Mu’tezile mezhebine meyletmeleri, O uzların slamiyete girmeden önce Yahudi kültürünün onlar üzerindeki derin etkisinden kaynaklandı ını da burada hatırlatmak gerekmektedir. Zira IX. Asırdan beri Hazar ve Ouz illerinde Yahudilik Türkler arasında revaçtaydı. Hazar Hakanları buna öncülük etmekteydiler”. ( Dani mend O ulları Devleti’nin Bilimsel ve Kültürel Mirası , Konya, , 2009, s. 21). Ebu’l-Meâlî Muhammed el-Hüseynî el-Alevî, 485/1092 yılında telif etti i Beyânü’l-Edyân (ne r. Abbas kbal, Tahran, s. 7; Arapçası: Yahya el-Ha âb, Kahire, 1957, s. 18) isimli eserinde “’a Tanrı (Tengrî)”, “Bir Tanrı” ve “Gök Tanrı” dediklerini ve byüklerin en büyü ü ﻥ ) anlamında “Ulu Bayat” dediklerini duydu unu kaydetmektedir .( ﻥ ﻥ 12 Turan, Selçuklular Tarihi , s. 60; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 355. 13 Turan, a.g.e., s. 60, 63; Yörükan, Anadolu’da Alevîler ve Tahtacılar , 2. bs., Ankara; Kültür Bakanlı ı Yayınları, 2002, s. 418; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 355. 14 el-Hüseynî, Ahbâr , (Lugal), s. 1; bnü’l-Adim, Bugyetü’t-Taleb fi Tarihi’l-Haleb , ( Biyografilerle Selçuklular Tarihi: Seçmeler ), trc. Ali Sevim, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1982, s. 10; Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giri , C.I, s. 183; Turan, a.g.e. , s. 65; Naseem Ahmad, Religion and Politics in Central Asia under the Saljuqs , s. 39. bnü’l-Esîr, Dokak’ın Müslümanlar üzerine sefer düzenlemeye hazırlanan Yabgu’yu engelledi i ve hatta bunun için onu yaraladı ını kaydetmektedir. Ancak sonraki tarihlerde o lu Selçuk’un memleketinden ayrılıp Müslümanların bulundukları topraklara geldikten sonra, Selçuk için “imam saadetine erdi” kaydına yer vermektedir ( el-Kâmil , C. IX, s. 474). 15 Kara, Selçuklular’ın Dini Serüveni , s. 71; Ahmet Ocak, Selçukluların Dini Siyaseti , s. 41-5; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 355.

25

(Zendene) ehrine 16 adam gönderip validen 17 din adamları istemi , kendisine ba lı Ouzlar ile birlikte Müslümanolmu tur18 (985 veya 1001) 19 . Selçuklulara din adamları gönderen bu vali, muhtemelen Sâmânîlernın uç valisidir. 20 Selçuklular ve di er ilk Müslüman Türk devletlerinin Mâverâünnehir bölgesinde kurulmu olmaları, Sünnîli i benimsemelerinin en önemli sebebidir. Bu bölgede daha önceden Sünnîlik güçlü bir ekilde yerle mi tir. “E er burada îîlik güçlü bir ekilde yerle ebilmi olsaydı, Türklerin slamla ma süreci herhalde iîlik istikametinde geli ecekti.” 21

Mâverâünnehir ve Horasan ve bölgelerinde, özellikle de Abbâsî davetinin ba arıya ula masında büyük katkıları olan Ebû Müslim’in 22 öldürülmesinden (137/755) sonra, onun adına siyasî ve dinî görünümlü bazı hareketler ortaya çıkmı tır. Ancak “bu hareketler, slamla ma sürecinin ya andı ı bir dönemde ran kültürü ve slam kültürünün tesiri altında ortaya çıkan ve siyasî yönü a ır basan mahalli hareketler” olarak de erlendirilmektedir. “Bu hareketlerin bazı fikirleriyle,

16 Zendene (  ), Buhârâ’nın kuzeyinde Buhârâ’ya dört fersah mesafede bir yerle im yeriydi. Ebû shak brahim el-stahrî, Mesâlikü’l-Memâlik, ne r. M.J. De Goeje, Brill, 1927, s. 315; el- Hamevî, Mucemu’l-Buldân , C. III, s. 154. Benzer açıklamalar ve buraya nisbet edilen bazı âlimler için bkz. Abdulkerim es-Sem’ânî, el-Ensâb , Beyrut, 1988, C.III, s. 172. 17 Mîrhând’ın ifadelerinden ( Ravzatü’s-Safâ , C. IV, s. 236) bu valinin Cend valisi oldu u ,Köymen .(   ﻥ   " !    ... *(  ) ' &% $ ) .anla ılmaktadır Cend’in O uzlar’ın hakimiyetinde oldu undan, Samano ulları’nın uç valisi olmasını daha muhtemel görmektedir ( Kurulu Devri , s. 22). 18 Abu’l-Farac Tarihi, 3. bs., Çev. Ö.Rıza Do rul, Ankara, Türk Tarih Kurumu, 1999, s. 293. Kr . Mîrhând, Ravzatü’s-Safâ , C. IV, s. 236. Di er bazı detaylar için Turan, Selçuklular Tarihi , s. 66-68; Ahmet Ocak, Selçukluların Dini Siyaseti , stanbul, 2002, s. 34; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 355. Selçuk’un Müslümanolma kararını ve buna karar verirken hedefleri ile ilgili dikkat çekici de erlendirmeler için bkz. Köymen, Kurulu Devri , s. 21-22. 19 Abdülkerim Özaydın bunun için 985 yılını (“Türklerin slamiyeti Kabulü”, Türkler , Ankara; Yeni Türkiye Yayınları, 2002, C.IV, (ss. 239-262) s. 258), Faruk Sümer ise son Sâmânî hükümdarı Ebû brahim Mustansır’ın Selçuklular (O uzlar) ile kurdu u ittifaka i aretle 391/1001’den sonra oldu unu ( Ouzlar , s. 87, 90-1) kaydetmektedir. Detaylar için bkz. Abdülkerim Özaydın, “Selçuk Bey”, DA, C. XXXVI, s. 364-5. 20 Köymen, a.g.e. , s. 21-22; Kara, a.g.e. , s. 76; Kara, Büyük Selçuklular ve Mezhep Kavgaları , s. 168-9. Faruk Sümer’in verdi i bilgilere göre 393/1003 yılında Samanî hükümdarı Ebû brahim Mustansır, O uz Türkleri’nin yardımını almak için yanlarına gelmi , Yabgu Selçuk’un o lu srail Müslüman olmu ve Samanî hükümdarı ile akrabalık kurulmu tu. Sümer’e göre Ebû Saîd Abdülhay Gerdîzî’nin “Yabgu” ifadesinden ( Târîh-i Gerdîzî: Zeynü’l-Ahbâr, ne r. Abdülhay Habibî, Tahran, 1363, s. 383) Selçuk’un o lu srail oldu u anla ılmaktadır ( Ouzlar , s. 87, 90-1; kr . a.mlf, “O uzlar”, DA, C. XXXIII, [ss. 325-30], s. 327). 21 Ocak, Türkler, Türkiye ve slam , s. 42. 22 Ebû Müslim’in bu dönemdeki faaliyetleri için bkz. Hakkı Dursun Yıldız, “Ebû Müslim-i Horasânî”, DA, C. X, s. 197-99; Cem Zorlu, Abbasilere Yünelik Dinî ve Siyasî syanlar , Ankara, 2001, s. 38 vd.

26

îa’nın a ırı grupları arasında bazı benzerlikler olmakla birlikte, îa ile bu grupların ayrı de erlendirilmesi gerekti i” vurgulanmaktadır. 23 Bu hareketlere Türklerin katılımı da söz konusuydu. Öyle ki Mâverâünnehir’de Ebû Müslim’in intikamı için harekete geçen shak et-Türk’ün (ö. 140/757), Türk beldelerine (bilâdü’t-Türk) Ebû Müslim’in risâleti için davette bulunmak için girdi i için “et-Türk” lakabı verildi i kaydedilmektedir. shak, Hz. Ali neslinden, Yahya b. Zeyd’in soyundan oldu u iddia edilmektedir. Ancak o, Zeydiyye’nin görü lerini savunan biri de ildir. shak, Ebû Müslim’in Zerdü t tarafından gönderildi ini, Rey da larında bulundu unu, bir gün ortaya çıkaca ını iddia ediyordu. 24

Selçuklular bölgeye geldiklerinde Sâmânîlerin hakimiyetinin sonu yakla mı tı. Sâmânîler ordusunu ve halkının büyük bir kısmını Türkler olu turmaktaydı. Sâmânî ordusundaki Türkler Sünnîli i müdafaa ediyorlardı. 25 Sâmânîler döneminde, smâlilîler davet faaliyetinde bulunmu lar, 26 II. Nasr zamanında (914-943) Mâverâünnehir’de, özellikle Buhârâ ve çevresinde etkilerini artırmı dır. smâlilîler devlet kademelerine kadar sızmı lardır. II. Nasr’dan sonra ba a geçen I. Nuh (943- 954), Bâtınîlerin lideri konumundaki dâî Muhammed b. Ahmed en-Nesefî ile Sünnî âlimlere yaptırdı ı münazara sonrasında en-Nesefî’yi idam ettirmi ve bölgedeki Bâtınîlere yönelik takibat ba latmı tır. 27 en-Nesefî’den sonra ö rencisi olan Ebû Ya’kûb es-Sicistânî de Türkistan’da öldürülmü tür (393/1003 [?]). 28 Sâmânîler, îî etkilere kar ı, Sünnî ulemâya destek vermekteydi. Muhtemelen kom uları olan îî Büveyhîlerin güçlü bir ekilde ortaya çıkması da bunda etkili olmu tur. Sünnî

23 Sözmez Kutlu, Türklerin slamla ma Sürecinde Mürcie ve Tesirleri , 2. bs., Ankara, 2000, s. 157. 24 bnü’n-Nedîm, el-Fihrist , s. 408. Detaylar için bkz. Cem Zorlu, a.g.e., s. 143-47; Mehmet Azimli, Abbasiler Dönemi Babek syanı , Ankara, 2004, s. 65; B. S. Amoretti, “Sects And Heresies”, The Cambridge History of Iran 5: The Perıod From The Arab Invasıon To The Saljuqs , ed. R.N.Frye, Cambridge University, 1975, (ss. 481-519), s. 496. 25 Osman Turan, Türk Cihân Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, 2. bs., stanbul, 1978, s. 223. 26 Bölgede smâilî faaliyetleri hakkında genel bilgi için bkz. M.S. Stern, “Early Ismaili Missionaries in Nort-West Persia and in Khurasan Transoxania”, Bulletin of the School of Oriental and African Studies , C. XXIII, sayı: 1, London, 1960, s. 56-90. 27 Usta, Sâmânîler , s. 152-5, 158, 454-55. Kr . Stern, a.g.m. , s. 79; Farhad Daftary, A Short History of the Ismailis, Edinburgh, 1998, s. 43; Fatih M. eker, slamla ma Sürecinde Türklerin slam Tasavvuru, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı, 2010, s. 304. 28 es-Sicistânî hakkında öldürülme tarihi ile ilgili detaylar için bkz. Farhad Daftary, smaililer , Çev. Erdal Toprak, stanbul, 2005, s. 257-58; Avni lhan, “Ebû Yakub es-Sicistânî”, DA, C. X, s. 252- 53.

27

âlimlerden âfîîlere kar ı, özellikle Hanefîleri desteklemekteydi. 29

Sâmânîler, Hanefî mezhebine mensup olup,30 devlet i lerini Hanefî âlimlerin görü lerine göre halletmekteydiler. 31 Türklerin Müslümanolmaları, büyük oranda Sâmânîler eliyle olmu tur. Sâmânîlerin Sünnî olu ları, Türklerin arasında da Sünnili in yayılmasını sa lamı tır. 32 Selçukluların din adamı iste ini yerine getiren Sâmânî valisinin gönderece i âlimin de Hanefî olması muhtemeldir. Selçukluların, hem slamiyeti, hem de Hanefîlik mezhebini aynı anda kabul ettikleri anla ılmaktadır 33 . Selçuklular, “Samamo ulları Devleti’ne hakim mezhep olan ve orada Türkler tarafından kabul edilmi 34 bulunan Hanefi Mezhebi’nin çok koyu koruyucuları”35 olmu lardır.

Sâmânîler, “bölgede îî yayılmacılı ı önlemek için” Mâverâünnehirli ve Türk bilgini el-Hakîm es-Semerkandî’den (ö. 342/953) Ehl-i Sünnet’in temel ilkelerini yazmasını istediler. O, el-Mâturidî’nin yolunu takip ederek es-Sevâdü’l-Azam adını

29 Robert L. Canfield, “ ntrodustion the Turko-Persina Tradition”, Turko-Persina in Histrical Perspective, ed. Robert L. Canfield, Canbridge Universty Pres, 1991, (ss. 1-34), s. 9. 30 Usta, Sâmânîler , s. 453. 31 V.V. Barthold, Mo ol stilasına Kadar Türkistan , haz. Hakkı Dursun Yıldız, Ankara; Türk Tarih Kurumu, 1990, s. 250. 32 Bertold Spuler, “The Disintegration of the Caliphate in the East”, s. 147 (Türkçesi, s. 155). Kr . Bekir Biçer, Türklerin slamla ma Süreci , Ankara, 2007, s. 85. 33 Kara, Selçuklular’ın Dini Serüveni , s. 76; Seyfullah Kara, “Selçuklu Türkleri’nin Mezhepler Arası Barı ı Sa lamaya Yaptıkları Katkılar”, s. 383. kr . Yahya b. Hamza el-Vezne, Medînetu Merv ve’s-Selâcika hattâ Asri Sencer , Kahire : Mektebetü’s-Sekafeti’d-Diniyye, 2007/1428, s. 200. 34 Ouzlar’ın batı sınırında bulunan (Köymen, Kurulu Devri , s. 31) Bulgar Türkleri de Hanefî mezhebindendi. Bulgar padi ahı Ebû shak brahim b. Muhammed’in 415 (1024-5) yılında Nisabur ve Beyhak yakınlarındaki Sebzevâr ve Hüsrevcürd’de mescid yapılması için para gönderdi i kaydedilmektedir (Beyhakî, Târîh-i Beyhak , s. 53). Müslüman Bulgarlar ile ilgili di er bir kayıta göre Bulgarlar Hanefî mezhebindendi: Bulgar ( veya ) Türkerinden elli ki ilik bir grup 433 (1041-2) yılında hac için yolculukları sırasında Ba dad’a u ramı lardı. Ba larında Bulgarların ileri gelenlerinden biri de bulunuyordu. Ayrıca beraberinde Ya’lâ b. shâk el-Hârezmî isimli biri vardı ve bu ki iye “kâdî” diye hitap ediyorlardı. Kendilerinin Türk beldelerinnin en uç sınırlarından olduklarını, bölgelerinde slam’ın ortaya çıktı ı ve kendilerinin de Müslümanolduklarını söylüyorlardı. Ayrıca Ebû Hanife’nin mezhebine mensup olduklarını söylemi lerdi. bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XV, s. 279. ez-Zehebî de benzer ifadeleri kaydetmektedir. Ancak onun kaydına göre kâdînın ismi Ali b. shâk el-Hârezmî’dir ( Târîhu’l-slâm , C. XXIX, s. 321). Ayrıca bkz. bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C. IX, s. 502; Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân (345-447) , tahk. Canan Celil Muhammed el-Hemundî, Ba dad, 1990, s. 382. Bulgarlar’ın tarihi hakkında genel bilgi için bkz. Ahmet Ta aıl, “ dil Bulgar Hanlı ı”, DA, C. XXI, s. 472-4. 35 V.V. Barthold, Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler , yay. haz. K.Y. Kopraman ve smail Aka, Ankara; Türk Tarih Kurumu, 2006, s. 89. Selçuklular’ın Hanefî mezhebinden olmalarında Sâmânîler’in tesiri için bkz. Hüseyn Emîn, “ed-Devletü’s-Sâmâniyye”, Mecelletü’l- Müerrîhi’l- Arabî , Ba dâd, 1980, sayı: 15, s. 7-22.

28

verdi i kitabını yazdı. 36 Sâmânîler, Sünnî-Mâtüridî mezhebine göre dinî politikalarını te kil etmi lerdir. Bu mezhebin esas alınarak di er mezheplerle mücadele etmi lerdi. es-Sevâdü’l-Azam, Sâmânîlerin resmi akidesi kabul edilmi tir. 37 îî smâîlî olan Nâsır-ı Hüsrev’in de özellikle Horasan ve Mâverâünnehir âlimlerini tenkid etmesi dikkat çekmektedir. 38 Sâmânîlerin itikatta Maturidili i benimseleri gibi, onlara kom u co rafyada ve onların tesirinde Müslümanolan Selçuklular da Mâturidili e39 tâbi olmu lardı. 40

Bölgede Zeydiyye’nin varlııyla ilgili kaynaklarda bazı i aretler vardır. durum Karahanlılar ile de ili kilendirilmektedir. mam Zeyd’in o lu Yahya’nın Türkler arasında da tesirleri oldu u kaydedilmektedir. 41 Zeydîlerin 169/786’da isyanında Mekke ile Medine arasında Fahh denen yerde yapılan sava ta isyanın bastırılması sonrasında kaçan ve de iik bölgeleri dola an Yahya b. Abdullah, Türklerin hâkimiyetinde olan Mâverâünnehir’e bir müddet himaye görmü tür. 42 Ebû Dülef, 341 (952) yılından önce yazıldı ı43 anla ılan risalesinde kaydetti ine göre Bagraç (Bu raç) kabilesinin kudretli hükümdarları vardı. Bu hükümdarlar “Alevî olduklarını ve Yahya

36 Sönmez Kutlu, Alevilik-Bekta ilik Yazıları, 2. bs., Ankara, 2008, s. 149. 37 Sarıkaya, Anadolu Alevili inin Tarihî Arka Planı (XI-XIII. Asırlar) , s. 109; Mustafa Can, “Hakîm es-Semerkandî”, DA, C. XV, s. 193-194. 38 Bertels, Nâsir-i Husrev ve Ismailiyyan , s. 208. 39 Bu dönemde Mâturidî görü ler yaygın kabül görmekle birlikte, bu görü leri savunan âlimlerin mezhepleri için farklı nisbeler kullanılmaktaydı. Selçuklular döneminde, mâm Mâturidî’nin ismine ve görü lerine yer veren çok sayıda âlim vardı. Detaylar için bkz. Ahmet Ak, Selçuklular Döneminde Mâturîdîlik , Ankara, 2009, s. 96 vd., 102 vd. 40 Abdülmecid Ebü’l-Fütuh Bedevi, et-Târîhü’s-Siyâsî ve’l-Fikrî lil-Mezhebi’es-Sünnî fi’l- Me riki’l-slâmî mine’l-Karni’l-Hâmis el-Hicrî hattâ Sukûtu Ba dât , Cidde : Alemü’l- Ma’rife, 1983, s. 9, 122, 128; Shahab Ahmed de Selçuklular’ı Hanefi ve Mâturîdî diye nitelemektedir. Bkz. “Mapping the World of a Scholar in Sixth/twelfth Century Bukh ra: Regional Tradition in Medieval Islamic Scholarship as Reflected in a Bibliography”, Journal of the American Oriental Society , Vol. 120, No. 1. (Jan. - Mar., 2000), ss. 24-43, s. 42. Ahmet Ak, Samaniler’in Ehl-i Hadis’e görevler vermelerini örnek göstererek “uzun süre bölgede hakim olan Hanefî/Maturidîler’in yerini, IV/X. asırda önce Ashabu’l-Hadis anlayı ına yakın ki iler, daha sonra ise Hanefî-Mu’tezile anlayı ına yakın ki ilerin aldı ının söylenebilece ini” kaydetmektedir. Bölgedeki Hanefî ulema arasında rey taraftarları ve bundan uzakla an iki görü olu mu tu. Mâturidî’nin içinde bulundu u rey taraftarı olan Cüzcaniyye siyasetten uzak dururken, yâziyye denilen di er grup, Sâmânî devleti tarafından desteklenmi tir ( Büyük Türk Alimi ve Mâturidilik , stanbul, 2008, s. 31, 169). 41 Yörükan’a göre Yahya b. Zeyd’in döneminde Zeydiyye mezhebi bir müddet Türkler arasında yaygınlık kazanmı , ancak bir müddet sonra, Türklerde Zeydilik, daha çok yaygınla an Sünnili e yerini terk etmi tir ( Müslümanlıkta Dini Tefrika , s. 31. 42 Ebu’l-Abbas el-Hasenî, Kitâbu’l-Mesâbîh , ( Ahbâru Eimmeti’z-Zeydiyye fî Taberistân ve Deylemân ve Cîlân , Beyrut, 1987 içerisinde ss. 53-75) s.56-57; Amoretti, “Sects And Heresies”, s. 509. 43 Ebû Dülef Misar b. El-Mühelhil el-Hazrecî, er-Risâletu’l-Ûlâ li-Ebî Dülef , n r. Merizen Said Useyrî, Mekke, 1416/1996, (takdim), s. 17.

29

b. Zeyd’in neslinden geldiklerini” söylemekteydi. Ayrıca “onlara göre Zeyd Arapların hükümdarı, Ali b. Talib ise ilahıdır.” 44 een, Bu raç/Bagraç ( ) kabilesiyle Karahanlıların kastedildi ini kaydetmesine 45 kar ılık Sarıkaya’ya göre bu izahı kabullenmek mümkün görünmemektedir. 46 Selçukluların slamiyeti kabül ettikleri tarihlerde ili kiye girdikleri di er bir kom u devlet olan Karahanlıların Müslümanolmalarında da Hanefî olan Sâmânî yöneticilerinin etkisi söz konusudur.47 Karahanlıların yönetimindeki co rafyada Hanefî mezhebi oldukça yaygındı. Bu dönemde fukahanın yazdıkları, neredeyse tamamen Hanefi âlimlerin eserlerinden olu maktaydı. 48 Karahanlı yönetiminin de bölgede îî faaliyetlere kar ı duyarlı oldu u anla ılmaktadır. Mâverâünnehir’e gelen smailiyye’ye mensup bir grup, Fâtımî halifesi el-Mustansır adına davette bulunmaktaydı. Mezhebi çok sayıda ki i kabul etmi tir. Ancak bu durum bölge halkı tarafından ho kar ılanmamı tır. Karahanlı hükümdarı Bu ra Han, bunların faaliyetlerini ö rendi. Bu ra Han, 436/1044 yılında, smailiyye mezhebi mensuplarının bazılarına kendisinin de mezheblerine girmek istedi ini söylemi tir. Hepsi, sultanın huzurunda toplandı. Tamamının orada olduklarını anlayınca Bu ra Han, hepsini öldürtmü tür. Dier yerle im yerlerine de mektuplar gönderip oralardakilerin de öldürülmesini istemi tir.49 Selçukluların bu tarihlerde ili kiye girdikleri ve sonrasında topraklarının büyük bir bölümünü hakimiyetlerine aldıkları Gaznelilerin kurucusu Alptegin, Samanîlerin kölesiyken hâcipli e ve ordu komutanlı ına kadar yükselmi tir. Gaznelilerin asıl kurucusu sayılan Sebüktegin de köle olarak Sâmânîlerin memleketine gelince

44 Ebû Dülef, er-Risâletu’l-Ûlâ li-Ebî Dülef , s. 43-4; bn Fadlan, bn Fadlan Seyahatnamesi , terc.: Ramazan een, stanbul, 1975, (Ebû Dülef’in risalesinden) s. 85. Ayrıca bkz. Emel Esin, slamiyetten Önceki Türk Kültür Tarihi ve slama Giri , stanbul, 1978, s. 154; Yörükan, Anadolu’da Alevîler ve Tahtacılar , s. 413, 416; Biçer, Türklerin slamla ma Süreci , s. 69. 45 bn Fadlan, bn Fadlan Seyahatnamesi , terc.: Ramazan een, stanbul, 1975, [Ebû Dülef’in risalesinden] s. 85. een’in dipnotu. 46 Saffet Sarıkaya, Anadolu Alevili inin Tarihî Arka Planı (XI-XIII. Asırlar) , stanbul, 2003, s. 107, 126. dipnot. 47 Abdulkerim Özaydın, “Karahanlılar”, DA, C. XXIV, (ss. 404-12), s. 405; Ocak, Türkler, Türkiye ve slam , s. 33. 48 Bu konudaki detaylar için bkz. Yusuf Ziya Kavakcı, XI. ve XII. Asırlarda Karahanlılar Devrinde Mavara’ al-Nahr slam Hukukçuları, Erzurum, Atatürk Üniversitesi slami limler Fakültesi, 1976, s. 305. 49 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. IX, s. 524; Barthold, Türkistan , s. 325; Daftary, A Short History of the Ismailis, s. 102; Bertels, Nâsir-i Husrev ve Ismailiyyan , 134; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu’ der ran , s. 454.

30

Müslümanolmu tur.50 Gaznelirler de îa’ya kar ı bir tutum içerisindeydi. Fâtımî halifesi el-Hâkim tarafından davet göreviyle Gazneli Mahmud’a gönderilen et- ilhâd ile itham edilmi , âlimlerle münazara ettirildikten sonra idam ,( ﺕ ) Tâhertî edilmi tir (403/1012-13). Gazneli Mahmud, et-Tâhertî’nin akibetini, Abbâsî halifesine bildirmi tir (406/1015-6).51 Halife el-Kâdir Billah, 408 (1017) yılında Hanefî-Mutezlî fukahadan tevbe etmelerini istemi , Mu’tezile ve ia’nın (Rafd) görü leriyle ders ve münâzara yapılmasını yasaklamı tır. Sultan Mahmud da benzer ekilde harekete geçip Horasn ve di er bölgelerde Mu’tezile, îa (Râfıza), smâiliyye, Karmatiyye mensuplarını bazılarını astırmı , di erlerini hapsetmi veya sürgün etmi tir. Ayrıca minberlerde bu grupların lanetlenmesi emrini vermi tir. 52 Gazneliler adına 415/1025 yılında hacı grubunun ba ında bulunan Hasenek’e, îî Fâtımî yönetimi tarafından hil’at verilmi , çe itli hediyeler gönderilmi tir. Hasenek, hac dönü ünde Ba dad’a girmeden memleketine gitmi tir. Durumdan rahatsız olan Abbâsî halifesinin Gazne sultanı Mahmud ile yazı ması sonucu, Fâtımîler tarafından verilenler, Ba dad’a gönderilmi ve yakılmı tır.53 Sultan Mahmud tarafından, Rey ehri, 420/1029 yılında, Rüstem b. Ali ed-Deylemî’den (Mecdüddevle b. Fahriddevle b. Büveyh) alındı ında Bâtınî, Mu’tezilî ve ii (Revâfız) çok sayıda ki i öldürülmü veya sürgün edilmi tir. Mu’tezile, filozoflar ve îa’nın görü lerini ihtiva eden kitaplar yakılmı tır. Böylece bu bölgede Bâtıniyye’nin dâîleri, Mu’tezile ve îa’nın ileri gelenleri bırakılmamı tır.54 Sultan Mahmud, Abbâsî halifesine gönderdi i mektupta, bölgede bulunan, ba ta îa (Râfıza, Bâtıniyye) olmak üzere Mu’tezile ve di er grupların yok edildi ini anlatmı tır. 55 îî Büveyhîlerin Ba dad’ı ele geçirmelerine (334/946) ra men Sünnîlerin

50 Hanefi Palabıyık, Valilikten mparatorlu a Gazneliler, Ankara, 2002, s. 28, 32. 51 Gerdîzî, Zeynü’l-Ahbâr, s. 393; Abdulkerim es-Sem’ânî, el-Ensâb , Beyrut, 1988, C.I, s. 444; ez- Zehebî, Târîhu’l-slâm , C. XXIX, s. 71-72. De erlendirmeler ve detaylar için bkz. Andrei Evgenevi Bertels, Nâsir-i Husrev ve Ismailiyyan , Farsça’ya çev. Y. Aryanpûr, Tahran, 1346 (1967), s. 98; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu’ der ran , s. 451. 52 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XV, s. 125-26; Naseem Ahmad, Religion and Politics in Central Asia under the Saljuqs , s. 152. 53 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C. XV, s. 164, 171; bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. IX, s. 340, 401. Detaylar için bkz. Bertels, Nâsir-i Husrev ve Ismailiyyan , s. 108. 54 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XV, s. 194-6 kr . Gerdîzî, Zeynü’l-Ahbâr, s. 417-18; bnü’1-Esir, a.g.e. , C.IX, s. 371; Anonim, Mücmelü’t-Tevârîh ve’l-Kısas, tahkik: Melik e -uarâ Bahâr, Tahran, 1318 ., s. 403-4; Bertels, Nâsir-i Husrev ve Ismailiyyan , s. 111. 55 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C. XV, s. 194; ez-Zehebî, Târîhu’l-slâm , C. XXVIII, s. 266; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu’ der ran , s. 385, 411.

31

imam kabul ettikleri Abbâsî hilafetine son vermemelerinin en önemli sebeplerinden biri de Horasan ve ona biti ik olan Mâverâünnehir’de Sünnîli in egemenli i ve ba ta Sâmânîler olmak üzere do odaki Sünnî yönetimlerden gelecek olan dı faktörlerdi. 56 Selçuklular da bu bölgede Müslümanolmu , aynı zamanda Sünnî Abbâsî halifesinin imametini kabulle, dönemin Abbâsî-Fâtımî hilafet rekabetinde, dolaylı olarak îî kar ıtı bir konumda yer almı lardı. 57 Selçuklular, Gaznelilere kar ı Dandanakan sava ını kazandıktan sonra Abbâsî halifesine mektup gönderip ba lılıklarını bildirmi lerdi. 58 Nizamülk’ün kaydetti ine göre sultan Alparslan, Erdem isimli komutanının Hurdâbe isimli îî (Râfızî) birini, katip olarak hizmetinde çalı tırmasına kızmı , huzuruna getirtti i Hurdâbe’ye “sen Ba dad halifesi hak de ildir diyorsun” eklinde çıkı mı tır.59 Do uda önce Gaznelî, sonra Selçukluların güçlenmesiyle, îî Büveyhî yönetimindeki Ba dad’da bulunan Abbâsî halifeleri, kendilerini daha güçlü hissediyor ve Sünnîler lehine faaliyetlerde bulunabiliyorlardı. 60

Selçuklu tarihinin önemli kaynaklarımdam birini yazan Râvendî, Selçukluların Hanefî olduklarını kaydetmektedir. Aslında bu kayıtta yorumlanması ve de iik yönlerden tenkid edilmesi gereken hususlar da vardır. Önemli olmakla birlikle, bu tarafını bir tarafa bırakıp tespitiyle yetinilecektir. Râvendî’in yazdı ına göre mam-ı Azam Ebu Hanife, hacda iken Allah’a “mezhebim hak mezhep ise yardım et” diye dua etmi , Kabe’den bir ses “kılıç Türklerin elinde oldu u müddetçe, mezhebin zail olmasın” demi tir. Ravendî “Arabistan, Acemistan, Rum ve Rus diyarında kılıç Türklerin elindedir… Selçuk o ullarından gelen sultanlar Ebu Hanife ashabından âlimleri o kadar himaye etmi lerdir ki, onların sevgilerinin izleri genç, ihtiyar herkesin gönlünde yerle mi tir” demektedir. 61

Büyük Sellçuklular döneminde “Hanefî sözü ile Mu’tezile Mezhebi

56 Ahmet Güner, Büveyhîler’in iî-Sünnî Siyaseti , zmir, 1999, s. 37-41, 229. 57 Abdünnaim Muhammed Hasaneyn, ran ve’l-Irak fî’l-Asri’s-Selçukî, Beyrut, 1402/1982, s. 25. 58 Mektubun içeri i ve kaynaklardaki bu mektupla ilgili farklı kayıtlarla ilgili detaylar için bkz. Köymen, Kurulu Devri , s. 359-61. 59 Nizâmülmülk, Siyâsetnâme , çev. Köymen, s. 115 vd. (çev. Bayburtlugil, s. 184.). 60 Detaylar için bkz. Güner, a.g.e. , s. 245. 61 er-Râvendî, Râhatü’s-Sudûr , s. 17-8. Ayrıca bkz. C.E. Boswort, “The Political and Daynastic History of the Iranian Worl (A.D. 1000-1217)”, The Cambridge History of Iran 5: the Saljuq and Mongol , ed. John Andrew Boyle, Cambridge : Cambridge University, 1968. s. 15.

32

kasdedildi i” tespiti 62 tam olarak do ru kabul edilemeyecek bir genellemedir. Selçuklular döneminde ya ayan îî müellif Abdulcelil Kazvînî , farklı Hanefi gruplardan bahsetmektedir. Madelung’a göre, Abdulcelil Kazvînî “Ebu Hanife’nin sadece fıkhi görü ve uygulamalarına tâbi olan Kerrâmiyye, Mu’tezile ve Neccariyye’nin tersine, usûlu’d-dîn ve furûu’ -eri’ada bir sınırlamaya gitmeksizin, Ebû Hanife’nin görü lerine tâbi olan Hanefilerden bahsederken,63 Maturidili i kasdetmektedir”.64 Nitekim Ebu’l-Muîn en-Nesefî (ö. 508/1115), “bütün Horasan ve Mâverâünnehir diyarında, eski zamanlardan beri, usul ve furûda Ebû Hanife yolunda gidip, tizâl’den yüz çeviren imamlar” diyerek 65 bu gruba, benzer bir ifadeyle, iaret etmektedir. Selçukluların Hanefili i kabulü, aynı zamanda “Rafızîlik ve ’tizal’in umumile mesine engel oluyordu”.66 Selçuklu Sultanları, genel anlamda Sünnili i, özelde ise Hanefili i, Mu’tezilî akidelere kar ı korumu lardı .67

Kaynaklar Selçukluların Ehl-i Sünnet’e sevgi duyan ve kıymet veren bir kavim oldu una vurgu yapmaktadır. 68 Hamdullah Müstevfî, slam tarihindeki büyük hanedanları sayıp, her birinde bir dönem farklı bir mezhebin de kabul gördü üne iaret etmektedir. Müstevfî’nin ifadesiyle Selçuklulular bu ayıplardan uzaktı, Sünnî, pâk din ve güzel itikadlı, hayır sahibi ve yönettiklerine kar ı efkatli kimselerdi. 69 Selçukluların Dandanakan sava ından sonra toplanan kurultayın arkasından

62 Mikail Bayran, bir yerde “ço u zaman” kaydıyla, bazen de kayıt koymadan o dönemde Hanefî sözü ile Mu’tezile mezhebinin kasdedildi ini ifade etmektedir. Mikâil Bayram, “Dani mend Oulları’nın Dinî ve Millî Siyaseti”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Ara tırmaları Dergisi , Sayı: 18 (Güz 2005), Konya 2005, (ss. 131-147), s. 133 (dipnot), 141; Mikail Bayram, Dani mend Oulları Devleti’nin Bilimsel ve Kültürel Mirası , [Konya], 2009, s. 23 (11. dipnot) ﻥ ﻡ ﻡ ﻥ ﻡ ﻡ ) 63 ). Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 74, 492. Kazvînî’ye göre Ni abur’dan Özkent’te, Semarkand ve Türkistan beldelerinin sınırlarına kadar, Gazne ve Mâverâunnehr’in hepsi Hanefî’dir. Bunlar, Allah hakkında “tevhîd” ve “adl”i, peygamberlerin ismetini, amellere kar ılık verilmesini (vaîd prensibini kasdediyor olmalıdır) kabul etmekte, Ehl-i Beyt’e de er vermekte, sahabenin faziletini dile getimektedir. Harezm bölgesinde, fıkıhta Ebû Hanife’ye tabi Mu’teziler bulunmaktadır. Irak’ın ço unlu u da Hanefî’dir ( a.g.e. , s. 492-3). 64 Wilferd Madelung, “Mâturîdili in Yayılı ı ve Türkler”, ( Çev.: Muzaffer Tan), mam Maturidi ve Maturidilik , (yay. haz. Sönmez Kutlu), Ankara, 2003, s. 319. 65 Ebu’l-Mu’în en-Nesefî, Tabsiratü’Edille , thk: Hüseyin Atay, Ankara, Diyanet leri Ba kanlı ı, 2004, C.I, s. 468. 66 Fuat Köprülü, Türk Edebiyatında lk Mutasavvıflar , 4.bs. Ankara 1981, s.18-19. 67 Erdo an Mursel, “Maturidili in Anadolu’ya Geli i”, (Yayınlanmamı Yüksek Lisans Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel slam Bilimleri Anabilim Dalı, Ankara, 2006, s. 38. -bn Kesir, el-Bidâye ve’n-Nihaye , Beyrut, Dâru’l ( ﻥ ) 68 Kutübi’l-lmiyye, 1985, C.XII, s. 73. 69 Müstevfî, Târîh-i Guzîde, s. 426. kr . Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 390.

33

Abbâsî halifesine hitaben yazılan mektupla 70 tâbîiyyetlerini bildirmeleri de Selçukluların Sünnîli inin bir delili olarak de erlendirilmektedir. 71 Birçok ara tırmacı da Selçukluların Ehl-i Sünnet vel-Cemaat mezhebine mensup,72 Ehl-i Sünnet mezhebi üzere ve Hanefî olduklarına i aret etmektedir.73 Ouzlar Devleti, Cend ehrinden yıllık vergi (haraç) almaktaydı. Cend’de bulunan Selçuk, verginin alınmasına engel olmu ve O uz devletine kar ı mücâdeleye giri mi tir.74 Cend valisi ve halkı da Selçuk’a para ve asker yardımında bulunmu tur. 75 Kuvveti gittikçe artan Selçuk, kom u devletlerin kendi aralarındaki mücadelelerinde yardımı aranan bir güç haline gelmi tir. Sâmânî ler, Selçukluların yardımına ba vurmu tur. Selçuk, olu Arslan ( srâ’il) kumandasında gönderdi i kuvvetlerle, Mâverâünnehr’deki Sâmânî devletinin Karahanlılara kar ı galibiyetine katkı sa ladı.76 Bu sebeple Selçuklulara Buhârâ-Semerkand arasında ve Karahanlılara kar ı, Nur kasabası civarında, yeni topraklar verilmi tir. Bu hâdise 382/992 yılından önce olmalıdır. 77 Selçuklular, kı ın Buhara yakınlarındaki Nûr beldesinde, yazın

70 Mektubun içeri i ve kaynaklardaki bu mektupla ilgili farklı kayıtlarla ilgili detaylar için bkz. Köymen, Kurulu Devri , s. 359-61. 71 Süleyman Genç, "Tu rul Bey Zamanında Selçuklu Abbâsi li kileri", Türkler , Ankara; Yeni Türkiye Yayınları, 2002, C.IV, (ss. 639-658) s. 643; aynı müellif, “Fatımi-Abbasi-Selçuklu Münasebetleri ve Besasiri syanı”, (Yayınlanmamı Doktora), Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, slam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı, zmir 1995, s. 126-8. 72 Seyfullah Kara, Büyük Selçuklular ve Mezhep Kavgaları , s. 168; Hâlib b. Muhammed es-Sâidî, Cühûdü’l-Ulemâi ve’l-Vülât fi’l-Hifâzı ale’s-Sünne fi’l-Asri’s-Selcûkî, Medine, 1427, C. I, s. 70; Claude Cahen, Türkler Nasıl Müslüman Oldular, Çev. T. Andaç, N. U urlu, stanbul, 2008, s. 433; Jean-Paul Roux, Türklerin ve Mo olların Eski Dini, Çev. Aykut Kazancıgil, stanbul, 1994, s. 31; Tahir Harimi Bakcıo lu, Türk Tarihinde Mezhep Cereyanları, stanbul, 1940, s. 61; Süleyman Genç, "Tu rul Bey Zamanında Selçuklu Abbâsi li kileri", Türkler , Ankara; Yeni Türkiye Yayınları, 2002, C.IV, (ss. 639-658) s. 641 ve 12. dipnottaki kaynaklar; aynı müellif, “Fatımi-Abbasi-Selçuklu Münasebetleri ve Besasiri syanı”, (Yayınlanmamı Doktora Tezi), Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, slam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı, zmir 1995, s. 117. 73 Zebihullah Safa, Tarih-i Edebiyat der ran , C.II, s. 137, 140; Claude Cahen, Do uundan Osmanlı Devletinin Kurulu una Kadar slamiyet, çev. Esat Mermi Erendor, Ankara, 1990, s. 235, 238, 239; Ahmet Ocak, Selçukluların Dini Siyaseti , s. 45, 54, 63; Resul Caferiyan, Târîh-i Te eyyu’ der ran , s. 390, 471 (Arapçası, s. 201); Carter Vaughn Findley, The Turks in World History , Oxford : Oxford University Press, 2005, s. 69 (tüercümesi: Dünya Tarihinde Türkler , çev.: Ay en Anadol, stanbul; 2006, s. 88). 74 bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C. IX, s. 474; Köymen, Kurulu Devri , s. 23, 25-26; Turan, Selçuklular Tarihi , s. 668; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 356. 75 Mîrhând, Ravzatü’s-Safâ , C. IV, s. 237. 76 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 474. 77 Turan, Selçuklular Tarihi , s. 69, 73; Köymen, Kurulu Devri , s. 27, 34; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 356; Aydın Usta, amanizmden Müslümanlı a Türklerin slamla ma Serüveni (Sâmânîler Devleti 874-1005) , stanbul, 2007, s. 272, 336.

34

Semarkand yakınlarındaki So d’a oturuyorlardı. 78 Bu dönemde Sâmânîler ile Karahanlılar, Mâverâunnehr için mücâdele hâlindeydi. Samanîlerin hükümdarı II. Nuh’un ölümünden (387/997) sonra ülkede devamlı iç karı ıklıklar meydana gelmi tir. Karahanlı Nasr lig-Han’ın 389/999 yılında Buhara’yı zaptetmesiyle Sâmânî devleti fiilen yıkılmı , bu tarihten sonraki dönemde Sâmânî hanedan üyelerinin Selçuklulardan da yardım alarak gösterdikleri çabaları netice vermemi tir. Selçuk, Cend’de 100 ya larında oldu u hâlde ölmü tür.79 Selçuk’tan sonra o lu Arslan, ba a geçti. Selçuk’un di er o lu Mikail daha önce ölmü ve oulları Ça rı ve Tu rul karde ler dedeleri Selçuk tarafından yeti tirilmi tir.80 Sâmânî devleti ortadan kalkmı , Buhara-Semerkand bölgesi, Karahanlıların eline geçmi tir. Tu rul Bey, Karahanlı hanı tarafından tutuklanmı , Ça rı Bey, bir baskınla, Tu rul Bey’i kurtarmı ,81 bu geli meler aralarının açılmasına sebep olmu tur. Karahanlı lik Han Nasr’ın 403 (1012-3) yılında ölümünden sonra, yeni hanı tanımayıp, Buharâ’da ba ımsız hareket eden Karahanlı ailesinden Ali Tigin, Selçukluların ba ındaki Arslan Yabgu ile ittifak kurmu tur. Ancak Tu rul ve Ça rı Beyler, Ali Tigin ile zaman zaman çatı malara girmekteydi. 82 Karahanlı hükümdarı Yusuf Kadir Han (ö. 424/1032) ile Gazneli Mahmud’un (ö. 1030), Semerkand’daki görü meleri (415/1024) 83 sonrasında Sultan Mahmud, Selçukluların ba ındaki Arslan’ı bir ziyafet sırasında tutuklamı (416/1025) ve Hindistan’da Kâlincâr kalesine hapsetmi tir. Arslan yedi sene mahbus kaldı ı kalede öldü (422/1032). 84 Arslan’ın adamlarından büyük bir kısmı sultan Mahmûd’dan kaçarak Horasan’a geçmi ler, Rey, Hemedan, Azarbeycan, Diyarbekir, Musul gibi bölgelerde birçok olaya karı mı lardır.85 Arslan’ın tutuklanması üzerine, Selçuklu

78 er-Râvendî, Râhatü’s-Sudûr , s. 85. Kr . Hasaneyn, ran ve’l-Irak fî’l-Asri’s-Selçukî, s. 26. 79 Kafeso lu’na göre 1009’a do ru (“Selçuklular”, A, C.X, s. 357). Köymen “1007 yıllarında veya biraz sonra” kaydını dü üyor ( Kurulu Devri , s. 33). Sümer de “yakla ık 397’de (1007)” olarak tarihlendiriyor (“Selçuklular”, DA, C. XXXVI, s. 366). 80 Turan, Selçuklular Tarihi , s. 85; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 357. 81 bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C. IX, s. 475. 82 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 476-7; Turan, Selçuklular Tarihi , s. 88-89; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 357. 83 Gerdîzî, Zeynü’l-Ahbâr, s. 406. 84 el-Hüseynî, Ahbâr , (Lugal), s. 3; Hamdullah Müstevfî, Târîh-i Guzîde, tahkik: Abdülhüseyn Nevâyi, Tahran, 1364, s. 427; Turan, a.g.e. , s. 90-92; Kafeso lu, a.g.mad. , A, C.X, s. 357-8. 85 bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C. IX, s. 377 vd. Bu O uzlar, 435/1044 yılında Musul’u ele geçirdiklerinde

35

hanedanının yönetiminde Mikail’in o ulları Ça rı ve Tu rul Bey öne geçmi tir.86 Tu rul Bey saldırılardan korunmu sahralara çekilirken, aabeyi Ça rı Bey, üç bin ki ilik bir kuvvetle Horasan ve Azerbaycan’dan geçip, 1018 (408-9) yılında Van gölü civarına gelmi , bölgedeki Ermeni, Gürcü ve addâdilerin ordularıyla sava lar yapmı tır. Ça rı Bey buralarda bir müddet kaldıktan sonra, Mâverâünnehr’e, Tu rul Bey’in yanına döndü. Selçuklu kuvvetlerinin Horasan’dan geli ve dönü üne Gazneli kuvvetleri engel olamamı tır.87 Gazneliler sultanı Mahmud’un ölümünden (421/1030) sonra, yerine olu Mesûd tahta geçmi tir. Sultan tarafından Hârizm’in yönetimine getirilen Harun 425/1034 yılından itibaren ba ımsızlık mücadelesine giri ti. Buhara’daki Ali Tigin ve Harezm’deki Harun, Selçuklular ile iyi ili kiler kurma ihtiyacındaydı. 88 Selçuklular, eskiden beri aralarında dü manlı ın hüküm sürdü ü Cend hâkimi âh-Melik 89 tarafından baskına u ramı , büyük zayiat vermi lerdi. 90 Selçuklular, 426/1035 yılında Ceyhun ırma ını geçip Horasan’a ve dolayısıyla Gazneli topraklarına girmi lerdi. 91 Selçuklular böylece çok çetin mücadeleler ile geçen yakla ık yetmi yıl içinde Cend’e, Mâverâunnehr’e, Harizm’e ve son olarak da Horasan’a göçerek yurt de itiriyorlardı. 92 Selçuklular Nasâ’ya geldiklerinde, Gaznelilere mektup yazarak, burada kendilerine yurt verilmesini isteyip, buna kar ılık askerlik hizmetinde bulunmayı teklif etmi lerdi. Gazneliler buna, Selçukluların üzerlerine asker göndererek cevap vermi ler ancak Nasâ’da yapılan sava ta Selçuklular tarafından ma lûbiyete uratılmı lardı (426/1035 Haziran). Zaferden sonra iki taraf arasında elçiler gelip

hutbeyi halife ve Tu rul Bey adına okuyorlardı ( el el-Kâmil , C. IX, s. 389). 86 Köymen, Kurulu Devri , s. 115 vd. ; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 358. 87 Köymen, a.g.e. , s. 104 vd.; Turan, Selçuklular Tarihi , s. 89; M. H. Yinanç, Türkiye Tarihi Selçuklular Devri I: Anadolu’nun Fethi , stanbul, 1944, s. 35; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 358. Hıristiyanlar kaynaklar, bu sırada yapılan sava ları Tanrı’nın cezalandırması olarak de erlendirmektedir. Urfalı Mateos Vekayi-Nâmesi (952 - 1136) ve Papaz Grigor’un Zeyli (1136 - 1162), Türkçe’ye çeviren Hrand D. Andreasyon (notlar Edouard Dulaurer, Mükrimin Halil Yinanç), Ankara, Türk Tarih Kurumu, 1987, s. 48. 88 Turan, a.g.e. , s. 93; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 359. 89 ah-Melik muhtemelen son O uz yabgusu Ali Han’ın o ludur. Abdülkerim Özaydın, “Cend”, DA, C. VII, s. 359-60. 90 bnu’l-Esîr, Harzem ah Harun’un kendisine güvenmi olan Selçuklular’a hainlik ederek 426 yılında ah Melik’i, kendi askerleriyle birlikte Selçuklular üzerine sevketti ini kaydetmektedir ( el- Kâmil , C. IX, s. 477). 91 Köymen, Kurulu Devri , s. 197; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 360. 92 Turan, Selçuklular Tarihi, s. 94.

36

gitmi ve Gazneli devleti tarafından Selçuklulara bazı yerlerin yönetimleri bırakılarak, hil’at, men ur ve sancak gönderilmi ti (426/1035). 93 Fakat Selçukluların bununla yetinmemeleri üzerine Sultan Mesûd, tekrar büyük bir ordu topladı. Serahs yakınlarındaki sava ta (429/1038) Gazneliler tekrar hezimete u radı. 94 Merv’de hutbe Ça rı Bey adına melikü’l-mülûk ünvanıyla, Nîsâbûr’da ise Tu rul Bey adına es- Sultânü’l-Muazzam ünvanıyla okunmaya ba lamı tır.95 Yenilgiyi haber alan Sultan Mesûd, harekete geçmi , Selçuklularla girdi i sava larda ba arılar da kazanmı tı. Ancak Selçuklular uzun süreli bir yıpratma takti i uyguluyor, kuyuları bozuyor, arkalarından gelen Gazneli ordusunu susuz bırakıyor ve baskınlarla maneviyatlarını sarsıyorlardı. Nihayet Selçuklular Merv yakınındaki Dandânakân’daki sava ta Gazneli ordusunu hezimete u ratmı lardı (431 /Mayıs 1040). 96 Sultan Mesûd kaçmı , ancak Gazne’de de siyasi geli meler aleyhine olmu ve ve sonunda öldürülmüstür. 97

B - BÜYÜK SELÇUKLU SULTANLARININ A VE D ER MEZHEBLERE KAR I TUTUMLARI Selçuklu sultanlarının mezhepleri hakkında kaynaklar daha çok, Sünnî ve Hanefî ifadelerini kullanmaktadır. Sünnî-Hanefî ifadesini, Ehl-i Sünnet’in Mâturidî kolu olarak anlamak mümkündür. 98 . Madelung, Selçuklular için “saldırgan Hanefilik” ve “afiî nefreti, Eari dü manlı ından” söz etmektedir. Ona göre hükümdarların saldırgan Hanefili i, afili e nefretleri, E’arili e açık dü manlıkları ve buna kar ı olu an kuvvetli afii tepkisi, Selçuklular dönemindeki dini durumu belirleyen temel faktördür. Selçuklu dönemi ço unlukla zannedildi i gibi, iilik

93 el-Hüseynî, Ahbâr , (Lugal), s. 4; bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C. IX, s. 478. Detaylar için bkz. Köymen, Kurulu Devri , s.197 vd.; Turan, Selçuklular Tarihi , s. 94-95; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 361. 94 Detaylar için bkz. Köymen, a.g.e. , s. 228-53. 95 bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C. IX, s. 480, 481; Köymen, Kurulu Devri , s. 264, 277. Ayrıca bkz. Ebû’l- Fazl Muhammed b. Hüseyn Beyhakî (ö. 470/1077), Târîh-i Beyhakî, ne r. Kâsım Ganiy ve Ali Ekber Feyyaz, y.y., 1370, s. 553 (Arapçası: Târîhu’l-Beyhakî, Çev. Yahya el-Ha ab ve Sâdık Ne et, Beyrut, 1982, s. 603). 96 Gerdîzî, Zeynü’l-Ahbâr, s. 436; bnü’l-Azimi, Azimi Tarihi : Selçuklularla lgili Bölümler: h.430- 538, yay. haz. Ali Sevim, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1988, s. 3-4.; el-Hüseynî, Ahbâr , (Lugal), s. 8-10; Bündârî, Zübdetü’n-Nusra ve Nuhbetü’l-Usra (Irak ve Horasan Selçukluları Tarihi) , Çev. Kıvameddin Burslan, stanbul, Türk Tarih Kurumu, 1999, s. 5; Turan, Selçuklular Tarihi , s. 103-6; Köymen, Kurulu Devri , s. 336-339. 97 bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C. IX, s. 484 vd. 98 Ahmet Ak, Selçuklular Döneminde Mâturîdîlik, s. 113.

37

tehdidi kar ısında Sünni dayanı manın geli ti i bir dönem de ildi. Aksine, Selçukluların resmi mezhep olarak Hanefili i kurumsalla tırma çabaları, Sünnî ekoller arasında kurulmu olan dengenin bozulmasına ve aralarındaki, özellikle de Hanefilerle afiîler arasındaki mezhep dü manlı ının doru a ula masına yol açmı tır. 99

Yahya ibn Hamza el-Vezne, Tu rul Bey zamanın uygulanan E arilere kar ı tutumun 100 Alparslan ile son buldu unu, Alparslan ve ondan sonra Selçuklu sultanlarının E arî akideyi benimsediklerini iddia etmektedir. 101 Sönmez Kutlu, Selçuklular döneminde Hanefî Mu’tezilîlere ve smailî/Batınili e kar ı bir cephe olu turmak amacıyla E ’arili in resmî bir mezhep olarak benimsendi ini 102 ve Nizamiye Medreselerinin kuruldu unu kaydetmektedir. Buna kar ılık “Türkler arasında bu medreselerin etkisinin sanıldı ı kadar güçlü olmadı ı anla ılmaktadır. Çünkü bu Nizamiye Medreselerinin yanı sıra Hanefî-Mâtürîdîlerin kendi medreselerinde Hanefî-Mâtürîdî kültür okutulmaya devam etmi tir. Selçuklular dönemi Mâtürîdî’nin görü lerini savunan âlimlerin yeti mesi bakımından en verimli bir dönem oldu ve Hanefî-Mâtürîdî çizgide hem fıkıh hem de kelam sahasında son derece önemli eserler yazıldı. Selçuklularla Osmanlılar döneminde Türk denilince Mâtürîdî ve Hanefî olarak anla ılıyordu.”103

Franz Babinger, Nizâmülmülk’ün Siyâsetnâme ’sinin üpheye yer bırakmayacak bir ekilde ran Selçukluları’nın îî olduklarını gösterdi ini belirtti i gibi, Türkiye Selçukluları’nın da îî oldu u tezini ortaya atmı tır. Cluade Cahen,104

99 Madelung, “Mâturîdili in Yayılı ı ve Türkler”, s. 324-5, 332; kr . Ferhat Koca, “Selçukluların slâm Hukuk Mezheplerine Bakı ı”, I. Uluslar Arası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Kongresi, (11-13 Ekim 2000, Konya Selçuk Üniversitesi), C.II, Konya 2001, s. 29-52.; Ahmet Ocak, Selçukluların Dini Siyaseti , s. 64. 100 Detaylarına ileride de inilecektir. 101 Yahya b. Hamza el-Vezne, Medînetu Merv ve’s-Selâcika hattâ Asri Sencer , Kahire : Mektebetü’s-Sekafeti’d-Diniyye, 2007/1428, s. 201. 102 Kr . George Makdisi, “Muslim Institutions of Learning in Eleventh-Century Baghdad”, Bulletin of the School of Oriental and African Studies , University of London, Vol. 24, No. 1, 1961, (ss. 1-56), s. 3 (Ebû Hanife’nin türbesi yanına yapılan medrese için de yapılan benzer de erlendirmeler için bkz. s. 19 vd. ve ayrıca s. 47.; Naseem Ahmad, Religion and Politics in Central Asia under the Saljuqs , s. 156. 103 Sönmez Kutlu, “Bilinmeyen Yönleriyle Türk Bilgini: mâm Mâturîdî”, Dinî Ara tırmalar , Cilt:5, Sayı: 15, Ankara, 2003, s. 26, 27. 104 Claude Cahen’in Selçuklular’ı Sünnî olarak niteledi i kayıtları için bkz. Do uundan Osmanlı Devletinin Kurulu una Kadar slamiyet, s. 234 vd.

38

Babinger’in savundu u Türkiye Selçukluları’nın îî oldu u tezini, Köprülü gibi,105 kesinlikle reddetmi tir.106 Nizamülk’ün Siyâsetname ’sinde, iddia edilenin aksine, devletin îa’ya kar ı dikkatli tutumunun örnekleri verilmektedir. Bunun örneklerine yeri geldikçe de inilecektir.

Anadolu Selçuklu sultanı I. Süleyman ah (1077-1086), vezir Nizâmülmülk’ün de tavsiyesiyle Melik ah zamanında Anadolu’ya gönderilmi tir. 107 Süleyman ah, 475/1082’de Tarsus’u fethedince Trablus kadısı bn Ammâr’dan Tarsus’a kadı ve hatip istemi tir.108 Muhsin el-Emîn’e göre bu dönemde Trablus am halkı snâa eriyye mezhebindendi. Burayı yönetmekte olan Ammaro ulları’nın kurucusu Emînüddevle îîydi. Ancak snâa eriyye mi, yoksa smailiyye mezhebine mensup oldu u bilinmemektedir. 109 Farklı ara tırmacıların bu hanedanın mezhebi hakkında farklı kanaatleri vardır. 110 Yinanç’a göre Trablus am emiri, Batınî iilerin ba ları ve halifeleri olan Fâtımîlere ba lı ve tıpkı onlar gibi Bâtınî bir îîdir. stenilen kadı da tabii ki müfrit îî mezhebinden bir kadıdır. Bu durum, Süleyman ah’ın Abbâsî hilafeti ve dolayısıyla onu temsil eden Büyük Selçuklu sultanı Melik ah’a tâbili ine son vermesi olarak anla ılabilecektir. Ancak Süleyman ah’ın Antakya’yı fethetti inde (477/1085), bu fethi Melik ah’a bildirmisi ve kendisini ona ba lı sayması, henüz istiklalini ilan etmedi ini göstermektedir. Bununla birlikte bir takım siyasî ve iktisadî kaygılarla, aynı zamanda Fâtımîler ve onlara ba lı emirlerle dostça ili kiler kurma ihtiyacı duymu olmalıdır. Nitekim Anadolu Selçuklu sultanlarının Fâtımîler ile ili kileri her zaman dostane olmu tur. 111

105 M. Fuad Köprülü, Anadolu’da slamiyet, Yay. Haz. Metin Ergun, Ankara, 2005, s. 20 vd. 106 Ahmet Ya ar Ocak, “Alevilik Tarihinin Temel Bir Proplemi: Alevilik ve Nizari smailili i” Uluslararası Bekta ilik ve Alevilik Sempozyumu , Isparta, 2005, s. 26-33. 107 Re idüddin Fazlullah, Câmiu’t-Tevârîh: Zikr-i Târih-i Âl-i Selçuk, C. II-IV , yay. Ahmed Ate , Ankara, Türk Tarih Kurumu, 1960, s. 39. 108 Sıbt, bnü’l-Cevzî, Mir’âtü’z-Zemân fî Târîhi’l-Ayân , (448-480/1056-1086), yay. Ali Sevim, (Belgeler, Türk Tarih Belgeleri Dergisi , C. XIV, Sayı: 18, 1989-1992, Ankara, 1992, ss. 1-260), s. 234; Ahmed b. Mahmud, Selçuk-Nâme , haz. Erdo an Merçil, stanbul, 1977, C. I, s. 142; Yinanç, Selçuklular Devri, s. 116; Turan, Selçuklular Tarihi , s. 284; Aynı müellif, Selçuklular Zamanında Türkiye , 7. bs., stanbul : Bo aziçi Yayınları, 2002, s. 69; Ali Sevim, Erdo an Merçil, Selçuklu Devletleri Tarihi: Siyaset, Te kilat Ve Kültür , Ankara : Türk Tarih Kurumu, 1995, s. 424; Abdulkerim Özaydın, “Ammâro ulları”, DA, C.III, s. 76-7. 109 Muhsin el-Emin, ‘Ayânü’ -îa, Beyrut, 1403/1983, C. V, s. 218. 110 Ammâro ulları hakkında ileride, ayrı ba lık altında bilgi verilecektir. 111 Yinanç, Selçuklular Devri, s. 116-17 (2. dipnot), 122-24. Kr . Sarıkaya, Anadolu Alevili inin Tarihî Arka Planı (XI-XIII. Asırlar) , s. 133-35.

39

bnü’l-Esir, Anadolu Selçuklularının atası Kutalmı ’ın ’n-nücûmu bildi ini ve onun neslinin de bu ilimleri ö renmeye devam ettiklerini kaydetmektedir. Onlar bu ilimlerle me gul olanları himaye etmi ler ve bnü’l-Esîr’e göre bu tutumlarıyla dinlerine zarar vermi lerdir. 112 bnü’l-Esîr’in bu kayıtlarından hareketle Kutalmı ’ın Mu’tezile mezhebine mensup oldu u sonucuna varmak, kayna ın ifadesi olmayıp ancak bir yorumdan ibarettir. Süleyman ah’ın Mısır’daki iî Fâtımîlerle siyasî ve dinî ili kiler içine girmesi, iîleri dinî bakımdan kendisine daha yakın bulması ile ilgili 113 olmayıp, siyasi oldu u anla ılmaktadır. Bununla ilgili “ îî inanç sistemi Mu’tezile mezhebine daha yakın ve uyumlu” oldu u114 iddiasının da kabulü mümkün de ildir. Fâtımîlerin temsil etti i îî kolu olan smâiliyye nezdinde aklın dinî meselelerde hakem kılınması söz konusu olmadı ı115 gerçe i, bu yakınlık ve uyumu tartı malı haline getirmektedir.

Süleyman ah’ın Fâtımîler ile bu ili kisi, onun Büyük Selçuklulara kar ı mücadelesi ve siyaseti ile ilgilidir. Nitekim Abbasi halifesinin Süleyman ah’a men ur ve hil’at göndermek suretiyle onun saltanatını tasdik ve ilan etmesi ve Melik ah’ın bir müddet bu duruma ses çıkarmaması ile Süleyman ah’ın iili i bir silah olarak kullanmasına lüzum kalmamı ve Sünnilik muhafaza edilmi tir. 116

Di er bir Anadolu Selçuklu sultanı, II. Süleyman ah (1196-1204), felsefecilerin görü lerini benimsedi i için halk arasında onun itikadının bozuk oldu u söylenmekteydi. Sultanın huzurunda yapılan bir münazara sonrasında, zındık diye nitelenen ki i, bir fakîh tarafından fiili saldırıya u ramı , tokatlanmı tı. Oradakiler, sultana niçin bu durumda suskun kaldı ını sorduklarında, “konu saydım, hepimizi öldürürlerdi” cevabını vermi tir.117 Sultan, ahabüddin Sühreverdî’nin

ﻡ ﻡ ﻥ ﻡ ﻡ ) 112 ) bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C. X, s. 37. 113 Mikail Bayram, bnü’l-Esîr’in bu kayıtlarından hareketle Kutalmı ’ın Mu’tezile mezhebine mensup oldu u sonucuna varmaktadır. Bayram’a göre Kutalmı ’ın o lu Süleyman ah’ın Mısır’daki iî Fâtımîlerle siyasî ve dinî ili kiler içine girmesi, iîleri dinî bakımdan kendisine daha yakın bulması ile de ilgili olmalıdır. “Dani mend O ulları’nın Dinî ve Millî Siyaseti”, s. 135, 136. 114 Mikâil Bayram, Türkiye Selçukluları Üzerine Ara tırmalar , Konya, 2003, s. 62. 115 Mustafa Öztürk, Kur’an ve A ırı Yorum: Tefsirde Bâtınilik ve Bâtınî Te’vîl Gelenei, Ankara, 2003, s. 283. 116 Turan, Selçuklular Tarih , s. 284. .bnü’1-Esir, el-Kâmil , C ( ﻥ ﻥ ﺱ) 117 XII, s. 196. Yörükan da Lari’nin Kılıç Arslan’ın o ullarından “Rüknüddin’in Bâtınilere taraftar oldu unu” söyledi ini kaydetmektedir. Yörükan’a göre “ ktidar mevkiine gelmi olan Selçuk

40

görü leriyle ilgilenmekteydi. 118

bn Bibi, Alaaddin Keykubad’ın (1220-1237) Ebu Hanife’nin mezhebinden oldu unu, onun usûl ve furû görü lerine göre davrandı ını kaydetmi tir. Bununla birlikte sultan, sabah namazlarını âfiî mezhebine göre kılmaktaydı. 119 Alaaddin Keykubad’ın Alamut’a vergi vermekteyken, Suriye bölgesi smailileri lideri Mecdülmülk’e vermeye ba ladı ı kaydedilmektedir (624/1226-27). 120 Bu kayıt, Selçukluların bu döneminin parlaklı ı ve Alamut yönetimine vergi vermek eklinde bir ilikinin bilinmedi i gerekçesiyle tenkid edilmektedir. 121

Anadolu Selçukluları dönemiyle ilgili bilgileri daha fazla detaylandırmak 122 konumuzu a acaktır. Ocak’ın tespitine göre, gerçekte bu devirde Anadolu’da kısmî bazı tesirlerin dı ında ne smâiliyye, ne de mâmiyye iili i’nin yayıldı ına dair elimizde ikna edici kanıt mevcut de ildir. Nitekim sonraki yüzyıllarda bile Anadolu’da do rudan do ruya bu iki kola mensup îî zümreler hiçbir zaman mevcut olmamı tır. 123

Büyük Selçuklular döneminde îa ile ilgili olarak ise, günümüz iî yazarlarından Resul Caferiyan’ın kaydetti ine göre Selçuklular döneminde mâmiyye îası geli meye ve yayılmaya devam etmi tir. Bu durumun destekçileri, Selçuklu yönetiminin idari bünyesindedir. Selçuklular öncesinde iî Büveyhi yönetimi, yüzyıl kadar süren hükümranlı ı döneminde, îa neslini idari mevkiler için eitmi tir. Ba langıçta Selçuklular bunlara kar ı taassub göstermi , ancak toplum ve

oullarından Batınilerle i birli i etmi olanların bulundu u iddia edilemez” ( Müslümanlıkta Dini Tefrika , s. 143-44 vd 3. dipnot). 118 bn Bibi, el-Evamirü’l-Ala’iyye , C. I, s. 44. 119 bn Bibi, el-Evamirü’l-Ala’iyye , haz. Mürsel Öztürk, Ankara, Kültür Bakanlı ı, 1996, C. I, s. 245. 120 Ebu’l-Fezâil el-Hamevî, et-Tarihu’l-Mansûrî , tahk. Ebu’l-’Îd Dûdû, Dima k, 1401/1981, s. 145 (Bu eser, 589-631/1193-1234 yılları aralı ını kapsamaktadır. Mukaddime, s. 6). kr . Nasseh Ahmad Mirza, Syrian Ismailism, Surrey : Curzon Press, 1997, s. 51, 123 (26. dipnot).; Lewis, Ha iiler , s. 170-171. 121 Ali Aktan, zzeddin Keykavus’un Antalya’nın alınmasıyla dönemin Alamut lideri Celalüddin’e gönderdi i fetihnamedeki ifadelere de atıf yaparak “bu ilginç rivayeti üphe ile kar ılamaktadır” (B. Lewis, Ha iiler, Çev. Ali Aktan, stanbul, 1995, s. 102). Seyfullah Kara, Aktan’ın açıklamasına i aretle, Lewis’in ifadelerini tenkid etmekte ve sultanın “I. zzeddin Keykavus” oldu u tahminiyle, onun dönemiyle ilgili yorumda bulunmaktadır (“Türkiye Selçukluları Döneminde Anadolu’da iilik Sorunu”, s. 166). Sarıkaya ise “rivayetin asılsızlıı”ndan söz etmektedir ( Anadolu Alevili inin Tarihî Arka Planı [XI-XIII. Asırlar] , s. 135-36). 122 Konunun detayları için bkz. Seyfullah Kara, a.g.m. , s. 155-181. 123 Ahmet Ya ar Ocak, “Türkiye Selçukluları ve slam (Genel Bir Bakı )”, Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi Uygarlı ı, Ankara, Kültür Bakanlı ı Yayınları, 2006, s. 452.

41

yönetimin bu yeti mi kadroya ihtiyacı devam etmekteydi. Selçuklu yönetimindeki el-Kummî, et-Tefre î, el-Ferâhâmî, el-Âvî, el-Kâ î gibi îî ehirlerine nisbetli lakaplar, onların devlet idaaresinin çe itli kademelerindeki yaygınlıklarına i arettir. Bu yayılmada takiyye zırhı kullanılmaktadır. Prensip farklılı ından dolayı mâmiyye’nin Zeydiyye’ye kıyasla bu hususta daha önde oldukları görülmektedir. mâmiyye, Selçukluların devamlı mücadele halinde oldu u smailiye’den, kendilerini olabildi ince ayırmaya çalı mı , smâiliyye ile ilmi münazaralar yapmı , ve onlara kar ı reddiyeler yazmı tır. Caferiyan’a göre îa, Selçuklu döneminin ba ında bazı baskılara maruz kalmı tır, ancak gün geçtikçe bu baskılar hafiflemi tir. 124

1 - Tu rul Bey Dönemi (431-455 / 1040-1063) Dandanakan zaferinden sonra Tu rul Bey Selçuklu devletinin sultanı ilân edildi. Merv’de yapılan toplantıda önemli kararlar alınmı tır. Selçuklu elçisi Ebû shâk el-Fukkâî ile Ba dad’a bir mektup gönderilip halifeye son durum anlatılmı ve sadâkat beldirilmi tir.125 Tu rul Bey, 433/1042-43 yılında Cürcan’ı almı , bir sonraki yıl Harizm kontrol altına alınmı tır. Büveyhî hükümdarı Ebû Kâlîcâr ile 439 (1047-8) yılında barı anla ması yapan Tu rul Bey, onun kızıyla evlenmi , Ça rı Bey’in kızı da Büveyhi hükümdarının o lu Ebû Mansur ile evlenmi tir.126 Ça rı Bey’in do udaki fetihleri sürerken 1047 yılında Bizanslılar tarafından Tu rul Bey’in amcası Musa Yabgu’nun olu Hasan ehid edilmi , bir yıl sonra Tu rul Bey’in karde i brahim Yınal komutasında Selçuklular, Pasinler’de Bizanslıları ma lup etmi tir. Tu rul Bey, 446/1054 yılında Azerbeycan bölgesini yönetenleri kendisine tâbi kılmı , Bizans topraklarına gelerek Malazgird’i ku atmı , ancak kı ın bastırmasıyla geri dönmü tür.127 Büveyhîlerin komutanı Besâsirî’nin Abbâsî halifesi aleyhine tavırlarının da etkisiyle, hâlife el-Kâim Biemrillah, Tu rul Bey’i Badad’a davet etmi tir. Tu rul Bey’in Ba dad’a yakla masıyla, Besâsîrî, Ba dad’dan kuzeye do ru çekilmi tir. 128

124 Resul Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 471 (Arapçası, s. 201). 125 Köymen, Kurulu Devri , s. 359-63; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 362. 126 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 536; Mehmet Altay Köymen, Tu rul Bey , Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlı ı, 1986 s. 35. 127 Faruk Sümer, “Selçuklular”, DA, C. XXXVI, s. 369. 128 Besâsirî hadisesi ve onun Tu rul Bey’in isyan eden karde i brahim Yınal, bölgedeki îî emirler

42

Büveyhî hükümdarı el-Malikürrahim, Tu rul Bey’e itaatini bildirdi. Halife hutbenin Tu rul Bey adına okunmasını emretti. Tu rul Bey’in Ba dad’a giri inden (Ramazan 447/Aralık 1055) sonraki gün ehirde çıkan çatı malar neticesinde, Tu rul Bey tarafından, el-Malikürrahim ve adamlarının yakalanması ve hapsedilmesiyle, iî Büveyhî devleti sona erdi. Ça rı Bey’in kızı Hatice Arslan Hatun’un el-Kâim bi- Emrillah ile evlenmesiyle hilâfet ailesi ile Selçuklu hanedanı arasında akrabalık kuruldu. 129 Halifeye maa tahsis edilerek, Ba dad’ın yönetimi de ele alınmı tır.130 Tu rul Bey’in siyasi i ler ile me guliyeti kendi elinde tutması bazı ara tırmacılar tarafından din i leri ile devlet i lerinin birbirinden ayrılması olarak yorumlanmı tır. 131 Büveyhîler dönemi komutanlarından Besâsîrî’ye kar ı, Kutalmı emrinde gönderilen Selçuklu kuvvetliri Sincar’da yenilmi (448/1057), Sincar halkı, Türklere aır i kenceler etmi tir. Bunun üzerine Tu rul Bey sefere çıkmı , Besâsîrî Suriye’ye kaçmı tı. Selçuklular, Sincâr ve Cizre’yi ele geçirmi , Sincar halkı daha önce Selçuklulara yaptıklarına kar ılık cezalandırılmı tır. Tu rul Bey, Musul ve Sincâr’ın yönetimini brahim Yinal’a bırakarak, Ba dad’a döndü.132 Tu rul Bey, halîfe el-Kâim Biemmrillah tarafından hilâfet sarayına davet edilmi , sancaklar, hil’atler verdi i Tu rul Bey’e kılıç ku atarak, onu “garbın ve arkın hükümdarı” ilân etmi (zilkade 449/1058) ve ona “Ebû Tâlib” künyesi ile “Ruknü’d-dünyâ ve’d-din” lakabı ve “Yemînü Emüri’l-müminin” unvanını vermi tir. 133 Tu rul Bey, isyan eden karde i brahim Yinal’in isyanını bastırılmı ve onu affetmi ti (441/1049-50). 134 Tu rul Bey, Fâtımîler ile de irtibata geçerek, tekrar isyan eden brahim Yinal ile u ra tı ı dönemde,135 harekete geçen el-Besâsîrî, Ba dad’ı ele

ve Fâtımî devletiyle ittifak yaparak gerçekle tirdi i faaliyetleri, detaylı olarak ileride ele alınacaktır. 129 bnü’l-Azimi, Azimi Tarihi , s. 13; Bündârî, Zübde , s. 7-8; Turan, Selçuklular Tarihi , s. 131-33; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 366. 130 Müstevfî, Târîh-i Guzîde, s. 430; Hasaneyn, ran ve’l-Irak fî’l-Asri’s-Selçukî, s. 50. 131 Mehmet Saray, "Orta Asyadan Osmanlıya Türk Töresi ve lim”, XV ve XVI. Asırları Türk Asrı Yapan De erler , 2.bs., stanbul; Ensar Ne r., 1999, (ss. 29-39), s. 34. Bu görü ün Mustafa Fayda tarafından muzakeresi için s. 42 ve cevap için s. 44. 132 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVI, s. 8, 19; Bündârî, Zübde , s. 9-10; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 625 vd.; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 366. 133 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 19-21; Turan, Selçuklular Tarihi , s. 135; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 366-7. 134 bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C. IX, s. 556. 135 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 68-9; el-Hüseynî, Ahbâr , (Lugal), s. 13-14; bnü’l-Azimi, Azimi

43

geçirmi , hutbeyi Fâtımîler adına çevirmi , ezanı iî tarzında okutmu , halife Ba dad dı ına gönderilmi tir. Tu rul Bey, karde inin isyanını bastırıp tekrar Ba dad’a gelerek, halîfeyi getirtip makamına oturtmu , üzerine gönderilen orduyla Besâsîrî ma lûp edilip öldürülmü tü (451/1060). 136 Büyük Selçuklu Devletinin ilk sultanı Tu rul Bey, Ramazan 455’te (Eylül 1063), 70 ya ında, vefat etti ve Rey’deki türbesine 137 defnedildi. Kaynaklarda Sultan Tu rul’in adaleti ve dindarlı ı övülmektedir.138 Döneme yakın kaynaklardan el-Azîmî’nin (ö. 556/1160-1) 139 tarihinde, 447 yılında, Tu rul Bey’in Ba dad’a geli inden önce “Tu rul Bey’in Ehl-i Sünnet ve’l- Cemmat’ı mezhep edindi ini” kaydetmesi 140 ara tırmacılar tarafından farklı yorumlanmı tır. 141 Tu rul Bey döneminde E ’arilerin minberlerden lanetlenmesi,142 onun mezhebi hakkında yargıları etkilemi görünmektedir. Olayların tarafı E arî yazarlar onu Sünnî Hanefi diye nitelerken, onun Mu’tezilî ve Hanbelî oldu unu iddia edenler olmu tur.

Tarihi , s. 15; Turan, Selçuklular Tarihi , s. 126, 136-37; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 367. 136 el-Hüseynî, Ahbâr , (Lugal), s. 14-15; bnü’l-Azimi, Azimi Tarihi , s. 13, 15; Turan, Selçuklular Tarihi , s. 138-9; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 367. 137 Türbenin oldukça süslemeliydi. Bununla ilgili bazı kayıtlar için Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n- Nakz , s. 731. 138 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 121; bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVI, s. 82, 85-6, ; bnu’l-Esîr, el- Kâmil, C. X, s. 26, 28; el-Hüseynî, a.g.e. , (Lugal), s. 15; Turan, a.g.e. , s. 142; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 367; Süleyman Genç, "Tu rul Bey Zamanında Selçuklu Abbâsi li kileri", Türkler, Ankara; Yeni Türkiye Yayınları, 2002, C.IV, s. 639-658. 139 El-Azîmî hakkında bkz. Ali Sevim, “Azîmî”, DA, C. IV, s. 330-1. 140 ( ) Muhammed b. Ali el-Azîmî, Târîhu Haleb, tahkik: brahim Zarûr, Dima k, 1985, s. 342. 141 Seyfullah Kara, “Azîmî, Selçuklu Sultanı Tu rul Bey’in Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat mezhebinden oldu unu söylemektedir” diye yazmaktadır ( Büyük Selçuklular ve Mezhep Kavgaları , s. 169). Azimî’nin h. 447 yılı olaylarıyla ilgili kayıtlarındaki ifadesi “Tu rul Bey, (Ehl-i) sünnet ce’l- cemaat mezhebine tabi oldu” eklinde tercüme edilmi tir ( bnü’l-Azimi, Azimi Tarihi , s. 13. metin, s. 10). Bu ifadeyle ilgili bir açıklama yapma gere i duyan mütercim Ali Sevim’e göre (93. dipnot) Azimî, Tu rul Bey’in iî Büveyho ulları ve dolayısıyla Besasirî ile, Sünnî Ba dad halifeli ini koruma amacıyla mücadeleye giri ti i sıralarda, onun Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat mezhebine tabi oldu unu ifade etmi tir ki, böylece onun, Sünnî mezhebe mensubiyetini ve dolayısıyla da iilere kar ı bulundu unu özellikle belirtmek istemi olmalıdır, yoksa “Tu rul Bey’in H.447 yılında Sünnî mezhebe girdi i” eklindeki bu ifadenin do ru olamayaca ı â ikârdır; çünkü Selçuklular, slâmiyete girdikleri zamandan (960’larda) itibaren Sünnî mezhebi benimseyip iilere kar ı durmu lardır. Ali Sevim’in bu açıklamasından sonra bizleri yönlendirdi i kaynaklarda (N. Ça atay-.A. Çubukçu, slam Mezhepleri Tarihi , Ankara, 1976, s. 154 vd.; Turan, Selçuklular Tarihi , [atıf yapılan baskı Ankara, 1965, s. 223 vd. bizim kullandı ımız 8.b., stanbul; Ötüken Ne riyat, 2003, s. 312 vd.]) atıf yapılan sayfalarda net olarak Turul Bey’in mezhebinden bahsedilmemektedir. 142 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XV, s. 340-1.

44

Tu rul Bey’in îa ile ili kisi ise artlara göre de imektedir.

Tu rul Bey zamanında belirgin bir Hanefî deste i söz konusudur. Madelung’a göre Tu rul Bey, camilerde Hanefi uygulamayı yerle tirmeyi ve bütün ehirlere Hanefi kadılar atamayı siyasi bir hedef olarak belirlemi tir. 143 Ba dad’da kâdî’l-kudât olan afiî bn Mâkûlâ vefat etti inde (Zilkade 447/1056) onun yerine Hanefî olan Ebû Abdullah Muhammed b. Ali ed-Dâme ânî (ö. 478/1085) atanmı tır.144 Bu atamanın olmasını, Tu rul Bey’in veziri Kundurî (ö. 457/1065) arz etmi tir.145 Kundurî, taassupla Ebû Hanife’nin mezhebinden olanları desteklemekteydi. Kâdı bn Mâkûlâ ölünce halife, dindar, âlim bir kâdî olmasını istemi ve bunu Ebû Mansur b. Yûsuf ile konu mutur. Vezir Kudurî’ye yakla mayı isteyen Ebû Mansur, durumu ona iletmi tir.146 Ebû Abdullah ed-Dâme ânî, kâdî’l-kudât görevine atanmı , hil’at giydirilmi tir. Tu rul Bey de ona bir hil’at vermi tir. Kâdî evine giderken yanı sıra davullar çalınmaktaydı. 147 Tu rul Bey zamanından itibaren Selçuklular, kâdîları ço unlukla Hanefî mezhebinden seçmi lerdir.148

Tu rul Bey zamanında mezhepler tarihi ile ilgili önemli olaylardan biri de el- Earî’nin minberlerden lanetlenmesidir. Ebu’l-Hasan el-Earî’nin minberlerde lanetlenmesi, 445 (1053) yılında ilan edilmi tir. Bundan dolayı Ebu’l-Kâsım Abdülkerim el-Ku eyrî (ö. 465/1072) ikâetü Ehli’s-Sünne li-mâ Nâlehum mine’l- Mihne ismini verdi i bir risale 149 yazmı tır. Tu rul Bey’e el-Earî’nin görü lerinden (veya Makâlât isimli eserinden) bir mesele iletilmi ti (rafa’a). E arîler, “bu imkansız (muhâl), bu onun görü ü (mezhebi) de il” demi lerdi. Tu rul Bey onlara cevap olarak, “bunları söyleyen el-Earî’nin lanetlendi ini, söylememi se bi ey yok” demi tir. el-Ku eyrî, kendilerinin bu konudaki delillerini sultanın dinlemedi ini,

143 Madelung, “Mâturîdili in Yayılı ı ve Türkler”, s. 322. 144 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 615. Kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XV, s. 349. 145 Bündârî, Zübde , s. 8. 146 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVI, s. 251. 147 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XV, s. 349. Tu rul Bey’in bu atamayla bizzat ilgilendi ine dair bkz. Madelung, “Mâturîdili in Yayılı ı ve Türkler”, s. 324-5; Ahmet Ocak, Selçukluların Dini Siyaseti , s. 64. 148 M. Akif Aydın, Türk Hukuk Tarihi , 4.bs., stanbul, 2001, s. 90; Hayrettin Karaman, “Osmanlı Hukukunda Mezhep Tercihi”, Yeni Türkiye Dergisi , Yıl: 6; Sayı: 33 (701 Osmanlı Özel Sayısı III: Dü ünce ve Bilim), Mayıs-Haziran 2000, (ss. 571-9), s. 572. 149 Ebü’l-Kâsım el-Ku eyri, Risâletu ikayeti Ehlis-Sünne bi-Mânâlehum Minel-Mihne , (er- Resailü’l-ku eyriyye içinde), thk. Muhammed Hasan, Karaçi: el-Mahedü’l-Merkezi li’l-Ebhasi’l- slâmiyye, 1964, s. 1-49.

45

“bana göre el-Earî, Mu’tezile’nin de üzerinde bid’atçidir” dedi ini kaydetmektedir. 150 Bu sürecin Alparslan tahta çıktı ında Nizamulmülk tarafından sona erdirildi i,151 on (di er bir kayda göre on dokuz) yıl sürdü ü kaydedilmektedir. 152

E’arilerin minberlerden lanetlenmesi çe itli yazarlar tarafından ele alınıp de erlendirilmi tir. 153 Dani mend O ulları’nın kurucusunun babası Türkmen Dani mend (Bilge) Ali Taylu, Harezm ve Maveraünnehir’de (Buhara’da) Selçuklu ehzâdelerine muallimlik yapmı tır. 154 bn Ta rîberdî’nin (ö. 874/1469) konuyla ilgili verdi i bilgileri 155 aktaran Mikail Bayram’a göre E arilerin lanetlenmesi, Tu rul Bey’in aldı ı e itimin etkisinde kalıp Mu’tezilî bir tutum sergilemesidir. Tu rul Bey, Mu’tezile mezhebi mensuplarının Kur’ân-ı Kerîm’in mahlûk oldu u görü ünü savunmakta ve mezhebî tercihini, E’arî ulemâya kar ı savunmaktadır. 156 Tu rul Bey’in “bana göre E ’arî bid’atçıdır. Mu’tezile’ye kar ı haddini amı tır” eklinde tercüme edilen ifadesi,157 “Earî’nin ortaya koydu u görü le

150 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XV, s. 340. Farklı anlatımlarla birlikte bkz. bn Asâkir, Tebyînu Kezibi’l-Müfterî Fima Nusibe le’l-mam Ebi’l-Hasan el-E’arî , 3. bs., Beyrut, 1984 s. 83; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 33, 209; ez-Zehebî, Târîhu’l-slâm , C. XXX, s. 13; es-Subkî, Tabakâtu’ -âfiiyyeti’l-Kübrâ , tah. A.M.el-Hulv-M.M. et-Tenâhî, Kahire, 1964, C.III, s. 391 vd.; bn Ta rîberdî, en-Nücûmu’z-Zâhira , C.V, s. 56. 151 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 209. 152 Mehmed erefeddin, “Selçûkîler Devrinde Mezâhib”, s. 267; Kara, Büyük Selçuklular ve Mezhep Kavgaları , s. 283. Nizamülmülk vezir oldu unda, bu uygulamalar sebebiyle memleketlerini terk etmi olan E arî/ âfiî ulemayı tekrar memleketlerine geri ça ırmı tı ( bnu’l- Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 33). 153 Bkz. Mevlüt Özler, “Tu rul Bey Dönemi Dü ünce Hayatında Entelektüel Bir Kriz: Ehl-i Bid’at’e Lanet kampanyası”, I. Uluslar Arası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Kongresi, (11-13 Ekim 2000, Konya Selçuk Üniversitesi), C.II, Konya 2001, s. 171-180; “Selçûkîler Devrinde Mezâhib”, Yay. Haz. Seyit Bahçıvan, Marife , yıl 2, sayı. 2, (Güz 2002), Konya 2002, s. 265-276. (Makalenin aslı için Türkiyat Mecmuası , .C. I (A ustos 1925), stanbul 1925, s. 101-118). ( ﺏ ﻥ ) bnü’l-Esîr, 493/1110 yılında Gümü tekin b. ed-Dâni mend Taylu’nun 154 Haçlılara kar ı muhaberesinden bahsederken, babasının Türkmenlere muallimlik yaptı ı için ona ﻥ ﺏ ﻥ ﺏ ) dâni mend (bilge, hoca) o lu dendi ini kaydetmektedir ). el-Kâmil, C. X, s. 300. Detaylar için bkz. Sefer Solmaz, “Dani mendli Ailesinin Büyük Selçuklu Devleti’nin Kurulu undaki Rolü”, Niksar’ın Fethi ve Dani mendliler Döneminde Niksar Bilgi öleni Tebli leri , (Niksar, 8 Haziran 1996), Tokat, 1996, s. 49-60. kr . Yinanç, Selçuklular Devri, s. 94. Yinanç, bu hanedan mensuplarının soyunu da tartı maktadır (s. 96-98). : ﻡ ) .bn Ta rîberdî, en-Nücûmu’z-Zâhira , C.V, s. 56 155 .( . ﻥ. 156 Mikail Bayram, “Dani mend O ulları’nın Dinî ve Millî Siyaseti”, s. 134. .bn Ta rîberdî, en-Nücûmu’z-Zâhira , C.V, s. 56 ( : ﻡ ) 157 -eklinde aktarmaktadır ( el ( : ﻡ ) bnü’l-Cevzî’de aynı ifadeyi Muntazam , C.XV s. 340). Ahmet Ocak “bana göre E ’arî Mu’tezilenin üzerine bidatı artırandır” eklinde tercüme etmektedir ( Selçukluların Dini Siyaseti , s. 88).

46

Mu’tezile’den daha kötü bir bidatçi oldu u”158 eklinde tercüme edilmektedir. Bu ikincisine göre, Tu rul Bey Mu’tezile’yi de bidatçi saymakta ve E ’ariler ile aralarında bir mukayese yapmaktadır.

Ayrıca Tu rul Bey Mu’tezile kar ıtı ve Ehl-i Hadis’e yakın bir Hanefi olan Ebû Abdullah ed-Dâme ânî’yi (ö. 478/1085),159 Ba dad’da kâdı’l-kudat olarak atamı tır.160 ed-Dâme ânî’nin E arileri lanetlemeyi tasvib etmeyen, E’arilere ta’n edenlerin Ehl-i Sünnet’e t’an etmi olaca ını” ifade eden bir de fetvası vardır. 161 ed- Dâme ânî’nin kayınpederi es-Simnânî (ö. 466/1073) de Hanefî olmakla birlikte a ırı (mu âlî) bir E arîdir.162 Kundurî’nin vezirli i için de mezhep tercihinin etkili oldu u savunulmu tur. “Muhtemelen Ebû Nasr el-Kundurî’yi Sultan Tu rul’a tavsiye eden de Dani mend Ali Taylu olmu tur” denilirken bunun için gerekçe, Taylu ve vezirin Mu’tezile mezhebinden olmasıdır. 163 Ancak kaynaklar bu tahminin tersine, farklı bir isme, Nisabur’da âfiîlerin reisi Ebu Sehl’in babası Muvaffak’a i aret etmektedir. 164 Ayrıca Kundurî’nin Muvaffak Nisaburî’nin hizmetine girip ilimle megul oldu una dair verilen bilgi 165 de önemli ve dikkat çekicidir. Minberlerde el-Earî’nin lanetlenmesine Abbasî halifesinin müdahale etti i, bu dönemde “Abbasi halifeleri E ’arî savunucuları”166 oldukları tespitleri tartı maya

- ’es-Subkî, Tabakâtu ( ﻡ ﻡ ﻥ ) 158 âfiiyyeti’l-Kübrâ , tah. A.M.el-Hulv-M.M. et-Tenâhî, Kahire, 1964, C.III, s. 405; Wilferd Madelung, “Mâturîdili in Yayılı ı ve Türkler”, s. 325 (53. dipnot). 159 Wilferd Madelung, “Mâturîdili in Yayılı ı ve Türkler”, s. 308. 160 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam, C.XV, s. 349; Safiyye Sa’âde, Tatavvuru Masıbi Kâdîl-Kudât fi’l- Fetreteyni’l-Büveyhiyye ve’s-Selcûkiyye, Beyrut, 1988, s. 107 vd. 161 bn Asâkir, Tebyînu Kezibi’l-Müfterî, s. 332; es-Subkî, Tabakâtu’ -âfiiyyeti’l-Kübrâ , C.III, s. 375; Wilferd Madelung, “Mâturîdili in Yayılı ı ve Türkler”, s. 308 ; Kara, Büyük Selçuklular ve Mezhep Kavgaları , s. 281; Ahmet Ocak, Selçukluların Dini Siyaseti , s. 92. 162 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 93. Kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVI, s. 158. 163 Mikail Bayram, a.g.m. , s. 136. 164 Bündârî, Zübde , s. 30; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 31 ( Kara, Büyük Selçuklular ;( ﻥ ﺝ ve Mezhep Kavgaları , s. 277; Cihan Piyadeo lu, “Büyük Selçuklular Döneminde Horasan (1040- 1157)”, ( Basılmamı Doktora Tezi ), stanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı, stanbul, 2008, s.99. 165 Ahmed b. Mahmud, Selçuk-Nâme , C. I, s. 51. Nahcivânî de Kundurî’nin Vâsık Ebû Muhammed âfiî isimli âlimin suhbetinde bulundu unu kaydetmektedir ( Tecâribü’s-Selef , ne r. Abbas kbal, 2. bs., Tahran, 1357 (1978), s. 261). 166 Mikail Bayram, “Dani mend Oulları’nın Dinî ve Millî Siyaseti”, s. 134. Mikail Bayram, “Abbasi halifesinin elçisi E ’arî Mezhepli, siyaset bilimcisi el-Mâverdî’nin diplomat olarak Tu rul Bey ile görü melerinde bu konuda gündeme gelmi olmalı ki, bir müddet sonra E ’ariler üzerinden bu baskılar kaldırıldı” demektedir ( a.g.m. , s. 134, 136). Ancak “E arî Mezhepli” diye nitelenen

47

açıktır. Di er taraftan onların “Harun Re id devrinde, Ebû Hanife’nin ö rencisi Ebû Yusuf’u (ö.798) ba kadı tayin ederek Hanefili i bir manada Resmî mezhep haline getirdikleri ve Selçukluların da Abbasilerin bu mirasını devraldıkları”167 kaydediliyorsa da durumun öyle olmadı ı anla ılmaktadır. Nitekim Selçuklular Ba dad’a hâkim olduklarından ba kâdî afiî bn Mâkûlâ görevdeydi. Onun vefatından (Zilkade 447/1056) sonra Hanefî olan Ebû Abdullah Muhammed b. Ali el-Dâme ânî (ö. 478/1085) atanmı tır.168

Abbâsîlerin Selçuklularla irtibata geçtikleri dönemlere rastlayan 433 (1041-2) yılında Abbâsî halifesinin emriyle divanda okunup, de iik mezheplerden bilginlere de imzalattırılan el-’tikâdü’l-Kâdirî isimli metine göre, en azından itikâdî kabüllerde Ebû Hanife’nin görü lerinden farklı görü ler benimsenmi tir. manın tarifinin kapsamında amel de yer almaktadır.169 Muhteva itibariyle Selef akidesinin temel prensiplerini, Hanbelîlikten alınan bazı esasları ihtiva etmektedir. 170 Bu metin

Mâverdî’nin âfî’î, ama aynı zamanda, en azından bazı konularda, Mu’tezilî oldu u ( bn Hacer onun için "Mu’tezilî" sıfatını kullanmakta ve "mutlak olarak Mu’tezilî denilmemesi gerekti ini" , Lîsânü’l-Mîzân [ ﻥ ﻥ ﺱ ] yazmaktadır Beyrut, 1986, C.IV, s. 260.) hatta bu grubun reisi oldu u (Râzî, Tabsiratu’l-Avâm , s. 98) da kaydedilmektedir. Di er taraftan, bildi imiz kadarıyla, Maverdî’nin elçi olarak Tu rul Bey ile görü mesi 433/1041-2 ve 435/1043 ( bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XV, s. 289; bnu’l-Esîr, el- Kâmil, C. IX, s. 522) yıllarındadır (Cengiz Kallek, “Mâverdî”, DA, Ankara 2003, C.XXVIII, s.180-186). Yani bu olayların ba lamasından öncedir. Ayrıca yukarıda ifade edildi i gibi, bu sürecin Alparslan tahta çıktı ında Nizamulmülk tarafından sona erdirildi i, on (di er bir kayda göre on dokuz) yıl sürdü ünü kaydedilmektedir. 167 Hayrettin Karaman, “Osmanlı Hukukunda Mezhep Tercihi”, Yeni Türkiye Dergisi, 701 Osmanlı Özel Sayısı III (Dü ünce ve Bilim), Mayıs-Haziran 2000, Yıl: 6; Sayı: 33; (ss. 571-9), s. 571-2. 168 bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C. IX, s. 615. Kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XV, s. 349. 169 Metin ve di er detaylar için bkz. bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XV, s. 279-82. Bir önceki halife el-Kâdir Billah zamanında 408 yılında îiler ile Sünniler arasında çatı malar çıkmı tı. Halife Mu’tezilî olan Hanefi fukahasından görü lerinden tevbe etmelerini istemi , onlarda buna uymu lardı. Halife münazara Mu’tezile ve îa (Rafd) üzerine ders vermeyi ve münazarayı yasaklamı ve ilgililerden yazılı olarak da bunu almı tı. Onun bu tavrı, Gazneli sultanı Mahmud (Yeminüddevle) tarafından da Mu’tezile, Râfıza, smailiyye, Karâmita, Cehmiyye ve Mü ebbihe mezhepleri mensuparını öldürmek, hapsetmek veya sürgün etmek süretiyle desteklendi ve Ehl-i Bidat’ın minberlerden lanetlenmesi emredildi ( el-Muntazam , C.XV, s.125-6. kr . bnü’1-Esir, el- Kâmil , C.IX, s. 305). 409/418 yılında dârulhilâfede Sünnî görü leri ihtiva eden bir metin okutulmu tu. Kuran’ın mahlûk oldu unu kabul eden kâfir olarak niteleniyor ve bu görü ü savunanın kanının helal oldu u ilan ediliyordu ( el-Muntazam , C.XV, s.128). Aynı yıl Ba dad’da çıkan fitne sonrasında Büveyhî yönetimi, bir grup Abbasî ile îî fakîh Ebû Abdullah b. En-Numân sürgüne gönderilyordu ( Kâmil , C. IX, s. 307). 420/1029 yılında ileri gelenler dârulhilâfeye toplanmı ve bu metin tekrar okunmu tu. Menberlerde hatiplerin Hz. Ali hakkında yaptıkları konu maar birçok karga anın çıkmasına sebep olmu tu. ( el-Muntazam , C.XV, s. 197 vd.). Meydana getirdi i gel melerle ilgili detaylar için bkz. Süleyman Genç, “Halife el-Kâdir Döneminde Ba dad’da Ya anan Dinî-Siyâsî Hadiseler ve onun Sünnî Siyaseti”, Marife, yıl: 4, sayı, 2 (Güz 2004), Konya, 2004, ss. 219-243. 170 Ahmet Güner, Büveyhîler’in iî-Sünnî Siyaseti , s. 251.

48

Selçuklular Ba dad’a hakim olduktan sonra da Sultan Alparslan döneminde 460 (Mart 1068) yılında, Mu’tezilî âlim bnü’l-Velîd’in ders vermeye karar vermesiyle yeniden gündeme gelmi tir.171

Zekeriyyâ Kazvînî (ö. 682/1283), “Tu rul Bey’in Mu’tezilî olduunu” ifade etmektedir. Ancak onun bu ifadesinin içerisinde aynı zamanda “veziri Kundurî’nin Rafızî oldu u” kaydı yer almaktadır.172 Vezir Kundurî, sultan Tu rul Bey’den Horasan minberlerinde Râfızîlere lanet okunması için izin istemi , izin verilince Kundurî, Earileri de katarak onlara da lanet okutmu tur.173 Râfizî olan Kundurî’nin kendi mezhebini lanetlemek istemesi çeli kili bir durumdur. Bununla birlikte, kaynakların açık ifadeleriyle, Abbâsî halifesinin veziri Reîsü’r-Ruesâ bnü’l- Müslime’nin Ba dad’daki îilere yönelik dü manca tavrına kar ı, Kundurî, onları muhafaza etmek için çaba göstermekteydi. bnü’l-Müslime, (îî halkın oturdu u) Kerh mahallesine (Sünnî Abbasilerin simgesi olan ) siyah bayrak asmak istemi ti (448/ Mayıs 1056). bnü’l-Müslime devamlı bu mahallenin ( îî olan) halkına ( bü’l- Cevzî’nin ifadesine göre) ezâ etmeye (Sıbt’ın daha do rusu Garsunnime’nin ifadesine göre “onları yok etmeye”) u ra ıyordu. Tu rul Bey’in veziri Kundurî de bu halkı müdafaa etmekteydi. 174 Kundurî, Abbâsî veziriyle mescide u radı ında, kapının üzerinde “Muâviye, Ali’nin dayısıdır” ifadesi yazılı oldu unu görmüstür. Kundurî adamlarına bunu yok etmeleri emrini vermi ve “mescidlerinize bunları yazmalarından utanmıyorlar” demi ve Muâviye ve Emeviler aleyhinde eyler söylemi tir.175

Tu rul Bey döneminde uygulanan âfiî/E arilerin minberlerde lanetlenmesi,

171 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVI, s. 105-6. 172 Zekeriyyâ Kazvînî, Âsârü’l-Bilâd ve Ahbâru’l-bâd , Beyrut : Daru Sadır, [t.y.] “Kundur” ve ﻥ … . ﻥ ﻡ ) ;Nisabur” maddeleri s. 447, 474“ .( ﻡ ﻡ ﺝ … ﻥ ) bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 33 173 ) ve C. X, s. 209 ( ﻡ ﻡ .( ﻡ 174 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 6; Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 27. Ali Sevim’in kendi yayınladı ı Mir’ât metninde geçmedi halde, ilgili metnin tercümesi öncesine “özellikle îî Türklerin oturdukları” Kerh mahallesi… ( Makaleler , Ankara, 2005, C. II, s. 12 ve ayrıca 17. dipnot) ifadesini kullandı ı görülmektedir. Ahmet Güner’in tespitine göre Büveyhiler’in askeri gücünü olu turan Deylemliler îî, Türkler ise genellikle Sünnîydi. Ba dad’da çıkan Sünnî-iî çatı malarında, genellikle, iîler Deylemliler’den, Sünnîler ise Türklerden destek istemekteydi (Büveyhîler’in iî-Sünnî Siyaseti , s. 44). 175 Sıbt, a.g.e. , s.93 vd., 97-8.

49

Tu rul Bey’in mezhebi için, Mu’tezilî oldu u iddiasının tersine, di er bir uçta yer alan bir mezhebe mensubiyeti içeren ba ka bir iddiaya da sebep olmu tur. M.Abdulhayy, Tu rul Bey’in Hanbelî mezhebine mensup oldu unu ileri sürmektedir. Ona göre “Hanbelî ekolüne mensup olan Selçuklu Sultanı Tu rul Bey, Earilere çok kötü davranmı tır”176 .

Olayların tarafı olan E ’arî müelliflerin kayıtlarında ise Tu rul Bey, “Sünni Hanefi” olarak nitelemektedirler. 177 Sünnî Hanefî ifadesini, Ehl-i Sünnet’in Mâturidî kolu olarak anlamak mümkündür. 178

Tu rul Bey’in îa’ya kar ı artlara göre tavır aldı ını görmekteyiz. îî Büveyho ulları hükümdarı Ebû Kâlicâr barı teklif ettiinde (439/1047), teklifi kabul eden Tu rul Bey, karde i brahim Yinal’a ele geçirdikleri yerlerden ileri gitmemesini yazmı tır. Ebû Kâlicâr’ın kızıyla Tu rul Bey, Ça rı Bey’in kızıyla da Ebû Kâlicâr’ın olu Ebû Mansûr evlenmitir.179

Abdulcelil Kazvînî, emir Ebu’l-Fadl el-Irâkî isimli birinden bahsetmekte ve bu iînin Tu rul Bey’e yakın ve saygın biri oldu unu kaydetmektedir. Irakî’nin Rey ve Kum ehrine hizmetleri olmu , Kum’daki Mescid-i Atik’i ve minarelerini, mam Musa’ın kızı Seyyide Fatıma’nın kabrine kubbe yaptırmı tır.180

Tu rul Bey Ba dad’a girdikten bir gün sonra, asker ile halk arasında, çıkan ve çatı maya dönü en olaylara iilerin oturdu u Kerh mahallesinin sakinleri karı mamı lardı. Ayrıca onlar, Ouzları himaye etmi lerdir. Bu olaydan sonra Nakîbü’l-Aleviyyîn olan Adnân b. er-Rızâ huzura ça rılmı , vezir Kundurî, sultanın te ekkürlerini bildirmi , onun ve Kerh mahallesinin muhafazası için asker tahsis

176 M.Abdulhayy, "E ’arîlik", slam Dü üncesi Tarihi , edit. M. M. erif, çev. Ahmet Ünal, stanbul, 1990, C.I, s. 276; Ash’arism by M. Abdul Hye, http://www.muslimphilosophy.com/hmp/14.htm 30 Mayis 2007; Kara, Büyük Selçuklular ve Mezhep Kavgaları , s. 169. 177 bn Asâkir, Tebyînu Kezibi’l-Müfterî , s. 108 ( ) ; es-Subkî, Tabakâtu’ - Kr . Kara, Büyük .( ﺝ ) âfiiyyeti’l-Kübrâ , C.III, s. 389 Selçuklular ve Mezhep Kavgaları , s. 169. 178 Ahmet Ak, Selçuklular Döneminde Mâturîdîlik, s. 113. 179 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 536; Mehmet Altay Köymen, Tu rul Bey , Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlı ı, 1986 s. 35. 180 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 220. kr . Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 390. Emir Ebu’l-Fazl râkî hakkında ba ka bilgi bulunmamaktadır (Urmevî, Tâlikât-i Nakz , C. I, s. 717).

50

edilmi tir.181

Tu rul Bey’in Ba dad’a geli iyle birlikte hutbelerde adı halifeyle birlikte okunmu tur. Ezanlardaki iî alameti kaldırılmı , Sünnî airler Kerh mahallesine geçip sahabeyi öven iirler okumu lardı. Halifenin veziri Reisu’r-ruesa’nın emriyle îîlerin önde gelenlerinden Ebu Abdullah Cellâb öldürülmü tür. iî âlim Ebu Cafer et-Tûsî’nin (ö. 460) evi ya malanmı tır.182

Tu rul Bey Ba dad’a gelirken îî Büveyi komutanı Besasiri Ba dad’ı terk etmi tir. Bazı yerel desteklerle Besasiri, üzerine gönderilen Selçuklu kuvvetlerini Sincar’da ma lup etmi tir. Tu rul Bey’in isyan eden karde i brahim Yinal ile ura tı ı dönemde Besasiri Ba dad’a gelmi , halife Ba dad’dan gönderilmi , hutbeyi Fâtımîler adına okutmu , ezanı de itirmi tir. brahim Yinal meselesini halleden Tu rul Bey, Besasiri’yi öldürmü , halifeyi makamına geri getirmi tir.183

Nizâmülmülk’ün verdi i bilgilere göre, Sultan Tu rul ve Sultan Alparslan devirlerinde hiçbir ate perest, Hıristiyan, Rafızî ortaya çıkıp bir Türkten ileri bir mevki elde etmeye cesaret edemezdi. Zengin Türklerin kâhyaları, hizmetkârları Horasanlı Hanefî veya afiî mezhebinden olan temiz adamlardı. ster köle ister kâtip olsun Iraklı, bozuk inançlıları kendilerine yakla tırmazlardı. Türkler onlara Deylemî mezhepli diyerek asla bir görev vermedikleri gibi verilmesini de do ru bulmazlardı 184 .

2 – Alparslan Dönemi (456-465 / 1064-1072) Sultan Tu rul Bey’in çocu u yoktu. Veliahdi karde i Ça rı Bey’in o lu Süleyman’dı. Sultan Tu rul Bey’in vefatı üzerine vezir Amidülmulk el-Kundurî, Süleyman’ın sultanlı ını ilân etmi tir. Ancak Ça rı Bey’in di er o lu Alparslan, taht mücadelesine girmi , rakiplerini ma lup edip Rey’de Cemaziyelevvel 456/Nisan 1064’te tahta çıkmı tır. Sultan Alparslan, daha sonra Kundurî’yi azlederek, yerine

181 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 611; Seyfullah Kara, “Selçuklu Türkleri’nin Mezhepler Arası Barı ı Sa lamaya Yaptıkları Katkılar”, s. 385. 182 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVI, s. 7-8; bn Kesir, el-Bidâye , C.XII, s. 73; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu’ der ran , s. 396; Ahmet Ocak, Selçukluların Dini Siyaseti , s. 174. 183 Besâsir’inin bu faaliyetleri, ilgili ba lık altında detaylı ekilde ele alınacaktır. 184 Nizâmülmülk, Siyâset-nâme , trc. Mehmet Altay Köymen, Ankara : Türk Tarih Kurumu, 1999, s. 114, (metin, s. 171), [çev. Nurettin Bayburtlugil, 6. bs., stanbul, 2006, s. 185 vd.].

51

daha önceki görevlerinde veziri olan Nizâmülmülk’ü tâyin etmi tir (Aralık 1064). 185 Önce hapsedilen Kundurî, Nizâmülmülk’ün de tahrikleriyle idam edilmi tir. 186 Alparslan 456/1064’de Arran, Gürcistan, ve Ani’ye hakim olmu , 459/1066-67’de de Aral çevresini itaat altına almı tır. Alparslan, Fâtımîlerin hakimiyetindeki Mısır’ı fethetmek üzere sefere çıkmı , ancak Haleb’e geldi inde Bizans imparatorunun Do u Anadolu’da oldu unu ö renip bir kısım kuvvetlerini Suriye’nin zaptı için orada bırakıp süratle geri dönmüstür. Sultan Alparslan 463/1071’de Bizans mparatoru Romanos Diogenes’e kar ı Malazgirt’te kazandı ı zaferle Anadolu kapılarını Türk-slâm dünyasına açmı tır.187 Maveraünnehir seferine çıkan Sultan Alparslan 10 Rebîü’l-evvel 465/24 Kasım 1072’de esir bir kale muhafızı olan Yusuf Harizmî tarafından yaralanması sonrasında vefat etmi tir. 188 Bazı kaynaklar Alparslan’ı ehid edeni Batınî olarak göstermektedir. Ancak bu iddia kabul görmemektedir. 189 Alparslan, Hanefî âlimlere itibar eder, Ebû Nasr Muhammed el-Buharî’yi yanında bulundururdu.190 Onun döneminde Müstevfî emsülmülk Ebû Sa’d (ö. 494/1101),191 Ba dad’da gidip (459/Ocak 1067) Ebû Hanife’nin türbesinin yanına, onun mezhebine mensup olanlar için bir medrese yaptırmı , müderris tayin etmi , vakıf tahsis etmi tir. 192

185 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 29, 31. Detaylar için bkz. Mehmet Altay Köymen, Büyük Selçuklu mparatorlu u Tarihi: Alparslan ve Zamanı , Ankara : Türk Tarih Kurumu, 1992, C.III, s. 9 vd., 44 vd; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 367-8. 186 er-Râvendî, Kundurî’nin öldürülmesiyle ilgili olarak “Nizâmülmülk buna sebep ve razı oldu” demektedir ( Râhatü’s-Sudûr , s. 115). Ayrıca bkz. Hasaneyn, ran ve’l-Irak fî’l-Asri’s-Selçukî, s. 56. 187 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 167 vd; bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVI, s. 123 vd.; bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 65 vd. detaylar için bkz. Köymen, Alparslan ve Zamanı , s.25 vd.; Yinanç, Selçuklular Devri, s.57-77. 188 Sıbt, a.g.e. , s. 180-2; bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 144-5, 147; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 73-4. Bu kaynaklar, Ceyhun nehrini geçen Selçuklu askerlerinin Maverunnehir halkına, özellikle de Buhâra halkına yaptıklarından dolayı halkın Alparslan’a günlerce beddua ettikleri ve sonrasında bu suikastin gerçekle ti ini özellikle kaydetmektedir. 189 bnü’l-Kalânisî, Târîhu Dime k, s. 169-70. Muhakkık Süheyl Zekkar, bu bilgiyle ilgili dipnotta Alparslan’ın öldürülmesiyle Batıniler’in ilgisinin olmadı ı ifade etmektedir. bnü’l-Kalânisî’den nakil ve itiraz kaydıyla Sıbt, a.g.e. , s. 181. Ayrıca bkz. Turan, Selçuklular Tarihi , s. 190. 190 Ahmet Ocak, Selçukluların Dini Siyaseti, s. 63. 191 Hanefî mezhebine taassub derecesinde ba lı olan Müstevfî Ebû Sa’d Muhammed b. Mansûr, Ba dad’da Ebû Hanife’nin kabri yanına yaptırdı ı medreseden ba ka Merv’de de medrese yaptırmı ve çok de erli kitaplar vakfetmi ti. Ayrıca Rıbatlar da yaptırmı tı. Bkz. bnü’l-Cevzî, el- Muntazam , C.XVII, s. 72. 192 Müstevfî’nin bu i leri bitirdikten sonra, Alparslan’ın yanına gitmek üzere Ba dad’dan ayrılı tarihi 27 Cemaziyelahir 459 (Mayıs 1067). Nizamiye Medresesi ise aynı sene 10 Zilkade’de (Eylül

52

Tu rul Bey zamanında ba latılan E ’arîlerin lanetlenmesi, onun ölümüyle sona ermi tir. Ancak sultan Alparslan, âfiî olan veziri Nizamülk’ün 193 Hanefî olmasını temenni etmekte, bu durum Nizamülmülk’ü endi elendirmekteydi:

ehit Sultan (Alparslan) kendi mezhebinde o kadar katı ve dürüst idi ki, (u) özü defalarca söylemi ti: “Ah, ne yazık; E er vezirim afiî mezheb(inden) olmasaydı, çok daha siyasetli bir heybetli olurdu.” Ve kendi mezhebine böylesine ciddi (olarak ba lı) olması, afiî mezhebine itikadı ayıp sayması sebebiyle ben ondan daima endi eli idim ve korkardım.” 194

Nizamülk’ün Alparslan’ın “afiî mezhebine itikadı ayıp saymasından” bahsetmesi dikkat çekicidir. Bununla birlikte, Alparslan döneminde, Nizamiye Medreseleri’ni yaptıran Nizâmülmülk, bu medreselere zengin gelirli vakıflar ba lamı tır. Ba dâd Nizamiye Medresesi için yapılan vakıftan anla ıldı ı ekliyle bu medreselerde ders verecek müderristen kütüphanecisine kadar görevlilerin usûlde (itikadde) ve furûda (fıkıhta/amelde) âfiî mezhebinden olmalıydı. 195 Bu durum, bazı ara tırmacılar tarafından, “E’arilik, Nizâmülmülk eliyle Selçuklu Devleti’nin resmî akidesi oldu.”196 diye yorumlanmasına sebep olmu tur. “ Nizâmülmülk devrinde E’arili in hükümet ricali tarafından tutulması ve Nizâmiyye Medresesi’nde tedrisatın bu cepheden yürütülmesi, Irak, ran ve Suriye’de mezhebin inki afına sebep oldu.”197 Tu rul Bey zamanında memleketini terk edip Mekke’de ikamet eden mâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî’nin (ö. 478/1085) sonraki dönemde Nisabur’da

1067) e itime ba layabilmi tir. Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 149, 151. bnü’l-Cevzî, bn Akîl’den bu medrese ve Ebû Hanife’nin kabriyle ilgili bazı detaylar aktarıyor. Yine ondan nakletti ine göre Müstevfî mutaassıb bir Hanefî’dir ( el-Muntazam , C.XVI, s. 100-1. Nizamiye medresesinin eitime ba lamasıyla ilgil bkz. C.XVI, s. 102). Ayrıca bkz. Kr . bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 54. Hanefiler için yaptırılan medresenin hocaları ve di er detaylar için bkz. Be âr Avvâd, “Medârisu’l-Irâk fi’l-Asri’l-Abbâsî”, Hadâratu’l-Irâk , Ba dad, 1985, C.VIII, s. 68 vd. 193 Nizâmülmülk, îa’nın lanetlenmeye devam edilmesini emretmi tir. Ali abbi, e-ia fî ran , Tunus, 1980, s. 142. 194 Nizâmülmülk, Siyâsetnâme , çev. Köymen, s. 69. (çev. Bayburtlugil, s. 117.); kr . Madelung, “Mâturîdili in Yayılı ı ve Türkler”, s. 325; Barthold, Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler , s. 89-90. 195 ( ) bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVI, s. 304; Be âr Avvâd, “Medârisu’l-Irâk fi’l-Asri’l-Abbâsî”, Hadâratu’l-Irâk, Ba dad, 1985, C.VIII, s. 70; Abdülkerim Özaydın, “Nizâmiye Medresesi”, DA, C.XXXIII, s. 188-91; Ahmet Ocak, Selçukluların Dini Siyaseti , s. 75; Ferhat Koca, “Selçukluların slâm Hukuk Mezheplerine Bakı ı”, s. 29-52. 196 Ali abbi, e-ia fî ran , Tunus, 1980, s. 143. 197 Yörükan, slam Akaid Sisteminde Geli meler, s. 122.

53

verdi i derslere her gün üç yüz kadar ki i katılmaktaydı. 198

Yörükan’a göre Nizamiyye medreselerinde (onun deyimiyle kadîm Ba dad medresesi) okutulan akaid kitapları, E’arî esaslarına göre yazılmı ve di er Sünnî mezheplerin mensupları da bu kitapları okumaya devam etmi lerdir. Mâturidî mezhebi mensuplarının ellerinde E ’arî kitaplarından ba ka bir ey yoktur. 199 Ancak bu genelleme oldukça iddialıdır. Sönmez Kutlu, Selçuklular döneminde Hanefî Mu’tezilîlere ve smailî/Batınili e kar ı bir cephe olu turmak amacıyla E ’arili in resmî bir mezhep olarak benimsendi ini ve Nizamiye Medreselerinin kuruldu unu kaydetmektedir. Ancak Kutlu’nun da ifade etti i gibi “Türkler arasında bu medreselerin etkisinin sanıldı ı kadar güçlü olmadı ı anla ılmaktadır. Çünkü bu Nizamiye Medreselerinin yanı sıra Hanefî-Mâtürîdîlerin kendi medreselerinde Hanefî-Mâtürîdî kültür okutulmaya devam etmi tir. Selçuklular dönemi Mâtürîdî’nin görü lerini savunan âlimlerin yeti mesi bakımından en verimli bir dönem oldu ve Hanefî-Mâtürîdî çizgide hem fıkıh hem de kelam sahasında son derece önemli eserler 200 yazıldı.”201

Nizâmiyye medresesinin kurulu gayesi, devletin ihtiyaç duydu u görevlileri yeti menin yanısıra, îî Fâtımîlerin Sünnî Abbâsîleri ve Selçukluları yıpratmak amacıyla siyâsî ve askerî faaliyetlerinin yanısıra ilmî açıdan da yo un bir propagandaya giri tikleri bir dönemde Ehl-i Sünnet akidesini güçlendirmek olarak görülmektedir. 202 Ancak burada dikkat çekilmesi gereken ba ka noktalar vardır. Besâsîrî hadisesinde Selçuklulara kar ı cephe almı olan Fâtımîler a ır ekonomik krize sürüklenmi tir.203 Hasan Sabbah’ın smâiliyye’ye girmesi sürecinden de anla ılaca ı gibi Selçuklu toprakları içerisinde bunu sa layabilen bir smâilî davet etkinli i vardı. Ancak Hasan Sabbah’ın smâiliyye mezhebini kabülü (464/1072) henüz gerçekle memi , Alamut kalesi, onun eline 483/1090 yılında geçmi tir.

198 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVI, s. 244-7. 199 Yusuf Ziya Yörükan, Müslümanlıktan Evvel Türk Dinleri : amanizm , yay. haz. Turhan Yörükan, stanbul; Ötüken yay. 2006, s. 111. 200 Bu dönemde ya amı âlimlerden eserlerinde mam Mâturidî’nin ismi ve görü lerine yer verenler hakkında bkz. Ahmet Ak, Selçuklular Döneminde Mâturîdîlik , s. 102 vd. 201 Sönmez Kutlu, “Bilinmeyen Yönleriyle Türk Bilgini: mâm Mâturîdî”, Dinî Ara tırmalar, Cilt:5, Sayı: 15, Ankara Ocak-Nisan 2003, s. 26, 27. 202 Abdülkerim Özaydın, “Nizamiye Medresesi, DA, C. XXXIII, (ss. 188-91), s. 188. 203 Bu konuların detayları ileride ele alınacaktır.

54

Selçuklu devletinin gücünün zirvesinde oldu u bir dönemde, Nizâmülk’ün sadece âfiîler adına vakfedilmi medrese giri imini ba ka açılardan da de erlendirmek gerekmektedir. Ba dad Nizamiyye Medresesinin vakfiyesinde di er Sünnî mezheplerin dı lanarak sadece âfiîli in hizmetine adanması dikkat çekicidir. Medresenin açıldı ı tarihte (459/Eylül 1067), Tu rul Bey döneminde E arîlere yönelik tutumun henüz unutulmadı ı dü ünülebilir. bnü’l-Adîm’in (ö. 660/1262) aktardı ı bir rivayete göre, Nizâmülmülk, afiî mezhebine ba lılıkta taassub gösteriyordu. O, Hanefileri kadı olarak atıyor, âfiîleri ise medreselere tayin ediyordu. Bunda gayesi, afiîlerin fıkıh ile i tigal etmeleri ve onlardan olan fakîhlerin ço alması, di er taraftan, Hanefî olan kadıların da mahkeme i leriyle ura arak, fıkıhla i tigallerinin azalması ve gerilemeleri/âtıl hale gelmeleriydi. 204

Alparaslan zamanında Selçukluların hakimiyeti için anlamlı bir geli me daha olmu tur. Mekke emiri Muhammed b. Ebî Ha im, 462/1069-70 yılında elçi gönderip ehirde hutbenin Abbasi halifesi ve Alparslan adına okundu unu ve ezandaki îî ibaresinin terk edildi ini haber vermi tir. Sultan da ona otuz bin dinar ve hil’at verdi ve yıllık tahsisat ba ladı. 205

Alparslan döneminde Ba dad’da meydana gelen bir olay mezheplerin toplumsal gücü hakkında önemli iaretler ta ımaktadır. Ebû Sa’d bn Ebî ‘ mâme isimli bir vaiz, uduyla Türklerin evinden çıkan arkıcı bir kadının udunun tellerini koparmı , kadınnın haber vermesiyle, vaizin evine adam gönderilmi tir. Vaizin Hanbelilerin lideri konumundaki bn Ebî Musâ el-Hâ imî’ye olanları ikayet etmi , el-Hâ imî ve toplanan Hanbeliler el-Kasr camiinde toplanmı tır. Earî âlim Ebû shâk e -îrâzî de onlara katılmı tır. Bunlar kötülüklerin (münkerât) engellenmesini ve di er bazı taleplerini dile getirmi lerdi. Halife onlara isteklerinin Alparslan’a yazılaca ı cevabını vermi lerdi. Ba ta Hanbelî lider bn Ebû Musa olmak üzere

204 bnü’l-Adîm, Bu yetü’t-Taleb fî Târîhi Haleb , ne r. Süheyl Zekkâr, Beyrut, ts., C.V, s. 2494-5. ﻥ ) A. Sevim, metnini) ( ﻡ yayınladı ı ilgili kısmın [Ankara, 1976, s. 85] tercümesini farklı yapmaktadır: Nizâmülmülk, âfiîleri çok tutardı. Hanefileri, kadılıkla ilgilerinin azalması ve bu alanda geri kalmalarını sa lamak amacıyla kadılıklara, afiileri ise, fıkıhla u ra arak fakîh yeti ip ço almalarını sa lamak için medreselere atardı [Ankara, 1982, s. 54]). Kr . Bündârî, Zübde , s. 12 (2. dipnot); Ahmet Ak, Selçuklular Döneminde Mâturîdîlik , s. 126. 205 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 61. Kr . Turan, Selçuklular Tarihi , s. 166; Ahmet Ocak, Selçukluların Dini Siyaseti , s. 203.

55

oradakiler halifeye itaatin gereksizli ini ifade eden konu malar yapmı lardı. Halifenin sabırla yürüttü ü görü melere ra men Hanbelî liderin tutumunu de itirmemesi üzerine halifenin veziri bn Cüheyr, ehrin Selçuklu Ba dad ıhnesi 206 Sa’düddevle el-Gevherâîn’den 207 grubun da ıtılmasını istemi , oradakiler da ıtılmı , bazıları da tutuklanmı tır. Ebû shak e -îrâzî de vezir bn Cüheyr’i Horasan’a sultan Alparslan’ın yanına itmekle tehdit etmi tir. Halife devreye girerek e -îrâzî’yi teskin etmi ti (464/Mart 1072). 208

Nizâmülmülk’ün Siyâsetnâme’ sinde verdi i bilgilerden devletin ba langıçta, Tu rul Bey ve Alparslan zamanında, îa hakkında hassas oldu unu anlıyoruz. Ba langıçta devlette görev alacakların mezhebinin ve ya adı ı bölgenin sorgulandı ını, îî olarlar ve îîlerin ya adı ı bölgelerden olanlara görev verilmedi i, buna riayet etmeyen yöneticilerin ho kar ılanmadı ı görülmektedir. Sultan Tu rul Bey zamanında oldu u gibi Sultan Alpasrlan “hiçbir Rafızî” ortaya çıkıp bir Türkten ileri bir mevki elde etmeye cesaret edemezdi. Zengin Türklerin kâhyaları, hizmetkârları Horasanlı Hanefî veya afiî mezhebinden olan temiz adamlardı. ster köle ister kâtip olsun Iraklı, bozuk inançlıları kendilerine yakla tırmazlardı. 209 Türkler onlara “Deylemî mezhepli” diyerek asla bir görev vermedikleri gibi verilmesini de do ru bulmazlardı. Bir ki i kâhyalık, ferra lık, rikâbdarlık isteyerek bir Türk’ün hizmetine girmek isteyince, ondan hangi vilâyetin hangi ehrinden, “hangi mezhepten oldu unu” soracaklardır. E er Hanefî, afiî, Horasanlı ve Maveraünnehrli oldu unu söylerse, onu kabul edecekler. Fakat “Kum, Sâve ve Rey’den olup ve iîyim” derse, “Git; biz yılan besleyen de il, yılan öldüreniz” diyeceklerdir. Kendilerine pek çok mal ve para teklif etseler bile onları reddedip, sarayına kabul etmeyeceklerdir. E er Sultan Tu rul ve Sultan Alpasrlan bir emirin veya bir Türk’ün,

206 Sultanın hilafet merkezindeki temsilcisi, askeri vali ve emniyetten sorumlu vali. Abdülkerim Özaydın, Sultan Berkyaruk Devri Selçuklu Tarihi , stanbul, 2001 s. 219-20. 207 Onun ıhneli e tayiniyle (464/1071) ilgili bkz. bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 70. 208 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 175-6. kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVI, s. 138-9; Köymen, Alparslan ve Zamanı , s. 58. Bir sonraki yıl (466) Dicle nehrinin ta masıyla Ba dad’ın sular altında kalması, bazıları tarafından bu olayla irtibatlandırılarak Allah’ın halefe ve Selçuklu yöneticilerini cezalandırması olarak de erlendirilmi ti. Bkz. bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 91. 209 sfahan’lı Abdullah el-Hatıbî de Muhammed Tapar’a Horasanlıları tavsiye etmekte ve Iraklıarı kötülemekteydi. îî Enu irvan Halid bu görü ten rahatsız olmu gözükmektedir. Ona göre Horasan, Batınili in yuvasıdır. Bündârî, Zübde , s. 97-8.

56

bir Râfızîyi hizmetine aldı ını duysaydı, kızıp onu cezalandırırdı.”210

Nizamülk tarafından nakledilen bir olayda, îî (Râfızî) birini hizmetine alan Erdem isimli komutana kar ı Alparslan’ın tavrı dikkat çekicidir. Konu manın sonunda görü leri sorulan âlimler, “Râfızîlerin mü rik ve öldürülmeleri gereken kimseler oldu una” dair rivayetler gündeme getirmektedirler:

Sultan Alparslan, Erdem’in Hurdâbe’ye kâtiplik verdi ini duymu tur. “Hurdâbe Bâtınî mezhebindendir” denmi , sultan kızmı tı. Bir gün Sultan (Alparslan) Bârgâh’da Erdem’e, “Sen benim dü manım, saltanatımın hasmı mısın” dedi. Erdem’in “ey efendimiz (hudâvend), bu ne sözdür? Ben küçük bir bendeyim” cevabına kar ılık. Sultan - “Senin kâtibin olan Hurdâbe dedikleri o adamca ız, Bâtınî de il midir?” dedi. Erdem - “Ey bendelerinin efendisi, o bütün dünyada kim oluyor? E er kendisi hep zehir olsa, bu dergâhın sakinlerine ne zarar yapabilir?” dedi. Sultan - “Gidiniz, o adamca ızı getiriniz” dedi. Gidip, onu getirdiler. Sultan, “sen Bâtnîsin ve Ba dad halifesi hak de ildir diyorsun” dedi. (Hurdâbe) - “Ey efendimiz bendeleri Bâtınî de ildir. ii’dir” dedi. Sultan - “Ey kötü adam (zen-i rûspî), Rafızî mezhebi o kadar iyi midir ki, onu Bâtınî mezhebine kalkan yapıyorsun? Zira, her iki gruba da lanet olsun” dedi. Hakaretle sultanın huzurunda kapı dı arı ettiler. Sonra (sultan) “suç bu adamca ızın de ildir: Suç, bir kötü mezhepliyi kendi hizmetine alan Erdem’indir. Ben defalarca sizlere söylemi imdir ki, sizler Horasanlı ve Maverâunnehrli Türklersiniz. Bu diyara yabancısınız; bu vilayeti ben kılıçla ve zorla almı ım. Irak ahalisi ço unlukla, kötü mezhepli, kötü dinli, kötü itikadlı ve Deylem taraftarı olurlar. Türk ile Deylem arasındaki dü manlık ve ihtilaf bugüne ait de ildir. Allah, Deylemlilere musallat oldukları için Türkleri yüceltmi tir. Allah’ın lütfu ile Türkler, (hem Müslümandırlar, hem de) temiz dinlidirler. Onlar (Deylemliler) bo eyler (hevâ), bid’at (ile u ra ırlar) ve kötü mezheplidirler. Türkler (kar ısında) aciz kaldıkları müddetçe, itaat gösterirler. Türklerin i lerinde zayıflık zuhur ederse, onlar kuvvet kazanırlar, Türklerden öcalmaya çalı ırlar” dedi. Sonra (sultan), emretti: at kılı getirdiler: arasından bir parça kıl çekti; Erdem’e, “bunu kopart” dedi. Erdem aldı ve kopardı. Ona ba ka be kıl verdi, onu da koparttı. Sonra (sultan) bir ferrâ a emir verdi: Bu kıllardan bir ip büküp getirdi: Sultan (bunu) Erdem e verdi (Erdem), her ne kadar çalı tı ve zorladı ise de koparamadı. Sultan, “dü man da tıpkı bunun gibidir: Birer, iki er, be er ile ba a çıkmak kolay olur; lakin, ço aldıkları ve birbirlerine sırt verdikleri zaman, onlar yerlerinden kaldırılamazlar. Bu, Erdem’in, “O, hep zehir olsa, bu devlete ne yapabilir” dedi inin cevabıdır: Bunlar tek tük Türkler arasına girip memuriyetleri ellerine geçirdikleri, Türklerin ahvaline vakıf oldukları

210 Nizâmülmülk, Siyâset-nâme , Çev. Köymen, s. 114, metin, s. 171 (Çev. Bayburtlugil, s. 185 vd.).

57

zaman, kısa bir zamanda Irak’da bir isyan zuhur eder, veya Deylemliler memlekete hücum ederler, bunlar da gizli veya açıktan açı a onlarla bir olurlar; Türkleri helak (etmeye) çalı ırlar. Sen Türksün ve Horasan ordusundasın. Senin kedhüdânın ve hizmetkârının hep Horasanlı olması gerekir ki iine bozukluk gelmesin.”211 Alparslan’ın bu açık ifadelerinden anla ılıyor ki, Büyük Selçuklu mparatorlu u, Büveyho ulları Devleti’nin yerine geçti i halde, hala îî Büveyho ulları Devleti’nin taraftarlı ını güden ve bu devletin geri gelmesini isteyen büyük bir zümre vardır. Alparslan, îî Büveyho ulları taraftarlarının devlet hizmetine girerek, imparatorlu u içten çökertmelerinden ciddi ekilde endi e etmektedir. 212

3 – Melik ah Dönemi (465-485 / 1072-1092) Alparslan’ın ölümünü müteakip, vasiyet gere ince Melik ah sultan ilân edilmi ti (465/Kasım 1072). Melik ah bu tarihte on sekiz ya larındaydı. Nizâmülmülk vezirlikte bırakıldı. Sultan Melik ah hükümdarlı ının ilk iki yılında kom u devletler ve taht kavgaları ile u ra mı tır. Amcası Kirman meliki Kavurd Melik ah’ın saltanatını tanımamı , isyan etmi tir. Melik ah, sava ta Kavurd’u ma lup etmi ve ordunun isyanından endi e etti i için de yayının kiri iyle bo durmu tu (465/Nisan 1073). 213 Sultan Melik ah Melik ah döneminde devlet kuruldu undan beri en geni sınırlarına ula mı , halkın emniyet ve refahı, ülkenin medeniyet, ilim ve kültür seviyesi yükselmi tir. mparatorluk sınırları Ka gar’dan Bo aziçi’ne ve Ege Adalarına, Aral gölü ve Kafkaslar’dan Yemen ve Aden’e kadar geni lemi tir. 214

Büyük Selçuklu Devleti’nin zirvede bulundu u böyle bir zamanda Sultan Melik ah ile veziri Nizamü’1-Mülk arası bozulmaya ba lamı tır.215 Sultan Melik ah,

211 Nizâmülmülk, Siyâsetnâme , çev. Köymen, s. 115 vd. (çev. Bayburtlugil, s. 184.). 212 Köymen, Alparslan ve Zamanı , s. 191-194. 213 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 180, 183 vd.; bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVI, s. 145-6; bnu’l- Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 76, 78-9. Detaylar için bkz. brahim Kafeso lu, Sultan Melik ah Devrinde Büyük Selçuklu mparatorlu u, stanbul 1953, s. 33. 214 Kafeso lu, Melik ah Devri , s. 211. 215 Bu geli melerde Melik ah’ın hanımı Terken Hatun’un o lu Mahmud’u, daha küçük ya ta olmasına ra men, veliahd tayin ettirmek istemesi, vezir Nizâmülmülk’ün ise Zübeyde Hatun’dan do mu ve ya ı büyük olan Berkyaruk’un olması yönündeki çabası sebep gösterilmektedir. Terken Hatun, Nizâmülmülk’ün yerine Tâcülmülk Ebu’l-Ganâim’in vezirli e getirilmesini istemekteydi. Tâcülmülk, Batınîlik (melâhide) ile ili kili olamkla itham edilmekteydi ancak Melik ah’ın bundan haberi yoktu. Nizâmülmülk’ün Bâtıniler tarafından öldürülmesinde de Tâcülmülk itham edilmi tir.

58

veziri ile birlikte Ba dad’a gitmek üzere yola çıkmı , Nihavend yakınlarına geldiklerinde Ebû Tâhir-i Arrânî adlı bir Bâtınî fedaîsi tarafından vezir Nizamü’1- Mülk, 10 Ramazan 485/14 Ekim 1092 tarihinde öldürülmü tür.216 Nizâmülmülk’ün öldürülmesinde Sultan Melik ah’ı suçlayanlar olmu tur. Bazı kaynaklar, Melik ah ile aralarında ya anan iktidar restle mesini gündeme getirerek onun öldürülmesinde sultanın tedbirini ima etmektedir. 217 Ancak Nizamülmülk’ten sonra vezirlik makamına getirilen Tâculmülk’ün içinde bulundu u bazı devlet adamlarının adları daha öne çıkmaktadır. 218

Nizamülk’ün öldürülmesinden sonra vezirli e Tâcülmülk, müstevfili e ise Mecdülmülk getirilmi tir. 219 Tâcülmülk Batınilik ile itham edilmi , Mücdülmülk ise dönemin snâa eriyye müelliflerinin de kaydetti i gibi, bir îîydi. 220 Nizâmülmülk’ün öldürülmesinden yakla ık bir ay kadar sonra 16 evval 485/19 Kasım 1092 tarihinde Sultan Melik ah da Ba dad’da 38 ya ındayken öldü. 221 Melik ah’ın zehirlendi i yönünde de kayıtlar vardır. 222

Ahmed b. Mahmud’ın kaydetti ine göre Melik ah, Ehl-i Sünnet yolunda ve Ebû Hanîfe mezhebindendi. Ebû Hanife’nin türbesinin kar ısına bir medrese yaptırtmı tır. Ba dad’da bayram namazında tekbirleri Hanefî mezhebine göre okutturan, Hanefî fıkhına göre namaz kıldırtan ilk sultan, Melik ah’tı 223 . sfahan’da yaptırdı ı medrsenin hangi mezhebe tahsis edilece i soruldu unda “gerçi ben

er-Râvendî, Râhatü’s-Sudûr , s. 130-132; Re idüddin, Câmi’ , C. II-IV, s. 49-50; Yazıcızade Ali, Tev rih-i l-i Selçuk , s. 71. 216 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 299; bnü’l-Adim, Bugyetü’t-Taleb , s. 56-61; el-Hüseynî, Ahbâr , (Lugal), s. 45; bnü’l-mrânî, el-nbâ’ fî Târîhi’l-Hulefâ , tahk. Kâsım Samerraî, Kâhire: Dâru’l- Âfâki’l-Arabiyye, 1999, s. 200, 204; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 204. 217 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C. XVI, s. 305; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 205. 218 Detaylar için bkz. el-Hüseynî, Ahbâr , (Lugal), s. 46; Kafeso lu, Melik ah Devri , s. 196-206. Abdünnaim Muhammed Hasaneyn ise olayı Melik ah’ın hanımı Terkan Hatun ile ili kilendirmektedir ( ran ve’l-Irak fî’l-Asri’s-Selçukî, s. 84). 219 er-Râvendî, Râhatü’s-Sudûr , s. 132. 220 Mecdülmülk ile detaylı bilgiler, ileride ayrı bir ba lık halinde ele alınacaktır. 221 bnü’l-Adim, Bugyetü’t-Taleb , s. 56; bnü’l-Azimi, Azimi Tarihi , s. 28; bnü’l-mrânî, el-nbâ’ , s. 205; Kafeso lu, Melik ah Devri , s. 208 vd. ; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 372. 222 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVI, s. 300; Beyhakî, Târîh-i Beyhak , s. 274; Kafeso lu, Melik ah Devri , s. 208-10; bnü’l-mrânî, el-nbâ’ , s. 205; Erdo an Merçil, “Büyük Selçuklu mparatorlu u Tarihi”, Türkler , Ankara; Yeni Türkiye Yayınları, 2002, C.IV, (ss. 597-633) s. 618. 223 Ahmed b. Mahmud, Selçuk-Nâme , C.II, s. 20, 22. kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVI, s. 309; Kara, Büyük Selçuklular ve Mezhep Kavgaları , s. 172; Ferhat Koca, “Selçukluların slâm Hukuk Mezheplerine Bakı ı”, s. 30.

59

Hanefîyim, ancak bu hayrı Allah rızası için yaptırdım. Bir gruba engel olup mahrum bırakmak istemem” demi tir. 224 bn Akîl’den (ö. 513/1119) nakledilen bir rivayete göre sultan Melik ah, bir ara Bâtıniyye’ye meyletmi ve Allah hakkında sorular sormaya ba lamı tır. el-Cürcânî isimli bir vaizin verdi i tatmin edici cevaplar ile bu meyli sona ermi tir.225 Melik ah, Berkyaruk ve Sencer, saltanatlarına yönelik do rudan bir tehdid olmadıkça, Batınilere kar ı harekete geçmedikleri gerekçesiyle ele tirilmektedir. 226

Sultan Melik ah döneminde Ba dad’da E ’arîler ile Hanbeliler arasında çatı malar çıkmı tı (469/Mayıs 1077). E arî âlim Ebû Nasr b. Abdilkerim el-Ku eyrî (ö. 514/1120), yaptı ı vaazlarında Hanbelilere dil uzatmıtır.227 Hanbeliler, sayılarının çoklu undan güç alırlarken, âfiî/E arîler ise Nizamülmülk’e güvenmekteydi. Dönemin önde gelen E arî âlimlerinden Ebû shak e -îrâzî, Nizamülmülk’e mektup yazıp Hanbelilerden ikayetçi oldu. Hanbelilerin lideri konumundaki Ebû Cafer Abdülhâlik b. Ebî Musâ el-Hâ îmî (ö. 470/1077),228 Nizamülk ile iyi geçinmek isteyen Ba dad ıhnesi es-Sallâr el-Fârûkî’nin aleyte eylemlerine maruz kaldı. Halife el-Muktedî, Hanbelilere meyletti i için âfiîler, onun aleyhinde ba ırıyorlardı. 229 Ebû shak e -îrâzî tarafından halifenin veziri bn Cüheyr’e gönderilen mektupta Horasan ve Türk beldelerinde mam Ebû Hanife ve mam âfiî’nin mezheplerinden ba ka mezhep bilinmedi ini yazıyordu. Vezir bn Cüheyr’in huzurunda bir araya getirilen taraflardan Hanbelî âlim Ebû Cafer, e- îrâzî’ye eskiden fakirken böyle olmadı ını, saltanat ve Selçuklu veziri Nizamülmülk’ün gücünü arkasına aldıktan sonra bunları yapmaya baladı ını söylemekteydi. bnü’l-Ku eyrî’yi ise bidatçi olarak nitelemekle birlikte, içindekini

224 Nahcivânî, Tecâribü’s-Selef , s. 277-78; Manzar Kanberî, “Tesîr-i Avâmil’i Siyâsî ber Münâzaaât-i Mezhebi-yi sfahan ez Karni Çahârom tâ Heftom-i Hicrî”, Târîh-i Âyine-i Pezûhe , sayı: 18, Kum, 1387/2008, (ss. 117-136), s. 125. 225 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVI, s. 312-3; bnü’l-Cevzî’ye atıfla bn Kesir, el-Bidâye , C.XII, s. 153. 226 Abdülmecid Bedevi, et-Târîhü’s-Siyâsî ve’l-Fikrî lil-Mezhebi’es-Sünnî, s. 127. 227 Kr . bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 104-5. 228 bnu’l-Esîr, Ebû Cafer’in ölümünü 469 yılında kaydetmektedir ( el-Kâmil, C. X, s. 106) ancak bnü’l-Cevzî’nin kaydına göre bir sonraki yılın ba larında (Safer 470) oldu u görülmektedir. Ayrıca halkın içinde bazıları onun zehirlenerek öldürüldü üne ve ehîd oldu una inanmaktadır. Mezarı ba ında insanlar uzun süre bulunmu ve çok sayıda hatimler okunmu tur ( el-Muntazam , C.XVI, s. 195-7). 229 Hatta Fâtımî halifesi el-Mustansır Billah lehine de “yâ mansûr” diye ba ırdıkları kaydedilmektedir. bnü’l-Cevzî, el-Muntazam, C. XVI, s. 182. Kr . Sa’âde, Tatavvur, s. 79.

60

söyleyip münafıklık etmedi i için takdir etmekteydi. Ayrıca sulhun mümkün olmadı ını, çünkü kar ı tarafın kendilerini kâfir olmakla itham etti ini, kendilerinin de inandıkları gibi inanmayanları kâfir saydıklarını söylüyordu. bnü’l-Ku eyrî’nin hac için Ba dad’dan ayrılmasıyla ortalık sakinle mi tir. Bu olanlardan haberdar olunca Nizamülmülk, halifenin veziri bn Cüheyr’e kızmı tır. Nizamülkmülk, halifenin Hanbelilere meylini ve E arilere kar ı bu z duydu unu bilmekte, ancak bunu açıklaması mümkün olmamaktaydı. Sultan Melik ah’ı gizliden halife ve veziri aleyhine kı kırtıyordu. 230 Nizamülkmülk, halifenin veziri bn Cühyer’e gönderdi i mektubunda Nizamiyye medresesinin bu türden eylere hizmet için kurmadıklarını yazıyordu. 231 e-îrâzî’nin gönderdi i mektubuna verdi i cevapta da medresenin yapılı nedenini ilme hizmet oldu unu, mezheplerden birini di erine tercih gibi bir siyasetlerinin olmadı ını, Ba dad’da Hanbelilerin di er mezhep mensuplarından fazla oldu unu ve imamları Ahmed b. Hanbel’in de saygın biri oldu unu ifade ediyordu. Onun bu mektubundan haberdar olan Hanbeliler bundan mutlu olmu lardı. Ancak Nizamiyye’den çıkan el-skenderânî isimli bir fakihin Hanbelileri tekfir eden konu malar yapması, tekrar iki grubun çatı masına sebep olmu tur. Nizamülmülk’ün olu Müeyyidülmülk kendi evi için de endi eye dü mü ve amîd Ebû Nasr’a haber göndermi tir. Amîdin olaylara mudahalesi ile ölenler olmu tu (470/Nisan 1078). Bu olaylar sonrasında Nizamülmülk sebep olanların iktalarına el konulması talimatı göndermi tir. 232 Bu olaylar, halifenin veziri bn Cüheyr’in görevden alınmasına (471/Temmuz 1078) sebep olmu tur. Ancak bn Cüheyr’in o lu Amîdüddevle, Nizamülmülk’ün yanına gitmi , vezirli e de o atanmı tır. 233 Vaazlar yasaklanmı , bir sonraki sene (473) mezheplerin ihtilaf ettikleri konulara deinilmemesi artıyla izin verilmi tir. 234 Aradan çok zaman geçmeden Ebu’l-Kâsım el-Bekrî isimli E arî bir kâdî Ba dad’da gelmi (475/Mart 1083), Nizâmiyye medresesine E ’arî Mezhebi üzere konu masına Nizamülmülk’ten izni bulunuyordu. Ba dad ıhnesi ve Türklerin de yanında oldu u halde el-Mansûr camiinde yaptı ı konu mada Hanbelilere dil uzatmı , bnü’l-Ferrâ el-Hanbelî’nin taraftarlarının tepkisiyle kar ıla mı tır.

230 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 205-9. Kr . bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 181-3, C.XVII, s. 190. 231 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 182. 232 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 211-2; bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 190-1. Kr . bnu’l-Esîr, el- Kâmil, C. X, s. 107. 233 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 109-10. Kr . Sıbt, a.g.e. , s. 213 vd. 234 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVI, s. 211.

61

Divandan kendisine bazı hediyeler verilmi ve alemü’s-sünne diye lakaplanmı tır. el- Bekrî, 470 (Eylül 1084) yılında vefat etti inde mam el-Earî’nin yanına defnedilmi tir. 235 Bu dönemin tanınmı E arî âlimi Ebû shâk e -îrâzî (ö. 476/1083), halife el-Muktedî’nin elçisi olarak Ba dad’dan Melik ah’ın yanına giderken (475/1083), yolda geçti i yerlerde kadınlar, çocuklarla halk tarafından kar ılanıyor, teberrük olsun diye bindi i hayvanın bastı ı yerlerdeki topraklar alınıyordu. Özellikle de Sâve’de halkın yo un ilgisine mazhar olmu tur. Sultan Melik ah ve vezir Nizamülmülk tarafından da ikramlar görmüstür. Bir yıl sonra öldü ünde cenazesi halifenin de katılımıyla görkenli bir ekilde defnedilmı tır. 236 Nizamiyye medresesine müderris tayin olunan ed-Dubûsî’nin (ö. 482/1089) Ba dad’a geli i alı ılmamı ekilde debdebeli olmu tu (479/1086). 237

Hanbelîlerin Ba dad’daki etkinliklerini gösteren ba ka tarihî kayıtlar da vardır. Ba dad’da 478/1086 yılnda vefat eden Mu’tezilî âlîm Ebû Alî bnü’l-Velîd, Ebu’l- Hüseyn el-Basrî’nin ö rencisiydi. Elli yıl kadar evinde kalmak zordunda kalmı , Sünnilerin (muhtemelen daha çok da Hanbelilerin) tepkisi sebebiyle dı arı çıkamamı tır. 238 Haleb kadısı diye bilinen Ebû Cafer el-Beykendî, Mu’tezilî görü leriyle biliniyordu. Ba dad’a geldi inde Hanbelîlerin önde gelenlerinden Ebû Mansur b. Ebî Yusuf (ö. 460/1067) 239 tarafından ehre sokulmamı tır. el-Beykendî, Ebû Mansûr’un ölümünden sonra Ba dad’a gelebilmi , 482/1089 yılında orada vefat etmi tir.240

Sultan Melik ah döneminde, Abbâsî hilafetinin merkezi Ba dad’da, Fâtımîler adına davette bulunmakla itham edilmi bir grubun faaliyetleri, dikkat çekmektedir. bnü’r-Resûlî isimli bir fırıncı, 473/1081 yılında, fütüvvetin 241 ( ) üstünlükleri ve kuralları hakkında kitap tasnif etmi tir. Abdulkâdir el-Ha imî isimli biri de onunla birlikteydi. Kendilerine katılan ö rencilerine men urlar yazıyorlar ve bir yerlere

235 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 234. Kr . bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 224-5; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 124-5. 236 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 125-6, 132-3; bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 227, 228-31. 237 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 157. 238 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C. XVI, s. 247-9. 239 e-eyhu’l-Ecel diye bilinen Ebû Mansûr vefat etti inde Ahmed b. Hanbel’in kabri yanına defnedilmi ti. Hakkında detaylı bilgi için bkz. bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 107-110. 240 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 288. 241 Fütüvvetin tarihiyle ilgili genel bilgiler için bkz. Ahmet Ya ar Ocak, “Fütüvvet, (Tarih)”, DA, C. XIII, s. 261-63.

62

tayin ediyorlardı. bnü’r-Resûlî, iîlerin gittikleri, ancak bu dönemde kapısı kapalı, terkedilmi (mehcûr) halde olan Berâsâ mescidini 242 açmı , fütüvvet mesuplarından bu mescidde toplanmalarını istemi tir. bnü’r-Resûlî, Fâtımî halifesine ba lı bulunan Medine yöneticisi Hâlisatü’l-Melik Reyhân el-skenderânî ile de yazı maktaydı. Hanbelîler (Ahâbu Abdüssamed) bu durumdan divana ikayetçi olmu lar, bu gurubun Fâtımîler adına propaganda yaptıklarını, fütüvveti bu gizli i lerini kapatmak için kullandıklarını iddia etmi lerdi. Halifenin veziri Amîdüddevle, duruma el koymu, fukahâ bu grubun çalı malarının engellenmesi gerekti ine dair fetvâ vermi tir. bnü’r-Rasûl ve adamı Abdülkâdir tutuklanmı , onlarla birlikte olan herkesin tutuklanmasını istemi , evleri ya malanmı tır.243

Melik ah döneminde devletin mezheplere yakla ımı için önemli i aretler ta ıyan bir olay da Herat’ta ya anmı tır. Herat’ta 478 (1085-6) yılında, Behrât isimli mütekellim/felsefeci bir âlimin konu malarına, Hanbelî âlim Abdullah el-Ensarî’nin (ö. 481/1089) tepki göstermesiyle olaylar çıkmı tır. Behrât, evinin yakılmasından sonra Fûsenc’e gitmi , müderris kâdî Ebû Sa’d b. Ebî Yûsuf’a sı ınmı tır. el-Ensârî ve taraftarları Fûsenc’e de gelip onlara saldırmı ve Nizamiyye medresesine de zarar vermi lerdir. Vezir Nizamülmülk olaylara el koymu , el-Ensârî’yi tutuklatıp Herat’tan uzakla tırmı , böylece olaylar yatı mı tır. Bir süre sonra el-Ensârî Herat’a geri dönmü tür.244

Nizamülmülk’ün Hanbelîlere yönelik tutumunu gösteren ba ka olaylar da onun Ba dad ziyareti sırasında ya anmı tır. Nizamülmülk, sultan Melik ah ile 484/1091 yılında Ba dad’a gelmi , “Hanbeliler için Mücessime dendi ini, onlara mezhepleri hakkında sorular sormak istedi ini” söylemi tir. bn Akîl, “öyle bir cevap vermek uygun olur” diyerek onun bu ithamının geçersizli ini ortaya koymaya çalı mı tır.245

Nizâmülmülk’ün verdi i bilgilerden, Tu rul Bey ve Alparslan zamanında, îa’ya kar ı takınılan tavrın Melik ah döneminde de imeye ba ladı ı anlaılmaktadır. Dikkat çeken ba ka bir tespit de devletin artık kuvvetlendi ini

242 Berâsâ mescidi hakkında îîlerin ya adı ı ço rafya incelenirken Ba dad’ın Kerh mahallesiyle ilgili bilgi verilirken detaylardan bahsedilmi tir. 243 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVI, s. 211. 244 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 241, 278-9. 245 bnü’l-Cevzî, a.g.e., C.XVI, s. 295.

63

dü ünerek duyarsızlı ın artmasıdır: Sultan Tu rul, Sultan Alpasrlan, devirlerinde hiçbir ate perest, Hıristiyan, Rafızî ortaya çıkıp bir Türkten ileri bir mevki elde etmeye cesaret edemezdi. “Bugün, fark (temyîz) kalkmı tır. E er süfli bir Yahudi, Türklerin kedhüdalı ına ve Türklerin (yaptıkları) i e gelirse, uygun görülüyor. (Aynı yerlere) bir Hıristiyan gelirse, Zerdü tî gelirse, uygun görülüyor; e er Rafızî, Harici ve Karmati gelirse, tasvip ediliyor. Onları (tayin edenleri) gaflet istila etmi tir. Halbuki onların ne Türklerin dinine saygısı, ne mallarına kar ı koruma duygusu, ne de halka merhametleri vardır. Devlet kemâle ula tı ı için, halk bu gün duyarlılı ını kaybetmi tir. Bendeniz kötü bakı lardan korkuyorum, bu i in nereye ula aca ını da kestiremiyorum… Bu gün i, saray ve divanı onlarla dolduracak mertebeye getirilmi tir. Her Türk’ün pe inde bunların on-yirmi tanesi ko maktadır.”246

Nizamülmülk’ün Hariciler dedi i ve devlet dü manı diye niteledi i, kendilerini îî gösterenler hakkındaki uyarıları, sultan Melik ah’ın ho una gitmemektedir:

“iîlik (mezhebi) iddiasında bulunarak, Rafızîlerden daha büyük kuvvet toplayabilir, bütün dinlere saygıları oldu unu söyler, ellerinden gelen kötülük, bozgunculuk ve katlden geri kalmayarak, müslümanlık adına hareket ettiklerini iddia ederler. Fiillerinde kâfirlerin fiillerini örnek aldıklarından, içleri görünü lerinin, sözleri de yaptıklarının ve Hz. Muhammed Mustafa (s.a.)’nın dininin tam zıddıdır. Ülke için onlardan daha amansız dü man yoktur. Bugün devlete yakınlı ı olan ia gömle inden ba larını çıkaran güruh bunlardır. Efendimiz huzurunda i lerini yaparak, kuvvetleniyor ve Dünya Sultanını, Abbâsî halifeli i hanedanını yıkmak için saldırmaya te vik ediyorlar. Bendeniz serpu unu ba ından çıkarmasa, daha pek çok rezillikleri görülür, fakat Cihan Padi ahı onlar hakkındaki tecrübelerimden ve uyarılarımdan dolayı bendenizden incinmektedir. Efendimizi paraya tamah eder duruma getirerek, beni garaz sahibi olarak gösterdiklerinden, bu husustaki nasihatlerim kendisini tatmin etmiyor.”247

Mukatil b. Atıyye’ye (ö. 505/1111 dolayı) nisbet edilip Melik ah döneminde, sultan ve veziri Nizâmülmülk’ün de bulundu u meclislerde îî ve Sünnî âlimlerin

246 ki tercüme arasında bazı farklar bulunmaktadır. Nizâmülmülk, Siyâset-nâme , trc. Köymen, s. 114, metin, s. 171 (çev. Bayburtlugil, s. 185 vd.). 247 Nizâmülmülk, a.g.e., çev. Bayburtlugil, s. 212 vd. (Köymen tercümesine “ imdilik” kaydıyla [bkz. Önsöz, XXI, di er bazılarıyla birlikte bu faslı almamı tır. Elimizdeki tercüme de henüz bu bölümler yoktur.)

64

münazarasını konu edinen bir kitap vardır. Bu kitaba göre münazaralar sonucunda Sultan Melik ah ve vezir Nizâmülmülk, îa’ya girdiklerini ilan etmi ler ve îa mezhebi Nizamiye Medreseleri’nde okutulmaya ba lanmı tır. Ancak bir kısım devlet adamları ve âlimler, Sünnî mezhepte ısrar etmi ler, tuzaklar kurup bir ay arayla önce Nizâmülmülk’ü sonra da Melik ah’ı suikastlar düzenleyerek öldürmü lerdir. 248 el- Âmulî’nin de ifade etti i gibi, kitabın sonradan yazılıp bn Atıyye’ye nisbet edildi i açıktır. Kitabın içeri i kurgulanmı , tarihi bir gerçekli i yoktur. O dönemde kullanılmayan terimler, çeli kiler ve bilgi hataları bulunmaktadır.249

Dönemin kaynaklarında verilen bilgilere göre Melik ah zamanında, emirlerinin birinin yanında bir îî (Râfizî) oldu unda, o, Türklere îî olmadı ını; bilakis Sünnî/Hanefi oldu unu söylemeleri için Sünnî âlimlere rü vet verirdi”250 demektedir. Yine bu kayna ın verdi i bilgilere göre “Melik ah döneminde Nizamulmülk, îîlerin (Râfızî) gizli itikadlarini bilmekteydi.” Rey’de ileri gelen îî âlimlerin sarıklarını çıkarmaları emredilmi tir. Onlara “Siz, dinin dü manlarısınız, slam’ın öncülerine lanet okuyorsunuz, iarınız mülhidlerin iarı” denmekteydi. Bu bilgileri de erlendiren dönemin snâa eriyye mensubu âlimlerinden Abdulcelil Kazvînî “bunun yalan ve iftira” oldu unu söylemekte ve adı geçen âlimlerin meziyetlerini ve Nizâmülmülk ile iyi ili kilerini anlatmaktadır. 251

Melik ah döneminde de Selçuklular, Sünnî mezhepler arasında oldu u gibi mutedil iîlere kar ı da bir ayrımcılık siyâseti takip etmmemi lerdir. Melik âh’ın kızı Salkım Hatun’u, iî Mâzenderân meliki Sipeh-bud Ali ile evlendirmesi,252 bunun

248 Ebü’l-Hica’ Mukatil b. Atıyye el-Bekri el-Hicazi iblüddevle, Muhâvere Havle’l-mâme ve’l- Hilâfe , thk. es-Seyyid Murtaza Radvi, Beyrut: Müessesetü’l-Belag, 1989, s. 194-95. Bazı ifade farklarıyla birlikte internetten Mutemeru Ulemâi Ba dâd adıyla: (Çevrimiçi) http://www.najaf.org/arabic/mustabsiroon/68/index.html 03 Mayıs 2006. Ayrıca seslendirilerek de yayınlanmı tır. (Çevrimiçi) http://www.kaseralsanamain.com/album/ba3’dad.exe 09 Kasım 2009. Türkçe’ye tercüme edilen kitabın internet nüshası için: (Çevrimiçi) http://siakitaplari1.tripod.com/siakitaplari1/Bagdat_Alimleri_Konferansi.zip veya http://www.nusayri.com/files/bagdat_Konferansi.doc 12 Mart 2008. 249 es-Seyyid Cafer Murtaza el-Âmulî, Me’sâtü’z-Zehrâ , 3.bs., 1422/2002, C.I, s. 353-375. (Çevrimiçi) http://www.mezan.net/sayed_jaafar/s-j-b/masat/maasat1.htm, 22 Kasım 2008. Ba ka bir de erlendirme için bkz. Hasan Ensârî, “Munâzara dû Dâni mend-i îî ve Sünnî der Mahdar-i Melik ah Selçukî ve Hâce Nizâmülmülk der Medrese-i Nizamiye-i Ba dad”, (Çevrimiçi) http://ansari.kateban.com/entry1088.html , 01 Nisan 2009. 250 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 81; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu’ der ran , s. 392, 472. 251 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 108. 252 Caferiyan, Târîh-i Te eyyu’ der ran , s. 394.

65

delillerinden birdir. Sultan Melik ah, karde i Teki ’in isyanını (467/1084) bastırmaya giderken Tus’taki mam Ali er-Rıza’nın me hedini ziyaret edip dua etmi tir.253 Sultan Melik ah ve veziri Nizâmülmülk ile 479/1087 yılında Hz. Ali’nin mehedini ziyaret etmi tir. Sultan burada bulunanlara ba ıta bulunmu , Fırat nehrinden Necef’e su getirilmesi için çalı ma ba latmı tır. Burada ikamet etmekte olan nakibü’l-Aleviyyîn Tahir, sultana büyük bir ziyafet vermi tir. Sultan Melik ah, ayrıca Kerbelâ’yı da ziyaret etmi tir.254

4 – Berkyaruk Dönemi (485-498/1092-1104) Sultan Melik ah’ın ölümünü gizleyen 255 ei Terken Hatun, Melik ah’ın hayattaki o ullarının en büyü ü olan veliaht Berkyaruk’a ra men küçük ya taki o lu Mahmûd’u sultan ilân ettirebilmek için çok para da ıtmı tır. Halife Muktedî ba langıçta Mahmûd’un ya ının küçük oldu unu ileri sürerek onun sultan olmasına kar ı çıkmı sa da, Terken Hatun o lunu sultan ilân ettirerek adına hutbe okutmayı ba armı tır. 256

Sultan Melik ah’ın ölüm haberini alan Nizâmülmülk’ün adamları, Berkyaruk’u sfahan’da sultan ilân etmi ve adına hutbe okutmu lardı (485/1092). Berkyaruk, Terken Hatun’a ba lı birliklerle girdi i sava ı kazanmı tı (485/Ocak 1093). Terken Hâtun’un i lerini yürüten Tâcülmülk de esir alınmı , Beryaruk, onu kendisine vezir yapmayı dü ünmüstür. Ancak Tâcülmülk, Nizamülmülk’ün öldürülmesiyle itham edilmekteydi. Nizamülmülk’ün adamları onu öldürmü ve cenazesini parçalara ayırmı lardı (486/ ubat 1093). 257 Berkyaruk Ba dad’a gelmi halife el-Muktedî, hutbeyi onun adına okutmaya kararını onaylamı tı (487/ ubat 1094).258

Terken Hatun 487/1094 yılında vefat etmi tir.259 Beryaruk’un am bölgesini

253 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 211. 254 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C.X, s. 156; Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (Ali Sevim), s. 242; Turan, Selçuklular Tarihi , s. 206, 208, 326; Mustafa Öz, “Kerbelâ”, DA, C.XXV, s. 271-2. 255 Kaynakların ifadesine göre sultan Melik ah’ın cenaze namazı da kılınmamı tı bnü’l-Cevzî, el- Muntazam , C. XVI, s. 313; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 211; Kafeso lu, Melik ah Devri , s. 210. 256 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 214; Özaydın, Berkyaruk Devri , s. 15-17. 257 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 214-6. Kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVI, s. 300-1. 258 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 10-1, 12-4; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 229-31. 259 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 14; bnu’l-Esîr a.g.e. , C. X, s. 234, 240; Özaydın, Berkyaruk Devri , s. 18-24. Bu dönemde Terken Hatun’un emrinde Mecdulmülk gibi îî devlet adamlarının çalı mı olmaları ve Nizamülmülk’ün adamlarının Berkyaruk’u desteklerken, îîlerin fırsattan istifade ederek Terken Hatun tarafında kendilerine yer edinmelerinden hareketle, Terken Hatun îî

66

yönetmekte olan amcası Tutu , Suriye’den Azerbeycan’a kadar birçok ehirde kendi adına hutbe okutmayı ba armı tır. Tutu ’un emrindeki çok sayıdaki asker Berkyaruk’u da ma lup etmi ti (487/1095). sfahan’a giden Berkyaruk, önce karde i Mahmud’un adamları tarafından tutuklanmı , ancak Mahmud’un ölümü üzerine onların da deste ine kavu mu , Tutu ’u ma lup ederek öldürmü tü (488/1095). 260 Horasan’da isyan eden di er amcası Arslan Argun bir köle tarafından öldürülmü (489),261 bir ba ka amcası Teki ’i de yayının kiri iyle bo durarak öldürtmüstür. 262 Berkyaruk bunlardan ba ka daha birçok hanedan üyesi ve emirin isyanı ile kar ıla tı. 263

Sultan Berkyaruk, saltanatını kuvvetlendirdi i bir sırada karde i Muhammed Tapar’ın isyanıyla (492/1099) kar ıla mı , onunla defalarca sava mı ve ölümüne kadar da onunla u ra mak zorunda kalmı tır. Muhammed’in saltanat mücadelesine kalkı masında sultan Berkyaruk tarafından vezirlikten azledilmi olan Nizamülmülk’ün o lu Müeyyidülmülk’ün te vikleri etkileri olmu tur. Halife de ilk isyanında hutbeyi Muhammed adına okutmu tur.264

Uzun süren sava lar ile çok sayıda asker ölmü , ülke büyük yıkıma u ramı tır. Sultanların gücü azalmı , buna kar ılık büyük emirlerin tahakkümleri artmı tır. Onlar bu durumdan yararlanmakta ve sava halinin devamını istemekteydi. Sonunda sultan Berkyaruk, Hanefî kâdî Ebû’l-Muzaffer el-Cürcânî ve Ebu’l-Ferec Ahmed b. Abdilgaffâr el-Hemedânî’yi sulh için karde i Muhammed’e gönderdi. Muhammed’in

yönetici kadınlar arasında sayılmak istenmi tir. Ancak iddia sahibinin de itirafa mecbur kaldı ı gibi Terken Hatun’u îî diye niteleyebilmek için elde tarihî bir veri bulunmamaktadır (Pervin Türmenî Âzer, “Hâkimân-i Zen-i îa Mezheb der Târîh-i ran (Seyyide Hatun, Terken Hatun, Canbegum Hatun”, Mecelle-i Bânevân-ı îa, sayı:6-7, Kum, 1385/2006, (ss.49-66), s. 55-9). Ayrıca Mecdülkmülk gibi devlet adamları, bu sürecin öncesinde Melik ah’ın emrinde, sonrasında Berkyaruk’un verizi olarak görev yapmı tı. Bu iki sultanı îî diye nitelemeye imkan olmadı ı gibi Terken Hatun için de bu iddiayı kabule imkan yoktur. 260 bnü’l-Cevzî, a.g.e., C.XVII, s. 5, 15; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 219 vd., 234, 244; Re idüddin, Câmi’ , C. II-IV, s. 58-59; Özaydın, Berkyaruk Devri , s.28-46 261 bnu’l-Esîr, a.g.e., C. X, s. 262; Özaydın, a.g.e., s. 57. 262 bnu’l-Esîr, a.g.e., C. X, s. 239; Özaydın, a.g.e., s. 51. 263 Özaydın, a.g.e., s. 51 vd. 264 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 48, 75, 80; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 287, 303, 329, 359; Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (495-589), C. VIII-I (8/1), Haydarabad, 1380/1951, s. 8; Özaydın, Berkyaruk Devri , s. 55 vd. Vezirlik için Mecdülmülk’ün faaliyetleri ve bunun iki taht talibinin mücadelesinde etkisi hakkında bkz. Hasaneyn, ran ve’l-Irak fî’l-Asri’s-Selçukî, s. 97 vd.

