i

T.C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI ESKİÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI

ICONIUM ŞEHRİNİN JEOPOLİTİĞİ

FATMA ÖZAN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

PROF. DR. HASAN BAHAR

KONYA- 2018 ii

iii

iv

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ...... vi ÖZET ...... vii SUMMARY ...... viii KISALTMALAR ...... ix GİRİŞ ...... 1 1. ICONIUM VE ÇEVRESİNİN COĞRAFİ KONUM ÖZELLİKLERİ ...... 10 1.1. COĞRAFİ KONUMU ...... 10 1.1.1. İKLİM ...... 11 1.1.2. GÖLLER ...... 12 1.1.3. DAĞLAR ...... 16 1.1.4. AKARSULAR ...... 18 1.2. ÖNEMLİ YOLLAR ...... 21 1.2.1. KUZEY YOLU ...... 21 1.2.1.1. PERS KRAL YOLU ...... 24 1.2.2. GÜNEY YOLU ...... 25 1.2.2.1.VİA ...... 27 2. ICONIUM ŞEHRİNİN SİYASİ TARİHİ ...... 29 2.1. GEÇ HİTİT DÖNEMİ ( MÖ 1200- 675) ...... 29 2.2. FRİGYA DÖNEMİ ( MÖ 750- 676) ...... 30 2.3. LİDYALILAR DÖNEMİ( MÖ 700- 546) ...... 33 2.4. PERS DÖNEMİ ( MÖ 564- 333) ...... 34 2.5. BÜYÜK İSKENDER VE HELLENİSTİK DÖNEM ( MÖ 333- 30) ...... 35 2.5.1. GALATİA DÖNEMİ ( MÖ 278- 25) ...... 36 2.5.2. BERGAMA KRALLIĞI DÖNEMİ ( MÖ 190- 129) ...... 38 2.6. ROMA DÖNEMİ ( MÖ 188- MS 330) ...... 39 3. SOSYO- EKONOMİK YAPI ...... 45 3.1. DİNİ YAPI ...... 45 3.1.1. TANRIÇA ZİZİMENE ...... 45 3.1.1.1. KYBELE ...... 46 3.1.1.2. ATHENA ...... 47 3.1.1.3. BOETHENE ...... 48 v

3.1.1.4. ANGDISTIS ...... 49 3.1.2. AZİZ PAVLUS/ PAUL VE ARKADAŞLARININ KENTTEKİ FAALİYETLERİ ...... 50 3.1.2.1. YAHUDİLERİN AZİZ PAVLUS/ PAUL VE ARKADAŞLARINA KARŞI OLAN İSYANLARI ...... 51 3.1.2.2. ICONİUM’DA HIRİSTİYANLIK ...... 53 3.2. KÜLTÜR SENTEZİ ...... 56 3.2.1. HİTİT DÖNEMİ IKKUWANIA ...... 57 3.2.2. HELLEN KENTİ ICONIUM ...... 61 3.2.3. ROMA KENTİ ICONIUM ...... 62 3.3. EKONOMİK YAPI ...... 65 3.3.1. TARIM ...... 65 3.3.2. HAYVANCILIK VE HAYVANSAL ÜRÜNLER ...... 66 3.3.3. TAŞIMACILIK ...... 67 3.3.4. TİCARET ...... 68 3.3.5. MADENCİLİK ...... 70 3.3.6. SİKKELER ...... 73 3.3.6.1. IULIUS- CLAUDIUS HANEDANI DÖNEMDEKİ SİKKELER ...... 73 3.3.6.1.1. AUGUSTUS DÖNEMİ ( MÖ 27- MS 14) ...... 73 3.3.6.1.2. CLAUDIUS DÖNEMİ (MS 41- 54) ...... 74 3.3.6.1.3. NERO DÖNEMİ ( MS 54- 68) ...... 75 3.3.6.1.4. VESPASIANUS DÖNEMİ ( MS 69- 79) ...... 75 3.3.6.1.5. HADRIANUS DÖNEMİ ( MS 117- 138) ...... 76 3.3.6.1.6. ANTONINUS PIUS ( MS 161- 180) ...... 77 3.3.6.1.7. LUCIUS VERUS ( MS 161- 169)...... 78 3.3.6.2. ASKER İMPARATORLAR DÖNEMİ ...... 79 3.3.6.2.1. III. GORDIANUS ( MS 238- 244)...... 79 3.3.6.2.2. GALLIENUS DÖNEMİ ( MS 253- 268) ...... 79 SONUÇ ...... 81 KAYNAKÇA ...... 83 EKLER ...... 97 HARİTALAR: ...... 97 RESİMLER: ...... 104 vi

ÖNSÖZ

Bu çalışmamda antik Iconium kentinin, jeopolitik açıdan değerlendirilmesi yapılarak; kentin coğrafi, siyasi, dini ve ekonomik olarak bir bütün halinde ele alınması sağlanmıştır. Çünkü bir yeri değerli ve önemli kılan sadece coğrafi ve siyasi özellikleri değildir. Elbette ki bunların katkısı çok büyüktür fakat bunların yanı sıra o merkezin ekonomisi, sosyo- dini yapısı da oldukça önemlidir.

Iconium, antik dönemde Lykaonia bölgesinde yer almakla birlikte aynı zamanda bu bölgenin siyasal, kültürel, dinsel ve iktisadi anlamda başkentiydi. Bu bölgenin sınır komşularını güneyde Isauria, doğuda Kappadokia, batıda Pisidia ve kuzeyde Phrygia oluşturmaktaydı. Bu bölgelerin isimleri zamanla göçlerin ve siyasal etkilerin sonucunda değişikliğine maruz kalmıştır. Fakat bu çalışmada, tezin sınırlılıklar açısından bölgenin komşularındaki gelişmelerden ziyade Lykaonia Bölgesi incelenecektir.

Iconium ismi bizi Hellenistik ve Roma dönemine de götürmüş olsa da kentin tarihiniGeç Hitit Dönemi’nden başlayarak ele almak, antik Iconium jeopolitiğinin genel çerçevesi açısından oldukça mühimdir. Kentin ismi çeşitli dönemlerde değişmiş olsa da, her dönemin kendi içerisinde incelenmesi zaruridir.

Bu çalışmamda bilgi ve tecrübelerinden her daim faydalandığım, değerli fikir ve görüşleriyle bana yardımcı olan pek kıymetli danışman hocam Prof. Dr. Hasan Bahar’a teşekürlerimi sunarım. Ayrıca katkı ve desteklerinden dolayı Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Arslan’a ve Prof. Dr. Özdemir Koçak’a teşekkür ederim. Bu süreçte bana desteklerini eksik etmeyen amcam Servet Özan, Meryem Eşiyok, Yasemin Ellik ve aileme sonsuz teşekkürlerimi bir borç bilirim…

Fatma ÖZAN

KONYA 2018

vii

T. C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Fatma ÖZAN

Numarası 154202011008

Ana Bilim / Bilim TARİH/ ESKİÇAĞ TARİHİ Dalı Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Prof. Dr. Hasan BAHAR Öğrencinin

Tezin Adı Iconium Şehrinin Jeopolitiği

ÖZET

Antik Lykaonia bölgesinin merkezi olan Iconium şehri, coğrafi konumu sayesinde her dönemde büyük öneme sahip olmuştur. Kuzey- güney, doğu- batı yönlü yolların arasında bir kavşak noktası halinde bulunması, kentin önemini arttırarak kentte birçok ticari faaliyetin oluşumunu sağlanmıştır.

Paleolitik Çağ’dan başlayarak günümüze kadar birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Konya ve çevresi, Çatalhöyük gibi önemli bir antik yerleşim merkezini barındırmaktadır. Bunun yanı sıra Asur, Hitit, Phrygia, Lidya, Pers, Büyük İskender ve Hanedanlığı, Galatia, Bergama, Roma ve Doğu Roma gibi köklü devletlerinde hâkimiyet alanına girmiştir.

Iconium kentinde Phrg tanrıçası Kybele’nin yerel formu olan Zizimene, yaygın kültlerdendi. Bunun yanı sıra Iconium’ da Hıristiyanlık da oldukça yaygındı.

Anahtar Kelimeler: Iconium, Lykaonia, Konya, Iconium Jeopolitiği. viii

T. C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Fatma ÖZAN Numarası 154202011008

Ana Bilim / Bilim TARİH/ ESKİÇAĞ TARİHİ Dalı Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Prof. Dr. Hasan BAHAR Öğrencinin

Tezin İngilizce Adı Geopolitics of Iconium City

SUMMARY

Iconium city, which is the center of the ancient Lykaonia Region, has always had a great influence thanks to its geographical location. The fact that it is located as an intersection between the north-south and the east-west roads has increased the significance of the city and provided the formation of many commercial activities in the city.

Konya and vicinity, which has hosted many civilizations from the Palaeolithic to the day, houses an important ancient settlement such as Çatalhöyük. In addition, he entered the field of domination in the radical states of Assyria, Hittite, Phrygia, Lydia, Persia, B. Alexander and Dynasty, Galatia, Bergama, Rome and .

In the city of Iconium, Zizimene, the local form of the Phrygian goddess Kybele, was a common cult. Besides this, Christianity in Iconium was quite popular.

Key Words: Iconium, Lykaonia, Konya, Geopolitics of Iconium ix

KISALTMALAR

ACTS : Action of Apostles

AJA : American Journal of Archaeology

Anat. Stud. : Anatolian Studies

Att. Mith. : Mitteilungen des deutschen archäologischen Instituts, Athenische Abteilung

AÜDTCF : Ankara Üniversitesi Dil- Tarih- Coğrafya Fakültesi

BİAA : British Institute At Ankara

Class. Rev. : Classical Review

DİA : Diyanet İslam Ansiklopedisi

DÜSBD : Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi

Edt. : Editör

GDÇ : Geç Demir Çağı

HÜEFD : Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi

İTÇ : İlk Tunç Çağı

İÜEF : Üniversitesi Edebiyat Fakültesi

İÜEFTE : İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Enstitüsü

İÜSBE : İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

KTÜİFD : Karadeniz Teknik Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi

MEB : Milli Eğtim Bakanlığı

NEÜİFD : Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi x

Plin. Nat. : Pliny Natural

SDÜFEF : Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi

STÇ : Son Tunç Çağı

SÜFBE : Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü

SÜFEFD : Selçuk Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Dergisi

S.Ü.M.M.F.D. : Selçuk Üniversitesi Mühendislik- Mimarlık Fakültesi Dergisi

SÜSBE : Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

TMMOB : Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği

TTK : Türk Tarih Kurumu

TÜBİTAK : Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu

USAD : Selçuklu Araştırmaları Dergisi

1

GİRİŞ

“Iconium Kentinin Jeopolitiği” adlı tez konumu yazmaya başlarken ilk önce “jeopolitik” kavramının açıklanması zorunluluğunu hissetmekteyim. Jeopolitik kavramı ilk defa XIX. yy.’nin sonlarında siyasal coğrafyanın bir bağlantısı olarak oluşmaya başlamıştır. Antik Grek’teki yer anlamına gelen “geo” ve “politeia” isimlerinin birleşmesinden oluşur. Jeopolitik ilmi insanların yaşadığı coğrafyayla siyasal faaliyetler arasındaki bağlantı ve ilişkiyi inceler 1 . Jeopolitik kavramı bağlamında toplumların içerisinde yaşadığı coğrafya ve kurdukları siyasal ilişkiler, o merkezin kültür, din ve ekonomik olarak bir bütün halinde ele alınmasını sağlar.

Iconium’un 2 içerisinde bulunduğu bölgenin ismi olan Lykaonia, coğrafi konumundan dolayı sürekli siyasal ve ekonomik anlamda aktif bir bölge olmuştur. Genel itibariyle batı ve kuzeybatısında Frigya, batısında Homanedes, Doğu Pisidia ve güneyinde Isauria yer almaktaydı (Hrt: 1) 3.

Iconium ile Ereğli arasında 1000 m izohipsinin çevrelediği alan Lykaonia olarak adlandırılmaktaydı. Kuzeyinde Tutup Beli, Aşağı Pınarbaşı, güneyinde Çumra- Kılbasan arası, Ereğli ve doğusunda Karapınar, Hodul Dağı etekleri ile sınırlanan alanın yüksekliği 1000 m veya daha alçak, yarımay şeklinde, geniş bir ovadır. Bölgede Osmancık Tepe, Karadağ ve Karacadağ yer almaktadır. Tutup Beli- Karaman arasındaki bu bölgede bir göl bulunmaktadır4. Lykaonia ile Kappadokia’ nın sınırını Kilikya bölgesindeki Toroslar oluşturmaktaydır5.

Antik yazar Strabon’a göre Lykaonia’nın doğusunda “Frigya Epiktetos” ( sonradan kazanılmış toprak) bulunur6. Paphlagonia’nın güneyinde Galatlar, onun da güneyinde Lykaonia bulunur7. Ayrıca Strabon Lykaonia bölgesinin sınırları hakkında

1 Bahar, 2016, s. 1. 2 Bu bölge farklı zamanlarda değişik isimlerle adlandırılmıştır. Lykaonia ismi genelde Roma ve Hellenistik dönem için kullanılan bir coğrafi terimdir. 3 Kurt, 2015, s. 1. 4 Bahar, 1998, s. 197. 5 Ramsay, 2000, s. 14. 6 Strabon, XII, 8, 13. 7 Strabon, XII, 4, 9. 2

da bilgi verir. Kappadokia ülkesinin merkezi olarak düşünülen Garsauria( Aksaray), Lykaonia’nın başkenti olan Iconium’un sınırında olduğunu belirtir8.

Lykaonia bölgesi adının Lukka’dan geldiği ve asıl şeklinin Lukkalılar ya da Lukka ülkesi anlamına gelen Lukkawana olduğu düşünülmektedir. MÖ 3. binyıldan başlayarak Hellenistik zamana kadar bölgede hâkim olan Luviler, Lykaonia’nın güneyindeki Lycia ve Isauria’yı bir Luvi merkezi haline getirmişlerdir9.

Lykaonia’nın başkenti olan Konya’nın adı ise beş bin yıl önce Luvi kavminin verdiği İkkuwaniya’dan geldiği düşünülmektedir. . Lukkawaniya ülkesi içinde yer alan Konya kentinin adı ise Ik-ku-ua-ni-ia idi10. Hititler ise bölgeye ilk Luvilerin yaşadığı bölge demişler, daha sonra da tanrı Tarhu’ya dayanarak Tarhuntašša (Tarhu’nun Evi) adını vermişlerdir11.

Daha sonra bu isim önce Klasik Çağ’da Ikonion, Grek ve Roma yönetimlerinde Iconium ve Iconia’ya dönüşmüştür. Daha sonra ise, Araplar El- Koniya demiş ve Türkler de son şekli olan Konya adını vermişlerdir12.

İnsanlar her dönemde yaşadığı yeri efsaneleştirme yoluna gitmişlerdir. Çeşitli milletler Konya’nın ismini de farklı zamanlarda kendilerine göre meydana getirdikleri efsanelere dayandırmışlardır. Konya, Grek adı olan Iconium adını almadan önce “Danaia” olarak adlandırılmıştı ve bu isim de Perseus ve Zeus’un oğlu Danae’ye atfedilmiştir. Danae, ülkeyi istila eden ve kadınları yiyen Gorgon’dan (dişi canavarlar) kurtardığı için kentin kapılarından birine Perseus’un öldürdüğü Medusa’nın basını asmışlardır. Böylece şehir, küçük resim anlamına gelen “Eikonion” ismini kazanarak, daha sonrasındaki Greko- Roman ve Doğu Roma Ortaçağ’ı dönemi boyunca Latince Iconium adıyla bilinmeyi sürdürmüştür13.

Iconium isminin resimden geldiği efsanesinin değişik bir versiyonu daha vardır. Tufan’dan sonra bir kuraklık yaşanır ve Jupiter, Prometheus ile Athena’ya

8 Strabon, XII, 2, 6. 9 Kurt, 2015, s. 1. 10 Bahar, 1998, s. 197. 11 Bahar, 2016, s. 5. 12 Bahar, 1998, s. 197. 13 Ramsay, 1907, s. 307; Balıvet, 2012, s. 23- 24; Odabaşı, 2002, s. 3. 3

çamurdan bir resim (eikones) yapmalarını emreder. Yaptıkları resimdeki rüzgâr esmeye başlar ve resim yaşamaya başlar. Böylece Iconium Tufan’dan sonra tekrar insanlarla dolar. Böylece Iconium’un ismi “Eikones”den türer. Aynı zamanda Yunanca bir eklentide de tıpkı Frig efsanesinde de olduğu gibi şehrin ismi tufandan önce gelir14.

Türkler ise Konya isminin hiç değişmeden kalıcı olması için bir efsane ile süslemişlerdir. Anonim efsaneye göre, Horasan’dan uçup gelen dervişler, Konya’nın bulunduğu ovaya eğilip bakmışlar, yemyeşil bir ova. Aralarında konuşmuşlar ve burada güzel bir kent kurmaya karar vermişler. Efsaneye göre dervişlerden biri, ‘Kon yaaa dervişşş!..’ demiş. Konmuşlar ve kurdukları kente de Konya demişler15.

Konya ilk zamanlardan beri birçok araştırmacının ve seyyahın ilgi alanı olmuştur. Konya’ya gelen ilk seyyahlardan biri de antik yazar Ksenephon’dur. MÖ 404’te Lidya’nın başkenti Sard’dan çıkan ve Lidya satrabı Erdeşir’i tahtan indirmeyi amaç edinen orduda Ksenephon da vardı. Ksenephon, İran’a kadar olan yolculuğunu gezi notları şeklinde tutmuştur.

Konya hakkında bilgi veren diğer bir önemli seyyah ise Strabon’dur. MS 1’de Konya’ya gelmiş ve kısa notlar şeklinde Konya ile ilgili bilgiler vermiştir.

Diğer bir önemli antik yazar olan Pliny’nin bir ifadesinde “urbe celeberrima Iconio” geçmektedir. “urbe celeberrima” ifadesi “ünlü şehir” anlamına gelmektedir16. Bu da Pliny’nin Iconium’a verdiği değeri göstermektedir.

Diodoros ise Iconium’a komşu olan Isauria kenti hakkında bilgi verir. Perdikkas ve Kral Philip’in, Laranda ve Isauria’ya olan savaş hazırlıklarından bahseder17.

14 Ramsay, 1907, s. 320. 15 Bahar, 1998, s. 197. 16 Plin. , Nat. , V, 95. 17 Diodoros, XVIII, 22, 1. 4

Ammianus Marcellinus ( MS 330- 400) “Rerum Gestarum” adlı eserinde, Pers kralının Iconium ve bölgesinin komşularından olan Isauria’ ya olan baskılarından söz eder18.

Ünlü hatip Cicero, vali olarak göreve geldiği zaman Kilikya’ya gitmek için yola çıktığında Iconium’da 10 gün kadar kalmıştır 19 . Bu süre zarfında gözlemlediklerini dile getirmiştir.

Aşağıda Konya ve çevresinde araştırma yapmış olan seyyah ve araştırmacılara değineceğim. Tezin sınırlılıkları içerisinde sadece önemli olan birkaç bilim adamına değinme mecburiyetinde kaldım. Elbette Konya ve çevresinde çalışma yapan daha birçok değerli bilim insanı vardır.

KONYA VE ÇEVRESİNDE İNCELEME YAPAN SEYYAHLAR:

Konya hakkında bilgi veren ilk seyyahlardan biri Valansiye- li Ebu'l-Hüseyin Muhammed Ihn-i Ahmed lbn-i Cübeyr İbni'l-Kinanî lyyi’l-Endülüsî'dir. Ibn-i Cübeyr, Konya'ya doğrudan uğramamış, ama bölgede dönemin tarihi olaylarını, Sultan Mesud'un hükümranlığı sırasında Sicilya kralının oğlunun Konya'ya sığınması ile ilgili bir olayı anlatmıştır20.

Kadrî mahlasıyla eserler vermiş olan Abdülkadir Çelebi, 1056/ 1646 senesinde gerçekleştirdiği hac yolculuğu sırasında gördüğü yerler hakkında bilgi aktarmaktadır. “...Konya büyük şehirdir. Ve bir büyük kal’ ası vardır. Burçları cümle musavverdir. Şehrin bir mikdarı kal‘ada ve bir mikdarı kal‘a haricindedir. Bezâstânı kal’ adadır. Cami’leri gayet çokdur. İkisi salâtîndır biri Sultân Süleymân’dır ki hariç kal‘adadır...biri dahi Sultân Alâeddin’dir ki kal‘a içinde bir yüksek mahalde vaki‘olmuş kiliseden dönme bir büyük cami’ dir.”21.

18 Ammianus, XIV, 3. 19 Cicero, Cicero’s Letters to Atticus, V. 20. 1. 20 Eravşar, 2001, s. 241. 21 Çaycı, 2006, s. 124- 125. 5

Katip Çelebi’nin 1058/ 1648’de Sultan IV. Mehmed için kaleme almış olduğu ‘Cihannümâ’ adlı eserinde, Konya’nın sosyol ve ekonomik hayatı hakkında bilgi vermiştir. Kentteki su kaynaklarının ve hayvancılığın önemini dile getirmiştir22.

Evliya Çelebi, Konya tarihini Selçuklulardan başlayarak Osmanlı tarihine kadar olan dönem hakkında bilgi vermiştir. Ayrıca Konya Kalesi hakkında da gözlemlerini aktarmıştır23.

İbn-i Batuta Konya ile ilgili şöyle söylemiştir; “ hükümdarının ihsanından sonra buradan ayrılarak Konya’nın yolunu tuttuk. Burası büyük bir şehirdir. Pek güzel bir şekilde inşa edilmiş olup, nehirleri, bağ ve bahçeleri ve meyveleri boldur. Daha önce anlatıldığı üzere, burada Kamereddin denilen bir cins kayısı yetişmekte olup, Mısır ve Şam taraflarına sevk olunur. Şehrin caddeleri gayet geniş, çarşıları ise muntazamdır. Her sanat ehlinin kendisine mahsus bir yeri vardır. Rivayete göre; bu belde İskender tarafından kurulmuştur. Halen Karamanoğlu Sultan Bedreddin’in elinde ise de, Irak (Ilhanlı) Sultanı’nın ülkelerine yakın olduğundan zaman zaman onun istilasına uğramıştır…”24.

Alman diplomat Rudolf Von Lındau, kent ile ilgili olarak “Konya, yani eski adıyla “îkonion”, ilk haçlı seferlerinin geçtiği, İmparator Frederik Barbarossa’mn son büyük meydan zaferini kazandığı; Selçukluların, büyük hükümdarları Sultan Alâeddin'le en güçlü dönemlerini yaşadıkları ve Pers sanatını Küçük Asya'ya getirdikleri başkentleri ve altı yüz yıldır babadan oğla geçerek bugüne kadar gelen ve bütün Mevlevi âleminin en büyük temsilcisi saygın bir Türk din adamı olan Şeyh Çelebi'nin rezidansı olan bir şehirdir.” ifadelerini kullanmıştır25.

İngiliz Tuğamiral Francis Beauford, İngiliz hükümeti tarafından görevlendirilerek, bir deniz haritası çizmesi istenmiştir. Beauford bu amaçla çıktığı geziler sayesinde Konya’dan da geçmiştir26.

22 Katip Çelebi, 1245, s. 615- 616. 23 Evliya Çelebi, 1999, s. 15- 18. 24 İbni Batuta, 2000, s. 412- 413. 25 Eravşar, 2001, s. 265. 26 Doğanay, 2015, s. 5. 6

F. Sarre, Konya’yla ilgili “Yoksul kerpiç evlerin arasından geçen uzun bir yoldan ilerledik ve sağa dönerek, hükümet binası demek olan Konak’ın bulunduğu meydana çıktık. Meydana bakan bir misafirhanede hemen yer bulduk. Oda pencerelerimiz doğrudan büyük ve kare şeklindeki meydana bakıyordu. Meydanın bir yanını Konak’ın modern ve sade yapısı kaplıyor, diğer kenarlarını ise önemsiz evler çevreliyorlardı.” sözlerini kullanmıştır27.

“Çölün Kraliçesi” olarak adlandırılan Gertrude Bell, bir arkeologdan daha çok İngiliz casusu idi. Anadolu’ya yaptığı seyahat esnasında Konya’ya gelmiş ve burada Ramsay ile buluşmuştur. Ayrıca Binbir Kilise kazılarına katılmıştır28.

Moltke, “Türkiye Mektupları” adlı kaynakta Konya’nın coğrafi konumu hakkında bilgi vermektedir. Eserinde özellikle Konya’ daki kuraklığa dikkat çeker29.

Konya Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi tarafından Fahri Doktorluk Payesi ve sonra da Profesörlük unvanı verilen30İsmail Hakkı Konyalı, Konya ve ilçeleri hakkında önemli gözlemlerde bulunmuş ve bu gözlemlerini kitap haline getirmiştir. Konyalı; tarih ve coğrafya alanında birçok çalışması olmuştur. Konyalı bir eserinde Konya tarihi hakkında şu sözleri yazmıştır: “Konya İslami ve gayri İslami devirlerin bir tarih ummanıdır. Gelip geçen Türk milletlerinin en medenisi olan, Seçukiler’in başkenti Konya...”31.

KONYA VE ÇEVRESİNDE İNCELEME YAPAN ARAŞTIRMACILAR:

Konya ve çevresinde önemli çalışmalara yapmış olan Hamilton; Toroslar ve çevresinde önemli çalışmaları olmuş ve Elmasun’dan Bozkır’a oradan da Laranda’ya geçerek önemli çalışmalarda bulunmuştur. Zengibar Kalesi’nde bulduğu kitabe

27 Eravşar, 2001, s. 272. 28 İpçioğlu, 2009, s. 251. 29 Moltke, 2016, s. s. 220. 30 Özdamar, 1997, s. 25. 31 Konyalı, 1997, s. 695. 7

üzerinde çalışmaları olmuştur. Konya’nın coğrafyası ve ekonomisi hakkında bilgi veren Hamilton, ayrıca bölgede bulunan madenlere de değinmiştir32.

Iconium’un ve çevresinin komşularından olan Isauria’ya gelen Davis, Zengibar Kalesi’nde incelemeler yapmış ve bunun sonunca Hamilton’ın burada bulduğu kitabeyi de yayınlamıştır33.

Sterret, Tamaşalık olarak anılan yerin antik “” olduğunu ve yine bölge içinde bulunan “Dülgerler” köyünün de antik “Artanada” olduğunu belirtmiştir. Ayrıca ’ya yakın olan bir konumda olan “Dinorma” antik yerleşmesini “Isauria Nova” olarak göstermiştir34.

Kiepert, Konya’da birçok çalışma yapmıştır. Isauria Nova’nın Dorla oluğunu dile getirmiştir35.

Konya hakkında bilgi veren önemli kaynaklardan biri hiç kuşkusuz Ramsay’ın eserleridir. Coğrafya başta olmak üzere Konya’ nın siyasal, sosyal, ekonomik, kültür ve din gibi birçok konuda ana kaynaklardan birisidir.

Ramsay’ı takip eden Stewart da Ramsay’ın inceleme yapmış olduğu yol güzergâhlarını inceleyerek belli bir çalışma ortaya koymuştur36.

David French ise Konya’da mil taşları üzerine çalışmalar yapmıştır. 1952’de Kurt Bittel, Mansel, Çambel, Erzen, İnan, Erdman ve Verzone'nin Yelbeyi'ne düzenledikleri gezi sonucunda bölge hakkında bilgi alınmaya çalışılmış ve sonucunda da erken dönem çanak- çömlek parçalarına ulaşmıştır37.

Konya’da çok önemli araştırmalar yapan Mellaart, dünyanın en önemli antik yerleşim yerlerinden olan Çatalhöyük’te çalışmalar yürütmüştür. Onun ardından Ian Hodder, Mellaart’tan bu kazıları devralarak çalışmalarına devam etmiştir.

32 Hamilton, 1842, s. 322. 33 Bahar, 1996b, s. 52. 34 Sterret, 1888, s. 130. 35 Bahar, 1996b, s. 55. 36 Ramsay, 1960, s. 401. 37 Bahar, 2006b, s. 98. 8

Yazıtlar üzerinde önemli çalışmalar yapan Ballance, Konya’da bulunan yollar üzerine çalışmalar yapmıştır. Özellikle Konya’nın kuzeyinden gelen yolların rotasını vererek, bölgenin genel coğrafyası hakkında bilgi vermiştir38.

A. S. Hall, Bozkır veçevresinde araştırmalar yapmıştır özellikle incelediği yazıtlardan yola çıkarak Isauria Vetus’u konumlandırmaya çalışmıştır39.

Cramer, Konya’nın komşusu olan Pisidia ve bölge coğrafyası hakkında önemli bilgiler vermektedir40.

Texier, Isauria ve Ermenek çevresinde araştırmalar yapmıştır. Haçlı Seferleri esnasında bölgeye olan akınlar hakkında bilgi vermiştir41.

Belke- Restle, Lykaonia’nın konumu hakkında çalışmalar yapmışlar ve Iconium kentinin tarihi ve önemiyle ilgili bilgiler de vermişlerdir42.

Holl, Konya’nın sosyal ve kültürel yapısına ışık tutarken aynı zamanda dini atmosferinden de bahseder. Piskopos olan Amphilochius ve Basil hakkında da birçok bilgi verir43.

Araştırmacı Hill, Konya Arkeoloji Müzesi’nde birçok çalışma yapmıştır. Bu çalışmalar neticesinde Iconium sikkelerini yayınlamıştır.

Clemens Bosch, Anadolu’daki Roma tarihiyle ilgili çalışmalar yapmıştır. Özellikle Isauria’da yaptığı çalışmalar bölgedeki Roma hâkimiyetini göstermektedir.

Ramsay’ın yönlendirmeleriyle çalışmalara başlayan Robinson Konya- Sızma’da çalışmalara başlamıştır. Sızma’da bulunan ana tanrıça figürü Tanrıça Zizimene hakkında çalışmaları vardır44.

38 Balance, 1958, s. 224- 232. 39 Bahar,1996b, s. 56. 40 Cramer, 1982, s. 288. 41 Texier, 2002, s. 33. 42 Belke- Restle, 1987, s. 384. 43 Holl, 1904, s. 5- 17. 44 Robinson, 1927, s. 26. 9

Sedat Alp, Konya- Karahöyük’te önemli çalışmalar yapmıştır. Burada bulduğu mühürler ve çanak- çömleklerle Kültepe, Alacahöyük, Alişar ve Boğazköy’de bulunan çanak- çömlekler arasında kültürel bir benzerlik olduğunu söylemiştir45. Alp, Karahöyük’ü Puruşanda olarak lokalize etmiştir46.

Remzi Oğuz Arık, Alaattin Tepesi kazılarını yapmıştır. Alaattin Tepesi ile ilgili Ekrem Akurgal’ ın da bir yayını vardır.

Bölgede 1994’ten itibaren Arkeolojik Yüzey Araştırmaları yapan Hasan Bahar, Konya’da da birçok yerleşim yerini keşfetmiştir. Konya’da bulunan Hayıroğlu Boncuklu Höyük, Beçene Zıvra Höyük, Eldeş ( Nodalar) Höyük, Küllük Tepe gibi birçok höyük yerleşmesinin yanında Hatip Kalesi ve bu kalenin yer aldığı kayalıkta Hitit krallarından Kurunta’ya ait bir yazıtını ortaya çıkararak, Hitit tarihine yenilikler getirmiştir. Büyük Hitit krallığı tartışılan Kurunta bu tarihten sonra Hitit büyük kralları içinde yerini almıştır. Ayrıca bir başka tartışma konusu olan Hititlerin Kadeş Savaşı sırasında da kullandıkları önemli başkenti Tarhuntašša’nın Hatip Kalesi olduğunu lokalize etmiştir47.

Mehmet Özsait ise daha çok Konya’nın batı kesimlerinde, Pisidia bölgesinde çalışmaları olmuştur. Aynı bölgede son zamanlarda Mustafa Arslan’ın da birçok araştırması vardır.

Mehmet Kurt, çalışmalarını Toroslar çevresinde yoğunlaştırarak Karaman ve çevresi hakkında önemli çalışmalar yapmıştır. Ayrıca Lykaonia bölgesi ile Kalykadnos’da ( Göksu Havzası) da önemli araştırmaları dabulunmaktadır.

Asuman Baldıran, Konya ve ilçelerinde birçok çalışma yapmıştır. Osman Doğanay’ın da özellikle çevre yerleşim yerlerinden olan Isauria ve çevresindeki birçok araştırması bulunmaktadır.

