Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü adına sahibi / Owned on be- half of Institute of Black Sea Studies by

Prof. Dr. Mehmet OKUR

Editörler / Editors

Dr. Öğr. Üyesi Yüksel KÜÇÜKER Dr. Öğr. Üyesi Volkan AKSOY Doç. Dr. Bahadır GÜNEŞ

Yayın Kurulu/ Editorial Board

Prof. Dr. David McDONALD / Wisconsin Üniversitesi Prof. Dr. Dilek BEYAZLI / Karadeniz Teknik Üniversitesi

Prof. Dr. Dmitry D. VASILIEV / Rusya Bilimler Akademisi

Prof. Dr. Gocha TSETSKHLADZE / Melbourne Üniversitesi Prof. Dr. Haşim KARPUZ / Karatay Üniversitesi Prof. Dr. Hikmet ÖKSÜZ / Karadeniz Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Kadir SEYHAN / Karadeniz Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ / Karadeniz Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet OKUR / Karadeniz Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Mesut ÇAPA / Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Murat ARSLAN / Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. Necmettin AYGÜN / Aksaray Üniversitesi Prof. Dr. Rahmi ÇİÇEK / Üniversitesi Prof. Dr. Ramazan ÖZEY / Marmara Üniversitesi Prof. Dr. R. SHUKUROV / Lomonosov Moskova Devlet Üniversitesi Prof. Dr. Süleyman ERKAN / Karadeniz Teknik Üniversitesi Doç. Dr. Bahadır GÜNEŞ / Karadeniz Teknik Üniversitesi Doç. Dr. Bayram SEVİNÇ / Karadeniz Teknik Üniversitesi Doç. Dr. Emanuel PLOPEANU / Constanta Üniversitesi Doç. Dr. Mustafa Zeki ÇIRAKLI / Karadeniz Teknik Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Murat AŞÇI / Karadeniz Teknik Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Volkan AKSOY / Karadeniz Teknik Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Ülkü KÖKSAL / Karadeniz Teknik Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Yüksel KÜÇÜKER / Karadeniz Teknik Üniversitesi

Dil Sorumluları / Language Managers

Dr. Öğr. Üyesi Badegül CAN EMİR Dr. Öğr. Üyesi Tuncer YILMAZ

Danışma Kurulu / Advisory Board

Prof. Dr. A. Mevhibe COŞAR / Karadeniz Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Barış ÖZDAL / Uludağ Üniversitesi Prof. Dr. Bernt BRENDEMOEN / Oslo Üniversitesi Prof. Dr. Cengiz ALYILMAZ / Uludağ Üniversitesi Prof. Dr. Enis ŞAHİN / Sakarya Üniversitesi Prof. Dr. Faruk BİLİCİ / Paris- INALCO Prof. Dr. Feridun EMECEN / 29 Mayıs Üniversitesi Prof. Dr. Hakan KIRIMLI / Bilkent Üniversitesi Prof. Dr. İbrahim TELLİOĞLU / Ondokuz Mayıs Üniversitesi Prof. Dr. İlhan EKİNCİ / Ordu Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet ÇOĞ / Samsun Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet TEZCAN / Uludağ Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet ZAMAN / Atatürk Üniversitesi Prof. Dr. Mirian MAKHARADZE / Tiflis Devlet Üniversitesi Prof. Dr. Nedim İPEK / Ondokuz Mayıs Üniversitesi Prof. Dr. Oktay BELLİ / Üniversitesi Prof. Dr. Osman KARATAY / Ege Üniversitesi Prof. Dr. Peter Benjamin GOLDEN / Rutgers Üniversitesi Prof. Dr. Selçuk URAL / Kafkas Üniversitesi Prof. Dr. Sergey P. KARPOV / Lomonosov Moskova Devlet Üniversitesi Prof. Dr. Ülkü ELİUZ / Karadeniz Teknik Üniversitesi Doç. Dr. Sanem ÖZEN TURAN / Karadeniz Teknik Üniversitesi Doç. Dr. Serkan DEMİREL / Karadeniz Teknik Üniversitesi Doç. Dr. Sezai BALCI / Giresun Üniversitesi Doç. Dr. Şahin DOĞAN / Akdeniz Üniversitesi Doç. Dr. Yalçın SARIKAYA / Giresun Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Ferdi KESİKOĞLU / Bülent Ecevit Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Osman EMİR / Karadeniz Teknik Üniversitesi Öğr. Gör. Veysel USTA / Karadeniz Teknik Üniversitesi

KAREN Index Copernicus, Directory of Open Access Journals (DOAJ), Central and Eastern European Online Library, International Institute of Organized Research (I2OR), Academic Resource Index, MLA International Bibliography, Türk Eğitim Endeksi, Eurasian Scientific Journal Index (ESJI), AcademicKeys, International Innovative Journal Impact Factor (IIJIF), ASOS Indeks, Scientific Indexing Services (SIS) ve SOBIAD indeksleri tarafından taranan uluslararası hakemli akademik bir dergidir ve senede iki kez yayımlanır. Dergide yayımlanan makalelerin sorumluluğu yazarlarına aittir.

KAREN is an international peerreviewed journal indexed by Index Copernicus, Directory of Open Access Journals (DOAJ), Central and Eastern European Online Library, International Institute of Organized Research (I2OR), Academic Resource Index, MLA International Bibliography, Türk Eğitim Endeksi, Eurasian Scientific Journal Index (ESJI), AcademicKeys, International Innovative Journal Impact Factor (IIJIF), ASOS Index and Scientific Indexing Services (SIS) and SOBIAD and published twice in each year. Authors are responsible for the content of their work.

Sayfa Düzeni / Page Layout

Dr. Öğr. Üyesi Yüksel KÜÇÜKER

Düzelti / Redaction

Doç. Dr. Bahadır GÜNEŞ

Yazışmalar / All Correspondence

Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü

Karadeniz Teknik Üniversitesi,

Kanuni Kampüsü, 61080, Trabzon / Türkiye

Institute of Black Sea Studies Karadeniz Technical University, Kanuni Campus, 61080, Trabzon /

Tel: +90 462 377 42 37 Fax: +90 462 325 86 88 http://www.ktu.edu.tr/karen http://dergipark.gov.tr/karen [email protected] [email protected]

ISSN: 2458-7680 E-ISSN: 2458-9705

Aralık / December 2019, Trabzon, TÜRKİYE

Baskı / Printing Karadeniz Teknik Üniversitesi Matbaası Tel: +90 462 377 21 44

İÇİNDEKİLER / CONTENTS*

Pantelis CHARALAMPAKIS Short Notes on the Prosopography of the Byzantine Theme of Koloneia (Part II) 115-128 Koloneia Theması Bizans Prosopografisi Üzerine Kısa Notlar (Bölüm II)

Serkan DEMİREL MÖ ı. Binyılda Doğu Karadeniz’in Yerel Toplulukları 129-141 Local Communities in South-Eastern Black Sea in the first Millennium BC

Kemal ÇELİK Gümüşhane ve Çevresinde Pontus Rum Faaliyetleri 143-152 Pontus Rum Activities in Gumushane

Aydın ÖZGÖREN İki Din Taşıyan İstavriler ve Propaganda 153-174 Istavris as the Crypto Christians of the Ottoman State and Propaganda

Hacer Nurgül BEGİÇ - Hamdiye ÖNAL ÇAPIK Trabzon’da Geleneksel Kazaziye Sanatı 175-190 Traditional Kazaz Craft in Trabzon

Tekin Aycan TAŞCI Rus Devlet Teşkilatında Namestniklik Kurumunun Tarihçesi 191-211 History of Namestnik Institution in Russian State Organization

Aleksei A. ZAVOYKIN A Public Buılding of the 4th Century BC on the Phanagoria Acropolis  213-243 MÖ 4. Yüzyılda Phanagoria Acropolis’te Bir Kamu Binası

KAREN Yayın İlkeleri / Guideline of the KAREN

______ Bu sayıda yayımlanan makalelerin tamamı araştırma makalesidir.  Çeviri makaledir.

KARADENİZ ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ DERGİSİ THE JOURNAL OF INSTITUTE OF BLACK SEA STUDIES

2019 5 / 8 (115-128)

Charalampakis, Pantelis, “Short Notes on the Prosopography of the Byzantine Theme of Koloneia (Part II)”, Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 5/8, ss.115-128. DOI: 10.31765/karen.668082

SHORT NOTES ON THE PROSOPOGRAPHY OF THE BYZANTINE THEME OF KOLONEIA (PART II)*

Pantelis CHARALAMPAKIS

* Araştırma makalesidir. Abstract: This paper presents the case study of Kallistos (reportedly a member of the Melissenos family), one of ** Research Fellow, Greek State the Forty-two Byzantine officials captured by the Arabs in Scholarships Foundation, Athens, the aftermath of the siege of Amorion in 838. The person E-Posta: [email protected] in question has been recorded in scholarly literature as a military officer active in Koloneia (or, according to other ORCID: 0000-0003-1043-6206 views, in the themes of the Anatolikoi or the Armeniakoi). A closer examination of extant evidence, however, may

suggest that he never existed – or at least not as a military commander in Koloneia – and his mention in the sources Keywords: Pontos, Koloneia, Byzan- was the result of a misunderstanding and/or fictional tine Theme, Prosopography, 42 writing related to hagiography, politics, or family pres- Martyrs of Amorion, Kallistos Melis- tige. senos. Anahtar Kelimeler: Pontus, Kolo- KOLONEIA THEMASI BİZANS PROSOPOGRAFİSİ neia, Bizans Theması, Prosopografi, ÜZERİNE KISA NOTLAR (BÖLÜM II) 42 Amorion Şehiti, Kallistos Melisse- Öz: Bu makale 838 yılında Amorion kuşatmasının ardın- nos. dan Araplar tarafından ele geçirilen kırk iki Bizans yetki- lisinden biri olan Kallistos’a (Melissenos ailesinin bir üyesi olduğu bildirilir) ilişkin örnek çalışmadır. Adı geçen kişi bilimsel literatürde Koloneia’da (diğer görüşlere göre Anatolikoi veya Armeniakoi Themalarında) aktif bir as- keri subay olarak kayıtlıdır. Fakat mevcut kanıtlar daha yakından incelendiğinde onun hiç var olmadığı - ya da en azından Koloneia’da askeri bir subay olarak bulunmadığı - ve kaynaklarda kendisinden bahsedilmesinin hagiografi, politika ya da aile saygınlığı ile ilgili bir yanlış anlaşılma- Gönderim Tarihi: 22.08.2019 nın ve/veya kurgusal bir yazının sonucu olduğu belirtile- Kabul Tarihi: 29.11.2019 bilir.

Pantelis CHARALAMPAKIS KAREN 2019 / 5 / 8 116

In this second part1 of the research dedi- us with the title Passion of the Forty-two cated to the prosopography of the Byzan- Martyrs of Amorion.2 Only very few names tine theme of Koloneia, I shall present the of these martyrs are known through tex- case study of Kallistos (reportedly a mem- tual evidence but no details about their ber of the Melissenos family), one of the ranks, area of service or background were Forty-two Byzantine officials captured by recorded. There is a notable exception: a the Arabs in the aftermath of the siege of certain Kallistos (Melissenos?), supposedly Amorion in 838. The person in question doux of Koloneia,3 is mentioned in one has been recorded in scholarly literature as among the several versions of this collec- a military officer active in Koloneia (or, ac- tive martyrdom. The many differences be- cording to other views, in the themes of the tween this version (Γ – BHG 1213; see be- Anatolikoi or the Armeniakoi). A closer ex- low) and all the other texts naturally lead amination of extant evidence, however, to several questions. And since the origins may suggest that he never existed – or at of the theme of Koloneia have been associ- least not as a military commander in Ko- ated with this person’s name in scholarly loneia – and his mention in the sources was literature, the question on the source’s au- the result of a misunderstanding and/or thenticity is naturally of great importance fictional writing. The present work will for the history of the area. bring to attention and analyse the hagio- The information pertaining to a person graphic and historical sources related to Kal- named Kallistos Melissenos who served as listos and attempt to offer a new perspective doux of Koloneia does not appear in any on the historical events which they describe. source: one of the Passion’s versions men- 1. Kallistos Melissenos, doux of Koloneia? tions a certain Kallistos, doux of Koloneia, and another – a Kallistos Melissenos, The Hagiographic Sources spatharios. This has led scholars to assume On August 12, 838, after a long siege, the that there was one single person named large Byzantine city of Amorion was taken Kallistos Melissenos (on the Passion’s ver- by the Arabs. Among the captives were 42 sions, see below). This issue is further Byzantine officials. The Arabs kept them complicated by the examination of non- imprisoned for many years, urging them to hagiographic sources which mention a cer- change their faith in order to save their tain Melissenos, a Melissenos strategos, a lives. They all resisted and, as a result, Kallistos, patrikios and strategos, and a were executed on March 6, 845. A major Kallistos, tourmarches (see below). Who source for these events is the cluster of hagiographic texts that has come down to ------1 This study is part of my Project on the prosopogra- Stephanos Efthymiadis and Dr. Christos Malatras for phy of the Byzantine provinces in Northeastern Asia providing me with relevant bibliography and discuss- Minor. The Post-Doctoral Research under the title ing some issues related to the topic. The first part of Mobility of people and families in Byzantium’s north- my study on Koloneia was published in Charalam- eastern frontier. A contribution to the prosopography pakis, 2016: 1-17. of the military and political administration in the Ar- 2 For a concise overview of the Passion see Efthymi- meniakoi area (7th-11th c.) was conducted thanks to adis, 2011: 113-114 and Kotzabasi, 1992: 111-128. an IKY scholarship. This research is co-financed by 3 PmbZ # 3606; Lebeniotis, 2007: 235; McGeer, Nes- Greece and the European Union (European Social bitt, & Oikonomides, 2001: 125; Seibt & Wassiliou- Fund- ESF) through the Operational Programme «Hu- Seibt, 2004: 224 all refer to Kallistos Melissenos, im- man Resources Development, Education and Lifelong perial spatharios and doux of Koloneia as a real per- Learning» in the context of the project “Reinforce- son. Haldon, 1984: 330, with fn. 1018 and Haldon, ment of Postdoctoral Researchers” (MIS-5001552), 1999: 270-271, also accepts the historicity of a Kallis- implemented by the State Scholarships Foundation tos, naming him komes of the scholai, imperial (ΙΚΥ). The Project was carried out under the supervi- spatharios, commander of the tagma of the Ethiopi- sion of Dr. Olga Karagiorgou (Research Centre for ans, and tourmarches of the Anatolikoi. See also Bru- Byzantine and Post-Byzantine Art, Academy of Ath- baker & Haldon, 2011: 609-610. Toynbee, 1973: 257, ens) from April 2017 to April 2019. I am grateful to does not doubt Kallistos’ existence, but is not inclined both IKY and Dr. Karagiorgou, as well as to Professor to accept his command over a theme. 117 ..Prosopography of the Byzantine Theme of Koloneia (Part II) was Kallistos, then, and who was Melis- so, what his role in Koloneia was, is to ex- senos? Were these names of the same per- amine where and how he is mentioned in son and if so, what was his military rank the Passion’s various versions (recen- indeed – doux, strategos or tourmarches? sions), as well as in other sources. To begin with, one should have an overall view of The earliest recorded person bearing the the recensions, the relations between them name Melissenos was a certain Michael, and their date. appointed strategos during the reign of Konstantinos V.4 Recent research has On the basis of their content, internal shown that family names in Byzantium structure, language and style, the Passion’s first appeared at that time, i.e. around the recensions have been divided by scholars second half of the 8th and the very early 9th in two groups named A and B. Each recen- century.5 Although most of those names sion has survived in one or numerous cop- seem to be nicknames attributed to Icono- ies in various manuscripts and has been clasts by Iconophiles, Melissenos rather re- given two identification codes: one Greek veals an origin from a place called Melissa letter and one unique number indicating (Μέλισσα). Such toponyms, albeit rare, the entry in the Bibliotheca Hagiographica were known in Antiquity and the Middle Graeca (BHG). Group B is generally consid- Ages. If, then, one presumes that in the ered earlier than group A.6 Group B in- first decades of the 9th century the family cludes the following main recensions: B name Melissenos existed, is it possible that (BHG 1212), Γ (BHG 1213), Ρ (BHG 1214c), Kallistos Melissenos was a real person, Δ(Ε) (BHG 1209), and Δ1 (BHG 1210). Re- serving as military officer in Koloneia? The censions Β and Γ are closely related to each key to understand whether Kallistos other, and the same applies to the other (Melissenos?, doux?) really existed and if three, thus forming two sub-groups inside

Group Reference to Kallistos / Melissenos Date A B (K. = Kallistos) before or after June 847 K. (H: title; 79-80, 82-83, 85-86; Θ: Idiomela [Η, Θ] 88-90) perhaps before Jan. 846; definitely be- 1212 [Β] K. (title only) fore June 847; before the 1213 [Γ] perhaps before Jan. 846; definitely be- 1214c [P] K., protospatharios (159) fore June 847; before the 1213 [Γ] K., doux (title); K., doux of Koloneia (26, 29); K. (22, 24, 28, 30, 34-35); K., komes of the tagma of the scholai before June 847, or, perhaps, around 1213 [Γ] (23); K., imperial spatharios epi ton 900; after the 1212 [B] and 1214c [P] oikeiakon (25); K., stratiarches (sic, 33); archon of the bandon of the Ethi- opians (27)

between Aug. 847 and 856; perhaps K. (title); K. Melisseinos (sic), BHG [ver- 1209 [Δ(Ε)] after 858; the earliest ms. is from 890 spatharios (50, 58) sion] between Aug. 847 and 856, but also 1210 [Δ1] K. (title); K., spatharios (15) possibly before 847 between 867 and 886 or, perhaps, be- 1214 [Ζ] --- ginning of the 10th c. --- unpublished, apart from the epi- 1214b [K] probably 10th c. logue, but in general K is similar to Z 1211 [Α] 10th c. K. (title only) between the 10th and 12th c., probably 1214a [M] --- 12th Table 1. The Hagiographic Sources on Kallistos ------4 PmbZ # 5028. Michael Synkellos around the same time, but proba- 5 Kountoura-Galaki, 2004: 247-253. bly after that of Euodios. In this paper I share Kotza- 6 Kazhdan, 1986: 152-153, believes that there was a bassi’s view on the early dating of group B, which in- first recension which started with Euodios’ text cludes Synkellos’ work (although this text was not the around the year 900, and a second one, developed by earliest one). See Kotzabasi, 1992: 111-128. Pantelis CHARALAMPAKIS KAREN 2019 / 5 / 8 118 group B. The text mentioning Kallistos, recensions are presented in chronologic doux of Koloneia, is Γ (BHG 1213), while order, starting from the earliest. The indi- that mentioning Kallistos Melissenos, cated date is the earliest possible, but later spatharios is Δ (Ε) (BHG 1209). Group A in- dates suggested in scholarly literature cludes the main recensions: Ζ (BHG 1214), have been included as well, whenever nec- K (BHG 1214b), Α (BHG 1211) and Μ (BHG essary.7 In the last column on the right I 1214a), in which the latter shows some dif- have collected all the references to Kallis- ferences from the rest, again forming two tos. The designation “K. (title)” means that sub-groups. his name is included in the title of the work. Sometimes the name ap- BHG Version Author/Text Codex/-ices Edition D: Vat. Palat. gr. 4; Vasil’evskij & pears in the title only, without E: Paris. gr. 1447; Nikitin’, 1905: being mentioned at all in the Sophronios of F: Slavica Macarii 38-57, 58-60 1209 Δ(Ε) Passion itself. In table 2 I have Cyprus? Menaeis; G: Paris. gr. 1476; collected further details about I: Suprasliensis the Passion’s versions and Vasil’ev’, 1898: 1210 Δ1 H: Paris. gr. 1534 their modern editions. 9-17 Vasil’evskij & Imperial meno- Mosquensis Synod. Most of the hagiographic 1211 Α Nikitin’, 1905: logion A 183 1-7 sources’ authors are unknown. Vasil’evskij & Only a few names have sur- Mosquensis Synod. 1212 Β Nikitin’, 1905: 173 vived, such as Michael Syn- 8-21 kellos the monk (probably the Vasil’evskij & Michael Syn- Mosquensis Synod. 8 1213 Γ Nikitin’, 1905: younger), author of Γ = BHG kellos 162 22-36 1213; Sophronios (of Cyprus?), Vasil’evskij & author of Δ(Ε) = BHG 1209; Nikitin’, 1905: Euodios / numerous manu- 61-78; and Euodios the monk, author 1214 Ζ Symeon Meta- scripts Greek transla- phrastes of Z = BHG 1214. Euodios’ text tion: Efthymia- was later re-worked by dis, 1989 Kotzabasi, Symeon Metaphrastes. 1214a Μ Athens NLG 996 1992: 129-151 Imperial meno- Kotzabasi, After this brief presentation of 1214b Κ Koutloumousiou 23 logion B 1992: 151-153 the Passion’s versions, it is ap- Halkin, 1986: 1214c Ρ Patmos 736 parent that there are several 153-161 questions directly related to Table 2. The Passion’s Versions and their Modern Editions the problem of Kallistos Melis- senos’ historicity, i.e. how old In table 1 are presented all hagiographic the version Γ is, and the relation of Γ to the sources related to the Forty-two Martyrs of earlier versions B and P or to the version Amorion. For the Passion, apart from the Δ, where the name Melissenos is attested. groups A and B, also the sub-groups are in- The two idiomela (Η and Θ) were dated by dicated in the form of columns. In the first Vasiljevskij and Nikitin’ around June 847 group, for instance, Z, K and A demonstrate or a little later, while Kotzabassi dated a closer similarity to each other than to M. them in June 847 the latest.9 Be that as it After the synaxaria, the Passion’s various may, they are both among the earliest ------7 In general, scholars have expressed very contradic- also seem to support this. About the attribution of the tory suggestions about the date of the versions. For work to the elder Michael Synkellos, see: Kolia- example, unlike Kotzabassi, Halkin believes that P Dermitzaki, 2009a: 627-628; Kotzabasi, 1992: 120- (BHG 1214c) was based on Δ(E) (BHG 1209) and not 124 (despite supporting the theory about the elder, vice versa. See Halkin, 1986: 152. she does not reject the option of the younger). 8 Most likely the younger Synkellos. See: Efthymiadis, 9 Vasil’evskij & Nikitin’, 1905: 272; Kotzabasi, 1992: 2011: 114, fn. 53; PBE: Michael 50 121-124. (http://www.pbe.kcl.ac.uk/data/D55/F16.htm). Cun- ningham, 1991: 35-37 and Kazhdan, 1986: 152-153 119 ..Prosopography of the Byzantine Theme of Koloneia (Part II) known sources on the Forty-two Martyrs. If Kallistos (Melissenos?), doux of Koloneia Euodios’ version (Z) was probably written and victim of the heretic Paulicians was in- within the first two or three decades after deed a hero invented by Michael Synkellos the martyrdom,10 though Symeon Meta- or another person, one still needs to ex- phrastes re-worked it later. Sophronios’ plain why that confection was necessary. version could be dated slightly earlier than In my opinion, there are several reasons that of Euodios; no matter whether it was involved, a case of a concurrence. A. Ka- composed before 856 or after 858, the ear- zhdan has already noticed that the second liest surviving manuscript is from the year half of the 9th century marks the end of a 890.11 It is only Euodios’ text, however, long tradition in hagiography: the collec- that reflects the very popular collective tive martyria were replaced by individuals martyrdom, which has been replaced by a as protagonists of their own passion.13 Of single protagonist in the other versions course, this new trend had appeared before (see below).12 If so, one may assume that the incidents in Amorion and it seems that either Euodios’ text and source(s) is (are) the Passion of the Forty-two Martyrs is one earlier than those of the other authors, or of the last examples of a collective martyr- that the latter (or their sources) modified dom.14 It is not surprising, thus, that the the original plot in order to praise one of person who modified the text (be that Mi- the martyrs instead of the whole group. chael Synkellos the younger, or the elder, or even someone else) was inspired by this According to the prevailing academic opin- new tendency and created a hero who dis- ion (see above), two of the surviving ver- tinguishes himself among the large group sions – Γ and Δ(E), both from Group B – of his co-martyrs. Other elements common link the given name Kallistos to the family to hagiography at that time – what can be name Melissenos. From these, only Γ as- even labeled as tropes – also point to a fic- cribes to him a list of titles and offices and tional story (for example, Kallistos’ noble praises him as the main hero of the story, parents, his good education etc.). above all the other martyrs mentioned in the Passion. There should be no doubt that Another detail which causes skepticism a certain Kallistos was indeed among the about the authenticity of Kallistos’ career Forty-two Martyrs, for his name appears in and adventures is the fact that although all early versions (except for B which is, the Passion’s version Γ is related to the ear- however, among the earliest – if not the lier version B as well as to the other recen- earliest – known; in this version the name sions of the group B (i.e. P, Δ(E) and Δ1), appears only in the title, not within the none of the other texts mentions Kallistos’ text itself) as well as in the two synaxaria story. It is only logical to expect that at (including stichera, idiomela, etc.). Kallis- least one more recension should include tos must have been among the forty-two this information or at least part of it. To Byzantine officials captured by the Arabs the contrary, none of the earlier texts in Amorion and he did not join the other shows that the author of Γ might have cop- forty-one – as the version Γ puts it – in cap- ied from them, and none of the later texts tivity later. In fact, while all other sources has drawn details regarding Kallistos from report the number forty-two, the Passion’s Γ. Additionally, there are other elements version Γ remains the only one to account which differentiate Γ from the other recen- for forty-one captives from Amorion. sions: Vasoes’ speech in B, P, Δ(Ε) and Δ1, which only in Γ has been substituted with

------10 Vasil’evskij & Nikitin’, 1905: 273; Efthymiadis, 13 Kazhdan, 1986: 150-160. 1989: 12.Cf. Kazhdan, 1986: 152, 154-155. 14 The last example is probably the Passion of the 13 11 Kazhdan, 1986: 153. See also above, footnote 6. Martyrs of Kantara, on Cyprus. See Schabel, 2010: 1- 12 See also Kazhdan, 1986: 159. 33. Pantelis CHARALAMPAKIS KAREN 2019 / 5 / 8 120

Kallistos’ speech. This may lead to the con- Paulicians’ side at the time when the au- clusion that, perhaps, Michael Synkellos’ thor was active.16 The Paulicians became version was not only fictional but also far aggressive as a response to the imperial from popular, for reasons unknown. More- policy against them during Theophilos’ over, it has survived – to my knowledge – reign and the clash between the State and in only one manuscript (Mosquensis these heretics culminated in the second Synod. 162), unlike other long and im- half of the 9th century. The fact that the au- portant versions, for example that of thor of the recension Γ ascribes a great role Sophronios (Δ(Ε), BHG 1209, group B) and to the Paulicians and especially to their Euodios (Z, BHG 1214, group A) known leader Karbeas means – in my opinion – through numerous manuscripts. that, perhaps, he was writing before (or the latest in) 872-873, when the Byzan- If, therefore, recension Γ is so much differ- tines managed to subdue the Paulicians ent from the others, what were Synkellos’ through two large military expeditions; sources? It is very likely that the author re- that he was familiar with the local history lied primarily on written rather than oral and Karbeas’ name, either through written sources and complemented his work with sources or through official information or local – orally preserved – evidence as well even oral accounts; and, last, that he was as some fictional elements. He refers to interested in the area of Koloneia for some older texts which he allegedly consulted, reason. However, no matter whether the though without going into details about author was Michael Synkellos the younger their nature or origin. Kazhdan suggests (more likely) or the elder, I have not been that Synkellos was carelessly copying some able to find any connection to Koloneia. older text and, according to Kotzabassi, he Perhaps the author was aiming to present had seen the recension B.15 It is worth not- a story against both the Iconoclast emperor ing that Synkellos emphasized that he Theophilos and the heretic Paulicians who would make special reference to Kallistos, were engaged in hostile activities towards implying that this figure had already ap- the Orthodox population in the 9th century, peared in his sources. As mentioned above, hence he placed Kallistos in Koloneia, the surviving evidence does not support where the number of heretics was very this, unless one wants to build an argumen- high, and invented the incident with Kar- tum ex silentio. The overall number of the beas. The early date (before June 847) sug- forty-two martyrs remained unchanged, gested by Kotzabassi is, of course, possible, but in order to fit Kallistos’ story, Michael because Karbeas was active on the Pau- Synkellos, author of the so-called recen- licians’ side since 843/4. It is worth to con- sion Γ, had to limit the number of the Amo- sider whether Synkellos was indeed able to rion martyrs to forty-one (Kallistos being consult other written versions of the Pas- the forty-second). When one of those forty- sion by June 847. In my opinion, he worked one turned out to be a traitor, Kallistos, ac- on his version after 84717 and, most proba- cording to Synkellos, called one of his sub- bly, before 872-873, but surviving evi- ordinate officers (assumingly also caught dence does not allow a more precise date. by the Paulicians) who again raised the to- tal number of the martyrs to forty-two. Kallistos Melissenos, spatharios, is men- tioned only once, in the version Δ (Ε) (BHG Kallistos’ personal story must be related to 1209), by Sophronios (of Cyprus?), which the actual conditions in Central Eastern may be more or less contemporary to Γ. De- Asia Minor and the hostilities from the spite Δ (Ε) being known through several

------15 Vasil’evskij & Nikitin’, 1905: 23, ll. 1-7; Kazhdan, 16 A comprehensive account on the Paulicians with 1986: 157-158; Kotzabasi, 1992: 124-125. references to relevant bibliography in Charalampakis, 2011: 49-66. 17 See also the comments by Kazhdan, 1986: 153. 121 ..Prosopography of the Byzantine Theme of Koloneia (Part II) manuscripts, this combination of names only in the title of version A, which may (Kallistos and Melissenos) does not appear mean that it was added later by the scriber. in any other version. If the name Kallistos This absence of Kallistos’ name from group was familiar to the authors of these texts, A perhaps indicates that the name was not i.e. Michael Synkellos and Sophronios, included in the prototype(s) on which the then it is surprising that the name Melis- later versions of this group relied. This cre- senos is missing from Γ. Synkellos would ates a problem, because in general group A have copied it from Sophronios, in order to is considered later than group B and the give more prestige to his main protagonist synaxaria groups Η and Θ. If the name does Kallistos. On the other hand, Sophronios not appear in group A, it means that either would have copied at least part of the long the name originally existed, but was later story of Kallistos narrated by Synkellos. removed (as being unimportant or for the Apparently neither of these events hap- sake of brevity), or that originally it did not pened and at the current stage of research exist at all and it was added only in the pro- it seems rather challenging to provide an- totype(s) (or the oral tradition?) on which swers to any of these issues. What can be group B and the synaxaria relied.20 said with certainty, however, is that Syn- No matter whether a person named Kallis- kellos and Sophronios very likely created tos really existed, participated the events their texts independently from each other, in Amorion and suffered martyrdom or after having consulted different recensions not, it is most likely that he was neither a of the Passion or having listened to differ- Melissenos, nor a doux of Koloneia. Kallis- ent versions of the events and the persons tos’ heroic deeds were probably invented involved. Regarding Kallistos or Kallistos by Michael Synkellos for the reasons dis- Melissenos’ story, there is very little – if cussed above: propaganda against the any – connection of these two versions to Iconoclast emperor and the heretic Pau- the rest of the corpus. licians and adaptation to the new trend of Regarding emperor Theophilos’ role in the promoting one single martyr, the collective Passion, it is striking to observe in version martyrdom having already been aban- Γ that the “evil Iconoclast” emperor not doned by hagiographers. Synkellos’ tam- only leaves Kallistos unpunished for not pering with an already existing tradition carrying out his tasks as officer, but, on the would hardly seem surprising, for it was contrary, promotes him.18 Apart from this not uncommon at that time to alter the obvious contradiction, one may notice that content of a hagiographic text in order to Synkellos must have diminished The- make it more presentable, always accord- ophilos’ importance, for in the other ver- ing to the author’s priorities, preferences sions – especially the older ones – this em- and ideas. Symeon Metaphrastes is, per- peror not only is not accused of being an haps, the most famous person to have al- “evil Iconoclast”, but is presented as a good tered dozens of Lives of saints and it is very ruler, praised for his actions and victories likely that other hagiographers were fol- over the Arabs.19 lowing clichés like those described in Me- nander Rhetor’s manual for encomium Last but not least, the absence of Kallistos’ writing.21 name from almost all the recensions of group A is worth pointing out. It appears ------18 On this contradiction, see Kazhdan, 1986: 156. from the epilogue, but in general similar to Z, so the 19 See e.g. B: Vasil’evskij & Nikitin’, 1905: 8, ll. 4-5 and name must be missing; A: Kallistos (title only), Kon- 11, ll. 23-25; P: Halkin, 1986: 154 (also 160); Δ(Ε): Va- stantinos (p. 5), Theodoros Krateros (p. 6); M: Kon- sil’evskij & Nikitin’, 1905: 40, ll. 24ff. See also Kolia- stantinos (p. 147), Theodoros Krateros (p. 147). The Dermitzaki, 2009b: 637 and Kazhdan, 1986: 154. other person included in group B but missing from 20 It is important to note that other names do appear group A is Theophilos. in group A: Z: Basoes (p. 70), Konstantinos (p. 72), 21 Mango, 2002: 291-295. The text in Spengel, 1856: Theodoros Krateros (p. 75-76); K: unpublished, apart 213 ff. Pantelis CHARALAMPAKIS KAREN 2019 / 5 / 8 122

The Non-Hagiographic Sources Magistros. Theophanes Continuatus also mentions Theodoros Krateros, Theophilos, Regarding the non-hagiographic sources, Aetios, as well as the name Baboutzikos.29 Kallistos is mentioned in only six texts Therefore, it is safe to state that these au- which can be divided in two groups. The thors did not rely on the Passion’s recen- first group consists of a) Skylitzes22 (11th sion Z (by Euodios). century) and b) Zonaras23 (12th century). Skylitzes had consulted Theophanes Con- When comparing the names and titles only, tinuatus’ work but did not rely on it for the without paying attention to the ideological description of the siege of Amorion and the context or the general style of each work, officials’ martyrdom. Zonaras had read it is difficult – almost impossible – to link several sources such as “Leon Gram- any of the historical sources to the hagio- matikos”, Theophanes Continuatus and graphic ones. For instance, Skylitzes and Skylitzes but copied only from the latter, Zonaras mention Kallistos, Konstantinos without considering the information pro- and Theodoros Krateros. This combination vided by the other texts. The second group of names matches some of the early Pas- consists of a) Georgios Monachos Continu- sion’s versions. The difference is that in atus – ed. Bekker24 (960’s), b) Symeon these two historical sources all three pro- Magistros25 (second half of the 10th cen- tagonists are labelled as strategoi (gener- tury), who drew on the previous work, c) als), an information which does not exist the chronicle known under the name of in any version of the Passion, for any per- “Leon Grammatikos”26 (early 11th century) son. The closest match would be the men- and d) Pseudo-Symeon27 (10th century), tion of the captured strategoi to which Kal- who copied from Symeon, Georgios Mona- listos was later added, as well as the term chos Continuatus and Theophanes Contin- stratiarchai (στρατιάρχαι) attributed to uatus. Kallistos in his speech towards his co-mar- tyrs, in version Γ.30 These terms, though, Comparison of the non-hagiographic are questionable: even though in these sen- sources is not an easy task either and it tences they might have the meaning of the may be as complicated as that of the Pas- generals of the Christian, i.e. the Byzantine sion’s versions. According to scholarly lit- army (Byzantines vs. Arabs), earlier in that erature, for example, Theophanes Contin- same text,31 the author used the word stra- uatus and Pseudo-Symeon had consulted tiarches for Theodoros in a different con- Euodios’ version (Z) on the events of Amo- text, under the meaning of ‘general of rion’s capture and the officials’ martyr- Christ’s army’, which does not refer to the dom.28 This, however, is not supported by Byzantine army but rather holds a reli- the texts, because Euodios mentions nei- gious connotation (Christianity vs. Islam). ther the names Kallistos Melissenos, The- Again, in version Γ, the martyrs altogether ophilos and Aetios, nor the offices of tour- are called strategoi of the Christian front marches and droungarios which are at- line (Christianity vs. Islam).32 It becomes tested in Symeon (and Pseudo-Symeon) ------22 Skylitzes: 78. On Skylitzes see Karpozilos, 2009: 28 Métivier, 2018: 189; Καρπόζηλος, 2002: 455; Ka- 239-258, especially 245. zhdan, 1986: 151-152. 23 Zonaras: 377, 379. On Zonaras see Karpozilos, 29 Theophanes Continuatus: 180, 182. 2009: 465-489. 30 Vasil’evskij & Nikitin’, 1905: 29, ll. 35-36 (καὶ 24 Georgios Monachos Continuatus: 805. On Georgios συναριθμεῖται τοῖς τῶν Χριστιανῶν στρατηγοῖς ὁ κατὰ Monachos Continuatus see Karpozilos, 2002: 449- Χριστὸν χρηματίσας δοὺξ Κολωνείας); 33, l. 7 (οἱ τῆς 450. τῶν Χριστιανῶν βασιλείας ἐξοχώτατοι στρατιάρχαι). 25 Symeon: 227. On Symeon Magistros see Karpozilos, 31 Vasil’evskij & Nikitin’, 1905: 31, l. 30 (τὸν ἀήττητον 2002: 391-410, 450-451. στρατιάρχην τῆς Χριστοῦ παρεμβολῆς). 26 “Leon Grammatikos”: 224. 32 Vasil’evskij & Nikitin’, 1905: 31, ll. 19-20 (οἱ 27 Pseudo-Symeon: 639. On Pseudo-Symeon see Kar- γενναιόφρονες στρατηγοὶ καὶ τῆς τῶν Χριστιανῶν pozilos, 2002: 391-410, 449. παρατάξεως πρόβολοι). Also: 19, l. 10 (Χριστοῦ ἐχρημάτισε στρατιώτης). 123 ..Prosopography of the Byzantine Theme of Koloneia (Part II) clear, then, that the terms strategos and Another similar sign of distortion has been strat(i)arches are used in the hagiographic detected in relation to the non-hagio- text not literally (meaning the army com- graphic sources: provided that Kallistos mander) but in a religious context (mean- and Melissenos were two different per- ing the champion of Christianity). sons, the non-hagiographic sources indeed name seven officials – not all of them being The next version with reference to a strat- strategoi – who were killed by the Arabs ei- egos is the Passion’s version M, in which ther during the siege or later (Aetios, Kal- the anonymous commanders of seven listos, Konstantinos, Melissenos, The- themes are mentioned to have been cap- odoros Krateros, Theophilos, Vasoes).35 tured by the Arabs.33 In this case the term Could these be the seven strategoi men- bears its original meaning of an army com- tioned in version M? If yes, then the seven mander. If true, an incident of such great officials, strategoi (i.e. champions) of importance, involving so many generals, Christianity were transformed into seven i.e. the highest commanders of the Byzan- thematic strategoi (i.e. army and theme tine provincial administration, would have commanders). To add one more example of been reflected in historical sources. Yet, possible confusion, in version A we en- these remain silent, the only general hav- counter seven names, of which one (Kallis- ing certainly participated the siege being tos) is mentioned only in the title and an- Aetios, strategos of the Anatolikoi, based in other (Voodes) was the traitor. But a copy- Amorion.34 It is very likely that the author ist would easily consider seven names and of M – one of the Passion’s latest recen- not six (they are six if one excludes Kallis- sions – misinterpreted his source(s), i.e. tos, for his name does not appear in the earlier version(s) of that hagiographic text main text). and miscalculated. Hence, the strategoi of Christianity became strategoi of the The above-mentioned authors not only did themes (Byzantine military-political ad- not rely on the hagiographic sources, but ministrative districts). As for the number also provide different versions of the ac- seven, it can be explained if one thinks of count. This does not apply to Kallistos ex- the actual number of named martyrs clusively: the other main participant in the known through the sources. Those were story, acclaimed mostly by Sophronios, only five in the hagiographic texts (Kallis- was Theodoros Krateros (or, perhaps, tos, Konstantinos, Theodoros, Theophilos, simply Krateros?). There is no doubt that and Vasoes), but they could increase up to by the term strat(i)arches the sources at seven because of the way they were pre- that time meant a military general. On the sented. For example, in versions Z and A other hand, the fact that Theodoros there are two references to Konstantinos, Krateros is also described in the sources as one as notarios and one as patrikios, as stratarches brings up the question whether well as to a Theodoros Krateros, but also to this person is identified to Krateros, strat- a Krateros patrikios. If these names were egos of the Thrakesianoi, the Anatolikoi interpreted as different individuals, then and, later, the Kibyrraiotai, who was alleg- the number could rise to seven. edly captured and executed by the Arabs in 834.36

------33 Kotzabasi, 1992: 135, ll. 38-44. the Thrakesioi) named Krateros are most likely to be 34 On this Aetios, see TAKTIKON PN_1001. identified as one person, this would leave us with only 35 Treadgold, 1979: 185, probably considered Kallistos two Krateroi – this one and Theodoros –, both active and Melissenos to be one person. as strategoi in the same period and executed by the 36 On this Krateros, see TAKTIKON PN_1059. On The- Arabs. On the interpretation of the name Krateros fol- odoros Krateros, see PmbZ # 7679 (the identification lowing the given name Theodoros, see also Cheynet, is unlikely, but cannot be ruled out either). Since the 2008: 585. See also Messis, 2014: 131-141, 332 with three strategoi (of the Anatolikoi, the Kibyrraiotai and fn. 61. Pantelis CHARALAMPAKIS KAREN 2019 / 5 / 8 124

It is not impossible that historians, chroni- only in the Passion’s version Γ. According clers and hagiographers might have confused to this text, after his enrolment in the the information provided by written and oral army, Kallistos was promoted to an officer. sources and thus invented characters that His career followed the scheme: 1) komes never existed – or at least not exactly as they of the tagma of the scholai;37 2) imperial presented them. Although the case of spatharios of the oikeiakoi;38 3) com- Krateros should be discussed in a separate mander (archon in the text) of the bandon study, I may simply express the thought that, of the Ethiopians;39 4) doux of Koloneia. perhaps, the historical figure of Krateros, the Despite the fact that this scheme would strategos who was executed by the Arabs, make sense in other circumstances, this was somehow incorporated into the story does not apply to Kallistos’ case, mainly for about the captives and martyrs from Amo- two reasons already mentioned above: rion, despite the fact that this person died first, because this information does not ap- four years before the fall of the city. The fact pear in any other source, hagiographic or that he was once general of the Anatolikoi historical and, second, because of the in- and, therefore, he was stationed in Amorion, consistency regarding the events described probably played a role in the process. In a in version Γ: although Kallistos does not similar way, a certain Kallistos, about whose fulfil his duties as an officer, does not fol- career nothing is certain – a spatharios, low orders and supports the Iconophiles, patrikios, tourmarches, doux, strategos or he is continuously promoted by the Icono- even none of these – but very probably one of clast emperor Theophilos. the captives, was transformed into a figure Some scholars have accepted the above representing the ideal hero and martyr be- scheme as the career of an existing person. fore the eyes of a devoted hagiographer. The As I have already argued, the historicity of name Melissenos, which appears in the Pas- a captured officer named Kallistos most sion’s version Δ(Ε) as Kallistos’ family name, probably should not be contested. What as well as in Georgios Monachos Continuatus, seems unlikely, though, is the career as- Symeon and Pseudo-Symeon Magistros as a cribed to this person in the sources and in different person, could indicate an individual particular the Passion’s version Γ. martyr other than Kallistos, the two names mixed up as the story was passing from mouth to mouth and/or from copy to copy. Author Date Reference to Kallistos / Melissenos Group A Group B Skylitzes 11th c. K., patrikios and strategos (78) Zonaras 12th c. K., patrikios and strategos (Buttner-Wobst III, 379) Georgios Monachos 960’s Melissenos; K. tourmarches (p. 805) Continuatus (Bekker) Symeon Magistros 2nd half of the 10th c. Melissenos strategos; Kallistos tourmarches (639) Pseudo-Symeon 10th c. Melissenos strategos; Kallistos tourmarches (227) “Leon Grammatikos” early 11th c. Melissenos strategos; Kallistos tourmarches (224) Table 3. The Historical Sources on Kallistos/Melissenos 2. Who was Kallistos? It has been suggested that Kallistos really existed and held the three posts described As mentioned above (see tables 1, 3), Kal- above. As for the fourth career stage, the listos’ name appears in several sources. office of tourmarches of the Anatolikoi has His cursus honorum, though, is described been suggested for Kallistos, but later this ------37 This office in the Taktikon Uspensky: Oikonomidès, 39 No such unit has been explicitly registered in the 1972: 61 (l. 25). taktika and there is no firm or direct evidence in the 38 This office in the Taktikon Uspensky: Oikonomidès, sources. For a hypothesis related to the creation and 1972: 57 (l. 22). disband of such a unit during Theophilos’ reign, see Haldon, 1984: 297, 330, 518-519, fn. 681. 125 ..Prosopography of the Byzantine Theme of Koloneia (Part II) opinion was revised in favour of doux of based on the available evidence and juxta- Koloneia, taking into consideration that position of all available sources. It is most there was another Kallistos tourmarches of likely that a certain Kallistos was among the Anatolikoi, captured at the fall of Amo- the captives in Amorion, though it cannot rion.40 There is no evidence in the sources be confirmed whether he was a spatharios, to indicate that there have been two homo- protospatharios or tourmarches. It seems nymi involved in the story of the execution that he was neither doux of Koloneia nor by the Arabs. It is most likely that there was tourmarches of the Anatolikoi and that his only one Kallistos, whose name was associ- life as presented by Michael Synkellos in ated with various titles, offices and deeds, the Passion’s version Γ does not reflect real depending on the source. Furthermore, events. Kallistos was not a Melissenos. If a there is no evidence to support the sugges- person called Melissenos (i.e. a member of tion that Kallistos (or any other person re- the Melissenos family) was included lated to the fall of Amorion and the execu- among the martyrs (see Passion’s version tion by the Arabs) was a tourmarches of the Δ(Ε), Georgios Monachos Continuatus, Anatolikoi. The sources simply mention a “Leon Grammatikos”, Symeon and Pseudo- certain Kallistos tourmarches, without Symeon Magistros), he is not to be identi- providing further details or implying any fied with Kallistos. A certain Melissenos connection to the theme of the Anatolikoi could have participated in the events in (whose capital was Amorion). This tour- Amorion42 and that would explain why this marches may or may not have served in the name appears in both hagiographic and Anatolikoi. It is equally possible that he had historical texts. On the other hand, the fact come from a neighbouring theme to assist that he is known only through version Δ(Ε) the city during the siege.41 among the Passion’s recensions could mean that his name was added later, in a The only plausible connection of Kallistos version seen by Sophronios, author of to some title and/or office mentioned in Δ(Ε), as well as by the author of the text the sources would be that of spatharios or used as a source by Georgios Monachos protospatharios (see versions Ρ, Δ(Ε) and Continuatus and Symeon Magistros.43 The Δ1) and tourmarches (see Georgios Mona- other family name known through the chos Continuatus, “Leon Grammatikos”, sources is beyond any dispute: Theodoros Symeon and Pseudo-Symeon Magistros). Krateros is mentioned, directly or indi- The combination of these two would be rectly, by his family name in all hagio- possible in the first half / around the mid- graphic sources but the Passion’s version 9th c. Still, the problem remains that no K, as well as in most historical sources (the tourmarches is mentioned in any hagio- possible identification of Theodoros graphic source. Krateros to the strategos Krateros will be Epilogue investigated separately on another occa- sion). The reasons behind the creation of a To sum up: there is no definite answer as fictional character by Synkellos or some- to who Kallistos was, only suggestions

------40 Brubaker & Haldon, 2011: 609-610. 43 The possibility that the name Melissenos was added 41 Toynbee, 1973: 257, suggests that, perhaps, Kallis- later cannot be ruled out. Besides, aristocratic fami- tos oversaw a lesser military-administrative district lies were promoting the sanctification of their mem- –a tourma – within the theme of the Armeniakoi. This bers in order to raise their social status and prestige. is equally possible but again cannot be proven, due to See e.g. Métivier, 2012: 95-112, esp. 96, 98, 103, 106- insufficient evidence. In Βλυσιδου & al., 1998: 486, he 109 and Métivier, 2018: 180-184. Métivier accepts is labelled as spatharios, tourmarches and doux of Ko- that Kallistos and Melissenos were the same person loneia. It is not clear whether the editors mean that and explains the absence of evidence about him in he was also tourmarches of Koloneia – in any case he other sources through a – supposedly – unsuccessful is not included in their lists of tourmarchai. effort by the Melissenos family to promote their mem- 42 PBE Melissenos 1 ber as a saint and martyr. (http://www.pbe.kcl.ac.uk/data/D54/F37.htm). Pantelis CHARALAMPAKIS KAREN 2019 / 5 / 8 126 one else remain unclear. It could be a mis- ______, (2016), “Short notes on the proso- understanding, or an intentional action re- pography of the Byzantine theme of Ko- lated to hagiography, politics, or family loneia (part I)”, KAREN / The Journal of In- prestige. stitute of Black Sea Studies 2/2, 1-17. The existence or not of a real person under Cheynet, J.-Cl., (2008): “Une famille the names Kallistos or Kallistos Melissenos méconnue: les Kratéroi”, J.-Cl. Cheynet, La bearing the office of doux of Koloneia is not société byzantine. L’apport des sceaux, vol. simply a matter of prosopography. This is- 2 (583-598), Paris: ACHCByz. sue may shed different light on the history Cunningham, M. B., (1991), The Life of Mi- of the Byzantine administration in the Pon- chael the Synkellos, (Belfast Byzantine tos area, because this official was suppos- Texts and Translations 1), Belfast: The Uni- edly a doux of Koloneia long before the versities Press. first attested strategos in that area. Kallis- tos, in his capacity as doux, was reportedly Efthymiadis, St., (1989), Euodiou mona- in command of the theme of Koloneia in chou, Oi Sarantadyo martyres tou Amo- 838 or 842.44 Other scholars (see here, riou, Nea Smyrni (Athens): Akritas. note 41) – not being convinced about the ______, (2011), “Hagiography from the doux but still looking for a connection to ‘Dark Age’ to the Age of Symeon Meta- Koloneia - suggested that he might have phrastes (Eighth-Tenth Centuries)”, S. been a tourmarches within the theme of the Efthymiadis (Ed.), The Ashgate Research Armeniakoi. This information too, if true, Companion to Byzantine Hagiography. Vol- is important for the study of the admin- ume I: Periods and Places (95-142), Farn- istration in the Pontos area in general and ham and Burlington: Ashgate. more specifically in Koloneia.45 Georgios Monachos Continuatus (ed.

1838), Theophanes Continuatus, Ioannes BIBLIOGRAPHY Cameniata, Symeon Magister, Georgius Monachus, ed. I. Bekker, (763-810), Bonn: Blysidou, Β. Ν. & al. (ed.), (1998), I Mikra Weber. Asia ton thematon: Ereunes pano stin geo- grafiki fysiognomia kai prosopografia ton Haldon, J., (1984), Byzantine Praetorians. byzantinon thematon tis Mikras Asias An administrative, institutional and social (7os-11os ai), Athens: National Hellenic survey of the Opsikion and Tagmata, Foundation / Institute for Historical Re- c.580-900, Bonn: Dr. Rudolf Habelt GmbH. search. ______, (1999), Warfare, State and Society Brubaker, L. & Haldon, J., (2011), Byzan- in the Byzantine World, 565-1204, London: tium in the Iconoclast Era, c. 680-850. A University College London Press. History, Cambridge: Cambridge University Halkin, F., (1986), Hagiologie byzantine, Press. Bruxelles: Société des Bollandistes. Charalampakis, P., (2011), “Paulikianismos Karpozilos, A., (2002), Byzantinoi istorikoi kai Bogomilismos: Thriskeutikes aireseis kai chronografoi. 2 (8os-10os αι.), Athens: kai laika kinimata”, Ε-Istorika: Laikes Kanaki. eksegerseis sto Byzantio (49-84), Athens: Eleftherotypia. Karpozilos, A., (2009), Byzantinoi istorikoi kai chronografoi. 3 (11os-12os αι.), Athens: Kanaki.

------44 See above, note 3. 45 The origins of the theme of Koloneia will be studied in a next essay. 127 ..Prosopography of the Byzantine Theme of Koloneia (Part II)

Kazhdan, A., (1986), “Hagiographical notes réseaux familiaux: Antiquité tardive et (14. Collective death and individual Moyen-Age (95-112), Paris: Centre de re- deeds)”, Byzantion 56, 148-170 (150-160). cherche d’histoire et civilization de Byzance. Kolia-Dermitzaki, A., (2009a), “Michael the Synkellos”, D. Thomas & B. Roggema ______, (2018), “Peut-on parler d’une hag- (Eds.), Christian-Muslim Relations. A Bib- iographie aristocratique à Byzance (VIIIe- liographical History. Volume 1 (600-900), XIe siècles) ?”, A. Rigo (Ed.), Byzantine (627-632), Leiden and Boston: Brill. Hagiography. Texts, Themes and Projects (179-199), Turnhout: Brepols. ______, (2009b), “The Forty-two martyrs of Amorion (BHG 1212)”, D. Thomas & B. Oikonomidès, N., (1972), Les listes de pré- Roggema (Eds.), Christian-Muslim Rela- séance byzantines des IXe et Xe siècles, tions. A Bibliographical History. Volume 1 Paris: CNRS. (600-900), (636-638), Leiden and Boston: PBE (2001, 2015), Prosopography of the Brill. Byzantine Empire (641-867), (ed. J. Mar- Kotzabasi, S., (1992), “To martyrio ton MB’ tindale et al.), Online edition available at martyron tou Amoriou. Agiologika kai http://www.pbe.kcl.ac.uk. ymnologika keimena”, Epistimoniki PmbZ (1998-2013), Prosopographie der Epetiris tis Filosofikis Scholis tou Aristo- mittelbyzantinischen Zeit, Abteilung I: teleiou Panepistimiou Thessalonikis 2, 110- 641-867, B. I-VI and Abteilung II: 867- 153. 1025, B. I-VIII, (ed. F. Winkelmann & al.), Kountoura-Galaki, E., (2004), “Iconoclast Berlin and New York: De Gruyter. officials and the formation of surnames Pseudo-Symeon (ed. 1838), Theophanes during the reign of Constantine V”, Revue Continuatus, Ioannes Cameniata, Symeon des études byzantines 62, 247-253. Magister, Georgius Monachus, ed. I. Bek- Lebeniotis, G., (2007), I politiki katarreusi ker, (601-760), Bonn: Weber. tou Byzantiou stin Anatoli. To anatoliko Schabel, C., (2010), “Martyrs and Heretics, synoro kai i kentriki Mikra Asia kata to B’ Intolerance of Intolerance: the Execution imisy tou 11ou ai. 1-2, Thessaloniki: Kentro of Thirteen Monks in Cyprus in 1231”, C. Byzantinon Ereunon. Schabel, Greeks, Latins, and the Church in “Leon Grammatikos” (ed. 1842), Leonis Early Frankish Cyprus (Variorum Re- Grammatici Chronographia, ed. I. Bekker, prints) (no. III, 1-33), Farnham and Bur- Bonn: Weber. lington: Ashgate. McGeer, E., Nesbitt, J. & Oikonomides, N. Seibt, W. & Wassiliou-Seibt, A.-K., (2004), (2001), Catalogue of Byzantine Seals at Die byzantinischen Bleisiegel in Öster- Dumbarton Oaks and the Fogg Museum of reich. 2. Teil, Zentral- und Provinzialver- Art, vol. 4: The East, Washington, D.C.: waltung, Wien: Österreichische Akademie Dumbarton Oaks Research Library and Col- der Wissenschaften. lection. Skylitzes (ed. 1973), Ioannis Scylitzae syn- Mango, C., (2002), Βυζάντιο. Η opsis historiarum, ed. J. Thurn, Berlin and Αυτοκρατορία της Νέας Ρώμης, Αθήνα: New York: De Gruyter. MIET. Spengel, L., (1856), Rhetores Graeci, vol. 3, Messis, Ch., (2014), Les eunuques à Leipzig: Teubner. Byzance, entre réalité et imaginaire, Paris: Symeon (ed. 2006), Symeonis Magistri et EHESS – De Boccard. Logothetae Chronicon, ed. S. Wahlgren, Métivier, S., (2012), “Aristocratie et Saint. Berlin: De Gruyter. Le cas d’Eudokimos”, B. Caseau (Ed.), Les Pantelis CHARALAMPAKIS KAREN 2019 / 5 / 8 128

TAKTIKON (2013-), A Digital Database on the Prosopography and Administrative Structure of the Byzantine Themes, (ed. O. Karagiorgou – project’s director, P. Char- alampakis, Chr. Malatras, and T. Kalama- ras – IT support), Academy of Athens (forthcoming). Theophanes Continuatus (ed. 2015), Chronographiae quae Theophanis Continu- ati nomine fertur libri I-IV, ed. M. Feather- stone & J. S. Codoñer, Berlin: De Gruyter. Toynbee, A., (1973), Constantine Porphy- rogenitus and his world, London: Oxford University Press. Treadgold, W., (1979), “The Chronological Accuracy of the “Chronicle” of Symeon the Logothete for the Years 813-845”, Dumbar- ton Oaks Papers 33, 159-197. Vasil’ev’, A., (1898), Grecheskij tekst’ zhi- tija soroka dvukh’ amorijskikh’ mucheni- kov’ po rukopisi Parizhskoj Natsional’noj Biblioteki No 1534, Zapiski Imperatorskoj Akademii Nauk’, po istoriko-filolog- icheskomu otdeleniju III.3. S.-Peterburg’: Imp. Akad. Nauk’. Vasil’evskij, V. & Nikitin’, P., (1905), Ska- zanija o 42 amorijskikh’ muchenikakh’ i tserkovnaja sluzhba im’, Zapiski Impera- torskoj Akademii Nauk’, po istoriko-filo- logicheskomu otdeleniju VII.2. S.-Peter- burg’: Imp. Akad. Nauk’. Zonaras (ed. 1897), Ioannes Zonaras, Epit- ome historiarum, ed. M. Pinder (& T. Büttner-Wobst), vol. 3, Bonn: Weber.

KARADENİZ ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ DERGİSİ THE JOURNAL OF INSTITUTE OF BLACK SEA STUDIES

2019 5 / 8 (129-141)

Demirel, Serkan, “MÖ ı. Binyılda Doğu Karadeniz’in Yerel Toplulukları”, Karadeniz Araş- tırmaları Enstitüsü Dergisi, 5/8, ss.129-141. DOI: 10.31765/karen.668091

MÖ I. BİNYILDA DOĞU KARADENİZ’İN YEREL * TOPLULUKLARI  Serkan DEMİREL

* Araştırma makalesidir. Öz: Doğu Karadeniz bölgesinin Prehistorik dönemleri hakkında oldukça az bilgi bulunmaktadır. Bölgeye ilişkin ** Doç. Dr., Karadeniz Teknik bilgi veren antik kaynakların kısıtlı bilgiler sunmasının Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, dışında bölgedeki arkeolojik çalışmaların az olması ve Arkeoloji Bölümü, mevcut çalışmaların da ağırlıklı olarak Klasik Dönem ve E-Posta: [email protected] sonrasına yoğunlaşması, Doğu Karadeniz bölgesini bu ko- nuda belki de Anadolu’da en az bilinen bölge yapmaktadır. ORCID: 0000-0002-7634-1421 Klasik öncesi dönemler itibariyle Doğu Karadeniz bölgesi- nin ıssız olduğu düşünülmemelidir. Doğrudan doğruya

bölgeye atfedilebilecek en erken kaynaklar, MÖ I. binyılın ikinci çeyreğinden itibaren bölgede başladığı düşünülen Yunan kolonizasyonu dönemi ve sonrasına tarihlenen Yu-

nan ve Latin metinleridir. Bu metinlerden edinilen bilgiye göre bölgede, söz konusu dönem ve muhtemelen önce- sinde bazı yerel topluluklar yer almaktadır. Yalnızca ya- Anahtar Kelimeler: MÖ Birinci Bin- zılı kaynaklardan tanınan bu topluluklar ile ilişkilendiri- yıl, Doğu Karadeniz, Khalybler, Tiba- renler, Mossynoikler, Driller, Mak- lebilecek ilk maddi buluntular ise Giresun ve Trabzon’da ronlar. yakın zamanda gerçekleştirilen ve halen devam eden bazı arkeolojik çalışmalar sayesinde elde edilmiştir. Keywords: First Millennium BC, So- uth Eastern Black Sea, Chalybes, Tiba- Eldeki veriler ışığında, Doğu Karadeniz bölgesinin MÖ bi- renians, Mossynoecians, Drilae, Mac- rinci binyılın özellikle ikinci yarısından itibaren varlığın- rones. dan haberdar olunan yerel topluluklarının coğrafik dağı- lımına ilişkin tahmin yapılabilmek mümkündür. Buna göre Samsun-Ordu bölgesinin iç kesimindeki Khalybler ve bu halkın doğusundan başlamak üzere, kıyı şeridinden do- ğuya doğru Tibarenler, Mossynoikler, Driller ve Trab- zon’un dağlık iç kesimindeki Makronlar ile bölgenin do- ğusundaki birtakım küçük gruplar söz konusu yerel top- lulukları oluşturmaktadır. Sosyal ve ekonomik açıdan de- ğerlendirildiğinde ise bu toplulukların farklı özelliklere Gönderim Tarihi: 16.09.2019 sahip olmalarına rağmen bölgede yakın zamana kadar gö- Kabul Tarihi: 28.11.2019 rülen hayvancılık ve küçük ölçekli bahçe tarımının des- Serkan DEMİREL KAREN 2019 / 5 / 8 130 teklediği yaylacı yaşam tarzına sahip oldukları Doğu Karadeniz bölgesi olarak adlandırdı- anlaşılmaktadır. ğımız Karadeniz Havzası’nın güneydoğusu 1 LOCAL COMMUNITIES IN SOUTH-EASTERN Prehistorik dönemlerde belki de Ana- BLACK SEA IN THE FIRST MILLENNIUM BC dolu’nun en az bilinen bölgesidir.2 Bölge- deki arkeolojik çalışmaların az olması ve Abstract: There is very limited information mevcut çalışmaların da daha çok Klasik Dö- about the prehistoric periods of the South East- ern . In ancient sources, infor- nem ve sonrasına yönelik olması söz ko- mation about the region is very limited and nusu “bilinmeme” durumunun temel nede- there are few archaeological studies in the re- nidir. 2009 yılından itibaren Giresun’da gion. In addition, archaeological studies mainly başlayan arkeolojik yüzey araştırmaları ve focus on the Classical Period and beyond. As a 2018 yılında Trabzon’da başlayan Protohis- result, the South Eastern Black Sea is perhaps torik dönem yüzey araştırmalarında, böl- the least known region in Anatolia. genin Protohistorik Dönemi olarak değer- However, it should not be considered that there lendirilmesi gereken MÖ I. binyıla tarihle- is no community in the region during these pe- nen ve bölgedeki yerel nüfus ile ilişkilendi- riods. The earliest sources that can be directly rilebilecek ilk maddi buluntular tespit edil- attributed to the South Eastern Black Sea region miştir. Zira MÖ I. binyılın ikinci çeyreğinde are Greek and Latin texts dating back to the pe- başladığı düşünülen Yunan kolonizasyonu3 riod of Greek colonization, which began in the sırasında (veya öncesinde) bölgede yerle- region since the second quarter of the first mil- lennium BC. According to the information ob- şik bazı yerel toplulukların yaşadıkları ya- tained from these texts, the region was settled zılı kaynaklardan hâlihazırda bilinmek- 4 by a number of communities that could be called teydi. indigenous probably before and during the pe- Doğu Karadeniz bölgesinde batıdan doğuya riod of colonization. The first material finds to be associated with these communities, which doğru bir hat çizdiğimizde pek çok topluluk are known only from written sources, were ob- ile karşılaşılmaktadır. Bölgenin en batısına tained through some recent archaeological yerleştirilen topluluk genellikle Khalybler studies in Giresun and Trabzon. veya Halizonlar / Alizonlar olarak adlandı- rılan topluluktur. Bu topluluk hakkındaki In the light of the available data, it is possible to estimate the geographical distribution of the lo- ilk bilgiler Homeros’tan gelmektedir: cal communities that have been informed of the “...Odios’la Epistrophos komuta eder Ali- existence of the Eastern Black Sea region since zonlara, ta uzaklardan gelirler, gümüşün the second half of the first millennium BC. Ac- yurdu Alybe’den...”5 Bu bilgiye göre (daha cording to this data, Chalybes in the inner part sonraki kaynaklarca da tescil edileceği of Samsun-Ordu region and east of this commu- üzere) Khalybler madencilik ama özellikle nity from the coastline to the east Tibarenians, de gümüş üretimi ile ilişkilidirler ve muh- Mossynoecians, Drilae and Macrones in the temeldir ki ismi geçen Alybe kenti Home- mountainous inner parts of Trabzon and a num- ros zamanında gümüş ihracatıyla da meş- ber of small groups to the east of this region 6 constitute these indigenous communities. In ad- hurdur. Homeros’un verdiği bu bilgiyi on- dition, it is understood from the social and eco- dan yaklaşık sekiz yüzyıl sonra açıklamaya nomic perspective that although these commu- çalışan Strabon; Alybe’nin Khalybe olduğu nities have different characteristics, they have ve Halizonların veya Khalyblerin, kendi a transhumance lifestyle supported by livestock çağdaşı olan Khaldailer olduğunu zannetti- and small-scale horticulture in the region until ğini belirtmektedir.7 Strabon ayrıca, Hali- recently. zonların Homeros’un uydurması olduğunu

------1 Protohistorik dönemleri de kapsamak üzere bölge 4 Tsetskhladze, 1998: 9-68 Tsetskhladze, 2007: 160- prehistoryası MÖ I. binyılın ortalarına kadar sürmüş- 195. tür. 5 Hom. İlyada. II. 856-857. 2 Değerlendirme ve kaynakça için bkz. Çalışkan Akgül, 6 Demir, 2009, 67. 2016: 9-26. 7 Str. Geographika XII. 3. 19 vd. 3 Carpenter, 1948 1-10, Graham, 1958: 25-42, Drews, 1976: 18-31. 131 MÖ ı. Binyılda Doğu Karadeniz’in Yerel Toplulukları veya daha ziyade Halizonların kim oldu- ve ülkelerinin engebeli bir araziye sahip ol- ğunu bilmeyen ilk kimselerin, gümüşün ve duğunu belirtmektedir.15 Ayrıca öküzle ortaya çıkmış birçok diğer madenin çıkış toprak sürmek, tatlı meyveler yetiştirmek yeri olarak bu ülkeyi hayal ettiklerini de ya da nemli çayırlarda hayvan sürüleri bes- ifade etmektedir.8 lemekle ilgilenmediklerini ve bunun yerine sert demiri işlediklerini, böylelikle elde et- Khalybler hakkındaki bilgi veren erken dö- tikleri gelir ile günlük ihtiyaçlarını karşıla- nem kaynaklarından Aeschylus, Khalyb ül- dıklarını ifade etmektedir.16 kesinin, denizden yana (Karadeniz) Skyth (İskit) ülkesinin çevresinden yüründü- Pomponius Mela, Khalyblerin yalnızca lo- ğünde sol yanda kaldığını ve bu topluluğun kalizasyonunu yapmakta ve meşhur Ami- demir işleyen, yabancılara acımasız davra- sos (Samsun) ile Sinope (Sinop) kentlerini nan bir topluluk olduğunu yazmaktadır.9 işgal ettiklerini, ayrıca Halys (Kızılırmak) Herodot ise gerek coğrafya gerekse bu top- ile Thermodon Nehri’ne de sahip oldukla- luluğun tarifi konusunda farklı bir yorum rını belirtmektedir.17 Plinius ise Khalybleri yapmış ve Halizonları Karadeniz’in kuze- Kotyora’nın batısına koymaktadır.18 Bu yinde Borysthenes Irmağı’nın (Dnieper) topluluğun tunç üretimine19 ve demir dö- denize döküldüğü yerin kuzeyindeki Skyth kümhanelerine atıf yapmaktadır.20 İsken- (İskit) coğrafyasında yaşayan ve buğday, deriyeli Dionysius, Tibarenlerin batısında soğan, sarımsak, mercimek ve darı ekip bi- ve Thermodon Nehri’nin de doğusunda ya- çen bir topluluk olarak tarif etmiştir.10 şadıklarını söylediği bu topluluğun, çetin bir araziye sahip olduklarını ve sert demiri Khalybler hakkındaki en önemli bilgilerden işleme konusunda uzman olduklarını be- birisi, bölgeye gelmiş olan Ksenophon’dan lirtmektedir.21 gelir. Ksenophon fazla kalabalık olmayan Khalyblerin, Mossynoiklerin boyunduruğu Khalybler, Catullus’un şiirlerinde toprağın altında yaşadıklarını ve bu ülkenin batı- altında maden damarlarını arayan ve de- sında yer aldığını, daha batıda ise Tibaren- miri işleyen ilk insanlar olarak adlandır- lerin ve Kotyora’nın (Ordu) bulunduğunu mıştır.22 Benzer şekilde Ammianus Marcel- belirmekte ve demir işçiliği ile geçindikle- linus da bu topluluğu demiri çıkaran ve iş- rini de eklemektedir.11 Bu bilgi az çok Ho- leyen ilk insanlar olarak tanımlamakta ve meros ile eşleşir ve bu topluluğun maden- Tibarenlerin batısına yerleştirmektedir.23 cilikle olan ilişkisine demiri de dâhil eder. Virgil’in şiirlerinde madencilik24 ve özel- likle demir25 ile olan ilişkileri de belirtil- Pseudo Scylax, Khalyb ülkesini Termodon mektedir. Nehri (Terme Çayı) ve Themiskyra (Terme) kentinin doğusuna ve Tibarenle- Khalybler hakkında bilgi veren erken dö- rin de batısına yerleştirmektedir.12 Apollo- nem metinlerinde bir uyumsuzluk olsa da nios ise insanlar arasında en berbat olan- özellikle MÖ 4. yy. ve sonrasına tarihlenen ları olarak nitelendirdiği Khalyblerin, bu- metinlerde büyük ölçüde birlik olduğu söy- günkü Çarşamba Ovası13 civarındaki Ama- lenebilir. Buna göre Khalyblerin yaşadığı zonlar ile Yoroz Burnu’nun14 ötesine yer- coğrafya genel olarak Kotyora’nın batısı ile leştirdiği Tibarenler arasında yaşadıklarını Thermodon Nehri’nin doğusu olarak göste-

------8 Str. Geographika XII. 5. 28. 16 Apoll. Rhod. Argo. II. 1002 vd. 9 Aes. Prometheus 728. 17 Pom. Mela. Chorographia I. 105. 10 Hrd. Historia IV. 17, 52. 18 Plin. Nat. His. VI. 4. 1. 11 Ksen. Anab. V. 5. 1-4. 19 Plin. Nat. His. VII. 56. 3. 12 Skyl. Periplous 88-89. 20 Plin. Nat. His. VII. 82. 1. 13 Δοίαντος πεδίον (Apoll. Rhod. Argo. II. 373) Çar- 21 Dion. Rehber 769-770. şamba Ovası (?). 22 Cat. Şiirler 54. 14 “Γενηταίην ὑπὲρ ἄκρην” (Apoll. Rhod. Argo. II. 378) 23 Amm. Marc. Rerum Gestarum Libri 22.8.21. Yoroz Burnu (?). 24 Virgil, Aeneas XIII. 421, X. 174. 15 Apoll. Rhod. Argo. II. 370 vd. 25 Virgil, Georgics I. 158. Serkan DEMİREL KAREN 2019 / 5 / 8 132 rilmektedir. MÖ I. yy.’ın ortalarına tarihle- Khalyblerin doğusu genellikle Tibarenlerin nen Pomponius Mela’nın verdiği bilgilere ülkesi olarak kabul edilir. Bu görüşe muha- göre Sinope’ye ulaşacak kadar batıya yayıl- lif tek kaynak yukarıda da bahsedildiği mış olsalar da, ilgili metinde de bahsedil- üzere Ksenophon’dur. Ksenophon’a göre diği üzere bu durum bir işgal olup asıl yer- Tibarenler batıda Kotyora, doğuda ise leşim alanını göstermemektedir. Bu coğra- Khalybler ile sınırdır.30 Bunların dışındaki fik tespite tek muhalif görüş Ksenop- kaynakların hemen hepsi Tibarenleri hon’dan gelmektedir. Zira Ksenophon yu- Khalyblerin doğu sınırına koymaktadır. karıda da belirtildiği üzere bu ülkeyi Kot- Pseudo Scylaks31 ve Rodoslu Apollo- yora’nın ve Tibarenlerin doğusuna koy- nius’un32 lokalizasyonları bu şekildedir. maktadır. Bu konuda kesin bir açıklama Şamlı Pausanias Tibarenlerin doğusunda yapmak mümkün olmamakla birlikte Kse- Mossynoikleri göstermekle birlikte Kera- nophon’un metnine eleştirel bakmak gere- sus (Giresun) şehrinin ve Ares Adası’nın kebilir. Ksenophon’un, diğer kaynaklarda (Giresun Adası) batısını işaret etmekte- savaşçı bir topluluk olarak betimlenen dir.33 Pomponius Mela doğuda Mossynoik- Khalybler hakkında sadece tek bir cümle ler ve batıda Khalybler arasını bu topluluk bilgi veriyor olması, nüfuslarının az oldu- ile ilişkilendirmiştir.34 Strabon ise Pharna- ğunu belirtmesi26 ünlü komutanın muhte- kia (Giresun) ve Trapezus’un (Trabzon) üst melen kıyı boyunca yol aldığı, Kotyora’nın kesimlerinden Küçük Armenia’ya kadar ve Tibarenlerin batısında ve ağırlıklı ola- uzanan bölgeyi Tibaren ve Khaldai ülkeleri rak iç kesimdeki dağlı arazide yaşayan olarak gösterir.35 Strabon aynı metinde bu Khalybler ile hiç karşılaşmamış olduğunu ülkelerin sınırını Kolkhis’e kadar uzatır- gösteriyor olabilir. Ancak bu tespit elbette ken, Trapezus ve Pharnakia’yı Kolkhis sı- ki tartışmaya açıktır. nırlarına dâhil etmediği anlaşılmaktadır. Plinius, Tibarenleri Cotyorum’un (Ordu) Khalybler hakkında verilen bilgilerde en doğusuna ve Mossynoiklerin de batısına dikkat çeken unsurlardan birisi Khalyb ül- yerleştirmiştir.36 Benzer şekilde Ammianus kesinin maden, ama özellikle gümüş ve de- Marcellinus da bölge topluluklarını sayar- mir konusunda zengin olduğudur. Bu ko- ken Tibarenlerin batısında Khalyblerin, do- nuda yukarıda işaret ettiğimiz bölgenin so- ğusunda ise Mossynoiklerin ismini ver- runlu olduğu söylenebilir. MTA’nın verile- mekte ve yaşadıkları yerleri düz alan ola- rine göre Ordu merkez ve Yündalan Yay- rak tarif etmektedir.37 Bir mit olsa da Argo- lası’nda görünür ve muhtemel demir re- notların Orfeus versiyonunda Tibarenler zervleri söz konusudur.27 Ancak bu maden- ve Khalybler, Mossynoiklerin ülkesinde lerin antik dönem ve öncesi kullanımına birlikte yaşayan insanlar olarak tanımlan- dair bilgi yoktur. Bölgenin güneyinde To- mıştır.38 Görülebileceği üzere Ksenop- kat Artova-Karadut sahasında ise demir re- hon’un Tibarenlere ilişkin lokalizasyonu zervi28 olmakla birlikte bu kadar güneyde dışında diğer tüm kaynaklar Tibaren ülke- bir sınır olduğunu düşünmek güç olabilir. sine ilişkin aynı bölgeyi işaret etmektedir. Bölgedeki yüzey araştırmalarında konuya Buna göre Kotyora ile Kerasus arasındaki delil teşkil edebilecek herhangi bir sonuç bölge bu topluluğun yaşam alanı olarak bulunmamaktadır.29 ileri sürülebilir.