67

de kabul etmesiyle bazı artlarla anla ılarak barı yapıldı (497/Ocak 1104). 265

Berkyaruk, babası Melik ah’ın ölümünden (485/1092) sonra, küçük ya ta (474/1081 yılında do mu ), Terken Hatun, amcaları, karde leri ve hanedanın di er mensuplarıyla, muhteris emirlerle mücadeleyle geçen on iki yıllık saltanattan sonra, Rebiulevvel 498/Aralık 1104’te ölmüstür. 266 Berkyaruk’un dönemi, Büyük Selçuklu tarihinin fetret devri olarak de erlendirilmektedir. 267

Berkyaruk’un Mecdulmülk Ebu’l-Fazl ve Sa’d b. Muhammed Kummî isimli iki îî veziri olmu tur.268 Vezirli i döneminde devlet i lerinin büsbütün Mecdülmülk’ün elinde kaldı ı ifade edilmektedir.269 Bu dönemde ileri gelen devlet adamlarının Bâtınîler tarafından öldürülmeleri, vezir Mecdülmülk’ün Bâtınîler ile ili kisi olmakla itham edilmesine sebep olmu tur. Sultan Berkyaruk’un önde gelen emirleri, Mecdülmülk’ü hapsedilmek üzere teslim almak istemi ler, Mecdülmülk bu sırada öldürülmü tür (492/1099). 270

Beryaruk’un saltanatı döneminde mezhepler tarihi açıdından dikkat çekici olaylar meydana gelmi tir. Nisâbur’da 488/1095 yılında Kerrâmiyye mezhebi ile di er gruplar arasında büyük bir çatı ma ya anmı tır. afiîlerin öncüsü olan Ebu’l- Kâsım (el-Cüveynî’nin o lu) ile Hanefilerin öncüsü Kadı Muhammed b. Ahmed b. Sâid, Kerrâmiler aleyhine ittifak yapmı tır. Müttefikler, Kerâmilere kar ı üstün gelip medreselerini tahrip etmi lerdir.271

Hilafet merkezi Ba dad’da farklı mezhep mensupları, birbirlerinin görü lerini

265 Yapılan sulh öncesinde tarafların hakmiyetindeki ço rafyalar ve anla ma artları hakkında detaylar için bkz. bnü’1-Esir, a.g.e., C. X, s. 369-71. Kr . bnü’l-Cevzî, a.g.e., C.XVII, s. 85. 266 bnü’1-Esir, a.g.e., C. X, s. 380; bnü’l-Cevzî, a.g.e., C.XVII, s. 90, 93; Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 12, 13 (Sıbt, ’a göre 24 ya ında); bn Kesir, el-Bidâye , C.XII, s. 176; Özaydın, Berkyaruk Devri , s. 129-130; Turan, Selçuklular Tarihi , s. 230 (Turan’a göre 26 ya ında). 267 Mehmet Altay Köymen, Büyük Selçuklu mparatorlu u Tarihi: kinci mparatorluk Devri , Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1991, s. 1. 268 Zebihullah Safa, Tarih-i Edebiyat der ran , C.II, s. 186, 188. 269 er-Râvendî, Râhatü’s-Sudûr , s. 142; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 289; Yazıcızade, Tev rih-i l-i Selçuk , s. 77; Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 56; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 472; Özaydın, Berkyaruk Devri , s. 48. 270 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 289; er-Râvendî, Râhatü’s-Sudûr , s. 142; Re idüddin, Câmi’ , C. II-IV, s. 62-63; Ebü’l-Kâsım Kâ ânî, Târih-i smâîliyye (Bah î ez Zübdetü’t-Tevârîh) , ne r. Muhammed Taki Dani Pejuh, Tebriz : Dani gah-ı Tebriz, 1964, s. 106; Özaydın, Berkyaruk Devri , s. 57. 271 bnü’1-Esir, a.g.e., C. X, s. 251. Beyhakî, bu olayı 489 (1096) yılında olarak nakletmektedir (Târîh-i Beyhak , s. 268-9).

68

ele tirdiklerinde çatı malara sebep olmaktaydı. Bu çatı malar, Sünnîler arasında da, genelde Hanbelîler ile âfiîler arasında olabilmekteydi. Ebu’l-Müeyyed sâ b. Abdillah el-Gaznevî (ö. 498), Ba dad’da gelmi , Earî görü leri anlattı ı için çatı maya sebep olmu tur. el-Gaznevî, ikamet etti i eve dönerken ta lanmı tır (495/1102). Bir yıldan biraz fazla Ba dad’da kalan el-Gaznevî, daha sonra ehirden çıkarılmı tır.272

Hanedan üyeleriyle u ra maktan Batıniler ile ilgilenememesi üzerine halk arasında “Berkyaruk Batınî oldu” eklinde sözler söylenmekteydi. Berkyaruk, karde i Muammed Tapar ile taht için mücadele etti i ve a ır hasta olarak Ba dad’da bulundu u bir dönemde, Muhammed Tapar ve karde i Sencer de Ba dad’a gelmi lerdi (494/Ekim 1101). ki tarafın aralarında Dicle nehri vardı. Muhammed Tapar’ın ordusundakiler, Beryaruk’un ordusuna “Batıniler!” diye ba ırıyordu. Halife de Muhammed’e sultan Berkyaruk ve adamlarının ahlakından ikayetçi olmu ve hutbeyi de onun adına okutmu tur. 273 Muhammed Tapar ile yapılan sava (494/Nisan 1101) sonucunda esir edilen vezir Müeyyidülmülk’e Berkyaruk’un söylediklerinden anla ılmaktadır ki, Berkyaruk’un Batinî olmakla itham edenlerden biri de bu vezirdi. 274 Ancak Berkyaruk’un Batınî olması do ru olamaz. Nitekim kendisine yapılan Batınî (melâhide) suikast giri imden yaralı kurtulmu tu (488/1095).275 Beryaruk döneminde Batınilere sava açılmı , çok sayıda öldürülenler ve tutuklananlar olmu tur. 276

5 - Muhammed Tapar Dönemi (498-511/1105-1118) Berkyaruk’un ölümünden sonra henüz dört ya ında olan olu II. Melik ah adına hutbe okutulmu tur. 277 Ancak Melik ah’ın atabeyi Ayaz’ın da itaatiyle, Ba dad’a gelen Muhammed Tapar, Selçuklu sultanı oldu (498/1105) 278 . Sultan

272 bnü’l-Cevzî, a.g.e., C.XVII, s. 76, 85, 93. Kr . bnu’l-Esîr, a.g.e., C. X, s. 397. 273 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 309; Özaydın, Berkyaruk Devri , s. 70-71; Abdülmecid Bedevi, et- Târîhü’s-Siyâsî ve’l-Fikrî lil-Mezhebi’es-Sünnî , s. 163.. 274 bnü’1-Esir, a.g.e., C. X, s. 304. 275 er-Râvendî, Râhatü’s-Sudûr , s. 140; bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 17-8; bnü’1-Esir, a.g.e., C. X, s. 251-2; Yazıcızade Ali, Tev rih-i l-i Selçuk , s. 76; Özaydın, Berkyaruk Devri , s. 85; Ali Sevim ve Erdo an Merçil, Selçuklu Devletleri Tarihi , s. 147. 276 Detaylarına ileride de inilecektir. 277 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 380, 382. 278 bnü’1-Esir, a.g.e., C. X, s. 384-7. Detaylar için bkz. Abdülkerim Özaydın, Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi (498-511/1105-1118), Ankara : Türk Tarih Kurumu, 1990, s. 39-43.

69

Muhammed de isyanlarla ve iç meselelerle u ra mak zorunda kaldı. 279 Muhammed Tapar’ın saltanatı zamanı (1105-1118), devlet otoritesinin sarsıldı ı zaman olan Fetret Devri’nden Sencer’ın büyük sultan olmasıyla ba layan istikrarlı devreye bir intikal safhası kabul edilmektedir. 280 474/1082’de do an Muhammed Tapar, Zilhicce 511/Nisan 1118’te üpheli bir ekilde 281 vefat etti. 282

Muhammed Tapar’ın Hanefi mezhebine oldukça ba lı oldu u anla ılmaktadır. Râvendî’nin (ö. 604/1207) kaydetti ine göre “ Nizâmülmülk’ün taassub yüzünden afiîlere verdi i sfahan camiinde, Sadr-ı Cihanların en ileri geleni Rükneddin hutbe okusun diye merhum Sultan Muhammed, ba lar kesilmesini emretti ve ordular gönderdi. Onun orada namaz kıldı ı müjdesi kendisine gelince, sevininip külahını havaya attı; dualar ederek sadakalar verdi. Hemedan camiinde de aynı eyi yapmı tır” demektedir. 283 Sultan Tapar’ın bu tutumunu, abisi Berkyaruk ile saltanat mücadelesinde, afii mezhebine büyük destek veren Nizâmülmülk’ün taraftarlarının Berkyaruk’u desteklemi olmalarına ba layanlar olmu tur. 284 Bu dönemde devletin âfiî kar ıtı siyaset yürüttü ünü de iddia etmeye imkan yoktur. lkiyâ Ebu’l-Hasan Ali b. Muhammed el-Herrâsî’nin (ö. 504/1110) ölümünden sonra Nizamiyye medresesinde müderris olan Ea’rî âlim Ebû Bekir e -âî’nin (ö. 507/1114) ders vermeye ba ladı ında, mecliste sultanın veziri ve di er devlet adamları da hazır bulunmu lardı. 285

Sultan Berkyaruk ile Muhammed’in taht için mücadele ettikleri dönemlerde ba layan Haçlı seferleri, aynı zamanda, Selçuklular ile Fâtımîler arasında yeni bir unsurun girmesi demekti. Suriye bölgesinde Haçlılar, birçok ehri ele geçirmi lerdi. ehirlerini ellerinde tutan birçok emir de Haçlılara vergi vermek zorunda kalmı tır. Haleb’ten Ba dad’da gelen bir grup, bölgede Müslümanların dü tü ü durumu anlatılp mihrapları parçalamı ve Cuma namazının kılınmasına engel olmaya

279 bnu’l-Esîr, a.g.e., C. X, s. 398; Özaydın, Muhammed Tapar Devri , s. 43 vd.; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 374. 280 Köymen, kinci mparatorluk Devri, s. 1. 281 Özaydın, Muhammed Tapar Devri , s. 150. 282 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 525; Özaydın, a.g.e., s. 149-150. 283 er-Râvendî, Râhatü’s-Sudûr , s. 18; Manzar Kanberî, “Tesîr-i Avâmil’i Siyâsî ber Münâzaaât-i Mezhebi-yi sfahan ez Karni Çahârom tâ Heftom-i Hicrî”, s. 123; Abdülmecid Bedevi, et- Târîhü’s-Siyâsî ve’l-Fikrî lil-Mezhebi’es-Sünnî, s. 137. 284 Ferhat Koca, “Selçukluların slâm Hukuk Mezheplerine Bakı ı”, s. 32 285 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 120, 138.

70

kalkı mı lardı (504/1110-1).286 Sultan Muhammed’in Haçlılar ile mücâdele için bölgedeki emirlerine emirlev vermi , ancak netice alamamı tır. 287

Muhammed Tapar, Batınilere kar ı çok büyük mücadeleler vermi , saltanat dönemi onlarla sava la geçmi tir.288 Veziri Sa’dülmülk Ebu’l-Mehâsin, ilhad ve Batıniler ile dostluk töhmetiyle sfahan’da asıldı. 289 Muhammed Tapar, me hur smâ’ilî daîlerinden Ahmed b. Abdülmelik el-Attâ ’ın sı ındı ı kaleyi ele geçirmi ve oradaki Bâtınîleri öldürmü tü (500/1107). Alamut üzerine asker göndermi , muhasara ettirmi tir. Muhammed Tapar’ın ölümü (Nisan 1118) dolayısıyla, bu harekât yarıda kalmı tı290 . Muhammed Tapar döneminde, îî Hille emiri Sadaka b. Mezyed’in üzerine asker gönderilmi ve Sadaka sava ta öldürülmü tür.291 i’î Mâzenderân meliki Sipeh- bud Ali’nin karde i Kârin, Sultan Mehmed Tâpar’ın kızı ile evlenmi tir. Bâtınîlere kar ı sava açan Muhammed Tapar, huzurunda Bâtınîler ile münazara yapan iî Ebu Ismâil’e ihsanlar yapmı tır. Bu, sultanın bir mezhep taassubuna kapılmadı ını göstermektedir.292

Selçuklular döneminde yazılan el-Fazaih müellifinin verdi i bilgilere göre Sultan Muhammed b. Melik ah döneminde, emirlerinin birinin yanında bir Rafızi bulunsa, o Sünni âlimlerden birine Türklere kendinin îî (Rafızî) olmadı ını, Sünnî- Hanefi oldu unu söylemesi için rü vet verirdi. Bu kayna a göre Meliksah ve Sultan Muhammed döneminde îa’ya medrese, hangâh in asında musamaha gösterilmiyordu. Ancak onun bu iddialarına cevap veren îî müellif Abdulcelil Kazvînî eskiden beri var olan veya bu sultanlar zamanında yapılmı bazı îî medreselerine iaret ederek bu tespiti reddetmektedir.293

286 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 482. 287 bnü’1-Esir, a.g.e., C. X, s. 485 vd. Detaylar için bkz. Özaydın, Muhammed Tapar Devri , s. 89 vd. 288 bnü’1-Esir, a.g.e., C. X, s. 527; Re idüddin, Câmi’ , C. II-IV, s. 68; Yazıcızade Ali, Tev rih-i l-i Selçuk , s. 81; Özaydın, a.g.e., s. 153; Turan, Selçuklular Tarihi , s. 233; Abdülmecid Bedevi, et- Târîhü’s-Siyâsî ve’l-Fikrî lil-Mezhebi’es-Sünnî , s. 166-70. 289 Re idüddin, Câmi’ , C. II-IV, s. 72-74; Re idüddin, Câmiü’t-Tevârih: Kısmet-i smailiyân ve Fâtımiyân ve Nizârîyân ve Dâiyân ve Refîkân , yay. Muhammed Tâkî Dâni pezû, Muhammed Müderrisî Zencânî, Tahran 1977, s. 122;. 290 Detaylarına ileride de inilecektir. 291 Detaylarına ileride de inilecektir. 292 Turan, Selçuklular Tarihi , s. 326-7. 293 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 46, 81.

71

6 – Sencer Dönemi (511-552/1118-1157) Sultan Muhammed’in vefatından sonra veliahd olan o lu Mahmud adına hutbe okunmu tu (512/Mayıs 1118). 294 Abbâsî halifesi el-Müstazhir Billah vefat etmi (512/A ustos 1118), yerine, kısa zaman sonra Selçuklu yönetimi ve bölgedeki yerel yöneticilerle askerî mücadelelere gire ecek olan el-Müster id Billah geçmi tir.295 Mahmûd, karde i Tu rul’un isyanı ile u ra mak zorunda kalmı , Horasan meliki Sencer, ye eni Mahmud üzerine yürümü ve onu ma lûp etmi ti (513/A ustos 1119). Yapılan anla maya göre Rey ehri Sencer’de kalmak üzere, imparatorlu un batı tarafları, sultan unvanını ta ımakla beraber, Sencer’e tâbi olmak artı ile, Mahmud’a verilecekti. Sencer “büyük sultan” (es-sultânu’l-a’zam) unvanını alıyordu. Sencer’in eski merkezi Merv, imparatorlu un ba kenti olmu tur. 296 Sultan Sencer, do u ve batıya zaman zaman müdahale ederek, do u-slâm âleminin büyük bir kısmında hükmeden, hutbelerde ismi okunan büyük hükümdardı.297 Fakat orta Asya’da Kara Hıtayların zuhûru durumu de itirmi tir. Sencer, Kara-Hıtaylar kar ısında Katavan sava ını kaybetmi (536/Eylül 1141) ve Mâverâünnehr tamâmiyle elinden çıkmı tır. 298 Kara-Hıtaylılar tarafından Mâverâünnehirden çıkarılan Ouzlar, Horasan’a gelmi lerdi. Bu bölgede ikamete ba layan O uzlar, müslümandı, kimseye eziyet etmiyor, namaz kılıyor, zekatlarını veriyorlardı. Sencer’in emirlerinden Kamac’ın (Kımac) bölgesine gelmi , Kamac’ın bölgeden çıkmalarını istemesi ve Ouzların anla ma çabaları sonuçsuz kalma tı. Kamac Ouzların üzerlerine asker göndermi ancak Ouzlar, di er Türk boylarından da yardım alarak gâlip gelmi lerdi. O uzlar, ayrıca fakîhleri öldürüp,299 medreseleri tahrip etmi lerdi. 300 Bundan sonra Sencer’in Ouzların üzerine düzenledi i seferde, Belh civarında hezimete u rayarak, esir

294 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s.161; bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 533. 295 bnü’1-Esir, a.g.e., C. X, s. 534, 536. 296 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 172; Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 5. 297 Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 376. 298 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVIII, s. 19; bnü’1-Esîr, el-Kâmil , C. XI, s. 81-6; Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 327 vd.; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 375 299 Ouzlar, Sultan Senceri esir aldıktan sonra da ehirlere valiler tayin edip halktan a ır vergiler almak istemi lerdi. Nisabur’da halkın isyan edip vali ve yanındakileri öldürmesi sonrasında ehre gelen O uzlar, Nisabur’a girip, ya ma yapmı , büyük küçük herkesi öldürmü ve ehri ate e vermi lerdi. Ayrıca O uzlar, de iik beldelerde kâdî ve âlimlerin tamamını öldürmekteydi. bnü’1-Esîr, el-Kâmil , C. XI, s. 177-8. 300 bnü’1-Esîr, a.g.e., C. XI, s. 176.

72

dü mü tü (548 / Nisan 1153). Üç sene O uzlar elinde esir kalan sultan, 1156 yılında kurtulduysa da, aır O uz darbesi altında çöken Selçuklu imparatorlu unu toparlamayı ba aramadı. Bir sene sonra, Rebiülevvel 552/Mayıs 1157’de, yetmi üç ya ında oldu u hâlde, vefat etti ve Merv’de daha evvel in â ettirdi i türbesine gömüldü. 301 Sencer’in ölümü ile Büyük Selçuklu mparatorlu u da tarih sahnesinden çekilmi oldu. Köymen’in ifadesiyle “mparatorluk kuruldu; slam dünyasını tanzim etti. Battı; bütün Orta ve Yakın Do u karı ıklık içinde kaldı.”302 Sencer öldü ünde memleketi o kadar geni ti ki sınırdakiler bir yıl sonrasına kadar onun öldü ünden haberdar olmamı lar ve hutbeyi onun adına okumaya devam etmi lerdi. 303 er-Râfi’î (ö. 623/1226), Hz. Ali’den naklen Hz. Peygamber’in “Acem meliklerinin sonuncusu Sencer, seksen yıl ya ar ve aç olarak ölür” dedi ine dair bir rivayeti kaydetmektedir. 304 Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkılması sonrasında, büyük tahribatlar olmu , meydana getirilen kültür müesseseleri büyük zararlar görmü tür. Bunlara bir örnek olay Nisabur’daki büyk tahribattır. Bu dönemde güçlenip öne çıkmı emirlerden Müeyyed Ay-aba, Nisabur’da, 556/1161 yılında, ehirde çıkan fesaddan sorumlu tuttu u ileri gelenleri hapsetmi tir. Bunlar arasında nakîbü’l-Aleviyyîn Ebu’l-Kâsım Zeyd b. el-Hasan el-Hüseynî de vardı. Nisabur ehri tahrip edilmi , ilim adamların bir araya geldikleri vakıf kütüphanesi de olan Ukayl mescidi, sekiz adet Hanefîlere ait medrese, on yedi adet âfiîlere ait medrese tahrip edilmi , be kütüphane yakılmı , yedi kütüphane ise ya malanıp kitapları yok pahasına satılmı tır. 305 Sultan Sencer Hanefi ulemaya lutuf ve ihsanda bulunmu tur. Ravendî’nin ifadelerine göre “onun zamanında herhangi bir mansıb Ebu Hanife eshabından ba kasının elinde olsa, kılıç darbesiyle elinden alınır mam-ı Azam’ın eshabına verilirdi.”306 Sencer, Gazzâlî’nin Ebu Hanife aleyhine görü ler ileri sürdü ü307

301 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVIII, s. 121; bnü’1-Esîr, a.g.e., C. XI, s. 176 vd., 210, 222; bn Kesir, el-Bidâye , C.XII, s. 254; Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 399 vd.; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 375. 302 Köymen, kinci mparatorluk Devri, s. 465. 303 Yazıcızade Ali, Tev rih-i l-i Selçuk , s. 91. 304 Abdülkerim b. Muhammed er-Râfi’î, et-Tedvîn fî Ahbâri Kazvîn, tahk. Azizullah el-Atâridî, Beyrut, 1987, C. I, s. 452. 305 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. XI, s. 271-2. 306 er-Râvendî, Râhatü’s-Sudûr, C. I, s. 18; Abdülmecid Bedevi, et-Târîhü’s-Siyâsî ve’l-Fikrî lil-

73

söylentisi üzerine onunla görü müstür. Gazzâlî, Ebu Hanife aleyhinde konu masının imkansız ve bununla ilgili söylenenlerin yalan oldu unu ifade etmi tir. 308

Alamut’taki Nizârîlerin kütüphanesine de vakıf olan Ata Melik Cüveyni, 529/1135 yılında Irak Selçukluları hükümdarı Sultan Mesud ile Abbâsî halifesi Müster id’in aralarında gerçekle en sava neticesinde, Müster id’in Batınîler tarafından öldürülmesini anlatırken “Sencer’in devletinin dü manı olan kötü kalpli ki ilerin” halifenin öldürülmesinde Sencer’i suçladıklarını belirtmekte ve “Sultan Sencer’in huyunun iyili i, soylulu u, Hanefi mezhebinin ve hilafet makamının güçlendirilmesi konularında harcadı ı çabaları” hatırlatarak hakkındaki iddiaları “asılsız” olarak nitelemektedir. 309

Sencer döneminde mezhepler tarihi için önemli, Sünnîler arası ili kiler hakkında önemli iaretler içeren olaylar meydana gelmi tir. Irak Selçukluları sultanı olan Mahmûd döneminde, 515/1121 yılında sfahan’dan Ba dad’a gelen bnü’d- Dâni mende diye bilinen Hanefî müderris Kâdî Ebu’l-Kâsim smail b. Ebi’l-Alâ Sâ’id b. Muhammed el-Buhârî, Ramazan ayında vaaz vermeye ba lamı tır. Onun vaaz meclisinde sultan ve bütün erkanı hazır bulunaktaydı. âfî mezhebi mensupları, hilafet srayında toplanıp onun vaazlarında kendi mezhep mensupları aleyhlerinde konu tu unu söyleyerek ikayetçi olmu lardı. 310

Ba dad’a gelen (510/116-7) Ebu’l-Futûh el-sferâyinî, Eariyye mezhebi üzere kelâm konuları ile ilgili konu malar yapmaktaydı. Bir hadisin sıhhatiyle ilgili söyledikleri tartı malara sebep olmu , halifenin veziri bn Sadaka huzunda konu ulemaya sorulmu , Nizamiyye müderrisi bn Selman, tevbe ve imanını yenilemesi

Mezhebi’es-Sünnî, s. 137. 307 Gazzâlî’nin el-Menhûl min Talîkâti’l-Usûl isimli eserinde Ebû Hanîfe’nin bazı görü lerine yönelik de erlendirmeleri (örnek olarak bkz. tahkik: Muhammed Hasan Heytû, 2.bs., Dima k, 1400/1980, s. 178 ve çe itli yerler) Sencer’e ikayet edilmi ti. .Agah Çubukçu, “Gazzalî ve Siyaset”, Ankara Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi , 1961, C. IX, (ss. 121-130), s. 127. 308 Mehmed erefeddin, “Sencer ve Gazali”, Darulfunun lahiyat Fakültesi Mecmuası , stanbul, 1341/1925, sayı:1, s. 39-57; Abdurrahman Acar, “Selçuklu Sultanı Sencer`in Din Siyaseti: Abbasi Halifeli i ve smaililerle li kileri”, ( Basılmamı Doktora Tezi ), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1997, s. 74-6; Çubukçu, a.g.e., s. 121-30; Hüseyin Zeerinkub, Medreseden Kaçı ( mam Gszzâlî’nin Hayatı Fikirleri ve Eserleri), Çev. Hikmet Soylu, stanbul, 2001, s. 234; Celaleddin Humâyî, Gazzâlî-nâme , 3. bs., Tahran, 1368, s. 199-200; Turan, Selçuklular Tarihi , s. 225, 333-4. 309 Ata Melik Cüveyni, Târîh-i Cihângü â, trc. Mürsel Öztürk, Ankara; Kültür Bakanlı ı Yay., 1999, s. 534. 310 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 194.

74

gerekti ini ifade etmi tir. Bu tartı malar sonrasında el-sferâyinî’nin konu ması yasaklanmı ve ehirden çıkarılmasına karar verilmi tir. Ancak onun mezhebinde olan ekâbirden bir grubun gayretleriyle geri gelmesi sa lanmı tır. el-sferâyinî’nin özellikle Allah’ın kelâm sıfatıyla ilgili ileri sürdü ü görü ler Hanbelilerin tepkilerine ve çatı malara sebep olmaktaydı (521/1127). 311

Irak Selçukluları sultanı Mesud’un Tu rul Bey zamanındaki gibi yeniden Earilere kar ı bazı giri imlerde 312 bulundu u görülmektedir. Mesud’un 538/1143 yılında beraberinde Ba dad’a getirdi i Hanefi âlim el-Hasan b. Ebî Bekir en- Nisâburî (ö. 545/1150), “âfiî ol, ama E ari olma” demekteydi. Aynı âlim ayrıca “Hanefî ol, ancak Mu’tezilî olma” ifadesini de kullanmaktaydı. Nizamiyye medresesinde el-Earî’nin ismi yazılıydı. Sultan Mesud’un emriyle, yok edilip, yerine e -âfiî’nin ismi yazılmıtır. Kendi ribâtında oturup E arî mezhebi üzere kelam eden Ebu’l-Futûh el-sferâyinî (ö. 538/1144), Hanefî vâiz Ebu’l-Hasan el- Gaznevî (ö. 551/1156) tarafından fitneye sebep olmak ithamıyla sultana ikayet edilmi , sultan da onun ehirden çıkarılmasını emretmi tir. el-sferâyinî, memleketine gitmi ve kalan ömrünü orada geçirmi tir. 313 en-Nisâburî’nin E ariler aleyhine konu malar yapnması, Hanbelilerin de ona meyletmesine sebep olmu tur. Bununla birlikte onun, özellikle Kuran’ın yaratılmı oldu u konusunda Mu’tezile görü üne meyletti i rivayet edilmi tir. 314 Hanefî vâiz Ebu’l-Hasan el-Gaznevî’ye, kısa bir dönem vaaz verme yasa ı getirilmi , ancak hemen sonraki ay içerisinde, sultan Mesud’un elçisinin Ba dad’a geldi i bir dönemde yeniden izin verilmi ti (542/1147). 315

bnü’l-Abâdî, 546 (Mart 1152) yılında, Ba dad’ın el-Mansur camiinde vaaz

311 bnü’l-Cevzî, a.g.e., C.XVII, s. 210, 245. 312 Detaylar için bkz. Adem Arıkan, “Büyük Selçukluların Hanefilere Destekleri ve Irak Selçukluları Sultanı Mesud’un Faaliyetleri”, Ara an Sosyal Bilimler Enstitüsü lmî Dergisi , sayı: 5-6, Bi kek, 2008, s. 153-164. ( ﺝ ﻡ ﻡ) 313 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVIII, s. 31-2, 36; ez-Zehebî, Siyeru ‘Alâmi’n-Nübelâ’ , thk. uayb el-Arnaut, Hüseyin el-Esed, 9. b., Beyrut 1993, C.XX, s. 141; Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 187; Madelung, “Mâturîdili in Yayılı ı ve Türkler”, s. 326 vd. Sultan Mesud b. Muhammed zamanında (529-47/1134-52), Rey ehrinde sultanın huzurunda düzenlenen bir ilim meclisi, konu ulan konular ve sonrasında ya ananların detayları hakkında bkz. Kitâbü’n-Nakz , s. 106-7, 486 vd. kr . Bündârî, Zübde , s. 177-8. 314 bnü’l-Cevzî, a.g.e., C. XVIII, s. 79. 315 bnü’l-Cevzî a.g.e., C. XVIII, s. 56.

75

etmek istemi tir. Ona bunu yapmaması, batı yakasında Hanbelilerden ba kasının bunu yapamayaca ı söylenmi tir. O, ısrar edince himayesi için yanına görevliler verilmi , vaaza ba ladı ında çıkan huzursuzluk da kılıçlar çekilerek sakinle tirilebilmi tir.316 Sultan Mesud tarafından Nizamiyye medresesine müderis tayin olunan Ebu’n-Necîb, sultanın ölüm haberi Ba dad’a ula tıktan (547/Ekim 1152) sonra halife tarafından tutuklatılıp hapse atılmı tır. 317

Sultan Sencer’den önceki sultan Muhammed Tapar, Bâtınîler ile büyük mücadeleler vermi tir. Sultan Sencer, Batıniler ile “kale yapmamaları, silah edinmemeleri ve mezheplerine davette bulunmamaları” artlarıyla sulh yapmı tı (497/1103-4). 318 Sencer’in Bâtınîlere kar ı yeniden mücadeleye giri ti i 520/1126 yılına kadar, aradan geçen yirmi üç yıl müddet içerisinde, Sencer ile Batıniler arasında bir mücadelenin oldu una dair kaynaklar hiçbir bilgi vermemektedirler. Bu son tarihte yapılan mücadele de vezir eliyle yürütülmü , neticede vezir suikastle öldürülmü tü (521/1127).319 Öldürülen vezir Muînüddin Ebû Nasr Ahmed b. Fadl, Selçuklular dönemi snâa eriyye mensubu müelliflerinden Abdulcelil Kazvînî tarafından îî vezirler arasında sayılmaktadır. 320

Sencer, Abbâsî halifesi tarafından Bâtınîlere eman vermekle itham edilmi , buna kar ılık o, halifenin vezirine hitaben yazılmı (527/Temmuz 1133) mektupta, bu ithamı reddetmi ve bu hususta yaptı ı faaliyetleri anlatmı tır. 321 Yine Abbasi halifesi Müster id’i azlederek, yerine Hz. Ali soyundan birini geçirece i iddialarını da anılan mektubunda reddetmi , mezhep ve itikadını de itirmedi ini, kendi imamlarından yüz çevirmedi ini vurgulamı tır.322

316 bnü’l-Cevzî, a.g.e., C. XVIII, s. 81; ez-Zehebî, Târîhu’l-slâm , C. XXXVII, s. 29. 317 bnü’l-Cevzî, a.g.e., C. XVIII, s. 77, 84. ﻡ ﻥ ) bnu’l-Esîr a.g.e., C. X, s. 378-9 318 Ayrıca .( ﻡ ﻡ ﻥ bkz. Re îdüddin, Câmiü’t-Tevârih: Kısmet-i smailiyân , s. 123; Kâ ânî, Târih-i smâîliyye , s. 144; Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 151; Abdurrahman Acar, “Sencer`in Din Siyaseti”, s. 153; Abdülmecid Bedevi, et-Târîhü’s-Siyâsî ve’l-Fikrî lil-Mezhebi’es-Sünnî , s. 165. 319 Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 151-6. 320 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 97, 280. 321 (Abbas kbal), “Nâme-i Sultân Sencer be Vezîr-i Halîfe el-Müster id Billah”, Yâdigâr , sayı:39-40, Tahran, 1327 (1948), (ss. 134-155), s. 145 vd. Detaylar için bkz. Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 226-7. 322 Abbas kbal, “Nâme-i Sultân Sencer be Vezîr-i Halîfe el-Müsterid Billah”, s. 150; Köymen, a.g.e. , s. 230.

76

Sencer ve îîler hakkında bir rivayet dikkat çekmektedir. Rivayete göre Mehdi’nin Camii’nden çıkaca ına inanan iîler orada Mehdi’nin binmesi için ko um takımları ve e eri altından olan bir at hazır bulunduruyorlardı. Camiden çıkan sultan bunun sebebini sormu , atı camiden çıkacak insanların en hayırlısı için tuttukları cevabını almı ve “buradan benden daha hayırlısı çıkmaz” diyerek ata kendisi binmi tir. 323

323 Kazvînî, Âsâru’l-Bilâd , s. 386; Abdurrahman Acar, “Sencer`in Din Siyaseti”, s. 78; Turan, Selçuklular Tarihi , s. 246

77

II. BÖLÜM

SNÂA ER YYE mamların sayısını on iki ile sınırlandıran snâa eriyye mensupları, imamları kabul etmeyi inanç konusu haline getirdikleri için mâmiyye, fıkhî görü lerini Cafer es-Sâdık’a nisbet ettikleri için Caferiyye, on ikinci imamın geli ini beklemeleri sebebiyle Ashâbü’l-intizâr ve on ikinci imam için çokça kullanılan “kâim” unvanına nisbetle Kâimiyye diye de anılmaktadır. îa’nın ortaya çıkı tarihiyle ilgili de iikler görü ler ileri sürülmü , Hz. Peygamber dönemine kadar götürenler olmu tur. 324 Ancak urası açık ki, on iki imam nazariyesi, on birinci imamın ölümünden (260/874) ve on ikinci imamın aynı tarihlerde kaybolmasından (gaybet) önce ortaya konmu olamaz. 325 snâa eriyye’nin kabülüne göre sefirler vasıtasıyla taraftarlarıyla irtibat kurdu u (küçük gaybet) kabul edilen on ikinci imam Muhammed b. Hasan, son sefirin öldü ü 329/941 yılından itibaren büyük gaybete çekilmi tir. 326 Bu tarihlerde tarih sahnesine çıkmı olan îî Büveyhî yönetimi, büyük gaybetten kısa süre sonra, 334/945 yılında Ba dad’ı ele geçirerek, Sünnî Abbâsî halifesini de tahakkumu altına almı tır. snâa eriyye mensupları bu hamedan sayesinde faaliyetlerini serbestçe yapma imkanı elde etmi lerdir. snâa eriyye’nin en muteber saydı ı hadîs, akâid ve fıkha dair eserlerinin birço u bu dönemde telif edilmi tir. 327 Büveyhî yönetimine Selçuklular son vermi tir. Selçuklular döneminde ya amı snâa eriyye’ye mensup müelliflerinden Abdulcelil Kazvînî (556/1160’da hayatta) îî kelimesinin Arap dilinde “takip eden, yardımcı-dost ve uyan (pîrû, yâver, muktedî)” anlamlarına geldi ini belirtmektedir. îî kavramı, Peygamber’den sonra, kıyamete kadar Hz. Ali’nin yardımcısı, dostu ve takipcileri anlamında, onun nasla belirlenmi , masum imam oldu unu kesin olarak

324 Ethem Ruhi Fı lalı, “ snaa eriyye”, DA, C. XXIII, s. 142-47. 325 Montgomery Watt, slam Dü üncesinin Te ekkül Devri, Çev. Ethem Ruhi Fı lalı, stanbul, 2001, s. 45. 326 snâa eriyye’nin on ikinci imamın ölmeden önce insanlar arasından ayrılıp gizlenmesi anlamında kabul etti i “gaybet”, küçük ve büyük olmak üzere iki devresi, bu devrelerle ilgili tarih farklılıkları hakkında bkz. Ethem Ruhi Fı lalı, mâmiyye iası , s. 181 vd.; Mustafa Öz, mamiyye iasında Onikinci mam ve Mehdi nancı, stanbul, 1995, s. 43 vd: Avni lhan, “Gaybet”, DA, C. XIII, s. 410-12. 327 Güner, Büveyhîler’in iî-Sünnî Siyaseti , s. 95 vd., 153 vd.; Fı lalı, mâmiyye iası , s. 186 vd.; Uyar, ii Ulemanın Otoritesinin Temelleri , s. 18 vd.; Mehmet Azimli, “Sünni Hilafete Tahakküm Kurmu Bir iî Hanedan: Büveyhîler”, Dicle Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi , C. VII, sayı: 2, Diyarbakır, 2005, s. 19-32.

78

söyleyenler için kulanılır. 328 Ona göre Hz. Peygamber, Hz. Ali’ye hitap ederken “sen ve senin îan” gibi ifadeler ile bu gruba isimlendirmeyi bizzat yapmı tır. 329 Kazvînî, Râfızî lakabı, îa’ya Emeviler döneminde verilmi tir. 330 snâa eriyye 331 ifadesini de kullanan Kazvînî, mâmiyye’yi “Usûliyye” ve “Ahbâriyye(-Ha eviyye-Gâlî)” diye ikiye ayırmaktadır. 332 Kazvînî, ya adı ı dönemde, kendilerini ifade etmek için, Hanefilerin “muvahhid”, âfilerin “Sünnî”, îilerin ise “mü’min” deyimini kullandı ını ifade etmektedir. 333 Dönemin di er bir îî müellifi Murtaza b. Daî Razî,334 “zamanımızda îî davası güden dört fırka vardır” deyip, bunları (1) Nusayriler, (2) smaililer, (3) Zeydîler ve (4) mamiler 335 olarak saymaktadır. Ancak O, Nusayrilerin kafir olduklarını kaydetmektedir. 336 “îa’ya hasımları Ravâfız demektedir.” Nusayrileri, Abdullah b. Sebe’ye izafe edilen Sebeiyye ile ili kilendirip bunların “Hz. Ali’yi ilah saydıklarını” ifade etmektedir. 337 Selçuklular döneminde ya ayan Sem’ânî’nin kaydına göre Fırat kenarındaki Hadîse yakınındaki Âne beldesinin halkı Nusayriydi ve Hz. Ali’nin ilah oldu una inanmaktaydı. Sem’ânî’nin hocalarından olan Zeydî âlim Ebû’l-Berakât Ömer (ö.539/11459), âm’dan ikamet etti i Kufe’ye dönerken u radı ı Âne’de isminin Ömer oldu u için öldürülmek istenmi tir. Ebu’l-Berakât, kendisinin Kufeli oldu unu ve Hz. Ali’nin soyundan geldi ini söyleyerek canını kurtarmı tır. 338 Dönemin müelliflerinden Muhammed b. Ubeydullah b. Ali Ebü’l-Meali’ye (ö.485/1092) göre “sayı bakımından îa fırkalarının en çok olanı mâmiyye’dir.”339 Ne van el-Himyerî (ö.573/1178) de aynı görü tedir. el-Himyerî “onların snâa eriyye

328 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 177. 329 Bu iddia ile ilgili rivayetler için bkz. Abdülcelil Kazvînî, a.g.e., s. 584-5. 330 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e., s. 585-6. .s. 454 ” ﻡ ﻡﻡ “ Örnek olarak bkz. Abdülcelil Kazvînî, a.g.e., s. 328, ve 331 332 Örnek olarak bkz. Abdülcelil Kazvînî, a.g.e., s. 256. Onun bir ifadesinde " îa-i Usûliyye-i mâmiyye-i snâ A eriyye" terkibini kullandı ı görülür (s. 454). 333 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e., s. 288. 334 Abdülcelil Kazvînî, onu döneminin âlimleri arasında saymakta ( Kitâbü’n-Nakz , s. 185), el- Gazzâli (ö.555/1111) ile ça da oldu u kaydedilmektedir (Hüseyin Keriman, Rey-i Bâsitan , Tahran : Dani gah-ı ehid Behi ti, 1371, C.II, s. 390). 335 mamiyye’nin tarihsel süreçteki kar ılı ı ve di er detaylar için bkz. Mustafa Öz, “ mâmiyye”, DA, C.XX, 207-209. 336 Seyit Murtaza b. Dâî Râzî, Tabsiratu’l-Avâm fi Marifeti Makalati’l-Enam , n r. Abbas kbal, Tahran 1364, s. 180. 337 Seyit Murtaza b. Dâî Râzî, a.g.e., s. 167. 338 es-Sem’ânî, el-Ensâb , C.IV, s. 119; kr . el-Hamevî, Mucemu’l-Buldân , C.II, s. 230. 339 Muhammed b. Ubeydullah b. Ali Ebü’l-Meali, Beyânü’l-Edyân , Arapça’ya çev. Yahyâ Ha ab, (Kahire Üniversitesi Külliyetü’Âdâd Dergisi , XIX-I, ayrı basım), Kahire, 1957. s. 44 vd.

79

ve Kat’iyye diye isimlendirildiklerini” yazmaktadır. 340 ehristanî’nin (ö.548/1153) verdi i bilgilere göre snâa eriyye mensuplarına, Musa el-Kâzım’ın kesin olarak öldü üne inandıkları için Kat’iyye diye isim verilmekteydi. 341 es-Sem’ânî’ye (ö. 562/1167) göre snâa eriyye, on iki imamı, imam kabul etmekte ve bunun isbatı için Kuran’da “isnâ a ere” kelimelerininin 342 geçti i ayetleri delil getirmektedir. 343 O, mâmiyye’yi, imameti Hz. Ali ve evladına hasrettikleri için “îa’nın Gulâtı” diye nitelemektedir. Onlardan imamet için nassı kabül edenler, sahabeyi, nassı terk ettikleri gerekçesiyle, kafir saymaktadırlar. es-Sem’ânî, bu görü ü savunanları küfürle suçlamakta,344 hatta ümmetin mâmiyye’yi tekfirde icma etti ini kaydetmektedir. 345

A – SNÂA ER YYE’NN CO RAFYASI Selçuklular döneminde ya amı snâa eriyye’ye mensup Abdülcelil Kazvînî’nin yakla ık 560/1165 yılında yazdı ı eserinde yaptı ı tasnife göre Mu’tezile, Kerrâmiyye, shâkiyye ve di erleri 346,( ﺏ ) Neccâriyye, Bâdincâniyye furû konularında Ebû Hanife’nin fıkhını kabul etmekteydi. Mücebbire, Eariyye, Kullâbiyye, Cehmiyye, Mücessime, Hanbeliyye, Mâlikiyye, aralarında ihtilaflar olsa da, âfiî’nin mezhebini benimsemekte, onun fıkhıyla amel etmekedir. Zeydiyye, Ahbâriyye, Eftahiyye ve Keysaniyye de îa’dan sayılmı tır. 347

Zeydiyye, ço unlukla 348 fıkhî konularda Ebû Hanife’nin görü lerini benimsemi tir. Birkaç fıkhî meselede ise îa ( snâa eriyye) ile aynı görü ü payla maktadır. Yemen, Tâif, slam dünyasının merkezi Mekke, Hz. Ali taraftarları için önemli bir yer olan Kûfe ehirleri ile Gîlân (Cîlân), Cibâl ve Deylemân beldelerinin ço unlu u ve ayrıca Ma rib beldelerinin bazı kısımları Zeydiyye

340 Ne van el-Himyerî, Hûr’l-Îyn , tahk. Kemal Mustafa, 2.bs., Beyrut, 1985, s. 220. 341 e-ehristani, el-Milel ve’n-Nihal , n r. Emir Ali Mehna ve Ali Hasan Fa ur, Beyrut, 1998, s. 198 (tercümesi: Mustafa Öz, slam Mezhepleri , stanbul : Ensar Ne riyat, 2005, s. 171). ( ( ﻡ ﻥ ) ( ﻡ ) ( ) ) 342 343 es-Sem’ânî, el-Ensâb , C.I, s. 84. Onların ayrıca, senede on iki ay oldu unu, kelime-i tevhidde ( ), Ali b. Ebî Talib ve emîru’l-mü’minîn ifadelerinde on iki harf oldu unu söylediklerini yazmaktadır. es-Sem’ânî, Ömer b. el-Hattab Yezid b. Mu’âviye ve el-Haccâc b. Yusuf isimlerinde de on iki harf oldu unu hatırlatıp, “bu, onların da imam olduklarına delildir” diyerek bu görü ü ele tirmektedir. 344 es-Sem’ânî, el-Ensâb , C.I, s. 206-7. 345 es-Sem’ânî, a.g.e. , C.III, s. 188. 346 Kurucusu patlıcan satıcılı ı yapan biriydi (Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 17. 347 Kazvînî, a.g.e. , s. 492. 348 Kazvînî, a.g.e. , s. 458 ve 492 (15. dipnot).

80

mezhebine mensuptur.349

Horasan beldeleri, Ni âbûr’dan Özkent ve Semerkand’a ve Türkistan beldeleri sınırına kadar, Gazne ve Mâverâünnehir’in tamamı Hanefî mezhebindendir. Horasan Mu’tezile mezhebini (Mu’tezilân-i Adlî) benimsemekte fakat fıkıhta Ebû Hanife’ye uymaktadır. Usûl konularında ise, imâmet ve vaîd prensipleri dı ında, Ehl-i Beyt’in mezhebini benimsemi lerdir. Irak beldelerinin ço unlu unu da Hanefiler olu turmaktadır. 350

Azerbeycan beldeleri, Hemedân, sfahân, Sâveh, Kazvîn âfiîdir. Bunlardan bazıları Mü ebbihî, bazıları E arî, bazıları Kullâbî ve bazıları da Selefîdir (Hanbelî). Luristan sınırları, Huzistan diyarı, Gürpayân, Birucerd ve Nihâvend ço unlukla Mü ebbihe ve Mücessime görü lerini benimsemi tir. âm sınırlarında Yezidiler, Mısır’da smaililer vardır. 351

Nizâmülmülk’ün verdi i bilgilerden devletin ba langıçta, Tu rul Bey ve Alparslan zamanında, devlette görev alacakların mezhebini ve ya adı ı bölgeyi sorgulamakta, iîlere veya onların ya adı ı bölgelerden olanlara, görev vermemekteydi. Bu dönemde, bir kimse, bir Türk’ün katına geldi i zaman, (ona) “Sen hangi ehirdensin; hangi mezheptensin; hangi millettensin?” diye sorarlardı. (O) iiyim; Kum, Kâ ân, Ave, Sâve, Rey’denim” derse, kabul etmezlerdi; “Biz yılanı öldürürüz, beslemeyiz” derlerdi. Her ne kadar bir çok para (mal), nimet hediye eder idiyse de fayda etmezdi.”352

Nizâmülmülk, Batıniler ve Karmetilerden bahsederken “Rey, Âbeh, Kum, Kâ ân, Taberistan vilayeti ve Mâzenderân’nın tamamen Rafizî oldu unu” kaydetmektedir.353 îî müellif Abdülcelil Kazvînî’nin snâa eriyye ( mâmî) mensuplarının ya adıkları yerle im yerlerini saymaktadır: Haleb ve beldeleri, Harran, Hille, Bahreyn, Ba dad, Kufe, mamların me hedlerinin oldu u yerler, Kum, Kâ ân,

349 Kazvînî, a.g.e. , s. 492-493. Nüsha farkına göre bir ifadede Zeydîler’in halife (Abbasi) ve zamanın sultanı (Selçuklu) adına hutbe okutmadıkları ve sikke kestirmedikleri ifade edilmektedir. Bazı yazma nüshalarda, olumlu ifadeyle, hutbenin bunlar adına okundu u ve sikkelerin bunlar adına oldu u görülmektedir (Kazvînî, a.g.e. , s. 493 ve ilgili dipnotlar). Tarihî vakıaya uygun olan da bu ikinci ekli oldu u bilinmektedir. 350 Kazvînî, a.g.e. , s. 493. 351 Kazvînî, a.g.e. , s. 493. 352 Nizâmülmülk, Siyâset-nâme , Çev. Köymen, s. 115, metin, s. 172, 228 (Çev. Bayburtlugil, s. 185). 353 Nizâmülmülk, a.g.e. , (Köymen, metin), s. 228; Hüseyin Keriman, Rey-i Bâsitan , C.II, s. 56.

81

Âvah, Sebzevâr, Gürgân- Esterabâd, Duhistân, Cürbâykân (?), Mazenderan beldeleri, Taberistan ve Rey beldelerinin bazı kısımları, Besyâra’nın nahiyeleri, Kazvin 354 ve nahiyeleri, Hirkân’dan bazı yerlerinde Usûlî-mâmîler ya amaktadır.355 Selçuklular döneminde ya amı olan ihabüddin Razî, halkının ço unlu u veya tamamı îî olan Rey, Kum, Kâ ân ehirlerindeki halkın, çocuklarına Ebû Bekir, Ömer ve Osman isimlerini vermediklerini bildirmektedir. 356 Kum, Kâ ân ve Âbeh ehirlerinde fetvâ ve hükumet (mam) Bâkır ve Sâdık’ın mezhebi ( snâa eriyye) üzere yürütülmektedir. Kâdî, Hz. Ali neslinden (Alevî) veya îî olmaktadır. Kâdî brahim Bâbeveyh, Kum’da Ehl-i Beyt mezhebi ( îa) üzere elli yıl kadar hüküm ve fetvâ vermi tir. Abdülcelil Kazvinî’nin eserini telif etti i yakla ık 560/1165 yıllarında ise, yirmi yıldır, ehirde Seyyid Zeynüddin Emîr eref âh hâkim ve müftü olarak görevini sürdürmektedir.357 imdi bu ehirler hakkında biraz daha detaylı bilgi verilecek, bu bilgiler, di er kaynaklardakiler ile mukayese edilecektir. 1 - Kum Kum ehri, Za ros sırada larının eteklerinde bulunmaktadır. Oldukça eski tarihlerden beri iskan yeri olan ve iîler arasında Kum-ı Mukeddese adıyla anılan ehir özel bir öneme sahiptir. Halk arasında ehrin adının Hz. Peygamber tarafından konuldu una inanılmaktadır. 358 Selçuklular dönemi snâa eriyye mensubu âlimlerden Abdulcelil Kazvînî’nin kaydetti i rivayetler, bu dönemde de Kum ehrinin kutsiyetinin kabul edildi ini göstermektedir. Kazvinî, Kum ehri ve onun halkının fazileti hakkında, gerek Hz. Peygamber’den, gerekse imamlardan çok sayıda rivayetin oldu unu ifade edip bu rivayetlerden bazılarını kaydetmektedir: Cafer-i Sadık’tan aktarılan bir rivayete göre o, “Kum, benim ve benden sonraki çocuklarımın haremidir” demi tir. Ayrıca “Kum ehrine girenlerin emniyet içerisinde olaca ı”,

354 Kazvin’de bulunan ( mam Ali Rıza’ın o lu) Ebû Abdullah Hüseyin’in kabri, hem îî hem de Sünnî halk tarafından ziyaret edilen mekanlardandır. Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 643. 355 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 43, 162, 293, 296, 327, 337, 393, 475, 489, 493, 635, 640, 648; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 447. 356 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 441. 357 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 494. kr . Caferiyan, a.g.e. , s. 447; Gulam Rıza Celâlî, “Asr-ı Selçûkî ve Siyâsethâ-yı Ferhenki îa”, Mi kât , sayı: 79, Me hed, 1382, (ss. 110-122), s. 118. 358 Kum ehrinin ismi ilgili di er görü ler ve özet tarihi için bkz. Marcel Bazın, “Kum”, DA, C. XXVI, s.. 361-2; A. K. S. Lampton “Qum: The Evilution of a Mediavel City”, JRAS, II, 1990, s. 322-39..

82

“mam Musa’nın kızı Fatıma’nın kabrini ziyaret edenin cennete girece i” gibi rivayetler vardır. 359

Selçuklular öncesinde ya amı olan el-Makdisi’nin (ö. 390/1000) ifadelerine göre Kum ( ) ehrinin halkı a ırı (gâlî) îîdir. Ayrıca halk cemaatı terk etmi , camileri atıl hale getirmi lerdi. Büveyhî hükümdarı Rüknüddevle (ö. 366/977), onları camilerini tamire ve cemaate zorlamı tır.360 Bazı iî âlimler, Kum’da ya ayan iîleri cebr, te bih ve ha v ile suçlamıtır.361 Yakut el-Hamevî (ö. 626/1229) de Kum ehri halkının hepsinin mâmiyye îası’ndan olduklarını ifade etmektedir. (el-Earî kabilesinden) Kufe’de yeti mi bir mâmiyye mensubu olan Abdulah b. Sa’d’ın o lu, Kum’a gelmi ve halkın îa’ya geçmesine sebep olmu , ehirde hiç Sünnî kalmamı tır. 362 Kum ehrinin halkının îîli ine dair kaydedilen bir hikaye de dikkat çekicidir: Kum ehrinin Sünnî valisi, halk arasında hiç Ömer ve Ebû Bekir isimli birinin olmadı ı ö renmi , bu durumu, onların sahabeye bu z etmeleri olarak yorumlamı tır. Sünnî vali, halkı toplayıp, onlara: “sahabeye bu zettikleri için çocuklarına onların isimlerini vermediklerini” söyleyip “içlerinden Ömer veya Ebu Bekir isimli bir ki i getirmelerini” istemi , üç gün mühlet vermi tir. Sonunda halk, babası (ba ka ehirden gelmi bir) yabancı olup, Kum’da oturan, görüntüsü çok çirkin, özürlü birini getirmi ti. Bu duruma kızan vali “bana Allah’ın yarattıklarının en çirkinini mi getirdiniz, benimle dalga mı geçiyorsunuz?” diye onları azarlamı tır. Onlar valiye “ey emir, diledi ini yap, burası Kum, burada ismi Ebu Bekir olan, bundan daha güzel surette biri olmaz” diye kar ılık vermi , vali bu cevaba gülmü ve onları affetmi tir. 363 Kum ehri, önce Selçuklulara ba lı Kâkûyeh yönetiminde kalmı , 442 (1050-1) yılından itibaren Selçuklu yöneticilerinin hakimiyetine girmi tir. Melik ah’ın ölümünden (485/1092) sonra o ullarının taht mücadeleleri sırasında birçok defa el

359 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 165-6. 360 el-Makdisi, Ahsenü’t-Tekâsim , s. 395. Kum hakkında di re co rafya eserlerindeki kayıtlar için bkz. Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 194. 361 Caferiyan, a.g.e. , s. 204-207. 362 Kr .Mecid Maarif, Pejûhe î der Târîh-i Hadîs-i îa , Tahran, 1374, s. 374-5. 363 el-Hamevî, Mucemu’l-Buldân , Beyrut, 1397/1977, C .IV, s. 397-8. Zekeriya Kazvînî (ö. 682/1283) de Kum halkının iî ve a ırı olduklarını ifade etmekte ve Sünnî vali ve halk arasında geçen bu hadiseyi benzer ifadelerle anlatmaktadır ( Âsâru’l-Bilâd , Beyrut, Sadır, [t.y.] s. 442-3). Abdülcelil Kazvînî, genel olarak "Râfıziler’in Ebû Bekir, Ömer ve Osman isimlerini vermedikleri" yönündeki bir iddiaya cevap vermekte, bizzat îa’nın ileri gelenleri arasında bu isimleri ta ıyanları hatırlatarak, bu iddianın yalan oldu unu savunmaktadır ( Kitâbü’n-Nakz , s. 440 vd.).

83

de itirdi. Bunlara ra men Selçuklular döneminde ehirin iktisadi durumu nisbeten iyi durumdaydı. Halkının îî olmasına ra men dü manca cezalandırmaya yönelik uygulamalar olmamı tır.364 Abdülcelil Kazvînî’nin verdi i bilgilere göre Selçuklular döneminde de Kum ehrinin halkı tamamen îîydi: ehrin camileri, mescitleri, süslü minberleri, yüksek minareleri, âlimlerin ders kürsüleri, de iik grupların kitaplarıyla dolu kütüphaneleri, tanınmı medreseleri vardı. ehirde çok sayıda âlim, müfessir, nahiv, irab ve sarf bilen lü atçiler, büyük airler, fakîhler ve mütekellimler vardı. Kum’da üç ayları ve mübarek günleri oruçlu geçiren, gece namaza kalkan zâhid ve âbidler, Alevî, Rızavî, Arab, Deylemli tanınmı aileler vardı. Kazançlar er’î kurallara uygundu ve zekât, humus ve sadakalar verilmekteydi. ehirde mâm Musa’nın kızı Seyyide Fatıma’nın me hedi bulunmakta, emirler ve vezirler, onun için hayırlar yapmaktaydı.365 Seyyide Fatıma’nın kabri, halk tarafından ziyaret edildi i gibi Hanefî ve âfiî âlimler tarafından da ziyaret edilmekteydi.366 Selçuklular dönemi yöneticilerinden Hanefî olup Bâtınîlere (mülhidlere) kar ı mütaassıb oldu u kaydedilen ikta sahibi Emir Satmaz b. Kaymaz’ın (ö. 560?) da “Kum Allah’tan bize bir emanettir (vedîa), halkı mubarektir” dedi i kaydedilmektedir. 367 Selçuklular döneminde Kum’da birçok medresenin bulundu u anla ılmaktadır. “Kum ehrinin tanınmı medreseleri oldu unu” kaydeden Abdülcelil el-Kazvînî, u medreselerin adlarını vermektedir: (1) Sa’d Salt Medresesi, (2) Esîru’l-Mulk Medresesi, (3) Seyyid Saîd zzüddin Murtaza Medresesi, (4) Seyyid mam Zeynüddin Emire eref âh el-Hasenî Medresesi, (5) Medrese ve vakıflarıyla, fakîhler ve imamlarıyla Sittî Fâtıma b. Musa Me hedi, (6) Zahîrüddîn Abdülaziz Medresesi, (7) Üstad Ebu’l-Hasan Kumeyc Medresesi, (8) emsüddin Murtaza Medresesi, (9) Murtaza-i Kebir erefüddin Medresesi.368 Nizâmülmülk’ün verdi i bilgilerden devlette görev verilecek ki ilerin mezhebi

364 Andreas Drechsler, “Târîh-i Kum der Kurûn-i Meyâneh”, (Farsçaya Çev. Seccâd Caferiyân), Mecelle-i Âyine-i Pezûhe , sayı: 88, Kum, 1383, (ss. 53-62), s. 58. 365 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 163 vd.; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu’ der ran , s. 192. 366 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 643; Caferiyan, a.g.e. , s. 443. 367 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 167-8 ve dipnot. 368 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 164; Müderris Tabatabaî, “Medâris-i Kadîm-i Kum”, Mecelle-i Vahîd , yıl: 8, sayı: 2 (86), Tahran, 1349, ss. 201-6; Keriman, Tabersî , C.I, s. 119.

84

soruldu u gibi ya adıkları bölgelere göre de de erlendirilmekteydi. Devlette görev verilmeyenler arasında Kum’da ya ayanları da saymaktadır. 369 el-Hamevî, Sultan Berkyaruk’un îî veziri Mecdülmülk’ün Kum’un köylerinden biri olan Berâvistân’a mensup oldu unu kaydetmektedir.370 Sultan Berkyaruk’un veziri Mecdülmülk’ün öldürülmesine de inen Re idüddin, onun Kum’dan oldu u için devlet erkanı tarafından mezhebi ve itikadının ho kar ılanmadı ını kaydetmektedir. 371 2 - Kâ ân ( ﺱ ﺵ ﺵ ) Halkının tamanının îî oldu u ehirlerden biri de Kâ ân ehridir. Kâ ân ehrinin halkının îî olmasıyla, Kum ehriyle olan ili kisinin de etkisi vardır. 372 ez-Zehebî’ye göre Ka an Sünnî bir belde iken zamanla îa (Râfıza) ço unlu u olu turmu tur. 373 el-Hamevî, Ka an halkının hepsinin mâmiyye îası’ndan olduklarını kaydetmektedir. Merv’de ikamet eden Ebu’l-Abbâs Ahmed b. Ali bn Bâbeveyh el-Kâ ânî’nin (ö. 500’den sonra) îa’nın fırkaları hakkında bilgi veren bir kitabını kaynak göstererek Kâ an’da ya anmakta olan bir gelene i anlatmaktadır: Hz. Ali taraftarlarından (min el-Aleviyye) bir grup, her sabah, (gâib imâm, on ikinci imam) el-Kâim’i beklemektedirler. Silahlarını ku anıp köylerinden imamlarını kar ılamaya çıkmakta, sonunda da üzgün bir ekilde geri dönmektedirler. 374 Nizâmülmülk, devlette görev verilmeyenler arasında Kâ ân’da ya ayanları da saymaktadır. 375 Abdülcelil Kazvînî’nin kayıtlarına göre Selçuklular zamanında Kâ ân, Cuma ve di er mescidleri, me hur büyük medreseleri olan bir ehirdi. Kâ an medreselerinin vakıfları ve bu medreselerde ders veren müderrisleri vardı. Ayrıca ehirde çok sayıda imam, kâdî, fakîh bulunmakta, ilim meclisleri kurulmaktadır. Kadı Ebû Ali Tusî, Kadı Cemal Ebu’l-Feth ve Kadı Hatîr Ebû Mansûr gibi âlimler bu

369 Nizâmülmülk, Siyâset-nâme , Çev. Köymen, s. 115, metin, s. 172 (Çev. Bayburtlugil, s. 185.). 370 el-Hamevî, Mucemu’l-Buldân , C.I, s. 368; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 210. 371 Re idüddin, Câmi’ , C. II-IV, s. 62. 372 Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 210; a.mlf., “Pî îne-i Te eyyu der Kâ ân”, Keyhân-ı Endî e, sayı: 72, Kum, 1376, s. 3-18. 373 ez-Zehebî, el-Mü tebeh , tahk. Ali Muhammed el-Becâvî, 1962, s. 495; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 212. 374 el-Hamevî, Mucemu’l-Buldân , C.IV, s. 296. Kazvînî, Âsâru’l-Bilâd ’da (s. 432) Kâ ân halkının mâmiyye iası’ndan ve a ırı oldukları vurgulanmakta ve yukarıdaki anlatılana benzer ekilde halkın, her sabah ehir dı ına çıkıp (on ikinci imamlarını) bekledikleri, güne do unca “bugün de gelmedi” diye geri döndükleri ifade edilmektedir. Ayrıca Ka an yakınlarındaki Mehâbâd isimli büyük bir îî köyünden bahsedilmektedir. Kr . Caferiyan, a.g.e. , s. 212. 375 Nizâmülmülk, Siyâset-nâme , Çev. Köymen, s. 115, metin, s. 172 (Çev. Bayburtlugil, s. 185.).

85

ehirdedir. ehirde mam-zâde Ali b. Muhammed el-Bâkır’ın me hedi, me hedin vakıfları bulunmakta, yöneticiler buradan mülk edinmekteydi.376 Abdulcelil Kazvînî, Ka an medreselerinden bahsederken (1) Safeviyye Medresesi, (2) Mecdiyye Medresesi, (3) erefiyye Medresesi ve (4) Aziziye Medresesi isimlerini saymaktadır. Mecdiye medresesi müderrisi Seyyid mam Ziyaüddin Ebu Rıza Fadlullah b. Ali el-Hüseynî’nin ilim ve zühdde e i olmayan biri oldu unu kaydetmektedir.377 madüddin el-Kâtib, 533 (1138-39) yılında, bu âlime uradı ında, onun bu medresede vaaz etti ini, vaazlarının halk tarafından ra bet gördü ünü ifade etmektedir. 378 Safiye Medresesini imar ettiren, sultan Sencer’in Bâtınîler tarafından öldürülen veziri Ebû Nasr Ahmed Kâ ânî’nin dayısıydı.379 Kâ ân’da birçok îî âlim yeti mi tir. 380 Irak Selçukluları sultanı Mahmud’a ve halife el-Müster id’e vezirlik yapmı olan Enüirvan b. Hâlid (ö. 532/1138), 381 Kâ ânlıdır. Vezir Enüirvan, Kâ ân’a yeni bir medrese yaptırmı , çok sayıda olan kitaplarını da bu medreseye vakfetmi tir. Nahcivânî 724 (1324) yılında “bu medresenin harap halde oldu unu duydu unu” kaydetmektedir..382 3 - Âbeh -veya ). el ﺏ ) Halkının tamamının îî oldu u bir di er yerle im yeri Âbeh’tir Hamevî, bu ehrin halkının îî olduklarını, Sünnî (âfiî) 383 olan Sâveh halkıyla devamlı sava tıklarını ifade edilmektedir. Halk arasında ehrin ismine Âveh denilmektedir. 384 Hamdullah Müstevfî de Âbeh halkının mezheplerinde a ırı mutaassıp olduklarını teyid emekte ve ayrıca snâa eriyye mezhebinden olduklarını ifade etmektedir. Âbeh ehri, Nizârî smaililerin Alamut, Meymundiz ve Lanbasar

376 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 169-170, 643; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 216, 238, 444. 377 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 169; Keriman, a.g.e. , C.I, s. 119. detaylar için bkz. Hasan Neraki, Asar-ı Tarih-i ehristanha-yı Ka an , Tahran, 1382/2003, s. 78-82; Abdülaziz et-Tabâtabâî, “Nehcü’l-Belâ a Abra’l-Kurûn 5”, Türâsünâ , sayı: 35-36, Kum, 1414, s. 162, 169. 378 madüddin el-sfahani, Harîdetü’l-Kasr ve Cerîdetü’l-Asr , tahkik: Adnan Muhammed Al-i Ta’me, Tahran, 1999/1420, C.IX, s 67-8; et-Tabâtabâî, “Nehcü’l-Belâ a Abra’l-Kurûn 5”, s. 169. 379 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 222. 380 Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 578. 381 îî olan vezir Enü irvan b. Hâlid hakkında, ileride ayrı ba lık altında detaylı bilgi verilecektir. 382 Nahcivânî, Tecâribü’s-Selef , s. 301. 383 Hamdullah Müstevfî, Nüzhetü’l-Kulûb, s. 62. 384 el-Hamevî, Mucemu’l-Buldân , C.I, s. 50; bkz. Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 207.

86

gibi kalelerinin oldukça yakınlarında bulunmaktaydı. 385 Nizâmülmülk, devlette görev verilmeyenler arasında Âbeh (Âveh)’de ya ayanları da saymaktadır. 386 Abdülcelil Kazvînî’nin kayıtlarına göre Selçuklular döneminde Âbeh, küçük bir ehirdir. Bu ehirde büyük-küçük camiler bulunmaktadır. ehirde bayramlar, Gadîr, kadir gecesi, aure matemi merasimleri tertiplenmektedir. Âbeh’te Musa Kazım’ın çocukları Abdullah Musa, Fadl ve Süleyman’ın me hedleri vardır. Âbeh’te çok sayıda âlim ve fakîh bulunmaktadır. ehirde Arab ahî ve zzülmelikî medreseleri, devamlı ilim ve vaaz meclisleri vardır. Müderrisler Seyyid Ebu Abdullah ve Seyyid Zeynüddin Ebu’l-Futuh Hüseyni bu ehirde ders vermektedir.387 Abdulcelil Kazvînî, Hz. Peygamber’in miraca çıktı ında, Cebrail ile aralarında Âbeh’i konu edinen bir diyalo a yer vermektedir. Bu rivayette Âbeh halkının Hz. Peygamber’e ve zürriyetine dost oldu u kaydedilmekte ve Allah’ın orayı ve halkını mübarek kılması için dua ifadeleri yer almaktadır. Kazvînî, Âbeh hakkındaki daha ba ka rivayetlerin de oldu unu vurgulamaktadır. 388 4 - Verâmîn iîlerin ya adı ı ehirler arasında ( ﻡ ) Selçuklular döneminde Verâmîn’i 389 sayan Abdülcelil Kazvînî’nin verdi i bilgilere göre Verâmîn, her ne kadar köy olsa da ehir gibi görünmekteydi. Verâmîn’de Ebû Saîd Radiyyüddin ve onun o ullarının gayretleriyle Cuma mescidi yapılmı , vakıflarıyla, müderrisleri ve fukahası olan Rızaviyye ve Fethiyye medreseleri yaptırılmı , Mekke ve Medine’de, imamlar ve onların çocuklarının me hedlerine pek çok hayratları olmutur. Verâmîn’de Ramazan ayında her gruptan insana ikramlarda bulunulmakta, Sünnî Hanefî, îî taaassubsuz bir araya gelmekteydi. 390 5 - Sârî ve Urem

385 Hamdullah Müstevfî, Nüshetü’l-Kulûb, s. 60. 386 Nizâmülmülk, Siyâset-nâme , trc. Mehmet Altay Köymen, s. 115, metin, s. 172 (çev. Bayburtlugil, s. 185.). 387 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 170-1, 643; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 444. 388 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 171. 389 el-Hamevî, Mucemu’l-Buldân ’da (C.V, s. 370) Rey’e yakın bir belde olarak anlatılan Verâm’ın halkı îî’dir. Hemen sonraki maddede ele alınan Verâmîn, Rey’ın nahiyesi oldu u, Rey ile sfehan yolu üzerinde oldu u kaydedilmektedir. Ancak halkın mezhebi hakkında bilgi verilmektedir. 390 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 171-2; Caferiyan, a.g.e. , s. 444, 511, 554.

87

Tabaristan nahiyelerinden Sârî’ye yakın bir belde olan Urem halkı îîydi.391 ehirleri îî Mazanderan ( ﺱ ) Selçuklular döneminde Sâri ve Urem yönetiminin (Bâvendîler) ba kentidir. Bu ehirlerde yabancılar ve tüccarlar emniyettedir. Camiler, mescidler, medreseler ve ilim meclisleri vardır. Bavendî yöneticileri Rüstem b. Ali ve babası Ali b. ehriyar döneminde, sınırda ya ayan Mülhid-Batınîlere kar ı mücadele verilmi tir. 392 Bu yerle im yerlerinde ezanlarda iîlerin ilavesi ve i areti olan “hayya alâ hayri’l-amel”in ifadesi aikara okunmaktaydı. Bölgeyi yöneten Bâvendî hükümdarları ile Selçuklu sultanları arasında evlilik yoluyla akrabalıklar vardı. Bâvendî yönetimine, her sene halifeden elçi ve hil’atlar gelmekteydi. Burada ya ayan snâa eriyye mensubu halk ile Bâtınîlerin farklı inançları oldu u özellikle vurgulanmaktadır. Abdülcelil Kazvînî, “Alamut’ta bulunan Batınilerin Allah’ı bilmenin taklid ve talîm ile vacip oldu una inandıklarını, Sârî ve Urem halkının ise Allah’ı bilmenin akıl ve nazar ile vacip oldu una inandıklarını” ifade ederek iki îî grubun aralarındaki farka dikkat çekmektedir. 393 6 - Rey Orta Asya ve Mâzenderân’dan gelen birçok yolun birle ti i bir konumda olan Rey ehri, oldukça eski tarihi ve ticarî imkanlarıyla oldukça önemliydi. Bir dönem Abbâsî hilafet veliahdlerinin de ikamet yeri olan Rey ehri, bir asır kadar îî Büveyhî yönetiminde kalmı tır. 394 Rey ehri Selçukluların hakimiyetinden kısa süre önce Gazneliler tarafından içerisinde îî grupların da oldu u büyük bir tasfiye ya amı tır. Rey ehri Selçuklulardan önce Gazneli sultanı Mahmud zamanında, 420/1029 yılında, Rüstem b. Ali ed-Deylemî’den (Mecdüddevle b. Fahriddevle b. Büveyh) alındı ında Batınî, Mu’tezilî ve ii (Revâfız) çok sayıda ki i öldürülmü veya sürgün edilmi tir. Mu’tezile, filozoflar ve îa’nın görü lerini ihtiva eden kitaplar yakılmı tır. Böylece bu bölgede Bâtıniyye’nin dâîleri, Mu’tezile ve îa’nın ileri gelenleri bırakılmamı tır. 395 Rey ( ) ehri, Tu rul Bey’in karde i brahim Yinal tarafından 434/1042

391 el-Hamevî, Mucemu’l-Buldân , C.I, s. 157. 392 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 172. 393 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 172-3; ; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 445. 394 Osman Gazi Özgüdenli, “Rey”, DA, C. XXXV, s. 40-41. 395 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XV, s. 194-6 kr . bnü’1-Esir, el-Kâmil , C.IX, s. 371; Anonim, Mücmelü’t-Tevârîh ve’l-Kısas, tahkik: Melik e -uarâ Bahâr, Tahran, 1318 ., s. 403-4.

88

yılında zabtedilmi tir. Tu rul Bey, karde i brahim Yinal’den Rey ve Cibal bölgesindeki di er yerleri teslim almı ve harabeye dönmü olan Rey’de imar faaliyetlerine giri mi tir.396 Tu rul Bey, Rey’i Selçuklu Devleti’nin merkezi yaptı. Büveyhî sarayını tamir ettirip buraya yerle ti. Rey ehri sultan Melik ah devrinin ba larına kadar ba kent olarak kaldı, daha sonra sfahan ba ehir oldu. 397 Rey halkının ço unlu u iîydi.398 Geri kalanlardan Hanefiler, âfiîlerden fazlaydı. ehrin kuzeyinde oturanlar Sünnî, güney ve güney batısında oturanlar ise îîydi. îa’nın büyüklerinin kabirleri de ehrin bu taraflarında bulunmaktaydı. 399 Bu dönemde Rey’de Zeydîler de bulunmaktaydı, kendi medreselerine sahiplerdi. Rey ehrindeki seyyid ve nakiblerin ço unlu u bu mezhebi kabul etmekteydi.400 Rey’de Hz. Hüseyin için düzenlenen matem törenlerini Hanefiler, âfiîler ve îa beraber gerçekle tirmekteydi. 401 Ancak Selçuklular sonrasında, 582/1186 yılında iîler ile Sünnîler arasında meydana gelen çatı malarda çok sayıda insan hayatını kaybetti ve ehir harabeye döndü. 402 el-Hamevî (ö. 626/1229) döneminde, mezhepler arasında meydana gelen çatı malar neticesinde, ehir harap haldeydi. îa’ya kar ı Hanefiler ve âfiîler ittifak halinde mücadele etmi lerdi. Ancak zamanla Hanefiler ile âfiîler de birbirleriyle mücadeleye ba lamı lar ve âfiîler üstün gelmi tir. 403 âfiî âlim Ebu’l-Muzaffer bnü’l-Hocendî, Rey’de îî-Sünnî çatı maları sırasında, 496/1103 yılında, vaaz verdi i kürsüde, Hz. Ali taraftarı biri (Alevî) tarafından öldürülmü tür.404 îa’nın de iik ehirlerde mukaddes saydı ı ve ziyaretine önem verdi i mekanlar vardır. Selçuklular döneminde Rey’de, Hz. Ali neslinden olup iîler tarafından saygı gören Seyyid Abdülazim el-Hasenî, Ebû Abdullah el-Ebyaz ve

396 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 507; Eduard Ritter Von Zambaur, Mu’cemü’l-Ensâb ve’l-Üsretü’l- Hâkime fi’t-Tarihi’l-slâmî , trc. Hasan Ahmed Mahmûd, Kahire : Câmiatu Fuad el-Evvel, 1951, s. 73; Keriman, Rey-i Bâsitan , C.II, s. 179-180. 397 Osman Gazi Özgüdenli, “Rey”, DA, C. XXXV, s. 41. 398 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 489; Keriman, Rey-i Bâsitan , C.II, s. 56. 399 Selçuklular zamanında Rey’de mezhepler ile ilgili bir harita için bkz. Hüseyin Keriman, Rey-i Bâsitan , C.II, s. 78. 400 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 458. Bu ehirdeki Zeydîler ile ilgili ba ka bazı detaylara, Zeydiyye’nin ele alındı ı bölümde de inilecektir. 401 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 404-6; Hüseyin Keriman, Rey-i Bâsitan , Tahran : Dani gah-ı ehid Behi ti, 1371, C.II, s. 54; Keriman, Tabersî , C.I, s. 125. 402 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. XI, s. 525-26; Osman Gazi Özgüdenli, “Rey”, DA, C. XXXV, s. 40-41. 403 el-Hamevî, Mucemu’l-Buldân , C.III, s. 117; Kr . Seyfullah Kara, “Selçuklu Türkleri’nin Mezhepler Arası Barı ı Sa lamaya Yaptıkları Katkılar”, s. 385. 404 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 83; bnu’l-Esîr, a.g.e., C. X, s. 366.

89

Hamza el-Musevî’nin kabirleri halk tarafından ziyaret edilen mekanlardır.405 Selçuklular döneminde Rey’de snâa eriyye’ye ait birçok medrese vardı: (1) Büyük Seyyid Tacüddin Muhammed Keysekî ( ) Medresesi, bunlardan biridir. Abdülcelil Kazvînî, bu medresenin yakla ık doksan yıldır mamur ve me hur durumda oldu unu kaydetmektedir. Medrese be vakit namaz cemaatle kılınan, haftada bir veya iki defa vaaz verilen, çe itli ilim dallarında derslerin yapıldı ı, münazaralar düzenlenen, ilim ve zühd sahibi fakîhlerin konakladı ı bir yerdi. (2) Hângâh-ı Reyyân (Zenân) Medresesi. (3) emsu’l-slâm Haskâ Bâbeveyh Medresesi, ia’nın önde geleni (pîr-i tâife) olan emsu’l-slâm Haskâ Bâbeveyh’in adını ta ımakta, Rey’de eyalet sarayına yakın bir yerdeydi. çerisinde cemaatle namaz kılınmakta, Kuran okunmakta ve ö retilmekte, vaaz edilmekte, fetvâ verilmekteydi. (4) Seyyid Zâhid Ebu’l-Futûh Medresesi. (5) Fakîh Ali Câsitî Medresesi, sfehaniyân köyündeydi. Hoca Emirek yaptırmı tır. (6) Hoca Abdülcebbâr Müfîd 406 Medresesi, de iik beldelerinden dört yüz fakih ve mütekellim ö renci orada ders görmekteydi. Bu medresedeki faaliyetler, îa’nın önde gelenlerinden Seyyid erefüddin Murtaza’nın 407 himmeti ile gerçekle tiriliyordu. (7) Firuze Köyü Medresesi, Sultan Melik ah ve Muhammed döneminde yapılmı tır. 408 (8) Hoca mam Re îd Râzî Medresesi. Bu medresede iki yüzden fazla ö renci ders okumaktaydı. Medresenin bir de kütüphanesi vardı. (9) eyh Haydar Mekkî Medresesi, sultan Muhammed Tapar zamanında yapılmı tır. (10) Emir kbâlî Hankahı ve Ali Osman (Asâr) Hankahı. âlim ve zahidlerin bulundu u bir yerdi. Bu hankahlarda, cemaatle namaz kılınmakta ve devamlı suretle Kuran hatmedilmektedir. Melik ah döneminde yapılmı lardı. 409 7 - Sebzevâr –Beyhak .eski adı”410 oldu u kaydedilmektedir ( ﺏ ﺱ ) Beyhak’ın, Sebzevâr’ın“ Sebzevar, Beyhak’ın bir kasabasıydı ve Beyhak halkının ço unlu u a ırı îîydi

405 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 643; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 216, 238, 250. 406 Urmevî, Kazvînî’nin ifadesine yazdı ı ta’lîkinde medresenin önemine de inmekte ve adı verilmi olan Hoca Abdülcebbâr hakkında kaynaklarda gecen bilgileri derlemektedir. Bu bilgiler arasında hadis rivayet metinleri içerisinde “Rey’deki medresesinde 503 (1110) yılı aban ayında rivayet etti ki (haddesenâ)…” eklindeki ifadeden bu tarihte hayatta oldu u anla ılmaktadır ( Tâlikât-i Nakz , s. 95). Ayrıca bkz. el-Emin, ‘Ayânü’ -îa, C. VII, s. 434. 407 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 3, 48, 164, 239-30, 437. 408 Abdülcelil Kazvînî, , a.g.e. , s. 46. 409 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 47-8; Caferiyan, a.g.e. , s. 503; Keriman, Tabersî , C.I, s. 117 vd.. 410 Enver Konukçu, “Beyhak”, DA, C.VI, s. 57-58.

90

(Râfızî). 411 bnu’l-Esîr, 490/1096 yılında Sebzevar halkı ile Hüsrevcird halkı arasında büyük olaylar çıktı ını, çarpı malarda pek çok ki inin öldü ünü kaydetmektedir. Ancak bunun sebebinden söz etmemektedir. 412 îî müfessir et-Tabersî 523/1129 yılında Me hed’den Sebzevar’a gitmi ve orada ikamet etmi tir. 413 Selçuklular döneminde Sebzevar, iîlerin ya adı ı ehirlerden biriydi. ehirde mescidler ve medreseler, seleften halefe ders okuyan âlimler vardı. ehir halkı, Batınilere a ikare husumet göstermekteydi. Damgâm bölgesinde ya ayanlar, Batınî mezhebindendi ve Sebzevar halkıyla ili kileri iyi de ildi. Emir Gazi Abbas ve Emir naç Bey zamanlarında Damgan’daki bu mülhidler öldürülmüstür.414 Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkılması sonrasında, Ouzların da karı tı ı bazı çatı malar neticesinde 553/1158 yılında Nisabur’da âfiîlerin reisi el-Müeyyed ile , taraftarları arasında çatı malar çıkmı ( ی) nakîbü’l-Aleviyyîn Zahruddin’in 415 âfiîler aır zaiyatlar vermi , ehrin medreseleri ve di er önemli birçok mekan yanmı tır. Bölgeyi terk eden âfiîlerin reisi daha sonra Müeyyed Ay-aba’nın da deste iyle intikam için dönmü , çıkan çatı malarda, Hanefilerin Sandeliyye medresesi de yakılmı , ehir a ır tahribat görmüstür. âfiîler, Nisabur’dan sonra Beyhak’a yönelmi lerdi (554/1159).416 Müeyyed Ay-aba, sonraki yıllarda da bu bölgeye saldırılarını sürdürmü , mancınıklarla saldırdı ı ehirden aldı ı rehineler ile Nisabur’a dönmüstür. 417 Selçuklular sonrasında, Ouzların çıkardıkları karga a döneminde, ehir kendi yerel güçleriyle savunmasını yaparak, otorite bo lu u giderilmi tir. Sebzevar Ouzlar tarafından 554/1159 yılında ku atılmı , halk onlara kar ı direni e geçmi tir.

411 el-Hamevî, Mucemu’l-Buldân , C. I, s. 538. Kr . Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 274. Enver Konukçu, Beyhak’ı “ iilik propagandasının en önemli merkezlerinden biri” olarak nitelemektedir (“Beyhak”, DA, C.VI, s. 57-58). 412 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 270. 413 Keriman, Tabersî , C.I, s. 142. 414 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 173; Caferiyan, a.g.e. , s. 563. 415 Abdülcelil Kazvînî, Zahruddin’in ve babasının Horasan bölgesinin en büyük ehirlerinden olan Nisabur’da ulema ve yöneticiler tarafından saygı duyulan biri oldu unu kaydetmektedir. Kitâbü’n-Nakz , s. 232 (ve 8. dipnot), 434-35. Ayrıca bkz. Ebu’l-Hasan Ali b. Zeyd bn Fındık Beyhakî, Târîh-i Beyhak , ne r. Ahmed Behmenyar, Tahran, 1361, s. 101; Cemâlüddin Ahmed b. Ali bn nebe, Umdetü’t-Tâlib, Kum, 1417/1996, s. 69; Muhsin el-Emin, ‘Ayânü’ -îa, C. V, s. 95. 416 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. XI, s. 234-5, 236. 417 Beyhakî, Târîh-i Beyhak , s. 284.

91

Nakîbü’l-Aleviyyîn mâdüddin Ali b. Muhammed el-Alevî el-Hüseynî, Sebzevar’ın yönetimini üzerine almı , halk ona itaat etmi ve O uzlara kar ı direni te ba arılı olmu lardı. Sonunda O uzlar onlarla barı yapıp bölgeyi terketmi lerdi. 418 8 - Me hed-i Rızavî - Tus Tus, aynı ismi ta ıyan ehrin de içinde yer aldı ı bölgenin adıdır. Halife Memun, veliahd edindi i mam Ali Rıza ile Merv’den dönerken Senâbaz (Senabâd) köyüne u ramı lar, mam Ali Rıza hastalanıp ölünce (203/818) oraya gömülmüstür. O sırada küçük bir köy olan Senâbaz, bundan sonra iiler için önemli bir ziyaretgah diye anılmaya ( ﻡ ) haline gelerek büyük geli me kaydetmi ve zamanla Me hed ba lanmı tır. 419 Gazneli sultanı Sebüktekin zamanında tahrib edilen mam Rıza’nın mehedi, sultan Mahmud tarafından yeniden onarılmı tır.420 Sultan Melik ah, karde i Teki ’in isyanını (467/1084) bastırmaya giderken Tus’taki mam Ali er-Rıza’nın me hedini ziyaret edip dua etmi tir. Nizamülmülk, Malik ah’ın zaferi için dua ederken, Melik ah, “hangimiz Müslümanlar için daha hayırlıysak o galip gelsin” diye dua etmitir. 421 Kazvînî, mam Rıza’nın kabrinin aynı kubbe altında bulunan Harun Re îd’in kabri ile karı tırıldı ı kaydetmektedir. 422 îî olan Me hed halkı, mam Rıza’nın kabrini a ırı süslemekteydi. 423 Ayrıca îîler, Tus’u ziyareti, Kabe’yi ziyarete tercih etmekle itham edilmekteydi. 424 Me hed’de Sünniler ile iiler arasında, 510 yılında Âûrâ günü (25 Mayıs 1116) büyük bir çatı ma çıkmı tır. Hz. Ali taraftarı olan biri (Alevî), Tus fukahasıyla tartı mı ve kar ılıklı birbirlerini darb etmi lerdi. Böyleye ba layan çatıma, her iki tarafın kendi gruplarından yardım istemesiyle büyüdü. Birçok ki i öldürülmü , ya malamalar olmu tur. Çatı malar sırasında mam Ali er- Rıza’nın türbesi tahrip edilmi tir. Bu hadiselerden sonra Me hed’de cuma günleri hutbe okunmaz olmu tur. Yezd Kâkûyîleri yöneticisi Adududdin Ferâmerz b. Ali, saldırılardan korumak için Me hed’e 515 (1121) yılında surlar in a ettirmi tir.425

418 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. XI, s. 232-3. 419 Mustafa Öz, “Me hed”, DA, C.XXIX, s. 363-5. 420 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 401; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 230. 421 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 211. 422 Kazvînî, Âsâru’l-Bilâd, s. 392. 423 Caferiyan, a.g.e. , s. 450. 424 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 644; Caferiyan, a.g.e. , s. 517. 425 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 522-3; Ahmet Güner, “Yezd Kâkûyîleri ( Kâkveyhîler ) ve Selçuklular”, I. Uluslar Arası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Kongresi- Bildiriler I ( 11- 13

92

Sultan Sencer’i Ouzların esir almasından sonra, onun yerine geçen ye eni Süleyman ah b. Muhammed, Ouzlar üzerine sefere çıkmı ve ma lup olmu tu (548/1153). Ma lupları takip eden O uzlar, Tûs ehrine gelmi lerdi. O uzlar ehri ya malamı , kadınlara el uzatmı , erkekleri öldürmü ve mescidleri ve halkın evlerini tahrip etmi lerdi. Ouzlar, mam Ali er-Rıza’nın me hedi gibi surlarla çevrili yerlere dokunmamı lardı. Öldürülenler arasında Tus ehri nakîbü’l-Aleviyyîn’i Ali el-Musevî de vardı. 426 Ouzlar 556/1161 yılında Tus’u yeniden ya malamı lar, Ali er-Rıza’nın me hedine gelmi ler ve içeride bulunanların ço unu öldürmü ler ve ya mada bulunmu lar, ancak kabrin bulundu u kubbeye dokunmamı lardı. 427 9 - Mâzenderân: Gürgân, Esterâbâd, Dühistân ve Kazvin ( ﻡ ) Selçuklular döneminde Gürgan, Esterâbâd, Duhistân, Mazenderân beldelerinin hepsi, Taberistan’ın bazı kısımları Usûlî mâmî îîdir. 428 Kazvin ehrinde Sünnîler ço unluktaydı. Sünnîlere nisbetle daha az sayıda îî ya amaktaydı. 429 Kazvin’de Radiyyüddin lakablı Ebu’l-Hayr Ahmed b. smâil, îa’ya kar ı biriydi. îî azınlıktan biri tarafından kendisine suikast yapılaca ı üphesiyle ehri terk etmi , halk da onunla birlikte çıkmı tır. Geri dönmek için iîlere, Ebu Bekir ve Ömer damgalarının vurulmasını art ko mu , iste i ehrin yöneticisi tarafından yerine getirilmi tir. iîler bu damgaların görülmemesi için sarıklarını üzerine emekteydi.430 Esterabâd ehrinde, 554/1159 yılında, Hz. Ali neslinden olanlar (Alevî) ve onları destekleyen iîler ile âfiîler ve onların destekçileri arasında çatı ma çıkmı tır. mam Muhammed el-Herevî, Esterabâd’a gelmi ve vaaz meclisi tertip etmi tir. ehrin kâdîsı Ebû Sa’d b. Muhammed b. smail en-Ne’îm de âfiî mezhebindendi. Alevîler ve onların takipçileri iîler ayaklanmı , Esterabâd’daki âfiîler ile büyük bir çatı maya girmi lerdi. âfiîlerden bir grup öldürülmü , kâdî kaçmı , onun ve taraftarlarının evleri ya malanmı tır. Bu olanları haber alan âh-ı Mâzenderân (Bâvendîlerin yöneticisi Rüstem), îa’ya iddetli bir ba lılı ı olmasına ra men,

Ekim 2000 ), Konya, 2001, (ss. 355- 373), s. 370; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 518. 426 bnü’1-Esîr, a.g.e. , C. XI, s. 180-1; Mustafa Öz, “Mehed”, DA, C.XXIX, s. 363-5. Ayrıca bkz. Keriman, Tabersî , C.I, s. 145. 427 bnü’1-Esîr, el-Kâmil , C. XI, s. 272. 428 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 493; Keriman, Tabersî , C.I, s. 147. 429 Caferiyan, a.g.e. , s. 265. 430 Kazvînî, Âsâru’l-Bilâd , s. 402. kr . Caferiyan, a.g.e. , s. 265.

93

yapılanlardan ho lanmamı , Alevîlere ba lamı oldu u tahsisatı kesmi , halkın mallarını müsadere ile ellerinden almı , kâdînın makamına dönmesini sa lamı tır. 431 10 - Necef Hz. Ali’nin kabrinin bulundu u Necef, zamanla iilerin yerle mesiyle ehirle mi ve e -eyh et-Tusî’nin de oraya yerle mesiyle ilim merkezlerinden biri haline gelmi tir.432 et-Tusî’nin Irak bölgesinin dı ında, am bölgesinden de, ran’nın çe itli bölgelerinden de ö rencileri vardı. 433 e-eyh et-Tusî’nin 460/1067’de ölümünden sonra yerini o lu Ebu Ali et-Tûsî (515/1121’de hayatta), onun ölümünden sonra da torunu Ebû Mansur et-Tusî almı , daha sonra da Ali b. Hamza b. ehriyar faaliyetleri sürdürmüstür. Zamanla ilim merkezi olarak Hille öne çıkmaya ba lamı , bu durum Necef’i etkilemi tir. 434 Sultan Melik ah ve veziri Nizâmülmülk 479/1087 yılında Hz. Ali’nin mehedini ziyaret etmi lerdi. Sultan burada bulunanlara ba ıta bulunmu , Fırat nehrinden Necef’e su getirilmesi için çalı ma ba latmı tır. Burada ikamet etmekte olan nakibü’l-Aleviyyîn Tahir, sultana büyük bir ziyafet vermi tir.435 Dübeys b. Mezyed, 513 (1119-20) yılında Me hed-i Ali’deki minberi kırmı ve burada cumanın kılınmayaca ını ve hiç kimse için hutbe okunmayaca ını söylemi tir. 436 11 - Kerbelâ Ba dad’ın yakla ık 100 km güneybatısında yer alan Kerbelâ, Hz. Hüseyin’in ehid edildi i ve kabrinin bulundu u yerdir. Abbâsî halifesi el-Mütevekkil zamanında 236 (850-1) yılında Hz. Hüseyin’in kabri ve etrafındaki evler yıktırılmı ve insanların buraya gitmeleri yasaklanmı tır. 437 Hz. Ali’nin medfun bulundu una inanılan Necef’ten sonra ikinci atebedir. Sultan Melikah 479/1086 yılında Kerbelâ’yı ziyaret etmi tir. 438 Hafece kabilesi, 489/1096 yılında Hz. Hüseyin’in

.bnü’l-Esîr, el-Kâmil , C.XI, s. 250 ( ﻡﻥ ... ﻥ ) 431 432 Keriman, Tabersî , C.I, s. 151-2; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 477. 433 Caferiyan, a.g.e. , s. 478. 434 Ali Ahmed el-Bahâdlî, el-Havzetü’l-lmiyye fi’n-Necef: Meâlimuhâ ve Hareketuha’l-slahiyye 1339-1401 / 1920-1980, Beyrut : Dârü’z-Zehra, 1993/1413 s. 73-4. 435 bnü’l-Esîr, el-Kâmil , C. X, s. 156; Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (Ali Sevim), s. 242; Cafer Halili, Mevsû’atü’l-Atebati’l-Mukaddese, (kısmü’n-Necef I), C.VI, s. 141; Keriman, Tabersî , C.I, s. 151-2. 436 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 174; Cafer Halili, Mevsû’atü’l-Atebati’l-Mukaddese , C.VI, s. 142. 437 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. VII, s. 55. 438 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C.X, s. 156; Mustafa Öz, “Kerbelâ”, DA, C.XXV, s. 271-2.

94

türbesine (Kerbela) gidip olaylar çıkarmı lardı. iî Mezyediler emiri Sadaka üzerlerine asker sevketmi tir. 439 13 - Ba dât-Kerh-Kâzımeyn Ba dâd, Dicle nehri tarafından do u ve batı olmak üzere ikiye bölünmüstür. Do u kısmına Rusâfe, batı kısmına ise Kerh denilmekteydi. îiler daha çok Kerh mahallesinde ikamet etmekteydi. 440 Kerh mahallesinde ya ayanların tamamı, îa- snâaeriyye’ye ( mâmiyye) mensuptu. Kerh, önceleri, Ba dad’ın ortasında yer alıyordu, etrafında ba ka mahalleler vardı. Yakut el-Hamevî’nin (ö. 626/1229) ya adı ı dönemde harabeler arasında tek kalmı durumdaydı. Do usu ile kıble yönünde Bâbü’l-Basra mahallesi bulunuyordu. Bu mahallede sadece Sünnî- Hanbelîler ya ıyordu. Güney tarafında Nehru’l-Kalâîn mahallesi bulunuyordu. Bu mahallede oturanlar da Sünnî-Hanbelîydi. 441 Kaynaklarda yer alan Ba dad’da îî- Sünnî çatı malarıyla ilgili kayıtlarda, Sünnîler olarak, daha çok bu iki mahallede oturanlar, yani Hanbelîler öne çıkmaktadır. Ba dad’da iîleri cezbeden ve oraya yerle melerine sebep olan önemli mukaddes mekanlardan biri de Berâsâ mescidiydi. 442 Rivayete göre, Hz. Ali, Harûriyye sava ına çıktı ında, Ba dad yapılmadan önce bir köy olan Berâsâ’ya uramı ve burada namaz kılmı tır. Onun namaz kıldı ı yere bir mescid in a mescidinde ibadet ( ﺏ ) edilmi tir. 443 Ba dad’da iîler, daha çok Berâsâ etmekteydi. 444 Berâsâ Kerh’in kıble yönünde bir mahalleydi. Ancak zamanla ortadan kalmı tır. Yakut el-Hamevî döneminde mahalleden eser kalmamı , caminin duvarlarından kalanlar da binalarda kullanılmı tır. iîler, bu mescidde bir araya gelip sahabeye hakaretler ettikleri için 313/925 yılında Abbâsî halifesi tel-Muktedir arafından içeridekileri tutuklatılmı , mescid yıktırılmı tır. Tutuklananların smâilî oldukları anla ılmaktadır. Çünkü yapılan tefti te, üzerinde “Muhammed b. smail el- mam el-Mehdî, Allah’ın velisidir” yazan toprak mühürler (havâtîm) bulunmu tur.

439 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C.X, s. 260. 440 Muhammed Tahir Yakubî, îîyân-ı Ba dâd , Kum, 1385, s. 29. 441 el-Hamevî, Mucemu’l-Buldân , C.IV, s. 448. 442 Muhammed Ali Câvîdân, “Kerh Merkez-i Te eyyu der Ba dâd”, Vakf Mirâs-i Câvîdâd, C. VII, sayı: 1-2, Tahran, 1378/1999, (ss. 122-131), s. 130-31. 443 el-Hamevî, Mucemu’l-Buldân , C.IV, s. 449. 444 el-Hatîb el-Ba dâdî (ö. 463/1071), Târîhu Medîneti’s-Selâm (Târîhu Ba dâd) , tahkik: Be âr Avvâd Marûf, Beyrut, 1422/2002, C. I, s. 429, C. VIII, s. 531; bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XIII, s. 247, C. XIV, s. 4; Güner, Büveyhîler’in iî-Sünnî Siyaseti , s. 252.

95

Ba dad emiru’l-ümerâsı Beckem el-Mâkânî (ö. 329/941),445 Berâsâ mescidinin tekrar yapılması emrini vermi , 329/941 yılında ibadete açılmı tır. 446 Berâsâ mescidinde, 420/1029 yılında hatib Hz. Ali’yi överken, ölüleri dirilmek ve daha ba ka aırı nitelemelerde bulunmu tur. Hatibin yerine görevlendirilen yeni hatibin de iîleri kızdıran ifadeler kullanması üzerine olaylar çıkmı tır. Halifenin yetkililere, bu geli meler ile ilgili verdi i talimat sonrasında, erif el-Murtazâ, Kerh mahallesinin ileri gelenleriyle hilafet sarayına gelerek olayları aklı kıtların (süfehâ) yaptıklarını, bu suçun ba ılanmasını dileyerek Berâsâ mescidinde hutbenin okunmaya devam ettirilmesi istenmi di. Berâsâ mescidine tekrar hatip görevlendirilmi tir.447 Yakut el- Hamevî’nin kaydına göre de bu mescidde 450 yıllarına kadar namaz kılınmı , bu tarihten âtıl hale gelmi tir. 448 el-Hatîb el-Ba dâdî 451 yılında Ba dad’dan ayrıldı ı sırada Cuma namazı kılınan mescidler arasında Berâsâ’yı da saymaktadır. Ancak el- Hatîb el-Ba dâdî (ö. 463/1071), henüz hayattayken “Berâsâ mescidinde namaz kılınması sona ermi tir.” 449 Sultan Melik ah döneminde, 473/1081 yılında, bnü’r-Resûlî isimli bir fırıncı, fütüvvetin ( ) üstünlükleri ve kuralları hakkında kitap tasnif etmi tir. bnü’r- Resûlî, kapısı kapalı, terkedilmi (mehcûr) halde olan Berâsâ mescidini açarak, fütüvvet mesuplarından bu mescidde toplanmalarını istemi tir. bnü’r-Resûlî, Fâtımî halifesine ba lı bulunan Medine yöneticisi Hâlisatü’l-Melik Reyhân el-skenderânî ile de yazı maktaydı. Hanbelîler (Ahâbu Abdüssamed) bu durumdan divana ikayetçi olmu lar, bu gurubun Fâtımîler adına propaganda yaptıklarını, fütüvveti bu gizli ilerini kapatmak için kullandıklarını iddia etmi lerdi. Halifenin veziri Amîdüddevle, duruma el koymu, fukahâ bu grubun çalı malarının engellenmesi gerekti ine dair fetvâ vermi tir. bnü’r-Rasûl ve adamı Abdülkâdir tutuklanmı , onlarla birlikte olan herkesin tutuklanmasını istemi , evleri ya malanmı tır.450

Ba dad civarında iîler için önemli merkezlerden bir de Kâzımeyn’di. Kâzımeyn’e Abbâsîler ve Ali evladından ölen Kurey lilerin gömüldü ü için

445 Beckem hakkında bkz. Hakkı Dursun Yıldız, “Beckem”, DA, C. V, s. 287-88. 446 el-Ba dâdî, Târîhu Ba dâd , C. I, s. 123-24; bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XIII s. 247-48, C.XIV s. 4. 447 Detaylar için bkz. bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XIV, s. 198 vd. 448 el-Hamevî, a.g.e. , C.I, s. 362-63. 449 el-Ba dâdî, a.g.e. , C. I, s. 125. 450 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVI, s. 211.

96

Makberetükurey denilmekteydi. Buraya snâa eriyye’nin yedinci mâm olarak tanıdı ı Musa el-Kâzım (ö. 183/799) ve torunu dokuzuncu mam Muhammed et- Tâkî’nin (ö. 220/835) gömülmesinden sonra Kâzımeyn denmeye ba lanmı tır. mâmiyye îası’nın önemli ziyaret yerlerinden biri olan Kâzımeyn, Ba dad yakınlarında bir yer iken günümüzde Ba dad’ın banliyösü haline gelmi tir. 451 ki imamın kabirlerinin burada bulunması de iik bölgelerden iîlerin buraya ilgi duymalarının temel sebebiydi. 452 Selçuklular Ba dad’a hakim olmadan önce ehirde mezhepler arasında büyük çatı malar ya anmaktaydı. Ba dad’da 443/1051 yılında Sünnîler ile iiler arasında büyük bir çatı ma çıkmı tır. iîler burçlar üzerine “Muhammed ve Ali be eriyetin en hayırlılarıdır” ibaresini yazmı lar, Hanbelilerin öncülük etti i Sünnîler buna tepki göstermi lerdi. Ölen bir Sünnînin cenazesi sokaklarda dola tırılarak halk kı kırtılmı tır. Sünnîler, bu ibarenin silinmesini ve iîlerin ezanda okudukları “hayye alâ hayri’l-amel” ifadesinden vaz geçmelerini istemi , îiler bunu kabul etmemi tir. Olaylar, Musa el-Kazım ve Muhammed b. Ali’nin türbelerinin ate e verilmesine kadar varmı tır. iîler de Sünnilere saldırmı , Hanefî fukasının hankahını basıp müderris Ebû Sa’d es-Serahsî’yi öldürmü lerdi. 453 Tu rul Bey’in Ba dad’a giri inden (447/1055) bir gün sonra, askerlerle halk arasında çıkan çatı malarda, îî mahallesi Kerh halkı, Selçuklulara saldırmadı ı gibi, onları muhafaza ve mudafaa etmi tir. Bunu duyan Tu rul Bey, vezir el-Kundurî vasıtasıyla, Alivilerin nakibi Adnan’a, te ekkür etmi ve mahallenin korunması için bir miktar asker görevlendirilmi tir.454 Tu rul Bey, Kerh halkına sabah ezanında Sünnîler iarı olarak okunan “es-salâtu hayrun mine’n-nevm” ifadesini mescidlerinde okumalarını, Dâru’l-Memleke’yi imar etmelerini emretmi tir. Onlar da burayı imar edip süslemi lerdi. Tu rul Bey evvâl ayında (Aralık 1055) Kerh’e intikal etmi tir.455 Besâsîrîrî’nin Ba dad’ı i gali 456 sırasında (450/Ocak 1059), Besâsîrîrî’nin müttefiki Ukaylî emiri, Kurey ’in himayesine sı ınmı olan Abbâsî halifesi, Me hedler

451 Mustafa Öz, “Kâzımeyn”, DA, C.XXV, s. 152-3. 452 Câvîdân, “Kerh Merkez-i Te eyyu der Ba dâd”, s. 131. 453 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XV s. 329-31; bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C.IX, s. 575-7; Cafer Halili, Mevsû’atü’l-Atebati’l-Mukaddese , (kısmü’l-Kazimeyn I), C.IX, s. 92, 118. 454 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C.IX, s. 464. 455 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 614. Kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XV, s. 349. 456 Bu konuda ileride detaylı bilgi verilecektir.

97

civarında geceletilmek istendi inde, burada iîlerin (Aleviyyûn) ya adıklarını söyleyerek onların kendisine dü manlıkla vermelerinden endi esini dile getirmi tir. 457 Besâsîrîrî’nin Ba dad’ı i gali biterken Ba dad’da çıkan karga ada, iîler için çok önemli olan bir kütüphane yanmı tır. Büveyhi hükümdarı Bahâüddevle’nin veziri Ebu Nasr Sâbûr b. Erde îr (ö. 416/1025),458 Ba dad’a Beyne’s-Sûreyn denilen yerde, 381 yılında, Dâru’l-lm diye isimlendirilen bir kütüphane 459 yaptırmı tır. çerisinde de iik ilim dallarından on bin ciltten fazla kitap bulundu u kaydedilmektedir. Selçuklu kuvvetlerinin Ba dad’a yakla tıkları haberleri ula ınca, Besâsîrî’nin ailesi ve adamları, Ba dad’dan ayrılmı (451/14 Aralık 1059), Kerh mahallesinde oturan iîler de onları takip ederek, aile fertlerini bölgeden çıkarmaya ba lamı tır. Bu karga a sırasında Kerh mahallesini ya malamı , ahallenin çar ıları, evleri ate e verilmi , Sabur b. Erde îr tarafından yaptırılmı kütüphane kütüphane de yanmı tır. 460 el-Hamevî, kütüphanenin Tu rul Bey’in 447/1055 yılında Ba dad’a ilk geli i sırasında yandı ını kaydetmektedir. 461 Tu rul Bey 447/1055 yılında Ba dad’a geldi inde çıkan olaylarda, Keh mahallesinde oturan îîlerin Selçuklu askerlerini muhafaza gayretleri ve onların temsilcisi konumundaki nakîbü’l-Aleviyyîn Adnan’ın huzura ça rılıp te ekkür edilmesi gibi tarihî gerçekler, kütüphanenin yaktırıldı ına dair Tu rul Bey’e yöneltilen ithamın, bu tarihte de geçerli olamayaca ını göstermektedir. Besâsîrî’nin öldürülmesinden (451/Ocak 1060) sonra Ba dad’da Selçuklular tekrar düzeni sa lamı lardı. Sultan Tu rul Bey, Ba dad’ın yönetimini amîd Ebu’l- Feth el-Muzaffer b. el-Hüseyn’e bırakmı tır. Ebu’l-Feth Ba dad’da imar faaliyetlerine ba lamı , Kerh mahallesinde ya ayanların di er bölgelere sık geçmelerini yasaklamı tır. 462 Selçuklular döneminde Ba dad’da farklı mezhep mensupları arasında meydana gelen çatı malarda en çok Hanbelî mezhebi mensuplarının aktif oldu u

457 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C. XVI, s. 35; Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 62. 458 Sâbûr b. Erde ir’in îa’nın Zeydiyye mensup oldu u kaydedilmektedir. Vezir hakkında di er detaylar için bkz. Ahmet Güner, “Sâbûr b. Erde ir”, DA, C. XXXV, s. 362. 459 Kütüphane hakkında detaylı bilgi için bkz. Ahmet Güner, “Sâbûr b. Erde îr ve Dâru’l-lm’i”, Dokuz Eylül Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi , sayı: 13, zmir, 2001, s. 65-92. 460 bnü’l-Cevzî, a.g.e., C. XVI, s. 48-9; Sıbt, a.g.e. , s. 74; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 646; Korkmaz, “Arslanü’l-Besâsîrî ve Zamanı”, s. 194. 461 el-Hamevî, Mucemu’l-Buldân , C.I, s. 534. 462 Sıbt, a.g.e. , s. 91-2; bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C. XVI, s.62.

98

görülmektedir. Kaynaklarda Sünnîler diye genel ifade kullanılmasına ra men bu çatı malarda öncü olan Hanbeliler, ba ta îa olmak üzere, Mu’tezile ve E ariyye mensuplarına saldırmaktaydı. 463 Kerh mahallesinde oturan iîler ile Bâbu’l-Basra ve el-Kalâyîn’de oturan de Sünnî-Hanbelîler 464 arasında 465/1073 yılında çatı malar çıkmı , Kerh’te yangın çıkmı , birçok insan da öldürülmü tür.465 Bir sonraki yıl (466/Nisan 1074) Kerh mahallesi ile el-Kalâin’de oturanlar arasında yine çatı malar çıkmı tır. Selçukluların Ba dad’aki temsilcisi komunda olan Ba dad ıhnesi, hakaretlere u ramı tır. ıhne, olaylara karı anların bazılarını öldürmü , bazı yerleri de ate e vermi tir.466 Ba dad’da iki grup arasında 478 (1085-6) yılında, birkaç defa çıkan olaylarda yangınlar da çıkmı , Ba dad ıhnesi olaylara mudahale etmi tir.467 Kerh mahallesinde birinin öldürülmesi üzerine Ba dad ıhnesi, nakîbü’- Tâlibiyyîn et-Tâhir’in evini ya malamı tır. Olayla itham edilen bazı ki iler onun evine sı ınmı lardı. ıhne onları tutuklamı ve onlardan para almı tır. Bu durum kar ısında îa mensupları ile Sünnîler ıhne aleyhine ittifak yapmı lar ve alınan malların geri verilmesini istemi lerdi (479/1086). Ancak bir ay kadar sonra îa ile Sünniler arasında çıkan çatı mada öldürülenler olmu tur. Halife nakiplerin tutuklanmasını emretmi , amîd ve ıhneden aldıklarını geri vermeleri istenmi tir. Düzenlenen toplantıda (1 evval 479/Ocak 1087) sahabenin mehdiyle ilgili rivayetler okunmu , (iîlerin oturdu u) Mekâbiru Kurey ve Kerh’te cenazelerde sahabeye kötü söz söylenmesinin engellenmesi kararı alınmı tır. Bu konuyla ilgili nakîbü’t- Tâlibiyyîn suçlanmaktaydı. Ayrıca buralarda oturanlar, Cuma namazı ve cemaatle namaza, sabah ezanlarında Sünnîlerin iarı olan “es-salâtu hayrun mine’n-nevm” ifadesini de okumaya te vik edileceklerdi. Bu hususlar ( îî olan) Mezyediler emirine de yazılarak kendi bölgesinde uygulaması istenmi tir.468 Ba dad’daki Selçuklu yönetimi, iîlerin kutsal mekanlarına yapılan saldırıları cezalandırmaktaydı. Ba dad’daki Selçuklu yöneticisi Saduddevle Gevherâyîn, mam

463 Bkz. Sa’âde, Tatavvur , s. 73. 464 Kerh mahallesinde sadece snâa eriyye ( mâmiyye) mensubu îîler, di er iki mahallede de Sünnî- Hanbelîler oturmaktadır. el-Hamevî, Mucemu’l-Buldân , C.IV, s. 448. 465 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 145, 146-7. 466 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 157. 467 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVI, s. 241, 242; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 145. 468 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 255, 256, 258, 259. Kr . bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 157.

99

Musa b. Cafer’in me hedini yakmaya yeltenip hilafet sarayında ikamet etmeye ba lamı olan Ebu’l-Hüseyn b. Debbe’yi tutuklamı tır. Saduddevle’nin adamlarından Ebu’l-Fazl bnü’t-Türkmânî, onu Kerh yakınındaki es-Semâkîn’de asmı tı (471/1078). 469 Selçuklu yöneticileri arasında iîlerin kutsal mekanlarına hizmetleriyle öne çıkanlar da vardı. Ba dad Selçuklu amîdi Ebû Nasr, Horasan yolu üzerindeki el- Mâlikiyye isimli köyü mam Musa b. Cafer Me hedi’ne vakfetmi tir. Ebû Nasr, Hz. Ali neslinden gelenleri çok severdi. Onlardan birçok ki iyi evlendirmi , sünnetlerini yaptırmı tır. Amid, bir müddet bu ehirde görev yaptıktan sonra Ba dad’dan ayrılmı sfehan’a gitmi ti (472/Temmuz 1079). 470 Melik ah, 479/1087 yılında Ba dad’a geldi inde Ebû Hanife’nin kabriyle birlikte Musa b. Cafer’in kabrini de ziyaret etmi tir. Daha sonra Hz. Hüseyin’in me hedini ziyaret eden sultan, surların imarını emretmi tir. Melik ah, Necef’e gidip Hz. Ali’nin mehedini de ziyaret etmi , sadakalar da ıtmı tır. Nakîbü’l-Aleviyyîn et- Tâhir sultan Melik ah için büyük bir ziyafet vermi tir.471 Kerh mahallesinde oturanlar ile dier bölgelerde oturanlar arasında 480/1088 yılında yine çatı malar çıkmı ve ölenler olmu tur. 472 Melik ah’ın o lu ve veliahdi Ahmed’in ölümü (481/1088) üzerine Kerh halkı, toplanmı , aıt yakmı ve kapılarını siyaha boyamı lardı. 473 Bâbu’l-Basra’da oturanlar, Kerh mahallesini ya malamı (482Mayıs 1089), bir ki iyi öldürmü ler, bir di erini de yaralamı lardı. Kerh halkı dükkanları kapatmı tır. Olaylara müdahale etmek için ıhne naibi Humarta gelmi , Kerhliler, ıhne ve adamlarına para vermi lerdi. Hilafet divanından ıhneye Kerh’in Ehl-i Sünnet mezhebinin görü lerini benimsemelerini içeren men ur gönderilmi tir. Kerh’te oturan îîler, mescidlerinin kapılarına “Hz. Peygamber’den sonra be erin en hayırlısı Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali’dir” diye yazdılar. Ancak sonrası gün çıkan olaylarda bazı bölgeler ya malanmı tır. Halk halifenin veziri Ebû ucâ’ya hakaretler etmi tir. Çatı malar çok iddetlenince halife, Mezyedilerin emiri Sadaka’ya

469 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 213, 216. 470 Sıbt, a.g.e. , s. 218. 471 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 255; bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVI, s. 259, 267. Kr . bnu’l-Esîr a.g.e. , C. X, s. 156. 472 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 270; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 162. 473 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 169.

100

askerleriyle Ba dad’a gelmesini yazmı tır. Sadaka, birçok ki iyi öldürmü , bazısını da sürgüne göndermi , böylece çatı malar sona ermi tir. bn Akîl’in kaydetti ine göre bu olaylar sırasında güçlü olan zayıfı öldürüyor, malını alıyordu. Kerh’te oturanlar sahabeye ve Hz. Peygamber’in hanımlarına dil uzatmı lardır. Sultan Melik ah hakkında da konu uluyordu. Halk (avâm) “din yok oldu, Sünnîlik öldü, Allah, îa’ya (Râfıza) yardım ediyor” demekteydi. 474 Sultan Melik ah’ın ölümünden sonra 486/1093 yılında Kerhliler ile Bâbü’l-Basra’da oturanlar arasında yine çatı ma çıkmı , Ba dad amîdi ed-Dihistânî olayları önlemeye çalı mı tır. 475 487/1094 yılında bir kısas cezasının infazı sırasında Bâbu’l-Basra’da ya ayanlar olaylar çıkarmı lardı. Bunlara Ba dad ıhnesinin müdahalesi sırasında Kerh halkı da yangınlar çıkarmı , ya malar yapmı tır. 476 Kerh mahallesinde oturanlar ile Ba dad’ın di er semtlerinde oturanlar 488/1095 yılında sulh yapmı lar, kar ılıklı ziyaretler olmu , beraber yiyip içmi lerdi. Bu durum bazı tarihçiler tarafından aırtıcı bulunmaktadır.477 Ba dad’da 502/1109 senesi aban ayında Sünnîler ile îler arasında sulh iyice belirgin hale gelmi tir. Mezyediler emiri Sadaka’nın Selçuklu kuvvetleriyle sava a girmesi ve sava sırasında öldürülmesinden (501/Mart 1108) sonra, Ba dad’da Kerh mahallesinde oturan iîler korkuya kapılmı lardı. Sadaka ve ailesi de îîydi ve Ba dad’daki Ehl-i Sünnet mensupları, iîler aleyhine konu makta, iîler de korkularından bunlara sabretmekteydi. Sünnîler, daha önce çatı malara sebep oldu u için yasaklanmı ve uzun zamandır uygulanmayan, Mus’ab b. ez-Zübeyr’in kabrini ziyaret etmeye karar vermi lerdi (502/Mart 1109). Ziyarete gidi yolunun Kerh mahallesinden geçmesini planlamı , Kerh mahallesindeki iîler onların geçi lerine engel olmama kararı almı lardı. Sünnîler, yanlarında silah da bulunduruyorlardı. Sünnîler, Kerh’e geldiklerinde, iîlerin sevgi göstrileriyle kar ılanmı lardı. îiler de mam Musa b. Cafer’in ve di er me hedlerini ziyaret etmi ler, Sünnîlerden buna müdahale eden olmamı tır. nsanlar, bu duruma aırmaktaydı. 478 Halife el-Müster id, 517/1123 yılında îî Mezyediler emiri Dübesy ile

474 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVI, s. 281-4. Kr . bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 180, 186-7. 475 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 226. Kr . bnü’l-Cevzî a.g.e. , C.XVII, s. 5. 476 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 240. 477 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 18. 478 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 469-70. Kr . Cafer Halili, Mevsû’atü’l-Atebati’l-Mukaddese , C.IX, s. 97, 120.

101

harbetmi ,479 geri dönüp A ure günü Ba dad’a girmi tir. Bazı Sünniler Bâbu’t-Tibn Me hedi’nde (Kazımeyn Me hedinin di er bir adı) ya mada bulunmu tur. Halife bunu yapanların cezalandırılmasını ve ya malanların geri iade edilmesini emretmi , yamalanların bir kısmı iade edilmi tir.480 Ya malanlar arasında bulunan bazı kitapların içeri inde sahabeye dil uzatan ifadeler vardı. 481 Halife el-Müster id’in Irak Selçukluları sultanı Mesud ile girdi i sava ta ma lup olup esir dü mesi ve bulundu u çadırda Bâtınîler tarafından öldürülmesi (529/1136) sonrasında Ba dad’da yeni halife er-Râ id’e beyat edilmekteydi. Bu günlerde Hz. Ali ve Hz. Hüseyn’in me hedlerine ziyaretler artmı , bu ziyaretlere çok insan katılmı , iîler mezheplerinin iarlarını açıkça gösterir olmu lardı.482 Irak Selçukluları Sultanı Mes’ud, 547/1152 yılında öldü ünde, onun ataması ve halifenin izniyle ders veren âfiî âlim, sufi ve vaiz Ebu’n-Necib (ö. 563/1168) tutuklanmı tır. Aynı zamanda onun arkada ı olan el-Bedî’ isimli bir vaiz de tutuklanarak divana getirilmi , üzerinde on iki imamın isminin yazılı oldu u tabletler bulunmu , vâiz Râfizilik ile itham edilerek, Bâbu’n-Nevbî’de te hir ve tedip edilmi tir. 483 14 - Haleb Selçuklular tarafından ele geçirildi inde Haleb ehri halkı ço unlukla snâa eriyye mezhebine mensuptu. Haleb halkının daha önce ço unlukla Sünnî olmasına kar ılık, iîlerin sayısının özellikle Hamdâniler yöneticisi Seyfüddevle (945-967) döneminde, 351/969 yılında Harran’dan iîlerin göç etmesiyle ço aldı ı anla ılmaktadır. 484 el-Hamevî, Benî Mirdas Devleti döneminde yazılmı bir mektuba da i aretle 440 (1048-9) yılında Haleb’te fukahanın mamiyye mezhebine göre fetvâ verdi ini kaydetmektedir. 485 ehre hakim olan Mirdasiler yönetimi, XI. Yüzyılın

479 leride detaylı olarak ele alınacaktır. 480 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 217; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 609 ; Sıbt, Mir’âtü’z- Zemân , (8/1) s. 109-111; Hilli, Târîhü’l-Hille , C.I, s. 33 vd.; Cafer Halili, Mevsû’atü’l- Atebati’l-Mukaddese , C.IX, s. 99, 121; Taha es-Selcî, “el-Müster id Billah ve Muhâveletu’n- Nuhûd bi’l-Hilâfeti’l-Abbâsiyye”, Mecelletu Külliyyeti’l- Âdâb , Kahire / Mısır : Câmiatü’l- Kahire, 2003, C.63, sayı:2, s. 9-34. 481 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 617. 482 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 302. 483 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVIII, s. 84. 484 bnü’l-Adim, Bu ye , (S. Zekkâr), C. I, s. 60; Süheyl Zekkâr (Suhayl Zakkar), The Emirate of Aleppo (1004-1094), Beyrut, 1391/1971, s. 250. 485 el-Hamevî, Mucemu’l-Buldân , C.II, s. 283. Kr . Nasrullah, Haleb ve’t-Te eyyü’ , s. 86 ; Ha im

102

ba ında Kuzey Suriye çölünü kontrol etmekteydi. Mirdasiler,486 iili i benimsemi lerdi. 487 Mirdasiler, daha önce Fâtımîler adına hutbe okutmaktaydılar. Büyük Selçuklu sultanı Alparslan döneminde, Mirdasî emiri Mahmud, Haleb’te Abbasi Halifesi Kaim-Biemrillah ile Sultan Alpasrlan adına hutbe okuttu (462/1070). Cuma günü hatip ve müezzinler, Sünnî Abbâsîlerin simgesi olan siyah renkli elbiseler giymi lerdi. Halk bu Sünnî uygulamadan ho nut olmamı tır. Hutbede Abbâsî halifesi ve Selçuklu sultanının adı geçince tepki göstermi ler, camiyi terk etmi lerdi. Sonraki cumada askeri tedbir alan Mahmûd, namaz kılmadan camiden çıkanın öldürülmesi emrini verdi. Halk namazı kılmı , ancak yine tepki göstermi tir. Camideki hasırları alan halk, “bu Ali b. Ebî Tâlib’in hasırıdır. Ebû Bekir’in üzerinde namaz kılınacak bir hasır getirmesi gerekecek” demilerdi. Camide bir dönem toprak zeminde namaz kılınmaya devam etmi tir. 488 Alparslan hutbeyi yeterli görmemi ezandaki îi alemetine de son verilmesini ve ehrin teslimini istemi tir. Buna kar ı çıkan iî Mirdasiler emiri Mahmud b. Salih muhasara edilmi , neticede teslim olmasıyla affedilmi ve Selçuklulara ba lı olarak ehri yönetmeye devam etmi tir. 489 Suriye Selçukluları sultanı Tutu ’un yerine geçen Rıdvan zamanında, 489/1096 yılında, dört hafta kadar, Haleb’te hutbe Fâtımîler adına okunmu tur. Rıdvan’dan sonra ba a geçen o lu Alparslan zamanında, 507 yılında, çok sayıda Batınî öldürülmü tür. Haleb’e 511/1118’den itibaren l-Gâzîler hâkim olmu ,490 514 yılında, ilk Sünnî medrese,491 516 yılında âfiîler için bir medrese in a edilmi tir. 492 Haleb’in yöneticisi Bedruddevle, medrese in a etmek istedi inde, ço unlu u ii olan Halebliler gündüz yapılanları geceleyin yıkmı lardır. Medrese, erif Zehra b. Ali

Osman, Târîhü’ -îa fî Sâhili Bilâdi’ -âm , Beyrut, 1994, s. 31; Keriman, Tabersî , C.I, s. 163. 486 Mirdasiler hakkında ileride detaylı bilgi verilecektir. 487 Zekkâr, The Emirate of Aleppo , s. 84, 255; Erdo an Merçil, “Mirdasiler”, DA, XXX, s. 149- 151. 488 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 164. Kr . Zekkâr, The Emirate of Aleppo , s. 176, 253-4; Seyfullah Kara, “Selçuklu Türkleri’nin Mezhepler Arası Barı ı Sa lamaya Yaptıkları Katkılar”, s. 384. 489 bnü’l-Adim, Bu ye , (A.Sevim), s. 11 vd. 490 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 531. 491 Zambaur, Mu’cemü’l-Ensâb ve’l-Üsretü’l-Hâkime, s. 51-3. 492 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 605.

103

aracılık etti inde ancak tamamlanabilmi tir. 493 brâhim Nasrullah’ın ifadesine göre altıncı yüzyılda Haleb’te îa ile Sünniler arasında herhangi bir olumsuzluk görülmemi tir. Nasrullah, Haleb’te Nureddin Zengi’den itibaren îa’ya baskılar ba ladı ını savunmaktadır. 494 Zengi’nin ezanı Sünniler gibi okumayanın minareden atılmasını emretti i kaydedilmektedir. 495 Zengî’nin ezan ile ilgili bu kararından bölgedeki smâilîler de rahatsız olmu lardır. Ancak bu dönemde güçleri bunu önlemeye getecek durumda de ildi. 496 15 - Hille Hille, Kufe ile Ba dad arasında yer almaktadır. Daha önceleri bu bölgeye el- Câmiayn denilmekteydi. iî Mezyediler emiri Seyfüddevle b. Sadaka 495/1102’de el-Câmiayn’da Hille ehrini kurup orada oturmaya ba lamı tır. Mezyedîlerin zamanla güçlenmesi ve zenginle meleri, saldırılar sırasında mallarını koruma istekleri, onları Fırat’ın batı tarafına yerle meye sevketmi tir. Zamanla özellikle tüccarların ilgisi olmu , ehir Irak’ın en güzel ehirlerinden biri haline gelmi tir. 497 Mezyedîler, daha önce bedevi evlerinde oturmaktaydılar. 498 Mezyediler 498 yılında Hille’nin etrafına hendek kazmı lar, 500 yılında sur in a etmi lerdir. Mezyedî emir Sadaka, yönetim merkezini Hille’ye naklettikten sonra askeri faaliyetlerini yo unla tırmı ve çevredeki yerle im yerlerine saldırıları artmı tır. 499 Abdülcelil Kazvinî Hille’yi, îilerin ya adı ı ehirler arasında saymaktadır. 500 Hille halkı snâaeriyye mezhebinden olup oldukça mutaassıptı. Orada on ikinci imam Muhammed’in çıkaca ına inandıkları bir makam da bulunmaktaydı. 501 Hille, bir merkez haline gelmesiyle, yakınında bulunan Necef ile aralarındaki irtibat güçlenmi tir. 502 Zamanla ilim merkezi olarak Hille öne çıkmaya ba lamı , bu durum

493 Turan, Selçuklular Tarihi, s. 329; Ha im Osman, Târîhü’ -îa fî Sâhili Bilâdi’ -âm, s. 31. 494 Nasrullah, Haleb ve’t-Te eyyü’ , s. 114, 133. 495 bnü’l-Adîm, Zübdetü’l-Haleb min Târîhi Haleb , thk.: Sami ed-Dehhan, Dıma k, 1954, C.II, s. 293-4; Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 199. 496 bnü’l-Kalânisî, Târîhu Dıma k, s. 468. 497 el-Hamevî, Mucemu’l-Buldân , C. II, s. 294. 498 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 351; Yusuf Kerkû el-Hillî, Târîhü’l-Hille , Necef, 1965/1385, C.I, s. 22; Yusuf Kerkû , “el-Mezyediyyûn, Benû Mezyed”, Dâiretü’l-Me’ârifi’l-slamiyyeti’ - î’iyye , C.XX, s. 336. 499 elHillî, Târîhü’l-Hille , C.I, s. 23. 500 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 493; Keriman, Tabersî , C.I, s. 164. 501 Hamdullah Müstevfî, Nüshetü’l-Kulûb, yay. G. Le Strange, Tahran, 1362, s. 40. 502 Yusuf Kerkû , “el-Mezyediyyûn, Benû Mezyed”, Dâiretü’l-Me’ârifi’l-slamiyyeti’ -î’iyye , C.XX, s. 348.

104

Necef’i etkilemi tir. 503 Hille’nin Mezyedîler emirli inin yıkılmasından sonra da îa için oldukça önemli merkezlerden biri olmu , bu ehirden birçok âlim yeti mi tir. 504 16 - Sâmarrâ iîlerin ya adı ı ehirlerden biri Sâmarrâ ehriydi. Âsâru’l-Bilâd ’da Samarra’da Cami’de îilerin on ikinci imamları Mehdî’nin girdi i ve çıkaca ı bodrumdan (serdâb) bahsedip, onun için hazır bekletilen ata, Cuma günü namaz için buraya gelen Sultan Sencer’in binmesi hikaye edilmektedir. 505 Berkyaruk döneminde 495/1101-2 yılında vezir Mecdüddevle eliyle türbede yenileme çalı maları yapılmı tır.506 17 - en-Numâniyye en-Numâniyye, Ba dad ile Basra arasında bir yerde bulunmaktadır. Halkı, îa mezhebine a ırı (gâlî) bir ekilde ba lıydı. 507 Nâsır-ı Hüsrev, 443 (Aralık 1051) yılında u radı ı Basra ehrinde Hz. Ali adına on üç me hedin bulundu unu kaydetmektedir. 508

B - DEVLET KADEMELER NDE ÎÎ YÖNET CLER Selçuklular ilk dönemlerde, Tu rul Bey ve Alparslan zamanında, bir kimse (devlet kademelerinde bir görev için) bir Türk’ün katına geldii zaman, “Sen hangi ehirdensin; hangi vilayetindensin; hangi mezheptensin, hangi milletdensin?” diye sorarlardı.. (O) “iiyim; Kum, Kâ ân, Ave, Sâve, Rey’denim” derse, kabul etmezlerd.”509 Köymen’e göre o dönemlerde devlet yönetimi, îî Büveyho ulları taraftarlarının devlet hizmetine girerek, imparatorlu u içten çökertmelerinden ciddi ekilde endi e etmekteydi. 510 Nizâmülmülk’ün verdi i bilgilerden, Melik ah döneminde, zamanla durumun de imeye ba ladı ını anlaılmaktadır. Devletin artık

503 el-Bahâdlî, el-Havzetü’l-lmiyye fi’n-Necef, s. 73-4. 504 Hille ehrinin, daha çok Selçuklular sonrası kültür tarihi için bkz. Yusuf Kerkû el-Hillî, Târîhü’l- Hille , Necef, 1965/1385, C.II, s. 3 vd. 505 Kazvînî, Âsâru’l-Bilâd , s. 386. kr . Abdurrahman Acar, “Sencer`in Din Siyaseti”, s. 78; Turan, Selçuklular Tarihi , s. 246. Detaylar için bkz. Muhammed Mehdî el-Horasan, “Feryetü’s-Serdâb”, Mecelletü’l-ntizâr , yıl: 1, sayı: 2, Necef, 1426, ss. 18-27. 506 Cafer Halili, Mevsû’atü’l-Atebati’l-Mukaddese , C.XI, s. 131. 507 el-Hamevî, Mucemu’l-Buldân , C. V, s. 303. 508 Nasır-ı Hüsrev, Sefername , s. 135. 509 Nizâmülmülk, Siyâset-nâme , Çev. Köymen, s. 115, metin, s. 172 (Çev. Bayburtlugil, s. 185.). 510 Mehmet Altay Köymen, Büyük Selçuklu mparatorlu u Tarihi: Alparslan ve Zamanı , Ankara : Türk Tarih Kurumu, 1992. 3. c. S. 191-194.

105

kuvvetlendi i dü ünülerek, bu konuda duyarsızlık artmaktadır: “Devlet kemâle ula tı ı için, halk bu gün duyarlılı ını kaybetmi tir. Bendeniz kötü bakı lardan korkuyorum, bu i in nereye ula aca ını da kestiremiyorum… Bu gün i , saray ve divanı onlarla dolduracak mertebeye getirilmi tir. Her Türk’ün pe inde bunların on- yirmi tanesi ko maktadır.”511 Selçuklular tarihinin önemli kaynaklarından Ravendî’nin Râhatü’s- Sudûr ’unda ise Earîleri de suçlayan u ifadeler yer almaktadır:

“Cihanın haraplı ı undan ileri geldi: Halktan zorla para alanlar ve zalim kötü dinliler, dinin ileri gelenlerine dil uzattılar ve onları itham ederek, aralarında kıskançlık ve münaferet soktular. Hepsi Rafizi veya E ’ari olan bu kötü dinli tahsildarlar Kâ ân, Âbe, Tabare , Rey, Ferahan, Kazvin civarı, Ebher ve Zengân’dan (gelip) sultanın ordusuna girerek, emirlerle sultanlara kendilerini daha fazla mal getiriyormu gibi gösterdiler. Zulmün adını fazla para ve mal getirmek koydular. Vacip olmayan eylerle Müslümanların kanını döküp mallarını almaya “menfaat” dediler. Bu suretle hukümetleri ellerine alıp, mescidlerle medreselere bir kalem çekerek, âlimlerin itibarını dü ürdüler… Rafızî veya E ’arî bir katibin – zira kötü dinli katiplerin hepsi bu iki mezheptendir- Müslümanların mülklerine kalem çekip haksız yere “falan köyden yüz dinar alınacak… “ diye yazmalarından, hangi fesad daha kötüdür… Akıllılar indinde haksız yere Müslümanların malını alan memurla, yol kesen hırsızlar birdir, her ikisinin de kanı mubahtır.”512

Yine Büyük Selçukluların sonlarına do ru yazılmı bir eserde kaydedildi ine göre “îliler (Râfızî), hiçbir dönemde bu kadar kuvvetli olmamı lardır. On-onbe îî olmayan Türk sarayı yoktur. Divanlardaki katipler de onlardandır.”513 “Sultan Muhammed b. Melik ah zamanında, eer bir kethudâ Rafızî ise Sünnî bir âlime kendisinin Sünnî veya Hanefi oldu unu söylemesi için rü vet verirdi.”514

511 ki tercüme arasında bazı farklar bulunmaktadır. Nizâmülmülk, Siyâset-nâme , trc. Köymen, s. 114, metin, s. 171 (çev. Bayburtlugil, s. 185 vd. ). 512 er-Râvendî, Râhatü’s-Sudûr ve Ayetü’s-Surur; trc. Ahmet Ate , Ankara : Türk Tarih Kurumu, 1957, 31, . 513 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 53; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 392, 397, 472. 514 Bu ifadeleri de erlendiren snâ A eriyye mensubu Abdülcelil Kazvînî, “bu durumda günahın büyü ü o âlimlere aittir. Peygamber de rü veti alana ve verene lanet etmi tir” demekte ve “bu ifadede, aynı zamanda, Türklerin de emaneti ehline vermemekle itham edildi ine” i aret etmektedir a.g.e. , s. 81-2). Kr . Muhammed Kazım Rahmetî, Pâsoh-i Ne z, 2.bs., Tahran; Ehl-i Kalem, 1382, s. 75; Caferiyan, a.g.e. , s. 392.

106

Büyük Selçuklularda, sultandan sonra, yönetimin ba ında vezir bulunuyordu. 515 Nizâmülmülk’e göre “vezir, iyi itikadlı, Hanefî veya âfiî mezhepli olmalıdır.”516 Ancak Nizâmülk’ün öldürülmesinden sonra, sultan Melik ah’tan sonra oullarının saltanatı döneminde, bu makama da îa’ya mensup yöneticiler gelmi tir. “îî (Rafızî) olanlar, Mülhid diye itham edilmekteydi.” Bunlar arasında bazı îî âlimlerle birlikte, devlet yöneticileri de vardı. Vezir Tâcülmülk, Rafızî’ydi, parça parça edilerek öldürülmüstür. Vezir Sa’dülmülk, Rafızî’ydi, Sultan Muhammed tarafından asıldı. Vezir Mecdülmülk Kummî, Râfızî’ydi (mülhid oldu u da söylenmekteydi). O, da parça parça edilerek öldürülmüstür. 517 Nizamülmülk’ün Melik ah’tan önce iîlerin devlette görev alamadıklarına dair verdi i bilgilere ra men, snâa eriyye’ye mensup Abdulcelil Kazvînî, Selçukluların ilk sultanı Tu rul Bey zamanında saygı gören emir Ebu’l-Fazl el-Irâkî isimli birinden bahsetmektedir. Bu iî yönetici, Tu rul Bey’e yakın ve onun yanında saygın biridir. el-Irakî, Kum’daki Mescid-i Atik’i ve mam Musa’ın kızı Seyyide Fatıma’nın kabrine kubbe yaptırmı tır. 518 Ebu’l-Fadl el-Irâkî’nin kimli i hakkında daha fazla bilgi bulunmamaktadır. Ancak 439/1048 yılında Bizans ve müttefiklerinden olu an güçlere kar ı Hasankale’de elde edilen zafer sonrasında stanbul’a bir elçi gönderilmi ti (441/1049-50). Bu elçinin ismi erif Ebu’l-Fazl Nâsır b. smail el- Alevî idi. 519 Ancak bu iki ismin aynı ki i oldu una dair herhangi bir dayana ımız yoktur. Abdülcelil Kazvînî, dönemindeki iî yönecilerin listesini vermektedir.520 Bu

515 Aydın Taneri, “Büyük Selçuklu mparatorlu u'nda Vezirlik”, Tarih Ara tırmaları Dergisi , V, sayı: 8-9, Ankara, 1967, (ss. 75-187), s. 82. 516 Siyasetname , (çev. Köymen), s. 126, metin, s. 187 (çev. Bayburtlugil, s. 1197). 517 Abdülcelil Kazvînî, Sünnî âlimin sıraladı ı isimler hakkında bilgiler verip, bunlardan bazılarının “Mülhid de il, mâmiyye’den oldu unu” açıklamaktadır.( a.g.e. , s. 85. 518 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 220. kr . Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 390. 519 ez-Zehebî, Târîhu’l-slâm , C. XXX, s. 380; Bu sava ve sonrasındaki görü meler hakkında detaylar için bkz. Yinanç, Selçuklular Devri, s. 46-48; Turan, Selçuklular Tarihi , s. 121-25. 520 Reîs Ebu shak Mi kevî, Sultan Bekyaruk’un güvendi i bir ki iydi. 520 Olu Cemal Ali Mi kevî, Deylemliler meliklerinin veziri, birçok hayır yaptırmı olan Hoca Ali Müskirân, Abeh’te Büyük Cami’e minare yaptıran Ebu Ubeyd Yusufî Âvî, Abeh’te Deh-Hodâ Abdüssamed Bozork ve karde i Faris’in veziri Müheyse Evhadüddin Ebû Sabit, Amid Bereke-i Râzî, Amîd Ebu’l-Fidâ, Nurüddevle Râzî, Ucân’daki mam Musa’nın o lu Abdullah’ın türbesini yaptıran Safiyyüddin Ebu’l-Mehâsin el-Hemedânî, vezir mâdüddin, Mühezzeb Abdülkerîm Ertamî, erafüddin Ebu Racâ’, Esîrüddin Hüseyn b. el-Alâ el-Haremî, Kemâl Sâbir Kummî, Raziyyüddin Ebû Sa’d müstevfî havâfî ve o lu, Tu rul b. Arslan’ın danı manı ve atabegi Hoca Azizüddin müstevfî, Hoca Mukîn Ebu’l-Mufahar Kummî, Kiyâ Muhtassüddîn er-Râzî, o lu mâdüddin Ebu’l-Me’âlî, emseddin Muhammed Bünyâmân Tabersî , hepsi muteber müstevfîydiler. Bu adı geçenlerin

107

isimlerin her biri hakkında detaylı bilgi elde etme imkanı yoktur. Bunlar arasında öne çıkmı bazı isimler ele alınmakla yetinilecektir.

1- Mecdülmülk (ö. 492/1099) Ebu’l-Fadl Esad b. Muhammed b. el-Berastânî, Sultan ( ﻡ) Mecdülmülk Berkyaruk’un veziriydi 521 . Abdulcelil Kazvînî, Mecdülmülk’ün karde i Esîrulmülk Ebu’l-Mecd Sa’d’ı, reîsü’l-Irâkiyyîn diye vasıflamakta, iyi itikadlı, cömert biri oldu unu kaydetmekte 522 ve onun dönemin sultanı tarafından saygı gören biri oldu unu, vefat etti inde cenazesinin Ali b. Musa’nın me hedinde defnedildi ini ifade etmektedir. 523 Mecdülmülk, Melik ah zamanında divan-ı istifada görev almı tır.524 Melik ah’ın ölümünden sonra, en küçük o lu olan Mahmud’un sultan olabilmesi için mücadele eden Terken hatunun emrinde (Tâcülmülk Ebu’l-Ganâim ile birlikte) çalı mıtır.525 Nizâmülmülk’ün adamlarının büyük katkılarıyla sultan olan Berkyaruk, onun o ullarından Müeyyidülmülk’ü kendine vezir edinmi , daha sonra oldukça yetenekli olan bu vezir azledip, Nizâmülmülk’ün Fahrülmülk isimli o lunu vezirli e getirmi tir. Bu de iikli in gerisinde Mecdülmülk’ün oldu u kaydedilmektedir. Daha sonra da Fahrülmülk’ün yerine Mecdülmülk, vezirli e getirilecektir. 526

(cemaat) hepsi îî inancında ve Usûlî idiler. Hepsinin mertebesi, fazileti, yüksek derecesi, tam bilgisi ve güzel itikadı vardı. Onların hayırları îî, Hanefî, âfîî Sünnî her gruptan insana dokunmaktaydı. Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 221-5. Abdulcelil Kazvînî, âlimler ve resiler ba lı ı altında da u isimlere de yer vermektedir: sfehân reisi îî Ebu Abdullah Fazl b. Mahmûd, Ebû sâm Zenâbâdî, Amîd Tayfe, Üstad Ebu’l-Amîd Râzî, Hoca Emîrek îî Râzî, Mühezzeb Müstevfî Kummî, Üstâd Nasihüddin Ebû Cafer, Hoca Ali Sârûkî, Necîb Ebu’l-Heycâ Âvî, Ebû Zer Mi kevî, Zeyneb Muhammed Kâmiî, hac durakları, me hedler ve medreselerle ilgili hayrat ve ihsanları olan Raziyyüddin Ebu Sa’d Veramînî, onun iki o lu, âlim zahid ve hayır sahibi mâdülhâc ve’l-Haremeyn el-Hüseyn b. Ebî Sa’d, Safiyyüddin Ahmed b. Ebî Sa’d. Dih-hodâ (kethuda, köy sahibi) Fahraver He îverdî ve o lu gazi ehid Cemalüddin Abdüssamed, Dih-hodâ Ebû Sad Sâbûnî, Dih-hodâ Milkâ Yunus, Sedidüddin Hasan b. Musa Esenadadi, Emir Dübeys Harakânî, Dih-hodâ-yı Ali Ebû Tahirân Üstad Cerdî, Kiyâ Emirkâ Hüseyn Kelbî, Seyyid Bahâüddin Ebu’l-z Kuleynî, Asîl Muhammed Ebû Tayyib, Dih-hodâ-yı Bahtiyâr Zeydân, Kemâl Ebu’l-Kâsım Hâbî, Ali Müstefî Hâbî, Hoca Abdurrahman Râzî vezîr Bedân-i Bozorkî, Üstad Bengîr. Bunların hepsi îa inancı ile bilinen kimselerdir ( Kitâbü’n-Nakz , s. 225-8). 521 Abbas kbal, el-Vezâra fî Ahdi’s-Selâcika , s. 167-175, 193; Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 56-8, 87-8, 220-1, 280; Urmevî, Tâlikât-i Nakz , C. I, s. 264; er-Râvendî, Râhatü’s-Sudûr , s. 135, 142; Anonim, Mücmelü’t-Tevârîh ve’l-Kısas, s. 410. Re idüddin, Mecdülmülk’ü Berkyaruk’un müstevfîsi olarak kaydetmektedir. Câmi’ , C. II-IV, s. 67. 522 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s.221. 523 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 88. 524 Abbas kbal, el-Vezâra fî Ahdi’s-Selâcika , s. 167. 525 er-Râvendî, Râhatü’s-Sudûr , s. 138. 526 Vezir de iiklikleriyle ilgili bu süreç ve detaylı d erlendirmeler için bkz. Hasaneyn, ran ve’l-

108

Berkaruk’un Berkyaruk’a vezir oldu unda oldukça etkili biri haline gelmi tir. Râvendî’nin ifadesiyle “ülkenin i leri ona bırakılmı tı”.527 Emir Porsuk gibi ileri gelen devlet adamlarının Bâtınîler tarafından öldürülmelerinde, Mecdülmülk itham edilerek, Bâtınîler ile ili kisi olmakla suçlandı. Sultan Berkyaruk’un emirleri, itaatinden çıkıp taht için isyan etmi olan karde i Muhammed’in emrine girme tehdidiyle, Mecdülmülk’ün kendilerine teslimini istedi. Mecdülmülk ise Berkyaruk’a yönetiminde zaaf belirtisi olmaması adına kendisi tarafından öldürülmesini teklif etmi tir. Emirler, Mecdülmülk’ü hapsedilmek üzere teslim almaya Berkyaruk’u razı etmi lerdi. Teslim sırasında Mecdülmülk, köleler tarafından öldürülmü tür (492/1099). 528 Mecdülmülk’e bu ithamda bulunanlar arasında siyasi olarak rekabet halinde bulundu u Muhammed Tapar’ın veziri Müeyyidülmülk de vardır.529 Öldürüldü ünde Mecdülmülk’ün kafası Müeyyidülmülk’e gönderilmi tir.530 Dönemin snâaeriyye mensubu müellifi Abdülcelil Kazvînî’nin kaydetti ine göre Mecdülmülk’ün birçok hayratı vardı: mam Hasan 531 olmak üzere, Medine’de el-Bakî mezarlı ında Ali Zeynelabidin, Muhammed el-Bakır, Cafer-i Sadık’ın türbesini, Ba dad’da Mekâbir-i Kurey ’te Musa Kazım, Muhammed Takî, Rey’de Seyyid Abdülazim el-Hasenî gibi birçok imam, seyyid ve erifin me hedlerini yaptırmı tır. O, inançlı bir îî, aynı zamanda âlim ve adil biriydi. Kerbelâ’da Hz. Hüseyin’in Türbesi’nin yanına gömülmüstür.”532 . Dönemin bir Sünnî müellifinin kaydetti ine göre “vezir Mecdülmülk (Ebu’l- Fazl Berestânî) Rey’deyken adı Ebu Bekir olan birini, adından dolayı öldürtmeye kalmı tır. “Ey melik o, mümin bir adam yani Râfizîdir” denildi inde, Mecdülmülk,

Irak fî’l-Asri’s-Selçukî, s. 98. 527 er-Râvendî, a.g.e. , s. 142 Kr . Bündârî, Zübde , s. 87, 88; Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 56; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 397. 528 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 289; er-Râvendî, Râhatü’s-Sudûr , s. 142; Re idüddin, Câmi’ , C. II-IV, s. 62-63; el-Yezdî, el-Urâza , s. 78. Özaydın, Berkyaruk Devri , s. 57. 529 Özaydın, Muhammed Tapar Devri, s. 14. 530 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 290. 531 Hasan b. Ali ve Abbas’ın türbelerinin imar edilmesi için Mecdülmülk tarafından gönderilen mimar, Medine ehrinin yöneticisi Manzûr b. mâra el-Hüseynî (ö. 495/1102), tarafından öldürülmüstür. Kum ehrinden olan mimar, önce bu emirden kaçıp Mekke’ye gitmi , daha sonra eman verilince Medine’ye gelmi ti. Ancak Mecdülmülk’ün ülümünden sonra emir mimarı öldürmüstür. bnü’1- Esir, el-Kâmil , C. X, s. 352. 532 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 56-8, 87-8, 220-1, 280; er-Râvendî, Râhatü’s-Sudûr , s. 135; Caferiyan, a.g.e. , s. 394.

109

“ismi Ebu Bekir dediniz. Ebu Bekir’in öldürülmesi gerekir” demi tir. Oradakiler adamı bıraktırıncaya kadar, Mecdülmülk’e çok dil dökmü lerdi.” Sünnî yazarın verdi i bu bilgileri de erlendiren snâa eriyye mensubu Abdulcelil Kazvînî, Mecdulmülk’ü “mütedeyyin, inançlı”, “Haremeyn: Mekke ve Medine’de hayrat eserleri olan biri” olarak övmektedir. Kazvînî’ye göre bu hikaye, akıllı kimselerin iltifat etmeyece i sözlerden ibarettir. Sadece isminden dolayı bir insanın öldürülmesini emreden birinin böyle bir göreve gelemeyece ini kaydeden Kazvinî’ye göre Mecdülmülk’ün ordusu içerisinde ismi Ebu Bekir, Ömer, Osman olan Sünni, ii çok sayıda ki i olup, saygı görmekteydi. Kazvînî, Mecdülmülk’ün ho görüsüyle ilgili Seyyid es-Saîd Fahruddin emsulislam el-Hasan’dan bir rivayet aktarnaktadır: O, bası Seyyid Ali el-Alevi ile birlikte Mecdülmülk’ün yanımdayken iki yabancı tacir gelmi tir. Biri Haleb’ten, îî mezhebinden ve ismi Ali’ydi. Di eri Mâverâunnehr’den bir Hanefiydi ve ismi Ömer’di. Her ikisi de Sultan’dan (vezir Mecdülmülk’ten) bir mikdar para borç istiyorlardı. Mecdulmülk, Hanefi’ye hazineden nakit verilmesini emretti. iiyi ehirdeki bir adama göndermi tir. Orada bulunan Ferra bu uygulamayla ilgili akınlı ını ifade etti inde, Mecdülmülk “biliyorum, üphesiz Ali’ye saygı duyar ve onu severim. Fakat ben, bu yaptı ımı, insanların yönetimimde ve muamelerimde taassubla hareket etmedi imi bilmeleri için yaptım” diye cevap vermi tir. 533 Kaynaklarda Mecdülmülk’ün dindarlı ından bahsedilmekle birlikte “Sünnî mezhepten oldu undan” bahsedildi ini 534 iddia etmeye imkân yoktur. Mecdülmülk’ün aslında bir îî olmayıp Batınilerin deste ini sa lamak için öyle göründü ünü 535 kabul etmeye de kaynaklar dikkate alındı ında imkan

533 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 57-8; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 394. 534 Esra Türko lu, “Büyük Selçuklu Devlet Adamı Müstevfi Mecdü’l-Mülk, Hayatı Ve Faaliyetleri (1049- 1099)” (Yayınlanmamı Tüksek Lisans Tezi) , Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih (Ortaça Tarihi) Anabilim Dalı, Ankara, 2005, s. 139. 535 Özaydın, “ bnü’l-Esîr’in ifadesine bakılırsa Mecdülmülk aslında bir îî de ildi ve Batıniler’in deste ini sa lamak için öyle görünüyordu” diye kaydetmektedir ( Berkyaruk Devri , s. 14). nbu’l- Esir atıf yapılan ifadelerinde öyle demektedir: “Mecdülmülk hayırsever bir insandı. Geceleyin çok namaz kılar, özellikle Alevîlere ve ehl-i beyt mensuplarına çok çok sadaka verirdi. Kan dökmekten ho lanmazdı. îî idi, fakat sahabileri daima hayırla, güzel sözlerle anar, onlara küfredenleri lanetlerdi” demektedir. Özaydın’ın böyle tercüme etti i ( bnu’l-Esîr, el-Kâmil fi’t- Tarih Tercümesi , çev. Abdülkerim Özaydın, stanbul: Bahar Yayınları, 1987, C.X, s. 240) ﻡ ) .:ifadelerin aslı ( el-Kâmil , C.X, s. 290) öyledir ﻡ ﻥ ﻡ .).

110

görünmemektedir. Mecdülmülk’ün Zeydiyye mezhebine mensup oldu u sonucuna varılması 536 ho görüsüyle ilgili rivayetlerden kaynaklanmaktadır. Bundari’nin ifadelerinde de “Bu zat, hayrata, oruca, namaza ve gece ibadetine ve verme e muvazabat ederdi. Her vakit inam ve ihsanda bulunurdu, kimsenin kanının döktürme e say-etmemi ve kimsenin zararı için bir adım atmamı tır.” denilmektedir. 537

2 - Sa’dülmülk Âbî (ö 500/1107) ,Ebu’l-Mehâsin Sa’d b. Muhammed Âbî ( ﺱ ) Sa’dülmülk Nizamülmülk’ten sonra vezir olan Tâcülmülk Ebu’l-Ganâim’in emrinde devlet hizmetinde bulunmu tur. Muhammed Tapar’ın Berkyaruk’a isyanından önce Gence’de onun hizmetinde çalı maktaydı. 538 Muhammed Tapar’ın veziri Müeyyidülmülk, Sadü’l-Mülk’ü divân-ı istifâya tayin etmi tir. Berkyaruk’un sfahan’da Muhammed Tapar’ı muhasara etti i dönemde gösterdi i hizmet sonrasunda anı büyümü , Muhammed Tapar onu kendisine vezir tayin etmi , iktalarını geni letmi tir. ki yıl dokuz ay kadar vezirlik yapan Sa’dülmülk, sultan tarafından, sfehan kapısında asılarak idam edilmi tir. 539 Vezir ile birlikte dört adamı da idam edilmi tir. Vezir sultana ihanet etmekle, adamları ise Bâtınî itikadını benimsemekle itham edilmekteydi. 540 Kadılkudat Ubeydullah Hatîbî, Sadreddin Hocendî gibi sfehan’ın ileri gelenleri, vezir Sa’dülmülk’ü itham etmekteydiler. Sultan vezirine güvenmekte, bu ithamlara inanmamaktaydı. ( ahdiz kalesinin muhasarası sırasında 500/1107 yılında) Batınî Ahmed Atta ’ın vezir Sa’dülmülk ile haberle meleri ve Sultan’a yapılmak istenen suikast planının ortaya çıkması üzerine, Sa’dülmülk sfehan kapısında

536 bnü’l-Esir’in önceki dipnotta kaydedilen ifadelerine atıf yapan Seyfullah Kara, onun Zeydiyye mezhebine mensup oldu u sonucunu çıkarmaktadır. Seyfullah Kara, “Selçuklu Türkleri’nin Mezhepler Arası Barı ı Sa lamaya Yaptıkları Katkılar”, s. 386. Seyfullah Kara, Mecdülk’ü sadece Melik ah ile Nizâmülmülk arasında elçilik görevi yapmı biri olarak tanıtmakta ve vezirlik makamına geli inden söz etmemektedir. 537 Bündârî, Zübde , s. 88. 538 Urmevî, Tâlikât-i Nakz , C. II, s. 722. 539 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 382, 437; er-Râvendî, Râhatü’s-Sudûr , s. 148, 155-6; el-Hüseynî, Ahbâr , (Lugal), s. 58; bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 100;; Re idüddin, Câmi’ , C. II-IV, s. 72-74; Ahmed b. Mahmud, Selçuk-Nâme , C.II, s. 43; Re îdüddin, Câmiü’t-Tevârih: Kısmet-i smailiyân , s. 122; el-Yezdî, el-Urâza , s. 89; Abbas kbal, el-Vezâra fî Ahdi’s-Selâcika , s. 226- 34; Anonim, Mücmelü’t-Tevârîh ve’l-Kısas, s. 410; Abdülkerim Özaydın, Muhammed Tapar Devri , s. 79-81. 540 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 437.

111

asılmı tır. 541 “Vezir Sa’dülmülk, luzumlu yiyecekleri ve ihtiyaç duydukları her eyi Batınilere gönderiyordu.”542 Enû irvân, kalenin alınmasında Sa’dülmülk’ün ince tedbirler almasından bahsetmekte ve o, Abdullah Hatîbî’yi, vezirin ölümüne sebep olmakla suçlanmakta, veziri temize çıkarılmaktadır. Vezir Sa’dülmülk, Hatîbî ile Batınî reisi Ahmet arasında yazı malar oldu unu biliyordu. Bununla ilgili bir hile tertipleyip, Hatîbî’nin yazısını taklid etmi , Batınilere yönelik bir mektup yazmi tir. Ancak bu yazı ele geçince, durumu izah edemedi i için asılmı tır.543 îî yazarlara göre devlet erkanı Sa’dülmülk’e hased etmi , onların etkisinde kalan sultan sonunda onun katline ferman vermitir. Ertesi gün pi man olan sultan, onun cenazesinin saygılı bir bir ekilde defnedilmesini sa lamı tır. Abdulcelil Kazvînî, Sa’dülmülk için “îî mâmî Usûlî” vasıflarını kullanmaktadır. 544 Selçuklu tarihçileri de vezir Sa’dülmülk’ü dindar, çok hayır yapan biri olarak övmektedir.545

3 – Zeynülmülk (ö. 506/1112) Hindû b. Muhammed b. Hindû ( ی ) emsüddin Ebû Sa’d Zeynülmülk Müstevfî Kummî, Muhammed Tapar’ın veziri Sa’dülmülk’ün döneminde, 498-500 yılları arasında, istifâ divanında görev yapmı tır. O, israfçı ve cahil biri olarak anlatılmaktadır. Sa’dülmülk’ün idam edilmesinden sonra hapse atılmı , malları müsadere ve evleri ya ma edilmi tir. Bir miktar hapiste kaldıktan sonra 504 yılında salıverilmi tir. Tekrar sultanın hizmetine giren Zeynülmülk, çok miktarda mala el koyup büyük miktarda servet edinmekle itahm edilerek sultan ve halifeye ikayet edilmi tir. 546 506/1112 yılında tekrar tutuklanmı ve Rey’de idam edilmi tir. 547 bnü’l-Esir’e göre Zeynülmülk sultan ve halife aleyhine konu maları sebebiyle öldürülmüstür. 506/1112 yılında Sultan Muhammed, onu sfahan’da tutuklatmı ve

541 er-Râvendî, Râhatü’s-Sudûr , s. 155-6; el-Hüseynî, Ahbâr , (Lugal), s. 58; bnü’l-Cevzî, el- Muntazam , C.XVII, s. 100; bnu’l-Esîr, a.g.e., C. IX, s. 437; Re idüddin, Câmi’ , C. II-IV, s. 72- 74; Ahmed b. Mahmud, Selçuk-Nâme , C.II, s. 43; Re îdüddin, Câmiü’t-Tevârih: Kısmet-i smailiyân , s. 122; Urmevî, Tâlikât-i Nakz , C. II, s. 727; Abdülkerim Özaydın, Muhammed Tapar Devri , s. 79-81. 542 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 433; Özaydın, a.g.e. , s. 80. Bununla birlikte una da dikkat çekilmelidir ki, kaleyi teslim etmek için Bâtınîler, bazı artlar ileri sürmü lerdi ve bu artlardan biri de günlük yeterli tahsisat gönderilmesiydi. 543 Bündârî, Zübde , s. 93-5. 544 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 86 (ve dipnot), 87, 221; Nurullah üteri, Mecâlisü’l- Mü’minîn , Tahran, 1365, C.II, s. 457; Keriman, Tabersî , C.I, s. 115. 545 Ahmed b. Mahmud, Selçuk-Nâme , C.II, s. 43. 546 Urmevî, Tâlikât-i Nakz , C. II, s. 732. 547 Bündârî, Zübde , s. 95-6; Abbas kbal, el-Vezâra fî Ahdi’s-Selâcika , s. 247.

112

teslim ( ﻡ ) Zeynülmülk ile aralarında dü manlık bulunan emirlerinden Kâmyâr’a etmi tir. Rey’e götürülen Zeynülmülk’ün ailesinden de para tahsil edilmi ve Zeynülmülk, asılarak idam edilmi tir. 548 Abdülcelil Kazvînî, Kadı Muhammed Vezzân Medresesi’nin yapılmasını Zeynülmülk’ün emreti ini, bundan dolayı kıyamete kadar Sünnilerin ona minnet duyaca ını kaydetmektedir. 549 Vezirlerin öldürülmeleri, Sünnî müellif tarafından îa’nın aleyhine gündeme getirilmekte, Kazvînî, bu tutumu tenkit etmektedir. Kazninî, îî vezirler Mecdülmülk, Sa’dülmülk ve Zeynülmülk’ün öldürülmelerinin îî mezhebini kötülemek için delil saymanın hata oldu unu, her öldürülen mezhebinden dolayı de il, bazen de sultanların yönetimini devam ettirme kaygıları sebebiyle öldürüldü ünü kaydetmekte ve Sünnî olmasına ra men öldürülen devlet adamlarından örnekler vermektedir. 550

4 - erefüddin Ebû Tâhir Sa’d b. Ali Müheyse Kummî (ö. 516/1112) erefüddin Ebû Tâhir Sa’d b. Ali Müheyse Kummî, Sultan Sencer’in veziriydi. 551 Kum asıllı olan erefüddin, Melik ah döneminde Ba dad’a gelmi tir. Ârız-ı le ker ve Merv’de âmil olarak görev yapmı tır. Sultan Sencer’in veziri ihâbu’l-slam’ın ölümünden sonra vezirli e getirilmi tir. 552 515 yılında vezirli e getirilmi , 519 yılında vefat etmi tir. 553 bnu’l-Esîr, onun Nizâmülmülk ailesine dü man oldu unu kaydetmektedir. Sencer’i etkileyerek Irak Selçukluları sultanı Mahmûd’un veziri olan Nizamülmülk’ün o lu emsülmülk’ün görevinden alınmasını sa lamı tır. emsülmülk, daha sonra öldürülmüstür. 554 Abdülcelil Kazvînî, erefüddin Ebû Tâhir’i îî vezirlerden biri olarak saymaktadır. 555 Ayrıca o, Ebû Tâhir’in karde i Evhadüddin Ebû Sâbit’i Fâris veziri olarak nitelemektedir.556

548 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 492. 549 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 221, 473. 550 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 96. 551 Abbas kbal, el-Vezâra fî Ahdi’s-Selâcika, s. 363. 552 Urmevî, Tâlikât-i Nakz , C. II, s. 734. 553 Bündârî, Zübde , s. 241. bnu’l-Esîr, Ebû Tâhir Kummî’nin 516 yılında vezirli e getirildi ini, birkaç ay sonra vefat etti ini kaydetmektedir ( el-Kâmil, C. X, s. 594). Kr . Urmevî, Tâlikât-i Nakz , C. II, s. 738. 554 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 614. 555 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 221, 280; Keriman, Tabersî , C.I, s. 115. 556 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 222; Urmevî, Tâlikât-i Nakz , C. II, s. 738.

113

5 – Tu râî (ö. 514/1120) Tu râî Müeyyidüddin Fahrulküttâb Ebû smâil Hüseyin b. Ali, Sultan Muhammed Tapar döneminde tu rada niyabetle mün i idi. Daha sonra asaletle bu makama geldi. Sultan Muhammed hastalanınca, onu çekemeyenler, sultana sihir yaptı ını söylemi ler ve azledilmesine sebep olmu lardı. 557 Daha sonra Irak Selçukluları sultanı Mes’ûd’un veziri olmu tur. Muhammed Tapar’ın o ulları Mahmud ile Mesud’un taht için 514 (A ustos 1120) yılında yaptıkları sava ta esir alınmı ve mülhid oldu u söylenerek idam edilmi tir. 558 Sultanın yanındaki bir grup et-Tu râî’nin zındîk oldu una, slam dinini kabul etmedi ine ahitlik etmi lerdi. 559 Selçuklu tarihi kaynakları, Tu râî’nin mülhid oldu u iddia edilerek öldürüldü ünü kaydettikten sonra “haksız olarak katledildi” diye yazmaktadır. 560 Tu râî’nin îî oldu u kabul edilmektedir.561 Tu râî’nin bir divanı vardır. 562 Ayrıca kaynaklarda sihir bildi ine dair bilgiler de yer almı ve ona nisbetle kimyayla ilgili bir risale ne redilmi tir. 563

6 - Muînüddin Ebû Nasr Ahmed Kâ ânî (ö. 521/1127) Muînüddin Ebû Nasr Ahmed b. Fadl, Sultan Sencer’in veziridir. Melik ah döneminden beri devlet hizmetinde bulunmaktaydı. 516 yılında sultan Sencer’e vezir olmu , 521/1127 yılında Batıniler tarafından öldürülmüstür. 1126 yılında Batınilere kar ı mücaele emri veren vezir Kâ ânî, Batınilerin nerde yakalanırsa derhal öldürülmelerini, mallarının ya ma edilmesini ve ailelerinin esir edilmesini emretmi tir. Ordular techiz edip Kuhistan eyaletinde Tur iz ve Beyhak’a göndermi tir. Vezirin seyisi olarak i e ba layan iki Batınî fedaisi, iyi hizmetleri ve dindarlıkları ile vezirin güvenini kazanmı , atlarını kontrol eden veziri bıçaklamak

557 Bündârî, Zübde , s. 109, 114. 558 Bündârî, a.g.e. , s. 126-7; bnü’l-Adim, Bu ye , (A.Sevim), s. 102-122; Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 92-3; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 563; bn Fazlullah el-Ömeri, Mesâlikü’l-Ebsâr fî Memâliki’l-Emsâr : Târîhü’l-Âlemi’l-slâmî fî Asri’l-Abbâsî , tahkik Hamza Ahmed Abbas, Ebû Zabî, el-Mecmaü’s-Sekafi, 2005/1426, C.XXVI, s. 350; Tu râî, Divanü’t-Tu râî , n r. Ali Cevad Tahir, Yahyâ Vehib Cuburi, 2. bs. Kuveyt : Dârü’l-Kalem, 1983/1403 (takdim, s. 13). 559 Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 93. 560 Bündârî, Zübde , s. 127; el-Hüseynî, Ahbâr , (Lugal), s. 68. 561 Detaylar için bkz. Muhsin el-Emin, ‘Ayânü’ -îa, C. VI, s. 127; Keriman, Tabersî , C.I, s. 115. 562 Tu râî, Divanü’t-Tu râî , n r. Ali Cevad Tahir, Yahyâ Vehib Cuburi, 2. bs. Kuveyt, 1403/1983. Ayrıca bkz. bn Kesir, el-Bidâye , C.XII, s. 203; Ali Cevad Tahir, Lâmiyyetü’t-Tu râî , Ba dad : Matbaatü’l-Ani, 1962. 563 Müeyyedüddin Ebû smâil el-Hüseyn b. Ali et-Tu râî, “Zâtü’l-Fevâid: Risâletün fi’l-Kimyâ”, (ne r. R.F. Razzûk, ), el-Mevrid, C. III, sayı:3, Ba dad, 1974, s. 195-206.

