6833-08-Resmi Tarix Dartishmalari
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
Resmi Tarih Tartışmaları 8 Türkiye’de Azınlıklar Editörler Fikret BAŞKAYA, Sait ÇETİNOĞLU 1. Basım Ekim 2009 İÇİNDEKİLER Sunuş ..............* ........................ 7 Sait ÇETÎNOĞLU Resmi İdeoloji / Resmi Tarih ve “Azınlıklar'" i i Recep MARAŞLI Resmi İdeoloji ve Kürtler.................................................... 41 Cemil GÜNDOĞAN Lazlarm Asimilasyonu Üzerine ........................................ Ba2i Gözlem ve Değiniler .............. 119 Mustafa Bayram MISIR Nusayriler (Arap-Aleviler) ve Türkiye’de Ulus Devlet ......... İnşa Surecindeki Konumlan .............................................. 141 Hakan MERTCAN Cumhuriyet Tarihi Boyunca Doğu ve Batı Asıırlara Karşı .... - Baskı» Zulüm» Asimile, Kovulma...... ............................ 175 Jan Beth-ŞAVVOCE, Abdulmesih Bar ABRAHAM Resmi Tarih ve Rumlar..................................................... 253 Raco D O N E F Resmi İdeoloji ve Ermeni Soykırımı................... 283 Ragıp ZARA KOLU Maiakanlar ........................................ 315 Ç. Ceyhan SÜVARİ KafkasyalIlar........................... 335 Hakan EKEN Resmi İdeolojinin Seyir Defteri Resmi Tarih ve “Azınlıklar” . 383 Sait ÇETÎNOĞLU Sunuş Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri de iktidarı gasp eden azınlık tarafından politik olarak zayıf düşürülmüş, dikkate alınmayan ve azınlık olarak tabir edilen ama aslın da toplamda çoğunluğu teşkil eden gruplardır. Bu grupla rın değil kolektif haklan kişisel haklarından dahi söz edile mez. Resmi ideolojinin azınlık olarak algılayıp politik olarak dikkate almadığı ve aym zamanda bu gruplardan gelen en küçük bir isteği de şiddetle bastırdığı ve cezalandırdığı bu zayıf düşürülmüş gruplara bakışım gündeme getirdiğimiz Resmi Tarih Tartışmaları dizimizin elinizdeki bu cildinde önemli bir sorunu her gruba mensup kişilerin merceğinden irdelemek istedik. Ulaşabildiğimiz grupların mercek altına alındığı çalışmayla ilk kez bu gruplar bu konuda toplu bir tartışmaya açılmaktadır. Bu kitapta Türk etnisitesi dışında kalan unsurlann resmî ideolojinin seyir defteri resmi tarihin seyrinde değer lendirdik. Egemen literatürde azınlık olarak tarif edilen bu gruplan tek tek ele almaya çalıştık, Azm lık’tan kastımız sayıca az ve T.C.’nin kurucu anlaşması Lozan’da azınlık olarak tarif edilen unsurlar değildir. Siyaseten zayıf düşü rülmüş unsurlan azmhk olarak tarif ettik. Oysa iktidar azınlıktır. îktıdar. bilindiği gibi sayıca az bir seçkin grup tarafından gasp edilir. Diğerleri zor da dahil olmak üzere çeşitli yollarla zayıf düşürülerek üzerlerindeki hegemonya pekiştirilir. Türkiye’de azınlık terimi olumsuz bir niteleme olarak alınmaktadır. Bu anlamda bu kitapta yer alan grup yada milliyetlerin azınlık olarak yer almalan en hafif deyimiyle kendilerince bir rütbe tenzili olarak algılanma riski taşır. Bu bakımdan çalışmaya başlarken bu riski göze aldık. Al mak zorundaydık konu toplu olarak tartışılmalıydı. Türkiye gibi İmparatorluktan gelen çeşitli uluslara, ulus devletin gömleği oldukça sancılı ve acı bir şekilde giydiril- 8 rcsmf tarih tartışmaları 8 iniştir. Bu gömleği adeta bir deli gömleği olarak görmek aslında daha