ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ COĞRAFYA ANA BİLİM DALI

Eşref ÇOLFAOĞLU

HENDEK İLÇESİ’NİN COĞRAFİ ETÜDÜ

YÜKSEK LİSANS

TEZ YÖNETİCİSİ Yrd. Doç. Dr. Cemal SEVİNDİ

ERZURUM – 2006

1

ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZİ İLÇESİNİN COĞRAFİ ETÜDÜ Eşref ÇOLFAOĞLU Danışman : Yrd. Doç. Dr. Cemal SEVİNDİ 2006 – SAYFA : 184 Jüri : Yrd. Doç. Dr. Cemal SEVİNDİ Yrd. Doç. Dr. Mehmet ZAMAN Doç. Dr. Ramazan SEVER Araştırma sahasını oluşturan Hendek İlçesi, Marmara Bölgesi’nin Çatalca-Kocaeli Bölümü sınırları içerisinde yer alır. Yönetim bakımından Sakarya iline bağlı olan Hendek bu merkeze yaklaşık 32 km uzaklıktadır. Aynı adı taşıyan ovanın kuzeyinde kurulan Hendek şehri 175 m yükseklikte bulunmaktadır. Hendek ilçesi yönetim bölgesi alanı, yaklaşık 581 km² kadardır. Bu arazi; batıdan Adapazarı ve Söğütlü, kuzeyden , doğudan Düzce ve güneyden Akyazı ilçesi yönetim bölgeleri ile çevrilidir. Saha coğrafi konumu nedeni ile Karasal Akdeniz iklim bölgesi ile Batı Karadeniz Bölgesi iklimi etkisi altında olup bir geçiş alanında bulunmaktadır. Hendek’te yıllık ortalama yağış miktarı 800 mm, ortalama sıcaklık ise 14,5 ºC kadardır. Hendek ilçesinin 2000 yılı Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre toplam nüfusu, 64538 kadardır. Bu nüfusun yaklaşık %44 (28610)’ü Hendek Belediyesi sınırları içerisinde, geriye kalan %56 (35938) kadarı ise kırsal yerleşmelerde yaşamaktadır. Aynı yıl itibariyle aritmetik (matematiksel) nüfus yoğunluğu ise, 112 kişi/km2 kadardır. Araştırma sahasında, topoğrafik yapının uygunluğu ve iklim özelliklerinin elverişli olması tarımsal faaliyetleri olumlu yönde etkilemiş, bunun sonucunda ekonomik faaliyetlerin %60’ı tarıma dayanmaktadır. Çayır ve mera alanlarının çok az yer kaplaması, hayvancılık faaliyetlerini olumsuz yönde etkilemiştir. Hayvancılık daha çok ailelerin kendi ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik yapılmaktadır. Hendek ilçesi sahip olduğu sosyo-ekonomik avantajlarını bulunduğu konumundan dolayı kullanamamıştır. Buna rağmen bölgeye doğru olan göçler depremlerden sonra azalmakla birlikte devam etmektedir. Bunun sonucunda nüfusun hızla artmasıyla birlikte işsizlik oranı da giderek yükselmektedir. Bu sorunun çözümü yörenin sahip olduğu sosyo-ekonomik avantajlarını kullanarak kalkındırılmasına bağlıdır. Sonuç olarak; Hendek ilçesi, sahip olduğu doğal çevre ve sosyo-ekonomik avantajlarını yeterince kullanamadığından dolayı yavaş gelişen gelişmekte olan bir yöreyi oluşturmaktadır.

2

ABSTRACT MASTER THESİS GEOGRAFİK STUDY ON HENDEK DİSTRİCT Eşref ÇOLFAOĞLU Supervisor : Yrd. Doç. Dr. Cemal SEVİNDİ 2006 – PAGE : 184 Jury : Yrd. Doç. Dr. Cemal SEVİNDİ Yrd. Doç. Dr. Mehmet ZAMAN Doç. Dr. Ramazan SEVER The district of Hendek that constitutes the research field is located within the boundaries of Çatalca – Kocaeli zone of the . Administratively tied to , Hendek is about 32 km from this center. Established at the North of the Hendek Plain, the Hendek Town is located at the altitude of 175 meters. The area of the Hendek District Administrative Region is about 581 km². This land is encircled by such administrative regios as the Adapazarı and Söğütlüdistricts at the west, Karasu at the North, düzce at the east and the Akyazı district at the South. Due to its geographical position, the field is under the influence of the Territorial Mediterranean climate zone and the western Region Climate, and located within a transition area. The annual average rainfallin Hendek is 800 mm, while the average heat is about 14.5 ºC. The total population of the Hendek District is about 64538 according to the year 2000 census rejults. Almost 44% (28610) of this population live within the boundaries of the Hendek Municipality, while the remaining 56% (35938) at the rural area. The arithmetic (mathematical) population density as at the same year, homever, is 112 persans/km². The convenience of the topographical structure and the favorability of the climate have had posivite influences on the agricultural activities, and thus 60% of the economic activities are based on agriculture. That the grasses and pastures are very limited have had negative influences on the stockbreeding activities. Stockbreeding is carried out mostly to meet the families own needs. The District of Hendek could not employ its socioeconomic advantages due to its location. However, the migrations to the region have been continuing, though at a lover level after the earthguake. Conseguently, the rate of unemployment has gradually risen with the rapid increasing population. The solution of this problem depends upan the development of the distirict by employing its socio economic advantages.

In conclusion, the District of Hendek constitutes a slow – growing, developing district as it coult not employ sufficently the natural environment and socio economic advantages it has.

3

ÖNSÖZ Konusu Hendek ilçesinin Coğrafi Etüdü olan bu araştırma, bir yüksek lisans tezi çalışmasıdır. Hem ülkemizin doğusu ile batısını bağlayan ana ulaşım yolu üzerinde bulunması, hem de doğal çevre faktörlerinin ve sosyo-ekonomik özelliklerinin ekonomik faaliyetlere çok uygun olmasına rağmen, Hendek yeterince gelişememiştir. Bu nedenle çevre, sahip olduğu özellikleri yeniden gözden geçirilerek, özel plânlama ve yatırım bölgesi olarak seçilmelidir. Amaca uygun bir yatırım plânlama stratejilerinin belirlenmesi öncelikle yörenin ayrıntılı bir etüdünün yapılmasını zorunlu kılmıştır. Çünkü, yatırım bölgesinin doğal ve beşeri potansiyel kaynakları analiz edilip tanınmadan ve onlara dayalı yatırım modeli belirlenmeden yapılacak yöresel plânlama kararları, büyük ölçüde rasyonel olmayacaktır. Bunun en pratik yolu, uygulamalı coğrafya yöntemiyle sahayı ayrıntılı bir etüde tabi tutmak ve dokümanter veriler derlendikten sonra planlama ve yatırım kararlarının stratejilerini belirlemek olmalıdır. Bu yönüyle araştırmamızın plânlama kararlarını verecek olan uygulayıcılara ışık tutacağı kanaatini taşımaktayız. Çünkü bu araştırma ile kararlara yardımcı olabileceğini düşündüğüz iktisadi amaçlı veriler ayrıntılı bir biçimde ortaya çıkarılmış bulunmaktadır. Yüksek lisans tez konumu seçen, çalışmalarımın her aşamasında yardımlarını esirgemeyen hocam ve tez danışmanım Fen-Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Cemal SEVİNDİ hocama öncelikle şükranlarımı sunarım.. Gerek lisans ve gerekse lisansüstü derslerimde bölümümüz öğretim üyeleri ve hocalarım Prof. Dr. Kenan ARINÇ, Yrd. Doç. Dr. Mehmet ZAMAN ve bölüm başkanı değerli hocam Prof. Dr. İhsan BULUT’un yetişmemde önemli katkıları olmuştur. Kendilerine teşekkürlerimi sunarım. Coğrafyacı olmanın ayrıcalıklı ve zevkli bir meslek olduğunu lisans öğrenciliğimde zihnime ve gönlüme yerleştiren coğrafyayı bize sevdiren başta Prof. Dr. Hayati DOĞANAY, Prof. Dr. İbrahim GÜNER, Prof. Dr. Hakkı YAZICI, Yrd. Doç. Dr. Mustafa GİRGİN ve diğer hocalarıma da teşekkür etmeyi bir borç bilirim. Saha gözlemleri, anket ve mülakat uygulamaları gibi araştırma gezi-gözlem yöntemi uygulama aşamasında hem Hendek Kaymakamlığı yönetim birim amirleri hem de yerel yönetim amirleri ile Hendekli ailelerden yakın ilgi gördüm. Burada hepsine içtenlikle teşekkür etmek isterim.

4

Yine tezin hazırlamasında kendisi de coğrafya öğretmeni olan eşim Sevgi ÇOLFAOĞLU’ nun büyük katkılarını gördüm, kendisine teşekkür ederim. Bu çalışmanın, sahip olduğu sosyo-ekonomik avantajlarını hala kullanamayan ve ekonomik ve sosyal yönden olması gereken yerde olmayan Hendek ilçesi için yararlı olması dileklerimle. Eşref ÇOLFAOĞLU 2006

5

İÇİNDEKİLER SAYFA NO ÖZET...... ……..I ABSTRACT...... …….II ÖNSÖZ...... ……III İÇİNDEKİLER...... V HARİTALAR LİSTESİ…………………………………………………...……VIII ŞEKİLLER LİSTESİ...... VIII TABLOLAR LİSTESİ...... … X FOTOĞRAFLAR LİSTESİ...... …XIII GİRİŞ...... 1 1. Araştırma Sahasının Konumu, Sınırları ve Başlıca Özellikleri...... 1 2. Araştırmanın Amacı ve Metodu...... 5 1. BÖLÜM DOĞAL ÇEVRE ÖZELLİKLERİ 1.A. JEOMORFOLOJİK ÖZELLLİKLERİ...... 6 1.1. Giriş...... 6 1.2. Dağlık ve Tepelik Alanlar...... 8 1.3. Vadiler…………………...... 10 1.4. Aşınım Yüzeyleri...... 13 1.5. Kütle Hareketleri...... 16 1.B. İKLİM ÖZELLİKLERİ...... 18 1.1. Giriş...... 18 1.2. İklim Elemanları...... 21 1.2.1. Sıcaklık...... 21 1.2.2. Atmosfer Basıncı ve Rüzgarlar...... 27 1.2.3. Nem ve Bulutluluk...... 32 1.2.4. Yağışlar...... 38 1.3. Yağış Etkinliği ve İklim Tipi.…...... 43 1.C. HİDROGRAFYA ÖZELLİKLERİ...... 46 1.D. TOPRAK ÖZELLİKLERİ...... 47 1.E. DOĞAL BİTKİ ÖRTÜSÜ ÖZELLİKLERİ...... 48

6

2.BÖLÜM BEŞERİ ÇEVRE ÖZELLİKLERİ 2.A. NÜFUS...... 53 2.1. Nüfusun Başlıca Özellikleri...... 53 2.2. Nüfus Miktarları ve Artışları...... 55 2.3. Nüfus Hareketleri...... 65 2.3.1. Doğumlar ve Ölümler...... 65 2.3.2. Göçler...... 67 2.3.2.1. Dış Göçler...... 67 2.3.2.2. İç Göçler...... 68 2.4. Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Özelikleri...... 72 2.4.1. Nüfusun Cinsiyet ve Yaş Yapısı...... 72 2.4.2. Nüfusun Eğitim ve Kültür Durumu...... 83 2.4.3. Aile Büyüklüğü...... 85 2.4.4. Nüfusun Beslenme ve Sağlık Durumu...... 88 2.4.5. Nüfusun Diğer Sosyal Özellikleri...... 90 2.4.6. Nüfusun Dağılışı ve Yoğunlukları...... 92 2.B. YERLEŞME...... 98 2.1. Yerleşmenin Başlıca Özellikleri...... 98 2.2. Yerleşmenin Tarihi Gelişimi...... 99 2.3. Yerleşme Şekilleri...... 101 2.3.1. Köy Yerleşmeleri...... 101 2.3.1.a. Yer Adlarına Göre Köy Yerleşmeleri...... 102 2.3.1.b. Kuruluş Yerlerine Göre Köy Yerleşmeleri...... 103 2.3.1.c. Yükselti Basamaklarına Göre Köy Yerleşmeleri...... 104 2.3.1.d. Dokularına Göre Köy Yerleşmeleri...... 105 2.3.1.e. Ormana Göre Köy Yerleşmeleri...... 107 2.3.1.f. Ekonomik Faaliyetlere Göre Köy Yerleşmeleri...... 108 2.3.1.h. Yüzölçümü ve Nüfus Büyüklüklerine Göre Köy Yerleşmeleri....111 2.4.Köy Konutları...... 112 2.4.1. Coğrafi Çevre Şartları ve Meskenler...... 112 2.4.2. Mesken Tipleri – İnşa Şekli ve Fonksiyonları ...... 120 2.4.2.1. Geleneksel Mesken Tipleri...... 120

7

2.4.2.2. Yeni Tip Meskenler...... 121 2.5. Hendek Şehri……...... 124 2.5.1. Giriş...... 124 2.5.2. Şehirsel Fonksiyonlar...... 130 2.5.2.1. Tarımsal Fonksiyonlar ...... 133 2.5.2.2. Hizmetler Fonksiyonu...... 134 2.5.2.3. Sanayi Fonksiyonu...... 137 3. BÖLÜM EKONOMİK ÇEVRE ÖZELLİKLERİ 3.A. TARIM...... 140 3.1. Tarımsal Faaliyetlerin Başlıca Özellikleri ...... 140 3.2. Toprakların Yararlanma Bakımından Bölünüşü ...... 142 3.3. Tarım Ürünlerini Ekiliş Sahaları ve Üretim Durumu ...... 144 3.B. HAYVANCILIK...... 145 3.1. Hayvancılık Faaliyetlerinin Başlıca Özellikleri ...... 145 3.2. Hayvan Türleri ve Coğrafi Dağılışı...... 148 3.3. Hayvancılığın Özellikleri ve Temel Sorunları...... 150 3.C. ORMANCILIK...... 152 3.D. SANAYİ...... 155 3.E. ULAŞIM...... 157 3.F. TİCARET...... ……163 3.G. TURİZM...... 165 SONUÇ...... 167 ARAŞTIRMA SAHASININ TEMEL SORUNLARI VE BAŞLICA ÇÖZÜM ÖNERİLERİ………………………………………………………...... 171 A. DOĞAL ÇEVRE ÖZELLİKLERİ İLE İLGİLİ SORUNLAR………….171 B. BEŞERİ ÇEVRE ÖZELLİKLERİ İLE İLGİLİ SORUNLAR……...... 173 C. EKONOMİK FAALİYETLERLE İLGİLİ SORUNLAR…………...... 175 YARARLANILAN KAYNAKLAR………………………………………...... 178

8

HARİTALAR DİZİNİ Sayfa No Harita 1. Hendek İlçesinin Lokasyon Haritası ( Şekil 1.1 ) ……………………...... 2 Harita 2. Hendek İlçesi ve Çevresinin Fiziki Haritası ( Şekil 1.2 )…………………...... 4 Harita 3. Hendek ve Çevresinin Jeoloji Haritası ( Şekil 1.3 )…………………………...9 Harita 4. Hendek ve Çevresinin Topoğrafya Haritası ( Şekil 1.4 )………………….....11 Harita 5. Adapazarı ve Çevresinde Orman Örtüsünün Durumu ve Başlıca Türler ( Şekil 1.21 )………………………………………………………………..52 Harita 6. Hendek İlçesinin Göç Haritası ( Şekil 1.27 ) ……………………………...... 71 Harita 7. Araştırma Sahası ve Çevresinde Köylü Nüfusun Dağılış Haritası ( Şekil 1.34 )………………………………………………………………..94 Harita 8. Hendek’in Yönetim Bölgesi Haritası ( Şekil 1.42 )………………………....136 Harita 9. Hendek İlçesinin Arazi Kullanım Haritası ( Şekil 1.43 ) …………………..139 Harita 10. Hendek İlçesinin Ulaşım Haritası ( Şekil 1.49 )…………...……………..161

ŞEKİLLER DİZİNİ Şekil 1. 1. Hendek İlçesinin Lokasyon Haritası…………...…………………………….2 Şekil 1. 2. Hendek İlçesi ve Çevresinin Fiziki Haritası…...……………………………..4 Şekil 1. 3. Hendek İlçesi ve Çevresinin Jeoloji Haritası……...…………………………9 Şekil 1. 4. Araştırma Sahası ve Çevresinin Topoğrafya Haritası …………...………....11 Şekil 1. 5. Hendek Meteoroloji İstasyonuna Ait Seçilmiş Sıcaklık Verilerinin Aylara Göre Dağılımı ( 1951 – 2001 )………………………………………22 Şekil 1. 6. Hendek’te Ortalama Donlu Gün Sayısının Aylara Göre Dağılımı (1961 - 1995)………………………………………………………………...25 Şekil 1. 7. Hendek’te Ortalama Donlu Günlerin Mevsimlere Göre Dağılımı...………..26 Şekil 1. 8. Adapazarı’nda Aylara Göre Ortalama Basınç Değerleri (1971 – 2001)…... 28 Şekil 1. 9. Hendek’te Yıllık Rüzgarların Mevsimlere Göre Dağılımı (1972 – 2001)….30 Şekil 1. 10. Hendek’in Yıllık Ortalama Rüzgar Frekans Gülü (1972 – 2001)……...….31 Şekil 1. 11. Hendek’te Ortalama Nisbi Nem Değerleri (1950-2001 )……...………….32 Şekil 1. 12. Araştırma Sahasında Nisbi Nemin Gün İçerisinde Değişimi…...………....34 Şekil 1. 13. Hendek’te Ortalama Aylık ve Yıllık Bulutluluk Değerleri (1951 – 2001)..35 Şekil 1. 14. Hendek’te Ortalama Kapalı Gün Sayısı ( 1951 – 2001 )………………….36 Şekil 1. 15. Hendek’te Sisli Günlerin Aylara Göre Gidişi…………………………...... 37

9

Şekil 1. 16. Hendek’te Sislerin Mevsimlere Göre Dağılımı……………………………38 Şekil 1. 17. Hendek’te Yıllık Yağış Miktarının Aylara Göre Dağılımı (1951 – 2001)……………………………………………………………………….39

Şekil 1. 18. Hendek’te Ortalama Yağış Miktarının Mevsimlere Göre Dağılımı (1951 - 2001)……………………………………………………………….42 Şekil 1. 19. Hendek’te Ortalama Kar Yağışlı ve Karla Örtülü Gün Sayısının Aylara Göre Dağılımı (1951 – 2001)……………………………………...43 Şekil 1. 20. Thortwaite İklim Tasnifine Göre Araştırma Sahasının İklim Tipini Gösteren Su Bilançosu………………………………………………………45 Şekil 1. 21. Adapazarı ve Çevresinde Orman Örtüsünün Durumu ve Başlıca Türleri ……………………………………………………………………...52 Şekil 1. 22. Sayım Yıllarına Göre Hendek’in Şehirsel Nüfusundaki Değişimler (1927 – 2000) ……………………………………………………………..57 Şekil 1. 23. Sayım Yıllarına Göre Hendek’in Kırsal Nüfusundaki Değişimler (1927 – 2000) ………………………………………………………………61 Şekil 1. 24. Sayım Yıllarına Göre Hendek İlçesi Nüfusundaki Değişimler (1927 – 2000) ………………………………………………………………63 Şekil 1. 25. Hendek İlçesinden Dış Ülkelere Göç Eden Nüfusun Ülkelere Göre Dağılımı (1970 – 2003 ) …………………………………………………...68 Şekil 1. 26. Hendek İlçesine Göç Eden Nüfusun Geldikleri İller ( 1965- 2003 ) ……...70 Şekil 1. 27. Hendek İlçesinin Göç Haritası ……………………………………………71 Şekil 1. 28. Hendek İlçesi Şehir Nüfusunun Sayım Yıllarına Göre Cinsiyet Durumu ve Cinsiyet Oranları (1927 – 2000) ……………………………..73 Şekil 1. 29. Hendek İlçesi Kırsal Nüfusunun Sayım Yıllarına Göre Cinsiyet Durumundaki Değişmeler (1927 – 2000) ………………………………….74 Şekil 1. 30. Hendek İlçesi Toplam Nüfusu İçerisindeki Şehir Nüfusunun Cinsiyet ve Yaş Piramidi (2000)……………………………………………………..79 Şekil 1. 31. Hendek İlçesi Toplam Nüfusu İçerisindeki Kır Nüfusunun Cinsiyet ve Yaş Piramidi (2000)………………………………………………………...81 Şekil 1. 32. Hendek İlçesi Toplam Nüfusu İçerisinde Şehir Nüfusunun Geniş Aralıklı Yaş Gruplarına ve Cinsiyet Durumuna Göre Dağılımı (2000)…...82 Şekil 1. 33. Hendek İlçesi Toplam Nüfusu İçerisinde Kır Nüfusunun Geniş

10

Aralıklı Yaş Gruplarına ve Cinsiyet Durumuna Göre Dağılımı (2000) …...82 Şekil 1. 34. Araştırma Sahası ve Çevresinde Köylü Nüfusun Dağılışı Haritası……...... 94 Şekil 1. 35. Sayım Yıllarına Göre Hendek, Sakarya ve Türkiye’nin Aritmetik Nüfus Yoğunlukları ( 1927-2000 )…………………………………………95 Şekil 1. 36. Hendek İlçesindeki Köy Konutlarının Yapı Malzemelerine Göre Dağılımı (2003)…………………………………………………………...113 Şekil 1. 37. Hendek İlçesindeki Köy Konutlarının Kat Durumlarına Göre Dağılışı (2003) …………………………………………………………………….117 Şekil 1.38. Muhtelif Kısımlarıyla Bir Köy Evinin Çitlerle Çevrili Avlu İçerisindeki Tertip Tarzı ………………………………………………….118 Şekil 1. 39. Hendek İlçesindeki Köy Yerleşmelerinde İnşa Edilen Yeni Tip Meskenlere Ait Bir Konut Planı ………………………………………….122 Şekil 1. 40. Hendek İlçesinde Yeni Tip Meskenlere Ait Bir Mesken Planı ………….122 Şekil 1. 41. Hendek İlçe Merkezinde Çalışan Nüfusun Ekonomik Sektörlere Göre Dağılımı (2003) …………………………………………………………132 Şekil 1. 42. Hendek İlçesinin Yönetim Bölgesi Haritası ( 2003 ) ……………………136 Şekil 1. 43. Hendek İlçesinin Arazi Kullanım Haritası ………………………………139 Şekil 1. 44. Hendek İlçesinin Arazi Kullanım Durumu (2003) ………………………143 Şekil 1. 45. Hendek İlçesinde Tarımsal Ürünlere Göre Arazi Kullanımı (2003) …….145 Şekil 1. 46. Hendek İlçesinde Hayvan Varlığının Türlerine Göre Dağılımı (2003) …146 Şekil 1. 47. Hendek İlçesinde Büyükbaş (sığır)Hayvanların Irklara Göre Dağılımı (2003) …………………………………………………………..149 Şekil 1. 48. Hendek İlçesindeki Ormanların Ekonomik İşletme Şekillerine Göre Dağılımı (2003) …………………………………………………………..154 Şekil 1. 49. Hendek İlçesinin Ulaşım Haritası ……………………………………...... 161

TABLOLAR DİZİNİ Tablo 1. 1. Hendek Meteoroloji İstasyonuna Ait Seçilmiş Sıcaklık Verilerinin Aylara Göre Dağılımı (1951-2001) ………………………………………..22 Tablo 1. 2. Hendek Meteoroloji İstasyonunda Ortalama Donlu Günlerin Aylara Göre Dağılımı (1961 – 1995) ……………………………………………...24 Tablo 1. 3. Hendek’te Ortalama Donlu Günlerin Mevsimlere Göre Dağılımı (1961- 1995) ………………………………………………………………26

11

Tablo 1. 4. Adapazarı’nda Aylara Göre Ortalama Basınç Değerleri (1972 – 2001) ….27 Tablo 1. 5. Hendek’te Rüzgarların Mevsimlere Göre Dağılımı (1972 - 2001) ……….29 Tablo 1. 6. Hendek’te Yıllık Rüzgarların Mevsimlere Göre Dağılımı ve Frekansları (1972 – 2001) ………………………………………………...30 Tablo 1. 7. Hendek’te Ortalama Nisbi Nem Değerleri (%) ……………………………32 Tablo 1. 8. Araştırma Sahasında Nisbi Nemin Gün İçindeki Değişimi (%) …………..33 Tablo 1. 9. Hendek’te Ortalama Aylık ve Yıllık Bulutluluk Değerleri (1951 – 2001) ……………………………………………………………………….34 Tablo 1. 10. Hendek’te Ortalama Kapalı Gün Sayısı (1951 – 2001 ) …………………35 Tablo 1. 11. Hendek’te Sisli Gün Sayısının Aylık ve Yıllık Ortalama Değerleri (1972 -2001) ……………………………………………………………...37 Tablo 1. 12. Hendek’te Sisli Gün Sayısının Mevsimlere Göre Dağılımı ……………...38 Tablo 1. 13. Hendek’te Yıllık Ortalama Yağış Değerlerinin Aylara Göre Dağılımı (mm ) ……………………………………………………………………...39 Tablo 1. 14. Hendek Meteoroloji İstasyonunda Yıllık Ortalama Yağış Değerlerinin Mevsimlere Göre Dağılımı ( mm ) ………………………………………..41 Tablo 1. 15. Hendek’te Yıllık Ortalama Kar Yağışlı ve Karla Örtülü Gün Sayısının Aylara Göre Dağılımı (1951 – 2001) …………………………...42 Tablo 1. 16. Thorthwait İklim Tasnifine Göre Araştırma Sahasının İklim Tipini Gösteren Su Bilançosu ……………………………………………………44 Tablo 1. 17. Hendek’te Meydana Gelen Orman Yangınlarının Yıllara Göre Dağılış Cetveli (1996 – 2000 ) ………………………………………………….....50 Tablo 1. 18. Hendek’te Orman Gençleştirme ve Ağaçlandırma Çalışmaları (1991- 2000) ………………………………………………………………………51 Tablo 1. 19. Sayım Yıllarına Göre Hendek Şehir Nüfusundaki Değişimler (1927 – 2000) ……………………………………………………………..57 Tablo 1. 20. Sayım Yıllarına Göre Hendek İlçesi Kırsal Nüfusundaki Değişimler (1927 – 2000) ……………………………………………………………..60 Tablo 1. 21. Sayım Yıllarına Göre Hendek İlçesinin Nüfusundaki Değişimler ( 1927 – 2000 ) ……………………………………………………………63 Tablo 1. 22. Hendek İlçesinden Dış Ülkelere Göç Eden Nüfus ve Gittikleri Ülkeler (1970 - 2000) …………………………………………………….68 Tablo 1. 23. Hendek İlçesine Göç Eden Aile Sayısı ve Geldikleri İller (1965 –

12

2003) ………………………………………………………………………70 Tablo 1. 24. Sayım Yıllarına Göre Hendek İlçesinin Kentsel ve Kırsal Nüfus Miktarlarının Cinsiyet Durumu ve Cinsellik Oranları (1927 - 2000)……..73 Tablo 1. 25. Sayım Yıllarına Göre Hendek İlçesi Nüfusunun Cinsiyet Durumu ve Cinsellik Oranları (1927 - 2000) …………………………………………75 Tablo 1. 26. Hendek İlçesi Nüfusunun Cinsiyet ve Yaş Bileşimi (2000) …………...... 77 Tablo 1. 27. Hendek İlçesi Şehir Nüfusunun Cinsiyet ve Yaş Bileşimi (2000) ……….78 Tablo 1. 28. Hendek İlçesi Kır Nüfusunun Cinsiyet ve Yaş Bileşimi (2000) …………80 Tablo 1. 29. Hendek İlçe Nüfusunun Geniş Aralıklı Yaş Gruplarına ve Cinsiyet Durumuna Göre Dağılımı ( 2000 ) ……………………………………….80 Tablo 1.30. Araştırma Sahası Köy Yerleşmelerinde Aile Nüfus Sayısı ve Aile Büyüklükleri (2000) ……………………………………………………...86 Tablo 1. 31. Hendek İlçe Merkezindeki Mahallelerin Aile Büyüklükleri (2000) ……..89 Tablo 1. 32. Hendek İlçesinin Sayım Yıllarına Göre Aritmetik Nüfus Yoğunlukları (1927-2000) ……………………………………………...... 93 Tablo 1. 33. Sayım Yıllarına Göre Hendek, Sakarya ve Türkiye’nin Aritmetik Nüfus Yoğunlukları (Kişi / km2, 1927 – 2000) …………………………..95 Tablo 1. 34. Hendek İlçesindeki Köy Konutlarının Yapı Malzemelerine Göre Dağılımı (2003) …………………………………………………………113 Tablo 1. 35. Hendek İlçesindeki Köy Konutlarının Kat Durumlarına Göre Dağılımı (2003) …………………………………………………………117 Tablo 1.36. Hendek İlçe Merkezinde Çalışan Nüfusun Ekonomik Sektörlere Göre Dağılımı (2003) …………………………………………………………132 Tablo 1. 37. Hendek İlçesinin Arazi Kullanım Durumu (2003) ……………………...142 Tablo 1. 38. Hendek İlçesinde Tarımsal Ürünlere Göre Arazi Kullanım Durumu (2003) …………………………………………………………………….144 Tablo 1. 39. Hendek İlçesindeki Hayvan Varlığının Türlerine Göre Dağılımı (2003) …………………………………………………………………….146

Tablo 1. 40. Hendek İlçesi Köy Yerleşmelerinde Büyükbaş ve Küçükbaş Hayvan Sayıları ( 2006 ) ………………………………………………………...147 Tablo 1. 41. Hendek İlçesindeki Büyükbaş (Sığır) Hayvanların Irklara Göre Dağılımı (2003) …………………………………………………………148

13

Tablo 1. 42. Hendek İlçesindeki Orman Serilerinin İşletme Şekillerine Göre Dağılımı (2003) ………………………………………………………....154 Tablo 1. 43. Hendek’teki Atölye Tipi İşletmelerin Sayısı ve Çalıştırdıkları İşgücü (2003) ……………………………………………………………157 Tablo 1. 44. Hendek İlçe Merkezinin Köylere Olan Uzaklıkları ……………………159 Tablo 1. 45. Hendek Şehir Merkezindeki Ticari İş Yerlerinin Sayısı (2003) ………..164

FOTOĞRAFLAR DİZİNİ Fotoğraf 1. 1. Hendek Şehrinden Bir Görünüm ………………………………………..1 Fotoğraf 1. 2. Hendek’in Kuzeyinde Bulunan Çamdağı’ndan Görünüm……………….6 Fotoğraf 1. 3. Hendek’in Güneydoğusunda Yer Alan Keremali Dağları’ndan Bir Görünüm …………………………………………………………………8 Fotoğraf 1. 4. Balıklıdere Vadisi’nden Bir Görünüm ………………………………...10 Fotoğraf 1. 5. Alt– Miyosen Aşınım Yüzeylerinin Bulunduğu Fındıklı Tepesinden Bir Görünüm ……………………………………………...14 Fotoğraf 1. 6. Araştırma Sahasındaki Heyelan Alanlarından Bir Görünüm ………….18 Fotoğraf 1. 7. Yağmurlu Bir Yaz Gününde Hendek Şehir Merkezinden Görünüm…..40 Fotoğraf 1. 8. Kış Mevsiminde Hendek Şehir Merkezinden Bir Görünüm ………...... 47 Fotoğraf 1. 9. Antropojen Faktörler Sonucu Tahrip Olmuş Orman Kalıntıları………..51 Fotoğraf 1. 10. Hendek Devlet Hastanesi’nden Bir Görünüm………………………...90 Fotoğraf 1. 11. Hendek’e 10 km Uzaklıkta Bulunan Sarıyer Köyü’nden Bir Görünüm …………………………………………………………….....98 Fotoğraf 1. 12. Hendek Ovası Üzerinde Hendek’in 3 km Batısında Kurulan Akova Köyü’nden Bir Görünüm ……………………………………..104 Fotoğraf 1. 13. Hendek’in Güneybatısında Bulunan Toplu Dokulu Bir Köy Yerleşmesi Uzuncaorman ………………………………...... 106 Fotoğraf 1. 14. Hendek’te Orman İçi Yerleşmelere Tipik Bir Örnek: Aksu Köyü ....108

Fotoğraf 1. 15. Ekonomik Faaliyetleri Daha Çok Fındık Tarımının Oluşturduğu Hendek’in Doğusunda Bulunan Güldibi Köyü’ndeki Fındık Bahçelerinden Bir Görünüm ……………………………………...... 110 Fotoğraf 1. 16. Kerpiçten İnşa Edilmiş Geleneksel Meskenlere Ait Bir Köy

14

Konutu:Yeşilköy ……………………………………………………..114 Fotoğraf 1. 17. Ahşap Malzeme Kullanılarak İnşa Edilmiş Bir Köy Konutu:Aksu …115 Fotoğraf 1. 18. Çağdaş Yapı Malzemelerinden İnşa Edilmiş Bir Köy Konutu: Kargalıhanbaba ………………………………………………………116 Fotoğraf 1. 19. Etrafı Çitlerle Çevrili Ev ve Eklentilerinden Oluşan Bir Köy Evi: Yayalar ………………………………………………………………119 Fotoğraf 1. 20. Hendek’te Fındık Bahçesi İçerisinde Lüks Bir Villa ………………..120 Fotoğraf 1. 21. Hendek Şehir Merkezinden Bir Görünüm …………………………..123 Fotoğraf 1. 22. Hendek’te Ticaret Faaliyetlerinin Yoğun Olduğu Başpınarlar Mahallesinden Bir Görünüm ………………………………………...131 Fotoğraf 1. 23. Hendek Belediyesi Binasından Bir Görünüm ……………………….135 Fotoğraf 1. 24. Hendek Şehrinin 3 km Batısında Karayolu Kenarında Kurulmuş Fındık Fabrikalarından Bir Görünüm ………...138 Fotoğraf 1. 25. Yoğun Tarımsal Faaliyetlere Sahne Olan Hendek Ovasından Bir Görünüm ……………………………………………………………..141 Fotoğraf 1. 26. Hendek Orman Bölge Müdürlüğü Binasından Bir Görünüm ……….143 Fotoğraf 1. 27. Hendek İlçesinde Beslenen Kültür Irkı Sığırı: Çamlıca Köyü ……...152 Fotoğraf 1. 28. Hendek’in Batısında Bulunan Fındık Bahçeleri ve Sanayi Tesislerinden Bir Görünüm …………………………………………156 Fotoğraf 1. 29. Hendek Şehir Merkezinden Geçen Eski İstanbul – Ankara Karayolundan Bir Görünüm…………………………………………162 Fotoğraf 1. 30. Hendek’te Köy Yollarından Bir Görünüm ………………………...... 162 Fotoğraf 1. 31. Hendek’te Salı Günleri Kurulan Kapalı Halk Pazarından Bir Görünüm …………………………………………………………..165 Fotoğraf 1. 32. Hendek Şehir Merkezindeki Sorunlardan Biri de Arabaların Park Problemidir……………………………………………………………174

15

GİRİŞ 1. Araştırma Sahasının Konumu, Sınırları ve Başlıca Özellikleri Araştırma sahasını oluşturan Hendek ilçesi, Marmara Bölgesi’nin Kocaeli bölümü sınırları içerisinde yer alır.Yönetim bölümlemesi açısından saha, Adapazarı ili sınırları içinde kalmaktadır. Hendek ilçesi yönetim bölgesi alanı, yaklaşık 581 km2 kadardır. Bu alanı kuzeyde Karasu ve , güneyde Akyazı, batıda , Söğütlü ve Adapazarı, doğuda Düzce yönetim bölgeleri çevrelemektedir. İnceleme alanını kuzeyde Çamdağı üzerindeki Fındıklı Tepe (1378m) ve Orduluyolu Tepe (1280m), güneyde Keremali Dağları üzerindeki Kestanelik Sırtı (1360m), kuzeydoğusunda Yılmabaşı Tepe (1250m) ve Üçpınar Tepe (1100m), batısında Adapazarı Ovası sınırlandırır. Sahaya bütün olarak bakıldığı zaman en yüksek kısımların KB ve GD’da yer aldığı kolayca anlaşılabilir. Yine Ulu Dere, Güldibi Deresi Gavur Deresi, Değirmen Dere ve Kamilşanlı Dere sahanın başlıca akarsularıdır. Sahada yer alan en önemli dere yörenin güney batısında bulunan Balıklıdere olup KD-GB istikametinde akmaktadır.

Fotoğraf 1.1. Hendek şehrinden bir görünüm. Çalışma sahası, kuzey ve güney çevre kısımlarından merkeze doğru bir alçalma eğilimindedir. Zaten eski İstanbul-Ankara yolunda doğal bir vadiyi izlemektedir.

16

Şekil 1.1. Hendek İlçesinin Lokasyon Haritası

17

Araştırma sahası coğrafi konumu nedeni ile Karasal Akdeniz İklim Bölgesi ile Batı Karadeniz Bölgesi iklimi arasında her iki iklimim izlerini taşıyan kendine özgü şartlara sahiptir. Bazen birinin bazen diğerinin etkisi altında kalan, fakat hiçbir zaman bu iki iklim tipine sokulamayan bir geçiş alanında bulunmaktadır. Yıllık ortalama sıcaklık 14,5 ºC, ocak ayı ortalaması 5,4 ºC temmuz ayı ortalama sıcaklığı ise 23,9 ºC olarak belirlenmiştir. Yıllık ortalama yağış tutarı 800 mm civarında olup, zemin genelde nemlidir. Hendek ilçesi, idari bakımdan belediye sınırları içerisindeki 13 ayrı mahalle yerleşmesinin merkezini oluşturan ve aynı zamanda, ilçe merkezi olan bir kent yerleşmesi ile birlikte, 1 bucak 3 belde ve 73 köy yerleşmesinden meydana gelmektedir. Araştırma sahasında geçici yerleşme bulunmamaktadır. Bu yerleşmelerde 2000 yılı Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre, toplam 64538 nüfus yaşamaktaydı. Bunun yaklaşık %44’ü Hendek Belediyesi sınırları içerisinde %56 kadarı ise kırsal yerleşmelerde oturuyordu. Böylece aynı yıl itibariyle aritmetik nüfus yoğunluğu 112 kişi/km2 kadardı. Hendek ilçesi Cumhuriyetten önce kaza olmuştur. Cumhuriyetin ilanından sonra Kocaeli iline bağlı bir ilçe iken 1954 yılında Sakarya’nın vilayet olması ile birlikte bu ile bağlı bir ilçe olmuştur. Araştırma sahası ve çevresinin topoğrafik yeryüzü şekilleri ile iklim şartlarının elverişli olması, tarımın bölge ekonomisinde önemli bir faaliyet alanı durumuna gelemsine zemin hazırlamıştır. Hendek Ovası gibi düz ve verimli topraklara sahip ovanın bulunması, iklim elemanlarının tarımsal faaliyetler için uygun olması ve fazla gelir getirmesi nedeni ile bu faaliyetler ön plâna çıkmıştır. Başka bir ifadeyle, ilçede tarım faaliyetleri ticari amaçlara yöneliktir. Hendek ilçesi sahip olduğu doğal çevre özellikleri ve sosyo-ekonomik avantajlarından dolayı sürekli göç alan bir yerleşmedir. Ancak tarım dışı faaliyetlerin henüz gelişmemiş olmasından dolayı işsizlik giderek artış göstermektedir. Bu sorunun çözümü ise sahip olduğu avantajlarını kullanarak bölge sanayisinin geliştirilmesine bağlıdır.

18

Şekil 1.2. Hendek İlçesi ve Çevresinin Fiziki Haritası

19

1. 2. Araştırmanın Amacı ve Metodu Çalışmanın önsöz kısmında da belirtildiği üzere bu araştırma bir yüksek lisans çalışmasıdır. Araştırmanın esas amacı Hendek ilçesinin doğal ve beşeri çevre faktörlerini analiz ve sentez ederek, araştırma sahasının ekonomik ve sosyal bakımdan bugünkü durumuna gelişinde etkili olan faktörleri ortaya çıkarmaktır. Ayrıca çevrenin potansiyel kaynaklarının kısaca tanıtımının yapılmasıdır. Hatırlanacağı üzere bir yörenin tanıtılması; coğrafi konumu, doğal zenginlikleri, sosyal kültürel ve ekonomik yapısı ile diğer coğrafi özelliklerinin gözler önüne serilmesidir. Bu çalışmamızda, yörenin doğal ve beşeri kaynakları ile bunları denetiminde tutan, doğal ve beşeri faktörleri analiz edilmeye çalışıldı. Gerçekten de bir yörenin sahip olduğu özelliklerini tanımadan, sorunlarını bilmeden, nedenlerini incelemeden getirilecek olan kalkınma planı ve yatırım kararlarının amaca uygun sonuçlar vermeyeceği kesindir. Bu nedenle coğrafi esaslara bağlı kalınarak, yörenin daha da kalkındırılması ve mevcut sorunların çözümüne yönelik bazı önerilerin getirilmesi araştırmanın temel amaçlarından birini teşkil etmektedir. Genel olarak amaçlarını belirttiğimiz bu araştırmanın sonuçlarının Hendek’e yönelik planlama ve yatırım kararlarında dikkate alınacağı umudunu taşımaktayız. Bu araştırma eldeki duruma gelene dek birkaç aşamadan geçmiştir. İlk olarak araştırma sahası ile ilgili yazılı kaynaklar bulunarak gözden geçirilmiş, dokümanter veriler ve kaynaklar derlenmiştir. Daha sonra, coğrafi düşüncenin temel araştırma yöntemlerinden biri olan, yerinde gözlem aşaması uygulanmıştır. Bu aşama, çalışmamızın en uzun süreli bölümünü oluşturmuştur. Bu amaçla 2001 yılında başlanan uzun süreli arazi gözlemleri, uygulanan anket ve mülakat yöntemleri, yaklaşık 2004 yılı yarısına kadar devam etmiştir. Kuşkusuz araştırmada, yöreye yönelik bizden önce yapılmış ve yayınlanmış dokümanter verilerden de yararlanılmıştır. Ayrıca, D.İ.E’nin istatistik bültenleri ile kamu kurum ve kuruluşlarından sağlanan dokümanter verilerde, araştırmada yararlanılan diğer kaynaklardır. Dokümanter veriler bu yolla sağlandıktan sonra, coğrafya ilminin temel düşünce ilkelerinden olan dağılış, bağlantı ve sebep-sonuç ilkeleri gözetilerek araştırma metni kaleme alınmıştır.

20

1.A. JEOLOJİK VE JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLER 1.1.Giriş Marmara Bölgesi’nin Kocaeli Bölümü sınırları içerisinde bulunan araştırma sahasını kuzeyde Çamdağı üzerindeki Fındıklı Tepe (1378 m), Orduluyolu Tepe(1280 m), Yılmabaşı Tepe (1250 m) ve Üçpınar Tepe (1100 m), güneyde Keremali Dağları üzerindeki Kestanelik Sırtı ve bu sırtın doğusunda kalan doruk alanlar sınırlandırır. Bu yüksek doruklar aynı zamanda yörenin su bölümü çizgisini oluşturmaktadır. Bu yüksek alanlar Ulu Dere, Güldibi Deresi, Gavur Deresi, Değirmen Dere ve Kamilşanlı deresi gibi vadiler tarafından yarılmıştır. Sahada yer alan en önemli dere yörenin güney batısında yer alan Balıklı Dere olup GB-KD istikametinde akmaktadır.

Fotoğraf 1.2. Hendek’in kuzeyinde bulunan Çamdağı’ndan görünüm.

Çalışma sahası K-G çevre kısımlarından merkeze doğru bir alçalma eğilimindedir. Doğal bir vadiyi izleyen İstanbul-Ankara karayolunun güneyinde yükselti iyice düşer. Hendek Ovası’nın da içinde bulunduğu bu kısmın ortalama yükseltisi 160- 170 m civarındadır. Sahada yükseltisi en az olan yer Balıklı Dere vadisidir. Bu vadi

21

aynı zamanda araştırma alanının yerel taban seviyesini de oluşturmaktadır. Bu alanın deniz seviyesinden yüksekliği 100m civarındadır.1 Bütün olarak söylenirse çalışma alanı Güneydoğu Marmara ve Batı Karadeniz bölgeleri arasında geçiş özelliği gösteren K-G çevrelere doğru yükseltisi artan eski İstanbul-Ankara karayolu üzerinde Sakarya ile Düzce ovaları arasında yer almaktadır.Sahanın kuzeybatı ve güneydoğusundaki yüksek sahalarda Mesozoik’e ait kumtaşı, çakıltaşı ve miltaşından ibaret araziler yaygındır. Kuvaterner araziler ise Adapazarı Ovası’nın devamı olan Hendek Ovası ve iç kesimlerdeki olukların tabanlarındaki alüvyonlardır. Denizden ortalama 30-40 m yükseklikte bulunan, 450 km2 lik alan kaplayan Adapazarı Ovası esas görünümü ile uzun ekseni Gölü-Hendek güneybatısı arasında 32 km, daha kısa ekseni ile kuzeyde Mağara Boğazı, güneyde Akyazı batısı arasında 27 km kadar uzanan bu alçak saha morfometrik olarak bir paralel kenara benzer.2 Adapazarı Ovası batıdan Sapanca Gölü ve Kocaeli Platosunun doğu ucu ile sınırlandırılmıştır. Kuzeyde ise 150-200 m seviyelerdeki Çamdağ’ın parçalarını oluşturan tepelik alanlar tarafından sınırlandırılmıştır. Doğu sınırı Çamdağ kütlesi ile Hendek çevresindeki kademeler oluşturur. Ovanın güney sınırı ise batıdan doğuya doğru Samanlı Dağları, Karadağ ve Keremali dağları tarafından sınırlandırılmıştır.3 Buna göre çalışma sahası Adapazarı Ovası’nın doğu sınırını takip etmekte ve Adapazarı Ovası’nın kendi içindeki küçük bölümlerinden birini oluşturmaktadır. Bu küçük birimler de Adapazarı Ovası’nın genel özelliklerini yansıtmaktadır.

1 OKTA, T., 1995, Çamdağ Güneyinde Hendek Doğusu ve Balıklı Dere Vadisi Dolayının Jeomorfolojisi, İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve işletmeleri Enstitüsü Yayınları, s.3. İstanbul. 2 BİLGİN, T., 1984, Adapazarı Ovası ve Sağanca Oluğunun Alüviyal Morfolojisi ve Kuaterner’deki Jeomorfolojik Tekamülü. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları NO: 2572, s.23, İstanbul. 3 ULUDAĞ, M., 1998, Adapazarı Ovasının ve Çevresinin Genç Kuaternerdeki Jeomorfolojik Gelişimi, İstanbul Üniversitesi Fen – Edebiyat Fakültesi Yayını, s.8, İstanbul.

22

1.2. Dağlık ve Tepelik Alanlar Çalışma sahasındaki başlıca formasyonlar yaş sırasına göre Alt Paleozoik yaşı şistler, Silürien ve Devonien yaşlı gre, kalker, kuvarşist, şeyl, arkozlar, Üst Kratese kalker ve flişi ve Eosen fliştir. Bölge Pontit orojenik ünitesi içindedir. Hersinien ve Alp kıvrımlarını geçirmiştir. Kuzey Anadolu Fay sonu bölgeden geçmekte olup, faylar genellikle GB-KD doğrultusunda bulunmaktadır.1 Araştırma sahasına bütün olarak bakıldığı zaman en yüksek kısımların KB ve GD’da yer aldığı kolayca anlaşılabilir. Kuzeybatıda Fındıklı Tepe (1378 m), Orduluyolu Tepe (1280 m), Yılmabaşı Tepe (1250 m) ve Üçpınar Tepe (1100 m), güneydoğuda da Kestanelik Sırtı ve bu sırtın doğusunda kalan alanlar doruk kesimleri oluşturmaktadır. Bu alanlarda röliyef engebeli bir görünüm arz etmektedir. Eğim değerleri bazı alanlarda %65’ten fazladır. Yine bu yüksek doruklar aynı zamanda yörenin su bölümü çizgisini oluşturmaktadır.

Fotoğraf 1.3. Hendek’in güneydoğusunda yer alan Keremali Dağları’ndan bir görünüm.

¹ KALAFATÇIOĞLU, A., 1968, 1967 Yılı Sakarya Depremine Ait Kısa Not. M.T.A Enstitüsü Dergisi, Sayı 70, s.132, Ankara.

23

Şekil 1.3. Hendek İlçesi ve Çevresinin Jeoloji Haritası 1.3. Vadiler

24

Pliyosen’e ait sıcak yarıkurak karasal (subtropikal) iklim koşulları denetiminden Alt Pleyistosen'de alüviyal aşınım ve birikim sürmüş, nisbeten nemli serin bir evre Kuvaterner yüzeylerinin gelişiminde etkin olmuştur. Üst Pliyosen-Alt Pleyistosen arasındaki tektonik hareketler ovalarda taban düzeyini alçaltmış yüksek yerler ve dağ tepe eteklerinde yeni yüzeylerin oluşumunda etkili olmuştur. Genel olarak söylemek gerekirse Kuvaterner aşınım ve birikim yüzeylerinin oluşumunu flüviyal süreçler ve az belirgin plüviyal salınımlar etkilemiştir. Alt Pleyistosen'de oluşan yüksek sekiler, az belirgin flüviyal salınımların denetimindedir. Üst Pleyistosen’e özgü alçak sekilerin oluşumunda dağlarda oluşan buzullaşmanın ve göllerde, plüviyal salınımların ve akarsu çakıllarının etkisi gözlenir. Holosen’de oluşan Holosen Sekisi'nin oluşumu Versiliyen Trangresyonu denetiminde gerçekleşmiştir. Vadi tabanlarının oluşunu ise büyük ölçüde alüvyonlaşma etkilemiştir.¹ Bölgede Pliyosen yüzeyleri ile yüksek seki sistemleri arasındaki yükseklik farkı, üst Pliyosen ile Alt Pleyistosen arasındaki tektonik canlılığa karşı gelmektedir. Onun

Fotoğraf 1.4. Balıklıdere vadisinden bir görünüm.

¹EROL, O., 1989, Türkiye Jeomorfolojisi.İstanbul Üniv. Fen Ed. Fak. Yay. s.78, İstanbul.

25

Şekil 1.4. Hendek İlçesi ve Çevresinin Topoğrafya Haritası

26

için yüzey oluşumu yerine dar ve derin vadiler oluşmuştur. Kuvaterner’in bu dar ve derin vadileri Pliyosen vadileri içine yerleşiktir. Bu durumu Hendek güneyinde Balıklı Dere vadisinin her iki tarafından gözlemlemek mümkündür. Sıcak ve karasal subtropikal aşınım süreçlerinden serin ve ılıman iklim salınımlarına geçiş dönemi olan Alt Pleistosen’de iklim ve tektonizmadan dolayı meydana gelen taban düzeyi alçalması nedeniyle akarsularda canlanma ve gençleşme olmuştur. Bunun sonucu olarak akarsuların derine doğru vadi kazma işlevleri hızlanarak Pliyosen yüzeyleri yarılmış ve çalışma alanında yükseltisi 150 – 220 m ler arasında gözlenen “Hendek Sekileri” adı verilen sekiler oluşmuştur. Yüksek seki sistemleri çalışma sahsında hafif eğimli yüzeyler olarak gözlenmektedir. Yüksek sekilere araştırma sahasının güneybatısında Balıklı Dere vadisinin her iki yakasında, Gürcü Mahallesi civarında ve Bıçkıatik Köyünün kuzeyinde rastlanmaktadır. Pleyistosen şekillenmesinin başlangıcı dar ve derin vadilerin oluşması araştırma sahamızda karakterize edilmektedir. Pleyistosen vadileri daha yaşlı oluk biçimli depresyonlar içine yerleşirken çizgisel aşındırmanın da izlerini taşımaktadır. Kuvaterner'de oluşan yamaçları Pliyosen’de oluşan yamaçlara oranlar daha dik ve bu dönemde toprak oluşumu yanında yükseklerden aşındırılan malzemenin, alçak kesimlerde biriktirilmesi ve bu sahaların tarla ziraatına açılmasına neden olurken, yüksek kesimler ormanlarla kaplı kalmıştır. Bu durum ise jeolojik dönemlerin beşeri açıdan ayrımını ifade etmektedir. Çalışma alanındaki alçak sekiler “Balıklıdere Sekileri” olarak adlandırılmış olup, göreli yükseltileri 100-150 m’ler arasındadır. Balıklıdere Alçak Seki Sistemi taban düzeyinin alçalması sonucu akarsuların aşındırmasıyla oluşmuş düzlüklerdir. Bu seki sisteminin oluşmasında Orta Pleyistosen’de meydana gelen tektonik hareketlere bağlı taban düzeyi alçalmasının payı büyüktür. Alçak sekileri Kalayık Köyü civarı, Gürcü Mahallesinin güneyi, Sıtmapınar Köyü, Balıklı İhsaniye Köyü civarı ve Balıklı Dere’nin her iki yakasında gözlemek mümkündür.1

1 EROL, O.,1983,Türkiye'nin Genç Tektonik ve Jeomorfolojik Gelişimi. Jeomor. Derg., s. 54 , İstanbul. ²OKTA, T., 1995, a.g.e, s.14-15, İstanbul. 1 OKTA, T., 1995, a.g.e, s.16, İstanbul. 1 EROL, O.,1983,Türkiye'nin Genç Tektonik ve Jeomorfolojik Gelişimi. Jeomor. Derg., s. 54 , İstanbul.