114

suretiyle öldürmü lerdir. 564 Irak Selçukluları sultanı Mahmud’a vezir olan, Batınili e meyilli oldu u kaydedilen Dergezinî’nin 565 Batınileri suikastlerde kullandı ı,566 vezir Mu’înüddin’in öldürülmesinde de onun çabaları oldu u kaydedilmektedir. Mu’înüddin onun Irak’ta vezirlik etmesini istemiyordu. Dergezenî de onun üstünlükleri yanında kendi noksanlıklarının ortaya çıkaca ını bildi inden bu seyis fedai i ini planlamı tır.567 Abdulcelil Kazvînî, onu îî vezirler arasında saymaktadır. 568 O ve karde leri Bahâüddin ve Mecdüddin’in medrese, mescid, ribat ve me hed gibi birçok hayır eseri vardı. Onların dayısı Safiyyüddin Kâ î, Kâ ân’daki Safiye Medresesini imar ettirmi tir. 569

7 - Enû irvan b. Halid (ö. 532/1138) Selçuklu tarihi ile ilgi bir kitabı olan 570 Enu irvan b. Halid, “Sultan Muhammed Tapar’ın, kendisini hazineye tayin etti ini ve hususî meclisine davet etti ini” yazmaktadır. 571 Enu irvan b. Halid, asker müfetti li i görevini de yürütmü , daha sonra bu görevden alınmı tır. 572 Bir dönem vezirin naibi olmu tur. 573 Irak Selçukuları sultanı Mahmud, ba a geçtikten sonra, 513/1119 yılında, kendisine isyan ettirilen karde i Tu rul’a elçi olarak Enu irvan b. Halid’i göndermi tir. Aynı yıl Mahmud ile amcası Sencer arasındaki sava öncesinde de yine elçi olarak o gönderilmi tir. 574 Mahmud, ona vezirlik teklif etmi , ancak o bu teklifi kabul etmemi tir. 575 Ancak daha sonra, 521/1127 yılında vezirlik makamına getirilmi , ancak kısa süre sonra

564 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 647; Abbas kbal, el-Vezâra fî Ahdi’s-Selâcika , s. 372; Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 151-4 ve 151’de 3. dipnot, 154’de 2. dipnot. Kr . Abdurrahman Acar, “Sencer`in Din Siyaseti”, s. 101, 158-161. 565 Bündârî, Zübde , s. 119. 566 Bündârî a.g.e. , s. 137. 567 Bündârî, a.g.e. , s. 138-9, 242. 568 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 97, 222, 280. 569 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 222, 280; Nurullah üteri, Mecâlisü’l-Mü’minîn , C.II, s. 462; Keriman, Tabersî , C.I, s. 116. 570 Fütûru Zamâni’s-Sudûr ismini ta ıyan bu eser, Farsça olup, Melik ah’ın tahta çıkı ından 1134 yılına kadar geçen olayları kapsamaktadır. Katib sfehanî tarafından Arapça’ya tercüme edilmi , onun bu çevirisi Bündârî tarafından Zübdetü’n-Nusra ve Nuhbetü’l-Usra adıyla sadele tirilmi tir. Bündarî’nin eseri basılmı ve Kıvamüddin Burslan tarafından Irak ve Horasan Selçukluları Tarihi ( stanbul : Türk Tarih Kurumu, 1943) adıyla Türkçe’ye çevrilmi tir. Abdülkerim Özaydın, “Enû irvân b. Hâlid”, DA, C.XI, s. 256-7. 571 Bündârî, Zübde , s. 99. 572 Bündârî, a.g.e. , s. 101. 573 Bündârî, a.g.e. , s. 108. 574 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 547, 549. 575 Bündârî, Zübde , s. 136.

115

ayrılmı tır. Daha sonra 526/1132 yılında halife el-Müster id’e vezir olmu tur. Azledildikten (528/1133) sonra 529/134 yılında Irak Selçukluları sultanı Mesud’a vezir olmu , bir yıl olmadan azledilmi tir. 576 el-Harîrî el-Makâmât ’ı ona ithaf etmi tir. Enüirvan b. Hâlid 532/1138 yılında vefat etmi ,577 cenazesi önce evine gömülmü , daha sonra Kufe’ye, Hz. Ali Me hedi’ne nakledilmi tir. bnü’l-Cevzî ve bnü’l-Esir, Enüirvan b. Hâlid’in îa’ya meyletti ini kaydetmekte, Abdülcelil Kazvinî de onu îî vezirler arasında saymaktadır. 578

8 - Nakîbler Abbâsîler döneminde nakiplik müessesesi, hem Abbas, hem de Ali soyundan gelenlerin i lerine bakmaktaydı. Büveyhîlerin Ba dad’a hâkim olmalarından sonra, nikâbet kurumu, tamamen birbirinden ba ımsız bir ekilde ayrılmı tır: Nikâbetü’l- Abbâsiyyîn ve Nikâbetü’t-Tâlibiyyîn/Nikâbetü’l-Aleviyyîn. Nikâbet görevine getirilmi Hz. Ali soyundan gelen bu insanlar, Zeydiyye ve mâmiyye gibi îa’nın de iik kollarına mensuptu ve iîlerin âdeta dinî lideri gibi kabul edilip saygı görmekteydi. Büveyhîlerin iktidarları döneminde birçok önemli hadisede etkin olmu lardı. Ancak Büveyhîlerin çökü sürecine girmeleri, Ali soyundan nakiplerin öneminin azalmasına sebep olmu tur. 579 Selçuklular Ba dad’a geldiklerinde nikâbetin ba ında Adnan bulunmaktaydı. 400/1010 yılında do mu tur. Babası, Ebû-Hasan er-Rızâ’ydı. 580 Adnan, 436/1044 yılında vefat eden amcası e -erîf el-Murtazâ yerine Nikâbetü’l-Aleviyyîn’in ba ına geçmi tir. 581 Tu rul Bey Ba dad’a girdikten bir gün sonra, çıkan olaylar sırasında îî Kerh mahallesi sakinlerinin O uzları muhafaza etmesine kar ılık Tu rul Bey, iilerin reisi (nakîbü’l-Aleviyyîn) Adnân b. er-Rızâ’yı huzura ça ırmı , vezir Kundurî, sultanın

576 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 271, 282, 291; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 682, C. XI, 17, 20, 45; Nahcivânî, Tecâribü’s-Selef , s. 301. 577 bnu’l-Esîr, vezirin ölümünü 533 yılı ba larında (Safer ayında) olarak kaydetmektedir ( el-Kâmil, C. XI, s. 70-1). 578 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 222, 280, 473; bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 244, 250, 334, 333-4. Bündârî, Zübde , s. 142, 161-2; el-Hüseynî, Ahbâr , (Lugal), s. 72; bnü’t- Tıktaka, el-Fahrî , s. 225-6; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 642, C. XI, s. 70-1; bn Kesir, el- Bidâye , C.XII, s. 229-30; Keriman, Tabersî , C.I, s. 113. 579 Ahmet Güner, Büveyhîler’in iî-Sünnî Siyaseti , s. 130 vd., 152. 580 bnü’n-Neccâr, Zeylü Târîhi Ba dâd, tahk. Mustafa Abdülkâdir Atâ, Beyrut, 1417/1997, C. XIX, s. 180. 581 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XV, s. 292; bnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târih , C.IX, s. 526.

116

te ekkürlerini bildirmi , onun ve Kerh mahallesinin muhafazası için asker tahsis edilmi tir. 582 Adnan, 449/1057 yılında vefat etmi tir. 583 emsüddin Usâme b. Ebî Abdullah b. Ali, 450/1058 yılında Nikâbetü’l- Aleviyyîn’in (veya Nikâbetü’t-Tâlibiyyîn’in) ba ına atanmı ve kendisine el-Murtazâ lakabı verilmi tir. 584 Onun adına ikinci bir kayıttan anla ılıyor ki Besâsîrî hadisesinin sonrasında tekrar hil’at giydirilmi ve nikâbetin ba ına getirilmi tir. (453/A ustos 1061). 585 454/1062 yılında vefat etmi tir. 586 et-Tâhir lakabı verilen Ebû’l-Ganâim el-Muammer b. Muhammed el-Alevî, 456/1064 yılında Nikâbetü’l-Aleviyyîn’in ba ına atanmı tır. Usâme el-Murtazâ nikabetten istifa etmi , Benû Hafâce ile sıhriyet ili kisine girip kırsala ta ınmı tır. Usame, Hz. Ali’nin me hedinde 472/1080 yılında vefat etmi tir. 587 Hac ile ilgili meydana gelen bir olay nikâbet makamının görevi ve ba ındakilerin buna verdikleri önemle ilgili i aretler içermektedir. Horasan’dan bir hac kafilesi Ba dad’a ula mı tır (457/A ustos 1065). Vezir Nizamülkmülk, hac yolunun emniyetinin sa lanmasını istiyordu. Ba dad’daki Selçuklu yöneticisi amîd Ebû Sa’îd, durumu halifenin veziri bn Cüheyr ile birkaç defa muzakere etmi tir. Hac kafilesinin bir ba kası ba kanlı ında gönderilmek istenmesi üzerine dönemin nakîbü’t-Tâlibiyyîn’i olan et-Tâhir Ebu’l-Ganâim, halifeye, o zamana kadar hac görevini kendilerinin yürütmekte olduklarını, bu yıl ba kasına verildi ini, bu durumun kendisi için bir azil sayılaca ını, Mekke emirlerinin de Hz. Ali soyundan oldukları bir mektupla ifade etmi tir. Halife görevin yine onda oldu una karar vermi tir. 588 Muammer b. Muhammed Ebû’l-Ganâim et-Tâhir el-Hüseynî Zülmenâkıb, bnü’l-Cevzî tarafından güzel suretli, iyi ahlaklı, çokça ibadet eden ve kimseye kötülük etmeyen biri olarak övülmektedir. Hadis dinlemi ve rivayet etmi tir. Kerh

582 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 611; Seyfullah Kara, “Selçuklu Türkleri’nin Mezhepler Arası Barı ı Sa lamaya Yaptıkları Katkılar”, s. 385; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 390 (Arapçası, s. 308). 583 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVI, s. 28. 584 Onun atanma töreni ile ilgili detaylar için bkz. Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 52. 585 Sıbt, a.g.e. , s. 101; bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVI, s. 69. 586 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 18. 587 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVI, s. 89; bnü’l-Esîr, a.g.e. , C.X, s. 42; Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 135-6.. 588 Sıbt, a.g.e. , s. 138-9.

117

mahallesindeki Nehrü’l-Bezzâzîn’de bulunan evinde, 490/1097 yılında vefat etti. Cenaze namazı el-Mansûr camiinde kılınmı ve Me hedü Mekâbir Kurey ’e defnedilmi tir. Yerine o lu Ebû’l-Futûh Haydara getirilmi ve er-Rızâ Zülfahreyn lakabı verilmi tir. 589 bnü’l-Esîr, nakîb Muammer’in Hanefî mezhebinden ve mutassıb oldu unu kaydetmektedir. 590 Ebûl’Futûh Haydara, iffetli, güzel suretli ve ilimle u ra an biriydi. 501 (1107- 8) yılında vefat etti. Yerine karde i Ebû’l-Hasan Ali geçmi tir. 591 Ali b. Muammer, et-Tâhir diye talkîb edilmi tir. et-Tâhir, 517/1123 yılında azledildi. 592 Halife Müster id, casusluk yapıp haberleri siyasi ve askeri mücadele halinde oldu u îî Mezyedîler emiri Dübeys’e ula tırmakla itham edilen Nikâbetü’l-Aleviyyîn’i, azletmi tir. Bu görevi de Nakîbü’l-Abbâsiyyîn olan Ali b. Tarrâd’a verdi. 593 Halife el- Müster id’in 529 yılında çıktı ı sava ta et-Tâhir de onunla birlikteydi. Halifenin ma lup olup esir oldu u bu sava ta et-Tâhir de ele geçirilip hapsedilmi tir. Ancak hastalı ı sebebiyle 530/1135 yılında hapisten çıkarrılmı ve aynı gün vefat etmi tir. 594 Ebû Abdullah Ahmed b. Ali b. el-Mu’temir el-Alevî el-Hüseynî et-Tâhir, 473/1081 (veya 493) 595 yılında do du. 530 yılında babasının yerine Ba dad’da nakîbü’l-Aleviyyîn oldu. 552/1157 yılında geçirdi i iddetli hastalık sırasında ölece i zannedilerek yerine o lu Ebû’l-Ganâim getirilmi , ancak iyile ince yeniden görevi iade edilmi ,596 ölümüne kadar bu görevde devam etmi tir. 597 Ba dad halkına iyilikleri olmu tur. 569/1173 yılında vefat etti. 598 Çokça hadis dinlemi ve rivayette bulunmu tur. 599

C – SELÇUKLULARA TÂB Î YÖNET MLER LE L KLER Selçuklular, daha önce yönetimde olan îî emirlerin topraklarını hakimiyet

589 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s.41. 590 bnü’l-Esîr, el-Kâmil , C.X, s. 271. 591 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 111. 592 bnü’n-Neccâr, Zeylü Târîhi Ba dâd, C. XIX, s. 119. 593 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 617. 594 bnü’n-Neccâr, Zeylü Târîhi Ba dâd, C. XIX, s. 119. 595 Ez-Zehebî bu tarihi vermektedir ( Târîhu’l-slâm , C. XXXIX, s. 330). 596 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVIII, s. 120. 597 bnü’d-Dimyatî, el-Müstefâd min Târî Ba dâd , tahkik Mustafa Abdülkadir Ata, Beyrut, 1417/1997, C. XXI, s. 43-44; bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 315. 598 bnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târih , C. X, s. 62. 599 Onun rivayette bulundu u ve ondan rivayette bulunan bazı isimler için bkz. ez-Zehebî, Târîhu’l- slâm , C. XXXIX, s. 330-1.

118

altına aldıklarında, bir kısmına kendine tâbi olarak bölgelerini yönetmeye devam etmeleri için izin vermi lerdi. Bunlar arasında Irak’ta Ukaylîler ve Mezyediler, am bölgesinde Mirdâsîler ve Ammârîler, ran’da ise Bâvendîler öne çıkmaktadır. ran- Irak sınırında hüküm sürmü olan Annâzîlerin (991-1117),600 îî oldukları kaydedilmektedir. 601 Yine ran’da hüküm süren îî bir hanedan olarak görülen Kâkûyîler (Kâkaveyh )602 yönetimi, Selçuklu sarayında kabul ve itibar görmü lerdi. 603 Ancak Annâzîler ve Kâkûyîler yöneticilerinin îa adına faaliyetleri pek öne çıkmamaktadır.

1-Irak’ta îî Emirler Ukaylîler (976-1096), Büveyhiler döneminde Musul ve çevresinde hakim olan bir bedevî kabile olup îîydi. 604 Abdülcelil Kazvînî, Müslim b. Kurey ’i mâmiyye’den olan yöneticiler arasında saymaktadır. Samarrâ’daki Ali Naki ve Hasan Askerî’nin türbelerini o yaptırmı tır.605 Bölgede aynı dönemde ve Selçuklular döneminde daha uzun süre hükmeden ba ka bir yönetim de Mezyedilerdi. Benî Esed’in Nâ ire koluna mensup olan Mezyediler (997-1163), Irak’ta Kufe-Hit arasındaki topraklarda yerle mi lerdi. Mezyedî emirleri de îîydi. 606 Abdülcelil Kazvînî, Mezyedî emiri Sadaka’yı, Selçuklu sultanlarına ba lı îî yöneticilerden saymaktadır. 607 Selçukname müellifi de onun için “Seyfüddevle, îî zümresindendi ve îî mezhebine itikadı çok kuvvetli

600 Annâzîler hakkında bilgi için bkz. Abdülkerim Özaydın, “Annâzîler”, DA, C. III, s. 215-6 601 Muhsin el-Emin, ‘Ayânü’ -îa, C. II, s. 382, C. III, s. 547. 602 bnu’l-Esîr’in verdi i bilgilere göre Kâkaveyh ( ), dayı anlamına gelmektedir. Ebû Cafer b. Dü menziyâr, Büveyhî emiri Mecdüddevle’nin annesinin dayısının o lu oldu u için hanedan bu ekilde isimlendirilmi tir ( el-Kâmil, C. IX, s. 207, 495). Kakeveyh emiri Alâüddevle Ebû Cafer b. Kâkeveyh’in (ö. 433/1041) itikadı bozuktu. Bu sebeple ülkesinde bni Sina’yı eserlerinde ilhad konusunu i lemeye ve eriat aleyhtarlı ı yapmaya te vik etmi ti ( el-Kâmil, C. IX, s. 556). 603 Muhammed Huseyn Manzûrulecdâd, “Kudret-i Siyâsi-yi mâmiyye der Devre-i Saltanat-ı Selcukiye”, Faslnâme-i Târîh-i slâm, yıl: 5, sayı: 18, Kum, 1383/2004, (ss. 37-54), s. 49. Ayrıca bkz. Muhsin el-Emin, ‘Ayânü’ -îa, C. VI, s. 72, C. IX, s. 276. Ayrıca bkz. Ahmet Güner, “Kâkûyîler”, DA, C. XXIV, s. 219-21; Ahmet Güner, “Deylem men eli ve muhtemelen Büveyhiler gibi îî olan Yezd Kâkûyîleri’nin” Büyük Selçuklularla oldukça yakın ili kiler krduklarını kaydetmektedir (“Yezd Kâkûyîleri ( Kâkveyhîler ) ve Selçuklular”, s. 371). 604 C. B. Bosword, slam Devletleri Tarihi , Çev. E. Merçil ve M. pirli, stanbul, 1980, s. s. 71; Claude Cahen, Do uundan Osmanlı Devletinin Kurulu una Kadar slamiyet , s. 210; Güner, Büveyhîler’in iî-Sünnî Siyaseti , s. 308. 605 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 223. Kr . Urmevî, Tâlikât-i Nakz , C. II, s. 744. 606 bnü'1-Esîr, el-Kâmil , C.X, s. 440, 623, 469, C.XI, s. 296; Yusuf Kerkû el-Hillî, Târîhü’l-Hille , Necef, 1965/1385, C.I, s. 27; Abdülkerim Özaydın, “Mezyediler”, D A, C.XXIX, s. 550-1. 607 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 207.

119

idi”demektedir. 608 Büveyhilerin hizmetine giren Ali b. Mezyed, 387/997’de muhtemelen Nil, Felluce ve Câmiayn’ı içine alan bölgenin emiri olarak tanınmıtır.609 Ali b. Mezyed vefat etti inde, 408/1018 yılında yerine veliahd tayin edilmi olan Dübeys geçmi tir. Büveyhî emiri Sultanuddevle de ona hilat göndermi tir. Ancak karde i Mukallid de yönetimin kendisinde olmasını istiyordu. Ba dad’a gidip Türklere kendisini desteklemeleri için mal da ıtmı tır. Çok sayıda destekçi sa layan Mukallid, en- Numâniyye’de Dübeys’i ma lup etmi , Dübeys, Vasıt tarafına kaçmı tır. Dübeys, durumunu düzeltene kadar yönetimi, bir süre el-Esîr el-Hâdim yürütmekteydi. Mukallid, Ukaylîlerin yanına gitmi tir. 610 Selçukluların bölgeye gelmesinden önce Arslan Yabgu’nun adamları olan Ouzlar, bir dönem Ukaylîlerin yönetim merkezi olan Musul’a da hâkim olmu lardı. Ouzlar, 435/1044 yılında Musul’u ele geçirdiklerinde hutbeyi Abbâsî halifesi ve Tu rul Bey adına okutuyorlardı. Musul halkıyla Ouzlar arasında çıkan çatı malarda çok sayıda ki i ölmüstür. Mezyedî emiri Dübeys’ten de destek alan Ukaylî emiri Karvâ ehri geri almı tır.611 Ba dad’da Sünnîler ile iiler arasında 443/1051’de çıkan ve mam Musa el-Kazım ve Muhammed b. Ali’nin türbelerinin atee verilmesine kadar varan olaylar, îî Mezyediler emiri Nuruddevle Dübeys’in tepkisine sebep olmu tur. Abbasi halifesi el-Kâim adına okuttu u hutbeye son verdi. Çünkü kendisi, ailesi ve en-Nil’e ba lı di er ehir ve kasabalar îîydi. Bunun üzerine Dübeys’e elçi gönderilip bu davranıından dolayı azarlanmı tır.612 Ukaylilerin ba ına 443/1052 yılından itibaren Kurey b. Bedrân emir olmu tur. 613 Selçuklular bölgeye geldiklerinde ba larında Kurey bulunmaktaydı. Kurey , 446/1054 yılında Anbar’ı zaptetmi , bölgede Büveyhîlerin önde gelen komutanlarından Besâsîrî’ye ait malları ya malamı , burada ve sahip oldu u di er

608 Muhammed b. Mahmud, Selçuk-Nâme , C.II, s. 41-2. 609 Abdülkerim Özaydın, “Mezyediler”, DA, C.XXIX, s. 550-551; Detaylar için bkz. bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 207 vd.; Yusuf Kerkû Hillî, Târîhü’l-Hille , Necef, 1965/1385, C.I, s. 15; Yusuf Kerkû , “el-Mezyediyyûn, Benû Mezyed”, Dâiretü’l-Me’ârifi’l-slamiyyeti’ -î’iyye , (edit. Hasan el-Emîn), 6.bs. Beyrut, 1423/2002, C.XX, s. 325-352; C. B. Bosword, slam Devletleri Tarihi , trc.: E. Merçil ve M. pirli, stanbul, 1980, s. 66-7.. 610 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 304. 611 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 480 vd. 612 bnu’l-Esîr, a.g.e., C. IX, s. 577-8. 613 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 579.

120

topraklarda Tu rul Bey adına hutbe okutmu tur. Kurey ’in adamları Ebû’l-Gaâim b. el-Muhallebân ve Ebû Sa’d b. el-Muhallebân gizlice Ba dad’a gelmi , Besâsîrî bunu duyunca çok kızmı tır. Bu durum Besâsîrî ile halifenin arasının açılmasının ba langıcı olarak görülmektedir. Besâsîrî ayrıca halifenin veziri Reîsü’r-Ruesâ’yı Ouzları tahrik etmekle itham etmekteydi. Besâsîrî ordusuyla Anbar’a gitmi tir. îî Mezyedilerin emiri Dübeys de onunla birlikte hareket etmekteydi. Anbar’ı ele geçiren Besâsîrî, ehri ya malamı ve esir aldı ı Ebu’l-Ganâim ile birlikte Ba dad’a dönmüstür. 614 Tu rul Bey, Ba dad’a geldi inde (447/1055) Ukaylîlerin lideri Kurey b. Bedrân da oraya ula mı tır.615 Ancak sonrasında halk ile Selçuklu askerleri arasında çıkan çatı malar sırasında Kurey ’in ve adamlarının malları da ya ma edilmi , Kurey , Bedr b. el-Mühelhil’in çadırında, üzeri örtülerek saklanmı tır. Kurey ’in ba ına gelenleri duyan Tu rul Bey, ona elçi gönderip, hilat yollamı ve memleketine dönmesini emretmi tir. 616 Selçuklular Ba dad’a geldiklerinde Mezyedilerin ba ında Nuruddevle Dübeys vardı. Büveyhîlerin son emiri el-Melikü’r-Rahim, Tu rul Bey’in Ba dad’a yakla tı ını duyunca Vasıt’tan Ba dad’a gelmi tir. Halife, ona ünlü komutanı Besâsiri’nin itaatten çıktı ını ve Mısır Fâtımî yönetimi ile mektupla tıklarını yazmı tır. Besâsîrî yolda ondan ayrılmı , akrabası olan îî Mezyadiler emiri Nuruddevle Dübeys’in yanına gitmi tir. 617 Ba dad’da bulunan Tu rul Bey, Dübeys’e haber göndererek Besâsîrî’yi oradan uzakla tırmasını emretti, o da emri yerine getirdi. Besâsîrî, Rahbe’ye gidip Fâtımî halifesi el-Mustansır’a itaatini arzetti. ed- Dübeys, ülkesinde Tu rul Bey adına hutbe okutmu tur. 618 Selçukluların Ba dad’a gelmesi ve Büveyhîler devletinin sona ermesi ile bölge büyük bir hareketlilik ya anmı tır. Bölgedeki yerel îî yöneticiler, gücün tarafına göre konumlarını belirlemi , Selçuklulara isteyerek veya istemeyerek boyun emi lerdi. Büveyhîlerin komutanı Besâsîrî’nin Fâtımîler ile irtibata geçmesi ve Fâtımîlerin Tu rul Bey’in karde i brahim Yınal ile de ba lantı kurup isyan etmesini

614 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 600, 601-2. Kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XV, s. 344. 615 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 611. 616 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 613. 617 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 609. 618 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 613.

121

sa lamalarıyla, büyük bir hesapla ma gerçekle mi , Sünnî Abbâsî halifesinin ba ehri Ba dad’da Besâsîrî eliyle bir yıl kadar îî smâilî Fâtımîler adına hutbe okutulmu , Abbâsî halifesi Ba dad’dan çıkarılmı tır.

a-Besâsîrî Hadisesi - brahim Yinal syanı ve Fâtımîlerin Rolü Ebu’l-Mansur Ebu’l-Hâris Arslan b. Abdillah el-Muzaflfer el-Besâsîrî et-Türkî,619 Türk asıllı olup ran’ın Fars eyaletindeki Besâ (ya da Fesâ) ehrine nisbet edilmektedir. Besâsîrî, Besâlı bir tüccarın memlukuyken, Büveyhî emiri Bahâüddevle zamanında (989-1012) Ba dad’a getirilmi ve Büveyhî ordusuna dahil edilmi tir. 620 Besâsîrî hakkında çalı maları olan ara tırmacılar onun mezhebi hakkında kesin bir ey söylememektedir. 621 Abdünnaim Muhammed Hüseyn, Besâsîrî’yi “Fâtımîlere meyleden bir îî” olarak nitelemektedir. 622 Besâsîrî, ordu içinde kısa sürede yükselmi , Abbâsî halifesi el-Kâim (422-467/1030- 1075) ile Irak Büveyhî hükümdarı Celâlüdevle (416-435/1025-1045) ve el-Melikü’r- Rahim’in (440-447/1048-1055) iktidarları döneminde, Ba dad’lı Türk askerlerinin lideri olmu , siyasî ve askerî alanda etkili duruma gelmi tir. 623 “Onun ünü her tarafla yayılmı , ismi bütün Arab ve Acem emirlerinin önüne geçmi tir. Irak minberlerinin ço unda ve Ehvaz bölgesinde, Halife el-Kâim’in adının yanında, onun adı hutbelerde okunur olmu tur. Mal ve mülk sahibi olmu , halife el-Kâim ona danı madan bir karar veremez hale gelmi tir.”624 bnü’l-Müslime’in 437/1045’te halifeye vezir olmasından 625 sonra Besâsîrî’nin durumu da de imeye ba lamı tır.626 Bu iki devlet yöneticisi arasında ya anan rekabete örnek

619 el-Hatîb el-Ba dâdî, Târîhu Ba dâd , C. XI, s. 48; bnü’l-Adim, Bu ye , (A.Sevim), s. 1-10; Makrizi, tti’âzü’l-Hunefâ , C.II, s. 232; Süleyman Genç, Besâsîrî syanı, s. 172 vd; Seyfullah Korkmaz, “Arslanü’l-Besâsîrî ve Zamanı”, (Yayınlanmamı Doktora Tezi), Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri 1997, s. 36 vd.; Faruk Sümer, “Arslan el-Besâsîrî”, Türk Dünyası Ara tırmaları Dergisi, (Haziran 1986) Sayı: 42, s. 101-114; Erdo an Merçil, “Besâsîrî”, DA, C.V, s. 528-9. 620 Detaylar için bkz. Süleyman Genç, “Besâsîrî syanı”, s. 172-3. 621 Süleyman Genç “Besâsîrî’nin iî inanca mensub oldu unu kesin olarak gösterecek bir delil bulamadı ımızı ifade etmeliyiz” derken (“Besâsîrî syanı”, s.. 188), Seyfullah Kormaz onun için “Besâsîrî, iî idi ama kesinlikle mezhep taassubuna tutulmamı tı” demektedir. (“Arslanü’l- Besâsîrî ve Zamanı”, s. 207). 622 Hasaneyn, ran ve’l-Irak fî’l-Asri’s-Selçukî, s. 46. 623 Süleyman Genç, “Besâsîrî syanı”, s. 173-4. 624 afedeler, olayları ya ayarak bilen tarihçi Hatib el-Ba dâdî’ye aittir. Târihu Ba dâd, C.IX, s. 399- 400. ba ka kaynaklarda da benzer ifadeler yer alaktadır. bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XV, s. 348; bnü’l-Adim, Bu ye , (A.Sevim), s. L vd.; Makrizi, tti’âzü’l-Hunefâ , C.II, s. 232. Ayrıca detaylar için bkz. Süleyman Genç, Besâsîrî syanı , s. 174. 625 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XV, s. 302; bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. IX, s. 530. 626 bn Müyesser, Ahbâru Mısır , (Makrizi, el-Müntekâ min Ahbari Mısr li-bn Müyesser), tahk: Eymen

122

olarak, Selçukluların Ba dad’a geli inden hemen önce ya anan bir olay dikkat çekicidir. Besâsîrî’nin Vâsıt’ta bulundu u bir sırada, 447/1055 yılında, Sünnîler, halifeden izin alarak, Besâsîrî’nin adamı ve Hristiyan olan Ebu Sa’d’a ait bir gemiye yüklenmi arap fiçılarını tahrib etmi lerdi. Besâsîrî bu olaya vezir bnü’l-Müslime’nin sebep oldu unu savunmu , Hanefi fukahadan, Hristiyan birinin bu mallarına zarar vermenin caiz olmadı ına dair fetvâ almı tır.627 Vezir bnü’l-Müslime, Ba dadlı Türkleri, Besâsîrî’ye kar ı kı kırtmı , halifelik makamından Besâsîrî’nin evlerinin ya malanması için izin çıkmı tır. Besâsîrî’nin Ba dad’da bulunan bütün varlıkları ya malanmı , yakılmı , ailesi ve adamlarına eziyetler edilmi tir. Vezir, Besâsîrî’yi Mısır’daki Fâtımî hilafetiyle yazı makla itham etmi , Abbâsî halifesiyle arasını bir daha düzeltilemeyecek ekilde bozmu tur. Halife, Büveyhî emiri el-Melikü’r-Rahim’den Besâsîrî’nin uzakla tırılmasını istemi , o da emri yerine getirmi tir. Tu rul Bey’in Ba dad’a geli inin en büyük sebebi, bu geli melerdi. 628 Besâsîrî’nin “halifenin sarayını ya malama ve halifeyi tutuklama” niyetinde oldu u ö renilmi tir. Bunun üzerine halife, Tu rul Bey ile yazı arak, onu Irak’a gelmeye te vik etmi tir. Besâsîrî’nin yanında olanlardan bir ço u, ondan ayrılarak Ba dad’a dönmü ler, Besâsîrî’nin sarayına saldırıp, ate e vermi lerdi. 629 Besâsîrî, akrabası olan îî Mezyediler emiri Dübeys’in yanına gitmi tir. 630

(1) -Selçukluluların Ba dad’a Giri i ve Fâtımîler ile lgili Hedefleri Tu rul Bey halifeden gelen davet üzerine, Ba dad’a çola çıkarken niyetini “haccetmek, Mekke yolunu ıslah etmek ve am ve Mısır bölgelerine gidip, bu bölgelere hakim olan Fâtımî yönetimini ortadan kaldırmak” olarak açıklamı tır.631

Fuad Seyyid, Kahire : Mahedü’l-lmi’l-Fransi li’l-Asari’ -arkiyye, 1981, s. 20-1; Süleyman Genç, Besasiri syanı, s. 190. 627 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XV, s. 347; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 608; Makrizi, tti’âzü’l-Hunefâ , C.II, s. 233; Süleyman Genç, Besasiri syanı, s. 193. ( ﻥ ﻡ ﻡ … ) .bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 608 628 benzer ifadeler için bkz. bnü’l-Azimi, Azimi Tarihi , s. 13; bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XV, s. 347. ﻡ ﻥ ) .el-Hatîb el-Ba dâdî, Târîhu Ba dâd , C.XI, s. 48 629 . Kr .( ﻡ ﻡ ﻡ bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XV, s. 348. 630 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 609. ,bnu’l-Esîr ( ﻥ ﻡ ﻡ ) 631 el-Kâmil, C. IX, s. 609. Kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XV, s. 348.

123

Ancak ileride gerçekle ecek olan karde i brahim Yinal’ın isyanı ve Besâsîrî hadisesi Tu rul Bey’in bu niyetini gerçekle tirmesine engel olmu tur. 632 Tu rul Bey’in Ba dad’a yakla tı ında, Büveyhîlerin son emiri el-Melikü’r- Rahim, Vasıt’tan Ba dad’a gelmi tir. Halifeden Besâsiri’nin itaatten çıktı ı ve Fâtımî yönetimi ile mektupla tıklarını bildiren mektubu aldı ında, yanında bulunan Besâsîrî yolda ondan ayrılmı , akrabası olan îî Mezyediler emiri Nuruddevle Dübeys’in yanına gitmi tir. el-Melikü’r-Rahim, Tu rul Bey ile varılacak anla mayı da halifeye bırakmı tır. Tu rul Bey’e elçi gönderilip itaat arzetmek ve adına hutbe okutma kararına varıldı. Tu rul Bey de bunu kabul etmi , halifenin emriyle Ba dad’da hutbe Tu rul Bey adına okunmu tu (Ramazan 447/ Aralık 1055). Vezir Reîsü’r-Ruesâ bnü’l-Müslime ile birlikte nakibler, kadılar, eraf ve di er ileri gelenler Tu rul Bey’i kar ılamaya çıkmı lardı. Tu rul Bey’e halifenin mektubunu sunun vezir, ondan halife, el-Melikü’r-Rahim ve ordu komutanlarına zarar vermemek üzere yemin etmesini istemi tir. 633 Tu rul Bey Ba dad’a girdi inde askerler ihtiyaçları için alı veri yapmı , halkla kar ılıklı birbirlerine iyi maamele etmi lerdi. Bir gün sonra, dillerini anlamadıkları için çıkan karga a çatı malara dönü mü , birçok insan öldürülmüstür. Tu rul Bey, bundan Büveyhî yöneticisi el-Melikü’r-Rahim’i sorumlu tutmu ve onu tutuklatarak hapsettirmi tir. 634 Ayrıca Büveyhî askerlerinin iktalarına da el koymu tur. Bu askerlerin ço u Besâsîrî’nin yanına giderek onun kuvvetleri arasına katıldı. 635 îî mahallesi Kerh halkı, bu olaylar sırasında Selçuklulara saldırmadı ı gibi, onları muhafaza ve müdafaa etmi tir. Alevilerin nakibi Adnan, huzura ça rılmı , vezir el-Kundurî, ona sultanın te ekkürünü iletmi ve mahallenin korunması için bir miktar asker görevlendirilmi tir. 636 Tu rul Bey, Ba dad’a gelmeden önce orada bulunan Türklere ve iyi muamelede bulunaca ını vaat etmi tir. Ancak onlar, Besâsîrî’nin kendilerinin büyükleri ve halife tarafından tayin edilmi komutanları oldu unu söyleyerek, halifenin Tu rul Bey’e geri dönüp gitmesini söylemesini istemi lerdir. Bunlara

632 Farhad Daftary, smaililer , Çev. Erdal Toprak, stanbul, 2005, s. 306-7. 633 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 609, 610. 634 el-Melikü’r-Rahim, Hapsedilmi oldu u Rey kalesinde 450 yılında vefat etmi tir. bnu’l-Esîr, a.g.e. , C.IX, s. 650. 635 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 612, 613; Makrizi, tti’âzü’l-Hunefâ , C.II, s. 233. 636 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C.IX, s. 464.

124

oyalayıcı cevaplar verilmi tir. Halifenin veziri bnü’l-Müslime, Tu rul Bey’in gelmesini ve Deylemlilerin (Büveyhîler) devletinin yıkılmasını istiyordu. 637 Tu rul Bey’in Ba dad’a giri inden bir gün sonra halk ile Selçuklu askerleri arasında çıkan çatı malar sonrasında bu Türklerin mallarına da el konulması emredilmi tir. 638 Bu olaylar sırasında Besâsîrî’nin vezir ve hâcibi bn Mezyed öldürülmüstür. 639 Katibi Ebu’l-Hasan Sa’îd b. Nasr en-Nasrânî tutuklanmı ve mallarına el konulmu tur. 640 Besâsîrî’nin hanımı da hapsedilmi ve eziyetlere maruz kalmı tır.641 Tu rul Bey, îî Mezyedîler emiri Dübeys’ten yanında bulunan Besâsîrî’yi uzakla tırmasını istemi , Dübeys de bu iste i yerine getirmi ve kendi bölgesinde Tu rul Bey adına hutbe okutmu tur. 642 Besâsîrî’nin Fâtımî halifesi “el-Mustansır’ın huzuruna çıktı ını” 643 iddiasını, kaynaklardan hareketle do rulama imkanı yoktur. Besâsîrî’nin Fâtımî yönetimiyle irtibatı, mektupla ma ve elçilik yoluyla gerçekle ti i anla ılmaktadır. Besâsîrî, Rahbe’ye gitmi ,644 burada ona smâilî Fâtımî dâîsi el- Müeyyed e -îrâzî’nin (ö. 470/1077) mektubu ula mı tır. el-Müeyyed, Besâsîrî’yi Fâtımî halifesi el-Mustansır’a tâbi olmaya davet ediyordu. 645 Besâsîrî de el- Mustansır’ın ile yazı arak itaatine girmek istedi ini bildirmi tir. 646 Bu irtibat için ilk te ebbüs Fâtımîler tarafından yapılmı tır. Bu te ebbüsün tarihi de Selçukluların Ba dad’a geli inden önceki bir zamana rastlamaktadır. Fâtımîler bunu Selçukluların geli ine mani olmak maksadıyla yapmı lardı. 647 Besâsîrî yardım talep ederken hedeflerini “Tu rul Bey’in am ve Mısır’a kasdetmesine engel olmak, Ba dad’ın fethedilip Fâtımîler adına hutbe okutulması ve Abbâsîler hilafetine son verilmesi”648 olarak açıklıyordu.649 Besâsîrî’nin yardım talebi kabul edilmi ve kendisine gönderilmi tir. 650

637 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 609-10. 638 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 613. 639 bnü’l-Azimi, Azimi Tarihi , s. 13. 640 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XV, s. 349. 641 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 29, 30. 642 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 609, 613. 643 Kara, Büyük Selçuklular ve Mezhep Kavgaları , s. 157. 644 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 613. 645 Muhammed Huseyn Manzûrulecdâd, “ ûre -i Besâsîrî ve pî-Âmede-hâ-yi ân berây-i îîyân-i Ba dâd”, s. 91. el-Müeyyed’in konuyla ilgili kayıtları için bkz. Sîretü’l-Müeyyed , s. 96. 646 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 613; Makrizi, tti’âzü’l-Hunefâ , C.II, s. 233. 647 el-Müeyyed, Sîretü’l-Müeyyed , s. 96; dris, Uyûnu’l-Ahbâr ; es-Sebu’s-Sâbi’, s. 46; Hamid Guneym, el-Alâkât, s. 199. detaylar için bkz. Süleyman Genç, Besasiri syanı, s. 127. 648 Makrizi, tti’âzü’l-Hunefâ , C.II, s. 233. 649 bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 14. 650 el-Hatîb el-Ba dâdî, Târîhu Ba dâd , C. XI, s. 48; bn Müyesser, a.g.e. , s. 20-21. kr .; bnü’l-

125

Dâî el-Müeyyed (Ebû Nasr b. Ebî mrân) 651 eliyle, 448/1056 yılında, gönderilen yardımlar 652 “o kadar büyüktü ki devletin hazinesinde geriye hiçbir ey kalmamı tır.”653 Fâtımî elçisi el-Müeyyed, Besâsîrî ve yanında bulunan Türkler, Kürtler ve Araplardan el-Mustansır adına beyat almı , Ba dad’ı ele geçirme kararını bir kere daha dinlemi tir. 654 Bazı ara tırmacıların kanaatine göre Besâsîrî’nin Fâtimîler ile ibirli inin gerisinde, dinî inançtan ziyade, siyasî menfaatler bulunmaktaydı. 655

(2) - Vâsıt’ta Fâtımîler Adına Hutbe Tu rul Bey’in Ba dad’a geli inden sonra Ba dat’ın hemen güneyinde yer alan Vasıt’a atanan Ebû’l-Ganâim b. el-Muhallebân ( bn Fesânces), îî smâilî Fâtımîler adına hutbe okutmu tur. Ebû’l-Ganâim, 448/1056 yılında Selçuklular tarafından Vâsıt ve çevresinin yönetimine getirilmi tir. 656 Ebu’l-Ganâim, bir dönem Büveyhî emiri Ebû Kâlîcâr’ın o lu Ebû Nasr’ın vezirli ini de yapmı tır.657 Selçukluların Vâsıt yöneticisi Ebû’l-Ganâim, ehrin ileri gelenlerinin de yanında yer almalarıyla büyük bir ordu olu turmu tur. el-Betâih halkından da güçlerini takviye etmi lerdi. Vâsıt’ın batı tarafına bir hendek kazılmı , surlar in a edilmi , halifenin gemilerinden vergi almaya ba lanmı tır.658 Besâsîrî de onlarla yazı arak, çe itlik ihsanlar ve ikta vadinde bulunuyordu. Vezir Kundurî’nin durumu düzeltmek için gönderdi i elçiye de net cevap verilmemi tir. 659 Vâsıt’a Kutalmı emrinde bir ordu gönderilmesi için hazırlı a ba lanılmı (448/ Ekim 1056), ancak Besâsîrî ve kuvvetlerinin Musul’u almak için geldikleri haberi ula ınca ordu o

Cevzî, el-Muntazam , C. XV, s. 348. 651 Sıbt, Mısırdan gelen elçinin (el-Müeyyed) ismini Ebû Nasr b. Ebî mrân eklinde kaydetmektedir. Mir’ât , (Ali Sevim), s. 29. 652 bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 15. Markizî, miktarla ilgili detaylar da vermektedir. Makrizi, tti’âzü’l-Hunefâ , C.II, s. 232. Kr . Arif Tamir, el-Mustansır-Billah el-Fâtımî, Beyrut; Dâru’l- Müyessera, 1410/1990, s. 149 vd.; Daftary, smaililer , s. 307. 653 Makrizi, tti’âzü’l-Hunefâ , C.II, s. 233. 654 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 29. 655 Süleyman Genç, “Besasiri syanı”, s. 206. 656 bnu’l-Esîr, onun buraya tayininin Abbasî halifesinin veziri Reîsü’r-Ruesâ tarafından yapıldı ını (bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 624), Sıbt, ise atamanın Tu rul Bey’in veziri el-Kundurî tarafından yapıldı ını kaydetmektedir. Mir’ât , (Ali Sevim), s. 30. 657 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVI, s. 28. Kr . Re îdüddin, Câmiü’t-Tevârih: Kısmet-i smailiyân , s. 72. Ebû’l-Ganâim’in babası Zü’s-Sa’âdât da Ebî Kâlîcâr’ın veziriydi ve onun tarafından hapsedilmi ve 440/1049 yılında hapiste vefat etmi ti (bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 542). 658 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 624. 659 Detaylar için bkz. Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 30-1.

126

tarafa yönlendirilmi tir. Bunun üzerine Abbâsî halifesi, Vâsıt halknın gönlünü almak için bir mektup göndermi tir. 660 Vâsıt’a Irak amîdi Ebû Nasr komutasında asker gönderilmi , sava ta Ebû’l-Ganâim ma lup olup el-Betîha’ya kaçmı , adamlarından çok sayıda esir alınmı tır. Ebû Nasr, ehri teslim almı , hende i doldurtmu ve surları tahrip edip Ba dad’a dönmüstür. 661 Ebû Nasr bölgeden ayrılınca, Ebu’l- Ganâim ( bn Fesânces) tekrar gelmi , ya malarda bulunmu ve hutbeyi tekrar Fâtımîler adına çevirmi ve surları tamirini ba latmı tır. Vâsıt camiinin duvarlarını (îî simgesi olan) beyaza boyatmı , Abbâsî halifesinin alametlerini sildirmi tir. Minbere iki tane beyaz renkli bayrak koydurmu , Fâtımî halifesi adına para bastırmı tır. Kufe’de de Fâtımî halifesi adına hutbe okutmu , Me hed’de Hz. Ali neslinden gelenlere/taraftarlarına (Alevî) para da ıtmı tır. Caminin duvarlarını beyaza boyatıp Abbâsî halifesi el-Kâim’in ismini sildirmi ve yerine Fâtımî halifesi Mustansır’ın ismini yazdırmı tır. Bu i leri yaparken Dübeys’in karde i Bedr b. Ali ve Mahmud b. el-Ahzem el-Hafecî de ona yardım etmekteydi.662 Bu geli meler Selçuklu yöneticisi Irak amidi ve halifenin veziri Reisü’r-Ruesâ’ya bildirilip yardım istenmi tir. Vâsıt, 449 (1057) yılında karadan ve denizden muhasara altına alınmı ve zor durumda kalan Ebu’l-Ganâim, dı arı çıkıp sava a tutu mu , çok sayıda kayıp vererek ma lup olmu tur. Bölgeden ayrılmı ancak arkasından yeti en askerler tarafından esir edilmi , Ba dad’a getirilip (449/Nisan 1057) tehir edildikten sonra asılmı tır.663 Ba ı Tu rul Bey’e gönderilmi ve cesedi köpeklere verilmi tir. 664

(3) - Sincar Sava ı îî Ukaylî emiri Kurey ve Mezyedî emiri Dübeys, Tu rul Bey’e mektuplar yazarak kendi yönetimlerine verilen yerlerin belirlenmesini ve kendilerinin Ouzlardan korunmasını istemilerdi. Onlara bunların yapılması için vezir Kundurî’nin Tikrit’e gönderildi i bildirildi. Ancak Kurey ve Dübeys, Besâsîrî ile kararla tırdıkları üzere fesad çıkarmak için harekete geçmi lerdi. Bunun üzerine vezir Kundurî, Kutalmı ’ın emrinde bir ordu göndermi (448/Ekim 1056) ve bunların

660 Sıbt, a.g.e. , s. 33. 661 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 624. Kr . Sıbt, a.g.e. , s. 34. 662 Sıbt, a.g.e. , s. 36; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 624. 663 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 624-5. Kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVI, s. 8, 28; Sıbt, a.g.e. , s. 34, 39. 664 Sıbt, a.g.e. , s. 39.

127

bazı beldelerini ya malatmı tır. Kurey , isyan niyetinde olmadı ını ifade eden bir haber göndermi tir. Bunun üzerine Kundurî, Kutalmı ’a durum netle inceye kadar faaliyetlerine ara vermesini bildirmi tir.665 Selçuklular adına Amîd Ebu’l-Feth beraberindeki heyet ile Tikrit’e gidip Kurey ve Dübeys ile görü mü tür. Amid, Tu rul Bey’in iraz tarafına dönmeyi ve Irak’ın yönetimi için Kurey ve Dübeys’i kendisine nâib yapmayı dü ündü ünü bildirmi tir. Bunun üzerine Kurey , olunu rehin olarak vermi tir. Dübeys’ten de bir rehin istenmi , o buna yana mamı tır. Amid, Kurey ’in rehin verdi ini, onun üstün bir konumu olmadı ını ve rehin vermesini istemi , ancak Dübeys kar ı çıkmı tır. Amîd, “Dübeys’in oullarından birinin ve bazı ileri gelen adamlarının Besâsîrî’nin yanında rehin oldu unu” söyleyerek itaatini sorgulayan ifadeler kullanmı tır. Dübeys, “itaatten çıkmadı ı halde beldelerinin ya malandı ını” ifade ederek, rehin vermeyi kabul etmemitir. Elçilere aır ifadeler ile hitap eden Dübeys, Besâsîrî’nin yanına gitmi tir. Bu durum Araplar arasında Kurey ’i zor durumda bırakmı , Dübeys ise takdir edilmi tir. Bunun üzerine Kurey , Musul’a gitmi ve Ba dad’daki Selçuklu yönetiminden yardım istemi tir.666 Kurey ’in karde i Mukbil, 448 (1056-7) yılında Ba dad’dan ayrılıp yanındaki bn Verrâm ile birlikte Besâsîrî’nin yanına giderek ona katılmı tır. Besâsîrî, henüz Büveyhiler iktidardayken Büveyhî sultanı el-Melikü’r-Rahîm’den Mukbil için hilat almı tır. Ancak Tu rul Bey’in Ba dad’a gelmekte oldu u duyulunca Mukbil ile karde i Kurey , aralarındaki yönetim çeki mesini bir tarafa bırakmı lardı. Kurey , Tu rul Bey’e itaatini arzetmi , karde i Mukbil, onu bu davranı ından dolayı, Ouzların daha önce Musul’u ele geçirdiklerinde yaptıklarını da hatırlatarak kınamı tır. Kurey ’in karde ine verdi i cevaba bakılırsa Ukaylîlerin Selçuklulara itaati pek de gönüllü olmadı ı anla ılmaktadır. Kurey , Tu rul Bey’in gücüne i aret ederek yönetimindeki yerlerin korunması için Selçuklulara tâbiyeti kabul etmenin gere ini, Selçuklu kuvvetlerine kar ı koyacak güçlerinin olmadı ını vurgulamaktadır. Bu sıralarda Mısır Fâtımî yönetiminin gönderdi i paraları, Besâsîrî’nin Araplara da ıttı ı, onların da Kurrey ’ten yüz çevirip Besâsiri’ye katıldıkları haberi gelmi tir. Gerçi Fâtımî yönetimi Kurey ’i de ihmal etmiyor, ona

665 Sıbt, a.g.e. , s. 32. 666 Sıbt, a.g.e. , s. 32-3.

128

iltifatlarla dolu mektuplar göndererek kendi taraflarında, Besâsîrî’nin yanında yerini alması için te vik ediyorlardı. 667 Besâsîrî liderli inde ittifak güçleri içerisinde yer alan Dübeys, (Kurey ’in karde i) Mukbil, bn Verrâm ve bn Hafâce, Musul’u almak üzere Habur’a geldikleri haberi gelmi ti (448/Ekim 1056). Tu rul Bey, Kutalmı ile Hâcib-i Kebîr’i iki bin atlı ordu ile gönderdi. Ayrıca Ukaylilere da ıtılmak üzere para ve çe itli hediyeler de göndermi tir. 668 Kutalmı ’ın komutasındaki Selçuklu kuvvetleri Arap beldelerinde ya ma yapmı , Araplar da Besâsîrî’ye katılmı lardı. Dübeys, Kurey ’in yanında bulunan Ukayliler ile irtibata geçip onlara ihsanlarda bulunmu tur. Besâsîrî liderli indeki ittifak sava için hazır hale gelmi , Kurey ile yazı arak kendilerine katılmasını istemi ler ancak olumlu cevap alamamı lardı. Kurey ile ilk kar ıla malarında Ukaylilerin de ittifak güçleri tarafına geçme , Kurey kaçıp durumu Selçuklu kuvvetlerine bildirmi tir. Selçuklular da Besâsîrî liderli indeki kuvvetler kar ısında ma lup olmu (448/Aralık 1056), Kutalmı kaçıp kurtulmu tur. Besâsîrî büyük miktarda ganimet elde etmi , kesilen iki bin iki yüz ba , Mısır’a Fâtımî halifesine gönderilmi tir. 669 Sincar halkı Selçuklu askerlerine a ır i kenceler etmi lerdi. 670 Sava ta Ukaylî emiri Kurey de yaralanmı , Dübeys’in yanına getirilmi tir. Dübeys, ona Fâtımî halifesi tarafından gönderimi bir hil’at vermi , Kurey hil’ati giyip onun tarafına geçmi tir. kisi birlikte Musul’a gitmi ve Fâtımî halifesi adına hutbe okutmu lardı. Fâtımî halifesi el-Mustansır, Besâsîrî, Dübeys, Câbir b. Nâ ib, Kurey ’in karde i Mukbil, Ebul-Feth bn Verrâm, Nusayr b. Ömer, Ebu’l-Hasan b. Abdirrahim, Muhammed b. Hammad’a hil’at göndermi tir. Kurey de onlara katılmı oldu. 671 Musul’da hutbe okutulmasıyla, Fâtımî hakimiyeti Irak’ın kuzeyine kadar uzanmı tır. Büveyhî yönetimine son vermi olan Selçuklular, onlardan daha çok mezhep davası güden smâilî Fâtımîler adına hareket eden ittifak kar ısında ma lup olmu tur.

667 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 28. 668 Sıbt, a.g.e. , s. 33-4. 669 Sıbt, a.g.e. , s. 34-5. Kr . bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 625; Makrizi, tti’âzü’l-Hunefâ , C.II, s. 233. 670 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 625 671 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 625-6; Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 36; Seyfullah Korkmaz, “Arslanü’l-Besâsîrî ve Zamanı”, s. 113.

129

Tu rul Bey, bir aydan fazla zaman geçmesine ra men Kutalmı komutasındaki Selçuklu kuvvetlerinden haber alamamı tır. Besâsîrî’nin Musul’u aldı ı, Fâtımî halifesi adına hutbe okuttu u ve Ba dad’a yürümek niyetinde oldu una dair haberler gelmi tir. Tu rul Bey askeri hazırlı a ba lamı tır. Daha önce Tu rul Bey bizzat gitmek istemi , ancak halife kendisinin gitmememesini, asker göndermesini istemi tir. Halife bu defa da veziri gönderip benzer bir istekte bulunmu tur. Ancak Tu rul Bey gitme kararlılı ını ifade etmi ve bu ma lubiyetin onlar yüzünden oldu unu söylemi tir. Onun bu sözleri vezirin çok zoruna gitmi ve hatta sultanın Abbâsî halifeli ine kar ı tutumunun de imi olmasından endi e etmi lerdi. Tu rul Bey hazinelerini ve harp aletlerini yanına alarak Ba dat’tan ayrıldı (448/Ocak 1957). 672 Tikrit’e geldi inde kalenin yönetici Nas b. Ali b. Hamîs’ten para ve bazı ihtiyaçlar talep edilmi tir. Halk Tu rul Bey’in elçisine hakaretler edip “bu ehir Besâsiri’ye aittir” demi lerdi. Bunlardan sonra ehir muhasara edilmi , zor durumda kalan halk, siyah bayrak çekip itaatini arzetmi , Tu rul Bey bunu kabul edip (448/ ubat 1057) el-Bevâzic’e gitmi 673 449/1057 yılına kadar burada kalmı tır. Karde i Yakutî de askerleriyle Tu rul Bey’in yanına gelmi ve birlikte Musul’a hareket etmi lerdir.674 Musul’daki halk ehri bo almı , Besâsîrî ve beraberindekiler de bölgeden ayrılmı tır.675 Sul Tu rul Bey, Musul’a girmi (449/Haziran 1057), Musul’un alındı ı bir mektup ile halifeye de bildirilmi tir.676 Hezâresb’in komutasında çöldeki Araplar üzerine asker gönderilip çok sayıda esir alınması sonrasında, Dübeys ve Kurey , Hezâresb’e haber gönderip Tu rul Bey ile aralarının düzeltilmesini istemi lerdi. Tu rul Bey, onları affetti ini ancak Besâsîrî ile ilgili kararın halife tarafından verilece ini bildirmi tir. Besâsîrî, bunun ittifaklarını bozmaya yönelik bir tuzak oldu unu ileri sürerek, müttefiklerini bu giri imden vaz geçirmeye çalı mı ancak ba arılı olamamı tır. Onlar, Besâsîrî’ye “senin yüzünden memleketlerimiz harap oldu” dimi ler ve Selçuklu kuvvetlerine kar ı acziyetlerini dile getirmi lerdi. Besâsîrî, Fâtımî halifesinden ne yapaca na dair yeni bir emiri bekleyece ini ifade edip onlardan ayrılmı , Rahbe tarafına gitmi tir. Ba dadlı

672 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 35-6. 673 Sıbt, a.g.e. , s. 36-7. 674 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 626-8. 675 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 37. 676 Sıbt, a.g.e. , s. 40.

130

Türkler ve Ukaylilerden bir grupla Mukbil de ona katılmı lardı. Tu rul Bey’e itaatlerini bildiren Dübeys ve Kurey için yönetimlerine verilen yerleri bildiren men urlar yazılmı tır.677 Ancak daha sonra meydana gelen geli meler bu emirlerin kararlarını yine de itirmi tir. Tu rul Bey’in askerleri Arapları ya malamı lar (449/A ustos 1057), Dübeys ve Kurey , Hezâresb’e mektup yazarak anla maya varılmasına ra men kendi adamlarının ya ma edildi ini, ayrıca hrahim Yinal’in de o taraflara do ru harekete geçti i haberlerinin geldi ini yazmı lardı. 678 brahim Yinal geldi inde, vezir Kundurî’ye “bu Araplar kim oluyor da onlar ile sultanın arasını düzeltmeye çalı ıyorsun” diye çıkı mı , vezir de “sen nasıl istersen öyle olur, sen sultanın naibisin” diye cevap vermi tir. brahim Yınal, Hezâresb’i, Dübeys ve Kurey ’e gönderip onlara geldi ini bildirmesini ve dikkatli olmalarını söylemesini istemi tir. Bunun üzerine onlar da Rahbe’ye gitmi ler, ancak Besâsîrî de onlara yüz vermemi tir. Kurey , Rahbe’de Besâsîrî’nin yanında kalmı tır.679 Dübeys yönetti i beldelere dönmü ,680 Hît’e gitmi ti (449/Ekim 1057). Bu bölgede veba salgınından çok sayıda insan ölmü , memleket harap olmu tur. 681 Sincar’da Kutalmı komutasındaki Selçuklu kuvvetleri ma lup oldu unda Türklere oldukça a ır i kenceler edilmi tir. Kutalmı , bunları Tu rul Bey’e anlattı. Tu rul Bey, Sincar’ı muhasara etti. Halk, surların üzerine çıkıp daha önce ödürdükleri Selçuklu askerlerinin e yalarını göstererek askerlere hakaretler etmi tir. Bunun üzerine ehir zorla alındı. ehrin yöneticisi Mücellâ b. Muraccâ (Cercerî) ve çok sayıda erkek öldürüldü, kadınlar esir alındı ve ehir tahrip edildi.682 brahim Yınal kendisine ikta tahsisi istemi , Tu rul Bey ise fethetti i yerleri kendisine tahsis edece ini söylecip (Besâsîrî’in bulundu u) Rahbe’ye sefer düzenlemesi durumunda orasının kendisine ait olaca ını söylemi tir. Bu cevap brahim Yinal’in ho una

677 Detaylar için bkz. Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 40-42. bnu’l-Esîr, Kurey ’in yönetimine verilen beldelerin isimlerini de sıralamaktadır: Nehrul-Melik, Bâdûriyâ, Enbar, Hît, Düceyl, Nehru Baytar, Ukberâ, vânâ, Tikrît, Musul ve Nusaybin ( el-Kâmil, C. IX, s. 629). 678 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 43. 679 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 630. Kr . Sıbt, a.g.e. , s. 444, 680 Kurey , Dübeys’e “senin bölgende asker yok, oraların yönetilmesi ve imar edilmesi mümkündür. Ancak benim bölgemde asker var ve sultan Tu rul Bey de oralarda. Ben Rahbe’ye gidip i imi Besasiri ile göre ece im” demi ti. Sıbt, a.g.e. , s. 45. 681 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 637. Kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVI, s. 18. 682 Sıbt, ( a.g.e. , s. 46) öldürülenlerin sayısını dört binden fazla olarak kaydetmektedir.

131

gitmemi tir. 683 Ancak Sultan Turul Bey, Ba dad’a dönerken Sincar ve Musul, brahim Yinal’e bırakılmı tır.684 Basasirî liderli indeki ittifaka Dıyarbekir bölgesi hükümdarı Mervaniler yöneticisi Nasruddevle’nin de yardım gönderdi i duyulmu , Tu rul Bey, bu yönetimi de cezalandırmak istemitir. Mervânilerin îî temayüllü oldukları kaydedilmektedir. 685 Selçuklu kuvvetleri, Mervanîlerin bazı bölgelerini ya malamı , sonrasında aracılar ile bn Mervân affını dilemi ve yüklü miktarda para ödemi tir. 686 Sultan Tu rul Bey, Ba dad’a döndü ünde halifeyle görü mü (449/Ocak 1057) ve halife ona do unun ve batının sultanı (meliküme rik ve’l-ma rib) unvanı vermi tir. 687 Bedran b. Dübeys ve Ebu’l-Feth bn Verrâm, Ba dad’a gelmi lerdi (449/Aralık 1057). Selçuklu veziri Kundurî bunlarla görü müstür. Halifenin veziri Reisü’r-Ruesâ da onlarla görü mü ve bn Verrâm’ı Besâsîrî’ye meyletmekle ayıplamı tır. bn Verrâm ise “sizler bizi Besâsîrî’ye muhtac duruma getirdiniz” diyerek beldelerinin ya malandı ı ve daha kuzeye, Besâsîrî’in kontrolündeki yerlere gitmeye mecbur kaldıklarını söylemi tir. Bunun üzerine vezir onların gönlünü almaya çalı mı tır. Tu rul Bey de Ba dad’a dönü ünde kar ılanması sırasında Bedrân ve bn Verrâm’a iltifat etmi ve “Dübeys nasıldır” diye sormu tur. Kurey ’ten ise gaddar, yalancı ve hâin diye bahsetmi tir. Halifenin veziri de Kurey ’in Besâsîrî ile birlikteli ine kar ılık Dübeys’in itaat sözüne vefa göstermesini övmüstür. 688 Tu rul Bey, bu askeri hareketleri yürüttü ü sıralarda Ba dad’ın hemen yanındaki yerle im yerlerinde Mısır Fâtımî halifesi adına hutbe okunmaktaydı. Ba dad’dan ba ka Irak’ta Abbâsî halifesi adına hutbe okunan yer kalmamıtır. Muhammed b. el-Ahzam el-Hafâcî Kufe, el-Hille, el-Ayn, efâsâ ve el-Vakf’ta, eddâd b. Esed ise Sevârâ ve en-Nîl’de, bn Fesânces de Vâsıt ve ona ba lı bütün yerle im yerlerinde Fâtımî halifesi adına hutbe okutarak ana ba lı hale gelmi lerdi. 689

683 Sıbt, a.g.e. , s. 46. 684 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 630-1. Kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVI, s. 8, 19. 685 Kafeso lu, Melik ah Devri , s. 48. 686 Sıbt, a.g.e. , s. 42, 43 44, 46; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 630. Detaylar için bkz. Yinanç, Selçuklular Devri, s. 51. 687 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 19-21; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 633-4; Sıbt, a.g.e. , s. 47-9. 688 Sıbt, a.g.e. , s. 47. 689 bnü’l-Cevzî ( a.g.e. , C. XVI, s. 8) ile Sıbt, ( a.g.e. , s. 37) çok az farkla benzer bir liste vermektedir.

132

Ba dad’da 448 yılında mam Musa Kazım’ın me hedinde ve ( iilerin oturdu u) Kerh mahallesindeki mescidlerde ezanda (iîlerin iarı olan) “ alâ hayri’l-amel” ifadesine son verilmi ve (Sünnilerin iarı olan) sabah ezanında “es- salâtu hayrun mine’n-nevm” ifadesi oktulmaya ba lanmı tır.690 “Muhammed ve Ali be erin en hayırlısıdır” ibareleri söküldü. Ayrıca Bâbü’l-Basra’da oturan halk, Kerh mahallesine girerek sahabeyi öven iirler okumu lardı. Abbâsî halifesinin veziri Reisü’r-Ruesâ sâbihü’ -urta bnü’n-Nesevî’ye, sahabeye açıkça sövmekte olan Ebû Abdullah b. el-Cellâb’ı öldürmesi emrini vermi tir. Ebû Abdullah öldürüldü ve dükkanın kapısına asılmı tır. îî fakîh Ebû Cafer ( eyhu’t-Tâife) et-Tûsî, ehirden kaçmı , evi ya malanmı tır.691 Ebû Cafer ( eyhu’t-Tâife) et-Tusî’nin Kerh mahallesindeki evi 449 yılı Safer (1057 Nisan) ayında, ya malanmı , kitapları, kürsüsü, Kerh’te oturanların me hedleri ziyaretleri sırasında ta ıdıkları beyaz bayrakları (menâcîk), Kerh çar ısında yakılmı tır. Bazıları Kerh’te oturanlara küfürler etmi ler, “sizler halifenin dü manlarısınız” diyerek Vâsıt’ta isyan etmi ve Fâtımîler adına hutbe okutmakta olan bn Fesânces ile irtibatlı olmakla itham etmilerdi. Halifesinin veziri Reisü’r-Rüesâ da îa mensuplarına dil uzatıyor ve onları ölümle tehdit ediyordu. 692

(4) - brahim Yinal syanı Selçuklular, Ba dad’ı ele geçirmesi ve Büveyhî yönetimine son verip onların hakimiyetindeki toprakları denetim altına almasıyla, Fâtımîlerin nufuzundaki bölgelerin sınırlarına gelmi tir. Bu ba arılarda Selçuklu emirlerinden, aynı zamanda Tu rul Bey’in karde i olan brahim Yinal’in çok hizmeti olmu tur. Ancak Yinanç’ın ifadeleriyle brahim Yinal, saltanat hırsı ile Mısır halifesine ve iîli e meylederek kendini sultan ilan etmek istemi , Besâsîrî ve di er îî olan Arap melikleri ve emirleri ile anla mı tır.693 Tu rul Bey’e kar ı brahim Yinal’ın isyanında çok önemli rol oynayan, onunla görü meyi gerçekle tiren ve aralarında bizzat anla ma yapan Fâtımî dâîsi el-

690 bnu’l-Esîr’in kaydına göre bunların emrini halife vermi ti. Kerh halkı da sultandan (saltanat) ve gücünden korktukları için bu emri yerine getirmi lerdi ( el-Kâmil, C. IX, s. 632). 691 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVI, s. 7-8; Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 37. 692 Sıbt, a.g.e. , s. 39. Kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVI, s. 16; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 637-8. 693 Yinanç, Selçuklular Devri , s. 50.

133

Müeyyed’dir. 694 el-Müeyyed “günahkar Türkmen eytanları” dedi i Selçukluların Irak hakimiyetine son vermek için Rahbe ve Haleb’te bir yıldan fazla kalıp neler yaptı ını kendisi anlatmaktadır. 695 el-Müeyyed, Tu rul Bey’in veziri Kundurî’ye de mektup yazarak, onu Fâtımî devletine meylettirmek istemi tir.696 brahim Yinal, Besâsîrî ve müttefiki Kurey b. Bedran el-Ukaylî’ye bir mektup göndermitir. el-Müeyyed’e göre bu mektupta brahim Yinal’ın Tu rul Bey’e isyan etmesi için gerekli olan silah, para, hil’at ve unvan gibi eylerin Fâtımî halifeli inden temin edilmesi için aracılık etmesi isteniyordu. brahim Yinal, isyan sonrası ba a geçti inde Fâtımîlere itaat edece ini ve Fâtımî halifesi adına hutbe okutaca ını bildirmi tir. 697 brahim Yinal’ın elçisi, önce Balis’te bulunan Besâsîrî ve Kurey ’e gelmi , mektubun içeri ini onlara anlatmı , onlar da elçiyi Haleb’te bulunan el-Müeyyed’e göndermi lerdir. Elçi bir sufî kılı ında Haleb’e gitmi , el-Müeyyed’e durumu anlatmı ve olumlu cevap almı tır. el-Müeyyed, brahim Yinal’ın Fâtımî halifeli inden isteklerini kar ılayaca ına dair onunla bir anla ma yapmı tır. Elçi tekrar Besâsîrî ve Kurey ’e u rayarak, oradan Musul’da bulunan brahim Yinal’in yanına gitmi tir. 698 brahim Yinal’ın isyan niyetiyle Cibal yönüne do ru gitti i haberleri üzerine Tu rul Bey, Ba dad’a gelmesini istemi , brahim Yinal Muharrem 450/ ubat 1058’de Ba dad’a geldi. 699 brahim Yinal’in Musul’dan ayrılması üzerine, Besâsîrî ve müttefiki Kurey , ehri ele geçirmi lerdi. Bunun üzerine brahim Yınal, geri Musul’a do ru yola çıkmı tır (450/Temmuz 1058). Aslında Tu rul Bey kendisi gitmek istemi , ancak halife engel olmu tur. 700 brahim Yınal’in Musul seferi

694 Süleyman Genç, "Tu rul Bey Zamanında Selçuklu Abbâsi li kileri", Türkler , Ankara; Yeni Türkiye Yayınları, 2002, C.IV, (ss. 639-658) s. 650. 695 bkz. el-Müeyyed, Sîretü’l-Müeyyed , s. 174-5 (Müeyyed’in bu eserinin önemi hakkında bkz. Hamdani, Abbas. "Fatimid History and Historians, " Religion Learning and Science in the ‘Abbasid Period , edit. M. J. L. Young, J. D. Latham and R. B. Serjeant, Cambridge: Cambridge University Press, 1990, ss. 234-47.). kr . Genç, a.g.m. , s. 650. 696 el-Müeyyed, Sîretü’l-Müeyyed , s. 95. 697 el-Müeyyed, Sîretü’l-Müeyyed , s. 175 ; Genç, a.g.t. , s. 651; Ali Sevim, “Selçuklu-Mısır Fâtımî Devletleri li kileri”, VIII. Türk Tarih Kongresi Bildiriler, C.II, Ankara 1981, s. 741-50; Manzûrulecdâd, “ ûre -i Besâsîrî ve pî-Âmede-hâ-yi ân berây-i îîyân-i Ba dâd”, s. 93. 698 el-Müeyyed a.g.e. , s. 175-6; Genç, a.g.t. , s. 651; Korkmaz, “Arslanü’l-Besâsîrî ve Zamanı”, s. 133- 5. 699 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 639; Genç, a.g.t. , s. 269. 700 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 52.

134

özellikle asker arasında yayılan veba hastalı ı nedeniyle yarıda kalmı tır. Bunun üzerine Tu rul Bey, Musul’a sefere çıkmı tır (450/A ustos 1058). Ancak o Musul’a ula madan önce Besâsîrî oradan ayrılmı lardı. Sultan ehre girmi ve kaleyi yıktırmı tır. Buradan Nusaybin’e gitmi tir. Bu sırada brahim Yinal Hemedan tarafına yönelmi ti (450/Kasım 1058). brahim Yinal’in gizlice Besâsîrî ile yazı tı ı söylenmekteydi. Besasrî, brahim Yınal’e kar ı isyana, tek ba ına yönetime gelmeye te vik etmi ve bu konuda kendisine yardım edece i sözünü vermi tir. Ba dad’da Abbâsî veziri bnü’l-Müslime tarafından, üzerinde Besâsîrî ve Mısır Fâtımî halifesinin mektupları bulunan bir casus yakalannmı tır. Ancak vezir brahim Yinal’ın kalbini kazanmak ve isyandan vazgeçirmek için bu kiiyi serbest bırakmı tır. brahim’in yanına giden casus, olanları ona anlattı. Bu gizli giri iminin açı a çıkmasıyla indi eye dü en brahim Yinal, geceleyin bir grup asker ile isyan için Hemadan’a yönelmi tir. Tu rul Bey, brahim Yınal’dan uzakta oldu undan bunu hemen hissedememi tir. 701 Sultan Tu rul Bey, brahim Yinal’in arkasından Hemedan tarafına gitmi , Ba dad’da gönderdi i hanımı ve vezirine de kendisine yardım için Hemedan’a gelmelerini yazmı tır. Halifenin kar ı çıkmasına ra men ehirdeki Selçuklu kuvvetleri Tu rul Bey’e katılmak için yola çıkmı , Ba dad askersiz ve savunmasız kalmı tır.702 “brahim Yinal, iî Fâtımî yönetimine ba lanmak istemi ti” diye yazan Özgüdenli’ye göre “bu durumu dinî-mezhebî bir çerçeveye oturtmak yerine, Abbâsî halifesinin deste ine sahip olan Tu rul Bey’e kar ı, onun, iî Fâtımiler veya Arslan Besâsîrî ile ittifak kurma te ebbüsü olarak de erlendirmek mümkündür.”703

(5) - Ba dad’da Fâtımîler Adına Hutbe Abbâsî yönetimi, Besâsîrî korkusuyla îî Mezyediler emiri Dübeys’i Ba dad’a ça ırmı tır. Yüz atlı asker ile Ba dad’a gelen (450/Aralık 1058) Dübeys,

701 Sıbt, a.g.e. , s. 53-4. Kr . el-Hatîb el-Ba dâdî, Târîhu Ba dâd , C. XI, 49; bnü’l-Cevzî, el- Muntazam , C. XVI, s. 30-1; bnü’l-Adim, Bu ye , (S. Zekkâr), C. III, s. 1351; Genç, a.g.m. , s. 651. 702 bnü’l-mrânî, el-nbâ’ , s. 192; bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C. XVI, s. 30; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 439-40. 703 Osman Gazi Özgüdenli, Ortaça Türk-ran Tarihi Ara tırmaları , stanbul, 2006, s. 65.

135

Besâsîrî’nin yakla tı ı haberlerini aldı ında Ba dad’dan ayrılmı tır.704 Besâsîrî ve Kurey , Tu rul Bey’in Hemedan’a gitti ini haber alınca Ba dad’a gelmi lerdi (450/Aralık 1058). 705 Besâsîrî’nin yanında elli bin Türk ve Arap kuvveti vardı. 706 Besâsîrî’nin adamlarından ilk grup geldi inde (450/Aralık 1058) Kerh mahallesinde oturanlar ( iîler) onlara katılıp yardımda bulunuyorlardı. Besâsîrî ve Mısır Fâtımî halifesine dualar ediyorlar, özellikle Abbâsî halifesinin veziri Reisü’r- Ruesâ’ya küfrediyorlardı. Büveyhi hanedanından Ebû Kâlîcâr’ın o lu Ebû Tâlib Kâmrev’i hapisedilmi oldu u yerden çıkarmı lardı. Onun için bir dire e ba ladıkları kırmızı bir bayra ı, Dâru’l-Memleke’ye dikmi lerdi. Besâsîrî’ye haber gönderip kendilerine katıldıklarını haber vermi , Kâmrev’i Akrakûf köyüne götürmü lerdi. Besâsîrî de bu köye gidip onunla bulu tu. Besâsîrî, yanında Fâtımî halifesi el-Mustansır’ın isminin yazılı oldu u bayraklarla, Ba dad’a girdi inde, Kerh halkı onun üzerine altın ve gümü saçmı tır.707 Selçukluların Irak amîdi, halifenin veziri Reisü’r-Ruesâ’ya sava tan uzak durmasını i aret etmi tir. Sultan Tu rul Bey’in ne yapaca ını beklemek istiyordu. iîlerin mezhep kaygılarıyla, Sünnîlerin de Türklerin kendilerine yaptıkları sebebiyle, halkın genelinin Besâsîrî’ye meyledeci ini öngörüyordu. Ancak vezir sava hakkında az bilgisine ra men Besâsîrî’ye duydu u kin sebebiyle onunla sava maya hevesliydi. Vezirin izniyle bir grup, Besâsîrî ile sava a tutu mu ve ma lup olmu lardı. Bunu duyan Irak amidi veziri tokatlamı tır.708 Besâsîrî’nin Ba dad’ı i gali sırasında Hanefî kadı ed-Dâme ânî’nin evi ya malanmı , evraklar ve kitaplar yok edilmi tir. Kerh mahallesinde oturan iîler, Sünnîleri ya malamı lardı. Onlara Besâsîrî de engel olamıyordu. Sünnîlerin oturdu u Bâbü’l-Basra mahallesinde yangın çıkmı tır. Kerh mahallesinde oturan iîler, bu mahallenin Sünnîlerine kar ı içlerindeki kini ortaya koymaktaydı. Kadınlar, çocuklar sokaklarda kalmı , mevsim kı ve hava so uk oldu u için bir ço u ölmüstür. îiler ise sevinç gösterileri yapmaktaydı. Ezanlara “hayye alâ hayri’l-amel”

704 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 55, 56-7. 705 bnü’l-mrânî, el-nbâ’ , s. 193; bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVI, s. 32. 706 bnü’l-Azimi, Azimi Tarihi , s. 13-4. 707 Sıbt, onun ehre girerken üzerindeki giysileri ve ta ıdıkları bayraklarla ilgili detaylar vermektedir. Mir’ât , a.g.e. , s. 57. Kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVI, s. 32; bnü’l-Adim, Bu ye , (S. Zekkâr), C. III, s. 1352. 708 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 641.

136

ifadesini ilave etmi lerdi. Beyaz bayraklar açıp üzerlerine Fâtımi halifesi Müstansır’ın adını yazmı lardı. el-Mansûr ve er-Rusâfe camilerinde hutbeler Müstansır’ın adına okunmmu , hatîb bn uayb er-Ercânî, halife ve veziri Reisü’r- Ruesâ’ya dil uzatmı tır.709 Müezzinler ve hatipler, Fâtımîlerin simge rengi olan beyaz elbiseler giymi lerdi. Basılan paralarda “Aliyyun veliyyullah” ifadesi ve Fâtımî halifesi el-Mustansır’ın adı ve onu emîru’l-müminîn diye niteleyen ifadeler yer alıyordu. 710 Besâsîrî, Hilafet sarayına yönelmi (450/17 Ocak 1059), bazı çatı malar sonrasında saraya girilmi , ya ma ba lamı tır. Halife ve veziri, Kurey ’in himayesine sı ınmı tır. Ancak Besâsîrî her eyi yarı yarıya payla mak üzere anla mı tır. Besâsîrî, Kurey ’in himayesinden haberdar olunca ona kızmı ve anla mayı hatırlatmı tır. Kurey anla maya sadık kaldı ını ifade ederek veziri ona teslim etmi tir. Besâsîrî, veziri hapsetmi ve i kence yapmı tır. Ayrıca içlerinde Hanefî Kadı’l-kudat ed-Dâme ânî’nin de bulundu u birçok ki i tutuklanmı tır. ed- Dâme ânî daha sonra fidyesi ödenerek serbest kalmı tır.711 Besâsîrî, hapsetti i Hanefî kâdi’l-kudât ed-Dâmegânî’nin yerine, halk (âmme) ile yakınlık kurabilmek için Hanbelî âlim Ebû Ya’lâ bnü’l-Ferrâ’yı (ö. 458/1066) atamı tır. Ebû Ya’lâ, ed-Dâmegânî’den kendisine naib olarak bu görevi yürütmek için izin istemi , o da bunu kabul etmi tir.712 bnü’l-Esîr’e göre Besâsîrî “mezhep taassubuyla” hareket etmemi tir. 713 Kerh mahallesinde oturan îiler ve di er bazı çapulcular hilafet sarayına girip ya mada bulunmu tur. Kerh sakinleri zengin olmu lardı. Daha sonra Besâsîrî, ya mayı durdurmu ve içerideki de erli varlıkları dı arı çıkartmı ve Kurey ile payla mı tır.714

709 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVI, s. 32. Sıbt, (muhtemelen Garsunnime’nin ifadeleriyle) oldukça detaylı bilgiler vermektedir. Mir’ât , (Ali Sevim), s. 58. Kr . bnü’l-Adim, Bu ye , (S. Zekkâr), C. III, s. 1352; Re îdüddin, Câmiü’t-Tevârih: Kısmet-i smailiyân , s. 72. 710 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVI, s. 37. Sıbt, Hz. Ali’nin isminden bahsetmeksizin bir tarafında kelime-i tevhîh, di er tarafında ise Fatımî halifesi el-Mustansır’ın adı ve vasıflarının yer aldı ını kaydetmektedir. Mir’ât , (Ali Sevim), s. 62. 711 Sıbt, a.g.e. , s. 59-60, 61, 64. Kr . bnü’l-mrânî, el-nbâ’ , s. 193; bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVI, s. 33, 38; bnü’l-Adim, Bu ye , (S. Zekkâr), C. III, s. 1353. 712 Ebu’l-Kâsım Ali b. Hasan bnü Asâkir, Târîhu Medîneti Dima k, tahkik: Ali îrî, Beyrut, 1419/1998, C. LII, s. 354. 713 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 643; Yakubî, îîyân-ı Ba dâd , s. 71. 714 Sıbt, a.g.e. , s. 61; bnü’l-Adim, Bu ye , (S. Zekkâr), C. III, s. 1352.

137

Abbâsî halifesinden Hz. Fatıma’nın nesli varken Abbâsîlerin hilafette hakları olmadı ına dair yazılı bir metin alındı ı anla ılmaktadır. 715 Besâsîrî, Kâdı’l-Kudât ed-Dâme ânî, Abbasiler ve Aleviler gibi ileri gelenleri toplayıp Fâtımî halifesi el- Mustansır adına beyat aldı (451/Mart 1059). Besâsîrî, adamlarından Hantekîn ve Büveyhî hanedanından Kâmrev ile Mısır Fâtımî halifesi Mustansır’a bir mektup göndermi , Ba dad’da yaptıklarını anlatmı tır. Fâtımî halifesinin vezirî Ebu’l-Ferec bnü’l-Ma ribî, el-Mustansır’ı, Besâsîrî’nin aleyhine kı kırtmaktaydı. 716 Daha sonra Fâtımî vezirinden ve el-Mustansır’ın katibinden gelen mektupların içeri i Besâsîrî’nin Ba dad’ı fethetmesiyle saygınlık kazanmadı ını ifade etmekteydi. 717 Fâtımî halifesi Mustansır, Ba dad’daki bu geli melerin haberleri ula tı ında, çok sevinmi ve ehri süsletmi , arkıcılar arkı söyleyerek kutlamalara katılmı lardı. 718 Besâsîrî ile müttefiki Kurey arasında Abbâsî halifesinin gelece i hususunda ihtilaf çıkmı tır. Besâsîrî, halifenin Mısır’a götürülüp Fâtımî halifesi Mustansır’a teslimini savunmaktaydı. Kurey ise ölünceye kadar bir kaleye hapsedilmesini istiyordu. Halife, Mustansır’a götürülmekten korkuyordu. 719 Halife, Hadîse-Âne’nin yöneticisi bedevî Muhâri ’in yanına gönderildi. 720 Hadîse-Âne’nin muhkem bir kalesi vardı. Halkı ise Nusayriydi ve Hz. Ali’nin ilah oldu una inanmaktaydı. 721 Halifenin veziri Reisü’r-Ruesâ, idamdan önce sokaklarda dola tırılmı tır. Kerh mahallesinden geçirilirken, halk yüzüne tükürmekteydi. Çünkü o, bu mahallede oturanlara kar ı taassubla muamelede bulunmu tur. Yeni yüzülmü bir sı ır derisi giydirilmi ve boynozları da kafasına konmu tur. Omuzlarından demir kancalarla bir tahtaya canlı olarak asılmı , gün sonuna kadar asılı oldu u yerde çırpınmı ve sonunda can vermi ti (450/ ubat 1059) 722 Mezyediler emiri Dübeys, Ba dad’a gelip Besâsîrî ve Kurey ile aralarını

715 Markizî, Fatımiler’i yıktıktan sonra, Selahaddin Eyyûbî’nin sarayı ele geçirdi inde bu metnin ortaya çıktı ını kaydetmektedir. tti’âzü’l-Hunefâ , C.II, s. 235; Seyfullah Korkmaz, “Arslanü’l- Besâsîrî ve Zamanı”, s. 169. 716 Sıbt, a.g.e. , s. 66 vd. kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVI, s. 44;; Ali Sevim, “Selçuklu-Mısır Fâtımî Devletleri li kileri”, s. 745. 717 Sıbt, a.g.e. , s. 68. 718 bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 18-9. 719 bnü’l-mrânî, el-nbâ’ , s. 194. 720 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVI, s. 34. 721 es-Sem’ânî, el-Ensâb , C.IV, s. 119; kr . el-Hamevî, Mucemu’l-Buldân , C.II, s. 230. 722 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C. XVI, s. 37-8, 42-3; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 644. Öldürülmeden önce vezire yapılanlarla ilgili detaylar için bkz. Seyfullah Korkmaz, “Arslanü’l-Besâsîrî ve Zamanı”, s. 170-3.

138

düzeltmek istemi ti (450/Ocak 1059). Dübeys, Tu rul Bey ile anla arak Besâsîrî’nin ittifakından ayrıldı ı için Ba dad’a giderken endi eliydi. Besâsîrî ile Kurey ’in ele geçirdiklerini aralarında payla tıklarını duyunca, Ba dad’a gitmekte erken daranmadı ı için pi manlık duymu tur. Dübeys, Ba dad’a geldi inde Besâsiri’den olumlu tavırlar göremiyince kendi bölgesine dönmü tü (451/ ubat 1059). 723 Besâsîrî, imamlarının kabirlerini ziyarete gitti inde (451/Nisan-Mayıs 1059), Dübeys onu misafir etmi , ziyafet vermi tir. Birlikte Vâsıt’a gidip, Basra’da bulunan Hezâresb’i sava veya barı yoluyla itaat altına almayı kararla tırmı lardı. Besâsîrî, el-Medâin’e gitti ve adamlarının toplanmasını beklemeye ba ladı. 724

(6) - Ba dad’da Abbâsî Hakimiyetinin Yeniden Sa lanması Karde i brahim Yinal’dan önce Hemedan’a varan Tu rul Bey, önce ma lup edilmi tir. brahim Yinal’in etrafında birçok Türk toplanmı tır. Tu rul Bey karde i Ça rı Bey’in çocukkları Alparslan, Yakutî ve Kavurt’tan yardım istemi tir. Böylece güçlenen Tu rul Bey, brahim Yinal’i öldürmü tü (451/Temmuz 1059). brahim Yinal isyanını bitirdikten sonra Tu rul Bey, Ba dad’a yönelmi tir. 725 Tu rul Bey’in, Hemadan’da brahim Yinal’a kar ı ba arılı olmasında, ünlü vezir Sâhib b. Abbâd’ın (ö. 385/995) 726 soyundan gelen es-Seyyid Ebû Hâ im el- Alevî’nin (ö. 502) tedbir ve yardımları etkili olmu tur. Tu rul Bey de onu Hemedan’a vali yapmı tır.727 Tu rul Bey, Besâsîrî ve Kurey ’e elçi gönderip halifeyi makamına geri getirmeleri istemi , bunun yapmaları durumunda Irak’a girmeyece ini, adına hutbe okutulması ve sikke basılmasıyla yetinece ini bildirmi tir. 728 Kurey de Besâsîrî’ye haber gönderip Irak’ı ele geçireli altı ay olmasına ra men Fâtımî halifesinden bu konuda bir mektup ve takdir almadıklarını, bir elçi göndermeleri durumunda bir sene sonra geri dönebildi ini, Selçuklu kuvvetlerinin bölgeye gelmesi durumunda da Fâtımî halifesinin de il, kendilerinin ma dur olaca ını, bu durumda halifenin yerine

723 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 62, 65. 724 Sıbt, a.g.e. , s. 68. 725 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVI, s. 45; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 645. 726 Farklı mezheplere mensup kaynaklarda Sâhib b. Abbâd’ın mezhebi için de iik kayıtlar bulunmakla birlikte onun Zeydî oldu unu kabul etmek gerekmektedir. Hakkında bkz. lyas Çelebi, “Sâhib b. Abbâd”, DA, C. XXXV, (ss. 512-115), s. 513.. 727 bnü’l-mrânî, el-nbâ’ , s. 195 ve 309’da 580. dipnot. 728 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 646. Kr . Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 69,

139

geri getirilip mallarının ve kanlarının korunması gerekti ini söylemi ve Tu rul Bey’in teklifinin kabulünü istemi ti (451/Haziran 1059). 729 Besâsîrî’nin Ba dad’ı ele geçirmeden önce Rahbe’deyken Fâtımî halifesine gönderip para istemi tir. Elçi geri dönmü tü (451/Temmuz-Austos 1059) ancak eli bo dönmüstür. Ayrıca Fâtımî halifesi el-Mustansır’ın bazı yöneticileri, Besâsîrî’yi faaliyetlerini zamanında bildirmedi i için suçlammı lardı. Çünkü Fâtımîler Ba dad’ın ele geçirildi ini bile am’daki temsilcilerinden haber alabilmi lerdi. Fâtımî yetkiliye göre onlar, Besâsîrî kendilerine sı ındı ında ona yardım etmi , desteklemi lerdi. Besâsîrî, kendisine Irak halkına kar ı iyi davranması için mektup yazılmı olmasına ra men bu talimarları dinlememi , istedi i gibi davranmı tır. Musul i galini Fâtımî yönetiminden izin almadan yapmı tır. Fâtımî yönetiminden emir gelinceye kadar Irak halkıyla barı halinde kalması talimatı gelmesine ra men Besâsîrî buna da aldırı etmeyip Ba dad’a girmi , Abbasi hilafet merkezini ve halkı ya malamı tır. Fâtımî yönetimiyle görü meden Abbâsî halifesini tutuklayıp hapsetmi tir. Yine onlardan izin almadan Abbâsî halifesinin yakın adamlarını öldürmüstür. Besâsîrî, Fâtımî devlet geleneklerini hiçe saymı ve bu durumu isyan olarak görülmektedir. Bu suçlamaları, Fâtımî veziri bnü’l-Ma ribî, Besâsîrî’nin Ba dad’ın alınmasından sonra gönderdi i elçisinin yüzüne de söylemi tir. Fâtımî halifesi, özellikle Abbâsî halifesini kendisine göndermedi i için Besâsîrî’ye kızgındı. 730 Besâsîrî, Dübeys ve bn Verrâm gibi müttefikleriyle Ahvaz’a sefere çıkmı tır. Selçuklu emrindeki Hezâresb ile Fâtımî halifesi adına hutbe okutmak, para bastırmak gibi artlar ile anla ma yapmak istedi ancak sonuç alamadı. Görü melerden sonuç alınamayınca sava ba lamı , Tu rul Bey’in gönderdi i kuvvetlerin Hezâresb’in yardımına gelmeleri üzerine Beâsirî, Vâsıt’a çekilmi , müttefikleri de memleketlerine dönmü lerdi. 731 Ebû Bekir bn Fûrek ba kanlı ında bir Selçuklu heyeti Kurey Bedran’a gelmi (451/Kasım 1059) ve Tu rul Bey’in mektubunu takdim etmi lerdi. Kurey , halifeyi himaye etti i için övülmekte ve Irak tarafına gelindi inde bu bölgelerin yönetiminin

729 Sıbt, a.g.e. , s. 69-70. Kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVI, s. 45. 730 Detaylar için bkz. Sıbt, a.g.e. , s. 70-1, 72-3. Benzer de erlendirmeler için bkz. el-Müeyyed, Sîretü’l-Müeyyed , s. 181 vd. 731 Sıbt, a.g.e. , s. 71-2.

140

ona bırakılaca ı da ifade edilmekteydi. Besâsîrî ise Allah’ın ve peygamberinin dü manı olarak nitelenerek, affedilmeyece i vurgulanıyordu. Kurey , durumu Besâsîrî’ye bir mektupla bildirmi tir. Ancak Kurey , Tu rul Bey ile de gizlice yazı arak itaatini bildirmi , Besâsîrî’ye duydu u kıskançlık ile onun aleyhine dönmüstür. 732 Selçuklu kuvvetlerinin Ba dad’a do ru yolda oldukları haberleri ula ınca, Besâsîrî’nin ailesi ve adamları, Ba dad’dan ayrılmı tır (451/14 Aralık 1059). Kerh mahallesinde oturan iîler de onları takip ederek, aile fertlerini bölgeden çıkarmaya ba lamı , bir kısmı nehirden kar ıya geçerken bo ulmu tur. Bâbu’l-Basra’da oturan Hanbelîler, ayyârlar 733 ve Hâ imîler, Kerh mahallesini ya malamı , mahalle sakinlerinin bir ço unu öldürmü , kadınlarına el uzatmı , erkeklerinin bir kısmının bo ulmasına sebep olmu lardı. Mahallenin çar ılarını, evlerini ate e verdiler. Büveyhî veziri Sâbûr b. Erde ir tarafından yaptırılmı , içerisinde çok miktarda kitap bulunan kütüphane de yanmı tır. Kufe’de de ya ma bir ay kadar sürmüstür. 734 bnü’l- Esir’in verdi i detaya göre halk kütüphanedeki kitaplardan bazılarını ya malamı tır. Yangın da ba layınca Selçuklu veziri Kundurî gelmi , halkı uzakla tırmı ve oturup kitaplardan bazılarını seçmi tir. 735 Kundurî, Besâsîrî’nin Ba dad’da yakla tı ı sıralarda, Hezâresb’in yanına Ahvaz’a gitmi ti (450/Aralık 1058). 736 Tu rul Bey, karde i brahim Yınal’in i ini bitirdi inde, Ahvaz’daki Hezâresb’e durumu bildirmi tir. Vezir Kundurî de Hezâresb’in yanındaydı 737 Kundurî’nin henüz Besâsîrî’nin Ba dad’dan ayrılıının hemen sonrasında, olayların devam etti i bir sırada Ba dad’da bulunması ilginçtir. Garsunnime’nin kaydına göre buradaki kitapların bir kısmı parçalanmı , ya malanmı ve ço u da Horasan tarafına götürülmüstür. Garsunnime yeni bir Dâru Kütüb tesis ederek bin kadar kitap vakfetmi ti (452/A ustos 1060). 738 Kütüphane için “Tu rul Bey’in yakılması emrini

732 Sıbt, a.g.e. , s. 73-4. Kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVI, s. 46 vd. 733 Ayyârlar, Ortaça slam dünyasında daha çok kendi çıkarları için toplum düzenini bozan zümrelere denmektedir. Abdülkadir Özcan, “Ayyâr”, DA, C. IV, s. 296. 734 bnü’l-Cevzî, a.g.e., C. XVI, s. 48-9; Sıbt, a.g.e. , s. 74; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 646; Korkmaz, “Arslanü’l-Besâsîrî ve Zamanı”, s. 194. 735 bnu’l-Esîr, a.g.e., C. X, s. 7-8. Kr . Bündârî, Zübde , s. 17. 736 Sıbt, a.g.e., s. 56; Süleyman Genç, “Besasiri syanı”, s. 283. 737 bnu’l-Esîr, a.g.e., C. IX, s. 645. 738 Sıbt, a.g.e., s. 89. Kr . bnü’l-Cevzî, a.g.e., C. XVI, s. 61-2.

141

verdi i” 739 iddiası, do ru kabul edilemez. Olay, sultanın Ba dad’da bulunmadı ı bir tarihte gerçekle mi tir. Ba dad’a Besâsirî’nin hakimiyeti döneminde iîler tarafından büyük ma duriyetlere u ramı olan Sünnîler, iîlerin tela a dü tü ü anla ılan bu karga ayı fırsat bilerek, iîlerin bölgesine ve bu bölgede bulunan kütüphaneye zarar vermi tir. Kurey , halifeyi yanında bulunduran Muhari ’e haber gönderip, halifeyi bölgedeki yönetimleri için Selçuklulara kar ı koz olarak kullanmak istemi tir. Ancak Muhari buna yana mamı tır. Halife salimen Ba dad’a ula mı ve makamına oturtulmu tu (451/Aralık 1059). 740 Besâsîrî, bu sıralarda Vasıt’ta vergi toplamakla me guldü. 741 Beni Hafâce lideri Serâyâ’nın verdi i takdikle, Tu rul Bey, Humartekin et-Tu râî komutasında ikibin atlı ile Besâsîrî’nin am bölgesine geçmesini engellemek için harekete geçti. Besâsîrî, Mezyedilerin emiri Dübeys’e sı ındı. Gönderilen elçi vasıtasıyla Dübeys’in tarafsızlı ı sa lanmı tır. Meydana gelen sava ta Besâsîrî öldürüldü (451/Ocak 1060) ve ba ı Ba dad’da gönderildi. 742 Halife tarafından, Alparslan ve Gazne sultanına Besâsîrî’ye kar ı zafer kazanıldı ını bildiren mektuplar göndermi tir. 743 Selçuklular, Sünnîlerin imam kabul etti i Abbâsî halifesini, îî Büveyhîlerin tahakkümünden kurtarmı lardı. Ancak kısa süre sonra, Büveyhîlerin komutanı Besâsîrî eliyle, neredeyse Abbâsî hilafetinin sonu gelmi , îî-smâilî Fâtımî yönetimi adına ba kentte hutbe okunmu tur. Tu rul Bey, isyan eden karde i brahim Yinal’i ortadan kaldırdıktan sonra, Abbâsî halifesini yerine oturtma imkanı olabilmi tir. Besâsîrî hadisesinin bu ekilde halledilmi olması, Fâtımîler cephesinde de büyük neticeler do urmu tur. Fâtımî halifesi Mustansır, 450/1058 yılında veziri el- Yâzûrî’yi Tu rul Bey ile yazı ıp onu Mısır’ı almaya te vik etti i gerekçesiyle

739 Necâh et-Tâî, min Verâi’l-Muhrikati’l-Kubrâ li-Kütübi’l-Be eriyye , Kum, 2009, s. 108; Cafer Subhânî, Buhûs fi'l-Milel ve'n-Nihal, Kum, 1992-1995, C. VI, s. 223. 740 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C. XVI, s. 49-52; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 646-7; Sıbt, a.g.e. , s. 75 vd. 741 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C. XVI, s. 53. 742 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C. XVI, s. 52-4; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 648-9; Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 80-2; bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 21; bnü’l-Kalânisî, Târîhu Dıma k, s. 151; Te idüddin, Câmiü’t-Tevârih: Kısmet-i smailiyân , s.70-3; Kâ ânî, Târih-i smâîliyye , s. 97-9. Detaylar için bkz. Genç, “Besasiri syanı”, s. 321 vd.; Korkmaz, “Arslanü’l-Besâsîrî ve Zamanı”, s.194 vd. 743 Ebu’l-Abbas Ahmed Kalka endi, Subhü’l-A’ a fî Sınaati’l-na, tahkik: Yusuf Ali Tavil, Beyrut, 1987, C.VI, s. 391.

142

tutuklatıp idam ettirmi tir.744 Vezirin Hanefî mezhebinden oldu u kaydedilmektedir. 745 Besâsîrî’nin isyanının ba arısız sonuçlanmasının sebeplerinden biri de Mustansır’ın ona yardım etmemesidir.746 Fâtımî yönetiminin vezirlik makamında meydana gelen de iiklil de bu durumun etkili sebeplerinden biriydi. Daha önce Besâsîrî’nin yanında bulunmu ve araları açık olan Ebu’l-Ferec Muhammed bnü’l-Ma ribî, vezir yapılmı tır. O, halife Mustansır’ı söyledi i aleyhte eylerle Besâsîrî’den korkutmu tur. 747 Besâsîrî hadisesi, Fâtımî devletinin mali yönden zayıflamasına ve harap olmasına sebep olmu tur. Kısa bir süre sonra, am bölgesi Fâtımîlerin elinden çıkmı tır. Bu, ihti amlarının sonu anlamına geliyordu.748

b - Besâsîrî Sonrası Irak’ta Yerel îî Yönetimler Besâsîrî’nin Ba dad’ı i gali sırasında müttefik olarak hareket eden Kurey Kurey b. Bedran 453/1061 yılında öldü. Yerine o lu Ebu’l-Mekârim Müslim b. Kurey geçti. 749 Tu rul Bey’in Kurey hakkında yalancı ve gaddar diye bahsetti i, hiçbir ekilde güvenilmez olarak gördü ü ve kanını helal saydı ı haberleri kendisine ula tı ında korkudan öldü ü kaydedilmektedir. 750 Babasının yerine geçen Müslim, amcası Mukbil’in iktidarı ele geçirme gayretlerine kar ı mucadele vermek zorunda kalmı tır.751 Tu rul Bey’in vefat etmesi (455/8 Eylül 1063) üzerine Abbâsî halifesi çevredeki yerel yöneticilere mektuplar yazarak, ne yapacaklarını isti are etmek üzere onları Ba dad’a ça ırdı. îî Ukaylîlerin lideri olan Müslim b. Kurey ve Mezyedilerin lideri Dübeys de bunlar arasındaydı. Müslim’e ayrıca hil’at de gönderilmi tir. Halifenin bu uygulamalarına engel olmaya kalkı an Selçuklu

744 bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 16. 745 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVI, s. 21-2; bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. IX, s. 635-6; Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 49-50. Bu kaynakla, bu olayı 449 yılında ( bnü’l-Esîr, yılın son ayı Zilhicce’de) anlatırken bn Müyesser (s. 16) bir sonraki yılın ilk ayının ba ında diye kaydetmektedir. 746 Muhammed Mahir Hammede, el-Vesâiku’s-Siyâsiyye ve’l-dâriyye li’l-Uhûd el-Fâtımiyyeti ve’l- Atabâkiyye ve’l-Eyyûbiyye, Beyrut, 1985, s. 40. 747 Makrizi, tti’âzü’l-Hunefâ , C.II, s. 255. 748 bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 21; Makrizi, tti’âzü’l-Hunefâ , C.II, s. 257 ( .bkz ( ﺱ ﻡییﺏﺏﺱیﺏﻡﻡ Süleyman Genç, “Besasiri syanı”, s. 327. 749 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 17. 750 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 85-6. 751 Sıbt, a.g.e. , s. 108.

143

yöneticisi amîd el-Kâyinî, halifenin iktalarına el koydu. Halife fukahadan onun itaatten çıktı ı ve öldürülmesi için fetvâ almı tır. Sonunda amîd hapsedilmi ve Selçuklu sultanının adının hutbelerde okunmasına son verilmi ti (455/Eylül 1063). 752

(1) – îî Ukaylilerin Güçlenmesi Halife tarafından hil’at gönderilip Ba dad’a ça rılan Musul emiri Müslim, Tikrit’e ula mı , çevre bölgelerdeki yerel yöneticilere elçi gönderip Ba dad’a gitti ini, kendisini halifenin ça ırdı ını ve halifenin bu beldelerdeki naibi olaca ını bildirmi tir. Bu arada halifenin veziri Fahruddevle bn Cüheyr, Müslim’in Ba dad’daki bazı kimselere para ve toprak vadeden mektupları ve hediyelerini ta ıyan adamları yakalayıp tutuklamı tır. Müslim karde i brahim’i de Evânâ’ya göndermi ve vergi tahsilatı yaptırmak istemi , ancak vezirin gönderdi i askerler buna engel olmu lardı. Tikrit’in kendisine teslim edilmesini isteyen Müslim, validen olumsuz cevap alınca ehri muhasara etmi , ancak valinin gece baskınına u ramı tır. Müslim’in Ba dad’a girip Daru’l-Memleke’ye yerle ece i ve hilafet sarayını ya malayaca ı haberleri yayılmı , Ba dad’daki halife ve halk korkuya kapılmı tır. Halife Ba dad’da bulunan Arap ve Türklere hil’atler giydirmi ve bol paralar da ıtmı tır. Hilafet divanına bir mektupla Müslim’in elçileri gelmi tir. Müslim mektubunda yapılan bu hazırlıkları, hil’atleri ve paraların da tılmasını anlayamadı ını söylüyordu. Kendisinin isyan etmi , itaatten çıkmı olmadı ını, onların gönderdi i hil’atı giydi ini ve mektup yazılarak ça rıldı ını hatırlatıyor, yakınlara gelindi inde ise kendine kar ı askeri hazırlık yapılmasını ele tiriyordu. Ayrıca kendisiyle Mezyedilerin emiri Dübeys’in durumunu karıla tırarak Mezyedilerin topraklarının kendilerinde oldu u halde, kendi topraklarının iktlarının ba kaları tarafından alındı ını ifade ediyor, atalarının yönetti i yerlerin yeniden kendi yönetimine verilmesini istiyordu. Mektuptaki söz konusu edilen bu hususlar özellikle Mezyedilerin emiri Dübeys’e a ır gelmi ti ve bu durumu halifeye bildirmi lerdi. Halife, Müslim’in isyanından bahsetmekte ve onunla sava a karar vermekteydi. Ancak Müslim elçi gönderip özür dileyerek itaatini arzetmi tir. 753 Daha sonra Müslim’e istedi i yerlerin yönetimi verilmi ve halife tarafından

752 Sıbt, a.g.e. , s. 121 vd. kr . Köymen, Alparslan ve Zamanı , s. 7-8. 753 Sıbt, a.g.e. , s. 123 vd.

144

hil’at gönderilmi ti (456/Aralık 1063). Böylece halifeyle Müslim arasındaki sürtü me sona ermi askerler de memleketlerine dönmü lerdi. 754 Dübeys de Müslim’in yanına gitmi tir. Müslim, onu ve yanındakileri iyi bir ekilde kar ılamı ve onlar için ziyafet vermi tir. Dübeys’e ve o lu Mansur’a hil’at giydiren Müslim memleketine dönmüstür. 755 Abbâsî halifesi, veziri bn Cüheyr’i görevinden alırken sıraladı ı suçlamalar arasına Müslim b. Kurey ’e mektup gönderip Ba dad’a ça ırmasını, daha sonrasında ortaya çıkan meseleleri halletmek için pek çok para harcamak zorunda kalmalarını da sayıyordu. Azledilen vezir bn Cüheyr, îî Mezyediler emiri Dübeys’in yanına Hille’ye gidip yerle miti (460/Eylül 1068). 756 Dübeys’in efaatte bulunması üzerine bn Cüheyr tekrar vezirli e getirilmi ti (461/Aralık 1068). 757 Selçuklu tahtına Aplarslan geçip elçisini Ba dad’a göndermi ve adına hutbe okutulmasını istemi tir. Tu rul Bey’in ölümünden sonra halife çevre yerel emirlerle giri ti i isti arelerden bir sonuç alamamı tır. Yeni Selçuklu sultanı Aplarslan adına hutbe okutulmaya ba landı (456/Nisan 1064). Müslim b. Kurey , Dübeys, bn Verrâm’a ve di er bölge yöneticilerine de hutbe okutmalarını isteyen mektuplar yazıldı ve olumlu cevaplar alındı. Halife, sultan Aplarslan adına para bastırmı ve ona hil’at göndermi tir. Bu sıralarda Ba dâd’a gelmi olan Selçuklu yöneticisi reîsü’l-Irakeyn er-Râvendî, halifenin veziri bn Cüheyr’i Türk devletini Arapla tırmaya kalkı makla itham etmi , Ukaylî lideri Müslim’i Irak’a davet ederek bunu yapmaya kalkı tı ını söylemi tir. 758 Müslim b. Kurey , Hemedân’a gidip vezir Nizamülmülk ile görü mü , sultan Alparslan ile arasını düzelmi tir. Müslim’e Enbâr ve çevresinin yönetimi de verilmi tir. Dönü te Ba dad’a gelen Müslim’e halife de hil’at giydirmi tir. Müslim, hem sultan ve hem de halifeyle arasını düzelttikten sonra memleketine dönmü tü (456/1064). 759 Sultan Alparslan, 457 (Ocak 1065) yılında Kirman’dan sfehan’a

754 Sıbt, a.g.e. , s. 128. 755 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 27. 756 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 152-3. 757 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVI, s. 106-7, 111; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 58, 59. Aslında Alparslan’ın yeni vezirin atanmasıyla ilgili emrinin uygulanmak istenmemesi de eski vezirin görevine iadesinde etkili oldu u anla ılmaktadır. Detaylar için bkz. Sıbt, a.g.e. , s. 156-7; Köymen, Alparslan ve Zamanı , s. 56-7. 758 Sıbt, Mir’ât , ( a.g.e. , s. 130-3. kr . Köymen, a.g.e. , s. 12-3. 759 Sıbt, Mir’ât , ( a.g.e. , s. 136. bnu’l-Esîr, Kurey ’in sultan Alparslan’ın yanına gidi i ve Enbâr ve

145

giderken, Müslim b. Kurey de onunla birlikte ve hizmetindeydi. 760 Rahbe’deki halkın Atiyye’den ikayeti üzerine Ukaylilerin emiri Müslim b. Kurey gelip ehri teslim almı ve Abbâsî halifesi, Alparslan ve kendi adına hutbe okutmaya ba lamı tır.761 Müslim, Ba dad’a Abbâsî halifesine bir mektup göndererek Mısır Fâtımî yönetimine ba lı olan Kilab o ullarını ma lup edip Rahbe’den çıkardı ını bildirmi , üzerinde Fâtımî halifesinin isminin yazılı oldu u sanca ı da göndermi tir. Sancak parçalanmı , halife tarafından Müslim’e hil’at göndermi ti (460/ ubat 1068). 762 Hezâresb b. Bengîr’in sultan Alparslan nezdinde itibarını artırmı tır. Hezâresb, sultanı, Dübeys’in yönetimindeki yerlerin elinden alınması için te vik etmekteydi. Ancak çok geçmeden Hezâresb, ölmü (462/1070), Dübeys ve Müslim b. Kurey , sultanın yanına gitmi ler, Nizamülmülk tarafından kar ılanmı lardı. Müslim, Hezâresb’in ölümüyle dul kalan sultanın kız karde iyle evlenmi tir. Daha sonra Müslim ve Dübeys Hemedân’dan ayrılmı lardı. 763 Dübeys, geri dönü te Ba dad’a gelmi , halifenin veziri bn Cüheyr tarafından kar ılanmı tır. hil’at giydirilen Dübeys, verilen hediyeleri, daha önce Hezâresb’e verilen hediyeler ile mukayese edip iade etmeye kalkı ması halifeye a ır gelmi ve herkese hak etti i kadar hediye verildi i söylemi tir. 764 Müslim’e kar ı bakı ı de ien ultan Alparslan, bölgedeki adamlarına verdi i emirle onun yönetimindeki yerleri Tu rul Bey zamanında babası Kurey ’in yönetimindeki yerlerle sınırlamı tır (464/1072). 765 Müslim b. Kurey , katibi Ebû Câbir b. Saklâb ve hâcibi ervîn’i bo durarak öldürmü ve bir kuyuya attırmı tır (465/Eylül-Ekim 1072). Onların kendi aleyhine sultan Alparslan ile yazı tıklarını ortaya çıkarmı tır. Yazı malardan elde edilen bilgilere göre Müslim tutuklanacak, yerine ervîn ve bir Selçuklu ıhnesi getiricek, Araplar Irak’tan çıkarılacaktı. Ayrıca Müslim için aaılayıcı bir takım vasıflar kullanılmaktaydı. Müslim karde i

çevresinin ona ikta edilmesi ve Ba dad’da hil’at giymesini 458 yılı olayları arasında anlatmaktadır. el-Kâmil, C. IX, s. 51. kr . Köymen, a.g.e. , s. 64. 760 Sıbt, a.g.e. , s. 137. 761 Sıbt, a.g.e. , s. 148. 762 Sıbt, a.g.e. , s. 152; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 57. 763 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 61. Kr . Sıbt, a.g.e. , s. 163. 764 Sıbt, a.g.e. , s. 163. 765 Sıbt, a.g.e. , s. 176-7. Kr . Köymen, Alparslan ve Zamanı , s. 73.

146

brahim’i tutuklamı ve Sincar kalesinde hapsetni ti. 766 Sultan Melik ah, isyan eden amcası Kavurd’u ma lup edip esir aldı ı zaman (465/Nisan 1073) Müslim b. Kurey , Mezyedilerin emiri Dübeys’in o lu Behâüddevle Mansur ve bn Verrâm onunla birlikteydi. Sultan Alparslan’ın Müslime’e kar ı tavrının de imesi sonrasında halife, nakîbü’n-nükebâ Tarrâd b. Muhammed ez-Zeynebî’yi Musul’a Müslim’in yanına göndermi tir. Nakîb, Müslim ile birlikte, Alparslan’ın yanına gitmek için yola çıktı. Halifenin efaatiyle Müslim ile sultanın aralarının düzeltme amacındaydı. Yolda Müslim’in veziri Ebû Câbir b. Saklâb’ın yazdı ı mektubu ele geçirmi lerdi. Alparslan’ın ölüm haberini aldıklarında olu sultan Melik ah’ın yanına gitmi lerdi. Dübeys’in o lu Mansur da babasının sultana gönderdi i parayı getirmi tir. kisi de amcası Kavurd’a kar ı sava ta sultanın yanında yer almı lardı. 767 Fellûce’de su yollarında meydana gelen de iiklikler sebebiyle 468 (1076) yılında Dübeys’in yönetiminde olan en-Nîl ve di er yerlere su ula maz olmu tur. Halk ehirleri terk etmi , veba yayılmı tır. Halifenin veziri bn Cüheyr, 472 yılında suyun yoluna yaptı ı setlerle bu sorunu gidermi tir. 768 Ukaylî emiri Müslim, 473/1080 yılında Mirdâsîler yönetimindeki Haleb’i teslim almı tır. Sultan Melik ah tarafından am bölgesi ikta edilmi olan karde i Tutu , Haleb’i birkaç defa muhasara etmi , ehirdeki halk çok zor durumda kalmı tır. Müslim, onlara erzak göndererek destek olmaktaydı. 769 Dima k’ta Fâtımî askerlerince muhasara edilen Selçuklu komutanı Atsız’ın yardım istemesi üzerine Tutu , Dima k’a gitmi tir. Haleb’ten bir elçilik heyeti Musul’a Müslim’in yanına gelmi ve Haleb’e gelmesini söylemi lerdi. Haleb’i yönetmekte olan Mirdasî emiri Sâbık, Müslim’e Arab olmasına da vurgu yaparak “sen benim için ba kasından daha evlasın” diye haber gönderiyordu. Müslim, Melik ah’ın halasından olma o lunu sultana göndererek her yıl üçyüz bin dinar gönderece i vadiyle Haleb’i alma izni almı tır. O uzlardan korkan bölge kabile güçleri de Müslim ile birlikteydi. Haleb’i teslim alan Müslim, iç kaleye çekilen ehrin Mirdâsî emirinin bir süre direni ini de sona erdirmi , hanedan üyelerine yakınlardaki bazı kaleleri vererek anla ma

766 Sıbt, a.g.e. , s. 180. 767 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 79. Kr . Sıbt, a.g.e. , s. 185; Kafeso lu, Melik ah Devri , s. 22. 768 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 100-1. 769 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 114.

147

sa lamı tır. Haleb’te Abbâsî halifesi ve Melik ah adına hutbe okutan Müslim, halifeye gönderdi i mektupla durumu bildirmi tir. Böylece Haleb’teki Mirdâsî (Benû Ru’kıliyye) emirli i de sona ermi oluyordu. 770 Müslim, Harran’ı ve Surûc’u ele geçirmi , Urfa yöneticisi de onun adına sikke kestirmi tir. 771 Selçuklu komutanlarından Artuk Bey, Tutu ’un annesiyle birlikte, Tutu ’a yardım için yanındaki Türkmenlerle Müslim’in topraklarından geçmek için izin istemi tir. Müslim, onun ba ına Araplar tarafından bir i gelmesinden korktu u gerekçesiyle izin vermemi tir. Sonunda sadece Tutu ’un annesiyle birlikte hâdimlerinin geçmesi üzerine anla maya varılmı tır. Müslim Musul ehrinin etrafını surlarla çevirmeye ba lamı tır (474/1081). 772 Hizmetçileri (Hâdim) hamamda Müslim’i bo maya kalkmı lar, adamları yeti ip kurtarmı lardı. Bir rivayete göre bu olaya Müslim’in erkek hizmetçisine gayri me ru ili ki te ebbüsünde bulunması sebep olmu tur. 773 Mezyediler emiri Dübeys vefat etmi (474/Mart 1082) yerine olu Ebû Kâmil Mansûr Bahâüddevle geçmi tir. 774 Dübeys öldü ünde seksen ya larındaydı ve elli yedi yıldır emirlik yapmaktaydı. 775 Cenazesi Necef’e götürülüp Hz. Ali’nin me hedinde defnedilmi tir. 776 Olu Mansur, sultan Melik ah’ın yanına sfehan’a gitmi , babasının yerine geçmesine karar verilmi ti (475/1083). 777 Mansûr, dönü te Ba dad’a gelmi , halifenin hil’ati giydirilmesi için ileri gelenlerin katılaca ı bir toplantı kararla tırılmı tır. Ancak Mansûr gece Ba dad’dan ayrılmı ve memleketine gitmi tir. Rivayete göre kendisinden yönetimindeki bazı yerler istenmi , o da “babamdan istenmedi de neden benden isteniyor” diye ehri terk etmi ti (475/Temmuz 1082). Dübeys’e hil’ati daha sonra gönderilmi tir. 778 Müslim, Antakya valisinden yıllık vergi almaktaydı. Antakya halkından ehri fethetmesi için mektuplar almı tır. Bu mektuplar Hıristiyan olan katibinin eline

770 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 219-20, 223. Kr . bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 115. 771 Kr . bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 122. 772 Sıbt, a.g.e. , s. 225, 227. 773 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVI, s. 217. 774 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 226, 229; bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C. XVI, s. 220; bnu’l-Esîr a.g.e. , C. X, s. 121. 775 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 121. 776 Sıbt, a.g.e. , s. 229. 777 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 121. 778 Sıbt, a.g.e. , s. 230.

148

geçmi , o da Antakya valisine ula tırmı tır. Vali sultan Melik ah’a da yıllık para gönderiyordu. Melik ah’a mektup yazıp Müslim’in Fâtımîler ile yazı tı ını, hil’at ve para gönderildi ini haber vermi tir. Nizamülmülk, Müslim’e elçi göndermi ve onu kınamı tır. Müslim “benim Fâtımilere yazmam ayıplanabilir ama Fâtımilerin bana yazması ayıplanamaz. Elinizdekini dost olarak muhafaza edin, Fâtımîler onunla dost olmaya çalı ıyor, siz onu elinizden çıkarmayın, ba kasının gösterdi i ilgiyi siz de gösterin” diye cevap vermi tir. Müslim, eyzer’e gidip bn Munkız’ı muhasara etmi tir. bn Munkız, ona para vererek muhasarayı kaldırtmı tır. Müslim buradan Hıms’a gitmi , burayı yöneten bn Mulâib kaleye çekilip Tutu ’tan yardım istemi tir. Tutu , bn Mulâib’in kendi dostu oldu unu ve Müslim’in o bölgeyi terk etmesini bildirmi tir. Müslim ise bn Mulâib’in bölgede karga a çıkaran, yol kesen biri oldu unu, Tutu ’un dostu ise yanına almasını söyleyerek cevap vermi tir. Bunun üzerine Tutu , Müslim’in üzerine yürüdü. Müslim, sultan Melik ah’ın karde i Tutu ile sva manın kendisini zor durumda bırakaca ından bölgeden ayrılıp Sur ehrine gitti ve orayı muhasara ediyormu gibi gösterdi. Bunun üzerine Tutu da geri dönmüstür. Müslim tekrar Hıms’a gelmi tir. bn Melâib’in ailesinin yalvarmalarından etkilenen Müslim, oradan ayrılıp Haleb’e gitmi tir. Müslim, Mirdâsi yönetiminden kalan üç yüz kadar Türmen süvariyi çaırıp yanına geldiklerinde de tutuklayıp çe itli kalelere göndermi tir. Mirdâsî hanedanından ebîb ve Vâsib karde leri de tutuklayıp daha önce onların yönetimine verdi i kalelerin teslim eilmesini istemi , bunların yerine ba ka yerler vermi tir. Müslüm bunlardan sonra am bölgesinden Musul’a geri dönmü tü (475/A ustos 1082). 779 Melik ah, Müslim’den Tutu ’a para vermesini istemi , o ise oyalamak suretiyle istenen parayı göndermemi tir. Tutu , Haleb’e gitmi , mahsüllere el koyup ucuza satmı tır. Müslim de adamlarına Haleb’in muhafaza edilmesi emrini vermi tir. Tutu , Halep yakınlarına gelip konaklamı ve Artuk Bey’e bölgenin ya malanması emrini vermi tir. Artuk Bey de emri yerine getirmi , girdi i çatı malarda Araplardan esirler almı ve öldürmüstür. Ancak sultan Melik ah, gönderdi i mektupla Tutu ’tan Dima k’a geri dönmesini, Artuk Bey’in de yanına gelmesini istemi tir. Artuk Bey’in de Melik ah’ın yanına gitmesiyle Müslim, Araplar ve Kürtlerden topladı ı

779 Sıbt, a.g.e. , s. 232.

149

askerleriyle Tutu ’un arkasından Dima k’ı muhasaraya gelmi ti (475/1082). 780 Müslim, Fâtımî halifesiyle de yazı arak, Dima k’ın muhasrasında yardım istemi ve oradan da yardım edilece i vaadi gelmi tir. 781 Tutu , Bizans’ın elinde bulunan bölgelerde fetih hareketleri yürütüyordu. Müslim’in Dima k tarafına geldi ini haber alınca geri dönmü tü (476/Mayıs 1083). Müslim’in Dıma k’ı muhasarası sırasında kaleden çıkanTutu ’un askerleri birçok adamı öldürmüstür. Müslim, Fâtımîlerden aldı ı yardım sözü bir türlü gerçekle memi , ayrıca Harran’da Müslim aleyhine isyan çıktı ı haberi ula mı tır. Müslim, Filistin tarafına gidece ini sölyleyerek bölgeden ayrılmı , bir müddet ilerledikten sonra da çölden çok sayıda zaiyat vererek Harran’a ula mı tır (476/Temmuz 1083). Kâdî bn Cebele el-Hanbelî, halkı da ikna ederek Numeyr o ullarını Harran’a getirmi ve Türkmen beyi Çubuk’a haber gönderip Harran’ı kendisine teslim edece ini bildirmi tir. Ancak Müslim gelip ehri muhasara etmi , Çubuk Bey ile gelen Türkmenleri de ma lup etmi tir. Kaleyi ele geçiren Müslim, ba ta kâdî olmak üzere ileri gelen birçok ki iyi ve halktan çok sayıda insanı öldürmüstür. ehri ya malatan Müslim, Musul’a dönmüstür. 782 Sultan Melik ah, Fahruddevle bn Cüheyr’e bazı artlar ile Mervân o ullarının elindeki Diyarbakır bölgesinin yönetimini vermi ti (476/1083). 783 Fahruddevle’nin olu halifenin veziri Amidüddevle, halife tarafından görevden alınmı , onlar da sultan Melik ah’ın yanına gelmi lerdi. Sıbt’ın kaydına göre bn Cüheyr, vezir Nizamülmülk ile Abbâsî devletini de itirme hususunda da ittifak etmi lerdi ancak sultan Melik ah ölmü , Nizamülmülk öldürülmü ve halifenin Ba dad’dan çıkarılması mümkün olmamı tır.784 Bazı bölgelerdeki Selçuklu yöneticileri ile birlikte Ebû Fevâris b. Verrâm ve Mezyediler emirine de Diyarbakır’ın alınmasında bn Cüheyr’e yardım etmeleri emri verilmi tir. Diyarbakır’ın yöneticisi bn Mervân, Ukaylî emiri Müslim’den yardım istemi tir. Müslim, bölgeye gelmi , sultana Mezyedilerin kendilerinin dü manı olduklarını, her ne zaman bölgelerine geldilerse çatı ma çıkardıklarını, bn Mervân’ın itaatkar bir tâbi oldu unu ve istenildi inde para

780 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 233, 235. 781 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 127. 782 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s.237-8. Kr . bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 127, 129-30. 783 Kr . bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 129. 784 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 239.

150

da gönderdi ini yazmı tır.785 bn Cüheyr, Müslim’in Diyarbakır’ın alınmasına engel olmak için o tarafa geldi i haberini alınca sultan Melik ah’a durumu bildirmi tir. Sultan da Artuk Bey’i ona yardıma göndermi tir. Artuk Bey’in gelmesiyle Müslim ile elçiler vasıtasıyla görü eler ba lamı , Müslim’e bölgesine geri dönmesi söylenmi tir. Müslim de onların bir miktar geri çekilmeleri halinde memleketine dönece ini iletmi tir. Artuk Bey sultanın sanca ını geri çekemeyece ini söylemi, Türkmen askerler de anla ma olup ganimet alma fırsatının ortadan kalkmasını istemediklerinden, Artuk Bey’in bilgisi dı ında, gece Müslim’i ku atmı lardı. Müslim ve bn Mervan, Âmid’e çekilmi ler, Türkmenler büyük miktarlarda esir ve ganimet elde etmi lerdi. Ukayl oulları hanedanının emirleri yakalanarak ba lanmı lar, ucuz fiyatlara satılmı lar, daha önce hiç olmadı ı ekilde kötü bir hale dü mü lerdi. Müslim, Artuk Bey’e haber gönderip canının emniyetinin sa lamasını istemi ve çok miktarda para verece ini vaat etmi tir. bn Cüheyr, Artuk Bey’e Ukaylîlerden elde ettiklerini sultan Melik ah’a göndermesi gerekti ini söylemi , Müslim’i kaleden indirmesini istemi tir. Artuk Bey ise kendisinin harp adamı oldu unu insanları esir edip ba lamak adetlerinin olmadı ını, bunları ya sattıklarını veya salıverdiklerini söylemi tir. Artuk Bey’in sultana kar ı durumu istikrarlı de ildi. bn Cüheyr’e kızan Artuk Bey bölgeden ayrılmı , Sincar’a yönelmi , Türkmen askerlerin ço uda de onunla birlikte gitmi lerdi. Bunlardan sonra orada kalamayan bn Cüheyr’in de ayrılmasıyla Müslim Âmid’den ayrılıp Rakka’ya gitmi ve Artuk Bey’e vaat etti inden de fazla para göndermi tir. bn Cüheyr de ba arısız ku atma sonrasında Ahlat’e çekilmi ve Artuk Bey’i ikayet ve geli meleri anlatan bir mektup yazıp Melik ah’a durumu bildirmi tir. Melik ah, Amidüddevle’ye Haleb ve Rahbe’nin yönetimlerini vermi ve Müslim’i yakalamasını emretmi , yanına Selçuklu askerleri göndermi tir. Sultan da Musul, üzerine sefer için harekete geçmi tir. Artuk Bey de Sincar’dan Musul’a gelmi ve Amidüddevle ile bulu mu tur. Musul halkından teslim olmaları istenmi , ancak onlar sultan geldi inde teslim olacaklarını bildirmi lerdi. Melik ah geldi inde, Müslim’in Musul naibleri teslim olmu lar ve ayrıca efendileri Müslim’in sultana da kapıları açmamaları talimatı vermi olduunu haber

785 Sıbt, a.g.e. , s. 240, 241.

151

vermi lerdi. Sultan bunlara eman vermi , ehre girip birkaç gün ikamet etmi tir. Melik ah, karde i Teki ’in isyan etti i haberini alınca Müslim’e yönetimindeki yerleri iade etmi , hil’at giydirmi ve sfahan’a dönmü tü (467/Kasım 1084). 786 Müslim’in muhasara edildi i sırada Türkler tarafından Araplar esir alınınca Mezyedî emiri Sadaka b. Mansûr, çokça para harcayarak Ukaylîlerden esir kadın ve çocukları serbest bıraktırmı , ihtiyaçlarını temin edip memleketlerine geri göndermi tir. Onun bu hareketi Araplar arasında çok takdir görmü , airler onu öven iirler söylemi lerdi. 787 Anadolu Selçukluları emiri Süleyman ah’ın fethetti i Hıristiyan ehirlerinde halka gösterdi i iyi muamele sebebiyle Antakya halkı da onun yönetimine girmek istemilerdi. ehrin valisi Selçuklulara yıllık para göndermekteydi. Süleyman ah, gece halkın kapıları açmasıyla ehre hakim olmu tur. Ukaylî emiri Müslim, Antakya valisinin sultana para verdi ini, Süleyman ah’ın da e er sultana itaat üzereyse kendisine aynı parayı göndermesini istemi tir. Süleyman ah, kendilerinin Müslüman oldu unu, önceden alınan cizyenin kendisinden istenemeyece ini, sultana itaat üzerine oldu unu ve fethi de sultana bildirdi i cevabını vermi tir. Müslim’in Halep naibinin para ısrarı üzerine Süleyman ah Haleb çevresini ya malatmı , daha sonra da bölge halkından özür dileyerek, kendisine kafir muamelesi yapan emirlerine yönelik bir hareket oldu unu söyleyip ya malananlara zararlarını ödemi tir. Haleb’teki Müslim’in karde i Ali’nin halka iyi davranmadı ı ve halkın yakında adaleti duyulan Süleyman ah’a müracaat edebilece i Müslim’e bildirilmi , o da karde ini tutuklatmı tır. Müslim, kendi canından da endi e eder olmu ve mallarını daha güvenli buldu u bir kaleye nakletmi tir. Haleb’e gelen Müslim, oradan Antakya’ya yönelmi tir. Süleyman ah ile girdikleri sava ta Müslim’in yanındaki Çubuk Bey, emrindeki Türkmenler ile Süleyman ah’ın saflarına geçmi , Müslim ma lup olmu ve öldürülmü tü (478/Haziran 1085). Ukaylîler el-Kâbûsiyye’ye gelip Müslim’in karde i brahim’i hapis tutuldu u kaleden çıkarıp ba larına geçmesini istemi lerdi. Halebli bnü’l-Heytemî de Melik ah’a mektup yazıp ehri teslim almak üzere birini göndermesini isremi tir. 788 Müslim b. Kurey , Selçuklular döneminde ya ayan

786 Sıbt, a.g.e. , s. 242-4. Kr . bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 134-5, 136. 787 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 135. 788 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 244, 248. Kr . bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 138-41.

152

snâa eriyye mensubu müellif Abdülcelil Kazvinî tarafından îî yöneticiler arasında sayılmakta ve onun Sammarra’da Ali Naki ve Hasan Askerî’nin türbelerine kubbe yaptırdı ını kaydetmektedir. 789

(2) – Ukaylilerin Zayıflaması ve Mezyedilerin Güçlenmesi Melik ah, Musul ve Cezire bölgelerinin yönetimini Ukaylîlerin ba ına geçen btahim b. Kurey ’e vermi , ayrıca Müslim’in hanımı olan halası Safiyye Hatun’u da onunla evlendirmi tir. Ayrıca Melik ah, ti Müslim’in o lu Muhammed’i (süt) kızkarde iyle evlendirmi ve ona da Rahbe, Rakka, Harran ve Nümeyr o ullarının ya adıkları bölgeleri vermi ti (479/1086). 790 bn Cüheyr, sultan Melik ah’a Artuk Bey’in para alarak Müslim’i serbest bıraktı ını yazdı ı için Artuk Bey, korkup ikta bölgeleri olan Hulvan ve Cebel’den ayrılıp am bölgesine yönelmi tir. Müslim ile bir ittifak kurup anla mı tır. Birlikte Haleb’e gidip, Fâtımî yönetimi ile yazı acaklar, Suriye bölgesi Selçuklu sultanı Tutu ’u da buna dahil edeceklerdi. Müslim, ancası Mukbil b. Bedran’ı Mısır’a, Fâtımî sarayına göndermi ve onlar adına Irak, Cezire ve am bölgelerini alaca ını vaat edip, am bölgesine asker göndermelerini, kendisinin de o tarafa gelip onlarla birle ece ini bildirmi tir. Fâtımî veziri Bedru’l-Cemâlî o lunun da aralarında bulundu u bir heyeti Mukbil ile birlikte Suriye’ye göndermi tir. Bunlar Dima k’a gelip bir süre burada ikamet etmi ler, Mukbil’i, Müslim ve Artuk’a bölgeye ula tıklarını haber vermesi için göndermi lerdi. Ancak Mukbil Haleb’e geldi inde Müslim’in öldürülmü oldu unu ö renmi tir. Mukbil, Artuk Bey ile bulu mu , o da Türkmenleri devlete kar ı kı kırtıp am bölgesine nakledece ini vaat etmi tir. Ancak Melik ah, bölgedeki emirlerine Artuk Bey ile ilgili talimatlar vermi tir. Bu komutanlar, Artuk’un emrindeki Türkmenler ile de irtibata geçip ondan ayrılmalarını sa lamı lardı. Artuk Bey ise itaat üzere oldu unu, ancak bn Cüheyr’in kendisi hakkında yazdıklarından dolayı can güvenli inden endi e etti ini, Haleb tarafına gidece ini bildirmi tir. 791 Fâtımî heyeti, Dima ’a gelerek Tutu ile muzakereye ba lamı dı. Ancak Müslim’in Anadolu Selçukluları sultanı Süleyman’a kar ı girdi i sava ta ma lup olup ölmesi (478/Haziran 1085), Artuk Bey’in bu ittifaka tam olarak

789 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 223. 790 Sıbt, a.g.e. , s. 252. Kr . bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 158. 791 Sıbt, a.g.e. , s. 249-50. Kr . Yinanç, Selçuklular Devri, s. 152-54.

153

ba lamamasıyla manen Fâtımî hilafetine ba lı yeni bir Selçuklu mparatorlu u kurma tasavvuru gerçekle ememi tir. 792 Mezyedilerin emiri Mansûr, 479 (Haziran - Temmuz 1086) yılında vefat etmi tir. Ölüm haberi Nizamülmülk’e verildi inde onu öven eyler söylemi tir. bnü’l-Esîr de onu övmektedir. Mansûr öldü ünde halife, nakîbü’l-Aleviyyîn Ebu’l- Ganâm'i taziye için o lu Seyfüddevle Sadaka’ya göndermi tir. Sadaka, sultan Melik ah’ın yanına gitmi o da kendisine hil’at giydirmi ve babasının yönetimindeki yerlerin yönetini ona vermi tir. 793 Sadaka, Melik ah’ın yanından dönerken Ba dad’a gelmi , babasına yapıldı ı gibi kendisinin de divan tarafından kar ılanmasını istemi , ancak olumlu cevap alamamı ve memleketine dönmüstür. 794 Ba dad’da ileri gelenlerin katıldı ı bir toplantı düzenlenip (1 evval 479/Ocak 1087) sahabenin mehdiyle ilgili rivayetler okunmu , (iîlerin oturdu u) Mekâbiru Kurey ve Kerh’te cenazelerde sahabeye söz söylenmesinin engellenmesi kararı alınmı tır. Buralarda oturanlar, Cuma namazı ve cemaatle namaza, sabah ezanlarında Sünnîlerin iarı olan “es-salâtu hayrun mine’n-nevm” ifadesini okumaya te vik edileceklerdi. Bu hususlar ( îî olan) Mezyediler emirine de yazılarak kendi bölgesinde uygulaması istenmi tir. 795 Melik ah, 479/1087 yılında Ba dad’a geldi inde Mezyedî emiri Seyfüddevle Sadaka, onu davet edip büyük bir ziyafet vermi tir. Oldukça debdebeli oldu u kaynaklardaki tasvirlerden anla ılan ziyafette bin kadar küçük ba , yüz kadar da büyük ba hayvanın kesilmi , ekerlemelere yabani hayvanlar ve yırtıcı ku lar sureti verilmi tir. 796 Ba dad’da Bâbu’l-Basra ile Kerh mahallesinde oturan iîler arasında çatı malar çıkmı (482/Mayıs 1089) birçok ki i ölmüstür. Halife, Mezyedilerin emiri Sadaka’ya askerleriyle Ba dad’a gelmesini yazmı tır. Sadaka, birçok ki iyi öldürmü , bazısını da sürgüne göndermi , böylece çatı malar sona ermi tir. 797

792 Detaylar için bkz. Ali Sevim, “Artukluların Soyu ve Artuk Beyin Siyasi Faaliyetleri”, Makaleler I, Ankara, 2005, s. 150-51. kr . Aynı müellif, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi , Ankara; Türk Tarih Kurumu yay., 1983, s. 114-16. 793 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 150-1. Kr . Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 252. bnü’l-Cevzî, Mansur’un ölümünü Receb 478 olarak kaydetmektedir ( el-Muntazam , C. XVI, s. 252). 794 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 257. 795 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 255, 256, 258, 259. 796 Detaylar için bkz. bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 260-1. 797 bnü’l-Cevzî a.g.e. , C.XVI, s. 281-4. Kr . bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 180, 186-7.

154

Ukaylilerin ba ında bulunan brahim geçti. Sultan Melik ah 482/1089 yılında onu tutuklatmı tır. Melik ah ölünce brahim serbest kaldı ve Musul’a gitti. Melik ah’tan sonra Selçuklu sultanlı ını ele geçirmek isteyen Tutu ile brahim arasında çıkan sava ta, brahim yenildi ve öldürüldü (486/1093). Musul’a Tutu ’un naibi olarak Ali b. Müslim hakim olmu tur. Ali’nin annesi Safiyye hatun Alparslan’ın kız karde iydi. Ali ve annesi Tutu adına hutbe okunması için halife ile görü meye Ba dad’a gönderilmi lerdi. 798 Kendi aralarında saltanat mücadelerine giren Ukaylilerden Muhammed b. Müslim hayatını kaybetti. Ali b. Müslim de 489/1096 yılında Musul’u terk etti. Ukaylilerden bazı kollar, bölgedeki bazı yerle im yerlerinde yönetimde bulunuyorlardı. Hanedanları ortadan kaldırılmasından sonra Ukayliler Bahreyn’e çekilmi lerdir. 799 Fırat nehri kenarında yüksek bir yerde bulunan Caber kalesi 541/1146 yılında Zengî tarafından muhasara edildi inde Ukayli emiri Sâlim b. Mâlik, tarafından yönetilmekteydi. Bu kale babası Mâlik’e Haleb’i teslim etti inde sultan Melik ah tarafından verilmi tir. 800 Sultan Melik ah’ın ölümünden sonra çıkan taht mücadeleri sırasında Mezyediler emiri Sadaka, Berkyaruk’un yanına gitmi , Nusaybin’de ona ula mı ve beraberinde Ba dad’a gitmi ti (486/1093). 801 Berkyaruk ile Büyük Selçuklu tahtı için mücadeleye giri mi olan Tutu , Yusuf b. Abak’ı Ba dad’a ıhne olarak göndermi ti (488/ ubat 1095). Mezyediler emiri Sadaka, Tutu ’tan nefret etmekteydi ve yönetimindeki yerlerde onun adına hutbe okutmamı tır.802 Hafâce o ulları, Sadaka’nın yönetimindeki bölgelerde ya malarda bulunmu , Sadaka’nın gönderdi i orduyu da ma lup etmi lerdi. Ayrıca Hz. Hüseyin’in türbesine (Kerbela) gidip orada da olaylar çıkarmaları üzerine Sadaka üzerlerine tekrar asker sevketmi , onları ya malamı , birçoklarını öldürmü tü (489/1096).803 Sultan Berkyaruk, emrindeki emirlerin birço unun karde i Muhammed’i desteklemek üzere kendisinden ayrıldı ı bir dönemde Vâsıt tarafına gelmi , Sadaka’nın yönetimindeki bölgelerden geçmi , onunla birlikte Ba dad’a gelmi tir.

798 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 220-1. 799 K.V.Zettersteen, “Ukayliler”, slam Ansiklopedisi ( A), stanbul: Milli E itim Basımevi, 1986, C.XIII, s. 18-19. 800 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. XI, s. 109. 801 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 226. 802 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 244. Kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 15. 803 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 260. Kr . bnü’l-Cevzî a.g.e. , C.XVII, s. 31.

155

Sultan Berkyaruk’un karde i Muhammed ile girdi i ilk sava ta (493/Mayıs 1100) ordusundaki emirlerden biri de zzüddevle Muhammed b. Sadaka’ydı. zzüddevle kısa süre sonra vefat etmi ti (493/Temmuz 1100).804 Halifenin veziri Amîdüddevle, zzüddevle için taziyeleri kabul etmek üzere oturmu ve kâdîlkudât Ebu’l-Hasan ed- Dâme ânî’nin yazdı ı taziye mektubu halifenin sarayından Hille’ye, zzüddevle’nin babası Sadaka’ya gönderilmi tir. 805 Sultan Berkyaruk, Muhammed Tapar ile yaptı ı sava ı (494/Nisan 1101) kazandıktan sonra Rey ehrine gitmi tir. Nuruddevle Dübeys b. Sadaka, sultanın yanına gelmi tir. Bir müddet sonra sultanın yanındaki askerlerinin sayısının çoklu u sıkıntıya sebep olmu , Dübeys babası Sadaka’nın yanına dönmüstür. 806 Sadaka, 494/1101 yılında, Berkyaruk’a itaatten çıkıp, karde i Muhammed Tapar adına hutbe okutmaya ba lamı tır. Berkyaruk’un veziri ed-Dihistânî, Sadaka’dan vergileri göndermesini istemi , üzerine asker göndermekle tehdit etmi tir. Sadaka da Berkyaruk adına okuttu u hutbeye son verip Muhammed adına okutmaya ba lamı tır. Berkyaruk, Sadaka’ya mektuplar yazıp huzuruna gelmesini istemi , sadaka ise vezirin kendisine teslim edilmesi halinde itaat edece ini bildirmi tir. Sadaka ayrıca Kude’deki sultanın naibini de çıkarıp, burayı da kendi topraklarına katmı tır.807 Sadaka, 495/1102’de el-Câmiayn’da Hille ehrini kurup orada oturmaya ba ladı. Mezyediler, daha önce bedevi evlerinde oturmaktaydı. 808 Mezyedîlerin zamanla güçlenmesi ve zenginle meleri, saldırılar sırasında mallarını koruma istekleri, onları Fırat’ın batı tarafına yerle meye sevketmi tir. Zamanla özellikle tüccarların ilgisi olmu , ehir Irak’ın en güzel ehirlerinden biri haline gelmi tir. 809 Mezyedîler, daha önce bedevi evlerinde oturmaktaydılar. 810 Mezyediler 498 yılında Hille’nin etrafına hendek kazmı lar, 500 yılında sur in a etmi lerdir. Mezyedî emir

804 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 293-5, 302. Kr . bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 52, 53. 805 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 60. 806 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 305, 306. 807 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 308. Kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 67. 808 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 301; Kr . bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 76; Hilli, Târîhü’l-Hille , C.I, s. 22; Yusuf Kerkû , “el-Mezyediyyûn, Benû Mezyed”, Dâiretü’l-Me’ârifi’l-slamiyyeti’ - î’iyye , C.XX, s. 336. 809 el-Hamevî, Mucemu’l-Buldân , C. II, s. 294. 810 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 351; Yusuf Kerkû el-Hillî, Târîhü’l-Hille , Necef, 1965/1385, C.I, s. 22; Yusuf Kerkû , “el-Mezyediyyûn, Benû Mezyed”, Dâiretü’l-Me’ârifi’l-slamiyyeti’ - î’iyye , C.XX, s. 336.

156

Sadaka, yönetim merkezini Hille’ye naklettikten sonra askeri faaliyetlerini yo unla tırmı ve çevredeki yerle im yerlerine saldırıları artmı tır. Sadaka’nın bu saldırıları, bazı ara tırmacılar tarafından, (kaynaklarda yer alan ya ma ve kadınlara el uzatmalar görmezden gelinerek) “emniyeti, adaleti ve ki i hürriyetini ortadan kaldıran Türklerin Irak beldelerinden temizlenmesi” eklinde abartılı bir ekilde de erlendirilmi tir. 811 Sadaka, Sadaka, 495/1102’de halifenin yanına gelmi , ona itaatini ifade etmi tir. Daha sonra halife tarafından ona mektup gönderilmi ve Arapların meliki (melikü’l-‘Arab) lakabı verilmi tir.812 Berkyaruk ile taht için mücadele eden Muhammed’in tarafını tutan Yinal b. Anu tekîn el-Hüsâmî, Rey’i ele geçrip Muhammed adına hutbe okutmu tur. Ancak Berkyaruk’un emirlerinden Porsuk onu ma lup etmi , Yinal, Ba dâd’a gelmi tir. Halifeden ikram görmü olan Yinâl ile Artuk’un o ulları l-Gâzî ve Sökmen, Muhammed’e itaat edeceklerine yemin edip, Mezyediler emiri Sadaka’nın yanına gitmi ler, Sadaka da onlara katılıp yemin etmi tir. Ba dad’a geri dönen Yinal halka kötü davranmı tır. Halifenin bu davranı larından vazgeçmesi için gönderdi i elçilerin nasihatleri bir netice vermeyince halife Sadaka’dan Ba dad’a gelip duruma müdahale etmesini istemi tir. Ba dad’a gelen (496/Temmuz 1103 Sadaka, Yinal’in mühlet istemesi üzerine Hille’ye geri dönmü , olu Dübeys’i Ba dad’da bırakmı tır. Ba dad’dan ayrılan Yinal’in çevrede ya mada bulunması üzerine, halife Sadaka’dan duruma müdahale etmesini istemi , Sadaka da onun üzerine asker göndermi tir. Bölgede tutunamayan Yınal, Azerbeycana dönmüstür. 813 Sultan Berkyaruk’un Ba dad’a ıhne tayin etti i Gümü tekîn el-Kayserî’nin Ba dad’a gelmesiyle (496/Aralık 1102), hutbe Berkyaruk adına okunmu tur. Muhammed’in Ba dad ıhnesi lgâzî, daha önce Muhammed’e itaat için yemin etmi olan Sadaka’nın yanına giderek yardım istemi tir. Sadaka’nın Ba dad yakınına gelmesiyle Berkyark adına okunan hutbe kesilmi , hiçbir sultan adına okunmamı , sadece halifenin adına okunmu tur. Sadaka’nın adamları yakındaki yerle im yerlerinden yakarak ve dayak atarak ya mada bulunuyorlardı. Halife, Sadaka’ya elçi

811 el-Hillî, Târîhü’l-Hille , C.I, s. 23-24. 812 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 75, 76. 813 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 353-5.

157

gönderip durumun ıslahını istemi , ancak Sadaka buna olumlu cevap vermemi tir. Sadaka, Berkyaruk’un ıhnesinin Ba dad’dan çıkarılması durumunda halifeye itaat gösterece ini bildirmi tir. ıhne Gümü tekin’in ehirden çıkarılmasına karar verilmi tir. ıhne ayrılınca Sadaka da memleketine dönmü , hutbe Muhammed adına okunmaya ba lamı tır. Vasıt’a giden ıhne Gümü tekin el-Kayserî burada Berkyaruk adına hutbe okutmu tur. Muhammed’in ıhnesi l-Gâzî, Vasıt’a gelmesi üzerine Gümütekin buradan ayrılmı , Dicle’den geçerken Sdaka’dan eman almı ve daha sonra da Berkyaruk’un yanına dönmüstür. Vasıt’ta hutbe Muhammed, sonra Sadaka, sonrada da lgazî adına okunmaya ba lanmı tır. Sadaka Hille’ye dönerken küçük olu Mansur’u lgazî’nin yanında halifenin rızasını alması için göndermi , halife de onun talebini kabul etmi tir. 814 Hît ehri, sultan Alparslan tarafından Ukayl o ullarınının lideri Müslim b. Kurey ’e ikta edilmi tir. Sonraki dönemlerde Ba dad amîdlerinin gözetiminde kalmı , Berkyaruk tarafından Bahâüddevle Servân b. Vehb’e ikta edilmi tir. Servân ve yanındaki Ukayl o ullarından bir grup önceleri Sadaka ile iyi ili kiler kurmu lardı. Servân’ın talip oldu u bir kadın ile Sadaka’nın evlenmesiyle araları açılmı tır. Servân hacca gitmi ve hasta olarak dönmüstür. Sadaka, Hit ehrinin teslim edilmesini istemi tir. Servân ehrin teslimi emrini vermesine ra men ehri teslim almaya gelen Sadaka’nın o lu Dübeys eli bo dönmüstür. Vasıt’tan askeriyle Hît’e gelen Sadaka, girdi i sava ta galip gelip gelerek ehri teslim almı tır (4961102- 3). 815 Sultan Berkyaruk’un sulh için gönderdi i elçileri ile görü en Muhammed’in barı için anla maya varması üzerine (497/Ocak 1104) Ba dad’da hutbe Berkyaruk adına okutulmaya ba lanmı tır. Vâsıt’ta da hutbe Berkyaruk adına okutulmu tur. Mezyedî emiri Sadaka, Muhammed’in ıhnesi lgazî’nin naibi oldu u sultana bunu yapmasına sabredemiyeci ini bildirerek onu Ba dad’dan çıkarmak üzere yola çıkmı tır. lgazî asker toplamı , Ba dad’a gelen Sadaka’ya yapılanın barı anla masının gere i oldu unu ifade etmi tir. Bunun üzerine Sadaka, Hille’ye geri dönmüstür. Sadaka, aynı yıl içerisinde ( evval ayında) çok sayıda askerle Vâsıt’a

814 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 355-8. Kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 80. 815 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 358-9.

158

gidip burayı kendi yönetimine katmı tır.816 Muhammed Tapar, sultan Berkyaruk’un ölüm haberini Musul ku atması sırasında almı tır. Hille yöneticisi Sadaka, onbe bin kadar süvari ve on bin kadar da piyade toplamı ve o ulları Bedran ve Dübeys’i sultan Muhammed’in yanına göndermi , onu Ba dad’a gelmeye te vik etmi tir. Sultan Muhammed, Ba dad’da geldi inde Sadaka’nın bu iki o lunu da beraberinde getirmi ti (498/1105) 817 . Sadaka’nın yönetimindeki Hille civarında Hafâce ve Ubâde kabileleri bir anla mazlık sebebiyle, 499 yılında, sava a girmi ler, Sadaka’nın sava ı önleme çabası sonuç vermemi tir. Sava ta Sadaka’nın gizlice yardımda bulundu u Hâfâce kabilesi galip gelmi , ma lup taraf bu yardımı farkettiklerini Sadaka’ya ifade ederken de saygılı bir dil kullanmı tır.818 Ancak el-Bâtıha civarında Hâfece kabilesinin halka zulmetmesini engellemek için Sadaka’nın gönderdi i o lu Bedrân’ın zor durumda kalıp babasından yardım istemesi üzerine, Sadaka, Ubâde kabilesi ile i birli i yaparak Hafâce kabilesini a ır bir yenilgiye u ratmı tır (501/1107). Hafâce kabilesi yurtlarını terk edip Basra tarafına gitmi , yurtlarında Ubâde kabilesi ikamet etmeye ba lamı tır.819 Basra ehri ve çevresini yakla ık on yıldır yönetmekte olan smail b. Arslancık, taht mücadeleleri sırasında gücünü iyice artırmı tır. Muhammed Tapar sultan olunca Basra’yı smail’den alıp ba kasına ikta etmi , durumu Sadaka’ya bildirmi tir. Ancak sultanın gönderdi i amîd, smail tarafından engellenmi , sultan, Sadaka’ya Basra üzerine yürümesini emretmi tir. Sadaka, Basra’yı muhasara etmi tir. Muhasara devam ederken adamarından bazıları buradan bir zafer elde etmesinin mümkün olmadı ını, geri dönmesi gerekti ini söylediklerinde, Sadaka bu teklifi kabul etmeyerek, öyle yapmasının kendisinin aczi sayılaca ını ve bundan sonra kimsenin kendisine itaat etmeyece ini söyleyerek muhasaraya devam etmit. Sonunda smail, Sadaka’dan eman alarak Fâris taraflarına gitmi , Sadaka da Hille’ye dönmü tü (499/1106). Arablardan Rabîa ve el-Müntefik kabileleri, Basra’ya saldırıp, Sadaka’nın oradaki naibini ma lup etmi lerdi. ehre giren Araplar, çar ıları ve evleri yakmı lar ve güçleri yetti i kadar ya mada bulunmu lardı. Kâdî Ebu’l-Ferec b.

816 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 371-2, 377. 817 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 385. 818 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 400-2. 819 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 421.

159

Ebi’l-Bekâ tarafından vakfedilmi kütüphaneyi de ya malamı lardı. Bu durumu haber alan Sadaka’nın gönderdi i askerler oraya vardıklarından Aaplar oradan ayrılmı lardı. Daha sonra sultan Muhamed, Basra’yı Sadaka’dan almı ve bir ıhne ve amîd tayin etmi tir. 820 snâa eriyye îasından olan Selçuklu vezirlerinden Mecdülmülk el-Balasânî, Ba dad’ın kuzeyinde Dicle kıyısındaki Tikrit’in yönetimini Keykubad b. Hezâresb ed-Deylemî adlı smailî birine vermi tir. Sultan Muhamed Tapar, Tikrit’i Ba dad ıhnesi Aksungur Porsukî’ye ikta etmi tir. On iki yıldır Nizârîlerin elinde bulunan Tikrit kalesi, yedi aydan fazla muhasara altında tutulmu tur. Zor durumda kalan Keykubat, kaleyi teslim etmek için ( snâa eriyye iasından olan) Mezyedi Emiri Sadaka’ya elçi göndermi tir. Sadaka, gelip kaleyi teslim almı (500/1106), Aksungur Porsukî bir ey elde edemeden bölgeden ayrılmı tır.821 Bâtıniyye’ye mensup olan Keykubâd, kaleyi teslim ettikten sekiz gün sonra ölmüstür. Onun ölümü, Sadaka’nın lehineydi. O, Sadaka’nın yanında uzun süre kalacak olsa Sadaka’nın mezhebi ve itikadı hakkında insanlarda zanlar olu acaktı. 822 Sadaka, sultan Muhammed’in kendisine ikta etti i Vâsıt’ı el-Betîha yöneticisi Mühezzibüddevle’ye iltizam etmi tir. Ancak Mühezzibüddevle, halka kötü davranmı ve yıllık ödemeyi de yapmamı tır. Bunun üzerine Sadaka, onu hapsetmi tir. Sadaka’nın o lu Bedran onun damadıydı. Bedran’ın gayretleriyle Mühezzibüddevle hapisten çıkarılmı ve el-Betiha tekrar ona bırakılmı tır. Vâsıt ise Mühezzibüddevle’nin amca o lu Hammâd’a iltizam edilmi tir. Ancak bu amca çocukları zamanla birbirleriyle sava a ba lamı lar, Sadaka Hammad’a yardıma asker göndermi , Mühezzibüddevle’nin birçok adamı öldürülmüstür. Sonunda Mühezzibüddevle’nin o lunun Sadaka’nın yanında kalması üzerine anla maya varılarak sulh yapılmı tır (500/1107). 823 Halifenin veziri Ebu’l-Kâsım Ali b. Cüheyr, vezirlikten azledilmi , evinin yıkılması emredilmi tir. Ebu’l-Kâsım, Sadaka’nın Ba dad’daki evine sı ınmı tır.

820 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 402-4. Ayrıca bkz. Abdülcebbâr Nâcî, Min Târîhi’l-Basrati’s-Siyâsî, Ba dad, 1990, s. 87 821 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 420; Abdülkerim Özaydın, Muhammed Tapar Devri , s. 86; Hilli, Târîhü’l-Hille , C.I, s. 26; Hodgson, The , s. 95; Hodgson, “The Isma’ili State”, 445-6; Daftary, smaililer , s. 506. 822 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 420. 823 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 435-6.

160

Sadaka, her zor durumda kalanın sı ındı ı biriydi. Ba dad’da adam gönderip Ebu’l- Kâsım’ı yanına, Hille’ye getirtmi ti (500/Ekim 1106). 824

(3) – Mezyedî Emiri Sadaka’nın syanı ve Öldürülmesi Mezyediler emiri Sadaka’nın yönetim merkezi olan Hille’de sahabeye açıkça dil uzatılmaktaydı. Selçukluların Ba dad’daki yöneticisi amîd Sikatü’l-Mülûk Ebû Cafer, sahabeye sövene ne yapılaca ına dair fetvalar almı tır. Mezyedilerin beldelerinde namazlar terk edilmi , cemaatle namaz ve Cuma kılınmaz olmu , haram olan fiiller açıkça i lenir olmu tur. Fukaha bunları yapanlar ile sava manın büyük sevabı oldu una fetva vermi tir. Amîd, sultan Muhammed’e gidip Mezyedilerin beldelerinde ezan ve Kuran duyulmaz oldu unu söylemi , onların itikadı hakkında bilgi verip almı oldu u fetvadan bahsetmi tir. Kendisine iltica etmi olan Sürhâb’ın da onun mezhebinden oldu unu, devletin kalbi konumundaki bölgede Bâtınî mezhebinin açıkça ortaya konması için ittifak ettiklerini bildirmi tir. 825 Sadaka, el-Hilletü’s-Seyfiyye denilen ehri in a ettirmi tir. anı yücelmi , gücü-kudreti artmı , birçok ki inin sı ındı ı biri olmu tur. Amîd Ebû Cafer Muhammed b. El-Hüseyn el-Belhî, sultan Muhammed Tapar’a Sadaka’nın i inin büyüdü ünü, devlet i lerine karı tı ını, herkesi himaye etti ini bildiriyordu. Ayrıca onun itikadının bozuk oldu unu, Sadaka ve hakının Bâtıniyye mezhebine mensup olduklarını ifade etmi tir. bnü’l-Esîr’e göre onun mezhebi hakkında söyledikleri yalandı. Çünkü Sadaka îîydi, ba ka bir ey de ildi. Ailesi Hille’de olan ve Sadaka ile problemleri olan Argun es-Sadî de Ebû Cafer’e muvafakat etmi tir. Halifeden veya sultandan korkup kaçan herkes Sadaka’ya sı ınmaktaydı. Âbe ehrini yöneten Ebû Dülef Sürhâb b. Keyhüsrev de kaçıp Sadaka’ya sı ınmı tır. Sultan, Sadaka’ya elçi gönderip onun teslim edilmesini istemi , Sadaka yana mamı tır. Muhammed Tapar, Irak’a yola çıkmı tır. Sadaka, bu durumda ne yapaca ına dair isti arede bulunmu , olu Dübeys sultana hediyeler gönderilerek aranın düzeltilmesini önermi tir. Sadaka’nın ordusunun komutanı Sa’îd b. Humeyd ise sultan ile sava ılmasını, bunun için asker toplanıp para da ıtılmasını önermi tir. Sadaka da onun sözüne meylederek asker toplamı , yirmi bin süvari ve otuz bin piyadelik bir

824 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 438. Kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 100. 825 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 208-9.

161

ordu olu turmu tur. Halife el-Müstazhir, Sadaka’ya nakîbü’n-nükebâ Ali b. Tarrât ez-Zeynebî’yi elçi gönderip i in sonucundan korkutmu ve durumun düzeltilmesi için aracılık teklif etmi tir. Sadaka da sultana itaat üzere oldu unu ancak can güvenli inden emin olmadı ı için onunla bir araya gelemeyece ini bildirmi tir. Sultan da kâdîlkudât Ebû Sa’îd el-Herevî’yi Sadaka’ya gönderip gönlünü ho tutmak istemi , Haçlılar ile kazaya gitme niyetinde oldu u için bu tarafa geldi ini, kendisiyle birlikte gazaya gitmek üzere asker techiz etmesini emretmi tir. Sadaka, sultanın adamlarının kendisi hakkında görü ünü de itirdiklerini, artık onun yanında saygı göremeyece ini söylemi tir. Komutanı Sa’îd ise tehdit savurur bir haldeydi ve “sultan ile sulh yapma imkânımız kalmamı tır, atlarımızı Hulvân’da göreceksiniz” gibi sözler ediyordu. Sultan Muhammed Tapar, Ba dad’a ula tı ında (501/Arlık 1107) yanında sadece iki bin kadar süvari vardı. Sadaka’nın durumunu ö renince emirlerine haber gönderip askerleriyle acilen yanına gelmelerini bildirmi tir. Bu arada Sadaka’dan halifeye gelen mektupta halifenin emrine uyarak hareket edeceini bildiriyordu. Halife mektubu sultana ula tırmı , sultan da halifenin emrine uyaca ını bildirmi tir. Halife Sadaka’ya gönderdi i mektupta sultanın talebi kabul etti ini bildirmi ancak Sadaka sözünde durmamı tır. Sadaka, Çavlı Sakâvu 826 ve lgâzî’nin de sultana kar ı sava ta kendisine itaat edeceklerini bildirmi tir. Sultan, emir Türkmen Muhammed b. Bo a’ya Sadaka’nın iktaı olan Vâsıt’a yürümesini, orada bulunan Sadaka’nın naibini çıkarması ve halka eman vermesini emretmi tir. Selçuklu askerleri ayrıca Sadaka’nın iktaı olan Kûsân’ı ya malamı lardı. Sadaka, ancasının o lu Sâbit komutasında bir ordu göndermi ancak askerleri ma lup olmu lardı. Sultan Muhammed, Vâsıt’ı Kasimüddevle el- Porsikî’ye ikta etmi , bn Bo a’ya Sadaka’nın yönetimindeki beldeleri ya malaması emrini ermi tir. Sultan da Ba dad’dan ayrılıp ez-Zaferâniyye’ye gelmi tir. Halife veziri Mecdüddevle’yi gönderip sultandan acele etmemesini istemi , sfahan kâdîsı da bu yönde nasihatte bulunmu tur.

826 Sultan Muhammed Tapar’a ikta gelirlerinden ödemesi gereken vergiyi göndermeyen ve Sadaka ile sava sırasında asker talebini kar ılamada ı gibi Sadaka’ya da destek sözü veren Çavlı bu hareketlerinin cezasını elindekileri kaybetmekle ödemi ti. Sadaka’nın i i bitirildikten sonra Selçuklu kuvvetleri Cavlı’nın iktalarına yürümü , Musul ele geçirilmi , de iik ittifak arayı larına giren Çavlı, sonunda sultan Muhammed’in huzuruna çıkarak affını dilemi , sultan da onu affetmi ti ( bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 457 vd.).

162

Halife, nakîbün-nükabâ bn Tarrâd ve hâdimi Cemâlüddevle ile Sadaka’ya bir mektup göndermi , sultana itaat etmesini emretmi tir. Sadaka, özür dileyip, itaatten çıkmadı ını, yönetimindeki yerlerde sultan adına hutbe okutmaya devam etti ini söylemi ve o lu Dübeys’i bu iki elçi ile göndermek için hazırlamı tır. Bu arada Selçuklu askerleri ile Sadaka’nın askerleri arsında sava çıktı ı haberi gelmi tir. Elçiler bu haberin do ru olamayaca ını, kendilerinin dönü üne kadar böyle bir hareketin olmaması talimatı verildi ini söylemi lerdi. Sadaka, bu durumda güvenip de o lunu gönderemeyece ini, onun emniyetinden endi esini bildirmi tir. Halifeye yazdı ı mektubunda özür dileyerek bu olaylardan sonra o lunu gönderemeyece ini bildirmi tir. Selçuklu askerlerinden bazıları barı olaca ına inanmı lar ve barı tan önce bir miktar ya ma yapma fikrine kapılmı lardı. Di er bir kısmı buna kar ıydılar ancak bir kısmı nehri geçince, ayıplanma endi esiyle di erleri de geçmilerdi. Sadaka’nın askerleri ile yapılan sava ta Selçuklu kuvvetleri ma lup olmu , komutan Muhammed b. Bo a bo ulmu , çok sayıda asker öldürülmü , pek çok esir alınmı tır. Selçuklular, bu haberi, emrine uymadıkları için sultana ula tırmaktan korkmu lardı. Bu yenilgi Arabların gurura kapılmalarına sebep olmu tur. Esirleri çok ucuz fiyatlara satıyorlar ve “kim, bir öyün yemek fiyatına bir esir almak ister” gibi Selçuklu askerlerini rencide eder ekilde ba ırıyorlardı. Halife, Sadaka ile barı için yazı maları sürdürüyordu. Sadaka, sultana mektup yazıp akerleriyle çıkan sava ı izah edip özür dilimi ve bunların kendi bilgisi dı ında geli ti ini ifade etmi tir. Kendisinin sava hazırlı ında olmadı ını, itaate devam etti ini, yönetimindeki yerlerde hutbeyi kesmedi ini bildiriyordu. Sadaka, daha önce sultana yazmamı tır. Halife, nakîbü’n-nükabâ ve Ebû Saîd el-Herevî’yi elçi olarak göndermi , elçiler, önce sultana u rayıp Sadaka’nın akrabaları için eman almı lardı. Elçiler, Sadaka’dan öncelikle esirleri bırakmasını ve askerlerden alınanların iade edilmesini istemi lerdi. Sadaka, önce istekleri kabul etmi , itaat edece ini bildirmi tir. Ancak sonra, yanında dedesi, babası ve kendi sırtında üç yüz kadın oldu unu, onları bir yere götüremeyece ini, sultanın kendini affetmeyece inden korktu u için huzuruna gelemeyece ini söylemi tir. Selçuklu askerlerinden ya malanlar için ya malayanların kimler oldu unu bilmedi i ve bunların çöle gitmi oldukları için alınanları geri vermeye gücünün yetmeyece ini bildirmi tir. Ayrıca Sürhâb’ın iktaına geri dönmesini ve bn Bo a komutasındaki Selçuklu askerlerinin kendi beldelerinden

163

ya maladıklarının iadesini, halifenin vezirinin sultana anla maya ba lı kalaca ına dair yemin ettirmesini istemi , bunlardan sonra itaat edece ini ve huzura gelece ini bildirmi tir. Sadaka’ya bir elçilik heyeti daha gönderildi. Ancak Sadaka önceki görü lerinde direndi. Elçiler ile bir sonuç alınamaması üzerine sultan ez-Zaferâniyye’den yola çıktı (8 Recep/22 ubat). Sadaka da askerlerine silahlanma emri verdi. Sadaka’nın amcasının o lu Sâbit, sultandan eman aldı. Sâbit, Sadaka’ya hased etmekteydi. Sultan onu iyi kar ıladı ve ikta vaat etti. Selçuklu askerleri Dicle nehrini geçmi ler, sultan ise geçmemi tir. ki ordu sava a tutu tuklarında (501/Mart 1108) Sadaka’nın ordusundaki Ubâde ve Hafâce kabileleri bir kenara çekilmi lerdi. Sadaka’nın münâdîlere yaptırdı ı ça rılar da bir sonuç vermemi tir. Sadaka, sava sırasında Bozku isimli bir gulam tarafından öldürüldü, ba ı kesilerek el-Porsukî’ye götürüldü, o da sultan Muhammed’e götürdü. Sultan, Bozku ’ın ödüllendirilmesi emrini vermi tir. Sultan bölgeden ayrılıncaya kadar Sadaka’nın cesedi öylece kaldı. Daha sonra Medâinli biri tarafından defnedilmi tir. Hz. Hüseyin’in me hedine götürülüp oraya defnedilmi tir. 827 Sadaka, elli dokuz ya ındaydı ve yakla ık yirmi bir yıl emirlik yapmı tır. Askerlerinden üç binden fazla süvari öldürülmü tü ve bunlar içerisinde Sadaka’nın aile ferlerinden olanlar da vardı. Sadaka’nın o lu Dübeys, ordunun komutanı Sa’îd ve sava ın baslıca sebebi olan Sürhâb b. Keyhüsrev ed-Deylemî esir edilmi lerdi. Sürhâb, huzuruna getirildi inde sultandan emân dilemi , sultan da hiçbir esiri öldürmeyece ine yeminli oldu unu, ancak Bâtınî oldu u sabir olması halinde öldürülece ini bildirmi tir. Sadaka’nın di er o lu Bedran, Hille’ye kaçmı , yanına münkün oldu u kadar mal alarak annesi ve hanımlarını el-Batîha’ya, kayınpederi olan Mühezzibüddevle’nin yanına götürmüstür. Sultan Muhammed, Hille ehrine uramadan Ba dad’a dönmüstür. el-Batîha’ya adam gönderip, Sadaka’nın hanımına eman vererek Ba dad’a getirtti. Olu Dübeys’i de serbest bırakıp annesini kar ılamasını istedi. Sadaka’nın e ini huzurda kabul eden sultan, ilerin bu ekilde olmasını istemedi ini söyleyip, einin öldürülmesinden dolayı özür dilemi tir. Sadaka’nın o lu Dübeys’e de fesad çıkarmayaca ına dair yemin ettirmi tir. Sultan,

827 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 111.

