T.C. SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ GAZETECĠLĠK ANA BĠLĠM DALI GAZETECĠLĠK

KAMU YAYINCILIĞI VE TRT (Yüksek Lisans Tezi)

Hazırlayan: Erdoğan YILDIZ 084222002001

DanıĢman: Doç.Dr.Mustafa ġEKER

Konya – Aralık 2012

ÖNSÖZ

Yüzlerce televizyon kanalına bir kumanda ile ulaĢabilmenin, izlenebilmenin mümkün olduğu ve her geçen gün daha da değiĢen ve geliĢen televizyon dünyasında, TRT; kalitesiyle, misyonu ve vizyonuyla geçmiĢ yıllara göre özellikle son yıllarda kamunun kanalı olma yolunda önemli atılımlar gerçekleĢtirmiĢtir.

Tarafsız, ilkeli, düzeyli ve etik değerlere bağlı bir yayıncılık anlayıĢıyla kamuya hizmet eden TRT, bu yayın politikasından ödün vermeyerek; ancak globalleĢmeyle birlikte, medya sektöründe de yaĢanan değiĢimin gerisinde kalmadan çalıĢmalarına devam etmektedir.

Kamu yayıncılığının baĢlangıcı ve bugününe iliĢkin değerlendirmenin ardından, ülkemizde kamu yayıncılığının ekolü TRT‟nin yıllar içerisinde geçirdiği değiĢim ve bugünkü yapısını ele aldığım bu tezin hazırlanmasında büyük destek veren Tez DanıĢmanı hocam Doç. Dr. Mustafa ġeker‟e, yıllar önce ara verdiğim Yüksek Lisans‟a baĢlamamda ve bu tezi hazırlarken manevi desteğini esirgemeyen eĢim Esra Hanıma, kaynak taramasında yardımcı olan değerli dostum Oğuz Kılıçarslan‟a, yazılan bölümlerin tashihlerini yapan değerli hocam, meslektaĢım Dr. Özgür Yılmazkol‟a ve Emrah Alparslan Konukman‟a teĢekkür ediyorum. Tezin hazırlanma aĢamasında istemeyerek ihmal ettiğim, yeterince zaman ayıramadığım sevgili kızım Zeynep‟ten ve oğlum Alparslan‟dan da özür diliyorum.

Erdoğan YILDIZ

ANKARA-2012

I

ÖZET

Kamu Hizmeti Yayıncılığı, "Halk için yapılan, halk tarafından finanse edilen ve halk tarafından kontrol edilen, bilgilendirmeyi, eğitmeyi ve eğlendirmeyi amaçlayan, ülkenin coğrafi olarak tümünü kapsamak ve ülkenin tüm kesimlerine yayın hizmeti götürme sorumluluğuna sahip yayıncılıktır”.

Kamu hizmeti yayıncılığı kavramının geçmiĢi Ġngiliz Yayın Kurumu BBC‟nin (British Brodcasting Corparation) kuruluĢ yıllarına dayanır. Bu kavramı BBC'nin ilk Genel Müdürü John Reith ortaya atmıĢtır. Diğer Avrupa ülkeleri de kendi öznel koĢullarına göre değiĢiklikler yaparak kamu yayın kurumlarını kurmuĢlardır.

Türkiye‟de kamu yayıncılığı Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu tarafından yapılmaktadır. 1964 yılında hizmet vermeye baĢlayan TRT, 2007 tarihinden itibaren kamu yayıncılığı noktasında birçok ilke imza atmakla birlikte; kamu hizmeti yayıncılığını özel kanallarla rekabet edebilir bir hale getirebilmenin çabası içerisindedir. Yeni açılan tematik ve farklı dil ve lehçelerdeki televizyon ve radyo kanallarıyla birlikte izlenebilirlik oranı her geçen gün artmaya baĢlayan TRT‟nin, yönetim açısından da siyasi iktidardan bağımsız bir yapıya kavuĢması gerekmektedir.

Bakanlar Kurulu‟nun kararı ve CumhurbaĢkanınca onaylanmasıyla ataması yapılan TRT Genel Müdürü‟nün siyasal iktidardan ne kadar bağımsız olduğu kuĢku götürmemektedir. Sadece iktidar değil, muhalefet partilerinin de TRT yayınlarına, kendi siyasi propagandalarına ne kadar yer verdiğini gözlemleyip, medya aracılığıyla, iktidara gelmeleri halinde TRT‟de ne gibi değiĢiklikler yapabileceklerine iliĢkin üstü kapalı eleĢtirileri de kamuoyu tarafından da iyi bilinmektedir. Böyle bir ortamda ve bir Ģekilde siyasal iktidarın veya muhalefetin baskısını üzerinde hisseden bir kurumun, mutlak manada kumu yayıncılığı yapması mümkün gözükmemektedir.

