İSTANBUL ÜN İVERS İTES İ ATATÜRK İLKELER İ VE İNKILÂP TAR İHİ ENST İTÜSÜ ATATÜRK İLKELER İ VE İNKILÂP TAR İHİ ANAB İLİM DALI

BALKAN KONFERANSLARI BA ĞLAMINDA TÜRK İYE BULGAR İSTAN İLİŞ KİLER İ

YÜKSEK L İSANS TEZ İ

Mehmet SAVCI 2901030002

Tez Danı şmanı: Yrd. Doç. Dr. Cevahir KAYAM

İstanbul, 2007

1

İSTANBUL ÜN İVERS İTES İ ATATÜRK İLKELER İ VE İNKILÂP TAR İHİ ENST İTÜSÜ ATATÜRK İLKELER İ VE İNKILÂP TAR İHİ ANAB İLİM DALI

BALKAN KONFERANSLARI BA ĞLAMINDA TÜRK İYE BULGAR İSTAN İLİŞ KİLER İ

YÜKSEK L İSANS TEZ İ

Mehmet SAVCI 2901030002

Tez Danı şmanı: Yrd. Doç. Dr. Cevahir KAYAM (DÜZELTILMI Ş TEZ)

İstanbul, 2007

2

YÜKSEK L İSANS TEZ İNE UYGULANAN DÜZELTMELER

1.Tez yazım kılavuzuna göre hatalı olan yazım ve biçim hataları düzeltilmi ştir.

2.Konu ile ilgili bilgi sa ğlayan ve ayrıntılı konuları yazarları ile birlikte açıklanan yüksek lisans ve doktora tezleri ara ştırılarak elde edilen bilgiler teze dâhil edilmi ştir.

3.Tez konusu ile ilgili bilgi edinilebilece ği tavsiye edilen Faruk Sönmezo ğlu, Baskın Oran, Fahir Armao ğlu, Sabahattin Özel, Yusuf Hikmet Bayur, Abdulahat Ak şin vd. yazarlar ile Türk Tarih Kurumu yayınları incelenerek elde edilen bilgiler teze dâhil edilmi ştir.

4.Bilgi edinilen Bulgarca yayınlar hakkında açıklama yapılmı ştır.

5.Tezin ekleri için liste yapılmı ştır.

6.Jüri üyelerine da ğıtılacak tez nüshalarının dizimine özen gösterilmi ştir.

7.Düstur ve TBMM zabıt cerideleri tekrar taranmı ştır.

8.Tezin özet bölümü yeniden yazılmı ştır.

9.Tezin kapsamı daraltılarak Balkan Konferansları üzerine daha fazla izahatta bulunulmu ştur.

10. Tez mu ğlâk ifadelerden arındırılarak okuyucunun kolay anlayabilece ği bölümlendirme yapılmı ştır.

11. Özellikle sınır anla şmaları olmak üzere Lozan Barı ş Anla şması tutanaklarından faydalanılmı ştır.

12. Mustafa Kemal Atatürk’ün Büyük Nutkundan konu ile ilgili bilgiler teze dâhil edilmi ştir.

13. Mustafa Kemal’in Sofya Ate şemiliterli ğinin Türk-Bulgar ili şkileri üzerine olan etkisi ele alınmı ş, bu dönemde yazdı ğı raporlar teze yansıtılmı ştır.

14. Özet bölümünden yazar adı kaldırılmı ştır.

3

T.C.

İSTANBUL ÜN İVERS İTES İ

ATATÜRK İLKELER İ VE İNKILÂP TAR İHİ ENST İTÜSÜ

MÜDÜRLÜ ĞÜ

TEZ ONAYI

ATATÜRK İLKELER İ VE İNKILAP TAR İHİ Bilim Dalında 2901030002 numaralı Mehmet Savcı’ın hazırladı ğı Balkan Konferansları Ba ğlamında Türkiye Bulgaristan İli şkileri konulu YÜKSEK L İSANS TEZ İ ile ilgili Tez Savunma Sınavı , İ.Ü. Lisansüstü E ğitim ve Ö ğretim Yönetmeli ği’nin 10./28.Maddesi uyarınca 14 Mart 2007 günü saat 10.00’da yapılmı ş, sorulan sorulara alınan cevaplar sonunda adayı tezinin kabulüne OYB İRL İĞİ ile karar verilmi ştir.

JÜR İ ÜYES İ KANAAT İ İMZA

Prof. Dr. Sabahattin Özel

Doç. Dr. I şıl Çakan

Yrd. Doç. Dr. Aynur Soydan

Yrd. Doç. Dr. Cevahir Kayam

Dr. Serkan Tuna

4

YEM İN METN İ

Yüksek Lisans tezi olarak sundu ğum “Balkan Konferansları Ba ğlamında Türkiye-Bulgaristan İli şkileri” adlı çalı şmanın, tarafımdan, bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı dü şecek bir yardıma ba şvurulmaksızın yazıldı ğını ve yararlandı ğım eserlerin bibliyografyada gösterilenlerden olu ştu ğundan, bunlara atıf yapılarak yararlanılmı ş oldu ğunu belirtir ve bunu onurumla do ğrularım.”

Mehmet SAVCI

5

TEZ VER İ G İRİŞ FORMU

6

TEZLER İN ÇO ĞALTILMASI VE YAYINI İÇİN İZİN BELGES İ

7

BALKAN KONFERANSLARI BA ĞLAMINDA TÜRK İYE BULGAR İSTAN İLİŞ KİLER İ Özet Bulgaristan ile Osmanlı Devleti arasındaki ili şkiler Bulgaristan’ın Osmanlı Devletinden 1878’de ba ğımsızlı ğını ilan etmesi ile ba şlamı ştır. Bulgaristan ve Osmanlı Devleti aynı ittifak içinde Birinci Dünya Sava şı’na girmi ş ve iki devlet aynı kaderi payla şmı ştır. Osmanlı Devleti Sevr Anla şmasını imzalarken Bulgaristan da Neully Anla şmasını imzalamı ştır. Milli mücadele döneminde Bulgaristan, Türk milli mücadelesini Türkiye ile sava şan Yunanistan’ın yenilmesi durumunda Bulgaristan’ın Do ğu Trakya’da bazı bölgeleri topraklarına katma ihtimalinden dolayı desteklemi ştir. Bunun yanında Bulgaristan’da Türklere kar şı olu şan olumlu havada Sofya Ata şemiliterli ği (Askeri Ata şeli ği) esnasında Mustafa Kemalin, Bulgar halkını tanımı ş, Bulgaristan’da birçok yakın dost edinmi ş ve buradaki Türklerin örgütlenmelerini sa ğlamı ş olması da etkilidir. Mustafa Kemal buradan yayınladı ğı raporlarla Bulgaristan’ın Osmanlı Devleti’ne ve di ğer Balkan Devletlerine kar şı tutumunu ve Birinci Dünya Sava şındaki politikasını da Osmanlı Hükümetine aktarmı ştır. Cumhuriyet’in ilanından sonra Türkiye ile Bulgaristan 18 Ekim 1925’de Dostluk Anla şması imzalamı ştır. Bulgaristan bu dönemde sınırlarını geni şletmek, Arnavutluk ve Makedonya ile birlikte Yunanistan’daki ve Romanya’daki Arnavut ve Makedonların ba ğımsızlı ğını sağlamak yönündeki politikasını ortaya koymu ştur ve ili şkiler bir süre sonra tekrar bozulmu ştur. Türkiye’nin Yunanistan’la da ili şkilerinin bozulması nedeniyle Bulgaristan’a yönelik uzla şmacı bir politika izlemi ş ve Türkiye Balkan politika arenasında yalnız kalmamak için 6 Mart 1929’da Bulgaristan ile Tarafsızlık ve Uzla şma Anla şması imzalanmı ştır. Türkiye’nin 18 Temmuz 1932’de Milletler Cemiyeti’ne girmesi Balkan Devletlerini de yakınla ştırmı ş, 1929’da ilk defa ortaya atılan Balkan Birli ği dü şüncesi Balkan Paktı olarak bu yıldan itibaren konu şulmaya ba şlamı ştır. Pakta giden yolda Balkan Konferansları 1930 yılından itibaren dört konferans olarak icra edilmi ş, müteakibinde de Balkan Paktı imzalanmı ştır. Balkan Konferansları, Ekim 1930’da Atina’da toplanan Birinci, Ekim 1931’de İstanbul’da toplanan İkinci Balkan konferansları ile sürmü ştür. Fakat Ekim 1932’de Bulgaristan azınlıklar sorunu yüzünden Üçüncü Balkan Konferansı’nı terk etmi ştir. Kasım 1933’de Selanik’te toplanan Dördüncü Balkan Konferansında Bulgaristan’ın revizyonist emellerinden vazgeçmesi için çaba harcanmı ştır. Bunun neticesinde Balkan Paktı imzalanmı ş fakat Bulgaristan bu paktın dı şında kalmı ştır. Bulgaristan’ın içinde oldu ğu bir Balkan Birli ği veya en azından ortak dü şünce anla şmaları yapılması hedeflendiyse de Bulgaristan revizyonist politikaları nedeniyle sınırların de ğişmesi gerekti ğine inandı ğından Balkan Paktına da imza koymamı ştır. Sonuç itibari ile Balkan Konferansları Türkiye Cumhuriyeti’nin öncülü ğünde Balkanlarda bir birlik dü şüncesini ortaya atmı ş fakat Bulgaristan’ın politikası nedeniyle birlik düzeyine ula şamadan Yunanistan ba şta olmak üzere di ğer ülkeler arasında bir paktla sonuçlanmı ştır.

8

TURKISH BULGARIAN RELATIONSHIP IN THE CONTEX OF BALKAN CONFERANCES Abstract

Relations between and Ottoman State begin with announcement of independence of Bulgaria in 1878. Bulgaria and Ottoman State were take part in First World War in the same alliance. While Ottoman State signed The Sevres Agreement, Bulgaria signed The Neully Agreement. In the period of National War, Bulgaria supported Turkish Government to take some areas on East Trakya if Greece was beaten by Turks. Beside this reason Military Attachement of Mustafa Kemal influenced the relations because he had recognized Bulgars, associated with them and associated the Turks among each other. Mustafa Kemal, via the reports broadcasted here, notified Ottoman Government about the attitude of Bulgaria for both Ottoman State and other countries along the First World War. After the announcement of Republic Of Turkey, Turkey and Bulgaria signed Friendship Agreement in 18 September 1925. Along this period Bulgaria denoted that It wants to amplify its borders, make the Albanians and Macedonians independent from Greece and Romania and relations got worse once more. Because Turkish relations also with Greece was getting worse, in order not to be lonely on arena of Balkan politics Turkey followed a compromitive politic for Bulgaria and signed Impartiality and Compromise Agreement with Bulgaria in 6 March 1929. Attend of Turkey to the United Nations made the Balkan States come closer. Balkan Pact opinion, which talked first in 1929, has been discussed from now on. On the way of signing the Pact, Balkan Conferences performed as four conferences hence 1930, then the Pact signed. Balkan Pacts continued by first October 1930 in Athens and second October 1931 in Istanbul. But in September 1932 Bulgaria left Third Balkan Conference because of the minority problems. On the Forth Balkan Conference some affords are expended to make Bulgaria leave revisionist opinions in Salonica, November 1933. Then Balkan Pact signed but Bulgaria remained out of the Pact. A Balkan Pact includes Bulgaria or at least some joint agreements wanted to be signed but Bulgaria didn’t signed since Bulgaria believed in changing the borders needs of revisionist politics. As a result Balkan Conferences, at the lead of Turkish Republic, brought up a unity opinion in Balkans but Because of the Bulgarian politics they resulted by a Pact that couldn’t be a Balkan Union.

9

İÇİNDEK İLER

İç Kapak i

Tez Onayı ii

Yemin Metni iii

Tez Veri Giri ş Formu iv

Tezlerin Ço ğaltılması ve Yayını İçin İzin Belgesi v

Türkçe Özet vi

İngilizce Özet (Abstract) vii

Önsöz xi

Kısaltmalar Listesi xii

Giri ş 1

I. BÖLÜM

BALKAN KONFERANSLARI

I. Balkan Ülkeleri Arasında Diyaloglar 7 II. Türk-Bulgar Dostluk Anla şması 9 III. Tarafsızlık, Uzla şma, Adli Tesviye Ve Tahkim Anla şması 14 IV. Türkiye’nin Milletler Cemiyetine Katılması Ve Dünyada Barı şçıl Te şebbüsler 18 V. Balkan Konferansları 21 A.Birinci Balkan Konferansı 24

B. İkinci Balkan Konferansı 26

C. Üçüncü Balkan Konferansı 30

Ç. Dördüncü Balkan Konferansı 32

10

II. BÖLÜM

BALKAN PAKTI VE BULGAR İSTAN İLE İLİŞ KİLER

I. Balkan Paktı 38

II. Avrupa Sorunlarına Pakt Devletlerinin Yakla şımları 47

III. Montreux Bo ğazlar Konferansı Ve Balkan Paktı 50

IV. Akdeniz Sorunları Ve Balkan Devletleri (1936–1937) 52

V. Bulgar-Yugoslav Paktının Yarattı ğı Ku şkular 54

VI. 1938 Türk-Yunan Anla şması 57

VII. Bulgaristan İle Balkan Paktı Devletleri Arasında İmzalanan

Anla şma 59

VIII. Dobruca Sorununda Türkiye’nin Dostça Giri şimi 62

SONUÇ 77

KAYNAKÇA 80

EKLER 93

EK-A Türkiye Cumhuriyeti İle Bulgaristan Krallı ğı Arasında Dostluk Anla şması 93

EK-B Türkiye İle Bulgaristan Arasında Yapılan Oturma Sözle şmesi 98

EK-C Türkiye İle Bulgaristan Arasında Tarafsızlık, Uzla ştırma, Yargısal Çözüm Ve Hakemlik Anla şması 103

EK-Ç Balkan Anla şma Yasası 108

11

EK-D Balkan Paktı Çerçevesinde Türkiye’nin Yugoslavya Ve Romanya İle İmzaladı ğı Sözle şmeler 114

EK-E Balkan Anla şma Paktı Örgütünün Statüsü 115

EK-F Balkan Anla şması Ekonomik Danı şma Konseyinin Statüsü 117

EK-G Balkan Antantı İle Bulgaristan Arasında Anla şma 119

12

ÖNSÖZ

Balkan Konferansları Ba ğlamında Türkiye-Bulgaristan İli şkileri konulu tezimin hazırlanı ş amacı Atatürk döneminde Türkiye Cumhuriyeti öncülü ğünde geli ştirilen ili şkilerin Balkan Birli ği yolunda seyrini ve Balkan Konferansları’nın bu süreçte rolünü ortaya çıkarmaktır.

Bu amaç do ğrultusunda tezin hazırlık a şamasında daha önce bu konu ile ilgili yapılan çalı şmalar ara ştırılmı ştır. Bulgaristan Türkleri ve Türkiye’ye göç konusunda birçok ara ştırma bulunmasına ra ğmen Atatürk dönemi Türkiye-Bulgaristan ili şkileri ve Balkan Konferans’ları konusunda yapılan ara ştırmalar sınırlıdır. Dönemin ar şiv belgeleri Dı şişleri Bakanlı ğı ar şivlerinde bulunmaktadır. Bakanlı ğa yapılan ba şvuruda ar şivlerin tasnif edilmedi ği ve akademik çalı şmalar için kullanımına izin verilmedi ği cevabı alınmı ştır. Bu nedenlerle tez çalı şması birinci el kaynaklardan dönemin yazılı basınına dayandırılmı ştır. Basın taraması yapılarak gerçekle şen olaylar ve iki ülke kamuoyunun tepkileri ara ştırılmı ştır.

Çalı şmalarım esnasında benden akademik olarak yardımını esirgemeyen tez danı şmanım Yrd. Doç Dr. Cevahir Kayam’a ve her konuda bana destek olan e şim Nergis Savcı’ya te şekkürü bir borç bilirim.

13

KISALTMALAR L İSTES İ

a.g.e. adı geçen eser a.g.g. adı geçen gazete a.g.m. adı geçen makale

Çev. Çeviren

Dr. Doktor

Fak. Fakültesi

Hz. Hazreti s. Sayfa vb. ve benzeri vd. ve di ğerleri vs. ve saire

Yay. Yayın

14

GİRİŞ

Türkiye ile Bulgaristan arasındaki ili şkileri inceleyen birçok kaynak bulunmakla birlikte bu kaynakların esas aldıkları nokta genellikle Bulgaristan’daki Türkler ve bunların belirli dönemlerde ülkemize göçleri olmu ştur. 1 Bulgaristan ile ilgili olarak çoklukla incelenen bir ba şka husus ise Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasındaki ili şkiler ve Bulgar Prensli ğinin Osmanlı Devletinden ba ğımsızlı ğını ilan etmesidir. 2 Konumuzla do ğrudan ili şkili olan Osmanlı İmparatorlu ğundan Günümüze Türk-Bulgar İli şkileri 3, Türkiye'nin Balkan Türkleri Politikası 1930–1990 4, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Atatürk Dönemindeki Balkan Politikası (1923–38) 5, Milli Mücadelede Kırklareli 6, Türkiye-Balkan İli şkileri 7 Türkiye’nin Co ğrafi Konumunun Dı ş Politikasına Etkisi 8 ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurulu şundan Günümüze Türk- Bulgar İli şkileri 9 konulu tezler incelenerek savunulan fikirler hazırlık çalı şmalarına yansıtılmı ştır.

1 Leyla Çakır, Bulgaristan Türkleri (basılmamı ş doktora tezi), İstanbul, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Fakültesi Uluslararası İli şkiler Anabilim Dalı, 1997. 2 Erol Çetin, Bulgaristan Prensli ği İle Osmanlı İmparatorlu ğu Arasındaki Siyasi İli şkiler (1878–1908) (basılmamı ş doktora tezi), İstanbul, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İli şkiler Anabilim Dalı, 2003. 3 O ğuzcan Kösebey, Osmanlı İmparatorlu ğundan Günümüze Türk-Bulgar İli şkileri (basılmamı ş doktora tezi), İstanbul, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Fakültesi Uluslararası İli şkiler Anabilim Dalı, 2000. 4 Mert Gönül, Türkiye'nin Balkan Türkleri Politikası 1930-1990 , (basılmamı ş doktora tezi), , Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, 2001. 5 Hikmet Öksüz, Türkiye’de Cumhuriyeti Devleti'nin Atatürk Dönemindeki Balkan Politikası (1923–38) (basılmamı ş doktora tezi), İstanbul, İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü,1996. 6 Türkan Do ğruöz, Milli Mücadelede Kırklareli, (basılmamı ş doktora tezi), İstanbul, İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, 2005. 7 Atilla Kollu, Türkiye-Balkan İli şkileri , (basılmamı ş doktora tezi), Ankara, Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, l996. 8 Sibel Turan, Türkiye’nin Co ğrafi Konumunun Dı ş Politikasına Etkisi, (basılmamı ş doktora tezi), İstanbul, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İli şkiler Anabilim Dalı, ,1992. 9 Ali Kılıçarslan , Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurulu şundan Günümüze Türk-Bulgar İli şkileri, (basılmamı ş doktora tezi), İstanbul, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Fakültesi Uluslararası İli şkiler Anabilim Dalı, 2002.

15

Bu tezde incelemeye çalı ştı ğımız husus, Birinci Dünya Sava şı sonunda yenik durumda olan Türkiye ve Bulgaristan’ın Mustafa Kemal Atatürk’ün çabaları ve uyguladı ğı politikalarla ne derece yakınla ştı ğı, Balkan Birli ği dü şüncesi çerçevesinde bir araya gelinip gelinemedi ğinidir. Tez giri ş bölümünden ba şka üç ana bölümden olu şmaktadır. Giri ş bölümünde Lozan Barı ş Anla şması ile ba şlayan cumhuriyetin ilk yıllarında Balkanlarda geli şen olaylar ele alınmaktadır. Birinci bölümün konusu Balkan Konferanslarıdır. Bu bölümde dört Balkan Konferansı incelenmekte ve konferanslar boyunca Türkiye ve Bulgaristan’ın tutumu irdelenmektedir. İkinci bölümde Balkan Paktı irdelenmektedir. Üçüncü ve son bölümde ise Balkan Konferansları sonrasında iki ülke ili şkileri ve Bulgaristan’ın Balkan Paktı ile münasebetleri incelenmi ştir. Tezin ekleri ço ğunlukla Bulgaristan ve Türkiye’nin imza koydu ğu anla şmalar olmak üzere ili şkilere ı şık tutacak belgelerden olu şmaktadır.

Birinci Dünya Sava şından sonra hem Osmanlı İmparatorlu ğu hem de Bulgaristan yenik birer devlet olarak İtilaf Devletleri ile a ğır yükümlülükler içeren anla şmalar imzaladıkları için Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli Mücadele’si esnasında Bulgaristan, Türk mücadele gruplarına destek olmu ştur.

Di ğer taraftan her a şamasında Anadolu’daki Milli Mücadele a ğır bir antla şma imzalayan Bulgar hükümeti tarafından ilgiyle takip edilmi ş ve bunun Bulgaristan için emsal olabilece ği dü şünülmü ştür. Bir yandan da Yunanistan ile Bulgaristan arasında Batı Trakya Sorunu devam etmektedir. Bulgaristan Türkiye ile sava şan Yunanistan’ın yenilmesi durumunda Batı Trakya’da isteklerine ula şabilece ğini dü şünülmü ştür. Bu sebeplerden dolayı Bulgaristan Anadolu’daki Milli mücadele hareketine destek olmu ş ve iyi ili şkiler geli ştirmenin kendi çıkarına olaca ğını fark etmi ştir. 10

Türkiye’nin Balkan Devletleri arasındaki birli ğe öncülük misyonu Lozan Barı ş Anla şması ile ve Türk Dı ş Politikası’nın şekillenmesiyle ba şlamı ştır. Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesi, Türkiye’nin öncülü ğünde Balkan Devletleri’nin bir araya getirilmesi neticesinde sonsuz barı şın tesis edilebilece ğini

10 Do ğruöz, a .g.e, s. 88.

16

öngörmü ştür. Zaten Atatürk, Büyük Nutku’nda bir dünya federasyonu fikrini hayal etmenin tatlı oldu ğunun inkâr edilemeyece ğini de ifade etmi ştir.11 Bu fikir İngiliz tarihçisi G. Wells’e aittir. 12

Türk Hükümeti dört yıl süren ve oldukça a ğır geçen bir mücadeleden sonra, Lozan Antla şması ile birlikte uluslar arası arenada resmen tanınmı ştır. Di ğer bir söylemle bu antla şama ile yeni bir Türk devleti resmen kurulmu ştur.

Lozan Antla şması sonucunda kurulan ve tanınan Türk Devleti, bu tarihten sonraki ili şkilerinde tam ba ğımsız bir devlet olarak hareket etmeye ba şlamı ştır. Lozan’la birlikte ba şlayan süreçte yeni devletin temel dü şüncesi Lozan’da çözümlenemeyen sorunları çözmeye çalı şmak olmu ştur. Bu ba ğlamda Yeni Devletin yöneticileri genelde dostluk ili şkilerine dayalı bir dı ş politika takip etmi şlerdir.

Lozan’dan sonra Bulgaristan’da 9 Haziran 1923 tarihindeki askeri darbeden ve Ba şbakan Aleksandır Stamboliysky’nin öldürülmesinden sonra, ba şlamı ş olan Türk-Bulgar ili şkileri iki yıla yakın bir süre sürüncemede kalır. Bulgaristan ile Türkiye arasındaki diplomatik ili şkilerin kurulma a şamasının ba şarıyla sonuçlanmasına ba şlıca engel, Bulgar muhacirlerinin Do ğu Trakya’ya geri dönmeleri ve onların malları üzerindeki meselelerdir. Bu dönemde her iki ülkede de birbirinin halkı bulundu ğu için bu azınlıkların durumlarının görü şülmesi bir zorunluluk halini almı ştır. Mal ve mülklerle ilgili meselelerin dı şında Türkiye’deki Bulgar okullarının ve Bulgar Ekzarhlı ğı’nın (Bulgar Ortodoks Kiliseleri) gelece ği konuları da bu döneme kadar askıda kalmı ş ve sonuca ba ğlanması gereken konulardır.

Sürüncemede kalmı ş olan Bulgar-Türk görü şmeleri İstanbul Bulgar elçili ği sorumlusu ve Bulgar heyeti ba şkanlı ğına deneyimli diplomat Simon Radev’in görevlendirilmesiyle hızlandırılmı ştır. En a ğır sorun olan muhacirler sorunu Türkiye’nin teklifi üzerine hallolur. Bulgar ve Türk muhacirleri bıraktıkları yerlerdeki mal ve mülkler üzerindeki haklarını korumaktadırlar. Buna kar şın do ğup büyüdükleri yerlere dönmeye hakları yoktur. Her iki tarafın temsilcilerinden olu şan

11 M. Kemal Atatürk, Nutuk, Yay. Haz. Zeynep Korkmaz, Ankara, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Ara ştırma Merkezi, 1994, s.482. 12 Sabahattin Özel, Büyük Milletin Evladı ve Hizmetkârı Atatürk ve Atatürkçülük , İstanbul, Derin Yayınları, 2006, s.210.

17

karma komisyon iki aylık süre içerisinde söz konusu mal ve mülkleri de ğerlendirecek ve borçlu olan ülke aradaki farkı ödeyecektir. 13

Askıda kalmı ş olan di ğer sorunlar nispeten daha kolay çözülmü ştür. Azınlıklar sorununa Türkiye’de kalmı ş olan Bulgar azınlıklar için Lozan Anla şması, Bulgaristan’da kalan Türk azınlıklar için de Neully Anla şması çözüm getirmi ştir. Bu anla şmalara dayanarak aynı zamanda Bulgar Okulları ve Bulgar Ekzarhlı ğı (Bulgar Ortodoks Kiliseleri) sorunu da çözülmü ştür. 14

Sorunların kolaylıkla çözümünde elbette Radev’in katkıları yanında Bulgaristan’ın Milli Mücadelesini henüz tamamlayıp yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne sempatik yakla şımı da önemlidir. 15 İç basınımıza yansıyan bu sempatik yakla şımın en somut göstergesi muhacirler sorununda Türkiye’nin önerisine Bulgaristan’ın aynen katılarak sorunun çözülmesidir. Bu sorunların kolaylıkla halline yapılan bazı yorumlarda da problem sahalarının kar şılıklı olması ve çözümsüzlü ğün her iki ülke açısından da zararlı olması, etkileyici neden olarak gösterilmi ştir. 16

Konumuzla ili şkisi bakımından inceledi ğimiz dönemde ili şkileri yönlendiren Türkiye Cumhuriyeti Cumhurba şkanı Mustafa Kemal’in Bulgaristan’da yerine getirdi ği ata şemiliterlik (askeri ata şelik) görevi esnasındaki faaliyetlerini ve Bulgar ileri gelenleri ile ili şkilerini de gözden geçirmek gerekir.

Mustafa Kemal 25 Ekim 1913’te Sofya’ya Osmanlı devletinin ilk ata şemiliteri olarak gönderilmi ştir 17 . Bu görevlendirmenin sürgün oldu ğu veya Balkan Sava şlarında gerilen ili şkilerin yumu şatılması için yapıldı ğını öne süren farklı görü şler bulunmakla birlikte bu dönemde Enver Pa şa Mustafa Kemal çeki şmesi oldu ğu da bir gerçektir. Ancak bu konuya girmekten ziyade Mustafa Kemal’in faaliyetlerine de ğinmek daha yararlı olacaktır.

13 Lozan Barı ş Konferansı Tutanaklar Belgeler , Çev. Seha L. Meray, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 1993, C.1, Kitap 1, s.65. 14 A.e , s.93. 15 Ayın Tarihi , Mart 1924, s.71. 16 “ İktisat İş leri”, Cumhuriyet , 30 Temmuz 1924, s.3. 17 Mehmet Canlı, “Mustafa Kemal’in Sofya Ata şemilterli ği ve Buradaki Faaliyetleri,” Türk Kültürü, Sayı 379, Kasım 1994, s.20.

18

Mustafa Kemal’in Bulgaristan’daki faaliyetlerini iki temel ba şlık altında toplayabiliriz. Bunardan birincisi görevi gere ği Bulgaristan ile ili şiklerin düzelmesi için çalı şmak ve askeri konularda istihbarat toplamak, di ğeri ise kendi inisiyatifi do ğrulusunda gerçekle ştirdi ği Türk azınlı ğa yönelik faaliyetleridir. Mustafa Kemal bu çalı şmalarını gerçekle ştirmek için Bulgaristan ileri gelenleri ile dostluklar kurmu ş ve onların güvenini sa ğlamı ştır.

Mustafa Kemal, Bulgaristan’da bulundu ğu süre içerisinde çok yönlü bir siyaset takip etmi ştir. Bir taraftan, Türklerle sürekli temas halinde olmu ş onların örgütlü faaliyetlerde bulunması için çalı şmalar yapmı ştır. Bunun neticesinde Şubat 1914’te yapılan seçimlerde 17 Türk, Bulgar Millet meclisine girmi ştir. Bu sayı o güne kadar Türklerin sa ğlayamadı ğı bir ba şarı olmu ş ve bundan sonra da uzun süre Türkler, bu çapta bir ba şarı sa ğlayamamı şlardır 18 Di ğer taraftan da Bulgar ileri gelenleri ile ve Bulgar Komitacıları ile kurdu ğu ili şkiler sonucu özellikle Milli Mücadele Döneminde onların yardımlarını görecektir.

Mustafa Kemal isteksiz olarak gitti ği Sofya’dan görevini ba şarı ile tamlayarak 20 Ocak 1915’te dönmü ştür. Bu görevi sırasında Mustafa Kemal, Türk Bulgar İli şkilerinin düzelmesine, Türklerin örgütlü olarak hareket etmesine katkı sa ğlayarak ve özellikle Milli Mücadele döneminde Bulgarların deste ğini sa ğlayacak zemini olu şturmak gibi ba şarılar elde etmi ştir.

Bulgar halkının yapısı ve Bulgarların genel özellikleri hakkında çe şitli tespitler de yapan Mustafa Kemal adeta beraber ya şadı ğı milleti analiz etmi ştir. Bulgarları çalı şkan ve sözünün eri olarak niteleyen Mustafa Kemal, bu milletin aynı zamanda çok çabuk etki altında kalabilen bir yapıları oldu ğunu da belirtmi ştir.

Mustafa Kemal’in ata şemiliter olarak Osmanlı Hükümetine çekti ği raporlardan Bulgarların Birinci Dünya Sava şındaki taktik kararlarından birço ğunu Mustafa Kemal’in İstanbul Hükümetine bildirdi ği anla şılmı ştır. Mustafa Kemal raporlarında sadece hükümet ile girdi ği temaslarda aldı ğı resmi bilgileri de ğil gayri resmi ve hatta Bulgar Hükümeti’nin sızdırılmasını istemeyeceği Bulgaristan’da

18 Altan Deliorman, “Mustafa Kemal’in Askeri Ata şe Olarak Bulgaristan’daki Faaliyetleri,” Türk Kültürü , Sayı 25, Kasım 1964, s.48.

19

Birinci Dünya Sava şı’na katılma kararının alınması, Bulgaristan’ın di ğer Balkan devletleri ile ilgili politikaları, Birinci Dünya Sava şında Yunanistan’ın Osmanlı Devletine kar şı sava şa girmesi durumunda Bulgaristan’ın takınaca ğı tavır gibi birçok konuda rapor yazmı ştır. 19

BİRİNC İ BÖLÜM

BALKAN KONFERANSLARI

Türk dı ş politikasının temelleri Atatürk tarafından atılmı ş ve Lozan Anla şması sonunda belirlenen statükonun korunması esas olarak kabul edilmi ştir. Türkiye Cumhuriyeti batı kom şuları ile çok kısa bir süre öncesinde sava şmı ş olmasına ra ğmen bu ülkelerle ortak çıkarlar etrafında birle şmeyi amaçlamı ştır. Bu çerçevede Türkiye Cumhuriyetinin dı ş politikasını uluslararası sorunlarda tarafsız kalmak, di ğer ülkelerle olan sorunlarını barı şçı yollardan halletmek ve kendisine kar şı olu şabilecek tehditleri kom şuları ile birlikte olu şturaca ğı ittifaklar içinde bertaraf etmek dü şünceleri ile özetleyebiliriz. 20

I. BALKAN ÜLKELER İ ARASINDA D İYALOGLAR

Türkiye Cumhuriyetinin ilk kuruldu ğu yıllardan itibaren Bulgaristan ile ili şkileri de yukarıda açıklanan seyirde devam etmi ştir. Türkiye Cumhuriyeti Mondros Mütarekesinin 23. maddesi gere ği müttefiklerinin tamamıyla oldu ğu gibi Bulgaristan’la da ili şkilerini kesmi ş bulunuyordu. Bulgar çıkarlarını koruma görevi

19 Ali Sarıkoyuncu, Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk ve Türk-Bulgar ilişkileri (1913– 1938) , Ankara, Ba şbakanlık Devlet Ar şivleri Genel Müdürlü ğü Yayınları, 2002, s. 162, 174,179 . 20 Baskın Oran, Türk Dı ş Politikası, Kurtulu ş Sava şından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar , İstanbul, İleti şim Yay., 2001, Cilt. I, s.37.

20

1918 yılında İsveç delegasyonuna verilmi şti. Cumhuriyetin kurulmasından sonra Bulgaristan Dı şişleri Bakanı Hristo Kalfov 19 Haziran 1923’de Cumhuriyet Hükümetine bir mektup göndererek İsviçre himayesinde yürütülen ili şkilerin kesilerek Bulgaristan ile Türkiye arasında resmi ili şkilerin kurulması iste ğini bildirdi. Bu esnada Ankara Hükümeti’nin dı ş ili şkiler temsilcisi olan Adnan Bey 5 Temmuz günü Ankara Hükümeti’nin Ankara’daki Bulgar delegasyonunun yarı resmi durumunu kabul etti ğini ve 7 Temmuz tarihinde de İsveç delegasyonu Bulgar şubesinin tasfiye edildi ğini resmen açıklamı ştır. 21

Bulgar Hükümeti, bu olaylar geli şirken A. Markov’u Bulgar Büyükelçili ğini yeniden kurmak üzere Ankara’ya gönderdi. Yalnız kurulacak ili şkiler ilk etapta İtilaf devletlerinin Bulgaristan üzerindeki etkisinden dolayı yarı resmi olarak devam etti. 24 Temmuz 1923’de Lozan’da Türkiye ile Barı ş Anla şması imzalandı ve Bulgaristan anla şmayı imzalayan devletlerden biri olarak Türkiye’ye temsilci gönderdi. Dolayısıyla yarı resmi olan ili şkiler resmi olarak devam etti. Türkiye’ye gönderilen temsilci Simeon Radev 3 Aralık 1923’de geldi ve iki ülke arasındaki anla şmazlıkların çözümlenmesi ile birlikte kendi hükümetinden bir dostluk anla şması imzalanması yönünde talep de getirdi. Bu amaçla yapılan görü şmelere Bulgar Hükümeti, delegesi ve temsilcisi S. Radev, Türk delegasyonu tarafından ise dı şişleri bakanlı ğı müste şar yardımcısı Tevfik Kamil Bey ile ba şbakanlık hukuk mü şaviri Münir Bey katılmı şlardır. 22

10 Haziran 1924 günü Ankara’da ba şlayan görü şmeler özellikle göçmenler, mülteciler ve bunların malları üzerinde uzun süre devam etti. 18 Ekim 1925 ‘de iki ülke arasında Dostluk Anla şması imzalandı. Böylelikle Bulgaristan ile Türkiye arasında gerçek diplomatik ili şkiler kurularak, iki kom şu ülke arasında en önemli sorunlar çözülmeye çalı şıldı. 23

Bilindi ği gibi Birinci Dünya Sava şında Türkiye'nin müttefiki olan ve sava ştan yenik çıkarak 1919'da Neuilly Barı ş Anla şmasını imzalayan Bulgaristan, Lozan

21 Pars Tu ğlacı, Bulgaristan ve Türk-Bulgar İli şkileri , İstanbul,1984, s. 221. 22 Ayın Tarihi , Ocak 1924, s. 32. 23 İsmail Soysal, 1934 Balkan Paktı, Hikmet Bayur Anısına Hazırlanan Kitap Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1983, s.134.

21

Konferansında ancak belirli konularda görü şmelere katılabilmi ş ve sonunda sadece Bo ğazlar Rejimi ile Trakya sınırında silâhtan arındırılacak bölgeye ili şkin Sözle şmeyi imzalamı ştı. Türk - Bulgar sınırı ise 1913 Anla şması ile zaten belirlenmi ş bulunuyordu. Lozan Barı ş Konferansları esnasında Bulgaristan ve Müttefik Devletler adına görü ş bildiren Lord Curson sınırın belirlenmesinde 1915 Anla şmasının geçerli olması gerekti ğini savunsa da İsmet Pa şa ( İnönü) ba şkanlı ğındaki Türk heyeti bu Anla şma Türk hükümeti tarafından onaylanmadı ğı için yürürlü ğe girmedi ğini belirtmiştir. 24

Lozan'dan sonra iki kom şu ülke arasındaki dostluk ili şkilerini yeniden kurmak ve çe şitli sorunlardan en ivedi olanlarını düzenlemek i şi ancak 1925 Ankara Ba ğıtlarıyla gerçekle ştirilmi ştir.

II. TÜRK-BULGAR DOSTLUK ANLA ŞMASI

Türk - Bulgar Dostluk Anlaşması, 18 Ekim 1925’de, Türkiye'nin pek çok Devletle yaptı ğı üzere, iki Devlet arasında "barı ş, içten ve sonsuz dostluk" ve Devletler Hukuku ilkelerine uygun biçimde, diplomasi ili şkileri kurulaca ğını, bir Ticaret, bir Oturma ve bir Hakem Anla şması yapılaca ğını belirtmektedir 25 . Anla şmanın birinci maddesinde iki ülke arasında bozulmaz bir barış ve samimi bir dostluk kurulaca ğı, ikinci maddesinde de iki ülke ili şkilerinin devletler hukuku esaslarına göre sürdürülece ği belirtilmi ştir. Üçüncü madde tarafların bir oturma bir, bir ticaret ve bir de hakemlik anla şması imzalayaca ğından bahsetmektedir. Dördüncü maddede ise Ankara’da imzalanan anla şmanın kar şılıklı alınıp verilmesinden 15 gün sonra yürürlü ğe girece ğinden bahsedilmektedir. Onun öteki Antla şmalardan değişik yanı ekleridir.