45 Alp, 1972, s. 1- 3, 266. 46 Bahar, 2015c, s. 103. 47 Bahar, 2015b; Bahar- Karauğuz- Koçak, 1996; Bahar- Koçak, 2004. 10

1. ICONIUM VE ÇEVRESİNİN COĞRAFİ KONUM ÖZELLİKLERİ

1.1. COĞRAFİ KONUMU

Toros Dağları’nın kuzeyinde ve Kappadokia, Pisidia, Phrygia ile Galatia arasında yer alan bölge Lykaonia olarak adlandırılır. Cicero da Roma valisi görevindeyken Iconium’da yaptığı gözlemlerden bu kentin, Lykaonia’nın bir parçası olduğunu söylemiştir. Ayrıca bu kentin ana şehirlerden biri olduğunu söyleyerek önemini dile getirir48.

Çok geniş bir coğrafyaya oturmuş olan Iconium kentinin güneydeki sınırını Isauria tepelerinin arasındaki Lystra (Hatunsaray) belirler. Lystra, Lykaonia bölgesinin geneline rağmen daha dağlık bir arazidir. Güneydoğu’daki sınırı Ramsay’a göre 14 saat uzaklıktaki Karadağ’a ulaşırken, kuzeybatısı ise Phrygia ve Lykaonia karışımı bir bölgeye ulaşır (Hrt: 2) . Batı ve kuzey sınırı daha çok dağlık ve engebeli bir araziden oluşur. Beyşehir ve Höyük ilçelerine ulaşan batı kesimindeki dağlık kesimin antik Orondeis olduğu; Lykaonia sınırının Kızılören ile Yunuslar arasında Bağırsık Dere Boğazı sırtları olduğu öne sürülmüştür. Ayrıca Iconium’a akan akarsular da vardır. Iconium ve Laodiceia Katakekaumene (Ladik) arasındaki arazide Roma İmparatorluğu’na ait büyük araziler bulunur49. Gelemiş Belinin yer aldığı Antik Prygia Parareus Dağları’nın ( Sultan Dağları) uzantısı olan buradaki Bozdağların etekleri antik Lykaonia ile Phrygia’nın doğal sınırlarını oluşturur50.

İkonion kentinin yer aldığı Lykaonia Platosu Kappadokia ile Dağlık Kilikya arasında yer alır. Lykaonialılar ile Kappadokialılar arasında sınır olan bu kent, Lykaonialılara ait Koropassos Köyü ve Kappadokialılara ait Garsauria (Aksaray) kenti arasındadır. Bu iki yer arasındaki mesafe 120 stadion51 kadardır52.

İç Anadolu bölgesinin yeryüzü şekilleri açısından en düzlük bölgesi Konya ve çevresidir. Buna izafeten Hititlerin kullandıkları “Aşağı Ülke ( KURŠAPLI- TI ) ” ve “

48 Güney- Güney, 2011, s. 240; Ramsay, 1893, s. 40. 49 Ramsay, 1907, s. 335. 50 Bahar, 2015a, s. 288. 51Antik Roma ve Yunan’ da uzunluk ölçü birimidir. Yaklaşık 180- 200 m arasında bir mesafe için kullanlır.(https://ipfs.io/ipfs/QmT5NvUtoM5nWFfrQdVrFtvGfKFmG7AHE8P34isapyhCxX/wiki/Sta dyum_(birim).html Erişim: 28. 04. 2018) 52 Strabon, XII, 6, 1. 11

Yukarı Ülke ( KUR URU UGUTI ) ” terimlerinden Aşağı Ülke’nin araştırmacılar tarafından Konya Ovası olabileceği düşünülmüştür. Çünkü Hititler Kızılırmak kavisinin güneyinde kalan kısımlara “Aşağı Ülke” , kavisin iç tarafında kalan kısma ise “Yukarı Ülke” ismini vermekteydiler53.

Iconium coğrafyası genel olarak ova ve yaylalardan oluşur. Aynı sırada dizilmiş olan dağlar ve volkan konileri bölgenin belli başlı yeryüzü şekillerini oluşturur. Konya bölgesi kuzeydoğuda Melendiz ile çevrelenmiş olup, kuzeyinde Obruk Platosu ve Tuz Gölü, kuzeybatı yönünde ise Akşehir bulunur. Karadağ ve Karacadağ bölgedeki en önemli volkanik dağ kütlelerini oluşturur. Konya ve Ereğli Ovaları arasında ise Hotamış Çukurluğu vardır. Laodiceia Katakekaumene ile doğuda Hasan Dağı arasında kalan bölge Iconium’un sınırları içine girer (Hrt: 3)54.

Lykaonia bölgesi kurak bir coğrafyadır ve üzerinde Iconium gibi birkaç büyük kent vardır. Ayrıca bu bölge birçok yerleşimcilere de ev sahipliği yapmıştır 55 . Iconium’un çevresinde Barata(Karaman’da Erken Hıristiyanlık Dönemi’ne ait olan Binbir Kilise bölgesinde bulunan alandır.) , Dalisandus (Isauria/ Fasıllar/ Misthia/ Sarıoğlan- Belviran= ?) , (Karaman- Ekinözü Köyü) , (Konya- Karapınar/ Emirgazi ? ) , Lystra ( Hatunsaray) , Laranda ( Karaman) ve / Soatra ( Konya- Yağlıbayat) gibi antik yerleşim alanları bulunmaktaydı. Bu merkezler Iconium’u adeta bir çember gibi çevrelemekteydi56.

1.1.1. İKLİM

Konya’nın yıllık ortalama sıcaklığı 11.5 C0’dır. Yılın 12 ayına ait ortalama sıcaklık -0. 1 C0 ile 23 C0’dır. En soğuk ay Ocak iken, en sıcak ay Temmuz’dur. Kış sıcaklığı 2 C0’ı geçmez. Fakat yazın oldukça baskın bir sıcaklık yaşanır bu durum Konya’da yaz ve kış aylarının belirgin şekilde yaşanmasını sağlar. İlkbahar ayları sonbahar aylarından daha soğuk geçer( Res: 1- 2) .

53 Kurt, 2009, s.166; Yazıcı, 2002, s. 23- 24. 54 Yazıcı, 2002, s. 23- 24; Balance, 1958, s. 223. 55 Belke- Restle, 1987, s. 384. 56 Hill, 1900, s. xvii. 12

Kışları genellikle sıcaklık 0’ın altına düşer. Ekim, Kasım, Aralık, Ocak, Şubat, Mart, Nisan ve Mayıs aylarında don olayları yaşanabilirken, son dönemlerde bu don olayları daha az yaşanmaktadır57. Denizden yüksekliği 3370 m’dir. Özellikle kışları oldukça sert geçer58. Nisan ve Mayıs aylarından itibaren hava sıcaklığının artmaya başladığı görülmektedir.

Aylık yağış miktarı 3. 6 mm ile 44. 4 mm arasındadır. En yağışlı ay Mayıs, en yağışsız ay ise Ağustos’tur. En yağışlı mevsim kış iken, en kurak mevsim ise yazdır. Kar yağışı en fazla kışın gerçekleşir. Kasım, Aralık, Ocak, Şubat, Mart ve Nisan ayları kar yağışının görüldüğü aylardır59.

Konya yarı kurak bir iklime sahip olduğu gibi birinci dereceden de mezotermal özellik gösterir. Bölgenin su fazlası yoktur ve deniz etkisinden de yoksundur. Bu yoksunluk bölgenin karasal iklimi yaşamasına neden olur. Aralık, Ocak, Şubat ayları nemli; Nisan ile Ekim yarı kurak; Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül ayları ise tam kuraktır60.

Akdeniz’in dağ ve karasal iklim koşulları etkilidir. Sıcaklık ve yağış yer şekillerine göre farklılık gösterebilir. Yüksek kesimler daha fazla yağış alırken, ovalık kısımlar daha az yağış almaktadır. Dağlık kesimlerde bitki örtüsü de oldukça azdır. Bu yüzden bu sahalarda heyelanlar oldukça fazladır61. Buna örnek olarak MS ilk yıllarda bölgede çölleşmenin artmasıyla birlikte, belli aralıklarla toprak selleri meydana gelmesidir. Kentte daha önceden olan bu afet o kadar büyük boyutlara ulaşabiliyormuş ki, Aziz Basil’in kendi bölgesi olan Kayseri’de de etkisini şiddetli bir şekilde gösterdiği biliniyormuş62.

1.1.2. GÖLLER

İç Anadolu bölgesi göl bakımından zengindir. İç denizin çekilmesiyle birlikte irili ufaklı birçok göl meydana gelmiştir. Hotamış, Akgöl, Ilgın, Akşehir ve Tuz Gölü

57 Biricik, 2012, s. 89- 91. 58 Ramsay, 1910, s. 1 59 Biricik, 2012, s. 91- 95. 60 Biricik, 2012, s. 96. 61 Bozyiğit- Güngör, 2011, s. 178. 62 Holl, 1904, s. 21. 13

bölgedeki belli başlı göllerdir63. Batı kesiminde Suğla Gölü mevcuttur. Ahırlı ve Yalıhöyük sınırları içerisinde kalan bu göl 61.100 dönümdür. Torosların Yıldız Dağı yamaçlarındaki 200- 300 hektarlık başka bir krater gölüne ise daha sonraları “Dipsiz Göl” adı verilmiştir. Daha güneydoğuya gelindiğinde ise Karapınar’a yakın bir yerde olan Meke Gölü krater özelliğe sahiptir. Bu gölün ortasında da Meke Tepesi bulunur. Gölün derinliği 12 m’ dir. Göldeki sular magnezyum ve sodyum sülfattan oluşan tuzlu sudur. Karapınar’da bulunan diğer göller ise; Acıgöl, Meyil, Çıralı ve Obruk’ tur64.

Oluşumu bakımından bu bölgede bulunan göllerin yapısı farklıdır. Tektonik, karstik, volkanik ve set gölleri olmak üzere birbirinden ayrılır.

Tektonik Göller:

Tuz Gölü: Türkiye’nin ikinci büyük gölü olan Tuz Gölü 1500 km2’lik yüzölçümüne sahiptir. Orta Anadolu’da kuzey- güney doğrultusunda ortalama 80 km’ lik bir uzanmayla geniş bir alanı kaplar. Kuzeyde daralan göl, güneye doğru bir genişleme gösterir (Hrt: 4) 65. Kiepert ve Sterret’e göre bu göl Aksaray ile Sultan Hanı arasındaki yolun orta noktasının 10 km kuzeyinde olduğu bilinmektedir 66 . Antik yazarlardan Strabon ise Tatta Gölü olarak bahsettiği Tuz Gölü’nü Galatia’nın güneyine doğru Morimene çevresinden Büyük Kappadokia’ya kadar uzandığını ve Phrygia’nın bir parçası olduğunu dile getirir. Ayrıca doğal tuzla gölü olan bu göle herhangi bir şey atıldığında çabucak donarak, adeta tuzdan çelenk haline geldiğini belirtir67.

Tuz Gölü Havzası diğer havzalardan ayrılır. Çünkü gölün etrafı platolarla çevrilmiştir. Havzanın güney ve batısında geniş alüvyal düzlükler bulunur 68 . Denizden yüksekliği 925 m olan bu gölü Melendiz dışında besleyen bir akarsu

63 Bahar, 2015a, s. 272- 273. 64 Yazıcı, 2004, s. 24, 59, 67, 74. 65 Yazıcı, 2015, s. 40. 66 Sarre, 1998, s.116. 67 Strabon, XII, 6,1. 68 Bahar- Koçak, 2004, s. 6. 14

yoktur. Sadece gölün dibinden gelen birkaç tuzlu su kaynağı ile beslendiği bilinmektedir69.

Buzul Çağı’nın nemli döneminde göl yüzeyi 1000 m yüksekliğe sahipti 70 . Fakat iklim değişikliğiyle meydana gelen kuraklık bu gölü de büyük oranda etkilemiştir. Özellikle yaz aylarında yüzölçümü 200 km2’yekadar düşmektedir. Bu suyun çekildiği zamanlarda tuzun kalınlığı 30 cm’yi bulur. İlkbahar aylarında su seviyesi artarak derinlik 2 m’ye yaklaşır. Bu gölün yakınında Kaldırım ve Yavşan isimli iki tuzla vardır. Bu tuzlalardan da senelik 600. 000 ton tuz elde edilir71.

Akşehir ve Eber Gölü: Sultan Dağları’nın kuzey yamaçlarıyla Emirdağı arasındaki çukurluk bölgede olan iki göldür. Etrafında sazlık ve kamışlar olan bu iki göl arasındaki mesafe 7 km’dir. Fay hareketlerinden dolayı bu iki göl tektonik özelliğe sahiptir.

Eber Gölü fazlasıyla sığ bir göldür. Yaz aylarıyla birlikte su seviyesi iyice azalmaktadır. Afyon Ovası’nın su ihtiyacını karşılayan Akarçay bu göle dökülür. 104 km2 yüzölçümüne sahip olan Eber Gölü’nün suları ise tatlıdır.

Yüzölçümü 110 km2 olan Akşehir Gölü’nün suları tuzludur. Çünkü dışa doğru akışı yoktur.

Çavuşçu( Ilgın) Gölü: 1300- 1400 m’teki yükseltiler arasında bulunan Çavuşçu Gölü sığ bir göldür ve faysal hareketlerden dolayı şekli elips şeklindedir. 51 km2 olan yüzölçümü yazın daha da küçülmektedir. Güneyden gelen birkaç kaynakla beslenirken, dışarıya akışı yoktur. Karstik olaydan dolayı suyu azalmaktadır.

Suğla Gölü: Konya’ya 45 mil kadar güneybatı uzaklığındadır. Bu göl yüksek Orondeis Dağları tarafından antik Iconium kentinden ayrılır. Konya Ovası’nın da bu gölden sulandığı bilinmektedir72. Strabon tarafından Lykaonia bölgesinde bulunan

69 Yazıcı, 2015, s. 40. 70 Bahar- Koçak, 2004, s. 6. 71 Yazıcı, 2015, s. 40. 72 Ramsay, 1907, s. 332. 15

göllerden birinin Trogitis adındaki Suğla Gölü olduğunu bilmekteyiz 73 . Gölün etrafında sekiz tane höyük var olmasına rağmen sadece Suberde Höyük’te araştırma yapılmıştır74.

Akgöl: Ereğli Ovası’nın bulunduğu çukurluk alanda bataklık ve su birikintileri vardır. Bu sahanın geneli sazlıklarla kaplıdır. Bu alanın batısında kalan kısmına Akgöl adı verilmiştir. Fakat burada devamlı bir gölün varlığından söz edilemez. Çünkü kışın çoğalan su yazın kuruyarak ve düdenlerle kalker çatlakları yoluyla su kaybı yaşanır.

Hotamış Gölü: Konya’ya 50 km uzaklıkta olan bu göl, güneyden Karadağ ile belirlenen ovanın çukur kısımlarında suların birikmesiyle oluşur. Kışın özellikle yağışlı havalarda gölün yüzeyi 80 km2’yi bulur fakat yazın sular çekilerek birkaç göl halini alır.

Volkanik Göller:

Acıgöl: Hotamış Gölü’nün 3.5km kadar uzaklığında Acıgöl bulunur. Bu gölün suları kalsiyum, magnezyum ve çok az da tuz içerir75. Karaman’ın 10 km doğusunda Karacadağ yamaçlarında bulunur. Volkanik hareketler sonucunda oluşan patlamalarda meydana gelen çukurlarda oluşan göllerden biridir.

Meke Tuzlası: Acıgöl’ün 2 km güneybatısında bulunur. Tuzla Gölü olarak da adlandırılan bu gölün içerisinde piroklastik koni bulunur. Gölün suları çok fazlamiktarda potasyum içerir.

Karstik Göller:

Obruk Gölü: Konya Karatay’ın Obruk (Kızılıören) Köyü’nde bulunur. Adeta bir kuyu gibi elips şeklinde olan çukurluğun derinliği 170 km’dir. Fakat sadece 145 m’si suyla doludur. Suları tatlıdır, bunun sebebi yer altı sularıyla besleniyor olmasıdır.

73 Strabon, XII, 6, 1. 74 Yılmaz, 2006, s. 145- 146. 75 Yazıcı, 2015, s. 40- 42. 16

Diğer obruk gölleri ise; Timraş, Alibeyhöyüğü ve Arpa Gölleri’dir76.

Beyşehir Gölü: Strabon, Lykaonia bölgesinde Karalis (Beyşehir Gölü) adında bir gölün varlığından söz eder77. Beyşehir Gölü coğrafya konum açısından Sultan Dağları ile Manastır Dağları arasında yer alır. Bu bölge için de antik yazarlar Orondeis demişlerdir78. Pliny tarafından da aynı bölge Orondicus Pisidian olarak adlandırılmıştır79.

Set Gölleri:

Doğal set gölleri olabildiği gibi yapay set gölleri de mevcuttur. Konya’da insan eliyle oluşturulmuş birçok baraj gölü vardır. Bunlar Altınapa Barajı, Sille Barajı vb.

1.1.3. DAĞLAR

Dağlar heybetli duruşlarıyla her zaman insanlar için güven veren bir yer olmuştur. Birçok kavim dağlara yerleşmiştir. MÖ 3.bin yılda Konya’ya ilk yerleşmiş kavimlerden birinin Luviler olduğu düşünülmektedir. Bölgeye ilk Luviya, daha sonra da tanrı Tarhu’ya dayanarak Tarhuntašša (Tarhu’nun Evi) adı verilmiştir. Hatta boğa anlamına gelen “Tauros” olarak bilinen Toros Dağları’nın (Res: 3- 4 ) adı tanrı Tarhu’dan ve onun boğalarından geldiği bile düşünülmektedir. Günümüzde de hala Toros insanının boğayla ilgili efsaneleri dikkat çekicidir. Luvilerin soyundan gelen Isaurialılar da “Dağlı” olarak adlandırılmışlardır. “Dağlı” tanımlaması günümüzdeki bölge halkı tarafından hala kullanılmaktadır. “Dağlı” kelimesi coğrafyayla insan uyumunu açık bir şekilde dile getirir. Bu ifadeyi biraz daha açarsak, coğrafyanıninsanların yaşam şekilleri, düşünce tarzları üzerinde etkili olduğunun bir göstergesidir80.

Yaklaşık 1000 m yükseltiye sahip Orta Anadolu Havzası, tektonik hareketler sonucunda kıtaların hareket etmesiyle gelecekte daha da yükseleceği düşünülmektedir. Güneyde gelen bir tektonik bir baskı neticesinde Türkiye

76 Yazıcı, 2015, s. 43- 45. 77 Strabon, XII, 6, 1. 78 Kurt, 2017, s. 124. 79 Plin. , Nat. , V, 147. 80 Bahar, 2016, s. 4- 6. 17

sıkışmıştır. Böylece Türkiye ve doğal olarak Konya ateş çemberinin yani fay kuşağının içerisinde kalmıştır. Bu neojen volkan hareketleri sonucunda da Konya ve çevresinde Hasan Dağı, Karapınar Dağı, Erenler Dağı ve Karadağ gibi dağlar meydana gelmiştir. Bu dağlar şu an pasif durumdadır81.

Ilgın Çayı’nın doğusundan başlayan Milas Dağları, doğuya doğru uzanırken iki kol halinde kuzey ve güneye doğru ayrılır. Güneye giden kolu Kızılviran Dağları ile Abbas Dağları oluşturur. Kuzeye giden kol, Ilgın Çayı ile son bulur. Doğuya giden kolu ise, günümüzde Bozdağ ile birleşmiş olan Karakaya Dağı oluştururken aynı zamanda Kafalı, Dehni ve Loras Dağları’nı da oluşturur. Karakaya Dağları ise biri kuzeye doğru giden Bozdağlar’ı, diğeri de güneybatıya uzanan Kafra, Doğrubel, Kafranbel Dağları’nı oluşturur. Güneybatı’da Çay, May, Eğriboyun ve Kirazli Dağları ile güneyde Ulusivri, Yalaklı, Dinek, Dedem, Karadağ, Sapık; kuzeyde Tuz Gölü’nün çevresinde ufak tepecikler halinde olan Konruk, Boz, Sivri, Tavşanlı, Karaton, Kara Tavşanlı, Karadağ, ismindeki dağlar bulunur. Seydişehir ile Karaağaç, Isparta sınır bölgesini Küpe ve Anamas Dağları ayırır. Kocalar, Taraşçı, Okluk, Dalcan, Dumanlı, Akçalar, Körüklü Çalmanda, Çat, İdiş, Teke Dağları Küpe Dağları’nın kollarını oluştururlar.

Pisidia bölgesi sınırlarına giren Beyşehir’deki Anamas, Erenkilit, Erengöve Dağları’nın yükseltileri 600- 300 m’dir. Bozkır bölgesinde 1500- 2000 m yükseltiye sahip Avdan, Kabakbaş, Çuka ve Tahtalı Dağları vardır. Ermenek’in kuzeyinde Atres, Bozdağ, Alaki, Yellibel, Altuntaş; güneyinde Yont, Akpınar, Abanoz ve Mazan Dağları vardır. Bulgar, Geyik, Somak Dağları Toros Dağları’nın kollarını oluşturmaktadırlar. Jeolojik olaylar sonucunda oluşan ve Orta Anadolu’nun çekirdeğini oluşturan Toros Dağları aynı zamanda Adana ile Konya’yı da birbirinden ayırır82.

Bölgedeki en önemli volkanik dağlardan birisi de Takkeli Dağ’dır(Res: 5) . Klasik dönemde Kaballa olarak adlandırılan bu dağ, Konya’nın yaklaşık 10 km kadar batısında bulunur. Bu dağın yüksekliği 1640 m’dir. Takkeli Dağ’ın ikizi olan

81 Evirgen, 2011, s. 97. 82 Altan, 1940, s.76- 77. 18

Büyük Kevele Tepesi’yle aralarındaki mesafe 2 km’dir. Bu tepenin yüksekliği 1710 km’dir83. Bu kale antik Iconium şehri için oldukça önemliydi. Bu kalenin eteğinde bulunan Sulutaş mevkisi Neolitik Dönem’den Doğu Roma Dönemi’ne kadar yerleşim görmüştür. Burada bulunan çanak- çömlekler Orta Anadolu ve Kuruçay çanak- çömlekleriyle benzerlik taşımaktadır84. Diğer bir önemi ise yapıldığı konumu itibariyle kentin birçok noktasını görebiliyordu. Batıdan Derbent ve çevresinden gelebilecek düşmanlara karşı bir sığınak görevindeydi. Bu yüzden herhangi bir tehdit unsuru meydana geldiğinde en korunaklı yapılardan biri bu kaleydi. Bizans İmparatoru Manuel ile Selçuklu Sultanı Mesud arasındaki mücadelede Sultan Mesud kaçarak bu kaleye sığınmıştı. Fatih Sultan Mehmet, Konya’yı fethettiğinde İbrahim Bey, Kevele Kalesi’ne sığınmıştı. Fatih’ in ilk işlerinden biri de bu kaleyi yıktırmak olmuştur 85 .Takkeli Dağ ayrıca ünlü bilgin Matrakçı Nasuh’un da minyatürüne yansımıştır( Res: 7) .

Ramsay’dan elde ettiğimiz bilgilerden ise antik Iconium’un deniz seviyesinden 1027 m kadar yükseklikte ve etrafı dağlarla çevrili bir düzlük olduğunu anlıyoruz. Dağların her birinden bir nehir şehre doğru aktığı aktarılmaktadır. Bu nehirler araziyi yeşil bir bahçeye dönüştürerek verimliliği arttırmaktadır86.

1.1.4. AKARSULAR

Antik ismiyle Iconium, su kaynakları bakımından kıt bir platodur. Bunun için akarsular yani doğal su kaynakları toplumların yaşamlarının ve tarihlerinin şekillenmesinde büyük öneme sahip olmuştur87.

Çarşamba Nehri: Çarşamba Nehri, Siristat’tan çıkarak, kuzeye doğru akar. Sarıot yayla gölü 1730 rakımıyla bu suya hayat verir. Karaviran Gölü taştığı zaman Çarşamba’ya katılır. Çarşamba Su’yuna akarken birçok kol katılır ve büyüyerek Konya Ovası’na dökülür. Alacadağ’dan çıkan Anamur Tekesuyu, Kirazlı Dağları’ndan Ortyüzü deresi ile Akpınar ve buna katılan Köprü Suyu; Karadağ ve

83 Bahar, 1994, s. 313. 84 Bahar, 2001, s. 187. 85 Bahar, 1994, s. 316. 86 Ramsay, 1907, s.317. 87 Ramsay, 1907, s. 318. 19

Dedem dağlarından gelen irili ufaklı birkaç dere de Çarşamba Suyu’na karışır(Res: 8) 88.

Bu nehir bölge halkı için oldukça önemliydi. Bu yüzden nehri kutsallaştırma yoluna gitmişlerdir. Çarşamba Suyu’nun taşmasını ve daha sonra verimliliği arttırmak için yapılmış bütün çalışmalar tanrıya atfedilmiştir. Bu da meşhur bir hikâye haline gelmiştir. Iconium Ovası’nın sulanması dini bir efsaneye dönüştürülmüştür. Tanrı sayesinde selin daha önceki gibi yıkıcı etkisinin yok olduğu düşünülmüştür. Tanrılar bu yıkıcı etkiyi faydalı bir hale getirerek ovanın sulanmasını sağlamışlardır. Bu hikâye daha sonrasında Tufan Hikâyesi’ne dönüşmüştür. Bu hikâyenin, şehrin ne kadar eski ve köklü olduğunu göstermek için uyarlandığı düşünülmektedir. Çünkü Iconiumlular da kendilerini Tufan’dan sonra kurulan ilk şehir olarak betimlemişlerdir89.

Çarşamba Nehri taştığı zaman Isauria Dağları’ndan büyük su kütlelerini oluşturuyordu. Bu sular Trogitis ( Suğla) Gölü’nün su seviyesinin artmasına neden olmaktaydı. Göl seviyesi bu sular sayesinde o kadar yükselirmiş ki, bir ülkeyi tamamen kaplayacak seviyeye geldiği düşünülürmüş. Böyle bir durumda göl suları Çarşamba Nehri’ne doğru bir akış göstermekteydi. Çoğunlukla nehir taşmadan uygun bir seviyede sularını Konya Ovası’na akıtırdı. Buraya gelen su ise buharlaşarak durgunlaşır. İlkbahar aylarında yağmur ve kar sularının da etkisiyle yükselen su seviyesi, Karadağ’ın kuzeyine doğru büyük bir su baskını meydana getirir. Bu taşkın Konya’dan Barata’ya, diğer taraftan Kybstra ve Kilikya’ya kadar gitmektedir. Bu taşkın o kadar şiddetlidir ki, meydana geldiğinde Karapınar’a olan yolu bile kapatıp, ulaşıma izin vermemektedir90.Çarşamba Suyu’nun Konya Ovası’na ulaşan Çumra civarında bulunan İlk Tunç Çağı höyükleri Çarşamba’nın Toroslara olan uzantısı boyunca yer alırlar. Çarşamba suyunun uzantıları ile eski Konya Gölü arasındaki ovada kümelenen yüze yakın höyük bulunur91. Ayrıca Çarşamba Suyu havzasında dünyanın en önemli antik yerleşim yerlerinden biri olan Çatalhöyük yerleşkesi vardır.

88 Altan, 1940, s. 78. 89 Ramsay, 1907, s. 325- 326. 90 Ramsay, 1907, s. 324- 325. 91 Bahar, 2017b, s. 128. 20

Göksu: Antik ismiyle Kalykadnos 92 , Antalya’dan doğarak Konya’ya ulaşır daha sonrada güneye Mersin’e inerek Akdeniz’e dökülür93. Bu güzergâhı daha da ayrıntılaştırırsak Göksu, Geyikli Dağı’ndan ve Güne’den çıkarak Mut ilçesine giriş yapar, daha sonra buradan da Karaman Aladağ’dan gelen Bıçakçı ile Mut’taki Kurt Suyu ile birleşerek Mut Suyu ismini alır. Bu güzergâh üzerinde Hadim- Bozkır, Ermenek, Aladağ ve İçel’den geçerek Taşucu’dan Akdeniz’e dökülür94. 250 km uzunluğa sahip olan Göksu, kuzeyde Hadim ve güneyde Ermenek’e inerek iki ayrı kol oluşturur95. Çok geniş bir havzadan geçtiği için birçok antik yerleşmeye sahne olmuştur. Ermenek ( Germanikopolis), Mut ( ) ve Silifke ( Seleukeia) bu yerleşmelerdendir96.

İvriz Çayı: Ereğli İvriz’de İvriz Çayı Aydınkent yakınındaki Aydos Tepesi’nden çıkan bir kaynakla birleşerek Akgöl’ü oluştururlar. Ereğli’de bulunan bu çay, Ereğli’nin içme suyu ihtiyacını karşılar. Bu çayın üzerinde olan İvriz Barajı da bölgenin tarım arazilerini sular97.

Bölgede bulunan diğer kaynaklar ise; Başarakavak Suyu(Res:9) ile Aladağ ve Karaviran’dan inen suları da kendine katan Meram Deresi, Çayırbaşı Suyu, Milas Dağı’ndan gelen Sille Deresi, Karaton Dağları’ndan çıkan ve Cihanbeyli’den geçerek Tuz Gölü’ne dökülen İnsuyu, Beyşehir’e dökülen İsmil Suyu, 8000 m uzunluğundaki Kaşaklı, Sarıöz, Dipolası Dağı’nda çıkıp Akdeniz’e dökülen Köprü Suyu, Taşağıl Köyü yakınındaki Karakız, Bozkır’da Çökeler Suyu bulunmaktadır. Ereğli’deki Çiller Deresi Akgöl’e karışır. Fisandon Çayı ile Kaya Gölü’nü meydana getirmiş olan Silerek Irmağı, Ilgın Çayı, Gözlü Çayı, gene Ilgın’da bulunan Bulcuk, Eldaş Sungurlu- Mahmuthisar çayları belli bir yol kat ettikten sonra Akşehir’deki Akgöl’e dökülürler. Bu bölgenin güneybatısında Çiğiller, Beğri, Taşdiken ormanlarındaki küçük çaylar daha sonra Paşaköprü ile birleşerek Ilgın Çayı’nı oluştururlar98.

92 Strabon, XIV, 5, 4- 5, 9. 93 Bahar, 1991, s.32. 94 Atlan, 1940, s. 79. 95 Bahar, 1991, s.32. 96 Bahar, 1991, s.35. 97 Yarar, 2004, s.74. 98 Altan, 1940, s. 78- 79. 21

1.2. ÖNEMLİ YOLLAR

Konya eskiçağlardan beri oldukça önemli yolların birleştiği yerde bulunmaktaydı. Doğu Avrupa, Batı Asya ve Kuzey Doğu Afrika’nın birleştiği yerde bulunan Konya, İskender zamanında da oldukça ilgi çekiciydi. İskender bu güzergâhları birleştirmiştir. Çok daha sonraları gelen Selçuklu Devleti’nin de Konya’yı başkent yapması, Konya’nın bu önemli yollar üzerinde olmasındandır. Çünkü bu güzergâhlar sayesinde Orta Anadolu’nun Doğu Avrupa’yla ve Batı’ yla iletişimi kesintisiz bir şekilde gerçekleşmekteydi99. Bu durum antik Iconium şehrinin jeopolitik önemini daha da arttırmaktaydı.

1.2.1. KUZEY YOLU

Peutinger’in haritasına (Hrt: 5) göre Lykaonia’da iki farklı, biri diğerine göre daha kısa olan yol güzergâhları vardır. Kuzeyden gelen ilk yol Abrostola’dan(Afyon- Emirdağ) Sangarius’a (’a yakın Sakarya Havzası) ve Bozdağ’ ın bir uzantısı olan ’ya oradan da Salaberina( Hasan Dağı bölgesi) bozkırlarına çıkar(Hrt: 6) . Abrostola’dan Perta’ya olan güzergâhın uzunluğu Calder tarafından sıklıkla eleştirilmekteydi. O Anderson’un görüşlerini benimsemiştir. Petra’nın Giymir Yaylası olduğu büyük ihtimaldir. Petra’dan Salaberina’ya olan yol geçmişte çok kullanılmamıştır. Archelais’ten ’ya giden yol günümüzde Aksaray-Bor’un batı sınırı ile Hasan Dağı’nın güney kısmını oluşturur. Bu yol Aksaray’ın yaygın bataklıklarının bazısından geçmekteydi. Bu yolun rotası eskiler tarafından Sultan Han’dan Selçuk’a giden güzergâh olarak belirtilmiştir. Salaberina’da Türk yerleşimcilere ait birkaç taş evin varlığı görüldüğü gibi Roma zamanına kadar giden çanak- çömlek parçaları da bulunmuştur.