------26 Ksen. Anab. V. 5. 1 30 Ksen. Anab. V. 5. 1 vd. 27 http://www.mta.gov.tr/v3.0/sayfalar/bilgi mer- 31 Γενηταίην olarak metinde ifade edilen Yoroz burnu- kezi/maden_potansiyel_2010/Ordu_Madenler.pdf nun ötesi (Skyl. Periplous 87). 28 http://www.mta.gov.tr/v3.0/sayfalar/bilgi-mer- 32 Apoll. Rhod. Argo. II. 377. kezi/maden_potansiyel_2010/Tokat_Madenler.pdf 33 Pse. Scy. Descriptio 914. 29 Kelkit vadisinin kuzeyinde az sayıda Demir Çağı bu- 34 Pom. Mela. Chorographia I. 106. luntu alanları vardır. Özsait, 1994, 459 vd. Ayrı. Bkz. 35 Str. Geographika XII. 3. 28-29. Özsait 1991, 357 vd. Yakın dönemdeki yüzey araştır- 36 Plin. Nat. His. VI. 4. 1. maları ağırlıklı olarak Hellenistik dönem ve sonrası 37 Amm. Marc. Rerum Gestarum Libri 22.8.21. buluntular tespit edilmiştir. Erol, 2012, 183 vd. 38 Orph. Orp. Argo., 725. 133 MÖ ı. Binyılda Doğu Karadeniz’in Yerel Toplulukları

Ağırlıklı olarak lokalizasyondan bahseden civarında bulunuyor olmalıdır.47 Ancak bu metinlerde az da olsa bu topluluğun yaşam kent genellikle M.Ö. 183 yılından sonra koşulları hakkında bilgi verilmektedir. Pharnakia (Giresun) olarak adlandırılan Ksenophon, Tibarenlerin ülkesinin, doğuya Kerasus ilişkilendirilir.48 Bu durumda Kse- doğru diğer bölge topluluklarının ülkele- nophon’un mesafe konusunda ya bir hata rine göre daha düz olduğunu, deniz kıyısın- yapmış olduğu ya da ikinci bir Kerasus ken- daki kalelerinin39 az tahkim edildiğini yaz- tinin var olduğu düşünülebilir. Burada maktadır.40 Küçük boyutlarda olması muh- mantıklı olan ikinci bir Kerasus kentinin temel bu mevkiiler, Tibarenlerin en azın- var olduğudur. Bunun için iki temel delil dan bir kısmının sosyal tabakalaşmanın ol- ileri sürülebilir. İlki, bugün için iki kent duğu yerleşik yaşam koşullarına uyum sağ- arasındaki 130 km’lik mesafeyi yaya olarak ladığı akla getirmektedir. Ksenophon’un 3 günde kat etmenin mümkün olmaması- Tibaren ülkesinin daha düz olduğuna dair dır. En uzun alınabilecek mesafe günde 25 verdiği bilgiye paralel olarak, Apollonios km’den yaklaşık 75 km. civarında olmalı- bu ülkenin koyun açısından zengin oldu- dır.49 İkinci olarak Ksenophon’un Kera- ğunu belirtmektedir.41 Aynı bilgi İskenderi- sus’u, eğer klasik dönemdeki Pharnakia ise yeli Dionysius tarafından da verilir.42 Me- bu kentin batısı (yukarıda yer alan) antik tinlerden bu topluluğun Khalybler ve kaynaklarda belirtildiği üzere Tibarenlerin Mossynoikler gibi komşularının aksine sa- ülkesi olmalıdır. Ksenophon’dan yaklaşık vaşçı olmadıkları anlaşılmaktadır. Şamlı dört asır sonraya tarihlenen Plinius’un, Pausanias’a göreyse gülmeye istekli ve Pharnakia ve onun doğusunda Kerasus ol- mutlu insanlardır.43 mak üzere iki ayrı yerleşim yerinin varlı- ğından bahsediyor olması bu tespiti güç- Tibaren ülkesinin doğusunda genellikle lendirmektedir.50 Ancak yine de Ksenop- “Mos(s)ynoik44” adı verilen toplulukların hon’un metninde, daha sonradan Pharna- yaşadığı düşünülmektedir. Herodot, kia adını alacak olan kentten hiç bahsedil- Mossynoiklerin diğer bölge toplulukları Ti- memiş olması da dikkatten kaçmamalıdır. barenler ve Makronlar ile birlikte 19. sat- raplık olarak Perslere vergi ödediğini belir- Ksenophon, doğuda ve batıda yer alan ve tir.45 Herodot bu ülkenin lokalizasyonuna birbirine karşı düşmanca davranan iki ilişkin bilgi vermezken, bölgeye gelmiş Mossynoik topluluğundan, Yunanlıların olan Ksenophon önemli bilgiler aktarır. batıdaki topluluk ile anlaşma yaparak do- Ksenophon, Trapezus’tan ayrıldıktan sonra ğudakine saldırdıklarını yazmaktadır.51 batıya doğru üç günlük bir yürüyüş ile Buna göre Yunanlılarla işbirliği yapan Kolkh ülkesinde, deniz kıyısında bulunan Mossynoik askerlerinin, içerisine üç adam ve bir Sinope kolonisi olan Kerasus’a var- sığabilen, tomruktan yontulmuş kayıklarla dıklarını ve Mossynoiklerin bu ülkenin ba- geldikleri ve beyaz öküz postuyla kaplı kal- tısında yer aldıklarını belirtmektedir.46 Bu kanlara, yaklaşık dokuz ayak uzunluğunda bilgiye göre Kerasus muhtemeldir ki, Çar- topuzlu kargılara sahip oldukları, sık do- şıbaşı, Beşikdüzü veya en batıda Tirebolu

------39 χωρίον: arazi parçası, kale, müstahkem mevki (Doksanaltı vd. 2013: 200). Görele/Eynesil antik me- (White-Morgans, 1896: 238). tinlerde “Koralla” olarak geçmektedir. Bu isim ise ilk 40 Ksen. Anab. V. 5. 2. defa ikinci yüzyılda Arrianus tarafından verilmekte- 41 Apoll. Rhod. Argo. II. 377. dir (Periplous 16.5). Çarşıbaşı’nın 1,5 km. kadar batı- 42 Dion. Rehber 767. sındaki Gelida Kale’de bu konudaki bir diğer aday ola- 43 Pse. Scy. Descriptio 914. bilir. Ancak Gelida Kalesi’nde henüz herhangi bir ar- 44 Μοσσύνοικοι: ahşap evlerde yaşayanlar (White- keolojik çalışma yapılmamıştır. Morgans, 1896: 145). 48 Aslan, 2005: 126. 45 Hrd. Historia III. 94. 49 “günde beş parasang” Hrd. Historia II. 6 46 Ksen. Anab. V. 3. 2. vd. 50 Plin. Nat. His. VI. 4. 1. 47 Görele / Eynesil Kalesi her ne kadar geç dönem 51 Ksen. Anab. V. 4. 3. vd. özellikleri gösteriyor olsa da antik dönem ve önce- sinde bir yerleşimin burada olması muhtemeldir Serkan DEMİREL KAREN 2019 / 5 / 8 134 kunmuş kısa tunikler giyip, deriden yapıl- ülkelerinin ağaçlık olduğunu, ahşap kuleler mış sorguçlu başlıklar taktıkları ve demir ve evler yaptıklarını aktarmaktadır.61 baltalara sahip oldukları belirtilmiştir.52 Şamlı Pausanias (Pseudo Scymnus) gelenek Ksenophon’un verdiği bilgilere göre bu ül- ve yasa konusunda en barbar insanlar ola- kede, tüm Mossynoik toplulukları için rak adlandırdığı Mossynoikleri, Kerasus ve önemli olan bir anakent53 ve bu şehrin54 Ares Adası’nın doğusuna yerleştirmekte- önünde yer alan bir kale55 bulunmaktadır. dir.62 Zira ülkenin en yüksek yerinde bulunan bu Pomponius Mela, Mossynoiklerin batı sını- yeri elinde tutan topluluk tüm Mossynoik- rında Tibarenler, doğu sınırında Makro- lerin efendisi sayılıyormuş.56 Kentin ele ge- kephali, topluluğunun bulunduğunu, Kera- çirilmesi sonucu ekmek dolu ambarlar, sunta ve Trapezus dışında kentleşmenin az yeni hasat edilmiş buğday (özellikle kızılca olduğu bir bölgede yaşadıklarını belirt- buğdayı), tuzlanarak küplere bastırılmış mektedir. Bu topluluğun diğer kaynaklarda yunus balığı eti ve çanaklara doldurulmuş da belirtildiği üzere ahşap kulelerde yaşa- yunus balığı yağı, kaynatılarak ekmek gibi dıklarını, vücutlarını dövmelerle işaretle- pişirilen kestaneler57 ve şarap, Yunanlılar diklerini ve krallarını oylamayla seçtikle- tarafından yağmalanmıştır.58 Ksenophon rini aktarmaktadır.63 Plinius ise Tibarenle- ayrıca bu topluluğun tuhaf bazı gelenekle- rin doğusunda ve Kerasus’un64 batısındaki rinden de bahsetmekte ve topluluk içindey- bir bölgeyi bu topluluk ile ilişkilendirmek- ken yalnızmış gibi, yalnızken de topluluk tedir.65 Ammianus Marcelinus da genel bir içindeymiş gibi davrandıklarını, bundan da ifade ile Tibarenler ve Makronlar arasın- utanç duymadıklarını yazmaktadır.59 Kse- daki bölgeyi işaret etmektedir.66 nophon’un verdiği bilgilerden hareketle, Mossynoiklerin balıkçılık ve hayvancılık Strabon, Heptakometler olarak adlandır- yaptığı, ister kendileri üretsin ister ticaret dığı Mossynoiklerin, Trapezus ile Pharna- sayesinde olsun buğday ve şarap tükettik- kia’nın dağlık kesimlerinde yaşayan vahşi leri ve demir aletlere sahip oldukları anla- bir topluluk olduğunu söylemektedir. Be- şılmaktadır. Ayrıca “kent”, “başkent” ta- lirttiğine göre bu topluluk ağaçlarda veya nımlarından en azından bir kısmının yerle- ahşap seyyar kulelerde yaşar ve bu kule- şik yaşama uyum sağlayabildiği anlaşıl- lere Mosyn dendiğinden antik devirde bu maktadır. insanlar Mossynoikler olarak adlandırılır- mıştır. Vahşi hayvan eti ve ceviz tüketen bu Aristo Külliyatında doğrudan Mossynoikler topluluğun Romalı Konsül Pompeius’un or- ile ilişkili olmasa da Mossynoik bakırından dusuna karşı bir “silah” olarak ağaç sür- bahsedilir. Bu bakırının parlak ve beyaz ol- günlerinden elde edilen deli balını kullan- duğunu ve oldukça özel bir süreçten geçiri- dıklarından da bahsetmektedir.67 lerek üretildiğinden bahsedilmektedir.60 Ancak bu bilgi başka bir kaynakla destek- Mossynoik topluluklarının yaşadığı böl- lenmemektedir. Rodoslu Apollonios kibirli geye ilişkin yukarıda verilen bilgiler onla- olarak nitelendirdiği Mossynoiklerin, Ares rın ağırlıklı olarak Giresun’un il merkezi Adası’nın karşısında yerleşik olduklarını,

------52 Ksen. Anab. V. 4. 11-13. 60 Arist. De mira. Aus. 27.62. 53 μητρόπολις/metropolis: anakent, başkent. White- 61 Apoll. Rhod. Argo. II. 379-387, II. 1117. Hali. Dio. Morgans 1896, 143. Ksen. Anab. V. 4.15, 25. Roma Tarihi 1.26.2. Pse. Sc. Descriptio 914. 54 πόλις/polis: şehir. White-Morgans, 1896: 181. 62 Pse. Scy. Descriptio 900. 55 χωρίον: arazi parçası, kale, müstahkem mevki. 63 Pom. Mela. Chorographia I. 106. White-Morgans, 1896: 238. 64 Plinius’un metninde Pharnakia’dan ayrıca bahsedi- 56 Ksen. Anab. V. 4. 15. yor olması, buradaki Kerasus’un Giresun’dan ziyade 57 κάρυον kelimesi ceviz anlamına gelmektedir. Ancak daha doğudaki bir yerleşimi işaret ettiği göstermek- burada kastedilen Yunanlıların henüz bilmediği kes- tedir. tane olmalıdır. White-Morgans, 1896: 112. 65 Plin. Nat. His. VI. 4. 1. 58 Ksen. Anab. V. 4. 27-29. 66 Amm. Marc. Rerum Gestarum Libri 22.8.21. 59 Ksen. Anab. V. 4. 33-34. 67 Str. Geographika XII. 3. 18. 135 MÖ ı. Binyılda Doğu Karadeniz’in Yerel Toplulukları

çevresi ile doğuya doğru yayılmış oldukla- üzere) Kolk ve Makron adı verilen toplu- rını işaret etmektedir. Batı sınırını çizmek lukların iskân alanları olması daha olası- güç olsa da Ksenophon’un Trapezus’tan üç dır. günlük bir mesafe ile bu ülke sınırlarına Ksenophon, Driller’in Pontus’un en savaşçı yaklaştığı göz önünde bulundurulduğunda topluluğu ve aynı zamanda Trapezusluların Vakfıkebir-Beşikdüzü civarı uygun görün- düşmanı olduğunu belirtmektedir. Ksenop- mektedir. Mossynoiklerin kayık kullanıp hon’un belirttiğine göre, “Driller”, Yunan- yunus etinden yararlanıyor olmaları da on- lıların ilerleyişi karşısında derin bir ırmak ların sadece iç kesim değil aynı zamanda yatağıyla çevrili, ahşap kulelerle korunan, kıyı boyunca da var olduklarını göstermek- iç ve dış kaleden oluşan ve anakent73 olarak tedir. 2009 yılından itibaren başlayan Gi- adlandırılan müstahkem bir mevkiye74 çe- resun yüzey araştırmasında tespit edilen kilmişlerdir ve bu alanın çevresinde de ah- Giresun merkez Camili köyü Karadağ mev- şaptan evler bulunmaktadır. Bahsi geçen kiinin güneyindeki kaya sunağı ve kuru du- bu yerlerden Yunanlılar domuz, öküz ve var tekniğindeki bazı mimari ve seramik koyun gibi pek çok hayvan yağmalamışlar- buluntular,68 Burhaniye köyündeki tepelik dır. Bu bilgi, Drillerin batıdaki Mossynoik- bir arazideki yerleşim ile açık hava tapınım ler gibi kısmen yerleşik yaşama sahip, bü- alanı,69 Bulancak İnece köyündeki yine bir yükbaş ve küçükbaş hayvancılık ile ilgilen- tepe üzerindeki açık hava sunu çukurları, diklerini göstermektedir. açık hava tapınım alanı ve oygu mezar- ları,70 ile Erikli köyü açık hava tapınım Ksenophon’dan yaklaşık beş yüz yıl sonra alanı71 muhtemeldir ki Orta Demir Çağı’na bölgeye gelen Arrianus, Ksenophon’un tarihlenen buluntu alanlarıdır. Söz konusu “Drill”ler75 olarak adlandırdığı kavmin alanların Mossynoik topluluklarıyla ilişki- Sanlar (Sannoi)76 olduğunu düşündüğünü, lendirilmesi anlamlı olabilir. Ancak ilgili bugün dahi savaşçı bir millet olduklarını ve topluluklara ait bir malzeme grubunun he- Trapezous’lulara karşı hâlâ son derece düş- nüz oluşturulma aşamasında olunduğu man olduklarını belirtmekte, kralsız olarak unutulmamalıdır. yaşayan bu topluluğun, eskiden Roma’ya vergi verirken artık yağmacılık yaptıkları Mossynoiklerin doğusunda yaşadıkları dü- için vergi ödemeye hevesli olmadıklarını şünülen Driller hakkında bilgi veren en da belirtilmektedir.77 önemli kaynak Ksenophon’dur.72 Bu toplu- luğun tam olarak yaşadığı yer belli değil- Ksenophon’un güneyden Trabzon’a gelir- dir. Ancak Trapezus’a günübirlik bir mesa- ken karşılaştığı ve kentin çevresinde yaşa- feden daha uzakta ve kentin doğusunda dıklarını söylediği bir diğer topluluk veya güneybatısında, kıyıdan iç kesimde, Kolkhlar’dır. Ksenophon, Trapezus’u Si- dağlık ve ulaşılması güç bir bölgede yaşıyor nope’nin Kolkh topraklarındaki kolonisi olmaları muhtemeldir. Bu konudaki en iyi olan bir Helen kenti olarak tanımlamakta- aday bölge, kentin güneybatısında bulunan dır.78 Buna göre Kolkhların, kentin çevre- Düzköy, Tonya ve belki de Maçka bölgesi- sindeki çoğunlukla düz yerlerde79 ve bol er- nin batısı olabilir. Zira kentin çevresindeki zaklı köylerde yaşadıkları, hayvancılık diğer bölgelerin (aşağıda açıklanacağı yaptıkları ve bal ürettikleri anlaşılmakta- dır.80 Ayrıca, yukarıda da ifade edildiği ------68 Doksanaltı vd., 2012: 126-128. 75 Δρίλλας: Arrianus, Ksenophon’un aksine bu toplulu- 69 Doksanaltı vd., 2012: 129. ğun adını iki lambda ile yazmıştır. 70 Doksanaltı vd., 2013: 197-199. 76 Strabo ise Sannoi halkını Makronlar olduğunu be- 71 Doksanaltı vd., 2013: 199. lirtmektedir. Str. Geographika XII. 3. 18. 72 Ksen. Anab. V. 2. 1-27. 77 Arr. Periplous 11.1-2. 73 μητρόπολις/metropolis (White-Morgans, 1896: 78 Ksen. Anab. IV. 8. 22. 143). Mossynoik topluluklarının anakenti için bk 79 πεδίον: düz arazi, kırlık, düzlük (White-Morgans, Ksen. Anab. V. 4. 15, 25. 1896: 171). 74 χωρίον: arazi parçası, kale, müstahkem mevki 80 Ksen. Anab. IV. 8. 19-24. (White-Morgans, 1896: 238). Serkan DEMİREL KAREN 2019 / 5 / 8 136

üzere Trapezus’un batısında, üç günlük bir Ksenophon, İskit topraklarında kalan zen- yol mesafesinde bulunan Kerasus’un da gin ve kalabalık bir şehir olarak adlandır- Kolkh ülkesinde bulunduğunu da belirt- dığı Gymnias86 kentinden beş günlük bir mektedir.81 Ksenophon’un aksine diğer yolculuk sonunda denizin görüldüğü Tekes bazı antik kaynaklar ise Kolkhis’i Trab- Dağı (Θήχης) olarak adlandırdığı tepeye zon’un doğusunda bir yerlerden başlat- vardıklarını belirtir. Bu dağdan hareketle maktadırlar.82 Makronlar ülkesi içerisinde üç günde on parasang87 yol aldıklarını ve bunun ilk gü- Kolklar hakkında verilen bilgilere göre, nünde Makron ve İskit ülkelerini ayıran bir Ksenophon zamanında Kolkhların Trape- ırmağa ulaştıklarını ifade etmektedir.88 Bu zus’un doğusundan başlayarak sahil bo- ifadelerden Makron ülkesinin Tekes yunca kent ve çevresine kadar yayılmış ol- Dağı’ndan kuzeye doğru uzandığı anlaşıl- dukları söylenebilir. Bu doğrultuda Kse- maktadır. Tekes Dağı’nın yeri konusunda nophon’un tarif ettiği düzlükteki Kolkh şu ana dek birtakım önerilerde bulunul- köylerinin kentin güneyinde bulunan Ki- muştur. Bu lokalizasyonlar genellikle Ma- reçhane-Düzyurt bölgesinde olması muhte- dur Dağı,89 İskobel Yaylası90 ve Deveboynu meldir. Zira Ksenophon’un güneydeki Mak- Tepe91 arasında çeşitlilik göstermektedir. ron bölgesinden Değirmendere Vadisi üze- Esas itibariyle bu dağın tam olarak neresi rinden83 Trapezus’a doğru gelirken bu böl- olduğunu söylemek güçtür ve denizin görü- geden geçmiş olması güçlü bir olasılıktır. lebileceği aynı bölgede daha başka tepeler Doğu Karadeniz’in MÖ birinci binyıl yerel de vardır. Ancak burada önemli olan husus, topluluklarından bir diğeri Makronlar’dır. ileri sürülen tüm lokalizasyonların Bu topluluk hakkındaki ilk bilgileri veren Maçka’nın güneydoğusunda bulunuyor ol- Herodot, onların Thermodon ve Partheinos masıdır. Zira Ksenophon’un Gümüşhane- (Bartın) Irmakları arasında yaşadığını söy- Bayburt civarından kuzeye doğru bir hare- lemektedir.84 Orta ve Batı Karadeniz olarak keti söz konusudur. Bu şartlar altında okuyacağımız bu bölge, daha sonraki yazılı Hamsiköy, Larhan, Meryemana ve Galyan kaynaklar dikkate alındığında Makronlar gibi vadilerin muhtemel Makron ülkesi sı- için işaret edilen en batı bölgedir. Hero- nırlarında bulunuyor olduğu söylenebilir. dot’un aksine bölgeye gelen Ksenophon’un 2018 yılı itibariyle Karadeniz Teknik Üni- belirtildiğine göre Makronların ülkesi, Yu- versitesi Arkeoloji Bölümü tarafından yü- nanlıların denizi gördükleri Tekes Dağı ile rütülmeye başlanan protohistorik dönem Trapezus’un çevresinde bulunan Kolkh yüzey araştırmasının ilk yılında Galyan ve köyleri arasında bulunmaktadır.85 Herodot Meryemana vadileri arasında kalan sırtın ile neredeyse çağdaş olan bu kaynağın ver- üst kotlarında MÖ I. binyıla tarihlenebile- diği bilginin lokalizasyon konusunda daha cek harçsız duvarlar ve seramik örnekleri doğru olduğu söylenebilir. tespit edilmiştir. İlgili malzeme üzerinde

------81 Ksen. Anab. V. 3. 2. 88 Ksen. Anab. IV. 8. 1-2. Kastedilen ırmak Karadere 82 Str. Geographika XII. 3.17. Arr. Periplous 7.1-2. Plin. veya Değirmendere olabilir. Nat. His. 6.4. 89 Hamilton, 1842: 166. Bilgin, 2000: 16-23. Brennan, 83 Mitford, 2000: 127-131. 2012: 326. 84 Hrd. Historia II. 104. 90 KTÜ Arkeoloji bölümü tarafından yapılan Trabzon 85 Ksen. Anab. IV. 7. 1 vd. Ayr. bkz. Dio. Bib. 14.29.4 Protohistorik dönem yüzey araştırmasının 2018 yılı vd. çalışmalarında İskobel yaylasında Karadeniz’in görü- 86 Modern Gümüşhane: Herzfeld, 1968: 124. Hewsen, lebildiği bir tepenin yamacında, Ksenophon’un The- 1983: 134. Sagona, 317. Gümüşhane’nin batısı: Sagona kes Dağı’nda askerlerin taş toplayarak yapığını söyle- ve Sagona, 2004: 68. Modern Bayburt: Hamilton, diği yığını andıran bir kalıntı tespit edilmiştir. Ko- 1842: 166-167. Allen, 1971: 56. Mitford, 2000: 127. nuya ilişkin buluntular yayın aşamasındadır. 87 παρασάγγης: Pers yol ölçüsüdür. Yaklaşık 30 stadi- 91 Mitford, 2000: 129. Manfredi, 2004. Waterfield, aya eşittir. Hrd. Historia II. 6. White-Morgans, 1896: 2006. 168. Bu durumda bir parasang yaklaşık 5 km.’nin bi- raz üstünde bir uzunluğu ifade etmektedir. 137 MÖ ı. Binyılda Doğu Karadeniz’in Yerel Toplulukları

çalışmalar devam etmekle birlikte söz ko- doğru akan Pixytes Nehri’nin (Değirmen- nusu buluntu alanlarının bölgedeki yerel dere?) ötesinde Sanların yaşadığını belirt- topluluklara ait oldukları düşünülmekte- mektedir.97 dir. İskenderiyeli Dionysius, Pontos sahilindeki Ksenophon, Makron ülkesinin oldukça sarp çok sayıdaki kabileyi doğudan batıya doğru ve ormanlarla kaplı bir arazi olduğunu, bu sayarken Byzereler, Becheirler ve Makron- topluluğun sorgun ağacından/hasırdan92 ları da sıralamakta ve onların batısına ise kalkan ve mızrak kullandığını, kıldan elbi- Philyrler’i yerleştirmektedir.98 Bununla seler giydiklerini ve Yunanlıların karşılıklı birlikte Argonautica’nın Latince çevirisi teminatlar vererek onlarla anlaştıkları, olan Orphic Argonautica’da Makronların Makronların ise bunun üzerine ellerinden yine Mossynoiklerin doğu komşuları olduk- geldiğince bir pazar yeri kurduklarını yaz- ları belirtilmektedir.99 mıştır.93 Ayrıca Herodot’un aksine Mak- Son olarak Trapezus’un doğusundan bah- ronların Khalybler, Kolkhlar, Mossynoikler setmek gerekirse, bu bölgenin Trapezus’un ve Tibarenler ile birlikte özerk olduklarını batı veya güney bölgesine göre daha az bi- söylemektedir.94 Ksenophon’un Orta ve lindiği söylenebilir. Bölgedeki araştırmala- Doğu Karadeniz sahilleri boyunca herhangi rın az olmasının yanı sıra yazılı kaynak- bir Pers idarecisinden bahsetmemesi Hero- larda bölge ile ilişkilendirilebilecek toplu- dot’un bahsettiğinin aksine bölgenin özerk luklar hakkındaki bilgiler de yok denecek bir görünümü olduğunu düşündürmekte- kadar azdır. Var olan bilgiler ise daha muğ- dir. lak ve belirsiz bir haldedir. Rodoslu Apollo- Rodoslu Apollonius, Makronların Mossyno- nius Makronların doğusunda Beheir ve Sa- iklerin doğusunda bulundukları belirtil- peir topluluklarını saymakta ve onların da mekte ve “adanın ötesinde ve karşısında, ötesinde Kolkhların bulunduğunu belirt- anakarada Philyrler ve onların da üstünde mektedir.100 Pseudo Skylax, Apsaros Makronlar yerleşmiştir”95 ifadesinden de Nehri’nin (Çoruh Nehri) kuzeyinde göster- sahilden ziyade, daha yüksek/iç kesim- diği Kolklar’dan itibaren batıya doğru By- lerde yaşadıkları işaret etmektedir. Bu bil- zere ve Ekeheiri toplulukları, onların batı- giye paralel olarak Strabon, Makronların sında Pordanis (Fırtına Deresi?) ve Arabis Tibarenler ile birlikte Trabzon’un üst ke- nehirleri ve Odeinios kenti, daha batıda Be- simlerinde oturduklarını belirtmekte an- heir topluluklarını, limanını ve kentini, cak bu toplulukların artık Sanlar olarak ad- daha batıda Makrokefali topluluğu ve Pso- landırıldığını ifade etmektedir.96 Plinius ron Limanı101 ve nihayetinde Trapezus ken- daha genel bir değerlendirme ile The- tini sıralamaktadır.102 İskenderiyeli Diony- miscyra’nın doğusunda Khalybler, Tiba- sius Makron ve Philyr topluluklarının do- renler, Mossynoikler, Becheirler, Buzerler ğusunda Beheir ve Byzere topluluklarının ile birlikte Makronları da saymakta ve bulunduğunu bildirmektedir.103 Strabon’un Makronları Sanlar olarak ad- Pomponius Mela, bölge topluluklarından landırmasına paralel olarak Trabzon’a Makrokefalilerin Mossynoiklerin doğu- sunda, Beheir ve Buzeri toplulukları ile bir- likte yaşadıklarını, zapt edilemez asi bir ------92 γέρρον kelimesi “hasırdan/sorgun ağacından yapıl- 97 Plin. Nat. His. I. 11, VI. 4. 1. mış” anlamında kullanılmaktadır. Muhtemelen fındık 98 Dion. Rehber 760. ağacı gibi ince dallara sahip bir ağacın dallarından ha- 99 Orph. Orp. Argo., 744. sır biçiminde yapılmış kalkan ve mızraklar olabilir. 100 Apoll. Rhod. Argo., II. 370 vd. II. 1242 vd. 93 Ksen. Anab. IV. 8. 2-8. 101 Hyssus (Araklı) limanı olabilir. Cramer, 1832: 290. 94 Ksen. Anab. VII. 8. 24. 102 Skyl. Periplous 81-85. 95 Apoll. Rhod. Argo. II. 393. 103 Dion. Rehber 760 vd. Ayr. bkz. Orph. Orp. Argo., 96 Str. Geographika XII. 3. 18. Arrianus’un Karadeniz 755-757. Seyahati’nde Sanların “Driller” olduğu ileri sürülmüş- tür. Arr. Periplous 11.1. Serkan DEMİREL KAREN 2019 / 5 / 8 138 yaratılışa sahip olduklarını, Trapezus ve olması muhtemel Driller, Trabzon’un dağ- Kerasunta kentleri hariç yaşadıkları böl- lık güney bölgesinde yerleşik olan Makron- gede kentleşmenin pek olmadığı bilgisini lar ile bölgenin doğusuna doğru yayılan vermektedir.104 Plinius ise bu topluluğu Ke- daha küçük grupların Doğu Karadeniz’in rasus ile Kordule (Akçakale) arasında yer- MÖ birinci binyıldaki yerel topluluklarını leştirerek105 daha batıda bir bölgeyi işaret oluşturduğu söylenebilir. etmektedir. Strabon genel bir ifade ile Tra- Söz konusu toplulukların birbirlerinden pezus ve Pharnakia’ın dağlık arazisinde ya- bağımsız gruplar halinde kimi zaman bir şayan topluluklar arasında Byzereleri de bey veya metinlerde de bahsedildiği üzere saymaktadır.106 Ammianus Marcellinus “kralsız” yaşıyor oldukları görülebilir. bölge toplulukları olarak Byzere, Sapeir ve Topluluklar arasında bir akrabalık duru- Philyrleri saymakta ancak bu topluluklar munun olup olmadığını söylemek güçtür. ile bir münasebet olmadığı için haklarında Ancak Mossynoik örneğinde görülebileceği bir şey bilinmediğini belirtmektedir.107 üzere, aynı topluluk içerisindeki iki farklı Sonuç boyun hasmane ilişkilerinin olabileceği an- laşılmaktadır. Toplulukların ekonomik ve MÖ I. binyılın ikinci çeyreğinden itibaren sosyal yapılarında da bazı küçük farklılık- Doğu Karadeniz bölgesine doğru yayılmaya lar dikkat çekmektedir. Kısmen denizci ola- başladığı düşünülen Yunan kolonizasyonu rak adlandırabileceğimiz bu toplulukların, ile çağdaş ve belki de öncesinde bölgenin yakın zaman kadar bölgede görülen ve coğ- bazı yerel topluluklar tarafından mesken rafyaya bağımlı olarak yürütülen hayvan- tutulduğu anlaşılmaktadır. Yunan ve Latin cılık ve bahçecilik ölçüsünde tarımın des- metinlerinden ismen bilinen bu toplulukla- teklediği yaylacı yaşamın koşullarını büyük rın, yakın zamanda gerçekleştirilen ve ha- ölçüde benimsemiş oldukları söylenebilir. len devam eden bazı arkeolojik çalışmalar ile daha iyi bilinir hale gelmeye başladığı söylenebilir. Yazılı kaynaklar ve arkeolojik veriler ışı- ğında, MÖ birinci binyılın özellikle ikinci yarısında bölgede yaşayan toplulukların coğrafik sınırları kısmen çizilebilir durum- dadır. Toplulukların zaman içerisinde sınır değişimleri ve bazı küçük toplulukların Harita 1. MÖ I. Binyılın İkinci Yarısında Doğu muğlak sınırlarının değişiklik gösterebile- Karadeniz Bölgesi Yerel Halklarının Muhtemel ceği göz önünde bulundurulmak kaydıyla, Coğrafik Yayılımı Harita 1’de görülen ve MÖ I. binyılın ikinci yarısından itibaren bölgenin idari yapısını KAYNAKÇA gösteren harita dikkate alınabilir. Bu doğ- rultuda Samsun-Ordu hattının ağırlıklı ola- Allen, W. E. D., (1971), A History of the rak iç kesiminde yaşadıkları düşünülen Georgian People from the Beginning down Khalybler, Ordu’nun batı kıyısındaki nispe- to the Russian Conquest in the Nineteenth ten düz alanlarda yerleşik Tibarenler, Century, London: Routledge and Kegan Ordu’nun doğusu ile Giresun sahil boyunca Paul. ağırlıklı olarak kıyıya yakın tepelik alan- Aslan, M., (2005). Arrianus’un Karadeniz larda yaşayan Mossynoikler Trabzon’un Seyahati, İstanbul: Odin Yayıncılık. güneybatısındaki dağlık bölgede yerleşik

------104 Pom. Mela. Chorographia I. 107. 107 Amm. Marc. Rerum Gestarum Libri 22.8.21. Ayr. 105 Plin. Nat. His. I. 11, VI. 4. 1. bkz. Step. Ethnica B190.11, S555.12, B166.11 106 Str. Geographika XII. 3. 18. 139 MÖ ı. Binyılda Doğu Karadeniz’in Yerel Toplulukları

Bilgin, M., (2000), Doğu Karadeniz: Tarih, Hewsen, R. H., (1983), “Introduction to Ar- Kültür, Trabzon: Insan. menian Historical Geography II: The Boundaries of the Achaemenid ‘Armina’”, Brennan, S., (2012). Mind the Gap: A 'Snow Revue des Etudes Arméniennes, 17, 123-143. Lacuna' in Xenophon's Anabasis? F. Hobden (Yay. haz.) Xenophon: Ethical Principles Graham, J., (1958), “The Date of the Greek and Historical Enquiry içinde (307-339). Penetration of the Black Sea”, Bulletin of Leiden-Boston. the Institute of Classical Studies, 5, 25-42. Carpenter, R., (1948), “The Greek Penetra- Manfredi, V., (2004), The Identification of tion of the Black Sea”, American Journal of Mount Theches in the Itinerary of the Ten Archaeology, 52/1, 1-10. Thousand: A New Hypothesis, C. Tuplin (Yay. haz.) Xenophon and his World. Pa- Çalışkan-Akgül, H., (2016), “Türkiye’nin pers from a Conference Held in Liverpool Doğu Karadeniz Bölgesi’nin Prehistoryası: in July 1999 (s. 319-324) içinde, Stuttgart: Bir Terra Incognita Analizi”, Karadeniz İn- Franz Steiner. celemeleri Dergisi, 21, 9-26. MTA Rapor I, Cramer, J. A., (1832), A Geographical and http://www.mta.gov.tr/v3.0/say- Historical Description of Asia Minor with a falar/bilgi Map, Oxford: University Press. merkezi/maden_potansiyel_2010/Ordu_M Demir, M., (2009), “Antik Dönemde Bir adenler.pdf (Erişim Tarihi: 26 Haziran Doğu Karadeniz Kavmi: Khalybler”, G. İltar 2019) (ed.), Giresun ve Doğu Karadeniz Sosyal Bi- MTA Rapor II, limler Sempozyumu 09-11 Ekim 2008 (67- http://www.mta.gov.tr/v3.0/say- 85) içinde. Ankara. falar/bilgi- Doksanaltı, E. M., Aslan, E. ve Mimiroğlu İ. merkezi/maden_potansiyel_2010/To- M., (2012), “Giresun İli ve Giresun Adası kat_Madenler.pdf (Erişim Tarihi: 26 Arkeolojik Yüzey Araştırmaları: 2010”, 29. Haziran 2019) Araştırma Sonuçları Toplantısı, 2. Cilt, 117- Mitford, T., (2000), “Thalatta, Thalatta: 145. Xenophon’s view of the Black Seas”, Anato- Doksanaltı, E. M., Mimiroğlu İ. M., Karaoğ- lian Studies, 50, 127-131. lan İ. ve Erdoğan, U., (2013), “Giresun İli Özsait, M., (1991), “1990 Yılında Ordu-Me- ve Giresun Adası Arkeolojik Yüzey Araştır- sudiye Çevresinde Yapılan Yüzey Araştır- maları: 2011”, 30, Araştırma Sonuçları Top- maları”, 9, Araştırma Sonuçları Toplantısı, lantısı, 2. Cilt, 197-212. 357-376. Drews, R., (1976), “The Earliest Greek Set- ______, (1994), “1993 Yılı Ordu-Mesudiye tlements on the Black Sea”, The Journal of ve Sivas-Koyulhisar Yüzey Araştırmaları”, Hellenic Studies, 96, 18-31. 12, Araştırma Sonuçları Toplantısı, 459- Erol, A. F., (2012), “Ordu İli, Fatsa İlçesi Ar- 482. keolojik Yüzey Araştırması 2011”, 30, Araş- Sagona, C., (2004), Did Xenophon Take the tırma Sonuçları Toplantısı, 2, 183-195. Aras High Road? Observations on the His- Hamilton, W. J., (1942), Researches in Asia torical Geography of North-East Anatolia. Minor, Pontus and Armenia; with some ac- A. Sagona (Yay. haz.) A View from the count of their Antiquities and Geology, Lon- Highlands: Archaeological Studies in Hon- don: John Murray. our of Charles Burney (s. 299- 331) içinde, Ancient Near Eastern Studies Supplement, Herzfeld, E., (1968), The Persian Empire. 14, Louvain: Peeters Press Studies in Geography and Ethnography of the Ancient Near East, Wiesbaden: Franz Sagona, A. ve Sagona C., (2004), Archaeol- Steiner. ogy at the North-East Anatolian Frontier, I, Serkan DEMİREL KAREN 2019 / 5 / 8 140

An Historical Geography and a Field Survey Cat. Şiirler (1893), Elmer Truesdell Merrill, of the , Ancient Near East- Şiirler, Catullus, The Poems, Boston: Ginn. ern Studies Supplement 14, Louvain: Dion. Rehber 76, (2002), Yumna Khan, Di- Peeters Press. onysius of Alexandria, A Commentary Tsetskhladze, G. R., (1998), Greek Coloni- on Dionysius of Alexandria's Guide to the zation of the Black Sea Area: Stages, Models Inhabited World, London: University Col- and Native Population, G. R. Tsetskhladze lege. (Yay. haz.) The Greek Colonization of the Hali. Dio. Roma Tarihi, (1937), Earnest Black Sea Area: A Historical Interpretation Cary ve Edward Spelman, Roma Tarihi, Di- of Archaeology (9-68) içinde, Stuttgart: onysius of Halicarnassus, Roman antiqui- Franz Steiner Verlag. ties Books 1, 7, 19,20, Loeb Classical Li- ______, (2007), Greeks and Locals in the brary. Southern Black Sea Littoral: A Re-Examina- Hrd. Historia, (1904), Macaulay G. Camp- tion, G. Herman ve I. Shatzman (Yay. haz.) bell, Historia, The Histories, London: Mac- Greeks between East and West: Essay in millan and Co. Greek Literature and History in Memory of David Asheri (160-195) içinde, Jarusalem: Ksen. Anab, (1922), C. Lewis Brownson, The Israel Academy of Sciences and Hu- Anabasis, The Anabasis, (1866-1948), Lon- manities. don: Harvard University Press, Cambridge, MA. White, J. W. ve Morgan, M. H., (1896), An Illustrated Dictionary to Xenophon’s Anab- Orph. Orp. Argo., (2011), Jason Colavito, asis, Boston: Ginn & Company. Orpic Argonautica, The Orphic Argonautica, New York: New Athena Unicode. Waterfield, R. A. H., (2006), Xenophon’s Retreat: Greece, Persia and the End of the Plin. Nat. His., (1893), J.-Riley Bostock, Golden Age, Cambridge: Belknap Press. George Henry T., Naturalis Historia, The Natural History of Pliny, New York: Bell & Klasik Kaynaklar Sons. Aeschlyclus, Prometheus, (1926), Herbert Pom. Mela. Chorographia, (1998), F. E. Weir Smyth, Zincire Vurulmuş Prometheus, Romer, De Chorographia, Pomponius Mela’s Aeschylus, Cambridge, Mass: Harvard Uni- Description of the World, Ann Arbor. versity Press. Pse. Scy. Descriptio, (1857), Şamlı Pausa- Amm. Marc. Rerum Gestarum Libri (1935- nias, Brady Kiesling, Descriptio, Circuit of 1940), J. Carew Rolfe, Rerum Gestarum the Earth, Muller text (Geographi Graeci libri qui Supersunt, History, Cambridge, Minores). Mass: Harvard University Press. Skyl. Periplous, (2012), Murat Arslan, Apoll. Rhod. Argo, (1967), R. C. Seaton, Ar- Periplous-Scylacis, Pseudo-Skylaks: gonautica, Apollonios Rhodios, Argo- Periplous, Akdeniz İnsani Bilimler Dergisi, nautica, Cambridge, Mass. 1, 239-257. Arist. De mira. Aus., (1936), Walter Stanley Str. Geographika, (1924), H. Leonard Jones, Hett De mirabilibus auscultationibus, Aris- Geographika, The Geography of Strabo, The totelian Corpus, On Marvellous Thıngs Geography of Strabo, Heinemann, Har- Heard, (1882–1948), Heinemann, Minor vard. Works. Step. Ethnica, (1849), G. Reimer Ethnica, Arr. Periplous, (2005), Murat Aslan, Stephani Byzantii Ethnicorum, August Periplous, Arrianus’un Karadeniz Seyahati, Meineike (1790-1870), Berlin. İstanbul: Odin Yayıncılık. 141 MÖ ı. Binyılda Doğu Karadeniz’in Yerel Toplulukları

Virgil, Georgics, (2001), A. S. Kline, Virgil, Georgics Book I, Poetry in Translation. ______, (2002), A. S. Kline, The Aeneid, Vir- gil, Poetry in Translation.

KARADENİZ ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ DERGİSİ THE JOURNAL OF INSTITUTE OF BLACK SEA STUDIES

2019 5 / 8 (143-152)

Çelik, Kemal, “Gümüşhane ve Çevresinde Pontus Rum Faaliyetleri”, Karadeniz Araştırma- ları Enstitüsü Dergisi, 5/8, ss.143-152. DOI: 10.31765/karen.668103

GÜMÜŞHANE VE ÇEVRESİNDE PONTUS RUM * FAALİYETLERİ  Kemal ÇELİK

* Araştırma makalesidir. Öz: Birinci Dünya Savaşı yıllarında, Rumların çoğu, Os- Bu makale, Pof. Dr. Kemal Çelik, manlı Devleti’nin yanında yer almamış, bölgeyi işgale gi- (2018), “Gümüşhane ve Çevresinde rişen Çarlık Rusya kuvvetiyle işbirliği yapan Pontus Rum Pontus Rum Faaliyetleri”, Pontus Me- çeteleri, bağımsızlık için silahlanmışlardır. 18 Nisan selesi ve Türkiye Karadeniz Rumeli 1916’da Trabzon’a giren Ruslar, başlarında metropolit ve Dernekleri Federasyonu, 1. Baskı, papazları olan Rum ve Ermeniler tarafından sevinçle kar- (Editör: Prof. Dr. Bünyamin KOCA- şılanmışlardır. Bu işgalle birlikte Pontusçu Rum çeteleri OĞLU), Samsun, s. 129-136’da kitap bölümü olarak yayınlanmış olup, ye- ve Ermenilerin Trabzon ve çevresindeki mezalimleri baş- niden gözden geçirilmiş, eklentiler lamıştır. Gümüşhane halkı bu dönemde katliama tabi tu- yapılarak yeni bilgiler ve yeni kaynak- tulmuş, zulme uğramış, bölgenin Batısındaki şehirlere göç larla genişletilmiştir. etmiş, ekonomik yönden güçsüz ve fakir hale düşmüştür.

Mondros Mütarekesi’ni takiben, Rum Pontus çalışmaları ** Prof. Dr. Gümüşhane Üniversitesi canlandırılmıştır. İtilaf devletlerinin Doğu Karadeniz böl- Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü gesine gönderdikleri subayları ve Yunanlılar, yöre Rumla- E-Posta: [email protected] rını desteklemişlerdir. Orta ve Doğu Karadeniz kıyıları

ORC ID: 0000-0002-5259-9911 Rusya’dan gelen silahlı Rum göçmenlerle dolmuştur. Ge- nel Af ile hapisten tahliye edilen ve dağdan inen Pontus çetecileri, İngiliz subaylarının izniyle silahla dolaşmış, Anahtar Kelimeler: Gümüşhane, Müslüman halka karşı baskın, soygun, zulüm ve cinayet-

Doğu Karadeniz, Pontus Rum, Yuna- lerini arttırmışlardır. Cumhuriyetin ilanından günümüze nistan, Türkiye. kadarki yakın dönemde, Yunanistan ve Rumlar, Ermeni Keywords: Gumushane, Eastern soykırım iddiası ile yakın dönemdeki Kürt Sorunu öne çı- Black Sea, Pontus Greek, Greece, Tur- karıp bağlantı kurarak, soykırımı tanıması ve tazminat key. ödemesini talep ettikleri Türkiye’nin, bu soykırımı tanı- maması halinde AB’ye kabul edilmemesi yönünde, Avrupa Parlamentosu, İngiltere, Almanya, Moskova’da sergiler düzenlemiş ve Avrupa ülkelerinde propagandalar yapmış- lardır. Doğu Karadeniz’de Rum nüfus sayısı çok abartıl- mıştır. Avrupa ve Amerika’daki sürekli Türkiye’yi suçla- yan Pontusçu çalışmalar yanında; asıl önemlisi ve dikkati çeken nokta Doğu Karadeniz’deki çocuk ve genç nüfus Gönderim Tarihi: 29.07.2019 başta olmak Türkiye’deki Türkleri kendilerinden şüpheye Kabul Tarihi: 25.12.2019 düşürecek ölçüde, aslında Rum oldukları yalanına inan-

Kemal ÇELİK KAREN 2019 / 5 / 8 144 dırmak yönündeki Pontus Rum faaliyetleridir. 1. Pontus Adı PONTUS RUM ACTIVITIES IN GUMUSHANE Günümüzde Yunanistan’ın siyasi bir sorun Abstract: During the First World War, most of haline getirmeye çalıştığı Pontus adı, İlk- the Greek Cypriots did not stand by the Ottoman çağda Grekler tarafından “deniz” anla- Empire, but the Pontus Greek gangs, which co- mında da kullanılan ve Doğu Karadeniz’i operated with the Tsarist Russian forces that in- kapsayan Güney sahiline de verilmiş, bölge vaded the region, were armed for independ- sakinlerine de “Pontuslu” denilmiştir. Pon- ence. The Russians entered Trabzon on April 18, tus adı genelde coğrafi bir terim olarak Ka- 1916 and were greeted with joy by the Greeks radeniz ve kıyıları için kullanılmıştır. Sam- and Armenians, who had metropolitan and pas- sun’dan Artvin’e kadar uzanan ve Güney tors at the beginning. With this occupation, the Pontusian Greek gangs and the atrocities of the kesimde Gümüşhane ve Bayburt’u da içine Armenians in and around Trabzon started. The alan bölge, Tarih Öncesi dönemden itiba- people of Gumushane were massacred, perse- ren insanların yerleşim alanı olmuştur. Bu cuted, migrated to the cities in the West of the nedenle, bölgede yaşamış olan bir etnik region and became economically weak and grubu belirtmez Pers Satrapı’nın oğlu I. poor. Mithridates’in M.Ö. 301’de kurduğu “Pon- Following the Armistice of Mudros, Greek Pon- tus Krallığı”, son Kral VI. Mithridates Ev- tus works were revived. The officers sent to the pator’un yayılmacı siyaseti sonucu Ege Eastern Black Sea region by the entente states adalarına kadar uzanmış, en geniş sınırla- and the Greeks of the region. Central and East- rına ulaşmıştır. M.Ö. 66’da General Pompe- ern Black Sea coasts are filled with armed Greek ius komutasındaki Roma ordusu, Pontus immigrants from Russia. Pontus gangs, who kuvvetlerini bozguna uğratarak bu devlete prison with Amnesty and descended from the son vermiştir. Pontusluların, Yunanlılık mountains, went with guns with the permission of British officers and increased their raids, veya Hellenlikle ilgileri olmamakla bir- robberies, cruelty and murders against the Mus- likte, sayıca çoğu Ortodoks Hrıstiyan ol- lim people. duklarından kilise ile burjuvazinin yürüt- tüğü çabanın etkisi altına girdikleri, köken- So that in the near future to present the procla- leri ne olursa olsun Anadolu’da yaşayan mation of the Republic, Greece and Greeks, es- tablishing Armenian genocide allegations with Türkçe veya Rumca konuşan bütün Orto- close removing lead the Kurdish Question in the doks Hrıstiyanlar gibi, Rumluk duygusunu period connections, to recognize the genocide benimsedikleri düşü-nülmektedir. Pontus and Turkey, where they demanded the payment Meselesi Tanzimat’ın Gayrı Müslimlerle il- of compensation, this genocide towards the gili hükümlerine dayanılarak ortaya atıl- adoption of the EU in case of non-recognition, mıştır. 19. Yüzyıl sonlarında İngiltere, the Europe Parliament, England Organized ex- Fransa, Rusya ve ABD’nin destek verdiği hibitions in Germany, Moscow and made prop- Yunan Megali İdeasının, Doğu Karadeniz aganda in European countries. The number of kıyısında kurulması planlanan bir Pontus Greek populations in the Eastern Black Sea re- gion has been exaggerated. Besides constantly Devleti’nin oluşmasını sağlamak için güt- accusing Turkey Pontists studies in Europe and tükleri siyasi, askeri, dini, kültürel ve etnik America; The important point worthy of atten- faaliyetler olarak tanımlanabilir. Pontus tion and especially children and young people in Meselesi, Yunanlılar ve Batılılar için farklı the eastern Black Sea region of Turkey to the anlamlar taşımış, Yunanlıların verdiği an- extent that discredit themselves in Turkey, the lam dışında, Batılılar için Türkleri siyasi fact that they lie on the are alanda sıkıştırmak, dünya kamuoyuna Greeks activities to make believe. karşı zor durumda bırakmak, Yunanlıları oyunlarına alet etmek yönünde kullandık- ları bir koz olarak kullanılmıştır.1

------1 Kurt, 1995: 60-62; Pehlivanlı, 1999: 79-81; Okur, 2011; Öztürk, 2011: 890; Çapa-Usta, 2017: 4, 5-16; 2007: (14): 1-3; Özgören, 2006: 1-3; Fallmerayer, Üçüncü, 2017: (23) 108. 145 Gümüşhane ve Çevresinde Pontus Rum Faaliyetleri

2. Birinci Dünya Savaşı Öncesi ve Sıra- Maçka’dan Aşağıdere’ye kadarki bölgede sında Gümüşhane Pontusçu faaliyetler yoğun olarak kendini göstermiştir. O dönemde Trabzon’un bir İkinci Meşrutiyetin ilanıyla özgürlük ha- Sancağı durumundaki Gümüşhane’nin iş- vası içindeki Pontusçular, çalışmalarını gale uğradığı 19 Temmuz 1916’dan 15 Şubat gizlemek gereğini duymamışlardır. 1918’e kadarki dönemde Gümüşhane ve 1904’te, Merzifon Amerikan Koleji’nde giz- bağlı yerlerinde de halkın önemli bir kısmı lice kurulmuş olan Pontus Rum Cemiyeti Rum ve Ermeni komitacıların katliam ve zamanla faaliyetlerini arttırmıştır. Bu ce- zulümlerinden kurtulmak için işgale uğra- miyetin 1908’de Samsun’da kurulan “Rum mayan Batı kesimine göç etmiştir. Gümüş- Teceddüd ve İhya Cemiyeti’ne gönderdiği hane ve çevresindeki ortaya çıkan Pontus- kutlama yazısı niyetini ortaya koymakta- çuluk faaliyetleri Çarlık Rusya kuvvetleri- dır. Cemiyet 1910’da Pontus adlı bir dergi nin Bolşevik İhtilali nedeniyle geriye çekil- yayınlayarak çalışmalarına ilmi bir gö- mek zorunda kalmaları ve bölgede Türk rüntü katmıştır. Pontus Cemiyeti’nin bay- egemenliğinin yeniden sağlanması üze- rağı ile üzerindeki semboller, Yunan bay- rine, Pontusçu Rumlarla Ermeniler çalış- rağı sembollerine benzetilmiştir. Kurula- malarını gizli yapmaya başlamışlardır. Gü- cak olan Rum Pontus devletinin merkezi müşhane, Türk ordusu tarafından kurtarıl- olarak düşünülen Samsun ve Doğu Karade- dığında harabe bir şehir görünümündedir. niz kesiminde Pontusçuluk faaliyetleri art- Ekonomik bakımdan halk güçsüz ve fakir tırılmış, Müslümanları Hristiyanlaştırma hale gelmiştir. Kazım Karabekir Paşa, To- ve Rumlaştırma girişimleri başlatılmıştır. rul üzerinden Gümüşhane, Bayburt ve Er- Birinci Dünya Savaşı öncesinde, Gümüş- zurum’a giderken geçtiği bölgelerdeki hal- hane’de Türk nüfus Rumlara göre farklı şe- kın çektiği açlığı görmekten büyük üzüntü kilde çoğunlukta idi. Ermeni nüfus ise Türk duyduğunu, Gümüşhane’de Daltaban’dan ve Rumlara oranla daha az bir sayıda idiler. geçerken ekmek diye bağrışan kadınları 1914 yılı sayımında Gümüşhane nüfusu görünce bunlara yiyecek verilmesini em- 40.635, Torul nüfusu 60.257 olarak belir- rettiğini anlatmıştır.2 lenmiştir. Birinci Dünya Savaşı yıllarında, Rumların çoğu, Osmanlı Devleti’nin ya- 3. Mondros Mütarekesi ve Milli Müca- nında yer almamış, bölgeyi işgale girişen dele Döneminde Gümüşhane Çarlık Rusya kuvvetiyle işbirliği yapan Gümüşhane’de yürütülen Pontusçu faali- Pontus Rum çeteleri, bağımsızlık için silah- yetler, Rus işgalinin sona ermesi ve Türk lanmışlardır. Bölgedeki Rum nüfusu arttır- ordusunun bölgeye gelmesi üzerine azal- mak için Rusya ve başka yerlerden göç- mışken; Osmanlı Devleti Birinci Dünya Sa- menler getirerek Rum nüfusu arttırmaya vaşı’nda yenilince imzalanan Mondros Mü- çalışmışlardır. Osmanlı’nın seferberlik em- tarekesi’ni takiben, Rum Pontus çalışma- rine uymayarak dağa çıkmış, çetecilik yap- ları yeniden canlandırılmıştır. İtilaf devlet- mışlardır. 15-16 Nisan 1916’da Trabzon, lerinin Türkiye’nin çeşitli yerlerine ve Ka- Türkler tarafından tahliye edilmiş, 18 Ni- radeniz bölgesine gönderdikleri kontrol su- san’da Trabzon’a giren Ruslar, başlarında bayları ve Yunanlılar, yöre Rumlarını des- metropolit ve papazları olan Rumlar ve Er- teklemişlerdir. Orta ve Doğu Karadeniz kı- meniler tarafından sevinç çığlıkları ile kar- yıları Rusya’dan gelen çoğu silahlı Rum şılanmışlardır. Bu işgalle birlikte Pontusçu göçmenlerle dolmuştur. Genel Af ile hapis- Rumların ve Ermeni çetelerinin Trabzon ve ten tahliye edilen ve dağdan inen Pontus çevresindeki mezalimleri başlamıştır. Gü- çetecileri, İngiliz kontrol subaylarının gözü müşhane’de de Rum nüfusun fazla olduğu önünde omuzlarında silahla dolaşmış, şehir merkezinden başlayıp Torul ve ------2 Özel, 1991: 6, 7-33; Kurt, 1995: 64-71; Saydam, 1999: 93, 94; Öztürk, 2011: 748-750; Çapa-Usta, 2017: 4, 5- 16, 17; Üçüncü, 2017: (23): 108, 112. Kemal ÇELİK KAREN 2019 / 5 / 8 146