24 Lozan Konferansı Tutanakları, s.94. 25 Türkiye Büyük Millet Meclisince 30.5.1926 gün 874 sayılı bir yasa ile onaylanan Türk- Bulgar Dostluk Anla şması ve Oturma Sözle şmesinin Türkçe ve Fransızca metinleri için bak: Düstur , Ter. III., C. 7, s. 2481 (1376).

22

Türk - Bulgar Dostluk Anla şmasının Eklerinde:

Ek-A’da iki ülke arasındaki azınlıklarla ilgili hususlar düzenlenmi ştir. Türk Hükümeti Lozan Anla şmasında Müslüman olmayan azınlıkların korunması için kabul etti ği hükümlerden (Lozan Barış Anla şması Madde 37–45) Türkiye'deki Bulgar azınlı ğını da, buna kar şılık, Bulgar Hükümeti Neuilly Barı ş Anla şması ile Bulgaristan'daki azınlıklar için kabul etti ği hükümlerden Müslümanları da yararlandırmayı yükümlenmi şlerdir. O sırada Türkiye'deki Bulgar azınlı ğı bir kaç bin ki şi dolayında iken, Bulgaristan'da yüz binlerce Müslüman (Türk) bulundu ğuna göre, bu kar şılıklı yüküm özellikle Türkler için önemli idi. Çünkü 1925 yılından sonra Bulgar azınlı ğı büsbütün azalırken, Bulgaristan'daki Türklerin sayısı, zaman zaman Türkiye'ye göçlere kar şın, yarım milyonu a şacaktı.

Bu ekte Lozan Anla şmasındaki hükümlerden Türkiye’de ya şayan Bulgar azınlıkların, Neully anla şmasından da Bulgaristan’da ya şayan Türk azınlıkların yararlanması kar şılıklı olarak kabul edilmi ştir. Bu ekte anadili Bulgarca olan Hıristiyan dininden Türk uyruklular Bulgar azınlı ğından sayılmı ştır.

İkinci ek olan Ek-B’de azınlıklarla ilgili tanımlara devam edilirken azınlıkların kar şı devleti terk etmeleri halinde bile sahip oldukları mallar üzerindeki hakları korunmu ştur.

Ek-C’de İstanbul şehri hariç kalmak üzere 5 Ekim 1912’den protokolün imzasına kadar olan dönemde Bulgaristan’a göç eden Bulgarların ve Balkan Sava şından sonra Osmanlı Devletinden ayrılan toprakların yerli halkından olup 5 Ekim’den protokolün imzalandı ğı güne kadar Türkiye’ye göç etmi ş olan Müslümanların her türlü ta şınmaz malları, bulundukları ülkelerin devletlerince kar şılıklı olarak edinilmi ş kabul edilmi ştir. Ek-D de bu kurallar dı şında kalan hususları düzenlemi ştir.

Bulgaristan kontrolünde bulunan eski Osmanlı topraklarında Osmanlı Devleti tarafından verilen belgelerin aksi kanunen kanıtlanmadı ğı sürece geçerli oldu ğu Ek-E’de kabul edilmi ştir.

Taraflar iki ülke arasındaki sınırı belirleyen maddesi hariç olmak üzere Ek-F’de 1913 İstanbul Anla şmasının geçersizli ğini kabul etmi ştir.

23

Ek-G’nin konusu Bulgaristan’daki çalı şmaya dayalı mülk yasasıdır. Fakat yasanın içeri ğinden ekte bahsedilmemi ştir.

Protokolün uygulanmasından kaynaklanan zorlukların hükümetler arasında siyasi görü şmelerle çözümlenece ği Ek-H’de belirtilmi ştir.

Anla şma eklerinde yer alan tutanakta Protokol’ün (D) ekinde söz konusu olan kimi taşınmaz malların hak sahiplerine geri verilmesi i şinin kolayla ştırılaca ğı belirtilmi ştir.

Bulgar Yetkili Temsilcisinin Mektubu ile de, Bulgaristan'da kamula ştırılan Türklerin ta şınmaz malları için Sırp, Hırvat ve Sloven Devletiyle yapılan Anla şmadaki hükümlerin özde şinin uygulanaca ğı güvencesi verilmi ştir.

Oturma Sözle şmesi ise Dostluk Anla şmasına ba ğlı de ğildir. Ancak onunla birlikte imzalanmı ştır.

Sözle şme 4 yıl için yapılmı ş olmakla birlikte, 11. Madde uyarınca Taraflardan biri onu ortadan kaldırmak istedi ğini bildirmedi ğinden, bugün de yürürlükte bulunmaktadır.

Bu Sözle şme, Lozan'da Türkiye'nin 7 yıl süre için imzalamak zorunda kaldı ğı Oturma ve Yargı yetkisine ili şkin Sözle şme'de Türkiye'nin egemenlik haklarına aykırı dü şen hükümlerin benzeri yer almamı ş, e şitlik ilkesi Sözle şmeye temel olmu ştur. 26

Sözle şmenin 2. Maddesinde "ihtiyari hicret" (serbest göç) ve göçmenlerin mallarını geçirme hakkının kesinlikle ortaya konulmu ş bulunması Bulgaristan'daki yüz-binlerce Türk için bir güvence idi. Gerçi uygulamada, günümüze dek, zaman zaman zorluklar çıkacaktı. Özellikle 1950 yılında Bulgar Hükümetinin 250 bin Türkü göç etme ğe zorlaması, binlerce Türkün düzensizce Trakya sınırına gelmesine neden olmu ş, Türk Hükümeti 156 bin dolayında göçmeni aldıktan sonra, 8 Kasım 1951'de sınırı kapatmı ştı. Ancak bu durum pek çok ailenin ikiye bölünmesi

26 İsmail Soysal, Türkiye’nin Siyasal Anla şmaları (1920–1945) , Ankara, TTK Basımevi, 1989, 1. cilt, s. 253.

24

sonucunu do ğurunca 1968 yılında yapılan bir anla şma ile bölünmü ş ailelerin birle ştirilmesi için sınırlı göç olanakları yaratılmı ştır. 27

Görüldü ğü üzere, Türk - Bulgar Oturma Sözle şmesi Bulgaristan'daki Türklerin serbest göç hakları bakımından özel bir önem ve siyasal bir nitelik ta şımaktadır.

Eklerinin ülkelere getirdi ği hükümlerle ön plana çıkan anla şma genel itibarla dostane hükümleri ile iki ülke arasındaki Birinci Dünya Sava şından sonra ortaya çıkan sorunları çözümlemi ştir. 17 A ğustos 1926 günü yürürlü ğe giren Ankara Anla şması ve Ekleri ile Oturma Sözleşmesi eskimi ş de olsa, bugün yürürlüktedir.

Ankara'da, Dostluk Anla şmasıyla birlikte bir de Oturma Sözle şmesi imzalanmı ştır. İlk Ticaret Sözle şmesi 1928 yılında, Bitaraflık, Uzla şma ve Adlî Tesviye ve Hakem Anla şması da 1929 yılında yapılacak ve onları zamanla öteki işbirli ği Antla şmaları izleyecektir.

Tüm bunlara ra ğmen Bulgaristan’ın Türkiye’ye kar şı dı ş politika davranı şlarına yön veren bir etken de Osmanlı mirasına sahip olmasıdır. Anılan anla şma Bulgaristan’daki Türk azınlık sorunlarının da ba şlangıcını olu şturmu ştur.

Cengiz Hakov’a göre Türk-Bulgar Anla şması’nın iki yıl kadar sürüncemede kalmasının nedeni Türk-Bulgar ili şkilerinde askıda kalmı ş sorunlardır 28 . 18 Ekim 1925 tarihli anla şma ile bu sorunlar ortadan kaldırılmı ştır. Bunlar Do ğu Trakyalı göçmenlerin eski yerle şim bölgelerine dönmeleri ve onların emlak sorunu, Türkiye- Bulgaristan arasındaki azınlık sorunu ve Türkiye’deki Bulgar okulları ve Bulgar Ekzarhlı ğı’nın kaderi sorunlarında odaklanmaktadır 29 . Bu sorunlar anla şmaya ekli protokolle çözüm yoluna kavu şturulmu ştur. 30 . Burada önemli bir aksaklık noktası da

27 22 Mart 1968 günü Ankara'da imzalanan bu Anla şmanın metni için bak. Düstur , Ter. V, C. 8/2, s. 2134. 28 Cengiz Hakov, ‘’1925 Türk-Bulgar Antla şması ve İki Ülke Arasında Askıda Kalmı ş Sorunların Çözümü” , XII. Türk Tarih Kongresi Ankara, 12-16 Eylül 1994, Kongreye Sunulan Bildiriler, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1999, C. IV, s.1373. 29 A.m. ,s.1373-1375. 30 Hamza Ero ğlu, ‘’Türk-Bulgar ili şkileri ve 1925 Tarihli Dostluk Antla şması ‘’, Belleten,

25

Stanboliysk’nin bir darbe ile 7 Haziran 1923’de hükümetten indirilmesidir. Yerine gelen Alexsander Tsankov 31 Türkiye ile ortaya çıkan bu soruna kar şı çekimser davranmı ştır 32 .

Tsankov hükümetinin ortak sorunlara e ğilmemesi ve İngiliz ve İtalyan dı ş politikasına kar şıt bir adım atmak istememesi nedeniyle ili şkiler kesilmi ştir. İli şkilerin yeniden kurulması 1925 yılını bulmu ştur. Diplomatik ili şkiler yeniden kurulunca Türkiye ile Bulgaristan diplomatik temsilcilerini kar şılıklı de ğiştirip, yönetimdeki kademeleri yeniden tespit ettiler. Bulgar delegasyonu ile İstanbul’daki temsilcili ğin geçici yönetimini N.Nedyev yüklendi. Ba şkonsolos olarak A. Yaranov, Sofya’da Türk geçici delegasyon yöneticisi olarak Ali Bey atandı. 1927 yılı ba şlarında Bulgaristan delegasyonu Ankara’ya ta şındı, İstanbul’da ba şkonsolosluk kaldı. Diplomatik i şler pürüzsüz duruma geldikten sonra (Mart 1927) Bulgaristan temsilcisi olarak Ankara’ya T. Pavlov atandı. Bulgar mümessilli ği bazı formaliteler yüzünden ancak 1927 yılında tam olarak Ankara’ya ta şınabilmi ş oldu. 33

18 Ekim 1925 anla şmasıyla kurulan dostluk, bozulmayan, içten, samimi bir dostluktur. Türk-Bulgar Dostluk Anla şmasının 1 ve 2. maddeleri ile her iki ülke uluslararası hukuka uyacaklarını taahhüt etmi şlerdir. Buradan hareketle Türk Dı ş Politikasına yön veren etkenlerden birisi de uluslararası hukuka uymak ve uygunluktur ve 1925 tarihli Türk-Bulgar Anla şması da bunu somutla ştırmaktadır. Dostluk anla şmasına ba ğlı protokol sekiz paragrafta kayıtlı sorunları ele alıp çözüme ba ğlamaktadır. Anılan protokole göre Bulgaristan’da oturan Müslüman azınlıklar Neully Barı ş Anla şmasının hukukundan yararlanacaklardı. Bir ba şka deyi şle Türkiye Bulgaristan’da oturan Müslümanları korumaktadır34 . Yine bu anla şmayla iste ğe ba ğlı göçlere (her iki tarafın da) engel olunmayacaktı. Neully Anla şmasında yazılı hükümlerden Bulgaristan’da oturan Müslüman azınlıklar, Lozan Anla şmasında yazılı

Aralık 1987’den ayrıbasım, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1988, C.LI, N.210, s.1345. 31 Tsankov, 9 Haziran 1923’de Ba şbakan olmu ş ve bu görevi 29 Haziran 1926’ya kadar sürdürmü ştür. 32 Sarıkoyuncu, a.g.e, s. 27. 33 Türkiye'nin Dı ş Politikasında 50 Yıl, Cumhuriyetin ilk on yılı ve Balkan Paktı , Ankara, Dı ş İş leri Bakanlı ğı Yayınları, 1974, s. 221–225. 34 Ero ğlu, a.g.m . ,s.1343.

26

hükümlerde de Türkiye’de oturan Bulgar azınlıkların yararlandırılaca ğının da aynen altı çizilmi ştir. Bu anla şma hükümleri çerçevesinde 2. Dünya Sava şına kadar her yıl de ğişik miktarlarda toplam 200.000’e yakın göçmen Türkiye’ye gelmi ştir. 1945’lere kadar pek bir sorun ya şanmaması bu anla şmaya riayet edilmesinden kaynaklanmaktadır 35 .

Bu geli şmelere ra ğmen Bulgaristan’ın giderek revizyonist blok taraflısı bir politika izlemesi Türk-Bulgar ili şkilerindeki bahar havasının bozulmasına yol açacaktı. Bu bozulmanın ana kayna ğı Bulgar yönetimiydi. İki ülke arasındaki en büyük uyu şmazlık sebeplerinden biri ve Türkiye’nin en hassas kaygısı olan Bulgaristan’daki Türkler ile ilgili istatistikler sorunların Bulgaristan’ın azınlık politikasına yansımadı ğını göstermektedir.

III. TARAFSIZLIK, UZLA ŞMA, ADL İ TESV İYE VE TAHK İM ANLA ŞMASI

Birinci Dünya Sava şından sonra "revizyonist" bir politika güden, özellikle Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya'dan toprak istemleri bulunan Bulgaristan, Türkiye ile barı ş içinde ya şamak istemi ştir. Zaten kom şularıyla iyi ili şkiler kurmak çabası içindeki Türkiye de Bulgaristan ile 1925 Dostluk Anla şmasının daha ilerisinde yeni bir Anla şma yapmakta yarar görmü ştür.

Türkiye’nin Bulgaristan’a kar şı izledi ği uzla şmacı politikanın ve anla şma imzalamak istemesinin bir nedeni de yayılmacı amaçlar güden Bulgaristan ve İtalya’ya kar şı sınırlarını güvence altına almaktı. İtalya Balkanlar’a sızmayı planlamaktaydı ve Balkan Devletleri özellikle Bulgaristan’ın geçmi şteki sava şlarda

35 Oral Sander, Balkan Geli şmeleri ve Türkiye (1945–1965) , Ankara, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1969, s: 73.

27

kaybetti ği toprakları tekrar kazanmak arzusu sebebiyle bir İtalyan Bulgar yakınla şmasından endi şe duymaktaydılar. 36

Bu geli şmelerin ı şığında 6 Mart 1929’da iki ülke arasında Tarafsızlık, Uzla şma, Adli Tesviye ve Tahkim Anla şması imzalanmı ştır. Söz konusu Anla şma, 1925 Türk - Bulgar Dostluk Anla şmasıyla kurulan ba ğları daha da güçlendiren bir ba ğıttır. 37

1925 Anla şmasından sonra atılan olumlu adımlara ra ğmen Bulgarlar özellikle Türkiye’nin gelen Bulgaristan göçmenlerini kendi sınır bölgelerine yerle ştirmesinden ho şnutsuzdu 38 . Bu dönemde Türk-Yunan ili şkilerinde de gözle görülür bir ho şnutsuzluk hâkimdi. Bu ho şnutsuzlu ğun farkında olan Türkiye, Bulgaristan ile dört sene önce olu şturulan olumlu ili şkileri aradan uzun zaman geçmeden peki ştirmek ve Balkanlarda Yunanistan ile ili şkilerin kötüle şmesi durumunda yalnız kalmamak için Bulgaristan’la anla şma zemini hazırladı. Sonuçta iki ülke 1929’da Tarafsızlık, Uzla şma, Adli Tesviye ve Tahkim Anla şmasını imzalamı şlardı. 39 Anla şma tarafları iki taraftan birinin bu anla şmadan sonra giri şece ği taahhütlerin 1929 anla şmasına hiçbir biçimde halel getirmeyece ği ve önemini azaltmayaca ğı konusunda uzla şmı ş oluyorlardı. İnönü ve Tevfik Rü ştü Aras’ın 1929 yılında Sofya’yı ziyaretlerinde imzalanan bu anla şma 1925 dostluk anla şmasının daha da ilerletilmesini amaçlıyordu 40 . Bu anla şmanın imzalanmasının en önemli sebebinin her iki ülkenin de birbirlerinin ba şka ülkelerle giri şece ği ortaklıkları engellemek oldu ğu söylenebilir.

Anla şma, 1. Maddesiyle, Tarafların 1925 Dostluk Anla şmasındaki "barı ş, içten ve sonsuz dostluk" kavramına aykırı dü şecek hiç bir anla şmaya girmemesi

36 Mustafa Türke ş, The Balkan Pact and Its Immediate Implication For The Balkan States 1930–1934 (basılmamı ş doktora tezi), Middle Eastern Studies, January 1994, Vol.30, No. 1, pp.113. 37 25 Mayıs 1929 günü 1458 sayılı yasa ile onaylanan Anla şmanın Türkçe yasal çeviri metinleri için bak. Düstur , Ter. III., C. 10, s. 653 (1439). 38 Turan, Türkiye’nin Co ğrafi Konumunun Dı ş Politikasına Etkisi, s:122. 39 Hâkimiyet-i Milliye , 6 Mart 1929, s.4. 40 Refet Yınanç, Türk-Bulgar İli şkileri: Uluslararası Güvenlik Sorunları ve Türkiye , Ankara, Seçkin Yayınları, 2002, s.260.

28

gere ğini ortaya koymaktadır, İkinci Maddesi ise, içlerinden biri ba şka bir Devletin saldırısına u ğrarsa, ötekinin tarafsız kalmasını öngörmektedir.

Daha sonraki Maddeler, İki Devlet arasında çıkabilecek uyu şmazlıkların barı şçı yollardan çözümü ile ilgilidir ki, bunlar, Türkiye'nin 1928 yılında İtalya ile ve 1928 yılından sonra da İngiltere ve Fransa ile imzaladı ğı ba ğıtlardaki hükümlerin benzeridir. Özellikle, Anla şmada öngörülen Uzla ştırma Komisyonunun kurulu şu ve i şlevine ili şkin hükümler ekteki öteki belgelerle hemen hemen özde ş oldu ğundan, 12–25. Maddeler ekteki metine konulmamı ştır.

Türk - Bulgar dostlu ğu, 1930 yılından sonra hızla geli şen Türk-Yunan dostluk ve i şbirli ği ve 1934 Balkan Paktına kar şın, bozulmamı ş ve ciddî bir sarsıntı geçirmemi ştir. İkinci Dünya Sava şı çıkıp Almanlar Balkanlara ilerlerken de bu durum korunabilmi ş, 17 Şubat 1941 günü iki Hükümetin yayımladı ğı Ortak Demeç 1925 ve 1929 Anla şmasının ortaya koydu ğu yükümlülükleri do ğrulamı ştır 41

1929 Anla şması, 29. Maddesi uyarınca, onay belgelerinin Sofya'da verildi ği 3 Aralık 1929 günü, 5 yıllık bir dönem için, yürürlü ğe girmi ştir. Onun ortadan kaldırılmasına karar verilmedikçe süresinin kendili ğinden uzaması olana ğı bulunmasına kar şın (Mad. 29–3), 23 Eylül 1933 günü Sofya'da imzalanan Uzla şma Protokolü 42 ile ilk 5 yıllık sürenin sona erece ği 3 Aralık 1934 gününden ba şlamak üzere, geçerlili ği yeni bir 5 yıl için uzatılmı ştır.

Söz konusu Protokol'ün yapılması şu siyasal nedenle olmu ştur: Türkiye, Balkan Devletleri arasında bir yakınla şma için çaba gösterirken, Yunan Ba şbakanı Çaldaris'in Ankara'yı ziyareti sırasında Yunanistan ile 14 Eylül 1933 günü İçten Anla şma Paktını yapmı ştı Bu Pakt, Yunanistan'dan toprak istemleri bulunan Bulgaristan'da, Türkiye'nin Yunanistan'ın müttefiki olabilece ği ku şkusunu yaratmı ştı. İş te bu ku şkuyu da ğıtmak üzere, Ba şbakan İsmet Pa şa ( İnönü) ve Dı şişleri Bakanı Tevfik Rü ştü (Aras), Sofya'yı ziyaretleri sonunda, Bulgaristan Ba şbakanı ve Dı şişleri Bakanı Nikolas Mu şanov ile söz konusu Protokolü

41 Soysal, a .g.e , C.1, s. 373. 42 Protokol 18 Mayıs 1935 gün ve 2723 sayılı bir yasa ile onaylanmı ştır. Bak. Düstur , Ter. III. s.16.

29

imzalayarak, Türk - Bulgar Dostluğunu ve 1929 "Tarafsızlık" Anla şmasının varlı ğını anımsatmak gere ğini duymu şlardı. Nitekim Protokol'ün ba şlangıcında, "iki ülkenin birbirleriyle bozulmaz ba ğlarının bir kez daha ortaya koymak iste ği" belirtilmi şti. 43

Protokol, tek hükmüyle, 1929 Anla şmasının "sona erece ği 3 Aralık 1934 gününden ba şlayarak 5 yıllık yeni bir dönem için uzatılmı ş" oldu ğunu belirtmektedir. Bu sürenin sonunda (3 Aralık 1939) ona son verilmedi ğine göre, Anla şmanın yürürlü ğünün, 29. Maddesinin 3. Paragrafı uyarınca, be şer yıllık yeni dönemler için kendili ğinden uzaması gerekir. Ancak, İkinci Dünya Sava şından sonra ortaya çıkan de ğişiklikler ve özellikle Türkiye'nin NATO ve Bulgaristan'ın Var şova Paktı içinde yer alması nedeniyle, Anla şmanın "Tarafsızlık" yükümlülü ğü geçerlili ğini yitirmi ştir.

Tsankov’un Ba şbakanlı ğından sonra Andrey Lyabcev 44 ‘in Ba şbakanlı ğı döneminde (1930’dan itibaren) Türk-Bulgar ili şkilerinde biraz canlanma gözlemlenmekteydi 45 . Bu canlılı ğın sebebi Türkiye’nin bu dönemde uluslararası politikada daha aktif bir tutum izlemek istemesidir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin geçmi ş dönem politikasını inceleyecek olursak, 1920’li yılların sonlarında Balkanlar’da Balkan Paktı gibi ülkeler arası ileti şim ve birlik düzeyine gelecek görü şmeleri engelleyen çe şitli faktörler vardı. Arnavutluk ve Bulgaristan’ın mevcut statükoyu de ğiştirmekten yana (revizyonist) olmaları, buna kar şılık; Türkiye, Yugoslavya ve Yunanistan’ın statüko taraftarı bulunmaları anla şmayı geciktirmi ştir. İş birli ğinin gecikmesindeki di ğer önemli sebep de Türkiye ile Yunanistan arasındaki kötü ili şkilerdi. Ancak 1930’da Türkiye ile Yunanistan arasında Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi anla şmasından kaynaklanan sorunların çözümlenmesinden sonra ili şkiler düzelmeye ba şlayınca Balkan Devletleri arasında

43 İsmet İnönü’nün 1933 Eylülünde Sofya'da yaptı ğı görü şmelere ili şkin kimi belgeler için bak. Dı şişleri Bakanlı ğı, Cumhuriyetin ilk on yılı ve Balkan Paktı , s. 318–320. 44 A, Lyapchev 4 Ocak 1926’dan 29 Haziran 1931’e kadar Ba şbakanlık görevini üstlenecektir. Ayrıntılı bilgi için Bkz.: Pavlowich, a.g.e, p:283, ve www.geocities.com/Broadway/stage1335/bg-hisz.html,B:D 13..03.2003. 45 İbrahim Tatarlı, ‘’ İki Dünya Sava şı Arasındaki Dönemde Atatürk ve Modern Türkiye’nin Bulgaristan Parlamentosu’nda De ğerlendirilmesi‘’, Atatürkçülük ve Modern Türkiye- Uluslararası Konferansı , Ankara , A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1998, s.152.

30

bir yakınla şma mümkün olabilmi ştir. Türkiye, bundan sonra Balkan Antantına varan görü şmelerde son derece aktif bir tutum takınmı ştır. 46

1929 Antla şması’nın onayı dolayısıyla Türk- Bulgar Dostluk Cemiyetinde halka açık çok kalabalık bir toplantı düzenlenmi ştir. 47 Toplantıda Cemiyet Ba şkanı Peter Stoyanov yaptı ğı konu şmada Yeni Türkiye’yi eski rejimin kalıntılarını düzeltti ği için kutlamı ş ve Anla şmanın farklı olasılıklara yönelik bir barı şçıl düzenleme getirdi ğini ve Balkan barı şını sa ğlamla ştırdı ğını söylemi ştir. Paktın ya şama geçirilmesi için iki ülke kamuoyunun üstüne dü şeni yapması gerekti ğinin altını çizmi ştir 48 .

IV. TÜRK İYE’N İN M İLLETLER CEM İYET İNE KATILMASI VE DÜNYADA BARI ŞÇIL TE ŞEBBÜSLER

Türkiye, 18 Temmuz 1932’de Milletler Cemiyeti'ne katıldı ğı zaman, Balkan devletleri arasında da büyük bir yakınla şma ve i şbirli ği ba şlamı ştı. Arnavutluk ve Bulgaristan yayılmacı politikalarını bırakmamı şlardı ama Balkanlarda kurulacak bir birlikten, özellikle de Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya yakınla şmasında uzak kalmak istemiyorlardı. Bu geli şme 1934 yılında Balkan Antantı denen ittifakı ortaya çıkarmı ştır. Balkanlılar arasındaki yakınla şmanın esas unsuru ise 1930 Ekimi'ndeki Türk-Yunan Anla şmalarının do ğurdu ğu Türk Yunan yakınla şmasıdır.

Öte yandan, Locarno Anla şmaları, Kellogg Paktı ve Litvinov Protokolu gibi barı şçı te şebbüslerle, Küçük Antant gibi statükocu ittifakların ortaya çıkması da, Balkanlardaki i şbirli ğinde te şvik edici etkenler olmu ştur.

46 Mehmet Gönlübol, Cem Sar, Olaylarla Türk Dı ş Politikası (1919–1995) , İstanbul, Siyasal Kitapevi, 1998, s.95. 47 Cumhuriyet , 8 Mart 1929, s.6. 48 Sarıkoyuncu, a.g.e , s.260–261.

31

Locarno Anla şmaları, iki belge halinde düzenlenmi şti. Bu belgelerden birincisi Almanya, Belçika, Fransa, İngiltere ve İtalya arasında imzalanmı ş olup, Almanya ile Fransa ve Almanya ile Belçika arasındaki sınırların kesin oldu ğunu belirtmekteydi. Yine be ş devlet arasında imzalanan ikinci bir antla şma ile de, İngiltere ve İtalya, birinci antla şmayı yani, batı sınırları statüsünü, garanti altına alıyorlardı. Bundan sonra, Almanya ile Fransa, Belçika, Polonya ve Çekoslovakya arasında ikili hakem anla şma ve antla şmaları imzalanmı ştır. Görüldü ğü gibi, birinci ve ikinci belgelerle Almanya'nın sadece batı sınırları söz konusu olmu ş ve Almanya sadece bu sınırlar hakkında garanti vermi ş, lakin do ğu sınırları, yani Polonya ve Çekoslovakya ile olan sınırları hakkında teminat vermemi şti. Bu sebeple, yine aynı gün Locarno'da, Fransa ile Polonya ve Fransa ile Çekoslovakya arasında imzalanan anla şmalarla Fransa, bu iki devletin Almanya ile olan sınırları hakkında garanti vermi ştir.

Briand-Kellog Paktı, (1928) sava şı ulusal politikanın bir aracı olmaktan çıkarmayı amaçlayan, 1928'de tamamlanıp daha sonra hemen hemen bütün ülkelerce imzalanan genel anla şmadır 49 . Resmi adı Sava şın Terk Edilmesi İçin Genel Anla şma’dır. Paris Paktı olarak da bilinir, ayrıca Amerika metinlerinde Kellog- Briand Paktı olarak da geçer. ABD Dı şişleri Bakanı Frank B.Kellog ile Fransa Dı şişleri Bakanı Aristide Briand'ın giri şimleri sonucu hazırlanan Pakt 1928 Ağustos'unda ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Japonya, İtalya, Polonya, Belçika ve Çekoslovakya tarafından imzalandı. Türkiye daha sonra bu Pakta katılacaktır. Anla şmanın iki ana maddesine göre taraflar:

Uluslararası anla şmazlıkların çözümünde sava şa ba şvurmayı kınıyor ve sava şı ulusal politikalarının aracı olarak kullanmayacaklarını açıkça ilan ediyorlardı.

Hangi şart ve kökene sahip olursa olsun hiçbir anla şmazlık ve çatı şmanın çözümü için barı şçı yollar dı şındaki yollara ba şvurulmayacaktı. Yine de Paktı

49 Aptülahat Ak şin, Atatürk’ün Dı ş Politika İlkeleri ve Diplomasisi , Ankara, TTK Basımevi, 1991, s.180.

32

imzalayan pek çok ülke adla şmaya kendilerine yönelik "saldırı" olması durumuyla ilgili olarak çekince koydular.

Briand-Kellog Paktı Birle şmi ş Milletler öncesi dönemde barı şı koruma konusundaki en önemli giri şimlerden biridir. Paktın tarafları anla şmayı çi ğnemi ş olsa da II. Dünya Sava şı'na kadar Pakt güvenilir bir belge olma özelli ğini korumu ştur ve sava ş sonrası olu şturulan sava ş suçları kavramına hukuksal temel olmu ştur. Ayrıca Nürnberg ve Tokyo Mahkemeleri'nde Briand-Kellog Paktı'nı ihlal eden suçlardan dolayı da yargılamalar olmu ştur. 50

Litvinov Protokolü Sovyetler Birli ği'nin Briand-Kellog Paktının güttü ğü aynı amacı kapsayan bir protokolü kendi kom şuları arasında da en kısa zamanda yürürlü ğe koymak için hazırladı ğı özel bir protokoldür. Kellog Paktı'nı Sovyetler, Batılıların Sovyet Rusya'yı izole etmek, çember içine almak ve Sovyet Rusya'ya kar şı mücadele etmek ve kurdukları bir kombinezon olarak kar şılamı ştı. Fakat Fransız hükümetinin daveti üzerine 1928 Ekim'inde Sovyet Rusya da bu pakta katılmı ştır. Sovyetler, paktın silahsızlanmaya gereken önemi vermemi ş oldu ğunu belirtmekle beraber paktın en kısa zamanda yürürlü ğe girmesini sa ğlamak için Polonya ve Litvanya'ya özel bir protokol önerdi. Polonya bu protokole katılmak için Romanya ve di ğer Baltık devletlerinin de katılmasını şart ko şmu ştur. Protokol 9 Şubat 1929'da SSCB, Letonya, Estonya, Romanya ve Polonya tarafından imzalanmı ştır. Türkiye, Litvanya, İran ve Polonya da kısa bir süre sonra bu protokolü imzalamı şlardır. Protokol ve pakt, tarafsızlık ve saldırmazlık antla şmaları imzalamamı ş olan devletler ile SSCB arasında bu çe şit anla şmaların yerini almı ştır.

Tüm bu protokoller ve ba ğıtlar dünya genelinde ülkeleri birbirine yakınla ştırıp Birinci Dünya Sava şının acı hatırasından sonra sava şı kınayarak barı şçıl diyaloglara yol açtı ğı için Balkan ülkeleri arasında da yakınla şma ve ülkelerin kendilerini bir topluma ait hissetme içgüdüsünden dolayı da ortak fikirlerde birle şme dü şüncesini yaratmı ştır. Olu şan olumlu havanın etki etti ği ili şkilerden en belirgini Türk-Yunan ili şkileridir.

50 Hüseyin Özbek, “ Uluslararası Ceza Mahkemesi Üzerine”, İstanbul Barosu Dergisi , Nisan 2006, No.29, s. 21.

33

Türk-Yunan ili şkilerinin iyile şmesinden sonra, 1930–1933 yılları arasında Bulgaristan’ın da katıldı ğı Balkan Konferanslarında yeni fikirlerin ortaya atılması ve kar şılıklı anlayı şın yaratılması konularında bazı geli şmeler sa ğlanmı şsa da, İtalya’nın baskıları sonunda Arnavutluk ve Bulgaristan delegeleri konferanstan çekilmi şlerdir. 51

Türk-Yunan dostlu ğu o dönemde halkın arasındaki yakınlı ğa da yansımı ş ve belediyeler arası dostluk ziyaretleri gibi mahalli birtakım yakınla şmalar ya şanmı ştır. 3 Şubat 1931’de Selanik Belediye Ba şkanı, Mustafa Kemal’in Selanik do ğumlu olmasını kastederek Balkanlar’da karde şçe ya şamayı hedefleyen iki ülke olan Türkiye ve Yunanistan’ın daha da yakınla şması gerekti ğini çünkü atalarının aynı topraklara ayak bastı ğını ve bundan sonra da iki iyi kom şu olarak gelecek günlerde birbirlerine destek olabileceklerini ifade etmi ştir. 52

V. BALKAN KONFERANSLARI

Balkan Devletleri arasında bir yakınla şma özleminin ilk göstergelerine 1922- 1923’de Lozan Barı ş görü şmeleri sırasında Balkanlı temsilcilerin dostça ili şkilerinde rastlanmı ştır. 53 Görü şmeler esnasında Bulgar Ba şbakanı Stamboulisky kendileri ile bundan önce dostça ili şkiler kurdu ğunu söyledi ği ülkelerle (Türkiye ve Romanya) bir gönül ba ğı bulundu ğunu ve bu ülkelerin kararlarına saygı gösterilmesi gerekti ğini belirtmi ştir. 54

1925 Ekiminde Locarno Anla şmalarıyla, Batı Avrupa’da güvenli ği güçlendirmek üzere, Alman-Fransız ve Alman-Belçika sınırları ve askerden arındırılmı ş Alman toprakları konusunda statükonun İngiltere, Fransa, İtalya ve

51 Ayın Tarihi , Aralık 1933, s.45. 52 Cumhuriyet , 3 Şubat 1931, s.6. 53 Soysal, 1934 Balkan Paktı, Hikmet Bayur Anısına Hazırlanan Kitap, s. 141. 54 Lozan Konferansı Tutanakları, s.77.

34

Belçika ile Almanya tarafından kar şılıklı güvence altına alınması ve Almanya’nın batı kom şuları Fransa ve Belçika, do ğu kom şuları Polonya ve Çekoslovakya ile çıkacak anla şmazlıkların barı şçı yollardan çözümünün öngörülmesi Balkanlarda olumlu yankılar uyandırmı ştı. Ertesi yıl Türkiye’nin batıda gerçekle ştirilen bu güvence sisteminden esinlenerek, Balkanların ve dolayısıyla Avrupa’nın güvenli ği için bir “Balkan Locarnosu” ileri sürmesi büyük ümitler do ğurmu ştur. Ancak bu giri şim olumlu sonuç vermeyecekti. Çünkü yukarıda de ğinildi ği üzere, Bulgaristan’ın o sırada Sırp-Hırvat-Sloven Devleti ve Yunanistan ile ili şkileri gerginli ğini koruyordu.

Balkan Devletleri arasındaki ili şkiler 1925–1929 döneminde yava ş yava ş düzeltilmi şti: Romanya ile Yugoslavya, 1921 İttifak Anla şmasından beri, Küçük Antant çerçevesinde yani Romanya, Çekoslovakya ve Yugoslavya arasında ve Fransa’nın deste ğine sahip olarak, zaten sıkı i şbirli ği sürdürüyordu. Bulgaristan’ın Makedonya sorunu nedeniyle Sırp-Hırvat-Sloven Devletine kar şı takındı ğı olumsuz tutumda bir iyile şme olmayınca 1929 Eylülünde sınır i şleri konusunda bir anla şma yapılmı ştı. 1930 0rtalarında Bulgar hükümetinin Makedonya örgütüne karşı önlemler alması üzerine de iki devlet arasında gerginlik son bulmu ştu. Makedonya örgütü Bulgaristan’da kurulan ve amacı Yunanistan sınırları içinde olan Makedon topraklarını ve Yugoslavya sınırları içinde Makedon kökenli ki şilerin ya şadı ğı bölgeyi Bulgaristan’a katmak olan bir olu şumdu. Öte yandan Yunanistan’ın Sırp- Hırvat-Sloven Devleti ile 1929 Martında imzaladı ğı anla şma ile ortadaki pürüzler temizlenmi şti. Yunan-Bulgar sınırı üzerindeki gerginlik ise 1926’dan beri zaten hafiflemi şti. Bundan ba şka 1929’da ba şlayan dünya ekonomik bunalımı Balkan Devletlerini de sarstı ğından bunların her biri dı ş sorunları azaltmak istiyordu. Şu da var ki, Bulgaristan Makedonya, Batı Trakya ve Dobruca üzerindeki emellerinden vazgeçmi ş de ğildi.