Diğer ikinci rota ise; ’dan (Afyon- Emirdağ) Laodiceia Katakekaumene yolundan Savatra/ Soatra’ya (Konya- Karatay- Yağlıbayat) ulaşır. Bu yolun doğal devamı Kybistra’dan (Konya- Ereğli) Kilikya Kapıları’na kadar ulaşırken Peutinger’in Tablosu’nda sadece Iconium ile Savatra’yı birbirine bağladığı

99 Atçeken, 2002, s. 66. 22

gösterilir. Bu eksiklik yüzünden Peutinger’in Tablosu çoğu zaman göz ardı edilmiş ya da modern araştırmacılar tarafından bu bilgi düzeltilmeye çalışılmıştır100.

Bozdağ engebeli bir araziye sahip olsa da, önemli antik ve modern yolların kesişme noktası olmuştur. Kadınhanı’ndan Konya’ya olan modern yolu Laodiceia’dan Iconium’a olan antik yol takip eder. Bu yol güzergâhından Bağrıkurt Köyü geçilir. Meydan ve Pınarbaşı köyleri arasında birkaç metre tren yolu geçer. Günümüzdeki Ankara- Konya arası rota Tutup Beli’nden geçer. Aynı rotaya daha batıda olan Eğribayat üzerinden de gidilir. Bu yol antik zamanlardaki insanların da kullandığı yoldur. Ankara- Archelais (Aksaray) arasındaki yol Parnassos’a ulaşıyordu. Parnassos (Aksaray-Yağmur Höyük) Archelais ile Caesareia’nin (Kayseri) kesişme noktasıdır. Bu yola alternatif yol Parnassos’un güney batısından Koçhisar’ın güneydoğu sınırında bir hat oluşturarak Tuz Gölü ve tepeler arasında daralarak modern Ankara- Aksaray yoluna çıkar. Zengen’de bulunan bir yazıtta geçen alternatif yol Laodiceia Katakekaumene ve Bağrıkurt’tan geçer. Dahası doğuda Akbaş Veli olarak da adlandırılan Selçuk rotası Sultan Han ve Aksaray’dan Konya’ya çıkar. Bu yol günümüzde de oldukça aktif şekilde kullanılmaktadır. Göçü Beli üzerinden Iconium’dan Savatra’ya doğudan yol vardır. Fakat bu yolun şartları biraz zordur101.

Afyon’dan Iconium’a gelen yollara baktığımızda Konya Kıreli’den (Höyük ilçesine bağlı bir köy) Karaağaç’a doğru gelinirken sol tarafta büyükçe bir vadi uzar. Bu vadi 2 km boyunca devam eder ve vadinin bu sonsuz görüntüsünü göl bozar. Sulanmış ovalar ve arazilerde tarım yapmak oldukça karlıdır. Verimli olan bu topraklarda arpa ve buğday üretimi yapılabilir. Yol ilerledikçe vadi daralmaya başlar ve dağlardaki karşılıklı kayalar birbirlerine yaklaşır. Bu oluşan darboğaza hızlı ve kayaları yara yara geçen bir nehir takip eder. Bu yüksek kayalardan ve yoldan inince genişçe bir vadi ile karşılaşılır. Bu vadinin ortasında taşla döşenmiş iyi konumda olan bir yol ve geçit bulunur. Bu yolun Romalılara ait olabileceği düşünülür. Bu yolun Apameia Cibotus’tan(Antik , modern Dinar) ’ya(Antik Likya

100 Balance, 1958, s. 224- 226;Ayrıntılı bilgi için bkz: Callender- Ramsay, Class. Rey., XXIII, 1909, S. 7- 9. 101 Balance, 1958, s. 224, 232. 23

Kenti, modern Kaş) oradan da PisidiaAntiochia’sına(Isparta- Yalvaç) ve devam eden bu yol Iconium’dan ’ye ulaşıyordu 102 . Bolvadin’den Tuz Gölü’ne( Tatta Gölü/Koç Hisar Gölü) giderken Akşehir, Ilgın ve Kadınhanı’ndan geçilmekteydi. Bu yollar yazın su bakımından oldukça kıttır. Sadece kış aylarında göçebe Yörükler buralara gelerek yerleşir. Yaz geldiğinde ise Haymana’ya veya kuzeydeki dağlara doğru göç ederler. Bolvadin’den Aksaray’a doğru olan yolun sadece kışın suyun varlığından dolayı kullanıldığını bilmekteyiz. Bunun için Hamilton, Tuz Gölü’ne Karapınar ve Aksaray tarafından gidilebileceği savunmuştur103.

Ksenephon “Anabasis” adlı eserinde Kaystrou Pedion’dan(Bolvadin- Üçhöyükler Köyü) iki günde on fersah yoldan sonra Thymbrion’a (Konya- Akşehir Ulupınar Köyü) varılır. Buradan da iki günde on fersah yol aldıktan sonra Tyriaion’a (Konya- Ilgın) ulaşılır. Ksenephon Ilgın’dan Iconium’a üç günde 20 fersah ilerleyerek gelen Kyros ve Ksenephon öncülüğündeki Hellen ordusu, Iconium’dan hareketle Lykaonia içinden geçerek beş günde 30 fersah ilerlediklerini söyler 104. Akşehir’den Ilgın arası mesafe Hamilton’a göre ve o günün şartlarında dokuz saattir. Akşehir’den 5 mil uzaklıkta irili ufaklı tepeciklerden oluşan Tatköy adında bir yerleşim yeri vardır. Burada terk edilmiş birkaç ev ve kurumuş dere yatağın üzerindeki köprüyü geçtikten sonra irili ufaklı tepeler ve sarımsı bir renkten oluşan kireçtaşı düzlükleri bulunur. Bu bahsedilen dağlık bölge Sultan Dağı’nın kuzeyine ulaşır ve Akşehir’i Ilgın’dan ayırır. Buradan Ilgın Argıthan’a mesafe 10 saattir. Burada bulunan Yılan Yusuf Çayı, Akşehir Gölü’ne dökülür. Sultan Dağı’nın eteklerinde bulunan bu yerin Doğanhisar’a olan uzaklığı o günün şartlarında üç saattir. Burası çoğunlukla kurak bir görünümdedir ve Argıthan’dan Ilgın’a olan mesafe ise 8 km’dir105.

Akşehir’den ( Philamelion) ve Ilgın’dan ( Tyriarion) geçen diğer bir antik yol ise, Efes’ten gelen yoldur. Bu yol Efes’ten başlayarak Akşehir, oradan da Ilgın’a ve

102 Hamilton, 1842, s. 353. 103 Hamilton, 1842, s.186. 104 Ksenophon, Anabasis, II, 13- 19. 105 Hamilton, 1842, s. 186- 188. 24

Ladik’e buradan Lykaonia’daki Koroposses ve Kappadokia’nın sınırı olan Garsauria’ ya oradan da Mazaka’ya ( Kayseri) ulaşır106.

Ilgın’dan Ladik’e (antik Laodiceia Combusta/ Katakekaumene) kadar olan mesafe o günün şartlarında dokuz saattir. Sultan Dağ ile Emir Dağ arasında olan bu bölgede yeryüzü şekilleri birbirleriyle benzer olarak kristal kalker taş bloklardan oluşmaktadır. Ayrıca küçük bir not düşmek gerekirse, Hamilton bu arazide sincapların oldukça fazla olduğunu da belirtmektedir. Hamilton Bedel Kaleh’den (Kestel) Kadınhanı’na tekrar uğramadan Ladik’e gitmenin yolunu arar ve arkadaşı Dimitri’yi yollar. Dimitri burada bir kale keşfeder. Kale küçük taşlar ve molozlardan inşa edilmiştir. İki ardışık tepenin arkasından Kadınhanı yaylası gelir, buradaki topraklar yarı kristalimsi kalkerden, yeşil kloritten, kilden ve kireç taşından oluşur. Bölge meşe, çam, kerpiç ve ardıç ağaçlarından oluşur. Güneye indikçe orman ve su miktarı artar. Hamilton ve arkadaşları bölgeye geldiğinde ise Yörüklerle karşılaştıklarını ifade ederler107. Ainsworth Konya seyahatinde Ladik’e gelmiş ve burada yaşayan Yörüklere atıfla buranın adına “ Yörük Ladik” dendiğini belirtmiştir. Ladik’ten Konya’ya uzaklık o günün şartlarında üç saat olduğunu söylemiştir. Ainsworth burada eskiçağa dair çok az kalıntı olmakla birlikte sadece bir tepede Kız Kayası/ Kız’ ın Taşı denilen bir taşın varlığından bahsetmiştir108.

1.2.1.1. PERS KRAL YOLU

Doğu Roma’nın İstanbul’u başkent yapmasıyla birlikte Anadolu ile bağlantı zorunlu hale gelmişti. Roma zamanında Basra Körfezi çevresindeki Susa’dan başlayıp Malatya- Mazaka(Kayseri)- ve Gordion’dan geçerek Sardes’e giden ve aynı zamanda Pers Kraliyet Yolu(Hrt: 7) olarak da adlandırılan bu yol, önceden bu yolun üzerinden geçen eski Hint yollarının yerini stratejik açıdan daha önemli olabilecek yollar almış oluyordu. Doğu Roma ile birlikte Bursa, İznik ve Eskişehir’den geçen bu yolun Iconium’a ulaşması için iki ayrı güzergâh vardı. İlki Iconium’dan antik Hint yolunu izleyerek Ereğli’den ( Heracle) ve Toroslardan geçerek Kilikya’ya daha sonra da Suriye’ye ulaşıyordu. Halep’ten geçerek, Fırat bölgesine varıyordu. Diğer yol ise,

106 Bahar, 2010a, s. 58. 107 Hamilton, 1842, s. 189- 190, 192. 108 Ainsworth, 1842, s. 64- 65 25

Kuzey- Doğu rotasından Kappadokia ve Kayseri’ye kadar ulaşıyordu. Kızılırmak vadisinden, Yukarı Fırat havzasına, daha sonra da Erzurum’a ( Theodosiopolis) varıyordu. Iconium’un bu önemli kavşak noktasında olması sebebiyle kentin kalkınması büyük derece buna bağlı olmuştur109.

Antik yazarlardan Herodotos, Asurlulardan kalma bir yol ağı üzerine kurulmuş110Pers Kral Yolu boyunca birçok kervansaray ve mola yerlerinin olduğunu ve kral yolculuk yaparken bu kervansaraylardaki kraliyet konaklarını kullandığını belirtmektedir. Bu yolun güvenliği her zaman en üst seviyedeydi. Bu yol Phrygia’dan geçerken Halys Irmağı’nı geçerek aynı zamanda önüne çıkan dağ silsilesini ve önemli bir konumda bulunan bölgedeki bir kaleyi de geçiyordu. Kilikya’dan Kappadokia’ya kadar 28 adet konaklama yeri vardır, bu da 400 parasang gidilmiş oluyordu. Sınırda bulunan iki dağ ve iki kale önünden geçilirken, diğer yandan Kilikya’dan geçen yolda üç tane konak vardır ki bu da 15 buçuk parasang etmektedir111.

Bu yolun önemine ve kullanım amacına gelirsek; Dareios’un başkenti olan Susa 2500 km lik bu yol sayesinde eskiden Lidya’nın başkenti olan Sardes’e bağlanılabiliyordu. Bu yolun sayesinde doğu ve batı birbirine bağlanmış olmasının yanı sıra askeri ve ticari amaçlarla da kullanılmaktaydı112.

1.2.2. GÜNEY YOLU

Lykaonia’nın güney rotası; Amorium’dan (Afyon- Emirdağ) Laodiceia Katakekaumene( Laodiceia Combusta) yolundan Savatra/ Soatra (Konya-Karatay- Yağlıbayat) ulaşır. Amorium’dan başlayan yol sırasıyla Laodiceia Katakeumene’ye daha sonra Caballucome’ye (Konya- Kulak Murat Han/Egribayat) daha sonra da Savatra/Soatra’ya (Konya- Yağlıbayat)ulaşmaktaydı(Hrt: 8). Amorium’dan Laodiceia’ya olan yol yetersizdi. Laodiceia’ya gitmenin en uygun yolu Yunak ve Ahlantı üzerinden gitmektir. Fakat Laodiceia ile Savatra arasındaki yol Peutinger’in haritasına göre eksik yanları vardır. Savatra’dan muhtemelen Cana ve Kybistra yolu

109 Balıvet, 2012, s. 26- 27; Tekin, 2014, s. 99. 110 Tekin, 2014, s. 99. 111 Herodotos, V, 52. 112 Tekin, 2014, s. 99. 26

ile Kilikya Kapıları’na kadar giden bir yol vardır ve bu yol Comitanassos(Aksaray- Ortakuyu) üzerinde kuzey yolu ile bağlantılıdır. Iconium’un Kilikya Kapısı’nın batısından geçen yol tarihin en büyük yollarından biridir. Iconium ve arasındaki bağlantıyı sağlayan bu yol Dağlık Kilikya’yı neredeyse Derbe’ye kadar ulaştırır113. Fakat onun haritasında bu iki bilgi de yoktur. Iconium’nun kuzeyinde Roma sitesi olan Kulak Murat Han’da (Eğribayat) yerleşim izlerine rastlanmış ve birçok çanak- çömlek parçası bulunmuştur. Bu çanak- çömleklerin Hellenistik ve Roma karakteri taşıdıkları görülür. Burası Lykaonia Güney Yolu ile Ankara- Iconium yolunun kesişme noktasıdır. Burası Tutup Beli üzerinden Bozdağ’dan geçer. Diğer taraftan Konya- Aksaray’dan geçen Selçuk rotası yerli halk tarafından “Eski Bağdat Yolu” olarak da bilinir. Bu yol Konya ve Akbaş Veli üzerinden Kulak Murat Han’dan geçer. Bu yol muhtemelen bataklıklardan kurtulmak için dolambaçlı olarak seçilmiştir 114 . Moltke’ye göre bu yol güzergâhı karadan çok denizi andırıyordu. Yolculuğu sırasında ne bir ağaca ne de bir eve rastlamadığı ve ömründe gördüğü en düz ovanın burası olduğunu söylemiştir115.

Aziz Pavlus, Philomelium(Akşehir) ile Laodiceia Katakekaumene’yi birbirine bağlayan ticaret rotasını takip etmiştir. Pavlus, Sultan Dağı ve Philomelium’un birleştiği bölgeden ayrılıp, Laodiceia’dan geçerek Iconium’a gitmeyi planlar. Böylece doğrudan Iconium’a inebiliyordu. Bu yol boyunca etrafta çok az gölgelenecek yer vardı ve su sıkıntısı dikkat çekiciydi. Upuzun düzlüklerle çevrili olan bu yol yayalar tarafından kullanılmaya elverişli değildi116.

Laodiceia’dan Savatra’ya olan Peutinger’in haritasında iki farklı rota üzerinden belirlenmiştir. Bağrıkurt’u geçince güneyinde Laodiceia- Iconium güzergâhı olarak 2’ye ayrılır. Bu güzergâh Çaltı’ya yakındır. Akbaş Veli’den Kulak Murat Han yoluyla Bozdağ’ın güney yakası boyunca uzanan bu yol oldukça uzun mesafeye sahiptir. Fakat Laodiceia- Iconium güzergâhı için daha kısa mesafeli diğer seçenek ise Tutup Beli’ne kadar Bozdağ’ın kuzey yamacı boyunca takip eden yoldur. Bu ikinci yolun eski yol olduğu bilinmektedir. Kulak Murat Han ile Akbaş arasındaki

113 Balance, 1958, s. 229; Ramsay, 1893, s. 108. 114 Balance, 1958, s. 229. 115 Moltke, 2016, s. 220. 116 Ramsay, 1893, s. 28. 27

mesafe 17 km’dir. Kulak Murat Han’ın 1 mil doğusunda bulunan silindir bir taşta Selçuk rotası görünür. Bu taş Nerva dönemine aittir. Bunun gibi birkaç yazıt Sarıköy ile Akbaş arasındaki mezarlık boyunca görülür 117 . Bu ikisi dışında Iconium’dan Savatra’ya olan 3.bir rota daha vardır. Bu yol Iconium’dan Pyrgos’a daha sonra Savatra’ya ulaşır. Bu rota Cronin tarafından tanımlanmıştır. Bu yol Yağlıbayat ve Göçü’nün arasından geçer. Pyrgos ise Tatlıcak Köyü ile Göçü arasına yerleştirilebilir118.

1.2.2.1.VİA SEBASTE

MÖ 6. yy.’de Augustus Roma kolonilerini birbirine bağlamak için çeşitli yollar kurdu. Bu kurduğu yolların üzerine de Pisidia dağ kabilelerinden gelebilecek tehlikelere karşı kaleler inşa ettirdi. Ayrıca bu yolların Roma geleneğine göre askeri amaçla kullanıp, kaleleri birbirine bağladığı da söz konusudur. Aziz Pavlus da bu Roma yollarını fazlasıyla kullanmıştır. Augustus yaptığı yolları oldukça sağlam ve dayanaklı yapmıştır119. Döşeme Boğazı’nda bulunan bir mil taşından Augustus’un Galatia valisi Cornutus Arruntius Aqilia vasıtasıyla MÖ 5. yy.’de Via Sebaste (Hrt: 9) adıyla bir yol inşa ettirdiğini öğrenmekteyiz120.

Via Sebaste, Antiocheia’dan başlayıp Apollonia yolu vasıtasıyla batıya doğru ’ya gider. Roma döneminde Pisidia ve Lykaonia’da bulunan kolonilerle haberleşmek ve askeri faaliyetlerin kolayca yapılabilmesi için inşa edilmiştir. Bu yollar sayesinde cursus publicus olarak adlandırılan bir nevi kurye teşkilatı olan bu sistem kusursuz bir şekilde yürütülebiliyordu. Comama’dan gelen bu yol ’de bulunan taş döşemeli bir yoldan geçerek doğudan ’e ve Karalis’e ulaşmaktaydı. Bir kol doğuya doğru dönerek Pappa ’e çıkar ve daha sonra Lystra, Kızılviran ve Iconium’a varır121. Trogitis Gölü’den ’ya ve daha sonra Isauria’ya gider122.

117 Balance, 1958, s. 229. 118 Balance, 1958, s. 232. 119 Ramsay, 1893, s. 34- 35; French, 1981, s. 532 120 Takmer- Ören, 2007, s. 7. 121 Bilgin, 2004, s. 32; Takmer- Ören, 2007, s. 6- 7. 122 Bilgin, 2004, s. 32; 28

Lystra (Hatunsaray) ve çevre bölgesine de açılan ve Antakya ile Iconium’u birbirine bağlayan bu yol hakkında karışık söylemler vardır. İlk söylemlerden bir tanesi Basil tarafından yapıldığı ve bütün krallara atıfla genel bir unvan olan Kral/ Kraliçe Yolu adının verilmiş olmasıdır. Bunun zamanı MS 2. yy. ’e gider. Tarihi değer olarak alamadığımız bir masalda ise Pavlus’u bekleyen Thecla, Pavlus’un Antakya’dan geleceğini duyunca Lystra’ya çıkan yola gitmiştir. Çünkü Iconiumlu Thecla, Pavlus’u karşılayarak kendi evinde ağırlamak istiyordu. Bu yol üzerinde bekleyen Thecla sonunda amacına ulaşmıştır123.

123 Ramsay, 1893, s. 31- 32. 29

2. ICONIUM ŞEHRİNİN SİYASİ TARİHİ

2.1. GEÇ HİTİT DÖNEMİ ( MÖ 1200- 675)

MÖ 1700- 1200 yılları arasında varlık göstermiş olan Hitit Devleti MÖ 1200 yılında yıkılmıştır. Bu yıkımda etkili olduğu düşünülen en büyük etkenlerden birisi Ege Göçleri’dir.

Avrupa’dan Anadolu’ya doğru olan ve Ege Göçleri(Mısırlılar, Deniz Kavimleri demiştir.) olarak adlandırılan göç dalgası Sardinya, Korsika, Sicilya, İtalya, Girit, Yunanistan ve Anadolu’nun orta güneyindeki toplulukları da önüne katarak Hititleri yıkabilecek boyutlara ulaşmıştır. Hitit belgelerinde bu olayın hiç geçmemesine rağmen, Alasiya(Kıbrıs) ve Ugarit ( Rasšamra, Akdeniz’e sınırı olan antik liman) belgeleriyle Mısır kaynaklarından olayla ilgili bilgi alabilmekteyiz. Ege Göçleri bir taraftan baskı yaparken diğer taraftan da Hititlerin kuzeyindeki Kaškalar krallığın merkezine saldırmaktaydılar. Boğazköy’e yapılan bu saldırılar neticesinde Hititler, Torosların dağlık kesimlerine inmişlerdir124.

Orta Anadolu’nun doğu kesiminde, Çukurova’da ve Güneydoğu Anadolu’da birtakım krallıklar kurulmaya başlamıştır. Hitit İmparatorluğu yıkıldıktan sonra Konya ve çevresinde kurulan krallıklardan en önemlisi Konya Kızıldağ ve Karaman Karadağ’da oluşan Hartapuş Krallığı olabileceği ve bu krallığın sınırlarının batıda Konya ve doğuda Aksaray ile Kahramanmaraş’a kadar uzandığı düşünülmektedir125.

Geç Hitit Dönemi’nde Tabal Krallığı bölgede varlık gösteren topluluklardan bir tanesidir. Asur kaynaklarında, III. Salmanassar, Toros Dağları için Gümüş Dağları ifadesini ve Mermer Dağı için de Muti Dağı ifadesini kullanmıştır. Bu bölge Tabal olarak anılan bölgenin kapsamına girmekteydi. Genel itibariyle bu bölge kuzeyde Kızılırmak kavisinden, güneyde Toroslara, batıda Tuz Gölü’ne ve doğuda da günümüzdeki Sivas- Gürün ilçesine kadar ulşmaktaydı126. Bu devlet, doğudan Milid (Malatya), güneyinden Hilakku (Kilikya), ile sınırdı. Bölge oldukça büyük bir alanı kapsamaktaydı. III. Salmanassar, MÖ 837’de Tabal’a yapmış olduğu seferde,

124 Bahar, 2017a, s. 34. 125 Bahar, 2017a, s. 34- 35. 126 Pullu, 2006, s. 28. 30

Tabal Kralı Tuatte’yi kuşattığını ve Tuatte’nin oğlu Kikki’nin haraç vermeyi kabul etmesi üzerine, burada bulunan 20 prensliğin kendi egemenliğine girdiğini bildirmektedir 127 . Asur belgelerinde Tuhana olarak adı geçen Tuvana, Tabal krallıklarından biridir. MÖ 738’de Asur Kralı III. Tiglatpileser Tabal’a yaptığı bir seferde Tuhana Kralı Urballa’dan bahsetmektedir. Tuvana, Eski Hitit Krallığı’ndan itibaren adı geçen Bor- Kemerhisar (Kilisehisar)’dır. Günümüzde Halkapınar ilçesi içinde İvriz’de (Aydınkent) yer alan anıt Warpalawaş’a aittir. Bu krallığın sınırlrının batıda Karapınar’a kadar uzandığını düşünülmektedir128.

2.2. PHRYGİA DÖNEMİ ( MÖ 750- 676)

Herodot ve Strabon, Iconium’un batı ve kuzey komşusu olan Phrygia’nın - aynı zamanda Makedonyalıların- yani Hellenistik krallıkların komşuları olduğunu dile getirmişlerdir. Thrak kökenli olan Frigyalılar Makedonya ve Trakya’dan Anadolu’ya göç ettikleri düşünülmüştür. Ankara Gordion/ Yassıhöyük ve Troia’da yapılan çalışmalar bu bilgileri doğrular niteliktedir. MÖ 1200’de başlayan göçler MÖ 1190’a kadar devam etmiştir129.

Anadolu’nun büyük çoğunluğuna yayılmış olan Phrygialılar’ın ilk dönemlerine ait pek fazla bilgi yoktur. Fakat ilk yerleştikleri yerlerden birisi Troia’dır. Oradan Askania ( İznik Gölü) ve Sangarios ( Sakarya) Nehri’ne oradan da tüm Anadolu’ya yayıldıkları bilinmektedir. Gordion’ da bulunmuş olan kalıntılar, Phrygia’nın ilk akınlarının 11. yy’de Polatlı’daki Yassıhöyük’e olduğu kanıtlanmıştır. Phrygialılar burada daha önceden bulunan bir beyliğin etkisiyle gelişip büyük bir devlet olduğu öngörüsü hala varlığını korumaktadır130.

Antik yazarlardan Pliny’e göre ise Phrygia coğrafyası Lectum’dan ( Kaz Dağı civarı) Etheleus Nehri’ ne ( Troas’ın eski sınırındaki nehir) kadardır. Doğusunda

127 Orthmann, 1971, s. 218. 128 Bahar, 2015a, s. 282. 129 Sivas, 2007, s. 9- 14. 130 Voigt, 2007, s. 65- 70. 31

Kappadokia, güneyde Lykaonia, kuzeyde Galatia bulunur131. Kuzeydoğusunda ise Halys Irmağı ( Kızılırmak) Pontos Kappadokia ile sınırını oluşturur132.

Ankara’nın 65 km güneybatısında, Sakarya Nehri’nin hemen yanında bulunan Gordion, Phrygia’nın başkentidir. Burada yapılan çalışmalarda birçok keramik parçası ve bir de yerleşim yeri bulunmuştur. Ayrıca burada birçok tümülüs de ele geçirilmiştir. Gordion tümülüsleri eskiçağ dünyası için oldukça önemlidir. Sayıları 80’i aşmış olan bu tümülüsler Frig döneminden Galat dönemine kadar gitmektedir. Tarihsel olarak bakarsak MÖ 10. yy. ’den MÖ 1. yy.’e kadar uzanmaktadır. Bu mezarlara sadece kralların ve soyluların ölmüş bedenleri konabiliyordu133.

Konya Ovası’nın güneyinde bulunan Hartapuş Kaya Anıtı’nda bu yöreden “Muşki halkının yurdu” olarak bahsedilir. Muşkilerin Friglerin bir kolu olduğu düşünülmektedir134. Asur belgelerinde geçen Muşki kralı Mita’nın bazı görüşlere göre Frig kralı Midas olduğu düşünülmektedir. Bu görüşten farklı olarak diğer bir görüş ise Muşki ve Friglerin iki ayrı topluluklar olduğu ve Midas’ın bu iki topluluğun ortak hükümdarı olduğudur135.

Antik kaynaklara göre bölgede ilk varlık gösteren halklardan biri Phrygialılar idi. Bu konuda ilk bilgi verenlerden biri olan Strabon, Iconium’un bir kent olarak varlık gösterdiğini belirtir136. Her ne kadar Iconium Lykaonia’nın başkenti olarak görülse de Ksenephon’un da dediği gibi Frigya’nın son kentidir137.

Iconium ilk zamanlarda doğu sınırında bulunan bir Frigya kenti idi. Frigya da Lykaonia sınırında bulunmaktaydı. Daha sonraları Lykaonia’nın bir kenti olarak görülmeye başlandı. Ksenephon Iconium’u Phrygia’nın son kenti olarak ele alması138 görüşüne karşı çıkanlar vardır. Çünkü ACTS’te, Pavlus ve Barnabas’ın kovulduktan sonra Lykaonia’nın kentleri olan Lystra ve Derbe’ye kaçtıkları belirtilmiştir. Ayrıca

131 Plin. , Nat. , V. 41. 132 Plin. ,Nat . , VI. 9. 133 Rose, 2016, s. 3; Başgelen, 2005, s.123. 134 Güney- Güney, 2011, s. 29. 135 Bahar, 2015a, s. 283; Ballard- Burke- Simpson, 2012, s. 360. 136 Strabon, XII, 6, 1. 137 Hamilton, 1842, s. 209- 210. 138 Ksenophon, Anabasis, II, 19. 32

Iconium’dan kovulduklarında hemen Lykaonia’ya geçiş yapmışlardır. Fakat Ksenophon’un görüşü daha uygundur. Çünkü Hıristiyanlık döneminden sonra Iconium halkı da kendilerini Lykaonialı komşularından ayırarak Phryg olarak görmektedirler. Cicero, Strabon ve Pliny Iconium’u Lykaonia’nın kenti olarak kabul ederler. Bazı görüşlere göresiyasi amaçla kurulan Iconium, daha sonra Lykaonia ile birleşmiştir fakat halkı hala kendini Phryg görmeye devam etmiştir. Eski kimliklerine devam ederek, Lykaonialı komşularına karşı bir önyargı içerisinde olmuşlardır. Phryg kökenli kimlik ve soydan dolayı gurur duymuşlar ve kendi hakiki dillerinin komşularınkinden farklı olduğunu savunmuşlardır. İnsan ilişkilerinde samimi oldukları düşünülen Iconium halkı yerel bir tarzda konuşuyorlardı. Daha sonraları Iconium’da yaşayan Phrygialılar, bir varsayıma göre bu ırkın kendilerine getirdiği çelişkilerden dolayı artık kendilerini Lykaonialı komşularına yakın görerek, Lykaonia kökenli adını kabul ederler. Zaten komşuları ve diğer temas kurdukları milletler Iconium’u Lykaonia’nın ana şehri olarak görmekteydi139.

En eski Phryg krallarından olan Nannakos’un isminin kökeni hakkında çeşitli görüşler vardır. Bu görüşlerden bir tanesi bu ismin eski Yunan geleneğinden geliyor olmasıdır. Diğer bir görüş ise, bu ismin Yahudi geleneğinden geldiği ve Iconiumlularla hiçbir ilişkisinin olmadığıdır. Fakat Nannas, Nannasos vb. isimler genelde Küçük Asya’da özellikle de Iconium’da yaygın olarak kullanılmaktaydı. Buna kanıt, isim ile bağlantılı atasözlerinin sıklıkla ve çeşitli formlarda kullanılması gösterilebilir140. Fakat 300 yıl yaşadığı düşünülen bu hükümdar çağına ait pek çok bilgi yoktur. Devletleşme sürecine girdikten sonraki ilk kralları ise Gordios’tur141.

Iconium’da yaşayan insanlar, Iconium’un çok eskilere dayanan bir antik kent oluşundan ve tufandan sonra şehri, kendilerinin yeniden inşa ettiklerini söyleyerek övünürler. Tufanda Iconium’un kralı, Phryg kralı Nannakos’tu. Efsanelere göre; dindar Nannakos’un duasıyla Iconium’un tufandan etkilenmediği düşünülür. Grekler tarafından kullanılan genel bir öbekleşmiş kelime vardır: “Nannakos’dan daha önce”

139 Ramsay, 1893, s. 37- 39, 41. 140 Ramsay, 1907, s. 320. 141 Berk, 2011, s. 50. 33

bu tabir tufandan öncesi için kullanılmaktaydı142. Bir Frig efsanesine göre de, insan ırkını helak edecek olan tufandan ilk önce kurtulacak kent Konya’dır143.

MÖ 750- 676’da görülen Phrygialılar kentte hem siyasal açıdan hem de kültür özellikleri bakımından oldukça etkili olmuştur. Bu dönemde Konya’da bulunan Alaattin Tepesi144, Eflatunpınar Höyüğü, Seydişehir II. Höyük, Çumra- Çiçek Höyük ve Karapınar’da Kıcıkışla Höyük’te ( Yağmapınar) Alişar IV ve Frig boyalı çanak- çömlekleri çıkarılmıştır. Konya’nın Höyük ilçesindeki Çavuş Höyük’te Friglerden kalma hamam tası ve at koşumları bulunmuştur ve benzer hamam tasına Karaman ve Ereğli’de de rastlamaktayız. Bir bozkır kavmi olan ve Proto- Türk oldukları tartışılan Kimmerler Friglere son vermişlerdir. 200 yıla kadar Anadolu’da kaldıktan sonra MÖ 590’da bölgeye Lidyalılar hâkim olmuşlardır145.

2.3. LİDYALILAR DÖNEMİ( MÖ 700- 546)

Konya, Kimmerlerin saldırısı sonucunda MÖ 700- 546’da Friglerin elinden alınarak Lidyalıların eline geçmiştir146. Başkentleri - Sardes olan Lidyalılar’ın hâkimiyet alanları doğuda Kızılırmak’a kadar uzanıyordu ve Yeni Babil kralı Neriglissar’ın seferinde batısında bulunan komşuları tarafından “Ludu” olarak adlandırılmışlardır147.