Kamu yayıncısı olan TRT‟nin siyasal iktidardan tam anlamda bir bağımsızlığı olmadığı sürece, Ģeffaf ve objektif bir kamu yayıncılığından söz edilemeyeceği bir gerçektir.

II

ABSTRACT

Public Broadcasting is the broadcasting which is made for the public, public-funded and controlled by the people, aims to inform, educate and entertain the public and has the responsibility to cover all of the country geographically and to bring the broadcasting service to all segments of the country."

The history of the concept of public broadcasting dates back to the foundation of the BBC ( British Broadcasting Corporation ). This concept was introduced by the BBC's first Director General, John Reith. Other European countries have established their own public broadcasting institutions by adjusting according to their subjective conditions.

Public broadcasting in has been being performed by Turkish Radio and Television Corporation TRT. Having started service in 1964, TRT has been breaking grounds regarding public broadcasting since 2007.It has also been trying the public broadcasting to be capable to compete with private channels.

It is necessary that TRT, which their ratings started to increase day by day as new channels and radio stations which are thematic and broadcasts in different languages open, be independent from the government in terms of administration.

It is undoubted that how much the TRT General Director ,who is appointed through the cabinet decree and the approval of the President, is independent from the political power.It is well known by public opinion that not only government, but also the opposition parties have been watching TRT to observe how much TRT includes their political propaganda in its broadcasts and criticizing implicitly that they will make changes at TRT in case of their power.In such a case,it doesn‟t seem possible for TRT which feels pressure of government and oppositon, to make public broadcasting in absolute terms.

It is a fact that a transparent and objective public broadcasting can‟t come into question unless the public broadcaster TRT is not independent from the political power entirely.

III

ĠÇĠNDEKĠLER

KISALTMALAR…………………………………………………………………… 1

GĠRĠġ…………………………………………………………………….…..…..… 3

AraĢtırmanın Amacı ………………………………………………………….……. 6

AraĢtırmanın Kapsamı………………………………………………………………. 7

AraĢtırmanın Yöntemi……………………………………………………..……….. 7

AraĢtırmanın Önemi………………………………………………………..……..... 7

1.BÖLÜM: KAMU YAYINCILIĞI

1.1.KAVRAM OLARAK KAMU YAYINCILIĞI………………………………... 9

1.1.1.Kavram Olarak Kamu Yayıncılığı……………………………….……… 9

1.1.2.Siyasal Ġktidar ve Kamu Yayıncılığı…………………………….....…… 11

1.2.DÜNDEN BUGÜNE KAMU YAYINCILIĞI…………………….…...……… 14

1.2.1.Kamu Yayıncılığının DoğuĢu……………………………..………...…… 14

1.2.2.Kamu Yayıncılığının YaygınlaĢması………………………….………… 19

1.3.KAMU YAYINCILIĞI UYGULAMALARI………………….……………… 28

1.3.1.Kamu Yayıncılığında BBC Örneği………………….………..………… 28

1.3.2.Diğer Ülkelerdeki Kamu Yayıncılığı/Kamu Yayını Yapanlar……..…… 30

1.3.2.1.Kamu Yayıncılığında Program ve Finansman…….……………… 32

1.3.3.Kamu Yayıncılığını Zedeleyen Faktörler………………..….…………… 38

1.3.4.Kamu Yayıncılığında Farklı Yorumlar………………………..………… 40

IV

1.3.4.1.Kamu Yayıncılığı AnlayıĢı…………………….………….……… 44

1.3.4.2.Kamu Yayıncılığı…………………………………………….....… 44

1.3.4.3.Kamu Yayıncılığı AnlayıĢı ve Ġlkeleri…………………………… 46

1.3.4.3.1.EĢit EriĢim…………………………………….……………. 55

1.3.4.3.2.Kalite…………………………………….………………… 55

1.3.4.3.3.ÇeĢitlilik ve Denge…………………………………….…… 59

1.3.4.3.4.Bağımsızlık ve Özerklik………………………………….... 62

1.3.4.3.5.Hesapverilebilirlik…………….…………………………… 64

2.BÖLÜM: TÜRKĠYE‟DE KAMU YAYINCILIĞI

2.1.TÜRKĠYE‟DE KAMU YAYINCILIĞI…………………………….…………. 67

2.1.1.Türkiye‟de Kamu Yayıncılığı Ġlkeleri ve Ülkemizde 3984 sayılı Radyo ve Televizyon Kanunu…………...……………………………………… 67