İş te bu atmosfer içinde Balkan Birli ği’nin kurulması yolunda ilk ciddi te şebbüs merkezi Cenevre’de bulunan “Milletlerarası Barı ş Bürosu”nca yapılmı ştır. Milletlerarası Barı ş Bürosu 6–10 Ekim 1929 tarihlerinde Atina’da “Evrensel Barı ş Kongresi” adıyla bir toplantı tertip etmi şti. Hem revizyonist hem de anti-revizyonist tutumlara sahip Balkan Devletleri bulunması, Balkan Devletlerinin bir birlik

35

etrafında toplanmasına neden olmu ştur. İlk defa bir Balkan Birli ği fikrini merkezi Cenevre'de bulunan Milletlerarası Barı ş Bürosu ortaya atmıştır. Büro Milletler Cemiyeti’nin bir yan kurulu şu olarak çalı şmakta ve eski diplomat ve bakanlar bu kurulu şta görev almaktadır. Bu Büronun 6–10 Ekim 1929'da Atina'da düzenledi ği Evrensel Barı ş Kongresi'nde yaptı ğı konu şmada Yunan Eski ba şbakanlarından Aleksander Papanastasiu, Balkan Devletleri arasındaki ortak sorunları ve çıkarları ele alacak “Balkan Birli ği Enstitüsü’nün” 55 kurulmasını teklif etmi şti. 56 Bu teklif Kongrece olumlu kar şılanmı ş ve kongre heyeti tarafından Balkan Devletleri arasında gayri resmi mahiyette bir konferansın toplanmasını ve ilk konferansın Yunanistan’ın Atina kentinde toplanmasını kararla ştırmı ştır. 57

Geli şen dostluk ili şkileri bir Balkan birli ği kurmak amacıyla Ekim 1930’da Atina’da toplanan Birinci, Ekim 1931’de İstanbul’da toplanan İkinci Balkan konferansları ile sürdü. Fakat Ekim 1932’de Bulgaristan azınlıklar sorunu yüzünden Üçüncü Balkan Konferansı’nı terk etti. Aynı yıl, Bulgaristan Ba şbakanı N. Mu şanov, Ankara’yı ziyaret etti ği sırada, Atatürk ona şunları söylemi ştir: “Türkiye ile Bulgaristan’ın dost olmaları gerekir. Bulgaristan’a kar şı olan Türkiye’ye de kar şıdır.“ 58 Bu konferanslar sonunda, Balkan Ticaret ve Sanayi Odası, Balkan Denizcilik Bürosu, Balkan Ziraat Odası, Balkan Turist Federasyonu, Balkan Hukukçuları Komisyonu, Balkan Tıp Federasyonu gibi te şekküller ortaya çıkmı ştır.

Balkan konferanslarının amacı olan Balkan Paktı’nı en çok Türk Hükümeti desteklemekteydi; engelleme ise statükodan memnun olmayan Bulgaristan’dan gelmekteydi. Kasım 1933’de Selanik’te toplanan Dördüncü Balkan Konferansında Bulgaristan’ın revizyonist emellerinden vazgeçmesi için çaba harcanmı ş, Bulgaristan ise amacına ula şmak için bazı Balkan devletlerini kendi yanına çekmeye çalı şmı ştır.

55 M. Murat Hatipo ğlu, Yakın Tarihte Türkiye ve Yunanistan(1923–1954) , [y,y], Ankara, 1997, s.160. 56 Ak şin, a.g.e , s.259. 57 Gönlübol-Sar, Olaylarla Türk Dı ş Politikası , s.107; Oran, a .g.e. , s.350. 58 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri , Ankara, Atatürk Ara ştırma Merkezi, 1997, C.2, s.144.

36

A. Birinci Balkan Konferansı

İlk Balkan Konferansı 5 Ekim 1930'da Atina'da toplanmı ştır. Bu toplantıya Arnavutluk, Bulgaristan, Romanya, Türkiye, Yugoslavya ve Yunanistan katılmı ştır. 59 O sırada Ba şbakan Venizelos ile Yunan Çiftçi ve İş çi Partisi adlı partinin ba şında bulunan Paktın Yunanistan delegesi Papanastasiou’nun dı ş politika üzerindeki görü şleri birbirine yakındı. Ancak Balkan birli ği konusunda Venizelos her şeyden önce Türk-Yunan i şbirli ğini ön planda tutuyordu. Tüm Balkan devletlerinin bir örgüt içinde toplanmasında kimi çekinceleri vardı. Papanastasiou ise, Fransız devlet adamı Briand’ın Avrupa Birli ği giri şiminden esinlenerek, bir Balkan Birli ğine do ğru yönelinmesini ve bunun Avrupa Birli ğini de güçlendirici nitelikte olmasını istiyordu. Konferansın Ba şkanı sıfatıyla Yunan delegesi Papanastasiou, bütün Balkan devletlerinin Ba şbakanlarının fahri Ba şkan olmalarını önermi ştir.

Dünya ekonomik bunalımının Balkan Devletlerini de sarstı ğı bir zamanda yapılan bu ilk konferansta, tüm delegeler, egemenlik haklarını kısıtlamayan bir birli ğe do ğru gidilmesini istemi ş ve böyle bir süreç içinde, daha çok ekonomik, teknik ve kültürel bir i şbirli ğinin ele alınması e ğilimini göstermi ştir. Zaten bu yöndeki Yunan önerisi görü şmelere temel olmu ştur.

Toplantının sonunda kabul edilen Genel Karar çerçevesinde Konferans, Balkan milletlerine bir bildiri yayınladı. Bildiride “Altı ülkenin birli ğinin onların ba ğımsızlıklarına dokunmayan bir topluluk olması ve katılan devletlerin egemenliklerini zedelememesi, bu toplulu ğun Milletler Cemiyeti ve onun ilkeleri çerçevesinde gerçekle ştirilmesi gerekti ği” belirtilmi ştir. Konferansta Balkan halklarına Balkan Birli ği ve dayanı şması için yapılan bir ça ğrıda da, “gerçek anlamda ba ğımsız olmak ve dünyada büyük bir saygınlık kazanmak bizim

59 Hatipo ğlu, a .g.e ., s.160.

37

elimizdedir.“ denilmi ştir. Bundan böyle i şbirli ğini yürütmek üzere, altı devletin ulusal gruplarından olu şacak “Balkan Konferansı” adlı sürekli bir kurulu ş ortaya konulmu ştu. Bildiride ayrıca şu açıklamalara yer veriliyordu:

"Balkan devletleri Dı şişleri Bakanlarının her yıl bir toplantı yapmalarını; Bir Balkan Paktı hazırlanmasını ve bu Pakt içinde sava şın yasaklanmasını, uyu şmazlıkların barı ş yoluyla çözülmesini ve bir tecavüz durumunda kar şılıklı yardımda bulunulmasını; sürekli bir örgütün kurulması ve bunun amacının Balkan milletleri arasında ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal alanda yakınla şmanın sa ğlanarak Balkan Birli ğinin kurulmasının kolayla ştırılması olmalıdır" deniliyordu. 60

Atina’da toplanan Birinci Balkan Konferansı’nda bundan sonraki konferansın yani İkinci Balkan Konferansı’nın bir yıl sonra İstanbul’da yapılması kararı da alınmı ştı. 61

Atina toplantısında siyasal konuların ele alınmasından kaçınılmı ştır. Ancak, Bulgar grubu azınlık i şlerinin görü şülmemi ş olmasını ele ştirmi ştir. Bundan ba şka, gelecek toplantıda siyasal konulara da de ğinilmesi, bir Balkan Paktı hazırlanması, bunun için sürekli bir organ kurulması ve her yıl Dı şişleri Bakanlarının bir toplantı yapması, böylece çe şitli alanlarda i şbirli ğine giri şilmesi, özellikle bir posta birli ğine gidilmesi yolunda dilekler ileri sürülmü ştür.

Konferans sonuçlarını yorumlayan Papanastasiou, “Birlik içinde her devletin özgürlü ğünün İsviçre, Amerika Birle şik Devletleri veya Almanya’dakilerden daha geni ş olması, ancak böyle bir antantın Milletler Cemiyeti gibi bir topluluktan daha sıkı bir niteli ğe sahip bulunması görü şünü savunuyordu. 62

60 Bildirinin tam metni ektedir . Soysal, Türkiye’nin Siyasal Anla şmaları (1920–1945), s. 253. 61 Ay şe Afetinan, “Balkan Antantı”, Belleten , C. XXXII. Sayı 126, Nisan 1968, s.201. 62 Atatürk’ün Milli Dı ş Politikası, C: II, Kültür Bakanlı ğı Yayınları, Ankara, 1981, s. 86– 88.

38

B. İkinci Balkan Konferansı

Birinci Balkan Konferansı’nın umut verici ı şıkları Ocak 1931’de Türkiye’de Balkan Birli ği Cemiyeti’nin kurulmasına yol açmı ştır. Cemiyetin ba şkanlı ğına Hasan Saka, genel sekreterli ğine Ru şen E şref Ünaydın getirilmi ştir.

İstanbul’da toplanacak olan İkinci Balkan Konferansı’na büyük önem veren Türkiye, bu konferans için hazırlık çalı şmalarını aylar öncesinden ba şlatmı ştı. Konferansın hazırlık çalı şmalarını yürütmek üzere iki ayrı heyet olu şturulmu ştu . Heyetlerden birincisi; Balkan Birli ği Cemiyeti’nin ba şkanı, konferansta Türkiye’yi temsil edecek olan heyetin de ba şkanı olan Trabzon milletvekili ve Meclis Ba şkan Vekillerinden Hasan(Saka) Bey ba şkanlı ğındadır. Heyet içerisinde ayrıca Afyonkarahisar milletvekili ve aynı zamanda Türkiye Balkan Birli ği Cemiyeti Genel Sekreteri Ru şen E şref (Ünaydın) Bey bulunuyordu. Heyette, konferansta Türk tarafının siyasî, iktisadî, sıhhat ve di ğer konulardaki görü şlerini olu şturmak amacıyla çe şitli kesimlerden ve özellikle Darülfünun hocalarından olu şturulmu ş komitelere mensup ki şiler bulunmaktaydı. 63 Hasan Beyin ba şkanlı ğında olu şturulan bu heyet yaptı ğı hazırlık toplantıları sonunda bazı komisyonlar olu şturarak, bu komisyonlarda görev alacak olan üyeleri de belirlemi şti. Bu komisyonlar ve üyeleri şöyleydi:

1-Fikri Yakınla şma Komisyonu: Fadıl Ahmet, İbrahim Alâettin ve Yakup Kadri Beylerden,

2-Kanunları Birle ştirme Komisyonu: Mithat, Nazım ve Vasfi Re şit Beylerden,

3-İktisadî Komisyon: İbrahim Fadıl, Muvaffak, Mithat, Re şit Saffet ve Süreyya Beylerden,

4-Münakale ve Seyrisefer Komisyonu: Ali Rana, Cevdet ve Sabri Beylerden,

63 Cumhuriyet , 15 Eylül 1931, s.4.

39

5-Siyasî Komisyon: Mahmut, Muzaffer, Necmettin Sadık, Ru şen E şref ve Zeki Mesut Beylerden,

6-Sıhhat Te şkilât, İçtimaî Siyaset Komisyonu: Akil Muhtar, Tahir ve Vehbi Beylerden” den olu şacaktı. 64

İkinci heyet ise daha ziyade İstanbul’da toplanacak olan bu konferansın şekli anlamda hazırlıklarını yapmak üzere olu şturulmu ştu. Bu heyette; ba şkan olarak İstanbul Belediye Ba şkan Yardımcısı Hamit Beyin dı şında İktisat Müdürü Kemal Ömer ve Seyyahin Şubesi Ekrem Beyler bulunuyordu. 65

İkinci Balkan Konferansı 20–26 Ekim 1931'de İstanbul'da ba şlamı ştır. Bu Konferansta daha çok ekonomik, teknik ve kültürel konularda i şbirli ğini sa ğlayacak bazı kararlar alınmı ştır. Ayrıca bu toplantıda, azınlık konularına de ğinilmi ş ve uyu şmazlıkların barı şçıl yollarla çözülmesi için saldırmazlık paktı üzerinde durulmu ştur. Ayrıca bu Konferansta, Türkiye ve Yunanistan, Balkanlar'da statükonun korunması için çaba harcamı şlar ve Balkan Birli ğinin gerçekle şmesinden yana tavır koymu şlar ve bu hareketin öncüleri olmu şlardır. Konferansta İsmet İnönü Balkan Birli ğini özendirici bir konu şma yapmı ştır. Balkan Konferansı İstanbul'da bir hafta toplandıktan sonra Konferansa Ankara'da devam edilmi ştir. Ankara’daki bölümde altı ülkenin delegeleri Atatürk’ün Fransızca yaptı ğı konu şmayı dinlemi şlerdir. Atatürk bu konu şmasında altı Balkan Devletinin Osmanlı İmparatorlu ğunun tarihe gömülmesi üzerine ba ğımsız varlıklar durumuna geldi ğine, Balkan uluslarının yüzyıllarca birlikte ya şamı ş olmaktan do ğan ortak bir tarihleri oldu ğuna, daha eski geçmi şleri sonucu aralarında kan yakınlı ğı bulundu ğuna de ğinerek, şöyle seslenmi ştir:

“Karma şık duygu ve hesapların üstüne çıkıp karde şlik ba ğları kuracak geni ş birlik ufukları açacaksınız.”

64 Cumhuriyet , 6 Eylül 1931, s.4. 65 Cumhuriyet , 17 Eylül 1931, s.2.

40

“……Tarihsel ba ğlar bir yana bırakılsa bile, günümüzün gerçekleri birle şmenin yararının büyüklü ğünü gösterir. Balkan birli ğinin temeli ve hedefi, birbirlerinin siyasal ba ğımsızlıklarına saygı ve özen göstererek ekonomik, sosyal ve kültür alanlarında i şbirli ği yapmak olunca, bunun tüm uygar dünyada övgü ile karşılanaca ğı ku şkusuzdur.”

“……İnsanları mutlu edecek tek yol, onları birbirine yakla ştırarak, birbirlerini sevdirerek, kar şılıklı maddesel ve tinsel gereksinimlerini sa ğlayıcı çalı şmalardır.” 66

İstanbul toplantısında görü ş ayrılıkları da ortaya çıkmı ştır. Bir kez İtalya’nın etkisindeki Arnavutluk gerçek bir Balkan işbirli ği ve dayanı şmasından kaçınıyordu. Asıl önemlisi, Bulgaristan, tekrar azınlık i şlerinden söz etti ği gibi, sava ş sonrası saptanan sınırların kesinlik kazanıp güvence altına alınmasını istemedi ğini göstermi ştir. Ayrıca Neully Barı ş Anla şmasının Bulgaristan için sınırlayıcı hükümlerini de ğiştirmek niyetinde oldu ğunu belli etmi ştir. Konferansa katılan delegeler, Bulgaristan’ın Balkan Paktı tasarısının ertelenmesini istedi ğini, her şeyden önce ortadaki sorunların ikili görü şmeler yoluyla çözümünü istediklerini belirtmi ştir. Buna Yunan heyeti de kar şı çıktıysa da Yugoslavya ve Bulgaristan aralarındaki sorunların do ğrudan çözüme ba ğlanmasında ısrar edince Konferans Konseyi ikili görü şmeler yapılması dile ğinde bulunmu ştur. Bu arada Bulgar temsilciler Yunanistan heyetine Yugoslav temsilcilerin kendilerine uzla şabilecekleri öneriler sundu ğunu, eğer Bulgaristan Güney Slavları Federasyonu kurulmasını veya hiç de ğilse yakın işbirli ği kurmayı kabul ederse, Yugoslavya’daki Bulgar azınlı ğı (Makedonyalıları) sorununun çözümlenebilece ğini gizlice bildirdi ğini söylemi şlerdir. Konferansı yakından izleyen Türk Dı şişleri Bakanı, TBMM’de yaptı ğı açıklamada Yunanlılara olası bir Bulgar-Yugoslav i şbirli ğinin barı ş ve Balkan Birli ği için tehlikeli olaca ğını bildirdi. Şu da var ki Yugoslav Hükümeti, İstanbul Konferansındaki tutumunu onaylamayınca, Bulgar- Yugoslav görü şmeleri de yapılamadı. 67

İstanbul Konferansında ekonomik i şbirli ği konuları bakımından belirtme ğe de ğer bir geli şme, Balkan Ticaret Odaları kurulması kararı olmu ştur.

66 Afetinan, a .g.m., s.204. 67 TBMM Zabıt Ceridesi , Devre 2, C. 25, s. 95.

41

İkinci Balkan Konferansı Ankara'da kapandıktan sonra, Bulgaristan Ba şbakanı Mu şanof Dı şişleri Bakanı Tevfik Rü ştü Aras'ı ziyaret etmi ştir. 68 Ziyarette Bulgaristan’ın, Türkiye yanındaki tutumunu di ğer Balkan ülkelerine göstermek istedi ği anla şılmaktadır. Bulgaristan, Yunanistan'la yakın ili şkilerin Türkiye'yi Balkanlar'da statükonun korunması yolunda i şbirli ğine götürece ğinden endi şe etmektedir. Ayrıca bu görü şmede Bulgaristan ile Yunanistan arasındaki anla şmazlıklar üzerinde durulmu ştur. Ancak, ziyaret sonunda yapılan ortak açıkla- mada, iki tarafın görü ş alı ş veri şinde bulundu ğunu, arada hiçbir anla şmazlı ğın bulunmadı ğı kaydedilmi ştir. 69

İkinci Konferanstan sonraki bir yıllık sürede ülkeler arasında resmi ziyaretler olmasa da Bulgaristan’dan yapılan açıklamalardan bu ülkenin yayılmacı politikasının bir sonraki konferansa etki edece ği görülmektedir. 70

Tevfik Rü ştü Aras’ın gerek Bulgaristan, gerekse di ğer Balkan devletleriyle yaptı ğı tüm görü şmelerde ve basına verdi ği demeçlerde takındı ğı tutum Türkiye ve Bulgaristan’ın bir çatı altında, ortak çıkarlarını koruyabilecekleri yönündedir. Atatürk ve İsmet İnönü ile de şahsi yakınlı ğı bilinen Aras’ın “Bence Türk-Bulgar ili şkilerinin ideal şekli iki ülke arasındaki bütün sınırların yalnız idari mahiyette kalmak üzere kaldırılmasıdır” sözleri bu yakla şımını açıklamaktadır. 71

İkinci Balkan Konferansından sonra Bulgaristan’ın revizyonist emellerinin ön plana çıktı ğı görülse de Türk Dı şişleri Bakanı Tevfik Rü ştü Aras’ın iyi niyetli çabaları neticesinde Türk-Bulgar Karde şlik Cemiyeti kurulmu ş72 ve cemiyetin ba şkanı Dr. Bakırcieff ile Atatürk arasında cemiyetin 6 Mayıs 1932’de Varna’da gerçekle ştirilen toplantısı münasebetiyle telgraf teati edilmi ştir. 73

68 Hâkimiyet-i Milliye , 3 Kasım 1931, s.3. 69 Dilek Barlas, “Atatürk Döneminde Türkiye’nin Balkan Politikası”, Üçüncü Uluslararası Atatürk Sempozyumu 3-6 Ekim 1995 Gazi Ma ğusa-KKTC, Ankara, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Ara ştırmaları Merkezi, C.II, 1998, s. 833. 70 Ayın Tarihi , Ocak 1932, s. 22. 71 Cumhuriyet, 13 Mart 1932, s.2. 72 Özel, a.g.e, s.212. 73 Cumhuriyet, 10 Mayıs 1932, s.1.

42

C. Üçüncü Balkan Konferansı

Üçüncü Balkan Konferansı, 23–26 Ekim 1932'de Bükre ş'te toplanmı ştır. Konferans öncesinde Türk delegasyonundan Hasan Saka basına verdi ği demeçte Balkan Birli ği fikrinin sonuna kadar savunulaca ğını belirtmi ştir. 74 Konferansta Balkan Devletleri arasında bir saldırmazlık yükümü ve uyu şmazlıkların barı şçı yoldan çözümü için hazırlanan bir anla şma tasarısı ele alınmı ştır. İlk planda, Türkiye, Yunanistan, Arnavutluk ve Romanya’nın üzerinde anla ştı ğı ortak pasaport, gümrük mevzuatı yenile ştirmesi, ortak bir tarihin okullarda okutulması görü şülmü ştür 75 , ancak Bulgaristan önce azınlıklar konusunda özel hakların görü şülüp çözüme ba ğlanmasında ısrar etmi ş, bu istemini kabul ettiremeyince de konferansı terk etmi ştir. Günümüz gündemini olu şturan Avrupa Birli ğinden çok daha önce Balkan Birli ğini amaçlayan bir süreç ba şlamı şsa da, özellikle statükodan memnun olmayan Bulgaristan’ın tavrı nedeniyle ilerleme sa ğlanamamı ştır. 76

Balkan Birli ği zincirinin en zayıf halkası Bulgaristan'dı. Bulgaristan'ın kom şularından toprak istekleri vardı. Bükre ş Konferansı'nda bu isteklerini azınlıklarının haklarını korumak ilkesinin arkasına sakladılar ve bu haklar korunmadıkça Birli ğin kurulmasında önemli bir adım olan Paktı imzalamaya- caklarını bildirdiler. Konferans esnasında konferansa katılan Bulgar Heyetinin Makedonya Komitesi üyesi oldu ğu ortaya çıktı. Makedonya komitesi daha önce de belirtildi ği gibi Bulgaristan’da kurulan ve amacı Yunanistan sınırları içinde olan Makedon topraklarını ve Yugoslavya sınırları içinde Makedon kökenli ki şilerin ya şadı ğı bölgeyi Bulgaristan’a katmak olan bir olu şumdu. Bulgaristan’ın Balkan Paktı içerisinde yer almamasını dönemin Dı şişleri Bakanı Tevfik Rü ştü Aras

74 Özel, a.g.e, s.215. 75 Cumhuriyet, 26 Ekim 1932, s.5. 76 Özel, a.g.e, s.215.

43

Makedonya Komitesi’ne ba ğlamı ştır. 77 Bükre ş Konferansına gönderilen Bulgar he- yetinin Makedonya Komitesi üyeleri olması ve heyete konferanstan çekilme talimatının bu Komitenin etkisi ve baskısıyla verilmi ş olmasının ortaya çıkması sert tartı şmalar neden olmu ştur. Bu geli şme ile Bulgaristan’ın konferanslara samimi bir uzla şma amacıyla ve Balkanlar’da bir birlik iste ğiyle de ğil kom şularından toprak taleplerini kar şılıklı pazarlıklarla almak amacıyla katıldı ğı anla şılmı ştır. Konferans sona ermeden Bulgaristan, Yugoslavya ile sözde azınlık sorununu çözümleyemeyince konferansı terk etmi ştir. 78 Bulgaristan konferansı terk etmese de geli şen durum neticesinde Yunanistan’ın konferansa Bulgaristan ile birlikte devam etmeyece ği de bir gerçektir.

Bulgaristan’ın konferanstan çekilmesinden sonra Bulgaristan grubunun bulunmadı ğı toplantılarda di ğer be ş ülke delegeleri ekonomik ve sosyal i şbirli ği konuları üzerinde görü şmeler yapmı şlar, Balkan Devletleri arasında bir gümrük birli ği olu şturulmasını incelemi şlerdir.

Bükre ş Konferansı'nda Bulgaristan'ın revizyonist emelleri ortaya çıkmı ştır. Bulgaristan'ın bu davranı şından dolayı Paktın imzalanması tehlikeye girmi ştir. Konferansın di ğer be ş üyesi Balkanlar'da bir gümrük birli ği kurulması üzerinde durmu şlardır. Statükodan memnun olmayan Bulgaristan'a kar şı Türkiye, Balkan Birli ği fikrini savunmaya devam etmi ştir, çünkü Türkiye Balkan Devletleri arasında daha kuvvetli bir güvenlik sisteminin kurulmasını istiyordu.

Bükre ş konferansı ba şarılı olmasa da özellikle Türkiye’nin üzerinde durdu ğu bir “Balkan Antantı” ile ikili anla şmaların ötesinde, bir güvenlik sistemi olu şturulması dü şüncesi geni ş yankı uyandırmı ştır.

77 T, Rü ştü Aras, ‘’Türkiye-Bulgaristan İli şkileri”, Yeni Tanin , 30 Eylül 1965, s.4. 78 Ulus , 4 Nisan 1932, s.5.

44

D. Dördüncü Balkan Konferansı

Dördüncü Balkan Konferansı'nın, Kasım 1933'de Selanik'te toplanması kararla ştırılmı ştır. Bu bakımdan Balkan Antant’ın misakının hazırlanması için diplomatik giri şimlere hız verilmi ştir.

Bu arada Türkiye ve Yunanistan, Bulgaristan'ın revizyonist politikasını önlemek amacıyla diplomatik giri şimlerde bulundular. Bulgaristan'ın Balkan Antant'ına kar şı olumsuz tutumunda İtalya’nın rolü olmu ştur. İtalya, Balkanlarla yakından ilgilenmektedir. Azınlık ve toprak sorunları bahanesiyle Yugoslavya'nın iç işlerine karı şmaktadır. Kar şısında istikrarlı bir Yugoslavya istememektedir. Yugoslavya'yı Balkanlar'da tecrit edilmi ş duruma dü şürmek istemektedir. Di ğer taraftan İtalya, revizyonist bir politika güden Bulgaristan’ı kendisine müttefik olarak görmektedir. 1924 ve 1925 yıllarında zaten Makedonya Komitesine maddi ve manevi destek sa ğlamı ştır. Öte yandan İtalya Kralının kızı Bulgaristan Kralı Boris ile evlidir. 79

Bulgaristan’ın revizyonist politikasını önlemek için Türkiye ile Yunanistan arasında 14 Eylül 1933’de bir İçten Anla şma Misakı imzalanmı ştı. 10 yıl için imzalanmı ş olan bu Pakt ile iki devlet sınırlarını kar şılıklı olarak garanti ediyorlardı. 80 Ayrıca bu anla şma ile iki devlet bir Balkan Paktı’nın öncüleri haline gelmi şti ki bu da Yugoslavya ve Romanya’yı özendirici bir etki yapmı ştır. Anla şma Bulgaristan’da tepki ile kar şılandı ve Türkiye’nin Bulgaristan’a kar şı dü şmanca bir hareketi olarak yorumlandı.

Yunanistan ile İçten Anla şma Misakı’nı imzalayan Türkiye, Balkanlarda kurulacak bir güvenlik sistemine Bulgaristan’ın katılmasına baştan beri büyük önem veriyordu. Öyle ki, daha 1933 baharında Türkiye ile Yunanistan arasında Atina’da İçten Anla şma Misakı’nın görü şmeleri yapılırken, Ankara’dan Atina’daki Türk

79 Hasan Berke Dilan, Türkiye’nin Dı ş Politikası 1923–1939 ,[y,y], Trakya Ünv. İİ BF Uluslar arası İli şkiler Bölümü, s. 88- 93. 80 Atatürk’ün Milli Dı ş Politikası , s.173–181.

45

heyetine ve o sırada Yugoslav meslekta şı ile Cenevre’de bir saldırmazlık anla şması imzalanması i şini görü şen Aras’a birer yönerge verilerek, Bulgaristan’ın durumu belli olmadan ne Yunanistan ile ne de Yugoslavya ile bir ba ğıt imzasında acele edilmemesi gerekti ği bildirilmi şti. 81 Ancak bu arada, Bulgaristan ile yapılan temaslar onun statükoyu kabul eden herhangi bir anla şmaya yana şmayaca ğını gösterecekti.

Pakt tasarısı üzerinde 10 Mayıs 1933 günü Yunanistan Parlamentosu Dı şişleri Komisyonunda Dı şişleri Bakanı Maksimos bilgi verirken, muhalefet lideri konumunda olan Venizelos söz almı ş ve şöyle demi şti:

“Mutlu bir giri şim saydı ğım bu Paktın imzasıyla daha çok ilerlemi ş olaca ğız ve göreceksiniz bir süre sonra Türkiye ile Do ğu Federasyonu gerçekle ştirece ğiz.” 82

14 Eylül 1933 günü Ankara’da “ İçten Anla şma Misakı” ba ğıtlanmı ştı. 83 Türkiye adına İnönü ve Aras’ın Yunanistan adına yeni Ba şbakan Çaldaris ile Dı şişleri Bakanı Maksimos’un imzaladı ğı bu anla şmanın birinci maddesiyle, iki devlet “ortak sınırlarının dokunulmazlı ğını kar şılıklı olarak güvence altına almı şlardı. Bu yüküm saldırmazlık yükümünün ötesinde bir içerik ortaya koyuyordu: Tarkya’da 1923 Lozan Anla şmasıyla saptanan Türk-Yunan sınırının de ğişmeyece ğini açıklamanın pek bir anlamı olamazdı. Zaten anla şmanın giri ş bölümünde belirtildi ği gibi, her iki ülke sava şa ba şvurulmamasını öngören 1928 Briand-Kellog Paktı’na katılmı ş bulunuyordu. Söz konusu olan şey bu ortak sınırın güvence altına alınması, ba şka deyi şle bu sınırı bir üçüncü devletin (Bulgaristan) bozmasına kar şı, Türkiye ile Yunanistan’ın birbirlerine destek olmalarıydı. Bulgaristan’ın gözü Yunan Do ğu Trakya’sında bulundu ğuna göre onun Balkan Sava şları sonunda oldu ğu gibi, bu bölgeyi almak amacıyla saldırıya geçmesi durumunda Türkiye’nin Yunanistan’a yardımı gerekecekti. Bulgaristan’ın güvence altına alınan ortak sınırı Türkiye

81 T. Rü ştü Aras, Görü şlerim, İstanbul, [y,y], 1968, s.187. 82 Dı şişleri Bakanlı ğı, Cumhuriyetin ilk on yılı ve Balkan Paktı, s. 308–366. 83 Düstur , Ter. III, C. 15, s. 195.

46

topraklarından inerek bozması ise pek olası de ğildi. Demek oluyor ki, anla şma ile Yunanistan Bulgaristan’a kar şı Türkiye’den bir güvence sa ğlamı ştı.

1933 Türk-Yunan Anla şması’nın Balkanlar için önemli bir yanı ise, Balkan sınırlarının güvenli ğini kar şılıklı olarak güvence altına alacak 1934 Balkan Paktına bir örnek, bir adım ve bir temel olmasıydı. Bu anla şma ile ayrıca tarafların uluslararası konularda danı şmalar yapılması (madde 2) ve uluslararası toplantılarda birbirlerinin çıkarlarını koruması ve ortakla şa temsil olanakları (madde 3) öngörülmü ştür. Anla şma 12 Mart 1934’de yürürlü ğe girmi ştir. 84

Beklendi ği üzere, Türk-Yunan Anla şması Bulgaristan’da bir şaşkınlık ve kızgınlıkla karı şık bir kaygı uyandırmı ştır. Hatta bazı basın organlarında, 1929’da Bulgaristan ile bir tarafsızlık anla şması imzalamak olan Türkiye’nin şimdi Yunanistan ile böyle bir anla şma yapması dü şmanca bir davranı ş sayılmı ştır. 85 Bu tür haberlerin Ege gazetelerinde görülmesi Milli Mücadele esnasında Yunan i şgaline ve yıkımına en çok maruz kalan bölge halkının duygusal taraflılı ğını da ortaya koymaktadır.

Türk-Yunan Anla şması’nın imzalanmasından altı gün sonra Ba şbakan İnönü ile Dı şişleri Bakanı Aras’ın Sofya’ya yaptı ğı ziyarette, Bulgar yetkililer kaygılarını dile getirmi şlerdi. Türk devlet adamları ise ortada Bulgaristan’a kar şı bir davranı ş bulunmadı ğını, Bulgaristan’ın Yunanistan’a bir saldırı niyeti olmadıkça bir sorun çıkmayaca ğını, o nedenle Türk-Yunan Anla şması’nın 1929 Türk-Bulgar Tarafsızlık Anla şmasına ters dü şmedi ğini, Bulgaristan da Türk-Yunan Anla şmasına imza koyarsa bu bölgede güvenin bir kar şılıklı güvence sistemi içerisinde güçlendirilmi ş olaca ğını anlatmı şlardır. Buna ra ğmen Bulgaristan Türk-Yunan Anla şmasını imzalamayı kabul etmemi ş, yalnızca önceden karar verildi ği üzere 1929 Anla şması’nın 5 yıl uzatılmasıyla yetinmi şlerdir.

Bu durumda Balkanlarda bir yandan Romanya ve Yugoslavya 1921 İttifak Anla şması ile öte yandan Türkiye ve Yunanistan 1933 Anla şması ile Bulgaristan’ın

84 Yusuf Hikmet Bayur, Türk Devleti’nin Dı ş Siyasası , İstanbul, TTK Yayınları, 1973, s.204. 85 Yeni Asır , 4 Aralık 1933, s.1.

47

olası bir saldırısına kar şı kar şılıklı yükümlülükler üstlenmi ş bulunuyordu. Şu da var ki biçim bakımından bu ba ğıtlardan birincisi bir savunma, bir yardımla şma; ikincisi ise 1925 Locarno güvenlik sistemi için bulunan “kar şılıklı güvence” formülüne göre yapılmı ştı. Çünkü Yunanistan ve özellikle Türkiye bir Balkan Paktı’nın dayandırılması gereken temeli olu şturmak ve bunu Romanya ve Yugoslavya’dan ba şka, Bulgaristan’a ve Arnavutluk’a da benimsetmek umudunu besliyordu.

Dördüncü ve son Balkan Konferansı bu dü şüncelerle 4–10 Kasım 1933’de Selanik’te toplanmı ştır. Resmi olmayan temsilcilerden olu şan toplantılarda, özellikle siyasi konularda bir sonuca gidilemeyece ği artık anla şılmı ştır. Zaten hükümetler arasında bir pakt ba ğıtlanmak üzere yo ğun bir çalı şma ba şlamı ş bulunmaktaydı. Ülkeler için en büyük sorun Bulgaristan’ın böyle bir pakta yakınla ştırılmasıydı. Oysa Bulgaristan buna yana şmadı ğı gibi Arnavutlu ğu da bu dü şüncelerle ikna etmeye ve hatta Yugoslavya’yı bile caydırmaya çalı şmı ştır.

Oysa 28 Kasım 1933’de Türkiye ile Yugoslavya arasında da bir Dostluk ve İş birli ği anla şması imzalanmı ştır. Türk Dı şişleri Bakanı Tevfik Rü ştü Aras, anla şmayı imzaladıktan sonra Belgrat’tan dönerken Bulgar topraklarında durmu ş, Bulgar dı şişleri bakanı Mu şanov ile görü şmü ş ve Türk-Yugoslav anla şmasının imzalanması münasebeti ile Bulgar Ba şbakanına aydınlatıcı ve yatı ştırıcı nitelikte bilgi vermi şti. 86

Bulgaristan’ın uzla şmaya yana şmayan ve Türkiye’nin en küçük bir uluslararası görü şmesini kendisine kar şı alınmı ş bir tavır olarak gören politikasını sadece Türkiye ile iyi ili şkiler kurmak veya kendini sa ğlama alma dü şüncesi olarak de ğerlendirmemek gerekir.

Bulgaristan açısından Balkan Birli ğine katılmasını engelleyen iki mesele vardı: Azınlıkların haklarının korunması (Makedonya’da önemli bir Bulgar azınlık vardı), di ğeri ise Ege Denizi’ne çıkabilmek için Bulgaristan’a bir çıkı ş verilmesi. Ancak 1933’te Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan ve tarafların Trakya sınırını garanti eden “Samimi Anla şma Misakı” bu imkânı ortadan kaldırmı ştı. Türkiye’nin davetine ra ğmen paktı kendilerine kar şı bir olu şum gibi de ğerlendiren

86 Hâkimiyet-i Milliye , 30 Kasım 1933, s.3.

48

Bulgarlar, Balkanlarda statükonun korunmasını amaçlayan bir i şbirli ğine yana şmayacaklardır. Öte yandan Türk-Yunan Anla şması Romanya’yı harekete geçirecek ve Ba şbakan Titulescu’nun Ankara’yı ziyareti sırasında 17 Ekim 1933’de Türkiye ile Romanya arasında Dostluk, Saldırmazlık, Hakem ve Uzla şma Anla şması imzalanacaktır. 87 Romanya, Bulgaristan’ın de ğişimci isteklerinden endi şe duydu ğu ve kendi deniz ticareti de Bo ğazlardaki serbest geçi şe ba ğlı bulundu ğu için bu anla şmayı menfaatlerine uygun bulmu ştur.

Türkiye’nin yaptı ğı bu ikili anla şmalar, Bulgaristan’da tepkiyle kar şılandı ve Bulgar basını Türkiye aleyhinde bir kampanya ba şlattı. Bulgaristan’ın Balkanlarda statükonun korunmasına bu kadar büyük tepki göstermesi Yugoslavya’yı endi şeye sevk etti. Türk Dı şişleri Bakanının Belgrat’ı ziyareti sırasında 27 Kasım 1933’de bir Dostluk ve Saldırmazlık Anla şması imzalandı. 88

Türk Dı şişleri Bakanının Balkan Konferanslarının bir tür meyvelerini toplamak üzere yapılan Atina ve Belgrat seyahati ve Belgrat’taki samimi dostluk gösterileri Bulgarları, Türkiye’nin önayak oldu ğu bir olu şumla siyasi bir ku şatılma politikası kar şısında oldukları izlenimini uyandırmaktaydı. Bu nedenle Bulgar yönetimi kaygılanmaktaydı. Doktor Aras, Bulgar gazetelerinin muhabirleriyle görü şürken bu kaygıları gidermeye çalı şmı ş, gazetelerin Bulgar kamuoyunu rahatlatmalarını istemi ş, aynı zamanda Balkan politikasının nitelikleri hakkında açıklamada bulunmuştu. Bakan bu açıklamasında Türkiye’nin anla şmaların tadilini dogmatik bir şekilde savunmadı ğını, amacın Balkanlarda barı şın sa ğlanması oldu ğunu belirtmi ştir. 89 Bulgaristan’ın Neully Anla şmasında elde etti ği hakları savunmasının engellenemeyece ğini söyleyen Bakan, Bulgaristan’ın Ege Denizine mahreç iste ğini de bir toprak iste ği de ğil de ekonomik bir istek olarak de ğerlendirmi ştir. Bakanın bahsetti ği haklar Neully Anla şmasında Bulgaristan’ın Dedea ğaç’ı Yunanistan’a terk etmesi ile Ege Denizi’ne kıyısı kalmaması sonucu, Bulgaristan’ın Dedea ğaç limanında imtiyaz sahibi olmasına yönelik haklardır. Bu

87 Cumhuriyet , 10 Ekim 1933, s.2. 88 Hâkimiyet-i Milliye , 28 Aralık 1933, s.12. 89 Bakanın anla şmaların tadili diye kastetti ği husus Lozan Barı ş Anla şması’nın Dedea ğaç’ı Yunanistan’a bırakan maddesinin Bulgaristan lehine de ğiştirilmesidir.

49

ba ğlamda Bulgaristan’ın Ege Denizinde iddia etti ği hakları savunmayı üstlenen Bakan, Yunanistan ile Bulgaristan arasında arabuluculuk yapması hususunu da gündeme getirmi ştir. Bakana göre böyle bir arabuluculukta Yunanistan da Bulgaristan’ın isteklerini yerine getirmeyi tartı şmaktan kaçınmayacaktır. 90 Dı şişleri Bakanı Tevfik Rü ştü Aras’ın Bulgaristan’ın Neully Anla şmasındaki haklarını savunma dü şüncesi Türkiye’nin Neully Anla şması’na taraf olmaması bakımından da ilginçtir. Bu tür bir yakla şımın sebebi bu dönemde Türkiye’nin Balkanlarda birli ğin öncüsü olması çabalarına ba ğlanabilir.