27

Çalışma sahamızda yerel taban seviyesini Balıklıdere’nin içinden aktığı ve kendi adını verdiği Balıklıdere vadisi belirlemektedir. Denizden ortalama yükseltisi 100 m civarındadır. Araştırma sahasına bir bütün olarak bakıldığı zaman en yüksek kısımların KB ve GD’da yer aldığı kolayca anlaşılır. Yörenin bu kesiminde yer alan doruklar aynı zamanda su bölümü çizgisini oluşturmaktadır. Bu alanları, , Güldibi Deresi, Gavur Deresi, Değirmen Dere ve Kamilşanlı Dere gibi akarsular tarafından derin vadilerle yarılmıştır. Sahada yer alan en önemli dere sahanın güney batısında yer alan Balıklı Dere olup GB-KD istikametinde akmaktadır. Özellikle Pliyosen ve Kuvaterner'de etkili olmuş olan f1üviyal süreçler araştırma sahasındaki jeomorfolojik birimlerin belirlenmesinde önemli rol oynamaktadır. Araştırma alnında sürekli olarak akan tek akarsu Balıklı Dere' dir. Bunun dışında büyük ve sürekli akan akarsu yoktur. Üst Miyosen' de aşınım yüzeyleri arasında fay zonlarına yerleşen flüviyal süreçler oluk biçimli depresyonlar oluşturmuşlardır. Oluk biçimli Miyosen vadisi içine Pliyosen' in tekne biçimli vadileri yerleşmiştir. Tektonik canlanma sonucu Pliyosen akarsu vadisi içine Kuvaterner' in '' V '' biçimli vadisi yerleşmiştir. Gerçekten bu dönemde akarsular derin vadiler kazmışlardır. Örnek olarak Uludere, Değirmendere ve Güldibi derelerini gösterebiliriz. Kuvaterner' de ortaya çıkan genç tektonik hareketlerle vadilerini derinleştiren akarsular yapı ve litolojiye bağlı olarak röliyefin arızalı bir görünüm almasına neden olmuştur. Bu durumu araştırma sahasının özellikle KB ve GD kesimlerinde görmek mümkündür.¹ Araştırma alanındaki derelerde dentritik drenaj hakimdir. Yan kollar ana dereye yaklaşık 60 derecelik bir açı ile birleşirler. Eğime uygun akan bu dereler sık bir görünümde olup, yan kollarla beraber araziye gömülmüşlerdir. 1.4. Aşınım Yüzeyleri Araştırma sahasındaki aşınım yüzeyleri Oğuz Erol sistemine göre belirlenmiş,adlandırılmış ve yaşlandırılmıştır. Buna göre, inceleme sahasında D1: Üçpınar Aşınım Yüzeyleri (Alt-Orta Miyosen), D2: Gelinpazarı Aşınım Yüzeyleri (Üst Miyosen), D3: Hüseyinşeyh Aşınım Yüzeyleri (Pliyosen) olmak üzere üç seviye

28

belirlenmiştir.Alt-Orta Miyosen dönemi ve öncesi Türkiye karası kıtaların çarpışması olayından önce, sıcak-denizel bir iklimin etkisi altında bir yontuk düzün geliştiği evredir. Bu dönemde Kuzey Anadolu sahası, sığ dağ arası havzalarla ayrılmış, alçak dağların oluşturduğu bir kuşak görünümündedir. Bu denüdasyon yüzeyleri çalışma alanında yer yer K-G, D-B, KB-KD yönlerinde uzanırlar ve 650-1000 m arasında dar bir alanda yer alırlar. Araştırma sahasında güneydoğuda Kestanelik sırtı, Soğuksu mevkii, kuzeybatıda Gavur dağları Fındıklı Tepe ve Anuk Tepe gibi dağların doruk kesimlerinde yer almaktadır. Oligosen'den itibaren karalaşmaya başlayan bölge Miyosen' de tropikal nemli sıcak bir iklimin etkisi altında aşınmaya başlamıştır. Bu dönemde hafif fakat sürekli tektonik hareketlere karşın aşınım üstün geldiği için, bir aşınım yüzeyi gelişmiştir. Bu yüzeyler araştırma sahasının kuzeybatı ve güneydoğu kesiminde ortalama 800-900 m' de düzlükler halinde göze çarpmaktadır. Yontuk düzün ilksel şekli profillerde gözlenebilmektedir. Değişen iklim koşulları buna bağlı vadi modelleri ile parçalanan yontuk düz ilksel halinden çok farklı bir görünüm kazanmıştır. Kuvaterner'e ait şekillenme tüm aşınım yüzeylerini kesmiş ve aşınım yüzeyleri ile vadilerin şekilsel bir diskordans oluşturmalarına neden olmuştur. Çünkü yassı yüzeyler dar ve derin vadilerle yarılmıştır. Alt-Orta Miyosen aşınım yüzeyleri yontuk düzün en eski kalıntıları olup, uzanış yönleri dikkate alındığında bahsedilen vadi modelini doğrular niteliktedir.11

1 EROL, O.,1983,Türkiye'nin Genç Tektonik ve Jeomorfolojik Gelişimi. Jeomor. Derg., s. 54 , İstanbul.

29

Fotoğraf 1.5. Alt-Orta Miyosen aşınım yüzeylerinin bulunduğu Çamdağı üzerinde bulunan Fındıklı Tepesinden (1378 m) den bir görünüm.Havanın kapalı olduğu zamanlarda genelde sislidir. Orta Miyosen sonlarında tektonik hareketler etkisiyle parçalanarak yükselen Anadolu yontuk düzüne ait yüzeyler fay zonlarına yerleşen denutasyonel süreçler etkisinde geniş yayvan olukların etkisiyle dilimlenmiş. Üst Miyosen sistemlerinin oluşumu başlamıştır. Bu dönem yine Miyosen' deki tropikal iklim koşullarına karşın kurak-yarıkurak iklim koşullarının yerleştiği bir dönemdir. Oğuz Erol'a göre Üst Miyosen tektonik bakımdan neotektonik dönemin başlangıcıdır. Genel olarak söylenirse Üst Miyosen ile günümüz Ege ve Batı Anadolu' da kabuğun yaklaşık %50 oranında genişlediği kabul olunmaktadır. Bu genişleme doğal olarak kabuk incelmesi, faylanma ve volkanizma canlanması ile kendini göstermiştir. Bu olaylar sonucunda Alt-Orta Miyosen yaygın yarı tropikal röliefinden farklı bir manzara oluşmuş ve Üst Miyosen sonlarına doğru kurak ve yarı kurak iklimlerin etkisinde yaygın pediment yüzeyleri ve onların yaşıt tortulları üzerinde gelişmiş tortul birikinti düzlükleri, o çanaklar çevresinde genç dağların eteklerine doğru eğimli aşınım etek düzlükleri genişlemiştir.2 Üst Miyosen'deki morfotektonik gelişme havzalarda belirgin bir Üst Miyosen sedimentasyonu ve doğal olarak yüksek yerlerde ise etkin bir aşınım meydana gelmesine neden olmuştur. Araştırma alanında 400-600 metreler arasında oluk biçimli depresyonlar, eğimli etek düzlükleri ve bu düzlüklerin üzerinde yükselen ada tepeler gözlenmiştir. Üst Miyosen döneminin karakteristik şekilleri olan bu yüzeyler çalışma sahasında çoğunlukla GB-KD, yer yer D-B yönünde uzanmaktadır. Bunlar Domuz Tepe, Sivri Tepe, Kuyu Tepe, Gelinpazarı Tepe, Kırktepe Köyü doruk yüzeyi ve D1 sahasının aşağı kısımlarıdır.1 Araştırma sahasındaki D1 sistemlerine ait yüzeyler Tortoniyende fay zonlarına yerleşen flüviyal sistemler etkisinde geniş ve yayvan olukların oluşmasıyla dilimlenmiş, Üst Miyosen sonlarında ise giderek kuraklaşan sıcak bir iklimin etkisinde gelişen kurak ve yarıkurak bölgelere özgü geniş aşınım etek düzlüğü (pediment) sistemleri

³¹ EROL, O.,1983,Türkiye'nin Genç Tektonik ve Jeomorfolojik Gelişimi. Jeomor. Derg., s. 54 , İstanbul. 2 EROL, O., 1989, Türkiye Jeomorfolojisi.İstanbul Üniv. Fen-Ed. Fak. s. 86, İstanbul.

30

oluşmuştur.2 Örnek olarak Karaböcek, Salman ve Bıçkıatık dolaylarındaki hafif eğimli etek düzlükleri Pliyosen ve Kuvaterner'e ait akarsular tarafından yarılmış ve parçalanmıştır. Miyosen-Pliyosen arasında canlanan tektonik hareketlerle Pliyosen başlarından itibaren yeni bir döneme girilmiştir. Tüm Türkiye karasını etkileyen Orta-Üst Miyosen ile Üst Miyosen-Pliyosen arasındaki tektonik hareketler sonucu değişen taban düzeyi Anadolu yontukdüzünün yeniden aşınmasına neden olmuştur. Yüksekte kalan bölümlerin aşınıp yarılmasına karşın Miyosen olukları içine Pliyosen vadileri sokulmuş, alçalan bölümler yeni koşullar altında aşınmaya devam etmiştir. En Alt Pliyosen dönemi başlarında meydana gelen genç tektonik hareketler, Pliyosen sonlarına doğru daha yerel bir karakter kazanıp belirli ana fay çizgileri boyunca yoğunlaşmış, bu çizgilere genç akarsu vadileri yerleşmiştir. Araştırma sahasında 220-400 m arasında yer alan Hüseyinşeyh Aşınım Yüzeyi, Balıklı Dere'nin kuzeyinde daha belirgindir. Balıklı Dere'nin güneyinde ise daha dar alanlı ve adeta omuzlar şeklinde bir görünüm arz eder. Çalışma sahası genel olarak düşünüldüğünde Kuzey Anadolu Fay sistemi içerisinde yer almaktadır. Eski İstanbul-Ankara Karayolu'nun kuzeyinde Güldibi Köyü ile Sivritepe arasında KB-GD yönünde uzanan bir fayın varlığı söz konusudur. Yine Balıklıdere'nin içinde akmakta olduğu vadinin hava fotoğrafları kontrollerinden sonra asimetrik özellikte olduğu gözlenmiştir. Bu durum Kuzey Anadolu Fay sisteminin gelişimi sırasında güney bloğun tektonik hareketler sonucu Miyosen' den itibaren sürekli olarak yükseldiğinin işaretidir. Komşu sahalarda yer alan D2 yüzeylerin kenarlarındaki menderes yenikleri bölgenin yüksekliğinin, akarsuların yataklarını derine doğru kazdığının işaretleri olarak kabul edilebilir. Bu fay sistemleri daha sonra oluşan Pliyosen aşınım ve birikim yüzeyleri tarafından kesilmiştir. Dönem içinde fay çizgilerine yerleşen akarsular geriye doğru aşındırma yaparak Gelinpazarı aşınım yüzeyinin parçalanmasına neden olmuş Miyosen'in oluk biçimli vadileri içine Pliyosen' e özgü tekne biçimli vadiler yerleşmeye başlamıştır. 1.5.Kütle Hareketleri Anadolu plakası alanındaki güncel tektonik gelişme ve depremler, aslında Pliyosen'den beri başlayan sürecin bir devamıdır. Miyosen sonlarında belirmeye

1 OKTA, T., 1995, a,g,e., s. 12, İstanbul. 2 EROL, O., 1989, Türkiye Jeomorfolojisi. İstanbul Üniv. Fen-Ed. Fak. Yay. s. 89, İstanbul.

31

başlayan büyük fay ve graben sistemleri oluşumu, son evrede Pleyistosen hareketleri ile şiddetlenerek etkinliğini artırmış olup, günümüzde de devam etmektedir. Anadolu’da çok sayıda diri fayın görülmesi bunun kanıtıdır. Anadolu’daki önemli depremler Kuzey Ege,Batı Anadolu, Kuzey Anadolu Fayı boyu ve Doğu Anadolu Fayı boylarında meydana gelmektedir.1 Erozyon, heyelan, akarsu taşkınları gibi “doğal afetler” konusu ile güncel morfodinamik arasında sıkı bir ilişki vardır.Çünkü güncel morfodinamiğin normal bir hızla işlemesi, normal yaşam koşullarını etkilemediği halde, morfodinamiğin hızlanması anormal koşulların yani afetlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla modern jeomorfolojide süreçlerin hızı yeni bir kavram olarak ortaya çıkmaktadır. 2 Araştırma sahsı Kuzey Anadolu Fay sistemi oldukça yakın bir yerde bulunmaktadır. Sahada bu büyük fay sisteminin küçük uzantıları yer almaktadır. En belirgin fay çizgisi Hendek kuzeydoğusunda Maden Deresi doğusunda, Hicriye Köy ve Güldibi Köyü’nün kuzeyinden devam ederek Değirmen Dere’nin güneydoğusunda da GB-KD’ya yönelerek Sivritepe’nin kuzeydoğusuna kadar devam etmektedir. Dolayısıyla kütle hareketlerin bu fay sistemlerinden etkilenmeden bağımsız işlediğini savunmak yanlış . Yani güncel morfodinamiğin işlemesi bu faylar ve çizgiselliklerin denetimindedir.3 Çalışma alanındaki güncel morfojenez Kuvaterner'deki yükselme sonucu akarsular epijenik vadiler kazarak derinlere gömülmüşlerdir. Onun için sarp erozyon şekilleri daha çok bu genç vadi boylarında yoğunlaşmış durumdadır. Buna örnek olarak Ulu Dere, Değirmen Dere, Balıklıdere ve Yarıca Dere vadilerini gösterebiliriz. Yine Kuvaterner'deki yükselme sonucu sahamızda etkin olan süreçlerden biri de alüvyonlaşmadır. Bu durumu Hendek Ovası ve Hendek’in güneydoğusunda izlemek mümkündür. Ayrıca Anadolu’nun hemen her yerinde olduğu gibi bu sahada da doğal çevreye insanların olumsuz etkileri olmuş, zaman zaman ormanlık alanlar tahrip edilmiş, doğal dengenin bozulmasına neden olmuştur. Bu durum ileride büyük çevre sorunların yol açacağı bilindiği halde günümüzde de devam etmektedir.

1 EROL, O., 1989, Türkiye Jeomorfolojisi. İstanbul Üniv. Fen-Ed. Fak. Yay. s. 89, İstanbul. 2 EROL, O., 1989, Türkiye Jeomorfolojisi. İstanbul Üniv. Fen-Ed. Fak. Yay. s. 91, İstanbul. 3 OKTA,T.,1995, a.g.e, s. 17, İstanbul.

32

Fotoğraf 1.6. Araştırma sahasındaki heyelan alanlarından bir görünüm.Eğim değerleri- nin fazla olduğu alanlarda sıkça heyelan olayı görülür. 1.B. İKLİM ÖZELLİKLERİ 1.1. Giriş İklim, yer şekillerinin oluşum ve gelişiminde rol oynayan önemli bir etkendir. Araştırma sahasındaki jeomorfolojik birimler, geçmişte etkili olan iklim koşullarının etkisi altında bugünkü görünümlerini kazanmışlardır. Değişen iklim şartları ilişkisine bağlı olarak Alt ve Orta Miyosen aşınım yüzeylerinin kurak-yarıkurak, Pliyosen aşınımı yüzeylerinin ise ılıman-serin ve yağışlı iklim koşulları altında geliştiği belirlenmiştir.1 İklim, coğrafi ortamın doğal özellikleri kadar insan ve faaliyetlerini doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Bu şekli ile de coğrafi mekan birimleri olarak bölge ve yörelerin tanınması, ekonomik potansiyellerin

1 EROL, O., 1989, Türkiye Jeomorfolojisi. İstanbul Üniv. Fen-Ed. Fak. Yay. s. 93, İstanbul.

33

araştırılması ve muhtemel kalkınma yollarının ortaya konulması bakımından büyük önem taşımaktadır.2 Araştırma sahasın iklim elemanlarını ayrı ayrı analiz etmeden önce, ülkemizi ve aynı zamanda araştırma sahasının içinde bulunduğu, Marmara Bölgesi, Çatalca-Kocaeli Bölümü’nü etkileyen hava kütlelerinin genel özellikleri üzerinde durulması kanısındayım.

Bilindiği üzere Türkiye 36-42º kuzey paralelleri arasında yer alan kütlevi bir kara parçasıdır. Mikroklima zonları bakımından mütalaa edildiği zaman, Türkiye’nin belli bir hava kütlesinin bütün yıl boyunca hakimiyeti altında kalan bir çekirdek sahası üzerinde bulunmadığı yüze çarpar. Başka bir ifadeyle memleketimiz dinamik- jenetik klimatoloji bakımından bir geçiş kuşağı üzerindedir. Bu nedenle, subtropikal kuşakta kıtaların batı tarafında gerçekleşen ve Akdeniz iklim tipi olarak tanınan genetik bir makroklima tipinin sahası içinde ve onu meydana getiren amillerin tesiri altında bulunur. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, Türkiye esas itibariyle kışın kutbi, yazın tropikal kaynaklı hava kütlelerinin tesiri altında kalmaktadır. Buna göre bu geçiş sahasının kuzeyde kutbi cephenin kış mevsimindeki ortalama etkisi sahası ile kabaca sınırlandığı kabul edilebilir.21 Kış mevsiminde Anadolu üzerinde yoğun bir şekilde görülen soğuk nüveli yüksek basıncın aksine, Akdeniz ve Karadeniz’in nispeten sıcak su yüzeylerinde yüksek hava akım şartları tarafından kuvvetlendirilen ve yönetilen alçak basınç alanları görülmektedir. Kış yarıyılında basınç alanlarının bu düzeni, Doğu Anadolu yüksek düzlükleri ve Balkanlar’dan Doğu Akdeniz ve Karadeniz’e doğru kuvvetli bir basınç gradyanını doğurmaktadır. Bu basınç gradyanından meydana gelen yeryüzü rüzgarları da genel olarak karadan denize yönelik bir görünüş kazanmaktadır.22 Yaz mevsiminde de ülkemizin geneli güneyden sokulan ve Karadeniz Bölgesine kadar ulaşan, sıcak kontinental tropikal hava kütlesinin etki alanına girmektedir. Sıcak ve kuru olan bu hava kütlesi sıcaklığın yükselmesine ve buharlaşmanın şiddetlenmesine yol açmaktadır. Ancak bu mevsimde Karadeniz üzerinde bir yüksek basınç alanı

2 NİŞANCI, A., 1989,Orta Karadeniz Bölümünde Mevsimlik Hava Tipleri Bakımından Önemli Devreler. Coğrafya Araştırma Dergisi Cilt 1 Sayı 1, s. 69, Ankara. 21 ERİNÇ, S., 1984, Klimatoloji ve Metodları. İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Coğrafya Enstitüsü Yayınları No: 2, s. 295, İstanbul. 22 NİŞANCI, A., 1975, Sıcaklık Dağılışları ve Hava Durumlarına Bağlılık İçinde Türkiye' nin Yağış Şartlarının İncelenmesi. Atatürk Üniversitesi Yayın No:381 s. 4, Erzurum.

34

hakimdir. Dolayısıyla yaz devresinde Karadeniz’den alçak basınç alanı durumunda olan Anadolu’ya kuzeyden güneye doğru ilerleyen hava akımları başlamaktadır. Nem bakımından zengin olan Karadeniz kökenli hava kütlesi, Karadeniz dağlarına doğru yükselerek sis bulutlarının ve yağışların oluşmasına neden olmaktadır.23 Üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye geniş ve kütlevi bir ülkedir. Aynı zamanda ülkenin çevresindeki denizler derin kollar halinde iç kısımlara sokulamaz ve kıyıların hemen gerisinde yükselen dağlar denizel etkilerin her yerde kolaylıkla iç bölgelere girmesine imkan vermez. Denizlerin gerçek etkisi ancak kıyı bölgelerinde görülür. Gerçekten yıllık sıcaklık farkının (amplitüd) kıyı bölgelerinde düşük, iç bölgelerde yüksek değerler arz etmesi Türkiye’de karasallık üzerine denizden uzaklığın birinci derecede etkili rol oynadığını ortaya koyar.24 Türkiye yer şekiller bakımından çeşitliliğe sahiptir. Ülke yer şekillerinin egemen çizgilerini kuzeyde ve güneydeki kıyılar boyunca geniş yaylalar çizerek uzanan dağ sıraları meydana getirir. Bu kenar dağları arasında İç Anadolu’nun geniş ve yüksek düzlükleri yer alır. Söz konusu kenar dağların doğuya doğru bir birine yaklaşarak sıkışması sonucunda Doğu Anadolu Bölgesi daha yüksek ve daha dağlık bir görünüş almıştır. Batıda İç Batı Anadolu eşiği üzerinde yine bir toplanma gösteren kenar dağların Ege ve Marmara denizlerine doğru sokulan uzantıları, bu kıyılara diktir ve birbirinden çöküntü ovaları ile ayrılmıştır. İşte Türkiye yer şekillerinin bu özellikleri, iklim koşulları üzerinde doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak çeşitli etkiler yapar. Bu etkiler arasında kendini en kuvvetli bir şekilde hissettiren Karadeniz ve Akdeniz kıyılarına kabaca paralel uzanan dağ sıralarının deniz etkisinin ülke içine sokulmasına engel olmasıdır. Bu etki ile dağ sıralarının denize bakan yamaçları bol yağış alırken iç yamaçları ve geniş iç bölgeler üzerinde yağışlar azalır, mevsimler arasında sıcaklık farkları artar.25 Araştırma sahasının bulunduğu Marmara Bölgesi’nin iklimi kış ve yaz mevsimlerinde bölgeyi etkisi altına alan hava kütleleri ile bölgenin fiziki coğrafya özellikleri önemli ölçüde etkilenmektedir.

23 ERİNÇ, S., 1984, Klimatoloji ve Metodları. İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Coğrafya Enstitüsü Yayınları No: 2, s. 298, İstanbul. 24 KOÇMAN, A., 1993, Türkiye İklimi. Ege Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü Yayınları No: 72, s. 9, İzmir.

25 KOÇMAN, A., 1993, Türkiye İklimi. Ege Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Yayınları No: 72, s. 18, İzmir.

35

Bölge, yazın tropikal kökenli sıcak ve nemli hava kütlelerinin etki alanına girer. Ancak Atlas Okyanusu’nu kuzeyine çekilmiş olan Asor Yüksek Basınç alanından Anadolu’ya doğru genel bir hava akımı etkili olmaktadır. Yani Kuzeybatı Avrupa’daki yüksek basınç sahasından Basra Alçak Basınç alanına doğru genel bir hava akımı oluşmaktadır. Balkanlar üzerinden bölgeyi etkileyen bu hava kütleri bölgede yaz sıcaklıklarının düşmesine neden olmaktadır. Ayrıca Orta Avrupa’da etkili olan frontal faaliyetlerin zaman zaman Balkanlar üzerinden bölgenin kuzey kesimine sokulması ile yağışlar meydana gelmektedir. Bazı yaz günleri Akdeniz üzerinden gelen nemli ve sıcak tropikal hava kütlesi, bölgede boğucu sıcaklara neden olmaktadır. Böyle günlerde sabaha karşı havanın soğuması ile çiğ oluşmaktadır.26 Bölge kışın balkanlardan gelen soğuk hava ile güneyden gelen tropikal hava kütlesinin etkisi altında kalmaktadır. Nitekim yazın Orta ve Batı Avrupa’da etkili olan polar cephe güneye doğru çekilerek Akdeniz havası üzerinde etkili olmaya başlar. Sıcak ve soğuk cephelerin etkisine bağlı olarak, hava sıcaklığı ve yağış durumunda da sık sık değişmeler meydana gelmektedir. Şöyle ki Balkanlar üzerinden bölgeye sokulan soğuk cephenin etkisi ile bölge hem soğur hem de kar yapışları başlar. Buna karşılık Orta Akdeniz' den gelen sıcak cephe bölgeyi etkilediğinden lodoslu günlerle birlikte bölgede sıcaklık artar, yağmur şeklinde yağışlar görülür. Bu nedenle Marmara Bölgesindeki halkın “Lodosun gözü yaşlıdır” özdeyişi bu durumu açıkça anlatmaktadır.27 1.2. İklim Elemanları 1.2.1. Sıcaklık İklim elemanı olarak sıcaklık, bir taraftan buharlaşma ve yağış durumunu, su ihtiyaç değerlerini tayin ederek karların erimesine ve don olaylarının meydana gelmesine sebep olarak, doğrudan doğruya hidrolojik şartlar üzerinde derin tesirler meydana getirdiği gibi; diğer taraftan atmosferin stabilitesi, instabilitesi ve yağış üzerinde önemli rol oynamaktadır.28 bu nedenle gerek fiziki ve gerekse beşeri ve

26 ERİNÇ, S., 1969, Klimatoloji ve Metodları. İstanbul Üniv.Coğrafya Ens.Yay.No:2, s. 295, İstanbul. 27 ATALAY, İ., MORTAN, K., 1997, Türkiye Bölgesel Coğrafyası. İnkılap Yayınları, s.94, İstanbul. 28 ERİNÇ, S., 1957, Tatbiki Klimatoloji ve Türkiye'nin İklim Şartları. İstanbul Üniv. Hidroloji Enst. Yay. Sayı:2, s.15, İstanbul.

36

ekonomik faaliyetler üzerinde etkili olan sıcaklığın durumu ile yıl içindeki gidişini ortaya koyabilmek için sahadaki meteoroloji istasyonlarının rasat sonuçlarını gözden geçirmek gerekmektedir. Hendek meteoroloji istasyonunun 1957 – 2001 yılları arasındaki uzun yıllık ortalama sıcaklık verileri incelendiğinde yıllık ortalamanın 14,5ºC olarak belirlendiği görülür ( Tablo 1.1 ).

Tablo 1.1. Hendek Meteoroloji İstasyonuna Ait Seçilmiş Sıcaklık Verilerinin Aylara Göre Dağılımı ( 1951-2001 ).

Sıc. Değ. ºC O Ş M N M H T A E E K A Yıllık

5,7 6,4 8,2 12,7 17,0 21,0 22,9 22,7 19,2 15,0 11,2 8,1 14,5 Yıllık Ort.Sıc.

9,5 10,5 13,2 18,6 23,1 27,2 28,8 29,0 26,0 20,9 16,3 11,7 19,6 Ort. Yük. Sıc.

2,7 2,9 4,1 7,9 11,9 15,3 17,4 17,3 13,8 10,5 7,1 4,8 9,6 Ort. Düş. Sıc. Kaynak: Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü verilerinden

Orman alanları

Ekili- alanlar

Çayır ve Mera alanları

Tarım Dışı alanlar

37

Şekil 1.5. Hendek Meteoroloji İstasyonuna Ait Seçilmiş Sıcaklık Verilerinin Aylara Göre Dağılımı ( 1951-2001 ) Hendek istasyonunda aylara göre ortalama sıcaklığın dağılımı incelendiğinde, sıcaklığın hiçbir ay 5 ºC’nin altına düşmediği dikkati çeker. Bu özelliğiyle de soğuk mevsimin hiçbir ayında ortalama sıcaklığının genel olarak bitkisel gelişimin başlangıç noktası olarak kabul edilen 5 ºC’nin29 altında olmaması vejetasyon devresinin bütün yılı kapsadığını ifade eder. Nitekim bu istasyonda ortalama düşük sıcaklık 5,7 ºC ile ocak ayında görülmektedir. Bu aydan itibaren devamlı artan sıcaklıklar temmuz ayında (22,9 ºC) en yüksek seviyesine ulaşır. Bu aydan itbaren ise azalışa geçen sıcaklık değerleri aralık ayında 8,1 ºC’ye kadar düşer (Tablo 1.1, Şekil 1. 5). Bu verilere göre, yaz aylarının ortalama sıcaklığı 22,2 ºC iken kış mevsiminin ortalaması 6,7 ºC civarındadır. Ayrıca bu istasyondaki en sıcak ay ile en soğuk ay ortalamaları arasındaki fark 17.2 ºC’dir. Kıyı istasyonu olmaması sebebiyle deniz tesirinin etkisi kuvvetli hissedilemez. Araştırma sahasına ait olan sıcaklık değerlerinden de anlaşılacağı üzere ortalama sıcaklık 14,5 ºC’dir. Erzurum (5,9 ºC), Van (8,9 ºC), Aydın (17,5 ºC), İzmir (17,6 ºC), (13,4 ºC), Balıkesir (14,5 ºC), (13,2 ºC) ve (13,8 ºC) gibi diğer bazı şehirlerle karşılaştırıldığında bölgenin sıcaklık değerlerinin doğu ve iç bölgelerimizde yer alan şehirlerin ortalama değerlerinin üstünde, Ege ve Akdeniz kıyılarındaki şehirlerin ortalama sıcaklık değerlerinin altında, Karadeniz kıyı şehirlerinin ortalama sıcaklık değerlerine yakın olduğu görülmektedir.

29ERİNÇ, S., 1957, Tatbiki Klimatoloji ve Türkiye’nin İklim Şartları. İstanbul Üniversitesi Hidrojeoloji Enstitüsü Yayını Sayı 2, s. 5, İstanbul.

38

Araştırma sahası ve çevresinde sıcaklığı etkileyen faktörlerden biri ovanın kuzeyinde yer alan plato sahasıdır. Bu plato sahası Karadeniz ikliminin ovanın içlerine kadar sokulmasına engel teşkil etmemekte ve yaz ve kış sıcaklıkları arasındaki farkın az olmasına neden olmaktadır.30 Araştırma sahası ve çevresinde sıcaklığa etki eden bir diğer faktör ise ovanın güneyinde yer alan yüksek dağlık alandır. Yüksekliği 1400 m civarında olan bu dağlık alan ovanın güneyinde bir set oluşturarak güneyden gelen kontinental hava kütlelerinin ova içlerine sokulmasını engeller. Sıcaklık koşulları Akdeniz ikliminden Karadeniz iklimine geçiş özelliği gösterir. Kışın zaman zaman Anadolu ve Balkanlardan gelen soğuk hava kütlelerinin etkisi hissedilir ve bazı yıllarda kış mevsimi soğuk geçer. Bütün bu sıcaklık değişmelerine rağmen en soğuk ay olan ocak ayında bile sıcaklık ortalaması 5.7 ºC’dir. Bu verilerden de anlaşılacağı üzere araştırma sahası ve çevresi Karadeniz iklimine ait sıcaklık özelliklerine sahiptir. İklimin bu olumlu etkileri araştırma sahası ve çevresindeki tarımsal faaliyetleri olumlu yönde etkilemektedir. Araştırma sahasında tarımı olumlu yönde etkileyen bir diğer önemli nokta ise sahada meydana gelen donların 23,3 günü aşmamasıdır. İnceleme sahası ve çevresinde 23,3 gün olan bu değer, ’da 6.3, Afyon’da 92.0, Erzurum’da 154.8, ’da 11.6, İstanbul’da 20.9, gündür. Bu sahada yıl içinde meydana gelen 23.3 günlük donlu günler sayısı, iç bölgelerimizin çok altında güney kıyılarımızın üzerinde kalmaktadır. Bu durum kışın kısa bir süre de olsa tarımı olumsuz yönde etkilemektedir. 1.2 Tablo. Hendek Meteoroloji İstasyonunda Ortalama Donlu Günlerin Aylara Göre Dağılımı (1961-1995). Aylar O Ş M N M H T A E E K A Yıllık Donlu 8,9 5,8 4,8 0,3 ------0,3 3,2 23,3 Gün Sayısı Kaynak: Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü verilerinden Tablo 1.2 den anlaşılacağı üzere Hendek Meteoroloji İstasyonu verilerine göre söz konusu sahada yılın altı ayında don olayı görülmektedir. Bu aylar kasımda başlamakta ve nisanda son bulmaktadır. Ortalama yıllık donlu günler sayısı önemli bir rakama ulaşmaz. Donlu günlerin yıllık seyrine baktığımızda kış mevsiminde aralık,

30DOLDUR, H., 2003, Tarımdan Sanayiye bir Ova Şehri: Adapazarı. (Basılmış Doktora Tezi) İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya A.B. D. s.32-33, İstanbul.

39

ocak, şubat, ilkbaharda mart ve nisan, sonbaharda ise kasım ayında don görülür. Don olayı ocak ayında maksimum değerine ulaşırken kasım ve nisan aylarındaki don olayı fazla bir önem arz etmemektedir. Bununla beraber bahar aylarında donlu günlerin varlığı da bir gerçek olarak belirir. Hendek’te kasım ayından itibaren başlayan don olayları nisan ayının ortalarına kadar devam etmektedir.Mayıs-ekim arasındaki aylarda don olayı hiç görülmemektedir. Ocak 8,9 gün ile en fazla donlu gün görülen aydır. Bu ayı 5,8 gün ile şubat 4.8 gün ile de mart ayı izlerken, kasım ve nisan 0.3 gün ile en az don olayının görüldüğü aylardır.

Gün Donlu Gün Sayısı 10 8

6 4 2 0 O Ş MNMHTAEEKA

Şekil 1.6. Hendek’te Ortalama Donlu Gün Sayısının Aylara Göre Dağılımı (1961-1995) Donlu günlerin yıl içindeki seyrinde, şüphe yok ki düşük sıcaklıkların meydana gelmesine sebep olan soğuk hava kütlelerinin araştırma sahamız üzerinde kalma sürelerini göz önünde tutmak gerekir. Zira donlu günlerin maksimum olduğu aylar soğuk hava kütlelerinin araştırma sahamız üzerinde kalma sürelerini göz önünde tutmak gerekir. Zira donlu günlerin maksimum olduğu aylar soğuk hava kütlelerinin bölgeyi en fazla ziyaret ettiği aylara isabet eder. Ancak araştırma sahamızın deniz seviyesine yakın olması nedeni ile don olayı söz konusu sahada çok sık görülen bir olay olmaktan çıkmaktadır. Donlu günlerin mevsimlere göre dağılışı incelendiğinde kış en fazla don olayının görüldüğü mevsimdir. Başka bir ifadeyle kış aylarının 17.9 günü donlu geçmektedir. Nitekim yıl içinde görülen don olayının %76,9’u bu mevsimde görülmektedir. Bu mevsimde don olaylarının görülmesi tarımsal faaliyetler açısından nitekim yıl içinde görülen don olayının %76,9’u bu mevsimde görülmektedir. Bu mevsimde don olaylarının görülmesi tarımsal faaliyetler açısından pek fazla önem arz etmez, ancak

40

akarsu rejimlerinin etkilenmesi ve en düşük seviyelerde akış göstermeleri bakımından önemlidir. Don olayının en fazla görüldüğü ikinci mevsim ise 5.1 gün ile ilkbahardır. Bu mevsimin yıl içindeki don olaylarındaki oranı %21,9’dur. Sonbahar ise %1,2 (0.3 gün) lik oranı ile en az donlu günlerin görüldüğü mevsim durumundadır. Yaz mevsiminde ise don olayı görülmemektedir (Tablo 1.2, Şekil 1. 6). Tablo 1.3. Hendek’te Ortalama Donlu Günlerin Mevsimlere Göre Dağılımı ( 1961-1995 ). Mevsimler Donlu Gün Sayısı Dönem % si Kış 17,9 76,9 İlkbahar 5,1 21,9 Sonbahar 0,3 1,2 Yaz - - Toplam 23,3 100,0 Kaynak: Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü verilerinden Araştırma sahasında don olayının yıl içindeki dağılımında dikkati çeken önemli bir nokta mart ayında zaman zaman yüksek oranda don olayına rastlanılmasıdır. Bunun da yine diğer Marmara istasyonlarında da görülebileceği gibi denizin geç ısınıp geç soğuması ile ilgili olabileceğidir.

1% Mevsimler 0% 22% Kış

İlkbahar

Sonbahar

77% Yaz

Şekil 1.7. Hendek’te Ortalama Donlu Günlerin Mevsimlere Göre Dağılımı (%) Araştırma sahasında özellikle ilkbaharda don olayları bitkilerin vejetasyon devresinin başlangıcına isabet ettiği için olumlu etkiye sahip olması ile önem taşır. Başka bir ifade ile bu mevsimde hem ekip - biçme faaliyetlerinin başlaması ve hem de meyve ağaçlarının çiçek açma dönemine girilmesi nedeni ile oldukça kritik bir devreyi

41

meydana getirmektedir. Ayrıca bu mevsimde bazı yıllar meydana gelen beklenmedik olan olayları da, bölgede meyvecilik faaliyetlerini etkilemekte ve beklenilmeyen ürün kayıplarına neden olmaktadır. 1.2.2. Atmosfer Basıncı ve Rüzgarlar Güneşin zahiri hareketine bağlı olarak yıl içinde yer değiştiren basınç kuşaklarının denetiminde, yaz ve kış mevsimlerinde Anadolu ile çevresindeki denizler üzerindeki ısınma farklılıklarına bağlı olarak ortaya çıkan basınç merkezleri, araştırma sahasında basınç durumu ve rüzgarları belirleyen en önemli faktörlerdir. Bu nedenle de özellikle yıl içindeki basınç dağılışlarının dolayısıyla da atmosferin zemine yakın seviyelerindeki hava sirkülasyonlarının bilinmesi, bilhassa yağışın yıl içinde seyri ile rüzgarların yönüne ve frekanslarının açıklanması için son derece önemlidir. Subtropikal yüksek basınç kuşağının kışın güneye çekilmesi ile Türkiye, batı rüzgarları kuşağının etki sahasına girmektedir. Ancak kütlesi bir kara parçası durumundaki Anadolu bu mevsimde antisiklon sahası durumundayken, kuzeyde ve güneydeki denizler üzerinde sıcaklık değerlerinin kara kütlesine göre daha yüksek olması sonucu alçak basınç alanları ortaya çıkmaktadır. Araştırma sahsındaki hava olaylarını etkileyen Karadeniz, kış mevsiminde konverjans sahası durumundadır. Böylece kuzeyde Doğu Avrupa üzerindeki kutbi hava kütleleriyle Anadolu üzerine yerleşen kutbi hava kütleleri arasında araştırma sahsı konverjans sahası özelliği gösterir.31 Yaz mevsiminde ise Türkiye kontinental tropikal hava kütlelerinin etkisinde kalır. Bu hava kütlesi Arabistan Yarımadası ve Doğu Akdeniz üzerinden kuzeye çıkar ve ülkemizi etkisi altına alır. Türkiye’ye giren ve yaz günlerini başlatan Basra alçak basınç koşulları bazen eylül ayı sonuna kadar sürebilir. 32 Tablo 1.4. Adapazarı’nda Aylara Göre Ortalama Basınç Değerleri (1972-2001). Aktüel O Ş M N M H T A E E K A Yıllık Basınç.(m.b) Ortalama 1016 1015 1013 1010 1010 1009 1008 1009 1012 1015 1016 1015 1013 Basınç Kaynak: Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü verilerinden Yükselti, sıcaklık ve coğrafi enleme bağlı olarak değişen basınç değerlerin aylara göre gidişi incelendiğinde, araştırma sahsında yıllık ortalama basınç değeri

31 ERİNÇ, S., 1984, Klimatoloji ve Metodları. İst. Üniv. Deniz Bil. Ens. Yay No:2, s.294-310, İstanbul

Ortalama Basınç mb 1020 1015 42

1013,0 mb’dır. En yüksek ortalama basınç değerine 1016,8 mb ile ocak ayında ulaşılırken, en düşük değerler ise 1008,9 mb ile temmuz ayında görülmektedir.

Ş ekil 1.8. Adapazarı’nda Aylara Göre Ortalama Basınç Değerleri (1972-2001)

Görüldüğü üzere araştırma sahasında sıcaklık şartlarının etkisiyle yaz aylarında basınç en düşük, sonbahar-kış mevsimlerinde ise en yüksek değerleri göstermektedir. Bunun nedeni basınç şartlarını sık sık değişmesine neden olan hava hareketlerinin bu mevsimlerde yüksek frekans göstermeleri ile ilgilidir. Yaz mevsiminde ise soğuk cephelerin kuzeye çekilmesi ile yerini işgal eden tropikal hava kütleleri ısınmış Anadolu kütlesi dolayısı ile siklon özelliği göstermektedir.33 Basınçların dağılışından sonra, araştırma sahasının rüzgarlarının özelliklerine geçilebilir. Sahada görülen rüzgarların yönüne frekansları, sahada etkili olan basınç merkezlerinin yıl içindeki dağılışının veya mevsimler itibariyle değişmesinin yanı sıra yer şekillerine bağlı olarak gelişmiştir. Bu basınç merkezleri kış mevsiminde Anadolu’ya yerleşen yüksek basınç alanı ile Karadeniz’deki alçak basınç alanı, yaz mevsiminde ise kuzeye ilerleyen ve Karadeniz’e kadar genişleyen Asor yüksek basınç alanı ile aşırı ısınmaya bağlı olarak Anadolu’ya kadar genişleyen Basra alçak basınç alanıdır. Bu aksiyon merkezlerinin denetiminde bulunan araştırma sahasında yaz mevsiminde kuzey, kış mevsiminde ise güney sektörlü rüzgarlar esmektedir. Ancak bu rüzgarların yön ve hızları ile frekansları üzerinde basınç merkezleri kadar yeryüzü

32 KOÇMAN , A., 1993, Türkiye İklimi. Ege Üniv. Ede Fak. Yay. No:72, s.14, İzmir. 33YILMAZ, M., 1997 Kocaeli ve Çevresi İklimi. (Basılmamış Doktora Tezi) İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Coğrafya Anabilim Dalı, s.45, İstanbul.

43

şekilleri de etkili olmaktadır. Bu faktörlerin etkisi altındaki Hendek Meteoroloji

Mevsimler, Esme Sayıları ve Frekanslar İlkbahar Yaz Sonbahar Kış Yıllık Yönler % % Esme Esme Esme Esme % Esme % % Frekans Frekans Sayıs Sayısı Sayısı Sayısı Frekansı Sayısı Frekansı Frekansı ı ı ı N 824 14,7 737 13,8 734 15,8 723 16,3 3018 15,1 NE 723 12,9 906 16,9 700 15,1 387 8,8 2716 13,5 E 387 6,9 573 10,7 498 10,7 267 6,0 1725 8,6 SE 1220 21,8 804 15,0 410 8,8 761 17,2 3195 15,9 S 535 9,5 456 8,5 578 12,4 686 15,5 2255 11,3 SW 819 14,6 906 16,9 843 18,1 670 15,1 3238 16,1 W 412 7,3 329 6,1 363 7,8 410 9,3 1514 7,6 NW 690 12,3 646 12,1 524 11,3 523 11,8 2383 11,9 Toplam 5610 100,0 5357 100,0 4650 100,0 4427 100,0 2004 100,0 İstasyonu verilerine göre sahada yıllık hakim rüzgar yönü güneybatıdır. Sahada 29 yıllık rasatlardan elde edilen veriler kullanılmak suretiyle 8 yönden esen rüzgarların esme frekanslarının yüzdeleri ve esme sayıları çıkarılmıştır.

Tablo 1.5. Hendek’te Rüzgarların Mevsimlere Göre Dağılımı (1972-2001).

Kaynak: Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü verilerinden Araştırma sahasında rüzgarların yönlere göre farklı frekans göstermeleri daha önce de belirtildiği gibi, kış ve yaz mevsimlerinde kara ve deniz üzerinde yer alan farklı basınç merkezlerinin yanı sıra yörenin yeryüzü şekilleriyle de yakından ilgilidir. Kuzey ve güney sektörü rüzgarların frekanslarının fazla olması yanında en yüksek frekanslı rüzgarların güneybatıda yer aldığı görülmektedir Tablo 1.5, Şekil 1.10). Bu yöredeki

44

rüzgarların daha çok sahanın güneybatısında bulunan Balıklı Dere vadisinde kanalize olduğunu göstermektedir. Hendekte rüzgar esme sayılarının mevsimlere göre dağılımı incelendiğinde fazla bir farklılığın olmadığı görülmektedir (Tablo 1.6, Şekil 1.9). Ancak hakim rüzgarların frekansları mevsimlere göre farklılık göstermektedir. Bilhassa yaz ve sonbahar mevsimlerinde kuzey sektörlü rüzgarların frekansları, yıllık ortalamanın (%40,5) üstünde değerler göstermektedir. Buna karşılık kış (%47,8) ve ilkbahar (%45,9) mevsimlerinde güney sektörlü rüzgarlar da frekanslarını artırmaktadır. Bu durum bölgeyi etkisi altında bulunduran basınç merkezlerinden kaynaklanmaktadır. Nitekim kış ve ilkbahar mevsimlerinde güney yönlü rüzgarların artması Anadolu ile Karadeniz arasındaki basınç farklılıklarının bir sonucudur.

Tablo 1.6. Hendek’te Yıllık Rüzgarların Mevsimlere Göre Dağılımı ve Frekansları (1972-2001).

Mevsimler İlkbahar Yaz Sonbahar Kış Toplam Esme Sayısı 5610 5357 4650 4427 20044 Frekansı % 28.0 26,7 23,2 22,1 100,0 Kaynak: Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü verilerinden Hendekte yıllık rüzgarların esme sayıları dikkate alındığında mevsimler arasında frekanslar yönünden basit bir farkın olmadığı görülmektedir. Nitekim mevsimlik rüzgar frekansları incelendiğinde ilkbahar %28, yaz %26,7 sonbahar %23,2 ve kış mevsimi %22,1 lik değerler göstermektedir.

Mevsimler

İlkbahar Yaz 22% 28%

23% 27% Sonbahar Kış

45

Şekil 1.9. Hendek'te Yıllık Rüzgarların Mevsimlere Göre Dağılımı (1972-2001)

Şekil 1.9. Hendek’te Yıllık Rüzgarların Mevsimlere Göre Dağılımı ( 1972-2001). Hendek rüzgarların mevsimlere göre dağılımında belirgin bir farklılığın olmadığı açıkça görülmektedir.

46

Şekil 1. 10. Hendek'in Yıllık Ortalama Rüzgar Frekans Gülü (1972-2001)

47

1.2.3. Nem ve Bulutluluk Havadaki su buharı miktarına ve sıcaklık derecesine bağlı olarak değişen nisbi nem miktarlarının yıl içindeki seyri incelendiğinde, sahada nem oranlarının bütün yıl boyunca kararlı bir gidiş gösterdiği ve oldukça yüksek değerlere eriştiği görülür. Nitekim yıllık ortalama nisbi nem miktarı %72 dolayındadır.

Tablo 1.7. Hendek’te Ortalama Nisbi Nem Değerleri (%). İstasyon O Ş M N M H T A E E K A Yıllık 1950- 74 72 72 71 71 69 70 72 73 76 74 73 72 2001 Kaynak: Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü verilerinden Araştırma sahasında ortalama nisbi nemin yıl içindeki seyrine bakıldığında kış aylarında yüksek değerlerin, yaz aylarında da minimum değerlerin bulunduğu görülmektedir. Ancak mevsimler arasında çok önemli farklılıklar görülmektedir. Bu dağılış aşağı yukarı ortalama sıcaklığın seyrine uyar. Esasen sıcaklık ile nisbi nem arasında ters bir orantı bulunduğu malumdur.34

Şekil 1.11. Hendek’te Ortalama Nisbi Nem Değerleri (1950-2001)

Araştırma sahasında nisbi nemin ortalama değeri de oldukça yüksek görülür. Yıllık değerin dağılışını gösteren bir haritanın incelenmesi kuzeyde Karadeniz kıyısında

34 ERİNÇ, S., 1984, Klimatoloji ve Metodları. İstanbul Üniv. Deniz Bil.ve Coğrafya Enst.Yayın No:2 s.349-350, İstanbul.

48

bu değerin %75-80’e ulaştığını ortaya koyuyor. Bu bakımdan araştırma sahamız, sahip olduğu yüksek değer bakımından buraya yaklaşır. Bu konuda son olarak nisbi nemin günlük değişikliklerini de gözden geçirmek istiyoruz. Bu amaçla günde 3 kez yapılan rasatlardan elde edilen değerlerin ortalamalarını hesaplayıp bunların aylara dağılışını ortaya koyalım. Araştırma sahamızdaki nisbi nemin günlük değişiminden (Tablo 1.8) de ilginç gözlemler yapılabilir. Sahada nispi nemin en yüksek değeri sabaha isabet ediyor. Günlük sıcaklığın artması ile birlikte nispi nem miktarı da azalır. Tablo 1.8. Araştırma Sahasında Nisbi Nemin Gün İçindeki Değişimi (%). Aylar O Ş M N M H T A E E K A Yıllık Saat: 7:00 79 80 80 81 81 80 80 80 83 85 82 79 81 Saat: 14:00 69 61 61 54 54 50 47 46 50 58 62 68 57 Saat: 21:00 70 77 75 71 71 69 70 72 76 79 79 77 74 Kaynak: Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü verilerinde Minimum değer öğleden sonraki rasatlarda tespit edilirken, bundan sonra tekrar sıcaklığın azalması ile birlikte nispi nem miktarı artıyor. Saat 21:00’de henüz sıcaklık değeri sabah olduğu kadar düşmediğinden nispi nem değeri de sabahki seviyeye ulaşamaz. Ayrıca mevsimlik bazı farklarda göze çarpar. Kış mevsiminde günlük değişiklikler arasındaki farkın az olduğu gözleniyor. Buna karşılık yaz mevsiminde günlük farklar kuvvetlenir. Bunun nedeni günlük sıcaklık farklarının mevsimlik değişiminde aramak gerekir. Kış mevsiminde gece ve gündüz arasındaki sıcaklık farkları kuvvetli olmadığından nispi nem değişikliklerinin farkı da azalır. Halbuki yaz mevsiminde günlük sıcaklık farklarının artması ile birlikte nispi nemin günlük farklarında da artış görülür. Bu yüzden yaz mevsiminde, gündüz vakti nispi nemin düşük değerler ihtiva ettiği gözlenir. Gündüz minimum %46 ile ağustos’a isabet ederken, buna karşılık ocak ayında gündüz %69’a çıkan bir değer görülür. Bütünü ile ocak ayı günün her saatinde yüksek nispi nem değerlerine sahip bir ay olarak karşımıza çıkar. Havanın bulutlu ya da açık olması gün boyunca ölçülen sıcaklık değerlerini ve güneşlenme süresini etkilemesi bakımından önem taşımaktadır. Havadaki nem ve su buharının bir çeşit görünürü olan bulutluluğun aylara göre dağılışına baktığımızda yaz aylarında minimum değer gösterdiği aralık, ocak ve şubat aylarında maksimum değere ulaştığı görülmektedir.

49

Şekil 1.12. Araştırma Sahasında Nisbi Nemin Gün İçindeki Değişimi

Tablo 1.9. Hendek’te Ortalama Aylık ve Yıllık Bulutluluk Değerleri (1951-2001).

Aylar O Ş M N M H T A E E K A Yıllık Hendek 16 15 14 9 7 3 2 2 5 9 11 16 9 Bulutluluk (gün) Kaynak: Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü verilerinden Araştırma sahasında bulutluluğun kış aylarında ortalama değeri çok yüksek olup hemen hemen Türkiye içerisindeki en yüksek değerlere ulaşır. Buna karşılık yaz aylarına gidildikçe nispi nemin yıllık seyrine uygun olarak bulutlulukları da bir azalma görülür. Bununla beraber yaz minimumu değeri çok düşük sayılamaz. Tablo 1.9’da göze çarpan ilginç hususlar minimum bulutluluğun temmuza isabet etmesi ve haziran- eylül ayında da bulutluluk oranının düşük olmasıdır. Buna sebep olarak haziran ve eylül ayında henüz havanın istikrarının bozulmaması gösterilebilir. Zira söz konusu sahada cephe faaliyetleri ve bulut sistemlerinin geçişleri ekim ayında başlamakta ve kasım ayında hızlanmaktadır. Buna uygun olarak bulutluluk birden yükselmekte ve kasım ayından itibaren yüksek değerlere erişmektedir. Bulutluluk oranının yanı sıra kapalı günler sayısını da görmekle bu konuda daha iyi fikir edinilmesi sağlanmış olur.

50

Şekil 1.13. Hendek’te Ortalama Aylık ve Yıllık Bulutluluk Değerleri (1951-2001) Araştırma sahasında kışın maksimum olan kapalı günler sayısı yaz mevsiminde azalıyor ve tekrar kışa doğru artıyor. Maksimum değerler 14 günle Aralık aylarında görülürken, minimum değerler ise yaklaşık 2 gün ile temmuz ve ağustos aylarına isabet etmektedir. Böylece yaz ve kış değerleri arasındaki farkın fazla oluşu dikkati çeker.

Tablo 1.10. Hendek’te Ortalama Kapalı Gün Sayısı ( 1951-2001 ). Yıll Aylar O Ş M N M H T A E E K A ık

Kapalı Gün 14 12,8 11,3 9 6,7 2 1,2 1,8 3 4 11 13 7,5

Kaynak: Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü verilerinden Kış mevsiminde kapalı havalar fazla yekün tutuyorlar. Ancak mayıs ayından sonra ortalama kapalı gün sayısı çok azalır. Yaz ayları ve buna ilaveten eylül ve ekim olayları da kapalı gün sayısının az olduğu süreyi meydana getirmektedirler. Yani hemen hemen haziranda eylül ayı sonlarına kadar istikrarlı havalar dolayısı ile, havanın kapalı olması hali çok düşük bir değere inmiş bulunur. Kış kararsızlığı, artan cephe faaliyetleri geniş ölçüde bulutluluk ve kapalı günlere yol açar. Bulutluluk konusunu hakim bulut tiplerinin belirtilmesi ile bitirmek uygun olacaktır. Ancak buna ait verilerin olmaması dolayısı ile bir şey söyleyebilecek değiliz. Yaz aylarında semanın daima kümülüs tipi ihtiva ettiğini gözlemlemiş bulunuyoruz. Bunlar esasen hemen her yerde bu mevsimin karakteristik bulutlarını teşvik etmekle olup, her yerde bu mevsimin karakteristik bulutlarını teşkil etmekte olup, her yerde bu mevsimin karakteristik bulutlarını teşkil etmekte olup, her yerde bu mevsimin

51

karakteristik bulutlarını teşkil etmekte olup, konveksiyon sonucu meydana gelen bulutlar olarak ortaya çıkarlar.

Şekil 1.14. Hendek’te Ortalama Kapalı Gün Sayısı ( 1951-2001 )

Araştırma sahasında deniz yüzeyinden kaynaklanan buharlaşmanın yükseklere doğru gidildikçe yaygınlaşma sonucu oluşan sis olayı yılda 19,4 gün kadardır. Ortalama sisli günlerin yıllık sayısı Tablo 1.11’de de görüldüğü üzere pek fazla büyük değerler oluşturmuyor ve bu bakımdan Marmara ile hemen kuzeyindeki Karadeniz kıyısı ile yakınlık gösterir. Sisli günlerin yıllık dağılışında ise, maksimum değerlerin ilk ve sonbahara isabet ettiği gözlemlenir. Kış aylarında nispeten önemli görülür. Ancak yaz ayları sis hadisesi açısından arz etmez. Hemen hemen sisli günler sıfıra yakın olur. Ortalama sisli günlerin bu şekilde olan yıllık seyri ile oluşumları arasında bir ilginin bulunduğunu ileri sürmek hatalı olmaz. Günlük meteoroloji bültenlerinin incelenmesi genellikle saat 07:00’deki rasatlara göre sakin ve sıcaklık derecesinin oldukça düşük bulunduğu havalarda sisin teşekkül ettiğini göstermektedir. Bu şartlar sislerin oluşumunda soğuk hava kütlelerinin oturmuş olduğu sahalarda, günlük sıcaklık farkları ile ilgili olarak sakin hafif esintili havalarda meydana gelen radyasyon sislerine müsait olduğu görülür.35 Ayrıca araştırma sahasının bulunduğu

35YILMAZ, M., 1997, Kocaeli ve Çevresi İklimi. (Basılmamış Doktora Tezi) İstanbul Üniversitesi Sos. Bil. Enst. Coğrafya A.B.D. s.49, İstanbul.

52

yerin topoğrafik konumu da sislerin oluşumuna müsait bulunur. Zira sahanın batısında İzmit Körfezi ve Sapanca gölü, kuzeyinde ve güneyinde ise dağlık-tepelik sahalar arasında nispeten çukur bir saha göze çarpar. Tablo 1.11. Hendek’te Sisli Gün Sayılarının Aylık ve Yıllık Ortalama Değerleri (1970-2001). Aylar O Ş M N M H T A E E K A Yıllık Sisli 2 2 3 2 1,3 0,1 0,2 0,5 1,1 1,9 3,1 2,6 19,4 Gün Kaynak: Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü verilerinden

Araştırma sahası ve çevresinde görülen sislerin radyasyon şartları ile ilgili zemine yakın sisler olması ihtimali kuvvetli görülür. Bilhassa kış mevsimindeki antisiklon şartları, soğuk hava kütlelerinin saha üzerinde yerleşmiş bulunuşu, açık ve sakin havalarda bu tip sislerin meydana gelişine elverişli bir ortam meydana getirir. İlkbahar aylarında şartlar daha az uygun olduğundan azalır ve yaz mevsiminde tamamen ortadan kalkar. Sonbaharda söz konusu şartların oluşması ile gitgide sisli gün sayısı artar ve maksimuma kasım ayında erişilir. Maksimum sisli gün sayısının kasım ayına isabet etmesi rüzgar hızları ile ilgili olabilir. Hatırlanacağı üzere söz konusu ayda rüzgar değerleri de azalmış bulunur.

Şekil 1.15. Hendek’te Sisli Günlerin Aylara Göre Gidişi

53

Tablo 1.12. Hendek’te Sisli Gün Sayısının Mevsimlere Göre Dağılımı. Mevsimler İlkbahar Yaz Sonbahar Kış Yıllık

Sisli Sisli Sisli Sisli Sisli Gün İstasyon % % % % % Gün Gün Gün Gün sayısı

Hendek 6,3 32 0,8 3 6,1 31 6,6 34 19,4 100,0 1970-2001 Kaynak: Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü verilerinden Araştırma sahasında sislerin oluşumu bakımından görülen özellik hemen hemen yurdumuzun bütün çukur ve nemli sahalarında görüldüğü gibi radyasyon sislerine rastlanmasıdır.

Mevs im ler

34% 32% İlkbahar Yaz Sonbahar 3% Kış

31%

Şekil 1.16. Hendek’te Sislerin Mevsimlere Göre Dağılımı (1970 – 2001 ) 1.2.4. Yağışlar Araştırma sahasına ait 50 yıllık rasat süresi içinde elde edilen ortalama yağış değeri 790 mm’dir. Hendek’e ait ortalama yağış değerini başka şehir merkezleri ile kıyasladığımızda ise (325,9 mm), Van (380,4 mm), Zonguldak (1220,2 mm), Tekirdağ (575,4 mm), Şanlıurfa (463,1 mm),Eskişehir (373,9 mm), (1052,3 mm), İzmir (690,4 mm) ve Rize’ye (2300,4 mm) göre araştırma sahası ve çevresinin pek çok kıyı ve iç bölgelerimize göre oldukça yüksek miktarda yağış aldığı görülmektedir. Ayrıca bölgenin aldığı yağışların belli bir mevsimde toplanmadığı, Karadeniz ikliminin ektisiyle mevsimlere hatta aylara dağıldığı görülmektedir. Bu dağılım içerisinde ne yüksek yağış miktarı aralık ve ocak (87,9 mm) aylarına, en düşük yağış miktarı ise ağustos (37,0 mm) ve mayıs (51,0 mm) aylarına aittir.