Torosların kuzeyinde bulunan topraklar Lidyalılara aitti. Karapınar- Kıcıkışla’da ele geçen çanak- çömleklerin Lidya çanak- çömleklerine benzemesi buna kanıt olarak gösterilebilir148.

MÖ 547’de Persler Lidyalılara son vermişlerdir149. Bu tarihten itibaren Persler Anadolu’da 200 yıl kadar kalacaktır.

142 Ramsay, 1910, s. 55. 143 Balıvet, 2012, s. 20. 144 Balıvet, 2012, s. 20; Atçeken, 2002, s. 65. 145 Bahar, 2017a, s. 36; Atçeken, 2002, s. 65- 66. 146 Bahar, 2017a, s. 36; Atçeken, 2002, s. 66. 147 Bahar, 2017a, s. 36. 148 Sevin, 1982, s. 522. 149 Bahar, 2017a, s. 36; Sevin, 1982, s. 522. 34

2.4. PERS DÖNEMİ ( MÖ 564- 333)

Konya Kimmerlerin saldırısı sonucunda Friglerden alınarak Lidyalıların eline geçmiştir. Persler ise MÖ 545’te Lidyalılara son vererek, MÖ 333’te bölgeye hâkim olmuşlardır. MÖ 333’e kadar Anadolu’da bir parçalanmışlık hâkimdi150.

Hint- Avrupalı kavim olan Persler elde ettikleri yerlere satraplık atıyorlardı. Bu şekilde onların elde ettikleri yerde hâkimiyetleri daha sağlam olabiliyordu. Persler Yunanistan’dan başlayarak Hindistan’a kadar 22 tane satraplık atamışlardır. Anadolu’da bulunan satraplıklar şunlardı: İauma ( İyon), Sparda ( Sardes), Daskleyon, Kilikya ve Armenia’dır. Konya’nın batı tarafında kalan kısım ve Frigya ile Kilikya arasındaki bölge Daskleyon satraplığının içinde kalmaktaydı151.

Ksenophon, Pers kralı Kyros’un seferini anlatırken Iconium ile ilgili şu söylemleri yapmıştı: “... Sonra Kyros, üç günlük yürüyüşle, yirmi fersenk yol alıp, Phrygia’ nın son şehri olan İkonion’a (Konya) vardı. Orada üç gün kaldı. Sonra Lykaonia içinde, beş gün otuz fersenk ilerledi. Burası düşman bir ülke olduğundan, Yunanlıların yağma yapmasına izin verdi. Oradan Kilikia kraliçesini, yanına Menon'u ve Menon'un askerlerini katarak en kısa yoldan ülkesine gönderdi. Kendisi de ordunun geri kalan kısmı ile Kappadokia'dan dört günde yirmi fersenk aşıp büyük ve zengin bir şehir olan Dana’ya (Tyana-Kemerhisar) ulaştı. Orada üç gün kalındı. Bu süre içinde Kyros, kralın erguvan rengi elbise giyme hakkı tanınmış nedimi Pers Megapherne’yi ve ihanetle suçladığı aşiret reisi bir subayı öldürttü. Sonra Kilikya'ya girmeye uğraşıldı. Kilikia'ya ancak bir arabanın geçebileceği, çok sarp ve biraz direnme ile karşılaşılan bir ordunun aşması imkânsız bir yoldan giriliyordu"152.

Pers yönetimi altındayken Iconium, Ksenephon’un da bahsettiği gibi Frigya’nın bir parçasıydı. Daha sonra Iconium’da coğrafi bağlılığı bir tarafa bırakarak herkesin de öyle tanıdığı şekliyle Lykaonia’nın başkenti olmayı kabul etti. Bu olay büyük olasılıkla MÖ 3. yy. ’de olmuştur153.

150 Atçeken, 2002, s. 66; Bahar, 1991, s. 86; Herodotos, I, 86. 151 Bahar, 2017a, s. 37. 152 Ksenophon, Anabasis, II, 19. 153 Ramsay, 1893, s. 41. 35

2.5. BÜYÜK İSKENDER VE HELLENİSTİK DÖNEM ( MÖ 333- 30)

MÖ 334’te Büyük İskender Hellespantos’u (Çanakkale Boğazı) geçerek Anadolu’ya geldiğinde ilk Pers öncülerini Granikos’da (Biga Çayı) yenilgiye uğratmıştır. Likya bölgesini ele geçirdikten sonra, Side’nin hemen kuzeyinden Apameia (Dinar) yolundan Frigya’ya ve oradan Gordion’aoradan da Tatta Gölü’nün (Tuz Gölü)doğusundan Kilikya Kapıları’na varmıştır ( Hrt:10)154. İskender’e göre en güveilir rota buydu.

Büyük İskender, İssos Savaşı’ndan hemen sonra MÖ 333’te Kilikya satraplığına kral muhafızlarından olan Nannakos’un oğlu Balakros’u tayin etmiştir. MÖ 324’te Pisidia’yı ele geçirmeye çalışırken bir isyan sırasından öldürülmüştür. Bunun üzerine İskender, Balakros’un intikamını almak için komutanı Perdikkas’ı Isauria ve Laranda üzerine ceza seferine yolladı. Çünkü özellikle Balakros’a karşı gelenler arasında Isaurialılar ve Larandalılar vardı. Perdikkas, Iconium’dan Laranda’ya kadar olan ovalardaki küçük tepeleri ele geçirdikten sonra Laranda’yı daha sonra da Isauria ( Zengibar) Kalesi’ni üç gün boyunca kuşatarak ele geçirmiştir. Isaurialılar özgürlüklerine düşkün olduğu için topluca intihar etmşlerdir.

İskender MÖ 323’te Babil’de ölümü üzerine Lykaonia, İskender’in kumandanı Antigonos’a kaldı. MÖ 301’de İpsos( Şuhut) Savaşı’nda Antigonos’un ölümüsebebiyle bu bölge Lysamakhos’a kalmıştır 155 . Iconiumda Lysamakhos’un oluşturduğu sınırlar içerisinde kalmaktaydı156.

Lysamakhos’un MÖ 281’de Kurupedion Savaşı’nda Seleukoslara yenilmesi ve İskender’in generalleri arasında çıkan kavgalardan dolayı bölge Seleukosların eline geçmiştir157. Anadolu’dan başlayarak Hindistan’a kadar olan bölge Seleukosların eline geçmiştir. Bu hâkimiyet MÖ 188’deki Apameia Barışı’na kadar devam etmiştir158.Iconium, Suriye’nin Seleukos tarafından yönetilen geniş topraklarının bir

154 Arrianus, I- II. 155 Kurt, 2015, s. 2- 3; Bahar, 2015a, s. 286; Bahar, 2017a, s. 37. 156 Diodoros, XVIII, 22; Atçeken, 2012, s. 66. 157 Kurt, 2015, s. 2; Balıvet, 2012, s. 24. 158 Bahar, 2017a, s. 37. 36

parçası haline gelmiştir. Seleukoslar bölgede önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır159. MÖ 281’de Lykaonia ve Frigya’da bulunan Yahudi sömürgecilerine son vermişlerdir 160 . Ayrıca Seleukoslar, Laodiceia Katakekaumene’de yeniden yapılandırma gerçekleştirmişlerdir. Lykaonia’nın batısı da Seleukoslara aitti 161 . Seleukos I. Nikator, Antakya’yı başkenti yaparak, Hellenistik medeniyetinin tek temsilcisi olarak varlığını sürdürmüştür162.

2.5.1. GALATİA DÖNEMİ ( MÖ 278- 25)

Iconıum kentinin kuzeyden komşusu olan Galatialılardan ( Keltler) ilk kez söz eden kişi Hekataios’ tur. Hellenler tarafından Kelt olarak adlandırılırken, Latinler tarafından Galatlar ve Romalılar tarafından da Galler olarak adlandırılmışlardır163.

MÖ 278’de Kurupedion Savaşı’ nda Lysimakhos Devleti yenilgiye uğrayınca Galatlar önlerinde hiçbir engeli olmadığını düşünerek Trakya ve Anadolu’ya geçme planı yaparlar. Danuvius ( Tuna) Irmağı üzerinden Balkanlara oradan da Büyük İskender’ in topraklarına geçiş yaparlar. Burada Makedonyalıları bozguna uğratarak Anadolu’ ya geçme kararı alırlar. Hellespontos’u (Çanakkale Boğazı) geçmeye cesaret edemeyen Galatlar Byzantion yakınlarında bir yere yerleşerek Karadeniz’e kadar uzanan Tylis Krallığı’nı kurarlar. Daha sonra MÖ 278/ 277’de Lysimakheia’yı ( Gelibolu) ele geçirerek konumlarını güçlendirdiler. Byzantionlular, Galatlar ve I. Nikomedes tarafından yapılan anlaşma sayesinde Galatlar Küçük Asya’ya öbek öbek yerleşmeye başlamıştır. Daha sonraları Mithradates I. Ktistes’in, Mısır kralı Ptolemaios’a karşı olan savaşa paralı asker olarak katılmışlardır. Mısırlılar yenilince yağma faaliyetine girişerek savaş gemilerini ele geçirmişlerdir. Bu sadakatlerinden dolayı Bithynia kralı I. Nikomedes ve I. Mithradates Galatlara, Halys (Kızılırmak) ile Sangarios ( Sakarya) ırmaklarının arasında kalan bölgeyi vermiştir164.

Orta Kızılırmak ( Halys) bölgesi üç Galatia boyu tarafından paylaşılmıştı. Ankara ve çevresi Tektosalara verilirken, Kızılırmak’ın doğusu Trokmelerin eline

159 Ramsay, 1893, s. 41. 160 Ramsay, 1907, s. 321. 161 Ramsay, 1907, s. 356. 162 Haddad, 1949, s. 2. 163 Arslan, 2000, s. 1- 2. 164 Arslan, 2014, s. 70- 72, 74- 75. 37

geçmiştir. Güney ve batı Ankara ise Tolistobogilerin olmuştur. Daha sonraları sınırları genişleten Galatlar, Lykaonia ile Pisidia’nın bir bölümünü almışlardır. Böylece sınırları Porsuk Çayı’na kadar genişlemiştir165. Galatların Orta Anadolu’ya yerleştikten sonraki sınırları; doğuda Pontus, kuzeydoğuda Paphlagonia, kuzeybatıda Bithynia, batı ve güneyde Phrygia’ya kadar uzanır166.

Iconium, Güney Galatia’nın ana şehirlerinden biriydi. Frigya’nın engebeli arazisinde kuzey ve batı yönünde olmak üzere bir sınır bölgesi konumundaydı167.

Iconium’un Galatia eyaleti olarak bağlantısı hakkındaki yazıtlar oldukça azdır. Bulunan yazıtlar ışığında da Iconium’un Galatlar tarafından yaklaşık MÖ 165- 160’da alındığı iddia edilmektedir 168 . Yaklaşık MÖ 164’te Kuzey Lykaonia ile Iconium’un, Galatia kuralları altında yönetildiği düşünülmektedir. Iconium’a “edinilmiş toprak” unvanı vermişlerdir. Iconium “Galatian Tetrarchy” denilen dörtlü yönetimin bir parçasıydı169.

Galatia hâkimiyetindeki Lykaonia’nın sınırında bulunan bir yazıtta, Galatia valisinin tüm bölgeye hâkim olduğundan bahseder. Latince bir resmi belgeyle Iconium’da bulunan bir yazıt karşılaştırıldığında, Galatia Pisidia’nın batı kısmındaki sınırları kaydeden resmi yetkiliyle, Galatia ilinin valisi olan kişinin aynı insan olduğu kaydedilmiştir. Iconium halkı Galatia valisinden oldukça memnun idilerdi. Iconium’da bulunan yazıtta, Iconium halkının kendisini Galat olarak benimsediği fark edilir170.

MÖ 39’a gelindiğinde Pontus kralı Polemon, Iconium ve çevresine hâkimdi. Marcus Antonius, Cumhuriyetçi Romalıları bırakarak Triumvirler safında savaşan Amyntas’a MÖ36’da “Kral” unvanı vererek, Lykaonia ile Pamphylia’yı vermiştir171. MÖ 39’ da ise Roma’nın yaptığı düzenlemeyle birlikte Pisidia Amyntas’a verilmiştir.

165 Kaya, 2011, s. 49- 50. 166 Özman, 1999, s. 32. 167 Mitchell, 1979, s. 411. 168 Ramsay, 1907, s. 351. 169 Ramsay, 1907, s. 358. 170 Ramsay, 1893, s. 14- 15. 171 Altan, 1940, s. 222, 310; Bahar, 2010a, s. 59- 60; Kaya, 2005, s. 146. 38

Amyntas Roma’dan aldığı destek sayesinde ilerleyişine devam etmiş ve Kremna’yı kendisine başkent yapmıştır172.

Amyntas kurduğu devletinin merkezini Iconium yapmıştır 173 . Antonius, Amyntas’abu bölgeyi verirken, Kleopatra’ya da Dağlık Kilikya’yı vermiştir. Daha sonra Roma tarafından silahlandırılarak, Derbe ve Laranda’da zorbalıkla kendisini efendi ilan eden Makedon general olan Antipater’i yenilgiye uğratmıştır174.

MÖ 31’de yapılan Antonius ile Augustus arasındaki mücadelede Amyntas, Augustus’un yanında yer aldığı için Augustus’un gazabına uğramadı ve hali hazırda elinde bulunan topraklar onda kalmaya devam etti 175 . Bu dönemde Iconium’a Augustus tarafından kendi sikkesini basma hakkı tanınsa da Iconium’un kendi sulh hâkimlerinin adlarının sikkede geçmesine izin verilmemiştir176.

Amyntas yayılmacı siyasetine MÖ 25’te de devam ederek Derbe’den sonra Homanadlara karşı mücadeleye girişerek Eski Isauria kentinin ( Zengibar Kalesi) üzerinde ikametgâh kurmuştur. Amyntas’ın amacı Toroslardaki dağ kabilelerini kontrol altında tutabilmekti. Bu kabileler, bölgenin yönetimi için tehdit oluşturuyordu. Bölgedeki huzuru sağlama amacını; Homanad beyini öldürdüğü için beyin karısının intikamını almak uğruna MÖ 25’te Amyntas’ı öldürmesiyle gerçekleştiremedi 177 . Galatia toprakları Amyntas tarafından Roma’ya miras bırakılınca söz konusu bölgenin kontrolünü etme görevi Roma’ya kalmış oldu178.

2.5.2. BERGAMA KRALLIĞI DÖNEMİ ( MÖ 190- 129)

MÖ190’da Roma ordusuyla birleşen Bergamalılar, Magnesia (Manisa) civarında Seleukos III. Antiokhos’u yenilgiye uğratmışlardır. Roma MÖ 189’da Antiokhos’a yardım eden Galatları cezalandırmak için Frigya’ya girerek Orta Anadolu’ya kadar yayımışlardır. Ankara’ya 15 km doğu yönünde olan Magaba

172 Büyükkolancı, 1996, s.20. 173 Atçeken, 2002, s. 66. 174 Ramsay, 1907, s. 359; Hill, 1900, s. xvii- xviii. 175 Bahar, 2010a, s. 59- 60. 176 Ramsay, 1907, s. 359. 177 Bahar, 2010a, s. 59- 60; Mitchell, 1979, s. 409; Atçeken, 2002, s. 66. 178 Mitchell, 1979, s. 409. 39

Dağı’ndaki (Elmadağ) savaşta 8000 kadar Galat hayatını kaybetmiştir. Bunun üzerine Kappadokia ve Galatia krallarının barış istemesi ile MÖ 188’de Apameia Barışı yapılıştır. Seleukoslar Kalykadnos ( Göksu) Nehri’nin batı yönünde kalan toprakları Bergama’ya bırakmak mecburiyetinde kalmıştır 179 . Bergama Kralı Eumenes, Roma ile arasının iyi olmasından dolayı Apameia Anlaşması’nda, Anadolu’da Suriye’ye ait olan arazinin büyük çoğunluğunu almıştır. Phrygia ve Lykaonia’yı da alarak ülkesinin sınırlarını genişletmiş olmuştur180. Roma, Iconium’u Bergama’ya bırakmıştır. Daha sonra gelen Roma kralları dabu geleneği bozmamıştır. Çünkü bu sayede bölgedeki Grek ya da yarı- Grek toplumlar üzerinde kontrol sağlanabiliyordu 181 . Bergama Krallığı Bithynia sınırlarından, Maiandros’a ( Menderes) kadar uzanan Phrygia, Lykaonia, Pisidia, Milyas bölgerine ve ( Muğla- Fethiye) şehrini kapsamış oluyordu182.

III. Attalos ölünce Iconium, Lykaonia bölgesinin merkezi haline gelmiştir ve Bergama Krallığı, Attalos’un da vasiyetiyle Roma’ya bırakılmıştır183.

2.6. ROMA DÖNEMİ ( MÖ 188- MS 330)

Roma zamanında Iconium en refah dönemlerini yaşamıştır. “Iconium” adı ile Lykaonia bölgesinin merkezi haline gelmiştir. Kuzeyinde Galatia, doğusunda Kappadokia, güneyinde Kilikya, Pamphylia ve Antiochia, batısında ise Phrygia ve Pisidia bulunan Lykaonia, Phrygia’nın bir bölümü ile Kilikya’ya katılmıştır184.

Ramsay’a göre Romalılar, Iconiumluları yarı- barbar, yarı- Romalı ve yarı- Galatyalı bir kavim olarak nitelendirmişlerdir. MÖ 138- 130’da Iconiumlular yerel idarelerini de kurunca Roma’ya bağlılıkları daha da kuvvetli hale gelmiştir. Iconiumlular her ne kadar kendilerini Frig- Hellen kenti olarak kabul etseler de, en geniş haklara sahip olan Roma kolonisi olarak tanınmışlardır185.

179 Bahar, 2010a, s. 287. 180 Demircioğlu, 1998, s. 344- 347; Magie, 2002, s. 40- 41. 181 Ramsay, 1907, s. 354; Bahar, 2017a, s. 38. 182 Kınacı, 2016, s. 35. 183 Bahar, 2017a, s. 38; Atçeken, 2008, s. 66. 184 Atçeken, 2002, s. 66. 185 Ramsay, 1907, s. 350. 40

Seleukos kralı III.Antiokhos ile Roma’nın imzaladığı Apameia Barışı gereğince Antiokhos Sarpedon’nun(İncekum) batısına geçemeyecekti. Bu bölge içerisinde Lykaonia da vardı. Bu yüzden Seleukoslar kazandıkları yerlerle birlikte Lykaonia’yı da Roma’ya bırakmış oldu. Apameia Barışı’ndan sonra Roma Lykaonia’yı ’a bıraktı. Senato MÖ 28’de P.Servilius Vatia’yı Kilikya’ya yolladı. Çünkü bu bölgede korsanlık faaliyeti oldukça yaygındı ve Antonius bu durumun önüne geçemiyordu. MÖ 77’de de Isaurialılara karşı sefere çıktı. Isauria Vetus’a yaklaşmadan önce Lystra, Derbe ve Isauria Nova’yı ele geçirmişti. Isauria’yı fetheden Servilius, Isauricus ismini aldı186.

Isauria’da tam sükûnet sağlandı derken, Pontus kralı VI. Mithradates ile Pompeius arasında savaş patlak verdi. Pompeius MÖ 64’te Mithradates’i yenerek bölgede huzuru sağladı187. Ayrıca Pompeius Ovalık Kilikya’yı Suriye’ye bağlamış ve MÖ 39’da Marc Antonius, Laodikalı Polemon’a Iconium ve Lykaonia’nın güneyi ile Dağlık Kilikya’yı ( Tracheia Cilicia) vermiştir. Bu topraklar daha sonra Amyntas’a verilmiş ve ölünceye kadar onda kalmıştır. O ölünce krallığı Roma İmparatorluğu’na kalır ve MÖ 25’te Roma’nın eyaleti haline gelir. MS 72’de Roma’nın sınır kenti olan Derbe de bu tetrarşiye katılır188.

Amyntas’ın MÖ 25’te ölümü üzerine Augustus, Galatia Krallığı’nı 4’e bölerek Roma’ya bağlar. Iconium da bu eyaletin sınırları içerisinde kalır. Daha sonra Augustus, korsanlık faaliyetleri yürüten Isaurialılara karşı Hatunsaray’da Lystra kolonisi kurmuştur 189 . Lystra konum olarak Iconum’a çok yakındı. Bir tepenin üzerinde bulunan Lystra, konumu itibariyle adeta bir kale görünümündeydi. Güney ve batıdaki dağ kabilelerini ve aşiretleri kolayca buradan idare edilebilirdi. Ayrıca Augustus Isauria ve Pisidia’nın güvenliğini buradan daha kolay kontrol edebiliyordu. Bütün bu özelliklerinden dolayı Lystra önemli bir konumdaydı190.

186 Bahar, 1991, s. 90; Kurt, 2015, s. 3; Strabon, XII, 6, 2; Bosch, 1940, s. 88. 187 Bahar, 1991, s. 91. 188 Ramsay, 1893, s. 41; Ramsay, 1907, s. 358; 189 Bahar, 2017a, s. 38; Bahar, 2010a, s. 61. 190 Ramsay, 189, s. 42. 41

MÖ 27’de Augustus, Pamfilya ve Kilikya hariç toprakları birleştirerek Marcus Lallius’a “Provncia Galatia” yı kurdurmuştur191. Bu Galatia Eyaleti’nin sınırlarını batıda Pisidia, Frigya’nın doğu bölümü, güneyde Lykaonia ve Isauria’yı içine alan kuzeyde kalan Toroslar, güneyde Paflagonya yükseltilerinin iç tarafı, doğuda Pontus Galatia ve Armenia Minor’dur192.

MÖ 25’ten sonra Amyntas’a aitolan Dağlık Kilikya’yı Kappadokia kralı I. Archelans’a vermiştir. I. , II. ve III. Archelans ölünce Dağlık Kilikya Kommagene kralı IV. Antioshus’a verilmiştir.

MS 41’de Iconium’un ismi Roma İmparatoru Claudius’a atıfla “Claudiconium” olmuştur. Daha sonra MS II. yy.’de Hadrian, Iconium’u Roma kolonisi yapmış ve böylece sikkelerde “Colonia Aelia Hadriana Iconiensium” olarak geçmiştir193.

MS 63- 72 yılları arasında ise Roma’nın Anadolu’daki sınırları kuzeyde Garsauria’nın güney bölümü, doğusunda Tyana’nın batı kısmı, batısında , Dalisandus, Eski Isauria’ nın doğu kısmı ve güneyinde Lamas Çayı bulunmaktaydı194.

1905’te gün yüzüne çıkarılan, Iconium’un Roma kolonisi zamanına ait kitabede duumviro primo Colonice’nin (erken koloni ceza mahkemesi) meslek ve kamu hizmetleri üzerinde yapılan çalışmada ilk yüksek sulh hâkiminin kayıtları incelenmiştir. Bu çalışmaya göre bu sulh hâkiminin adı M. Ulpius Pomponius Superstes idi. O, M. Ulpius Valens’in oğluydu. Valens MS 98- 117’de tiranlık altında olan Roma’nın vatandaşıydı ve M. Ulpius ismini Roma imparatorundan almıştır. Oğlu M. Ulpius Pomponius MS 130- 138’de koloninin kurulduğu zamanlarda iki ana hâkimden (magistrates) biriydi195.

191 Levick, 1967, s. 29; Bahar, 2010a, s. 60. 192 Bahar, 1991, s. 93. 193 Atçeken, 2002, s. 66; Bahar, 2017a, s. 38. 194 Bahar, 1991, s. 94. 195 Ramsay, 1907, s. 362. 42

Galat kralı Amyntas ve Bergama kralı Attalos’un vasiyetleri üzerine bu ülkelerin toprakları Roma’ya kalmıştır. Iconium’un Roma kolonisi MS130’da Hadrian’ın doğu seferinde yaptığı bir plan üzerine oluşturulmuştur. Bu planda Hadrian, milli bölünmeleri göz ardı ederek, Küçük Asya’nın güneydoğusunu organize etmiştir; özellikle Asya ve Galatia’yı. Burada amaç Romalı olmayan vatandaşların haklarını silerek, Roma etkisini baskın kılmaktı. Fakat bu düşüncelerini tam olarak gerçekleştiremedi. Çünkü politik ve din bağlamında birlik yoktu, bunun yanı sıra hiçbir zaman bir ulus halinde birleşememişlerdi. Daha sonra milli ayrım ve duyguların daha da saygı görmesi için birtakım düzenlemelere gitmiştir. Hükümdarlığının son zamanlarında üç vilayet kurmuştur: Killicia- Isauria- Lykaonia. Bu topraklar Misya, Lidya, Karya ve Frigya’nın bir bölümünü kapsamaktaydı. Bu eyaletin güneydoğusunda Akşehir (Philemelion), Ilgın(Lagenia) ve Doğanhisar (Hadrianapolis) vardı. Bu eyaletin ana kenti ise Tarsus’tu.

Bu 3’lü vilayetten ilk defa Severus zamanındaki ( MS 195- 211) sikkelerde söz edildiği görülür. Bulunan sikkelerin üzerinde, Tarsus sembolüne bağlılıklarını sunmak için gelen krallar görülür196.

Iconium bu 3’lü Vilayet’in içerisinde yoktu. Galatia’dan ayrılmak zorunda olan Iconium, birbirinde çok uzak olan iki kısım, Pisidia ve Kuzey Galatia’dan oluşmaktaydı. Fakat saygınlık kazanması için Iconium’ a kent statüsü verilmişti. Iconium buna bağlı olarak bazı ayrıcalıklar ve haklar elde etti. Ama Hadrian, Iconium’a Roma nüfusu getirmedi. Iconium’a verilmiş bu onurdan, Roma’nın erken dönemleri ve Cumhuriyet Dönemi’nde bahsedemeyiz. Bu fahri yükselme sadece Hadrian’nın yasal bir düşüydü. Bu düş o kadar gerçekçiydi ki, kent de Romalı olmaya çalışıyordu. Hatta Grekçe kullanmayı bırakarak, resmi yazışmalarda Latince kullanmaya başlamışlardı. Fakat halkın Grekçe’yi bu kadar kolaylıkla bıraktığı düşünülemezdi. Halk kendi arasında Grekçe’yi kullanmaya devam etmiş ve sikkelerde Perseus tipi ile Atina’ya bir bağlılığın olduğu görülmüştür. Fakat sikkelerde Roma tanrısına ait de hiçbir iz yoktu. Bütün bu değişikliklere yol açan,

196 Ramsay, 1907, s. 350, 363; Jones, 1940, s. 131; Ramsay, 2000, s. 153- 154. 43

Iconium’a onursal kent statüsünün verilmesi, aslında bir Grek şehri ile Roma şehri arasındaki farkın boyutunu ve gerçekçiliğini göstermiştir197.

MS 138- 161’de Antonius Pius döneminde Galatia Eyaleti’nin güney kısımları bu eyaletten ayrılarak Isaurialılarla ve Kilikyalılarla birleşmişlerdir. Bunun üzerine Antonius Pius, Lykaonia- Isauria- Kilikya olmak üzere yeni bir eyalet sistemi oluşturdu. Diocletianius yaptığı düzenlemeyle de Iconium’u Pisidia ve Isauria arasında pay etmiştir. Pisidia’ya geçen bölüme Diocesis Orientes, Isauria’ya geçen bölüme Diocesis Asiana adı verilmiştir198.

MS 260 yılında Sasaniler tarafından işgal edildiği sırada kent, Pisidia Eyaleti’ nin kenti idi. MS 370- 372 tarihlerinde Iconium, Lykaonia’nın başkenti haline gelmiştir. Geç Doğu Roma Dönemi’ne gelindiğinde ise Theması; Homanada, Savatra, Lystra, Kana, Mistheia, Perta, Hyde, Korna, Derbe, Posala, Isauria, , , Gdanmaa, , Barata ve Laranda’dan oluşuyordu199.

MS 284- 305’te Diocletianus eyalet sisteminde yeni düzenlemelere giderek Dağlık Kilikya ile Ovalık Kilikya’yı birbirinden ayırarak Isauria adında yeni bir eyalet oluşturur. Bu eyaletin merkezini de Seleukeia ( Silifke) yapar. Bu eyaletin içerisinde Lykaonia’nın güneyi ve Dağlık Kilikya’da vardı. Bu yeni düzenlemelerle birlikte artık “ Isauria” ismi Dağlık Kilikya da dâhil bütün bölge için kullanılmaya başlanır200.

MS 395 yılında Roma İmparatorluğu parçalandığı sırada, I. Theodos’un( MS 379- 395) oğullarından Arcadius, Doğu’nun hâkimi olurken, diğer oğlu Honorius da Batı’nın hâkimi olmuştur. Arcadius’un hâkimiyeti altına giren Iconium, Doğu Roma egemenliğinde kalmış olur201.

MS V. yy.’de Doğu Romalılar Germensaldırılarından kurtulabilmek için Isaurialı halkların tecrübelerinden yararlanmışlar ve Isauria şefi “ Zenon” adıyla

197 Ramsay, 1907, s. 363- 364, 366; Mitchell, 1979, s. 413- 414; Ramsay, 1893, s. 15. 198 Ramsay, 1960, s. 370- 380; Bahar, 2010a, s. 62. 199 Bahar, 2015a, s. 290- 291. 200 Bahar, 1991, s. 95; Ramsay, 1960, s. 421; Bahar, 2015a, s. 190; Kurt, 2010, s. 128. 201 Balıvet, 2012, s. 26; Tekin, 2008, s. 303- 304. 44

imparator olmuştur. Isaurialı komutan olan Illos ile birlikte yönetimde Isauria etkisi hâkim olmuştur. Fakat Got tehlikesinin bitmesi ve Zenon’un ölümü üzerine Romalı Anastasios imparator olmuştur.

MS 542’de veba salgınına maruz kalan Iconium, 613 yılında Sasanilerin saldırılarına uğramış ve onların egemenliği altına girmiştir. Iconium, VII. yy.’de Heraklios’un Anadolu’da kurduğu “Thema” adlı sisteminin, “Anatolikan Theması” içerinde bulunuyordu.

45

3. SOSYO- EKONOMİK YAPI

3.1. DİNİ YAPI

3.1.1. TANRIÇA ZİZİMENE

Günümüzdeki Sızma Kasabası, Konya’nın 26 kmkuzeybatısında, Konya- İstanbul karayolunun 12 km batısında dağların oluşturduğu doğal vadinin içerisinde kurulmuştur. Kuzeydoğusunda Karadağ, doğusunda Çaldağı, güneyinde Gediktepesi, güneybatısında Bozdağ ve batısında da Kuzyatak bulunur202. Lykaonia’nın dağlık kesiminde bulunan bu yerleşim yerini Pisidia ve Kilikya çevreler 203 . Robinson yaptığı çalışmalar sonucunda bulduğu kitabede Sızma adının “Ana Tanrıça Mitri Zizimene’den” geldiği düşünülmektedir204. Zizimene’ye çoğu zaman da Kybele’ye izafeten Didyme de denmiştir205.

Bölgenin kuzeyinde bulunan Sızma Höyüğü ise bir tepenin üzerinde bulunup, bölgedeki evlerle yüksekliği yaklaşık 40- 50 m’dir. Kuzey- güney yönlü höyüğün boyutu 150*150* 15 m’dir206.

Sızma zengin yer altı ve yer üstü kaynaklarından dolayı ilahlar tarafından insanların kullanımına sunulan bir mekân olduğu düşünülmüştür. Hatta burada ölen insanların tekrar hayat bulacağına inanılmıştır. Bu düşünce şekli Friglerde yaygındı. Bu inanç daha sonrasında efsaneleştirilmiş ve yeryüzünde yaşayan bir yılanın tanrı ile insanlar arasında aracı olduğu düşünülmüş ve tanrının iyileştirici, yardımcı etkisi bu aracı sayesinde olduğu düşünülmüştür207.