Dı şişleri Bakanı Aras, Trakya sorunu hakkındaki Türk ve Bulgar basınlarının giri ştikleri tartı şmaya da de ğinerek, Türk politikasının Bulgar milletine kar şı dostluk hisleri ile dolu oldu ğunu ve Türk basınının yazılarının Bulgar basınının Trakya hakkındaki yazılarının bir tepkisinden ba şka bir şey olmadı ğını söylemi ştir. Aras, Sofya’da Mu şanov ile olan görü şmelerini de Hâkimiyet-i Milliye gazetesine anlatırken Bay Mu şanov’un Sofya istasyonuna Türkiye’ye dönü şü esnasında kendisinin iste ğiyle geldi ğini, bunun büyük bir nezaket oldu ğunu anlatmı ştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin Balkan siyasetini de anlatırken Balkan siyasetinde Türkiye’nin gayesinin Balkanlarda iyi kom şulu ğu kuvvetlendirmek ve Balkan milletleri arasında bir ahenk kurarak barı şı sa ğlamak oldu ğunu ve söz konusu memleketlerden hiç birinin ötekine kar şı dostlukta kusur etmeyece ğini belirtmi ştir. Dr. Aras, Bulgar Dı şişleri Bakanı’na Balkan ülkeleri sorumlu devlet adamlarının samimi beyanatlarından hepsinin Bulgaristan ile de iyi kom şuluk kurmayı istediklerini anladı ğını söylemi ştir. 91 Bu görü şmelere Yunan hükümeti gerek resmi gerekse gayri resmi olarak herhangi bir tepki vermemi ştir. Bunun nedeni Yunanistan’ın da bu dönemde Türkiye ile birlikte Balkanlarda kalıcı barı ş için öncülük ediyor olmasıdır. Balkan Paktı’nın gerçekle şmesi hem Türkiye hem de Yunanistan için Balkanlar’da istedikleri mevcut sınırların korunması politikasına hizmet edecek bir durumdur.

90 Ayın Tarihi , Kasım 1933, s.22. 91 Hâkimiyet-i Milliye , 30 Kasım 1933, s.16.

50

İKİNC İ BÖLÜM

BALKAN PAKTI VE BULGAR İSTAN İLE İLİŞ KİLER

I. BALKAN PAKTI

Balkan Paktı Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya arasında toplu güvenlik ve yardımla şma yükümleri ortaya koyan bir ba ğıttır.

Balkan Paktı’nın ortaya çıkı şında 1933 Türk-Yunan Anla şması, 1933 Türkiye-Romanya Anla şması ve benzer Türk-Yugoslav Anla şması (1933) birer basamak olu şturmu ştur. Balkan Paktı’na do ğru son adım, Türk-Yugoslav Anla şması’nın ertesi günü (28 Kasım 1933) yine Belgrat’ta Türkiye- Yunanistan adına Aras, Yugoslavya-Romanya adına Yugoslavya Dı şişleri Bakanı Yetviç tarafından imzalanan bir geçici protokol ile atılmı ştır. Protokole göre dört ülke arasında ba ğıtlanması kararı kesinle şen Balkan Paktı’nın imzalanmasına kadar tarafların birbirlerine haber vermeden ve her birinin önceden yazılı izni alınmadan öbür Balkan Devletleriyle (Bulgaristan) hiçbir yükümlülük altına girmemesi gerekiyordu. Böylelikle dört hükümet aralarında bir disiplin sa ğlamı ş oluyordu.

Bulgaristan bu geli şmeleri kaygı ile izliyordu. Bulgaristan’ın olumsuz tutumu Kral Boris’in Yugoslavya’ya yaptı ğı ziyaret sırasında, Kral Aleksandr ile giri şti ği görü şmelerde de belli olmu ştur. Aleksandr, bu görü şmelerden Türkiye’nin Belgrat Elçisi Apaydın’a 16 Aralık 1933 günü özetle şu bilgileri vermi ştir. 92 :

92 Atatürk’ün Milli Dı ş Politikası , Belge 38.

51

“……… Bulgaristan’da Yugoslavya’ya kar şı örgütlenen Makedonya Komitesi konusunda yaptı ğımız tartı şmadan sonra, Boris şöyle dedi: Biz sizinle anla şmak istiyoruz. Titulesku Sofya’ya geldi ği zaman Bulgaristan’ın da hazırlanmakta olan Balkan Paktı’na katılmasını önerdi, e ğer girmezse bunun Bulgaristan için kötü olaca ğını bildirdi. Ben Boris’e Balkan Paktı konusundaki görü şlerimi, bu ba ğlamda Cumhurba şkanının Gazi ve Yunan devlet adamlarıyla temaslarımı anlattım. Bulgaristan’ı da aramızda görmek istedi ğimizi belirttim. Boris, böyle bir şeyin Bulgaristan için küçük dü şürücü olaca ğını, Bulgar kamuoyunun buna razı olmayaca ğını bildirdi. Verdi ğim yanıtta, katılmanın Balkanlar’da bir fesad oca ğı gibi görünen Bulgaristan’a dünyada saygınlık kazandıracağını, Balkanlarda güvenli ği ve mutlulu ğu arttıraca ğını söyledim ve kendisinden bize bir anla şma formülü hazırlamalarını isteyerek, bunu onun Bükre ş’te yapaca ğı ziyarete dek bekleyebilece ğimizi, gecikirlerse Paktı imza edebilece ğimizi sözlerime ekledim….” 93

Üç Maddelik Pakt metnine, onun kapsam ve anlamını açıklayan bir Protokol eklenmi ş ise de, bu Türkiye'de gizli tutulmu ştur. Oysa Pakt ve Ek Protokolün geçerli Fransızca metinleri imzasından bir süre sonra Milletler Cemiyetince kütü ğe geçirilmi ş ve yayımlanmı ştır 94 . Ancak Türkiye’de yazarlar uzun yıllar bunun farkına varmamı ştır. 95 Ekte Pakt ile birlikte, Fransızcadan Türkçeye çevrilen Protokol metnini de verilmi ştir.

Bundan ba şka, Pakta ba ğlı olarak, Türkiye'nin, Sovyetler Birli ği'nin iste ği üzerine, koydu ğu bir çekince (Deklarasyon) ile bu çekincenin Pakta aykırı olmadı ğını açıklayan Yunan, Romen ve Yugoslav Dı şişleri Bakanlarının Demeci ve biri "askersel Sözle şmeler" yapılaca ğını, öteki Balkanlararası sınırlardan ne anla şıldı ğını gösteren iki İmza Protokolü vardır ki, bunlar İmzacı tüm Devletlerce

93 Dı şişleri Bakanlı ğı, Cumhuriyetin ilk on yılı ve Balkan Paktı, s. 311. 94 Soysal, a.g.e , 1. cilt s. 448. 95 A.e . s. 455.

52

gizli tutulmu ş, yayımlanmamı ştı. 96 Sözü geçen Askersel sözle şmeler 5 Haziran 1934’de ba ğıtlanmı ştır.

Ayrıca, Paktın imzasından sonra, Yunanistan'ın İtalya'dan duydu ğu kaygı nedeniyle, Pakt ve ekleri Parlamentoda onaylanırken, Onay Belgesine koydurdu ğu bir çekince metni de öbür İmzacı Devletlere bildirilmi ş, böylece o da Pakt ile birlikte yürürlü ğe girmi ştir.

İmza Protokolünde ve Ekli Protokolün 4. Maddesinde öngörülen Askersel Sözle şmeler 5 Haziran 1934 günü Cenevre'de Türkiye ile Yugoslavya ve Türkiye ile Romanya arasında imzalanmı ş, ancak bunlar da gizli tutulmu ştu. Bu gizlili ğin nedeni Bulgaristan ve Rusya’nın yapılan sözle şmeleri kendilerine kar şı olu şturulan bir cephe olarak anlamalarını önlemek olabilir.

2 Kasım 1934 günü Ankara'da dört Dı şişleri Bakarımın toplantısında Paktın Sürekli Konseyi ile Ekonomik Danı şma Konseyi Statüleri de imzalanmı ştı.

Türkiye'de, Ek Protokolün ve öbür ekli belgeler üzerinde Hükümetçe 1934 Ekiminde TBMM'ne bilgi verilmi ş, Meclis de bir yasa kabul ederek, "Balkan Paktı ve Eklerinin içerdi ği hükümleri uygulamak için Büyük Millet Meclisinin bilgi edindi ği yükümlerin onaylandı ğını" açıklamı ştır 97 .

Türkiye, daha 1926 yılında, tüm Balkan Devletleri arasında sınırların (Statü quo) kar şılıklı olarak güvence altına alınması amacıyla, 1925 Locarno Anla şmalarına benzer toplu bir güvenlik sisteminin kurulması yolunda bir giri şimde bulunmu ştu. Ancak bundan bir sonuç alınamamı ştı. Daha sonra, 1930 yılına do ğru Balkan Devletleri arasındaki pürüzlerin kimileri ortadan kalkmı ş, bir anla şma havası olu şma ğa ba şlamı ştı. Bu hava içinde, merkezi Cenevre'de bulunan Uluslararası Barı ş Bürosunun 6–10 Ekim 1929'da Atina'da düzenledi ği Evrensel Barı ş Kongresinde, Yunanistan'ın eski Ba şbakanlarından Papanastasiou bir "Balkan Birli ği" kurulması dü şüncesini ortaya atmı ştı. İlgi ile kar şılanan bu dü şünce üzerine, 5 Ekim 1930'da Atina'da Yunanistan, Türkiye, Bulgaristan,

96 A.e. ,s. 459. 97 TBMM’de 25 Ekim 1934 günü kabul edilen 2584 sayılı yasa için bak. Düstur , Ter. III, s.1550 (667).

53

Yugoslavya, Romanya ve Arnavutluk'un resmi olmayan Temsilcileri arasında ilk Balkan Konferansı toplanmı ştı. Balkan Ülkeleri arasında siyasal, Ekonomik, teknik, kültürel i şbirli ği konularının ele alındı ğı bu konferansların ikincisi 1931 Ekiminde İstanbul'da, üçüncüsü 1932 Ekiminde Bükre ş'te sonuncusu da 1933 Kasımında Selanik'te yapılmı ştı. Toplantılar resmi temsilcilerden olu şmadı ğı için somut sonuçlar vermemi şti. Zaten Bulgaristan, ileride Yugoslavya, Yunanistan ve Romanya'dan toprak istemlerine yol açabilecek azınlık konuları üzerinde ısrar edince ve İtalya'nın etkisindeki Arnavutluk da Bulgaristan'ı izleyince, Balkan Konferanslarının sürdürülmesinin yararı olmayaca ğı anla şılmı ştı.

Bu arada, 30 Ekim 1930 günü, Türkiye ve Yunanistan, aralarında bir Dostluk, Tarafsızlık ve Uzla ştırma Anlaşması imzalamı şlardır. Böylelikle iki ülke Balkanlararası siyasal dayanı şmanın gerçekle ştirilmesinde ba şrolü oynamaya ba şlamı ştır. Atatürk ve Venizelos'un önderlik etti ği Türk - Yunan dostlu ğu hızla geli şmi şti. 14 Eylül 1933 günü, Ankara'da Türkiye ile Yunanistan İçten Anla şma Paktını yaparak ortak sınırlarını kar şılıklı olarak güvence altına almı ştı. 98 İki Devlet artık bu temeli Balkanlarda geni şletmek istiyordu. Nitekim Türkiye, 1933 Ekim ayında Romanya ve Kasım ayında da Yugoslavya ile birer Dostluk ve Tarafsızlık Anla şması yapmakla, bu iki Devleti bir Balkan Paktı çizgisine yakla ştırmı ş oluyordu. 99 Gerçi bu iki Devlet "Revizyonist" Macaristan ve Bulgaristan'ın toprak isteklerine kar şı, Çekoslovakya ile birlikte, daha 1921–1922 yıllarında olu şturdukları ve 16 Şubat 1933 Anla şmasıyla peki ştirdikleri "Küçük Antant" da bir dayanı şma sa ğlamı ştı. 100 Ancak, Romanya'nın Güney Dobruca üzerindeki Bulgar emellerinden, Yugoslavya'nın da Makedonya üzerindeki Bulgar emellerinden ve Bulgaristan'ın bunu İtalya'nın yardımı ile gerçekle ştirmek istemesinden kaygıları artmı ştı Bu durumda, Balkanların öbür "statü quo" cu Devletleri Türkiye ve Yunanistan ile bir Pakt do ğrultusunda anla şmaları do ğaldı.

98 Ayın Tarihi , Kasım 1933, s.31. 99 Yunus Nadi, “Balkan Antantına Do ğru”, Cumhuriyet , 4 Aralık 1933, s.9. 100 Memduh Talat, “M. Titulesko’nun Sofya Ziyaretinin Neticeleri”, Cumhuriyet, 11 Mart 1934, s.6.

54

Paktın hazırlanması sırasında, gerek imzacı Devletlerarasında, gerek onlarla Bulgaristan ve ba şlıca Büyük Devletler, özellikle Türkiye ile Sovyetler Birli ği arasında geni ş ve çetin görü şme, danı şma ve tartı şmalar olmu ştur 101 .

Gerçekten, Türkiye'nin 1925 Türk - Sovyet Saldırmazlık Anla şmasına ek 1929 Protokolü uyarınca böyle bir Pakt imzalayabilmesi için gerekli Sovyet onanımı sa ğlama i şi ciddi bir sorun olmu ştu. Sonunda, Balkan Paktının kimi hükümleri, Sovyet Hükümetinin istedi ği biçimde de ğiştirilerek, Paktın kapsamına 6 Balkan Devletinin yalnız kendi aralarındaki sınırların girdi ği daha çok açıklı ğa kavu şturuldu ğu gibi, Türkiye, Sovyetler Birli ği için, Pakta gizli bir çekince koymak zorunda da kalmı ştı.

Balkan Paktı, Bulgaristan ve Arnavutluk ona katılmak istemeyince, 9 Şubat 1934 günü Atina'da Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya Dı şişleri Bakanlarınca imzalanmı ştır. 102 Bununla birlikte, Pakt onların da katılmasına açık tutulmu ştur (Md. 3).

Paktın 1. Maddesiyle, 4 Devlet kendilerinin tüm Balkan sınırlarının güvenliğini, kar şılıklı olarak, güvence altına alıyordu. Bu bir savunma ittifakı, bölgesel bir yardımla şma Paktı demekti. Saldırı olunca yardımla şmayı öngörüyordu. Ek Protokolün 2. Maddesi buna şöyle bir açıklık getirmi şti: "Paktın amacı Balkan sınırlarını, bir Balkan Devletince giri şilecek bir saldırıya kar şı güvence altına almaktır". Protokolün 8. Maddesinde, Balkanlarda ülkesel düzenin (sınırların) kesin oldu ğu yazılıydı. O sırada "statü quo" ya kar şı çıkan Devlet Bulgaristan oldu ğuna göre, Paktın onun bir saldırısına kar şı düzenlendi ği açıklık kazanıyordu.

İmzacılardan biri "Saldırının Tanımına" ili şkin 1933 Londra Sözle şmesinin 2. Maddesinin öngördü ğü eylemlerden birine giri şerek bir saldırıya geçerse, bu imzacıların ona kar şı yükümlerinin sona erece ği özellikle belirtilmi ştir (Protokol Md. 7). Paktın yalnız savunma amacı güttü ğünü gösteren bu hüküm özellikle

101 Soysal, 1934 Balkan Paktı, Hikmet Bayur Anısına Hazırlanan Kitap, s. 155–156. 102 Soysal, Türkiye’nin Siyasal Anla şmaları (1920–1945) , s. 461.

55

Bulgaristan ve Arnavutluk'a güven vermek içindi. Paktın 2. Maddesine gelince: bunda olası tehlikeler kar şısında alınacak önlemler için Ba ğıtlı Taraflar arasında siyasal danı şmalar öngörülmekte, özellikle Bulgaristan dü şünülerek, siyasal ili şkilerde uyum ve dayanı şma istenilmektedir.

Protokolün 3. Maddesi, Balkanlı olmayan bir Devlet (o sırada özellikle İtalya akla gelmekle birlikte, Balkanlar dı şı herhangi bir Devlet de olabilirdi) ba ğıtlı 4 Devletten birine saldırır ve bu saldırıya bir Balkan Devleti (Bulgaristan) katılırsa, Paktın hükümleri bu Balkan Devletine kar şı yerine getirilebilecektir, diyordu. Ba şka deyi şle, örne ğin İtalya Yugoslavya'ya, ya da Yunanistan'a, SSCB Romanya'ya saldırır, ya da Almanya Yugoslavya'ya saldırır da Bulgaristan da onların yanında sava şa katılırsa, Paktın öbür üyeleri bu Büyük Devletlere kar şı de ğil, yalnız Bulgaristan'a kar şı eyleme geçecektir. Acaba onların Bulgaristan'a karşı bu eylemi, kendilerini İtalya, Sovyetler Birli ği, Almanya vb. ile sava şa sürüklemeyecek miydi? Ku şkusuz sürükleyebilirdi. Ancak böyle bir durum bir Avrupa sava şına da neden olabilirdi. Paktı yapanların bu riskleri göze alarak, asıl amaçlan Bulgaristan'ı - ki tek ba şına bir saldırıya giri şmesi dü şünülemeyece ğine göre - bir Büyük Devlete alet olmaktan alıkoymak, caydırmaktı ki, Paktın var olu ş nedenini yitirdi ği 1941 yılına dek bu amaç gerçekle şmi ştir, denilebilir.

Türkiye, SSCB Hükümetinin istemi üzerine, Dı şişleri Bakanı Aras'ın Sovyet Dı şişleri Bakanı Litvinof'a sundu ğu gizli bir "Declaration" (Bildirge) da, Paktla ilgili olarak SSCB'ne kar şı yöneltilebilecek herhangi bir eyleme katılmak yükümlülü ğünü kabul etmeyece ğini bildirmi ş ve Paktı bütünleyici nitelikteki bu ba ğıt öbür imzacı Devletlerce de onaylanmı ştır. 103 SSCB'nin Türkiye'den böyle bir güvence istemesine 1929 Türk-Sovyet Protokolü hak veriyordu.

Gerçi çekince, SSCB'ne yöneltilecek bir eylem (saldırı) durumuna göre geçerli idi. Pakt ile çeli şen bir yanı da yoktu. Ancak, saldırının kimden geldi ğinin saptanması her zaman tartı şma konusu olabilirdi. SSCB'nin Besarabya, Bulgaristan'ın da Dobruca için Romanya'ya birlikte saldırması olasılı ğı akla geliyordu. O nedenle, Türkiye'nin Sovyetler Birli ği için koydu ğu çekince Sovyet Hükümetine,

103 TBMM Zabıt Ceridesi , Devre2, C. 26, s. 125.

56

Türkiye'nin Balkan Paktından do ğan yükümlülü ğünü kendi istedi ği do ğrultuda sınırlamak, onun kimi durumlarda kendisine sormadan hareketini önlemek ve genellikle Balkanlarda söz sahibi olmak olana ğını verici nitelikte idi. 104

Öte yandan, Yunanistan da, Bulgaristan yüzünden, İtalya ile bir sava şa sürük- lenmek istemedi ğinden, o sırada muhalefet lideri olan Venizelos'un etkisiyle, Pakt Senatodan geçerken, şöyle bir çekince konulmu ştu : "Balkan Paktının amacı yalnızca Balkan Devletlerinin gelecek saldırıyı kar şılamaktır. Yunanistan, Paktın bir gere ği olarak, hiç bir durumda Büyük Devletlerden birine kar şı sava ş etmez". 105 Bu çekincenin anlamı şu idi: İtalya, ya da o sırada pek akla gelmemekle birlikte, Almanya Yugoslavya'ya saldırır da, Bulgaristan da onun yanında sava şa girerse, Balkan Paktı nedeniyle Yunanistan bir Büyük Devletle savaşa sürüklenmek istemiyor, yalnız Bulgaristan'a kar şı yükümlülük altında kalmak istiyordu.

Görülüyor ki, Türkiye'nin yaptı ğı Demeç (çekince) ve özellikle Yunan çekincesi Paktın etkinli ğini ve ilerideki geli şmesini az çok sınırlamı ştı.

Pakt bir savunma ittifakı olmakla birlikte, ayrıca ortak bir askersel örgüt kurulamamı ştı. Gerçi, Protokolün 4. Maddesi uyarınca, bir saldırı olunca, ne gibi toplu askersel önlemler alınması gerekece ği yolunda 1934 yılı ortalarında danı şmalar yapılmı ştı. Ancak, Türkiye ile Yunanistan arasında askersel sözle şme görü şmeleri bir sonuç vermemi şti. Buna kar şılık, Türkiye ile Romanya ve Türkiye ile Yugoslavya arasında özde ş biçimde iki gizli Sözle şme imzalanmı ştı. 106 Bunlar daha sonraki askersel uygulama düzenlemelerine temel olacaktı. Bu Sözle şmeler, Balkan Paktının kapsamını Türkiye, Romanya ve Yugoslavya açısından biraz geni şletmi şti. Çünkü Türkiye'nin Sovyetler Birli ği ile 1925 Saldırmazlık Paktı ve Balkan Pakına koydu ğu çekince nedeniyle, SSCB söz konusu olmasa bile, İtalya'nın Bulgaristan ya da Arnavutluk ile birlikte Balkanlarda giri şebilece ği bir sava şta, bu Devletlerin İtalya'ya kar şı da askersel eyleme geçmelerini öngörüyordu.

104 Kollu, a.g.e , s.73. 105 Soysal, a.g.m., s. 185–186. 106 Dı şişleri Bakanlı ğı, Cumhuriyetin İlk On Yılı Ve Balkan Paktı, s. 308–366; ayrıca Soysal, a .g.e, s. 139.

57

3. Madde ile zaten çe şitli etkenler sonucu zorlukla bir formüle ba ğlanan bu Pakt, onaylanıncaya dek geçecek zamanda yeni zorluklar çıkabilece ği dü şünülerek, imzalanır imzalanmaz yürürlü ğe konulmu ştu. Protokolün 8. Maddesinde, Paktın ilk süresi 2 yıl olarak saptanmı şsa da, bu sürenin sonunda 5 yıllık devreler için kendili ğinden uzaması da öngörülmü ştü. Bu arada Pakt Konseyi, 2–3 Şubat 1940'da Belgrat’ta yaptı ğı toplantıda, Paktın yürürlü ğünü 7 yıl için uzatmayı kararla ştırmı ştı. Paktın, hiç bir imzacısınca ona son verilmedi ğinden, yürürlü ğü 1941 baharında tarihe mal oluncaya dek sürmü ştü.

Pakt öbür Balkan Devletlerine (Bulgaristan ve Arnavutluk) açık tutulmu ştu (Md. 3). Ancak böyle bir katılma iste ği olmamı ştı. Paktın imzalanmasından sonra dahi imza koymayan devletlere birçok ça ğrılar yapılmı ştır. Özellikle Pakta öncülük eden Türkiye bu konunun üzerinde durmu ş, Ba şbakan İsmet İnönü sadece Balkan Birli ği de ğil milletlerarası her toplulu ğun milletleri yakınla ştıraca ğını, böylelikle insanların mutluluklarını arttırma olana ğına sahip olacaklarını belirtmi ştir. 107

Paktın imzasından sonra, dört Devletin Dı şişleri Bakanları ilk kez 1934 Haziranının ikinci haftasında Cenevre'de toplanmı ştır. Ekim sonunda Ankara'da yapılan ikinci toplantıda Paktın mekanizması kurulmu ştur. Buna göre, 4 Bakandan olu şan Bakanlar Konseyi yapaca ğı süreli toplantılarında ortak sorunlar üzerinde danı şmalarda bulunacak ve kararlar alacaktı. Ayrıca bir ekonomik Konsey kurulmu ş, bir özel Komisyon da yasalarda uyum sa ğlanması i şiyle görevlendirilmi ştir.

Dört Devlet Avrupa'daki siyasal geli şmeler kar şısında genellikle ortak bir tutum izlemi şlerdir. Örne ğin, İtalya 1935 Ekiminde Habe şistan'a saldırınca, Milletler Cemiyeti kararları uyarınca, birlikte yaptırım önlemlerine katılmı şlar; 1936'da Montreux Konferansında, Bo ğazlar rejimi de ğiştirilirken Türkiye'nin görü şünü desteklemi şler; bu arada Montreux Sözle şmesinin 19. Maddesinin 2. Fıkrasıyla, bir kar şılıklı Yardım Anla şması içinde — ki o sırada yalnız Balkan Paktı söz konusu idi— Türkiye'nin müttefiki olup saldırıya u ğrayan bir devletin sava ş gemilerinin Boğazlardan geçmesi olana ğını koydurmu şlardır. Yine 1936 yılında, İspanya iç

107 Ülkü, Nisan 1934, c.3, No.14, s.269.

58

sava şı çıkınca, Pakt Devletleri, İngiltere ve Fransa ile i şbirli ği içinde, ortak bir tutum içine girmi şler, ertesi yıl da Akdeniz’de İtalyan korsan denizaltılarının saldırıları üzerine, Nyon ve Cenevre Anla şmalarına birlikte katılmı şlardır. 108

Ancak, zamanla Büyük Devletlerin Paktı sarsan giri şimleri artmı ş, bu arada Yugoslavya 24 Ocak 1937 de Bulgaristan ile bir Dostluk Anla şması imzalayınca Yunanistan'da ku şkular belirmi şti. Türkiye, bu gidi şi önlemek için çaba göstermi ş, 1937 baharında Ba şbakan İnönü ve Dı şişleri Bakanı Aras Balkan ülkelerinde görü şmeler yapmı ş, sarsıntının geçi şini sa ğlamı ştı. 109

Balkan Paktı’nın imzalanması ile birlikte bütün Balkan devletlerinin gözleri Bulgaristan’a çevrilmi ş ve Bulgaristan’ın Pakt devletlerine kar şı tavrı ve sınırlarını geni şletmeye yönelik tavrını sürdürüp sürdürmeyece ği merak konusu olmu ştur. Bu arada Avrupa’da İkinci Dünya Sava şına gidi şi hızlandıran geli şmeler olmaktaydı.

Dört Devlet Avrupa'daki siyasal geli şmeler kar şısında genellikle ortak bir tutum izlemi şlerdir. Örne ğin, İtalya 1935 Ekiminde Habe şistan'a saldırınca, Milletler Cemiyeti kararları uyarınca, birlikte yaptırım önlemlerine katılmı şlar; 1936'da Montreux Konferansında, Bo ğazlar rejimi de ğiştirilirken Türkiye'nin görü şünü desteklemi şler; bu arada Montreux Sözle şmesinin 19. Maddesinin 2. Fıkrasıyla, bir kar şılıklı Yardım Anla şması içinde — ki o sırada yalnız Balkan Paktı söz konusu idi — Türkiye'nin müttefiki olup saldırıya u ğrayan bir devletin sava ş gemilerinin Boğazlardan geçmesi olana ğını koydurmu şlardır. Yine 1936 yılında, İspanya iç sava şı çıkınca, Pakt Devletleri, İngiltere ve Fransa ile i şbirli ği içinde, ortak bir tutum içine girmi şler, ertesi yıl da Akdeniz’de İtalyan korsan denizaltılarının saldırıları üzerine, Nyon ve Cenevre Anla şmalarına birlikte katılmı şlardır. 110

Ancak, zamanla Büyük Devletlerin Paktı sarsan giri şimleri artmı ş, bu arada Yugoslavya 24 Ocak 1937 de Bulgaristan ile bir Dostluk Anla şması imzalayınca Yunanistan'da ku şkular belirmi şti. Türkiye, bu gidi şi önlemek için

108 Oran, a .g.e. , s.428. 109 Ayın Tarihi , Haziran 1937, s.98. 110 Oran, a.g.e. , s.428.

59

çaba göstermi ş, 1937 baharında Ba şbakan İnönü ve Dı şişleri Bakanı Aras Balkan ülkelerinde görü şmeler yapmı ş, sarsıntının geçi şini sa ğlamı ştı. 111

II. AVRUPA SORUNLARINA PAKT DEVLETLER İNİN YAKLA ŞIMLARI

Paktın dört Dı şişleri Bakanı ilk toplantılarını 1934 Haziranının ikinci haftasında Cenevre’de yaptıkları zaman, Avrupa’daki son gelişmeleri, bu arada Hitle Almanya’sına kar şı Fransa ile Sovyetler Birli ği’nin dayanı şmalarını artırma çabalarını (1932 Saldırmazlık Paktından sonra 1935 Yardımla şma İttifakı hazırlıkları) gözden geçirmi şlerdir.

Dört Bakan, Balkan Paktı Örgütünü kuran toplantılarını 30 Ekim–2 Kasım 1934’de Ankara’da yapmı ştı. Bundan böyle de yılda iki kez Bakanlar Konseyi sıra ile Pakt devletleri ba şkentlerinde toplanacaktı. Ona ko şut olarak Paktın Ekonomik Konseyi de çalı şmalarına ba şlamı ştı. Konseyin Ankara toplantıları sonunda yayımlanan bildiride, Kral Alexander’ın 9 Ekim’de Marsilya’da öldürülmesinin dört devletin ili şkilerini etkilemeyece ğini, Bulgaristan ile iyi ili şkilerin sürdürülmesi iste ği özellikle belirtilmi şti.

1935 baharında Almanya’nın zorunlu askerlik hizmeti kararı Avrupa’yı karı ştırmı ştı. Durumu gözden geçirmek üzere Nisanın ikinci yarısında Cenevre’de toplanmaya karar veren Milletler Cemiyeti konseyinden önce, Balkan Paktı Devletleri Dı şişleri Bakanları aralarında danı şmalar yapmı ş, Almanya’nın son kararı Versailles Anla şmasına aykırı da olsa, ihtiyatlı bir tutum izlenmesini kararla ştırmı ştı. Hatta Milletler Cemiyeti konseyi ba şkanlı ğını yapan Tevfik Rü ştü

111 Ayın Tarihi , Haziran 1937, s.98.

60

Aras, konseyde hiç söz bile almamı ştır. 112 Sonunda Pakt devletleri Almanya’yı kınayan ve onu hem anla şmalara saygı göstermeye hem de Milletler Cemiyeti’ne geri dönmeye ça ğıran karara katılmakla yetinmi ştir.

Buna kar şılık 3 Ekim 1935’de İtalya’nın Habe şistan’a saldırısı sonucunda Balkan Paktı devletlerinin davranı şı çok de ğişik olmu ştur. Dört devlet sıkı danı şmalar yaparak ve bu soruna Milletler Cemiyeti çerçevesinde İngiltere ve Fransa’yı izleyerek, İtalya’ya kar şı alınan yaptırım kararlarına katılmı şlardır. Bu davranı şın nedeni İtalya’nın Balkan Devletlerine kar şı da bir saldırısının söz konusu olması olarak yorumlanabilir. Bu durumda Bulgaristan’ın benzer bir saldırısı Pakt ülkelerinin tepkisini çekebilirdi ama Bulgaristan’ın buna hem askeri gücü yeterli de ğildi, hem de Almanya gibi büyük bir devletin güvencesini almadan böyle bir harekâta giri şmesi mümkün olamazdı.

1936 yılında Meteksas’ın Ba şbakan olarak Yunanistan’ı diktatörce yönetmeye ba şlaması ile Pakt devletleri arasında Yunanistan’ın Balkan Paktı üzerine tutumunun ne olaca ğı konusunda merak uyandı. Yunanistan hem pakta bir çekince koymu ş, hem de askersel sözle şmeler yapmaktan kaçını ştı. Bu durum en çok Yugoslavya’yı kaygılandırıyordu. Yugoslavya Ba şbakanı ve Dı şişleri Bakanı Stoyandinoviç o sırada Pakt konseyi ba şkanı bulundu ğu için Türk Romen ve Yugoslav hükümetleri adına yeni Yunan hükümetinden şu soruların yanıtını istemi şti:

1. Yunanistan bir Balkan Antantı politikası izleyecek midir?

2. Yunanistan Paktın öbür üç üyesiyle a şağıdaki olasılıklara göre bir askersel protokol imzalamaya hazır mıdır?

a. İtalya’nın Pakt kar şısında olarak, karı ştı ğı bir Balkan çatı şması;

b. Yalnız Balkanlararası bir çatı şma;

c. Pakt devletlerinin İngiltere ve Fransa’nın yanında oldukları, İtalya’nın ise bu devletlerin kar şısında oldu ğu bir çatı şma.

112 İsmail Soysal, “Türkiye’nin Batı İttifakına Yöneli şi (1934–1937)”, Belleten , Ankara, 1981, TTK Basımevi, C. 45, Sayı: 177, s.24.

61

Yunanistan Ba şbakanı Meteksas’ın yanıtı ise Yunanistan’ın Balkan politikası izlemeye kararlı oldu ğu, İtalya ile de 1928 Anla şması dı şında yükümlülü ğü olmadı ğı şeklinde olmu ştur.

Yunanistan şu olasılıkları göz önünde tutmu ştur. :

1. İtalya’nın Pakta kar şı davrandı ğı bir Balkan anla şmazlı ğında otomatik olarak şehre girmeyecek, Milletler Cemiyeti kararlarını yerine getirmek ko şulu ile tarafsızlı ğını koruyacaktır.

2. Yalnızca Balkanlararsı bir çatı şmada Yunanistan daha önceden üzerinde anla şılacak kuvvetlerle sava şa katılacaktır. Böyle bir sözle şme Bulgaristan’ın tek ba şına veya Arnavutluk’la birlikte Macaristan’ın ise tek ba şına giri şece ği bir saldırı için geçerli olabilir.

3. Bir büyük devletle İngiltere ve Fransa’ya kar şı olaca ğı ve Pakt devletlerinin de onların yanında yer alaca ğı bir sava ş olasılı ğında ise Yunanistan Pakt devletleri ve söz konusu iki devletin yanında sava şta harekâtının biçim ve geni şli ğini belirlemek için görü şmeler hazırdır.

Görülüyor ki Yunanistan, İngiltere ile Fransa’yı Pakt devletleri yanında görmedikçe veya Milletler Cemiyeti’nin alabilece ği kararlar çerçevesinde olmadıkça İtalya ile bir çatı şma olasılı ğını ortadan kaldırmak kararındadır. Ancak büyük devletlerin karı şmayaca ğı bir Balkan sava şında Pakt içinde görevini yapacaktır. Böylelikle Bulgaristan’ın yalnız ba şına veya Arnavutlukla giri şece ği bir askeri harekâtın kar şısında bulunaca ğı kesindir. Ayrıca Macaristan’ın tek ba şına bir saldırısı durumunda – bu durum aslında Balkan Paktı yanında Küçük Antant çerçevesinde Yugoslavya ve Romanya’yı da ilgilendiriyordu- yardım edecektir ki bu olasılık güneydeki Yunanistan için çok küçük bir risk teşkil etmektedir. Yunanistan’ın bu yanıtı onun İtalya’yı kı şkırtıcı herhangi bir davranı ştan ve risklerden uzak kalmak isteyi şini yeniden ortaya koymu ştur.

62

III. MONTREUX BO ĞAZLAR KONFERANSI VE BALKAN PAKTI

Türkiye Bo ğazlar rejiminin de ğiştirilmesi için bir konferans toplanmasının 11 Nisan 1936 günü ilgili devletlere birer nota ile önerilmesi üzerine Balkanlararası ili şkilerde beklenmedik bir dalgalanma olmu ştu.

Bulgaristan, Almanya’nın Versailles’a son vermesinden hemen sonra, Bo ğazlar konusunda böyle bir de ğişikli ğin yapılmasının kendi yararına Neully Anla şması ba ğlarından kurtulmak için bir örnek ortaya koyaca ğını dü şünerek Türk önerisini olumlu kar şılamı ştı. Bulgaristan’ın bu olumlu tepkisi ve Türkiye’ye yakınlık göstermesi Ege’de Dedea ğaç konusunu ortaya çıkarabilece ği dü şüncesiyle Yunanistan’ı ku şkuya dü şürmü ştü. Ancak Türkiye böyle bir duruma her zaman kar şı çıkaca ğını Atina’ya duyurmakta gecikmemi ş, Yunanistan’ı yatı ştırmı ştı. Çok geçmeden Yunan hükümeti Bo ğazların askerselle ştirilmesinin kendisine Bo ğazönü Yunan adalarının (Limni, Semendirek), da askerle ştirilmesine olanak verebilece ğini hesaplayarak Ankara’ya olumlu yanıt vermi şti. Yugoslavya da hiç duraksama göstermeden Türk giri şimini desteklemi şti. 113

Asıl zorluk Romanya’dan geliyordu. Titulescu bu konuda Pakt devletleri arasında daha önce danı şmalar yapılmamı ş olmasının ve konunun 4 Mayıs 1936’da Belgrat’ta toplanacak konseyin gündemine de koydurulmamasının Pakta ve 1933 Türk-Romen Anla şmalarına aykırı dü ştü ğünü, Türk giri şiminin Bulgaristan ve Macaristan’ı özendirici nitelikte oldu ğunu belirtmi ş, bu durumda Belgrat toplantısına Romanya’nın katılmayaca ğını bildirmi şti. Paktın i şleyi şini tehlikeye koyan bu davranı ş özellikle Türkiye ve Yugoslavya’yı tela şa dü şürmü ştü. Ancak Titulescu bu sıkıntılı durumdan yararlanarak Türkiye’ye 28 Nisan’da verdi ği notada Romanya’nın anla şmalarla tanınmı ş bulunan sınırları üzerinde tartı şma kabul etmeyece ğinin Türk Hükümetince do ğrulanması kar şılı ğında konferansa katılabilece ğini bildirmi şti. Ba şka deyi şle Bo ğazlar rejiminde bir de ğişikli ğin Romanya’nın sınırlarına yönelecek

113 Kudret Özersay, Türk Bo ğazlarından Geçi ş Rejimi, Ankara, Mülkiyeliler Birli ği Vakfı Yayınları, 1999, s.121.

63

de ğişiklik istemlerine örnek olursa Türkiye’nin buna kar şı çıkaca ğının belirtilmesini istiyordu. Oysa Türkiye böyle bir şeyle Besarabya’nın Romanya’ya ba ğlanmı ş olmasını tanımayan Sovyetler Birli ği kar şısında zor duruma dü şebilirdi.