164

Dübeys’i serbest bırakmakla birlikte Mezyedilerin merkezi Hille’ye dönmesine izin vermedi. Dübeys ancak Muhammed Tapar’ın ölümünden sonra, olu Irak Selçuklu Sultanı Mahmud’dan izin alarak Hille’ye gidebildi (511/1117). 828 Sadaka’nın binlerce cild kitabı barındıran kütüphanesi vardı. Sadaka, yazamıyordu ancak iyi bir okuyucuydu. Cömert, yumu ak huylu, âdil ve zorda kalanları himaye eden biriydi. Ayrıca iffetliydi, tek hanımı vardı ve ba ka cariyesi de yoktu. Emrinde çalı anlar, yönetti i halk ondan memnundu. 829 Sadaka’nın o ulları Ebû Kâmil Mansur ve Ebu’n-Necm Bedrân, babalarının girdi i sava ta öldürülmelerinden sonra Caber kalesine gitmi lerdi. Sultan Muhammed’e isyan eden Çavlı’nın yanına gelmi , Hille’ye yapacakları seferde yardım sözü almı lardı. Ancak sonraki geli melerle Çavlı, elindekileri kaybetmi ve sultanın huzuruna çıkıp af dilemi tir. Bedran, tekrar Caber’e gitmi , daha sonra sultanın Musul’u ikta etti i emir Mevdûd’un yanına gitmi tir. Mansur ise sultanın huzuruna çıkarak itaatini arzetmi tir. Sadaka’nın askerlerinin komutanı Sa’îd’e hil’at giydiren sultan, Hille ehrini de ona ikta edilmi ti (502/1108-9).830 Bedran b. Sadaka, Mısır’a girmi , orada 530 yılında vefat etmi tir. Çocukları bir müddet daha Mısır’da kaldıktan sonra tekrar Irak’a dönmü lerdir. 831

(4) – Mezyedî Emiri Dübeys’in Faaliyetleri Sadaka’nın öldürülmesinden sonra o lu Dübeys, sultan Muhammed’in yanında kalmı tır. Sultan ona iyi davranmı ve iktalar vermi tir. Dübeys Muhammed Tapar’ın ölümünden sonra, olu Irak Selçuklu Sultanı Mahmud’dan izin alarak Hille’ye gitmi ti (511/1117). Dübeys’in etrafına birçok insan toplanmı tır.832 Abbâsî, halifesi el-Müstazhir Billah vefat etmi (512/A ustos 1118), yerine o lu el-Müster id Billah geçmi tir. 833 Yeni halife, nakîbü’n-nükebâ bn Tarrad’ı, Hille’ye gönderip

828828 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 440-9; Bündârî, Zübde , s. 102, 117-8; Ahmed b. Mahmud, Selçuk-Nâme , C.II, s. 41-2; el-Hüseynî, Ahbâr , (Lugal), s. 55-6; bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 108-9, 209; Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 25-7; bn Kesir, el-Bidâye , C.XII, s. 181; ez-Zehebî, Târîhu’l-slâm , C. XXXV, s. 5 vd.; Anonim, Mücmelü’t-Tevârîh ve’l-Kısas, s. 410; Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 207; Urmevî, Tâlikât-i Nakz , C. II, s. 626; Abdülkerim Özaydın, “Mezyediler”, DA, C.XXIX, s. 550-551; el-Hilli, Târîhü’l-Hille , C.I, s. 28-31. 829 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 449. Kr . bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 111. 830 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 462, 465, 470, 471. 831 Yusuf Kerkû el-Hillî, Târîhü’l-Hille , C.I, s. 31. 832 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 533. 833 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 534, 536.

165

Dübeys’ten beyat almı tır. Halife, daha sonra Dübeys’e hil’at göndermi tir. 834 Yeni halife el-Müster id’e biat edildi i sıralarda karde i Ebu’l-Hasan, gemiyle Ba dad’dan Medâin’e, oradan da Hille’ye Dübeys’in yanına gitmi tir. Dübeys ona ikramda bulunmu , tahsisat ayırmı tır. el-Müster id, bunu haber alınca Dübeys’ten karde inin iadesini istemi , ancak Dübeys, halifeye itaat etmekte olmakla birlikte kendisine sı ınan birini iade edemeyece ini bildirmi tir. Halifenin elçisiyle görü en Ebu’l-Hasan, halifenin kendisine eman vermesi halinde Ba dad’a dönmeyi kabul etmi tir. Ancak Ebu’l-Hasan, Hille’den ayrılıp Vâsıt tarafına gitmi (513/ Mayıs 1119) ve orada topladı ı adamlarla gücünü artırmı ve ehri ele geçirmi tir. Halife, Dübeys’e haber gönderip, daha fazla güçlenmeden karde i Ebu’l-Hasan’ın üzerine yürümesini istemi tir. Dübeys’in gönderdi i askerler, bölgeye geldiklerinde Vsıt’tan ayrılmı ve zor durumda kalmı olan Ebu’l-Hasan ele geçirildi. Dübeys’in yanına getirilen Ebu’l-Hasan, Ba dad’a halifenin yanına gönderilmi tir. 835 Selçuklu emirlerinden el-Porsikî, Rakka civarında karargahını kurmu ve Hille üzerine yürüyüp Dübeys’in i ini bitirece ini açıklamı tır. Bunun üzerine Dübeys, bol miktarda para harcayıp büyük bir ordu hazırlamı tır. Ayrıca Musul’de bulunan melik Mes’ûd da adamlarının tavsiyesi üzerine Dübeys’in hâkimiyetindeki bölgeyi ele geçirmek üzere harekete geçmi tir. el-Porsikî onlardan haberdar olunca korkuya kapılmı tır. el-Porsikî, bir dönem Mes’ûd’un atabegli ini de yapmı tı ancak o, Mes’ûd’un yanında bulunan emirlerden çekinmekteydi. Ba dad’a yakla an Mes’ûd, el-Porsukî’ye elçi gönderip Dübeys’e kar ı ona yardımcı olmak için geldiklerini bildirmi , anla ıp bir araya gelmi lerdi. Bu sırada emir mâdüddin Menkubers’in büyük bir ordu ile gelmekte oldu u haberi gelmi tir. el-Porsukî onun Ba dad’a girmesine engel olmak için harekete geçmi tir. Bunun üzerine Menkubers de Dübeys’in yanına gidip onunla birle mi tir. Dübeys, korktu u için önce melik Mesûd ve el-Porsukî’ye hediyeler gönderip gönüllerini almaya çalı mı , Menkubers’in geldi ini haber alınca onunla anla mı tır. Halife el-Müster id, kan dökülmemesini, barı yapılmasını istemi tir. Bu arada, melik Mes’ud’un Ba dad tarafına gitmesi üzerine sultan Mahmud’un Musul’a asker gönderdi i haberi gelmi tir. Bu geli meler üzerine sulh yapılmı , Menkubers, Ba dad ıhnesi olmu , Dübeys’e de bir miktar

834 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 162, 164. 835 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 537-8. Kr . bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 171.

166

para verilmi tir. 836 Sultan Muhammed’in vefatından sonra veliahd olan o lu Mahmud adına hutbe okunmu tu (512/Mayıs 1118). 837 Ancak Horasan meliki Sencer, ye eni Mahmud üzerine yürümü ve onu ma lûp etmi ti (513/A ustos 1119). Sencer’in zaferi üzerine, Dübeys b. Sadaka, halife el-Müster id’e gönderilerek hutbenin Sencer adına okutulması istenmi ti (513/Eylül 1119). Hac kafilesinin yola çıkması geçikmi , halife Dübeys’ten onların yolculu unun kolay olması için yardımcı olmasını istemi tir. Dübeys, Kufe kâdîsi Ebû Cafer es-Sakafî’yi, Mardin’e gönderip l-Gâzî’den kızını istemi tir. l-Gâzî bunu kabul etmi , kâdî es-Sekefî gelini beraberinde Hille’ye getirmi tir. 838 Dübeys, 513 (1119-20) yılında Me hed-i Ali ve Me hed-i Hüseyin’deki minberleri kırmı ve burada cumanın kılınmayaca ını ve hiç kimse için hutbe okunmayaca ını söylemi tir. 839 Dübeys b. Sadaka, Muhammed Tapar’ın o ulları arasındaki taht kavgalarının sürmesini istiyor ve meydana gelen istikrarsızlıktan yararlanmaya çalı ıyordu. Babası Sadaka’nın Melik ah’ın o ulları Berkyaruk ile Muhammed Tapar’ın mücadelerinin sürdü ü dönemde elde etti i güç ve öhret gibi Dübeys de kendi menfaatini, Selçukluların zayıflı ında ve anar i içerisinde bulunmasında görmekteydi. 840 Musul ve Azerbeycan bölgesi yönetimine bırakılmı olan melik Mesud’un atabegi emir Cuyu ’a mektup yazan Dübeys, ondan melik Mesud’u saltana talip olması için te vik etmesini istemi ve yardım vaat etmi tir. Emir Porsukî ile Dübeys arasında dü manlık vardı. Mesud, Porsukî’ye Rahbe’ye ilave olarak Meraga’yı da ikta etmi tir. Dübeys, emir Cuyu ’tan Porsukî’nin tutuklanmasını istemi , onun sultan Mahmud’a meyletti ini bildirmi tir. Bunlardan haberdar olan Porsukî, onlardan ayrılıp sultan Mahmud’u yanına gitmi , sultan da ona iyi davranım, görevler vermi tir. Mesud’un tu racısı Ebu’l-Müeyyed’in babası Ebû smail el-Hüseyn b. Ali et-Tu râî, Mesud’un yanına geldi inde vezir olarak tayin edilmi tir. Vezir et-Tu râî

836 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 539-42. 837 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s.161; bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 533. 838 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 552, 561. bnü’l-Cevzî, Dübeys’in l-Gâzî’nin kızıyla evlili ini 514 yılında göstermektedir ( el-Muntazam , C.XVII, s. 186). 839 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.IX, s. 207; Cafer Halili, Mevsû’atü’l-Atebati’l-Mukaddese , C.VI s. 142. 840 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 187; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 562; Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 90. Detaylar için bkz. Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 28-9.

167

de Dübeys’in yazdıklarını güzel gösterip Mesud’u sultan Mahmud’a kar ı muhalefete te vik etmi tir. Sultan Mahmud, onlara mektup gönderip korkutmu , itaate devam etmeleri halinde de ihsan vaat etmi tir. Ancak onlar Mesud adına hutbe okutup be nevbet vurdurmu lardı. Ayrıca sultan Mahmud’un yanında az asker bulunmasını da fırsat bilip harekete geçmi lerdi. Esadabâd civarında meydana gelen savata (514/ Haziran 1120) sultan Mahmud’un yanında yer alan el-Porsukî’nin de gayretleriyle Mesud’un ordusu ma lup olmu , veziri et-Tu râî esir edilmi ve sultan Mahmud tarafından dini ve itikadı bozuk oldu u gerekçesiyle idamı emredilmi tir. Mesud’un elçiler aracılı ıyla af talebi kabul edilmi tir. Dübeys, sava ın neticesi ve sunrasında iki karde arasındaki iyi ili kilerden haberdar oldu unda ya maya ba lamı , sultanın gönderdi i elçinin sözlerine de aldırı etmemi tir. Dübeys, Ba dad ve çevresinde, ya ma, öldürme eklinde birçok kötülük yapmı tır. Halife, nakîbü’t-Tâlibiyyîn Ebu’l-Hasan Ali b. el-Muammer’i gönderip 841 buna son vermesini istemi , sultan da elçi gönderip kalbini kazanmak istemi tir. Dübeys, Ba dad’a gelip hilafet sarayına kar ı karargah kurmu tur. Kalbindeki kinini açı a vurmu , sultan Muhammed Tapar zamanında öldürülen babasının kafasının nasıl dola tırıldı ını hatırlatmı tır. Halifeyi tehdit eden Dübeys, “sultanı sen ça ırdın, geri döndermezsen ben de yapaca ımı yaparım” gibi eyler söylemi tir. Halife sultanın geri Hemedan’a döndürülmesinin mümkün olmadı ını, ancak aralarının düzeltilmesini sa layabilece i cevabını vermi tir. Sultan, Ba dad’a geldi inde Dübeys, oradan ayrılmı tır. Hanımıyla sultana de erli hediyeler gönderen Dübeys, affedilmesini istemi tir. Ancak affedilmesi için ko ulan artları kabul etmemi , hatta sultanın hayvanlarını ya malamı tır. Sultan Ba dad’dan Hille’ye do ru Dübeys’in üzerine sefere çıkmı tır. Dübeys, eman istemi , sultan, kendisine eman vererek zaman kazanmak istemi tir. Dübeys, kadınları el-Batîha’ya göndermi , mallarını da yanına alıp Hille’den ayrılmı ve l- Gazi’ye iltica etmi tir. Halife, l-Gâzî’ye hil’at göndermi , Haçlılar ile yaptı ı mücadeleler için te ekkür etmi ve Dübeys’i yanından uzakla tırmasını, Dübeys ile evli olan kızının nikahını da feshetmesini istemi tir. l-Gazi, bunların hiçbirini yapmamı tır.842 Sultan Mahmûd, Hille’ye geldi inde orada kimseyi bulamamı tır. Daha sonra

841 Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 90. 842 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 197; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 568.

168

Dübeys, Yaranku ez-Zekevî’den sultan ile aralarını düzelmesini istemi tir. Dübeys, 515 (1121-29) yılında Hille’ye gelip ele geçirmi , halife ve sultana gönderdi i elçiyle özür dileyerek itaat vaat etmi , ancak cevap alamamı tır. Yaranku komutasında üzerine asker gönderilmesi üzerine Hille’den ayrılan Dübeys, daha sonra Yaranku ile anla mı , karde i Mansur’u rehin vererek itaate girmi , Selçuklu askerleri de 516 (1122-3) yılında Ba dad’a dönmü lerdi.843 l-Gâzî o lu Hüsamüddin Timurta ’ı, Dübeys’e efaatçi olsun diye sultan Mahmud’un yanına göndermi , teklif etti i yükümlülükleri yerine getirerek Hille’yi ona vermesini talep etmi lerdi. Ancak bundan bir sonuç alınamamı , sultan Meyyâfârikîn’i l-Gazi’yi ikta ederek o lunu göndermi ti (515/1121-2). 844 Sultan Mahmûd, Ba dad’dan ayrılmak istedi inde, halife, Dübeys’ten korktu u için yazı Ba dad’da geçirmesini istemi tir. 845 Dübeys ile sultan arasında daha sonra anla maya varılmı tır. Dübeys’in karde i Mansur’un yanı sıra o lu da sultanın yanında rehin kalacaktı. Halife, anla maya varıldı ını duyunca buna razı olmamı , sultan Mahmud’dan Dübeys’i Irak’tan uzakla tırmasını istemi tir. Sultan, Hemedan’a dönmeye karar vermi tir. Halife, Dübeys’in babasının öldürülmesinin intikamını alma niyetinde oldu unu söylemi , sultandan Aksungur Porsukî’yi Ba dad’a ıhne tayin ederek Dübeys ile mücadeleyi sürdürmesini istemi tir. Sultan da Prosukî’yi Ba dad’a getirip, ıhne tayin etmi ve taarruzu durumunda Dübeys ile sava ması emrini vermi tir. Sultan Ba dad’dan ayrıldı ında Dübeys, harekete geçmi tir. Porsukî’ye onun üzerine sefere çıkması ve Hille’den çıkarması emri verildi. Porsukî Musul’dan askerlerinin yanına gelmesini istemi , asker hazır olunca Nehru Be îr civarında girdi i sava ta ma lup olmu tu (516/Haziran 1122). Bu arada el-Batîha ve Vâsıt’ı ele geçiren el-Muzaffer de Dübeys ile yazı arak itaat arz etmi tir. Zafer kazanmasına ra men Dübeys, halifeye haber gönderip itaatini bildirmi tir. Halife ile Dübeys arasındaki elçilerin görü meleri sonucunda halifenin vezirinin azledilmesi ve Dübeys’in de itaate dönmesi üzerine anla ılmı tır. Vezir halife tarafından tutuklatılmı , evi ya malanmı tır. Bu olanları haber alan sultan Mahmud, yanında rehin bunan Dübeys’in o lu ve karde ini

843 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 562-6. Kr . bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 186-7, 197-8; Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 90-1. 844 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 592. 845 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 192.

169

hapsetmi tir. Dübeys, bir grup adamını, Vasıt’taki iktaına göndermi , ancak burada bulunan Türkler onlara engel olmu lardı. Dübeys, onlar üzerine Mühelhil b. Ebi’l- Asker koutasında asker göndermi ve el-Batîha’da bulunan el-Muzaffer’den de onunla birlikte hareket etmesini istemi tir. Mühelhil, onu beklemeden tek ba ına harekete geçmi ve ma lup olmu tu (516/ Eylül 1122). Mühelhil ve önde gelen birçok adamı esir alınmı tır. Üzerlerinden Dübeys’in el-Muzaffer’i tutuklayıp malına el konulmasını isteyen bir belge bulunmu tur. el-Muzaffer ma lubiyet haberini alınca geri dönmü , ele geçirilen belge kendisine gelince, Dübeys’in kar ısında olanların tarafına geçmi tir. Sultan Muhammed’in karde i Mansur’un gözlerine mil çektirdi ini haber alan Dübeys, yas için karalar giymi , çevredeki köyleri ya malamı , halife ait ne varsa almı ve halkı Ba dad’a sürmüstür. Vasıt’tan gelen askerler Dübeys’in askerlerini ma lup etmi tir. Ayrıca Dübeys ile sava mak için emir alan Porsukî, Tebriz’den hareket etmi ti (516/Kasım 1122). 846 Porsukî, Haleb ve am halkında dokuz ki iyi, Dübeys tarafından kendisini öldürtmek üzere gönderildikleri tespitiyle asmı tır (516/Aralık 1122). 847 Dübeys’in adamları Ramazan ayında ya mada bulunmu , kadınlar ile ili kiye girmi , yiyip içmi lerdi. Halife, onlarla sava mak üzere sarayından çıkmı , halk da onunla birlikte harekete geçmi ti (516/ ubat 1123). Halife, kâdî Ebû Bekir e -ehrezûrî’yi Dübeys’e gönderip tehdit etmi tir. 848 Sıbt bnü’l-Cevzî’nin kayıtlarına göre halife el-Müster id, Dübeys ile sava a çıkmadan önce bunun için fetva almı tır. Dübeys’in sahabeye sövdü ü, namazları terk etti i, bölgesinde Cuma kılınmaz, müezzin bulunmaz (ezan okunmaz) hale geldi i, Ramazan’da gündüz içki içti i ve çok kan akıttı ı tespitleri yapılmı tır.849 Dübeys’in itaate girmek için art ko ması sonrasında azledilip tutuklanan halifenin veziri Celalüddin, yeni vezir atandıktan sonra Ba dad’dan çıkarılması istendi inde Hâdise-âne’ye gitmek istemi ve kabul edilmi tir. Yola çıkan Celalüddin, Yunus el-Harâmî isimli bir Türmen tarafından esir alınıp adamları ya malanmı tır. Celalüddin, Dübeys’in bu durumdan haberdar olup kendisini ele geçirmesinden korkmu , Yunus’a para teklif ederek yaptı ı bir hile ile onu

846 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s.598-601. Kr . bnü’l-Cevzî a.g.e. , C.XVII, s. 203, 204-5, 209. 847 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 209-210. 848 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 207, 210. 849 Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 102. Kr . el-Hilli, Târîhü’l-Hille , C.I, s. 37.

170

kandırmayı ve gidece i yere ula mayı ba armı tır. Daha sonra ele geçirilen bir adamın üzerinde Dübeys’in Yunus’a veziri kendisine vermesi kar ılı ında para teklifini içeren mektubu bulunmu tur. 850 Dübeys, daha önce elinde esir olan halifenin hâdimi Afîf’i serbest bırakmı , onunla halifeye bir de mektup göndermi tir. Dübeys, mektubunda halifeyi, kendisiyle sava ması için Porsukî’yi göndermesi ve ona para deste inde bulunması sebebiyle tehdit etmekteydi. Dübeys’in gönderdi i mektuba kızan halife, Tebriz’de bulunan Porsukî’ye Dübeys ile sava için emir vermi , o da yola çıkmı tır. Halife de Ba dad’da hazırlıklara ba lamı , çevredeki askerleri yanına ça ırmı tır. Dübeys’in gönderdi i askerler Nehru Melik civarını ya malamı lar, ailesi de Ba dad’a ula mı tır. Halifenin emriyle münadîler ba ırmı , halktan çok sayıda insan gelmi , halife de onlara para ve silah da ıtmı tır. Bu geli melerden haberdar olan Dübeys, halifeye mektup gönderip itaat bildirip rızasını istemi , ancak halife bunu kabul etmemi tir. Halife çadırlarını çıkarmı , Ba dad’da da “sava a, sava a, gazaya, yazaya” diye ça rılar yapılmı tır. Ba dad’dan yola çıkan halife Dicle nehrininden kar ıya geçmi ti (517/ ubat 1123). Porsukî’de onun yanına gelmi tir. Dübeys, adamlarına Ba dad’ı ya malama ve kadınları esir alma vadinde bulunmu tur. Yapılan sava ta Dübeys ma lup olmu ve kaçmı tır. Askerlerinden ço u öldürülmü , kaçmaya çalı anlar suda do ulmu , çok sayıda da esir ele geçirilmi tir. Halife esir alınanların hepsinin öldürülmesini emretmi ve emir icra edilmi ti (517/Mart 1123).851 Dübeys’in esir askerleri öldürülecekleri sırada “ey Dübeys, canım sana feda” deyip boynunu uzatmaktaydı. 852 Halife, Aûre günü Ba dad’a dönmüstür. Bunun üzerine halk, (imamların kabirlerinin bulundu u) Bâbü’t-Tebn me hedini ya malamı tır. Hz. Ali neslinden olan (Alevî) bazı ki iler, divana gelip bu durumdan ikayetçi olmu tur. Halife bunu yapanların cezalandırılmasını ve ya malanların iade edilmesini emretmi , ya malanların bir kısmı iade edildi. 853 Ya malanlar arasında bulunan bazı kitapların içeri inde sahabeye dil uzatan ve ba ka “çirkin eyler”

850 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 602-3. Kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 206. 851 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 607-9. 852 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 217. 853 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 217; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 609 ; Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 90-1, 100, 109-111; Abdurrahman Acar, “Sencer`in Din Siyaseti”, s. 113; el-Hilli, Târîhü’l-Hille , C.I, s. 33 vd..

171

vardı. 854 Sava ta ma lup olan Dübeys, kaçarak kurtulmayı ba armı tır. Fırat’ı geçip bir süre saklanmı , öldürü üne dair haberler yayılmı tır. Bir süre sonra Necd Arabları ile anla maya çalı mı , ancak onlar, halife ve sultanın kendilerine kızaca ı, nesep olarak da kendilerine uzak oldu unu söylemi ler, anla maya yana mamı lardu. Nesep olarak kendisine daha yakın olan Müntefik kabilesine gitmesini tavsiye etmi lerdi. Müntefik kabilesine giden Dübeys, onlar ile Basra’ya saldırmak için anla maya varmı tır. Dübeys, müttefikleriyle Basra’yı ele geçirmi (517/Mayıs), bata (Hz. Ali ile hilafet mücadelesinde bulunmu olan) Talha ve Zübeyr’in kabri olmak üzere 855 ehri ya malamı , halktan çok sayıda öldürülen olmu , geri kalanları da ehirden uzakla tırmı tır. ehirdeki Selçuklu askerlerin komutanı Saht Keman’ı da öldürmü lerdi. Halife, Porsukî’ye Dübeys’in yaptıkları için ihmalkar davrandı ı gerekçesiyle ayıplamı tır. Porsukî askerleriyle o tarafa hareket etti inde, bunu haber alan Dübeys, Basra’dan ayrılıp çöle çekilmi ve Caber kalesine gitmi tir. Oradan da Haçlıların yanına giden Dübeys, Haçlıları Haleb’i muhasara etmek için te vik etmi tir. Yakın zamanda Sûr kendtini ele geçirmi olan Haçlıların kendilerine güvenleri artmı durumdaydı. Dübeys, onları Haleb’i de almaya te vik etmekteydi. Dübeys, Haleb halkının îa mezhebinden oldu unu, mezheplerinden dolayıda kendisine meylettiklerini, kendisini görmeleri durumunda ehri teslim edeceklerini söylemekte ve ayrıca Haçlılara orada naibleri olaca ını ve onlara itaat edece ini söylemekteydi. Haçlılar da onunla birlikte Haleb’i muhasara etmi lerdi. ehri iddetle muhasara eden Haçlılar, bunun uzun sürmesine de hazırlık yapmı, so uk ve sıca a kar ı da evler in a etmi lerdi. Onların bu durumunu gören Haleb halkının morali bozulmu , erzakları da azalmı tır. Bu durumdan bir çıkı yolu arayan Haleb halkı, Porsukî ile haberle ip kendilerine yardım etmesini istemi ve ehri teslim edeceklerini bildirmi lerdi. Porsukî, gönderdi i nâibi ile kaleyi teslim almı askerleri ile de oraya ula tı ında Haçlılar bölgeden ayrılmı lardı. Dübeys de buradan sultan Mahmud’un karde ’i Tu rul’un yanına girmi ve onu halifeye kar ı kı kırtmı ve Irak üzerine yürümeye te vik etmi tir. 856

854 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 617. 855 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 220. 856 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 609-10, 622-4, 625. Kr . bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 219-20.

172

Nakîbü’l-Aleviyyîn Ebû’l-Hasan Ali b. Muammer et-Tâhir, 517/1123 yılında azledilmi tir. 857 Halifeden ikram görmü olan Ali b. Eflah’ın evi yıkılmı (517/Mart 1123), kendisi de kaçmı tır.858 Bu ikisi, casusluk yapıp haberleri Dübeys’e ula tırmakla itham edilmekteydi. 859 Halife, Ba dad çevresine sur yaptırmaya ba lamı tır.860 Dübeys, melik Tu rul’u Irak üzerine yürümeye ikna etmi , Tu rul, Dübeys ile birlikte Irak’a sefere çıkmı tır. Tikrit’ten Mücahidüddin Behruz, onların bu hareketini halifeye bildirmi , halife, hazırlıkara ba lamı ve Ba dad ıhnesi Baranku ’a da sava için hazır olmasını emretmi tir. Halife Ba dad’dan hareket etmi (519/Mart 1125), onun hareketini haber alan Tu rul ve Dübeys, ya maya ba lamı lardı. Dübeys ile Tu rul yaptıkları planı uygulamak üzere ayrılmı lardı. Ancak melik Tu rul, hastalanmı , özellikle yo un ya an yamurlar sebebiyle askerler ıslak ve aç kalmı lardı. Dübeys, halifeye gönderilen erzak yüklü develeri ele geçirerek durumunu bir miktar düzeltmi tir. Bu durum halifeye Dübeys’in Ba dad’ı ele geçirdi i eklinde ula tırılmı tır. Dübeys ile Tu rul, planlarını uygulayamamı lar, bir araya gelememi lerdi. Dübeys, halifenin sancaklarını görünce itaatini arzetmi , affını istemi tir. Daha sonra Dübeys, Tu rul’un yanına dönmek için yola çıkmı , halife de Tu rul’un pe inden veziri komutasında asker sevketmi tir. Dübeys ile Tu rul, sultan Sencer’in yanına gitmeye karar vermi ler, yolda Hemadan’a u rayıp halkıtan para almı lar, onların bu hareketinden haberdar olan sultan Mahmûd arkalarından asker sevketmi tir. Dübeys ve Tu rul kaçarak Sencer’in yanına gitmi lerdi. 861 Sultan Sencer, Dübeys’i tutuklatmı tır.862 Dübeys ile girdi i mücadele sonrası halife, bir askeri güç haline gelmi tir. Irak Selçukluları sultanı Mahmûd, halifeyle yazı mı tır. Büyük Selçuklu sultanı Sencer, Mahmud’un tâbi olmak yerine kendi ba ına sultan olmak istedi ini, aleyhine halifeyle ittifak yapmayı arzuladı ını ö renmi tir. Sencer, Mahmud’a gönderdi i mektupta onun o lu yerinde oldu unu ifadeyle gönlünü almak istemi ve Ba dad’a

857 bnü’n-Neccâr, Zeylü Târîhi Ba dâd, C. XIX, s. 119. 858 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 217, 338. 859 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 617. Kr . bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 217. 860 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 218; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 616. 861 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 228-9; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 626-8; Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 75-81. 862 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 229.

173

yürümesini ve halifenin askeri faaliyetlerine son verip silahlarını almasını emretmi tir. Ba dad ıhnesi Baranku ez-Zekevî de sultan Mahmud’un yanına gidip halifenin askeri faaliyetlerine dikkatini çekmi tir. Sultan Mahmud, Ba dad’a do ru yola çıktı ında halife, Dübeys’in askerleri tarafından bölgenin harap edildi ini, halkın maddi zorluklar içerisinde olduklarını bildirerek gelmemesini istemi tir. Halifenin bu mazeretleri sayarken “bemim yanımda askerler var, senin yanında askerler var ve bunlara harcama yapmak gerekiyor” diyordu. 863 Ba dad’a gelen (520/Ocak 1127) sultan ile halifenin askerleri arasında çatı malar çıkmı , ancak Selçuklu kuvvetleri kar ısında ba arısız olan halife anla mak zorunda kalmı tır. Selçuklu askerlerinin nehrin kar ı tarafında bulundu u sırada halk onlara a ır ifadelerle küfretmekte ve “ey Bâtınîler, ey Mülhidler, emüru’l-müminîne asi oldunuz, akitleriniz geçersiz nikahlarınız fasid oldu” diyorlardı. 864 Bazıları sultana Ba dad’ı yakmayı teklif etmi , yumu ak huylu olan sultan bu teklifleri kabul etmemi tir. madüddin Zengî’yi Ba dad’ı ıhne tayin eden sultan Mahmud, Hemedan’a gitmek üzere Ba dad’dan ayrılmı tır (521/Nisan 1127).865 Hille ehrinin yönetimi Mücahidüddin lakaplı Behrûz’un yönetimine verilmi ti (521/Eylül 1127). Abbâsî halifesi el-Müster id, sultan Sencer’e Ali b. Tarrâd’ı elçi olarak gönderip, Dübeys’i huzurundan uzakla tırmasını istemi tir. 866 Melik Tu rul ile Dübeys, Büyük Selçuklu sultanı Sencer’in yanına gittiklerinde ona, halife el-Müster id ile Irak Selçukluları sultanı Mahmud’un kendisine kar ı ittifak ettiklerini söyleyerek, sultanı Irak’a yürümeye te vik etmi lerdi. Sencer, Rey ehrine gelmi , Hemedan’da bulunan Mahmud’a elçi gönderip yanına gelmesini istemi tir. Mahmud Rey’e gitmi , Sencer ona iltifat etmi , yönetim merkezine dönerken (522/Aralık 1128) Dübeys’i teslim edip ona iyi davranmasını ve memleketinin yönetimini iade etmesini tavsiye etmi tir. Mahmud, Dübeys ile beraber Hemedan’a dönmüstür. 867 Sultan Mahmud Ba dad’a gelmi (523/Ocak 1129). 868

863 bnü’l-mrânî, el-nbâ’ , s. 216. Deaylar için bkz. Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 89 ve 1. dipnot. 864 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 236, 242. 865 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 231-6, 241-4. kr . bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 635-8. Deaylar için bkz. Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 84-112. 866 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 244; Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 121 (ve dipnot), . 867 Dübeys’in büyük bir orduyla Ba dad’a gelmekte oldu u haberi yayılmı , bu haber, Ba dad halkını tela landırmı tı. Sultan Mahmud’a mektup yazılıp Dübeys’in geli ine engel olması istenmi ti.

174

Dübeys ise yolda bir yerde kalmı tır. Dübeys’in de Ba dad’a gelmesi, halifenin rızasının alınması, Zengî’nin yönetimindeki bölgelerin Dübeys’e teslim edilmesi istenmi ancak sonuç alınamamı tır. Halife ve Zengî, sultana Dübeys’in tayin edilmemesi ve Zengî’nin görevinde devam etmesi için para teklif etmi lerdi. Daha sonra Ba dad’a gelen Dübeys, sultanın sarayına inmi , Dicle nehrinde sultanın kayı ı ile seyahat etmi tir. Halk halife ve sultana dua ediyor, Dübeys’e ise lanet okuyorlardı. Sultan Sencer, Dübeys’i kızı olan sultan Mahmud’un hanımının himayesine vermi tir. Sultan Mahmud, ıhneli i ve Mezyedîlerin yönetim merkezi olan Hille’yi Behrûz’a vermi ve Hemedan’a gitmek üzere Ba dad’dan ayrılmı tır (523/Mayıs 1129). Dübeys’in hamisi olan Sencer’in kızı vefat etti inde Dübeys, kimseye bildirmeden sultan Mahmud’un küçük o ullarından birini yanına alıp Hille’ye gitmi , Behrûz, Hille’den kaçmı tır. Behrûz, sultana Dübeys’in bölgeye geldi i haberini iletmi tir. Bu haber sultana ula tı ında, hanımının vefatı sebebiyle taziye için orada bulunan halifenin hâdimi en-Nazar, halifenin askeri hazırlıklarının engellendi ini, dü manının da ona musallat oldu unu, imdi durmun ne olaca ını sormu tur. Sultan, Dübeys’in kefili olan emirleri Kızıl ve Amedîlî’yi huzura ça ırıp, Dübeys’i geri getirmenin onların görevi oldu unu söylemi tir. Amedîlî, bu vazifeyi üzerine alıp harekete geçmi tir. Bunun üzerine Dübeys, halifeye kendisine rıza göstermesi halinde daha önce ya maladı ı malların birkaç katını vermeyi teklif etmi , itaatine girece ini vadetmi tir. Ancak halkın Dübeys’e güvenilemeyece ini söyleyip Ramazan ayı boyunca silahlarıyla gecelemeleri, bu giri imlerin sonuçsuz bırakmı tır. Bundan sonuç alamayan Dübeys, etraftaki köylere el uzatmaya ba lamı tır. Ahmedîlî Ba dad’a ula tı ında (523/Ekim 1129) halifenin huzuruna çıkmı ve sonra Hille’ye do ru harekete geçmi tir. Bu sırada sultan Mahmud da Ba dad yakınlarına gelmi tir. Dübeys, sultana de erli hediyeler gönderip halife ile arasını düzeltmesini istemi , buna rıza gösterilmesi durunda ise çöle çekilece ini bildirmi tir. Cevabın olumsuz gelmesi üzerine Dübeys, sultanın küçük o lunu da yanına alıp Hille’den ayrılmı tır. Daha sonra Dübeys’in Basra’ya saldırıp halife ve sultanın gelirlerine el koydu u haberi gelmi tir. Sultan, Kızıl komutasında üzerine asker göndermesi üzerine Dübeys, Kufe taraflarına gelmi ve oradan da çöle

bnü’l-Cevzî a.g.e. , C.XVII, s. 250 868 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 651; bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 249.

175

çekilmi , bir müddet kendisinden haber alınamamı tır.869 Dübeys, önce Caber kalesine gitmi , sultanın o lunu kalenin sahibi Mâlik’in yanında bırakmı ve oradan Haçlılara sı ınmı ve onlardan iyi muamele görmüstür. 870 am bölgesinde bir kaleyi yönetmekte olan bir kadın, kaleyi Dübeys’e teslim etmek istemi tir. Dübeys, yola çıkmı , ancak yolunu aırmı tır. Kelb o uları kabilesi mensupları tarafından yakalanan Dübeys, Dima k yöneticisi Tâcülmülk Börü’ye teslim edilmi ve orada hapsedilmi tir. Tâcülmülk’ün o lu ve bazı emirleri elinde esir tutan madüddin Zengî, Dübeys’in kendisine teslimi durumunda esirleri serbest bırakaca ını vaat etmi , Dübeys, Zengî’ye teslim edilmi tir. Zengî, Dübeys’e iyi muamele etmi tir. Abbâsî halifesi de Dübeys’in kendisine teslimi için Dima k’a elçi göndermi tir. Halifenin elçisinin Zengî aleyhine konu ması üzerine, Zengî dönü yolunda onları tutuklamı , halifenin araya girmesiyle serbest bırakmı tır (525/1130- 1). 871 Sencer’in yanında bulunan Mesud’un Horasan’dan ayrıldı ı ve etrafından birçok emirin toplandı ı haberi gelmi ti (525/ ubat 1131). Dübeys meselesi henüz halledilmemi ken sultan Mahmud, Mesud’a kar ı tedbir almak üzere Ba dad’dan ayrılmak istedi inde, halife sultana, aralarındaki anla ma sebebiyle, kendisinin ne ordu toplayabilece ini, ne de sava a çıkabilece ini, sultanın ayrılması durumunda dü manın (Dübeys’in) gelip Hille’yi ele geçirece ini, bunun her defasında böyle oldu unu söylemi tir. 872 Sultan Mahmud’un 525/1131 yılında ölümünden sonra karde leri ve o lu Davut arasıda meydana gelen taht mücadelesine 873 Büyük Selçuklu sultanı Sencer müdahale etmi tir. Mesud, Davud tarafından muhasara edilmi , bir müddet sonra muhasaranın kaldırılması üzerine Ba dad’a yönelmi tir. Di er bir taht adayı Selçuk ah, emir Karaca ile birlikte, Mesud’dan önce Ba dad’a ula mı tır. Dübeys’i elinde bulunduran Zengî, Mesud’un yanında yer almı , ancak halifeyle ittifak eden Selçuk ah’ın emiri Karaca tarafından ma lup edilmi tir. Zengî deste inden mahrum kalan

869 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 252-4. Kr . bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 655. Detaylar için bkz. Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 135-148. 870 bnü’l-Adim, Zübdetü’l-Haleb , C. II, s. 611. kr . aynı müellif, Bu ye , (S. Zekkâr), C. VII, s. 2481; Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 170. 871 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 263;. bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 668-9. 872 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 263; Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 165. 873 bnü’l-Cevzî a.g.e. , C.XVII, s. 264, 270; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 669, 674.

176

Mesud’un da katılmasıyla halifeyle bu iki Selçuklu taht tâlibi, Rey ehrine gelmi olan Büyük Selçuklu sultanı Sencer’e kar ı üçlü ittifak yapmı lardı. Emir Karaca, hem Selçuk ah’a, hem de Mesud’a tahakküm ediyordu. 874 Irak’ın yönetimi halifenin vekiline bırakılacaktı. Halife buralara adamlarını tayin etmi , Ba dad’a surlar in a ettirmi tir. ttifakın di er kuvvetleri yola çıktıktan birkaç gün sonra, özellikle Karaca’nın tehdide varan ısrarları sonrasında, halife de Ba dad’dan hareket etmi (526/Mart 1132), hutbelerden Sencer’in adının çıkarılması talimatını vermi tir. Ancak halife, ilk konak yerinden ileri gitmemi ve di erlerinin Sencer’e ma lup oldukları Dînever sava ına (526/Mayıs 1132) katılmamı tır. Sava sonrasında Sencer, Tu rul’u Irak Selçukluları sultanlı ına getirmi , Mesud’u da affederek, ikta etti i Azerbeycan’a göndermi tir. Di er taraftan Sencer, Dübeys ve Zengî’ye Ba dad üzerine yürmelerini emretmi , onlar da Ba dad yakınlarına gelmi lerdi. Sencer, Zengî’ye Ba dad ıhneli görevini vermi , Dübeys’e de Mezyedîlerin hakim oldu u bölgeleri ikta etmi tir. Halife, Ba dad’a gelmi , yapılan sava ta sayıca üstün olmalarına ra men Zengî ve Dübeys, ma lup olmu tur. Dübeys, Hille’ye gitmi tir. Ancak halifenin buradaki vekili olan kbal’in gönderdi i asker Dübeys’i ma lup etmi tir. Saklanan Dübeys, daha sonra Vasıt’ı ele geçirmi , ancak kbal ile Baranku ’un askerlerine tekrar ma lup olark buradan da ayrılmı tır (527/1132-3).875 Irak Selçukluları’nın ba ına sultan olan Tu rul’a kar ı, henüz üç ay geçmeden Mahmud’un o lu Davud, Hemedan’a gelip sava a giri mi , ancak ma lup olup Ba dad’a gitmi tir. Onun ma lubiyeti üzerine Mesud da Ba dad’a gelmi , bu sefer halife ile bu iki taht tâlibi ittifaka girmi , Mesud sultan kabul edlip adına hutbe okutulmu , Dâvud da ona veliahd olmu tur. Halifenin de ordu deste i sa ladı ı Mesud, Azerbeycan’a oradan da Hemedan’a gelerek Tu rul’u ma lup etmi ti (527/Mayıs 1133). Tu rul, Sencer’e do rudan ba lı olan Rey ehrine sı ınmı tır.876 Halife, daha önce Ba dad’a yürümü olan Zengî’nin yönetim merkezi olan Musul üzerine yürümeye karar vermi ve bunu sultan Mesud’a da bildirmi tir. Musul’a gelip (527/Temmuz 1133) ehri seksen gün kadar muhasara eden halife

874 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 270. 875 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 270-1, 276; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 674-9. Detaylar için bkz. Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 174-203. 876 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 271, 275; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 681-2, 686-7. Kr . Re idüddin, Câmiü’t-Tevârih: Kısmet-i smailiyân , s.137; Kâ ânî, Târih-i smâîliyye , s. 157. Detaylar için bkz. Köymen, a.g.e. , s. 203-15.

177

amacına ula amadan geri dönmüstür. Kısa zaman sonra (528) Zengî ile halife sulh yapmı lardı. Halife’nin Musul ku atmasından geri dönmesine gösterilen sebeplerden biri de sultan Mesud’un Dübeys’e hil’at göndermesiydi. 877 Sultan Sencer’den halifenin vezirine hitaben yazılmı (527/Temmuz 1133) mektupta, halifenin Dübeys’i himaye etti i için kendisini kınamasına cevap veren sultan, kendisinin küçük ya ta Hille’ye gitti ini, Dübeys’in babası Sadaka’nın kendisine çok iyi davrandı ını ve eline imkan geçti inde o lu Dübeys’i himaye etmesi için kendisinden söz aldı ını kaydetmi tir. Hilafet makamından onun hakkında ikayetler gelmesi üzerine, onu bir müddet hapsetti ini, geli meler üzerine serbest bıraktı ını, ancak emrine asker ve vilayet vermedi ini ifade ediyordu. 878 Irak Selçukluları tahtı, Mahmûd’un vefatından sonra mücaleleler ile sıklıkla el de itirmekteydi. Daha önce Sencer’in atadı ı Tu rul’a kar ı Mesud ve halifeyle ittifak etmi olan Mahmud’un o lu Davud, bu sefer amcası Mesud’a kar ı Azerbeycan’da isyan etmi , Mesud, onu muhasara ile u ra ırken, Tu rul da askeri hazırlıklarını yapmı tır. Bu sırada Dübeys de Tu rul’un yanında bulunuyordu. Dübeys, Tu rul’a, halifenin bir Selçuklu komutanına gönderdi i hil’atlere el koyup, kendilerine gönderilmi gibi gösterilmesini tavsiye etmi , Mesud’un emrindeki komutanların bunu duyunca ondan ayrılaca ını söylemi tir. Kazvin civarında Tu rul ile Mesud arasında yapılan sava ta (528/Haziran 1134) Mesud a ır bir yenilgiye uramı ve tebdili kıyafetle Ba dad’a gelmi tir. Birçok Selçuklu emiri halifenin emrine girmilerdi. Ancak içlerinden birinin tutukanması üzerine, di erleri Mesud’un yanına sı ınmı lar, halifenin onların kendisine verilmesini istemesine kar ılık Mesud’un bunu reddetmesi, aralarının bozulmasına sebep olmu , askerler halka sıkıntı vermeye ba lamı tır. Halife, Mesud’dan askeri ba ka yere götürmesini istemi tir. Mesud’un Ba dad’dan çıkıp yakın bir yerde konaklamı tır. Bu sırada Tu rul’un Ba dad’a yöneldi i haberleri yayılmaktaydı. Halife, Mesud’a hil’at ve çe itli hediyeler göndermi tir. Ancak Mesud’un Ba dad’dan uzakla maması ve gönlündeki kötü dü üncesinin ortaya çıkması üzerine halifenin askeri müdahale için harekete geçmesini gösteren hazırlıkara ba lamı tır. Bu sırada sultan Tu rul’un vefat

877 bnü’l-Cevzî a.g.e. , C.XVII, s. 276, 282; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. XI, s. 5-6, 17. 878 Abbas kbal, “Nâme-i Sultân Sencer be Vezîr-i Halîfe el-Müster id Billah”, s. 149; Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 229.

178

etti i (529/15 Ekim 1134). Bunun üzerine Mesud, hızla Hemedan’a hareket etmi tir. Mesud’a vezir olacak olan Enü irvan Halid de adamlarıyla o tarafa hareket etmi tir. 879 Bazı Selçuklu emirleri, Mesud’un sultan olmasını istememi lerdi. Sultan Sencer, mektup göndermi , isimlerini sıraladı ı emirlerin Tu rul zamanında da i leri ifsad edenler oldu unu ifade ederek, Mesud’dan mektup ula tı ında bu emirlerin kellelerini kendine göndermesini istemi tir. Mesud ise emirlere mektubu gösrerip onlar için iyi niyetli oldu unu göstermek istemi tir. Ancak bu emirler, Dübeys komutasında Irak’a sefere çıkmak bahanesiyle Mesud’dan ayrılmı ve halifeyle yazı arak hizmetine girmek istediklerini bildirmi lerdi. 880 Halifeye Dübeys’in de onlarla birlikte olmasından bunun bir hile olabilece i söylenmi tir. Halife önce bunu (muhtemelen Dübeys yanlarında oldu u için) kabul etmemi , onlar da Huzistan tarafına gitmi lerdi. Daha sonra halife onlara elçi gönderip gönüllerini almak istemi tir. emirler de Dübeys’i yakalayıp halifeye göndererek ona yakla mak istemi lerdi. Bunu ö renen Dübeys kaçıp halifeye elçi gönderip affını istemi (529/Kasım 1134), ancak olumlu cevap alamadı ı881 için Mesud’un yanına gitmi tir. Emirler de Ba dad’a halifenin yanına gitmi ler ve onu Mesun’un üzerine yürümesi için te vik etmi ler, bu i in kolay oldu unu, Mesud’un durumunun zayıf oldu unu söylemi lerdi. 882 Sultan Mesud’un asker topladı ı haberleri gelmi , Dübeys’in komuta etti i öncü askerlerin Ba dad tarafına geldi i duyulmu tur. Halifenin öncü kuvvetleri de Hemedan yönüne hareket etmi , Mesud’un yanına giden Dübeys, durumu ona bildirmi tir. Yine Dübeys’in emrinde gönderilen be bin kadar asker, halifenin askerlerini ma lubiyete u ratmı , onlar da Ba dad’a geri dönmü lerdi (529/Mayıs 1135). Halife Ba dad’da Mesud’un adını hutbelerden çıkarmı , Sencer ve Davud adına okutmaya ba latmı , ayrıca Mesud aleyhine, fakîhlerden azledilmesi ve

879 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 284, 291; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. XI, s. 19-20. Detaylar için bkz. Köymen, a.g.e. , s. 237 vd. 880 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 293. 881 Dübeys’in elçisi Ba dad’a gelmi (529/Kasım 1134), Dübeys’in hatalı oldu unu ve suçunu itiraf etti ini, her ne emir verilirse yerine getirece ini bildirmi ti. (Halife bunu kabul etmemi olmalıdır). Daha sonra elçi ölmü , Dübeys de Mesud’un yanına gitmi ti. bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 292; Köymen, a.g.e. , s. 257. 882 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. XI, s. 24-5.

179

kendisiyle sava ılması gerekti ine dair fetva almı tır.883 Sava öncesi halife tertip etti i toplantıda “biz bu kavmin Allah ve Resülüne kar ı harbetmeyeceklerini sanıyorduk” diyerek bulundu u makam sebebiyle Selçuklu kuvvetlerinin kendine kar ı sava mayı göze alamayacakları tahminiyle hareket ettiklerini anlatmı tır. Ayrıca kendilerine daha fazla katılımın olaca ını beklemekteydi. Halife, bu iki tahminlerinin de aksinin gerçekle ti i tepsini yapmaktaydı. 884 Seltan Mesud ile halife el-Müster id arasında yapılan sava ta (529/Haziran 1135) halifenin ordusu ma lup olmu , kendisi de esir alınmı tır. Halifeye makamına geri götürece i vaadinde bulunan Mesud, onu beraberinde ye eni Davud’un isyanını bastırmak için gitti i Merâga tarafına götürmüstür. Büyük Selçuklu sultanı Sencer’den gelen elçinin getirdi i talimatlara göre Sencer, Mesud’a halifeyi makamına geri göndermesini, Dübeys’e diledi ini yapması için halifeye teslim etmesini istemi tir. Sencer’in tespitine göre halifeyi bu yollara ba vurması ve Selçukluları da mukabele etmek zorunda bırakan geli melerin sebebi Dübeys olmu tur. Slutan Mesud, halifeden Dübeys’i affetmesi istemi , halife de buna olumlu cevap vermi tir. Dübeys, halifenin önüne getirilmi , ortaya bir kılıç ve bez parçası konulmu tur. Sultan Mesud, aralarında olanların sebebinin Dübeys oldu unu, onun ortadan kalkmasıyla ihtilafın da sona erece ini, onun imdi önünde durdu unu, onun için ne emrederse icra edilece ini söylemi tir. Bu sırada Dübeys, alayarak affını istemekteydi. Halife onu affetmi , Dübeys de halifenin elini öpmüstür. 885 Sultan Sencer’den ba ka bir elçilik heyeti gelmi , beraberinde çok sayıda asker de gelmi tir. bnü’l-Cevzî’ye göre onlarla birlikte on yedi 886 Bâtınî de gelmi , halifenin öldürülmesi tertip edilmi , çadırı kendi çadırlarından ayrı yerde hazırlanmı tır.887 Sultan Mesud ve di er ordugahta bulunanlar birlikte elçilik heyeti kar ılanmaya çıkmı , halifenin yanında birkaç muhafızdan ba kası kalmamı tır. Bu sırada halifenin çadırına gelen Bâtınîler, onu öldürdü. Halifenin öldürülmesiyle ilgili bazı kaynaklarda sultan Sencer’i itham eden kayıtlar yer almaktadır. 888

883 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 293, 294; Köymen, a.g.e. , s. 258-60. 884 bnü’l-mrânî, el-nbâ’ , s. 219; Köymen a.g.e. , s. 265. 885 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 297. 886 bnu’l-Esîr, bu olaya katılan Bâtınî sayısını yirmi dört olarak vermektedir ( el-Kâmil, C. XI, s. 27). Kr . bnü’l-mrânî, el-nbâ’ , s. 221. 887 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 298. 888 Halife el-Müsre id’in öldürülmesi olayı hakkında geni bilgi, bu konuda Sultan Sencer’in itham

180

Halifenin öldürülmesi dönemin Sünnî ve snâa eriyye mensubu âlimleri arasında da polemik konusu oldu u görülmektedir. Sünnî âlim ihabüddin er-Râzî, Râfizilerin Zeyd b. Ali, olu Yahya ve di er Zeydî liderlerine kar ı vefasızlıklarından bahsetmektedir. Kufe Râfizileri, Irak Selçukluları sultanı Mesud’a kar ı, Abbâsî halifesi Müster id’in safında yer almı lar, ancak sultanın atlarının ki nemelerini duyunca kaçmı lardı. 889 snâa eriyye mensubu müellif Abdülcelil Kazvînî, onun bu ithamına ilginç bir ekilde kar ılık vermektedir. Kazvînî’ye göre Sünnî olanların, halife Müster id’i, Irak Selçukluları sultanı Mesud aleyhine kı kırtıp onu sava a çıkardıklarını anlatmaktadır. Halife mülhidler (Bâtınî/Nizâriler) tarafından ehid edilmi tir. 890 Dolayısıyla Sünnîlerin vefasızlı ı da kendi halifelerinin ölümüne sebep olmu tur. Abbasi halifesi el-Müster id’in öldürülmesindenden sonra Dübeys, kaçmaya niyetlenmi tir. Dübeys’in Zengî’ye gönderdi i bir mektup ele geçirildi. Mektupta Dübeys, Zengî’ye “gelme, canını koru” diye yazmı tır.891 Dübeys, halife el- Müster id’e dü manlık ederdi. Ancak Selçuklu sultanlarının onu, halife el- Müster id’e kar ı bir denge unsuru olarak tuttuklarını bilmiyordu. Halife el- Müster id’in öldürülmesiyle, Dübeys’in varlık sebebi de ortadan kalkmı tır.892 Sultan Mesud, halifenin öldürülmesinden sonra hakkında ithamlar ortaya çıkınca, bunu gidermek için Dübeys b. Sadaka’yı öldürmeyi münasip görmüstür. Böylelikle halkın halifeyi Dübeys öldürmü , sultanda ona acımamı diye dü ünece i varsayılmaktaydı.893 Sultan Mesud, bu i için Ermenî bir köleyi göndermi , köle de gözükmeden yakla tı ı Dübeys’in boynunu vurmu , halifenin öldürülmesinden yirmi sekiz gün sonra Dübeys de öldürülmü tü (529/Ekim 1135).894

edilmesi, kaynaklarda geçen bilgilerin detaylı de erlendirilmesi için bkz. Osman Özgüdenli, “Selçuklu Hilafet Münasebetlerinde Bir Dönüm noktası: Halife el-Müster id’in Katli Meselesi”, Ortaça Türk-ran Tarihi Ara tırmaları , stanbul, 2006, s. 111-46 (Makalenin daha önce yayınlandı ı yer: stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi , Sayı 39, stanbul 2004, s. 1-35). Ayrıca bkz. Bündârî, Zübde , s. 164; Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 280- 4. 889 Kr . Turan, Selçuklular Tarihi , s. 249. 890 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 408 vd, 508. 891 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 303. 892 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. XI, s. 30. Kr . bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 305. 893 Bündârî, Zübde , s. 165-6. 894 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 303; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. XI, s. 30; Bündârî, Zübde , s. 165; Hilli, Târîhü’l-Hille , C.I, s. 39; el-Ömeri, Mesâlikü’l-Ebsâr , C.XXVI, s. 370; Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 284; Abdurrahman Acar, “Sencer`in Din Siyaseti”, s. 120.

181

Sıbt bnü’l-Cevzî’nin kayıtlarına göre halife el-Müster id, daha önce Dübeys ile sava a çıkmadan (516/ ubat 1123) önce fetva almı tır. Bu fetvada yapılan tespitlere göre, Dübeys, sahabeye dil uzatmakta, namazları terk etmektedir. Dübeys’in yönetti i bölgeler Cuma kılınmaz, müezzin bulunmaz (ezan okunmaz) hale gelmi tir. Dübeys ve adamları, Ramazan’da gündüz içki içmektedir. Ayrıca onlar, çok kan akıtmı lardır.895 Dübeys öldürüldü ünde o lu Seyfüddevle (II.) Sadaka Hille ehrindeydi. Babasının askerleri etrafında toplanmı , ba ka emrine girenler olmu ve etrafındakilerin sayısı ço almı tır. Sultan Bey-aba’ya Hille’yi ele geçirmesi emrini vermi , bir miktar askerini de el-Medâin’e göndermi tir.. Ancak Bey-aba, Sadaka’nın yanındakilerin sayılarının çoklu undan çekinmi , Sadaka, Hille’de kalmı tır.896 Yeni Abbâsî halifesi er-Râ id ile sultan Mesud arasında çıkan anla mazlıkta, Sadaka önce er-Râ id’in yanında yer almı tır. Mesud’un adamları, el-Müster id’in esirken serbest bırakılması için ödememek üzere yazmı oldu u belgeyle, Ba dad’a gelmi , yeni halife er-Râ id, halifenin sâlimen Ba dad’a dönemedi i için paranın tahsilini reddetmi tir. Bunun üzerine Ba dad’daki Selçuklu kuvvetleri ile halifeye destek verenlar arasında çatı malar çıkmı , birçok emir gibi 897 Sadaka b. Dübeys, Ba dad’a gelip (530/Kasım 1135) halifeye itaatini bildirmi tir. Sadaka bu sırada on be ya larındaydı. 898 Sultan Mesud, Ba dad’ı bir müddet muhasara etmi , sonra Hemedan’a dönmek üzere ayrılmı , halifenin yanındaki emirler de Ba dad’dan ayrılmı, Sadaka da Hille’ye gitmiti (530/A ustos 1136). 899 Halife er-Râ id, Zengî’nin i aretiyle Ba dad’ı terk edip Musul’a gitmi tir. Geri dönem Mesud Ba dad’a yerle mi , yaptı ı toplantıda halife er-Râ id’in sultana askeri mukavemette bulunması durumunda halifeli inin sona erece ini ifade eden bir belgeyi göstererek, halifenin azledildi ine dair fetva almı ve yerine er-Râ id’in amcası el-Müktefî’ye halife olarak beyat edilmi tir. 900 Sadaka, sultan Mesud’un yanına gelmi ti (530/Eylül

Dübeys’in öldürüldü ü mekan olarak Merâ a, Hoy, Tebriz gibi farklı ehirler sayılmaktadır. Bkz. el-Hilli, Târîhü’l-Hille , C.I, s. 39. 895 Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 102. 896 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. XI, s. 30. 897 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 305-6; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. XI, s. 35-6. 898 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 306. Kr . bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. XI, s. 36. 899 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 311. 900 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 312 vd.; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. XI, s. 40 vd.

182

1136). Sultanın huzuruna girmeden önce oldukça tedirgin oldu u anla ılan, titreyen ve a layan Sadaka, sultanın huzurundan sâlimen çıkmıtır.901 Sultan Mesud, Sadaka ile kızını evlendirmi ve ona Hille’ye dönme izni vermi ti (531). 902 Azledilen halife er-Râ id Zengî’nin yanından Musul’dan ayrılıp Azerbeycan tarafına Merâga’ya gitmi tir. Sultan Mesud’un ye eni melik Davud ve sultana muhalif olmu emirler de onunla bulu up, er-Râ id’i yeniden halife yapma kararı almı lar, er-Râ id bu teklifi kabul etmi ancak onlarla birle memi tir. Sultan Mesud, muhaliflerin üzerine yürümü ve onları ma lup etmi tir. Sultanın askerleri galibiyet sonrası takip ve ya ma için da ılmı tır. Muhaliflerden Boz-aba ve To ayürek, yüksekçe bir yerde beklemekteydi. Askerlerin da ıldı ını görünce saldırıya geçmi , yanında az asker bulunan Mesud, ma lup olup çekilirken yanındaki birçok emir de esir alınmı tır. Bunlar arasında Sadaka b. Dübeys de vardı. Boz-aba, efendisi Mengupars’ın sultan Mesud tarafından öldürüldü ünü duyunca, elinde esir bulunan emirleri ve onlardan biri olan Sadaka’yı öldürmü tü (532/1138). 903 Dönemin snâa eriyye mensubu müelliflerinden Abdülcelil Kazvinî Sadaka’yı îî yöneticiler arasında saymaktadır. 904 Sultan Mesud, Sadaka’nın öldürülmesi üzerine, onun yerine kardei Muhammed b. Dübeys’i Hille ehrinin yönetimine getirmi ve yanına da ilerini yürütmesi için Mühelhil b. Ebi’l-Asker’i görevlendirmi tir. 905 Mallarına el konulması sebebiyle Dübeys’in çocukları zor durumda kalmı lardı. Dübeys’in çok güzel olan kızı Seferî Hatun,906 Ba dad’a gelip, aracılarla alınanların bir kısmının iade edilmesini istemi ve bulundukları zor durumdan ikayetçi olmu tur. Onun durumu sultana anlatılınca, sultan onunla evlenmek için talip olmu ve nikahları kıyılmı tır (532/1138).907 ez-Zehebî’nin kaydına göre Ba dad’da elence yedi gün sürmü , davullar çalınmı, açıktan arap içilmi ve birçok fesad çıkmı tır.908 Sultan Mesud’un bu hanımından bir erkek çocu u do du unda (537/Mayıs 1143), Ba dad’a yedi gün elence düzenlenmi tir. 909

901 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 314. 902 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. XI, s. 47. 903 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. XI, s. 60-1. 904 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 207. 905 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. XI, s. 61; Hilli, Târîhü’l-Hille , C.I, s. 41 vd.. 906 Yusuf Kerkû el-Hilli, onun ismini Afrâ ( ) olarak vermektedir. Târîhü’l-Hille , C.I, s. 40 907 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 327-8. Kr . bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. XI, s. 65. 908 ez-Zehebî, Târîhu’l-slâm , C.XXXVI, s. 205-6. 909 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVIII, s. 28.

183

Sultan Mesud’a kar ı bazı Selçuklu emirleri isyan etmi lerdi. Sultan Mesud bunlara kar ı Ba dad’dan hareket edece i sırada Mühelhil, sultana Dübeys’in oullarından henüz çocuk ya ta olan Ali’yi Tikrit kalesine hapsettirmeye çalı mı tır. Bunu ö renen Ali b. Dübeys, on be kadar adamıyla kaçmı (Ramazan 540/1146), yanına toplanan Benû Esed kabilesinden Hille’ye gitmi tir. Ali, Hille’de bulunan karde i Muhammed ile girdi i sava ı kazanmı ve Hille’ye hakim olmu tur. Sultan Mesud, önce bu duruma de er vermemi tir. Ancak Ali’nin durumu gittikçe güçlenmi , babasının adamlarının da katılmasıyla asker sayısı ço almı tır. Ba dad’dan askerle Ali’nin üzerine yürüyen Mühelhil ma lup olup geri dönmüstür. Halkı, Ali’ye çok ba lıdı. Mühelhil, ata bindi inde “Ali, ye onu” diye tezahurat yapmaktaydılar. Ali, Selçuklu emirlerinin Hille’de bulunan iktalarına da el uzatmı tır. Halife surların himayesi için adam toplamaya ba lamı tır. Ali, halifeye gönderdi i elçi ile kendisinin itaat üzere oldu unu ve her ne emredilirse yerine getirece ini bildirmi , Ba dad halkı sakinle mi tir. 910 Daha sonra sultan da Ali’nin Hille’yi yönetmesini kabul etmi tir. 911 Ali b. Dübeys’in adamlarının Hille ve çevresinde çıkardıkları fesad ço almı , haklarında ikayetker artmı tır. Sultan Mesud, Hille ehrini Salârgird’e ikta etmi , Salârgird, askerlerle Hemadan’dan hareket etmi tir. Ba dad’a gelen (542/Kasım 1147) Salârgird’in yanında getirdi i mektupta Mezyedilerin topraklarının Ali b. Dübeys’ten alınmasında yardım edilmesi istenmekteydi. Salârgird’e Ba dad askerlerinden de katılım olmu , birlikte Hille’ye yürümü lerdi. Ali b. Dübeys de askerlerini hazırlamı , iki ordu, Mutîrabâd’da sava a girmi tir. Ali, ma lup olmu , Salârgird, Hille’yi ele geçirmi tir. Salârgird, adamlarıyla Hille’ye yerle mi , Ali’nin ailesine kar ı gerekli ihtiyatları almı , askerler ise geri dönmü lerdi. Ali bu dönemde el-Lihaf’ta ikta sahibi olan Alpku ’un yanına gitmi tir. Ali, Alpku ile Vâsıt’a gitmi ve Toruntay ile ittifak kurmu lardı. Müttefikler, Hille üzerine yürümü ler, Salârgird ehirden ayrılıp Ba dad’a gitmi ti (542/Nisan-Mayıs 1148).912 Sultan Mesud’un etkin bazı emirleri öldürmesi üzerine, birçok emir bir araya gelip Ba dad’a gelmi lerdi. Ali b. Dübeys de bu emirlere katılmı tır. Bunlar, Ba dad

910 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVIII, s. 44-5; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. XI, s. 105. 911 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVIII, s. 45. 912 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVIII, s. 56; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. XI, s. 122; Hüseyin Kayhan, Irak Selçukluları ( 514-590/1120-1194), Konya: Çizgi kitabevi, 2001, s. 180.

184

halkına büyük zararlar vermi lerdi. Halife, sultana aralarındaki anla ma sebebiyle askeri olmadı ını, gelip ehri bunlardan kurtarmasını yazmı , sultan ise halifeye kendilerini mudafaa için asker toplama izni vermi tir. Halife halka silahlanmasını emretmi , çıkan çatı malarda Ba dad halkından çok sayıda ölenler olmu tur. Daha sonra emirler ile halife arasında elçiler ile anla ma olmu ve emirler, itaat arzedip Ba dad’dan ayrılmı , Ali b. Dübeys de Hille’ye gitmi ti (543/Ekim 1148). 913 Ancak çok geçmeden Ali b. Dübeys, Alpku ve Toruntay, Mahmud’un o lu Melik ah da yanlarında oldu u halde Ba dad yakınlarına gelmi (544Kasım 1159) ve halifeden hutbeyi Melik ah adına okutmasını istemi lerdi. Halife onların bu isteklerini kabul etmemi , savunma tedbirleri almı ve sultan Mesud’a elçi gönderip Ba dad’a gelmesini istemi tir. Sultan Mesud, Büyük Selçuklu sultanı Sencer ile Rey ehrinde görü mesi sebebiyle Ba dad’a gelmekte gecikmi tir. Alpku , halifenin sultan ile haberle ti ini ö renince en-Nehrevân’ı ya malamı tır. Alpku , Ali b. Dübeys’i tutuklamı (544/Ocak 1150), bunu ö renen Toruntay, en-Numâniyye’ye kaçmı tır. Sultan Mesud, Ba dad’a gelince (544/ ubat 1150) Alpku , bölgeden ayrılmı ve Ali b. Dübeys’i serbest bırakmı tır. Ali de sultanın huzuruna gitmi , özüzr dilemi , sultan da onu affetmi tir. 914 Irak bölgesinde hastalıklar ço almı , özellikle de Ba dad’da ölümler armı , sultan Mesud ehirden ayrılmı tır. Ali b. Dübeys, 545 (1150-1) yılında 915 Esedabâd’a ölmü , tabîbi Muhammed b. Salih ihmalkârlıkla itham edilmi , ancak bir süre sonra o da ölmüstür. 916 Bazı ara tırmacılar, Ali’nin ölümüyle Mezyedîler emirli inin yıkıldı ını kaydetmektedir. 917 Ancak merkez Hille ve di er topraklardaki Mezyedî varlı ı, Büyük Selçuklular devletinin sona ermesinden birkaç yıl sonraya kadar devam edecektir. Irak Selçukluları Sultanı Mes’ud, 547 (2 Ekim 1152) yılında vefat etmi tir. Onun ölümüyle Irak Selçukluları’nda saadet devri de sona ermi , ondan sonra onun yerini tutacak, itibar ve iltifat görecek kimse ba a geçmemi tir. Mesud’dan sonra, daha önce veliah tayin edilmi olan ye eni Melik ah b. Mahmud tahta geçmi tir.

913 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C. XVIII, s. 64-6; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. XI, s. 132-3. 914 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C. XVIII, s. 71-2; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. XI, s. 143; Kayhan, Irak Selçukluları , s. 143. 915 bnü’l-Cevzî, onun ölümünü 546 yılında ele almaktadır ( el-Muntazam , C. XVIII, s. 82). 916 bnü’1-Esîr, el-Kâmil , C. XI, s. 152. 917 el-Hilli, Târîhü’l-Hille , C.I, s. 46.

185

Melik ah, Salârgird’i bir askeri birlikle Hille’ye göndermi tir. 918 Sultanın öldü ü haberi Ba dad’a geldi inde, Ba dad ıhnesi Mesud Bilal, kaçıp Tikrit’e gitmi ve oraya hakim olmu tur. Halife el-Müktefî, Ba dad’da sultan ve ıhnenin neyi varsa, hepsine el koydurtmu tur. Hille ehri Mühelhil’in iltizamıydı. Salârgird, Hille’ye yönelince Mühelhil, oradan kaçıp Hz. Ali’nin me hedine gitmi , Salârgird, ehre hakim olmu tur. Salârgird. Tikrit’te bulunan ıhne Mesud Bilal ile yazı mı , onun yanına gelmi tir. Bir araya geldiklerinde Mesud Bilal, Salârgird’i bo durarak öldürmü , Hille’ye kendisi hakim olmu tur. Halifenin hazırladı ı ordu veziri bn Hubeyra komutasında Ba dad’dan Hille üzerine sefere çıkmı (547/Kasım 1152), Hille’ye yakla tıklarında Mesud Bial de Fırat’ı geçip kar ılarına çıkmı tır. Ba dad ordusuna ma lup olan Mesud Bilal’i Hille halkı ehre sokmamı , halifenin iarlarını ba ırarak ehre onların hakim olmalarına yardımcı olmu lardı. Mesud Bilal, Tikrit’e dönmü , halifenin askerleri ise Kufe ve Vâsıt’ı da ele geçirmi lerdi. 919 Irak Selçukluları sultanı Muhammed b. Mahmud, 551/1157 yılında Badad’ı muhasara edip halifeden kendi adına hutbe okutmasını istemi tir. Halifenin bu iste i reddetmesi üzerine muhasara devam etmi ve çatı malar ya anmı tır. Bu sırada Mühelhil de Hille’ye gidip ehri ele geçirmi tir. 920 Halife el-Müktefî ölmü (555/Mart 1160) yerine olu el-Müstencid-Billah geçmi tir. Mezyedilerin yönetim merkezi Hille ehri, bir süre Irak Selçukluları ve Abbasi halifesi arasında el de itirmi , sonunda halife el-Müstencid, Hille halkı Benî Esed’in yok edilmesi emrini vermi tir. Sultan Muhammed, Ba dad’ı muhasara etti inde onlardan yardım almı tır. Halife, Yezden b. Kamaç’a onlarla sava ması emrini vermi tir. Yezden, çok sayıda asker ile yola çıkmı , Basra’da bulunan el- Muntefik kabilesinin komutanı bn Maruf ile de yazı mı tır. Çok sayıda askerle Mezyedîler muhasara edilmi , suları kesilmi tir. Buna ra men Mezyedîler, bir süre, sabırla direnmi lerdi. Halife, gönderdi i elçi ile, Yezden’i ayıplamı , acizlikle suçlamı ve îa ile i birli i yapmakla itham etmi tir. Yezden ve bn Maruf, muhasarayı sıkıla tırmı , suyun ula masını engellemi lerdi. Bunun üzerine Hille halkı teslim olmu lardı. Onlardan dört bin kadarı öldürülmü ve bundan sonra

918 bnü’1-Esîr, a.g.e. , C. XI, s. 160. 919 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVIII, s. 84-5; bnü’1-Esîr, a.g.e. , C. XI, s. 160-2. 920 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVIII, s. 111; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. XI, s. 213.

186

Hille’de Mezyedilerden kim bulunursa kanının helal sayılacaı ilan edilmi , onlar da de iik bölgelere da ılmı lardı. Yönettikleri bölgeler, bn Marûf’a teslim edilmi ti (558/1162).921 Mezyedilerin sonunu da yine bir îî’nin Yezden b. Komâc’ın komuta etti i ordu getirmi tir. Yezden, bir îîydi ve o, îa’nın (rafd) yayılmasına katkıda bulunmu , Sünnîlere baskı yapmı tır. Yezden, 568/1173 yılında vefat etti inde yönetimindeki Vâsıt ehri karde ine ikta edilmi tir. 922

2 – am Bölgesinde îî Emirler am bölgesinde Halep merkezli Dirdâsîler ve Trablus am merkezli Ammârîler îî merhebinden olan yöneticilerdi.

a - Mirdasiler (1020-1080) Mirdasiler, 1024-1080 yıllarında Halep’te hüküm süren bir hanedandır. Hanedan îî mezhebindendi. 923 el-Hamevî, Benî Mirdas Devleti döneminde yazılmı bir mektubtan aktararak “440 yılında Haleb’te fukaha mamiyye’ye göre fetvâ veriyordu” diye yazmaktadır. 924 Bölgedeki halkın etkisinde kalarak iili i benimseyen kabile XI. Yüzyılın ba ında Kuzey Suriye çölünü kontrol etmekteydi. 925 Fâtımîler tarafından gönderilen ordu, 419 yılında Mirdâsî kuvvetlerini yenilgiye u ratmı ve ilk emirleri Sâlih b. Mirdâs bu sava ta öldürülmüstür. 926 Salih’in yerine geçen o lu iblüddevle Nasr da Fâtımî askerleri tarafından 429/1038 yılında öldürülmüstür. 927 iblüddevle’nin o lu Mahmud, Haleb’i muhasara etmi , yardıma gelen Fâtımî kuvvetlerini de ma lup etmi ti (452/A ustos 1060). 928 Mahmud’un amcası Atiyye Haleb kalesini ye enine

921 bnu’l-Esîr a.g.e. , C. XI, s. 296-7; bn Haldûn, Târîh , C.III, s. 523, C. IV, s. 293; en-Nüveyrî, Nihâyetu’l-Ereb , C.XXIII, s. 173; Abdülkerim Özaydın, “Mezyediler”, DA, C.XXIX, s. 550-1; Hilli, Târîhü’l-Hille , C.I, s. 41 vd.; Hüseyin Kayhan, “Müstencid-Billah, DA, C. XXXII, (ss. 143-5), s. 144. Hille ehrinin bundan sonraki tarihi için bkz. el-Hilli, Târîhü’l-Hille , C.I, s. 50 vd. 922 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVIII, s. 201; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. XI, s. 395; bn Haldûn, Târîh , C.III, s. 527 923 C. B. Bosword, slam Devletleri Tarihi , trc.: E. Merçil ve M. pirli, stanbul, 1980, s. 73; Claude Cahen, Do uundan Osmanlı Devletinin Kurulu una Kadar slamiyet , s. 210; Erdo an Merçil, “Mirdasiler”, DA, C.XXX, s.149. 924 el-Hamevî, Mucemu’l-Buldân , C.II, s. 326 (n.3845); Nasrullah, Haleb ve’t-Te eyyü’ , s. 86 ; Ha im Osman, Târîhü’ -îa fî Sâhili Bilâdi’ -âm , s. 31; Keriman, Tabersî , C.I, s. 163. 925 Erdo an Merçil, “Mirdasiler”, DA, C.XXX, s. 149-151. 926 bnü’1-Esir, el-Kâmil fi’t-Târih , C.VIII, s. 168. bnü’l-Cevzî bunu 420 yılında göstermektedir ( el- Muntazam , C.XV, s. 201). 927 bnü’1-Esir, el-Kâmil fi’t-Târih , C.VIII, s. 228. 928 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 11-2. Kr . Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 89-90; bnü’l-Cevzî, el- Muntazam , C. XVI, s. 62.

187

teslim etmek zorunda kalmı tır (457/Eylül 1065). 929 Fâtımî güçleri Rahbe’de Atiyye’yi de kendi taraflarına çekerek sava a girmek üzereyken Trablus’u yönetmekte olan Kâdî bn Ammar, araya girip iki tarafın anla masını sa lamı tır. Mahmûd, Fâtımilere itaati gere i Dıma k’a ikamete ba lamı tır (459/1066). 930 Büyük Selçuklu sultanı Alparslan döneminde, Mirdasî emiri Mahmud, Haleb’te Abbasi Halifesi Kaim-Biemrillah ile Sultan Apaslan adına hutbe okuttu (19 evval 462 / 31 Temmuz 1070) 931 Mahmud bir elçiyle gönderdi i mektubunda bu durumu bildirmi tir. Bu haber Ba dad’da sevinçle kar ılandı. Ayrıca Dima k çevresini yöneten Kilâb o ullarından da aynı ekilde hetbeyi Abbâsî halifesi ve Selçuklu sultanı adına okutmaya ba ladıklarına dair mektupları gelmi tir. Aslında Abbâsî halifesi veziri bn Cüheyr, Mahmûd’a ve bölgedeki di er Arap yöneticilere mektuplar yazıp onlara Selçukluların eman ve iyi muamele edece i vadinde bulunmaktaydı. Mahmûd bu kararı alırken ileri gelenleri toplamı ve kendilerinin itaat etmekte oldukları Fâtımî devletinin artık gitti i tespitinde bulunmu tur. Selçuklular ise yeni bir devlet, büyük askerî güce sahipti, onlara kar ı kendileri zayıf durumdaydı. Farklı davranmaları durumunda mallarından ve canlarından olacaklardır. Mahmûd’a göre Selçuklular mezheplerinden dolayı onların kanlarını helal görmektedir. 932 Çaresiz duruma dü ecekleri zaman gelmeden önce, hutbenin Abbâsîler ve Selçuklular adına okutulması akla uygundu. Orada bulunanlar da onun görü ünü onaylamı lardı. Cuma günü hatip ve müezzinler, Sünnî Abbâsîlerin simgesi olan siyah renkli elbiselerle çıkmı lardı. Halk burumdan ho nut olmamı tır. Hutbede Abbâsî halifesi ve Selçuklu sultanının adı geçince camiyi terk etmi lerdi. Sonraki cumada askeri tedbir alan Mahmûd, namaz kılmadan camiden çıkanın öldürülmesi emrini vermi tir. Halk namazı kılmı , ancak camideki hasırları almı lardı. “Bu Ali b. Ebî Tâlib’in hasırıdır. Ebû Bekir’in üzerinde namaz kılınacak bir hasır getirmesi gerekecek” demekteydiler. Camide bir dönem toprak zeminde namaz kılınmaya

929 Sıbt, a.g.e. , s. 139. 930 Sıbt, a.g.e. , s. 148. 931 bnü’l-Adim, Zübdetü’l-Haleb , C. I, s. 259. Ayrıca bkz. bnü’l-Kalânisî, Târîhu Dıma k, (Süheyl Zekkar), s. 166, (yay. H. F. Amedroz, Beyrut, 1908), s. 98; Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi , Ankara; Türk Tarih Kurumu yay., 1983, s. 54-61; Erdo an Merçil, “Mirdasiler”, DA, C.XXX, s. 149-151; Ahmed Ramazan ve Hüseyin Sebîtî, “el-Mirdâsiyyûn”, Dâiretü’l-Me’ârifi’l-slamiyyeti’ -î’iyye , (edit. Hasan el-Emîn), 6.bs. Beyrut, 1423/2002, C.XX, s. 258-280. 932 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 63.

188

devam etmi tir. 933 Abbâsî halifesi de Mahmud’a nakîbü’n-nükebâ Tarrâd b. Muhammed ez-Zeynebî ile hil’at göndermi tir. 934 Alparslan Suriye taraflarına geldi inde (463/Ocak 1071) Mahmud’un huzuruna gelmemesi üzerine Selçuklu askerleri Haleb çevresini, Kilâb o ullarının yönetimindeki bölgeleri ya malamı tır. Mahmud, Halifenin elçisine, topraklarının korunması için itaat arzedip hutbe okutmasına ra men her tarafın tahrip edildi ini söylemi tir. Mahmûd, elçiyi sultana göndermi , Alparslan da onu saygıyla kar ılamı tır. Halifenin Mahmud’a hil’at göndermesi sultana a ır gelmi , ancak oradakilerin halifenin bunu, sultan için yaptı ını söylemeleri üzerine sakinle mi tir. 935 Elçi Nakib, Mahmûd’un Halife tarafından gönderilen hil’ati giydi ini ve adına hutbe okuttu unu bildirmi tir. Alparslan, onların hutbelerini yeterli bulmamı ve halen ezanlarını “haya alâ hayri’l-amal” ifadesiyle îî usule göre okutmalarını ele tirmi 936 ve Mahmud’un huzura gelip itaat arzetmesi gerekti ini söylemi tir. Sonunda annesiyle birlikte huzura gelen Mahmud, bir sonraki gün gelmesi için geri gönderilmi ve sonraki geli inde devlet erkanı tarafından kar ılanmı , Alparslan tarafından iyi muamele görmü ve yönetimindeki yerler kendisine bırakılmı tır. 937 Suriye bölgesinde Nâvekiyye ( ) denilen Türkmenler,938 Fâtımilerin Akkâ komutanı Bedrulcemali ile iyi ili kiler kurmu lar ve ona bölgeki Arap saldırılarına kar ı destek vermi lerdi. Ancak Bedrulcemâlî’den istedikleri parayı alamayınca Taberiyye bölgesine yerle ip gelirlerine el koymu lardı. Bedrulcemâlî, Araplar ile irtibata geçip Suriye’ye geri dönmelerini istemi ve onlarla birle erek Taberiyye üzerine yürümüstür. Türkmenler, sayıda çok üstün olan dü manlarına gece düzenledikleri baskınla ma lup etmi lerdi. Haleb emiri Mahmud, Türmenler ile irtibata geçip onları yanına ça ırmı tır. Mahmud’a kar ı amcası Atıyye, Kilab oularından ve Bizans’tan aldı ı destekle Haleb çevrsine düzenledi i baskınla

933 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 164. Kr . bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 63. 934 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 63. 935 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 167. 936 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 64. 937 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 167; bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 64; bnü’l-Kalânisî, Târîhu Dıma k, s. 167; es-Sâidî, Cühûd , s. 474. 938 Nâvekiyye Türmenleri hakkında bkz. Ali Sevim, “Nâvekiyye Türkmenleri Sorunu”, Erdem , (Aydın Sayılı Özel Sayısı II), C. Ix, Sayı: 26, Ankara, 1996, ss. 788-792.

189

ya mada bulunmaktaydı. Bin kadar Türkmen, Mahmud’un emrine girerken geri kalanları Taberiyye bölgesine dönmü lerdi (464/1071-2). 939 Emir Mahmud 467/1074 öldü. Mahmud’un yerine o lu Celâlüddevle Nasr geçmi tir. 940 Suriye bölgesinde Sleçuklular adına birçok yeri Fâtımîlerin elinden almı olan Atsız, Nasr’a elçi gönderip babasından kalan paralardan bir kısmını kendisine vermesini, kız karde iyle evlenmek iste ini ve yönetimindeki yerlerin kendisine teslim edilmesini istemi tir. Nasr’ın on be bin dinar göndermesi üzerine Atsız, Fâtımîlerin elinde bulunan Dima k’ı ku atmaya gitmi ti (468/Aralık 1075). 941 Nasr, 468’de öldürülmü tür. Onun yerine karde i Sabık b. Mahmud geçti. Çe itli iktidar mücaleleriyle u ra mak zorunda kaldı. Melik ah tarafından Suriye’ye tayin edilen Tutu , 470’de Haleb’i muhasara etti ancak sonuç alamamı, 473/1080’de îî Ukaylîler emiri erefüddevle Müslim, ehri teslim almı ve Mirdasiler yöbetimine son vermi tir. 942

b - Ammâro ulları (1070-1109) Benî Ammâr, Fâtımî halifelerinin yanında bir aileyken Trablus am’a göç etmi tir. Kadılık makamına getirilen Ebû Tâlib b. Ammâr’ın (ö. 464/1072) 943 lakabı Emînüddevle idi. 944 Trablus am’ın Fâtımî valisi Muhtaruddevle’nin 462/1070 yılında ölümünden sonra, Eminüddevle ba ımsızlı ını ilan ederek burada müstakil bir hanedan kurmu tur. Yaptırdı ı medrese ve yüz bin cildi a kın kitaptan meydana gelen zengin kütüphanesiyle Trablus am’ı büyük bir ilim ve kültür merkezi haline getirmi tir. Fâtımîlere kar ı açıkça cephe almamı tır. Selçuklulara kar ı tam anlamıyla boyun e memekle beraber çe itli hediyelerle Selçuklu hükümdarı ve emirlerinin gönlünü almaya çalı mı tır. Eminüddevle 464/1072’de çocuk bırakmadan ölmü tür. ktidar mücadelesine giri en ye enlerinden Celalülmülk, Eminüddevle’nin yerine yönetime geldi. 945 Muhsin el-Emîn’e göre bu dönemde

939 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 173. 940 Sıbt, a.g.e. , s. 192, 196. bnu’l-Esîr, Mahmûd’un ölümünü 469 yılı olayları içinde kaydetmektedir ( el-Kâmil, C. X, s. 105). 941 Sıbt, a.g.e. , s. 198. 942 bnü’l-Kalânisî, Târîhu Dıma k, s. 183; Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, s. 101; Zambaur, Mu’cemü’l-Ensâb ve’l-Üsretü’l-Hâkime, s. 51-3. 943 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 71. 944 Cafer es-Sübhanî (i râf), Mevsûatu Tabakâti’l-Fukahâ , Kum : Müessesetü’l-mam es-Sadık, 1418, C.VI, s. 92. 945 Abdulkerim Özaydın, “Ammâro ulları”, DA, C.III, s. 76-7. Bkz. bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s.

190

Trablus am halkı snâa eriyye mezhebindendi. Emînüddevle’nin snâa eriyye mi, yoksa smailiyye mezhebine mensup oldu u bilinmemektedir. 946 Nâsır-ı Hüsrev, 438/1047 yılında u radı ı Trablus hakkında bilgi verirken halkın tamamen îa’ya mensup oldu unu kaydetmektedir. iîler, ehirde güzel mescidler yapmı lardır. Trablus’un dı ında me hed denen yerler vardır. Nasır-ı Hüsrev ayrıca Sur ehri halkının ço unlu unun îî oldu unu kaydetmektedir. Akka yakınında Taberiyye’de, ehrin dı ında, Ebu Hureyre’nin mezarı vardır. Bölge halkı ia odu u için kimse ziyaretine gidememekte, gitmek isteyen, çocuklar tarafından ta lanmaktadır. 947 Celâlülmülk, 473 (1080-1) yılında Cebele kalesini ele geçirmi ve Abbâsî halifesi ile sultan Melik ah adına hutbe okutmu tur. 948 Dima Selçuklu emiri Tutu , Fâtimî veziri Bedrulcemâlî’nin kızı ile evlenerek akrabalık ili kisi kurmaya niyetlenmi , Mısır’dan çe itli hediyeler geldikten sonra Celâlülmülk bn Ammâr’ın bunu yapmaması yönündeki i aretiyle bundan vaz geçmi ti (476/1083). 949 Tutu , 477/1084’te Antartus’u muhasara edip bn Melâib’ten almı ve ehri para kar ılı ı Celâlülmülk’e vermi ve Dima k’a dönmüstür. 950 Tutu , Ba dad’a gelen sultan Melik ah’ın yanına gitmi , Suriye bölgesinin sahil kesimini fethetmek istedi ini bildirmi , Melik ah da Haleb’i yöneten Aksungur ile Urfa’yı yöneten Bozan’ı askerleriyle birlikte Tutu ’un emrine vermi tir. Fâtımîlerin elinde olan bazı yerler alındıktan sonra Trablus’a yürüdüler. Celâlülmülk bn Ammâr’ın burayı askerle mudafaa edecek gücü yoktu ve hileye bavurmu tur. Önce Tutu ’un emrindeki emirlerle irtibat kurup vaatlerde bulundu ancak sonuç alamamı tır. Aksungur’un veziri Zerrîn Kemer ile ili kiye geçildi. Vezir’in Aksungur’a yönelik çabaları sonuç vermi tir. Buraların bn Ammar’ın yönetiminde oldu una ve onunla sava ılmamasına dair sultandan alınmı men urları gösterilmi tir. Aksungur, elinde bu men urlar olan biriyle sava mayaca ını söylemi tir. Tutu , ona “bana tabisin” dedi inde Aksungur, sultanın emrine itaat edil i müddetçe tabili inin geçerli oldu unu söyleyerek ertesi gön orada çekilmi tir.

71. 946 Muhsin el-Emin, ‘Ayânü’ -îa, Beyrut, 1403/1983, C. V, s. 218. 947 Nasır-ı Hüsrev, Sefername , s. 18-28. Kr . Adam Mez, Onuncu Yüzyılda slam Medeniyeti (slâm’ın Rönesansı), Çev. Salih aban, stanbul, 2000, s. 80. 948 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 224. 949 Sıbt, a.g.e. , s. 239. 950 Sıbt, a.g.e. , s. 242.

191

Tutu da kızgın bir ekilde oradan çekilmi , Bozan da yönetim merkezine gitmi , Trablus’un muhasarası sonuçsuz kalmı tır (485/1092-3). 951 Celâlülmülk’ün ölümü (1099) üzerine yerine karde i Fahrülmülk ( ) geçti. Cebele bölgesi Celâlülmülk zamanında Ammaro ullarının yönetimine geçmi tir. Kâdî Ebû Muhammed Ubeydullah b. Mansur’un babası daha önce buranın reisiydi. Ebû Muhammed, babasının yerine geçinde askerî tedbirlere önem vermi ve zamanla Ammaro uları’na itaatinden mıkmı , hutbeyi Abbâsîler adına okutmaya ba lamı tır. Ammaro ulları, Suriye Selçukluları sultanı Tutu ’un o lu Dukak’a bol miktarda para vererek Ebû Muhammed’den burayı almasını istemi tir. Dukak, onu ku atmı ancak sonuç alamamı tır. Ebû Muhammed, Haçlıların defalarca ku atmasını de iik askeri hileler ile savu turmu tur. Ancak sonunda Atabek Tog- Tekin’e haber gönderip Cebele’yi ona teslim etmek istedi ini bildirmi , Tog-Tekin de o lu Tâcülmülûk Bôrî’yi gönderip kaleyi teslim almı , Ebû Muhammed’in Dima k’a ula ması sa lanmı tır. Ammaro ulları, Dima k’ı yöneten Dukak’a para teklif edip Ebû Muhammed’in kendilerine teslimini talep etmi ler ancak Dukak kabul etmemi tir. Ebû Muhammed, Dima k’tan Anbar’a, oradan da Ba dad’a gitmi tir. Tâcülmülûk Bôrî’nin Cebele halkına kötü davranması üzerine halkın da yardımıyla Fahrulmülmülk’ün gönderdi i askerler, burayı onun elinden almı tır. Fahrulmülk, Tâcülmülûk Bôrî’ye iyi muamele edip Dima k’a babasının yanına göndermi ve Haçlıların ku atmasından korktu u Cebele’nin niçin alındı ını Tog- Tekin’e bildirmi ti (494/1100-1). 952 Bu dönemde seferlere katılmı haçlı müelliflerden aktarıldı ına göre, Ammarî yönetimi, Haçlılar ile dostluk kurmak istemi , altın göndermi tir. Haçlıların hayvan ve ia e ihtiyaçlarını takviye etmi , ba arılı olmaları durumunda, Hristiyan olup, onlara ba lı olarak emirli ini sürdürmek üzere anla maya varmı tır. Haçlıların Lübnan Da ları’ndan Kudüs istikametine geçi lerine Ammârî yönetiminin verdi i klavuzlar rehberlik etmi tir. 953 Ancak zamanla artlar de imi olmalı ki, Ammârîler de haçlılar ile sava maya ba lamı tır. Bir grup haçlı, Anadolu Selçukluları sultanı Kılıç Arslan’a ma lup olup geri

951 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s.203; Abdulkerim Özaydın, “Ammâro ulları”, DA, C.III, s. 76-7.. 952 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 310-2. 953 smail Hami Dani met, Türk Irkı Niçin Müslüman Oldu , stanbul, 1994, s. 133 vd.

192

dönmekteydi. Bu haçlılara saldırmak üzere, Fahrulmülk’ün teklifiyle Hıms yönetimi ve Dıma k Selçuklu meliki Dukak’ın ittifakıyla bir ordu olu turulmu tur. Ancak birkaç kat fazla sayıdaki binlerce askerlerine ra men ittifak, birkaç yüz ki ilik Haçlı kuvvetine ma lup olmu tur. bn Ammar, Tarablus’ta muhasara edilmi tir. Bu muhasaradan sonuç alamayan Haçlılar, buradan Antartus’a gitmi ler ve Ammaro ullarına ba lı olan ehri ele geçirip içerideki Müslümanları öldürmü lerdir (495/1102). 954 Fahrulmülk döneminde toprakları devamlı Haçlı saldırılarına maruz kaldı. 496/1102 yılından itibaren ba layan Trablus am ku atması,955 uzun süre devam etti. 5011108’de Abbâsî halifesi Müster id ve Sultan Muhammed Tapar’dan yardım istemek için Ba dad’a gitti. Sultan ve halife tarafından görkemli bir ekilde a ırlanan Fahrulmülk’e yardım için sultan Muhammed Tapar, emirlerine talimatlar göndermi ancak çe itli sebeplerle bu yardım gerçekle emedi. Fahrulmülk, Dıma k’a gelmi (502/A ustos 1108) burada birkaç gün kaldıktan sonra askerleriyle Cebele’ye gitmi , halk da ona itaat etmi tir. Bu arada Trablus am halkı, Fâtımîler ile irtibata geöip ehre bir vali ve deniz yoluyla erzak göndermesini istemi lerdi. Fâtımî yönetimi erefüddevle’yi onlara vali olarak göndermi ve beraberinde ihdiyaç duydukları erzakları da göndermi tir. Vali, burayı telim alınca bn Ammar’ın aile fertleri ve adamlarından bir grubu tutuklayıp deniz yoluyla Mısır’a göndermi tir. 956 Haçlılar muhasaraya devam etmekteydi. Vali, Fâtımîlerden gelecek olan yardımın gecikmesi üzerine bazı artlarla ehri, Haçlılara teslim etmi ti (503/Temmuz 1110). ehri teslim alan Haçlılar esir aldıkları halka i kenceler yapmı , ehri Dâru’l-lim Kütüphanesini ya malamı lardı. Cebele’de bulunan Fahrülmülk, bu ehrin de alınması üzerine oradan ayrılmı tır. Önce eyzer’e gitmi , kalenin yönetici olan Sultan b. Ali b. Munkız’ın misafiri olmu tur. Buradan Dima k’a gitmi , Tog-Tekin’in yanında bulunmu tur. 957 Fahrülmülk, daha sonraki yıllarda Irak Selçuklu Sultanı Mesud’a vezir oldu. 513/1119 yılında azledildikten sonra Abbâsi halifesinin hizmetine girdi, birkaç ay sonra da vefat etti. 958

954 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 344. 955 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 365, 411-3. 956 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 452-4. 957 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 475-7. 958 bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 78; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C.X, s. 539, 563; bnü’l-Adim, Bu ye ,

193

Osman Ha im, Ammaro ullarının kaynakların ittifakı ile mâmiyye îasından olduklarını kaydetmektedir. Kurucusu Eminüddevle ia mezhebinde fakihti. Alevilerin kollayıcısıydı. Trablus’ta yüzbinden fazla kitap vakfetti i bir iî ilim merkezi, Daru’l-ilmi tesis etmi tir. Burada birçok âlim görev yapmı tır.959 Ribhî Mustafa Aliyyân ise Benû Ammar’ın îa’nın smailiyye koluna mensup olduklarını ifade etmektedir. Mezheplerini yaymaya önem vermekteydiler ve bunun için müesseseler kurmu lardı. Trablus am’daki Dâru’l-lim bu i levi yerine getirmekteydi. Kütüphanesinde çok sayıda kitap vardı. Haçlılık ehri i gal ettiklerinde kütüphaneyi de yakmı lardı. 960

3 – ran’da îî Bavendiler (665-1349) Bâvendîlerin spehbediyye kolu Sârî merkez olmak üzere Taberistan, Gîlân, Rey ve Kûmis’te hüküm sürmü tür.961 Hanedânın geçmi i Sâsânilere kadar dayandırılmaktadır. 962 Bir görü ü göre bu hanedandan ilk Müslümanolan spehbed âpûr (210-22/825-36) snâa eriyye imamlarından Muhammed Takî zamanında Müslümanolmu , iftihar için Cafer ismini almı , ondan sonraki spehbedler Caferî mezhebine mensup olmu lardır. 963 Di er taraftan apur’un neslinden Kârin b. ehriyâr’ın (222-53/836-67) bu hanedandan ilk îî oldu u kaydedilmektedir. 964 Rüstem b. ervîn (335-70/946-80) zamanında basılan sikkelerin bir yüzünde tâbî oldukları yine îî bir yönetim olan Büveyhî emiri Adudüddevle’nin ismi, di erinde ise “Ali Veliyyu Allah” ifadesi yazılıydı. Bununla birlikte Bâvendîlerin îa’nın hangi koluna mensup oldukları çok belirgin de ildir. snâa eriyye’nin Taberistan’da yayılması altıncı/on ikinci yüzyılda hızlanmı , Bâvendîlerin de îa’nın bu kolunu himayeleri, yakın kom uları olan Alamut ve Rudbar bölgesindeki smaililerden, Ruyân ve Rüstemdâr bölgesindeki Zeydîlerden 965 kendilerini ayırma iste i olarak

(A.Sevim), s. 100-1; Abdulkerim Özaydın, “Ammâro ulları”, DA, C.III, s. 76-7. 959 Ha im Osman, Târîhü’ -îa fî Sâhili Bilâdi’ -âm , s. 47, 50, 66, 67. 960 Ribhî Mustafa Aliyyân, el-Mektebât fi’l-Hadârati’l-Arabiyyeti’l-slâmiyye , Umman, 1420/1999, s. 141. 961 Erdo an Merçil, “Bâvendîler”, DA, C. V, s. 214-216. 962 Muhammed Hasan Han timâdüssaltana, Târîh-i Taberistân (et-Tedvîn fî Ahvâli Cibâli ervîn), ne r.: Mitrâ Mehrâbâdî, Tahrân, 1383, s. 132. 963 Tâhire Azîmzâde Tahrânî, “ spehbediyye yâ Âl-i Bâvend ve Peyvend-i Ânân bâ îa-i mâmiyye”, Faslnâme-i Tahassusî Fıkh ve Târîh-i Temeddün , sayı:-1-2, Me hed, 1383, (ss. 114-126), s. 116. 964 Nurullah üteri, Mecâlisü’l-Mü’minîn , C.II, s. 384. 965 Bu hanedanın geçmi te ço unlukla hasmane ili kileri için bkz. timâdüssaltana, Târîh-i

194

yorumlanmaktadır.966 Bâvendîler, îa’nın mâmiyye koluna mensup ran asıllı hanadendı. Abdülcelil Kazvînî, ehriyârân ve Mâzenderân melikleri dedi i Bâvendîlerden Kârin, ehriyâr ve spehbed Ali’nin isimlerini sanıp, îî olduklarını kaydetmekte,967 Mehdî’nin nâipleri dedi i Bâvendîlerin Sâhib-i Zamân Mehdî adına sikke bastıklarını, hutbe okuttuklarını kaydetmekte,968 bu yönetimin Batıniler aleyhine gerçekle ti faaliyetlerden bahsetmektedir: 969 Sâri ve Urem ehirleri Mazanderan yönetiminin ba kentidir. Yabancılar ve tüccarlar orada emniyettedir. Camiler, medreseler ve ilim meclisleri vardır. ah-ı ahan Rüstem b. Ali ve babası Ali b. ehriyar döneminde sınırda ya ayan Mülhid-Batınîler ile mücadele edilmekteydi. 970 George C. Miles’ın, Bavendilerden kalma paralar hakkında verdi i bilgiler, îîlik alametlerini paralar üzerinde de kullandıklarını göstermektedir. 971 Bavendiler, Selçukluların bölgeye hakimiyeti öncesinde, Ziyârîlerin (928- 1090), Kâbûs b. Ve mgîr ve haleflerinin hakimiyetleri altında güçlerini kaybetmi lerdi. 972 Tu rul Bey zamanında Selçuklulara tâbi kılınmı lardı (433/1041- 2). 973 Ancak kaynaklarda Bâvendî yöneticileri hakkında Melik ah döneminden itibaren bilgilere yer verilmektedir. Hüsâmüddevle ehriyâr b. Kârin,974 babasının ölümünden sonra (466/1073-4) yerine hanedanın ba ına geçmi tir. Hüsâmüddevle, Ziyârîlerin ba ında bulunan Gilân ah b. Keykâvus’un yönetim zaafiyetinden istifade

Taberistân, s. 139 vd. 966 Tâhire Azîmzâde Tahrânî, a.g.m., s. 115-8. 967 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 207. Kr . F. Daftary, “Sectarian and National Movements in Iran, Khurasan and Transoxania During Umayyad and Early ‘Abbasid Times”, History of Civilizations of Central Asia , C.IV/1, ed. M. S. Asimov and C. E. Bosworth. Paris: UNESCO Publishing, 1998, s. 41-60( tercümesi: “Emeviler Döneminde Ve Abbasilerin lk Dönemlerinde ran, Horasan Ve Mâverâünnehir’deki Mezhebi Ve Milliyetçi Hareketler”, Mehmet Atalan, Kelam Ara tırmaları 4/2 (2006), ss.139-158; W. Madelung, “Te eyyu mâmî ve Zeydî der ran”, (Farsça’ya tercüme: Resul Caferiyan), Keyhan-ı Endi e, sayı: 52, 1372, s. 149-161. 968 Nurullah üteri, Mecâlisü’l-Mü’minîn , C.II, s. 386. 969 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 78-9, 504. 970 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 172; Keriman, Tabersî , C.I, s. 141. 971 Miles, George C., “The Coinage of the Bâvandids of Tabaristan”, Iran and Islam , (ed. Clifford Edmund Bosworth), Edinburgh, Edinburgh University, 1971, s. s. 443-460. 972 Mar’a i, Târîh-i Taberistân ve Ruviyyan ve Mazenderan , ne r. Muhammed Hüseyin Tesbihi, 2. bs., Tahran: Müessese-i Matbuat-ı ark, 1966, s. 95; timâdüssaltana, Târîh-i Taberistân, s. 141. 973 Erdo an Merçil, “Büyük Selçuklu mparatorlu u Tarihi”, Türkler , Ankara, 2002, C.IV, (ss. 597- 633) s. 602. 974 Merçil’in Hüsâmüddevle ehriyâr b. Kârin’i “ilk hükümdar” diye netelemekte ve “onun Melik ah’a tabi oldu unu” kaydetmektedir. Yine Merçil, “Tu rul Bey’in Bavendîler’i kendisine tabi kıldı ını” kaydetmekteydi.

195

etmeyi bilmi , Kuhistan’ın kalelerini ele geçirmi , Taberistan halkının deste ini sa lamı tır. Sultan Melik ah’ın vefatından (1092) sonra o ulları arasında taht mücadeleri olmu tur. Sultan Muhammed Tapar (1105-1118), Hüsâmüddevle’den huzuruna gelmesini istemi (di er bazı kayıtlara göre Bâtınîlere kar ı i birli i teklif etmi ) ancak o, bunu reddetmi tir. Bunun üzerine sultan onu cezalandırmak için üzerine Emîr Sungur-ı Buhârî idaresinde be bin ki ilik bir kuvvet sevketmi , ancak Hüsâmuddevle Selçuklu ordusunu ma lup etmi tir. 975 Selçuklu komutanı Sungur Buhari, Âmul’a geldi inde, yanında açık ba lı ve çıplak ayaklı ayak takımı ( ) vardı. “Rafıza’nın kökünü kazımak için geldik” demekteydiler. Fakat sava ta Sungur, hezimete uramı tır. Ordusunun bir kısmı öldürülmü , di er bir kısmı esir edilmi tir. Esirler Âmul’e getirilip, alınlarına, kızgın demirlerle, Muhammed ve Ali isimleri damgası vurulmu tu 976 . Sava tan sonuç alamayan Sultan Muhammed Tapar barı yolunu tercih etti. Hüsâmüddevle, olu Alâüddevle’yi Selçuklu sarayına gönderdi. Di er o lu Necmûddevle de Suttan Muhammed Tapar’ın kız karde iyle evlendi. Hüsâmüddevle’nin son yıllarında o ulları Necmüddevle ile Alâüddevle arasında iktidar mücadelesi ba lamı tır. Bu mücadeleyi Necmüddevle kazandı. Ondan sonra ba a geçen emsülmülk Rüstem’in saltanatı kısa sürdü. Bâvendîler tahtına bundan sonra Alâüddevle Ali geçti. Alâüddevle Irak Selçuklu Sultanı Mahmûd b. Muhammed Tapar’ın ölümünden (1131) sonra, ehzadeler arasındaki taht mücadelelerine karı mı tır.977 Sultan Sencer, ye eni Irak Selçukluları sultanı Mahmud ile girdi i sava ta (513/A ustos 1119) yanında yer almayan sfehbed Alâüddevle b. Hüsâmiddevle’ye Horasan’a gelmesini emretmi , ancak o, hasta oldu u için o lu veliahdi olan ah Gazi Rüstemi göndermeye karar vermi tir. Bunun üzerine, sultan Sencer, onun Horasan’da bulunan karde i Behram’ı Taberistan’ı kendisine verdi ine dair bir men ur ve bir ordu ile Alâüddevle’'nin üzerine sevketmi tir. Ancak bu ordu ah

975 bn sfendiyâr, Târîh-i Taberistân , C.II, s. 33 vd.; timâdüssaltana, Târîh-i Taberistân, s. 142-4; Erdo an Merçil, “Bâvendîler”, DA, V, s. 214-216; C.E. Boswort, “The Political and Daynastic History of the Iranian Worl (A.D. 1000-1217)” The Cambridge History of Iran 5: the Saljuq and Mongol, ed. John Andrew Boyle, Cambridge : Cambridge University, 1968. s. 28. 976 Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 523. 977 Bündârî, Zübde , s. 158; Nurullah üteri, Mecâlisü’l-Mü’minîn , C.II, s. 385; Erdo an Merçil, “Bâvendîler”, DA, V, s. 214-216

196

Gazi’ye ma lup olmu ve Behram öldürülmüstür. Cürcan bölgesinde Horasan kuvvetlerine kar ı ba arılı sava lar yapmı olmasına ra men Alâüddevle, sultan Sencer’in 521/1132 yılında Melik Tu rul’u desteklemek üzere Mesud’un üzerine yürüdü ünde, Taberistan’dan kuvvet istemi tir. Alaüddün de o lu Rüstem komutasında be bin askeri, Hemedan’a sultan Sencer’in hizmetine göndermi tir. Rüstem, Mesud’un ma lup edilmesi ve Karaca es-Saki’nin öldürülmesinde ba arılı hizmetler vermi ve Sultan Sencer, Alâüddevle’ye bundan duydu u mennuniyeti ifade eden mektuplar göndermi tir. 978 Bu dönemde ya ayan îî müfessir Ebû Ali et-Tabersî, lâmü’l-Verâ bi- Alâmi’l-Hüdâ isimli eserini Bavendi hükümdarı Alauddevle Ali b. ehriyar’a takdim etmi tir. et-Tabersî, kitabının giri inde, bu hükümdar için övgü dolu ifadeler kullanmaktadır. 979 Hille merkezli snâa eriyye mensubu Mezyediler emiri Dübeys b. Sadaka, bir dönem Alâüddevle’ye sı ınmı tır. Alâüddevle, Sadaka için Abbâsî halifesine efaatçi olmu tur.980 Alâüddevle, Alamut’taki Bâtınîlerle de mücadele etti. Yetmi be ya ında iken olu Nusretüddin ah Gazi Rüstem’in baskısı ile tahttan çekilmek zorunda kaldı (536/1142). Rüstem, Büyük Selçuklu Devleti’nin çökmeye ba laması üzerine Kuzey Iran siyasetinin önde gelen ahsiyetlerinden biri olmu ve ba ımsız bir siyaset takip ederek topraklarını geni letmeye ba lamı tır. Sultan Sencer’in O uzlara esir dü mesi üzerine Selçuklu hanedan ve ordu mensuplarından bazıları onun ülkesine sı ınmı tır. Sencer’in emirlerin Aytak, Mâzenderan’dan on bin kadar süvariyle ayrılmı , Horasan’a gitmi , Nesâ ve Ebîverd civarında ikamete ba lamı tır. Ya macılık pe inde olan birçok asker de ona katılmı tır. Bu dönemde güçlenmi olan Müeyyed Ay-aba’nın yanından ayrılanlar da ona katılmı lardı. Aytak, Müeyyed ile yazı ıyor ve ona muhalif tavır almıyordu. Müeyyed ise ona düzenledi i bir baskın ile askerlerinin da ılmasını sa lamı , baskından kurtulan Aytak, Mâzenderân’a

978 Mara î, Târîh-i Taberistân-u Mâzenderân , s. 224-34. timâdüssaltana, Târîh-i Taberistân, s. 154 vd.; Bkz. brahim Kafeso lu, Harezm ahlar Devleti Tarihi (485-617/1092-1229), Ankara, Türk Tarih Kurumu, 1956, s. 27-8. 979 et-Tabersî, ’lâmü’l-Vera bi-A’lâmi’l-Hüda , tahkik: Ali Ekber el-Gaffârî, Beyrut, 1399/1979, s. 10-11; Resul Caferiyan, “Ebû Ali Tabersî ve Menâbii Kitâbi l’lâmü’l-Verâ”, Makâlât-ı Târihî , C.4, Kum, 1374, s. 111-7. 980 bn sfendiyâr, Târîh-i Taberistân , s. 108; Tâhire Azîmzâde Tahrânî, a.g.m., s. 120.

197

dönmüstür. Rüstem bu dönemde karde i Ali ile taht için mücadele halindeydi. Aytak, Ali’nin ba ını kesip Rüstem’e götürmü , ancak bu durum zoruna giden Rüstem “kendi etimi kendim yerim, ba kasına yedirtmem” demi tir. Aytak, tekrar Horasan’a dönüp ya mada bulunmu , özellikle de sferâyin’e çok zarar vermi tir. Müeyyed ve Irak Selçukluları sultanı Mahmud b. Muhammed’in askerleriyle mudahalesi sonucu tekrar Mâzenderân’a gitmi (553/Mart 1158), Rüstem’in barı talebi kabül edilmi , Aytak’ın o lu rehin verilmi ve takip edenler de geri dönmü lerdi. 981 Rüstem’in olu Gerdbâzû 537/1143’de Bâtıniler tarafından öldürülmü tür.982 Bazı kaynaklar Batınîlerin suikastlari için Sencer’i suçlamaktadır. 983 Rüstem, Alamut Bâtınileri üzerine seferler tertipledi. 552/1157’de Alamut’u tahrip ederek Cürcan ve Kûmis’i ele geçirdi. Rüstem ordusunu toplayıp yola çıkmı , seferin nereye yapıldı ını kimseye söylememi tir. Dar geçitlerden geçip suratle smaililerin elindeki Alamut’a gitti, baskın düzenleyip köyleri ate e verdi. Pek çok ki iyi öldürdü, mallarını ganimet aldı. Kadınlarını esir etti. Çocuklarını köle olarak alıp pazarlarda sattı. smaililer peri an oldular. O güne kadar benzerini görmedikleri musibete maruz kaldılar. Yurtları uzun yıllar tamir edilemiyecek kadar tahrip olmu tur. 984 Rüstem, Rey ehrinde, snâa eriyye mütekellimlerinden el-Hımsî diye bilinen Muhammed b. Ali’nin (ö. yakla ık 585) de ders verdi i bir medrese yaptırmı tır.985 Rüstem, kendisi îî olmakla birlikte Sünnîleri de himaye etmekteydi. Esterabâd ehrinde, 554/1159 yılında, Hz. Ali neslinden olanlar (Alevî) ve onları destekleyen iîler ile âfiîler ve onların destekçileri arasında çatı ma çıkmı tır. mam Muhammed el-Herevî, Esterabâd’a gelmi ve vaaz meclisi tertip etmi tir. ehrin kâdîsı Ebû Sa’d b. Muhammed b. smail en-Ne’îm de âfiî mezhebindendi. Alevîler ve onların takipçileri iîler ayaklanmı , Esterabâd’daki âfiîler ile büyük bir çatı maya girmi lerdi. âfiîlerden bir grup öldürülmü , kâdî kaçmı , onun ve taraftarlarının evleri ya malanmı tır. Bu olanları haber alan âh-ı Mâzenderân (Rüstem), îa’ya iddetli bir ba lılı ı olmasına ra men, olanları ve Alevîlerin

981 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. XI, s. 225-6. 982 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 97; Urmevî, Tâlikât-i Nakz , C. I, s. 330. 983 bn sfendiyâr, Târîh-i Taberistân , C. II, s. 91; Tâhire Azîmzâde Tahrânî, a.g.m., s. 121. Kr . Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 79, 600; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 524. 984 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. XI, s. 224; Nurullah üteri, Mecâlisü’l-Mü’minîn , C.II, s. 386; Erdo an Merçil, “Bâvendîler”, DA, V, s. 214-216. 985 bn sfendiyâr, Târîh-i Taberistân , C. II, s. 91; Tâhire Azîmzâde Tahrânî, a.g.m., s. 121.

198

fiillerini kötü bulmu , onlara ba lamı oldu u tahsisatı kesmi , halkın mallarını müsadere ile ellerinden almı tır. Böylece Kâdî makamına dönmü ve olaylar durmu tur. 986 Sultan Sencer’in O uzların elinde esir oldu u dönemde emirlerinden bazıları ah Gazî Rüstem’e iltica etmi lerdi. Süleyman-ah da O uzların önünden kaçarken önce Esterabad’a gelmi , sfehbed ah Gazi Rüstem’in karde i olup Sultanın hem iresi ile evli olan Merdavic tarafından misafir edilmi tir. Rey ve civarı Rüstem’in yönetimine verilmi , ldeniz’in Süleyman-ah’ı ma lup ve hapsedinceye kadar Rüstem’in elinde kalmı tır. ayrıca Bâvendîler, Cürcân, Câcerm, Firizkûh, Dümâvend mıntıkasına da hakim olmu lardı. 987

D - SNÂA ER YYE’DE BAZI D NÎ UYGULAMALAR

1- Âûrâ Matemi/Törenleri Muharrem ayının onuncu günü olan  ûrâ günü, di er müslümanlar tarafından da de iik gerekçelerle önemsenen bir gündür. 988 Hz. Hüseyin’in 10 Muharrem 61’de (1 Ekim 680) Kerbela’da ehid edilmi olması sebebiyle, bu tarih îa için daha da anlamlıdır. Emevî yöneticileri, Hz. Hüseyin’in öldürüldü ü gün olan  ûrâ günü, yeni elbiseler giyip süslenir, bayram havasında girer, ziyafetler verir, halka tatlı da ıtırlardı. Onların bu uygulamaları, Emevî yönetimi sona erdikten sonra halk arasında devam etmi tir. Bu günü iîler ise, matem tutarak geçirmektedir. Onlar, Hz. Hüseyin’in öldürülmesini hatırlayarak a lıyor, bunu ba ta Ba dad olmak üzere çe itli ehirlerde, gösterilere dönü türüyorlar, Kerbelâ’da Hz. Hüseyin’in türbesini ziyaret ediyorlardı. 989 iîler, Emeviler ve Abbasiler döneminde zaman zaman engellerle kar ıla salar da matem ve ziyaretlerini sürdürmü lerdir. îî Büveyhiler zamanında A ure matemi görkemli törenlerle icra edilmi tir. Büveyhi emiri Müizzüddevle’nin emriyle, 352/963 yılı 10 Muharrem gününde, dükkanlar kapatılmı , alı veri durmu , kasaplar hayvan kesmemi , tatlı pi irilmemi , insanlar içmemi tir. Kadınlar saçları da ınık halde dövünüp Hz. Hüseyin için niyâhada

.bnü’l-Esîr, a.g.e. , C.XI, s. 250 ( ﺵﻡ ﺵی) 986 987 sfendiyâr, Târîh-i Taberistân , C. I, s. 113, C. II, s. 90-92; Mara î, 241-2; brahim Kafeso lu, Harezm ahlar Devleti Tarihi (485-617/1092-1229), Ankara, Türk Tarih Kurumu, 1956, s. 64. 988 Detaylar için bkz. Yusuf evki Yavuz, “Âûrâ”, DA, C. IV, s. 24-26. 989 el-Bîrûnî, el-Âsâru’l-Bâkiye , s. 329.

199

bulunarak çar ılarda dola mı tır. 990 Âûrâ etkinlikleri açısından Selçuklular döneminde de durumun de imedi i anla ılmaktadır. Abdülcelil Kazvînî’nin reddiye yazdı ı Sünnî yazarın verdi i bilgilere göre, Aure günü iîler (Râfızî), ala ırlar, taziye merasimi düzenler, Kerbela musibeti, minberlerde hikaye edilir, âlimler ba ı açık olurlar, avam elbiselerini parçalar, kadınlar yüzlerini tırmalarlarlardı. 991 Abdülcelil Kazvînî, örnekler de vererek bu tür programların Sünnî âlimler tarafından da sahiplenildi ini anlatmaktadır. Sünnî âlimlerin bu uygulamalarına, yönetici Türklerden de katılımlar vardı: 992 Hanefi ve âfiîlerden Kerbela ehidleri için mersiye okuyanlar sayılamayacak sayıdadır. sfahan’da Ebu Mansur Mâ âdeh, hilafet merkezi Ba dad’da Hanefi Ali el-Gaznevî, Aure günü Süfyânîleri lanetleyerek merasim yapmaktadır. Ba kent Hemedan’da vaiz Mecdüddin, her sene Aure günü, (tamamı îî olan) Kumluları da aırtacak ekilde anma/matem yapıyordu. Hanefi mam Necm Ebu’l-Meâlî b. Ebi’l-Kâsım el-Bezzârî, Nisabur’da anma/matem icra ediyordu. Rey’de Hanefi Mahmud el-Haddâdî, Aure günü anma/matem yapıyordu. erefü’l-Eimme Ebu Nasr el-Hesencânî, Türkler ve tanınmı Hanefilerin katılımlarıyla, Aure günü anma/matem merasimi yapmaktaydı. afiî mam Ebu Mansur, Rey’de Serhenk Camii’nde A ure kıssasını okur, el- Hüseyn’i Osman’dan üstün görür ve Muaviye’yi haksız (bâ î) diye nitelerdi. Hanefi mütekellim kâdı Umdetu Sâvî de Tu rul Camii’nde A ure kıssasını okuyup, yırtık elbiselerle anma/matem yapmaktadır. Hanefi Tâc-ı a’rî Nîsâbûrî, el-Câmiu’l-Atîk’te Aure günü anma/matem yapmaktaydı. 993 Abdülcelil Kazvînî, yapılan merasimleri savunmakta ve Hz. Peygamber’in “Kim Hüseyin için a larsa, cennet onun için vacip olur” dedi ini ifade eden bir rivayete yer vermektedir. 994 Dönemin îî âlimlerinden Sâllâr ed-Deylemî’nin (ö. 463/1070-71) verdi i bilgilere göre “Aure günü dört rekatlık namaz kılınır. Vakti

990 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XIV, s. 150; bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. VIII, s. 549; bn Haldûn, Târîh , C.III, s. 527; Ahmet Güner, Büveyhîler’in iî-Sünnî Siyaseti , s. 102-4; Ethem Ruhi Fı lalı, mâmiyye iası , stanbul, 1984, s. 181; Ali abbi, e-ia fî ran , s. 134. Edebiyatı için. Bkz. Rıza Kurtulu , “Kerbelâ, (Fars Edebiyatında Kerbelâ)”, DA, C.XXV, s. 273-74. 991 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 402. 992 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 402-6. 993 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 402 vd.; Keriman, Rey-i Bâsitan , C.II, s. 54 vd 994 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 406, 647.

200

zevalden öncedir. Her rekatta Fatiha ve hlas sureleri okunur.”995 Aure günü yapılan merasimler, birçok defa ölümlerle sonuçlanan tepkilere de sebep olmaktaydı. Ba dad gibi merkezlerde özellikle Hanbeliler ile iîler arasındaki çatı maların ba ta gelen sebebi bu merasimlerdi. Sünniler, Aure gününe “Mus’ab b. Zübeyr’in katli günü” ismini verdikleri bir gün ile kar ılık vermi lerdir. Ba dad’da Bâbu’l-Basra semtinde oturan Sünnî halk, Büveyhiler döneminde, 389/999 yılında, iîlerin A ure günü matemlerini ortaya koymaları gibi, onlarınkine benzer ekilde Musab b. Zübeyr için etkinlikte bulunmu lardır. 996 Aureden sekiz gün sonra Mus’ab’ın Mesken’deki kabrine gidiyorlar, alayıp niyâhada bulunuyorlardı. 997 Mus’ab b. Zübeyr, Hicaz’da halifeli ini ilan eden (64/683) a abeyi Abdullah b. Zübeyr tarafından 67/687 yılında Basra valili ine getirilmi tir. Bu dönemde, Muhtâr es-Sekafî, Hz. Hüseyin’in intikamını almak iddiasıyla ayaklanmı ve Irak’ın büyük bölümünü ele geçirmi tir. 998 Muhtâr es-Sekafî’yi Kufe yakınlarında hezimete u ratıp öldüren Mus’ab, Emevî ordusuyla girdi i sava ta öldürülmü tü (72/691). 999 Mus’ab, halife Abdülmelik’in teslim olması halinde canına dokunulmayaca ı ve hatta Irak valili ine getirilece i vaatlerine ra men cesaretle ölüme gitmi tir. iîlerin cesur ve “mazlum Hüseyin”i gibi “mazlum Mus’ab” da Emevî halifesi kar ısında cesaret ve kahramanlık timsali olarak Sünnîler tarafından matem törenleriyle anılıyordu.1000 Sünnîleri daha önce hiç bilinmeyen “Mus’ab b. Zübeyr günü” gibi toplumsal bir etkinli e sevk eden temel sebep, îî törenlerinin aynı zamanda bir gövde gösterisi anlamını ta ımasıydı. 1001 Kerh mahallesinde oturan îî halkın Kerbelâ’daki (el-Hâir) Hz. Hüseyn’in me hedine yaptıkları ziyarete kar ılık olarak, Sünnî Ayyârlar 1002 grubu, 425/1034 yılında Mus’ab b. Zübeyr’in ziyaretine çıkmı lardı. Bu durum iki

995 ed-Deylemi, el-Merâsimü’l-Aleviyye fî Ahkâmi’n-Nebeviyye , thk. Muhsin el-Hüseyni Emini, Beyrut, 1994, s. 84. 996 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XV, s. 14, 37; (," - ." /0 1%* + ) bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. IX, s. 155. 997 Caferiyan, Târîh-i Te eyyu’ der ran , s. 377 (Arapçası, s. 346). 998 Muhtâr es-Sekafî’nin siyâsî faaliyetlerinin özeti için bkz. Hasan Onat, Emeviler Devri iî Hareketleri ve Günümüz iîli i, Ankara, 1993, s. 93 vd.; smail Yi it, “Muhtâr es-Sekafî”, DA, C. XXXI, s. s. 54-5. 999 rfan Aycan, “Mu’ab b. Zübeyr”, DA, C. XXXI, s. 227. 1000 Ahmet Güner, Büveyhîler’in iî-Sünnî Siyaseti , s. 232. 1001 Güner, a.g.e. , s. 231. 1002 Ayyârlar, Ortaça slam dünyasında daha çok kendi çıkarları için toplum düzenini bozan zümrelere denmektedir. Abdülkadir Özcan, “Ayyâr”, DA, C. IV, s. 296.

201

grup arasında çatı maya sebep olmu tur. 1003 Ba dad Selçukluların yönetiminde oldu u bir dönemde, Sultan Alparslan zamanında 458 yılı a ure günü (12 Aralık 1065) yine olaylar çıkmı tır. Kerh mahallesinde oturan iî halk dükkanlarını kapattı. Daha önceki yıllarda oldu u gibi kadınlar da gelmi ve Hz. Hüseyin için a ıt yakmılardı. Ayrıca o gün kaldırılan bir cenaze namazında da Hz. Hüseyin için a ıtlar yakılmı tır. Bu durumdan ho nut olmayan halife, nakîbü’t-Tâlibiyyîn et-Tâhir Ebu’l-Ganâim’den bunun önlenmesini istedi. Nakîb, durumdan hadiselerin meydana gelmesinden sonra haberinin oldu unu söylemi ve olayları durdurmu tur. Nakîb’e yapmayı adet haline getirdikleri bu türlü bidatlerin bundan sonra yapılmasına musamaha gösterilmeyece i bildirilmi tir. Birkaç gün sonra el-Harbiyye, en-Nasriyye, Dâru’d-Dakîk, Bâbu’l-Basra, el-Kalâîn ve Nehru Tâbık’ta oturanlardan birçok ki i, dükkanlarını kapatıp bir araya toplanmı tır. Kalabalık, Kerh mahallesine oturanları (iîleri) lanetleyerek hilafet sarayına do ru yürüyü e geçmi tir. Halife, onlara gönderdii adamlarıyla, bu olayların bir daha tekrarlanmaması için gerekli adımların atıldı ını bildirmi tir. Kerh halkına bunlar için izin veren sâhibü’ -urta (polis kuvvetlerinin ba ı) kaçmi tir. Selçuklu askerleri, olaylara el koyup halkı da ıttı. Divana gelen Kerh sakinleri, bunu yapmalarını sâhibü’ -urtanın kendilerine emretti i söyledi ve tutuklananların salıverilmesini istediler. Halifeden sahabeye sövenlerin ve bidat olan bu eyleri yapanların lanetlendi i bir tevkî çıkmı ve tutuklular salıverilmi tir.1004 Çatı malara sebep olan bu uygulamalar ulemanın fetvalarına da konu olmu tur. Dönemin Sünnî âlimlerinden mam Gazzâlî’nin (ö. 505/1111) Hz. Hüseyin’nin öldürülmesinin hikaye edilmesinin ve sahabe arasında meydana gelen di er tartı malı konuların anlatılmasınının haram oldu unu savundu u kaydedilmektedir. 1005 Nizamiyye medresesinde müderris olan lkiyâ Ebu’l-Hasan Ali b. Muhammed el- Herrâsî (ö. 504/1110), el-Gazzâlî’nin fetvasının hilafına, Yezid b. Muaviye’in fıskına ve kötülenmesine cevaz veren fetvasının olduu bilinmektedir. 1006 el-Herrâsî, Bâtınî

1003 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XV, s. 241. 1004 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 94-5. 1005 bn Hacer el-Heytemi, es -Savâikü’l-Muhrika alâ ehli’r-Rafz ve’d-Dalâlü’z-Zendeka , tahkik Abdurrahman b. Abdullah Türki, Kamil Muhammed Harrat, Beyrut, 1997, C.II, 640. 1006 bn Kesir, a.g.e. , C.XII, s. 185. kr . bn Hallikân, Vefeyâtü’l-Ayân , tahkik; hsan Abbas, Beyrut, Dâru Sâdır, 1397/1977, C. III, s. 287-8 ; Kâtib Çelebî, Mîzânü’l-Hak fî htiyâri’l-Ehak ( slamda Tenkid ve Tartı ma Usulü), sadele tirenler: Süleyman Uluda , Mustafa Kara, stanbul;

202

olmakla itham edilmi , sultan Muhammed Tapar onun tutuklanmasını emretmi (495/1101), halife el-Mustazhir’in itikadının do rulu una ahidli iyle hapisten kurtulmu tur.1007 Bu kar ılıklı merasimlerle gerçekle tirilen güç gösterileri zamanla a ırılı ı da beraberinde getirmi olmalıdır. Selçuklular döneminde ya amı olan snâa eriyye’ye mensup Abdülcelil Kazvînî’nin kaydetti ine göre bu dönemde, bazı bölgelerde Hz. Ali ve Hz. Hüseyin’e lanet okuyup, Muâviye ve Yezid’e salavât getirenler vardır. 1008

2- Gadîr Bayramı îa’nın kabulüne göre Hz. Peygamber, Vedâ Haccı’ndan dönerken Gadîr Hum’da Müslümanlara hitap edip Hz. Ali’nin kendinden sonra imam oldu unu açıklamı tır. ia, Gadîr Hum olayının Hz. Ali’nin velayetini açıkladı ı ve bununla ilgili rivayetlerin mütevatir oldu u kanaatindedir.1009 Birçok sünnî tarihçi ve hadisçi bu olaydan hiç bahsetmezken, meseleyi söz konusu edenlerin 1010 rivayetleri arasında bazı farklılıkların oldu u görülür. Hatta olayın vukuunu reddedenler de vardır. 1011 Büveyhilerin A ure matemlerini uygulamaya koydukları yılda, aynı zamanda Gadîr-i Hum bayramı da kutlanmı tır. Büveyhi emiri Muizzüddevle, Aureyi bir matem günü olarak, Gadîr-i Hum’u da bir bayram olarak ilan etmi tir. Onun emriyle 352/963 yılı 18 Zilhicce tarihinde ehir süslenmi , ate ler yakılmı , davullar çalınmı , Ba dad’daki çar ılar gece boyu açık tutulmu tur. iilerin sayılarının çoklu u ve devlet gücünün onlarla birlikte olması sebebiyle, Sünnîlerin bunlara engel olacak güçleri yoktu.1012 Dönemin îî âlimlerinden Sâllâr ed-Deylemî’nin (ö. 463) verdi i bilgilere göre “Zilhicce’nin 18. günü zevala yakın bir zamanda, Gadîr günü namazı kılınır. ki rekattır. Her rekatta Fatiha ve hlas sureleri on defa, Âyetü’l-Kursi ve Kadr suresi

Marifet yay., 1990, s. 97-8. 1007 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C. XVII, s. 74, 122; bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 323, 484; bn Kesir, el- Bidâye , C.XII, s. 184. 1008 Detaylar için bkz. Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 647-8 ve ilgili dinotlar. 1009 Adnan Demircan, Kadîr-i Hum Olayı , stanbul, 1996, s. 38. 1010 Bu olaydan hiç bahsetmeyenler için bkz. Demircan, a.g.e. , s.13; Hayati Aydın, Gadirihum , stanbul, 2001, s. 22. 1011 Demircan, a.g.e. , s. 73 vd. 1012 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XIV, s. 151; bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. VIII, s. 549-50; bn Haldûn, Târîh , C.III, s. 527; Ahmet Güner, Büveyhîler’in iî-Sünnî Siyaseti , s. 105-6; Ali abbi, e-ia fî ran , s. 134.

203

onar defa okunur. Selam verip bitirildikten sonra merasimle dua edilir.”1013 îa’nın Gadîr gününü bayram olarak kutlamalarına kar ılık Sünniler de “Gâr (ma ara) gününü” ihdas etmi lerdir. Bu gün Sünnîler tarafından Hz. Peygamber ile Ebu Bekir’in ma arada gizlenmelerinin anısı olarak kutlanmaktaydı. Gadîr’den sekiz gün sonra, Zilhicce’nin 26. günü kutlanmaktaydı.1014 Ba dad’da Bâbu’l-Basra semtinde oturan Sünnî-Hanbelî halk, Büveyhiler döneminde, 389/999 yılında, Kerh mahallesinde oturan iîlerin Gadîr günü yaptıkları gibi etrafı süslemeyerek sevinç gösteriyle Gâr günü için etkinlikte bulunmu lardır. 1015 îî Mezyediler emiri Sadaka’nın Selçuklu kuvvetleriyle sava a girmesi ve sava sırasında öldürülmesinden (501/Mart 1108) sonra, Ba dad’da Kerh mahallesinde oturan iîler korkuya kapılmı lardı. Sadaka ve ailesi îîydi. Ba dad’daki Ehl-i Sünnet mensupları, iîler aleyhine konu makta, iîler de korkularından bunlara sabretmekteydi. Sünnîler, daha önce çatı malara sebep oldu u için yasaklanmı ve uzun zamandır uygulanmayan, Mus’ab b. ez-Zübeyr’in kabrini ziyaret etmeye karar vermi lerdi (502/Mart 1109). Ziyarete gidi yolunun Kerh mahallesinden geçmesini planlamı , Kerh mahallesindeki iîler onların geçi lerine engel olmama kararı almı lardı. Sünnîler, yanlarında silah da bulunduruyorlardı. Sünnîler, Kerh’e geldiklerinde, iîlerin sevgi gösterileriyle kar ılanmı lardı. îiler de mam Musa b. Cafer’in ve di er me hedlerini ziyaret etmi ler, Sünnîlerden buna müdahale eden olmamı tır. nsanlar, bu duruma aırmaktaydı. 1016

3 - Menkıbe Anlatımı Büveyhiler döneminde hikayeciler, cami, sokak ve çar ılarda dola arak veya yollarda oturarak Hz. Ali ve Ehl-i Beyt’in menkıbelerini anlatıyorlardı. Büveyhiler zamanındaki bu etkinliler menâkıbhânlık diye isimlendirilen bir müessesensin esasını te kil etmi tir. 1017 Selçuklular döneminde bu uygulamaya devam edilmi tir. Abdülcelil Kazvînî’nin reddiye yazdı ı Sünnî müellife göre, menakıp okuyucular

1013 ed-Deylemi, el-Merâsim , s. 81. 1014 Davud lhâmî, “Ce n ve Surûr der Îd-i Gadîr der Asr-i âl-i Büveyh”, Dershâ-yı ez Mekteb-i slâm, yıl: 40, sayı: 9, Kum, 1421 h./1379 ,. s. 35-42; Fehmî Abdürrazzak Sa’d, el-Âmme fî Ba dâd fi’l-Karneyni’s-Sâlis ve’r-Râbi’, Beyrut, 1983, s. 341. 1015 (2-  3 4 5 &6" "7 8 9  3 4 :) ; - 1< + ) bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. IX, s. 155. 1016 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 469-70. Kr . Cafer Halili, Mevsû’atü’l-Atebati’l-Mukaddese , C.IX, s. 97, 120. 1017 Ahmet Güner, Büveyhîler’in iî-Sünnî Siyaseti , s. 115-6.

204

(menâkıb-hânân), genellikle bn Bennân 1018 gibilerin kasidelerini okumaktadır. Etraflarında îa’dan (Râfıza) bir grup toplanır. Sahabe, halifeler ve din gazilerini konu edinirler. Allah’ın tenzîhî sıfatlarını, peygamberlerin ismetini ve (peygamberlerden ba kaları için olmayacak) mucizeleri nazmederek bunları Ali b. Ebî Tâlib’e nisbet ederlerdi. 1019 iîlerin menâkıb okumasına kar ı, Ehl-i Sünnet’in tutumu da kar ı bir gelenek olu turmak olmu tur. Fezâil-han denen ki iler: sahabenin faziletini anlatan iirler okumaktadır. 1020 Abdulcelil Kazvînî menâkıbhânlar hakkında söylenenleri de erlendirirken fezâil-hanlar hakkında hakaret dolu ifadeler kullanmaktadır. Ona göre bu i i yapanlar, kumarbaz, içki içen, Ebu Bekir’in faziletini, Ali’nin konumunu bilmeyen kimselerdir. îa’ya sövmek için birkaç beyit ortarlar. Bu beyitleri, mal elde etmek için okurlar. Müslümanlara sövmeyi i edinir ve onlara lanet ederlerdi. Bundan elde ettikleri parayı, elence ve için sarfederlerdi.1021 îî menâkıphanları de erlendiren Sünnî yazar, airleri kötü itikadlı, beynamaz, müfsid, içki içen gibi sıfatlarla nitelemekte ve okunan iirleri de basit bulmaktadır. Onun ifadesiyle “Rafiziler bu menâkıbı, di er gruplardan avamı ve gençleri saptırmak için okumaktadır.” Böylelikle “Hz. Ali’nin yaptıklarını tek ba ına yaptı ını, bunların di er insanların kudretinin dı ında oldu unu, sahabenin hepsinin Ali dü manı oldu unu göstermektedir”. Abdülcelil Kazvînî’ye göre menâkıbın okunmasında hedef, bu de ildir. Çünkü halkı zaten îî olan, sadece iilerin ya adı ı Kum, Kâ ân, Âbah, Mâzenderân, Sebzevâr gibi merkezlerde menâkıb daha çok okunmaktadırlar. 1022 Menâkıbhânlar bu i i pazarlarda yapmaktaydı. Onları, ne ded klerini bilmeyen Türkler de dinlemektedir. Sünnî yazarın kaydına göre sbehbed Ali’nin hanımı olan Melik ah’ın kızı Salkım Hatun’un sarayında, Ebû Tâlib Menâkıbî isimli bir ki i, sahabeyi tenkid eden menkıbeler okumaktadır. Abdulcelil Kazvînî, Türklerin akıllı

1018 Ebu’l-Fadl Muhammed b. Muhammed b. Ebi’t-Tâhir Muhammed bn Bennân, Enbâr asıllıdır. Mısırlı yazar. Kahirede 507/1113 yılında do du. Yemen hukümdarı Seyfu’l-slam’ın elçisi olarak Ba dad’a gelmi tir. Mısır’da devlet hizmetinde bulunmu tur. Seksen dokuz sene ya amı tır. Divan sahibidir. 596/1200 yılında vefat etmi tir. ez-Zehebî, Siyeru ‘Alâmi’n-Nübelâ’ , C.XXI, s. 220. 1019 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 33-4, 37. 1020 Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 392. 1021 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 33. 1022 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 41, 43.

205

ve bilgili insanlar oldu unu, menâkıb okuyanlara saygılı davranmalarının da Hz. Ali hakkındaki temiz itikadları ve ona olan sevgilerinden kaynaklandı ını ifade etmektedir. Bu faaliyetin bazen okuyucuların hayatına da mal oldu u anla ılmaktadır. Öyleki Kazvin’in Sünnî yöneticisi Ebu Bekir Hüsrevabâdî’nin buyru uyla (muhtemelen sahabenin faziletlerini okuyan) Sıddîk Fezâilî isimli birinin Hz. Ali ve onun ailesinin dü manı oldu u ve ona lanet okudu u gerekçesiyle parça parça edildi ini kaydetmektedir. 1023 Abdulcelil Kazvînî’ye göre Emevi ve Mervanilerden mütaassıblar, Hz. Hüseyin’in katlinden sonra, Hz. Ali’nin faziletinin dinlenmesine tahammül edememi lerdir. Rüstem, sfendiyâr, Kâvus, Zâl, vb. hakkında sava hikayeleri uydurmu lardır. Böylelikle Hz. Ali’nin fazileti ve cesareti (hakkında söylenenlere) kar ılık veriliyordu. Abdulcelil Kazvînî zamanında “bu bid’at devam etmektedir.” 1024

4- îî Ezanı Büveyhiler döneminde iiler, kendi cemaatlerine ait mescidlerde, ezanda Sünnilerden farklı olarak “hayye alâ hayri’l-amel”1025 ifadesini de okumaktaydı.1026 Ba dad Selçukluların yönetimine girdikten sonra 447 (1055) yılında Tu rul Bey, Ba dad’daki îî mahallesi Kerh’te sabah ezanında Sünnilerin okudu u ifadeyi 1027 okumaları emretti. 1028 iîlerin okumakta oldukları ibareyi 1029 terk etmelerini istedi. 1030 Dönemin kaynaklarından Abdülcelil Kazvînî’nin reddiye yazdı ı Sünnî yazarın ifadelerine göre Kum, Kâ ân, Âbeh, Verrâmîn, Sârâ, ve Alamut’a yakın (bir köy olan) olan rem’de (ezanlarda) “hayye alâ hayri’l-amel” aikar okunmaktadır. 1031 Kazvînî, ezanda fasıllar arasında, iki ehadetten sonra, “ehadet ederim ki Ali Allah’ın velisidir”1032 ifadesi söylenirse, ezan batıl olur, ezanda Hz. Ali’nin anılmasın

1023 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 77, 78. 1024 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 34; Kr . Naseem Ahmad, Religion and Politics in Central Asia under the Saljuqs , s.162. ﺵ ﺵﺵﻡﺱﺵﻡﺱ ) 1025 ﺡﺡﺡﺡﺡﺡ ) Ali e -ehristânî, el-Ezân beyne’l-Asâle ve’t-Tahrîf , Kum 1424, s. 47. 1026 Ahmet Güner, Büveyhîler’in iî-Sünnî Siyaseti, s. 116. ( ﻡ) 1027 1028 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 614. ( ﺡ ) 1029 1030 bn Kesir, el-Bidâye , C.XII, s. 73. 1031 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 162. ﺵ 1032

206

bid’attir” demektedir. 1033 Abdülcelîl Kazvînî’ye göre ezanda ve kametteki “hayya alâ hayri’l-amel” ifadesi îa’nın ortaya çıkardı ı bir ey de il, Hz. Peygamber’in uygulamasıdır. Hz. Ebû Bekir’in halifeli i döneminde de bu ekilde devam etmi , Hz. Ömer’in döneminde terk edilmi tir. “En hayırlı amele” ça ıran bu ifadenin, insanların zekat, oruç, hac ve cihad gibi di er amellerden gafletine ve namazı tercihine sebep olaca ı öne sürülmü tür.1034 Hz. Ali ile Muaviye sava ları döneminde, Muâviye “bizim bir farkımız olsun” diye dü ünmü ve “es-salâtu hayrun min’en-nevm” ibaresini okutmu tur. Hz. Ali’nin taraftarları ( îa) ise Peygamber’in sünneti olan ekliyle “hayya alâ hayri’l-amel” ifadesini devam ettirmi tir. 1035 Kazvînî, ezanın bu ekilde okunmasının Bâtınilik alameti olarak takdim edilmesini reddederken, Zeydiyye mezhebine mensup olan emirlerin yönetti i ve halkının da genelde veya ço unlukla bu mezhebe mensup oldu u bölgeleri saymakta ve onların da ezanı bu ekilde okuduklarını kaydetmektedir. 1036

5 - Cuma Namazı Selçuklular döneminde iîlerin Cuma namazını kılmayı bıraktıkları iddia edilmektedir. Buna kar ılık dönemin kaynakları farklı bilgiler vermektedir. Ahmed el-Kâtib’in ifadesine göre “îa, Ba dad’daki Berâsâ Camii’nde ötedenberi Cuma namazı kılmayı sürdürmü tür. Ancak bu uygulama e -eyh et-Tûsî’nin zamanında, 451/1059 yılında kesintiye u ramı tır. Bu da Selçukluların iktidarı ele geçirmeleri, Büveyhi devletinin dü üü ve Tusî’nin Ba dad’dan Necef’e göç etmesinden sonra meydana gelmi tir.”1037 Zamanla Cumanın kılınmasını haram sayan fetvalar, ortaya çıkmı ve be inci ve altıncı yüzyılda ia Cuma namazını kılmayı dondurmu tur. Zamanla durum de imi ve Cuma namazı tekrar kılınmaya ba lamı tır. 1038 Dönemin kaynaklarında ise farklı bilgiler yer almaktadır. Caferiyan’ın da ifade etti i gibi, Abdülcelil Kazvînî’nin ifadelerinde görülmektedir ki Cuma Namazı îa arasında yaygın olarak yerine getirilen bir ameldi. îî ehirlerinde Cuma mescidleri

1033 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 68. 1034 Kr . Abdurrahman Çetin, “Ezan”, DA, C. XII, (ss. 36-38), s. 37. 1035 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 457. 1036 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s.457-460. 1037 Ahmed el-Katib, ia’da Siyasal Dü üncenin Geli imi , çev. Mehmet Yolcu, Ankara : Kitabiyat, 2005, s. 354. 1038 Ahmed el-Katib, a.g.e. , s. 404.

207

vardı. “Bu namaz, bütün îî ehirlerinde artlarına uygun olarak, hutbe ve kametiyle kılınmaktadır. Kum camiinde, Âbeh (Âvah) camiinde, Kâ ân camiinde, Verâmîn Cuma mescidinde ve Mazanderan beldelerinde durum böyledir.”1039

E - DÖNEM N ÖNDE GELEN SNÂA ER YYE BLG NLER Selçuklular döneminde birçok snâa eriyye mesubu âlim derslerine ve teliflerine devam etmi tir. Bazı ehirlerdeki snâa eriyye’ye ait medrese sayısı onu geçmekteydi. Selçukluların Bâtınîlere kar ı fikrî mücadelelerde snâa eriyye mensubu âlimler de katkıda bulunuyor, yazdıkları reddiyeler ve yaptıkları münazaralar ile onların görü lerini tenkid ediyorlardı. Onlar kendilerinin Bâtınîlerden farklı olduklarını özellikle vurgulama gere i duyuyorlardı. 1040 Çünkü dönemin algısına göre snâa eriyye Bâtıniyye’ye giden dehliz sayılmaktaydı. 1041 Sultan Muhammed Tapar zamanında, 500 yılında Ebu smail Hamdanî isimli îî (mâmî) alim, sfahan’a gelip Sultan Muhammed’in yanında konaklamı , orada Batıniler (Melâhide) ile münazaralar yapıp, onları ma lup etmi , delillerini çürütmü tür. Sultan da bunun üzerine ona “Nâsıruddîn” lakabı vermi , Kazvin’de meydana gelen olaylar sırasında tahrib olan medresesinin onarılması emrini vermi tir. Abdülcelil Kazvînî, bu medresenin kendi döneminde de mehur oldu unu ifade etmektedir. 1042 Abdülcelil Kazvînî, Batıniler için cehennem köpekleri, domuzlar gibi ifadeler kulanmaktadır. 1043 Ona göre Bâtınîler (mülhidân) Muhammed ümmetinin dı ındadır. 1044 Batınili in kurucularının (vâzıân-ı ilhâd) hepsinin cebir ve te bihi kabul edenler (mücebbirân ve mü ebbihân) olduklarını, onların men e itibariyle de cebr ve te bihi kabul edenlerin ya adıkları yerlerden çıktıklarını, Allah’ı bilmenin ancak haberle (imamın talimi ile) olaca ını söylediklerini, bu konuda akıl yürütmeyi

1039 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 430. 1040 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 91. 1041 (    ) Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 84. Sonraki dönem Zeydî âlimlerinden Muhammed b. Hasan ed-Deylemî (ö. 711/1311 [?]) de aynı ifadeyi kullanmaktadır ( Beyânu Mezhebi’l-Bâtıniyye , ne r. R. Strothmann, Riyad, ts., s. 2.) kr . Sarıkaya, Anadolu Alevili inin Tarihî Arka Planı (XI-XIII. Asırlar) , s. 132, 31. dipnot. 1042 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 48, 93; Müntecibüddin, Fihrist , s. 161; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 491; Turan, Selçuklular Tarihi , s. 327. ( ﺝیﺝ ) .Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 369 1043 1044 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 451.

208

(nazarı) kabul etmediklerini kaydetmektedir. 1045 Bâtınîler, akıl ve nazarla Allah’ı bilmeyi vacip görüp, ta’lîm ve taklidi inkar eden Hanefilerin yaygın oldukları Horasan ve Mâverâunnehir sınırlarında barınamamı lardır. Yine akıl ve nazarla Allah’ı bilmeyi vacip görüp, masum imamı kabul eden, ta’lîm ve taklidi inkar eden mâmiyye’nin yaygın oldukları Mâzenderân, Kum ve Kâ ân dolaylarına girememi lerdir. Adl ve tevhidi kabul eden, marifetin (Allah’ı bilme) akıl yürütme (nazar) yoluyla oldu unu kabul eden Zeydiyye’nin yaygın oldu u Mekke, Tâif, Yemen, Cibâl, Gilân ve Deylemân’da tutunamamı lardır. Bunlar, eskiden Hanefilerin olmadı ı, Mü ebbihe’nin ço unlukta oldukları sfehan, Hemedân ve Nihâvend gibi bölgelerde yayılmı lardır. 1046 îî Bâvendîler yöneticisi sbehbed’in olu Kurbazu da dahil, mâmî îileri de öldürmü lerdir. Kazvînî, “bu öldürülenlerin isimlerini saymaya kalkı sam kitaplar yazmam gerekir” demektedir. 1047 Bu dönemde ya amı Sünni müellif ihâbüddin Razî, snâa eriyye (Rafıza) ile Âlamut Batınileri arasında benzerliklerden bahsetmektedir. Onun tespitlerine göre mâmiyye (Revâfız) ile Bâtınîler (Mülhidân) arasındaki benzerlikler unlardan ibarettir: (1) Her iki grup da müslümanlara kin beslemektedir. (2) Batıniler, Mısır (Fatımî) yöneticisini, mâmiyye (beklenen imam) Kâim’i kabul etmektedirler. (3) Her iki grup da Hz. Ali ve Ali ailesini savunmaktadır. (4) Her iki grup da beyaz renkli bayrak kullanmaktadır. (5) Batıniler, dinin yorumunu ancak Mısır (Fâtımî) yöneticisi tarafından yapılabilece ini savunurlar. mâmiyye de (beklenen imam) masum Kâim’in erhedebilece ini kabul etmektedirler. (6) Batıniler, Hz. Ebû Bekir, Ömer, Osman ve bütün sahabe ve selefe dil uzatmaktadır. mâmiyye de aynı ekilde yapmaktadır. (7) Batinili e hiçbir zahid ve önde gelen bilgin (imâm), inanmamaktadır. Bu mezhebi kaba-saba, beynamaz, merhametsiz da lılar kabul etmektedir. mâmîler (Râfıziyân) de bu sirettedir. Bu mezhebi hiçbir kadı, imam, zâhid kabul etmemi tir. Kabul edenler içki içen, fesad çıkaran, kaba ki ilerden olu ur. (8) Her iki grup da ezanda "hayye alâ hayru’l-amel" ifadesine de yer verirler. (9) her iki grup da sa elde yüzük bulunmasını uygun görür. 1048 (9) Her iki grup da

1045 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 373. 1046 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. ,s. 91-6, 322-4. 1047 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 97, 176. 1048 Abdülcelil Kazvînî, yüzük takmanın dinî bir vecibe olmadı ını, yüzükle bir ki inin itikadına ve mezhebine bir noksanlık omayaca ını ve dolayısıyla Bâtınili e (ilhâd) delalet etmeyece ini

209

cenazede be tekbir getirir. (10) Batınîler namazda eli serbest bırakırlar, mamîler de. 1049 (11) Bâtınîler, Hz. Ali ve Fâtıma soyundan yedi imamı kabul ederler, mâmîler on iki imamı. (12) mamiyye, Hz. Ali ve di er imamlar için "salavât’ullah aleyh" ifadesini kullanır, Batınîler de. (13) mâmîler, Bâtınîler gibi, namazda ve abdestte imamlarının adlarını okurlar. 1050 Abdülcelil Kazvînî, Fatımîlere lanet okudumakta “bu Mülhidlerin görü lerini nakzenden sonsuz sayıda îa-i Usûliyye-i mâmiyye kitapları oldu unu ve slam grupları içerisinde Melahide’ye en dü man grubun îa-i Usuliyye oldu unu” ifade etmektedir. 1051 Dönemin Nizârîlerinin ba ında bulunan Kiyâ Bozork Umîd’e, snâaeriyye (Râfıziyân) mensubu îîler tarafından maddi destek verildi i iddiasına cevap veren Kazvînî, Kiyâ Bozork Umîd’i mel’ûn ve kâfir diye nitelemekte ve bu gruba böyle bir deste in söz konusu olamayaca ını kaydetmektedir. 1052 Resul Caferiyan’a göre mâmî alimler, kendi üzerlerindeki Sünnî baskıdan kurtulmak için, smailiyye ile aralarını ayırma gere i duymu ve bu tür görü leri bu çabanın bir ürünü olarak ortaya koymu lardır. 1053 Selçuklular öncesinde, îî âlim eyh Müfid (ö 413/1022), Mu’tezile’nin kelâmî görü leri ile îî-mâmî dü ünceyi birbirine yakla tırmı , talebesi erif el- Murtaza (ö. 436/1044) ve Ebû Cafer et-Tûsî (ö.460/1067) tarafından daha da

vurgulamaktadır. Ancak bununla birlik mam Cafer-i Sadıktan aktardı ı bir rivayette “ îamızın alametleri be tir” denilmekte ve sa ele yüzük takmak da bunlar arasında sayılmaktadır. Di erleri ise alınları çokça secdeyle yere koymak, safer ayının yirmisinde yani Hz. Hüseyin’in ahid edilmesinden sonraki kırkıncı günde erbeîn ziyareti gerçekle tirmek, sünnet ve farzların toplamı olan elli bir rektlık namaz ve besmeleyi cehrî okumak. Bunları Cafer-i Sadık’ın ictihadı, Hz. ﻡ ) .Peygamber’in sünneti, Hz. Ali’nin yolu (tarikat) ve imamların sîreti diye nitelemektedir .( ﺵ ﺕﺏیﺏﺡﺏﺡﺡ Kitâbü’n-Nakz , s. 462-3). Nizamülk’ün de yüzü ün bu ekilde alamet sayılması ile ilgili bir hatırası vardır. Sermerkant hanı emsulmulk’un elçisinin, Alp Arslan’ın veziri Nizamülkmülk’ün geçici bir süreli ine sa eline taktı ı yüzü ü görüp, emsulmulk’e bunu anlatması ve bu durumun Nizâmülmülk’e haber verildi inde, bu Rafızilik alemetinin Alp Arslan’ın kula ına gitmemesi için vezirin aldı ı tedbirler ve yaptı ı harcamaları bizzat kendi eserinden okuyoruz. Siyâset-nâme , Çev. Köymen, s. 69-70. 1049 Abdülcelil Kazvînî, özellikle mam Mâlik ve Malikilerin de böyle yaptıklarını, ayrıca Zeydiyye’de de böyle olmasına ra men onların Bâtınilere benzetilmemesine dikkat çekmektedir ( Kitâbü’n- Nakz , s. 466, 606). 1050 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. ,, s. 449-51 (kr . 496-7). Devamında Abdülcelil Kazvînî’nin bu benzetmeler ile ilgili de erlendirmeleri vardır. mamlar için duanın namaz sırasında de il, selam verildikten sonra yapıldı ını kaydetmektedir. Ayrıca Bâtıniler, riya yapmak zorunda kalmadıkça abdest almazlar ki benzerlikten söz edimesi anlamsızdır (s. 468). 1051 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. ,, s. 70. 1052 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. ,, s. 474. 1053 Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran, s. 491, 553.

210

geli tirilen bu durum, 1054 kelâm ve fıkhın yanı sıra, tefsire de yansımı tır. Tefsir açısından yapılan de erlendirmelere göre, “Orta/Klasik dönem” veya “birinci dirayet dönemi” diye isimlendirilen dönemin kapsamına giren tefsirlerde rivayet gelene i sorgulanmı , tenkid ve tahlile tâbi tutulmu , Kur’ân’ın tahrifiyle ilgili rivayetler gâlî raviler tarafından rivayet edilmesi gibi gerekçelerle reddedilmi , ilk üç halifeyle ilgili sövgü ve hakaret içeren rivayetler zikre de er görülmemi tir. îa’nın bedâ, rec’at gibi tartı malı inanç konularına dair kimi rivayetler, ya reddedilmi veya makulle tirilmeye çalı ılmı tır. et-Tûsî’nin tefsirinde oldu u gibi, Zamah erî’den (ö. 538/1143) ders de alan Ebu’l-Futûf er-Râzî (ö. 550/1155?) ve bn ahrâ ûb el- Mâzenderânî (ö. 588/1192) gibi tefsir çalı maları olan îî müelliflerde ve yine ez- Zemah erî’nin Ke âf ’ına e-âfî fî Tehîs’l-Ke âf adıyla bir ihtisar yazan îî müfessir Ebû Ali et-Tabersî’de (ö. 548/1153) de Mu’tezile etkisinden söz etmek mümkündür. 1055 snâa eriyye açısından Büyük Selçukluların hakim oldu u dönem “duraklama asrı”1056 diye nitelenmektedir. Büyük Selçuklular dönemine “duraklama asrı” denmesine ilk sebep olarak, o dönemde îiler üzerinde yönetimlerin baskısını gösterilmektedir. Bu dönemde durgunlu un di er bir sebebi de snâa eriyye’nin önde gelen âlimlerinden e -eyh et-Tusî’nin etkisidir. et-Tusî, birçok ilim dalında telifte bulunmu, çok sayıda örenci yeti tirmi tir. et-Tusî, ö rencileri ve ça da ları tarafından büyük takdir ve saygınlık kazanmı tır. Onun ahsi görü leri kutsiyet kazanmı ve bu bakı açısı uzun süre devam etmi tir.1057 îî âlim Sedîdüddin Mahmûd el-Hımsî ( ö. 585/1189?) bu dönemde “ mâmiyye’nin tahkik üzere fetva vereninin kalmadı ını” ifade etmekte, bn Tavus (ö. 664) da onların, önceki âlimlerden ezberledikleri üzere fetva verdiklerini söylemektedir. 1058 “et-Tusî’nin ölümünden itibaren yakla ık bir asırlık zaman dilimi, onun talebe ve takipçilerinin hüküm sürdü ü dönemdir. Bu süre içerisinde, îî fıkhıyla u ra anların hepsi, onun

1054 Mazlum Uyar, ii Ulemanın Otoritesinin Temelleri , s. 25, 36, 44. 1055 Mustafa Öztürk, “ îî-mâmî Tefsir Kültürünün Genel Karakteristikleri”, Tarihten Günümüze Kur’an’a Yakla ımlar, stanbul, 2010, (243-277), s. 260-1. 1056 ( )” (460-600 h. ) Cafer es-Sübhânî, Kitâbü Târîhi’l-Fıkhi’l-slâmî ve Edvâruh , s. 280, 298 vd. (Çevrimiçi) http://www.alhikmeh.com/arabic/mktba/fqh/tarik/index.htm 24 Kasım 2007. 1057 Cafer es-Sübhânî, Kitâbü Târîhi’l-Fıkhi’l-slâmî , s. 300 vd. 1058 Hasan el-Emîn, Müstedrakâtü Ayâni’ -îa , 2. bs., Beyrut, 1418/1997, s. 94.

211

eserlerini nakletmekten ve erhetmekten ba ka bir ey yapmamı tır. Bu döneme, taklid dönemi denir.”1059 1 - e-eyh et-Tûsî (ö. 460) Ebû Cafer Muhammed b. el-Hasan, e-eyh Tûsî,1060 385 yılında Tus’ta do mu yirmi üç ya ına kadar orada kalmı tır. 408 yılında Ba dad’a gidip oraya yerle mi ,1061 Ba dad’da o dönemde mezhebin önde gelen ismi olan e -eyh el- Müfîd’e (ö. 413) örenci olmu tur. Sünnî kaynakların da ifade etti i gibi el-Müfîd’in ilim meclislerine her gruptan âlimler katılmaktaydı. Di er gruplardan da katılımlar, e-eyh et-Tusî’ye onların da görü lerini ö renme imkanı sa ladı. 1062 e-eyh el-Müfid’in vefatından (413) sonra e-erif el-Murtaza’nın ö rencisi olmu tur. Nesebi Hz. Ali’ye ula an e -erif el-Murtaza ö rencilerinin geçimine de katkıda bulunuyordu. e -eyh et-Tusî’ye, aylık on iki dinar olmak üzere di er örencilerden daha fazla para vermekteydi.1063 e-erif el-Murtaza’nın da meclislerine di er mezheplerden katılımlar olmaktaydı. et-Tûsî, el-Murtaza’ya, 436’da ölümüne kadar yirmi üç yıl ö rencilik etmi ve teliflerinin ço unu bu dönemde gerçekle tirdi. 1064 e-erif el-Murtaza’nın ölümünden sonra e -eyh et-Tûsî, snâa eriyye îası’nın öncüsü haline geldi. Evi Ba dad’ın Kerh mahallesindeydi. De iik mezheplerden ö rencilerinin sayısı üç yüze kadar ula maktaydı. Abbasi halifesi el- Kâim, onun bu konumunu takdir etmi ve derslerini vermesi için kendisine bir kürsü vermi tir. Bu kürsüler o dönemde, sadece mezhep reislerine verilmekteydi. Onun aure ziyaretleri sırasında okunacak dualar hakkında yazdıklarında lanet ifadelerinin yer alması, muhaliflerince ikayet konusu olmu , et-Tûsi halifeye konuyu farklı izah

1059 Mazlum Uyar, ii Ulemanın Otoritesinin Temelleri , stanbul, 2004, s. 55. 1060 Hıdır Cafer, e-eyh et-Tûsî Mufessiran , Kum, 1999; Vaizzâde el-Horasanî, “Hayâtü’ -eyh et- Tûsî”, (et-Tûsî’nin er-Resâilü’l-Aer ’inin ba ında) Kum : Müessesetü’n-Ne ri’l-slâmî, t.y., s. 5- 62; Aga Bozork-ı Tahrânî, “Hayâtü’ -eyh et-Tûsî”, (et-Tûsî’nin et-Tibyân tefsirine mukaddime), Beyrut : hyai’t-Türasi’l-Arabi, t.y.; Mecid Maarif, Pejûhe î der Târîh-i Hadîs-i îa , Tahran, 1374, s. 518-547; Yusuf b. Ahmed el-Bahranî, Lü’lüetü’l-Bahreyn , tahk. Seyyid Muhammed Sad Bahrülulum, 2. bs. Beyrut:Dârü’l-Edva, 1986, s. 293-304; es-Sübhânî, Mu’cemü Tabakâti’l- Mütekellimîn , C.II, s. 233-6. 1061 Hıdır Cafer, e-eyh et-Tûsî , s. 13. 1062 Hıdır Cafer, a.g.e. , s. 15, 25-6, 28. 1063 Bkz. el-Bahranî, Lü’lüetü’l-Bahreyn , s. 217. 1064 Hıdır Cafer, a.g.e. , s. 29-30.

212

ederek kurtulmu tur. 1065 et-Tûsî, 448 yılında Hz. Ali’nin kabrinin bulundu u Necef ehrine göç etmi tir. 460 yılında vefatına kadar on iki yıl Necef’te kalan e -eyh et-Tûsî, yeni bir medrese in asıyla u ra masından olsa gerek, bu dönemde az telif vermi tir. 460’ta 1066 öldü ünde evine defnedilmi ve daha sonra burası mescide dönü türülmü tür. 1067 e-eyh et-Tûsî’nin Necef’e göçü için Selçukluların Ba dad’ı ele geçirmesi ve sonrasında meydana gelen olaylar sebep gösterilmektedir. 1068 Ba dad’da 448 yılında mam Musa kazımın me hedinde ve ( iilerin oturdu u) Kerh mahallesindeki mescidlerde ezanda (iîlerin iarı olan) “haya alâ hayri’l-amel” ifadesine son verilmi ve (Sünnilerin iarı olan) sabah ezanında “es-salâtu hayrun mine’n-nevm” ifadesi oktulmaya ba lanmı tır.1069 “Muhammed ve Ali be erin en hayırlısıdır” ibareleri söküldü. Ayrıca Bâbü’l-Basra’da oturan halk, Kerh mahallesine girerek sahabeyi öven iirler okumu lardı. Abbâsî halifesinin veziri Reisü’r-Ruesâ sâbihü’ - urta bnü’n-Nesevî’ye, sahabeye açıkça sövmekte olan Ebû Abdullah b. el-Cellâb’ı öldürmesi emrini vermi tir. Ebû Abdullah öldürüldü ve dükkanın kapısına asılmı tır. îî fakîh Ebû Cafer ( eyhu’t-Tâife) et-Tûsî, ehirden kaçmı , evi ya malanmı tır.1070 et-Tusî’nin Kerh mahallesindeki evi 449 yılı Safer (1057 Nisan) ayında, ya malanmı , kitapları, kürsüsü, Kerh’te oturanların me hedleri ziyaretleri sırasında ta ıdıkları beyaz bayrakları (menâcîk), Kerh çar ısında yakılmıtır. Halifesinin veziri Reisü’r-Rüesâ îa mensuplarına dil uzatıyor ve onları ölümle tehdit ediyordu. 1071 Daha sonra Kerh çar ısı tamir edilmi tir. 1072 e-eyh et-Tûsî’nin Necef’e göçü için sebep gösterilen olayların tarihine bakıldı ında, et-Tûsî’nin Ba dad’ı terk etmesinden (448) sonra meydana geldi i anla ılmaktadır. Ba dad’da çıkan olayların sebebini Selçukluların ehri ele geçirmesi gibi göstermek do ru de ildir. Daha Selçuklular Ba dad’a hakim olmadan önce, îî

1065 Hıdır Cafer, a.g.e. , s. 44. 1066 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVI, s. 110. Farklı tarihler için, Hıdır Cafer, a.g.e. , s. 53. 1067 Hıdır Cafer, e-eyh et-Tûsî Mufessiran , Kum, 1999, s. 47, 53-4. 1068 Ali Rıza ehrevi, et-Tusi: eyhü’t-Taife , trc. Kemal Seyyid, Kum : Müessesetu Ensariyan, 1995, s. 36; Muhammed kbal el-Ensarî, “ eyhuttâife Ebû Cafer et-Tûsi, Hayâtuhû ve Müellefâtuhû”, ez-Zikrâ el-Elfiyye li’ -eyh Tûsî , Me hed, 1972, s. 489-527. 1069 bnu’l-Esîr’in kaydına göre bunların emrini halife vermi ti. Kerh halkı da sultandan (saltanat) ve gücünden korktukları için bu emri yerine getirmi lerdi ( el-Kâmil, C. IX, s. 632). 1070 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVI, s. 7-8; Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 37. 1071 Sıbt, a.g.e. , s. 39. Kr . bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 16; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 637-8. 1072 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 62.