İlk Frigya’nın güney doğusu olarak bilinen daha sonra da Lykaonia olarak anılan bölgede bulunan Zizimene Anne ya da tanrıça Zizime sunuları(Res: 10) Iconium’a ve Laodiceia Katakekaumene’ye yakın yerlerde bulunmuştur. Bu sunulardan ilkini Ath.Mitt. yayınlamıştır. Bulunduğu yer ise Laodiceia’dır. Üç tanesi de Iconium’da bulunmuştur. İkisi Cronin tarafından yayınlanan sunuların biri çok

202 Bahar, 2015a, s. 124- 125. 203 Robinson, 1927, s. 26. 204 Ramsay, 1960, s. 249; Robinson, 1927, s. 26. 205 Ramsay, 1960, s. 249. 206 Bahar, 2015a, s.124; Arık, 1956, s. 25. 207 Ramsay, 1907, s. 330. 46

dillidir. Buna benzer kötü bir kopya ise Grek bir işçi tarafından Iconium’a beş saat uzaklıkta kuzeyde bir köyde bulunmuştur. Bu köyün büyük ihtimalle Sızma olacağı düşünülürken, aynı zamanda Iconium ile Laodiceia arasındaki başka bir yer olabileceği de düşünülmüştür. Modern ismiyle Sızma, eski ismiyle Zizime, halkın gözünde tanrıçaların evi konumundaydı. Bölgede büyük bir nüfuza sahip olan Zizimene, Kybele’nin değişik bir formudur. Bu tanrının görevi yeraltındaki bütün zenginlikleri insanların kullanımına açmaktı. Çok fazla mülkü elinde bulundurduğu düşünülüyordu. Bu mülk arazileri Hellen hükümdarlar tarafından yasalara göre düzenlenmekteydi, daha sonra da bu araziler Roma’nın eline geçmiştir. Yani Zizime’nin toprakları imparatorluk arazisine katılmıştır208.

Konya Ateşbaz Veli Türbesi’nin içindeki bir mezar taşı Grek harfleriyle yazılmış Zizimene’ye adanmış bir kutsama kitabesinden kırılmış parçalardan oluşur209.

Tanrıça Zizimene’nin bölgede tek başına varlık sürdüğü bilinmektedir. Bu tanrıçanın Latince formu Jupiter Optimus Maximus ile Minevra’nın birleşmiş şekliydi. Bu durum Latin kültüründe bulunan çift tanrılar kültüne bir göndermedir. Grekler onu Ana ve Iconiumlu İyilik Tanrıçası ( Good Fortune) olarak iki farklı şekilde yorumlamışlardır. Zizimene de bütün bu tanrıların yerelleşmiş formu idi210. Elbetteki kentte ana tanrıça modeli Zizimene ile başlamamıştır. Daha önceden de Çatalhöyük ve Karahöyük vb. yerleşim yerlerinden ana tanrıça idolleri çıkarıldığı bilinmektedir.

3.1.1.1. KYBELE

Anadolu yarımadasının en önemli tanrıçalarından olan Kybele(Res: 11) ilk başlarda sadece doğurganlığı simgelediği düşünülse de ileri zamanda ona bolluk ve bereket nitelikleri de yüklenmiştir211.

208 Ramsay, 1905, s. 330, 336, 367- 368. 209 Sarre, 1998, s. 42- 43. 210 Ramsay, 1905, s. 367- 368. 211 İndirkaş, 2001, s. 7. 47

Strabon’a göre, Kybele adını Kybelon Dağı’ndan aldığı gibi Dindymene ülkesi de isminin Dindymon Dağı’ndan almaktadır212. Herodot ise, Dindymon Dağı’nın Kybele’ye adanmış olduğunu belirtmiştir 213 . Kargamış’ta yaşayan Luviler ise Kybele’ye “Kubaba” demişlerdir214. Bunun yanı sıra Kybele birçok isimle anılmıştır. Kültepe tabletlerinde de adına Kubaba, Lydia’da Kybebe, Phrygia’da Kybele, Komana Pontika ( Tokat- Gümenek) ve Kayseri- Komana Kappadokika ( Kemer) kentlerinde Anadolu’nun çok eski adlarından biri olan Ma, Sümer’de Marienna, Hitit’te Arinna, Mısır’da İsis, Syria’da Lat, Girit’te Rhea, Efes’te Artemis, İtalya’da Nemi Gölü bölgesinde Venüs olarak adlandırılmıştır.

Yeryüzünde zenginlik ve gücün temsilcisi olduğu düşünülen ana tanrıça Zizime, farklı tanrıların özellikle de Kybele’nin mekân ve insanlara göre yerel karaktere bürünmüş şekliydi215.

1997’de Ladik’in batısında Bayramlı Dağı’nın zirvesinde Hasan Bahar ve ekibi tarafından açık havada bir Kybele Tapınağı keşfedilmiştir. Tapınağın kuzey yönünde 60- 70 cm kalkerden yapılmış Kybele heykeli bulunuyordu. Açık hava tapınağı ise yuvarlak biçimde düzgün olmayan taşlarla çevrilmiş, etrafında 60- 70 cm den oluşan duvarlarla çevrilidir. Bu tapınağın 20- 30 m doğusundaki bir yapı kompleksi bulunur. Bir avlu etrafında kapıları içeriye doğru dönük şeklinde odalar bulunmaktadır ve burada rahiplere de ait olabileceği sanılan Grekçe isimler bulunmuştur216.

Çatalhöyük ve Hacılar’da da görüldüğü üzere genelde ana tanrıça bir tahtta oturur pozisyonda iki ayakucunda aslan veya leoparın ona refakat ettiği görülür. Bu modele çok benzeyen bir tanrıça modeli de Sızma’daki ana tanrıça heykelidir217.

3.1.1.2. ATHENA

Zeus ve Okeanos’un kızı Metis’in birleşmesi ve daha sonra Zeus’un Athena’yı kendi bedenine katmasıyla birlikte Athena meydana geldiği düşünülmektedir. Zeus,

212 Strabon, XII, 5, 3. 213 Herodotos, I, 80. 214 Özdemir, 2008, s. 27. 215 Ramsay, 1907, s. 331. 216 Bahar, 1997, s. 30. 217 Özdemir, 2008, s. 38. 48

Athena’yı kafasından çıkardığı düşülmüştür. Athena babasının başından çıkarken silah ve kargısıyla çıkmıştır. Olympos’un 12’li tanrısından biri olan Athena, Pallas Athena olarak da anılmaktadır. “Pallas” kelimesi hakkında çeşitli söylentiler vardır. Bunlardan biri bu adın bir Titan ismi olabileceğidir. Diğer bir görüşe ise bu kelimenin Yunanca “pallo” kargı, sallamak, anlamına gelen bir kökten türemiş olabileceğidir. Başka bir görüş de “Pallas” isminin bakire anlamına gelmesidir218.

Athena (Res: 12) ya da Pallas Athena, Iconium’da Frigya’nın yerel tanrıçasının Helenleşmiş haliydi. Iconium sikkelerinde de bu tanrıçayı görmek mümkündür219. Kentteki en önemli tanrılardan olan Athena, genelde birçok değişik şekilde resmedilse de en yaygın olanı bir iskemlede oturur pozisyonda, sol elinde diklemesine tuttuğu bir mızrak diğer elinde ise bir yılan bulunanıdır. Bu yılan, tanrının sağlığının bağışlayıcı olmasına izafetendir. Sikkede çekik gözlü, büyük burunlu, sakallı ve belinden aşağısına sarmaladığı bir kumaşla tasvir edilmiştir220.

Konya- Sarayönü’nün kuzeyinde bulunan Sinanlı ve Kürduşak’ta bulunan yazıtlarda Athena’ya tapınım görülmektedir221.

3.1.1.3. BOETHENE

Iconium’da Tanrıça Zizimene aynı zamanda Tanrıların Annesi olan Boethene idi. Laodiceia’da bulunan bir yazıtta geçen Anne Boethene, eski Anadolu isimlerinin Grekleşmiş şekliydi. Bu ismin anlamı “yardıma gelen anne” idi. Fakat bu isimin kutsal sayılan bir yerden de gelmiş olabileceği düşünülmektedir222.

Konya’da kırmızımsı kireçtaşından yapılmış bir sunak ve yanında iki aslan olan bir figür bulunmuştur. Bu figürün arka yüzünde yuvarlak şekilde olan bir madalyon vardır. Aslanların kafasının üzerinde bir haç bulunur. Bu yazıtın hangi döneme ait olduğu tam olarak bilinmemektedir. Yazıtta geçen “BoηӨηvή” isminden bu tanrıçanın Frig tanrıçası olduğunu anlamaktayız. Haçtan dolayı bazı Hıristiyan

218 Gürler, 2002, s.94. 219 Ramsay, 1907, s. 329; Ramsay, 1905, s.368. 220 Ramsay, 1907, s. 332. 221 MAMA VII: 263, 344. 222 Ramsay, 1907, s. 331. 49

kesimler bu tanrıyı kendilerine atfetmeye çalışmışlar. Fakat başarılı olamayınca bu tanrıyı, otorite ve yargıyı gasp edici olarak kötülemişlerdir223.

3.1.1.4. ANGDISTIS

Zizimene ile bağlantısı olduğu düşünülen Angdistis(Res: 13) , Frig ana tanrıça modellerinden biridir. Merkezi Angdissis Dağları idi. Buradan Frigya ve Pisidia’ya kadar yayılım göstermiştir. Kurtarıcı tanrı olarak ve diğer ana tanrıça modellerinden Boethene ile bağlantısı olduğu düşünülür. Angdistis’in “Aγγδıσтıç, Avδıδıç, Avγδıσσή” vb. birçok farklı söylem tarzı vardır224.

Antik yazarlardan Strabon, Pessinius kentindeki tapınağın “Tanrıların Anası” olarak adlandırılan Angdistis/ Agdistis’e ait oluğunu belirtir225.

Genelde iki aslan arasında oturur pozisyonda, yanında liderler arasında olan archigallos (başrahip) ile gösterilir. Bu tanrı hakkında çok fazla bilgi yoktur. Bazen bir kadın olarak düşünülürken, bazen de bir erkek olarak düşünülür. Bu yönüyle Karia’ nın çift cinsiyetli tanrısına benzetilir226.

Konya Alâeddin Tepesi’nde bulunan mermer bloğun Hadrian veya daha sonrası döneme ait olduğu düşünülmektedir. Bu blokta; Angdistis, Boethene, Apollo ve Artemis’in isimleri geçmektedir:

“[Eΰχoμαı Ѳ] εoύç σwтήvpαç тήv тε

“Aγγδıσтıv καί тήv μ [ε-]

[γáλήv Mήт]έρα BoήѲήvήv καί

Ѳεώ тήv Mήтέρα καί тòv

[……..]тov Áлòλλw καί тήv “Aρтεμıv ϊλεwç καί ε[ϋ-]

[voύç εϊvαı тή]ı ĸoλwvεϊαı Eiĸoviwı ĸαӨıέρwòε M

223 Mclean, 2002, s. 6. 224 Mclean, 2002, s. 5. 225 Strabon, XII, 5, 3. 226 Ramsay, 1907, s. 331. 50

[[……..]]тήı δέ γλυĸυтάтήı Лαтρiδı

[………ò]υiòç αύтòvç тε καί тòv vεώv òύv

[………].227”

3.1.2. AZİZ PAVLUS/ PAUL VE ARKADAŞLARININ KENTTEKİ FAALİYETLERİ

Erken dönem geleneklerine göre; bazen küçük boylu, kilolu, büyük burunlu, kel kafalı ve çarpık bacaklı olarak, bazen de görgülü, suratının bir meleği andırdığı ve tam bir erkek gibi göründüğü belirtilen Pavlus ( Res: 14) 228, Tarsus’da Yahudi cemaatinin bir üyesi idi. Fakat Hıristiyanlığa geçince Pavlus, Hıristiyanlığı yaymak için Antakya’dan başlayarak Anadolu’ya kadar gelmiştir. Aziz Pavlus bu uğurdaki ilk yolculuğunu MS 45- 49 yıllarında kardeşi Barnabas’ın refakatinde Antakya’dan Kıbrıs’a daha sonra da Pamphylia’ya oradan da Perge’den geçerek Pisidia Antiochia’sına yapmıştır. Fakat buradan kovulunca Iconium’a gelmişlerdir229.

Pavlus ve Barnabas, Iconium’a batıdan girmişlerdir. Onlar Iconium’un oldukça büyüleyici bir yer olduğunu, doğal güzelliklerin ve meyve bahçelerinin varlığından söz ederler. Ayrıca kentin batısından başlayarak dağlık alanların ve geniş ovaların olduğunu dile getirirler230.

Aziz Pavlus ve arkadaşları Iconium’da çok büyük başarılar elde etmiştir. Sinagogda (Yahudilerin mabedi)hem Yahudilerin büyük kısmına hem de Greklere vaaz vermiştir. Bu dönemde Yahudilerle Yahudi olmayanlar arasında dostane bir ortam mevcuttu. Bu ortam içinde Hıristiyanlar Iconium’u hızla inşa ediyorlardı231. Pavlus ve arkadaşları Iconium’da kendi lehlerine birçok başarılı işlere imza atmışlardır. Küçük Asya’da yayılmak istenen yeni dinin ( Hıristiyanlık) Iconium’da kök salması ve canlanması Aziz Pavlus’un büyük yolculuğundaki hedefine önemli katkı sağlamıştır. Çünkü Iconium, coğrafi konumu açısından ülkeler arasındaki

227 Mclean, 2002, s. 5. 228 Ramsay, 1893, s. 32. 229 Balıvet, 2002, s. 44. 230 Ramsay, 1893, s. 36. 231 Ramsay, 1920, s. 128. 51

iletişimi kolaylıkla sağlayabilecek düzeydeydi. Başka bir sebep ise, Iconium’da yönetim açısından despot bir anlayışın olmaması ve burada daha çok halkın söz sahibi olduğu Hellen bir kent olmasıdır232.

3.1.2.1. YAHUDİLERİN AZİZ PAVLUS/ PAUL VE ARKADAŞLARINA KARŞI OLAN İSYANLARI

Iconium kentinde Yahudi ailelerin izleri oldukça baskındı. Kentteki Yahudi baskınlığına, kentte çokça kullanılan Tyrronius ismi de bir kanıt olarak varsayılmaktadır. Çünkü bu isim Yahudi geleneğinden gelen bir isimdir233.

Iconium’da ikamet eden Yahudilerin buranın vatandaşı mı yoksa dışarıdan gelen yabancı yerleşimci mi oldukları konusu net değildir. Fakat bir gerçek vardır ki; Iconium’da yerleşmiş olan önemli bir Yahudi varlığı vardı. Eğer vatandaşlarsa mevcut haklardan yararlanmış olabilirler, yabancı bir kabile olarak. Eğer yabancı yerleşimci iseler de kendilerine ait yasalara ve haklara sahip olmak istemiş olabilirler. Bu konuda net bilgi yoktur.

Iconium’da Yahudilerin sinagogunda vaaz veren Pavlus, Grek ve Yahudi olmak üzere birçok kişinin kendi dinlerine girmelerini sağlamışlardır. Fakat inanmayan kesim, diğer uluslardan ve alt tabakadan kişileri Pavlus ve arkadaşlarına karşı kışkırtmışlardır 234 . Kentin yarısı kardeşlerin yarısı da Yahudilerin tarafına geçmiştir. Böylece kentte bir bölünme yaşanmıştır. Yahudilerin tarafında olanlar elçileri taşa tutmuşlardır235. Bundan dolayı Aziz Pavlus ve arkadaşları Lykaonia’nın diğer bir kenti olan Lystra’ya geçmişlerdir236.

Lystra, Iconium’dan 18 mil uzaklıkta ve tıpkı Antakya gibi bir Roma kolonisiydi. Lystra’da yerli halk aristokrat ve Grek halklardan oluşmaktaydı. Az da olsa Yahudi nüfusu vardı237.

232 Ramsay, 1907, s. 370. 233 Ramsay, 2000, s. 127. 234 Ramsay, 1907, s. 370; ACTS, 14: 1- 2; Ramsay, 1898, s. 107. 235 ACTS, 14: 4- 7; Balıvet, 2012, s. 44- 45. 236 Balıvet, 2012, s. 45; Ramsay, 1898, s. 111. 237 Ramsay, 1910, s. 128- 132. 52

Lystra’da bulunan kütürüm bir adama Pavlus onu inançla iyileştirebileceğini söyler ve ardından adam ayaklanıp yürümeye başlar238. Bunu duyan halk tanrıların insan kılığına girip yanlarına geldikleri söyleyerek Pavlus ve Barnabas’ı tanrı olarak selamlamışlardır. Pavlus onlar için Hermes, Barnabas da Zeus idi239. Fakat Ramsay’a göre de Barnabas Jupiter olarak, Pavlus da Merkür ( haberci ve müjdeci tanrı) olarak düşünülmüştür240. Dahası halk Zeus Tapınağı’nın kâhini kentin kapılarına boğa ve çelenkler koyup, elçilere kurban sunmak istemişlerdr. Bunu duyan Pavlus ve arkadaşları kendilerinin tanrı olmadığını sadece bir aracı olduklarını söyleyip, kurban sunmalarını engellemişlerdir241.

Aziz Pavlus ve taraftarları için bu güzel hava birden tersine dönmüştür. Pavlusve Barnabas’a karşı bir isyan patlak verdi. Bu o kadar şiddetli bir isyandı ki, Pavlus ve Barnabas’ı Yahudiler öldü sanmışlar ve sürükleyerek Lystra’nın dışına atmışlardır 242 . Pavlus ve Barnabas daha sonra Derbe’ye gelirler, burada İncil’in öğütlerini yaymaya çalışırlar ama burada çok da başarılı olamazlar243.

Derbe’den sonra tekrar Iconium’a gelmişler, buradan Yalvaç’a ve daha sonrada Antalya’ya gitmişlerdir. Daha sonralarda Aziz Pavlus, 2. ve 3. misyonerlik seyahatinde Yunanistan ve Makedonya’ya giderken de kente uğramıştır244.

Ramsay, Aziz Pavlus ve Barnabas’ın faaliyetleri çerçevesinde (Antakya) ile Iconium’u kıyasladığında; Antioch geniş bir bölgenin yönetim merkezi iken Iconium ise ona göre daha az değerli bir şehir olarak aktarmıştır245.

Aziz Pavlus ile ilgili kült haline dönüşmüş bir hikâye vardır. Iconium’da bulunan Thecle adındaki bir genç kızın, Aziz Pavlus’un yapmış olduğu vaazı dinledikten sonra üç gün boyunca bir pencere altında saklanmış ve Aziz Pavlus’un vaazlarından da yola çıkarak Hıristiyan olmak istemiştir. Aziz Pavlus kentten

238 ACTS, 14: 8- 15. 239 Ramsay, 2000, s. 58; ACTS, 14: 8- 15, 18- 19. 240 Ramsay, 1910, s. 130- 132. 241 ACTS, 14: 18- 19. 242 Ramsay, 1910, s. 132; ACTS, 14: 19. 243 Ramsay, 1910, s. 132; Ramsay, 1898, s. 111. 244 Balıvet, 2012, s. 45. 245 Ramsay, 1898, s. 109- 110. 53

kovulduğunda bir mezarda saklanırken, Thecle saklandığı yerde onu bulmuş ve erkek kılığına girerek onu Antakya’ya kadar takip etmiştir. Aziz Pavlus tekrar Iconium’a dönerken kız da onunla birlikte kente dönmüştür. Kendisi Hıristiyan olmasına rağmen annesini ikna edememiş ve Silifke’ye gitmiş, orada 72 yıl boyunca bir mağarada yaşamıştır. Bu kızın hikâyesi Doğu Roma Ortodoksluğu’nda oldukça yaygın bir kült haline gelmiştir246.

3.1.2.2. ICONİUM’DA HIRİSTİYANLIK

Konya, Küçük Asya şehirlerinin arasında en büyüklerinden biriydi. Bu yüzden seyyahların ve araştırmacıların devamlı uğrak yeri olmuştur. Özellikle Avrupalı seyyahlar başta olmak üzere Yahudiler ve Grekler burayı sık sık ziyaret etmişlerdir. Bu seyahatler neticesinde Konya, dini bir merkez haline dönüşmüştür247.

Hz. İsa’nın tebliği üzerine Yahudilikten farklı bir din olarak ortaya çıkan Hıristiyanlık248, Iconium’da önemli bir yayılım alanına sahip olmuştur. Bu kent, Hıristiyan misyonerlerin de en fazla ilerleme kaydettiği yerlerden biri olmuştur249. Bu misyonerlerden olan Aziz Pavlus ve Barnabas Antakya’dan Anadolu’ya kadar gelmişlerdir( Hrt: 11) 250. Konya bölgesinde Grek medeniyetinin gelişiyle Pavlus’un gelişi aynı döneme denk geldiği düşünülmektedir251.

Iconium, Küçük Asya’da Türk devri öncesi kilise yapısının çok az bir değişikle günümüze değin ulaşabildiği tek yerdir. Kentte din bağlamında hoşgörülü bir atmosfer vardır. Hıristiyanlar özgürce tapınaklarında ibadetlerini gerçekleştirebiliyorlardı. Ayrıca Hıristiyanlığı reddeden kişiler Frigya ve Lykaonia’nın diğer kesimlerini terk ederek Iconium’a gelmekteydiler. Hatta bu kişiler Iconium’da Hıristiyan dünyaya uzak kalarak eski geleneklerden bazılarını yok etmeye çalışmaktaydılar252.

246 Balıvet, 2012, s. 45; Ayrıntılı bilgi için bkz: Ramsay, 1893, s. 31. 247 Ainsworth, 1842, s. 65. 248 Temiztürk, 20, s. 37. 249 Atçeken, 2002, s. 66; Brown, 2000, s. 59. 250 Temiztürk, 2016, s. 37; Atçeken, 2002, s. 66. 251 Brown, 2000, s. 39. 252 Ramsay, 1907, s. 374. 54

Iconium’un gelenekleri çok fazla değişikliğe uğramamıştır. Ülkede değişik Hıristiyan eğilimleri oldukça fazlaydı. Encratites (erken dönem Hıristiyanları içerisinde çoğunlukta olan ve kilise aracılığıyla şiddet ile bastırılan dinsel akımlardan bir tanesi) başta olmak üzere Montanistler (dünyada laiklik ilkesini kabul edip uygulayan, tek evliliği kabul eden, kadın rahibeler seçen ve onlara da yönetimde yer veren mezhep olarak bilinmektedir.)ve Novatians(papa karşıtı olarak bilinen mezheptir. ) gibi değişik mezhepler bulunmaktaydı. Bu mezhepler özellikle Hıristiyan topluluklar arasında oldukça yaygındı. Bu da kilisenin kendi içerisinde bir tezatlık oluşturmaktaydı. Kilise bu mezheplere ve bu mezheplerin taraftarlarına karşı oldukça katı bir politika geliştirmişlerdir253.

Iconium’da ilk piskopos Sosipatros idi. Pavlus’un akraba ve öğrencilerinden biriydi. Diğer bir yüksek rütbeli olan piskopos Iconiumlu Amphilochius’tu. MS 340’da doğmuş ve Kappadokia ilahiyatçılarından Cesareli (Kayseri)Basil’in, Nazianceli(bugünkü Aksaray’a bağlı Nenezi- BekarlarYöresi) Gregoire’nin ve Nysseli Gregoire’nin arkadaşıdır254. Bu üçlü “Kappadokia’nın Babaları” olarak da adlandırılmaktaydılar 255 . Amphilochius IV. yy.’nin sonlarına değin piskoposluğa devam etmiştir256.

Trinitarian Doğma’sı (baba- oğul- kutsal ruh üçlü inancı) hakkında Epiphanius’un ( erken dönem Hıristiyan yazar) bir yayını vardır. Fakat buradaki bilgiler doğmanın sorunları hakkında sağlıklı bilgiyi vermemektedir. Doğma hakkında bilgileri aydınlatmak için Kappadokia bakılacak ilk zemindir. Bu devrin yazarlarından olan Iconiumlu Amphilochius Hıristiyanlığın bu doğması hakkında oldukça sağlam bilgiler vermiştir. Hatta Amphilochius, yazar olan Tillemont ve Maurinesê’e de liderlik etmiştir257.

Amphilochius ile Basil’in arası oldukça iyiydi. Amphilochius bölgenin huzuru için Basil’in üstünlüğünü kabul etmek zorundaydı. Basilius, Gregory Nazianzlerle ve

253 Holl, 1904, s. 21- 23. 254 Balıvet, 2012, s. 46. 255 Temiztürk, 2016, s. 37. 256 Balıvet, 2012, s. 46. 257 Holl, 1904, s. 5. 55

Eustathius ile arası bozuk olduğu sırada kilisedeki yetkisini de kullanarak Amphilochius’u piskopos yaparakonu Eustathius’un yerine geçirmiştir. Basil’in bu desteği tecrübesiz Amphilochius için oldukça değerliydi. Amphilochius piskopos seçildiğinde, onu ilk tebrik edenler arasında Libanius vardı. Amphilochius için piskopos olması muazzam bir fırsattı. Çünkü konuşmacı olarak ön saflarda yer alabilecekti ve düşüncelerini rahatlıkla dile getirebilecekti258.

Kappadokia ve Isauria’da örgütsel yeni düzenlemeler yapılmıştı. Bu durum halktan bazılarını rahatsız ediyordu ve halkın birleşmiş bir ortak inancı yoktu. Bu atmosfer içerisinde Amphilochius’un işi daha da zordu259.

Amphilochius’un kuzeyde komşusu olan Basil, bazen piskoposluk seyahati için Amphilochius’u kendi ülkesine davet ediyordu( MÖ 733). Basil’in Amphilochius’a yazdığı mektup oldukça önemlidir. Bu mektup Amphilochius’a uzak bölgeler hakkında bilgi vermekteydi. Bu mektupta tesadüfen önünden geçilirken görülen yıkık dökük kilisenin varlığı Amphilochius’a bildirilmekteydi.

Isauria’nın koltuğu boş olduğu sırada, Amphilochius bu kiliseyi yenileyerek piskoposlar atar ve onları belirli alanlarda görevlendirir. Basil’in, Amphilochius’a atanacak piskoposların seçilmesi konusundaki verdiği tavsiyeler oldukça önemliydi ve bu tavsiyeler Amphilochius’un işini kolaylaştırmaktaydı. Basil bu taktikleri verirken Amphilochius’a en çok Isauria piskoposu hakkında dikkatli olması için uyarmıştı. Çünkü ona göre Isauria piskoposuna çok fazla önem verilmezse, Isaurialıların Iconium’dan kopmak isteyip, kendi mezheplerinin sınırlarını çizerek bu sınırlar içine Amphilochius’u almak istemeyeceklerini düşünür260. Amphilochius’un değişikleri kolayca yapabilmesi papazlara saygı gösterip, iyi davranmasından geçiyordu. Amphilochius, dini dsiplini yükseltmek için Isauria’yı kendi alanının içine alması gerekliydi. Bunun için de kilisenin sert ahlak anlayışı ve uygulamalarını değiştirmek istiyordu261. Bunun için de sık sık Basil’den fikir alıyordu. Basil ahlak dsipliniyle ilgili fikirlerinin söyleyerek, Amphilochius’u kanunların işleyişi hakkında

258 Holl, 1904, s. 15- 16. 259 Holl, 1904, s. 16- 17. 260 Holl, 1904, s. 17- 19. 261 Holl, 1904, s. 20. 56

uyarıyor ve geleneklere asi gelen kimselerin tekrar vaftiz edilmesi gerektiğini belirtiyordu 262 . Vasada’da(Bostandere) putperest bir rahip olan Eustochios’un Hıristiyan olduktan sonra vaftiz edilmesi olayı oldukça ilginçtir. Bölge hakkında da önemli çalışmaları olan Eustochios vaftiz edildikten sonra piskopos olmuştur. Fakat Lystra’ya gidince orada ailesi ve akrabalarıyla birlikte tutuklanarak Ankara’ya götürülmüş ve orada infaz edilmişlerdi263.

Iconium’da bu dönemdeki Hıristiyanlığa ait birçok kalıntı vardır. Laodiceia Katakekaumene’ye yaklaşık 2. 5 km uzaklıktaki tepenin eteklerinde yer alan, içinde Carnelia Salonina ve theos Sebastosların başrahibine ait heykel kaideleri bulunan bir tapınak vardır 264 . Başka bir kalıntı ise; Bedel Kaleh’de (Kestel) bir mezarlıkta Yunanlıların Hıristiyanlık dönemine ait iki tane yazıt bulunmaktadır265.

3.2. KÜLTÜR SENTEZİ

Coğrafi konum olarak antik Lykaonia’nınana şehirlerinden olanIconium, geniş yüzölçümü bakımından doğu-batı, kuzey-güney geçişlerine müsaitliğiyle de birçok kültür sentezinin oluştuğu bir mekân haline gelmiştir. Ayrıca Iconium’ nun önemli yollar üzerinde bir kavşak konumunda olması da önemini bir kat daha arttırmıştır. Iconium’un, güneyin Torosları ile kuzeyin bozkır kültürü arasında bir geçiş koridoru olduğu görülür266.

Bölgede Neolitik Dönem’den Roma Dönemi’ne kadar birçok kültür varlığı görülse de, en yaygın ve baskın olan kültür Roma Dönemi’ne aittir. Kültür yoğunluğu bakımından Roma Dönemi’ni ilk İTÇ daha sonra sırasıyla Hellenistik, GDÇ ve STÇ kültürleri dönemleri gelir. Roma Dönemi’ne ait kültür yoğunluğunun varlığının sebebi Roma Dönemi’ndeki bölgede sağlanmış olan siyasal istikrardır267.

262 Holl, 1904, s. 23. 263 Ramsay, 1907, s. 343- 344. 264 Price, 2004, s. 439. 265 Hamilton, 1842, s. 192. 266 Bahar, 2017a, s. 29; Bahar, 2010a, s. 62. 267 Bahar- Koçak, 2004, s. 36. 57

3.2.1. HİTİT DÖNEMİ IKKUWANIA

Lykaonia’nın başkenti Iconium, Hitit vesikalarında Luvice Ikuvanija/ Ikkuwania olarak kaydedilmiştir. Bu söz konusu bölgede Kuššara Krallığı yıkıldıktan sonra Hitit Devleti hüküm sürmüştür. Hititlerin kökenleri hakkında birçok görüş ve tartışma olduğu kadar Anadolu’ya nereden geldikleri de oldukça tartışmalıdır. Fakat genel bir görüş vardır ki o da; MÖ II. binyıl başlarında Kafkaslardan geldikleridir. Diğer görüşlerden bazıları ise; zaten Anadolu’nun yerli halkı oldukları veya Mezopotamya’dan geldikleridir. Köklerinin Kafkaslara kadar uzandığı bölgelerde Kurgan kültürü baskındır. Bu kültürün temsilcileri olanlar, ilk önce Avrasya bozkırlarına gitmiş ve MÖ5. bin yılın sonlarına doğru da Karadeniz’e varmıştır. 3. bin yıla gelindiğinde ise Baltık’ tan Ege’ye kadar Avrupa’ya yayılmıştır. Bu görüşe göre - ki tartışmaya açıktır. - Hititlerin Anadolu’ya kuzeyden gelmiş oldukları anlaşılmaktadır268. Bütün bu göç dalgalarıyla da birlikte Anadolu Ön- Hititler, Ön- Pala ve Ön- Luvia olarak üç bölüme ayrılmıştır269. MÖ 1700’lülerde Anadolu’da büyük bir güç haline gelen Hititler; Mezopotamya, Ege ve Mısır’la büyük bir etkileşim haline girmişlerdir. Kendileri birçok milleti etkilerken, onlar da birçok kültürden etkilenmişlerdir. Babil ve Mısır’dan tıp, matematik, astronomi, yazı ve din vb. alanlarda etkilenmişlerdir270.

Konya- Karahöyük(Res: 15) , Puruşsanda kent beyliğinin merkezi konumunda olabileceği düşüncesi vardır. Bu civarda Luvi kökenli halklar yaşamaktaydı. Bu sebepten dolayı Hititler bu bölgeye ilk önce Luvilerin Yaşadığı Yerdemişler, daha sonra da fırtına tanrısı Tarhu’ya atfen Tarhundašša adını vermişlerdir271. Tarhuntašša Eyaleti’nin sınırları doğuda Kizzuwatna ve Lamiya(- Limonlu Çayı), batıda Arzawa’nın Lukka ülkesi ile sınır olan Kaştariyaş(Aksu) idi. Tahuntašša Eyaleti’nde Hititlere ait olan Hatıp- Kurunta, Eflatunpınar, Köylütolu, Fasıllar, Emirgazi ve Yalburt anıtları bölgenin jeopolitik açıdan ne kadar önemli olduğu vurgular272.