Bununla birlikte Türk hükümeti Paktı bir çıkmazdan kurtarmak üzere Romen notasının “içeri ğini” kabul etti ğini belirten bir yanıt nota gönderip Romanya’yı tatmin etmi şti. Bunun üzerine hemen Moskova’ya haber verilmi ş, Sovyetler böyle bir notanın verilmesi ile ku şkuya dü ştü ğü için Türk Dı şişleri Bakanı Numan Menemencio ğlu Mayısta Bo ğazlar konusunda danı şmalar yapmak için gitti ği Moskova’da Sovyet Dı şişleri Komiseri Yardımcısı Krestinskyl’le bunun Beserabya sınırını tanımak anlamına gelmeyece ğini kabul ettirmeye çalışmı ştı. 114

Montreux Konferansında, Türkiye’nin katılmadı ğı bir sava şta sava şan ülkelerin sava ş gemilerinin Bo ğazlardan geçi şi konusunda Türk tasarısının 7. ve İngiliz tasarısının 16. maddesi üzerindeki tartı şmalar sırasında Pakt devletleri İngiliz ve Sovyet görü şlerini uzla ştırmak üzere Fransız Ba ş Delegesi Paul Boncour’un çabalarına yardımcı olmu şlar, böylece kendileri ve özellikle Türkiye için en elveri şli formülün sözle şmeye 19. madde olarak konulmasına katkıda bulunmu şlardı. 19. madde şöyleydi:

“… Savaşa herhangi bir devletin sava ş gemilerinin Bo ğazlardan geçmesi yasak olacak, ancak i şbu sözle şmenin 25. maddesinin uygulanması kapsamına giren durumlar ile Milletler Cemiyeti Yasası çerçevesinde ba ğıtlanıp bu yasanın 18. maddesi hükümleri uyarınca kütü ğe geçirilmi ş ve yayımlanmı ş Türkiye’yi ba ğlayan bir yardımla şma anla şması gere ğince saldırıya u ğrayan bir devlete yardım durumları bunun dı şında kalacaktır.”

“Yukarıdaki fıkrada öngörülen kural dı şı durumlarda 10.-18. maddelerde belirtilmi ş sınırlamalar uygulanmayacaktır.” 115

114 Montreux ve Sava ş Öncesi Yılları (1935–1939), Ankara, Dı şişleri Bakanlı ğı Yayınları, Ara ştırma ve Siyaset Planlama Genel Müdürlü ğü, [t,y], s.28-35. 115 Seha L Meray, Osman Olcay, Motreux Bo ğazlar Konferansı, Tutanaklar, Belgeler, .Ankara, A.Ü Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1976, s.204.

64

Montreux Sözle şmesi ba ğıtlandı ğı zaman Milletler Cemiyeti yasası çerçevesinde yapılıp Türkiye’yi de ba ğlayan tek yardımla şma anla şması Balkan Paktı idi. Bu Pakt gere ğince saldırıya u ğrayan müttefik devlete yapılacak bir askersel yardım sırasında, örne ğin Yunan ve Yugoslav sava ş gemilerinin Romanya’ya veya Romen gemilerinin Yunanistan ve Yugoslavya’ya gitmek üzere Bo ğazlardan geçmesi –bunların sava şan devletlerin gemileri olmalarına bakılmaksızın- olana ğı elde edilmi ştir. Bu kural dı şı durum bir de Sözle şmenin 25. maddesiyle Milletler Cemiyeti çerçevesinde üstlenilmesi gereken yükümlülükler (örne ğin bir Karadeniz devletine saldırı durumunda Milletler Cemiyeti’nin yaptırım kararları) için öngörülmü ştü.

IV. AKDEN İZ SORUNLARI VE BALKAN DEVLETLER İ (1936–1937)

18 Temmuz 1936’da İspanya’da iç sava ş ba şlayınca Balkan Paktı devletleri özellikle Akdeniz’de güvenli ği sarsan ve uluslararası bir boyut kazanabilecek olan bu tehlikeli durum kar şısında İngiltere ile Fransa’nın önayak oldukları “karı şmaktan kaçınma” (adem-i müdahale) politikasına ba ğlı kalmı şlar ve bu amaçla 15 A ğustos günlü Paris demecinde 26 Avrupa devleti arasında yer almı şlardır. Ayrıca 9 Eylül’de Londra’da çalı şmalarına ba şlayan Karı şmaktan Kaçınma Komitesinde bu dayanı şmalarını sürdürmü şlerdi.

Habe şistan Sava şı’nı 1936 Mayısında sona erdirip bu ülkeyi kendine ba ğlayan İtalya, resmen Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya’ya Milletler Cemiyeti çerçevesindeki yaptırımlar kalktı ğına göre, -ki bunun üzerine İngiltere de Temmuz sonlarında bu üç devletle yedi ay önce yaptı ğı Akdeniz İttifakına son vermi şti- artık yeniden dostluk ili şkilerinin kurulabilece ğini bildirmi şti. Bu güvenceye kar şın üç Balkan devletinin İtalya’dan duydu ğu kaygı azalmı ş de ğildi. Özellikle Türkiye bir

65

İtalyan tehlikesinden öyle ku şkulanıyordu ki ona kar şı Sovyetler Birli ği ile bir ittifak yapmak giri şiminde bile bulunmu ştu. Ancak, Haziran-Kasım 1936’da yapılan görü şmeler bir sonuç vermeyecekti. 116

Sonbaharda Mussolini’nin Hitler ile anla şmaya karar verdi ği belli olmu ştu. İtalya o zamana dek ba ğımsız kalmasına önem verdi ği Avusturya’yı Hitler’e bırakmaya razı olmak kar şılı ğında daha geni ş çıkarlar elde edebilecekti. Nitekim Kont Ciano’nun Ekim’de Berlin’de kimi i şbirli ği anla şmaları yapması ve Hitler ile görü şmesi üzerine Mussolini 1 Kasım’da “Roma-Berlin Eksini”nin kuruldu ğunu tantanalı bir biçimde açıklamı ştı. Arkasından Alman-Japon Antikomintern Paktı yapılmı ş, -ki İtalya da buna 6 Kasım 1932’de katılacaktı- böylece Fransız-Sovyet ittifakının kar şıtı blok olu şmaya ba şlamı ştı. Bu durum ku şkusuz Bulgaristan ve Macaristan için umut vericiydi. Balkan Paktı devletleri için ise izlenecek tek yol “Barı ş Cephesi” diye adlandırılan İngiltere ve Fransa’nın önderli ğindeki statükoyu koruma politikasıydı.

İngiltere ve İtalya’nın 2 Ocak 1937 günü Akdeniz’de statükonun korunması amacıyla yaptıkları Centilmenlik Anla şmasını Türkiye, Yugoslavya ve Yunanistan iyi kar şılamı ştı. 2–3 Şubatta Milano’da Tevfik Rü ştü Aras’ın Ciano ile yaptı ğı görü şmeler sonucunda 1928 Türk-İtalyan Tarafsızlık Anla şması çerçevesinde dostluk ve i şbirli ğinin sürdürülece ğinin açıklanması da bunu izlemi şti. İtalya, Yunanistan ile de 1928 Anla şmasına ba ğlı görünüyordu. 25 Mart 1937 günü de Yugoslavya ile ilk kez böyle bir anla şma imzalanınca Yugoslavya ile Balkan Yarımadasındaki kom şuları arasında az çok bir güven havası olu şmu ştu.

1937 yılı sonbaharında Balkan Paktı devletleri Akdeniz’de güvenlik konusunda İngiltere ve Fransa ile yeniden yan yana görünüyordu. İspanya iç sava şı uzayıp giderken İtalya ve Almanya isyancı General Franco’ya Sovyetler Birli ği de Cumhuriyetçi Madrid hükümetine yardıma ba şlamı ştı. 1937 yazında İtalyan denizaltıları Madrid hükümetinin ba ğlantılarını kesmek üzere Akdeniz’de korsanlık eylemlerine giri şince ticaret gemileri için gidi ş geli ş özgürlü ğü kalmamı ştı. Bunlara kar şı devriye önlemleri alınması için İngiltere ve Fransa’nın giri şimi ile 14 Eylülde

116 Soysal, a .g.m, s.132–141.

66

Nyon Anla şması ve onu bütünleyici nitelikte 17 Eylülde Cenevre Anla şması imzalanırken, Paktın dört devleti dokuz imzacı devlet arasında yer almakta duraksama göstermemi şti.

V. BULGAR-YUGOSLAV PAKTININ YARATTI ĞI KU ŞKULAR

Yugoslavya’nın 24 Ocak 1937 günü Bulgaristan ile bir Dostluk Anla şması imzalaması Balkan Paktı devletleri arasında beklenmedik bir bunalıma yol açmı ştı. Bu olgu Yugoslavya Ba şbakan ve Dı şişleri Bakanı Stoyadinoviç’in Balkanlarda ba ğımsız bir politika izlemeye ba şladı ğı imajını vermi şti. Onun uzattı ğı eli Bulgar Ba şbakanı ve Dı şişleri Bakanı Köseivanov Makedonya savlarından vazgeçmek pahasına da olsa sıkmakta duraksama göstermemi şti. Gerçi bu anla şma ile iki devlet arasında “bozulmaz bir barı ş, içten ve sonsuza dek bir dostluk olaca ğı” Yolunda ortaya konulan tek hükmün Balkan Paktı’na aykırı bir yanı yoktu. Nitekim Yugoslavya bu anla şmanın onun Balkan Paktı’ndan do ğan yükümlülüklerini zedelemeyece ğini, Balkanlarda askıda kalmı ş hükümler çözümlendikçe Bulgaristan’ın öbür kom şularıyla da buna benzer ba ğıtlar yapaca ğına inandı ğını Balkan Paktı Konseyinde açıklamı ştı. Ancak bu güvenceler müttefiklerini yatı ştırmaya yetmemi şti. Özellikle Yunanistan öteden beri kuzeydeki iki kom şusunun kendi zararına olabilecek yakla şmasından çekiniyor, böyle bir gidi ş ortaya çıkınca Türkiye’ye daha çok yakla şmak gere ğini duyuyordu.

Yugoslavya bir ay sonra 25 Mart 1937 günü İtalya ile de bir anla şma yapmı ştı. Taraflar bununla bir sava ş durumunda birbirine kar şı tarafsızlıklarını korumayı, aralarındaki uyu şmazlıkları barı şçı yoldan çözmeyi ve ülkeleri üzerinde kar şı tarafa dü şmanca hareketlere giri şecek örgütleri (Yugoslavya için Hırvat Usta şiler söz konusudur) yasaklamayı yükümlenmi ştir.

67

Balkan Paktı’nın kar şıla ştı ğı bu sarsıntıyı sona erdirebilmek için Ba şkan İsmet İnönü ve Tevfik Rü ştü Aras, 1937 ilkbaharında Balkan Devletlerinin ba şkentlerinde temaslarda bulunmu ştu. İnönü dönü şünde 14 Haziran günü yaptı ğı bir açıklamada:

“… Dört devletin ayrı ayrı sorunları dolayısıyla zaman zaman görülen özel politikaları onların Balkan Antantı yükümlülükleri üzerinde tutumlarının hafif veya gev şek oldu ğu izlemini verecek propagandalara neden olmaktadır. Bunu görüyoruz, ancak buna inanmayın. En yakın temaslarımızdan anlıyoruz ki dört Balkan devleti kendilerini birle ştiren barı ş idealine içtenlikle ba ğlıdır. Bulgaristan kom şumuzun, daha önce de belirtti ğim gibi, Balkanlarda barı şı koruma ve di ğer kom şularıyla iyi ili şkilerini geli ştirmek için gösterdi ği iyi niyeti biz yakından ve en etkili a ğızlardan i şittik. Bulgaristan bize özel bir anla şma ile ba ğlıdır. Yunanistan ve Romanya ile ili şkilerini de aynı duruma getirmek kararında oldu ğunu bildirmi ştir. Bu özlemlerini Türkiye özendirir ve elinden geldi ğince kolayla ştırır” demi ştir. 117

İnönü’nün bu sözleri ve kullandı ğı uzla ştırıcı, kamuoyunu yatı ştırıcı üslup Bulgaristan’ın uluslararası tavrının ve aldı ğı kararların ili şkilerin bozulmasına yol açmamasına çalı ştı ğını göstermektedir. Türkiye’nin di ğer Pakt devletlerini Bulgaristan’la yapılan anla şmalardan, özellikle Yugoslavya’yı, uzakta tutmak veya aralarında Bulgaristan’ı kar şılarına alacak bir anla şmadan vazgeçirmek istemesinin sebebi bu yıllarda dahi Bulgaristan’ın Pakta dâhil edilebilecek konumda oldu ğu dü şüncesidir.

İnönü ve Aras Türkiye’nin birle ştirici tavrını sergilerken Mustafa Kemal Atatürk de görü şmelerinde bu tavrı ortaya koymu ştur. 19 Ekim 1937’de Ankara’da Atatürk ile görü şmesinde Yunan Ba şbakanı Meteksas Türk-Yunan dostlu ğuna de ğindi ğinde Balkan Anla şmasının temelinin bu dostlu ğa dayandı ğını söyleyince Atatürk, bu olgunun gerçekten öyle ortaya çıktı ğını belirtmi ştir. Bu konu şmada Atatürk Paktın uygulama a şamasına eri şti ğini, imzacı devletlere birçok yararlar

117 Şim şir, a .g.e, s.179–199.

68

sa ğladı ğının herkes tarafından görüldü ğünü söylemi ştir. Bu nedenle Paktın sürdürülmesi gerekti ğini belirtmi ş ve Yugoslavya ve Romanya ile birlikte bulunmak konusunda Türkiye’nin menfaati bulundu ğunu söylemi ştir.

Atatürk’ün bu görü şünü do ğrulayan Meteksas, gerçi Yugoslavya ve Romanya’nın Küçük Antant ile ba ğlı olduklarını ancak yalnızca bu ittifaka bel ba ğlamanın çıkarları bakımından yeterli olaca ğını sanmadı ğını, son aldı ğı haberlerin bu görü şünü do ğruladı ğını, o nedenle bu devletlerin Balkan Paktı’na bundan böyle gere ğince önem vereceklerini umdu ğunu söyleyince Atatürk de barı ş ve güvenli ğin güçlendirilebilmesi için kom şu ülkeler arasında dostluk ili şkilerinin ku şkusuz do ğal görülece ğini, Küçük Antant’ın da bu anlamı ta şıdı ğını, ancak kurulu şu ve niteli ği bakımından onun imzacılarına güvence vermeye yeterli olmadı ğı olayların gidi şinden anla şılan Küçük Antant’ın söz konusu iki Balkan ülkesi için bir temel siyaset olu şturamayaca ğını belirtmi ştir.

Bu görü şmede Atatürk Balkan Paktı’nın temelini olu şturan 1933 Türk- Yunan Samimi Anla şma Paktı’nın uzatılmasından da bahsetmi ştir. Balkan Paktı varken Bulgaristan’a kar şı Balkan sınırları nasılsa güvence altına alınmı ş oldu ğu dü şüncesiyle, ayrıca 1933 Türk-Yunan Paktı’na gerek kalmadı ğı dü şüncesinin de yersiz oldu ğundan bahsetmi ş ve Ege sınırlarının korunmasının bu pakta dayalı olması nedeniyle devamında fayda oldu ğunu söylemi ştir.

Atatürk’ün bu görü şüne Yunanistan Ba şbakanı Meteksas katılmamı ştır. Bunun sebebi Meteksas’ın İngiltere’yi Yunanistan için ebedi bir koruyucu olarak görmesidir. Meteksas, Türkiye ile geni ş çaplı bir ittifakın İtalya’nın koruyuculu ğunu uzak tutaca ğını dü şünmesidir. Oysa Atatürk Türkiye’nin Yunanistan ile Balkan sınırlarının savunulması ötesinde genel anlamda bir ittifaka yönelinmesini dü şünüyordu. Yunanistan ise yukarıda belirtildi ği gibi buna yana şmayacak İtalya’yı kı şkırtmaktan çekinecek ve İngiltere’nin deste ğine fazla güvenecektir. Oysa daha sonra anla şılaca ğı üzere Yunanistan’ın gerek Balkan Paktı’nın kapsamını sınırlı tutmaktaki ısrarı 1940 Ekiminde İtalya’nın saldırısını önleyemeyecekti.

69

28 Ekim 1937’de Ankara’da Atatürk ile görü şen Romanya Ba şbakanı Tatarescu, Romen ordusunun artık güçlendi ğini belirttikten sonra bir yandan Balkan Paktı, öte yandan Küçük Antant’a ba ğlı olduklarını bu ba ğıtların Romanya’ya rahatlık ve büyük devletler önünde bir hareket özerkli ği sa ğladı ğını anlatınca Atatürk, Balkan Paktı’nın tehlikesiz bir anla şma oldu ğunu, Küçük Antant’ın ise tehlikeli oldu ğunu belirtmi ştir. Bu dü şüncesinin sebebi, Almanya’nın Çekoslovakya’ya saldırması durumunda Romanya’nın bu ülkeyi savunmak zorunda kalaca ğıdır. Romanya’nın tezi, Çekoslovakya’nın Fransa ve Rusya ile yaptı ğı anla şmalarla güvenli ğini sa ğlamı ş oldu ğudur. Bu tez, 1939 Martında Çekoslovakya’nın Alman istilasına u ğradı ğında Fransa, SSCB ve İngiltere’nin bir şey yapmaması ile çürümü ştür. Bu olayla Küçük Antant’ın bir aya ğı yok olmu ş ve Yugoslavya ve Romanya, Almanya önünde savunmasız kalmı ştır. 118

VI. 1938 TÜRK-YUNAN ANLA ŞMASI

1938 Şubat sonlarında Balkan Paktı Konseyi Ankara’da toplandı ğı zaman, Avrupa’da Roma-Berlin ekseninin yarattı ğı korku havası artmı ş bulunuyordu. Türkiye bu durumda Pakt devletlerinin dayanı şmasının güçlendirilmesi gerekti ğini savunmu ştu.

Yunanistan 1937 Bulgar-Yugoslav ve İtalyan-Yugoslav Anla şmasının verdi ği kaygının da etkisiyle Türkiye ile bir anla şma imzalamakta gecikmemi şti. 27 Nisan 1938 günü Atina’da ba ğıtlanan bu anla şma 119 birinci maddesiyle taraflardan biri kı şkırtılmamı ş bir saldırıya u ğrarsa öteki tarafın o saldırgan devlet veya devletlerin kuvvet, silah, araç, gereç vb.nin geçi şini sa ğlamak için kendi topraklarından

118 Öksüz, a.g.e, s.144.

119 Düstur, Ter. III, C.19, s.1168, Anla şma 15 Temmuz 1938’de yürürlü ğe girmi şti.

70

yararlanılmasına gerekti ğinde silaha kar şı koyup tarafsızlı ğını korumasını öngörüyordu. İkinci maddesinde ise bir saldırı tehlikesinde öteki ba ğıtlı tarafın duruma çare araması, e ğer sava ş önlenemezse tarafların bir çözüm bulmak için durumu dostça yeniden incelemesi isteniyordu. Üçüncü maddeye göre devletlerin birbirinin ülkesi üzerinde kar şı tarafa yönelik örgütlerin kurulmasını yasaklamaları gerekiyordu.

Ba ğıtlı taraflardan birine saldırı veya saldırı tehlikesi Bulgaristan’dan gelecekse Balkan Paktı’nın Yunanistan’a sa ğladı ğı bu gibi önlemleri kapsamı içine alması zaten do ğaldı. Tehlike ve saldırı, tek ba şına veya Bulgaristan ile birlikte İtalya’dan gelecekse Yunanistan’ın durumu nazikti. Çünkü Yunanistan Balkan Paktı’na İtalya’yı dü şünerek bir çekince koymu ştu. Bu yüzden de Türkiye ile askersel bir sözle şme yapmamı ştı. Böyle olunca Türkiye’den İtalya’ya kar şı bir askersel yardım bekleyemezdi. Ama hiç de ğilse Türkiye’nin anlayı şlı ve dostça tarafsızlı ğını sa ğlamakta çıkarı vardı. İtalya’nın do ğrudan Türkiye’ye saldırısı olasılı ğı ise azdı. Ancak Türk-Yugoslav Askersel Sözle şmesinin ikinci maddesinin öngördü ğü bir yoldan (Bulgaristan’a kar şı Pakt gere ği eyleme geçen Yugoslavya’ya İtalya’nın saldırmasında) İtalya ile sava ş içine girebilirdi. Yunanistan böyle bir durumda İtalya ile sava şa sürüklenmeyebilir ve Türkiye’ye bu yeni anla şma uyarınca yardımcı olabilirdi.

Son bir olasılık da Yugoslavya’nın günün birinde cephe de ğiştirip Bulgaristan ile birlikte Ege’ye inmek üzere Yunanistan’a kar şı sava ş açmasıydı. Yunanistan, 1937 Bulgar-Yugoslav yakınla şması ve dostluk anla şmasından duydu ğu gerçek kaygı içinde böyle bir olasılı ğı da göz önünde tutmu ş olabilirdi. 120

Her ne sebeple olursa olsun Yunanistan, “dostça tarafsızlık” niteli ğindeki bu anla şma ile Türkiye’den bir güvence elde etmi şti.

120 Soysal, Türkiye’nin Siyasal Anla şmaları (1920–1945) , s. 488.

71

VII. BULGAR İSTAN İLE BALKAN PAKTI DEVLETLER İ ARASINDA İMZALANAN ANLA ŞMA

11 Mart 1938’de Almanya’nın Avusturya ile birle şmeyi (Anschluss) gerçekle ştirmesi Balkanların güvenli ği açısından yeni bir olgu ortaya koymu ştu: Almanya Yugoslavya’ya kom şu olmu ş, Macaristan’ı kendisine ba ğlı tutabilecek duruma gelmi ş, dolayısıyla Romanya’ya yakla şmı ştı. Bu durum Sovyetler Birli ğini de kaygılandırmaya ba şlamı ştı. Nitekim Sovyetler birli ği, Fransa ile birlikte, Balkan Devletlerini aralarındaki dayanı şmayı güçlendirmeye ve Bulgaristan’ı Almanya’ya kaymaması için Balkan Paktı’na katılmaya özendirmek istemi şlerdi. Bulgaristan, Dobruca üzerindeki emelleri gerçekle şmeden, buna yana şmayacaktı. Bununla birlikte, Balkan Paktı devletleriyle iyi kom şuluk ili şkileri kurulmasını öngören bir ba ğıt imzalamakta yarar görüyordu. Olaylar bu noktaya eri şti ği sırada, Romanya Kralı 2. Karol 19 Haziranda İstanbul’a gelmi ş ve Atatürk ile durumu gözden geçirmi şti.

Türkiye ile öteden beri dostça ili şkileri bulunan ve 1937 yılında Yugoslavya ile bir yakla şma sa ğlayan Bulgaristan, öbür kom şularıyla da ili şkilerini düzeltmek isteyince, 31 Temmuz 1938’de Selanik’te Balkan Paktı devletleriyle toplu bir anla şma ba ğıtlamı ştır. Balkan Paktı adına Meteksas ile Bulgaristan Ba şbakanı Köseivanov’un imzaladı ğı bu tek maddelik anla şmada; Bulgaristan’ın Balkanlarda barı şın güçlendirilmesi siyasetine ba ğlılı ğı ve Balkan (Paktı) Devletleriyle iyi kom şuluk ve içtenlikle i şbirli ği ili şkilerini sürdürmek özlemi, Pakt Devletlerinin de onunla barı ş ve i şbirli ği içinde kalmak istekleri belirtildikten sonra şöyle, denilmi ştir 121 :

“Her birinin saldırmazlık konusunda katılmı ş oldukları anla şmalar uyarınca, birbirleriyle kar şılıklı ili şkilerinde kuvvete ba şvurmaktan kaçınmak yükümlülü ğünü

121 Düstur, Ter. III C.02, s.162.

72

üstlendiklerini açıklarlar ve Neully Anla şmasının IV. Bölümündeki kara, deniz ve hava kuvvetlerine ili şkin hükümleri ile 1923 Lozan Anla şmasına ekli Trakya sınırına ili şkin sözle şmesinin kendilerini ilgilendiren hükümlerinin uygulanmasından vazgeçilmesini kararla ştırırlar.”

Görüldü ğü gibi, taraflar her birinin katılmı ş oldu ğu 1928 Briand-Kellogg Pkatının gereklerini anımsattıktan sonra, Neully Barı ş Anla şmasının Bulgaristan’ın silahlı kuvvetleri için koydu ğu sınırlamalara ve Türkiye’nin Trakya’da Yunanistan ve Bulgaristan ile olan sınırlarının her iki yanında 30 km.lik askerlikten arındırılmı ş bölgelere ili şkin anla şma hükümlerinin (Md. 1, 2, 3) uygulanmasına son vermi şlerdir. Böylece, Bulgaristan öteden beri yakındı ğı Neully’nin sınırlayıcı hükümlerinin kimilerinden kurtulmu ş oluyordu. Bulgaristan zaten gizlice askersel hazırlıklara giri şmi şti. Askerlikten arındırılmı ş bölgelerin kaldırılması bir güven havasının göstergesi olmakla birlikte, her olasılı ğa kar şı ilgili üç devlete askersel hazırlıklarını oralarda da yapabilmek olana ğını veriyordu. Özellikle Türk-Yunan askersel hazırlıkları bakımından Edirne kesiminin (kalesinin) tahkimi artık yasal duruma gelebilecekti.

Balkanlarda bir nebze güven havası uyandıran bu antla şmanın yürürlü ğe giri şi ile ilgili sorunlar bulunmaktaydı. 31 Temmuz 1938 Antla şmasının yapılmasından yakla şık sekiz ay sonra Bulgaristan Ba şbakanı Köseivanof Ankara’yı ziyaret etmi ştir. 122 Köseivanof’un ziyareti Dobruca sorununda kendisine müttefik aramak amacını ta şıyordu 123 . Bu ziyaretinde Köseivanof, sınırlarında düzeltme yapılmadan Bulgaristan’ın Balkan Paktı’na girmeyece ğini ve Bulgaristansız bir paktın ba şarısız oldu ğu üzerinde durmu ştur. Ancak Türkiye ile konu şup anla şmadan Bulgaristan’ın kendisini bir maceraya atmayaca ğı konusunda söz vermi ştir 124 . Bu dönemde Türkiye’nin Balkan politikası Bulgaristan ve Balkan antantı arasında bir anla şma zemini yaratmak ve Bulgaristan’ın İtalya ve Almanya gibi revizyonist

122 Hâkimiyet-i Milliye , 4 Eylül 1938, s.3. 123 Soysal, a.g.m ., s.200. 124 A.m. , s.201–276.

73

devletler tarafına katılmaması üzerine odaklanıyordu. Aras yıllar sonra bir yazısında Sofya sokaklarında deh şetler salan Makedonya Komitesi’nin (IMRO) Bulgaristan’ı Balkan Antantı’na girmeye bırakmadı ğını belirtmi ştir 125 .

Atatürk, TBMM’de 1 Kasım 1938’de yaptı ğı konu şmada;

“Balkan Siyaseti Balkanlar’ın münferit ve mü şterek menfaatlerinin en beli ğ (kesin) ifadesi balkan milletlerinin her birinin ayrı ayrı kuvvetlenmesi de sulh yolundaki dinamik tarzı telakinin fiili bir misalidir. Burada memnuniyetle kaydetmek istedi ğim bir hadise Balkan Milletleri’nin birbirine büsbütün yakınla ştırmada kuvvetli bir amil olmu ştur ve yarınlar için de umut vadeden bir eserdir. Selanik’te Balkan Misakı Devletleri namına konsey reisi Yunan Ba şbakan’ı General Metaksas ile Sayın Bulgar Ba şkanı Mösyö Koseivanef arasındaki imza edilmi ş olan anla şmadan bahsetmek istedi ğim anla şılmı ştır. Bu anla şmada sulh yönündeki mütemadi gayretlerimizin ve Balkan Devletleri’nin takip ede geldikleri salim politikasının hayırlı bir tecellisidir.” 126 diyordu.

İş te bu ko şullar içinde Balkan Paktı konseyinin ola ğan toplantısı 20-22 Şubat 1939’da Bükre ş’te yapılmı ştı. Türkiye Dı şişleri Bakanı Saraço ğlu Bükre ş’e giderken Sofya’ya u ğrayıp Köseivanov ile görü şmü ş ve izlenimlerini konseyde Meteksas, Gafencu ve Markoviç’e anlatmı ştı. Konsey toplantısı Almanya’nın Avrupa’da yarattı ğı gerilim havasının etkisinde kalmakla birlikte, Balkan Paktı’nın Bulgaristan ile yaptı ğı son anla şmanın verdi ği iyimserli ği de ortaya koymu ştu. Yayımlanan bildiride, Paktın barı ş ideali, Bulgaristan ile ba ğıtlanan anla şmadan memnun kalındı ğı, genel bir anlatımla belirtilmi şti. Oysa bir ay sonra tehlikeler birden bire artacaktı. Nitekim, Hitler’in 15 Mart 1939’da Çekoslavakya’yı istilasını, 7 Nisan’da İtalya’nın Arnavutlu ğu i şgali izlemi şti. Bu olgu, Balkan Paktı’nın dört devletini derinden kaygılandırmı ştı.

7 Nisan 1939'da İtalya, zaten her bakımdan etki ve denetimi altında tuttuğu Arnavutluk'u i şgal etmi şti. Bu olgu, ba şta Yunanistan ve Yugoslavya olmak

125 T., Rü ştü Aras, ‘’Türkiye-Bulgaristan İli şkileri”, Yeni Tanin , 30 Eylül 1965, s.8. 126 Atatürk’ün Milli Dı ş Politikası , s. 44.

74

üzere, Pakt Devletlerinin kaygılarını artırmı ştı. Ancak, Pakt bakımından yapılabilecek bir şey yoktu. 13 Nisanda İngiltere ve Fransa'nın Yunanistan ve Romanya'ya İtalya’nın i şgallerinin devam etmeyece ği, ederse askeri müdahalede bulunacakları konusunda garanti vermeleri bu iki Devleti geçici de olsa, biraz rahatlatmı ştı. 127

VIII. DOBRUCA SORUNUNDA TÜRK İYE’N İN DOSTÇA GİRİŞİ Mİ

Bu geli şmeler ı şığında Türkiye Cumhuriyeti’nin Bulgaristan politikasındaki barı şçıl yakla şımı anlamak için Dobruca sorunundaki dostça giri şimini irdelemek gerekir. İtalya’nın Arnavutluk’u i şgalinden iki hafta önce, 20 Martta Bulgar Ba şbakanı Köseivanov Ankara’ya gelip görü şmeler yapmı ştı. Almanya ile çok sıkı ili şkiler sürdüren Bulgaristan, o sırada özellikle Dobruca sorunu üzerinde duruyordu. O nedenle Türkleri yoklamak niyetindeydi. Köseivanov Türk devler adamları İnönü, Dr. Saydam ve Saraço ğlu’na Bulgaristan’ın bir Avrupa sava şında tarafsız kalmak istedi ğini, kimseye geçit vermeyece ğini, bir saldırı durumunda ya da bir ittifak önerisi aldı ğında Türkiye ile danı şmalar yapaca ğını söylemi şti. Bulgar Ba şbakanı Bulgaristan’ın Türkiye ve Yugoslavya ile sınırlarının dokunulmazlı ğına saygıdan söz ederken, aynı şeyi Romen ve Yunan sınırları için belirtmekten çekinmi ş, bu sınırlarda gerekli de ğişiklik yapılmadan Bulgaristan’ın Balkan Paktı’na girmeyece ğini, Bulgaristansız bir paktın ilk deneyde yıkılabilece ğini söylemi şti. Dobruca konusunda Türkiye’nin gelecekteki tutumunu ö ğrenmek isteyince, Türk Devlet adamları kendisine, Bulgaristan yalnız ba şına veya Almanya ve Macaristan’ın Romanya’ya saldırdı ğı bir sırada kuzey kom şusuna saldırıya geçerse, Türkiye’nin Balkan Paktı uyarınca Bulgaristan’a kar şı askersel harekete giri şece ğini açıkça

127 Soysal, 1934 Balkan Paktı, Hikmet Bayur Anısına Hazırlanan Kitap , s. 162–163.

75

bildirmi ş ve her ne olursa olsun Bulgaristan’ın herhangi bir eyleme geçmeden Türkiye’ye bilgi vermesini istemi ş, buna kar şılık Bulgaristan anla şmazlıkların (Dobruca sorunu) barı şçı yoldan çözümü yolunu seçerse, Türkiye’nin buna yardım edece ği bildirilmi şti. Köseivanov, Türkiye ile konu şmadan ve anla şmadan Bulgaristan’ın kendisini bir serüvene atmayaca ğına söz vermi şti. 128 Yayımlanan ortak bildiride, Bulgaristan’ın tarafsızlı ğı, Türkiye’nin de bu tarafsızlı ğa saygılı oldu ğu belirtilmekle yetinilmi ştir. Görü şmelerden Türk tarafının edindi ği izlenim, Bulgaristan, Güney Dobruca için bir vaat alabilirse şimdilik tatmin olabilece ği ve İngiltere, Almanya gibi büyük devletlere alet olmaktan kaçınaca ğı yönündeydi.

Nisan ba şlarında Romen Dı şişleri Bakanı ve Balkan Paktı Konseyi dönem ba şkanı Gafencu İstanbul’a geldi ğinde Saraço ğlu Dobruca sorununa de ğinerek, Bulgarların memnun edilmesi gere ğinden söz etmi ştir. Gafencu bunu olumsuz kar şılamakla birlikte, itirazı eskisi gibi kesin olmamı ştır. Az çok ümit verici bu tepki üzerine Saraço ğlu Sofya Elçili ği aracılı ğıyla Bulgar hükümetinden Bulgar-Romen sınırı sorununun Balkan devletleri hakemli ği altında çözümlenmesi ko şulu ile Bulgaristan’ın Balkan Paktı’na girmeye yana şıp yana şmayaca ğını ö ğrenmek istemi şti. Köseivanov Türk Elçisi Şevki Berker’e verdi ği yanıtla Yugoslavya’nın sarsılmı ş ve korku içinde olması nedeniyle Balkan Paktı’nın canlılı ğını koruyamadı ğını belirttikten sonra, Almanların böyle bir hareketi kı şkırtma saydıklarını söylemi ş ve öneriye yana şmamı ştı.

Sarço ğlu’nun uzla şı formülüne Gafencu’nun yanıtı ise şimdilik bir yükümlülük altına girmemek ko şulu ile öneriyi ki şisel olarak kabul etti ği ancak Krala sorması gerekti ği yolunda idi. Romanya’nın kesin kararını ö ğrenmek için Londra’da bulundu ğu sırada Gafencu ile görü şen Türkiye’nin Londra Büyükelçisi Dr. Aras Ankara’ya yolladı ğı raporda Romen Dı şişleri Bakanı’nın i şin temeline kar şı olmadı ğını, ama her şeyden önce Bulgarlara güvenip güvenmemek sorunu

128 İkinci Dünya Sava şı Yılları, Dı şişleri Bakanlı ğı Yayınları, Ankara, 1973, s.50.

76

bulundu ğunu söyledi ğini bildirmi şti. Romanya böylece gene kesin bir karardan kaçınmı ş oluyordu. 129

1 Eylül 1939'da 2. Dünya Sava şı ba şlayınca, Bulgaristan'ın Almanya ya da İtalya'ya alet olmasını önlemek Balkan Paktı Devletleri için ya şamsal bir konu olmu ştu. Özellikle Türkiye Bulgaristan'ın tarafsızlı ğını sa ğlamak ve Paktı güçlendirmek üzere yo ğun bir diplomatik çalı şma göstermi şti. Dı şişleri Genel Sekreteri Numan Menemencio ğlu İkinci Dünya Sava şının ba şlamasından sonra bir Avrupa gezisi dönü şü Bulgaristan’a u ğrayarak 12 Ocak 1940 günü Ba şbakan ve Kral Boris ile görü şmü ştür. Görü şme üzerine Bulgaristan’ın sava şta tarafsızlı ğını koruma niyeti açıklanmı ştır. Balkan Paktı Konseyi son toplantısını 2-3 Şubat 1940’da Belgrat’ta yapmı ştır. Konsey toplantısına katılan Saraço ğlu, yol üzerinde Sofya’ya u ğrayıp Köseivanov ile görü şmü ştür. Bulgar Ba şbakanı Dobruca sorununu Avrupa’da barı şın yapılmasına de ğin ertelemeye ve SSCB Beserabya için harekete geçerse Bulgaristan’ın bundan yararlanıp Dobruca için kom şusuna saldırmayaca ğına razı görünmü ştür.

Buna kar şın, bu son toplantıda dört devlet o günkü ko şulların gerektirdi ği kararlılı ğını ortaya koymaktan uzak kalmı ştır.

1940 baharında Fransa cephesi çökünce, 10 Haziranda İtalya, Almanya'nın yanında Sava şa girmi ş, böylece Balkanlar için tehlike yakla şmı ştı.

28 Haziran 1940 da Sovyetler Birli ği Romanya'ya bir ültimatom verip Besarabya ve onunla birlikte, Bukovinya'yı zorla almı ştı. Bulgaristan bundan yararlanıp Romanya'ya saldırmadı ğından Balkan Paktı bakımından bir sorun yoktu.

Çok geçmeden, Romanya, Almanya ve İtalya'nın baskısıyla, 30 A ğustos 1940 Viyana Anla şmasını imza ederek Transilvanya'nın bir bölümünü Macaristan'a bı- rakmı ş, 7 Eylülde de Craiova Anla şmasıyla Güney Dobruca'yı Bulgaristan'a terk etmi şti. Zorla da olsa, Romanya'nın bunları kabul etmesi nedeniyle, ne Küçük Antant, ne de Balkan Paktı için bir yükümlülük ortaya çıkmamı ştı. Bu parçalanma

129 İsmail Soysal, “1939 Türk-İngiliz–Fransız İttifakı”, Ankara, 1982, Türk Tarih Kurumu, Belleten , C.XLVI, sayı:182, s.27.

