Tarih Kültür ve Sanat Ara ştırmaları Dergisi (ISSN: 2147-0626)

Journal of History Culture and Art Research Vol. 2, No. 3, September 2013 Revue des Recherches en Histoire Culture et Art Copyright © Karabuk University http://kutaksam.karabuk.edu.tr/index.php  ا ث ا ر وا  وا 

DOI: 10.7596/taksad.v2i3.218

Cebrayil-Büyük Mercanlı Sosyal Hayatından Örnekler (Azerbaycan-Karaba ğ Bölgesi)

* Muhammet KEMALO ĞLU Özet Cebrayil (C əbrayıl Rayonu), Azerbaycan'daki merkezi şehirlerinden biridir. 1993'ten bu yana Ermenistan Silahlı Kuvvetleri'nin i şgali altındadır. Cebrayil’de ki sayısız abidelerin, ma ğaraların, kalelerin, ziyaret yerlerinin ve mezarlık kalıntıları varlı ğı Cebrayil’in geçmi şinin ne kadar eski oldu ğunu göstermeye yetmektedir. Bu eskilik Azerbaycan Türklü ğünün varlı ğının ispatı olup Türk kültürünün devamlılı ğının da göstergesidir. Bu devamlılıkta Cebrayil’de yo ğun olarak ya şayan Terekeme ve Karapapah Türkleri dedi ğimiz Türk boyu etkisi oldukça fazladır. Cebrayil ili ve özellikle Büyük Mercanlı çevresinde meydana gelen sosyal ve kültürel olayların birço ğunda Terekeme ve Karapapah Türkleri kendi karakteristik özelliklerini yansıtmı şlardır. Bu çalı şmamızda ise Terekeme ve Karapapah Türklerinin Büyük Mercanlı bölgesindeki sosyal hayatlarından örnekler verilecektir. Anahtar Kelimeler : Cebrayil, Büyük Mercanlı, Terekeme-Karapapah Türkleri, Folklor, Kültür

Examples Province Large Merjanlı Social Life (-Karabakh Region) Abstract Jabrail (C əbrayıl rayon) in Azerbaijan, which is one of the central cities. Since 1993, under the occupation of the Armenian Armed Forces. Jabrail the numerous monuments, caves, castles, visiting places and what is as old as the history of the cemetery Jabrail sufficient to show the existence of the ruins. This is proof of the existence of antiquity Azerbaijan's Turks are also indicative of the continuity of the Turkish culture. This is what we call continuum Cebrayil'de intensive Turkish Cypriots living in the Terekeme and Karapapah effect size is very large. Gabriel around the province, and in particular the social and cultural events, many of the large coral Terekeme Karapapah Turks and reflected their own characteristic features. In this study, the Turks Karapapah Terekeme and social lives in coral samples will be great. Key Words: Jabrail, Large Mardzhanly, Terekeme-Karapapah Turks, Folklore, Culture

* Gazi Üniversitesi Tarih Bölümü Yüksek Lisans, Trt Dı ş İli şkiler Dairesi Ba şkanlı ğı. 1

GİRİŞ

KARABA Ğ Karaba ğ, Azerbaycan’ın en eski tarihi vilayetlerinden birisidir (Yusufov, 1994: 288; Cafero ğlu, 1984: 141; Hailov, 1992: 14; Ahundlu, 1999: 331; Eliyarlı, 1996: 132; Köçerli, 2002: 115, 116, 234; Azerbaycan Gazeti, 09, 12. 1989; Kırzıo ğlu, 1976: 372-373; Ahundov, 1989: 416, 421; Geybullayev, 1994: 131; Togan, 1982: 30-31, 365, 369; Geybullayev, Karaba ğ Etnik ve Siyasi Tarihine Dair: 87, 88, 89, 94, 109, 111, 114, 131149, 151; Bala, 1967: 213, 214; Umudo ğlu, 2000: 187; Ta şkıran, 1997: 1192; Tebrizli, 1946: 8; Kurat, 1999: 323; Gömeç, 1999: 21-23; Saray, 1984: 28-29; Sarınay, 2009: 199-200). Karaba ğ, Azerbaycan’daki Kür ve Aras ırmakları ile şu anda Ermenistan sınırları içinde bulunan Gökçe Gölü arasındaki da ğlık bölge ve bu bölgeye ba ğlı ovalardan olu şan 18. 000 km² büyüklü ğündeki bölgenin adıdır. Co ğrafi olarak Karaba ğ ve Da ğlık Karaba ğ, iki ayrı bölgeyi ifade etmektedir. Ancak Karaba ğ ile Da ğlık Karaba ğ ifadeleri aynı bölge için kullanılmamaktadır. Da ğlık Karaba ğ, Karaba ğ olarak bilinen bölgenin içinde, adından da anla şılaca ğı üzere, yüksek da ğlar ve bunları kesen derin vadilerden olu şan bölgedir. Da ğlık Karaba ğ’ın do ğusunda A ğdam, Fuzuli; güneyinde Cebrayil ve Gubadlı; batısında Laçin ve Kelbecer; kuzeyinde Şaumyan ve Kasım ilçeleri bulunmaktadır. Karaba ğ; A ğdam, Terter, Yevlah, Füzuli, Beylegan, Kubatlı, Cebrayil, Mingeçevir, Ağcabedi, Hocavend, Şuşa, Hankendi, Laçın, Kelbecer, Hanlar, Gorus, Akdere, Berde, Zengezur 1 ve Hadrut illerinden olu şurken; Da ğlık Karaba ğ; Hankendi merkez olmak üzere Şuşa, Akdere, Hadrut, Hocavend ve Askeran illerinden olu şmaktadır. (Eliyarlı, 1996: 9; Bünyadov, 1994: 20) 2. “Karaba ğ” ismi ilk kaynaklarda daha 1300 yıl önce kullanılmı ştır. Karaba ğ önceleri bir tarihi co ğrafi kavram gibi somut bir mekânı ifade etmekteydi, daha sonraları ise Azerbaycan’ın geni ş co ğrafi bölgesine ait edilmi ştir. Bu durum Azerbaycan için karakteristiktir: Nahçıvan şehri-Nahçıvan bölgesi, Şeki şehri-Şeki bölgesi, Gence şehri-Gence bölgesi, Lenkeran şehri-Lenkeran bölgesi vs. Karaba ğ ile Da ğlık Karaba ğ’ı 3 birbirine karı ştırmamak gerekir (Aslanlı, 2001: 393-394). Da ğlık Karaba ğ SSCB döneminden beri Ermenistan ve Azerbaycan arasında sorun olmu ştur. Sovyetler Birli ği döneminde merkezi yönetim tarafından baskılanan sorun, mevcut otorite zayıflayıp ortadan kalkınca yeniden su yüzüne çıkmı ş (Neciyev, 2011: 163-186), Azerbaycan ve Ermenistan gibi iki ba ğımsız devlet arasında uluslararası bir çatı şmaya dönü şmü ştür (Kazimirov, 2004: 147).

1Karakilise'de (Sisyan) yaylak yerleri çoktur. 1950’a kadar bu yaylaklara Şükürbeyli, Resullu, Şahsevenli, Kıyameddenli, Ahmedalılar, Kürmahmudlu, Halfeli, Korabazlar, Hacımuradlı, Av şar, Böyük Mercanlı vb. Terekemeleri öz koyun sürüleri ile göç ediyordular. 2 14 Mayıs 1805'te Karaba ğ Hanı İbrahim Han'la, Kafkas birliklerinin Ba şkomutanı Sisianov arasında imzalanan antla şma ile Karabağ Hanlı ğı Rusya'ya tâbi olmu ştur.1822'de Karaba ğ Hanlı ğı la ğvedilip, yerine aynı adı ta şıyan eyalet kurulmu ştur. 1840 tarihinde ise eyalet Susa kazasına çevrilip, Kaspi (Hazar) vilâyetine dâhil edilmi ştir. Daha sonraları sırasıyla 1868'de Yelizavetpol (Gence) valili ği ihdas edilmi ş, Susa kazası da bu valili ğin idaresine katılmı ş ve bu birle şmeden yeni Zengezur kazası ortaya çıkmı ştır. 1883'te Şuşa kazasının bölünmesiyle yeni Cevan şir ve Cebrail kazaları te şkil olunmu ş; Karaba ğ’ın bu idarî bölünü şü, 1921'e kadar devam etmi ştir. 3 1921’de “Da ğlık Karabağ” diye bir tanım yoktur. Da ğlık Karaba ğ 1923 yılında meydana getirilmi ştir. Fakat bu bölgenin batı ve güneybatı kısmında idari bakımdan özerk bir bölge olu şturulunca, bu özerk bölgeyi di ğerinden ayırmak için onun daha yukarı kısımlarını ça ğrı ştıran 'Dağlık Karaba ğ" veya "Yukarı Karaba ğ" adı verildi.

2

SSCB döneminde Da ğlık Karaba ğ, Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne ba ğlı özerk bir bölgeydi (Gürses, 2001: 253) 4. Fakat Da ğlık Karaba ğ’ın 1989 yılında 192. 000 olan nüfusunun yüzde 70’ini Ermeniler olu şturmaktaydı. Sorununun ba şlangıcı ise 1988 yılına uzanmaktadır. Zira bu tarihte SSCB’nin da ğılma sürecine girmesiyle Da ğlık Karaba ğ, Azerbaycan’dan ayrılarak Ermenistan’a ba ğlanmayı talep etmi ştir. Fakat 18 Temmuz 1988’de, SSCB Yüksek Sovyeti, Da ğlık Karaba ğ’ın, Azerbaycan’ın bir parçası olarak kalması kararını almı ş ve Ocak 1989’da ise Da ğlık Karaba ğ’ı do ğrudan merkeze ba ğlamı ştır (Aydın, 2005: 401). Ba ğımsızlı ğını kazanan Azerbaycan, 26 Kasım 1991’de Da ğlık Karaba ğ’ın özerklik statüsünü kaldırarak bölgeyi do ğrudan merkezi yönetime ba ğladı ğını açıklamı ştır. Bunun üzerine Da ğlık Karaba ğ Ermenileri, 10 Aralık 1991’de ba ğımsızlık kararı almı ştır. 1992 yılında Rusya Federasyonu birliklerinin Da ğlık Karaba ğ’dan çekilmesi ise anla şmazlı ğı, sava şa dönü ştürmü ştür. Azerbaycan’da, Elçibey’in iktidara gelmesinin ardından Moskova tarafından desteklenen Ermeniler, 1993-1994 döneminde Da ğlık Karaba ğ’ı ve Da ğlık Karaba ğ’ı Ermenistan’a ba ğlayan Azerbaycan topraklarını i şgal etmi şlerdir. Da ğlık Karaba ğ’da be ş (Hankenti, A ğdere, Şuşa, Hocalı, Hocavent) ve çevresinde de yedi rayon (Kelbecer, Laçin, Kubatlı, Zengilan, Cebrayil, Fuzuli, A ğdam yerle şim bölgeleri) olmak üzere günümüzde toplam on iki Azerbaycan rayonu Ermenistan i şgali altındadır (Azerbaycan Sovét Ensiklopediyası, 1979: 305-306, 308-310; Yıldırım-Özönder, 1990: 29-30; Togan, 1933: 49- 56, 101-107, 247-253; Şeşen, 2001: 111, 120, 147, 156, 160, 161; Dih ĥod ā, 1327: 1612). Karaba ğ (kara+ba ğ) kelime bile şiminin tarihsel olarak çok eski oldu ğu ise ku şkusuzdur. Ancak bu kelime bile şiminin net bir co ğrafî mekânı belirtmesi ve yeni anlam ta şıması için belirli bir zamana ihtiyaç olmu ştur. Karaba ğ ismi, yakla şık VII. yüzyıldan itibaren kullanılmı ştır. Bu söz, ilk devirlerde belirli bir bölge için, daha sonra ise, daha geni ş co ğrafî alan için kullanılmı ştır. Co ğrafyacı ve toponimler uzmanı R. Yüzba şov’a göre: XVII. yüzyılın ilk yarısına kadar mevcut olan haritalarda Karaba ğ mevcuttu. XVI. yüzyılın birinci yarısında Alman gezgini Adam Oleari’nin (1603-1671) çizdi ği “ İran Saltanatı” isimli haritada Karaba ğ isimli yer, 39º kuzey enlemi ile 82º 20 do ğu düzleminin kesi şmesinde gösteriliyor. Karaba ğ’a "Nagorno Karaba ğ" da deniyordu ki "Nagorno" kelimesi de Rusça "dağlık" manasındadır. Kara ve verimli topra ğı sayesinde Karaba ğ adını aldı ğı bilinmektedir. Karaba ğ’ın kara ve ba ğ kelimelerinin terkibinden ibaret “Kara bahçe” manasına da gelir. “Karaba ğ’da ba ğ olmaz-kara salkım a ğ olmaz” mısraları ile ba şlayan çok me şhur bir Azerbaycan halk türküsü, bu kanaati destekler mahiyettedir (Ta şkıran, 1994: 20). “Karaba ğ terimi, halk ve ba ğ, büyük ba ğ, güzel ba ğ vs. manalarına geliyordu. ” CEBRAY İL Cebrayil topraklarının büyük ço ğunlu ğu düzlükten olu şmaktadır. Cebrayil ili Küçük Kafkas da ğlarının güney-do ğusunda (Geyen Düzü ve Karaba ğ silsilesinde)-Aras nehrinin sol kıyısında-güney taraftan İran, güneybatıdan Zengilan, batıdan Kubadlı, kuzeyden Hocavend, do ğudan ise Fuzuli bölgeleri ile çevrilidir. Verimli olan Araz boyu topraklarda Cebrayil ilinin köyleri (Büyük Mercanlı, Sultanlı vb.) bulunmaktadır. Cebrayil’de irili-ufaklı 90 köy vardı.