Müslüman halka karşı baskın, soygun, zu- Osmanlı askeri mahkemesinin tutuklama lüm ve cinayetlerini arttırmışlardır. 9 Mart emri çıkarmış olduğu Yarbay Deli Halit’in 1919’da Samsun’a çıkarılan 200 kişilik İn- (Deli Halit Paşa), Kazım Karabekir Paşa’nın giliz kuvveti, Rumların sevinç gösterileri emriyle, kumandanı olduğu 3. Tümene ku- ile karşılanmıştır. Mütareke sonrasında manda etmek üzere gayrı resmi olarak ko- göç etmiş olan yöre Müslüman Türk halkı muta etmekle görevlendirildiği ve Gümüş- ise, mütareke şartlarının ağırlığı nedeniyle hane çevresinde ikamete tabi tutulması, bu yerlerine hemen dönmemişlerdir. Müta- hinterlandın güvenliğini sağlamak düşün- reke döneminde daha önce Rusların orga- cesinden kaynaklanmıştır.3 nize ettiği Trabzon ve Gümüşhane çevre- Trabzon halkının muhtemel bir işgale karşı sindeki Pontus çetelerini örgütleme göre- hazırlıklı bulunması ve Kazım Karabekir vini Yunanistan maddi ve manevi yönden Paşa’nın aldığı önlemler sayesinde Gümüş- üstlenmiştir. Gümüşhane, Milli Mücadele hane ve çevresi mütareke döneminde işgal döneminde Trabzon Vilayeti’ne bağlı bir edilmekten kurtulmuştur. Milli Hareketin Sancak merkeziydi. İlçeleri Kelkit, Torul ve başlatılacağı Doğu Anadolu Bölgesi büyük Şiran, nahiye merkezleri ise Kokas, Kürtün ölçüde güvenlik altına alınmıştır. Mustafa ve Yağmurdere idi. Gümüşhane, Milli Mü- Kemal Paşa’nın 3. Ordu Müfettişi olarak cadele döneminde, Milli Hareket liderleri atanmasını takiben, Kazım Karabekir Paşa, açısından az sayıdaki nüfus sayısı ve yeter- Trabzon-Gümüşhane- Erzurum yolunun siz ekonomik gücü nedeniyle değil, strate- daha güvenli olduğunu, Erzurum’a bu yol- jik konumu bakımından büyük önem taşı- dan gelmesinin daha uygun olacağı bilgi- mıştır. Mütareke şartları gereği Türk or- sini vermiştir. Trabzon ve Erzurum’daki dusu askerlerinin önemli bir kısmı terhis gelişmeleri takip etmek üzere bölgeye tem- edilmiş, pek çok yerde ordunun ve hatta silciler gönderirken; Gümüşhane’de de halkın elindeki silahlar toplanmıştır. Buna Cornor adlı bir temsilci görevlendirmişler- karşılık; daha önce 9. Kolordu iken daha dir. Londra’da bir maden kurumunda mü- sonra 15. Kolordu olan kuvvetin Kuman- hendis olarak çalışan Cornor’un, Serikas ve danı Kazım Karabekir Paşa, askerlerini ter- Salarze Köylerinde incelemeler yapmak ve his ettirmediği gibi, Sarıkamış’ta Enver maden aramakla görevlendirildiği belirtil- Paşa’dan kalan kuvvetin önemli bir kısmını miştir. Gümüşhane’de bir ev kiralayan Cor- kendi Kolordusu kuvveti arasına katmıştır. nor, bu şehirde uzun zaman kalacağı dü- Bunun yanında, Türkiye’nin işgal edilme- şüncesini ortaya koyarken; Erzurum’a git- yen tek limanı olarak kalan Trabzon limanı tiği sırada, Gümüşhane Mutasarrıfı ile gö- ve Trabzon–Erzurum hattı ve bu hat üze- rüşen İngiltere temsilcisi Rawlinson da bu rinde yer alan Gümüşhane, Milli Mücadele görüşmede Gümüşhane’de de bir temsilci döneminde büyük önem taşımıştır. Sancak bulundurmak istediklerini belirtmiştir. Gü- Merkezi olduğu Trabzon Vilayeti ile bir- müşhane ve yöresi, Mütareke döneminde likte Doğudaki askeri birliklerin Batıya işgale uğramamış olsa da yörede bağımsız nakli, silah sevkiyatı ve Sovyetler Birliği bir devlet kurmak çalışması içindeki Pon- üzerinden sağlanan silah, cephane ve as- tusçu Rumlarla, Ermeni komitacıların teh- keri malzemenin depolandığı Trabzon li- didi altında kalmıştır. Daha önce, 1904’te manının hinterlandı olan stratejik ve gü- Merzifon Amerikan Koleji’nde kuruldu- venli konumdaki Gümüşhane, bütün bu as- ğunu belirttiğimiz Pontus Cemiyeti, Avrupa keri hareketlilik ve belirtilen malzemelerin ve Amerika’da büyük bir propaganda faali- yerine ulaştırılmasında büyük rol oynamış- yetine giriştiği gibi, Türkiye genelinde ve tır. O dönemde, Ermenilere zulüm yap- Doğu Karadeniz Bölgesi içindeki Gümüş- makla suçlanarak İtilaf devletleri işgal ko- hane yöresinde de geniş ölçüde faaliyetler mutanlıkları tarafından aranmakta olan ve yürütmüştür. Din adamları, kiliseler ve ------3 Özel, 1991: 41, 102, 103; Saydam, 1999: 93, 94; Okur, 2006: 90, 278. 147 Gümüşhane ve Çevresinde Pontus Rum Faaliyetleri dini kurumlar, yardım dernekleri, okullar Hrisantos, bu girişimin liderliğini üstlen- Pontus Cemiyeti’nin birer şubesi halinde miştir. Bir Mavri Mira Heyeti, Pontus pro- çalışmalar yapmışlardır. 1917 yılı sonlarına jesini gerçekleştirmek için gerekli hazırlık- doğru, Gümüşhane’de Pontusçular davala- ları tamamlamış, Karadeniz kıyısında bir rına daha etkili katkıda bulunmak üzere, 17 Rum devleti kurmak için Venizelos’a baş- Aralık 1917’de, “Trabzon Rum İttihad-ı vurmuştur. Pontusçular, Noel ve yortu Milli Cemiyeti’”nin bir şubesini açarak faa- günlerinde taşkınlıklar yapmışlar, Türkleri liyete geçirmişlerdir. 18 Aralık 1917 tarihli tahrik edecek hakaret ve hareketlerde bu- Trabzon Metropoliti Hrisantos’a gönderi- lunmuşlar, Hrisantos’un kışkırtması ve len ve Gümüşhane Metropolitliği Ruhani yönlendirmesi ile Türkler aleyhine sabotaj Reisi Alkıonomos Teodoros imzalı bir mek- eylemleri düzenlemiş, I. Dünya Savaşı sıra- tupta: “Trabzon Rum İttihad-ı Milli Cemi- sında Rusya’ya yarayacak bilgiler ulaştıra- yeti’nin program ve nizamnamesine yar- rak casusluk yapmışlardır. Rumlar, yörede dımcı olacak bir şubesi olarak faaliyet gös- çoğunlukta olduklarını iddia ederken, on- tereceklerini, geniş bilgi edinilmesi ve Trab- ları birçok konuda destekleyen İngilizler zon’la uyum sağlanmasını, Elenizmin savu- bu iddialara inanmamışlardır. Pontusçu bir nulması ve korunabilmesi için gerekli görü- lider olan Konstantinidis tarafından, 2 Ara- len talimat ve emirlerin edinilmesi amacıyla lık 1918’de, İngiltere’ye sunulan mesaja, Teodor Fitno adlı bir Rum’un görevlendiril- Arnold Toynbee, “bu muhtıradaki istatistik diği” belirtilmiştir. Türk ordusu cephede hayal mahsulüdür” diye not düşmüştür. Ruslarla savaşırken; seferberlik emrine Yarbay Rawlinson da Mühendis Cornor ile karşı çıkan ve askerden kaçan Pontus Rum Gümüşhane’ye geldiğinde görüştüğü Rum- çeteleri, Gümüşhane ve çevresinde Müslü- ların, Türkleri ve Kuva-yı Milliye’yi şikâyet man Türk nüfusu öldürerek Türk nüfusu etmelerine karşı çıkarak: “Bu şikayette bu- azaltmaya, köylerini yakmaya, Ruslar le- lunacaklarına Venizelos’un yaptığı kötülük- hine casusluk yapmaya ve Türk kuvvetle- leri sona erdirmesini istemeleri” karşılığını rini arkadan vurmaya çalışmışlardır. Buna vermiştir.5 karşılık; daha önce Paris Barış Konfe- Yunanistan’da yapılacak seçimler dolayı- ransı’na verdiği muhtıradan anlaşılacağı sıyla Trabzon’daki Rumlar, Venizelos veya gibi Venizelos’un da sahip çıkmadığı Pon- Kral Konstantin taraftarı olarak ikiye ayrı- tus projesi İtilaf devletleri tarafından cid- lırken; Hrisantos Venizelos taraflısı olarak diye alınmamış, Batılı devletler ve Yuna- çalışmıştır. Metropolit Hrisantos, İstan- nistan ise, Pontusçu Rumlardan propa- bul’daki Fener Rum Patrikhanesi tarafın- ganda malzemesi ve araç olarak yararlan- dan Paris Barış Konferansı Rum Heyetinde maya çalışmışlardır. Pontusçu Rumlar görevlendirilmiş, gelmiş olduğu İstan- buna rağmen ihanete devam etmiş, Milli bul’dan, 2 Şubat 1919’da Paris’e hareket et- Mücadele dönemince önemli sorunlar çı- miştir. Paris Barış Konferansı’nda, bölge- karmışlardır.4 nin Ermenilere verilmesi önerilerine karşı Böylece, Osmanlı Devleti’nin ve dolayısıyla çıkan Hrisantos, Trabzon Metropoliti ve Türklerin I. Dünya Savaşında yenilmesini Kurtarılmamış Rumların Delegesi olarak; fırsat bilen Rumlar, İtilaf devletlerinin Konferans Heyeti’ne, 2 Mayıs 1919’da ver- kendilerine gösterdiği ilgiyi kullanarak diği muhtırada Pontus bölgesinde bağımsız Trabzon ve çevresinde sistemli bir şekilde bir Rum devleti kurulmasını istemiştir. 15. yüzyıldaki Pontus Rum Beyliğini can- Hrisantos, 1908 tarihli Trabzon salname- landırmak ve bir Pontus Rum Devleti kur- sinde kayıtlı 500 bin Rum nüfusun oldu- mak için çalışmışlardır. Bu devletin mer- ğunu, 1912’de Trabzon’dan Samsun ve Si- kezi seçilen Trabzon’da Rum Metropoliti ------4 Özel, 1991, 8, 33-48; Kurt, 1995: 73-90; Saydam, 5 Özel, 1991: 45-55-115, 116; Saydam, 1999: 96, 97; 1999: 94, 95; Özgören, 2006: 22, 23 ve devamı; Okur, Okur, 2006: 278; Çapa-Usta, 2017: 17, 19; Üçüncü: 2007: (14): 9; Üçüncü, 2017: (23): 113-115. 2017; (23): 113-117. Kemal ÇELİK KAREN 2019 / 5 / 8 148 nop’a kadar uzanan Pontus Rum bölgesin- Türk Müslüman halktan 15 kişiyi öldürdük- den 7 mebus seçildiğini belirtmiştir. Her leri” bilgisini vermiştir. Çetenin amacı böl- mebus için 100 bin nüfus gerektiğine göre gede güvenlik olmadığını göstermekti. Fa- bölgedeki Rum nüfusun 700 binden fazla kat, Gümüşhane, Trabzon ve Samsun çev- olduğunu, Kafkasya’daki Rumlarla birlikte resinde Pontus çetelerinin yerleşmesine Rum nüfusun yaklaşık 850 bin civarında karşı harekete geçen Türk askeri ve milis olduğu iddiasında bulunmuştur. Pontus kuvvetlerinin yöredeki güçlü varlığı nede- bölgesindeki Müslüman nüfusu çeşitli mil- niyle, Gümüşhane ve çevresinde tutunama- letlere ayıran Hrisantos, bunların bir kıs- yarak çekilmek zorunda kalmışlardır. Bu mının Rum kökenli olduğunu, Ermenilerin dönemde, Ermeniler de Gümüşhane’yi böl- ise 78.000 nüfusa sahip olarak azınlıkta gede kendileri kuracakları devletin sınır- kaldığını belirtmiştir. Pontus Rum Cemi- ları içine almak üzere diplomatik girişim- yeti tarafından bastırılan haritalarda kur- lerde bulunmaktaydılar. Ermeni lobilerinin mayı arzuladıkları devletin sınırlarını çiz- yaptığı propagandanın etkisiyle, İngiltere mişlerdir. Haritaya göre İnebolu’nun batı- Hükümetinin, 7 Şubat 1919 tarihli memo- sına kadar olan Karadeniz kıyılarının yanı randumunda Giresun-Sivas-Mersin hattı- sıra Kastamonu, Çankırı, Yozgat, Sivas, To- nın Doğusundaki yerlerin Ermenistan’a ve- kat, Amasya, Çorum, Gümüşhane ve kıs- rileceği bilgisi, Amerikan delegasyonu için men Erzincan kurulması düşünülen sözde hazırlanan 21 Ocak 1919 tarihli rapor ve Pontus devleti sınırları içerisine alınmıştır. Fransız Savaş Bakanlığının 1 Mart 1919 ta- 1904 Salnamesine göre Gümüşhane merke- rihli yazısında Gümüşhane dahil edilerek zinde Rum nüfus 5177, Koğans/Kuvans na- Trabzon’un Ermenistan’a verileceğinin bil- hiyesinde 414, Yağmurdere nahiyesinde dirilmesi, bölgede kendi emellerini engel 1382, Torul ilçesinde 20688, Kürtün nahi- olarak gören Rum Pontus mensuplarını en- yesinde 2454, Kelkit ilçesinde 528, Şiran il- dişeye sevk etmiştir. Emelleri çatışan Rum- çesinde 1947 olmak üzere 32.590 idi. Gü- lar ve Ermeniler sorunu diplomasiyle çö- müşhane’nin toplam nüfusu 124.888’di ve züme kavuşturmak için görüşmeler yap- Rumlar, Gümüşhane’nin hiçbir yerinde ço- mışlarsa da olumlu sonuç alamamışlardır. ğunluk değillerdi. İngiliz dışişlerinin 14 Şubat 1919’dan itibaren Gümüşhane’de Du- Mart 1914 resmi kayıtlarına göre Torul’da manlı (Santa), Ulucak (Kromni, İmera), Rum nüfus, işgal nedeniyle göç eden ve Aktutan (Hayakse) ve Kocapınar (Kermut) azalan Türk nüfusa göre biraz fazladır.6 Rumları, Karadeniz yöresindeki Pontus is- yanlarına katılmışlardır. Gümüşhane’de de Rum heyetleri diplomatik kanallarla bir 40-50 kişilik bir Pontus çetesi kurmak giri- Pontus devleti kurulması konusunda Av- şimi başlatılmıştır. Bu gelişmeleri takiben, rupa’yı ikna etme girişimlerini sürdürür- Rum Pontusçular ile Ermenilerin, o dö- lerken, Gümüşhane ve yöresindeki komi- nemde Trabzon, Ordu, Gümüşhane, Rize ve tacı Pontus Rum çeteleri yanlarına bazı Er- Artvin’in bir bölümünü kapsayan Trabzon menileri de alarak Türklerin yaşadığı ma- Vilayetini, Türk topraklarından ayırmak halle ve köylere saldırmışlar, Avrupa’ya ise girişimleri üzerine, Trabzon eşrafı, itibarlı kendileri saldırıya uğradıkları bilgisini şahsiyetler ve aydınları, 10 Şubat yaymışlardır. Rum çeteleri daha çok Sam- 1919’da,bir toplantı yaparak “Trabzon Mu- sun, Giresun ve Amasya taraflarında saldı- hafaza-ı Hukuk-u Milliye Cemiyeti” kurul- rılarda bulunmuşlardır. Mustafa Kemal masını kararlaştırmışlar, kuruluşla ilgili Paşa, 5 Haziran 1919’da Havza’da Sadaret evrakı, 12 Şubat 1919’da, Trabzon Vilayet Makamı’na gönderdiği telgrafta: “30 kişilik Makamına vererek, cemiyetin kuruluş işle- Köroğlu-Afkalidis Rum Pontus çetesinin Gü- mini resmen gerçekleştirmişlerdir. Trab- müşhane ve Dumanlı (Santa) kesiminde kanlı olaylar çıkardığını, birkaç gün içinde ------6 Özel, 1991: 40-49; Okur, 2007a: 259-260; Üçüncü, 2017: (23): 108, 114-117. 149 Gümüşhane ve Çevresinde Pontus Rum Faaliyetleri zon Vilayetinin Osmanlı Devleti’ne bağlılı- Ordusu da Pontusçu çetelere karşı ha- ğını ortaya koyacak faaliyetlerde bulun- rekâta geçmiş, bunları destekleyen kurum- mak amacındaki bu cemiyet, ilk kongresini ları kapatmış ve bölgedeki silahları topla- 23 Şubat 1919’da gerçekleştirmiştir. Bu ilk maya çalışmıştır. Karadeniz kıyıları savaş kongreye Gümüşhane, Kelkit, Şiran ve To- alanı ilan edilmiş, eli silah tutabilen Rum- rul delegeleri de katılmışlardır. Gümüş- lar iç bölgelere uzaklaştırılmıştır. Başko- hane delegesi Kadirbeyzade Zeki Bey ikinci mutanlık Meydan Savaşı’nın kazanılmasını başkanlığa getirilmiştir. Trabzon Muha- takiben, 23 Nisan 1920’de kurulan TBMM faza-ı Hukuk-u Milliye Cemiyeti Trabzon Hükümeti, Pontus Meselesi konusunda ve çevresinin haklarını savunmak üzere ciddi önlemler almıştır. Pontus çetelerine Avrupa’ya gönderilecek bir temsilcinin be- verilen üç günlük süre sonunda çetecilikte lirlenmesi için, Gümüşhane’den bir tem- ısrar eden Pontus çetecilerine karşı başla- silci seçilmesi ve İstanbul’a gönderilmesi tılan harekatta çok sayıda çeteci öldürül- konusunda oluşturulan heyette yer alan müş, idam edilmiş, bir kısmı Yunanistan’a Zeki Bey, bu heyetle İstanbul’a gitmek iste- kaçmış, bir kısmı da Türkiye-Yunanistan memiştir. Pontusçu Rum isteklerinin Av- arasındaki nüfus mübadelesi ile Yunanis- rupa ve Amerika kamuoyunda giderek ka- tan’a gönderilmişlerdir. Türkiye’de kalan bul görmeye başlaması ve yörede Pontus Pontusçularla mücadele 6 Şubat 1923’e ka- çetelerinin artan saldırıları karşısında, dar sürmüştür.7 bunlara karşı etkili önlemler alınması dü- 4. Yakın Dönemde Yunanistan’ın Pon- şüncesiyle, Zeki Bey’in, Trabzon Muhafaza- tusçu Faaliyetleri ı Hukuk-u Milliye Cemiyeti’nin ikinci kong- resinin olağanüstü toplanması yönündeki Ermeni soykırım iddiası ile yakın dönem- teklifi diğer şubeler tarafından desteklen- deki Kürt Sorunu öne çıkarılıp bağlantı ku- miştir. Cemiyetin ikinci kongresi 28 Mayıs rularak, soykırımı tanıması ve tazminat 1919’da Trabzon’da toplanmıştır. Pontus ödemesi talep edilen Türkiye, bu soykırımı Rum Hükümeti ise; Hrisantos’un Batum’da tanımadığı takdirde AB’ye kabul edilme- bulunduğu sırada kurulmuştur. Böylece mesi yönünde Yunanistan, Avrupa Parla- Mondros Mütarekesi sonunda yeniden şid- mentosu, İngiltere, Almanya, Moskova’da detlenen Pontus Meselesi, diplomatik, si- sergiler düzenlemiş ve Avrupa ülkelerinde yasi ve çetecilik yönünden önemli bir isyan propagandalar yapılmıştır. Bu iddialara hareketi haline dönüşmüştü. Mustafa Ke- göre; Doğu Karadeniz’de Rum nüfusun top- mal Paşa, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak lamı 250 bin-260 bindir. Justin Mc. bastığı sıralarda Samsun’da otuz üç, Carthy’nin tespiti 260 bin 313’tür. Bu böl- Bafra’da üç, Çarşamba’da iki olmak üzere gede yaşayan 350 bin Rum nüfusun tama- toplam kırk kadar Rum çetesi bulunmak- mının soykırıma uğratılması mümkün de- taydı. Siyasi amaçla kurulan bu çeteler, Ka- ğildir. Yunanistan, topraklarına ulaşan radeniz bölgesinde Rum Devleti kurmak bölge Rumları sayısının 180 bin olduğunu peşindeydiler. Önceleri adi eşkıyalık yapan açıklamıştır. Bunlara A.B.D., Kanada ve Türk çeteleri, Rum çetelerinin zulümleri Avustralya’ya göç edenler eklendiğinde, karşısında bunlarla mücadeleye girişmiş, Türkiye’den göç eden Rum sayısı 210 bine yeni Türk çeteleri de kurulmuştur. Gümüş- çıkmaktadır. Bu rakamlar, kaybolan ve hane’de Kalfa Süleyman çetesinin 5 Ekim ölen Rumlar hakkında bir fikir vermekte- 1919’da Efkalidis çetesinden 10 çeteciyi öl- dir. Kaldı ki Yerasimos, Trabzon, Sivas ve dürüp 2 çeteciyi yaralaması Gümüşhane ve Kastamonu İllerinde yaşayan 450 bin çevresindeki Rumlar arasında korku ve en- Rum’dan 86 bin kadarının Birinci Dünya dişe yaratmıştır. 9 Aralık 1921’de Nurettin Savaşı sırasında Rusya’ya göç ettiklerini, Paşa komutasında kurulmuş olan Merkez

------7 Özel, 1991: 38-74, 129-138, 224, 240; Kurt, 1995: 90 Çapa-Usta, 2017: 20-37; Üçüncü, 2017: (23): 115-127, ve…; Saydam, 1999: 97, 98; Öztürk, 2011: 750-752; 137-139. Kemal ÇELİK KAREN 2019 / 5 / 8 150

322 bin 500 Rum’un nüfus mübadelesi ne- Gizli Hrıstiyanlar’ın yaşadığıdır. Bu iddi- deniyle Yunanistan’a geçtiğini belirtmekte- aya göre; Anadolu’nun Türkleşmesi-İslam- dir. Yerasimos’un verdiği bu rakama Yuna- laşması sırasında çok sayıda Hrıstiyan, İs- nistan dışındaki ülkelere göç edenler ek- lamiyeti kabul etmiş görünerek, gizlice lendiğinde 350 bin Rum’un öldürüldüğü id- kendi Hrıstiyanlık inançlarını sürdürmüş- diasının dayanaksız olduğu açıkça anlaşıl- lerdir. Diğer bir iddiaya göre; Doğu Kara- maktadır.8 deniz Bölgesinde günümüzde bile Helence konuşan Hrıstiyanlar yaşamaktadır. Os- Milli politikasını Türkiye ile gerginlik ve manlı Devleti’nde, Hrıstiyanlara verilen sürtüşme temeline oturtan Yunanistan, ta- dini özgürlük bütün dünya tarihçileri tara- rihi ve ilmi gerçekleri görmezden gelerek, fından bilinmekte, Anadolu ve Doğu Kara- 19 Mayıs gününü sözde “Pontus Soykırı- deniz’de meskün Ortodoks Hrıstiyanların, mını Anma Günü” kabul eden bir yasa çı- kiliselerinde ibadetlerini rahatça yerine karmış, 24 Şubat 1994’te Yunan parlamen- getirdikleri bu dönemde inançlarını sakla- tosunun oybirliği ile kabul edilen bu yasa, mak zorunda kalanlar olduğu iddiası ger- 7 Mart 1994’te Yunan Cumhurbaşkanı’nın çeğe uymamaktadır. Samsun’da 2 Aralık onayıyla yürürlüğe girmiştir. Yunan parla- 2017’de düzenlenen ve bu bildirinin yazıl- mentosu 1998 yılında aldığı bir kararla 14 masını gerektiren sempozyumu takip eden Eylül’ü Küçük Asya Helenlerinin Türkler üç beş gün sonrasında Kıbrıs Rum metro- tarafından soykırıma uğratılmasının yıldö- polünün; “Kıbrıslı Türkler, Türkleştirilmiş nümü olarak kabul etmiştir. Yunan basını, Rumlardır” iddiasında bulunması da kimle- 19 Mayıs gününün milli bir bayram olarak rin hangi hayaller peşinde koştuğunu or- anılması, bütün eğitim kurumlarında ko- taya koymaktadır. Karadeniz gezilerine ka- nuyla ilgili konuşmalar yapılması ve kilise- tılan Yunanlı turistler, bölge halkını etnik lerde ayinler düzenlenmesi haberlerini kimlikleri ve dini inançları konusunda şüp- vermiştir. Kıbrıs Rum Temsilciler Meclisi heye düşürecek, kimlik bunalımı oluştura- de benzeri bir karar almıştır. Tüm Yunanis- cak bilgiler aşılamaya çalışmaktadırlar.10 tan Pontuslular Federasyonu, 2004 yılında Atina’da düzenlenen Olimpiyat oyunlarının Öte yandan, Yunanistan kurduğu Pontus açılış töreninde ‘horon oyununa sahip çık- Rum Dernekleri vasıtasıyla Doğu Karade- mış’ horon oynayan dansçılara yer vermiş- niz Bölgesi’ne “Unutulmayan Kaybolan Va- tir. Ayrıca, her yıl ‘Pontus Gençliği’ adı al- tanlara Gezi” adıyla gerçekleştirdiği peri- tında Pontus dansı, müziği ve kültürünü ta- yodik düzenlemelerle bu emelleri canlı tut- nıtmak, yaşatmak amaçlı organizasyonlar maya çalışmıştır. Sözde ata topraklarını düzenlemektedir. Yunanistan’ın, soykırım görmek amacıyla düzenlenen bu geziler iddialarını kabul ettirmek, uluslararası dikkat çekmekte hem Türk devletini hem arenada Türkiye’yi zor durumda bırakmak de bölge insanlarını tedirgin etmektedir. gayesiyle dünyanın çeşitli yerlerinde Yunan yetkililer, halka yaklaşım konu- 150’den fazla Pontus dernekleri ve federas- sunda bir taktik olarak ‘bireysel girişimde yonları kurduğu tespit edilmiştir. Her yıl bulunmak, sohbetlerde din, tarih gibi ko- 1500 çocuğun katılımıyla bir dans festivali nular yerine dil, kültür, müzik gibi konula- düzenleyen Yunanlılar, çocuk yaşlarda soy- rından söz etmenin’ yaklaşımı kolaylaştıra- kırım konusunda milli bilinç oluşturmaya cağı yolunda bilgiler vermektedirler. Yu- çalışmaktadırlar.9 nan devleti, bu yolla Pontusçuluk faaliyet- lerinde kullanmak üzere 30 gencimizin Yu- Yunanistan’ın, bir diğer iddiası Doğu Kara- nanistan’a getirilmesini sağlamış, üniver- deniz ve Anadolu’nun bazı kesimlerinde sitelere kaydettirilen, burs verilen ve ken-

------8 Sarınay, 1999: 55-57; Okur, 2007: (14): 28. 10 Sarınay, 1999:57-58; Yaşın, 2018: 26, 27; URL 1; 9 Sarınay, 1999: 57-58; Yaşın, 2018: 14, 32; URL 1; URL 2. URL 2. 151 Gümüşhane ve Çevresinde Pontus Rum Faaliyetleri dilerine kalacak yer sağlanan, etnik kimlik- taya göre; Sevr’i yeniden canlandırma ça- leri üzerinden oynanan oyunu anlamakta basında olduğu anlaşılan Yunanistan’ın, geç kalan ve Pontusçuluk faaliyetleri için Ermeni terör örgütü ASALA ve daha sonra kullanılan 20’li yaşlardaki bu gençlerle iş- PKK terör örgütüne verdiği yoğun destek leri bitince onları bir kenara atmıştır. bilinmektedir. Bu iddialarının yanına ekle- Bölge halkı yalnız bırakılmayarak Yunan diği Pontus soykırım iddiasını da Tür- faaliyetleri konusunda bilgilendirilmeli, kiye’ye karşı kullanmaktadır.12 Karadenizli gençlerin bu şekilde kandırılarak Pontusçu bir “Dede’nin” yazmış olduğu “Dede Biz faaliyetler için Yunanistan’a götürülmeleri Rum muyuz?” adlı kitabından şöyle bir engellenmelidir. Bu şekilde, Atina’da yaşa- alıntıyı çok dikkate alınması gerektiği dü- yan, ayda 500 dolar maaşa bağlanan ve şüncesiyle yazıyorum: “Bu kitabı zaman za- burslu öğrencilerin lideri olarak tanımla- man aile içinde tek tük cümlelerle Rumca nan ve Yunan TaNea Gazetesinin ifşa ettiği konuştuğumuzu gören torununun Dede Biz Trabzonlu Fethi Gültepe, sözde Pontus Rum muyuz? Sorusundan yola çıkarak yaz- Rum Devleti’ni canlandırmak için eğitim dığı, kitabın bir çok yerinde Trabzon ve çev- aldığını, Yunan tarafının ‘Argeopolis’ adı resinden olanların geçmişini Rum olarak verdiği Gümüşhane’nin maden rezervleri düşünenlerin büyük bir hata içinde oldukla- nedeniyle bu devletin başkenti olarak seçil- rını ifade etmektedir” diği bilgisini vermiştir.11

Ayrıca, Sovyetler Birliği dağılınca, bu ülke- KAYNAKÇA den Yunanistan’a gelen Rumları, Batı Trakya Türk bölgesine yerleştirerek de- Çapa, Mesut-Usta, Veysel, (2017), Ortahi- mografik yapıyı bozmak ve Türkleri asi- sar Tarih Müzesi Arşivi Belgelerinde Pontus mile etmek amacıyla, istimlak ettiği top- Meselesi, Belediyesi Tarih Mü- raklara Pontus göçmenleri için toplu yerle- zesi Yayınları-1, 1. Baskı, İstanbul. şim merkezleri kurmuştur. Yunan basını, Fallmerayer, Jakob Philipp, (2011), Trab- bu politikayı; “duyarlı sınır bölgelerinin zon İmparatorluğu’nun Tarihi, (Tercüme: takviyesinin amaçlandığı” şeklinde haber Ahmet Cevat EREN), Ankara: Türk Tarih yapmıştır. Yunanistan, takip ettiği politika Kurumu Basımevi. ile Türkiye’yi uluslararası platformlarda yalnız bırakmaya çalışmakta, Türkiye’yi Kurt, Yılmaz, (1995), Pontus Meselesi, An- Pontus Rumlarına soykırım yapmış bir ülke kara: TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu gibi tanıtarak tazminat ödemeye mahkûm Yayınları. ettirmek peşindedir. Aynı zamanda, Tür- Okur, Mehmet, (2006), Milli Mücadele’de kiye’nin sosyal ve siyasi bütünlüğünü za- Karadeniz Bölgesi’ne Yönelik İngiliz Faali- yıflatmak, parçalamak istemektedir. Yuna- yetleri, Ankara: Genelkurmay Basımevi, nistan’ın sözde soykırım yalanı Vatikan, Fener Rum Patrikhanesi ve Amerika Birle- ______, (2007), “Pontus Meselesinin or- şik Devletleri tarafından desteklenmekte- taya Çıkışı ve Karadeniz’de Pontusçu Faali- dir. 1982’de, Yunan Kültür Bakanı Melina yetler”, Karadeniz Araştırmaları, (14): s. 1- Merkuri’nin, “Anavatanları Kurtarma 28. Dünya Komitesi” adına bütün dünyaya kart ______, (2007), “Fener Rum Patrikha- şeklinde dağıttığı haritada, Türkiye: Pon- nesi’nin ve Metropolitlerin Pontusçuluk tus, Kürdistan, Ermenistan şeklinde parça- Faaliyetleri”, Başlangıcından Günümüze lanmış gösterilmiştir. Bu amaca ulaşılması Pontus Sorunu, (Editör: Veysel Usta), Trab- için mücadele çağrısı yapılmıştır. Bu hari- zon: Serander Yayınları, 249-174.

------11 Sarınay, 1999: 59-60; Yaşın, 2019: 32; URL 1. 12 Sarınay,1999: 59-60; Yaşın, 2019: 34; URL 1; URL 2; URL 3. Kemal ÇELİK KAREN 2019 / 5 / 8 152

Özel, Sabahattin, (1991), Milli Mücadelede URL 2: www.akasyam.com/pontuscular- Trabzon, Ankara: Türk Tarih Kurumu Ya- sozderumsoykiriminin100.yilinahazirlani- yınları. yor. Özgören, Aydın, (2006), Milli Mücadele Dö- URL 3: www.akasyam.com/karadenizdeki- neminde Trabzon Metropolitliği’nin Faali- kripto-rumlari-kim-hortlatti. yetleri, Yayınlanmamış Lisans Tezi, An- kara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Öztürk, Orhan, (2011), Antikçağ’dan Günü- müze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi,

(Yay. Haz. Elif Çelik), Ankara: Genesis Ki- tap, BRC Matbaası. Pehlivanlı, Hamit, (1999), “Tarihi Perspek- tif İçerisinde Pontus Olayı: Yakın Tarihi- mize ve Günümüze Etkileri”, Pontus Mese- lesi ve Yunanistan’ın Politikası (Makaleler), (Yay. Haz: Berna Türkdoğan), Ankara: Ata- türk Araştırma Merkezi Yayınları.

Sarınay, Yusuf, (1999), Pontus Meselesi ve Yunanistan’ın Politikası (Makaleler), (Yay. Haz: Berna Türkdoğan), Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları.

Saydam, Abdullah, (1999), “Kurtuluş Sava- şında Trabzon’a Yönelik Ermeni-Rum Teh- didi”, Pontus Meselesi ve Yunanistan’ın Po- litikası (Makaleler), (Yay. Haz: Berna Türk- doğan), Ankara: Atatürk Araştırma Mer- kezi Yayınları. Tiryakioğlu, Hasan, (2014), Dede Biz Rum muyuz?, Ankara: Berikan Yayınevi, Üçüncüoğlu, A. Güngör-Kahveci, A. Celil, (2010), Kop’dan Zigana’ya İşgal Yılları, Trabzon: Top-Kar Matbaacılık. Üçüncü, Uğur, (2017), “Milli Mücadele Yıl- larında Gümüşhane’de Rumlar ve Pontus Hareketi”, Karadeniz İncelemeleri Dergisi, (23): s. 107-142. Yaşın, Gözde Kılıç, (2018), “100. Yılında Pontus Rum Faaliyetleri: Yunanistan’ın Amaç, Yöntem ve Hedefleri, Pontus Mese- lesi ve Türkiye. Karadeniz Rumeli Dernek- leri Federasyonu”, (Editör: Prof. Dr. Bün- yamin KOCAOĞLU), Samsun. URL 1: www.medyagunebakis.com/ha- ber_detay.asp. 10 Mart 2019. KARADENİZ ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ DERGİSİ THE JOURNAL OF INSTITUTE OF BLACK SEA STUDIES

2019 5 / 8 (153-174)

Özgören, Aydın, “İki Din Taşıyan İstavriler ve Propaganda”, Karadeniz Araştırmaları Ens- titüsü Dergisi, 5/8, ss.153-174. DOI: 10.31765/karen.668112

İKİ DİN TAŞIYAN İSTAVRİLER VE PROPAGANDA* Aydın ÖZGÖREN

* Araştırma makalesidir. Öz: 1461 yılında Trabzon’un Müslümanlar tarafından fet- hedilmesi şehirde din değiştirme olaylarını tetiklemiştir. ** Dr., Yurtdışı Türkler ve Akraba Ancak şehirde yaşayan bazı Hristiyanlar Müslümanlığı Topluluklar Başkanlığı, seçmiş gibi görünseler de gizliden eski inançlarını yaşa- E-Posta: [email protected] maya devam etmişlerdir. Gizli din taşıyan bu topluluk Trabzon Vilayeti’nde Trabzon-Gümüşhane tarihi yol üze- ORCID: 0000-0002-5255-0907 rinde bulunan Sümela Manastırının bulunduğu ve Hristi- yanlığın eskiden beri merkezi konumunda olan Maçka ve civarındaki bölgede kendini göstermiştir. Daha iç taraf- larda ise aynı durum Gümüşhane sancağı, Torul Kazasına bağlı ve madencilikle bilinen Krom ve İstavri köylerinde görülmüştür. Bölgede yaşayan İstavriler daha sonra An- kara Vilayeti, Yozgat Sancağı’na bağlı Akdağmadeni böl- gesine göç etmişler ve iki dinli inançlarını burada da de- vam ettirmişlerdir. Anahtar Kelimeler: Gizli Hristiyan- Uzun yıllar dışarıdan Müslüman ve gizliden Hristiyan lar, İstavriler, Kromlular, Gümüş- olan bu topluluk Rusya’nın bölgede etkinliğini arttırması, hane, Akdağmadeni, Trabzon. Batılı devletlerin müdahalesi ve Tanzimat ve Islahat Fer- manlarının Osmanlı vatandaşlarının istediği dinin gerek- Keywords: Crypto Christians, the Is- lerini serbestçe yerine getirebilecekleri yönündeki ifade- tavris, Kromlus, Gümüşhane, Akdağ- lerinden cesaret alarak yeniden eski inançları olan Hris- madeni, Trabzon. tiyanlığa döneceklerini ilan etmişlerdir. Batılı devletleri- nin Osmanlı Devleti’nin içişlerine karışma aracı olan bu mesele Osmanlı Devleti’ni uzun süre meşgul etmiştir. Özellikle Birinci Dünya Savaşı sonunda Paris’te toplanan Sulh Konferansı’nda İstavriler meselesi Yunanistan tara- fından propaganda malzemesi olarak kullanılmıştır. Milli Mücadele’nin başarıyla sonuçlanmasıyla Türkiye ve Yuna- nistan Devletleri arasında imzalanan Mübadele Anlaşması Gönderim Tarihi: 08.11.2019 sonucu Gizli Hristiyan topluluğun Anadolu’dan göç etme- Kabul Tarihi: 30.11.2019 siyle mesele gündemdeki yerini kaybetmiştir.

Aydın ÖZGÖREN KAREN 2019 / 5 / 8 154

ISTAVRIS AS THE CRYPTO CHRISTIANS OF Osmanlı Devleti’nin son döneminde yaşa- THE OTTOMAN STATE AND PROPAGANDA nan ve lokal olmasına rağmen devlet ma- Abstract: The Conquest of Trabzon by Muslims kamlarını hayli meşgul eden ve bunun ya- in 1461 triggered the religious conversions nında Batılı Güçlerin Osmanlı Devleti’nin within the city. However, even if some Chris- iç içlerine müdahalesi için bir bahane teş- tians in the city seemed to have chosen Islam, kil eden “Gizli Hristiyanlık Meselesi” idi. they maintained their own beliefs in a secret manner. This community who kept their faith a Gizli Hristiyanlık Meselesi Kıbrıs, Girit ve secret lived in the region of Maçka and its vicin- Arnavutluk gibi Osmanlı Devleti toprakla- ity which had been the centre of Christianity for rının çeşitli bölgelerinde değişik şekillerde a long time and the place where Sümela Monas- görülmüştür.1 Bu bölgelerden biri de Trab- tery is located on Trabzon–Gümüşhane histori- zon-Gümüşhane tarihi yol güzergahında cal road. The same situation was seen upcoun- bulunan o dönemin Torul Kazasına bağlı try in Gümüşhane sanjak alongside Krom and Krom, İstavri ve İmera gibi yüksek rakımlı Istavri villages in Torul district known by their köyleri ve özellikle bölgenin Ortodoks mining activities. The Istavris who had lived in the region then migrated to the Akdağmadeni Hristiyanlarının uzun yıllar merkezliğini region of the Sanjak of Yozgat in the Ankara yapan Maçka bölgesi idi. İki din inancı ta- Province and continued their double faiths şıyan topluluğun daha sonraki tarihlerde there. Ankara Vilayeti, Yozgat Sancağı’na bağlı Akdağmadeni bölgesine göç etmesiyle aynı This community, which had been Muslim and crypto Christian for many years declared that mesele burada da yaşanmıştır. Bu mesele they would return to their old beliefs, Christi- Trabzon-Gümüşhane tarihi yolunu takip anity, in the wake of the encouragement that eden İngiliz, Fransız gibi yabancı seyyahla- came with the rising Russian influence in the rın dikkatini çekmiş bölgedeki Müslüman- region, the intervention of Western states as ları şüphelendirmiş ancak uzun yıllar me- well as the Edict of Gülhane and Edict of Reform sele kamuoyuna yansımamıştır. that gave freedom to Ottoman citizens to prac- tice their own faith. This matter, which had Gizli Hristiyanlık Meselesi Gülhane Ferma- been taken advantage by the Western states as nından sonraki süreçte yaşanan iç ve dış a propaganda tool to interfere in the internal af- gelişmelere bağlı olarak Trabzon Vila- fairs, kept the agenda of Ottoman State occu- yeti’nde daha önce birtakım nedenlerden pied for a long time. Especially at the end of dolayı Müslümanlığı kabul etmiş Rum kö- World War I, the Istavris question was also ad- kenli Ortodoks Hristiyanların eski dinle- dressed in the Paris Peace Conference, where rine dönmek için yaptıkları girişimlerle il- the Greek side used it as a propaganda tool. Af- ter the successful end of the War of Independ- gili bir meseledir. Bu topluluğun kendileri- ence for the Turkish side, this issue fell of the nin Müslümanlığı benimsemedikleri ve agenda with the immigration of crypto Chris- atalarının dinini gizlice yaşadıklarını be- tian community from Anatolia because of the yan etmeleri üzerine İstanbul Rum Orto- Exchange Agreement signed between Turkey doks Patrikhanesi harekete geçmiş ve böy- and Greece. lece konu Batı kamuoyunda Doğu Hristi- Giriş yanlarına yönelik bir zulüm veya baskı ola- rak gösterilmek istenmiştir. 1839 Gülhane Fermanı ile birlikte Osmanlı Devleti’nde yönetimsel ve toplumsal so- Özellikle 1919-1920 tarihlerinde Birinci runlar çözülmeye çalışılırken pratikte bir- Dünya Savaşı sonucunda sınırların belir- çok yeni sorunla karşılaşılmıştır. Bunlar- lendiği, devletlerin ve milletlerin kaderi- dan bir tanesi de gayrimüslimlerin askere nin tayin edildiği Paris Sulh Konfe- alınması ile ilgili yapılan girişimler ve bu- ransı’nda konu Yunanistan ve Patrikhane nun sonucu olarak oluşan toplumsal muha- tarafından bir propaganda aracı olarak lefettir. Ancak bir başka mesele var ki, o da kullanılmıştır.

------1 Bkz. Bilgin, 2010. 155 İki Din Taşıyan İstavriler ve Propaganda

Osmanlı resmi makamları bu meselenin te- 1. Trabzon Vilayeti’nde2 İki Din Taşıyan- mel sebebini söz konusu topluluğun asker- lar lik yükümlülüğünden kurtulmak istemesi 19. yüzyılın ikinci yarısında Trabzon Vila- ve bölgedeki halkın cahilliğinden yararla- yeti’nde Ortodoks Rum Cemaati’nin İstan- nan misyoner ve din adamlarının halkı bul’a bağlı metropolitler tarafından idare kandırması şeklinde değerlendirmiştir. edilen üç piskoposluk bölgesi bulunuyordu. Bundan dolayı resmi otorite gizli Hristi- Bu üç bölge Rus sınırından başlayıp Trab- yanların resmiyette Hristiyan olarak ta- zon ve Lazistan Sancaklarını Giresun, Tire- nınmalarına yönelik her girişimi reddet- bolu, Lazistan ve Trabzon Kazalarını kap- miştir. Diğer yandan Batı kamuoyunda sayan Trabzon bölgesi, Gümüşhane Sanca- konu istismar edilmemesi için azami gay- ğını içine alan Gümüşhane bölgesi, Sam- ret sarf edilmiştir. Osmanlı yetkilileri bu sun, Bafra ve Çarşamba Kazalarından olu- sorunu bölgede okullaşmayı hayata geçire- şan Samsun bölgesini kapsamaktaydı. Bazı rek, yönetimsel olarak bölgeyi daha güçlü kazalar (Ordu, Fatsa, Ünye ve Terme Kaza- kılarak ve bölgeye tedbirler kapsamında ları) Sivas Vilayeti sınırları içerisinde olan daha fazla ödenek ayırarak aşılabileceğini Niksar piskoposluğuna bağlıydı. Trab- düşünmüştür. Ancak meselenin sosyolojik zon’da Maçka bölgesinde Ortodoks Rum- ve psikolojik boyutu göz ardı edildiği için lara ait üç önemli manastır bulunmak- alınan tedbirler işe yaramadığı daha son- taydı. Bu manastırlar doğrudan İstanbul raki yıllarda anlaşılmıştır. patrikliğine bağlıydı. Manastırlardan Sü- Millî Mücadele’nin başarıyla sonuçlanması mela’ya 15 köy, Vazelon’a 20 köy ve Peris- ile birlikte 1923 yılında Türkiye-Yunanis- tera’ya 11 köy bağlıydı. Trabzon’daki Gre- tan arasında yapılan mübadele ile iki din goryen Ermeni kilisesinin görev alanı inancına sahip bu topluluk bölgeyi terk et- Bafra (Sinop’a bölgesine bağlı olduğu için) mek zorunda kalmış ve mesele uzun bir hariç tüm vilayeti kapsamaktaydı. Katolik süre gündemden düşmüştür. Ancak günü- Ermeni kilisesi ise Trabzon Vilayeti hari- müzde bu mesele “geçmişle yüzleşme, böl- cinde Sivas Vilayeti, Amasya ve Merzifon genin bir gerçeği veya yaşanmışlıkları tek- Kazalarından da sorumlu idi. Vilayette ay- rar hatırlama” adına yeniden gündeme ge- rıca biri Trabzon’da biri Samsun’da olmak tirilmektedir. Bu kapsamda Turgay Bos- üzere iki tane Kapusen (Capucins) misyo- tan’ın Son Krifos romanı, Yorgo Andrea- ner okulu bulunmaktaydı. Bulgaristan kıyı- dis’in Tamama Pontus’un Yitik Kızı ve Te- ları dahil tüm Karadeniz boyunca mevcut mel Garip/Todoron isimli çalışmaları, se- okullar Trabzon’dan denetleniyordu. naryosunu Yeşim Ustaoğlu ve Petros Mar- Protestanlar için ise Trabzon merkezde karis’in yazmış olduğu 2005 yılı yapımı ikamet eden bir Amerikalı misyoner ve Bulutları Beklerken filmi, Yusuf Kur- Samsun’da hizmet eden bir Ermeni çenli’nin senaristliğini ve yönetmenliğini protestan söz konusuydu.3 üstlendiği 2009 yapımı Yüreğine Sor filmi Trabzon Vilayeti’nde gizli Hristiyanlığın bu konuları işlemiş ve tekrar gündeme ge- görüldüğü yer daha çok Trabzon-Gümüş- tirmiştir. hane tarihi yol üzerinde bulunan Sümela Çalışmamızda İstavrilerin din değiştirme Manastırı’nın bulunduğu ve Hristiyanlığın meselesini ve bu sürecin Batılı Devletler eskiden beri merkezi konumunda olan tarafından zamanın ruhuna uygun bir şe- Maçka ve civarındaki bölge ve daha iç ta- kilde propaganda aracı olarak nasıl kulla- raflarda Gümüşhane Sancağı, Torul Ka- nıldığını incelemeye çalışacağız. zası’na bağlı ve madencilikle bilinen Krom (Kurum) köyleri idi. Makalemizin konu-

sunu teşkil eden bu köylerden Yağlıdere üzerinde çatallaşan ana vadinin kuzey

------2 1867’den önce Trabzon Eyaleti. 3 Cuinet, 1892: 6, 7. Aydın ÖZGÖREN KAREN 2019 / 5 / 8 156 doğu yönünde Krom, Krom’un yaklaşık 12 köylerine uğramış yabancı seyyah ve gö- kilometre doğusunda İstavri ve İstavri’nin revliler gibi bölge için şu ifadeleri kullan- üç kilometre doğusunda da İmer yerleşim- mıştır: leri yer almaktadır. “Trabzon’un güneyinde Krom köyleri adını Bu bölgeye seyahat eden ve seyahatlerini taşıyan 9 köy bulunmaktadır. Bu köyler kitaplaştıran yabancı gezginler ve yabancı Rumlar tarafından meskûndur. Hâkim otori- görevliler İstavri ve Krom bölgesindeki ki- teye boyun eğerek görünüşte Müslüman ol- muşlardır. Ancak kalpten hala daha Hristi- şilerin gizli Hristiyan olduklarına dair bazı yan inancını taşımaktadırlar. Bulunduğu- tespitlerde bulunmuşlardı. Bunlardan bir muz yüzyılın (19. yüzyıl) yarısında askerlik tanesi Ermeni Rahib Minas Bıjıkyan’dır. görevinden muaf tutulmak için Hristiyan ol- 1817-1819 yıllarındaki Karadeniz seyaha- duklarını ilan etmişlerdir. Birçoğu hala daha tinde, Gümüşhane hakkında verdiği bilgi- Müslüman isimleri taşımaktadır. Başlıca ler bu meseleye işaret etmektedir: “Rumla- Krom köyleri Krom, İmera, Pardi, Alitinos, rın içinde Gromtsi denilen bir zümre vardır Mokhora, Ligosti’dir ve 12 ile 15 bin arasında 6 ki, bunlar yarı Hıristiyan yarı Müslüman bir nüfusa sahiptir.” olup kalben tam bir Hıristiyan gibi ibadet Gizli Hristiyanlığın kendini büyük bir ederler, zahiren de bir Müslüman gibi hare- oranda ifşa ettiği 1876 senesinde Torul Ka- ket eder ve icabında namaz kılarlar. Nesil- zası’na bağlı 49 köy bulunmaktaydı. Bu den nesile hiç değişmeyen bu adamların köylerin yarısına yakını Rum köyüydü. Bu imamları da kendileri gibidir.”4 köylerden Santa, İstavri ve Krom köyleri 1831 yılının Mayıs ayında bölgeyi ziyaret tarihi kökenleri olan ve Torul Kazası’nın en eden Amerikan Protestan Misyoneri Eli büyük köylerindendi. Bu dönemde Torul Smith ve arkadaşı Dwight bölgede iki din Kazası’nın köylerinde 7.820 hane yaşı- taşıyanların varlığını misyonerlik açısın- yordu. Bu köylerde halkın dini ibadetlerini dan olumlu değerlendirerek onlar hak- yerine getirmeleri için 27 cami ve mescit, kında şu bilgileri vermektedir: 48 kilise ve manastır bulunuyordu. Çocuk- ların eğitimi için ise 10 medrese ve 22 mek- “Bu vadide tarım yapanlar ve yaşayanlar, tep mevcuttu. 1876 yılında Torul Kazası’na Laz değillerdi. Rum kökenliydiler. Bence bu bağlı İstavri Köyü’nün hane sayısı 148, nü- insanların bazıları halen Rum inancına sa- fusu ise 373 idi. 7 dık yaşıyorlardı. Ancak birçoğu iddiaya göre İslamiyet’i kabul etmişler Müslümanlarla İstavriler Başbakanlık Osmanlı arşivle- birlikte aynı peygambere inanmışlardı. An- rinde bulunan belgelere göre İslam dinine cak sağlam bir kaynağın bize, bu insanların 1790 yılında geçmiştir8. Gümüşhane San- inançlarını önemsemediklerini söyledikle- cağının Torul Kazası’nda yaşayan bu toplu- rinde çok şaşırmıştık. Bu kişiler ne sünnet oluyorlardı ne de Müslüman dininin her- luğun isminin birçok değişik söyleniş bi- hangi bir ayinine katılıyorlardı. Gizliden giz- çimi mevcuttur. Osmanlı resmî belgele- liye, Yunan kilisesine bağlıydılar ve dini tö- rinde köy İstavri, halkı da İstavriler biçi- renlerini yönetecek bir rahip bile ayarlamış- minde zikredilmektedir. 9 lardı”5. İki din taşıyan bu topluluk 3 Kasım 1839 yı- Fransız coğrafyacı ve Duyun-ı Umumiye lında ilan edilen Gülhane Fermanında Os- Genel Sekreterliği yapmış olan Vital Cuinet manlı memleketleri ahalisinin tamamının de daha önce bu yoldan geçmiş ve Krom can, ırz, namus ve mallarının padişah tara- fından tam bir korumaya alınacağı taah- hüdü10 sonrasında eski dinlerine dönme eğilimleri göstermişlerdir. Ancak ilk ciddi ------4 Bıjışkyan, 1969: 59. 9 Fransız kaynaklarda Les Stavriotes olarak zikredil- 5 Smith, 1833: 319, 320. mektedirler. 6 Cuinet, 1892: 12. 10 Bkz. Tanzimat, 1940. (Hattı Şerif’in Osmanlıca tam 7 Saylan, 2014: 35,36, 224. metni). 8 Türkan, 2012: 78. 157 İki Din Taşıyan İstavriler ve Propaganda girişimleri 28 Şubat 1856 yılında ilan edi- Avrupalı konsoloslar tarafından teşvik edi- len Islahat Fermanı’nın “…memâlik-i mah- len Kromlular Doğu Ortodoks Kilisesine rusâmda bulunan her din ve mezhebin âyini olan bağlılıklarını belirten bir bildiri yaz- bervech-i serbesti icrâ olunduğundan tebea- mışlardı. Gizli Hristiyanlar 44 kişilik bir i şâhânemden hiçbir kimesne bulunduğu di- komisyon kurup 15 Temmuz 1857 tarihli nin âyinini icrâdan men'olunmaması ve belge niteliğinde bir yazı hazırlamışlardı. bundan dolayı cevr ü ezâ görmemesi ve teb- Belgeye göre Trabzon Gümüşhane Metro- dîl-i din ve mezhep etmek üzere kimse icbâr politliği bölgesinden olan Krom, Santa, Ko- olunmaması…”11 ifadesinden biraz da dış vasa, Parti, Yağlıdere, Stavrin, Muzena, gelişmelere bağlı olarak cesaret almala- Stilu, Haravas, Tandurlu, Sise, Pontilas, rıyla gerçekleşmiştir. Thersas, Ağursa, Laraharis, Kapıköy, Gali- ana, Haçeveras, Kavaras ve diğer köylerde Islahat Fermanı ile başlayan yeni dönemde oturan gizli Hristiyanlar görüş birliği ile İstavriler bölgedeki misyoner faaliyetleri, kendilerini savunmak ve kendileri hak- Hristiyan din adamlarının da telkinleri ile kında açıklama yapmak amacıyla temsilci açık bir şekilde Hristiyan olduklarını ilan seçtiklerini belirtmişlerdir. Ayrıca hazırla- etmeye başlamıştı. Daha sonra bu duruma dıkları belge ile dinleri ve özgürlükleri için Krom ve Maçka’daki ve Gümüşhane Kilise onlara yol göstermeleri için İngiliz, Fran- bölgesindeki köyler de eşlik etmiştir. Bu sız, Avusturya, Rusya ve Yunanistan İmpa- kapsamda ilk adım Trabzon İtalyan Konso- ratorluğu’nun elçilerinden de yardım iste- losluğunda çalışan ve İtalyan Konsolos mişlerdir.13 Fabri’nin kavaslığını yapan Pehlil Teki- roğlu adında bir Kromludan gelmiştir. Peh- 1913 yılında Trabzon Metropolitliğine ata- lil Islahat Fermanının ilanından iki buçuk nan ve Pontus Meselesinde başat rol oyna- ay sonra 14 Mayıs 1856 yılında Vali kona- yan Hrisantos’un 1933 yılında yayınlanan I ğına gidip Hristiyanlığa döndüğünü, Hris- Ekklisia Trapezounto (Trabzon Kilisesi) tiyan olarak vaftiz edildiğini ve adının Pet- isimli kitabında 44 temsilcinin imzalarını ros Savvas Sideropoulos olarak değiştirdi- taşıyan belge bulunmaktadır.14 ğini ilan etmesi ve bu duruma dönemin va- Kromluların dağlardan gelip din değiştir- lisi Hayrettin Paşa’nın ses çıkarmaması iki mek için Trabzon’da konsoloslukların bu- din taşıyan bu topluluk için cesaret verici lunduğu Uzun Sokak’a topluca gelmeleri bir gelişme olmuştur. İstavriler Batılı dev- Trabzonlular arasında şaşkınlıkla karşılan- letlerin desteğini almak ve kendilerine uy- mış olacak ki onlar için Trabzonlular gulanacağını düşündükleri tazyiki azalt- “Uzun Sokak çamur oldu / Kromlilar gâvur mak için İstanbul’a ve Büyük Güçlerin tem- oldu” diye bir türkü yakıştırmışlardır.15 silcilerine dilekçe yazmaya başlamıştı. Trabzon’daki Rus konsolosluğu sekreteri Bölgedeki gizli Hristiyanların inançlarını Marsilyalı Joseph Ricard İstavrilerin ço- açıkça ilan etmelerine yönelik girişimlerini ğuna bu dilekçeleri yazmalarında yardımcı yakından takip eden ve Trabzon’da 1858- olmuştur. Aynı şekilde Fransız baba ve Yu- 67 yılları arasında İngiliz konsolos yardım- nan anneye sahip, Ortodoks dinine men- cılığı yapan Aleks Stevens İstanbul’da bağlı sup, Fransa Trabzon Konsolosluğu kançılar olduğu elçiliğe gönderdiği raporlarında bu ve daha sonra Trabzon ve Kayseri İngiliz meseleden bahsetmektedir. Stevens 1857 Konsolosluğu tercüman olan Andre Masson tarihli raporunda birkaç ay önce bazı taraf- da İstavrilerin bu girişimlerinde yardımcı ların kendisine ulaştığını ve amaçlarını destek vermekteydi.12 gerçekleştirmek için kendisinden tavsiye

------11 Ülkemde bulunan her din ve mezhebin ayinlerini ser- 12 Janin, 1912: 501. bestlikle icradan men olunmaması ve bundan dolayı sı- 13 Bryer, 1995: 16. kıntı ve eziyet çekmemesi ve din ve mezhep değiştirmek 14 Flippides, 1973: 110. belge. için kimsenin zorlanmaması” (Bkz. Tanzimat, 1940 15 Bryer, 1995: 16. (Islahat Fermanı Osmanlıca tam metni).) Aydın ÖZGÖREN KAREN 2019 / 5 / 8 158 istediklerini belirtmiştir. Stevens bu kişi- İki din taşıyan bu topluluğun girişimleri leri İstanbul’daki İngiliz Büyükelçiliğine bir sonuç vermemiş ve İstavriler resmi- yönlendirdiğini belirtmiştir. Bu kapsamda yette yeniden Müslüman olarak muamele bölgenin gizli Hristiyanları Hristiyanlığı görmeye devam etmişlerdir. 1876 Kanun-ı dönmek istediklerini belirten bir yazıdan Esasiye ve Berlin Anlaşması da İstavrilerin dört nüsha oluşturacaklarını bir tanesini hayatında bir değişikliğe neden olmamış- İngiliz Büyükelçiliğine diğerlerini de Avus- tır. turya, Fransa ve Rus temsilcilerine takdim Belgelerden ve hatıratlardan anlaşıldığına edileceğini belirtmektedir. Stevens rapo- göre Gizli Hristiyanların kendilerinin dışa runda bu gelişmelere Müslümanların tu- vurması Tanzimat dönemi ile başlamış Ka- tumlarını takip ettiğini ancak Müslümanla- nun-ı Esasiye’nin ilanıyla devam etmiş ve rın bu din değiştirme olayına kayıtsız kal- Meşrutiyet dönemiyle zirveye çıkmıştır. dığını ve bunun da iyi bir şey olduğunun al- 1877’de kaleme alınmış olan Trabzon Ta- tını çizmiştir. Stevens raporunda Temmuz rihi’nin yazarı Şakir Şevket de bu durumu ayının sonunda Kromluların Müslümanlık- hayıflanarak şöyle zikretmektedir: tan vazgeçecekleri yönündeki duyumların yayılmaya başlamasından sonra Paşa, Def- “...Maçka’nın ahalisinden birtakımı Hıristi- terdar ve diğer ileri gelenler bu gelişmenin yan oldukları halde müstesna zamanlarda Hristiyanlar açısından da sevinilecek bir her nasılsa kendilerini İslam suretinde gös- tererek bir müddet yasamışlar ise de muah- durum olmadığını çünkü Kromluların hiç haran yani Ragıp Paşa merhumun valilikleri bir şeye inanmadıklarının altını çizmiştir. zamanında Hıristiyanlıklarını izhar ile mek- Stevens raporunda Hristiyanlıklarını ilan tepte birlikte okuduğumuz ve cam-i şerifte edecek aile sayısının henüz belli olmadı- beraberce namaz kıldığımız Ahmet ve Ha- ğını ancak tam manasıyla desteklenirse san’a Nikola ve Yorgi denmeğe başlandı...”19 Hristiyanlıklarını ilan edebileceklerinin al- 1908 yılında yani II. Meşrutiyetin ilan edil- tını çizmiştir.16 diği dönemde Trabzon Vilayeti’nde mai’yet Burada İngilizleri endişeye düşüren durum memuru olan Ahmet Faik (Günday) hatıra- Kromluların ciddi oranda Rusların himaye- larında bölgedeki din değiştirmeleri ile il- sine girme eğilimleridir. Nitekim Ruslar bu gili ilginç bilgiler vermektedir: kişilere kolayca pasaport vermekte ve on- “Meşrutiyetin ilanına müteakip Yomra, ların himayelerini üstlenmekten geri kal- Maçka, Tonya, Şarlı nahiyelerinde Müslü- mamaktaydılar. Gerçekten de Rusların manların tanassur etmeye başladıkları gö- bölge Ortodoksları üzerindeki etkisinin bü- rüldü. Hatta bu yüzden birçok köylerde vu- yük olduğunu söyleyebiliriz. Bu durum bir- kuatlar olmaktaydı. Ölen bir adamın cenaze- çok yabancı tarafından da teyit edilmekte- sini defnetmek için Ortodokslar o adamın dir. 1869 yılında bölgeye gelmiş olan Fran- Ortodoks olduğunu, Müslümanlar da Müslü- sız Théophile Deyrolle yazdığı notlarda man olduğunu iddia ediyor ve her ölüyü ken- Trabzon’daki Rumların “Ermeniler gibi Os- disinin gömeceğini ileri sürüyordu. Hükü- metçe yapılan tahkikatta bazen Müslüman- manlıya değil daha çok Rusya’ya sadık ol- 17 lara veriliyor ve bazen de mesele hal edile- duklarını” söylemesi ve Trabzon’da bulu- mediği için hükümet tarafından defnedili- nan İngiliz konsolosu Alfred Biliotti 26 yordu. Bu adamın ellerinde nüfus tezkerele- Ekim 1878 tarihli raporunda, Rus konsolo- rinde Müslüman oldukları ve Müslüman sunun şehre gelişine tanıklık etmek için ismi yazılı olduğu ve babasının da Müslü- büyük bir kalabalığın toplanmasından ve man olduğu görülüyordu. Buna rağmen ken- Rum Piskoposunun Rus himayesindekileri dileri Ortodoks oldukları ve isimlerinin Yani kutsamasından bahsetmesi şehirdeki Rum ve Niko gibi Rum isimleri olduğu ve gizli din azınlığın Rusya'ya duydukları ilgiyi bize yaşadıklarını söylüyorlardı. Kendilerinin Osman Paşa Müslümanı olduklarını ve Meş- göstermektedir.18 rutiyete babaları ve kendileri ve aile efradı ------16 Bryer, 1995: 35. 18 Yılmaz, 2008: 171. 17 Deyrolle, 1875: 8. 19 Şevket, 2001: 105,106. 159 İki Din Taşıyan İstavriler ve Propaganda

gizli Ortodoks dinini ve zahiren Müslüman gizli Hristiyanlıkla ilgili şu bilgiyi vermek- gibi gözükmek suretiyle Ortodoksluklarını tedir: muhafaza ettiklerini söylüyorlardı. Hazine- darzade ailesinin 1260 tarihindeki son valisi “1912 senesinde Trabzon Belediye Tebabe- Osman Paşa tarafından yukarıda ismi geçen tinde bulunduğum sıralarda Maçka Ka- nahiyelerdeki Rum Ortodoksları cebren zası’nın ahvâl-i sıhhıyesini teftişe çıkmış- Müslüman yapmış olduğu ve Meşrutiyetin tım. Hamsiköy ve civarındaki köylerde bazı ilanıyla başlayan irtidat keyfiyetinin haki- merzâya îrâd eylediğim suallere aldığım ce- kati anlaşılmıştı”.20 vaplar nazar-ı dikkatimi celbetti. Meselâ: ‘Oğlum adın ne? Kosti, Babanın adı ne? Ah- Günday bu hadiseleri köylülerin cahilliğin- med. Aynı sualleri tekrar ettiğim eşhasdan den kaynaklandığını ifade ederek bu köy- ekseriyet- azimesinin esâmisi Petro, Ni- lerde derhal araştırma yapıldığı ve ora- kola…ilh. Babalarının isimleri Ali, Veli ...ilh larda birçok papaz ve kilisenin bulunma- olduğuna kemâl-i hayret ve esefle ıttıla hasıl sına rağmen Müslüman köy okulunda öğ- eyledim. Keyfiyeti daha ziyâde tahkik ve nü- retmenler bulunmadığı, köy camilerinin fus kuyudatına müracaat ettim. Rum papaz- larınının, Rum münevverâtının köylülerin olmadığını ifade etmektedir. Günday bu cehaletinden bil istifâde yaptıkları propa- hadiselerin önüne geçmek için tahkikat gandandaların netâyiç-i müfsidkârenelerin- sonrasında Vilayet İdare Meclisi’nin Müs- den olmak üzere yüzde altmış Müslümanın lüman azalarının yazdıkları bir mazbatada da irtidâda doğru gittiklerini dehşed ve nef- Ortodoksluğun önemli merkezlerinden retle anladım.”24 olan Maçka’nın kaza olmasını ve mülkiye 2. Akdağmadeni İstavrileri mezunu olması şartıyla buraya bir kayma- kam tayin edilmesini ve bu suretle köy- 19. yüzyıl boyunca Gümüşhane San- lerde okul ve mescit yaptırılarak din değiş- cağı’nda yaşanan göç hareketi temelde ta- tirme hadiselerinin önüne geçilmesi için rım alanlarının yetersizliği, doğal afetler, Dahiliye Nezareti’ne teklifte bulunulmuş- Osmanlı-Rus Savaşları ve Rusya’nın iskân tur.21 politikasına bağlıydı. Ancak yapılan bu göçlerin en önemli sebebini bölgedeki ma- Dönemin Trabzon Valisi Kadri Paşa din de- denlerin ekonomik değerini kaybederek ğiştirmelerinin temel sebebini askerlikten kapanmaya başlaması oluşturmaktaydı. muaf tutulmak düşüncesi ve bölgedeki hal- Gümüşhane Sancağı’nda o dönemde 37 gü- kın cahilliğinden yararlanan misyoner ve müş madeni ve 6 bakır madeni bulunmak- din adamlarının halkı kandırması olarak taydı.25 Ancak 19. yüzyılın ikinci yarısında tespit etmişti. Bölgede okullaşmayı hayata bölgedeki maden işletmelerinin çağın tek- geçirmek, yönetimsel olarak bölgeyi daha nolojisine ayak uyduramamaları ve gele- güçlü kılmak ve daha fazla ödenek ayrıl- neksel yöntemlerle faaliyetlerine devam ması amacıyla alınan önlemler kapsa- etmesi sonucu Batı devletlerine kıyasla mında nahiye olan Maçka’yı kaza yapmak maliyetlerin arttırması, Osmanlı Dev- fikri ortaya çıkmıştır. Merkezle taşra ara- leti’nin otoritesini kaybetmesiyle birlikte sındaki çeşitli tarihlerde yazışmalardan idari olarak madenleri kontrol altında tu- sonra Maçka’nın kaza haline getirilmesi 13 tamaması ve maden eminlerinin keyfi dav- Mart 1910 kararlaştırılmıştır.22 ranışları, bölgedeki eşkıyaların maden böl- Alınan köklü tedbirlerin de işe yaramadı- gesinde yaşayan halk üzerindeki baskısı, ğını yine belgelerden takip etmekteyiz. Gi- yaşanan savaşlarla birlikte bölgede etnik resun Mutasarrıfının23 Pontus Meselesinin çeşitliliği olan halk arasında başlayan hu- zirveye çıktığı bir tarihte Merkez Ordusu Komutanlığı’na yazdığı raporda bölgedeki ------20 Beyoğlu, 2011: 36,37. 23 Mesut Çapa söz konusu makalesinde raporu kaleme 21 Beyoğlu, 2011: 36,37. alan mutasarrıfın raporda ismi geçmediğini ve kim ol- 22 Özdiş, 2008: 101,103. duğunu net olarak tespit edemediğini belirtmektedir. 24 Çapa, 1987: 55. 25 Cuinet, 1892: 18. Aydın ÖZGÖREN KAREN 2019 / 5 / 8 160 zursuzluk nedeniyle Gümüşhane San- sonra İstavrilerin de bu süreçten etkilen- cağı’nda madencilik durma noktasına gel- diği anlaşılmaktadır. İstavriler Osmanlı mişti.26 Devleti’nin yenilgisiyle sonuçlanan bu sa- vaştan sonra yavaş yavaş hem camiye hem 1839 başından 1861 başına kadarki zaman de kiliseye gitmeye başlamışlardır. dilimi içinde Gümüşhane Sancağı’ndan bir- çok kişi sancak dahiline, çevre vilayetlere, Bizanstolog Raymond Janin 1912 yılında ülke dahilindeki farklı bölgelere ve yurt dı- kaleme aldığı makalesinde Akdağma- şına göç etmişlerdi. Bu yıllar arasında Gü- deni’nde mukim İstavriler ile ilgili süreci müşhane sancağı dışına göç edenlerin sa- şöyle anlatmaktadır: yıları 3.192 kişi idi. Bu sayı içerisinde en “1832 yılına doğru İstavri ve Krom köyle- çok göç eden bölge İstavri ve Krom köyle- rinde yaşayan gizli Hristiyanlar aralarında rinin bulunduğu Torul Kazası’ndan olmuş- önemli bir çoğunluğu kendileri için daha tur. Bu tarihler arasında bu bölgeden san- emin ve daha önce Hristiyanların da mukim cak dışına toplam 1.910 kişi göç etmişti.27 olduğu Sivas Vilayeti ve Ankara Vilayeti ara- O dönemin nüfusu göz önüne alınırsa bu sında uzanan dağ silsilesinde bulunan Ak- ciddi bir sayıdır. dağmadeni’ne yerleşmişlerdir. İstavriler bu- rada Sinmaden, Akdağ, Bularmaden köyle- İstavriler seksen hane civarında Trabzon’a rini kurmuşlardır. […] İstavriler daha fazla bağlı Gümüşhane Sancağı Torul Ka- tepki çekmemek için yine eski yaşantılarına zası’ndan gelerek Ankara Vilayeti’nin Yoz- (yani dışardan Müslüman içerden Hristiyan) gat Sancağı’na bağlı Akdağmadeni Ka- geri dönmüşlerdir. Hristiyanlığa olan bağlı- zası’na yerleşmişlerdi. Gelme amaçları hü- lıkları da aynı şekilde devam etmiştir. Ölü- kümet tarafından işletilen Akdağma- lerini yine çevredeki Hristiyan mezarlıkla- rına gömmüşlerdir. 1876 yılında ilan edilen deni’ndeki Simli kurşun madeninde çalış- 28 Kanun-ı Esasiyi inanç özgürlüğü getirmesin- maktı. Osmanlı belgeleri incelendiğinde den dolayı İstavriler bu durumu kendilerini İstavrilerin buraya 1840’lı yıllarda göç et- Hristiyan ilan etmek için bir fırsat olarak tiği görülmektedir. Söz konusu belgelerde görmüşlerdir. Paskalya günü hep beraber ki- İstavrilerin ilk olarak Akdağmadeni kasa- liseye gitmişlerdir. Açık bir şekilde Hristi- basında iki mahalle, Aktaş ve Başçatak yan olduklarını ve bu şekilde öleceklerini mezrasında mukim oldukları anlaşılmakta- ilan etmişlerdir. Kaymakamın emriyle muh- dır.29 tar ve ileri gelenler kiliseye gidip onları uyarmıştır. Bunun üzerine bölgedeki İstav- İstavriler geldikleri bölgede olduğu gibi riler kaymakamlık binasının etrafını sara- Müslüman olarak bilinmekteydiler. Ancak rak yüksek sesle Kanun-i Esasiye’nin Hristi- Müslüman olarak bilinmelerine rağmen yanlığa dönmeyi serbest bıraktığını hatırlat- gizliden gizliye Ortodoks dini inancına sa- mış ancak kaymakam onlara müdahale ede- hiptiler. Geldikleri bölgenin yani Gümüş- rek onları oradan uzaklaştırmıştır. İstavri- ler bu sefer Fener Rum Patrikhanesine baş- hane Metropolitine bağlılıklarını sürdüren vurarak bu durumu Din İşleri Bakanlığına İstavriler üzerinde din adamlarının etkisi (Adliye ve Mezahib Nezareti) bildirerek ken- olduğu muhakkaktır. Ancak dış etken ola- dilerinin Hristiyan olarak tanınmalarını is- rak misyonerlerin faaliyetleri yanında aynı temişlerdir. Ancak Patrik Yohakim III bu mezhebe sahip Rusya’nın da Trabzon Vila- kapsamda bir şey elde edememiştir. Zaten yeti’ndeki Ortodokslar üzerinde olduğu Mebûsan Meclisi bir süre sonra dağıtılmış ve gibi bölgedeki Ortodokslar üzerindeki et- Kanun-ı Esasiye yürürlükten kaldırıl- 30 kisi tartışılmazdı. Ortodoksların hamili- mıştı”. ğine soyunan Rusların kazandığı her başarı Görüldüğü gibi Janin’in ifadelerinden Ak- Anadolu’daki Ortodokslara cesaret ver- dağmadeni İstavrilerinin kendilerinin mekteydi. Ruslarla yapılan 93 Harbi’nden Hristiyan olduklarını açıktan söylemeye