77

üzerine Romanya Kralı Karol çekilmi ş, Almanya yanlısı yeni Hükümet Ekimde Alman ordusunun ülkeyi i şgal etmesini kabul etmi ş, 23 Kasımda da Romanya Alman-Japon-İtalyan İttifakına katılmı ştı, Böylece Balkan Paktının üç üyesi kalmı ştı. 130

28 Ekim 1940'da İtalyan'ın Yunanistan'a saldırması üzerine ortaya çıkan durum Balkan Paktı yükümleri açısından açıktı: Pakt, Balkanlar dı şında gelebilecek saldırıyı öngörmü ş de ğildi. Zaten, Yunanistan Ba şbakanı Metaksas daha 1940 Şubatında, Yunanistan'ın Türkiye ile yalnız Balkan Paktı çerçevesinde kar şılıklı yükümlülü ğü; bulundu ğunu, bunun İtalya'ya kar şı bir yükümlülük olmadı ğını açıklamı ştı. Bununla birlikte, Türk Hükümeti, Bulgaristan'ın da fırsattan yararlanıp eyleme geçmesini önlemek üzere, Bulgar Hükümetini uyarmı ş, Balkan Paktı ve 1933 Türk - Yunan Paktı uyarınca, Türkiye'nin gerekti ğinde Yunanistan için yükümlülüklerini yerine getirece ğini bildirmi şti. Bulgaristan saldırıdan kaçınmı ş, böylelikle Yunanlılar Trakya'daki kuvvetlerini İtalyan cephesinde kullanmak olanağını da bulmu ştu. Yunan ordusu İtalyanları yenilgiye u ğratmakta ve 1940 yılı sonlarına do ğru Arnavutluk sınırını a şmakta gecikmemi şti. 131

Bulgaristan hem kuzeyden gelecek bir Alman tehdidinden hem de kom şusu Türkiye’nin saldırısı olasılı ğından kurtulabilmek için Türkiye ile bir anla şma yolunu seçmi ştir. 17 Şubat 1941'de Türkiye ile Bulgaristan Ankara'da yayımladıkları bir Demeç ile birbirine saldırmama ğı yükümlenmi şti. Ku şkusuz Türkiye için Balkan Paktı hükümleri gene saklı kalıyordu. 132 Bu ortak demeç ile Bulgaristan açısından Balkanlarda Alman ilerlemesi üzerine Türkiye’nin kimi illerde sıkıyönetim ilan etmesinin ve Trakya sınırına her olasılığa kar şı asker yı ğmasının Bulgaristan’da uyandırdı ğı kaygı giderilmi ş oluyordu. Saldırmazlık 1934 Balkan Paktına aykırı de ğildi. Öngörülen şey büyük devletlerin

130 Oral Sander, Siyasi Tarih, [y.y.], İstanbul, 1984, s. 224. 131 Cengiz Hakov, “ İkinci Dünya Sava şı Arifesi ve Ba şlangıç Döneminde Bulgar-Türk İli şkilerinin Bazı Siyasi Yönleri”, IX. Türk Tarih Kongresi (21–25 Eylül 1981) Kongreye Sunulan Bildiriler, Ankara, TTK Basımevi, 1988, c.3, s.1947. 132 Kılıçarslan, a.g.e, s. 94.

78

kı şkırtmasıyla iki ülkenin kar şı kar şıya gelmesini önlemekti. Türkiye Yunanistan için yükümlülüklerine ba ğlı idi. Ancak Türkiye’den korkusu kalmayan bir Bulgaristan’ın Almanya ile i şbirli ğine giri şmesi ayrıca Türkiye’nin Almanya tarafına kayması olasılı ğı İngiltere’yi kaygıya dü şürmü ştü.

Bulgaristan 1 Martta Alman - Japon - İtalya İttifakına katılınca, ertesi gün Alman kuvvetleri Sofya'ya girmi şti. 25 Martta da Yugoslavya, Almanya ile Viyana'da bir Anla şma yaparak "Mihver"e katılmak zorunda kalmı ştı. Şu da var ki, iki gün sonra Belgrat’ta bir darbe sonucu Hükümet devrilmi ş, iktidara gelen Simoviç Hükümeti "Mihver" ile ittifaka kar şı çıkınca, 6 Nisanda Alman ordusu Yugoslavya'ya saldırıya geçmi ş, Yugoslavya'dan sonra Yunanistan'ı da i şgale ba şlamı ştı. 18 Nisanda Yugoslav ordusu, 23 Nisanda da Yunan Ordusu teslim olmu ştu. Haziran ayında Almanya, Bulgar kuvvetlerinin hem Yunan Batı Trakya’sını ve Makedonya’sını, hem de Yugoslavya'da Do ğu Makedonya'yı i şgal etmesine izin vermi ş, ancak ula şım merkezlerini, Yunan Makedonyasını ve Türk sınır boyunu belirli bir açıklıkta Alman i şgalinde tutmu ştu. Alman ordusu Bulgaristan’a girmi ş bulundu ğu için Bulgaristan’ın Yunanistan’ı i şgali konusu gündeme gelmemi ştir.

Hitler'in 4 Martta İnönü'ye yolladı ğı mesajda bildirdi ği üzere, Almanya Türkiye'ye saldırmamı ş ve onunla 18 Haziran 1941'de bir Saldırmazlık Paktı yapmı ştı. 133

Almanya'nın Yugoslavya ve Yunanistan'a saldırısı da Balkan Paktı açısından Türkiye’nin eyleme geçmesini gerektirmi ş de ğildi. Çünkü Balkan Paktı pakta imza koyan devletleri sadece Balkan ülkelerinden gelecek bir saldırıya kar şı, saldırıya uğrayan devlete yardım etmeye zorunlu kılıyordu. Di ğer devletlerin olası saldırılarına kar şı bir ortaklı ğı bilhassa Yunanistan kabul etmeyerek Pakt metnine konulmasını istememi şti.

Balkan Paktının son buldu ğu gün olarak 18 Nisan 1941'i almak akla uygun dü şer. Çünkü artık ortada iki Devlet kalmı ştır, çok taraflı olan Pakt var olu ş nedenini yitirmi ştir. Kaldı ki, 5 gün sonra da Yunanistan Alman saldırısına u ğrayacaktır.

133 Bayur, Türk Devleti’nin Dı ş Siyasası , s.293.

79

Pakt, tarihe karı ştı ğı güne dek hiç bir Ba ğıtlı Devletçe bozulmu ş, ya da zedelenmi ş de ğildir. Bir kez tarihe karı şınca da, onun yeniden canlandırılması konusunda bir giri şim olmamı ş, üzerinde durulmamı ştır. Zaten, 2. Dünya Sava şından sonra Balkan Devletleri çe şitli yollar izlemi ş, Romanya ve Bulgaristan Sovyet Bloğu içine girmi ş. Yugoslavya ve Arnavutluk Komünist sistemini benimsemekle birlikte, kısa süre sonra Moskova ile ba ğlantıyı kesmi ş, Türkiye ile Yunanistan ise Batı ittifakında yer almı ştır. Böylece 1934 Balkan ittifakının canlandırılması söz konusu olmamı ştır. Ba şka amaçlarla yapılan 1954 Üçlü Bled İttifakının ömrü de kısa sürmü ştür. 134

Üçlü Bled’den bahsetmek gerekirse, A.B.D. 1950'lerin ba şında Sovyetlerle gergin ili şkileri olan Yugoslavya ile ilgilenmeye ba şlamı ştır. ABD bu dönemde NATO'ya girmeleri kesinle şmi ş olan Türkiye ve Yunanistan ile bu ülkeler arasında bir pakt yapılması yönünde çabalamı ştır. 1951 yılı sonuna do ğru üç ülke arasında ba şlayan yakınla şma 1952 boyunca da devam etmi ş ve 28 Şubat 1953'te Ankara'da üç ülkenin Dı şişleri Bakanları tarafından bir "Dostluk ve İş birli ği Anla şması" imzalanmı ştır. Bu anla şmaya göre üç devlet ortak çıkarlarıyla ilgili konularda birbirlerine danı şacaklar ve üye devletlerin Dı şişleri Bakanları yılda en az bir defa toplanacaktı. Dı şişleri Bakanları arasında süren toplantılar sonucu yeni ilerlemeler sa ğlanmı ş, 9 A ğustos 1954'te üç ülke arasında Bled Anla şması imzalanmı ştır. Bu anla şmaya göre taraflar, aralarından herhangi birine ya da birkaçına yönelen bir saldırıyı kendilerine de yapılmı ş sayarak askeri güç de dâhil her türlü önlemi alacaklardı.

Ama daha anla şmanın imzalandı ğı ilk günlerinden itibaren Türkiye ve Yugoslavya arasında görü ş ayrılıkları ortaya çıkmı ş ve 1955'ten itibaren Sovyetlerle ili şkilerini düzeltmeye ba şlayan bu ülkenin Bled’le ilgisi azalmı ştır. Türkiye ile Yunanistan arasında Kıbrıs sorununun ortaya çıkmasıyla da atılan imzaların do ğurdu ğu olumlu hava silinmeye ba şlamı ştı. 1960 Haziranında da ülkeler taahhütlerinden vazgeçtiklerini resmen açıklanmı şlardır.

134 Gönlübol,- Sar, Olaylarla Türk Dı ş Politikası , s.109.

80

1934 Balkan Paktı, Atatürk'ün istedi ği anlamda, Balkanlarda içeriden oldu ğu gibi, özellikle İtalya dü şünülerek, dı şarıdan gelebilecek saldırılara kar şı bir savunma ittifakı olamamı ştı. Böyle olsaydı, hem daha sa ğlam ve caydırıcı bir güç, hem de Avrupa kuvvetler dengesinde bir a ğırlık elde edilebilecekti. Bununla birlikte, Pakt 7 yıllık ömrü boyunca, Bulgaristan'ın herhangi bir saldırısını, hatta bir Büyük Devlete alet olmasını önlemi ştir. Ayrıca "Balkanlar Balkanlılarındır" görü şünden hareketle, Balkanlararası i şbirli ğinin, uzak da olsa, bir federasyon do ğrultusunda geli şmesi gere ğine olan inancı az çok yaymı ş ve ortaya, tarih perspektifi içinde, de ğerli bir deney koymu ştur.

Öte yandan, daha Balkan Konferansları sırasında ba şlayan ekonomik, teknik, kültürel i şbirli ği çalı şmaları kimi olumlu sonuçlar vermi ştir. 1935 Posta ve Telekomünikasyon, 1938 Turizm Anla şması bunlar arasındadır. 135

Balkan Paktının tarihi seyrini inceledikten sonra paktın imzalanmasından sonra Bulgaristan’ın tutumunu ve Türkiye’ye kar şı tavrını incelemekte de yarar vardır. Türkiye Bulgaristan’ı dı şarıda bırakan bu pakta imza atmakla birlikte Bulgaristan ile olan ili şkilerini askıya almamı ş, aksine bir yandan da bu ülkeyi çe şitli seviyelerdeki ziyaretlerle rahatlatmı ştır.

Ba şbakan İsmet Pa şa ile Dı şişleri Bakanı T. R. Aras, Paktın imzalanmasından sonra Bulgaristan’ın endi şelerini gidermek üzere Sofya’ya gitmi şlerdi. Fakat Bulgaristan, Balkan paktına girmeyi reddetti. Ancak bu ziyaret sırasında 1929 tarihli Türk-Bulgar Tarafsızlık, Uzla şma ve Hakem Anla şması be ş yıl süre ile uzatıldı. Ba şbakan İsmet Pa şa ile Bulgaristan Dı şişleri Bakanı ve Ba şbakanı arasındaki görü şme sonunda yayınlanan resmi bildiride Türk-Yunan ili şkileri hakkında şöyle denilmekteydi:

“Her iki hükümet, iki taraftan biri veya di ğeri tarafından giri şilmi ş veya giri şilecek taahhütlerin 1929 Anla şması hükümlerini hiçbir veçhile ihlal edemeyece ğini veya hükümlerinin şümulünü azaltmayaca ğını kaydetmek hususunda mutabık kalmı şlardır. Bu fikir iledir ki Türk bakanları 14 Eylül 1933 tarihinde Ankara’da imzalanan Türk- Yunan

135 Fahir Armao ğlu, 20.Y.Y.Siyasî Tarihi , 3.bs, Ankara, T. İ.B.Yay., C.I, 1994, s.144.

81

anla şmasının katiyen ne Bulgaristan’a ne de di ğer bir ülke aleyhine yönetilmi ş olmadı ğını ve bilhassa Bulgaristan’a kar şı hiçbir dü şmanca e ğimden ilham almı ş bulunmadı ğını kendilerinden Bulgar hükümetine beyan etmi şlerdir. Bundan ba şka her iki hükümet, Türkiye ile Bulgaristan arasında askıda olan birkaç meselenin en kısa bir zamanda tetkik ve tesviye edilmesinin karma bir komisyona tevdiine karar vermi şlerdir”. 136

Bütün kom şuları ile toprak sorunları olan Bulgaristan, statükonun aleyhinde ve anla şmaların revizyonu lehinde bulunmaktaydı. Bu nedenle de, yayınlanan resmi bildiriye ra ğmen iki ülke arasında samimi bir kom şuluk ve i ş birli ği kurulması kolay de ğildi. Sofya’da 1934 yılında bir Trakya komitesi kurulmu ştu. Sofya Metropolitli ğinin ba şkanlı ğında ve Trakya İlim Enstitüsü adı altında çalı şmalarına ba şlayan bu komitenin hedefi, do ğu ve batı Trakya’yı elde etmek idi. Komitenin yayınladı ğı beyannamede: “Dünya durdukça ve bir Bulgaristan ya şadıkça Trakya üzerindeki Bulgar iddiaları mevcut olacaktır” denilmekteydi. 137 Bütün bunlar Bulgaristan ile Türkiye ve Yunanistan ili şkileri üzerinde so ğuk ve kötü etkiler yapmaktaydı. Fakat buna kar şın, Bulgaristan’da, Türkiye, Bulgaristan ve Yugoslavya arasında bir anla şma olması isteyenler de vardı. Bulgar ba şbakanı, Hâkimiyet-i Milliye gazetesine bir demeç vererek, “Türkiye ile Bulgaristan arasında, iki memleketi kötü vasıflarla ayıracak ve dostluklarını bozacak meseleler yoktur” demekteydi. 138

İyi niyetli bu çabalara ra ğmen zaman zaman Bulgar hükümetinden olumsuz demeçler de gelmekteydi. Balkan Misakına kar şı yo ğun bir sempati duyan Türk kamuoyu misaka yönelecek ele ştirilere kar şı hassastı. Bulgar Dı şişleri Bakanlı ğı’nın yaptı ğı ve Misakı Türkiye ile Yunanistan arasında tertiplemi ş bir özel ba ğıt gibi gösteren demece yönelik olarak Türk gazetelerinde Bulgaristan’ın samimiyetsiz ve bencil bir tutum sergiledi ği fikri hâkimdir. 139

136 Sarıkoyuncu, a.g.e, s.88–189. 137 Hâkimiyet-i Milliye , 8 A ğustos 1934, s.5. 138 Hâkimiyet-i Milliye , 21 A ğustos 1934, s.1. 139 “Balkan Misakı ve Bulgaristan”, Cumhuriyet , 2 Nisan 1934, s.1.

82

Mart 1935 ba şlarında Türkiye’nin Bulgar sınırlarında yı ğınak yapmakta olduğu hakkında bazı haberlerin dola şması üzerine Anadolu Ajansı 7 Mart 1935 tarihinde bu haberleri yalanlamı ş ve “İki ülke ili şkileri iyi bir safhada geli şmektedir, Türk gazetelerinin ço ğunda acı yazıların azalmakta olması da iyili ğin belirtilerinden sayılsa gerekir” demi şti. 140 Fakat buna ra ğmen Bulgar Hükümeti, Cemiyet-i Akvam genel sekreterli ğine bir muhtıra göndererek şu şikâyetleri yaptı:

“Bir yıldan beri yani Balkan birli ğinin kurulu şundan sonra Türkiye, Trakya’daki kuvvetlerini yeniden te şkilatlandırmaktadır. Oraya yeniden iki tümen ile 500’den fazla topu olan topçu birlikleri gönderilmi ştir. Bu yı ğınakların neden ileri geldi ği hakkında yapılan sorulara Ankara Hükümeti, bunların yalnızca bo ğazların savunulması için oldu ğunu söylemekle yetinmi ştir. İş bu yı ğınaklar geçen Ocak ayında yeniden ba şladı ve Bulgar sınırları yakınlarında bir tümen kuruldu. Bulgar sınır boyları Türk askerleri ile tıklım tıklım doludur. Cephane parkları ve levazım depoları kurulmaktadır. Her yerde sanki bir sava ş arifesindeymi ş gibi askeri hazırlıklar görünmektedir. Türk Hükümeti Trakya’daki ihtiyatların üçte birini silâhaltına ça ğırmı ş ve ayrıca İstanbul’dan ve Anadolu’dan 23.000 asker getirmi ştir…” 141 .

Resmi Bulgar çevreleri, Bulgar Hükümeti’nin, Türk Hükümeti’nin durumunun dostane bir şekilde açıklamasını istemi ş oldu ğunu ileri sürmekteydi. Ayrıca gazetelerde, Bulgaristan’ın da iki sınıf askeri silâhaltına ça ğırdı ğı haberleri yer almaktaydı.

Bu haberler ve kar şılıklı suçlamalar Türk hükümetinin yaptı ğı ortamı yumu şatıcı açıklamalarla sona ermi ştir. Açıklamalarda basında yer alan açıklamaların gerçe ği yansıtmadı ğı belirtilmi ştir. Bulgar basınında çıkan bu yazıların sebebinin Türkiye Cumhuriyeti’nin Balkan Paktı çerçevesinde Paktı imzalayan devletlerle kurdu ğu sıcak ili şkiler oldu ğu de ğerlendirilebilir. Çünkü Balkan Anla şma

140 Anadolu Ajansı Bülteni , 7 Mart 1935, s.33. 141 Anadolu Ajansı Bülteni , 8 Mart 1935, s.12.

83

Yasasının öngördü ğü taahhütler çerçevesinde Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya arasındaki görü şmeler bu dönemde devam etmektedir.

Bulgaristan’daki Türk dı ş politikasına kar şı hava 1937 yılında nispeten sona ermi ştir. Türk Askeri Manevralarını izleyen Alexandır Gançev, Montreux Antla şmasının imzalanması konusunda 4 Eylül 1937 tarihli “Slovo Sofya” gazetesine verdi ği demeçte Türkiye Cumhuriyeti’nin Sakarya zaferini övmü ş ve bu zaferin Mustafa Kemal’in eseri oldu ğunu belirtmi ştir. Bu büyük zaferin yanında 1936 Montreux Sözle şmesi ile Bo ğazların kontrolünü alan Türkiye’nin sava ştan sonra gerek askeri gerekse diplomatik önemini geri kazandı ğını belirtmi ştir. 142

Gançev’e göre Türkiye Bo ğazların kontrolünü eline almakla hem bu bölgeye hâkim olabilecek askeri gücü bulundu ğunu tüm dünyaya ilan etmekte, hem de Asya ile Avrupa’yı birbirine ba ğlayan co ğrafyanın hâkimi olmaktadır. Trakya’da yapılan askeri manevraların en önemli askeri sonucu olarak ise Türkiye Cumhuriyeti’nin Akdeniz’deki üstün gücünü bütün dünyaya göstermi ş olmasıdır.

Balkan Antantı Hakkında Romen ve Bulgar Basınını takip eden 6 Mart 1938 tarihli Yeni Asır ( İzmir)gazetesi, Timpul Gazetesinin Balkan Antantı münasebetiyle yazdıklarını şöyle aktarmı ştır:

“Balkan antantının akdinden tam dört sene geçti. Dört seneden beri Balkanlar, fesat oca ğı ve Avrupa ihtilâfını körükleyen barut fıçısı olmaktan kurtuldu. Bugün dört müttefikin anla şmasıyla Avrupa'nın bu kısmında sulh, her yerden daha ziyade emniyet altına alınmı ştır.

Dört sene zarfında Balkan antantına mensup devletler, bütün hâdiseler karşısında te şriki mesailerini bilfiil ispat etmi şlerdir. Bunun son tecellisi Nyon konferansında görülmü ştür. Balkan antantının teklifi, i şbu konferansta nihaî anla şmaya esas olarak kabul edilmi ştir.

Balkan Antantı’nın ihdas etti ği iklimin tesiri altında bulunup i şbu antantın haricinde kalan Bulgaristan ile Arnavutlu ğun siyaseti haddi itidalini bulmu ştur.

142 Bu bilgi sınırlı sayısı incelenen Bulgar dergisinden elde edilmi ş, bilgiye dergileri Bulgaristan’dan Türkiye’ye getirerek Türkçeye çeviren İbrahim Mert aracılı ğıyla ula şılmı ştır. Slovo Sofya , Çev.: İbrahim Mert, No:332 (4 Eylül 1937), s.5.

84

Balkan Antantı, kendi hudutlarını mütekabilen tekeffül ve Genel Kurmaylarının mü şterek plânları dairesinde kuvvetlerini tevhit ederek ve kültürel ve iktisadî ba ğlantılarını kuvvetlendirerek, sulha hadim olmak hususundaki ideallerini tahakkuk ettirmektedirler.” 143

Eski ba şbakanlardan B. Çankofun gazetesi olan “Slovo” Balkan antantı hakkında Balkan Antantı’nın ülkelerarası bazı temasları zorunlu kıldı ğını, devletlerin o günlerdeki zorunlu duruma uyması gerekti ğini, Bulgaristan’ın di ğer ülkelerden farklı olarak Antanta imza koymamasına ra ğmen iyi niyetlerini di ğer ülkelere göstermesi gerekti ğini ve beraberlik gayesinde çaba sarf etmesi gerekti ğini, bunun di ğer ülkeler tarafından beklendi ğini yazıyordu. 144

Bo ğazlar Mukavelesi ve Türk-Bulgar Dostlu ğu hakkında, "La Parole Bulgare, (Sofya) dan naklen 25 Temmuz 1936 tarihi Ulus (Ankara) Gazetesinde yer alan yorum son derece anlamlıdır :

“ ... Türk milletinin sevincini biz çok iyi anlıyoruz. Leman gölü kıyılarında bu ayın 20 sinde imzalanmı ş olan mukavele, Kemal Atatürk'ün vatanına kar şı kazanmı ş oldu ğu yeni bir liyakatin ifadesidir” denilmektedir.

Bu sözler Bulgaristan basınının Türk milleti ile gerçekle şen dostluk sürecine ne kadar sıcak yakla ştığının göstergesidir. Bu gazetede ayrıca Sevr Anla şmasının Türkiye Cumhuriyeti için ne kadar önemli bir anla şma oldu ğu, bu anla şmadan sonra Türkiye’nin Anadolu ve Trakya’da toprak kaybetmesinin yanında Bo ğazların da hazimiyetini kaybetti ği ve böylece Anadolu’ya hâkimiyetinin azaldı ğı belirtilmektedir. Gazi Mustafa Kemal önderli ğinde gerçekle ştirilen Türk Milli Mücadelesi’nin Sevr Anla şması’nı tarihe gömdü ğü belirtilen yazıda 1923 Lozan Anla şması’nın Sevr’in yerini aldı ğı belirtilmektedir.

La Parole Bulgare gazetesinde Milli Mücadele’nin Sevr Anla şması’nın imzalanması ile fikren ba şladı ğının kabul edilmesi ve Montreux Bo ğazlar Sözle şmesi ile tamamen bitti ğinin, askeri zaferler söz konusu olsa da Mustafa Kemal Atatürk’ün fikri atikli ği ile Bo ğazların tam olarak Türk egemenli ğine girdi ğinde milli mücadelenin amacına ula ştı ğının belirtilmesi ilginçtir. Gazetedeki bu yorumdan

143 Yeni Asır , 14 Haziran 1934, s.1. 144 Slovo Sofya , Çev.: İbrahim Mert, No.379 (21 Kasım 1937), s.2.

85

anla şılabilece ği gibi Bulgar basını ve dolayısıyla Bulgar halkı eski bir tebaası oldu ğu Osmanlı’nın torunlarını yakından takip etmekte ve başarıları ile gururlanmaktadır.

Daha sonraki yıllarda Türk Kurtulu ş Sava şı'nın parlak zaferi, Bulgar kamuoyunun dikkatini yeni Türkiye Cumhuriyeti üzerine yöneltmi ştir. Birçok ilim adamı, entelektüel çevreler, Mustafa Kemal'e ve gerçekle ştirmekte oldu ğu köklü de ğişikliklere hayranlı ğını gizlemiyor ve yazılarında da bunu dile getiriyorlardı. Ünlü Bulgar bilgini S. Bobçev, Türkiye Cumhuriyeti hakkında pek çok yazılar yazan, derin ara ştırmalar yapanların ba şında bulunmaktadır. S. Bobçev, Türk-Rus Sava şlarında (1877–1878) önce lise ö ğrenimini İstanbul'da yapmı ş (görmü ş), yine burada Tıp Akademisi'ne devam etmi ştir. 145

Türkiye'de ö ğrenim görmü ş, Türk dili, Türk tarihi ve Türk kültürü hakkında geni ş bilgi sahibi olan S. Bobçev, Türkiye'nin yeni Anayasa'sını ilk kez Bulgarcaya çevirmi ş, dergilerde Kemalist Türkiye’deki reformlarla ilgili birçok yazılar yazarak, yorumlar yapmı ştır. Genç Türkiye Cumhuriyeti hakkında: “Türk Cumhuriyeti, her yönlü yenili ğe do ğru gençlik adımlarıyla ilerlemektedir. Avrupa standartlarına göre yenile şmekte olan Türkiye, Asyalılı ğının dı ş belirtilerinden vazgeçmi ştir”, diye yazmaktadır. 146

Türk Kurtulu ş Sava şı ve Atatürk Devrimleri hakkında eserler yazmı ş ba şka bir Bulgar bilgini de İvan Georgiev Altınov'dur. Sofya Üniversitesi'nde hukuk profesörü, Bulgar Bilimler Akademisi muhabir üyesi olan İv. Altınov, “Bulgaristan'ın Çıkarları göz önünde özel bulundurularak Do ğu Sorunu ve Yeni Türkiye” ba şlıklı Sofya, 1926 tarihli monografik ara ştırmasında özel olarak Mustafa Kemal'in ki şili ğini, Türk halkının Milli Kurtulu ş Sava şı'nda yerini ve etkisini incelemi ş ve şöyle yazmı ştır: “Özgü niteli ğinden ba şka, Türkiye'deki ulusal faaliyet şu önemli özelli ği göstermektedir ki, o ilk yanlılarından birinin adıyla ba ğlıdır.” Yazara göre Milli Mücadele Mustafa Kemal’in ki şili ğinin nüfuzu altındadır. Ki şinin tarihte etkisini arayanlar için, do ğrudan do ğruya çevre ülkeleri etkilemek yönünde

145 Ali Haydar Ye şilyurt, Atatürk ve Kom şumuz Bulgaristan , İstanbul, Ta ş Matbaası, [y,y], s.141. 146 Slovo Sofya , Çev.: İbrahim Mert, No.338 (10 Eylül 1937), s.4.

86

yeniça ğlarda, Mustafa Kemal Pa şa'nın ki şili ğinin do ğudaki etkisinden daha tipik bir olay olmamı ştır. Altınov’a göre Anadolu’daki milli akımlar Mustafa Kemal olmasaydı yalnız ba şlarına yetersiz ve da ğınık kalabilirdi. Mustafa Kemal Milli Mücadelede yalnız halkın mücadele ruhunu ve Anadolu’daki kararlı adımları bir araya getirmekle kalmamı ş, yazara göre Hilafet’in merkezinden indirilebilecek darbelere uzak, çiftçi milletin temiz duygularına yakın bir yerde ve Anadolu’nun kalbinde mücadelesini sürdürmü ştür.

Türk dilinin yabancı unsurlardan arındırılması hakkında dilci olmadı ğı halde, ancak Türkiye'de ö ğrenim görmü ş ve Türkçeyi mükemmel bir şekilde bilen, Türkiye'de kültür alanındaki yenilikleri destekleyen St. Bobçev, Türk dilinin esas kelime hazinesinin malı olmu ş Arapça ve Farsça kelimelerin Türkçeden atılmasında fazla ileri gidildi ğini : " İtiraf edilmelidir ki, bu çabalarda galiba aşırılıklara gidilmektedir" cümlesiyle bu konuda kendi görü şünü belirtmi ştir. 147

Görüldü ğü gibi basın, genel olarak Bulgar halkının Türk halkına olan temiz duygularını ve aydınların Türk Milli Mücadelesini ve dolayısıyla zaferini kutlayan tavrını yansıtmakla birlikte Bulgar Hükümeti’nin Balkan politikasını destekler biçimde zaman zaman da Türkiye aleyhine yazılar yayınlamıştır.

Türk yı ğınakları haberlerine kar şı Dr. T.A. Aras, Anadolu Ajansına bir demeç vererek, Trakya’da barı ş zamanı ihtiyaç dı şında hiçbir yı ğınak olmadı ğını, silâhaltına asker ça ğırıldı ğı haberinin de asılsız oldu ğunu, Türkiye’nin bo ğalar hakkındaki taahhütlerine sadık bulundu ğunu söyledi. 148 Türkiye’nin gerek Ankara’da gerekse Cenevre’de verdi ği barı ş teminatı üzerine Bulgaristan verdi ği notayı geri aldı ve böylece olay kapandı. Bulgaristan ayrıca, iki sınıf askerin silâhaltına ça ğrıldı ğı haberini yalanladı ve aslında Bulgaristan’ın Neuilly anla şması gere ğince asker alma sistemine sahip olmadı ğını ileri sürdü. Bu olaydan birkaç ay önce Bulgar Ba şbakanı bir demecinde Türk–Bulgar ili şkilerinin dostça oldu ğundan söz etmi ş, Türk Ba şbakanı İsmet İnönü de TBMM önünde hükümetin programını açıklarken Türk –

147 Metin Ayı şığı, “Bulgaristan’da Türk Tarihi Etkileri” Askeri Tarih Dergisi , Sayı: 4 (A ğustos 2004), s.28. 148 Anadolu Ajansı Bülteni , 12 Kasım 1936, s.37.

87

Bulgar ili şkileri üzerinde durmu ş ve iki ülke ba şbakanları arasında teati olunan dostça yazılmı ş telgrafların, iki ülkenin kar şılıklı ili şkilerinin ifadesi oldu ğunu beyan etmi şti.

Dr. T. R. Aras, Ulus gazetesine verdi ği demeçte Türkiye’nin barı şa ba ğımlılı ğını bir kez daha ifade etmi ştir. 149 Bu arada Yunanistan’ın bir iç ayaklanma sarsıntısı içinde olması, Balkanlar’daki hassasiyeti artırdı ve siyasi durumun çe şitli şekillerde yorumuna neden oldu. Balkan Birli ği’nin ba şkanı olan Titulescu da bu münasebetle ajanslara verdi ği demeçte Balkan Birli ği’nin kuvvetini övdü. Herhangi bir ülkenin Yunanistan’da oldu ğu gibi bir iç buhrana sürüklenebilece ğini ve böyle bir durumun hiçbir zaman o ülkenin toprak bütünlü ğünün ihlali tehlikesiyle kar şı kar şıya bulunduramayaca ğını, bugünkü durumun Balkan Birli ği’nin ne kadar metin ve kuvvetli oldu ğunun bir belirtisi oldu ğunu söyledi.

Bu olayların hemen ardından Bulgar Ba şbakanı Köse İvanov’un gazetelere dostça beyanatı ve buna Dr. Aras’ın aynı şekilde kar şılıkta bulunması havayı yumuşattı. Bulgaristan’ın Ankara elçili ğine, Türkiye’ye yakınlı ğı olan ve iyi Türkçe bilen Todor Pavlov atandı. İki ülke basınının kar şılıklı sert yazıları durdu. Elçi Pavlov bir basın toplantısında, “Bulgaristan’ın Balkan Paktı dı şında kalmasında herhangi bir sebep yoktur “ dedi.

Türk – Bulgar ili şkilerinde görülen düzelmenin bir gösterisi olarak Türk Ba şbakanı İsmet İnönü ile Dı şişleri Bakanı Dr. Aras Yugoslavya’dan dönü şlerinde 20 Nisan 1937 tarihinde Sofya’yı ziyaret ettiler. İsmet İnönü Sofya’dan dönü şünde Filibe istasyonunda gazetecilere, Türk heyetinin Bulgaristan’da gördü ğü samimi, iyi kabulden ötürü te şekkürlerini ifade ettikten sonra: “On yıllı siyasetimiz esnasında Bulgaristan ile dostlu ğa özel bir önem verdik.” dedi. Bulgar basını da bu ziyaret münasebetiyle İsmet İnönü’nün ve Dı şişleri Bakanı’nın ki şiliklerini öven ve Türkiye’nin Balkanlararası dostluk ve barı ş eserindeki önemli rolünü belirten yazılar yayımladılar.

149 Ulus , 2 Şubat 1938, s.2.

88

Türk – Bulgar ili şkilerinin son safhası, Bulgaristan ile Balkan Birli ği devletleri arasında Selanik’te imzalanan 31 Temmuz 1938 tarihli beyanname oldu. Bu beyannamede

“Bir yandan Balkan Birli ği adına hareket eden Meteksas, öte yandan da Bulgar Ba şbakanı Köse İvanov, Bulgaristan ila Balkan devletleri arasındaki ili şkilerde kar şılıklı olarak kuvvete ba şvurmayacaklarını ve Bulgaristan’ın Neuilly Anla şmasından do ğan askeri taahhütlerine son verilmesi hakkında fikir birli ği etmi şlerdir.” denilmekteydi. 150

Bulgaristan’ın Balkan Paktı’na girmesine en büyük engel olan Dobruca konusunu çözümlemek için Türkiye 1939’da ciddi giri şimler yaptıysa da olumlu sonuç alınamadı. 13 Ocak 1940’da iki hükümet sınırındaki kuvvetlerini geri çekmeyi ve dostluklarını sürdürmeyi kararla ştırdı. 1940 sonları özellikle 1941’de Almanya’nın Balkanlar’a inmesi, Bulgaristan’ın gittikçe Mihver devletlerinden yana kaymasına yol açtı. Bu durumdan endi şelenen Türkiye, İstanbul’da sıkıyönetim ilan ederek sınır boyunda bazı güvenlik önlemleri aldı. Bu önlemlerin Bulgaristan’a kar şı olmadı ğını açıklamak amacıyla 17 Şubat 1941’de Ankara’da Türkiye ile Bulgaristan arasında bir bildiri imzalandı. Bildiri ile iki ülke birbirine saldırmamayı taahhüt etti.

Kısa bir süre sonra Bulgaristan Mihver devletlerin tarafına geçti (Mart 1941). Sava şta Mihver devletler yenilince tarafsızlı ğını ilan ederek (Eylül 1944), Türkiye’nin aracılı ğı ile Müttefikler ile anla şmak istedi. Ancak sonuç alınamadı. Sovyetler Birli ği Bulgaristan’ı i şgal etti ve Bulgaristan Halk Birli ği kuruldu (15 Ekim 1944).

150 Soysal. a .g.e , s. 422.

89

SONUÇ

Türkiye Cumhuriyeti’nin Atatürk dönemindeki dı ş politikası genel olarak incelendi ğinde her ülke ile Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesi do ğrultusunda ili şkiler kuruldu ğu görülür. Bulgaristan ile kurulan ili şkiler de hep bu temele dayandırılmı ştır. Yalnız dikkat edildi ğinde görülür ki Atatürk’ün bu ilkesi hiçbir zaman pasif bir politikanın veya muhafazakâr dü şüncenin ürünü olmamı ştır. Her ülke ile barı ş üzerine ili şkiler kurulurken barı ş adına ilk adımı atan, ülkelerarası ili şkilerde öncü rolü oynayan bir politika benimsenmi ştir.

Balkan Konferansları ba ğlamında Bulgaristan ile kurulan ili şkiler de bu do ğrultuda ve bölgesel barışın korunması üzerine olmu ştur. Dolayısıyla di ğer ülkelerin Bulgaristan üzerine duydukları endi şeler payla şılmakla birlikte Bulgaristan’a kar şı tavır almak yerine bu ülkeyi de Balkanlarda alınacak kararlara dâhil etme, mümkün olmadı ğında da Bulgar yetkililerle ikili temaslara girilerek bu ülkenin endi şelerini gidermek ve nabzını tutmak yönünde olmu ştur.

Balkan Konferanslarının ba şlatılması, Türkiye Cumhuriyeti’nin izledi ği aktif politikanın en güzel örne ğidir. Konferansların ba şlatılmasının esas sebebi Balkan devletlerini büyük ülkelerin boyunduru ğu altına girmeden bir çatı altında toplamak ve Balkanlarda alınacak toplu kararlarda söz sahibi olmaktır. İzlenen politikadan Türkiye’nin ba şlangıçta amacının Bulgaristan’ı da içine alacak bir olu şum oldu ğu açıktır. Bulgaristan’ın yayılmacı politikası nedeniyle bu mümkün olmayınca Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya’nın yaptı ğı gibi Bulgaristan’a bir tavır almak yerine Bulgaristan Balkan Paktına dâhil edilememi ş olsa da Balkan Paktı ile Bulgaristan arasında bir anla şma imzalanarak Bulgaristan’ın kararlarında söz sahibi olunmaya çalı şılmı ştır.

Balkan konferansları bu amaçla ba şlamı ş olmasa da Balkan Paktı’nın Bulgaristan’a kar şı bir olu şum oldu ğu kesindir. Bu olu şumun Yunanistan, Yugoslavya, Romanya ve Türkiye arasında ba şka tehditlere de etki edecek şekilde geli ştirilmesi dü şünülebilir miydi? Bu sorunu cevabını o dönem politikasına yön

90

veren araçlarla birlikte incelemek gerekir. Şu bir gerçektir ki yakla şan 2. Dünya Sava şı Balkan ülkelerinin tamamını huzursuz etmekteydi. Bu nedenle hiçbir ülke büyük devletlerin tepkisini çekecek bir ba ğıta imza atmak istemiyordu. Türkiye’nin Sovyetler Birli ği ile ilgili olarak koydu ğu çekince ve Yunanistan’ın İtalya ile ilgili olarak parlamentosunda aldı ğı karar buna en iyi örnektir. Bu nedenle Türkiye’nin Paktın etkilerini ba şka tehditleri de kapsayacak şekilde geni şletmesi mümkün olamazdı.