4Karaba ğ Hanlı ğı, Rus hâkimiyetine girince, Kafkas orduları Ba şkomutanı Sisianov, Karaba ğ’da durumunu sa ğlamla ştırmak için Zakafkasya'nın di ğer eyaletlerinden buraya sistemli bir şekilde Ermenileri yerle ştirmiştir. Böylece Rus Ermenistan’ının kurulması sa ğlanırken, tarihî Karaba ğ’ın büyük bir kısmını te şkil eden Zengezur kazası da 1921'de buraya dâhil edilmi ş; 1923'te Karaba ğ’ın da ğlık bölgesinde Cevan şir, Şuşa ve Cebrail kazalarında Ermenilere muhtariyet verilmi ş, böylelikle de da ğlık Karaba ğ Muhtar Vilâyeti meydana getirilmi ştir.

3

Cebrayil'in topraklarında Ermenilerin ya şadı ğı iki köy vardı: Herekül ve Banazur ( İbrahimov, 2011: 11; Orxan, 2010: 14). Cebrayil’in Önemli Yerle şim Birimleri: Ağtepe Helefli, Ġoşabula ġ, Alıkey ḫalı , Ġov şudlu, Aşağı Maralyan, Hovuslu Ġumlad Aşağı Mercanlı, Hüseynallar, Ġurbantepe, Aşağı Sirik, İmamba ğı, Ġuyca ġ İsa ġlı Safar şa, Büyük Mercanlı, (A şağı Karadara Sarıcallı, Ba ş (Oba), Yukarı Ba ş Kar ḫulu, Sedi (Oba)’tır). Sedi, Ceferabad Kazanzemi Sirik, Cocu ġ Mercanlı Keçalmamedli Sofulu, Çapand Kumlah Soltanlı Ça ḫırlı, Kürdler Söyüdlü Çelebiler Mahmudlu, Süleymanli Çereken Mastalıbeyli Şahvelli Çullu, Ma şanlı Şeybey Da ğ Ma şanlı Mehdili, Şıhlar, Da ğ Tumas Mestelibeyli Şıḫalıa ğalı Da ş Veyselli Mezre, Şükürbeyli Dejel Minba şılı, Tatar, Derzili Mirek, Tinli Do şulu, Miryak , Efendiler Molla Hesenli Vaysalli Emirvarlı Niyaz ġulular Hana ğabula ġ Esger ḫanlı, Nüsüs Helefli Fu ğanlı Nüzgar, Hubyarlı, G. Veyselli, Papı Çereken, Hudaferin Gazanzemi, Papı Hudaverdili Göyerçin Veyselli Ġalaca ġ Yanar ḫac Güzlah, Ġaraa ğac, Yarehmedli Hacı İsa ġlı, Ġaracallı, Yukarı Mercanlı Hacılı Ġazanzemi Yukarı Mezre Hasanlı Ġerer, Yukarı Maralyan vb. Hasan ġaydı Ġışla ġ,

4

Cebrayil’in Tarihi Cebrayil adının kökeni ile ilgili farklı rivayetler vardır. Birincisi, Cebrayil ili adını VIII. yüzyılda ya şamı ş Cebrayil babadan almı ştır. Cebrayil köyünün kuzeyinde "Cebrayil Baba" adı ile me şhur olan bu mezarın uzunlu ğu 4, 5 metre, geni şli ği 2, 4 metre, yüksekli ği 1, 8 metredir ki, oradaki mezar ve antik yerle şim yerlerinin izleri bugüne kadar kalmı ştır. Cebrayil baba VIII. yüzyılda ya şamı ş Sultan Ahmed’in yakın adamlarından biri olup ve Ziyaret Da ğından Aras nehrine kadar araziler onunmu ş. Di ğer kaynak ve bilgiye göre, Cebrayil toponimi İslam'da ve monoteist dinlerde Allah'ın en yakını olan Cebrayil adlı melektir. Cebrayil sözü Arapça "Allah'ın kulu" demektir. Bu görü şü savunanlar şunu da belirtiyorlar ki, "Aras Nehri" üzerinde in şa edilmi ş “Hudafarin” köprüsü de (“Allah'a a şk olsun”, «Allah'a aferin») islamlıkla alakalıdır. Üçüncüsü, XIX. yüzyılın ikinci yarısında ve yirminci yüzyılın ba şlarında Cebrayil köyüne “Grahdın” da deniyormu ş. 1831 yılında bölgenin Da şkesen köyünde “Karantin” idaresinin olu şturulması ve bu idarenin Cebrayil köyüne ta şınmasıyla ilgilidir. Yerli nüfus “Karantin” kelimesini “Grahdın” diye (Tureüko-Russkiy Slovar ğ, 1977: 540; Turkmensko- Russkiy Slovar ğ, 1968: 233; Az ərbaycan Toponiml əri, 1999: 16) söylemi ştir. Bazı kaynaklara göre ise “Grahdın”sözü XVIII. yüzyılda Nadir Şah'ın iktidarı döneminde Azerbaycan'a göçmü ş Celayir Türklerine mensup Gıraglı-Gırahlı neslinin ismi ile ilgilidir. 1873 yılında Cebrayil ve ona kom şu olan araziler Şuşa kazasının içerisinden çıkarılıp, Yelizavetpol guberniyasının içinde Cebrayil kazası kuruldu. 8 A ğustos 1930'da merkezi Cebrayil köyü olmak üzere, Cebrayil bölgesi olu şturuldu. 1905-1918’li yıllarda Cebrayil’e Karyagin de denmi ştir ( İbrahimov, 2011: 11; Orxan, 2010: 14). Cebrayil’in Kültür Anıtları Cebrayil bölgesinin arazisi maddi kültür anıtları ile doludur. Bunlardan Da ğ-Tumas köyü yakınlarında bulunan "Divler Sarayı" ma ğarası, Kalacık köyündeki "Cami Tepesi", "Cankulu" ve "Kumtepe" kurganları, Tatar köyü yakınlarındaki Kızılkaya da ğındaki Sigeon abidesi, Şıhlar köyü yakınlarında " Şehercik kalıntıları", "Kı şlak Yerleri", Diri da ğındaki "Mazannene", "Mermernene" mezarları gibi arkeolojik, Da ğ-Tumas köyündeki "Ba şıkesik Gümbez", Sirik köyündeki "Kale", Diri da ğdaki "Kız Kalesi", Hudafarin köprüleri, Çelebiler köyündeki cami kompleksi, ilçe merkezindeki "Sultan Mecid hamamı", Şıhlar Köyündeki "Dairevi Türbe" (XIV. yüzyıl), Hubyarlı köyündeki Dairevi, 8 kö şeli türbeler ve mezarlar (XIX. yüzyıl) her biri nesilden nesile vazgeçilen canlı tarihtir ( İbrahimov, 2011: 15; Orxan, 2010: 14).

Hudafarin Köprüleri Kuzey Azerbaycan'la Güney Azerbaycan'ı birle ştiren köprülerdir. Hudafarin köprüsü 1027 yılında Şeddadi hükümdarı Muhammed o ğlu Fadl (Fazl bin Muhammed) tarafından in şa edilmi ştir ( İbrahimov, 2011: 15; Orxan, 2010: 14). Cebrayil’in Dini Anıtları 1. Hacı Karaman Ziyaretgahı: Çelebilerin XIII. yüzyılın ilk yarısında Mo ğol Seferleri döneminde Küçük Asya'dan (özellikle Türkiye topraklarından) ünlü Karaman a şiretinin içinde Azerbaycan'a geldikleri bilinen bir hadisedir. 5

2. Cebrayil Baba Ziyaretgahı. 3. Siyah Ta ş Ziyaretgahı. 4. A ğoğlan, Kurbantepe Ziyaretgahları. 5. Mezannene, Mermernene Ziyartegahı. 6. Tumas Baba Abidesi ( İbrahimov, 2011: 15; Orxan, 2010: 14). Cebrayil’in İş gali Cebrayil ili 23 A ğustos 1993 tarihinde Ermenistan tarafından i şgal edildi. 1994 Horadiz operasyonu sırasında şehir merkezi ve Hudafarin köprüsü do ğrultusunda milli ordumuz ilerlerse de, Cebrayil'in yalnız Çocuk Mercanlı köyü kurtarıldı ( İbrahimov, 2011: 11; Orxan, 2010: 14). BÜYÜK MERCANLI Büyük Mercanlı, Azerbaycan'da Cebrayil ilinin 39°21'38 " kuzey ve 47°14'50" do ğusunda bulunan bir köyüdür. Büyük Mercanlı, Araz çayının sol sahilinden 2 km uzakta, düzlüktedir. Eski adı Mercanlıdır. XIX asırda Karaba ğ Hanı İbrahimhalil Han’ın o ğlu Cafarkulu Han’ın mülkü olan Lenberan köyünden (Berde ili) göç ettirilmi ş Mercanlı nesline mensub aileler Maralyan köyü arazisine yerle şmi şlerdir. Sonralar Mercanlı köyünden göçen bir grup aile Yukarı Mercanlı köyünün temelini atmışlar. Kar şısında da Çocuk Mercanlı olmu ştur (Az ərbaycan Toponiml ərinin Ensiklopedik Lü ğəti, 2007: 153). Derleme Yapılan Yer: Cebrayil-Büyük Mercanlı köyü Derlenen Metinlerin Genel Olarak Konular: Ayrılık, inanc, yoksulluk, ilgi-alaka bekleme, a ğıt, a şk, sevdi ği birini kaybetme, kaderine razı olmak, dostluk, evlat sevgisi, çile çekmek, gelin ile ili şkiler, vatan- sıla hasreti, sata şma, nasihat, genel ifadeli mahnı, do ğa vb. Derleme Yapılan Kaynak Ki şiler Hakkında Kısa Bilgi Hubu ş Nesibli, 1925-Cebrayil-Büyük Mercanlı. Setin Geraygızı, 1934-Cebrayil-Büyük Mercanlı. Nesibe Nesibli, 1968-Cebrayil-Büyük Mercanlı. Pervin Ferhadlı, 1976-Cebrayil-Büyük Mercanlı. Zafer Ferhadlı, 1976- Cebrayil -Büyük Mercanlı. Da şkın Piriyev, 1985- Cebrayil -Büyük Mercanlı. Hatice (Münevver) Kemalo ğlu: 1943, Mus-Bulanık. E ğitimsiz. Ev hanımıdır. Gebze’de yasamaktadır. DUALAR (ALKI ŞLAR) Türk kültüründe yer alan dua, beddua ve yeminlerin binlerce yıl öteden günümüze kadar gelmi ştir. Dua kelimesi, “ça ğırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek “manasındaki “davet etmek” anlamında ve da’va kelimeleri gibi mastar olup, “küçükten büyü ğe, a şağıdan yukarıya vaki olan talep ve niyaz” anlamında isim olarak da kullanılır. Ayrıca, Allah’a sunulacak talepleri sözlü veya yazılı olarak dile getiren metinlere de dua denilir. Böyle dinlerde mevcut olan fenomen olan dua, Tanrıya, herhangi bir tanrısal varlı ğa

6 ya da öte bir şahsiyete yönelik ‘hamd, şükran, rica, dilek veya tövbe içerikli yakarı ştır (Güzel, 2008: 439). Alkı ş, alkamak ″hayır duada bulunmak, be ğenmek, övmek ″ fiilinden elde edilmi ş bir isimdir. Türkçede bu kelimeye ba ğlı olarak alkı ş alkalmak ″alkışlamak ″, alkış almak ″alkışlanmak, övülmek ″, alkış çavu şu ″Osmanlı İmparatorlu ğunda, padi şaha dua görevini yapan divan-ı hümayun çavu şları ″, alkış etmek ″alkışlamak, övmek ″, alkış tufanı ″sürekli ve co şkun alkı ş″, alkış tutmak ″el çırparak alkı şlamak ″, alkış vermek ″alkışlamak, övmek ″, alkı şçı ″öven, şak şakçı, alkı şlayan ″, alkışçılık ″şak şakçılık ″, alkışlamak ″Ça ğatay ve Gagauz (Gagavuzlar, Gagauzlar ya da Göko ğuzlar) Türklerinde hayır dua etmek, Anadolu Türkçesinde bir şeyin be ğenildi ğini, ho şa gitti ğini anlatmak için el çırpmak ″, alkışta bulunmak ″alkışlamak, övmek ″, alkıtmak ″Hakani Türkçesinde alkışlamak ″ gibi sözler de türetilmi ştir (Toygar, 1961, s. 2367-2369); al ġış: Salavat, dua. Türkçe’deki alúa-(övmek, yüceltmek) eyleminden-ş ekiyle türetilen bu sözcük, İslam öncesi metinlerde de yaygındır. al ġa-, al ġış sözcüklerinin kar şıtları ġar ġa-ve ġar ġış sözcükleridir. İslamiyet’le birlikte dua, had ü sena anlamlarını da kazanmı ştır.