2.1.1.1.Türkiye‟de Kamu Yayıncılığı Tarihi……………………………… 70

2.1.1.1.1.Radyo Yayıncılığı………………..………………………… 70

2.1.1.1.2.Televizyon Yayıncılığı……………………….……………. 74

2.1.1.1.2.1.359 Sayılı Yasaya Göre TRT‟nin Yönetim ġekli…… 76

2.1.1.1.2.2.359 Sayılı Yasanın Getirdiği Özerklik Kavramı…..... 78

2.1.1.1.2.2.1.Yönetimde Özerklik….………………………. 80

2.1.1.1.2.2.2.Yayında Özerklik………………………….…. 80

2.1.1.1.2.2.3.Mali Özerklik………………………………… 81

2.1.1.1.2.3.TRT Kurumu‟nda Denetim………………………… 82

2.1.1.1.2.4.Özerklik Döneminde TRT‟nin Genel Yayın Ġlkeleri.. 83

V

2.1.1.1.2.5.Yıllara Göre TRT‟de YaĢanan GeliĢmeler…………. 85

2.1.1.1.2.6.1980 Sonrası TRT………………………………….. 95

2.1.1.1.2.7.1982 Anayasa Ġle Getirilen Yeni Düzenleme………. 95

2.1.1.1.2.7.1.2954 Sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu……………………………… 96

2.1.1.1.2.7.2.2954 Sayılı TRT Kanununun Getirdiği Yayın Ġlkeleri………………………………. 98

2.1.1.1.2.7.3.2954 Sayılı Kanunun Yürürlüğe Girmesinden Sonraki TRT Yayınları…………………...... 99

2.1.1.1.2.8.1983 Seçimleri ve TRT Yayınları…………………. 101

2.1.1.1.2.9.TRT‟nin Ġkinci Kanalı ………….………………… 102

2.1.1.1.2.10.TRT-3 ve GAP-TV ………….………………….. 103

2.1.1.2.Türkiye‟de Özel Televizyon Yayıncılığı……………………….. 103

2.1.1.2.1.Özel Radyo ve Televizyon Yayıncılığında Yasal Düzenleme……………………………………………… 106

2.1.1.2.1.1.3984 Sayılı Radyo ve Televizyonların KuruluĢ ve Yayınları Hakkındaki Kanunun Kapsamı…...... 107

2.1.1.3.Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu………………………….. 109

3.BÖLÜM: TÜRKĠYE‟DE KAMU YAYINCISI OLARAK TRT‟NĠN ANALĠZĠ

3.1.TEMATĠK ANALĠZ…………………………………………………………. 111

3.1.1.TRT Radyo ve Televizyonlarının Ġçeriği……………………………… 111

3.1.1.1.TRT Kanalları, Program ve Yayın Dökümleri………………. 115

3.1.1.2.TRT Kanallarının Toplam Yayın Süreleri……………………… 116

VI

3.1.1.3.TRT Kanallarının Program Sayıları…………………………….. 117

3.1.2.TRT Kanalları………………………………………………………….. 121

3.1.2.1.TRT-1……………………………………………………………. 121

3.1.2.2.TRT Haber………………………………………………...... 122

3.1.2.3.TRT Müzik………………………………………………...... 124

3.1.2.4.TRT-Avaz………………………………………………………. 126

3.1.2.5.TRT-6…………………………………………………………… 129

3.1.2.6.TRT-Arapça…………………………………………………….. 131

3.1.2.7.TRT-Anadolu…………………………………………………… 133

3.1.2.8.TRT-Türk……………………………………………………….. 135

3.1.2.9.TRT-Çocuk………………………………………………...... 136

3.1.2.10.TRT Turizm ve Belgesel……………………………………… 138

3.1.2.11.TRT-Spor……………………………………………………… 139

3.1.2.12.TRT-HD……………………………………………………….. 140

3.1.2.13.TRT-Okul………………………………………………………. 140

3.1.2.14.TRT-GAP……………………………………………………… 142

SONUÇ …………………………………………………………………………… 143

KAYNAKÇA……………………………………………………………………… 147

VII

KISALTMALAR

ABC Avustralian Broadcasting Corporation - Avustralya Kamu Yayın Kurumu

ABU Asian Broadcasting Union - Asya Yayın Birliği

ARD Arbeitsgemeinschaft der öffentlich-rechtlichen Rundfunkanstalten der Bundesrepublik Deutschland - Almanya Kamu Hizmeti Televizyon Yayınları