------26 Üçüncüoğlu, Kömürlü, 2016: 102. 29 BOA, DH.İ.UM.EK, 85/13, 7 Nisan 1917 (1333.Ni.7). 27 Saylan, 2016: 277, 281. 30 Janin, 1912: 501,502. 28 Türkan, 2012: 79. 161 İki Din Taşıyan İstavriler ve Propaganda başlamaları 1876 Kanun-ı Esasiye’nin ilanı beraber haklarında fer’i muâmelesi icrâ ve 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi dönemine olunmakta bulunmuş olmadığı hâlde şimdi ve hemen sonrasına denk geldiği anlaşıl- kendilerini Hristiyan mezhebinde göster- maktadır. Bu tarihlemeyi Osmanlı belge- mek istemeleri içlerinden asker vermemek maksadından münbais idüğü anlaşılmış ve leri de teyit etmektedir. Nitekim Ankara olunan mürâcaat üzerine Divân-ı Hümâyun valiliğine gönderilen bir yazıda İstavrilerin kalemince emsal-i fer’iye ve mezahip oda- 1879 nüfus kayıtlarına kadar İslam daire- sınca dâhi buna dair ma’lumat bulunamamış sinde hareket ettiği hatta bazıları o za- olduğundan ve böyle makasid ile Hristiyan- mana kadar köylerde imamlık gibi hizmet- lık iddi’asına kıyâm edenlere rû-yi müzacîde ler ifa ettiği yazılmaktaydı.31 gösterilmesi gayr-i caîz ve mezâhiri müstel- zim idüğünden nüfus-ı merkûmenin şu Gümüşhane Metropoliti’nin telkinleri, dö- iddi’alarına havele-i sem’ü i’tibar olunmaya- nemin gelişmeleri neticesinde İstavriler rak kemakân ahâli-yi İslamiye defterine 1881 yılından sonra Hristiyan olduklarını kaydıyla haklarında tahrir-i cedid ve fer’i açıkça ifade etmeye ve Osmanlı makamla- şer’iye mu’amelesinin icrası lâzım geleceği rından kendilerinin nüfus defterine Hristi- gösterilmiş olduğundan ve ber-mûceb-i tez- yan olarak kaydedilmesi yönünde talepte kere-i samiye Ankara Vilâyeti Valiliğine tah- 34 bulunmaya devam etmişlerdir. Adliye ve rirât-ı âliye tastir ettirilmiştir”. Mezahib Nezareti İstavrilerin bu istekle- İstavrilerin söz dinlemez tutumları ve rini ele almış, yapılan araştırma sonu- resmi kayıtlara Müslüman olarak yazılma- cunda İstavrilerin Müslüman oldukları ve makta ısrar etmeleri bölgedeki resmi oto- askerlik görevini yerine getirmemek için riteleri harekete geçirmişti. Dahiliye Neza- bu şekilde davrandıklarına hükmetmiştir. reti’nden Adliye ve Mezahib Nezareti’ne Devlet bu konuda kararlılığını göstermek gönderilen 16 Mart 1889 tarihli yazıda Ma- için daha ilk baştan din değiştiren bu kişi- den Kazasında bulunan İstavrilerden Rum- lerin kesinlikle askerlikten muaf tutulma- lara kız nikahlandığı ve bu işleri bölgedeki yacaklarını bildirmiştir. Trabzon’un Maçka İstavrileri Hristiyanlığa teşvik eden Mah- Kazası ve Gümüşhane Sancağı’nda bulunan mut ve Mustafa isminde kişilerin yaptığı Torul Kazası ahaliden bazılarının Hristiyan tespit edilerek bunların kanunlar daire- olduklarına dair iddiaları askerlikten muaf sinde yola getirildiğini bildirmekteydi. Ya- tutulmaları için olduğu düşünülerek 26 Ni- zıda bu işin şer’i hukuka girdiğinden nasıl san 1883 tarihli Sadaret yazısı ile bu gibi muamele edileceği sorulmaktaydı.35 iddialarda bulunanların askere alınmasına Uzun süre İstavrilere yönelik geçici önlem- devam edilmesi ve bu durumun Adliye ve ler alındı. Resmi otoriteler onların din de- Mezahib Nezareti tarafından Patrikhaneye ğiştirme eğilimlerini cahillikten ve asker- bildirilmesi yönünde emir verilmişti.32 den muaf tutulmak olarak (Hristiyan İstavrilerin durumları ile ilgili tereddüdü iddi’asında bulunmaları mua’mele-i askeri- gidermek için mesele Şura-yı Devlete33 in- yeden kurtulmak maksadından münbais ol- tikal etmiştir. 28 Eylül 1884 tarihinde duğu) tespit etmişti.36 Şurâ-yı Devlet “İstavriler” hakkında şu ka- Batılı devletlerin Osmanlı Devleti’ne karşı rarı vermiştir: baskılarını biraz hafifletmek amacıyla baş- “ Mütâlaasından müsteban olduğu vech ile latılan “Anadolu Islahatı” kapsamında, nüfus-ı merkûme esâsen İslâm ve ahâli-yi Anadolu Umum Müfettişi olarak bölgeye İslâmiyenin mükellef oldukları tekâlif ile dönük seyahate başlayan Ahmet Şakir Paşa mükellef olarak fer’i şer’iyenin bidâyet-i ic- 1895 yılında Gümüşhane’ye geldiğinde İs- rasından beri Maden ahâli-yi islâmiyesi ile

------31 BOA, DH.EUM.3 Şb, 8/54, 1 Eylül 1915 (1333.L.21). 34 BOA, DH.İ.UM.EK, 85/13, 5 Mayıs 1919 (1335.M.05). 32 BOA, DH.MUİ, 163/91, 6 Kasım 1912 (1330.Za.27) 35 BOA, DH.MKT, 2178/86, 16 Mart 1889 (1316.Za.04). 33 Tanzimat Dönemi'nde idari yargı görevi gören da- 36 BOA, DH.MKT, 2193/67, 27 Mart 1899 (1316.Z.15). nışma kuruludur. Bugünkü Danıştay'ın temelini oluş- turmuştur. Aydın ÖZGÖREN KAREN 2019 / 5 / 8 162 tavriler Meselesi ile ilk defa burada karşı- 22 Mart 1899 tarihinde Dahiliye Neza- laşmıştı. Eski dinlerine dönerlerse Avru- reti’nden Sadaret’e gönderilen yazıda bu palı devletlerin himayesine girecekleri, es- kişileri kanunlar dairesinde nasıl tedbirler kiden beri verdikleri Kan Vergisi’nin Be- alındığı anlatılmıştı. Buna göre Maden Ka- delât-ı Askeriyye Vergisi’nden daha ağır ol- zası’nda bulunan İstavrilere Hristiyanlık duğunu telkinleriyle Gümüşhane Metropo- propagandası yapan Küpecioğlu Mahmut liti’nin propaganda faaliyetleri Şakir ve Mustafa Efendilerin orada bulunmaları Paşa’nın dikkatini çekmişti. sakınca oluşturduğundan geçici olarak An- kara Vilayeti’ne bağlı Hristiyan nüfusu az Şakir Paşa İstavri Meselesi ile ikinci olarak olan bir yerde tutulmalarına karar veril- Aralık 1898 tarihinde Maden Kazası’na uğ- mişti. Metropolit Vekili Kirilyos’un ise Kı- radığında alakadar olmuştu. Paşa Maden zılcıhamam’da göz altında tutulması için ve Torul Kazalarındaki İstavrilerin tekrar Ankara Valiliğine telgraf çekilmişti.39 An- eski dinlerine dönmelerini önlemek için cak daha sonra bu kişiler çeşitli baskılar hükümet tarafından görevlendirilecek na- neticesinde geri döneceklerdi. sihatçi hocaların telkinleri gibi geçici ted- birler yerine köklü bir eylem planının ge- Ayrıca Akdağmadeni’nde İstavrili ileri ge- rekliliğine inanmaktaydı. Paşa İstavrilerin lenlerin sürgün olayından sonra hükümet yetişkin olanların fikirlerini değiştirmenin birtakım tedbirleri daha uygulamaya koy- zor olacağını düşünmüş olmalı ki onların muştur. Buna göre Akdağmadeni’nde kalan çocuklarına yönelik politikalar geliştirmek İstavrilerin önceki usul üzere İslam defte- için bir şeyler yapmak niyetindeydi. Bu rine kaydedilmesi, dini gereksinimleriyle kapsamda bölgede devlet okulları açılması ilgilenecek yetenekli imamların bu bölgeye ve çocukların bu okullara devam etmesi gönderilmesi ve İslam’ın şartlarının güzel mecbur tutulması için girişimlerde bulun- bir şekilde öğretilmesi gibi hususlardı. Din muştu.37 değiştirme hareketlerinden endişe duyul- maya başlandığı bu dönemde Şeriat ve Şakir Paşa ve bazı devlet erkanı bölgede Sünnilikten uzaklaşıldığı fikrine kapılan din değiştirme hadiselerinin hızlanma- resmi otorite, Seyhülislamlık kararıyla sında bölgedeki yöneticilerin ihmali oldu- 1899’da “dini ve doğru inançları öğretmek” ğunu da düşünmekteydiler. Maden Kazası (ta’lim-i diyanetle tashih-i akaidleri) ama- dahilinde bulunan İstavrilerin Hristiyanlık cıyla Ankara ve Trabzon havalisine vaizler iddiasında bulunmalarını teşvik ettiği ge- göndermeye başlamıştı.40 rekçesiyle Kaymakam Mehmet Ali ve Mal Müdürü Refet Efendiler hakkında Dahiliye Diğer taraftan toplum nazarında itibarı Nezareti tarafından soruşturma açılmıştı. olan Müslümanlardan meydana gelen Ko- Ankara Valiliğince takip edilen soruşturma misyon-u Mahsusa adı altında özel bir ko- neticesinde kaleme alınan 12 Eylül 1892 ta- misyon oluşturuldu. Bu komisyon Akdağ- rihli yazıda İstavrilerin Hristiyanlık iddia- madeni’ndeki İstavrilerin her türlü prob- larının çok öncelere dayandığı ve alınan lemleriyle özellikle diyanetleri ve nüfus ya- türlü tedbirlere rağmen bu iddialarından zımı ile ilgili sorunlarıyla uğraşacaktı. Ko- vazgeçmediklerinden bahisle İstavrilerin misyonun çalışmaları ilk zamanlar olumlu bu ısrarlı tutumlarının sebebini kaymakam bazı sonuçlar elde etti. 8 Nisan 1899 tari- ve Mal Müdürüne yüklemenin doğru olma- hinde Dahiliye Nezareti’nden Sadaret’e dığı ifade edilmiş ve onların suçsuzluğu- gönderilen yazıda kendilerini nüfusa kay- nun altı çizilmiştir.38 dettirmek istemeyen İstavrilere yapılan nasihatler neticesinde kurulan komisyona

------37 Karaca, 1993: 127, 128. nusu Nezaretten gelen 12 Mart 1899 tarihli yazı ile Ki- 38 BOA, BEO, 73. rilyos’un Kızılcıhamam’a gönderilmesi kararı alın- 39 Kirilyos’un oradan uzaklaştırılması için daha önce mıştır. (BOA, DH.MKT, 2181/5, 22 Mart 1899 Adliye ve Mezahib Nezaretine yazı yazılmış söz ko- (1316.Za.10) 40 Deringil, 2002: 86. 163 İki Din Taşıyan İstavriler ve Propaganda

13 İstavrili ailenin başvurduğu ancak baş- Akdağmadeni’nde devleti endişeye sevk vuruların arttığı bir dönemde Gümüşhane eden iki olay olmuştu. Birincisi 1901 tari- Metropoliti’nin bu sürece müdahale ederek hinde İstavrilerin ileri gelenlerinden Küpe- zararlı propagandalar yapmaya başladığı cizade Mustafa Efendi’nin kızını Ortodoks- bildirilerek bunun engellenmesi için Adliye luk adına ciddi faaliyetlerde bulunan ve ve Mezahib Nezareti’nin bu işe el koyması Gümüşhane Metropoliti’nin o bölgedeki istenmiştir.41 temsilcisi gibi davranan Papaz Kirilyos’un oğlu Kostofolinik’e kızını vermesi hadisesi 26 Nisan 1899 tarihinde Dahiliye Neza- idi.44 Kayıtlara Müslüman olarak kaydedil- reti’nden Harbiye Nezareti’ne gönderilen diğinden zabıta tarafından Padişah irade- yazıda Maden Kazası’nda bulunan İstavri- siyle verilen emir gereğince ve resmi sı- lerin Müslüman oldukları halde kendilerini fatta bir Müslümanın kızını gayrimüslim Hristiyan olarak göstermek istedikleri an- birine verilmesine Şer’an müsaade edilme- cak bunun askerlikten kaçmak için yapıl- diğinin hatırlatılmasına rağmen bu hadise- mak istendiği vurgulanmaktaydı. Alınan nin vuku bulması Yozgat Mutasarrıflığınca karar gereği bu kişilerin Müslüman olarak incelemeye alınmıştı. Ancak yapılan ince- kabul edildiği ve dolayısıyla askere alın- lemeler ve yazışmalardan bir sonuca ulaşı- maya devam edildiği yazılmaktaydı. Ancak lamamıştı. Burada hükümetin endişesi bu bu sefer İstavriler nüfus kayıtlarını sakla- tür hadiselerin yaygınlaşması ve önüne ge- maya başladıklarından askere alınanların çilememesi idi.45 sayılarında yıldan yıla düşüşler olduğu ifade edilmiştir.42 1902 yılında bu sefer Müslüman bir erke- ğin Hristiyan bir kız ile evlenip Hristiyan Bütün İstavri kabilesi üyelerinde eski din- olma hadisesi ortaya çıkmıştı. Bu hadise lerine dönme arzusunun görülmediği ve ki- bölgedeki Müslümanları da endişeye dü- lise ve Hristiyanlığa dönme arzusunda olan şürdüğünden meselenin derinlemesine bölgenin ileri gelenlerinin baskısı altında araştırılması için bir komisyon kuruldu ve kaldıkları anlaşılmaktadır. Örneğin İstavri bu olayın arkasında da Papaz Kirilyos’un kabilesinden İbrahim ve Muratoğlu Hüse- olduğu anlaşılmıştı.46 yin Sadaret’e gönderdikleri arzuhallerinde kendilerinin önceden beri Müslüman ol- Devletin bu hadiseler karşısında dışardan dukları, kabilenin ileri gelenlerinden bazı- gelecek baskıları engellemek ve Ortodoks larının kendilerini Hristiyan olmaları için Patrikhanesiyle doğrudan karşı karşıya telkinde bulundukları ve bu kapsamda ken- gelmemek için bir denge politikası izlediği dilerini zorladıkları, bu ileri gelenlerin görülmektedir. Alınan küçük çaptaki ted- kendilerini kayıtlarda Müslüman olarak birler işe yaramadığı İstavrilerin kendile- kaydedilmemeleri için baskı yaptıklarını, rini Müslüman olarak hala daha yazdırmak yapılan bu baskılar neticesinde İstavrili iki istemediğinden anlaşılmaktadır. Örneğin yüz ailenin zor durumda kaldığı kaydedil- Ankara Vilayeti’nden Dahiliye Nezaretine mekteydi. Arzuhali kaleme alanlar kabile- gönderilen 25 Mayıs 1902 tarihli yazıda nin ileri gelenlerin baskılarından ve çevre- 1877-1902 tarihleri arasında 1800 kişilik deki Müslümanlar tarafından iki ayin ya- bir nüfusa sahip İstavrilerden ancak otuz panlar diye ayıplanmaktan ve hükümet ta- dokuz asker alındığının bildirilmesi kayıt- rafından nüfuslarının kaydedilmesi için ların doğru dürüst tutulmadığının ve İstav- yapılan sürekli basılardan bıktıklarını rilerin bilerek kendilerini kaydettirmedik- ifade ederek kaldıkları zor durumu dile ge- lerini göstermektedir.47 tirmeye çalışmışlardır. 43

------41 BOA, DH.MKT, 2187/22, 8 Nisan 1899 (1316.Za.27). 45 Türkan, 2012: 101,102. 42 BOA, DH.MKT, 2193/67, 26 Nisan 1899 (1316.Z.15). 46 Türkan, 2012: 104. 43 Türkan, 2012: 92, 93. 47 Türkan, 2012: 112,113. 44 BOA, DH. ŞFR, 362/9, 6 Nisan 1906 (1322.Ma.24). Aydın ÖZGÖREN KAREN 2019 / 5 / 8 164

Osmanlı Devleti İstavrileri Hristiyanlık id- Patrikhaneye yazı yazmışlar ancak gerekli dialarından vazgeçirmek için II. Meşruti- cevabı Patrikhaneden alamamışlardı.50 yetten sonra birtakım adımlar atmıştı. Hü- Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’na kümetin genel kanısı İstavrilerin cahillik- girdiği zor dönemlerde de İstavriler askere leri nedeniyle irtidat ettiklerini ve irşad alınamadı. 13 Eylül 1915 tarihinde Emniyet edilerek bu sorunun halledilebileceği yö- Genel Müdürlüğü Trabzon Vilayeti’ne yaz- nündeydi. Bundan dolayı da Dahiliye, Ad- dığı şifreli yazıda Gümüşhane Kazası dahi- liye, Mehazib ve Maarif Nezaretleri ara- linde bazı bölgelerde mevcut olan ve bazı sında koordineli çalışmalar yapıldı ve me- dönemler Hristiyanlık iddiasında bulunan şihattan da buraya yetişmiş din adamları İstavrilerin kadın-erkek nüfusunun ne ka- gönderilmesi istendi. Ancak İstavriler ken- dar olduğu, hala daha Hristiyanlık iddia- dilerinin Hristiyan olduklarını belirterek sında bulunup bulunmadıkları ve şu anda buna karşı çıkmışlardı.48 hangi dinin ahkamına riayet ettikleri ve bir İstavriler Meselesi Batılıların o dönem sık- aralık verilen karar üzerine bunlardan ne lıkla iddia ettikleri “Doğu Hristiyanları ezi- kadarının Hristiyan olduklarının bilgisi is- liyor” kampanyasının bir parçası olduğu tenmişti. Aynı bilgiler Ankara Vila- muhakkaktır. Özellikle II. Meşrutiyetin yeti’nden de istenmişti. Ankara Vila- ilan edilmesinden sonra Batı kamuoyunda yeti’nden Dahiliye Nezareti’ne gönderilen da İstavriler Meselesi haber olmaya başla- yazıda alınan tüm tedbirlerin işe yarama- mıştı. Örneğin 15 Ağustos 1910 Fransız Jo- dığını göstermekteydi: urnal des Débats gazetesinde “Tanzi- “İstavriler Akdağmadeni Kasabası’nın iki mat’tan bu yana tüm hükümetlerin Hristi- mahallesiyle Aktaş, Başçatak mezralarında yan olarak kabul ettiği İstavriler için Pat- mukim olub nüfusu zükûr ve inâs bin beş rikhanenin takriri Adliye ve Mezahib Neza- yüzdür. Yarım asırı mütecâviz bir zaman ev- retince reddedildiği” bildirilmekteydi. Tak- vel Trabzon havalisinden hicret eden ve se- rirde Patrikhane İstavrilerin Hristiyan ola- nelerce Müslüman suret ve sınıfında bulu- rak kaydedilmeleri gerektiğini istemesine nan bu taife Rumlarla kız alub vermek ve rağmen hükümet onların Müslüman olarak hâlâ sicill-i nüfusda mukayyed Müslüman kaydedilmelerinde ısrar ettiği yazılmak- isimleri yerine kendi aralarında Rum isimle- riyle yâd olunmak gibi tezâhürat iddia-yı taydı.49 mezkûru tedricân ileri götürmüş ve elyevm Belgeler 1914 yılı hükümetin İstavriliere bunda sabit kadem bulunmuşlardır. bakış açısında bir kırılma yaşandığını gös- ….Mevâız ve irşadatla daire-i İslâma termektedir. Örneğin Fransa Uluslararası irc’aları mümkün olamayan bunların ıslâhı içün birer ikişer hâne olarak diğer livâ ve Çağdaş Dökümantasyon Kütüphanesi kaza dahilindeki kura-yı müslimeye tevzi’i (BDİC) Arşivinde bulunan İstavrilerin ka- ve ikamelerinden başka çâre görülmemekte- leme aldığı bir yazıda çocukların Hristiyan dir.”51 babası ve İstavrili anne resmi olarak otuz yıldan beri Hristiyan kaydedilmelerine ve 5 Mayıs 1919 tarihinde Ankara Valisi imza- erkeklerin buna binaen bedel-i askeriye sıyla Dahiliye Nezareti’ne İstavriler hak- vergisi ödemesine rağmen 1914 yılından kında bir yazı gönderilmişti. Yazıda yarım sonra Hükümetin İstavrilere karşı politika- asırdan fazla bir zaman önce Trabzon ha- sının değiştiği, İstavrili erkekler isimleri valisinden göç ederek yıllarca Müslüman değiştirilerek askere alınmaya başlandığı Cemaati içerisinde ve onlar gibi göründük- ve Hristiyanların İstavrili kadınlarla yap- ten sonra bir dönem askerlikten muaf tu- tığı evlilikler kanuna aykırı olarak kabul tulmak amacıyla Ortodoks olduklarını id- edilmeye başlandığı belirtilmekteydi. Bu dia ettikleri, Müslüman ismiyle kayıtlı ol- durum karşısında İstavrili ileri gelenler malarına rağmen kendi aralarında Rum ------48 Türkan, 2012: 141,142. 50 BDIC, 39, “Stavrinlerin 8 Kasım 1918 tarihli yazısı”. 49 Journal des Débats, (10 Ağustos 1910), “Le patriar- 51 BOA, DH.EUM.3 Şb., 8/62, 13 Eylül 1915 cat oecumenique et la Porte”. (1333.Za.04). 165 İki Din Taşıyan İstavriler ve Propaganda isimlerini kullandıkları ifade edilmekteydi. getirilen taleplerin Meclis-i Vükela’nın Yazının devamında bu kişilerin hal ve ha- gündemine getirilmesinin ve Şura-yı Dev- reketlerine, hayat tarzlarına bakıldığında let tarafından önceden verilen kararın ye- nüfus kayıtlarında taşıdıkları Müslüman niden gözden geçirilmesinin uygun olacağı isimden başka Müslümanlıkla alakaları ol- değerlendirilmişti. Dahiliye Nezâreti ko- madıklarının altı çizilmekteydi. Ankara Va- nuyu Şur’a-yı Devlet’e sormuş ve konu ile lisinin imzasını taşıyan yazıda İstavrilerin ilgili aldığı cevabı Ankara Vilâyeti’ne 16 bu tür davranışlarının bölgede bir takım Haziran 1920 tarihinde bir yazı ile bildir- maddi ve manevi rahatsızlıklara sebebiyet miştir. Yazıda şu ifadeler yer almaktadır: verdiği, bunların vaaz veya irşat ile İslam “Yozgad Sancağı dahilinde kain Akdağ Kasa- dairesi içerisine girmelerinin mümkün ol- bası’nda tavattun olub Hristiyanlık madığı yazılmaktaydı. Valilik Nezaret’e iddi’asında bulunan İstavriler hakkında sebk Müslüman isimlerinden başka Müslüman- eden arz ve istizân üzerine Şûra-yı Devlet lıkla alakaları olmayan bu şahısların talep Mülkiye ve Maarif Dairesi’nce bi-t-tanzim ettikleri gibi eski isimlerinin geri verilerek dosyasıyla Şûra-yı sâmiye tebliğ olunan Osmanlı nüfus kâğıtlarının yeniden düzen- mazbataya Şûra-yı müşârün ileyhâ Heye’t-i lenmesinden başka yapılacak bir şey olma- Umûmiyesi’nden yazılmış olan zeylde zât-ı dığını bildirmişti.52 madde hürriyet-i vicdâna müteallik şahsî mesailden olmak i’tibariyla bu bâbda idâre Yazışmalardan resmi otoritelerin İstavri- memurlarının cemâat-ı mezkûra nâmına ler konusunda kafalarının karışık olduğu mürac’âatları muvafık-ı nefs-ül-emr olama- görülmektedir. 27 Nisan 1919 tarihinde Da- yacağından bahisle alâkadaranın ale-l-ûsul hiliye Nezareti İdare-i Umumiye- Vilâyat şahsi mürâcaat ve iddiâları üzerine ihtilâf hudûsü hâlinde keyfiyetlerin tetkiki müm- Müdüriyeti Nüfus-ı İdare-yi Umumiyesi’ne kün ve münâsib olacağı….”54 bir yazı göndererek İstavriler hakkında daha önce verilen bir kararla ilgili bilgi is- Bu yazışmadan Şura-yı Devlet bu meseleyi temişti. Nüfus Müdürlüğü cevabi yazıda 28 vicdan hürriyeti kapsamında şahsi bir me- Eylül 1884 tarihinde Şurâ-yı Devlet’in “İs- sele olarak görmeye başladığı anlaşılmak- tavriler” hakkında verdiği onların Müslü- tadır. man defterine kaydedilmeleri gerektiği ka- 3. Paris Sulh Konferansı’nda İstavriler 53 rarı gönderilmiştir Meselesi ve Propaganda Ancak İdare-i Umumiye Vilâyat Müdüri- 20. yüzyılın başlarında Batılı kaynaklarda yeti’nin 5 Mayıs 1919 tarihli yazısında İs- gizli Hristiyanlık Meselesi ile ilgili yazılar tavrilerin Ortodoksluk iddiasında bulun- yazılmaya başlanmasından sonra mesele maları konusunda Şura-yı Devlet’in asker- Batı kamuoyunda da bilinmeye başlamış- lik vazifesinden muaf tutulmak bahane- tır. siyle Hristiyanlık iddiasında bulundukla- rından bu taleplerin dikkate alınmaması Bu kaynaklardan biri de 1911 yılında ilk gerektiği yönündeki kararına rağmen ya- baskısı çıkan Turkey and Its People (Tür- kın bir zamanda Müslüman olmayanların kiye ve Halkları) isimli kitaptır. Bu kitapta (gayr-i müslim) askere alınması yönünde İstavriler için kılıç zoruyla Müslüman edil- hükümetin aldığı bir karar olduğu, bu uy- diklerini ima ederek “İstavrililerin ataları- gulama başlamasına rağmen İstavrilerin nın, Müslümanlığı ya da ölümü seçmeleri Hristiyanlık iddiasına devam etmelerinin zorunda bırakıldıkları ile ilgili kimsenin ka- bu kişilerin bu konuda kararlı olduklarını fasında soru işareti bulunmamalıdır. Bun- ve askerlik yükümlülüğünün tek başına bir sebep olmadığını ifade etmekteydi. Bundan dolayı söz konusu kişiler tarafından dile ------52 BOA, DH.İ.UM.EK, 85/13, 5 Mayıs 1919 (1335.M.05). 54 BOA, DH.İ.UM.EK, 85/13, 16 Haziran 1920 53 BOA, DH.İ.UM.EK, 85/13, 15 Temmuz 1918 (1336.Ha.16). (1336.L.06). Aydın ÖZGÖREN KAREN 2019 / 5 / 8 166 lar ilkini seçerek hayatta kalmış ve kalple- itiraf ederlerdi. Yemin ettirilerek veya teh- rinde Hıristiyan inancıyla yaşamlarını sür- ditle kızı vaftiz ederler ve en sonunda pa- dürmüşlerdi”55 iddiasında bulunulmuştur. pazın önünde Hristiyan merasimi yapıla- rak gerçek evlilik gerçekleştirildi.57 Söz konusu çalışmadan bir yıl sonra Bi- zanstolog Raymond Janin’in 1912 yılında Janin’in birçok tarihleme hatası ve Batılı kaleme aldığı “Musulmans malgré eux, les bir bakış açısıyla kaleme aldığı makalesiyle Stavriotes” başlıklı makalesinde İstavrile- birlikte İstavrililerin Batı kamuoyunda bi- rin yaşantıları ve inançları ile ilgili bazı de- linirliliği artmıştır. Ancak İstavrililer ile il- tay bilgiler vermiştir. Buna göre İstavriler gili propaganda faaliyetleri daha çok Bi- 200 yıl halk arasında Müslüman aile içinde rinci Dünya Savaşı sonunda İtilaf devletleri Hristiyan olarak yaşamışlardır. Onlar da- karşısında yenilgiye uğrayan devletlerin ima iki isim taşımaktaydılar. Bir tanesi kaderinin görüşüleceği, ülkeler arasındaki Müslüman olarak göründükleri resmi olan barış şartlarını belirleneceği kısacası yeni Türk ismi, ikincisi gizli olarak sadece kendi bir dünya düzeninin kurulacağı bir toplantı aralarında kullandıkları isimdi. Resmi olan Paris Sulh Konferansı sürecinde ol- Türk isimlerini özellikle dini çağrıştıran muştur.58 Ali, Mehmet, Fatma ve Ayşe gibi isimlerden Savaşının sonuna doğru İtilaf devletleri sa- seçmekteydiler. İmam olarak her zaman fına katılan ve bu süreçte ülkesi adına en kendi aralarından birini seçiyorlardı. Müs- karlı pazarlığı yapmaya hazırlanan Yunan lümanlığın gereğini yerine getirmek için Başbakanı Elefterios Venizelos59 Paris’te çok istekli değillerdi. Özellikle Türklerle Batı kamuoyunu geç de olsa savaşa katılıp beraber oldukları zaman camide Müslü- İtilaf devletlerinin bu savaşı başarıyla bi- manlar ibadetlerini yaparken onlarda iba- tirmeleri için verdiği katkıyı göstermek ve det yapar gözükerek kısık sesle Hristiyan- kafasında Yunanistan’a katmayı tasarla- ların dualarını söylüyorlardı. Onlar genç dığı bölgeleri elde edebilmek amacıyla yo- Hristiyanları çok dikkatli bir şekilde takip ğun bir propaganda faaliyetine giriş- ederek onların Hristiyanlığı unutturma- mişti.60 Konferans henüz toplanmadan 30 maya çalışıyorlardı. Geceleri özellikle Aralık 1918 tarihinde Venizelos resmi ola- Hristiyanlığın gereklerini onlara anlat- rak İtilaf Devletleri’nden Arnavutluk’un maktaydılar. Onların seçmiş olduğu imam güneyini, Trakya’nın güneyinin tamamını, dikkat çekmemek için Hristiyanlığı çağrış- Bandırma’dan Fethiye’ye kadar Batı Ana- tıran özel elbise giymiyordu. Onların gizli dolu kıyılarını, Oniki Adaları talep etmiş, kiliseleri Aziz Teodor (St. Theodore İstanbul için ise alınacak her türlü karara Martyr) kilisesine bağlıydı.56 Şehirde yaşa- uyacağını söylemişti.61 yanlar mümkün oldukça Müslüman kız alı- yorlardı ancak Müslümanlara çok nadiren Venizelos Paris Konferansı açılmasından kız veriyorlardı. Nadiren de olsa Müslü- kısa bir süre sonra beraberinde Yunanistan mana kız verenler toplumlarından dışlanı- Dışişleri Bakanı Politis, Yunanistan’ın Pa- yor onlarla ilişki kesiliyordu. Camide dini ris temsilcisi Romanos ile birlikte 3 Şubat nikah kıyıp Müslüman bir kız aldıklarında 1919’da Onlar Konseyi’ne62 taleplerini bil- aile ve ailenin çevresi var güçleriyle kızı diren bir memorandum sunmuştu.63 De- yavaş yavaş Hristiyanlaştırmaya çalışırlar vam eden günlerde Fransa Dışişleri Bakan- ve en sonunda ona Hristiyan olduklarını lığı binasında gerçekleşen ikinci bir top- lantıda Venizelos Yunanistan Krallığı adına

------55 Pears, 1912: 267. 60 Smith, 2002: 97. 56 Janin, 1912: 499. 61 Venizélos, 2002: 2243. 57 Janin, 1912: 500. 62 Paris Barış Konferansında Amerikan, Fransız, İngi- 58 Paris Sulh Konferansı 18 Ocak 1919’da başlayıp çe- liz, İtalyan ve Japon Başbakanları ve Dışişleri Bakan- şitli kesintilerle birlikte 21 Ocak 1920’ye kadar süren larından oluşan konseye verilen isim. bir barış konferansıdır. 63 Le Gaulois (10 Ocak 1919), “La délégation grecque”. 59 1864 -1936. 167 İki Din Taşıyan İstavriler ve Propaganda taleplerini bir kez daha dile getirmişti,64 Mavropoulos, Michail D. Demirzoglous, Ni- Venizelos’un talepleri öncelikle İstanbul, colaos Th. Baipides, Kiriakos P. Bamporis, Trakya’nın doğusu, İzmir, Ege Adaları idi. Charambos G. Gabriolides, Ephrem Ephra- İkinci planda ise Trabzon ve Adana Vilayeti mides, Nicolaos Charamides, Georgios P. gelmekteydi.65 Pamponnis, Anastasios N. Koujidjides). Venizelos’un talep ettiği yerleri Büyük Mektupta şunlar ifade edilmekteydi: Güçlere kabul ettirebilmek amacıyla bu sü- “Bizim atalarımız bir asırdan daha fazla bir reçte her türlü argümanı bir propaganda zaman önce Haldi bölgesinde bulunan Gü- aracı olarak kullandığını görmekteyiz. Bu müşhane’den (Argyropoulis) Ankara bölge- kapsamda Avrupa başkentlerinde Yunan sinde bulunan Akdağmadeni’ne yerleşmek kulüpleri ve dernekleri harekete geçmiş, için göç etmişlerdir. Göç edenler o dönemde propagandanın finansmanı için paralar 200 aile idi. Bunlar Trabzon bölgesine bağlı toplanmış, konferanslar düzenlenmiş, Yu- Torul Sancağının Stavri köyündendiler. On- nanlıların çoğunlukta olduğunu gösteren lar kelimenin tam anlamıyla Hristiyanlık haritalar ve istatistiki broşürler basılmış inancını gizlice muhafaza etmenin mutlu- luğu içerisindeydiler. Zamanın şartları ne- ve makaleler yayınlamışlardır.66 deniyle geçici bir zaman onlar dışardan Bu propagandanın bir amacı Batı kamuo- Müslüman (mahométans) görünüp Müslü- yunu etkilemek olsa da diğer bir amacı Pa- man isimler taşımaktaydılar. Bu yöntemle ris’te toplanan Konferansı etkilemekti. Bu uzun yıllar dikkat çekmediler. Birinci Jön Türk Anayasası ilan edilmesinden sonra İs- kapsamda Konferansta Yunan işleriyle uğ- tavriler aldıkları ortak kararla kendilerini raşan komisyon üyesi olan Day-Wester- ifşa ettiler ve 1876 yılının Paskalya Bayramı man’a Yunanistan propagandasını destek- hep beraber kiliseye gidip ayin yapmışlar- leyen birçok dilekçe ve mektup gönderil- dır. Türk Hükümeti bu olay karşısında sessiz mişti.67 kaldı. Kiliselere ve Rum okullarına özgürce gidip gelmeleri için söz verdi. Bu yeni durum Bu propaganda araçlarından bir tanesi de gerçekte Hristiyanlar için bir başarı ve ra- gizli Hristiyanlık meselesi idi. Bu mesele hatlama idi. Batı kamuoyunda pek bilinen bir mesele değildi. Ancak Doğu Hristiyanlarına yapı- Mektubu kaleme alan İstavriler Venizelos’a lan “zulüm ve baskıya” Batı kamuoyunun Kanun-ı Esasi ile “özgürlüğe” kavuştukları dikkatini çekmek için bu propaganda faali- dönemin nasıl değiştiğini şu cümlelerle an- yetleri kapsamında olduğunu düşündüğü- latmaya çalışmışlardır: müz ilginç bir mektup bizim konumuzu il- “1899 yılında Türkler yavaş yavaş uyan- gilendirmektedir. Nitekim bu mektup İs- maya ve onları resmi olarak Hristiyan kay- tanbul’a göç etmiş olduklarını söyleyen İs- detmek için sorunu araştırmaya başladı. Bi- tavrililere ait 22 Şubat 1919 tarihli mektup- zimkiler buna baş kaldırdı ve durumu Pat- tur.68 rikhaneye bildirdi. Önde gelenlerden Küpe- cizade Hacı İshak ve Nikola (yeğen-amca) İstavrilerin Yunanistan Heyeti Başkanı Ve- Ankara’nın bir bölgesine sürüldü. Bazı elçi- nizelos’a hitaben gönderdikleri mektubun liklerin durumu incelemesinden sonra İs- baş tarafında kendilerini Akdağma- tanbul Rus Elçiliği müdahale ettikten sonra deni’nden İstanbul’a göç eden Osmanlı va- bunlar serbest kalmıştır. 1905 yılında yeni tandaşı ve Hristiyan Ortodoks olarak ta- bir nüfus sayımında hükümet bizleri Müslü- man isimleriyle kaydetmek istemiştir. An- nımlamaktaydılar. Mektup İstavrilerin cak bizler bu durumu itiraz edip kendi dini temsilcisi olduklarını söyledikleri 9 kişi ta- ve milli kimliğimizle Hristiyan isimlerle rafından kaleme alınmıştı. (Papa Theodore kaydedilmek istedik. Ancak bizlere karşı

------64 L’Humanité (5 Şubat 1919), “La Grèce et la Paix”. 68 BDIC, 39, “İstanbul’a göç etmiş Stavrinli temsilcile- 65 Şerif Paşa, 1919: 4. rin Yunan Heyeti Başkanı Venizelos’a gönderdiği 22 66 Smith, 2002: 97. Şubat 1919 tarihli mektup”. 67 BDIC, 39, “Yunan İşleri Komisyonu Delegesi İzmir Temsilcisi Day-Westerman’ın tarihsiz mektubu”. Aydın ÖZGÖREN KAREN 2019 / 5 / 8 168

korkunç bir baskı uygulanmaya başlandı ve uzun yıllar çektikleri acılara bir son veril- ileri gelenlerimizden 20 kişi Ankara, Çorum mesi için büyük güven duydukları Venize- ve Kırşehir gibi yerlere sürgün edildi. Bun- los’a başvurduklarını ifade etmişlerdir.69 ların arasında Papaz Kirilyos halkı isyana teşvik ettiği gerekçesiyle Akdağmadeni’nde Bu mektubun içeriği incelendiğinde o dö- hapsedildi. Ancak Patrikhanenin ve İstan- nemdeki Yunan propaganda faaliyetlerinin bul’da bulunan elçiliklerin müdahalesi neti- bir parçası olduğu ve Doğu Hristiyanlarına cesinde söz konusu kişiler serbest bırakıl- baskı yapıldığı ve Batı kamuoyunu etkile- mıştır. Bir süre her iki taraf Hükümet ve biz- meye yönelik olduğu anlaşılacaktır. Veni- ler kendi bakış açılarını savunmuşlardır. zelos özellikle Paris Sulh Konferansı’nın 1908 yılında İkinci Meşrutiyet ilan edilir edilmez Trabzon’da aynı durumda olan hemen başlarına denk gelen bir tarihte Rumlar yoğun bir şekilde Osmanlı Mebûsan dünyanın çeşitli yerlerinden gelen bu tür Meclisine başvuruda bulunmuşlardır. Bunun mektupları kendi amaçları doğrultusunda sonucu olarak 1910 yılında kendini gizleyen kullandığı bir gerçektir. ve başka isim taşıyan kişilerin inandıkları dini serbestçe yaşamalarını ön gören yönet- Venizelos Paris’te çalışmalarını sürdürür- melik yayınlanmıştır. ken İstanbul Ortodoks Rum Patrikhane’si tarafından Osmanlı topraklarında yaşayan İstavrili ileri gelenler mektupta Birinci Rumların ve özellikle Pontusluların hakla- Dünya Savaşı’nın başlamasıyla kendilerine rını Konferansta savunmak amacıyla gö- yönelik değişen bakış açısını şöyle anlat- revlendirilen Bursa Metropoliti Dorotheos, mışlardır: Aleksandre Pappas ve Trabzon Metropoliti “1914 yılında genel seferberlikte Hükümet Hrisantos’dan müteşekkil bir heyet oluştu- tutumunu değiştirmiş ve bizleri askere kay- rulmuştur.70 detmekle kalmamış bir de bizi Türk olarak tanımak istemiştir. Bizler nasıl isek öyle kal- Hrisantos bölgede bir Pontus devleti kur- maya devam edince bu sefer her yönden biz- mak fikrininim haklılığını ispat etmek için lere baskı yapılmaya başlanmıştır. Hükümet Konferansa Pontus Rumları adına bir me- bizleri gerçek Türklerden ayrı bir şekilde as- morandum sunmak amacıyla 27 Mart’ta kere almış, Hristiyan Ortodokslarla evlilik Paris’e gitmiştir.71 Hrisantos Paris’te çe- yapmamızı yasaklamıştır. Bu durum daha şitli temaslarda bulunduktan sonra nihayet sonra tuhaf bir hal aldı ve İstavrilerle uzak- 2 Mayıs 1919’da Pontus Sorununu anlatan tan ve yakından ilişkisi olan, 3500 aileden memorandumunu Paris Sulh Konferansına oluşan, 25 köyde yaşayan Akdağmadeni’nin sunma fırsatı bulmuştur.72 tüm Hristiyanları ister istemez nüfusa Türk olarak yazılıp askere alındı. Şimdi 25 köyden Hrisantos’un Konferans’ta talep ettiği yer- Abdullah ismi altında papaz Panayotis, Jean, ler Batum’dan başlayan İnebolu’nun batı- Dimitrios ve diğer isimlere sahip Akdağma- sına kadar olan bir kıyı hattında bulunan deni Hristiyan Ortodoks Rum Cemaati res- Lazistan sancağı, Trabzon, Ordu, Samsun, miyette çoğu Türk olarak geçmektedir. Baş- langıcından şimdiye kadar İstavriler Sorunu Sinop, Kastamonu, Çankırı, Yozgat, Sivas, denilen mesele böyledir. Bu mesele büyük Gümüşhane, Karahisar-ı Şarki, Tokat, seferberlikten sonra daha da vahim bir hal Amasya ve Çorum’u kapsamaktaydı. Hri- almıştır. santos’un iddiasına göre Trabzon Vilayeti, Sivas Vilayeti’nin bir kısmı, Karahisar ve Mektubun sonunda İstavrinli temsilciler Amasya Sancağı, Kastamonu Vilayeti’ne İtilaf devletlerinin bütün halklara özellikle bağlı Sinop Sancağı’nda 600 bin Rum yaşa- korumasız ve yardıma muhtaç halklara öz- maktaydı. Bu sayıya Hrisantos Kafkaslara gürlük getirdiğinden bahisle kendisine

------69 BDIC, 39, “İstanbul’a göç etmiş Stavrinli temsilcile- 71 CADN, 71/42, 15 Nisan 1919. rin Yunan Heyeti Başkanı Venizelos’a gönderdiği 22 72 Le Temps (16 Mayıs 1919), “L’antichambre de la Şubat 1919 tarihli mektup”. paix”. 70 CADN, 77/9, 19 Mart 1919. 169 İki Din Taşıyan İstavriler ve Propaganda ve Rusya’ya göç etmiş 250 bin Rum ekleye- maktadır. Bu günlere denk gelen yayınla- rek bölgede 850 bin Rum’un söz konusu ol- rın bazılarında gizli Hristiyanlarla ilgili is- duğunu iddia etmiştir.73 tatistiklere rastlamak mümkündür. Hrisantos memorandumunda vilayetteki Bunlardan biri Fener Rum Okulunda profe- Müslüman nüfusunu etnik bir ayırıma tabi sör olan Ekonomides’in 1920’de İstan- tutarak bölgede Türk nüfusunu Rum nüfus- bul’da yayınladığı The Pontus and the Right tan az gösterme gayreti içerisine girmiştir. Claims of Its Greek Population (Pontus ve Buna göre Hrisantos memorandumunda: Rum Halkının Hak Talepleri) kitabıdır. “…bölgedeki Müslüman nüfus 1.068.000 Ekonomides kitabında Krom’un doğusunda kişidir. ….Ancak Pontus bölgesinde yaşayan yer alan Stavrin’de 2 bin Rum’un yaşadı- Müslümanlar farklı etnik gruplardan oluş- ğından bahsetmektedir. Burada 4 kilise ve maktadır. Bu sayı içerisinde Türk nüfusu 1 okul bulunmaktadır. Yaklaşık olarak 60 340 bin gerçek Türk, 200 bin Sürmeneli, 50 Türk ve 25 Türk ailesinin Klosti (dönme) bin Kafkasyalı, 200 bin Oflu ve 5 bin İstav- ismini taşıdığını ama gerçekte Hristiyan rilidir”.74 olduklarından bahsetmektedir. Ekonomi- des bölgedeki bu toplulukların nüfuslarını Hrisantos memorandumunda belki de bi- şöyle vermektedir: Müslüman doğmuş olan raz da Hristiyanların dikkatini bölgeye Rumlar (Of, Tonya, Canik) 94 bin, Gizli çekmek niyetiyle Gizli Hristiyanlar Mesele- Hristiyanlar (Maçka, Krom, Stavrin) 85 sini gündeme getirmiştir. Metropolit bu bin, toplamda 179 bin olduğunu iddia et- meseleyi gündeme getirip Hristiyanların o miştir.76 bölgede neler yaşadıklarına dair bir algı oluşturma ve görünen mevcut Hristiyan Konferansı etkileme amacıyla yazılmış bir nüfusuna ek olarak aslında görünmeyen ve diğer kitap da Rum Patrikhanesi tarafın- gizlice Hristiyanlığı yaşayan bir topluluğun dan hazırlanan ve 1919 yılında Londra’da olduğunu ve nihayetinde bölgede Hristiyan basılan Persecution of the Greeks in Turkey nüfusun fazla olduğunu vurgulamak niye- 1914-1918 (Türkiye’deki Rum Mezalimi) tinde olduğu anlaşılmaktadır. Hrisantos isimli kitaptır. Burada Trabzon, Maçka ve memorandumunda bu meselede bir ayı- Gümüşhane Metropolitlik bölgesinde yaşa- rıma gitmiş Ofluları ve Tonyalıları ayrı bir yan birçok Hristiyan başka çarelerinin kal- kategoride, İstavrilileri de ayrı bir katego- mamasından dolayı Hristiyan inançlarını ride değerlendirmiştir. Hrisantos Ofluları gizlice muhafaza edip Müslüman olmak zo- ve Tonyalıları 180 yıl önce Müslümanlığı runda kalmışlardır. Bu durum 1836 yılına kabul etmiş lakin hala daha Hristiyanlık kadar devam etmiş ancak Tanzimat Ferma- inançlarını unutmamış Rumlar olarak ka- nıyla birlikte inanç özgürlüğü geldikten bul etmektedir. İstavrilileri ise Müslüman sonra gizli Hristiyanlar gerçek dini inanç- görünen ama gerçekte Hristiyan olan Rum- larını açıklar hale gelmişlerdir. Patrikha- lar olarak tasvir etmektedir.75 nenin iddiasına göre Osmanlı devleti 1865 yılında 25 bin gizli Hristiyan’ın varlığını Paris Sulh Konferansı’nın devam ettiği kabul etmiştir.77 günlerde Paris’te ve Batı kamuoyunda ciddi bir propaganda savaşının olduğunu Charles Dufayard’ın yine 1919’da yayınla- görmekteyiz. Bu dönemde yazılan bazı ma- nan L’Asie Mineure et l’hellénisme isimli ki- kaleler, kitap ve broşürler, gazete haber- tabında İstavrileri Oflu ve Kromlular gibi leri bir anlamda Paris’te toplanan Konfe- Hristiyan inancını muhafaza etmiş ancak ransı etkileme mahiyetinde olduğu anlaşıl- görünürde Müslüman olan kişiler olarak nitelemektedir.78

------73 Filippides, 1919: 1. 77 Persecution of the Greeks in Turkey 1914-1918, 1919: 74 Filippides, 1919: 3. 117,118. 75 Filippides, 1919: 3. 78 Dufayard, 1919: 59-60. 76 D. Economides, 1920: 8-9. Aydın ÖZGÖREN KAREN 2019 / 5 / 8 170

Ancak İngiliz arkeolog F.W. Hasluck79 gizli Yazar yazının devamında Ermenilerin bir Hristiyanlık meselesinin gündemde olduğu kısmının da korkularından dolayı Müslü- bir dönemde Anadolu’ya yaptığı inceleme man olduklarından bahisle Anadolu’da gezisinden sonra Küçük Asya heterodoks Türk ismini taşıyanların yarısının aslında boyları arasında gizli Hristiyanların sayısı- Hristiyan oldukları iddiasında bulunmuş- nın abartıldığını düşündüğünü söylemesi80 tur.81 yukarıda zikredilen yayınların ne amaçla İstavriler Meselesi dar bir bölgede yaşanan hazırlandığını bize göstermektedir. ve ekonomik nedenlerden dolayı Müslü- 15 Haziran 1919 tarihinde yani Hrisan- manlığı seçmiş olduğu anlaşılan bir toplu- tos’un memorandumundan bir buçuk ay luğun Şer’i nedenlerden dolayı eski dinle- sonra Fransız Le Figaro gazetesinde “Les rine dönmelerinde yaşadıkları zorluğun bir Grecs de Trébizonde” (Trabzonlu Rumlar) tarihi sürecidir. Ancak yukarıda verilen ör- başlıklı bir makale çıkmıştır. Makale Bi- neklerde görüldüğü gibi bu durum sanki rinci Dünya Savaşı esnasında bölgeden ay- Doğu Hristiyanlarına zulüm yapılıyor gö- rılmak zorunda kalan Merzifon Amerikan rüntüsü verildiği ve Batılı Devletlerin bu Koleji Müdürü George White’ın o bölgeye meseleyi kendi çıkarları doğrultusunda dair izlenimlerini konu etmekteydi. Yazıda kullanmaktan öteye gitmediği anlaşılmak- yıllarca baskıcı bir rejim altında Hristiyan tadır. Meselenin kendine has özelliği olma- toplulukların inançlarını, geleneklerini ve sına ve hatta Osmanlı devlet otoritesinin kimliklerini nasıl korudukları sorusu so- olaya soğukkanlılıkla yaklaşmasına rağ- rulmuştur. Bu toplulukların kendilerini men meseleye uluslararası bir boyut ka- muhafaza etmek için çeşitli taktikler geliş- zandırılmaya çalışılmıştır. tirdiklerinden bahisle İstavrililer örneği- Sonuç nin anlaşılması tek başına bu taktikleri an- lamaya yeteceğinin altı çizilmiştir. Osmanlı resmi makamları bu olayın temel sebebini söz konusu topluluğun askerlik- Yazıda İstavrilerin Trabzon İmparatorlu- ten muaf tutulmak düşüncesi ve bölgedeki ğundan bakiye kalan Helen kökenli insan- halkın cahilliğinden yararlanan misyoner lar olduğundan ve hâkim gücün mezali- ve din adamlarının halkı kandırması olarak minden korktukları için görünüşte Müslü- değerlendirmiştir. Bundan dolayı resmi manlığı kabul ettiğinden bahsedilmekte- otorite gizli Hristiyanların resmiyette dir. Yazar İstavrilerin iki din taşımalarına Hristiyan olarak tanınmalarına yönelik her atıfta bulunarak şu ifadeleri kullanmıştır: girişimi reddetmiştir. Diğer yandan Batı “Roma’da modern bir kilisenin temeline kamuoyunda konu istismar edilmemesi inildiğinde Hristiyanlığın ilk zamanların- için azami gayret sarf edilmiştir. Osmanlı daki bir kiliseye daha da derine inildiğinde yetkilileri bu sorunu bölgede okullaşmayı bazen Pagan dini tapınağına rast gelebilirsi- hayata geçirerek, yönetimsel olarak böl- niz. İstavrilerin de ibadetlerini yapmak için geyi daha güçlü kılarak ve bölgeye tedbir- herhalde bu yapı şeklinden etkilenmişler ve iki katlı bir din oluşturmuşlardır. Onlar üst ler kapsamında daha fazla ödenek ayırarak tarafta cami ve altını kazarak bir kilise inşa aşılabileceğini düşünmüştür. Ancak mese- etmişlerdir. Üst tarafta imam alt tarafta ra- lenin sosyolojik ve psikolojik boyutu göz hip, gündüz imam gece rahip olmuşlardır. ardı edildiği için alınan tedbirler işe yara- Bir çocuk hem sünnet olup hem de vaftiz madığı daha sonraki yıllarda anlaşılmıştır. edilmektedir. Dışarda Osman diye aile ara- sında Konstantin diye çağrılmaktadırlar”. Osmanlı Devleti’nin burada bir ikilemde kaldığı görülmektedir. İslam’dan dönen Müslümanların Şer’i hukuka göre ölümle

------79 1878-1920. Arkeolog olan Hasluck daha sonra İngi- 81 Le Figaro, (15 Haziran 1919), “Les Grecs de Trébi- liz İstihbaratında çalışmıştır. zonde”. 80 Hasluck, 2013: 96. 171 İki Din Taşıyan İstavriler ve Propaganda cezalandırıldığı bir yönetimde gizli Hristi- Meselesini din hürriyetinin olmaması ve yanların eski inançlarına dönme isteğine baskıcı yönetim açısından değerlendirme- karşı Halifenin Kur’an’ın bir hükmünü de- yip onların bir dönem yaptığı seçimden ğiştirmesinin mümkün olamayacağından Şer’i hukukla yönetilen bir devlette Müslü- dolayı onlara istisna yapılmak istenmemiş- manlara uygulanan hükümlerin kendile- tir. Dolayısıyla bu durum Batılı devletlerin rine de uygulanmasından dolayı eski dinle- Osmanlı Devleti’ne bir baskı aracı olarak rine dönmelerinin önünün kapanması ola- kullanılmak istenmiştir. rak değerlendirmek gerekir. Nitekim İstanbul Rum Ortodoks Patrikha- Gizli Hristiyanlık Meselesi Batılılar tara- nesi Doğu’da Birinci Dünya Savaşı’nın so- fından gösterilmeye çalışıldığı şekliyle sa- nuna kadar hiç te küçümsenmeyecek kadar dece bir topluluğun inanç özgürlüğü kapsa- dini ve politik bir gücü temsil etmiştir. İs- mında daha önce atalarının inandığı bir tanbul’un fethinin sabahı Türkler Bi- dine dönmek isteği olarak görülmemelidir. zans’tan kalan bu kuruluşun geniş bir tole- Bu meselenin içerisinde din değiştirmek is- rans ile devamını sağlamış ve Patriklik sa- teyen topluluğun zaman içerisinde değişen dece dini değil yenilmiş bir halkın sivil iş- çıkarları, bölgeye yönelik misyoner faali- lerini de yöneten bir konuma gelmiştir. Os- yetleri, Batılı Güçlerin Osmanlı Devleti’nin manlı yönetimi Patrikliğin imparatorluk- iç işlerine müdahalede bir sebep teşkil et- taki Ortodoks Hristiyanların üzerindeki sa- mesi, İstanbul Ortodoks Patrikhanesinin dece dini otoritesini değil aynı şekilde sivil telkinleri ve Yunanistan Devleti’nin propa- otoritesini de arttırmıştır. Bu yüzden Os- ganda faaliyetleri gibi birçok etken söz ko- manlı fetihlerle topraklarını arttırırken nusudur. aynı zamanda Fener Patrikhanesi de kendi kilise sınırlarını genişletiyordu. Böylece Patrikliğin sınırları Balkan yarımadasın- KAYNAKÇA dan Karpatlara ve Macaristan’a ve özellikle Arşivler Anadolu ve Mısır’a yayılmıştı. Türklerin sayesinde gücüne güç katan Patriklik dini Başbakanlık Osmanlı Arşivi işlerinin yanında sadece Yunan ırkından La Bibliothèque de Documentation İnter- oluşan eski Komnen ve Paleolog İmparator- nationale Contemporaine luğunun yeniden ihyası fikri için de durma- dan çalışıyordu. Patrikhane Helen etkinli- Centre des Archives Diplomatiques de ğini ve üstünlüğünü sağlama adına Slavizm Nantes ve Rumenizm’i boğmaya çalışıyordu. Pat- Gazeteler riklik tek kelime ile dünyevi ve dini çıkar- ları birbirine karıştırarak politik bir enst- Le Gaulois rüman haline gelmişti. Eski imparatorlu- L’Humanité ğun temsilcisi gibi kendini gören Patrik IV. Meletios arabasının önüne çift başlı kartal Journal des Débats Bizans armasını takmaktan bile geri dur- Le Temps mamıştı.82 Le Figaro Devlet içinde özerk bir yapıyı elde etmiş gayrimüslim cemaatlerin özellikle Batılı Tetkik Eserler Güçleri de arkalarına alıp İmparatorluk sı- Balcı, Cahit, (1967), 15 ve 16. Asırlarda Os- nırları içerisinde yaşayan bir Müslüman- manlı Medreseleri, İstanbul: İrfan Matba- dan daha çok hakkını arayabildiğine dair ası. birçok örnek mevcuttur. Bundan dolayı makalemizin öznesi olan Gizli Hristiyan ------82 Le Temps, (31 Aralık 1922), “Le patriarcat œcuménique”. Aydın ÖZGÖREN KAREN 2019 / 5 / 8 172

Beyoğlu, Süleyman, (2011), İki Devir Bir İn- Hasluck, F.W., (2013), Sultanlar Zama- san, Ahmet Faik Günday ve Hatıraları, İs- nında Hristiyanlık, (çev. Timuçin Binder), tanbul: Bengi Yayınları. II, İstanbul: Ayrıntı Yayınları. Bilgin, Mehmet, (2010), İki Din Taşıyanlar, Janin, Raymond, (1912), “Musulmans Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler malgré eux, les Stavriotes”, Échos d'Orient, Enstitüsü İlahiyat Fakültesi, Yayımlanma- 15 (97), 495-505. mış Yüksek Lisans Tezi. Karaca, Ali, Anadolu Islahatı ve Ahmet Şa- Bozkurt, Gülnihal, (1996), Gayrimüslim kir Paşa (1838-1899), İstanbul: Eren Ya- Osmanlı Vatandaşlarının Hukuki Durumu yınları. (1839-1914), Ankara: Türk Tarih Kurumu Lowry, Heath W., (1977), Trabzon Şehrinin Yayınları. İslâmlaşma ve Türkleşmesi (1461-1583), İs- Bryer, Antony, (1995), “The Crypto-Chris- tanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınları. tians of the Pontos and William Gifford Özdiş, Hamdi, (2008), Taşra’da İktidar Palgrave of Trebizond”, Revue des étude Mücadelesi: II. Abdülhamid Döneminde Byzantine, 53, Paris: İnstitut Français Trabzon Vilâyeti’nde Eşraf, Siyaset ve Dev- D’Etudes Byzantines, 13-51. let (1876-1909), Yayımlanmamış Doktora Charles, Dufayard, (1919), L’Asie Mineure Tezi, Hacettepe Üniversitesi. et l’hellénisme, Paris : Félix Alcan. Pears, Sir Edwin, (1912), Turkey and Its Pe- Cuinet, Vital, (1892), Turquie d’Asie, I, Pa- ople, 2. baskı London,. ris: Ernest Leroux. Persecution of the Greeks in Turkey 1914- Çapa, Mesut, (1987), “Giresun Mutasarrıfı- 1918, (1919), (haz. İstanbul Ortodoks nın Pontus Meselesiyle İlgili Bir Raporu”, Patrikhanesi), Londra: The Hesperia Press. Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, 29, 54-58. Saylan, Kemal, (2014), Gümüşhane İdari, Deringil, Selim, (2002), İktidarın Sembol- Sosyal ve Ekonomik Tarih (1850-1918), İs- leri ve İdeoloji, İstanbul: Yapı Kredi Yayın- tanbul: Gümüşhane Üniversitesi Yayınları. ları. ______, (2016), “XIX. Yüzyılda Gümüşhane Deyrolle, Théophile, (1875), “Voyage dans Sancağında Yaşanan Gayrimüslim Göç- le Lazistan et L’Arménie”, Le Tour du leri”, Karadeniz İncelemeleri Dergisi, 20, Monde, Paris: Librairie Hachette. 275-292. Economides, D., (1920), The Pontus and the Smith, Michael Llewellyn, (2002), Yunan Right Claims of Its Greek Population, İstan- Düşü, Ankara: Ayraç Yayınları. bul: Léandre Mourkidés Matbaası. Şerif Paşa, (1919), Les Turcs et les revendi- Smith, Eli, (1833), Researces of the Rev. cations grecques, Paris: İmprimerie Hoir E.Smith and Rev. H.G.O. Dwight in Armenia Şeker, Mehmet, (2017), Osmanlı Belgele- Including a Journey Through Asia Minor rinde İhtida Kavramı ve Mühtediler, İstan- and Into Georgia and Persia, with a visit to bul: Ötüken Yayınları. the Nestorian and Chaldean Christians of Oormiah and Salmas in two volumes, II, Şakir Şevket, (2001), Trabzon Tarihi, (haz. New York. İsmail Hacıfettahoğlu), Trabzon: Trabzon Belediyesi Kültür Yayınları. Flippides, Hrisanthos, (1973), Eklisia Tra- pezontos (Η Εκκλησία Τραπεζούντος), Tanzimat, (1940), I, İstanbul: İstanbul Ma- Atina: Estia Yayınevi. arif Matbaası. ______, (1919), La question du Pont-Euxin, Trabzon Vilâyeti Salnamesi 1872, (1994), mémoire soumis à la Conférence de la Paix, (hazırlayan Kudret Emiroğlu),4, Ankara: Paris. 173 İki Din Taşıyan İstavriler ve Propaganda

Trabzon İli ve İlçeleri Eğitim, Kültür ve EKLER Sosyal Yardımlaşma Vakfı Yayınları. Ek-1: 5 Mayıs 1919 tarihinde Ankara Valisi Türkan, Ahmet, (2012), Osmanlı’da Kripto imzasıyla Dahiliye Nezareti’ne gönderilen Hristiyanlar, İstanbul: Kitabevi Yayınları İstavrilerle ilgili yazı (BOA, DH.İ. UM.EK. 85/13, 5 Mayıs 1919 (1335.M.05). Üçüncüoğlu, Adnan Göngör ve Kömürlü, Eren, (2016), “Osmanlı Dönemi Gümüş- hane İli Madencilik Tarihine Genel Bir Ba- kış”, Yer altı Kaynakları Dergisi, 5/9, 99- 104. Venizélos, Eleutherios, (1918), La Grèce de- vant le Congrès de la Paix, Paris. Yılmaz, Özgür, (2008), “Pontus Meselesi- sin Tarihsel Kökenleri: XIX. Yüzyılda Trab- zon Rumları Üzerine”, Osmanlı Araştırma- ları Dergisi, 31, 161-196.

Aydın ÖZGÖREN KAREN 2019 / 5 / 8 174

Ek-2: Gizli Hristiyanlarını temsil edecek komisyonun kurulduğuna dair 44 kişilik temsilcinin imzaladığı 15 Temmuz 1857 ta- rihli belge. (Flippides, Hrisanthos (1973), Eklisia Trapezontos (Η Εκκλησία Τραπεζούντος), Atina: Estia Yayınevi).

DOI: Ek-3: İstanbul’a göç etmiş Stavrinli temsil- cilerin Yunan Heyeti Başkanı Venizelos’a gönderdiği 22 Şubat 1919 tarihli mektup. (BDIC, “Bureau d’Étude, États-Unis”, 39).