268 Bahar, 2017a, s. 34; Macqueen, 2009 s. 27. 269 Watkins, 2008, s. 6; Bryce, 2005, s. 11. 270 Macqueen, 2009, s. 27. 271 Bahar, 2017a, s. 33. 272 Bahar, 2017a, s. 34. 58

Daha önceden de bahsedildiği gibi, Hititlerin kullandıkları “ Aşağı Ülke ( KURŠAPLI- TI ) ” ve “ Yukarı Ülke (KUR URU UGUTI) ” terimlerinden, Aşağı Ülke’ nin Konya Ovası olabileceği düşünülmüştür. Çünkü Hititler Kızılırmak kavisinin güneyinde kalan kısımlara “Aşağı Ülke” , kavisin iç tarafında kalan kısma ise “Yukarı Ülke” ismini verdikleri düşünülmektedir273.

MÖ 4.bin yıllarına doğru Orta Anadolu, Proto- Hitit denilen doğulu bir kavim tarafından ele geçirilmiştir. Bu kavmin ilerleyişinin yayılış alanı bu kenti de kapsamaktadır. Dolayısıyla Proto- Hititler kentin birinci tabaka halkını meydana getirmektedir. Yaklaşık MÖ II. binli yıllarda Kızılırmak kavisinin içine ve dışına yerleşen Hititler bu dönemde de ikinci tabaka halkı meydana getirmektedirler274.

MÖ II. binde kent, Hititlerin Akdeniz ve Batı Anadolu’da politikasını gerçekleştirebilmeleri için oldukça önemli bir yerdi 275 . Kent, Hititler ile batıda bulunan Arzawa ülkesi arasında bir köprü konumundaydı. Arzawalılar Hititlere saldırmak istediğinde Ikkuwania/ Iconium üzerinden onlara ulaşabiliyordu. Daha önceden de bahsettiğimiz gibi Hititler kentte yaşayan Luvilere izafeten ilk önce Luvilerin Yaşadığı Yer adını vermiş, daha sonra da Fırtına tanrısına izafeten Tarhundašša ismini vermişlerdir. Tarhundašša eyaletinin merkezi Konya Hatıp Kalesi( Res: 16) ve höyüğünün bulunduğu mevkidir. Hasan Bahar 1994’te Hitit hiyeroglif yazılı bir kitabe bulur ve 1996’da da bu kitabenin Hitit kralı Kurunta’ya aitliğini ortaya çıkarır. Bu kitabede “ Büyük Kahraman Muvattaliş’ in oğlu Büyük Kahraman Kral Kurunta” yazmaktadır. Bu kitabe Kurunta’nın Hitit imparatoru olduğunu ve Hitit başkentininTarhundašša Hatıp Kalesi ve höyüğünün olduğunu düşündürmüştür276.

Kurunta Anıtı’nın yanı sıra Hititlerin Ikkuwania’daki(modern Konya) izlerini birçok anıtta görmekteyiz. 3500 yıl önce Ilgın, şuan ki yerleşim yerinin 25 km kuzeydoğusunda Hititler tarafından “Yalburt” ismiyle büyük bir kent devleti olarak inşa edildiği görüşü yaygındır. Bu bölgenin Arzawa ile Hitit ülkesi arasında olduğu

273 Kurt, 2009, s. 166. 274 Üçer- Koman, 1945, s. 1. 275 Bahar, 1996a, s. 44. 276 Bahar, 2015b, s. 112. 59

baskın görüştür277. Ilgın’dan kuş uçumu 19 km kuzey ve kuzeydoğusunda, bugünkü Çobankaya(Şuhut) Köyü’ ne bağlı olan Yalburt Yaylası’nın kuzeydoğusunda bulunan Yalburt Havuzu( Res: 17) , Hitit dönemine tarihlenmektedir278. Hitit kralı IV. Tuthaliya tarafından yaptırılan bu Hitit havuzu 22 adet hiyeroglif yazılmış taşlardan oluşmuştur. Havuzun ebadının küçük olmasından dolayı bu havuzun yapılma amacının tarım değil de tapınma ve ritüel amaçlı olduğunu düşünmekteyiz279. Daha sonraları ise bu bölge Frigya, Lidya, Roma ve Doğu Roma’ nın egemenlik alanına girmiştir280.

Kadınhanı- Köylütolu’nun kuzeydoğusundaki Büyük Büvet mevkisinde 1884’te M. Sokolowski Luvice bir metin bulmuştur281. Bu metinde Hitit kralı olan IV. Tuthaliya ile Kurunta arasındaki anlaşmada geçen Arimatta kentinin KASKAL.KUR’u söylemini kullanmışlardı. Hititler bu kelimeyi düdenler için kullanmışlardı. Metinlerde geçen Arimatta kentinin, Ilgın ve Kadınhanı arasındaki Köylütolu’nun olabileceği düşünülmüştür282.

Beyşehir ve çevresi her ne kadar Pisidia bölgesine giriyor olsa da, Konya’daki Hitit izlerini anlatırken Fasıllar’da ve Eflatunpınar’da bulunan anıtlara değinmekzaruridir. Kalkerden bir kayaç üzerine yontularak yapılan Fasıllar Anıtı’nın uzunluğu 8. 30 m, ağırlığı 70 tondur ve bu anıt kabartma tekniği uygulanarak yapılmıştır. İki aslan arasında bulunan “Dağ Tanrısı” ve onun ayaklarının altında bulunan “Fırtına Tanrısı” betimlenmiştir283. Bu anıt tamamlanmamış olduğu için Mellaart ve birtakım araştırmacı tarafından bu anıt Sadıkhacı Kasabası’ndaki Eflatunpınar Anıtı ile ilişkilendirilmiştir284. Fakat genel kanıya göre mimari stil göz önünde bulundurularak Fasıllar Anıtı’ nın Eflatunpınar Anıtı üzerinde olması gerektiği düşüncesi hatalıdır285.

277 Yarar, 2004, s. 72; Bahar- Karauğuz- Koçak, 1996, s. 41. 278 Harmanşah- Johnson, 2011, s. 337. 279 Turgut, 2015, s. 342. 280 Yarar, 2004, s. 72. 281 Harmanşah- Johnson- Doğan, 2010, s. 17. 282 Turgut, 2015, s. 341. 283 Erbil- Ünlü, 2017, s. 49; Darga, 1992, s. 192. 284 Mellaart, 1962, s. 111, 114. 285 Erbil- Ünlü, 2017, s. 50. 60

Konya’nın 5 mil kadar kuzey batısında bulunan Eflatunpınar Anıtı( Res: 18) , Beyşehir Gölü’ne doğru akan bir çayın oluşturduğu havuzun kenarında bulunmaktadır. Anıtın göle uzaklığı yaklaşık 9 mil’dir. 14 tane kırmızımsı kahverengi taşlardan oluşan bu anıtın ön yüzeyi güneye doğru dönüktür286. Burada Geç Kalkolitik Çağ, Orta ve Geç Bronz, Demir Çağı ve Klasik Dönem çanak- çömlek kültürleri görülür. Teraslarla desteklenen anıtta, çift tanrıların varlığı önemlidir287. Tıpkı Fırtına tanrısı Teşup ve karısı Hepat gibi288.

Konya’da Hitit egemenliğine ait birçok kalıntı bulunan Kybistra, , Kybetra gibi değişik şekillerde adlandırılan Konya- Ereğli, Hititler zamanında Tihana, Tuvana, Tuvanuva şeklinde isimlendirilmiştir. Genellikle barış ortamının hâkim olduğu ve daha sonraki dönemlerde Herakleia Kybistra olarak da adlandırılan Ereğli, Hitit dönemi sonunda kent devleti olarak yerel hükümdarlığın başkenti olmuştur. Bu döneme ait olan İvriz Kaya Anıtı (Res: 19) , Luvi bereket tanrısı Tarhu ve Tuana Kralı Warpalawas’ın bulunduğu anıt Kral Warpalawas’a aittir289. Konya- Ereğli’nin 17 km güneyinde Aydınkent Köyü’nde bulunan ve Torosların kuzeyinde bulunan bu anıt, Hititlerin bölgedeki etkisinin ne kadar baskın olduğunu göstermektedir 290 . Tanrı kabartmasının yüksekliği 4.20 m ve kral kabartmasının yüksekliği ise 2.40 m’ dir. Kral Warpalavaş dua için ayinsel duruşta, tanrı Tarhu da bereket ve bitkilerin tanrısı olarak ayakta durur bir pozisyonda gösterilmiştir. Sanatsal bağlamda baktığımızda bu anıtta Asur tesiri görülmektedir 291 . Tanrının yüzünün önündeki ve kralın arka tarafındaki Hitit hiyeroglif yazısı vardır 292. Bu yazıda “Ben hâkim ve kahraman Tuvana kralı Varpalawaş, sarayda bir prens iken bu asmaları diktim. Tarhundas onlara bereket ve bolluk versin.” yazmaktadır293. Anıt 4.20 m boyunda ve Aramlaşmış bir tarzda yapılmıştır. Anıttaki tanrının başlığındaki boynuzlar Aram Kralı olan Panamuva zamanına ait Hadad heykelinin başı ile benzerlik göstermektedir. Kral Varpalavaş zengin desenleri olan bir elbise ile Aram

286 Ward, 1886, s. 49. 287 Mellaart, 1962, s. 111- 112, 115. 288 Balıvet, 2012, s. 18- 19; Darga, 1992, s. 286. 289 Güney- Güney, 2011, s. 262; Bahar, 2017a, s. 35. 290 Atçeken, 2002, s. 65; Yarar, 2004, s. 20. 291 Kurt, 1994, s. 5; Tiryaki, 2013, s. 43. 292 Yarar, 2004, s. 20; Akurgal, 2005, s. 200. 293 Yarar, 2004, s. 20. 61

tarzı pardösü giymiştir. Kralın başlığı zengin süslemelerle bezenmiştir. Kralın mantosunun iki ucunda da altından fibula( Frig çengelli iğnesi) vardır. Aram ve Frig kültürleri olduğu kadar bu anıtta Hitit kültürüne ait de izler bulmaktayız. Anıtın bir su kaynağının yanında bulunması tıpkı Eflatunpınar’da olduğu gibi bu tipik bir Hitit âdetidir. Dahası Alacahöyük’te bulunan bir yazıttaki gibi kralın iki elini yumruk yaparak yüzünün önünde tutması da Hitit geleneğidir. Ayrıca tanrının duruş ve giyim tarzı da Hititlere aittir. Ellerinin duruşu da tıpkı Yazılıkaya’da olduğu gibidir. Yazıtta bulunan W işareti gök tanrısını temsil eder. Ayrıca başak ve üzüm gibi tarımı yansıtan öğeler de vardır294.

Karadağ, Kızıldağ’daki Hartapuş Anıtı 295 ve Meram’daki Erengirit Dağı 296 Hitit etkilerini yansıtan diğer önemli merkezler arasındadır. Hititlere ait bölgede bulunan su anıtlarından bazıları ise; Karaköy, Kaleköy ve Zaferiye köylerin arasında bulunan Kaletepe Havuzu,yeri tam tespit edilemeyen Hulana Irmağı ve gene aynı şekilde nerede olduğu tam olarak bilinemeyen Hulaia Irmağı’dır297.

Hitit dönemine ait bölgedeki bazı höyükler şunlardır: Altınekin Höyük, Karahöyük ve Ereğli’de bulunan Karahöyük, Çumra Alibeyhöyüğü, Ilgın Eldeş, Şuhut- Çobankaya vb298.

3.2.2. HELLEN KENTİ ICONIUM

Iconium ilk Hellenleşen kentlerdendİ299. Yazar Luke ACTS’te Iconiumlulardan Grekler olarak bahsetmiştir300.

Aziz Pavlus ve Barnabas Antiochia’dan Iconium’a kaçtıklarında Iconium’un adeta bir Grek kenti görünümünde olduğunu belirtmişlerdir. Kent, Grek anayasal sistemle yönetilmekteydi. Kentte Grek medeniyeti ve kültürü oldukça gelişmişti. Iconium’daki Hellen unsur, eğitimli Greklerden ve Grekleşmiş yerli halktan

294 Akurgal, 2005, s. 200. 295 Turgut, 2013, s. 564, 566. 296 Turgut, 2013, s. 562. 297 Turgut, 2015, s. 342, 346. 298 Bahar, 2015b, s. 113. 299 Ramsay, 1907, s. 342. 300 ACTS 14: 1- 7. 62

oluşmaktaydı. Ayrıca burada bazı göçmen Grekler de vardı. Yerli halk da kendisini Grek olarak görmekteydi.

Claudius, Iconium’u ödüllendirmek için kentte kendi adını vermiştir. Ama onu Roma kolonisi yapmamıştır301. Daha açık bir ifadeyle Iconium Grek- Roma kenti olduğunda Roma; Latin dili ve kültürünü tanıtma yoluna gitmeyerek klasik olarak Grek- Asya kentlerinde yumuşak bir tavır sergilemiştir302. Lystra’da da Grek nüfus olsa da Iconium’daki kadar çok değildi303.

Bölgede Frig kültürü ile Hellen kültürünün harmanlanışını Athena ile Perseus’da görmekteyiz. Athena ile Perseus’un bağlantısı göçebe Yunan etkisine dayanıyordu. Kentteki hâkim olan Frig etkisi neredeyse tamamen yok olmuştu.

Bir inanışa göre sürekli göç eden Yunanlı bir kahramanın kentteki Frig etkisindeki doğulu kasabayı yok ederek, kenti kendi kendine yöneten bir Grek kenti haline getirdiği hikâyesi yaygındır. Bu kahraman büyük ihtimaller ışığında yerel bir kahramanın Grekleşmiş haliydi. Kentteki kültür varlığının bu denli değişimi Grekli yerleşimcilerden ziyade, Grek yaşam tarzı ve eğitimin asıl baskın faktör olmasıdır. Frig merkezi olan Iconium, Grek kültürünün bu başarısı sayesinde Grekleşmiştir. Fakat daha sonra Doğu ruhu tekrar canlanmaya başlayarak yerel din ve tanrılar tekrar canlanmışlardır304.

Hellenizim IV. yy.’de etkisini kaybetmiştir. Hellenizmin yerini Roma hâkimiyeti almıştır305.

3.2.3. ROMA KENTİ ICONIUM

Anadolu’da Roma egemenliği, yerleşme düzeninin evrimi açısından önemli bir adım olmuştur. Anadolu’yu Roma kenti merkez olmak üzere yeniden örgütleyen

301 Ramsay, 1910, s. 354- 355, 357- 358. 302 Ramsay, 1907, s. 359. 303 Ramsay, 1910, s. 358. 304 Ramsay, 1907, s. 334. 305 Ramsay, 1907, s. 342. 63

Romalılar, ırmak vadileri boyunca yeni kentler kurmuşlardı. Iconium da bu dönem kurulmuş olan kent düzeyindeki yerleşim birimlerindendi306.

Roma dönemi Iconium’da özgür bir halk vardı. Hoşgörülü bir atmosferde yaşayan halk sosyal sınıflara ayrılmıyordu. Bunun en güzel örneğini Ramsay vermiştir. O, Iconium köylerinde “köyün ilk adamı” veya benzer isimlerle anılan kişilerin halka liderlik yaptığını ve bu liderlerin seçilmesinde sınıf gözetilmeden bütün yetki ve rütbelerin verilerek nüfuz sahibi yapıldığını belirtmektedir307. Ayrıca Iconiumlular kendi kendilerini yönetme hakları da vardı. Bir sulh hâkimi tarafından belirlenen bu hak, o dönemin sikkelerinde de etkisini göstermektedir. Timotheos’un oğlu Menedemos sikkesi buna bir örnek teşkil etmektedir308.

İlk başta kendilerini Lykaonialılardan ayırarak Frig olarak gören Iconiumlular, yerel bir tarzda konuşmaktaydılar309. Kendilerini yüksek ruh ve üst bir millet olarak gören Iconiumlular kendilerini Lykaonialılardan ayrı tutarak komşularına bir önyargı içerisindeydiler. Her ne kadar Lykaonia’nın bir parçası olarak düşünülseler de, Frig kimliğinden ve soyundan dolayı gurur duymuşlar ve kendi hakiki dillerinin komşularınkinden farklı olduğunu savunmuşlardı. Daha sonraları Iconiumlu Frigler, bir varsayıma göre bu ırkın kendilerine getirdiği çelişkilerden dolayı artık kendilerini Lykaonialı komşularına yakın görerek, Lykaonia kökenli adını kabul ederler. Zaten çevre bölgelerdeki halklar da Iconium’u Lykaonia’nın ana şehri olarak görmekteydi. Bu kabul edişlerinin kanıtını Antiochus’ un sikkesinde Lykaonia isminin geçmesinden görebiliriz310. Daha sonra Iconiumlular kendilerinin Roma’nın bir eyaleti olmasından gurur duymuşlardır. Bunun sonucunda da Roma’nın Asia Eyaleti’ne karşı oldukça bağlı kalmışlardır311. Yerliler Lykaonia dilinin kullansalar da Romalı aristokrat kesim bu dili kullanmamıştır312.

306 Güney- Güney, 2011, s. 35. 307 Ramsay, 1907, s. 342. 308 Ramsay, 1907, s. 356. 309 Ramsay, 1893, s. 38. 310 Ramsay, 1893, s. 38- 39, 41- 42. 311 Ramsay, 1893, s. 42. 312 Ramsay, 1893, s. 119. 64

Holl’a göre ise Roma döneminde Iconium halkı kötü bir üne sahipti. İnşatta usta olarak bilinen Iconiumlular zorba ve saldırgan olarak tanınıyorlardı. Bu saldırgan tavırları arasında kız kaçırma, adam öldürme ve soygunculuk vb. suçlar vardı313.

Iconium’da Roma izlerini birçok yerde görmek mümkündür. Konya’nın Özkent ( Zengen) kasabasında bulunan Roma yazıtları bu izlerden sadece biridir. Kasabanın güneyindeki tepede bulunan çanak- çömleklerin Roma dönemine tarihlenmesi burada Roma varlığına kanıt teşkil etmiştir. Ayrıca burada Roma dönemi ait olan mezar stelleri, inşaat malzemeleri ve mimari parçalar bulunmuştur314.

313 Holl, 1904, s. 21. 314 Bahar, 2002, s. 171. 65

3.3. EKONOMİK YAPI

3.3.1. TARIM

Zengin ve taşsız Iconium toprakları Haziran ayındaki ilkbahar yağışlarından dolayı yeteri kadar suya doymaktadır. Bunun yanında sulama yapılarak verimi daha da yükseltmek mümkün idi. Iconium kentinin verimliliğine karşı Lykaonia bölgesinin çorak olması Strabon’un da belirttiği gibi ilginçtir 315 . Lykaonia’nın verimliliği daha çok insan emeğine bağlıdır. Bölgede oluşan seller verimliliği önemli ölçüde azaltmaktadır. Bataklıkların kurutulup, bölgede tarımın yapılabilmesi büyük ölçüde insan el gücüne, becerisine ve mühendislik başarılarına bağlıydı316. Var olan tarım arazileri de genellikle zengin kişilerin elinde bulunmaktaydı 317 . Polemon, Iconium’da ziraat ve köy işletmeciliği yapan toprak sahiplerinden biridir318. Tahılıyla özellikle de buğdayıyla ünlü olan Iconium 319 kentinin tahıl yetiştiriciliği ile ilgili bilgiler oldukça kısıtlıdır. Fakat Pisidia bölgesine giren Konya- Kıreli ve Suğla Gölü çevresinde tahıl ekimi yapıldığı görülür. Kıreli’den ( Höyük ilçesine bağlı) Karaağaç’a doğru gelinirken sol tarafta uzanan vadi 2 km boyunca devam eder. Bu bölge sulanmış ovalar ve arazilerden meydana geldiği için burada tarım yapmak oldukça karlıdır. Verimli olan bu topraklarda arpa ve buğday yetiştirildiği bilinir320. Konya- Suğla Gölü kuruduğunda ise tarıma elverişli hale gelen göl çevresinde buğday ekimi yapılabilmekteydi. Sonucunda da oldukça fazla hâsılat elde edilmektedir 321 . Bunların yanı sıra Beyşehir Gölü çevresinde bulunan Killanion Tractus322denilen bölgede da tarım aktif bir şekilde yapılmaktaydı323. Ayrıca erken dönemlerde Konya- Karahöyük’te bulunan üzüm salkımı şeklindeki kandil, bize bu bölgede de üzüm yetiştirildiği kanısına vardırır ( Res: 20).

315 Ramsay, 1907, s. 338- 339; Strabon, XII, 6, 1. 316 Ramsay, 1907, s. 324- 325. 317 Mitchell, 1905, s. 242. 318 Altan, 1940, s. 25. 319 Altan, 1940, s. 43. 320 Hamilton, 1842, s. 353. 321 Hamilton, 1842, s. 343. 322 Ayrıntılı bilgi için bkz: M. A. Kaya, “ Cillanicus Tractus: A Re- Interpretation of its Location” , Arkeoloji ve Sanat 124, 2007, s. 45- 50. 323 Kurt, 2017, s. 124. 66

Küçük Asya’nın merkezinde ve Toroslar’da oldukça verimli ovalar mevcuttur. Laodiceia Katakekaumene’de bol miktarda üzüm bağları vardı ve bu bağlar oldukça fazla hâsılat veriyordu324. Buna karşılık Pisidia bölgesine girdiği düşünülen ve birçok eleştiriye maruz kalan Misthia ve Amblada’da özellikle Helenistik kültürün kabul edilişiyle birlikte oldukça fazla bağ yetiştirilmeye başlanmıştır, bunu o bölgede bulunan yazıtlardan da anlayabiliriz. Ayrıca şarap tanrısı olan Dionysos’un doğumunda yanında bulunan Ambrosia 325 , Amblada’da kabilelerden birine adını verdiği bilinmektedir326. Dionysos kültürünün bu bölgede yayılım göstermesi de bu olaya bağlanabilir. Ayrıca Starabon Amblada’da bulunan şarabın tıbbi perhizlerde kullanıldığı belirtmektedir327.

Nevine Yaylasın’da ( Bahçesaray) eski dönemlerden kalma bağ kütükleri hala görülmektedir. Zaten Nevinne isminin de Yunanca “ Yenibağ” anlamına gelen Neavinea’dan geldiği düşünülmektedir. Ayrıca Sızma’da kazı yapan köylüler tesadüfen “Çaraş” adındaki tasirhaneye ( yağ çıkartılan yer) rastlamışlardır328.

3.3.2. HAYVANCILIK VE HAYVANSAL ÜRÜNLER

İç Anadolu bölgesi geniş steplerinden dolayı küçükbaş hayvancılığın özellikle de koyun yetiştiriciliğin fazlaca olduğu bir bölgedir329. Antik dönemde ise, Iconium kentinin geniş bozkırlarında koyun sürüleri otlamaktaydı. Bölge halkının temel geçim kaynaklarından biri koyun yetiştiriciliği idi. Su sıkıntısının oldukça baskın olduğu bu topraklarda koyunlar genellikle Bozdağ’ın yaklaşık 50 m yüksekliğindeki yerlerde otlanırdı. Hatta günümüzde bile Bozdağ’da etkin bir şekilde koyun yetiştiriciliği yapılmaktadır330.

324 Altan, 1940, s. 43. 325 Ambrosia hakkında detaylı blgi için bkz: Lemprière, J. (1839). A Classical Dictionary: Containing a Copious Account of All Proper Names Mentioned in Ancient Authors, with the Value of Coins, Weights, and Measures Used Among the Greeks and Romans, and a Chronological Table. London: T. Cadell. 326 Mitchell, 2011, s. 289. 327 Strabon, XII, 7, 2. 328 Altan, 1940, s. 21. 329 Yazıcı, 2002, s. 72. 330 Balance, 1958, s. 223. 67

Iconium coğrafyasında yetiştirilen koyunların yünü de kullanılmaktaydı. Coğrafi koşullar çok iyi olmasa da buradaki yünün türü oldukça sertti 331 . Yüncülükten büyük servetler elde eden kimseler vardı. Polemon da bunlardan biriydi. Galat kralı Amynstas’ın da bu bölgede 300’ün üstünde koyun sürüsü vardı332. Diocletianus’un belirlediği fiyatlara göre bir sıva işçisi günlük 50 denarii alırken, koyun etinin 1 kg’ı 16 denariiye satılmaktaydı. Ayrıca koyun kırpan kişi, berberin 1 kişiyi traş edip aldığı 2 denariinin aynısını almaktaydı. Dokumacı da 1 pelerin başına 175 denarii ücret almaktadır333.

Balıkçılığa geldiğimizde ise; Karalis (Beyşehir) ve Trogitis (Suğla) Gölleri bölgenin balık ihtiyacını karşılamaktaydı. Hasan Bahar’ın Karalis Gölü’ndeki adalarda yaptığı çalışmalar neticesinde, bir balığı saklamak için yapılmış askeri depoların kalıntılarını bulmuştur334.

3.3.3. TAŞIMACILIK

Hellenistik dönemde taşımacılığa da büyük önem verilmiştir. Sagalassus ( Ağlasun) Yazıtı’nı inceleyen Mitchell; Tiberius devri yöneticilerinden Sextus Sotidius Strabo Libuscidianus’un koyduğu yasalarda halkın da taşımacılık işlerinin sorunsuz ve kolayca işlemesi için belli görevleri olduğunu ve Sagalassusluların yoldan geçen insanların ihtiyaç ve isteklerini karşılamakla yükümlü olduklarını belirtir335.

Diocletianus’un yürürlüğe koyduğu “Diocletianus’un En Yüksek Fiyatlar Fermanı” isimli fermanında vasıflı işçi kategorisine giren arabacıların günlük 50 denarii aldığı belirtilmektedir 336 . Ayrıca Diocletianus, hayvan malzemelerinin fiyatını da belirlemiştir. At için düzenlenmiş sade örtü 100 denarii iken, altın ve değerli taşlardan yapılan örtü ise 250 denarii olarak belirtmiştir. Arabacı kırbacının 1

331 Balıvet, 2012, s. 25; Strabon, XII, 6, 1. 332 Strabon, XII, 6, 1. 333 İznik, 2011, s. 113- 114. 334 Bahar, 2008, s. 238. 335 Mitchell, 1976, s. 109. 336 İznik, 2011, s. 113. 68

âdeti 2 denarii, katır için semerin 1 âdeti 350 denarii, deve için semer ise 1 adet 350 denarii olarak belirlenmiştir337.

Sagalassos Yazıtı’ndan da anlayacağımız üzere taşımacılıkta kullanılan en önemli hayvanlar katır ve merkeptir. Iconium’da da bu hayvanlar oldukça fazla kullanılmaktaydı. Strabon, Lykaonia ve dolayısıyla Iconium’da, Garsauria (Aksaray) ve Morimene civarında birçok merkebin otladığını yazar338. Hatta Iconium’da bu eşekler su taşımacılığında da kullanıldığını görmekteyiz339.

Önemli ticaret yolları üzerinde bulunan Iconium’da da taşımacılık oldukça önemliydi. Iconium’da o kadar yoğun bir taşımacılık faaliyetleri sürüyordu ki, yük hayvanları yetersiz kaldığında öküzler kullanılabiliyordu. Fakat bu duruma halk çok da hoş bakmıyordu. Çünkü öküzlerin taşımacılıkta kullanılması tarım işlerini sekteye uğratıyordu340.

3.3.4. TİCARET

Stratejik açıdan doğal bir ticaret merkezi olan Iconium, ilk zamanlardan beri oldukça önemli bir kent olmuştur341. Roma zamanında Lystra, Claudiconium ve Claudio- Derbe ticaretin yoğun olduğu yerlerdendi. Derbe, Lystra’ya göre Iconium’a daha uzaktı. Iconium’a en yakın şehir Lystra, Lystra’ya da en yakın şehir Iconium idi. Bu coğrafi konumları sayesinde aralarında sıkı bir ticaret ilişkisi vardı. Buralarda ticaret genellikle doğal kanallar sayesinde yapılabilmekteydi342.

Iconium’da çeşitli ticaret dalları mevcuttu. Bu dallardan biri olan tuz ticareti halkın başlıca geçim kaynağı idi. Tuz ticaretinin boyutu o kadar büyüktü ki, uzak mesafe tuz trafiği vardı343. Antik yazarlardan Strabon, Tatta Gölü’nden ( Res: 21) doğal bir tuzla havuzu olarak ve göle atılan bir şeyin çok çabuk donduğunu belirtmiştir. Ayrıca Strabon, bu göle daire şeklinde atılan bir ipin hemencecik tuzdan

337 İznik, 2011, s. 124. 338 Strabon, XII, 2, 9; XII, 6, 1. 339 Balıvet, 2012, s. 25. 340 Mitchell, 1976, s. 123. 341 Ramsay, 1893, s. 35. 342 Ramsay, 1898, s. 141, 179. 343 Casal, 1958, s. 61. 69

çelenk haline geldiğini yazmıştır344. Pliny döneminde de ( MS 23- 79) Tatta tuzu çok değerliydi. Özellikle göze iyi geldiği için göz hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktaydı. Bunun yanı sıra şeytantırnağı ve elde ayakta şişme gibi birçok rahatsızlığa da iyi gelmekteydi345.

Tuzun kg fiyatı 50 denarii iken, etin kg fiyatı 16 denarii idi. Bu da bize o dönemdeki tuzun fiyatının ne kadar yüksek olduğunu göstermektedir346. Mitchell Tatta Gölü’nden çıkan tuzun etin tuzlanmasında, peynir yapımında ve dericilikte kullanıldığını belirtmektedir347.

Kentteki diğer önemli bir ticaret dalı su ticareti idi. Iconium gibi kurak bir coğrafyada su ticareti oldukça önemliydi. Özellikle yüksek platolar çok soğuk ve kır alanlardı. Bu bölgelerde fazlaca su sıkıntısı çekilmekteydi. Hatta bu su sıkıntısından kurtulmak için devasa kuyuların açılması gerekiyordu. Yani bu bölgede su oldukça kıymetliydi. Bu mevcut su sıkıntısından dolayı su başka yerlerden merkep ile getiriliyordu348. Strabon, Savatra/ Soatra’da derin kuyular olduğunu ve burada suyun parayla satıldığını belirtmiştir349.

Iconium’dan daha batı ve kuzeybatıya gidildikçe bitki örtüsünde farklılaşma görülmektedir. Buna bağlı olarak bazı ticaret dalları ortaya çıkmıştır. Iconium’a göre daha batıda yer alan Kuşluca Höyük’te Hasan Bahar tarafından yapılan çalışmalarda Dedegül Dağları’nda bulunan kerestenin buraya iskele kurmak için getirilmiş olabileceği düşünülmektedir350. Toros Dağları’nda oldukça fazla yetişen kerestelik ağaçlar, denize kıyısı bulunmamasına rağmen gemicilikte gelişmiş olan Pisidialıların başlıca kullandıkları malzemelerden biri olmuştur351.

344 Strabon, XII, 5, 4. 345 Plin. , Nat. , XXXI. 41, 45. 346 İznik, 2011, s. 114, 120. 347 Mitchell, 1995, s. 248. 348 Balıvet, 2012, s. 25. 349 Strabon, XII, 6, 1. 350 Bahar, 2006a, s. 97. 351 Arslan, 2013, s. 314. 70

3.3.5. MADENCİLİK

Konya ve civarındaki maden hareketleri bölgenin ovalık alanında değil de, daha çok dağlık ve engebeli arazilerde olduğu anlaşılmaktadır. Bu dağlık araziler Lâdik, Sızma, Geriş ve Erengirit Dağı çevresi ile Karaman’ın Taşkale çevresiydi. Fakat Sarayönü- Zengen (Özkent), Sarayönü- Dedenin Höyük, Çumra- Sırçalı ve Karaman- İslihisar gibi ovalık merkezlerde de madencilik görülmektedir. Bölge kurşun, bakır, gümüş ve demir madenleri bakımından oldukça zengindi352. Hatta Hamilton, Bozkır ve civarında kurşun oranının fazla olmasından dolayı buraya “Tris Maden” yani Toros Madenleri adının verildiğini belirtmiştir353. Geç dönemlere doğru bölgeye Siristat adı verilmiştir. Bu isim kurşun madeninin işleten ustalara izafetendir. Çünkü bu ustalara “Ser- Üstat” denmekteydi354.