Allah var elesin. Allah köme ğin olsun. Ba şın uca eylesin. Dü şmenin kör, dostun gözü açık olsun. Allah balanı sa ḫlasın. Ahır gemiyiz olsun. Allah ire ḫmet elesin. Yeri nurunnan dolsun.

BEDDULAR (GARGI ŞLAR): Beddualar, çaresiz olan, acı çeken, kötülü ğe maruz kalan bir insanın rahatlamak, teskin olmak gayesiyle söyledi ği, kötü dü şünce ve dilekleri kapsayan, söze orijinallik veren, ifadeyi güçlendiren kalıpla şmı ş sözlerdir. Beddua, Farsça bed ″kötü ″ ile Arapça dua sözlerinden meydana gelmi ştir. (Toygar, 1961: 2367-2369) 5. Ağzında dilin yansın (KK. Setin Nesibli, 2012) Vır ġın vırsın seni (KK. Setin Nesibli, 2012) İç halatın ġırılsın (da ğılsın). (KK. Setin Nesibli, 2012) Boynun altında ġalsın. (KK. Hubu ş Nesibli, 2012) ġır kazanında yanasan (KK. Setin Nesibli, 2012) İnamsız ölesen (KK. Setin Nesibli, 2012) Gölerin a ğarsın (KK. Setin Nesibli, 2012)

5 Ġar ġış- beddua, lanet. Ġar ġa- eyleminden–ş ekiyle türetilmi ştir. Metin içerisinde “ ḫ” harfi gırtlak “h”si için; “ ġ” harfi ise “k” ile “g” harfi arası “gı” harfi için kullanılmı ştır.

7

Gözün tökülsün (KK. Setin Nesibli, 2012) Seni didik didik olasan (KK. Setin Nesibli, 2012) Yarımıyasan (KK. Setin Nesibli, 2012) Ġuca ğında u şağın olmasın (KK. Setin Nesibli, 2012) Dilin layla çalmasın (KK. Setin Nesibli, 2012) Seni ekenin beli sinsin. Seni ġoyuf geden ġorbagor olsun. Ġan ġusasan. Dilin lal kalsın, ġula ğın kar ġalsın. Ġula ğına yuyucu barma ğı girsin. Üzün mürde şir yusun. Bebe ğin çı ḫsın (göz). Bebe ğin a ğrsın (göz). Üzüne şalvar ba ğı açımlasın. Seni yarıma. Seni gün görme. Üzüne da ş yarası çıksın. Do ğradı ğın bez olsun; do ğurdu ğun kız olsun. Seni ġara yel e ğsin. Dilin a ğzında yansın. Ağzın e ğilsin; ġula ğının yanında dursun. Belin ġırılsın. Sesin batsın. Dilin tutulsun. Dilin laillaha dönmesin. Kefenine it ba ğlıyım. Seni imansız dinsiz ölesen. Elin götüne çatmasın. Seni görüm pilte pilte olasan. Yanların açılsın. Ġanacan belenesen.

İkilik halinde Ġar ġıyıram benöv şeler bitmesin, Ölesen elin ele çatmasın.

8

Dörtlük halinde: Semendin yeri kala, Alınmaz geri kala, Yah şı gözel sevmirsen, Gözlerine a ğ dama (KK. Hubu ş Nesibli, 2012)

Yolum dü ştü A ğdam’a, Ya ḫşı gözel sevirsen, Gözlerine a ğ dama (KK. Hubu ş Nesibli, 2012)

ḫışum üstü tülekte, Golum sindi bilekte, Meni sen kimnen görüm, Çar ḫı dönmü ş felekte (KK. Hubu ş Nesibli, 2012)

ġoy nenemi ba ğda ilan vureydi, Baldızıma ġuran ġanim oleydi, Kaynatama Mekke gismet oleydi (KK. Setin Nesibli, 2012)

ATASÖZLER İ: Dünyada bütün milletlerin atalarından kalmı ş, yol ve yöntem gösteren, ö ğüt verici sözlere atasözü denir. Her atasözü, toplumsal ya şantı içindeki bireyin uyması beklenilen genel kural niteli ğindedir. Bu nedenle atasözleri içerisinden çıktı ğı milletin ve toplulu ğun dü şüncelerini, inançlarını, hayat kar şısındaki tavırlarını ifade eden özlü sözlerdir.

De ğirmen bildi ğin edir; çakçakçı ba şın a ğrıdır (KK. Setin Nesibli, 2012) Kiracıdan ev olmaz; ġon şunu derd öldüdü (KK. Hubu ş Nesibli, 2012) Eşeği min ata çatınca; sonrada minersen ata. Ġışta ḫoruz, yayda fere.

Manzum Atasözleri: Ya ḫşılı ğa ya ḫşılı ḫ her igidin i şi, Yamanlı ğa ya ḫyılı ḫ ner ki şinin i şi (KK. Hubu ş Nesibli, 2012)

9

Anlamlı Sözler ve Deyimler: Hefçi Ki şi: Her şeye karı şan ki şi6. Yarıdım yar danasına döndüm. ġötü ġırı ḫ dazor: ġödek (Kısa) patlar (pantolon) giyene denir. Kasıbın sacı dalda kızar. Ba şlı ba şın sahlasın: Sadece kendisine i ş gören. Hana kü şten oturmak: Mazandaran’da 7 eşş eğ azıdı biri de bö ğürden dazıdı. Az a şın duzu de ğil: Kar şısındakinin kendisinden beklenenden fazla şeyler yaptı ğında denir. Araz a şığınnan, Kür topu ğunnan: Dünya umrunda de ğil. Acınan gün orta durur: Oldu ğundan farklı görünen. Ağ yuyuf ġara sermek: Utandırmak, biabır elemek. Erindi ğinden ermeniye dayı diyir.

Evinde yo ḫtu urvalı ḫ, Gönlünden geçir dar ğalı ḫ: Fakir-kasıb.

Ağ yudu ġara serdi, Özünü de yere serdi: Pisledi, kirtetti.

Adam var ki, Adamların na ḫışıdı, Adam var ki dindirmesen ya şıdı, Adam var ki e şş eğ onan ya ḫşıdı (KK. Setin Nesibli, 2012)

BE Şİ K NA ĞMELER İ-NAZLAMALAR-LAYLALAR NİNN İLER ve TEKERLEMELER Ninninin hemen her milletin edebiyatı içinde bulundu ğu ve de ğişik adlarla bilindi ği anla şılmaktadır (Çelebio ğlu, 1995: 9-13; Kaya, 2004: 349-351). Türk kültürünün vazgeçilmez bir parçasıdır, ninniler. Anneler bebeklerini uyutmak için, avutmak için söylerler. Laylalar (ninniler) halk edebiyatının yanı sıra, aile, toplum psikolojisi, çocuk pedagojisi, sevgi, adet, anne çocuk ili şkisi gibi folklordan beslenen konular bakımından önem arz etmektedir. Ninni için, Divanü Lügati’t-Türk’te ″balu balu ″ tabiri kullanılmı ş ve ″Kadınlar be şikte çocu ğu uyutmak için söylerler ″ açıklaması verilmi ştir. Bu kaynakta kullanılan ifadenin tek sözcükten de ğil de bir ikilemeden olu şması, ninninin ezgi temeline oturdu ğunu gösterir. Bütün

6 “Arvad arası, garın parası” denir. 7 İran şehri.

10 kültürlerde yeri olan ninnilere geç dönemlerde rastlanır (Kaya, 2004: 350-351; Derleme Sözlü ğü, 1977: 3252; Çelebio ğlu, 1995; Şemseddin Sami, 1958: 993). Ça ğatay Türkçesinde ninni kar şılı ğında ″elle ″ sözü kullanılmı ştır. Türkiye Türkçesi'nde ve Kıbrıs'ta ninni sözü kullanılan bu kavram için: Azerbaycan Türkçesi'nde: Layla; Ça ğatay Türkçesi'nde: Elle; Çuva ş Türkçesi'nde: Nene; Kazak Türkçesi'nde: Eldiy, be şik cırı (yırı); Kerkük Türkçesi'nde: rde: Leyle, hövdü; Kırım Türkçesi'nde: Ayya, be şik yırı; Kırgız Türkçesi'nde: Alday alday; Özbek Türkçesi'nde: Allo; Tatar Türkçesi'nde: Bölü, cırı; Uygur Türkçesi'nde: Allay terimleri kullanılır (Yardımcı, 1998: 177-196). Nazlamalar Çapan çapsın ellerin, Ar ġımasın kolların, Ar ġısada ar ġısın, Nenesinin kolları (Setin.)

Kekülü Fere, Çı ḫdı duvara, Hamı getti ere, Men kaldım kere (KK. Setin Nesibli, 2012)

A telli telli o ğlan, Ba ğçası güllü o ğlan, Ay şirin dilli o ğlan (KK. Setin Nesibli, 2012)

Balamı vurum a ğlasın, Ver nenesi sa ḫlasın (KK. Hubu ş Nesibli, 2012)

Şalvarı dü şük, İçine pi şik (KK. Setin Nesibli, 2012)

Sa ğsa ğa ala, Dimdi ği ġara, Çı ḫ yollara, Ba ḫ yollara, Gör atan gelir mi (KK. Setin Nesibli, 2012)

Çal ḫam çul ḫam sa ğolsun, Balam yesin sa ğolsun 11

LAYLALAR Layla deyim yatasan, Ġızıl güle batasan, Ġızıl gülün içinde, Şirin yuhu yatasan (KK. Setin Nesibli, 2012)

Laylay be şiğim laylay, Evim e şiğim laylay, Sen geç şirin yu ḫuya, Çekim ke şiğim laylay (KK. Setin Nesibli, 2012)

Da ğda darılar, Sümbülü sarılar, Ġoja ġarılar, Bu balama ġurban (KK. Setin Nesibli, 2012)

Da ğın maralı, Gözü ġaralı, … Bu balama ġurban (KK. Setin Nesibli, 2012)

FIKRALAR

1. GER İSİ Padi şah nökerden soru şur. Toyu ğun harası yemelidi? -Deyif, ġabırgası. -Padi şah deyir, Ay ahmah ġabırganın neyi var kid a şirin olsun. -Diyif, neyniyim onca maa gabırga verirsiz. Padi şah sa ğolsun bes harası yemelidi. ? -O da diyif, ki: bir derisi bir de gerisi. ...

12

2. YOK Günnerin birinde dört ġon şu vardı. Ba şçılarının adı Gobçu, birinin adı Hedi, birinin adı Hüdü, birinin adı da Dov şangulu o ğlu Sadık. Ba şçıları Gobçu diyir ki, ne oturursuz gedek ov ovluyaḫ. Gedirler. Bunnarın şıġġ ıltısına bir dov şan ġaçır. Gobçu görür dov şanı, Hedi, güllen var? -Hedi dedi, yo ḫ. Gobçu dedi, üre ğine bir oh. Hüdü güllen var? dedi, yo ḫ. - Dov şangulu o ğlu Sadık güllen var? dedi, yo ḫ. Gobçu dedi, üre ğize bir oh. Menim birisi var lülesi yo ḫ. Lülesi yo ḫ gülleynen vırdım dov şan yıkıldı. Hedi pıça ğın var? yo ḫ. Hüdü pıça ğın var? yo ḫ. Dov şangulu o ğlu Sadık pıça ğın var? yo ḫ. Üre ğize bir o ḫ. Menim birisi var, tiyesi yo ḫ. Tiyesi yo ḫunan kesdim, soydum. Hedi hüdü ġazanın var? yo ḫ. Dov şangulu o ğlu Sadık ġazanın var? yo ḫ. Üre ğize bir oh. Menim birisi var götü yo ḫ. Eti döktüm dibi yo ḫ ġazana. Et pi şti. Yedik doyunca. Geldik ev yo ḫ.

BULMACALAR-TAPMACALAR: Bilmeceler e şya, insan, hayvan, bitki, do ğa ve inanı şla ilgili bilgilerin üstü kapalı olarak anlatılması ve onun ne oldu ğunun dü şünülerek bulunmasını hedefleyen ço ğu kalıpla şmı ş sözlerdir. Anadolu’da asal, elçim, masal, mat, metal, tapmaca, bulmaca, hikaye, söz, bilmeli, metal, tanımaca, fıcık, dele, gazelleme gibi adlarda verilmektedir. Türkiye dı şındaki Türklerde ise ba şvatkıç, bilmece, jumbak, mat, sir, tabı şka, tabı şmak, tabu şturmak, tapkı ş, tapmaca, tapi şmak, tepi şmak, yomak gibi adlarla ifade edilmektedir. Divanü Lügati’t Türk’te de, bilmece kavramı ve ona yakın kavramları ifade eden tabuz, tabuzgu, neng, tabuz gok, tabzu ğ, tabuzgu, tapzugug kelimeleri bulunmaktadır ( Efendiyev, 1981: 103-104 ).