213

Büveyhilerin hakim oldukları dönemde de Ba dad’da iki grup arasında olaylar çıkmaktaydı. Kerh mahallesinde, Büveyhîlerin oldukça güçlü oldukları bir dönemde, 362/973 yılında çıkan yangında, bnu’l-Esîr’in verdi i rakamlar do ruysa, on yedi bin insan, üç yüz dükkan, çok sayıda ev, otuz üç mescid ve hesapsız mal telef olmu tur. 1073 Bu olaylar kısa aralıklarla tekrarlanmaktaydı. 1074 Selçukluların Ba dad’a gelmesinden kısa süre önce, 443/1051 yılında, iîler mahallelerine yaptıkları surun üzerine “Muhammed ve Ali be erin en hayırlarıdır” yazmı lardı. Çıkan olaylarda mam Musa el-Kazım ve Muhammed b. Ali’nin kabirleri kazılarak açılmak istenmi türbelerinin ate e verilmi tir. iîler de Sünnilere saldırmı , Hanefî fukasının hankahını basıp müderris Ebû Sa’d es-Serahsî’yi öldürmü , ne buldularsa almı lar, hankahı ve fakihlerin evlerini yakmı lardı. 1075 444/1053 senesi içerisinde birkaç defa Kerh mahallesindeki iîler ile el-Kalâyîn’de oturan Sünnîler arasında çatı malar çıkmı tır. Dükkanlar yakılmı ve birçok insan ölmüstür. iîler ezanlarda kendi iarlarını okumaya ba lamı ve “Hz. Muhammed ve Hz. Ali’nin be erin en hayırlısı oldu u” ifadesini yazmı lardı. 1076 Olaylar bir sonraki seneye sarktı. Türkler Kerh’deki çar ıları ate e vermi lerdi. Çar ının büyük bölümü yanıp kül olmu , Kerh mahallesindekilerin ço u ba ka yerlere göç etmi lerdi. Olaylar durulunca Kerh mahallesinden gidenler geri gelmi ve ayrıca Türklerin bundan sonra bu mahalleye müdahale etmemesi kararla tırılmı tır.1077 Tu rul Bey’in Ba dad’a giri inden bir gün sonra, askerlerle halk arasında çıkan ve çatı maya dönü en olaylara iilerin oturdu u Kerh mahallesinin sakinleri karı madıkları gibi, Ouzları himaye etmi lerdi. Bu olaydan sonra Tu rul Bey, onlara iyi davranılmasını emretti. Nakîbü’l-Aleviyyîn olan Adnân b. er-Rızâ huzura ça rılmı , vezir Kundurî, sultanın te ekkürlerini bildirmi , onun ve Kerh mahallesinin muhafazası için asker tahsis edilmi tir. 1078 Ayrıca bn Kesir, bu olaylarlarla ilgili, daha çok kendi çıkarları için toplum düzenini bozan zümrelerden

1073 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C.VIII, s. 628. 1074 Bu olayların seyri için bkz. bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XV, s. 171, 213, 216, 222, 241, 277, 302, 319, 325-6, 329-31; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 349, 253, 419, 420, 561, 575. 1075 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 575 vd. Kr . bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XV, s. 329-31; Cafer Halili, Mevsâatü’l-Atebâti’l-Mukaddese , C.IX, s. 92. 1076 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XV, s. 335-6; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s.591-2. 1077 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 593. 1078 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 611.

214

olu an Ayyârlardan 1079 bahsetmektedir. Bunlar, Ba dad’da ço almı lar, gece, gündüz, açıktan evleri ya malayıp, insanların mallarını almaktaydılar. Aynı zamanda et-Tûsî’nin evini de bunlar ya malamı lardı. 1080 Kaynakların açık ifadeleriyle, Abbâsî halifesinin veziri Reîsü’r-Ruesâ bnü’l- Müslime’nin Ba dad’daki îilere yönelik dü manca tavrına kar ı, Tu rul Bey’in veziri Kundurî’nin onları muhafaza etmek için çaba göstermekteydi. bnü’l-Müslime, (îî halkın oturdu u) Kerh mahallesine (Sünnî Abbasilerin simgesi olan ) siyah bayrak asmak istemi ti (448/ Mayıs 1056). Halk bundan rencide olmu tur. bnü’l- Müslime devamlı bu mahallenin ( îî olan) halkına ( bü’l-Cevzî’nin ifadesine göre) ezâ etmeye (Sıbt’ın daha do rusu Garsunnime’nin ifadesine göre “onları yok etmeye”) u ra ıyordu. Tu rul Bey’in veziri Kundurî de bu halkı mudfaa etmekteydi. 1081 Ba dad’da kendine destek olacak iktidar gücünü arkasında hisseden gruplar, fırsatını bulduklarında, bunu uygulamaktan geri kalmıyorlardı. îî âlim et-Tûsî’nin kitaplarına yapılanların benzeri, Besâsîrî’nin Ba dad’ı igali sırasında, iîler eliyle Hanefî kadı ed-Dâme ânî’e yönelik yapılmı tır. ed-Dâme ânî’nin evi ya malanmı , evraklar ve kitaplar yok edilmi tir. Kerh mahallesinde oturan iîler, Sünnîleri ya malamı lardı. Çıkan yangınlarda çar ılar yanmı tır.1082 Birçok alanda yazan e -eyh et-Tusî’nin eserleri arasında snâa eriyye’nin temel hadis kaynakları olan Kütüb-ü Erbaa’dan ikisi de vardır. Cafer Hıdır onun kırk yedi eseri hakkında bilgi vermektedir. 1083 Muhammed Hadi el-Emînî, e-eyh et-Tusî hakkındaki kaynakları konu edindi i çalı masında 1084 ondan bahseden, bir kısmı matbu, di erleri yazma halinde iki yüz kırk kadar kaynaktan bahsetmektedir. 1085

1079 Abdülkadir Özcan, “Ayyâr”, DA, C. IV, s. 296. 1080 bn Kesir, a.g.e. , C.XII, s. 76. 1081 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 6; Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 27. Ali Sevim’in kendi yayınladı ı Mir’ât metninde geçmedi halde, ilgili metnin tercümesi öncesine “özellikle îî Türklerin oturdukları” Kerh mahallesi… ( Makaleler , Ankara, 2005, C. II, s. 12 ve ayrıca 17. dipnot) ifadesini kullandı ı görülmektedir. Ahmet Güner’in tespitine göre Büveyhiler’in askeri gücünü olu turan Deylemliler îî, Türkler ise genellikle Sünnîydi. Ba dad’da çıkan Sünnî-iî çatı malarında, genellikle, iîler Deylemliler’den, Sünnîler ise Türklerden destek istemekteydi (Büveyhîler’in iî-Sünnî Siyaseti , s. 44). 1082 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C. XVI, s. 32. 1083 Hıdır Cafer, a.g.e. , s. 35-41. 1084 el-Emînî, Masâdiru’d-Dirâse ani’ -eyh et-Tûsî , Necef, ty. 1085 Hıdır Cafer, a.g.e. , s. 16, 19.

215

Dönemin kaynaklarından Abdülcelil Kazvînî, onun için eyh-i kebir 1086 , fakîh, âlim, müfessir, mukri ve mütekellim sıfatlarını kullanır. Çe itli ilim dallarında ikiyüz ciltten fazla eser tasnif etti ini kaydeder. 1087 Hz. Ali’nin me hedine kom u oldu unu, kadri büyük biri ve sözüne ve fetvasına itimadın tam oldu unu kaydetmektedir. 1088 Onun tefsirini muteber tefsirlerden saymaktadır. 1089 2- Sâllâr ed-Deylemî (ö. 463) Ebû Ya’lâ Hamza, Sâllâr b. Abdilaziz ed-Deylemî, Ba dad’da ikamet etmi , e-eyh el-Müfid’e, daha sonra da e -erif el-Murtaza’ya ö renci olmu tur. Fakîh, usûlî, mütekellim, edip ve nahiv bilginiydi. Hocası el-Murtaza’nın yanında büyük de eri vardı. Birçok ö renci yeti tirmi tir. Müntecebüddin’in dedesi el-Hasan, el- Müfîd en-Nisâburî, e-eyh et-Tûsî’nin o lu Ebû Ali et-Tûsî bunlardandır. Birçok kitap yazmı tır. Bunlardan el-Merâsimü’l-Aleviyye fî Ahkâmi’n-Nebeviyye 1090 bize kadar ulamı tır. 463 yılı (di er bazı kayıtlara göre 448) Ramazan ayında vefat etmi , Tebriz’e yakın Hüsrev ah köyüne defnedilmi tir. 1091 3- Ebû Ya’lâ el-Caferî (ö. 463) Muhammed b. el-Hasan b. Hamza b. Cafer b. el-Abbâs, Ebû Ya’lâ el-Caferî el- Hâ imî el-Ba dâdî, snâa eriyye’nin büyük âlimlerindendir. e -eyh el-Müfîd ve erif el-Murtazâ’dan ders almı tır. Fıkıh, usûl ve kelâm ilim dallarında tanınmı tır. Hocası el-Müfîd vefat edince (413) meclisinde onun yerine geçmi , ünü çevre beldelere yayılmi tir. 463 yılında Ba dad’da vefat etti. Birçok eser telif etmi tir: el- Mûciz fî’t-Tevhîd , el-Mes’ele fi’r-Reddi ale’l-Gulât , Cevâbü’l-Mesâili’l-Vâride min Trablus , Cevâbu Mes’eleti Ehli’l-Mûsul bunardan bazılarıdır. 1092 4- ed-Dûryestî (ö. 475?) Cafer b. Muhammed b. Ahmed b. el-Abbâs el-Absî, Ebû Abdullah ed-Dûryestî

1086 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 16. 1087 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 180, 193. Ayrıca bkz. bn ehrâ ûb, Meâlimü’l-Ulemâ , s. 114-5. 1088 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 159. 1089 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 282, 304. 1090 Hamza b. Abdülazîz ed-Deylemi, el-Merâsimü’l-Aleviyye fî Ahkâmi’n-Nebeviyye , tahkik: Muhsin el-Hüseyni Emini, Beyrut, 1994. 1091 ed-Deylemi, a.g.e. , (takdim) s. 11-21; Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 180; Urmevî, Tâlikât-i Nakz , C.I, s. 204-5; bn ehrâ ûb, a.g.e. , s. 135; Müntecebüddin, Fihrist , s. 84; bn Davud el-Hilli, Kitâbü’r-Ricâl , thk. Seyyid Muhammed Sad Bahrülulum, Kum : Men uratü’r-Rıza, 1972, s. 104; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 68-9. el-Bahranî, Lü’lüetü’l-Bahreyn , s. 329-31; Cafer es-Sübhanî (i râf), Mevsûatu Tabakâti’l-Fukahâ , C.V, s. 123-4. 1092 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 180 ve 2. dipnot.; et-Tahrani, en-Nâbis fi’l-karni’l-Hâmis , s. 159; es-Sübhânî, Mu’cemü Tabakâti’l-Mütekellimîn , C.II, s. 231-2.

216

er-Râzî snâa eriyye’nin büyüklerindendir. Rey’in köylerinden Dûryest’te 380 yılında do mu tur. e -eyh es-Sadûk’un ö rencisi olan babası Muhammed’in yanında e itimine ba lamı , Ba dad’a gidip e -eyh el-Müfîd ve e -erif el- Murtaza’ya ö rencilik etmi tir. Daha sonra memleketine dönüp hadis okutmu tur. el- ’tikâd (el-’tikâdât ), Kitâb fi’r-Red ale’z-Zeydiyye ve el-Kifâye fi’l-bâdât isimli eserleri oldu u kaydedilmektedir. 1093 ed-Dûryestî, Irak’taki îî birikiminin ran’a aktarılmasına hizmet etmi âlimlerin önde gelenlerinden sayılmaktadır. Çok sayıda îî âlim ondan rivayette bulunmu tur. 1094 Abdülcelil Kazvînî ondan musannif, müderris, müzekkir, zâhid ve sözü kabul gören biri diye bahsetmektedir. 1095 ed-Dûryestî, snâa eriyye’nin büyük âlimlerinden sayılmaktaydı. Vezir Nizamulmülk, Rey’den Düryest’e gidip O’ndan hadis dinlemekteydi. Sahabe’nin faziletleri hakkında kasideleri bulunmaktaydı. 1096 Sebzevarî, 474/1082 tarihini vererek ondan rivayette bulunmaktadır. 1097 5- bnü’l-Berrâc (ö. 481) Abdülaziz b. Nahrîr b. Abdilaziz, el-Kâdî Sa’düddîn Ebu’l-Kasım et-Trablusî, bnü’l-Berrâc diye bilinir. Eser sahibi, snâa eriyye mezhebinin büyük fakihlerindendir. 400 yılında veya biraz önce do mu tur. Bir müddet Ba dad’da oturup erif el-Murtazâ’nın (ö. 429) ders halkasına katılmı tır. Onun ölümünden sonra ders arkada ı e -eyh et-Tûsî’nin meclislerini takip etmi tir. Daha sonra Trablus’a kadı olmu ve bu bölgede dersler vermi tir. Kelâm alanında bir kitap telif etmi tir. Fıkıhta Cevâhiru’l-Fıkh , el-Mühezzeb , el-Kâmil , Ravzatü’n-Nefs fi’l- bâdâti’l-Hams gibi eserleri vardır. Trablus’ta 481 yılında vefat etmi tir. 1098 6- el-Müfîd en-Nisâbûrî (ö. 485) Abdurrahman b. Ahmed b. Hüseyn b. Ahmed b. brahim el-Huzâî, Ebû Muhammed, el-Müfîd en-Nisâbûrî diye bilinir. Rey’de ikamet etmekteydi. e -erif el-Murtaza, Sallâr, e-eyh et-Tûsî, bnü’l-Berrâc gibi âlimlerden des almı tır.

1093 Müntecebüddin, a.g.e. , s. 37-9; bn ehrâ ûb, a.g.e. , s. 32; et-Tahrani, a.g.e. , s. 43-4; el-Bahranî, Lü’lüetü’l-Bahreyn , s. 343-6; Cafer es-Sübhânî, a.g.e. , C.II, s. 199-200. 1094 Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 484. 1095 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 181-2. 1096 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 108-9 ve dipnot, 251. 1097 Muhammed b. Muhammed Sebzevari, Câmiü’l-Ahbâr (ev Meâricü’l-Yakîn fî Usûliddîn) , thk. Alai Al-i Cafer, Beyrut, 1993/1413, s. 47. 1098 Müntecebüddin, a.g.e. , s. 107; bn ehrâ ûb, a.g.e. , s. 80; et-Tahrani, a.g.e. , s. 107; el-Bahranî, a.g.e. , s. 331-2; es-Sübhânî, a.g.e. , C.II, s. 217-8.

217

Rey’de snâa eriyye’nin önde gelenlerindendi. Hadis ve rical bilginiydi, vaizdi. Ba dad, am, Hicaz ve Horasan’da seyahatler yaptı, Sünnî ve îî âlimlerden hadis dinledi. Sefînetü’n-Necât fî Menâkıbi Ehli’l-Beyt , el-Aleviyyât , er-Rızaviyyât , el- Emâlî ve Uyûnü’l-Ahbâr isimlerinde kitaplar yazdı ı kaydedilmektedir. 1099 7- el-Aynzerbî (ö. 494) Hasan b. Abdulvahid b. Ahmed el-Ensârî, Ebû Muhamed el-Aynzerbî ( bn Aynzerbî de denilmi tir) mamiyye’nin önde gelenlerinden biri, fakîh ve mütekellimdir. Harran yakınlarındaki Aynzerbe’ye nisbet edilmi tir. 426 yılında do mu , eyhuttâife et-Tûsî (ö. 460) ve bnü’l-Berrâc’a (ö. 481) örencilik etmi , el- Karâcikî (ö. 449) ile görü mü tür. Kelâm ilminde ilerledi i, bu alanda Uyûnü’l- Edille adında on iki cüzlük bir eser tasnif etti i kaydedilmektedir. 9 Safer 494’te vefat etmi tir. 1100 8- el-Hamdânî (ö. 498) Hüseyin b. el-Muzaffer b. Ali b. el-Hüseyin b. Ali b. Hamdân, Ebû Abdillah el- Hamdânî, snâa eriyye’nin büyük âlimlerindendi. Kazvîn’de oturmaktaydı. Muhammed b. el-Hasan et-Tûsî’ye uzun zaman ö rencilik etmi , ondan bütün eserlerini okumu tur. Kazvin’de ders vermi , hadis okutmu tur. Hetkü Esrâri’l- Bâtıniyye , Nusratü’l-Hak , Lülüetü’t-Tefekkür gibi kitaplar yazdı ı kaydedilmektedir. 498 yılında vefat etmi tir. Hakkında birçok mersiye yazılmı tır. 1101 9- emsu’l-slâm Haskâ Bâbeveyh (ö. 510’dan sonra) el-Hasan b. el-Hüseyn el-Kummî, Rey’de oturmaktaydı. Lakabı Sem ü’l- slâm’dır. Haksâ diye bilinir. Müntecebüddin’in dedesidir. Necef’te Ebu Cafer et- Tûsî’ye bütün kitaplarını okumu tur. Sallâr ve bnü’l-Berrac’a da bütün eserlerini okumu tur. snâa eriyye’nin önde gelen bir fakihiydi. 510 yılında ondan rivayet yapılmı tır. el-bâdât , el-A’mâlü’s-Sâliha ve Siyeru’l-Enbiyâ ve’l-Eimme isimlerinde kitapları oldu u kaydedilmektedir. 1102

1099 Müntecebüddin, a.g.e. , s. 108; Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 182 ve dipnot; et-Tahrani, a.g.e. , s. 104; es-Sübhanî (i râf), Mevsûa , C.V, s. 162-3. 1100 bn ehrâ ûb, a.g.e. , s. 144; Hur el-Âmilî, Emelü’l-Âmil , C.II, s. 362; et-Tahrani, a.g.e. , s. 52; es- Sübhânî, Mu’cem , C.II, s. 201-2. 1101 Müntecebüddin, a.g.e. , s. 43 ve dipnot; et-Tahrani, a.g.e. , s. 68; es-Sübhânî, Mu’cem , C.II, s. 208- 9. 1102 Müntecebüddin, a.g.e. , s. 42; Hur el-Âmilî, a.g.e. , C.II, s. 64; et-Tahrani, es-Sıkâtü’l-Uyûn fî Sâdisi’l-Kurûn , s. 56-7; es-Sübhanî (i râf), Mevsûa , C.VI, s. 69.

218

Abdülcelil Kazvînî, “mezhebin önde geleni (pîr-i tâife)” dedi i emsu’l-slâm Haskâ Bâbeveyh adına bir medrese oldu unu kaydetmektedir. Medrese, Rey’de eyalet sarayına yakındı. 1103 Sünnî yazar Haskâ’nın da adını vererek îî âlimlerin Nizamulmülk zamanında minberlerden uzakla tırıldıklarını anlatması üzerine Abdülcelil Kazvînî bütün Müslüman gruplar emsulislam Haskâ Bâbeveyh’in ilmini, güvenilirli ini ve verasını kabul ederler demektedir. 1104 10- el-Fettâl en-Nîsâbûrî (ö. 513?) Muhammed b. Hasan b. Ali b. Ahmed, Ebû Ali en-Nisâbûrî, el-Fettâl ve bnü’l-Fârisî diye bilinir. snâa eriyye kelamcısı, fakîh ve müfessirdi. Ba ta babası ve e-eyh et-Tusî olmak üzere çe itli hocalardan dersler aldı. Daha gençlik yıllarında fetvâ vermeye, kelam konularında görü lerini ifade etmeye ba ladı, ders verdi, vaazlar yaptı. bn ehrâ ub onun ö rencileri arasındadır. Ravzatü’l-Vâizîn ve Basîratü’l-Müteavvizîn ve Kitâbü’t-Tenvîr fî Meâni’l-Kurân isimleriyle eserleri vardır. Vezir Ebu’l-Mehâsin Abdürrezzak (ö. 515) döneminde 513 yılında Nisabur’da öldürüldü ve oraya defnedildi. 1105 Aynı zamanda ö rencisi olan bn ehrâ ûb, Kitâbü’l-Menâkıb ’ında hadis rivayetlerinde, onun et-Tenvîr ve Ravzatü’l-Vâizîn eserlerini, senedlerinden saymaktadır 1106 el-Fettâl en-Nisâbûrî’nin muasırı Abdülcelîl el-Kazvînî, en-Nakz’da onu mezhebin tanınmı müfessirlerin odu unu kaydetmekte,1107 tefsirini muteber tefsirlerden saymaktadır. 1108 Onun öldürülmesi ve bunun sebepleri tam olarak bilinmemektedir. Bazıları onu Nisabür yöneticisi, Ebu’l-Mehâsin Abdürrezzak ihâbü’l-slam’ın öldürdü ünü zikreder. Ancak sebebi ve zamanı hakkında bilgi yoktur. Abdürrezzak ihabü’l- slam, sultan Sencer’in veziri ve Nizâmülmülk’ün karde inin o ludur. 1109 11- Ebû Ali et-Tûsî (ö. 515’ten sonra) Ebu Ali et-Tûsî, e-eyh et-Tusî’nin o ludur. “el-Müfîd es-Sânî” diye lakabı

1103 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 47. 1104 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 108, 319. 1105 bn ehrâ ûb, a.g.e. , s. 116 ve dipnot; Müntecebüddin, a.g.e. , s. 166, 191; bn Davud el-Hilli, Kitâbü’r-Ricâl , s. 163 ve 2. dipnot; et-Tahrani, a.g.e. , s. 246-7, 275; es-Sübhânî, Mu’cem , C.II, s. 321-2. 1106 bn ehra ub, Menâkıbu Al-i Ebî Talib , Beyrut, 1985, C.I, s. 12. 1107 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 51, 193. 1108 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 282, 304. 1109 Abbas kbal, el-Vezâra fî Ahdi’s-Selâcika , s. 353.

219

vardır. Babası, bütün yazdıklarını kendisine okumu ve 445 yılında icazet vermi tir. Babası vefat etti inde onun yerini almı tır. îa kaynaklar onun için âlim, fâzıl, fakîh, muhaddis ve sika gibi ifadeler kullanmaktadır. Birçok îi âlimi ona ö rencilik etmi tir. Müntecebüddin’in verdi i bilgilerden ve Ebû Ali’den rivayet edenlerden Aga Bozork-ı Tahranî’nin derledi i listede otuz dört ki inin ismi yer almaktadır. Bunlar arasında Müntecebüddin’in babası, hocaları, müfessir et-Tabersî, bn dris gibi isimler de vardır. 1110 Örencisi mâdüddîn et-Taberî, ondan 511 yılında Necef’te Hz. Ali Me hedi’den okudu u birçok rivayetti aktarmaktadır. 1111 Onun 515 yılında hayatta oldu u kaydedilmektedir.1112 12- Re îdüddin er-Râzî (ö. 530?) Abdülcelil b. Mes’ûd (Ebi’l-Feth) b. sa b. Abdilvehhâb, Re îdüddin Ebû Sa’îd er-Râzî, mamiyye’nin tanınmı mütekellimlerinden biridir. Döneminin bir çok âliminden ders almı tır. Kelam alanında tanınmı , ders vermi , münazaralar yapmı tır. Müntecebüddin onu Irak’ta Usûliyyûn’un üstadı olarak tanıtmaktadır. Müntecebüddin, bn ehrâ ûb gibi ö rencileri olmu tur. Nakzu Tasaffuhi’l-Edille , el-Fusûl fi’l-Usûl alâ Mezhebi Âli’r-Rasûl 1113 , Mes’ele fi’ mâme , Mes’ele fi’l- tikâd gibi eserleri vardır. Vefat tarihi bilinmemekle birlikte yakla ık 530 takdir edilmektedir. 1114 13- Ebû Mansûr et-Tabersî (ö. 530?) Ahmed b. Ali b. Ebî Tâlib, Ebû Mansûr et-Tabersî, el-hticâc isimli eserin sahibidir. Döneminin âlimlerinden fıkıh okumu , rivayetle me gul olmu tur. Görü leri ve fetvaları kitaplarda aktarılır olmu tur. Onun için fakîh, mütekellim, sika, muhaddis gibi sıfatlar kullanılmaktadır. el-hticâc isimli eserinde Hz. Peygamber, imamlar, bazı sahabenin sözleri nakledilmektedir.1115 Kitabı yazma sebebini

1110 et-Tûsî, et-Tibyan fî tefsiri’l-Kur’an , takdim: Aga Büzürg-i Tahrani, Beyrut, hyai’t-Türasi’l- Arabi, [t. y. ] C.I, (takdim) s. F vd. Ebû Ali’nin ranlı ö rencileri hakkında bkz. Caferiyan, Târîh- i Te eyyu der ran , s. 482 vd. 1111 mâdüddîn et-Taberî, Be âratü’l-Mustafâ li-îati’l-Murtazâ , thk. Cevâd el-Kayyûmî el-sfehânî, Kum; Müessesetü’n-Ne ri’l-slâmî, t. y., (takdim) s. 7. 1112 Müntecebüddin, a.g.e. , s. 42; bn ehrâ ûb, a.g.e. , s. 37-8; el-Âmilî, a.g.e. , C.II, s. 76; et-Tahrani, es-Sıkâtü’l-Uyûn fî Sâdisi’l-Kurûn , s. 66-7; Hıdır Cafer, a.g.e. , s. 52; el-Bahâdlî, el-Havzetü’l- lmiyye fi’n-Necef , s. 73; es-Sübhanî (i râf), Mevsûa , C.VI, s. 78-9. 1113 Batıniler ve di er a ırı grupların görü lerini reddeden bir eserdir. Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 472 1114 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 36, 271-3, 472; Müntecebüddin, a.g.e. , s. 110; ; bn ehrâ ûb, a.g.e. , s. 145; el-Âmilî, a.g.e. , C.II, s. 144; et-Tahrani, a.g.e. , s. 155; es-Sübhânî, Mu’cem , C.II, s. 308-9. 1115 Ahmed b. Ali et-Tabersi, el-hticac , n r. Muhammed Bakır el-Musevî el-Horasan, 2. bs. Beyrut,

220

açıklarken îa’nın mücadeleden uzak durup “Peygamber ve imamların mücadele etmediklerini, îa’ya da bunun için izin olmadı ını, hatta bunun yasak oldu unu” söylediklerini aktarmakta ve kendisin ise Peygamber ve imamların usûl ve furû’ konularında söylediklerini ihtiva eden bir kitap yazmayı dü ündü ünü kaydeder. 1116 14- Ebu’s-Samsâm (ö. 536) Zülfikar b. Muhammed b. Mabed b. el-Hasan b. Ahmed b. smail el-Hasanî, es- Seyyid Ebu’s-Samsâm el-Mervezî el-Ba dâdî, snâa eriyye âlimlerinden biridir. Merv’de do mu tur. Nizamülk’ün de aralarında bulundu u birçok âlimden rivayette bulunmu tur. De iik bölgeleri dola mı , Kazvin’de tefsir okutmu , Dıma k’ta vaaz vermi , Musul’da hadis okutmu tur. es-Sem’ânî ile görü mü tür. bn Bâbeveyh er- Râzî onunla görü tü ünde yüz onbe ya larındaydı. 536’da vefat etmi tir. 1117 15- Mes’ûd b. Ali es-Savâbî (ö. 544) Mes’ûd b. Ali b. Ahmed b. el-Abbâs el-Kure î ez-Zührî el-Azîzî, Ebu’l- Mehâsin es-Savâbî, el-Beyhakî, Müntecebüddin tarafından îa âlimlerinden biri olarak saymakta ve mütekellim diye nitelemektedir. Aralarında mâm el-Gazzâlî’nin de bulundu u âlimlerden ders almı tır. bn ehrâ ûb ve Kutbüddin er-Râvendî gibi îî âlimler ondan rivayette bulunmu tur. Devlet adamları nezdinde itibarlı oldu u, Sakîlü’l-Elbâb fi’l-Usûl , Tefsîru’l-Kurâni’l-Kerîm gibi birçok eseri oldu u kaydedilmektedir. 544 yılında vefat etmi tir. 1118 16- Ali b. Abdilcelil el-Beyâzî (ö. 544’den sonra) Ali b. Abdilcelil, Zeynüddin el-Beyâzî, snâa eriyye’nin mütekellimlerindendi. Rey’de oturmaktaydı. Döneminin âlimlerinden dersler almı ve kelam alanında tanınmı tır. Ders vermi , münazaralarda bulunmu tur. Mentecebüddin de onun örencilerindendir. el-tisam fî lmi’l-Kelâm , el-Hudûd , Mesâil fi’l-Ma’dûm ve’l- Ahvâl isimli eserlerinin oldu u kaydedilmektedir. 544 yılında ondan rivayet aktarılmaktadır. 1119

1983. (takdim: Seyyid Muhammed Bahrululum), s. 5-10; Necef 1386/1966, s. 3-10; bn ehrâ ûb, a.g.e. , s. 25; el-Âmilî, a.g.e. , C.II, s. 17; el-Bahranî, a.g.e. , s. 341-3, et-Tahrani, a.g.e. , s. 11-2; es- Sübhânî, a.g.e. , C.II, s. 276-7. 1116 et-Tabersi , el-hticac , (Beyrut, 1983) s. 9, 13, (Necef, 1386/1966) s. 9 (takdim), 4. 1117 Müntecebüddin, a.g.e. , s. 73; el-Âmilî, a.g.e. , C.II, s. 115; et-Tahrani, a.g.e. , s. 99-100; es- Sübhânî, a.g.e. , C.II, s. 293-4. 1118 Müntecebüddin, a.g.e. , s. 166-7; el-Âmilî, a.g.e. , C.II, s. 322; et-Tahrani, a.g.e. , s. 302; es- Sübhânî, a.g.e. , C.II, s. 333-5. 1119 Müntecebüddin, a.g.e. , s. 114; el-Âmilî, a.g.e. , C.II, s. 191; es-Sübhânî, a.g.e. , C.II, s. 315-6.

221

17- Ebû Ali et-Tabersî (ö. 548) el-Fadl b. el-Hasan b. el-Fadl, me hur müfessir, Ebû Ali et-Tabersî 1120 el- Me hedî, snâa eriyye’nin tanınmı âlimlerinden biridir. Yakla ık 467 yıllarında do mu tur. e -eyh et-Tûsî’nin o lu Ebû Ali et-Tûsî gibi birçok âlimden ders almı tır. Özellikle tefsir alanında öne çıktı. Kelam ve akaid alanında da önde gelenlerden biridir. Müntecebüddin er-Râzî ve bn ehrâ ûb gibi birçok ö renci yeti tirmi tir. Me hur tefsiri Mecmeu’l-Beyân ’da kelam konularını da i lemektedir. Ayrıca Cevâmiu’l-Câmi’ isimli daha kısa bir tefsiri vardır. Abdülcelîl el-Kazvînî, onun tefsirini muteber tefsirlerden saymaktadır. Tefsirleri yanı sıra imamların hal tercümeleri ve ahbarını içeren ’lâmü’l-Verâ bi-’Alâmi’l-Hüdâ isimli eseri vardır. Ayrıca Risâletü Hakâiki’l-Umûr , en-Nûru’l-Mübîn gibi eserlerinin oldu u kaydedilmektedir. 548 (1154) yılında Sebzevar’da vefat etmi , Me hed’de mâm er- Rıza’nın kabri yakınına defnedilmi tir. 1121 Onun hakkında Keriman 1122 ve Sübhânî’nin 1123 mustakil çalı maları vardır. et-Tabersî, îî tefsirde itidali temsil etmektedir. O, tefsirinde siyasi, itikâdî ve fıkhî konularda mezhebinin ilkeleri do rultusunda yorumlar yapmaktadır. mamlardan gelen rivayetlere daha fazla ilgi göstermektedir. Ancak Hz. Ömer de dahil, di er sahabe ve Sünnî kaynaklara da yer verir. Örne in ifk hadisesi gibi hassas konularda tarihi verilerle örtü en bilgiler verir. snâa eriyye görü lerini hâss (veya ashâbuna) lafzıyla, di er mezheplerin görü lerini ise âmm lafzıyla niteleyerek aktarır. 1124 18- mâdüddîn et-Taberî (ö. 553’te hayatta) mâdüddîn Ebû Cafer Muhammed b. Ebi’l-Kâsım et-Taberî, Ali b. Muhammed b. Ali b. Rüstem b. Yezdübân et-Taberî el-Âmulî, mâdüddin et-Taberî diye bilinir. Fıkıh ve hadis alanlarında tanınmı tır. Be âratü’l-Mustafâ li-îati’l-Murtazâ isimli eserin müellifidir. e -eyh et-Tûsî’nin o lu Ebu Ali et-Tûsî’den çokça rivayette bulunmu tur. snâaeriyye fakîhi ve çok rivayeti olan bir muhaddisidir. Kutbüddin

1120 el-Bahranî, a.g.e. , s. 346-7. 1121 Beyhakî, Târîh-i Beyhak , s. 242-3; Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 193, 282, 304, 565; Musa Kazım Yılmaz, “Mecmau’l-Beyân”, DA, C.28, s. 257; es-Sübhânî, Mu’cem , C.II, s. 3319-320. 1122 Hüseyin Kirman, Tabersi ve Mecmaü’l-Beyân , C.I-II, Tahran : Dani gah-ı Tahran, 1962. 1123 Cafer Sübhanî, e-eyh et-Tabersî mâmü’l-Müfessirîn fi’Karni’s-Sâdis , Kum, 1382 . 1124 Örnekler ve detaylı bilgi için bkz. smail Çalı kan, Siyasal Tefsirin Olu um Süreci , Ankara; Ankara Okulu, 2003, s. 87, 92 vd.

222

Ravendî gibi âlimler de ondan rivayette bulunmu lardır. 1125 et-Taberî, Be âratü’l-Mustafâ ’daki rivayetlerde mekan ve zaman kaydı dü mektedir. Onun bu eserinde 503-524 yılları arası rivayet kayıtları vardır. Kendisinden yapılan rivayetler ise 553 yılını bulmaktadır. Bu kayıtlardan anla ılmaktadır ki 508-9 (1114-5) yıllarında Âmül’de, 510’da Rey’de ikamet etmekteydi. Sonra Necef’e gidip bir miktar orada kalmı , 512 ve 516 yıllarında iki kez Kufe’ye yolculuk yapmi tir. Tekrar Necef’e gelip 518 yılına kadar burada kalmı , sonra memleketine dönmüstür. et-Taberî, 520 yılında Âmul’de, 524 yılında Ni abur’da ve 553 yılında Necef’te bulunmaktaydı. Emir Verrâm b. Ebî Fâris’in (ö. 605/1208-9) 1126 daveti ile Necef’ten Hille’ye gitmi tir. Emir Verrâm, ona yıllık bin dinar tahsis etmi , kızıyla evlenmi tir. Ba dad, Kufe ve di er bölgelerden iîler rivayette bulunmak için ona gelmekteydiler. Onun hocaları arasında eyhu’t-Tâife Ebu Cafer et-Tûsî, et-Tûsî’nin o lu Ebu Ali et-Tûsî,1127 et-Tûsî’nin damadı eyhu’l- Emîn Ebû Abdullah,1128 Zeydiyye mezhebinden olan Ebu’l-Berakât Ömer b. brahim el-Alevî 1129 gibi birçok isim vardır. Ö rencileri arasında da Kutbüddin er-Râvendî, Ebu Abdullah Muhammed b. Cafer Me hedî, bn dris el-Hillî, bn ehrâ ûb gibi pek çok isimler sayılmaktadır. Be âratü’l-Mustafâ ’nın yanı sıra Kitâbu’l-Ferec fi’l- Evkât , erhu Mesâilü’ -erîa ve Kitabü’z-Zühd ve’t-Takvâ isimli eserlerinin de oldu u kaydedilmektedir. 1130 et-Taberî, Be âratü’l-Mustafâ ’yı yazma sebebini açıklarken îa (et-te eyyu’) diye isimlendirilen birçok halk gördü ünü, ancak onların onun ne oldu unu, mertebesini bilmediklerini, hukukunu ve saygınlı ını yerine getiremediklerini anlatmaktadır. Bir ey de erliyse ona de er vermek için hakkıyla bilmesi ve de ersizle ip bozulmaktan koruması gerekti ini kaydeden et-Taberî, “îa’nın

1125 Muhammed b. Ebi’l-Kâsim et-Tâberî, Be âratü’l-Mustafâ li-îati’l-Murtazâ , thk. Cevâd el- Kayyûmî el-sfehânî, Kum; Müessesetü’n-Ne ri’l-slâmî, t. y., (takdim) s. 5-12. (Çevrimiçi) http://www. rafed. net/books/hadith/zip/bishara. zip 27 Eylül 2007. ; Müntecebüddin, Fihrist , s. 163-4; bn ehrâ ûb, a.g.e. , s. 119; es-Sübhanî (i râf), Mevsûa , C.VI, s. 292. 1126 Verrâm b. Ebî Fâris, Mezyediler ile akrabalı ı olan biriydi. Önce askerlik mesle inde ikem daha sonra ayrılıp zühd hayatı ya amaya ba lamı tı. Tenbîhü’l-Havâtir isimli bir de eseri bulunmaktadır. Vefat etti inde Kufe’ye götürülüp Hz. Ali’nin me hedi yanına defnedilmi ti. Hasan el-Emîn, Müstedrakâtü Ayâni’ -îa , s. 285; Ebu’l-Kâsım el-Musevî el-Hûî, Mucemü Ricâli’-Hadîs, 5. bs., Beyrut, 1413/1992, C. XX. s. 208. 1127 et-Tâberî, Be âratü’l-Mustafâ , s. 18, 23, 32, 48, 77, 83, 89. 1128 et-Tâberî, a.g.e. , s. 19, 24, 30, 37, 44, 72, 88. 1129 et-Tâberî, a.g.e. , s. 73, 80, 90. 1130 et-Tâberî, a.g.e. , (takdim) s. 5-12.

223

durumu ve derecelerini, imamların dostlarının üstünlüklerini kapsayacak bir telif meydana getirdim.” diye yazmaktadır. 1131 19- Ebu’l-Futûh er-Râzî (ö. 552’den sonra) el-Hüseyn b. Ali b. Muhammed b. Ahmed b. el-Hüseyn el-Huzâî, Ebu’l-Futûh er-Râzi, Kuran ve hadis ilimlerine ilerlemi , kelam meseleriyle, özellikle imamet meselesiyle ilgilenmi tir. Gençli inden itibaren ilim meclislerinde boy göstermi , ders vermi , hadis okutmu , birçok ö rencisi olmu tur. Ravzu’l-Cinân ve Rûhu’l- Cenân isimli Farsça tefsiri yazdı. Dört mezheple munaka a ve snâa eriyye mezhebinin do rulu unu isbat eden Farsça el-Hüsniyye 1132 , Farsça Yûhânnâ risalesi, dinler ve mezheplerden bahseden Tabsiratü’l-Avâm isimli eserler ona nisbet edilmektedir. 552 yılında icazet vermi tir. Bu tarihten biraz sonra vefat etti i tahmin edilmektedir. Rey’de vefat etmi ve es-Seyyid Abdülazim türbesinin yakınına defnedilmi tir. Abdülcelil Kazvînî, onu dönemin müfessirleri arasında saymaktadır. Yirmi ciltlik tefsir yazdı ını, tefsirinin muteber tefsirlerden oldu unu, her gruptan âlim ve talebenin bu tefsire ra bet etti ini yazmaktadır. 1133 20- el-Haskefî (553/1158 ) Ebu’l-Fadl el-Haskefî, Diyarbakır’da Cizre’ye (el-Cezîre) ba lı Tanza’da 460 yılından sonra do mu , Hasankeyf’te yeti mi tir. Birçok ilim dalında imamdı. Ayrıca güzel iirleri de vardı. Ba dad’a gelmi tir. îa mezhebinde aırıydı. 553/1158 yılında Meyyâfârikîn’de vefat etmi tir.1134 21- Abdülcelîl el-Kazvînî (ö. 556’da hayatta) Abdülcelil b. Ebi’l-Hüseyn Muhammed b. Ebi’l-Fazl, Nasîrüddin Ebu’Rü d el- Kazvînî er-Râzî, mâmi âlim, vaiz ve mütekellimdir. Döneminin âlimlerinden ders almı , ahbar ve akâide önem vermi tir. Vaazları insanlar tarafından ra bet görmü tür. Kazvînî’nin el-Berâhîn fî mâmeti Emiri’l-Müminîn ,1135 es-Suâlât ve’l-Cevâbât ,

1131 et-Tâberî, a.g.e. , s. 17. 1132 Ebü’l-Fütuh er-Râzî, Difa’ ez Harimi Te eyyi’ , Kum : Çaphane-i Mehr, 1975, s. 15; lyas Üzüm, “Hüsniyye”, D A, C.XIX, s. 34-5; Sayın Dalkıran, Ahmet Feyzi Çorumi’nin El-Feyzü’r- Rabbani’si I ıgında Osmanlı Devleti’nde Ehli Sünnetin ii Akidesine Tenkitleri, stanbul : Osmanlı Ara tırmaları Vakfı, 2000, s. 21-6. 1133 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 51, 194, 282, 304; Müntecebüddin, a.g.e. , s. 45; bn ehrâ ûb, a.g.e. , s. 141; el-Âmilî, a.g.e. , C.II, s. 99-100; et-Tahrani , a.g.e. , s. 79-80 ; es-Sübhânî, Mu’cem , C.II, s. 288-290. 1134 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVIII, s. 128-33; bnü’1-Esîr, el-Kâmil , C. XI, s. 239. 1135 537/1142’de yazmı tı. bkz. Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 409.

224

Tenzîhu Âi e, Miftâhü’t-Tezkîr (Miftâhü’d-Deracât ),1136 Bâtınilerin (Melâhide) görü lerine cevapları içeren muhtasar bir eser 1137 ve en-Nakz 1138 gibi eserleri vardır. Ölüm tarihi tesbit edilememi tir. 1139 22- Kutbüddin er-Râvendî (ö. 573/1187) Sa’îd b. Hibetullah b. el-Hasan, Kutbüddin Ebu’l-Hüseyn er-Râvendî,1140 snâa eriyye’nin büyük âlimlerindendir. Müfessir et-Tabersî gibi birçok âlime örenci olmu tur. Kaynaklar onun için fakîh, muhaddis ve mütekellim gibi vasıflar kullanmaktadır. Elliden fazla kitap yazdı ı kaydedilmektedir. Fıkhü’l-Kur’ân , Minhâcü’l-Berâe fî erhi Nehci’l-Belâ a, el-Harâic ve’l-Cerâih bunlardan bazılarıdır. 573/1187 yılında vefat etmi , Kum’da Seyyide Fatıma Türbesi yanına defnedilmi tir. 1141 Abdülcelil Kazvînî, onu dönemin müfessirleri arasında saymakta ve tefsir, fıkıh, kelam ilim dalında birçok eser yazdı ını kaydetmektedir.1142 23- Ebu’l-Fadl er-Râvendî (ö. 580’de hayatta) Muhammed b. Sa’îd b. Hibetullah b. el-Hasan, Zahîrüddin Ebu’l-Fadl er- Râvendî, mamiyye’nin önde gelenlerinden biridir. Babası Kutbüddin er-Râvendî’nin (ö. 573) yanında yeti mi , ayrıca ba ka âlimlerden ilim tahsil etmi tir. Fıkıh ve kelam alanında tanınmı tır. Ders ve fetvâ vermi tir. Ça da ı Müntecebüddin ondan fakîh, sika ve adalet sahibi diye bahsetmektedir. el-Erbeûne Hadîsen ve kelam konularını ele aldı ı Uccâletü’l-Marife fî Usûli’d-Dîn isimli eserleri vardır. 580 yılında bir örencisine icazet vermi tir. 1143 24- bn Zühre (ö. 585)

1136 mâmet ve Mehdi ile ilgili açıklamalar için bu kitabı i aret etmektedir. Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 259. 1137 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 509. 1138 Bu kitap hakkında kaynaklar ba lı ında bilgi verilmi tir. 1139 Mir Celaleddin Hüseyni Muhaddis, Mukaddime-i Nakz ve Ta’likât-ı ân , Çaphane-i Haydari, 1954; Müntecebüddin, a.g.e. , s. 129; el-Âmilî, a.g.e. , C.II, s. 143; et-Tahrani, a.g.e. , s 154-5; es- Sübhânî, a.g.e. , C.II, s. 306-7. 1140 el-Bahranî, a.g.e. , s. 304-13. 1141 Müntecebüddin, a.g.e. , s. 87-90; bn ehrâ ûb, a.g.e. , s. 55; el-Âmilî, a.g.e. , C.II, s. 125--7; et- Tahrani, a.g.e. , s. 124; Avni lhan, “Kutbüddin er-Râvendî”, DA, C.XXVI, s. 486-7; es-Sübhânî, Mu’cem , C.II, s. 300-1; Abdülaziz et-Tabâtabâî, “Nehcü’l-Belâ a Abra’l-Kurûn 7”, Türâsünâ, Kum, 1415, sayı: 38-39, s. 254-298. 1142 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 195. 1143 er-Râvendî, Ucâletü’l-Ma’rife fî ’d-din , thk. Muhammed Rıza Hüseyni Celali. Kum : Müessesetu Al-’l-Beyt, 1417/1996, (takdim) s. 8-15, (Çevrimiçi) http://www.rafed.net/books/turathona/ujala/index.html 25 Kasım 2007. ; Müntecebüddin, a.g.e. , s. 172; el-Âmilî, a.g.e. , C.II, s. 274-5; et-Tahrani, a.g.e. , s. 265; es-Sübhânî, Mu’cem , C.II, s. 3234.

225

Hazma b. Ali b. Zühre b. Ali b. Muhammed b. Muhammed el-Hüsynî el-shâkî, es-Seyyid zzüddin Ebu’l-Mekârim el-Halebî, e-erîf et-Tâhir diye bilinir. snâa eriyye’nin büyük âlimlerinden biridir. 511 yılında ilim ve nakiblikle siyasette seçkin olan bir ailede do mu tur. Ba ta bası Ali olmak üzere birçok âlimden ders aldı. Fıkıh, usûl ve kelamda alanlarında tanınmı tır. Ders verdi, münazaralar yaptı. Haleb’te “nekâbetü’t-Tâlibîn”e atandı. Sünni kaynaklarda da onun için övücü ifadeler kullanmaktadır. Günyetü’n-Nuzû’ ilâ lmi’l-Usûl ve’l-Fürû’ , Mes’ele fî Nefyi’r-Rü’ye , Mes’ele fî Kevnihî Taâlâ Hayyen gibi eserleri vardır. 585 yılında Haleb’te vefat etmi tir. 1144 25- el-Hımsî (ö. yakla ık 585) Muhammed (Mahmûd) b. Ali b. el-Hasan Sedîdüddin Ebu’s-Senâ er-Râzî, el- Hımsî diye bilinir. Usûliyyûn arasında zamanının allâmesi diye tanımlanmaktadır. Müntecebüddin ve Fahreddin er-Râzî’nin de aralarında bulundu u birçok âlim ondan ders almı tır. Bâvendî emiri Rüstem’in Rey ehrinde yaptırdı ı medresede ders vermi tir. 1145 el-Munkız mine’t-Taklîd ve’l-Mür id ile’t-Tevhîd (aynı zamanda Irak’ın el-Hille ehrindeyken telif edildi i için et-Ta’lîku’l-râkî diye de bilinir) et- Ta’lîku’s-Sa îr , et-Tebyîn ve’t-Tenkîh fi’t-Tahsîn ve’t-Takbîh , Bidâyetü’l- Hidâye , Nakzu’l-Mûciz fi’l-Usûl li’n-Necîb , el-Mesâdır fi’l-Fıkh isimli eserleri oldu u kaydedilmektedir. Yüzyılı geçen bir ömür sürdükten sonra 585 yılında vefat etti i tahmin edilmektedir. 1146 26- bn ehrâ ûb (ö. 588) Muhammed b. Ali b. ehrâ ûb b. Ebî Nasr b. Ebi’l-Cey , Re îdüddin Ebû Cafer es-Serevî, el-Mâzendaranî, bn ehrâ ûb diye bilinmektedir. snâa eriyye’nin büyük âlimleriden biridir. 489 yılında do mu tur. Sekiz ya ında Kuran’ı ezberlemi , dedesinden hadis dinlemi tir. Birçok hocadan ders almı tır. Taberistan’da, Mazenderan’da tanınmı , valinin oradan ayrılmasını istemesi üzerine, halife el- Müktefî döneminde (530-55) Ba dad’a gitmi tir. Ders verdi, kitap yazdı ve vaazlar verdi. Halifenin takdirini kazandı ve hil’at giydi. Kuran ayetlerini konularına göre ele

1144 bn ehrâ ûb, a.g.e. , s. 46; el-Âmilî, a.g.e. , C.II, s. 105-6; et-Tahrani, a.g.e. , s. 87-8; es-Sübhânî, a.g.e. , C.II, s. 290-2; Mazlum Uyar, ii Ulemanın Otoritesinin Temelleri , s. 59-60. 1145 bn sfendiyâr, Târîh-i Taberistân , C. II, s. 91; Tâhire Azîmzâde Tahrânî, a.g.m., s. 121. 1146 Müntecebüddin, a.g.e. , s. 164; el-Âmilî, a.g.e. , C.II, s. 316; el-Bahranî, a.g.e. , s. 348; et-Tahrani, a.g.e. , s. 295; es-Sübhânî, a.g.e. , C.II, s. 330-2.

226

alıp kelam konularına da de indi i Mü abihu’l-Kur’ân ve Muhtelifuh ve ayrıca Menâkıbu Âl-i Ebî Tâlib , el-Mahzûnu’l-Meknûn fî Uyûnu’l-Funûn , Mietü’l- Fâide , Me’âlimü’l-Ulemâ ve el-Fusûl fi’n-Nahv gibi eserleri oldu u kaydedilmektedir. 588 yılında Haleb’te vefat etmi tir. 1147 27- Fazlullah er-Ravendi (ö. 571’de hayatta) es-Seyyid Ziyâüddin Tâcü’l-slam Alemü’l-Hüdâ Ebu’r-Rızâ Fazlullah b. Ali el-Kâ ânî er-Râvendî, nesebi Hz. Ali’ye dayanmaktadır. Aralarında e -ey et- Tûsî’nin o lu Ebû Ali ve müfessir et-Tabersî’nin de bulundu u birçok hocadan ders almı tır. Müntecebüddin tarafından zamanının allamesi, asrının imamlarının üstadı diye nitelenmektedir. Dav’u’ -ihâb fî erhi’ -ihâb , et-Tıyye ilâ Mukâraneti’n- Niyye , el-Erbaîn , Nazmu’l-Arûz li’l-Kalbi’l-Marûz , el-Hımâse Zâtu’l-Havâ î, Tercemeti’l-Alevî li’t-Tıbbı’r-Rızavî , et-Tefsîr gibi eserleri oldu u kaydedilmektedir. Müntecebüddin bu eserlerden bazılarını kendisine okudu unu yazmaktadır. 571 yılında hayattaydı. Ka an’daki kabri günümüzde de ziyaret edilmektedir. 1148 Fadlullah er-Râvendî, Kâ ân’da büyük bir medrese yaptırmı tır. Ö rencilerin nafakasını, hayır sahibi Mecdüddin Ebu’l-Kasım Ubeydullah b. Fadl b. Mahmud kar ılıyordu. Medreseye onun ismi verilmi tir. 1149 Abdulcelil Kazvînî de Ka an ve medreselerinden bahsederken Mecdiyye Medresesini de saymakta, müderris Seyyid mam Ziyaüddin Ebu’Rıza Fadlullah b. Ali el-Hüseynî’yi ilim ve zühdüyle övmektedir.1150 madüddin el-Kâtib, er-Râvendî’yi övmekte ve 533 yılında uradı ında, onun Mecdiye medresesinde vaaz etti ini, vaazlarının hak tarafından ra bet gördü ünü ifade etmektedir. 1151 28- Müntecebüddin (ö. 600’den sonra) Müntecebüddin Ebu’l-Hasan Ali b. Übeydullah b. Hasan, bn Babeveyh el- Kummî er-Râzî, 504 yılında do mu tur. Onun 600 yılında icazet verdi ine dair kayıt

1147 bn ehrâ ûb, a.g.e. , (takdim, s. 2-36) ve s. 119; Mustafa Öz, “ bn ehrâ ûb”, DA, XX, s. 376; el- Âmilî, a.g.e. , C.II, s. 285-6; el-Bahranî, a.g.e. , s. 340-1; es-Sübhânî, a.g.e. , C.II, s. 327-9. 1148 Müntecebüddin, a.g.e. , s. 143-4; et-Tahrani, a.g.e. , s. 217-8; Abdülaziz et-Tabâtabâî, “Nehcü’l- Belâ a Abra’l-Kurûn 5”, T ürâsün â, Kum, 1414, sayı: 35-36, s. 154-188. 1149 et-Tabâtabâî üçünün ismini vermektedir ( a.g.m. , s. 169). 1150 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 169; Keriman, Tabersî , C.I, s. 119; et-Tabâtabâî, “Nehcü’l-Belâ a Abra’l-Kurûn 5”, s. 162, 169. 1151 madüddin el-sfahani, Harîdetü’l-Kasr , C.IX, s 67-8; et-Tabâtabâî, a.g.m. , s. 169.

227

vardır. 1152 Ba ta babası Muvaffıkuddin olmak üzere, Rey’de bir çok hocadan hadis okudu. Fihrist ’indeki kayıtlardan hareketle onun bazı ehirlere seyahatler yaptı ı anla ılmaktadır. Bunlar arasında sfahan, Ba dad, Hille, Harizm, Taberistan, Kazvin, Kâ ân, Ni abur ehirleri (veya bölgeleri) vardır. 1153 Abdülaziz et-Tabâtabâî onun 146 hocasının ismini sıralamaktadır. Buna kar ılık ö rencileri hakkında fazla bilgi yoktur. 1154 Müntecebüddin’in Kitâbü’l-Erba’în , Târîhu’r-Rey , el-Usra ve Fihrist 1155 isimli eserleri oldu u kaydedilmektedir. 1156 Örencisi Ebu’l-Kasım er-Râfi’î (ö. 623) Müntecebüddin’nin îa’ya nisbet edildi ini, bunun onun Kum asıllı olmasından kaynaklanmı olabilece ini, halbuki hocasının îa’dan uzak oldu unu, sahabenin fazileti ve onlardan yapılan rivayetlere de er verdi ini, özellikle de hulefâ-i râ idine tazim gösterdi ini kaydetmektedir. er- Râfiî ondan 585/1189 yılında ders aldı ını belirmi tir. 1157

1152 Müntecebüddin, a.g.e. , (mukaddime) s. 5. 1153 Müntecebüddin, a.g.e. , (mukaddime) s. 14-8. 1154 Müntecebüddin, a.g.e. , (mukaddime) s. 19-41, 42. 1155 Caferiyan’ın Fihrist’ ten hareketle, özellikle Rey ehri ve çevresindeki îîler için yaptı ı tespitler için bkz. Târîh-i Te eyyu der ran , s. 489. 1156 Müntecebüddin, a.g.e. , (mukaddime) s. 43-49; el-Bahranî, a.g.e. , s. 334-6; Mustafa Öz, “Müntecebüddin el-Kummî”, DA, C. XXXII, s. 26. 1157 er-Râfi’î, et-Tedvîn fî Ahbâri Kazvîn, C. III, s. 377; Müntecebüddin, a.g.e. , (mukaddime) s. 13.

228

III. BÖLÜM

SMÂ LYYE

A – SELÇUKLULAR ÖNCES NDE SMÂ LYYE’YE KISA BAKI smailîler, îa’nın snâa eriyye kolunun da imametini kabul etti i altıncı imam 1 Ca’fer es-Sâdık’ın (ö.148/765) o ullarından en büyü ü smail’in 2 imamametini kabul etmektedir. smailîler, ba langıçta iki kısma ayrılmaktaydı. smail’in imametini iddia edenler arasında, smail’in babası hayattayken ölmedi ini, takıyye gere i ölmü gibi göründü ünü ileri süren sayıca az bir topluluk vardı. Bunlara, en-Nevhahtî (ö310/922) el-smâiliyyetu’l-Hâlisa ,3 e-ehristânî ise el-smâiliyyetu’l-Vâkıfa demektedir. 4 smail’in babasından önce öldü ünü, ancak kendisi için sabit olan imamet görevinin evlâtlarına intikal etti ini, karde lerine geçmesinin caiz olamayacaını kabul eden di er gruba ise smail’in kölesi Mübarek’e nisbetle Mübârekiyye denilmi tir. Bu görü ü benimseyenler ço unluktaydı. 5 “Mübarek”in smail’e verilen bir lakap oldu u, bu nedenle Mübarekiyye adlandırmasının ba ka bir lidere de il, do rudan smail’e dayandı ı da savunulmu tur. 6 mâmet smail b. Ca’fer’den sonra

1 smailiyye’ye göre be inci imamdır. smailiyye Hz. Ali’nin o lu Hasan’ı imam olarak kabul etmemektedir. Arif Tamir, el-mâme fi’l-slâm , s. 102. Onlara göre Hasan, “imâm-ı müstedi’” olarak kabul edilmekte ve Hüseyin imâm-ı müstekar” olarak görülmektedir. Hz. Hasan’ın imametinin sâbit olmadı ını, âriyet (ödünç) kabilinden oldu unu kabul etmi lerdir. Re idüddin, Câmiü’t-Tevârih: Kısmet-i smailiyân , s.14, 15; Kâ ânî, Târih-i smâîliyye , s. 31. 2 Altıncı imam Ca’fer es-Sâdık’ın o ullarından en büyü ü smail’in imam olması gerekirken di er olu Mûsâ el-Kâzım’ın bu görev için belirlenmesi konusunda çeitli sebepler ileri sürülmü tür. Bunlar arasında smail’in babasından üç yıl önce vefat etti i rivayeti önemli bir yer tutar. Di er bir rivayette smail’in, içkiye ve kadınlara dü künlü ü yanında Ca’fer es-Sâdık’ın kendisiyle ilgisini kesti i ve lanetledi i Ebü’l-Hattâb el-Esedî ile dostluk kurması yüzünden imametten mahrum edildi i belirtilmektedir. Bir rivayete göre ise smail, Ca’fer es-Sâdık’ın ölümünden (148/765] be yıl sonra sa olarak Basra çar ısında görülmü tür. Detaylar için bkz. Mustafa Öz ve Mustafa Muhammed e -ek’a, “ smailiyye”, DA, C.XXIII, s. 128-133; Mustafa Öz, “ smâiliyye Mezhebi”, Milletlerarası Tarihte ve Günümüzde iilik Sempozyumu , stanbul, 1993, (ss. 605- 645), s. 605. Kr . Re îdüddin, a.g.e. , s. 9-10. 3 en-Nevbahti, Fırakü’ -ia , Beyrut; Dâru’l-Edva, 1404/1984, s. 67-8 (tercümesi: iî Fırkalar , terc.: Hasan Onat ve di erleri, Ankara 2004, s. 195-6). 4 e-ehristani, el-Milel ve’n-Nihal , s. 196. el-E’arî onların görü lerini aktarıp bir isimlendirmede bulunmamktadır. Makâlâtu’l-slâmiyyîn , n r. M. Muhyüddin Abdulhamid, Beyrut:Mektebetu’l- Asriyye, 1419/1999, C.I, s. 100 (tercümesi: lk Dönem slam Mezhepleri , Çev. Mehmet Dalkılıç ve Ömer Aydın, stanbul, 2005, s. 56). 5 Nevbahti, Fırakü’ -ia , s. 68-9; e -ehristani, el-Milel ve’n-Nihal , s. 197. 6 Detaylar için bkz. Farhad Daftary, “The Earliest Ism ls”, Arabica , Vol. 38, No. 2, (Jul., 1991), (ss. 214-245), s. 221-2; Muzaffer Tan, “ smailiyye`nin Te ekkül Süreci”, (Yayınlanmamı Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel slam Bilimleri ( slam Mezhepleri

229

olu Muhammed b. smail el-Mektûm ile devam ettirilmi tir. smâiliyye imamları, Ca’fer es-Sâdık’ın ölümünden (148/765) itibaren Fâtımî devletinin ilk halifesi Ubeydullah el-Mehdî’nin Kuzey Afrika’da zuhuruna (296/908) kadar gizlenmeyi sürdürmü lerdir ( setr devresi). 7 Bu devredeki “gizli imamların adları, bugüne ula an hiçbir erken smâilî kayna ında görülmemektedir.” smaililer arasında gizli imamların adları, sayıları, sıraları ve gerçek nesepleriyle ilgili bazı görü ayrılıkları vardır. 8 Uzun süren gizlenme dönemi, Fâtımî halifelerinin neseplerinin 9 Hz. Peygamber’e ula ıp ula madı ı konusunda çe itli üphelerin do masına yol açmı tır. Setr devresinde dâîler tarafından kurulup yönetilen gizli te kilât, mezhebin yayılmasında büyük rol oynamı tır. 10 Cafer-i Sâdık’tan sonra imam olarak smâil’i kabul ettikleri için smâiliyye denilen bu gruba, yedi imam kabul ettikleri için Seb’iyye , Allah’ı bilmek için nazar, istidlal ve aklı yeterli görmeyip bir muallimin talîminin gereklili ini savundukları için Talîmiyye , Kuran’daki her kelimenin bir zâhirî anlamı oldu u gibi, bir de bâtınî anlamı oldu unu savundukları için Bâtıniyye,11 Karmat b. el-Eas’a nisbetle Karâmita denilmektedir.12 Nitekim smaililer, de iik zaman ve mekanlarda farklı isimlerle anılmı lardır. Nizâmülmülk gibi Selçuklu dönemi müelliflerinin verdi i bilgilere göre smaililer “kendilerine her zamanda ba ka bir isim ve ba ka bir lakab vermi ler, her ehir onları ba ka bir adla anmı tır. Mısır ve Haleb’te smâîlî; Kum, Kâ ân,

Tarihi) Anabilim Dalı, Ankara, 2005, s. 32 vd. 7 Kâ ânî, Târih-i smâîliyye , s. 31 vd.; Mustafa Öz, Mustafa Muhammed e -ek’a, “ smailiyye”, DA, C.XXIII, s. 128-133. Detaylar için bkz. Muzaffer Tan, “ smailiyye`nin Te ekkül Süreci”, s. 60 vd.; Panayiotis J. Vatikiotis, The Fatimid Theory of State, Lahor, 1981, s. 122. 8 Detaylar için bkz. Farhad Daftary, The Ismailis: their History and Doctrines , 2.bs., Cambridge : Cambridge University, Cambridge University Press, 2007, s. 100 (tercümesi smaililer , s. 166-7). Farklı nesep zincirleri için bkz. Re îdüddin, a.g.e. , s. 26; Kâ ânî, a.g.e. , s. 41. Bu imamların imamet dönemleri ile ilgili bkz. Hasan brahim Hasan, Taha Ahmed eref, Ubeydullah el-Mehdî , Kahire 1366/1947, s. 40-7; Muzaffer Tan, “ smailiyye`nin Te ekkül Süreci”, s. 64-70. kr . bn Haldûn, Târîh , C.I, s. 252, C.IV, s. 39. 9 Fatımîler’in soyları hakkında detaylar için bkz. Hasan brahim Hasan, Taha Ahmed eref, Ubeydullah el-Mehdî, s. 144 vd; Eymen Fuad Seyyid, ed-Devletü’l-Fâtımiyye fî Mısr , Kahire, 1992, s. 32-9. 10 Mustafa Öz, Mustafa Muhammed e -ek’a, “ smailiyye”, DA, C.XXIII, s. 128-133. 11 Di er bazı isimlendirmeler ve bu isimlendirmelerin nedenleri ve detaylar için bkz. bnü’l-Cevzî, el- Muntazam , C. XII, s. 289; Re îdüddin, a.g.e. , s. 9; Kâ ânî, a.g.e. , s. 28-9. 12 bn Kesir’e göre Karmatiler, haramları helal sayan Zerdü t ve Mazdek’in peygamberli ine inanan ran (Fars) asıllı felsefelerin takipçileri olan Zındıklar ve Mülhidlerin olu turdu u gruptur. Bunlara smail b. Cafer es-Sâdık’a nisbet edilmelerinden dolayı smailiyye, Karmat b. el-Eas’a nisbetle Karâmita denilmi tir. Rafızî gibi gözüküp küfürlerini gizledikleri için de Bâtıniye ve ayrıca Bâbekiyye, Muhammira, Ta’lîmiyye, Seb’iyye, denilmekteydi ( el-Bidâye , C.XI, s. 65-6).

230

Taberistân ve Sevzevâr’da îî; Ba dad, Maverâunnehir ve Gazneyn’de Karmatî; Kufe’de Mübârekî; Basra’da Râvendî, Berkaî; Gürgan’da Muhammira; am’da Mübeyyiza; Ma rib’te Saîdî; Lahsa ve Bahreyn’de Cennâbî; sfahan’da Bâtınî derler. Onlar ise kendilerine Ta’lîmî derler”.13 Farklı ara tırmacılar, smailiyye için ran (Fars) kökenli, Arap kar ıtı, hatta slam kar ıtı bir hareket olarak de erlendirmi lerdir. 14 smailiyye’nin gizli davet çalı malarının 15 neticesinde mezheplerine kazandırdıkları önemli ki ilerden biri Hamdân Karmat’tır. 16 Karmatî 17 hareketin kurucusu kabul edilen Hamdân Karmat, Küfe yakınlarında, büyük ihtimalle 264/877- 8’te 18 dâî Hüseyin el-Ahvâzî’nin 19 telkinleriyle smâiliyye hareketine katılmı ,20 el- Ahvâzî’nin ölümünden ya da Sevâd bölgesini terketmesinden sonra smâiliyye’nin o bölgedeki dâîsi olmu tur. 21 O dönemde Güney Irak’ta meydana gelen Zenc isyanı (255-270/869-883), Abbasilerin dikkatini o taraflara çekmi olması, Hamdân

13 Tercüme ile Metin arasında bazı farklılıklarla birlikte bkz. Siyasetname , n r. Mehmet Altay Köymen, Ankara, Türk Tarih Kurumu, 1999, (metin), s. 252 (çev. Bayburtlugil, s. 258). Benzer bilgiler için bkz. el-Gazâlî, Bâtınîli in çyüzü (Fedâihu’l-Bâtıniyye) , trc. Avni lhan, Ankara 1993, s. 7-10; bnü’l-Cevzî, Telbîsü blîs , (n r.: el-Cümeylî), s. 124-8; Taha el-Velî, el-Karâmita, s. 30-43. 14 Detaylar için bkz. Vatikiotis, The Fatimid Theory of State, s. 14. 15 smailiyye’de davet te kilatı hakkında bkz. W. Ivanow, Brief Survey of the Evolution of Ismailism, Bombay, 1952, s. 64; Vatikiotis, The Fatimid Theory of State, Lahor, 1981, s. 86. 16 Hamdan b. E as el-Karmatî ( ). 17 Karmatî kelimesi ile ilgili de erlendirmeler için bkz. et-Taberî, Târihu’l-Ümem ve’l-Mülûk , Beyrut: Daru’l-Kutubi’l-lmiyye, 1987, C.V, s. 602; bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XII, s. 287 vd.; bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C.VII, s. 447; Sabri Hizmetli, “Karmatiler”, DA, C.XXIV, s. 510-4; Daftary, smaililer , s. 179; Arif Tamir, el-Karâmita beyne’l-ltizâm ve’l-nkâr, Dıma k : Dârü’t- Taliati’l-Cedide, 1997, s. 52; Süheyl Zekkar, el-Câmi’ fî Ahbâri’l-Karâmita fi el-Ahsa, e -am, el-Irak, el-Yemen , Dıma k: et-Tekvîn, 2007, s. 116-120; Taha el-Velî, el-Karâmita : Evvelu Hareketin i tirakiyye fi’l-slâm , Beyrut, 1981, s.25-9; brahim Ataullah el-Belû î, Bilâdü’l- Bahreyn fi’l-Asri’l-Abbâsî es-sânî , Ebû Zabî, 2002, s. 75-7. 18 Hamdan’ın faliyetlerinin bu tarihten önce ba laması muhtemeldir. 260/874 yılında vefat eden el- Fadl b. Hâkân en-Nîsâbûrî’nin er-Redd ale’l-Kârâmita isimli eserinin varlı ı dikkat çekmektedir. Hasan Bezzûn, el-Karâmita, s. 128; Abdullah Ekinci, Karmatîler, s. 140. 19 Abdülcelil Kazvînî, Yezîd el-Ahvazî ismini vermektedir. Bkz. Kitâbü’n-Nakz , s. 320. Hüseyin el- Ahvazî hakkında bkz. Tadrus Tarad, el-Hareketü’l-Karmatiyye fî’l-Irak ve’ -am ve’l-Bahreyn ve Ehemmiyetuha’t-târihiyye , Dıma k : Dâru A terut, 2002, s. 134-140. 20 bnü’n-Nedîm, el-Fihrist , s. 238-9; el-Gazâlî, Bâtınîli in çyüzü (Fedâihu’l-Bâtıniyye), çev. Avni lhan, Ankara 1993, s. 7-8; Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 320; Makrizi, ttiâzü’l- Hunefâ , tahkik: Cemaleddin eyyal, Kahire, 1416/1996, C.I, s. 151; Hasan Bezzûn, el-Karâmita , s. 131; Abdullah Ekinci, Ortado u’da Marjinal Bir Hareket; Karmatîler Ortado u’da lk Sosyalist Yapılanma , Ankara; Odak Yayınevi, 2005, s. 139-40; Farhad Daftary, “The Earliest Ism ls”, s. 240. 21 Sabri Hizmetli, “Karmatiler”, DA, C.XXIV, s. 510.

231

Karmat’ın i ini kolayla tırdı. 22 Hamdân Karmat, elinde yüz bin sava çı oldu unu söyleyip Zenc liderine, aynı mezhep 23 üzere ittifak teklif etmi , ancak sonuç alınamamı tır.24 Karmatî terimi daha sonraları, Hamdân tarafından örgütlenmeyenleri de kapsayan, bütün smailî gruplara, itham etmek kabilinden verilen bir ad oldu.25 Fâtımîlerin kendilerini farklı isimlendirmelerinin (el-Fâtımiyyûn) sebebi de Karmatî lakabından kurtulmak içindi. 26 Dönemin smailiyye merkezi olan Selemiyye’de smailiyye liderli ine Ubeydullah geçince, gelen yazıların içeri i de de imeye ba lamı tır. Hamdân, yardımcısı Abdân’ı gönderip durumu ara tırttı. Selemeyye’ye giden Abdân, Muhammed b. smail adına yürütülen davetin de itirilip Ubeydullah’ın kendi adına çevirdi ini Hamdân Karmat’a bildirmi tir. Bunun üzerine Hamdân, adamlarına Selemiyye’deki (Fâtımîlerin ilk halifesi Ubeydullah el-Mehdî) adına davetin kesmelerini emretmi tir. 27 Ubeydullah’ın 286/899 yılında yaptı ı de iikliklere göre kendisi, huccetlikten imamlı a yükselmekteydi. Böylelikle o zamana kadar smaililerin/Karmatîlerin Kâim olarak bekledikleri ki inin imamlı ını ve mehdili ini de yok saymı oluyordu. 28 Ubeydullah’ın getirdi i yenilik ve Hamdân ve Abdân’ın buna iddetle kar ı çıkı ı, 286/899 yılında, smailî hareketin iki gruba bölünmesine sebep olmu tur. 29 Irak ve Suriye bölgelerinde ba ımsız hareket etmeye ba layan Karmatî lider Zikreveyh b. Mihreveyh’in 30 (ö. 294/906-7) o lu Hüseyin

22 Daftary, smaililer , s. 180; Abdullah Ekinci, Karmatîler , s. 140. 23 Kaynakların Zenc isyanının liderli ini yapan Ali b. Muhammed ile ilgili verdi i nesep zincirinden onun nesebini mam Zeyd’en geldi ini iddia etti i anla ılmkatadır: Ali b. Muhammed b. Ahmed b. Ali b. sa b. Zeyd b. Ali b. el-Hüseyn b. Ali b. Ebî Tâlib. Bkz. et-Taberî, Târih , C.V, s. 441; bn Miskeveyh, Tecâribü’l-Ümem, C. IV, s. 397. 24 Miskeveyh, a.g.e., C. IV, s. 490; bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C.VII, s. 449. 25 Hasan Bezzûn, el-Karâmita Beyne’d-Dîn ve’s-Sevre , Beyrut, [t.y.], s.128. Ayrıca bkz. Daftary, smaililer , s. 180; Bernard Lewis, The Origins of smailism , Cambridge, 1940, s. 77; Ekinci, Karmatîler , s. 140. 26 bn Ta rîberdî, en-Nücûmu’z-Zâhira , C.IV, s. 78; Hasan Bezzûn, el-Karâmita , s. 128. 27 Makrizi, ttiaz , C.I, s. 167-8. Hasan braim Hasan, Taha Ahmed eref, Ubeydullah el-Mehdî , s. 84; k r. Arif Tamir, el-mâme fi’l-slâm , s.110; Daftary, smaililer , s. 196-9. 28 Daftary, smaililer , s. 196-9; a.mlf, “The Earliest Ism ls”, s. 234. 29 Daftary, smaililer , s. 200; a.mlf, A Short History of the Ismailis, s. 45; a.mlf, “The Earliest Ism ls”, s. 241; Arif Tamir, el-mâme fi’l-slâm , s. 110; Abdullah Ekinci, Karmatîler , s. 161; Ali Avcu, “Karmatîler'in Do uu ve Geli im Süreci”, (Yayınlanmamı Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel slam Bilimleri ( slam Mezhepleri Tarihi) Anabilim Dalı, Ankara, 2009, s. 164 vd. 30 Zikreveyh’in faaliyetleri için bkz. bn Miskeveyh, Tecâribü’l-Ümem, C. V, s. 29.

232

290/903’te smaililerin merkezi Selemiyye’yi i gal etmi tir. 31 Bahreyn’de Karmatî hareket, Ebû Sa’îd el-Cennâbî liderli inde 286/899 yılında ortaya çıkmı ,32 Katif ve Ahsa’yı kısa sürede ele geçirmi tir. 33 Ebû Saîd yakla ık iki yüzyıl sürecek, Abbasiler için oldu u gibi Fâtımîler için de tehdit olu turacak devletin temelini atmı oluyordu. 34 Ebû Sa’îd Cennâbî, 302 (913-4) yılında, hamamda bir hizmetçisi tarafından öldürülmüstür. 35 Taraftarları, Ebû Sa’îd Cennâbî’yi tekrar dünyaya gelecek bir veli olarak kabul etmi lerdi. Ahsa’da bulunan türbesinin kapısında, dünyaya döndü ünde binmesi için bir at hazır bekletilirdi. Nasır-ı Hüsrev bölgeyi ziyaret etti inde (442/1051) namazla ilgileri bulunmayıp sadece Hz. Peygamberi kabul eden Karmatiler, uzun zaman Ebû Saîdîler diye anılmı tır. 36 Karmatîler, Mekke’ye 317/929’da gerçekle tirdikleri saldırıda, Haceru’l- Esved ’i, yerinden söküp kendi ba kentleri el-Ahsa’ya götürmü lerdi. Haceru’l- Esved , 339/950 yılına kadar onlarda kalmı tır.37 Zekeriyya isimli ranlı bir genç, 319/931 yılında,38 Bahreyn’deki Karmatiler tarafından Mehdi olarak kabul edildi. Ancak bu gencin, Karmetî yöneticilerini öldürmeye varan tavırları ve a ırılıkları, proplemlere sebep olunca öldürülerek ortadan kaldırıldı. 39 Bu asılsız Mehdî olayı,

31 Bazı kaynaklara göre Ubeydullah, kendisini yakalamak isteyen Abbasî yönetiminden kaçmı tı. bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C.VIII, s. 37. Kr . bn Haldûn, Târîh , C.IV, s. 44. 32 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C.VII, s. 493, 497. 33 Daftary, smaililer , s. 201. 34 Makrizi, tti’âzü’l-Hunefâ , C.I, s. 107 vd.; el-Ensârî, Tuhfetü’l-Müstefîd , C.I, s. 158-9; Daftary, smaililer , s. 184-5; Farhad Daftary, “The Earliest Ism ls”, s. 240-1; Abdullah Ekinci, Karmatîler, s. 173. Karmatîler’in Abbasî topraklarından en fazla saldırdıkları Basra ehri ile ili kilerinin kronolijisi için bkz. Abdülcebbâr Nâcî, Min Târîhi’l-Basrati’s-Siyâsî, Ba dad, 1990, s. 66 vd. 35 bn Miskeveyh, Tecâribü’l-Ümem, C. V, s. 87; bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C.VIII, s. 83-4; Hasan brahim Hasan, Taha Ahmed eref, Ubeydullah el-Mehdî , s. 213; Abdullah Ekinci, Karmatîler , s. 175; Mustafa Öz, “Cennâbî, Ebû Saîd”, DA, C.VII, s. 371. 36 Bkz. Mustafa Öz, “Cennâbî, Ebû Saîd”, DA, C.VII, s. 371. 37 bn Miskeveyh, a.g.e. , C. V, s. 279; bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C.VIII, s. 207; el-Makrizi, ttiâzü’l- Hunefâ , C.I, s. 184-5; bn Kesir, el-Bidâye , C.XI, s. 67; Re îdüddin, Câmiü’t-Tevârih: Kısmet-i smailiyân , s. 17; Kâ ânî, Târih-i smâîliyye , s. 18; Daftary, smaililer , s. 248; el-Ensârî, Tuhfetü’l-Müstefîd , C.I, s. 161- 8; Subhi Abdülmün’im Muhammed, el-Alâkâtu beyne Mısr ve’l-Hicaz : zemanü’l-Fatımiyyin ve’l-Eyyubiyyin , Kahire : el-Arabi li’l-i’lan ve’n-Ne r, [t.y.], s. 68-70; Abdullah Ekinci, Karmatîler , s. 181-5; Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 62, 64.. 38 bnu’l-Esîr, buna benzer bir olayı 326 (937-8) yılında, Karmatî yönetiminin kendi iç hesapla ması için yapılan bir tertip olarak anlatmakta ve bunun sonucunda Karmatîler’in artık saldırı yapamaz hale geldi ini anlatmaktadır ( el-Kâmil , C.VIII, s. 351). 39 Abdülkahir el-Ba dadi, el-Fark beyne’l-Fırak , n r.: Muhammed Muhyiddin Abdülhamid, Beyrut, 1411/1990, s. 286 ( Mezhepler Arasındaki Farklar , trc. Ethem Ruhi Fı lalı, Ankara : Türkiye Diyanet Vakfı, 2001 s. 222); bn Miskeveyh, Tecâribü’l-Ümem, C. VI, s. 87; M. J. De Goeje,

233

Bahreyn Karmatileri’nin durumunu ciddi ekilde sarsmı tır. Pek çok Karmatî Bahreyn’i terk ederek, Abbâsî ve Büveyhî ordularına katılmılardı.40 Karmatiler, Fâtımîler ile mücadelere girmi , komutanları el-Asam, Kahire’yi ku atmı (361/972), ancak ittifak kurdu u Bedevilerin çıkardı ı isyan ve ülkesindeki iç meseleler yüzünden geri dönmüstür. 41 Ebû Yakub Yusuf b. el-Hasan el-Cennâbî 366 (976-7) yılında öldü. Onun ölümünden sonra Karmatileri altı ki i ortak yönetmekteydi. 42 el-Asam’ın ölümünden sonra Bahreyn Karmatileri zayıflamaya ba lamı tır.43 Selçuklular bölgeye geldiklerinde Bahreyn ve çevresinde Karmatiler hüküm sürmeye devam etmekteydi. smailiyye mezhebini di er bir temsilcisi olan Fâtımîler, önce Kuzey Afrika’da kurulmu , daha sonra da Mısır’ı ve am bölgesinde birçok yeri ele geçirmi veya kendisine tâbi kılmı , Yemen’de aynı zamanda Mekke ve Medine’de adına hutbeler okunmaktaydı. îî Büveyhîlerin elinde olan bazı bölgelerde de dâîleriyle taraftar kazanmaktaydı. 44 Daha sonrki tarihlerde ise Hasan Sabbah’ın öncülük etti i smaîliler, ba langıçta Fâtımîler adına, Fâtımîler içinde meydana gelen bölünme neticesinde Nizârîler kolu olarak, Selçuklu toprakları içerisinde Hazar denizinin güneyinden ba lamak üzere ran’ın de iik bölgelerinde ve am bölgesinde faaliyetler yürütmü lerdi.

B - Î-SMA LÎ FÂTIMÎLER DEVLET VE SELÇUKLULARLA L KLER smailiyye’yi Yemen’de örgütleyen bn Hav eb, snâa eriyye mezhebine mensup bir ailedendi. Kerbela’da Hz. Hüseyin’in türbesini ziyareti sırasında smailili e kazandırılan bn Hav eb, Yemen’de smailî dâîsi olarak önemli ba arılar elde etmi tir. leride kurulacak olan Fâtımî devleti için zemin hazırlayan Ebû

Karmatiyan-i Bahreyn ve Fatımiyan (Memoires sur les Carmathes du Bahrain et les Fatimides ), Farsçaya terc.: Muhammed Bakır Emirhanî, Tahran, 1371, s. 80-4; Daftary, smaililer , s. 248. 40 Daftary, smaililer , s. 249. 41 dris madüddin el-Kure î, Uyûnul-Ahbâr: es-Sebu’s-Sâdis , 2.bs. n r: Mustafa Galib, Beyrut:Daru’l-Endelüs, 1404/1984, s. 183; bnü’l-Kalânisî, Târihu Dıme k, s. 1; Makrizi, tti’âzü’l- Hunefâ , C.I, s. 86, 100; bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C.VIII, s. 614, 638; Daftary, smaililer , s. 266-8. 42 bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C.VIII, s. 688. 43 el-Hudayrî, Ali b. el-Mukarreb el-Uyûnî , s. 28. 44 Dâî el-Müeyyed e -îrâzî’nin îrâz’da yaptı ı faaliyetler için bkz. Bertels, Nâsir-i Husrev ve Ismailiyyan , s. 121.

234

Abdullah e -îî’yi Kuzey Afrika’ya o göndermi tir. 45 bn Hav eb’in Yemen’den gönderdi i Ebû Abdullah e -îî, hac için Mekke’de bulunan Berberi Kütâme kabilesinden hacıların güvenini kazanmı , onlarla birlikte memleketlerine gitmi ti (280/A ustos 893). 46 Kütâme kabilesinin deste iyle Ebû Abdullah’ın askeri faaliyetleri netice vermi , Alebîlerin ba ehri Rakkâde ele geçirilmi , 297/910 yılında Ubeydullah, “Mehdî-Lidînillâh” ve “Emîrü’l-mü’minîn” lakaplarıyla halife ilân edilmi tir. 47 Kuzey Afrika’daki Fâtımî hâkimiyeti, iç barı ve güvenli i ancak dördüncü halife el-Muiz (341-365) iktidarı sırasında kavu abilmi tir. 48 Mısırlı Müslümanlar arasında, iilik, hiçbir zaman kök salamamı tır. hidiler devleti, 358/969 yılında Fustat ele geçirilerek sona erdirildi, Mısır’da Fâtımîler dönemi ba ladı. 49 Fustat’ın kuzeyinde Fâtımî devletine ba kent olacak Kahire’nin yapımına giri ildi ve 378/988’de Ezher kuruldu. el-Muizz’in maddî te vikleriyle 359/970’te Mekke ve Medine’nin yöneticileri, Fâtımîlerin hakimiyetini kabul ettiler. el-Muiz’in 362/973’te Kahire’ye gelmesiyle Afrika dönemi kapandı, Mısır dönemi ba lamı oldu.50 Fâtımîlerde Hakim (ö. 411/1021) döneminde Dürzüli in do uuyla smaililer, bir bölünme daha ya adılar. 51 Selçukluların Ba dad’a gelip Abbâsîleri himayelerine aldıkları dönemde

45 bn Hav eb ile balangıçta birlikte smailiyye için faaliyet gösterdi i Ali b. Fadl’ın, smailî imamına kar ı gelip ba ımsız hareket etmesiyle, araları açılmı tı. 299/911-2’de yapılan sava ta bn Hav eb yenilmi ve yapılan barı anla masından sonra faalyetlerini yava latmıtı. Kendisine tâbi olanların birço unun smailil i bırakıp tekrar Sünnîli e dönmesi bölgedeki smailî harekete büyük zarar verdi. Onun ölümünden (302/915) sonra hareketin liderlerinin birbirine dü mesiyle, bölgede smailî Suleyhiler hanedanının kurulu una (428/1038) kadar smailî hareketin bir önemi kalmadı. Detaylar için bkz. bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C.VIII, s. 30 vd.; Seyfüddin el-Kasîr, bn Hav eb ve’l- Hareketü’l-Fatımiyye fi’l-Yemen , Dıma k : Dârü’l-Yenabi, [t.y.], s. 36 vd.; Re îdüddin, Câmiü’t-Tevârih: Kısmet-i smailiyân , s. 18; Hasan brahim Hasan, Taha Ahmed eref, Ubeydullah el-Mehdî , 112-5; Abdullah Ekinci, Karmatîler , s. 158-9, 162; Eymen Fuad Seyyid, “bn Hav eb”, DA, C.XX, s. 35-6. 46 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C.VIII, s. 32. 47 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C.VIII, s. 47 vd.; Hasan brahim Hasan, Taha Ahmed eref, Ubeydullah el- Mehdî , s. 124 vd.; Ali Hüsnî el-Harbutlî, Ebû Abdillah e -îî : Müessisü’d-Devleti’l-Fâtımiyye , el-Matbaatu’l-Fenniyyetü’l-Hadîse 1972, s. 37 vd.; Eymen Fuâd Seyyid, “Fâtımîler”, C.XII, s. 228-37. 48 Muiz dönemiyle ilgili detaylar için bkz. dris madüddin el-Kure î, Uyûnul-Ahbâr: esSebu’s-Sâdis, 2.bs. n r: Mustafa Galib, Beyrut:Daru’l-Endelüs, 1404/1984; Re îdüddin, Câmiü’t-Tevârih: Kısmet-i smailiyân , s.37; Daftary, smaililer , s. 258. 49 Bkz. Ali brahim Hasan, Târîhu Cevher es-Sıkıllî Kâidu Muiz-Lidinillah el-Fâtımî , Kahire, 1963, s. 18 vd.; bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C.VIII, s. 590.. 50 Daftary, smaililer , s. 262-9, 273. 51 Bkz. Muhammed Abdullah nan, el-Hâkim Biemrillah ve Esrârü’d-Da’veti’l-Fâtımiyye , 3. bs., Kahire, 1983; Daftary, smaililer , s. 293 vd.

235

(447/1055), Yemen’de Ebû Kâmil Ali b. Muhammed es-Sulayhî yönetimi ele geçirmi , Mısır Fâtımî hilafetine itaatini bildirmi tir.52 Yine aynı yıl Mahmud el- Hafâcî, yönetimindeki efâsâ ve el-Ayn bölgelerinde Fâtımî halifesi Mustansır’ın adına hutbe okutmu ve itatine girmi tir.53 Büyük Selçuklular Devleti Fâtımî sınırlarına geldi inde, Fâtımîlerin baında 427/1036 yılında 54 çocuk ya ta ba a geçmi olan sekizinci halife el-Mustansır bulunuyordu. el-Mustansır’ın dönemi (427-487/1036-1094) bütün Fâtımî halifeleri arasında en uzun olanıydı. 55 Kimine göre onun döneminde devlet “çökü e geçmi ti”.56 Di er taraftan onun devrini “zirve dönemi” olarak görenler de vardır. 57 Toprak hâkimiyeti bakımından Mustansır zamanında Fâtımîler devleti küçülmeye ba lamı tır. 58 Onun ölümünden sonra ise Fâtımî devletinin çökü ü hızlanmı tır.59 Mustansır’ın döneminde Fâtımîler Kuzey Afrika, Mısır, Suriye, Yemen ve Hicaz bölgelerine hakimdiler, Fars bölgesinde ise taraftarları bulunmaktaydı. 60 Fâtımî dâîsi el-Müeyyed’in Fars’taki faaliyetleri sonunda Büveyhî yöneticisi Ebu Kalicar, iraz ve Ehvaz’da el-Mustansır adına hutbe okutmu tur. 61 Fâtımîlerin etkinli i slam co rafyasının do u sınırlarında da hissedilmekteydi. Maverâunnehir’de Karahanlı hükümdarı Bu ra Han, 436/1044 yılında smâiliyye mezhebine mensup birçok ki iyi öldürmüstür. Mâverâünnehir’e gelen smailiyye’ye mensup bir grup, Fâtımî halifesi el-Mustansır adına davette bulunmaktaydı. Davet ba arılı olmu , çok sayıda ki i davetçilerin mezhebini kabul etmi tir. Ancak bölge halkı bu durumdan ho lanmamı tır. Hükümdar bunlardan haberdar olmu , bunları ortadan kaldırmak istemi tir. Bölge halkından daha önce bu mezhebi kabul etmi olanların kurtulmasını önlemek niyetindeydi. Bu mezhep mensuplarından bazılarına, “kendisinin de onların

52 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 614-5. Kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XV, s. 350; Farhad Daftary, A Short History of the Ismailis, s. 104. 53 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 615. 54 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 448. 55 Arif Tamir, el-Mustansır-Billah el-Fâtımî , Beyrut, 1410/1990, s. 5. 56 Daftary, smaililer , s. 302 vd. 57 Arif Tamir, a.g.e. , s. 160. 58 Daftary, a.g.e. , s. 305. 59 Re îdüddin, Câmiü’t-Tevârih: Kısmet-i smailiyân , s. 77; Kâ ânî, Târih-i smâîliyye , s. 104. 60 dris madüddin el-Kure î, Uyûnul-Ahbâr: es-Sebu’s-Sâdis , s. 329; Re îdüddin, a.g.e. , s. 67-8, 77; Kâ ânî, a.g.e. , s. 94-5; Eymen Fuad Seyyid, ed-Devletü’l-Fatımiyye , s. 125. 61 el-Müeyyed e -îrâzî (ö. 470/1077), Sîretü’l-Müeyyed fi’d-Din Dâi’d-Duât: Tercümetü Hayatuhu bi Kalemih , tahk. Muhammed Kâmil Huseyn, Kahire 1949, s. 43-4, 54-5; Muhammed Kâmil Hüseyin, Dîvânü’l-Müeyyed , (mukaddime) s. 25-32.

236

mezheblerine girmek istedi ini” söyledi. Hepsi, hükümdarın huzurunda toplandı. Bu ra Han, tamamının orada olduklarını anlayınca hepsini öldürttü ve di er yerle im yerlerine de mektuplar gönderip oralardakilerin de öldürülmesini istedi. 62 Selçukluların Fâtımîler ile ili kileri dolaylı olarak ba lami tir. Hasankale’de 440 (Eylül 1048) yılında yapılan sava ta Selçuklular, Bizanslıları aır bir yenilgiye uratmı tır. Tu rul Bey’in elçisi erif Ebu’l-Fadl b. Nasr b. smail el-Alevî’nin 441/1049-50’de stanbul’da yürüttü ü barı görü meleri sonucunda yapılan anla ma maddelerinden birine göre, stanbul’ta Fâtımîler adına okunmakta olan hutbeye son verilecek ve bundan sonra Abbâsî halifesi ve Tu rul Bey adına okunacaktı. 63 Selçukluların dolaylı müdahil oldu u di er bir konuda Kuzay Afrika’da hüküm süren Zîrî emiri ile ilgiliydi.

1- Kuzey Afrika’da Zîrî Emiri Muiz b. el-Bâdis Hadisesi ve Selçuklu- Fâtımî Münasebetleri Abbâsî ,( ﺏ ﺏی) Kuzey Afrika’daki Zîrî yöneticisi Muiz b. el-Bâdîs halifesi adına hutbe okutmaya ba lamı (435/1043-4), Fâtımî halifesi adına okunan hutbeye son verilmi ve Fâtımîlerin bayrakları yakılmı tır. Abbâsî halifesi de ona hil’at göndermi tir. 64 Daha sonra, Muiz’in gönderdi i bir elçisi Ba dad’da gelmi tir. Dönü te onunla birlikte, Abbasi halifesinin stanbul üzerinden gönderdi i elçisi Ebû Gâlib e -îrâzî, Bizans yönetimi tarafından tutuklanmı tır. Muiz’in serbest bırakılmaları yönünde giri imi sonu vermemi , elçiler Fâtımî halifesine gönderilmi tir. Fâtımîler, elçileri sokaklarda te hir etmi ler ve Abbâsî halifesinin gönderdi i hil’at ve sancakları yakmı lardı. 65 Aynı tarihlerde (443/1051) Tu rul Bey’in elçisi de stanbul’daydı. O, Fâtımî yönetimi sınırları içerisinde bulunan am ve Mısır’a yapılacak sefer için Bizans topraklarından geçi izni istemek için oradaydı. Onun Abbâsî elçisini kurtarmak için

62 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. IX, s. 524; Barthold, Türkistan , s. 325. 63 Turan, Selçuklular Tarihi , s. 124; Ahmet Çaycı, Selçuklularda Egemenlik Sembolleri , stanbul, 2008, s. 239. 64 bnü’1-Esir, a.g.e. , C.IX, s. 521-2. Kr . Re îdüddin, a.g.e. , s. 68; Kâ ânî, a.g.e. , s. 95. 65 bnü’l-Azimi, Azimi Tarihi , s. 11; bnü’1-Esir, a.g.e. , C. IX, s. 521; Makrizi, tti’âzü’l-Hunefâ , C.II, s. 190, 224; Eymen Fuad Seyyid, ed-Devletü’l-Fatımiyye , s. 126-7. 433/1040’tan 443/1051’e kadar de iik tarihler kaydedilmektedir. Bu tarih farklarının de erlendirilmesi ve di er detaylar için bkz. Süleyman Genç, Besasiri syanı, s. 93-100.

237

giriimi, Fâtımî-Bizans anla ması gerekçesiyle sonuçsuz kalmı tır.66 Daha sonra gönderilen elçiyle sorun çözülmüstür. Abbâsî halifesi, 402 (1011-2) yılında Fâtımîlerin nesebi hakkında bir bildiri yayınlanmı , îî âlimler de dahil olmak üzere, Ba dad’daki âlimlere onaylatmı tır. Buna benzer bir faaliyet 444/1052 yılında, tekrarlanmı tır.67 Tu rul Bey 444/1052 tarihinde Ebu Ali b. el-Kebîr adlı elçisini stanbul’a göndermi tir. Tu rul Bey, elçisiyle gönderdi i mektubunda Fâtımîlerin nesebiyle ilgili bilgi vermi , Kahire’deki Abbâsî elçisinin stanbul’a getirilip serbest bırakılmasını ve Fâtımîler ile ili kilere son verilmesi istemi tir. Giri im netice vermi , elçiler gönderilmi tir. Bizans-Fâtımî ili kilerinin kesilmesi ise iki sene sonra bitecek olan barı anla masının süresinin bitimine tehir edilmi tir. 68 Mısır’da meydana gelen büyük kıtlık sonrasında Bizans’ın gönderece i yardımın son anda gönderilmemesi Fâtımîler ile ili kilerin bozulmasına sebep olmu tur. Bizanslılar ile çıkan sava ta, zor durumda kalan Fâtımî halifesi Mustansır, 447/1055’de bir elçi göndermi tir. Ancak elçi stanbul’dayken Tu rul Bey’in elçisi Abbâsî halifesi adına hutbe okutmu tur. Umdu unu bulamayan Mustansır, Kudüs’de kilisenin mallara el koyarak misillemede bulunmu , ili kiler iyice bozulmu tur. 69 Selçuklular Bizans üzerinden olaylara müdahil olurken, Fâtımî halifesi el- Mustansır, Zîrî yöneticisi el-Muiz’e gönderdi i mektup ile tehdit etmi tir. 442 (1050- 1) yılından itibaren el-Muiz’in üzerine Araplar sevkedilmi ve onunla uzun süreli sava lar yapılmı tır.70 Ancak bu bölgede, bu tarihten sonra Fâtımîler adına hutbe okunmamı tır.71 el-Muiz b. Bâdîs, 453 (1061-2) yılında vefat etmi tir. 72

4- Fâtımîlerin Komutanı Nâsıruddevle b. Hamdân ile Alparslan’ın li kisi Fâtımîler, Büveyhî komutanı Besâsîrî ile girdikleri ittifak ve Tu rul Bey’in

66 Makrizi, a.g.e. , C.II, s. 224; Süleyman Genç, “Besasiri syanı”, s. 100. 67 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C.VIII, s. 26, C.IX, s. 236, 591. Bu faaliyetin Abbasîler tarafından atılan bir iftira olarak de erlendirilmesi için bkz. Re îdüddin, a.g.e. , s. 24, 70. Kr . Kâ ânî, a.g.e. , s. 39, 96. Detaylı bilgi ve de erlendirme için bkz. W. Ivanow, Ismaili Tradition Concerning the Rise of the Fatimids , Calcutta, Oxford University, 1942, s. 27 vd.; Ivanov, The Alleged Founder of Ismailism , Bombay, 1946, s. 152. 68 Makrizi, a.g.e. , C.II, s. 223; Abdülmecid Bedevi, et-Târîhü’s-Siyâsî ve’l-Fikrî lil-Mezhebi’es- Sünnî , s. 139; Süleyman Genç, “Besasiri syanı”, s. 107. 69 Makrizi, tti’âzü’l-Hunefâ , C.II, s. 230; bnü’l-Azimi, Azimi Tarihi , s. 14; Eymen Fuad Seyyid, ed-Devletü’l-Fatımiyye , s. 127-8. 70 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. IX, s. 567 vd. 71 ez-Zehebî, Târîhu’l-slâm , C.XXX, s. 372. 72 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 15.

238

karde i brahim Yınal’ın isyanına verdikleri destek ile Selçukluları, iki büyük tehlikeyle yüzyüze bırakmı lardı. 73 Sonraki tarihlerde Selçuklular da benzer ekilde Fâtımîlerin yönetiminin içinden biriyle, Nâsıruddevle b. Hamdân ile ili ki kurmu lardı. Nâsıruddevle b. Hamdân, 459/1070 yılında Fâtımîlerin gerçek hâkimi haline gelmi , Fâtımî halifesi Mustansır’ın siyasal gücünü elinden almı tır.74 Nâsıruddevle, 462/1070 yılında fakîh Ebû Cafer Muhammed b. Ahmed bnü’n-Neccârî’yi Alparslan’a elçi olarak göndermi , Mısır’da Abbasiler adına davet için kendisine yardım edilmesini istemi tir. Bu talebe olumlu cevap veren Alparslan yola çıkmı , ancak Bizans ordusunun yakla makta oldu u haberini alınca geri dönmek zorunda kaldı. 75 Fâtımî halifesi Mustansır, Nâsıruddevle’nin Alarslan ile yazı tı ını ö renince üzerine asker göndermi tir. Ancak Nâsıruddevle, gönderilen askerleri ma lup etmi ve skenderiye ve civarında Fâtımîler adına okunan hutbeye son verip Abbâsiler adına okutmaya ba lamı tır.76 Ancak bu çok uzun ömürlü olamamı , Nâsıruddevle 465/1073 yılında öldürülmüstür. 77

5 - Suriye Bölgesinde Hakimiyet Mucadeleleri Tu rul Bey, Ba dad’a gelirken hedefini âm bölgesini ele geçirmek, Mısır’daki Fâtımî yönetimini ortadan kaldırmak olarak belirlemi tir. Ancak Besâsîrî hadisesi bu bölgenin ele geçirilmesini bir miktar geçiktirmi tir. Alparslan zamanında Haleb merkezli îî Mirdâsîler yönetimi Selçuklu hakimiyetini tanımı tır.78 Bölgedeki Selçuklu askerî faaliyetleri Melik ah döneminde hız kazanmı tır. Melik ah’ın komutanlarından Atsız, Suriye’ye gitmi , Filistin bölgesinde Remleyi fethetmi tir. Nâvekiyye ( ) denilen 79 Türkmenleri’nin komutanı olan Atsız, Kudus’e gidip ehri ku atmı tır. Atsız, Kudüs halkı ile sava mak istemedi ini bildirmi , Kudüs’ü Fâtımîler adına yöneten Türk asıllı vali de “ben de sizdenim”

73 Bu olaylar daha önce, ayrı ba lık altında detaylı ekilde ele alınmı tır. 74 bn Müyesser, Ahbaru Mısr , s. 36, 38; Daftary, smaililer , s. 304. 75 bn Müyesser, a.g.e. , s. 35-6; Makrizi, a.g.e. , C.II, s. 302; Yinanç, Selçuklular Devri, s. 69-70; Ali Sevim, “Selçuklu-Mısır Fâtımî Devletleri li kileri”, s. 745-6. 76 Makrizi, tti’âzü’l-Hunefâ , C.II, s. 302-3. 77 bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 38. Kr . bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 87; en-Nüveyrî, Nihâyetu’l-Ereb , C.XXVIII, s. 148. 78 Bu Hanedan hakkında daha önce bilgi verilmiti. 79 Nâvekiyye Türmenleri hakkında bkz. Ali Sevim, “Nâvekiyye Türkmenleri Sorunu”, Erdem , (Aydın Sayılı Özel Sayısı II), C. Ix, Sayı: 26, Ankara, 1996, ss. 788-792.

239

diyerek ehri teslim etmi tir. Atsız da halka zarar verilmesini önlemi ve hutbeyi Abbasiler ve Selçuklu sultanı adına okutmaya ba lamı tır. Çevredeki di er kaleleri ele geçiren Atsız, Dima k’a gelip ku atmı , buraya ba lı kasabaları tahrip etmi ve ehre yiyecek giri ini engelemi , ancak Dima k alınamamı tır (463/1070-1). Atsız, Kudüs’ü aldı ını ve Abbasiler adına hutbe okutmaya ba ladı ını Ba dad’a halifeye gönderdi i mektuplarla bildirmi ti (466/1073). 80 Suriye bölgesinde di er bazı Nâvekiyye Türkmenler, Fâtımilerin Akkâ komutanı Bedrulcemali ile iyi ili kiler kurmu lar ve ona bölgeki Arap saldırılarına kar ı destek vermi lerdi. Ancak Bedrulcemâlî’den istedikleri parayı alamayınca Taberiyye bölgesine yerle ip gelirlerine el koymu lardı. Bedrulcemâlî, Araplar ile irtibata geçip Suriye’ye geri dönmelerini istemi ve onlarla birle erek Taberiyye üzerine yürümüstür. Türkmenler, sayıda çok üstün olan dü manlarına gece düzenledikleri baskınla ma lup etmi lerdi. Haleb’deki Mirdâsî emiri Mahmud, Türmenler ile irtibata geçip onları yanına ça ırmı tır. Mahmud’a kar ı amcası Atıyye, Kilab o ularından ve Bizans’tan aldı ı destekle Haleb çevrsine düzenledi i baskınla ya mada bulunmaktaydı. Bin kadar Türkmen, Mahmud’un emrine girerken geri kalanları Taberiyye bölgesine dönmü ler, harebe hale gelmi ehirlerde imar faaliyetlerinde bulunmu lardı (464/1071-2). 81 Mısır Fâtımî yönetimi, uzun zaman süren sıkıntılar sebebiyle Akkâ valileri olan Bedrulcemâlî’yi merkeze, Kâhire’ye ça ırmı lardı. Akka’da Bedrulcemâlî’nin yerine ehri yöneten bn Sükhâ’, Kahire dönü ü, gemisi batıp Bedrulcemâlî’nin hazinesini kaybedince, ehrin ileri gelenleriyle muzakere edip onun emrinden çıkmaya karar vermi tir. Bu sıralarda ehri muhasara eden Türmen emir öklü’ye ( öklî) ehri teslim etmi ti (467/1074). öklü, Bedrulcemâlî’nin aile fertlerini de tutuklamı tır. Atsız, öklü’ye haber gönderip Bedrulcemâlî’nin çocuklarını ve ele geçirdi i paranın bir kısmını istemi tir. öklü, Atsız’ın bu isteklerini kabul etmedi i gibi gönderdi i mektupta öncekilerden farklı bir uslup kullanmı tır. öklü ayrıca Dıma k’taki Fâtımî yöneticisi Muallâ b. Haydara bn Münzev ile akrabalık ili kisi kurdu ve bölgedeki

80 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 188; bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVI, s. 154. bnu’l-Esîr, el- Kâmil, C. X, s. 68. 81 Sıbt, a.g.e. , s. 173.

240

Kilab o ulları ile de anla malar yaptı. 82 öklü, Atsız ile yaptı ı sava ta yenilmi tir. Atsız Dıma k’ı muhasara etmi ti (467/1075). 83 Atsız kar ısında ma lup olan öklü’nün giri imleriyle, iin içine Anadolu Selçukluları da karı tırılarak Fâtımîlerin itaatine girilerek Selçuklu komutanı Atsız’a kar ı bir cephe kurulmu tur. öklü, (ismi belrtilmeyen) Kutalmı olu’na mektup gönderip Suriye’ye davet etmi ve Selçuklu ailesinden oldu u için kendisine itaat edece ini yazmı tır. Atsız’ı yenilgiye u ratıp Suriye’den çıkarırlarsa Fâtımilerden para gelece ini bildiriyordu. Kutalmı o lu gelip öklü ile bulu mu , Taberiyye’ye gidip Fâtımîlere itaatlerini bildirmi lerdi. Atsız, onların üzerine yürümü ve onları ma lup etmi ve öklü’yü öldürmü , Kutalmı o lu ve aile fertlerini esir almı tır. öklü’nün bir o lu kurtulmu , Akkâ’ya dönmü , ancak halk tarafından ehre alınmayınca Fâtımî yönetiminin merkezine Kahire’ye gitmitir. Akkâ ehri de halk tarafından Fâtımîlerin Sur ehri valisi Cevher el-Medenî’ye teslim edilmi , hutbe yeniden Fâtımîler adına okutulmaya ba lamı tır. Atsız’ın Melik ah’tan yardım istemesi üzerine kendisine üç bin kadar asker gönderilmi tir. (Süleyman ah) oldu u anla ılan bn Kutalmı , Haleb’i ku atmı , ancak Selçuklulara tâbi durumda olan Mirdâsî emiri Nasr, sultanın bölgedeki naibi oldu unu söyleyip bir miktar para vererek onu muhasaradan vez geçirmi tir. bn Kutalmı , Atsız’dan öklü ile sava ı sırasında esir aldı ı akrabalarını istemi , Atsız da bu konuda sultan Melik ah’a mektup yazdı ını, gelecek talimata göre hareket edece ini bildirmi tir. bn Kutalmı , Atsız’a Melik ah tarafından gönderilen üç bin ki ilik askere saldırmı , drenenleri öldürmü , di erlerini müsadere etmi tir. 84 Sultan Melik ah, am bölgesinin yönetimini karde i Tutu ’a vermeye niyetlenmi tir. Atsız, sultana yazdı ı mektubunda itaatini arz etmi ve bir kusuru olmadı ı halde neden yönetimindeki bölgelerin elinden alınmak istendi ini sormu tur. Onun bu mektubundan sonra, vezir Nizamülmülk, Atsız’a çe itli hediyeler göndermi ve mevcut durum korunmu tur. 85 Atsız’ın bölgedeki askeri faaliyetleri içinde bazen farklı geli meler de olmaktaydı. Atsız, Trablus ve Sur ehirlerini teslim almı , teslim alırken Fâtımîler

82 Sıbt, a.g.e. , s. 191. Kr . bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 41. 83 Sıbt, a.g.e. , s. 193. 84 Sıbt, a.g.e. , s. 194. 85 Sıbt, a.g.e. , s. 199.

241

adına okunmakta olan hutbenin de itirilmemesi artını da kabul etmi tir. 86 Atsız daha sonra Dima k’ı da teslim almı tır. Fâtımîlerin Dima k yöneticisi Muallâ b. Haydara, ehri halka zülüm ederek yönetmekteydi, askerlerle de arası iyi de ildi. Atsız’ın ehri muhasarası, ehrin ekonomisini çok kötüle tirmi tir. ehirde askerlerin ayaklanmasına halk da destek verince Muallâ ehirden kaçmı , Banyas’a, oradan Sur’a gitmi , tutaklanıp Mısır’a götürlüp hapsedilmi ve hapiste ölmüstür. Dima k’ta ehrin ileri gelenleri ntisâr b. Yahyâ’yı kendilerine lider seçmi lerdi. Ancak muhasara altındaki ehir halkı çok zorumda kalmı , hatta ölünlerin etini yemeye ba lamı lardı. Sonunda ehir eman alınarak Atsız’a teslim edilmi (468/Haziran 1076), buna kar ılık da ntisâr’a Banyas kalesi ve sahildeki Yâfâ ehri ikta olarak verilmi tir. Atsız, Dıma k’ı teslim aldı ında, Fâtımîler adına okunan hutbeye son vermi ve Abbâsî halifesi el-Muktedî adına okutmaya ba latmı , ezanlarda ia’nın ilavesi olan “haya alâ hayri’l-amel” ifadesinin okunmasını yasaklamı tır.87 Atsız, Dima k’ı teslim aldıktan sonra Mısır’ı sefer düzenlemeye karar vermi ve yirmi bin kadar asker toplamı tır. er-Rîf ehrine vardı ında Fâtımî veziri Bedrulcemâlî ile yazı ıp ondan para istemi tir. Fâtımî ordusu iç çatı malarla me guldü. Vezir, Atsız’a para gönderece ini söylemi , orduyu da merkeze ça ırmı tır. Atsız ile birlikte olan Bedr b. Hâzim el-Kelbî, iki bin atlı ile Fâtımîlere katılmak üzere Kâhire’ye yönelmi tir. Bu arada hacca gitmek için Kâhire’ye üç bin ki i gelmi tir. Vezir Bedrulcemâlî, hac yolcularına “dü manı defetmek hacdan daha üstündür” diyerek para ve silah da ıtmı tır. Vezir, Atsız’ın yanından kaçan öklü’nün babasından da Türkmenler ile yazı masını istemi tir. Onun yazı tı ı askerlerden Atsız ile araları iyi olmayan bazılarını kendi taraflarına çekmeyi ba armı lardı. Atsız, Kahire’ye do ru yola çıktı (469/Ocak 1077). Bedrulcemâlî, daha önce yazı tı ı askerlerin kendilerine katılacakları beklentisindeydi. Ancak Türmenlerden Fâtımîler tarafına geçen olmamı ve Fâtımî kuvvetleri ma lup olmu ve Kâhire’ye kaçmı lardı. Halk a layıp sızlayarak hilafet sarayına gelmi tir. 88 Fâtımî halifesi el-Mustansır halka “ben de sizlerden biriyim, benim kapım a lama yeri de il, camilere gidin Allah’a yalvarın, namaz kılın, oruç tutun, içki içmeye bırakın,

86 Sıbt, a.g.e. , s. 198. 87 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 99-100. Kr . Sıbt, a.g.e. , s. 199, 200. 88 bnu’l-Esîr’nin rivayetine göre Atsız’ın adamları halka çok zulüm etmi lerdi ( el-Kâmil, C. X, s. 104).

242

kötülüklere engel olun ki Allah’ın merhametine nail olun” demekteydi. Halk da camilere gidip, Kuran okuyup dualar etmeye ba lamı lardı. Bununla birlikte halife ve vezir, el-skenderiyye’ye gitmek için gemileri hazırlatmı lardı. Halk bu haberleri duyunca tekrar saray kapısına gelmi lerdi. Halife “ben sizinle birlikte burada kalaca ım” demekle birlikte “yanımızda geçmi tekilerin yazdıklarına göre bu topraklara do udan girilemeyecektir, girmeye kalkı an helak olacaktır” diye bir kehanette bulunmu tur. Ancak daha sonra Bedrulcemalî ordusuyla, Atsız’ın karısına çıkmı , Atsız’dan ayrılıp kendisine katılan askerlerin de katkılarıyla galibiyete ula mı tır. Fâtımîler çok büyük ganimetler ele geçirmi lerdi. Halk, Fâtımî halifesine dua ediyor, halife de Allah’ın bu lutfuna ükürden bahsediyor ve kötülük i leyenlerin kar ılı ında canından olaca ını ilan ediyordu. Bu dönemde halk da içki içip sarho olanları bo arak öldürmeye ba lamı tır. Bundan sonra ehirde karga a azalmı , namazlar kılınır ve Kuran okunur olmu tur. 89 Atsız, Kahire önündeki ma lubiyetinden kurtulan az sayıdaki askeriyle Gazze’ye gelmi , halkın kendilerine saldırması üzerine Ramle’ye yönelmi lerdi. Remle’de de halkın saldırısına u rayan Atsız ve beraberindekiler, Dima k’a dönmü lerdi (469/ ubat 1077). Daha sonra Atsız’ın yanına Anadolu’dan Türkmenler gelmi tir. am bölgesindeki ehirlerin yöneticileri isyan etmi , hutbeleri tekrar Fâtımî halifesi adına okutulmaya ba lamı lardı. Atsız, çocuklarını ve mallarını Kudüs’te bırakmı tır. Kâdînın da aralarında bulundu u bazı Küdüslüler, onun mallarına ve kadınlarına el uzatmı lar, mallarını payla mı lar, çocuklarına köle muamelesi yapmı lardı. Atsız, Türmenler ile Dima k’tan Kudüs’e gitti. Kudüs’e yakla ınca elçi gönderip ehre eman verdi ini iletmi , ancak hakaretlerle kar ılık almı tır. Atsız, ehri ele geçirdi inde kâdî ve di er ileri gelenlerle üç bin kadar insan öldürmüstür. Remle’ye giden Atsız, orada kimseyi bulamamı, oradan Gazze’ye gelmi ve ele geçirilen herkes öldürülmü , el-Arî ’e, er-Rîf ve Yâfâ’da da seferler düzenlemi ve Dima k’a dönmüstür. Atsız, Ba dad’a gönderdi i mektubunda Mısır’a tekrar gitmekten söz etmekteydi. 90 Büyük Selçuklu sultanı Melik ah’ın karde i Tutu , am bölgesinin yönetimine getirilmi tir. Atsız’ın Fâtımîler kar ısında ma lubiyeti üzerine sultan Melik ah,

89 Sıbt, a.g.e. , s. 202-4. Kr . bnu’l-Esîr a.g.e. , C. X, s. 103-4. 90 Sıbt, a.g.e. , s. 204-5. Kr . bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 103.

243

Gence’de bulunan karde i Tutu ’a am bölgesine gitmesi emrini vermi tir. Yolda Atsız’ın ölmedi ini, isyan eden ehirler ile me gul oldu unu ö renen Tutu , durumu sultana bildirmi , Melik ah da ona Haleb’i muhasara etmesi talimatı vermi tir. Tutu , Haleb’e gelip Mirdasî emiri Sâbık b. Mahmûd’u muhasara etmi , Ukaylî emiri Müslim de yardıma gelmi tir. Ukaylilerin Haleblilere yardımları anla ılınca Tutu , Müslim’i bölgesine geri göndermi tir. Ukaylo ulları ve Kilâb o ullarının Tutu ’a yardıma gelmekte olan Türkmenlere saldırıp ya malamılardı.91 Fâtımî yönetimi, Nasruddevle komutasında çok sayıda askeri am bölgesine göndermi , Dima k muhasara edilmi tir. Fâtımî kuvvetleri kar ısında zor durumda kalan Atsız, Tutu ’a haber gönderip ehri teslim alması için gelmesini istemitir. Tutu ’un bölgeye yakla ması üzerine Nasruddevle sahil tarafına çekilmi tir. Dima k’ı Atsız’dan teslim alan Tutu , daha sonra Atsız’ı yayının kiri iyle bo durarak öldürmü tü (471/1079). 92 Bölgede Selçuklu hakimiyeti Tutu ’a verildikten sonra Fâtımîler mücadele onun eliyle devam etmi tir. Tutu , Kelb o ulları emiri Mismâr’ın Fâtımîler ile yazı tıklarını tespit edince onu tutuklamı tır. Bir av sırasından gizlenmeye çalı an birileri görülmü , yakalanıp yapılan aramalarda Fâtımîler ile yazı maları içeren mektupları ele geçirmi ti (473/1080). Daha sonra Selçuklu kumandanlarından Artuk Bey’in efaati ile Mismâr, serbest bırakılmı tır (475/1082). 93 Fâtımîler adına Baalbek kalesini yönetmekte olan bnü’s-Sakyal, kaleyi Tutu ’a teslim etmi ti (476/1083). Tutu , Fâtimî veziri Bedrulcemâlî’nin kızı ile evlenerek akrabalık ili kisi kurmaya niyetlenmi , Mısır’dan çe itli hediyeler gelmi tir. Trablus’un îî yöneticisi Kâdî bn Ammâr’ın i aretiyle bundan vaz geçmi tir. 94 Tutu , Melik ah’a Fâtımîlerin sahildeki ehirleri ele geçirdiklerini, Dima k’ı da sıkı tırmaya ba ladıklarını bildirip yardım istemi tir. Bunun üzerine Haleb’i yöneten Aksubgur ile Urfayı yöneten Bozan ona yardıma gönderilmiti (480/1087). 95 Fâtımî kuvvetlerinin ba ında bulunan Bedrulcemâlî, bir ey elde edemeden Mısır’a geri

91 Sıbt, a.g.e. , s. 214-5. 92 Sıbt, a.g.e. , s. 216-7, 218. Kr . bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C. XVI, s. 192. bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 111. 93 Sıbt, a.g.e. , s. 223, 230. 94 Sıbt, a.g.e. , s. 237, 239. 95 Sıbt, a.g.e. , s. 258. Kr . bnu’l-Esîr a.g.e. , C. X, s. 145.

244

dönmek zorunda kalmı tır.96 Fâtımîler, 482 (1089-90) yılında tekrar Suriye bölgesine gelmi ve Sûr, Sayda, Akka ve Cübeyl ehirlerini ele geçirmi lerdi.97 Tutu , Ba dad’a gelen sultan Melik ah’ın yanına gitmi , Suriye bölgesinin sahil kesimini fethetmek istedi ini bildirmi , Melik ah da Haleb’i yöneten Aksungur ile Urfa’yı yöneten Bozan’ı askerleriyle birlikte Tutu ’un emrine vermi tir. Önce Müslümanlara birçok zarar vermi olan bn Mülâib’in elinden Hıms ehri alındı. Fâtımîmiler adına yönetilen Efâmiyye ele geçirildi ve eman dileyen yöneticisine eman verildi. Daha sonra ise Selçuklu kuvvetleri Trablus’a yürümü , ancak bn Ammar’ın ba vurdu u hile sonrasında Tutu ile Aksungur’un anla mazlı a dü mesi nedeniyle muhasara sonuçsuz kalmı tır (485/1092-3). 98 Haçlıların bölgeye gelmesinden (491/1098) sonra, Fâtımîler ile Selçuklular arasına ba ka bir güç girmi tir. bnü’l-Esîr’in, ihtiyatlı bir dille ifade etti ine göre Mısır Fâtımî yönetimi, Selçuklu devletinin kuvvetini, am bölgesini Gazze’ye kadar istila etmelerini, aralarında ba ka bir yönetim merkezinin kalmamı olmasını ve hatta Atsız’ın Kâhire’yi muhasara etmi olmasını görünce korkuya kapılmı tır. Mısır Fâtımî yönetimi, Franklara elçi gönderip am bölgesini ele geçirmeleri ve do ularındaki Müslümanlarla aralarına yerle melerini istemi lerdir.99 Bu dönemde seferlere katımı haçlı müelliflerden aktarıldı ına göre, Haçlılar ile Türklere kar ı ittifak için gelmi olan Fâtımî elçileri, Antakya önlerinde aç kalan Haçlıların çıkardı ı Türk ehidlerin cesetlerini gördüklerinde çok sevinmi , hatta bir kısmının kesilen ba ları Fâtımî merkezine gönderilmi tir. 100 Bölgedeki Selçuklu kuvvetlerini ma lup ederek Halçlıların Antakya’yı ele geçirmesini fırsat bilen Fâtımîler, Kudüs’ü ku atmı lardı. Kırk günlük ku atma sonrasında Fâtımîlerin eline geçen (489/1096) Kudüs, kısa süre sonra Haçlılar tarafından ele geçirildi (492/ Temmuz 1099) ve yetmi binden fazla Müslüman halk katledildi. Fâtımî veziri Efdal’in ordusu da Haçlılar tarafından ma lup edilerek Mısır’a dönmek zorunda kalmı tır. Bu sırada Melik ah’ın o ulları sultan Berkyaruk

96 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 145. 97 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 176. 98 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s.203. Detaylar için Ammaro ulları hakkında bilgi verilen bölüme bakınız. 99 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 273. De erlendirmeler ve detaylar için bkz. Dani met, Türk Irkı Niçin Müslüman Oldu , s. 130 vd. 100 Dani met, a.g.e. , s. 135-36.

245

ile karde i Muhammed taht için birbirleriyle sava lara girmekteydi. 101 Bundan sonra Selçuklular ile Fâtımîler arasında bir ba ka güç Haçlılar olacaktı. Haçlılar ile mücadele sırasında Fâtımîler ile Selçukluların Suriye bölgesi yöneticilerinin i birli i yaptıkları da olmu tur. 102

6 - Hicaz Yönetimi ve Hutbe Okutma Mücâdelesi Hicaz bölgesinde hakimiyet için Ali b. Ebî Tâlib’in soyundan gelenler ile Cafer b. Ebî Tâlib soyundan gelenler arasında, 348/958 yılında meydana gelen sava ı fırsat bilen Fâtımî halifesi Muizz, elçi gönderip taraflar arasında sulhu sa lamı , ölenler için diyetleri ödemi tir. Hicaz bölgesinde 358/969 yılından itibaren hutbe, Fâtımîler adına okunmaya ba lamı , bazı kısa süreli ara dönemler olsa, onlar adına okunmaya devam etmi tir.103 Bu dönemde Mekke emirleri Zeydiyye mezhebindendir. Ezanlarda ‘‘hayye alâ hayru’l-amel’’ ifadesini okutmakta, îa’nın simgesi olan beyaz renkli bayrak kullanmaktadır.104 Hicaz bölgesinde hutbe okutmanın maddî getirisi vardı. Mısır’da Fâtımî yönetiminin üst düzey yöneticileri arasında sürüp giden çatı malar nedeniyle ülkede ekonomik sıkıntılar artmı tır. Nâsır-ı Hüsrev’in aktardı ına göre 439/1048 yılında kıtlık nedeniyle Fâtımî merkezi hacca kafile göndermeme kararı almı tır. Kabe örtüsü gönderilmi , Nâsır-ı Hüsrev de örtüyü götürenler ile birlikte yola çıkmıtır. Bir sonraki yıl, 440/1049’da kıtlık sebebiyle Fâtımî merkezinden yine hacı gönderilmemi tir. Ancak Fâtımî yöneticileri Mekke ve Medine emirlerine gönderilen parayı eksiksiz göndermi tir. 105 Ancak kıtlık zamanla artmı , Fâtımîler adına hutbe

101 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 282-6; bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 47. 102 Örnek olarak Sûr ehrinin 518/1124 yılında muhasarası sırasında Fâtımîler ile Dima k’ı yöneten Tog-Tekin arasındaki iyi ili kiler için bkz. bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 620-2. 103 359/970 yılında Bahreyn Karmatileri’nin lideri Hasan b. Ahmed el-Asam’ın giriimiyle Mekke yeniden Abbâsîler’in nufuzu altına girmi ti. Ancak yapılan mücadeleler neticesinde 363/974’ten itibaren hutbe yeniden Fatımiler adına okunmaya ba lanacaktır. Muiz’in ölümüyle (365/967) hutbe bir kez daha Abbasiler adına okunmaya ba lamı tı. Ancak gönderilen Fatımî güçleri sayesinde bu durum kısa süreli oldu. 368’de Büveyhi kuvvetlerinin mudahalesiyle Abbasî nufûzu sa lanmı tı. Bir yıl sonra (369/970) Fatımiler’in mudahalesi geldi. Artık bundan sonra Fatımî yönetimiyle bazı sorunlar ya ansa da hutbe onlar adına okunmaya devam etti. 458/1066 yılında Abbasiler adına okutulmaya kalkı ıldı ında Yemen’de Fatımîler’e tabi olarak hüküm süren Suleyhiler’in mudahalesiyle yine Fatımiler adına okunmu tu. Bkz. Subhi Abdülmün’im Muhammed, el- Alâkâtu beyne Mısr ve’l-Hicaz , s. 76, 80- 120. 104 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 460. kr . Richard T. Mortel, “Zaydi Shiism and the Hasanid Sharifs of ”, International Journal of Middle East Studies , Vol. 19, No. 4. (Nov., 1987), ss. 455-472. 105 Nasır-ı Hüsrev, Sefername , s. 89, 91.

246

okutan Mekke ve Medine emirlerine gönderilen paraların kesilmesine sebep olmu tur. Mekke emiri Ebû Ha im Muhammed, Kabe’nin kandillerini bile almı , Mekke halkını müsadere etmi tir. Medine’yi yöneten Mehnâ da benzer eyler yapmı tır. Bu iki emir Fâtımiler adına okuttukları hutbeye son vermi , Sünnî Abbasi halifesi adına okutmaya ba lamı lardı. 106 Mekke erifi Muhammed b. Ebî Hâ im’in elçisi, 462/1070 yılında sultan Alparslan’ın yanına gelmi ve o zamana kadar Fâtımîer adına okuttu u hutbeyi kesti ini, Abbâsî halifesi el-Kâim ve Selçuklu sultanı adına okutmaya ba ladı ını bildirmi tir. Ayrıca bnü’l-Esîr’e göre ezanı da îî usulünden, Sünnî usulüne döndürmüstür. Sultan Alparslan, Mekke emîrine hil’at ve otuz bin dinar gönderdi; ayrıca her sene on bin dinar vermeyi de vaadetti. Medine emîri de aynı uygulamayı yaparsa ona da imdi yirmi bin dinar ve her sene için be bin dinar vermeyi vadetmi tir. 107 Abbâsî halifesi, 464/1070’de nakîb Tarrâd’ın karde i olan e -erîf Ebû Tâlib el-Hasan b. Muhammed’i bir miktar mal ve hil’at ile Mekke emîrine göndererek, ezanı de itirmesini, “haya alâ hayri’l-amel” ifadesinin iptal edilmesini istenmi tir. Ama Ebû Hâ îm, “bu Hz. Ali’nin ezanıdır” diyerek buna yana mamı tır. e-erîf Ebû Tâlib, onu ikna etmi ve ezanlardaki iî alâmeti kaldırılmı tır. 108 Bu geli meler Fâtımî halifesi el-Mustansıra bildirildi inde hiç ilgilenmemi tir. O, kendi ve yönetimindeki halkın geçim sıkıntısı derdiyle ura maktaydı. 109 Selçuklu sultanı Melik ah’ın Sallâr isimli bir adamı 466 (1073-4) yılında Mekke’ye gelmi , sultanın gönderdi i paraları Mekke emiri bn Ebî Hâ im’e teslim etmi ve Mekke ve Medine fakirlerine yardımlar yapmı tır. Yine Kirman Selçukluları sultanı Sultan ah’ın adamı olan Eb’n-Nadîr el-Esterabâdî de Mekke’ye gelmi ve çe itli hayır i leri organize etmi , imar faaliyetlerinde bulunmu tur. Mısır Fâtımî halifesinin gönderdi i elçiler ise hutbeyi Sünnî halife adına okuttu u için Mekke emiri kınamılardı.110 Fâtımî merkezine 466/1074’ten itibaren vezir Bedrulcemâlî’nin hakim olup

106 bn Ta rîberdî, en-Nücûmu’z-Zâhira , C.V, s. 22. 107 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 61 kr . Makrizi, tti’âzü’l-Hunefâ , C.II, s. 303; Re îdüddin, Câmiü’t-Tevârih: Kısmet-i smailiyân , s. 74; Subhi Abdülmün’im Muhammed, a.g.e. , s. 123; Daftary, smaililer , s. 310. 108 bn Ta riberdî, a.g.e. , C.V, s. 91; Ahmet Ocak, Selçukluların Dini Siyaseti , s. 203. 109 bn Ta rîberdî, a.g.e. , C.V, s. 23. 110 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 189-90.

247

düzeni sa lamasıyla Fâtımîler yeniden durumlarını düzeltmi lerdi. 111 Makke ve Medine’de 467 (Temmuz 1075) yılında, hutbe tekrar Fâtımî halifesi Mustansır adına okutulmaya ba ladı. Mekke yöneticilerine Abbâsî halifesi el-Kâim ve Selçuklu sultanı Alparslan’ın ölmü olmaları sebebiyle onlara verdikleri sözün geçerlili i kalmadı ı söylenmi tir. 112 Ancak Selçuklu emiri Sallâr el-Horâsânî, Mekke emiri erif bn Ebî Hâ im ile görü mü , onunla sultan Melik ah’ın kızkarde iyle evlenmesi hususunu konu mu lardı. bn Ebî Hâ im, Fâtımî yönetiminin merkezine bir elçi göndermi ve dönü ünde elçiden Fâtımîlerin durumunu sormu ve durumun kötü oldu unu ö renince Mekke’de Abbâsî halifesi ve Selçuklular adına hutbe okutmaya karar vermi ti (468/Temmuz 1076). 113 Ebû Tâlib b. Ebî Têmmâm ez-Zeynebî, yanında Kufe emiri Hutluh (Kutlu) Edrâz oldu u halde Mekke emirinden halife ve sultan Melik ah adına beyat almak için Mekke’ye gitmi lerdi (469/Mayıs 1077). Hac yapmı lar ve Mekke emirine hil’at giydirip geri dönmü lerdi. 114 Mekke’ye altın i lemeli büyük bir minber gönderilmi tir. Üzerinde Abbâsî halifesinin isim ve lakapları, hac ve Mekke ile ilgili ayetler yazılıydı. Ancak Mekke emiri, 470/1078’de tekrar Fâtımîler adına hutbe okutmu , Abbâsî halifesinin gönderdi i minber parçalanarak yakılmı tır.115 Kufe’nin Selçuklu yöneticisi Kutlu Edrâz, sultan Melik ah’ın yanına gitmi , hac yoluna harcamak için para istemi, ancak hiçbir ey alamadan geri dönmü tü (472/Eylül 1079). Kutlu, Mekke emiri Ebû Hâ im ile hutbenin Selçuklular adına okunması için görü mü , ancak emir bölgede süren kıtlık sebebiyle Fâtımilerden gelen yardımların da kesilmesinden korktu u için buna yana mamı tır.116 Mekke’de Sünnîlere kar ı dü manca tavırlar da sergilenmeye ba lanmı , Ebû Muhammed el- Hıttînî (ö. 472/1079) bu tavırların kurbanı olmu tur. Mekke emîri bu Sünnî âlimi yakalattırarak ilerlemi ya ına ra men fena ekilde dövdürmüstür. el-Hıttınî, yedi i

111 Sıbt, a.g.e. , s. 187. 112 Sıbt, a.g.e. , s. 193; bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVI, s. 167; bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C. X, s. 97- 8; bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 42; Re îdüddin, a.g.e. , s. 75; Subhi Abdülmün’im Muhammed a.g.e. , s. 127-9. 113 Sıbt, a.g.e. , s. 199-200. Kr . Subhi Abdülmün’im Muhammed, a.g.e. , s. 129. 114 Sıbt, a.g.e. , s. 209. Kr . bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 184. 115 Sıbt, a.g.e. , s. 211. Kr . bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 190; Makrizi, tti’âzü’l-Hunefâ , C.II, s. 319; Subhi Abdülmün’im Muhammed, a.g.e. , s. 130. 116 Sıbt, a.g.e. , s. 215-6.

248

sopanın tesiriyle sonraki günlerde vefat etti. 117 Mekke emiri, 472/1080’de Abbasiler okutup, sonra kesmi ve Fâtımîler adına okutmu tur. 118 Kufe Selçuklu emiri Kutlu, sfahan’dan Ba dad’a gelmi , onunda birlikte hacca gidecek olanlar Mekke’ye hareket etmi lerdi. Mekke’de Kutlu’nun bir askeriyle bir Sudanlı arasında yaanan tartı ma çatı malara dönü mü , ölenler olmu tur. Mekke emiri bn Ebî Hâ im Sudanlılara engel olup çatı malara son vermi tir. Ayrıca emir hutbeyi de Abbâsi halifesi ve sultan Melik ah adına okutmu ve halifenin veziri bn Cüheyr’e durumu bildirerek para talebinde bulunmu tu (472/Haziran 1080). 119 Abbasi halifesi, 479/1087 yılında hac kafilesi ile birlikte, Kabe kapısına asılması için altın ve gümü levhalar göndermi tir. Levhalar Kabe kapısına asılmı , Fâtımî halifesinin isimleri ise sökülmüstür. Aleviler buna engel olmak istemi ler ancak Mekke emiri Ebû Ha im müdahale etmi tir. 120 Mekke emiri bn Ebî Hâ im, Abbâsiler ve Fâtımîler arasındaki Mekke’de hutbe okutma mücadelesinden çok miktarda para kazanmı tır. Bir Türkmen grubu, 484/1091’de Mekke’yi ele geçirmi tir. Mekke emiri Ebû Hâ im’den verilen mallar geri isteniyordu. Gönderilen Selçuklu kuvvetleriyle iddetli bir çarpı maya giren emir sonunda kaçmı , Ba dad’a gitmi tir. 121 Melik ah’ın ölümüne (485/1092) kadar Mekke’ye dönememi tir. Selçuklu yönetiminde taht kavgalarının sürdü ü bu dönemde Irak bölgesinde hacca giden olmamı tır. Suriye bölgesi Selçuklu yöneticisi Tutu ’un gönderdi i kafile ise bizzat Mekke emîri bn Ebî Hâ im’in gönderdi i askerler tarafından ya malanmı tır. Di er Arab bedevilerinin de saldırılarına u rayan kafileden birçok ki i hayatını kaybetmi , sa kalanlar peri an bir vaziyette dönmü lerdi. 122 Mekke emiri Muhammed b. Ebî Hâ im’in ölümünden (487) bahseden bnü’l-Esîr, onun övülecek bir tarafının olmadı ını özellikle kaydetmekte, hacıları ya malaması ve katletmesini hatırlatmaktadır. Onun yerine Kâsım b. Ebî Hâ im el-Alevî’nin geçti i anla ılmaktadır. spehbed b. Savtekin, 487/1094 yılında Mekke’yi ele geçirmi, yeni emir kaçmı tır. Ancak kuvvet toplayan emir Kâsım geri

117 bn Ta riberdî, en-Nucûmü’z-Zâhira , C.V, s. 109; bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C. XVI, s. 209 vd 118 Makrizi, a.g.e. , C.II, s. 320. 119 Sıbt, a.g.e. , s. 221. Kr . bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C. XVI, s. 206. 120 Sıbt, a.g.e. , s.237-8. Kr . bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 158. 121 Ebü't-Tayyib Takıyyüddin Muhammed el-Fâsî, ifâü’l-Garâm fî Ahbâri’l-Beledi’l-Harâm , Beyrut, t.y., C. II, s. 196-7. Kr . bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 200. 122 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 225.

249

dönüp spehbed’i ma lup etmi , spehbed, am’a, oradan da Ba dad’a gelmi tir. 123 Ba dad’daki Nizâmiyye fakîhlerinden olan Hz. Ali neslinden biri (Alevî), 515 yılında, Mekke’de emr-i bi’l-ma’ruf faaliyetlerine ba lamı , zamanla gücü artmı ve Mekke emiri ile mücadeleye giri mi ve kendi adına hutbe okutmaya kalkı mı tır. Ancak ona kar ı zafer kazanan emir, onu Bahreyn’e sürgüne göndermi tir. 124 Kâsım b. Ebî Hâ im, 517/1123 yılında vefat etmi ve yerine daha âdil olan ve insanlara iyi davranan o lu Ebû Füleyte geçmi tir. 125 Ancak Mekke emiri Hâ im b. Füleyte b. Kâsım el-Alevî ile hac emiri Nazar el-Hâdim arasında 539/1145 yılında çatı ma çıkmı , Hâ im’in adamları, Kabe’de namaz kılan ve tavaf yapan hacıları ya malamı lardı. 126 Hac emiri Nazar vefat etmi , yerine emir Kaymaz, 545/1151 bu vazifeyle görevlendirilerek Mekke’ye gitmi tir. Genç ya ta olan Kaymaz’ı gören Mekke emiri, hacılara el uzatmaya kalkmı tır. Kaymaz, hacılara Medine’ye gitmeden dönmeyi teklif etmi , ancak onlar kabule yana mamı lar, onu Sultan Sencer’e ikayet etmekle tehdit etmi lerdi. Kaymaz, hacılara, bir miktar para vererek kurtulmayı önermi , onlar bunu da kabul etmemi lerdi. Yolda Arapların saldırısına urayan hacılar ya malanmı , bir ço u ölmü , sa kalanlar da memleketlerine dönme imkanlarını kaybettikleri için peri an olmu lardı. Aralarında Irak Selçukluları sultanı Mesud’un kızı da vardı ve onun da büyük miktarda parası alınmı tır.127 Mekke’de hutbenin Abbasiler veya Fâtımîler adına okunması uygulaması istikrarlı de ildi. Bazen yıl içinde de iiklikler olmaktaydı. Bu durum Selçukluların sonuna kadar devam etmi tir. 128

C – FATIM LERDE MUSTA’LÎ-NZARÎ BÖLÜNMES Mısır’da 457-464 (1065-1072) yıllarında Nil Nehri’nin sularının çekilmesinin sonucunda uzun süreli kıtlıklar olmu , sosyal problemler artmı tır. Bu dönemde aç

123 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 239-40. 124 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 595. 125 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 617. 126 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. XI, s. 103. 127 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVIII, s.77-8; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. XI, s. 148. 128 Detaylar için bkz. Subhi Abdülmün’im Muhammed, el-Alâkâtu beyne Mısr ve’l-Hicaz , s. 131- 140; Dâmin b. edkem el-Medenî, Tuhfetu Lübbi’l-Lübab fî Zikri’n-Nesebi’s-Sâdeti’l-Encâb , tahkik: Seyyid Mehdi er-Recaî, Kum, 1418/1376, s. 230, 292 vd.

250

kalan insanların cesetleri yemeye ba ladıkları kaydedilmektedir. 129 Fâtımî halifesi Mustansır’ın merkeze ça ırdı ı Suriye’deki Akka kalesinin Ermeni asıllı komutanı Bedr’ul-Cemalî, huzuru sa lamı tır.130 Bedrulcemâlî düzeni sa larken oldukça sert tedbirler almı tır. En büyük o lu kendisini öldürmeye kalkı tı ı anla ılınca onu öldürtmüstür. Ayrıca ulemadan birço unu öldürtmü ve di er bazılarını da sürgün etmi tir. Ona göre âlimler Fâtımî devletinin dü manlarıydı. Ehl-i Sünnet’in iarlarına yasaklar getirmi , sabah ezanında “es-salâtu hayrun mine’n-nevm” ifadesini yasaklamı ve sahabenin faziletiyle ilgili rivayetlerde bulunanları hapsettirmi tir. 131 Bedrulcemâlî 487/1094 yılında vefat etti. Onun vezirli i döneminde Mustansır’ın hiçbir yetkisi kalmamı tır. Ondan sonra da yerine o lu Efdal getirildi. 132 Bedrulcemalî’nin ölümünden üç ay sonra da halife Müstansır vefat etti (487/Aralık 1094).133 Mustansır’ın Nizâr, Abdullah, smail ve Ahmed isminde dört o lu oldu u kaydedilmektedir. 134 Mustansır’ın ölmeden önce, en büyük o lu Nizâr için beyat almak istemi , ancak vezir Efdal tarafından engellenmi tir. Efdal’in kendisine “Ermeni” diyerek ba ırdı ı için Nizâr’dan ho lanmadı ı kaydedilmektedir. 135 Nizar, babası öldü ünde elli ya ındaydı. Efdal, kendisine ba ımlı kalaca ını dü ündü ü en küçük o ul Ebu’l-Kâsım Ahmed el-Müsta’lî’nin tarafını tuttu. Babası öldü ünde yirmi ya larında olan Ahmed aynı zamanda Efdal’in kız karde i ile evliydi. 136 Mustalî’yi ba a geçiren Efdal, di er karde leri getirdip onlara babalarının ölümünden önce Müstalî için nas açıkladı ını söylemi , onlar bunu kabul etmemi , her biri hilafetin kendi hakkı oldu unu iddia etmi tir. Nizâr, kendisinde babası tarafından “veliahd oldu unu” ifade eden bir yazı oldu unu söyleyip, “onu

129 bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 35, 36, 58; bnü’l-Azimi, Azimi Tarihi , s. 12; Daftary, smaililer , s. 304. 130 bn Müyesser, a.g.e. , s. 39, 53; Daftary, smaililer , s. 303. 131 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVI, s. 241-2. 132 bn Müyesser, a.g.e. , s. 52, 56. Mustansır’ın yönetimi döneminin ba ında, annesi müdahil olmu , yirmi dört vezire görev verilmi tir ( Ahbâru Mısır , s. 55). Kr . bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 235- 6. 133 bn Müyesser, a.g.e. , s. 54. Kr . bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 237. 134 bn Müyesser, a.g.e. , s. 59. 135 bn Müyesser, a.g.e. , s. 60. bnu’l-Esîr ise el-Mustansır’ın hayattayken Nizâr’ı veliahd tayin etti ini, öldü ünde vezir Efdal’in Nizâr’ı hal edip el-Müstalî’ye beyat etti ini kaydetmektedir ( el- Kâmil, C. X, s. 237). 136 Bernard Lewis, Efdal’in kızını Müstalî ile evlendirdi ini kaydetmektedir ( Ha iiler, s. 49). Halbuki, Müstalî ile evlenen Efdal’in kızı de il, kız karde idir.

251

getireyim” diyerek huzurdan ayrılmı ve gizlice skenderiyye’ye gitmi tir. 137 Nizâr, skenderiyye’de 488/1095’te bir isyan ba latmı , el-Mustafâ-Lidinillâh lakabıyla halifeli ini ilan etmi tir. Ancak isyanı ba arısızlıkla sonuçlandı. Nizâr esir edilip hapsedildi ve hapsedildi i yer, duvar ördürülerek kapatıldı. Nizâr, orada öldü.138 Mustafa Gâlib’in bir yazma smâilî kaynaktan aktardı ı bilgilere göre Nizâr, skenderiyye’den tüccar kiyafetine bürünerek kaçmı, ran’a gidip Hasan Sabbah ile birlikte Nizârî devletini kurmu tur. 139 Ancak tarih kaynaklarındaki bilgiler, bu iddiayı teyid etmemektedir. Böylece Fâtımî smailileri büyük bir bölünme ya adı. 140 smailiyye’nin akaidine uygun olarak büyük o lu Nizâr’ın halife olmasını savununanlar Nizârîyye, Musta’lî billah’ı destekleyenler ise Musta’liye adını almı lardır. 141 Hasan Sabbah’ın liderli indeki ran smailileri, ilk smaililerin smailin atanmasına ba lı kaldıkları gibi, Mustansır’ın ilk nassının geçerli ini korudu unu, Mustansır’ın sonradan Müstalî lehine bir vasiyet yaptı ı do ru olsa bile bunun imamın ilk nassını geçersiz kılamayaca ını savundular. 142 Musta’liler, “ed-da’vetü’l- kadîme” (eski davet) sahipleri olarak isinlendirilirken, Nizârîler, “ed-da’vetü’l- cedîde” (yeni da’vet) taraftarları olarak anılmaya ba landı. 143 Fâtımîlerin etki alanındaki Mısır, Yemen, Batı Hindistan smailileriyle Suriye smaililerinin ço unlu u el-Müstalî’nin imamlı ını tanırken, Selçuklu sınırları içerisindeki ran ve Irak smailileri ile Suriye smaililerinin bir bölümü Nizâr’ın yanında yer aldı. Selçuklulara kar ı isyan ba latmı olan ran smâilîleri bu olaydan sonra Fâtımî yönetimiyle ba larını tamamen kestiler. 144 Hasan Sabah zamanla imamın hücceti

137 bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 59-60; Makrizi, ttiâzü’l-Hunefâ , C.III, s. 11. 138 bn Müyesser, a.g.e. , s. 61-2, 63; Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (495-589), C. VIII-I, Haydarabad, 1380/1951, s. 2, 3; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 238; bn Kesir, el-Bidâye , C.XII, s. 158; Re îdüddin, Câmiü’t-Tevârih: Kısmet-i smailiyân , s. 78; Kâ ânî, Târih-i smâîliyye , s. 104. Ayrıca bkz. Bernard Lewis, Ha iiler, s. 49; Daftary, smaililer , s. 386. 139 Mustafa Gâlib, Târîhu’d-Daveti’l-smâiliyye, Beyrut, ty., s. 241. 140 Hodgson, The Order of Assassins , s. 62-3; Daftary, smaililer , s. 377; a.mlf, A Short History of the Ismailis, s. 106. 141 Abdulkerin Özaydın, “Müstansır-Billah el-Fâtımî”, DA, C.XXXII, s. 119-121. 142 Daftary, smaililer , s. 490. Kr . bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 237. 143 M. Ali Büyükkara, “ smâilî Dâî ve Fâtımî Da’vet”, s. 30; Wilferd Madelung, “ smaililik: Eski ve Yeni Davet”, Çev. Muzaffer Tan, Dinî Ara tırmalar , C. IX, Sayı: 25, Ankara, Mayıs-Austos 2006, s. 280-94. bn Haldûn, “makâlâtun kadîme” ve “makâlatun cedîde” isimlendirmeleri yapmaktadır. Târîh, C.I, s. 252. 144 Daftary, smaililer , s. 487. kr . Mustafa Öz, “Müsta’liyye”, DA, C.XXXII, s. 116-7; Nadir Özkuyumcu, “Müsta’lî-Billah el--Fâtımî”, DA, C.XXXII, s. 115.

252

olarak kabul edilmi tir. mam gizlilikte oldu u dönemde, onu hücceti temsil etmektedir. 145 Hasan Sabbah’ın takipçileri için bazı kaynaklarda Sabbâhî ifadesi kullanılmaktadır. 146 Nizar’ın çocukları oldu u ve bunlardan bazılarının ba arısız isyanlara giri tikeri bilinmektedir. Ancak Nizâr’ın kendinden sonra kimi halef bıraktı ı net de ildir. Nizârîler, Nizâr’ın o ul yada torunlarından birinin Mısır’dan kaçırılarak Alamut’a gizlendi ine inanmaktaydı. Amir’in Suriye Müstalilerine gönderdi i el- Hidâyetü’l-Âmiriyye ’de bu durum alaya alınmaktaydı. Hasan Sabbah’ın yönetimi boyunca Alamut’ta Nizâr’ın soyundan birinin bulundu una ili kin bir bilgi yoktur. Muhammed b. Bozorg Ummid’in döneminde (532-557/1138-1162) bastırılan Nizârî sikkelerinde sadece Nizâr’ın adı geçmektedir. Alamut yöneticilerinin soylarını Nizâr yoluyla Fâtımîlere dayandıran soy a acı, Muhamed b. Bozorg Ummid’den sonra düzenlenmi tir. 147 Bölgeye yakın bir co rafyada 547-554/1153-1159 yılları aralı ında yazıldı ı tahmin edilen 148 metinde Bâtınilerin (Mülhidân) Mısır yönetimini tanıdıkları ifade edilmektedir. 149 Fâtımî halifesi Müsta’lî, vezir Efdal’in elinde kukla olarak kalmı ,150 495/1101’de aibeli bir ekilde ölmüstür. 151 Yerine be ya ındaki o lu Ebu Ali el- Mansur getirildi. el-Âmir-Biahkamillah lakabını almı tır.152 el-Âmir’in halifeli inin ilk yirmi yılı, Efdal’in tahakkümü altında geçti. 153 Efdal, 515/1121 yalında u radı ı

145 Daftary, a.g.e. , s. 492. 146 Ebu’l-Meâlî Muhammed el-Hüseynî, Beyânü’l-Edyân , ne r.: Abbas kbâl, Tahran 1312, s. 37-9; Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 94, 471; Fahreddin er-Râzî, ’tikâdâtu Firaki’l-Müslimîn ve’l-Mü rikîn , tahkik: Muhammed el-Mutasım Billah el-Badadî, Beyrut, 1986, s. 107; Seyit Murtaza b. Dai Razi, Tabsiratu’l-Avâm , s. 183; bnu’-Esir, el-Lübâb fî Tehzîbi’l-Ensâb , ne r.: Abdullah Ömer el-Bârûdî, Ba dad, 1408/1988, C.II, s. 234; Davud lhamî, “ smâiliyân der Po t-i Perde-i stitâr ve htifâ”, Faslnâme Kelâm-i slâmî, sayı: 18, (Çevrimiçi) http://lib.hadith.ac.ir/default.aspx?page=showarticle&articleid=1554 , 24 Haziran 2008. 147 Daftary, smaililer , s. 490-1. 148 Mir Celaleddin Hüseyni Muhaddis, Mukaddime-i Nakz ve Ta’likat-ı an , [y.y.] : Çaphane-i Haydari, 1954, s. 2. 149 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s.450, 451. 150 bnü’l-Müyesser onun için “siretini anlatmaya gerek yok, i ler Efdal tarafından yürütülmekteydi” demektedir. bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 69. Kr . bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 328; Daftary, smaililer , s. 387. 151 bn Müyesser, a.g.e. , s. 69-70. 152 bn Müyesser, a.g.e. , s. 70; bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 328; Daftary, smaililer , s. 388. 153 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 328; Daftary, a.g.e. , s. 388-9; Abdulkerin Özaydın, “Âmir- Biahkamillah”, DA, C.III, s. 68.

253

bir suikastte öldürüldü. 154 Suikastın onun baskılarından bunalan halife el-Âmir 155 veya ondan nefret eden Nizârîler tarafından tertiplendi i kaydedilmektedir. ranlı tarihçilerin yararlandı ı Nizârî kaynaklara göre bu eylem Haleb’ten giden üç fedai tarafından gerçekle tirilmi tir. Suikast haberi Alamut’a ula ınca enliklerle kutlanmı tır.156 Fâtımî yönetimî tarafından 516 (1122) yılı evval ayında 157 düzenlenen bir toplantıyla imametin el-Âmir’in hakkı oldu u, Nizâr ve taraftarlarının iddiasının temelsiz oldu u açıklandı. Bu toplantıda, Müsta’lî lehine birçok ahidlik yapılmı tır. Nizâr’ın kız karde i, halasının (yani Mustansır’ın kız karde inin), “nassı Nizâr’dan alıp Müsta’lî’ye verdi ini söyledi ini” duydu una ahitlik etmi tir. Toplantı sonrasında, konu ulanlar, el-Hidâye el-Âmiriyye 158 adıyla bütün camilere gönderildi. 159 Nitekim Hakim Biemrillah da önce büyük o lu Abdurrahim adına nas ortaya koymu , onun ölümü üzerine küçük o lu ez-Zâhir adına de itirmi tir. Nizrâr’ın taraftarlarına bunu neden kabul ettikleri sorulmaktaydı. Müstalî taraftarlarına göre sonraki nas önceki nassı neshetmektedir. 160 âm’daki Nizârîlerin liderinin el-Hidâyetu’l-Âmiriyye hakkında bir reddiye yazması üzerine, Îgâ’u Savâiki’l-rgâm isimli yeni bir risale ile cevap verildi. 161 Vezir Memun, Fâtımî divanına Hasan Sabbah’a hitaben, kendisinin Nizârî görü leri terk edip gerçe e dönmesi için sert bir dille uyaran bir mektup yadırmı tır. 162

154 bnü’s-Sayrafî, el-Kânûn fî Dîvâni’r-Resâil; el- âra ilâ men nâle’l-Vezâra , tahkik: Eymen Fuad Seyyid, Kahire, 1990, s. 101; bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 589 155 el-Ömeri, Mesâlikü’l-Ebsâr , C.XXVI, s. 348. Efdal’in öldürülmesi için Âmir’e, amcaolu Abdülmecid’in telkiniyle hazırlanan plana dair ba ka bir rivayet için bkz. bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 590-1. 156 bnü Müyesser’in onun Batıniler tarafından öldürüldü ü ile ilgili anlatımı için bkz. bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 70-1. Ayrıca bkz. Re îdüddin, Câmiü’t-Tevârih: Kısmet-i smailiyân , s. 75, 133; Kâ ânî, Târih-i smâîliyye , s. 153; Daftary, smaililer , s. 512. 157 Cemalüddin e -eyyâl, Mecmûatü’l-Vesâiki’l-Fâtımiyye , Kahire, 2002, s. 73. 158 el-Hidâyetü’lÂmiriyye fî btâli Da’va’n-Nizâriyye , (eki olarak Îgâ’u Savâiki’l-rgâm ) n r: Asaf b. Ali Asgar Feyzî, Oxford University Press, 1938. Cemalüddin e -eyyâl, Mecmûatü’l-Vesâiki’l- Fâtımiyye, s. 211-229; Detaylar için bkz. Bernard Lewis, “Review of al-Hidayatu’l Amiriya”, Bulletin of the School of Oriental Studies , University of London, Vol. 10, No. 1. (1939), s. 255- 257. 159 Cemalüddin e -eyyâl, Mecmûatü’l-Vesâiki’l-Fâtımiyye, s. 56; bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 98 vd.; Daftary, smaililer , s. 390-1. Detaylar için bkz. Samuel M. Stern, ‘The Epistle of the Fatimid Caliph al–Amir (al–Hidaya al– Amiriyya) – Its Date and its Purpose”, History and Culture in the Medieval Muslim World , London, 1984, s.. 20–31. 160 el-Hidâyetü’lÂmiriyye , s.17-8. 161 e-eyyâl, a.g.e., , s. 78 vd metin için s. 230-242; Daftary, smaililer , s. 391-2. 162 bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 65-9.

254

Fâtımî halifesi el-Âmir Bi-ahkamillah, 524 (Ekim 1130) yılında bir grup Bâtınî tarafından öldürüldü. 163 el-Âmir, öldürüldü ünde, amcasının o lu Abdülmecid yerine geçmi tir. Ancak kendisine beyat edilmemi , el-Âmir’in do acak çocu u için nâib suretinde ba lamı tır.164 Mustalîler, Mustansır’dan sonra el-Mustalî ve o lu el-Âmir döneminde bir arada ya adılar. el-Âmir’in öldürülmesinden sonra amcasının o lu el-Hâfız’ın 165 ba a geçmesiyle Müstaliler de kendi içinde Hafıziyye (veya Mecdiyye) ve Tayyibiyye diye iki gruba ayrıldılar. 166 Hafıziyye kolu, Hafız’ı ve ondan sonra gelen Fâtımî halifelerini imam kabul etti. Asıl izleyici kitlesini Mısır ve Suriye’de buldu. Yemen’de ise Aden’deki Zureyiler ve Sana’daki Hamdânilerden bir kısmının deste ini aldılar. Devlet deste inden yararlanan Hafızilik, Mısır’da Fâtımî hanedanının yıkıldı ı 567/1171 yılından sonra fazla ya amadı. 167 Tayyibî kolu ise el-Âmir’den sonra o lu et-Tayyib’i imam tanıyarak, Hafız’ın ve sonraki Fâtımî halifelerinin imametini reddetmi lerdir. Tayyibîler, Mısır’da azınlık durumunda kalmı tır. Yemen’de ise Suleyhî hanedanının deste iyle ço unluk tarafından kabul görmüstür. Kısa zamam sonra bir “dâi-i mutlak” ba kanlı ında örgütlenen Tayyibîler, Yemen’i hareketin ana merkezi haline getirmi lerdi. Daha sonra da Batı Hindistan’da varlık göstermi lerdir.168 Tayyibîlere göre el-Âmir’in öldürülmesinden (524/1130) sonra yirmi birinci imam et-Tayyib gizlili e (setr) geçmi ve ondan sonra günümüze kadarki imamlar, bu gizlili i sürdürmektedir. Bu gizlilik dönemi, et-Tayyib’in soyundan birinin açı a çıkı ına kadar sürecektir. 169

163 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 664; bn Kesir, el-Bidâye , C.XII, s. 215; Makrizi, tti’âzü’l- Hunefâ , C.III, s. 128; el-Ömeri, Mesâlikü’l-Ebsâr , C.XXVI, s. 360; Re îdüddin, Câmiü’t- Tevârih: Kısmet-i smailiyân , s. 86; Kâ ânî, Târih-i smâîliyye , s. 111; Abdulkerin Özaydın, “Âmir-Biahkamillah”, DA, C.III, s. 68; Daftary, smaililer , s. 390. bnü’l-Cevzî, Âmir’in Efdal’in adamları tarafından öldürüldü ünü kaydetmektedir ( el-Muntazam , C.XVII, s. 257, 258). 164 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 665; el-Ömeri, Mesâlikü’l-Ebsâr , C.XXVI, s. 360. 165 Ahmet Güner, “Hâfız Lidinillâh”, DA, C.15, s. 108-110. 166 Daftary, smaililer , s. 379; Samuel M. Stern, “The Succession to the Fatimid Imam al–Amir, the Claims of the Later Fatimids to the Imamate, and the Rise of Tayyibi Ismailism”, ‘ Oriens, 4 (1951), s. 193–255. tekrar basım History and Culture in the Medieval Muslim World . London, 1984. 167 Daftary, a.g.e. , s. 379. 168 Daftary, a.g.e. , s. 379 vd.;Büyükkara, “ smâilî Dâî ve Fâtımî Da’vet”, s. 29-30. 169 Daftary, a.g.e. , s. 380.

255

Tayyibîler, el-Âmir’in öldürülmesinden birkaç ay önce bir o lunun oldu una inanırlar. el-Âmir’in Süleyhî kralice i Melike Seyyide’ye gönderdi i, Tayyib’in Rabiulahir 524’te do du unu müjdeleyen mektup ile bu görü lerini desteklerler.170 bn Müyesser’in kaydetti ine göre 524 yılı Rabiulevvel ( ubat 1130) ayında el- Âmir’in bir o lu do mu , adı Ebu’l-Kâsım et-Tayyib konmu tur. Tayyib veliahd ilan edilmi , ehirler süslenip on dört gün süren kutlamalar yapılmı tır. 171 el-Âmir, 524 yılı Zilkade ayında (Ekim 1130) öldürülmü tür. 172 bn Ta riberdî’nin kaydına göre ise el-Âmir öldürüldü ünde, arkasında bir erkek çocuk bırakmamı tır. Hanımı hamileydi. el-Âmir, anne karnındaki çocuk için nassını açıklamı tır. Çocu un do umuna kadar Abdülmecîd kefil olacaktı. 173 Ancak, çocuk kız do mu tur. 174 el-Âmir’in bir erkek çocu unun do aca ı beklentilerinin bo a çıkması üzerine Vezir Ebû Ali, Fâtımî devletini temelden etkileyecek bir deiikli e gitti. Vezir, Abdülmecid’i devirip hapse attırdıktan sonra, Fâtımî hanedanını tahtan uzakla tırdı ını ve iktidarın snâa eriyye îilerinin bekledikleri on ikinci imam Mehdi’ye ait oldu unu ilan etti. Vezir Kuteyfat’ın kendisi de snâa eriyye mezhebindendi. Beklenen onikinci imam adına 525 ve 526 yıllarında sikke bastırdı. Bu paralarda kendisini imamın nâibi ve halifesi diye nitelemekteydi. 175 Vezir Ebû Ali, smailî, mâmî, âfiî ve Mâlikî olmak üzere dört tane kadı atamı tır. Daha önce böyle bir uygulama yoktu. 176 Ancak vezir 526/8Aralık 1131’de öldürülmüstür. Abdülmecid yeniden tahta geçirildi. Fâtımî devletinin sonuna dek bu olayın yıl dönümü “zafer bayramı” olarak kutlandı. 177 Bazı kaynaklarda vezirin öldürülmesinden bahsedilirken Nizâr’ın ismini hurbelerden çıkardı ı için Nizârîlerin dü manlı ını kazandı ı ve onlar tarafından öldürüldü ü kaydedilmektedir. 178 Bu

170 Daftary, a.g.e. , s. 392. 171 Makrizi , el-Münteka min Ahbari Mısr li-bn Müyesser , s. 109; Makrizi, tti’âzü’l-Hunefâ , C.III, s. 128; Daftary, smaililer, s. 192. 172 Makrizi, a.g.e. , s. 110; Re îdüddin, Câmiü’t-Tevârih: Kısmet-i smailiyân , s. 86; Bernard Lewis, Ha iiler, s. 50. 173 bn Ta riberdî, en-Nucûmü’z-Zâhira, C.V, s. 235. 174 bn Ta riberdî, a.g.e. , C.V, s. 231. Konuyu Stern detaylı bir ekilde incelemi tir. (“Succession to the Fatimid Imam al–Amir, the Claims of the Later Fatimids to the Imamate, and the Rise of Tayyibi Ismailism”, s. 193–255). 175 Daftary, smaililer , s. 393. Kr . bn Müyesser, a.g.e. , s. 116; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 672. 176 bn Müyesser, a.g.e. , s. 114-5. 177 el-Makrîzî, el-Hıtat (el-Mevâiz ve’l tibâr) , Beyrut, Daru Sâdır, (Bulak, 1270’ten Ofset), C. I, s. 490; Daftary, smaililer , s. 394. 178 Re îdüddin, Câmiü’t-Tevârih: Kısmet-i smailiyân , s. 87; Kâ ânî, Târih-i smâîliyye , s.111.

256

tarihlere kadar Nizâr’ın isminin hutbelerde okundu u anlamına gelen bu kayıtları üphesiz kabul etmek mümkün gözükmemektedir. Abdülmecîd, ilk ba larda yine naip olarak hüküm sürdü. 526 yılı Rabiulahir ayında Abdulmecid’in halife oldu una dair sicil okundu. 179 Hâfız lakabını almı tır. O, halifeli i babadan almamı tır. Bu durumu izah etmek için Hz. Peygamber’in amcası olu Ali’yi kendi halifesi olarak ataması gibi el-Âmir’in de amcası o lunu atadı ı ifade edilmekteydi. 180 Ancak ba langıçta niçin naib oldu u izah edilmiyor, çocu un akıbetinden de bahsedilmiyordu. 181 Bir önceki imamın do rudan soyundan gelmeyen Hafız’ın imamlık iddiası, Mısır ve Suriye’deki Müsta’lîlerin ço unlu u arasında kabul gördü. Hafız’ı ve ardından gelen Fâtımî halifelerini me ru kabul eden bu smaililere Hafıziyye veya Mecdiyye denilmekteydi. Yemen’deki smaililerin ço unlu u ile Mısır ve Suriye’deki Müsta’lilerin bazıları, el-Âmir’den sonra o lu Tayib’i imam kabul etmi ler, Hafız’ın imamet iddiasını reddetmi lerdi. Ba langıçta bu gruplar, Âmiriyye diye adlandırılmaktaydı. Zamanla Yemen’de ba ımsız Tayyibî dava örgütlenmesinin kurulmasıyla Tayyibiyye adını almı tır. Mustansır’a kadar bir bütün olan Fâtımî smailili i, onun ölümüyle Nizârî ve Musta’lî eklinde ikiye ayrılmı tır. Musta’lîler 526/1132’den itibaren Hafıziler ve Tayyibîler diye bölünmü oldu. Nizârîler, Hazar Denizi’nin güneyinde ve Suriye’nin çe itli bölgelerinde, Tayyibîler Yemen’de, Hafızîler ise Fâtımîler devletinin hakimiyet alanlarında kendini gösteriyordu. 182 Hafız 544/Ekim 1149’da vefat etti. 183 Yerine geçen o lu ez-Zâfir-Biemrillah 184 on yedi ya ındaydı. 185 ez-Zâfir, 549/Nisan 1154’te öldürüldü ve yerine henüz be ya ında küçük bir çocuk olan sa, el-Fâiz lakabıyla hilafete getirildi. 186 Altı yıl

179 bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 117; Daftary, smaililer , s. 394. ﺏﺕﻡﺝﻡﺏی ) .Kalka endi, Subhü’l-A’ a, C.IX, s. 300 180 ﻡﻡﺏﺏ ییﻡﻡﺏﺡﺡ ﻡﻡﻡﺏﺱیﻡﻡﻡﺏﻡﻡﺏﺡﻡﻡ , Ayrıca bkz. Daftary, smaililer ( ﻡﺡﻡﻡﺱﺏ s. 394; Cemalüddin e -eyyâl, Mecmûatü’l-Vesâiki’l-Fâtımiyye , s. 243 vd. 181 Daftary, smaililer , s. 395. 182 Daftary, a.g.e. , s. 395. 183 bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 140; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. XI, s. 141; Daftary, smaililer , s. 397. 184 bn Müyesser, a.g.e. , s. 141. 185 Daftary, smaililer , s. 398. 186 bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 148; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. XI, s. 191; Daftary, smaililer , s. 399.