KARADENİZ ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ DERGİSİ THE JOURNAL OF INSTITUTE OF BLACK SEA STUDIES

2019 5 / 8 (175-190)

Begiç, Hacer Nurgül-Önal Çapık, Hamdiye, “Trabzon’da Geleneksel Kazaziye Sanatı”, Ka- radeniz Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 5/8, ss.175-190. DOI: 10.31765/karen.668122

TRABZON’DA GELENEKSEL KAZAZİYE SANATI* Hacer Nurgül BEGİÇ** - Hamdiye ÖNAL ÇAPIK***

* Araştırma makalesidir. Öz: Türk kültürü içerisinde var olan geleneksel el sanat- ları, sürekli gelişim ve değişim içerisindedir. Bu değişi- ** Doç. Dr. Çankırı Karatekin min nedeni, toplum içerisinde yaşayan insanların her ge- Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, çen gün farklılaşan yaşamsal ihtiyaçlarıdır. Geleneksel el E-Posta: [email protected] sanatlarının sürdürülebilirliğini sağlayan ustalar önceki kuşaktan aldığı kültürel birikimin yanı sıra ürünlere kişi- ORCID: 0000-0002-5727-7516 sel yorum katarak yaşanılan dönemin ihtiyaçlarına uygun işlevsel üretimler yapmasıdır. Toplumların ihtiyaçlarını

*** Çankırı Karatekin Üniversitesi karşılayarak onlarla birlikte yaşayan geleneksel el sanat- Güzel Sanatlar Enstitüsü Yüksek ları, köklü geçmişleriyle sosyo-kültürel yaşamın vazgeçil- Lisans Öğrencisi, mez unsurlarıdır. E-Posta: [email protected] Bir topluma farklı kimlik kazandıran ve onu diğerlerinden ORCID: 0000-0002-9940-5483 ayıran en önemli özelliklerin başında “gelenekleri” gel- mektedir. Gelenekler toplumda uzun yıllar yaşamın içinde yer alarak kalıcı hale gelirler. Kuşaktan kuşağa aktarıla- rak kültürel zenginliklerin parçası haline dönüşürler. Ya- şamsal ihtiyaçların başında gelen giyim-kuşam zaman içerisinde başka işlevler de üstlenmiştir. Özel günlerde kullanılan ve giyimin önemli bir unsurunu oluşturan takı- Anahtar kelimeler: Trabzon, Gele- lar onu kullanan kişilerin; toplumdaki konumlarının, eko- neksel El Sanatları, Kazaziye, Kazaz . nomik ve sosyal statülerinin yanı sıra medeni durumları ve etnik kimlikleri hakkında da bilgi verirler. Keywords: Trabzon, Traditional Handicraft, Kazaziye, Kazaz. Trabzon ve çevresi geleneksel sanatlar bakımından zen- gin bir bölgedir. Kazaziye sanatı da bu kültürel zenginlik- lerden birisidir. Kadim sanatlardan biri olan Kazaziye, yöre kadınları tarafından atölye ortamında ya da evle- rinde üreterek aile bütçelerine katkı yaptıkları faaliyet- lerdendir. Kazaziye; İpek işi anlamına gelen, yapımı özel maharet isteyen bir el sanatıdır. Kazaziye sanatını yapan ustaya Kazaz denir. Gönderim Tarihi: 12.07.2019 Kabul Tarihi: 23.11.2019 Bu çalışmada, Trabzon’da altın ve gümüş tellerle yapılan, H. Nurgül BEGİÇ - H. ÖNAL ÇAPIK KAREN 2019 / 5 / 8 176 takı yapımı içerisinde yer alan kazazlık sanatı- ile şekillendirilmiş ürünlerdir. Bu sanat nın tarihsel süreci ve yapım teknikleri araştırı- asılardır yapan kişiler için geçim kaynağı lacaktır. olmuştur.1 TRADITIONAL KAZAZ CRAFT IN TRABZON Geleneksel Türk el sanatları, Anadolu’nun Abstract: Traditional handicrafts existing binlerce yıllık tarihinde gelen çeşitli uygar- within Turkish culture are in continuous devel- lıkların kültür mirasıyla, kendi öz değerle- opment and change. The reason for this change rini birleştirerek zengin bir mozaik oluş- is the vital needs of the people living in society turmuştur.2 that are increasingly different every passing day. Masters is ensure the sustainability of tra- El sanatları içerisinde yer alan ve Trab- ditional handicrafts. In addition to the cultural zon’da geleneksel olarak devam eden Kaza- background gained from the previous genera- ziye kelime manası ipek işleyen, ipek sa- tion, the masters made functional productions tan.3 Kazaz ise (Arapça; Kazaz) ham ipeği in accordance with the needs of the period by iplik ve ibrişim durumuna getiren kimse adding personal comments to the products. Tra- diye tanımlanmaktadır.4 “Kazazlık eski ditional handicrafts which meet the needs of so- cieties and live with them are indispensable el- ham ipekçiliğinde iplik, ibrişim ören, işle- ements of socio-cultural life with their long-es- yen veya satan kimse olarak tanımlanmak- tablished backgrounds. tadır. Günümüzde ise kazazlık gümüş tel kullanılarak yapılan gümüş örücülüğü ola- "Traditions" are one of the most important fea- rak tanımlanmıştır.5 tures that give a society a different identity and distinguish it from others. Traditions become 17. Yüzyıl Ortalarında Trabzon’da Sosyal ve permanent in society by taking part in life for İktisadi Hayat adlı kitapta meslek kolları many years. They become part of cultural riches sıralanır. “Araştırılan sicil kayıtlarının ver- by being transferred from generation to gener- diği bilgiler Trabzon’da oldukça değişik iş ation. Clothing clothes which is one of the most vital needs, has taken other functions over time. kollarını bulunduğunu göstermektedir. Bu Jewelry which is used in special occasions and iş kollarının isimleri şunlardır: Taşçılık, forms an important element of clothing; as well hallaçlık (pamuk ve yün atma işi), debbağ- as their position in society, their economic and lık (dericilik sanatı), bakkallık, kazazlık social status, as well as their marital status and (ipek üretimi), balıkçılık, abacılık, habbaz- ethnic identity. lık (fırıncılık ekmek üretimi), suculuk, ha- Trabzon and its surroundings are a rich in tra- mamcılık, kasablık, saraçlık (eyer,semer ve ditional arts. The Kazaziye/kazaz art is one of sele üretimi), dellallık, çilingirlik, ‘kuyum- these cultural riches. Kazaziye, which is one of culuk”.6 the ancient arts, is one of the activities where local women contribute to their family budgets Kazaziye ve telkari örücülüğü yine yöreye by producing in workshops or at home. Ka- ait önemli bir başka kuyumculuk sanatı- zaziye; It is a handicraft which means silk work dır.7 Seyahatnamede Evliya Çelebi “Dün- and requires special skill. The master who yada Trabzon’un kuyumcuları gibi usta ku- makes the Kazaziye art is called the Kazaz. yumcu yoktur. 1. Selim 1489’da Trabzon In this study, the historical process and the sancak beyi oldu ve kuyumculuk sanatını techniques of the art of gaining, which are made meslek edindi. “Hatta I. Selim bu şehirde with gold and silver wires in Trabzon, will be kakmacılık öğrenip babası Beyazıd Han is- investigated. mine Trabzon Darphanesi için sikke ka- zırdı.” İşte o zamandan beri kuyumcuları Giriş ün salmıştır.8 Osmanlı dönemi kuyumcu El sanatları; basit bir araç yardımıyla yapı- atölyeleri sadece İstanbul’da değil, Trab- lan yaratıcılığı tamamen ustanın mahareti

------1 Begiç, 2014. 5 Develioğlu, 2002: 4-7. 2 Sarı, 2016: 97. 6 İnan, 2013: 65. 3 Kuşoğlu, 2006: 262. 7 Durucu, 2015: 112-183. 4 Anonim, 2006: 560. 8 Evliya Çelebi, 1971: 173. 177 Trabzon’da Geleneksel Kazaziye Sanatı zon, Samsun, Sivas, Van, Erzincan, Erzu- “Eski dönemlerde kazaz işi genellikle rum, Gümüşhane, Bitlis, Diyarbakır, Mar- kamçı, tespih ucu ve peçelik olarak imal din, Şam, Halep, Kıbrıs ve Rumeli Priz- edilmiştir. Kazaz ustası Mahmut Özçay eski ren’de de bulunmaktadır. Bu kentlerde ye- ustaların döneminde hazırlanan peçelikleri tişip, ustalaşan kuyumcular saray için ça- kızların gelin olduğu zaman baba evinden lışmak üzere başkente getirilmişlerdir. Ya- çıkarken alınlarına taktığını ve damada bir vuz Sultan Selim’in İran seferinden sonra kazaz tespih hediye götürüldüğünü anlat- Tebriz ve Heratlı ustalar sarayda çalışmış- mıştır”.14 Trabzon müzesi envanter no lardır”.9 Bütün Osmanlı padişahlarının 1045’de kazazlık ile yapılmış ve günümüze kendilerine has bir mesleği olduğu gibi Ya- yakın tarihlenmiş tespih kamçıları bulun- vuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süley- maktadır. Necip Sarıcı’nın Dua Taneleri man’ın da mesleği kuyumculuktu. Evliya Tesbih adlı kitabında Mahmut Özçay’ın ör- Çelebi bunu şöyle yazmıştır “...kuyumcular düğü tesbih kamçılarının fotoğrafları bu- esnafına iştihar veren Sultan Selim-i Evvel lunmaktadır. Kazaz yapımında kullanılan ve Sultan Süleyman Han’dır. Zira bu iki pa- araç gereçleri şöyle sıralayabiliriz; çıkrık, dişah cevan bahtları Tarab-Efzun şehri tığ, sarmaşkı, gümüş tel ve naylon ipliktir. tahtgahında rahm-ı maderden müştak olup Perdahlamak için salyangoz kabuğunun ikisi de kuyumculuk karın tahsil itmişdi”.10 dişleri kullanılır. Gümüş kazazlıkta kulla- nılan teknikler ise; top örgü, sürgü örgüsü, Lidyalılardan Anadolu’ya miras kalmış balıksırtı örgüsü ve ajur (yapılması) örgü- olan kazazlık zanaatı, Osmanlılar aracılı- südür. “Hazırlanan tüm örgü tekniklerinde ğıyla Anadolu’nun belli yerlerinde yapıla- işlem bitimi tel dibinden kesilir. Daha rak günümüze kadar ulaştırılmıştır. Cum- sonra istenilen kompozisyona uygun ola- huriyet döneminden sonra bu zanaatı araş- rak naylon iplik ve iğne yardımıyla (dikme) tırmacılara göre 1950-1990’lı yıllarında pekiştirme işlemi yapılarak tamamlanır. sonra Trabzon’da bu işi Mehmet Seyhan, Önceleri geleneksel anlamda sadece “tes- Kadir Seyhan ve Hasan Tabakoğlu tara- pihlerde kamçı” olarak kullanılan kazaz fında devam edilen bir el sanatıdır.11 “Yö- örücülüğü günümüzde bu kullanım alanı redeki incelemelerden ve yapılan araştır- dışında gelişme göstererek değişik takı ta- malardan kazazlık sanatının Trabzon yöre- sarımları şeklinde üretilmeye başlanmış- sine Dağıstan ve Kafkasya’da yaşayan tır”.15 Türkler tarafından geldiği belirtilmiştir. Kazaz örücülüğü tekniklerinin yörede üre- Mehmet Seyhan’ın oğlu H. Levent Seyan ile tilmesi ve yayılmasında bu alanda tek olan 14.09.2018 tarihinde yapılan görüşmede, erkek usta öğreticinin büyük katkıları ol- Kazaziye ustalığım 66-67 yıldır devam duğu gözlenmiştir”.12 eden, Hasır ve Telkari ile başlayan babadan gelen meslektir. 1997 yılına kadar Telkari “Kazaziye Rumlardan kalan bir sanat dalı, ve Hasır üretimini yaptım. O dönemde Al- zibka, mintan, fesfeşal gibi giysilerde süs- tın hasır çalışması yapıyordum. Daha önce- leme olarak kullanılmış. Tesbih başları, sinde bu ürünler Osmanlı Sarayların da ya- kırbaç, kol düğmesi olarak kullanılmakta- pılmıştır. Bu işin kökeninde ipek ve at ye- dır. Kazazlığı Birinci Dünya Savaşı’ndan lesi veya at kuyruğunda o zaman teknoloji önce Rumların ve Kazazların yaptığı söy- müsaade etmediği için bu örgüler at kılı lenmektedir. Kazazların Müslüman soydan veya ipekle örülmüş. Padişah kaftan düğ- geldiği söylenir. Kazazlığın başlarda üç ai- meleri ve sırma süslemeleri bu işçilikle ya- leden yayıldığı söylenir”.13 pılmıştır. Ayrıca, at arabaların da yani pa-

------9 Köroğlu, 2004. 12 Develioğlu, 2002: 4-7. 10 Kürkman, 2010: 73. 13 Yıldırmış, 2014: 176. 11 Terzi, 2007; KK1: Ali Yazıcı, Trabzon kuyumcular 14 Develioğlu ve Büyükyazıcı, 2013: 395-403. odası başkanı, Trabzon Kazaziyesi, Kişisel Görüşme, 15 Develioğlu, 2002: 4-7. Trabzon 12 Eylül 2018. H. Nurgül BEGİÇ - H. ÖNAL ÇAPIK KAREN 2019 / 5 / 8 178 yitahtın ihtişamlı gösterişli arabaların süs- (Trabzon Kazaziyesi) olan el sanatı, 6769 lemelerinde yeni ipekle kalın örgülerle be- sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında raber bu motifler kullanılmıştır. III. Se- 08/11/2016 tarihinden itibaren korunmak lim’in kullanmış olduğu bir tesbihde Kaza- üzere 09/11/2017 tarihinde tescil edilmiş- ziyenin var olduğu söyleniliyor. Ama o bir tir. Buna göre; Ürünün kullanım biçimi gravür olabilir. Çünkü Gravüre de benziyor “markalama” olmakla birlikte, her üründe, ama o dönemde kazaziyenin o kadar ince detayları verilen ve Trabzon Kazaziyesinin telle yapacak bir teknolojisi yoktu. Bilinen baş harfleri olan “TK” damgasının yer al- Kazaziye ustaları; Yeşil Mustafa diye bili- ması veya ürüne münhasır “TK” etiketinin nen Mustafa Göksel, Abdullah usta ve Mah- müşterilere ve Denetim Komisyonuna mut Özçay’dır.16 açıkça gösterilebilir şekilde bulunması ge- rekmektedir. “TK” damgası vurulan ürün- “Kazaziyede ilk nesil Ömer Lütfi Eltan’dır. lerin etiketlerinde şekil şart aranmayıp; İkinci nesil Abdullah Eltan 1912 doğumlu- Üretici Adı, kullanılan malzemenin cinsi ve dur. Trabzon Kız Teknik Lisesinde kazazi- ayarı ile ürünün Trabzon Kazaziyesi tekni- yeyi öğretmiştir. İstanbul’daki ünlü Urart ğiyle yapıldığını gösterir ifade yer alacak- mücevheratta da aynı tekniği uygulamıştır. tır.19 Bu bağlamda Trabzon Kazaziyesi çoğ- Yeşil Mustafa’yı yetiştirmiştir.” Bu açıkla- rafi işareti olarak takıları tescillenmiştir. mayı üçüncü kuşaktan torun Ömer Lütfi El- tan yapmıştır”.17 Yapılan bu çalışmanın amacı, Kazaziye tek- niklerinden balıksırtı, kısa sürgü, uzun “İbrişim iplik üzerine burularak sarılmış sürgü, top örgüsü, şemse düğümü, ajur, bı- ince gümüş ya da altın tellerle yapılan bir cırık ve yonca teknikleri üzerine detaylı sanattır. Kazazlık ya da kazaziye tekni- araştırma yapmaktır. Kazaziye tekniklerin- ğinde 0.8-0.9 mikron gibi çok ince çekilmiş den olan yeminli sürgü tekniği ile ilgilide teller kullanılır. İlk aşama bu incelikteki bir araştırma yapılmıştır. Ayrıca oluşturu- teli ibrişim ya da naylon masur iplik üze- lan bu Kazazlık tekniklerini ayrı ayrı veya rine sararak daha kalın ama burma görü- birlikte kullanılarak yeni takı tasarımları nüşlü tel elde edilmektedir. Örgü sırasında sunulacaktır. Yapılan araştırmalarda bu- sarım iplikleri şiş, tığ ve nohut büyüklü- güne kadar bu konu hakkında bilimsel açı- ğünde minik top altınlar üzerine uygulan- dan çok sınırlı bilgi bulunmaktadır. Bu tek- makta sonra şiş ve tığ ile çıkarılmaktadır. nikler ana hatları ile ele alınacaktır. Bu ça- Kazazlık ürünlerinin başında teşbihlerin lışma, bilimsel kaynaklarla desteklenerek imame ucuna takılan kamçı püsküller, baş- incelenmiş ve ele alınan bilimsel ve görsel lık ve şal püskülleri, kol ve gömlek döğme- materyaller, kitap, dergi gibi bilimsel ve leri gelmektedir. Günümüzde, bu tekniği görsel kaynakların yanı sıra internet arşiv- geliştirme çalışmaları sürdürülmekte, çe- leri ve karşılıklı görüşme tekniğiyle elde şitli biçimde gerdanlıklar ve küpelerde üre- edilmiştir. Sonuç olarak Kazaziye zanaatı tilmektedir”.18 hakkında literatürde var olan eksikliğin gi- Tarihsel süreçte kazazlık birçok alanda derileceği ve ileride bu konuda yapılacak kullanılmıştır. Bu alanlarından tesbih kam- çalışmalar için kaynak oluşturulacağı dü- çısı, fesler, eldiven, koşum takımları ve şünülmektedir. deri ürünlerinde takı, kolyeler, küpe, yü- 1. Kazazlıkta Kullanılan Araç ve Gereçler zük, bileklik, kol düğmeleri, kemer, nakış ve kuyumculukta da kullanılmaktır. Kazazlık tekniğinde kullanılan basit el alet- leri, yapılan örgülerin çeşitlerine göre Trabzon Kuyumcular ve Saatçiler Esnaf farklı araçlar üzerinde yapılmaktadır. Ka- Odası tarafında, Coğrafi İşaretin Türü zaziye’de kullanılan malzemeler: Bakır (Menşe Adı) olan, Coğrafi İşaretin Adı ------16 KK2: Levent Seyhan, Kazaziye Ustası, Trabzon Ka- 18 Sümerkan. 2016. zaziyesi, Kişisel Görüşme. Trabzon, 14 Eylül 2018. 19 URL 1. 17 Durucu, 2015: 112-183. 179 Trabzon’da Geleneksel Kazaziye Sanatı veya gümüş, bal mumu, naylon ipliği, ma- 1.3. Naylon İplik kas, tığ, kargaburnu, çakmak, tutkal- dak- Naylon iplik, çıkrığa gerilir, üzerine tel sa- sil, plastik tahta ve boncuk, çıkrık, sar- rılır. Yani naylon iplik alt iplik görevi gö- makça, çorap şişi ve çelik tel, kazaz iğnesi rür. Piyasada oya yapımında kullanılan ve çekiçtir.20 naylon tek katlı iplik ve overlok ipliği 1,2,3 1.1. Gümüş ve Bakır Tel kat yapılarak hazırlanan ipliğin kullanıla- rak üzerine; 0,8-0,9 mikron kalınlığındaki Gümüş kazaz örücülüğünde ajur tekni- tel sarılır. (Şekil 3) ğinde kullanılır. Çıkrıkta naylon ipliğin üzerine sarılır. Ajurun inceliğine kalınlı- ğına göre gümüş tel de 18, 20, 32 mikron gibi farklı kalınlıklarda çekilir. (Şekil 1)

Şekil 3. Naylon İplik 1.4. Makas

Bir eksen çevresinde dönebilecek biçimde çapraz eklemlenmiş, birbirine bakan yüz- leri keskin iki çelik lamadan oluşmuş, ara- sına yerleştirilen herhangi bir şeyi kes- meye yarayan araçtır.21 (Şekil 4)

Şekil 1. Gümüş ve Mavi Bakır Teli 1.2. Bal Mumu Bal mumu, ipliği sertleştirerek iğneye ko- Şekil 4. Makas layca geçirmeye ve kaymasını engellemeye yarar. Ayrıca eklemelerde yapıştırıcı ola- 1.5. Tığ rak kullanılır. (Şekil 2) Kazazlıkta ajurun dışındaki tüm teknikle- rin üzerinde yapıldığı ucu sivri, altı yuka- rıya doğru kalınlaşan el ile tutulabilecek ahşap sap yapılmış araç. Katı bir şeyi di- kerken iğne geçirecek yeri delmek için kul- lanılan, çelikten yapılmış, sivri uçlu ve ağaç saplı araç, tığ. (Şekil 5)

Şekil 2. Bal Mumu

------20 Okyay, 2008; Büyükyazıcı, 2008; URL 2. 21 URL 3. H. Nurgül BEGİÇ - H. ÖNAL ÇAPIK KAREN 2019 / 5 / 8 180

1.8. Tutkal ve Daksil Plastik veya tahta boncuğun etrafına sürü- lerek boncuğun kayganlığının giderilme- sinde kullanılmaktadır. Daksil eskiden boncuğun kayganlığını azaltmak için kulla- nılırdı. Günümüzde ise tutkal ve balmumu yaygın olarak kullanılmaktadır. (Şekil 8)

Şekil 5. Tığ 1.6. Kargaburnu: Pensenin yaptığı işleri yapmasının yanı sıra ağzının eğimli ve ince olmasından dolayı birçok dar yere girebi- lir. Yapısı pense kadar sağlam olmamakla birlikte hassas olmasından dolayı küçük iş- lerde kullanışlıdır. Bu araç top tekniği örümü sırasında iğneyi yürütürken sıkışan yerlerde iğne kargaburnu ile çekilir. Ayrıca klips yapımında kullanılır.22 (Şekil 6) Şekil 8. Tutkal 1.9. Plastik ve Tahta Boncuk Eskiden çirişlenmiş patiskadan yapılan boncuk yerine günümüzde kullanışlı ve ekonomik olması nedeniyle plastik veya tahta boncuk kullanılmaktadır. (Şekil 9)

Şekil 6. Kargaburnu 1.7. Çakmak

Üretilen tekniklerden tasarım oluşturma sırasında fazlalık naylon iplikleri yakarak temizlemede kullanılır. (Şekil 7)

Şekil 9. Plastik ve Tahta Boncuk 1.10. Çıkrık

Şekil 7. Çakmak Kazazlık tekniğinin yapılabilmesi için ibri- şim veya naylon iplik üzerine tel sarılma-

------22 URL 3. 181 Trabzon’da Geleneksel Kazaziye Sanatı sına yarayan bir alettir. Türk Dil Ku- 1.11. Sarmakça rumu’na göre çıkrık; İplik bükme, iplik Kazaziyesi’nde “ajur” tekniğinde, örgü için sarma vb. işlerde kullanılan, el veya ayakla çeşitli boy ve kalınlıktaki “sarmaşkı” ya da çevrilen araçtır. “sarmaçka” adı verilen araçtır. Sağlam bir Çıkrıkla telin hazırlanması, çıkrık boyu ipliğe bağlanan tel sarmaçkaya düzgünce standart 120 cm’dir. Çıkrığın üstüne iki sarılır ve iki tığ arasında gerilmiş dört kat adet kanca bulunup kancanın bir tarafın- ipliğin üzerine sarmaçkayla tel sarılır. Ajur dan bağlanıp diğer tarafına sabitlenir. Bu yapımında kullanılan teli çıkrıkta sarmak işlem gergin bir şekilde hazırlanır. Hazır- daha kolay olduğundan sarmakça günü- lanan ipek telin (Naylon telin) üzerine ba- müzde kullanılmamaktadır. Sarmakça ar- kır veya gümüş teli sarılmaktadır. (Şekil tık yaygın olarak kullanılmamaktadır. 10) 1.12. Çorap Şişi ve Çelik Tel Zincir örgüsünün yapılmasında yardımcı araç olarak kullanılır. Zincir örgü çelik tel üzerinde örülmektedir. İstenilen incelikte örgüye göre kalınlığı değişebilmektedir. Gümüş iplik ile balıksırtı tekniği bu telin etrafında örülür. Örgü işlemi yapılırken çe- lik tel örgünün içinde kalır. Zincir uzadıkça çelik tel yukarı çekilir. (Şekil 11)

Şekil 11. Çelik şişler 1.13. Kazaz İğnesi

Hazırlanan tel ile tekniklerin yapımında ve tamamlanan örgülerin birleştirilmesinde kullanılan ince, ucu sivri bir ucunda iplik geçecek deliği bulunan çelik araçtır. (Şekil 12)

Şekil 12. Kazaz iğnesi 1.14. Çekiç Atölyelerin önemli araçlarından olan çe- kiçler, ustanın yapacağı işe göre farklı uç- larda ve boylarda olabilmektedirler. Çekiç yardımıyla yapılan parçalar şekillendirilip

düzeltilmektedir. (Şekil 13) Şekil 10. Çıkrık Makinası, Gümüş Tel ve Nay- lon İplik H. Nurgül BEGİÇ - H. ÖNAL ÇAPIK KAREN 2019 / 5 / 8 182

Kısa sürgü tekniğinde öncelikle, telle sarı- lan iplik, iğneye geçirilerek düğümlenir. Daha sonra tığı sol elinize alarak ipliği bir ucundan, sağ elinizle tığın üzerinde önden arkaya doğru atılır. Sol elde tutulan tığın üzerine, sağ el ile atılan ipliği tığın çevre- sine yuvarlak şekilde sarılır. İpliği tığın arka kısmından işaret parmağıyla sıkıca tutulur. Tığın üstünde (X) işaret atılıp ve bu işaretin, sağ üst bacağından girip sol alt bacağından girip (X) işaretin önüne geli- Şekil 13. Çekiç nir. Önümüzdeki tellerin en üst telinden gi- 2. Kazazlık Örgü Teknikleri ve Yapım riş yapıp tığ arkaya doğru çevrilmektedir. Aşamaları Arkadaki üç paralelin en üstteki telden gi- rip bir tel atlayıp alttaki telden çıkış yapı- Kazazlık altın veya gümüş tellerin, çıkrığa lır. Başlangıç telini birincisinden girip bir bağlanmış olan ibrişim veya naylon iplik atlayıp ikincisinden yeni en üst telden çıkı- üzerine sarılarak, tekniğin uygulanmasını lıyor. Tığı çevirip arkadaki ikinci teli (gizli sağlayan bir tür telden iplik haline getiril- teli) alıp bir atlayıp en alttaki telden kas- mektedir. Çıkrığa gerilen naylon ipliğin nağı sonlandırılır. Başlangıç telin ikinci te- üzerine 0,8 - 0,9 mikron kalınlığında ve te- linden yürütmeye devam edilir. (Şekil 14) lin sarılması ile oluşturulur. Bu tel ve dikiş iğnesi ile çeşitli örgü teknikler oluşturul- maktadır. Kazaziye tekniklerine yörede sürgü tekniği, balıksırtı, top örgüsü, şemse düğümü, ajur, bıcırık, yonca ve yeminli sürgü gibi isimlendirilir.23 2.1. Sürgü Tekniği Şekil 14. Kısa Sürgü Sepet örgüsüne benzeyen sürgü tekniği ba- 2.1.2. Uzun Sürgü lıksırtının bağlantı yerlerinde ajur tekniği- Uzun sürgü tekniğinin başlaması kısa nin dibinde ve balıksırtı üzerinde de kulla- sürgü tekniğinde olduğu gibi başlamakta- nılır. Sürgü tekniği takının güzel görünme- dır. Bu teknikte bir, iki, üç ve dört kat over- sinde, tekniklerin birleştirilmesinde ve di- lok iplik çıkrık üzerine sarılan telle elde kişlerin kapanmasında da kullanılır. Bu edilen ipliklerle yapılır. teknikte devamlılık yoktur, belli bir sırada tamamlanmaktadır. Sürgü tekniği kısa ve Tığın üzerine X işareti atılıp, X işaretinin uzun olmak üzere iki çeşittir. sağ üstten yukarıya doğru çıkış yapıldıktan sonra sol alttan aşağıya doğru çıkış yapılır, 2.1.1. Kısa Sürgü X ‘in üstündeki telden yukarıya doğru çıkış Kısa sürgü tekniğinde yapılacak takının yapılır. Arkaya dönüp en üstteki telden gi- özelliklerine uygun sürgü boyutları belirle- riş yapıldıktan sonra bir atla, en alt telden nir. Sürgü tekniğinde bir, iki, üç ve dört kat aşağıya doğru giriş yapılır. Tel iplik tığın overlok ya da naylon iplik çıkrık üzerine arkasından sağa doğru geçilerek başlangıç sarılan telle elde edilen ipliklerle yapılır. noktasına gelinir. Daha sonra bir atlayarak İpliğin kalınlığına göre sürgünün görü- ikinci telden arkaya doğru dönerek aradaki nümü değişir. İplik kalınlaştıkça sürgü telden yani gizli telden giriş yapıldıktan daha büyük olur. Tığın çelik kısmı üzerinde sonra en alttaki telden bitirilir. Yürütme sürgü tekniği yapılır. ikinci telden devam edilir. Daha sonra ör- güye, alt üst ipliklerin geçiş yönleri takip

------23 Okyay, 2008; Büyükyazıcı, 2008; URL 2. 183 Trabzon’da Geleneksel Kazaziye Sanatı edilir ve örgü geçişleri dördüncü sırada ta- 2.3. Balıksırtı Tekniği mamlanmaktadır. (Şekil 15) Balıksırtı örgüsünün görünüşü balık kılçı- ğına benzediğinden dolayı yörede balıksırtı adı verilmiştir. Kazaz örücülüğünde balık- sırtı tekniği, takıda ara zincir görevi gör- mektedir ve bundan dolayı, yörede bu tek- Şekil 15. Uzun Sürgü niği zincir de denmektedir. Tek başına kul- lanılabildiği gibi, top, sürgü ve ajur teknik- 2.2. Top Örgüsü lerinin birbirine eklenmesinde de kullanı- Top örgüsü yörede sepet örgüsü olarak ad- lır. Balıksırtı örgüsünün devamlılığı var- landırılmaktadır. Kazaz örücülüğünde top dır. İstenilen uzunlukta ve genişlikte örü- örgüsü tekniği, ajur ve sürgü tekniklerinin lebilir. Balıksırtı tekniğinde öncelikle yapı- üstünde, altında ve balıksırtı üzerinde kul- lacak takının özelliklerine uygun çelik tel lanılır. Top örgüsü tekniği, tığın ucunda, ve şiş kalınlıkları belirlenir. patika top, plastik veya tahta boncuk üze- Balıksırtı tekniğinde kullanılan ipliğin al- rinde iplik kullanılarak yapılır. Top örgüsü tındaki overlok iplik bir, iki ve üç kattır. tekniği, topun büyüklüğüne göre iki ile se- Bir kat iplikle örülen balıksırtı en ince ör- kiz kata kadar overlok iplik üzerine sarılan güdür. İki ve üç katlar daha kalın olur. Ge- telle elde edilen ipliklerle yapılır. nellikle tercih edilen çıkrıkta iki kat over- Mumlaman ipin dikiş iğnesine geçirilip iki lok iplik üzerine sarılan gümüş telle elde uç kısmına düğüm atılarak başlanmakta- edilen gümüş ipliktir. dır. Tığın ucuna plastik topu takıp işlem Balıksırtı tekniği, çelik tel (madeni tel) yapılacak bakır ve gümüş telle iplik solda üzerinde ve gümüş iplik kullanılarak yapı- kalacak şekilde dik olarak örmeye hazır lır. İnce metalin üstüne (şiş) teli üç defa sa- hale getirilir. Plastik topla tığın arasına teli rılır. Alttan iki teli iğne ile telin iki metal sıkıştırıp teli topa paralel şekilde sarılır. arasında kalarak ilmek atılır. Balık sırtı Sarılan telin sağ tarafından alt giriş yapılır tekniğine göre ilmek sayısı değişebilir. ve bu işlemi tekrarlanıyor. Daha sonra balık sırtı tekniğini yürütmek Topun üstünde 6 tane paralel hazırlanır, 6 için ilmeklerin sağından iki’den girip il- paraleli 3 bölüp ön taraftaki birinci telden meklerin solundan bir’den çıkıp bu şekilde girip tel atlamadan ikinci telden girilir, yürütme devam edilir (Balık sırtı teknikleri sonra bir atlayıp ikinci telin alt tarafından değişebilir; Burgu Zincir, Halka Zincir, düz giriş yapılır. Tekrar önündeki teli atlayıp Zincir diye çeşitlenmektedir). (Şekil 17) ikinci telin üst tarafına geçiş yapılır. Öne gelen teli tekrar atlayıp göbek bağı denilen telden aşağı doğru giriş yapılır. Öndeki teli tekrar atlayıp bir sonraki telden giriş yapı- lır. Başlangıç teline geldiğinde bu şekilde yürütmeye devam edilir. (Şekil 16) Şekil 17. Balıksırtı24 2.4. Ajur Ajur tekniği, kazaz örücülüğünde top ör- güsü, sürgü ve balıksırtı tekniklerinin bağ- lantılarında kullanılır. Bu teknik iki farklı şekilde yapılmaktadır. İlki elde sarmaşkı aletiyle yapılan ajur tekniğidir. Bu teknik Şekil 16. Top örgüsü eski bir yöntemdir. Günümüzde uygulan

------24 URL 2. H. Nurgül BEGİÇ - H. ÖNAL ÇAPIK KAREN 2019 / 5 / 8 184 ikinci teknik ise çıkrıkta sarılarak yapılan “Kazaziyenin en uç kısmındaki örgü motif- ajur tekniğidir. Elde yapılan ajur tekniğin- lerinden birinin adı Aşk Düğümü kazaziye- den daha pratik ve kolay bir yöntemdir. deki adı Şemse düğümü veya yöredeki adıyla Hürrem’dir”26. Elde yapılan ajur tekniği, sarmaşkı aletine sarılan gümüş ipliği,10’nolu beyaz el ma- Şemse düğümü el ile yapılır. İşlem basa- karası ipliği üzerine, elde sarmaşkı aleti ile makları takip edilerek, büyük ve küçük bo- sararak yapılır. Sarmaşkı aletinde baş ve yutlarda yapılabilmektedir. Şemse düğümü gövde kısmı vardır. Baş kısma 10’nolu be- top örgüsü altında, kolye, küpelerde de yaz el makarası ipliği sarılır. Gövde kısım kullanılır. ise elde avuç içinde tutularak sarma işle- Yapılan düğümlerin kazaz örgü teknikle- minde kullanılır. Telin altında naylon iplik riyle uyumlu olması gerekir. Şemse genel- kullanılır. Tel çıkrıkta naylon ipliğe sarıla- likle bir, iki veya üç sıra ajur kullanılarak rak iplik hâline getirilir. Bu iplik ajur tek- çalışılır. Küçük takılarda ajurun altına kul- niğini yapmak için kullanılır. lanılan naylon iplik tek kat kullanılır. Bu Çıkrıkta sarılarak yapılan ajur tekniği ya- teknikte kullanılan hasır telin incesi kulla- pılacak işin özelliğine uygun 18-22 ve 32 nılır. (Şekil 19) mikron kalınlığında çekilen hasır tel ile ya- pılır. Yapılacak takının özelliğine ve ajurun büyüklüğüne göre çıkrığa gerilen naylon ipliğin katları belirlenir. Genellikle 3-4 kat naylon iplik kullanılır. Hasır tel aynen çık- rıkta sarılan gümüş tel gibi naylon iplik üzerine sarılır. Günümüzde genellikle bu yöntem kullanılır. Hasır telinin olmadığı yerlerde ise elde sarmaşkı aleti ile ajur tek- niği çalışılır. (Şekil 18)

Şekil 18. Ajur25 2.5. Şemse Düğümü Selçuklu motifleri ve makramede geçen (gemici) düğümünden esinlenerek tasarla- nan bu teknik yaygın olarak kullanılmakta- dır. Şekil 19. Şemse düğüm aşamaları

------25 URL 2. 26 Terzi, 2007. 185 Trabzon’da Geleneksel Kazaziye Sanatı

2.6. Bıcırık Yapımı Yeminli sürgü tekniğini yörede ustalar öğ- retmemek için yemin ettiklerinden bu ismi Kazaz tığı diye adlandırılan metalin üze- almıştır. Kazazlık örücülüğün yaygınlaş- rinde çarpı işareti (X) atarak bıcırık işle- masını istemediklerinden bu tekniğin yapı- mine başlanılır. (X) işareti attıldıktan lışı bilinmemektedir. Trabzon’da bu sür- sonra (X) işaretinin sağ üst bacağından güyü sadece meslek aracılığıyla gelir sağ- aşağıdan yukarı doğru giriş yapılıyor daha layan ustalar bilmektedir. Tekniğin yöre- sonra alttaki teli üstteki telle yer değiştirip deki insanların geçim kaynağı olduğundan tekrar (X) işareti oluşturarak sol alt bacak- dolayı yaygınlaşmasını istemedikleri için tan giriş yapılır. Yürütme işlemini başlan- de yeminli sürgü tekniğinin aşamalarıyla gıç telini takip ederek yürütülür. Sıra sa- yazılmasını uygun görmediklerini ifade et- yısı iki ile beş arasında değişebilmektedir. miştir. Kazaziye çalışmalarının bundan (Şekil 20) sonraki aşamalarda hologram kullanılarak önüne geçileceğini ifade etti. Ayrıca, el sa- natlarımızın Trabzon’un tanıtımı açısın- dan da büyük önem taşıdığını ve asla mo- dası geçmeyen ve nesilden nesile geçecek Şekil 20. Bıcırık olan Trabzon el sanatlarına bu şekilde ilgi- nin olması el sanatlarımıza artı değer katı- 2.7. Yonca ğını ifade etmiştir. Kalınlığı fark etmeyen Ajur yapmak için tel Trabzon kuyumcular odası başkanı Ali YA- hazırlanır. Teller ortalanıp sağdaki tele sa- ZICI ile 12.09.2018 tarihinde yapılan gö- rılıp üstüne katlayıp daire hazırlanır. Sol- rüşmede Trabzon’da yeminli sürgü tekni- daki tel alıp hazırlanan dairenin üstüne ğini önceleri sadece 3 aile Mehmet Seyhan, tekrar bir daire oluşturul. Üç daire oluştur- Kadir Seyhan ve Hasan Tabakoğlu ailesi duktan sonra birinci dairenin altında yuka- bilmekteydi. Hatta Yeminli Sürgüyü kim- rıya giriş yapıp ikinci daireyi üstten aşa- seye öğretmezlerdi. Hale yapılan Yeminli ğıya, üçüncü daireye tekrar alttan yukarıya Sürgü onların yaptığı teknik gibi değildir. doğru çıkıp bu işlem sonlandırılmaktadır. Yapmış oldukları ters düz örgüyü kimseye Bu işlem tercihe göre sıralamaları tekrar- öğretmezlerdi. Onların yaptı Zincirleme lanmaktadır. (Şekil 21) çok enteresandır. Bu tekniğin yaygın olma- sını istemedikleri için yeminle öğretilirdi. Başkasına öğretmemek şartıyla öğreti- lerdi.27 Mehmet Seyhan’ın oğlu H.Levent Seyan ile 14.09.2018 tarihinde yapılan gö- rüşmede. “Yeminli Sürgü” dediğimiz ürün “Yedi Tepeli Sürgü”dür. Yeminli sürgü ye- mini tekniği Şekil 22’de verilmiştir.28

Şekil 22. Yeminli Sürgü Şekil 21. Yonca

2.8. Yeminli Sürgü

------27 KK 1. 28 KK 2. H. Nurgül BEGİÇ - H. ÖNAL ÇAPIK KAREN 2019 / 5 / 8 186

3. Kazaziye Tekniği ile Yapılan Takılar Trabzon’da geleneksel olarak üretimi yapı- lan kazazlık sanatında, günümüzde takı- larda kullanılan bir teknik haline gelmiştir. Üretilen takılar kolye, küpe, tesbih, bilek- lik, gerdanlık, kuyumculuk, kol düğmesi, yaka iğnesi, kemer ve nakış gibi ürünlerde kullanılmaktadır. Popüler kültür ile birlikle geleneksel kül- tür birikimleri ekranlarda kullanılmaya başlamıştır, buda unutulmaya yüz tutmuş sanatların bilinirliği ve sürdürülebilirliği için önemli bir etken olmuştur. Kazazlık teknikleri ayrı veya birlikte kullanılarak yeni takı tasarımları aşağıda gösterilmiş- tir (Şekil 23-31). Ayrıca bu çalışma kapsa- mında, kazaziye tekniklerinden bir pano yapılmıştır. (Şekil 32)

Şekil 23. Trabzon Olgunlaşma Enstitüsü Arşivi, Bileklik ve Kazaziye Takı Seti

Şekil 24. Kazaziye Takı Seti29

------29 URL 1. 187 Trabzon’da Geleneksel Kazaziye Sanatı

Şekil 27. Trabzon Kazaziye seti32.

Şekil 25. Kazaziye Gümüş Tesbih Püskülü ve Takılar Üzerinde Örgü Modellerinin Göste- rimi30.

Şekil 28. Muhteşem Yüzyıl İsimli TV Dizisinde Kullanılan, Kazaziye Kolye Şems Düğümlü Küpe

Şekil 29. Muhteşem Yüzyıl İsimli TV Dizisinde Kullanılan, Gümüş Kazaziye Hürrem Sultan

Kolye Şekil 26. Kazaziye Tekniği ile Yapılmış Küpe- ler31

------30 URL 1. 32 URL 6. 31 URL 4; URL 5. H. Nurgül BEGİÇ - H. ÖNAL ÇAPIK KAREN 2019 / 5 / 8 188

Şekil 31. Kazaziye Ustası Levent Seyhan Tara- fından Çalışılmış 2007 Tarihinde Kültür Bakan- lığı’nda Ödül Almış Tomurcuk Kolye

Şekil 32. Kazaziye Teknikleri ile Yapılan Pano Sonuç Anadolu’nun binlerce yıllık tarihinde gelen geleneksel sanatlar, çeşitli uygarlıkların kültür mirasıyla birleştirerek zengin bir mozaik oluşturmuştur. Trabzon yöresi ge- leneksel sanatlar bakımından zengin bir kültüre sahiptir. Yörede geleneksel sanat- lar içinde Kazaziye büyük bir öneme sahip- tir. Kazaziye tekniklerinin belirlenmesi üzerine yapılan bu çalışmada aşağıdaki so-

nuçlar elde edilmiştir. Şekil 30. Kazaziye Ustası Levent Seyhan Tara- fında Çalışılmış 500’luk Tesbih • Kazaziye kelime manası olarak ipek iş- leyen, ipek satan, ham ipeği iplik ve ib- rişim durumuna getiren kimse diye ta- nımlan Kazaziye Trabzon yöresinde uzun zamandır üretilmektedir. 189 Trabzon’da Geleneksel Kazaziye Sanatı

• Kazazlık üretiminde kullanılan temel Büyükyazıcı, Meral Erkan, (2008), Trab- malzemeler: bakır, gümüş, tutkal, ma- zon ilinde altın ve gümüş işlemeciliği, Ya- kas, tığ, kazazlık teli, dikiş iğnesi, nay- yımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üni- lon iplik, balmumu, çıkrık ve bir çak- versitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara. maktır. Evliya Çelebi, (1971), Seyahatnamesinden • Yörede Kazaziye tekniklerinden de en Seçmeler, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, fazla kısa sürgü, uzun sürgü, top ör- 1971. güsü, balıksırtı, ajur, şemse düğümü, Develioğlu, Yakude ve Büyükyazıcı, Meral, bıcırık, yonca ve yeminli sürgü teknik- (2013), “Kazaz Ustası Mahmut Özçay”, leri kullanılmaktadır. Uluslararası Geleneksel El Sanatı Ustaları • Yeminli sürgü tekniğini ustalar öğret- Sempozyumu, Ankara: Atatürk Kültür Mer- memek için yemin ettiklerinden bu ismi kezi Yayını 2013. almıştır. Kazazlık örücülüğün yaygın- Develioğlu, Yakude, (2002), Gümüş Kazaz laşmasını istemediklerinden bu tekni- Örücülüğü, Motif Dergisi, 30, 4-8. ğin yapılışı bilinmemektedir. Trab- zon’da bu sürgüyü sadece meslek aracı- İnan, Kenan, (2013), “17. Yüzyıl Ortala- lığıyla gelir sağlayan ustalar bilmekte- rında Trabzon’da Sosyal ve İktisadi Hayat”, dir. Bu durum ekonomik kaygı düşünce- Trabzon Belediyesi Kültür Yayınları. sinden yani yöredeki insanların bu tek- Köroğlu, Gülgün, (2004), Anadolu Uygar- niği geçim kaynağı olarak görmesinden lıklarında Takı, İstanbul: Türk Eskiçağ Bi- kaynaklanmaktadır. limleri Enstitüsü Yayınları. • Kazaziye çalışmalarını bundan sonraki Kuşoğlu, Mehmet Zeki, (2006), Resimli An- aşamalarda hologram kullanılacaktır. siklopedik Kuyumculuk ve Maden Terimleri • Yörede kazaziye sanatıyla tesbih, kolye, Sözlüğü, İstanbul: Ötüken Neşriyat A.Ş. Ya- bileklik, küpe gibi takılar üretilmekte- yınları. dir. Kürkman, Garo, (2010), Osmanlı Gümüş • Kazazlık teknikleri ayrı ayrı veya bir- Damgaları, İstanbul: İstanbul Ticaret likte kullanılarak yeni takı tasarımları Odası. gösterilmiştir. Okyay, Gülden, (2008), Trabzon Yöresi El • Kazaziye tekniklerinden bir pano yapıl- Sanatlarından Hasır Örgüsü ve Kazazlığın mıştır. Araştırılması ve Öğretim Programı Önerisi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi • Sonuç olarak kazaziye sanatında kulla- Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü. nılan tekniklerin farklı alanlarda da kullanılarak bilinirliği ve sürdürülebi- Sarı, İbrahim, (2016), Türk Sanat Tarihi, lirliği hedeflenmiştir. Antalya: Net Medya Yayıncılık. Sümerkan, Mustafa Reşat, (2016), Trabzon El Sanatları, Almanca çeviri, Deutsche KAYNAKÇA Übersetzung: Yavuz Kadir İnceismail, Anonim, (2006), Trabzon 2006, Trabzon Trabzon. Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Terzi, Metin, (2007), “Lidyalılardan Miras Trabzon. Kalan Zanaat: Kazazlık” Karadeniz Meydan Begiç, Hacer Nurgül, (2014), Gelenekteki Dergisi, 4. Değişim ve Keçecilik Sanatı, Yayımlanma- Trabzon, (2000), İstanbul: T.C Trabzon Va- mış Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi, liliği. Sosyal Bilimleri Enstitüsü. H. Nurgül BEGİÇ - H. ÖNAL ÇAPIK KAREN 2019 / 5 / 8 190

Yıldırmış, Fatma, (2014) Sözlü Kültür ve Gelenek Bağlamında Trabzon Yöresi El sa- natları, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ka- radeniz Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilim- leri Enstitüsü, Trabzon. KK 1: Ali Yazıcı, Trabzon kuyumcular odası başkanı, Trabzon Kazaziyesi, Kişisel Gö- rüşme, Trabzon 12 Eylül 2018. KK 2: Levent Seyhan, Kazaziye Ustası, Trabzon Kazaziyesi, Kişisel Görüşme, Trabzon, 14 Eylül 2018. URL 1: Trabzon Kazaziyesi, Tescil Ettiren: Trabzon Kuyumcular ve Saatçiler Esnaf Odası, Ihttp://yucita.org/uploads/tescilli- urunler/924.pdf (Erişim Tarihi: 20.04.2018). URL 2: http://www.megep.meb.gov.tr/ Gümüş kazaz örücülüğü dersi modülleri (el sanatları alanı) (Erişim Tarihi: 20.04.2018.) URL 3: Türk Dil Kurumu, 2018. http://www.tdk.gov.tr/index.php?op- tion=com _gts&kelime=MAKAS (Erişim Tarihi: 08.06.2018). URL 4: http://www.gumusbox.com/kupe- ler (Erişim Tarihi: 28.09.2018). URL 5: https://puskulhane.com/gumus- kazaziye-kupeler/ 572-guemues- kazaziye- kuepe. html (Erişim Tarihi: 28.09.2018). URL 6: https://trabzonhasir.com/trabzon- kazaziye-set (Erişim Tarihi: 10.09.2018).

KARADENİZ ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ DERGİSİ THE JOURNAL OF INSTITUTE OF BLACK SEA STUDIES

2019 5 / 8 (191-211)

Taşcı, Tekin Aycan, “Rus Devlet Teşkilatında Namestniklik Kurumunun Tarihçesi”, Kara- deniz Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 5/8, ss.191-211. DOI: 10.31765/karen.668139

RUS DEVLET TEŞKİLATINDA NAMESTNİKLİK * KURUMUNUN TARİHÇESİ  Tekin Aycan TAŞCI

* Araştırma makalesidir. Öz: Tarihteki ilk Rus devletinin 9. yüzyılın sonlarında Bu makale yazarın “Kafkasya’da Na- Kiev merkezli ortaya çıktığı kabul edilmektedir. Bu devlet mestniklik Kurumu (1845-1854)” adlı 11. yüzyılda knezlik denilen küçük beyliklere (prenslik- doktora tezinden üretilmiş olup, 1-5 lere) bölünmüş ve Rusların tek bir devlet çatısı altında ye- Ekim 2018 tarihlerinde Ankara'da niden birleşmesi ancak 15. yüzyılın son çeyreğinde müm- gerçekleştirilen XVIII. Türk Tarih kün olmuştur. Bu devlet, 18. yüzyılın ilk çeyreğinde impa- Kongresi’nde sözlü bildiri olarak su- ratorluğa dönüşmüş ve varlığını 1917’de gerçekleşen dev- nulmuştur. rime kadar devam ettirmiştir. 9. yüzyıldan 20. yüzyıla ka-

darki zaman diliminde Rus devleti sınırlarını genişletip ** Dr., Erciyes Üniversitesi/Edebiyat Avrupa tarzı idari reformlarla geliştikçe merkeziyetçi dü- Fakültesi, Tarih Bölümü zenlemeler çerçevesinde merkezi ve yerel yönetim organ- E-Posta: [email protected] ları değişime uğramıştır. Zaman içerisinde değişime uğ- ORCID: 0000-0001-6340-035X rayan kurumlardan biri de namestniklik (namestni- çestvo) olmuştur. Rus devlet teşkilatında 12. yüzyıldan iti- baren yerel idare biçimi olarak karşımıza çıkan namest- niklik kurumu, 16. yüzyıla kadar yasa ve nizamnameler- Anahtar kelimeler: Rusya, Rus Taşra den bağımsız şekilde ilkel bir yapıda taşra yönetimini ger- İdaresi, Namestnik, Genel Guberna- çekleştirmiştir. Bu yüzyılda gerçekleştirilen merkeziyetçi tor, Guberniya. reformlar çerçevesinde uygulamadan kaldırılmıştır. Fa- kat buna rağmen namestnik kavramı, devlet teşkilatında Keywords: Russia, Russian Provincial diplomatik bir unvan olarak muhafaza olmuştur. 18. yüz- Administration, Namestnik, Gover- yıla gelindiğinde merkezi ve yerel idarede gerçekleştirilen nor-General, Guberniya reformlar neticesinde namestniklik, yeniden yerel yöne- tim organı olarak devlet teşkilatındaki yerini almıştır. Na- mestniklik kurumu bundan sonra imparatorluk taşra ida- resinde gerçekleştirilen reformlar neticesinde geçirdiği değişimlerle 20. yüzyılın başına kadar uygulanmıştır. HISTORY OF NAMESTNIK INSTITUTION IN RUSSIAN STATE ORGANIZATION

Abstract: It is accepted that the first Russian state in his- Gönderim Tarihi: 10.09.2019 tory emerged in Kiev at the end of the 9th century. This Kabul Tarihi: 26.09.2019 state was divided into small principalities called kniaz- Tekin Aycan TAŞCI KAREN 2019 / 5 / 8 192 hestvo in the 11th century, and the reunification Kiev Rusyası dönemi başladı.3 912 yılında of the Russians under a single state was only öldüğü tahmin edilen Oleg’ten yaklaşık possible in the last quarter of the 15th century. yüzyıl sonra, 1019’da başa geçen Yaros- This state became an empire in the first quarter lov’un ülke topraklarını oğulları arasında of the 18th century and continued its existence pay etmesi neticesinde Kiev Rusya’sı knez- until the revolution that took place in 1917. In the period from the 9th to the 20th centuries, liklere (prensliklere) bölündü. Onun oğul- as the Russian state expanded its borders and larının da paylarına düşen toprakları kendi developed through European-style administra- oğulları arasında taksim etmesi netice- tive reforms, the central and local government sinde bu knezliklerin sayısı daha da arttı. bodies were transformed within the framework Böylece Kiev Devleti tamamen parçalandı of centralized regulations. One of the institu- ve Rus tarihinde knezlikler dönemine ge- tions that changed in time was namestnich- çildi. Diğer taraftan bu yeni siyasi yapıda estvo. Regardless of the laws and regulations, Kiev’e hâkim olan hanedan üyesi, “Büyük the institution of namestnichestvo that ap- Knez” unvanıyla diğer knezlikler üzerinde peared in the Russian state organization as a form of local administration since the 12th cen- yüksek otoriteye sahip oldu. Bununla bir- tury, carried out a provincial administration in likte ortak düşmana karşı Rus knezleri ara- a primitive structure up to the 16th century. It sında birlik ruhu devam etti.4 was abolished within the framework of central- 13. yüzyılda Rus knezlikleri Moğol-Türk is- ist reforms carried out in this century. Never- 5 theless, the concept of namestnik has been pre- tilasına uğradı ve Altın Orda Devleti’nin served as a diplomatic title in the state organi- hâkimiyetine girdi. Altın Orda hanları, Rus zation. As a result of the reforms carried out in knezlikleri arasındaki Büyük Knez uygula- the central and local administrations in the 18th masını devam ettirdi. Buna göre hanlar, century, namestnichestvo has taken its place in Rus knezlikleri üzerindeki hâkimiyetlerini the state organization as the local authority onların arasından seçtikleri Büyük Knez again. Institution of namestnichestvo has been aracılığı ile gerçekleştirdiler. 14. yüzyılda implemented until the beginning of the 20th Altın Orda Hanı’ndan bu unvanı alan Mos- century with the changes it has made as a result kova Knezliği, 15. yüzyılın sonuna gelindi- of the reforms carried out in the imperial pro- vincial administration. ğinde III. İvan’ın iktidarında (1462-1505) diğer tüm knezlikleri kendi sınırlarına da- Giriş hil etmiş vaziyette Moğol-Türk hâkimiye- 9. yüzyılın ortalarına doğru Dinyeper (Özi) tinden çıktı ve egemen bir devlet haline 6 Nehri havzası, İlmen gölü bölgesi, Volga ve geldi. Oka nehirlerinin yukarı kesimlerini kapsa- İlk Rus Devleti’nin 9. yüzyılın ikinci yarı- yan alanda Doğu Slavlarına ait ilkel küçük sında ortaya çıkmasına rağmen Ruslara ait 1 siyasi yapılar varlık göstermekteydi. 862 hukuki normlara dayalı ciddi bir idari teş- yılında Rurik adında bir Norman Knezi kilatın, kurumların ve bürokrasinin oluş- (prens) Novgorod’a yerleşti ve bu ilkel ya- ması ancak Moskova Büyük Knezliği’nin pıları kendi hâkimiyeti altında birleştirdi. egemen bir devlet haline gelmesiyle 15. Bu suretle tarihteki ilk (Eski) Rus Devleti yüzyıl sonu - 16. yüzyıl ortalarında yaşanan 2 ortaya çıktı. 879’da Rurik’ten sonra devle- merkezileşme çabaları neticesinde müm- tin başına geçen akrabası Oleg; Smolensk, kün oldu.7 Bu zamana kadar ki süreçte ise Lübeç ve Kiev gibi şehirleri ele geçirerek merkezi ve yerel idareye dair devlet fonk- Dinyeper (Özi) Nehri boyunca devletin top- siyonları herhangi bir memur kadrosundan raklarını genişletti. Oleg’in Kiev’i işgal et- mesi ve ardından buraya yerleşmesiyle ------1 Yeroşkin, 2010: 14. 5 Merkezi Saray şehri olan Altın Orda Devleti; İrtiş bo- 2 Bu, tarihçiler arasındaki genel görüştür. Kurat, yundan Aral gölünün kuzeyindeki topraklara kadar 2010: 21. Kama, İdil havzası, Özü boyu ve Turla bölgesini kap- 3 Kurat, 2010: 21; Kamalov, 2009: 61. samaktaydı. Bkz.: Saray, 1989: 539. 4 Kurat, 2010: 37, 42; Kamalov, 2009: 62. 6 Kurat, 2010: 83, 89-116. 7 Yeroşkin, 2010: 5. 193 Rus Devlet Teşkilatında Namestniklik Kurumunun Tarihçesi yoksun ya da oldukça sınırlı sayıda perso- bilgiler ışığında namestniklik kurumunun nele sahip ilkel yapılarca yürütüldü. Rus tarihi kökeni 9. yüzyılda devletin diğer devlet teşkilatında yerel idare biçimi ola- merkezlerine yönetici olarak atanan po- rak karşımıza çıkan namestniçestvo (na- sadniklere dayandırılmaktadır. Buna göre mestniklik) kurumunun oluşumu da bu il- söz konusu uygulama, 882’de Knez Oleg ve kel dönemde zuhur etti. onun haleflerinin fethettikleri topraklara drujinanın8 kıdemli üyeleri olan mujları Bu çalışmada Rus devlet teşkilatı tarihinde (boyar9) “yerleştirmeye” (posadit) başla- namestniklik kurumunun ortaya çıkışı ve malarıyla ortaya çıktı.10 Knez Oleg döne- 20. yüzyılın başına kadar geçirdiği deği- minde (880-912) muj, Knez Yaropolk döne- şimler incelenmektedir. Bu çerçevede 18. minde (972-978) posadnik olarak anılan bu yüzyıldan itibaren aynı anlamda kullanılan yerel idari amirlerin yerini 1148’den itiba- namestniklik ve genel gubernatorluk kav- ren namestnikler almaya başladı.11 Na- ramlarıyla ilgili bir asır sonra da aynı an- mestniklik kurumu, bu suretle Rus devlet layışın devam edip etmediği, dolayısıyla teşkilatı tarihinde yerel idare biçimi olarak 19. yüzyıl namestniklik idarelerine genel ortaya çıktı.12 Namestnik kavramı etimolo- gubernatorluk denilip denilemeyeceği ko- jik açıdan “yerine” anlamındaki “vmesto” nusu aydınlatılmaya çalışılmaktadır. Çalış- kelimesinden türemişti ve “yönetimi Bü- mada geçen Rusça “namestnik” ve “na- yük Knez yerine gerçekleştiren” manasına mestniklik” kelimelerini Türkçeye “nâip” gelmekteydi.13 Namestnikler, bu haliyle ve “nâiplik” olarak çevirmek mümkündür. atandıkları şehir ya da bölgede Büyük Fakat “nâip” kelimesi hakkındaki genel ta- Knez’in temsilcisi statüsüyle idareyi üst- nım, Rusça “namestnik” kavramı ile ör- lendi. tüşse de bunun Osmanlı ve Çarlık Rusya’sı yerel teşkilatlarındaki uygulaması farklılık İlk başlarda namestniklerin sorumluluk- arz etmektedir. Aynı durum, namestniklik ları ve faaliyetleri görevlendirildikleri böl- kavramıyla iç içe geçmiş olan guberniya ve gede knez yararına vergi ve haraç toplaya- genel gubernatorluk kavramları için de ge- rak gelir elde etmekle sınırlı tutulduğun- çerlidir. Guberniya kavramını Türkçeye vi- dan sadece mali nitelik taşıdı. Fakat za- layet, genel gubernatorluk kavramını ise manla namestnikler; yönettikleri şehri ve genel valilik olarak çevirmek mümkündür. bölgeyi birlik komutanı olarak göçebelerin, Fakat uygulamalardaki farklılıklar göz düşman knezlerin ve komşu ülkelerin sal- önünde bulundurularak çalışmada ilgili kav- dırılarından korumak, komşu knez ve ülke- ramların Rusçadaki orijinaline sadık kalın- lerle ilişkileri yürütmek, huzuru ve asayişi mıştır. Aynı düşünceyle Rus taşra teşkilatına sağlamak, hırsızlar ve yağmacılarla müca- ait diğer kavramların da Türkçe tercümesi dele etmek, merkezden gelen emirleri uy- yerine Rusçaları esas alınmıştır. Bununla gulamakla görevlendirildiler.14 Bu şekilde birlikte çalışmada Rusça kaynaklarda Jülyen namestniklerin sorumlulukları mali konu- takvimine göre belirtilen tarihlerin miladi lar dışında askeri, siyasi ve güvenlik alan- karşılıkları parantez içerisinde belirtilmiştir. larını da kapsadı. Bunun dışında tuinler (yargıç), hakimler, dovodçikler (mahke- 1. Namestniklik kurumunun ortaya çı- meye çağıran kişi, raportör) ve pravetçik- kışı ve gelişimi lerden (mahkeme kararlarını uygulayan “Povest vremennıh let” (Geçmiş Yılların görevliler) oluşan küçük bir idari kadroya Kıssası) isimli ilk Rus yıllıklarının verdiği sahip olan namestnikler ayrıca suçluları

------8 Drujina, knezin maiyetindeki kişiler olup bunlardan 10 Yeroşkin, 2010: 22. kıdemli olanlar yönetimde kneze danışmanlık etmek- 11 Andreyevskiy, 1864: 5. teydi. Diğerleri ise knezin daimi askeri birliğini oluş- 12 Andreyevskiy, 1864: 5; Gaciyeva, 2010: 22. turmaktaydı. Bkz.: “Drujina”, Bolşaya Sovetskaya 13 Yeroşkin, 2010: 30. Entsiklopediya, 1952: 242. 14 Andreyevskiy, 1864: 25; Yeroşkin, 2010: 22. 9 Boyarlar, yüksek sınıfı temsil eden büyük arazi sa- hibi aristokratlardı. Bkz.: Kurat, 2010: 44. Tekin Aycan TAŞCI KAREN 2019 / 5 / 8 194 yakalama ve yargılama işlerinden de so- İvan, buna mukabil devlet idaresinde mer- rumlu tutuldular.15 Cinayet, soygun vb. keziyetçi düzenlemelere gitti. Bu düzenle- suçların yargılanmasını halka bırakmakla meler çerçevesinde yerel yönetim sistemi birlikte bu davalardan sadece mali gelir önemli yere sahip oldu. Nitekim devletin elde etmekteydiler. İdam kararı ise knezin taşra idaresi hala daha namestnikler gibi yetkisindeydi ya da bu konuda namestnik- 12. yüzyıl knezlikler döneminden kalma lerini yetkilendirmekteydi.16 yönetim organlarınca gerçekleştirilmek- teydi. Merkezin mali kaynak sağlayıcısı konu- mundaki namestnikler, topladıkları vergi III. İvan tarafından namestniklere yönelik ve harçlardan elde edilen gelirin bir kıs- ilk düzenleme 1488 yılında yayınlanan 23 mını kneze göndermekte, geri kalan kıs- maddelik Belozero Nizamnamesi çerçeve- mını ise kendisine ve drujinasına ayırmak- sinde gerçekleştirildi. Bu nizamnameyle taydı.17 Namestniklerin merkezden maaş namestniklik kurumu kurallara bağlandı. almak yerine geçimlerini halktan temin et- Nizamnamede namestniğin görev süresi, tikleri bu sisteme kormleniye18 denilmek- hizmetindeki memurların sayısı ve na- teydi. Kormleniye sisteminde namestnik- mestnik dahil tüm memurların sorumluluk ler, yönettikleri şehri ya da oblastı bir ka- ve faaliyetler alanları belirlendi. Ayrıca na- zanç kapısı olarak görmektelerdi. Onların mestniklerin iç-dış ticaret, nikâh, yargı, nazarında bu görev, daha evvel gösterdik- gümrük vb. konularda sağladıkları hizmet- leri çeşitli hizmetler karşılığında knezin ler karşılığında ve bayramlar gibi özel gün- onlara kazanç sağlaması için vermek zo- lerde halktan aldıkları vergi ve korm mik- runda olduğu hukuki bir haktı. Bir başka tarları da netleştirildi.22 Bu şekilde na- değişle bir mükâfat şekliydi.19 mestniklerin yetkilerinin kısıtlanması ve devlet yönetiminin merkezileştirilmesi Namestniklerin halktan elde edecekleri ge- amaçlandı.23 lir miktarı kısmen knez tarafından belirle- nirken kısmen de halkı ezme pahasına on- Bu dönemde tüm yerel yönetimler için ların inisiyatifine bırakılmaktaydı. Bu sis- münferit nizamnameler hazırlanmaktaydı. temde halkı ağır mükellefiyetler karşısında Nizamnameler içerik olarak tek tip olsalar koruyan bir mekanizma yoktu. Namestnik- da ayrıntılar bakımından birbirleriyle lerin atanmasında da görevlendirildikleri önemli ölçüde farklılıklar içermekteydi. bölgede yaşayan halka getirecekleri yarar Belozero Nizamnamesi de bunlardan bi- değil, onların bölge halkından elde edecek- riydi. Dolayısıyla bu nizamnamede belirle- leri kazanç göz önünde bulundurulmak- nen kurallar sadece Belozero namestniğini taydı.20 Namestniklerin yerel halktan mal ilgilendirmekteydi. Her bölge için ayrı kul- olarak topladıkları korm21 miktarı 15. yüz- ların uygulanması devletin yerel yönetim- yılın son çeyreğine kadar belirsizliğini ko- ler konusunda zorluklar yaşamasına neden rudu. olmaktaydı. 15. yüzyıl sonunda tüm Kuzey Rus bölgelerini Moskova etrafında topla- Rus knezliklerini hâkimiyeti altına alan ve yan III. İvan, yerel kanunları tek bir çatı al- 1480 yılında Moskova Büyük Knezliği’ni tında birleştirmeye karar verdi. Bu doğrul- Altın Orda Hanlığı’ndan bağımsız hale ge- tuda Belozero Nizamnamesi dâhil yerel yö- tirerek egemen bir devlete dönüştüren III. netim nizamnameleri temel alınarak kâtip

------15 Yeroşkin, 2010: 22; Vernadsky, 2007: 426-427. Türk hâkimiyeti döneminde (1240-1480) ise yaygın- 16 Andreyevskiy, 1864: 24-25. laşmıştır. Bkz.: Vernadsky, 2007: 427. 17 Gaciyeva, 2010: 23; Yeroşkin, 2010: 22. 19 Yeroşkin, 2010: 30; Andreyevskiy, 1864: 11; Hos- 18 Kormleniye, beslenme anlamına gelmekte olup er- king, 2011: 104-105, 137-138. zak, besin manasındaki korm kökünden türemiştir. 20 Andreyevskiy, 1864: 13. Halkın ürettiği ürün üzerinden alınan ayni vergiye 21 Besin, erzak anlamlarına gelmektedir. karşılık gelmektedir. Bu sistemin kökenleri Kiev dö- 22 M.F. Vladimirskiy-Budanov, 1887: 73-81; Yeroşkin, nemine (862-1240) kadar dayanmaktadır. Moğol- 2010: 45-46; Vernadsky, 2007: 427. 23 Yeroşkin, 2010: 46. 195 Rus Devlet Teşkilatında Namestniklik Kurumunun Tarihçesi

Vladimir Gusev tarafından 1497 yılında Ka- 1555 yılından sonra namestniklik anlayışı nun Külliyatı hazırlandı. Külliyatın 20, 37- Rus devlet terminolojisinden kaybolmadı 45, 65. maddeleri doğrudan namestnikleri ve bir unvan olarak 18. yüzyıl başlarına ka- konu edindi. Bu kapsamda Belozero Nizam- dar diplomatik ilişkilerde kullanıldı.28 Dip- namesi’ndeki kurallar da artık genel yasa lomaside namestnik unvanının kullanımı haline geldi. Böylece yerel yönetimler ilk zamanla sistemleşti ve kendisine özgü ku- kez kanuni olarak sistemleştirilmeye çalı- rallara ve yasal dayanaklara sahip oldu.29 şıldı.24 1497 Kanun Külliyatı, bu haliyle Buna göre namestnik unvanları belli şehir devlet genelinde yerel yönetimlerin mer- adlarıyla derecelendirildi ve kişilerin say- kezileştirilmesine yönelik atılan ilk önemli gınlığına uygun şekilde dağıtıldı. Örneğin adım oldu. 1665 yılında namestnik unvanları top- lamda 21 şehir üzerinden sınıflandırıldı.30 2. Namestnikliğin kaldırılması ve diplo- Bu göre Vladimir ve Novgorod şehirlerinin matik unvana dönüşmesi isimleri söz konusu sınıflandırmada birinci 1547 yılında Çarlık tacını giyerek Moskova dereceden namestnik unvanlarıydı.31 Devleti’nin başına geçen IV. İvan döne- “Vladimir Namestniği” ve “Novgorod Na- minde ülke sınırları çevredeki gayri Rus si- mestniği” unvanları, istisnaları olmakla yasi teşekkülleri de içine alacak şekilde ge- birlikte sadece Çar’a yakın veya devletin iç nişledi. Gerek bu durum gerekse IV. İvan’ın ve dış politikasında önemli role ve konuma kişisel özellikleri nedeniyle bu dönemde sahip sayılı kişilere verilmekteydi.32 Geri devlet yönetiminin tümüyle merkezin de- kalan namestnik unvanları ise büyük şehir- netimi altına alması gereksinimi güçlendi. lere ve sınır şehirlerine görevlendirilen Buna bağlı olarak merkezi ve yerel yöneti- veya yabancı devlet temsilcileriyle yazış- min merkezileşmesi yönünde atılan en malar yürüten voyvodalara ve elçilere önemli adımların başında knezlikler döne- tevdi edilmekteydi.33 Fakat söz konusu na- mine ait yönetim organlarının tasfiyesi mestnik unvanları kişiye fazladan her- oldu.25 Bu kapsamda daha önce Belozero hangi bir yetki ve ayrıcalık sağlamamakta, Nizamnamesi ile yetkileri kısıtlanan na- sadece fahri bir anlam taşımaktaydı.34 mestniklik müessesesi, halk ve namestnik- lerin söz konusu sistemden duydukları Bu sistemde dikkat çeken bir diğer unsur hoşnutsuzluklar ve hazineye kaynak temi- da voyvodaların yerel idare amiri olarak ninde yaşanan aksaklıklar gerekçe gösteri- atandıkları şehir ile kendilerine verilen na- lerek 15 (25) Ağustos 1555’te IV. İvan tara- mestnik unvanındaki şehir isimlerinin fından kaldırıldı.26 Yüksek yerel idarede çoğu zaman birbirinden farklı olmasıydı.35 namestniklerin yerini voyvodalar aldı.27 Bunun sebebi voyvodaların 1555 öncesi ye- rel yönetim sisteminde geniş yetkilere sa-