54

Tablo 1.13. Hendek’te Yıllık Ortalama Yağış Değerlerinin Aylara Göre Dağılımı. Aylar O Ş M N M H T A E E K A Yıllık 1950-2001 87 86 64 59 51 67 53 37 63 77 82 87 790 Kaynak: Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü verilerinden Araştırma sahası ve çevresinde yıllık yağışın dağılışında büyük düzensizlikler görülmez. Mevsimlik yapış tutarlarının yıllık yağış tutarına oranları arasındaki farklar pek fazla değildir. Bununla beraber, eylül ayından itibaren başlayan yağış artışı aralık ayında açık bir hal almaktadır. Ocakta da devam eden yapışlar yaz aylarında minimum yapış miktarı ağustos ayına isabet etmekle beraber, yağış tutarı diğer aylardan çok düşük değildir.

mm 100 90 80 70 60 50 40 30 20 10 0 O Ş MNMHTAEEKA

Şekil 1.17. Hendek’te Yıllık Yağış Miktarının Aylara Göre Dağılımı (1950-2001) Yukarıda tanıtılmasına çalışılan yapış rejimi karakterlerinin açıklamasını yapmaya ve bu türde bir dağılışın nedenlerini ortaya koymak gerekir. Ekim, kasım, aralık ve ocak aylarındaki yüksek yağışları cephelerin gidiş – gelişleri dolayısı ile artmalar gösterebilir. Muhtemelen bu mevsim güneye doğru inmekte olan kutbi cephe söz konusu saha üzerinde kuzey- güney doğrultulu salınımlar yapar ve Anadolu karasının kuzeybatısında bulunan inceleme sahası üzerinden güneye inişi gecikerek sıcaklık aralık ve ocağı bulabilir. İşte kutbi cephenin güneye doğru yaptığı bu salınımlar, sonbahar aylarında yüksek yağışların görülmesine ve aralıkta da maksimum yağışların ortaya çıkmasına yol açmış olabilir. Bunun yanında sonbahar yağışlarının

55

Fotoğraf 1.7.Yağmurlu bir yaz gününde Hendek şehir merkezinden görünüm. yüksek miktar göstermelerine de bölgenin Akdeniz ile Karadeniz yağış rejimleri arasında bir geçiş karakteri göstermesi ile ilgili olabilir. Yine bunun yanında yaz yağışlarının da görülmesi ve bariz bir kuraklığın bölgede görülmemesi, sahanın Karadeniz’e yakınlığı, Karadeniz yağış rejimine benzediğini ve yaz aylarında Doğu Karadeniz’de bulunan duralar cephesinde etkisi olabileceğidir. 36 Kış mevsiminde ise gezici siklonların etkisi ile kendini gösteren yağışı yaz aylarında daha ziyade konveksiyon hareketlerine bağlı olarak sağnak halinde düşer. Özellikle kış aylarında yerleşen soğuk hava kütlelerinin sebep olduğu devamlı bir istikrarlılık görülmez. Yaz aylarında denizden gelen nemli hava kütlelerinin bütün Karadeniz kıyılarında bıraktıkları orografik yağışlardan zaman zaman inceleme sahamızdaki dağlar sebebiyle payına düşen yağışı alır. Yalnız bunlar da miktar itibariyle pek fazla değer göstermezler. Böylece araştırma sahası ve çevresi yağış rejimi bakımından güneyindeki sahaya yakınlık göstermekle beraber ondan biraz farklı bir tipi meydana getirmektedir. Buna göre Hendek ve çevresi güney kesimlerde hüküm süren Akdeniz yağış ve çevresi güney

36 YILMAZ, M., 1997,Kocaeli ve Çevresinin İklimi (Basılmamış Doktora Tezi) İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Coğrafya Anabilim Dalı, s.54, İstanbul.

56

kesimlerde hüküm süren Akdeniz yağış rejiminden daha fazla yağışlı ve yağışlar daha muntazam dağılışlı, fakat hemen kuzeyinde görülen Karadeniz yağış rejimli sahalar kadar da fazla yağışlı değildir. Bu bakımdan Hendek ve çevresindeki yağış rejimini Marmara Bölgesi’nde görülen Akdeniz – Karadeniz arası geçiş tipi özelliği gösteren yağış rejiminin biraz daha Karadeniz yağış rejimine yakın olan bir çeşidi olarak değerlendirmek sanırım en doğru tanım olur. Hendek meteoroloji istasyonunda görülen en yüksek yağış değeri 1007 mm, en düşük değer ise 581,3 mm dir. Yani Hendek’te yıllık yağış değerleri 1007-581,3 mm arasında değişiklik göstermektedir. Bu değerlere göre değişim farkı 426 mm olmaktadır.

Tablo 1.14. Hendek Meteoroloji İstasyonunda Yıllık Ortalama Yağış Değerlerinin Mevsimlere Göre Dağılımı (mm). Mevsimler Sonbahar Kış İlkbahar Yaz Yıllık Yağış Yağış Yağış Yağış Yağış İstasyon % % % % % (mm) (mm) (mm) (mm) (mm) 1970-2001 222 28,2 260 33 174 19,9 157 18,9 790 100 Kaynak: Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü verilerinden Araştırma sahasında Karadeniz kıyılarında da olduğu gibi yağış maksimumu denizin karaya göre en sıcak bulunduğu ve depresyonların daha sık geçtiği sonbahar ve kışın, minimum ise yine denizin karaya göre en soğuk bulunduğu ilkbaharda düşer.1 Gerçektende rasat sonuçlarından faydalandığımız istasyonlarda en yağışlı mevsimler sonbahar ve kış olduğu görülmektedir. Kışın toplam yıllık yağış içerisindeki payı %33’tür. Bu mevsimi sonbahar (%28,2), İlkbahar (%19,9) ve yaz (%18,9) mevsimleri takip etmektedir.

1 AKYOL,İ.H., 1944,Türkiye’de Basınç, Rüzgarlar ve Yağış Rejimi.Türk Coğrafya Dergisi, Sayı:5-6, s.86, Ankara.

57

Şekil 1.18. Hendek’te Ortalama Yağış Miktarının Mevsimlere Göre Dağılımı (1951- 2001). Yıl içinde düşen yağışın %33’nün kış mevsiminde yağması sahanın Akdeniz iklimi etkisi altında olduğunun göstergesidir. Yine bariz bir kurak dönemin olmaması Batı Karadeniz iklimi etkisi altında olduğunu gösterir. Araştırma sahasında kış aylarında görülen yapışlar bazen de kar şeklinde olmaktadır. Hendek’te yıllık ortalama kar yağışı gün sayısı 14,5 iken karla örtülü gün sayısı 11.1 gün olur. Tablo 1.15. Hendek’te Yıllık Ortalama Kar Yağışlı ve Karla Örtülü Gün Sayısının Aylara Göre Dağılımı (1951-2001). Aylar O Ş M N M H T A E E K A Yıllık Ort. Kar Yağ. 4,3 4,3 2,4 0,2 ------0,7 2,6 14,5 Gün. Say. Karla Ört. 3,9 4,0 1,7 ------0,1 1,4 11,1 Gün ayısı. Kaynak: Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü verilerinden

Hendek’te kar yağışları kasım ayı sonlarından nisan ayı başlarına kadar olan devrede görülmektedir. En az kar yapışı 0,2 gün ile nisan ayında görülürken en fazla kar yağışı 4,3 gün ile ocak ve şubat aylarında görülmektedir. Kasım ayından itibaren kar yağışlı gün sayısı artarken karın yerde kalma süresi de buna paralele olarak artmaktadır. Şubat ayından sonra havaların ısınmaya başlaması ile kar yağışlı gün sayısı ve süresinde azalmaktadır. Kar yağışları gün sayısı ve süresinde azalmaktadır. Kar yağışları daha çok kış aylarında düşmektedir nitekim kar yağışlı günlerin %77,5 (11.2 gün)’i ve karla örtülü günlerin %83,8 (9,3 gün)’i bu mevsimde görülmektedir.

58

Ortalama Kar. Yağ.Gün sayısı Karla Ört.Gün sayısı Gün 5

4

3

2

1

0 O Ş MNMHTAEEKA

Şekil 1.19. Hendek’te Ortalama Kar Yağışlı ve Karla Örtülü Gün Sayısının Aylara Göre Dağılımı (1951-2001) 1.3. Yağış Etkinliği ve İklim Tipi Bitkilerin ve diğer canlıların yaşamı, kuşkusuz yağış miktarı ile yakından etkilidir. Ancak yağışın gerçek etkisi sadece miktarın sonucu değildir. Çünkü, yağışın büyük bölümü bitkilerin gelişme döneminde yazmıyorsa, veya yıldan yıla yağış miktarları değişiyorsa ya da suyun büyük bölümü buharlaşıyorsa yağışın etkisi azalır1. Araştırma sahasında, yağış-sıcaklık ve yağış-buharlaşma ilişkisine dayanan yağış etkinliğini ortaya çıkarmak, özellikle tarımsal faaliyetler açısından son derece önem taşımaktadır. Yağış etkinliğinin hangi faktörlere bağlı olarak, bölgesel değişikliklere uğradığının incelenmesi ve belli değerlerle bitki ve hayvan topluluğu zonları ve akım şartları, toprak koşulları veya bölgeleri arasındaki ilişkilerin ortaya konması bakımından önemlidir. Öte yandan akarsuların debileri, göl ve nehir seviyeleri bir tarafta birikebilecek suyun miktarı, yer altı ve yerüstü su kaynaklarının verimlilik derecesi v.s. gibi özelliklerde gelir ve gider arasındaki ilişkilerin bir sonucu olan yapış etkiliğine bağlıdır.2 İklim tipinin ortaya konmasına yarayan diyagramlardan birisi de Thorntwaite’nin su bilançosu diyagramıdır. Hendek meteoroloji istasyonunun verilerinden yararlanılarak, Thorntwaite metoduna göre hazırlanan su bilançosu analiz edildiğinde bazı belirgin özellikler ortaya çıkmaktadır

1 EROL, O., 1993, Genel Klimatoloji. Gazi Büro Kitabevi, s.206, Ankara. 2 ERİNÇ,S.,1957,Tatbiki Klimatoloji ve Türkiye’nin İklim Şartları.İstanbul Teknik Üniversitesi, Hidroloji Enstitüsü Yayını Sayı:2, s.105, İstanbul.

59

14.5 62.34 766.8 797.8 550.6 216.2 247.2 247.2 YILLIK

0 23 17 8.4 100 A 2.19 18.4 100. 47.6 18.4 34.1 0 0 0 40 12.0 3.76 32.8 74.1 41.3 52.4 32.8 K 0 0 0 56 14.6 5.07 53.7 64.8 11.1 11.1 53.7 E 0 0 0 0 82 63 18.9 7.49 85.3 63.0 22.3 E 0 0 0 0 108 22.7 9.88 35.6 35.6 92.9 128,5 A 0 0 0 0

110 22.8 9.95 43.8 43.8 95.9 R 139.7 T AYLA 0 0 0 96 5.1 20.8 8.66 59.1 56.7 120.9 115.8 H klim Tipini Gösterir Su Bilançosu İ n ı n ı 0 0 70 6.2 17.0 6.38 87.5 44.2 43.3 56.7 87.5 M 0 0 44 34 100 12.7 4.10 48.8 61.1 48.8 12.3 N rma Sahas ı t ş 0 0 24 8.1 100 2.08 24.7 80.5 24.7 55.8 60.5 M 0 0 18

6.7 100 1.56 14.9 80.0 14.9 65.1 72.5 Ş 0 0 14 57 5.7 100 1.22 11.6 91.5 11.6 79.9 O klim Tasnifine Göre Ara İ PE

ş ş rasyon ı ı imi PE

ş ı ş i

ı ndisi ğ İ Suyun ş k (C) k ı ı ( mm ) ş k De ı ı ğ cakl cakl ı ı Yüzeysel Ak Su Fazlas Depolama Gerçek Evapotransp Su Noksan Ayl Birikmi Ya Düzeltilmi Düzeltilmemi Tablo 1.16. Thorntwaite Elemanlar S S

60

Şekil 1.20.Thorntwaite İklim Tasnifine Göre Araştırma Sahasının İklim Tipini Gösterir Su Bilançosu Araştırma sahasında eylül ayından itibaren su birikmeye başlamaktadır. Çünkü bu ay ortalarından itibaren yağış miktarı potansiyel evapotranspirasyon (PE) miktarından daha fazladır. Yörede kasım ayından haziran ayına kadar olan devrede, su fazlası vardır. Bu durum, söz konusu aylarda yağış miktarlarının fazla, buharlaşmanın az olmasından kaynaklanmaktadır. Nisan ayıdan itibaren hızlı bir şekilde artmaya başlayan buharlaşma haziran ayında yağış miktarı ile eşit bir duruma gelmektedir. Temmuz ve ağustos aylarında ise evapotranspirasyon (PE) miktarı, düşen yağıştan daha fazladır. Bu aylarda yağış ve PE arasındaki fark, toprakta birikmiş olan sudan karşılanmaktadır (Tablo 1.16, Şekil 1.20). Bu nedenle de sahada, ülkemizin büyük bir kısmını etkileyen kuraklıktan bahsedilemez. Hendek’te her mevsimin yağışlı olması, yağışların mevsimlere göre nispeten düzenli dağılması sonucu topraktaki su miktarı hiç tükenmemektedir. Sonuç olarak; araştırma sahasında nispeten her mevsimi yağışı, kışları ılık geçen Karadeniz iklimine yakın bir iklim tipinin hüküm sürdüğü söylenebilir.

61

1.C. HİDROGRAFYA ÖZELLİKLERİ Özellikle Pliyosen ve Kuvaterner’de etkili olmuş olan flüviyal süreçler araştırma sahsındaki jeomorfolojik birimlerin belirlenmesinde önemli rol oynamaktadır. Araştırma sahsında sürekli olarak akan tek akarsu Balıklıdere’dir. Bunun dışında büyük akarsu yoktur. Üst Miyosen’de aşınım yüzeyleri arasında fay zonlarına yerleşen flüviyal süreçler oluk biçimli Miyosen vadisi içine, Pliyosen tekne biçimli vadiler yerleşmiştir. Tektonik canlanma sonucu Pliyosen akarsu vadisi içine Kuvaterner’in derin vadileri yerleşmiştir.1 Gerçekten bu dönemde akarsular derin vadiler kazmıştır. Örnek olarak Ulu Dere, Değirmen Dere ve Güldibi gibi dereleri gösterebiliriz. Kuvaterner’de ortaya çıkan genç tektonik hareketlerle vadilerini derinleştiren akarsular yapı ve litolojiye bağlı olarak rölyefin arızalı bir görünüm almasına neden olmuştur. Bu durumu araştırma sahasının özellikle kuzeybatı ve güneydoğu kesimlerinde görmek mümkündür. Araştırma sahasındaki derelerin özelliklerine baktığımızda derelerde dentritik drenaj hakimdir. Yan kollar ana dereye yaklaşık 60 derecelik bir açı ile birleşirler. Akarsuyun ve kollarının birbirleriyle dar açı altında ve bir ağacın dallarını andıran tarzda birleşen genel bir şekil gösterirler. Bu tip drenaj sahalarının homojen kütlelerden meydana gelmiş ve ufki yapıya sahip olduğunu işarete eder. Bu tip drenaja dentritik drenaj denir. Ancak bu tip drenajın üsteki bir örtüden kıvrımlı bir bünyeye geçmiş sürempoze şebeke olarak henüz bünye şartlarına uymamış olabileceği de unutulmamalıdır.2 Yeryüzüne düşen yağmur suları, normal şartlar altında arazinin ve tabakanın meydana getirdiği meyil hatlarını takiben akarlar. Meyle uygun akan bu akarsu vadilerine konsekant akarsular adı verilir.3 Araştırma sahasındaki dereler eğime uyumlu olarak akarlar ve sık bir görünümde olup yan kollarla beraber araziye gömülmüşlerdir. Bölgedeki akarsular, daha öncede belirtildiği gibi Balıklıdere hariç sürekli akmamaktadırlar. Bunun nedeni akarsu debilerinin çok az olması yanı sıra yaz mevsiminde sularının tarımda yoğun bir şekilde kullanımı ile ilgilidir.

1 OKTA, T., 1995, Çamdağ Güneyinde Hendek Doğusu ve Balıklıdere Vadisi Dolayının Jeomorfolojisi. İstanbul Üniv. Deniz. Bil. ve.Enst. Yayını, s.16, İstanbul. 2 AKKUŞ, A., 1995, Jeomorfolojiye Giriş. Selçuk Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Öz Eğitim Yayınları No: 2, s.99, Konya. 3 AKKUŞ, A., 1995, Jeomorfolojiye Giriş. Selçuk Üniv. Eğitim Fak.Öz Eğitim Yayın No: 2, s.103, Konya.

62

Fotoğraf 1.8. Kış mevsiminde Hendek şehir merkezinden bir görünüm. Sonuç olarak araştırma sahasında iklim şartlarının elverişli olmasına rağmen doğal şartlardan dolayı sık bir akarsu ağı gelişmemiştir. Akarsular az da olsa kar ve yağmur sularının yanı sıra kaynaklarda da beslenmektedirler. Ancak bu beslenme akarsuların bütün yıl boyu akmalarına yetmemektedir. 1.D. TOPRAK ÖZELLİKLERİ Kayaçların fiziksel ve kimyasal olarak ufalanması ve ayrışması sonucunda meydana gelen toprağın değişik karakterler kazanmasında iklim topoğrafya, bitki örtüsü, ana kaya ve zaman faktörleri önemli rol oynamaktadır. Ana kayanın fiziksel parçalanması ve kimyasal ayrışmasıyla başlayan toprak oluşumunun daha sonraki safhalarında iklim faktörleri, bitki örtüsü ile mikroorganizmalar etkilerini bariz olarak göstermeye başlarlar.Yine beşeri faktörlerde toprakların değişik karakter kazanmalarında etkili olmaktadır. Bilindiği gibi herhangi bir bölgedeki toprağın özelliklerini iklim ve canlıların topoğrafya şartlarına bağlı olarak ve uzun bir zaman periyodu içinde ana kaya üzerinde yaptıkları müşterek tesirin sonucunda meydana gelmektedir. Kültür özellikleri ve insanların toprağı kullanma şekillerinde müşterek etki içerisinde yer almaktadır.1 Bununla birlikte bir yerde zirai ürünlerinin veriminin artırılması için o sahanın toprak özelliklerinin bilinmesi gerekir. Bu sayede yetiştirilen ürünlerin cinsine göre

1 OAKES, H., 1958, Türkiye Toprakları. Türk Yüksek Ziraat Mühendisleri Birliği Neşriyatı, No: 18 Ege Üniv. Matbaası, s.35, İzmir.

63

üretimi artırmak ve kaliteyi yükseltmek gayesiyle toprağa verilecek gübre cins ve miktarlarını tespit etmek mümkün olur. Ekonomisi ziraate dayanan ülkelerde tarımsal gelirin artırılması gibi önemli bir sorunun çözümü için toprak özelliklerine göre gübrelemenin yapılması gerekmektedir.1 Bu nedenle Hendek ve çevresindeki toprakların coğrafi yönden gözden geçirilmesinde fayda vardır. Araştırma sahası genellikle iklimin etkisinde gelişen ve ana kayanın özelliğini pek göstermeyen kireçsiz kahverengi orman toprakları ile kaplıdır. Püskürük ve metamorfik kayaçlar üzerinde orman örtüsü altında oluşmuş olan bu topraklarda serbest kireç tümüyle yıkanmıştır. Üste koyu A horizonu ve bazı hallerde altta daha kırmızı B horizonu yer alır. Örtünün sık olduğu kesimlerde, C horizonu da bulunabilir. Çok çeşitli kayalar üzerinde gelişmiş olmaları, kireçsiz kahverengi toprakların oluşumunda ana kayadan ziyade iklimin etkisinin ağır bastığını göstermektedir. Araştırma sahamızda genel olarak 4 grup toprak tipi hakim durumdadır. Yüksek sahalarda kahverengi orman toprakları ve kalkersiz kahverengi orman toprakları hakimdir. Alüviyal topraklar ise ova tabanlarında ve akarsu boylarında yayılış gösterir. Alüviyal topraklar ise ova tabanları ile yüksek sahaların geçiş noktalarında ve akarsu ağızlarında yayılış gösterirler.2 Çalışma sahasında en fazla yayılışı kahverengi orman toprakları ile alüviyal topraklar oluşturmaktadır. Daha sonra kolüviyal topraklar gelmektedir. Bunlar genellikle birikinti konileri ve kısa boylu akarsu ağızlarındaki malzemenin üzerinde gelişmiş genellikle eğimli halde bulunurlar. Kalkersiz kahverengi orman toprakları ise genellikle kireç içermeyen ana kayalar üzerinde gelişmiş olup fazla yayılış alanı göstermektedir. 1.E. DOĞAL BİTKİ ÖRTÜSÜ ÖZELLİKLERİ Araştırma sahası; Marmara Bölgesi ile Karadeniz Bölgesini birbirinden ayıran bir geçiş alanında bulunmaktadır. İklim bakımından bölge, Karadeniz kıyılarının, doğuya doğru gidildikçe subtropikal-okyanusal bir karakter kazanan iklim bölgesi ile Akdeniz ikliminin bir varyetesini teşkil eden ve kısmen Marmara havzasına kadar sokulan kontinental Akdeniz iklim bölgesi arasında bulunmaktadır.

1 TANOĞLU, A., 1972 Çayeli-Pazar Yörenin Fiziki Coğrafyası. Coğrafya Araştırması Dergisi, Ankara Üniversitesi Basımevi, s.257, Ankara. 2 ULUDAĞ, M., 1998, Adapazarı Ovası ve Çevresinin Kuvaterner’deki Jeolojik Gelişimi. (Basılmamış Doktora Tezi) İst. Üniv. Sosyal Bilimler Enst.Yayınları, s.16, İstanbul.

64

Bitkiler, bütün yaşantımız için, çok önemli doğal varlıklardır. Bitkiler beslenmemizin temellerinden biri olduğu gibi, endüstrinin de değerli ham madde kaynağıdır. Yetiştiği toprağa kökleri ile tutunmuş olarak büyüyen, üreyen, yaşama süresi bitince kuruyan bitkiler, ot ve ağaçlar halinde canlılar olarak görülürler.1 Kuzey Anadolu kıyı dağları üzerinde çeşitli ve gür bir orman oluşuna sebep olan, uygun iklim ve yağış şartlarının ve Keremali Dağları’nda da bu şartların mevcut bulunması oldukça gür bir orman örtüsünün bu alanda da geniş ölçüde yayılmasına neden olmuştur. Gerçektende bu dağlar Batı Karadeniz kıyı dağlarının batıdaki devamı bakımından zengin ve iyi gelişmiş florasına benzeyen bir bitki örtüsü ile örtülüdür. Bunun başlıca sebebi yağışın bolluğu, sıcaklık şartlarının elverişliliği ve etkili bir kurak devrenin bulunmayışıdır.2 Gerçekten de bir sahanın doğal bitki örtüsü her şeyden önce iklim şartları ile yakından ilgilidir. Bitkilerin gelişebilmeleri için iklim elemanlarından sıcaklık ve yağışın aynı anda bulunması gerekir. Kurak iklimin hüküm sürdüğü bölgelerde olduğu gibi yapıştan yoksun devre veya sıcaklığın düşük olduğu yağışlı bir devre doğal bitki örtüsünün geniş ölçüde gelişmesi için elverişli bir ortam oluşturmaz. Adapazarı ovasında ve Batı Karadeniz dağlarının iyice alçalarak bir plato manzarası aldığı Aşağı Sakarya boylarında flora oldukça fakirleşmiş gözükür. Karadeniz kıyıları boyunca bir çok yerde Akdeniz makisini hatırlatan çalı formasyonlarına rastlanılırsa da Marmara Bölgesi’nin bu kuzeydoğu köşesi, asıl Akdeniz flora sahasının bir geçiş bölgesi olarak dikkati çeker. Araştırma sahası ve çevresinde bulunan tek tük zeytin ağaçları serviler ve kermez meşeleri bunu teyid etmektedir. Dağlık sahaların eteklerinde ve plato üzerinde bir çok yerde orman örtüsünün yerini maki almıştır. Orman örtüsünün tahribi ile sahası genişletme ve tarla açılması ile sahasını daraltma gibi değişik etki altında bulunan bu bodur orman ve çalı formasyonu ekseriyetle su türlerinden oluşur. Karayemiş (Arbetus Uncde),şimşir (Buyus Sempervirens), Akdiken (Cretagus Oxyacantha), defne (Dophnea pontica), ardıç (Juniperus),çoban püskülü(Lley aguifolium),Kermez Meşesi (Guercus coccifera), böğürtlen ( Rubus fructicasus), dikenli (Ruscus acuteatus), ayı üzümü (Vaccinium vitisidaeus), orman gülü (Rhododentronponticum)’dur. Bodur orman ve çalı formasyonu sahanın KB ve GD’de yer alan yüksek dorukların eteklerinde,

1 İZBIRAK, R., 1996, Türkiye I. Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları Öğretmen Kitapları Dizisi 196, s.334, İstanbul. 2 İNANDIK, H., 1969, Bitkiler Coğrafyası. İstanbul Üniversitesi Coğrafya Enstitüsü Yayını No: 930, s.77, İstanbul.

65

sahanın kuzeyinde bulunan Çamdağı eteklerinde, plato üzerlerinde ve orman kenarlarında oldukça sık bir şekilde yayılmıştır. Ormanın hemen kenarında türlerin hepsi bir arada bulunduğu gibi ayrı ayrı bulundukları yerler de vardır. Araştırma sahasında bodur çalı formasyonun bulunmadığı yerlerde, plato üzerinde kekik (Thynus striatus), can çiçeği (Cam panula) ve düğün çiçeği (Ranunculus arvensix) gibi otlar en fakir bitki örtüsünü teşkil eder. Türkiye’de orman yangınları uzun süre çok zararlı olmuştur. 1939’dan 1959’a kadar, 1 milyon hektar orman yanmıştır. Bu Türkiye ormanlarının hemen hemen onda biridir. Bu güne kadar, ormanlarımızın türlü yerlerinde yangınlar olmuş, bunların yerinde doğal biçimdeki ormanlar üreyememiştir. Böyle yerler, iklimin elverişli olduğu bölgelerde bile, çoğunca, fındıklık şeklinde kalmıştır. Az bir çaba ile bu eski yangın yerlerinde yeniden orman meydana getirmek çok yerde güç ve pahalı olmaktadır. Çünkü böyle yerlerde yangından sonra toprak şartlarında değişmeler ve elverişsizleşmeler olmuştur.1 Araştırma sahasında da orman yangınlarında geçmiş yıllara göre bir artışın olduğu gözlenmektedir. Örneğin 1996’da 1 yangın sonucunda 1 hektar orman yok olurken, 2000 yılında meydana gelen 8 yangın sonucunda 13,61 hektar alan yok olmuştur. Araştırma sahasında meydana gelen orman yangınlarını en aza indirmek ve orman yangınlarının olmaması için yangın mücadele ekimlerinin organize edilmesi ulaştırma işlerinin ve araçlarının çoğaltılması gerekmektedir. Ayrıca orman yangınları konusunda köy halkının bilinçlendirilmesi amacıyla uzman kişiler tarafından konu ile ilgili seminerler verilmesi sanırız faydalı olacaktır. Tablo 1.17. Hendek’te Meydana Gelen Orman Yangınlarının Yıllara Göre Dağılış Cetveli (1996 - 2000). Yıllar 1996 1997 1998 1999 2000 Toplam

Ad. Ha. Ad. Ha. Ad. Ha. Ad. Ha. Ad. Ha. Ad. Ha. Hendek 1 1,00 1 10,00 - - 3 2,20 8 13,61 13 26,81 Kaynak: Orman Bölge Müdürlüğü verilerinden alınmıştır Hendek’te meydana gelen orman yangınlarının yıllara göre dağılışına baktığımızda son yıllarda orman yangını sayısının ve orman miktarının arttığı gözlenmiştir.

1 İZBIRAK, R., 1996, Türkiye I. Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Öğretmen Kitapları Dizisi: 1996, s.354, İstanbul.

66

Araştırma sahasında orman alanlarının antropojen faktörler nedeniyle tahrip edilmesi ile birlikte, gençleştirme ve ağaçlandırma çalışmaları da yapılmaktadır. Görülüyor ki aştırma sahasında bitki örtüsünün bu günkü yayılış sahası üzerinde beşeri tesirlerin büyük bir rolü vardır. Eskiden beri oldukça yoğun nüfuslu bir yerleşme sahası ve yol güzergahı olan bu bölgede aslı bitki örtüsünün kendini koruması zordur. Bu bitki örtüsü kısman yerini zaruri olarak beşeri tesislere ziraat sahalarına ve plantasyonlara terk etmiştir. Yerleşme alanlarının oldukça seyrek bulunduğu dağlık sahalarda orman, yerleşmenin fazla olduğu plato ve ova üzerinde ziraat alanları meyve bahçeleri veya suni surette yetiştirilmiş kavak ve söğüt ağaçları görülmektedir. Tablo 1.18.Hendek’te Orman Gençleştirme ve Ağaçlandırma Çalışmaları (1991-2000 ).

Gençleştirme Çalışmaları Ağaçlandırma Gençleştirme ve Çalışmaları Ağaçlandırma Çalışmaları İşletme Tabii Suni Adı 1991- 1991 1991- 1991 1991- 1991 1991- 1991 2000 yılı 2000 yılı 2000 yılı 2000 yılı Öncesi Toplam Toplam Toplam Toplam Dönemi öncesi dönemi Öncesi Dönemi Öncesi Dönemi ha ha ha ha ha ha ha ha ha ha ha ha

Hendek 55 70 125 770 2680 3450 4825 99 4924 5650 2849 8499 Kaynak: Orman Bölge Müdürlüğü verilerinden

Fotoğraf 1.9. Antropojen faktorler sonucu tahrip olmuş orman kalıntılarından bir Görünüm.

67

Sonuç olarak araştırma sahasındaki doğal bitki örtüsü, Karadeniz kıyıları bitki örtüsünün, Akdeniz bitki örtüsüne intikal etmek üzere Marmara havzasına doğru sokulmuş bulunan bir kısmını teşkil etmekte ve araştırma sahasından İstanbul – Ankara karayolu gibi önemli bir yolun geçmesi, yol boyunca yerleşmenin yoğun olması, ormanlık alanların tahrip edilmesine ve tarla ziraatına açılmasına neden olmuş, doğal bitki örtüsünden söz edilemeyecek duruma gelmiştir.

68

Şekil 1.21. Adapazarı ve Çevresinde Orman Örtüsünün Durumu ve Başlıca Türler

69

2.A. NÜFUS 2.1. Nüfusun Başlıca Özellikleri Nüfus belirli bir sayım gününde, belli bir ülkede sayılıp belirlenen insan sayısı demektir.1 Nüfus hareket halinde, her an ve durmadan değişen bir olaydır.2 Doğum, ölüm, göç gibi olaylar sonucu zaman içerisinde bir yöre, bölge ve hatta ülkelerini nüfus miktarları artmakta veya azalmaktadır. Nüfus miktarlarının bu şekilde değişimi ile ilgili yararlanabileceğimiz istatistiki veriler ve daha ziyade Cumhuriyet devrinde periyodik olarak yapılan Genel Nüfus Sayımları sonuçlarına dayanmaktadır. Ülkemizde Cumhuriyet devri öncesi sayımları gerek Selçuklu ve gerekse Osmanlı Türk Devletleri dönemlerinde Anadolu’nun nüfusu hakkındaki bilgilerimiz tarihçilerin bazı genel tahminlerine kaynaklık eden tahrir defterleri, mühimme defterleri, seyahatnameler, vakfiyeler ve benzerlerine dayanır. Ancak ileri sürülmüş bu tür nüfus verilerinden yararlanılarak, nüfusun geçmiş dönemlerine ilişkin sosyal ve ekonomik yapısı ve diğer özellikleri hakkında fikir vermeleri açısından oldukça önemlidir.3 Hendek’in nüfusu ile ilgili bilgilere baktığımızda, ilk çağlarda bölgenin hakiminin Britanyalılar olduğu, daha sonra bu bölgeye Romalıların hakim olduğudur. O dönemlerde Hendek ve civarında yerleşmiş olan İslam kolanizatör dervişlerine ait olduğunu sandığımız Salman Dede, Sarı Dede, Erenler türbesindeki dervişler bölgenin İslamlaşmasında rol oynamışlardır. 1300’lü yılların başlarında Osmanlılar bu bölgeyi fethettiğinde Hendek ve civarında yaşayan Türk kabilelerinin müslüman olduğu sanılmaktadır. Miladi 1401 yılında Hendek’te Şemsi Paşa vakfiyesi tarafından bir han, bir hamam ve 35 dükkan yapıldığına dair Topkapı Sarayı kütüphanesinde belgeler vardır. 1500 yıllarında Bağdat seferleri için yapılan ünlü Bağdat Yolu kalıntıları Hendek’te mevcuttur. Evliya Çelebi Seyahatname’sinde 17. yüzyılda Hendek’i yeniçeri serdarı kethuda (kahyalık) yeri ve subaşısı olan 150 hanelik bir kasaba olarak anar. 1800’lü yıllarda Kocaeli sancağına bağlı küçük bir yerleşim yeri olan Hendek 93 harbi denen 1876 Osmanlı-Rus savaşı sonrası göçlerle önem kazanmıştır.

1 DOĞANAY, H., 1997, Türkiye Beşeri Coğrafyası. M.E.B Yayınları, 2982, s.149, İstanbul. 2 TANOĞLU, A., 1969, Nüfus ve Yerleşme. İst.Üniv.Yayın No: 1183. Ed. Fak.Coğf.Enst. s.31, İstanbul. 3 DOĞANAY, H., 1994, Türkiye Beşeri Coğrafyası. Gazi Büro Kitabevi, s.152, Ankara.

70

1887-1888 yıllarına ait muhacirun defterlerinde bu bölgeye 2000 Kafkasya göçmeni yerleştirildiğini yazmaktadır. 241 Laz, 580 Gürcü, sayısı belirtilmeyen Çerkez ve Abaza bölgeye yerleştirilmiştir. 1980 nüfus sayımında Hendek nahiyesinde 10025 Müslüman, 300 Rum, Ortadoks, 1800 Ermeni-Gregoryan, 875 Kipti olmak üzere 13.000 kişi yaşamaktaydı. Bu sayıya nahiyeye bağlı köylerde dahildir. Zira Akyazı’da o dönemde Hendek’e bağlı köyü idi. 1890 istatistiklerinde Hendek’te toplam 37 camii, 1 kilise, 6 çeşme, 2 hamam 32 han, 3 fırın, 111 dükkan, 26 çiftlik ve 25 öğrencilik bir rüştiye varmış. Yukarıda Cumhuriyet devri öncesi nüfusu ile ilgili bilgiler verdiğimiz Hendek ilçesi nüfusu ile ilgili ayrıntılı verileri daha çok Cumhuriyet devrinde yapılan periyodik nüfus sayım sonuçlarında sağlamaktayız. Yerleşme Cumhuriyetten önce Kocaeli mutasarrıflığına bağlı bir kaza iken cumhuriyet’ten sonra 1 Aralık 1954 tarihinde Sakarya vilayet olunca bu ile bağlı bir ilçe olmuştur. D.İ.E’nin 1927 sayım sonuçlarında 4861 merkez nüfusu 1990 yılında 23897’ye 2000 yılında ise 28610’a yükselmiştir. Buna göre Hendek ilçe merkezi nüfusu 1927-2000 devresi içinde %488,5 oranında bir artış göstermiştir. Son sayım yılında (2000) 759.900 dolayında olan Sakarya ili Toplam nüfusunun % 8.23 ü Hendek ilçesinde, %3,5 kadarı da yine kent merkezinde yaşamaktadır. Hendek ilçesinin nüfusunda, bir dönem kadın nüfus fazla iken daha sonra güçlerle erkek nüfus fazlalığı dikkati çekmektedir. Gerçi nüfusun cinsiyet bileşiminde bir ülke geneli için kadın yada erkek nüfus miktarı ve oranlarının yüksek olması kesin demografik nedenlere bağlanamaz. Sorun temel de doğumlarla ilgilidir. Belli bir süre içerisinde doğan bebek sayısının, çoğunlukla erkek veya kız çocuk olması, belli bir süre sonrası nüfusun genel cinsiyet yapısını, kadın veya erkek nüfus fazlalığı yönünde etkiler. Ancak sorunun toplumsal bazı olaylarla da ilişkisi olduğunu ayrıca hatırlatmak gerekir. Bunlardan en önemlisi savaşlar ve göçlerdir. Bilindiği gibi, belki tarihin en eski dönemlerinden beri savaşlara hemen tümü ile erkek nüfus katılır ve yine bu nüfus kitlesi yitirilir.1 Araştırma sahasında 2000 yılı itibariyle, 100 kadına düşen erkek sayısı 107 kadardı. Aynı değerlere göre toplam nüfusun %51,75’ini erkek, %48,25’ini de kadın nüfus oluşturuyordu. Kuşkusu bu son durumun ortaya çıkmasında gerek yurt içi gerekse

1 DOĞANAY, H., 1994, Türkiye Beşeri Coğrafyası. Gazi Büro Kitabevi, s.174, Ankara.

71

de yurt dışından bölgeye yönelik göç olayına erkek nüfusun daha çok katılmasının etkili olduğu söylenebilir. Hendek ilçesindeki sağlık ocakları verilerine göre, araştırma sahasının 1995 yılı itibariyle doğum oranı %25,3 ölüm oranı ise %05,6 dolayındaydı. Bu duruma göre, bir nüfus kitlesinde yıllık doğum ve ölüm oranları arasındaki farkın, gerekçe nüfus artış hızını verdiği göz önüne alınırsa, ilçedeki yıllık nüfus artışının %1,92 civarında olduğu anlaşılır. Türkiye’nin 1990 yılı ortalamasından (%2,2) daha düşüktür. Yaş grupları bakımından ise Hendek ilçesi toplam nüfusunun %26,68’ini çocukları, %68,04’ünü yetişkin (aktif) nüfus, %5,28’ini de yaşlılar grubunun oluşturduğu görülmektedir. 2.2.Nüfus Miktarları ve Artışlar Bilindiği gibi, nüfus miktarlarındaki artış ve azalış çok sınırlı değişkenler dışında (savaş, açlık, salgın hastalıklar v.b.) doğum ölüm ve göç olayları ile sürekli olarak değişmektedir. Araştırma sahasının nüfusun tarihi gelişimi içerisinde bir çok değişiklikler göstermiştir. Ancak Cumhuriyet dönemine kadar, nüfusun başka özellikleri başlığı altında verilen Hendek ilçesi nüfusu ile ilgili bilgilerin ne derece gerçeği yansıttığını açıklayabilmek oldukça zordur. Bu nedenle nüfusun Cumhuriyet döneminden sonra yapılan periyodik nüfus sayımları ile değerlendirilmesi, şüphesiz daha doğru yorumlar yapabilmemize imkan verir. Cumhuriyet dönemindeki ilk resmi nüfus sayımı 1927 yılında yapılan Genel Nüfus Sayımıdır. Bu sayım sonuçlarına göre Hendek ilçe merkezin nüfusu 4861 iken, toplam nüfusu ise 24616 kadardı. 2000 yılında şehir nüfusu 28610 iken, toplam nüfusu ise 64528’e yükselmiştir. İlçe nüfusunun 1927-200 yılları arasındaki devrede görülen %488,5 oranındaki artışın nedeni yörenin sahip olduğu bir takım avantajlarının sosyal ve ekonomik hayata yansımasından kaynaklandığı söylenebilir. 1927de 4861 olan ilçe merkez nüfusu 1935’te 4932’ye yükselmiş ve bu devrede, yıllık nüfus artışı yaklaşık olarak %02 dolayında gerçekleşmiştir. 1927-1985 döneminde gerçekleşen yaklaşık %02 arasındaki yıllık nüfus artış hızı Türkiye’nin aynı dönemdeki yıllık nüfus artış hızı (%1,9)’nın çok altında olduğunu görüyoruz. Hatırlanacağı üzere nüfus artışını sağlayan temel faktör, kuşkusuz doğal gelişme hareketi’dir. Doğal gelişme; doğumlarla ölümler arasındaki fark demektir. Bu dönemdeki yıllık nüfus artışının az olduğu sosyal ve ekonomik avantajları hayata yansıtamamasından kaynaklandığını söylemek

72

mümkündür. Yine 1943 yılında ilçe merkez nüfusu 4925’e düşmüştür. Bu düşüşü yine aynı nedenle açıklamak mümkündür. Hendek ilçe merkezi nüfusu 1940-1945 devresinde 763 kişi artarak 5688’e yükselmiştir. Bu devrede yıllık nüfus artışı yaklaşık %2,9 oranında gerçekleşmiştir. Daha sonra 1945-195 döneminde nüfus 956 kişi olarak 6644’e ulaşmıştır. Bu 5 yıllık devrenin artış hızı %16,8 olarak gerçekleşirken yıllık artış hızı da %3,36 kadar olmuştur.1950-1955 döneminde de nüfus 825 kişi artarak 7469’a ulaşmıştır. Bu da söz konusu dönemde yıllık nüfus artışının %3,12 kadar olduğunu gösterir. Araştırma sahasında kent nüfus artışının en fazla olduğu devre 1955-1960 dönemidir. Bu devrede nüfus 2402 kişi artarak 9871’e yükselmiştir. Bu dönem içerisindeki artış %31,8 yıllık artış ise %6,36 kadardır. Söz konusu dönemdeki nüfus artışının yüksek oluşunda doğal nüfus artışının yanı sıra yörenin sahip olduğu sosyo- ekonomik avantajlarını gerçekleştirmeye başlamasıyla da alakalıdır. Bu dönemdeki nüfus artışında Hendek’in 1954’ten sonra Sakarya’ya bağlı bir ilçe olmasının da etkileri vardır. Hendek kentinin nüfusu 1960-1965 döneminde 943 kadar artarak 10.000 sınırının üstüne çıkmıştır. Bu dönemde nüfus 10.814’e ulaşmıştır. Bu devredeki nüfus artış oranı %13,3 yıllık nüfus artış oranı ise %2,64 kadar olmuştur. Söz konusu dönem artışında doğal nüfus artışıyla birlikte özellikle Karadeniz Bölgesinden araştırma sahasına göçlerin başlamasının da etkisi fazladır. Hendek ilçe merkezi nüfusu 1965-1970 devresinde 1403 kadar artarak 12217’ye yükselmiştir.Bu dönemde nüfus artış hızı %12,25 yıllık olarak da %2,45 oranında gerçekleşmiştir.

73

Tablo 1.19. Sayım Yıllarına Göre Hendek Şehir Nüfusundaki Değişimler (1927-2000). Sayım Erkek Artan Yıllık Kadın Artan Yıllık Toplam Artan Yıllık Artış Yılı Nüfus Nüfus Artış Nüfus Nüfus Artış Kent Nüfus % % % Nüfusu

1927 2431 - - 2430 - - 4861 - - 1935 2405 -26 -0,22 2527 97 0,84 4932 71 0,30 1940 2316 -89 -0,74 2609 82 0,65 4925 -7 -0,03 1945 2896 580 5 2792 183 1,4 5688 763 3,20 1950 ------6644 956 3,36 1955 393 1037 3,58 3536 744 3,67 7469 825 3,12 1960 5489 1556 7,92 4382 846 4,80 9871 1402 6,36 1965 5877 388 1,42 4937 555 3,86 10814 943 2,64 1970 6656 779 2,65 5561 624 2,26 12217 1403 2,45 1975 8347 1691 5080 6944 1383 4,97 15291 3074 5,04 1980 9681 1334 3,19 7622 678 1,95 17303 2012 2,64 1985 10848 1167 2,41 8902 1280 3,35 19750 2447 2,84 1990 13857 3009 5,54 10040 1138 2,55 23897 4147 4,20 1997 14143 286 0,29 10129 89 0,12 24272 375 0,32 2000 16572 2429 5,72 12038 1909 6,28 28610 4338 595 Kaynak: D.İ.E.Genel Nüfus Sayımı İstatistiklerinden

Nüfus 30000 25000 20000 15000 10000 5000 0 1927 1940 1950 1960 1970 1980 1990 2000

Şekil 1.22. Sayım Yıllarına Göre Hendek’in Şehirsel Nüfusundaki Değişimler (1927-2000 )

74

Hendek ilçe merkezi nüfusu 1970-1975 döneminde 3074 kişi artarak 15291’e yükselmiştir. Bu dönemde Hendek’in nüfusu 15 binin üzerine çıkmıştır. Yerleşmenin nüfusu bu devrede %25,2, yıllık olarak da %5,04 oranında artış göstermiştir. Hendek ilçe merkezinin nüfusu 1970-1975 döneminde hızlı bir artış göstermiştir. Söz konusu dönemdeki nüfus artışının yüksek olması doğal nüfus artışının yanı sıra yüzeye doğru olan göçlerle ilgilidir. Bu dönemde özellikle Karadeniz Bölgesi’nden bölgeye olan göçlerin devam ettiğini görüyoruz. Araştırma sahasının kent nüfusu 1975-1980 devresinde 2012 kişi artarak 17.303’e yükselmiştir. Bu devrede artış %13,2 olurken, yıllık artış oranı da %2,64 olarak gerçekleşmiştir. 1980-1985 devresinde de 2447 kişi artarak nüfus 19750’ye yükselmiştir. Söz konusu devredeki yıllık nüfus artışı %2,84 oranında gerçekleşmiştir. Hendek kentinin nüfusu 1985-1990 devresinde hızlı bir artış göstermiştir. Bu dönemde nüfusun hızlı artmasında ülkemizde sağlık şartlarının iyileşmesi sonucu ölüm oranlarının azalmasının yanı sıra, ülkemizde 1980 sonrası sağlanan siyasi istikrar ve huzur seviyesinin artması, çevre köylerden, Karadeniz Bölgesi ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden ilaveye olan göçlerle ilgilidir. Bu dönemde nüfus 4147 kişi artarak 23897’ye yükselmiştir. Beş yıllık artış oranı %21 iken, yıllık nüfus artışı %4,2 olarak gerçekleşmiştir. Hendek ilçe merkezinin nüfusu 1990-1997 devresinde de azda olsa 375 kişi artarak 24.272’ye yükselmiştir. Bu devrede yıllık nüfus artışı %0,32 oranında gerçekleşmiştir. Bu dönemde nüfus arışının düşük olmasının en önemli nedeni ülkemizde görülen ekonomik problemlerle ilgilidir. Bu yıllarda ülkemizde görülen ekonomik problemler şehirdeki yaşamı oldukça zorlaştırmış, inşaat sektörü durma noktasına gelmiş, fabrikalar işçi çıkarmaya başlamıştır. Buda göçün durmasına hatta geriye dönmelere neden olmuştur. Yine aile planlamasının etkisiyle doğum oranlarını düşmesinin de rolü vardır. Araştırma sahasının kent nüfusu 1997-2000 devresinde yine yüksek oranda bir artış göstermiştir. Bu devrede 4338 kişi artarak kent nüfusu 28.610’a yükselmiştir. Bu dönemdeki artış oranı %18 yıllık nüfus artışı da %5,95 olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemdeki nüfus artışı çok ilginçtir. Bilindiği gibi 17 Ağustos 1999’da bölgede büyük bir deprem oldu ve binlerce kişi bu deprem sonucunda hayatını kaybetti. Bu deprem sonucunda büyük şehir merkezlerinde küçük şehir yerleşmelerine ve köylere doğru

75

göçler olmuştur. Araştırma sahasında bu güçlerden nasibini olarak nüfusunda kısa zamanda hızlı bir artış göstermiştir. Araştırma sahasının kırsal nüfusu 1927’de 19.755 iken, 2000 yılında 35928’e yükselmiştir. bu devrede (1927-2000) 17.173 kadar artan kırsal nüfus artış oranı %82 iken, yıllık artış oranı da %1,12 kadardır. Araştırma sahasında 1927’de yaşayan 19755 kadar nüfusun 9578 (%48,4)ini erkek, (%51,6)’sinide kadın nüfus oluşturmaktaydı. Hendek ilçesi kırsal kesiminde nüfus 1927-1935 devresinde 647 kişi azalarak 19.108 kişiye düşmüştür. Bu düşüşün en önemli nedeni ölüm oranlarının yüksek olması ve kırsal kesimden şehir merkezlerine doğru olan güçlerdir. Söz konusu devrede nüfus %3.3 oranında düşüş göstermiştir. Yıllık nüfus artışı da - %047 olarak gerçekleşmiştir. Araştırma sahasında kırsal kesimde nüfus 1935-1940 devresinde yıllık %1,12’lik bir artışla 20184’e yükselmiştir. söz konusu nüfus 1940-1945 devresinde ise en yüksek artışı göstermiştir. Bu devrede kırsal nüfus 382 artarak 22566’ya ulaşmıştır. Bu devrede erkek nüfus yıllık %2,92 oranında artış gösterirken, kadın nüfus ise yıllık %1,84’lük bir artış göstermiştir. Bu artışın en önemli sebebi doğal nüfus artışı olmakla beraber bu dönemlerde Karadeniz Bölgesinden sahaya göçlerin başlamasının da etkisi vardır. Söz konusu devrede kırsal nüfus arışı yıllık %2,36 olarak gerçeklemiştir. Hendek ilçesi kırsal kesim nüfusu 1945-1950 devresinde de yıllık %1.6’lık bir artışla 24369 kişiye ulaşmıştır. Bu dönemdeki artış hızının önceki döneme göre azalış göstermesinin en önemli sebebi II. Dünya savaşı sebebiyle erkek nüfusun silah altına alınmasıdır. Araştırma sahası kırsal kesim nüfusu 1970-1975 devresinde 3312 artarak 27681’e ulaşmıştır. Söz konusu devrede yıllık artış hızı %2,24 olarak gerçekleşmiştir. Bu devrede nüfusun artmasının nedenlerini sırasıyla doğal nüfus artışı, II. Dünya Savaşı nedeniyle silah atkında olan erkek nüfusun terhis edilmesi ve 1954 yılında Hendek’in Kocaeli’ne bağlı bir ilçe iken Sakarya’ya bağlı bir ilçe olması ve değişimden kaynaklanan yeni siyasi durum gösterilebilir.

76

Tablo 1.20. Sayım Yıllarına Göre Hendek İlçesi Kırsal Nüfusundaki Değişimler ( 1927-2000 ). Sayım Erkek Artan Yıllık Kadın Artan Yıllık Toplam Artan Yıllık Artış Yılı Nüfus Nüfus Artış Nüfus Nüfus Artış Kırsal Nüfus %si %si %si Nüfus

1927 9568 - - 10184 - - 19755 - - 1935 9267 0301 0,45 9841 -346 -0,48 19108 -647 -0,47 1940 9788 521 1,13 10396 55 1,12 20184 1076 1,12 1945 11214 1426 2,92 11352 956 1,84 22566 2382 2,38 1950 ------24369 1803 1,60 1955 13532 2318 2,07 14149 2737 2,41 27681 3312 2,24 1960 14819 1287 1,90 14922 773 1,10 29801 2120 1,50 1965 15707 888 1,20 16167 1245 1,67 31933 2132 1,43 1970 15433 -274 -0,34 17121 954 1,18 33008 1075 0,42 1975 15089 -344 -0,44 17911 790 0,92 33000 -8 0,005 1980 15876 787 1,04 48589 678 0,75 34465 1465 0,90 1985 16083 207 0,26 18995 406 0,43 35078 613 0,35 1990 17109 1026 1,27 19762 767 0,80 36871 1793 1,02 1997 16247 -862 0,72 18087 -1675 -1,21 34334 -2537 -0,98 2000 16830 583 1,20 19098 1011 1,86 35928 1594 1,55 Kaynak : D.İ.E Genel Nüfus Sayımı İstatistiklerinden Araştırma sahasındaki kırsal nüfus 1955-1960 devresinde 2120 kişi artarak 29.801’e yükselmiştir. Bu dönemdeki yıllık nüfus artışı %1,5 oranında gerçekleşmiştir. Söz konusu dönemde nüfusun artış nedeni doğal nüfus artışı yanı sıra Karadeniz Bölgesinden yöreye doğru olan göçlerdir. Araştırma sahasının kırsal kesim nüfusu 1960-1965 devresinde de yıllık %1,43 oranında ( 2132 kişi ) artarak 30.000’in üzerine çıkmıştır. Hendek ilçesi kırsal kesim nüfusu 1965-1970 devresinde bir önceki devreye göre fazla artış göstermemiştir. Bu devrede nüfus 1075 kişi artarak 33008’e ulaşmıştır. Yıllık nüfus artış oranı da %0,42 olarak gerçekleşmiştir. Bu devrede artışın önceki devrelere göre düşük olması kırsal kesimden şehir merkezlerine doğru olan göçlerin sonucudur.

77

Kırsal kesimde yaşayan nüfus 1970-1975 devresinde 8 kişi azalarak 38.000’e düşmüştür.bu devredeki düşüşü doğal nüfus artışı ile açıklamak mümkün değildir. Söz konusu devredeki nüfusun azalışı kırsal kesimden şehir merkezlerine doğru olan göçlerin sonucudur.

Nüfus 40000 35000 30000 25000 20000 15000 10000 5000 0 1927 1940 1950 1960 1970 1980 1990 2000

Şekil 1.23.Sayım Yıllarına göre Hendek’ Kırsal Nüfusundaki Değişimler (1927-2000)

Araştırma sahasındaki kırsal nüfus 1975-1980 devresinde 1465 kişi artarak 34.465’e ulaşmıştır. Bu devredeki yıllık nüfus artışı %0,9 oranında gerçekleşmiştir. Yıllık nüfus artışını Türkiye ile kıyaslandığında ki (aynı dönemde Türkiye’nin yıllık nüfus artışı %2,2 olarak gerçekleşmiştir.) Türkiye’ Hendek ilçesi kırsal kesim nüfusunun söz konusu devredeki artışını doğal nüfus artışı ile açıklamak yeterli olacaktır. Hendek ilçesi kırsal kesim nüfusu 1980-1985 devresinde 613 kişi artarak 35.078’e yükselmiştir. Söz konusu devredeki yıllık nüfus artışı %0,35 olarak gerçekleşmiştir.Sahanın kırsal nüfusu 1985-1990 devresinde ise 1793 kişi artarak 36.871’e ulaşmıştır. Yıllık nüfus artışı da %1,02 olarak gerçekleşmiştir. Söz konusu alan devredeki nüfus artışını 1970-1975-1980-1985 devrelerine göre kıyasladığımızda bu dönemde artışın daha fazla olduğunu görürüz. Bu artışın nedeni doğal nüfus artışı ile birlikte 1980’den sonra Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden bölgeye doğru olan göçlerin de etkisi vardır.

78

Araştırma sahası kırsal kesim nüfusu 1990-1997 devresinde 1537 kişi azalarak 34.334’e düşmüştür. Bu düşüşün nedeni bu dönemde ülkemizde yaşanan ekonomik krizlerden dolayı inşaat sektörünün durması ve fabrikaların işçi çıkarmalarının etkisiyle bölgeye göçün durması ve hatta gelen göçlerin geri dönmeleri ile ilgilidir. Hendek ilçesi kırsal kesim nüfusu 1997-2000 devresindeki üç yıllık dönemde 1594 kişi artarak 35.928’e yükselmiştir.Bu devredeki yıllık nüfus artışı %1,55 olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemdeki nüfus artışını doğal nüfus artışı ile açıklamak yeterli değildir. Bilindiği gibi 17 Ağustos 1999 tarihinde bölgede meydana gelen deprem sonucunda kırsal kesimden şehir merkezlerine göç eden nüfusun bir kısmı köylerine geri dönmüşlerdir. Bunun sonucunda genelde kırsal kesim nüfuslarında bir artış söz konusu olmuştur. Araştırma sahasındaki şehirsel ve kırsal nüfus artışları sayım devreleri itibariyle karşılaştırıldığında , kentsel nüfusta meydana gelen yıllık artış hızları, kırsal nüfusa oranla daha yüksek değerler göstermektedir. Gerçektende kentsel nüfus 73 yıllık devrede (1927-2000) %488,5 oranında artış gösterirken, kırsal nüfusun söz konusu devredeki artışı %82 oranında gerçekleşmiştir. Şüphesiz bu durum ülkemizde meydana gelen bir şehirleşme sürecinin etkisi yanında bölgede sanayi faaliyetlerinin gelişimi, kırsal kesimdeki ekonomik zorluklar ve daha sosyal bir hayat yaşama arzusu gibi etkenlerden dolayı kırsal kesimden şehirlere doğru olan göçün sonucudur. Hendek ilçesinde yaşayan toplam nüfus 1927 yılında 24.616 iken 2000 yılı itibariyle 39922 kişi artarak 64538’e ulaşmıştır. Bu devreyi kapsayan 73 yıldaki toplam artış %162,2 yıllık ortalama artış ise %2,22 dolayında gerçekleşmiştir. Araştırma sahasındaki yıllık ortalama artış hızının yüksek oluşu, bölgenin sahip olduğu sosyal ve ekonomik avantajlarla yakından ilgilidir. Gerçekten de bölgenin iklim koşullarının elverişli olması, ekonomik kaynaklarının yeterli olması, ulaşım imkanlarının elverişli olması sonucu 1950’lerden sonra Karadeniz Bölgesi’nden 1980’lerden sonra da Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden önemli ölçüde göçler almıştır.