13

Elle yazılar, gözle o ḫunar: Yazı.

Seher durdum, Elime verdim: Dürmek, Dürüm (KK. Setin Nesibli, 2012)

Bizden size di ğiri ġoz: Sıçan (KK. Setin Nesibli, 2012)

Men gedirem, O gedir: Gölge (KK. Setin Nesibli, 2012)

İki ġüzgü ha po ḫar, Birin iti birin tap: Ay batar, güne ş çıkar.

Üçlük Halinde Olan Bilmeceler Bir atım var, Çulluyurum çulun salır, Çullamıram ġulun salır: Ekmek Sacı (KK. Setin Nesibli, 2012)

Araba gelir izi yo ḫ, İli ğin yanır közü yo ḫ, Ağzı ġara özü yo ḫ: Zeli-Sülük (KK. Hubu ş Nesibli, 2012)

Bir ġuru ta ğdanam men, Bostancıdan ḫeber al, Gör ḫanki ta ğdanam men: (KK. Hubu ş Nesibli, 2012)

O nedir ki, Men gedirem O, kalır: İz (KK. Setin Nesibli, 2012)

Dörtlük Halinde Olan Bilmeceler Aşığ elden yu ḫarı, Şana telden yu ḫarı, Ġuşlardan hansı gu şdu, Dizi belden yu ḫarı: Çeyirdge-çekirge.

14

Ġöyden yenir, Yere de ğer halga demir, Vur ba şına, Otu gemir: Ceviz.

Tap tapmaca, Gül yapmaca, Memeli hatun, Di şleri yo ḫ: Ferme ş (KK. Hubu ş Nesibli, 2012)

Hesen A ğa ḫestedi, Zinciri gafestedi, Ne yerdedi ne göyde, Çer ḫi felek üstedi: Samalyot-Uçak (KK. Hubu ş Nesibli, 2012)

Sayada ba ḫ Sayada, Torun guruf sayada, Kimsesi yo ḫ, Gede onu sayada (KK. Hubu ş Nesibli, 2012) Gelirdim kentten, Ses verdi betden, Ağzı sümükten, Sa ġġ alı etten (KK. Setin Nesibli, 2012)

ÇOCUK OYUNLAR: Ya şamımızdaki birçok şey gibi bazı oyunların da kesin bir ba şlangıç tarihi ve yeri yoktur. Oyunların bu günkü biçimine gelmesi için uzun yıllar geçmi ş ve ilk ortaya çıkı ş biçimine birçok özellikler eklenmi ştir. Çocuklu ğumuzun hatta gençlik yıllarının bize arma ğanı olan oyunlardan bazıları zaman geçtikçe bir yarı ş biçimi alarak de ğişim, geli şim geçirmi ştir (okçuluk, atçılık, güre ş, kement atma, satranç, dama, vb). Kültür zenginli ğimizi olu şturan unsurlardan biri olan çocuk oyunları, hem icra edicileri, hem de aktarımcıları olan çocuklar tarafından hemen hemen her bölgemizde yüzyıllardır muhafaza edilmektedir. Oyun olgusu kültürlerin aktarımında önemli bir unsurdur (Arsunar, 1955: 106). Toplum bilim ve çocuk psikolojisi açısından incelendi ğinde çocuk oyunlarının sadece bir e ğlence, bo ş vakitleri de ğerlendirme etkinli ği olmadı ğını görmekteyiz. Çocuk oyunlarının ço ğunun eski ritüellerin devamıdır.

15

Topaç Oyunu. Yumurta Vuru şturma Oyunu. Yünden Yapılan Tezek Basması Üzerinde Oynanan Oyun. Be ş Ta ş. Dile Dö ğme: Kemer Kapmaca, Kayı ş kapmaca. Enzeli. Ci ġır. Süllü sümek. ġığmere: Koyunun ġığınnan yı ğırdılar. Top top 4 yere konur.

TEKERLEMELER 1. Tamara, Tamara Tamara, Tamara Tat ġızı, Ermeni saldat ġızı, Solan dedim olmadı. Mısmırı ğı salladı. Çı ḫtı da ğın ba şına, Endi bula ğ ba şına, ………………. Tamara getti be ş güne, Gelmedi on be ş güne (KK. Nesibe Nesibli, 2012).

2. Üşüdüm, Ü şüdüm-Daldan Alma Dü şürdüm. Üşüdüm, ü şüdüm, Daldan alma dü şürdüm. Almacı ğımı yediler. Mene cürüm koydular. Men cürümden bezerem. Derin ġuyu kazaram. Derin ġuyu be ş keçi, ḫanı bunun erkeki, O dura kaya ba şında, Hey ḫalatım gelmedi, Çi ğid verdim yemedi,

16

Çi ğid ġazanda ġaynar, Ġember bıça ğda oynar, Ġember getti oduna, Ġamış battı bıdına, Ġar ğı de ğil ġamıştı, Be ş barma ğım gümü ştü, Tat mene ġanad verdi, Kanadandım uçma ğa, Hakk kapısın a şma ğa, Kapıcı kapı to ḫuyur, İçinde bülbül ohuyur, Mennen kiçik karda şım, Allahın kelamın o ḫuyur (KK. Nesibe Nesibli, 2012).

3. Motal Motal Derisi Motal, Motal motal derisi motal, Ġıl atar, ġaymak ġatar, Ağ ġuşum, Ağarçınım, Ġöy ġuşum, Ġöyerçinim. Elime diken battı dedim. Vur na ğara, Dur na ğara, Durna balı ğ, Su iç, Çı ḫ ġıra ğa (KK. Nesibe Nesibli, 2012).

4. Şap Ele Bilir Şuptadır, Şap ele bilir şuptadır, Şup ele bilir şaptadır, Ne şaptadır ne şupta, Yaman tarap turupda (KK. Setin Nesibli, 2012)

17

HALK İNANÇLARI Halk arasında yaygın olan toplumsal kabullenmeler, benimsemeler, âdet-gelenek olarak varlı ğını sürdüren birtakım folklorik uygulamalar halk inançları şeklinde adlandırılmaktadır. Halk inançları, dü ğünler, gündelik ya şayı ş, iktisadi, ticari, davranı şlar, hava tahminleri, güzel sanatlar ve edebiyat vb. de ğerle yüzlerce konuyu ihtiva eden ve yer yer manevi ve dini inançlarla ilgi çok geni ş bir alanı kapsamaktadır. İslamlık dı şındaki bazı dinler içinde, büyüye, ta şlara, a ğaçlara, ölülere, a ğaçlara, u ğurlu u ğursuz günlere, güne şe, aya, yıldızlara, fallara, aynalara, falcılı ğa, gaipten haber verme ğe dair yakınlık veya ba ğlılık görülmektedir. Türkleri arasında; Han Çınar, Da ğdo ğan, İncir, Karaa ğaç, Sakız A ğacı, Nar A ğacı, Zo ğal A ğaçları kutsal kabul edilmektedir. Fakat asla bu a ğaçlara tapmamı şlardır. Karapapak- Terekeme Türklerinde da ğ-kaya kültü de ya şamaktadır. Bazı da ğlar “erki şi” olarak kabul edilirler. Bu da ğlar genelde çıplaktırlar. Ya şlı kadınlar çıplak da ğ veya kaya gördüklerinde “ya şmaklanmak” zorundadırlar. Karapapak (Terekeme) Türklerinde ya şayan bir ki şi, rüyasında ölmü ş birisini görse ertesi gün yedi kapı dola şıp hayır i şler (Kalafat, 1992: 149-169; Kalafat, 1995: 297. 307). Sa ğsa ğan ci ġġ ıldayanda ġona ḫ geler. ḫamır sıçrıyanda ġona ḫ geler. Ġaşığ yere dü şende ġonah geler. Güne şli günnerde ġaran ġuşlar alça ḫtan uçarsa ya ğış ya ğar (KK. Setin Nesibli, 2012). HIDIRELLEZ (HIZIR İLYAS) KÜLTÜ Hıdrellez’in çok zamanlar görünmeden dola şan, hiçbir kuvvetin onun kar şısında duramadı ğı ve müsaade almadan her yere girebilen erkek insan sıfatında bir varlık oldu ğuna inanmaktadırlar. Hızır ve İlyas aslında iki karde ş olup Allah’tan müsaadelidirler. Halk bu ikisinin ismini aynı anda söyledi ği için Hıdırellez olarak adlandırılmaktadır. İlyas denizlerde fırtına ve di ğer sebeplerden darda kalmı ş iyi insanların yardımına ko şar. Hızır ise özellikle karlı, tipili günlerde veya ba şka sebeplerle dı şarıda sıkıntılar içerisinde kalan iyi insanların imdadına ko şar.

OCAK KÜLTÜ Karapapak Türklerinde ate şin üzerine so ğuk su dökülmez. Dökülmesi hâlinde cinlerin suyu dökeni çarpaca ğına inanılır. Cin lerin demir den korktu ğu inancı vardır. Al arvadı inancı Karapapaklar’da da vardır (Boratav, 2012: 32-33; Bekir, 1998: 87-108; Çetinkaya, 2004: 49- 72) 8. Ana sütü Türk halk inançlarında bazı hâllerde bir semboldür. Çok kere hak etmeyi, paklı ğı ve helâl olanı temsil eder. Bu itibarla, ″ananın ak sütü gibi helâl olsun ″, ″ananın sütü sana helâl olmaz ″ ″sütümü sana helâl etmem ″ ″anasından emdi ği süt burnundan geldi ″ gibi ifadeler kullanılır, yavrusuna ani kızgınlıklar sonucu kargı ş eden annenin bedduası tutmaz ″sütü kar şı geldi ″ denir (www.karapapak.com/turkce/konu_detay.aspx?id: 81).

8Azerbaycan halk inançlarında, Ters motifi çok önemlidir. İnanca göre, Al Karası kendisine söylenenin tersini yapar. Mesela, ona git denilince; gelir, gel denilince; gider. Al, avradı; lo ğusa kadınları, cünüp gezen insanları basar. Azerbaycan’da kapı e şiğinde durmak veya kapı e şiğinde oturmak iyiye yorulmaz. ″Kapı tabanında kerametlik alâmeti vardır ″ denilir.

18

Hacı Garaman Oca ğı. Ereste Oca ğı: Birinin o ğlu askere gitmi ş ve dönmemi ş. Sonra burası ocak oldu. Feselli pi şirip götürürdüler. Bu ğday, pilte yandırıp (Çala da şın içine) koyuyordular. Sonra oranın külünden alıp u şağın yüzüne, alnına sürerdiler (KK. Setin Nesibli, 2012) Çakırlı’da Yel Oca ğı: Feselli pi şirip götürürdüler. Bu ğday, pilte yandırıp götürürdüler. Üç defa etrafında dönerlerdi. Dilekte bulunurlardı. Ocak yakarlar. Gül-nezir, hediye koyarlardı. Külleri ayaklarına sürerlerdi. Sonra derler: Yelim da şlara getsin(KK. Setin Nesibli, 2012). Üç Garda ş Da ğı Kutsalı: Araz nehrinin öbür tarafındadır ( şuan İran-Güney Azerbaycan topraklarında). Kurbanlar orada kesilirmi ş. Kıble görevi görürmü ş. Karada ğ’dadır 9. “O üç karda ş hakkı” adına and içilir (KK. Setin Nesibli, 2012) Lele Tepesi: Birinin u şağı olmur. Adam diyirki gedim Mekke’ye. Allah’a yalvarım, yakarım ki mene bir zürriyet versin. Aradan üç ay keçir. Adamın arvadı bir yüyrek 10 kurur. İçine bir da ş koyur. Ki şi gelende görsün ki u şah var. Ki şi geldi. Gördü yüyrek var. Da ş dillenir, dile gelir a ğlıyır. Ki şi diyir ay advad ne yah şı u şağımız oldu. Arvaddan soru şur ki adı nedi. O da diyir ki: “lele”… O sırada da ştan ses çı ḫır: “Leliyem ba şdan men, Yemerem her a şdan men, Ne atam var ne anam, Yaranmı şam da şdan men. ” Bir zaman sonra u şağ böyüdü. 20 ya şlarına çatır ve ölür. Götürüp büstırırlar Lele Tepesine denen tepenin ba şına. Onan sonra ora ocak olur. Kim ölür götürür ora basırırlar. Çapıt ba ğlıyırlar. And gasem içirler. Dua edirler. U şağı olmayanlar gelirler orü. Nezir-hediye koyurlar. Çobanın Kabe’deki El İzi: Bir çoban var imi ş. Adı Hayrullah’mı ş. Bu çoban varı bir ki şinin çobanıymı ş. Varı ki şi Mekke’ye gitmek istiyir. Çoban diyir mende gedirem. Varrı ki şi diyir e, sen neynirsen Mekke’ni, get koyunun otar. A ğa getti Mekke’ye. Çoban koyun yı ğdı getti a ğanın kapısına. O da getti. Çobanın iti de el çekmedi çobannan getti. Çoban ite bir a ğaç vırdı. Dedi, mennen hara gedirsen. İtin kılçası kırıldı. İt kaldı yolda. İt orda ölenden sonra ora ocak oldu. Çoban ak şam olanda çoban getti bir yere gonah. Getti gördü bir arvad bir oca ğa bir şey basırıf. Gözlüyür ki arvad oca ğtan ne çıkaraca ğ. Görürki bir it balası çıharttı.