doğru olur. İmparatorluktan gelen unsurlar Yeni Cumhuriyetin/Kemalizmin Türk ve Müslüman yurttaş projesinden*, bu halklar, acı, gözyaşı, baskı, sürgün, ko vulma ve ölüme kadar giden bir yelpazeden paylarını almış lar ve halen de almaya devam etmektedirler. Bu uygulamaları örtmenin, saklamanın da bir olanağı da yoktur. Öyle ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakana çok yakın zamanda kürsüye çıkıp halklara uygulanan, baskıla rın faşizme denk geldiğini, uygulamaların faşist yöntemler olduğunu açıkça itiraf etmek zorunda kalmaktadır. Başba kan bir yanda bunları söylerken diğer yandan Gayrimüslim yurttaşların yaşadığı mahallelerde kapılara anlayamadığı mız işaretler konulmakta bu işaretlere kimse sahip çıkma maktadır. Bu işaretlerden sonra nelerin geldiğine yabancı olmayanlar haklı olarak tedirginlik içine girdiklerinden. Başbakanın sözleri havada kalmaktadır. Politikacılar kürsüye çıktıklarında zenginlik, mozaik gibi kulağa hoş gelen sözler sarfedilmekle birlikte bu halklar en hafif deyimle ifade edersek asimilasyon betonu altına gö mülerek üstlerine kalın Türk-Müslüman mermeri ile örtül mektedir. Bu bakımdan İnsanlık tarihinin en trajik olayla rının bu coğrafyada yaşandığını, bu coğrafyadaki halkların insanlık tarihinin en acı olaylarım bizzat üzerlerinde de nendiğini bizzat bu halklar şahittir. Uygutamalar bu coğrafyanın kadim halklarım asimile etmiş, kovmuş ve tüketmiştir. Gönüllü asimile olanların yaşadığı travma da başlı başına ayrıca incelenmesi gereken bir konu olmakla birlikte asimilasyona karşt direnen halk ların başma gelenler de başlı başına insanlığa karşı işlenen bir suçun unsurlarını taşımaktadır. Bu halkların zorun en şiddetlisine uğramaları neredeyse kanıksanmıştır. Yeni Cumhuriyetin/Kemalizmin kurucu ideologlarında Mahmut Esat Bozkurt’un, Kemalizm rejimi milliyetçidir. Bunun an lamı kısaca şudur: Her şey ve her şey Türk milleti içindir, îslamlık, insanlık, bundan sonra gelir. Sözleri astında her şeyi açıklamaktadır. Elinizdeki kitapta resmi ideolojinin seyir defteri resmi tarihte, ulus devlet adına bu coğrafyanın halklarına reva ' Cumhuriyet de yeni değildir, i908 den itibaren Sultanın bir hükmü kalmamıştır. 1908 den itibaren Sultanların fotoğraflarındaki yüzleri ifadeleri ben kimim? Sorusunun cevabını aramaktadır. Yurttaş Projesi de yeni değildir Abdülhamid'ln ümmet projesinin bir versiyonudur. sunuş 9 görülen uygulamalar ile bu halkların yaşam mücadelesine tşık tutulmuştur. Bu çok geniş tarihsel dilimde bir halklar mozaiği olan bu coğrafyanın halklarının serüvenini bir cilde sığdırmak tabii ki mümkün değildir Biz sadece ulaşabildik lerimizle bu coğrafyanın halklarının acılarının tartışılması na kanal açmak istedik. Bunlan göz önüne serip uygulama ların sonlanmasmı ve bir daha geri gelmemek kaydıyta yürürlükten kaldırılarak, uygulamalardan dolayı bu mağ dur halklara karşı, sorumluların en azından bir özrün hala bir borç olarak ortada durduğunun ve bu özrün insanlık adına gerekli olduğunun altını çizmek istiyoruz. Elinizdeki bu kitapta, politik olarak zayıf düşürülmüş halkiarm konumu ve sorunları bu halkların içinden gelen kişiler tarafından tartışılmaktadır. Kitabı hazırlarken özel likle bunu gözettik. Göreceğiniz gibi başardık da. Yaşan