BBC British Broadcasting Corporation

CBC Canada Broadcasting Corporation - Kanada Kamu Yayın Kurumu

EBU/ UER Euorpean Broadcasting Union - Avrupa Yayın Birliği

France-1/2 Fransa Kamu Hizmeti Televizyon Yayınları

HD High-Definition – Yüksek Tanımlama

HDTV High-Definiton Tv - Yüksek Tanımlamalı TV

ITU International Telecominication Union - Uluslararası ĠletiĢim Birliği

ĠDGSA Ġstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi

ĠTÜ Ġstanbul Teknik Üniversitesi

ITV Independent Television

MTV Magyar Televizio - Macaristan Kamu Yayın Kurumu

NOS Nederlandse Omroep Stichting - Hollanda Kamu Yayın Kurumu

PTT Posta Telefon Telgraf

RAI Radiotelevisione Italiana - Ġtalya Kamu Hizmeti Televizyon Yayınları

RTBF Radio-Television Belge de la Communaute Française - Belçika Kamu Yayın Kurumu

1

RTL Almanya Televizyon Kanalı

RTYK Radyo Televizyon Yüksek Kurulu

SVT Sveriges Television AB - Ġsveç Kamu Yayın Kurum

TBMM Türkiye Büyük Millet Meclisi

TRT Türkiye Radyo ve Televizyon

TTTAġ Türk Telsiz Telefon Anonim ġirketi

TVE Television Espanola - Ġspanya Kamu Yayın Kurumu

SAYTEK Sayısal Yayın Teknoloji Merkezi

YLE Yleisradio Oy Rundradion AB - Finlandiya Kamu Yayın Kurumu

YÖK Yüksek Öğretim Kurulu

2

GĠRĠġ

Rekabet, reklam, reyting gibi unsurların ön plana çıktığı medya dünyasında; haber ve program içerikleri de buna göre Ģekillenirken; bu tür kaygılardan uzak bir Ģekilde ve sadece kamu hizmeti yayıncılığı yapan medya organları da geliĢen ve ihtiyaç hissedilen günümüz Ģartlarına göre yayın politikalarına yeniden Ģekil vermektedir.

Kavram açısından Kamu Hizmeti Yayıncılığı, genellikle bir kamu kuruluĢu olarak örgütlenmiĢ yayın kurumunun toplumdaki herkesin eĢit bir biçimde eriĢebildiği yayınlarında, haber verme, eğitme ve eğlendirme iĢlevlerine göre dengeli program türü dağılımı sunması ve politik konularda tarafsızlığı ve dengeliliği gözetmesidir (Kuhn, 1985: 4-5‟ ten akt. Kejanlıoğlu, 2004a: 693).

Kamu hizmeti yayıncılığının ilk kez BBC‟nin ilk genel müdürü John Reith tarafından ortaya konan ve “Reithian Trilogy” olarak adlandırılan “bilgilendirme”, “eğitme” ve “eğlendirme” iĢlevleri (Franklin, 2001:19), değiĢen bazı yaklaĢımlara ve uygulamalara karĢın, günümüz kamu hizmeti yayıncılığının da temelini oluĢturmaktadır.

Kamu hizmeti yayıncılığının birçok tanımı olmakla birlikte, Erol Mutlu ; kamu hizmeti yayıncılığını, “radyo ve televizyon yayınlarının, kamusal enformasyon, kültür, eğitim ve eğlence kaynaklarını geliĢtirmekle yükümlü ulusal kültür kurumları olarak düzenlenmesi anlayıĢı” olarak tanımlamıĢtır (Mutlu, 2007: 162-163). Kamu hizmeti yayıncılığında, ticari ve siyasi çıkarlardan uzak durma eğilimi söz konusudur.

Ticari kaygılar gütmeden, kamuya hizmet etme anlayıĢında olan kamu hizmeti yayıncılığında programlar; eğitici, sanatsal içerikli ve kamu yararına olacak Ģekilde hazırlanır. “Siyasal iktidarın ve sermayenin etkisinden uzak tutulması amaçlanan kamu hizmeti yayın kurumlarında, yayınların tüm ülkede izlenebilmesi, çoğulculuk ve çok seslilik, azınlıklara hitap etme ve ulusal kimliğe saygı gösterilmesi ilkeleri gözetilmektedir” (Çaplı, 2002: 39-40).

Kamu yayın kurumları; hükümet, siyasi parti ya da diğer güç odakları ve çıkar grupları için değil, halka hizmet için vardır.