79

Tablo 1.21. Sayım Yıllarına Göre Hendek İlçesi Nüfusundaki Değişimler (1927-2000). Şehirsel Nüfus Kırsal Nüfus Genel Toplam Nüfus Sayım Yıllık Erkek Kadın Toplam Erkek Kadın Toplam Erkek Kadın Toplam Artan Yılı Artış Nüfus Nüfus Nüfus Nüfus Nüfus Nüfus Nüfus Nüfus Nüfus Nüfus % si 1927 2431 2430 4861 9568 10184 19755 11999 12614 24616 - - 1935 2405 2527 4932 8267 9841 19108 11672 12368 24040 -576 -0,29 1940 2316 2609 4925 9788 10396 20184 12104 13005 25109 1069 0,90 1945 2396 2792 5688 11214 11352 22566 14110 14324 28258 3145 2,50 1950 - - 6644 - - 24369 - - 33018 4764 3,38 1955 3933 3536 7469 13532 14149 27681 17465 17685 36150 2132 1,30 1960 5489 4382 9871 14849 14923 29801 20308 19304 39691 4541 2,58 1965 5877 4937 10814 15707 16167 31933 21584 21104 42721 3030 1,53 1970 6656 5561 12217 15433 17121 33008 22089 22682 45635 2914 1,36 1975 8347 6944 15291 15089 17911 33000 23436 24855 48291 2656 1,16 1980 9481 7622 17303 15876 18589 34465 25537 26211 51768 3477 1,44 1985 10848 8902 19750 16083 18995 35078 26931 27899 54795 3027 1,17 1990 13857 10040 23897 17109 19762 36871 30966 29802 60968 5993 2,18 1997 14143 10129 24272 16247 18087 34334 30390 28216 58909 -2067 -0,48 2000 16572 12038 28610 16830 19098 35928 33402 31136 64538 5637 3,19 Kaynak: D.İ.E. Genel Nüfus Sayımları İstatistiklerinden

Erkek Kadın Toplam Nüfus 70000 60000 50000 40000 30000 20000 10000 0 1927 1940 1950 1960 1970 1980 1990 2000

Şekil 1.24. Sayım Yıllarına Göre Hendek İlçesi Nüfusundaki Değişimler (1927-2000 )

80

Araştırma sahasında yaşayan toplam nüfus 1927 yılı itibarıyla 24616 kadardı. 1927-1935 döneminde 576 kişilik bir azalma göstererek 24.040’a düşen nüfusun yıllık artış hızı da -%0,29 oranında gerçekleşmiştir. 1940 yılına kadar ise yıllık %0,90lık artış hızıyla 1069 kadar artarak 25.209’a yükselmiştir. 1940-1945 yılları arasında ise toplam nüfus 3145 kişi artarak 28.254’e yükselmiştir. Söz konusu olan derecedeki yıllık artış hızı %2,5 oranında gerçekleşmiştir. Bu dönemde yıllık nüfus artış hızının yüksek olmasının doğal nüfus artış hızıyla hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü II.Dünya Savaşı nedeniyle erkek nüfusun silah altında olması, ölüm oranlarının yüksek olması bu dönemdeki ülkemizin gerçekleriydi. Ancak bu artış hızını bu dönemlerde bölgeye doğru olan göçlerle açıklamak mümkündür. İlçe toplam nüfusun en fazla arttığı dönem 1945- 1950 yılları arasındaki dönemi kapsamaktadır. Nitekim yıllık nüfus artış hızı %3,38 lik oranıyla bütün dönemler itibariyle en yüksek değeri göstermiştir. Bu artışta hiç şüphe yok ki bölgeye olan göçlerin etkisi fazladır. Ancak doğal nüfus artışının da payı vardır. Çünkü II.Dünya Savaşı nedeniyle silah altındaki erkek nüfus terhis edilmeye başlamıştır. Araştırma sahasında yaşayan toplam nüfus 1950-1955 döneminde 2132 artarak 35.150’ye yükselmiştir. Bu dönemdeki nüfusun yıllık artış hızı %1,3 olarak gerçekleşmiştir. 1955-1960 devresinde de nüfus 4541 kişi artarak 39.691’e yükselmiş olup, dönemdeki yıllık artış oranı da %2,58 gibi yüksek bir değer göstermiştir. Bu dönemde nüfusun yüksek oranda artış göstermesinde ilçenin 1954 yılında artık Sakarya’ya bağlı bir ilçe oluşunun etkisi yanı sıra bölgeye doğru olan göçlerin devam etmesiyle de alakalıdır. Araştırma sahası olan, Hendek ilçesi toplam nüfusu 1960-1990 yılları arasında artışlarına devam ederek 1960-1965 devresinde yıllık %1,53 oranında artışla 3030 kişi artarak 42721’e, 1965-1970 devresinde yıllık %1,36’lık artış hızı ile 2914 kişi artarak 45635’e 1970-1975 devresinde yıllık %1,16 artış hızı ile 2656 kişi artarak 48291’e 1975-1980 devresinde 3477 kişi artarak 51768’e yükselmiştir. Söz konusu dönemde yıllık nüfus artışı da %1,44 oranında gerçekleşmiştir. 1980-1985 devresinde de ilçe toplam nüfusu 3027 kişi artarak, yıllık %1,17 arasında bir artış hızı ile 54795’e yükselmiştir. Söz konusu dönemlerde nüfusun artışında doğal nüfus artışının yanı sıra bölgeye olan göçlerinde etkisi vardır. Araştırma sahası toplam nüfusu 1990 sayımında 60000’in üzerinde bir değer göstermiştir. Gerçektende 1985-1990 devresinde 5993 kişi artan nüfus 60968’e yükselmiştir. Yıllık nüfus artış hızı da %2,18 oranında

81

gerçekleşmiştir. Söz konusu dönemdeki artışta da yine doğal nüfus artışının yanı sıra göçlerin etkisi vardır. Hendek ilçesi toplam nüfusu 1990-1997 devresinde 2067 kişi azalma göstererek 58901’e düşmüştür. Bu dönemdeki yıllık nüfus artış hızı da -%0,48 oranında gerçekleşmiştir. Bu dönemde nüfusun birden azalma göstermesi çok ilginçtir. Belki aile planlamasının etkinliğini göstermesi sonucu doğum oranlarının düşmesinden dolayı doğal nüfus artışı da ülkemizde görülen ekonomik krizlerden tek etken olamaz. Bu dönemlerde ülkemizde görülen ekonomik krizlerden dolayı göç olayında durma hatta geriye doğru dönmelerin meydana gelmesi nüfusun azalmasında önemli bir etkendir. Araştırma sahası toplam nüfusu 1997-2000 devresinde ise bir önceki dönemin aksine 5637 kişi artarak 64538’e yükselmiştir. Bu devredeki yıllık nüfus artış oranı %3,19 olarak gerçekleşmiştir. Yine bu dönemdeki nüfusun gelişimi tıpkı önceki dönem gibi çok ilginçtir. Bilindiği gibi 17 Ağustos 1999 da bölgemizde büyük bir deprem meydana gelmiş ve bu deprem sonucunda binlerce can kaybı olmuştur. Bu depremin etkileri bölgemizde hala devam etmektedir. Özellikle bu depremde çevredeki büyük şehirlerde can kaybının fazla olması ve deprem riskinin her zaman devam etmesi halkın büyük şehirlere olan güvenini sarsmış ve planlı küçük şehir yerleşmeleri ile kırsal alanlar Marmara Bölgesi halkı için yerleşmek amacıyla cazibe merkezleri halini almıştır. Hendek, deprem kuşağı üzerinde yer almasına rağmen yerleşmenin planlı olması, binaların kat sayılarının az olması bu depremde can kaybının çevresindeki şehir yerleşmelerine göre az olmasını sağlamıştır. Bundan dolayı çevresindeki büyük şehir merkezlerinden çok kısa bir zaman diliminde çok sayıda göç almıştır. Bunun sonucunda Hendek ilçesi toplam nüfusu 2000 yılı sayımlarında bir önceki dönemin aksine yıllık %3,19 oranında bir artış hızı göstermiştir. 2.3.Nüfus Hareketleri 2.3.1. Doğumlar ve Ölümler Nüfus hareketleri olarak bilinen ve nüfusun değişmesinde etkili olan başlıca olayları; doğum, ölüm ve göçler oluşturmaktadır. Bu olaylar neticesinde bir yöre, bölge yada ülkede, hatta dünyada yaşayan insanların sayıları her an değiştiği, azalıp çoğaldığı gibi, insanların bulundukları yerleşme sahalarına göre dağılışları da durmadan değişmektedir. Bu hareketler o kadar bir hızla ve o kadar karışık bir şekilde etmektedir ki, ne derece düzenli itinalı yapılırsa yapılsın hiçbir sayım, hiçbir kayıt bu hareketleri

82

günü gününe ortaya koyamaz.1 Ancak yine de sağlık istatistikleri yardımıyla belli devreler arasında gerçekleşen doğum ve ölüm olayları, genel doğum ve genel ölüm oranlarını ortaya koymak açısından önemlidir. Doğum ve ölüm olayları, toplumların değişim ve gelişiminde çok önemli olduğu gibi, ülkelerin gelişmişlik düzeyini ve kültür seviyelerini belirtmeleri açısından da çok önemlidir. Bununla birlikte bir nüfus kitlesinde yıllık doğum ve ölümler arasındaki farkın gerçek nüfus artış hızını ortaya koyması en önemli göstergesi olarak kabul edilmektedir. Şüphesiz bölgesel araştırmalarda, doğal nüfus artışının bilinmesi, o yörelerle ilgili ileriye yönelik yapılacak planlama ve yatırımlar ile verilecek hizmetler açısından son derece önemlidir. Görüldüğü üzere, bir nüfus kitlesinde son derece önemli olan doğum ve ölümler ile ilgili istatistikler, Hendek’te mevcut Hendek Devlet Hastanesi ve Hendek Merkez Sağlık Ocağı kayıtlarından derlenmiştir. Bu verilere göre, Hendek ilçesinde 1994 yılı itibariyle gerçekleşen canlı doğum sayısı 1402 kişi, buna karşılık aynı sağlık ocaklarında meydana gelen ölüm sayısı 147 kişi kadardı. Bunlara aynı yıldaki Nüfus Müdürlüğü verilerine göre sağlık ocakları haricinde ölen 215 doğan 229 kişiyi de eklersek toplam ölüm sayısının bu yıl (1994) itibariyle 362, doğan bebek sayısının ise 1635 kadar olduğu anlaşılmaktadır. Böylece araştırma sahası genel doğum oranı %025,3 dolayında iken, genel ölüm oranı %05,6 civarında gerçekleşmiştir. Bu durumda yıllık doğal nüfus artış hızı da %1,92 düzeyindedir. Bilindiği gibi bir nüfus kitlesinde yıllık doğum ve ölümler arasındaki fark gerçek nüfus artış hızı da %1,92 düzeyindedir. Bilindiği gibi, bir nüfus kitlesinde yıllık doğum ve ölümler arasındaki fark, gerçek nüfus artış hızını vermektedir.2 Araştırma sahasında gerek genel doğum oranı (%25,3) gerekse genel ölüm oranı (%05,6) Türkiye ortalamasının altındadır. Nitekim Türkiye genelinde 1990 yılı itibariyle genel doğum oranı %0,28 ve ölüm oranı ise %06 dolayındadır.1 Hendek’teki doğum oranlarının hem Türkiye ortalamasının altında gerçekleşmesi hem de geçmiş yıllara oranla gittikçe azalması göç olayının yanı sıra, nüfusunun sosyal ve ekonomik yapısındaki değişmeler ile sağlık ocakları bünyesindeki ana ve çocuk sağlığı merkezleri tarafından yürütülen doğum kontrolü çalışmalarının etkili olmasının bir sonucudur. Aynı şekilde ölüm oranlarının da düşük oluşunda sağlık hizmetlerinin geçmiş yıllara

1 TANOĞLU, A., 1969, Nüfus ve Yerleşme. İst.Üniv. Yayın No: 1183, Ed. Fak. Coğ. Enst. s.31, İstanbul. 2 DOĞANAY, H., 1994 Türkiye Beşeri Coğrafyası Gazi Büro Kitabevi, s.160, Ankara.

83

oranla iyileştirilmesi ile birlikte, ekonomik seviyenin de giderek yükselmesi etkili olmuştur. Yine 1980 yılından itibaren uygulanmaya başlanan aşı kampanyaları sonucu bebek ölümleri de büyük ölçüde azalmıştır. Sonuç olarak araştırma sahası nüfusu yıllık %1,92’lik bir artış hızı göstermesine rağmen, göç almasından dolayı toplam nüfus artışları daha yüksek değerler göstermektedir. Buda ileriye yönelik yatırım ve planlamaları olumsuz yönde etkilemektedir. 2.3.2. Göçler İnceleme sahasının sosyo-ekonomik özellikleri göç olayının ana sebebidir. Göç nüfus ile kaynaklar arasında daha iyi bir denge sağlanmasını başarmak için, kendiliğinden meydana gelen bir çaba olarak yorumlanmalıdır.2 Tarım topraklarının genişliği, iklim özelliklerinin tarımsal faaliyetlere uygun olması, ulaşım imkanlarının kolay olması ve büyük pazarlara yakın olması Hendek’in göç yoluyla nüfus kazanmasındaki önemli etkenlerdir.1 Hendek kentine yönelik güçlerden, görevleri nedeniyle geçici bir süre kalmak üzere ilaveye gelen, eğitim, yönetim vb. alanlarda çalışan kanun görevlileri ve askeri personel tarafından yapılan göçler bir tarafa bırakılırsa, Hendek çoğunlukla sosyo- ekonomik avantajlarından dolayı göç alan ve zaman zaman değişik nedenlerle de olsa göç veren bir yöremizdir. Araştırma sahasında, başta ekonomik nedenler olmak üzere değişik faktörlere bağlı olarak meydana gelen göç olayını ülke dışına yönelik dış göçler ile, ülke içine yönelik iç göçler olarak iki kategoride incelemek mümkündür. 2.3.2.1. Dış Göçler Araştırma bölgesinden yurt dışına yönelik göçlerin nedenleri uygun ücret koşulları, sosyal güvenlik avantajları ve çok kazanma imajı gibi faktörleri sıralayabiliriz. DOĞANAY’ında belirttiği gibi Türkiye’den dış ülkelere işgücü arzı 1950’li yıllarda başlamış ancak 1962-1963 yıllarına kadar durgun bir seyir izlemiştir. Bu devreden sonra hızlanan yabancı ülkelere işgücü şeklindeki göç olaylarından, araştırma sahamızda etkilenmiştir. Tespitlerimize göre, Hendek’ten dış ülkelere giden işgücü miktarı, en yüksek seviyesine 1970-1980 döneminde ulaşmıştır. Araştırma sahasından dışarıya yönelik göçlerde ülkemizin genelinde olduğu gibi Almanya ilk sırayı almaktadır. Diğer ülkelerin hepsinin toplamından daha fazla nüfusun

1 DOĞANAY, H., 1994 Türkiye Beşeri Coğrafyası Gazi Büro Kitabevi, s.161,Ankara. 2 TÜMERTEKİN, E, 1984, Beşeri Coğrafya’ya Giriş. Erenler Matbaası, s.123, İstanbul.

84

bulunduğu bu ülkenin, ilk sırayı almasında, Türkiye’den işçi talebinde bulunan ilk Avrupa ülkesi olmasının etkisi büyüktür.2 Bu ülkeden sonra en fazla işgücü çalıştıran ve dolayısıyla da en fazla nüfus bulunduran ülkeleri Belçika, Hollanda, Fransa, İsviçre ve Avusturya gibi Avrupa ülkeleri oluşturmaktadır. Hendek’ten ayrıca Rusya, Romanya, Libya, S.Arabistan ve ABD gibi ülkelere de göç edilmiştir. Tablo 1.22. Hendek İlçesinden Dış Ülkelere Göç Eden Nüfus ve Göç Ettikleri Ülkeler (1970-2003). Göç Eden Ülke Göç Eden Nüfus % si Almanya 1023 55.4 Belçika 187 10.1 Diğerleri 636 34.5 Toplam 1846 100.0 Kaynak : Yerinde yapılan anket ve mülakat sonuçlarından derlenmiştir.

Şekil 1.25. Hendek İlçesinden Dış Ülkelere Göç Eden Nüfusun Ülkelere Göre Dağılımı (1970-2003) 2.3.2.2.İç Göçler Türkiye’de insanların ülke içinde daimi olarak yer değiştirmesi yani göçü, belli ölçüler dahilinde cereyan etse de tarihi dönemlerden beri var olan bir olgudur. Ne var ki, batılı gelişmiş ülkelere göre endüstrileşme ve şehirleşme aşamasına gecikmeli olarak girmiş Türkiye’de Cumhuriyetin ilk yıllarında büyük merkezlere doğru yönelmiş nüfus akımları 1975’li yıllardan itibaren ivme kazanmış ve halende devam etmektedir.3

1 TÜMERTEKİN, E, 1984, Beşeri Coğrafya’ya Giriş. Erenler Matbaası, s.123, İstanbul. 2 DOĞANAY, H., 1994, Türkiye Beşeri Coğrafyası. Gazi Büro Kitapevi, s.203, Ankara. 3 ÖZGÜR, E.M.,1998, Türkiye Nüfus Coğrafyası. A.Ü. Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi, Coğrafya Bölümü, s.38,Ankara.

85

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra gerçekleştirilen ikinci nüfus sayımında (1935) bir milyonu aşan bir nüfus grubunun yaşadığı ilden başka illerde doğmuş olması bu gerçeği ifade etmektedir. Bu ölçüt tam olarak göç hakkında belirleyici olmasa bile fikir vericidir. 1969 sayımında başka illerde doğanların sayısı 3 milyonu aşarken toplam nüfustaki oranı da %11’i bulmuştur. 1990’da ise 13,3 milyon insanın doğduğu il dışında yaşamakta olduğu belirlenmiştir. Bunun anlamı her dört kişiden birinin doğduğu yerden, başka bir yerde hayatını sürdürdüğüdür. Doğum yeri dışında yaşayan bu nüfusun yarıdan fazlası İstanbul, Ankara, İzmir, , Kocaeli ve Sakarya gibi illerde sayılmıştır. Genel olarak ülkemizdeki nüfus hareketine baktığımızda Türkiye’nin doğu yarısından, batı yarısına doğru nüfus akışı olduğu gözlenir. Kayda değer bir tarzda göç ile nüfus kazanan illerin endüstri ve alt yapısı gelişmiş, çeşitli faaliyetlere imkan tanıyan, sosyal ve ekonomik avantajları, göç veren illerden daha fazla olduğu gözler önündedir.1 Araştırma sahası ülkemizin batı yarısında yer alan sosyo-ekonomik özellikleri bakımından nüfusu kendine çeken bir cazibe merkezi durumundadır. Bundan dolayı Hendek göç veren değil göç alan bir yerleşme birimidir. Araştırma sahasına yönelik göç olayında ilk zamanlar genellikle erkek nüfus katılırken, daha sonraki yıllarda diğer aile fertleri de yerleşmek için gerekli şartlar yerine getirildiğinde katılmışlardır. Bu aileler doğdukları ve daha önce yaşadıkları yöredeki mal ve arazilerini satarak, Hendek’te arazi, arsa ve ticari işyerleri satın almışlardır. Araştırma sahasına 1950 yıllarında özellikle Karadeniz Bölgesi’nden olan göçler önem kazanırken, 1980’lerden sonra ise Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinden göç almaya başlamıştır. Bu göçlerin nedeni geçim kaynaklarının sınırlı olması, iş sahalarının azlığı, işsizliğin fazla olması kısaca ekonomik kaynakların yetersizliği ile arazi ve kan davaları gibi toplumsal olaylar etkili olmuştur. Araştırma sahasına yönelik göç hareketinde ilk önce Karadeniz Bölgesinden , Rize, ve Gümüşhane gibi iller başta gelmektedir. 1980’li yıllarda ise bölgeye Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden başta, , , Ağrı, Muş, Erzurum gibi iller olmak üzere göç almıştır. Bu dönemde ülkemizde toplam 67 ilin 49’u

1 ÖZGÜR, E.M.,1998, Türkiye Nüfus Coğrafyası. A.Ü. Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi Coğrafya Bölümü, s.49, Ankara.

86

göç vermiştir. Bu illerin dağılışına baktığımızda Anadolu’nun doğu yarısındaki tüm illerin gruba girdiğini görüyoruz. Tablo 1.23. Hendek İlçesine Göç Eden Aile Sayısı ve Geldikleri İller (1965-2003).

Göç Eden İl Göç Eden Aile Sayısı %si GöçHendek’e Eden Nüfus Göç Eden İller %si Trabzon 143 18,2 742 18,2 Rize 128 16,3 665 16,2 Kars 107 13,6 556 13,5 Ağrı 94 12,0 488 12,2 Diğerleri 310 39.9 1628 39.9 Toplam 784 100,0 4079 100 Kaynak: Yerinde yapılan anket ve mülakatlardan derlenmiştir.

18% Trabzon 40% Rize 16% Kars

14% 12% Ağrı

Diğerleri

Şekil 1.26. Hendek İlçesine Göç Eden Nüfusun Geldikleri İller ( 1965 – 2003 ) Türkiye’deki iç göçlerde büyük yerleşim merkezlerine doğru bir eğilim çok belirgindir. Özellikle nüfusun 100 bini aşmış gerçek şehirler ve metropoller bu konuda tartışmasız bir üstünlüğü ellerinde tutarlar. Bunun nedenleri, büyük şehirlerde yaşama arzusu, eğitim olanakları, sağlık imkanları ve maddi durumu iyi olan ailelerin daha rahat yaşama şartlarına kavuşmak istemeleridir. Bu durumun sebep olduğu göçleri araştırma sahamızda görmek mümkündür. Hendek’te yaşayan özellikle ekonomik durumu iyi olan aileler yakın çevrede bulunan Sakarya, Kocaeli ve İstanbul gibi büyük şehirlere göç etmektedirler.

87

Şekil 1.27. Hendek İlçesinin Göç Haritası

88

2.4. Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Özellikleri 2.4.1. Nüfusun Cinsiyet ve Yaş Yapısı Nüfusun bir başka özelliği de kadın ve erkek oranlarını belirleyen cinsiyet durumudur. Genel olarak 100 ya da 1000 kadına düşen erkek miktarı olarak tanımlanan cinsiyet oranı, ülkeden ülkeye olduğu kadar bir bölge içinde de yer yer değişiklikler göstermektedir.1 Bu nedenle de, bir nüfus kitlesinde ama özellikle ülke nüfuslarında nüfusun yaşlara veya cinsiyetlere göre dağılımı, başka bir ifade ile nüfusun yaş ve cinsiyet yapısı, bazı sosyal ve ekonomik amaçlı sorunların belirlenmesi zorunluluğu nedeniyle de büyük önem taşır.2 Örneğin evlenecek yaşlardaki kadın ve erkek nüfuslarında ortaya çıkaracak bir oransızlık evlenmeler hususunda güçlüklerin belirlenmesine ve bunun sonucunda da bazı sosyal sorunlara yol açabilir.3 Nüfusun cinsiyet oranları üzerinde doğumlar ve ölümlerin yanı sıra, savaşlar ve göçlerin de etkisi vardır. Nitekim araştırma sahası nüfusunun cinsiyet ve yaş yapısı yörenin sosyal ve ekonomik şartları etkisi altındadır. Hendek ilçesinin 1927 yılından itibaren yapılan, periyodik nüfus sayımlarında 1955’e kadar kadın nüfus fazla iken, bu tarihten sonraki sayımlarda erkek nüfus fazlalığı dikkati çekmektedir. Bilindiği üzere, dünya ölçüsünde yapılan gözlemlerde gelişmiş, geri kalmış, hangi ırktan olursa olsun, hemen bütün toplumlarda doğumda erken çocuğu sayısı, kız çocuğu sayısından fazladır. Doğumdaki cinsiyet oranı, zaman ve mekan içinde cüzi değişmeler göstermekte, 100 kız çocuğuna çok defa 102-109 erkek çocuğu tekabül etmektedir.Buna göre doğumlarda ortalama %5-6 oranında erkek fazlalığı bulunmaktadır. Doğumdaki bu erkek fazlalığının ilmi bir izahı henüz yapılmış değildir. Ancak doğumdan itibaren hemen bütün yaşlarda erkeklerde ölüm nispetleri kadınlara nazaran daha yüksek olduğundan doğumdaki bu erkek fazlalığı yaşlar ilerledikçe azalmakta ve bir yaştan sonra (20-39) yaş kadınlar lehine değişmektedir. Erkek ölüm oranındaki fazlalık, bu denge yaşından sonra da devam ettiği için bu yaştan itibaren ekseriyet kadınlara geçmekte ve yaş ilerledikçe kadın ekseriyeti artmaktadır.4

1 TÜMERTEKİN, E., 1984, Beşeri Coğrafya’ya Giriş. Erenler Matbaası, s.155, İstanbul . 2 DOĞANAY, H., 1991, Demografya. İkinci Basım (Fotokopi), Atatürk Üniv. Fen.Ede.Fak.Coğrafya Böl. s.28, Erzurum. 3 TANDOĞAN, A., 1994, Türkiye Nüfusu. K.T.Ü. İkt. ve İdr. Bil. Fak. s. 57, Trabzon.

4 GÜRTAN, K., 1969, Demografik Analiz, Mekanları, İstanbul Üniv.Yayın. No: 1479, İkt.Fak.No: 260 s.89, İstanbul.

89

Tablo 1.24. Sayım Yıllarına Göre Hendek İlçesinin Şehirsel ve Kırsal Nüfus Miktarının Cinsiyet Durumu ve Cinsellik Oranları (1927-2000). Şehirsel Nüfus Kırsal Nüfus Sayım Kadın Cinsiyet Kadın Cinsiyet Erkek Kadın Toplam Erkek Kadın Toplam Yılı %si %si Erkek Oranı %si %si Erkek Oranı Nüfus Nüfus Nüfus Nüfus Nüfus Nüfus Farkı (%) Farkı (%) 1927 2431 50,0 2430 50,0, 4861 -1 100,0 9568 48,4 10184 51,6 19755 616 93,9 1935 2405 48,7 2527 51,3 4932 122 95,1 9267 48,4 9841 51,6 19108 574 94,1 1940 2316 47,0 2609 53,0 4925 293 88,7 9788 48,4 10396 51,6 10184 608 94,1 1945 2896 50,9 2792 49,1 5688 104 103,7 11214 49,6 11352 40,4 22566 138 98,7 1950 - - - - 6644 ------24369 -- - 1955 3933 52,6 3536 47,4 7469 -397 111,2 13532 48,8 14149 51,2 27681 617 95,6 1960 5489 55,7 4382 44,3 9871 1107 125,2 14819 49,7 14923 50,3 19801 104 99,3 1965 5877 54,3 4937 45,7 10814 940 119,0 15707 49,1 16167 50,9 31933 460 97,1 1970 6656 54,4 5561 45,6 12217 1095 119,6 15433 46,7 17121 53,3 33008 1688 90,1 1975 8347 54,5 6944 45,5 15291 1403 120,2 15089 45,7 17911 54,3 33000 2822 84,2 1980 9681 55,9 7622 44,1 17303 2059 127,0 15876 46,0 18589 54,0 34465 2713 85,4 1985 10848 54,9 8902 45,1 19750 1946 121,8 16083 45,8 18995 54,2 35078 2912 84,6 1990 13857 57,9 10040 42,1 23897 3817 138,0 17109 46,4 19762 53,6 36871 2653 86,5 1997 14143 58,2 10129 41,8 24272 4014 139,6 16247 47,3 18087 52,7 34334 1840 89,8 2000 16572 57,9 12038 42,1 28610 4534 137,6 16830 46,8 19098 53,2 35928 2268/ 88,1 Kaynak: D.İ.E. Genel Nüfus Sayımı İstatistiklerinden hazırlanmıştır.

Erkek Kadın % 60 50 40 30 20 10 0 1927 1940 1950 1960 1970 1980 1990 2000

Şekil 1.28. Hendek İlçesi Şehir Nüfusunun Sayım Yıllarına Göre Cinsiyet Durumu ve Cinsiyet Oranları(1927-2000)

90

Araştırma sahası nüfusunun cinsiyet durumu kır ve kent nüfusu itibariyle ele alındığında kent nüfusunda 1927 –1950 arasında kadın nüfus fazla iken, 1950’den sonraki dönemlerde erkek nüfus fazlalığı dikkati çekmektedir. Kırsal kesim nüfusunda ise bütün sayım yıllarında kadın nüfus fazlalığı dikkati çekmektedir (Tablo 1.25. Şekil 1.22. 1.23). Kadın ve erkek oranlarında ortaya çıkan bu farklılığı daha öncede ifade ettiğimiz gibi, kesin bir takım demografik nedenlere bağlamak doğru değildir. Temelde sorun doğumlarla ilgilidir. Nitekim belli bir süre içinde doğan bebek sayısının çoğunlukla kız veya erkek çocuk olması, belli bir süre sonra nüfusun genel cins yapısını, kadın veya erkek nüfusun fazlalığı yönünde etkiler. Ayrıca göçler ve savaşlar gibi toplumsal olaylarında bu farklılıkta rol oynadığı kuşkusuzdur. Bilindiği gibi, tarihin en eski dönemlerinden beri, savaşlara hemen tümü ile erkek nüfus katılır ve bu nüfus kitlesi yitirilir.1 Hendek ilçesi nüfusunun 1927-1960 yılları arasındaki nüfus sayımlarında kadın nüfusun fazla olmasında erkek nüfusun bu yüzyılın başındaki

Erkek Kadın % 56 54 52 50 48 46 44 42 40 1927 1940 1950 1960 1970 1980 1990 2000

Şekil 1.29. Hendek İlçesi Kırsal Nüfusunun Sayım Yıllarına Göre Cinsiyet Durumundaki Değişmeler (1927-2000) Birinci Dünya Savaşı ile Kurtuluş Savaşında yitirilmiş olmasından kaynaklanmıştır diyebiliriz. Erkek nüfusun aleyhinde gelişen bu durum daha sonraki yıllarda kırsal kesimde artarak devam ederken, kentsel nüfusta ise 1945 sayımından sonra erkek nüfus fazlalığı dikkati çekmektedir. Bu durumu DOĞANAY’ın ifade ettiği

1 DOĞANAY, H., 1994, Türkiye Beşeri Coğrafyası. Gazi Büro Kitabevi, s.157, Ankara.

91

gibi genel bir kaide olarak göç veren yerleşmelerde kadın nüfus fazlalığı, göç alan yerleşmelerde ise erkek nüfus fazlalığı1 ile açıklamak mümkündür. Araştırma sahası nüfusunda cinsellik oranı 1927-2000 devresini kapsayan 73 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca 1927-1960 devreleri arasında kadınların lehine bir gelişme gösterirken, 1960 – 2000 devreleri arasında ise erkekler lehine gelişme göstermiştir. 1927 yılında bölgede 100 kadına 95 erkek düşerken, bu durum 1960 sayımına kadar değişik değerler göstermesine rağmen erkekler aleyhine devam etmiştir. Yörede 1927-1960 dönemlerinde kadınların lehine devam eden cinsellik oranları %93- 99 arasında çeşitli değerler göstermektedir. Tablo 1.25. Sayım Yıllarına Göre Hendek İlçesi Nüfusunun Cinsiyet Durumu ve Cinsellik Oranları ( 1927-2000 ). Kadın-Erkek Cinsellik Sayım Erkek Kadın Toplam % si % si Nüfus Oranı Yılları Nüfus Nüfus Nüfus Arasındaki Fark (%) 1927 11999 48,75 12617 51,25 24616 618 95,0 1935 11672 48,56 12368 51,44 24040 696 94,0 1940 12104 48,21 13005 51,79 25109 901 93,0 1945 14110 49,93 14324 50,07 28258 214 98,0 1950 - - - - 33018 - - 1955 17465 49,70 17685 50,30 35150 220 99,0 1960 20308 51,16 19383 48,84 39961 925 104,0 1965 21584 50,53 21,13749,47 42721 447 102,0 1970 22953 50,29 22682 49,71 45635 271 101,0 1975 24236 50,18 24055 49,82 48291 181 100,0 1980 25557 49,36 26211 50,64 51768 654 97,0 1985 26898 49,14 27897 50,86 54795 999 96,0 1990 30966 50,79 29802 49,21 60968 1164 103,0 1997 30390 51,59 58513 48,41 58903 1877 106,0 2000 33402 51,75 31136 48,25 64538 2266 107,0 Kaynak: D.İ.E. Genel Nüfus Sayımı İstatistiklerin derlenmesi

1 DOĞANAY, H., 1994, Türkiye Beşeri Coğrafyası. Gazi Büro Kitabevi, s.157, Ankara .

92

Hendek ilçesi nüfusunda en düşük cinsellik oranı II.Dünya Savaşı nedeniyle erkek nüfusunun bir kısmının silah altında bulunduğu 1940 yılında %93’lük oranıyla görülmüştür. Bu yılda 25109 olan toplam nüfusun 12104 (%48,21) kadarı erkek nüfustan, 12105 (%51,79) kadarı da kadın nüfustan oluşmaktaydı. Cinsellik oranının en yüksek olduğu devreyi ise, Genel Nüfus Sayımı’na göre, toplam nüfusun (64538) %51,75 (33402)’ini erkeklerin, %48,25 (31136)’ini de kadın nüfusun oluşturduğu 2000 yılında rastlanılmıştır. Bu yıldaki cinsellik oranı %107 civarında gerçekleşmiştir. Araştırma sahasında 1960-2000 devresindeki cinsellik oranlarının önceki dönemlere oranla fazla artış göstermesi 1950’lerden sonra bölgeye doğru olan göçlerle alakalıdır. Özellikle güçlere erkek nüfusun katılması cinsellik oranının yüksek olmasına neden olmuştur. Cinsellik oranları 1960’da %104, 1970’de %101, 1980’de %96, 1990’da %103 ve 1997’de ise %106 oranında gerçekleşirken bu oran 2000 yılında %107 olmuştur (Tablo 1.25). Bir ülke ya da yerleşme alanındaki toplam nüfus miktarı yanında onun çeşitli yaş gruplarının da bilinmesi, özellikle çalışabilir ya da aktif nüfus olarak adlandırılan 15-64 yaş arasındaki nüfus miktarlarının iş gücü kapasitesi, besin maddelerine ve çeşitli hizmet türlerine ihtiyaç, aile tipleri, doğum ve ölüm oranları ve nihayet göçler bakımından önem taşımaktadır.1 Görüldüğü gibi yaş yapısının demografik, askeri, siyasi, sosyal ve iktisadi bakımlardan büyük önemi söz konusudur.2 Ayrıca sosyal ve ekonomik amaçlı planlamalarda, stratejilerin isabetli seçilmesi bakımından nüfus miktarı kadar önemli bir sorun da nüfusun yaş yapısının bilinmesi ve analiz edilmelidir.1 Bu nedenle de araştırma sahasındaki nüfusunun yaş bileşimini, kır, kent ve toplam nüfus miktarları içerisinde ayrı ayrı değerlendirerek açıklamaya çalıştık. Araştırma sahasının 2000 yılı sağlık ocakları kayıtlarına göre hazırlanan cinsiyet ve yaş bileşimi tablosundan da anlaşılacağı üzere toplam nüfusun (64538) yaklaşık %51,76 (33402)’sini erkek nüfus diğer %48,24 (31136)’ünü de kadın nüfus meydana getirmektedir. Bu durum daha öncede ifade edildiği gibi erkek nüfusun göç olayına daha fazla katılmasından ileri gelmektedir. Araştırma sahasının 2000 yılına ait nüfus piramitleri incelendiğinde dikkati çeken önemli özelliklerden biri ile toplam nüfusunun artan bir durum göstermesidir.

1 TÜMERTEKİN, E., 1984, Beşeri Coğrafya’ya Giriş. Erenler Matbaası, s.92, İstanbul. 2 TANDOĞAN, A., 1994, Türkiye Nüfusu. K.T.Ü. ikt.ve İda. Bil. Fak. s.61, İstanbul. 1 DOĞANAY, H., 1994 Türkiye Beşeri Coğrafyası. Gazi Büro Kitabevi, s.157, Ankara.

93

Hendek ilçesinde 0-4 yaş gruplarında geniş bir tabanlı bir özellik gösteren piramitler daha sonraki yaş gruplarında gittikçe daralmaktadır. Çocuk nüfusun taban kısmını oluşturan 0-4 yaş grubunun, 5-9 yaş grubuna oranla daha az değerler göstermesi 6-7 yıl öncesine oranla doğum miktarlarının azaldığını ifade etmektedir. Ayrıca çocuk nüfusun cinsiyet oranlarına bakıldığında her yaş grubunda az da olsa erkek nüfusun fazlalığı görülmektedir. Bu özellik doğumlarda meydana gelen bebek sayısının az da olsa erkek çocuk sayısının kız çocuk sayısından fazla olması ile ilgilidir. Kadın ve erkek oranlarının çok düşük farklar dışında hemen hemen aynı değerleri yansıtan bu özellik Tablo 1.26. Hendek İlçe Nüfusunun Cinsiyet ve Yaş Bileşimi (2000). Yaş Grubu Erkek Nüfus % si Kadın Nüfus % si Toplam 0-4 1992 51,1 1905 48,9 3897 5-9 2984 50,9 2886 49,1 5864 10-14 3212 50,6 3136 49,4 6348 15-19 3206 50,3 3169 49,7 6375 20-24 2983 50,8 2890 49,2 5873 25-29 2895 51,0 2781 49,0 5676 30-34 2688 51,0 2583 49,0 5271 35-39 2174 50,3 2149 49,7 4323 40-44 1907 51,0 1831 49,0 3738 45-49 1874 50,7 1822 49,3 3696 50-54 1829 50,3 1806 49,7 3635 55-59 1422 49,1 1473 50,9 2895 60-64 1566 47,6 1722 52,4 3288 65+ 1654 45,2 2005 54,8 3659 Toplam 33402 51,76 31,136 48,24 64538 Kaynak: Hendek, , Çamıca, Soğuksu ve Yeşilyurt Sağlık ocakları kayıtlarından derlenmiştir. 55-59 yaş grubuna kadar devam etmektedir. 60-64 yaş grubu ve yaşlılar grubunu oluşturan 65+ yaş grubunda ise kadın ve erkek oranları arasındaki fark en yüksek seviyeye ulaşmaktadır. Kuşkusuz bu durum belli bir yaştan sonra nüfusun göç olayına katılmaması ve ortalama ömrün erkeklerde kadınlara oranla daha düşük olduğu gerçeğini ifade etmektedir.

94

Tablo 1.27. Hendek İlçesi Şehir Nüfusunun Cinsiyet ve Yaş Bileşimi (2000). Yaş Grubu Erkek Nüfus % si Kadın Nüfus % si Toplam 0-4 1107 55,4 891 44,6 1998 5-9 1441 53,8 1236 46,2 2677 10-14 1599 53,7 1378 46,3 2977 15-19 1691 51,3 1605 48,7 3296 20-24 1338 51,7 1250 48,3 2588 25-29 1004 50,3 992 49,7 1996 30-34 951 51,0 914 49,0 1865 35-39 901 50,7 875 49,3 1776 40-44 832 49,3 856 40,7 1688 45-49 799 50,1 795 49,9 1594 50-54 699 50,1 696 49,9 1395 55-59 773 48,7 813 51,3 1586 60-64 690 46,1 806 53,9 1496 65+ 780 42,2 970 57,8 1678 Toplam 16572 57,9 12038 42,1 28610 Kaynak : Hendek Merkez Sağlık Ocağı kayıtlarından derlenmiştir. Araştırma sahasının nüfusunun dar aralıklı gruplandırmaları yanında gerek nüfusun bağımlılık oranlarının tespit edilmesi gerekse aktif nüfusun belirlenmesi açısından ilçe nüfusunun geniş aralıklı (0-14, 15-64, 65+ ) gruplandırması uygun olacaktır. Çünkü ekonomik alanda faal nüfus veya çalışma çağı nüfusunun toplam nüfus kitlesi içindeki sayı ve oranı ne kadar yüksekse, böyle bir ülkenin ekonomisi o ölçüde büyük bir çalışma çağı nüfus kitlesine sahip demektir.1 Buna karşılık bir ülkede bağımlı nüfus sayısı ne kadar çok ise üretime katılan aktif nüfusun yükü de o kadar fazladır. Bu da ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde ekonomik kalkınmayı yavaşlatmakta hatta güçleştirmektedir.2 Gerçektende bu konuda TANDOĞAN’ın da açıkça ifade ettiği gibi bağımlılık oranının yüksek olması, kalkınmanın gerçekleşmesine olumsuz yönde etki

1 DOĞANAY, H., 1994, Türkiye Beşeri Coğrafyası. Gazi Büro Kitabevi, s.159, Ankara.

2 BAŞOL, K., 1992, Türkiye Ekonomisi. Anadolu Matbaası, s.14, İzmir.

95

Şekil 1.30. Hendek İlçesi Toplam Nüfusu İçerisindeki Şehir Nüfusunun Cinsiyet ve Yaş Piramidi ( 2000 ) eder. Öncelikle milli gelirin kullanımında büyük tüketici grup olarak yüksek orandaki bağımlı nüfus tüketim masraflarını genişletmekte ve neticede tasarımı imkanlarını daralmasına sebep olmaktadır. İkinci olarak çocuk nüfusun artması okul ve öğretmen ihtiyacını karşılamak gibi eğitim alanında daha büyük ölçüde yatırımların yapılmasını zorunlu kılar. Yetersiz kaynaklar ihtiyaçları gittikçe büyüyen eğitim alanına yönlendirildiğinde sanayi ve tarım gibi üretici sektörlere yatırım yapma imkanları daralacağından kalkınmada istenilen hıza ulaşmak güçleşecektir.1

1 TANDOĞAN, A., 1994, Türkiye Nüfusu. K.T.Ü. İkt. ve İdr. Bil. Fakültesi, s.65, Trabzon.

96

Tablo 1.28. Hendek İlçesi Kır Nüfusunun Cinsiyet ve Yaş Bileşimi ( 2000 ).

Yaş Grubu Erkek Nüfus % si Kadın Nüfus % si Toplam 0-4 1030 50,3 1017 49,7 2047 5-9 1938 50,8 1876 49,2 3814 10-14 1805 48,7 1902 51,3 3707 15-19 1891 49,5 1928 50,5 3819 20-24 1657 48,5 1760 51,5 3417 25-29 1539 49,2 1589 50,8 3128 30-34 1447 49,1 1500 50,9 2947 35-39 1185 49,1 1229 40,9 2414 40-44 1032 48,5 1096 51,5 2128 45-49 796 47,2 890 52,8 1686 50-54 755 46,5 869 43,5 1624 55-59 805 46,2 939 53,8 1744 60-64 773 44,8 953 55,2 1726 65+ 737 42,7 990 57,3 1727 Toplam 16830 46,84 19098 53,16 35928 Kaynak: Dikmen, Çamlıca, Soğuksu ve Yeşilyurt sağlık ocakları kayıtlarından derlenmiştir. Tablo 1.29. Hendek İlçesi Nüfusunun Geniş Aralıklı Yaş Gruplarına ve Cinsiyet Durumuna Göre Dağılımı (2000). Yaş Kır Nüfusu Kent Nüfusu Toplam Nüfus Gruplar E K T % E K T % E K T % ı

4773 4755 9568 36,63 4147 3505 7652 26,74 8920 8300 17220 23,7 0-14

11880 12753 24633 68,56 9678 9632 19285 67,39 21558 22355 43,913 68,0 15-64

737 990 1727 4,81 708 970 1675 5,87 1442 1960 3405 5,3 65+

Toplam 17390 18538 35928 100,0 14533 14070 28610 100,0 31920 32615 64538 100,0

Kaynak: Hendek, Dikmen, Çamlıca, Soğuksu ve Yeşilyurt sağlık ocakları kayıtlarından derlenmiştir.

97

Tablo 1.29’da da görüldüğü gibi araştırma sahası toplam nüfusunun %26.68 kadarı çocuk nüfus, %68,04 kadarı yetişkin nüfus ya da aktif nüfus, %5.28 kadarı da yaşlı nüfustan meydana gelmektedir. Bu geniş aralıklı gruplandırma, kır ve kent nüfus-

Şekil 1.31. Hendek İlçesi Toplam Nüfusu İçerisindeki Kır Nüfusunun Cinsiyet ve Yaş Piramidi ( 2000 ) ları itibariyle ayrı ayrı değerlendirildiğinde daha farklı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Gerçekten kır nüfusu içersindeki %26.63’lük oran çocuk nüfusu oluştururken, bu oran kent nüfusunda da %26.74’tür. Çocuk nüfus oranının kır ve kentte bir birine yakın oranlarda bulunması ilginçtir.

98

Şekil 1.32. Hendek İlçesi Toplam Nüfusu İçerisinde Şehir Nüfusunun Geniş Aralıklı Yaş Gruplarına ve Cinsiyet Durumuna Göre Dağılımı (2000)

Yetişkin nüfus ise kır nüfusunda %68,56 iken, kent nüfusunda bu oran %67,89’dur. Çalışma çağı nüfusunun kır nüfusu içerisindeki payının, kırsal kesime oranla düşük olması şüphesiz araştırma sahasındaki ekonomik faaliyetlerin daha çok tarıma dayalı olması ile yakından ilgilidir. Bununla beraber aktif nüfusun kent nüfusu içerisindeki payının yine %67,39 olmasında şüphesiz ilçe merkezi olmasının getirdiği avantajların etkisi vardır.

Şekil 1.33. Hendek İlçesi Toplam Nüfusu İçerisinde Kırsal Nüfusunun Geniş Aralıklı Yaş Gruplarına ve Cinsiyet Durumuna Göre Dağılımı (2000)

Araştırma sahasında toplam nüfusta yaşlılık oranı %5,28 kadardır. Buna karşılık kır nüfusu içerisinde yaşlı nüfus oranı %4,81, iken şehir nüfusunda yaşlıların %5,87’lik paya sahiptir. Kır nüfusunda bu oranın düşük olması kırsal kesimde tarım faaliyetlerinde çalışan nüfus yaşlılık yıllarını şehir merkezinin avantajlarını kullanarak geçirmek istemekte ve şehir merkezine göç etmektedir. Hendek ilçesi genelinde 2000 yılı itibariyle toplam nüfus (64.538) içerisinde 15- 64 yaş dilimleri arasında yer alan aktif nüfus miktarı 43.913 (%68,04) kadardır. Buna

99

karşılık 0-1 64+ yaş gruplarını içine alan bağımlı nüfus ise 20.625 (%31,96)’i bulmaktadır. Böylece araştırma sahası toplam nüfusunun bağımlılık oranı %46,9 düzeyindedir. Kent nüfusundaki bağımlılık oranı %48,3 iken, kır nüfusunda bu oran %42,8’i bulmaktadır. Şüphesiz bu değerler 1985 yılında %72,1 bağımlı nüfusa sahip olan Türkiye ortalamasının oldukça altındadır. Ancak burada şunu da hemen belirtmek gerekir ki aktif nüfusun 15-64 yaş dilimleri arasına sıkıştırılması, özellikle ülkemiz için güvenirli bir değerlendirme değildir ve pratikte de fazla bir önem taşımaz. Çünkü kırsal kesimde ve de tarım toplumu karakteri taşıyan bir ülkede, belli bir emeklilik yaşı olmadığı gibi, üretime katılma yaşı da küçük yaşlarda (5-6yaşları) başlamakta ve çok ileri (70-80) yaşlara kadar sürebilmektedir.1 Gerçekten de araştırma sahasındaki aktif nüfusu 15-64 yaş grubunun oluşturduğu şeklinde anlamamı büyük ölçüde gerçeği yansıtmaz. Çünkü bölgede gerek çocuklar, gerekse de yaşlılar üretime önemli ölçüde katılmaktadırlar. Sonuç olarak; araştırma sahasının yetişkin nüfusu toplam nüfusun %68,04’ü oluşturması yörenin göç alması ile ilgilidir. Yine Hendek ilçesinin genç nüfusunun fazla olması gelecekteki faal nüfusu artıracağı için avantajlı bir durum kabul edilebilir. Ancak bu avantajlar artan ve aktif hale geçecek nüfusa yeni iş sahaları açılabileceği takdirde değer kazanacaktır. 2.4.2. Nüfusun Eğitim ve Kültür Durumu Gerek yerinde yaptığımız gözlemlerden ve gerekse tarihi belgelerden anlaşıldığına göre, Hendek yöresinde her dönemde eğitime büyük önem verilmiştir. Nitekim Evliya Çelebi Seyahatnamesinde 17.yüzyılda Hendek’i yeniçeri serdarı Kethüda (Kahyalık) yeri olarak anar. Yine 1890 istatistiklerinde Hendek’te 35 kişilik bir rüştiyenin varlığından söz edilmektedir. Cumhuriyet devrinde ise, tekke ve zaviyelerin kapatılıp eğitim ve öğretimin (Tevhid-i Tedrisat Kanunu) birleştirilmesinden sonra, Hendek’te ilk ilkokul açılarak eğitim ve öğretime başlanmıştır. Daha sonraki yıllarda ilkokul sayıları artarak 2003 yılı itibariyle 45’e yükselmiştir. Ancak ilçe geneli için düşünüldüğünde Hendek’e ait köylerin çoğunda ilkokul bulunmamaktadır. İlkokulu bulunmayan köyler komşu köylerde veya servislerle şehir merkezindeki okullarda eğitim ve öğretimlerini yapmaktadırlar.

1 DOĞANAY, H., 1994, Türkiye Beşeri Coğrafyası. Gazi Büro Kitabevi, s.160, Ankara.

100

İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü verilerine göre 2002-2003 eğitim ve öğretim yılı itibariyle Hendek ilçesinde toplam 9405 öğrenci eğitim ve öğretime devam etmekteydi. Bu öğrencilerin 4994 (%53)’ünü erkekler, 4411 (%47) ‘ini de kızlar oluşturuyordu. Görüldüğü gibi kız ve erkek öğrenci sayıları arasında fazla bir farkın bulunmaması, ilköğretimin zorunlu olması yanı sıra yörede eğitim ve öğretime fazla önem verilmesi, bu konuda cinsiyet farkının pek gözetilmemesi gibi nedenlerle de yakından ilgilidir. Yerinde yaptığımız tespitlere göre, yörede ilkokula başlama yaşına gelmiş çocukların hemen tamamına yakını okula başlamaktadır. Yine araştırma sahasında Anadolu Lisesi, Endüstri Meslek Lisesi, Ticaret Meslek Lisesi, İmam – Hatip Lisesi, Kız Meslek Lisesi ve 2’de düz lise olmak üzere toplam 7 lise okulu bulunmaktadır. Bu liselerde toplam 2041 öğrenci eğitim ve öğretim görmekte olup, bunların 1239 (%60)’u erkek, 802 (%40)’si ise kız öğrencilerden oluşmaktadır. Araştırma sahasında ayrıca Sakarya Üniversitesine bağlı Hendek Eğitim Fakültesi ve Hendek Meslek Yüksek Okulu da bulunmaktadır. Bu okullardan eğitim fakültesinde 2193, meslek yüksek okulunda ise 1442 öğrenci okumaktadır. Buna göre Hendek’te toplam 15081 öğrenci eğitim ve öğretim görmektedir. Buda Hendek toplam nüfusunun %25’ine tekabül etmektedir. Araştırma sahamızda kültür seviyesinin yükselmesine yardımcı olan Halk Eğitim Merkezi her yıl kültürel ve mesleki kurslar düzenlemektedir. Ayrıca, düzenlediği okuma yazma kurslarıyla, yöredeki okur-yazarlık oranının yükselmesine yardımcı olmaktadır. Nitekim Halk Eğitim Merkezi’nin kayıtlarına göre toplam okur-yazarlık oranı %97’e yükselmiştir. Araştırma sahasındaki okur – yazarlık oranını 1990 yılı Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre kıyasladığımızda ülke ortalamanın çok üzerinde olduğu görülmektedir. Nitekim 1990 yılı itibariyle okuma-yazma bilenlerin oranı Türkiye’de %80,46, Marmara Bölgesinde %88,16 ve Sakarya’da ise %84,76’dır.1 Ancak bizim tespitlerimiz bu oranın biraz daha aşağılarda olduğudur. Çünkü yerinde yaptığımız araştırmalarda kursa katılıp başarı belgesi aldığı halde okuma-yazma bilmeyen vatandaşlarımız vardır. Ancak yinede sahadaki okur-yazarlık oranı Türkiye ortalamasının çok üstündedir.

1 D.İ.E., 1990, Genel Nüfus Sayımı, Nüfusunun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri (Sakarya İli) s.18,Ankara.

101

2.4.3. Aile Büyüklüğü Araştırma sahasındaki sağlık ocakları kayıtlarına göre, 2000 yılı itibariyle ilçedeki hane sayısı 12945 iken, toplam nüfus ise 64538 kadardı. Buna göre Hendek ilçesinde ortalama aile büyüklüğü 4.9 kişi kadardır. Bu değer 5.2 kadar olan Türkiye ortalamasının altındadır. Her ne kadar sosyal ve ekonomik amaçlı araştırmalarda aile büyüklüğü olarak 5.5 sabit sayısı esas alınmış ise de, bu rakam pratikte fazla bir anlam ifade etmez. Bilindiği gibi aile bireyi sayısının az veya çok olması, ailelerin; ekonomik, sosyal, kültürel yapıları ve gelenek-görenekleri ile yakından ilgilidir. Hendek ilçesinde yaşayan ailelerin çoğu, genelde anne –baba ve çocuklardan oluşmaktadır. Çekirdek aile olarak bilinen bu aile tipine, hayatta iseler büyükanne ve büyükbabayı da eklemek gerekir. Son yıllarda ailelerin gelir düzeylerinin artması, değişen sosyo-kültürel şartlar nedeniyle ailelerin evlenen çocuklarının kısa bir süre sonra ayrılıp veya çoğunlukla evlenince yeni aile oluşturmaları sonucunda ilçede geniş aile tipine pek rastlanılmamaktadır. Yine son yıllarda kültür seviyesinin yükselmesine bağlı olarak yeni evlenen kişilerin fazla çocuk sahibi olmak istememeleri de aile büyüklüklerinin küçülmesine neden olmaktadır. Ayrıca bunda son yıllarda doğum kontrolü ile ilgili çalışmaların etkisi de vardır. Aile nüfus sayısı büyüklükleri sosyal ve ekonomik nedenlere bağlı olarak bölgelere hatta kır ve kent yerleşmelerine göre de farklılıklar göstermektedir. Nitekim Hendek ilçe merkezinde 2000 yılı itibariyle toplam nüfusun 28.610 kadarı 4950 hanede yaşamaktadır. Buna karşılık kır kesiminde yaşayan 35.928 kişi ise 7995 hanede yaşamaktadır. Buna göre Hendek ilçe merkezinde aile büyüklüğü 5.7 iken, kırsal kesimdeki aile büyüklüğü ortalama 4.5 kişi kadardır. Aile büyüklükleri köy yerleşmeleri arasında da farklı değerler göstermektedir. Gerçekten araştırma sahasındaki köy yerleşmelerinden Güney’de 8.1 kişi, Çobanyatağı’nda 7.1 kişi, Esentepe’de 6.3 kişi üzerinde değerler gösterirken, aile büyüklüğü bakımından Bıçkıatık 0.9 kişi, Kalayık 1.1 kişi, Gündoğan 1.7 kişi ile en düşük değerleri göstermektedir (Tablo 1.30). Hendek ilçe merkezinde aile büyüklüğündeki mahalleler düzeyindeki dağılışı gözden geçirilecek olursa, köy yerleşmelerinde olduğu gibi farklılık göstermektedir. Hendek kent merkezinde Necatipaşa Mahallesinde 7.1, Akpınar Mahallesinde 6.7, Çiftlik Mahallesinde 6.4 ve Turanlar Mahallesi ile Mahallesinde 6.1 olan aile büyüklüğü düşük değerleri ise Dereboğazı Mahallesinde (3.4), Başpınar Mahallesi (4.3) ve Atmışikievler Mahallesinde (4.2) göstermektedir (Tablo 1.31).