Bölgenin madencilik geçmişi oldukça eskilere gitmektedir. Neolitik Dönem ile birlikte yavaş yavaş varlığını hissettirmeye başlayan madencilik faaliyetleri, Kalkolitik Dönem’de daha da kendini göstermeye başlamış ve Tunç Çağı’nın ilk evrelerinden başlayarak da madenciliğe bağlı olarak yerel krallıklar oluşmaya başlamıştır. Tunç Çağı’na da adını vermiş olan tunç madeninin yapımı için bakır ve kalaya ihtiyaç vardı. Bakır Anadolu’da fazlaca varken, kalay bu bölgede yoktu. Kalayın nasıl tedarik edildiği tartışma konusuyken, Kültepe Tabletleri kalayın Asurlu tüccarlar vasıtasıyla Afganistan’dan geldiğini bize bildirmiştir. Çatalhöyük’ün IX. tabakasında yani yaklaşık MÖ 6400’de bakır ve kurşundan yapılmış olan boncuk( Res: 22) ve kolyeler dikkat çekmektedir. Fakat bakırın Çatalhöyük’e nereden geldiği muammadır. Çünkü buradaki boncukların yapımında kullanılan bakır, Diyarbakır- Ergani’de ve Anadolu’nun başka bölgelerinde de fazlaca bulunan saf bakırdan yapılmıştır. Ayrıca bu tarihten itibaren ergitme (eritme işleminin fiziki terimi) aşamasının yapılmış olduğu bilinmektedir355.

Çatalhöyük’ün 80 km kadar batısında bulunan Suberde’de bulunan bir bızdaki işlemecilik bize bölgenin maden işlemeciliğinde ne kadar ilerlediğini

352 Bahar- Koçak, 2010, s. 14. 353 Hamilton, 1842, s. 338- 339. 354 Yarar, 2004, s. 59. 355 Bahar- Koçak, 2010, s. 13. 71

göstermektedir356. Burada bulunan bakır, Neolitik Çatalhöyük’ten itibaren tanınan cıva ve kurşun bölgedeki önemli cevherlerdendir. Ayrıca bölgede araştırma yapan bilim insanlarının burada altın madeninin de varlığına dikkat çekmişlerdir. Çatalhöyük duvar resimlerinde tespit edilen kırmızı boya, cıva, bakır ve kurşunun Bozkır’dan getirildiği düşünülmektedir. Göksu Vadisi’ndeki cıva galerileri, Dedemli Geriş madenleri ve Bozkır Sivri’deki galeriler bize bölgenin eski zamanlardaki maden faaliyetlerinin adeta bir haritasını çıkarır357.

Bölgede bulunan diğer önemli bir maden türü ise; doğal koşullar altında meydana gelen ve volkanik kökenli bir cam türü olan obsidyendir. Hasan Dağı ve çevresinde bol miktarda bulunmaktadır. Burada bulunan obsidyenlerin içinde bolca miktarda demir madenine rastlanmıştır. Çatalhöyük’te bulunan ok ucu, mızrak ucu ve bıçak gibi kesici aletlerin yanı sıra ayna gibi eşyaların yapımında da obsidyen kullanıldığı görülmektedir. Bu obsidyenin Hasan Dağı ve çevresinden gelmiş olması muhtemeldir. Ayrıca bu obsidyen madeni daha sonra Iconium’a gitmekteydi.

Antik Kappadokia bölgesi içerisinde bulunan Niğde- Çiftlik Kömürcü’de bulunan obsidyen parçalarının başka yerlerden dağılmış olan parçalar olduğu düşünülmektedir. Çevrede dağılmamış olarak ve bir in situ halinde bulunan Kaletepe obsidyen atölyesi, Göllü Dağı’nın yamacında jeopolitik olarak oldukça önemli bir konumdadır358. Ayrıca yine Kappadokia bölgesinde bulunan Acıgöl’de tespit edilen obsidyen madeninin varlığı Iconium ticareti için oldukça önemliydi. Çünkü burada çıkan obsidyen Çatalhöyük, Can Hasan, Erbaba ve Hacılar yerleşmelerine kadar gitmekteydi. Bu durum da bize geniş bir obsidyen ticaretinin varlığını ortaya koymaktadır( Hrt: 12)359.

Diğer bir önemli maden yataklarından olan ve Laodiceia’ya yaklaşık üç saatlik mesafedeki Sızma madenciliğin merkezi idi ( Res: 23) . Burada cıva madeni oldukça yaygındı( Res: 24) . Hatta 1900’lü yıllarda bu işletmelerin yeniden faaliyete geçmesi için planlamalar yapılmıştır. Bölgede cıva madeni olduğu kadar, Hirschfeld’e göre

356 Bahar- Koçak, 2010, s. 13. 357 Bahar, 2016, s. 3- 4. 358 Cauvin- Atlı, 1996, s. 252- 253. 359 Mellaart, 1975, s. 40- 41. 72

burada altın madeni de vardır. Laodiceia’da ise bulunan madenlerin işletilmesini denetleyen memurlar vardı. Bunlar Laodiceia’da ikamet etmekteydiler. İşlenilen madenler Roma’ya taşınmaktaydı. Böylelikle Laodiceia, ’tan Roma’ya kadar uzanan geniş bir ticaret rotasının merkezi haline gelmekteydi. Zizimene ise kırmızı kurşunun üretilmesinde kullanılan kırmızı renkteki pigmentin bulunduğu yerdi ve burada doğal sülfit üretimi yapılmaktaydı. “Laodiceia Katakekaumene” ismindeki “Katakekaumene” ismi “yanmış” anlamına gelmekteydi. Burada bulunan maden ocaklarında yanma işleminin gerçekleşmesinden dolayı bu ismi aldığı düşünülmektedir. Diğer başka görüş ise Laodiceia’da çıkan bir yangından dolayı bu ismi aldığı düşüncesidir360.

Sızma’da cıva madeni olduğu kadar, bölgede gümüş de bulunmaktaydı. Ayrıca zengin madenlerin yanı sıra şifalı sıcak sular ve buz gibi ferahlatıcı çeşmeleri de mevcuttu. Bütün bunlardan dolayı burasının ilahlar tarafından insanların kullanımına sunulan bir mekân olduğu düşünülmüştür. Hatta buradaki insanların öldükten sonra tekrar hayat bulacakları inancı yaygın olan bir düşünceydi361.

Sızma’da yaygın olarak damar tipi cevherleşme görülmektedir. Metalik madenler ise Sızma- Ladik civarında yoğunluk göstermektedir362. Kalkolitik Çağ’dan beri yerleşim yeri olarak görülen Sızma’dan 1970’li yıllarda Etibank da cıva madeni çıkarmıştır. Kullanılan bu maden ocaklarını Romalılar da kullanmaktaydı363.

Roma hâkimiyeti zamanında Sızma madenleri ve toprakları imparatorun özel mülkiyetine geçmişti. Buradaki insanlar imparatorun hizmetçi ve kölesi konumundaydılar. Bu madenler kırsal bir kesimde değil de bir şehir olan Laodikia’dan yönetilmekteydi. Buna kanıt olarak Laodiceia’da bulunan bir yazıtta imparatorun hizmetlileri ve kölelerinin gösterilmesidir364. Zizimene Anne’nin ise bu toprakların ve madenlerin sahibi olduğuna inanılıyordu365.

360 Ramsay, 1905, s. 367, 370. 361 Ramsay, 1907, s. 330. 362 Ateş, 2014, s. iv, 11. 363 Bahar- Koçak, 2010, s. 17. 364 Ramsay, 1907, s. 336. 365 Calder, 1913, s. 10; Ramsay, 1907, s. 336. 73

3.3.6. SİKKELER

Sikkenin basımına dair ilk bilgileri, MÖ 5. yy.’de yaşamış olan Herodotos’tan almaktayız. Herodot, Lydialıların ilk defa altın ve gümüş sikke basıp kullanan halk olduğunu belirtiyor. MÖ 6. yy.’de ise Ksenephon, ilk sikkeyi basan halkları sayarken Lydialıların da adı geçmektedir366.

Bu başlık altında bahsedeceğim sikke tipleri genel olarak Lykaonia’nın güney ve güneydoğu yönünü kapsayan kentler ve yerleşim yerlerindekilerdir. Iconium’da bazı dönemlerde belirgin sikke tipolojileri ortaya çıkmıştır. Fakat bu çalışmamda sadece Roma dönemi sikkeleri üzeride durulacaktır.

Üzerinde S.R. harfleri yazan sikkenin üzerinde Iconium’un “Good Fortune” adlı İyilik Tanrıçası’nın bir tahtın üzerinde, ana tanrıça figürü olarak oturmaktadır. Bu üslup daha çok Kybele üslubundan sonraki gelendir367.

MÖ 1. yy.’e veya daha geç dönemlere gelindiğinde sikkelerde Hellenleşme izlerini görmekteyiz. Zaten Iconium’un Hellenleşmesine ilk tanık olduğumuz zemin sikkelerdir. Özellikle yerel tanrı Zeus ( Res: 25) ve Dionysos’un sikkeleri ana türleri oluşturmaktadır. Diğer sikkelerin bazıların da ise Perseus elinde “Gorgoneion” yani Medusa başını tutarken gösteriliyor. Bütün bunlardan görüldüğü gibi kenttin sikkelerinde de bir Hellenleşme söz konusudur368.

MS 3.yy. ’e gelindiğinde ise Iconium sikkelerinde Roma Senatosu’nun baş harfleri olan S. R. harfleri görülmektedir. Bu sikkeler sayesinde Iconium ile Roma’nın arasında olan bağlantıyı net bir şekilde anlamaktayız369.

3.3.6.1. IULIUS- CLAUDIUS HANEDANI DÖNEMDEKİ SİKKELER

3.3.6.1.1. AUGUSTUS DÖNEMİ ( MÖ 27- MS 14)

Augustus, Roma’ya hâkim olduktan sonra sikkelerde kendi adını kullanmaya başlamıştır. AVGVSTVS, AVGVSTVS DIVI F, CAESAR AVGVSTVS, CAESAR

366 Tekin, 2008, s. 87. 367 Ramsay, 1907, s. 366. 368 Ramsay, 1907, s. 358. 369 Ramsay, 1907, s. 366. 74

AVGVSTVS F PATER PATRIAE gibi değişik versiyonlardaki isimleri sikkelerin üzerinde geçmekteydi370. Augustus zamanında sikkelerde Romalılık bilinci hâkim olmuştur. Augustus kendi siyasal otoritesini sikkelerde de göstermeye çalışmıştır371. Lystra’da bulunan Augustus sikkesinde IMPE…..AVGVζTI yazısı vardır. Augustus’un defne yapraklarıyla süslü büstü bulunur. Diğer yüzünde ise COLIVL FEIGEM [L ]VSTRA yazar. Peçeli bir rahip ile kambur öküz ve pulluk resmedilmiştir( Res: 26) 372.

Günümüzde Zoldera olarak da adlandırılan Lystra, Augustus’un kolonisiydi ve adı da “Colonia Iulia Felix Gemina Lustra” idi. Burada Augustus, Titus, Trajan, M. Aurelius ve Faustina Junior sikkeleri bulunmuştur. En son bulunan iki sikkede bir nehir tanrısı olan Tyche’nin ayakları temsil edilir. ACTS’te ise bu tanrının Zeus veya Hermes olduğu ve onların kızgın oldukları düşünülür. Bunlar Romalı Jupiter ve Mercurius olamazdı. Çünkü o dönemde Iconium daha Roma kolonilerinden biri değildir 373 . Zeus özellikle erken dönem Iconium sikkelerinde oldukça fazla kullanılmış figürlerdendi. Isauria’ da bulunan bir sikkede de Zeus’u görebilmekteyiz374.

3.3.6.1.2. CLAUDIUS DÖNEMİ (MS 41- 54)

İmparator Claudius Lykaonia’nın örgütlenmesine büyük önem verdi ve bölgedeki üç kentte kendi adını vermiştir; Claudio-Derbe, Claudiconium ve Claudio- Laodiceia. MS 117- 138 Hadrian zamanına kadar Claudiconium ise aynı yapısını ve statüsünü devam ettirmiştir375.

Bahsedilmiş olduğu gibi modern Konya’nın eski ismi olan Iconium, Perseus’un hikâyesine atıfla Gorgon’un “€ίKωV” isminden türemiştir. MS 41’de Claudius ile birlikte Claudiconium adını aldı. Hadrian zamanında Roma kolonisi oldu. Onun zamanında da Iconium’un ismi “Colonia Aelia Hadriana Augusta Iconensium” olmuştur.

370 Tulay, 2001, s. 36. 371 Erdemir, 2015, s. 50. 372 Hill, 1910, s. 10. 373 Hill, 1900, s. xx. 374 Price, 2004, s. 438. 375 Ramsay, 1907, s. 362. 75

Sikkelerdeki ana motif ya da sembol, Zeus ve Perseus olmasına rağmen, nadir de olsa Dionysos başı da görülür. Ayrıca bu dönem sikkelerinde bir yargıcın adı görülür; “M€N€. TIMO.” ya da “M€N€∆HM. [TIM] OѲ€OY.”. Claudius yönetimi altındaki Galatia valisi M.Annius Afrinus’un ismi sikkelerde görülür; “KΛAY∆€IKONI€ΩN” (Res: 27)376. Bu Grek efsanevi ismi daha sonra Hadrian döneminde değişir377.

3.3.6.1.3. NERO DÖNEMİ ( MS 54- 68)

Claudius’tan sonra tahta çıkan Nero378’ nun Iconium’da bulunan sikkesinde karısının da resmi vardır. Ön yüzeyinde N€PωNKAICAPCEBACTOC yazmaktadır ve Nero’nun başı defne yapraklarıyla süslenmiş bir şekilde tasvir edilmiştir. Diğer yüzünde ∏O∏∏AIAC€BACTHKΛAY∆ €IKON….I€ωN yazmaktadır. Poppaea ( Nero’nun 2.karısı) tahtta oturur vaziyette ( Res: 28), bir elinde haşhaş başı diğer elinde asa ile gösterilmiştir379. Nero ile Domitianus dönemi arasındaki yerel sikkeler tunçtan darp edilmiştir. Fakat alaşım oranları zaman zaman değişiklik göstermiştir. Mesela Nero dönemi sikkelerinin ağırlığı standart 4. 40 gr iken, Vespasianus dönemi sikkeleri ise 8- 12 gr’dır380.

3.3.6.1.4. VESPASIANUS DÖNEMİ ( MS 69- 79)

Laodiceia Combusta, “Katakekaumene” olarak da bilinen modern Ladik’tir. MS 41’de Claudius tarafından Claudiolaodiceia adı verilmiştir. Bu kent Lykaonia’ya katılmayıp, Galatia hâkimiyetinde olmayı sürdürmüştür. Burada elde edilen sadece üç sikke bilinmektedir. Bunlar;

1.Vespasian. “[C]€BACTH N€IKH KΛAY∆IO∆IK€ΩN”, Nike (Res: 29) .

2.Titus, Domitian, Caesar. “[C]€BACTH N€IKH KΛAY∆IO∆[IK€] ΩN”, Kibele oturur pozisyondadır ( Res: 30) .

376 Hill, 1900, s. xxiii- xx; Mitchell, 1979, s. 412- 413. 377 Mitchell, 1979, s. 413. 378 Tekin, 2008, s. 234. 379 Hill, 1900, s. 4. 380 Erdemir, 2015, s. 52. 76

3. Diğer türdeki sikkelerde bir kadın figürü ayakta, bir elinde phiale ( libasyon kabı) bir elinde asa ile gösterilir, tıpkı Caesar’ınkilerde olduğu gibi381.

Vespasianus dönemi sikkelerinin çoğunluğunda Vespasianus başında çelenk ile gösterilmiştir ve bu sikkelerde zafer tanrıçası Nike de yinelenen figürlerdendir. Ayrıca bu sikkeler tunçtan yapılmıştır382.

H. von Aulock tarafından yapılan çalışmada üç Iconium sikkesi belirlenmiştir. Bu sikkelerin 2’si Vespasian dönemine, 1’i Titus dönemine tarihlenmektedir. Bu sikkeler “COL IVL AVG ICON” ve “COL E Q ICONIEN” ifadelerini taşır. Bu sikkelerde gösteriyor ki, Iconium’un daha önceden Hadrian altındaki bir koloni olduğu ve kolonini asıl kurucusu olan Augustus’un Pisidia’nın diğer yerlerinde olduğu gibi yukarıdaki unvanları kullanılmasına izin verdiğini anlıyoruz. Bu durum Augustus’a birtakım avantajlar sağlamıştır. Güney Galatia’nın koloni yönetimi hakkında yeni fikirler elde etmiştir383.

3.3.6.1.5. HADRIANUS DÖNEMİ ( MS 117- 138)

Claudiconium, Hadrian zamanında bir Hellen kentiydi. Buna kanıt olarak Hadrian egemenliğinde basılan Iconium sikkelerinin çoğunun Grek kentlerinde olması, birkaçı da Roma kolonisine aittir. Buradan da anlamaktayız ki, Iconıum’un itibarının artmış olmasıdır. Yanı Iconıum bir kent statüsüne yükselmiştir. Sikkeler üzerinde ve resmi yazışmalarda Latince kullanmışlardır384.

Roma zamanı sikkelerinde Claudius’tan Hadrian’a kadar olan sikkelerde “KΛAY∆- EIKONIEΩN” ifadesi yer alır385. Claudius dönemi ve hemen sonrasında görülen sikkelerdeki Grek efsanesi “KΛAY∆EIKONIEΩN” türü Hadrian zamanında tamamen bir değişikliğe gidilerek Latin efsanesi “COL AEL HADR AVG ICON” şeklinde olmuştur. Bu tür Antoninus Pius’tan Gallienus’a kadar uzanmıştır386.

381 Hill, 1900, s. xxii- xxiii. 382 Erdemir, 2015, s. 53- 54. 383 Mitchell, 1979,s. 414. 384 Ramsay, 1907, s. 362. 385 Mitchell, 1979, s. 412. 386 Mitchell, 1979, s. 413. 77

Iconium’da bir heykelin taklidi olan İmparator Hadrian sikkesinde Perseus’un Hellenizm düşmanlarını yok edişi tasvir edilmiştir. Perseus (yerli bir tanrının Hellenize olmuş biçimidir. Ayrıca Athena’nın yardımıyla efsanevi olarak Hellen kentini kurduğu düşünülmektedir.) düşmanları bertaraf etmek için Medusa’nın başını dışa dönük kendinden uzak bir biçimde tutmuş şekilde gösterilir. Bu sikke türleri Iconıum’da daha sonraları kaybolmuştur387.

Hadrian dönemine ait bir sikkenin ön yüzünde A∆PIANoC KAICAP yazısı ve Hadrian’nın başı vardır. Diğer yüzünde ise; KΛAY∆€IKO NI€ωN yazmaktadır. Perseus ön yüzü dönük ve çıplak şekilde ayakta üzerinde chlamys denilen kısa pelerin ile gösterilmiştir. Elinde Gorgon’un başını havaya kaldırmıştır (Res: 31) 388.

3.3.6.1.6. ANTONINUS PIUS ( MS 161- 180)

Antoninus Pius zamanındaki sikkelerde “Koιѵóѵ AυЌαoѵįas” ismi geçmektedir. Bu sikkeler Laodiceia Katakekaumene hariç diğer tüm şehirlerde görülüyor, bu şehirlerinde o tarihte de Galatia eyaletine bağlı oldukları düşünülüyor. Zaten o dönemde koloni rütbesi daha önceden ulaşan sadece üç kent vardı: Bunlar Iconium, Lystra ve Parlais idi389.

Barata (Konya- Yağlıbayat), Ramsay’ın belirttiğine göre Karadağ ve Binbir Kilise veya Madenşehir’dedir. Antonius Pius’un altındaki Koιѵóѵ ile birlikte burada sikke basılmaya başlanmıştır. Ondan daha öncesinde ilk zamanlarda sikke görülmüyordu. En geç sikkeler ise Büyük Philip ve Otacilia dönemine aittir390.

Savatra/ Soatra’da ( Yağlıbayat) Trajian’dan Antonius Pius dönemine kadar olan sikkelerde “CAоYATP€ΩN” ismi okunur. Ondan sonra da “KоI. ΛYKAоNIAC” eklenir. Büyük Philip zamanında da “CAYAT[P€ΩN]” basılmaya başlar391.

387 Ramsay, 1907, s. 328. 388 Hill, 1900, s. 4. 389 Hill, 1900, s. xviii. 390 Hill, 1900, s. xix. 391 Hill, 1900, s. xxii. 78

Iconium’da bulunan Antoninus Pius sikkesinin bir yüzeyinde ANTONIN VSAVGPIVS yazmakta ve Pius’ un başı defne yapraklarıyla süslenmiş bir şekilde gösterilmiştir. Diğer yüzeyinde ise CO LICO yazmaktadır. Burada da Athena’nın başında ucu ibikli bronzdan yapılmış bir kask bulunur (Res: 32) 392.

Savatra/ Soatra’da Antoninus Pius dönemine ait sikkede; AVTKAIA∆P ANTΩNINoC yazısı bulunur. Sikkede Antonius Pius’un defne yapraklarıyla süslü büstü ve renkli kumaşlardan yapılmış olan elbisesi ile tasvir edilmiştir( Res: 33) 393.

3.3.6.1.7. LUCIUS VERUS ( MS 161- 169)

L. Verus dönemine ait sikkeler birbirinden farklı birçok yerleşim yerinde bulunmuştur. Hyde, Ramsay tarafından Karapınar olarak belirtilmektedir (Akçaşehir olabileceği de düşünülmektedir. ) . Hermes türündeki bu sikke üzerinde Y∆HC I€PAC KOINON ΛYKAON unvanı okunmaktadır.394.

Losta (Zosta) yakınlarında bulunan Derbe, Amyntas’a geçmeden önce Antipater’in tiranlığı altındaydı. Bu döneme ait L. Verus sikkeleri şunlardır:

L. Verus sikkesinde [KΛAY.]∆€PB.KOI.ΛYKAONIAC ismi vardır. Buradaki Herakles sopasıyla, aslan derisi ve elmalarla simgelenir.

Diğer bir Verus sikkesinde AV….TOK. KAIC.Λ.AVPH.oVH….ifadesi geçer. L.Verus ışık saçan bir taç Paludamentum (Geniş ve renkli kumaştan yapılmış ve sadece yüksek memurlarla yöneticilerin giydiği harmani) ve zırhla gösterilmiştir. Aynı sikkenin diğer yüzeyinde ise ∆AΛICAN∆€…..ΩN.KOIN.ΛV…KA ifadesi geçmektedir. Zeus bir taht üzerinde oturuyor. Himation denilen sağ omzundan bacaklarına kadar dökülen dış elbisesi ile bir elinde bulunan phiale (ortasında delik bulunan sığ kase) ile gösterilmiştir (Res: 34) 395.

Barata’da bulunan Antoninus Pius dönemi sikkesinde ön yüzeyinde AYTO Λ.AYRIOY HPOCCEB yazmaktadır.L. Verus’un defne yapraklarıyla süslü başı

392 Hill, 1900, s. 4. 393 Hill, 1900, s. 12. 394 Hill, 1900, s. xx- xxi. 395 Hill, 1900, s. 3. 79

bulunur.Diğer yüzünde B….. APAT€…ωN.KoI. ΛYKA…Onıac yazmaktadır. Atlı imparator ayaklarının altındaki figürü ayaklarının altına alıp mızrak saplıyor( Res: 35) 396.

3.3.6.2. ASKER İMPARATORLAR DÖNEMİ

3.3.6.2.1. III. GORDIANUS ( MS 238- 244)

Iconium’da bulunan III. Gordiananus sikkesinin bir yüzeyinde (IMPCAESMANTGORDIANSAVG) yazarken diğer yüzeyinde ise ICONI ENSICOLO SR yazmaktadır. Ayrıca ICONI ENSICOLO SR yazan yüzde yüksek sırtlı bir taht bulunur fakat bu sikkede nehir tanrısı yoktur( Res: 36) 397.

3.3.6.2.2. GALLIENUS DÖNEMİ ( MS 253- 268)

Klasik Gallienus sikkelerinde Herakles görülür ve tamamen Grek üslubu görülür. Genellikle bir elinde sopa ve diğer elinde yılan derisi bulunur398. Sikkelerde genelde Perseus resmedilir. Ayrıca Iconium’da Gallienus dönemi sikkelerinin genelinde Roma Senatosu’na atıfla S. ve R. harfleri bulunur. Bu harfler dışında başka bir işaret bulunmaz. Bu harfler Pisidia Antiochia’sında da görülür. Ayrıca aynı harfler Septimius Severus zamanındaki sestetiilerde de( Roma’nın asıl para birimi 2. 5’ lik bronz paradır. Sestertius’un çoğuluna da sestertii denir.) kullanılır399.

Gallienus Dönemi sikkelerinden birkaçı:

1. IMPГPLICGAΙI€NVГPFA yazan yüzde Gallienus’un büstü ve kafasında ışık saçan tacı vardır. Arka yüzeyinde ise; ICONI€ NCOLO S R yazar ve Athena kasklı bir şekilde ayakta duruyor, ellerini açmış elinin birinde mızrak ve ayaklarında kalkan var. Yanında yılan kıvrılmış duruyor( Res: 37) .

2. Diğer bir sikkede ise okunabilen yüzünde ICONI ENCOLO S R yazar ve burada Herakles yüzünü sağına dönmüş çıplak bir şekilde ayakta duruyor. Bir elinde sopa bulunurken, diğer elinde aslan derisi vardır( Res: 38) .

396 Hill, 1900, s. 2. 397 Hill, 1900, s. 4. 398 Ramsay, 1907, s. 355. 399 Hill, 1900, s. xxiii- xx. 80

3. Başka bir sikkenin okunabilen yüzünde IC ONI€ NCOLO S R yazar ve bu sikkede Perseus çıplak bir şekilde ayakta durur pozisyonda gösterilir. Ayakları ayrık bir şekilde, bir elide harpe denen bir tür kılıç ve diğer elinde Gorgon’un başı vardır( Res: 39) .

4. Gallienus zamanına ait başka bir sikkenin bir yüzünde IMCPLI GALLIENVSAV yazar ve Gallienus’un başında tacı ve harmanisi ile betimlenir. Diğer yüzünde ise; I CONIENSIVMCOL S R yazmaktadır( Res: 40) 400.

400 Hill, 1900, s. 4. 81

SONUÇ

Iconium, coğrafi olarak genel itibariyle güneyinde Lystra ve Isauria, güneydoğusunda Derbe ve Laranda, doğusunda Kappadokia, kuzeydoğusunda Garsauria, kuzeyinde Laodiceia Katakekaumene ve batısında da Pisidia bölgesi bulunur.

Iconium, coğrafi konumundan dolayı oldukça önemli bir yerdir. Orta Anadolu’nun merkezinde bulunması onu önemli yolların kavşağı haline getirmiştir. Kuzey ve güneyden gelen yollar gerek seyyahların gerekse araştırmacıların seyir rotası haline gelmiştir. Ayrıca bu özelliklerinden dolayı birçok devletin de ilgisini çekmiştir ve çokça sefere maruz kalmıştır. Devletler de kendilerine göre bir güzergâh belirleyerek çeşitli yollar inşa etmişlerdir. Pers Kral Yolu ve Via Sebaste bunlardan sadece ikisidir. Bu yollar sayesinde de kentin jeopolitik açısında değeri daha da artmıştır.

Farklı birçok kaynakta Iconion/ Iconium veya Konya olarak geçen bu merkezin çok köklü bir tarihi vardır. Tarihin bilinen ilk kentlerinden olan Çumra- Çatalhöyük bu bölgededir. Ayrıca bu kentte, Paleolitik Çağ’dan başlayarak, Demir Çağ da dâhil olmak üzere yoğun bir yerleşim yeri mevcuttur. Buna en güzel kanıt, bölgede bulunan sayısız höyüklerdir. Hititler zamanında söz konusu bölgenin adı ilk zamanlar Luvi halkının yaşadığı yer daha sonra da Tarhundašša olarak bilinmekteydi. Bölgede yoğun bir Hitit etkisi hâkimdi. Konya’da bulunan Kurunta, Eflatunpınar gibi birçok anıtta bu etkiyi görmek mümkündür.

Ksenophon’un Frigya’nın son kenti olarak belirttiği Iconium, kültür olarak kendilerini Friglere daha yakın görmekteydiler. Bu durum kendilerini Lykaonia’nın bir parçası olarak kabul etmelerine kadar devam etmiştir.

Hellenistik ve Roma döneminde Iconium çok aktif bir konumdaydı. Bu dönemlerde, kentin sınırları ve siyasal atmosferi sürekli değişmiştir. Kenti ele geçiren devlet somut olarak Iconium’da olmasa bile, kendilerini temsilen satrap atayarak bölgede söz geçirmeye çalışmıştır. Bu dönemde kentte ekonomik olarak da çeşitli gelişmeler yaşanmıştır. Tarım ve hayvancılık başta olmak üzere birçok alanda 82

ekonomik faaliyetler sürmüştür. Taşımacılık, ticaret ve madencilik kentte bulunan diğer önemli ekonomik alanlardandır.

Iconium, pekçok alanda olduğu gibi din konusunda da oldukça mühim bir yer haline gelmiştir. Kentte Luvi, Hitit, Frig kökenli tanrı ve tanrıça kültleri oldukça yaygın olmuştur. Çatalhöyük’te görülen ana tanrıça idolünün yanı sıra Kybele’nin yerel bir formu olan Zizimene Ana da özellikle Sızma- Ladik başta olmak üzere birçok merkezde varlık göstermiştir.

Daha geç dönemlere gelindiğinde ise Iconium’da misyonerlik faaliyetlerinin yapıldığını görmekteyiz. Aziz Pavlus ve Barnabas’ın Lykaonia’nın çeşitli ilçelerini de gezerek yaptıkları seyahatler Hıristiyanlığın kentte belli bir nüfuz elde etmesini sağlamıştır. Bu misyonerlik hareketi esnasında Pavlus ve arkadaşlarına karşı çıkan Yahudiler olsa da, Hıristiyanlığın yayılması fazla bir sekteye uğramamıştır.

83

KAYNAKÇA

Antik Kaynaklar:

ACTS :https://www.biblegateway.com/passage/?search=Acts+1&version=KJV (Erişim Tarihi: 09. 05. 2018.)

Ammianus :Ammianus, Rerum Gestarum Libri, Çev: Jon C. Rolfe, Harvard Unıversity Press: William Heinemann, İstanbul 1935- 40.

Arrian :Arrian, İskender’in Seferleri, Çev: Meriç Mete, İdea Yayınevi, İstanbul 2015.

Cicero :Cicero, Cicero’ s Letters To Atticus https://en.wikisource.org/wiki/Letters_to_Atticus/5.20( Erişim Tarihi: 30 Nisan 2018 )

Diodoros :Diodoros, Bibliotheka Historika, Çev: T. E. Page (Loeb), London, 1947.

Herodotos :Herodotos, Historia (Heredot Tarihi), Çev: M. Ökmen ve A. Erhat, İstanbul, 1983.

Ksenophon :Ksenophon, Anabasis, (Onbinlerin Dönüşü), Çev: Tanju Gökçöl, Hürriyet Yayınları, İstanbul 1974.

Pliny :Pliny, The Natural History of Pliny, Vol. II, Çev: Bostock I.- Riley H. T., Henry G. Bohn, London 1885.

Pliny :Pliny, The Natural History of Pliny, Vol. V, Çev: Bostock J. | Riley H. T. ,Henry G. Bohn, London 1856.

Strabon :Strabon, Geographica (Antik Anadolu Coğrafyası: XII, XIII, XIV), Çev: A. Pekman, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul 2015.

84

Modern Kaynaklar:

Ainsworth,1942 :William, Ainsworth, Travels And Researches İn Asia Minor, Mesopotamia, Chaldea And Armenia, John W. Parker, C. II, London.

Akurgal,2015 : Ekrem, Akurgal, Anadolu’ nun Kültür Tarihi, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, Ankara.

Alp,1972 : Sedat, Alp, Konya Civarında Karahöyük Kazılarında Bulunan Silindir ve Damga Mühürleri, TTK Yayınları, Ankara.

Alp,1994 : Sedat, Alp, “Konya- Karahöyük 1992 Kazısı”, XV. Kazı Sonuçları Toplantısı I, S. 1677, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, s. 269- 272.

Altan,1940 : Midhat, Altan, Konya’ nın İktisadi Bünyesine Bir Bakış, Konya Ticaret Müdürlüğü Hüsnütabiat Basımevi, İstanbul.

Arık,1956 : Remzi Oğuz, Arık, Ankara- Konya- Eskişehir- Yazılıkaya Gezileri, TTK, Ankara.

Arslan,2000 : Murat, Arslan, Antikçağ Anadolu’ sunun Savaşçı Kavmi Galatlar, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul.