Bulgaristan’ın pakta dâhil olması mümkün olabilir miydi diye dü şünecek olursa Türkiye’nin konferanslara ba şlarken amacının bu yönde oldu ğu söylenebilir. Fakat ilerleyen görü şmelerde Bulgaristan’ın yayılmacı tavrı buna engel olmu ştur. Bulgaristan özellikle Yunanistan ba şta olmak üzere kom şuları üzerinde toprak talepleri ile görü şmelere gelince pakta dâhil olması dü şünülememi ştir. Yunanistan’ın konferanslardaki tavrı Bulgaristan ile yayılmacı emellerinden dolayı ili şkilerin kesilmesi ve bu ülkeye verilecek sert notalarla ve milletler cemiyetine yapılacak ba şvurularla Bulgaristan’ın engellenmesi olmu ştur. Böyle bir tavır sergilemenin sakıncalarını bilen Türkiye Cumhuriyeti hükümeti üçüncü Balkan konferansına kadar Bulgaristan’ı görü şmelerde tutmayı ba şarmı ştır. Üçüncü konferanstan sonra da di ğer ülkelerle yaptı ğı görü şmelerin Bulgaristan aleyhine olmadı ğını yaptı ğı temaslarla Bulgar yetkililere açıklayan Türkiye Bulgaristan ile olası bir sürtü şmeyi engellemi ştir. Türkiye Cumhuriyeti bu tavrı ile yalnızca iki ülke ili şkilerini istenilen barı şçık çerçevede tutmakla yetinmemi ş, aynı zamanda Balkanların barı ş içinde kalmasına da katkıda bulunmu ştur. Dönemin şartları içinde Bulgaristan ile hemen hemen bütün Balkan devletlerinin sorunları bulundu ğundan özellikle Yunanistan ba şta olmak üzere sıcak çatı şmaya varan sürtü şmeler gündeme gelebilirdi.

Burada tartı şılması gereken bir ba şka konu Balkan devletleri içinde yapılan ve tamamen savunmaya yönelik olan bu paktın Balkanlar dı şına kar şı bir savunma ve ortaklık paktı olup olamayaca ğıdır. Bunu tartı şmadan önce pakta imza koyan devletlerin öncelikli tehdit de ğerlendirmelerine de ğinmek gerekir. Paktın imzalandı ğı dönemde Yunanistan için en büyük tehdit şüphesiz ki İtalya’dır. Yugoslavya ve Romanya için de İtalya’nın tehdit olu şturabilece ği dü şünülse de bu devletler saldırıyı ço ğunlukla büyük devletlerin birinden beklemektedirler. Paktın Balkan yarımadası

91

dı şından gelecek tehditleri kapsaması şüphesiz daha verimli olurdu. Ayrıca böylelikle Paktın Avrupa devletleri arasında saygınlı olması ve topluca karar alaca ğı için dünya kamuoyunu olu şturmada etkili olması da sa ğlanabilirdi. Tüm bu olumlu sonuçlarına ra ğmen imzacı devletlerin geni şlemeye kar şı çıkmasının sebebi tehdit odaklarının bir olmamasıdır. Yunanistan için çok büyük bir tehlike arz eden İtalya’nın Türkiye üzerinde bir etkisi olması dü şünülemezdi. Yine Türkiye’nin do ğu kom şusu olan Sovyetler Birli ğine kar şı Yunanistan’ın tavır alması beklenemezdi. Ülkeler bu şekildeki bir geni şlemenin büyük devletlerle sava şa girme taahhüdü oldu ğunu dü şündükleri için buna yana şmamı şlar ve Yunanistan bununla birlikte parlamentosunda aldı ğı çekince kararını pakta imza koyan devletlere yollamı ştır.

Balkan Konferanslarında öncülük eden Türkiye Cumhuriyetinin yakla şan 2. Dünya Sava şının etkilerini de ğerlendirmelerine alması da Balkan Paktının olu şumunda büyük rol oynamı ştır. Balkan Konferanslarının devam etti ği günlerde Almanya’nın güçlenmesi, İngiltere, Fransa ve Sovyetler Birli ği arasında Almanya’ya kar şı alınan tavır ve Almanya’da yükselen Hitler iktidarı Atatürk’ün dikkatini çekmi ş ve bu do ğrultuda batı sınırını büyük devletlerin olası saldırılarına kar şı sa ğlam tutmak istemi ştir.

92

KAYNAKÇA

I. Resmi Yayınlar:

Düstur, Ter. III C.02, s.162.

Düstur , Ter. V, C. 8/2, S. 2134.

Düstur , Ter. III., C. 10, s. 653 (1439).

Düstur , Ter. III. s. 16, s. 21.

Düstur , Ter. III, C.19, s.1168.

Düstur , Ter. III, C. 20, S. 162.

Düstur , Ter. III, S. 1550 (667).

TBMM Zabıt Ceridesi , Devre 2, C. 26, s. 125.

II. Süreli Yayınlar:

A. Makaleler:

Aras, Tevfik R.,: “Türkiye-Bulgaristan İli şkileri”, Yeni Tanin , 30 Eylül 1965.

Ayı şığı, Metin: “Bulgaristan’da Türk Tarihi Etkileri”, Askeri Tarih Dergisi , Sayı: 4 (A ğustos 2004).

93

Canlı, Mehmet: “Mustafa Kemal’in Sofya Ate şemilterli ği ve Buradaki Faaliyetleri,” Türk Kültürü , Sayı 379, Kasım 1994.

Çapa, Mesut: “Bulgaristan ve Kıbrıs Türklerinin Anadolu’ya Yardımları”, Türk Kültürü , Sayı 320, Aralık 1989.

Deliorman, Altan: “Mustafa Kemal’in Askeri Ata şe Olarak Bulgaristan’daki Faaliyetleri,” Türk Kültürü , Sayı 25, Kasım 1964.

Ercan, Yavuz: “Balkan Türkleri ve Bulgarlar”, Belleten , Cilt LIV, Sayı 209, Nisan 1990.

Ero ğlu, Hamza: “Türk-Bulgar ili şkileri ve 1925 Tarihli Dostluk Antla şması”, Belleten C:LI, Sayı: 210 Aralık 1987’den ayrıbasım, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1988.

Kafeso ğlu, İbrahim: “Türk Bulgarların Tarih ve Kültürüne Kısa Bir Bakı ş”, Güney-Do ğu Avrupa Ara ştırmaları Dergisi , 1981.

Özbek, Hüseyin: “Uluslararası Ceza Mahkemesi Üzerine”, İstanbul Barosu Dergisi , Nisan 2006, Sayı:29.

Soysal, İsmail: “1939 Türk-İngiliz –Fransız İttifakı”, Belleten , Ankara, 1982, Türk Tarih Kurumu, C.XLVI, Sayı: 182.

Soysal, İsmail “Türkiye’nin Batı İttifakına Yöneli şi (1934–1937)”, Belleten , Ankara, 1981, TTK Basımevi, C. 45, Sayı: 177.

94

Talat, Memduh: “M. Titulesko’nun Sofya Ziyaretinin Neticeleri”, Cumhuriyet , 11 Mart 1934.

Teveto ğlu, Fethi: “Atatürk’le Samsun’a Çıkanlar’dan : II Cevad Abbas Gürer ve Muzaffer Kılıç”, Türk Kültürü , C. VII, Sayı 83, Eylül 1969.

Yunus Nadi: “Balkan Antantına Do ğru”, Cumhuriyet , 4 Aralık 1933.

B. Haberler:

Anadolu Ajansı , 7 Mart 1935.

Anadolu Ajansı , 8 Mart 1935.

Anadolu ajansı , 12 Kasım 1936.

Ayın Tarihi , Mart 1924.

Ayın Tarihi , Ocak 1924.

Ayın Tarihi , Ocak 1932 .

Ayın Tarihi , Kasım 1933.

Ayın Tarihi , Kasım 1933.

Ayın Tarihi , Haziran 1937.

Cumhuriyet , 12–18 Mart 1921.

Cumhuriyet , 2 Nisan 1934.

Cumhuriyet , 8 Mart 1929.

95

Cumhuriyet , 3 Şubat 1931.

Cumhuriyet , A ğustos-Ekim 1931.

Cumhuriyet , 15 Eylül 1931, Sayı:2643.

Cumhuriyet , 6 Eylül 1931, Sayı:2634.

Cumhuriyet , 17 Eylül 1931, Sayı:2645.

Cumhuriyet , 10 Ekim 1933, Sayı:3351.

“Balkan Misakı ve Bulgaristan”, Cumhuriyet , 2 Nisan 1934.

“İktisat İş leri”, Cumhuriyet , 30 Temmuz 1924.

Hakimiyet-i Milliye , 6 Mart 1929.

Hâkimiyet-i Milliye , 24 Ekim 1931, Sayı:2683

Hâkimiyet-i Milliye , 3 Kasım 1931, Sayı:2694.

Hâkimiyet-i Milliye , 28 Aralık 1933, s.12.

Hâkimiyet-i Milliye , 30 Kasım 1933, Sayı: 5884, s.16.

Hâkimiyet-i Milliye , 8 A ğustos 1934, s.5.

Hâkimiyet-i Milliye , 21 A ğustos 1934, s.1.

Hâkimiyet-i Milliye , 4 Eylül 1938, s.3.

Slovo Sofya , Sayı:332 (4 Eylül 1937), s.5, Çev.: İbrahim Mert, 4 Nisan 2006.

Slovo Sofya , Sayı:379 (21Kasım 1937), s.2, Çev.: İbrahim Mert, 4Nisan 2006

Slovo Sofya , Sayı:338 (10 Eylül 1937), s.4, Çev.: İbrahim Mert, 4 Nisan 2006

Ulus , 4 Nisan 1932, s.44.

Ulus , 2 Şubat 1938, s.2.

96

Ülkü, Nisan 1934, c.3, No.14, s.269.

Yeni Asır , İzmir, 14 Haziran 1934

III. Kitaplar:

Ahmad, Feroz : Modern Türkiye’nin Olu şumu , Çev: Yavuz Alogan, Sarmal Yayınları, İstanbul, 1955.

Ak şin, Aptülahat: Atatürk’ün Dı ş Politika İlkeleri ve Diplomasisi , TTK Basımevi, Ankara 1991.

Alp, İlker: Belge ve Foto ğraflarla Bulgar Mezalimi (1878 – 1989) , Ankara, Trakya Üniversitesi Yayınları, 1990.

Anderson, M. Smith: Do ğu Sorunu , Çev. İdil Eser, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2001.

Aras, T. Rü ştü: Görü şlerim , İstanbul, [y,y], 1968.

Armao ğlu, Fahir: 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi ( 1789 – 1914 ) , Ankara: T.T.K. Basımevi, 1997.

97

Armao ğlu, Fahir: 20.Yüzyıl Siyasi Tarihi , İstanbul, Alkım Yayınevi, 1997.

Atatürk, M. Kemal: Nutuk , yay. haz. Zeynep Korkmaz, Ankara, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Aatürk Ara ştırma Merkezi, 1994.

Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri , C.2, Atatürk Ara ştırma Merkezi, Ankara, 1997.

Atatürk’ün Milli Dı ş Politikası, C: II, Kültür Bakanlı ğı Yayınları, Ankara, [t,y].

Balkan Harbinde Türk-Bulgar Harbi , Çev. Alb. Murat Tunca, Bulgaristan Harbiye Nezareti Genelkurmay Dairesi Harp Tarihi Encümeni Yayını, İstanbul Askeri Matbaası, İstanbul, 1943.

Bayur, Yusuf Hikmet: Türk Devleti’nin Dı ş Siyasası , İstanbul, TTK Yayınları, 1973.

Beli ğ, Mahmut: Bulgar Komitalarının Tarihi ve Balkan Harbinde Yaptıkları , İstanbul Askeri Matbaası, İstanbul, 1936.

Bill, John D.: Peasants in Power: Alexandre Stamboliski and The Bulgarian National Union: 1889–1923 , Princeton University Pres, Princeton, New Jersey, 1977.

98

Çakır, Leyla: Bulgaristan Türkleri , İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Fakültesi Uluslararası İli şkiler Anabilim Dalı; İstanbul,1997.

Çetin, Erol: Bulgaristan Prensli ği İle Osmanlı İmparatorlu ğu Arasındaki Siyasi İli şkiler (1878-1908) , İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İli şkiler Anabilim Dalı; İstanbul, 2003.

Dilan, Hasan Berke: Türkiye’nin Dı ş Politikası 1923–1939 , Trakya Ünv. İİ BF Uluslar arası İli şkiler Bölümü, [t,y].

Erendil, Muzaffer: Tarihte Türk-Bulgar İli şkileri , Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1979.

Feza, Süleyman: Balkan Sava şları , İstanbul 1987, Harp Akademileri Matbaası.

Gönlübol, Mehmet; Cem Sar: Olaylarla Türk Dı ş Politikası , Ankara, A.Ü.S.B.F.Yay., C.I., X.Baskı, 1982.

Grozdev, Grozdi: Bulgaristan ile Türkiye Arasında 1920-1922 dönemindeki Askeri Politik İli şkiler, Atatürk ve Stamboliyski, Türk- Bulgar İli şkileri Üzerine , Ulusal Stratejik Ara ştırma Merkezi, Sofya, 2001.

99

Hakov, Cengiz: Türkiye’nin Kurtulu ş Sava şı ve Aleksandır Stamboliyski Hükümeti Atatürk ve Stamboliyski Türk Bulgar İli şkileri Üzerine , Ulusal Stratejik Ara ştırma Merkezi, Sofya, 2001.

Hakov Cengiz: “Edirne’de Bulgar Ba ş Konsolosu Todor Markov’un Bulgaristan ile Yeni Türkiye Arasında Dostane İli şkiler Kurulmasındaki Rolü“, Trakya Üniversitesi Balkan Uygulama ve Ara ştırma Merkezi tarafından Trakya Üniversitesinin 20. Yılı Kutlama Etkinlikleri ba ğlamında 29 Mayıs 2002’de düzenlenen Uluslararası Panelde Sunulan Bildiri , Edirne, 2002.

Hakov, Cengiz: “1925 Türk-Bulgar Antla şması Ve İki Ülke Arasında Askıda Kalmı ş Sorunların Çözümü”, XII. Türk Tarih Kongresi Ankara, 12-16 Eylül 1994, Kongreye Sunulan Bildiriler , Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1999, IV. Cilt.

Hakov, Cengiz: Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk ve Türk- Bulgar İli şkileri 1913–1938 , Ankara, Ba şbakanlık Devlet Ar şivleri Genel Müdürlü ğü Yayınları, No:16, 2002.

Hakov, Cengiz : İkinci Dünya Sava şı Arifesi ve Ba şlangıç Döneminde Bulgar- Türk İli şkilerinin Bazı Siyasi Yönleri , IX. Türk Tarih Kongresi (21-25 Eylül 1981) Kongreye Sunulan Bildiriler , c.3, Ankara, TTK Basımevi, 1988.

Hatipo ğlu, M. Murat: Yakın Tarihte Türkiye ve Yunanistan(1923–1954) , Ankara, 1997, [y.y]

100

İkinci Dünya Sava şı Yılları, Dı şişleri Bakanlı ğı Yayınları, Ankara, 1973.

İnönü, İsmet: Hatıralar , 2. Kitap, İstanbul, Bilgi Yayınevi, 1987.

Kösebey, O ğuzcan: Osmanlı İmparatorlu ğundan Günümüze Türk-Bulgar İli şkileri , İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Fakültesi Uluslararası İli şkiler Anabilim Dalı, İstanbul, 2000.

Kılıçarslan, Ali: Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurulu şundan Günümüze Türk- Bulgar İli şkileri , İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Fakültesi Uluslararası İli şkiler Anabilim Dalı, İstanbul, 2002.

Kinross, Lord: Atatürk: Bir Milletin Yeniden Do ğuşu, Çev: Necdet Sander, Altın Kitaplar, 12. Basım.

Memi şoğlu, Hüseyin: Geçmi şten Günümüze Bulgaristan’da Türk E ğitim Tarihi , Ankara, Kültür Bakanlı ğı Yayınları, 2002.

Montreux ve Sava ş Öncesi Yılları (1935–1939) , Ankara, Dı şişleri Bakanlı ğı Yayınları, Ara ştırma ve Siyaset Planlama Genel Müdürlü ğü, [t,y].

101

Meray, Seha L: Motreux Bo ğazlar Konferansı, Tutanaklar, Belgeler , Ankara, A.Ü Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1976.

Olcay, Osman: Sevres Antla şmasına Do ğru , Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara, 1981.

Oran, Baskın: Türk Dı ş Politikası, Kurtulu ş Sava şından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar , Cilt. I, İleti şim Yay., İstanbul 2001.

Ortaylı, İlber: “Mustafa Kemal Atatürk’ün Bulgaristan’daki Yılları,” XIII. Türk Tarih Kongresi Bildirileri , C.3,1989.

Öztürk, Osman M.: Türk Dı ş Politikasında Balkanlar, Balkan Diplomasisi , Ömer E. Lütem ve Birgül Demirta ş Co şkun, Ankara, Asam Yayınları, 2001.

Özersay, Kudret Türk Bo ğazlarından Geçi ş Rejimi , Ankara, Mülkiyeliler Birli ği Vakfı Yayınları, 1999.

Pavlowitch, Stevan K: A History Of The Balkans 1804-1945 ,, Longman; 1999.

Sander, Oral: Siyasi Tarih , [y.y.], İstanbul, 1984.

Sander, Oral: Siyasi Tarih, İlkça ğlardan 1918’e , Ankara, İmge Kitabevi,1994.

102

Sander, Oral: Balkan Geli şmeleri ve Türkiye (1945–1965) , Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara, 1969.

Sarıca, Murat: Birinci Dünya Sava şından Sonra Avrupa’da Barı şı Sürdürme ve Koruma Çabaları (1919–1929) , İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını, İstanbul, 1982.

Sarıkoyuncu, Ali: Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk ve Türk-Bulgar ili şkileri (1913–1938) , Ba şbakanlık Devlet Ar şivleri Genel Müdürlü ğü Yayınları, Ankara, 2002.

Soysal, İsmail: 1934 Balkan Paktı, Türk Tarih Kurumu, Hikmet Bayur Anısına Hazırlanan Kitap , Ankara, 1983.

Soysal, İsmail: Türkiye’nin Siyasal Anla şmaları (1920–1945) , Ankara, TTK Basımevi, 1989, 1. cilt.

Şim şir, Bilal: Bulgaristan Türkleri (1878 – 1985) , Ankara, Bilgi Yayınevi,1986.

Şim şek, Halil: Türk-Bulgar İli şkileri ve Göç , İstanbul, Harp Akademileri Basımevi,1999.

Tatarlı, İbrahim: “İki Dünya Sava şı Arasındaki Dönemde Atatürk ve Modern Türkiye’nin Bulgaristan Parlamentosu’nda De ğerlendirilmesi”, Atatürkçülük ve Modern Türkiye-

103

Uluslararası Konferansı , A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara, 1998.

Tu ğlacı, Pars: Bulgaristan ve Türk-Bulgar İli şkileri , İstanbul,1984.

Turan, Sibel: “Türk- Bulgar İli şkilerinin Kurulu ş Sürecine Bir Bakı ş”, Türkiye-Bulgaristan İli şkilerinin Güncel Problemleri ve Hukuki Yönleri, Der. Emila Kandeva Bourgas Free University, Bourgas, 2000.

Turan, Sibel: Türkiye’nin Co ğrafi Konumunun Dı ş Politikasına Etkisi , İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İli şkiler Anabilim Dalı; İstanbul,1992.

Türke ş, Mustafa : The Balkan Pact and Its Immediate Implication For The Balkan States 1930–1934, (basılmamı ş doktora tezi) Middle Eastern Studies, January 1994, Vol.30, No.1.

Türkiye'nin Dı ş Politikasında 50 Yıl, Cumhuriyetin ilk on yılı ve Balkan Paktı , Dı ş İş leri Bakanlı ğı Yayınları, Ankara, 1974.

Velikov, Stefan: Kemalist İhtilal ve Bulgaristan , Çev. Naime Yılmaer, İstanbul, Kita ş Yayınları,1969.

Velikov, Stefan: “Kemal Atatürk ve Bulgaristan”, VIII. Türk Tarih Kongresi Bildirileri , C. 3, 1983.

104

Velikov, Stefan: “Kemal Atatürk ve Bulgar-Türk İli şkileri”, IX. Türk Tarih Kongresi Bildirileri , C.3, 1989.

Ye şilyurt, Ali Haydar: Atatürk ve Kom şumuz Bulgaristan , İstanbul, Ta ş Matbaası, [t,y].

Yınanç, Refet: Türk-Bulgar İli şkileri: Uluslararası Güvenlik Sorunları ve Türkiye , Seçkin Yayınları, Ankara, 2002.

IV. İnternet:

Birle şmi ş Milletler (Çevrimiçi) www.un.org/signedtasks/index.html, 27 Mayıs 2005.

Lozan Barı ş Anla şması , (Çevrimiçi) http//www.belgenet.com/lozan.html, 21 Haziran 2006.

Pavlowich, Ivan (Çevrimiçi) www.geocities.com/Broadway/stage1335/bg- hisz.html,B:D 13..03.2003.

105

EKLER

EK-A TÜRK İYE CUMHUR İYET İ İLE BULGAR İSTAN KRALLI ĞI ARASINDA DOSTLUK ANLA ŞMASI

(Traite d'Amitie)

Ankara, 18 Ekim 1925

(Metin)

Türkiye Cumhuriyeti ile Bulgaristan Krallı ğı, aralarındaki içten dostluk ba ğlarını kurmak ve güçlendirmek özlemiyle ve iki Devlet arasında ili şkiler kurulmasının kendi uluslarının genlik ve mutlulu ğuna yararlı olaca ğı inancıyla, bir Dostluk Anla şması yapma ğa karar vermi şler ve bu amaçla, yetkili Temsilcileri olmak üzere,

Türkiye Cumhurba şkanı:

Dı şişleri Bakanlı ğı Müste şarı Tevfik Kâmil Bey'i,

Ve Bulgarlar Yüce Kralı:

Bulgaristan'ın Washington’da ola ğanüstü yetkili Temsilcisi ve Orta elçisi Mösyö Simeon Radeff’i atamı şlardır.

Adı geçenler, yöntemine uygun görülen yetki belgelerini veri ştikten sonra aşağıdaki hükümleri kararla ştırmı şlardır:

Madde 1. Türkiye Cumhuriyeti ile Bulgar Krallı ğı arasında bozulmaz bir barı ş ve içten ve sonsuz bir dostluk olacaktır.

Madde 2. Ba ğıtlı Yüksek Taraflar, iki Devlet arasındaki diplomasi ili şkilerini Devletler Hukuku kurallarına uygun biçimde kurmak konusunda anla şmı şlardır.

Taraflar, her birinin diplomatik Temsilcilerinin öteki taraf ülkesinde, kar şılıklı olma ko şulu ile, Devletler Genel Hukuku kurallarına dayanan bir i şlem görmesini kararla ştırmı şlardır.

106

Madde 3. Ba ğıtlı Yüksek Taraflar bir Ticaret Sözle şmesi, bir Oturma Sözle şmesi ve bir Hakem Anla şması yapma konusunda anla şmı şlardır.

Madde 4. Bu Anla şma onaylanacak ve onay belgeleri Ankara'da en kısa bir süre içinde veri şilecektir. İşbu Anla şma, onay belgelerinin veri şiminden 15 gün sonra yürürlü ğe girecektir.

Madde 5. İş bu Anla şmaya ba ğlı Protokol, onun bütünleyici bir parçasını olu şturur.

Bu hükümlere inanı şla, Tarafların yetkili Temsilcileri i şbu Anla şmayı imza etmi şler ona mühürlerini basmı şlardır.

1925 yılı, 18 Ekimde, iki örnek olarak, Ankara'da düzenlenmi ştir.

TEVF İK KÂM İL S. RADEFF

Türkiye ile Bulgaristan Arasında Yapılan Dostluk Anla şmasına

Ekli Protokol

A

İki Hükümet, azınlıkların korunmasına ili şkin olarak, Neuilly Anla şmasında [Bulgaristan ile Müttefiklerin 1919 Barı ş Anla şması] yazılı hükümlerin tümünden Bulgaristan'da oturan Müslüman azınlıklarım ve Lozan Anlaşmasında yazılı hükümlerin tümünden Türkiye’de oturan Bulgar azınlıklarını yararlandırma ğı, kar şılıklı olarak, yükümlenirler.

Neuilly ve Lozan Anla şmalarından her hangi birini imzalayan Devletlerin azınlıklar konusunda sahip oldukları tüm hakları Bulgaristan Türkiye'ye, Türkiye de Bulgaristan'a kar şılıklı olarak tanır.

Not: Anadili Bulgarca olan Hıristiyan dininden Türk uyrukları Bulgar azınlı ğından sayılacaktır.

B

Türkiye'nin 1912 yılı sınırları içinde do ğmu ş bulunan ve i şbu Protokolün imzalandı ğı güne dek Bulgaristan'a göç edip Bulgaristan'da yürürlükteki yasalar

107

uyarınca Bulgar uyruklu ğunu edinmi ş olan tüm Bulgarları Türk Hükümeti Bulgar uyru ğu sayar.

Bulgaristan'ın 1912 yılı sınırları içinde do ğmu ş bulunan ve i şbu Protokolün imzalandı ğı güne dek Türkiye'ye göç edip Türkiye'de yürürlükteki yasalar uyarınca Türk uyruklu ğunu edinmi ş olan tüm Müslümanları, Bulgar Hükümeti Türk uyru ğu sayar.

Evli kadınlar kocalarının ve 18 ya şından a şağı olan çocuklar ana-babalarının durumuna ba ğlı olacaktır.

Şurası da kararla ştırılmı ştır ki, yukarıda söz konusu olan Türk ve Bulgar uyrukları, (G) Paragrafında yazılı kategoriler kapsam dı şı kalmak üzere, Bulgaristan ve Türkiye topraklarında, kar şılıklı olarak, sahip bulundukları mallar üzerindeki mülkiyet haklarını korurlar.

İstanbul kenti dı şarıda kalmak üzere, Türkiye'nin Avrupa kıtasında bulunan topraklarında do ğup da Bulgaristan'a göç etmi ş olan Bulgarlar, yeniden söz konusu topraklarda yerle şmek isterler ise, Türkiye Hükümeti her ayrı hukuksal durumda bunu uygun görüp görmemekte tüm serbestli ğini saklı tutar. 1913 yılında Bulgaristan'a ba ğlanmı ş yerlerde (kazalarda) do ğmu ş olup da Türkiye'ye göç etmi ş olan Müslümanlar söz konusu yerlerde yeniden yerle şmek isterlerse, Bulgar Hükümeti özde ş hakkı saklı tutar.

Not: İş bu Protokol hükümleri uyarınca İstanbul, bu ad ile anılan Şehremaneti'nin [Belediye] 1912 Yasasıyla sınırlandırılan kesimlerden olu şur.

İstanbul kenti dı şarıda kalmak üzere, Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa kıtasındaki topraklarının yerli halkından olup da 5–18 Ekim 1912 gününden işbu Protokolün imzası gününe dek Bulgaristan'a göç etmi ş olan Bulgarların ve Balkan Sava şından sonra Osmanlı imparatorlu ğundan ayrılan toprakların yerli halkından olup da 5-18 Ekim 1912 gününden i şbu Protokol'ün imzası gününe dek Türkiye'ye göç etmi ş olan Müslümanların sahibi bulundukları her türlü ta şınmaz mallar, bulundukları ülkelerin Devletlerince, kar şılıklı olarak, edinilmi ş olacaktır.

D

108

Bulgaristan'da bulunup da Türk uyruklarının olan ya da Türkiye'de bulunup da Bulgar uyruklarının olan, yukarıdaki paragrafın uygulama alanı dı şındaki her türlü ta şınmaz mallar şu sırada yasal sahiplerinin tasarrufları altında de ğilse, yasal yoldan onların yerine geçenlere ya da vekillerine geri verilecektir. Söz konusu mallar konusunda her ne nedenle olursa olsun, uygulama, kural dı şı önlemler ve hükümlerin tümü, i şbu Protokol yürürlü ğe konulur konulmaz, ortadan kaldırılacaktır. El konulmu ş malların gelirleri tümüyle sahiplerine ödenecektir.

Göçmenler ya da yerli ki şilerce i şgal olunan mallar için sahiplerine hakça bir kira semeni biçilip ödenecektir.

İlgililer 5–18 Ekim 1912 den önce asıl ülkelerinden ayrıldıklarını, her biri bulundu ğu ülkenin Mahkemesi önünde, kanıtlamak zorundadır.

Şurası da kararla ştırılmı ştır ki, yukarıda yazılı tüm hükümler, her biri ilgili bulundu ğu duruma göre, (B) Paragrafının ilk iki Fıkrasında öngörülen ki şilerin malları için de uygulanır.

Bulgaristan'a ba ğlanan yeni topraklarda, daha önce edinilen haklar ve Osmanlı imparatorlu ğunun yetkili makamlarınca verilen yargısal belgeler ile resmi senetler, tersi yasal yoldan kanıtlanmadıkça, geçerli sayılır ve zedelenemez.

Ba ğıtlı Taraflar İstanbul Anla şması [1913 Türk - Bulgar Barı ş Anla şması] ile Eklerinin hükümlerini, iki Devlet arasında sınırı belirleyen bölümü dı şarıda tutulmak üzere, varlı ğı sona ermi ş ve geçerlili ği kalmamı ş saymak konusunda anla şmı şlardır.

Bulgaristan'da "Çalı şmaya dayanan Mülk Yasası" [Loi sur la Propriete Fonciere du Travail]'nın Türk uyruklarına uygulanma biçimi konusunda Bulgar yetkili Temsilcisince Türk yetkili Temsilcisine sunulan Mektup i şbu Protokolün bütünleyici bir parçasını olu şturacak ve onunla birlikte yürürlü ğe konulacaktır.

H

İş bu Protokolün uygulanmasında çıkabilecek zorluklar iki hükümet arasında siyasal görü şmelere konu olacaktır.

109

18 Ekim 1925 günü, Ankara'da iki örnek olarak düzenlenmi ştir.

TEVF İK KÂM İL S. RADEFF

Tutanak

Aşağıda imzası bulunan Türk ve Bulgar yetkili Temsilcileri, iki Hükümet arasında görü şülen Ba ğıtları — ki bunlar bir Dostluk Anla şması ve onun bütünleyici parçasını olu şturan ek Protokol ile bir Oturma Sözle şmesidir — imza etmek üzere, Ankara'da Dı şişleri Bakanlı ğında 18 Ekim 1925 günü toplanmı ştır. Bu Temsilciler ekli Protokol'ün (D) Paragrafının anlam ve kapsamını daha iyi belirlemek ve Hükümetlerinin kar şılıklı iyi niyetleri konusunda hiç ku şkuya yer vermemekteki yararları dü şünerek, söz konusu Paragraf hükümlerinin öngördü ğü malların, her iki Taraftan da hiç bir itiraz ileri sürülmeksizin, geri verilece ğini, Hükümetleri adına açıklarlar.

İş bu Tutanak iki örnek olarak düzenlenmi ştir.

TEVF İK KÂM İL S. RADEFF

Bulgar Yetkili Temsilcisinin Türk Yetkili Temsilcisine Mektubu:

Tevfik Kâmil Bey, Ankara, 18 Ekim 1925

Dı şişleri Bakanlı ğı Müste şarı

Ankara.

Bay Yetkili Temsilci,

Görü şmelerimiz sırasında açıkladı ğınız dile ği yerine getirmek üzere Bulgaristan'daki Türk uyruklarının "Çalı şmaya dayanan Mülk Yasası" uyarınca kamula ştırılan malları için Hükümetimin bu yasanın uygulanmasına ili şkin olarak Sırp - Hırvat ve Sloven Krallı ğı ile yaptı ğı Anla şmayı tümüyle uygulama ğı yükümlendi ğini Ekselanslarına do ğrulamakla onur duymaktayım.

En derin saygılarımın güvencesini kabul buyurmanızı dilerim, Bay Yetkili Temsilci.

S. RADEFF

110

EK-B TÜRK İYE İLE BULGAR İSTAN ARASINDA YAPILAN OTURMA SÖZLE ŞMES İ

(Convention d'Etablissement)

Ankara, 18 Ekim 1925

(Metin)

Bir yandan Türkiye,

Öte yandan, Bulgaristan,

Bulgaristan'da Türk ve Türkiye'de Bulgar uyruklarının oturma ko şullarını belirlemek iste ği ile, bu konuda bir Sözle şme yapma ğa karar vermi şler ve yetkili Temsilcileri olarak:

Türkiye Cumhurba şkanı:

Ankara'da Dı şişleri Bakanlı ğı Müste şarı Tevfik Kâmil Bey'i,

Ve Bulgarlar Yüce Kralı:

Bulgaristan'ın Washington’da ola ğanüstü yetkili Temsilcisi ve Orta elçisi Mösyö Simon Radeff'i atamı şlardır.

Adı geçenler yöntemine uygun ve geçerli görülen yetki belgelerini veri ştikten sonra a şağıdaki hükümleri kararla ştırmı şlardır:

Madde 1. Ba ğıtlı Taraflardan her birinin uyrukları öteki Taraf ülkesinde oturma ve yerle şme hakkına sahip olacaklar; böylece, o ülkede yürürlükteki yasalara uyarak, oraya serbestçe gidip gelebilecekler ve dola şım olanaklarını kullanabileceklerdir.

Madde 2. Ba ğıtlı Taraflar, Bulgaristan Türklerinin ve Türkiye Bulgarlarının iste ğe ba ğlı göçlerine hiç bir engel çıkarılmamasını kabul ederler.

Göçmenler yanlarında ta şınır mallarını ve hayvanlarını götürmek ve ta şınmaz mallarım serbestçe arıtmak hakkına sahip olacaklardır. Ta şınmaz mallarını kesin gidi şlerinden önce arıtmamı ş olanlar, göç gününden ba şlamak üzere, iki yıllık bir süre içinde bu arıtmayı yapmak zorundadır.

111

Malların arıtılmasından elde edilen paraları ilgililerin dı şarı çıkarma biçimi konusunda iki Hükümet arasında bir anla şma yapılacaktır.

Madde 3. Ba ğıtlı Taraflardan her birinin uyrukları öteki Taraf ülkesinde yasalar uyarınca ve Türkiye'de yerle şmi ş bir yapılageli ş [teamül] sonucu olarak liman i şçili ği, mavnacılık vb. gibi yurtta şlara ayrılanlar kapsam dı şı kalmak üzere, yurtta şlar ile e şit biçimde her türlü sanat ve ticareti yapmak ve her hangi bir sanat ve mesle ğe girmek hakkına sahip olacaklardır.

Ba ğıtlı Tarafların her birinin uyrukları, öteki Taraf ülkesinde yerle şmek ve ayrıca orada her türlü ticaret, sanat, i ş yapmak ya da mesle ğe girmek için, her ne ad altında olursa olsun, yerli uyruklardan alınanlardan ba şka ya da daha yüksek bir vergi, resim ve yükleme ba ğlı tutulmayacaktır.

Ba ğıtlı Taraflardan her birinin uyrukları öteki Taraf ülkesinde, ki şileri, malları, hakları ve çıkarları bakımından ve bu malların edinilmesi, tasarrufu, yararlanması, ba şkasına geçirimi ya da miras yolu ile ba şkasına geçirilmesi nedeniyle yerli uyruklara yüklenebilenlerden ba şka ya da yüksek hiç bir yükleme, do ğrudan do ğruya ya da dolaylı hiç bir resim ya da vergiye ba ğlı tutulmayacaktır.

Madde 4. Ba ğıtlı Taraflardan biri, gerek bir yasa hükmü gere ğince, gerek ahlâk ya da sa ğlık kollu ğu ya da dilencilik konusundaki yasalar uyarınca ve gerek Devletin iç ya da dı ş güvenli ğine ili şkin nedenlere dayanarak, ayrı ayrı uygulanacak önlemler ile, öteki Ba ğıtlı Tarafın uyruklarını sınır dı şı ederse, bu söz konusu Ba ğıtlı Taraf, onları almakla yükümlenir. Sınır dı şı edilen ki şilerin sınıra dek yol harcamaları çıkaran Tarafça kar şılanacaktır.

Madde 5. Ba ğıtlı Taraflardan her birinin uyrukları ötekinin ülkesinde, köylerdeki mülkler [biens ruaux] kapsam dı şında kalmak üzere, her türlü ta şınır ya da ta şınmaz malları, ülkenin yasalarına uygun biçimde edinme, tasarruf etme ve ba şkasına geçirme hakkına, kar şılıklı olma ko şulu ile, sahip olacaktır. Onlar satım, de ğiş - toku ş, ba ğış, vasiyet ya da ba şkaca çe şitli biçimlerde söz konusu mallar üzerinde tasarruf edebilecekleri gibi, yasal veraset, ba ğış ya da vasiyet yolu ile bu mallara sahip olabilecektir.

112

Söz konusu uyruklar, yukarıda anılan durumların hiç birinde, her ne ad altında olursa olsun, yerli uyruklardan alınan ba şka ya da daha yüksek yüklemler, resimler ya da vergilere ba ğlı tutulmayacaktır.

Madde 6. Ba ğıtlı Taraflardan her birinin uyrukları, ötekinin ülkesinde gerek kara ve deniz kuvvetlerinde, gerek ulusal ya da milis birliklerinde hiç bir askerlik görevine, ya da onun yerine geçen bir yükleme ba ğlı tutulmayacaktır.

Bu uyruklar her türlü zorunlu istikrazdan ba ğışık alacaktır. Onlar savunma harcamalarını kar şılamak için konulup yasa gere ği yerli uyruklara yüklenmeyen ba şkaca tüm parasal yüklemlerden de ba ğışık tutulacaktır.