102

Tablo 1.30. Araştırma Sahası Köy Yerleşmelerinde Erkek-Kadın Nüfus,Toplam Nüfus, Hane Sayısı ve Aile Büyüklükleri (2000). Toplam Erkek Kadın Hane Sayısı Aile Büyüklüğü (Kişi) Yerleşim Adı Nüfus Akarca 157 153 310 46 6.8 Akçayır 95 88 183 75 2.4 Akova 466 472 938 260 3.6 Aksu 360 356 716 255 2.8 Aktefek 258 255 513 109 4.7 Aşağıçalıca 210 200 410 105 3.9 Aşağıçarığıkuru 150 136 286 79 3.6 Bakacak 62 66 128 35 3.6 Balıklıihsaniye 55 56 111 38 4.9 Beyköy 65 90 155 26 5.8 Beylice 132 153 285 71 4.0 Bıçkıatık 73 82 155 69 2.2 Çakallık 163 144 307 85 3.6 Çamlıca 1419 1385 2804 467 6.0 Çayırbaşı 134 139 273 51 5.6 Çobanyatağı 169 160 329 46 7.1 Çukurhan 31 44 75 28 2.6 Dereköy 535 541 1076 182 5.9 Dikmen 624 600 1224 350 3.5 Esentepe 69 61 130 20 6.3 Eskibıçkı 105 99 199 56 3.5 Göksu 172 176 348 183 1.9 Güldibi 128 107 235 81 2.9 Gündoğan 60 60 120 70 1.7 Güney 75 80 155 19 8.1 Hacıkışla 314 338 652 144 4.5 Hacımbey 144 155 299 65 4.6 Hallaç 58 72 130 29 4.5 Hamitli 241 248 489 108 4.5

103

Harmantepe 267 268 535 130 4.1 Hicriye 97 97 194 62 3.1 Hüseyinşeyh 161 155 316 225 1.4 İkbaliye 57 76 133 28 4.8 İkramiye 118 117 235 95 2.5 Kadifekale 76 84 160 99 1.6 Kahraman 251 241 492 96 3.1 Kalayık 159 175 334 103 1.1 Karadere 130 134 264 68 3.8 Karatoprak 192 180 372 80 4.5 Kargalıhanbaba 523 599 1122 240 4.5 Kargalıyeniköy 123 137 260 80 3.6 Kazimiye 585 613 1198 270 4.3 Kırktepe 179 172 351 105 3.6 Kızanlık 67 60 127 45 2.8 Kocatöngel 621 633 1254 210 5.4 Kurtuluş 245 247 492 100 4.9 Lütfiyeköşk 168 155 323 67 4.7 Martinler 206 205 411 80 5.3 56 48 104 15 7.0 Nuriye 459 471 930 273 3.4 Ortaköy 383 427 810 180 4.2 Paşaköy 102 120 222 55 3.9 Pınarlı 49 43 92 23 2.8 Sarıyer 159 194 353 70 4.6 Servetiye 135 134 269 65 4.3 Sivritepe 316 359 675 168 4.2 Sofular 98 116 214 40 5.0 Soğuksu 351 369 720 240 2.6 Sukenarı 144 144 288 107 2.6 Süleymaniye 93 98 191 38 5.0 Sümbüllü 95 100 195 60 3.2 Şeyhler 231 234 465 150 3.5 Tuzak 217 229 446 113 3.8 Türbeköy 80 90 452 90 5.0

104

Uzuncaorman 448 486 934 203 4.6 Yağbasan 197 198 395 101 3.9 Yarıca 292 297 569 105 4.7 Yayalar 125 125 250 45 5.0 Yeniköy 47 48 95 36 2.5 Yeniyayla 114 99 214 60 3.5 Yeşilköy 150 164 314 65 4.8 Yeşilvadi 129 104 235 45 5.2 Yeşilyurt 1292 1304 2596 520 4.7 Y.Çalıca 262 272 534 104 5.2 Y.Hüseyinşah 162 180 342 65 4.5 Kaynak: Hendek, Dikmen, Çamlıca, Soğuksu ve Yeşilyurt sağlık ocakları kayıtları ve anket sonuçlarından derlenmiştir. Tablo 1.31. Hendek İlçe Merkezindeki Mahallelerin Aile Büyüklükleri (2000). Mahalleler Hane Sayısı Nüfusu Aile Büyüklüğü Akpınar Mahallesi 339 2.271 6.7 Altmışikievler Mah. 415 1843 4.2 Başpınar Mahallesi 446 1884 4.0 Büyükdere Mahallesi 323 2138 6.0 Çiftlik Mahallesi 276 1967 6.4 Dereboğazı Mah. 298 1113 3.4 Kemaliye Mahallesi 323 1971 6.1 Köprübaşı Mahallesi 326 2054 6.3 Mahmutbey Mah. 316 1839 5.8 Necatipaşa Mah. 397 2848 7.1 Rasımpaşa Mah. 402 2211 5.5 Turanlar Mah. 324 1976 6.1 419 2,388 5.7 Yeşiller Mah. 346 2007 5.8 Kaynak: Hendek Merkez Sağlık Ocağı Kayıtlarından ve yerinde yapılan anket sonuçlarından derlenmiştir.

105

Görüldüğü gibi kent nüfusundaki aile büyüklükleri kırsal kesime oranla daha fazladır. Bu durum kent merkezinin kırsal kesime oranla daha fazla göç almasından ileri gelmektedir. Nitekim daha önce de ifade edildiği gibi bölge sosyal ve ekonomik avantajlarından dolayı özellikle şehir merkezine doğru göç almaktadır. Bu da şehir merkezinde aile birey sayısının fazla olmasına neden olmaktadır. 2.4.4. Nüfusun Beslenme ve Sağlık Durumu Bilindiği gibi nüfusun gerek beslenme, gerekse sağlık durumları ailelerin gelir düzeyi ve eğitim seviyeleriyle yakından ilgilidir. Gelir düzeyi yüksek olan aileler, temel besin maddelerini çoğunlukla satın alırlar. Ayrıca bu aileler, beslenmelerinde gerekli olan çeşitli gıda maddelerini aldıklarından dolayı, daha dengeli beslenme imkanına sahiptirler. Hendek ilçesinde yaşayan ailelerin çoğunluğunun geçim kaynağını tarımsal faaliyetler oluşturmaktadır. Özellikle tarım ve sebzecilik ailelerin en önemli gelir kaynağıdır. Nitekim bu aileler beslenmelerinde bol miktarda sebze ve meyve tüketmeleri yanında hayvansal ürünleri de tüketmektedirler. Ailelerin beslenmelerinde et tüketiminin az olmasına karşılık süt ve süt ürünleri tüketimi diğer gıdalara oranla daha fazladır. Araştırma sahasında kentsel nüfusun sağlık hizmetleri ilçe merkezinde bulunan hastane ve sağlık ocakları tarafından yürütülmektedir. Hendek Devlet Hastanesi bünyesinde 110 personel bulundurmakta olup, bunların 17’si doktor, 33’ü ise hemşiredir. Hastanenin yatak kapasitesi 55’tir. Kırsal kesimdeki sağlık hizmetleri ise sağlık ocakları (9 adet) ve sağlık evleri (38 adet) tarafından yürütülmektedir. Son yıllardaki gelişmelere rağmen, yine de ilçe merkezi sağlık hizmetleri bakımından yeterli bir düzeye ulaşamamıştır. Bunda hiç şüphe yok ki, sağlık hizmet binaları ile doktor, hemşire ve ebe sayısının yetersiz oluşu başta gelmektedir. Gerçektende bazı hastalıklar hariç, acil hastaların bir kısmı Sakarya Devlet Hastanesi ve Toyota-Sa Hastanesine sevk edilmektedir. Sağlık hizmetlerinin yetersiz oluşu, gelir düzeyi düşük olan aileleri oldukça zor duruma düşürmektedir. Hendek Devlet Hastanesinin daha kaliteli, modern hizmet verebilmesi ve çok vatandaşa hizmet edebilmesi için ek bina inşaatının bir an önce bitirilmesi ve yeterli sayıda personel atamalarının yapılması gerekir.

106

Araştırma sahasında yıllık nem miktarının fazla olması nedeniyle romatizmal hastalıklar oldukça yaygındır. Yine bölgede fazla miktarlarda sebze tüketilmesi sonucu meydana gelen iyot eksikliğinden dolayı guatr hastalığının da yaygın olduğu belirtilmektedir.

Fotoğraf 1.10. Hendek Devlet Hastanesi’nden bir görünüm.Araştırma sahasındaki en önemli sağlık kuruluşlarının başında gelir. 2.4.5. Nüfusun Diğer Sosyal Özellikleri Bilindiği üzere, bir bölgenin sosyal özellikleri, o bölgenin fiziki, beşeri ve ekonomik şartları ile yakından ilgilidir. Tarım arazilerinin geniş olduğu yörede hayvancılık geçim tipi şeklinde, ziraat ise yurdumuzun benzer özelliklere sahip diğer yörelerinde olduğu gibi, ailelere gelir sağlamak amacıyla ticarete yönelik olarak yapılmaktadır. Ayrıca sahanın iklim şartlarının tarıma uygun olmasından dolayı, insanlar kış mevsimi hariç yıl içinde yoğun bir çalışma temposu içine girmektedirler. Araştırma sahasının daha çok fiziki şartlarından dolayı hayvan sayısı azdır. Hayvancılık faaliyetleri zor şartlar altında kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yapılır. Yörede ticari şekilde yapılan ve ailelerin önemli gelir kaynağı olan tarım faaliyetleri ailelerin gelir seviyelerini ve yaşam biçimlerini etkilemiştir. Yörenin doğal çevre şartları, ailelerin yakacak madde temininde büyük kolaylıklar sağlamıştır. Gerçekten de ormanların yaygın olması nedeniyle, Hendek ilçesinde ailelerin en önemli yakacak maddesini odun oluşturmaktadır. İlçenin odun ihtiyacı orman işletmesi tarafından köylülerin ürettiği odunları kamyonlara yükleyerek

107

ilçe merkezinde satmalarıyla karşılanmaktadır. Bu ihtiyacın karşılanmasında kaçak olarak kesilen odunların yakalanmasının da önemi büyüktür. Ayrıca çeşitli yörelerdeki kömür ocaklarından bazı kamyoncu ve tüccarların getirdikleri kömürler ile ithal kömürlerde satılmaktadır. Ancak kömür yakacak olarak odunun yanında bir katkı maddesi olarak çok az sayıda aile tarafından tüketilmektedir. Buna karşılık resmi binaların tamamında yakacak olarak kömür kullanılmaktadır. Araştırma sahasındaki ailelerin çoğunluğu ihtiyaçlarının bir bölümünü Salı günleri kentte kurulan pazardan karşılamaktadır. Devamlı olan ticari iş yerlerine nazaran daha ucuz olan pazara çevre ilçelerden de çok sayıda seyyar satıcı gelmektedir. Dini ve milli bayramlar ile düğünler ve cenazeler toplumsal dayanışmayı gösterme bakımından en önemli sosyal olayları oluşturmaktadırlar. Yöreye 1975’lerden sonra göç eden Doğu ve Güneydoğu’lu vatandaşların da bulunduğu ilçede başlık parası kaldırılmıştır. Evlenme olaylarında kız kaçırma şeklinde evlilikler de görülmektedir. Bölgede birden fazla evliliğe çok az rastlanılmaktadır. Ancak aile yapısında erkek soyunun devamlılığı için ailelerin özellikle de erkek çocuğa sahip olmak istemeleri çok az sayıda da olsa ikinci evlilik olayının görülmesine neden olmaktadır. Yine yörede arazilerin parçalanmaması için yakın akraba evliliklerine de azda olsa rastlanılmaktadır. Ancak son yıllarda halkın ekonomik, eğitim ve kültür seviyelerinin yükselmesine bağlı olarak bu evlilikler oldukça azalmıştır. Hendek nüfusunun bir özelliği de Kafkas, Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu kökenli vatandaşlarımızı bir arada barındırmasıdır. Bununla beraber, kitle iletişim araçlarının ve medyanın gelişimi, Hendek’te mevcut olan gelenek, görenek, dil ve din farklılıklarını ortadan kaldırmıştır. Gerek Kafkas, gerekse Karadeniz, Doğu ve Güneydoğulu vatandaşlarımızın düğünlerinde ve belirli günlerde folklorlarını ve mutfak örneklerini en güzel şekilde sergilemektedirler. Araştırma sahasında altyapı hizmetlerinden bazıları olan elektrik ve telefon gibi ihtiyaçlar günümüz şartlarına cevap verebilecek ölçüdedir. Buna karşılık yol, su, kanalizasyon gibi altyapı hizmetleri ihtiyacı karşılayacak düzeyde değildir. Hendek Belediyesi de ilçenin I. sorunu olarak su kaynaklarının yetersizliğini almış ve bu amaçla ilçenin uzun süreli su ihtiyacını karşılayacak su kaynakları aramaya başlamıştır. Özellikle Dikme Balkaya mevkiinde bulunan su kaynaklarının debileri ölçülmüş, laboratuvarlarda incelenmiş ve Hendek’e en kısa sürede suyun kavuşturulması için çalışmalar devam etmektedir.

108

2.4.6. Nüfusun Dağılışı ve Yoğunlukları Adapazarı Ovası ile Düzce Ovası arasında yer alan araştırma sahasının nüfus dağılışı üzerinde; yeryüzü şekilleri, yükselti, iklim elemanları ve orman örtüsü gibi doğal çevre faktörlerinin yanı sıra tarım arazilerinin dağılışı, ulaşım imkanları yerleşmelerin tarihi gelişimleri iç ve dış güçler gibi beşeri çevre faktörlerinin de önemli etkileri söz konusudur. Yüz ölçümü yaklaşık 581 km2 ve 2000 yılı nüfusu 64.538 olan Hendek ilçesinde km2’ye düşen nüfus 122 kişi kadardır. Bu değer aynı yıl itibariyle 75990 nüfusa ve 4817 km2 yüz ölçüme sahip Sakarya ili genelinden (157 kişi/km2) ve Marmara Bölgesi genelinden 278 kişi/km2 daha az ama Türkiye ortalamasından (88 kişi/km2) daha fazladır. Araştırma sahası toplam nüfusunun %44,3 (28610)’ü ilçe merkezinde, %55,7 (35928) kadarı da kırsal kesimde yaşamaktadır. Araştırma sahasının bulunduğu Hendek Ovası’nın ortalama yükseltisi 160-170 m civarındadır. Nüfus dağılış haritasında da açıkça görüldüğü gibi nüfusun büyük bir kısmı ova çevresinde ve ovanın kuzeyindeki yüksek ormanlık alanların etek kısımlarında yoğunluk kazanmıştır. Şüphesiz bu dağılışta tarım arazilerinin ova tabanında yer almasının yanında ulaşım imkanlarının elverişli olması ve anayola yakınlık göstermesinin de etkileri fazladır. Araştırma sahası nüfusunun dağılışında görülen diğer bir özellik ise Hendek batısında ve güneyinde kurulmuş olan köylerin birbirine yakın bulunmaları ve toplu bir iskan tarzı manzarasını bozmamalarıdır. Yine araştırma sahasında yükselti arttıkça orman alanlarının geniş yer kapladığı buna karşılık tarım ve yerleşme alanlarının azaldığı görülmektedir. Şekil 1.34’te de görüldüğü üzere nüfusun dağılışı ve yoğunluğu ova tabanından yüksek alanlara doğru hatta aynı yükseklikte bile araziye eşit olarak dağılmamıştır. Üst yükselti basamaklarına doğru geniş alanlar kaplayan ormanlar sebebiyle yerleşmeler ormandan kazanılan dar sahalar üzerinde kurulmuş ve sahanın kuzeyinde ve güneyinde bulunan yüksek ormanlık alanlarda hemen hemen hiç yerleşme dolayısıyla nüfus bulunmamaktadır. Toprak ve nüfus sayıları arasındaki ilişki derecesini ortaya koyan en açık göstergelerden biri de nüfus yoğunluklarıdır. Bu terim, belli bir coğrafi ortam üzerinde barınan nüfus sayısının bu ünitenin yüzölçümü değerine oranlanması sonucunda olmaması ve önemi yanında ayrıca demografik, ekonomik , sosyolojik, sosyal, antropolojik ve politik önemi ve yeryüzünde ülke ve bölgeye göre nüfus miktarından

109

ayrı olarak değişen bu olayın, nüfus miktarına bağlı olarak, kendine has bir anlam ve aksiyonu olduğu unutulmamalıdır.1 Böylece son derece önemli olan nüfus yoğunlukları aritmetik (matematiksel), fizyolojik ve tarımsal olmak üzere üç şekilde hesaplanmaktadır. Araştırma sahasındaki aritmetik (matematiksel) nüfus yoğunluğu ortaya konulurken, nüfusun dağılışında ifade edildiği gibi yüzölçümü 581 km2 olan bölgede 2000 yılı itibariyle km2’ye 157 kişi düşen Sakarya ili geneli ile Marmara Bölgesi (278 kişi/km2) genelinden az iken Türkiye ortalamasından (11 kişi/km2) daha fazladır. Bu durum şüphesiz sahanın sahip olduğu ekonomik şartlar ile yakından ilgilidir. Tablo 1.32. Hendek İlçesinin Sayım Yıllarına Göre Aritmetik Nüfus Yoğunlukları (1927-2000). Araştırma Sahası Aritmetik Nüfus Sayım Yılı Toplam Nüfus Yüz ölçümü (km2) Yoğunluğu kişi/km2

24616 42 1927 581

64538 112 2000 Kaynak: D.İ.E. Genel Nüfus Sayımları

1 TANOĞLU, A., 1969, Nüfus ve Yerleşme. İst. Üniv, Yay. No: 1183, Ed. Fak. Coğrafya Enst. s.51. İstanbul.

110

Şekil 1.34. Araştırma Sahası ve Çevresinde Köylü Nüfusun Dağılış Haritası

111

Tablo 1.33. Sayım Yıllarına Göre Hendek, Sakarya ve Türkiye’nin Aritmetik Nüfus Yoğunlukları (kişi/km2, 1927-2000).

1927 1935 1940 1945 1950 1955 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 1997 2000 Yıllar

42 42 43 48 57 60 68 73 78 83 89 94 104 101 112 Hendek

29 36 38 44 50 61 75 84 95 102 114 126 141 152 157 Sakarya

18 21 23 24 27 31 36 41 46 52 58 65 73 81 88 TÜRKİYE Kaynak: D.İ.E. Genel Sayımlarından hesaplanmıştır.

Araştırma sahasında 1927 yılında km2 ye 42 kişi düşerken, 2000 yılında bu değer 112 kişiye yükselmiştir (Tablo 1.33) Şüphesiz 79 yıllık devrede (1927-2000) aritmetik nüfus yoğunluğunda %167 civarındaki bu büyüme sahanın yüzölçümünün pek değişmediğine göre nüfusun oldukça fazla artmasından ileri gelmiştir. Aynı yıllar itibariyle Sakarya ili genelinde aritmetik nüfus yoğunluğu km2’ye 1927 yılında 29 kişi iken, bu oran 2000 yılında 157 kişiye ulaşmıştır. Türkiye genelinde ise 1927 de km2 ye 18 kişi iken, 2000 yılında 88’e yükselmiştir. ( Tablo 1.34, Şekil 1.29 )

Şekil 1.35. Sayım Yıllarına Göre Hendek, Sakarya ve Türkiye’nin Aritmetik Nüfus Yoğunlukları (Kişi/Km²) Görüldüğü üzere Hendek’in aritmetik nüfus yoğunluğu 1950’ye kadar Sakarya’nın yoğunluğundan fazla iken daha sonra bu üstünlük Sakarya’ya geçmiştir.

112

Yine bütün dönemlerde Hendek’in aritmetik nüfus yoğunluğu Türkiye ortalamasından oldukça fazladır. Hendek ilçesi aritmetik nüfus yoğunluğunun dağılışı ana hatlarıyla bu şekildedir. Gerçi aritmetik nüfus yoğunluğu sonuçları, arazi ve nüfus ilişkisi derecesini ortaya koyması bakımından pek güvenirli değildir. Çünkü söz konusu orantı değerleri elde edilirken, nüfusun araziye eşit bir şekilde dağılmış olduğu varsayılmıştır. Ürün getirmeyen araziler, çayır ve meralar, orman arazisi gibi ekilip dikilmeyen araziler bilindiği gibi tarım dışı alanlar olmalarına rağmen, sanki buralarda nüfuslanmış olarak kabul edilir.1 Ayrıca bu yoğunluğun belirlenmesinde nüfusun araziye eşit olarak dağıldığı varsayıldığından, nüfus ile geçim kaynakları arasında ilişki kurmanın zorlukları yanı sıra, tarım kesiminde çalışan nüfusun yoğunluk dereceleri hakkında bilgi edinmekte mümkün olmamaktadır. Görüldüğü gibi, aritmetik nüfus yoğunluğu, nüfusun hangi alanlarda yoğunlaştığı, konusunda yeterli bilgi vermediği gibi yanıltıcı bir görüşün ortaya çıkmasına da sebep olabilmektedir. Tarım dışı çeşitli faaliyetler sahne olan ve dar alanda yoğun bir nüfus biriminin görüldüğü şehir ve kasaba nüfuslarının dağlık ormanlık sahaları da içine alacak şekilde tüm saha yüz ölçümüne dağıtılması ile gerçek nüfus dağılışı ve nüfus yoğunluğunu ifade etmek mümkün değildir.2 Aritmetik nüfus yoğunluğunda, nüfusun dağılışı ile ilgili ortaya çıkan, bu sakıncalı durumları bir ölçüde anlatabilen diğer bir nüfus yoğunluğu metodunu, toplam nüfusun, bütün yüzölçümüne değil, tarım yapılan ekili dikili alana bölünmesiyle elde edilen fizyolojik nüfus yoğunluğu oluşturmaktadır. Buna göre 2000 yılı nüfusunu (64598) işlenebilir(ekili-dikili) sahaya (21884,5 ha) dağıtıldığında hektara yaklaşık 3 (km2 ye 300 kişi) kişinin düştüğü görülür. Bu oran aynı yıl itibariyle Sakarya ili genelinde 320 kişi/km2 ve Türkiye genelinde ise 236 kişi/km2’dir. Buna göre Hendek’in fizyolojik nüfus yoğunluğu Sakarya ili genelinde biraz az ama Türkiye ortalamasından yine fazladır. Araştırma sahasında fizyolojik yoğunluğun, aritmetik yoğunluktan fazla olması, toplam nüfusun sadece ekilen veya ekilebilir topraklara oranlanmasından kaynaklanmaktadır. Gerçekten 58.000 hektar olan Hendek ilçesi yüzölçümünün 21884,5 hektarı yani %37,73’ü ekilip-dikilmektedir. Başka bir ifadeyle araştırma sahası

1 DOĞANAY. H., 1994, Türkiye Beşeri Coğrafyası. Gazi Büro Kitabevi, s.203, Ankara. 2 TANDOĞAN, A., 1994, Türkiye Nüfusu. K.T.Ü. İkt. ve İdr. Bl. Fak. s.25, Trabzon .

113

topraklarının 1/3’ten fazlası tarıma elverişlidir. Bu nedenle de fizyolojik yoğunluk değeri tarım alanları üzerindeki yükü veya beslemek zorunda olduğu miktarını göstermesi bakımından bir anlam taşımaktadır. Görüldüğü üzere, fizyolojik nüfus yoğunluğu toprak ve nüfus ilişkileri bakımından, aritmetik nüfus yoğunluğuna göre, daha az yanıltıcıdır. Ancak bu metodun da şüphesiz bazı sakıncaları söz konusudur. Nitekim en önemli sakıncası araştırma sahası nüfusunun hepsinin sanki tarımla uğraşıyormuş gibi, varsayılarak hesaplanmasının yapılmasıdır. Oysa, araştırma sahası toplam nüfusunun yaklaşık %44,3’ü ilçe merkezinde yaşamaktadır. Her ne kadar mahalle yerleşmelerinde yaşayanların bir kısmının tarımsal faaliyetlerle uğraşması önemli ise de kentte ikamet eden nüfusun çoğunluğu geçimini tarım dışı (hizmetler, ticaret, sanayi, ulaşım v.b. gibi) faaliyetlerden temin ettiği bilinmektedir. Bu nedenle, toplam nüfusun bir kısmının geçimini tarım dışı faaliyetlerden sağladığı bir bölgede, tüm nüfusu tarımla uğraşıyormuş gibi göstermek doğru değildir. Sonuç olarak, tarım alanlarını temel kaynak sayan ve toplam nüfusu ekili –dikili alana dağıtan fizyolojik yoğunluk, aritmetik yoğunluk kavramına nazaran daha kolay izah edilmektedir. Bununla birlikte fizyolojik yoğunluk, tarımsal nüfus yoğunluğu konusunda fikir vermekten uzaktır.1 Böylece nüfus ile toprak arasındaki ilişkiyi daha doğru olarak ortaya koymak için hesaplanan diğer bir yoğunluğu yalnız tarım ve hayvancılıkla geçinen çiftçi nüfusun, ekili-dikili toprakların yüzölçümüne bölünmesi ile elde edilen tarımsal nüfus yoğunluğu oluşturmaktadır. Araştırma sahasındaki insan ile tarımsal topraklar arasındaki ilişki, tarımsal nüfus yoğunluğu açısından değerlendirildiğinde, aritmetik ve fizyolojik nüfus yoğunluklarına oranla daha isabetli sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Nitekim TANOĞLU, hemen her memlekette geçinmenin ve zenginliğin ana kaynağı olan ekili ve dikili toprakların her kilometre karesine düşen nüfus hesaplanırsa gerçeğe çok yaklaşılmış olur diyerek bu konuya açıklık kazandırmıştır.1 Böylece bu metoda göre hesaplanan Hendek ilçesinin tarımsal nüfus yoğunluğu km2’ye 164 (ha 1.6) kişi kadardır. Bu oran 2000 yılı itibariyle 421909 çiftçi nüfusa ve 2372 km2 ekili dikili alana sahip olan Sakarya ili ortalaması olan km2 ye 178’den biraz aşağıdadır. Bu yoğunluk aynı yıl itibariyle 78.3 kişi/km2 olan Türkiye ortalamasından hemen hemen iki kat daha fazladır.

1 TANDOĞAN, A., 1994, Türkiye Nüfusu.K.T.Ü., İkt.ve İdar. Bil.Fak. s.26, Trabzon. 1 TANOĞLU,A.,Türkiye’de Çiftçi Nüfus Yoğunluğu Meselesi.Türk Coğ. Dergisi, No: 7-8, s.49, İstanbul.

114

Bilindiği gibi tarımsal faaliyetler, sadece ekip-dikme ve ekip biçme faaliyetlerine dayanmakta, bunların yanı sıra havancılık faaliyetleri de bu grup içerisinde değerlendirilmektedir. Bu nedenle de araştırma sahasındaki hayvancılık faaliyetlerini doğrudan etkileyen çayır ve mera alanlarının da, fizyolojik nüfus yoğunluğu ve tarımsal nüfus yoğunluğu hesaplamalarına dahil edilmesi gerekir. Sonuç olarak, hangi yoğunluk metoduyla hesaplanırsa hesaplansın elde edilen sonuçlar sadece genel anlamlar ifade eder. Çünkü her üç metodun da ortak noktası, nüfusun araziye eşit dağıldığı varsayımından hareket etmesidir.1 Oysa Hendek şehrinde ve kırsal yerleşmelerinde her ne kadar toplu dokulu bir yerleşme özelliği görülüyorsa da nüfus merkezden çevreye doğru yükseltinin artmasına da bağlı olarak seyrekleşmekte, dolayısıyla da yoğunluk değerlerinin azalmasına neden olmaktadır. 2.B.YERLEŞME 2.1.Yerleşmelerin Başlıca Özellikleri Araştırma sahasında ve çevresindeki yerleşmelerde, yerleşme sistemi genel olarak toplu yerleşme sistemi olup, dağınık dokulu yerleşmelere az da olsa bölgenin yüksek ormanlık alanlarında rastlanılmaktadır. Köy yerleşmeleri özellikle Hendek batısında ve güneyinde ki yerleşmeler gevşek dokulu olmalarına rağmen bunlar toplu dokulu yerleşme sistemini bozmamaktadırlar.

Fotoğraf 1.11. Hendek İlçe merkezine 10 km uzaklıkta bulunan Sarıyer Köyü’nden bir Görünüm.

1 DOĞANAY, H., 1994, Türkiye Beşeri Coğrafyası. Gazi Büro Kitabevi, s.209, Ankara.

115

Araştırma sahasında kırsal yerleşme sisteminin toplu ve bazı yerlerde dağınık olmasında esas rolü coğrafi faktörler oynamıştır. Araştırma sahasında yerleşmenin nispeten yoğun oluşunu, son derece verimli bir toprağa, tarım için uygun iklim koşullarına ve ulaşımın kolay olmasında aramalıyız. Yine bilindiği gibi coğrafi faktörlerin başında çevrenin topoğrafik yapısı gelir.Buna su temin kolaylığı, doğal bitki örtüsü, yükseltinin artmasına bağlı olarak değişen iklim koşulları gibi coğrafi faktörler de çok belirgin bir şekilde yerleşmenin dokusuna etki eder. Ayrıca nüfus miktarı, gelenek ve görenekler, yapılan ekonomik faaliyetler ve mülkiyet durumu gibi beşeri faktörlerde yerleşmenin toplu dokulu yada dağınık olmasına etki eder. Şüphesiz araştırma sahası için bütün bu coğrafi faktörlerin etkileri aynı ölçüde olmamaktadır. Özellikle yerleşmenin toplu olmasını sağlayan en önemli faktör bölgede arızası az ve geniş bir ovanın bulunmasıdır.. Araştırma sahasındaki köylerin yerleşme dokusunda, suyun etkileri pek görülmemekte, bu hususta daha ziyade toprağın rolü görülmektedir. Köyler her şeyden önce ziraat yapılabilecek yerleri tercih etmişler, ovada devamlı bataklıkların bulunduğu sahalar dışında, ova çevresinde toprak tabakasının mevcut olmadığı erozyon sahaları dışında her tarafa yerleşmişlerdir. Denilebilir ki Adapazarı ovası ve çevresinde bu topraksız ve bataklık sahalar haricinde ve iskana müsait olmayan dağlık, ormanlık v.b bölgeler dışında köy, mevkiini seçerken pek müşkülpesent davranmamıştır.1 2.2.Yerleşmenin Tarihi Gelişimi Yerleşme tarihine geçmeden önce, yerleşmenin adının nereden kaynaklandığının belirtilmesi uygun olacaktır. Hendek’in gerek ismi, gerekse ilk yerleşim zamanı tartışmaya açık bir konudur. Bir rivayete göre Hendek küçük bir kasaba iken; bu kasabada tek bir han varmış. Bundan esinlenerek “Hendek” diye anıldığı ve zamanla Hendek’e dönüştüğüdür. Başka bir rivayete göre ise Hendek , 12.asırda Orta Asya’dan Ön Asya ve Batıya yapılan Türk göçleri sırasında Selçuklu Devleti zamanında Türkistan’a bağlı “Cürcan” bölgesindeki Hendek’ten göç eden Türk kabilelerinden bir kısmı şimdiki Turanlar Mahalle’sine gelerek bu kasabaya kurdukları kendi öz kasabalarının eski adı olan “Hendek” adını buraya verdikleri ve “Handak” in zamanla “Hendek” olarak değiştiğidir.

1 İNANDIK, H., 1955, Adapazarı Ovası ve Çevresinde Nüfus ve Yerleşme. Coğrafya Enst.Dergisi Cilt 14, Sayı 7, İst. üniv. Coğ. Ens. s.98, İstanbul.

116

Başka bir rivayete göre ise de, kasabanın coğrafi konumunun çok iyi ve düz bir saha üzerinde bulunduğu, yalnız kuzey ve güneyden sıralanan dağlarla kuşatıldığı ve bu jeolojik durumundan ötürü halk arasında “Hendek” diye anıldığıdır. İlk çağlarda bölgenin hakiminin Britanyalılar olduğu (ancak bugün hiçbir eser yoktur) daha sonra bu bölgeye hakim olan Romalılar, civar köylerde mezarlar ve kalıntılar vardır. Ancak Hendek’te önemli bir iz yoktur. Bunun nedeni, o zamanlar Adapazarı-Hendek Ovasının bataklık olup, yerleşime uygun olmadığı olabilir. O dönemlerde Hendek ve civarında yerleşmiş olan İslam kolanizatör dervişlerine ait olduğunu sandığımız, Salman Dede, Sarı Dede, Erenler Türbe’sindeki dervişler bölgenin İslamlaşmasında rol oynamışlardır. 1300’lu yılların başlarında Osmanlılar bu bölgeyi fethettiğinde Hendek ve civarında yaşayan Türk kabilelerinin müslüman olduğu sanılmaktadır. Bu da bu bölgede yaşayan Türklerin Osmanlı Devleti’nin yönetimine geçmeden önce İslam Dini’ni benimsediklerini gösteriyor. Hendek’in Bizanslılar’dan Osmanlı idaresine geçişi, Orhan Bey zamanında Konuralp kumandasındaki bir askeri birlik tarafından sağlanmıştır. Kasabaya bir süre “Konuralp” dendiği eldeki belgeler ve rivayetlerden öğrenilmektedir. Orhan Bey’in kasabaya gelerek burayı gördüğü, burada gördüğü iltifattan dolayı Şeyh-ibn’ü İbrahim’e kasabayı vakfettiği 700 H.Tarihini taşıyan Berat Vakıf Name vesikasından öğreniyoruz. Miladi 1401 yılında Hendek’te Şemsi Paşa Vakfiyesi tarafından; bir han, bir hamam ve 35 dükkan yapıldığına dair Topkapı Sarayı Kütüphane’sinde belgeler vardır. 1500 yıllarında Bağdat seferleri için yapılan ünlü Bağdat yolu kalıntıları, Hendek’te bugünkü Kemalpaşa Caddesi, Eski Düzce Caddesi, Hüseyinşeyh ve Kalayık’tan geçmekteydi. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde 17.yüzyılda Hendek’i yeniçeri serdarı Kethuda (Kahyalık) yeri ve subaşısı olan 150 hanelik bir kasaba olarak anar. 1800’lü yıllarda Kocaeli Sancak’ına bağlı küçük bir yerleşim yeri olan Hendek 93 harbi denen 1876 Osmanlı-Rus savaşı sonrası göçlerle önem kazanmıştır. 1887-1888 yıllarına ait olan muhacirun defterlerinde bu bölgeye 2000 Kafkasya göçmeni yerleştirildiğini yazmaktadır. 241 Laz, 580 Gürcü, sayısı belirtilmeyen Çerkez ve Abaza bölgeye yerleştirilmiştir. 1890 nüfus sayımında Hendek nahiyesinde 10025 müslüman, 300 Rus-Ortadoks, 1800 Ermeni-Gregoryan, 875 Kıpti olmak üzere 13000 kişi yaşamaktaydı. Bu sayıya nahiyeye bağlı köylerde dahildir. Zira Akyazı’da o dönemde Hendek’e bağlı Aksaray köyü idi. 1890 istatistiklerinde Hendek’te toplam 37

117

camii, 1 kilise, 6 çeşme, 2 hamam, 32 han, 3 fırın, 111 dükkan, 26 çiftlik ve 35 öğrencilik bir rüştiye varmış. Hendek Cumhuriyetten önce Kocaeli mutasarraflığına bağlı kaza haline getirilmiştir. 1907 yılında belediye kurulmuştur. İlk Belediye Başkanı Alabacak Mehmet Ağa olmuştur. Cumhuriyetten sonra 1950’lerde ekonomik nedenlerle oluşan iç göçlerde, Karadeniz kökenli vatandaşların tercih ettiği bir bölge olmuştur. 1980 sonrası iç göçlerden Güneydoğulu vatandaşların bu bölgeyi tercih etmesi de son 15-20 yılın tarihsel özelliklerindendir. Sosyal hareketliliğin bir diğer yansıması da zaman içinde bir yandan güç alırken diğer yandan da Adapazarı, İzmit, İstanbul’a göç vermesidir. Ancak üst üste yaşanan deprem felaketlerinden dolayı göç olayı yavaşlamış durumdadır. 2.3. Yerleşme Şekilleri Araştırma sahasındaki yerleşme şekillerini, fonksiyonlarına göre kır yerleşmeleri ve kent yerleşmeleri olmak üzere iki grupta toplamak mümkündür.Bu sınıflandırma dikkate alındığında araştırma sahası sınırları içerisinde, aynı zamanda ilçe merkezi olan bir kent yerleşmesi ile birlikte 1 bucak, 2 belde ve 72 köyden oluşan devamlı yerleşme şekilleri bulunmaktadır. Araştırma sahasında geçici yerleşme bulunmamaktadır. Ancak fındık toplama döneminde özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden sahaya mevsimlik göç olmakta, bu zaman içerisinde çadırlarda yaşamlarını sürdürmektedir. Böylece araştırma sahasında birbirinden farklı iki tip yerleşme şekli bulunmakta olup, bunlardan birini fonksiyonları bakımından köylerden farklı olan, Hendek Ovası kuzeyinde kurulmuş toplu bir yerleşmenin görüldüğü kent yerleşmesi oluşturmaktadır. İkincisi ise tarıma dayanan bir ekonomik faaliyetin görüldüğü köy yerleşmeleri meydana getirmektedir. 2.3.1.Köy Yerleşmeleri Kırsal yerleşme şekillerinin en belirgin şeklini oluşturan köyler, ülkemizde en küçük yönetim birimlerini meydana getirmektedir. Köyün bir yönetim organizasyonu olarak kabul edilmesi, Cumhuriyet devrine ait bir özellik değildir. Gerçi 1924 yılında çıkarılan 442 sayılı köy kanununda; cami, okul, otlak, yaylak, baltalık gibi ortak malları bulunan toplu yada dağınık evlerde oturan insanlar bağ, bahçe ve tarlalarıyla birlikte bir köyü teşkil eder, hükmü bulunmasına 1864 yılında çıkarılan Vilayet Namesi’nde de köy; bir idari birim olarak kabul edilmektedir. Cumhuriyet devrinde ise yeni bir düzenleme yapılarak gerek kalkınma planları, gerekse 442 Sayılı Köy Kanunu, köy

118

terimini; ekonomik yapısı büyük ölçüde tarıma dayanan, kendine özgü toplumsal ilişkileri bulunan belirli bir yerleşme alanı sınırlarına sahip, en küçük idari üniteyi teşkil eden ve nüfusu 2000’e kadar olan yerleşmelerdir, şeklinde tanımlanmaktadır.1 Kısaca mahiyetini belirtmeye çalıştığımız köy yerleşmelerini, çeşitli kriterler esas alınarak, değişik şekillerde sınıflandırmak mümkündür. Bu yerleşmelerinin temel özellikleri dikkate alınarak yapılan bu sınıflandırmalar, büyük ölçüde teoriktir. Başka bir ifadeyle genelleştirme ilkesi ön planda tutulmuştur. Böylece sahadaki köy yerleşmelerini şu başlıklara göre incelemenin doğru olacağı söylenebilir. 2.3.1.a. Yer Adlarına Göre Köy Yerleşmeleri Genellikle doğal ve beşeri olaylardan adını alan yerleşmelerin bölgelerin geçmişten günümüze tarihi coğrafyasına ışık tutabilecek özellikler taşıması, bilimsel çalışmalarda son derece yararlı olmaktadır. Bu nedenle tarih, coğrafya ve folklor araştırmaları ile diğer bazı bilim alanlarındaki araştırmalara ışık tutması nedeniyle, yer adlarının bilim sistematiğinde önemli bir yeri vardır.2 Bunların bir sahada bilinmesi o yerleşme bölgesindeki toplumsal gelişme ve değişmelerin takibi bakımından önemli kolaylıklar sağlar. Ancak hemen belirtelim ki araştırma sahasındaki köy adlarının çoğunluğu, Cumhuriyet devrinde değiştirilmiştir. Yerleşmelerin tarihi gelişimlerini dolayısıyla da yerleşmelerin gelişme aşamalarını tam olarak ortaya koymak için yeterli olabilecek belgelere sahip değiliz. Bu nedenle de adlarına göre köy yerleşmeleri incelenirken günümüzdeki adları dikkate alınmış bu konuya günümüz itibariyle kazandırılmaya çalışılmıştır. Araştırma sahasındaki köylerin eski adları değiştirilirken özellikle coğrafi mevkilerindeki doğal çevre şartları göz önünde bulundurulmuş ve günümüz itibariyle coğrafi çevrenin özelliğini yansıtan faktörler köy adlarının belirlenmesinde oldukça önemli olmuştur. Bu konuda özellikle doğal bitki örtüsü ve yeryüzü şekilleri yoğun olarak adlandırmalarda kullanılmıştır. Böylece doğal çevre şartları dikkate alındığında, çevreye göre belirgin olan özellik yerleşmelere ad verilmesinde ön plana çıkmıştır. Hendek ve çevresinin daha öncede ifade edildiği gibi gür bir bitki örtüsüne sahip olması yerleşmelerin çevresine göre daha fazla yoğunluk arz eden bitki örtüsüyle adlandırılmalarına sebep olmuştur. Gerçektende Yeşilyurt, Yeşilvadi, Yeşilköy,

1 DOĞANAY, H., 1994, Türkiye Beşeri Coğrafyası. Gazi Büro Kitabevi, s.248, Ankara. 2 KARABASAN, H., 1984, Türkiye’de Mevki Adları Üzerine Bir Araştırma.Türk Yer Adları Sempozyumu Bildirileri.Kültür ve Turizm Bak.Milli Folklor Araş. Dairesi, Yay.No:60, s.97-110, Ankara.

119

Uzuncaorman, Akçayır, Aşağı Çamlıca, Çamlıca, Çayırbaşı ve Güldibi köyler adlarını mevkilerinde yaygın olan doğal bitkilerin adlarından almışlardır. Bitki adlarından başka yörede yaygın olarak bulunan sahanın yeryüzü şekilleri de, yerleşme adlarının belirlenmesinde etkili olmuştur. Nitekim Akarca, Aksu, Çukurhan, Dere Köy, Dikmen, Esentepe, Göksu, Karatoprak, Kırktepe, Pınarlı, Sivritepe, Soğuksu ve Sukenarı gibi köyler isimlerini, çevrelerindeki yeryüzü şekillerinden almışlardır. Hendek ilçesindeki köy yerleşmelerinin bazıları da adlarını beşeri faaliyetler veya kişi adlarından almışlardır. Bu grup içerisinde yer alan köyler; Beyköy, Beylice, Kazımıye, Lütfiyeköşk, Muradiye, Nuriye, Paşaköy, Servetiye, Süleymaniye, Şeyhler, Türbeköy ve Hüseyinşeyh köyleridir. Yine araştırma sahasındaki bazı köyler de isimlerini Güneşe göre konumlarından almışlardır. Örneğin; Gündoğan ve Güney köyleri gibi. 2.3.1.b. Kuruluş Yerlerine Göre Köy Yerleşmeleri Araştırma sahasındaki köy yerleşmelerini konumlarına göre sınıflandırmaya çalıştığımızda, bu ayırımın esasını topoğrafik durum başka bir ifadeyle morfolojik özellikler belirlemektedir. Bilindiği gibi ülkemizde köy yerleşmeleri kuruluş yerleri itibariyle daha çok eğilimli yüzeylerde yada düzlüklerde dağılış göstermektedir. Bunlardan eğimli yüzeylerde kurulmuş olan köyler çoğunlukta, etek, sırt veya yamaç gibi morfolojik üniteler üzerinde yer almaktadır. Araştırma sahasındaki kırsal yerleşmelerinin genellikle Hendek Ovası’nın kuzeyindeki ve güneyindeki yüksek ormanlık alanların arasındaki geçiş kuşağında, başka bir ifade ile ovanın bittiği yer ile yüksek ormanlıkların başladığı alanlarda kurulduğu gözlenmektedir. Zamanla artan nüfusa bağlı olarak yerleşme alanları ova tabanına ve ormanlık alanlara doğru genişleme göstermiştir. Daha öncede ifade edildiği gibi sahadaki köy yerleşmeleri daha çok Hendek Ovası çevresinde dağılış göstermektedir. Özellikle bu alanlar su temininin kolaylığı, tarımsal faaliyetlerde ovadan daha iyi yararlanma ve yine ormandan yararlanma bakımından en avantajlı konumlardır.

120

Fotoğraf 1.12. Hendek Ovası üzerinde Hendek’in 3 km batısında kurulan Akova Köyü’nden bir görünüm. 2.3.1.c. Yükselti Basamaklarına Göre Köy Yerleşmeleri Araştırma sahasındaki köy yerleşimlerinin yükselti basamaklarına göre dağılışı daha çok iklim ve topoğrafyanın etkileri altında şekillenmiştir. Köy yerleşmeleri coğrafi çevre faktörlerinin etkisiyle dikey yönde değişik bir dağılış göstermektedir. Genellikle Hendek Ovası çevresinde dağılış gösteren Sarıyer,İkramiye,Gündoğan, Yarıca, Kazimiye, Şeyhler ve Muradiye gibi köyler 200-400 m yükselti basamakları arasında yer almaktadırlar. Ovanın bittiği yerden sonra yüksek ormanlık alanların başlaması ve bu ormanlık alanların ekip-biçim faaliyetlerine uygun olmaması, eğimin de artmasından dolayı köy yerleşmelerine pek rastlanılmamakla beraber ormanlık alanların tahrip edildiği 400 m yükselti basamağının üzerinde de Çiğdem, Koca Töngel, Eskiyatak, Yeniyayla gibi köyler bulunmaktadır. Yine ova tabanının da tarımsal faaliyetlerde kullanılması sonucunda pek yerleşme bulunmaktadır.Araştırma sahasında ova tabanına yakın yerlerde kurulmuş olan köylerin başlıcaları; Akova, Nuriye, Yeşilköy, Beylice’dir. Hendek Ovası 160-170 m yükseklikte bulunduğundan, köy yerleşmeleri daha çok 200 m yükseltiden başlamakta ve yüksek alanlarda 400 m’nin biraz üzerine kadar çıkmaktadır.

121

2.3.1.d. Dokularına Göre Köy Yerleşmeleri Bilindiği gibi köy yerleşmeleri bu bakımdan sınıflandırıldığında toplu ve dağınık olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır.1 Şüphesiz bu durum yerleşmelerin dokusu veya fizyolojik görünümleri dikkate alındığında ortaya konulmaktadır. Yine de bu konudaki kriterlerin çok belirgin ve açık olmamasına rağmen meskenler (yerleşme çekirdekleri veya ev ve eklentileri) bir arada inşa edilmişlerse toplu, birbirinden belli uzaklıklarda inşa edilmişlerse de dağınık yerleşme olarak kabul edilmektedir. Bunların yanı sıra dağınık ve toplu yerleşmelerin arasında geçiş şekilleri de görülebilir. Bu geçiş şekiller, çoğu zaman dağınık ve toplu yerleşme formlarını birbirine yaklaştırabilir veya hakim özelliğine göre birisi içerisinde yer alabilir. Nitekim bölgede toplu ve dağınık yerleşmelerin tam anlamıyla özelliğini yansıtmayan fakat her iki tipten de bazı karakterler göstermiş ve DOĞANAY’ın2 ifadesiyle geçiş tipi yerleşme olarak tanımlanan gevşek dokulu (az dağınık) yerleşmelerden de söz edilebilir. Bu yerleşme sistemi bölgede zamanla artan nüfusa bağlı olarak mahalle yerleşmelerinin birbirine yaklaşmaları sonucunda ortaya çıkmaktadır. Bu yerleşme dokusu TARKAN’a3 göre ise toplu ve dağınık yerleşmelerin pek çok ara şekillerinden sadece birisidir. Yerleşmelerin dağınık veya toplu dokulu bir form göstermesinde doğal çevre faktörlerinin yanı sıra, beşeri faktörlerinde etkisi büyüktür. Gerçekten de bölgede gerek doğal, gerekse de beşeri faktörler yerleşme sahalarını belirleyerek onların bazı alanlarda sık, bazı alanlarda seyrek olarak görülmesine, dolayısıyla da sık, gevşek yada dağınık dokulu bir yerleşme özelliğinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Topoğrafik şartlar, su kaynakları, toprak özellikleri, bitki örtüsü ve yükseltiye bağlı olarak değişen iklim şartları, yerleşmelerin dağılışına etki eden fiziki çevre faktörleri olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak bu faktörlerin etkileri aynı ölçüde olmayıp, bunlardan özellikle topoğrafik şartlar yerleşmelerin dağılışını etkileyen en önemli faktörü oluşturmaktadır. Hendek Ovası ve çevresindeki yüksek ormanlık alanlar, araştırma sahasındaki yerleşmelerin dokusunu etkileyen en önemli faktördür. Düz ve verimli topraklara sahip olan Hendek Ovası tarımsal faaliyetlerde kullanılmakta, ovanın kuzeyindeki ve güneyindeki yüksek ormanlık alanlar ise yerleşmeye uygun değildir. Bu

1 TANOĞLU, A., 1969, Nüfus ve Yerleşme.İst .Üniv.Yay.No:1183, Ed. Fak. Coğrafya Enst. s.247, İstanbul. 2 DOĞANAY, H., 1994 , Türkiye Beşeri Coğrafyası. Gazi Büro Kitabevi , s.254, Ankara. 3 TARKAN, M.T.,1973, Orta ve Aşağı Çoruh Havzası.Beşeri ve İktisadi Coğrafya Bakımından Bir Bölge Araştırması. Atatürk Üniv.Yay. No:166, Fen-Ed. Fak. Yay.No:37, s.120, Ankara.

122

Fotoğraf 1.13. Hendek ‘in güneybatısında bulunan toplu dokulu bir köy yerleşmesi: Uzuncaorman fiziki coğrafya şartları yerleşmeyi ova sınırı ile ormanlık alanların başladığı yere toplu dokulu olarak iskanı zorunlu kılmıştır. Nüfusun artmasıyla orman alt sınırının tahrip edilip yerleşmeye açılan sahada gevşek dokulu yerleşmeler de araştırma sahasında söz konusudur.Bu faktörler sonucunda inceleme sahasında ova tabanına yakın düz alanlarda kurulan Yeşilköy, Akova, Kargalıhanbaba, Uzuncaorman, Hicriye gibi köyler toplu dokuludur. Ormanların tahrip edildiği Kızanlık, Kırktepe, Eskibıçkı, Kadifekale gibi köyler gevşek dokulu olup ova köylerine göre evler birbirinden biraz daha uzaktırlar. Buraya kadar yaptığımız açıklamalardan da anlaşılacağı üzere fiziki çevre faktörlerinin yerleşmeler üzerindeki etkisi daha ziyade yerleşmelerin dokusu ve ekonomik faaliyetleri belirleme şeklinde ortaya çıkmaktadır. Yörenin ekonomik potansiyeli, insan tarafından değerlendirme şekli ve derecesi ölçüsünde köy yerleşmeleri büyüklüklerinde ve yerleşme çekirdeklerinin dağılışında etkili olmuştur. Günümüz itibariyle yerleşim alanları ve bazı alanların yerleşmelerden yoksun olmaları coğrafi özelliklerin alansal farklılaşması ve farklılıkların görüldüğü alanların beşeri faaliyetlere uygun olup olmamasından ileri gelmektedir. Nitekim SERGÜN’ün ifade ettiği gibi genel boyutlarda jeomorfolojik özelliklerle sıkı ilişki taşıyan topoğrafya şekilleri, toprağın tarıma uygunluk şartlarına da bağlı olarak tarım alanlarının dağılışında rol

123

oynamışlardır. Ancak tarım alanlarının tarıma uygunluk derecelerinde toprağın fiziksel ve kimyasal nitelikleri ile eğim, miktarları da önemlidir.1 Beşeri faktörlerde yerleşme dağılışı arasındaki ilişkiyi en belirgin olarak, yerleşme yoğunlukları ile yerleşmelerin ekonomik faaliyetleri ve bu faaliyetlerin özellikleri arasında görülür. Yoğun yerleşme alanlarının tarım yapabilecek alanlara, seyrek yerleşme alanlarının ormana dayalı faaliyetlerinin sürdürüldüğü, ormanlık alanlarda orman içi köy topluluklarına isabet etmesi, ekonomik faaliyetlerle yerleşme yoğunlukları arasındaki ilişkinin bir sonucudur. Ayrıca ziraate dayanmakla birlikte, farklı tarımsal özellikler taşıyan yerleşmeler birbiriyle daha uzak yada daha yakın mesafelerde yer alarak seyrek yada sık bir dağılış dokusu meydana getirmektedirler.2 Sonuç olarak, bütün bunlar insanın yaşadığı ve çeşitli faaliyetlerini sürdürdüğü alanlarda, fiziksel şartlara bağlılığın sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.

2.3.1.e.Ormana Göre Köy Yerleşmeleri Hendek ilçesinin yönetim alanı içerisindeki köyleri orman alanlarına olan uzaklık ve konumlarına göre de gruplandırmak mümkündür. Nitekim konut yapı malzemesi ve yakacak sağlanması yanında tarım alanı sağlamak için ormanların kesim yoluyla ortadan kaldırılması sorununun temelinde, kır yerleşmelerinin orman alanlarına göre konum ve uzaklıkları yatmaktadır. Böylece yöredeki köy yerleşmelerinin dağılışını etkileyen diğer bir faktörü de ormanlar oluşturmaktadır. Nitekim araştırma sahasının kuzeyindeki ve güneyindeki yüksek alanlar ormanlarla kaplıdır. Ancak bu durum günümüze kadar süregelen antropojen tahribattan arta kalan bugünkü orman varlığıdır. Muhtemelen araştırma sahasının büyük çoğunluğu son yüzyıla kadar ormanlarla kaplı idi. Ancak daha sonraki yüzyıllarda artan nüfusa bağlı olarak yerleşme alanlarında genişlemeye ihtiyaç duyulmuş ve ormanlık alanlar tahrip edilerek tarım arazileri ve yerleşme alanlarına dönüştürülmüştür. Hendek ilçesinde özellikle 400 m yükseltinin altındaki alanlarda yoğun ve gittikçe artan beşeri faaliyetler ormanlık alanları azaltmış ve orman alt sınırını yükseltmiş, ormanlar ancak tarım ve yerleşmeye uygun olmayan alanlarda kalmıştır.

1 SERGÜN, Ü., 1986, Kocaeli Yarımadası’nda Kırsal Yerleşme. İstanbul Üniv. Ed. Fak. Yay. No:3370, s.70, İstanbul. 2 SERGÜN, Ü., 1986, Kocaeli Yarımadası’nda Kırsal Yerleşme. İstanbul Üniv. Ed. Fak. Yay. No:3370, s.73, İstanbul.