− A bacı o nedi ? − Kuçikti.

9 Üç dene garda ş olur. Gavurlar bunnarı öldürmek istiyir. Kaçıllar bu dağın ba şına. Görürler gavur geldi çattı. Diyirler: Allah’ım bizi ya da ş gayır ya da gu ş gayır. Evvelce da ş dedikleri için da ş oldular. Gavurlar geldi da şın birinin ba şın vırdılar. Şimdi o da şlardan birinin ba şı kısa olarak aynı yerde durmakta (Setin Nesibli’nin a ğzından). 10 Be şik, ayran yapma.

19

− Niye. − Deyif ki heç neyim yoktu. Yeriyimdi (A ş eriyordum). − Çoban gedir kon şudan bir heyvan o ğurruyur getirir. Kesip do ğruyur. Diyir, − A bacı al bunu pi şir ye. − Sabah olur durur gedir Mekke’ye. A ğa Mekke’ye çattı. Bahır görür çoban Mekke’dedi. Çoban eliyle Kabe’ni kulpundan tutur. − Ağa diyir, − “Ya ilahel salal, Ya ilahel hayril emin”, bu nedi. Çoban a ğaya gelir çatır. A ğa çobana soru şur. Neynemisen ki sen Kabe7nin kapısının kulpunu bizden gaba ğ tutmusan. O da ba şınnan geçenleri söylüyür. Diyir a ğa gör kim tez çattı Mekke’ye, kim savap i ş görüf. Ağa geri gayıdanda görür ki it ölüf amma itin öldü ğü yer oca ğ oluf. Di ğir itte Mekke’ye gelirdi ona göre bura ocak oldu(KK. Setin Nesibli, 2012) Aş Erme- Yerikleme-Yerik : Türkler de hamile kadına özel ilgi gösterilir, nefsine çok dikkat edilir canının çekti ği bir yiyecek olur ise, temin edilip yenmesi sa ğlanılır. Yemesi sa ğlanılmaz ise, annenin vücudunda a şerilen yiyece ğin leke seklinde çıkaca ğına inanılmaktadır. Aş erme genellikle hamileli ğin yedinci veya sekizinci haftaları, ebeveynlerin kurallarına uymakla yükümlü olduklarına inandıkları ve kimi yemeklerden tiksinmek, kimi şeyleri yemek için a şırı istek duyması (Aksoy, 1998: 588; Kalafat, 2002: 5, 59, 104; Saraçba şı-Minneto ğlu, 2001: 91; Sümbüllü, 2004: 133-143)11 olarak bilinmektedir. Hamile kadın gece eşikten dı şarıya su dökmez ve cenaze evine gitmez. Karakalpak Türkleri arasında gördü ğümüz, eşikten su dökmeme ve cenaze evine gitmeme, gebe kadını ve do ğacak çocu ğunu Türker’de ya şadı ğına ve insanlar üzerinde olumsuz etki bıraktı ğına inanılan e şik ruhuna zarar vermeme, böylece zarar görmeme mantı ğı ile açıklanabilir. Ölü evinde ölünün ruhunun bir süre bulundu ğu inancı-bu ruh habis olabilir- yine gebe kadınları bu yerlerden uzak kalmaya zorlamaktadır. Bu nedenle hamile kadının sevdi ği şeye sık sık bakması veya o varlı ğın resmini ta şıması do ğacak çocu ğun da bakılan şahsa benzeyece ği inancından gelir (Öcal, 1971: 202)". Bebe ğin be şiği bo şken sallanmaz yoksa bebe ğin karnı a ğrır. Bebek do ğdu ğunda bütün vücudu tuzlanır. Çocu ğun bezleri yabani a ğaca asılırsa çocuk yabani olur. Kız çocu ğunun ilk kez kesilecek saçını dayısı keserse saçı gür olur. Oğlan çocu ğunun saçını ilk kez amcası veya dayısı keser.

11Aş ermek: Hamilelikte bazı yiyeceklere kar şı dü şkünlük göstermek, çok arzulamak veya nefret etmek tiksinmek (TS, 1998), A ş ermek (yermek): a şermek, Aş yermek: Gebe kadınların kimi yemek/erden tiksinmesi kimi yemeklere de a şırı derecede dü şkünlük göstermesi. "Taba ğındaki yaprak dolmasını onun hangi parmaklarınla doldurdu ğu akılma geldikçe a ş yeren gebe kadınlar gibi safram kabarmaktaydı.

20

Do ğum ve Sonrası Bebek do ğdu ğunda bütün vücudu tuzlanır. Tuzun bebe ğin a ğzının burunun kokmasını ve uzun yola gitti ğinde ayaklarının kabarıp su toplamasını engelleyeceğine, uzun yola kar şı dayanıklı olaca ğına inanılır. Bebe ğin ilk di şi çıktı ğında, bu ğday, nohut ve mürdük birlikte ha şlanarak "gö ğle" adi verilen yiyecek pi şirilir. Bu yiyecekten evin bireyleri yemeden ve kom şulara da ğıtılmadan önce bir miktar köpek veya kediye verilir. Bu davranı şın, çocu ğun di şlerini sa ğlam ve dayanıklı yapaca ğına inanılır. Bebe ğin be şiği bo ş sallanmaz aksi halde bebe ğin karnı a ğrıyaca ğına inanılmaktadır. Kırk gün anne ve bebe ğin oldu ğu odaya cenazeden gelen kimse, yeni evliler ve yeni do ğum yapmı ş kimselerin girmesi yasaktır; çünkü çocu ğa ve anneye kırk dü şece ğine inanılmaktadır. Di şi yenilenen çocu ğun di şini yükün (yorga-dö şek) dalına atarlar. Sonra: “Men saa balta di ş verirem, sen maa inci di ş ver “ denir (KK. Setin Nesibli, 2012) Büyük Mercanlı’da bebek day duraca ğı zaman; ″day dur dayın gelsin, çömçede payın gelsin ″ denir. O esnada çocu ğun dayısı çocu ğa hediye verir. Bu uygulama Do ğu Anadolu’da da vardır. Di şi çıkan çocu ğa ″hedik ″ yapılır. Hedik; bu ğday, kargıdalı (mısır), lobiya, kozlepesi (ceviz içi), ma ş (küçük taneli fasulye) ile yapılır. Hedikten konu kom şuya pay verilir (KK. Setin Nesibli, 2012).

Kırklamak Kırklamak i şlemi, çocu ğun do ğumunun 40. günü yapılır. Kırklı kadın kırkı çıkana kadar hiç kimseyle bayramla şmaz, kimsenin elini, öpmez kimseye elini öptürmez, elini vermez. Kırkı çıkmamı ş kadınlar, birbirleriyle konu şmazlar, birbirleriyle aynı me kânda bulunmazlar. Kırklı kadın ve ailesi, yeni do ğum yapmı ş lo ğusa bir kadının her ikisinin de kırkı çıkana kadar-ziyaretine gitmezler. Bunun nedeni, ikisinin ayni mekânda bulunmasına ve birinin içinden di ğeri hakkında kötü bir his geçmesinin, kırk basmasına sebep olaca ğına olan inançtır. Kırk basmı ş, bebeklerin geli şmesinin duraca ğına, cılız ve çelimsiz olaca ğına ve sürekli a ğlayaca ğına inanılır.

Çocu ğun yürümesi için: Yerimeyen u şağın gaba ğına ot koyurlar: Yemesen ye; adamsan dur yeri, derler. Yerimeyeni 3 defa“kol” altından keçirirler. Bu balam ne va ḫt oturaca ḫ, Canı minneten ġurturucu ḫ (KK. Setin Nesibli, 2012)

Day dur, Day dur,

21

Dayın gelsin, Me şedeki ayın gelsin (KK. Setin Nesibli, 2012)

Toy-Dü ğün Her toplumun süreklili ği için aile, vazgeçilmez bir unsurdur. Ayrıca aile, sosyal müesseselerin bütünle şmesinde temel rol oynamaktadır (Erkal, 1993: 93-94). Eski Türk toplumunda aile kavramını “ogu ş” kelimesi kar şılamaktadır ve kan akrabalı ğına dayandırılmaktadır. Aynı zamanda toplumun çekirde ği olarak görülmektedir. Bu sebeple Türk toplumunda aile yapısına çok önem verilmi ştir (Gömeç, 2006: 25). Türk dilinde dü ğün kelimesinin kökü “tü ğ” olarak ifade edilmi ştir. “Tü ğ” ise“dü ğümlemek” “ba ğlamak” ve “dü ğmek” anlamlarına gelir (Gülensoy, 1974: 74, 286-387). Kazak ve Kırgızca’daki dü ğün şöleni, ziyafet anlamındaki “toy” kelimesi ile Çuva şça’daki “tuy” kelimelerinin kökünü de “tüg” fiiline ba ğlamak gerekir. Dü ğün kelimesi Azerbaycan’da “toy-düyün”; Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen ve Uygurca da “toy”; Ba şkurdistan ve Tataristan’da “tuy” kelimesi ile ifade edilir (Ercilasun, Aliyev, 1992: 194-195; Cafero ğlu, 1951: 280; Ülküsal, 1966: 91). Özbekler çe şitli törenlere toy, yani dü ğün adını vermi şlerdir. Dede Korkut’ta da dü ğün yapmak, e ğlenmek anlamında “toy etmek” kavramı kullanılmı ştır (Gökyay, 1973: 294). Türk tarihinin en eski dönemi de dahil olmak üzere büyük bir kısmında kaynaklarda dü ğün sözcü ğü kullanılmamı ştır. Bu kelimenin kar şılı ğı olarak “toy” sözü geçmektedir. Yine dü ğün ve orada gerçekle ştirilen merasim anlamında Orhun Yazıtlarında “törün” kelimesi kullanılmı ştır. Buna göre Bilge Han Yazıtı’nda şu ifade geçmektedir: “... Türgi ş Kaganka kızımın ertenü ulug törün alı birtim. Türgi ş Kagan kızın ertenü ulug törün oglıma alı birtim. (Bilge Ka ğan Yazıtı, Kuzey Tarafı, 9-10. satır)” Burada törün kelimesi dü ğün merasimi anlamında kullanılmı ş ve yapılan törenin oldukça büyük oldu ğu söylenmi ştir. Türklerde dü ğün, yeni bir ev açma, aynı zamanda soyun devamı anlamına da gelmektedir. Dolayısıyla aile önemli bir görevi de yerine getirmi ş olur (Berber, 2009: 1-3). Karapapaklarda iki tür evlenme vardır. Bunlardan ilki kız kaçırarak evlenme ve di ğeri ise kanuni evlenmedir. Dü ğünlerden önce ise bazı a şamalar bulunmaktadır; Göbek kesme/Be şik Kertme. 1. Kız İsteme-Elçi Gönderme: Kız istemeye o ğlan tarafından üç-be ş ki şilik bir heyet ile gidilir. Kız evi ziyareti ak şamdan sonra olur .

2. Heye Verme: 3. Ni şan Koyma: İkinci gidi ş. 4. Kebin Kesme: Molla toydan bir gün önce kebin keser.

5. Ba şlık-Şişlik Verme: 6. Kapı Kesme: Hediye verilir 12 . 7. Süd Hakkı:

12 Aparma ğa gelmi şiġ, Oğlanın adamıyla, ġızı almaya gelmi şiġ.

22

8. Şal Ba ğlama: Gırmızı darayı ba ğlıyır. 9. Çırah Koyma: Çıra ğın yanında üç defa etrafında dönülür.

10. Gerdeh Düzme: 11. Gö ğe Lülle Atma (KK. Setin Nesibli, 2012) : Gelin e şinin evine gelende aya ğın altına çörek koyullar, gelin çöre ği alır taba ğı kırar. Koyun keserler ganını gelinin alnına sürerler.

Yeti şti toy a ḫşamı, Durum yandırın şamı, Geline bezek verin, Gelir o ğlan adamı (KK. Da şkın Piriyev, 2012).

Anam bacım ġız gelin, El aya ğı düz gelin, Yeddi o ğul istirem, Bir dene ġız gelin (KK. Setin Nesibli, 2012)

Aşığ deyer toy olsun, Molla deyer vay olsun, Seyyid deyer ne ölsen ne de dirilsin.