Madde 7. Merkezleri Ba ğıtlı Taraflardan birinin ülkesinde bulunan ve o tarafın yasaları uyarınca kurulmu ş olan ticaret ve sanayi alanındaki anonim ya da ba şkaca ortaklıklar, öteki Tarafın ülkesinde, yöntemine uygun biçimde kurulmu ş olarak tanınacaktır. Bu ortaklıkların yetenekleri ve dava açma hakları kuruldukları ülkenin yasaları ile belirlenecektir. Onlar, kar şılıklı olma ko şulu ile ve ülkenin yasalarına uymak üzere, öteki Taraf ülkesinde kurulmak, her türlü sanat ve ticarette bulunmak ve her türlü ta şınır malları ve, i şlerini görmek için gerekli, ta şınmaz malları edinmek hakkına sahip olacaktır. Ku şkusuz bu durumda, ta şınmaz malların edinilmesinin ortaklı ğın asıl amacı olmaması gerekir.

Şurası da kararla ştırılmı ştır ki, Bulgaristan, kamu yararına bir niteli ğe sahip bulunması nedeniyle, tüm ülkelere uygulamak üzere, kimi özel sınırlamalara ba ğlı tutulan ya da tutulacak olan belirli sanat ve ticaretle ilgili Ortaklıkların kurulmasını yasaklamak hakkına sahip olacaktır. Bu durumda, Türkiye, yukarıda açıklanan kar şılıklı olma ko şulu gere ği, özde ş sanat ve ticareti yapan Bulgar Ortaklıklarını ülkesinde kabul etmemek hakkına sahip olacaktır.

Ba ğıtlı Taraflardan her birinin ticaret ve sanayi alanındaki anonim ya da ba şkaca Ortaklıkları öteki Tarafın ülkesinde, ticaret ve sanayi alanında çalı şmaları nedeniyle her ne ad altında olursa olsun, ulusal ortaklıklardan alınan ya da alınacak olanlardan ba şka ya da daha yüksek harçlara, resimlere, vergilere ve yüklemlere, hiç bir durumda, ba ğlı tutulmayacaktır.

113

Madde 8. Kamu yararı güdülmesiyle ilgili yasal bir neden bulunmadıkça ve önceden haklı bir zarar giderim ödenmedikçe, Ba ğıtlı Taraflardan birinin uyru ğunun öteki Taraf ülkesindeki malları kamula ştırılmayacak ya da onlar, geçici de olsa, mallardan yararlanmak haklarından yoksun bırakılmayacaktır, önceden açıklanmadıkça hiç bir kamula ştırma i şlemi yapılmayacaktır.

Madde 9. Ba ğıtlı Taraflardan her birinin uyrukları, öteki Taraf ülkesinde, kişi ve mallarının yasal ve yargısal korunması konusunda yerli uyrukların yararlandı ğı korumanın özde şinden yararlanacaktır. Böylece onlar Mahkemelere serbestçe ba şvurabilecek ve yerli uyrukların ba ğlı oldu ğu ko şullar çerçevesinde, dava açabilecek ve savabilecektir. Kefillik akçesi ve ücretsiz yargısal yardım konusundaki hükümler bunun dı şında kalıp, Taraflar arasında yapılacak özel bir Sözle şme ile düzenleninceye dek, yerel yasalar uyarınca çözümlenecektir.

Madde 10. Ba ğıtlı Taraflar, uyruklarının ki şi haklarına ili şkin konularda, ba şka deyi şle evlilik, mal rejimi, bo şanma, ayrılık, cihaz, babalık, evlâtlık, evlat edinme, yetenek, erginlik, göçmenlik, kısıtlılık konularında; ta şınır mallarla ilgili olarak da vasiyet ve vasiyetsiz miras alma ya da mirasın bölüşülmesi ve arıtılması ve genellikle aile hukuku i şlerinde yalnız söz konusu uyrukların ba ğlı oldu ğu ülkede kurulu ulusal Mahkemeler ya da öteki ulusal makamlar yetkili olacaktır.

İş bu hüküm Devletler Hukukuna ya da yapılacak özel Sözle şmelere göre Konsolosların nüfus kayıtlarına ili şkin konularda sahip oldukları özel görevleri zedelemedi ği gibi, Ba ğıtlı Taraflar Mahkemelerinin, dava sırasında davaya Taraf olanlarla ilgili bulunup ulusal Mahkemelerin ya da öteki ulusal makamların yetkisine girdi ği yukarıda belirtilen i şlere ili şkin kanıtları istemek ve almak konusundaki haklarını da zedelemez.

Madde 11. İş bu Sözle şme, onay belgelerinin veri şiminden bir ay sonra, yürürlü ğe girecek ve süresi 4 yıl olacaktır. E ğer Sözle şme bu sürenin sona ermesinden en az 6 ay önce ortadan kaldırılmazsa, ortadan kaldırılıncaya dek, yürürlükte kalacak ve i şbu ortadan kaldırma i şlemi ancak 6 aylık bir sürenin sonundan sonra geçerli ve etkili olacaktır.

114

Madde 12. İş bu Sözle şme, onaylanacak ve onay belgeleri en kısa süre içinde Ankara'da veri şilecektir.

Bu hükümlere inançla, Taraftarların yetkili Temsilcileri i şbu Sözle şmeyi imza etmi şler ve mühürlerini basmı şlardır.

18 Ekim 1925 günü, Ankara'da iki örnek olarak düzenlenmi ştir.

TEVF İK KÂM İL S. RADEFF

Türkiye'nin Milletler Cemiyeti üyesi olması göz önünde tutularak, Milletler Cemiyeti Yasası dı şında, Rio de Janerio Anla şmasında öngörülen uzla ştırma yöntemine ancak her bir konuda ilgili Devletlerin onamı alındıktan sonra ba şvurulabilir.

Bu çekince Rio de Janerio Anla şmasının 5. Maddesine tümüyle uygun dü şmektedir.

Bundan ba şka, Cumhuriyet Hükümeti, ülkede yürürlükteki yasalar ile Rio de Janerio Anla şmasının 5. Maddesi (d) Fıkrası uyarınca iç hukuk yetkisi içine giren bir sorunun daha sonra yeniden karara ba ğlanmak ya da uzla ştırma yöntemine ba ğlı tutulmak üzere herhangi bir uluslararası kurulu şa sunulamayaca ğını özellikle belirtmek gere ğini duymaktadır.

İş bu katılma, toprak konularında her hangi bir uyu şmazlı ğın do ğrudan do ğruya ya da dolaylı olarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetince tanınması ya da görü şünün de ğişmesi anlamına gelmeyecek; sınırların bugünkü durumunda hiç bir kural dı şılık olmaksızın, herhangi bir toprak anla şmazlı ğı söz konusu olmayacaktır. Katılma, bundan ba şka, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetince Milletler Cemiyeti Yasasıyla üstlenilen yükümlerin geni şletilmesi ya da yenilenmesi sonucunu do ğurmayaca ğı gibi, i şbu Hükümetin Uluslararası Sürekli Adalet Divanı Yasasının 36. Maddesinin iste ğe ba ğlı hükmüne katılması sırasında belirlenmi ş olan konularda bir uzla şmaya, ya da yargı ve hakem kararına dayanan bir çözüm biçiminin kabulü anlamına da gelmeyecektir. Türkiye Hükümetinin bugünkü topraklarının bütünüyle ve ula şım yolları üzerindeki haklarıyla birlikte, egemenlik haklarının tartı şılmasını gerektirebilecek, içerik ve biçim açısından, tüm konular bunun kapsamına girer.

115

İş bu katılma i şlemi Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylanmasından sonra, Türkiye için kesin biçimde geçerli olacaktır.

Bu fırsattan yararlanarak, önem ve yararı dünyaca de ğerlendirilen böyle bir barı ş aracının gerçekle ştirilmesinde büyük çaba ve yardımından ötürü Ekselanslarınızı kutlama ğı bir ödev bilirim.

En yüksek saygılarımın güvencesini kabul buyurmanızı dilerim, Sayın Bakan.

Dr. TEVF İK RÜŞTÜ

EK-C TÜRK İYE İLE BULGAR İSTAN ARASINDA TARAFSIZLIK, UZLA ŞTIRMA, YARGISAL ÇÖZÜM VE HAKEML İK ANLA ŞMASI

(Traite de Neutralite, de Conciliation, de Reglement Judiciaire entre la Turcruie et la Bulgarie)

(Ankara, 6 Mart 1929) (Metin)

Bir yandan Türkiye,

Öte yandan Bulgaristan,

Türkiye Cumhuriyeti ile Bulgaristan Krallı ğını birbirine ba ğlayan geleneksel ba ğları güçlendirmek ve iki ülke arasında çıkabilecek uyu şmazlıkları, uzla ştırma, yargısal çözüm ve hakem yolu ile çözümlemek iste ğini gösterdiklerinden, bu amaçla bir anla şma yapma ğa karar vermi şler ve yetkili temsilcileri olarak;

Türkiye Cumhurba şkanı:

Türkiye Cumhuriyeti Dı şişleri Bakanı, İzmir Milletvekili Sayın Dr. Tevfik Rü ştü’yü;

Bulgarlar Yüce Kralı:

116

Bulgaristan’ın Ankara Ortaelçisi Sayın Theodore C. Pavloff’u atamı şlardır.

Adı geçen ki şiler yöntemine uygun belgelerini birbirine sunduktan sonra, aşağıdaki hükümleri kararla ştırmı şlardır :

Madde 1. Ba ğıtlı Yüksek Taraflar, Bulgaristan ile Türkiye arasında 18 Ekim 1925 günü yapılmı ş Dostluk Anla şmasının 1. Maddesine aykırı dü şebilecek siyasal ve ekonomik hiçbir anla şmaya [Antanta] girmeme ği yükümlenir.

Madde 2. Ba ğıtlı Taraflardan biri, barı şçı tutumuna kar şın, ba şka bir ya da birçok Devletin saldırısına u ğrarsa, öteki Taraf, uyu şmazlı ğın tüm süresince, tarafsız kalacaktır.

Madde 3. Ba ğıtlı Yüksek Taraflar arasında çıkıp da diplomasi yolundan çözümlenmeyen her türlü uyu şmazlıklar, i şbu Anla şmada saptanan ko şullar çerçevesinde, uzla ştırma, yargısal çözüm ya da hakem yöntemine ba ğlı tutulacaktır.

Madde 4. Üçüncü Maddenin hükümleri Ba ğıtlı Yüksek Taraflar arasında yürürlükte bulunan Anla şmalar uyarınca, iki Taraftan birinin yetkisi içine giren sorunlara uygulanmaz.

Anılan hükümler, egemenlik haklarına ili şkin sorunlarda da uygulanmaz. Ba ğıtlı Yüksek Taraflardan her biri, bir sorunun egemenlik haklarına ili şkin olup olmadığını yazılı bir açıklama ile belirtmek hakkına sahip bulunacaktır.

Bununla birlikte, öteki Taraf söz konusu sorunun egemenlik alanına girmesine kar şı çıkarsa, o sorunun egemenlik hakkıyla ilgili olup olmadı ğını belirlemek için mahkemeye ba şvurabilecektir.

Madde 5. (1) E ğer bir uyu şmazlı ğın konusu, iki Taraftan birinin iç yasalarınca, yargı makamlarının yetkisine giriyorsa, o Taraf, ilgili makamlarca akla uygun süreler içinde kesin bir karar verilmeden önce bu uyu şmazlık konusunda i şbu Anla şmada öngörülen çe şitli yöntemlere ba şvurulmasına kar şı çıkabilir.

117

(2) Bu durumda, i şbu Anla şmada öngörülmü ş yöntemlere ba şvurmak isteyen Taraf, bu iste ğini söz konusu karar gününden ba şlamak üzere, bir yıl içinde, öteki Tarafa bildirecektir.

Madde 6. Tarafların birbirinden bir hak istemiyle ilgili olup diplomasi ve uzla ştırma yolu ile çözülemeyen uyu şmazlıklar, e ğer onlar bir hakemlik anla şması yapıp a şağıda yazılı ko şullar içinde, bir Hakemlik Mahkemesine ba şvurmak için anla şmazlarsa, bir karar almak üzere Uluslararası Adalet Divanına sunulacaktır.

Yargı ya da hakem kararı Devletler Hukuku ilkeleri uyarınca verilecektir.

Madde 7. Taraflar önceki Maddede söz konusu uyu şmazlıkların bir Hakemlik Mahkemesine sunulması konusunda anla şmı şlarsa, bir hakemlik anla şması düzenlenerek, bunda uyu şmazlı ğın konusu, hakemlerin seçimi ve izlenecek yöntem saptanacaktır.

Hakemlik anla şmasında yeterince bilgi ve açıklık bulunmazsa, Uluslararası Anla şmazlıkların Barı şçı Yoldan Çözümüne ili şkin 18 Ekim 1907 günlü La Haye Sözle şmesi hükümleri kendili ğinden uygulanacaktır.

Madde 8. Önceki Maddede sözü edilen Hakemlik Anla şması konusunda Taraflar anla şamazlar ya da hakemler atanamazsa, üç aylık bir süreden sonra, Taraflardan her hangi biri uyu şmazlı ğı do ğrudan do ğruya bir dilekçe ile Uluslararası Sürekli Adalet Divanına sunmakta serbest olacaktır.

Madde 9. Yargı ya da hakem kararı, Taraflardan birinin bir yargı makamı ya da her hangi bir ba şka makamınca verilen bir karar ya da alınan bir önlemin Devletler Hukukuna, tümüyle ya da bir bölümü ile, aykırı oldu ğunu gösterirse ve söz konusu Tarafın Anayasa Hukuku bu karar ya da önlemin sonuçlarının ortadan kaldırılmasına olanak vermez ya da yalnızca bir bölümün ortadan kaldırılmasına olanak verirse, yargı ya da hakem kararı ile, zarar gören Tarafa haklı bir zarar-giderim verilmesi konusunda Taraflar anla şmı şlardır.

118

Madde 10. (1) Üçüncü Maddede söz konusu her türlü uyu şmazlıklar için, 4. Madde hükümleri saklı kalmak üzere, Ba ğıtlı Yüksek Taraflar, Uluslararası Sürekli Adalet Divanı önünde bir i şleme giri şmeden ya da hakeme ba şvurmadan önce, i şbu Anla şmada öngörülen uzla ştırma yöntemine ba şvurmayı yükümlenirler.

(2) Uzla ştırma giri şimi sonuç vermezse, Uzla ştırma Komisyonunun uyu şmazlık, Uluslararası Sürekli Adalet Divanına ya da 71. Maddede öngörülen Hakemlik Mahkemesine sunulacaktır.

(Madde 11–25 Uzla ştırma Komisyonunun kurulu ş ve i şlerine ili şkin olup buraya alınmamı ştır).

Madde 26. (1) Uzla ştırma Komisyonu çalı şmalarının sona ermesini izleyen ay içinde Taraflar anla şmazsa, onlardan herhangi biri, uyuşmazlı ğın, Devletler Hukuku ilkelerine göre karar verecek olan Uluslararası Sürekli Adalet Divanına sunulmasını isteyebilir.

(2) Uyu şmazlık, Divanın görü şüne göre, hukuksal nitelikte de ğilse ve ona bir devletler hukuku kuralı uygulanamazsa, Divanın onu hakgözetirlik ilkesine göre çözebilmesinde Taraflar anlamı ştır.

Madde 27. (1) Taraflar yargı ve hakem kararının ya da Uzla ştırma Komisyonunca önerilecek olan düzenlemenin [arrangement] uygulanmasını bozabilecek her türlü önlemden kaçınma ğı ve genellikle uyu şmazlı ğı ağırla ştırabilecek, ya da geni şletebilecek davranı şlardan uzak durma ğı yükümlenirler.

(2) Uyu şmazlık Uzla ştırma Komisyonuna sunulmu ş bulunuyorsa, Komisyon uygun gördü ğü geçici önlemleri Taraflara ö ğütleyebilir.

Madde 28. i şbu Maddenin yorum ve uygulanmasına ili şkin uyu ş- mazlıklar Uluslararası Sürekli Adalet Divanına sunulacaktır.

Madde 29. (1) İş bu Anla şma onaylanacak ve onay belgeleri Sofya’da veri şilecektir.

(2) Anla şma onay belgelerinin veri şimi gününde ba şlayarak,

119

5 yıllık süre için yapılmı ştır.

(3) Eğer bu sürenin sona ermesi gününden en az 6 ay önce ona son verildi ği bildirilmezse, ikinci bir 5 yıllık süre daha yürürlükte kalacak ve daha sonra da böylece süresi uzayacaktır.

(4) Taraflardan her hangi birince Anla şmayı sona erdirebilme hakkı zedelenmeksizin, sürenin sona ermesi sırasında, daha önce ba şlanmı ş olan i şlemler, çözüm çalı şmaları sonuçlanıncaya dek, sürdürülecektir.

Bu hükümlere olan inançla, yukarıda adları yazılı yetkili Temsilciler, işbu Anla şmayı imzalamı şlardır.

Ankara’da, 6 Mart 1929 günü iki örnek olarak düzenlenmi ştir.

Dr. TEVF İK RÜŞTÜ TH. PAVLOFP

120

EK-Ç BALKAN ANLA ŞMA YASASI

(Pacte d'Entente Balkanicpıe)

Atina, 9 Şubat 1934

(Metin)

Balkanlarda barı şın güçlendirilmesine katkıda bulunmak iste ğinde olan;

Briand - Kellogg Yasasının ve Milletler Cemiyeti Genel Kurulunun onunla ilgili kararlarının temelindeki anla şma ve uzla şma dü şününe sahip bulunan;

Daha önceki ba ğıtsal yükümlere saygılı olma ğa ve Balkanlarda bugün kurulu toprak düzeninin sürdürülmesini [maintien de l'ordre territorial] güvence altına alma ğa [assurer] kesinlikle kararlı olan,

Türkiye Cumhurba şkanı, Yugoslavya Yüce Kralı, Yunanistan Cumhurba şkanı ve Romanya Yüce Kralı bir,

Balkan Anla şma Yasası yapma ğı kararla ştırmı ş ve bu amaçla, yetkili Temsilcileri olarak;

Türkiye Cumhurba şkanı:

Dı şişleri Bakanı Sayın Tevfik Rü ştü'yü;

Yugoslavya Yüce Kralı:

Dı şişleri Bakanı Sayın Bogolioub Jevtich'i;

Yunanistan Cumhurba şkanı: Dı şişleri Bakanı Sayın Demetre Maximos'u;

Romanya Yüce Kralı: Dı şişleri Bakanı Sayın Nicolas Titulescu'yu atamı şlardır.

121

Bu yetkili Temsilciler, yöntemine uygun oldu ğu görülen yetki belgelerini veri ştikten sonra, aşağıdaki hükümleri kararla ştırmı ştır.

Madde 1. Türkiye, Yugoslavya, Yunanistan ve Romanya, kendilerinin tüm Balkan sınırlarının güvenli ğini, kar şılıklı olarak, güvence altına alırlar.

Madde 2. Yüksek Taraflar, bu Anla şmada gösterilmi ş olan çıkarlarını bozabilecek olasılıklar kar şısında alınacak önlemler konusunda aralarında görü şmeler yapma ğı [se concerter] yükümlenirler. Onlar, bu Paktı imzalamamı ş olan herhangi bir ba şka Balkan ülkesine kar şı, birbirine önceden haber vermeksizin, hiç bir siyasal eylemde bulunmama ğı ve öteki Ba ğıtlı Tarafların izni olmaksızın, herhangi bir ba şka Balkan ülkesine kar şı siyasal hiç bir yüküm üstlenmeme ği yükümlenirler.

Madde 3. Bu Anla şma tüm Ba ğıtlı Devletlerce imzalanır imzalanmaz yürürlü ğe girecek ve olanaklı en kısa zamanda onaylanacaktır. Anla şma, katılma iste ği Ba ğıtlı Taraflarca olumlu biçimde incelenmek üzere, her Balkan ülkesine açık bulunacak ve bu katılma imzacı öbür Devletlerin onamlarını bildirmeleri üzerine geçerli olacaktır.

Bu hükümlere olan inançla, adları geçen yetkili Temsilciler i şbu Paktı imzalamı şlardır.

Atina'da, 9 Şubat 1934 günü dört örnek olarak düzenlenmi ş ve her Ba ğıtlı Yüksek Tarafa bunlardan biri sunulmu ştur.

Dr. TEVF İK RÜŞTÜ D.

MAXIMOS

N. TlTULESCU

B. JEVTICH * * *

[i]

EK PROTOKOL (Protocole Annexe)

122

Balkan Anla şma Paktı imzalandı ğı sırada, Yunanistan, Romanya, Yugoslavya ve Türkiye Dı şişleri Bakanları, ülkelerinin üstlendi ği yükümlerin anlatımını, a şağıda gösterildi ği biçimde, açıklı ğa kavu şturmak ve bu açıklamaların Paktın ayrılmaz bir parçası oldu ğunu kesinlikle belirtmek gere ğini duymu şlardır.

1. 3 ve 4 Temmuz 1933 Londra Sözle şmelerinin 2. Maddesinde öngörülen saldırı eylemlerinden birine giri şecek herhangi bir ülke saldırıcı sayılacaktır.

2. Balkan Anla şma Paktı hiç bir Devlete kar şı yönetilmi ş de ğildir. Amacı Balkan sınırlarını bir Balkan Devletince girişilecek herhangi bir saldırıya kar şı güvence altına almaktır.

3. Bununla birlikte, e ğer Ba ğıtlı Yüksek Taraflardan biri Balkanlı olmayan herhangi bir Devletin saldırısına u ğrarsa ve bir Balkan Devleti bu saldırıya o anda ya da sonradan katılırsa, Balkan Anla şma Paktının hükümleri bu Balkan Devletine kar şı tümüyle uygulanacaktır.

4. Ba ğıtlı Yüksek Taraflar, Balkan Anla şma Paktı ile güdülen amaçlara uygun Sözle şmeler yapma ğı yükümlenirler. Bu Sözle şmelerle ilgili görü şmeler 6 ay içinde ba şlayacaktır.

5. Balkan Anla şma Paktı, daha önce üstlenilmi ş olan yükümlere aykırı dü şmedi ğinden, önceki tüm ba ğıtlar ile anla şmalara ba ğlı tüm Sözle şmeler -ki bu ba ğıtlar ve anla şmalar zaten yayımlanmı ş bulunmaktadır geçerliliklerini bütünüyle sürdürecektir.

6. Paktın Giri ş kesiminde, "daha önceki ba ğıtsal yükümlere sayılı olma ğa kesinlikle kararlı" tümcesi, Ba ğıtlı Yüksek Taraflar için, onlardan biri ya da bir kaçının imzacısı bulundu ğu Balkan Devletleri arasındaki anla şmalara saygı anlamına gelmektedir.

7. Balkan Anla şma Paktı bir savunma aracıdır. O nedenle, Ba ğıtlı

123

Yüksek Taraflar için Paktın ortaya koydu ğu yükümler, onların Londra Sözle şmelerinin 2. Maddesinde öngörüldü ğü biçimde, bir ba şka Devlete saldırıya geçen Ba ğıtlı Yüksek Taraf ile ili şkileri bakımından sona erer.

8. Ba ğıtlı Yüksek Taraflar için Balkanlarda bugünkü ülkesel düzen kesin niteliktedir. Paktın ortaya koydu ğu yükümlere gelince, bunların Ba ğıtlı Yüksek Tarafların Paktın imzasını izleyen iki yıl içinde ya da sonra saptayacakları bir süresi olacaktır. Bu iki yıl içinde Paktın bozulması olana ğı yoktur. Paktın süresi en az be ş yıl ya da daha fazlası için saptanacaktır. E ğer imza gününü izleyen yılın sonunda hiç bir süre saptanmamı şsa, Balkan Anla şma Paktının, imza gününü izleyen iki yılın sonundan ba şlamak üzere, kendili ğinden be ş yıllık bir süresi olacaktır. Bu be ş yılın ya da Ba ğıtlı Yüksek Taraflarca kabul edilen sürenin sonunda, Pakt, Ba ğıtlı Yüksek Taraflardan birisince Paktın sona eri şi için öngörülen günden bir yıl önce bozulmadıkça, daha önceki yürürlük süresine e şit bir dönem için zımnî olarak kendili ğinden yenilenmi ş olacaktır. Her durumda, ister Paktın yürürlü ğe girdi ği birinci dönem (7 ya da 7 yıldan çok) olsun, ister kendili ğinden ba şlayan sonraki dönem olsun, Paktın sona eri şi gününden bir yıl önce, hiç bir bozma ya da bozma bildirisi geçerli de ğildir.

9. Balkan Anla şma Paktı, her ülkenin kendi yasası uyarınca onaylanınca Ba ğıtlı Yüksek Taraflar birbirlerine bilgi vereceklerdir.

Ankara, 9 Şubat 1934

İmza: D. MAX İMOS

N. T İTULESCU

DR. T. RÜŞTÜ

B. JEVT İC

[2]

[Balkan Paktına bir çekince olarak konulmak üzere, Türkiye'nin Sovyetler Birli ğine verdi ği güvence]

124

TÜRK İYE DI ŞİŞ LER İ BAKANININ SSCB DI ŞİŞ LER İ KOM İSER İNE SUNDU ĞU DEMEÇ

(Déclaration de Son Excellence, le Ministre des Affaires Etrangères de Turquie)

"Türkiye'nin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birli ğine kar şı yöneltilmi ş herhangi bir eyleme, hiç bir zaman, katılmak durumuna girme ği kabul etmeyece ğini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti adına açıklamaktan onur duyarım.

Atina, 9 Şubat 1934 T. RÜ ŞTÜ ARAS

"Bu demeç Balkan Anla şma Paktının ayrılmaz bir parçasıdır".

[3]

ÜÇ DI ŞİŞ LER İ BAKANININ DEMEC İ (Déclaration des Trois Ministres des Affaires Etrangères)

Romanya, Yugoslavya ve Yunanistan Dı şişleri Bakanları, Sayın Tevfik Rü ştü Beyin yaptı ğı Demeci not ederek, bu Demecin Balkan

Anla şma Paktına ve her üç Devletçe izlenen barı ş politikasına aykırı olmadı ğını açıklarlar.

Atina, 9 Şubat 1934

(İmzalar)

* * *

125

[4]

I SAYILI İMZA PROTOKOLÜ

(Gizli) (Protocole de Signature I)

Ek Protokolün 4. Maddesinde söz konusu Balkan Anla şma Paktı ile güdülen amaçlara uygun Sözle şmeleri ba ğıtlamak yükümü, Bağıtlı Taraflar için her şeyden önce askersel sözle şmeleri kapsamı içine alır.

Atina, 9 Şubat 1934

(İmzalar)

* * *

[5]

II SAYILI İMZA PROTOKOLÜ

(Gizli) (Protocole de Signature II)

Balkanlarda bugün kurulu ülkesel düzen [Ordre Territorial] deyimi ile Balkan sınırları, ba şka deyi şle, bugün Romanya ile Bulgaristan, Romanya ile Yugoslavya; Arnavutluk ile Yugoslavya, Arnavutluk ile Yunanistan; Yugoslavya ile Bulgaristan; Yunanistan ile Yugoslavya, Yunanistan ile Bulgaristan, Yunanistan ile Türkiye ve Bulgaristan ile Türkiye sınırları anla şılır.

Atina, 9 Şubat 1934

(İmzalar)

* * *

[6]

YUNAN İSTAN'IN ÇEK İNCES İ.

(Gizli)

(Onay Belgesinde)

126

Balkan Paktının amacı yalnızca Balkan Devletlerinden gelecek bir saldırıyı kar şılamaktır. Yunanistan, Paktın bir gere ği olarak, hiç bir durumda, Büyük Devletlerden birine kar şı sava ş etmez.

EK-D BALKAN PAKTI ÇERÇEVES İNDE TÜRK İYE'N İN YUGOSLAVYA VE ROMANYA İLE İMZALADI ĞI (Askersel Nitelikte) SÖZLE ŞMELER

(Gizli)

(Convention entre la Turquie et la Yougoslavie (Roumanie)

Cenevre, 5 Haziran 1934

(Metin)

9 Şubat 1934'de Atina'da imzalanan Balkan Anla şma Paktı, ve bu Pakta ekli olup onun ayrılmaz parçalarını olu şturan belgelerin — ki bunlar bugün bütünüyle yürürlükte olan Ek Protokol, Türkiye Dı şişleri Bakanının Demeci [Sovyet Çekincesi] ile Üç Dı şişleri Bakanının Demeci ve İmza Protokolleridir — uygulanmasıyla ilgili olarak ve yukarıda sayılan ba ğıtlarla üstlenilmi ş yükümlülükler çerçevesinde, Türkiye Dı şişleri Bakanı Sayın Tevfik Rü ştü Bey ve Yugoslavya (Romanya) Dı şişleri Bakanı Sayın M. Jevtich (M. Titulescu) a şağıdaki hükümleri kararla ştırmı şlardır:

Madde 1. İmzacı iki Devletten biri, hangi ko şullar altında olursa olsun, bir ba şka Balkan Devletinin yalnız ba şına ya da Balkanlı olan ya da olmayan bir Devletle birlikte saldırısına u ğrarsa, öteki Ba ğıtlı Yüksek

127

Taraf kendisini de saldırıya u ğramı ş sayacak ve kendisiyle ortak sınırı bulunan saldırıcı Balkan Devletine ya da Devletlerine kar şı derhal silâhlı eyleme geçecektir.

Madde 2. Ba ğıtlı Yüksek Taraflardan biri, 1. Maddede öngörülen yükümlülüklerinin yerine getirilmesi sırasında Balkanlı olmayan bir Devletin bir sava ş eylemiyle kar şıla şırsa, öteki Ba ğıtlı Yüksek Taraf da bu saldırıcıya kar şı sava şa girecektir.

Madde 3. İmza edilir edilmez yürürlü ğe girecek olan bu Sözle şme, Yüksek Ba ğıtlı Tarafların her birinin kendi Anayasaları uyarınca ve en geç 6 ay içinde onaylanacaktır. Taraflar onay i şleminin yapıldı ğını birbirlerine bildirecektir.

Cenevre'de, 5 Haziran 1934 günü iki örnek olarak yapılmı ştır.

(İmzalar)

EK-E BALKAN ANLA ŞMA PAKTI ÖRGÜTÜNÜN STATÜSÜ

(Statut de l'Organisation de l'Entente Balkanique)

Ankara, 2 Kasım 1934

(Metin)

Barı şı korumak ve düzenlemek özlemiyle, ayırım gözetmeden tüm Devletlerle ve özellikle Balkan Anla şma Paktı imzacıları arasında ekonomik ili şkileri geli ştirmek için kesin karara varmı ş olarak,

Balkan Anla şması Paktının dört Devleti arasındaki dostluk ve ittifak ba ğlarını örgütsel ve istikrarlı bir temele oturtma ğa karar vermi ş bulunarak,

Ortak politikalarına yön verici bir örgüt kurmakla bu istikrarı gerçekle ştirmek zorunlulu ğuna inanarak,

128

Balkan Anla şma Paktının imzasından beri birlikte yapılan çalı şmaları yinelemek ve gelecekte uygulamak üzere, şunları kararla ştırmı şlardır:

BALKAN ANLA ŞMASI STATÜSÜ (Statut de l'Entente Balkanique)

Madde 1. Dört Devlet grubunun ortak politikasına yön verici bir örgüt olmak üzere, bu Devletlerin Dı şişleri Bakanlarından olu şan bir Balkan Anla şması Devletleri Sürekli Konseyi [Conseil Permanent des Etats de l'Entente Balkanique] kurulmu ştur. Sürekli Konseyin kararları oybirli ği ile alınacaktır.

Madde 2. Sürekli Konsey, diplomasi yolundan sürdürülecek ola ğan işler dı şında, zorunlu olarak yılda en az iki kez toplanacaktır. Bu toplantılar sıra ile dört ülkede yapılacaktır.

Eğer gerekli görülürse, Ba şkanın giri şimi ile Sürekli Konseyin ola ğanüstü toplantıları Cenevre ya da ba şka bir yerde olabilir.

Madde 3. Sürekli Konsey Ba şkanı, Balkan Anla şma Paktının Atina'da imzalandı ğı 9 Şubat 1934'den ba şlamak üzere, bir yıllık süre için Yunanistan Dı şişleri Bakanıdır. 9 Şubat 1935'de Ba şkanlık, kendili ğinden, Romanya Dı şişleri Bakanına, 9 Şubat 1936'da Türkiye Dı şişleri Bakanına ve 9 Şubat 1937'de Yugoslavya Dı şişleri Bakanına geçecektir. Dana sonra gene [Fransızca] alfabe sırasına göre [Yunanistan, Romanya, Türkiye, Yugoslavya] her yılın 9 Şubatından ba şlayarak birer yıl için görev böylece sürdürülecektir.

Toplantıların gününün, yerinin ve gündeminin saptanması ve alınacak kararların hazırlanması i şleminin giri şimi Ba şkandan gelir.

Madde 4. Balkan Anla şması Devletleri arasındaki ili şkiler için olsun, onların üçüncü Devletlerle olan ili şkileri konusunda olsun, görü şülen tüm sorunlar ve alınan tüm kararlarda Paktın dört Devleti arasında kesin e şitlik ilkesine özenle ba ğlı kalınacaktır.

Madde 5. Dört Devletin ekonomik çıkarlarının zamanla e şgüdümünü sa ğlamak için Balkan Anla şma Paktı Devletlerinin bir Ekonomik Danı şma Konseyi

129

kurulmu ştur. Konsey, ekonomik, ticaretsel ve parasal konularda uzmanlardan olu şacak ve Sürekli Konseyin bir yardımcı danı şma örgütü olarak i ş görecektir.

Madde 6. Sürekli Konsey, bir özel sorun ya da belirli sorun kümeleri için, bunları inceleyip kendisine çözüm yolları hazırlamak üzere, ba şkaca sürekli ya da geçici komisyonlar ya da komiteler kurmak yetkisine sahiptir. Bütün bu örgütler danı şma ve yardımcılık niteli ği ta şıyacaktır.

Madde 7. Sürekli Konseyin bir Sekreterli ği kurulmu ştur. Çalı şma yeri her yıl için Sürekli Konseyin ba şkanlık sırası kimde ise onun ülkesinin ba şkentidir.

Ankara'da, 2 Kasım 1934'de yapılmı ştır.

(Dört Dı şişleri Bakanının İmzaları)

EK-F BALKAN ANLA ŞMASI EKONOM İK DANI ŞMA KONSEY İNİN STATÜSÜ

(Conseil Economique Cousultatif de l'Entente Balkanique)

Madde 1. Balkan Ekonomik Konseyi, Türk, Yunan, Romen ve Yugoslav olmak üzere dört ulusal şubeden [Sectiones Nationaîes] olu şur.

Madde 2. Her şubenin a şağıdaki konular için temsilci sıfatına sahip be ş üyesi bulunur:

a) Genel olarak ticaret politikası,

b) Tarımsal sorunlar,

c) Sanayi sorunları,

d) Parasal sorunlar, kredi ve Merkez Emisyon Bankaları i şleri,

e) Ula ştırma sorunları,

130

Madde 3. Her Şubeye, Delegelere dört Devletin ekonomik çalı şmaları üzerindeki incelemelerinde yardımcı olmak üzere, ekonomi ya şamı alanında bilgi sahibi uzmanlar atanabilir.

Şubeler özel sorunlar ya da sorun kümeleri üzerinde çalı şacak komitelere de bölünebilir.

Madde 4. Her Şube, kendi ulusal toplantılarında, incelemelerini ve somut önerilerini hazırlar.

Dört Şube, özel i şlerinde e şgüdümü sa ğlamak, karar almak ve dahasonra Sürekli Konseye sunulacak ortak önerilerini hazırlamak üzere, sıra ile her ülkenin ba şkentinde, yılda en az iki kez ola ğan olarak toplanır.

Madde 5. Ekonomik Konseyin incelemeleri ve iç tüzü ğü konularında Sürekli Konsey ileride bir karar alacaktır. Şimdilik, 10 Mayıs 1935'de Balkan Antantının Bükre ş toplantısı vesilesiyle, a şağıdaki sorunlar üzerinde Konseyin ayrıntılı genel bir rapor sunması için, Sürekli Konsey, gelecek be ş ay içinde Ekonomik Konseyin bir kez Atina, bir kez Ankara'da toplanmasını kararla ştırmı ştır.

a) Balkan Antantı Devletleri arasında ekonomik ve ticaretsel ili şkileri artırmak,

b) Balkanlararası ula şım yollarını, özellikle Tuna'dan Karadeniz’e akarsu yolunu kullanarak bu Devletlerin alı ş veri şini canlandırmak.

131

EK-G BALKAN ANTANDI İLE BULGAR İSTAN ARASINDA ANLA ŞMA

(Accord entre F Entente Balkanique et la Bulgarie)

Selanik, 31 Temmuz 1938

(Metin)

Bulgaristan'ın Balkanlarda barı şın güçlendirilmesi siyasetine ba ğlı oldu ğunu ve Balkan Devletleri ile iyi kom şuluk ve içtenlikle ili şkilerini sürdürmek istedi ğinde bulundu ğunu,

Ve Balkan Anla şma Paktı Devletlerinin de, Bulgaristan'a kar şı özde ş barı ş ve i şbirli ği özlemi içinde oldu ğunu göz önünde tutan a şağıdaki imza sahipleri:

Bir yandan, Balkan Anla şma Paktının tüm Devletleri adına davranan, Balkan Anla şması Sürekli Konseyinin bugünkü ba şkanı sanı ile Yunanistan Ba şbakan ve Dı şişleri Bakanı Sayın Metaksas,

Öte yandan, Bulgaristan Ba şbakanı ve Dı şişleri Bakanı Sayın Köseivanof;

Temsil ettikleri Devletlerin, bunlardan her birinin saldırmazlık konusunda ba ğlı oldukları Anla şmalar uyarınca, birbirleriyle kar şılıklı ili şkilerinde kuvvete ba şvurmaktan kaçınmak yükümlülü ğünü üstlendiklerini, bu Devletler adına, açıklarlar. Neuilly Anla şmasının IV. Kesiminin (Kara, deniz ve hava kuvvetlerine ili şkin hükümler) içerdi ği hükümler ile 24 Temmuz 1923'de Lozan'da imza edilmi ş olan Trakya sınırına ili şkin Sözle şmenin içerdi ği hükümlerin, her biri kendileriyle ilgili olarak, uygulanmasından vazgeçilmesini kararla ştırmı şlardır.

Selanik'te, 31 Temmuz 1938 günü iki örnek olarak düzenlenmi ştir.

J. METAKSAS G. KÖSE İVANOF

132