124

Fotoğraf 1.14. Hendek’te orman içi yerleşmelere tipik bir örnek: Aksu Köyü Hendek ilçesinde orman örtüsünün en sık dağılış gösterdiği alanlar, kuzey, güney ve güneydoğu bölümleridir. Yerleşme sahaları üzerinde kalan bu alanlar büyük ölçüde köy yerleşmelerini sınırlandırmıştır. Nitekim hemen bütün köylerin aşağı yükselti kademelerinde ve yoğun yerleşim alanlarında bulunması sebebiyle bu kesimlerdeki ormanlık alanların çoğunluğu antropojen etkilerle tahrip edilmiş, dolayısıyla da tarım ve yerleşmeye açılmıştır.Bunun sonucunda inceleme alanındaki Dikmen, Çiğdem, Orta, Ufuk, Aksu başlıca orman içi köylerdir. Sonuç olarak araştırma sahasında 400 m yükselti kuşağının altında bulunan köy yerleşmeleri yakın geçmişe kadar çok daha geniş ormanlık alanlara sahip iken, günümüzde orman örtüsü azalmış bir çevre içinde yer almaktadır. Şüphesiz bu durum geçmiş yıllarda ormanın aşırı ölçülerde tahrip edilerek tarım arazisine veya yerleşmeye dönüştürülmesinden kaynaklanmıştır. Günümüzde bile bu alanlardaki köy yerleşmeleri içerisinde şahıslara ait tapulu arazilerdeki ormanlar ortadan kaldırılarak tarım arazisine dönüştürülmektedir. Bu durumun önlenebilmesi için, orman örtüsünün tahrip edilerek tarım arazilerine dönüştürülmesi yerine ormanlardan yararlanma yoluna gidilmesi ve bu konuda yöre halkını bilinçli hale getirerek çalışmaların yapılmasının yerinde olacağı kanaatini taşımaktayız. 2.3.1.f. Ekonomik Faaliyetlere Göre Köy Yerleşmeleri Araştırma sahasının tek bir morfolojik birim etrafında toplanması ve yükselti farkının çok az olması, köy yerleşmelerinde ekonomik faaliyetlerin hemen hemen aynı olmasına neden olmuştur. Nitekim tarımsal faaliyetlerin yapıldığı Hendek Ovası’nda

125

yükselti farkının olmaması yanı sıra, yüksek yerlerinde ormanlarla kaplı olması beşeri faaliyetleri dolayısıyla da nüfusun geçimini temin edebilecek kaynakları sınırlı hale getirmiştir. Ancak iklimin elverişli olması ve Hendek Ovası’nın düz ve verimli topraklara sahip olması tarımsal faaliyetlerde verimi artırmakta uğraş geçim tipinden ziyade ticari amaçlı tarımsal faaliyetler şeklinde olmaktadır. Ancak tek bir ekonomik faaliyetin hakim olduğu köy yerleşmeleri iktisadi bakımdan değerlendirilirken konuyu bu şekilde ele almak yanıltıcı sonuçlar verir. Bu durumu ortadan kaldırmak için, ikinci hatta üçüncü faaliyetlerde göz önüne alınmaktadır. Araştırma sahasındaki köy yerleşmelerinde hemen hemen aynı faaliyetler görülmesine rağmen, sadece bunların sırası değişmektedir. Hendek ilçesindeki köy yerleşmelerini iktisadi faaliyetlere göre sınıflandırırken uğraşılan temel ekonomik faaliyetler ekip biçme, meyvecilik, hayvancılık ve ormancılık faaliyetleri şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bölgede yaptığımız anket, mülakat ve gözlem sonuçlarına göre köylerin çoğunluğunun temel geçim kaynağının ticari olarak yapılan fındık yetiştiriciliği oluşturmaktadır. Az da olsa, meyvecilik, mısır üreticiliği de ticari karakter taşıyan tarımsal faaliyetlerdir. Bunun dışında ormancılık ve hayvancılık daha ziyade ailelerin kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yapmış oldukları faaliyetleridir.Buna göre Araştırma sahasında tarımsal faaliyetler içinde ilk sırayı fındık yetiştiriciliği almaktadır. Daha önceleri yoğun bir şekilde tütün üretimi yapılan köylerde son 6 – 7 yıldır, fındık üretiminin gerek işçiliği gerekse de çiftçiye sağladığı gelir bakımından yüksek orana sahip oluşu köylüleri fındık üretimine yöneltmiştir.Özellikle Kırttepe, Camili, Akçayır, Güldibi köyleri fındık yetiştiriciliği bakımından önemlidir. Araştırma sahasında hayvancılık faaliyetleri ileri düzeyde değildir. Hayvancılık daha çok kendi ihtiyacını karşılamak için yapılmaktadır. Hemen her köyde ailenin imkanlarına göre belirlediği birkaç büyük baş hayvanı vardır. Araştırma sahasında bu faaliyetlerden başka azda olsa ormanlardan da faydalanmaktadır. Ancak ormanlardan yeterince yararlanılmamaktadır. Genelde odunculuk ve orman işçiliği şeklinde gelir sağlayan ormanlardan ekonomik anlamda en

126

Fotoğraf 1.15. Ekonomik faaliyetleri daha çok fındık tarımının oluşturduğu Hendek’in doğusunda bulunan Güldibi Köyü’ndeki fındık bahçelerinden bir görünüm. çok yararlanan köy yerleşmeleri Yeni Yayla, Çiğdem, Dikmen, Soğuksu gibi ormana yakın olan köylerdir. Yöredeki kırsal yerleşmelerden Hendek kent merkezine veya sanayi tesislerine yakın olan köylerden bazıları da ya Hendek ilçe merkezinde memur olarak çalışmakta veya ilçe yakınındaki fabrikalarda çalışarak geçimlerini sağlamaktadır. Araştırma sahasındaki köy yerleşmelerinde TUNÇDİLEK’in de 1 belirttiği gibi, sayıları artan nüfusu geçindirmenin mümkün olmadığı yerlerde geçim açığını kapatmak için aile fertlerinin bir kısmının gurbetçi olması da diğer bir faaliyet alanını oluşturmaktadır. Görüldüğü gibi Hendek İlçesine bağlı köy yerleşmelerinde üretilen ürünlerden fındık hariç ancak bir bölümü pazara sunulmaktadır. Bu nedenle köy yerleşmelerinin yetiştirilen ürünler açısından başlıca özelliği fındık, mısır, fasulye ve bazı meyveler hariç, kendi ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bir ekonomik sisteme sahip olmaları oluşturmaktadır. Bu durum SELEN’in 2 köy yerleşmeleri ayrımında kapalı köyler ve az bir oranda pazar payının etkili olduğu yarı kapalı köyler sınıflamasına uymaktadır. Böylece araştırma sahasında köy yerleşmelerini ekonomik anlamda yarı kapalı köyler özelliğini taşıdığı özelliğini sonucu ortaya çıkmaktadır.

1 TUNÇDİLEK, N., 1963, Türkiye’nin Farklı İki Bölgesinde Kır Yerleşme Şekilleri Hakkında Müşahedeler. İstanbul Üniv. Coğ. Enst. Derg. Cilt 7, Sayı 13, s.104, İstanbul. 2 SELEN, H.S., 1944, Türkiye’de Köy Yerleşmeleri ve Şehirleşme Hareketleri. Tük Coğrafya Dergisi Sayı 7 – 8, s.101, İstanbul.

127

Sonuç olarak denilebilir ki; Hendek’teki köy yerleşmelerinin geçim kaynaklarını tayin eden esas faktörler topoğrafik özellikler ve iklim şartlarıdır. Bunlardan topoğrafik şartlar çeşitlilik anlamında sınırlayıcı, iklim özellikleri ise çeşitlendirici bir etkiye sahiptir. 2.3.1.h. Yüzölçümü ve Nüfus Büyüklüklerine Göre Köy Yerleşmeleri Bilindiği gibi, her yerleşmenin ekonomik bir çevreye sahip olması kır yerleşmelerinde, bu ekonomik çevrede tamamen toprak kaynakları ile sınırlı oluşu, köy yerleşmeleri ile ekonomik faaliyetlerin sürdürüldüğü sahlar arasında, bir dengenin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu denge yeryüzü şekilleri, iklim, toprak ve sürdürülen tarımsal faaliyetlerin türü ve uygulanan metotlara göre faklılıklar göstermektedir. Böylece her yerleşmenin bir ekonomik çevreye dayanması kır ekonomisi açısından ise toprak kaynakları ile sınırlandırılması yerleşme ile toprak arasında bir dengenin kurulması zorunluluğuna dayanmaktadır.1 Araştırma sahası yaklaşık 580 km2 lik bir araziye sahiptir. Bu arazi üzerinde Hendek şehir merkezi, 1 bucak, 2 belde ve 72 köy yerleşmesi dağılış göstermektedir. Buna göre Hendek ilçesindeki köy yerleşmelerine ortalama 7.6 km2 alan düşmektedir. Ancak köyler ayrı ayrı ele alındığında bu değer 13.5 ile 3.5 km2 arasında değiştiği görülmektedir ki en büyük ve en küçük köy yüz ölçümü arasındaki fark yaklaşık 10 km2 yi bulmaktadır. Yüz ölçümü bakımından en büyük köyler Dikmen, Akova, Aksu, Göksu, Kargalıhanbaba, Kazımiye, Soğuksu köyleridir. Buna karşılık yüzölçümü küçük olan köyler ise sırasıyla Muradiye, Balıklıihsaniye, Beyköy, Esentepe, Güney ve Pınarlı köyleridir. Nüfus büyüklüklerine göre köy yerleşmeleri incelendiğinde alanları itibariyle hemen hemen orantılı oldukları görülmektedir. Öyle ki ilçede nüfus miktarları fazla olan köyler genelde büyük yüz ölçümü değerlerine sahip kırsal yerleşmeleri oluşturmaktadır. Bilindiği gibi her yerleşme ünitesi ekonomik faaliyetlerinin sürdürdüğü bir çevreye dayanır. Kırsal ekonomilerde tarım toprakları bu çevrenin en önemli kaynağını oluşturur. Özellikle tarımsal faaliyetin geçim kaynağını oluşturduğu köylerde toprağın tarımsal niteliği ve genişliğiyle nüfus miktarları arasında önemli bir bağ mevcuttur. Ancak unutulmaması gerek bir özellikte mevcut tarım arazilerinin potansiyeli ölçüsünde değerlendirilmiş olmasıdır.1

1 TANOĞLU, A., 1969, Nüfus ve Yerleşme. İst. Üniv. Yay. No: 1183 Ed. Fak. Coğ. Enst. s.193, İstanbul. 1 SERGÜN.Ü.,1986,Kocaeli Yarım Adası’nda Kırsal Yerleşme.İst.Üniv.Ed.Fak.Yay.No:3370, s.50,İst.

128

2.4. Köy Konutları Hendek ve çevresindeki köy meskenleri incelenirken, coğrafi çevrenin meskenler üzerindeki etkileri, mesken tipleri, inşa şekilleri ve fonksiyonları olarak ele alınmışlardır. 2.4.1. Coğrafi Çevre Şartları ve Meskenler Araştırma sahasındaki konutlar ile coğrafi şartlar daha açık ifadeyle, doğal ve beşeri çevre faktörleri arasında yakın ilişkiler göze çarpar. Meskenler sürekli bir değişim içinde olsalar da uzun bir geçmişin izlerini taşırlar ve kısmen devamlılık gösterirler. Bu bakımdan köy konutları, yapı malzemeleri, şekilleri ve değişik bölümlerin tertip tarzı ile içinde bulunduğu coğrafi şartların etkisini taşıyan ve bu etkiyi aksettiren konutlar oldukları için coğrafya ilminde üzerinde durulan konulardan birini oluşturmaktadır. Öte yandan basit olan ve bölge şartlarını karakterize eden köy konutları, doğal çevre şartları kadar onu inşa eden ve içerisinde yaşayan aile toplumunun sürdürdüğü ekonomik faaliyetler, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik özellikler ile tarihi faktörlere bağlı olarak da çeşitli şekil ve özellikler kazanmıştır.1 Araştırma sahasında coğrafi şartlar; özellikler de köy evlerinin yapılışında, kent evlerine göre kendini daha fazla hissettirmektedir. İnsanın bütün faaliyetlerinde olduğu gibi, evin inşasında da doğal çevre faktörleri etkili olmaktadır. Çevrenin meskenler üzerindeki etkisini en belirgin biçimde çevreden elde edilen malzemenin kısmen ya da tamamen, mesken yapımında kullanılmış olmasında görülmektedir.2 Böylece köy meskenleri, kendilerine özgü ortak şekilleri ve yapı tarzları çevrenin etkilerini en çok şekilde yansıtırlar. Hendek ve çevresindeki köy yerleşmelerinde taş, kerpiç, ahşap, briket ve tuğla gibi yapı malzemeleri yaygın olarak kullanılmakla birlikte tek bir yapı malzemesinden inşa edilmiş meskenlere pek rastlanılmamaktadır. Örneğin dış cepheleri kerpiç ve taştan inşa edilen evlerin iç bölmeleri genellikle ahşap malzemeden yapılırken, ahşap malzemelerde hayvan barınak kısmını oluşturan alt katları kerpiç ve taş malzemeden yapılmaktadır. Ancak yinede konut yapımından kerpiç ve ahşap yapı malzemelerinin köyler bazında farklı ölçülerde kullanılması, konut tiplerinde çeşitliliği artırmıştır. Bu nedenle de yöredeki konutlar inşa edildikleri yapı malzemelerine göre: kerpiç taş, ahşap,

1 TANOĞLU, A., 1969, Nüfus ve Yerleşme. İstanbul Üniv.Yay.No:1183, Coğrafya Enst. s.86, İstanbul. 2 SERGÜN, Ü., 1986, Kocaeli Yarımadasında Kırsal Yerleşme. İst. Üniv. Ed. Fak. Yay. No:3370, s.59, İstanbul.

129

briket ve tuğla gibi çağdaş yapı malzemelerinden inşa edilen evler olmak üzere üç grupta toplamak mümkündür. Araştırma sahasında böyle bir sınıflandırmada, toplam Tablo 1.34. Hendek İlçesindeki Köy Konutlarının Yapı Malzemelerine Göre Dağılımı (2003). Yapı Malzemeleri Konut Sayısı %si Kerpiç 2958 37.0 Ahşap ve Taş 1440 18.0 Çağdaş Yapı Malzemesi 3997 45.0 Toplam 7995 100.0 Kaynak: Yerinde yapılan anket ve gözlem sonuçları.

Kullanılan Malzeme

37% Kerpiç 45% Ahşap ve Taş Tuğla -Briket 18%

Şekil 1.36. Hendek İlçesindeki Köy Konutlarının Yapı Malzemelerine Göre Dağılımı (2003) 7995 köy konutunun 2958 (%37)’i kerpiç, 1440 (%18)’i ahşap ve taş, 3597 (%45)’sinin ise tuğla ve briketten inşa edildikleri görülmektedir. Hendek ilçesindeki köy konutlarının inşasında en fazla kullanılan yapı malzemesini çağdaş yapı malzemelerinden sonra kerpiç oluşturmaktadır. Ancak meskenlerin hemen tamamında temel ve su basmanı taş malzemeden yapılmaktadır. Araştırma sahasındaki meskenlerin inşasında görülen bir özellikte, özellikle Karadeniz bölgesinden bölgeye olan göçlerden sonra kerpiç evlerin yerini zamanla ahşap evlerin alması ve son zamanlarda da 2 – 3 katlı betonarme evler yaygınlaşmaya başlamıştır. Hendek ilçesindeki köy konutlarının inşasında en fazla kullanılan yapı malzemesini çağdaş yapı malzemelerinden sonra kerpiç oluşturmaktadır. Ancak meskenlerin hemen tamamında temel ve su basmanı taş malzemeden yapılmaktadır.

130

Araştırma sahasındaki meskenlerin inşasında görülen bir özellikte, özellikle Karadeniz bölgesinden bölgeye olan göçlerden sonra kerpiç evlerin yerini zamanla ahşap evlerin alması ve son zamanlarda da 2 – 3 katlı betonarme evler yaygınlaşmaya başlamıştır. Araştırma sahasında, hemen her konutta az veya çok kullanılan diğer bir yapı malzemesini ise ahşap oluşturmaktadır. Hendek ilçesinde orman örtüsünün geniş alanlara yayılmasına rağmen, özellikle Karadeniz Bölgesi’nden gelen göçlerden sonra ahşap evlerin sayısı artmakla beraber, çıkarılan orman yasaları

Fotoğraf 1.16. Kerpiçten inşa edilmiş geleneksel meskenlere ait bir köy konutu: Yeşil Köy ahşap malzeme kullanımını oldukça azaltmıştır. Gerçektende iktisadi ve kültürel seviyenin yükselmesi, ulaşım imkanlarının genişlemesi, orman işletmesinin etkin çalışmaları, ormanlardan izinsiz ve keyfi ağaç kesiminin yasaklanması ve orman cezalarının artırılması gibi nedenlerle son yıllarda yapılan meskenlerde ahşap malzeme, bazı zorunlu kullanım alanları dışında hemen hemen ortadan kalkmıştır. 1 Başka bir

1 GÖNEY, S., 1967, Mengen Havzasında Köy Meskenler. İst. Üniv. Coğ. Enst. Dergisi, Cilt 8, sayı 16, s.127 ,İstanbul.

131

ifadeyle araştırma sahasında sadece ahşap malzeme kullanılarak ev inşa edilmemektedir. Köylerdeki ahşap meskenlerin tamamına yakını 1950 li yıllarda Karadeniz Bölgesi’nden gelen vatandaşların inşa ettikleri eski tip meskenleri oluşturmaktadır.

Fotoğraf 1.17. Ahşap malzeme kullanılarak inşa edilmiş bir köy konutu :Aksu Köy konutlarında geçmiş yıllarda bile bu malzemenin kullanılış ölçüsü köylüleri orman alanlarından faydalanmasına, dolayısıyla da kolay elde edilebilirliğine göre değişmekteydi. Araştırma sahasında bulunan ahşap evlerin toplam meskenler içerisindeki payı %18 dir. Bu meskenlerin %90 ‘a yakını ormana yakın olan köylerde bulunmaktadır. Ancak bu evlerin inşasında taş malzemede kullanılmıştır. Genelde iki katlı olan bu evlerin birinci katını oluşturan hayvan barınağının (ahır) yan duvarları neme ve yağışlara karşı dayanıksız oluşu nedeniyle taş malzemeden inşa edilmiştir. Hendek’te köy meskenlerinde çağdaş yapı gereçlerinden olan tuğla, briket, demir, çimento, sac ve kiremit gibi malzemeler kullanılarak inşa edilen evler oldukça yaygındır. Toplam köy konutları içerisinde %45 (3597) lik oranlarıyla ilk sırayı almaktadır. Bu tip evlerin kırsal kesiminde her geçen yıl fazlalaşmasında ailelerin ekonomik seviyelerinin artması sıra yanı sıra ulaşım imkanlarının el verişli olması ve bu malzemelerin daha kolay temin edilmesi gibi faktörler etkili olmaktadır.

132

Fotoğraf 1.18. Çağdaş yapı malzemelerinden inşa edilmiş bir konut:Kargalıhanbaba Köy yerleşmelerinde yeni yapılan evlerin %90’dan fazlasında çağdaş yapı malzemelerinin kullanıldığı görülmektedir. Böylece bu malzemelerin kullanılması ile köy konutlarında çağdaşlaşma sürecine girilmiştir. Başka bir ifade ile ailelerin gelir seviyelerinin yanı sıra sosyo – ekonomik ve sosyo – kültürel değişimi konutlardaki çağdaşlaşmayı hızlandırmıştır. Kullanılan malzemeler, konutlarda kat durumunu da etkilemiştir. Gerçekten, çağdaş yapı malzemesi kullanılarak yapılan konutların bir çoğunda kat sayısı artarken, kerpiç malzemenin kullanıldığı konutların alt katları hayvan barınağı veya yiyecek ve tohumların bulundukları yer olmak üzere iki kattan oluştuğu görülmektedir. Yine ahşap malzemeye kolay şekil verilmesinden dolayı, kat sayıları da daha fazla olabilmektedir. Böylece yöredeki köy meskenlerini kat sayılarına göre değerlendirmek ve fonksiyonlarını da ortaya koymak mümkündür. Kat durumları bakımından değerlendirildiğinde köy konutları içerisinde iki ve üç katlı konutların sayısının fazla olduğu görülmektedir. Nitekim 7995 olan toplam köy konutunun ;%95’ni iki ve daha fazla katlı meskenler oluştururken, bunların %90 (7199)’ını iki katlılar, %5 (400) kadarını da çok katlılar meydana getirmektedir. Tek katlı konutların sayısı da yaklaşık 400 olup toplam konutlara oranı %5 kadardır.

133

Tablo 1.35. Hendek İlçesindeki Köy Konutlarının Kat Durumlarına Göre Dağılımı (2003). Kat Sayısı Konut Sayısı %si Tek 400 5.0 İki 7195 90.0 Üç ve Daha Fazla 400 5.0 Toplam 7995 100.0 Kaynak: Yerinde yapılan anket ve gözlem sonuçları

5% 5% Kat Durumu Tek

İki

Üç ve daha fazla

90% Şekil 1.37. Hendek İlçesindeki Köy Konutlarının Kat Durumlarına Göre Dağılımı (2003) Köy konutlarının çoğunluğu iki katlıdır ve tarımsal faaliyetlere uygunluğu ilk bakışta göze çarpar. Çitlerle çevrili küçük bir avlunun bir köşesine kurulmuş olan evin yakınında hayvanların barınmasına tahsis edilmiş geniş ahırların bulunmaması, fakat aynı zamanda büyük ambar ve samanlıklarında mevcut olmaması köy sakinlerinin küçük ziraat işleri ile uğraşmakta olduklarını belli eder. Ziraat faaliyetleri ile ilgili olarak ve gıda temini maksadıyla beslenen birkaç hayvan için ayrılmış olan ahır köy evlerinde evin alt kısmında bulunmaktadır. Son yıllarda yapılan evlerde ise ahır dışarıya çıkarılmış ve yalnız yiyecek ve tohumlukların muhafaza edildiği küçük ambar evin içinde kalmıştır. Ahır ister evin dışlında olsun ister ev ile bir çatı altında olsun evler daima tahta parmaklarla veya çitlerle çevrilmiş bir avlu içerisindedir. Bu avlu içinde evden başka samanlık ve ambar ile araba sundurması bulunmakta ve bazılarında bunların yanına birde ahır katılmaktadır. 1

1 İNANDIK, H., 1955, Adapazarı Ovası ve Çevresinde Nüfus ve Yerleşme. İst. Üniv. Coğ. Enst. Derg.Cilt14, Sayı 7, s.103, İstanbul.

134

Şekil 1.38. Muhtelif Kısımlarıyla Bir Köy Evinin Çitlerle Çevrili Avlu İçerisindeki Tertip tarzı. Sağda Tek, Solda Bitişik Evler. Kesik Noktalı Çizgiler: Çit, K: Avluya Giriş Kapısı, 1: Araba Koruluğu, 2: Ev, 3: Samanlık, 4: Ahır Araştırma sahasındaki köy konutlarının yapımına etki eden diğer bir faktörünü de iklim elemanları oluşturmaktadır. Gerçektende iklim yükseltiye ve diğer coğrafi faktörlere bağlı olarak değişmekte bu değişen iklim özellikleri de konutların inşasına etki etmektedir. Örneğin konut çatılarının şekil ve eğimleri ile kullanılan örtü gereçleri tamamıyla iklim özelliklerinin etkisi altındadır. Nitekim bölgede bu mevsimin yağışlı ve nemli geçmesi sebebiyle çatılar dikkat çekici bir şekilde eğimli yapılmaktadır. Eski tip evlerde genellikle iki veya üç tarafa eğimli olan çatı, modern yapılarda dört tarafa eğimli olarak inşa edilmektedir. Çatı eğimleri yağış miktarının fazla olmasından dolayı 20 ila 40o arasında değişmektedir. Kış mevsiminde yağışların kar şeklinde düşmesi sonucu, çatıların üzerinde ağırlık yapan kar örtüsünün tahliyesini sağlamak için, çatıların eğim derecesi yüksek tutulmuştur. Yine duvar ve temelin yağış suları ve nemden zarar görmesinin önlemesi için saçaklar yan duvarların 10 – 30 cm kadar dışına uzatılmıştır. Ahşap konutlarda ise saçak genişlikleri daha da fazladır. Köy konutları ve eklentilerinde örtü malzemesi olarak kiremit ve galvanize sac (krom) kullanılmaktadır. Sac malzemesinin kullanımının yaygın olması temelde bölge iklim koşullarından kaynaklanmaktadır. Çünkü bölgede görülen yağmur ve kar yağışlarına karşı, çatıyı en iyi koruyan örtü gerecini sac oluşturmaktadır.

135

Fotoğraf 1.19. Etrafı çitlerle çevrili ev ve eklentilerden oluşan bir köy evi: Yayalar Köyü İklim şartları köy konutlarının kuruluş yerlerini çok etkilemiştir. Gerçektende yörede konutlar özellikle de geçmiş yıllarda soğuk hava kütlelerinden korunmak için dulda (rüzgar sapası, hakim rüzgara ters) yerlere kurulmakta ve hava kütlelerinin geliş yönüne bakan meskenin cephelerine pencere açılmasından kaçınılmıştır. Bu nedenle de geçmiş yıllarda inşa edilmiş eski tip meskenlerde pencereler genellikle güneşe açık olan cephelerde bulunmaktadır. Ancak son yıllarda kullanılan yapı malzemelerinde olduğu gibi konut yerinin inşasında da değişiklikler görülmektedir. Şüphesiz bu durumda yoldan daha kolay ve rahat yaralanma isteğinin yanı sıra ailelerin manzaralı alanları tercih etmeleri de etkili olmaktadır. İklim elemanlarından sıcaklık şartları da Hendek ilçesindeki köy meskenleri üzerinde oldukça etkili olmuştur. Özellikle eski tip konutların sıcaklık şartlarından çok daha fazla etkilenmeleri nedeniyle pencere ebatları ve kalınlıkları yeni tip konutlara oranla farklılık gösterir. Görüldüğü gibi yerleşme şekillerinin oluşumunda rol oynayan coğrafi faktörler, meskenler üzerinde de etkili olmakta ve onların çevreye bağlı bazı özellikler kazanmalarına neden olmaktadır. Gerçektende köy meskenleri bulundukları coğrafi çevrenin etkilerini taşıyan yapıtlar olarak bilinirler. Böylece araştırma sahasındaki doğal çevre faktörlerinin, meskenlerin yapı gereci ve inşa tarzına çok belirgin bir biçimde etki ettiği görülmektedir. Başka bir ifade ile meskenlerin, gerek yapı tipi ve gerekse de çatı ve saçak şekillerinin doğal çevre özelliklerinin etkilerini yansıtmaktadır.

136

Şüphesiz meskenler sadece doğal çevrenin şekillendirici eserleri değildir. Bunların yapılış ve şekillenmelerinde, bölge ailelerinin gelenek ve görenekleri, sosyal, ekonomik ve kültürel düzeyleri ile uğraşılan ekonomik faaliyetler gibi, beşeri faktörlerde etkili olmaktadır. Nitekim, insanın günlük temel ihtiyaçları yanında, geçimini sağlamak üzere sürdürmek üzere olduğu ekonomik faaliyetler ve bu faaliyetin çeşidi ev ve eklentilerinin, şekillenmesinde doğal ve sosyal faktörler ile birlikte önemli bir boyutu oluşturmaktadır.Gerçektende araştırma sahasındaki köy yerleşmelerinde hakim ekonomik fonksiyon fındık yetiştiriciliği olmak üzere tarımsal faaliyetlerdir. Bu nedenle genel olarak evlerin alt katları hayvan barınağı ve üretilen tarımsal ürünlerin depolandığı yer olarak inşa edilmiştir.

Fotoğraf 1.20. Hendek’te fındık bahçesi içerisinde lüks bir villa. 2.4.2. Mesken Tipleri – İnşa Şekli ve Fonksiyonları 2.4.2.1. Geleneksel Mesken Tipleri Köy ve belediye sınırları içerisindeki mahalle yerleşmelerinde eskiden oldukça yaygın olan bu meskenler yapılış derecelerin de ailelerin her türlü ihtiyaçlarını karşılayacak standartlarda inşa edilmiş olmalarına rağmen artan nüfusa bağlı olarak günümüz ihtiyaçlarına cevap verebilecek özellikte değillerdir. Ayrıca kültürel ve ekonomik çevrenin değişmesi gibi faktörlerde bu evlerin sayılarının azalmasına neden olmuştur. Yerli köyler ve bunlarda çok daha sonra gelen göçmenlerin kurmuş oldukları köy topluluklarında birbirinden açık surette ayrılan ev tipleri seçilebilmektedir. Fakat şekilleri ne olursa olsun ziraat erbabı da köylü evlerinde bu faaliyeti aksettiren müşterek bir nokta mevcuttur. Evlerin içinde en eski alanları köylerin ilk kuruluşundan beri

137

muhafaza edilmiş olduğu hakkında bir fikir vermektedir. Yerli köy evleri ile göçmenlerin patshka’larını ilk bakışta birbirinden ayırmaktayız. Tamamıyla farklı olan bu bölgenin bir çok köyünde görülen bu iki ev tipinin hususiyetleri şunlardır: Yerli köylerde evlerin ekserisi iki katlıdır ve faaliyetlerle olan uygunluğu ilk bakışta göze çarpar. Çitlerle çevrili küçük bir avlunun bir köşesine kurulmuş olan evin hayvanların barınmasına tahsis edilmiş ahırların bulunmaması fakat aynı zamanda ambar ve samanlıklarında mevcut olmaması köy sakinlerinin küçük ziraat işleri ile uğraşmakta olduğunu belli eder. Ziraat faaliyetleri ile ilgili olarak ve gıda temini maksadıyla beslenen birkaç baş hayvan için ayrılmış olan ahır eski yerli evlerde evin alt kısmında bulunmaktadır. Son zamanlarda yapılan evlerde ise ahır dışarıya çıkarılmış ve yalnız yiyecek ve tohumlukların muhafaza edildiği küçük ambar evin içinde kalmıştır. Köy evleri daima tahta parmaklıklarla veya çitlerle çevrilmiş bir avlu içerisindedir. Bu avlu içinde evden başka samanlık, mısır ambarı ve araba sundurması bulunmakta bunların yanı sıra bazılarında ahırda katılmaktadır. Hendek ve çevresinde zamanın her türlü ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde düşünülerek yapılmış bu evler son yıllarda kültürel, ekonomik ve teknolojik gelişmelere de bağlı olarak yıkılmakta ve yeni tip meskenler inşa edilmektedir. 2.4.2.2. Yeni Tip Meskenler Çağdaş meskenler olarak ta adlandırabileceğimiz bu tip evler araştırma sahasında oldukça fazladır ve giderek sayıları da artmaktadır. Köyler ile belediye sınırları içerisindeki mahalle yerleşmelerinde oldukça yaygın bu evler genellikle briket, tuğla, çimento ve bezeri fabrikasyon yapı malzemeleri kullanılarak inşa edilmiş iç ve dış yüzeyleri kum – kireç harcıyla sıvanmış ve boyanmıştır. Bu tip meskenlerde orta nüfusla birlikte, aile bireylerinin çoğalması, oda sayısının artırılmasını gerektirmiştir. Bu tür zorunluluklar nedeniyle evlerin yan tarafına yine esas evle bağlantılı odalar eklenmiştir. Evlerin alt katı yine ahır ve depo görevi yapmaktadır. Ancak yeni evlerin çoğunluğunda ahır evden ayrı olarak inşa edilmiştir. Çağdaş konutlarda da çatı şekilleri, yine iklim özelliklerine bağlı olarak genellikle eğimli çatı şeklindedir. Kırsal konutların yaklaşık %90’ından fazlasının çatısı iki veya üç tarafa eğimlidir. Çatılarda örtü malzemesi olarak ta sac ve kiremit kullanılmıştır.

138

Şekil 1.39. Hendek İlçesindeki Köy Yerleşmelerinde İnşa Edilen Yeni Tip Meskenlere Ait Bir Konut Planı

Şekil 1.40. Hendek İlçesinde Yeni Tip Konutlara Ait Bir Mesken Planı

139

Görüldüğü gibi gelir seviyelerinin farklı oluşu, değişik konut şekillerinin ortaya çıkışında önemli faktörlerden biridir. Bu durum özellikle yapı malzemesi üzerinde etkili olmaktadır. Örneğin gelir seviyesi düşük aileler, yakın çevresinden kolay ve ucuz temin ettikleri kerpiç, taş veya ahşap yapı malzemelerinden yararlanarak kendi imkanlarıyla evlerini inşa ettirmektedirler. Bu konutlara karşılık, ekonomik durumu iyi olan ailelerin evlerinde kullanılan tuğla, briket, çimento, demir, kiremit ve sac gibi bazı malzemeleri bazen çok uzaktan getirebilmekte, inşaat ustaları ve işçi çalıştırılarak, değişik planlarda modern evler inşa edilmektedir. 1

Fotoğraf 1.21. Hendek şehir merkezinden bir görünüm. Sonuç olarak evler, insanın sosyal, kültürel ve ekonomik ihtiyaçlarını karşıladığı beşeri eserlerdir. Bunda bulundukları coğrafi bölgenin doğal çevre faktörleri yanında, ailelerin gelenek ve görenekleri, sosyal, kültürel ve ekonomik düzeylerinin önemli etkileri vardır. Hatta denilebilir ki çoğu bölgede bu faktörler meskenlerin şekillenmesinde doğal çevre faktörlerinden daha fazla etkili olmaktadır. Gerçektende bu ayırıcı fark Hendek ve çevresinde görülebilmektedir. Nitekim 1970 – 1980 öncesi inşa edilmiş meskenlerde hakim görünüm eski tip mesken şeklidir. Genellikle ahşap ve kerpiç yapı malzemesinden inşa edilmiş tek yada en fazla ikişer katlı olan bu meskenler artık Hendek için gelenek ev tipini temsil etmektedir. Ancak ailelerin ekonomik seviyelerin yükselmesinin yanında kültürel gelişme ve isteklerin çeşitlenmesi, eski

1 KÖSE, A., 1991 İspir ve Çevresinin Bölgesel Coğrafya Etüdü. (Yayımlanmış Doktora Tezi) Ata. Üniv. Sos. Bil. Enst. s.244, Erzurum.

140

meskenlerin bir kısmının yenileştirilmesi ve bir çok yeni meskenin yapılmasını teşvik etmiştir. Bu şekliyle de doğal çevre faktörlerinin meskenler üzerindeki şekillendirici etkisi azalmakta ve belli bir zaman süreci içerisinde de ortadan kalkabilmektedir.1 2.5. Hendek Şehri 2.5.1. Giriş Bilindiği gibi kır yerleşmeleri ile şehir yerleşmelerinin farklılık ve benzerliklerini ayrımda nüfus miktarı ve yoğunluğu planlama iktisadi fonksiyonlar ve yönetim fonksiyonları gibi, bir çok kriter esas alınmaktadır. Ancak bunların herhangi biri üzerinde görüş birliğine varılmış değildir. Bu nedenle her ne kadar yerleşme şekilleri kırsal ve kentsel yerleşmelere olarak ikiye ayrılsa da bu iki sistemi birbirinden ayırmaya yarayan kriterler ortaya koymak çok zordur. Nitekim devlet istatistik enstitüsü nüfus istatistiklerinde, diğer hiçbir kritere bakılmaksızın il ve ilçe merkezlerinin tamamı, yönetim fonksiyonu nedeniyle şehir sayılmaktadır. Ancak bu kriterler kuşkusuz yeterli değildir. Daha başka kriterler esas alınarak kır ve kent yerleşmelerinin ayrımında kullanılan kriterler iki bölgedeki yerleşmelerin hangi kategori içerisinde değerlendirilmesi gerektiği ve özellikleri konusu üzerinde durmak uygun olacaktır. Gerçi ülkeden ülkeye hatta ülke içerisindeki kurum ve araştırıcılara göre değişmekle birlikte yerleşmeleri, kır ve şehir yerleşmesi olarak ikiye ayırmakta üzerinde en fazla durulan kriterlerden birini nüfus büyüklükleri oluşturmaktadır. Nitekim halen yürürlükte olan 1924 yılında çıkarılmış 442 Sayılı Köy Kanunu’nda nüfusu 2000 e kadar olan yerleşmelere köy, 2000 – 20000 arasında olanlara kasaba ve 20000 den fazla nüfusa sahip olanlara ise şehir denir hükmü bulunmaktadır.2 Buna karşılık GÜNEY 3 , Büyük Menderes Bölgesi’nde nüfusu 3000’den fazla olan ve idari merkez hüviyetine sahip bulunan il, ilçe ve bucak (nahiye) merkezi olan yerleşmeleri şehir kabul ederken, DARKOT4 3000 den az olan nüfuslu yerleşmeleri köy, 3000 – 10000 arasında olan yerleşmeleri kasaba ve 1000 den fazla nüfusa sahip yerleşmelerin, şehir olarak kabul edilmesinin uygun olacağını belirtmektedir.

1 ZAMAN, M., 2001, Tonya İlçesinin Coğrafya Etüdü. Tonya Belediyesi Kültür Yay.No:1, s. 212, Trabzon. 2 1924 Yılında Çıkarılan 442 Sayılı Köy Kanunun (Madde 1) 3 GÖNEY, S., 1975, Büyük Menderes Bölgesi. İst. Üniv. Coğ. Enst. Yay. No: 79, s. 263, İstanbul. 4 DARKOT, B., 1967, Şehir Ayrımında Nüfus Sayısı ve Fonksiyon Kriterleri. İst. Üniv. Coğrafya Esnt. Dergisi, Cilt 8, Sayı 16, s.60, İstanbul.

141

EMİROĞLU’na göre ise1 , bir yerin şehir özelliği kazanabilmesi için merkez nüfusunun 10000 kriterini aşması gerekmektedir. Aynı şekilde Türkiye kentlerini faal nüfus miktarlarına göre sınıflandırmış olan TÜMERTEKİN’ de 2 10000 ve daha fazla nüfus kriterini esas almıştır. Kentsel yerleşmelerde nüfusun kırsal yerleşmelere göre daha fazla olacağı, ancak nüfusun alt ve üst sınırı hakkında belli bir limit ileri sürmenin çoğu kez yanıltıcı sonuçlar vermesi güçlüğüne rağmen yinede ekonomik ve fiziki bazı planlama kararlarının alınması ve bunların uygulanması bakımından belli bir nüfus limiti büyüklüğünün kabul edilmesi gerektiğini belirten DOĞANAY 3 Türkiye için bu değerin 10000 olacağını işaret etmektedir. Bu kabullerden 10000 kriteri esas alındığında Hendek ilçe merkezinin 1965 yılında (10814) bu limiti aşarak, kent niteliği kazandığı anlaşılmaktadır. Yine 2000 yılı sayımına göre Hendek (28610 nüfus) Sakarya ilinin ilçeleri arasında, merkez ilçe (295.058), Akyazı (22.826), Ferizli (12812), (17927), Karapürçek (4180), Karasu (25090), Kaynarca (5164), Kocaeli (13656), (13162), Sapanca (21766), Söğütlü (7866) ve Taraklı (4169) ile birlikte 13 kentsel yerleşmeden birisi durumundadır. Ancak DOĞANAY’ ın 10000 nüfus miktarı esasa alınırsa sahada 2000 yılı sayımında Karapürçek (4180), Kaynarca (5164), Taraklı (4169), Söğütlü (7866) ilçelerinin şehir kabul edilmemesi gerekmektedir. Çünkü nüfusları 10000 kriterinin altındadır. Ancak bu ilçelerin durumu GÖNEY’ in 3000 kriterine uymaktadır. Çünkü GÖNEY nüfusu 3000 den fazla olan ve idari merkez hüviyetine sahip bulunan il, ilçe ve bucak merkezi olan yerleşmeleri şehir kabul etmektedir. Şehirsel fonksiyonları henüz tam anlamıyla oluşmamış olan bu örnekten de anlaşılacağı üzere kır ve kent yerleşmelerinin ayrımında nüfus tek başına yeterli bir kriter değildir. Nitekim nüfus ve konutların yoğun olarak toplandığı bu yerleşmelerde, çeşitli fonksiyonların ve şehirsel hayat tarzının gelişmiş olması, fonksiyon sahalarının belirgin olarak birbirinden ayrılması, fonksiyonlarla ilgili olarak çevredeki kırsal yerleşmeleri, etki sahası altında bulundurması ve merkezi özelliğe sahip olması gerekmektedir. 4

1 EMİROĞLU,M., 1975, Türkiye Coğrafi Bölgelerine Göre Şehir Yerleşmeleri ve Şehirsel Nüfus. Ank . Üniv.D.T.C..F.Arş.Enst.Yay.Coğ.Arş.Dergisi.Sayı 7, s.127, Ankara. 2 TÜMERTEKİN, E., 1972, Türkiye’de Şehirleşme ve Şehirsel Fonksiyonlar. İst. Üniv. Yay. No: 184, Coğ.Esnt. Yay No: 52, s.23, İstanbul. 3 DOĞANAY, H., 1994, Türkiye Beşeri Coğrafyası. Gazi Büro Kitabevi, s.411, Ankara. 4 TOLUN – DENKER, B., 1976, Şehir İçi Arazi Kullanışı. İst. Üniv. Yay. No: 2054. Coğ. Esnt. Yay. No: 83,s.13, İstanbul.

142

Aynı şekilde nüfus ölçütünü tek başına keyfi kabul eden ve bunun daha çok olayın son safhası üzerinde durmak olduğunu belirten YÜCEL’ e göre Türkiye’de şehir; köyden ayıran nitelik nüfus miktarlarında değil, yerleşmelerin değişik fonksiyonlarında ve bunların nüfuslarındaki farklı hayat tarzlarında aranmalıdır. Şüphesiz bunlardan biride ekonomik faaliyetlerin başka bir ifadeyle kent yerleşmelerindeki fonksiyonların esas alınmasıdır. 1 Nitekim ekonomik fonksiyonlar kriterini DARKOT 2 Kır ve şehir ayrımında yararlanılacak en bilimsel kriter olarak değerlendirilmektedir. Böylece şehrin varlığını ve gelişmesini mümkün kılan, devamı için gerekli kaynakları sağlayan faaliyetler olarak tanımlanan fonksiyonlar, kır ve şehir ayrımında üzerinde durulması gereken kriterlerdendir. 3 Bu nedenle de fonksiyonel sınıflandırmada aktif nüfusun tarım dışı fonksiyonel alanlarda faaliyet gösteren miktar ve yüzdeleri esas alınmalıdır. Gerçi her ne kadar belli bir yüzde vermek güç olsa da herhangi bir yerleşmede faal nüfusun %50 den fazlası tarım dışı sektörlerde (sanayi, ticareti, hizmetler, ulaşım vb.) çalışıyorsa bu yerleşmeleri kent olarak saymak gerekir. 4 Bu bakımdan bir şehre asıl niteliğini veren esas unsurun zaman içinde akıp giden faaliyetler olduğu ve o faaliyetlerin verimi olan fonksiyonlar üzerinde durulması gerekmektedir. 5 Fonksiyonların yanı sıra yerleşmenin belirli bir büyüklükte olması, belirli bir coğrafi konumda bulunması ve yerleşme sahasının oldukça önemli bir farklılık göstermesi ve çevresindeki daha küçük yerleştirmeleri etki bölgesi altında tutunarak, merkezi bir özelliğe de sahip olması gerekmektedir. 6 Böylece sahip oldukları fonksiyon çeşitliliğine ve merkezi konumlarına göre yerleşmeler içerisindeki belirgin olarak farklı kullanış alanlarının belirdiği kentler, verdikleri hizmetlerle çevresindeki kırsal yerleşmeler üzerinde çeşitli derecelerde etki sahası oluşturmakta ve çekicilik özelliği kazanmaktadır. 7

1 YÜCEL, T., 1961, Türkiye’de Şehirleşme Hareketleri ve Şehirsel Fonksiyonlar. T.C. Dergisi, Cilt 16, sayı: 20, s.23-35, Ankara. 2 DARKOT, B., 1967, Şehir Ayrımında Nüfus Sayısı ve Fonksiyon Kriterleri. İst. Üniv. Coğ. Esnt. Derg. Cilt: 8, Sayı 16, s.4, İstanbul. 3 TÜMERTEKİN, E., 1972, Türkiye’de Şehirleşme ve Şehirsel Fonksiyonlar. İst. Üniv. Yay. No: 1940, Coğ.Esnt. Yay. Nop: 52, s.47, İstanbul. 4 DOĞANAY, H., 1994, Türkiye Beşeri Coğrafyası, Gazi Büro Kitabevi, s.411, Ankara. 5 KARABORAN, H.H., 1984, Yerleşme Coğrafyası. Fırat Üniv. Fen Ed. Fak. Coğ. Ders Notları.s.12, Elazığ. 6 TOLUN – DENKER, B., 1976, Şehir İçi Arazi Kullanışı, İst. Üni. Yay No. 2554, Coğ. Enst. Yay No. 83. s.13, İstanbul. 7 GÖNEY, S., 1984, Şehir Coğrafyası. İst. Üniv. Edb. Fak. Yay. No. 2274, Coğ. Esnt. Yay No. 91,s.13, İstanbul.

143

Fizyolojik bakımdan da kırsal yerleşmelerden ayrılan şehirlerin çeşitli tanımları yapılmıştır. Nitekim bu konuda GÖNEY1 şehirleri tarif ederken küçük bir sahada büyük bir nüfus kitlelerinin bulunduğu geçimini temin ettiği yerler resmi ve hususi binaları, cadde ve sokakları, parkları, vs. ile insan topluluklarının coğrafi peyzaj üzerinde inşa ettikleri beşeri tesisiler olarak belirtilmektedir. Çeşitli fonksiyonlara bağlı olarak ortaya çıkan şehir yerleşmelerinin KARABORAN; inşa ihtiyaçlarının en iyi karşıladığı ve bu fonksiyonlara ait tesislerin toplandığı yerler olarak belirterek bulunduğu çevre içerisinde şehirleri yalnız olarak ele almamak gerektiğini ifade etmektedir. Böylece şehirleri ayırt edilmiş yerleşme merkezleri değil yakın çevreleri ve hinterlandı ile sıkı iktisadi ve kültürel ilişkileri bulunan insan topluluklarının konsantrasyon sahaları olduğuna dikkat çekmektedir. Bu nedenle de şehri bir kültürel coğrafya ünitesi olarak kavramak dağılış ve düzenini yapısını ve fonksiyonlarını bir bütün olarak görmek ve değerlendirmek veya başka bir ifadeyle şehrin morfolojik ve fonksiyonel bütünlüğü; şehrin lokasyonu, gelişimi ve çevresi ile olan ilişkileri içinde incelemek gerekmektedir. 2 Şehir yerleşmesiyle ilgili çalışmalarda bulunan coğrafyacılardan DÖRRİES’ e göre ise şehir; az veya çok plan dahilinde inşa edilmiş, toplu ve ekseriye bariz bir şekilde ayırt edilebilen ilk çekirdek etrafında gruplanmış ve çok çeşitli unsurların birlikte yer aldığı yerleşmeleri ifade etmektedir. 3 Kent nüfus oranının kır nüfus oranı aleyhine artması diye tarif edebileceğimiz kentleşme Cumhuriyet Döneminin en dikkat çeken coğrafi, sosyal, ekonomik hadiselerden birisidir. Nitekim bu konu üzerinde coğrafyacıların yanı sıra sosyolog, iktisatçı ve şehirlerde çeşitli araştırmalar değişik tanımlar ortaya koymuşlardır. Sosyologlar, şehir yerleşmesini toplumsal bakımdan benzerlik göstermeyen faktörlerin meydana getirdiği, nispeten geniş, yoğun nüfuslu ve devamlılık vasfı olan yerleşmeler olarak tanımlamaktadır.4 Buna karşılık şehir plancılarına göre kent yerleşmeleri tarım dışı ve tarımsal tüm üretimin denetlendiği, dağıtımın koordine edildiği, ekonomisi bunu destekleyecek şekilde tarım dışı üretime dayanan teknolojik gelişmenin beraberinde getirdiği, teşkilatlanma, ihtisaslaşma ve iş bölümünün en yükse dereceye ulaştığı, geniş fonksiyonların gerektirdiği nüfus büyüklüğüne ve yoğunluğuna

1 GÖNEY, S., 1984, Şehir Coğrafyası. İst. Üniv. Edb. Fak. Yay. No. 2274, Coğ. Esnt. Yay No. 91, s.1 İst. 2 KARABORAN, H.H., 1989 Şehir Coğrafyası ve Şehirsel Fonksiyonlar. Fırat Üniv Derg. Cilt 3, Sayı 1, s.81-110, Elazığ. 3 GÖNEY, S., 1984, Şehir Coğrafyası. İst. Üniv. Edb. Fak. Yay. No. 2274, Coğ. Esnt. Yay No. 91, s.7, İstanbul. 4 TANDOĞAN, A., 1994, Türkiye Nüfusu. K.T.Ü. İkt. Ve İdar. Bil. Fak. S.70,Trabzon.

144

varmış, toplumsal heterojenlik ve entegrasyon yüzeyi yükselmiş karmaşık ve dinamik bir mekanizmanın sürekli olarak işlediği yerleşme olarak ifade edilmektedir.1 Başka bir tarifte de kent yerleşmesi, bir veya birden fazla belediye ile bunların sınırları dışında kalmakla beraber hepsi birlikte bir bütün teşkil eden kırsal ve tarımsal hayattan ayrılmış büyük ölçüde şehir ihtiyaçları için elverişli bir birim teşkil edecek, şekilde birbirine bağlı toplumsal iktisadi ve gelişme problemleri bulunan kentleşmiş veya kentleşmekte olan civar bölgeler olarak tanımlanmaktadır. 2 Bu tanımlamalardan da anlaşılacağı üzere; yerleşmelerin nüfus, meslekler, ekonomik faaliyetler, yerleşme tarzı, mesken tipleri bakımından en karmaşık ve en önemli olanları hiç şüphesiz şehirlerdir. Her ne kadar yerleşme şekilleri kırsal ve kentsel yerleşmeler olarak iki gruba ayrılsa da bu iki büyük sistemi birbirinden ayırmaya yarayan, daha doğrusu köyün nerede bittiğini ve kentin nerde başladığı sorusuna cevap oluşturacak bir takım çok kesin kriterler ve belirleyiciler ortaya koymanın çok güç olduğu realitesi henüz değiştirilememiştir. 3 Buraya kadar açıklamaya çalıştığımız bütün bu kriterler (nüfus miktarları, fonksiyonlar, fizyonomi, yönetim, planlama.. vb.) ve yapmış olduğumuz be tanımlardan hareket edildiğinde, Hendek ilçe merkezinin kent yerleşmesi olarak değerlendirilebileceği sonucu ortaya çıkmaktadır. Ulaştırma sahasında kent olarak değerlendirebileceğimiz tek yerleşmeyi Hendek Ovası’nın kuzeyinde, Sakarya’ya 32 km uzaklıkta kurulmuş olan Hendek ilçe merkezi oluşturmaktadır. Yerleşmenin tarihi gelişimi tartışmaya açık bir konudur. İlk çağlarda bölgenin hakimi Britanyalılardan hiçbir eser yoktur. Daha sonra bu bölgeye hakim olan Romalılar, Bizanslılar ve Selçuklulardan yalnızca Bizans dönemine ait olmak üzere civar köylerde mezarlar ve kalıntılar vardır. Haraklı, Dikmen ve Nuriye köylerinde örnekleri bulunmuştur. Ancak Hendek’te önemi bir iz yoktur. Bunun nedeni, o zamanlar Adapazarı – Hendek Ovası’nın bataklık olup yerleşmeye uygun olmadığı olabilir. Hendek’in Bizanslılardan Osmanlı idaresine geçisi Orhan bey zamanında Konuralp kumandasındaki bir askeri birlik tarafından sağlanmıştır. Kasabaya bir süre (Konuralp) denildiği eldeki belgeler ve rivayetlerden öğrenilmektedir.

1 ÇEZİK, A., 1984, Kent Eşiği Araştırması. Başbakanlık D.P.T. Yay. No. 1838, s.27, Ankara. 2 KELEŞ, R., 1961, Şehir ve Belge Planlaması Bakımından Şehirleşme Hareketleri. Ank. Üniv. Siyasal Bil.Fak. Yay. No. 122. Şehircilik Enst. Yay. No.8, s.22, Ankara . 3 DOĞANAY, H., 1994, Türkiye Beşeri Coğrafyası. Gazi Büro Kitaevi, s.408, Ankara.

145

Miladi 1401 yılında Hendek’te Şemsi Paşa Vakfiyesi tarafından; bir han, bir hamam ve 35 dükkan yapıldığına dair Topkapı Saray Kütüphanesi’nde belgeler vardır. 1500 lü yıllarda Bağdat seferleri için yapılan ünlü Bağdat yolu kalıntıları, Hendek’te bu günkü Kemal Paşa Caddesi, eski Düzce Caddesi, Hüseyin Şeyh ve Kalayık’tan geçmekteydi. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde 17.yüzyılda Hendek’i yeniçeri serdarı Kethuda (Kahyalık) yeri ve subaşısı olan 150 hanelik bir kasaba olarak anar. 1800 lü yıllarda Kocaeli sancağına bağlı küçük bir yerleşim yeri olan Hendek 93 harbi denen 1876 da Osmanlı – Rus savaşı sonrası göçlerle önem kazanmıştır. 1887 – 1888 yıllarına ait muhacirin defterinde bu bölgeye 2000 Kafkasya göçmeni yerleştirildi yazmaktadır. 1890 istatistiklerinde Hendek’te toplam 37 camii, 1 kilise, 6 çeşme, 2 hamam, 32 han, 3 fırın, 111 dükkan, 26 çiftlik ve 35 öğrencilik bir rüştiyesi varmış. Hendek Cumhuriyet’ten önce Kocaeli mutasarrıflığına bağlı kaza haline getirilmiş, 1907 yılında belediye kurulmuştur. 1954 yılında ise Sakarya’nın il olmasıyla bu ile bağlı ilçe olmuştur. Bu tarihten sonra nüfusu hızla artan Hendek 1965 sayımında 10814 kişi ile 10000 kriterini aşarak şehir olma vasfını kazanmış oldu. 1950 lerde ekonomik nedenlerle oluşan iç göçlerde, Karadeniz kökenli vatandaşların tercih ettiği bir bölge olmuştur. 1980 sonrası iç göçlerde ise Güneydoğu kökenli vatandaşların bu bölgeyi tercih etmesi son 15 – 20 yılın tarihsel özelliklerindendir. Sosyal hareketliliğin bir diğer yansıması da zaman içinde ilçenin bir yandan göç alırken bir yandan da Adapazarı, İzmit ve İstanbul gibi büyük şehir merkezlerine göç vermesidir. Cumhuriyet döneminde nüfusu hızla artan kentte 2000 yılında Hendek ilçesi toplam nüfusunun %44,3 (28610) ‘ü yaşamaktaydı. Gerçekten ilçe merkezinin 1907 yılında 4861 olan nüfusunun 2000 yılında 28610 a ulaştığı dikkate alınırsa 73 yıllık süre içerisinde gerçekleşen nüfus artışının 5 kata yakın olduğu görülür. Başka bir ifadeyle bu devrede kent nüfusu %490 oranında bir artış göstermiştir. Kır ve şehir ayrımında da kullanılan kriterlerden birisi olan nüfus miktarı bir yerleşmede şehirsel fonksiyonların gelişmesinden ve çeşitlilik kazanmasında önemli etkilere sahiptir. Hendek kentinin yatay yönde büyümesi, ilçe merkezi olmasının getirdiği bir takım avantajlar sayesinde hızlanmıştır. Nitekim 1890 istatistiklerinde Hendek’te toplam 37 camii, 1 kilise, 6 çeşme, 2 hamam, 32 han, 3 fırın, 111 dükkan, 26 çiftlik ve

146

35 öğrencilik bir rüştiyesi varmış. Bundan da anlaşılacağı üzere, kent merkezini gelişmesi yönetim bakımından ilçe haline getirilmesinden sonra başlamıştır. Son yıllarda sözü edilen yerleşmenin yatay yönde ana caddeler boyunca gelişme göstermesi, nüfusun ekonomik seviyesinin artmasına paralel olarak ana caddeler boyunca yeni konutların inşa edilmesiyle yakından ilgilidir. Kentin dikey yöndeki gelişmesi, yatay büyümede olduğu gibi son 15 – 20 yılda belirgin bir şekilde hız kazanmıştır. Nitekim, belediye ben işleri müdürlüğünden aldığımız bilgilere göre 1960 lı yıllarda binaların kat sayıları 2 ya da 3 iken, 1975 lerden sonra 4 – 5 katlı binalar inşa edilmiştir. Ancak son yıllardaki depremlerden sonra kat sayılarında azalmaların olduğu söylenmektedir. Tabi ki kent merkezindeki binaların kat sayılarının artmasında çevreden merkeze yaklaştıkça arsaların değer kazanması önemli rol oynamıştır. Bu nedenle de kentte merkezi kesime doğru dikey büyüme önem kazanmakta ve buna bağlı olarak ta binaların kat sayısı artmaktaydı. Böylece kent yerleşiminde bulunan binaların tamamının Cumhuriyet dönemine ait olduğu görülmektedir. Bu nedenle de kentin daha önceki yıllara ait tarihi gelişimini yapılardan takip etmek mümkün değildir. 2.5.2. Şehirsel Fonksiyonlar Şehirsel fonksiyon kavramı, bir kentin oluşmasını ve gelişmesini mümkün kılan, varlığını sürdürmesi için gerekli kaynakları sağlayan faaliyetleri ifade etmektedir.1 Kır ve şehir ayırımında pratik büyük değer taşıyan fonksiyonlar, gerek çeşidi, gerekse de sayılar2 bu şekliyle de kentin genel fonksiyonlarını veya işlevlerini, daha çok belli bir çevreye vermekte olduğu hizmetler olarak değerlendirmek gerekir. Şehirlerin çevresine verdiği hizmetler büyüklüklerine ve hinterlantlarının genişliğine göre değişmektedir. Çünkü her kent dar ve geniş anlamda birbirinden farklı ve belli bir hizmet fonksiyon bölgesini merkezi durumunda olup, sosyo – ekonomik ve sosyo – kültürel yönden bu alana hizmetler vermektedir. Bu görevlerden özellikle kentlerden çevresine yönelik olan hizmetler, yönetim fonksiyonu ile ilgili olanlar, yasal ve dini hizmetler, sağlık hizmetleri, kültürel hizmetler ve ekonomik hizmetler vb. bir çok hizmet gruplarından meydana gelir. Bunlardan kentlerin merkeziyet görevlerinden birini oluşturan yönetim

1 DOĞANAY, H., 1982, Erzurum Kent Coğrafyası. Atatürk Üniv. Ede. Fak. Coğ. Böl., (Yayınlanmamış Doçentlik Tezi) Cilt1, s. 112, Erzurum. 2 TÜMERTEKİN, E., 1972, Türkiye’de Şehirleşme ve Şehirsel Fonksiyonlar. İst. Üniv. Yay. No. 1840, Coğ.Enst. Yay. No. 52, s.42, İstanbul.