257

vezirler elinde tutsak gibi ya ıyan Faiz, 555/1160 yılında vefat etti. Yerine henüz getirilmi tir. 188 Fâtımîlerin son ( ی ) dokuz ya ında 187 olan kuzeni Âzid Nureddin ,( ﺵ ) halifesi Âzid zamanındaki vezirlik mücadelelerinde aver askeri bir güçle ( ﺵ ) Zengi’den yardım istemi tir. Zengi, Esedüddin irkuh’u birlikte Mısır’a gönderdi. irkuh ye eni Selahaddin’i de yanına almı tır. Yapılan sava lar neticesinde aver yeniden vezir oldu. Altı yıl vezirlik makamında kalan aver, Zengi’nin yine irkuh ile gönderdi i kuvvetlerin mudahalesiyle, halife Adıd’ın izniyle Selahaddin Eyyubî tarafından öldürüldü ve irkuh vezir oldu. irkuh’un iki ay sonra ölümüyle (564/Mart 1169) yerine Selahaddin Eyyûbî vezir oldu. 189 Selahaddin Eyyûbî, vezirli e geldikten sonra Fâtımî ordusuna yönelik bazı tedbirler aldı. Üst düzey mevkilere Mısırlılar yerine Suryelileri getirdi. Ezanın îî usulüne göre okunmasına son verdi. el-Ezher’de ve di er e itim kurumlarında smailiyye mezhebinin ö retimine son verdi. Ba kadılı a Sünnî birini getirdi. smâilî fıkıhçıları Mısır’dan çıkardı, yerlerine Sünnîleri atadı.190 Halife el-Âzıd, Austos 1071’de a ır bir hastalı a yakalanmı tır. 10 Eylül 1171 Cuma günü Mısır’da Abbâsîler adına hutbe okundu. Üç gün sonra el-Âzıd öldü. Onun ölümüyle saraya el konarak Fâtımî halifeli ine son verildi. 191 Fâtımîler meselesi hemen kapanmadı. 1174 yılında meydana çıkarılan bir komploya göre saraydaki Fâtımîler ile Ha ha iler i birli i içindeydi. Eleba ları yakalanıp idam edildi. Saraydaki Fâtımîler tutuklanarak ba ka yerlere nakledildiler. Nesilleri kesilsin diye erkekleri ile kadınları ayrılmı tır. Fâtımî hilafetinin kaldırıldı ını, Selahaddin bir mektupla Nureddin Zengî’ye haber vermi tir. Nureddin de Abbâsî hlifesine bir elçi göndererek haberi iletmi , Ba dad’da günlerce enlik yapılmı tır.192

187 Daftary, smaililer , s. 399. 188 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVIII, s. 143; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. XI, s. 255. 189 el-Kalka endi, Subhü’l-A’ a. C.IX, s. 407; bn Kesir, el-Bidâye , C.XII, s. 265-6, 274-6; Daftary, smaililer , s. 401. 190 Ebû ame el-Makdisi, Uyûnü’r-Ravzateyn , C.I, s. 311-2; bn Kesir, el-Bidâye , C.XII, s. 277 vd.; Daftary, smaililer , s. 402; Ramazan een, “Eyyûbîler”, DA; C.XXII, s. 20-31. 191 Ebû ame el-Makdisi, Uyûnü’r-Ravzateyn , C.I, s. 312; bn Kesir, a.g.e. , C.XII, s. 283-8; Ramazan een, Salahaddin Eyyubi ve Devlet , stanbul : Ça Yayınları, 1987, s. 58-9. 192 een, a.g.e. , s. 59

258

D – NZÂRÎ-SMA LÎLER

1-Hasan Sabah ve ran’da Nizârî Devleti ran’daki Nizârî devleti, Hasan Sabah ve ondan sonra gelen yedi halefi tarafından yönetilmi tir. Alamut dönemi Nizârî smailili inin tarihi üç dönemde incelenmektedir: (1) Nizârî devletinin 483/1090’da Hasan Sabah tarafından kurulu undan, üçüncü yönetici Muhammed’in 557/1162’de ölümüne kadar süren ba langıç dönemi. (2) mamlık iddiasında bulunan dördüncü ve be inci yöneticilerin dönemini kapsayan (557-607/1162-1210), devr-i kıyamet. (3) Son üç yöneticinin devrine rastgelen dönemde kıyamet fikirlerinden ödünler verilmi ve Sünniler ile diyolog arayı ına giri ilmi ve neticede Mogollar tarafından varlıklarına son verilmi tir. 193 Bizim çalı mamız ilk dönemi kapsamındadır. Bu tasnifte ikinci dönemi olu turan devr-i kıyâmetin, yani er’î ahkamın la v edilmesinin, Büyük Selçukluların yıkılmasından (552/1157) kısa bir zaman sonra olması da ayrıca dikkat çekicidir. Fâtımî halifesi Mustansır’ın döneminde ran’daki smaililer de Fâtımîlerin imametini kabul etmi lerdi. Fâtımîlere muhalif smailî kolunu olu turan Bahreyn ve Güney Irak’taki Karmatîler zayıflamı tır. Ayrıca Fâtımîler tarafından ran topraklarına gönderilen dâîler oldukça etkili çalı malar yapmı lardı. Büveyhilerin yönetimindeki ran’ın Kuzey bölgelerindeki halktan çok sayıda insan smailî mezhebini benimsemi ve Fâtımî halifesini imam kabul etmi tir. 194

193 Marshall G. S. Hodgson, “The Isma’ili State”, in The Cambridge History of Iran 5: the Saljuq and Mongol, ed. J.A. Boyle, Cambridge University, 1968. s. 422; Daftary , smaililer , s. 472-73. 194 Fatımî dâîsi el-Müeyyed îrâzî’nin önce iraz’da daha sonra Ahvaz’da yaptı ı, Büveyhî yöneticisi Ebû Kalicar’a smailiyye’yi kabul ettirmesi gibi bölgedeki faaliyetleri için bkz. Müeyyed e - îrâzî, Sîretü’l-Müeyyed fi’d-Din Dâi’d-Duât: Tercümetü Hayatuhu bi Kalemini , Takdim ve Tahkik: Muhammed Kâmil Huseyn, Kahire 1949, s. 3-74; el-Müeyyed, Dîvânu’l -Müeyyed fi’d- Dîn Dâ’d-Duâd , n r. Muhammed K3amil Hüseyn, Kâhire; Dâru’l-Kutubi’l-Mısrî, 1949, (mukaddime), s. 21-34; irazi, el-Mecalisü’l-müeyyidiyye , tahkik Mustafa Galib Beyrut : Dârü’l- Endelüs, [t.y.] (mukaddime); Verena Klemm, Memoirs Of A Mission : The Ismaili Scholar, Statesman And Poet Al-Mu’ayyad Fi’l-Din Al-Shirazi , London: The Institute of Ismaili Studies, 2003; Rachel Tranquility Howes, Al-Mu’ayyad fi al’Din al-Shirazi and the Fatimid religious propaganda organization in the age of al-Mustansir (427--487 A.H./1036-1094 C.E.) (Doktora) Unıversıty Of Calıfornıa, Santa Barbara, 2003; mâdüddin dris, Uyûnü’l-Ahbâr : es- Seb’u’-s-Sâbi’, ne r: Ayman Fu’ad Sayyid, (The Fatimids and their Successors in Yaman : the history of an Islamic community [Arabic edition and English summary of volume 7 of Idris ‘Imad al-Din’s ‘Uyun al-akhbar] ) London: The Institute of Ismaili Studies, 2002, s. 37 vd.; Ahmet Güner, Büveyhîler’in iî-Sünnî Siyaseti , s. 210-227; Daftary, smaililer , s. 473.

259

Bölgede etkin smâilî isimlerden biri de Abdulmelik b. el-Attâ ’tı. 195 O, Fâtımîlerin Nizârî ve Musta’lî diye bölünmesinden önce, ran ve Maverâunnehir bölgeleri dâîsi olarak görev yapmaktaydı.196 Abdulmelik, Tu rul Bey zamanında mezhebi yüzünden tutuklanmı , öldürülmek istenmi tir. Tevbe eden Abdulmelik, Rey’e gitmi ve orada mezhebin lideri konumundaki Ebû Ali en-Nîsâbûrî ile dostluk ve akrabalık ili kisi kurmu tur. Abdulmelik, bu mezhebin propagandasını içeren el- Akîka isimli bir risale de telif etmi tir. Abdulmelik, Rey’in köylerinden birinde ölmüstür. 197 Onun smâiliyye’ye kazandırdı ı en önemli isimlerin ba ında Hasan Sabbah gelmektedir.

a-Hasan Sabbah’ın Ailesi ve Yeti mesi Hasan Sabbah’ın hayatı hakkında bilgilerimiz, daha çok, Alamut kütüphanesindeki eserlerden, sonraki dönemde tarihçilerin koruduu kısımlardan olu maktadır. Bilindi i gibi Alamut Kalesi dü tü ünde Hülâgu burada bulunan kütüphaneyi veziri tarihçi Ata Melik Cüveyni’ye teslim etmi tir. 198 Cüveyni’nin buradaki eserlerden istifade etti i için Târîh-i Cihângü â199 isimli eserinde Batınîler hakkında verdi i bilgiler önemlidir. Yine Re idüddin Fazlullah Hemadânî (ö. 718/1318) de Câmiu’t-Tevârih ’te 200 büyük oranda Cüveynî ile benzer bilgiler vermektedir. simli eserinde Batıniler hakkında bilgiler vermi tir 201 . Sonraki dönemde Batıniler hakkında yazanlar genelde bu kaynaklara müracaat etmi ledir 202 . Bu kaynaklarda Hasan Sabah ile ilgili bilgiler, kendisinin yazdı ı kaydedilen 203

tabib ve sfahan kalasinin sahibi olarak nitelemekte ( ﺏ ) bnü’l-Esîr, bnü’l-Atta ’ı 195 ve Hasan Sabbah’ın onun ö rencisi oldu unu kaydetmektedir. bnü’1-Esîr, el-Kâmil , C. X, s. 317. 196 Muhammed Ali Çelûnger, “ smâiliyân-i sfahân”, Târîh-i slam, sayı: 14, Kum, 1382/2003, (ss. 119-146), s. 125. bkz. Fazlullah, Câmiu’-t-Tevârîh, 197 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 102. 198 “Alamut’un fethi sırasında, bu satırların yazarı (Cüveynî), hazinede ve kütüphanelerde incelemelerde bulunup, insanlı a faydalı olan eyleri seçip almak görevini aldı…” Ata Melik Cüveyni, Târîh-i Cihângü â, s. 534. 199 Cüveyni, a.g.e. , s. 512 vd. 200 Re idüddin Fazlullah-i Hemedanî, Câmiü’t-Tevârih: Kısmet-i smailiyân ve Fâtımiyân ve Nizârîyân ve Dâiyân ve Refîkân , yay. Muhammed Tâkî Dâni pezû, Muhammed Müderrisî Zencânî, Tahran 1977. 201 Abdulkerim Özaydın, “Hasan Sabbah”, DA, C. XVI, s. 347-350; a.mlf., “Alamut”, DA, C. II, s. 337. 202 Bkz. Hodgson, Marshall G. S. “The Isma’ili State”, in The Cambridge History of Iran 5: the Saljuq and Mongol, ed. John Andrew Boyle, Cambridge : Cambridge University, 1968. s. 422–82. 203 Daftary, smaililer , s. 474.

260

Sergüze ti Seyyidinâ’ dan 204 (efendimizin ba ından geçenler) aktarılmaktadır.205 Cüveynî Alamut’un ele geçirilmesi sırasında kütüphaneyi incelerken “kitaplar arasında Sergüze t-i Seyyidinâ dedikleri Hasan-ı Sabbah’ın hayatını ve ba ından geçenleri konu alan bir kitap buldu unu” kaydetmektedir. Hasan Sabbah’ın hayatını anlattı ı kısma, “burada bu kitabın konumuzla ilgili olan, do ru buldu um taraflarını nakledece im” diyerek ba lamaktadır 206 . Re idüddin 207 ve (îî, snâa erriyye mensubu tarihçi) 208 Ebu’l-Kâsım Kâ ânî 209 (ö. 738/1337-8) Nizârîleri ele alırken aynı kayna a dayanmaktadır. Hasan Sabah, Sergüze t’de aslen Güney Yemen’de hüküm süren Himyerî krallarının soyuna mensup oldu unu,210 babasının Yemen’den Kûfe’ye göç etti ini, oradan da Kum’a gelip yerle ti ini anlatmaktadır. Hasan Sabbah, Kum’da dünyaya gelmi ,211 aile daha sonra Kum’dan Rey’e gelerek oraya yerle mi tir. 212 Ancak Mîrhând, Nizâmülmülk’e dayanarak Tusluların onun Himyerî asıllı oldu u iddiasını reddettiklerini ve atalarının Tûs’a ba lı bir köyde oturdu unu söylediklerini,213 bnü’l-Esîr de onun için “Râzî” ifadesini 214 kullanarak Reyli oldu unu kaydetmektedir..215 bnül-Cevzî’ye göre ise Hasan Sabbah, Merv asıllıdır. 216

bkz. Harold Bowen, ‘The Sargudhasht-i Sayyidna, the Tale of the Three ( ﺱﺵ ﺱ) 204 Schoolfellows and the Wasaya of the Nizam al-Mulk”, JRAS (1931), s. 771-82; Nadia Eboo Jamal, Surviving The Mongols : Nizari Quhistani And The Continuity Of smaili Tradition in Persia , London, 2002, s. 32-3. 205 Cüveyni, a.g.e. , s. 534. 206 Cüveyni, a.g.e. , s. 534. 207 Re îdüddin, a.g.e. , s. 97. Re idüddin’in eserindeki ilgili bölüm Seyyid Muhammed Devir Siyâkî tarafından ayrıca tekrar basılmı tır. Sergüze t-i Hasan Sabah ve Cân înân-i Ô , 3.bs., y.y. 1385. 208 Daftary, smaililer , s. 465; a.mlf, The Assassin Legends : Myths of the Ismailis, London, 1994, s. 39. 209 Ebü’l-Kâsım Kâ ânî, Târih-i smâîliyye (Bah î ez Zübdetü’t-Tevârîh) , ne r. Muhammed Taki Dani Pejuh, Tebriz, 1964, s. 120. 210 Hasan Sabbah’ın nesep zinciri öyle verilmektedir: el-Hasan b. Ali b. Muhammed b. Cafer b. el- Hüseyn b. Muhammed b. es-Sabbâh Himyerî Yemenî. Cüveyni, a.g.e. , s. 535; Re îdüddin, a.g.e. , s. 97; Kâ ânî, a.g.e. , s. 120. 211 Re îdüddin, a.g.e. , s. 97; Kâ ânî, a.g.e. , 120; Marshall G. S. Hodgson, The Order of Assassins , The Hague, 1955, s. 43. Cüveyni’ye göre Hasan da Rey’de do mu tu ( Târîh-i Cihângü â, s. 534). Bu farklılık onun özensizli i olarak de erlendirilmektedir. Bernard Lewis, Ha iiler , s. 56, 22. dipnot. 212 Daftary, smaililer , s. 475; Bernard Lewis, Ha iiler , s. 56, 22. dipnot. 213 Mirhand, Tarih Ravzatu’s-Safâ , Tahran, 1339, s. 199-200. 214 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 527. 215 Detaylar için bkz. Abdülkerim Özaydın, “Hasan Sabâh”, DA, C.XVI, s. 247-50. 216 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVII, s. 63; bnü’l-Cevzî, Telbîsü blîs , n r.: es-Seyyid el- Cümeylî, Beyrut, 1405/1985, s. 134 (Ahmed b. Osman el-Mezîd, Riyad, 1423/2002, s. 656-7); Bernard Lewis, Ha iiler, s. 56.

261

Hasan Sabbah’ın do um tarihini, bazı verilerden hareketlerle yakla ık olarak tahmin etmek mümkün olmaktadır. bnü’l-Esîr, Hasan Sabbah’ın Alamut kalesini ele geçirdi inde yirmi altı ya larında oldu unu kaydetmektedir. 217 Alamut kalesi 483/1090 yılında ele geçirildi ine göre Hasan Sabbah’ın yakla ık 457 (1064-5) yılında do mu olması gerekmektedir. Di er taraftan Hasan Sabbah, Sergüze t’ te on yedi ya ına kadar atalarının mezhebi snâa eriyye üzere oldu unu belirtmektedir. 218 Selçuklular döneminde ya amı olan snâa eriyye mensubu âlim Abdülcelil Kazvinî, onun daha önce snâa eriyye’ye mensup biri oldu unu inkar ederek, cebre inanan (mücebbir) biri oldu unu kaydetmektedir. 219 smâiliyye mezhebine girdi i Abdülmelik bn Atta ile görü mesi Ramazan 464 (1072) tarihinde oldu una göre, bu durumda da Hasan Sabbah’ın yakla ık 446 (1054-5) yılında do mu olması gerekmektedir. 220 Di er taraftan onun do umu için 445 veya 438 yılı da verilmektedir. 221 Hasan Sabah, snâa eriyye îası nı benimsemi bir ailenin o ludur. 222 Âlim ki ili iyle tanınan babası Ali b. Muhammed snâa eriyye îası’nın önde gelen simalarından biriydi. O lunun e itimiyle yakından ilgilenmi tir. 223 On yedi ya larındayken 224 Hasan Sabah Rey’de, Mısır’daki Fâtımî yönetiminin inançlarını isimli biriyle mezhebin ( ﻡ ) benimsemi , Emir (veya Emîre) Darrâb görü lerini konu maktadır. Yakalandı ı ate li hastalık neticesinde bu mezhebi kabul etmeye karar vermi ti: 225

“Ben atalarımın mezhebi olan îa’nın snâa eriyye kolundandım. Rey’de Mısır Batınîlerinin mezhebinden Emîre Darrâb adlı bir kii vardı. Onunla mezheplerimiz hakkında tartı ırdık. O dâîma benim görü lerimi çürütür, mezhebimi

217 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 527. 218 Re îdüddin, a.g.e. , s. 97. 219 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 91; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 461. 220 Stroeva Ludmila Vladimirovna, Târîh-i smâiliyân der rân , Farsça’ya tercüme: Pervin Münzevî, Tahran, 1371, s. 46. 221 Abdülkerim Özaydın, “Hasan Sabâh”, DA, C.XVI, s. 247-49. Kr . Mustafa Galib, es-Sâiru’l- Himyerî , s. 33; 222 Cüveyni, a.g.e. , s. 535; Re îdüddin, a.g.e. , s. 97; Kâ ânî, a.g.e. , s. 121. Ayrıca bkz. Daftary, a.g.e. , s. 475; Lewis, a.g.e. , s. 56; Eboo Jamal, Nizari Quhistani And The Continuity Of smaili Tradition in Persia , s. 33. 223 Abdülkerim Özaydın, “Hasan Sabâh”, DA, C.XVI, s. 247. 224 Re îdüddin, a.g.e. , s. 97; Kâ ânî, a.g.e. , s. 120. .Cüveyni, a.g.e. , s. 535 (Mürsel Öztürk Zerrab eklinde yazmı ); Re îdüddin, a.g.e. , s ( ﻡ ) 225 97; Kâ ânî, a.g.e. , s. 121; Daftary, a.g.e. , s. 475; Lewis, a.g.e. , s. 57.

262

küçük dü ürürdü. O sırada benim de inancım kuvvetli de ildi. Kar ı koymama ra men onun sözleri kalbimde yer ediyordu. Derken a ır ve tehlikeli bir hastalı a yakalandım. Kendi kendime, “onun mezhebinin daha do ru oldu unu” söyledim. Fakat a ırı taassubum yüzünden bu dü üncemi kimseye açıklayamadım. Kendi kendime “eer, ecel gelirse, gerçe e kavu madan ölece im” dedim. Bende meydana gelen bu inanç de iikli i yüzünden, kimsenin müdahalesi olmadan o hastalı ı adlı birinden Bâtınîlerin mezhebi ( ﺏﺱ ) atlattım. Bunun yanında Necm Serrâc hakkında bilgi istedim. O bana ayrıntılı izah ve açıklamalarda bulunduktan sonra, o mezhebin sırlarını ö rendim”.226

Hasan Sabbah, Abdülmelik bn Atta ’ın ( ) mezhebe davete yetkili kıldı ı Mümin adında birine beyat ederek mezhebe girmi tir. Irak dâîsi olan bn Atta , 464/1072 yılı Ramazan ayında Rey’e gelmi , Hasan Sabbah’a Mısır’a Fâtımî halifesi olan el-Mustansır’ı görmeye gitmesini tavsiye etmi tir. 227 Mustafa Galib, Hasan Sabbah’ın babasını, önde gelen bir smailî dâ’îsi olarak tanıtmakta, ancak aynı eserinde Hasan Sabbah’ın snâa eriyye mezhebinden smailiyye’ye geçi ine de yer vermektedir. 228 Selçuklular döneminde ya amı snâa eriyye’ye mensup âlimlerinden Abdülcelil Kazvînî, Hasan Sabbah’ın ve babasının Mücebbir (Sünnî) 229 oldu unu, Rey ehrinde Sünnilerin ikamet etti i mahallede oturduklarını ifade etmektedir. 230 Resul Caferiyan, Abdülcelil Kazvînî’nin bu ifadelerini aktardıktan sonra, Hasan Sabbah’ın Melik ah’a gönderdi i söylenen mektubu, mektuptaki “babam âfiî mezhebindendi” ifadesini hatırlatarak, “eer bu mektup do ru ise” kaydıyla Hasan Sabbah’ın daha önceden âfiî mezhebinden

226 Cuveyni, a.g.e. , s. 535; Re îdüddin, a.g.e. , s. 99; Kâ ânî, a.g.e. , s.120-; Hodgson, The Order of Assassins , s. 44-5. 227 Cuveyni, a.g.e. , s. 535-6; Re îdüddin, a.g.e. , s. 99; Kâ ânî, a.g.e. , s. 122; Daftary, smaililer , s. 475; Çelûnger, “ smâiliyân-i sfahân”, s. 127. ﺏﻡ ) ”Mustafa Galib, “Hasan Sabbah’ın babası, önde gelen bir smailî dâ’îsiydi 228 demektetedir. Ancak o, bunun için herhangi bir kaynak zikretmemektedir. O, aynı ( ﺱ eserinde, kaynakların Hasan Sabbah’ın smailili i kabul süreci ile ilgili Sergüze t’ten aktardıkları, snâ A eriyye îası ndan smailiyye ’ye geçi iyle ilgili bilgilere yer vermekte, ancak kendisinin daha önceki sayfalarda yazdıklarıyla çeli en bu bilgi ile ilgili bir açıklama yapmamaktadır. ( es- Sâiru’l-Himyeri Hasan b. es-Sabbah , 2. bs., Beyrut : Dârü’l-Endelüs, 1979, s. 33, 45-6). olarak ( ﻡ ﺝ ) Abdülcelil Kazvînî, Ebu’l-Hasan el-Earî’yi, Cebr mezhebinin kurucusu 229 nitelenmesinden ( Kitâbü’n-Nakz , s. 158) biliyoruz ki o, Mücebbire ifadesini ço u yerde E arîler için kullanmakta ve çe itli defalar E ariler ile Batınî-Nizariler’in (Melâhide) aynı inançları payla tı ına vurgu yapmakta ve ortaya çıktıkları ço rafyada da ortak olduklarını savunmaktadır (Kitâbü’n-Nakz , s. 91-6, 322-4, 336-8). 230 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 91.

263

oldu unu kabul etmektedir. 231 Bu mektubun sonradan uydurulmu oldu u tespit edilmi tir. 232 Hasan Sabbah’ın Rey’de emîr Abdurrezzak b. Behram’a katiplik yaptı ını kaydetmektedir.233 Abdülcelil Kazvînî, Hasan Sabbah’ın evinin, Müstevfî Tâcülmülk 234 ile ili kisi olan bir sufî oldu u anla ılan Abdürrezzak Beyyâ’ın soka ında oldu unu kaydetmektedir. 235 Bazı kaynaklarda Hasan Sabbâh’ın Selçuklu veziri Nizâmülmülk ile Ömer Hayyâm’ın arkada ı oldu u ve birlikte Muvaffak-Lidînillâh en-Nîsâbûrî’nin derslerine devam ettikleri kaydedilmektedir. Bu kayıtlara göre aralarından kim daha önce bir imkana ula ırsa, o di erlerine yardım edece ine dair yeminle mi lerdir. Nizâmülmülk, vezir olunca Hasan Sabbâh’a Rey veya sfahan valili i teklif etmi , ancak o, vezirlikte ortaklık istemi tir. Hasan Sabbah, Nizâmülmülk’ün yerine göz diktmi , bunu farkeden Nizâmülmülk, onu Sultan Melik ah’ın gözünden dü ürüp saraydan uzakla tırmı tır. Hasan Sabbâh da Mısır’a kaçmı tır. 236 Ancak bu hikayenin, Hasan Sabbah ve Nizamülmülk’ün aralarındaki ya farkları ve her birinin çocukluk devrelerini ba ka bölgede geçirmi olmaları gibi sebeplerden dolayı do ru olamayaca ı de erlendirilmi tir. Nizâmülmülk, 408 (1017-18) yılında do mu tur. Hasan Sabbâh ise 438 veya 445 yılında do du una göre, onların birlikte aynı hocanın ö rencisi olması uzak bir ihtimaldir. 237 Mustafa Galib de bunu “hayâlî bir hikaye” diye nitelemekte, ancak o, hikayenin bazı kısımlarını kabul etmi görünmektedir. Ona göre Hasan Sabah, devlette görev almı tır. O, Hasan Sabbah’ın

231 Caferiyan, Târîh-i Te eyyu’ der ran , s. 461 (Arapçası, s. 356). Ayrıca bkz. Bernard Lewis, The Assassins , London, 1967, s. 149. 232 Kafeso lu, Sultan Melik ah’ın ifadelerini oldukça kısa, Hasan Sabbah’ın ise uzun, süslü ve delillerle destekli olması, mektupta isimleri geçen ki ilerin meçhul olması ve verilen cevabı desteklemek üzere Hasan Sabbah’tan bir buçuk asır sonra ya amı Sadî îrâzî’nin beytine yer verilmesi gibi sebeplerle, bu mektubun sonradan uyduruldu u kanaatine varmı tır ( Melik ah Devri , s. 134-5, 21. dipnot); Ocak, Selçukluların Dini Siyaseti , s. 222-6. 233 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVII, s. 63; a.müellif, Telbîsü blîs , s. 134; Makrizi, tti’âzü’l- Hunefâ , C.II, s. 323; en-Nüveyrî, Nihâyetu’l-Ereb , C.XXX, s. 155. 234 Nizamülk’ün öldürülmesinden sonra Melik ah’ın veziri olmu tur. Nizamülk’ün öldürülmesiyle itham edilmi tir (Detaylar için bkz. Kafeso lu, Melik ah Devri , s. 196-206). Bâtınîlik ile itham edilmi ve Nizâmülmülk’ün adamları tarafından öldürülmü tür (486/ ubat 1093). (Özaydın, Berkyaruk Devri , s. 21). 235 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 91. 236 Re îdüddin, Câmiü’t-Tevârih: Kısmet-i smailiyân , s. 110-2; Kâ ânî, Târih-i smâîliyye , s. 132-34. 237 Abdülkerim Özaydın, “Hasan Sabâh”, DA, C.XVI, s. 247. Hikayenin Türkçesi için bkz. erafeddin Yaltkaya, “Fatimîler ve Hasan Sabbah”, Dâru’l-Fünûn lahiyat Fakültesi Dergisi , Sene: 1, Sayı: 4, stanbul 1926, ss. 1-44 . Di er de erlendirmeler için bkz. Kafeso lu, Melik ah Devri , s. 129-30; Daftary, smaililer , s. 475-6; Bernard Lewis, Ha iiler , s. 58-9.

264

di er bir Selçuklu veziri olan (aynı zamanda îî olan) Enû irvân b. Hâlid ile arkada lı ı hakkındaki bilgilere yer vermektedir. 238

b-Mısır Yolculu u Nizamülk’ün Hasan Sabah’ı yakalamak için gayretleri artmı tır.239 Hasan Sabah, 467 (1074-5) yılında Rey’den sfehan’a giti. 240 sfahan’da reîs Ebu’l-Fazl’ın evinde gizlenmekteydi. Ebu’l-Fazl onun davetini kabul etmitir. Hasan Sabbah’ın Selçuklu yönetimiyle ilgili söylediklerine inanamayan Ebu’l-Fazl, onun hasta oldu unu dü ünerek, iyile tirmek için yemeklerine ilaç katmaktaydı. 241 Hasan Sabbah, 469 (/1076-7) yılında Mısır’a gitmek üzere yola çıktı. Azerbaycan, Meyyâfârıkîn, Musul, Sincar, Rahbe, Dıma k, Sayda ve Sûr üzerinden Akkâ’ya varıp deniz yoluyla Mısır’a geçti. Meyyâfârıkîn’de Sünnî âlimlerle tartı mı , ictihad hakkında ileri sürdü ü görü ler sebebiyle, kâdî, onu ehirden çıkarmı tır. Buradan Musul, Sincar, Rahbe yoluyla Dıma k’a geçti. Bu dönemde, bölgede Selçuklu komutanlarından Atsız’ın askeri hareketleri sürmekteydi. Hasan Sabah, Dima k’tan Beyrut’a girmi ve Sayda, Sur, Akka ve Kayseriyye üzerinden, Kâhire’ye deniz yoluyla gitmek zorunda kalmı tır. Kahire’ye 471’de (1078) ula tı ve ekâbir ve e râf tarafından kar ılandı. Dâî’d-dûad (el-Müeyyed) 242 ve erîf Tâhir Kazvînî de bunlar arsındaydı.243 Mısır’da kaldı ı sırada, bnü’l-Esîr’e göre, halife Müstansır-Billâh ile görü mü 244 ve yakın ilgisine mazhar olmu tur. Müstansır-Billâh onu hüccet (vekil) seçmi ve ileride Horasan’da kendisi adına davette bulunmasını istemi tir. 245 bnü’l-Esir, görü menin 479 (1086) yılında gerçekle ti ini ifade etmektedir. Halbuki Hasan Sabah, 473/1081 tarihinde Mısır’dan dönmü , sfahan’a ula mı tır.246 bnü’l-Esîr’in verdi i tarih bakımından uyumsuz 247 bu bilginin içeri i,

238 Mustafa Galib, es-Sâiru’l-Himyerî , s.33-7. 239 Kâ ânî, Târih-i smâîliyye , s. 122. 240 Cüveyni, Târîh-i Cihângü â, s. 536; Re îdüddin, a.g.e. ,s. 99-101; Kâ ânî, a.g.e. , s. 122-3; Daftary, smaililer, s. 476. 241 Re îdüddin, a.g.e. , s. 112-3; Kâ ânî, a.g.e. , s. 134-5. 242 Daftary, smaililer , s. 476. 243 Re îdüddin, a.g.e. , s. 99-101; Kâ ânî, a.g.e. , s. 122-3; Hodgson, The Order of Assassins , s. 45-6; Daftary, smaililer , s. 476-7. 244 Ibnü’l-Esîr, bu görü meyi el-Mustansır’ın ba a geçi i ve vefatını anlatırken iki defa dile getirmektedir. bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. IX, s. 448, C. X, s. 237. 245 Abdülkerim Özaydın, “Hasan Sabâh”, DA, C.XVI, s. 247. 246 Cuveyni, Târîh-i Cihângü â, s. 536. 247 Daftary, smaililer , s. 477.

265

di er kaynakların aktardıkları ile çeli mektedir. Hasan Sabbah’ın Sergüze t’inde “471 (1078-9) yılında Mısır’a ula tım. Orada kaldı ım yakla ık bir buçuk yıl zarfında Mustansır’ın huzuruna çıkamadım. Fakat Mustansır benim orada oldu umu biliyordu. Yanındakilere defalarca beni övdü ünü duymu tum”248 demektedir. bnü’l-Esîr’in ifadesine göre Hasan Sabbah, Mustansır’a “senden sonra imam kimdir?” diye sormu , Mustansır da “olum Nizâr” diye cevap vermi tir.249 Bedrulcemali ise Mustansır’dan sonra, aynı zamanda damadı olan Müstalî’nin ba a geçmesini istemektedir. bn Müyesser’in kaydettiklerine göre Hasan Sabbah, yaptı ı bir konu ma sonrası Mustansır tarafından tutuklanmı , ancak daha sonra serbest bırakılıp ikram görmü tür. Mustansır’a smailiyye hakkında bazı sorular sormu ve bunların cevapları yazılı olarak verilmi tir. 250 Hasan Sabah, Mısır’da bir müddet ya adıktan sonra Kâhire’den uzakla tırılmı tır. Önce Dimyat’a gönderilmek istenmi , ancak halife el-Mustansır buna razı olmamı tır. Bu sırada Dimyat’ın burçlarının yıkılması, keramete yorulmu tur. Ancak bu rivayeti üpheyle kar ılamak gerekmektedir. Çünkü bu teklifin, bu tarihlerde henüz üç veya dört ya larda olan el- Müstalî tarafından yapıldı ı kaydedilmektedir.251 skenderiyye’ye gelen (472/Ocak 1080) Hasan Sabbah, buradan bindi i geminin batma tehlikesi geçirmesi üzerine Cebele’ye dönmü , ehrin kâdîsı ona saygı göstermi tir. Buradan dönü yolculu unda Haleb, Ba dad ve Huzistan’dan geçerek 473 ( Haziran 1081)’de sfahan’a ula mı tır.252

c- Alamut’un Ele Geçirilmesi ve smâilîlerin Yayılması Hasan Sabbah, sfahan’a döndükten sonra, dokuz yıl boyunca ran’da dola mı tır. Kirman ve Yezd’e giderek smailili i yaymak için gayret göstermi , Huzistan’a gitmi ve orada üç ay kaldıktan sonra Damgan’a gitmi , orada üç yıl kalmı tır.253 Bu yolculukları sırasında Selçuklu iktidarının güç merkezi oan ran’ın orta ve batı bölgelerinde ba arılı olmasının zor oldu unu anlamı olmalıdır. Bunun

248 Cuveyni, a.g.e. , s. 436; a.g.e. , s. 101; Kâ ânî, a.g.e. , s. 123. ﻡﻡﻡﺏ ﺏ ﺱیﻡﻡ ) bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. IX, s. 448 249 ) ve el-Kâmil , C. X, s. 237. Kr . Re îdüddin, a.g.e. , s. 77; Kâ ânî, a.g.e. , s. 103. 250 bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 48. 251 Rivayetin tenkidi için bkz. Vladimirovna, Târîh-i smâiliyân der rân , s.60. 252 Cüveyni, Târîh-i Cihângü â, s. 536; Re îdüddin, a.g.e. , s. 101-3; Kâ ânî, a.g.e. , s. 124-5; Daftary, smaililer , s. 477. 253 Cüveyni, a.g.e. , s. 536-7; Re îdüddin, a.g.e. , s. 103; Kâ ânî, a.g.e. , s. 125; Daftary, a.g.e. , s. 477.

266

üzerine Hz. Ali taraftarlarının genellikle ço unlukta oldu u Hazar Denizi’nin Güney ve Güney Batı sahillerine yönelmi tir. 254 Hz. Ali’nin neslinden birçok ki inin ya adı ı ve Zeydiyye’nin yaygın oldu u Deylem, Selçukluların merkezinden uzakta ve daha önce smailiyye propagandası yapıldı ı255 için smaililik ile de tanı ıktı. Hasan Sabah giri ece i harakatın en uygun merkezi olarak Deyleman’da ula ılması zor bir kale olan Alamut’u seçti.256 Alamut kalesi, Kazvin’in yakla ık otuz be kilometre kuzey-do usunda, Rudbar bölgesinde kurulmu tur. 257 Bu bölge Deyleman’da Cüstani yöneticilerinin merkeziydi. Alamut kalesi, 246/860 yılında Cüstani hanedanı üyelerinden biri tarafından yaptırılmı tır.258 Kale önce Misafiro ulları’nın, onlardan Zeydîlerin denetimine girmi , onlardan da Hasan Sabbah’ın eline geçmi tir. 259 Rivayete göre Deylem meliklerinden biri avlanırken, bir kartal uçurmu ve pe inden gitmi tir. Kartal kalenin yapıldı ı yere konmu , melik de buranın konumunu takdir edip bir kale in a edilmesini emretmi tir. Buraya Alamut adı verilmesinin sebebi de kalenin yerinin bir kartal tarafından gösterilmesiydi. Bu kelime, Deylem lehçesinde kartal (aluh) ve ö retti (amu(h)t) kelimelerinden türemi ve “kartalın ö retti i” anlamına gelmektedir. Bu bölgeye ve civarına Tâlekân denmektedir. Bu bölgedede ba ka mustahkem kaleler vardı. Bölgenin müstelzimi

254 Daftary, a.g.e. , s. 477-8. 255 Hasan Sabah öncesinde de smailiyye mezhebinden dailerin faaliyetiyle, bölgedeki bazı yöneticiler bu mezhebi kabul etmi lerdi. Maveraunnehir smailileri genelde Fatımîler’in merkeziyle uyumlu hareket ederken, Batı ran ve Cibal bölgesindeki smaililer Fatımiler ile farklı görü teydiler. Onlar, Muhammed b. smail’in mehdili ini kabul etmekteydiler. Bu görü te olan Rey dâîleri, özellikle Ebû Hatim er-Râzî’nin (ö. 322/933-4) gayretleriyle ( bkz. Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 330; Yusuf evki Yavuz, “Ebû Hâtim er-Râzî”, DA, C.X, s. 148-150), Deylem ve Azerbeycan’ı yöneten Müsafiriler yöneticisi Merzuban b. Muhammed (330-346/941-957) ve karde i Vehsudan’ı (330-355/941-966) kendi taraflarına kazanmayı ba armı lardı. Vehsudan tarafından 343/955 yılında bastırılan sikkeler de bunu göstermektedir. (Daftary, a.g.e. , s. 202, 252 vd.; Caferiyan, e- ia fî ran , s. 276) Yine Rey valisi Ahmed b. Ali, Deylem emiri Esfer b. iraveyh ve Ziyari hanedanının kurucusu Merdavic, Custani beylerinden Siyahçe m adıyla bilinen Mehdi b. Hüsrevfuruz de bölgede smailiyye’yi kabul etmi yöneticiler arasında sayılmaktadır. (Daftary, a.g.e. , s. 252-3). 256 Farhad Daftary, The Assassin Legends , s. 31; a.mlf, A Short History of the Ismailis, s. 124. 257 Kalenin ço rafî konumuyla ilgili detaylar için bkz. W. Ivanow, “Alamut”, The Geographical Journal , Vol. 77, No. 1, London, 1931, ss. 38-45; Abdulkerim Özaydın, “Alamut”, DA, C. II, s. 337. 258 Hamdullah Müstevfî’ye göre Alamut kalesi, 246/860 yılında Dâî lelhak Hasan b. Zeyd tarafından yaptırılmı tı (Nüshetü’l-Kulûb, s. 61). Daftary’e göre ise Cüstani hanedanı üyelerinden biri tarafından, yine bu bu tarihte yaptırılmı tı. Hasan b. Zeyd’in Taberistan bölgesindeki hakimiyetinin 250/864 yılında ba ladı ı dikkate alındı ında bu bilgi daha do ru gözükmektedir. 259 Daftary, smaililer , s. 479-80.

267

eref ah el-Caferî (ö. 484/1091),260 kalenin yönetiminde Hz. Ali neslinden (Alevî) temiz kalpli birini nâib edinmi tir. 261 Alamut, Tahran’ın yakla ık 100 kilometre Kuzey-Batısında, Kazvin’in ise yaklasık 40 kilometre Kuzey-Do usunda yer lmaktadır. 262 Elburz sırada larında, yakla ık 1950 metre olan 263 bir kayanın üzerinde kurulmu olan Alamut kalesi dört yanı da larla çevrili olan verimli bir vadiyi kontrol etmekteydi. Alamut’a ancak da ın kuzey cephesinden geçen, dar ve sarp bir yoldan geçerek girmek mümkündü. Zorla ele geçirilmesi hiçbir zaman mümkün olmamı tır.264 Hasan Sabah, Alamut ve çevresinde oturan halkı mezhebe kazandırabilmek için önce Damgan’da, ardından ehyarkuh’da bulunmu tur. Hasan Sabbah ayrıca Haskâ Kasrânî, Hoca Ali Hâlidân-ı Kazvinî, smail Kazvînî, Muhammed Cemal Razi Kiya Ebu’l-Kasım Laricanî, Ali Demâvendî ve Pâdi âh Alevî Râzî gibi dailerini Alamut bölgesine göndermi ve insanlara Nizâr adına davette bulunmalarını istemi tir. 265 Hasan Sabbah, kabiliyetli ve hendese, hesap, astronomi (nücûm), sihir vb. bilen biriydi. Nizamülmülk, Hasan Sabbah’ın halkın zayıflarını yoldan çıkaraca ını söylemi tir. 266 Rey ehrini Nizamülmülk’ün damadı Ebû Müslim yönetmekteydi. Hasan Sabah’ın bölgedeki faailiyetleri üzerine, vezir Nizâmülmülk, Ebû Müslim’e onu tutuklamasını emretmi , Vali, Hasan Sabbah’ı Mısır’daki Fâtımî yönetimi lehine propaganda yürüten dâîler grubuna girmekle itham etmi tir. Hasan Sabbah, korkup Ebû Müslim’in oldu u bölgeden kaçmı tır. Hasan Sabah, takipten kurtulabilmek için de iik yerle im yerlerinde dola mı , daha önce dâîler gönderdi i Deylemân bölgesine gitmek istemi tir. Bunun için önce Sârî’ye, oradan Dünbâvend’e ve Rey’in bir kasabası olan Huvâr yolundan Kazvin’e gelmi tir. 267 Ebû Müslim, daha sonra,

260 Nesebi Cafer et-Tayyâr’a dayandırılan eref ah, Kazvin ve civarına hükmetmekteydi. Hakkında bilgi için bkz. er-Râfi’î, et-Tedvîn fî Ahbâri Kazvîn, C. III, s. 74-9. 261 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 216; Kazvînî, Âsâru’l-Bilâd , s. 301. Detaylar için bkz. W. Ivanow, Alamut and Lamasar, Tahran, 1960, s. 1; Daftary, a.g.e. , s. 480. 262 Alamut’un ço rafi konumu hakkında detaylar için bkz. Ivanow, a.g.e., s. 3-7, 30. 263 Ivanow, a.g.e., s. 38 ve kayanın planı için s. 39. 264 Daftary, a.g.e. , s. 480. 265 Re îdüddin, a.g.e. , s. 103; Kâ ânî, a.g.e. , s. 125; Daftary, a.g.e. , s. 478. 266 Kazvînî, Âsâru’l-Bilâd , s. 301. 267 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 216-7; Cüveyni, a.g.e. , s. 537; Re îdüddin, a.g.e. , s. 103; Kâ ânî, a.g.e. , s. 125; Daftary, a.g.e. , s. 478.

268

Hodâdâd Râzî isimli bir fedâî tarafından 488/1095 yılında öldürülecekti. 268 Hasan Sabah Kazvin’e geldi i sırada Alamut, Sultan Melik ah’ın onayıyla, Hz. Hüseyin soyundan gelen Mehdî Alevî adında birinin elindeydi. Hasan Sabbah’ın Kazvin’e geldikten sonra Hüseyin Kâyinî’yi davet için Alamut’a göndermi tir. Alamut halkının bir bölümü, smailiyye mezhebine girmi lerdi. Mehdî, önce onları “kale sultan Melik ah’a ait” diyerek kaleden çıkarmı , ancak sonra yeniden içeri almı tır. Hasan Sabbah, Kazvin’de kısa bir süre ikamet ettikten269 sonra, Deyleman’a, oradan A kavar bölgesine, oradan da Alamut’a sınır olan Endicrûd’a gitmi ve bir süre burada ikamet etmi tir. Burada gösterdi i zühd ve takva, halkın davetini kabul etmesini sa lamı tır. Hasan Sabbah, 6 Recep 483/4 Eylül 1090’da Alamut’a girmi tir. Ancak kimli ini gizlemi , Dihuda ( ) adını kullanmı tır.270 Hasan Sabbah, kalede, zühd gürüntüsü içerisinde ya amı , kaledekilerin ço unlu u ona tâbî olmu tur. Kaleyi yöneten Mehdî de teberrüken onun meclisinde bulunuyordu. Durumu güçlenince Hasan Sabbah, bir gün ona kaleden çıkıp gitmesini söyledi inde, tebessüm etmi , aka yaptı ını zannetmi tir. Bunun üzerine Hasan Sabbah, adamlarına onu kaleden çıkarmaları emrini vermi tir. 271 Mehdî, Hasan Sabbah’ın gerçek kimliini ö rendi inde elinde seçenek kalmamı , kaleden ayrılmak zorunda kalmı tır. Hasan Sabbah, ona kalenin bedeli olan paranın ödenmesi için yazdı ı bir belge vermi tir. Gelecekte Girdkuh ve Damgan bölgesinin smaili yöneticisi olan Reis Muzaffer’e hitaben yazılmı belgede Alamut’un bedeli olarak üç bin altının ödenmesi isteniyordu. Mehdî, Emir-dâd Habe î’nin naibi olan Muzaffer gibi büyük bir emirin Hasan Sabbah’ın verdi i talimatı yerine getirece ine inanmamı ve yine de denemek için belgeyle onun yanına gitmi tir. Belgede yazılı olan paranın Mehdi’ye ödendi i kaydedilmektedir. 272 Alamut’un alınmasıyla, o zamana kadar gizlice yürütülen faaliyetlerin sona erdirilip, “Selçuklu yönetiminin kalbini hedefleyen açık bir isyan” ba latıyor ve

268 Re îdüddin, a.g.e. , s.134; Kâ ânî, a.g.e. , s. 153. 269 Kâ ânî, Hasan Sabbah’ın bu dönemde, bölgenin ikta sahibi Yorunta ’ın o lunu e itti ine dair bir bir kayda yer vermektedir ( Târih-i smâîliyye , s. 126). 270 Cüveyni, a.g.e. , s. 537; Re îdüddin, a.g.e. , s. 104; Kâ ânî, a.g.e. , s. 125-6. 271 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 317. 272 Cüveyni, a.g.e. , s. 537; Re îdüddin, a.g.e. , s. 104-5; Kâ ânî, a.g.e. , s. 125-8; Hodgson, The Order of Assassins , s. 48-9; Daftary, a.g.e. , s. 479.

269

Alamut’un zaptı bu isyanın ilk darbesini temsil ediyordu. 273 Hasan Sabah, Alamut’a yerle tikten sonra çalı malarına ba lamı , kalede bazı imar faaliyetlerine giri mi tir. Su kaynaklarını elden geçirmi , Endicrûd da ından bölgeye su getirilmi , Alamut’a sınır köyler de bundan yararlanmı lar, vadide yeni aaçlar dikmi ve bölgenin havasının güzelle mesini sa lamı tır.274 Nizârî yönetimi için kale çok önemli bir unsurdu. Dönemin kaynaklarından birço u Nizârîler için Ehlü/Ashâbü’l-Kilâ’ ifadesini kullanmaktadır. 275 Bu sebeple Hasan Sabbah imkan buldu u her yere kale in a ettirmekteydi:

“Hasan, Alamut’a sınır bölgelerin ve oraya yakın yerlerin ele geçirilmesi için büyük çaba harcadı. Mezhebe davet konusunda ba arılı oldu u yerleri kolayca topraklarına kattı. Kurdu u tehlikeli tuzaklara dü meyenleri de katliamda bulunarak, ırza geçerek, ya ma ederek, kan dökerek ve zor kullanarak kendi tarafına çekti. Ele geçirdi i kalelerle yetinmeyip, bina yapımına elveri li ta buldu u her yere bir kale in a ettirdi.”276

bnü’l-Cevzî’nin ifadelerine göre Hasan Sabah, sa ını solunu ayırmaktan aciz, dünya i lerinden anlamayanlara davette bulunuyordu. Bunun için seçtii ki iye ceviz, bal, çörek otu gibi eyler yedirerek dima larını etkilemekteydi. Bundan sonra Hz. Peygamberin ailesinin u radı ı zulüm ve dü manlıklardan bahsediyor, (Hz. Ali’ye kar ı) Haricilerin hayatlarını fedâ etmelerini örnek vererek “siz neden imamınıza yardım için canınızı ortaya koymaktan geri duruyorsunuz?” diyerek onları etkiliyordu.277 Bâtınîlerin ilk toplantıları olarak, Melik ah döneminde, Sâve’de on sekiz ki inin bir araya gelip bayram namazı kılmaları kaydedilmektedir. ıhne bunları tutuklamı , sorgulamı ve serbest bırakmı tır. Sonra Bâtınîler, sfahan’da oturan Sâveli bir müezzine mezheplerini anlatıp davette bulunmu lar, muezzin kabul

273 Daftary, a.g.e. , s. 479. 274 Re îdüddin, a.g.e. , s. 105; Kâ ânî, a.g.e. , s. 128; Daftary, a.g.e. , s. 480. 275 es-Sem’ânî, el-Ensâb , C.IV, s. 65; Beyhakî, Târîh-i Beyhak , s. 76, 276; bnü’l-Cevzî, el- Muntazam , C.XVIII, s. 31. Ayrıca bkz. ez-Zehebî, Târîhu’l-slâm , C.XXXVII, s. 329, C.XXXVIII, s. 77. 276 Cüveyni, a.g.e. , s. 540. kr . Re îdüddin, a.g.e. , s. 107; Kâ ânî a.g.e. , s. 130. ﺱﺕﺉییﺏﺵیﻡیﻡی) 277 ( ﺡیﻡیﺡﻡﺕ ﺏﻡﺡی bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 63-4 (ve Telbîsü blîs , s. 134). Ayrıca bkz. bn Kesir, el- Bidâye , C.XII, s. 170.

270

etmemi tir. Onun kendilerini ihbar etmesinden kormu lar ve müezzini öldürmü lerdi. Bu da ilk akıttıkları kandı. Bu olayın haberi vezir Nizamülmülk’e ula ınca bununla ilgili itham edilenlerin tutuklanması talimatını vermi tir. Müezzinin öldürülmesiyle itham edilen Tâhir isimli bir marangoz tutuklanıp öldürülmü ve ibret için ayagından tutularak cesedi sokaklarda sürüklenmi tir. Bu da ilk öldürülen Bâtınî sayılmaktadır. Bâtınî Tâhir’in babası bir vâizdi. Sultan Berkyaruk zamanında, 486/1093 yılında Ba dad’a gelmi , hatta Basra kâdîlı ına atanmı tır. Sonra Kirman’a gitmi , çıkan bir çatı mada halk tarafından öldürülmüstür. Halk onun da Bâtınî oldu unu söylemekteydi. Bâtınîler vezir Nizamülmülk’ü öldürmü lerdi. Bu onların ilk me hur suikastlarıydı ve “o bir marangozu öldürdü, biz de kar ılı ında onu öldürdük” demi lerdi. 278 Bâtınilerin ele geçirip kale edindikleri ilk yer, Kâin’de bir yerdi. Buranın yöneticisi onların mezhebindendi. Onun yanında toplanmı , güçlenmi lerdi. Kirmân’dan Kâin’e gitmekte olan büyük bir kafileye saldırıp herkesi öldürmü ler, sadece bir Türmen canını kurtarabilmi tir. Türkmen Kâin’e gidip olayı haber vermi tir. Kâin halkı, Kâdî el-Kirmânî öncülü ünde onlarla cihada ko mu lar ancak bir sonuç alamamı lardı. 279 Yine Bâtıniye’nin ele geçerdi i ilk kalelerden biri, Deylem’in nâhiyelerinden olan Rûznâz ( ) kalesiydi. Bu kale Melik ah’ın emirlerinden Kamac’a aitti. Kalenin muhafızı, bu mezheptendi, 483 yılında, bin ikiyüz dinar aldı ve kaleyi onlara teslim etti. 280

d-Melik ah’tan Hasan Sabbah’a Elçi Selçuklu sultanı Melik ah, Hasan Sabbah’a elçi gönderip itaat etmesini, âlimleri ve emirleri öldürmeye son vermesini istemi ve tehdit etmi tir. Hasan Sabah, sultanın elçisi yanında bir gence kendini öldürmesini i aret etti. Genç hançeriniyle kendi hayatına son verdi. Bir ba kasına emretti; kendisini kaleden a aı atıp paramparça oldu. Sonra Hasan Sabah, elçiye “sultana söyle, elimde bunlardan yirmi

278 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 313. Kr . ) bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 63. 279 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 314. ( ﺏ ) bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 63. ez-Zehebî’nin kaydında kale, sfahan bölgesinde Rudbar 280 olarak kaydediliyor. Ayrıca kalenin sahibi, Melik ah’ın adamlarından Kıraç (?) ( ) olarak veriliyor ve bizzat onun bu mezheple itham edildi i ve Melik ah’ın vefatından sonra bin ikiyüz dinarı alıp kaleyi onun verdi i kaydedilmektedir ( Târîhu’l-slâm , C.XXXIV, s. 29).

271

bin tane var” dedi. Elçi bu gördüklerini Melik ah’a anlattı ında sultan aırmı , bir daha onların sözünü etmemi tir. 281 Bâtınîler faaliyetlerini sürdürüyorlar, bölgedeki kaleleri ele geçirmeye devam ediyorlardı. Bâtınîlerin ele geçirdikleri yerlerden biri de Ebher yakınlarındaki Vesnemkûh kalesiydi. Burayı 484/1092 yılında ele geçirmi lerdi. nsanlara, özellikle de Ebher halkına çok eziyet çektirmi lerdi. 282 sfahan yakınlarındaki Hâlincân kalesi de Bâtınîler tarafından alınmı tır. Bu kale Nizamülkmülk’ün o lu Müeyyidülmülk’ün yönetimindeydi, daha sonra Çavlu Sâkavû’nun yönetimine geçmi tir. O da buraya bir Türk’ü tayin etmi tir. Bâtınî olan bir marangoz, bu Türk ile arkada lık kurmu , ona hediyeler vermi , güvenini kazanmı tır. Türk kalenin anahtarlarını ona teslim etmi tir. Marangoz da bir ziyafet tertip edip Türk ve adamlarına arap içirip sarho etmi ve smâilî dâî bn Atta ’ı ça ırmı tır. Onun gönderdi i bir grup Bâtınî kaleyi teslim almı ve içeridekileri öldürmüstür. Kalenin yönetimine verilmi olan Türk kaçmayı ba armı tır. Bu kalenin de ele geçirilmesiyle bn Atta ’ın gücü daha artmı ve sfahan halkına ait olan birçok araziyi de eline geçirmi tir. 283 Bâtınîler tarafından ele geçirilen di er bir kale de Üstûnâvend kalesiydi. Bu kale Rey ile Âmül arasında bulunuyordu. Burayı Melik ah’ın ölümünden sonra ele geçirmi lerdi. Kaleyi yöneten oradan indirilip öldürülmüstür. 284 Hasan Sabbah’ın kız karde inin o lu olan Ebu’l-Futûh, Erdehn kalesini ele geçrmi tir. 285 Yine me hur Girkûh kalesi de Bâtınîlerin elinde olan kalelerden biriydi. 286 Huzistan’daki en-Nâzır kalesi de Bâtınîlerin elindeydi. Erracân yakınlarındaki Tunbûr kalesi, Erracân halkından olup Mısır’a seyahat edip Fâtımî dâîsi olarak geri dönmü olan Ebû Hamza el-skâf adlı bir ayakkabıcı tarafından ele geçirilmi tir. 287 Fâris ile Huzistan arasındaki Halâdhân kalesi de Bâtınîlerin eline geçen kalelerden biriydi. Melik ah, burayı emir Üner’e ikta etmi tir. O da buraya bir dizdâr

281 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C. XVII, s. 64; bn Kesir, a.g.e. , C.XII, s. 170-1. 282 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 318. 283 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 318. Kr . bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 64. 284 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 318. 285 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 318. 286 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 319. 287 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 319; Daftary, smaililer , s. 485.

272

atadı. Errecân Bâtınîleri burayı satın almak istemi ler ancak dizdâr bunu kabul etmemi tir. Sonunda do runun ortaya çıkması için münâzara yapacak birini göndermiyi teklif etmi ler, dizdâr da bunu kabul etmi tir. Münazara için Deylemli birini göndermi lerdi. Dizdârın bir memlûku vardı ve kalenin anahtarları onda bunuyordu. Deylemli bu memluku kendi tarafına çekmeyi ba armı tır. Sonunda memlûk, efendisi dizdarı yakalayıp kaleyi Bâtınilere teslim etmi , dizdar serbest bırakılmı tır.288

e-Melik ah’ın Batınîler Üzerine Asker Göndermesi Ba langıçta Hasan Sabah meselesi devlet tarafından ikta sahası içerisinde sukun ve asayi i sa lamakla sorumlu olan bir kumandana bırakılmı tır. 289 Alamut harekete geçti. Alamut’un ,( ی ) bölgesi ikdası içerisinde olan Yorunta çevresinde ya ayan Batınîlere sürekli saldırılar düzenledi, birço unu öldürdü. Alamut’ta erzak sıkıntısı ba göstermi tir. Etrafındakiler kaleyi terk etmeyi önerdiklerinde Hasan Sabah, Fâtımî halifesi Mustansır’dan talihlerinin açık oldu una dair bir mesaj aldı ı iddia ederek adamlarını direnmeye ikna etti. Bu nedenle Alamut talihli belde anlamına gelen Beldetü’l-kbâl denmi tir. 290 Yorunta ’ın ölümü (484/1091) hareketi sonuçsuz bıraktı. Ayrıca onun ölümü Hasan Sabbah’ın akidesinin sa lamlı ını ispatlayan bir delil sayılıp propaganda malzemesi yapıldı. 291 ( ﺡ ی ) Hasan Sabbah, büyük dâîlerden biri olan Kâdî Hüseyin Kâyinî’yi 484 (1091-2) yılında, davet faliyetlerinde bulunması için Kuhistân ve Horasan sınırına göndermi tir. Daha önce orada bulunan dâîlerden biri de edîb Muhammed b. Tâhir idi. Melik ah döneminde bir grup Hüseyin Kâyinî’nin ça rısına icabet etmi , Kuhistân halkı smailiyye mezhebi adına yürütülen daveti açıkça yapmaya ba lamı tır.292 Horasan’ın Güneyinde engebeli bir arazi olan Kuhistan, ileriki yıllarda Batınilerin etkin oldu u bölgelerden biri haline gelecekti. Bölge halkının Selçuklu yönetiminden honut olmadı ı kaydedilmetedir. Bu yüzden

288 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 319. 289 M. Altay Köymen, Selçuklu Devri Türk Tarihi , Ankara, 2004, s. 212. 290 Cüveyni, a.g.e. , s. 540; Re îdüddin, a.g.e. , s. 108; Kâ ânî, a.g.e. , s. 130; Daftary, a.g.e. , s. 480-1. 291 Kafeso lu, Melik ah Devri , s. 133; Abdulkadir Yuvalı, "Selçuklular Zamanında Batinilerin Faaliyetleri", Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , (Elazı 1989), Sayı 3, s.289-298. 292 Cüveyni, a.g.e. , s. 540; Re îdüddin, a.g.e. , s. 107; Kâ ânî, a.g.e. , s. 130-1

273

Batıniler, bu bölgede gizli de il, açıktan davet yoluna gitmi lerdi. 293 Kuhistân bölgesi, Sâmânîler zamanında Horasân bölgesi emirleri olan Simcîrîlerin elindeydi. Bunların neslinden olan el-Münevver, herkesin saygı duydu u bir yöneticiydi. Gülsarı , Kuhistan’a vali olunca insanlara zulmetmi , el- Münevver’in kızkarde ini zorla almak istemi tir. Bunun üzerine el-Münevver, smailîlere iltica etmi ve onlar da Kuhistan bölgesini istila edip Hûr, Hûsef, Zevzen, Kâin, Tûn gibi yerle im yerlerini ve çevrelerini ele geçirmi lerdi. 294 Alamut ve sonrasında Kuhistân’da elde edilen ba arılar, “ran smailileri’nin gerçek bir toprak temeline dayanan kendi ba ımsız devletlerini kurması” olarak de erlendirilmektedir. 295 Batınîler, büyük geli me kaydetmi , halktan çok sayıda taraftar edinmi lerdi. Durum, “kurulu ictimaî düzeni sarsacak dereceye gelmi ti”. Bunun üzerine, daha önce, bu i in hallini yerel ıkta sahiplerine havale etmi olan “Melik ah, meseleyi bir imparatorluk meselesi olarak ele almı tır.”296 Melik ah, 485/1092’de Rudbar ve Kuhistan bölgesindeki Batınîler üzerine asker gönderdi. Arslanta komutasındaki Selçuklu ordusu Alamut’a do ru harekete geçti (485/Haziran 1092). Hasan Sabbah’ın yanında yetmi -seksen kadar adamı vardı ve kaledeki erzak yetersiz durumdaydı. Hasan Sabah, Kazvin’de oturan dâ’î Dihdâr Ebû Ali Erdistânî’den yardım istedi. Ebu Ali, gerekli erzaklarla birlikte, Kazvin ve Tâlekân bölgesinden üç yüz silahlı Batınîyle kaleye girmeyi ba armı rı. Yeni güçlerle takviye olan ve Alamut çevresinde oturan Rûdbâr halkından da yardım alan Batınîler, geceleyin ani bir çıkı yaparak Arslanta ’ın ordusunu da ıtmı tır (485/Ekim 1092). Bu bozgun sonrasında Selçuklular çekilmek zorunda kalmı , ayrıca Bâtınîler, silah, giyecek, yiyecek gibi bol miktarda ganimet elde etmi lerdi.297 Melik ah, Kuhistan bölgesini emir Kızıl Sarık ’a ikta etmi ve ona Bâtınî Nizârîlere kar ı mücadele etme görevi vermi tir. Kızıl Sarık komutasında Hüseyin Kâinî üzerine yürüyen ordu, Kuzeydeki Horasan ve Güneydeki Sistan bölgelerindeki Selçuklu güçlerinden takviye edilmi tir. Sistan sınırına yakın Müminabâd

293 Daftary, a.g.e. , s. 481. 294 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 318. 295 Daftary, a.g.e. , s. 481. 296 M. Altay Köymen, Selçuklu Devri Türk Tarihi , s. 212. 297 Cüveyni, a.g.e. , s. 541; 108-9; Re îdüddin, a.g.e. , s. 108; Kâ ânî, a.g.e. , s. 131; Daftary, a.g.e. , s. 482.

274

yakınlarındaki Dere kalesi ku atılmı tır. Melik ah’ın ölümü (485/Kasım 1092) haberi gelince ku atmaya son verilmi tir. 298 Selçuklular tarihi için çok önemli, Bâtınîlerin önünü açan iki geli me oldu. Ba dad’a gitmekte olan Melik ah’a e lik eden vezir Nizamülk, Nihavend yakınlarında, sûfî kılı ına girmi Ebû Tahir Arrânî isimli bir Batınî fedaî tarafından öldürüldü (485/16 Ekim 1092).299 “Hasan Sabah ve halefleri, kendilerine kar ı mücadele için emir veren veya bu mücadeleyi sevk ve idare eden Selçuklu ricalini hemen istisnasız öldürtmeye muvaffak olmu lardı.”300 Nizâmülmülk’ten kısa bir süre sonra Melik ah’ın ölmesi (485/Kasım 1092) üzerine Alamut üzerine yeni bir sefer için yapılan hazırlıklar yarıda kaldı. 301

f -Selçuklularda Taht Kavgaları ve Bâtınîlerin Güçlenmesi Nizamülmülk’ün öldürülmesi ve sonra sultan Melik ah’ın vefatı ile Bâtınîlerin ileri büyümü , güçlenmi lerdi. 302 Melik ah’ın ölümünden sonra, Selçuklu devleti, sultanın küçük ya taki o ulları ve bunların yanında sık sık taraf de itiren emirler arasındaki mücadelelerle on yıl kadar süren bir iç karı ıklı a sürüklendi. Batınîler, iç sava ların sürdü ü bu karga a döneminden güçlerini peki tirmek için yararlandılar. 303 Alamut çevresindeki yerel yöneticilerden bazıları Alamut’a gelmi ler, Hasan Sabbah da onlara iyi davranmı ve hil’at vermi ti (486/ ubat 1093). Endecrûd’a bir grup Nizârî asker gönderilmi ti (486/Mart 1093). Rey ehri âlimlerinden Zaferânî’nin öncülü ünde on bin kadar Sünnî ile Tâlekân civarında yapılan sava ta, sayıları bin kadar olan Nizârîler galip gelmi , altı bin kadar insan öldürülmü tü (486/Nisan 1093). Nizârîler, buradan Kazvin’in Rustâk bölgesine gitmi lerdi. Pâdi âh ir Hüsrev’i esir almı lardı. Sonrasında Selçuklu emiri Nu tekîn’in askeri

298 Cüveyni, a.g.e. , s. 341; Re îdüddin, a.g.e. , s. 108, 114; Kâ ânî, a.g.e. , s. 131; Melikü uara Muhammed Taki Bahar (tashih), Tarih-i Sistan , Tahran, 1316/1935, s. 386; Hodgson, The Order of Assassins , s. 74-5; Daftary, smaililer , s. 482.. 299 Cüveyni, a.g.e. , s. 542; Re îdüddin, a.g.e. , s. 110; Kâ ânî, a.g.e. , s. 132; bn sfendiyâr, Târîh-i Taberistân , C.II, s. 29. 300 Köymen, a.g.e. , s. 217. Kr . Re îdüddin a.g.e. , s. 114; Kâ ânî, a.g.e. , s. 135. 301 Daftary, a.g.e. , s. 482-3. 302 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 314; Hasaneyn, ran ve’l-Irak fî’l-Asri’s-Selçukî, s. 106. 303 er-Râvendî, Râhatü’s-Sudûr , s. 151; Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 512; Cüveyni, Târîh-i Cihângü â, s. 543; Re îdüddin a.g.e. , s. 113; Aksarayî, Müsâmeretü’l-Ahbâr , s. 16; Daftary, a.g.e. , s. 483; smail Aka, “X. Yüzyıldan XX. Yüzyıla Kadar iîlik”, Milletlerarası Tarihte ve Günümüzde iilik Sempozyumu , stanbul, 1993, (ss. 68-103), s. 75.

275

gayretleri de sonuç vermemi tir. 304 Bu geli melerden sonra bölgede önemli bir kale ele geçirilmi tir. Lemeser ( ), Rudbar bölgesinin en büyük kalesiydi. Kazvin’in yakla ık kırk kilometre kuzeydo usunda ve Alamut’un batısında, ahrud ırma ının üst kısmında ,( ﺱﻡ ) bulunmaktaydı. 305 Lanbasar da denen kalenin yerel yöneticisi Rasâmûc Hasan Sabbah’ın emrine girdikten bir süre sonra, Nizârîler ile ittifakı bozarak, kaleyi Selçuklu emiri Ali Nutekin’e vermi tir. Hasan Sabah, Kiya Bozork Ummid, Kiyâ Cafer, Kiyâ Bû Ali ve Kiyâ Ger âsf komutasında bir birli i Lemeser’e göndermi tir. Lemeser, 489/Kasım 1096’da Nizârîlerin eline geçmi , Kiyâ Bozork Ummid, kalenin eski yöneticisini öldürmüstür. Kalenin yönetimine getirilen Bozorg Ummid, kaleyi sa lamla tırmı , harap olmu , viran kalmı yerle im yerlerinde imar faaliyetine giri mi , su sorununu halletmi ve ba , bahçelerini ço altarak havasını güzelle tirmi tir. Bölge halkı, itaata yana mamaktaydı. Ancak Bozorg Ümmid, bütün köylere boyun e dirmeyi ba armı tır. Bozorg Ümmid, Hasan Sabbah’tan sonra yerine geçmesi için Alamut’a ça rıldı ı tarihe kadar, yirmi yıldan fazla kalenin yönetiminde kalmı tır.306 Lemeser’in alınmasıyla, Alamut’a ahrud vadisinden, batı yönünden gelen yol güvenlik altına alınmı oluyordu. 307 Bölgede devamlı Bâtınî saldırılarına u rayan Ali Nu tekîn, Sencer’in yanına gidip onun hizmetine girmi , yardım isteyip önlem alınmaması durumunda yakın zamanda köntrolün kendilerinden çıkaca ını ifade etmi tir. 308 Nizâriler için bu dönemde elde ettikleri en önemli kalelerden biri de Girdkûh kalesiydi. Dâm ân’ın kuzeybatısında yüksek bir kayanın üzerinde kurulmu olan Girdkuh kalesi, Elbruz sırada larının Batı ran ile Horasan arasındaki anayol üzerinde stratejik bir konumdaydı. 309 Reîs Müeyyidüddin Muzaffer b. Ahmed, Müstevfî, Melik ah zamanında sfahan’da devlet hizmetinde (sâhib-i harâc) çalı ıyordu. Abdülmelik Attâ ’ın davetiyle Nizârîyye’yi kabul etmi tir. Halkın inancını ö renmesi üzerine Dâm ân bölgesine göç etmi tir. Mâzenderân, Irak ve

304 Re îdüddin, a.g.e. , s. 114-5; Kâ ânî a.g.e. , s. 135-6. 305 Detaylar ve kalenin planı için bkz. Ivanow, Alamut and Lamasar, Tahran, 1960, s. 60 vd. kr . Daftary, a.g.e. , s. 486. 306 Cüveyni, a.g.e. , s. 544; Re îdüddin, a.g.e. , s. 115-6; Kâ ânî, a.g.e. , s. 136-7; Daftary, a.g.e. , s. 486. 307 Daftary, a.g.e. , s. 486. 308 Re îdüddin, a.g.e. , s. 124. 309 Daftary, a.g.e. , s. 484.

276

Horasan’a yönelik ticarî faaliyetleri olmaktaydı. Eskiden harabe halinde olan Girdkûh kalesi 429 (1037-8) yılında tamir olunmu tur. Berkyaruk döneminde kale Emîrdâd Habe î’ye verilmi , o da gidip kaleyi teslim almı (489/1096) ve yönetimi için bir nâib tayin ettikten sonra Dâm ân’a gelmi tir. Reis Muzaffer, hayli mal sahibi olmu ve Selçuklu yöneticileri ile iyi ili kiler kurmu , özellikle Emîrdâd Habe î’nin güvenini kazanmı tır. Emîrdâd Habe î, Dâm ân’daki paralarını kaleye göndermi , bunun için Muzaffer’e görev vermi tir. Muzaffer, onun nâibi olarak kaleye gitmi tir. Muzaffer, yönetimi ele alınca bazı tedbirler aldı. Kaleyi kendi kaynaklarıyla ya ayabilecek hale getirmek için çalı tı. Rivayete göre kalede su çıkarmak için oldukça derin bir kuyu kazdırmasına ra men su çıkmamı tır. Daha sonra, Muzaffer’in ölümünden sonra, meydana gelen bir deprem neticesinde su çıkmı tır.310 Berkyaruk, 493/1100 yılında, Sencer’e kar ı sava a girmi tir. Emîrdâd Habe î de Berkyaruk’un yanındaydı. Ayrıca be bin kadar Bâtınî, Berkyaruk’un saflarında yer almı tır. Berkyaruk’un kuvvetleri yenilmi , Emirdâd Habe î bir köye kaçmı , ancak bir Türkmen tarafından yakalanıp, kar ı tarafın komutanlarından Emir Bozku ’a teslim edilmi ve öldürülmüstür. 311 Habe î’nin o lu smail ise 507/1113 yılında Gürgân’da kendi akrabaları tarafından öldürülmüstür. Girdkûh’ta Habe î’nin nâibi olan Muzaffer, hazineyi, Nizârîyye davetinin hizmetinde harcamı , bir kısmını Alamut’a göndermi , Alamut’u Hasan Sabbah’a teslim etmek zorunda kalan Mehdî Alevî’ye, ödeme yapmı tır. Kaledeki kırk yılı bulan yönetimi boyunca Hasan Sabbah’ın talimatlarına uydu. Sultan Sencer, Horasan’dan Irak’a (Rey ehrine) gelmi , isyan eden (526/1132) ye eni Mesud, onun itaatine girmi tir. Sultan Sencer’in Horasan’a dönmü ve kalenin durumunu ara tırmamı tır. Dâm ân’a geldi inde, Hasan Sabbah’ın emriyle Muzaffer bir ziyafet vermi , hediyeler takdim etmi tir. Muzaffer’in ölümünden 312 sonra yerine, bir dönem Alamut’ta bulunmu olan olu erefüddin geçmi tir. 313 Bâtınîlerin yo un faaliyet yürüttükleri bir ba ka yer sfahan’dı. Melik ah’ın

310 Cüveyni, a.g.e. , s. 544; Re îdüddin, a.g.e. , s. 105, 116-8; Hodgson, The Order of Assassins , s. 86- 7; Daftary, a.g.e. , s. 484-5. 311 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 296-7. 312 Muzaffer’in ölüm tarihi olarak 498 yılı verilmektedir (Reîdüddin, a.g.e. , s. 120; Kâ ânî, a.g.e. , s. 141). Ancak bu tarihten sonraki olaylar ile ili kisi anlatıldı ı, kalede kırk yıl görev yaptı ı gibi bilgiler bu tarihin do ru olmamasını gerektirmektedir. 313 Re îdüddin, a.g.e. , s. 120; Daftary, a.g.e. , s. 484-5.

277

ölümünden sonra Terken Hatun o lu Mahmûd’un tahta geçmesi için mücadeleye giri mi , Berkyaruk, onları sfahan’da ku atmı , daha sonra oradan ayrılmı tır. Bundan sonra ehirde Bâtıniyye’nin görü lerinin açıkça propagandası yapılmaya ba lamı , ehrin her tarafına yayılmı lardı. Bir araya gelen Bâtınîler, kendilerine muhalif olanların mallarını çalmaya ve canlarına kıymaya ba lamı lar, çok sayıda öldürülenler olmu tur. Öyle ki, bir insan her zamanki evine dönü saatinde gelmemi ise öldürüldü ü kabul ediliyor ve taziyesi için oturuluyordu. nsanlar tek ba larına kalamaz olmu lardı. Bir müezzin, kom usu olan bir Bâtınî tarafından alıkonmu , Bâtınî onu evinin çatısına çıkararak, müezzinin evindeki ailesinin nasıl a layıp dövündükleri seyrettirmi , müezzin korkudan hiçbir ey söyleyememi tir. 314 Öldürmek istedikleri ki ileri özürlü bir adamın yardım talebiyle yönlendirdi i yerlere çekiyorlar ve orada i ini bitiriyorlar, cesetleri kuyuya atıyorlardı. 315 sfahan’da durum bu hale geldi i bir dönemde, Bâtınîlerin gizli ba lantıları ortaya çıktı. Bir adam, arkada ının evinde daha önce görmedi i elbise, silah gibi bazı malzemeleri görüp halka haber vermi tir. Böylece Bâtınilerin yaptıkları suikastler gün yüzüne çıkmı tır. sfahan halkı âfiî fakîh kâdî Ebû’l-Kâsim Mes’ûd b. Muhammed el-Hocendî öncülü ünde harekete geçti. Kazdıkları büyük bir çukurda ate yakmı lar ve ele geçirdikleri Bâtınîleri buraya atmı lardı.316 Bir evde hasırın üzerinde oturan bir kadın bulmu lardı. Kadın oturdu u yerden ayrılmıyordu. Kadını oradan kaldırdılar. Hasırın altında bir kuyu ve içerisinde kırk kadar ceset bulmu lardı. Kadın öldürüldu, ev ve mahalle ate e verildi.317 sfahanlı âlim Ahmed b. Muhammed 486 (1093) yılında Bâtıniler tarafından öldürülmüstür. 318 Bâtıniler, sultan Melik ah tarafından yaptırılmı olan sfahan kalesini ele geçirmi lerdi. Bir av sırasında av köpeklerinin pe inden buraya gelen Melikah'a yanındaki yeni Müslüman olmu Bizanslı, kendi ellerinde böyle bir yer olması durumunda, oraya bir kale yaptıracaklarını söylemi tir. Nizamülmülk’ün kar ı çıkmasına ra men Melik ah, buraya bir kale yapımını emretmi tir. Melik ah vefat edip Terken Hatun sfahan’ı ele geçirince, Melik ah’ın atamı oldu u Dizdâr’ı

314 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 314. Kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVII, s. 63. 315 Bkz. bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C. XVII, s. 63. 316 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 314-5. 317 bnü’l-Cevzî a.g.e. , C. XVII, s. 63; ez-Zehebî, Târîhu’l-slâm , C.XXXIV, s. 28. 318 bnü’l-Cevzî a.g.e. , C.XVII, s. 6.

278

kalenin yönetiminden uzala tırmı ve yerine Deylemli Ziyâr isimli birini getirmi tir. Ziyâr’ın ölümünden sonra kalenin yönetimine Gâssân Hûzî isimli biri gelmi tir. Bölgedeki Bâtınîlerin lideri Ahmed b. Atta , kalenin yöneticiyle ileti ime geçti ve yanında kalıp kendisine güvenmesini sa ladı. Kalenin yöneticisi öldü ünde Ahmed, burayı ele geçirdi. Yollar kesilmeye, mallar ve canlar alınmaya ba ladı.319 ah-diz kalesi, Muhammed Tapar döneminde, uzun bir ku atma sonrasında geri alınacaktır. 320 Emir Bilge Bey Sermez, sfahan’da sultan Muhammed’in sarayında Bâtınîler tarafından öldürüldü (493/A ustos 1100). Bâtınilere kar ı ihtiyatlı davranır, genelde zırh giyerdi. Öldürüldü ü gün zırh giymemi tir. ki Bâtınî’nin saldırısına u radı. Bâtınilerden biri öldürürlükten di eri kurtulmayı ba armı tır.321 Rey ehrinde de bir emir öldürülmü (493/1100), Nizamülmülk’ün o lu Fahrulmülk’ün huzuruna getirilen Bâtınî, sorgusundan bir sonuç alınamadan öldürülmü tür.322 Bâtınilerin görü lerini ele alıp çürüten eserler de telif etmi olan Gazzâlî, 488 (Kasım 1095) yılından itibaren Ba dad’ı terkederek 323 inzivâya çekilmi , 499 yılında, özellikle vezir Fahrulmülk’ün ısrarı üzerine tedrîs hayatına geri dönmüstür. Onun on yıl kadar süren münzevî hayatı bazı ara tırmacılar tarafından Bâtınîlerden korktu u için Ba dad’ı terketmesi olarak de erlendirilmi se de pek kabul görmemi tir. 324 Gazzâlî’nin Ba dad’ı terk etmesinden üç ay kadar önce sultan Berkyaruk, bir Bâtınî suikasti te ebbüsünde yaralanmı tır. Ancak Gazzâlî’nin Badad’daki Nizamiyye medresesinden ayrıldıktan sonra gitti i Kudüs ve am diyarı, Bâtınî tehdidi açısından daha güvenli de ildi. Ayrıca Gazzâlî sonraki yıllarda da Bâtınîler ile mücadeleden geri durmamı tır.Vezir Fahrulmülk’ün ricasıyla yeniden ders okutmak için Nisabur’a gelmi tir. Bu dönemde de Bâtınî tehdidi sona ermi de ildi. Gâzzâlî’nin ehre geli inden henüz üç ay geçmeden vezir Fahrulmülk, Bâtınîler tarafından ödürülmü tü (Muharrem 500/Eylül 1106) 325 Bâtınîlerin Sistan bölgesinde de faaliyet yürütmek istemiler, ancak a ır

319 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 215-6. Kr . Re îdüddin, Câmiü’t-Tevârih: Kısmet-i smailiyân , s. 120-1; Kâ ânî, Târih-i smâîliyye , s. 142. 320 Detaylarına ileride edi inilecektir. 321 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 301. Kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 54-5; Naseem Ahmad, Religion and Politics in Central Asia under the Saljuqs, s. 170. 322 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 55. 323 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 18, 124-7; bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 252. 324 Detaylar için bkz. . A. Çubukçu, Gazzalî ve Batınîlik, Ankara, 1964, s. 9, 12-13. 325 Hüseyin Zeerinkub, Medreseden Kaçı , s. 108, 209, 2227-30.

279

kayıplar vermi lerdi. Sistan’a 489/1096 yılındaa gelen Nizârîler (kayna ın ifadesinde Karâmita) ile Sistanlılar arasında meydana gelen sava ta bin dört yüz Nizârî öldürülmü , bir tane de Sistanlı hayatını kaybetmi tir. 326 495 yılında Derek’te ( ) Ebu’l-Hasan Kâdî isimli âlimi öldürmü lerdi. 327 Bir Nizârî ordusu, 526/1132 yılında tekrar Sistan’a gelmi tir. Ancak kayna ımız bu konuda detay vermiyor. 328 Nizârîlerin bu bölgedeki askeri faaliyetleri Selçuklulardan sonra da devam etmekteydi. 329 Bâtınîler, Ba dad’da da kendilerini hissettirmekteydi. Huzistan’daki kalelerinden Ba dad’a gelmi olan bir Batınî öldürülmü tü (490/1097). Batınînin mezhebi hakkında iki ki i ahitlik etmi , fakihler de katline fetva vermi lerdi. Bu fakihlerden biri de onların iddetli aleyhtarı olan bn Akîl’di. Bâtınî, bn Akîl’e “ben de Lâ ilâhe illa Allah dedi im halde beni nasın öldürürsünüz?” dedi inde bn Akîl, ölümle kar ı kar ıya geldiklerinde yaptı ı bu ikrarın fayda etmeyece ini savunmaktaydı. 330 Bâtınîler, devlet adamlarını düzenledikleri suikastlerle öldürmekteydi. Sultan Berkyaruk’un annesinin vezirli ini yapan Abdurrahman es-Sümeyramî, 490/1096 yılında bir Bâtınî tarafından öldürülmü , Bâtınî de canından olmu tur. es- Sümeyramî, Hz. Ali’nin me hedini ya malatmak ile itham edilmektedir. 331 Yine aynı yıl Nizamülmülk’ün memlükü Erku da bir Bâtinî tarafından öldürülmü , kâtili Bâtınî de öldürülmüstür. Bu yıl içinde (490/1096) öldürülenlerden biri de Selçukluların büyük emirlerinden Porsuk’tu. Porsuk, Tu rul Bey’in adamlarındandı ve Ba dad’a ıhne tayin edilmi tir. 332 Sultan Berkyaruk, Emir Üner’i Fars bölgesine vali atamı tır. Yerel kabileler ona itaat etmemi lerdi. Kirman Selçukluları sultanı ran ah’tan yardımını da sa layan yerel güçler, Emir Üner’i ma lup etmi lerdi. Emir Üner, sfahan’a dönmüstür. sfahan’da Bâtıniyye yayılmı , Emîr Üner, kendini onlarla mücadeleye adamı tır. Berkyaruk tarafından vezirlikten azledilmi olan Nizamülmülk’ün olu

326 Melikü uara (tashih), Tarih-i Sistan , s. 388; Yakub Âjend, "Karmatiyân-ı Îrân", Faslname-i Târîh-i slam, sayı: 9, s. 74. 327 Melikü uara (tashih), a.g.e. , s. 389; Yakub Âjend, a.g.m. , s. 74. 328 Melikü uara (tashih), a.g.e. , s. 391. 329 Bkz. Tarih-i Sistan , s. 392 vd. 330 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 39. 331 Re îdüddin, a.g.e. , s.137; Kâ ânî, a.g.e. , s. 157. 332 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 270, 271; Anonim, Mücmelü’t-Tevârîh ve’l-Kısas, s. 409.

280

Müeyyidülmülk, Emir Üner’in yanına gelmi , onun ve yanındakilerin Berkyaruk’tan uzakla maları, Melik ah’ın di er o lu Muhammed ile yazı maları için çaba göstermi tir. Emir Üner, askerleriyle sfahan’dan Rey tarafına gitmi ve sultan Berkyaruk’u itaatten çıkmakla tehdit edip Müeyyidülmülk’ten sonra vezirli e getirilmi olan Mecdülmülk’ün kendisine gönderilmesini istemi tir. Üner, iftar etti i sırada Harezm tarafından üç Türk’ün (muhtemelen Bâtınî) 333 saldırısıyla öldürülmü tü (492). Onun öldürülmesiyle sava hazırlı ı yapan Berkyaruk, rahatlamı , vezir Mecdülmülk el-Belâsânî sevinmi tir. Ancak çok geçmeden Mecdülmülk de öldürülecekti. 334 Batınîlik ba ka bölgelerde a aıdan yukarıya do ru yayımaya çalı ırken Kirman’da do rudan hükümdar bu cerayana kapılmı tır.335 Kirman halkının Selçukluların hakimiyeti zamanında genellikle Ehl-i Sünnet mezhebine ba lı kaldıkları, ço unlu unun Hanefî, az sayıda da âfî oldu u kaydedilmektedir. 336 Kirman Selçukluları hükümdarı Bahâüddevle ran ah b. Turan ah (490-4/1097- isimli kötü itikadlı ve ( ﺏ ) Bâtıniyye’yi kabul etmi tir. Kâkâ Belîmân ,(1101 siretli biri, ran ah’a haramları helal sayıp i lemesi ve bazı kâdî ve âlimleri öldürmesi için cesaret vermekteydi.337 Dier bir kayda göre ise ran ah’ı bu yönde etkileyen Huzistân’da katiplik yapmakta olan Ebu Zur’a isimli biriydi.338 Kâkâ Belîmân, sultan ran ah’ın Bâtınî (ilhâd) itikadı benimsemesini sa ladı. Halkın çok itibar etti i Ahmed b. el-Hüseyn el-Belhî isimli Hanefî fakîh sultanın tertibiyle öldürülmüstür. Halk sultana gelip bu âlimin katilini sormu tur. Atabek Nasîrüddevle’nin nasihat ve telkinleri sultan ran ah’ı bu itikattan döndürememi tir. Hatta Atabek’in öldürülmek istenmi , ancak Atabek be yüz kadar atlı ile kaçıp sfahan’a gitmi tir. 339 Sultanın itikadındaki bu de iimden emirler de ho nut olmamı lardı. Askerlerin ba ındaki

333 Özaydın, Berkyaruk Devri , s.55 (252. Dipnot). 334 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 281-2. Kr . bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 50. 335 M. A. Köymen, “Kirman Selçukluları Tarihi”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- Co rafya Fakültesi Dergisi, C. II, sayı: 1, s. 34. 336 Erdo an Merçil, Kirman Selçukluları, Ankara, 1989, s. 184; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 449. 337 Efdalüddin el-Kirmânî, Bedâiü’l-Ezmân fi Vekâii Kirmân , dirase ve terceme Süreyya Muhammed Ali, Kahire, 2000, s. 70. 338 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 320. Bu kaynakta sultanın ismi Tîrân ah b. Tûrân ah eklindedir. 339 bnü’1-Esir’in “sâhibü cey ” diye neteledi i ki i ile Atabeg ile aynı ki i olmalıdır. Her ikisi de sfahan’a kaçmı oldu u kaydedilmekte, ancak yanlarındaki asker sayısı gibi bazı farklılıklar kaydedilmektedir ( el-Kâmil , C. X, s. 321).

281

komutanlar, Kadı Cemâlüddin Ebûl-Meâlî’ye gitmi tir. ran ah’ın Batınili i (ilhâd) seçti i için tahtan indirildi ine (hul’), kanının helal oldu una, Alah’a isyan olan yerde sultana (mahlûk) itaat edilemeyece ine ve halkın ayaklanmasına fetvâ verilmi tir. ran ah muhasara edilmi , Batıniler öldürülmüstür. ran ah, kâdîya tevbe etti ini ilettiyse de ehl-i ridde sayılıp tevbesinin geçersiz oldu una ve öldürülmesine hükmedilmi tir. ran ah, geceleyin kaçmı ancak gitti i yerde öldürülmüstür. 340 Nîzârîler, Fâtımî yönetim merkezi Kâhire’de de suikastlere karı maktaydı. Devlete hakim durumda olan vezie Efdal, 515/1121 yalında u radı ı bir suikastte öldürüldü. 341 Suikastın onun baskılarından bunalan halife el-Âmir 342 veya ondan nefret eden Nizârîler tarafından tertiplendi i kaydedilmektedir. ranlı tarihçilerin yararlandı ı Nizârî kaynaklara göre bu eylem Haleb’ten giden üç fedai tarafından gerçekle tirilmi tir. Hasan Sabah eylemin ba arıyla yerine getiridi i haberini alınca Alamut’ta enliklerle kutlamı tır.343 Hasan Sabah, Efdal’in öldürülmesine sevinmi lerdi. Halife el-Âmir ve yeni vezir Memun’u da öldürmek arzusundaydı. Mısır’daki ikamet eden taraftarlarına elçiler göndermekte, maddi destekte bulunmaktaydı. 344 Efdal’den sonra vezirli e gelen Memun, aldı ı casusluk tedbirleri ile Alamut’tan yola çıkanlardan önceden haberdar olabilmekteydi. 345

g-Batınilere Kar ı Askeri Tedbirler Berkyaruk’un ömrü karde leri ve di er taht talipleriyle mücadeleyle geçti. Onun bu mücadeleleri sırasında ordusuna sızan Batınî güçlerden de yararlandı ı anla ılmaktadır. Ancak bu durum ordusunun ve bizzat kendisinin Batınî ithamına

340 el-Kirmânî, Bedâi , s. 70-71. ran ah’ın ürülmesiyle ilgili biraz farklı bir anlatım için bkz. bnü’1- Esir, el-Kâmil , C. X, s. 321. Ayrıca bkz. Muhammed b. brahim, Târâh-i Selçûkiyân-ı Kirmân:Ttevarihi Âl-i Selçûk , ne r. M.T. Houtsma. Leiden : E. J. Brill, 1886, C.I, 24-5; Erdo an Merçil, Kirman Selçukluları, Ankara, 1989, s. 52-5; aynı müellif, “Kirman Selçukluları”, Türkler, ed. H.C. Güzel ve di erleri, Ankara, 2002, C. IV, (ss. 760-3), s. 761; Ahmed Ali Han Veziri, Târîh-i Kirmân , tashih: Bastani Parizi, Tahran, 1961, s. 363; Ali Sevim ve Erdo an Merçil, Selçuklu Devletleri Tarihi , s. 308-9; Köymen, Selçuklu Devri Türk Tarihi , s. 218; Hodgson, The Order of Assassins , s. 87; Daftary, smaililer , s. 485. 341 bnü’s-Sayrafî, el- âra ilâ men nâle’l-Vezâra ,, s. 101; bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 589 342 el-Ömeri, Mesâlikü’l-Ebsâr , C.XXVI, s. 348. Efdal’in öldürülmesi için Âmir’e, amcaolu Abdülmecid’in telkiniyle hazırlanan plana dair ba ka bir rivayet için bkz. bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 590-1. 343 bnü Müyesser’in onun Batıniler tarafından öldürüldü ü ile ilgili anlatımı için bkz. bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 70-1. Ayrıca bkz. Re îdüddin, a.g.e. , s. 75, 133; Kâ ânî, a.g.e. , s. 153; Daftary, a.g.e. , s. 512. 344 bn Müyesser, a.g.e. , s. 97. 345 bn Müyesser, a.g.e. , s. 98; Daftary, a.g.e. , s. 512

282

maruz kalmasına sebep olmu ,346 veziri Mecdülmülk’ün aynı ithamla linç edilerek öldürülmesine engel olamamı tır. Ancak Berkyaruk’a yönelik bu ithamın do ru olmadı ı anla ılmaktadır. Berkyaruk, bir Batınî (melâhide) suikast giri iminden yaralı kurtulmu tu (488/1095). 347 Sicistanlı suikastçi yakalanmı , dövülünce kendisine yardım eden iki ki iyi ele vermi tir. Kendilerine bu i için kimin emir verdi i ö renilememi , fillerin ayakları altında öldürülmelerine karar verilmi tir. Bunun üzerine birisi “beni bırakın, size her eyi haber verece im” dedi inde, di eri “nasıl olsa öldürülece iz, sırları if a ederek Sicistan halkını rezil etme” demesi üzerine o da konu mamı , fillerin ayakları altında ezilerek öldürülmü lerdi. 348 Berkyaruk Bâtınîlere yönelik harekete geçmi , Ebher yakınlarındaki Vesnemkûh kalesi, geri alınmı tır. Bu kale 484/1092 yılında Bâtınîlerin eline geçmi tir. Ebher halkına çok eziyet çektirilmi , halk Berkyaruk’tan yardım istemi tir. Sultan Bâtınîleri sekiz ay kadar muhasara ettikten sonra 489/1096 yılında kaleyi geri almı tır. Bu sırada ele geçirilen Bâtınîlerin hepsi öldürülmüstür. 349 Berkyaruk’un veziri Ebu’l-Mehâsin Abdülcelil el-Eaz ed-Dihistânî, Muhammed Tapar’ın sfahan’da muhasara edildi i sırada, bir Bâtınî tarafından öldürülmü tü (495/Aralık 1101). 350 Alamut men eli bilgileri aktaran eserlere göre ed- Dihistânî, sultanın izni olmadan Kiyâ Fahrâver Esedabâdî’yi, davette bulundu u gerekçesiyle, bir grup yanda ıyla birlikte öldürdü ü için Hasan Sabbah’ın gönderdi i fedâî tarafından öldürülmüstür. 351 Bâtınîler çok sayıda emiri öldürmü lerdi. Bunların ço unlu u da sultan Berkyaruk’a muhalif ve onunla taht için mücadele eden karde i Muhammed tarafına destek veren emirlerdi. Sultan Berkyaruk’un düsmanları bu cinayetlerden onu

346 Detaylar için bkz. bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 322; Özaydın, Berkyaruk Devri , s. 91-2; Abdülkerim Özaydın, “Sultan Berkyaruk Devrinde (1092-1104) Bâtınîlerle Yapılan Mücâdeleler”, Prof. Dr. Fikret I ıltan’a 80. Do um Yılı Arma anı , stanbul 1995, s. 184-5. 347 er-Râvendî, Râhatü’s-Sudûr , s. 140; Naseem Ahmad, Religion and Politics in Central Asia under the Saljuqs , s. 170. 348 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 17-8; bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 251-2; Yazıcızade Ali, Tev rih-i l-i Selçuk , s. 76; Özaydın, Berkyaruk Devri , s. 85; Ali Sevim ve Erdo an Merçil, Selçuklu Devletleri Tarihi , s. 147. 349 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 318. 350 Bündârî, Zübde , s. 90; bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 77; Anonim, Mücmelü’t-Tevârîh ve’l- Kısas, s. 410; bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 335. bnü’1-Esir, daha önce vezir tarafından öldürtülmü olan Ebû Sa’îd el-Haddâd’ın bir adamı tarafından öldürüldü üne dair ba ka bir rivayeti de nakletmektedir. 351 Re îdüddin, a.g.e. , s. 120; Kâ ânî, a.g.e. , s. 141-2.

283

sorumlu tutmakta ve onu Bâtınîlere meyletmekle itham etmekteydi. Berkyaruk’un karde i Muhammed’e kar ı galip gelip onun veziri Müeyyidülmülk’ü öldürdü ü sava (494/Nisan 1101) sonrasında Bâtınîler, ordu içinde de yayılmaya ba lamı tır. Bazı askerlerin kendi mezheplerine girmelerini sa lamı lardı. Zamanla ço almaya ve güçlenmeye ba lamı , kendilerine kar ı çıkanları ölümle tehdit eder, muhalifleri onlardan korkar olmu tur. Emîr ve komutanlar ve hatta vezir, evinden elbisesi altına zırh giymeden çıkmaya cesaret edemiyordu. Sultanın adamlarına huzura silahlarıyla girmelerine izin verilmi tir. Sultan Berkyaruk’a Bâtınîlerin cinayetlerinin telafisi imkansız hale gelmeden önce önünün alınması hususu isti areyle ifade edilmi , bu durum sebebiyle insanların kendisini bunların mezhebine meyletmekle itham ettikleri anlatılmı tır. Taht için rakibi olan karde i Muhammed’in askerleri, sava sırasında onlara “Bâtinîler” diye ba ırmaktaydı. Durumun böyle bir hal almasından sonra, sultan Berkyaruk, Bâtinîlerin öldürülmelerine izin vermi tir. 352 Sultan Berkyaruk, 494/1101 yılında, Bâtinî/Nizârîlere kar ı harekete geçti. Sekiz yüzden fazla ki i öldürülmüstür. Öldürülenlerin malları da ara tırıldı. Durum halifeye de yazıldı. Bu mezheple itham edilenler tutuklanmaktaydı. Aynı itham ile kar ıla ma korkusundan kimse de tutuklananları sahiplenip savunamıyordu. nsanlar, kin besledikleri ki ileri, bu mezheple itham ediyorlardı.353 Yezd yöneticisi Muhammed b. Düsmanziyâr, Bâtınîlerin komutanlarından olmakla itham edilmi tir. Muhammed kaçmı , ancak ertesi gün yolunu aırmı bir vaziyette ele geçirilip öldürülmü , malları ya malanmı tır. Bâtınîler ile ili kisi olmadı ı halde, dü manları tarafından öyle gösterilip öldürülenler de oluyordu. Bunlardan biri de Tikrit’i yöneten Keykukâd’ın o luydu. Buna ra men babası sultan Berkyaruk’a itaate devam etmi tir. 354 Âne ehirndeki halk da Bâtıniyye mezhebinden olmakla itham edilmekteydi. ehrin ileri gelenleri, halife el-Muktedî döneminde Ba dad’a getirilmi ve bu itham kendilerine sorulmu tur. Onlar bunu kabul etmeyince salıverilmi lerdi. 355 Taht için mücadele veren Muhammed’in veziri Müeyyidülmülk öldürülmü ,

352 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 322. Kr . bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 65. 353 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C. XVII, s. 62-3; bnü’1-Esir a.g.e. , C. X, s. 323; Abdülkerim Özaydın, a.g.m. , s. 182. 354 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 323. 355 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 323.

284

mallarının musadere edilmesi için Ba dad’a Ebû brahim el-Esedâbâdî elçi olarak gönderilmi tir. O da Bâtınîlerin liderlerinden biriydi. el-Esedâbâdî, tutuklanıp hapsedildi. Öldürülmek istendi inde “beni öldürdünüz diyelim, kalelerdeki ve ehirlerdekileri de öldürebilecek misiniz?” demi tir. el-Esedâbâdî, öldürülünce kimse namazını kılmamı ve cesedi surların dı ına atılmı tır. el-Esedâbâdî’nin o lu da karargahta di er Bâtınîler ile birlikte öldürülmüstür. 356 Nizamiyye medresesinde müderris olan lkiyâ Ebu’l-Hasan Ali b. Muhammed el-Herrâsî (ö. 504/1110), Bâtınî olmakla itham edilmi , sultan Muhammed Tapar da tutuklanmasını emretmi ti (495/1101). Hanbelî âlim bn Akîl gibi bazı ki iler, onun dinin do rulu una ahidlik etmi lerdi. Halife el-Mustazhir, salıverilmesini istemi , onun itikadının do rulu u ve ilimde derecesinin yüksekli ine ahidlik etmi tir. Böylelikle el-Herrâsî hapisten kurtulmu tur. 357 Hasan Sabbah’ın da lkiyâ diye lakabının olması, aralarında benzerlik ile el-Herrâsî’nin bu ithama maruz kalması eklinde bir izahla, el-Herrâsî’nin bu ithamdan uzak oldu u ifade edilmektedir. 358 Bununla birlikte, el-Herrâsî’nin, el-Gazzâlî’nin fetvasının hilafına, Yezid b. Muaviye’in fıskına ve kötülenmesine cevaz veren fetvasının oldu u bilinmektedir. 359 Bazı emirlerin gayretleriyle, Bâtınîlere kar ı sonuçlar elde edilmekteydi. Ram- Hürmüz ve Erracan bölgesini yöneten Çavlu Sakavû, yaptı ı bir planla, adamlarını Bâtınî olmu gibi onlar arasına sızdırmı , Porsuk’un o ullarıyla dü tü ü anla mazlık nedeniyle bölgesinden ayrılıyormu gibi yapmı tır. çlerine sızdırdı ı adamlarının kı kırtmasıyla Bâtınîler, seçme bir grup ile onun üzerine sefere çıktıklarında (494/1101), üç ki i hariç tamamı öldürülmüstür. 360 Sencer’in emirlerinden Bozku , 494/1101 yılında, büyük bir orduyla Kuhistân’da Tabes’te Bâtinileri ya maladı, çok sayıda Bâtınî'yi öldürdü ve uradıkları yerleri tahrip etti. Tabes’i muhasara edip mancınıklarla ta a tuttu.

356 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 323. 357 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C. XVII, s. 74, 122; bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 323, 484; bn Kesir, el- Bidâye , C.XII, s. 184. 358 ez-Zehebî, Târîhu’l-slâm , C. XXXV, s. 94. 359 bn Kesir, a.g.e. , C.XII, s. 185. kr . bn Hallikân, Vefeyâtü’l-Ayân , tahkik; hsan Abbas, Beyrut, Dâru Sâdır, 1397/1977, C. III, s. 287-8 ; Kâtib Çelebî, Mîzânü’l-Hak fî htiyâri’l-Ehak ( slamda Tenkid ve Tartı ma Usulü), sadele tirenler: Süleyman Uluda , Mustafa Kara, stanbul; Marifet yay., 1990, s. 97-8. 360 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 319-20; bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 64-5; Özaydın, Berkyaruk Devri , s. 90-1; Özaydın, a.g.m. , s. 183-4.

285

Surların büyük kısmı tahrip olmu , Tabes halkı zor durumda kalmı tır. Kale alınmak üzereydi ancak Tabes halkı Bozku ’a rü vet verip ordan uzakla masını sa lamı lardı. Bâtınîler surlarını onarmı lar, silah ve erzak ihtiyaçlarını temin etmi lerdi. 361 Emir Bozku , 497/1101 yılında, çok sayıda asker toplamı , gönüllülerin de katılımıyla, tekrar Kuhistan’da Tabes’e yürümüstür. Bu sefer Nizârîlerin büyük zarara u ramalarına sebep olmu tur. Tabes’i ve buraya kom u olan köyleri, kaleleri tahrip etmi , birço unu öldürmü , ya malamı ve kadınlar esir alınmı tır. Sultan Sencer’in adamlarının i aretiyle onlara eman verilmi ti: Kale yapmayacaklar, silah satın almayacaklar, hiç kimseye kendi itikadlarınının davetini yapmayacaklardı. nsanların ço u bu emanı kötü bulmu ve sultan Sencer’i bundan dolayı tenkid etmi lerdi. 362 Sultan Sencer, Abbâsî halifesi tarafından Bâtınîlere eman vermekle itham edilmi , buna kar ılık Sencer, halifenin vezirine hitaben yazılmı (527/Temmuz 1133) mektupta, bu ithamı reddetmi ve bu hususta yaptı ı faaliyetleri anlatmı tır. Sultan Sencer, Bâtınilere aman verdi i yolunda halifenin kendisi hakkındaki sözlerine cevap verirken, Bâtınîler ile yaptı ı mücadeleler sırasında onlardan sayısız ki iyi öldürttü ünü kaydetmekteydi. Ancak Bâtınilerin tecavüz, öldürme, hilelere ba vurduklarını, ileri gelen birçok imam ve emiri öldürdüklerini, yolları emniyetsiz hale getirdiklerini anlatmı tır. Müslümanları do ru yoldan çıkardıklarını, gece baskınları ve ani hücumlarla yerle im yerlerine saldırdıklarını ve kervanları vurduklarını ifade edip bu sebeple Müslüman halkın, tanınmı ki ilerin bunlardan ikayetlerinin iletildi ini kaydetmi tir. Bunların ricalarıyla, devletin de onlara, propaganda (davet) yapmamaları, büyük ehirlere yerle memeleri, raiyyetlikle me gul olmaları ve yolları emin tutmaları artlarıyla eman verdi ini yazmaktaydı. Bundan önce, onlarla kom u olan Müslüman halk, onlardan çok korktukları için, isteyerek veya istemeyerek onların mezhebini kabul etmek zorunda kalmaktaydı. Bu durumda onların zararları daha da yaygın hale gelecekti. Bu anla madan sonra, hiç kimse onların mezhebine iltica etmemi, onların halkı kendi mezheplerine davete kudretleri kalmamı , hatta daha önce onların mezhebine girmi

361 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 324. ﺱﺵﺏیﻡ ییﺡ ) .bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 378-9 362 Ayrıca .( یﺱﺡیﺡﺉﻡﻡﺱ bkz. Re îdüddin, a.g.e. , s. 123; Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 151; Abdurrahman Acar, “Sencer`in Din Siyaseti”, s. 153.

286

olanlardan geri dönenler olmu tur. Ayrıca mektuptaki tespite göre Irak’ta Horasan’dan çok daha fazla Bâtınî’nin bulunmaktadır. Sencer’i tenkid eden halife ve o tarafın yöneticilerinin, kendi verdi i mücadelenin yüzde birini vermi olmaları gerekirdi. Ancak bunu yapmamamı lardı, yapsalardı etkisi görülebilirdi.363 Nizârîler, 489/1096 yılından itibaren Rudbar, Kumis ve Kuhistan bölgelerinde birçok kaleyi ele geçirmilerdi. Selçukluların merkezi olan sfahan’da ba dâ’î Abdulmelik bn Atta oturmaktaydı. Selçukluların taht müccadelesiyle, iç karga aya dü tükleri dönemde, Abdülmelik bn Atta ’ın o lu Ahmed’in öncülü ünde faaliyetlerini hızlandıran Nizârîler, sfahan’ın yakla ık sekiz kilometre güneyinde bir da üzerinde bulunan ahdiz kalesini ele geçirerek en büyük ba arılarından birini elde ettiler. Rivayetlere göre ço unlu u Deylem asıllı ve îî e ilimli olan ahdiz askerlerinin çocuklarına hoca olan Ahmed, zamanla çocukların babalarını Nizârîli e çekerek 494/1100 yılında kaleyi ele geçirmi tir. Ahmed’in otuz bin kadar ki iyi Nizârîli e kazandırdı ı kaydedilmektedir. 364 Eskiden Dizkuh denilen ahdiz kalesi, Melik ah döneminde yeniden yaptırılmı tı ve sfahan’ın güvenli ini sa lamak açısından önemli bir konumdaydı. ahdiz’in ele geçirilmesi Selçukluların itibarına da bir darbeydi. Ayrıca önemli miktarda vergi kaybı söz konusuydu. Nizârîler, sfahan’a otuz kilometre yakınlıktaki Kalencan kalesini de ele geçirmi lerdi. 365 Bazı emirlerin Bâtınîler ile mücadelesi de uzun süren taht kavgası ile kesintiye uramaktaydı. Emir Yınal b. Anu tekîn, Berkyaruk’tan ayrılmı , Bâtınîler ile cihad ile me gul olmaya ba lamı tır. Berkyaruk ile karde i Muhammed arasındaki dördüncü savata Muhammed’in yanında yer almı tır.Berkyaruk tarafında olan Âbeh ehrinin (îî) 366 yöneticisi Surhâb b. Keyhüsrev ed-Deylemî, Emir Yınal’ın saflarına saldırıp ma lup edince, sava Berkyaruk’un galibiyetiyle sonuçlanmı tır (494/1102). 367

363 Abbas kbal, “Nâme-i Sultân Sencer be Vezîr-i Halîfe el-Müsterid Billah”, s. 145 vd. Detaylar için bkz. Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 226-7. 364 Re idüddin, Câmi’, C. II-IV, s. 69-70; Yazıcızade Ali, Tev rih-i l-i Selçuk , s. 82-3; Daftary, smaililer , s. 498. 365 Daftary, a.g.e. , s. 498. 366 Abdülcelil Kazvînî, Surhab b. Keyhüsrevi, îî yöneticilerden saymaktadır. Kitâbü’n-Nakz , s. 208, 508. kr . Muhsin el-Emin, ‘Ayânü’ -îa, C. VII, s. 193. 367 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 332.

287

Beyhak reisi Be’l-Hüseyn, 498/1105 yılında, Dâm anlı bir fedâinin eliyle öldürülmüstür. 368 Beyhak yakınlarındaki Turaysîs’te Bâtınîler, iyice güclenmiler, ya ma ve talanlar yapmı lar, çok sayıda insan öldürmü , kadınları esir almı lardı. Sultanların taht kavgası sebebiyle, kendileriyle u ra mamasından faydalanıyor, istedikleri ki iyi öldürüyorlardı. Mâvurâunnehir, Horasan ve Hindistan’dan hac için Huvâru’r-Rey’de toplanmı olan kafilelere düzenledikleri saldırıyla çok sayıda insan öldürmü ler, her eylerini ganimet almı lardı. 369 âfiî mezhebinden dönemin önde gelen âlimlerinden Rey ehrinde müderrislik yapan Ebû Cafer b. el-Me ât, 498/1105 yılında, verdi i vaaz sonrasında kürsüden inerken bir Bâtınî tarafından öldürülmüstür. 370 Yine Hanefî kâdî EbûlAlâ Sâid b. Ebî Muhammed en-Nîsâbûrî, 499/1106 yılında, bir Bâtınî tarafından sfahan camiinde öldürülmüstür. 371 Berkyaruk’tan sonra Selçuklu tahtına gayretli bir Sünni olan Muhammed Tapar geçmi tir. Sencer devletin do u kısmını yönetiyor ve Belh’te bulunuyordu. 498/1105’ten 511/1118’e kadar on üç yıl tahtta kalan Muhammed Tapar, devletin düzenini yeniden sa ladı. Onun ve Sencer’in aldı ı tedbirler sayesinde belki de Batınilerin yayılması önlenmi tir. Tapar, tahta geçi inin ilk iki yılında gerçekle tirdi i harakatlarla Batıni isyanını kontrol altına almayı ba ardı. 372

(1) – sfehan’da ah-Diz Kalesinin Geri Alınması sfahan’da ve ahdiz kalesini ele geçiren Nizârîlerin faaliyetleri oldukça güçlenmi tir. Bundarî’nin geni çe yer verdi i faaliyetleri içerisinde ilginç detaylar yer almaktadır. Sultan Berkyaruk ile Muhammed’in taht için mücadele ettikleri fetret devrinde, Bâtınîlerin (mülhid) durumu kuvvetlenmi ve ehre dâiler da ılmı tır. sfahan’da Abdülmelik ( bn) Atta vardı. iilikle itham edilmi tir. sfahan’ın ileri gelenleri, onu takip ediyorlardı. Abdülmelik kaçarak Rey ehrine gitmi , orada Hasan Sabah’ın yanına varmı tır. Abdülmelik bn Atta ’ın yazısı me hurdu. sfahan’da onun el yazısı ile bir çok kitap vardı. Abdülmelik’in Ahmed adlı bir o lu vardı. Babasının zamanında manifaturacılık yapardı ve kendini babasının mezhep ve akidesini be enmiyormu ve ondan uzakmı gibi gösterirdi. Babası kaçtı ı zaman

368 Re îdüddin, a.g.e. , s. 122; Kâ ânî, a.g.e. , s. 144. 369 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 392-3. Kr . Re îdüddin, a.g.e. , s. 122. 370 bnü’1-Esir a.g.e. , C. X, s. 393. 371 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 415. 372 Daftary, smaililer , s. 506. Kr . bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 527.

288

ona dokunan olmamı tır. Sultan Melik ah’ın yaptırıp “ah-diz” adını vermi oldu u kale, sultanlar bulunmadı ı zamanlarda, hazine, silah deposu, küçük u aklarla saray kızlarının bulundu u bir yer olarak hizmet vermekteydi. Deylemlilerden bir grubun muhafazası altında bulunuyordu. Kaleye ayrıca Dij-Kuh kalesi denmekteydi. Ahmed, uakların eitimi (muallimlik) ile kalede kendine yer edinmi tir. Her zaman ehre iner, kızlar için elbiseleler alırdı. Deylemliler ile yalnız ba ına oturup dosluk ederdi. Onlar da i e yakın (aynı fikirde) idiler. Zamanla hepsi, Ahmed’in telkin ve propagandasını kabul etmi , o, kaleye hakim olmu tur. Bundan sonra ehrin dı ında, De t-i Gôr civarında, bir davet oca ı kurdu. Her gece ehirden bir cemaat gelip daveti kabul ediyordu. Her biri kendi mahallesinde bir toplulu u, davet ocaına getirmeyi kararla tırdılar. Nihayet otuz bin ki i bu daveti kabul etti. Bu dönemde, Alevî Medenî denen gözleri görmeyen birinin yaptıkları, onların Bâtınîlerin kullandıkları yöntemler için dikkat çekici bir örnektir. Bu adam, günün sonunda, soka ın ba ında duruyor, elinde asasıyla “kim bu körün elini tutar, bu sokaktaki evinin kapısına götürürse, Allah onun günahlarını ba ılasın” diye dua ediyordu. Sokak dar ve karanlıktı. Onun evi en sonunda bulunuyordu. Evin içinde bir kuyu vardı. Biri onu evinin kapısına götürdü ünde, bir takım insanlar götüreni eve çekerler ve ba ı a aı kuyuya sarkıtırlardı. Kuyuda yeraltı odalarına açılan delikler vardı. Böylece dört-be ay geçti. ehirdeki gençlerden birço u kayboldu. Bir gün, bir dilenci kadın, bu evden sadaka isterken bir inilti duydu, “Allah hastalarınıza ifa versin” dedi. Evde bulunanlar kadının durumu anlayaca ından korkmu , ekmek vermek bahanesi ile onu içeri çekmek istemi lerdi. Kadın korkup kaçmı ve “falan evde sesler duydum ve bir takım insanlar bana hücum ettiler” diye ba ırmı tır. ehirde bir gürltüdür koptu, halk evin önünde toplandı. Eve girip kö e bucak aramaya ba ladılar. Yer altı odasının yolu bulundu. Orada bazısı öldürülmü , bazısı duvarda çarmıha gerilmi , ölmek üzere olan dört-be yüzden fazla insan gördüler. Herkes bir dostunu veya akrabasını buluyordu. Alevî-i Medenî ile karısı yakalandı, Bazar-ı Le ker’de yakıldı. Sultan Muhammed, iç meseleleri halledip sfahan’a geldi inde Bâtınîler, oldukça kuvvetlenmi durumdaydı. Pek çok zahire ve sayısız miktarda silahı kaleye götürmü lerdi. sfahan halkının da yardımıyla, kale yedi yıl süren ku atma

289

sonrasında alınmı tır.373 Sultan Muhammed Tapar, taht mücadelelerini bitirince, Bâtınîler ile mücadeleyi en önemli ii edinmi tir. lk olarak da sfahan’daki ahdiz kalesinden ba lamı tır. Ku atma öncesinde asker içerisindeki Bâtınî taraftarları, Anadolu Selçuklu sultanı Kılıç Arslan’ın Ba dad’ı ele geçirdi i haberini yaydılar. Sultan bu konudaki haberlerin aslının olmadı ının netle mesine kadar bekledi.374 Sultan, kalenin kar ısındaki bir da da konaklayıp muhasaraya ba ladı (500/2 Nisan 1107). sfahan ve çevre inden Bâtınîlerden intikam almak isteyen halk da gelmi tir. Kalenin bulundu u da ın çevresi sarıldı. Her gün bir komutanın muhasarayı sürdürmesi kararla tırıldı. Muhasara iddetlenip Bâtınîler yiyecek sıkıntısına dü ünce Ahmed b. Abdilmelik b. Attâ çe itli oyalama taktiklerine ba vurdu. Bâtınîler “Allah’a, kitaplara, peygamberlerine, ahiret gününe, Hz. Muhammed’in getirdiklerinin do ru oldu una inanan, ancak imamet konusunda muhalif olan bir grub ile sultanın sulh yapıp itaatlerini kabul etmesi ve onları her türlü ezadan koruması caiz midir?” sorusuna fukahâ ne demektedir diye yazmı lardı. Fukahânın ço unlu u bunun câiz oldu u cevabını vermi , âfiî âlim Ebu’l-Hasan Ali b. Abdirrahman es-Semencânî, onlarla sava ılması gerekti ini savunmu tur. Onların imamlarının haramı helal kılma yetkisinin oldu unu kabul etmeleri, bu hükmü gerektirmekteydi. Bâtınîler, sultandan kendileriyle münâzara yapacak birilerini göndermesini istemi lerdi. sfahan’daki Hanefîlerin eyhi ve kâdîsi olan Ebu’l-Alâ Sâid b. Yahyâ ve seçilen di er âlimler gönderilmi tir. Bunlar kaleye çıkıp onlarla münazara yapmı , ancak çıktıkları gibi dönmü lerdi. Çünkü Bâtınîlerin bundan maksatları, zaman kazanmaktı. Sultan ısrarla muhasarayı devam ettiriyordu. Bunun üzerine Bâtınîler, halkın kendi can ve mallarına zarar vermelerinden korktuklarını, kaleyi teslim etmeleri kar ılı ında, kendilerini himaye için sfahan yakınlarındaki Hâlincân ( ) kalesininin verilmesini istemi lerdi. Ayrıca onların art ko up sultanın kabul etti i artlardan biri de günlük tahsisat gönderilmesiydi. Sultan bunu da kabul etmi ve ta ınmaları ve kaleyi teslim etmeleri için Nevruz’a kadar mühlet vermi tir. Ancak onların maksatları zaman kazanmaktı. Sultanın veziri Sa’dülmülk, onların her türlü

373 er-Râvendî, Râhatü’s-Sudûr , s. 151 vd.; Re idüddin, Câmi’, C. II-IV, s. 70-72; el-Yezdî, el- Urâza , s. 84; Yazıcızade Ali, Tev rih-i l-i Selçuk , s. 82-4. 374 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 431-2.

290

ihiyaçlarını gönderiyordu. Bâtınîler, gıda ihtiyaçlarını depolamaya ba lamı lardı. Ayrıca gönderdikleri adamlarıyla sava ta gayretli davranan emirlerden birine suikaste kalkı mı lar, ancak sadece yaralayabilmi lerdi. Bunun üzerine sultan, Hâlincân kalesinin tahrip edilmesini emretmi 375 ve tekrar muhasaraya ba lamı tır. Bâtınîler, kaleden çıkaracakları bazılarını, kendi ellerinde olan Erracân’daki en-Nâzır kalesine, bir kısmını da Tabes’e göndereceklerini, bunların oraya ula ıncaya kadar himaye edilmesini istemi lerdi. Bu gönderilenlerin gittikleri yerlere salimen ula tı ı haberini alıncaya kadar da kalede kalacaklar, haber geldi inde kendileri de Hasan Sabbah’ın yanına, Alamut’a gideceklerdi. Sultan bunu da kabul etmi , kaleden inenler gidecekleri yerlere ula tırılmı tır. Sultan da kaleyi alıp tahrip etmi tir. Ancak gidenlerin ula tıkları haberi gelince bn Attâ , elinde kalan es- ( ) kalesini teslime yana mamı , sözünde durmamı , sultan hucum emrini verdi (25 Haziran). bn Atta , yanında az sayıda kalan adamıyla sabırla direniyordu. Eman verilmi bir adamının Selçuklulara yol göstermesiyle kale ele geçirildi. Kaçmayı ba aran az sayıdaki Bâtınî dı ında hepsini öldürüldü. Selçukluların eline geçmemek için bn Atta ’ın karısı kendisini surlardan a aı atmı tır. bn Atta sa olarak ele geçirildi. sfahan sokaklarında dola tırıldıktan sonra canlı canlı derisi yüzüldü. Ele geçirilen olu da öldürüldü. Kafaları halifeye gönderildi. bn Atta on iki yıl kadar bir süredir bölgede hakim durumdaydı. 376 ahdiz yenilgisinden sonra Nizârîlerin sfahan bölgesindeki faaliyetleri sona ermi tir. 377 Ubeydullah Hatîbî, Sadreddin Hocendî gibi sfehan’ın ileri gelenleri, vezir Sa’dülmülk’ü Bâtınî olmakla itham etmekteydiler. Sultan vezirine güvenmekte, bu ithamlara inanmamaktaydı. ahdiz kalesinin muhasarası sırasında Batınî Ahmed Atta ’ın vezir Sa’dülmülk ile haberle meleri ve Sultan’a yapılmak istenen suikast planının ortaya çıkması üzerine, vezir Sa’dülmülk sfehan kapısında asılmı tır.378

375 el-Hüseynî, Ahbâr , (Lugal), s. 55; Muhammed b. Mahmud, Selçuk-Nâme , C.II, s. 41; Daftary, smaililer , s. 508. 376 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 430-4; el-Hüseynî, Ahbâr , (Lugal), s. 55; Muhammed b. Mahmud, Selçuk-Nâme , C.II, s. 41; bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 101-2; Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 19; bn Kesir, el-Bidâye , C.XII, s. 178; Re îdüddin, a.g.e. , s. 120-2; Kâ ânî, a.g.e. , s. 142-3; Anonim, Mücmelü’t-Tevârîh ve’l-Kısas, s. 411; Hodgson, The Order of Assassins , s. 95-6; Hodgson, “The Isma’ili State”, s. 446; Daftary, smaililer , s. 507-8. 377 Daftary, smaililer , s. 508. 378 er-Râvendî, Râhatü’s-Sudûr , s. 156; el-Hüseynî, Ahbâr , (Lugal), s. 58; Muhammed b. Mahmud, Selçuk-Nâme , C.II, s. 43; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. IX, s. 437; Re îdüddin a.g.e. , s. 122; ; el-Yezdî,

291

Enû irvân, Hatîbî’yi vezirin ölümüne sebep olmakla suçlanmakta, vezir temize çıkarılmaktadır. Vezir Sa’dülmülk, Hatîbî ile Batınî reisi Ahmet arasında yazı malar oldu unu biliyordu. Bununla ilgili bir hile tertipleyip, Hatîbî’nin yazısını taklid etmi , Batınilere yönelik bir mektup yazmı tır. Ancak bu yazı ele geçince, durumu izah edemedi i için asılmı tır.379 îî yazarlara göre devlet büyükleri ona hased etmi ler, onların etkisinde kalan sultan sonunda onun katline ferman vermi tir. Ertesi gün pi man olmu ve saygılı bir bir ekilde defnedilmesini sa lamı tır. Abdulcelil Kazvînî, Sa’dülmülk için “îî mâmî Usûlî” vasıflarını kullanır. 380 Muhammed Tapar ahdiz’i ele geçirdikten sonra Eracan’daki Nizârî kalelerini de Fars atabegi Fahreddin Çavlı’ya yıktırdı. Bu olaydan sonra Fars ve Huzistan sınırındaki Nizârî etkinli i neredeyse sona erdi. Muhammed Tapar’ın iste i üzerine, bölgenin hicri 498-510 yılları arasındaki ço rafi ve tarihi durumunu yazan bn Belhî Farsname ’sinde daha o dönemde günay batı ran’daki smailî kalelerinin geçmi te kalmı yerler olarak bahsetmektedir. 381 Muhammed Tapar’ın Bâtınîler ile mücadelesi Irak’a ve am bölgesine 382 de uzanmı tır. Berkyaruk’un veziri ( îî) Mecdülmülk el-Balasânî, Ba dad’ın kuzeyinde Dicle kıyısındaki Tikrit’in yönetimini Keykubad b. Hezâresb ed-Deylemî adlı smailî birine vermi tir. Vezir, 492/1099 yılında Batınîlik ithamıyla parçalanarak öldürülmüstür. 383 Sultan Muhamed Tapar, Tikrit’i Ba dad ıhnesi Aksungur Porsukî’ye ikta etmi tir. Porsukî, on iki yıldır Nizârîlerin elinde bulunan Tikrit kalesini, yedi aydan fazla muhasara etti. Zor durumda kalan Keykubat, kaleyi teslim etmek için ( snâa eriyye iasından olan) Mezyedi Emiri Sadaka’ya elçi gönderdi. Sadaka, gelip kaleyi teslim almı (500/1106), Aksungur Porsukî bir ey elde

el-Urâza , s. 89; Yazıcızade Ali, Tev rih-i l-i Selçuk , s. 84-5; Abdülkerim Özaydın, Muhammed Tapar Devri , s. 79-81. 379 Bündârî, Zübde , s. 93-5. kr . bnu’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Tarih Tercümesi, C.X, s. 350. 380 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 86 ve dipnot. Ayrıca bkz. s. 221; Nurullah üteri, Mecâlisü’l-Mü’minîn , C.II, s. 457; Keriman, Tabersî , C.I, s. 115. 381 bn Belhî, Farsname, s. ed. Guy Le Strange, R. A. Nicholson, (London 1921’den tıpkıbasım), Tahran, 1384, 148, 158 [Fesâyî, s. 351], Arapça, s. 136. Detaylar için bkz. Daftary, smaililer , s. 508. 382 Detaylarına ileride de inilecektir. 383 er-Râvendî, Râhatü’s-Sudûr , s. 142; bn Haldûn, Târîh , C.V, s. 26; Özaydın, Berkyaruk Devri , s. 13-15; Ali Sevim, Erdo an Merçil, Selçuklu Devletleri Tarihi , s. 157-8; Daftary, smaililer , s. 485.

292

edemeden bölgeden ayrılmı tır.384 Keykubâd, kaleyi teslim ettikten sekiz gün sonra ölmüstür. Keykubâd, Bâtıniyye’ye mensuptu. Onun ölümü, Sadaka için saadetti. Çünkü o, Sadaka’nın yanında uzun süre kalacak olsa Sadaka’nın mezhebi ve itikadı hakkında bazı zanlar olu acaktı. 385

(2) – Alamut Üzerine Seferler Muhammed Tapar di er bölgelerde Nizârîlere kar ı elde etti i ba arılardan sonra mezhebin Alamut’un da içinde bulundu u çok sayıda kaleye sahip oldu u, Rudbar bölgesine yöneldi. Muhammed Tapar, Tabaristan ve Gilan hakimi Bavandiler emiri Hüsamüddevle’nin de yardımıyla Ali Nu tekin ve di er emirler 500 (1106-7) yılında, on iki bin kadar bir kuvvet göndermi , ancak iklim ko ullarının da etkisiyle ba arılı olamamı tır.386 Sultan Muhammed, veziri Ahmed b. Nizamülmülk komutasında bir kuvveti, Hasan Sabbah ve yanındak smaililer ile sava mak üzere Alamut’a göndermi ti (503/A ustos 1109). Kale muhasara edilmi , ancak kı ın bastırmasıyla bir ey elde edilemeden geri dönmü lerdi. Birkaç ay sonra ( aban ayında) Batıniler, camiye giden vezire suikast düzenledi. onu boynundan yaralamı lardı. Bir miktar hasta yatan vezir iyile ti. Yakalanan Bâtınî, hapsedilmi , arap içirilerek sarho edildikten sonra konu turulmu tur. Onun el-Memûniyye mescidindeki bir grup arkada ının ismini vermesi üzerine hepsi tutuklanıp öldürüldü.387 Alamut’a kar ı sefer görevi, 503/1109 yılında Save yönetici Anü ti in îrgîr’e verildi. Onunla birlikte birçok emir ve Gilan ve Deylemân askerleri de vardı. 388 Kelam kalesi, 505 (Kasım 1111) yılında ele geçirildi. Kalenin yöneticisi Ali b. Musa ve yanındakilere eman verilip Alamut’a gitmelerine izin verildi. Yine Kazvin yakınlarındaki Bîre kalesi, Ahmedil’in dostu olan kale yöneticisi Emîr shak’tan

384 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 420; Abdülkerim Özaydın, Muhammed Tapar Devri , s. 86; el- Hilli, Târîhü’l-Hille , C.I, s. 26; Hodgson, The Order of Assassins , s. 95; Hodgson, “The Isma’ili State”, 445-6; Daftary, smaililer , s. 506. 385 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 420. 386 Re îdüddin, Câmiü’t-Tevârih: Kısmet-i smailiyân , s. 125; Kâ ânî, Târih-i smâîliyye, s. 146; Daftary, smaililer , s. 508. 387 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 477-8. Kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 117; Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 30; Özaydın, Muhammed Tapar Devri , s. 82. Kr . Re îdüddin, a.g.e. , s. 124; Kâ ânî, a.g.e. , s. 145-6; Daftary, smaililer , s. 508. 388 Bu ku atmaya katılanlar için bkz. Re îdüddin, a.g.e. , s. 126-7; Kâ ânî, a.g.e. , s. 147.

293

teslim alınmı , içindekilerin Alamut’a gitmelerine müsaade etmi tir. 389 Bu arada Ebu’l-Abbas Erricânî (Zengânî) isimli bir âlim gelerek, Hasan Sabbah ile münazara da bulunmu tur. 390 irgir, yıllarca düzenli olarak Rudbar bölgesinin ekinlerini tahrip etti. Lemeser ve di er kaleleri ku attı. Nizârîler için oldukça zor bir dönem olmu tur. Alamut’takiler, eman dileyip kadınlarını ve çocuklarını saldırılardan uzak olan Girdkûh gibi kalelere göndermi lerdi. Kaledeki yeti kin erkekler için de eman verilip bir yol açılmasını istemi ler, ancak buna izin verilmemi , hepsinin açlıktan ölmeleri için geri kaleye gönderilmi lerdi. Tükenme noktasına gelmi Alamut’ta Hasan Sabbah, adamlarına günlük bir parça ekmek ve üç ceviz verebilmekteydi. irgir, kaleyi almak üzereyken sultan Muhammed Tapar’ın ölüm haberi geldi (511/1118). Ku atmanın devam etmesi yönünde irgir’in ısrar ve çabaları sonuç vermedi. Selçuklu komutanları bölgeyi terk etti. Ku atmayı kaldırmak zorunda kalan irgir, geri çekilirken birçok kayıp verdi. Selçuklu ordusunun geride bıraktı ı erzak ve aırlıkları da Nizârîlerin eline geçti. Alamut ve Nizârîler, toptan ma lup olmaktan böylece kurtulmu olmu lardı. 391 Bazı kaynaklara göre gizli bir smailî olan Selçuklu veziri Kıvamüddin ed- Dergazinî, irgir’in ordusunun da ılmasını sa layarak Selçukluların zaferini önlemekte büyük bir rol oynamı tır.392 Muhammed Tapar’ın yerine Irak Selçukluları tahtına geçen o lu Mahmud, vezir Ebu’l-Kâsım el-Ensâbâdî’nin korkutması sebebiyle, irgir ve o lunu öldürttü (525/1131).393 Bu dönemde Nizârîlerin suikastleri de devam ediyordu. Beryaruk’a ve Sencer’e vezirlik yapmı olan Nizamulmülk’ün o lu Fahrulmülk, 500 (Eylül 1106) yılında Aûrâ günü, Nîsâbûr’da, sufî kılı ına girmi olan bir Batınî’nin verdi i yazıyı

389 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 527-8. Kr . Re îdüddin, a.g.e. , s. 127; Kâ ânî, a.g.e. , s. 147-8. 390 Ebu’l-Abbas, dünyada Yemen gibi ba ka yerlerde smailiyye mezhebi mensupları oldu unu, ancak onların müslümanları öldürmediklerini söylemi tir. Hasan Sabbah, Allah’ın akılla bilinebilece i görü üne kar ı oldu unu söylemi ti. Ayrıca Kuran hakkında soruldu unda Hasan Sabbah, onun Allah’ın kelamı oldu unu vurgulamı ve kendi ifadesiyle “Kaderiyye gibi bidatçilerin onu yaratılmı kabul ettiklerini” söyleyerek, bidatçilerin dalâlette olduunu belirtmi ti. Ayrıca Ebû Nasr (Mansur) lakaplı ba ka bir âlim gelip, Kiyâ Bozork Ummîd gibi dâîler ile ba ta “kurtulu a eren fırka” olmak üzere çe itli konularda münazara etmi ti. Detaylar için bkz. Re îdüddin, a.g.e. , s. 127-31; Kâ ânî, a.g.e. , s. 148-51. 391 el-Hüseynî, Ahbâr , (Lugal), s. 57; Muhammed b. Mahmud, Selçuk-Nâme , C.II, s. 42; Cüveyni, Târîh-i Cihângü â, s. 545-6; Re îdüddin, a.g.e. , s. 126-32; Kâ ânî, a.g.e. , s. 147-52; bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 527-9; Anonim, Mücmelü’t-Tevârîh ve’l-Kısas, s. 411; Daftary, smaililer , s. 509. 392 Bündârî, Zübde , s. 119. 393 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 670. Kr . Daftary, smaililer , s. 509.

294

okurken öldürüldü. Rivayete göre vezir, rüyasında Hz. Hüseyin’i görmüstür. Rüyada Hz. Hüseyin ona “acele et, bu gece bizim yanımızda iftar et” demi tir. Bu rüya üzerine, vezire evinden çıkmaması tavsiye edilmi tir. Günü oruçlu geçiren Fahrulmülk, ikindi vaktı bulundu u odadan çıkıp, hanımının bulundu u eve gidiyordu. “Müslümanlar gitmi , zulme u rayanın elinden tutacak kimse kalmamı …” diye ba ıran birini duydu. Onu yanına ça ırıp halini sordu. O ki i, vezire bir ka ıt verdi. Vezir Fahrulmülk ka ıdı incelerken, Bâtınî haçerini çıkarıp onu öldürdü. Bâtınî yakalanmı , Sencer’in huzurunda “kendisine bu i in sultanın bazı adamlarının yaptırdı ını” söylemi tir. Onun bu iftirasıyla, suçsuz bazı ki iler öldürüldü. Bâtınî, vezirin kabri ba ında uzuvları parça parça edilerek öldürülmüstür. 394 Nisabur kâdîsı Hanefî âlim Ebu’l-Alâ Sâ’id b. Muhammed, 502 (Mayıs 1109) yılı Ramazan bayramında camide, bir Bâtınî tarafından öldürülmüstür. Yine sfahan kâdîsı Ubeydullah b. Ali, 502/1108 yılında, Hemedân’da, Bâtınîler tarafından öldürülmütür. O, Bâtınîler konusunda faal biriydi ve onlardan korunmak için zırh giymekteydi. âfiî fakîh Ebu’l-Mehâsin Abdülvâhid er-Rûyânî et-Taberî de aynı yıl içerisinde (502/ ustos 1108) Bâtıniler tarafından öldürülmü tür. Ebu’l-Mehâsin, vezir Nizamülmülk tarafından saygı görmekteydi. 395 Maraga ve di er Azerbeycan bölgelerini yöneticis olan Ahmedil b. brahim b. Vehsûdân, Sultan Muhammed’in sarayındaydı. Yanında Atabek Tog-Tekin oturuyordu. Bir ki i, elinde bir yazı ile alayarak yanlarına gelmi tir. Ahmedil’in yanına gelen Bâtınî, bu yazının sultana iletilmesini istedi. Ahmedil ka ıdı alırken adam, bıça ıyla ona saldırmı , ancak Ahmedil, onu altına almı tır. Bir di er Bâtınî bıça ıyla Ahmedil’e vurmu , ancak her ikisi de kılıçtan geçirilmi tir. ki arkada ının da öldürülmesini görmesine ra men, insanları akınlık içinde bırakarak, üçüncü bir Bâtınî, Ahmedil'e saldırıp onu öldürdü. Asıl hedefin, sultanın Tog-Tekin’i öldürmek istemesi oldu u zannedilmi tir. Çünkü Bâtınîler tarafından öldürülmü olan Musul emiri Mevdûd’un katlinden o sorumlu tutulmaktaydı. Ancak faillerin Batınî oldu u,

394 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 99, 104; bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s.418-9; Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 21-2; bn Kesir, el-Bidâye , C.XII, s. 179; Anonim, Mücmelü’t- Tevârîh ve’l-Kısas, s. 412. 395 bnü’l-Cevzî, a.g.e. ,C.XVII, s. 113; bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 471, 472, 473; ez-Zehebî, Târîhu’l- slâm , C.XXXV, s. 14, 15, 59, 63-4; Kazvînî, Âsâru’l-Bilâd , s. .

295

sultanın Tog-Tekin’i öldürmek için bir tertibe girmedi i anla ılınca bu vehim ortadan kalktı (510/Mayıs 1116).396

(3) – Saldırmazlık Dönemi Muhammed Tapar döneminde a ır darbeler yiyen Nizârîler, onun ölümünden sonra devletin yeniden içine dü tü ü taht mücadeleleri döneminde, rahatlamı lardı. Irak Selçuklularının ba ına geçen Tapar’ın o lu Mahmud, on dört yıllık (511-25/ 1118-31) saltanı boyunca taht üzerinde hak iddia eden birçok rakibiyle u ra mak zorunda kaldı. 397 Büyük Selçuklu sultanı Sencer, Muhammed Tapar’ın ölümü üzerine yas tutmaya ba lamı tır. Sencer, hatiplerden Muhammed’in iyi hasletlerini anlatmalarını istemi tir. Bunların ba ında da Bâtınîler ile yaptı ı sava lar gelmektedir.398 Muhammed Tapar’ın ölümünden sonraki dönemde Nizârîler ile Selçuklular arasındaki durum, pat durumu (stalemate) olarak de erlendirilmektedir. 399 Nizârîlere kar ı Muhammed Tapar döneminde ba latılan büyük saldırı, onun ölümüyle tümüyle sona ermi tir. Ancak Nizârîlerin genel hareketi de aynı ekilde sona ermi tir. Nizârîler çok büyük kayıplar vermi , özellikle ehirlerde çok sayıda taraftarları öldürülmüstür. sfahan çevresindeki ve Elbruz ve Zagros sırada larındaki birçok kalelerini yitirmi lerdi. Gerçekte Nizârîler, Selçuklulara kar ı isyanlarında fiilen ba arısızlı a u ramı lardı. 400 Ço unlukla Rudbar, Kumis ve Kuhistan bölgelerinde ellerinde kalmı kaleleri, artık ilk dönemde yaptıkları gibi, davalarını yeni bölgelere yaymak için kullanamıyorlardı. Nizârîler, ellerindeki bölgeleri korumak pe indeydiler. 401 Hasan Sabah, 511/1118’den sonra daha barı çı bir hayat sürdü. Muhammed Tapar’ın ölümünden sonra irgir tarafından ele geçirilen kalelerden bazılarını geri aldı. Irak, Azerbeycan, Mazenderan, Gilan ve Horasan bölgelerindeki dava faaliyetlerine hız verdi. Bu dönemde Sultan Sencer’in mezhebe gösterdi i ho görüden bahsedilmektedir. Rivayete göre bir sabah uyandı ında ba ucunda bir

396 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 516; Anonim, Mücmelü’t-Tevârîh ve’l-Kısas, s. 411. 397 Daftary, smaililer , s. 510. 398 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 549. 399 Hodgson, The Order of Assassins , Hodgson, The Order of Assassins , s. 99, 145 (“The Isma’ili State”, s. 428, 447). 400 Daftary, smaililer , s. 510-1. 401 Daftary, a.g.e. , s. 511.

296

hançer gören ve daha sonra Hasan Sabah tarafından “isteseydik o hançeri senin gö süne saplardık” mesajı alan Sencer’in bundan sonraki siyasetinin de iti i kaydedilmektedir. 402 Cüveyni, Sencer tarafından Nizârîlere hitaben dostça ili kiler sürdürmeyi talep eden men ûrlar/fermanlar gördü ünü kaydetmektedir. 403 Bazı kaynaklar, sultan Muhammed Tapar’ın vefatından sonra, Zilhicce 511’de sulh talebiyle ( ﺱ ) Mart-Nisan 1118) sultan Sencer’in brahim Sehlevî’yi) Alamut’a gönderdi ini kaydetmektedir. 404 Sultan Sencer, Batıniler ile “kale yapmamaları, silah satın almamaları ve mezheplerine davette bulunmamaları” artlarıyla sulh yapmı tır (497). 405 Özellikle fukahâ bu anla madan dolayı Sencer’i ayıplamı ve sultanı onlar ile dost olmakla itham etmi lerdi. 406 Muhammed Tapar’ın ölümünden sonra yerine geçen Mahmud’un üzerine yürüyen Horasan meliki Sencer, onu ma lûp etmi ti (513/A ustos 1119). Sencer’in Rey ehrine geldi inde ordusunda binlerce Bâtınî’nin bulundu u kaydedilmektedir. 407 Büyük Selçuklu sultanı Sencer ile bir saldırmazlık durumu olmasına ra men, bu dönemde Bâtınîlerin bazı faaliyetleri olmu tur. Bâtınîler, 515/1121 yılında geceleyin en güzel ve en büyük camileren biri olan sfahan camiini yakmı lardı. çerisinde bulunan be yüz kadar Mushaf da yanmı tır. Bunlar arasında Übey b. Ka’b’ın hattı oldu u söylenen bir Mushaf da vardı. 408 Irak Selçukluları sultanı Mahmud’un veziri el-Kemâl Ebû Tâlib Ali b. Ahmed es-Sümeyremî, 516/1122 yılında, Bâtınîler tarafından öldürülmüstür. Vezirin halka zulmeden birçok uygulaması olmu tur. Vezir, sultan ile Hemedân’a gitmek için büyük bir alay ile yola çıkmı tır. Humartekîn et-Tutu î’nin yaptırdı ı Medrese çar ısından geçmekteydi. Geçilen yer dar oldu u için adamları öne geçmi tir. Bir Bâtınî hançeriyle vezire bir darbe indirdi, ancak hançer bine ine isabet etmi tir.

402 Re îdüddin, a.g.e. , s. 123; Kâ ânî, a.g.e. , s. 144. 403 Daftary, smaililer , s. 511-2. 404 Re îdüddin, a.g.e. , s. 132; Kâ ânî, a.g.e. , s. 153. ﺱﺵﺏیﻡی یﺡ ) bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 378-9 405 .( ی ﺱﺡ ی ﺡ ﺉ ﻡ ﻡ ﺱ Ayrıca bkz. Re îdüddin, a.g.e. , s. 123; Kâ ânî, a.g.e. , s. 144; Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 151; Abdurrahman Acar, “Sencer`in Din Siyaseti”, s. 153; es-Sâidî, Cühûd , s. 550. 406 Re îdüddin, a.g.e. , s. 123; Kâ ânî, a.g.e. , s. 144. 407 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 172; Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 77. 408 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 194. Kr . bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 595.

297

Bâtınî Dicle’ye do ru kaçmı , vezirin adamları da pe inden gitmi , orası bo kalmı tır. Ba ka bir Bâtınî, hançerini vezire saplamı ve onu bine inden a aı çekip birkaç darbe daha vurmu tur. Geri dönen vezirin adamları iki Bâtınînin saldırısı üzerine geri dönüp kaçmı lardı. Yanına geldiklerinde veziri koyun gibi bo azlanmı olarak bulmu lardı. Vezir, otuzdan fazla yara almı tır. Vezirin kâtili olan Bâtınî öldürülmüstür. 409

h - Hasan Sabah’ın Ölümü Hasan Sabah 518/1124 yılı Mayıs ayında hastalanmı tır. Lemeser kalesinden Kiya Bozork Ummid’i ça ırarak kendisinden sonra veliahd tayin etmi tir. Aynı zamanda Nizârî davasını yönetmekte ona yardımcı olacak üç kıdemli Nizârîye daha görev verdi: Dihdar Ebû Ali Erdistanî, Nizârî silahlı güçlerinin komutanı Kiya Ebû Cafer 410 ve Hasan Adem Kesranî. Hasan Sabah, 518/1124 yılı Haziran ayında vefat etti. 411 Dehhudâ Ebû Ali, di er Nizârî kalelerine giderek, Kiyâ Bozorg Ummid için ahidlerini almı , ba lılıklarını sa lamı tır.412 Hasan Sabah, katı kuralcıydı. Alamut kalesini ele geçirdikten sonra ölünceye kadar kaleden a aı inmedi. Sadece iki defa sarayının damına çıkmı tır. O hayattayken Alamut’ta kimse içki içememi , müzik aleti çalamamı tır. Karısı ve kızlarını Girdkuh’a gönderirken geçimlerini sa lamak için yün e irmeleri artını ko mu tur. ki o lunu idam ettirdi. O ullarından Muhammed içki içme suçundan idam edilmi tir. Di er o lu Hüseyin haksız yere Kuhistan Hüseyin Kainî’nin öldürülmesinde cinayetle suçlanmı tır. Suçsuz oldu u idam edildikten sonra anla ılmı tır. Yöneticiler görevde oldukları dönemde yanlarına kadın yakla tırmazlardı. 413 Hasan Sabah, gündüz sâim (oruçlu), gece kâim, kitab okumak ve memleketin ilerini idare etmekle me guldü. 414 Nizâr’ın ölümünden sonra gizli imamın hücceti sayılmı tır. Nizârîler, efendimiz (seyyidna) dedikleri Hasan Sabbah’a

409 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVII, s. 212-3; bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 601; bn Kesir, el-Bidâye , C.XII, s. 203, 205; Ali Sevim, Erdo an Merçil, Selçuklu Devletleri Tarihi , s. 236. 410 Hasan Sabbah’ın ölümünden önce ordunun ba ına atadıklarından biri olan Kiyâ Bâ Cafer 519 (Kasım 1125) yılında vefat etmi ti. Nizârîler’in birçok yeri ele geçirmelerinde askeri komuta etmi ti. Kâ ânî, a.g.e., s. 157. Kr . Re îdüddin, a.g.e., s. 138. 411 Ölüm tarihinin günüyle ilgili farklı kayıtlar vardır. bkz. Cüveyni, Târîh-i Cihângü â, s. 547; Re îdüddin, a.g.e. , s. 133; Kâ ânî, a.g.e. , s. 153; Daftary, smaililer , s. 513. Kr . bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 625. 412 Re îdüddin, a.g.e. , s. 138. 413 Cüveyni, a.g.e. , s. 544-5, 547; Re îdüddin, a.g.e. , s. 123-4; Kâ ânî, a.g.e. , s. 145. 414 Cüveyni, a.g.e. , s. 547; Kâ ânî, a.g.e. , s. 154.

298

çok büyük saygı duyuyorlardı. 415 Kitabını yakla ık 560/1165 yıllarında tamamlamı olan snâa eriyye’ye mensup Abdülcelil Kazvînî, Cibal ve Kuhistan bölgesinde Sabbâhiyan ve Mülhidân dedi i taraftarlarının, Nizâr ve Hasan Sabbah adına sikke bastırdı ını ve hutbe okuttuklarını kaydetmektedir. 416 Alamut’a dayanan kaynaklar, Hasan Sabah devrinde suikaste urayan kırk sekiz ki inin ismini vermektedir. Listenin ba ında Nizâmülmülk yer almaktatadır: 417 Maktûl Maktul’ün Kimli i Fedâî Tarih Nizâmülmülk Büyük Selçuklu Veziri Ebû Tâhir Errânî Deylemî 485/Ekim 1092 Erku Melik âhî Emîr Sipahdâr Abdurrahman Horasânî 488/1095 Leber (?) Kâdîsı Birâder Kâtil Sermern (?) 491/497 -8 Üner Melik âhî Emîr Sipehdâr Hasan (Hüseyn) Hârezmî 489/1096 Abdurrahman Kazvînî Refîkî Horasânî 490/1096 -7 Ebû Müslim Rey ehri yöneticisi Hodâdâd Râzî Fedâî 488/1095 Porsuk Melik âhî Emir sipahdâr Horasan Refîk Kuhistânî 488/1095 ıhnesi Siyahpû Emir 489/1096 Ge çmi (?) Erku ’un damadı ve brahim Demâvendî 489/1096 halefi Serzen (?) Melik âhî Emir Sipâhsalâr brâhim Horâ ânî 490/1097 Hâdî Kiyâ Alevî Gîlân’da (Zeydî) lider brahim ve Muhammed 490/1097 (imam) Kûhî Ebu’l -Feth Dihistânî Berkyaruk’un Veziri Gulâmî Rûsî (?) 490/1097 skender Sûfî Kazvînî Nizâriyye aleyhine Refîkî Kuhistânî 490/1097 fetva veren Sungurça Dihistân valisi Muhammed Dihistânî 491/1098 Ebu’l -Muzaffer Hocendî sfahan müftüsü Efu’l -Feth Secezî (?) 491/1098 Ebu’l -Fazl Râzî (snâa eriyye âlimi) 418 Abdullah Gâzî 490 (1)/1097 -8 Ebû (Naîm) Amîd Müstevfî -yi Rey Rüstem Demâvendî 492/1098 -9 Ebû Cafer Me âtî Râzî Rey müftüsü Muhammed Demâvendî 492/1098 -9 Ebû’l -Kasım Kazvin Kerc (?) Hasan Demâvendî 492/1098 müftüsü

415 Daftary, smaililer , s. 514; a.mlf., The Assassin Legends , s. 32. 416 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 503. 417 Re îdüddin, a.g.e. , s. 134-7; Kâ ânî, a.g.e. , s. 153-7. 418 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 97.

299

Ebu’l -Hasan Be yhak Reisi Fedâî Hâcî Demâvendî Ser -libârî (?) Alamut’tan kaçan Refîkî Kazvînî 492/1098 -9 Ahmed b. Nizamülmülk 419 Vezir Hüseyin Kuhistânî 499/ 1105 -6 Abdurrahman Kazvinî Refîkî Horasânî 499/1105 -6 Mevdûd Emir 500/1106 -7 Sermez Emir 493/1099 -100 Ebu’l -Ferec Karatekîn 492 /109 9 Fahrulmülk Vezir (50 0/1106) 420 Ebû Ahmed Devlet âhî Kuhistânî Bâde -Refîk 505/1111 Abdullah sfehânî Kâdî Ebu’l -Abbâs NakîbMe hedî 493 /1099 Ebu’l -Alâ sfehan müftüsü Refîkî 495/1101 -2 Ebu’l -Kâsim sferâzî Reîs -i Beyhak Muhammed Beyârî (?) 495/1102 Mehme âd (?) Nisâbur’da Abdülmelik Râzî 496/1102 -3 Kerrâmîlerin ba ı Sebbâk (?) Cürcânî Hâricî âlim Hasan Serrâc 513/1119 Ebu’l -Alâ Âlim Muhammed Sayyâd Atabeg Mevdûd Diyarbekir , am yönet. Fedâî (507 /1113) 421 Tâcülmülk Sadî Dört Refîk Ahmedil Emir Abdülmelik Râzî , dört ki i (510/1116) 422 Muntehâ Alevî Cürcân müftüsü Hasan Dâybârî (?) 494/1100 -1 Efdal Fâtımî veziri Halebli üç refîk (515/1121) 423 Sümeyramî Vezir Emir Üner Horasan yöneticisi Ebu’l -Hayyân Dihistânî Ger âsf Cerbâdegânî Refîkî fedâî 515/1121 Tu rul Mahallî Dâmgân valisi sfendiyâr Demâvendî Abdullatîf Hocendî âfiîlerin reisi Fedâî Aksungur Ahmedilî Emir Fedâî 52 7/1133 424 Kirman kadısı Hasan Serrâc Fedâî 493/1099 Aksungur Porsukî Emir Fedâî Emîr Zâhid Sultan Muhammed’in Muhammed Sayâd hocası

419 Ahmed b. Nizamülmülk, 503/1109 yılında yapılan suikast gri iminde yaralanmı , ancak kurtulmu tu. bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 478. 420 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s.418-9. 421 bnü’l-Kalânisî, Târihu Dıme k, s. 298. 422 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 516. 423 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 589. 424 Bu tarih Hasan Sabbah’ın ölümünden (518/1124) sonraki bir tarih olmaktadır.

300

i - Hasan Sabah’ın Görü leri smailiyye’nin zaman ve mekan farkına göre farklı itikatları oldu u, çe itli dönemlerde ve bölgelerde yazılmı eserlerinden anla ılmaktadır. 425 Bazı ara tırmacılar smailiyye için Bâtıniye isimlendirmesini do ru bulmamaktadır. smaililer, bâtını hak kabul etmektedirler, ancak zâhiri de kabul ederler. Bâtın ile birlikte zâhire inanmayı da vacib saymı lardır. el-Müeyyed e -îrâzî “bâtın ve zâhir ile birlikte amel eden bizdendir, bunlardan biri ile amel edip di eriyle etmeyen bizden de ildir” demi tir. 426 bn Haldun, Bâtınî isimlendirmesini ( er’î kuralları yorumlamakla ilgisini kurmadan) bâtın ve mestûr imamların kabul edilmesi sebebine ba lamaktadır. 427 Bununla birlikte Hasan Sabbah’ın “her tenzîlin tevîli, her zâhirin bir Bâtını oldu unu” kabul etti i kaydedilmektedir. 428 Bundan dolayı da onun taraftarlarına da Bâtınî denmi tir.429 Dönemin Sünnî yazarlarının da ifade ettikleri gibi Nizârîler “ed-davetü’l- cedîde” diye adlandırılan bir ör etiyi temsil ediyorlardı. “Ta’lîm” denen bu ö reti aslında eskiden beri var olan bilginin yetkili biri tarafından öretilmesi anlamına gelmekteydi. Hasan Sabbah’ın talim konusunu ele aldı ı Fusûl-i Erbaa günümüze ula masa da, içeri i hakkında, ranlı tarihçiler 430 ve ehristanî’den 431 epey bilgi edinilebilmektedir. 432 Bu prensip sebebiyle gruba Ta’lîmiyye adı verilmi tir. 433

425 Muhammed Kamil Hüseyin, smailiyye akaidinin tesbitinin güçlü ünü ifade etmekte ve onların zaman ve mekan farklarına göre farklı itikatları oldu unu çe itli dönemlerde ve bölgelerde yazılmı eserlerine atıflarla ortaya koymaktadır ( Tâifetu’l-smâiliyye , Kahire 1959, s. 147-53, 177). Benzer görü leri Mustafa Gâlib de ifade etmektedir ( brahim b. el-Hüseyn el-Hâmidî, Kenzü’l-Veled, tahkik: Mustafa Gâlib, Beyrut, 1971, s. 7). 426 Hüseyin, Tâifetu’l-smâiliyye , s. 148; Mustafa Gâlib, Tarîhu’d-Daveti’l-smâiliyye, Beyrut, ts., s. 39. Benzer görü ler ve de erlendirmesi için bkz. Kemalüddin Nuruddin Mercûnî, Mevkıfü’z- Zeydiyye ve Ehli’s-Sünne min el-Akidedi’l-smâiliyye ve Felsefetihâ, Beyrut, 2009, s. 98. 427 bn Haldûn, Târîh , C:I, s. 252. 428 Re îdüddin, Câmiü’t-Tevârih: Kısmet-i smailiyân , s. 106. Kr . Kâ ânî, Târih-i smâîliyye , s. 129. 429 Kâ ânî, a.g.e. , s. 129. Dönemin snâ A eriyye mensubu müellifi Abdülcelil Kazvinî’ye göre eriatın bir zâhiri, bir de bâtınî yönü oldu unu kabul etmek, Bâtınîler ve Sabbâhilerin (Sabbâhiyân) mezhebidir. Bu müslümanların mezhebi de ildir. Bundan dolayı onlara Bâtınî denmektedir. Abdülcelil Kazvînî, bu konuların detayları için Saîd Re îd Râzî’nin Fusûl isimli eserine yönlendirmektedir ( Kitâbü’n-Nakz , s. 471-2). Re îdüddin er-Râzî (ö. 530?) hakkında kısa bilgi ve ilgili literatür için, bu çalı mada snâ A eriyye âlimleri hakkında bilgi verilen ilgili bölüme bakınız. 430 Re idüddin, a.g.e. , s. 105-7; Ka anî, a.g.e. , s. 128-9. 431 e-ehristani, el-Milel ve’n-Nihal , s. 231-5 (tercümesi, s. 175). bn Haldûn da bu konuda ehristanî’ye atıf yapmaktadır ( Târîh , C. I, s. 252). 432 Daftary, smaililer , s. 514-5. Daftary’ye göre Sencer’in dostlu unu kazanmı bir E arî bilgini olan ehristanî, yazdıklarında tarafsız bir tutum sergilemi ti. Onun ça da larından bazıları, Batıni

301

Hasan Sabbah’a göre “hakk”ın alameti tevhîd (birlik), “bâtıl”ın alameti ise çokluktur (kesret). Hasan Sabbah, birli in ta’lîm ile sa lanaca ını savunmakta, aklın kullanılmasının (rey) ise farklı fırkalara sebep oldu unu, birli in (cemâat) imamla mümkün oldu unu savunmaktadır. Talim ö retisinin temeli, dinin sadece yetkili muallimler tarafından ö retilece i esasına dayanmaktadır. Bu yetkili muallim de imamdır. Allah’ı bilmek, akıl ve akıl yürütme (nazar) ile olmaz. Dinî gerçekleri örenmek için akıl yeterli de ildir. Bunun için insanlar bir otoriteye ve ö reticiye ihtiyaç duyacaklardır. Bu ö retmenin yetkili ve güvenilir olması gerekmektedir. Bu ki i, imamdır. 434 Ula ılabilecek bir imamın olmadı ı dönemde onun hücceti, imamın yetkilerini kulanacaktır. Hasan Sabah imamın hüccetidir. 435 Bu prensipten hareket eden Hasan Sabah, halka (avâm) ilimlerle me gul olmayı, havassa ise kendisinin içeri ini bildi i dı ındaki eski ulemanın kitaplarını okumayı yasaklamı tır. Allah’a iman konusunda “bizim ilahımız, Muhammed’in ilahıdır” demekle yetiniyor, detaya girilmesini ele tiriyorlardı. ehristânî, onlarla yaptı ı münazaralar sırasında “bunu senden mi ö renece iz” gibi cevaplarla kar ıla tı ını ve onlara “ilim kapısını kapattınız, teslimiyet ve taklit kapısını açtınız” dedi ini kaydetmektedir. 436 Cüveynî de onların mezhebinin “amacı aklı ve ilmi devre dı ı bırakmak olup hurafeler yı ınından ba ka bir ey de ildir”437 demektedir. smaililere göre Muhammed b. smail’in neslinden, kendinden önceki imam tarafından hakkında nas olan, masum bir imamın varlı ı zaruridir. Bu prensip

olmak ve onlara hizmet etmekle suçlamı lardı. Nasırüddin Tusî de E ari’nin dâ’i’d-du’ad derecesinde bir smaili oldu unu söyleyenlerdendir. ehristanî, Tusî’nin dayısına hocalık etmi tir. ehristanî’nin eserlerindeki bazı görü leri ve kullandı ı ıstılahlar onun smaili yorumundan etkilendi ini savunanlar için delil olmu tur. smaililer, s. 515-6. 433 es- es-Sem’ânî, el-Ensâb , C:I, s. 468. 434 el-Gazâlî, Fedâihu’l-Bâtıniyye, tahkik: Abdurrahman Bedevî, Kahire, 1964, s. 17, 37, 47, 77 [Bâtınîli in çyüzü , s. 25-6, 45-80]. ( smâilî dâî Ali bnü’l-Velîd’in (ö. 612/1215) el-Gazzâlî’ye cevap verirken “dinin sadece imam-ı masumdan alınabilece ine” dair de erlendirmeleri, bununla birlikte aklın bir alet olarak de er ta ıdı ını, yok saymadıklarını ifade etti i kayıtlar için bkz. Dâmi u’l-Bâtıl ve Hatfü’l-Münâdıl, tahkik: Mustafa Gâlib, Beyrut, 1982, C. I, s. 264, 273, 332); e-ehristani, a.g.e. , s. 232-3 (tercümesi, s. 175); Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 94; Cüveyni, Târîh-i Cihângü â, s. 538; Re idüddin, a.g.e. , s. 106; Kâ ânî, a.g.e. , s. 129; Hodgson, “The Isma’ili State”, 435-6; Daftary, a.g.e. , s. 516-8. Ta’lîm nazariyesine benzer görü lerin Hasan Sabbah’tan ba ka smailî müellifler tarafından ortaya konan tespitler için bkz Mercûnî, Mevkıfü’z-Zeydiyye, s. 58 vd. 435 Daftary, a.g.e. , s. 516-8. 436 e-ehristani, a.g.e. , s. 234-5 (tercümesi, s. 177). 437 Cüveyni, a.g.e. , s. 540.

302

smailiyye mezhebinin temel ilkesidir. 438 Karmatiler, smail b. Cafer’i imam olarak kabul etmemektedir. Onlar Cafer Sadık’tan sonra yedinci imam olarak, Cafer’in o lu smaili atlayıp, torunu Muhammed’i imam kabul etmektedirler. 439 Nizârî gelene e göre ise Hz. Hasan atlanarak, Hz. Ali’den sonra Hz. Hüseyin ikinci imam kabul edilerek sayı Muhammed b. smail ile yediye tamamlanmaktadır. Hz. Hasan geçici bir emanetçi kabul edilmektedir. Mustalîlere göre ise Hz. Ali atlanarak Hz. Hasan birinci imam olarak kabul edilmektedir. Hz. Ali bu listenin üstünde (esâsü’l-imâme) bir konumdadır. 440 Selçuklular döneminde, 547-554/1153-1159 tarihlerinde yazılan bir kayna a göre Batıniler, (Mülhidân) eriata itimad etmemekte, onu erhetme yetkisinin Mısır’daki efendilerine ait oldu unu kabul etmekteydi.441 Abdülcelil Kazvînî’nin yakla ık 560/1165 yılında tamamladı ı eserinde verdi i bilgilere göre snâ A eriye, kendi imamlarının gâib oldu unu kabul etmesine ra men Bâtınilerin (melâhide) imamları Mısır’da zâhirdir. 442 Halbuki Abdülcelil Kazvînî, yine aynı eserinde Cibal ve Kuhistan bölgesinde “Sabbâhiyan ve Mülhidân” diye niteledi i taraftarlarının, Nizâr ve Hasan Sabbah adına sikke kesti ini ve hutbe okuduklarını kaydetmektedir. 443 Abdülcelil Kazvînî, Bâtınîlerin (mülhid) er’î kurallara iman etmedi ini kaydetmektedir. Onlar, âlemin kadîm oldu unu kabul etmektedir. Dolayısıyla bir yaratıcısının oldu unu kabul etmemektedir. Peygamber gönderilmesini kabul etmemektedir. Ahirette tekrar dirilmenin muhâl oldu unu kabul etmektedir. Hz. Muhammed’in getirmi oldu u eriata iman etmemektedir. Dinin temellerini (usûl) de, furûunu da, hiçbir hükmünü kabul etmemektedir. Kazvinî’nin kaydına göre Alamut’ta bizzat ahid olan birinden aktardı ına göre Nizârîler cenazesini namazını kılmadan defnetmi lerdi. Onlar, ahirette yeniden dirilmeye inanmamaktadır. Çünkü onlar, namaza ve oruca inanmamaktadırlar. 444 Abdülcelil Kazvinî’nin eserini telif etti i tarih Nizârî lider Hasan’ın “devr-i

438 Hüseyin, a.g.e. ,s. 153. 439 Daftary, “The Earliest Ism ls”, s. 229. 440 Daftary, a.g.m., s. 230. 441 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 450, 453. 442 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 466. 443 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 503. 444 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 453. 464, 606.

303

kıyamet”i ilan edip (559/1164) er’î kuralları la vetti i tarihin hemen sonrasına rastlamaktadır. Ayrıca bununla ilgili tarih kitaplarında, Nizârî smâililerin “devr-i kıyâmet”i ba latan lideri Hasan ile ilgili kayıt dikkat çekmektedir. “Babasının yerine geçti i ilk günden itibaren Hasan Sabbah’ın zamanından beri uygulanmakta olan slamî ve er’î kuralların çi nenmesine ses çıkarmadı ve bizzat kendisi de o konularda, dine aykrı yenilikler koydu.”445 Daha önce kaydedildi i gibi, muhalifi oldu u a ikar olan müelliflerin, Hasan Sabbah’ın koyu dindarlı ı ile ilgili yazdıklarına i aret edilmi tir. Di er taraftan bnü’l-Esîr onların ilk toplantıları olarak Sâve’de on sekiz ki inin bir araya gelip bayram namazı kılmalarını kaydetmektedir. 446 Nizâr ve Hasan Sabbah adına hutbe okutuldu u kaydedilmektedir. 447 Ezan ile ilgili benzer bir durum söz konusudur. Selçuklular döneminde yazılan bir kaynakta Sünni yazar, Râfiziler ile Batıniler arasındaki benzerliklerden bahsederken Âlamut’ta ya ayan Batınîlere benzerlik iareti olarak ezanlarda “hayru’l-amel”in 448 aikara okunmasını da gündeme getirmektedir. 449

2-Kiya Bozorg Ummid Dönemi (518-32/1124-38) Kiyâ Bozorg Umid, Deylem’in ekâbirindendi. O, Hasan Sabbah’ın nâibi olarak ordunun ba ındaydı. Kiyâ Bozorg Umid, er’î kuralları (merâsim-i erîat) muhafaza etmekteydi. On dört yıllık (518-32/1124-38) iktidarı döneminde Hasan Sabah’ın siyasetini (nehc-i sâbık) sürdürmüstür. 450 Kiyâ Bozorg Umid, Rudbar bölgesinin yerlisi oldu u için çevresi ile güçlü ili kilere sahipti. O, bölgedeki yöneticilerden kimiyle dostça geçinmi , snâa eriyye’yi kabul etmi olan Bavendiler ile aralarında sava lar olmu tur. 451 Büyük Selçuklu yönetimiyle ili kileri için ise Cüveynî, “Bozork Ummîd’in hüküm sürdü ü devir Sultan Sancar’ın devri oldu u için onların kalelerini yıkmak ve

یﺝﺏﺝﺏﺱﺵﺱﻡکﺡ ﻡ) 445 ,Cüveyni, a.g.e. , s. 551 (metin, ne r. Muhammed Kazvinî, Leyden ( ﺝیﻡ ﺵﺕﻡ ک 1937, C. III, s. 225). Kr . Re îdüddin, a.g.e. , s. 164; Kâ ânî, a.g.e. , s. 184. 446 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 313. 447 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 503. ﺡ 448 449 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 172. 450 Cüveyni, a.g.e. , s. 547; Re îdüddin, a.g.e. , s. 137-8; Kâ ânî, a.g.e. , s.157. 451 Bavendiler yöneticisi ah Gazi Rüstem’in o lu Nizarilerin suikastiyle öldürülmü , kendisi de böyle bir giri imden kurtulmu tu. O her fırsatta Nizariler’e dü manlı ını göstermekteydi. Daftary, a.g.e. , s. 519.