------24 Yeroşkin, 2010: 46; Vladimirskiy-Budanov, 1887: şöyle sıralanmaktaydı: 1) Vladimir, 2) Novgorod, 3) 82-107, 222. Kazan, 4) Astrahan, 4) Pskov, 5) Smolensk, 6) Tver, 25 Yeroşkin, 2010: 24, 31-50. 7) Velikoperm, 8) Vyatsk, 9) Nijegorod, 10) Ryazan, 26 Andreyevskiy, 1864: 34. 11) Rostov, 12) Yaroslav, 13) Suzdal, 14) Volgodsk, 15) 27 Andreyevskiy, 1864: 36. Kostroma, 16) Beloozero, 17) Novotorjsk, 18) Kolo- 28 Gaciyeva, 2010: 23. mensk, 19) Bryansk, 20) Riga. Bkz.: Talina, 2012: 32. 29 Talina, 2012: 86. 32 Talina, 2012: 88. 30 Şehir isimleri üzerinden yapılan namestnik unvan- 33 Talina, 2012: 23-24, 32. larının sayısı ve sırası yıllara farklılıklar gösterdi. Ör- 34 Gaciyeva, 2010: 23. neğin 1665’te yirmi bir namestnik unvanı kullanılır- 35 Örneğin; Novgorod Voyvodalarına 5. Derecedeki ken, XVIII. yüzyıl başında bu sayı neredeyse yetmişe Pskov ile 19. derecedeki Kostrom arası namestnik un- ulaştı. Vladimir ve Novgorod namestniği unvanları da vanları, Pskov Voyvodalarına 9. derecedeki Vyatka ile 3. ve 4.dereceye düşerken ilk 2 sırayı Moskova ve Kiev 25. derecedeki Kolomensk arası namestnik unvanları, namestniği unvanları aldı. Bkz.: Talina, 2012: 32, 35- Kiev Voyvodalarına 7. derecedeki Tver ile 14. derece- 36. deki Ryazan arası namestnik unvanlarından biri ve- 31 Çar Aleksey Mihayloviç döneminde 1665 yılında na- rilmekteydi. Bkz.: Talina, 2012: 43-46. iplik unvanları derecelerine göre yukarıdan aşağıya Tekin Aycan TAŞCI KAREN 2019 / 5 / 8 196 hip namestniklerle özdeşleşmesini önle- I. Pyotr döneminde Rus Devlet teşkilatı li- mekti.36 Bu uygulama aynı gerekçeyle I. teratürüne giren Avrupa kökenli guberniya Pyotr37 döneminde de devam etti.38 ve gubernator terimlerinin ilk telaffuz edi- lişi 1708-1710 kararnamelerinden önceye 3. I. Pyotr’ın yerel yönetim reformu ve rastlamaktadır. “Guberniya” ifadesi ilk kez namestniklik 25 Ekim (5 Kasım) 1701 tarihli İmparator I. Pyotr, iktidara geldiğinde devlet teşkila- kararnamesinde zikredildi.48 16 (27) Nisan tına yönelik reform çalışmaları kapsa- 1702’de dini özgürlük vaadiyle yabancıları mında yerel idareyi yeniden düzenledi. 166 Rusya’ya yerleşmeye teşvik etmeye yönelik uyezd39ve volosta40bölünmüş durumda kararnamede ise ilk kez “gubernator” ifa- olan ülke, I. Pyotr tarafından 18 (29) Ara- desi kullanıldı.49 Bu terimlerin Rus litera- lık 1708’de yayınlanan kararnameyle sekiz türüne girişi, Pyotr’ın İsveç kentlerini ele guberniya41 (vilayet) şeklinde taksim geçirdikten sonra buralardaki yerel idare edildi.42 9 (20) Ocak 1710’da yayınlanan bir kurumlarıyla tanışması ve bunları örnek başka kararnameyle söz konusu 8 guber- alması neticesinde oldu. Fakat bu terimler niya kuruldu.43 Böylece imparatorluk yerel Ruslara yabancıydı. Bu sebeple olsa gerek idare sisteminde fiilen guberniyalar dö- 16 (27) Nisan 1702 tarihli manifestoda gu- nemi başladı.44 Yeni taksimat düzeninde bernator ile namestnik terimleri “…sınır guberniyalar, idari olarak provintsiya45 ve gubernatoruna veya namestniğine…” ve uyezdlere bölündü. Provintsiyalar ya bir- “Sınırdaki ve Kiev’den Smolensk ve kaç uyezd ve küçük şehrin bağlı olduğu bü- Pskov’a giden yoldaki tüm namestnikleri- yük bir şehirden ya da tek uyezde sahip bir mize, gubernatorlarımıza, komutanları- şehirden oluşturuldu. Bu tarihlerden itiba- mıza…” ifadelerinde olduğu gibi birbirini ren yüksek yerel idarenin başındaki voyvo- daların yerini artık gubernator46 olarak ad- landırılan yerel yönetim amirleri aldı.47

------36 Talina, 2012: 44. 42 Tarhov, 2005, 65; PSZRİ, Sobraniye 1, Tom 4, No 37 Petro. 2218, 18.12.1708, 436-438. 38 Örneğin 1712’de Kiev Gubernatoru’na idari olarak 43 1708 ve 1710 kararnameleri çerçevesinde kurulan hiçbir hiyerarşik bağının olmadığı “Smolensk Na- sekiz guberniya şunlardır: Moskova, İngermanland mestniği” unvanını verilmişti. Yine 1713 yılında Ka- (1710’dan itibaren Petersburg), Kiev, Smolensk, Ar- zan Gubernatoru aynı zamanda Kazan Guberni- hangelsk, Kazan, Azak, Sibir ve Tobol. 1713’te Riga yası’nın bir provintsiyası olan Nijegorod’un na- Guberniyası kuruldu. Smolensk Guberniyası lağve- mestniği sıfatını taşımaktaydı. Bkz.: Blinov, 1905: 47. dildi ve toprakları Riga ile Moskova guberniyaları 39 Ruslarda 13. yüzyıldan itibaren temel yerel idari bi- arasında pay edildi. 1714’te Kazan Guberniyası top- rimler olarak ortaya çıkmıştır. Volost denilen alt idari raklarının bir kısmıyla Nijegorod, 1717’de Astrahan birimlere ayrılmaktaydı. İlk başlarda namestnikler guberniyaları kuruldu. 1714’te mevcut guberniya sa- tarafından idare olunan uyezdler, namestnikliklerin yısı 9 oldu. 1727’de ise bu sayı 250 uezdden oluşan 14 kaldırılmasının ardından voyvodaların idaresine ve- guberniyaya ulaştı. Bkz.: Tarhov, 2005: 65-66; İnsti- rildi. 18. Yüzyıldan itibaren guberniyaların alt idari tut General-Gubernatorstva i Namestniçestva, 2003: birimlerine dönüştürüldü. Bkz.: “Uyezd”, Bolşoy Ent- 17, 19. siklopediçeskiy Slovar, 1993: 1378. Uyezd kavramını 44 Korf, 1901: 131. Türkçeye “kaza” olarak çevirmek mümkündür. 45 Provintsiya, Latince kökenli bir kelime olup, 40 Eski Ruslarda idari birim olarak ortaya çıkan vo- 1719’dan itibaren Çarlık Rusya’sında guberniyaların lostlar, 14. Yüzyıldan itibaren uyezdlerin alt idari bi- alt idari birimi olarak devlet teşkilat literatürüne gir- rimleri haline geldi. “Volost”, Bolşoy Entsiklopediçes- miştir. Bkz.: “Provintsii”, Bolşoy Entsiklopediçeskiy kiy Slovar, 1993: 241. Volost kavramını Türkçeye “na- Slovar, 1993: 1065. hiye” olarak çevirmek mümkündür. 46 Guberniyaların başına merkezden atanan yüksek 41 Guberniya, Rusçaya I. Petro döneminde Batı Av- hükümet memurlarına gubernator denilmekteydi. Bu rupa’dan geçmiş Latince kökenli bir kelime olup Türk- kavramı Türkçeye “vali” olarak tercüme etmek müm- çeye vilayet şeklinde tercümesi mümkündür. I. kündür. Petro’dan itibaren Rus devlet teşkilat tarihinde temel 47 Andreyevskiy, 1864: 36-37; Blinov, 1905: 39, 47. yerel yönetim birimleri bu ismi almıştır. Bkz.: Baska- 48 PSZRİ, Sobraniye 1, Tom 4, No 1882, 25.10.1701, kov, i dr. 2006: 164; Boçkarev, 1940: 295, 297; “Gu- 179-181. berniya”, “Gubernator”, Bolşoy Entsiklopediçeskiy 49 PSZRİ, Sobraniye 1, Tom 4, No 1910, 16.04.1702, Slovar, 1993: 347. 192-195. 197 Rus Devlet Teşkilatında Namestniklik Kurumunun Tarihçesi karşılar şekilde birlikte kullanıldı.50 Bu iki ihtiyaç sahiplerinin gözetilmesi gibi konu- terimin birbirine alternatif değil, eşan- lar yine onların görevleri arasındaydı. Gu- lamlı şekilde kullanımı Rus toplumu için bernatorların yargıdaki etkinlikleri de ol- gayet yabancı olan gubernator terimine dukça fazlaydı. Mahkemeleri ve mahkeme halkta bir karşılığı olan Rusça namestnik kararlarının yerine getirilmesini denetle- terimiyle açıklık getirilmeye çalışıldığı iz- mektelerdi. Suçu engellemek için tedbirler lenimi vermektedir. Bu şekilde 16. yüzyılın almakla mükelleflerdi.54 Bu haliyle guber- ikinci yarısından itibaren diplomatik bir natorlar; idari, mali, adli, asayiş ve birlik- unvana dönüşen namestnik terimi, I. lerin komutanlığı gibi işlevlerle donatıl- Petro’nun yerel yönetimlere dair başlattığı mıştı.55 reform kapsamında tekrar en büyük mülki Merkezi idari teşkilatta da reformlar yapan idare amiri unvanı olarak devlet taşra teş- Pyotr, kollegya olarak adlandırılan bakan- kilatındaki yerini aldı. lıklar kurdu. Devlete dair tüm işlerin çö- I. Pyotr dönemine ait kanunnamelerde ay- zümü kollegyaların yetki alanına verildi. rıca “genel gubernator” unvanına da rast- Dolayısıyla yerel idareye dair gubernator- lanmaktadır. Bu unvan, Pyotr tarafından ların yetkisindeki birçok iş ilgi alanına İngermanland (Petersburg) ve Azak guber- göre bu yeni merkezi kurumların yetki ve niyalarının başına atanan amirlere veril- sorumluluğuna devredildi. Buna bağlı ola- mişti. Fakat henüz yetki ve sorumluluk ba- rak gubernatorlar ve voyvodalar, yönetime kımından genel gubernator ile gubernator dair her bir meselede ilgili kollegyanın em- unvanları herhangi bir farklılık arz etme- rine girdi.56 Bu suretle yetkileri sınırlandı- mekteydi. Bunlar arasındaki fark sadece rılan gubernatorların temel vazifesi, yerel onursaldı.51 idari kurumların faaliyetlerini ve kollegya emirlerinin bölgede uygulanışını denetle- Gubernatorlar, yönetimi guberniya kançı- mek oldu.57 laryası aracılığıyla gerçekleştirmekteydi.52 Temel vazifeleri yerel idare üzerinde dene- I. Pyotr döneminde yapılan reformlar neti- tim kurmak ve vergilerin düzgün ve doğru cesinde Senato, gubernatorlar üzerinde şekilde toplanmasını sağlamaktı. Şehirle- yüksek siyasi denetim mercii haline geldi. rin iktisadi işleri, fabrikalar, tuz ve şarap Bu denetim, senatör revizyonları ile ger- ticareti başta olmak üzere yerel mali idare çekleştirilmekteydi. Denetim dışında Se- de onların sorumluluğundaydı.53 Bunların nato; gubernatorları atama, cezalandırma, dışında gubernatorlar, başında bulunduk- yerlerini değiştirme ve onlara direktif ları bölgedeki askeri idarenin de amiri ko- verme yetkilerine sahipti. Daha sonraları numundaydı. Bu çerçevede komutan statü- Pyotr, gubernatorlar üzerindeki tüm yet- süyle guberniyalardaki tüm garnizonlar kiyi kollegyalara devretti. Fakat guberna- onların emrindeydi. Kendilerine bağlı bir- torları denetleme yetkisi yine Senato’da liklere komutan atamaları onlar tarafından kaldı. Bununla birlikte savaş, barış ve as- yapılmaktaydı. Askeri birliklerin konuşlan- keri müdahaleler hakkında karar mercii dırılması ve sorumlu olduğu bölgeye gelen kollegyalar değil, Senato kabul edildi. Ba- birliklerin ihtiyaçlarını karşılama gibi yü- kanlar ile gubernatorlar arasında çıkan an- kümlülüklere sahipti. Mali ve askeri idare laşmazlıkları çözme yetkisi de Senato’da dışında halkın yaşam koşullarının iyileşti- idi. Diğer taraftan bu dönemde kurulan ge- rilmesi, sağlık hizmetlerinin sağlanması, rek merkezi gerekse yerel idari kurumların

------50 Bkz.: PSZRİ, Sobraniye 1, Tom 4, No 1910, 54 Korf, 1901: 133. 16.04.1702, 193. 55 İnstitut General-Gubernatorstva i Namestniçestva, 51 İnstitut General-Gubernatorstva i Namestniçestva, 2003: 19. 2003: 18, 42-43. 56 İnstitut General-Gubernatorstva i Namestniçestva, 52 Korf, 1901: 131-132. 2003: 88. 53 İnstitut General-Gubernatorstva i Namestniçestva, 57 Korf, 1901: 134. 2003: 18-19; Korf, 1901: 132-133. Tekin Aycan TAŞCI KAREN 2019 / 5 / 8 198 yetki ve sorumluluk alanları net bir şekilde kontrolsüz voyvodalara dönüştüler. Bu du- ortaya konulamadı.58 rum I. Yelizaveta63 dönemine (1741-1762) kadar devam etti. I. Yelizaveta’nın Se- Pyotr’ın ölümü ardından onun kurduğu pek nato’ya eski yetkilerini vermesiyle guber- çok kurum kapatılırken gubernatorların natorların konumu zayıfladı ve yetkileri kı- idare ve yargıdaki yetki ve sorumlulukları sıtlandı. Bu kapsamda voyvodaları atama genişletildi.59 Buna paralel şekilde şehir yetkisi tekrar Senato’ya geçti. Böylece belediyeleri özerkliğini kaybederek guber- Pyotr sonrası bozulan yerel yönetim sis- natorların emrine verildi. II. Pyotr60 döne- temi Yelizaveta tarafından yeniden düzene minde (1727-1730) ise yerelde tüm mali, konulmaya çalışıldı.64 idari ve adli yetkiler gubernatorların elinde toplandı. Diğer taraftan yetkilerinin 4. II. Yekaterina dönemi yerel yönetim çoğu elinden alınan Senato’nun eski anla- reformu ve namestniklik mını yitirmesi neticesinde gubernatorlar I. Pyotr’ın reformlarını örnek alan İmpara- üzerindeki denetim de zayıfladı. Guberna- toriçe II. Yekaterina65 döneminde (1762- torların denetlenmesi görevi kollegyalara 1796) yerel yönetimlere dair ciddi düzenle- verildi. Bunlar arasında özellikle mali iş- meler gerçekleştirildi. İmparatoriçe, ilk lerden sorumlu Kamer-Kollegya, guberna- olarak 1764’te gubernatorlar üzerindeki torların denetiminde ön plana çıkan kurum kollegya denetimini kaldırdı.66 Yekaterina oldu. Bu şekilde denetim işlevi guberniya- tahta geçtiğinde ülke genelinde 16 guber- ların gelir-giderlerinin kontrolü şeklinde niya vardı. 1764-1766 yılları arasında gu- maliye ile sınırlı kaldı.61 berniya sayısı 20’ye çıkartıldı. 1772’de il- İmparatoriçe Anna İvanovna62 döneminde hak edilen Polonya toprakları üzerinde ay- (1730-1740) gubernatorların yerel idare rıca iki guberniya daha kuruldu. 1775’e ge- üzerindeki yetkileri tamamen genişledi. lindiğinde imparatorluk toprakları top- Sorumlu oldukları bölgenin “efendisi” ha- lamda 23 guberniya, 65 provintsiya ve 276 line gelen gubernatorlar, yereldeki bütün uyezde bölünmüş vaziyetteydi.67 İhtiyaç işleri çözme, tüm yerel hükümet organla- doğrultusunda ülke genelindeki idari bi- rına memur atama, hatta kendilerine bağlı rimlerin sayısı peyderpey arttırılmaya de- alt idari birimlere voyvodalar tayin etme vam ederken imparatorluk idari taksimat gibi yetkilere sahip oldular. Gubernator düzeni ve taşra yönetim sistemine dair re- yetkilerinin bu derece genişlemesine kar- form çalışmaları devam ettirildi. şın onların üzerindeki kollegya kontrolü- II. Yekaterina’nın gerçekleştireceği re- nün oldukça zayıf kalması, taşralarda gö- form; yerel yönetimlerde denetim soru- revi kötüye kullanma vakalarının artma- nunu, kanun ve mevzuat eksikliklerini ve sına neden oldu. Gubernatorlar, bir nevi I. provintsiyaların yapısal bozukluklarını gi- Pyotr öncesi yerel yönetimlerin başındaki

------58 Korf, 1901: 134, 135. hor gören tavrının aksine, aslen Alman olan Yekate- 59 Pyotr’ın ölümü ardından tahta çıkan eşi I. Yekate- rina’nın kısa zamanda Rusçayı öğrenmesi ve gerçek rina döneminde gubernatorlara mahkeme yetki ve gö- bir Rus prenses karakterine bürünmesi devlet erkânı- revleri verildi. nın gönlünü kazanmasını sağladı. Nitekim tahta geçi- 60 I. Pyotr’ın torunu Pyotr Alekseyeviç. şinden bir yıl sonra, 28-29 Haziran (9-10 Temmuz) 61 Korf, 1901: 136. 1762’de III. Pyotr tahtan indirilip öldürüldü ve yerine 62 Anna İvanovna, Pyotr’ın kardeşi V. İvan’ın Pras- Yekaterina imparatoriçe ilan edildi. 1725-1727 yılları kovya’dan doğan kızıdır. arası hüküm süren I. Pyotr’ın eşi ile adaş olması sebe- 63 I. Pyotr’ın kızı Yelizaveta Petrovna. biyle kendisine “ikinci” sıfatı verildi. Bkz.: Kurat, 64 Korf, 1901: 137. 2010: 281-296. 65 II. Yekaterina, aslen bir Alman prensesiydi ve ismi 66 Korf, 1901: 137. Sophia Augusta idi. 1745’te veliaht III. Pyotr ile evlen- 67 Tarhov, 2005: 66. Bu veriler A.S. Korf’un eserinde dirilmesi vesilesiyle Ortodoksluğa geçirildi ve kendi- farklılık göstermektedir. Korf’un verdiği bilgiye göre sine Yekaterina Alekseyevna ismi verildi. 1761’de 1764’te toplam guberniya sayısı 10’dan 15’e çıkarıl- tahta geçen III. Pyotr’ın Alman hayranlığı ve Rusları mıştı. Bu 15 guberniya ise 44 provintsiya ve 178 uyezdden oluşmaktaydı. Bkz.: Korf, 1901: 138 199 Rus Devlet Teşkilatında Namestniklik Kurumunun Tarihçesi dermeliydi. Bunlara ilaveten guberniyala- landı. Yasaya göre imparatorluk toprakla- rın genişliği de önemli bir sorun teşkil et- rının 300-400 bin nüfuslu guberniyalara, mekteydi. Nitekim genişlemeye devam guberniyaların da aynı prensiple ortalama eden imparatorluk toprakları çok az sayıda 20-30 bin nüfuslu uyezdlere bölünmesi ön- guberniyaya taksim edilmiş vaziyetteydi. görüldü.71 Yasada, başında yönetici olarak Buna bağlı olarak söz konusu guberniyalar gubernatorların bulunduğu guberniyalar oldukça büyük alanları kapsamaktaydı. Bu aynı zamanda “namestniklik” (namestni- durum ise yerel yönetimleri zor duruma çestvo), onların denetimi için atanacak düşürmekteydi. Dolayısıyla idari taksimat yüksek memurlar ise “genel gubernator” yapısının da yeniden düzenlenmesi gerek- veya “namestnik” olarak adlandırıldı. Böy- mekteydi. Yekaterina’nın yerel yönetim re- lece I. Pyotr’dan sonra devlet teşkilatında formunda ayrıca gerekli gördüğü üç husus yerel idare amiri ve birimi olarak namest- vardı. Bunlardan biri yönetimin kanuni nik ve namestniklik kavramlarına tekrar hale getirilmesiydi. Diğerleri ise Pyotr’ın yer verildi.72 da arzu ettiği gibi idare, yargı ve denetimin 1775 Yasası’nda namestnik ve namestnik- birbirinden ayrılmasıydı.68 lik kavramlarının kullanım şekli 1702 Ma- Zamanla yargı organına dönüşen Se- nifestosu’ndaki ile benzerlik gösterdi. Öyle nato’nun bu dönemde yerel yönetimler ki 1775 Yasası’nda geçen “guberniya veya üzerindeki denetimi de zayıflamıştı. Bu du- namestniklik”73 ve “namestnik veya genel rum, Senato’nun yerine yerelde denetimi gubernator” ifadeleriyle namestniklik ile gerçekleştirecek başka bir kuruma ihtiyaç guberniya, namestnik ile genel gubernator doğurdu. Buna istinaden yerelde guberna- kavramları birbirine karşılık gelecek şe- torların üstünde bir yüksek makamının ih- kilde kullanıldı. Bununla birlikte idari bi- dasına karar verildi. Guberniyaların ba- rim olarak namestniklik (namestniçestvo) şında bulunacak bu yüksek dereceli memur ifadesinin yanında her seferinde “guber- sadece denetimden sorumlu olacaktı. On- niya” ifadesi, namestnik ve genel guberna- lara bağlı gubernatorlar da yönetimi üstle- tor adının yanında ise çoğu yerde parantez neceklerdi. Bu suretle idare ve denetim içinde “başkomutan” unvanı verildi.74 Do- birbirinden ayrılacaktı.69 layısıyla II. Yekaterina’nın ortaya koyduğu yerel yönetim sisteminde guberniya ifadesi Bahsi geçen ihtiyaçlar temelinde hazırla- namestniklik ifadesiyle, yerel idarenin baş nan reform tasarısı II. Yekaterina tarafın- amiri konumundaki genel gubernator un- dan onaylandı ve 7 (18) Kasım 1775’te “Bü- vanı ise namestnik unvanıyla eşanlamda tün Rusya İmparatorluğu Guberniyalarının kullanıldı.75 Yönetimi için Yasalar”70 başlığıyla yayın-

------68 Korf, 1901: 138. tarihinde Gürcü Çarı II. Erekle ile imzalanan Georgi- 69 Korf, 1901: 138. yevsk Antlaşması ve ardından bu konu hakkında II. 70 Bundan sonra “1775 Guberniyalar Yasası” ve cümle Yekaterina ile Knez Grigoriy Aleksandroviç Potemkin akışına göre “1775 Yasası” kısaltmaları kullanılacak- arasında geçen yazışma oluşturmaktadır. Nitekim tır. G.A. Potemkin’in unvanı söz konusu antlaşma met- 71 PSZRİ, Sobraniye 1, Tom 20, No 14392, 07.11.1775, ninde “namestnik” olarak zikredilirken, 231-233. 23.08.1783’te bu anlaşma hakkında imparatoriçenin 72 PSZRİ, Sobraniye 1, Tom 20, No 14392, 07.11.1775. ona yazdığı teşekkür mektubunda unvanı “genel gu- 73 Kanunlarda özellikle guberniya ile namestniklik bernator” olarak belirtilmektedir. Bkz.: PSZRİ, Sobra- (namestniçestvo) kavramlarının birlikte ya da birbiri- niye 1, Tom 21, No 15835, 29.09.1783, 1014; Ros- nin yerine kullanmış olması, çağdaş araştırmacılarda siyskiy Gosudarstvennıy Voyenno-İstoriçeskiy Arhiv kavram karmaşası yaratmaktadır. Bu sorunla ilgili (RGVİA), F. 52, Op. 2, D. 29, L. 23a-b. olarak bkz.: L.F. Pisarkova, 2007: 403-405. 75 Bu çalışmanın I. Nikolay dönemine kadarki kıs- 74 I. Nikolay dönemine kadar namestnik ve genel gu- mında yazı akışının bozulmaması için “namestnik” ve bernator kavramları kanunlar, resmi yazışmalar ve o “genel gubernator”, “namestniklik” ve “guberniya” dönemlere ait telif eserlerde kavramsal ve işlevsel kelimeleri birlikte kullanılmayacaktır. Bunun yerine olarak birbirini karşılayacak şekilde kullanılmıştır. Buna en önemli örneklerden birini, 24 Temmuz 1783 Tekin Aycan TAŞCI KAREN 2019 / 5 / 8 200

II. Yekaterina, ilk başta her guberniyanın Yüksek Zemskiy Mahkemesi’ne ona bağ- başına yönetim için gubernator, denetim lıydı. Bu mahkemelerden istinaf için bütün için ise onun üzerine namestnik (genel gu- ceza ve hukuk davaları ona gönderilmek- bernator) atamayı planlamıştı. Dolayısıyla teydi. Soylular hakkındaki meseleler de bu- her guberniya bir namestniklik olarak ta- raya gönderilmekteydi. Mahkeme başkanı sarlanmıştı. Yasada guberniyalara aynı za- ve diğer alt birim daire başkanları impara- manda namestniklik denmesinin sebebi de torluğun yüksek mahkemesi konumundaki buydu. Fakat namestnik makamına atana- Senato’nun teklifi ve İmparator onayıyla cak memur kadrosunun yetersiz olması do- atanmaktaydı.81 layısıyla iki ya da daha fazla guberniyanın Kollegya departmanları ile eş tutulan na- bir namestniğin yönetimi altında birleşti- mestniklik bünyesindeki kamaralar sadece rilmesi gerekti. Bu haliyle 1775 Guberniya- İmparator ile Senato’dan yasa ve karar- lar Yasası, 13 (24) Haziran 1781 tarihli ka- name alıp, sadece onlara rapor sunmak- rarnameyle uygulamaya konuldu.76 Yasa- taydı. Kamaralar kendileriyle eş statüdeki nın uygulamada kaldığı süre zarfında oluş- mercilerle ilişki kurma yetkisine sahipti. turulan 50 guberniya 20 namestniklik al- Suçlular hakkında ölüm ya da itibarsızlaş- tında birleştirildi.77 Böylece İmparatorluk tırma cezalarında Yüksek Zemskiy Mahke- topraklarının tamamı namestnikliklere bö- mesi, davayı Ceza Mahkemesi Kamarası’na lündü. Bunların sınırları sabit olmadı ve göndermekteydi. Hukuk Mahkemesi Kama- her yeni namestnik döneminde değişikliğe rası da yine Yüksek Zemskiy Mahke- uğradı.78 mesi’nden gönderilen hukuk davalarının 1775 Guberniyalar Yasası’na göre namest- istinaf merciiydi. Hazine Kamarası, na- nikliklerin (genel gubernatorlukların) yö- mestniklikteki devlet veya kamu inşaat iş- netim teşkilatı; Namestnik (Genel Guber- leri, hesap revizyonları, vergi işleri, gelir- nator, Başkomutan), Gubernator, Guber- gider ve bütçe hesabı gibi devlet hazinesini niya (Namestniklik) İdaresi79, Hazine Ka- ilgilendiren meselelerden sorumluydu. marası, Ceza Mahkemesi Kamarası, Hukuk Uyezd defterdarlıkları guberniyalardaki Mahkemesi Kamarası, Yüksek Zemskiy Hazine Kamarası’na bağlıydı. Hazine Ka- Mahkemesi ve diğer alt idari birimlerden marası, guberniya ve ona bağlı tüm uyezd- oluşturuldu.80 Yüksek Zemskiy Mahke- lerin gelir-gider ve bütçe hesapları çıkarıp mesi, her guberniyada (namestniklikte) rapor halinde Devlet Hazinesi’ne sunmak- kurulmaktaydı. İdari birimin büyüklüğüne taydı.82 göre bazı yerlerde birden fazla da Yüksek Namestnik başkanlığında gubernator ve Zemskiy Mahkemesi kurulabilmekteydi. Senato’nun atadığı iki danışmandan oluşan Üyeleri uyezdlerdeki soylular tarafından Guberniya (Namestniklik) İdaresi, yü- kendi içlerinden seçilmekteydi. Uyezd rütme organı vazifesi görmekteydi. İdare, mahkemeleri ve alt zemskiy mahkemeleri

------“genel gubernator” unvanının karşılığı olan “namest- tan oluşmaktaydı. 1775’ten itibaren II. Yekaterina dö- nik” kelimesi, “guberniya” ifadesinin karşılığı olan nemi kurulan guberniyaların çoğu 1920’li yıllara ka- “namestniklik” kelimesi kullanılacaktır. dar sınırlarını korudu. Bkz.: Tarhov, 2005: 66. 76 13 (24) Haziran 1781 tarihli kararnameyle 40 gu- 78 Pisarkova, 2007: 405. berniyadan 39’u (biri gubernator idaresinde bıra- 79 İfadenin orijinali “Namestniçeskoye Pravleniye” kıldı) 19 genel gubernator (namestnik) sorumlulu- olup “pravleniye” kelimesi idare, yönetim, yönetim ğuna verildi. Bkz.: PSZRİ, Sobraniye 1, Tom 22, No kurulu ve müdürlük gibi anlamlara gelmektedir. Ça- 15171, 13.06.1781. lışmada söz konusu kelime “İdare” şeklinde tercüme 77 1775-1785 yılları arası bu ölçütler temelinde ülke 40 edilmiştir. guberniyaya ve iki oblasta bölündü. Onlar da top- 80 PSZRİ, Sobraniye 1, Tom 20, No14392, 07.11.1775, lamda 483 uyezde taksim edildi. 1793-1796 yılları 231-232. arasında ele geçirilen yeni topraklar üzerinde sekiz 81 PSZRİ, Sobraniye 1, Tom 20, No14392, 07.11.1775, yeni guberniya daha kuruldu. Yasanın uygulamadan 234, 243-244. kaldırıldığı 1796 yılına gelindiğinde imparatorluk 82 PSZRİ, Sobraniye 1, Tom 20, No14392, 07.11.1775, idari taksimatı toplamda 50 guberniya ve bir oblast- 239-240, 287. 201 Rus Devlet Teşkilatında Namestniklik Kurumunun Tarihçesi kollegyalar83 ile eşit statüye sahipti. Buna Atanır atanmaz namestniklere tevdi edilen bağlı olarak sadece İmparator ile Se- iki öncelikli görev vardı. Bunlardan birin- nato’dan yasa ve kararname almakta ve sa- cisi, sorumluluklarına verilen guberniyala- dece onlara rapor sunmaktaydı. Ayrıca rın sınırlarını ve iç taksimatını 1775 yasa- kendisi ile eşit statüdeki mercilerle ilişki sında belirtilen nüfus oranlarına göre be- kurma yetkisine de sahipti. Onunla ilgili şi- lirlemekti.87 Bu görevi yerine getirdikten kayetler doğrudan Senato’ya iletilmek- sonra namestniklerin ikinci öncelikli gö- teydi.84 revi, guberniyanın yönetimi için gerekli kurumları oluşturup açmaktı. Bu iki görev, Gubernatorlar, namestniklerin yokluğunda 1780’lere kadar iki ayrı kararname ile na- onun yerine genel yasalar çerçevesinde ve- mestniklere tebliğ edilmekteydi. 1780’ler- killik etmekteydi. Sınır işleriyle ilgili konu- den itibaren söz konusu görevlerin tebliği ları namestnikler gibi Dışişleri Kol- tek bir kararnamede toplanmaya baş- legyası’na bildirmekle yükümlülerdi. Gu- landı.88 bernatorların yokluğunda onların görevini gubernator vekilleri üstlenmekteydi. Gu- Namestnikler genel olarak suiistimalleri, bernator ve gubernator vekilleri, impara- ölçüsüz ihtişamı, zalimliği engellemek; tor tarafından atanmaktaydı. Gubernator- adil olmayan kararları Senato’ya bildirmek lara yardımcı olması için ayrıca Namest- şartıyla durdurmak; kıtlık ve iaşe sıkıntı- niklik İdaresi’ne iki danışman görevlendi- sına karşı tedbirler almak; sınır bölgele- rilmekteydi. Senato tarafından görevlendi- rinde devletin güveliğini korumak gibi yü- rilen bu danışmanlar, gubernatorun direk- kümlülüklere sahiplerdi.89 Tüm yerel polis tiflerini yerine getirmekte mükellefti. Da- idaresi ve imparatorun aksi emri olmadığı nışmanlar, gubernator emirlerinin ka- müddetçe namestniklik topraklarında bu- nunla çeliştiği kantine vardıklarında bu lunan tüm askeri birlikler namestniklere durumu Namestniklik İdaresi’ne yazılı şe- bağlıydı.90 Namestnikler ayrıca sorumlu kilde bildirme hakkında sahiplerdi. Fakat oldukları guberniyalarda yeni yasaların gubernator emirlerini iptal yetkileri yoktu uygulanması konusunda söz hakkına sa- ve bu emirlere uymak zorundalardı.85 hiplerdi. Öyle ki kendilerine iletilen yeni yasalar hakkında ceza mahkemesi, hukuk 1775 Yasası ile kurulan bu idari yapının mahkemesi ve hazine kamaraları başkan- başı namestnik (genel gubernator) idi. Na- larıyla istişarede bulunup, bu yasaların gu- mestnikler, gubernator ve gubernator ve- berniya için uygun olup olmadığına karar killeri gibi doğrudan imparator tarafından vermekteydiler. Bu istişareler neticesinde atanmaktaydı. Yasada namestniklerin söz konusu yasaların oybirliği ile guber- atandıkları bölgeyi imparator adına yönet- niya için uygun bulmaması halinde bu du- tikleri ve doğrudan ona bağlı oldukları be- rumu Senato’ya iletmekteydiler. Konuyla lirtilmişti. Namestnikler, Petersburg’da ilgili nihai karar yetkisi ise imparatora bulundukları vakit oy kullanma hakkıyla aitti.91 Senato Genel Meclisi toplantılarına ka- tılma hakkında sahiplerdi. Bu hak, onları II. Yekaterina’nın idare ile yargıyı birbirin- bakanlar gibi Senato üyesi yapmaktaydı. 86 den ayırma niyetine istinaden 1775 Guber-

------83 Heyet, kurul anlamlarına gelen kollegyalar döne- bin nüfusa sahip olması kaidesi kastedilmektedir. Bu min bakanlıkları konumundaydı. taksimat prensibinde nüfus oranları esas alınırken, 84 PSZRİ, Sobraniye 1, Tom 20, No14392, 07.11.1775, bölgelerin etnik yapıları ve ekonomik durumlarına 232, 234, 237-238, 287. dikkat edilmemiştir. 85 PSZRİ, Sobraniye 1, Tom 20, No14392, 07.11.1775, 88 Pisarkova, 2007: 404, 405, 406. 234, 238-239. 89 Sobraniye Soçineniy A.D. Gradovskogo, 1899: 307. 86 PSZRİ, Sobraniye 1, Tom 20, No14392, 07.11.1775, 90 PSZRİ, Sobraniye 1, Tom 20, No 14392, 07.11.1775, 231, 234, 237. 236-237. 87 Namestnikliklerin (guberniyaların) ve oblastların 91 PSZRİ, Sobraniye 1, Tom 20, No14392, 07.11.1775, 300-400 bin, onlara ait uyezd ve okrugların ise 20-30 238. Tekin Aycan TAŞCI KAREN 2019 / 5 / 8 202 niyalar Yasası’nda namestniğin “guberni- yönetime ne derece dâhil olabileceğine yanın efendisi” olduğu, buna karşın “ha- açıklık getirilmemişti.96 kim” statüsünde olmadığı özellikle vurgu- Genel olarak 1775 Yasası, namestniklerin landı. Bu ifadeyle namestniklerin guberni- görev ve yetkileri konusunda çok sayıda yalardaki dava süreçlerine müdahalesini belirsizlikle doluydu. Mihail Mihayloviç önlemek ve dolayısıyla idarenin yargı üze- Speranskiy’e göre bu durum, II. Yekaterina rindeki tahakkümünü kırmak amaçlan- dönemi namestniklerinin kimi yerde dene- mıştı. Fakat diğer taraftan namestniklere timden ziyade doğrudan guberniya yöneti- Senato’yu bilgilendirmek şartıyla dava sü- mini üstlenmelerine, kimi yerde ise eylem- recini hızlandırma ya da ağır ceza davala- siz kalmalarına yol açmıştı.97 Namestnikle- rında kararların yürütülmesini durdurma rin görev ve yetkilerinin netleştirileme- yetkisi verildi.92 Bu durumun yarattığı çe- mesi, onlar üzerinde denetim yetkisine sa- lişki, namestniklere yargı işlerine müdahil hip olan Senato ve Genel Savcı’nın bu vazi- olma imkânı tanıdı. felerini yerine getirmesine de mani ol- 1775 Yasası’na göre namestniklerin temel muştu.98 vazifesi, günlük yönetim işlerine müdahale II. Yekaterina’nın ölümünün ardından 6 etmeden kendilerine bağlı guberniyalar- (17) Kasım 1796’da tahta geçen oğlu I. daki tüm idari-adli teşkilatın ve memurla- Pavel99 (1796-1801), devlet teşkilatında rın faaliyetleri üzerinde genel denetimi merkezileşmeye gitti. I. Pavel’in ilk icraat- gerçekleştirmek ve kanunların harfiyen larından biri annesi döneminde kurulan uygulanmasını sağlamaktı.93 Bu haliyle na- yerel yönetim teşkilatını merkezileştirme mestnik makamı, guberniya teşkilatı üze- amacıyla değiştirmek oldu.100 Bu doğrul- rinde genel denetim organı niteliği taşı- tuda 12 (23) Aralık 1796 tarihinde yayınla- maktaydı.94 Fakat 1775 Yasası, yürütmeye dığı “Devletin Gubernatorluklara Yeni Tak- dair namestniğe verdiği görev ve yetkilerle simatı Hakkında Kararname” ile namest- bu makamın sadece denetim organı olarak niklik kurumunu ilga etti.101 Yerel idarede kalmasını imkansızlaştırırken onun dene- onların yerini Senato’ya ve kollegyalara tim işlevi hakkında da önemli boşluklar bı- bağlı guberniya idareleri aldı.102 Böylece II. rakmaktaydı. Nitekim yasada namestnikle- Yekaterina dönemine ait namestnikliklerin rin polis, yargı ve hazine üzerindeki dene- varlığı İmparatoriçe’nin ömrü ile birlikte tim türüne95; müdahale yetkisine; denetim son buldu. Diğer taraftan sınır bölgele- ile yönetimdeki rolünü ayıran hususlara;

------92 PSZRİ, Sobraniye 1, Tom 20, No14392, 07.11.1775, leştiremeden öldü. Böylece 42 yıl nezaret altında ya- 236-237. şadıktan sonra 1796’da tahta çıkan Pavel, annesinin 93 Pisarkova, 2007: 411; Gaciyeva, 2010: 24; Sobraniye ortaya koyduğu devlet düzenine karşı tepkili bir siya- Soçineniy A.D. Gradovskogo, 1899: 306. set tercih etti. Devlet teşkilatında da annesi döne- 94 Rossiyskiy Gosudarstvennıy İstoriçeskiy Arhiv minde uygulamaya konulan bazı düzenlemeleri kal- (RGİA), F. 1167, Op. 1, D. 141, L. 2a, 3b-5b; Sobraniye dırdı, yerel teşkilatlanmayı yeniden tanzim etti. Bkz.: Soçineniy A.D. Gradovskogo, 1899: 307. Kurat, 2010: 294-295, 299. 95 Denetimin türü geçici ya da devamlı, genel ya da 101 12 (23) Aralık 1796 tarihli kararnameyle (ukaz) im- yerel olabileceği gibi denetim görevi ıslah yetkisiyle paratorluk genelindeki namestnikliklere (genel gu- birlikte de verilebilir. Islah ise işlerin gidişatına, ger- bernatorluklara) son verilmesine rağmen ne söz ko- çekleştiriliş şekline ya da karara yönelik olabilir. nusu kararnamede, ne de I. Pavel tarafından yeni ye- Bkz.: RGİA, F. 1167, Op. 1, D. 141, L. 58b-59b. rel idari düzenlemelere dair yayınlanan diğer karar- 96 İnstitut General-Gubernatorstva i Namestniçestva, namelerde genel gubernatorluk ya da namestniklik 2003: 104. görevinin tasfiyesine değinilmemiştir. Gubernatorlar 97 RGİA, F. 1167, Op. 1, D. 141, L. 58b-61a. için başta “guberniya amiri” olmak üzere yeni görev 98 Pisarkova, 2007: 412. adları kullanılmıştır. Namestnikler için ise ilk başta 99 I. Pavel, II. Yekaterina’nın III. Pyotr’dan olan oğ- “namestniklik yöneticileri”, daha sonraları ise “genel luydu. I. Pavel’in tahta geçişi hakkında bkz.: PSZRİ, gubernator” adları kullanılmıştır. Bkz.: İnstitut Gene- Sobraniye 1, Tom 24, No 17530, 06.11.1796, 1. ral-Gubernatorstva i Namestniçestva, 2003: 77-78; 100 I. Pavel’e karşı mesafeli duruş sergileyen Yekate- PSZRİ, Sobraniye 1, Tom 24, No17634, 12.12.1796, rina, kendisinden sonra onun değil de torunu Alek- 229-230; RGİA, F. 1167, Op. 1, D. 141, L. 61b. sandr’ı tahta geçmesini arzu etmişse de bunu gerçek- 102 Yeroşkin, 2010: 141. 203 Rus Devlet Teşkilatında Namestniklik Kurumunun Tarihçesi rinde ve yeni hakimiyet kurulan toprak- ile taşra idareleri arasındaki ilişkiler düze- larda birkaç guberniyanın bağlı bulunduğu nini de değiştirdi. Öyle ki önceden yerel yö- genel gubernatorluk idarelerine dokunul- netime dair her meselede gubernatorlar il- madı. Bu şekilde imparatorluk genelindeki gili bakanlığa bağlı kabul edilirken artık namestnikliklerden 13’ü guberniyalar ça- guberniyalardaki her bir yerel idari birim, tısı altında birleştirildi. Toplam guberniya sorumluluk alanına göre doğrudan ilgili sayısı 51’den 42’ye düşürüldü.103 bakanlığın emrine girdi. Örneğin; hazine kamarası doğrudan Maliye Bakanlığı’nın, Pavel döneminde yerel idareye yönelik bir yargı kamarası ise Adalet Bakanlığı’nın diğer önemli gelişme ise askeri guberna- idaresine verildi.109 Yüksek yürütme erki torluk görevinin ortaya çıkmasıydı. Askeri olarak ortaya çıkan bakanlıklar, bu suretle gubernatorlar, komutanlık vazifesinin yanı taşrada onlara bağlı birimler aracılığıyla sıra sivil (mülki) kurumların idaresiyle de daha önce gubernatorlar tarafından halle- görevlendirildiler.104 Dolaysıyla başındaki dilen birçok işi kendi üzerlerine aldılar. Bu kişilerin asker olmasına rağmen daha çok durum bakanlıkları yerel yönetime daha sivil kabul edilen gubernatorluk görevi, bu müdahil hale getirdi ve gubernatorların yeni unvanla askeri bir nitelik kazandı. nüfuzunu kırdı.110 Fakat bakanların yerel 5. I. Aleksandr ve I. Nikolay dönemle- yönetimler üzerinde bu kadar güçlenmesi rinde yerel idareye dair reform çalışma- İmparator tarafından rahatsız edici bu- ları ve namestniklik lundu. 1801’de saray darbesiyle I. Pavel’in yerine I. Aleksandr, bakanların artan gücünü den- tahta çıkarılan oğlu I. Aleksandr (1801- gelemek için yerelde onlarla eşit yetkilere 1825), merkezi ve yerel teşkilatta yeni dü- sahip yeni yapılar kurmayı düşündü.111 Ba- zenlemelere gitti. Yeni imparator, babası- kanların yerel yönetim işlerini önemli öl- nın aksine ülke yönetiminde babaannesi II. çüde üstlenmiş olması, hükümet nezdinde Yekaterina’nın prensiplerini ve onun kur- de olumsuz karşılandı. Nitekim merkezden duğu teşkilat yapısını esas aldı. Bununla onlarca guberniyanın yönetilmesi güçtü. birlikte merkezde I. Pyotr döneminden Bu durum karşısında hükümet çevrele- kalma kollegyaları 8 (20) Eylül 1802’de ba- rinde söz konusu zorluğun ancak impara- kanlıklara dönüştürdü.105 Bununla birlikte torluk topraklarının büyük idari birimlere devlet meseleleri bakanlıklara paralel ku- taksim edilmesi ve bunların başına yüksek rulan Bakanlar Komitesi’nde görüşülmeye dereceli güvenilir memurların atanmasıyla başlandı.106 Ayrıca II. Yekaterina’nın ak- aşılabileceği kanısı oluştu.112 Bu çözüm sine yetki ve görevlerini yeniden belirle- önerisinin ortaya çıkışında II. Yekaterina diği Senato’nun konumunu güçlendirdi.107 dönemi namestniklik (genel gubernator- 1 (13) Ocak 1810 tarihli manifestoyla Da- luk) tecrübesi önemli rol oynadı. nıştay’a karşılık gelen Devlet Konseyi’ni I. Aleksandr döneminde Polonya Çarlığı kurdu.108 (1815) ve Besarabya (1816-1823) şeklinde 1802 reformuyla kollegyaların bakanlık- iki namestniklik ve 1802-1825 yılları ara- lara dönüştürülmesi, bu merkezi kurumlar sında 13 yeni genel gubernatorluk ku- ruldu.113 Fakat İmparator, namestniklik

------103 Tarhov, 2005: 66-67. 109 İnstitut General-Gubernatorstva i Namestniçestva, 104 İnstitut General-Gubernatorstva i Namestniçestva, 2003: 88. 2003: 78, 82; Yeroşkin, 2010: 197. 110 Zlobin, 2014: 124. 105 PSZRİ, Sobraniye 1, Tom 27, No 20406, 111 İnstitut General-Gubernatorstva i Namestniçestva, 08.09.1802. 2003: 88; V.V. Yefimova, 2012: 147. 106 Bkz.: Kurat, 2010: 297-315. 112 İnstitut General-Gubernatorstva i Namestniçestva, 107 PSZRİ, Sobraniye 1, Tom 27, No 20405, 2003: 102; Yefimova, 2012: 145-146. 08.09.1802. 113 1782’de kurulan Pribaltık ve 1794’te kurulan Lit- 108 PSZRİ, Sobraniye 1, Tom 31, No 24064, 01.01.1810. vanya-Belorus genel gubernatorluklarına ek 1802’de Novorossiya, Malorossiya, 1804’te Perm, Vyatka Tekin Aycan TAŞCI KAREN 2019 / 5 / 8 204

(genel gubernatorluk) idarelerinin II. Ye- Pavloviç Koçubey’den117 geldi. Koçubey, ha- katerina dönemindeki gibi tüm imparator- zırladığı raporda ülke sınırlarının genişli- luk topraklarını kaplamasından yanaydı. ğini göz önünde bulundurarak başta mer- Bunun başlıca iki sebebi vardı. Bunlardan kezden uzak bölgelerde olmak üzere impa- birinci, Aleksandr’ın 1802 Bakanlıklar Re- ratorluk topraklarında her birine birkaç formu sonrası ortaya çıkan imparator - ba- guberniyayı içine alacak şekilde genel gu- kanlıklar - gubernatorlar şeklindeki hiye- bernatorlukların oluşturulmasını önerdi. rarşik yapıyı imparator - genel gubernator- Koçubey, genel gubernatorların kendile- lar - gubernatorlar şeklinde değiştirmek is- rine bağlı guberniyaların genel denetim- temesiydi.114 Bu suretle bakanlıkların nüfu- den sorumlu tutulmalarını önerirken, bir zunun zayıflayacağı taşra idareleri doğru- taraftan da onlara verilecek yetkiler saye- dan imparatora bağlanacaktı. İkinci sebep sinde birçok meselenin yerinde çözülebile- ise yerel yönetimlerin denetimsiz kalma- ceğini ve bu şekilde merkezin yükünün ha- sıydı. Öyle ki II. Yekaterina’nın taşra ida- fifletilebileceğini ileri sürdü.118 Koçubey’in resini teslim ettiği namestnikler, yetki ve tasarısı uygulamaya geçirilmediyse de ye- görev tanımlarındaki belirsizliklere rağ- rel yönetim sistemine dair ilerideki proje men sorumlulukları altındaki yerel yöne- çalışmaları için ilk adım oldu. timler üzerinde bir denetim mekanizması Yerel yönetim reformuna dair çalışma- oluşturmuşlardı. Fakat 1796’da namestnik- larda hükümetin gündemini meşgul eden liklerin lağvedilmesiyle yerel yönetimler başlıca konu, yerel yönetimin başına ata- üzerindeki bu denetim mekanizması da yı- nacak amirlerin yetkileri ve alt-üst kurum- kılmıştı. Yeni düzende yerel yönetimlerin larla ilişki düzeni meselesiydi. Bununla il- denetiminden sorumlu tek mercii haline gili temel çalışmalardan biri, ülke gene- gelen savcılıklar ise bu görevi yerine getir- linde namestnikliklerin kurulması hak- mekte oldukça zayıf kalmıştı.115 I. Alek- kında 1816’da imparatorun emriyle hazır- sandr, bahsi geçen iki sebepten ötürü niha- lanan proje oldu. 1816 projesi, imparator- yet yerel yönetim teşkilatında namestnik- luk topraklarının bütününü kapsayacak şe- likler meselesini gündeme aldı ve bununla kilde her biri birkaç guberniyadan oluşan ilgili proje çalışmalarını başlattı. 12 okrug kurulmasını ve bu okrugların ba- I. Aleksandr’ın arzu ettiği yerel yönetim şına namestniklerin atanmasını önermek- sistemine uygun ilk teklif 28 Mart (9 Ni- teydi.119 Buna göre taşrada yönetimi na- san) 1806’da İçişleri Bakanı Graf116 Viktor

------(1811’de ilga edildiler), 1808’de Finlandiya, 1816’da 117 Rusya tarihindeki önemli devlet adamlarından biri Moskova, St. Petersburg, 1819’da Tula, Voronej, Or- olan Viktor Pavloviç Koçubey (1768-1834), Poltava lov, Ryazan, Tambol, 1820’de Arhangelsk, Vologoda, Guberniyası’nda doğdu. 1802-1807 ve 1819-1823 yıl- Olonets, 1822’de Doğu Sibirya, Batı Sibirya, 1823’te ları arasında İçişleri Bakanlığı yaptı. 1827-1834 ara- Mogilev, Smolensk, 1825’te Nijegorod, Kazan, Simbir, sında ise Devlet Senatosu Başkanıydı. XVIII. yüzyılın Penzen genel gubernatorlukları kuruldu. Bkz.: Zlobin, son yıllarında Olağanüstü elçi olarak İstanbul’da bu- 2014: 125; İnstitut General-Gubernatorstva i Na- lundu. Potyomkin, 2017: 170. mestniçestva, 2003: 379. 118 Sbornik russkogo istoriçeskogo obşestva, 1894: 210. 114 Zlobin, 2014: 124-125. 119 1. Okrug: Merkezi Riga olmak üzere Ostzee (Pribal- 115 RGİA, F. 1167, Op. 1, D. 141, L. 62b-63a. tık) ve Pskov guberniyaları. 2. Okrug: Merkezi Vitebsk 116 Graf: Kökeni Batı Avrupa tarihinde feodal döneme olmak üzere Smolensk ve Kaluga, Vitebsk ve Mogilev dayanan ve devlet hiyerarşisinde onunla bağlantılı bir guberniyaları. 3. Okrug: Merkezi Kiev olmak üzere soyluluk unvanıdır. Rusya’ya bu unvan I. Pyotr döne- Malorossiya, Kiev, Harkov, Kursk guberniyaları. 4. minde Almancadan geçmiştir. Rus tarihinde ilk graf Okrug: Merkezi Odessa olmak üzere Novorossiya gu- unvanı 1706’da I. Pyotr tarafından Boris Petroviç Şe- berniyaları ve Besarabya Oblastı. 5. Okrug: Merkezi remetev’e verilmiştir. 1917’de kadar varlığını koruyan Arhangelsk olmak üzere üç kuzey guberniyası. 6. unvan babadan oğula geçmekte olup ekselans, hazret Okrug: Merkezi Tver olmak üzere Novgorod, Tver, Ya- sıfatlarıyla birlikte kullanılmıştır. Bkz.: “Graf”, Bol- roslav, Vladimir ve Kostrom guberniyaları. 7. Okrug: şoy Entsiklopediçeskiy Slovar, 1993: 336; “Graf”, Vo- Tula merkezli orta Rusya (srednorusskiye) guberniya- yennıy Entsiklopediçeskiy Leksikon İzdavaemıy Ob- ları. 8. Okrug: Orenburg merkezli Vyatka-Ural bölgesi şestvom Voyennıh i Literatorov, 1840: 447-448; guberniyaları. 9. Okrug: Kazan merkezli Povolga gu- “Graf”, Entsiklopediçeskiy Slovar, 1893: 577. berniyaları. 10. Okrug: Tiflis merkezli Kafkasya ve 205 Rus Devlet Teşkilatında Namestniklik Kurumunun Tarihçesi mestnik - namestniklik kurulu - guberna- kurul, namestnik haricinde altı üyeden torlar - guberniya idaresi şeklinde oluştu- oluşmaktaydı. Namestniklik kurulunun rulacaktı. üyeleri, ilgili bakanlıkların teklifi ve impa- rator kararnamesiyle atanmaktaydı. Kuru- Projeye göre namestnikler, doğrudan im- lun sorumluluğuna verilen yönetim alanla- paratora bağlıydı ve taşra teşkilatının en rının idaresi, uzmanlıklarına göre daireler yüksek amiriydi. Temel görevleri; kendile- şeklinde söz konusu altı üye arasında pay rine bağlı guberniyalardaki kurum ve gö- edilecekti. Kurul toplantılarında söz ko- revlilerin faaliyetlerini denetlemek, ka- nusu altı üye istişari oy hakkına sahipti. nunların ve merkezden gelen emirlerin bu- Nihai kararlar yetkisi ise namestniğe aitti. ralarda doğru şekilde uygulanmasını sağ- Dolayısıyla kurul, danışma mercii niteli- lamaktı. Bunun dışında yetki bakımından ğindeydi.122 Kurulda kançılarya teşkilatı bakanlarla eş tutulan namestnikler, idare mevcuttu.123 ve yargı üzerinde de söz sahibiydi.120 Gu- bernatorlar doğrudan namestniğe bağlıydı. Projede belirlenen ilişki düzenine göre na- Onunla birlikte ordu ve donanma hariç gu- mestnik, imparatora Bakanlar Komitesi berniyalar bünyesindeki okruglara ait ku- aracılığıyla arzda bulunmakta ve yine Ba- rum ve görevliler de namestniğin emri al- kanlar Komitesi aracılığıyla imparatordan tındaydı. Namestnik, bunlar üzerinde ba- cevap almaktaydı. Bakanlar, namestnik ile kan yetkilerine sahipti. Her namestnik, sadece olağanüstü durumlarda doğrudan kendisine bağlı tüm kurumları teftiş edip iletişim kurabilirdi. Senato’nun namestnik gubernatorlar, gubernator vekilleri, ka- ile ilişkisi de bakanlar ile olan ilişkisi gibi mara başkanları, savcılar, gümrük amirleri olmalıydı.124 Bunun dışında Senato’nun, ve askeri memurlar hariç diğer bütün gö- kararnameleri doğrudan namestniğe gön- revliler hakkında tahkikat başlatabilir ve dermesi, bakanlıkların ise gubernatorlara onları geçici olarak görevden uzaklaştıra- emirlerini namestnikler üzerinden ilet- bilirdi. Toplumun alt sınıfına mensup in- mesi gerekmekteydi. Namestniğe bağlı ku- sanların refahından sorumlu tutulan na- rumlar, hükümet organlarına ancak na- mestnikler, soylu ve şehir seçimlerini mestnik üzerinden arzda bulunmalıydı. kendi denetiminde düzenlemekte ve çıkan Namestnik, mahkeme kararları ve guber- sonucu onaylamaktaydı. Yargı üzerinde ise niya idaresine dair tüm şikayetleri incele- namestniğe verilen yetkiler; mahkemele- mekle yetkiliydi ve bu şikayetler ancak rin karar sürecini hızlandırma, savcı ve gu- onun incelemesinden geçtikten sonra ba- bernator tarafından onaylanmış olsa dahi kanlıklara iletilmeliydi. Namestniklere ta- ölüm ve itibarsızlaştırma gibi kararların nınan bir diğer önemli ayrıcalık da bölge uygulamasını durdurma şeklindeydi.121 şartlarını gözeterek halka ve hazineye za- 1816 tarihli projeye göre her namestnik- likte bir namestniklik kurulu oluşturula- caktı. Hareket ordusu ve donanma hariç yargı, polis, ekonomi, din, eğitim, posta ve diğer sivil yönetim alanlarındaki tüm bi- rimler bu kurulun sorumluluğundaydı. Başkanlığını namestniğin üstleneceği bu

------Astrahan guberniyaları. 11. Okrug: Tomsk merkezli 120 İnstitut General-Gubernatorstva i Namestniçestva, Sibirya. 12. Okrug: Vilnius merkezli Vilnius, Grodno, 2003: 95, 97. Minsk, Volın, Podolsk guberniyaları ve Belostok Ob- 121 İnstitut General-Gubernatorstva i Namestniçestva, lastı. Söz konusu okrugların başına düşünülen genel 2003: 95-96. gubernatorlar (namestnik) listesinde A.P. Yermo- 122 Sobraniye Soçineniy A.D. Gradovskogo, 1899:316. lov’un Kafkasya’ya, F.O. Pauluççi’nin Riga’ya, graf 123 İnstitut General-Gubernatorstva i Namestniçestva, M.S. Vorontsov’un ise Odessa’ya atanması öngörül- 2003: 96. müştü. Bkz.: İnstitut General-Gubernatorstva i Na- 124 İnstitut General-Gubernatorstva i Namestniçestva, mestniçestva, 2003: 94, 97-98. 2003: 96. Tekin Aycan TAŞCI KAREN 2019 / 5 / 8 206 rar vereceğini düşündüğü Senato kararna- esas alınarak başka projeler üzerinde çalış- melerinin ve bakan emirlerinin uygulama- malar devam ettirildi.128 sını durdurma yetkisiydi.125 1816 projesinin ortaya koyduğu ilkeler te- 1816 projesi, okruglarda ordu ve donanma melinde yerel yönetimler meselesiyle ilgili birlikleri hariç tüm kurum ve memurlar ilk çalışma, 1818’de imparatorun emriyle üzerinde namestniği baş amir kılarken di- ülke topraklarının genel gubernatorluk ğer taraftan Bakanlıklar Genel Yasası çer- okruglarına taksimatına dair proje çalış- çevesinde bakanların guberniyalarda ken- malarında yer alan General Yaver Alek- dileriyle ilgili kurum ve makamlar üzerin- sandr Dmitrieviç Balaşov (Balaşev) tara- deki yetkilerini korumuştu. Bu durum, na- fından kalem alındı. Balaşov’un hazırladığı mestniğin yetki ve sorumluluklarında de- projenin deneme amaçlı uygulanması için netim işlevini, her ne kadar idari ve adli iş- 4 (16) Kasım 1819 yılında Orlov, Tula, Rya- levlerle karışsa da öncelikli hale getir- zan, Tambov ve Voronej guberniyalarından mişti.126 bir okrug oluşturuldu.129 Bu pilot bölgenin başına da Balaşov’un kendisi atandı.130 Bakanların görüşüne sunulan 1816 tarihli proje hakkında bir tek Maliye Bakanı Graf Aleksandr’ın direktifiyle 1816 tarihli proje- Dmitriy Aleksandroviç Guryev’in eleştiri- den faydalanılan bir diğer önemli çalışma, leri günümüze ulaşmıştır. Namestniklik 1820 tarihli Anayasa taslağıydı. Bu haliyle kurumuna karşı olan Guryev’in I. Alek- söz konu Anayasa taslağı, yerel yönetimler sandr’ın bu konudaki ısrarcı tavrı karşı- meselesinde önemli bir yere sahipti. Tas- sında eleştirilerini dikkatli şekilde ifade et- lakta Rusya’nın namestnikliklere, namest- tiği gözükmektedir. Guryev, konuyla ilgili nikliklerin guberniyalara, guberniyaların raporunda namestniklik kurumunun ihda- uyezdlere ve uyezdlerin de okruglara bö- sına doğrudan karşı çıkmak yerine namest- lünmesi öngörülmekteydi. Bununla birlikte niklerin yetki ve sorumluluklarının ağır- her namestniklik bünyesinde namestniklik lıklı olarak denetim işlevi üzerinden belir- kurulunun oluşturulması, bu kuruldan çı- lenmesi gerektiği yönünde tavır sergile- kan kararların da onun bağlı olduğu na- mişti. Buna bağlı olarak da namestniklerin mestnik tarafından onaylanması öneril- idari yetkilerinin kısıtlanmasını ve taşra mişti.131 idareleri üzerinde bakanların yetkilerinin 1821’de Petersburg’a dönen Sibirya Genel muhafaza edilmesini savunmuştu.127 Gur- Gubernatoru Mihail M. Speranskiy, İmpa- yev’in görüşleri muhafazakâr merkezi bü- rator emriyle namestnikliklerin kurulması rokrasi tarafından paylaşılmış olacak ki, ve onların hukuki statüsü hakkındaki teo- 1816 projesi ülke genelinde uygulamaya rik çalışmalara dahil oldu.132 Namestnik ve konulmadı. Diğer taraftan 1816 projesi namestniklik yerine “genel gubernator” ve “oblast” isimlerini133 kullanmayı tercih ------125 Sobraniye Soçineniy A.D. Gradovskogo, 1899: 316; 132 M.M. Speranskiy, 1800’lü yılların başında Koçubey İnstitut General-Gubernatorstva i Namestniçestva, ile neredeyse eş zamanlı reform çalışmalarına dâhil 2003: 96. edilmişti. Hazırladığı projede genel gubernatorluk 126 İnstitut General-Gubernatorstva i Namestniçestva, kurumunun sadece Sibirya, Kafkasya, Orenburg, No- 2003: 96-97. vorossiya ve Don Kazakları toprakları gibi özel yerel 127 İnstitut General-Gubernatorstva i Namestniçestva, şartlarla imparatorluğun geri kalan kısmından ayrı- 2003: 99-109. lan kenar bölgelerde kurulmasını savunmuştu. Buna 128 İnstitut General-Gubernatorstva i Namestniçestva, göre söz konusu bölgelerde imparatorluk kanunları- 2003: 98. nın bölge şartlarına göre değişiklik göstermeliydi. 129 Yefimova, 2012: 145; İnstitut General-Guberna- Muhafazakâr bürokrasiye gerek yerel gerekse mer- torstva i Namestniçestva, 2003: 103, 109. kezi devlet yönetimine dair sunduğu fikirleri kabul et- 130 Balaşov, bu görevi 1828 yılına kadar devam ettirdi. tiremeyen Speranskiy, 1812’de Petersburg’dan uzak- Bkz.: “Balaşev, Aleksandr Dmitriyeviç”, Russkiy Biog- laştırılıp Sibirya’ya görevlendirildi. Bkz.: İnstitut Ge- rafiçeskiy Slovar, 1900: 442-444. neral-Gubernatorstva i Namestniçestva, 2003: 89-91. 131 Yefimova, 2012: 150; İnstitut General-Guberna- 133 Speranskiy’in tasarısında geçen kavramlara sadık torstva i Namestniçestva, 2003: 100-101; kalınmıştır. 207 Rus Devlet Teşkilatında Namestniklik Kurumunun Tarihçesi eden Speranskiy, hazırladığı projede oblast iptal etme ya da düzeltme yetkisine sa- yönetimlerini bakanlıklarla eşitleyip onları hipti. Sivil gubernatorlar ile adalet kama- aynı kurallar, yetkiler ve hiyerarşi düze- raları arasındaki görüş ayrılıklarında nihai niyle birlikte bakanlıklar sistemine dahil karar genel gubernatorlara aitti. Sperans- etmeyi önerdi. Buna göre oblast yönetim- kiy, her ne kadar oblastlarda denetim ile leri yerelde Senato’ya bağlı bakanlıklar ni- yönetim işlevlerinin birbirinden ayrı tutul- teliği kazanacaktı. Böylece bakanlık teşki- ması gerektiğini savunmuşsa da projesinde latı; biri genel (ilgi alanına göre), diğeri ise genel gubernatorların yargı ve guberniya yerel (oblastlara göre) olmak üzere iki çe- yönetimine aktif şekilde müdahil olmasına şide ayrılacaktı. Dolayısıyla bakanlarla imkan tanımış oldu. Bu prensipler teme- aynı statüye sahip genel gubernatorlar, linde Speranskiy, 1822 yılında “Oblast Yö- hem Senato üyesi hem de Bakanlar Komi- netimi Kuruluşu Projesi” adıyla çalışma- tesi üyesi olacaktı.134 sını imparatora sundu. Genel itibarıyla proje, 1816’da sunulan namestnikliklerin Speranskiy’nin projesine göre oblast yöne- kuruluş projesine getirilmiş eleştirel bir timi, genel gubernator ve onun başkanlı- düzenleme olup aynı zamanda onun temel ğındaki oblast kurulundan oluşmaktaydı. ilkeleri üzerine inşa edilmişti.136 Genel gubernatorların göreve atanıp gö- revden alınmaları doğrudan imparator I. Aleksandr’ın ömrü başlattığı proje çalış- takdirine bağlıydı. Gubernatorlar, guber- malarını nihayete erdirmeye yetmedi. 6 nator yardımcıları ve guberniya kamara (18) Aralık 1825’te tahta geçen I. Nikolay, başkanlarının tayini ise genel gubernator- abisinin döneminden kalma devlet yöneti- ların fikri alınarak ilgili bakanların teklifi mine dair projeleri inceletmek üzere 6 (18) doğrultusunda çıkan imparator kararna- Aralık 1826’da gizli komite kurdu.137 Ko- mesiyle gerçekleşmekteydi. Danışma nite- mite, imparatorluk topraklarının genel gu- liğindeki oblast kurulunun üyeleri, ilgili bernatorluklara taksimi ve genel guberna- bakanlara fikirlerini iletme yetkisine sa- torun yetki ve sorumlulukları meselesini hipti. Projede oblast yönetiminin denetim tekrar ele aldı. Bu konuda komitenin gö- bakımından Senato’ya, oblast içindeki tüm rüşü, genel gubernatorluk idarelerinin sa- guberniya kurumlarının (yargı hariç eği- dece Petersburg ve Moskova ile genel dü- tim, ulaşım yolları, gümrük, maden, sağlık zen dışında tutulan gayri Rus nüfusun yo- vd.) ise oblast yönetimine bağlı olması ön- ğun olarak yaşadığı Sibirya, Orenburg, Kaf- görüldü. Fakat memurların göreve tayini, kasya, Novorossiysk, Baltık gibi kenar böl- görevden azli ve uzaklaştırılması ilgili ba- gelerde korunması yönünde oldu.138 6 (18) kanlıkların yetkisine bırakıldı. Bunların Haziran 1827’de komitenin bu görüşü im- yanı sıra iç güvenliği sağlayan birlikler, iç parator tarafından onaylandı. Buna bağlı işlerine karışılmaması kaydıyla genel gu- olarak 1820’li ve 1830’lu yıllarda ülke ge- bernatorlara bağlandı. Kara ve deniz kuv- nelindeki genel gubernatorluk idarelerinin vetleri ise genel gubernatorlardan bağım- ilgasına gidildi.139 Böylece genel guberna- sız kılındı.135 torluklar kenar bölge yönetim organlarına dönüştürüldü. Bu düzen 1917’ye kadar de- Speranskiy’nin projesinde genel guberna- vam etti. torlar, yerel idare organlarının kararlarını

------134 Yefimova, 2012: 147-148; İnstitut General-Guber- P.A. Tolstoy idi. Bkz.: İnstitut General-Gubernatorstva natorstva i Namestniçestva, 2003: 102-103; i Namestniçestva, 2003: 117. 135 İnstitut General-Gubernatorstva i Namestniçestva, 138 Sobraniye Soçineniy A.D. Gradovskogo, 1899: 328; 2003: 107-109. İnstitut General-Gubernatorstva i Namestniçestva, 136 İnstitut General-Gubernatorstva i Namestniçestva, 2003: 117-119, 122-123; Yefimova, 2012: 156-157. 2003: 106, 108-109. 139 Bu yıllar arasında Arhangelsk, Vologoda, Olonets, 137 Başında Koçubey’in bulunduğu komitenin üyeleri Ryazan, Tula, Voronej, Orlov, Tambol, Nijegorod, Ka- D.N. Bludov, Knez İ.V. Vasilçikov, Knez A.N. Golitsın, zan, Simbir, Pezen genel gubernatorlukları ilga edildi. D.V. Daşkov, Baron İ.İ. Dibiç, M.M. Speranskiy, Graf Bkz.: Zlobin, 2014: 125. Tekin Aycan TAŞCI KAREN 2019 / 5 / 8 208

I. Nikolay döneminde kurulan beş yeni ge- Bu dönemde namestniklik ve genel guber- nel gubernatorluk ile birlikte imparatorlu- natorluk idarelerinin teoride ve uygula- ğun belli bölgelerinde toplam 13 genel gu- mada birbirinden ayrıldığının bir diğer bernatorluk muhafaza edildi. Bunlardan göstergesi Kafkasya’da karşımıza çıkmak- ayrı olarak hâkimiyetin tam olarak tesis tadır. Nitekim 1845’te kurulan Kafkasya edilemediği iki bölgede namestniklik ida- Namestnikliği bünyesinde 1856’da Kutaisi resi varlık gösterdi. Bunlardan biri 1815’te Genel Gubernatorluğu142, 1860’ta ise Tiflis I. Aleksandr tarafından kurulan Polonya Genel Gubernatorluğu143 oluşturulmuş, di- Çarlığı Namestnikliği, diğeri 1844’te Niko- ğer taraftan namestniğe bağlı bazı idari lay tarafından kurulan Kafkasya Namest- amirlere genel gubernator yetkileri veril- nikliği idi.140 Bu idari taksimat düzeni, 18. miştir.144 Bütün bu hususlar göz önünde yüzyılda eş anlamlı kullanılan namestnik- bulundurulduğunda I. Petro döneminden lik-genel gubernatorluk idarelerinin bir itibaren Rus devlet teşkilatı tarihinde kav- asır sonra birbirinden ayrıldığına işaret et- ramsal, işlevsel ve hukuki bakımdan birbi- mekteydi. Bu ayrım sadece kavramsal de- rine karşılık gelen namestniklik ve genel ğil, sistemsel ve yapısaldı. Öyle ki 19. yüz- gubernatorluk kavramlarının 19. yüzyılın yılda ortaya çıkan yerel yönetim siste- ilk yarısında yapılan düzenlemelerle birbi- minde genel gubernatorlukların Rusya rinden ayrıldığı anlaşılmaktadır. idari teşkilatındaki yeri ve yönetim şekli, Sonuç yerel yönetimlere dair imparatorluk mev- zuatında mevcut olan yasalarda yerel şart- Rus devlet teşkilatının ve bürokrasisinin lara göre münferit konularda yapılan yeni kanunlar temelinde düzenlenmesi, ilk Rus düzenleme ve eklemelerle belirlenmiş va- devletinin ortaya çıkışından yaklaşık altı ziyetteydi. Fakat bunlar kendi aralarında asır sonra gerçekleşmiştir. 15. yüzyılda yerel şartlara göre farklı iktidar özellikleri Moskova Büyük Knezliği’nin egemen bir göstermekteydi. Bu farklılıklar yasalar çer- Rus devleti haline gelmesiyle başlayan çevesinde değil, söz konusu idari birimle- merkeziyetçi düzenlemeler neticesinde il- rin başına atanan üst düzey memurların ki- kel yapıdaki eski yönetim organları terk şisel özellikleri ve imparatora yakınlıkla- edilmiş, devlet teşkilatı kurumsal hale ge- rıyla kendini göstermekteydi.141 Namest- tirilmeye çalışılmıştır. Kökeni 9. yüzyılın nikliklerde ise durum daha farklıydı. sonuna dayanan ve yerel yönetim organı Çünkü namestniklik idarelerine dair genel olarak 12. yüzyıldan itibaren Rusça kay- bir mevzuat mevcut değildi. Onun için naklarda ismi zikredilmeye başlayan na- münferit konular dışında ayrıca namest- mestniklik kurumunun 20. yüzyılın başına niklik umumi yönetimine dair özel yasa ve kadar sürecek olan değişim süreci de bu nizamnameler hazırlanması gerekmek- merkeziyetçi düzenlemelerle başlamıştır. teydi. Buna göre devletin hâkimiyet altına Rus devlet teşkilatı tarihinde namestniklik almakta güçlük çektiği bölgelerde kurduğu kurumunun gelişim sürecinde 12. yüzyıl ile namestnikliklerin yönetim şekli, teşkilatı 16. yüzyılın ilk yarısını kapsayan zaman di- ve başındaki amirin merkez ve yerel yöne- limini birinci dönem olarak kabul etmek tim organlarıyla ilişki düzeni, o bölgenin mümkündür. Bu dönemde namestniklik sahip olduğu özel şartlara göre istisnai şe- kurumu ortaya çıkmış ve gayet ilkel bir ya- kilde belirlenmekteydi.