147

fonksiyonu tüm kent yerleşmeleri için ortak bir özelliktir.1 Böylece Hendek şehir yerleşmesi de, ilçe yönetim teşkilatına sahip olması itibariyle çevresinde ona bağlı daha küçük idari bilimler olan köylerin yönetim fonksiyonu itibariyle merkezi durumundadır.

Fotoğraf 1.22. Hendek’te ticaret faaliyetlerinin en yoğun olduğu Başpınarlar mahallesinden bir görünüm. Bilindiği gibi şehirsel fonksiyonların var oluşu ve çeşitliliğiyle kentlerin nüfus miktarları arasında yakın bir ilişki söz konusudur. Bu ilişki ana çizgileriyle şehirsel fonksiyonların gelişebilmesi için gerekli nüfus miktarına bağlıdır. Böylece kır veya şehir ayrımında fonksiyonlar ile yerleşmenin nüfusunun birlikte ele alınması gerekmektedir.2 Nitekim fonksiyonların esas alındığı durumda dahi, kent yerleşmesi sınırı olarak, genellikle nüfus miktarı ile kent yerleşmesinde yaşayan aktif nüfusun çalıştığı iş sahalarına göre dağılışı da önemlidir. Bu nedenle de Hendek kentindeki aktif nüfusun faaliyet gösterdiği fonksiyon alanlarını hizmetler, tarım, sanayi ve diğerleri olarak 4 grupta incelemek mümkündür.

1 DOĞANAY, H., 1982, Erzurum Kent Coğrafyası. Atatürk Üniv. Ede. Fak. Coğ. Böl., (Basılmamış Doçentlik Tezi) Cilt 1, s. 113, Erzurum. 2 TÜMERTEKİN, E., 1972, Türkiye’de Şehirleşme ve Şehirsel Fonksiyonlar. İst. Üniv. Yay. No. 1840, Coğ.Enst. Yay. No. 52, s.43, İstanbul.

148

Tablo 1.36. Hendek İlçe Merkezinde Çalışan Nüfusun Ekonomik Sektörlere Göre Dağılımı (2003). Ekonomik Sektörler Çalışan İşçiler %si A Tarım 2502 28,32 B Hizmetler 1611 52,14 Yönetim Hizmetleri 1587 17,95 Ticaret ve Bankacılık 2118 23,96 Eğitim 400 4,52 Ulaşım 383 4,33 Sağlık 97 1,09 Diğerleri 26 0,29 C sanayi 1456 16,47 D Diğer Faaliyetler 268 3,07 Toplam 8837 100,00 Kaynak: Hendek Mal Müdürlüğü verilerinden derlenmiştir.

Ekonomik Sektörler 3% Tarım 16% 28% Hizmetler

53% Sanayi

Diğer Faaliyetler

Şekil 1.41. Hendek İlçe Merkezinde Çalışan Nüfusun Ekonomik Sektörlere Göre Dağılımı (2003)

149

2.5.2.1. Tarımsal Fonksiyonlar Genel hizmetlerin hakim fonksiyonu oluşturduğu Hendek şehir yerleşmesinde, ikinci derecede önemli ekonomik faaliyeti tarım oluşturmaktadır. Daha öncede ifade ettiğimiz gibi araştırma sahasında topoğrafik şartlar ve iklim özellikleri tarımsal faaliyetler için oldukça uygun ortam oluşturmaktadır. Bunun sonucunda Hendek ilçe merkezinde bile tarımsal faaliyetler kendini fonksiyonel özellik olarak kendini muhafaza etmektedir. Gerçektende ilçe merkezinde tarım, sanayi ve ticaret hep iç içedir. Bilindiği gibi ilk zamanlarda tarımın hakim olduğu kırsal yerleşmelerin idari fonksiyon kazanarak yada mevcut idari fonksiyonu çeşitlenerek ve daha da güçlenerek şehirleşme sürecinin gelişmesi, söz konusu olabilmektedir. Bu gelişme zirai yerleşmelerin idari fonksiyonla nüfus ve yine ona bağlı olarak yeni fonksiyon kazanmasıyla şehir yerleşmeleri kategorisine yükselmesi şeklinde olmaktadır. 1 Hendek ilçe merkezinde çalışan nüfusun %28.32 si tarım faaliyetleri ile uğraşmaktadır. Ancak şunu hemen belirtmek gerekir ki, sadece bu faaliyet ile geçimini sağlayan aile sayısı daha azdır. Nitekim, ailede özellikle kadın nüfus bu faaliyetle uğraşırken, erkek nüfus daha çeşitli işlerde çalışmaktadır. Kent merkezinde tarımın kesiminde çalışanların payının yüksek oluşunda belediye sınırları içerisine dahil edilen mahalle yerleşmelerinin kent mahallelerinden daha ziyade birer köy yerleşmesi olması yanı sıra nüfusa önemli gelir sağlayan fındık üretiminde etkisi oldukça fazladır. Gerçektende Hendek ilçe merkezinde önemli oranlarda fındık bahçeleri ve mısır bahçeleri dikkat çekmektedir. Ancak burada hemen şunu da belirtmek gerekir ki tarım, bir kent yerleşmesinin gelişmesinde ve yaşamasında her hangi bir şehirsel fonksiyondan pek faklı değildir. Bu bakımdan ziraat faaliyetlerinin şehirsel fonksiyon olarak alınmasında önemli olan husus, bu fonksiyonun bir bakıma geçici oluşudur. Gerçekten tarım kırsal yerleşmelerin temel fonksiyonu başka bir anlatımla yerleşik hayatın temel unsuru olduğu ve de genellikle şehir yerleşmelerine zirai yapıdaki yerleşmelerde geçildiği için kent yerleşmelerinde ziraat fonksiyonunun zamanla yerini diğer fonksiyonlara terk ederek öneminin azalması, ya da gittikçe ortamdan kalkması durumu söz konusu olabilmektedir. 1

1 TÜMERTEKİN, E., 1972, Türkiye’de Şehirleşme ve Şehirsel Fonksiyonlar. İst. Üniv. Yay. No. 1840, Coğ.Enst. Yay. No. 72, s.80, İstanbul. 1 TÜMERTEKİN, E., 1972, Türkiye’de Şehirleşme ve Şehirsel Fonksiyonlar. İst. Üniv. Yay. No. 1840, Coğ.Enst. Yay. No. 72, s.47, İstanbul.

150

2.5.2.2. Hizmetler Fonksiyonu Hendek kent yerleşmesinde çalışan nüfus içerisinde en yüksek oranı hizmetler sektöründe çalışanlar oluşturmaktadır. Nitekim, 2003 yılı itibariyle bu fonksiyon alanında çalışan 4611 dolayındaki iş gücü 8837 dolayında olan toplam çalışan nüfusun %52.14 ünü oluşturmaktaydı. Bu fonksiyon alanında çalışanların oranı daha öncede ifade edildiği gibi Hendek’in 1907 yılında belediye teşkilatı kurulup ilçe merkezi haline getirilmesi ile kentteki kamu kurum ve kuruluşlarına ait iş yerlerinin yanı sıra ticaret, eğitim, sağlık gibi diğer hizmet birimlerinin sayısı da artmıştır. Hizmetler sektöründe çalışanların 1587 si yönetim geri kalan kısmı ise eğitim, ticaret, bankacılık ve taşımacılık gibi diğer hizmet kesimlerinde faaliyet göstermekteydi. Hizmetler kesiminde istihdam edilen 4611 iş gücünün %17,95 (1587 kişi) i yönetim hizmetlerinde, %23,96 (2118 kişi) si ticaret ve bankacılık, %4,52 (400 kişi) si eğitim, %4,33 (333 kişi)ü ulaşım, %1.09 (97 kişi)ü sağlık ve kalanı ise diğer hizmetlerde çalışmaktaydı. Bilindiği gibi kır ve şehir ilişkilerini geliştiren şehre merkeziyet gücünü kazandıran fonksiyonların en önemlilerinden birini yönetim fonksiyonu oluşturmaktadır.1 Nitekim daha öncede belirtildiği gibi, Hendek ilçesi yönetim sınırları dahilinde 1 bucak, 3 belediye ve 72 köy yerleşmesi bulunmaktaydı. Bunlara, ilçe merkezi sınırları içerisinde kalan, 14 ayrı mahallede yerleşmesini de eklersek Hendek ilçesi yönetim sınırları dahilinde toplam 90 adet devamlı yerleşmenin olduğu ortaya çıkar. Hendek’in 1907 yılında belediye haline getirilmesi ile kentin nüfusu artmaya başlamış ve ekonomisi tarıma dayanan yerleşme merkezi yönetim hizmetleri gibi önemli bir fonksiyonu kazanmasına bağlı olarak, ticaret ve sanayi faaliyetleri giderek gelişmeye başlamıştır. Gerçektende Hendek gibi tarım fonksiyonunun hakim olduğu yerleşmelerin yönetim fonksiyonları kazanmaları ile veya mevcut yönetim fonksiyonunun çeşitlenmesi ve güçlenmesi ile şehirleşme süreçleri gittikçe gelişmektedir.2 Hizmetler fonksiyonu içerisinde ise %45,93 lük oranı ile ilk sırayı almasına rağmen kentte ticari faaliyetler fazla gelişmemiş olup, daha çok yerel ihtiyaçları

1 GÜNER, İ., 1993, İlimiz Iğdır (Doktora Tezi). İl M. E. Koruma ve Yaş Der. Yay. No. 1, s.219, Iğdır. 2 TÜMERTEKİN, E., 1972, Türkiye’de Şehirleşme ve Şehirsel Fonksiyonlar. İst. Üniv. Yay. No. 1840, Coğ.Enst. Yay. No. 72, s.48, İstanbul.

151

Fotoğraf 1.23. Hendek Belediye binasından bir görünüm. karşılayacak biçimde ve perakende ticaret şeklinde gelişme söz konusudur. Böyle durumun ortaya çıkmasında, kentin daha büyük ticaret potansiyeline sahip (Sakarya, Kocaeli, İstanbul, Düzce) merkezlere yakın olması, bu merkezlere olan ulaşım bağlantılarının kolaylıkla sağlanması ve sanayi faaliyetlerinin yeterince gelişmemiş olması gibi faktörler etkili olmuştur. Hendek ilçe merkezi aynı zamanda yakın çevresinin eğitim ve kültür merkezi durumundadır. Nitekim kent nüfusu yanında, kırsal nüfusa da hizmet veren ilçe merkezindeki Anadolu lisesi, Endüstri Meslek lisesi, Ticaret Meslek lisesi, İmam – Hatip lisesi, Kız Meslek lisesi ve ikide düz lise olmak üzere 7 lise okulu bulunmaktadır. Şehir merkezinde bulunan ilk okullarla beraber 2003 yılı itibariyle toplam 6344 öğrenci eğitim ve öğrenim görüyordu. Şehir yerleşmesinde ulaşım fonksiyon alanında 383 kişinin çalıştığı belirlenmiştir. Tüm çalışanların yaklaşık %4,33 ünü genel hizmetlerde ise çalışanları %8,34 ü gibi bir oran teşkil eden bu fonksiyon alanı, coğrafi konum nedeniyle oldukça gelişmiştir. Hendek çevresindeki kırsal yerleşmelerin merkezi durumunda olması

152

Şekil 1.42. Hendek İlçesinin Yönetim Bölgesi Haritası (2003 )

153

sebebiyle toplanma ve dağılma merkezi özelliğindedir. Nitekim ilçe İstanbul – Ankara karayolu üzerinde Sakarya’ya 32 km İstanbul’a 165 km ve Ankara’ya 315 km uzaklıkta bulunmaktadır. İlçe merkezinden köylere günlük düzenli olarak otobüs seferleri yapılmakta, hatta yakın köylere saat başı minibüs seferleri düzenlenmektedir. Yine Hendek ilçe merkezinde Adapazarı ve İstanbul’a her gün düzenli olarak otobüs seferleri düzenlenmektedir. Hendek kentinin çevresindeki yerleşmelere verdiği diğer bir hizmet fonksiyonunu da sağlık sektörü oluşturmaktadır. Bu faaliyet alanında çalışanların sayısı 97 kişi ve tüm çalışanlara oranı ise %1,09 kadardır. Genel hizmetler grubunda çalışanlar oranı ise, %2,10 civarındadır. Görüldüğü gibi, sağlık hizmetlerinde çalışanların sayısı pek fazla olmasa da ilk yardım, koruyucu sağlık hizmetlerinin yürütüldüğü 2 sağlık ocağı, ana – çocuk sağlığı merkezi, dispanser ve Hendek devlet hastanesi gibi sağlık kuruluşlarının bulunması nedeniyle Hendek, yakın çevresinde sağlık merkezi durumundadır. 2.5.2.3. Sanayi Fonksiyonu Hendek kentinden sanayi faaliyetleri fazla gelişmemiş olup, bu fonksiyon modern sanayi tesisi olarak kabul edilen 7 adet fındık fabrikası, 1 adet un fabrikası, 2 adet yem fabrikası ve bir adet çelik boru fabrikası dışında, yerel ihtiyaçlara cevap verecek şekilde faaliyet gösteren atölye tipi küçük işletmelerden oluşmaktadır. Ayrıca Aytaç, Balsu, Florasu fabrikaları da araştırma sahasında bulunmaktadır. Ayrıca ilçede 5 adet mermer işleme atölyesi, 10 adet tekstil atölyesi, 21 adet kereste atölyesi, 17 adet de mobilya imalat hanesi vardır. İlçede 64 dönümlük arazide 112 dükkanlı Küçük Sanayi Sitesi mevcuttur. Araştırma alanında fabrikalar daha çok şehrin batı kesiminde, İstanbul-Ankara E5 Karayolu kenarında yoğunluk kazanmaktadır.Atölye tipi tesisler ise Akpınar ve Başpınar mahallelerinde yoğun olarak bulunmaktadır.

154

Fotoğraf 1.24. Hendek şehrinin 3 km batısında İstanbul – Ankara karayolu kenarında kurulmuş fındık fabrikaları. Uzuncaorman ve Kargalıhanbaba köylerinde 3200 dönümlük bir alan II. Organize Sanayi Bölgesi için tahsis edilmiş olup, alt yapı çalışmaları bitmek üzeredir. 106 firmanın kurs çekimi yapılıp parselleri belirlenmiştir. Araştırma sahasında toplam 1456 kişi sanayi faaliyetlerinde çalışmakta olup, bunların büyük çoğunluğu da atölye tipi küçük işletmelerde çalışmaktadır. Böylece şehrin aktif nüfusunun %68,61’ lik kısmı hizmetler ve sanayi gibi tarım dışı faaliyet alanlarında çalışmaktadır. Bu orana tüm çalışanlar içerisinde %3,07 lik paya sahip, iyi tanımlanamayan faaliyet kollarında çalışanları da dahil edersek bu oranın %71,68 i yükseldiği görülür. Böylece Hendek’i ekonomik fonksiyonlar açısından, şehir yerleşmesi olarak kabul edilebilir. Nitekim herhangi bir yerleşmede çalışan nüfusun %50 den fazlası tarım dışı faaliyetlerle uğraşıyorsa, bu grup yerleşmeleri şehir saymak mümkündür diyen DOĞANAY’da1 aynı fikirdedir.

1 DOĞANAY, H., 1994, Türkiye Beşeri Coğrafyası. Gazi Büro Kitabevi, s.411, Ankara.

155

Şekil1.43. Hendek İlçesinin Arazi Kullanım Haritası

156

3.A. TARIM 3.1. Tarımsal Faaliyetlerin Başlıca Özellikleri Araştırma sahasında kırsal nüfusun temel ekonomik faaliyetlerini tarım oluşturmaktadır. Özelliklede ziraat faaliyetleri bölge ekonomisinde önemli bir yere sahiptir. Hayvancılık faaliyetleri daha çok geçim tipi şeklinde yapılmaktadır. Tarımsal faaliyetlerin önem kazanmasında topoğrafik özelliklerin yanı sıra iklim özelliklerinin de etkisi fazladır. Araştırma sahasına yaklaşık 58000 hektar arazisi olup, bu arazinin 21884.5 hektarı, başka bir ifadeyle %37,73 ü ekili – dikili alanlar olarak değerlendirilmektedir. Tarım sektöründe çalışan iş gücüyse aktif nüfusun %60 a yakınını teşkil etmektedir. Aynı şekilde Türkiye geneli topraklarının yaklaşık %34 ünde 1 tarımsal faaliyetlerin yapıldığı göz önüne alınırsa araştırma sahasındaki tarım arazilerinin ülke ortalamasının üstüne değerler gösterdiği anlaşılmaktadır. Böylece sahanın tarım topraklarının (21884.5 ha) toplam nüfusu (64.538) oranlaması sonucu teorik olarak aile başına düşen tarım arazisinin hiç de küçümsenmeyecek kadar olduğu görülmektedir. Ancak gittikçe artan nüfusa bağlı olarak, miras yoluyla parsel yüz ölçümlerinin devamlı küçülmesi tarımsal faaliyetlerdeki en büyük problem olarak görülmektedir. Araştırma sahasında tarım faaliyetlerinin önem kazanmasında topoğrafik özelliklerin etkisi önemlidir. Düz ve geniş olan hendek ovası tarımsal faaliyetlerin yoğun olduğu alandır. Sahanın topoğrafik özellikleri yanında iklim şartlarının elverişli olması da tarımsal faaliyetlerin yapısını ve çeşitliliğini etkilemiştir. Gerçektende kültür bitkileri kış sıcaklık ortalamalarının 6 – 7 ºC , yaz sıcaklık ortalamalarının 20 – 25 ºC dolayında seyrettiği yıllık yağış ortalamasının 700 – 800 mm dolayında olduğu ortamlarda uygun yetişme ortamları bulurlar.

1 DOĞANAY, H., 1995, Türkiye Ekonomik Coğrafyası. Ofset, s.61, İstanbul.

157

Fotoğraf 1.25. Yoğun tarımsal faaliyetlere sahne olan Hendek Ovası’ndan bir görünüm Araştırma sahasında kültür bitkilerinden bir çoğunun yetişmesi için iklim özellikleri bakımından oldukça uygun şartlar gösterir. Ancak özellikle ilkbahar başları meyve üretimini %40 – 50 oranlarda ürün azalmasına yol açabilmektedir. 1 Araştırma sahasında tarımsal ürünler içerisinde ekonomik değere sahip en önemli ürün fındıktır. İlçede yıllık fındık üretimi 1999 yılı için 9775 tondur. Türkiye’nin 1996 yılı, toplam fındık üretimi 446000 ton ve Sakarya’nın ise yine aynı yıl itibariyle fındık üretimi 88.884 tondur. 1 Buna göre araştırma sahasındaki yıllık fındık üretimini Sakarya ve Türkiye üretimleriyle kıyasladığımızda Hendek’in fındık üretimini anımsanmayacak kadar olduğu görülmektedir. Buna göre Hendek, Sakarya fındık üretiminin %10,9 unu, Türkiye üretiminin ise %2,2 sini karşılamaktadır. Diğer ürünler sırasıyla buğday, mısır, patates, tütün, şeker pancarı, soğan ve az miktarda kuru fasulye ve sarımsak üretilmektedir. Araştırma alanında sebzecilik aile işletmeciliği şeklinde yapılmaktadır. En çok lahana, salatalık, kabak, ıspanak, patlıcan, marul, taze soğan ve bamya üretilmektedir. İlçede seracılık yeni gelişmekte olup 6,4 dekar sera alanı bulunmaktadır. Meyvecilikte ana ürün fındık olup üretimi yapılan alan 141540 dekardır. 1991 yılı fındık üretimi ise daha öncede belirtildiği gibi 9775 tondur. Elma, armut, erik, kiraz, kestane, ceviz, dut, incir, ayva ve vişne diğer yetiştirilen ürünlerdir.

1 DOĞANAY, H., 1995, Türkiye Ekonomik Coğrafyası. Fatih Ofset, s.171, İstanbul.

158

3.2. Toprakların Yararlanma Bakımından Bölünüşü Toprağın değişik sosyal ve ekonomik amaçlarla kullanılması veya değerlendirilmesi anlamına gelen topraktan yararlanma faaliyetleri 2 araştırma sahasında da dikkat çekici bazı özellikler göstermektedir. Nitekim toplam 5800 ha. (580 km2) olan

Tablo 1.37. Hendek İlçesinin Arazi Kullanım Durumu (2003). Yararlanma Şekli Yüz Ölçümü (ha) %si Orman Alanları 24940 43,00 Ekili –Dikili Alanlar 21884 37,73 Çayır ve Mera Alanları 6960 12,00 Tarım Dışı Alanlar 4216 7,37 Toplam 58000 100,00 Kaynak: Hendek İlçe Tarım Müdürlüğü verilerinden Hendek yüzölçümünün 24940 hektarı (%43) orman alanlarından, 21884 hektarı (%37,73) ekili – dikili arazilerden, 6960 hektarı (%12) çayır ve meralardan ve geri kalan 4216 hektar (%7,27) da tarım dışı arazilerden oluşur. Tablo 1.38’den de anlaşılacağı üzere araştırma sahasında ormanlık alanlar %43 lük (24940 ha) pay ile en yüksek oranı oluşturur. Sakarya ili genelinin %46’sı 3 Türkiye arazisinin yaklaşık %25 inin4 ormanlarla kaplı olduğu dikkate alınırsa, araştırma sahasının orman varlığı daha iyi anlaşılır. Araştırma sahası tarım arazileri Sakarya ile tarım arazilerinin (237200 ha) sini toplam yüz ölçümünün (482100 ha) ise %4,5 kadarını oluşturmaktadır.5 Hendek ilçesi yüz ölçümünün %37,73 (218845 ha) ü ise ekili – dikili alanlardan meydana gelmektedir. Başka bir ifadeyle ilçe yüz ölçümünün yaklaşık 1/3 ten fazlası tarıma el verişli topraklardan meydana gelmektedir. Yine 2000 yılı itibariyle Türkiye arazisinin %36,8 i Sakarya ilinin ise %49 u ekili – dikili alanlardan meydana gelmektedir. Buna

1 D.İ.E. 1996 Yayınları (Sakarya İli) 2 DOĞANAY, H., 1987, Ziraat Coğrafyası. Atatürk Üniv. Fen. Ede. Fak. Ders Notları, s.87, Erzurum. 3 Adapazarı Orman Bölge Müdürlüğü Verilerinden (2003) 4 DOĞANAY, H., 1995, Türkiye Ekonomik Coğrafyası. Fatih Ofset, s.64, İstanbul. 5 Tarım İl Müdürlüğü Verilerinden (2003)

159

7% 12% Yararlanma Şekli

Orman Alanları 43% Ekili –Dikili Alanlar Çayır ve Mera Alanları Tarım Dışı Alanlar

38%

Şekil 1.44. Hendek İlçesinin Arazi Kullanım Durumu (2003)

Fotoğraf 1.126. Hendek Orman Bölge Müdürlüğü binasından bir görünüm göre Hendek ilçesinin ekili – dikili alanları Türkiye ortalamasının çok üstünde görülmektedir. Hendek ilçesinde tarım arazilerinin bu kadar geniş alan kaplamasında daha öncede ifade ettiğimiz gibi topoğrafik şartların etkilerinin rolü oldukça fazladır.

160

Çayır ve mera alanlarının araştırma sahası toplam arazisi içerisindeki oranı ise %12 (6960 ha) kadardır. Çayır mera alanlarının bu kadar az bir oran oluşturması, orman alanlarının ve ekili – dikili alanların sahada çok fazla yer kaplaması ile ilgilidir. İlçe yüz ölçümünün yaklaşık %80 ini ormanlar ve ekili – dikili alanlar oluşturmaktadır. Araştırma sahası yüz ölçümünün yaklaşık %7 (4316 ha)s kadarında tarım dışı alanlar oluşturmaktadır. Bu alanlar içerisinde yerleşme alanları ve yollar yer almaktadır. 3.3. Tarım Ürünlerinin Ekiliş Sahaları ve Üretim Durumu Araştırma sahasının toplam yüz ölçümünün (58000 ha) %37,73 (21884.5 ha) kadarında tarım yapılmaktadır. Bu arazinin yaklaşık 10820 ha (%49,4) ında tahıl tarımı, 875 ha (%3,9) ında yem bitkileri tarımı, 4970 ha (%22,7) ında sebze tarımı, 2300 ha (%10,5) ında fındık ve meyve tarımı, geriye kalan 2913 ha (%13,5) alanda ise lahana, salatalık, kabak, ıspanak gibi sebzelerin tarımı yapılmaktadır. Ayrıca 6,4 dekar sera alanı da mevcuttur.

Tablo 1.38. Hendek İlçesinde Tarımsal Ürünlere Göre Arazi Kullanım Durumu (2003). Yararlanma Şekli Yüz Ölçümü (ha) %si Tahıllar 10820 49,4 Sebzeler 4970 22,7 Yem Bitkileri 875 3,9 Fındık ve Meyveler 2300 10,5 Diğerleri 2913 13,5 Toplam 21884 100,0 Kaynak: Hendek ilçe tarım müdürlüğü verilerinden

161

14% Yaralanma Şekli

11% Tahıllar Sebzeler 48% 4% Yem Bitkileri Fındık ve Meyveler Diğerleri

23%

Şekil 1.45. Hendek İlçesinde Tarımsal Ürünlere Göre Arazi Kullanımı (2003) 3.B HAYVANCILIK 3.1. Hayvancılık Faaliyetlerinin Başlıca Özellikleri Hendek ilçesinin doğal çevre özellikleri ve iklim şartları hayvancılık faaliyetine uygun zemin hazırlamasına rağmen hayvancılık sahada gelişme göstermemiştir. Çünkü sahada ekili –dikili araziler ile orman arazileri oldukça geniş bir alan kaplamaktadır. Buda sahada hayvancılık yapılacak alanların daralmasına neden olmuş ve dolayısıyla hayvancılığın gelişmesini olumsuz yönde etkilemiştir. Gerçektende araştırma sahasında ekili – dikili alanlar toplam arazinin %37,73 ünü oluştururken çayır ve meralar toplam arazinin sadece %12 sini teşkil etmektedir. Yine yüksek alanlarında gür ormanlarla kaplı olması yaylacılık faaliyetlerinin gelişmesini engellemiştir. Bunun sonucunda çayır ve meralar ilçe yüz ölçümünün %12 (6960 ha) sini oluştururken Türkiye genelinde bu oran %21,4 dolayındadır. Bu oranlar göz önüne alındığında sahadaki hayvancılık faaliyetlerinin durumu daha iyi anlaşılmış olur. Hendek ilçesinde hayvancılık faaliyetleri, 1965 yılından sonra yapılan hayvan ırklarının ıslahı çalışmaları sonucu, gelişmeye başlamıştır. İlçede bu yılda başlatılan hayvan ırklarının değiştirilmesi çalışmaları başarılı sonuçlar vermiştir. Nitekim Hendek İlçe Tarım Müdürlüğü’nden aldığımız bilgilere göre 2003 yılı itibariyle Hendek ilçesinde 16.000 baş sığır, 300 manda, 2700 baş koyun ve keçi olmak üzere 19.000 büyükbaş ve küçükbaş hayvan besleniyordu. Bunlardan ayrı 178 baş ise yük ve çeki

162

(atı, eşek, katır) hayvanı bulunuyordu. Bu duruma göre ilçenin hayvan varlığının %83,4’ünü büyükbaş hayvanlar %14’ünü küçükbaş hayvanlar, geriye kalan %2,6’lık kısmını ise yük ve çeki hayvanları oluşturuyordu. Tablo 1.39.Hendek ilçesindeki Hayvan Varlığının Türlere Göre Dağılımı (2003). Hayvan Türü Hayvan Sayısı % si Büyükbaş 16.300 83.4 Küçükbaş 2.700 14.0 Yük ve Çeki 178 2.6 Toplam 19.178 100.0 Kaynak: İlçe Tarım Müdürlüğü verilerinden Hendek ilçesi genelinde 19178 baş olan büyük ve küçükbaş hayvan varlığı hem Hendek Belediyesi sınırları içerisinde ki mahalle yerleşmelerinde hem de köy yerleşmelerinde besleniyor. Özellikle köy yerleşmelerinde yaşayan ailelerin hemen hepsinin büyük baş hayvanı bulunmaktadır. Aile hayvancılığı şeklinde yapılan bu faaliyet sürüler halinde değil 2-10 arasında değişen hayvan beslenmesi şeklinde sürdürülmektedir. Hayvanlardan elde edilen süt çoğunlukla ailelerin kendi ihtiyaçlarını karşılaması yanında üretimi fazla olan aileler sütlerini yörede bulunan süt ürünleri üretimi yapan iki adet süt fabrikasına satmaktadır. Araştırma sahasında hayvan sayısı otlak arazisi genişliği açısından incelendiğinde hayvan sayısının otlak alanlara göre daha fazla olduğu görülmektedir.

3% Hayvan Türleri

14% Büyükbaş

Küçükbaş 83% Yük ve Çeki

Şekil 1.46. Hendek İlçesinde Hayvan Varlığının Türlerine Göre Dağılımı (2003

163

Tablo 1.40. Hendek İlçesi Köy Yerleşmelerindeki Büyükbaş ve Küçükbaş Hayvan Sayıları

Büyükbaş Küçükbaş Toplam Büyükbaş Küçükbaş Toplam Yerleşim Adı Hayvan Hayvan Hayvan Yerleşim Adı Hayvan Hayvan Hayvan Akarca 110 38 148 Karadere 90 18 108 Akçayır 272 42 714 Karatoprak 112 22 134 Akova 562 70 632 Kargalıhanbaba 310 - 310 Aksu 408 152 560 Kargalıyeniköy 114 - 114 Aktefek 227 46 273 Kazimiye 457 54 511 Aşağıçalıca 178 54 242 Kırktepe 104 - 104 Aşağıçarığıkuru 190 18 208 Kızanlık 58 - 58 Bakacak 100 20 120 Kocatöngel 303 60 363 Balıklıihsaniye 110 40 150 Kurtuluş 220 36 256 Beyköy 58 18 76 Lütfiyeköşk 104 18 124 Beylice 167 26 193 Martinler 108 23 131 Bıçkıatık 90 27 117 Muradiye 50 12 62 Çakallık 268 54 322 Nuriye 320 46 366 Çamlıca 841 130 971 Ortaköy 363 45 408 Çayırbaşı 240 64 304 Paşaköy 165 54 219 Çobanyatağı 117 38 155 Pınarlı 48 18 66 Çukurhan 54 10 64 Sarıyer 47 - 47 Dereköy 472 28 500 Servetiye 240 47 287 Dikmen 757 37 794 Sivritepe 216 43 259 Esentepe 53 15 68 Sofular 86 24 110 Eskibıçkı 320 46 366 Soğuksu 520 67 587 Göksu 292 64 356 Sukenarı 320 46 366 Güldibi 451 40 491 Süleymaniye 250 58 308 Gündoğan 78 34 112 Sümbüllü 78 16 104 Güney 97 56 153 Şeyhler 142 25 167 Hacıkışla 287 50 337 Tuzak 309 - 309 Hacımbey 78 32 110 Türbeköy 170 37 207 Hallaç 67 24 91 Uzuncaorman 92 12 104 Hamitli 163 51 214 Yağbasan 158 48 206 Harmantepe 117 - 117 Yarıca 217 26 243 Hicriye 131 15 146 Yayalar 195 38 133 Hüseyinşeyh 220 48 268 Yeniköy 73 42 115 İkbaliye 52 23 75 Yeniyayla 68 17 85 İkramiye 76 17 93 Yeşilvadi 160 64 224 Kadifekale 101 28 129 Yeşilyurt 1040 50 1090 Kahraman 157 43 200 Y.Çalıca 112 32 144 Kalayık 118 32 150 Y.Hüseyinşah 260 54 314 Kaynak:Hendek Tarım İlçe Müdürlüğü veri ve yerinde yapılan anket ve mülakat sonuçlarından derlenmiştir.

164

Nitekim 2003 yılında ilçenin büyük ve küçükbaş hayvan sayısı 19178 baş ve otlak arazisi yüzölçümü ise 6960 ha’dır. Bu iki veri birbirine oranlandığında teorik olarak hayvan başına 3.6 dekarlık otlak arazisinin düştüğü anlaşılır. Hendek ilçesinde bütün bu yerleşmelerinde hayvancılık faaliyeti yapılmaktadır. Öyle ki yörede büyükbaş hayvan beslemeyen aile bulunmamaktadır. Ancak yerleşmelere göre hayvan sayılarının dağılışı farklılıklar göstermektedir. Bu farklılık daha çok çayır ve mera alanlarının dağılışından kaynaklanmaktadır. Yani yöredeki çayır ve mera alanlarının dağılışı ile hayvanların dağılışı arasında bir uyumluluk söz konusudur. 3.2. Hayvan Türleri ve Coğrafi Dağılışı Araştırma sahasında yetiştirilen hayvan türlerine bakıldığında hayvan varlığının çoğunluğunu sığır oluşturmaktadır. Nitekim 19178 kadar olan büyükbaş, küçükbaş hayvan sayısının 16000 (%83.4)’ini büyükbaş (sığır) hayvanlar oluşturmaktadır. Sakarya ili genelinde 1960 yılında ele alınan bir projeyle ilçede hayvancılık gelişmeye başlamıştır. Bu yıldan sonra verimleri az olan yerli sığırların yerine, süt ve yağ oranları daha yüksek olan Jersey türü sığırların beslenmesine başlanmıştır. Hendek ve doğal tohumlama çalışmaları ile kara ırk sığırların yerini saf kültür veya melez kültürler almıştır. Hendek ilçesinde sığır dışında 300 kadar da manda yetiştirilmektedir.

Tablo 1.41. Hendek İlçesindeki Büyükbaş (sığır) Hayvanların Irklarına Göre Dağılımı (2003). Irk Türü Sayısı ( baş ) %si Kültür Irkı 3776 23.6 Kültür Melezi 10.560 66.0 Yerli 1664 10.4 Toplam 16.000 100.0 Kaynak : Hendek İlçe Tarım Müdürlüğü verilerinden

Hendek ilçesinde bulunan toplam 16.000 sığırın ırklarına baktığımızda 1960 yılında ele alınan projenin ne kadar başarılı olduğunu görebiliriz. 16.000 sığırın %66 (10560 baş)’ sını kültür melezi %23,6 (2776 baş)’sını kültür ve %10,4 (1664 baş) ‘ünü ise yerli ırk sığırları oluşturmaktadır .

165

Hayvan Irkları

10,4 Kültür Irkı 23,6 Kültür Melezi 66,0 Yerli Irk

Şekil 1.47. Hendek İlçesinde Büyükbaş (sığır) Hayvanların Irklara Göre Dağılımı (2003)

Araştırma sahasında büyükbaş kadar olmasa bile az da olsa küçükbaş hayvan yetiştiriciliği de yapılmaktadır. Bu faaliyetin fazla önemli olmamasında ilçede küçükbaş hayvan yetiştirecek kadar çayır ve mera arazisinin olmayışı etkili olmuştur. Nitekim 2003 yılı itibariyle 19178 olan büyük ve küçük baş hayvan varlığının 2700 (%14) kadarını küçükbaş hayvanlar oluşturuyordu. Araştırma sahasında küçükbaş hayvan yetiştiricililiği birkaç aile tarafından 5-10 arasında koyun veya keçi beslemeciliği şeklinde yapılmaktadır. Küçükbaş hayvanların %87,3 (2357 baş)’ünü koyun, %12,7 (343 baş)’sini ise keçi yetiştiriciliği oluşturmaktadır. Hendek ilçesinde çoğunlukla yerli ırk koyunlar beslenilmekle beraber az da olsa merinos ırkı da bulunmaktadır. Yörenin doğal çevre şartlarına iyi adapte olmuş bu ırkın, et, süt ve yapağı verimleri çok düşüktür. Bu nedenle de sığır besiciliğine oranla daha az geliri alan koyun yetiştiriciliği yörede çok fazla bir öneme sahip değildir. Yine saha da çok azda olsa kıl keçisi de yetiştirilmektedir. Araştırma bölgesindeki bir başka hayvancılık faaliyetini ise kümes hayvancılığı oluşturmaktadır. İlçede kümes hayvancılığının yetiştiriciliğinde çeşitlilik görülmezken, tavuk yetiştiriciliği oldukça önemlidir. Özellikle son yıllarda tavuk etinin, kırmızı ete oranla daha sağlıklı olması nedeniyle tavuk eti tüketiminin artmasına neden olmuştur. Araştırma sahasında büyük tüketim merkezlerine (Sakarya, İzmit, İstanbul) yakın olması, sahayı kümes hayvancılığı yönünden önemli kılmıştır. Hendek’te 855000 adet kanatlı hayvan mevcuttur. Bununla beraber 57 adet tavuk çiftliğinde tavuk etçiliği 5 adet tavuk yumurtacılığı ve bir adet tavuk kesim hanesi bulunmaktadır.

166

Araştırma sahası arıcılık faaliyetleri açısından da son derece elverişli bir potansiyele sahiptir. Ancak bu potansiyelin yeterince değerlendirildiğini söylemek mümkün değildir. Nitekim yörede topoğrafik şartlar sonucu sıcaklık ve yağış değerlerinde meydana gelen değişiklikler bitki örtüsünün tür ve dağılışını yakından etkilemiş çok .eşitli olmasa da bitkilerin yetişmesine zemin hazırlamıştır. Araştırma sahasında 48 köyde 180 çiftçi 3 adet eski usül, 7700 adet fenni kovanla arıcılık yapmaktadır. Sahanın yıllık bal üretimi 128 ton’dur. Sakarya ve çevresinde arı kovanı sayısı 291261 olduğu düşünülürse, Hendek‘teki arıcılık faaliyetinin önemi daha da iyi anlaşılmış olur. Araştırma sahasında faaliyeti geçim tipi olmakla beraber ticari amaç ta güdülmektedir. Ancak bu ailelerin hiçbiri geçimini birinci derecede arıcılıktan sağlamamaktadır. Böylece yörede arıcılık faaliyeti aile bütçesine ek bir gelir sağlamak amacıyla yapılmaktadır. 3.3. Hayvancılığın Özellikleri ve Temel Sorunları Araştırma sahasında, genel olarak mera hayvancılığı yapılmaktadır. Bu nedenle de hayvan varlığı ile çayır ve mera arazileri arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Nitekim yüzölçümü 6960 ha olan bölge mera ve çayır arazilerinde 19178 büyük ve küçükbaş hayvan besleniyordu (2003). Bu da yaklaşık olarak 1000 hayvana 360 hektar çayır ve mera arazisinin düşmesi gibi bir değeri ifade etmektedir. Başka bir ifadeyle araştırma sahasında hayvan başına yaklaşık 3.6 dekar çayır ve mera arazisi düşmektedir. İnceleme bölgesinde hayvancılık açısından son derece önemli olan çayır ve mera arazilerinin genel karakterlerinin belirlenmesinde doğal çevre şartlarının yanı sıra, iklim elemanları da önemli rol oynamıştır. Nitekim yıllık ortalama sıcaklık ile yağış miktarlarının fazla ve mevsimlere göre nispeten düzenli dağılmış olası, bölgedeki mera ve otlak alanlarının yaz mevsimi boyunca devamlı yeşil kalmasından ve doğal çayırların yetişmesinde önemli rol oynamıştır. Bu durum da bölgede hayvancılığın gelişmesinde etkili olmuştur. Hendek ilçesinde kış mevsiminde tamamen olmasa da ahırda beslenen hayvanlara kuru ot, mısır sağı, hayvan pancarı, saman, fasulye ve bakla küspeleri ile yem ve kepek verilmektedir. Bu mevsim haricinde ise hayvanlar sahipleri gözetiminde tarla, bahçe ve özellikle çayır ve mera alanlarında beslenmelerini yapmaktadırlar .ancak son yıllarda çayır ve mera alanlarının tavlaya dönüştürülmesi gibi olumsuz faktör,

1 D.İ.E. 1996, Ekonomik ve Sosyal Göstergeler (Sakarya İli)

167

hayvanların bütün yıl boyunca ahırda beslenmesine neden olmuştur. Ayrıca çayır ve mera arazilerinin aşırı otlatma dediğimiz kapasitesinin çok üstünde hayvan barındırma yörede hayvancılığın verimini, düşüren diğer bir faktördür. İnceleme sahasında Jersey ırkı sığırların yanı sıra melez ırklarında yetiştirilmesi ile aile işletmelerinin, dolayısıyla da mera hayvancılığının önem kazandığı, buna karşılık besi hayvancılığının pek yapılmadığı görülmektedir. Bunun nedeni de hayvancılığın daha çok geçim tipi bir faaliyet olması ile alakalıdır. Hendek ilçesinde yapılan hayvancılığın en önemli sorunlarından biri, beslenme şartlarının yetersiz oluşudur. Nitekim bu faaliyetle uğraşanlar, çayır ve yem bitkilerinin ihtiyacı karşılayamaması nedeniyle, hayvanlarını istenildiği ölçüde besleyememektedir. Yetersiz beslenme sonucunda da hayvanların gerek et gerekse süt verimleri düşmektedir. Kuşkusuz iyi beslenildiği zaman canlı ağırlığı 350 kg olan bir Jersey sığırının, bölgedeki yetesi beslenme şartları sonucu canlı ağırlığı 150-250 kg dolayındadır. Ayrıca hayvanların beslenmeleri için ilçe dışında getirilen kepek, yem, çayır ve saman gibi yiyeceklerinin mahiyetlerinin yüksek oluşu hayvancılığı olumsuz yönde etkilemektedir. Bunların yanı sıra bir diğer sorunu da hayvanların yanlış beslenmesi oluşturmaktadır. Nitekim yanlış bir gelenek olarak kepek ve besi yemi süt ineklerine yedirilmekte, bu da verimi düşürdüğü gibi, hastalıklara karşı dayanıksız hayvanların çoğalmasına neden olmaktadır. Araştırma sahasındaki hayvan yetiştiriciliğinin temel sorunlarından biri de, düvelerde en erken 15 aydan sonra aşım yapılması gerekirken 7-8 aylık aşım yapılmasıdır. Bunun sonucunda nesil dejenere olmakta, verim düşmekte ve hastalıklara karşı dayanıksız hayvanlar yetiştirilmektedir. İnceleme sahasında hayvan yetiştiriciliği ile ilgili bir diğer sorun ise hayvan ahırlarının çok sağlıksız olmasıdır. Nitekim araştırma sahasındaki ahırların büyük bir çoğunluğu ışıksız, havasız bir ortama sahip olmalarıdır. Bunun sonucunda ise özellikle kış aylarında hayvanlarda doğum felci, meme anması, şarbon ve şap hastalıkları görülmekte ve verimde düşmeler olmaktadır. Sonuç olarak Hendek ilçesindeki hayvancılığın daha da gelişmesini sağlamak için ahır şartlarının iyileştirilmesi ile hayvan hastalıklarının önlenmesi, bölge hayvancılığının bilimsel yöntemlerle yapılması bunun içinde hayvan sağlığı ile görevli personel sayısının artırılması ve çiftçilere modern hayvancılığın öğretilmesi gerekmektedir.

168

Fotoğraf 1.27. Hendek ilçesinde beslenen kültür ırkı sığırı:Çamlıca Köyü 3.C. ORMANCILIK Ülkemizin bir çok yerinde olduğu gibi araştırma sahasında da orman yetişmesine iklim ve toprak şartlarının elverişli olduğu bu gölgede bazı sahaların çalılarla veya otlarla örtülü bulunması, asıl orman formasyonunun antropojen faktörler nedeniyle ortadan kaldırılmış olduğunu göstermektedir. Araştırma sahasındaki orman tahribatı özellikle KB ve GD’de yer alan yüksek alanlarda ve sahanın kuzeyinde bulunan Çamdağı eteklerinde son senelere kadar devam etmiş ve halen devam etmektedir. Orman içerisinde evlerin bulunması ve bunlara ait mısır tarlalarının gözüktüğü açık sahalar haline gelmiştir. Bununla beraber hakiki bir orman vasfı gösteren bitki örtüsü Hendek ovası çevresindeki dağlar üzerinde geniş ölçüde yayılmış bulunmaktadır. Sakarya Ovasının kuzeydoğu ucunda yer alan araştırma sahası 581 km2 lik bir alana sahiptir. Bu alanın yaklaşık ormanı kayın, göknar, gürgen, dışbudak çam ve az da olsa kestane; 9303 ha baltalık orman ise meşe ve kayın ağaçlarından oluşur. Buna göre tamamı 5800 ha olan sahanın 24940 ha ormanlık alanlardan oluşmaktadır. Hemen her yerde ormanı teşkil eden ağaç türleri arasında kayın ev fazladır. Kayının yayılış sahsı diğer ağaç türlerine nazaran çok daha geniştir. 150-200m’den başlayarak 1250 m yüksekliğe kadar çıkar. Etek kısımlarında ve plato üzerinde kayın arasına gürgen, kavak ve meşeler de karışarak yayvan yapraklı etek ormanlarını teşkil ederler. 700-800m yükseklikten sonra kayınlar ve meşeler arasına iğne yapraklı ağaçlardan göknar ve çamlarda karışır. Dikkate değer bir durumda Çamdağı orman örtüsü içinde çamların hemen yok denecek kadar az oluşudur. Gerek etek ormanlarını,

169

gerekse de karışık yapraklı ormanın altında Rhododendronlar çok yaygın bulunmaktadır.1 Araştırma sahasında yer alan Hendek ovası bugün bitki örtüsünden yoksundur ve ziraat alanları halindedir. Adapazarı-Hendek ovası arasındaki eşik üzerinde yer alan bazı alçak tepelerde parçalar halinde muhafaza edilen meşe ormanı parçaları bulunduğu halde Hendek-Düzce ovalarını birbirinden ayıran eşik üzerinde daha yüksek tepelerin mevcudiyeti nedeniyle bu kesimde kayın hakimiyetinde karışık nemli ormanlar yer aldığı görülür. Kuzeydoğu-güneybatı yönünde şerit halinde uzanan bu ormanlar, kuzey yamaçlarda ve zirvelerde daha geniş yayılış gösterirler. Bu sahada da kayınlar %80-90’a varan oranlarıyla bitki örtüsünün hakim elemanıdırlar.2 Araştırma sahasında yer alan orman formasyonunun yayılış alanının azalmasında orman alanlarının tahrip edilerek tarım alanına veya yerleşmeye açılmasının yanı sıra orman yangınlarının da etkisi vardır. 1996’dan 200 yılına kadar olan 4 yılda araştırma sahasında 13 orman yangını meydana gelmiş ve 26,81 ha orman yok olmuştur. Hendek ve çevresinde elverişli iklim ve toprak özellikleri, zengin bir orman örtüsünün gelişmesine zemin hazırlamıştır. Bu nedenle de saha yüksek bir orman potansiyeline sahip bulunmaktadır. Nitekim araştırma sahasının toplam arazisinin (58 000 ha) yaklaşık olarak %43 (24940 ha)’ünü ormanlık alanlar oluşturmaktadır. Sakarya ilinin yüzölçümünün (4821 km2) %43,2 (208479,5 ha) ‘si ülkemizde en fazla ormana sahip bölge olan Karadeniz Bölgesi yüzölçümünün (141156 km2) %39,6 sı ve Türkiye arazisinin yaklaşık %25 (202.000 km2) ormanlarla kaplı olduğu dikkate alınırsa araştırma sahasının orman varlığı daha iyi anlaşılır. Araştırma sahasında yükseltiye bağlı olarak değişen iklim, toprak ve eğim şartları bölge ormanlarının bir takım farklılıklar göstermesine neden olmuştur. Nitekim deniz seviyesinden 200 metre yükseltiye kadar olan sahada yayılış gösteren çalılıklardan sonra başlayan ormanlar, 600-700 metre yükseltiye kadar geniş yapraklı ağaçlardan, 1500 metreye kadar karışık ormanlardan , bu yükseltiden sonra ise iğne yapraklı ağaçlardan oluşmaktadır. Bunların yanı sıra yöredeki ormanlar tür bakımından da oldukça zengindir. Nitekim geniş yapraklar içerisinde kayın, gürgen ve meşe

1 İNANDIK, H., 1955, Adapazarı Bölgesi’nin İklimi ve Bitki Örtüsü. Türkiye Coğrafya Dergisi 13-14, s.78, İstanbul. 2 YALÇIN, S., 1985, Batı Karadeniz Bölümü (Sakarya Filyos Kesimi) Bitki Örtüsünün Coğrafi Dağılışı . İstanbul üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, s.48, İstanbul.

170

bulunurken iğne yapraklılar içerisinde göknar, sarıçam, karaçam ve kızılçam gibi ağaçlar yer alır. Bölge ağaçlıklar bakımından da oldukça zengin olup, başlıca türleri kızılcık, muşmula, üvez, şimşir, ormangülü, erik ve fındık oluşturmaktadır. Araştırma sahasındaki ormanlar ekonomik işletme şekilleri bakımından değerlendirildiğinde 24940 hektarı bulan ormanların %51,7 (12894 ha) kadarını normal korular, %11 (2743 ha ) kadarını bozuk korular, %27,6 (6884 ha)’ sını normal baltalıklar ve %9,7 (2419 ha) kadarını da bozuk baltalıklar meydana getirmektedir.

Tablo 1.42. Hendek İlçesindeki Orman Serilerinin İşletme Şekillerine Göre Dağılımı (2003). İşletme Şekli Orman Serisi (ha) % si Normal Koru 12894 51,7 Bozuk Koru 2743 11,0 Normal Baltalık 6884 27,6 Bozuk Baltalık 2419 9,7 Toplam 24940 100.0 Kaynak : Hendek Orman Bölge Şefliği Amenajman planlarından

İşletme Şekli

9,7 Normal Koru

Bozuk Koru 27,6 51,7 Normal Baltalık

11,0 Bozuk Baltalık

Şekil 1.48. Hendek İlçesindeki Ormanların Ekonomik İşletme Şekillerine Göre Dağılım Oranları % (2003) Araştırma sahasındaki normal koruluklar tomruk üretiminde kullanılırken, bozuk baltalıklardan da yakacak elde edilmektedir.

171

Hendek ilçesindeki ormanlarda yapacak ve yakacak olmak üzere iki şekilde yararlanılmaktadır. Yapacak odun olarak genellikle tomruk üretimi yapılmaktadır. Nitekim Orman Bölge Şefliği’nden aldığımız bilgilere göre, Hendek ve çevresindeki ormanlardan 2003 yılı itibariyle 243.060 adet iğneli 672.026 adet yapraklı ve 24.451 adet süs bitkisi fidanı dikimi gerçekleşmiştir. Araştırma sahasında bulunan Hendek Bölge Şefliği bünyesinde 2003 yılında 64 personel çalıştırıyordu. Ayrıca yıllara göre değişmekle birlikte ağaç kesimi temizlenmesi ve fidan dikimi gibi işler için mevsimlik işçi de çalıştırılmaktadır. Bütün bunlara rağmen sahanın %43 gibi yarıya yakın bir kısmı kaplayan ormanlardan gerek ekonomik gerekse de işgücü açısından yeterince yararlanıldığını söylemek mümkün değildir. Çünkü bu faaliyet alanından yöre halkının tamamı değil, sadece orman köylüleri yararlanmaktadır. Bu durum da kaçak ağaç kesimine dolayısıyla da ormanların tahrip edilmesine yol açmaktadır. Böylece yörenin önemli sorunlarından biri olan orman kaçakçılığı olaylarına sık sık rastlanılmaktadır. Bu durumun önlenebilmesi için sahadaki ormanlardan yöredeki ailelerin tamamının yararlandırılması sağlanmalıdır. Ayrıca sahadaki orman alanlarının daraltılmaması, aksine artırılması yörenin geleceği açısından dikkate alınması gereken çok önemli bir konudur. Bu hem istihdam yaratması hem de ormancılık iş kolunda hammadden sağlanması ve ormanın diğer yararları (erozyon, turizm gibi) için son derece önemlidir.

3.D. SANAYİ Araştırma sahasında hammadde kaynaklarının yeterli olması, tarımsal üretimin yüksek oluşu, anayol üzerinde bulunması ve pazar koşullarının elverişli olmasına rağmen, gerek sermaye yetersizliği ve gerekse bir avantaj olmasına rağmen sahada dezavantaj olan büyük merkezi yerleşmelere yakın olmasından dolayı sanayi faaliyetleri dolayısıyla da sanayi tesisleri yeterince kurulmamıştır. Oysa günümüzde, modern endüstri kuruluşları giderek artan bir şekilde sermaye ve tüketim pazarlarına gerek duymaktadır.

172

Fotoğraf 1.28. Hendek’in batısında bulunan fındık bahçeleri ve sanayi tesislerinden bir görünüm.

Hendek’te 2003 yılı itibariyle bu faaliyet alanında 1832 iş gücü1 çalışmakta olup, bunların 784 (%42,79)’ü modern sanayi faaliyetlerinde geri kalan 1048 (%57,21) kadarı da imalat işlerinin yapıldığı atölye tipi küçük işletmelerde çalışmaktadır. İnceleme sahasındaki sanayi faaliyetlerini ev imalatı, atölye tipi sanayi ve modern sanayi olarak incelemek mümkündür. Çalışma sahasındaki ev tipi imalat faaliyetleri genellikle ticari amaçlara yönelik değildir. Bu faaliyetler daha çok aile ihtiyaçlarını karşılama amacına yöneliktir. El sanatları olarak da nitelendirebileceğimiz bu imalatlar arasında yaygın olarak; dantel-nakış işleri,, elbise, kazak işleri başta gelir. İnceleme sahasında ormanların oldukça geniş alanlar kapsamasına rağmen bu faaliyet koluna hizmet eden atölye tipi marangozlar ve kereste atölyelerinin sayısı fazla değildir. Nitekim her iki faaliyet kolunda toplam 38 atölye bulunmaktadır. Bu atölyelerde genellikle tahta ve kalas üretimi yapılmakta olup, hammadde Hendek Orman İşletmesinden temin edilmektedir. Ayrıca konutların ahşap kısımları ile ev eşyaları imalatı ve onarım yapan bu işletmelerde toplam 173 kişi çalışmaktadır.