304

evlerini ba larına uçurmak için kimse ciddi bir çaba harcamadı” diye yazmaktadır.452 Bozorg Ümîd’in ba a geçti i yıl (518/1124) Nizârîler Âmid’de kayıplar vermi tir. Melik ah zamanında, Hasan Sabbah’ın daveti, Rey’den sfehan’a ve Hemedan’a, bütün Kuhistan beldelerine, Dıyarbakır, am ve Mısır sınırlarına kadar ula ıyordu.453 Mervano ulları tarafından yönetilen Diyarbakır bölgesi, 478/1085 yılından itibaren do rudan Selçuklu yönetimine ba lı hale gelmi tir. 454 Âmid halkı, 518/1124 yılında, sayısı oldukça artmı olan smaililere kar ı ayaklanıp, yediyüz kadarını öldürdü. Bu hadiseden sonra, bölgede onların durumu zayıflamı tır.455 Âmid’in yöneticisi olan Timurta b. lgâzî, 547 (1152-3) yılında vefat etmi tir. 456 Bazı kaynaklar, Timurta ’ın yedi yüz kadar Nizârîyi öldürdü ünü ifade edip bir grup Nizârî tarafından öldürüldü ünü kaydetmektedir. 457 Nizarîlerin faaliyetleri hilafet merkezi Ba dad’ı da tedirgin etmekteydi. Ba dad’da divana ula an mektuplarda Dıma k’tan gelen bir kâfile içerisinde Bâtınîler oldu u ve devlet büyüklerine suikast düzenleme niyetinde oldukları bildirilmi tir. Yapılan ara tırma sonrasında onlardan bir grup tutuklanmı , bir kısmı da asılarak idam edilmi ti (aban 518/1124). Ba dad’da âmlılara benzeyen kim bulunursa tutuklanıp öldürülece i ilan edilmi tir. Tutuklananlar arasında onlara para yardımında bulunanlar ve Abkarâ kadısı bn Eyyub da vardı. Yanında Bâtıniyye’nin kitapları bulunmu tur. 458 Irak Selçuklularının veziri Dergezinî, Batınîler ile i birli i yaparak, kendine siyasi rakip olabilecek bazı ki ileri öldürmüstür. Sultan Sencer’e elçi olarak gönderilen kadı Zeynü’l-slam Ebû Sad Muhammed b. Nasr b. Mansur el-Herevî böyle bir tertip sonucu 518/1124 yılında öldürülmüstür. 459 Büyük Selçuklu yönetimi, Sencer’in veziri Ebû Nasr’ın talimatıyla 520/1126

452 Cüveyni, a.g.e. , s. 548. 453 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 511. 454 Yinanç, Selçuklular Devri, s. 148 vd. 455 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVII, s. 224; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 625; bn Kesir, el- Bidâye , C.XII, s. 207; Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 113; Hodgson, The Order of Assassins , s. 101; Daftary, a.g.e. , s. 520. 456 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. XI, s. 175. 457 Re îdüddin, a.g.e. , s. 86. 458 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVII, s. 225. Sıbt, kâfilenin geldi i yer olarak Horasan veya Dima k olmak üzere iki rivayet oldu unu kaydetmektedir. Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 113. 459 Bündârî, Zübde , s. 137; bnü’l-Esir, onun 519 yılında öldürüldü ünü yazmaktadır ( el-Kâmil, C. X, s. 630); bn Kesir, el-Bidâye , C.XII, s. 208. Ayrıca bkz. Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 333 ( ve 5. dipnot), 513.

305

yılında, Rudbar ve Kuhistan’daki Nizârî kalelerine asker göndermi tir. Vezir Ebû Nasr Ahmed b. el-Fadl Kâ ânî, onların nerede bulunurlarsa öldürülmelerini, mallarına el konulmasını ve kadınlarının esir alınmasını emretmi tir. Turaysis’e bir ordu gönderilmi tir. Çok sayıda ki i öldürülmü , malları ganimet olarak ( ی) alınmı tır. Nisabur’a ba lı Beyhak’ın Taraz köyündeki liderleri el-Hasan b. Semîn, kendini minareden atarak ölmüstür. 460 Daftary’e göre ordu pek fazla ba arılı olamadan geri dönmüstür. 461 Ancak kaynaklar, on iki bin ki inin öldürüldü ünü kaydetmektedir. 462 Yine de Kuhistan Nizârîleri, 523/1129 yılında Sistan’a bir ordu gönderebilecek güçteydi. 463 Bu askerî harakatın emrini veren vezir Ebû Nasr, 521/1127 yılında, Batıniler tarafından öldürülmüstür. 464 Vezirin seyisi olarak i e ba layan iki Batınî fedaisi, iyi hizmetleri ve dindarlıkları ile vezirin güvenini kazanmı , atlarını kontrol eden veziri bıçaklamak suretiyle öldürmü lerdir. 465 Irak Selçukluları sultanı Mahmud’un veziri, Batınili e meyilli oldu u kaydedilen Dergezinî’nin 466 Batınileri suikastlerde kullandı ı,467 vezir Mu’înüddin’in öldürülmesinde de onun çabaları oldu u kaydedilmektedir. Mu’înüddin onun Irak’ta vezirlik etmesini istemiyordu. Dergezenî de onun üstünlükleri yanında kendi noksanlıklarının ortaya çıkaca ını bildi inden bu seyis fedai i ini planlamı tır.468 Muhtemelen bu suikast sonrasında, 521/1127 yılında, Sultan Sencer’in Alamut halkından onbinden fazla ki iyi öldürdü ünü kaydedilmektedir. 469 Irak Selçukluları sultanı Mahmud tarafından, 520/1126 yılında, Anutegin irgir’in ye eni Asil, Alamut tarafına gönderilmi , ancak Asil yenilerek geri dönmüstür. Aynı yıl içerisinde gönderilen ba ka bir Selçuklu ordusu ma lup olmu , komutan Temurdo an, esir alınmı tır. Temurdo an, bir müddet Alamut’ta hapiste

460 bnü’1-Esir, a.g.e., C. X, s. 631-2; Hodgson, The Order of Assassins , s. 101-2. 461 Daftary, smaililer , s. 520. 462 Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 125. bnü’l-Cevzî, “Sencer’in on iki bin Bâtıniyi öldürdü ü haberi geldi” eklinde 521 yılı olayları arasında kaydetmektedir ( el-Muntazam , C. XVII, s. 244). 463 Daftary, a.g.e., s. 521. 464 bnü’1-Esir, a.g.e., C. X, s. 647 ; Hodgson, a.g.e., s. 102; Daftary, a.g.e., s. 521. 465 Abbas kbal, el-Vezâra fî Ahdi’s-Selâcika , s. 372; Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 151-4 ve 151’de 3. dipnot, 154’de 2. dipnot. Kr . Abdurrahman Acar, “Sencer`in Din Siyaseti”, s. 101, 158-161. 466 Bündârî, Zübde , s. 119. 467 Bündârî, a.g.e. , s. 137. 468 Bündârî, a.g.e. , s. 138-9, 242. 469 bnü’1-Esir, el-Kâmil, C. X, s. 647; bn Kesir, el-Bidâye , C.XII, s. 212.

306

kalmı , sultan Sencer’in ricasıyla serbest bırakılmı tır. Bâtınîler tarafından Talikan’daki Mansura gibi yeni kaleler ele geçirilmi , Saadetkuh, Meymundiz 470 gibi kaleler yapılmaya ba lanmı tır.471 Bâtınîlik muhaliflere hakaret edilirken kullanılan bu vasıf haline gelmi tir. Abbâsî halifesi el-Müster id, îî Mezyediler emiri Dübeys ile melik Tu rul’un Ba dad’a saldırıları sebebiyle asker toplayıp sava a girmi tir. Halifenin askeri faaliyetlerini denetim altına almak için Ba dad’a gelen (520/Ocak 1127) Irak Selçukluları sultanı Mahmud’u Ba dad’a sokmamak için sava a giren halifenin taraftarı, Selçuklu askerlerine, nehrin kar ı tarafında bulundukları sırada aır ifadelerle küfretmekte ve “ey Bâtınîler, ey Mülhidler, emüru’l-müminîne isyan ettiniz, akitleriniz geçersiz, nikahlarınız fasid oldu” diyorlardı. 472 Sultan Muhammed, Bâtınîler ile barı yapma giri iminde bulunmu tur. Yaranku Bâzdâr’ı sfehan’dan elçi olarak göndermi ve Alamut’tan güvenecekleri birini göndermelerini ve onunla sulh için görü mek iste ini iletmi tir. Bozorg Ummid, bunun için Hace Muhammed Nâsihî ehristanî’yi göndermi ti (523/1129). Muhammed Nâsihî, sultanın huzuruna çıkmı ve sulh için görü müstür. Muhammed Nâsihî, sultanın huzurundan çıktı ında sfahan çar ısında kavga çıkmı , elçi ve yanındaki heyette bulunanlar öldürülmü lerdi. Sultan onların öldürülmeleri için emir vermedi ini söylemi tir. Bozorg Umid, faillerin kısasen öldürülmelerini istemi, aksi halde intikam ile tehdit etmi tir. Ancak sultan buna iltifat etmemi tir. Nizârîler, Kazvin’e saldırarak dörtyüz kadar ki iyi öldürmü ve çok miktarda ganimet elde etmi lerdi. Bu olay, Kazvin halkı ile Nizârîler arasında sık sık sava a neden olan bir kan davası halini aldı. 473 Sultan Mahmud’un 524/1130 yılında, Lemeser’a gönderdi i, sayısı otuz bini bulan ordu da bir sonuç elde edemedi. 474 bnü’l-Esîr’in 524 yılı olayları arasında Sultan Mahmud’un Alamut kalesini ele geçirdi ini kaydetmesi

470 Meymündüz kalesi hakkında detaylar için bkz. Ivanow, Alamut and Lamasar, s. 75. 471 Re îdüddin, a.g.e. , s. 139-9; Kâ ânî, a.g.e. , s. 158-9; Daftary, smaililer , s. 520. 472 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 236, 242; bn Kesir, a.g.e. , C.XII, s. 211. 473 Bu olaydan önce de Kazvin yöneticileri Bâtınîler ile mücadele halindeydi. Kazvin’in ıktâ sahibi olan Yaranku Bâzdâr, 520/1126 yılında Nizârîler’i ma lup etmi ti. Yaranku , bir sene sonra elçi göndererek sulh talep etmi ti. Ancak daha sonra Nizârîler’in üzerine tekrar askeri harakatlar gerçekle tirmi ti (Re îdüddin, a.g.e., s. 139-40; Kâ ânî, a.g.e., s. 158-9). 474 Re îdüddin, a.g.e., s. 140; Kâ ânî, a.g.e., s. 159; Hodgson, The Order of Assassins , s. 102; Daftary, smaililer , s. 521; Hüseyin Kayhan, Irak Selçukluları , s.113.

307

do ru olmasa gerektir. 475 Sultan Mahmud’un 525/1131’de ölümünden sonra karde leri ve o lu Davut arasıda meydana gelen taht mücadelesi,476 Nizârîler için rahat bir dönem olmasına sebep olmu tur. 477 Bu dönemde Deylemân’da Ebû Hâ im Alevî, Zeydîlerin imamı davasındaydı. Horasan’a kadar geni bölgelerde davasını yaymak için mektuplar göndermekteydi. nsanları Nizârîlere kar ı da hasım haline getirmeye çalı maktaydı. Bozorg Ummid’in gönderdi i nasihat-nameye, Ebû Ha im, onları küfür, ilhâd ve zındıklık ile itham eden cevaplar vermi , münazara etmeleri durumunda küfürlerini ortaya çıkaraca ını bildirmi tir. Alamut’tan Gilan’a gönderilen Nizârî ordusu, Zeydî ordusunu yenilgiye u ratarak Ebû Ha im’i esir etmi ti (526/Aralık 1131). Alamut’a getirilen Ebu Ha im, “Allah’ın bilinmesi (marifet-i Hodâ) akıl ile oldu una göre Peygamber’e neden ihtiyaç duyulmu tur. nsanlar bunu akıl ile gerçekle tirdiklerine göre senin imametine ne gerek var” gibi konu maların geçti i tartı malar yapmı tır. Ebu Ha im, yaptıklarından tevbe etti ini söylemi ve onlar için dâî olmayı teklif etmesine ra men kabul edilmemi ve ona ölüm geldi inde yapılan tevbenin kabul edilemeyece i söylenmi tir. Ebu Ha im, onlara, daha önce ne durumda olduklarını, Kuran ve eriaate göre hükmettiklerini belmedi ini öylemi tir. Nizârîler, onun bu özrünü de Allah’ın akılla bilemeyece inin ve talîmin gereklili inin delili olarak kullanmı lardı. Ebu Ha im, Nizârîleri küfürle suçlamı olması (veya kendi küfrünü ikrar etmi olması), mülümanların öldürülmesine cevaz vermesi, kendi adına imamet iddiasında bulunması ve mülümanların imamlarıyla alay etmi olması gerekçeleriyle idamına hükmedilmi tir. O, “her ne ceza buyurulursa mutahakım” demi ve idam edilmi tir. 478 Irak Selçukluları sultanlarının taht mücadeleri sırasında veya iktidarda nufûz mücadelelesi gere i devlet adamları öldürülmekteydi. Mesud, taht için mücadele ederken Aksungur Ahmedilî’nin deste ini görmü ancak sonrasında nüfuzu altında kalmı tır. Ahmedilî 527/1133 yılında öldürülmüstür. bnü’l-Cevzî, sultan Mesud’u,

.bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 666 ( ﻡﻡ) 475 476 bnü’l-Cevzî, a.g.e., C.XVII, s. 264, 270; bnu’l-Esîr a.g.e., C. X, s. 669, 674. 477 Daftary, a.g.e. , s. 521. 478 Kâ ânî, a.g.e. , s. 160-4. Kr . Re îdüddin, a.g.e. , s. 141; Hodgson, a.g.e. , s. 103; Daftary, a.g.e. , s. 521-2.

308

onu öldürtüp, Batıniler tarafından öldürülmü gibi göstermekle 479 itham ederken, di er kaynaklar, onu Batınîlerin öldürdü ünü kaydetmektedir. 480 Sultan Mesud’a sava ta yenilen Tu rul, yenilgiyle ilgili vezirini suçladı ında, vezir Derguzînî “Alamut kalesi halkına, Aksungur ve sizin dü manlarınız ile sava maları ve dünyayı onların ba ına dar etmeleri için emir verdim” dedi. Sultan Turul, vezirin Batınî oldu unu anlayınca, onu idam ettirdi. 481 Bu dönemde Büyük Selçuklu yönetimi Bâtınîlere kar ı kayıtsız kalmakla suçlanmaktaydı. Sultan Sencer, Abbâsî halifesi tarafından Bâtınîer’e eman vermekle itham edilmi , buna kar ılık Sencer, halifenin vezirine hitaben yazılmı (527/Temmuz 1133) mektupta, bu ithamı reddetmi ve bu hususta yaptı ı faaliyetleri anlatmı tır. 482 Sultan Sencer’in askerleri emir Erku komutasında 528 yılında, Horasan’da Girdkûh kalesini muhasara etmi lerdi. Muhasaranın uzamasıyla kale halkının erzaı bitmi , sava acak hali kalmamı tır. Kale fethedilmek üzereyken Erku oradan ayrılmı tır. Erku ’un çok miktarda para ve çok kıymetli hediyeler aldı ı için oradan ayrıldı ı söylenmi tir. 483 Bu dönemde Abbâsî halifesi de askerî faaliyetler içerisine girdi. Halife el- Müster id, Irak Selçukluları hükümdarı Mesud ile 529/1135 yılında girdi i sva ta ma lup olup esir dü mü ve suikast ile öldürülmü tür. Bu suikast için de Bâtınîlerin adı geçmektedir. Halife sava a çıkmadan önce fetva almı tır. Bu fetvaya göre Sencer’in Nizârîler ile sulh yapmı olmasından dolayı, “Horasan halkının ilhâd ve küfre (cuhd) dü tü ü” ve öldürülmeleri gerekti i ifade ediliyordu. 484 Sultan Mesud ve di er Selçuklu erkanı, Sencer tarafından gönderilen elçilik heyetini kar ılarken, Batınîler esir halifenin çadırına girip onu öldürmü lerdi. Yirmiden fazla yerinden yaralamı lar, burnunu ve kulalarını kesmi ler ve soyup çıplak bir halde

479 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVII, s. 275; Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 215. 480 Bündârî, Zübde , s. 158. bnu’l-Esîr, onun Bâtinîler tarafından öldürüldü ünü kaydetmekle birlikte, onun öldürülmesinde sultan Mesud’un eli oldu unun da söylendi ini kaydetmektedir ( el-Kâmil, C. X, s. 686). 481 el-Hüseynî, Ahbâr , (Lugal), s. 72-3; Muhammed b. Mahmud, Selçuk-Nâme , C.II, s. 59; Bündârî, Zübde , s. 158. 482 Abbas kbal, “Nâme-i Sultân Sencer be Vezîr-i Halîfe el-Müster id Billah”, Yâdigâr , sayı:39-40, Tahran, 1327 (1948), (ss. 134-155), s. 145 vd. Detaylar için bkz. Köymen, a.g.e. , s. 226-7. 483 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. XI, s. 18. 484 Kâ ânî, Târih-i smâîliyye , s. 164.

309

bırakmı lardır. Askerler döndü ünde Bâtınîleri öldürdü. Ayrıca onları yaktıkları söylenmi tir. Ancak bazılarının kaçmayı ba ardı ı da kaydedilmektedir. 485 Olay üzerine Alamut’ta bir hafta bayram yapıldı. 486 Alamut’taki Nizârîlerin kütüphanesini görme imkanı bulmu olan Ata Melik Cüveyni, halife Müster id’in Batınîler tarafından öldürülmesini anlatırken, “Sencer’in devletinin dü manı olan kötü kalpli ki ilerin” halifenin öldürülmesinde Sencer’i suçladıklarını belirtmekte ve “Sultan Sancar’ın huyunun iyili i, soylulu u, Hanefi mezhebinin ve hilafet makamının güçlendirilmesi konularında harcadı ı çabaları” hatılatıp “bu tür asılsız suçlamaların onun do ru ve büyük sahsiyetine hiçbir zarar veremeyece ine”487 vurgu yapmaktadır. Konuyu etraflıca ele alan Özgüdenli, vardı ı sonucu öyle ifade etmektedir: “Bu hususta, akla en yakın ihtimal, halifenin, Sultan Mesud’un amcası Sultan Sencer’e danı tıktan sonra, onun onayıyla, elçilik heyetine gizlice yerle tirilmi bir Bâtınî veya hâssa grubu tarafından katledilmi olmasıdır. Zira her iki sultanı da bu yola sevkedecek sebepler az de ildir.”488 Aynüddevle (Yemînüddevle) Harzem ah, sultan Mesud’un yanına gelip Nizârîler ile mücadele etmek istedi ini öylemi tir. Sultan da ona, emir Yaranku ’un iktalarını vermi tir. Harzem ah, Kazvin’e geldi inde Yaranku isyan edip Nizârîlere sı ınmı tır. Harzem ah, Nizârîlere elçi göndermi ve Yaranku ’un onların dü manı oldu unu hatırlatıp kendisinin ise dost olmak istedi ini, sultan Mesud’un o bölgeyi kendi yönetimine verdi ini, Yaranku ’un kendisine verilmesinin onların iyili ine olaca ını iletmi tir. Bozor Ummid, kendisine sı ınan birinin hasmına gönderemeyece i cevabını vermi tir. Nizârîler, 530/1136 yılından itibaren bu bölgeye sık sık saldırılarda bulunup, insanları öldürüp, hayvanları ganimet alıp

485 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 298-9; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. XI, s. 28; Re îdüddin, a.g.e. , s. 141-2; Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 416; Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 156-7; bn Kesir, el-Bidâye , C.XII, s. 222-4; bn Haldûn, Târîh , C.V, s. 71; Kâ ânî, a.g.e. , s. 164-5; Köymen, a.g.e. , s. 280. 486 Cüveyni, a.g.e. , s. 548-9; Daftary, a.g.e. , s. 522 487 Cüveyni, a.g.e. , s. 534. 488 Halife el-Müsre id’in öldürülmesi olayı hakkında geni bilgi, bu konuda Selçuklu sultalarının itham edilmesi, kaynaklarda geçen bilgilerin detaylı bir deerlendirilmesi için bkz. Osman Özgüdenli, “Selçuklu Hilafet Münasebetlerinde Bir Dönüm noktası: Halife el-Müster id’in Katli Meselesi”, Ortaça Türk-ran Tarihi Ara tırmaları , stanbul, 2006, s. 111-46. Yukarıdaki sonuç yerine kaydedilen ifade için bkz. s. 136. (Makalenin daha önce yayınlandı ı yer: stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi , Sayı 39, stanbul 2004, s. 1-35); aynı müellif, “Müster id Billah”, DA, C. XXXII, (ss. 145-7), s. 146. Ayrıca bkz. Bündârî, Zübde , s. 164; Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 280-4;

310

dönüyorlardı.489 Kiyâ Bozorrg Ummmid, 532/ ubat 1138’de öldü. 490 Kiyâ Bozorrg Ummmid’in döneminde suikaste u rayıp kayda giren ki iler arasında Abbâsî halifesi el-Müster id, Fâtımî halifesi el-Âmir ve Sencer’in veziri Ka anî gibi dönemin en yetkili isimleri dikkat çekmektedir:491 Maktûl Maktul’ün Kimli i Fedâî Tarih Ebû Saîd Herevî Kâdî Muhammed Verâmidî (?) , 522 (6) /1128 (32) Muhammed Dâmgânî Mevlâ -yı Cem îd Ayrılan Dâî Ebû Nuaym End erârî 520/1126 Hasan Gurgânî mâmet iddiacısı Mansûr Bendârî (?) , 527/1132 -3 brahim Cerabâdî (?) Muhtas Kâ î Sencer’in veziri Muhammed Kûhic (?) 528/1134 el -Âmir b. Mustalî Fâtımî halifesi Yedi refîk 524/1130 (Tacülmülk Börü ) Atabeg’in o lu , Ömer ve Muhammed 524/1130 Dima k valisi Dihistânî Ebû Hâ im Zeydî imam Fedâî 526/ 113 2 Devlet âh Alevî sfahan nakîbi Abdullah Mugânî 528/113 4 Aksungur Ahmedîlî Merâ a yöneticisi Ali Dihistânî , Muhammed 528/113 4 Reis -i Tebriz Bû Saîd Kâyini , Ebu’l - 528/1134 Hasan Ferâhânî Müster id Abbâsî halifesi On dört refîk 529/1135 Hasan b. Ebi’l -Kâsim Kazvin müftüsü Muhammed Gercî (?) 529/1135 Süleyman Kazvinî Hasan Gergânî (?) Temîcân (?) Ebû Mansur k îdî , brahim 527/1133 vilayetinden Harâbâdî

3-Muhammed b. Kiyâ Bozork Ummid (532-57/1138-62) ve Sonrası Bozork Ummid, ölümünden üç gün önce, yerine o lu Muhammed’i veliahd tayin etmi tir. 492 Muhammed’in liderli inin tartı masız kabul edilmesiyle, Nizârî yönetiminde soydan geçme gelene i kurulmu oldu. 493 Muhammed’in yönetiminin ilk yıllarında (533/1139 ve sonrası), kom u yerel

489 Re îdüddin, a.g.e. , s. 142; Kâ ânî, a.g.e. , s. 165-6. Kr . Daftary, a.g.e. , s. 532-3. 490 Cüveyni, a.g.e. , s. 549; Re îdüddin, a.g.e. , s. 144; Kâ ânî, a.g.e. , s. 166. 491 Re îdüddin, a.g.e. , s. 144-5; Kâ ânî, a.g.e. , s. 167-8. 492 Cüveyni, a.g.e. , s. 549; Daftary, a.g.e. , s. 534. 493 Daftary, a.g.e. , s. 535.

311

yöneticiler ile çatı malara giren Nizârîler bazı kaleleri ele geçirerek veya in a ederek topraklarını geni letmi lerdi. Nizârîler, Deylemân bölgesine asker sevkedip Saâdetkûh’u ele geçirmi ler, kale in a etmi lerdi. Saaâdetkûh’un yönetimine Kiyâ Muhammed b. Ali Hüsrev Fîrûz getirilmi tir. Ayrıca Gürcüler üzerine de seferler düzenlemi lerdi. Ele geçirdikleri ve imar ettikleri yerlerden biri de Mübârekkûh idi. Emir Nâmâver (?) b. Keykâvûs, 534/1139 yılında Gilân’da yaptırdı ı bir kaleyi Nizârîlerin hizmetine sunmu tur. Bu kalelerin ço u Nizârî komutan Kiya Muhammed b. Ali Hüsrev Firuz’un gayretleriyle elde edilmi tir. Bozorg Ummid’in karde i Kiya Ali di er bir önemli komutandı. 494 Bu dönemde Nizârîlerin adının geçti i önemli bir suikat Abbâsî halifesî er- Râ id’in öldürülmesiydi. er-Ra id, babasının yerine halife olmu ,495 babası el- Müster id gibi Irak Selçuklu sultanı Mesud ile sorunlar ya amı , Ba dad’ı terk etmek zorunda kalmı tır. er-Râ id, halifelikten uzakla tırılıp yerine amcası el-Müktefî (535- 55/1136-60) getirilmi tir. 496 Hatta bir kayda göre “Sultan Mesud, halifeye haber gönderip kendisini tanımadı ını ve yerine Ali evladından birini halife ilan edece ini bildirmi tir.”497 Halifelikten alındıktan sonra er-Râ id, Sultan Mes’ud’un muhalifleriyle i birli ine girmi , ancak bir sonuç alamamı tır. er-Râ id, sfahan’da bulundu u sırada, dört Nizârî fedaisi tarafından (532/Haziran 1138) öldürüldü. 498 sfahan halkı da Nizârîleri öldürmülerdi. er-Râ id’in ölüm haberi ula ınca Alamut’ta bir hafta bayram yapıldı. 499 Bazı kaynakların kaydına göre “halife Ra id, (Nizariler tarafından öldürülen) babasının (el-Müster id’in) öcünü almak için Mülhidlerle sava a çıkmı tır. Yolda hastalanmı , o halde sfahan’a varmı tır. Orada pusuda bekleyen fedaîler tarafından bıçaklanarak öldürülmüstür.”500 Köymen ise “Ba dad’da bulunan halifelerin hiçbirini Batıniler öldürmüyor, fakat, Ba dad hudutlarını a arak ba ka ülkelere geçtikleri zaman, iki halifeyi de arka arkaya Batıniler öldürüyor. Bunu

494 Re îdüddin, a.g.e. , s. 147; Kâ ânî, a.g.e. , s. 169. Daftary, a.g.e. , s. 535. 495 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 299, 300; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. XI, s. 28. 496 bn Kesir, el-Bidâye , C.XII, s. 225. 497 Aldülkerim Özaydın, "Râ id-Billah", DA, C.XXXIV, s. 465-6. 498 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. XI, s. 42, 62. bnü’l-Cevzî, er-Râ id’in Bâtınîler tarafından öldürüldü ünü kaydetmekle ( el-Muntazam , C.XVII, s. 328) birlikte ayrıca zehir içti i ve hizmetçileri tarafından öldürüldü ü eklinde üç rivayet oldu unu kaydetmektedir ( el-Muntazam , C.XVII, s. 332). 499 Cüveyni, a.g.e. , s. 549; Bündârî, a.g.e. , s. 166; Daftary, a.g.e. , s. 536. kr . bn Kesir, a.g.e. , C.XII, s. 228, 229. 500 Cüveyni, a.g.e. , s. 550. Kr . Re îdüddin, a.g.e. , s. 146-7; Kâ ânî, a.g.e. , s. 168-9.

312

mantıken kabul etmeye imkân yoktur. Bizce Râ id, siyasî ihtiraslarının kurbanı olmu tur ve Sultanlar tarafından ortadan kaldırılmı tır” diye yazmaktadır. 501 Bu dönemde önemli devlet adamlarına yönelik ba ka suikastler de olmu tur. Sultan Sencer’in adamlarından el-Mukarreb Cevher, devletin bütün i lerine hükmeder hale gelmi bir emirdi. Rey ehri de onun iktaları arasındaydı ve ehri onun adamlarından Abbas yönetmekteydi. Cevher, 534 (1139-40) yılında Bâtınîler eliyle öldürülmüstür. Kadın kılı ına girmi Bâtınîler, Rey ehrinde, Cevher’den yardım istemi lerdi. Cevher, onların söylediklerini dinlemek için durmu , Bâtınîler de onu öldürmü lerdi. Cevher öldürülünce, Abbas, asker toplayıp Bâtınîler üzerine yürümüstür. Çok sayıda Bâtınî öldüren Abbâs, daha önce onlara kimsenin yapmadı ı kadar zarar vermi tir. Abbas, ölünceye kadar, öldürmeye ve belderini tahrip etmeye devam etmi tir. 502 Alamut, kalesini de muhasara etmi tir. Onların bir köyüne girmi , içerideki erkek, kadın, çocuk, herkesi yakmı tır.503 Onun öldürdü ü Nizârî sayısının yüzbini geçti i kaydedilmektedir. Hatta öldürülen Nizârîlerin kafalarından bir minare yaptırdı ı ve müezzinlerin bu minareden ezan okudukları kaydedilmektedir. Nizârîler, onun zamanında hayatlarından emin de illerdi.504 smailî/Nizârîlerin komutanlarından brâhim es-Sehâvî, 536 (1141-2) yılında ölmüstür. Abbas’ın o lu, onu tabutu içerisinde yakmı tır.505 Bazı kaynaklara göre Nizârîler, Kiyâ Hasan b. Abdilcabbâr’ı Sencer’e elçi göndererek, Abbas’ın errinin önlenmesini istemi lerdi. Ba dad’da bulunan Abbas’ın, Sencer’in iaretiyle Irak Selçukluları sultanı Mesud’un emriyle, 541/Nisan 1147’da idam edilip ba ının Horasan’a gönderildi i kaydedilmektedir. 506 Di er tarih kaynaklarına göre, kuvvetli emirlerin nüfuzunu kırmak isteyen ve bu maksatla emir Abdurrahman b. Togayürük’ü ortadan kaldıran Sultan Mes’ûd, bir müddet sonra Abbas’ı da Ba dad’da öldürtmüstür. Abbas önce Ba dad’a defnedilmi , kızının gönderdi i adamlar ile cesedi Rey ehrine nakledilip oraya defnedilmi tir. 507 Ayrıca aynı kaynaklara göre, sonraki Rey valisi Aksungur

501 Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 305. 502 bnü’1-Esîr, a.g.e. , C. XI, s. 76-7. Kr . bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C. XVIII, s. 6. 503 bnü’1-Esîr a.g.e. , C. XI, s. 117. Kr . bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C. XVIII, s. 53. 504 Bündârî, Zübde , s. 176; el-Hüseynî, Ahbâr , (Lugal), s. 79. 505 bnü’1-Esîr, el-Kâmil , C. XI, s. 89. 506 Re îdüddin, a.g.e. , s. 148-9, 155; Kâ ânî, a.g.e. , s. 170, 176; Daftary, a.g.e. , s. 537. 507 bnü’1-Esîr, a.g.e. , C. XI, s. 116-7. Kr . bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C. XVIII, s. 49, 52-3; bn Kesir, el- Bidâye , C.XII, s. 237, 538. ayrıca bkz. bn Haldûn, Târîh , C.V, s. 79; Bündârî, Zübde , s. 196; Faruk Sümer, “Abbas”, DA, C. I, s. 17.

313

Fîrûzkûhî’nin 544/1149 yılında, Tâlekân bölgesindeki, bizzat Kiyâ Bozorg’un 544/1149 yılında askeriyle gidip imarıyla me gul oldu u yeni bir kale olan 508 Erjeng ( ) kalesindeki Nizârîler üzerine sefere çıkmı olması, de ien çok eyin olmadı ını göstermektedir. Yine sultan Mesud’un Muhammed ile sulh yaptıktan sonra, Nizârîlere kar ı harekete geçmek için anla ması ve Erjeng kalesine saldırmı olması da benzer bir durumu göstermektedir. Bu askeri harakat bir ay kadar sürmüstür. 509 Yine Rey valisi olan emir nânc, 546/1151 yılında askerleriyle Nizârîler üzerine sefere çıkmıtır. Ancak Nizârîler, elçi gönderip kendilerinin bu bölgede kalmak için sultan Sencer’den ahid aldıklarını bildirmeleri üzerine Emir nanc, geri dönmüstür. 510 Nizârîler de kısa aralıklarla, Rey ve Kazvin’in köylerine saldırıp ya malarda bulunuyorlardı. Bunlardan 511 biri olarak, Erjeng kalesinden Nizârîler, 548/1154 yılında Rey’in da lık bölgelerinde gelip, oralarda bulunan Türkmenlerden çok sayıda hayvanı ganimet alarak geri dönmü lerdi. Nizârîlerin Rey köylerine saldırıları sonraki yıllarda da sürmüstür. Rey’in köylerini ya maladıkları 550/1155 yılındaki saldırıda komutanları Kiya Hasan Ali’ydi.512 Alamuta yakın olan Kazvin de sıkça Nizârî saldırılarına maruz kalmaktaydı. Kazvin valisi Kutlu -aba, sultanın i aretiyle, 535/1141 yılında, Alamut tarafına sefere çıkmı ancak ma lup olmu tur. Nizârîler sava sonrasında çok miktarda ganimet de elde etmi lerdi. 513 Bu sava sonrasında Nizârîler birçok defa Kazvin’e saldırmı lardı. Kiyâ Sâlâr komutasındaki Lemser Nizârî ordusu, 537/1143 yılında Kazvin’e saldırdı ında yetmi kadar insanı öldürmü ve çok sayıda hayvan ganimet alarak dönmüstür. 514 Kutlu -aba, 538/1143 yılında, Nizârîlerin üzerine yürümü , çetin bir sava olmu ve her iki taraftanda çok sayıda insan öldürülmüstür. Nizârîler Kazvin yakınlarına yüksek surları olan bir kale in a etmeye ba lamı lardı. Kutlu - aba buna engel olmak için çevre bölgelerden de aldı ı destekler ile çok sayıda askerle onların üzerine yürümü ancak ba arılı olamamı , Nizârîler kaleyi

508 Re îdüddin, a.g.e. , s. 155. 509 Re îdüddin, a.g.e. , s. 156; Kâ ânî, a.g.e. , s. 177. 510 Kâ ânî, a.g.e. , s. 178. 511 Kısa süre aralıklarla, tarihlendirmelerde kronoji sırası de iebilen çok sayıda saldırı, bu saldırılarda elde edilen ganimet olarak hayvan sayılarına varıncaya kadar detaylar için bkz. Re îdüddin, a.g.e. , s. 157-9; Kâ ânî, a.g.e. , s. 179-81. 512 Re îdüddin, a.g.e. , s. 157-8; Kâ ânî, a.g.e. , s. 179-80. 513 Re îdüddin, a.g.e. , s. 149; Kâ ânî, a.g.e. , s.170-1. 514 Re îdüddin, a.g.e. , s. 153; Kâ ânî a.g.e. , s. 174.

314

tamamlamı lardı. Sonraki yıl (539) bir grup Nizârî Kazvin’e baskın yapmı, Kazvin askerini kar ılık vermi ve takibe koyulmu, ölünler olmu tur. 515 Selçuklu yöneticilerine yönelik saldırılardan ba ka, bu dönemde dikkat çekici bir geli me olmu tur. Bölgede ya ayan ve Nizârîlerin davetine olumlu cevap verip bu mezhebe girmi olan Mezdekîler, 536/1142 yılı Ramazan ayında kendi dinlerinin propagandasını yapmaya ba lamı lardı. Bunlara Parsiler (Pârsiyân) denmekteydi. Bölgede slam yayılınca Müslümanolmu gibi görünmü , îî olmu lardı. Ancak hangi mezheb üstün duruma gelirse, o mezheptenmi gibi görünüyorlardı. Bölgede Nizârîler güçlenince de “bu mezhep haktır” diyerek onlara tâbi olmu lardı. Efendileri Dehhudâ Keyhüsrev’in de bunu destekledi i söyleniyordu. Ancak Dehhudâ, 513/1119 yılında ölmü , yerine o ulları Ebu’l-Alâ ve Yusuf geçmi tir. Bu karde ler, makam talep eder olmu lardı. Nizârîlerin lideri Muhammed, onlara ne kadar nasihat ettiyse de fayda etmemi tir. Bu inancı kabul etmi olan birkaç ki i yakalanmı , ikence altında itiraflar alınmı tır. Ebu’l-Alâ ve Yusuf da tutuklanmı , tevbe ettiklerini söylemelerine ra men kabul edilmeyerek öldürülmü lerdi (537/Ekim 1142). Bir yıl boyunca bu inancı kabul etmi olanlar takip edilmi ve tespit edilenler öldürülmüstür. 516 Parsîlerin namaz, oruç gibi dinî emirlerin gereksizli ini savunmak, haramları helal kabul etmek gibi ithamlarla suçlanmarı ve öldürülmelerine kar ılık, yakla ık, yirmi yıl kadar sonra (559/1164), bizzat dönemin Nizârî imamı, benzer bir uygulamayla, devr-i kıyameti ba latıp, erî kuralları geçersiz sayacaktı. Sultan Mesud’un ordusu Rûdbâr bölgesine gelmi ti (538/Temmuz 1143). Ordu, Rudbâr ile Kazvin arasında yedi gün kadar kalmı , bölgedeki ekinler ate e verilmi tir. Ayrıca Lemser bölgesine gelen askerler, meyve a açlarını tahrip etmi , daha sonra geri dönmüstür. Azarbeycan bölgesini yönetmi olan Irak Selçukluları sultanı Davud, Nizârîlere kar ı sert bir siyaset izlemekteydi. Davud, 538/1143 yılında, Suriye’den gönderilen dört fedâî tarafından 517 öldürülmü tür.518 Esasen sultan Mesud, Davud’a Suriye bölgesine gidip Haçlılar ile mücadele etmesini emretmi tir.

515 Re îdüddin, a.g.e. , s. 154; Kâ ânî, a.g.e. , s. 175. 516 Bu bilgilere yer veren kaynaklar, ayrıca Mezdekîler’in özet tarihi, erî ilkeleri ortadan kaldırıp haramları helal sayan anlayı ları gibi konularda da bilgi vermektedir. bkz. Re îdüddin, a.g.e. , s. 149-153; Kâ ânî, a.g.e. , s. 171-4. 517 Re îdüddin, a.g.e. , s. 154; Kâ ânî, a.g.e. , s. 175; Daftary, a.g.e. , s. 536-7. 518 Bündârî, Zübde , s. 178; el-Hüseynî, Ahbâr , (Lugal), s. 79; Kâ ânî, a.g.e. , s. 182. Re îdüddin’e göre 537 yılında öldürülmü tü ( Câmiü’t-Tevârih: Kısmet-i smailiyân , s. 161).

315

Rivayete göre bu bölgeye hâkim durumda olan Zengî, Bâtınîler ile anla arak onun öldürülmesini sa lamı tır.519 Nizârîler için idam kararı veren Tiflis, Hemedan ve Kuhistan kadıları da suikastlerle öldürülmüstür. 520 Sultan Sencer’in üçüncü Harezm seferi (542/1147) öncesinde, Selçuklu elçisinin haberdar etmesiyle, Sencer’e suikast düzenlemeleri için Harzem ah Atsız’ın gönderdi i iki Bâtınî, amaçlarına ula amadan, ele geçirilip öldürülmü lerdi. Suikastçileri ihbar eden elçi, Atsız tarafından öldürülmü , elçisinin öldürülmesi seferin sebeplerinden biri olmu tur. 521 Sultan Sencer, 544 (Aralık 1149) yılında Rey ehrine geldi inde sfehsâlâr Ali Tûsî’yi Kiyâ Hüseyin b. Abdilcebbâr ile Alamut’a göndermi tir. Selçuklu elçisine “Sizin inancınız nedir?” diye sorulmu tur. O, verdi i cevapta “Allah vardır, birdir ve onun akılla bilinmesi gerekir…” gibi cevaplar vermi tir. 522 Emir Aksungur komutasındaki Selçuklu kuvvetleri 535 (Mayıs 1141) yılında Turaysis’teki Nizârîler üzerine sefer düzenlemi lerdi. Bir sene sonra ise yine Aksungur ile birlikte Emir Kamac, Taraz’daki Nizârîlerden bir grubu öldürmüstür. 523 Nisabur’un kasabalarından biri olan Turaysis yakla ık 530 yıllarına kadar âlimlerin yeti ti i bir bölgeydi. ehrin amîdi Mansur (Mesud) b. Mansur ez-Zûrabâdî, ataları gibi burayı yönetmekteydi. Bâtınîler, Kuhistan ve Zûzen bölgelerini istilâ etmi lerdi. Mansur, onların yönetimindeki yerlerin sınırlarına ula masıyla korkuya kapılmı ve Türklerden yardım istemi tir. Türklerden bir grup ona yardım için elmi tir. Ancak onların bu bölgede kendi kazançları u runa gerçekle tirdikleri kötü uygulamalar ve dü mana kar ı yeterli gayreti göstermemeleri sonucunda Mansur, âfiîî mezhebinden olmasına ra men Bâtınîlere iltica etmi , bölgedeki kaleler ve di er emlak onların eline geçmi tir. Mansur, ölümü yakla ınca, cenazesinin âfiî biri tarafından yıkınmasını vasiyet etmitir. Olu Alâüddin Mahmud’a Sünnî alâmetleri yeniden diriltmesini vasiyet etmi tir. Alaüddin Mahmud, 545/1150 ylında,524 Abbâsî halifesi adına hutbe okunmasını ve (Abbâsîlerin simgesi olan) siyah rengin giyilmesini

519 Ali Sevim ve Erdo an Merçil, Selçuklu Devletleri Tarihi , s. 256. 520 Daftary, smaililer , s. 537. 521 Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 346. 522 Re îdüddin, a.g.e. , s. 156; Kâ ânî, a.g.e. , s. 178. 523 Beyhakî, Târîh-i Beyhak , s. 276. 524 Kâ ânî, bu hutbe okutma girimini 498 yılında ve giri imde bulunanı da Türeysis yöneticisi Alâüddin Muhammed b. Mesud olarak kaydetmektedir ( Târih-i smâîliyye , s. 144).

316

emretmi , hatip de onun emrini yerine getirmi tir. Amcası, akrabaları ve onlarla birlikte hareket edenler ayaklanmı , minberi kırıp hatîbi öldürmü lerdi.525 Mahmud, mektup yazıp Nisâbur halkından Bâtınîler ile mücadelesi için yardım istemi , ancak kendisine yardım edecek kimseyi bulamamı tır. Mahmud, Nisabur’a gelmi , bölge Bâtınîlerin elinde kalmı tır. Yakub el-Hamevî (ö. 626/1229) kendi döneminde, halen bölgenin Bâtınîlerin elinde oldu unu kaydetmektedir. 526 Emir Küçük, Sultan Sencer’in bir grup askerinin ba ında, 546 (1151-2) yılında Horasan’dan Turaysis üzerine yürümüstür. Selçuklu askerleri, Bâtınîlerin ellerindeki beldeleri i gal ve tahrip etmi , ya malarda bulunmu , kadınları esir almı , meskenleri yakmı ve sâlimen geri dönmü lerdi. 527 Bu dönemde Nizârîler, Kuhistan’ın do usunda, bu günki Afganistan’daki Gur bölgesine sızmak için gayret göstermi lerdi. Gur sultanı Alauddin Cihansuz’un (544- 56/1149-61) iste i üzerine Nizârîler, bu bölgede faaliyete geçmi lerdi. Ancak onun yerine geçen o lu Seyfeddin Muhammed, Alamut’tan gönderilen liderleriyle birlikte Nizârîleri öldürmüstür. 528 Büyük Selçuklu sultanı Sencer’in Ouzlar kar ısında hezimete u rayarak, esir dü mesinden (548/Nisan 1153) sonra bölgedeki emirlerin de O uzlar ile ura masından istifadeyle smaililer. harekete geçmi lerdi. Kuhistan’dan sayıları yedi bini bulan bir smailî toplulu u, 549/1154 yılında Horasan’a do ru sefere çıkmı tır. Havâf ve çevresine yönelen smailîleri emir Ferruh ah b. Mahmud el- Kâsânî (Kâ ânî), adamlarıyla kar ılamı , ancak onlara gücünün yetmeye ini anlayınca uzakla mı tır. Ferruh ah, Horasan’ın en büyük ve cesur emirlerinden olan Muhammed b. Üner ile yazı arak durumu ona bildirmi tir. Emir Muhammed b. Üner, bir grup emir ve çok sayıda asker ile yola çıkmı tır. Onlar, Ferruh ah ile birle ip, smâililer ile sava a girmi ler, aralarında uzun süren sava neticesinde smaililer ma lup olmu lardı. smailîlerin ço u ve liderleri öldürülmü , bir kısmı da esir alınmı , az sayıda kurtulan olmu tur. Kalelerini koruyacak kimse kalmamı tır.

525 el-Hamevî, Mucemu’l-Buldân , C.IV, s. 37; bnü’1-Esîr, el-Kâmil , C. XI, s.151-2. kr . Re îdüddin, a.g.e. , s. 89; Kâ ânî, a.g.e. , s. 113; Daftary, a.g.e. , s. 537. 526 el-Hamevî, Mucemu’l-Buldân , C.IV, s. 37. 527 bnü’1-Esîr, el-Kâmil , C. XI, s. 157. bn Kesir, 546 yılında, sultanın Bâtınî bögelerine sefere çıktı ını, birçok ki iyi öldürüp salimen geri döndü ünü kaydetmektetedir. Ancak seferin hangi bölgelere yönelik oldu undan bahsetmemektedir ( el-Bidâye , C.XII, s. 246). 528 Daftary, a.g.e. , s. 535.

317

Askerler, Ouzlar ile me gul olmasalardı, buraları me akkatsiz ele geçirmeleri ve Müslümanları rahatlatmaları mümkün olabilecekti. 529 smailîler, 551/1156 yılında Horasan’da Tabes üzerine yürümü lerdi. Burada büyük ba arılar elde etmi lerdi. Sultanın önde gelen devlet adamlarından bir grubu esir almı lar, mallarını ya malamı lar, içlerinden bazılarını da öldürmü lerdi. 530 Bâtınîlerin bu dönemde kayda geçen önemli bir saldırısı da hac kafilesine yönelik olmu tur. Hacca gitmekte olan Horasanlılar yola çıkmı lar, Bistam-âr’a gelmi lerdi (552/1157). Önce Taberistan’a gitmekte olan Horasanlı askerler, bunların mallarını almı lardı. Yolcular tekrar yola koyulduklarında smailîler ile kar ıla mı lar ve onlarla büyük bir sava yapmı lar, ancak liderlerinin öldürülmesi üzerine teslim olup eman dilemi lerdi. smailîler onların silahlarını almı ve çok az bir kısmı hariç hepsini öldürmü lerdi. Öldürülenler içerisinde önde gelen âlimler (eimme) ve zahidler de vardı. Bu slam beldeleri, özellikle de Horasan için büyük bir felaketti ve neredeyse her beldede yas tutulmasına sebep olmu tur. Bu olayın ertesi günü, ya lı bir adam ( eyh) ölü ve yaralılar arasında dola ıp “ey Müslümanlar, ey hacılar, mülhidler gitti, ben Müslüman biriyim, su içmek isteyen varsa içireyim” diyor ve ses verini öldürüyordu. Kaçıp kurtulan birkaç ki i dı ında herkes öldürülmüstür. 531 Semarkandlı âlim, muhaddis, fakîh ve vâiz Ebu’l-Leys en-Nesefî, 552/1157 yılında hacca gitmi , dönü te u radı ı Ba dad’da üç ay kadar kalmı tır. Memleketine giderken Kûmis civarında Bâtınîler (Ehl-i Kılâ’) tarafından yolları kesilmi tir. Bâtınîler içlerinde en-Nesefî gibi çok sayıda tanınmı âlimin de bulundu u kafileye saldırıp büyük bir katliam yapmı lardı. 532 Bâtınîlerin merkezine en büyük darbelerden biri, bir îî yöneticiden, snâa eriyye koluna mensup olan Bâvendîler hükümdarı ah Gazi Rüstem b. Alaüddevle’den gelmi tir. Mazanderan ve Gilan’da hâkim olan Bavendiler hükümdarı Rüstem’in o lu Girdbazu 537/1142’de Nizârî fedaileri tarafından öldürülmüstür. 533 Resul Caferiyan, Batıniler ile Sultan Sencer arasında anla ma

529 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. XI, s. 198-9. Kr . Re îdüddin, a.g.e. , s. 90; Kâ ânî, a.g.e. , s. 114. 530 bnu’l-Esîr a.g.e. , C. XI, s. 216. 531 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. XI, s. 225. 532 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVIII, s. 120. 533 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 97; Urmevî, Tâlikât-i Nakz , C. I, s. 330; Daftary,

318

oldu unu söyleyip, Batınîlerin bu suikasti için Sencer’i suçlamaktadır. 534 Rüstem, 552/1157’de ordusunu toplayıp yola çıkmı tır. Hiç kimseye seferin nereye yapıldı ını söylememi tir. Dar geçitlerden geçip suratle smaililerin elindeki Alamut’un bulundu u bölgeye gitmi , baskın düzenleyip köyleri ate e vermi tir. Pek çok ki iyi öldürmü , mallarını ganimet almı , kadınlarını esir etmi , çocuklarını köle olarak alıp pazarlarda satmı tır. smaililer peri an olmu lar, o güne kadar benzerini görmedikleri musibete maruz kalmı tır. Yurtları uzun yıllar tamir edilemiyecek kadar tahrip olmu tur. 535 Sultan Sencer’in ölümüyle (552/Mayıs 1157) Büyük Selçuklu Devleti’nin sona ermesinden sonra da Nizârîlerin eylemleri devam etmekteydi. Köymen’in ifadesiyle “mparatorlu un do uu büyük bir hadiseydi; çökü ü de öyle oldu. mparatorluk kuruldu; slam dünyasını tanzim etti. Battı; bütün Orta ve Yakın Do u karı ıklık içinde kaldı.”536 Nizar’ın ölümünden beri gizli imamın açı a çıkıp kendilerini kurtarmasını bekleyen Nizârîler arasında çok sayıda genç Nizârî, daha Muhammed b. Bozorg Ummid hayattayken 520/1126’da do an Hasan, Hasan Sabbah’ın gelece ini vaat etti i imam oldu unu kabul etmekteydiler. Muhammed, olunun hareketlerine tepki gösterdi. Halka “Hasan, benim o lumdur. Ben ise bildi iniz gibi imam de ilim. Bizim aslımız Deylem’dendir. Kim, onun sözlerine kulak verir ve ona inanırsa, kafir ve dinsiz olur” demi tir. 537 Muhammed, bu r Nizârîlere kar ı önlemler almı , Alamut’ta iki yüz elli kadarını birden öldürmü , bir o kadarını da sürgüne göndermi tir. Bu durum kar ısında Hasan, kendisine ve takipçilerine isnad edilen görü leri inkar etmi tir. 538 Ancak görü lerini de itirmemi ti, sadece uygun zamanı bekliyordu. 539 Muhammed b. Bozorg Ummid, 557 (ubat 1162) yılında ölmüstür. Hasan Sabbah ve babası Bozorg Ummid’in yanına gömüldü. Daha önceden veliahd

smaililer , s. 537. 534 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 79, 600. 535 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. XI, s. 224. Ayrıca bkz. Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 172; Keriman, Tabersî , C.I, s. 141. 536 Köymen, a.g.e. , s. 465. 537 Cüveyni, a.g.e. , s. 550-1. 538 Cüveyni, a.g.e. , s. 551; Re îdüddin, a.g.e. , s. 162-3; Kâ ânî, a.g.e. , s. 183-4. 539 Daftary, smaililer , s. 538-9.

319

belirlenmi olan Hasan, onun yerine geçmi tir. 540 Muhammed b. Bozorg Ummid döneminde de ba ta Abbâsî halifesi er-Râ id olmak üzere birçok önde gelen isim Nizârîler tarafından öldürülenler arasında yer almı tır:541 Maktûl Maktul’ün Kimli i Fedâî Tarih er -Râ id Abbâsî halifesi Dört refîk 532/ 1138 Dihistan kâdîsı brahim Dâmgânî 533/1138 -9 Nizârî ler in brahim Hanife’i Dâmgânî 533/1138 öldürülmelerine fetva veren Kuhistan kâdîsı Nizârî ler in brahim Büveyh -i Dâmgânî 533/1138 -9 öldürülmelerine fetva veren Tiflis kâdîsı Yeminü (/Aynü) ddevle Harzem ah 534/1140 Hemedân kâdîsı smâil Hârezmî 534/1139 Nâsıruddevle b. Mühelhil Hüseyn Kirmânî (Simnânî) 535/1140 Mukarrab Cevher Sencer’in emiri 535/1141 Emir Abbas Rey valisi 541/1147 Mahmud Tarakî (?) âlim Belkâsim Cevzî 535/1140 -1 Sultan Davud Irak Selçukluları sultanı âm bölgesinden dört refîk 537/1143 Aksungur Sencer’in Ter îz valisi Süleyman ve Yusuf 540/1146 Ger âsf Gürcülerin emiri 537/1143 Gerdbâzû b. Ali b. ehriyâr Mâzenderân padi ahı 537/1142

Nizarilerin bu tarihten sonraki durumunu, konumuz kapsamı dı ında kalmaktadır. Ancak bütünlük için kısaca özetleyece iz. Muhammed’in yerine geçen Hasan, otuz be ya ındaydı. “Babasının yerine geçti i ilk günden itibaren Hasan Sabbah’ın zamanından beri uygulanmakta olan slamî ve er’î kuralların çi nenmesine ses çıkarmadı ve bizzat kendisi de o konularda, dine aykrı yenilikler koydu.”542 Muhammed’in o lu oldu una inanılan Hasan, ba a geçtikten yakla ık iki buçuk yıl sonra, 559/1164 yılı Ramazan ayında “kıyamet” denen bir devri ba latarak,

540 Cüveyni, a.g.e. , s. 550-1; Re îdüddin, a.g.e. , s. 159; Kâ ânî, a.g.e. , s. 181; Daftary, a.g.e. , s. 539. 541 Re îdüddin, a.g.e. , s. 160-1; Kâ ânî, a.g.e. , s. 182. یﺝﺏﺝﺏﺱﺵﺱﻡکﺡﻡ) 542 ,Cüveyni, a.g.e. , s. 551 (metin, ne r. Muhammed Kazvinî, Leyden ( ﺝیﻡ ﺵﺕﻡ ک 1937, C. III, s. 225). Kr . Re îdüddin, a.g.e. , s. 164; Kâ ânî, a.g.e. , s. 184.

320

gizli imamın yanda larına gönderdi i yeni talimatları açıkladı ve taraftarlarından eriatın yükümlülüklerini kaldırdı ını ilan etti. 543 Daftary’e göre kıyametin ilanı eriatın hükümlerini geçersiz kılmak de il, dönemin imamınca eriatın ça a uygun bir yorumunu geli tirme giri imi olmalıdır. 544 Böylece Hasan, imamın halifesi, hucceti ve dâîsi oluyordu. Onun sözleri imamın sözleri gibi kabul edilip itaat edilecekti. Bu ilanın yapıldı ı 17 Ramazan, o tarihten sonra Nizârîler tarafından her yıl “kıyamet bayramı (îd-i kıyâm)” olarak kutlandı. 545 Hasan “eer bir kimse kıyamet devrinde eriatin hükümlerini yerine getirir, cismânî ibadetleri ve gelenekleri devam ettirirse, onu cezalandırmak, öldürmek, ta lamak (recm) ve ikence etmek art olur” demekteydi. Birçok Nizârî, onlardan ayrılıp göç etmi lerdi. “Bilhassa çok sayıda insan Kuhistan’dan kalkıp Horasan’a yerle mi tir.”546 Nizariler, 559-607/1164-1220 arasında kırk altı yıl sürecek kıyamet dönemine girmi lerdi. Hasan, kıyameti ilan ettikten sonra, görünü te Muhammed b. Bozorg Ummid’in o lu sayılsa da, gerçekte Nizâr’ın soyundan gelen “zamanın imamı” ve “kâimu kıyâme” oldu unu ima ediyordu. Onun döneminde Nizârîler, hızla çökü e geçmi lerdi. Hasan 561 (Ocak 1166) yılında, Büveyhî hanedânı soyundan ve snâa eriyye iası’ndan olan kayınbiraderi 547 Hasan b. Nâmâver tarafından öldürülmüstür. 548 Hasan’ın yerine geçen o lu Muhammed, babasının siyasetini sürdürdü. Babası ve kendisi için açıkça imamlık iddiasında bulundu. Hasan’ın Muhammed b. Bozorg Ummid’in o lu de il, Nizâr’ın gizlice Alamut yakınlarındaki bir köye sı ınmı torununun soyundan geldi ini öne sürdü. Nizârîlere göre Fâtımî halifesi el- Mustansır’ın ölümünden bir yıl sonra, 488/1095’de, Kadı Ebu’l-Hasan Saîdî adında biri, Nizâr’ın torunlarından el-Mühtedî’yi gizlice Mısır’dan Alamut’a götürmüstür. Bu sırrı bilen tek ki i olan Hasan Sabah, imamın torununu korumaya almı , kimli ini gizli tutarak Alamut’un ete indeki köye yerle tirmi tir. Bu ki inin o lu ya da torunu, Muhammed b. Bozorg Ummid’in bilgisi dı ında, onun yeni do an o luyla

543 Cüveyni, a.g.e. , s. 551-2; Hodgson, The Order of Assassins , s. 148 vd.; Hodgson, “The Isma’ili State”, s. 457 vd. 544 Daftary, smaililer , s. 544. 545 Cüveyni, a.g.e. , s. 552; Re îdüddin, a.g.e. , s. 165; Kâ ânî, a.g.e. , s. 185; Daftary, a.g.e. , s. 540 546 Cüveyni, a.g.e. , s. 557. Kr . Re îdüddin, a.g.e. , s.169. 547 Daftary, smaililer , s. 543, 545. 548 Cüveyni, a.g.e. , s. 557-8.

321

de itirilmi ve bir süre sonra Nizârîlerin ba ına geçmi tir. Bir ba ka kabüle göre ise Nizâr’ın soyundan gelen birinin hamile karısı, Muhammed b. Bozorg Ummid’in korumasına verilmi ve Hasan bu kadından dünyaya gelmi tir. Nizârîler arasında sonradan yayılan soy kütü ü Hasan b. el-Kâhir b. Mühtedî b. Hâdî b. Nizâr eklindedir.549 Muhammed’in hayatının son yıllarında büyük o lu Hasan ile araları açılmı tır. mamet için babasının nassını alan Hasan daha o hayattayken Sünni yöneticiler ile ili kiye geçmi tir. 550 Muhammed 607 (Eylül 1210) yılında öldü veya zehirlenerek öldürüldü.551 Yerine geçen III. Hasan, kıyamet ö retisini redderek, Sünnî slam anlayı ına ba lılı ını ilan etmi tir. Abbâsî halifesiyle irtibata geçmi , bundan sonra ona nev-müslim (yeni Müslüman) denmeye ba lanmı tır. Muhammed’in annesi, 609/1213 yılında, Abbâsî halifesin de deste iyle hacca gitmi tir. Kazvin’den Alamut’a davet edilen ulemanın kütüphanede inceleme yapıp Sünnîli e ters olan bütün kitapların yakılmasına izin verilmi tir.552 Nizârîler, âfiî mezhebini kabul etmi lerdi. III. Hasan, on bir yıllık iktidardan sonra 618 (Kasım 1221) yılında vefat etmi tir. Vezir, Hasan’ın ölümünün zehirlenmekten kaynaklandı ını savunarak, onun Sünnî e lerini ve kız karde ini idam ettirmi tir. 553 Hasan’ın yerine dokuz ya ındaki Alaüddin lakabıyla III. Muhammed geçmi tir. Hasan’ın ölümünden sonra, Nizârîler Sünnîlik kararlarını hiçbir zaman geri almamamı lardı. Ancak onlar, yava yava Sünnî uygulamaları bırakmı tır. Böylece kıyamet dönemi görü leri yeniden canlanmı tır.554 Alaüddin, bir doktorun uyguladıı tedavi sonrasında aklî proplemler ya amaya ba lamı tır. Cüveynî’nin kaydına göre tedavisiyle ilgilenen doktorlar, “akıl yetmezli i ve bilgi eksikli nin bir imama nisbet

549 Cüveynî, a ır bir ifadeyle Hasan’ın Kadı Ebu’l-Hasan Saîdî’nin Bozork Ummid’in karısıyla yaptı ı zina sonucunda do du u iddiasını do ru kabul etmektedir. Detaylar için bkz. Târîh-i Cihângü â, s. 553-6; Re îdüddin, a.g.e. , s. 168 vd.; Kâ ânî, a.g.e. , s. 186 vd.; Daftary, smaililer , s. 546-7; Arif Tamir, el-mâme fi’l-slâm , s. 105. Kitabını 560 yılında yazan Abdülcelil Kazvînî, “mülhidlerin imamının Mısır’da oldu unu” kaydetmektedir ( Kitâbü’n-Nakz , s. 466). Gazzâlî, gâib imamdan söz etmektedir ( el-Munkız , çev. Hilmi Güngör, Ankara, 1960, s. 47 [tercüme eden sna A eriyye ve on ikinci imamın gaybetini hatırlatıp Nizariler için gaybetin niçin söz edildi inin hakkında açık bilgi olmadı ı notunu dü mü tür.]). kr . Daftary, smaililer , s. 491, 49. dipnot. 550 Cüveyni, a.g.e. , s. 559. 551 Cüveyni, a.g.e. , s. 559. 552 Cüveyni, a.g.e. , s. 559-562. Kr . Re îdüddin, a.g.e. , s. 174; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu’ der ran , s. 458. 553 Cüveyni, a.g.e. , s. 562; Daftary, smaililer , s. 565-9. 554 Cüveyni, a.g.e. , s. 563.

322

edilmesi mümkün olmadı ından”, te hislerini söylemeleri durumunda öldürülme korkusuyla, onun hasta oldu unu söyleyememi lerdi. “Hastalı ı giderek ilerleyince onu zincire vurmu lardı.”555 Bu dönemde Nizârî yönetiminde de Mo ollar tedirginli i ya anmaktaydı. Alaüddin’in hayatının sonlarına do ru, Mo ollar sıkı tırmaya ba lamı , Alauddin ile Ruknüddin ve devlet adamları arasında teslim olma konusunda ihtilaflar çıkmı tır.556 Zaman zaman koyunların yanına giden Alaüddin 653/1 Aralık 1255 tarihinde irkuh’ta, aıllarının biti iindeki bir kulubede öldürülmü olarak bulundu. Çok sayıda ki i idam edildikten sonra Alaüddin’in devamlı yanında bulundurduu Haseni Mazenderanî tarafından öldürüldü ü ortaya çıkmı tır. Mazanderânî ve çocuklarından bazıları öldürüldü. 557 Alaüddin’in otuz dört yıllık yönetiminden sonra yerine Rükneddin Hür ah geçmi tir. “Yönetimi altındaki bütün vilayetlerin halkının Müslümanolması ve yolların güvenli tutulması konusunda çaba harcadı”.558 Mo ol valisine elçi göndererek teslim olmaya hazır oldu unu bildirmi tir. Ancak geli meler onun istedi i gibi olmamı , Mo ollarla Nizârîler sava a girmi lerdi. 559 Birçok sefer giden gelen elçiler ve oyalama taktikleri sonuçsuz kalmı , Hür ah, Nasîruddîn et-Tûsî’nin iaretiyle,560 654/19 Kasım 1256’da teslim oldu. Hür ah’ın talimatıyla kırk kadar kale bo altılarak yıkıldı. Alamut ve Lemeser’ın komutanları, bir dönem, kaleleri teslim etmemi ler, ancak sonunda onlar da teslim olmu lardı. Hür ah, 655/9 Mart 1257’de, Büyük Kaan’a gönderilmek üzere Mo olistan’a yola çıkarıldı. Ancak huzura kabul edilmemi , Alamut’un teslimini sa layamadı ı için hakaretlere u ramı tır. Dönü yolunda kuzeybatı Mo olistan’daki Hangay sırada larının kıyısında boynu vurularak öldürülmüstür. Hür ah’ın Mo olistan’dan ayrılmasından hemen sonra, ran’da tutuklanmı olan Nizârîler, topluca öldürülmü lerdi. Hür ah’ın ailesi ve yakınları da

555 Cüveyni, a.g.e. , s. 563. 556 Cüveyni, a.g.e. , s. 565. 557 Cüveyni, a.g.e. , s. 555-6; Daftary, smaililer , s. 569-89. 558 Cüveyni, a.g.e. , s. 568. 559 Cüveyni, a.g.e. , s. 569. 560 Zahirüddin Mar’a i, Târîh-i Taberistân ve Ruviyyan ve Mazenderan , ne r. Muhammed Hüseyin Tesbihi, 2. bs., Tahran: Müessese-i Matbuat-ı ark, 1966, s. 33; Ebü’l-Feth Kutbüddin Musa b. Muhammed b. Abdullah el-Yuninî, Zeylu Mir’âti’z-Zamân, Haydarabad: Dâiretü’l-Maârifi’l- Osmaniyye, 1954, C.I, s. 86; H. Ahmet Özdemir, Mo ol stilası ve Abbasi Devleti’nin Yıkılı ı : (Cengiz ve Hülagu dönemleri (612-656/1216-1258), stanbul : z Yayıncılık, 2005, s. 245.

323

kılıçtan geçirilmi tir. 561 Cüveynî’nin aktardı ına göre “Cengiz Han’ın koydu u ve daha sonra da geçerlili ini koruyan bir yasaya göre, smaililerden be ikteki bir çocu un bile canlı bırakılmaması gerekiyordu.” Mo ollar, Rüknüddin Hür ah’ın aile fertlerini öldürmü ler, “böylece Rükneddin’in soyundan kimse kalmami tir.” Rükneddin’in de öldürülmesiyle “ondan ve sülalesinden dünyada eser kalmadı, tarihe karı ıp dillerde destan oldular ve anlatılan bir hikâye halini aldılar.”562 Daftary’nin kaydetti ine göre ise ran Nizârîleri tümüyle yok olmamı tır. Hem Rudbar bölgesinde, hem de Kuhistan’da önemli sayıda Nizârî Mo ollardan kurtulmayı ba armı lardır. Nizârî liderli i, Hür ah’ın o lu ve nass sahibi emsüddin Muhammed’i kaçırmayı ve saklamayı ba armı tır. Böylece Nizârî imamlar soyu devam etmi tir. Hayatta kalmak derdinde olan Nizârî toplumu, tasavvuf emsiyesi altına sı ınmı tır.563

4 - Suriye’de Nizârî-Ha îîler Suriye bölgesinde Selçuklular adına emir Atsız, bir çok yeri fethetmi tir. Fâtımîler kar ısında zor durumda kalınca sultan Melik ah’tan yardım istemi , Melik ah karde i Tutu ’u Suriye bölgesine göndermi tir. Tutu , 471/1079’dan itibaren Atsız’dan yönetimi devralmı ve onun ba a geçmesiyle Suriye Selçukluları da kurulmu tur. 564 Melik ah’ın ölümünden sonra Tutu , Büyük Selçuklu tahtına geçmek için mücadeleye giri mi , sultan Berkyaruk ile girdi i mücadelede 488/1095’te öldürülmüstür. 565 Onun ölümünden sonra am bölgesinde her ehir, di erleri ile rekabet halinde olan bir yöneticinin elinde kalmı tır. Haçlıların bölgeye gelmesiyle (490/1097’den itibaren) bölgedeki siyasi dengeler, daha da karma ık bir

561 Cüveyni, Târîh-i Cihângü â, s. 571-7; Hodgson, “The Isma’ili State”, s. 482; Daftary, smaililer , s. 589-96; Mo ollar’ın Nizârî kalelerini ele geçiri leriyle ilgili detaylar için bkz. H. Ahmet Özdemir, Mo ol stilası ve Abbasi Devleti’nin Yıkılı ı : (Cengiz ve Hülagu dönemleri (612- 656/1216-1258), stanbul : z Yayıncılık, 2005, s. 237-47. 562 Cüveyni, Târîh-i Cihângü â, s. 5767. 563 Daftary, smaililer , s. 605; Nadia Eboo Jamal, Surviving The Mongols: Nizari Quhistani And The Continuity Of smaili Tradition in Persia , s. 84 vd. Kr . W. Ivanow, Brief Survey of the Evolution of Ismailism, E.J. Brill Leiden, 1952, s. 18 ; Mustafa Öz, “Nizârî smaili Mezhebinde Aa Hanlar Dönemi”, (Yayınlanmamı Doktora Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ( lahiyat Fakültesi), stanbul, 1986, s. 13 564 bnü’l-Kalânisî, Târîhu Dıma k, s. 176 vd.; bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 42-6; Daftary, smaililer , s. 309; Detaylar için bkz. Ali Sevim, “Atsız”, DA, C.IV, s. 92-3. 565 Özaydın, Berkyaruk Devri, s.28-46; Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, s. 137-60

324

hale gelmi tir. 566 Tutu ’un o ullarından Rıdvan (488-507/1095-1113) Haleb’i; Dukak (488-497/1095-1104) am’ı yönetmeye ba ladı. 567 Suriye’deki o dönemdeki siyasal bölünmü lük ve halkın çok çe itli din ve mezheplere mensup olması, Nizârîler için uygun bir ortam olu turmaktaydı. Bölgedeki Müslümanları arasında çok sayıda Nusayrî, Dürzî, sna A erî ve smailî îî bulunuyordu. Suriye’deki Selemiyye üçüncü/dokuzuncu yüzyıldaki smailili in merkeziydi. Dördüncü/onuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren bölge, Fâtımîlere ba lı hale gelmi tir. 568 Ebû Bekr bnü’l-Arabî (ö.543/1148), seyahatleri sırasında (485-495/1092-1101 yılları arasında)569 Akdeniz sahillerinin mülhid dînî gruplar, Bâtınî mezhepler ve mâmiyye taraftarları ile dolu oldu unu kaydetmektedir. 570 Yine onun Akka ehrinde ba ından geçenleri anlatırken verdi i bilgilerden anlıyoruz ki mâmiyye’nin lideri olan Ebu’l-Feth el-Akkî, smailiyye reisi ile birlikte bnü’l- Arabî’ye kar ı “talîm” nazariyesini savunmaktadır. 571 Suriye Nizârîleri’ne, di er isimlendirmelere ilave olarak, Ha îî denmekteydi. 572 Bernard Lewis’e göre “Ha îî sadece Suriyeli smaililere atfedilmi yöresel bir isimdir.” Ha îî isminin uyu turucu mübtelası olmaktan ileri geldi i görü ü veya suikastçıların görevlerini ba arıyla tamamlamaları durumunda kendileri için vaad edilen cenneti önceden tatmaları için gizliden ha ha içirildi i gibi ifadeler Marco Polo’nun anlattı ı573 ve ba ka kaynaklarda da yer alan, cennet bahçeleri hikayesine dayandırılmaktadır. Bernard Lewis’e göre “bu hikaye, neredeyse tamamen gerçek dı ıdır.” Ha ha kullanımı ve ha ha ın tesiri o dönemde de bilinmekteydi. Ne smaili yazarlar, ne de ciddi Sünnî yazarlar bu grubun ha ha kullandı ını öne sürmü tür. Bu isimlendirme, grubun

566 Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi , s. 179-223; Lewis, Ha iiler, s. 142-3; Daftary, smaililer , s. 499. 567 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 246. Detaylar için bkz. Ali Sevim, a.g.e. , s. 161-78, 243 vd. 568 Bernard Lewis, Ha iiler : slam’da Radikal Bir Tarikat, 2.bs., çev. Kemal Sarıözen, stanbul : Kapı Yayınları, 2007, s. 141-2; Daftary, smaililer , s. 499-500. 569 Saîd A’râb, Maa’l-Kâdî Ebî Bekr bni’l-Arabî (Muhtasaru Tertîbi’r-Rihle li’t-Ter îb fi’l-Mille ile birlikte), Beyrut:Daru’l-Garbi’l-slâmî, 1407/1987, s. 71; Ahmet Baltacı, “ bnü’l-Arabî, Ebû Bekir”, DA, C.XX, s. 488-91. 570 Ebû Bekr bnü’l-Arabî, el-Avâsım min el-Kavâsım , n r. Ammar Tâlibî, ed-Devha, 1413/1992, s. 45-6. 571 bnü’l-Arabî, el-Avâsım , s. 46, 48, 51, 55. 572 Bkz. bn Kesir, el-Bidâye , C.XII, s. 287. Bu isimlendirmeye yer veren di er kaynaklar için bkz. Farhad Daftary, The Assassin Legends , s. 37, 89 vd. 573 Marco Polo, The Travels of Marco Polo the Venetian , London-New York, 1914, s. 73 vd. (Dünyanın Hikaye Edili i, Çev. I ık Ergüden, stanbul, 2003, s. 117 vd.).

325

tavırları ve inançlarını hakir görmenin bir ifadesidir. 574 Marco Polo, Nizârîlerin devletlerinin Mo ollar tarafından ortadan kaldırılmasından on yedi yıl sonra bölgeye uramı tır. 575 Suriye’deki lk Nizârî liderlerinin ba langıç dönemindeki tarihlerini üç aamada ele almak mümkündür: Nizârîler, 507/1113 ve 524/1130 yıllarında balayan ilk iki dönem boyunca, önce Haleb’te, sonra am’da iki rakip Selçuklu yöneticisinin deste inden yararlandılar. Üçüncü dönemde ise o zamanki adı Cebel Behra olan bu gün ise Cebel Ensariyye denen da lık bölgede birçok kaleyi ele geçirmeyi ba ardılar. Suriye’deki Nizârîler de Alamut’taki Nizârîler gibi merkez olarak kullanacakları mustahkem kaleler ele geçirmeye çalı tılar, aynı ekilde suikastlere ba vurdular ve kendi çıkarlarına uygun gördüklerinde yerel yöneticilerle ittifaklar kurdular. Ancak Suriye Nizârîlerinin i leri ran’dakilerden çok daha zordu. lk kalelerine ele geçirebilmek için yarım yüzyıl kadar u ra mak zorunda kalmı lardı. 576

a-Hakim el-Müneccim Dönemi Kaynaklarda Suriye’deki Nizârîlerin ilk lideri olarak Hakim el-Müneccim’in ismi geçmektedir. On ikinci yüzyılın ba ında Haleb’te ortaya çıktı. ehrin Selçuklu yöneticisi Rıdvan’ın himayesini sa lamı tır. Haleb’te Sünnî nufustan fazla îî nufus ya amaktaydı. Nizârîler, Haleb’e yakın olan Cebelü’s-Summak kalesine girmi lerdi. Bölgedeki rakip emirlere kar ı Nizârîlerin gücünden istifade etmek isteyen Rıdvan, onlara yardımcı olmakta,577 onların açıkça davette bulunmalarına izin vermekteydi. Hekim Müneccim, sultanın meclislerinde boy göstermeye ba lamı tır. Siyasi hesaplarla hareket eden Rıdvan’ın kendisinin de smailili i kabul etmi olması ihtimalinden söz edilmektedir. 578 Rıdvan, Nizârîlerin açıkça faaliyetlerini yürütmelerine izin vermi , faaliyetleri için dâru’d-dava dedikleri bir merkez kurmalarına engel olmamı tır.579 Dinî hassasiyeti az biriydi ve birçok i inde

574 Lewis, Ha iiler , s. 12, 16, 17. Detaylar için bkz. Mustafa Öz, “Ha îiyye”, DA, C.XVI, s. 418-9. 575 Daftary, The Assassin Legends , s. 108. 576 Lewis, a.g.e. , s. 143-4; Daftary, smaililer , s. 501. 577 bn Haldûn, Târîh , C.V, s. 177. 578 Daftary, smaililer , s. 502; Abdülkerim Özaydın, “Selçuklular Zamanında Suriye’deki Bâtınî Faaliyetleri”, Türklük Ara tırmaları Dergisi, XII, stanbul 2002, s. 199. Ali Sevim’in kar ı görü leri için bkz. Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi , s. 202. 579 Sıbt, bnü’l-Cevzî, “Rıdvan’ın övgüye de er bir sireti yoktu. Haleb’te ilk “dâru’d-da’ve”yi o, yaptırdı” demektedir. Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 46; Hodgson, The Order of Assassins , s. 90; Nasseh Ahmad Mirza, a.g.e. , s. 8; Daftary, smaililer , s. 502.

326

Bâtınîlerden yardım almaktaydı. 580 Hekim Müneccim’in Rıdvan’a Fâtımilerin mezhebini güzel gösterdi i kaydedilmektedir.581 Ayrıca Fâtımî merkezinden gelen elçiler de bol miktarda para ve Dima k’ı ele geçirebilmesi için asker gönderme vadinde bulunmaktadır. Rıdvan dört hafta kadar Fâtımîler adına hutbe okutmu , ancak daha sonra buna son vermi ve Abbâsî halifesine gönderdi i elçiyle de özrünü beyan etmi ti (490/1097).582 Hekîm Müneccim, bir Nizârî kabul edilmekle birlikte, Nizârîlerin dü manı oldukları Müsta’lî lehinde hutbe okutma çabasına girmi olması, açıklanması zor bir durum olmaktadır. Rıdvan’ın rakibi Humus yöneticisi Cenahüddevle, 496/ 7 Mayıs 1103’te Cuma namazı sırasında üç ranlı fedai taafından öldürülmüstür. bnü’l-Adîm (ö. 660/1262) “bu suikast olayını, Cenahüddevle ile arası açık olan Rıdvan’a ho görünüp yakınlı ını kazanmak isteyen smailî reisi Ebû Tâhir düzenlemi ti” demektedir. Cenahüddevle’nin öldürülü ü, el-Hakîm’in te vik ve düzenlemesiyle gerçekle mi tir. Bu suikastin Rıdvan’ın emir ve rızası ile yapıldı ı da söylenmi tir. Bâtınî el- Müneccim, bu olay üzerinden bir ay geçmeden ölmü tür. 583 Humus’ta meydana gelen tedirginlik ve ehirdeki Türklerin ehri terk etmeleri neticesinde, ehir neredeyse Haçlıların eline dü üyordu. Rıdvan’ın karde i am yöneticisi Dukak’ın müdahalesiyle ehir kurtarılabildi. 584

b-Ebû Tâhir el-Hakim’in ölümünden sonra yerine mesle i kuyumculuk olan ranlı dâî Ebû .geçti. 585 Ebû Tahir de Rıdvan’ın deste inden yararlanmaktaydı ( ﺉ ) Tâhir es-Sâi Haleb’in güneyindeki Cebelü’s-Summâk’ı ele geçirmek istiyordu. Sermin ehri gibi

580 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 499. 581 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 270 582 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 270; Ayrıca bkz. bnü’l-Adim, Bu ye , (A.Sevim), s. 93; bn Haldûn, Târîh , C.V, s. 171; Re îdüddin, a.g.e. , s. 79; Kâ ânî, a.g.e. , s. 105; Nasseh Ahmad Mirza, Syrian Ismailism, Surrey : Curzon Press, 1997, s. 7; Özaydın, “Selçuklular Zamanında Suriye’deki Bâtınî Faaliyetleri”, s. 201. 583 bnü’l-Adim, Bu ye , (A.Sevim), s. 79 (ve Zübdetu’l-Haleb, C.II, s. 142). kr . bnü Kalanisi, Zeylü Târihu Dıme k, s. 142; Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 3-4; bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 345; Hodgson, The Order of Assassins , s. 90-1; Lewis, Ha iiler, s. 144; Daftary, smaililer , s. 502; Özaydın, “Selçuklular Zamanında Suriye’deki Bâtınî Faaliyetleri”, s. 201. 584 Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 3; Daftary, smaililer , s. 502. 585 bnü Kalanisi, Zeylü Târihu Dıme k, s. 149.

327

bazı yerlerde halk deste ini sa lamılardı. 586 ,yılında 1106/499 ,( ﺏﻡ ) valisi Halef b. Mulâib 588 587( ﻡ ) Efâmiyye bir grup Batınî tarafından öldürüldü. 589 Haleb’e ba lı Sermin, Haçlıların eline geçmi tir. Halkı a ırı îî idi. Haçlılar burayı ele geçirince halk de iik bölgelere da ıldı. Sermin Kâdîsı (aynı zamanda Bâtınî dâîsi olan Ebu’l-Feth es-Sermînî, di er bir kayda göre bnü’l-Kınıc),590 bn Mülâib’in yanına gitti ve ondan ikram gördü ve güvenini kazandı. Kâdî, ona kar ı bir hile dü ünmüstür. Bölgede Bâtıniyye’nin lideri Ebû Tâhir’e mektup yazıp bn Mülâib’e suikast düzenlemek ve Efâmiyye’yi ona teslim etmek üzere anla mı tır. Ancak bn Mülâib’in Mısır’dan gelen o lu, kâdînın planlarından bahsetmi ve kendisine ula an haberleri babasına bildirmi tir. bn Mülâib, kâdîya bu haberleri ve suçlamaları söyledi inde verdi i cevaplardan tatmin olarak tedbir alma gere i duymamı tır. Kâdî, Ebû Tâhir’e tekrar yazdı ı mektupta Sermin halkından üç yüz ki iyi göndermesini istemi t, bunlara Haçlıların atlarından ve silahlarından verilmesini, onların bn Mülâib’e gelip kendilerini Haçlılar ile gaza yapmı ve ganimet elde etmi gibi takdim etmelerini, melik Rıdvan’ın kendilerine kötü davrandı ı için ondan ayrılıp buraya geldiklerini söylemelerini istemi tir. Plan uygulamaya konmu , bn Mülâib’in yanına gelen grup yanlarındakileri takdim etmi , o da bunları kabul edip Efâmiyye’ye yerle tirmi tir. Bir gece iplerle kaleye tırmanan Serminliler, bn Mülâib’i ve di er aile fertlerini öldürmü lerdi. Oullarından biri

586 Daftary, smaililer , s. 502-3. 587 am bölgesi sahilinde, Hıms’a ba lı, kalesi olan bir yerle im yeri. el-Hamevî, Mucemu’l-Buldân , C.I, s. 227. 588 Halef b. Mulâib’in geçmi te Selçuklu yönetimiyle sorunları olmu tu. Hıms ehrinin hakimiydi ve etrafa çok zararı dokunan biriydi, adamları yol kesiyordu. Gelen ikayetler üzerine Melik ah bölgedeki yöneticilerinden onun muhasara edilmesini istemi ti. Selçuklu kuvvetleri burayı ele geçirmi ve bn Mulâib, Melik ah’ın yanına gönderilip hapsedilmi ti. Melik ah’ın ölümünden sonra Terken Hatun onu serbest bırakmı , bn Mulâib de Mısır’a Fâtımiler’in merkezine gitmi ti. Selçuklu meliki Rıdvan’ın Efâmiye naibi Fâtımîler’in mezhebine meyilliydi. Fâtımîler’e haber gönderip kaleyi onlara teslim edece ini bildirmi ti. Mısır’da ikamet etmekte olan bn Mülâib bu ie tâlip oldu ve kalenin kendisine verilmesi durumunda Haçlılar ile mücadele edece ini bildirdi. Fâtımîler ondan rehinler alarak kaleyi ona teslim etmi lerdi. Ancak bn Mülâib, Fâtımiler’e itaat etmedi, rehinlerinin öldürülme tehdidin de aldırı etmemi ti. Bölgede yine yol kesen bir grup toplandı ve böylece çok miktarda mal da edindi. bnü’l-Adim, Bu ye , (A.Sevim), s. 79-85; bnu’l- Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 408-10. 589 bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 76; Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 16. Halef b. Mülâib’in daha önceki dönemde Selçuklular ile ili kisi ve öldürülü ü için bkz. bnü’l-Adim, Bu ye , (A.Sevim), s. 79-85; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 408-10. 590 bnu’l-Esîr, Sermin’in Haçlılar’ın eline geçmesiyle burada ya ayan halkın da ıldı ını, kâdînın da bn Mülâib’in yanına geldi ini ve bu olayları onun planladı ını kaydetmektedir ( el-Kâmil, C. X, s. 408). bnü’l-Kalânisî, onu Ebu’l-Feth es-Sermînî ( Târîhu Dime k, [S. Zekkar], s. 242), bnü’l- .(diye isimlendirmektedir ( Bu ye , [S. Zekkâr], C. VII, s. 3357 ( ﺏ ) Adim ise bnü’l-Kınıc

328

kaçmayı ba armı tır. Efâmiyye’deki geli meleri haber alan Bâtınî lider Ebû Tâhir oraya gelmi tir. Kalenin kendisine tesliminde üphesi yoktu. Ancak kâdî kaleyi ona teslim etmemi tir. Öldürülen Halef’in olu Musbih, sı ındı ı Haçlı yönetimine kalenin durumunu anlatmı ve alınması için te vik etmi tir. Kale 500 yılında Haçlıların eline geçmi tir. Ebu’l-Feth öldürülmü , Ebû Tâhir ise para vererek kurtulmu ve Haleb’e dönmüstür. 591 Efâmiyye, daha sonra 545/1150 yılında Nureddin b. Zengî tarafından ele geçirilmi tir. 592 Büyük Selçuklulara tâbi olan Rıdvan’ın Haleb’te i birli i yapmakta oldu u sultan Muhammed Tapar’ın dikkatini çekmi ve o, bu hareketinden dolayı iddetli bir ekilde kınanmı tır. Bunun üzerine Rıdvan, Efâmiyye’nin ele geçirilmesinde büyük eme i olan Eb’l-Feth’in karde i Ebu’l-Ganâim ve yanda larını Haleb’ten çıkarmı ve hatta bunlardan bazılarını öldürmü tü (501/1107-8). Böylece Haleb’te serbestçe faaliyet gösteren Batınilerin bir kısmının eylemlerine son vermi tir. Ancak Haçlıların elinden kurtulan Ebû Tahir’in faaliyetlerine engel olma cesaretini gösterememi tir. 593 Rıdvan’ın da ça rısıyla 505/1111’de Haçlılar ile sava mak için gelen Büyük Selçuklu ordusunun Haleb önlerinde bazı ya malamalarda bulunması üzerine Rıdvan, Haleb’in elinden alınaca ı korkusuna kapılmı tır. Bazı savunma tedbirleri alan Rıdvan bu sırada Batınileri de surlara yerle tirmi tir. Rıdvan’ın bu hareketi üzerine Selçuklu ordusu ba ka bir bölgede konaklamı tır. Sonuçta Haçlılara kar ı bir ba arı elde edilemeden ordu da ılmı tır.594 Büyük Selçuklu sultanı Muhammed Tapar, Bâtınîlere kar ı büyük bir harakat ba latmı , Rıdvan’ın yönetimi altındaki Sünnî halk, bölgedeki Bâtınî faaliyetlerinden rahatsızlıkları artmı tır. Bu geli meler, Rıdvan’ın yönetiminin sonlarına do ru Nizârîlere kar ı tutumunun de itirmesine sebep olmu tur. Fakîh ve tüccar olan Hocendli Ebû Harb sa b. Zeyd, yanında büyük bir miktarda mal ile Haleb’e gelmiti

591 bnü’l-Kalânisî, Târîhu Dime k, s. 242-3; bnü’l-Adim, Bu ye , (S. Zekkâr), C. VII, s. 3354 [(A.Sevim), s. 79-85]; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 408-10. Ayrıca bkz. bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 76;; Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 16-7; bnü’l-Adim, Zübdetü’l-Haleb , C.II, s. 151- 2; bn Haldûn, Târîh , C.V, s. 217; Lewis, Ha iiler , s. 145-7; Nasseh Ahmad Mirza, Syrian Ismailism , s. 8-9; Daftary, smaililer , s. 503. Detaylar için bkz. Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi , s. 202-4; Özaydın, “Selçuklular Zamanında Suriye’deki Bâtınî Faaliyetleri”, s. 200. 592 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. XI, s. 149. 593 Ali Sevim, a.g.e. , s. 204. 594 bnü’l-Adim, Zübdetü’l-Haleb , C.II, s. 159; Ali Sevim, a.g.e. , s. 217-8; Özaydın, a.g.m. , s. 202; Daftary, smaililer , s. 504.

329

(505/Eylül 1111). Bu zat, smaililere kar ı çok sert davranır, onlara kar ı mücadele edenlere pek çok para vermek suretiyle yardım ederdi. Ahmed b. Nasr er-Râzî adlı bir Bâtınî’nin karde i onun adamları tarafından öldürülmüstür. Horasan’dan onunla beraber gelmi tir. Bu Batınî Haleb’e gelince Bâtinî reis Ebu’l-Feth’i buldu. Ebu’l- Feth, Ridvan’ın katına çıkarak, onu, Ebû Harb’ın mallarını almaya te vik etmi tir. Rıdvan bunu kabul etmi tir. Ebu’l-Feth, bu i i yapmayı üstlenen adamlarını gönderdi. Ahmed b. Nasr er-Râzî, tüccara saldırmı , ancak adamları, Batınileri öldürmüstür. Ölümden kurtulan tüccar “güvenilir kimselerin yanına geldik, o bize öldürecek kimseler gönderdi” demi tir. Onun bu süzü Rıdvan’a iletilmi tir. ehirdeki Sünnîler de tüccara gidip olayı kınamı lardı. Sünnî ve îî gençler, Bâtınî gençlere saldırıp onları öldürmü lerdi. Bu durum Rıdvan’a bildirildi inde onlara müdahale etmeye cearet edemedi. Tüccar Ebû Harb, bir süre daha Haleb’te kalıp bölgedeki di er yöneticilere mektuplar yazarak ba ından geçenleri anlatmı tır. Bu yöneticiler Rıdvan’a elçiler göndererek tüccara yapılanlardan dolayı onu kınamı lardı. Bu geli meler üzerine Rıdvan olayı kınamı ve bu zat hakkında kötü niyetinin olmadı ına yemin etmi tir. Tüccar Ebû Harb, Rıdvan’a gelen elçiler ile Haleb’ten ayrıldı. Elçiler onun yol güvenli ini sa ladılar, o önce Rakka’ya, daha sonra da memleketine gitmi tir. Rıdvan, bu davranı ıyla halkın gözünden dü müstür. 595 Rıdvan 507/10 Aralık 1113’te ölmüstür. Ali Sevim’e göre Haçlı istilası nedeniyle sürekli buhranlar içerisinde kalan Rıdvan, hiçbir taraftan yardım alamamı , ran’dan gelerek Haleb’e yerle en Batıniler ile i birli i yapmak ve böylece Haçlı baskısına kar ı biraz daha güçlü bir duruma gelmek zorunlulu unu duymu tur. O, hiçbir zaman samimi olarak ne bir îî, ne de bir Batınî yanlısı olmu tur. Ancak içinde bulundu u artlar kendisini Batınili in yardımına muhtaç hale getirmi tir. 596 Rıdvan’ın ölümünden sonra genç ya ta babasının yerine geçen Alparslan, önceleri Nizârîlere kar ı babasının siyasetini devam ettirmi tir. Haleb ile Ba dad yolu üzerindeki Balis yakınlarındaki bir kaleyi onlara vermitir. Ancak kısa süre sonra smaililere kar ı geni çaptı bir harakat ba lattı. Kaynakların ifadelerine göre sultan Muhammed Tapar gönderdi i mektupla ondan bu yönde isteklerde

595 bnü’l-Adim, Bu ye , (A.Sevim), s. 91-2; bnü’l-Adim, Zübdetü’l-Haleb , C.II, s. 161-3; kr . Nasseh Ahmad Mirza, Syrian Ismailism , s. 10; Daftary, smaililer , s. 504; Özaydın, a.g.e. , s. 202. 596 Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, s. 202.

330

bulunmu tur. 597 Haleb’teki askeri gücün ba ındaki bn Bedî’ de onu bu yönde te vik etmekteydi. Alparslan, harakat ile bn Bedî’yi görevlendirdi. Nizârîlerin reisi Ebu Tâhir ve önceki yönetici Müneccim’in karde i de dahil, birçok Nizârî öldürüldü. Bir kısmı tutuklanmı , di erleri mallarına el konularak salıverilmi tir. 598 Bazı Bâtınîler, Haçlıların arasına katılmı tır.599 Haleb’teki Nizârîlerin silahlı kanadının komutanı Hüsameddin b. Dumlaj, Rakka’ya kaçmı , orada ölmüstür. Balis’teki kalenin komutanı brahim el-Acemi, Munkızo ulları’nın hakimiyetindeki, Asi Irma ı üzerinde bulunan Afamiye ve Hamat arasındaki eyzer kalesine sı ındı. 507/1114 baharına dek, Haleb, Sermin, Efâmiyye ve di er yerlerden kaçan yüz Nizârî, eyzer’e sı ınmı bulunuyordu. eyzer halkının kom u Hıristiyanların bayram kutlamalarına katılmak için kaleden ayrılmalarını fırsat bilen Nizârîler, kaleyi ele geçirmek istemi lerdi. Ancak geri dönen Munkızo ulları hepsini öldürmüstür. 600 Bu olay, Nizârîlerin Suriyedeki ba langıç dönemini sona erdirmi tir. Suriye’de kalıcı bir üs ele geçirmeyi ba aramamı lardı. Ancak Cebelü’s-Summak, Cezr, Sezyer ve Sermin arasındaki Benû Uleym bölgelerinde çok sayıda ki i mezhebe kazandırılmı tır.601

c-Behram Suriye Nizârîleri 507/1113 yılındaki aır kayıptan sonra Haleb’i üst olarak kullanmayı bırakıp Güney Suriye’ye yönelmi lerdi. 602 Ebû Tahir’in idamından sonra Suriye Nizârîleri’nin ba ına Behram geçmi tir. Behram da selefleri gibi ran’lıydı. smailî oldu u gerekçesiyle 494/1101’de sultan Berkyaruk’un emriyle Ba dad’da idam edilen el-Esedabadî’nin 603 ye enidir. Dayısının idamı üzerine Irak’tan Suriye’ye kaçmı ve bir smâilî dâîsi olmu tur. De iik beldelerde dola mı tır. Taraftarı

ﻡﺏﻡﺵﺱ ) bnü’l-Adim, Zübdetü’l-Haleb , C.II, s. 168 597 .( یﺡﺕ 598 Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 47-8; bnü’l-Adim, Zübdetü’l-Haleb , C.II, s. 168-9; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 499; Özaydın, “Selçuklular Zamanında Suriye’deki Bâtınî Faaliyetleri”, s. 203- 4; Lewis, Ha iiler, s. 148-9; Daftary, smaililer , s. 505. 599 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 499. 600 Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 45-6; bnü’l-Adim, Zübdetü’l-Haleb , C.II, s. 169; Daftary, smaililer , s. 505. 601 bnü’l-Kalânisî, Târihu Dıme k, s. 302; Lewis, Ha iiler , s. 149; Daftary, smaililer , s. 505. 602 Daftary, smaililer , s. 522-3. 603 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 304, 323. bn Haldûn, onun ismini “Ebû brahim el-Esterabâdî ( .eklinde vermektedir. bn Haldûn, Târîh, C.V, s. 31 ”( ﺱ

331

ço almı tı, ancak Behram kimli ini gizlemekteydi. Bir müddet Haleb’te ikamet etmi tir. Haleb’i yöneten l-Gâzî, halkın onun ve taraftarlarının errinden korkmasından güç almak istemi tir. Çünkü onlar, kendilerine muhalefet eden ve durdurmaya çalı anları öldürmekteydi.604 Bu dönemde gerçekle tirdikleri suikastlerden biri Musul yöneticisi emir Mevdud’un öldürülmesiydi. Selçukluların Musul yöneticisi Mevdud, Tog-Tekin ile birlikte Haçlılara kar ı önemli ba arılar elde etmi lerdi. Mevdûd, askerlerini baharda tekrar toplanmak üzere memleketlerine göndermi tir. Mevdûd Dima k’ta camiden çıkarken bir Bâtınî tarafından öldürülmü tü (507/Eylül 1113). Bazı kaynaklar, olayla ilgili Dima k yöneticisi Tog-Tekin’i suçlamaktadır. Ancak Sıbt, bu iddianın do ru olmadı ını kaydetmektedir. 605 Ayrıca âm bölgesindeki Bâtınîler, ondan korktukları için bu suikasti düzenledikleri de kaydedilmektedir. 606 Emir Mevdûd’un yerine atanan emir Aksungur el-Porsukî ile sava an ve Selçuklu kuvvetlerine kar ı isyan etmi olan l-Gâzî, Tog-Tekîn’in yanına Dima k’a gelmi tir. Tog-Tekîn, Mevdûd’un öldürülmesinin kendisine nisbet edilmesinden dolayı korkmaktaydı. el-Porsukî emrindeki Selçuklu kuvvetlerine kar ı, Tog-Tekîn, l-Gâzî ile birlikte, Haçlılar ile ittifak yapmı tır.607 Tog-Tekîn, daha sonra Ba dad’a gelmi (509/1115) olan sultan Muhammed Tapar’ın huzuruna varıp kendisini affettirmi tir. 608 Haleb’te az da olsa Nizârî kalmı ve bölgeyi 512/1118’de ele geçiren Artuklu hükümdarı l-Gâzî ile ili ki kurmu lardı. 609 Haleb’te u radıkları kötü sonun ba sorumlularından bn Badi, iki o lu ile birlikte Nizârîler tarafından öldürüldü (513/1119). 610 Haleb’teki Nizârî varlı ı, lgazî’nin ye eni ve varisi Belek’in 517/1124’te liderlerini tutuklayıp, malları mülklerini satıp kenti terk etmelierini

604 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 632; Lewis, Ha iiler , s. 150; Daftary, smaililer , s. 523. 605 Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 51; bnü’l-Kalânisî, Târihu Dıme k, s. 298; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 496-7; bn Kesir, el-Bidâye , C.XII, s. 188; Nasseh Ahmad Mirza, Syrian Ismailism , s. 9; Daftary, smaililer , s. 504. 606 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 497. 607 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 501-3. Detaylar için bkz. Co kun Alptekin, Dima k Atabekli i (Tog- Teginliler, stanbul, 1985, s. 49, 50, 68-9, 71 vd. 608 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 514. Detaylar için bkz. Alptekin, a.g.e. , s. 75-7. 609 Nasseh Ahmad Mirza, Syrian Ismailism , s. 11. 610 bnü’l-Adim, Zübdetü’l-Haleb , C.II, s. 186-7; Lewis, Ha iiler , s. 150; Daftary, smaililer , s. 523.

332

emetmesiyle son buldu. 611 Nizariler, 514/1120 yılında Kalatü’ -erif’i l-Gâzî’den istemi lerdi. Kaleyi onlara vermek istemeyen l-Gâzî, olumsuz da cevap vermemi , kalenin yıkılmasını emretmi tir. Kalenin yıkılmasına nezaret eden Kadı bnü’l-He âb, daha önce Haleb’te Nizârîlerin öldürülmesine karı mı , 519/1125’te Nizârî fedaileri tarafından öldürülmüstür. 612 Fâtımîler tarafından 516 (1122) yılı evval ayında 613 düzenlenen bir toplantıyla imametin el-Âmir’in hakkı oldu u, Nizâr ve taraftarlarının iddiasının temelsiz oldu u açıklanmı tır. Bu toplantıda, Nizâr’ın kız karde i, halasının (yani Mustansır’ın kız karde inin), nassı Nizâr’dan alıp Müsta’lî’ye verdi ini söyledi ine ahitlik etti. Toplantı sonrasında, el-Hidâye el-Âmiriyye 614 adıyla bir metin yazılmı ve bütün camilere gönderilmi tir. 615 âm’daki Nizârîlerin liderinin bir reddiye yazması üzerine, Îgâ’u Savâiki’l-rgâm isimli yeni bir risale ile cevap verilmi tir. 616 Bu bilgiler, Fâtımîlerin, Mısır ve Suriye’deki Nizârî faaliyetlerinden duydukları korkuyu göstermektedir. Vezir Memun, Hasan Sabbah’a hitaben, kendisini, Nizârî görü leri terk edip gerçe e dönmesi için sert bir dille uyaran bir mektup yadırmı tır.617 Daha önce Musul yöneticisi Mevdud’u öldürmü olan Nizârîler, yeni yönetici Aksungur Porsuki’yi de öldürmü lerdi. Porsukî, rüyasında kendisine köpeklerin saldırdı ını, içlerinden birini öldürmesine ra men di erlerininden kurtulamadı ını görmüstür. Rüyasını anlattı ında, dı arı çıkmaması tavsiye edilmi tir. Porsukî, Cuma namazına gitmek istemi , ancak yo un ısrarlar üzerine evde kalmaya karar vermi tir.

611 Özaydın, a.g.m. , s. 204; Daftary, smaililer , s. 523. 612 Özaydın, “Selçuklular Zamanında Suriye’deki Bâtınî Faaliyetleri”, s. 205; Daftary, smaililer , s. 523. 613 Cemalüddin e -eyyâl, Mecmûatü’l-Vesâiki’l-Fâtımiyye, s. 73. 614 el-Hidâyetü’lÂmiriyye fî btâli Da’va’n-Nizâriyye , (eki olarak Îgâ’u Savâiki’l-rgâm ) nr: Asaf b. Ali Asgar Feyzî, Oxford University Press, 1938. Cemalüddin e -eyyâl, Mecmûatü’l- Vesâiki’l-Fâtımiyye , Kahire, 2002, s. 211-229; Detaylar için bkz. Bernard Lewis, “Review of al- Hidayatu’l Amiriya”, Bulletin of the School of Oriental Studies, University of London, Vol. 10, No. 1. (1939), s. 255-257. 615 Daftary, smaililer , s. 390-1; Cemalüddin e -eyyâl, a.g.e., s. 56; bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 98 vd. Detaylar için bkz. Samuel M. Stern, ‘The Epistle of the Fatimid Caliph al–Amir (al–Hidaya al– Amiriyya) – Its Date and its Purpose, ‘ Journal of the Royal Asiatic Society (1950), s.. 20–31. tekrar basımı için: History and Culture in the Medieval Muslim World, London, 1984. 616 Daftary, smaililer , s. 391-2; Cemalüddin e -eyyâl, Mecmûatü’l-Vesâiki’l-Fâtımiyye, s. 78 vd metin için s. 230-242. 617 bn Müyesser, Ahbâru Mısr, s. 65-9.

333

Evde Kuran okumak istedi inde Allah’ın takdiri ile ilgili ayeti okudu unda, her zamanki gibi Cuma namazı için Camiye gitmi tir. Camide namaz kılarken on kadar ki inin saldırısına u ramı , bunlardan üç tanesini yaralamasına ra men öldürülmekten kurtulamamı tır (520/1126). Halep’te bulunan Porsukî’nin o lu zzüddin Mes’ûd, Musul’a gidip ehrin yönetimini ele almı , Bâtınîleri ara tırmaya ba lamı tır. Onlarla bir ayakkabıcının ili kisi oldu unu ö renmi , ona ihsanda bulunaca ını vaat etmesine ra men konu turamamı tır. Ancak Bâtınîlerin uzun zamandır, Porsukî’yi öldürmek için fırsat kolladıklarını ve fırsatı ele geçirdiklerinde de onu öldürdüklerini söyleyen ayakkabıcı elleri ve ayakları kesilmi ve ta lanarak öldürülmüstür. 618 Bu konuda Irak Selçuklularının veziri Dergezinî, Batınîler ile ibirli i yaparak, bu suikastı tertip etmekle itham edilmektedir.619 Bu olayla ilgili kaydedilen bir rivayet olaylarda yer alan fedâîlerin arka plandaki destekleri hakkında önemli ip uçları vermektedir. Porsukî’yi öldüren Batınîlerden birinin annesi, olunun da bu olayda öldürüldü ü için gözlerine sürme çekerek sevincini göstermi tir. Ancak olunun sâlimen geri döndü ünü görünce üzüntüden karalar giymi , saçını kesmi tir. 620 Behram, Haleb’te bulunduu sırada, Tog-Tekîn ile arası iyi olan l-Gâzî ile dostça ili kiler kurmu tur. l-Gâzî’den bir mektup getiren Behram, 520/1126 yılında am’da ortaya çıktı. Bu mektup sayesinde am’da yönetimin himayesini sa lanmı tır. Kimli ini açıklayan Behram, mezhebinin porapagandasını (da’vet) yapmaya ba lamı tır. Taraftarları ço almı tır. Tog-Tekîn’in veziri Ebû Ali Tahir b. Sad el-Mezdekânî (el-Mergînânî) de, (onun mezhebinden olmamakla birlikte) 621 onlardan güç almak için yardım etmekteydi. Dima k halkının ço unlukla Ehl-i Sünnet mezhebindendi ve Behram’ın propagandasını yaptı ı mezhebe iddetle kar ı duruyorlardı. Behram, halkının kendisine kar ı tavırlarından çekindi i için kendisi ve

618 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 633-5; bnü’l-Adim, Bu ye , (A.Sevim), s. 133; bnü’l-Kalânisî, Târihu Dıme k, s. 341; Sıbt, 519 yılı içerisinde anlatmaktadır. Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 116-7. kr . bn Kesir, el-Bidâye , C.XII, s. 209, 210; Re îdüddin, a.g.e. , s. 67-8, 77; Kâ ânî, a.g.e. , s. 111; Daftary, smaililer , s. 524. bnü’l-Cevzî, Porsukî’nin öldürülmesini 519 yılında ele almaktadır ( el- Muntazam , C.XVII, s. 230). 619 Bündârî, Zübde , s. 137. 620 bnü’l-Adim, Bu ye , (A.Sevim), s. 134; bnü’l-Adim, Zübdetü’l-Haleb , C.II, s. 235 ( ﺱﺏﺱﻡﺏﻡﺡﺝﻡ .Kr . Lewis, Ha iiler , s. 150-1ı .( ﺏﺏیﺱﺡ ﺝﺵﺱﺝ 621 bnü’l-Kalânisî, Târîhu Dıma k, s. 342.

334

taraftarlarının sı ınabilece i bir kale istemi tir. Vezirin de giri imiyle Bânyâs ( ) kalesi ona teslim edilmi ti (Zilkade 520/1126). Behram’ın kaleye yerle mesiyle her taraftan gelen mezhep mensupları onun yanında toplanmı tır. Onların etrafa verdikleri sıkıntılar ço almı , özellikle Ehl-i Sünnet mensupları, âlimler zor durumda kalmı lardı. Onların yönetimdeki etkinlikleri ve mezhep mensuplarının erlerinden korkuları sebebiyle aleyhlerine hiçbir ey söyleyemiyor, hiç kimse onlar aleyhine bir ey yapmıyordu. 622 Halkın ço unlu u Dürzî, Nusayrî ve Bedevîlerden olu an Baalbek’e ba lı Vadi et-Teym ( ) bölgesi, Nizârîler için elveri li bir yerdi. Buranın yöneticisi ,bir ihanet sonucu esir edilip öldürülmüstür. Behram ,( ﺏﺏﺝ ) Barak b. Cendel onun öldürülmesinden sorumlu tutuluyordu. Behram, 522/1128 yılında bölgeyi ele geçirmek için Banyas’tan çıktı. Banyas’ta yerine smail isimli birini vekil bırakmı tır. Ancak Barak’ın karde i Dahhak b. Cendel, hazırlıklıydı. Yapılan sava ta Nizârîler yenilmi ve Behram öldürülmüstür. Behram’ın ba ı, Fâtımilerin merkezi Kahire’ye gönderilmi tir. 623

d-smail el-Acemî Behram’ın Banyâs’ta yerine vekil bıraktı ı smail el-Acemî 624 selefinin siyasetini sürdürdü. Dima k’ta Tog-Tekîn’in veziri olan el-Mezdekânî de ona destek çıkmaktaydı. 625 Tog-Tekîn ölüp (522/ ubat 1128), yerini Tacülmülk Börü (522- 6/1128-32) aldı ında da vezir Mezdekânî, yerini korumaya devam etmekteydi. 626 Vezir, Dima k’ta smaililerin liderli ine Ebu’l-Vefâ isimli birini getirmi tir. Onun durumu kuvvetlenmi , Dima k’ta ya ayan Müslümanları tahakkümü altına almı tır. Onun hükmü, ehrin hakimi olan Tâcülmülk Börü’den daha fazlaydı. Vezir, Haçlılar ile ili kiye geçip Dima k’ı onlara teslim etmeyi, kar ılı ında da Sûr ehrinin kendisine teslim edilmesini istemi tir. Aralarında vardıkları anla maya göre Cuma

622 bnü’l-Kalânisî, a.g.e. , s. 342-3; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 632. Ayrıca bkz. Sıbt, Mir’âtü’z- Zemân , (8/1) s. 118; Hodgson, The Order of Assassins , s. 104-5; Daftary, smaililer , s. 524; Özaydın, “Selçuklular Zamanında Suriye’deki Bâtınî Faaliyetleri”, s. 205. 623 bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 106; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s.656; ez-Zehebî, Târîhu’l-slâm , C. XXXVI, s. 16; Lewis, Ha iiler, s. 152; Nasseh Ahmad Mirza, Syrian Ismailism, s. 12-3; Daftary, smaililer , s. 525; Özaydın, “Selçuklular Zamanında Suriye’deki Bâtınî Faaliyetleri”, s. 206. 624 bnü’l-Kalânisî, Târihu Dıme k, s. 353. 625 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 656. 626 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 652.

335

günü plan uygulanacak, smaililer caminin kapılarını tutacak ve Haçlılar gelip ehri ele geçirinceye kadar kimsenin dı arı çıkmasına izin vermeyeceklerdi. Ancak planı haber alan Tâcülmülk Börü, veziri huzura ça ırmı , yalnız kaldıklarında da veziri öldürüp kafasını kalenin kapısına astırmı tır. Bu geli mede ehrin valisi Müferric b. Hasan es-Sufî ve komutan Yusuf b. Firuz’un te vikleri söz konusuydu. Ayrıca tellallar ba ırttırılarak ehirde bulunan Bâtınîlerin öldürülmesi istenmi tir. Onlardn altı bin kadar ki i öldürülmü tü (523/Eylül 1129). smail Acemî, Banyas’ı Haçlılara teslim edip onlara sı ınmı ve 524/1130 yılında onlar arasında ölmü tür.627 Haçlılar, planlarını uygulama imkanı bulamamı lardı. Vezirin ve smâilîlerin öldürülmelerine üzülmü lerdi. Kalabalık bir orduyla Dıma k’ı muhasara etmi ler, ancak büyük bir ma lubiyete u ramı lardı. 628 Bu olaylar Suriye Nizârîleri’nin ikinci dönemini sona erdirdi ve harekette yeni bir da ılma sürecine sebep oldu. 629 Ancak Nizârîler bu yapılanların da intikamını almak için suikast silahına ba vurmu lardı. Börü ve yardımcıları güvenlik önlemleri almı lardı. Ancak Alamut’tan gönderilen fedailer tarafından hançerlendi (525/1131). Aldı ı yaralar yüzünden bir yıl sonra vefat etti. 630 Börü’nün o lu Semsülmülûk, 527 (Aralık 1132) yılında Banyâs kalesini Haçlılardan geri almı tır.631

e-Ebu’l-Feth ve Sonrası Nizariler, am’da 523/1129’da u radıkları büyük kayıptan sonra Nusayrilerin ya adı ı ve çok sayıda kale barındıran Hama ile Akdeniz sahilleri arasındaki 632 da lık bölgeyi kapsayan Cebelü’l-Behra tarafında faaliyete giri mi lerdi. Nizârî hareketin ehirlerden kırsala ta ındı ı bu dönemdeki durumları hakkında oldukça az bilgi mevcuttur. smail Acemî’den sonra Ebu’l-Feth liderleri olmu , Cebelül-Behra bölgesinde faaliyetlerini yo unlatırmı lardı. 527/1132-3 yılında Kehf yöneticisi

627 bnü’l-Kalânisî, Târihu Dıme k, s. 356; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 656-7; bnü’l-Cevzî, el- Muntazam , C.XVII, s. 254; bn Kesir, el-Bidâye , C.XII, s. 214; Sıbt, on bin rakamını vermektedir (Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 130); Nasseh Ahmad Mirza, Syrian Ismailism , s. 12; Bernard Lewis, Ha iiler , s. 152-3; Özaydın, “Selçuklular Zamanında Suriye’deki Bâtınî Faaliyetleri”, s. 206. 628 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 657-8. 629 Daftary, smaililer , s. 525-6. 630 Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 136, 143; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 670, 679-80; Nasseh Ahmad Mirza, Syrian Ismailism, s. 13; Bernard Lewis, Ha iiler , s. 153; Daftary, smaililer , s. 526; Özaydın, “Selçuklular Zamanında Suriye’deki Bâtınî Faaliyetleri”, s. 207. 631 bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. X, s. 684. 632 Nasseh Ahmad Mirza, Syrian Ismailism , s. 14.

336

Seyfülmülk b. Amrun’dan Kadmus kalesini satın aldılar. 633 Böylece bölgede ilk mekanlarını elde ettiler. 634 Seyfulmülk’ün o lu Musa taht kavgaları ya amaktaydı ve rakiplerinin eline geçmemesi için Kehf kalesini de Nizârîlere satmı tır. 531/1136 yılında Nizârîler, Haçlıların elindeki Kariba kalesini ele geçirdiler. Benî Munkız adına Misyâf kalesini yöneten Sungur’u, 535/1140-1’de hileyle kaleden indirip öldürmü ve kaleyi ele geçirmi lerdi.635 Hama’nın kırk kilometre kadar batısında bulunan Misyaf, bundan sonraki tarihlerde Suriye Nizârîlerinin merkezi oldu. Ardından Nizârîler, Cebelü Behra’da bir dizi kaleyi ele geçirdiler. Bu bölgedeki Nizârîlerin sayısının atmı bine, ellerindeki kale sayısının da ona ula tı ı kaydedilmektedir. 636 Suriye Nizârîleri’nin lideri Behram öldürüldü ünde, ba ı Kahir’ye gönderilmi tir.637 Onun öldürülmesi Fâtımî sarayında sevinçle kar ılanmı tır. Fâtımî halifesi el-Âmir, 524/ Ekim 1130 yılında bir grup Nizârî tarafından öldürüldü. 638 Bu olay iki smailî grup arasındaki dü manlı ı daha da artırdı. 639 Suriye Nizârîleri, Musul’un Selçuklu valisi Zengi b. Aksungur’un 522/1118’de Haleb’i almasıyla daha da zor durumda kalmı lardı. Zengi’nin yerine 543/1148’de ba a geçen Nureddin Mahmud, o tarihe kadar Haleb’te îî usule göre okunan ezanı, Sünnî usule göre okutmaya ba latmı tır.640 Daftary’e göre bu uygulama, genelde Haleb iilerine ve özelde smaillere kar ı sava ilanıydı. Bu nedenle 544/ Haziran 1149’da Nureddin’e kar ı Haçlılar arasında Nizârîler de sava a katılmı lardı. nab’da yapılan sava ta Nizârîlerin komutanı Ali b. Vefa da öldürülmüstür. 641 Bazı kaynaklar, Haçlılar ile Bâtınilerin çok defa beraber hareket ettiklerini kaydetmektedir. 642

633 bnü’l-Adim, Zübdetü’l-Haleb , C.II, s. 251-2; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. XI, s. 8; bn Kesir, el-Bidâye , C.XII, s. 219. 634 Daftary, smaililer , s. 527. 635 Bazı kaynaklar kalenin ismini Misyât ( )eklinde vermektedir bnu’l-Esîr, a.g.e. , C. XI, s. 79; Kâ ânî, a.g.e. , s. 112. 636 Daftary, smaililer , s. 527-30. 637 bn Müyesser, Ahbâru Mısır , s. 106; bnü’l-Kalânisî, Târihu Dıme k, s. 353; Daftary, smaililer , s. 525. 638 Makrizi, ttiaz, C.III, s. 128; Re îdüddin, a.g.e. , s. 86; Bernard Lewis, Ha iiler , s. 154; Abdulkerin Özaydın, “Âmir-Biahkamillah”, DA, C.III, s. 68; Daftary, smaililer , s. 390. 639 Daftary, smaililer , s. 390, 526. 640 Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1) s. 199. 641 Daftary, smaililer , s. 530-1 kr . Özaydın, “Selçuklular Zamanında Suriye’deki Bâtınî Faaliyetleri”, s. 207. 642 Yusuf Ziya Yörükan, Müslümanlıkta Dini Tefrika (slam Tarihinde Ortaya Çıkmı Ayrılıkçı Görü ler), yayına haz. Türkan Turgut / Turhan Yörükan, Ötüken Ne riyat, stanbul 2009, s. 144,

337

Sultan Sencer’in 552/ 9 mayıs 1157’de, 73 ya ında vefat etmesiyle Büyük Selçuklu mparatorlu u da tarih sahnesinden çekilmi oldu. 643 Suriye bölgesindeki Nizârîler ise varlıklarını devam ettirmekteydi. Alamut’tan gönderilen Râ idüddin Sinan,644 onların en ünlü lideriydi.645 Irak’tan 570 (1174-75) yılında el-Bâb ve Buzâ’a denilen on bin kadar ki i, buradaki smâilîlerden ( ی ) bölgelerine gelen Seneviye on üç bin kadarını öldürmü , kadın ve çocuklarını esir almı , aldıkları ganmetler ile Irak’a dönmü lerdir. Selahaddin Eyyûbî de smailîlerin beldelerine asker gönderip birço unu öldürmü ve yerle im yerlerini ate e vermi tir.646 Sûr ehri ba piskoposu William’ın 1175’ten birkaç yıl sonra Haçlı seferleri vakayinamesinde yazdı ına göre Ha îîler, “Sûr bölgesinde ve Tartus piskoposlu u bölgesinde, kendilerine ba lı köylerle beraber on tane mustahkem kaleye sahiptiler, nufusları altmı bin civarındaydı.” 647 Selahaddin Eyyûbî, 571 (1176) yılında, Haleb’in kuzeyindeki Azâz’da, ordusuna sızan Ha ha îlerin suikastinden kurtulmu tur. Selahaddin, 572/1176 yılında onların merkezleri olan Misyâf kalesini ku atmı , ancak araya girenlerle iletilen sulh talebini kabul etmi tir.648 Râ idüddin Sinan 588/1192’de ölmü tür.649 Suriye Nizârîleri’ni, Memluklular sultanı Baybars (658-76/1260-77) kesin olarak boyun edirmi tir.650

192. 643 Köymen’in ifadesiyle “ mparatorlu un do uu büyük bir hadiseydi; çökü ü de öyle oldu. mparatorluk kuruldu; slam dünyasını tanzim etti. Battı; bütün Orta ve Yakın Do u karı ıklık içinde kaldı.” Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 399 vd., 465; Kafeso lu, “Selçuklular”, A, C.X, s. 375 644 Hakkında bkz. Bernard Lewis, “Kam l al-dn’s biography of R šid al-dn Sin n”, Arabica, cilt:13, No. 3, (Oct., 1966), . 225-267; Lewis, Ha iiler , s. 157 vd.; Abdullah Nâsırî, “Râ idüddin Sinân: Pî vây-ı Bozorg-ı smâiliyân-ı âm der Asri Salîbî”, Faslnâme Târîh-i slâm , sayı:7, Kum, 1380, ss.147-168. 645 Daftary, smaililer , s. 555 vd. 646 Sıbt, Mir’âtü’z-Zemân , (8/1), s. 329. Kr . een, Salahaddin Eyyubi ve Devleti , s. 448; Daftary, a.g.e. , s. 557. 647 Lewis, Ha iiler , s. 5. 648 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. XI, s. 419, 436; Sıbt, a.g.e. , (8/1), s. 335; een, a.g.e. , s. 70-3, 96; Lewis, a.g.e. , s. 162-4; Daftary, a.g.e. , s. 556 vd. 649 bn Ta rîberdî, en-Nücûmu’z-Zâhira , C. VI, s. 106. 650 Baybars’ın smailiyye’ye yönelik faaliyetlerinin detayları için bkz. Nasseh Ahmad Mirza, Syrian Ismailism, Surrey : Curzon Press, 1997, s. 60 vd. ayrıca bkz.Lewis, a.g.e. , s. 173-4; Daftary, a.g.e. , s. 559-98. am bölgesi smailileri kalelerinin lideri Esedüddin, 619/1222 yılında vefat etmi , yerine karde i Selahüddin geçmi tir. Bir müddet sonra o da vefat edince di er karde leri Tâcüddin geçmi tir. Daha sonra ise bu yönetim, Alamut tarafından azledilmi ve yerlerine Muhyiddin el-Acemî isimli biri getirilmi ti (Ebu’l-Fezâil el-Hamevî, et-Tarihu’l-Mansûrî , s. 96). Fuat Köprülü, Nusayriler’i smailî bakiyeleri diye nitelemektedir. Ona göre “bunlar eski Ha iiyyun’un ahfadıdır.” (Fuad Köprülü, Türk Tarih-i Dinisi , haz. Metin Ergun, Ankara, 2005, s. 139) Yusuf Ziya Yörükan, smailiyye ile Bekta ilik arasında ilgi kurmaktadır. smail’in o lu

338

E- KARMAT LER Karmatiler, siyasi hâkimiyetlerini, önceki dönemler kadar etkin olmamakla birlikte, Büyük Selçuklu sultanı Melik ah dönemine kadar sürdürmü lerdi. Selçuklular döneminde, 442/1051 yılında, Karmatilerin 651 hakimiyetindeki bölgelere urayan Nasır-ı Hüsrev,652 Lahsa’yı ziyaret etmi tir. Onun verdi i bilgilere göre bir Arap emiri, Lahsa’nın kapısına kadar gitmi , orada bir yıl kalmı , dört kaleden birini almı tır. Bir hayli çapulda bulunan emir, Karmatîlere bir ey yapamamı tır. Nâsır-ı Hüsrev ile görü en emir, Karmatîler için “dinsiz” demektedir. Nâsır-ı Hüsrev’e göre “Bedevîler de dinsizlik bakımından Lahsalılardan geri kalmazlar”. 653 Lahsâ, ova üstüne kurulmu bir ehirdir. Oraya nerden gidilirse gidilsin büyük bir çöl asılması lazımdır. Bütün ehir, köyü kale içinde bir yerdir. Çevresine birbiri ardına gelmek üzere dört sa lam kale yapılmı tır. ehirde büyük su kanalları vardır, her biri be de irmen döndürebilir. Bütün bu sular dı arıya akmaz, ehirde harcanır. Büyük ehirlerde ne varsa Lahsa’da da hepsi var. ehirde yirmi binden fazla asker var. Nasır-ı Hüsrev’in (“rivayet ettiler” kaydıyla verdi i bilgilere göre) Kârmatîlerin önceki dönem yöneticisi Ebû Saîd Cennâbî erif olarak kabul edilmektedir. “Oranın padi ahı bir erifmi , halkı Müslümanlıktan çevirmi . Sizden namazı, orucu kaldırdım deyip, onları kendisine davet etmi ve müracaat edece iniz

Muhammed sekizinci imamdır. Bekta ilikte de kavukların sekiz dilimli olması, Hacı Bekta Zaviyesi’nde binaların sekiz imam rumuzunu ta ıyan tarzda yapılmasının sebebi budur. Velâyetname ’de her fırsatta sekiz imamdan ve sekizinci imamın a kından bahsedilmektedir. Bekta ili e oniki imam fikri Safeviler devrinden sonra girmi tir (Yörükan, Müslümanlıkta Dini Tefrika , s. 40, 108-9). shak ve Hacı Bekta , Bâtınî dâîleridir ( a.g.e. , s. 125). Yörükan, Batınili i üçe devreye ayırmaktadır: Fatımî halifesi Mustansır öncesi ve sonrasını, kadîm ve cedid diye ilk iki devreyi olu turmaktadır. Yörükan Alamut’un Mo ollar tarafından yıkılmasından sonrasına da “Batınilikte sonuncu devre” demektedir. Ona göre bu devreye Türk Batınili i veya Anadolu Alevili i adı verilebilir. Bu, Alamut’un yıkılmasıyla kaçarak Anadolu’ya sı ınan Batıniler tarafından Türkler – ço unlukla da Türkmenler - arasında faaliyete geçilmesiyla ba layan harekettir. Bu hareketin ba ladı ı tarihlerden sonra mezheplere ve slam fırkalarına dair yeni eserler yazılmadı ı için Anadolu Türk Batınili i veya Alevilik, tarih sahifeleri ve ilim sahası için karanlıkta kalmı tır (Yörükan, Anadolu’da Alevîler ve Tahtacılar , s. 89, 471). Gerçi Yörükan’a göre smailî adı altında Suriye Araplarında ve Hindistan’daki Alevilik, benimsenen görü ler bakımından Türk Alevili inden farklıdır (Yörükan, amanizm , s. 110). 651 Karmatiler hakkında smailiyye’den genel olarak bahsedilen giri te bilgi verilmi tir. 652 O, seyahatnamesinde “ben katipli i i edinmi tim. Padi aha ait mallara ve i lere bakan bir adamdım. Divan i leriyle u ra ırdım. 437 yılında Horasan emiri Ça rı Beydi” demektedir. Nasır-ı Hüsrev, Sefername , s. 3; Bertels, Nâsir-i Husrev ve Ismailiyyan , s. 174. Ayrıca Gazneliler yöneticileriyle ili kileri için bkz. Bertels, a.g.e. , s. 170; bkz. Ivanow, Problems in Nasir-i Khusraw`s Biography , s. 13. 653 Hüsrev, a.g.e. , s. 131-32.

339

ki i ancak benim demi . Adı Ebû Sa’îd’mi .” Karmatîlerin Ebû Saîd’e gösterdikleri saygının bir ba ka ifadesi de kendilerini ona nisbet etmeleridir. O ehir halkına “ne mezheptensin?” diye soruldu mu “Ebû Saîdîyiz” derler. Namaz kılmazlar, oruç tutmazlar fakat Hz. Muhammed’in peygamberli ini ikrar ederler. Ebû Sa’îd onlara “ben yine size gelece im, yani ölümünden sonra tekrar dirilip gelece im” demi tir. Mezarı Lahsâ ehrindedir. Ona güzel bir türbe yapmı lar. Bu dönemde Karmatîler, Ebû Saîd’in vasiyeti gere i altı ki inin ortak yönetimi ile idare edilmektedir. Ebû Saîd, oullarına “ben gelinceye kadar daima, oullarımdan altı ki i bu padi ahlı ı sürdürsünler, korusunlar, halkı adaletle idare etsinler, birbirlerine aykırı harekette bulunmasınlar.” diye vasiyette bulunmu tur. Onların büyük bir sarayı vardır ve onlar bu sarayda hüküm sürmektedir. Nasır-ı Hüsrev’in komnumuz için önemli olan gözlemlerini -kısmen özetleyerek- aaıya kaydedelim:

Bir tahtları var, altı padi ah da o tahtta oturuyor. Birbirleriyle ittifak ederek buyruk veriyorlar. Altı vezirleri var. Bu altı padi ah bir tahtta, altı vezir de ba ka bir tahta oturup ne i olursa birbirleriyle danı arak görüyorlar. O zaman onların bin tane zenci ve Habe , parayla alınm köleleri vardı, ziraatte bulunuyorlar, ba -bahçe yeti tiriyorlardı. Bu padi ahlar halktan ö ür olarak bir ey istemiyorlar. Halktan biridi yoksul oldu, yahut borçlu dü tü mü i i düzene girinciye kadar ona bakıyorlar. Biri birisine borç para verse verdi inden fazla istemiyor. ehirlerine bir garip gelse, sanat biliyorsa, ona yeti ecek kadar sermaye veriyorlar. Lazım gelen aletleri alıp i e ba lıyor. Borcunu verecek hale geldi inde ne kadar aldıysa onu veriyor. Birisinin malı mülkü harabolmu , yaptırmaya kudreti yoksa, kullarını yollayıp orasını yaptırıyorlar, mal sahibinden hiçbir ey istemiyorlar. Lahsa’da de irmenler var, padi ahın mülkü. De irmenlerde halk için un ö ütülüyor, halka veriliyor, kar ılık için bir ey alınmıyor. De irmenin tamir masrafı, de irmencilerin ücretleri, hep padi ahın malından verilmektedir. O padi ahlara “seyitler”, vezirlerine “ aire” diyorlar. Lahsa ehrinde Cuma camisi yok, hutbe okunmuyor, namaz kılınmıyor. Ancak orada bir ran’lı, bir mescid yaptırmı . Adamın adı Ahmed o lu Ali. Müslüman ve hacı. Zengin bir adam. ehre gelen hacılara bakıyor… birisi namaz kılarsa dokunmuyorlar, fakat kendileri kılmıyorlar.

340

Padi ah atına binip çıktı ında kim ona bir söz söylerse tatlılıkla cevap veriyor ve tevazu gösteriyor. Asla arap içmiyorlar. E erlenmi , gemi vurulmu bir at, daima Ebû Said’in mezarının kapısında beklemede. Nöbetle bu atı de itiriyorlar. Gece gündüz hep böyle bekliyorlar. Ebû Saîd kalkınca bu ata binecekmi . Ebû Saîd oullarına “ben gelir de siz beni tanımazsanız, gelenin ben oldu umu anlamak için kılıcımla boynuma vurun. Bensem ölürüm” dedi ini anlattılar. Bu usulü, kimsenin Ebû Saîd’im diye iddiaya kalkı maması için koymu . Lahsa’da kedi, köpek, eek, öküz, koyun vesaire gibi bütün hayvanların etleri satılmadadır. Ne eti satıyorlarsa, ba ını ve derisini o hayvanın etinin yanına koyuyorlar, bu suretle satın alan, ne eti aldı ını anlıyor. Köpe i, otlamı koyun gibi besliyorlar. Öyle semizliyor ki yürüyemiyecek bir hale geliyor. Ondan sonra kesip yiyorlar... Lahsa’da o kadar hurma olur ki hayvanları bile hurmayla besler semirtirler. Bir Arap emiri, Lahsa’nın kapısına kadar gitmi , orada bir yıl oturmu , o dört kalenin bir tanesini almı , bir hayli çapulda bulunmu , fakat bir ey elde edememi , onlara bir ey yapamamı tır. Beni görünce “yıldız bilgisine göre acaba Lahsa’yı alabilr miyim, alamam m? Onlar dinsiz” diye sordu. Ben, maslahata uygun neyse söyledim. Bence bedevilerde dinsizlik bakımından Lahsa’lılardan hiç de geri kalmazlar. Bedeviler arasında öyle adamlar vardır ki bir yılda bir kere bile suya elini sokmuyor. Ben bu anlattı ım eyi uydurma rivayetlere göre söylemiyorum, gördü ümü söylüyorum.”654

Nâsır-ı Hüsrev’in gözlemlerini aktardı ı tarihlerden sonrası için Selçuklular döneminde Karmatiler ile ilgili bilgiler, genellikle Sıbt bnü’l-Cevzî’nin Mir’âtü’z- Zemân 655 isimli eseri ve bn Mukarrab’in (ö. 629/1232) Divan’ı ve ona yapılan kısa erh ’deki bilgilere dayandırılmaktadır. 656 Bu kaynakların aktardı ına göre

654 Nasır-ı Hüsrev, Sefername , s. 127 vd. 655 Sıbt, bnü’l-Cevzî, Mir’âtü’z-Zemân fî Târîhi’l-Ayân , (448-480/1056-1086), yay. Ali Sevim, (Belgeler, Türk Tarih Belgeleri Dergisi , C. XIV, Sayı: 18, 1989-1992, Ankara, 1992, ss. 1-260). 656 Bu erhin ilgili bölümünü Ali Sevim yayınlamı tır. "Sultan Melik ah Devrınde Ahsâ ve Bahreyn Karmatiler’ine Kar ı Selçuklu Seferi", Belleten, Ankara 1960, C.XXIV, sayı 94, s. 209-232 (metin, s. 225-232). (Yazması: Princeton Ünv. Kitaplı ı, Garret Arabic, No 44). Michael J. de Goeje tarafından daha önce bu kaynak konu edilmesine ra men, Ali Sevim’in ifadelerine göre özellikle isimlerde, bazı okuma yanlı ları yapılmı tır. Daha sonraki ona atıf yapan çalı malarda yanlı ların da tekrarlandı ı görülmektedir. Michael J. de Goeje, “La fin de l’empire des Carmathes du Bahrain”, Journal Asiatique, 9 série, 5 (1895), s. 1-30. Ali Sevim erhin müellifini tespit edemedi ini ifade etmektedir. Bu erhi, el-Ensârî, Tuhfetü’l-Müstefîd ’inde ek olarak Min Ahbâri’l-Bahreyn adıyla yayınlamı tır (C.I, s. 421-41). Bu yayında erhin müellifinin Nâsır b. Muhammed bn Lâhık oldu u ve 1194’te (1780 m.) yazıldı ını ö reniyoruz. Ayrıca bu yayından Selçuklular öncesinde bölgede karmatiler ile yerel yöneticilerin mücadesini içeren bölümler de yer

341

Karmatîler, önce kendi yönetimindeki yerli liderlerin muhalefetiyle kar ı kar ıya kalmı lar, sonra da Selçukluların askerî destekleriyle yönetimden uzakla rılmı lardı. Katif ve el-Ahsa ile çevresinde bulunan Karmatiler, kimse adına hutbe okutmuyordu. Cuma veya cemaatle namaz kılınmıyor, ancak orada medfun bulunan Ebû Said el-Cennâbî’yi tazim için teravih namazı kılınıyordu. çlerinde Ebû Said’in neslinden gelen seyyidler ( ) denen bir grup bulunmaktaydı. Bunlar namazlarını kılmakta ve batıl mezhepleri ibtal etmek için çaba harcamaktaydı. Onların Benî Senber’den altı tane vezirleri vardı, onları de itirmiyorlardı. Çünkü Ebû Said ortaya çıktı ında, bu aile ona destek olmu lar ve vezirlik onlarda riyaset de erlerinde olmak üzere anla mı lardı. 657 Sıbt bnü’l-Cevzî’nin (458/1066 yılı kayıtlarında) aktardı ına göre Karmatiler, Ehl-i zimme’den cizyeyi dü ürmü, peygambere salavat getirmeyi yasaklamı , getiren olursa dövülmektedir. Ebû Said’in kendilerine dönece ine inanmaktaydılar. Kabri ba ında e erli bir at ve silahlarını hazır bekletmektedirler. 658 bn Mukarreb’in (ö. 629/1232) 659 Divân ’ında 660 verdi i bilgiler göre Karmatiler, namazı ve orucu ibtal etmi ler, cami yapmadıkları gibi var olanları da yıkmı lardı. Muharrem’in onuncu gecesine tesadüf eden nîrûz gecelerinin ( ) evvelinde, akraba veya mahrem tanımadan kadın-erkek bir araya geliyorlardı ( 661 .( ﺵ

1 – Bahreyn’de Karmatî Hezimeti Karmatilerin yönetiminin sona erdirilmesi süreci, yine bu bölgede ya ayanların verdi i mücadele ile ba lamı tır. Bahreyn’de halk, 458 (1066) yılında 662 yönetimi ele

almaktadır. 657 Zekkar, Süheyl Zekkar, el-Câmi’ fî Ahbâri’l-Karâmita fi el-Ahsa, e -am, el-Irak, el-Yemen , Dıma k: et-Tekvîn, 2007, s. 246. 658 Bkz. Zekkar, el-Câmi’ , s. 246. 659 bn Mukarrab hakkında bkz. Ali b. Abdülazîz el-Hudayrî, Ali b. el-Mukarreb el-Uyûnî : Hayâtuhû ve i’ruh, Beyrut : Müessesetü’r-Risâle, 1981, s. 57-98; Ahmed Musâ el-Hatîb, i’ru Ali bnu’l- Mukarrab el-Uyûnî : Dirâse Fenniyye, Riyad, 1404/1984, s. 31-83; Fazl b. Ammar el-Ammârî, bn Mukarrab ve Târîhü’l-mârati’l-Uyuniyye fî Biladi’l-Bahreyn , Riyad : Mektebetü’t- Tevbe, [t.y.], s. 157-169. 660 Ali bnu’l-Mekarreb el-Uyunî, Divanu Ali b. Mukarreb el-Uyunî , 2. bs., Beyrut : el-Mektebetü’l- slâmiyye, 1968. 661 el-Ammârî, bn Mukarrab , s. 36-7. Kr . el-Hatîb, i’ru Ali bnu’l-Mukarrab , s. 219. 662 Bu bilgileri, Sıbt bnu’l-Cevzî, Garsu’n-Nime’den aktarmaktadır. Süheyl Zekkar’ın Karmatiler ile ilgili klasik kaynaklardan yaptı ı derlemeler arasında yer almaktadır. el-Câmi’ fî Ahbâri’l- Karâmita fi el-Ahsa, e -am, el-Irak, el-Yemen , Dıma k: et-Tekvîn, 2007, s. 244-7. Sıbt, ’ın eserinin 448-480/1056-1086 yıllarını kapsayan Ali Sevim’in ne rinde, (Selçuklular ile ilgili kısımları ihtiva etti i için) Karmatiler ile ilgili bilgiler atlanmı tır. Bkz. Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim),

342

geçirip, Ebu’l-Behlûl 663 isimli birini kendilerine emir yapmı lardı. 664 Mısır’daki Fâtımî yönetimi adına okunmakta olan hutbeye son verilmi , Abbâsî halifesi adına okunmaya ba lamı tır. Karmatilerin ona kar ı aldı ı tedbirler sonuçsuz kalmı tır.665 Ebu’l-Behlûl ve karde i Ebu’l-Velîd dindar insanlardı. Karmatilerden ayrılmı , halkı onlar aleyhine kı kırtmılardı. Üç bin dinar kadar harcama yaparak, yolcuların ve yabancıların Cuma namazı kılabilmeleri için bir cami yaptırmı lardı. Caminin yapımı tamamlanınca Ebu’l-Velîd minbere çıkıp, Abbâsî halifesi el-Kâim adına hutbe okumu tur. Karmatiler, bunu bir bid’at olarak de erlendirmi ve bu karde lerin etkinliklerini sona erdirmek istemi , namazın hutbesiz kılınmasını kararla tırmı lardı. Onlar da buna kar ılık, Karmatilere “biz tüccar ve yolcuları buraya çekmek için bu harcamaları yaptık. E er ho unuza gitmediyse yaptı ımız harcamaları ve bu i için verdi imiz eme in kar ılı ını ödeyin” diye yazmı lardı. Karmatiler, onlara olumlu bir cevap vermi , bu bölgenin halkı bu karde lere meyletmeye ba lamı tır.666 Besâsîrî hadisesi sırasında, halifenin Ba dad’dan çıkarılması (451/1059) üzerine muhalifler, “adına hutbe okudu unuz ki inin iktidarı sona ermi tir. Hutbe Mısır’daki Fâtımiler adına olmalıdır” demekteydiler. 667 Ancak onlar, Abbâsî halifesi el-Kâim adına hutbe okumaya devam etmi ler ve Karmatî yönetimine hediye göndererek bu duruma itiraz etmemelerini istemi lerdi. Gelen cevapta diledikleri gibi hutbelerini icra etmelerine izin verilmi tir. 668 Ebu’l-Behlûl’ün durumu kuvvetlenmi tir. Karmatiler, naiblerine halkı müsadere etme emri vermi , ancak nâib bunu yapmamı tır. Bölge halkı, Ebu’l-

s. 145. 663 Ebu’l-Behlûl el-Avâm b. Muhammed b. Yusuf ez-Zeccâc, Abdülkays kabilesi yöneticilerinden biriydi. Bkz. Abdurrahman b. Müdeyris el-Müdeyris, ed-Devletü’l-Uyûniyye fî’l-Bahreyn (469- 636 h. / 1076-1238 m), Riyad : Dâretü’l-Melik Abdülazîz, 1422, s. 664 Ebû’l-Behlûl’ün bu ba arılarına çok kısa olarak el-Ensârî, ( bnü’l-Mukarreb’in Divanı erhine atıfla) de inmektedir. el-Ensârî, Tuhfetü’l-Müstefîd , C.I, s. 178-9. 665 Bkz. Zekkar, el-Câmi’ , s. 244; Abdurrahman Bedevi, Mezahibü’l-slamiyyin , Beyrut: Dârü’l-lm li’l-Melayin, 1997, s. 893. 666 Zekkar, el-Câmi’ , s. 244. kr . bn Lâhık, Min Ahbâri’l-Bahreyn , (el-Ensârî, Tuhfetü’l-Müstefîd , C.I’de ek), s. 423-4; Abdurrahman b. Müdeyris el-Müdeyris, ed-Devletü’l-Uyûniyye fî’l-Bahreyn (469-636 h. / 1076-1238 m), Riyad : Dâretü’l-Melik Abdülazîz, 1422, s. 73; brahim Ataullah el- Belû î, Bilâdü’l-Bahreyn fi’l-Asri’l-Abbâsî es-sânî, Ebû Zabî: el-Mecmaü’s-Sekafi, 2002, s. 131. 667 bn Haldûn, Bayreyn Karmatîlerinin Fâtımîler (el-Ubeydiyyûn) adına davet yürüttükleri ve onlara itaat ettiklerini kaydetmektedir ( Târîh, C. IV, s. 15). Detaylar ve bu görü ün tenkidi için bkz. Ali Avcu, “Fatımî-Karmatî li kisine Dair Bazı Mülahazalar”, Cumhuriyet Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi , Cilt:13, Sayi:2, ss. 243-65 668 Bkz. Zekkar, el-Câmi’ , s. 244-5; bn Lâhık, a.g.e. , s. 424; el-Müdeyris, a.g.e. , s. 74.

343

Behlûl’ü ba larına seçmi tir. Onların sayısı, üç (otuz) 669 bin kadardı. Bu sırada yeni bir vali gelmi ve Ebu’l-Behlûl’ü tutuklamak istemi , ancak taraftarları buna engel olmak için sava a tutu mu tur. Adada bn Ebi’l-Uryan isimli etkili biri vardı. Onun da Ebu’l-Behlûl’e katılmasıyla, yapılan sava ta yeni vali’nin birçok adamını öldürülmü ve vali kaçmı tır.670 Karmatilerin veziri Ebû Abdullah bn Sinber ( inber),671 oullarından birini, oradaki mal ve silahları alması için göndermi tir. Ebu’l-Behlul ve bn Ebi’l-Uryan, bunu haber almı ve gizlenmi lerdi. Vezirin o lu ile giri tikleri sava ta, Karmatilerin kırk kadar adamını öldürmü ler ve yanında bulunan be bin dinar ve di er eyleri ele geçirip yanda larına da ıtmı lardı.672 Durumu ö renen vezir, bn Ebi’l-Uryan’a yana mak istedi. Onunla gizlice yazı arak çok miktarda para gönderdi ve adaya vali tayin etti. Ona olumlu cevap veren bn Ebui’l-Uryan, kendisine asker gönderilirse Ebu’l-Behlûl’ü öldürece i haberini göndermi tir. Bundan haberdar olan Ebu’l-Behlûl ve taraftarları, bir planla, bn Ebi’l-Uryan’a suikast düzenemi lerdi. Onun adamları, önce onun ölümünden Ebu’l-Behlûl’ü sorumlu tutmalarına ra men, inkar etti inde bir ey diyememi lerdi. 673 Vezir, bn Ebu’l-Uryan ile anla tıkları ekilde, gemilerle askerlerini getirmi tir. bn Ebi’l-Uryan’ın öldürülmesinden haberi yoktu. Sava madan adadan ayrılmayı bekliyordu. Ancak durum onun bekledi i gibi geli memi , yapılan sava ta vezir yenilmi , sahile do ru kaçmı tır. Ebu’l-Behlûl’ün kuvveti daha da arttı. Karde i Ebu’l-Velîd’i vezir tayin etti. Abbâsî halifesine bir fetihname gönderdi. 674 Gönderdi i mektupta, bölgedeki bütün Karmatilere son vermek için yardım istemekte, kendi hakim oldu u bölgede Hanefî mezhebi üzere amel edildi ini haber vermekteydi. 675 Katîf’te ortaya çıkan Yahyâ b. El-Ayyâ , ehirdeki Karmati yönetimine son vermi tir. Karmatiler, ondan ehri geri almaya u ra mılarsa da netice

669 bn Lâhık, a.g.e. , s. 425. 670 Zekkar, el-Câmi’ , s. 245; bn Lâhık, a.g.e. , s. 424-5; el-Müdeyris, a.g.e. , s. 75. 671 bn Lâhık, a.g.e. , s. 426. 672 Zekkar, el-Câmi’ , s. 245; bn Lâhık, a.g.e. , s. 426; el-Müdeyris, a.g.e. , s. 75. 673 Zekkar, el-Câmi’ , s. 245; bn Lâhık, a.g.e. , s. 426-7; el-Müdeyris, a.g.e. , s. 75-6. 674 Zekkar, el-Câmi’ , s. 246. kr . bn Lâhık, a.g.e. , s. 427; el-Ensârî, Tuhfetü’l-Müstefîd , C.I, s. 178- 9; el-Hudayrî, Ali b. el-Mukarreb el-Uyûnî s. 28; el-Müdeyris, a.g.e. , s. 76-7; el-Belû î, Bilâdü’l-Bahreyn , s. 133-4; Mey Muhammed Halife, Min Sevadi’l-Kufe ile’l-Bahreyn; el- Karâmita min Fkra ilâ Devle , Beyrut : el-Müessesetü’l-Arabiyye, 1999, s. 322, (ekler, s. 357). 675 el-Müdeyris, a.g.e. , s. 77; el-Belû î, a.g.e. , s. 134.

344

alamamı lardı. Yahya ölünce yerine o lu Zekeriyyâ geçmi tir. Uvâl’ı ele geçiren Zekeriyya, Ebu’l-Behlûl’ü öldürülmüstür. 676

2 - Selçukluların Karmatîler ile Mücadelesi Selçuklu hükümdarı Melik ah döneminde, bölgedeki yerel yöneticilerin talebiyle, Karmetiler üzerine asker gönderilmi ve bölgedeki Karmatî yönetimi ortadan kaldırılmı tır.

a-Kiçkine’nin Seferi Karmatilerin hakim oldukları bölgelere ilk Selçuklu seferi 468/1075 yılında gerçekle tirildi. 677 Bu tarihlerde, bölgedeki Katif ve Üval adasında Yahya b. el- Abbas 678 hakim durumdaydı. 679 Yahya’ın adamları ve Katif ehri ileri gelenlerinden bazıları, Sultan Melik ah’ın komutanlarından Kiçkine’nin hizmetinde bulunan bnü’z-Zerrad ile Basra’da görü mü lerdi. Onlar, Ibnü’z-Zerrad’a “Eer Sultan, Yahya b. el-Abbas’a ikiyüz atlı verecek olursa o, bu kuvvet ve kendi askerleriyle Ahsa’yı Karmatilerden alacak, sultan adına hutbe okutacak ve her yıl düzenli devlete gereken vergiyi gönderecektir”680 diyerek tekliflerini dile getirmi lerdi. bnü’z-Zerrad onlara bu hususta gereken te ebbüse giri ece ini söylemi tir. O daha sonra bn Mahâri el-Ukaylî’nin adamlarından Gudâf ( ) adlı bir bedevinin de yardımını temin etti. Katîfliler ve Gudâf ile birlikte Katîf’e giderek bizzat emîr ile durumu yeniden müzakere etti. Yapılan müzakere sonunda bnü’z-Zerrad bu hususta onlara teminat verdi. bnü’z-Zerrâd durumu Sultan Melik ah ve veziri Nizâmülmülk’e bir mektupla bildirdi ve sonra Basra’ya döndü. 681 bnü’z-Zerrad bu te ebbüsünde, ba arılı olamamı tır. Ancak Sultan Melik ah’ın Saray Hacibi Kiçkine’yi, Karmatilerin hakim oldukları bölgeleri fethetmenin pek güç olmadı ını anlatmı tır. Bunun üzerine Kiçkine, Sultan Melik ah

676 el-Ensârî, a.g.e. , C.I, s. 179; el-Hudayrî, a.g.e. , s. 31; el-Müdeyris, a.g.e. , s. 78. 677 bn Lâhık, Min Ahbâri’l-Bahreyn , s. 439. 678 el-Ensârî, Yahya’nın Katîf’e sahip oldu una de inmekte ancak bunun için Selçuklular’ın gönderdi i askerden bahsetmemektedir. Ayrıca el-Ensârî, Yahyâ b. el-Ayyâ ehlinde vermektedir. el-Ensârî, Tuhfetü’l-Müstefîd , C.I, s. 179. kr . el-Müdeyris, ed-Devletü’l-Uyûniyye fî’l-Bahreyn , s. 78. 679 Ali Sevim, "Sultan Melik ah Devrınde Ahsâ ve Bahreyn Karmatiler’ine Kar ı Selçuklu Seferi", Belleten, Ankara 1960, C.XXIV, sayı 94, s. 209-232. Ali Sevim bu makalesinin bir özetini Ünlü Selçuklu komutanları : Af in, Atsız, Artuk ve Aksungur isimli eserinde özetlemi tir. (Ankara : Türk Tarih Kurumu, 1990, s. 50-58). 680 Ali Sevim, a.g.m., s. 210. 681 bn Lâhık, a.g.e. , s. 435; Ali Sevim, a.g.m., s. 211.

345

ve Nizâmülmülk’ün müsaadesini aldı. O, bölgenin fethi için hazırlıklara giri mi tir. Basra’da bulunan bnü’z-Zerrad’a haber gönderdi. Bunun üzerine bnü’z-Zerrad ikinci defa Katîf’e gidip döndükten sonra Ba dad’a hareket etti. 682 Ba dad ıhnesi Sâduddevle Gevherâyin, bölgedeki bedeviler üzerinde etkisi olan biriydi. bnü’z-Zerrad, Karmati seferi için Gevherâyin ile de anla mayı ba ardı. Yapılan anla maya göre Sâduddevle, sava a katılmayacak, Arapların yardımını sa lıyacak ve onların herhangi bir sebeple aleyhlerine yapabilecekleri bir ayaklanmayı engellemek için Basra’da kalacaktı. 683 bnü’z-Zerrad ve Gudâf el- Bedevî, sfahan’dan Basra’ya gelmi olan Kiçkine ile birle tiler. Karmatilerden alacakları ganimetlerin payla ımı önceden belirlenmi tir. 684 Basra’dan çöl yolu ile denilen yere yakla tıklarında bu ( ﺱ ) Katîf’e do ru hareket ettiler. Cebelü Senam bölgede oturan ve daha önce kendilerinin yardım tekliflerine olumlu cevap vermi olan Müntefik a iretinin yardımını bekliyorlardı. Fakat bu sırada aynı bölgede oturan Kays ve Kubâs ( ) kabilelerinin hücumlarına maruz kaldılar. Müttefikler, önce yenilmi olmalarına ra men sonra Bedevileri, bozguna u ratmı , mallarını ya malamı , çok sayıda kadın esir almı tır. Fakat Kiçkine, bunları ait oldukları kabilelere geri gönderdi. 685 Kiçkine’nin bu davranı ından çok memnun olan bu iki kabile, Karmati seferi için kendisine hizmete hazır olduklarını söylediler. Ba larında kumandanlariyle birlikte üçyüz kadar silâhlı süvariyi Kiçkine’ye gönderdiler. Katîf’e yakla tıklarında Kiçkine, Katîf emîri Yahya b. el-Abbâs’a “Karmatilerle mücadele için kuvvetleriyle birlikte gelmekte oldu u” haberini gönderdi. Fakat Kiçkine’nin geli inin, kendi menfaatlarına zarar verece ini anlayan bn Abbas, bu haberi iyi kar ılamamı tır. Ona, “daha önce bnü’z-Zerrad vasıtasiyle yaptı ımız anla maya göre Sultan, bana sadece ikiyüz atlı gönderecekti, ben de bu kuvvetleri kendi askerlerim gibi kumanda edecektim… E er bana maiyetindeki askerleri verirsen, senin Basra’ya sa salim dönmeni temin ederim. Ben de bu kuvvetlerle Ahsa’ya Karmâtilere kar ı hücuma geçer, burasını aldıktan sonra Halife ve Sultan adına hutbe okutur ve her yıl da muntazaman bir miktar vergi gönderirim. Benim bu teklifime razı olmaz da mutlaka Karmati hareketine kumanda etmek istersen, ite çöl, istedi in

682 bn Lâhık, a.g.e. , s. 436; Ali Sevim, a.g.m., s. 211. 683 bn Lâhık, a.g.e. , s. 436; Ali Sevim, a.g.m., s. 212. 684 bn Lâhık, a.g.e. , s. 436; Ali Sevim, a.g.m., s. 212. 685 bn Lâhık, a.g.e. , s. 436-7; Ali Sevim, a.g.m., s. 213.

346

yere gidebilirsin” eklinde bir haber gönderdi. 686 Kiçkine ile bn Abbas arasında birkaç defa mektuplar gidip gelmi , bir anla maya varılamamı tır. Sonuçta iki taraf silâha sarıldı. Bu çarpı mayı Kiçkine kuvvetleri kazanmı ve epeyce de ganimet elde etmi lerdi. 687 Ancak bn Abbas hileye ba vurdu. Bir taraftan Kickine’ye sulh teklifleri sunarken, di er taraftan da gizlice Kays ve Kubas kabileleriyle anla tı. Onlara, Kiçkine kuvvetlerinin bütün a ırlıklarını ya malattırmayı ba ardı. Kiçkine’nin yiyecek ve develeri tamamen ya ma edilmi tir. Kiçkine ya macılara kar ı harekete geçmi se de bn Abbas’ın hücuma ba laması üzerine peri an bir halde çöle kaçmaya mecbur kaldı. Bir müddet sonra, muhtemelen bir Arab kabilesi reisi olan ebane b. el-ebanat adında birisi, aç ve susuzluktan bitkin bir halde bulunan Kiçkine ve adamlarının imdadına yeti ti. ebane’nin adamları onlara yiyecek ve deve sattılar. Kiçkine, ebane’nin kabilesinden ihtiyaçlarını temin ettikten sonra beraberindekilerle birlikte peri an bir halde 468/1076 yılının sonlarına do ru Basra’ya gelebildi. 688 Kiçkine’nin kölesi bnü’z-Zerrad’ın te vikiyle, müttefiklerinin de katılarak Karmâtilere kar ı hazırlanmı olan bu hareket, Katîf emîri Yahya b. el-Abbas’ın menfaatlerine göre hareket etmesi, muhalefeti ve hattâ Kikçine kuvvetleriyle çarpı ması sebebiyle ba arılı olamamı , Karmatilere kar ı hiçbir harekete giri ilmeksizin sona ermi tir. 689

b-Artuk Bey’in Seferi Abdullah b. Ali el-Uyunî,690 Ahsa’nın güney kısmında bulunan el-Uyûn yöneticileri ile akrabaydı. Karmatilere kar ı yıllardır yalnız ba ına mücadele etmekteydi. Dört yüz ki ilik bir kuvvetle, seksen Karmati reisinin idare etti i Ezd ve Âmir-Rebia kabilelerinden olu an büyük bir Karmati ordusunu yenmi ti (462/1069- 70). Bu yüzden Arablar arasında büyük bir öhrete kavu mu tur. 691 Kuvvetlerinin

686 bn Lâhık, a.g.e. , s. 437; Ali Sevim, a.g.m., s. 214; el-Belû î, Bilâdü’l-Bahreyn , s. 135. 687 bn Lâhık, a.g.e. , s. 438; Ali Sevim, a.g.m., s. 215. 688 bn Lâhık, a.g.e. , s. 438-9; Ali Sevim, a.g.m., s. 215. 689 Ali Sevim, a.g.m., s. 215-6; Abdurrahman Bedevi, Mezahibü’l-slamiyyin , Beyrut: Dârü’l-lm li’l-Melayin, 1997, s. 894; el-Müdeyris, ed-Devletü’l-Uyûniyye fî’l-Bahreyn , s. 79-80. 690 bkz. el-Ensârî, Tuhfetü’l-Müstefîd , C.I, s. 179; el-Ammârî, bn Mukarrab, s. 46-7; el-Müdeyris, ed-Devletü’l-Uyûniyye fî’l-Bahreyn , s. 83; el-Belû î, Bilâdü’l-Bahreyn , s. 148. 691 Ali Sevim, a.g.m., s. 216.

347

azlı ı sebebiyle Ahsa’yı alamayaca ını anlayan Abdullah, 469 yılında 692 Büyük Selçuklu Sultanı Melik ah ve veziri Nizâmülmülk ile temasa geçti. 693 Abdullah, “Karmatilerle uzun zamandır mücadele etti ini, Ahsa ve Bahreyn’de hutbeyi Abbasi Halifesi ve Sultan adına okutmak için mücadeleye devam edece ini” bildiriyor ve bunun için de “kendisine yardım edilmesini” istiyordu. Sultan Melik ah, Abdullah’ın teklifini kabul etmi , bu i için Artuk Bey’i görevlendirmi tir. 694 Artuk Bey 469/1076 yılında Sultan Melik ah’ın emriyle Hulvan bölgesine tâyin edilmi ve kendisine Ahsa ve Bahreyn bölgelerindeki Karmatileri tedib görevi verilmi tir. 695 Artuk Bey, yedi bin ki ilik bir kuvvetle Katîf’e do ru hareket etti. Ordusunu bir çöl seferi için hazırlamak, ihtiyaclarını temin etmek için Basra’ya uradı. 696 Basra’ya varan Artuk Bey’in kuvvetleri, ehir dı ında bulunan her eyi ya maladı. Halk, ehrin bütün kapılarını kapatmı tır. Fakat üç gün geçtikten sonra ehirde su sıkıntısı ba göstermi , ehrin ileri gelenlerinden bir heyet Artuk Bey’e gelmi tir. Artuk Bey “burada kalmak niyetinde olmadı ını, Karmatilerle sava için Ahsa’ya gidece ini, fakat binek devesine, su ta ımak için hayvana, un, arpa, hurmaya ve paraya ihtiyacı oldu unu, bunları almadan buradan gitmiyece ini” söyledi. stenenlerin büyük bir kısmı, kısa zaman içerisinde temin edildi. Artuk Bey, 469/1077 Ocak’ta Katîf’e hareket etti. 697 Yaptıklarının cezasız kalmıyaca mı bilen Katîf emîri Yahya b. Abbas,698 Artuk Bey’in yakla makta oldu unu haber alınca ehri bo altıp Oval adasına sı ındı. Mukavemetle kar ıla madan Katîf’i ele geçiren Artuk Bey, burada pek fazla kalmadı. Abdullah b. Ali ile sava a devam eden, Ahsa’da kalelerine sı ınmı olan Karmatileri Abdullah’la birlikte muhasaraya ba ladı. Kendilerini kalelerinde Abdullah’a kar ı yıllarca savunan Karmatiler, Artuk

692 el-Ensarî, 466 yılında mektup yazdı ını kaydetmektedir ( Tuhfetü’l-Müstefîd , C.I, s. 179). 693 bn Lâhık, Min Ahbâri’l-Bahreyn , s. 428; Ali Sevim, a.g.m., s. 216; el-Müdeyris, a.g.e. , s. 86-7; el-Belû î, a.g.e. , s. 149. 694 bn Lâhık, a.g.e. , s. 428; Ali Sevim, a.g.m., s. 217; Zekkar, el-Câmi , s. 157; el-Hudayrî, Ali b. el- Mukarreb el-Uyûnî , s. 29-30. 695 Kr . Yinanç, Selçuklular Devri, s. 89. 696 bn Lâhık, Min Ahbâri’l-Bahreyn , s. 428; Ali Sevim, a.g.m. , s. 217. Kr . Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 201. 697 bn Lâhık, a.g.e. , s. 428; Ali Sevim, a.g.m. , s. 217; Zekkar, el-Câmi’ , s. 247. Kr . Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 201-2. 698 el-Ensârî’nin kaydına göre Yahya vefat etmi , yerine o lu Zekeriyyâ geçmi ti. Selçuklu kuvvetleri geldi inde Oval adasına sı ınan Zekeriyya’ydı. Tuhfetü’l-Müstefîd , C.I, s. 179. kr . el-Belû î, Bilâdü’l-Bahreyn , s. 150.

348

Bey’in ku atmasından bir müddet sonra, müdafaadan vazgeçip sulha yana tılar: 699 (1) Karmatîler, memleketlerinde Abbâsî Halifesi ve Büyük Selçuklu Sultanı adına hutbe okutacak, (2) sava tazminatı olarak istenilecek miktar parayı ödeme e razı olacaklar, (3) kendilerinden istenilecek miktar parayı temin için bir ay kadar muhasara kalkacak, (4) sulh artlarına sadık kalacaklarını ispat için on üç canlı rehine vereceklerdi. 700 Artuk Bey, rehineleri aldıktan sonra muhasarayı kaldırdı. Fakat Karmatiler, muhasaranın kaldırılmasından istifade ederek, civar bahçelerde gizlenmi bulunan yiyecekleri kaleye naklettiler. Türkmenlerin, çok sıcak, yiyecek ve içece i kıt olan bu bölgede uzun zaman kalmaya tahammül edemiyeceklerini düünüyorlardı. Kalelerine çekilip yeniden savumaya ba ladılar. Artuk Bey, durumu anlayınca, almı oldu u rehinelerden bir kısmını öldürtüp bir kısmım da hapsettirdi. Onların eline yeniden yiyecek maddelerinin geçmemesi için civardaki köyleri ya ma ettirdi. Fakat bilhassa Türkmen askerlerinin sıcaklara dayanamamaları ve yurtlarına dönmek istemeleri yüzünden Artuk Bey buradan ayrılmak zorunda kaldı. Abdullah ile yaptı ı anla ma neticesinde tekrar geri dönmek üzere, karde i Alpku ’un kumandasında ikiyüz atlı bırakmı tır. Artuk Bey maiyetindeki di er kuvvetlerle, yolda birçok Arab kabilelerini ya malayarak Basra’ya dönmü tür. Buradan Ba dad’a gelen Artuk Bey Halife Muktedi Biemrillah’ın huzuruna çıkmı , Ahsa ve Bahreyn Karmatilerine kar ı giri ti i sava ı anlatmı tır. Halife, Artuk Bey’in Karmatilere kar ı giri ti i mücadele için bir te ekkür ni anesi olarak tevki yazılmasını emretti. Ayrıca çe itli hediyeler takdim edildi. 701 Artuk Bey, Vasıt yolu ile Basra’ya hareket etti. Yolda Ahsa’da bırakmı oldu u karde i Alpku ’tan mektup getiren bir ona ula tı. Gelen habere göre Artuk Bey’in ayrılmasından sonra Karmatiler, rakiplerinden elli kat daha büyük bir kuvvet toplamı lardı. Ancak bozguna u rayan Karmatilerin önemli bir kısmını öldürülmü ,

699 Ali Sevim, a.g.m., s. 217; el-Müdeyris, ed-Devletü’l-Uyûniyye fî’l-Bahreyn , s. 88. 700 bn Mukarrab, 221 a, 229 b; Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 202; . Kafeso lu, Melik ah Devri , s. 39; Zekkar, el-Câmi’ , s. 247; el-Ensârî, Tuhfetü’l-Müstefîd , C.I, s. 180; el-Belû î, Bilâdü’l- Bahreyn , s. 151; el-Hudayrî, Ali b. el-Mukarreb el-Uyûnî s. 30; el-Müdeyris, a.g.e. , s. 88. Ancak kaynaklarımızdan bazıları, anla ma maddesi olarak sadece para ödenmesinden bahsetmktedir. 701 bn Lâhık, Min Ahbâri’l-Bahreyn , s. 429-31; bn Mükarrab, 230 a; Kafeso lu, Melik ah Devri , s. 39; el-Ensârî, Tuhfetü’l-Müstefîd , C.I, s. 180-1; el-Belû î, Bilâdü’l-Bahreyn , s. 152; el- Hudayrî, a.g.e. , s. 30; el-Müdeyris, a.g.e. , s. 88-90. Kr . Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 202, 211.