Arslan,2007 : Murat, Arslan, Mithradates VI Eupator, Odin Yayıncılık, İstanbul.

Arslan,2014 : Murat, Arslan, “Galatları Byzantion Kuşatması”, Aktüel Arkeoloji, S. 37, İstanbul, s. 70- 75.

Arslan,2013 : Mustafa, Arslan, “Antik Eserler Işığında Pisidia’ nın Doğal Kaynakları ve Ekonomik Durumu”, Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, C. 5, No. 2, Konya, s. 312- 321. 85

Atçeken, 2002 :Atçeken, Zeki, “Karamanoğullarına Kadar Konya’ nın Kısa Tarihi” , İpek Yolu Konya Ticaret Odası Dergisi, Edt. Yusuf Küçükdağ, Konya, s. 65- 67.

Ateş, 2014 :Zahide Seher, Ateş, “Kurşunlu Dağdere( Selçuklu, Konya) Arasındaki Bölgenin Maden Yatakları Potansiyelinin Araştırılması” , SÜFBE Jeoloji Mühendisliği Anabilim Dalı Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya.

Atlan, 2014 :Sabahat, Atlan, Roma Tarihi’ nin Ana Hatları I, TTK, Ankara.

Bahar, 1991 :Hasan, Bahar, “Isauria Bölgesi Tarihi” , SÜSBE Tarih Anabilim Dalı Yayınlanmamış Doktora Tezi, Konya.

Bahar, 1994 :Hasan, Bahar, “Takkeli Dağ (Kevele Kalesi) ve Konya Tarihi Bakımından Önemi”, SÜSBE Dergisi III, Konya, s. 313- 333.

Bahar, 1996a : Hasan, Bahar, “Konya- Karaman İlleri veİlçeleri 2004 Yılı Yüzey Araştırması”, 23. Araştırma Sonuçları Toplantısı Bildirileri, C. I, F.S. Yayınları, İstanbul, s. 95- 106.

Bahar, 1996b : Hasan, Bahar, “Isauria Bölgesi’ nin Antik Çağdaki Yerleşim Merkezleri”, Anadolu Araştırmaları, Prof. Dr. Afife Erzen’ e Armağan, İstanbul, s. 51- 91.

Bahar, 1998 : Hasan, Bahar, “Konya Araştırmaları III: Lykaonia”, SÜFEFD, S. 12, Konya, s. 23- 54.

Bahar, 1999 : Hasan, Bahar, “Konya ve Çevresi Yüzey Çalışmaları 1997” , XVI. Araştırma Sonuçları Toplantısı Bildirileri, II, s.23- 54.

Bahar, 2001 : Hasan, Bahar, “1998-1999 Yılı Konya-Karaman İlleri Yüzey Araştırmaları”, Araştırma Sonuçları Toplantısı XVIII-2, İzmir, s. 187-199.

Bahar, 2002 : Hasan, Bahar, “Konya- Karaman Yüzey Çalışmaları 2001”, 20. Araştırma Sonuçları Toplantısı, C. 2, Kültür ve Turizm Bakanlığı Dösimm Basımevi, Ankara, s. 95- 106. 86

Bahar, 2006a : Hasan, Bahar, “Konya- Karaman İlleri ve İlçeleri 2004 Yılı Yüzey Araştırmaları I”, 23. Araştırma Sonuçları Toplantısı, C. 30, Kültür ve Turizm Bakanlığı Dösimm Basımevi, Ankara, s. 95- 106.

Bahar, 2006b : Hasan, Bahar, “Bozkır ve Çevresinin Erken Çağları” , SÜFEFD, S.15 , Konya, s. 97- 120.

Bahar, 2007 : Hasan, Bahar, “Konya- Karaman Yüzey Araştırmaları 2006”, 25. Araştırma Sonuçları Toplantısı, C. 1, Kültür ve Turizm Bakanlığı Dösimm Basımevi, Ankara, s. 235- 254.

Bahar, 2010a : Hasan, Bahar, Roma ve Bizans Tarihi, Kömen Yayınları, Konya.

Bahar, 2010b : Hasan, Bahar, Eskiçağ Uygarlıkları, Kömen Yayınları, Konya.

Bahar, 2015a : Hasan, Bahar, “Eskiçağ’da Konya”, Şehirlerin Sevdalısı İbrahim Hakkı Konyalı Armağanı, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Konya, s. 271- 298.

Bahar, 2015b : Hasan, Bahar, Konya’ nın Kırk Höyüğü, Konya Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, Konya.

Bahar, 2017a : Hasan, Bahar, “Türklerden Önce Konya Tarihi”, Konya Araştırmaları Göç ve İskan, Edt. Alaattin Aköz- Doğan Yörük, Palet Yayınları, Konya 2017, s. 29- 44.

Bahar, 2017b : Hasan, Bahar, “ Tarih Öncesinden Bizans Dönemine Kadar Konya Ulaşımı Ve Balkayalar-Bağırsıkdere Kalesi” , USAD, S. 7, s. 125- 140.

Bahar, Karauğuz, Koçak, 1996 : Hasan, Bahar- Güngör Karauğuz- Özdemir Koçak, Eskiçağ Uygarlıkları 1, İstanbul. 87

Bahar- Koçak, 2004 : Hasan, Bahar- Özdemir Koçak, Eskiçağ Konya Araştırmaları 2, Kömen Yayınları, Konya.

Bahar- Koçak, 2010 : Hasan, Bahar- Kerim Koçak, “Antik Dönemde Toroslardaki PB, ZN, +AG, +CU, +SN Madenciliği”, S.Ü.M.M.F.D. , C.25, Konya, s. 11- 24.

Balance, 1958 : M. H. Balance, “Roman Roads in Lykaonia” , Anat. Stud. , BIAA, Vol. 8, s. 223- 234.

Balıvet, 2012 : Michel, Balıvet, Konya Dönen Dervişler Şehri, Çev: Mehmet Aydın, Nüve Kültür Merkezi Yayınları, Konya.

Ballard- Burke- Simpson, 2012 : Mary Ballard- Brendon Burke- Elizabeth Sımpson, “Gordion Dokumaları” , Frigler: Midas’ ın Ülkesinde, Atların Gölgesinde, Edt: Taciser Tüfekçi Sivas- Hakan Sivas, Yapı Kredi Yayınları, s. 360- 375.

Başgelen, 2005 : Nezih, Başgelen, “Frigler ve Efsanevi Kralları” , Anadolu Uygarlıkları.

Belke- Restle, 1987 : Klaus Belke- Marcell Restle, “Galatien und Lykaonien”, The Universty Of Chicago Press Journal, Vol. 62, No. 2, Ankara, s. 384- 385.

Berk, 2011 : Fatih Mehmet, Berk, “Antik Kaynaklara Göre İç Batı Anadolu’ nun ( Phrygia) Jeopolitiği”, SÜSBE Tarih Anabilim Dalı, Eskiçağ Bilim Dalı Yayınlanmamaış Doktora Tezi, Konya.

Berk- Arslan, 2013 : Fatih Mehmet, Berk- Mustafa Arslan, “St. Thecla: A Native Of Iconium” , International Conference on Religious Tourism and Conference, Konya, s. 109- 125.

Bilgin, 2004 : Mustafa, Bilgin, “Konya- Karaman İlleri Hellenistik ve Roma Çağı Keramikleri”, SÜSBE Tarih Anabilim Dalı, Eskiçağ Tarihi Bilim Dalı Yayınlamamış Yüksek Lisans Tezi, Konya. 88

Biricik, 2012 : Ali Selçuk, Biricik, “Konya’ nın İklim Özellikleri”, İÜEF Coğrafya Dergisi, S. 2, Ankara, s. 89- 99.

Bosch, 1940 : Clemens, Bosch, Roma Tarihinin Ana Hatları I. Kısım Cumhuriyet, Çev: Sabahat Altan, İÜEFTED, No: 127, İstanbul.

Bozyiğit- Güngör, 2011 : Recep, Bozyiğit- Şeyma Güngör, “Konya Ovası’ nın Toprakları ve Sorunları”, Coğrafya Dergisi, S. 24, İstanbul, s. 169- 200.

Brown,2000 : Peter, Brown, Geç Antikçağ’ da Roma ve Bizans Dünyası, Çev: Turhan Kaçar, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul.

Bryce,2005 : Trevar, Bryce, The Kıngdom Of The Hittites , Oxford University Press, New York.

Büyükkolancı, 1996 : Mustafa, Büyükkolancı, “Pisidia Bölgesi Tapınak Mimarisi”, İÜSBE Klasik Arkeoloji Bilim Dalı Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul.

Calder, 1913 : William, Calder, “A Roman Imperial Doman”, The Class. Rev. , 27, 1, , s. 9- 11.

Calder, 1956 : William, Calder, “MAMA I- Monumenta Asiae Minaris Antiqua”, The Manchester Universty Press, Manchester.

Casal, 1958 : U. A. Casal, “Salt”, Monumenta Nippanica, Sophia University, Vol: 14, No: 12, , s. 61- 90.

Cauvin- Atlı, 1996 : Marie, Claire Cauvin- Nur Balkan Atlı, “Rapport sur les recherches sur l'obsidienne en Cappadoce, 1993-1995” , Anatolia Antiqua, s. 249- 271.

Childe, 1983 : Gordon, Childe, Tarih’ te Neler Oldu, Çev: M. Tunçay- A. Şenel, Alan Yayıncılık, , İstanbul. 89

Childe, 2006 : Gordon, Childe, Kendini Yaratan İnsan, Varlık Yayınları, S. 889, İstanbul.

Cramer, 1832 : John Antony, Cramer, A Geographical and Historical Description of Asia Minor, Oxford University Press.

Çaycı, 2006 : Ahmet, Çaycı, “Osmanlı Seyyahlarının İzlenimleriyle Konya ve Çevresi”, NEÜİFD, S. 21, Konya 2006, s. 119- 151.

Darga, 1992 : Mühibbe, Darga, Hitit Sanatı, Akbank Kültür ve Sanat Yayınları, İstanbul.

Demircioğlu, 1998 : Halil, Demircioğlu, Roma Tarihi, TTK, C. I, Ankara.

Doğanay, 2015 :Osman, Doğanay, Ermenek ve Yakın Çevresindeki Antik Yerleşim Birimleri, Çizgi Yayınları, Konya.

Eravşar, 2001 : Osman, Eravşar, “Gezginlerin Gözüyle Konya”, Gez Dünya’ yı Gör Konya’ yı,Yapı Kredi Yayınları, Konya, s. 241- 287.

Erbil- Ünlü, 2017 : Yiğit, Erbil- Elif Ünlü, “ Fasıllar Anıtı ve Çevresi Geç Tunç Çağı Seramik Buluntuları” , HÜEFD, C. 34, S. 2, Ankara, s. 47- 60.

Erdemir, 2015 : Hatice Palaz, Erdemir, “Claudio Laodiceia (Laodiceia Combusta)’ dan Ele Geçen Bazı Antik Sikkeler Üzerine Bir Değerlendirme” , Tarih, Kültür, Sanat, Turizm ve Tarım Açısından Uluslarası Sarayönü Sempozyumu(24- 26 Ekim 2014 Konya)Bildiri Kitabı, Konya, s. 45- 58.

Evirgen, 2011 : Cemil, Evirgen, “Konya’ nın Coğrafi Yapısı”, I. Konya Kent Sempozyumu, TMMOB.

Evliya Çelebi, 1999 : Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Çev: Seyit Ali Kahraman- Yücel Dağlı, C. 3, Yapı Kred Yayınları, İstanbul.

French, 1981 : David, French, Roman Roads and Milestones of Asia Minor, BAR İnternational Series, Oxford. 90

Güller, 2002 : Binnur, Güller, “Tanrıça Athena ve İkonografisi”, Anadolu Sanat, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sürekli Sanat ve Kültür Dergisi, s. 94- 100.

Güney- Güney 2011 : Emrullah Güney- Umut Güney, Türkiye Coğrafyasının Uygarlıkları Anadolu’ nun ve Trakya’ nın Tarihi Coğrafya Bölgeleri ve Antik Kentleri, Nobel Yayıncılık, Ankara.

Haddad, 1949 :George, Haddad, Aspect of Social Life İn Antioh İn Hellenistic- Roman Period, Chicago.

Hamilton, 1842 : William John, Hamilton, Researches in Asia Minor, Pontus and Armenia, II, J. Murray, London.

Harmanşah- Johnson- Doğan, 2010 : Ömür Harmanşah- Peri Johnson- Uğur Doğan, Yalburt Yaylası Arkeolojik Yüzey Araştırması Projesi2010 Arazi Çalışmaları Raporu, Kültür ve Turizm Bakanlığı, s. 1- 35.

Harmanşah- Johnson, 2011 : Ömür Harmanşah- Peri Johnson, “Yalburt Yaylası (Ilgın- Konya) Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi, 2010 Sezonu Sonuçları” , 29. Araştırma Sonuçları Toplantısı, C. 2, No: 153/ 2, T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Malatya, s. 33- 360.

Hill, 1900 : George, Francis, Hill, Catalogue Of The Greek Coins Of , Isauria And Cilicia, Printed By Order Of The Trustees, London.

Holl, 1904 : Karl, Holl, Amphilochius Von Ikonium In Seinem Verhaltnıs Zu Den Grossen Kappodozıern, J. C. B. Mahr Paul Sıebeak.

İbni Batuta, 2000 : İbni Batuta, İbni Batuta Seyahatnamesi, Çev: A. Sait Aykut, C. 1, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.

İndirkaş, 2001 : Zühre, İndirkaş, Ana Tanrıçalar, Kybele ve Çağdaş Türk Resmibdeki İzdüşümleri, T.C. Kültür Bakanlığı, Ankara. 91

İpçioğlu, 2009 : Mehmet, İpçioğlu, “Gertrude Bell’ in Anılarında Konya”, SÜSBE Dergisi, S. 21, Konya, s. 249- 253.

İznik,2011 : Erkan, İznik, “İmparator Diocletianus’ un “Tavan (En Yüksek) Fiyatlar Fermanı” Edictum de Pretiis Rerum Venalium”, AÜDTCF Tarih Bölümü Araştırmaları Dergisi, C. 30, S. 49, s. 97- 130.

Jones, 1971 : A. H. M. Jones, The Cities Of The Eastern Roman Province, Oxford At The Clarendon Press, Oxford.

Katip Çelebi, 1245 : Katip Çelebi, Cihannüma, İstanbul.

Kaya, 2000 : Mehmet Ali, Kaya, “Ankyra ( Ankara) ve Galatlar” , Kebikeç, S. 9 , s. 77- 96.

Kaya,2011 : Mehmet Ali, Kaya, Anadolu’ da Galatlar ve Galatya Tarihi, Çizgi Kitapevi, Konya.

Kınacı, 2016 : Mesut, Kınacı, “Kral I. Prusias’ ın Yayılmacı Politikası”, SDÜFEF Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 39, s. 27- 44.

Konyalı, 1997 : İsmail Hakkı, Konyalı, Abideleri ve Kitabeleriyle Konya Tarihi, Burak Yayınevi, Ankara.

Kurt, 1994 : Mehmet, Kurt, “Geç- Hitit Şehir Devletleri Döneminde Asur- Anadolu İlişkileri”, SÜSBE Tarih Anabilim Dalı, Eskiçağ Tarihi Bilim Dalı Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya.

Kurt, 2009 : Mehmet, Kurt, “Karaman’ da Eski Çağlara Ait Kültürel Unsurlar ve Turizm Açısından Önemi”, SÜEFD, S. 21, s. 165- 196.

Kurt, 2015 : Mehmet, Kurt, “Antik Lykaonia’ da Yönetim ve Şehirleşme” , DÜSBD, S. 28, s. 119- 132. 92

Kurt, 2017 : Mehmet Kurt, “Roma Döneminde Beyşehir Gölü (Karalis) Çevresinin Sosyal ve Ekonomik Yapısı” , History Studies, Vol. 9, S. 4, s. 123- 137.

Levick, 1967 :Barbara, Levick, Roman Colonies in Souther Asia Minor, Oxford: Clarendon Press, Oxford.

Magie, 2001 : David, Magie, Anadolu’ da Romalılar I, Çev: Nezih Başgelen- Ömer Çapar, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul.

Macqueen, 2009 : J. G. , Macqueen, Hititler ve Hitit Çağında Anadolu, Çev: Esra Davutoğlu, Arkadaş Yayınevi, Ankara.

Mclean, 2002 : B. H. Mclean, Greek And Latin Inscriptions In The Konya Archaeological Museum, Ankara.

Mellaart, 1962 : James, Mellaart, “The Late Bronze Age Monuments of Eflatun Pınar and Fasıllar Near Beyşehir, Anat. Stud. , S. 12, , s. 111- 117.

Mellaart, 1975 : James, Mellaart, The Neolithic of the Near East, Boston Public Library, New York.

Mitchell, 1955 : Stephen, Mitchell, Anatolia Land, Men and Gods in Asia Minor, The Celts and The Impact of Roman Rule, Clarendon Press, Vol: 1, Oxford.

Mitchell, 1976 : Stephen, Mitchell, “Requistioned Transport in the Roman Empire: A New Inscription from Pisidia” , The Journal of Roman Studies, Vol: 66, s. 106- 131.

Mitchell, 1979 : Stephen, Mitchell, “Iconium And Ninica: Two Double Communities in Roman Asia Minor” , Historia: Zeitschrift für Alte Geschichte, s. 409- 438. 93

Mitchell, 2015 : Stephen, Mitchell, “Food, Culture and Enviranment in Ancient Asia Minor” , A Companion to Food in the Ancient World, John Wiley & Sons Ltd, Edt: John Wilkins and Robin Nadeuau, Oxford, s. 285- 289.

Moltke, 2016 : Helmuth Von, Moltke, Moltke’ nin Türkiye’ ye Mektupları, Çev: Hayrullah Örs, Remzi Kitapevi, İstanbul.

Odabaşı, 2002 : Safa, Odabaşı, “Konya’ nın Tarihçesi”, İpek Yolu Konya Ticaret Odası Dergisi, Edt: Yusuf Küçükdağ, Konya, s.1- 3.

Orthmann, 1971 : Winfried, Orthmann, Untersuchengen zur spathethitischen kunst, Bonn: Rudolf Habelt Verlag.

Özaydın, 1997 : Abdülkerim, Özaydın, “Hamdullah el- Müstevfi”, , C. 15, İstanbul.

Özdamar, 1997 : Mustafa, Özdamar, İbrahim Hakkı Konyalı Kütüphanesi Yazmalar Kataloğu, Kırık Kandil Yayınları, İstanbul.

Özdemir, 2008 : Seher, Özdemir, “Sızmahöyük ve Tanrıça Zizimene Kültü” , SÜSBE Arkeoloji Anabilim Dalı Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi Bili Dalı Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya.

Özman, 1999 : Recep, Özman, “Eski Anadolu Tarihinde Galatlar” , İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Eğitimi Bölümü Yayınlanmış Doktora Tezi, Malatya.

Price, 2004 : S. R. F. Price, Ritüel ve İktidar, Çev: Taylan Esin, İmge Yayınları, Ankara.

Pullu, 2006 : Selim, Pullu, Tabal Bölgesi Tarihi( M.Ö. I. Bin Yılın İlk Yarısında Tabal Krallığı’nın Siyasal ve Ekonomik Durumu) , İÜSBE Tarih Ana Bilim Dalı Eskiçağ Tarihi Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul.

Ramsay, 1893 : William, Ramsay, The Church In The Roman Empire Before A. D. 170 , Hodder and Stoughton, London. 94

Ramsay, 1898 : William, Ramsay, St. Paul: The Traveler and Roman Citizen, Hodder and Stoughton, London.

Ramsay, 1905 : William, Ramsay, “Lycaonian and Phrygian Notes” , The Class. Rev. , Vol: 19, No: 7, s. 367- 370.

Ramsay, 1907 : William, Ramsay, The Cities Of St. Paul, Hodder and Stoughton, New York.

Ramsay, 1910 : William, Ramsay, Pictures Of The Apostolıc Church It’ s Life And Teaching, Hodder and Stoughton, London.

Ramsay, 1960 : William, Ramsay, Anadolu’ nun Tarihi Coğrafyası, Çev: Mihri Pektaş, MEB Basımevi, İstanbul.

Ramsay, 2000 : William, Ramsay, Tarsus ( Aziz Pavlus’ un Kenti) , Çev: Levent Zoroğlu, TTK, X. Dizi, S. 9, Ankara.

Robinson, 1927 : David M. , Robinson, “The Discoveries Of Prehistoric Site at Sızma” , AJA, Vol: 31, No: 1, s. 26- 50.

Rose, 2016 : Brian C. Rose, Gordion And The Penn Museum , Kral Midas’ ın Altın Çağı Sergi Katalogu, Edt: C. Brian Rose- Gareth Darbyshire, Pensilvanya Üniversitesi Yayınevi, Çek Cumhuriyeti.

Sarre, 1998 : Friedrich, Sarre, Küçükasya Seyahati, Çev: Çolakoğlu, Pera Turizm ve Ticaret Yayınları, İstanbul.

Sevin, 1982 : Veli, Sevin, “Lydialılar” , Anadolu Uygarlıkları II, Görsel Yayınları, İstanbul, s. 276- 308.

Sivas, 2007 : Taciser, Tüfekçi Sivas, “Frigler ve Frig Uygarlığı” , Frig Gizemli Uygarlığı, İstanbul, s. 9- 14.

Sterret, 1898 : J. R. S. Sterret, The Wolf Expedition in Asia Minor, Papers Of The American School At Athens, Boston. 95

Takmer- Ören, 2007 : Burak Takmer- Nihat Tüner Ören, “Via Sebaste: Anadolu’ nun En İyi Korunmuş Roma Yolu’ nun Varsak’ tan Geçen Güzergahı” , Varsak Belediyesi Kültür Yayınları, Antalya.

Tekin, 2008 : Oğuz, Tekin, Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş, İletişim Yayınları, İstanbul.

Temiztürk, 2016 : Halil, Temiztürk, “Kapadokyalı Bir Kilse Babası: Aziz Basil ve Hıristiyanlığın Şekillenmesine Etkisi” , KTÜİFD, s. 35- 61.

Texier, 2002 : Charles, Texier, Küçük Asya Coğrafyası, Tarihi ve Arkeolojisi III, Çev: Ali Suat, Enformasyon ve Dökümantasyon Hizmetleri Vakfı Yayınları, Ankara.

Tiryaki, 2013 : S. Gökhan, Tiryaki, “Yeni Hitit Sanatı Üzerine İkonografik Araştırmalar1: Üzüm Salkımı Ve/ Veya Başak Filizi Taşıyanlar”, CEDRUS, I, s. 33- 53.

Tulay, 2001 : Ahmet Semih, Tulay, Genel Nümizmatik Sözlüğü, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul.

Turgut, 2013 : Murat, Turgut, “Konya ve Karaman Çevresinde Hitit Dağ Kültürünün Yansımaları” , Tarihçiliğe Adanmış Bir Ömür Prof. Dr. Nejat Göyünç’ e Armağan, SÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Selçuk Üniversitesi Matbaası, s. 559- 574.

Turgut, 2015 : Murat, Turgut, “Tarhundašša’ daki Su Kültü Mekanları” , Uluslarası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi Tarihin Peşinde, S. 14, Konya, s. 337- 354.

Utkan, 2012 : Muna, Silav Utkan, “ Çatalhöyük”, Kültürümüzde Toprak, Acta Turrica Çevrimiçi Tematik Türkoloji Dergisi, Edt: Emine Gürsoy Naskoli- Hilal Oytun Altun, S. 1, s. 51- 61. 96

Üçer, 1945 : S. Sırrı, Üçer- M. Mesud Kaman, Konya İli Köy ve Yer Adları Üzerinde Bir Deneme, Konya Halkevi Tarih Müze Komitesi Yayınları, S. 1, Konya.

Ülkekul, 1999 : Cevat Ülkekul, 8200 Yıllık Bir Harita Çatalhöyük Şehir Planı, Dönence Yayınları, İstanbul.

Voigt, 2007 : Mary M. , Voigt, “Gordion Kazıları”, Friglerin Gizemli Uygarlığı, İstanbul, s. 65- 76.

Ward, 1886 : William, Hayes, Ward, “ Unpublished or Imperfactly Publised Hittite Monuments I. The Façade At Eflatun- Bunar” , Archaeological Institute of America, Vol: 2, No: 1, Ankara, s. 49- 51.

Watkıns, 2008 : Calvert, Walkıns, “ Hittite”, The Ancient Languages of Asia Minor, Edt: By Roger D. Waadord, Cambridge University Press, New York, s. 6- 30.

Yarar, 2004 : Abdüssettar, Yarar, Konya ve İlçeleri, T.C. Konya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğ Yayınları, No: 51, Konya.

Yazıcı, 2002 : Hakkı, Yazıcı, İç Anadolu Bölgesi Coğrafyası, Nobel Yayıncılık, Ankara.

Yılmaz, 2006 : Mustafa, Yılmaz, “Seydişehir’ den Bir Grup Heykeltraşlık Eseri” , SÜEFD, S. 15, Konya, s. 145- 160.

97

EKLER

HARİTALAR:

Harita: 1: Lykaonia Bölgesi

(http://www.hourmo.eu/68_Lycaonia/Index_Lycaonia.html ) Erişim Tarihi: 03. 05. 2018.

Harita: 2: Iconium Coğrafyası (Balance, 1958, s.223.) 98

Harita: 3: Iconium Coğrafyası

(http://dare.ht.lu.se/places/21444.html ) 13. 01. 2018.

Harita: 4: Tatta Gölü (Tuz Gölü)

(http://www.hourmo.eu/68_Lycaonia/Index_Lycaonia.html) Erişim Tarihi: 04. 05. 2018. 99

Harita: 5: Peutinger Haritası ( French, 1981, s. 86)

Harita: 6: Kuzey Yolu

(http://dare.ht.lu.se/places/21444.html ) Erişim Tarihi: 05. 05. 2018. 100

Harita: 7: Pers Kral Yolu

(http://dare.ht.lu.se/places/21444.html ) Erişim Tarihi: 05. 05. 2018.

101

Harita: 8: Güney Yolu

(http://imperium.ahlfeldt.se/places/36146.html 26.02.2018 ) Erişim Tarihi: 05. 05. 2018.

Harita: 9: Via Sebaste

(http://dare.ht.lu.se/places/21444.html ) Erişim Tarihi: 05. 05. 2018.

102

Harita: 10: İskender’in Seferi

(http://www.wikiwand.com/tr/%C4%B0skender) Erişim Tarihi: 15. 06. 2018

Harita: 11: St. Pavlus’ un ilk misyonerlik yolculuğu

(http://www.ispartakulturturizm.gov.tr/TR,71232/st-paul-aziz-paulus.html ) Erişim Tarihi: 06. 05. 2018.

103

Harita: 12: Obbsidyen Ticareti

( Mellaart, 1975, s. 40- 41)

104

RESİMLER:

Resim: 1: Ortalama Yüksek ve Düşük Sıcaklıklar (Biricik, 2012, s. 91. )

Resim: 2: Ortalama Donlu Gün Sayısı ( Biricik, 2012, s. 92.)

105

Resim: 3: Toroslar ( Fatma Özan)

Resim: 4: Toroslar/ Seydişehir (Fatma Özan)

106

Resim: 5: Takkeli Dağ

(http://www.konyaturistik.com/?place=konya-turistik-takkeli-dag ) 05. 05. 2018.

Resim:7: Matrakçı Nasuh’un Minyatürü

(https://tr.pinterest.com/pin/519532506995729561/) 09. 06.2018 107

Resim: 8: Çarşamba Çayı

(https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Dineksaray,_%C3%A7ar%C5%9 Famba_%C3%A7ay%C4%B1_ve_k%C3%B6pr%C3%BC_-_panoramio.jpg) Erişim Tarihi: 05. 05. 2018.

Resim: 9: Başarakavak Suyu (Fatma Özan)

108

Resim: 10: Zizimene Anne (Fatma Özan)

Resim: 11: Kybele

(http://www.akhepedia.com/forum/sumer-mitolojisi/kybele-(kibele)/ ) Erişim Tarihi: 06. 05. 2018. 109

Resim: 12: Tanrıça Athena

( https://theancienthome.com/products/athena-statue-the-goddess-of- wisdom) Erişim Tarihi: 06. 05. 2018.

Resim: 13: Tanrıça Angdistis

(http://www.nkfu.com/agdistis-kimdir/ ) Erişim Tarihi: 06. 05. 2018. 110

Resim: 14: St. Paul/ Pavlus

(https://nereye.com.tr/aziz-paulusun-seyahatleri-hristiyanligin-anadoluda- yayilisi/ ) Erişim Tarihi: 06. 05. 2018.

Resim: 15: Karahöyük (Bahar, 2015b, s. 100.)

111

Resim: 16: Kurunta Anıtı

(https://www.hittitemonuments.com/hatip/hatip04.jpg ) Erişim Tarihi: 07. 05. 2018.

Resim: 17: Yalburt Havuzu

(https://www.hittitemonuments.com/yalburt/yalburt01.jpg ) Erişim Tarihi: 07. 05. 2018 112

Resim: 18: Eflatunpınar Anıtı ( Fatma Özan)

Resim: 19: İvriz Kaya Anıtı

(https://www.hittitemonuments.com/ivriz/ivriz02.jpg ) Erişim Tarihi: 07. 05. 2018. 113

Resim: 20: Üzüm Salkımı Şeklinde Kandil- Konya Arkeoloji Müzesi’ nden ( Fatma Özan)

Resim: 21: Tatta/ Tuz Gölü

( http://www.bik.gov.tr/turistlerin-yeni-gozdesi-tuz-golu/ ) Erişim Tarihi: 07. 05. 2018. 114

Resim: 22: Çatalhöyük’ teki bir bebek mezarında bulunan boncuk bilezikler ( Fatma Özan) 115

Resim: 23: Sızma- Ladik Madenciliği

(http://www.jmo.org.tr/resimler/ekler/97e382cfd25b07a_ek.pdf) Erişim Tarihi: 07. 05. 2018 116

Resim: 24: Sızma Cıva Maden ( Bahar, 2015b,127.)

Resim: 25: Iconium’ da Zeus Tipi Sikke Örneği ( Ramsay, 1907, s. 332)

117

Resim: 26: Augustus Sikkesi ( Hill, 1900, s. 299.)

Resim: 27: Claudius Dönemi Iconium Sikkesi

(http://www.wildwinds.com/coins/ric/claudius/RPC_3543.jpg)

Erişim Tarihi: 07. 06. 2018.

118

Resim: 28: Nero Dönemi Sikke Tipi - Nero’ nun Karısı Poppaea’ Nın Tasviri ( Hill, 1900, s. 297)

Resim: 29: Vespasian Dönemi Sikke Örneği

(http://www.wildwinds.com/coins/ric/vespasian/RPC_1612.jpg) Erişim Tarihi: 07. 05. 2018.

119

Resim: 30: Titus- Domatian Sikkesi

(http://www.wildwinds.com/coins/ric/titus/RPC_1613.jpg ) Erişim Tarihi: 07. 05. 2018 .

Resim: 31: Hadrian Sikkesi

(http://www.wildwinds.com/coins/ric/hadrian/_iconium_BMC_04.jpg ) Erişim Tarihi: 07. 05. 2018.

120

Res: 32: Antonius Pius Sikkesi

(http://www.wildwinds.com/coins/ric/antoninus_pius/_iconium_Aulock_30 8.jpg ) Erişim Tarihi: 07. 05. 2018.

Resim: 33: Antonius Pius Sikkesi ( Hill, 1900, s. 299)

121

Resim: 34: L. Verus Sikkesi ( Hill, 1900, s. 3.)

Resim: 35: L.Verus Sikkesi ( Hill, 1900, s. 2.)

122

Resim: 36: III. Gordian Sikkesi

(http://www.wildwinds.com/coins/ric/gordian_III/_iconium_Aulock_335.jp g ) Erişim Tarihi: 07. 06. 2018.

Resim: 37: Gallienus Sikkesi

(http://www.wildwinds.com/coins/ric/gallienus/_iconium_Aulock_479.jpg ) Erişim Tarihi: 07. 05. 2018.

123

Resim: 38: Gallienus Sikkesi ( Hill, 1900, s. 297.)

Resim: 39: Gallienus Sikkesi

(http://www.wildwinds.com/coins/ric/gallienus/_iconium_BMC_15.jpg ) Erişim Tarihi: 07. 05. 2018.

124

Resim: 40: Gallienus Sikkesi ( Hill, 1900, s. 4)