mışlıklardan örneklerin ve sözlü tarih çalışmalarının metin ler içinde bolca yer alması derlemeye bir belgesel hüviyetini kazandırmıştır. Bu bakımdan elinizdeki kitabın tarihi bir belge olduğunu söylemek mümkün. Mustafa Bayram Mısır’m Lazlar’a dair makalesi, Beth- Sawoce & Bar Abraham’ın Asurlular’a, Donefin Rumlara. Eken’in Kafkas Halklarına adaklanmış makalesi. Cündo- ğan’ın Kürtler'e ilişkin makaleleri tam da bir belgesele denk düşmektedir. Azınlık konularında ilk ve örnek çalışmalarıyla tanıdığı nız Zarakolu ve Maraşh run makaleleri praksisle birlikte ayn bir perspektif sunarlar. Etnik çalışmalarla tanınan akademisyenlerden Süvari, bu coğrafyadan kazınan Malakan halkına, Mertcan, ise Nusayrilere odaklıdır. www.ethnologue.com’a göre Türkiye’de 36 dil konuşul makta. hepsini üst üste koyduğumuzda aslında çoğunluk tan sö2 ediyoruz. Amacımız bu çoğunluğun farkına varıl ması ve siyaseten zayıf grupların tartışılmasıdır. Umarız bir kanal açabilmişizdir. Sait Çetinoğlu Resmi İdeoloji / Resmi Tarih ve “Azınlıklar” Türk sosyalist hareketinin ünlü şairi Nâzım Hikmet, “Ya şamak bir ağaç gibi, tek ve hür / ve bir orman gibi kardeş çe sine" özlemine tümüyle katıldığım çok sevilen şiirinde şöyle yazar; “Dört nala gelip Uzakasya’dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim !..” Na2imt muhtemelen “Bu Vatan kimin?* diyen soran Orhan Saik Gökyay gibi milliyetçi Türk şairlerine cevap olarak yazmıştı bu dizeleri. Nazmım “bu vatan kimin?” sorusuna verdiği cevap, Türk ulusunun egemenliğine, yaptığı vurgu itibariyle Türk milliyetçi hamasetinden hiç de geri kalmaz. Nazım, Türklü ğün köklerine ve fetihçiliğine sahip çıkarak “bu memleket bizim!..." demekte bir beis görmez. Belki de bunun içindir ki ömrünü komünizmle mücadeleye adamış olan Alparslan Türkeş, Ekim 1994’de MHP kongresini açarken Komünist Şairin "Kuvay-ı Millîye Destanfndan alınma bu dizelerini okuyarak. Türk soluyla hangi "ortak payda ’da barış yapabi leceği mesajım vermekteydi. Vatanın ve memleket toprağının tanımı ve sahipliği ko nusundaki bu ortak zihinsel kavrayışın sorgulanması, tari hi ve bugünü açıklamada kaçınılmaz ayrışmanın nerede başladığına dair Önemli ipuçlarını verecek niteliktedir, Türk akıncı boyları Uzakasya’dan dörtnala gelip Akde niz'e bir kısrak başı gibi uzandıklarında, bomboş bir araziye girmemişlerdi. Orada tarihin eneski uygarlıklarının miras çısı halklar yaşamaktaydı. Yunanlılar, Ermeniler, Kürtler, 12 resmi tarih tartışmaları 8 Asurîar, Araplar, Persler ve daha nice kadim halk haleıı bu topraklarda yaşamlarını sürdürmekteydiler. Öyleyse “Uzakasya’dtan dörtnala gelenler” açısından ne oldu kİ, üzerindeki uygarlıklar ve yaşayan halklarıyla yok sayılarak bu memleket bizim!” diyebilecekleri bir hale gel di? Tarihsel popülaritesi açısından örnek verirsek l07l'de, Türk akıncı boylan orayı işgal ettiklerinde Malazgirt [Manavazkert] ovası, Bizans devleti ile Ermeni prenslikleri arasında çatışmalara sahne olan bir Ermeni yerleşimiydi- Ermeni toplumunun yanı sıra bazı göçebe Kürt aşiretleri de bu topraklarda yaşamaktaydı. 1915 yılına kadar aradan geçen 844 yıllık Selçuklu, Osmanlı egemenlikleri dönemin den sonra bile Malazgirt, ovasında yaklaşık 20 bin Ermeni nüfusu yaşamaktaydı, “...bu memleket bizim”