Ay a şığ terifle bizim gelini, Gayın de ğin ba ğlasın belini, El oba desin ay bey toyun mübarek, Bey sevindirsin obasını elini (KK. Da şkın Piriyev, 2012).

Ev-Mutfak Araçları ve Gereçleri Te şt: Mis, Kazan, le ğen. Hasar : Duvar. Halbur, Helbir: Bu ğday ele ği. Elek: Un ele ği. Çeper: A ğaçtan duvar. Zirza: A şmalı kilit. Darvaza: Eyvan kapısı.

23

Aş süzen: Süzgeç.

Hayvan Adları İt: Köpek. Kuçik: 1-2 aylık. Enik: 6 ay-1 ya ş. Pi şik: Kedi. Mavrı: Kedi yavrusu. Ördek. Ġaz. Ġaz balası. Dov şan. Toyu ḫ: Tavuk. /Cüce-Beçe-Horuz (Erkek Evresi); Fere-Toyuh (Di şi Evresi). Hindu şka. ġoyun: ġuzu-To ğlu-ġoç (Erkek Evresi); Şişek-Koyun (Di şi Evresi). Keçi: Çepi ş-Oğlak-Dıbır-Teke (Erkek Evresi); Dıbır-Keçi (Di şi Evresi). İnek: Buzov-Dana-Kele-Bo ğa (Erkek Evresi); Buzov-Dana-Düye-İnek (Di şi Evresi). At: Kürük-ġulun-Dayça-Day-Aygır (Erkek Evresi); Kürük-Gulun-Dayça-Day-Madyan (Di şi Evresi). Camı ş: Bala ğ-Avana-Pota-Bo ğa(Erkek Evresi); Bala ğ-Avana-Malhas (Di şi Evresi). Ceyran: Boynuzsuz-Elik. Maral: Boynuzlu. Deve: Haça Maya-Deve. Deve: Bı ğır 13 -Ner. İki köyerli Deve: Ho şek-Haça maya(Di şi Evresi). İki köyerli Deve: Ho şek-Bı ğır (Erkek Evresi). Bir köyerli Deve: Ho şek-Maya (Di şi Evresi). Bir köyerli Deve: Ho şek-Ner (Erkek Evresi). Arvana: 1. Hind Devesi; 2. Di şi Deve. Bolhı-Bal ḫı: 1. Arvana’nın balası; erkek deve. Bit: Sirke yavrusu. Bire: Pire. ġartal: Kartal. Zeli: sülük.

13 İki hurçlu.

24

Serçe. Ġöğerçin. Tarakan: Hamam böce ği. Kumru (Mekik). Şana Pipik. Turuc. Sı ğırçın. Kara Toyuh. Durna. Dayda ḫ. Çala ğan. Bay ġuş. Hacı Leylek. Bildirçin. Tavuz ġuşu. İlan. Kırgavul. Bülbül. Sarı köynek. Ġızlar ġuşu (Arı ku şu). Şeytan: Salyangoz. Eşş eğ: E şek. Godu ğ-Sıpa/E şş eğ. Siçan. Kirpi. Tülkü. Çakkal. Canavar: Kurt. Ayı. Milçek: kara sinek. Diddili: Sivri sinek. Hünü: Sinek. Ağca kanad. ġarı şga: Karınca. Kepenek: Kelebek. Dozan ġurdu: Osuruk böce ği.

25

Tarım-Hayvancılık Terimleri Peye: Mal damı. Bıç ġı: Testere,. Kas: İlk süt. Ağuz: İki günlük süt. Bulama: Üç günlük süt. Süt. Sulu ğ. 14 Ġatı ğ: Yo ğurt. Ayran. Ferme ş: Deve yükü. Heybe: ḫurcun: Orah: Çin: Bu ğday biçin. Kikıra: Duz de ğirmeni. Cehre: İp e ğirme. Dara ḫ: Yün dara ğı. Dü ḫçe: İp sarılan alet. Elik: ip e ğirme. De ḫre: Odun, a ğaç kesme aleti. Deryaz: Tırpan, (Bakü’de Kelentir). Kerenti, ketmen: çapa. Yaba: 3-4 di şli a ğaç dirgen veya çatal. Lapatka: Bel, bel küre ği. Dımrı ḫ: Tırmık. Çatı: İnek ba şı ba ğlama. Ġarma ğ: Mıh: Çivi. Samı: Öküz arabası. Boyunduru ḫ: Ye ḫer:

14 Goyun do ğuldu. Kuzunun arkasından sulu ğ kesesi gelir. Su kesesini bo şaldırlar. İçine goyunun ilk sütü –Ağuz- doldurulur. Sap ile a ğzı ba ğlanır. Koyurlar suyun içine. Suyun içinde pi şirirler (köze basırırlar).Sonra kesenin kabu ğu soyulur. Peynir yenir. Buna “sulu ğ” denir (Setin Nesibli’nin a ğzından).

26

Üzengi: Cılıv: Ba şına geçirilen ba şlık. Gem: A ğza takılır. Şolla ğ: Kamçı. Yü ğen: Yeherin tutma yeri. Kotan: Herik. Vel: Hırman dövme aleti 15 (KK. Setin Nesibli, 2012) Küyen: Deve sırtı. Ho şek: Deve ile ilgili. Aḫır. Tövle: Mal-davar kalır. Ağıl: Küçük ba ş kalır. Kuz: Kuzular kalır. Ağzı bire: 1. Sepet; 2. Peyenin içinde toprak e şilip kuzular konur. Peye: Av ḫur: Ot yemek yeri (Alaf). Kepek: Un artı ğı. Saman. Şele. Zemi: Arpa, bu ğday biçilir 10 demet. Derz: 10 zemi. Taya: Ot yı ğını. Ġala ḫ: Tezeklerin yı ğılı ş biçimi. Pü ş: Teze ğin parçalanmı ş hali. Yappa: Tezek türü. Tepel: Ga şka-leke, hayvanların ten lekesi.

El İş i Ürünler ve Giyimler Zer ḫara: Boncuklu daralı yelek. Sarma: Gühü şten nakı ş konan yelek. Hara: Çepgen. Mintene: Yelek. Has gülece: Sırmalı, i şlemeli giysi.

15 Vel aya ğ, Arvana doda ğ (Deve a ğzı), ḫaran mennen ya ḫşı.

27

Darayı: Şal. Kela ğayı 16 : Şama ḫı ( İpekten). Ġıygacı: Ba şlık, Örtü. Yaylık: Ba şlık, Örtü. Ġeşpet: Ba şlık, Örtü. Şal. Arhalı ḫ. Çu ḫa. Çehme. Şalla ğ. Kürk. Cürcene. Yapıncı: Aba, Börük. Dola ġ-Patava-Dolama.. Dörtburun çarı ḫ. Ġofta. Ġapot. Tuman: Etek. Mehrebe: Havlu. Köynek. Tapı şka: Terlik. Mıncuk. Mürvarı. Gerdek ba şı. Elcek. Eşmek. Çarı ḫ. Çar şabdan. Çarda. Takga papak: A şık papa ğı.

16 Ay darayı darayı, Ay darayı darayı, ḫayıf sana, Seni örtür kiri ayı, Kela ğayı elvan ġıy ġacı (KK.Setin Nesibli, 2012)

28

Papa ğ: Ba şlık. Bey papa ğı. Molla papa ğı. Motal papa ğ: Çoban papa ğı. Tifga: Ba şlık. Şaf ġa: Ba şlık. Şilapa: Ba şlık. Panama: Ba şlık. Köynek. Urba şġa. Pencek. Palto. Şalvar. Tuman. Jilet-Cilit.

-Oya: Milçe. Oya mili. Tor mili. Şapla. Gül nakı şı. Mütekke: İki tarafı büzülmü ş yastık türü. Dö şekçe: Minder.

-Nakı şlar Ġurama, Da şbıla ḫ, İsmi, Koyungözü, Ġar ğıdalı gebe, Bulud gebe, Mart gölü na ḫışı, Ġayna ḫ gebe, Yelen, Alma (Tur ş Alma-Ek şi Elma),

29

Gül, Sona-Ördek, Ceyran-Ceylan, Koç ba şı.

Gelinlik Kırmızı-narıncı renkte olur. Ġonafızdan dikilir. Arhalı ḫ. Ġofta. Tuman. Şal. Örpek. Şibilit ayakkabı 17 .

Damat Bey Ġara paltar. Ġara şibilit.

-Kilim Üç göllü kilim, Dö ğme kilim, Palaz, Çı ğırı palaz, Adyal – Na ḫışı.

-Boyalar ġırmızı: Böyükgan kolunun kötü ğü, ġara-Siyah: Nar gabı ğı ve yapra ğı kurusu, Sarı: Süddüyan kolunun a ğacı, Palıdı irengi -1: Sö ğüdün gövdesinin ġabığı soyulur ve dor ġanır. ġaynaması için ġazana ġonur. İçine ip yumakları atılır ve istenen renk elde edilir. Palıdı irengi -2: Çeki şdırna ğı kolunun kötü ğü.

17 Gelinlik hangi renk ise ayakkabı o renk olur.

30

Zaman Terimleri ve Meteorolojik Adlar

Aylar Ocak: Büyük çile-40 gün. Şubat: Küçük çile 18 -20 gün (Pervin). Mart: Kırgın ayı-Boz ay. Nisan: Cücü-cüçe. Mayıs: Ot biçimi ayı. Haziran: Temmuz: Ağustos: Koç katımı-Kara üzüm pi şiren ay. Eylül: Maral gölgeye gelen ay. Ekim: Kasım: Aralık: Çömçe kurutmaz ayı. Da ḫraza: 20-29 Şubat ayı (Pervin). 19

Günler Duz günü: Pazartesi. Tek günü: Salı. Çer şenbe: Çar şamba. Adına. Cuma. Şembe. Pazar.

Mevsimler Yaz, Yay, Payız, Kı ş.

Di ğer Kavramlar Şey ḫ Dü şüp: Çi ğ. Bıldır: Geçen yıl. İni ş il: 2 yıl önce.

18 Kiçik Çile deyir ki; Men böyük çile olsaydım: Gelini gerdekte, suyu senekte, kiçi ği demekte, karının elini hemrde dondurardım. 19 Dahrazanın soyu ğu, Tendire teper toyu ğu.

31

İlkindi: İkindi. Dan üzü: Tan vakti. Se ḫer: Sabah. Günorta: Ö ğlen. Kırov: Kıra ğı.

Renkler Türkçe, renk adlandırmaları yönünden oldukça zengin, çesitlilik sahibi ve yaratıcı bir dildir. Atalarımız benzetme ve yakıstırma yoluyla yeni renk adları türetirken dogadan hareket etmis, somut anlatıma yönelmis ve kültürümüze zarar verici davranı şlardan da kaçınmı şlardır (Akar, 2006: 51-63; Ayvazo ğlu, 2001: 62-65; Bayraktar, 2005: 145-165; Bayraktar, 2006a: 35-50; Bayraktar, 2006b: 209-218; Bayraktar, 2009: 101-121; Eren, 2008: 31-68; Gözaydın, 2003: 539-545; Hengirmen, 1999: 36-41; Topçu, 2001: 131-140; Aksan, 1999: 59, Ayvazoglu, 2001: 65) Boz, Toprak Rengi, Kırmızı, Kara, Ya şıl, Sarı, A ğ, Bu ğda, Sıçan Rengi, Konur (Gri), Deve Yünü, Narıncı (Portakal Rengi), Gül Rengi, Şöhrayi, Kül Rengi, Açık Ya şıl, Kara Ya şıl, Nar Çiçe ği, Benev şe, Dıdıra (Mavi ile Lacivert Arası), Zambak, Gümü şü, Kızıl (Altın), Sandalı (Narıncı ile Sarı Arası)

Vücut Organları ve Sa ğlık Birinin dilinde yara çıkınca: “Dilime dilber çıhıb-yara çıkmı ş. -Tükür yere dü şsün. Kar şısındaki söyler. -“Biri de bö ğürden çıhsın” (Üç defa tükür)

Bitki-Meyve Adları Cala ğ: Dut a ğacı. Gijit ġan: Isırgan otu. Alma: Elma. Armut. ḫeyva: Ayva. Şefteli: Seftali. Alça. Ġavalı. Ġöyçe. Erik.

32

Ġilas. İncir. Ġilenar. Kelem. ḫırnik (Trabzon hurması) Apensin: Portakal. Mandalin: Mandalina. Kahı: Lahana türü. Badam: Badem. Zo ğal. Ezgil. Ġoz: Ceviz. At götü. Yaban mersini. Kuzu kula ğı. Baran: Tatlı kabak. ġıra: küçük salatalık kabak. Keklik otu. Çay çiçe ği. Kıbbı ğan (Kete, Sütlü umaçta kullanılır). Evelik. Yarpız: Yarpuz. Reyhan. Nane. İt burnu. Ku ş eppe ği. Emen kömenci. Perpetin: Dere otu. Unnuca (Yo ğurt çorbalarında kullanılır). Sirken (Yo ğurt çorbalarında kullanılır). Süyüd. Boyana. Ki şni ş. ḫıyar: Salatalık. Yemi ş: Üzüm.