349

geri kalanları da kalelerine sı ınmak zorunda kalmı tır. Karmatiler hayatlarına dokunulmamak artiyle sulh istemi ler, onların bu teklifini kabul eden Abdullah kaleye girmi tir. Fakat Türkmen askerlerinin kendisiyle birlikte kaleye girmelerine müsaade etmemi tir. 702 Abdullah, zaferden sonra Karmatilere müsamaha göstermi ve hiçbirine zarar vermeksizin serbest bırakmı tır. Karmatiler, bölgedeki di er bedevi kabilelerini Abdullah’a kar ı kı kırtmı , yapılan sava sonunda Türkmen ve Arap süvarileri tarafından yine ma lup edilmi lerdi (470/1077). Bu sava ta çok miktakda ganimet ve esir ele geçirilmi tir. Abdullah, Alpku ’u ve emrindeki Türkmen askerlerini kazanılan zaferden elde edilenlerden mahrum etmi tir. Bu yapılanlara tahammül edemeyen Alpku , Abdullah’a kar ı gelmi , araları açılmı tır. Hâkimiyetin Alpku ’un eline geçmesinden korkan Abdullah, onu hapse attırmı ve çok geçmeden de orada öldürtmü tü (470). 703 Bölgede Karmatî yönetimine son verilmesine ra men yerine gelen Uyûnîlerin Selçuklular ve Abbâsîlere ba lılıklarının da net olmadı ı anla ılmaktadır. Uyûnîler, Yemen’de hakim durumda ve Fâtımîler adına hutbe okutmakta olan Süleyhiler 704 ile ili kiye geçmi lerdi. Bölgede Karmatîlerden sonra, yine smailî olan ba ka bir yönetim olan Fâtımîlerin etkinli i söz konusu olmaktaydı. 705 Fâtımî halifesi el- Mustansır adına, Suleyhî hükümdarı Ebu’l-Hasan Ahmed’e (ö. 477/1084) 469 (Kasım 1076) yılında gönderilen bir sicilde, Ahsa’ya hakim olan Abdullah b. Ali, el- Alevî nisbesiyle vasıflanmakta ve hizmet ve taat için gayret gösterdi i ifade edilip el- Mustansır adına davet için yaptıklarından dolayı övülmektedir. Abdullah b. Ali, Suleyhî hükümdarının naibi olarak görülmektedir. 706 Abdullah b. Ali’nin bu tutumu üzerine Selçuklular, bölgeye tekrar asker göndermi tir. Alpku ’un, Abdullah tarafından öldürülmesinden sonra, asıl adı

702 Ali Sevim, a.g.m. , s. 221. kr . el-Müdeyris, a.g.e. , s. 90 vd. el-Ensârî, Artuk Bey’e ula an mektubun bir kısmını vermektedir. Ancak o, mektuptan sonra Abdullah’ın bölgedeki di er faaliyetlerinden bahsetmekte, Türkmenlerin maruz kaldıkları muameleden söz etmedi i gibi Artuk Bey’in geri dönüp Abdullah’ı muhasarasından da bahsetmemektedir. el-Ensârî, a.g.e. , C.I, s. 181 vd. 703 kr . bn Lâhık, a.g.e. , s. 441; el-Müdeyris, a.g.e. , s. 97; el-Belû î, a.g.e. , s. 154; el-Hudayrî, a.g.e. , s. 31. 704 Yemende hükümm süren Suleyhiler (1047-1138) hakkında bkz. Cengiz Tomar, “Suleyhîler”, DA, C. XXXVII, s. 480-81. 705 Daftary, smaililer , s. 332. 706 Abdülmünim Mâcid, es-Sicillâtü’l-Mustansıriyye, Kahire, ts. s. 179 (54. Sicil).

350

kaydedilmeyen, fakat Artuk Bey oldu u tahmin edilen Rüknüddin,707 ikibin ki ilik bir atlı kuvvetiyle Abdullah’tan karde inin intikamını almak maksadiyle Ahsa’ya yürümü ve onu kalesinde ku atmaya ba lamı tır. Di er taraftan Ahsalılar da Rüknüddin’e boyun e mi ve birçok Arab emirleri de Abdullah’a kar ı Rüknüddin’e yardım etmi tir. Bir yıl gibi uzun süren bu muhasaradan sonra Rüknüddin, Abdullah’a “öldürdü ü Alpku ’un kanının diyeti olarak büyük o lunu kendisine verdi i takdirde muhasaradan vazgeçip geri dönece ini” bildirdi. Abdullah “bunu kabul edemiyece ini, Alpku ’un kanının bedelinin bir mislini verebilece ini” söyledi. Durumu ö renen Abdullah’ın büyük o lu Ali, kendili inden gidip Rüknüddin’e teslim oldu. 708 Bunun üzerine Rüknüddin ku atmayı kaldırıp Ali ile birlikte Ahsa’dan ayrılmı tır (471/ 1078). Rüknüddin’in muhasarayı kaldırmasından sonra Abdullah, muhasara sırasında Rüknüddin’e yardım etmi olan emirlere herhangi bir harekette bulunmamı , onları affetti ini ilân etmi ve nihayet onlarla barı yapmayı kendi siyasetine uygun bulmu tur. 709 Rüknüddin’in yanında bulunan Ali, bir müddet hapiste kaldıktan sonra, Bahreyn’e dönmüstür. Daha sonraki dönemlerde Selçuklular, Alparslan’ın karde i Kârût Bey b. Dâvûd komutasında,710 Uyûnî yönetimi üzerine tekar asker göndermi , ancak Uyûnî onları iyi kar ılamı ve Umman tarafına yönlendirmi tir. 711

3 - Telyâ Hadisesi Selçuklu sultanı Melik ah döneminde Karmatilere yönelik seferlerle, onların bölgelerindeki yönetimlerine son verilmesine ra men, bölgede harekete hazır aynı zihniyette güçlerin varlı ı anla ılmaktadır. Telyâ hadisesi bu tespiti desteklemektedir. en-Nîl’in köylerinden olup edep ve nucûm ilmini bildi ini söyleyen bir adam, 483 (1090-1) yılında Ba dad’a gelmi tir. Ba dadlılar ona Telyâ lakabı vermi erdir. Telyâ kendisinin el-mamü’l-Mehdî oldu unu iddia ( ﺕ)

707 Ali Sevim’in tahmini onun Artuk bey oldu u yönündedir. el-Müdeyris ise onun Kirman’daki Selçuklu yöneticisi Rüknüddin Sultan ah (468-77/1074-84) oldu unu yazmaktadır. ed-Devletü’l- Uyûniyye fî’l-Bahreyn , s. 97. el-Belû î ise komutanın ismini Rüknüddevle eklinde kaydetmektedir Bilâdü’l-Bahreyn , s. 155. 708 kr . el-Ammârî, a.g.e. , s. 42; el-Müdeyris, a.g.e. , s. 98. el-Belû î’ye göre ise taraflar arasında sulh gerçekle mi ti. Bilâdü’l-Bahreyn , s. 155. 709 Kr . bn Lâhık, Min Ahbâri’l-Bahreyn , s. 441. 710 el-Belû î, a.g.e. , s. 155. 711 el-Müdeyris, a.g.e. , s. 98; el-Belû î, Bilâdü’l-Bahreyn , s. 155-6.

351

ediyordu. 712 Telyâ, ikamet etti i handan bazı e yaları çalmı tır. Hızsızlıkla itham edildi i için ehirden ayrılmasına izin verilmemi , ancak daha sonra ilmine saygı için salıverilmi tir. Telyâ, el-Ahsâ yakınlarında oturan Benû Âmir’den bir Arab emirin yanına gitmi tir. Emire “senin ecdadın (Karmatîler) hacılara unları yapmı tı” deyip onu Basra’yı yamaya te vik etmi tir. Bu dönemde Sultan Melik ah’ın heybetinden çekinildi i için ehirlerde az sayıda askerin bulunması yeterli oluyordu. Asker sayısının azlı ına ra men ehrin amîdinin yaptı ı savunma sayesinde onlar ehre girememi lerdi. Ancak ihanet ayiası üzerine amîd ehri terk edince, Araplar ehre girip ya malamı tır. Basra’nın ilk vakıf kütüphanesi yanmı , vakıf eserleri tahrip olmu tur. Basra’daki olayların haberleri Ba dad’a ula ınca Saduddevle Gevherayin ve îî Mezyediler emiri Sadaka Basra’ya gitmi , ancak Arapların oradan ayrılmasından sonra ula abilmi lerdir. Telyâ, daha sonra Bahreyn’de yakalanmı , sultan Melik ah’a götürülmü , Ba dad’da halka te hir edildikten sonra asılmı tır (484/1091). 713

712 bnü’l-Cevzî, a.g.e. , C.XVI, s. 289, 292. 713 bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 183-4. Kr . bnü’l-Cevzî, a.g.e., C.XVI, s. 295.

352

IV. BÖLÜM

ZEYD YYE

A - Selçuklu Hakimiyetindeki Bölgelerde Zeydiyye Zeydiyye, mam Ali Zeynü’l-Âbidîn b. Hüseyin b. Ali’den sonra Zeyd’in imametini kabul eden iîlerdir. snâa eriyye ve smâiliyye, Ali Zeynü’l-Âbidîn’den sonra onun di er o lu Cafer-i Sâdık’ın imametini kabul etmektedir. Zeydiyye’ye göre Hz. Peygamber’in kızı Fâtıma neslinden olup imamet iddiasıyla mücadeleye giri en (hurûc eden), âlim, zâhid, cesur ve cömert olan herkes imam olabilir, bu ki iye itaat edilmelidir. 1 Mezhebin adına nisbet edildi i Zeyd, Emevî halifesi Hi am b. Abdilmelik zamanında,2 122/740 yılında, Kufe’de isyan etmi tir. Zeyd, taraftarlarının vefasızlı ı sonucunda ba arısız olmu ve hayatını kaybetmi tir. Gizlice gömülen cesedinin yeri haber alınıp çıkarılmı ve ba ı halife Hi am b. Melik’e gönderilmi tir. Kufe’de çıplak olarak asılan vücüdu, Hi am’ın ölümüne kadar asılı kalmı tır.3 Zeyd’in o lu Yahya, Kufe’den kaçarak Horasan bölgesine gitmi , ancak o da Cüzcan’da öldürülmü tür (125/743).4 Yahya b. Zeyd’in Türkler arasında da tesirleri oldu u kaydedilmektedir. 5 Zeydîler, Emeviler ve Abbasiler döneminde meydana gelen birçok isyana katılmı lardır. Hüseyin b. Ali’ye 169/786 yılında Medine’de biat edildikten sonra, Mekke ile Medine arasında Fahh ( ) denen yerde yapılan sava la, isyan

1 e-ehristânî, el-Milel ve’n-Nihal , s. 38, 179-80, (tercümesi, s. 141-42). Kr . bnü’n-Nedîm, el- Fihrist , s. 226. 2 Dönemi (105-125/724-743) yıllarını kapsamaktadır. 3 et-Taberî, Târih, C.IV, s. 193; el-Mes’ûdî, Murûcu’z-Zeheb , 4.bs., ne r. Muhammed Muhyiddin Abdülhamid, Kâhire, 1384/1964, C.III, s. 217; Ebu’l-Ferec el-sfehânî, Mekâtilu’t-Tâlibiyyîn , ne r. Seyyid Ahmed Sakr, Kum, 1316, s. 130-9; el-mâm en-Nâtık Bilhak Ebû Talib Yahyâ b. el- Hüseyn el-Hârûnî, el-fâde fî Târîhi’l-Eimmeti’s-Sâde , ne .: brahim b. Mecdiddin el-Müeyyedî, Yemen, Sada, 2001, s. 45-49; Ya aro lu, “Taberistan Zeydîleri”, s. 34-7; Ahmed evki brâhim el- Amerracî, el-Hayâtü’s-Siyâsiyye ve’l-Fikriyye li’z-Zeydiyye fî’l-Me riki’l-slâmî (132-365 / 749-975) , Kahire, 2000, s. 48-76; sa Do an, “Zeydiyye Mezhebi”, Milletlerarası Tarihte ve Günümüzde iilik Sempozyumu , stanbul, 1993, (s. 557-95), s. 563; Mustafa Öz, “Zeyd b. Zeynelâbidîn ve Zeydiyye”, Marmara Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi , sayı: 19, stanbul, 2000, s. 43-58. Abdülkâhir el-Ba dâdî’nin mam Zeyd’i Ehl-i Sünnet kelamcılarından biri olarak sayması dikkat çekicidir ( Usûlü’d-Dîn , thk. Ahmed emsüddin, Beyrut, 1423/2002, s. 333; Yusuf Ziya Yörükan, slam Akaid Sisteminde Geli meler, yay. haz. Turhan Yörükan, Ankara; Kültür Bakanlı ı, 2001, s. 39). 4 et-Taberî, Târih , C.IV, s. 232-3; el-Mes’ûdî, Murûcu’z-Zeheb , C.III, s. 225; Ebu’l-Ferec el- sfehânî, a.g.e. , s. 145; el-Hârûnî, el-fâde , s. 52-4; Ya aro lu, “Taberistan Zeydîleri”, s. 38. 5 Yörükan’a göre Yahya b. Zeyd’in döneminde Zeydiyye mezhebi bir müddet Türkler arasında yaygınlık kazanmı , ancak bir müddet sonra, Türklerde Zeydilik, daha çok yaygınla an Sünnili e yerini terk etmi tir ( Müslümanlıkta Dini Tefrika , s. 31.

353

bastırılmı tır.6 Ancak Ali evlâdından, tarihte büyük rol oynayacak olan iki ki i kaçıp kurtulmayı ba armı lardır. drîs b. Abdullah, Kuzey Afrika’ya kaçmı ve Fas’ta drisîler Devleti’nin (789-985) temellerini atmı tır.7 Yahya b. Abdullah, ran’a kaçmı tır.8 Yine onun evladından 9 Ali b. Hammûd tarafından 407/1016 yılında Endelüs’te bir yönetim kurulmu tur.10 Yahya b. Abdullah, Türk hakanın hâkimiyetinde olan Mâverâünnehir’e bir müddet himaye görmü tür.11 Bir müddet Deylemde bulunup himaye gören Yahya, iyi muamele görece ine dair teminat alınarak halife Hârûn er-Re îd’e teslim edilmi tir. Ancak bir müddet sonra halife onu hapsetmi ve hapsedilmesinin üzerinden fazla bir zaman geçmeden ölmü tür. 12 Yahya’nın Deylem’e gitmesi, kendisinden sonraki Alevîlerin de do uya, özellikle Taberistan ve Deylem’e, iltica etmelerinin yolunu açmı tır.13 Medine’de ya ayan Muhammed b. el-Kasım,14 Zeydiyye’nin Cârûdiyye koluna mensuptu. 15 Dıarıdan gelen Ehl-i beyt taraftarlarının te vikiyle Horasan bölgesine giden Muhammed b. el-Kasım, Tâlekan ehrinde isyan etmi tir. Sonunda yakalanıp Sâmerrâ’da hapsedilmi (219/834), Tâlekan’dan gelen birkaç taraftarı, onu hapisten kurtarmı tır. 16 Daha çok Horasan, Taberistan, Deylem ve Kûfe’de kendisine taraftar bulmu tur. Taraftarları onun ölmedi ine ve bir gün dönece ine inanıyorlardı.17 Zeydîler, Taberistan bölgesinde devlet kurmayı ba armı lardır. Hasan b. Zeyd’in, Irak’ta Abbâsilere kar ı, Yahya b. Ömer liderli inde, ba arısız Zeydî

6 et-Taberî, Târih , C.IV, s. 600; el-Mes’ûdî, Murûcu’z-Zeheb , C.III, s. 336; el-Hârûnî, el-fâde , s. 70-3; Ya aro lu, “Taberistan Zeydîleri”, s. 38. 7 Sa’dûn Abbas Nasrullah, Devletu’l-Edârise fi’l-Ma rib , Beyrut, 1987, s. 59 vd.; Mahmud smail, el-Edârise , Kahire, 1991, s. 47 vd.; Mehmet Azimli, “Ehl-i Beyt’in Kurdu u lk Devlet: drisîler”, Dicle Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi , C. V, sayı: 1, Diyarbakır, 2003, s. 1-14; Muhammed Rezûk, “ drîsîler”, D A, XI, s. 495-7. 8 Ya aro lu, “ a.g.t. , s. 55. 9 H. brahim Hasan, slam Tarihi: Dinî-Siyâsî-Kültürel-Sosyal , Çev. smail Yi it ve di erleri, stanbul, 1997, C. IV, s. 95. 10 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C.IX, s. 269 vd.; H. brahim Hasan, a.g.e. , C. IV, s. 94 vd. 11 Ebu’l-Abbas el-Hasenî, Kitâbu’l-Mesâbîh , ( Ahbâru Eimmeti’z-Zeydiyye fî Taberistân ve Deylemân ve Cîlân , Beyrut, 1987 içerisinde ss. 53-75) s.56-57; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 298. 12 el-Hasenî, a.g.e. , s. 63. 13 Ya aro lu, a.g.t. , s. 59. 14 Muhammed b. Kasım b. Ömer b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebî Tâlib. 15 el-sfehânî, Mekâtilu’t-Tâlibiyyîn , s. 465. 16 et-Taberî, Târih , C.V, s. 207; Mes’ûdî, Mürûc , C.IV, s. 52; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. VI, s. 442-3; Caferiyan, a.g.e. , s. 273. 17 Mes’ûdî, a.g.e. , C.IV, s. 52; el-E’arî, Makâlâtu’l-slamiyyîn , ne r. Muhammed Muhyiddin Abdülhamid, Beyrut, 1419/1999, C.I, s. 141.

354

ayaklanması (250/864) 18 sonrasında can güvenli i için Rey taraflarına gitmi tir.19 Bölgedeki Tâhirî yönetiminin halkın topraklarına el koymak istemesi nedeniyle, Taberistan-Deylem sınırında halk ayaklanmı tır. Ayaklanmanın öncüleri Hasan b. Zeyd ile irtibata geçip ba larına geçmelerini istemi lerdi. O da bu iste e olumlu cevap vermi , Rûyân’a gitmi tir. Kendisine “ed-Dâî el-Kebîr” unvanı verildi (250/Ekim 864).20 air Ebü’l-Gamr Hârûn b. Muhammed, Hasan b. Zeyd Âmül’e girdi i zaman okudu u iirinde ‘‘yüzler aydınlandı, Caferiler Zeydîle ti’’ifadelerine .ifadesini “Hz “ ( ﺕی ) yer vermi tir. el-Cü emî, “Ca’ferîler Zeydîle ti Cafer’in imametini kabul edenler, Zeyd b. Ali’nin imametine döndüler” diyerek açıklamaktadır. 21 Hasan b. Zeyd bölgeye tamamen hâkim olduktan sonra, valilerine bir yazı göndererek, Zeydî prensiplerin bütün Taberistan’da uygulanmasını emretmi tir.22 Hanefî (ashâb-ı rey) âlim Cafer b. Ahmed el-Bâhilî e -ehid el- Esterâbâdî’yi, Ehl-i Bayt’e bu zetti i gerekçesiyle hapsetmi , hapiste ölmesi üzerine de Cürcan’da astırmı tır. Esterâbâd’dan bir grup onun cesedini çalmı ve gömdükleri yeri gizli tutmu lardır.23 Hasan b. Zeyd, yirmi yıla yakın hüküm sürdürmü tür. Yetmi ya larında 270/884 yılında, Âmül’de vefat etti.24 Yerine karde i Muhammed’in geçmesini vasiyet etmi tir. Ancak damadı Ebü’l-Hüseyin Ahmed, yönetime el koydu. Kendisine ‘el-Kaim bi’l-Hak’ unvanı verilmi i.25 Ancak onun hakimiyeti on ay kadar

18 bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C.VII, s. 126. 19 Ya aro lu, “Taberistan Zeydîleri”, s. 69. 20 bn sfendiyâr, Târîh-i Taberistân , nr. Abbâs kbâl, Tahran, 1320, s. 229; bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C.VII, s. 130; Mustafa Öz, “Hasan el-Alevî”, DA, C.XVI, s. 287. 21 el-Cü emî, Nuhab min Kitâbi Cilâi’l-Ebsâr , s. 128. Hasan b. Zeyd, îa’nın mâmiyye kolundan olanlara kar ı baskı uyguladı ı kaydedilmektedir. Resul Caferiyan, “Te eyyu der Cürcan ve Esterbad”, Keyhan-ı Endi e, s. 25. 22 Bu talimat özetle unları içermekteydi: (1) tikadî ve amelî konularda sadece Kitap, Sünnet ve Hz. Ali’den gelen sa tam rivayetlere uyulması, (2) Hz. Ali’nin ümmetin en üstünü olarak benimsenmesi, (3) insanların, cebir ve te bihi bakul etmekten alıkonulması, tevhid ve adl prensiplerinin benimsetilmesi, Allah ve Emirü’l-mü’minin dü manlarının faziletine dair rivayetten menedilmeleri, (4) Namazda besmelenin açıktan okunması, (5) Kunut dualarının sabah namazında okunması (6) Cenaze namazının be tekbirle kılınması (7) Mest üzerine meshin terk edilmesi, (8) Ezan ve ikamete “hayya alâ hayri’l-amel” cümlesinin eklenmesi. Bu emirlere muhalefet edenlerin cezalandırılaca ı da ifade edilmekteydi. bn sfendiyâr, a.g.e. , s. 240; Cü emî, 128; Ya aro lu, “Taberistan Zeydîleri”, s. 80-1. 23 es-Sehmî, Târîhu Cürcân, tahk. Muhammed Abdülmuid Han, Beyrut, 1987, s. 521; Caferiyan, a.g.e. , s. 303. 24 et-Taberî, Târih , C.IV, s. 589; Ebû shak brahim b. Hilal es-Sâbî, et-Tâcî , s. 20; bn sfendiyâr, a.g.e. , s. 249; bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C.VII, s. 407. 25 es-Sâbî, et-Tâcî , s. 20; bn sfendiyâr, a.g.e. , s. 249; Mar’a î. 138; Muhsin el-Emin, ‘Ayânü’ -îa,

355

sürebildi. Ba a geçen Muhammed’e, “ed-Dâî es-Saîr” unvanı verilmitir.26 Tahiriler (821-873), Zeydîlerin bölgeye hakim olmalarına engel olamamı tır.27 Taharilerden sonra Saffariler (861-1003) de Zeydîler ile mücadeyi devam ettirmi lerdir.28 Sâmânîlerin Saffarileri ma lup edip (287/900) 29 bölgeye hakim olmasından sonra Zeydîler ile Sâmânîlerin mücadeleleri ba lamı tır. Zeydî lider Muhammed, Horasan’ı almak için girdi i sava ta yaralanmı ve bir kaç gün sonra ölmü tür. Ordusu ise tamamen da ılmı , bir ço u kılıçtan geçirilmi tir (287/3 Ekim 900) 30 . Muhammed’in olu ve halefi Zeyd, sava tan sonra esir edilerek Sâmânîlerin ba ehri Buhara’ya götürülmü tür. 31 Böylece, bölgede on dört yıl sürecek olan Sâmânî hâkimiyeti ba lamı tır.32 Taberistan’da Zeydî devleti kurulmasından sonra, de iik yerlerden birçok Ehl- i Beyt mensubu bölgeye göç etmi tir. Hasan b. Utru 33 da bu dönemde Taberistan’a gelmi tir. 34 Muhammed b. Zeyd’in ölümünden sonra Utru , Deylem’e geçmi ,35 yo un bir propaganda faaliyetine ba lamı tır. Henüz Müslümanolmayan Deylem ve Gîlân halkının, büyük oranda, Zeydiyye mezhebi üzere slâm’ı kabül etmesini sa ladı.36 Zamanla insanlardan zekât ve ö ür almaya ba lamı tır. Ba tan beri kendisine destek olan bölgenin yöneticisi Cüstân b. Vahsudân, bu durumdan huzursuz oldu. Aralarında çıkan sava ta, Cüstân ma lup olup boyun emek zorunda kalmı tır. 37 Böylece Utrû Deylemliler tarafından imam ilân edilmi , ‘‘en-Nâsır li’l- hak’’ lakabını almı tır.38 . Taberistan’ı tekrar ele geçirmek isteyen Utru , birçok sefer

C. IX, s. 338. 26 Ya aro lu, a.g.t. , s. 95. 27 et-Taberî, Târih , C.IV, s. 364; bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C.VII, s. 248. 28 et-Taberî, a.g.e. , C.IV, s. 499; bnu’l-Esîr, a.g.e. , C.VII, s. 268. 29 Usta, Sâmânîler , s. 97. 30 et-Taberî, a.g.e. , C.V, s. 635; Ebû Ali Miskeveyh, Tecâribü’l-Ümem , C. V, s. 16; bn sfendiyâr, Târîh-i Taberistân , s. 257; bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C.VII, s. 504; Usta, Sâmânîler , s. 99-100. 31 et-Taberî, Târih, C.V, s. 635; Burada Taberistan’daki arkada larına yazdı ı acıklı iirler Emîr smail’e gösferilince çok duygulandı ve onu serbest bıraktı. Lâkin Zeyd Taberistan’daki karı ıklar sebebiyle buraya dönmedi. Ebû shâk es-Sâbî’nin ya adı ı dönemde, Zeyd’in nesli hala Buhara’da ya amakta idi es-Sâbî, et-Tâcî , s. 22. 32 Ya aro lu, a.g.t. , s. 101. 33 Utrû kısmî sa ır demektir. Sem’ânî, el-Ensâb , C.I, s. 184. 34 el-mâm en-Nâtık Bilhak Ebû Talib, el-fâde , s. 85. 35 el-Hasenî, Kitâbu’l-Mesâbîh , s. 72. 36 Mes’ûdî, Mürûc , C.IV, s. 373; e -ehristânî, el-Milel ve’n-Nihal , s. 183, (tercümesi, s. 143). 37 es-Sâbî, et-Tâcî , s. 24. 38 es-Sâbî, a.g.e. , s. 23. Bu imamlık sadece devlet ba kanlı ı olarak kabul edilmelidir. Zira Muhammed imam de il dâî idi. Bu durumda Utrû Taberîstan-Deyleman Zeydîleri’nin ilk imamı

356

düzenledi 39 . Bölgede Samanî valisinin de itirilmesiyle ba layan istikrarsızlıktan da istifadeyle, Taberistan’ı almayı ba armı tır (301/913).40 Ya lanan el-Utrû o ullarından herhangi birini de il de Hasan b. Kasım’ı 41 halef tayin edip yönetimi ona devretti. na ettirmi oldu u medreselerde dersler verdi. el-Utrû 304 (917) yılında yetmi dokuz ya ında Âmül’de vefat etti ve burada defnedildi 42 . Hasan b. Ali el-Utrû zamanında hemen tamamı slâmiyet’i kabul eden Gîlan ve Deylemli liderlerin ço u, daha sonra irtidad etmi lerdir. 43 el-Utrû ’tan sonra Zeydîlerin ba ına geçen Hasan b. Kasım’a “ed-Dâî ile’l- hak” verildi. Hasan b. Kasım, her zaman güçlü bir iç muhalefetle mücadele etmek zorunda kalmı tır. Bu muhalefetin ba ını Utru ’un o ulları çekiyordu. Zeydîlerin emrinde olan Deylemli liderlerin gücü giderek artmı tır. Bu liderler amaçlarına ula abilmek için Hz. Ali neslini birbirlerine kar ı kullanmaktaydı. 44 Hasan b. Kâsım’ın 309/921 yılında Leyla b. Numan komutasında gönderdi i ordusu, Sâmânîler ile yaptı ı sava ları kazanarak Horasan’ın merkezi Nisabur’u ele geçirmi tir. Zor durumda kalan Sâmânîlerin Karahanlılardan yardım almak zorunda kaldı ı sava larda Zeydî kuvvetler Merv’e kadar ula mı , ancak Merv civarında ma lup olmu , komutanları idam edilmi tir. Bu ma lubiyet, Zeydî yönetimde birçok iç karı ıklı a sebep olmu tur.45 Togan, Zeydîlerin bu sava ına “Horasan’da Alevî isyanı” demektedir. Togan’a göre “Türkler arasında slamiyetin; …îî, Alevilik ve tasavvuf kanallarından girdi i muhakkaktır.”46 Bölgedeki Zeydî yönetime yine Sâmânîler son verdi. Bazı yerel güçlerle ibirli i yapan Sâmânî ordusu ile yapılan sava sırasında Dâî Hasan b. Kasım yaralanmı , kaçıp saklanmı , ancak yeri tespit edilip öldürülmü tür (Ramazan 316/928) 47 . Onun öldürülmesiyle Zeydîler, Taberistan’daki hâkimiyetlerini tamamen

olmaktadır. 39 bn sfendiyâr, Târîh-i Taberistân , s. 263. 40 bn sfendiyâr, a.g.e. , s. 268-9; el-mâm en-Nâtık Bilhak, el-fâde , s. 90; el-Hasenî, Kitâbu’l- Mesâbîh , s. 73; es-Sâbî, et-Tâcî , s. 26. 41 Ebû Muhammed Hasan b. Kasım b. Hasan b. Ali b. Abdurrahman e -ecerî b. Kasım b. Hasan b. Ali b. Ebî Tâlib. 42 el-mâm en-Nâtık Bilhak, el-fâde , s. 94; bn sfendiyâr, a.g.e. , s. 275. 43 Mes’ûdî, a.g.e. , C. IV, 375. 44 es-Sâbî, et-Tâcî , s. 34. 45 Usta, Sâmânîler , s. 125 vd. 46 Togan, Umumi Türk Tarihine Giri , s. 77-78; Biçer, Türklerin slamla ma Süreci , s. 70. 47 es-Sâbî, a.g.e. , s. 36-37; bnu’l-Esîr, el-Kâmil , C.VIII, s. 189; Usta, Sâmânîler , s. 135-7.

357

kaybetmi ve Taberistan’ın daha kuzey-batısına olan Gîlân-Deyleman bölgesine çekilmek zorunda kalmı lardı. Sonraki tarihlerde Zeydîler, hâkimiyet mücadeleleri sebebiyle, hiçbir zaman aralarında tam bir birlik olu turamamı , aralarda uzun süreli kesintiler olmakla birlikte, çok sayıda müstakil küçük hanedanlıklar kurmulardır.48

B - Selçuklular ve Bölgesel Zeydî Yönetimler Selçuklular bölgeye geldiklerinde, Hâdî el-Hukaynî’nin ( ) Deyleman’da; Ebü’r-Rızâ el-Kîsumî’nin ise Gîlân’da Zeydîlerin ba ında bulundukları anla ılmaktadır. Selçuklular bölgeye geldiklerinde, hakim güç olan Bâvendîlerin spehbediyye kolu, Sârî merkez olmak üzere Taberistan, Gîlân, Rey ve Kûmis’te hüküm sürmekteydi. 49 Bâvendîler, Tu rul Bey zamanında Selçuklulara tabiî kılınmı lardı (433/1041-2).50 Tu rul Bey, Cürcan ( ) yoluyla Taberistan’a gelmi , vergi toplayıp, her nahiyeye özel bir naib atamı tır. Bavendî yöneticisi spehbed Kârin’in yönetti i yerlerde bir de iiklik yapmamı tır. Tu rul Bey daha sonra Rey’e gitmi tir. 51 Bündarî’nin ifadesiyle “Tu rul Bey Deylem illerinde o kadar define ve hazine buldu ki onlar sayesinde darlık günleri geçti. Bu suretle Tu rul Bey büyüdü ve mevkii sarsılmaz hale geldi.”52 Ça rı Bey 441/1049 yılında Taberistan ve Rey’e ula mı ve Ziyarî Ve mgir’in elindeki bölgeleri ele geçirmi tir.53 Tu rul Bey, Deylem da ları yakınındaki el-Kerm (et-Tarm) kalesinin hakimi olan Cüstân b.el-Merzubân’ın hanedan içi çeki meler sırasında yardım istemesi üzerine kaleyi ku atmı tır. Cüstan’ın hanımı ve o lu Müsâfir, düzenledikleri tertip ile kalenin yönetimini ele geçirmi ler ve Cüstan da Tu rul Bey’den yardım istemi ve kaleyi Selçuklu yönetimine teslim edece i sözünü vermi tir. Müsâfir’in haber gönderip para teklif etmesi üzerine muhasara kaldırılmı tır (454/1062). Müsafir bir süre sonra karde i Nuh ile girdi i iktidar mücadelesini kaybetmi ve öldürülmü tü (457/1065). emîrân bölgesini Müsâfir’in o lu yönetmeye ba lamı tır. Tu rul Bey’in ölümünü fırsat olarak görmüstür. Sâve emiri Surhâb b. Kâmrev ed-Deylemî, sultan

48 Ya aro lu, a.g.t. , s. 130 vd. 49 Erdo an Merçil, “Bâvendîler”, DA, V, s. 214-216. 50 Erdo an Merçil, “Büyük Selçuklu m paratorlu u Tarihi”, Türkler , Ankara; Yeni Türkiye Yayınları, 2002, C.IV, (ss. 597-633) s. 602. 51 bn sfendiyâr, Târîh-i Taberistân , C.II, s. 18, 26 (Arapça s. 331). 52 Bündârî, Zübde , s. 6. 53 bn sfendiyâr, a.g.e. , ( ngilizce terc. s. 235.)

358

Alparslan’dan et-Tarm bölgesinin yönetiminin Cüstan’ın çocuklarından alınıp kendisine verilmesini istemi tir. Nuh’u elçi gönderip tehdit etti ve Sultandan eman dilemesini söyledi. Nuh geldi inde onu tutukladı ve et-Tarm’a gitti ve kalenin teslimini istedi. Ancak hiçbir sonuç alamadan geri dönmüstür. 54 Madelung’a göre Selçuklu yönetiminin Taberistan ve Elburz sırada larının güneyine yayılması, Deylem ve Gilan’daki Zeydi faaliyetlerine önemli bir engel olmamı tır. Ancak yüzyılın sonlarında Nizârî smaililerin bölgede yayılması, Zeydi toplulu u gittikçe artan bir baskı altına almı tır.55 Kaynaklarda Zeydî yöneticiler ile Selçukluların do rudan ili kileri hakkında pek fazla bilgi bulanmamaktadır. Sultan Sencer, Büyük Selçukluların sultanı olunca, Mazenderan-Taberistan bölgesini do rudan kendisine ba lamı , Gilan ve Deylaman bölgesini, ye eni Tu rul’a ikta etmi tir. 56 Dönem hakkında bilgi veren klasik kaynaklar, Alamut kalesinin Hasan Sabbah’ın eline geçmeden önce Mehdî-i Alevî isimli biri tarafından Melik ah adına yönetilmekte oldu unu kaydetmektedir. 57 Kaynaklar, bu yöneticiyi “Alevî” diye nitelerken, ara tırmacılar onu Zeydî yöneticilerden biri saymaktadırlar. 58 Bu örnekte oldu u gibi, Zeydîlerin bazı bölgeleri Selçuklular adına yönetti i anla ılmaktadır. Bazı ara tırmacılara göre bölgedeki Zeydi hakimiyeti, 1126 senesinde Alamut smailileri kar ısında ma lup olmalarıyla sona ermi tir. 59 Ancak bu tarihten sonra da onların bölgede faal oldukları anla ılmaktadır. Selçuklu sultanı Sencer zamanında, Büyük Selçuklulara tâbi olan snâa eriyye’ye mensup Bavendiler yöneticisi Rüstem ile yine Büyük Selçuklulara ba lı olan Irak Selçukluları sultanı Mesud 60 arasında sava olmu tu (521/1128).

54 Sıbt, Mir’ât , (Ali Sevim), s. 108-9. 55 W. Madelung, “The Minor Dynasties of Northern ran” The Cambridge History of Iran 4, ed. R.N. Frye, Cambridge : Cambridge University, 1975. s. 222. 56 Bündârî, Zübde , s. 128; el-Hüseynî, Ahbâr , (Lugal), s. 63; Köymen, a.g.e. , s. 14 ve 2. dipnot. 57 Cüveyni, Târîh-i Cihângü â, s. 537 (metin, C.II, s. 193); Re îdüddin, Câmiü’t-Tevârih: Kısmet-i smailiyân , s. 104-5; Kâ ânî, Târih-i smâîliyye , s. 125-8. 58 Daftary’e göre Alamut kalesi Zeydilerin denetimindeyken, onlardan Hasan Sabbah’ın eline geçmi tir. ( smaililer , s. 480). Hekimyân da Taberistan Zeydilerini ele aldı ı eserinde, Mehdî Alevî’yi sonraki dönem yöneticilerinden biri olarak saymaktadır. Hekimyân, Aleviyan-ı Taberistan , Tahran, 1348, s. 116. 59 Henry Laoust, slâm’da Ayrılıkçı Görü ler , çev.: Ethem Ruhi Fı lalı/ Sabri Hizmetli, stanbul, 1999, s. 151. 60 521 yılında Sultan Sencer ile Irak Selçukluları sultanı Mahmud’un bulu ması sırasında, Mesud da Mahmud’un yanındaydı. Sencer, Mesud’u Cürcan valili ine getirmi ti. Faruk Sümer, “Mes’ûd b.

359

Zeydî yöneticilerinden biri olarak sayılan 61 Seyyid Kiyâ Bozork Dâ’î’l-Hakk Mehdî, bu sava ta Rüstem’e Be bin ki ilik Deylemliyle birlikte destek vermi tir. 62 Seyyid Kiyâ’nın Rüstem ile iyi ili kileri vardı. 63 Seyyid Kiya Bozork’un o lu Rıza, dönemin Bavendî yöneticisi olan spehbed Erde ir (568-602) tarafından Deylem’in yöneticisi yapılmı tır.64 Yukarıda Selçuklulara ba lı Bavendîler ile Zeydîler arasındaki ili kileri gösteren bu bilgilerden ba ka, kaynaklarda yerel Zeydi yöneticilerinin Batınî- Nizariler ile mücadelelerini içeren bilgilere rastlanmaktadır. Deyleman’da Zeydîlerin imamı olan Ebû Ha im Alevî, Horasan bölgesine de mektuplar yazarak faaliyet yürütmekteydi 65 . Bu dönemde Horasan Selçukluların yönetimindeydi. Alamut’ta ise Batınî Nizârîlerin ba ında Bozorg Ümmid bulunmaktaydı. ddiasından vaz geçmesi için Bozorg Ümmid’in gönderdi i mektuba, Ebû Ha im, onları küfre sapmakla itham eden cevaplar vermi tir. Alamut’tan Gilan’a gönderilen Nizârî ordusu, Zeydî ordusunu yenilgiye u ratarak Ebû Ha im’i esir aldı (526/ 1131). Alamut’a getirilen Ebu Ha im, Nizârîler ile münazaralar gerçekle tirdi ve sonunda idam edildi. 66 Selçuklular bölgeye geldiklerinde, Deyleman’daki Zeydîlerin ba ında, Medine yakınlarında bir köy olan Hukayna’dan ayrılarak Âmül’e yerleen Hukaynîlerden Hâdî el-Hukaynî’nin oldu u anla ılmaktadır. el-Hukaynî, Rûyân’da imam adayı olarak ortaya çıkmı ve Rûyân ulemâsının biatını almı tır. 67 Hâdî el-Hukaynî Bâtınîlere iddetle kar ı çıkıyordu. Onlarla sulh yapma niyetinde olanları da ele tirmitir. Lanca ulemâsından Kadı Mervân adlı âlimin Bâtınîler ile barı yapılabilece ini söylemesi el-Hâdî’nin itirazlarına sebep olmu tur. 68 Alamut kalesinden gönderilen bir Ha îî, Rûyân’ın Kecûr ehrinde, Hâdî’yi suikastla

Muhammed Tapar”, DA, C.XXIX, s. 349. 61 Hekimyân, a.g.e. , s. 116. 62 bn sfendiyâr, Târîh-i Taberistân , C. II, s. 69 (Arapça, s. 371); Abdürrefi’ Hakikat Refi’, Tarih-i Cümbü ha-yı Mezhebi der ran , C.II, Tahran, 1376, s. 757. Hekimyân, bu bulu ma için hatalı olarak 483 tarihini vermektedir. Sultan Mesud bu tarihten elli yıl kadar önce öldürülmüstür. Aleviyan-ı Taberistan, Tahran, 1348, s. 116. 63 Hekimyân, a.g.e. , s. 116. 64 Hakikat, a.g.e. , C.II, s. 757; Hekimyân, a.g.e. , s. 116. 65 Ka anî, Târih-i smâîliyye , s. 160. 66 Re îdüddin, a.g.e. , s. 141; Ka anî, a.g.e. , s. 160-4; Daftary, smaililer , s. 521-2. 67 Humeyd el-Muhallî, min Kitâbi’l-Hadâiki’l-Verdiyye tî Menâkibi Eimmeti ez-Zeydiyye , s. 325. Kr . el-Müeyyed Billah, Tabakâtü’z-Zeydiyyeti’l-Kübrâ , C. II, s. 716. 68 Yûsuf el-Gîlânî, Kitâb Vasale ilâ el-Hemdânî , s.145.

360

katletti.69 Suikastın ardından Hâdî’nin na ı Kelâr’a götürülmü ve He kîr (yahut He kîn) adlı köyde defnedilmi tir70 . Hâdî’nin ölüm tarihi ihtilaflıdır. Bir görü e göre 430’da (1038) imamet makamına gelmi 470’de (1077) vefat etmi tir. Di er bir görü e göre ise 440 (1048) yıllarında vefat etmi tir.71 Hasan Sabbah’ın 483/1090’da Alamut’u ele geçirdi i72 dikkate alındı ında, Hâdî’nin öldürülme tarihi, her iki tarihten de daha geç bir dönemde olması daha do ru olacaktır. Daha çok Alamut kaynaklarına dayanan tarihçiler ve Gîlân’da imâmet için davette bulundu undan bahsettikleri Hâdî Kiyâ-i Alevî diye ismini zikrettikleri birinin brahim ve Muhammed Kûhî isimli fedâîler tarafından, 23 Recep 490 (Temmuz 1097) tarihinde öldürüldü ünü kaydetmektedir. 73 Nitekim el-Müeyyed Billah, el-Hukaynî’nin 490 yılı Receb ayında ehid edildi ini kaydetmektedir. 74 mam Ebü’r-Rızâ el-Kîsumî, Hâdî el-Hukaynî ile ça da tı ve Gilan’daki Zeydîlerin ba ında bulunmaktaydı. el-Hukaynî gibi el-Kîsumî de Bâtınîlere kar ıydı. Hâdî el-Hukaynî vefat edince el-Kîsumî Deyleman’ı da alarak hâkimiyet sahasını Taberistan sınırına kadar geni letmi tir. 75 . Yemen Zeydîleri’nin imamı el-Mansûr Billâh Abdullah b. Hamza, er-Risâletü’l âlime bi’l-edilleti’l-hâkime adlı eserinde Bâtınîler ile ili ki kurmaya cevaz vermeyen Zeydî âlimlerden bahsederken Hâdî el- Hukaynî ve Ebü’r-Rızâ el-Kîsumî’ye de yer vermekte ve her ikisinin de Bâtînîlerle uzun yıllar mücadele ettiklerini kaydetmektedir 76 . Hâdî el-Hukaynî, Zeydiyye’nin Kasımî koluna, Ebü’r-Rızâ el-Kîsumî ise Nâsırî koluna tâbiydi 77 . Bu dönemde Zeydî imam olarak ismi geçen biri de el-Utrû ’un soyundan gelen Hüseyin en-Nâsırdır. 78 Hüseyin, dini ilimleri ö renmi ve Hevsem ileri gelenlerinden biat almı , imam olmu tur. (432/1040). Zamanla hâkimiyet sahası Gîlân’da Come köyünden Gilekcan’a, Deylem’de ise Gilekcân’dan henüz Bâtınîlerin eline geçmemi

69 el-Gîlânî, Kitâb , s. 146; el-Muhallî, a.g.e. , s. 329. 70 el-Gîlânî, Kitâb , s. 146. 71 Hasan Ya aro lu, (el-Muhallî, min Kitâbi’l-Hadâiki’l-Verdiyye , s. 325. Na irin 1 nolu dipnotuna atıfla)”ikinci görü daha isabetli bulunmaktadır” diye yazmaktadır.. 72 Cüveyni, Târîh-i Cihângü â, s. 537; Re îdüddin, a.g.e. , s. 104-5; Kâ ânî, a.g.e. , s. 125-8; bn sfendiyâr, a.g.e. , C.II, s. 26-7; Hodgson, The Order of Assassins , s. 48-9; Daftary, smaililer , s. 479. 73 Kâ ânî, a.g.e. , s. 135. Kr . Re îdüddin, a.g.e. , s. 155. 74 el-Müeyyed Billah, Tabakâtü’z-Zeydiyyeti’l-Kübrâ , C. II, s. 1193. 75 el-Gîlânî, Kitâb , s. 151. 76 el-Mansûr-Billâh, er-Risâletü’l-Âlime , s. 167. 77 el-Mansûr-Billâh, a.g.e. , s.167. 78 Ebû Abdullah Hüseyin b. Ebî Ahmed b Hüseyin b. Hasan b. Ali b. en-Nâsırü’l-Kebîr.

361

olan Alamut kalesine, do uda da ise Taberistan sınırındaki Rûyân’a kadar uzanmı tır 79 . Nâsırî mezhebine göre köylerde cuma namazı kılınmıyordu. Hüseyin en-Nâsır, Utrû ’un bu içtihadını de itirerek köylerde de camiler in a ettirdi ve cuma namazı kılınmasını emretti 80 . Taberistan stehbedi ile aralarında muhtelif sava lar meydana gelmi tir. Hüseyin en-Nâsır fakir ve yoksullara, dul ve yetimlere kar ı oldukça efkatliydi. Onun Kuran ezberletmeye verdi i önem sebebiyle Gîlân, çevrede en çok hafız yeti tiren bölge olmu tu 81 . Hüseyin en-Nâsır 472 (1080) yılında Hevsem’de vefat etmi , Ebû Abdullah Muhammed Mehdî ed-Dâî’nin kabri yanına defnedilmi ti 82 . Yine Selçukluların bölgeye hâkim oldu u dönemde Zeydiyye’nin müftüsü, önde gelan âlimi diye nitelenen el-Emâlî müellifi el-Mür id Billah Yahya b. el- Muvaffık, Zeydî liderlerden biri olarak sayılmaktadır. Birçok âlimden hadis dinlemi ve bir ço u da ondan rivayette bulunmu tur. 83 Örencilerinden Ahmed b. el-Hasen el-Ezûnî (ö. yakla ık 540), el-Mür id Billah’tan el-Emâlî isimli eserini 473 (1081) yılında dinlemi tir. 84 479’da yılında 85 Rey’de vefat eden el-Mür id Billah, Aga Bozork et-Tahrânî’nin verdi i bilgilere göre, Cürcan’da Zeydiyye’nin imamlarından biriydi. Babası el-Muvaffık, en-Nâsır Lilhak el-Hevsemî’den (ö. 470) sonra ba a geçmi tir. el-Mür id’den sonra da Ebû Talib Yahya b. Ahmed (ö. 520) ba a geçmi tir. et-Tahrânî “el-Mür id Billah da hicri V. yüzyılın ba larında ba a geçmi olmalı” tahmini,86 sonlarına do ru eklinde düzeltmek gerekecektir. Onun faaliyet alanları arasında Cil (Gilân), Deylem, Rey ve Cürcan ehirlerinin isimleri geçmektedir. 87 Rey ve Cürcan ehirlerinin Tu rul Bey’den itibaren Selçuklu

79 el-Gîlânî, Kitâb , s. 153; el-Muhallî, min Kitâbi’l-Hadâiki’l-Verdiyye , s. 322. 80 el-Gîlânî, a.g.e. , s. 153; el-Muhallî, a.g.e. , s. 323. 81 el-Muhallî, a.g.e. , s. 324. 82 el-Gîlânî, a.g.e. ,, s. 154. Onun ölümünden yakla ık bir asır sonra kabri yıkık bir vaziyette idi. Hicrî 600’lerde Zeydî bilgin Yûsuf el-Gîlânî Yemen’e yazdı ı mektubunda Yemen Zeydîleri’nin imamı el-Mansûr-Billâh Abdullah b. Hamza’dan (ö. 614/1217) bu kabrin tamir ettirilmesini talep ediyordu (el-Gîlânî, Kitâb, s. 154). 83 ez-Zehebî, Târîhu’l-slâm , C.XXXII, s. 285-6 84 el-Müeyyed Billah, Tabakâtü’z-Zeydiyyeti’l-Kübrâ , C. I, s. 104. 85 Mecdüddin b. Muhammed b. Mansur el-Müeyyidî, et-Tuhaf erhu’z-Zülef, 3.bs., San’a, 1417/1997, http://almahatwary.org/tohaf-13.pdf, 29.11.2008. s. 2; el-Mür id Billah, Kitâbu’l-Emâlî, Beyrut: Âlemu’l-Kütüb, 1403/1983, (takdim), s. 3; ez-Zehebî, Târîhu’l-slâm , C.XXXII, s. 286. 86 Aga Bozork et-Tahrânî, ez-Zerîa ilâ Tesânîfi’ -îa , 3.bs., Beyrut, 1983, C.II, s. 317. et-Tahrânî bu bilgileri verirken h. 1033’te vefat etmi olan el-Emir Muhammed b. Mustafa el-Kânî’nin Bu yetü’l-Havâtır isimli eserine atıf yapmaktadır. 87 el-Müeyyidî, et-Tuhaf, aynı yer.

362

toprakları içerisinde oldu unu bilinmektedir. Ebû Tâlib el-Hârûnî el-Ahîr,88 502’de (1108) Gîlân’da Lahican kasabasına ba lı Come köyünde ortaya çıkmı tır. 89 Bütün Gîlân halkı kendisine biat etmi tir. Bu dönemde Süleyman es-Sâirî, ilim ve siyasette söz sahibi bir kimse idi. O, Ebû Tâlib’e biat etmeyince Lahicanlılar da onu desteklemi lerdir. Bunun üzerine Ebû Tâlib, Lahican’a saldırarak ehri tahrip etmi tir. 90 Ebû Tâlib, Lahican’dan sonra Hevsem’i de hâkimiyeti altına aldı. Cürcân’dan gelen erif Hasan el-Alevî adındaki Hz. Ali soyundan biri ile mücadeleleri oldu 91 . Ancak sonraki dönemde insanların mallarına ve canlarına yönelik yaptıkları, ho nutsuzluklara sebep olmu tur. 92 Ebû Tâlib, Bâtınîlere kar ı tavizsizdi. Muhallî’nin nakletti ine göre Ebû Tâlib, bir günde bin dörtyüz Bâtınî’yi katletmi ti 93 . Bâtınîlerin birçok kalelerini ele geçirmi tir. Hasan Sabbâh’ın me hur Alamut kalesinin etrafına köyler kurdurarak, kaleyi muhasara ve kontrol altına almaya çalı maktaydı. Ebû Tâlib, Bâtınî-Nizarilerin suikastlerinden korunabilmek için on dört yıl, namaz hariç, bulundu u kalenin dı ına tek ba ına çıkmaya cesaret edememi tir. 94 Ebû Tâlib 520 (1126) yılında Tenhicân’ın Feytûk köyünde vefat etmi tir. Vefatından önce kabrinin gizli tutulmasını emretmi tir. Bâtınîlerin bu bölgeyi ele geçirmeleri halinde kabrini açıp cesedini yakacaklarından endi e ediyordu. Bu yüzden kabrinin yeri bilinmemektedir.95 Ebû Tâlib el-Ahîr, Yemen’deki Zeydîler ile de irtibat kurmu tur. Zeydî âlim Ali b. Hamza b. Ebî Hâ im’e (ö. 477/1085) gönderdi i mektup ile Yemen topraklarında Yemen’de ayaklanmaları için te vik etmi tir. 96 Bu âlimin ölüm tarihi dikkate alındı ında, bu giri imin Gilan’daki ortaya çıkı ından önceki bir tarihte oldu u anla ılmaktadır. Ebû Tâlib’in ölümünden sonra Gîlân ve Deyleman’da bir çeyrek yüzyıl kadar fetret dönemi ya andı. Lahican’da E ref b. Zeyd adında Hz. Ali soyundan biri, 544 (1149) yılında, imamlık iddiası ile ortaya çıkmı tır. Ancak zamanın ünlü bilgini Ebû

88 Yahya b. Ahmed b. Ebü’l-Kasım b. el-Müeyyed-Billâh el-Hârûnî. 89 el-Gîlânî, Kitâb , s. 155. 90 el-Gîlânî, Kitâb , s. 155 91 el-Gîlânî, Kitâb , s. 156; el-Muhallî, a.g.e. , s. 333. 92 Yûsuf el-Gîlânî Peygamber neslinden ve ölmü biri hakkında böyle kötü eylerden bahsetmemek gerekti ini ifade ederek detay vermekten kaçınmaktadır el-Gîlânî, Kitâb , s. 156. 93 el-Muhallî, a.g.e. , s. 333. 94 el-Muhallî, a.g.e. , s. 334. 95 el-Gîlânî, Kitâb , s. 157; el-Muhallî, a.g.e. , s. 335. 96 el-Müeyyed Billah, Tabakâtü’z-Zeydiyyeti’l-Kübrâ , C. II, s. 736.

363

Yûsuf b. Ali el-Hankincî onun imametine kar ı çıkmı , bu da Eref b. Zeyd’in etkinli i zayıflatmı tır. Eref b. Zeyd, imamlı ını ilân ettikten birkaç yıl sonra vefat etmi tir. 97 Eref b. Zeyd’in ölümünden sonra Gîlân’da yine bir fetret dönemi ya andı. Daftary, Deylemli bir Alevi Zeydi emir olan Kiya Bozork ed-Daî Rüstemdar’dan (ö. 551/1156), detay vermeksizin bahssetmektedir. 98 Horasan’dan Ali b. Muhammed el- Hasanî adında Hz. Ali soyundan biri gelmi , 560’lı yıllarda imamet iddiasına ba vurmaksızın, faaliyetlerini yürütmüstür. Gerek itikadî, gerekse amelî yönden Zeydiyye’nin kurucusu Zeyd b. Ali’nin izinden gitmekteydi.99 Ondan bir müddet sonra da Muhammed b. smail ed-Dâvûdî el-Hasanî adında, Hz. Ali soyundan ba ka biri, imamlık iddiasıyla ortaya çıkmı tır. Onun imamlık iddiasından sonra Gîlân ulemâsı ikiye bölünmüstür. ki gurup arasındaki mücadele yakla ık otuz yıl devam etmi ve bu durum Gîlân’da slâmiyet’in iyice zayıflamasına yol açmı tır. 100 Bölgedeki Zeydiyye varlı ı, Safevî Devleti’nin îa’nın snâa eriyye kolu lehine uyguladı ı siyasetle son bulmu tur. Safevî Devleti’nin, snâa eriyye iîli ini resmî mezhep olarak kabul ettikten sonra, temel hedeflerinden biri de bu mezhebi, yegane me rû dinî hareket olarak, ülkenin her tarafına yaymaktı. Bunun için di er gruplar bastırılmıtır. 101 Bölgedeki son Zeydî hanedan Âl-i Kârkiyâ (760-998/1359- 1590) Gîlân’ın Biyepî bölgesinde (Lâhîcân’da) hüküm sürmü tür. Hz. Ali neslinden olan yöneticileri ba langıçta Zeydiyye mezhebine mensuptu. 102 Âl-i Kârkiyâ hanedananının yönetimindeki bölgedeki mezheb de iimi, Safevî yönetimindeki di er bölgelere göre gecikmeli de olsa, snâa eriyye’yi, bir bakıma mecburen, kabullenmekle sonuçlanmı gözükmektedir. Bu hanedan, Akkoyunlulardan kaçırılan Safevîlerin kurucusu ah smail’i, Lâhicân’da gizlemi , himaye etmi tir. Safevîler, ah Abbas ba a geçince (996/1587) bölgeyi hakimiyetleri altına almak istemiler,

97 el-Gîlânî, Kitâb , s. 158. 98 Daftary, smaililer , s. 519. 99 el-Gîlânî, a.g.e. ,, s. 159. 100 el-Gîlânî, a.g.e. ,, s. 160. 101 Mazlum Uyar, iî Ulemanın Otoritesinin Temelleri , stanbul: Kaknüs Yayınları, 2004, s. 111. 102 Mar‘a î, Târîh-i Gîlân , s. 18, 38, 41, 45, 111; Ali b. emsiddin b. Hâcî Hüseyn Lâhicî, Târîh-i Hânî , n r. Menûçihr Sütûde, Tahran; Bunyad-i Ferhenk-i ran, 1352, s. 339; Hasan eriatî Fûkolâyî, Hukûmet-i îî Âl-i Kiyâ der Gîlân , Kum, 1388, s. 67-8, 75-6, 157; Hüseyn Hüseyniyan Mukaddem Heyet, Târîh-i Te eyyu’: Dovlethâ, Hânedânha ve Âsâr-i lmî ve Ferhengî-yi îa , 4. bs. Kum, 1386, C. II, s. 155; Tahire Azimzade, “Sâdât-i Kiyâ ve Te eyyu-i mâmiyye”, Mutâlaât-i slâmî , sayı: 69, Me hed, 1384, (ss. 209-26), s. 16-7.

364

daha önce snâa eriyye’yi kabul etti i anla ılan hanadanın son hükümdarı II. Han Ahmed, Osmanlı’ya sı ınmı tır (1000/1592). Osmanlı kroniklerinde ve bunları esas alan ara tırmacıların kayıtlarına göre Âl-i Kârkiyâ yöneticilerinin mezhepleri Sünnî- âfiî’dir. 103

C - Karahanlılar ve Zeydiyye Karahanlılar, zamanla Selçukluların tâbî haline gelmi tir. Ebû Dülef’in Karahanlılar ile ili kilendirilen Türklerden Bagraç (Bu raç) kabilesi hakkında yazdıkları dikkat çekicidir. Ebû Dülef, 341 (952) yılından önce yazıldı ı104 anla ılan risalesinde dola tı ı bölgeler hakkında bilgiler vermektedir. Onun verdi i bilgiler, bazı ara tırmacılar tarafından üpheyle kar ılanmı tır. 105 Ebû Dülef’in kaydetti ine göre Bagraç (Bu raç) kabilesinin kudretli hükümdarları vardı. Bu hükümdarlar “Alevî olduklarını ve Yahya b. Zeyd’in neslinden geldiklerini” söylemekteydi. Ayrıca “onlara göre Zeyd Arapların hükümdarı, Ali b. Talib ise ilahıdır.” 106 een, Bu raç/Bagraç ( ) kabilesiyle Karahanlıların kastedildi ini kaydetmesine 107 kar ılık Sarıkaya’ya göre bu izahı kabullenmek mümkün görünmemektedir. 108 Ebû Dülef, u bilgileri vermektedir:

Bu raç kabilesinin kudretli hükümdarları vardır. Bu hükümdarlar Alevî olduklarını ve Yahya b. Zeyd’in neslinden geldiklerini söylerler. Onların yanında tezhipli bir mushaf vardır. Bu mushafın üzerinde Zeyd için yazılan mersiyelerden bazı beyitler bulunur. Bu raçlar bu mushafa ibadet ederler. Onlara göre Zeyd Arapların hükümdarı, Ali b. Talib ise ilahıdır. Ba larına ancak bu Alevî’nin

103 Selânikî Mustafa Efendi, Târîh-i Selânikî , haz. Mehmet pirli, 2. bs., Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1999, s. 252, 255, 271, 295, 297; H. Mustafa Eravcı, “Mustafa Ali's Nusret-nâme”, (Basılmamı Doktora Tezi), Edinburgh Üniversitesi, 1998, C. II s. 209; Kütüko lu, Bekir Kütüko lu , Osmanlı-ran Siyasî Münasebetleri (1578-1612) , stanbul, 1993, s. 67-8.; .H. Uzunçar ılı, “Osmanlı Devletine ltica Etmi Olan Kâryeka Hânedanından Ahmed Han Nerede Vefat Etti?”, Belleten , Cilt: XXVIII - Sayı: 109, Ankara, 1964, (ss. 73-83), s. 75; Yılmaz Öztuna, slam Devletleri, 2. bs., Ankara; Türk Tarih Kurumu, 1996, s. 751. 104 Ebû Dülef Misar b. El-Mühelhil el-Hazrecî, er-Risâletu’l-Ûlâ li-Ebî Dülef , n r. Merizen Said Useyrî, Mekke, 1416/1996, (takdim), s. 17. 105 Bu ara tırmacılar ve bu konudaki üpheleri hakkındaki detaylar için bkz. nci Koçak, “Mis’ar b. Mühelhil”, DA, C.XXX, s. 176-7. 106 Ebû Dülef, er-Risâletu’l-Ûlâ li-Ebî Dülef , s. 43-4; bn Fadlan, bn Fadlan Seyahatnamesi , terc.: Ramazan een, stanbul, 1975, (Ebû Dülef’in risalesinden) s. 85. Ayrıca bkz. Emel Esin, slamiyetten Önceki Türk Kültür Tarihi ve slama Giri , stanbul, 1978, s. 154; Yörükan, Anadolu’da Alevîler ve Tahtacılar , s. 413, 416. 107 bn Fadlan, bn Fadlan Seyahatnamesi , terc.: Ramazan een, stanbul, 1975, [Ebû Dülef’in risalesinden] s. 85. een’in dipnotu. 108 Sarıkaya, Anadolu Alevili inin Tarihî Arka Planı (XI-XIII. Asırlar) , s. 107, 126. dipnot.

365

sülalesinden gelen birini tayin ederler. Bu kabilenin mensupları gö e baktıkları zaman a ızlarını açarlar, gözleri dı arı fırlar. ‘‘Arapların hükümdarı oradan iner, oraya çıkar’’ derler. Zeyd sülalesinden gelen hükümdarlar, kendilerine has alamet olarak, sakallıdırlar.’’ 109

Ebû Dülef’in bu kayıtlarına kar ılık, kaynaklardaki bilgiler ve yapılan ara tırmalar Karahanlıların mezhebi hakkında farklı sonuçlar ortaya koymaktadır. Karahanlılar âlimlere çok de er vermekteydi 110 ve bu dönemde fukahanın yazdıkları eserlere bakıldı ında, neredeyse tamamen Hanefi âlimlerin eserlerinden olu maktaydı. 111 Bu co rafyada telif edilmi olan Yusuf Has Hâcib’in eserinde dört halifeye medhiyelerde bulunması da dikkat çekicidir. 112 Bununla birlikte kaynaklarda Karahanlılar ile ilgili bilgiler arasında Alevî eklinde vasıflanan bazı ki ilerin adları da geçmektedir. Karahanlı sultanı Tamgaç (Tafgâc) Han brahim, âlimlere çok itibar etmekteydi. Ebû ucâ’ el-Alevî “sen hükümdar olmaya layık de ilsin” deyince evine kapanıp tahttan fera at etmeye karar vermi tir. Ancak halkın ısrarıyla bu kararından geri dönmüstür. Tamgaç (Tafgâc) Han, 453/1061 yılında Abbâsî halifesi el-Kâim’e bir elçi göndererek (Besâsîrî hadisesi sonrasında) tekrar makamına döndü ü için tebriklerini iletmi tir. 113 Selçukluların Maverâünnehir’e akınları Tamgaç Han brahim döneminde ba lamı tır. Alparslan’ın 1064 yılında sefere çıkmı tır. Ülkesinin istilası üzerine Han, Abbâsî halifesine heyet gönderip Alparslan’ı ikayet etmi , ancak bir netice elde edememi tir. 114 Bu kayıltlardan da anla ıldı ı gibi, Tamgaç Han dönemin Sünnî lideri olan Abbâsî halifesi ile ili ki içerisindeydi. Di er bir kayda göre Melik ah, 482/1098 yılında Belh’i almı , Semarkant’ı ku atmı tır. Karahanlı ordusunun komutanlarından biri Alevî nisbeliydi. Bu komutanın o lu Belh’in alınması sırasında esir edilmi tir. Melik ah’ın o lunu öldürmekle tehtit etmesi üzerine bu komutan kendi bölgesindeki savunmayı gev ek

109 Ebû Dülef, er-Risâletu’l-Ûlâ li-Ebî Dülef , s. 43-4; bn Fadlan, bn Fadlan Seyahatnamesi , terc.: Ramazan een, stanbul, 1975, (Ebû Dülef’in risalesinden) s. 85. Ayrıca bkz. Emel Esin, slamiyetten Önceki Türk Kültür Tarihi ve slama Giri , s. 154; Yörükan, Anadolu’da Alevîler ve Tahtacılar , s. 413, 416. 110 Barthold, Türkistan , s. 332. 111 Bu konudaki detaylar için bkz. Ziya Kavakcı, XI. ve XII. Asırlarda Karahanlılar Devrinde Mavara’ al-Nahr slam Hukukçuları , s. 305. 112 Sırayla dört halife hakkında meziyetlerini sayarak övgüde bulumaktadır ( Kutadgu Bilig, çev. Re id Rahmeti Arat, 3. bs., Ankara, 1985, C. II, s. 15-6). 113 bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. IX, s. 300; Barthold, a.g.e. ,, s. 332. 114 Barthold, a.g.e. ,, s. 334-5.

366

tutmu , bu durum, Melik ah’ın ehri almasını kolayla tırmı tır. Esir alınan Karahanlı hükümdarı Ahmed Han sfahan’a gönderildi. 115 Melik ah, Ahmed Han’ın yanına Deylemlileri vermi tir. Bu Deylimliler, itikadlarını ona güzel göstermi ler ve ibâha inancına meylettirmi lerdi. Ahmed Han, Semerkand’a döndü ünde bazı eyleri helal gördü üne delalet eden tutumlar göstermi tir. Adamları onun bu durumundan ho lanmamı ve onu öldürmeye karar vermi lerdi. Kâsân kalesi muhafızı Tu rul Yinal Bey ile haberle ip onu isyan etmi gibi göstermi ve Ahmed Han’ın isyanı bastırmak için kaleden çıkmasını sa lamı lardı. Ahmed Han, kaleden çıkınca askerler onu tutuklamı ve Semerkant fakihleri ve kadıları onu zındıklıkla itham etmi , Ahmed Han suçlamayı kabul etmese de bir grubun aleyhte ahitli iyle mahkum ve idam ettirmi lerdi (488/1095). 116 Baka bir kayda göre müderris ve fakîh olup ehirde etkin olan bir Alevî, Semerkant ehrinin yöneticisi ile i birli iyle, Selçuklulara tâbi durumdaki Karahanlılara isyan etmi , Karahanlı yönetiminin Sencer’den yardım istemi tir. Bunun üzerine 524/1130 yılında sefere çıkan Sencer’e isyanın bertaraf edildi i ve Alevî’nin öldürüldü ü haber verilerek, seferden dönmesi istenmi tir. Ancak Sencer’e Karahanlı yönetiminin tertibiyle gerçekle tirilmek istenen bir suikast ortaya çıkarılmı ve bunun üzerine Semerkant ku atılarak alınmı tır.117 Örneklerde “Alevî” diye nitelenen bu ki ilerin mezheplerini tespit imkanı olmamı tır. Ebû Dülef’in eseri hakkında ar tırmacıların üpheleri oldu unu hatırda tutmakla birlikte, o tarihlerde Sâmânîler ile do uda mücadele halinde olan Karahanlıların, Sâmânîler ile batı sınırında Hazar Denizi’nin Güneyinde mücadele halinde olan Zeydîlere sempati duymu olaları da dü ünülebilir.

D - Selçuklular Döneminde Zeydî Gruplar Selçuklular döneminde ya amı olan e -ehristanî’nin kaydına göre mam Zeyd, Mu’tezile’nin önde gelen âlimi Vâsıl b. Ata’ya usûl konularında ö rencisi oldu u için “Zeydiyye mensuplarının hepsinin Mu’tezile oldu unu” kaydetmektedir. 118 O, Zeydiyye’yi üç grupta toplamaktadır: (1) Cârûdiyye, (2)

115 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 172; Barthold, a.g.e. ,, s. 338. 116 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 243-4. Kr . Barthold, a.g.e. ,, s. 339; Kavakcı, a.g.e. , s. 3. 117 bnü’1-Esir, a.g.e. , C. X, s. 661; Barthold, a.g.e. ,, s. 3; Köymen, kinci mparatorluk Devri , s. 159. 118 e-ehristânî, el-Milel ve’n-Nihal , s. 38, 41, 180, (tercümesi, s. 141-42). Ayrıca bazı

367

Süleymaniye, (3) Salihiyye ve Bütriyye. Cârûdiyye, Hz. Peygamber’in Hz. Ali’yi ismen olmasa bile, vasıflarını ifade ederek nassla imam yaptı ını, Ebu Bekir’i Halife seçenlerin küfre girdi ini kabul etmekteydi. 119 Yine dönemin kaynaklarından Ebu’l-Muîn en-Nesefî, “Rafıza’dan Zeydiyye”,120 “Zeydiyye cümlesinden Rafıza’dan Carudiyye”121 ifadelerini kullanmakta ve onların “imametin, Hz. Ali’nin o ulları Hasan ve Hüseyin’e, miras oldu unu iddia ettiklerini” kaydetmektedir. 122 O, bu gruba “Râfıza” derken, di er halifelerin imametini kabul etmeyi lerinden dolayı böyle isimlendirmi olmalıdır. Süleymaniye ise ümmetin ura yoluyla imam seçmeye hakkı oldu unu, Hz. Ali varken, Hz. Ebû Bekir ve Ömer’in imam seçilmesinin hata oldu unu, ancak bu hatanın küfrü gerektirmedi ini savunmaktadır. Ancak onlar Hz. Osman’a ta’n etmekte, onu ve Hz. Ali ile sava an di er bazı sahabileri kafir saymaktaydır. 123 Salihiyye ve Bütriyye, Hz. Osman’ın Müslümanmı, yoksa kâfir mi oldu u hakkında duraksayıp (tevakkuf) hüküm vermemektedir. Bunlara göre daha üstün rıza göstermi se, daha a aıda birinin imameti caizdir. Hz. Ali de Hz. Ebû Bekir’in imametine razı olmu tur. 124 e-ehristânî (ö. 548/1153) zamanında bu grubun rey ve ictihadla bir ilgileri kalmamı tırr. Usûl konularında Mu’tezile’nin esaslarını aynen benimsemekte, Mu’tezile bilginlerine, Ehl-i Beyt imamlarından daha büyük saygı göstermektedirler. Fıkhî (furû) konularında, (bazı konularda e-âfiî ve îa’ya uymakla birlikte) Ebû Hanife’nin mezhebini benimsemi lerdir. 125 Selçuklular döneminde ya amı olan es-Sem’ânî’ye (ö. 562/1167) göre Zeydiyye, mâmiyye’den daha hayırlıdır. Çünkü onlar daha faziletli varken ondan daha a aı durumdakinin imametini de caiz görmekte, Hz. Ali’yi daha üstün

ara tırmacılar, Zeydiyye’nin îa’nın bir alt fırkası olmadı ını, bir Mu’tezilî akım oldu unu savunmaktadır. Bkz. Muhammed Ammâra, Teyyârâtü’l-Fikri’l-slâmî, Beyrut, 1998, s. 119. Deyaylar için bkz. Mercûnî, Mevkıfü’z-Zeydiyye , s. 24. Buna kar ılık el-Malatî, Mu’tezile’nin Ba dad kolunu, Zeydiyye’nin bir alt grubu olarak tasnif etmektedir ( et-Tenbîh ve’r-Red, tahkik: M. Zâhid el-Kevserî, Kâhire, 1997, s. 34). Kr . Mercûnî, a.g.e. , s. 31. 119 e-ehristânî, a.g.e. , s. 184, (tercümesi, s. 143-4). 120 Ebu’l-Mu’în en-Nesefî, Tabsiratü’Edille , thk: Hüseyin Atay, Ankara : Diyanet leri Ba kanlı ı, 2004, C.I, s. 508. 121 en-Nesefî, a.g.e. , C.II, s. 447. 122 en-Nesefî, a.g.e. , C.II, s. 447. 123 e-ehristânî, a.g.e. , s. 186, (tercümesi, s. 145). 124 e-ehristânî, a.g.e. , s. 187-8, (tercümesi, s. 146). 125 e-ehristânî, a.g.e. , s. 189, (tercümesi, s. 147).

368

saymalarına ra men Hz. Ebu Bekir ve Ömer’in imametini de geçerli saymaktadırlar. 126 Dönemin kaynaklarından Abdülcelil Kazvînî’nin Kitabü’n-Nakz isimli eserinde verdi i bilgilere göre Zeydiyye grubu, Allah hakkında adl ve tevhîd esaslarını, peygamberlerin ismetini kabul etmekte, Hz. Peygamber’den sonra Hz. Ali’yi hak imam sayıp onun hakkında nass-ı hafîyi (gizli nass) ve O’nun masumiyetini kabul etmektedir. Hz. Ali, Hasan, Hüseyin ve Zeynelabidin’den sonra olu Zeyd’in imametini savunmaktadırlar. Fıkıhları ço unlukla Ebû Hanîfe’nin fıkhı gibidir. Rey ehrinde tanınmı medreseleri vardır. ehirdeki fukahanın ço unlu u bu mezheptendir. 127

E – Selçuklular Döneminde Zeydîlerin Yo un Oldukları Yerler Büyük Selçuklular döneminde Yemen, Tâif, Mekke, Kufe, Cîlân (Gîlân) bölgeleri ve Deylemân da larının ço unlu u ve Kuzey Afrikanın (bilâd-i ma rib) bazı bazı bölgeleri Zeydiyye mezhebi mensupları ya amaktadır.128 Hasenî biri olan Mekke emiri de Zeydiyye mezhebindendir. Ezanlarda ‘‘hayye alâ hayru’l-amel’’ ifadesini okutmaktadır. Mekke emiri beyaz bayrak kullanmaktadır. Ba dad’daki hilafet merkezi bu uygulamalara karı mamaktadır. 129 bn Kesir (ö. 774/1373) de “Mekke’nin ço unlu u günümüze kadar Zeydi mezhebininden olmu tur” diye yazmaktadır. 130 bn Cübeyr, 578 (1183) yılında çıktı ı yolculu u sırasında verdi i bilgilere göre Mekke’de be imam namaz kıldırmaktaydı; dördü Ehl-i Sünnet’in dört ubesinden, biri de Zeydiyye’dendir. Her grub kendi imamının arkasında namaz kılmaktadır. Önce âfiîler, makâm-ı brakim’in arkasında, namazlarını kılmaktadır. Ancak ak am namazlarında, zamanın darlı ından, aynı zaman diliminde kılındı ı için her grubun imamının sesi di erininkine karı makta ve cemaatin yanılmasına sebep olmaktadır. Buranın yöneticileri olan erifler, Zeydiyye mezhebindendir. Onlar, ezana “hayya alâ hayri’l-amel” ifadesini ilave etmektedir. nsanlarla bir araya

126 es-Sem’ânî, el-Ensâb , C.III, s. 188. 127 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 458, 492; Keriman, Tabersî , C.I, s. 100. 128 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 324, 458, 493; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 448. 129 Abdülcelil Kazvînî, a.g.e. , s. 460. kr . Richard T. Mortel, “Zaydi Shiism and the Hasanid Sharifs of Mecca”, International Journal of Middle East Studies , Vol. 19, No. 4. (Nov., 1987), ss. 455- 472. 130 bn Kesir, el-Bidâye , C.IX, s. 361.

369

gelmemektedirler. Namazlarını, imamların namazlarını bitirmelerinden sonra kılmaktadırlar. 131 Rey ehrinde Zeydîler vardır ve tanınmı medreseleri bulunmaktadır. ehirdeki Zeydîler takiyye ile amel etmemektedirler. Rey ehrindeki seyyid ve nakiblerin ço unlu u bu mezhebe inanmaktaydı. Rey köylerinden Venek, Ken ve Ferahzâd köyleri Zeydîdir. Bu dönemde Rey’deki Zeydîler kendi medreselerine sahiplerdi. 132 Zeydî âlim Abdulvehhâb b. Ebi’l-Alâ es-Semmân, 496 (1103) yılında, Rey’deki el- Câmiu’l-Atîk’te, Zeydî âlim olan Ali b. el-Hüseyn b. Merdek’ten 133 el-Müeyyed Billah’ın Emâlî isimli eserini rivayet etmektedir. Senedinde Abdulvehhâb’ın da yer aldı ı bir rivayet kaydında ise 540 (1146) yılı tarih olarak kaydedilmekte ve mekan olarak Medresetü ucâüddin isimli bir medrese kaydedilmektedir. 134 el-Câmiu’l- Atîk’teki rivayetin, aynı tarih kaydıyla, di er bir Zeydî âlim olan el-Hasan b. Ali el- Ferzâdî (ö. 525’ten sonra)için kaydedilmesi, 135 burada muhtemel bir ders halkasının di er bir üyesine i aret olarak alınabilecektir. Zeydî âlim brahim b. smâil el- Esterâbâdî’nin bir ö rencisi, 595 yılında Rey’in el-Hay isimli köyünde es- Semmân’ın Emâlî isimli eserini dinledi i nakletmi tir. 136 Belh ehrinde nakîb olan Zeydî âlim Ebu’l-Hasen Ali b. Ebî Tâlib el-Belhî’den olu el-Hasen 466 yılında rivayet dinlemekteydi. 137 Belhî’nin o lu el-Hasen’den de 527 yılında rivayet kaydı bulunmaktadır. 138 Nasır-ı Hüsrev’in 442/1051 yılında uradı ı Yemâme hakkında verdi i bilgilere göre ehrin emirleri, eskiden beri Ali soyundandır. Bu bölgeyi kimse Zeydîlerin elinden alamamı tır. Çünkü yakınlarında kuvvetli bir yönetici bulunmamaktadır. Zeydî mezheplerine mensupturlar. Kamet getirirken ‘‘Muhammedun ve Aliyyun hayru’l-be er’’ ve ‘‘Hayye alâ hayri’l-amel’’ ifadelerini de kulanmaktadırlar. Nasır-ı Hüsrev’in bu bölgeye ula ırken tasvir etti i ço rafi

131 bn Cübeyr, Rihle , Beyrut, Dâru Sâdır, ts, s. 78; Yâsir Ahmed Nûr, “Ahvâlü’l-Hicâz fî Dav’i Rihleti bn Cübeyr”, Dirâsâtü Târîhi’l-Cezîrati’l-Arabiyye (el-Kitâbü’s-Sâdis), Riyad, 1429/2008, (ss. 183-216), s. 191. 132 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 458, 460, 461; Hüseyin Keriman, Rey-i Bâsitan , C.II, s. 57; Keriman, Tabersî , C.I, s. 125, 134-36; Caferiyan, Târîh-i Te eyyu der ran , s. 449. 133 el-Müeyyed Billah, Tabakâtü’z-Zeydiyyeti’l-Kübrâ , C. II, s. 735. 134 el-Müeyyed Billah, a.g.e. , C. I, s. 580. 135 el-Müeyyed Billah, a.g.e. , C. I, s. 318. 136 el-Müeyyed Billah, a.g.e. , C. I, s. 67. 137 el-Müeyyed Billah, a.g.e. , C. II, s. 721 138 el-Müeyyed Billah, a.g.e. , C. I, s. 310.

370

artların bölgeye do al bir koruma sa ladı ı anla ılmaktadır. Alevî yöneticilerin üç yüz, dört yüz atlı çıkarabilmeleri kuvvetli adamlar olarak tavsif edilmelerine yetmektedir. 139 Bu dönemde Yemâme’de Benû Uhaydir hüküm sürmekteydi. Nesepleri Hz. Hasan ile Hz. Ali’ye ula an Uhaydirîler, 252/866 yılında bölgeye hakim olmu lar ve hicri be inci yüzyılın ikinci yarısında ortadan kaldırılmı lardır. Uhaydirîlerin Selçuklular ile ili kilerine dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Selçukluların Bahreyn Karmatilerine yönelik harakatı sonrasında, Bedevîler arasında meydana gelen yer de itirmelerin Uhaydirîlerin de sonunu getirdi i tahmin edilmektedir. 140

F – Yemen’de Zeydîler ve Ba dad ile li kileri Yemen’deki Zeydî yönetim içerisinden çıkan Mutarrifiyye 141 grubunun gündeme getirdi i proplemlerin cevaplandırılması için, Mu’tezile’nin mirasından yararlanmı tır. Selçukluların son döneminde, mam Mütevekkil Allallah Ahmed b. Süleyman 142 zamanında, Kadı Cafer b. Ahmed b Abdisselam (ö. 573),143 önce hac için 540/1146 yılında Mekkeye gelmi olan Irak Mu’tezilesinin önde gelen âlimi Zeyd b. Hasan el-Beyhakî 144 ile bir araya gelmi tir. Kadı Cafer’in aracılı ı ile el-Beyhakî, Zeydî yönetim tarafından Yemen’e davet edildi. el-Beyhakî, yanında Mu’tezilî eserlerle Yemen’e gitti. Kadı Cafer, el-Beyhakî’den Mu’tezile ilgili ders almı tır. Ancak el-Beyhakî’nin Yemen’deki kalı süresince aldı ı derslerle yetinmeyip onunla birlikte bilgisini artırmak için Irak’a yola çıkmı tır. Ancak Beyhakî yolda vefat

139 Nasır-ı Hüsrev, Sefername , s. 127. Bu hanedan ile ilgili dü ülen nota (s. 249’da s. 133 için not) göre Yemame’de hüküm süren erifler Tabataba ailesindendir. Bu sülale’nin banisi mam Yahyâ el-Hâdî, Hz. Hüseyin’in torunlarındandır. 140 Ebu’l-Abbas Ahmed el-Kalka andî, Nihâyetü’l-Ereb fî Ma’rifeti Ensâbi’l-Arab , tahkik: brahim el-Enbârî, Beyrut, 1980, s. 89-90; bn Haldun, Târîh , C.IV, s. 98-99; Abdullah al-Askar, al- Yamama in the Early slamic Era , Riyad, 2002, s. 139-40. Bu hanedan hakkında detaylar için bkz. Fehd b. Abdilaziz ed-Dâmi , “ed-Devletü’l-Uhaydıriyye”, Mecelletü’t-Târîhi’l-Arabi, sayı: 30, (Çevrimiçi), http://www.attarikh-alarabi.ma/Html/ADAD30partie5.htm, 27 Nisan 2010. 141 Bu grup hakkında bkz. Abdülganî Mahmûd Abdülati, es-Serâü’l-Fikrî fî’l-Yemen beyne’z- Zeydiyye ve’l-Mutarrafiyye (dirase ve nusus), Kahire, 2002; Ali Muhammed Zeyd, Teyyâratu Mu’tezileti’l-Yemen fî’l-Karni’s-Sâdis el-Hicrî , San’a, 1997, s. 64 vd.; Yusuf Gökalp, Zeydilik , s. 171 vd.; DT Gochenour, The Penetration of Zaydi Islam into Early Medieval Yemen , Ph.D. thesis, Harvard University, 1984, s. 190 vd. 142 Andülfettah Ahmed Fuad, el-mâm ez-Zeydî Ahmed b. Süleyman ve Ârâühü’l-Kelâmiyye , Riyad, 1986, s. 7 vd.; el-Müeyyed Billah, Tabakâtü’z-Zeydiyyeti’l-Kübrâ , C. I, s. 132. 143 el-Müeyyed Billah, Tabakâtü’z-Zeydiyyeti’l-Kübrâ , C. I, s. 273; Ahmed Mahmûd Subhi, ez- Zeydiyye , 3.bs., Beyrut, 1991, s. 183; Yusuf Gökalp, “Zeydilik ve Yemen’de Yayılı ı”, (Yayınlanmamı Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2006, s., s. 165. 144 el-Müeyyed Billah, Tabakâtü’z-Zeydiyyeti’l-Kübrâ , C. I, s. 446.

371

etmi tir. Kadı Cafer, Beyhakî’nin ö rencileri ve di er Mu’tezile âlimlerinden dersler almaya devam etti. Onun Kufe, Rey, Deylem gibi bölgeleri dola tı ı kaydedilmektedir. 145 Kadı Cafer, Yemen’e dönerken yanında bir çok Mu’tezile kitabını da getirmi tir. Birçok ara tırmacının ifadesine göre Yemen’e ilk defa bu dönemde Mu’tezile eserleri girmi tir. 146

G - Dönemin Önde Gelen Zeydî Âlimleri Selçuklular döneminde birçok Zeydî âlim ya amı tır. 147 Bunlardan haklarında kaynaklarda bilgi bulunanlardan öne çıkan bazıları hakkında bilgi vermekle yetinilecektir. Abdüsselam b. Muhammed el-Kazvînî, Mu’tezilî ve müfessirdi. Fıkıh konularında (furû) Zeydiyye mezhebinin görü lerini takip etmekteydi. 393 yılında Kazvin’de do mu tur. Kadı Abdülcebbar’dan ders almı tır. Yediyüz cilt oldu u söylenen büyük bir tefsiri vardı. Ba dad’da ikamet etmekteydi. am’a ve Mısır’a seyahet etmi tir. Bu seyahatinden döndü ünde, Nizamülk’e beraberinde getirdi i kitaplardan hediye etmi , Nizamülk de bu kitapları Ba dad Daru’l-Kütüb’üne vakfetmi tir. Mu’tezilî olu uyla övünür, bu vasfını açıkça ortaya kor, Nizamülk ile görü mek istedi inde ‘‘Kazvinli Mu’tezilî Ebû Yusuf’’ denilerek izin alınmasını söylerdi. Ebû Yûsuf, 488/1095 yılında Ba dad’da vefat ettmi tir. 148 es-Seyyid Ebu’l-Feth Nasr b. el-Mehdî el-Venekî, 468 yılında Rey’de do mu tur. Nesebi, Hz. Hüseyin’e ula maktadır. Zeydiyye mezhebindendi. Ba dad’da Kadi Ebû Yusuf Abdüsselam b. Muhammed el-Kazvînî’den hadis dinlemi tir. Sem’ânî de ondan Rey’de ders almı tır.149 O, Rey ehrinin Hanefî kadısı

145 Ali Muhammed Zeyd, a.g.e. , s. 130-143. 146 Ahmed Mahmûd Subhi, a.g.e. , s. 183; Yusuf Gökalp, a.g.t. ,s. 165. 147 Selçuklular döneminin önde gelen âlimlerinden Ebû Hâmid Muhammed el-Gazzâlî’nin de Zeydî olarak öldü ü rivayetine (el-Müeyyed Billah, Tabakâtü’z-Zeydiyyeti’l-Kübrâ , C. II, s. 1070) dayanarak Zeydî sayılması gibi, Zeydî âlimler hakkında bilgi veren kitaplarda isimleri sıralanan birçok Zeydî âlimin ba ka kitaplarda di er mezheplere nisbetle kaydedilebilmektedir. 148 el-Müeyyed Billah, Tabakâtü’z-Zeydiyyeti’l-Kübrâ , C. I, s. 563; es-Subkî, Tabakâtu’ - âfiiyyeti’l-Kübrâ , C.V, s. 121-2; Abdüsselam b. Abbâs el-Vecîh, ‘Alâmü’l-Müellifîne’z- Zeydiyye, Amman, 1420/1999, s. 548; bnu’l-Esîr, el-Kâmil, C. X, s. 253. Ayrıca bkz. bnü’l- Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s. 21-2; Seyfullah Kara, “Selçuklu Türkleri’nin Mezhepler Arası Barı ı Sa lamaya Yaptıkları Katkılar”, s. 386. 149 es-Sem’ânî, a.g.e. ,C.V, s. 616-7. Urmevî, el-Venekî’nin 478 yılında vefat etti ini kaydetmektedir (Tâlikât-i Nakz , C. II, s. 1127-28). Ancak es-Sem’ânî’nin verdi i do um tarihi dikkate alındı ında, henüz on ya ındayken vefat etmi olması gerekecektir ki bunun do ru olmaması gerekir.

372

Hasan Esterâbâdî’nin itimad etti i, ahadetini onayladı ı iîlerden biri olarak sayılmaktadır. 150 Yahya b. el-Hüseyn Ebu’l-Hüseyn el-Hasanî, Zeydiyye mezhebinin müftüsü diye netelenmektedir. Özellikle usûl ve hadis hakkında bilgili olan Zeydî âlim 479 (1086-7) yılında vefat etmi tir. 151 Ebû Sa’d el-Muhassin b. Muhammed b. Kerrâme el-Hâkîm el-Cü emî, Beyhak’a ba lı Cü em köyünde 413/1022 yılında do mu tur. Ö renimini Beyhak ve Nî âbur’da tamamladı. Kâdî Abdülcebbâr’ın örencileri ve Zeydiyye imamlarından Nâtık-Bilhakk’ın ö rencilerinden dersler almı , Hanefî âlimlerden Hanefî fıkhı okumu tur. Zemah erî gibi âlimler de ondan ders almı lardır. Önce Hanefî fıkhına yönelen Cü emî, daha sonra Zeydî fıkhını benimsemi , itikadî konularda ise Zeydiyye ve Mu’tezile’nin görü lerini kabul etmi tir. Cü emî, hayatının sonlarına do ru Mekke’ye gitti. Cebriyye fırkası hakkında yazdı ı Risâletü’ -eyh Ebî Mürre ilâ ihvâni-hi’1-Mücbire adlı eserinden dolayı, bu fırkanın mensupları tarafından 494 (Mayıs 1101) yılında Mekke’de öldürülmü tür. 152 Onun bu eserinin de iik co rafyalar da kabul gördü ü anla ılmaktadır. snâa eriyye’ye mensup Abdülcelil Kazvînî (560’ta hayatta), insan iradesi ve cebir konusunu tartı ırken el- Cü emî’nin Risâletü blîs isimli eserine atıf yapmaktadır. 153 Mekke’da ya ayan di er bir Zeydî âlim olan Ulâ b. sâ el-Hasenî’nin (ö. 556) nesebi Hz. Hasan ile Hz. Ali’ye kadar ula maktadır. Mutezilî âlim ez-Zemah erî’den birçok kitap için icazet almı tır. Bunlar arasında Cü emî’nin kitaplarından bazıları da yer almaktadır. Ondan da Kâdî Cafer b. Ahmed, 555 (1160-61) yılında icazet almı tır. Mutarrife’yi reddetmek için çaba göstermi tir. el-Beyhakî’ye Irak’tan gelip Yemen’de bu gruba kar ı hakkı savunması için ça rıda bulunmu tur. 154 Hamza b. Hibetullah b. Muhammed b. el-Hasan e -erîf el-Alevî el-Hasenî en-

150 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 638. 151 bnü’l-Cevzî, a.g.e. ,C.XVI, s. 266. 152 Hâkim el-Cü emî, Risâletü blis ilâ hvânihi’l-Menâhîs , n r. Hüseyin el-Müderrisî, Beyrut 1415/1995, (mukaddime), s. 9-15; Adnan Zerzûr, el-Hâkim el-Cü emî ve Menhecühû fi’t- Tefsîr , Dima k, 1971, s. 65 vd.; el-Müeyyed Billah, Tabakâtü’z-Zeydiyyeti’l-Kübrâ , C. II, s. 891 vd.; Ahmed Mahmûd Subhî, ez-Zeydiyye , s. 228-254; Mustafa Bilgin, Tefsirde Mu’tezile Ekolü, (Yayınlanmamı Doktora Tezi), Uluda Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa, 1991, s. 207-213; es-Sübhânî, Mu’cemü Tabakâti’l-Mütekellimîn , C.II, s. 228-9; el-Vecîh, ‘Alâmü’l-Müellifîne’z-Zeydiyye, s. 819. 153 Abdülcelil Kazvînî, Kitâbü’n-Nakz , s. 470. 154 el-Müeyyed Billah, Tabakâtü’z-Zeydiyyeti’l-Kübrâ , C. II, s. 774-75.

373

Nîsâbûrî, Ebu’l-Ganâim b. Ebi’l-Berakât, çok hadis dinlemi ve rivayet etmi tir. 429 yılında do mu tur. Takvalı sahibi biriydi ve erefli bir nesebi vardı. Zeydî mezhebine mensuptu. 523/1129 yılında vefat etmi tir. 155 Ebu’l-Berakât Ömer b. brahim el-Hüseynî (ö.539/11459), Kufe’de Zeydiyye’nin önde gelenlerinden biri ( eyh) ve imamıydı. 156 O, 442/1051 yılında Kufe’de do mu , Kufe ve Ba dad’da hadis dinlemi , am bölgesine yolculuk etmi , Haleb ve Dima k’ta ikamet etmi tir. 157 Zeydiyye’nin Cârûdiyye koluna mensup oldu u kaydedilmektedir. 158 Cünüplükten dolayı yıkanmadı ı ve Hz. Ai e’nin adı anıldı ında yanında dua ifade eden ibareler kullanıldı ında, “Ali’nin dü manına dua ediyorsun” dedi i kaydedilmektedir. 159 Neseb olarak da mezhep olarak da Zeydîydi. Özellikle nahiv ve lu at bilginiydi. es-Sem’ânî’nin babası ve kendisinin de içinde bulundu u birçok ki i ondan hadis dinlemi tir. es-Sem’ânî, onun aklı ve fazileti hakkında övgü dolu ifadeler kullanmaktadır. Ebu’l-Berakât, ‘‘ben Zeydî nesebli ve Zeydî mezhebindenim, ama sultanın mezhebi olan Hanefî mezhebi üzerine fetvâ veririm’’ demekteydi. 160 Kaynaklarda onun için ‘‘Hanefî’’ nisbesine de yer verilmektedir. 161 Ebu’l-Berakât, Kufe’de Ebû shâk es-Sebî’î Mescidi’nin imamıydı. es-Sem’ânî de Kufe’de oldu u zamanlarda, Ebu’l-Berakât’tan ders okumak için bu mescidde ikamet etmekteydi. 162 Ebu’l-Berakât, Kufe’de 539/1145 yılında vefat etmi tir. 163 Cenaze namazına otuz bin kadar ki i katılmı , Hz. Ali neslinden olanların (Alevî)

155 bnü’l-Cevzî, el-Muntazam , C.XVII, s.255; bnü’1-Esir, el-Kâmil , C. X, s. 660. 156 es-Sem’ânî, el-Ensâb , C.IV, s. 7; C.V, s. 499. Kr . el-Müeyyed Billah, Tabakâtü’z-Zeydiyyeti’l- Kübrâ , C. II, s. 830. 157 bnü’l-Cevzî, a.g.e. ,C.XVIII, s. 41. 158 bnü’l-Cevzî, a.g.e. ,C.XVIII, s. 41; Hamevî, Mucemu’l-Üdebâ , C.XV, s. 257; el-Vecîh, ‘Alâmü’l-Müellifîne’z-Zeydiyye , s. 734. Bu kayıtlardan ayrıca “hicri II. asırdan sonra Cârûdiyye’den eser kalmadı ı” yönündeki genellemelerin tamamen do ru olmadı ı anla ılmaktadır. Detaylar için bkz. Mercûnî, Mevkıfü’z-Zeydiyye , s. 28. 159 bnü’l-Cevzî, a.g.e. ,C.XVIII, s. 41-2. 160 es-Sem’ânî, el-Ensâb , C.III, s. 188. kr . es-Sübhanî, Mevsûa , C.VI, s. 213. ez-Zehebî bir eserinde, onun bu ifadesini es-Sem’ânî’nin aktardı ı ekliyle yer verirken ( Siyeru ‘Alâmi’n-Nübelâ , C.XX, s. 145), ba ka bir eserinde Ebu’l-Berakât’ın bu sözünü ‘‘Zahiran Ebû Hanife’nin görü üne göre ﺏﺏﺡﺏ ) ’’fetvâ vermekteyim, dedem Zeyd’in mezhebini din edinmekteyim eklinde biraz farklı ekilde aktarmaktadır. ez-Zehebî, el-ber fî Haberi men ( یﺏﺝﺕی Guber , Beyrut, 1405/1985, C.II, s. 457. 161 ez-Zehebî, Siyeru ‘Alâmi’n-Nübelâ , C.XX, s. 145; bn Kutlubû â, Tâcü’t-Terâcim , ne r. Muhammed Hayr Ramazan Yusuf, Dima k;Daru’l-Kalem, 1413/1996, s.221-2. 162 es-Sem’ânî , el-Ensâb , C.III, s. 218. 163 es-Sem’ânî a.g.e. ,C.III, s. 189; bnü’l-Cevzî, a.g.e. ,C.XVIII, s. 42.

374

tanınmı kabristanı olan el-Mesbele’ye defnedilmi tir. 164 erhu’l-Luma’ ,165 Tashîhu’l-Ezan bi-Hayye alâ Hayri’l-Amel isimli eseri vardı. 166 Fırat yakınındaki el-Hadîse bölgesinin halkı Nusayriydi. 167 Ebu’l-Berakât’ın kendisinden aktarılan bir rivayete göre O, am’dan gelip el-Hadise’ye girmi , adı soruldu unda, ‘‘Ömer’’ cevabını aldıklarında halk, onu öldürmeye kalkı mı lardı. Ebu’l-Berakât, kendisinin Kufeli oldu unu ve Hz. Ali’nin soyundan geldi ini söyleyerek canını kurtarmı tır.168 Kufe’deki Zeydî âlimlerden biri de el-Hasen b. Ali bn Mülâib el-Esedî’di (ö. 550’den sonra). Birçok hocadan ders almı tır. Tanınmı örencilerinden biri Kâdî Cafer’di. 169 Muste’în Billah Ali b. Ebî Tâlib el-Âmulî, fakîh ve nesep bilgini bir âlimdi. Taberistan ve Âmul’ün nakibiydi. Deylem’de Zeydiye ona beyat etmi tir. en-Nâtık Bilhakk’tan rivayette bulunmu tur. 472 yılında vefat etti. 170

164 bnü’l-Cevzî, a.g.e. ,C.XVIII, s. 42. 165 et-Tahrânî, ez-Zerîa , C.XIV, s. 47. 166 et-Tahrânî, ez-Zerîa , C.XXVI, s. 211. 167 el-Hamevî, Mucemu’l-Buldân , C.II, s. 230. 168 es-Sem’ânî, el-Ensâb , C.V, s. 499. es-Sem’ânî, di er bir rivayetinde ehrin ismini "Âne" olarak vererek, halkının Hz. Ali’nin uluhiyetine inanan Nusayriler oldu unu ve Ömer b. brahim’in kendisinin Hz. Ali soyunda Zeydî neseb ve mezhebinden oldu unu anlatarak kurtuldu u aktarmaktadır. el-Ensâb , C.IV, s. 119; kr . el-Hamevî, Mucemu’l-Buldân , C.II, s. 230. 169 el-Müeyyed Billah, Tabakâtü’z-Zeydiyyeti’l-Kübrâ , C. I, s. 316-17. 170 smail b. Hüseyin b. Muhammed el-Mervezi, el-Fahrî fî Ensâbi’t-Tâlibiyyn , thk. Seyyid Mehdi Racii, Kum 1409h., s. 151, Dâmin b. edkem el-Medenî, Tuhfetu Lübbi’l-Lübab fî Zikri’n- Nesebi’s-Sâdeti’l-Encâb , thk. Seyyid Mehdi er-Recaî, Kum, 1418/1376, s. 185; es-Sübhanî (i râf), Mevsûatu Tabakâti’l-Fukahâ , C.V, s. 228.

375

SONUÇ

Büyük Selçuklular, Müslümanoldukları tarihlerde Sâmânîler ile ili kiye geçmi lerdir. Sâmânîler Sünnî ve Hanefî ve Mâtürîdî mezhebine mensup olup, devlet ilerini Hanefî âlimlerin görü lerine göre halletmekteydiler. Selçukluların mezhep tercihlerinde, Müslüman oldukları co rafya belirleyici etki oldu u anla ılmaktadır. Bu dönemde ili kiye geçilen Karahanlılar ve Gazneliler yöneticilerinin müslümanlı ında Sâmânîlerin etkisi söz konusuydu. Bu devletlerin yöneticileri Sünnî ve Abbâsî halifesinin imametini kabul etmekteydi. Bu dolaylı olarak îa kar ıtlı ı anlamına da gelmekteydir. Selçuklular, Müslümanolup, Müslümantoplumlarla ili kiye girdikleri dönemde Mısır’daki Fâtımî halifesi îa’nın smailiyye koluna mensup ve onların temsilcisiydi. Abbâsî halifesi de, Selçukluların Ba dad’a hakimiyetine kadar, bir asra yakın bir zamandır yine îî bir yönetim olan Büveyhîlerin hâkim oldu u Ba dad’a bulunuyordu. Selçuklular da Abbâsî halifesine ba lılı ını bildirmi ve Sünnî tarafta yer almı tır. Sultan Alparslan, Erdem isimli komutanının katip olarak hizmete aldı ı Hurdâbe isimli îîye (Râfızî) “sen Ba dad halifesi hak de ildir diyorsun” diyerek huzurundan attırmı tır. Selçuklular, ba langıçta dolaylı, zamanla aktif bir ekilde îa kar ıtı bir siyaseti benimsemi tir. Selçukluların siyasi artların gereklerine göre dönemin îî yöneticileriyle iyi ili kileri olmu tur. Tu rul Bey, îî Büveyhî hükümdarı Ebû Kâlîcâr ile barı anla ması yapmı ve onun kızıyla evlenmi tir. Ça rı Bey’in kızı da Büveyhi hükümdarının o lu Ebû Mansur ile evlenmi tir. taatlerini arzeden Musul merkezli îî Ukaylî yönetimi ve Hille merkezli îî Mezyediler yöneticilerin kendi yönettikleri yerlerdeki hakimiyetlerine onay verilmi tir. Selçukluların Ba dad’a girmesinden sonra çıkan çatı malarda îî Kerh mahallesi halkı, Selçuklu askerlerini muhafaza etmi lerdir. Bunun üzerine huzura davet edilen iîlerin temsilcisi nakîbü’l-Aleviyyîn Adnan’a te ekkür edilmi ve mahallenin korunması için asker tahsis edilmi tir. Abbâsî halifesinin veziri bnü’l-Müslime’nin Ba dad’daki iîleri rencide edecek simgesel giri imleri ve (kaynakların ifadesiyle) onları yok etmek istemesine kar ılık, onları Tu rul Bey’in veziri Kundurî korumaya çalı ıyordu. Abbâsî halifesi ve özellikle de veziri bnü’l-Müslime ile Büveyhî kumatanı Besâsîrî’nin arasındaki, Selçukluların Ba dad’a gelmesinden önce var olan

376

dü manlık, Selçukluların Ba dad’a çarılmalarının da temel sebebi olmu tur. Selçukluların Ba dad’a hakimiyetinden sonra da Besâsîrî en önemli sorun olmaya devam etmi tir. Besâsîrî, Fâtımîler ile irtibata geçmi , Tu rul Bey’in karde i brahim Yınal’ın da isyan ettirilmesi sa lanmı tır. Bu isyanla Tu rul Bey ve askerlerinin Ba dad’dan uzakla ması sa lanarak, Ba dad Besâsîrî tarafından ele geçirilmi tir. Abbâsî halifesi tutuklanmı , Ba dad’da bir yıl kadar Fâtımîler adına hutbe okutturulmu tur. Ba dad’daki iîler, Besâsîrî’yi sevgi gösteriyle kar ılamı , de ien güç dengesini fırsat bilerek, ehirdeki Sünnîlere büyük zararlar vermi lerdir. Daha önce Selçuklu hakimiyetini kabul etmelerine ra men, güce göre saf de itiren îî Ukaylî ve îî Mezyedî yöneticileri, Besâsîrî ve Fâtımîlerin tarafına geçmi tir. Tu rul Bey, çok önemli hizmetler görmü olan kendi karde ini öldürmü, Abbâsî halifesini tekrar makamına oturtmu ve Besâsîrî de öldürülmü tür. lk Selçuklu sultanı Tu rul Bey zamanında Hanefî hassasiyeti, iîlerin, ayrıca di er mezheplerin, hatta afiî/E arilerin de mihraplardan lanetlenmesine varan uygulamalara sebep olmu tur. Selçuklu sultanı Alparslan da samimi bir Hanefîdir. Veziri Nizâmülmülk, taassub derecesinde âfiî/E arîdir. Nizâmülmülk’ün vakfiyeleriyle kurulan medreselerde afiî/E arî görü leri okutulmu tur. Ancak Nizâmülk, îa’ya kar ı ihtiyatlı ve tedbirli bir vezirdi. Onun bu tutumu, îî-smâilî bir fedâînin suikastiyle öldürülmesine sebep olmu tur. Büyük Selçuklular, kendilerinden önce hüküm sürmü olan îî Büveyhilerin tesirine kar ı dikkatliydiler. Bizzat Nizâmülmülk’ün ifadeleriyle, ilk sultanlar Tu rul Bey ve Alparslan zamanında îa mensuplarının devlet kademelerinde görev almamasına özen gösterilmitir. Sultan Alparslan, bir komutanın emrinde bir katibin vazife yapmasına bile rıza göstermemi tir. Huzurunda sorgulanan kâtip Hurdâbe’nin “ben Bâtınî de il, îîyim” savunmasına, “Rafızî mezhebi o kadar iyi midir ki, onu Bâtınî mezhebine kalkan yapıyorsun?” diyerek kar ılık vermi tir. Ancak durum zamanla de imi , devletin artık güçlendi i kabul edilerek, Melik ah döneminden itibaren îa’nın özellikle snâa eriyye kolu mensupları da istihdam edilir olmu tur. Melik ah’ın ölümünden sonra küçük ya taki çocukları arasında çıkan/çıkarılan taht kavgaları, devlet otoritesini zayıflatırken, her grup, bu durumu fırsat olark de erlendirmi tir. Bundan sonra iîler en yüksek yönetim kademesi olan vezirli e de gelebilmi tir. îî/ smailî Fâtımî halifeleri, Selçukluların hâkimiyetinden önce, onların hakim

377

oldukları co rafyalarda, dâîler eliyle davet faaliyeti yürütmekteydi. Selçukluların Fâtımî sınırlarına gelmesiyle, ilk sultan Tu rul Bey’in karde i brahim Yinal, Fâtımîler ile irtibatlı olarak yönetimi ele geçirme teebbüsünde bulundu ancak ba arısız oldu. Anadolu Selçukluları sultanı Süleyman ah, Fâtımîlere ba lı Trablus am bölgesi yöneticileri îî Ammaro ulları ile ili kiye geçti. Suriye Selçuklu yöneticisi Tutu , Selçuklu komutanı Artuk Bey ve Selçuklulara tâti durumda olan Musul merkezli îî Mirdasiler yöneticisi erefüddevle ile i birli iyle Fâtımîlera manevi ba lılık için bir te ebbüste bulunmu tur. Ancak geli meler bu planın gerçekle mesine imkan vermedi. Tutu ’un o lu Rıdvan birkaç hafta hutbeyi Fâtımî halifesi adına okuttu. Ancak gelen tepkiler üzerine yeniden Abbasiler adına okutmak zorunda kaldı. Kirman Selçukluları sultanı ran ah, Batınili i kabul etmi ti. Kadının verdi i fetvayla, umeranın öncülü ünde halk ayaklanıp ran ah’ı öldürmü tür. Aırı îî-smâilî Karmatîlerin Bahreyn ve civarındaki yönetimleri, eski aktif tarihlere göre oldukça sönük bir ekilde olsa da Selçuklular dönemine kadar sürdürmü lerdir. Sultan Melik ah döneminde, Selçuklu komutanlarından Artuk Bey’in komutasındaki Selçuklu kuvvetleryle, yerel Arap yöneticilerin mücadeleleri sonucu Karmatî yönetimine son verilmi tir. snâa eriyye’ye mensup bir ailenin çocu u olan Hasan Sabbah, Rey ehrinde smâiliyye’yi kabul ettikten sonra Kâhire’ye gitmi tir. Daha önce smâilî dâîler Hamdân Karmat’ın Kufe ve çevresinde, Ebû Sa’îd Cennâbî’nin Bahreyn’de, bn Hav eb’in Yemen’de, Fâtımî devletinin temellerini atan Ebû Abdullah îî’nin Ma rib’te yaptıkları gibi Hasan Sabbah da smailiyye ve Fâtımî halifesi el- Mustansır’ın bir dâîsi olarak Selçuklu sınırları içinde faaliyete ba lamı tır. Ancak el- Mustansır’ın ölümünden sonra Hasan Sabbah’ın halef kabul etti i Nizâr yerine, küçük karde i Müsta’lî’nin ba a getirilmitir. Müsta’lî’nin yönetimini tanımayan Nizâr’ı destekleyen Nizârîler ve onların lideri konumuna gelen Hasan Sabbah, yeni Fâtımî yönetimiyle irtibatını kesmi tir. Melik ah’ın ölümünden sonra ya anan uzun süreli fetret devri, Selçuklu devletini yıpratmı ve de iik gruplar bu dönemi fırsat olarak de erlendirmi lerdir. Hasan Sabbah ve halefleri liderli indeki Nizârîler, Selçukluları uzun süre ura tırmı tır. Sultan Melik ah döneminden itibaren ba layan askerî mücadele, Melik ah’ın ölümünden sonra ba layan taht kavgaları döneminde kesintiye u ramı ve Nizârîlere yeni fırsatlar sunmu tur. Melik ah’ın en büyük o lu

378

Berkyaruk’un askerleri arasından binlerce Nizârî yer almı tır. Bu durum Sultan Berkyaruk’un Bâtınîlik ile itham edilmesine seep olmu , ancak onların bir suikast giri iminde yaralı kurtulan Berkyaruk’un emriyle birçok Bâtınî öldürülmü veya tutuklanmı tır. Özellikle Sultan Muhammed Tapar’ın gayretleriyle, bazı bölgelerde tamamen ortadan kaldırılmı , genel olarak yayılmaları durdurulmu sa da sonuları getirilememi tir. Sultan Sencer döneminde, Nizârîler ile uzun süreli çatı masız zaman aralıkları olmu , kale yapmamak, silah satın almamak ve kimseye kendi itikadlarınının davetini yapmamak üzere emân verilmi tir. Selçuklu yönetimi tarafından, Hasan Sabbah ve haleflerinin liderli indeki Nizârîyye mensupları ile îa’nın di er grupları snâa eriyye ve Zeydiyye mensupları ayrı tutulmu , Nizârîlere kar ı, askeri tedbirler de dahil olmak üzere, birçok tedbir alınırken di erlerinin faaliyetlerine çok da müdahale edilmemi tir. Büyük Selçuklular döneminde snâa eriyye mensubu emirler kendi bölgelerini yönetmeye devam etmi tir. Musul merkezli Ukaylîler, Hille merkezli Mezyedîler, Haleb merkezlî Mirdâsîler, Trablus am merkezli Ammârîler, Taberistan merkezli Bâvendîler eliyle kendi emirliklerine sahipti. Özellikle Hille merkezli Mezyedîler emirleri, Abbâsî halifesine kar ı bir denge olarak muhafaza edilmi tir. Selçuklulara kar ı sava a kalkı an Abbâsî halifesi el-Müster id’in esir edilip bir Bâtınîler tarafından öldürülmesi sonrasında, Mezyedî emiri Dübeys’in öldürülmesini kaynaklar, varlık sebebinin ortadan kalkmasıyla ihtiyacın kalmaması olarak de erlendirmektedir. Bu dönemde birçok snâa eriyye mesubu âlim derslerine ve teliflerine devam etmi tir. Bazı ehirlerdeki snâa eriyye’ye ait medrese sayısı onu geçmekteydi. Bâtınîlere kar ı fikrî mücadelelerde snâa eriyye mensubu âlimler de katkıda bulunuyor, yazdıkları reddiyeler ve yaptıkları münazaralar ile onların görü lerini tenkid ediyorlardı. Onlar kendilerinin Bâtınîlerden farklı olduklarını özellikle veurgulama gere i duyuyorlardı. Çünkü dönemin algısına göre snâa eriyye Bâtıniyye’ye giden dehliz sayılmaktaydı. Büyük Selçuklular döneminde Zeydîler hakkında daha az bilgi bulunmaktadır. Hadise olmadıkça, kayıt da olmadı ı gerçe inden Zeydîlerin Selçuklu yönetimiyle çok sorun ya amadıkları tahmin edilebilir. Dönemin itibar gören Zeydî âlimlerinin önde gelen biri olan Ebu’l-Berakât Ömer’in “Zeydî nesep ve mezhepli oldu unu,

379

ancak fetvayı sultanın mezhebine göre verdi ini” söyledi ine dair kayıtlar bunu destekler nitliktedir. Di er bazı Zeydî âlimler gibi, Ebu’l-Berakât’ın Sünnî ve snâa eriyye mensubu çok sayıda ö rencisi vardı. Ebu’l-Berakât öldü ünde de cenazesine otuz bini bulan sayıda insan katılması da ayrıca dikkat çekmektedir. Selçuklulardan önce Taberistan’da kurdukları devletleri sona ermi olan Zeydî imamlar, Deylem-Gilan bölgesinde yönetimlerine devam etmekteydi. Bu bölgelerin Selçuklu yönetimine girmesine ra men bu Zeydî imamların Selçuklu yöneticileriyle ili kileri hakkında detaylı bilgi bulunmamaktadır. Alamut’un Hasan Sabbah tarafından ele geçirilmesi ve smailî-Nizârî güçlerin bölgede güçlenmesiyle, bölgedeki Zeydî imamlar onlarla mücadeleye giri mi , bazı Zeydî imamlar, Nizârîler tarafından suikaste u rayarak öldürülmü tür. Bu açıdan, Nizârîler, Selçuklular gibi Zeydî imamların da ortak dü manlarıydı. Bölgedeki Selçuklulara tâbi durumdaki snâa eriyye mezhebini mensubu Bâvendîler ile Zeydî imamların iyi ili kileri oldu u anla ılmaktadır.

380

KAYNAKÇA

Abdülâtî, Abdülganî Mahmûd, es-Sırâü’l-Fikrî fî’l-Yemen beyne’z-Zeydiyye ve’l- Mutarrafiyye (dirâse ve nusûs), Kahire, 2002. Acar, Abdurrahman, “Selçuklu Sultanı Sencer`in Din Siyaseti: Abbasi Halifeli i ve smaililerle li kileri”, (Yayınlanmamı Doktora Tezi) Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü slam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı slam Tarihi Bilim Dalı, Ankara, 1997. Agacanov, Sergey Grigoreviç, Selçuklular, çev. Ekber N. Necef, Ahmet R. Annaberdiyev, stanbul: Ötüken Ne riyat, 2006. Âjand, Yakub, “Karmatiyân der ran”, Târîh-i slam (Dani kâh-ı Bâkıru’l-Ulûm), sayı: 9, Kum, 1381/2002, ss. 67-82. Âlimzade, Hâdî, “Evzâ-ı Dinî Ferhengî ve ctimâ’îyi Sede oem-i Hicrî be Gozâri - i bn Cevzî”, Târîh-i slam (Dani kâh-ı Bâkıru’l-Ulûm), sayı: 2, Kum, 1379/2000, ss. 175-191. ___, ve Ali Âbânigâh, “Mezheb-i drisiyân”, Ulûm-i nsânî Dânisgâh-i ez-Zehrâ , sene: 15, sayı: 55, Tahran, 1383/2005, ss. 73-106. Alta, M. Orhan, “Selçuklu Fâtımî li kileri”, (Yayınlanmamı Doktora Tezi), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih E itimi Anabilim Dalı, Ankara, 1991. Ammâra, Muhammed, Teyyârâtü’l-Fikri’l-slâmî, Beyrut, 1998. el-Ammârî, Fazl b. Ammar, bn Mukarrab ve Târîhü'l-mârati'l-Uyuniyye fî Biladi'l-Bahreyn , Riyad : Mektebetü't-Tevbe, [t.y.]. Ate , Ahmed, “Gazâli’nin “Bâtınîlerin Belini Kıran Deliller”i. “Kitab Kavâsım al- Bâtıniya”, Ankara Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi , , cilt: III, sayı: 1-2, Ankara, 1954s. 23-54. Atila, Marina, “XI. Ve XII. Yüzyıllar (101171) Arasında Selçuklu Fâtımî li kileri”, (Yayınlanmamı Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih (Ortaça Tarihi) Anabilim Dalı, Ankara 1996. Azzavi, Muhammed, Fırkatü'n-Nizâriyye , Kahire, 1970. el-Ba dâdî, el-Hatîb (ö. 463/1071), Târîhu Medîneti’s-Selâm (Târîhu Ba dâd) , C. I-XVII, tahkik: Be âr Avvâd Marûf, Beyrut, 1422/2002. Bahrululum, Muhammed Mehdî Fakîh, Târih-i Te eyyu ve Mezârât-ı ehristan-ı Sârî , Kum, 1385. Barthold, V.V., Mo ol stilasına Kadar Türkistan , haz. Hakkı Dursun Yıldız, Ankara; Türk Tarih Kurumu, 1990. ___, Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler , yay. haz. K.Y. Kopraman ve smail Aka, Ankara; Türk Tarih Kurumu, 2006. Bausani, A., “Religion in the Saljuq Period”, The Cambridge History of Iran , edit. J.A. Boyle, Cambridge, 1968, C. V, s.283-302. Bayram, Mikail, “Dani mend O ulları'nın Dinî ve Millî Siyaseti”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Ara tırmaları Dergisi , Sayı: 18 (Güz 2005), Konya 2005, s. 131-147. el-Belû î, brahim Ataullah, Bilâdü’l-Bahreyn fi’l-Asri’l-Abbâsî es-Sânî , Ebû Zabî (Abudabi), 2002. el-Betûl, Abdulfettah Muhammed, Huyûtu’z-Zalâm: Asru’l-mâmeti’z-Zeydiyye fi’l-Yemen , Sana, 1428/2007. (Çevrimiçi)

381

http://www.nashwannews.com/files/alaemamainyemen.zip, 26 A ustos 2009. Bezzûn, Hasan, el-Karâmita Beyne'd-Dîn ve's-Sevre , Beyrut, [t.y.]. Biçer, Bekir, Türklerin slamla ma Süreci , Ankara, 2007. el-Bîrûnî, Ebû Reyhan (ö. 453/1061), el-Âsâru’l-Bâkiye ani’l-Kurûni’l-Hâliye, ne r. Eduard Sachau, Leipzig, 1923. Bündari, Zübdetü’n-Nusra ve Nuhbetü’l-Usra (Irak ve Horasan Selçukluları Tarihi) , çev. Kıvameddin Burslan, stanbul, Türk Tarih Kurumu, 1943. Büyükkara, M. Ali “smâilî Dâî ve Fâtımî Da’vet”, LAM Ara tırma Dergisi , C. III, sayı:1 (Ocak-Haziran 1998), stanbul 1999, s. 9-36. Cafer, Hıdır, e-eyh et-Tûsî Mufessiran , Kum, 1999, (Çevrimiçi) http://www.rafed.net/books/rejal/zip/tousi.zip, 29 Eylül 2007. Caferiyan, Resul, Târîh-i Te eyyu der ran ez Âgâz tâ Tulû-ı Dovlet-i Safavî , 2. bs., Tahran, 1387. (Arapçası: e-ia fî ran : Dirâsatun Tarihiyye mine’l-Bidaye hatte’l-Karni’t-Tâsi’ el-Hicri, Çev. Ali Ha im el-Esedi, Me hed, 1420). ___, “Pî îne-i Te eyyu der Kâ ân”, Keyhân-ı Endî e, sayı: 72, Kum, 1376, s. 3-18. ___, “Yek Menba’ bâ Erze der Bâb-ı Siyâset-i slâmî: Gozâri î ez Atebetü’l- Ketebe”, Hukûmet-i slâmî , sayı: 11, Kum, 1378/1999, ss. 224-255. Cahen, Claude, Do uundan Osmanlı Devletinin Kurulu una Kadar slamiyet, çev. Esat Mermi Erendor, Ankara, 1990. Câvîdân, Muhammed Ali, “Kerh Merkez-i Te eyyu der Ba dâd”, Vakf Mirâs-i Câvîdâd, C. VII, sayı: 1-2, Tahran, 1378/1999, (ss. 122-131), s. 130-31. Cüemî, Hakim, erhu’l-Uyun: et-Tabakatu’l-Hâdiyettu A ara ve’s-Saniyetu Aara , (Fazlü'l-i'tizal ve Tabakâtü'l-Mu'tezile içinde, nr. Fuad Seyyid, Tunus, Cezayir, 1974, s. 365-393). Cüveyni, Ata Melik, Târîh-i Cihângü â, trc. Mürsel Öztürk, Ankara; Kültür Bakanlı ı Yay., 1999. Çaycı, Ahmet, Selçuklularda Egemenlik Sembolleri , stanbul, 2008. Çelik, Aydın, “Fâtımî-Selçuklu Münasebetleri”, Türkler , Ankara, Yeni Türkiye Yayınları, 2002, C:IV, s. 745-52 Çelûnger, Muhammed Ali, “smâiliyân-i sfahân”, Târîh-i slam , sayı: 14, Kum, 1382/2003, ss. 119-146. Daftary, Farhad, The Ismailis: their History and Doctrines , 2.bs., Cambridge, 2007 (tercümesi: smaililer: tarih ve ö retileri , çev. Erdal Toprak, 2002). ed-Dâmi , Fehd b. Abdilaziz, “ed-Devletü’l-Uhaydıriyye”, Mecelletü’t-Târîhi’l- Arabi, sayı: 30, (Çevrimiçi), http://www.attarikh- alarabi.ma/Html/ADAD30partie5.htm, 27 Nisan 2010. Dani met, smail Hami, Türk Irkı Niçin Müslüman Oldu , stanbul, 1994. Do an, sa, “Zeydiyye Mezhebi”, Milletlerarası Tarihte ve Günümüzde iilik Sempozyumu , stanbul, 1993, s. 557-95. Drechsler, Andreas, “Târîh-i Kum der Kurûn-i Meyâneh”, (Farsçaya Çev. Seccâd Caferiyân), Mecelle-i Âyine-i Pezûhe , sayı: 88, Kum, 1383, (ss. 53-62), s. 58. Ebu’l-Hasenî, Ali, “Münderacât-i Zıdd-ı îî-i Siyâsetnâme ez ân Hâce Nizâmülmülk Nîst” Faslnâme-i Kelâm-ı slâmî, Yıl:8, Sayı: 29, Kum, 1378/1999, ss. 150-159. ___, “Münderacât-i Zıdd-ı îî-i Siyâsetnâme ez ân Hâce Nizâmülmülk Nîst (2)” Faslnâme-i Kelâm-ı slâmî, Yıl:8, Sayı: 30, Kum, 1378/1999, ss. 128-147. ___, “Münderacât-i Zıdd-ı îî-i Siyâsetnâme ez ân Hâce Nizâmülmülk Nîst (3)” Faslnâme-i Kelâm-ı slâmî, Yıl:8, Sayı: 31, Kum, 1378/1999, ss. 140-160.

382

Ekinci, Abdullah, Ortado u’da Marjinal Bir Hareket; Karmatîler / Ortado u’da lk Sosyalist Yapılanma, Ankara, 2005. ___, “Ortaça Ortado usu'ndaki Marjinal Hareketlerin ( sma'ilî-Karmatî Hareketinin) Dönemin slam Dünyasına Alternatif Sosyal Ya am Sunma Çabaları”, Belleten , 255, Cilt: LXIX - Sayı: 255 - Yıl: 2005 A ustos, s. 499-513. Emîn, Hüseyn, “ed-Devletü’s-Sâmâniyye”, Mecelletü’l- Müerrîhi’l- Arabî , Ba dâd, 1980, sayı: 15, s. 7-22. el-Ensarî, Muhammed kbal, “eyhuttâife Ebû Cafer et-Tûsi, Hayâtuhû ve Müellefâtuhû”, ez-Zikrâ el-Elfiyye li’ -eyh Tûsî , (Konferas metinleri), Me hed 1972, s. 489-527. Fuad , Andülfettah Ahmed, el-mâm ez-Zeydî Ahmed b. Süleyman ve Ârâühü’l- Kelâmiyye , Riyad, 1986. Feyzî, Asaf b. Ali Asgar (yay.), el-Hidâyetü’lÂmiriyye fî btâli Da’va’n- Nizâriyye , (eki olarak Îgâ’u Savâiki’l-rgâm ) Oxford University Press, 1938. Fı lalı, Ethem Ruhi, mâmiyye iası , stanbul, 1984. Galib, Mustafa, es-Sâiru'l-Himyerî Hasan b. es-Sabbah , 2. bs. Beyrut: Dârü'l- Endelüs, 1979 el-Gazâlî, Ebû Hâmid Muhammed Bâtınîli in ç Yüzü , Çev. Avni lhan, Ankara 1993. ___, el-Munkizu min-ad-Dalâl , trc. H.Güngör, stanbul 1990. Genç, Süleyman, Süleyman Genç, “Fâtımî-Abbasi-Selçuklu Münasebetleri ve Besasiri syanı”, (Yayınlanmamı Doktora Tezi), Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, zmir, 1995. ___, “Tu rul Bey Zamanında Selçuklu Abbâsi li kileri”, Türkler , Ankara, Yeni Türkiye Yayınları, 2002, C:IV, s. 639-658. Gerdîzî, Ebû Saîd Abdülhay, Târîh-i Gerdîzî: Zeynü’l-Ahbâr, ne r. Abdülhay Habibî, Tahran, 1363, (Çevrimiçi) http://www.noorlib.com/DLView/Book/BookView.aspx?LanguageID=1&BookI D=1002275, 08 Mart 2010. Gochenour, David Thomas, “The Penetration of Zaydi Islam into Early Medieval Yemen”, Ph.D. thesis , Harvard University, 1984. Gökalp, Yusuf “Zeydilik ve Yemen'de Yayılı ı”, (Yayınlanmamı Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel slam Bilimleri Anabilim Dalı slam Mezhepler Tarihi Bilimdalı, Ankara 2006. Günaltay, M. emseddin, “Selçuklular Horasan'a ndikleri Zaman slâm Dünyasının Siyasal, Sosyal, Ekonomik ve Dini Durumu”, Belleten, C. VII, sayı: 25, Ankara, 1943, s. 59-99. Güner, Ahmet, Büveyhîler’in iî-Sünnî Siyaseti , Tibyan Yayıncılık, zmir 1999. ___, “Yezd Kâkûyîleri ( Kâkveyhîler ) ve Selçuklular”, I. Uluslar Arası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Kongresi- Bildiriler I ( 11- 13 Ekim 2000 ), Konya, 2001, ss. 355- 373. ___, “Kâkûyîler”, DA, C. XXIV, s. 219-21 ___, “Büveyhîler Dönemi ve Çok Seslilik”, Dokuz Eylül Üniversitesi lâhiyat Fakültesi Dergisi , zmir, 1999, sayı: XII, s. 47-72. ___, “Sâbûr b. Erde îr ve Dâru’l-lm’i”, Dokuz Eylül Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi , sayı: 13, zmir, 2001, s. 65-92. ___, “Sâbûr b. Erde ir”, DA, C. XXXV, s. 362.

383

___, “Hâfız Lidinillâh”, DA, C.15, s. 108-110. el-Hamevî, Yâkût (ö. 626/1229), Mucemu’l-Buldân , Beyrut, 1397/1977. el-Hâmidî, brahim b. el-Hüseyn, Kenzü’l-Veled, tahkik: Mustafa Gâlib, Beyrut, 1971. el-Hammâdî, Muhammed b. Mâlik, Ke fu Esrâri'l-Bâtıniyye ve Ahbârul- Karâmıta , Tahkik: Muhammed b. Ali el-Ekva, San’â, 1994 ( Batınilerin ve Karmatilerin ç Yüzü , Çev. smail Hatib Erzen, stanbul; Sebil yay., 2004). Hammûd, Muhammed Cemîl, Ebhâ’l-Midâd fî erhi Mütemiri Ulemâi Ba dâd (Muhâvere Havle'l-mâme ve'l-Hilâfe) , Beyrut, 1423/2002, (Çevrimiçi) http://www.noorlib.com/DLView/Book/BookView.aspx?LanguageID=1&BookI D=1005982, 08 Mart 2010. el-Harbutlî, Ali Hüsnî, Ebû Abdillah e -îî : Müessisü’d-Devleti’l-Fâtımiyye , el- Matbaatu’l-Fenniyyetü’l-Hadîse 1972. Hasan brahim Hasan, Taha Ahmed eref, Ubeydullah el-Mehdî , Kahire 1366/1947. Hemedanî, Re idüddin Fazlullah, Câmiü't-Tevârih: Kısmet-i smailiyân ve Fâtımiyân ve Nizârîyân ve Dâiyân ve Refîkân , yay. Muhammed Tâkî Dâni pezû, Muhammed Müderrisî Zencânî, Tahran 1977. ___, Câmiu’t-Tevârîh: Zikr-i Târih-i Âl-i Selçuk , (II-IV), yay. Ahmed Ate , Ankara, Türk Tarih Kurumu, 1960. el-Hillî, Yusuf Kerkû , Târîhü’l-Hille , Necef, 1965/1385. Hizmetli, Sabri “Karmatiler”, DA, C: XXIV, s. 510-4. Hodgson, Marshall G. S. “The Isma‘ili State”, in The Cambridge History of Iran 5: the Saljuq and Mongol, ed. John Andrew Boyle, Cambridge : Cambridge University, 1968. s. 422–82. Hasaneyn, Abdünnaim Muhammed, ran ve’l-Irak fî’l-Asri’s-Selçukî, Beyrut, 1402/1982. lhan, Avni, “Ebû Yakub es-Sicistânî”, DA, C. X, s. 252-53. Muhammed Mehdî el-Horasan, “Feryetü’s-Serdâb”, Mecelletü’l-ntizâr , yıl: 1, sayı: 2, Necef, 1426, ss. 18-27. (Çevrimiçi) http://www.m- .com/alentedar/download/magazine_add2.pdf, 10 Haziran 2010. el-Horasanî, Vaizzâde, “Hayâtü’ -eyh et-Tûsî”, (et-Tûsî’nin er-Resâilü’l-Aer ’inin ba ında) Kum, Müessesetü'n-Ne ri'l-slâmî, [t.y.] (Çevrimiçi) http://www.yasoob.com/books/htm1/m001/00/no0041.html, 21 Temmuz 2007. Howes, Rachel Tranquility, “Al-Mu'ayyad fi al'Din al-Shirazi and the Fâtımîd religious propaganda organization in the age of al-Mustansir (427-487 A.H./1036-1094 C.E.)”, (Yayınlanmamı Doktora Tezi) Unıversıty Of Calıfornıa, Santa Barbara, 2003. Hur, Seyyid Hüseyin, “Nak -i Muselmân der Peydâyi -i Medâris tâ Pâyân-ı Karn-i Pençom-ı Hicrî”, Âyine-i Pezûhe , sayı: 87, Kum, 1383/2004, ss. 6-16. bnü’l-Adîm, Zübdetü’l-Haleb min Târîhi Haleb , tahkik: Sami ed-Dehhan, Dımak, 1954. bnü Asâkir, Ebu’l-Kâsım Ali b. Hasan, Târîhu Medîneti Dima k, tahkik: Ali îrî, Beyrut, 1419/1998. ___,Tebyînu Kezibi’l-Müfterî Fima Nusibe le’l-mam Ebi’l-Hasan el-E’arî , 3. bs., Beyrut, 1984. bn Belhî, Fârsnâme , ed. Guy Le Strange, R. A. Nicholson, (London 1921 basımnın tıpkıbasımı), Tahran, 1384 ; ne r. Mansur Rastkar Fesâyî, Tebriz, 1374.

384

http://www.noorlib.com/DLView/Book/BookView.aspx?&LanguageID=1&Boo KID=1004404 , 17 Nisan 2010. Arapça’ya tercüme, Yusuf el-Hâdî, Kahire, 1421/2001. bnü’l-Cevzî, Ebü'l-Ferec Cemaleddin Abdurrahman b. Ali (ö. 597/1201 ), el- Muntazam , thk: Muhammed Abdülkadir Ata ve Mustafa Abdülkadir Ata, Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-lmiyye, 1412/1992. ___, Telbîsü blîs , nr.: es-Seyyid el-Cümeylî, Beyrut, 1405/1985. ___, Kitâbü’l’Akâid ve’d-Diyânât, tahkik: Muvaffık Fevzi el-Cebr, Dıma k, 2006. bnü'1-Esir, zzeddin (ö.630/1233), bnu’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târîh , (edit. C.J. Tornberg Tornberg, Leiden E. J. Brill 1867 baskısı esas alınarak), Beyrut, Dâru Beyrût (Dâru Sâdır), 1992 ( el-Kâmil fi't-Tarih Tercümesi , trc. Abdülkerim Özaydın ve di erleri, stanbul, 1987). bn sfendiyâr, Tarih-i Taberistan , nr. Abbâs kbâl, Tahran 1320 (Arapça çev.: Ahmed Muhammed Nâdî, Kahire, 2002; An abridged translation of the history of Tabaristan, ngilizce çev. Edward G. Browne, Leiden : E. J. Brill, 1905). bnü’l-Kalânisî, Ebû Ya’lâ Hamza (ö. 555/1160), Târihu Dıme k, tahkik: Süheyl Zekkar, Dıma k, 1983. bn Kesir, el-Bidâye ve'n-Nihaye , Beyrut, Dâru’l-Kutübi’l-lmiyye, 1985. bn Lâhık, Nâsır b. Muhammed, Min Ahbâri’l-Bahreyn (el-Ensârî, Tuhfetü’l- Müstefîd bi-Târîhi’l-Ahsâ-i fî’l-Kadîm ve’l-Cedîd , Riyad, 1419/1999, C:I, s. 421-41. içinde). bn Müyesser, Ahbâru Mısır , (Makrizi, el-Müntekâ min Ahbari Mısr li-bn Müyesser), tahk: Eymen Fuad Seyyid, Kahire : Mahedü’l-lmi’l-Fransi li’l-Asari’ -arkiyye, 1981. bnü’n-Nedîm, el-Fihrist , tahkik: Rıza Teceddüd, Tahran, 1974. bn ehra ub, Meâlimü'l-Ulemâ fî Fihristi Kütübi' -ia ve Esmaü'l-Musannifin minhum, Beyrut, Darü'l-Edva, t. y. (Çevrimiçi) http://shiabooks.info/books/htm1/m020/23/no2326.html, 07 Kasım 2006. bn Ta rîberdî, en-Nücûmu’z-Zâhira , Beyrut, 1413/1992. bnü't-Tıktaka, el-Fahrî fi'l-Âdâbi's-Sulâaniyye ve'd-Düvelü'l-slâmiyye , ne r. Mustafa Muhammed, Kahire, 1345/1927. bnü’l-Velîd, Ali (ö. 612/1215), Dâmi u’l-Bâtıl ve Hatfü’l-Münâdıl, tahkik: Mustafa Gâlib, Beyrut, 1982. kbal, Abbas, el-Vezâra fî Ahdi’s-Selâcika , (Arapçaya trc. Ahmed Kemalüddin Hilmî), Kuveyt, 1984. lhâmî, Davud, “Ce n ve Surûr der Îd-i Gadîr der Asr-i âl-i Büveyh”, Dershâ-yı ez Mekteb-i slâm, yıl: 40, sayı: 9, Kum, 1421 h./1379 ,. s. 35-42 smailî, Yusuf, Seyrî der Târîh-i Te eyyu-i Mâzenderân , Kum, 1387. Ivanow, W., “Alamut”, The Geographical Journal , Vol. 77, No. 1, London, 1931, ss. 38-45. Kafeso lu, brahim , Selçuklu Ailesinin Men ei Hakkında , stanbul, 1955; Sultan Melik ah Devrinde Büyük Selçuklu mparatorlu u, stanbul 1953; “Selçuklular”, A, stanbul, 1988, C. X, s. 353-416. Kahramanî, Bahaeddin ve Nejad aik, Muhacerâti ve Nahdati Sadat-i Alevî der ran ez âgâz tâ Tesis-i Hükumet-i Aleviyyan-i Taberistan , Tahran, 1386. el-Kalka andî, Ebu’l-Abbas Ahmed, Subhü’l-A’ a fî Sınaati’l-na, tahkik: Yusuf Ali Tavil, Beyrut, 1987.

385

___, Nihâyetü’l-Ereb fî Ma’rifeti Ensâbi’l-Arab , tahkik: brahim el-Enbârî, Beyrut, 1980. Kanberî, Manzar, “Tesîr-i Avâmil’i Siyâsî ber Münâzaaât-i Mezhebi-yi sfahan ez Karni Çahârom tâ Heftom-i Hicrî”, Târîh-i Âyine-i Pezûhe , sayı: 18, Kum, 1387/2008, s. 117-136. Kara, Seyfullah, Selçuklular’ın Dini Serüveni , stanbul, 2006. ___, Büyük Selçuklular ve Mezhep Kavgaları , stanbul, 2007. ___, “Türkiye Selçukluları Döneminde Anadolu’da iilik Sorunu”, Marife , yıl: 8, sayı: 3 ( îa), Kı 2008, Konya, 2009, ss. 155-181. Karada , Cafer, “Selçuklular’ın Din Politikası”, stem , Yıl:l, Sayı:2, 2003, s.95 – 108. Kâ ânî, Ebü’l-Kâsım, Târih-i smâîliyye (Bah î ez Zübdetü’t-Tevârîh) , ne r. Muhammed Taki Dani Pejuh, Tebriz : Dani gah-ı Tebriz, 1964. Kayhan, Hüseyin, “Selçuklular-Fâtımî Halifeli i li kileri”, Türkler , Ankara, Yeni Türkiye Yayınları, 2002, C:IV, s. 753-9. el-Kasîr, Seyfüddin, bn Hav eb ve'l-Hareketü'l-Fâtımîyye fi'l-Yemen , Dıma k : Dârü'l-Yenabi, [t.y.]. Kavakcı, Yusuf Ziya, XI. ve XII. Asırlarda Karahanlılar Devrinde Mavara’ al- Nahr slam Hukukçuları, Erzurum, Atatürk Üniversitesi slami limler Fakültesi, 1976. Kazvinî, Abdülcelil bn Ebü'l-Hüseyin Kitabü'n-Nakz , nr. Seyyid Celaleddin Hüsey Urmevi, [y.y.] : Payan, 1952. Kazvini, Ebû Yahyâ Zekeriyyâ b. Muhammed Asâru’l-Bilâd ve Ahbâru’l-bâd , Beyrut : Dâru Sadır, [t.y.] Keriman, Hüseyin Tabersî ve Mecmûu’l-Beyân , Tahran 1340. el-Kirmânî, Efdalüddin, Bedâiü’l-Ezmân fi Vekâii Kirmân , dirase ve terceme Süreyya Muhammed Ali, Kahire, 2000. Klemm, Verena, Memoirs Of A Mission : The Ismaili Scholar, Statesman And Poet Al-Mu’ayyad Fi’l-Din Al-Shirazi , London, 2003. Koca, Ferhat, “Selçukluların slâm Hukuk Mezheplerine Bakı ı”, I. Uluslar Arası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Kongresi , (11-13 Ekim 2000, Konya Selçuk Üniversitesi), C. II, Konya 2001, s. 29-52 Korkmaz, Seyfullah, “Arslanü’l-Besâsîrî ve Zamanı”, (Yayınlanmamı Doktora Tezi), Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri 1997. el-Kure î, dris madüddin, Uyûnul-Ahbâr: es-Sebu’s-Sâdis , 2.bs. n r: Mustafa Galib, Beyrut:Daru’l-Endelüs, 1404/1984. ___, Uyûnü’l-Ahbâr: es-Seb’u’-s-Sâbi’ , ne r: Ayman Fu'ad Sayyid, (The Fâtımîds and their Successors in Yaman : the history of an Islamic community [Arabic edition and English summary of volume 7 of Idris 'Imad al-Din's 'Uyun al- akhbar] ) London: The Institute of Ismaili Studies, 2002. Korkmaz, Seyfullah, “Arslanü’l-Besâsîrî ve Zamanı”, (Yayınlanmamı Doktora Tezi), Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri 1997. Köprülü, M. Fuad, Türk Tarih-i Dinîsi, Haz. Metin Ergun, Ankara, Akça yay. 2005. Köymen, Mehmet Altay, Selçuklu Devri Türk Tarihi , Ankara : Türk Tarih Kurumu, 1989. ___, Büyük Selçuklu mparatorlu u Tarihi : Kurulu Devri, Ankara, 1979.

386

___, Tu rul Bey Ve Zamanı , Ankara : Kültür Bakanlı ı, 1976. ___, Büyük Selçuklu mparatorlu u Tarihi : Alparslan ve Zamanı, C.III, Ankara : Türk Tarih Kurumu, 1992. ___, Büyük Selçuklu mparatorlu u Tarihi : kinci mparatorluk Devri, Ankara : Türk Tarih Kurumu, 1991. ___, “Kirman Selçukluları Tarihi”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- Co rafya Fakültesi Dergisi , C. II, sayı: 1, ss. 127-134. Lambton, Ann K. S. “The Administration of Sanjar's Empire as Illustrated in the “'Atabat al-kataba”, Bulletin of the School of Oriental and African Studies , University of London, Vol. 20, No. 1/3, Studies in Honour of Sir Ralph Turner, Director of the School of Oriental and African Studies, 1937-57 (1957), ss. 367- 388. Lewis, Bernard The Origins of smailism , Cambridge, 1940. ___, Ha iiler : slam’da Radikal Bir Tarikat , 2.bs., çev. Kemal Sarıözen, stanbul, 2007. ___, “The Isma‘ilites and the Assassins”, A History of the Crusades , Vol. I, Philadelphia, 1955, s. 99–132. ___, “The Sources for the History of the Syrian Assassins”, Speculum , 27-4, Massachusetts, 1952, s. 475–89. ___, “Kamal al–Din’s Biography of Rasid al–Din Sinan’, Arabica , 13 (1966), s. 225–67. Madelung, Wilferd, Ahbaru Eimmeti'z-Zeydiyye fî Taberistan ve Deyleman ve Gilan , Beyrut, 1987. “The Minor Dynasties of Northern ran”, The Cambridge History of Iran IV, ed. R.N. Frye, Cambridge : Cambridge University, 1975, s. 198-226. ___, “The Fâtımîds and the Qarmatis of Bahrayn”, Mediaeval Isma‘ili History and Thought , ed., Farhad Daftary, . Cambridge, 1996, s. 21–73. ___, “smaililik: Eski ve Yeni Davet”, çev. Muzaffer Tan, Dinî Ara tırmalar , Cilt:9, Sayı: 25 (Mayıs-Austos 2006), Ankara, 2006, s. 280-94. el-Makdisi, Ahsenü't-Tekâsim fî Ma'rifeti'l-Ekâlîm , Leiden : E. J. Brill, 1967. el-Makrizi, ttiâzü’l-Hunefâ bi-Ahbâri'l-Eimmeti'l-Fâtımiyyîn el-Hulefâ, tahk.: Cemaleddin eyyal, Kahire, 1416/1996. el-Malatî, et-Tenbîh ve’r-Red, tahkik: M. Zâhid el-Kevserî, Kâhire, 1997. Mar'a i, Zahirüddin b. Nasırüddin b. Kemaleddin, Tarih-i Taberistan ve Rûyan ve Mazenderan , ne r.: Muhammed Hüseyin Tesbihi, 2.bs., Tahran, 1966. Mecd, Mustafa, Târîh-i Siyâsî ctimâî-i Aleviyyân-i Taberistan , Tahran, 1386. Mercûnî, Kemalüddin Nuruddin, Mevkıfü’z-Zeydiyye ve Ehli’s-Sünne min el- Akidedi’l-smâiliyye ve Felsefetihâ, Beyrut, 2009. Merçil, Erdo an, Kirman Selçukluları, Ankara, 1989. ___, “Mirdasiler”, DA, C. XXX, s. 149-151. ___, “Bâvendîler”, DA, C. V, s. 214-216. ___, “Besâsîrî”, DA, C. V, s. 528-9. Adam Mez, Onuncu Yüzyılda slam Medeniyeti ( slâm’ın Rönesansı), Çev. Salih aban, stanbul, 2000. Mir Celaleddin Hüseyni Muhaddis, Mukaddime-i Nakz ve Ta'likat-ı an , [y.y.], Çaphane-i Haydari, 1954. ___, Tâlikât-i Nakz, C. I-II, Tahran, 1358 (Çevrimiçi)

387

http://www.noorlib.com/DLView/Book/BookView.aspx?LanguageID=1&BookI D=1006659, 29 Mayıs 2010. Mirza, Nasseh Ahmad, Syrian Ismailism : the ever living line of the Imamate ad 1100-1260 , Surrey : Curzon Press, 1997. el-Muhallî, el-Hadâiku’l-Verdiyye fî Menâkıbi Eimmeti’z-Zeydiyye , tahkik: el- Murtaza b. Zeyd el-Mahatvarî, 3. bs., San’a 1423/2002, (Çevrimiçi), http://almahatwary.org/p3-hadaiq.htm, 29 Kasım 2008. Muharremî, Gulam Hasan, “Târîh-i Azâdârî Berây-i mam Huseyn”, Târîd der Âyine-i Pezûhe , sayı: 3, Kum, 1382, ss. 255-300. Mukaddem Hüseyn Hüseyniyan ve di erleri, Târîh-i Te eyyu’: Dovlethâ, Hânedânha ve Âsâr-i lmî ve Ferhengî-yi îa , 4. bs. Kum, 1386. Müntecebüddin, Ali b. Ubeydullah bn Babeveyh, Fihristu Esmâi Ulemâi' -îa ve Musannifîhim , thk. Seyyid Abdülaziz Tabatabai, Kum : Mecmaü'z-Zahairi'l- slami, 1404. (Çevrimiçi) http://shiabooks.info/books/htm1/m020/23/no2325.html, 07 Kasım 2006. Müntecebüddin Bedi’, Müeyyidüddevle Müeyyidülmülk Atabeg Ali b. Ahmed el- Katib el-Cüveyni (ö. 552/1157), Atebetü'l-Ketebe (Mecmûa-i Murâselat-i Divân-ı Sultan Sencer), nr. Muhammed Kazvini, Abbas kbal, [Tahran]: irket-i Sehami, 1950. el-Müdeyris, Abdurrahman b. Müdeyris, ed-Devletü’l-Uyûniyye fî’l-Bahreyn (469- 636 h. / 1076-1238 m), Riyad : Dâretü’l-Melik Abdülazîz, 1422. el-Müeyyidî, Mecdüddin b. Muhammed b. Mansur et-Tuhaf erhu’z-Zülef , 3.bs., San’a, 1417/1997, (Çevrimiçi http://almahatwary.org/p8-1-tohaff.htm, 29 Kasım 2008. Müstevfî, Hamdullah, Nüshetü’l-Kulûb , yay. G. Le Strange, Tahran, 1362. ___, Târîh-i Guzîde, tahkik: Abdülhüseyn Nevâyi, Tahran, 1364, (Çevrimiçi) http://www.noorlib.com/DLView/Book/BookView.aspx?LanguageID=1&BookI D=1002244, 08 Mart 2010. Nahcivânî, Hindu ah b. Sencer, Tecâribü’s-Selef , ne r. Abbas kbal, 2. bs., Tahran, 1357 (1978). Ahmad, Naseem, Religion and Politics in Central Asia under the Saljuqs , Srinagar (Kashmir), 2003. Nâsırî, Abdülmecid, “Azâdârî-yi mâm Hüseyn der Meyân-i Ehl-i Sünnet”, Marifet , sayı: 77, Kum, 1383, ss. 79-93. Nasrullah, brâhim, Haleb ve’t-Te eyyü’ , Beyrut, 1983. Nizamülmülk, Siyâset-nâme , Çev. Mehmet Altay Köymen, Ankara, Türk Tarih Kurumu, 1999; [Çev. Nurettin Bayburtlugil, 6. bs., stanbul, 2006]; [Çev. M. Taha Ayar, stanbul, 2009]. Nûr,Yâsir Ahmed, “Ahvâlü’l-Hicâz fî Dav’i Rihleti bn Cübeyr”, Dirâsâtü Târîhi’l- Cezîrati’l-Arabiyye (el-Kitâbü’s-Sâdis), Riyad, 1429/2008, ss. 183-216. Nurî, Nuhammed Emir eyh, Târîh-i Tahavvulât-i Siyâsî ctimâî ktisâdî ve Ferhengî-yi rân ez Vurûd-u slâm tâ Pâyân-i Hukûmet-i Aleviyyân-i Taberistan , Tahran, 1383. Ocak, Ahmet, Selçukluların Dini Siyaseti (1040-1092), stanbul, 2002. ___, “Selçuklular Dönemindc iî-Sünnî li kisi”, Erdem , cilt: 8, sayı: 23, stanbul, 1996, s. 401-418. ___, “Karmatîlik ve Hindistan'da Yayılması Kar ısında Gazneliler”, Hindistan Türk

388

Tarihi Ara tırmaları , C. I, sayı: 1, (Ocak-Haziran 2001), s. 33-45. Ocak, Ahmet Ya ar , Türkler, Türkiye ve slam , 10. bs., stanbul, 2009. ___, “Türkiye Selçukluları ve slam (Genel Bir Bakı )”, Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi Uygarlı ı, Ankara, Kültür Bakanlı ı Yayınları, 2006, ss. 443- 457. Osman, Ha im, Târîhü' -îa fî Sâhili Bilâdi' -âm , Beyrut, 1994. Öz, Mustafa, “smâiliyye Mezhebi”, Milletlerarası Tarihte ve Günümüzde iilik Sempozyumu , stanbul, 1993, ss. 605-645. ___, “Zeyd b. Zeynelâbidîn ve Zeydiyye”, Marmara Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi , sayı: 19, stanbul, 2000, s. 43-58. ___, “Müsta’liyye”, DA, C:XXXII, s. 116-7. ___, “Müntecebüddin el-Kummî”, DA, C. XXXII, s. 26. ___, ve Mustafa Muhammed e -ek'a, “ smailiyye”, DA, C: XXIII, s. 128-133. Özaydın, Abdülkerim, Sultan Berkyaruk Devri Selçuklu Tarihi (485-498/1092- 1104) , stanbul : stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2001. ___, Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi (498-511/1105-1118) , Ankara 1990. ___, “Sultan Berkyaruk Devrinde (1092-1104) Bâtınîlerle Yapılan Mücâdeleler”, Prof. Dr. Fikret I ıltan’a 80. Do um Yılı Arma anı , stanbul 1995, s. 177-187. ___, “Selçuklular Zamanında Suriye’deki Bâtınî Faaliyetleri”, Türklük Ara tırmaları Dergisi , XII, stanbul 2002, s. 195-207. ___, “Hasan Sabbah”, DA, C. XVI, 347-350. ___, “Alamut”, DA, C. II, 337. ___, “Müstansır-Billah el-Fâtımî”, DA, C:XXXII, s. 119-121. ___, “el-Kâmil”, DA, C. XXIV, s. 281-83. Özgüdenli, Osman Gazi, “Selçuklu Hilafet Münasebetlerinde Bir Dönüm noktası: Halife el-Müster id’in Katli Meselesi”, Ortaça Türk-ran Tarihi Ara tırmaları , stanbul, 2006, s. 111-46. ___, “Rey”, DA, C. XXXV, s. 40-41. Özkuyumcu, Nadir, “Müsta’lî-Billah el--Fâtımî”, DA, C:XXXII, s. 115. Özler, Mevlüt, “Tu rul Bey Dönemi Dü ünce Hayatında Entelektüel Bir Kriz: Ehl-i Bid’at’e Lanet kampanyası”, I. Uluslar Arası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Kongresi , (11-13 Ekim 2000, Konya Selçuk Üniversitesi), C. II, Konya 2001, s. 171-180. Öztürk, Mustafa, Kur’an ve A ırı Yorum: Tefsirde Bâtınilik ve Bâtınî Te’vîl Gelene i, Ankara, 2003. ___, “îî-mâmî Tefsir Kültürünün Genel Karakteristikleri”, Tarihten Günümüze Kur’an’a Yakla ımlar, stanbul, 2010, ss. 243-277. Rahmetî, Muhammed Kazım Pâsoh-i Ne z, 2.bs., Tahran, Ehl-i Kalem, 1382. ___, Firkahâ-yi slâmî-yi rân der Sedehâyı Miyâne , Tahran, 1387. Ramazanî, Vahîde, “Nikâhî be Vaz’iyyet-i Hânedânı Cüveynî”, Târîh-i Pejûhî, sayı:22-23, Me hed, 1384, ss. 47-64. er-Râvendî, Muhammed b. Ali b. Süleyman, Râhatü's-Sudûr ve Âyetü's-Surûr , Çev.. Ahmet Ate , Ankara, Türk Tarih Kurumu, 1957. Râzî, Seyit Murtaza b. Dâî, Tabsiratu’l-Avâm fi Marifeti Makalati’l-Enam , nr. Abbas kbal, Tahran, 1364. Recâî, Abdullah, “Endi ehâyı Hasan Sabah der Bâb-ı mâmet ve Huccet”, Târîh-i

389

slam (Dani kâh-ı Bâkıru’l-Ulûm), sayı: 15, Kum, 1382/2003, ss. 79-89. Receb, Perviz, Sedehâyi Gome de: Târîh-i Devre-i slâmî-i ran , Tahran, 1385. Refi’, Abdürrefi’ Hakikat, Tarih-i Cümbü ha-yı Mezhebi der ran , Tahran, 1376. ___, Cümbü -i Zeydiyye der ran , Tahran, 1383. Roux, Jean-Paul, Türklerin ve Mo olların Eski Dini, Çev. Aykut Kazancıgil, stanbul, 1994. Sa’âde, Safiyye, Tatavvuru Masıbi Kâdîl-Kudât fi’l-Fetreteyni’l-Büveyhiyye ve’s-Selcûkiyye , Beyrut, 1988. Safa, Zebihullah, Tarih-i Edebiyat der ran , Tahran, 1339/1960. es-Sâidî, Hâlib b. Muhammed, Cühûdü’l-Ulemâi ve’l-Vülât fi’l-Hifâzı ale’s-Sünne fi’l-Asri’s-Selcûkî, Medine, 1427. es-Sebzevârî, Kutbüddin, el-Hulâsa fî lmi’l-Kelâm , (Turâsüna , sayı: 34, Kum, 1414, s. 124-226 içerisinde). es-Sehmî, Hamza b. Yusuf (ö. 427/1036), Târîhu Cürcân , tahk. Muhammed Abdülmuid Han, Beyrut, 1987. es-Sem’ânî, Abdulkerim, el-Ensâb , Beyrut, 1988. Sevim, Ali, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi , Ankara; Türk Tarih Kurumu yay., 1983. ___, (Erdo an Merçil ile birlikte), Selçuklu Devletleri Tarihi: Siyaset, Te kilat Ve Kültür , Ankara : Türk Tarih Kurumu, 1995. ___, “Sultan Melik ah Devrınde Ahsâ ve Bahreyn Karmatiler'ine Kar ı Selçuklu Seferi”, Belleten, Ankara 1960, C: XXIV, sayı 94, s. 209-232 (metin, s. 225-232). ___, “Selçuklu-Mısır Fâtımî Devletleri li kileri”, VIII. Türk Tarih Kongresi Bildiriler , C.II, Ankara 1981, s. 741-50. ___, “Artukluların Soyu ve Artuk Beyin Siyasi Faaliyetleri”, Makaleler I , Ankara, 2005, ss. 127-159. Seyyid, Eymen Fuad, ed-Devletü'l-Fâtımîyye fî Mısr: tefsîr cedîd , Kahire: ed- Dârü'l-Mısriyyeti'l-Lübnanî, 1992. Sıbt, bnü’l-Cevzî, Mir’âtü’z-Zemân fî Târîhi’l-Ayân , (345-447), tahk. Canan Celil Muhammed el-Hemundî, Ba dad, 1990; (448-480/1056-1086), yay. Ali Sevim, (Belgeler, Türk Tarih Belgeleri Dergisi, C. XIV, Sayı: 18, 1989-1992, Ankara, 1992, ss. 1-260); (495-589), C. VIII-I (8-1), Haydarabad, 1380/1951. Spuler, Bertold, “The Disintegration of the Caliphate in the East”, Cambridge , ed. P.M. Holt ve di erleri, Vol. IA, Cambridge, 1970, (ss. 143- 174), s. 150 (“Do uda Hilafetin Çökü ü”, Çev. Hamdi Akta , slam Tarihi Kültür ve Medeniyeti, stanbul, 1997, C. I, ss. 151-82. Stern, Samuel M., “The Epistle of the Fâtımîd Caliph al–Amir (al–Hidaya al– Amiriyya) – Its Date and its Purpose” Journal of the Royal Asiatic Society (1950), s. 20–31 (tekrar basımı: History and Culture in the Medieval Muslim World , London, 1984). ___, “The Succession to the Fatimid Imam al–Amir, the Claims of the Later Fatimids to the Imamate, and the Rise of Tayyibi Ismailism”, ‘ Oriens, 4 (1951), s. 193–255. tekrar basım History and Culture in the Medieval Muslim World . London, 1984. ___, “Early Ismaili Missionaries in Nort-West Persia and in Khurasan Transoxania”, Bulletin of the School of Oriental and African Studies , C. XXIII, sayı: 1, London, 1960, s. 56-90. Subhî, Ahmed Mahmûd: Zeydiyye (fî lmi'l-Kelâm ), 3. bs. Beyrut : Darü'n-

390

Nahdati'l-Arabiyye, 1991. es-Sübhânî, Cafer, Buhûs fi'l-Milel ve'n-Nihal, C. I-IX, Kum, 1992-1995. ___, (i râf), Mevsûatu Tabakâti’l-Fukahâ , C. I-XIV, Kum, 1418/1998. ___, (takdîm ve i raf), Mu’cemü Tabakâti’l-Mütekellimîn , Kum, 1424. Sümer, Faruk, Ouzlar (Türkmenler) Tarihleri Boy Te kilatı Destanlar , 5. bs., stanbul, 1999. “Arslan el-Besâsîrî”, Türk Dünyası Ara tırmaları Dergisi , Sayı: 42 (Haziran 1986), stanbul, 1986, s. 101-114. abbi, Ali, e-ia fî ran , Tunus, 1980. ehrevi, Ali Rıza, et-Tusi: eyhü't-Taife , trc. Kemal Seyyid, Kum : Müessesetu Ensariyan, 1995. e-ehristani, el-Milel ve’n-Nihal , nr. Emir Ali Mehna ve Ali Hasan Fa ur, Beyrut, 1998, s. 231-235 tercümesi: Mustafa Öz, slam Mezhepleri , stanbul, 2008. iblüddevle, Ebü'l-Hica' Mukatil b. Atıyye el-Bekri el-Hicazi Muhâvere Havle'l- mâme ve'l-Hilâfe , thk. es-Seyyid Murtaza Radvi, Beyrut: Müessesetü'l-Belag, 1989. (Bazı ifade farklarıyla birlikte) Mutemeru Ulemâi Ba dâd adıyla: (Çevrimiçi) http://www.najaf.org/arabic/mustabsiroon/68/index.html, 03 Mayıs 2006. e-îrâzî, el-Müeyyed fi’d-Din (ö. 470/1077), Sîretü'l-Müeyyed fi'd-Din Dâi'd- Duât: Tercümetü Hayatuhu bi Kalemih , tahk. Muhammed Kâmil Huseyn, Kahire 1949. ___, Dîvânu’l-Müeyyed fi’d-Dîn Dâ’d-Duâd , nr. Muhammed K3amil Hüseyn, Kâhire, Dâru’l-Kutubi’l-Mısrî, 1949. üterî, Nurullah, Mecâlisü’l-Mü’minîn , Tahran : Kitâbfuru -i slâmiyye, 1365. Tabatabaî, Müderris, “Medâris-i Kadîm-i Kum”, Mecelle-i Vahîd , yıl: 8, sayı: 2 (86), Tahran, 1349, ss. 201-6. et-Taberî, Muhammed b. Cerîr (ö. 310/922), Târihu’l-Ümem ve’l-Mülûk , Beyrut, Daru’l-Kutubi’l-lmiyye, 1987. et-Tahrânî, Aga Bozorg, ez-Zerîa , Beyrut, 1389. ___, Tabakatu A'lami' -ia: en-Nâbis fi'l-karni'l-Hâmis , (tahkik: Alinaki Münzevi) Beyrut : Darü'l-Kitâbi'l-Arabi, 1971 ___, Tabakatu A'lami' -ia: es-Sıkâtü'l-Uyûn fî Sâdisi'l-Kurûn , (tahkik Alinaki Münzevi) Beyrut : Darü'l-Kitâbi'l-Arabi, 1972, (takdim). “Hayâtü’ -eyh et-Tûsî”, (et-Tûsî’nin et-Tibyân tefsirine mukaddime), Beyrut : hyai’t-Türasi’l-Arabi, [t.y.]. Tamir, Arif, el-Karâmita beyne’l-ltizâm ve’l-nkâr, Dıma k, 1997. ___, el-Mustansır-Billah el-Fâtımî , Beyrut, Dâru’l-Müyessera, 1410/1990. Tarad, Tadrus, el-Hareketü’l-Karmatiyye fî’l-Irak ve’ -am ve’l-Bahreyn ve Ehemmiyetuha’t-târihiyye, Dıma k, 2002. Turan, Osman, Selçuklular Tarihi ve Türk - slam Medeniyeti , 8.b., stanbul, Ötüken Ne riyat, 2003; Selçuklular Zamanında Türkiye , 7. bs., stanbul : Bo aziçi Yayınları, 2002; Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi , 2. bs., stanbul : Nakı lar Yayınevi, 1978 et-Tûsî, el-Akâidü’l-Caferiyye , (Cafer es-Subhânî’nin Buhûs fi'l-Milel ve'n- Nihal ’i içerisinde Kum : Müessesetü'l-mam Sadık, 1992/1413-1995/1416, C:VI, s. 266-275. Türko lu, Esra, “Büyük Selçuklu Devlet Adamı Müstevfi Mecdü’l-Mülk, Hayatı Ve

391

Faaliyetleri (1049- 1099)” (Yayınlanmamı Tüksek Lisans Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih (Ortaça Tarihi) Anabilim Dalı, Ankara, 2005, http://acikarsiv.ankara.edu.tr/fulltext.php?yayin=2610&id=fulltext/2610.pdf Usta, Aydın, amanizmden Müslümanlı a Türklerin slamla ma Serüveni (Sâmânîler Devleti 874-1005) , stanbul, 2007. Vatikiotis, Panayiotis J., The Fatimid Theory of State, Lahor, 1981. Veli, Taha el-Karâmita: evvelu hareke itirakiyye fi'l-slâm , Beyrut : Dârü'l-lm li'l-Melayin, 1981. Vladimirova, Stroeva Ludmila, Târih-i smailiyân der ran: der Sedehâ-yı 5-7 Hicrî; 11-13 Milâdî , Farsçaya tercüme: Pervin Münzevî, Tahran 1371. Yakubî, Muhammed Tahir, îîyân-ı Ba dâd (Vaziyet-i Siyâsî ve ctimâî ez Vurûd- i Selcûkiyân tâ Sükût-i Abbâsiyân , Kum, 1385. (Yaltkaya), Mehmed erefeddin, “Selçûkîler Devrinde Mezâhib”, Yay. Haz. Seyit Bahçıvan, Marife , yıl 2, sayı. 2, (Güz 2002), Konya 2002, s. 265-276. (Makalenin aslı için Türkiyat Mecmuası , .C. I (Austos 1925), stanbul 1925, s. 101-118. Ya aro lu, Hasan, “Taberistan Zeydîleri (250-316/864-929)”, (Yayınlanmamı Doktora Tezi) Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü slam Tarihi ve Sanatları Ana Bilim Dalı, stanbul, 1998. Yazıcızade Ali, Tev rih-i l-i Selçu ḳ, Haz. Abdullah Bakır, stanbul, 2009. el-Yemenî, Muhammed b. Mâlik el-Hammâdî, Ke fu Esrâri'l-Bâtıniyye ve Ahbârul-Karâmıta , tah. M.Zâhid el-Kevserî, Kahire 1939. Yıldız, Hakkı Dursun, “Ebû Müslim-i Horasânî”, DA, C. X, s. 197-99 ___, “Beckem”, DA, C. V, s. 287-88. Yuvalı, Abdulkadir, “Selçuklular Zamanında Batinilerin Faaliyetleri”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , Sayı 3, Elazı 1989, s.289-298 Zambaur, Eduard Ritter Von, Mu'cemü'l-Ensâb ve'l-Üsretü'l-Hakime Fi't- Tarihi'l-slâmî , trc. Hasan Ahmed Mahmûd, Kahire, 1951. Zekkar, Süheyl el-Câmi’ fî Ahbâri'l-Karâmita fi el-Ahsa, e-am, el-Irak, el-Yemen, Dıma k, 2007. Zemin, Zehra Riyâhî “Atebetü’l-Ketebe ve Müntecebüddin Bedî’ Cüveynî”, Rü d-i Amûze i Zebân ve Edebi Fârisî , sayı: 80, Tahran, 1380, ss. 4-7. Zencani, Musa “Müellif-i Tabsıratu’l-Avâm”, Dershâi ez Mekteb-i slam , Kum, Mekteb-i slâm, 1338, sayı: 9, s. 54-59. Zeyd, Ali Muhammed, Teyyâratu Mu’tezileti’l-Yemen fî’l-Karni’s-Sâdis el-Hicrî, San’a, 1997.

392

ÖZGEÇM

Adem Arıkan, 1979 yılında Re adiye’de (Tokat) do du. 2001 yılında stanbul Üniversitesi lahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. 2004 yılında stanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde bnu’l-Mutahhar el-Hillî’nin “Ke fü’l-Murâd fî erhi Tecrîdi’l-’tikâd” Adlı Eserine Göre Dini ve Siyasi Görü leri adlı teziyle yüksek lisansı bitirdi. Aynı yıl stanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde doktora eitimine ba ladı. stanbul Üniversitesi lahiyat Fakültesi Temel slam Bilimleri Bölümü slam Mezhepleri Tarihi Anabilim Dalı’na 2004 yılında ara tırma görevlisi olarak atandı ve halen bu görevini sürdürmektedir. Çalı maları: Makaleler “Büyük Selçukluların Hanefilere Destekleri ve Irak Selçukluları Sultanı Mesud’un Faaliyetleri”, Ara an Sosyal Bilimler Enstitüsü lmî Dergisi , sayı: 5-6, Bi kek, 2008, ss. 153-164. “Osmanlı Kadısı/Müderrisi Maruf b. Ahmed’in mâmiyye iasına Ele tirileri”, Marife , yıl:8, sayı:3 ( ÎA sayısı, Kı 2008), Konya, 2009, ss. 331-348. “Zeynüddin el-Âmilî’nin Öldürülmesiyle lgili mâmiyye Tabakatlarındaki Kurguların De erlendirilmesi”, stanbul Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi , sayı: 19, yıl: 2009, stanbul, 2010, ss. 87-112.

393