------140 Zlobin, 2014: 126. 144 1860’ta oluşturulan Dağıstan Oblastı ve 1862’de 141 İnstitut General-Gubernatorstva i Namestniçestva, oluşturulan Terek Oblastı amirlerine, 1862-1864 yıl- 2003: 128. larında kurulan askeri okruglardan bazılarındaki bir- 142 RGİA, F. 1268, Op. 8 (1856 g.), D. 286, L. 1a-3b. lik komutanlarına genel gubernator yetkileri veril- Voenno-Statistiçeskoye Obozrenie Rossiyskoy İmperii, miştir. Bkz.: AKAK (1904), Tom 12, No 377, Tiflis, 1858: VII-VIII. 434; RGİA, F. 1268, Op. 15, D. 15, L. 3a; PSZRİ, Sobra- 143 RGİA, F. 1268, Op. 10 (1860 g.), D. 39, L. 1a-b. niye 2, Tom 37, Çast 1, No 38326, 29.05.1862, 499; Yeroşkin, 2010: 251 209 Rus Devlet Teşkilatında Namestniklik Kurumunun Tarihçesi pıda knezler adına yerelde idareyi gerçek- Yekaterina döneminde bu durum biraz ka- leştirmiştir. Bu dönem namestniklik kuru- rışık bir hal almıştır. Nitekim II. Yekate- munun öne çıkan özelliği, ilkel teşkilat ya- rina, ilk başta ülkeyi aynı zamanda na- pısının yanı sıra herhangi bir genel yasa ve mestniklik olarak adlandırdığı guberniya- nizamnameye dayalı hukuki dayanağının lara taksim etmeyi ve her guberniyanın ba- olmayışıdır. Dolayısıyla knez adına yönet- şına gubernator haricinde bir de namest- mek üzere gönderildikleri bölgede namest- nik atamayı planlamıştır. Buna göre na- nikleri sınırlayan ya da denetim altında tu- mestniklerin gubernatorlar amirliğindeki tan hiçbir mekanizma yoktur. Böyle bir dü- guberniya yönetimlerini denetlemekle me- zende namestnik olarak atanan kişilerin bu sul tutulması öngörülmüştür. Fakat daha makama bakış açıları da ilk dönem namest- sonra kadro yetersizliğinden dolayı her gu- niklik kurumunun özelliğini yansıtması berniyaya değil de birkaç guberniyanın ba- açısından önemlidir. Öyle ki bu dönemde şına bir namestnik atanmasına karar veril- herhangi bir bölgeye namestnik olarak ata- miştir. Buna bağlı olarak namestniklere nan boyarlar için söz konusu makam, bir aynı zamanda genel gubernator, birkaç gu- görevden ziyade daha önce yaptıkları hiz- berniyayı kendisine bağlayan namestnik- metler karşılığında knezin onlara vermek liklere de genel gubernatorluk denilmiştir. zorunda oldukları bir mükâfattı. Böylesine Bu suretle imparatorluk toprakları birkaç bir sistemde merkezin yerel idare üzerin- guberniyadan oluşan namestnikliklere, deki otoritesi de anlaşılacağı üzere olukça yani genel gubernatorluklara taksim edil- zayıf kalmaktaydı. Moskova merkezli ege- miştir. Bu durum II. Yekaterina’dan sonra men Rus Devleti’nin ortaya çıkışı sonrası tahta geçen oğlu I. Pavel’in namestniklik- namestniklik kurumunun ilk başta merke- leri ilga etmesiyle son bulmuştur. ziyetçi politikalar çerçevesinde yeni dü- I. Pavel sonrası 1801’de Çarlık tacını giyen zenlemelere maruz kalması ve ardından da I. Aleksandr ve ardından 1825’te tahta çı- 16. yüzyılın ikinci yarısında ilga edilmesi- kan I. Nikolay dönemleri, namestniklik ku- nin sebebi de buydu. Bundan sonra diplo- rumu tarihinde üçüncü dönem olarak ka- matik bir unvan olarak varlığını sürdüren bul edilebilir. Bu dönemde imparatorluk namestnik kavramının yeniden yerel yöne- yerel idari taksimatı ve yönetim sistemine tim teşkilatına dönmesi ise ancak 18. yüz- dair reform çalışmaları devam ettirilmiş ve yılda mümkün olmuştur. neticelendirilmeye çalışılmıştır. I. Alek- 18. yüzyılda I. Petro ve II. Yekaterina’nın sandr’ın başlattığı bu reform sürecinde im- uyguladığı yerel yönetim reformları çerçe- paratorluk topraklarının II. Yekaterina dö- vesinde yeniden yerel yönetim teşkilatında nemindeki gibi namestnikliklere taksim ismi zikredilmeye başlayan namestniklik edilmesi ve bu idari birimlerin başına ba- kavramının bu yüzyılda geçirdiği değişim- kanların yetkilerine sahip yüksek memur- ler, kurum tarihinde ikinci dönem olarak ların atanması fikirleri etrafında tartışma- kabul edilebilir. I. Petro döneminde na- lar yaşanmıştır. Tartışmalarda söz konusu mestnik ve namestniklik kavramları, Rus idari birimlerin namestniklik mi, genel gu- Devlet teşkilatına giren Avrupa kökenli gu- bernatorluk mu, yoksa başka ifadelerle mi bernator ve guberniya kavramlarıyla bir- isimlendirileceği ve bunların başındaki ki- likte kullanılmaya başlanmıştır. Kanunna- şilerin yetkileri ve ilişkiler düzeninin nasıl melerde geçen bu kullanım şekli incelendi- olması gerektiği üzerinde yoğunlaşmıştır. ğinde, söz konusu kavramların birbirinin Bu tartışmaların kaynağı I. Aleksandr’ın eş anlamlısı olarak kabul edildiği sonucu yerel yönetimler üzerinde bakanların de- ortaya çıkmaktadır. Bu haliyle Rus toplu- ğil, kendisi tarafından atanan ve doğrudan muna yabancı olan gubernator ve guber- kendisine bağlı yüksek memurların yetkili niya kavramlarına namestnik ve namest- olmasını istemesinden kaynaklanmıştır. niklik kavramları ile açıklama getirilmeye çalışılmıştır. Aynı kullanıma başvurulan II. Tekin Aycan TAŞCI KAREN 2019 / 5 / 8 210

İmparator, bu suretle bakanları aradan çı- KAYNAKÇA kararak yerel yönetimleri doğrudan kendi- Arşivler sine bağlamayı arzu etmiştir. Rossiyskiy Gosudarstvennıy İstoriçeskiy I. Aleksandr’ın başlattığı reformlar, onun Arhiv (RGİA) (Rusya Devlet Tarih Arşivi) ölümü ardından tahta geçen I. Nikolay dö- neminde tamamlanmıştır. Sonuçta ortaya Rossiyskiy Gosudarstvennıy Voyenno-İsto- çıkan idari taksimat düzeninde imparator- riçeskiy Arhiv (RGVİA) (Rusya Devlet As- luk topraklarının tümünde namestniklik ya keri Tarih Arşivi) da genel gubernatorluk gibi merkezle iliş- Kaynak Eserler – Yayımlanmış Belgeler kilerde ayrıcalıklara sahip özel idarelerin kurulması gereksiz görülmüştür. Bununla Aktı, Sobrannıye Kavkazskoy Arheografi- birlikte söz konusu yapıların sadece impa- çeskoy Komissiyey (AKAK) (Kafkasya Arke- ratorluk genel kanunlarının uygulanma- ografi Komisyonu Tarafından Derlenen Bel- sında zorluk yaşanan özel şartlara sahip geler) bölgelerde muhafaza edilmesine karar ve- Polnoye Sobraniye Zakonov Rossiyskoy İm- rilmiştir. Bu bölgeleri imparatorluğun geri perii (PSZRİ) (Rusya İmparatorluğu Bütün kalan kısmından ayıran en önemli özellik Kanunlar Külliyatı) ise buralarda hâkim nüfusun gayri Rus ol- masıdır. 19. yüzyılın ilk yarısında söz ko- Tetkik Eserler nusu bölgelerde oluşturulan idari birim- Andreyevskiy, İ. Ye., (1864), O Namestni- lere genel gubernatorluk denilirken bir tek kah, Voevodah i Gubernatorah, S.Peter- hâkimiyetin kurulmasında ciddi sorunlarla burg. karşılaşılan Polonya ve Kafkasya’da na- mestniklik idarelerine başvurulduğu gö- Baskakov, A. N.-Golubeva, N. P.-Kyami- zükmektedir. Bununla birlikte Kaf- leva, A. A. i dr., Bolşoy Turetsko-Russkiy kasya’daki namestniklik idaresi bünye- Slovar: 200 Tıs. Slov i Slovocoçetaniy, sinde genel gubernatorluklar kurulmuştur. Moskva: Jivoy Yazık. Dolayısıyla 19. yüzyılın ilk yarısında kuru- Blinov, İ. A., (1905), Gubernatorı. İstoriko- lan yerel yönetim ve idari taksimat düzeni- Yuridiçeskiy Oçerk, S.Peterburg. nin namestniklik tarihi açısından iki önemli sonucu olmuştur. Bunlardan ilki, Boçkarev, P. S. (1940), Voyennıy Turetsko- namestniklik veya genel gubernatorluk Russkiy Slovar, Moskva: Gosudarstven- idarelerinin II. Yekaterina dönemindeki noye İzdatelstvo İnostrannıh i Natsional- gibi imparatorluk genelinde değil, özel nıh Slovarey. şartlara sahip kenar bölgelerde uygula- Bolşaya Sovetskaya Entsiklopediya, Tom maya konulması, dolayısıyla da bu idari ya- 15, (1952), (Gl. Red. B.A. Vvedenskiy), pının artık belli bölgelere has bir yönetim Moskva: Gosudarstvennoye Nauçnoye İz- şekline dönüşmesidir. Diğer önemli sonuç datelstvo. ise 18. yüzyıldan itibaren eş anlamlı kabul edilen namestniklik ile genel gubernator- Bolşoy Entsiklopediçeskiy Slovar, (1993), luk idaresinin birbirinden ayrılması ve na- (Gl. Red. A.M. Prohorov), Moskva: Sovets- mestniklik idaresinin statü bakımından ge- kaya Entsiklopediya. nel gubernatorlukların üzerinde kabul Entsiklopediçeskiy Slovar, (1893), (Red. İ. edilmesi olmuştur. Bütün bu hususlar dik- Ye. Anreyevskiy), Tom IX A, S.Peterburg: kate alındığında 19. yüzyıldan itibaren na- F.A. Brokgauz, İ.A. Yefron. mestniklik idarelerinin her ne kadar önemli benzerliklere sahip olsa da “genel Gaciyeva, Ya. R., (2005), “K Voprosu ob gubernatorluk” olarak adlandırılmasının İnstitute Namestniçestva v Rossii”, Vestnik hatalı olacağını ve karışıklığa yol açacağını Dagestanskogo Gosudarstvennogo Univer- ortaya koymaktadır. siteta, Seriya 2: Obşestvennıe Nauki, No 2, 23-26. 211 Rus Devlet Teşkilatında Namestniklik Kurumunun Tarihçesi

Hosking, Goeffrey, (2011), Rusya ve Ruslar. Vladimirskiy-Budanov, M. F., (1887), Hres- Erken Dönemden 21. Yüzyıla, (Çev. Kezban tomatiya po İstorii Russkogo Prava, Kiev- Acar), İstanbul: İletişim Yayınları. S.Peterburg. İnstitut General-Gubernatorstva i Na- Voyennıy Entsiklopediçeskiy Leksikon İzda- mestniçestva v Rossiyskoy İmperii, (2003), vaemıy Obşestvom Voyennıh i Literatorov, (Red. V.V. Çerkesov), Tom 1, S.Peterburg: (1840), Çast 4, S.Peterburg. Yuridiçeskiy Tsentr Press. Voenno-Statistiçeskoye Obozrenie Rossiys- Kamalov, İlyas, (2009), Altın Orda ve koy İmperii, (1858), Tom 16, Çast 5, S.Pe- Rusya (Rusya Üzerindeki Türk-Tatar Et- terburg. kisi), İstanbul: Ötüken. Yefimova, V. V., (2012), “Priçinı Vvedeniya Korf, A. S., (1901), “Oçerk İstoriçeskogo i Otmenı General-Gubernatorstv Pri Alek- Razvitiya Gubernatorskoy Doljnosti v Ros- sandra I”, Trudı İstoriçeskogo Fakulteta sii”, Vestnik Prava. Jurnal Yuridiçeskogo Sankt-Peterburgskogo Universiteta, No 11, Obşestva pri İmperatorskom S.Peterburgs- 145-162. kom Universiteta, 31/9, 130-147. Yeroşkin, N. P., (1968), İstoriya Gosu- Kurat, Akdes Nimet, (2010), Rusya Tarihi: darsvennıh Uçrejdeniy Dorevolyutsionnoy Başlangıçtan 1917’ye Kadar, Ankara: TTK. Rossii, Moskva: Vısşaya şkola. Pisarkova, L. F. ,(2007), Gosudarstvennoye Zlobin, Yu. P., (2014), “General-Guberna- Upravleniye Rossii S Kontsa XVII Do Kontsa torstva v Sisteme Rossiyskogo Regional- XVIII Veka. Evolyutsiya Byurokratiçeskoy nogo Upravleniya v XIX-Naçale XX Veka”, Sistemı, Moskva: ROSSPEN. Vestnik OGU, 7/168, 124-129. Potyomkin, E.L., (2017), Biografiçeskiy Slo- var: Vısşiye Çinı Rossiyskoy İmperii, Tom

II, , Moskva. Russkiy Biografiçeskiy Slovar, (1900), Tom II, S. Peterburg. Saray, Mehmet, (1989), “Altın Orda Han- lığı”, TDV İslam Ansiklopedisi, 2, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 538-540. Sbornik Russkogo İstoriçeskogo Obşestva, (1894), Tom 10, S.Peterburg. Sobraniye Soçineniy A. D. Gradovskogo, (1899), Tom 1, S.Peterburg. Talina, G. V., (2012), Namestniki i Na- mestniçestva v Kontse XVI-Naçale XVIII Veka, Moskva: Prometey. Tarhov, S., (2005), “İzmeneniye Administ- rativno-Territorialnogo Deleniya Rossii v XIII-XX. vv.”, Logos, 1/46, s.65-101. Vernadsky, George, (2007), Moğollar ve Ruslar, (Çev. Eşref Bengi Özbilen), İstan- bul: Selenge Yayınları.

KARADENİZ ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ DERGİSİ THE JOURNAL OF INSTITUTE OF BLACK SEA STUDIES

2019 5 / 8 (213-243)

Zavoykin, Aleksei A., “A Public Buılding of the 4th Century BC on the Phanagoria Acropo- lis”, Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 5/8, ss.213-243. DOI: 10.31765/karen.668176

A PUBLIC BUILDING OF THE 4th CENTURY BC ON * THE PHANAGORIA ACROPOLIS  Aleksei A. ZAVOYKIN

* Araştırma makalesidir. Abstract: The most interesting and important discoveries made during excavations at the Phanagoria acropolis ** Aleksey A. Zavoykin, Doctor of (“The Upper City” excavation) in the last decade are con- Historical Sciences, Senior nected with investigation of strata and structures of the Researcher in the Department of second half of the 6th–first half of the 5th centuries BC, Classical Archaeology, Institute of as well as with the end of the 2nd–first half of 1st centu- Archaeology, Russian Academy of ries BC. This can be explained primarily by the fact that Sciences, Moscow, Russia, the strata of other periods have been more poorly pre- E-Posta: [email protected] served or not preserved at all. Preliminary remarks are

given in this paper on materials of one interesting archi- ORCID: 0000-0002-1576-5802 tectural complex of the first half of 4th century BC that was constructed on the place of a public building that Çevirmen: Richard L. Bland , burned down in the mid-5th century BC. Analysis of the Museum of Natural & Cultural History remaining wall foundations allows us to determine the University of Oregon, area of the building and its planning. On this basis it is E-Posta: [email protected] possible to assume that the building had at least two ORCID: 0000-0001-8439-5318 floors. Its roof was tiled. The entrance to the building, adorned with a portico with two columns, was located on the east side. The house was enclosed on three sides Keywords: Phanagoria, Acropolis, (west, north, and east) by paved squares and a street, Archaic and Classic Periods, Helle- while on one side (south) it bordered on a large substan- nism, Architecture, Layout, Founda- tial structure whose function is obscure. It is also impos- tion, Pavement, Fire. sible now to draw conclusions on the functional purpose of the building (460), which was destroyed by a confla- Anahtar Kelimeler: Arkaik ve Klasik gration in 350s BC. Dönemler, Helenizm, Mimari, Plan, Kurum, Kaplama, Yangın. M.Ö. 4. YÜZYILDA PHANAGORIA ACROPOLIS’TE BİR KAMU BİNASI

Öz: Son on yılda Phanagoria akropolünde (“Yukarı Şehir” kazısı) yapılan kazılar sırasında yapılan en ilginç ve önemli keşifler MÖ 2. yy’ın son ve MÖ 1. yy’ın ilk yarısı ile Gönderim Tarihi: 05.07.2019 birlikte MÖ 6. yy’ın ikinci yarısı ve MÖ 5. yy'ın ilk yarısı- Kabul Tarihi: 02.10.2019 nın tabaka ve yapılarının incelenmesi ile bağlantılıdır. Bu

Aleksei A. ZAVOYKIN KAREN 2019 / 5 / 8 214

öncelikle diğer dönemlerin tabakalarının daha subsequent rebuilding of the area, includ- zayıf olarak korunmuş olması veya hiç korun- ing clearing and leveling of the area before mamış olması ile açıklanabilir. Bu makalede, construction of the “palace complex” at the MÖ 5. yy'ın ortalarında yanan bir kamu binası- end of the 2nd–beginning of the 1st centu- nın yerine inşa edilen, MÖ 4. yy'ın ilk yarısın- ries BC). In addition, comparatively little daki ilginç bir mimari kompleksin malzemeleri üzerine ön açıklamalar verilmiştir. Kalan duvar was preserved of the buildings of the pre- temellerinin analizi, binanın alanını ve planla- vious century. In particular, these were not masını belirlememizi sağlar. Bu temelde bina- parts of buildings (or other features—pits, nın en az iki katı olduğunu varsaymak mümkün- basins) that were buried relative to the dür. Çatısı döşenmiştir. İki sütunlu bir revak ile level of their synchronous life on the sur- bezenmiş binanın girişi doğu tarafındadır. Bina- face. All surface, that is, most fundamental nın bir tarafı (güney) işlevi belirsiz olan büyük elements of architectural structures of the bir önemli yapı ile çevriliyken üç tarafı (batı, time of efflorescence were completely de- kuzey ve doğu) taş döşemeli alan ve bir sokak molished and in the best case only traces ile çevrelenmiştir. Ayrıca, M.Ö. 350'lerde bir yangınla yıkılan binanın (460) fonksiyonel of them remained. amacı hakkında sonuç çıkarmak da imkansızdır. All this makes extremely difficult the study of the history of the Phanagoria acropolis in this period when, one would think, its Over the last decade the most interesting architectural design had reached its high- and important discoveries made during ex- est point. But this work is necessary. And cavations at the acropolis of Phanagoria in this article, we will examine the remains (“The Upper City” excavation) are con- of one of the structures that occupied one nected particularly with investigations of of the main points in the public center of layers and architectural remains of the the city up to the middle of the 4th century second half of the 6th–first half of the 5th BC.2 The work presented to the reader is centuries BC, as well as the end of the 2nd– inevitably descriptive, “reporting” in na- 1st half of the 1st century BC. This can be ture. However, on the basis of the material explained in first order by preservation of examined more general questions are the relevant cultural remains, but also by raised in it, to answer which, I hope will be the character of the events that led to their possible in the near future, when all the formation (the founding of the polis and data obtained as a result of many years of establishment of its urban structure, the excavation in the “Upper City” of destruction of the most ancient structures Phanagoria by the Phanagoria Expedition in a fire of the mid-5th century BC, and of the Institute of Archaeology (IA), Russian construction of the royal residence of Academy of Sciences (RAS), will be analyzed. Mithridates Eupator and its destruction during the course of the Phanagoria upris- ing of 63 BC.1 On the background of these bright discov- eries the history of this region of the city appears dissonant in this period, which is justly considered the “Golden Age” of the Bosporus—the 4th century BC. And such a state of affairs is understandable. Here the cultural layer of the 3rd–end of the 2nd Fig. 1. General view of the complex of struc- centuries was practically not preserved at tures (460, 474, 169–169a) in the middle part all (it was apparently destroyed during the of the Western Area. View from W to SW.

------1 See, for example, Abramzon and Kuznetsov 2010; 2 Briefly about this, see Zavoykin 2017. 2011; Zavoykin and Kuznetsov 2011; 2013; Kuznetsov and Zavoykin 2010; Kuznetsov 2011a; and others. 215 A Public Building of the 4th Century BC on the Phanagoria…

whereas in the preceding period buildings were constructed with some deviation from them (NNW-SSE). If we speak of the location of the building it is especially important to pay attention to the fact that the outer foundations of the walls lay precisely on the walls of the

northern room of a public building (294) Fig. 2. General view from the south to the re- constructed as early as the second half of mains of building 460. View from the south. the 6th century BC and lost in a fire in the mid-5th century BC (Figs. 4 and 5),5 thus “inheriting” the traditional orientation. It would seem that this fact permits us to think about a certain succession of the dia- chronic buildings separated by approxi- mately half a century. However, in my view, if the difference in their sizes and plans does not completely exclude the as- Fig. 3. The same. View from the north. sumption of their possible functional con- Over the extent of several field sessions tinuity, it in any case does not provide a (2004, 2005, 2010, and 2011)3 the possibility for insisting on this (and rather Phanagoria Expedition of the IA RAS inves- inclines one to think of a fundamental dif- tigated the remains of a primary building ference in assignment of the two build- (460) of the first half of the 4th century BC ings). (Figs. 1–3). Several circumstances attract special interest in it. First, its very location (on the acropolis)—and considering the de- sign characteristics of the feature—pro- vides a basis for designating it a public building. Second, the rather poor preserva- tion of the 4th century BC structural re- mains in the examined area should in gen- eral be taken into consideration—struc- tures of the first half of this century are a great rarity here. Third, this building was a central element of the complex of struc- tures that appeared on the acropolis at ap- proximately the boundary of the 5th and 4th centuries BC. And finally, fourth, after the ruin of the building in a fire in the 50s of the 4th century BC4 this region of the acropolis underwent redevelopment, in the Fig. 4. Buildings 294 and 460, stratigraphic course of which the buildings were reori- cross section (along the western border of the Central Area). ented—strictly to cardinal directions— ------3 The temporary gap is explained by the fact that the 5 The stones of the foundation of the eastern wall eastern part of the house was located on the western (208) lie on the stone foundation of wall 294/1 (Figs. edge of the Central Area, and the western (approxi- 19 and 20); the southern wall (460/2) is on the raw mately three-quarters of the building)—in the West- brick partitioning wall 294/3 (Fig. 4: 1 and 2); the ern Area, investigations in which were begun only in partitioning wall 460/3—on the western raw brick 2006. wall 294/6; and the northern wall (460/4)—on the 4 Zavoykin and Monakhov 2012: 120. outer northern wall 294/4. Aleksei A. ZAVOYKIN KAREN 2019 / 5 / 8 216

same side, through a doorway (or door- ways) in wall 460/1 (it was not preserved).

Fig. 5. Masonry of the foundation 208 and lay- ers of destroyed buildings 294 (below) and 460 (above). In spite of the significant losses caused by the dismantling of the stone masonry of Fig. 6. Stages of construction of building 460 the above-ground part of the building’s and reconstruction of its plan: a—foundations walls after its destruction and then, after of the bearing walls; b—plan at the level of the many centuries, by numerous domestic socles. pits, the plan of building 460 is established in general features quite reliably. Its was a square with sides approximately 10 x 10 m, the inner area of which was divided by par- titioning walls into five rooms. The eastern partitioning wall (460/1), which passed from the north wall to the south, divided the eastern room (1) from a block of four rooms formed by the crossing of two parti- tioning walls (Fig. 6). The primary wall 460/5 along the axis W–E separated the in- Fig. 7. Interior rooms and masonry of the walls. terior expanse into northern and southern View from the NNW. “compartments,” while the narrow wall 460/3 along the N–S axis separated these Wall foundations. The surface parts of the two “compartments” into four rooms: outer walls were almost absent. The only northeast—room 2, northwest—room 3, exception is a small area at the south wall southwest—room 4, and southeast—room 5 (460/2) that was preserved to a length of (Figs. 2, 3, 6, 7, 8). In favor of that, room 1 6.15 m (Figs. 8 and 9). The most well-pre- opened to the east is indicated by the fact served part of this wall is adjacent to the that on the eastern foundation of the build- SW corner of the building. Here the wall is ing (208), at an equal distance from the represented by three rows of stones to a 6 north and south ends of its masonry, were height of 0.65 m. The thickness of the wall two retaining platforms of large limestone (the socle) is 0.6 m and its foundation— blocks, evidently intended for placement of 0.8–0.85 m. It is formed of stones of Kerch columns. Also, indirectly favoring this is limestone (shell rock) of various dimen- the character of the floor of this room, sions, including rather large blocks and which is covered with fine gravel. If so, small unformed stones filling the gaps be- 7 then it is evident that the entrance (or en- tween the larger ones. In the masonry of trances) into the interior rooms of the the foundation the stones have no traces of building must have been located on this modification “in place,” whereas in the so- cle roughly chipped blocks were hewn on

------6 The upper mark on the masonry is -191–199 cm; bot- 7 Their dimensions: 0.6–0.7 x 0.3–0.4 x 0.3–0.4 m. tom of foundation is -2.71 cm. 217 A Public Building of the 4th Century BC on the Phanagoria… two facades (Fig. 9). The masonry of the (460/6), while farther to the north the ma- wall is irregular, without respect to the sonry of its foundation drops (toward the rows. The lower stones of the foundation slope of the hill) and changes in character are represented chiefly by roughly flaked (Fig. 16). Actually, regarding the northern large blocks placed in one row transverse part of the foundation of this wall, as well to the masonry. There is no doubt that the as the northern wall of the building upper part of the wall (as all the others) (460/4) and the preserved part of the was constructed from raw mud bricks, foundation of the partitioning wall sepa- which by the long side (0.48–0.50 m) were rating rooms in the north and south sectors placed transverse to the masonry. (The (460/5), it is difficult to speak of as ma- thick rubble of adobe material burned in sonry, since they are made up of different the fire filled the space within the rooms; sizes of stones of various kinds haphaz- see below). ardly scattered and not showing signs of rows or faces. The strong impression is formed that the stones of these founda- tions filled trenches dug before their place- ment. A noticeable feature of these founda- tions is the presence in them of large un- modified chunks of heavy sandstone.10

Fig. 8. General view of building 460 from the outer SW corner.

Fig. 10. The southern part of building 460, be- low the layer of conflagration. The arrow indi- cates the masonry of wall 294/2. View from the NE.

Fig. 9. Western part of the south wall (460/2): foundation and socle of the masonry. View from the SE. Of the remaining outer walls and partition- ing wall 460/5, only their foundations re- mained. However, a huge flat stone8 was preserved in situ at the SW corner of the structure (Figs. 8 and 15), while all the re- maining corners of the building were de- Fig. 11. Remains of the north wall (460/4) of stroyed by later pits. Adjoining the corner the building. View from the north. stone on the north was the same large flat stone9 of the western exterior wall ------8 The dimensions of the stone: 1.4 x 0.9 x 0.15–0.25 10 Similar chunks weighing several hundred kilos m. The elevation of its upper plane: 2.61–2.69. were also found in the western part of the Central 9 Its dimensions: 1.0 x 1.4 x 0.20 m. Area of the excavation, adjacent to building 460 (for example, see Fig. 40). Aleksei A. ZAVOYKIN KAREN 2019 / 5 / 8 218

The length of the foundation of the western exterior wall, ending at the intersection of walls 460/2 and 460/4, is 7.6–7.8 m and the thickness, because of poor preserva- tion, is determined approximately at about 1.1–1.2 m. The pavement (474) of the street or square adjoins it on the outside. The north wall (460/4) was destroyed at both ends by pits (Figs. 11 and 12). It was pre- served for a length of 5.2 m, better on the Fig. 12. The same in cross section. View from eastern end, where its thickness amounts the east. to 1.2 m.11 In the lower part of its “ma- sonry” are several large blocks of sand- stone (for example, one of them had di- mensions of 1.0 x 0.7 x 0.7 m); above are mainly stones of various kinds (shell stone, limestone, marble, and rolled and hewn volcanic stones) of medium and small di- mensions. The foundation of the load-bear- ing partitioning wall 460/5 was recorded at 5.5 m in length (Figs. 13 and 16). It is Fig. 13. Articulation of the masonry of the foun- fully preserved in the western half (here dations of walls 460/3 and 5. View from the SW. its thickness was traced to be 1.1–1.2 m), The stone base of wall 460/3, separating and in the eastern half, after the “intersec- the interior space into western and eastern tion” with partitioning wall 460/3, a sub- “compartments,” is fundamentally differ- stantial part of the foundation was de- ent from the above-described foundations stroyed by a pit (381). The remains of the (Figs. 2 and 10). Its masonry, abutting the foundation east of the pit are poorly ends of the southern and northern exterior traced. They pass below the preserved walls, has a length of 7.2 m, and a thick- stones of wall 460/1 and the gravel floor of ness of 0.35 m. The masonry, double- room 1 adjoining it on the east (Fig. 14). It plated without backfill, was formed of one can only be suggested that the eastern end row of small unmodified “flagstones,” of the foundation 460/5 abutted on the ma- limestone, and small flattened cobbles. The sonry of foundation 208 (see below). In upper surface of the masonry was pre- fact we were able to observe only a few of served in original form.13 The base of the its stones, extending beyond the line of the masonry lies at approximately 0.5 m above eastern face of wall 460/1 and the quite the base of the foundation of the outer visible stones of the masonry in the west- south wall (460/2). The small width of the ern border of the Central Area of the exca- stone base of the wall inevitably leads to vation (Fig. 5); however, in this area there the conclusion that it was formed of mud- was no success in recording its collapse. bricks cut in half, since brick of the stand- This is explained by the later removal of ard for Phanagoria dimensions (0.48–0.50 stones from the masonry.12 x 0.38–0.40 m)14 could not have been used here even with the stipulation of laying it

------11 The top elevation is 2.53 m; the base at the level of 13 It lies at a level of 2.38–2.56 m. 3.43–3.48 m. 14 Compare Kuznetsov 2010: 451: “The dimensions of 12 In the 2005 profile of the western border of the Cen- the bricks vary. For example, at house no. 5 they tral Area, a test pit cutting through the layer of rubble measured 0.52 x 0.45 x 0.07 m, at house no. 9—0.46 of the building was quite visible in the cross section, x 0.42 x 0.05 m, and at house no. 6—0.57 x 0.42 x going as far as the lower stones of the foundation, 0.07 m. which were cleared in 2011. 219 A Public Building of the 4th Century BC on the Phanagoria… with the long side along the long axis of the Masonry 208 was extended farther than in wall. Said another way, wall 460/5 was the previous season, and continues to the only a light partition separating the adja- north. Its total length . . . is 8.1 m. At a dis- cent rooms. tance of 2.35 m from its southern end the character of the masonry sharply changes: It is necessary to focus attention on the double-plated masonry of cobblestone is place where the stone masonry of wall interrupted by masonry of dense shell 460/3 “articulates” with the foundation of stone. They are embedded in the wall, but partitioning wall 460/5 (Fig. 13). Strictly are wider than the main wall (1.4–1.45, as speaking, it is impossible to confidently opposed to 0.8 m). The shell stones form a identify the structure of the masonry kind of platform15 (this is the impression where the masonry of 460/3 intersects due to the smooth surface)... Its dimen- foundation 460/5. Therefore, it seems sions are 1.4 x 0.8 m. Above them were ex- more correct to speak of two segments of actly the same stones, which were used in wall 460/3—northern (a) and southern (b), construction of pavement 207. North of or even of two separate walls, with their this “platform” wall 208 of cobblestones ends (southern and northern, respectively) again continues for a distance of 2.3 m. resting against wall 460/5. Two stones of pink marl were placed in two places on top of the cobblestones, lev- eling the surface of the wall. Then (that is, after 2.3 m) masonry 208 again is inter- rupted by a similar “platform” of large flat- tened blocks of dense shell stones.16. . . Its dimensions are 1.1 x 0.9 m. The “platform” consists of three blocks, one of which (on the east side) is somewhat lower than the other two. In order to level this difference

small pieces of shell stone were placed Fig. 14. Remains of the eastern part of the foun- above it. And again, north of this “plat- dation of wall 460/5 (at the edge of the Central form” wall 208 continues for a distance of and Western areas). View from the NE. 1.8 m. Then it breaks off.17

Fig. 15. Inner SW corner of room 5. View from Fig. 16. Interior of the SW corner of room 3. the NE. View from the NNE. The eastern foundation (208) of the build- ing, excavated in 2005, deserves a special word (Figs. 17–19). I will quote (with small ellipsis) its description in the report.

------15 The elevation of the platform is 3.00–3.06 m. 17 Kuznetsov 2006: 74. 16 The elevation of its stones is 3.10–3.21 m. Aleksei A. ZAVOYKIN KAREN 2019 / 5 / 8 220

Fig. 17. General view of the Central Area of the Fig. 19. The same (below the western face is excavation. View from the SW. seen the edge of masonry 294/1, indicated by an arrow). View from the west. The bottom stones of masonry 208 abut the stone foundation (294/1) of the previous Two “platforms,” 2.3 m apart,18 attract structure (Figs. 19 and 20). Masonry of un- special attention (Fig. 25). There is no modified stone was formed, chiefly of ra- doubt that these structural elements were ther large cobbles (“cobblestones”) and specially built as supports designed for an limestone; smaller stones placed along the increased load. Their position in the facade unmodified face of the masonry fill the of the building directly attests to the fact gaps between the large ones. that columns should have rested on them which supported beams (architraves) of the portico in front of the entrance, the outer ends of which, in such case, were probably fastened to the ledges (antae) of the southern and northern walls.

Fig. 20. Foundation 208, detail. View from the Fig. 18. Foundation 208. View from the north. NW.

------18 The same distance to the “platforms” from the ends of the masonry. 221 A Public Building of the 4th Century BC on the Phanagoria…

Other examples of the use of “retaining platforms” under columns are also known at Phanagoria. In 2013–2014, at the south boundary of the Northern Area, a feature (670) that represented the bottom layer (the bedding) of the foundation of some structure oriented strictly along an east- west line was examined. Its length was 1 16.9 m, its width 1.2 m. Almost everywhere one layer of stones was preserved. Stones were missing in places in the eastern half of the feature. Its western third was better preserved. Along the length of the founda- tion, at equal distance from each other, were five areas (670a-e) paved with stone—relatively large limestone blocks, rolled volcanic stones, and others. The stones had been placed in one, at times in two, layers. Their surface was even, partly horizontal19 and partly with slopes con- nected to the subsidence of the stones to- 2 ward the later pits, as well as partial col- lapse of the northern side of the Central Area of the excavation, at the edge of which the feature was located. The dimensions of the platforms in plan20 vary within the fol- lowing framework: a) 2.05 x 1.3 m; b) 1.3 x 1.4 m; c) 1.3 x 1.4 m; d) 1.2 x 1.4 m; e) 1.22 x 1.5 m. The distances between the edges of the platforms amount (from east to west) to 1.7–1.8 m, 1.9 m, 1.9 m, and 2.0 m, and the average distance between their 3 geometrical centers was about 3.2–3.4 m. These platforms “embedded”in the founda- tion evidently served as strengthening sup- port for the colonnade of the structure.21

4 Fig. 21. Fragments of Doric capitals of columns. 1—next to the foundation of the building 144; 2– 4—in pit 230. 1 ------19 The elevation of the stones: a) -3.07–3.17; b) -3.26– 20 The forms of the platforms are irregular in shape: 3.30; c) -3.06–3.12; d) -3.09–3.14; e) -3.21–3.29 m. one of them is subrectangular, two are close to oval, Considering the unevenness of the “slump” of the and two more are close to trapezoidal. stones, a calculated height close to the original should 21 Its character is difficult to judge because of the iso- reach a level in the interval -3.10–3.20 m. In other lation of the foundation. It is possible that these were words, the level of their surface is close to the surface propylaea, which formed on the north the entrance to of the platforms in foundation 208. the square, on which the public buildings of the acropolis were located. Aleksei A. ZAVOYKIN KAREN 2019 / 5 / 8 222

for attachment was carved on the upper plane. The ekhin was poorly profiled, the truncated conical, the entasis practically invisible (diameter above—0.43 m, below— 0.39 m, height—6 cm). It is constricted by a relief belt (“strap”)26 3.5 cm wide. The 2 smooth cylindrical neck has a diameter of 0.37 m.27 The total height of the capital is Fig. 22. Plaster in situ at the eastern face of wall 28 460/1. 1-view from the top;2-view from the east 0.22 m, the depth of the profile—4 cm. (in the background, burned bricks in room 4). We find another example in the structure at the western outskirts of the city, where part of a monumental building of the 3rd century BC was discovered. The front side of its masonry walls was formed of care- fully hewn blocks of limestone without 1 mortar. Platforms that served as support for the colonnades adjoined the outer fa- cade of the eastern wall.22 The location and architecture gave reason to suppose in this structure had been a gymnasium or palaes- tra.23 Discussions about the order of the eastern 2 facade of building 460 are reminiscent of two finds made directly east of foundation 208. One of them was discovered in 2004 near the southern (interior) face of foun- dation wall 144d24 (Fig. 21: 1). Half of a Doric capital of a column was found here, carved from Kerch limestone. The other half of the same (or, in any case, analo- 3 gous) architectural feature was found in Fig. 23. Floors of room 1 (detail). 1—plaster in 2006 near the bottom of pit 320 which was situ and pebble paving; 2—plaster in situ and opened in the same place (Fig. 21: 2–4). A fallen to the floor; 3—plaster fallen from the square abacus (0.48 x 0.48 m) 8 cm in wall and the remains of burned wood from the height.25 A deep square hole (8 x 8 x 6 cm) structure of the ceiling.

------22 Kobylina 1956: 29–32, Figs. 9–11. erroneously indicated: “Doric base under a column”). 23 In two inscriptions from Phanagoria (CIRB 991, 4th I don’t have reliable information about the location of century BC, and CIRB 983, second half of the 2nd cen- storage of the 2004 find. tury AD) a gymnasium is mentioned. Another inscrip- 26 Only in one place on the fragment from pit 320 are tion reports restoration in 220 AD of stoa after de- two shallow incised lines separating the width of the struction caused by war (Kuznetsov 2007: 227–238). strap into three zones, barely visible on the rough sur- 24 On the level of the upper surface of the lower row face of the shell stone. of stones; elevation on an architectural fragment— 27 The lower diameter, according to the proportions 2.3–2.67 m. (5: 6) indicated by Vitruvius (III. 3, 12) for a column 25 Unfortunately, it is necessary to point out that the is no more than 15 feet, about 0.44 m. Consequently, dimensions of the architectural features are very ap- the approximate height of the column (diameter x proximate, based on a photograph, which, of course, 9.5; Vitr. III. 3, 7) equals 4.22 m. inevitably involves the distortion of the true parame- 28 The closest analogy that I know is a capital of the ters. The find of 2006 (transfer inventory pit 320, no. first half of the 4th century BC from Kerch, published 17a) was transferred to the Taman Museum Complex by A. V. Buiskikh (2009, 111, cat. 92). for storage (the Transfer Inventory of 2006, no. 197, 223 A Public Building of the 4th Century BC on the Phanagoria…

Of course, it is not possible to reliably as- two stories. It is especially important to sume that the fragments of the described consider that the thickness of the founda- architectural feature belong to the design tion of partitioning wall 460/5 leads to the of the eastern facade of building 460 and idea that this wall was designed for a seri- not to neighboring building 144, which was ous load, that is, was also load-bearing. built in the middle of the 4th century BC29 Since the width of the interior space of the after building 460 perished. However, per- building was comparatively small, appar- haps in favor of this it is possible to put ently the purpose of the capital wall sepa- forth an indirect argument. On the one rating its interior room into two parts was hand, it is necessary to consider where the to ensure strength for supporting the sec- capital was found, at the bottom of founda- ond floor. tion wall 144d. The fact is, there are good Destruction layer, interior. Building 460 reasons to believe that the walls of build- perished in a very severe conflagration, as ing 144 opened by excavations represent a a result of which the inter-story floor and buried (semi-cellar) part of this struc- roof collapsed within and the charred mud- ture.30 In this case, the find that interests brick walls collapsed. It would seem that us could have fallen inside the building af- this is the ideal situation for studying the ter it was destroyed either “from the side,” construction of the building, its structure, as a foreign object in the fill of the base- and the materials from which it was built. ment, or as part of the construction of the In actuality, it was not all so simple and not building itself. But on the other hand, in all the questions raised in the course of the the masonry of building 144 were reused investigation received satisfactory an- stones originating from a structure that swers. had clearly perished in a fire (which is in- dicated by traces of fire on individual Rooms. As we found out, the interior of the stones), as well as fragments of architec- building was divided into five rooms: room tural features (for example, the drum of a 1 opened to the east (bounded by the col- small column in masonry 144a). onnade of the portico); farther to the west—rooms 2 and 5 (divided by longitudi- Summing up the intermediate results, it nal wall 460/5 and separated from rooms should be noted that the dimensions of the 3 and 4 by walls 460/3a, b); and the far buried parts of the bearing walls of build- western rooms 3 (on the north) and 4 (on ing 460 suggest a substantial load on them. the south), bounded by walls 460/3a, b, Here we see a construction technique well 460/2, 460/6, and 460/4. known in Phanagoria by the second half of the 6th century BC, when the buildings on the north side (that is, on the side of the hill slope of the upper terrace, toward which the surface descended) were rein- forced with stone masonry at the base of the mud-brick walls that simultaneously performed the function of support walls, whereas the southern parts of these build- ings were constructed of mud bricks placed directly on the ground.31 At the same time, the thickness of the foundations gives a ba- sis for supposing that the structure had ------29 See Monakhov, Kuznetsova, and Zavoykin 2006: of the walls, and absence of traces of coating on the 302. interior. See Kuznetsov 2011a: 120–121. 30 In particular, supporting this notion is the preser- 31 In this way, for example, the earliest in Phanagoria vation of the masonry, the carelessness, lack of facing public building (300) was constructed. See Zavoykin and Kuznetsov 2011: 188–189. Aleksei A. ZAVOYKIN KAREN 2019 / 5 / 8 224

Since the above-ground parts of the walls, as was said, were practically not pre- served, it is rather difficult to precisely de- termined the useable area of the rooms. We will proceed from the fact that the thickness of the whole exterior walls of the building was the same as the preserved so- 1 cle of the south wall, that is, 0.60–0.65 m. We also propose the same thickness for ex- terior east wall 460/1. We calculate the thickness of partitioning wall 460/5 as equal to the length of the standard mud brick (0.48–0.50 m), and partition 460/3— half this value. Based on these assump- tions, the approximate area of each room is: room 1—8 x 3.2 m (25.6 m2); room 2—4 x 2.2 m (8.8 m2); room 3—4 x 1.9 m (7.6 m2); room 4—3.1 x 1.9 m (5.9 m2); room 5— 3.1 x 2.2 m (6.8 m2). 2 Incidentally, it is necessary to make one reservation regarding the western and northern exterior walls and partitioning wall 460/5, the thickness of the foundation of which amounts to 1.10–1.20 m. The fact is that the same thickness of the stone foundation is known to us in the southern part of the public building of the preceding 3 period (294), over the northern two rooms of which building 460 was placed (Figs. 4:1; 5:17, 19). Besides, this thick founda- tion (206)—designed for an mud-brick ma- sonry wall at least two brick across32—lim- its on the east only the two south rooms of the early construction, while the two north rooms on the same side were bounded by an mud-brick wall one brick thick, stand- 4 ing on a stone foundation 0.60–0.65 m thick (294/1,33 above which lies foundation Fig. 24. The layers of destruction in room 1 208). The mud-brick masonry walls of the (western boundary of the Central Area): 1— defensive structures of the acropolis, south half of the room; 2—tiles slagged in the fire; 3—tile roof collapse on the pebble floor; 4— opened by excavations in 2016 at the steep pattern of destruction (1—pebble floor; 2— descent from the upper plateau to the fallen plaster; 3—remains of wooden parts the ceiling).

------32 Or another combination of the position of the bricks the seams and thereby provide strength to the struc- in the masonry, for example: a brick crosswise + a ture as a whole. brick longways + ½ of a brick (0.48–50 + 0.38–40 + 33 The stone foundation of partitioning wall 294/3, di- 0.19–20 m = 1.05–1.10 m without consideration of the viding north and south blocks of two rooms each, had thickness of the joints—the clay mortar between the the same thickness. The other mud-brick walls of the bricks). Combinations were most probably alternated structure did not have stone foundations, their base in the vertical rows of the masonry in order to cover lying directly on the ground. 225 A Public Building of the 4th Century BC on the Phanagoria… lower, were equally thick.34 It is appropri- anything definite about the passages join- ate to recall the instruction of Vitruvius, ing the rooms. At the same time, since it is according to whom “. . . brick walls, if they evident that if there was one entryway into are built of only two or three bricks, can the interior and it was located in the center bear more than one floor”35 (I. 8, 17; trans. of wall 460/1, that is, in the opening be- Th. A. Petrovsky). Thus, the calculation tween the columns of the portico of room presented of the areas of the rooms is in no 1, it in such case would be against the end small degree approximate, since we are of partitioning wall 460/5. Consequently, not able to explain why it was necessary to it must be assumed either the probability build the foundation almost twice as wide that the entrance was shifted, say, to the as the socle with a width of 0.60–0.65 m north relative to the central axis of the beneath it. In other words, the area of the building, or to suppose that there were two interior rooms could have been less than entryways: one of them leading to the the calculated values. northern sector of the inner rooms, the other to the southern, which could have been connected with the other by interior passages. It is difficult to say which variant is more realistic. The floors, ceilings, walls (structure of the fill). The problem that was raised, which has not received a satisfactory explana- tion, prompts one to the question of floors in the rooms. And we begin examination of the question with the most understanda- Fig. 25. Layer of burned area in the interior ble. As was already said, to the eastern face rooms. View from the south. of wall 460/1 “adjoins” a thin (0.5–0.7 cm) strip of vertically standing plaster (Fig. 22). This strip is the clear western bound- ary of the floor that covered the area of room 1. At the base of the floor lies a sand- clay layer (to 2–3 cm thick), in which small (0.3–1.0 cm) sea pebbles are abundantly mixed, the upper horizon of which forms a compact surface (Fig. 23: 1).36

Fig. 26. The same. In the foreground (room 3) the remains of a burned wooden structure and the collapse of pottery over it, in the back (room 4)—rubble of burned bricks. View from the north. In addition, the proposed reconstruction of the interior plan of the building (Fig. 6) has one fundamental problem. Since the above-ground part of the walls were prac- Fig. 27. A Thasian amphora in a pile of bro- tically not preserved, it is difficult to say ken pottery in room 3. View from the west.

------34 In the northeast “corner” of the western part of the 35 In this case, a Roman architect speaks precisely of upper plateau, separated from its eastern part by a mud brick. deep ravine. See Kuznetsov 2018: Fig. 1. 36 It is approximately 0.20 m above the upper level of the support platforms for the columns. Aleksei A. ZAVOYKIN KAREN 2019 / 5 / 8 226

then the surface we were interested in, not having any structural difference from the remains of the walls, remained unidenti- fied. Based on the fact that the stone foun- dation of partitioning wall 460/3 was deepened relative to the surface of the floor, it is only possible to suppose that this surface approximately corresponds to the level of the upper stone masonry.37

The complexity of determining the level of Fig. 28. Pile of broken pottery over the remains of a burned wooden structure in a depression the floors in these rooms was also due to west of wall 460/3. the fact that directly below them was a burned-out layer of an mud-brick building The structure of the destruction stratum 294 that perished a century earlier.38 on the floor can be traced very clearly (Figs. 4; 23:2, 3; 24). Directly on the floor lies a thin layer of plaster fallen from the wall, smashed into a multitude of small pieces (it was burned to an ashy-gray color as a result of the action of the fire). Then, there is the layer of the remains of the burned wooden structure of the ceiling (well expressed in the southern and north- ern parts of the room). Above, in the south- ern and middle part of the room is rubble Fig. 29. Imprints of burned boards in clay (after of tiles (in the south it melted, slagged as a removal of wood charcoal). View NE. result of high temperature; Fig. 24: 2); in the northern part of the room pieces of The situation discovered in the western tiles were absent. Finally, above the re- pair of rooms (3 and 4), in which traces of mains of the collapsed roof are the ruins of the action of a conflagration can be seen the fallen mud-brick walls, in the northern especially clearly, was different. Room 4 half burned to a brick-red color. turned out to be completely littered with walls burned orange-red and in places cal- The situation with the floors in the interior cined pieces and even whole bricks were of the rooms is more complicated. preserved (Figs. 25 and 26).39 In the north- Properly, in rooms 2 and 5 we did not suc- ern part of the shambles, close to wall ceed in determining the structure of the 460/5, lay bricks on edge in three rows, at destruction layer that covered the floor, an angle to the horizon (the tilt of their therefore we were not able to reliably de- plane from west to east about 45°).40 Un- termine their surfaces. They were proba- der the rubble of burned mud bricks, and bly clay, and with the collapse on them of on top of stone masonry 460/3, a thin the burned brick walls the floors were cal- ashy-white crumbly layer was located—the cinated to the same state as the walls that burned remains of some organic (?) mate- had fallen on them. Since we could not rial in the form of powder (Figs. 30 and identify the organic remains of the ceiling, ------37 That is, approximately -2.45–2.49, which is 5–6 cm 39 The dimensions of the brick—0.40 x 0.48–0.50 m. higher than the floor in room 1. However, this esti- 40 Under them, in the NE corner of the room at the mate is approximate and this difference can be ig- level of the ash layer, was a piece of the neck of a Her- nored. aclean amphora with the stamp of the magistratus 38 In room 5, on the surface at 0.20–0.30 m below the Scythas, chronological group IIIA, which dates (Katz bottom of masonry 460/3, wall 294/2 can be clearly 2007: 429) to the end of the 60s of the 4th century BC seen (Fig. 10). (see Zavoykin and Monakhov 2012: 120). 227 A Public Building of the 4th Century BC on the Phanagoria…

31).41 It is notable that this layer did not lie layer was not disturbed, it was clearly seen horizontally: it seems to have lined a shal- that boards “lined” the sloping sides and low “trench” that stretched from south to bottom of this shallow trench and then go north along and west of wall 460/3 (see up to the stones of the eastern face of the below). west wall (460/6). In room 3 the array of calcined crushed mud bricks was smaller, and the bricks of the collapsed masonry were not distin- guishable. But the structure of the under- lying layer could be easily read. Under burned crushed mud bricks were pre- served the remains of a charred wooden structure (Figs. 26, 28, and 29). From north to south, along the eastern face of wall 460/3 were traced two parallel tim- bers (or boards) 2.9–3.0 m long by 8–10 cm Fig. 30. The surface in the interior rooms (3 wide. Almost perpendicular to them, 3–5 and 4) after the removal of the rubble of burned mud bricks. View from the SSE. cm to the west, lay the remains of 18 boards. The boards were preserved in length mainly to 0.25–0.50 m, and maxi- mally (on a bridge between pits 428 and 435, which cut through the room) to more than 2 m. The width of the boards varies between 10 and 20 cm. They were mostly located close to one another, though two northern boards were shifted 2 and 7 cm. There can be no doubt that these are the remains of a single structure, in which Fig. 31. General view of rooms 3 and 4 after re- transverse timbers held the boards to- moval of the burned layer. View from the SW. gether. On the wooden flooring of this trench lay a It is very important that the wooden struc- thick layer of burned crushed mud bricks, ture was located at its eastern edge above in the upper horizon of which were a pair the stones of foundation 460/3, on top of of modified stones and a cluster of broken layer of compact gray clay that lay directly pottery, in which was an archaeologically on the masonry. Deep imprints of the whole43 Thasian amphora of type II-B-1 in boards were preserved in the clay (Fig. the classification of S. Yu. Monakhov,44 29).42 The boards of the structure had a with the stamp of group F1 of the 50s of the pronounced slope to the west, toward a de- 4th century BC,45 as well as the neck of a pression in the form of a trench (Figs. 28 rare type of Mediterranean amphora with and 31) that passed parallel to wall 460/3, in line with the trench in room 4 (founda- tion 460/5 separates them). On the bridge between the pits (48 and 435), where the ------41 A small part of this layer along the south wall enters boards with wet clay from below (compare Zavoykin in room 5, which can serve as confirmation of the fact and Monakhov 2012: 117, Note 3). In this case it must that here the floor was also located approximately at be supposed that we have a case of the remains of a the level of the stone foundation of partition 460/3. inter-story floor and coated ceiling. 42 It is evident that the boards could have left such 43 Its leg was cut down by pit 435. deep imprints only if the clay was still wet and plas- 44 Monakhov 2003: 76, Pl. 42. tic. After it dried this would not have been possible. 45 Garlan 1999: 50, 233, no. 675; Zavoykin and Mona- Another variant of explanation proposes daubing the khov 2012: 118, 119, Fig. 1: 2. Aleksei A. ZAVOYKIN KAREN 2019 / 5 / 8 228 a complexly profiled rim,46 and others (Figs. 27, 28, and 32). Based on reconstruction of the two stories of the building, it can be proposed that the board structure was an element of the in- ter-story ceiling. But in such case, the boards smeared from below with clay, could turn out directly on the stones of the foundation of the wall only if mud-brick wall 460/3 itself fell flat, separating from the stone base before the ceiling collapsed. Such explanation of the situation does not look convincing. V. D. Kuznetsov proposed other explana- tions in a field report. One of the variants of reconstruction con- sists of the following: the structure was a wooden wall set on a small stone base. The boards of the wall were nailed to the beams lying on the masonry. However, such inter- pretation is possibly contradicted by the Fig. 32. Finds from the layer of the fire in the following circumstance. In the above-de- rooms of building 460. scribed space, between pit 428 and foun- Unfortunately, neither this nor the other dation pit 435, in which a layer in the room variant of interpretation can be accepted. west of wall 460/3 was preserved, was dis- First, judging by the location of the longi- covered rubble consisting of broken am- tudinal beams, the “wall” could not stand phorae, tiles, burned clay, and stones. on stones of the foundation, though it Among the amphorae was a Thasian am- could perhaps be the “lining” of the eastern phora with a stamp that is dated to 360– face of the wall that fell flat in a western 350 BC. This rubble lies on boards. If the direction. Second, as was said, between the interpretation of the boards as a wall is re- boards and the ceramics there is a thick liable, then the question arises, how did layer of burned crushed mud bricks. Third, the rubble turn out on top of them? A vari- it is difficult to accept the probability that ant of the explanation consists of the fact large container vessels, tiles, and stones that at the wall was a cupboard with ce- were stored in a “cupboard.” Even if the ramics and other objects, which fell during boards and the ceramics were not sepa- 47 the fire. rated by a layer of burnt crushed mud bricks, in order for the pieces of amphorae to appear above the remains of the back wall of a cupboard, it would have to have been located at the eastern face of wall 460/3 (in room 2) and collapse back during the catastrophe, on top of its foundation, and, again, only after the mud brick ma- sonry of the wall on the stones was no longer there. . . .

------46 Zavoykin and Monakhov 2012: 117, 119, Fig. 1: 1. 47 Kuznetsov 2011b: 7. 229 A Public Building of the 4th Century BC on the Phanagoria…

Some attention should be allotted to the placed in several layers, was used alone as “trench” that was discovered within rooms a hydro- and thermally insulating material 3 and 4, which passed to the west of the with construction of roofs, and also as an foundation of wall 460/3 and parallel to it. element of a roof covered with tiles.49 In room 3 its sides and bottom are lined Thus, in the roof of the gallery of the Athe- with an ashy white layer (Figs. 30 and 31). nian Long Walls (307–306 BC), on top of In room 3 the sides and bottom are covered the wooden roof frame to which the laths by boards. This unambiguously excludes of the purlins were fastened, was laid a the possibility that the feature being exam- “well cleaned” thatching (according to a ined could be connected with some later in- text of the document of reconstruction, in trusion into the layer. Also completely ex- two layers: one was laid along the purlins, cluded is the probability of the origin of between them, and on top of it, another this depression in any connection with one laid crosswise); this was covered with “subsidence” of soil over underlying de- a layer of clay mixed with straw, on which pressions: investigation of the underlying Laconian tiles were placed.50 Besides this, layer does not permit such variant. It must thatching could also be used in the inter- be recognized that the depression in the story flooring (or as material in overhead surface of the “floor” within these two structures).51 This is confirmed in particu- rooms at the moment of destruction of the lar by materials obtained through investi- building is a characteristic feature of them. gation of a court building of the time of Another question—for what purpose was Mithridates Eupator, which perished in a this depression construction? fire in 63 BC. There, in the burned out layer, the collapse of a wheat-filled Knid- It must be acknowledged that the situation ian amphora was successfully recorded in of destruction of the building revealed in situ52 over a clay coating with imprints of rooms 3 and 4 cannot be reliably inter- thatching that fell along with the collapsed preted. ceiling. The last thing that needs to be mentioned, characterizing the structural remains of building 460, is the discovery of a rela- tively small number of fragments of burned clay coating that preserved the im- prints of organic materials. It is the matter of two kinds of raw plant material that was used in the inter-story (overhead) floors as 1 well as with construction of the roof. Rather often with excavations, especially of buildings perished in a fire, are encoun- tered fragments of burned clay bearing im- prints of thatch (Fig. 33: 1–3). This afford- able and convenient material was also widely used in the northern Black Sea re- 2 gion from earliest times.48 Thatching, ------48 See Kryzhitskii 1982: 14 and Note 4. The researcher 50 See Caskey 1910: 301 (and inset between pp. 298– discusses reed roofs (possibly with clay screed) of 299); Hodge 1960: 63; Hellmann 2002: 283, Fig. 381 semi-subterranean houses. Unfortunately, there is (according to the construction contract—IG II2, 463, not any other information about roof construction or 1. 61–71). inter-story ceilings in this work. 51 As it is still used in traditional adobe homes in vil- 49 Thatching covered with clay was also used for con- lage localities of the Kuban region. structing various kinds of fencing (for example, see 52 See Garbuzov and Zavoykin 2015: 97, Fig. 1. Zavoykin, Kolesnikov, and Sudarev 2016: 150–152, Figs. 46 and 48. Aleksei A. ZAVOYKIN KAREN 2019 / 5 / 8 230

material in the ceilings of building 460. It pays to note only two small features. It can be seen on one of the imprints that the thatching could have been connected in bundles using twisted rope (Fig. 33: 2).53 On another piece of burnt clay, the imprint of thatching (on the lateral surface of the piece) is combined with an imprint of an- other raw plant material (Fig. 33: 3 and 4). These stems of a grassy plant are substan- 3 tially less in diameter than in the thatch- ing, which left a rather deep grooved trace in the clay.54 No impressions of nodes of a stem were noted anywhere in the flattened and shallow imprints of this plant (or the fibers derived from it) (Fig. 33: 4–6). It is more accurate to say, we have a case not just of the use of raw plant material, but rather with the use in construction of ma- terial prepared from it. It is clearly seen in 4 5 the imprints in the clay that from the flat- tened grass stems (their fibers)55 some kind of mats were woven, in which “zones” of several (up to 9) parallel stems are in- tertwined with the “zones” of stems run- ning perpendicular to the first. As a result, the weaving formed a “checkerboard de- sign” on the surface. Examples of the use of weaving materials in Phanagoria are known.56 However, it seems that for the first time their use in the construction of monumental structures has been reliably established. If thatching could be used as a material that by itself 6 fulfilled a certain function (served as an in- solation layer) or as a connecting frame in Fig. 33. Clay coating with traces of plant mate- a clay mass, then it is evident that “mats” rials from the burned layer in the rooms of could serve for reinforcing surfaces (all the building 460. available fragments with imprints have a Unfortunately, the absence of precise flat surface) and possibly for preparing stratigraphic observations prevents the them before applying a leveling “facial” possibility of judging about the use of this coating.57

------53 Compare a bundle of thatching bound by a rope on 56 For example, in burial 46.80 in the “South City” for the plaster: Alekseeva 1997: 263, 330, Pl. 48: 5, 6 reinforcement of the sides of a grave (Zavoykin, Kole- (“fragments of an adobe clay partition on the reed snikov, and Sudarev 2016: 176, Fig. 76: 3); in the frame from buildings of the 2nd–first half of the 3rd “House of the Grain Merchant” were the remains of centuries AD”). woven “sacks,” in which a harvest of wild vetch was 54 Longitudinal plant fibers can be distinguished on its stored (Zavoykin 2004: 53); in the “Upper City” the surface. sides of rectangular pits (496, 494) of the last quarter 55 Thickness of 2–3 to 5 mm. of the 5th century BC were reinforced; and others. 57 Of course, traces of it were never found. 231 A Public Building of the 4th Century BC on the Phanagoria…

Finds. The most chronologically significant acropolis. The two-story (or more?) struc- finds have already been noted (Fig. 32), ture was comparatively small in plan others are mentioned in a joint with S. Yu. (about 100 m2), covered with a tile roof, Monakhov article.58 Here just a few com- with a portico on the east side does not re- ments are appropriate. semble religious buildings, and has little in common with the best known types of civil In first order, the small number and pov- structures. Of course, the problem of de- erty of composition of the items discovered termining the functional association of is surprising. This clearly contrasts with public buildings revealed by excavations is the expected indicator: catastrophic de- among of the most difficult, often insolu- struction of an extraordinary building ble. For example, of the substantial num- promised substantially richer finds. It is ber of public buildings identified as pryta- also curious that fragments of tiles are nea, S. Miller believes it is possible to concentrated primarily within room 1, speak more or less reliably of only six of while in other rooms pieces of roof ceram- them (in Dreros, Ephesus, Colophon, Mag- ics are single and isolated (they do not give nesia on the Maeander, Morgantina, and the impression of roof collapses). This can Priene), despite the fact that their plans possibly be explained by the poor preser- could vary substantially.60 vation of the complex only by stretching. In large degree, this concerns the upper part Surprisingly, building 460 on the of the layer of destruction, which was lev- Phanagoria acropolis is at first glance eled during preparation of the area for somewhat similar to two-story residential construction of the “residence of Mithrida- homes of Classical-early Hellenistic time tes” at the end of the 2nd–beginning of the with halls (ἡ προστάς) going out into a 1st centuries BC59—the roof should have courtyard,61 though it is obvious that the collapsed within the building to the level of ordinary residential structure cannot be the inter-story floor, which had fallen on considered in the examined context. the ground floor before the mud-brick It should be recognized that any conclusion walls fell. Tiles were discovered in large on the assignment of this extraordinary number east of the entry into the building building before all the other remains of ar- and in the area of the column supports. On chitectural structures of this area of the the whole, this provides a serious basis for city are studied will be premature. For fur- concluding that the roof of the building ther discussion, it makes sense to look at was covered with tile. the location of the building more specifi- * * * cally, especially with consideration of the buildings surrounding it. Thus, building 460, built on the location of a public building on the acropolis that per- ished in the middle of the 5th century BC approximately half a century later, was un- usual for several reasons. It resembled a tower in its proportions, but of course it was not related to fortification of the ------58 Zavoykin and Monakhov 2012: 117–120, Fig. 1. The 59 If not earlier, if we take into consideration the de- composition of the container vessels (Chian with struction of the layer of Hellenistic time in the course “conical toe,” Heracleian, Thasian, Mendian ampho- of this work. rae), like fragments of Attic ceramics, do not provide 60 Miller 1978: 93ff., 126–127; cf. 225–234 (Appendix additional information for refining the chronology of C). the complex: the wall of a closed red-figured vessel, 61 See, for example, Hoefner and Schwander 1994, the bottom of a bowl with the graffito “A,” a fragment Abb. 33 (Pireus); Abb. 64 (Olynthus); Abb. 176–177 of a bottom of a “Bolsal” class bowl, a fragment of a (Abdera); Abb. 204 (Priene). rim and a handle of a one-handled bowl, and a small piece of the edge of a cup-kantharos with molded rim. Aleksei A. ZAVOYKIN KAREN 2019 / 5 / 8 232

canic origin (including medium-sized boul- ders) and blocks of limestone and marl, and in the remaining part the surface is made up of small flat pieces and scraps of shell rock. It is this surface (to the NW of pit 197), “covering” the large stones to the west of it, that was supposedly taken for a pavement of the second construction pe- riod.64

Fig. 34. Pavement 207 and the upper part of foundation 208 (arrow indicates the edge of the stone of the northern support platform for a column). View from the west. East. The stone pavement came close (207; Fig. 34) to the east side of the building (460). As V. D. Kuznetsov noted in the re- port for 2004, “The feature is very difficult to understand and interpret, since it either consists of several features or is one fea- Fig. 35. Pavement 474, the area adjoining ture that has several construction peri- building 460. View from the NNW. ods.”62 The investigator noted that the southern and western edges of the feature (forming the “southwest corner”) are ra- ther clearly recorded and supposes this is pavement of the plaza. The remaining boundaries of the feature are irregular. It is evident that the pavement was heavily damaged by later pits. One of them broke through the eastern part of the pavement. Judging by everything, the upper stones of the masonry of foundation 208 were also Fig. 36. Same, detail. View from the west. recorded as the western part of the fea- ture, in the place where the support “plat- forms” were located, the surfaces of which were somewhat higher than the other stones of the masonry.63 The recorded dimensions of the pavement are 5.6 x 7.55 m (W–E x N–S). As far as it is possible to judge, it had a general orien- tation from west to east (here the founda- tion pit of 144c interrupts it). In the south and west sections the pavement is com- posed of unmodified stones of both vol- Fig. 37. Southern part of pavement 474. View from the east.