33

Ġarpız: Karpuz. Badımcan: Patlıcan. Pamidor: Domates. ġartof: Patates. ḫırttik: Beyaz salatalık. Şam a ğacı: Çam. Yolka: Sedir a ğacı, (Meyvesi: Şişko). Yonca. Ġozo: Kozalak. Dü ğün: A ğaçtaki bo ğum. Yarpa ḫ: Yapdak. Buda ḫ: Dal. Ça ğan bitkisi: Çama şır yıkanırken kullanılır 20 .

Fİİ LER (EYLEMLER): Abad olmak: Gelirden memnun kalmak. Abır elemek: Haya etmek, utanmak. Abırsızlı ḫ elemek: Hayâsızlık etmek. Acı ḫ vermek: Nisbet yapmak, imrendirmek, kıskandırmak. Acı ḫlanma ḫ: Kızmak, çıkı şmak, öfkelenmek. Acıkıcı etmek: Nisbet yapmak, imrendirmek, kıskandırmak. Alacalık etmek-'müzevirlik et-: İki yüzlülük yapmak. Alaflamaḫ: Hayvana yem, kuru ot, saman vermek, yemlemek. Anasını a ğlatmak: Çe şitli kötülük yapmak. Andıra ġalsın: Uğursuz olan şeylerin sonu gelsin. Anırtma ḫ: Bir şeye vurarak e şek gibi ba ğırtmak. Annatma ḫ: Anlatmak Arıḫlama ḫ: Zayıflamak. At tepmek : At Sürmek. Ata şlama ḫ: Ate şlemek Ayıflama ḫ: A yıplamak. Bacarma ġ: Ba şarmak. Baç etmek : Öpmek. Balalama ğ, Balalama ḫ: Yavrulamak (kedi, köpek gibi hayvanlar için)

20 Ça ğan bitkisini do ğruyuf gurudardıh. Cuna’ya (tülbent) sarardıh, ba ğlıyardıh paltar yuyanda gazana atardıh.

34

Bambalama ḫ: Ekme ği yo ğurda batırıp yemek. Bıçaglama ġ: Bıçaklamak. Bilevleme ġ: Bilemek Bö ğürtme ġ: Hayvanın di ğer hayvanı ba ğırtması. Böyürme ġ: Hayvanların çıkardı ğı ba ğırma sesi. Budama ġ: Dövmek. Calama ġ: Saçmak, serpmek, ekmek. Cı ğızlama ġ: Oyunda mızıkçılık etmek. Cırılma ġ: yırtılmak. Yemekten cırılma ğh-çok yemek yemek. Cırma ḫ: Yırtmak (Ka ğıt), Tırmalamak. Cırmalama ḫ-Cırnaklama ġ: Tırmalamak. Cillanma ġ-Cillenme ġ: Filizlenmek, ye şermek. Cirma ḫ: Yırtmak. Ci şetme ġ: İş etmek (Ata, 2000: 17, 986, 211, 1240) 21 Cülleme ḫ: İş emek. Ça ğıldama ḫ: Gülmek. Çalhalama ḫ: Hafif yıkamak, durulamak. Çemkirme ġ: Kar şı çıkmak. Çemrenme ġ: Paçaları sıvamak. Çermeleme ġ: Bir şeyin ucu kıvrılmak, bükülmek 22 Çınlamah: Çınlamak. Çırahlamak: Berbat etmek. Çilemey ḫ: Ya ğmur çiselemek. Çimdiy ḫleme ġ: Çimdiklemek. Çimme ġ: Yıkanmak, banyo yapmak. Çoklama ḫ: Çok görmek. Da ğlama ḫ: Y ağ kızdırmak; kızdırılmı ş ya ğ dökmek, yaraya kızgın demir basmak. Damcıllama ḫ: Damlamak. Dartıla dartıla i ş görmek: Yava ş ve salınarak i ş görmek Dartılma ḫ: Kibirlenmek. Daya ḫ Atmak : Dövmek De ḫleme ġ: Atı sürme.

21 Bu kelime için Derleme Sözlü ğü'nde ″işemek ″ anlamı verilmi ştir. Fakat giz, çocu ğu çi şet tanık cümlesinden anlamın ″işetmek ″ olaca ğı açıktır.Çi şlemek (II) çocuk i şemek. 22Çennele-çermel-: DS 111: 1147 çermelemek ″örtünün kenarlarını bir araya toplamak. ″ DLT 11: 231 çınvı ğ çermeldr, IV: 142 çermel-″bir şeyin ucu kıvrılmak, bükülmek. ″[EDPT 430, DTSl. 144]

35

Dı ğırlanma ḫ: Yuvarlanmak. Dırı ḫlamaḫ: İshal olmak. Dırma şma ḫ-Dırma şma ḫ: Tırmanmak. Dillanma ġ: Konu şmaya ba şlamak, dile çıkmak. Dombala ḫ Açmak-Dombala ḫ Kuçmak: Takla atmak yerine kullanılan söz öbe ği. Elle şme ḫ: İli şmek Emeli Aya ğına dola şmak : Bela aramak. Endeze olmak: Oyalanmak. Eşeğe Godu ḫ (Goduk) Attırmak : Bir zorluk kar şısında sakat bir durumun ortaya çıkması. Fı ġġ ılamak: Fıkırdamak; cilveli gülmek. Fiza ḫlanma ḫ: Ba ğırmak, a ğlamak. Ġagaçlama ḫ: Felç olmak. Ġaġġ ıldama ḫ: Gülüp oyna şmak. Aşırı derece de gülmek. Ġalama ḫ, Ġala ( Ġala) : Yakmak-soba yakmak. Tezekleri üst üste yığmak Ġargış etmek: Beddua etmek, inlenmek. Ġata ḫlama ḫ: Kovma, uzakla ştırma. Gazı goz anlama ḫ: Söylenen sözü yanlı ş anlamak. Gıdlama ḫ: Isırmak. Gıgılama ḫ: Keçi, koyun vb. hayvanların pisli ği yapmak. (tane tane) Gıjgırma ḫ: Yo ğurdun ek şimesi; hamurun çabuk olması. Gıkgılama ḫ: Tavuk ses çıkarmak. Gılı ḫlama ḫ: İkna etme ğe çalı şmak. Gımboyu dikmek : Yan gelip yatmak. Gırılma ḫ: Ölmek, Kırılmak. Gışgırı ḫ-Gı şgırıh: Yüksek sesle ba ğırmak, ıslık çalmak. Ġocalmak : Ya şlanmak. Ġodu ḫlama ḫ: Eşeğin yavrulaması. Ġoġġ orozlanmak: Horozlanmak, diklenmek. Gomba dönmek : Takla atmak. Gotmalama ḫ: Öbek öbek ot yı ğmak. Ġöçme ġ: Evlenmek, ta şınmak. Görsetmek: Göstermek (Ergin, 1991: 126-127, 372-373; Ergin, 1985: 215; Gün şen, 2006/1: 35, 49). Göz bereltmek : Gözlerini kötü kötü dikmek. Guk oturmak: Çömelmek.

36

Gurklamak: Kümes hayvanları kuluçka olması. Güman etmek : Umut etmek, ümitlenmek. Güman etmek : Umut etmek. Hıngılım çıkarma ġ: Gereksiz hareketler ve i şler. ḫırdalama ḫ: Kırıp dökmek; darmada ğın etmek. ḫışmalama ḫ: Avuçlamak. ḫoncuklamak: At ya da e şek çifte atmak. Horozlanmah: Horoz gibi olmak, erkeklenmek, diklenmek. İş gillanmek-İş kirlenmek: Şüphelenmek İtme ḫ: Kaybolmak. Kırtlama içmek: Yansımadan türeyen kınt sözcü ğü kelimenin bel kemi ğini olu şturmaktadır. Kesme şekerin di şler arasında parçalanması ve o parçayı dilin altına alarak çayın yudumlanmasıdır. ( Şeker tasarrufu için birebirdir!) Ki şneme ḫ: Atın çıkardı ğı se: Kuçulamak: Köpekleri ça ğırmak; yergi sözü olarak arkada şlarını ça ğırmak. Kurdalama ġ: Karı ştırmak. Le ḫleme ġ: Yorgunluktan solumak. Leyakıl dü şmek: Yorgun dü şmek. Lo ğala ḫlama ġ: Yuvarlamak. Meletme ḫ: Kuzuların çıkardı ğı se: Birisini me’leyecek şekilde ba ğırtmak. Mıncı ḫlama ḫ: Çimdiklemek. Mırtı ḫlanma ḫ: Küsmek. Mızıllama ḫ: Kendi kendine ve anla şılmaz bir biçimde söylenmek, mırıldanmak. Mundar etmek: Bir şeyi ziyan etmek, bozmak. Muruslarını dökmek : Suratını asmak. Mür ġülemek: Uyuklamak. Ofalama ḫ-Öfelemek: Bir şeyi avuç içinde ezerek ufalamak. Oğrılama ḫ: Çalmak. Osurma ḫ-Yellenmek: Gaz çıkarmak. Örgenmek: Öğrenmek. Pe şine gitmek : Arkasından gitme, takip. Pe şine gitmek: Arkasından gitmek. Pıçıllama ḫ: Yava ş söylemek. Pızı ḫlanma ḫ: Yaz sıcaklarında hayvanların sinek ısırdı ğında hızla sa ğa sola, öteye beriye ko şturmaları. Bir sıkıntısı sebebiyle sa ğa sola, öteye beriye ko şuşturmak. Pi şiḫleme : Sarmalama.

37

Sa ḫlama ḫ: Korumak, hayvanlar hakkında bakmak; beslemek. Saralma ġ: Sararmak. Savsa ḫlama ḫ: Bir i şi geciktire geciktire yapmak; isteksiz çalı şmak So ğulmaḫ: Kesilmek, kurumak, bitmek. Şaġuldamak : Şırıldamak. Şille Atmak : Tokat atmak. Taptama ġ: Vurmak, dövmek. Tekleme ġ: Köklü bitklerin fazlasının ayıklanması. Tepilme ġ: Bir yere zorla sokulmak, sokmak. Terpenme ġ: Kımıldak. Terpetme ġ: Kımıldatmak. Tıngıllama ġ: Tınlamak, ses çıkarmak. ṭiksinme ġ: Tiksinmek. Tolamazlama ḫ: Ele alınan bir şeyi kızgınca fırlatmak. Tora dü şmek: Tor-a+dü ş-mek: tora dü şmek. Burada tor, balık avlamada kullanılan a ğ anlamındadır. Dolayısıyle tora dü şmek, tuza ğa dü şmek anlamında kullanılmaktadır. Toslama ḫ: Çarpmak. Töreme ġ: Üremek, ço ğalmak. Tullama ḫ: Bir şeyi bir yere rastgele atmak. Tumma ḫ: Bayılmak, Bunalmak. Üle şmek: Bölü şmek. Vayına ġalma ġ-Vayına oturmak .: Birinin ölümünü görme temennisi, vay vay deme iste ği. Veran ġalsın : Harabe olsun. Vı ğıllama ḫ: Köpek, kedi yavrusu sürekli ba ğırmak. Yansılama ḫ, yansılama ḫ: Sözü yineleyerek alay etmek. Yarvalma ḫ: Yalvarmak. Yellenme ġ: Osurmak, gaz çıkarmak. Yesir olmak : Kurban olmak. Yığıştırmak : Bir yere toplamak. Yo ḫlama ḫ: Yoklamak. Zıngıllama ḫ: Seslenmek. 2. Köpek yavrusunun çıkardı ğı se: Zırlama ḫ: A ğlamak, çok söylenmek. Zirzalama ḫ: Kapıyı çengel ile kilitlemek.

38

İKİLEMELER Sır sıra. Dır dır. Vır vır. Zır zır. Ġır gır: Karga gibi. Hor hor. Vız vız: Çocuk. ḫar ḫur: Mer meyve.

KAYNAKLAR Ahundlu, Y. (1999) Karaba ğ Meselesinin Tarihi Kökleri Hakkında Bazı Kayıtlar, XII. Türk Tarih Kongresi, cilt: II, Ankara 1999, s. 331.

Ahundov, Nizami. (1989) Karaba ğ Salnameleri, Bakı

Akar, Ali. (2006) “Kazak Edebiyatında Nevruz”, Türk Kültürü, Mayıs 2001, S. 457, s. 293- 299. “Renge Ba ğlı Yer Adlandırmalarında Mu ğla Örne ği”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 2006/1, Sayı: 20 (Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY'a Arma ğan Sayısı), Kayseri, s. 51-63.

Aksan, Do ğan. (1995) Her Yönüyle Dil, Ana Çizgileriyle Dilbilim, TDK Yayınları, Ankara.

Aksoy, Ömer Asım (1988a), Atasözleri ve Deyimler Sözlü ğü, C. I. İnkılâp Yayınevi, İstanbul.

Arsunar, Ferruh.(1955) Türk Çocuk Oyunlarından Derlemeler, İstanbul, 1955, Maarif Basımevi.