1 Hendek’ teki sanayi faaliyetlerinde çalışan iş gücünün 1456’sı ilçe merkezinde çalışmaktadır.

173

Tablo 1.43. Hendek’teki Atölye Tipi İşletmelerin Sayısı ve Çalıştırdıkları İşgücü ( 2004 ). İşyerinin Adı İşyeri Sayısı İşgücü Sayısı Alüminyum Doğrama 10 68 Demir Döküm ve 18 163 Mermer Atölyesi 5 21 Tekstil Atölyesi 10 193 Kereste ve Mobilya Atöl. 38 173 Lokum İmalatı 3 99 Yemek İmalatı 2 14 Yufka İmalatı 3 18 Süt ve Yoğurt İmalatı 6 47 Oto Tamir Atölyesi 21 88 Radyo TV. Tamircisi 11 28 Zirai Alet Tamircisi 1 4 Ayakkabı Tamircisi 9 28 Diğerleri 38 184 Toplam 175 1048 Kaynak: Esnaf Kefalet Kooperatifi verileri ile yerinde yapılan gözlem sonuçlarından Araştırma sahasında, daha önce de belirtildiği gibi, modern sanayi faaliyetleri yeterince gelişmemiştir. Nitekim ilçe de 7 adet fındık fabrikası, 1 adet un fabrikası 2 adet yem fabrikası 4 adet su fabrikası ve 1 adet çelik boru fabrikası bulunmaktadır. İstanbul - Ankara karayolu üzerinde bulunan bu fabrikalarda toplam 784 işgücü istihdam etmektedir. Bu fabrikalar ürettikleri ürünleri hemen hemen Türkiye’nin her tarafına pazarlamaktadırlar. 3.E.ULAŞIM Ekonomik coğrafyanın önemli bir kolunu oluşturan ulaşım ve haberleşme faaliyetlerini kısaca bir eşya veya yükün bulunduğu yerden başka bir yere nakledilmesi şeklinde tarif edebiliriz. fazla olduğu yerden eksikliği hissedilen yerlere taşınan malların bu hareket sırasında değerlerinin artmasına neden olan ulaşım ya da fikirlerin

174

taşınmasına yardımcı olan haberleşme, sanayi ve ticaret gibi bir üretim şeklidir.1 Böylece üretilmiş olan mal ve hizmetler üretildiği yerden ziyade ihtiyaç duyulan yerlere ulaştırıldığı zaman gerçek değerini bulabilmektedir. Bu nedenle de ulaşım imkanları bölgelerin gelişmesinde veya geri kalmasında önemli rol oynamaktadır. Kuşkusuz ekonomik kaynakların üretime açılması ve işletmesinde, yollar büyük önem taşımaktadır. Nitekim ulaşım sistemi ile ekonomik gelişme paralellik göstermekte, kaynakların üretime açılması ve işletmesinde, yollar büyük önem taşımaktadır. Nitekim ulaşım sistemi ile ekonomik gelişme paralellik göstermekte, kaynakların birbirini tamamlamalarına yardım etmektedir. Araştırma sahasının düz bir topoğrafik yapıya sahip olması ulaşım hizmetlerinde önemi bir avantaj teşkil etmektedir. Daha önce de belirtildiği gibi Hendek İstanbul- Ankara yolu üzerinde Adapazarı’na 32 km uzaklıkta bulunan ve merkezi bir özelliğe sahip yerleşmedir. Hendek’in gelişmesinde ulaşım imkanlarının elverişli olmasının etkileri çok fazladır. Hendek ilçesinden her saat başı Adapazarı’na düzenli olarak seferler yapılmaktadır. Yine Hendek merkezinden ülkemizin her tarafına düzenli olarak otobüs seferleri yapılmakta olup hatta Hendek- İstanbul otobüsleri Adapazarı’na uğramadan devam etmektedir. Araştırma sahası içerisinde yapılan bölge içi ulaşım ise kent merkezi ile mahalle ve köyler arasında gerçekleşmektedir. Nitekim ilçe merkezinde bütün köylere haftanın her günü seferler düzenlenmektedir. Belediye sınırları içerisinde yer alan mahallelerde oturanlar ise çoğunlukla kent merkezine minibüslerle veya yaya olarak gelip gitmektedir. Yine şehir merkezine yakın köy yerleşmelerinden şehir merkezine gün içerisinde düzenli olarak birkaç seferde düzenlenmektedir.

1 TÜMERTEKİN, E., 1987, Ulaşım Coğrafyası İst. Üniv.Yay. No: 2053, Coğrafya Enst. Yay. No: 85, s.1, İstanbul.

175

Tablo 1.44. Hendek İlçe Merkezinin Köylere Olan Uzaklıkları.

Yerleşimin Adı Uzaklık (km) Yerleşimin Adı Uzaklık (km)

Akarca 16 Karadere 13 Akçayır 7 Karatoprak 14 Akova 5 Kargalıhanbaba 7 Aksu 28 Kargalıyeniköy 14 Aktelek 30 Kazimiye 3 Aşağı Çalıca 15 Kırktepe 11 Aşağı Çarığıkuru 2 Kızanlık 15 Bakacak 24 Kocatöngel 32 Balıklı İhsaniye 4 Kurtuluş 25 Beyköy 8 Lütfiyeköşk 6 Beylice 41 Martinler 15 Bıçkıatık 14 Muradiye 10 Çakallık 2 Ortaköy 10 Çamlıca 46 Paşaköy 20 Çayırbaşı 16 Pınarlı 3 Çobanyatağı 15 Sarıyer 10 Çukurhan 39 Servetiye 5 Dereköy 45 Sivritepe 11 Dikmen 30 Sofular 15 Esentepe 8 Soğuksu 28 Eskibıçkı 20 Sukenarı 18 Göksu 32 Süleymaniye 10 Güldibi 11 Sümbüllü 12 Gündoğan 8 Şeyhler 11 Güney 12 Uzuncaorman 8 Hallaç 9 Yağbasan 9 Hamitli 10 Yarıca 6 Harmantepe 11 Yayalar 13 Hicriye 6 Yeniköy 4

176

Hüseyinşeyh 4 Yeniyayla 30 İkbaliye 3 Yeşilköy 1 İkramiye 8 Yeşilvadi 2 Kadifakale 26 Yeşilyurt 36 Kahraman 16 Yukarı Çalıca 8 Kalayık 8 Yukarı Hüseyinşeyh 6 Kaynak: Hendek Köy Hizmetleri Müdürlüğü verilerinden Hendek ilçesinde yolu olmayan mahalle veya köy bulunmamasına rağmen, yolların standartları çok düşüktür. Bunun sonucunda da, özellikle sağnak yağışlardan sonra, bazı alanlarda eğimin de etkisiyle, yağmur sularının bir bölümü yüzeysel akışa geçmekte ve sellenme sonucu köy ve mahalle yollarının suların açtığı oluklar ile kaygan hale gelmesi motorlu araçların hareketini büyük ölçüde zorlaştırmaktadır. Bu nedenle de özellikle sağnak yağışlardan sonra köy yollarının bakımı mutlaka yapılmalıdır. Araştırma sahasındaki köy yollarının istenilen seviyede olmamasında özellikle orman köylerinde topoğrafik yapıdan kaynaklanan yol inşasındaki zorluklarla birlikte km başına yol maliyetinin yüksek olması gibi faktörlerde etkili olmaktadır. Ayrıca iklim şartlarının yanı sıra yörede oldukça değerli olan tarım topraklarının kamulaştırılması problemleri de yol yapımını olumsuz yönde etkilemektedir. Nitekim ilçede sırf bu nedenden dolayı zaman zaman köy ve mahalle yollarının güzergahlarının değiştiğine de rastlanmaktadır. Ekonomik kaynakların ve mevcut potansiyellerin değerlendirilmesi bakımından önemli olan ulaşım faaliyetlerine haberleşmenin de eklenmesi gerekmektedir. Bu açıdan haberleşme ağı araştırma sahasında 1985 yılından sonra oldukça gelişme göstermiştir. Böylece araştırma sahasında 2003 yılı itibariyle her aile hemen hemen telefon ve diğer iletişim araçlarından olan radyo ve televizyona sahiptir.

177

Şekil 1.49. Hendek İlçesinin Ulaşım Haritası

178

Fotoğraf 1.29. Hendek şehir merkezinden geçen eski İstanbul- Ankara karayolundan bir görünüm.

Fotoğraf 1.30. Hendek’te köy yollarından bir görünüm.

179

3.F. TİCARET Hendek ilçesinde ticari aktivitenin en yoğun olduğu kent merkezinde bile ticari faaliyetler fazla gelişmemiş olup, genellikle ihtiyaçları karşılamaya yöneliktir. Şüphesiz böyle bir durumun ortaya çıkmasında Hendek’in daha büyük bir ticari potansiyele sahip merkezlere yakın olması ve bu merkezlerle ulaşım imkanlarının kolay olması ve sanayi faaliyetlerinin de yeterince gelişmemiş olmasının etkileri vardır. Yine de araştırma sahası açısından Hendek kent merkezi, yörede üretilen tarım ve hayvansal ürünlerin tüketildiği ve bir kısmının da dışarıya pazarlandığı bir merkez durumundadır. Hendek aynı zamanda da üretimi mümkün olmayan malların sağlandığı ve kır yerleşmelerine pazarlandığı toplanma ve dağılma merkezi durumundadır. Araştırma sahasının Sakarya, Kocaeli, Düzce hatta İstanbul gibi kent merkezleri ile olan ulaşım bağlantısının kolay olması Hendek ile merkezindeki ticari faaliyetlerin gelişmesini engellemiştir. Öyle ki ulaşımın kolaylıkla sağlandığı ticari aktivitesi daha geniş ve yoğun olan şehirlere yakınlık, gerek ticari faaliyetlerin gerekse ticaret şeklinin küçük kentler aleyhine gelişmesine neden olmaktadır.1 Nitekim Hendek kent merkezinde bundan oldukça fazla etkilenmiş ve sonuçta kentte daha ziyade gıda maddeleri satan perakende ticari işyerleri yoğunluk kazanmıştır. Giyim ile dayanıklı tüketim malları satan işyerlerinin sayısının az olması ise, bu malların daha ucuz ve tercih etme şansının daha fazla olduğu Sakarya kentinden sağlanmasının bir sonucudur. İnceleme sahasındaki kent aktif nüfusunun yaklaşık %23,96 (2118) kadarı ticaret kesiminde çalışıyordu. Ticari faaliyetler de toptancılığın ikinci planda kaldığı bölgede daha çok perakende ticaret faaliyeti gelişmiştir. Kuşkusuz bu durum perakende olarak yapılan ticaret faaliyetlerinin daha çok yerel ihtiyaçlara cevap vermesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Özellikle yakın çevredeki toptancıların söz konusu malları tüccarların işyerlerine kadar pazarlamaları da kentte toptancılık faaliyetleriyle uğraşanların sayısını azaltmıştır. Yine perakende ticari işyerlerinin yoğunluk kazanmasında, çoğunluğun yıllık cirolarının az ve düşük sermaye işletmelerinden oluşmasının yanı sıra, toptan ticaret faaliyetlerine oranlar, fazla tecrübeye sahip olmayan şahıslar tarafından az bir sermaye ile kurulmaları ve belli bir beceri gerektirmemesi de önemli rol oynamıştır.

180

Tablo. 1.45. Hendek Şehir Merkezindeki Ticari İşyerlerin Sayısı (2003). Ticari İşyeri Sayısı Ticari İşyeri Sayısı Bakkal 205 Hediyelik Eşya 10 Büfe 67 Tekel Bayii 17 Manifatura-Tuhafiye 120 Pastane 7 Lokanta 58 Saatçi 6 Eczane 9 Tavukçu 8 Nalbur 23 Zücaciye 10 Ayakkabı Mağazası 26 İnternet Cafe 13 Fotoğrafçı 11 Telefoncu 8 Kahvehane 106 Tüp gaz 6 Kasap 18 Oto Yedek Parça 9 Kuyumcu 9 Temizlik Malzemesi 6 Kırtasiye 12 Diğerleri 161 Manav 11 Toplam 936 Kaynak: Hendek Esnaf Kefalet Kooperatifi verilerinde ve yerinde yapılan gözlemlerden Ticari aktivitesinin daha çok ana caddeler boyunca yoğunluk kazandığı kent merkezinde 936 adet işyeri bulunuyordu. (2003) Çok değişik alanlarda faaliyet gösteren bu işyerlerinin önemli bir kısmını bakalar, manavlar, manifatura-tuhafiye, kahvehane, terzi ve lokantalar oluşturuyordu. Bu işyerlerinin tamamına yakınının kent merkezinde yer alması, çevresine göre merkezi bir konuda yer almasının sağladığı avantajlardan yanı sıra, kamu kurum ve kuruluşlarına ait binaların da merkezde yer almasının etkileri vardır. Kuşkusuz ilçe merkezi, ticari işyerlerinin çeşitliliği bakımından bir ilçeye hizmet verebilecek yeterliliktedir. Kentteki ticaret faaliyetlerinin azda olsa gelişme göstermesinde, Hendek’in ilçe merkezi olmasının sağladığı avantajların yanında halkın tarımsal faaliyetler sonucunda gelirinin artmasının da etkisi vardır. Kentte özellikle Salı günleri ticari faaliyetlerde büyük bir canlılık gözlenmektedir. Çünkü haftanın bu gününde kentte gıda ve hayvan pazarlarını kurulmaktadır. Bu Pazarlara Akyazı, Karasu, Söğütlü, , Düzce gibi yerleşmelerden de çok sayıda satıcı katılmaktadır.

1 ZAMAN, M., 2001, Tonya İlçesinin Coğrafi Etüdü. Tonya İlçesi Kültür yay. No: 1, s.291, Trabzon.

181

Fotoğraf 1.31. Hendek’te salı günleri kurulan kapalı halk pazarından bir görünüm.

Hendek ilçesinde yaşayan ailelerin satın aldıkları malların başında; şeker, , pirinç, makarna, un gibi gıda maddeleri ile çeşitli ev eşyaları ve hayvan yiyecekleri (kepek, yem), gelmektedir. Tüccarlar ticaretini yaptıkları malları genelde, Sakarya, Kocaeli, İstanbul gibi ticaret merkezlerinden toptan olarak satın almaktadırlar. Araştırma sahasından dışarıya ise, orman ürünleri, hayvancılık ürünleri, fındık ve çeşitli meyveler pazarlanmaktadır. Nitekim Hendek ilçesinden Sakarya Kocaeli ve İstanbul’a orman ürünleri hayvansal ürünler ve fındık pazarlanmaktadır. Ticari hayatın yeteri kadar gelişmediği araştırma sahasındaki bankacılık hizmetleri ise, ilçe merkezinde bulunan Ziraat Bankası, Vakıfbank şubeleriyle gerçekleştirilmektedir. 3.G. TURİZM Hendek ve çevresinin doğal ve beşeri kaynaklar bakımından zengin bir potansiyele sahip olmasına rağmen, bu potansiyel turizm bakımından henüz değerlendirilememiştir. Bu durum ilçenin sahip olduğu doğal güzelliklerin yeterince tanıtılamamasının yanı sıra yörede bu faaliyete hizmet edebilecek tesislerin kurulmamış olması gibi faktörlerden kaynaklanmaktadır. Ayrıca yöre turizmini geliştirmeye yönelik

182

plân ve programların bulunmayışı ile konaklama, alt yapı ve tanıtım hizmetlerindeki yetersizlikler, gelişmeyi engelleyen diğer faktörleri oluşturmaktadır. Şüphesiz araştırma sahsı çevresinin dağlık bir yapıya sahip olmasının yanı sıra ormanlarla kaplı olması, ilgi çeken ve değerlendirilmesi gereken doğal turistik kaynakların en önemlilerini oluşturmaktadır. Özellikle yörenin sahip olduğu orman potansiyeli turizm açısından mutlaka değerlendirilmelidir. Çünkü, bu alanlar doğal güzelliklerinin yanı sıra bol oksijeni ile sağlık turizmine, sauna özellikleri ile de av turizmine son derece elverişli ortamları oluşturmaktadır. Hendek ve çevresinde yayla turizm kapsamına alınabilecek doğal güzelliğe sahip alanlarda mevcuttur. Nitekim bunlar arasında en fazla dikkat çeken Dikmen Yaylası insanların bir araya geldiği kültürel ve rekreasyonel amaçlı faaliyet yapabilecekleri büyük nüfus kitlelerine yakın ülkemizin ender görülen güzelliklerinden biridir. Sonuç olarak araştırma sahası turizm potansiyelin değerlendirilmesi, ilçenin daha da gelişmesi bakımından oldukça önemlidir. Bu sahaya turistik ilgiyi çekebilmek için öncelikle yörenin tanıtılması, altyapı hizmetlerinin tamamlanması turistik tesislerin kurulabileceği uygun alanların tespit edilmesi gerekmektedir.

183

SONUÇ Araştırma sahasını oluşturan Hendek ilçesi, Marmara Bölgesi’nin Çatalca- Kocaeli Bölümü sınırları içinde bulunmaktadır. Bütün olarak söylenirse çalışma alanı, Güneydoğu Marmara ve Batı Karadeniz Bölgeleri arasında geçiş özelliği gösteren K-G çevrelere doğru yükseltisi artan eski İstanbul-Ankara karayolu üzerinde Sakarya ile Düzce illeri arasında yer almaktadır. Planeter ve coğrafi faktörlere bağlı olarak bölgenin iklim şartları, Karasal Akdeniz iklim bölgesi ile Batı Karadeniz Bölgesi iklimi etkisi altında bulunmakta olup, bazen birinin, bazen diğerinin etkisi altında kalan fakat hiçbir zaman bu iki ayrı iklim tipine sokulmayan bir geçiş alanında bulunmaktadır. Hendek Meteoroloji istasyonunun verilerine göre yıllık ortalama sıcaklık 14.5°C ve ortalama donlu gün sayısı 23.3 gün kadardır. Yıllık ortalama yağış tutarının 800 mm olduğu sahada en fazla yağış alan mevsimi %33,0 (260mm) ile kış, en az yağış alan mevsimini ise, %18,9 (157mm) ile yaz oluşturmaktadır. Araştırma sahasında iklim ve doğal şartların elverişli olması nedeniyle çok gelişmiş olmasa da akarsu ağı mevcuttur. Hendek ilçesinin önemli akarsularını Balıklı Dere, Uludere ve Değirmen Dere oluşturmaktadırlar. Bunlardan sürekli olarak akan tek akarsu Balıklıdere’dir. Araştırma sahasında en fazla yayılışı kahverengi orman toprakları ile alüviyal topraklar göstermektedir daha sonra kolüviyal topraklar gelmektedir bunlar genellikle birikinti konileri ve kısa boylu akarsu ağızlarındaki malzemenin üzerinde gelişmiş ve genellikle eğimli yüzeylerde bulunurlar. Kalkersiz kahverengi orman toprakları ise genellikle kireç içermeyen ana kayalar üzerinde gelişmiştir. Hendek ve çevresi bitki örtüsü bakımından Batı Karadeniz kıyı dağlarının devamı olması bakımından zengin ve iyi gelişmiş bitki örtüsü ile örtülüdür. Bunun başlıca sebebi yağışın bolluğu, sıcaklık şartlarının elverişli olması ve bariz bir kurak devrenin bulunmamasıdır. Araştırma sahası nüfusu 2000 yılı nüfus sayım sonuçlarına göre 64538’i bulmuştur. Yörede nüfus artış hızı göçler sonucunda oldukça artmıştır. Nitekim Hendek ilçesinin nüfusu 1927-2000 yılları arasındaki 73 yıllık devrede 24616’dan 64538’e yükselmiştir. Dolayısıyla bu devrede Hendek ilçesinin toplam nüfusu %162 oranında artış Göstermiştir. Ancak şehir nüfusu ile kır nüfusunun artış seyri birbirinden farklı

184

özellikler gösterir. Nitekim aynı devreler arasında (73 yıllık ) şehir nüfusu, %489,4 oranında artarken, kırsal nüfus %81,9 kadar artmıştır. Bu durum daha çok kırsal kesim nüfusunun azda olsa göç vermesinin ve şehir merkezinin ülkenin her bölgesinden göç almasının sonucudur. Hendek’te 1995 yılı itibariyle genel doğum oranı %25,3 iken, ölüm oranı ise %55,6 dolayında olmuştur. Dolayısıyla da aynı yıl itibariyle yıllık doğal nüfus artış hızı, %019,2 düzeyinde gerçekleşmiştir. Araştırma sahasında başta sosyo-ekonomik avantajlardan kaynaklanan göç hareketini ülke dışına yönelik dış göçler ile, ülke içine yönelik iç göçler oluşturmaktadır. Hendek özellikle ülkemizin Karadeniz Bölgesi ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden göç alırken, 1999 yılında bölgede meydana gelen depremden sonra göçler durma noktasına gelmiştir. Araştırma sahasındaki sağlık hizmetleri, bir devlet hastanesi (55 yataklı) ile dokuz sağlık ocağı ve otuz sekiz sağlık evi tarafından yürütülmektedir. Hendek ilçesinde 2000 yılı nüfus sayım sonuçlarına göre aritmetik nüfus yoğunluğu 112 kişi/km2 dir. Bu değer aynı yıl itibariyle 136 kişi/km2 olan Sakarya ilinden daha azdır. Buna karşılık km2’ye 88 işi olan Türkiye ve Marmara Bölgesi genelinden daha yüksektir. Araştırma sahasındaki yerleşmeler toplu dokulu olup, Hendek Ovası ile ovanın kuzeyindeki ve güneyindeki yüksek ormanlık alanların geçiş kuşağında 200m ile 400 m yükseklikleri arasında yoğunluk göstermektedirler. İnceleme sahası, idari bakımdan 13 ayrı mahalle yerleşmesinden oluşan ve aynı zamanda, ilçe merkezi olan bir kent yerleşmesi ile birlikte bir bucak, iki belde ve 73 köy yerleşmesinden meydana gelmektedir. Hendek’te geçici yerleşme bulunmamaktadır. Araştırma sahasında topoğrafya ve iklim şartlarının elverişli olmasının yanı sıra, ormanlık alanların da geniş yer kaplaması beşeri faaliyetleri, dolayısıyla da nüfusun geçimini temin edebileceği kaynakların çeşitli olmasını sağlamıştır. Köy yerleşmelerindeki ekonomik faaliyetler geçim tipi olmakla beraber, pazarlara yönelik de üretim yapılan yarı kapalı köy yerleşme Bulunmaktadır. İnceleme alanındaki köy meskenlerinde kullanılan yapı malzemesi, şekil ve değişik kısımların tertip tarzı ile içinde bulunduğu coğrafi çevrenin özelliklerini taşır. Nitekim araştırma sahasındaki konutlarda en fazla kullanılan yapı malzemesini çağdaş yapı malzemelerinden sonra kerpiç oluşturmaktadır. Ancak ahşap ve taş malzemeleri de köy konutlarında kullanılan diğer malzemelerdir. Gerçekten de toplam 7995 köy

185

konutunun 2958’i yani %37’si kerpiç, 1440’ı %18’i ahşap ve taş ve 3597’si yani %45’inin de tuğla ve biriketten inşa edildikleri görülmektedir. Araştırma sahasında temel ekonomik faaliyeti tarım oluşturmaktadır. Tarımsal faaliyetler geçim tipi şeklinde yapılmakla beraber, bazı ürünlerin ticari önemi de vardır. Tarımsal faaliyetler özellikle Hendek Ovasında yoğunluk kazanmaktadır. İnceleme sahasında toprakların yaralanma bakımından arazinin bölünüşünde en büyük oranı, orman alanları almaktadır. Nitekim toplam arazinin (58.000 ha), %43’ü bu alanlardan oluşmaktadır. Geri kalan arazinin, %37,73’ü ekili-dikili alanlardan, %12’si çayır ve mera alanlarından, %7 kadarı da tarım dışı arazilerden oluşmaktadır. Hendek ve çevresinde tarım arazilerinin küçük parsellerden oluşması, tarımsal üretimi olumsuz yönde etkilemektedir. Bu durum, kır nüfusunun tarımsal faaliyetlerde birinci planda kendi ihtiyaçlarını karşılamasını zorunlu kılmaktadır. Dolayısıyla köy yerleşmelerinin çoğunluğu tarımsal faaliyetler bakımından kendi kendine ancak yetebilen bir ekonomik yapıya sahiptir. İnceleme sahasında tarımsal faaliyetlerde entansif metodların yanında ekstansif metotlar da hakim durumdadır. Ayrıca; gübreleme, zararlılarla mücadele ve kaliteli tohum kullanımına gereken önemin verilmediği görülmektedir. Araştırma sahasında ekili-dikili alanların yaklaşık %49,4’ü tahıl tarımına, % 22,7’si sebzelere %3,9’u yem bitkilerine %10,5’i meyve (fındık bahçeleri)a alanlarına, %13,5’i ise diğer sebze ve meyve bitkilerine ayrılmıştır. Hendek ve çevresinin doğal çevre özellikleri ve özellikle iklim şartları tarımın bölge ekonomisinde önemli bir faaliyet alanı durumuna gelmesine zemin hazırlamıştır. Bölgede Hendek Ovası gibi düz ve verimli topraklara sahip bir alanın bulunması ve iklim elemanlarının tarım için uygun olması, fazla gelir getirmesi nedeniyle tarımsal faaliyetler ön plâna geçmiştir. Başka bir ifadeyle, ilçede tarım faaliyetleri ticari amaçlara yöneliktir. Hendek ilçesinin yaklaşık olarak %12 kadarını kaplayan çayır ve mera alanları hayvancılığın yörede ikinci plâna düşmesine neden olmuştur. Aileler daha çok kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek 2-3 baş hayvan beslemektedirler. İnceleme sahasında 2003 yılı itibariyle 16.300 büyükbaş, 2700 küçükbaş ve 178 baş yük ve çeki hayvanı olmak üzere 19278 baş hayvan besleniyordu. Araştırma sahası, arıcılık faaliyetleri açısından son derece elverişli ve yüksek bir potansiyele sahiptir. Ancak bu potansiyel yeterince değerlendirilmemektedir. 2003 yılı

186

itibariyle 7700 fenni kovan bulunmaktaydı. Aynı yıl itibariyle ise 128 ton bal üretimi yapılmıştır. Saha yüksek bir orman potansiyeline sahiptir. Nitekim araştırma sahası yüzölçümünün %43’ü ormanlarla kaplıdır. 2003 yılı itibariyle toplam orman alanı varlığı 24940 ha kadardır. Ormanların %51,7’si normal koru, %11’ı bozuk koru, %27,6’sı normal baltalık ve %9,7 sini ise bozuk baltalıklar oluşturur. Hendek’te sanayi faaliyetleri de yeterince gelişmemiştir. Nitekim araştırma sahasında modern sanayi kuruluşları sosyo-ekonomik avantajlarına rağmen oldukça azdır. Diğer sanayi kuruluşları daha çok küçük onarım ve imalat işlerinin yapıldığı atölyelerden meydana gelmektedir. Araştırma sahasının düz bir topoğrafik yapıya sahip olması ulaşım hizmetlerinde önemli bir avantaj teşkil etmektedir. Hendek’in gelişmesinde ulaşım imkanlarının elverişli olmasının etkileri çok fazladır. Hendek ilçesinde yolu olmayan mahalle veya köy bulunmamasına rağmen yolların standartları çok düşüktür. Hendek’in yakın ve uzak çevresi ile olan bağlantısı İstanbul-Ankara karayolu ile gerçekleşmektedir. Hendek’te ticari faaliyetler de yeterince gelişmemiş olup, genellikle yerel ihtiyaçları karşılamaya yönelik olarak yapılmaktadır. Şüphesiz bunda, bölgenin daha büyük ticaret potansiyeline sahip merkezlere (Sakarya, Düzce, Kocaeli) yakın olması, bu merkezlerle ulaşım bağlantılarını kolaylıkla sağlanması ile sanayi faaliyetlerinin yeterince gelişmemiş olması gibi nedenlerle, bu potansiyel henüz değerlendirilememiştir. Sonuç olarak; hendek ilçesi temel ekonomisi tarıma dayalı, sosyo-ekonomik avantajlarından dolayı sürekli göç alan, ancak sanayisi henüz gelişmemiş belirli hizmet ve yatırımlara ihtiyaç duyan, gelişmekte olan, ülkemiz yörelerinden birini oluşturmaktadır.

187

ARAŞTIRMA SAHASININ TEMEL SORUNLARI VE BAŞLICA ÇÖZÜM ÖNERİLERİ A. DOĞAL ÇEVRE ÖZELLİKLERİ İLE İLGİLİ SORUNLAR Araştırma sahasında fiziki çevre ile ilgili en önemli sorunlar sahanın ülkemizdeki I. Deprem kuşağında bulunan Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde bulunmasıdır. Yerkabuğunu meydana getirmiş olan kayaçların birçok yerde kırılmış olduğu görülmektedir. Bu kırıkların bir kısmı çok küçüktür ve ancak mikroskopla görülebilir, bir kısmı ise bu kırık hattının iki tarafında kalan blokların birbirine nazaran alçalıp yükselmesiyle ortaya çıkar, bu şekilde meydana gelmiş ve bir hat üzerinde uzanan kırığa fay denir. Kırık ve fay çizgileri zayıf dayanıklıktaki yerlerdir. Yeryüzünde depremler daha çok bu fay çizgilerinde meydana gelmektedir. Doğal etmen ve süreçlerin etkisi altında yerkabuğunda ve daha az olarak da üst mantoda meydana gelen kısa süreli sarsıntılara deprem denir.Bunlar yerkabuğu içindeki herhangi bir noktada, orada mevcut kayaçlarda birikmiş enerjinin sismik dalgalar şeklinde serbest kalması sonucu meydana gelirler ve bu noktadan çevreye yayılırlar. Deprem Araştırma Dairesi’nin Adapazarı ve çevresinin deprem verilerine göre (1881-1986) magnitüdü 4.0’ın üzerinde 162 defa deprem meydana gelmiştir. Yine Marmara Bölgesi’nde 1500-2000 yılları arasında magnitüdü 5.0’ın üzerinde 33 defa deprem olmuştur. Bu depremler sonucunda binlerce can ve mal kayıpları meydana gelmiştir. Yine 17 Ağustos depreminde Hendek’te 29 can kaybı, 609 yıkılan bina sayısı, 606 orta hasarlı bina sayısı ve 1069 az hasarlı bina sayısı meydana gelmiştir. Yine 23 Ağustos 2000’de merkez üssü Hendek olan 5.8’lik depremde can ve mal kaybı olmamıştır. Bütün bu veriler gösteriyor ki araştırma sahasındaki en önemli doğal çevre sorunu bölgede meydana gelen depremlerdir. Tabi ki bütün depremlerde olduğu gibi I. derece deprem kuşağı üzerinde bulunan Hendek’te de depremin ne zaman ne şiddetle olacağı önceden bilinememektedir. Bu konuda yapılması gereken, özellikle deprem bölgelerinde yaşayan insanların deprem konusunda bilinçlendirilmesidir. Deprem öncesinde, sırasında ve sonrasında bilinçli hareket etmek, can kaybını büyük ölçüde azaltacaktır. Depremle iç içe yaşayan ülkemizde özellikle araştırma sahasının da içinde bulunduğu Marmara Bölgesi’nde depremlerin zararlarının azaltılabilmesinin ilk şartı, yaşanılan mekanların depreme dayanıklı olarak inşa edilmesidir. Depremin kendisinin değil de, depreme dayanıksız olarak yapılmış binaların ölüm ve yaralanmalara sebep

188

olduğu unutulmamalıdır. Binaların depreme karşı dayanıklı olabilmesi için, mekan- insan dengesine dikkat edilerek, sağlıklı bir şehir planlaması ve uygulaması gereklidir. Binalar deprem yönetmeliğine uygun olarak yapılmalı, binalardaki taşıyıcı ana yapısal elemanlar; kolon, kiriş, taşıyıcı duvar, temel vb. elemanların depremden zarar görmemesi için gerekli önlemler alınmalı, ayrıca şehrin yerleşim sınırları içindeki uygun yerlerinde hazır afet evleri yapılmalıdır. Sonuç olarak, I. derecede deprem kuşağında bulunan Hendek’te meydana gelebilecek depremleri önleyemeyiz, ancak bu doğal afetin zararları en aza indirilebilir. Bu da bölgede yaşayan insanların deprem öncesinde, sırasında ve sonrasında bilinçli hareket etmeleri ile mümkündür. Araştırma sahasında, iklim şartları ile ilgili en önemli sorunlardan birini bitkilerin çimlenme devresinde görülen don olayları oluşturmaktadır. Gerçekten de, ilkbahar mevsiminde az da olsa don olaylarının görülmesi, zaten çok az sayıda ki ticari tarım ürünlerinin (özellikle fındık bitkisi) yetiştirilmesini zorlaştırmakta, verimin düşmesine neden olmaktadır. İnceleme sahasında, doğal nemin yüksek ve yağışların fazla olmasının neden olduğu diğer bir sorun ise, tarım topraklarındaki kireç oranının azalmasıdır. Bu sorunun çözümlenebilmesi için tarım arazilerini de tarım kireci kullanımının yaygınlaştırılması ve çiftçinin buna alıştırılması uygun olacaktır. Kuşkusuz, doğal çevre özelliklerine bağlı olarak meydana gelen bu sorunlar ve benzeri olayların, zararlarının azaltılması için, bu olayları oluşturma nedenlerinin en az seviyeye indirilmesi, ya da ortadan kaldırılması gerekmektedir. Buda, önleyici veya koruyucu tedbirlerin alınmasıyla mümkün olacaktır.

189

B. BEŞERİ ÇEVRE ÖZELLİKLERİ İLE İLGİL SORUNLAR Araştırma sahasında beşeri çevre özellikleri ile ilgili en önemli sorunu sahaya yönelik olan göçler sonucunda giderek artan işsizlik oluşturmaktadır. Çünkü araştırma sahası, sosyo-ekonomik avantajları olmasına rağmen bunları yeterince kullanamamıştır. Bunun sonucunda göçlerle nüfusun giderek artması, insan çevre ilişkilerinde olması gereken dengenin bozulmasına neden olmuştur. İlçe nüfusunun bu köklü sorununu çözümlemek için öncelikle bölgede istihdam imkanlarını artırıcı tedbirler almak gerekir. Yani bölgenin sahip olduğu sosyo- ekonomik avantajları verimli bir şekilde kullanmak gerekmektedir. Gerçekten de bölgede bu amaca yönelik bazı sanayi dallarının kurulması mümkündür. Bunlar arasında hammaddeleri yöreden kolaylıkla sağlanabilecek kereste fabrikalarının kurulması düşünülebilir. Fındık fabrikalarının sayısı artırılabilir. Özellikle büyük tüketim pazarlarına yakınlığından dolayı tavuk çiftliklerinin kurulması ve üretimin pazarlara sürülmesi çok ucuza mal olabilecek özelliktedir. II.Organize Sanayi Bölgesi’nin çalışmalarının kısa zamanda tamamlanması gerekmektedir. Beşeri özelliklerle ilgili diğer bir sorun ise, sağlık hizmetlerin yetersiz olmasıdır. Örneğin, Hendek’te bulunan sağlık kuruluşlarının çoğunda doktor ve yardımcı personel eksikliği ve donanım yetersizliği önemli sorunlar oluşturmaktadır. Nitekim Hendek Devlet Hastanesi, ancak küçük çaplı ameliyatları gerçekleştirebilecek şekilde planlanmış bir sağlık kurumudur. Gerek yeterli donanıma gerekse de yeterli sayıda doktor, hemşire ve teknik personele sahip olmaması hastaların çoğunluğunun Sakarya’ya sevk edilmesine neden olmaktadır. Ayrıca köylerde bulunan sağlık ocaklarına atanan doktor ve sağlık personelin yetersiz oluşu büyük sorun oluşturmaktadır. Bu sorunun çözümlenebilmesi için, mevcut sağlık ocaklarının personel ve teknik malzeme açısından donatılması gerekmektedir. Araştırma sahasındaki köy yerleşmelerinde hayvansal atıkların açıkta depolanması insan sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Çünkü, gübre yığınları yaz aylarında karasinek üreme ortamı haline gelmektedir. Buna bağlı olarak da, bu aylarda bulaşıcı hastalıklara yakalananların sayısı artmaktadır. Bu durumu önleyebilmek için, özellikle yaz aylarında hayvansal gübreler konutlardan uzaklaştırılmalı veya sık sık kireçlenmelidir. Ayrıca, ahırların evden ayrı ve biraz uzakta inşa edilmesine önem verilmektedir.

190

Araştırma sahasındaki kırsal yerleşmelerde ev eklentilerinden olan samanlığın evin hemen yakınında inşa edilmesi, özellikle ahşap malzeme ile inşa edilmiş meskenler için yangın tehlikesi arz etmektedir. Bu nedenle yeni yapılacak köy meskenlerinde ahırın evden ayrı olarak yapılmasına ve samanlıkların yangın tehlikesi açısından evi tehdit etmeyecek mesafede inşa edilmesine özen gösterilmelidir. Hendek ilçe merkezi ile ilgili önemli bir sorunu ise ticari iş yerlerinin şehrin ana caddelerine plansız bir şekilde dağılışı oluşturmaktadır. Örneğin şehrin bakkal dükkanları ile atölye tipi sanayi işyerleri yan yana bulunmaktadır. Böylece kentin hem fizyonomisi hem de planı bozulmaktadır. Şüphesiz bu durumu ortadan kaldırmak için, atölye tipi sanayi faaliyetlerinin şehrin dışındaki sanayi sitesinde toplanması sağlanmalıdır. Bunun içinde II.Organize Sanayi Bölgesi’nin alt yapısının bitirilip en kısa zamanda hizmete açılması gerekmektedir. Kentin diğer bir sorununu da motorlu taşıtların ana caddeler boyunda gelişi güzel park etmeleri oluşturmaktadır. Bu sorunun çözümlenmesi içinde, şehrin belirli alanlarında oto park alanları belirlenmeli ve ana caddelerde araçların park etmelerine izin verilmemelidir.

Fotoğraf 1.32. Hendek şehir merkezindeki sorunlardan biri de arabaların park problemidir.

191

C. EKONOMİK FAALİYETLER İLE İLGİLİ SORUNLAR Araştırma sahasının ekonomisi tarımsal faaliyetlerin yanı sıra hayvancılık faaliyetine de dayanmaktadır. Ancak bu faaliyetlerle ilgili de çözümlenmesi gereken bazı önemli sorunlar vardır. Hendek ilçesi ve çevresinde topoğrafik şartlar tarım faaliyetleri için uygun şartlar göstermiş olsa da miras yolu ile tarım arazilerinin parçalanması, tarımsal işletmelerin parsel yüzölçümlerinin küçük, dağınık ve parsel sayısının fazla olmasına neden olmuştur. Şüphesiz bu durum tarımsal üretimin ve verimin artırılmasına engel teşkil etmektedir. Bu nedenle de yöredeki tarımsal faaliyetler (fındık hariç) ancak ailelerin kendi ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Tarımsal üretimi artırmak için, birim alana daha fazla ürün alınan, tohumlukların tercih edilmesinin yanı sıra tarım alanlarına ve yetiştirilen ürüne uygun gübrelerin kullanılması gerekmektedir. Araştırma sahasında tarım arazilerinde yeterli gübre kullanılmaması ile birlikte çiftçilerin tarımsal mücadele yöntemlerini bilmemesi de verimin düşmesinde etkili olan faktörlerden bir diğerini oluşturmaktadır. Bu konuda Hendek ilçe Tarım Müdürlüğü tarafından çiftçileri eğitecek kursların açılmasının yanı sıra köylerde seminerler düzenlenmesi faydalı olacaktır. İnceleme bölgesindeki önemli ekonomik faaliyetlerden biri de hayvancılıktır. Ancak bu sektörün de bazı sorunları bulunmaktadır. Sorunlardan birini beslenme şartları, bir diğerini ise hayvan barınaklarının yetersiz oluşu teşkil eder. Bunlara bağlı olarak ortaya çıkan hayvan hastalıkları, çevrede önemli ekonomik kayıplara yol açmaktadır. Yine yörede mera alanlarının az oluşu da hayvancılık açısından önemli bir sorunu teşkil etmektedir. Yöre hayvancılığının gelişmesini güçleştiren bu sorunların çözümlenebilmesi için modern hayvan barınağı projeleri uygulanarak, hayvan barınaklarının teknik esaslara uygun duruma getirilmesi gerekir. Bu amaca yönelik olarak, yetiştiricilere uzun vadeli krediler verilerek sonuçları mutlaka denetlenmelidir. Ayrıca hayvanların hastalıklara karşı belli sürelerde aşılanması, hayvan yetiştiriciliğinde geleneksel yöntemlerin yerine entansif metodların yetiştiricilere öğretilmesi, kolay ve ucuz yem temininin sağlanması yararlı olacaktır. İlçede eksikliği hissedilen yem fabrikalarının bir an önce kurulması da hayvancılığın gelişmesine katkıda bulunacaktır. Ayrıca, hayvan yetiştiricilerinin bilinçlendirilmesi bakımından, bölgede açılabilecek bir Hayvan Sağlığı Meslek Lisesi’nin bu ekonomik faaliyetin gelişmesinde etkili olacağı düşünülebilir.

192

Hayvancılık ile ilgili bir diğer sorunu, çayır ve otlak alanlarının yetersizliği yanında, bu alanların bilinçsiz kullanılması oluşturmaktadır. Bu sorun hayvancılıkta verimi düşürmektedir. Bu durumu önlemek için, otlakların iyice yeşerip büyüyene kadar otlatılmaması gerekmektedir. Böylece bu alanlarda uzun yıllardan beri bozulan dengeyi kurmak için koruyucu önlemler almak gerekir. Hendek ilçesi arıcılık faaliyeti bakımından da zengin sayılabilecek bir potansiyele sahiptir. Ancak bu potansiyel yeterince değerlendirilememektedir. Bu bakımdan Hendek’te arıcılığı teşvik edici kurslar düzenlenmeli, arıcılık yapmak isteyenlere, düşük faizle kredi sağlanmalıdır. Araştırma sahasında, sık sık karşılaşılan diğer bir sorunu ise orman kaçakçılığı oluşturmaktadır. Nitekim, Hendek ilçesinde ormanların fazla yer kaplaması nedeniyle, aileler yakacak olarak odun kullanmaktadır. Bu sorunun çözümü için, kömür kullanımının yaygın hale getirilmesi gerekmektedir. Hendek ilçesinde yolu olmayan yerleşme bulunmamasına rağmen, bu yolların standardı çok düşüktür. Toprak veya stabilize olan yollar, özellikle sağnak yağışlardan sonra sel sularının etkisiyle bozulmakta ve kaygan hale gelerek motorlu araçların hareketini zorlaştırmaktadır. Bu sorunun çözümlenmesi ve ulaşım bağlantısının kolaylıkla sağlanması için köy ve mahalle yollarının bakımları ilkbaharda ve son baharda düzenli olarak yapılmalı, ayrıca sağnak yağışlardan sonra yolların bozulan yerleri düzeltilmelidir. İnceleme sahası doğal ve beşeri turistik kaynaklar bakımından, büyük bir turizm potansiyeline sahip olmasına rağmen henüz değerlendirilememiştir. Bu potansiyelin bir an önce gerçekleştirilebilmesi için, gerekli ulaşım ve konaklama tesislerinin kurulup, ilçe tanıtımının iyi yapılması halinde gelişmeye büyük katkı sağlayacağı söylenebilir. İlçenin fiziki, beşeri ve ekonomik özellikleri dikkate alınarak, ortaya konulan bu sorunlar ve önerilen çözüm yolları, uygulayıcı kuruluşlarca dikkate alınır ve gereği yapılırsa, çözüm bekleyen ve daha da kalkındırılması için, mutlaka çözümlenmesi gereken Hendek’in sorunlarına az da olsa, kalıcı çözümler getirilmiş olacaktır. Çünkü bizim belirleyebildiğimiz kadarıyla, bölgenin daha da gelişmesini güçleştiren temel faktörler doğal ve beşeri çevrenin geciktirici etkilerinden kaynaklanmaktadır. Bu olumsuz faktörler ortadan kaldırılmadıkça ekonomik ve sosyal hayatın kısa zamanda arzu edilen düzeyde geliştirilmesi pek mümkün değildir.

193

Hiç şüphesiz ki arzumuz yakın gelecekte problemleri çözümlenmiş ve ekonomik bakımdan gelişmiş bir Hendek görmektir. Ancak sorunları çözümlemede, sadece idari tedbirler alarak Hendek’in kalkındırılamayacağı gerçeği de unutulmamalıdır. Kalkınma bilimsel temellere dayandırılmalıdır. Bu kural yurdumuzun bütün geri kalmış ve az gelişmiş yöreleri için geçerlidir.

194

YARARLANILAN KAYNAKLAR AKKUŞ, A., 1995, Jeomorfolojiye Giriş. Selçuk Üniv. Eğitim Fak. Öz. Eğitim Yay.No: 2, Konya . AKYOL, İ.H., 1994, Türkiye’de Basınç, Rüzgarlar ve Yağış Rejimi. Türk Coğrafya Dergisi, Sayı 5-6, Ankara. ATALAY, İ., MORTAN, K., 1997, Türkiye Bölgesel Coğrafyası. İnkılap Yayınları, İstanbul . BAŞAL, K., 1992, Türkiye Ekonomisi. Anadolu Matbaası, İzmir. BİLGİN, T., 1984, Adapazarı Ovası ve Sapanca Oluğu Alüviyal Morfolojisi ve Kuvaterner’deki Jeomorfolojik Tekamülü. İst. Üniv. Edebiyat Fak.Yayınları, No: 2572, İstanbul. ÇEZİK, A., 1984, Kent Eşiği Araştırması. Başbakanlık D.P.T. Yay. No: 1838, Ankara. DARKOT, B., 1967, Şehir Ayırımında Nüfus Sayısı ve Fonksiyon Kriterleri. İst. Üniv. Coğ. Enst. Dergisi, Cilt 8, Sayı 16, İstanbul . DOĞANAY, H., 1982, Erzurum Kent Coğrafyası. Atatürk Üniv. Ed. Fak. (Yayınlanmamış Doç.Tezi) Cilt 1, Erzurum. DOĞANAY, H., 1987, Ziraat Coğrafyası. Atatürk Üniv. Fen. Edeb. Fak. Ders Notları, Erzurum. DOĞANAY, H., 1991, Demografya II. Basım (Fotokopi), Atatürk Üniv. Fen. Ed.Fak. Coğrafya Bölümü, Erzurum. DOĞANAY, H., 1992, Türkiye Turizm Coğrafyası. Atatürk Üniv. Kâzım Karabekir Eğitim Fak. Yay.Erzurum. DOĞANAY, H., 1993, Coğrafya’da Metodoloji: Genel Metodlar ve Özel Öğretim Metodları. M.E.B.Öğretmen Kitapları Dizisi, No: 187, İstanbul. DOĞANAY, H.,1994, Türkiye Beşeri Coğrafyası. Gazi Büro Kitabevi, Ankara. DOĞANAY, H., 1995, Türkiye Ekonomik Coğrafyası. Fatih Ofset, İstanbul. DOĞANAY, H., 1997, Türkiye Beşeri Coğrafyası. M.E.B. Yayınları 2982, İstanbul. DOLDUR, H., 2003, Tarımdan Sanayiye Bir Ova Şehri: Adapazarı. (Basılmamış Doktora Tezi) İst. Üniv. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı,İstanbul . EMİROĞLU, M., 1975, Türkiye Coğrafi Bölgelerine Göre Şehir Yerleşmeleri ve Şehirsel Nüfus.Ankara Üniv. D.T.C.F. Coğrafya Araşt. Enst. Yay.Coğrafya Araşt. Derg. Sayı:7, Ankara.

195

ERİNÇ, S., 1957, Tatbiki Klimatoloji ve Türkiye’nin İklim Şartları. İst. Teknik Üniv. Hidroloji Enst. Yay. No: 2, İstanbul. ERİNÇ, S., 1969, Klimatoloji ve Metodları. İst. Üniv, Coğr. Enst. Yay. No: 35,İstanbul. ERİNÇ, S., 1984, Klimatoloji ve Metodları. İst. Üniv. Deniz. Bil. ve Coğ. Enst.Yay. No: 35, İstanbul. EROL, O., 1983, Türkiye’nin Genç Tektonik ve Jeomorfolojik Gelişimi. Jeomorfoloji Dergisi, Sayı:11, Ankara. EROL, O., 1989, Türkiye Jeomorfolojisi. İstanbul Üniv.Fen Edebiyat Fak. Yayınları, İstanbul . EROL, O., 1993, Genel Klimatoloji. Gazi Büro Kitabevi, Ankara. GÖNEY, S., 1967, Mengen Havzasında Köy Meskenleri. İst.Üniv. Coğr. Enst. Derg. Cilt: 8, Sayı:16, İstanbul. GÖNEY, S., 1975, Büyük Menderes Bölgesi. İst. Üniv. Coğrafya Enst. Yay. No: 79, İstanbul . GÖNEY, S., 1976, Adana Ovaları I. İst. Üniv. Yay. No: 2126, Coğrafya Enst.Yay.No: 88, İstanbul . GÖNEY, S., 1984, Şehir Coğrafyası. İst. Üniv. Ed.Fak. Yay. No: 2274, Coğrafya Enst. Yay. No: 91, İstanbul. GÜNER, İ., 1993, İlimiz IĞDIR. (Doktora Tezi) İl Milli Eğitim Müdürlüğü Koruma ve Yaşatma Derneği Yay. No: 1, Iğdır. GÜRTAN, K., 1969, Demografik Analiz Mekanları. İst. Üniv. Yay. No: 1479, İktisad Fak. No: 260, İstanbul . İNANDIK, H., 1955, Adapazarı Bölgesinin İklimi ve Bitki Örtüsü. Türkiye Coğrafya Derg. Sayı: 13-14, İstanbul . İNANDIK, H., 1955, Adapazarı Ovası ve Çevresinde Nüfus ve Yerleşme. Coğrafya Enst. Derg. Cilt 14, Sayı: 7, İst. Üniv. Coğ.Enst. İstanbul. İNANDIK, H., 1969, Bitkiler Coğrafyası. İst. Üniv, Coğr. Enst. Yay. No: 930, İstanbul. İZBIRAK, R., 1986, Coğrafya Terimleri Sözlüğü. Milli Eğitim Basımevi, İstanbul. İZBIRAK, R., 1996, Türkiye I. M.E.B. Yayınları, Öğretmen Kitapları Dizisi; 196, İstanbul. KALAFATÇIOĞLU, A., 1968, 1967 Sakarya Depremine Ait Kısa Not. M.T.A. Enst. Derg. Sayı: 70, Ankara.

196

KARABORAN, H.H., 1984, Türkiye’de Mevki Adları Üzerine Bir Araştırma. Türk Yer Adları Sempozyumu Bildirileri (11-13 Nisan 1984) Kültür ve Turizm Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi Yay. No:60, Ankara. KARABORAN, H.H., 1984, Yerleşme Coğrafyası. Fırat Üniv. Fen Ed. Fak. Coğrafya Ders Notları, Elazığ. KARABORAN, H.H., 1989, Şehir Coğrafyası ve Şehirsel Fonksiyonlar. Fırat Üniv. Derg. Cilt 3, Sayı:1, Elazığ. KELEŞ, R., 1961, Şehir ve Bölge Planlaması Bakımından Şehirleşme Hareketleri. Ankara Üniv. Siyasal Bil. Fak. Yay. No: 122 , Şehircilik Ens.Yay. No: 8,Ankara. KOÇMAN, A., 1993, Türkiye İklimi. Ege Üniv. Ed. Fak. Coğrafya Böl.Yay. No: 72, İzmir. KÖSE, A., 1991, İspir ve Çevresinin Bölgesel Coğrafya Etüdü. (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Atatürk Üniv. Sosyal Bil. Enst. Erzurum. NİŞANCI, A.,1975, Sıcaklık Dağılışları ve Hava Durumlarına Bağlılık İçinde Türkiye’nin Yağış Şartlarının İncelenmesi. Atatürk Üniv. Yay. No:381, Erzurum. NİŞANCI, A., 1989, Orta Karadeniz Bölümünde Mevsimlik Hava Tipleri Bakımından Önemli Devreler. Coğrafya. Araşt. Derg. Cilt 1, Sayı:1,Ankara. OAKES, H., 1958, Türkiye Toprakları. Türk Yüksek Ziraat Mühendisleri Birliği Neşriyatı, No:18, Ege Üniv. Matbaası, İzmir. OKTA, T., 1995, Çamdağ Güneyinde Hendek Doğusu ve Balıklıdere Vadisi Dolaylarının Jeomorfolojisi. İst. Üniv. Deniz Bil. ve İstt.Enst. Yayını, İstanbul. ÖZGÜR, E.M., 1998, Türkiye Nüfus Coğrafyası. Ankara Üniv. Dil ve Tarih-Coğrafya Fak.Coğrafya Bölümü, Ankara. SELEN, H.S., 1944, Türkiye’de Köy Yerleşmeleri ve Şehirleşme Hareketleri. Türk Coğrafya Derg. Sayı: 7-8, İstanbul. SERGÜN, Ü., 1986, Kocaeli Yarımadasında Kırsal Yerleşme. İst. Üniv. Ed. Fak.Yay. No: 3370, İstanbul. TANDOĞAN, A., 1972, Çayeli-Pazar Yöresinin Fiziki Coğrafyası.Araştırma Dergisi Ankara, Üniv. Basımevi, Ankara.

197

TANDOĞAN, A., 1989, Türkiye’de 1975-1980 Döneminde İller Arası Göçler. Karadeniz Teknik Üniv. İkt. ve İda. Bil. Fak. Yay. No: 5, Trabzon. TANDOĞAN, A., 1994, Türkiye Nüfusu. Karadeniz Teknik Üniv. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Trabzon. TANDOĞAN, A., 1945, Türkiye’de Çiftçi Nüfus Yoğunluğu Meselesi. Türk Coğrafya Derg. No: 7-8, İstanbul. TANOĞLU, A., 1969, Nüfus ve Yerleşme. İst. Üniv. Yay. No: 1183, Ed. Fak. Coğrafya Enst. İstanbul. TARKAN, M.T., 1973, Orta ve Aşağı Çoruh Havzası Beşeri ve İktisadi Coğrafya Bakımından Bir Bölge Araştırması. Atatürk Üniv. Yay. No: 166, Ed. Fak. Yay. No: 37, Ankara. TOLUN-DENKER, B., 1976, Şehir İçi Arazi Kullanışı. İst. Üniv. Yay. No: 2054, Coğrafya Enst. Yay. 83, İstanbul. TUNCEL, M., 1981, Tarih Boyunca Türkiye’de Konut Kuruluşları. Doğumunun 100. Yılında Atatürk‘e Armağan, İst. Üniv. Fak. İstanbul. TUNÇDİLENK, N., 1963, Türkiye’nin Farklı İki Bölgesinde Kır Yerleşme Şekilleri Hakkında Müşahadeler. İst. Üniv. Coğrafya Enst. Derg. Cilt 7, Sayı:13, İstanbul. TÜMERTEKİN, E., 1972, Türkiye’de Şehirleşme ve Şehirsel Fonksiyonlar. İst. Üniv.Yay. No: 1840, Coğrafya Enst. Yay. No:72, İstanbul. TÜMERTEKİN, E., 1984, Beşeri Coğrafya Giriş. Erenler Matbaası, İstanbul. TÜMERTEKİN, E., 1987, Ulaşım Coğrafyası. İst. Üniv. Yay. No: 2053, Coğrafya Enst.Yay. No: 85, İstanbul. ULUDAĞ, M., 1998, Adapazarı Ovası ve Çevresinin Genç Kuvaterner’deki Jeomorfolojik Gelişimi. İst. Üniv. Ed. Fak. Yay. İstanbul. YALÇIN, S., 1985, Batı Karadeniz Bölümü (Sakarya-Filyos Kesimi) Bitki Örtüsünün Coğrafi Dağılışı. İst. Üniv. Ed. Fak. İstanbul. YILMAZ, H., 1997, Kocaeli ve Çevresi İklimi. (Basılmamış Doktora Tezi), İst. Üniv. Sosyal Bil. Enst.Coğrafya Anabilim Dalı, İstanbul. YÜCEL, T., 1961, Türkiye’de Şehirleşme Hareketleri ve Şehirsel Fonksiyonlar.Türk Coğrafya Derg. Sayı: 20, Ankara . ZAMAN, M., 2001, Tonya İlçesinin Coğrafi Etüdü. Tonya Belediyesi Kültür Yay. No:1, s.291, Trabzon.

198

ÖZGEÇMİŞ

Eşref Çolfaoğlu 1974 yılında Aşkale’nin Koşapınar Köyü’nde doğdu. İlk öğrenimini Koşapınar Köyü’nde, orta öğrenimini ise Erzurum’da tamamladı. 1994 – 1995 eğitim öğretim yılında Atatürk Üniversitesi, Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi, Coğrafya Eğitimi Bölümü’nü kazanıp birinci olarak bitirdi. 2000 yılında İstanbul’da öğretmenliğe başlayan Eşref Çolfaoğlu evli olup bir erkek bir de kız çocuğuna sahiptir. Halen İstanbul ili, Kağıthane İlçesi, Atatürk İlköğretim Okulu’nda Sınıf öğretmenliği görevine devam etmektedir.