------62 Kuznetsov 2005: 15–16. center of the western part of the feature of the first 63 In the report it is noted that in this place the surface construction period. . . . Here it is seen that under the was formed with larger stones. “The impression is pavement lie some stones belonging, in all likelihood, such that here the pavement was formed of stones se- to a feature of an earlier time.” lected from the masonry (or masonries) of former 64 Its thickness is about 0.15 m, the surface lies at a times.” “Stones were selected approximately in the depth of -2.78–2.80 m. 233 A Public Building of the 4th Century BC on the Phanagoria…

This was confirmed later (in 2005) when, (chiefly of fragments of amphorae, includ- “after removal of the stones of the pave- ing ones of rather large sizes).66 The width ment, another layer of stones was discov- of the eastern part of the pavement is ered. They turned out to be merging into about 0.7–0.8 m. It is reminiscent of a feature 208, which was also investigated sidewalk that passed from south to north during the 2004 season and determined to along the wall of the building and street. be masonry of a wall.”65 This was evidently a blind area that was to divert rain water from the wall of the A pavement (474) was also located west of building. the building, but it had a different charac- ter (Figs. 35–37). Its surface was, as usual, There is no doubt that the pavement was broken through in many places by later constructed simultaneously with building pits, as a result of which the outline of the 460. It was placed on the square, which pavement had a rather bizarre form. Nev- traditionally, at least from the first quarter ertheless, its southern and eastern borders of the 5th century BC, was subject to pav- were established quite precisely. They are ing. In addition, for construction of early determined by features 169a (see below) pavement (498) scarce in Phanagoria and 460/6, respectively (the western face stone was used, in this case—cobbles, of the foundation of the wall). The western which probably speaks in favor of its ex- and northern boundaries of the pavement traordinary character.67 could not be precisely determined. Almost North. A street leading from west to east abutting the northern part of the pavement also passed north of building 460. The ear- is another pavement (472) formed of small liest pavement (301) of this street discov- cobbles and through which a monumental ered by excavations is dated to the first drain passed from west to east. Its blocks, half of the 5th century BC. However, place- made of Kerch shell rock, also passed along ment and orientation of the buildings of the surface of pavement 474, and the con- earlier times (300 and others) permit tinuation was discovered (after a rupture thinking that it was already functioning in in the drain line) farther to the east, now the second half of the 6th century BC. The opposite the NW corner of building 460. earlier-mentioned eastern section of the The recorded length of the pavement from drain (487) undoubtedly passed along the north to south amounts to 14.6 m, the max- street in the 4th century BC, though traces imum width 4.5 m. of pavement in this place have not been Pavement 474 consists of two elements: an successfully discovered. And there, even eastern (which abuts directly on building farther to the east from it, was preserved a 460) and a western. Their surfaces lay at part of a stone pavement (209), the south different levels, forming a step of 0.15– edge of which stretches parallel to the 0.25 m, the edge of which was reinforced north wall of building 460, almost in a line by medium sized (0.15 x 0.2 m, 0.2 x 0.25 with the north face of its foundation (Fig. m) stones placed on edge (Figs. 35 and 36). 38). The material making up these two areas of pavement also differed. The surface of the eastern pavement was lined mostly with small pebbles (with the presence of pieces of pottery and individual small fragments of bones), and the western, with pottery

------65 Kuznetsov 2006: 74. shards (probably taken from city landfills), whereas 66 Pebbles are also encountered here in the north end. areas of the streets adjacent to private buildings (the 67 Incidentally, the fact should be considered, for ex- arrangement of which was the responsibility of pri- ample, that the main streets of Olbia, which were vate persons) were often paved with stone of good paved at public expense, were covered with broken quality (see Levi 1985: 115 ff). Aleksei A. ZAVOYKIN KAREN 2019 / 5 / 8 234

horizon71 as that of the building. The struc- tural stone, of which the foundation was composed, is generally similar to the mate- rial in the foundation of building 460, in- cluding the large piece of dense sandstone that was used as a corner stone (SW cor- ner).

Fig. 38. Pavement 209. View from the west. Along the north side, the length of the pavement was traced for 9.1 m, the width from north to south—no less than 4.8 m.68 “The pavement is composed of small and unmodified shell stone in one layer about 0.1 m thick. Pieces of shell stone were used Fig. 39. Foundation of the feature 169 (Central rather abundantly. Occasional small stones Area). View from the NE. of pink marl, rough stones, cobbles, and pieces of pottery are encountered. How- ever, we emphasize again, the predomi- nant material is shell stone, some stones of which were in a fire and burned to a pink color.”69 North of building 460 and across the street from it, the stone foundation of walls of a small templum in antis (675) was discov- ered in 2013; its dimensions about 5.9–6.0 x 4.5 m. V. D. Kuznetsov suggests in the re- port that the temple dates to the 5th cen- tury on the basis that its orientation along Fig. 40. The same. View from the west. the cardinal directions is analogous to that which building 294 (and others) had, All these, of course, are indirect argu- which were dated to this time (to the sec- ments. Unfortunately, because of poor ond quarter of the century).70 This reason preservation of the feature,72 identifying does not seem sufficient. As we saw, a the level of the floors of the temple and building (460) of the first half of the 4th highlighting the finds connected with it century BC has the same approximate ori- were not successful. Therefore, it is possi- entation, having inherited it from a struc- ble only to indicate a terminus post quem ture of the previous period. Moreover, the date for the destruction of the building of foundation of the temple lies on the same mud bricks,73 on the place of which a tem- ple with the same orientation was built on ------68 Its surface lies at a depth of -2.89–3.09 m from the 72 Destroyed not only by the trench and pit in it with survey benchmark. the excavations of I. E. Zabelin, but also by vats of a 69 Kuznetsov 2005: 16. late ancient winery. 70 Kuznetsov 2014: 29–31. 73 Also probably a predecessor temple. 71 The base of the masonry of the foundation at the level -3.10–3.17 m, the top mark of the stones -3.08– 2.92 m. 235 A Public Building of the 4th Century BC on the Phanagoria… a stone foundation. Below the foundation, in a layer of destroyed adobe material (over the floor of an earlier construction), were found pieces of an amphora con- tainer: a toe of Chian with straight neck and the lower part of the body with a toe of Mendian. They both can be dated to the Fig. 41. Feature 169–169a (Western Area). View last third of the 5th century BC. With this, from the NW. it is necessary to keep in mind that it is im- possible to say with confidence that these materials belong to the period of life of the lower-lying structure. South. Directly south of building 460, strictly parallel to the outer face of wall 460/2 and 0.53 m from it, was the founda- tion of feature (169–169a) with a genuinely 1 enigmatic assignment and impressive di- mensions.74 It is necessary to say that both its eastern and western ends were destroyed by later pits, and the western also by a trench in the 2 19th century. Therefore, both its initial ex- tent from west to east remained obscure, Fig. 42. Feature 169, faces of the middle part of and the configuration of the feature as a the foundation: 1—north face (and SE corner of whole also remains enigmatic. Up to pre- room 4 of building 460); 2—south face. sent only the remains of the structure were The base of the structure is irregular ma- preserved, stretched from west to east ap- sonry composed of stones of various kinds proximately 19.8 meters. Its width (N-S) and sizes.76 Medium-sized stones were laid was determined by the transverse dimen- across the whole width without any sys- sions of two elements: transverse meas- tem, without any selection, in a continuous urement of the primary body of the foun- layer (1 to 2 stones, depending on their dation (169)—2.25–2.30 m + the width of sizes). And only the faces were formed oth- the adobe “step” abutting its north face, erwise: here the stones were laid with the the north face of which was formed by a flat sides along the south and north side of row of carefully placed stones (169a)— the masonry. The main structural feature 1.15–1.20 m (Figs. 41 and 45).75 In total, of the formation of the faces was not just based on this calculation the overall trans- the fact that they were laid more carefully verse dimension of the whole structure reaches about 3.4–3.5 m.

------74 As building 460, it was investigated in two steps: in basically for leveling the upper surface of the ma- 2003 was excavated its eastern part (in the Central sonry (chiefly along the faces). Shell stones with care- Area—Figs. 39 and 40), in 2011–2012 its western part fully modified surfaces (especially in the face of the was opened (in the western part of the excavation). masonry 169a—Figs. 46 and 47) are represented by 75 The length of this element is substantially less, only single (a few) specimens. On the whole, the composi- about 5.8 m: it stretches from a point slightly east of tion of the material in masonry 169 is characteristic the SW corner of feature 460 to the west and is ter- primarily for foundations and socles of structures of minated by the trench of the 19th century. the 6th–5th centuries BC. However, such material 76 Small and medium-sized volcanic cobbles and was also used later, in the 4th century BC, for exam- crushed limestone predominate, along with a sub- ple, in masonries of walls of basements (686 and stantial number of pink marl slabs: they were used 678). Aleksei A. ZAVOYKIN KAREN 2019 / 5 / 8 236 of comparatively large stones,77 but also the fact that in the eastern part of the structure the stones of the face were placed in 2 to 3 rows (depending on the size and shape) and were raised above the general plane of the foundation in its mid- dle part, forming a kind of “skirting” (Figs. 39, 42, and 43).78 In relation to the western part of the feature, the edge of the eastern part formed a kind of “step” (if seen from the side of the faces),79 the height of which reached 0.51–0.54 m from the bottom of Fig. 44. Western part of feature 169–169a (cut the masonry (Fig. 42: 2).80 through by the corner of the 19th century trench) and pavement 474. View from the SW. This stone foundation served as the base for construction made of sterile yellow clay The northern face of feature 169 is ad- (its traced array is about half a meter joined by a band of the same sterile yellow thick—Figs. 1 and 41). The fact that no clay, the northern edge of which was de- signs of masonry of adobe bricks or pieces termined by a structure of stones (169a). of one were found here is to be especially Strictly speaking, the arrays of clay ruins emphasized. And this is very important to of these two elements of the same struc- consider since there was no technological ture are inseparable (Figs. 41 and 44). As need for leveling the surface of the founda- the clay layer was excavated along the tion in order to put on such a thick layer of northern face of 169, a row of stones was clay.81 revealed 1.15–1.20 from it, lying parallel to the stones of the northern face, the upper plane of which was approximately at the level of the bottom of its masonry (Figs. 44–46).82 The length of structure 169a was traced to 5.8 m. To the west, as was said, it terminates at the 19th century trench, and in the east, rising, disappears. Fig. 43. Feature 169 and the south part of build- Masonry 169a was formed of modified ing 460 in profile (along the western edge of the blocks of shell stone,83 excluding the east- Central Area). View from the east. ern end, where cobbles or split stones had ------77 For example, in the south face, in the vicinity of the raising of the faces did not have great significance” “stair” (see below): 0.2 x 0.25 x 0.3 m (cobble); 0.43 (Kuznetsov 2013: 8). x 0.44 x 0.12 m (marl stone); 0.53 x 0.28 x 0.18 m 80 In the eastern part of the foundation (near the (modified block of shell stone, possibly an architec- western edge of the Central Area), directly in its com- tural feature, on which a construction mark is visi- position, are large pieces (a compact group) of lime- ble). stone (a cluster of such stone is to the east of 169, in- 78 In 2003 the eastern part of the structure was inter- cluding those that fell into a pit, which cut through preted as two masonries (walls) 0.7–0.8 m thick, be- the feature). Certainly they (the lower part of feature tween which were located stones of a “pavement” 150) do not have a relationship to the structure and that was placed 0.10 m below the masonries. How- look like a foreign, later “insert” (thrown into the pit, ever, the researcher reasonably considered this fea- or is this the base of some structure?). ture a single wall (Kuznetsov 2004: 15). 81 A layer of clay of no more than a few centimeters 79 V. D. Kuznetsov describes in the report a reduction was usually placed under a masonry of raw brick, and in the level of the faces from east to west in more de- rather often a different clay than that from which the tail, speaking of two steps, noting also that the steps bricks were made, for example, extremely durable of the north and south faces “do not correspond to and gray-green in the dry state. each other, that is, they are not symmetrical. In other 82 Both this and the other masonry drop from east to words, these so-called ‘steps’ had some functional as- west. signment: from the point of view of external appear- 83 Their dimensions: 0.2 x 0.2 m; 0.35 x 0.25 m; 0.25 ance of the feature, its architectural appearance, this x 0.55 m, and the like. 237 A Public Building of the 4th Century BC on the Phanagoria… been placed. Part of the blocks were set lengthwise on the masonry, part trans- verse (Fig. 46). All the stones were care- fully aligned along the face. Slabs of pink marl were laid flatly on top of the stones of the masonry. This, as the only face of the masonry, clearly supports the idea that it served as “support and backing for the structure formed of clay.” V. D. Kuznetsov, discussing the functional assignment of feature 169a, focuses attention on its fol- lowing characteristics: “feature 169a is parallel to feature 169 and was attached to it end to end; the northern face was care- fully made, with consideration of the fact that it would be seen; the total length of 169a is less than that of feature 169. . . .”84 From this the correct conclusion was drawn about the subordinate significance of element 169a in relation to feature 169, to which it was built, and the assumption was made that 169a filled the role of a step to feature 169, which is interpreted as an altar. Fig. 46. Stone foundations of features 169– 169a. View from the east.

Fig. 45. The stone foundation of feature 169. General view from the NW.

Fig. 47. Stone foundations of features 169– 169a. View from the west. It is necessary, however, to clarify. The northern face of 169a was simultaneously the southern boundary of the pavement of the square (474), the surface of which is level with the upper plane of the stones in the masonry or slightly above them (Figs. 37 and 44).85 Therefore, to speak of a “step” is hardly possible. It is evident only ------84 Kuznetsov 2013: 9. 85 This level also corresponds to the level of the bed of the stone foundation of the south wall of building 460. Aleksei A. ZAVOYKIN KAREN 2019 / 5 / 8 238 that the adobe part of the structure rose seems that such an attempt will not be use- above this level by some unknown extent, less and will later help more easily to find quite probably enclosing the stones of the the necessary reference points. north face of masonry 169. Thus, we do not have the necessary basis for the volumetric reconstruction of the structure being ex- amined.86 V. D. Kuznetsov, in the report about excavations of 2003, wrote: “Such a broad wall is more characteristic for a de- fensive wall, which could not be in this place in the settlement” and noted that “. . . taking into account the complexity of in- terpretation of the feature and its incom- plete preservation, it is impossible to de- termine its functional assignment at the present moment.”87 Unfortunately, it is impossible to say more about this even af- ter the eastern part of the feature was in- vestigated. Of course, there is the possibility of clari- fying its dating. Directly in the masonry of foundation 169 was found some quantity of ceramic fragments of various categories Fig. 48. Finds from the foundation of feature and groups, of which the most recent at- 169. tracted our attention. These were frag- We will begin with chronological markers. ments of rims of Chian amphorae with While the date of destruction of building straight neck (or with “conical” toe), two 460 is determined reliably by finds in the toes of Thasian biconical amphorae, and a layer of its ruins (c. 360–350 BC, that is, small fragment of the lower part of an Attic the very end of the rule of Leukon I or the black-glazed cup of the “Bolsal” group (Fig. reign of Spartokos II), it is not possible to 48), which provide us a terminus post establish very precisely the time of con- quem for the structure—last quarter of the struction. It is possible to say reliably only 5th / boundary of the 5th–4th centuries BC. that the building itself and the structures * * * of the complex synchronic to it were erected no earlier that the last quarter / In transitioning from the descriptive part end of the 5th century BC (that is, simulta- of the work to attempts at interpretation of neously or, in my view, more probably, af- the examined architectural complex, the ter the southern outskirts of Phanagoria analysis of the archaeological context in were destroyed at the end of the 5th cen- the horizon of the first half of the 4th cen- tury BC,88 evidently due to the conquest of tury BC should be expanded. But this work the polis by Satyros I).89 Another ques- still waits to be done. While without it, tion—if later, then how much? The only syntheses of a broader plan will inevitably complex of finds reliably dated to the mo- have a preliminary character. However, it ment of construction (of foundation 169)

------86 The absence of additional materials does not permit City,” to which a separate work was devoted (Za- endorsing a religious attribution to the feature. voykin 2004). 87 Kuznetsov 2004: 15. 89 If the finale of the autonomous minting of coins at 88 My confidence in this is based on the detailed study Phanagoria is dated to the first decade or quarter of of the materials from the excavations of the “South the 4th century BC, this, of course, should be moved to a decade or two later. 239 A Public Building of the 4th Century BC on the Phanagoria… unfortunately does not provide any other In the beginning of the article attention chronological reference: a terminus post was focused not only on the fact that build- quem from the boundary of the 5th and 4th ing 460 was erected on top of a public centuries or beginning of the 4 century BC. structure (294) destroyed approximately a half century earlier, but also on the fact Of course, it is possible to place doubt on that the new structure “inherited” the tra- this date if there is doubt in the synchro- ditional orientation toward the cardinal nicity of the erection of building 460 and points (with deviations) and even its walls the construction of 169–169a. As we saw, were partially erected on the old masonry. the foundations of the building were set This is hardly a simple “accident.” It seems (and partially embedded) in the layer of acceptable to raise again the question: did destruction of the previous building, which the new building also inherit the functional survived to the middle of the 5th century role of the preceding public structure with BC. Here there is no layer separating these civil assignment? buildings. But indeed the layer of the sec- ond half of this century was not discovered Differences in the dimensions and plan of anywhere in the huge area of the excava- structure 460 from the building preceding tion, except in the depressions (pits and it,92 which with a series of reconstructions trench).90 The most natural explanation functioned on this place in the second half for this is the supposition—based on simi- of the 6th–first half of the 5th centuries BC, lar later attested facts from this area of the do not, in my view, make it possible to give city—that all the structures of the second a positive answer to the posed question. half of the 5th century BC and the layer But in this case we should talk about some that was formed as a result of their living restructuring on the acropolis of the city. and dying were destroyed91 as a result of Guessing about its nature is useless: we subsequent reconstruction, which was pre- have no sources providing the possibility ceded by total levelling of the place. Based of shedding light on this episode of the his- on the absence of relevant materials, we tory of Phanagoria. But also, ignoring that will have to date this “reconstruction” ap- this restructuring happened just at the proximately to no earlier than the bound- time93 of important changes in the life of ary of the 5th and 4th centuries BC. And the polis (including it in the emerging thus (even recognizing the fact that the power of Spartocids)94 is hardly permissi- materials contained in the structural com- ble. plex characterize chiefly the time of its Since, as was noted, the plan itself of both “closure” and not the time of construc- the early and later public structures cannot tion), we inevitably conclude that the com- provide any reliable interpretation in func- plex of the above-ground structures, with tional regard, there remains only the at- building 460 in the center, dates back to tempt to rely based on the chronology of the boundary of the 5th/4th or beginning the features opened by excavations, to ex- of the 4th centuries BC. amine them in a historical context. Thus, if a new stage in the life of the Phanagoria acropolis was not connected ------90 Zavoykin and Kuznetsov 2013: 165–168. rooms (3 and 4) clearly occupied a subordinate posi- 91 We, of course, cannot accept that in this period, tion. In the temporally last floors of room 1, in its cen- when, as we know, life in the southern outskirts of ter, was a small adobe hearth-altar, beside which the city was “in full swing” and even the defensive there was a broken protome of a female deity; the walls that protected this area were erected, the acrop- hearths in the south rooms correspond more to house- olis of Phanagoria was a “wasteland.” hold assignment. 92 Public building 294 consisted initially of three, and 93 Within the framework of archaeological dating, of later, of four rooms, extending from north to south course. (with deviation). In relation to the larger northern 94 See Zavoykin 2013: 174–176. “block” of rooms (1 and 2), the smaller two southern Aleksei A. ZAVOYKIN KAREN 2019 / 5 / 8 240 with the fact that the structures of this cen- As was established earlier, the relatively ter of civil life of the polis were destroyed small in plan building 460 (its dimensions (as in the southern outskirts of the city),95 are about 10 x 10 m within) in all probabil- then is the “restructuring” revealed by the ity was two-story. Its gabled (?) roof was fact that civilian life itself changed after covered with tiles. The entrance on the the inclusion of Phanagoria in the Bospo- east side was formed as a two-columned rus state? What the essence of such portico, the ends of which flanked the pro- changes consisted of can be formulated trusions (antae) of the north and south only in the most general way. The loss of walls.98 Even with the small height of the independence resulted in usurpation by stories, considering the thickness of the in- central authority of part of the sovereign ter-story floors and height of the roof, the rights and freedoms of the polis, as well as total height of the structure reached no a tax burden and perhaps the need to pro- less than 7–8 m. Thus, the building, vide a military contingent at the request of erected on a strong stone foundation, had the Panticapaeum tyrant. It is most likely the appearance of a kind of tower. that compliance with the “new constitu- The plan of the building, it must be recog- tion” and loyalty to central authority in the nized, was quite unusual. It is not reminis- state must have been locally monitored by cent of any known type of public building. representatives of the Spartocids. How ex- In any case, this structure had a civic char- actly such control was carried out in the acter, though, as was noted, it has certain time of these rulers, we do not know.96 But similarity with two-story residential if we nevertheless speak of the institution homes.99 of a “governorship,” we should probably assume that in the early period of the his- Paved areas abutted the east and west of tory of Phanagoria, as part of the Bosporan the building, and the main street passed on state, the residence of the representative the north, on the opposite side of which of central authority who controlled the sit- (directly opposite building 460) was a uation not only in the territory of the small templum in antis. The building was Phanagorian polis, but also beyond its flanked on the south by some monumental boundaries, could have been located ex- structure of unexplained assignment. actly in this city.97 And last. The building perished in a terri- I am not at all trying to lead the reader to ble fire between 360 and 350 AD. With con- the idea that building 460 on the sideration of the poor preservation of the Phanagoria acropolis was the residence of architectural remains of this time, it is dif- such a “royal” representative. This is just ficult to say reliably that this fire was an attempt to describe in general terms the purely local. But the impression is such. historical context, synchronic with life of Not in construction 169–169a, nor in the this architectural complex, which is being pavements adjacent to the building 100 of examined in the present work. We turn to the squares and street, nor in the remains it again, coming back to earth. of the temple north of it—nowhere were clear traces of fire action noted. We will ------95 No traces of such events were found for all the years 98 Since the northeast and southeast corners of the of excavations in the “Upper City.” structure were destroyed by later pits, it is permissi- 96 In any case, the bureaucratic apparatus, as far as ble in principle to think of a prostyle form of facade. epigraphic documents permit us to judge, developed However, this idea remains unsubstantiated. in the Bosporus only in the first centuries AD. 99 In distinction from building 460, these homes in 97 Just as in the first centuries AD, located here was residential quarters had a fenced yard in front of the residence of the “governor of the island” (ὁ ἐπὶ τῆς them and, in several cases, additional domestic struc- νήσου – νησσάρχης). tures in their vicinity. 100 Besides pavement 209, “some hewn pieces of shell stone that were in the fire burned to pink” (Kuznetsov 2005: 16). 241 A Public Building of the 4th Century BC on the Phanagoria… never learn the reason for the catastrophe Time of Mithridates VI Eupator from a Ru- that destroyed the public building on the ral Area of Phanagoria (Phanagoria 3), acropolis of Phanagoria. It could have been Moscow. purely domestic. Though it could have been Alekseeva, E.M., (1997), Antichnyi gorod something else. But it does not seem possi- Gorgippiya [The Ancient City of Gorgip- ble to speak of the probability of a total de- pia], Moscow. struction (as happened here twice in the course of the first half of the 5th century Buiskikh, A.V., (2009), “Svod pa- BC).101 myatnikov” [Collection of Monuments]. In Antichnaya arkhitektura (Iz sobraniya How in this regard can we not recall an- Kerchenskogo istoriko-kul’turnogo zapov- other fire on the Phanagoria acropolis that ednika. Lapidarnaya kollektsiya, Vol. IV. occurred in 63 BC?102 These two fires are Bk. 1) [Ancient Architecture (From the Col- separated by only half a meter of cultural lection of the Kerch Historical-Cultural layer and three centuries in the life of the Preserve, Lapidary Collection], Kiev, 25– public center in “the capital of the Asian 211. Bosporans” (Strabo XI: 2: 10). Caskey, I.D., (1910), “The Roofed Gallery One way or another, soon after building on the Walls of Athens” AJA [American 460 perished, a new stage of urban devel- Journal of Archaeology], XIV/3, 298-309. opment in the history of the acropolis was begun, a distinctive feature of which is the Hellmann, M.-C, (2002), “L’Architecture strong orientation of the buildings accord- grecque” 1, Les principes de la construction, ing to the cardinal points. Paris. Hodge, A.T., (1960), The Woodwork of Greek Roofs, Cambridge. BIBLIOGRAPHY Hoefner, W. von and E.-L. Schwander, Abramzon, M.G., and V.D. Kuznetsov, (1994), Haus und Stadt im klassischen (2008), “Dva klada mednykh bosporskikh Griechenland, München. monet I v. do n.e. iz Fanagorii” [Two Hoards of Copper Bosporan Coins of the 1st Garbuzov, G.P., and A.A. Zavoykin, (2015), Century BC from Phanagoria], VDI [Journal “Sel’skaya territoriya Tamanskogo polu- of Ancient History], 4: 184–194. ostrova posle Spartokidov” [Rural Terri- tory of the Taman Peninsula after the Spar- ______, (2010), “Fanagoriiskoe vosstanie tocids], Drevnosti Bospora [Antiquity of 63 g do n.e.” [The Phanagorian Uprising of Bosporus], 19: 94–134. 63 BC], VDI [Journal of Ancient History], 1: 59–85. Katz, V.I., (2007), “Grecheskie keramich- eskie kleima epokhi klassiki i ellinizma ______, (2011), “Novye dannye o Fana- (opyt kompleksnogo izucheniya)” [Greek goriiskom vosstanii 63 g. do n.e.” [New Ceramic Stamps of the Periods of Classic Data on the Phanagorian Uprising of 63 and Hellenism (Experiment in Integrated BC], VDI [Journal of Ancient History], 2: Study)], Bosporskie Issledovaniya [Bospo- 64–94. rus Research], XVIII, Simferopol’-Kerch’. ______, (2015), Monetnye klady vremeni Kryzhitskii, S.D., (1982), Zhilye doma an- Mitridata VI Evpatora s khory Fanagorii tichnykh gorodov Severnogo Pricherno- (Fanagoriya 3) [Monetary Hoards from the mor’ya (VI v. do n.e.–IV v. n.e.) [Residential ------101 Neither materials from the excavations permit of militant Maeotes (over which the Spartocids thinking in this direction, nor everything we know “reigned”), provide any basis for this. about the history of the Bosporus, in the middle of the 102 About this, see Abramzon and Kuznetsov 2008: 4th century BC, reaching a peak in its development 184–194; 2010: 59–85; 2011: 64–94; 2015: 32–36. and protecting the eastern lands from possible raids Aleksei A. ZAVOYKIN KAREN 2019 / 5 / 8 242

Homes of the Ancient Cities of the North- [Ceramic Complexes from Phanagoria (Ex- ern Black Sea Region (6th Century BC–4th cavations of 2005)], Antichnyi mir i ark- Century AD)], Kiev. heologiya [The Ancient World and Archae- ology], 12, Saratov, 294–312. Kuznetsov, V.D., (2010), “Fanagoriya—sto- litsa Aziatskogo Bospora” [Phanagoria— Zavoykin, A.A., (2004), Fanagoriya vo Capital of Asian Bosporus], pp. 431–469 in vtoroi polovine V–nachale IV vv. do n.e. (po G.M. Bongard-Levin and V.D. Kuznetsov materialam “Yuzhnogo goroda”) (Drevnosti (eds.), Antichnoe nasledie Kubani I [The Bospora, Supplementum I) [Phanagoria in Ancient Heritage of Kuban I], Moscow. the Second Half of the 5th–Beginning of the 4th Centuries BC (Based on Materials from ______, (2011a), “Zametki o kul’turnom the “South City”) (Antiquity of Bosporus, sloe Fanagorii (po materialam raskopa Supplement I)], Moscow. ‘Verkhnii gorod’)” [Notes on the Cultural Layer of Phanagoria (Based on Materials ______, (2013), Obrazovanie Bosporskogo from Excavation of the “Upper City”)], In gosudarstva. Arkheologiya i khronologiya Grecheskie i varvarskie pamyatniki stanovleniya derzhavy Spartokidov (Bos- Severnogo Prichernomor’ya. Opyt metodiki porskie Issledovaniya, Supplementum 10) rossiiskikh i ukrainskikh polevykh issledo- [Formation of the Bosporan State, Archae- vanii (Metodika polevykh arkheolog- ology and Chronology of the Emergence of icheskikh issledovanii 4) [Greek and Bar- the Power of the Spartocids (Bosporus Re- barian Sites of the Northern Black Sea Re- search, Supplement 10)], Simferopol’- gion, Experiment in Methods of Russian Kerch’. and Ukrainian Field Research (Methods of ______, (2017), “Dom 460 na akropole Archaeological Field Research 4)], Mos- Fanagorii” [Building 460 on the cow, 117–130. Phanagoria Acropolis], PIFK [Journal of ______, (2018), “Oboronitel’nye sooru- Historical, Philological and Cultural Stud- zheniya Fanagorii” [Fortifications of ies], 1: 228–235. Phanagoria], KSIA [Brief Reports of the In- Zavoykin, A.A., and V.D. Kuznetsov. 2011. stitute of Archaeology], 250: 215–219. “Drevneishee obshchestvennoe zdanie v Kuznetsov, V.D., and A.A. Zavoykin, Fanagorii [The Earliest Public Building in (2010), “O masterskikh fanagoriiskikh Phanagoria], PIFK [Journal of Historical, yuvelirov (?) vtoroi poloviny VI v. do n.e.” Philological and Cultural Studies], 4: 188– [On Workshops of Phanagorian Jewelers 198. (?) of the Second Half of the 6th Century ______, (2013), “‘Verkhnii gorod’ Fana- BC], In Bospor Kimmeriiskii i varvarskii mir gorii v 5 v. do n.e. (problemy periodizatsii v period antichnosti i srednevekov’ya (Bos- i urbanistiki)” [The “Upper City” of porskie chteniya XI) [The Cimmerian Bos- Phanagoria in the 5th Century BC (Prob- porus and Barbarian World in Antiquity lems of Periodization and Urbanistics)], In and the Middle Ages (Bosporus Reading Bospor Kimmeriiskii i varvarskii mir v pe- XI)], Kerch’, 256–265. riod antichnosti i srednevekov’ya (Bospor- Levi, E.I., (1985), Ol’viya. Gorod epokhi el- skie chteniya XIV) [The Cimmerian Bospo- linizma [Olbia. A City of the Period of Hel- rus and Barbarian World in Antiquity and lenism], Leningrad. the Middle Ages (Bosporus Reading XIV)], Kerch’ 182–189. Miller, S.G., (1978), The Prytaneion, Its Function and Architectural Form, Berkeley– Zavoykin, A.A., and S.Yu. Monakhov, Los Angeles–London. (2012), “Amfornoe gorlo iz Fanagorii i dve serii keramicheskoi tary pozdneklas- Monakhov, S.Yu., A.A. Zavoykin, and E.V. sicheskogo vremeni” [An Amphora Neck Kuznetsova, (2006), “Keramicheskie kom- pleksy iz Fanagorii (raskopki 2005 g.)” 243 A Public Building of the 4th Century BC on the Phanagoria… from Phanagoria and Two Series of Ce- ______, (2011b), Otchet o rabote Ta- ramic Containers of Late Classic Time], manskoi ekspeditsii Instituta arkheologii PIFK [Journal of Historical, Philological RAN v Fanagorii v 2010 g. (Krasnodarskii and Cultural Studies], 4: 117–127. krai, Temryukskii raion, pos. Sennoi) [Re- port on Work of the Taman Expedition of Archival Materials the Institute of Archaeology of the Russian Kuznetsov, V.D., (2004), Otchet o rabote Academy of Sciences in Phanagoria in 2010 Fanagoriiskoi ekspeditsii IA RAN v 2003 g. (Krasnodar Region, Temryuk District, Sen- (Krasnodarskii krai, Temryukskii raion, noi Village)], Vols. 1–3, Moscow (Archive of pos. Sennoi) [Report on Work of the the IA RAN. R-1, No. 39908, Album: No. Phanagoria Expedition of the Institute of 39909, 39910). Archaeology, Russian Academy of Sciences, ______, (2012), Otchet o rabote Tamanskoi in 2003 (Krasnodar Region, Temryuk Dis- ekspeditsii Instituta arkheologii RAN v trict, Sennoi Village)], Vols. 1–3, Moscow Fanagorii v 2011 g. (Krasnodarskii krai, (Archive of the IA RAS. P-1, No. 28416, Al- Temryukskii raion, pos. Sennoi) [Report on bum: No. 28417, 28418). Work of the Taman Expedition of the Insti- ______, (2005), Otchet o rabote Tamanskoi tute of Archaeology of the Russian Acad- ekspeditsii Instituta arkheologii RAN v emy of Sciences in Phanagoria in 2011 Fanagorii v 2004 g. (Krasnodarskii krai, (Krasnodar Region, Temryuk District, Sen- Temryukskii raion, pos. Sennoi) [Report on noi Village)], Vols. 1–5, Moscow (Archive of Work of the Taman Expedition of the Insti- the IA RAS. P-1, No. 46673, 46674, Album: tute of Archaeology of the Russian Acad- No. 46675–46677). emy of Sciences in Phanagoria in 2004 ______, (2013), Otchet o rabote Fanagoriis- (Krasnodar Region, Temryuk District, Sen- koi ekspeditsii Instituta arkheologii RAN v noi Village)], Vols. 1–4, Moscow (Archive Fanagorii v 2012 g. (Krasnodarskii krai, of the IA RAS. P-1, No. 26296, Album: No. Temryukskii raion, pos. Sennoi) [Report on 26297–26299). Work of the Taman Expedition of the Insti- ______, (2006), Otchet o rabote Ta- tute of Archaeology of the Russian Acad- manskoi ekspeditsii Instituta arkheologii emy of Sciences in Phanagoria in 2012 RAN v Fanagorii v 2005 g. (Krasnodarskii (Krasnodar Region, Temryuk District, Sen- krai, Temryukskii raion, pos. Sennoi) [Re- noi Village)], Vols. 1–6, Moscow (Archive port on Work of the Taman Expedition of of the IA RAS. P-1, No. 36607, 36608, Al- the Institute of Archaeology of the Russian bum: No. 36609–36612). Academy of Sciences in Phanagoria in 2004 ______, (2014) Otchet o rabote Fanagoriis- (Krasnodar Region, Temryuk District, Sen- koi ekspeditsii Instituta arkheologii RAN v noi Village)], Vols. 1–6, Moscow (Archive Fanagorii v 2013 g. (Krasnodarskii krai, of the IA RAS. P-1, No. 26303, Album: No. Temryukskii raion, pos. Sennoi) [Report on 26304–26308). Work of the Taman Expedition of the Insti- ______, (2007), Otchet o rabote Tamanskoi tute of Archaeology of the Russian Acad- ekspeditsii Instituta arkheologii RAN v emy of Sciences in Phanagoria in 2013 Fanagorii v 2006 g. (Krasnodarskii krai, (Krasnodar Region, Temryuk District, Sen- Temryukskii raion, pos. Sennoi) [Report on noi Village)], Vols. 1–6, Moscow (Archive Work of the Taman Expedition of the Insti- of the IA RAS. P-1, No. 40811, 49812, Al- tute of Archaeology of the Russian Acad- bum: No. 49813–40816). emy of Sciences in Phanagoria in 2006

(Krasnodar Region, Temryuk District, Sen- noi Village)], Vols. 1–4, Moscow (Archive of the IA RAS. P-1, No. 27163, Album: No. 27164–27167). KARADENİZ ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ DERGİSİ THE JOURNAL OF INSTITUTE OF BLACK SEA STUDIES

2019 5 / 8

ve hakem raporlarını kendilerinin oluştu- racağı bir şifre ile görebilirler. Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Der- gisi’ne yayımlanmak üzere gönderilen her makale, yayın kurulu ve editörler tarafın- dan incelenir. Makaleler, yayın kurulunun önerileri doğrultusunda seçilen en az iki hakem tarafından değerlendirilir. Hakem- lere yazar adı, yazarlara da hakem adı bil- dirilmez. Ayrıca derginin yayımlanmış sa- yılarında hakem listesine yer verilmez. Hakem raporlarından biri olumlu, diğeri olumsuz ise yazı üçüncü bir hakeme gönde- KAREN YAYIN İLKELERİ rilir veya yayın kurulu, hakem raporlarını Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Dergisi inceleyerek nihai kararı verebilir. Yazar- (KAREN), Karadeniz Araştırmaları Ensti- lar, hakem ve yayın kurulunun eleştiri ve tüsü tarafından 2015 ve 2016’da yılda bir önerilerini dikkate alırlar. Yayına kabul sayı; 2017’den itibaren Haziran ve Aralık edilmeyen yazılar, yazarlarına iade edil- aylarında olmak üzere, yılda iki sayı olarak mez. yayımlanır. Hakem raporları doğrultusunda düzeltil- Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Der- mek üzere yazarlarına gönderilen yazılar, gisi’nin yayın dili Türkçedir. Ancak yayın gerekli düzeltmeler yapıldıktan sonra Der- ilkelerine uygun olmak şartıyla her sayıda giPark sistemi üzerinden en geç 15 gün derginin üçte bir oranını geçmeyecek şe- içinde tekrar dergiye ulaştırılır. Düzeltil- kilde, İngilizce ve Rusça yazılmış “araş- miş metin, gerekli görüldüğü durumlarda, tırma makalesi”, “derleme”, “editöre mek- değişiklikleri isteyen hakemlerce tekrar in- tup” ve “kitap yorumları” türünden metin- celenebilir. ler de değerlendirmeye alınır. Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Der- Gönderilen makalenin başka bir dergi/ki- gisi’nde yayımlanan makalelerdeki bilgi- tapta yayımlanmamış ve yayımlanmak ler, görüşler ve değerlendirmeler yazarlara üzere başvurulmamış olması gerekmekte- ait olup Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü dir. Ancak daha önce bilimsel bir toplan- Dergisi’nin resmî görüşü niteliğini taşı- tıda sunulmuş bildiriler, bu durum belirtil- maz. mek şartıyla kabul edilebilir. Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Der- Yazılar, DergiPark sistemi üzerinden ge- gisi’nde yayımlanması kabul edilen yazıla- rekli işlemler yapılarak gönderilmelidir. rın telif hakkı, Karadeniz Araştırmaları Yazarlar, DergiPark sistemi üzerinden ad Enstitüsü’ne devredilmiş sayılır. ve soyadıyla birlikte akademik unvanı, gö- Yazı ve fotoğraflardan kaynak gösterilerek rev yaptığı kurumu, yazışma ve e-posta ad- alıntı yapılabilir. resini, telefon ve varsa faks numaralarını eksiksiz olarak belirtmelidirler. Yazarlar KAREN yazarlardan herhangi bir makale bu sistem üzerinden yazılarının durumunu işlem ücreti talep etmemektedir.

KAREN Yayın İlkeleri KAREN 2019 / 5 / 8

Yazarlara Yönerge • İki ya da Daha Fazla Yazarlı Kitaplar A. Yazım Kurallarına İlişkin Esaslar Kaynakça: Yıldırım, Ali ve Şimşek, Hasan (2013), Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Der- Yöntemleri, Ankara: Seçkin Yayıncılık. gisi’ne gönderilecek yazılarda 10 punto (dipnotlarda 8 punto) Sitka Text yazı fontu Dipnot: Yıldırım ve Şimşek, 2013: 45-49. kullanılmalıdır. Kaynakça: Topaloğlu, Bekir-Yavuz, Y. Makalelerde kullanılacak kısaltmalarda Şevki-Çelebi, İlyas (1998), İslam’da İnanç Türk Dil Kurumu Yazım Kılavuzu esas alın- Esasları. İstanbul: Marmara Üniversitesi malıdır. İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları. Makale içerisinde bulunan Helence ya da Dipnot: Topaloğlu, vd., 1998: 32. diğer özel karakterler için New Athena Unicode / Minion Pro Display fontu kulla- • Kitap Bölümü/ Edit Edilmiş Kitapta Bö- nılmalıdır. lüm Ana başlıklar hariç, makale içerisinde bu- Kaynakça: Ágoston, Gabor (2017), “Os- lunan ara başlıklarda her kelimenin ilk manlı’da Top, Tüfek ve Tabur”, Osmanlı’da harfi büyük olmak şartıyla küçük harf kul- Ateşli Silahlar ve Askeri Devrim Tartışma- lanılmalı ve koyu (bold) yazılmalıdır. ları, (Çev. ve Yay. Haz. Kahraman Şakul), İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayın- Makale özeti 150-300 kelime aralığında ol- ları, 147- 168. malı; makalede en az 3, en çok 5 tane anah- tar kelimeye yer verilmelidir. Türkçe ma- Dipnot: Ágoston, 2017: 152-153. kalenin özeti Türkçe ve İngilizce; Türkçe Kaynakça: Köse, Osman (2007), “Rusların haricindeki makalenin özeti ise hem kendi Samsun’u Bombardımanı (1915)”, yazım dili ile hem de Türkçe ve İngilizce ol- Geçmişten Geleceğe Samsun, II. Kitap, (Ed. malıdır. Cevdet Yılmaz), Samsun: Samsun Dipnotlar her sayfanın altında, makalenin Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 96-101. başından sonuna kadar sayısal süreklilik Dipnot: Köse, 2007: 99-100. izlenecek şekilde verilmelidir. Metinde kullanılan dipnotlar; yazar soyadı, yayın • Tez tarihi ve sayfa numarası şeklinde kısaltıla- rak verilmelidir. Kaynakça bölümü maka- Kaynakça: Taylan, Hasan Hüseyin (2003), lenin sonunda yer almalı ve metinde kulla- Köy Ailesinde Aile İçi İlişkiler: Selçikli Köyü nılan kısaltmalar burada açıklanmalıdır. Örneği, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bi- B. Kaynakça ve Dipnot Gösterimi limler Enstitüsü. Dipnot: Taylan, 2003: 25. • Tek Yazarlı Kitaplar Kaynakça: Ada, Hüsnü (2011), Osmanlı Kaynakça: Umar, Bilge (1992), Tür- Devletinin Hizmetinde İlk Modern Osmanlı kiye’deki Tarihsel Adlar, İstanbul: İnkılâp Sivil Toplum Örgütü: Osmanlı Hilâl-ı Ahmer Kitabevi. Cemiyeti (1868-1911), Yayımlanmamış Dipnot: Umar, 1992: 127. Doktora Tezi, İstanbul: Marmara Üniversi- tesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü. Kaynakça: Watson, Alaric (2003), Aurelian and the Third Century, London and New Dipnot: Ada, 2011: 35. York: Routledge.

Dipnot: Watson, 2003: 135.

Guideline of the KAREN

• Makale • Çevirisi Yapılmış Yayınlar Kaynakça: Toksoy, Ahmet (2007), “Celal Kaynakça: King, Charles (2008), Karade- ed-din Harezmşah’ın Gürcistan’daki Faali- niz, (Çev. Zülal Kılıç), İstanbul: Kitap Yayı- yetleri”, Erzincan Eğitim Fakültesi Dergisi, nevi. 9/1, 137-150. Dipnot: King, 2008: 35. Dipnot: Toksoy, 2007: 142. • Gazete Kaynakça: Seyhan, Köksal (2000), “Yunus Emre’nin Bir Şiirinde Şehir Alego- İkdam, 8 Kasım 1918, No: 7809: 2. risi.” Türklük Bilgisi Araştırmaları Journal Akyol, Taha (28 Şubat 2005), “Sosyal Bilim of Turkish Studies, 24/II, 231 - 280. Ödülleri", Milliyet: 5. Dipnot: Seyhan, 2000: 242-243. Başcı, Erdem (26 Mayıs 2015), “Merkez bankası Faiz Ödemelerine Başlıyor” Haber • Kongre/Sempozyum/Bildiri Türk: 4. Kaynakça: Demir, Muzaffer (2009), “Antik Panicker, Jobin (17 Temmuz 2014), “The Dönemde Bir Doğu Karadeniz Kavmi: Gunmen Shot Deat at ‘Draw the Prophet Khalybler”, Giresun ve Doğu Karadeniz Sos- Muhammad’ Contest in Texas”, The Guar- yal Bilimler Sempozyumu, 9-11 Ekim 2008, dian: 3. Giresun, I, 67-85. Dipnot: Demir, 2009: 75-77. • Ansiklopedi Maddesi Kaynakça: Özsait, Mehmet (2000), “İlkçağ Kaynakça: Kallek, Cengiz (2007), “Okka”, Tarihinde Trabzon ve Çevresi”, Trabzon TDV İslam Ansiklopedisi, C. XXXIII, İstan- Tarihi Sempozyumu Bildirileri (6–8 Kasım bul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 338- 1998, Trabzon), Trabzon: Trabzon Beledi- 339. yesi Kültür Yayınları, 35-45. Dipnot: Kallek, 2007: 340. Dipnot: Özsait, 2000: 38. Elektronik Kaynaklar Kaynakça: Cunbur, Müjgân (1995), "Klâsik Edebiyatımızda Nevruz", Türk Kültüründe • İnternette Yayınlanan Dergide Makale Nevruz Uluslararası Bilgi Şöleni Sempoz- Kaynakça: Botalov, Sergei G. (2007), “The yumu Bildirileri, 20-22 Mart 1995, Ankara: Asian Migrations of the Alans in the 1st Atatürk Kültür Merkezi Yayını, 37-51. Century AD”, AWE,6.43-56. Dipnot: Cunbur, 1995: 46. http://poj.peetersleuven.be/con- tent.php?url=issue&jour- • Bir Yazarın Aynı Yılda Yayınlanmış Bir- nal_code=AWE&issue=0&vol=6 den Fazla Yayınına Atıf (23.09.2011). Kaynakça: Tezcan, Mehmet (2012a), “İpek Dipnot: Botalov, 2007: 44. Yolu ve XIV. Yüzyıla Kadar İpek Yolu Tica- retinde Trabzon’un Yeri”, Klasik ve Ortaçağ Kaynakça: Polat, Süleyman (2014), “Ku- Dönemlerinde Karadeniz ve Kafkasya, Trab- yucu Murat Paşa’nın Celali Seferi Finans- zon: Serander Yayınları, 17-48. manı”, Tarih İncelemeleri Dergisi, XXIX/2, 563-603. Dipnot: Tezcan, 2012a: 19. http://www.egeweb2.ege.edu.tr/tid/dos- Kaynakça: Ballesteros-Pastor, L. (2011a), yalar/XXIX-2_2014/TIDXXIX-2-2014- “Beyond the Tanais: Tacitus and Quintus 08.pdf (12.05.2016). Curtus”, Ancient West and East, 10, 43-47. Dipnot: Polat, 2014: 566. Dipnot: Ballesteros, 2011a: 45. KAREN Yayın İlkeleri KAREN 2019 / 5 / 8

• Yazarı Belli Olmayan Makale Kaynakça: TBMM Zabıt Ceridesi “Küreselleşme Sürecinde Ulus Devletin Dipnot: TBMM Zabıt Ceridesi (ZC), Devre Önemi”, (14 Nisan 2014). 1, İçtima 4, C. 28, 8 Nisan 1923, 345-356. http://www.dmy.info/ulus-devlet-nedir. ZC, Devre 1, İçtima 1, 8 Nisan 1923, 351. • Yazarı ve Tarihi Belli Olmayan Makale C. Etik Kurallara Uygunluk “Tonyukuk” (t.y.), Wikipedia. 15 Aralık 2015 tarihinde şu kaynaktan alınmıştır. • Yayımlanmak üzere KAREN’e gönderilen http://tr.wikipedia.org/wiki/Tonyu- çalışmalar daha önce yayımlanmamış kuk.“Black Sea” (n.d), in Wikipedia. Retri- veya yayımlanmak üzere başka bir yere ved 15 Octaber 2015. http://en.wikipe- gönderilmemiş olmalıdır. dia.org/wiki/Black_Sea. • Çalışmalarda ICMJE (International Com- • Sözlü Kaynak mittee of Medical Journal Editors) tavsi- yeleri ile COPE (Committee on Publica- Kaynakça: Mustafa Acar, Balıkesir/İv- tion Ethics)’un editör ve yazarlar için rindi-Mallıca Köyü 1962, İlkokul, Esnaf. uluslararası standartları dikkate alınma- Dipnot: Mustafa Acar, Balıkesir/İvrindi- lıdır. Mallıca Köyü 1962, İlkokul, Esnaf. • Bilimsel araştırma ve yayın etiği ilkele- • Film ya da Belgesel rine uygunluk durumu, Üniversitelera- rası Kurul Bilimsel Araştırma ve Yayın Martin, P. (Producer) & Benson, J. (Direc- Etiği Yönergesi’nin 4. maddesi, TÜBİTAK tor), The Forger [Film]. Colombia Pictures Araştırma ve Yayın Etiği Kurulu Yönet- • Arşiv Belgesi meliği’nin 9. maddesi ve Yükseköğretim Kurulu Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Kaynakça: Başbakanlık Osmanlı Arşivi Yönergesi’nin 6. maddesinde yer alan hü- Dipnot: Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), kümler çerçevesinde değerlendirilmekte- Hariciye Nezareti (HR). Siyasi Kısım (SYS), dir. 2899/6. • “Etik Kurul Kararı” gerektiren klinik ve BOA, DH.İ.UM, 81-1/1-19. deneysel insan ve hayvanlar üzerindeki Kaynakça: Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi çalışmalar için etik kurul onayı alınmış olmalı ve bu onay çalışmada belirtilerek Dipnot: Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi belgelendirilmelidir. (BCA), 30.0.18.01/1.13/13.5.1.

BCA, 30-18-1-1 / 2-33-12. GUIDELINE OF THE KAREN Kaynakça: Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Arşivi Journal of Black Sea Studies (KAREN) was published annually in 2015 and 2016; start- Dipnot: Genelkurmay Askeri Tarih ve Stra- ing from the year 2017, it publishes scien- tejik Etüt Başkanlığı Arşivi (ATASE), İstik- tific studies twice a year, one in June and lal Harbi Katalogu (İSH), 33/75. one in December. Kaynakça: The National Archives, Foreign The publishing language of KAREN is Turk- Office ish. However, “Articles”, “A Letter to the Dipnot: The National Archives [TNA], Fo- Editor” and “Compilations” submitted in reign Office [FO], 371/9132/E.10072. English and Russian are considered for publication, not to exceed one third of an FO, 371/18373/R2627/228/7. issue. Guideline of the KAREN

In order for any article to be published in in this publication are the views of the au- KAREN, it should not have been previously thors and are not the views of KAREN. published or accepted to be published else- Quotations from articles including pictures where. Papers presented at a conference or are permitted with full reference to the ar- symposium may be accepted for publica- ticle. tion if clearly indicated so beforehand. Article Processing Charges (APC) The papers can be submitted to KAREN through DergiPark by becoming a member. KAREN do not charge authors an APC. The authors are to provide their full names, academic titles, institutions, corre- Instruction for Authors spondence and e-mail addresses, phone A. Writing Rules and Principles and fax numbers during submission. Peer- reviewing process can also be followed car- The manuscripts should be written in Sitka rying out membership login from the same text format, and the size of the text should page. be 10 points (the size of the footnotes should be 8 points). Papers submitted to KAREN are first exam- ined by the Editorial Board and then are In terms of spelling and punctuation, ex- subject to peer review and sent to at least cept for special cases where the paper or two independent referees. Peer reviewers the subject requires, Spelling Book of Turk- are asked to give their opinion on a number ish Language Association should be taken of issues pertinent to the scientific and for- as a basis. mal aspects of a paper, and to judge the pa- For Hellence and other special characters, pers on grounds of originality and urgency. New Athena Unicode/Minion Pro Display The names are kept anonymous and the fi- point form must be used. nal decision for publication is sent to the authors within three-month time. Except from the main titles, only the first letters of each word of headings within the In case one referee report is negative while manuscript should be capitalized and writ- the other is favourable, the article may be ten in bold. forwarded to a third referee for further evaluation or alternatively the board, At the beginning of the article, there should based on the contents of the reports may be an abstract consisting of minimum 150 feel confident to make a final decision. The and maximum 300 words; and 3 to 5 key authors are to consider the criticism, sug- words. If the manuscript is written in gestions and corrections offered by the ref- Turkish the abstract will be written in both erees and by the editorial board. If they Turkish and English. If the manuscript is disagree, they are entitled to counter pre- written in another language, the abstract sent their views and justifications. Final will be in Turkish, English and the lan- decision rests with the editorial board. Ar- guage in which the manuscript is written. ticles which are not accepted for publica- The footnotes should be given at the end of tion are not returned to their authors. the article. References used in the texts are When a manuscript is corrected according shown as; the author’s surname, date of to the suggestions of the referees and the publication and page (and if used figure or editorial board, it has to be re-submitted to plate) number. References to which are KAREN through DergiPark system within cited in the manuscript only should be 15 days. The corrected manuscript can be given place in the References section at the re-examined by the referees if necessary. end of the manuscript; and abbreviations which are used in the text must be ex- The royalty rights of the accepted articles plained here. are considered transferred to the Institute of Black Sea Studies. Any views expressed KAREN Yayın İlkeleri KAREN 2019 / 5 / 8

B. Sample Bibliography and Method of Thesis, Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Citing References Bibliography Bilimler Enstitüsü. Footnote: Taylan, 2003: 25. • Book by a Single Author Bibliography: Ada, Hüsnü (2011), Osmanlı Bibliography: Umar, Bilge (1992), Tür- Devletinin Hizmetinde İlk Modern Osmanlı kiye’deki Tarihsel Adlar, İstanbul: İnkılâp Sivil Toplum Örgütü: Osmanlı Hilâl-ı Ahmer Kitabevi. Cemiyeti (1868-1911), Unpublished Docto- Footnote: Umar, 1992: 127. ral Dissertation, İstanbul: Marmara Üni- versitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü. Bibliography: Watson, Alaric (2003), Au- relian and the Third Century, London and Footnote: Ada, 2011: 35. New York: Routledge. • Article Footnote: Watson, 2003: 135. Bibliography: Toksoy, Ahmet (2007), “Ce- • Book by two or More Authors. lal ed-din Harezmşah’ın Gürcistan’daki Fa- aliyetleri”, Erzincan Eğitim Fakültesi Der- Bibliography: Yıldırım, Ali ve Şimşek, Ha- gisi, 9/1, 137-150. san (2013), Sosyal Bilimlerde Nitel Araş- tırma Yöntemleri, Ankara: Seçkin Yayıncı- Footnote: Toksoy, 2007: 142. lık. Bibliography: Seyhan, Köksal (2000), Footnote: Yıldırım ve Şimşek, 2013: 45-49. “Yunus Emre’nin Bir Şiirinde Şehir Alego- risi.” Türklük Bilgisi Araştırmaları Journal Bibliography: Topaloğlu, Bekir-Yavuz, Y. of Turkish Studies, 24/II, 231 - 280. Şevki-Çelebi, İlyas (1998), İslam’da İnanç Esasları. İstanbul: Marmara Üniversitesi Footnote: Seyhan, 2000: 242-243. İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları. • Conference Paper/Congress/Sympo- Footnote: Topaloğlu, vd., 1998: 32. sium (Published) • Chapter Book/Chapter in an Edited Bibliography: Demir, Muzaffer (2009), Work “Antik Dönemde Bir Doğu Karadeniz Kavmi: Khalybler”, Giresun ve Doğu Kara- Bibliography: Ágoston, Gabor (2017), “Os- deniz Sosyal Bilimler Sempozyumu, 9-11 manlı’da Top, Tüfek ve Tabur”, Osmanlı’da Ekim 2008, Giresun, I, 67-85. Ateşli Silahlar ve Askeri Devrim Tartışma- ları, (Trans. and Prepared by Kahraman Footnote: Demir, 2009: 75-77. Şakul), İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Bibliography: Özsait, Mehmet (2000), Yayınları, 147- 168. “İlkçağ Tarihinde Trabzon ve Çevresi”, Footnote: Ágoston, 2017: 152-153. Trabzon Tarihi Sempozyumu Bildirileri (6– 8 Kasım 1998, Trabzon), Trabzon: Trabzon Bibliography: Köse, Osman (2007), “Rus- Belediyesi Kültür Yayınları, 35-45. ların Samsun’u Bombardımanı (1915)”, Geçmişten Geleceğe Samsun, II. Kitap, (Ed. Footnote: Özsait, 2000: 38. Cevdet Yılmaz), Samsun: Samsun Büyükşe- Bibliography: Cunbur, Müjgân (1995), hir Belediyesi Yayınları, 96-101. "Klâsik Edebiyatımızda Nevruz", Türk Kül- Footnote: Köse, 2007: 99-100. türünde Nevruz Uluslararası Bilgi Şöleni Sempozyumu Bildirileri, 20-22 Mart 1995, • Thesis/Dissertation (MA, PhD) Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayını, 37- Bibliography: Taylan, Hasan Hüseyin 51. (2003), Köy Ailesinde Aile İçi İlişkiler: Sel- Footnote: Cunbur, 1995: 46. çikli Köyü Örneği, Unpublished Master's Guideline of the KAREN

• Citation for an Author with More than Electronic Sources one Cited Publication within the Same • Journal Article Published on the Inter- Year net Bibliography: Tezcan, Mehmet (2012a), Bibliography: Botalov, Sergei G. (2007), “İpek Yolu ve XIV. Yüzyıla Kadar İpek Yolu “The Asian Migrations of the Alans in the Ticaretinde Trabzon’un Yeri”, Klasik ve Or- 1st Century AD”, AWE, 6, 43-56. taçağ Dönemlerinde Karadeniz ve Kafkasya, Trabzon: Serander Yayınları, 17-48. http://poj.peetersleuven.be/con- tent.php?url=issue&jour- Footnote: Tezcan, 2012a: 19. nal_code=AWE&issue=0&vol=6 Bibliography: Ballesteros-Pastor, L. (23.09.2011). (2011a), “Beyond the Tanais: Tacitus and Footnote: Botalov, 2007: 44. Quintus Curtus”, Ancient West and East, 10, 43-47. Bibliography: Polat, Süleyman (2014), “Kuyucu Murat Paşa’nın Celali Seferi Fi- Footnote: Ballesteros, 2011a: 45. nansmanı”, Tarih İncelemeleri Dergisi, XXIX/2, 563-603. • Translated Works http://www.egeweb2.ege.edu.tr/tid/dos- Bibliography: King, Charles (2008), Ka- yalar/XXIX-2_2014/TIDXXIX-2-2014- radeniz, (Trans. by Zülal Kılıç), İstanbul: 08.pdf (12.05.2016). Kitap Yayınevi. Footnote: Polat, 2014: 566. Footnote: King, 2008: 35. • Author Indefinite Article • Newspapers /News “Küreselleşme Sürecinde Ulus Devletin İkdam, 8 Kasım 1918, No: 7809: 2. Önemi”, (14 Nisan 2014). http://www.dmy.info/ulus-devlet-nedir. Akyol, Taha (28 Şubat 2005), “Sosyal Bilim Ödülleri", Milliyet: 5. • Article without author and date Başcı, Erdem (26 Mayıs 2015), “Merkez “Tonyukuk” (t.y.), Wikipedia. 15 Aralık bankası Faiz Ödemelerine Başlıyor” Haber 2015 tarihinde şu kaynaktan alınmıştır. Türk: 4. http://tr.wikipedia.org/wiki/To- Panicker, Jobin (17 Temmuz 2014), “The nyukuk.“Black Sea” (n.d), in Wikipedia. Gunmen Shot Deat at ‘Draw the Prophet Retrived 15 Octaber 2015. http://en.wik- Muhammad’ Contest in Texas”, The Guard- ipedia.org/wiki/Black_Sea. ian: 3. Oral Source • Encyclopedia article Bibliography: Mustafa Acar, Balıkesir/İv- rindi-Mallıca Köyü 1962, İlkokul, Esnaf. Bibliography: Kallek, Cengiz (2007), “Okka”, TDV İslam Ansiklopedisi, C. XXXIII, Footnote: Mustafa Acar, Balıkesir/İvrindi- İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Mallıca Köyü 1962, İlkokul, Esnaf. 338-339. • Film or Documentary Footnote: Kallek, 2007: 340. Martin, P. (Producer) & Benson, J. (Direc- tor), The Forger [Film]. Colombia Pictures

KAREN Yayın İlkeleri KAREN 2019 / 5 / 8

• Archives Publication Ethics Directive, Article 9 of Regulations of the TUBITAK Committee Bibliography: Başbakanlık Osmanlı Arşivi on Research and Publication Ethics and Footnote: Başbakanlık Osmanlı Arşivi Article 6 of the Higher Education Council (BOA), Hariciye Nezareti (HR). Siyasi Kı- Scientific Research and Publication Eth- sım (SYS), 2899/6. ics Directive.

BOA, DH.İ.UM, 81-1/1-19. • Ethical committee approval should be ob- Bibliography: Başbakanlık Cumhuriyet tained for studies on clinical and experi- Arşivi mental human and animals requiring “Ethics Committee Decision” and this ap- Footnote: Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi proval should be stated and documented (BCA), 30.0.18.01/1.13/13.5.1. in the paper. BCA, 30-18-1-1 / 2-33-12. Bibliography: Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Arşivi

Footnote: Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Arşivi (ATASE), İstiklal Harbi Katalogu (İSH), 33/75. Bibliography: The National Archives, For- eign Office Footnote: The National Archives [TNA], Foreign Office [FO], 371/9132/E.10072. FO, 371/18373/R2627/228/7. Bibliography: TBMM Zabıt Ceridesi Footnote: TBMM Zabıt Ceridesi (ZC), Devre 1, İçtima 4, C. 28, 8 Nisan 1923, 345- 356. ZC, Devre 1, içtima 1, 8 Nisan 1923, 351.

C. Compliance with Ethical Rules

• The papers submitted to KAREN should not already been published or been sub- mitted to another journal.

• Authors should adhere to ICMJE (Interna- tional Committee of Medical Journal Edi- tors) recommendations and COPE (Com- mittee on Publication Ethics)'s interna- tional standards for editors and authors.

• Compliance with the principles of scien- tific research and publication ethics is evaluated within the framework of the provisions of Article 4 of the Inter-Uni- versity Council Scientific Research and Short Notes on the Prosopography of the Byzantine Theme of 115 Koloneia (Part II)

129 MÖ ı. Binyılda Doğu Karadeniz'in Yerel Toplulukları

143 Gümüşhane ve Çevresinde Pontus Rum Faaliyetleri

153 İki Din Taşıyan İstavriler ve Propaganda

175 Trabzon'da Geleneksel Kazaziye Sanatı

191 Rus Devlet Teşkilatında Namestniklik Kurumunun Tarihçesi

A Public Buılding of the 4th Century BC on the Phanagoria 213 Acropolis

www.ktu.edu.tr/karen www.dergipark.gov.tr/karen

[email protected] [email protected]