Aslanlı, Araz. (2001) “Tarihten Günümüze Karaba ğ Sorunu”, Avrasya Dosyası, ASAM Yayınları, Cilt: I, No: 7, İlkbahar, 393-430, s. 393-394

Ata, Aysu (2000). “Derleme Sözlü ğü‟nde Geçen En Eski Türkçe Kelimeler I”, Türkoloji Dergisi, C.13, S.1, s.67-97.

Aydın, Mustafa.(2005) “Da ğlık (Yukarı) Karaba ğ Sorunu”, Türk Dı ş Politikası, Ed: Baskın Oran, Cilt II, 8. baskı, s. 401

Ayvazo ğlu, Be şir. (2001) “Çiçek ve Renk Adlarına Dair”, Türk Yurdu, Ankara. 162-163 (21): 62-65.

Azerbaycan Gazeti, 09, 12. 1989

Azerbaycan Sovét Ensiklopediyası. (1979) “Da ğlıq Altay Muxtar Vilayeti”, C. III, Bakü, s. 305-306.

39

Az ərbaycan Toponiml əri. (1999) Ensiklop ədik Lü ğat,Bakı,Az ərbaycan Ensiklopediyası,s əh. 55. 588s.

Az ərbaycan Toponiml ərinin Ensiklopedik Lü ğəti.(2007) İki cildd ə. I cild. Bakı, " Şərq-Qərb", 304 s əh.

Bala, Mirza. (1967) ″Karapapak ″, İslam Ansiklopedisi, M. E. B. Yay., Cilt: 6, İstanbul, s. 339.

Bayraktar, Nesrin (2005), “Kavram ve Anlam Boyutunda Al, Kırmızı ve Kızıl”, International Journal of Central Asian StudiesMustafa Canpolat Arma ğanı, Volume 10-1, Seoul, s. 145- 165.

Bayraktar, Nesrin (2006a), “Kavram ve Anlam Boyutunda Türkçede Ak ve Beyaz”, Dilbilim, Dil Ö ğretimi ve ÇeviribilimYazıları I-II, Hazırlayan: Cemal Yıldız, Latif Beyreli, Pegem Yayıncılık, Ankara, s. 35-50.

Bayraktar, Nesrin (2006b), “Kavram ve Anlam Boyutunda Sarı ve Tonları”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler EnstitüsüDergisi, Prof. Dr. Tuncer Gülensoy Arma ğanı, C. 1, S. 20, s. 209-218.

Bayraktar, Nesrin (2009), “Boz ve Kır Renk Adlarının Kavram, Anlam ve Biçim Boyutu Üzerine”, The International Associationof Central Asian Studies Korea University of İnternational Studies, Festschrift To Commemorate the 80 th Anniversary of Prof. Dr. Talat Tekin’s Birth, Volume 13, s. 101-121.

Bekir, Deniz (1998), “Anadolu Türk Dokumalarında Ejder Motifi”, Türk Soylu Halkların Halı Kilim ve Cicim Sanatı Bilgi Şöleni Bildirileri, (Kayseri, 27–31 Mayıs 1996), Ankara: AKM Yayını.

Berber, Oktay. (2009) Türk Kültüründe E ğlence ve Birlik Unsuru Olarak Dü ğünler, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2, Sayı: 10, Yıl: 2009, s.1- 11.

Boratav, P.N. (2012) Türk Mitolojisi, O ğuzların-Anadolu, Azerbaycan ve Türkmenistan Türklerinin Mitolojisi, Bilge Su, Ankara, s. 32-33

Bünyadov.Ziya vd. (1994) Azerbaycan Tarihi I cilt, Bakü, Azerbaycan Devlet Ne şriyatı, s. 20

Cafero ğlu, A. (1984) Türk Dili Tarihi I-II, İstanbul.

Cafero ğlu,A. (1951) Anadolu İlleri A ğızlarından Derlemeler, İstanbul.

Çelebio ğlu, Amil. (1995) Türk Ninniler Hazinesi, İstanbul

Çetinkaya, Haydar.(2004) ,Karapapak Türklerinde Halk İnançları, Karadeniz Ara ştırmaları Der. Sayı: 2, s. 49-72.

Derleme Sözlü ğü. (1977I) Cilt:X, Ankara.

Dihhoda, Ali Ekber.(1327) “Erran”, Lugat-nāma, C. 6, Hor şidî Yayınları, Tahran, s. 1612.

40

Efendiyev, Pa şa. (1981) Azerbaycan Şifahi Xalq Ədəbiyyatı. Bakı: Maarif N əşriyyatı.

Eliyarlı,Süleyman.(1996) Azerbaycan Tarihi, Bakı .

Ercilasun, A. Bican-Alaeddin Memmedo ğlu Aliyev vd. (1992); Kar şıla ştırmalı Türk Lehçeleri Sözlü ğü, KB Yay. Ankara.

Eren, Abdullah. (2008) Baki Divanı'nda Kırmızı Renk, AÜ Türkiyat Ara ştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı: 37, Erzurum, s.31-68.

Ergin, Muharem. (1985) Türk Dil Bilgisi, 16. Baskı, İstanbul: Bo ğaziçi Yay

Ergin, Muharrem. (1991) Dede Korkut Kitabı II ( İndeks- Gramer), 2. Baskı, Ankara: TDK Yay.

Erkal, Mustafa E. (1993) Sosyoloji, 5. Baskı, Der Yayınları, İstanbul.

Geybullayev G.(1990) Karaba ğ (Etnik ve siyasi tarihe ili şkin) Bakü

Geybullayev, Gıyaseddin.(1994) Azerbaycan Türklerinin Te şekkülü Tarihi, Bakı.

Gökyay, O. Ş.(1973) Dedem Korkut Kitabı, İstanbul.

Gömeç, Saadettin. (2006) Türk Kültürünün Ana Hatları, Ankara.

Gömeç, Saadettin. (1999) Türk Cumhuriyetleri ve Toplulukları Tarihi, Ankara.

Gözaydın, Nevzat. (2003) "Türkçenin Renk Zenginli ği", Türk Dili, S. 618, Ankara, s. 539- 545.

Gülensoy, Tuncer (1974) “Altay Dillerinde Akrabalık Adları” Türk Dili Ara ştırmaları, 1973- 1974, Ankara s. 74, 286-387.

Gün şen, A. (2006). Göster-ve Görset-ÁΖRSET Fiillerinin Yapısı Üzerine. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 20 Yıl: 2006/1, s.35, 9.

Gürses, Emin. (2001) “Kafkasya’da Uluslararası Rekabet”, Avrasya Dosyası, ASAM Yayınları, Cilt: I, No: 7, İlkbahar, 250-273, s. 253

Güzel, Abdurrahman. (2008) Dede Korkut Hikayeleri Ba ğlamında Dua, Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic,Volume 3/2 Spring,s.439.

Hailov, H. D. (1992) Karaba ğ'ın Elat Dünyası, Bakı.

Hengirmen, Mehmet (1999), “Türkçe'nin Söz Varlı ğı”, Dil Dergisi, S. 76, Ankara, s. 36-41.

İbrahimov, Ramid. (2011) Bizim Yol Q əzəti -23 Dekabr. -S. 11.

Kalafat, Y. (1995) “Türk Halk İnançlarında Ters Motifi” A. Çaycı'ya Arma ğan, Ankara, s. 297-307.

41

Kalafat, Y. (2002) “Göktanrı İnancından Günümüze Kadar Türk Halk İnançlarında Kurt”, XIV. TTK., 9-13 Eylül, Ankara.

Kalafat, Y.(1992) “Eski Türk İnançlarının Kars Yöresindeki İzleri” 4. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi Bildirileri, Ankara, sh. 149-169.

Kaya, Do ğan.(2004) Anonim Halk Şiiri, Ankara, s. 349-351.

Kazimirov, Vladimir. (2004) Looking for a Way Out of the Karabakh Impasse, Russia in Global Affairs, Vol. 2, No. 4, October-December, 145-154, p. 147

Kırzıo ğlu, M. Fahrettin (1976). Osmanlılar’ın Kafkas Ellerini Fethi (1461-1590), Ankara, Sevinç Matbaası.

Köçerli, Töfik.(2002) Qaraba ğ, Bakı.

Kurat, A. N. (1999) Rusya Tarihi, TTK Yay., Ankara.

Orxan, Vüqar.(2010) M ədəniyy ət Q əzəti,20 Avqust. -S. 14.

Öcal, Turgut.(1971) I ğdır Folkloru ve Etnografyası, Bitirme Tezi, Erzurum

Sami, Şemseddin. (1958) Kamus-ı Türki, İstanbul.

Saraçba şı, M. Ertu ğrul - Minneto ğlu, İbrahim.(2001) Örnekli ve Açıklamalı Türkçe Deyimler Bilge Kilit. San.Yay.

Saray,M.(1984) “Azeri Türkleri”, Türk Dünyası Ara ştırmaları, S. 29, İstanbul, s. 28-29.

Sarınay, Y. (2009) Osmanlı Belgelerinde Karaba ğ, Ba şbakanlık Osmanlı Ar şivi Yay., İstanbul.

Sümbüllü, Yusuf Ziya. (2004) Tıbbi ve Mistik Folklor Açısından A ş Erme, Türkiyat Ara ştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sümbüllü, Yusuf Ziya. Cilt 11, Sayı 23, s.133-143.

Şeşen, Ramazan.(2001) İslâm Co ğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları VII. Dizi, S. 173, Ankara.

Ta şkıran, Cemalettin. (1997) “Karaba ğ'da Son Durum. ” Yeni Türkiye Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 16, s. 1192-1198

Ta şkıran, Cemalettin.(1995) Geçmi şten Günümüze Karaba ğ Meselesi, Genel Kurmay Basımevi,Ankara,

Tebrizli, M. N. (1946) Azerbaycan Davası, Türk Kültür Oca ğı Yay., İstanbul

Togan, Ahmet Zeki Valîdî.(1933) “Azerbaycanın Türk Etno ğrafisine Dair III”, Azerbaycan Yurt Bilgisi, Yıl: 2, S. 18, Bürhaneddin Matbaası, İstanbul, s. 247-253

Togan, Ahmet Zeki Valîdî.(1933) “Azerbaycanın Etno ğrafisine Dair”, Azerbaycan Yurt Bilgisi, Yıl: 2, S. 14, Bürhaneddin Matbaası, İstanbul, s. 49-56

Togan, Zeki Velidi.(1982) Oğuz Destanı, Enderun Yayınevi, İstanbul.

42

Topçu, Nazmiye. (2001) "Fransızca ve Türkçe Renk İsimleri İçeren Deyimlerin Kar şıla ştırmalı İncelenmesi ", H.Ü E ğitim Fakültesi Dergisi, S. 20, Ankara, s. 131-140.

Toygar H. Kâmil.(1961) İlençler (Ankara Folklorundan): Türk Folklor Ara ştırmaları 6, 141, 2367-2368.

Tureüko-Russkiy Slovar ğ. (1977) Moskva.

Turkmensko-Russkiy Slovar ğ.(1968) Moskva, s. 233

Umudo ğlu, Vidadi.(2000) ‘‘Kuzey Azerbaycan'ın Çar Rusyası Tarafından İş gali ve Sömürgecili ğe Kar şı Mücadele (1801-1828)’‘, Türk Dünyası Ara ştırmaları, Sayı125, Nisan, s. 187.

Ülküsal, Müstecip (1966) Dobruca ve Türkler, Ankara 1966: 91.

Yardımcı, Mehmet. (1998) "Kıbrıs ve Di ğer Türk Ülkelerinde Ortak Ninni Ve Tekerlemeler", DAÜ II. Uluslararası Kıbrıs Ara ştırmaları Kongresi (24-27 Kasım 1998) Bildiri Kitabı, Halk bilimi/Çe şitli Konular, C. IV, Gazima ğusa: DAÜ Yayınları, s.177-196.

Yıldırım, Dursun-ÖZÖNDER, Cihat.(1990) Karaba ğ Dosyası, Türk Kültürü Ara ştırma Enstitüsü Yayınları Nu: 110, Ankara, s. 29-30

Yusufov, Yusuf.(1994) XII. Türk Tarih Kongresi, Kongrede Sunulan Bildiriler, c. 2, Ankara, s. 288.

ELEKTRON İK KAYNAKLAR www.karapapak.com/turkce/konu_detay.aspx?id: 81

Kaynak Ki şiler Hubu ş Nesibli, 1925-Cebrayil-Büyük Mercanlı. Setin Geraygızı, 1934-Cebrayil-Büyük Mercanlı. Nesibe Nesibli, 1968-Cebrayil-Büyük Mercanlı. Pervin Ferhadlı, 1976-Cebrayil-Büyük Mercanlı. Zafer Ferhadlı, 1976- Cebrayil -Büyük Mercanlı. Da şkın Piriyev, 1985- Cebrayil -Büyük Mercanlı. Hatice (Münevver) Kemalo ğlu: 1943, Mus-Bulanık. E ğitimsiz. Ev hanımıdır. Gebze’de yasamaktadır.

43