“Kamu hizmeti yayıncılığı kavramı son derece açıktır. Kamu yayın kurumunun öncelikle sorumlu olduğu kiĢi, hissedarları değildir. Ruhsat ücretlerini ve kamu yayın kurumunun gelir kaynaklarını doğrudan ya da dolaylı olarak belirleyen ve kontrol edebilen hükümetler ya da devlet de değildir. Kamu hizmeti yayıncılığının ortakları, sorumlu olduğu

3 izleyici kitlesi, o yayın kurumunun ait bulunduğu ülkenin halkı yani yurttaĢlarıdır.” (Yazıcı, 1999:12)

Kamu hizmeti yayıncılığının kökeninde, “refah devleti” ne giden süreçte, devletin sınıf ayrımı yapmadan herkese belli sosyal hizmetleri sunmayı garanti eden anlayıĢı ve bu nedenle kısıtlı olan frekans dağılımını herkesin ulaĢabileceği eĢitlikte sağlama düĢüncesi vardır. Yayıncılık da sağlık, sosyal yardım, eğitim gibi herkese sunulması gerekli bir hizmet olarak algılanmıĢ, özel giriĢimin bu hizmeti eĢit dağıtamayacağı varsayımından hareket edilmiĢtir. Kejanlıoğlu‟na göre kamu hizmeti yayıncılığı anlayıĢı, Ġngiltere‟de refah devletinden önce kurumlaĢmıĢ olmasına karĢın, “sosyal yurttaĢlık” çerçevesinde değerlendirilebilir. 1950‟lerde Batı Avrupa ülkelerinde, “refah devleti”, piyasa toplumunun zarar gören yurttaĢlarına sağlık, eğitim gibi sosyal hizmetleri sağlama sorumluluğu yüklenmiĢtir (Kejanlıoğlu, 2004a: 693).

Bu sorumlulukların yanı sıra, kamu hizmeti yayıncılığından beklenilenlerde vardır. Kamu hizmeti yayıncılığında yayınların toplumun büyük bir kesimine ulaĢması, toplumu eğitmesi, bilgilendirmesi, yaĢanan olaylardan haberdar etmesi ve eğlendirmesi beklenmektedir (AvĢar, 2005: 1). Kamu yayın organlarında mali kaynak, halkın ödediği ruhsat ücretlerinden sağlanmaktadır. Kamu yayın kurumları kendilerinden beklenen amaçları yerine getirmek için programlarını geniĢ bir yelpazede sunmaktadırlar.

Günümüzde, isteyen herkesin yayıncılığa soyunabildiği bir dünyada kamu hizmeti yayıncılığının gerekliliğini sorgulayanlara rağmen, bu yayıncılık anlayıĢının dayandığı ilkeler, geçerliliğini yitirmemiĢ, tersine, günün koĢullarına göre geliĢerek ve çeĢitlenerek devam etmiĢtir.

Örneğin, Ġtalya‟da RAĠ, Ġngiltere‟de BBC, Almanya‟da ARD, Hollanda da NOS, Avustralya‟da ABC, Ġspanya‟da TVE kanalının yanı sıra, dünyanın birçok ülkesinde kamu yayını yapan televizyon kanalları gibi; Türkiye‟de bu anlamda Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT) kurulduğu1964 yılından bugüne kadar; toplumu tarafsız, doğru bir Ģekilde bilgilendirmenin, eğlendirmenin yanı sıra; kültürel anlamda da toplumun her kesimine hitap eden kamu yayıncılığı anlayıĢıyla görevini sürdürmektedir.

TRT 1 Mayıs 1964 yılında yürürlüğe giren 359 sayılı yasayla, Ankara merkezli olarak Türkiye Radyo Televizyon Kurumu adıyla, tüzel kiĢiliğe sahip özerk bir kamu iktisadi teĢebbüsü olarak kurulmuĢtur. Bu yasa TRT‟yi Ģöyle tanımlamaktadır:

- Özerk

4

- Tekelci Yapı

- Yayınlarında Tarafsız

KuruluĢunun ardından 1964 yılında ilk olarak Avrupa Yayın Birliği‟ne (EBU) ardından da Asya Yayın Birliği‟ne (ABU) katılmıĢtır. Ocak 1968 yılında TRT ilk televizyon deneme yayınlarına siyah beyaz olarak baĢlamıĢ ve bu yayınların haftada üç gün yapılmasına karar verilmiĢtir. Ġlk yayın ise, 31 Ocak 1968 ÇarĢamba günü gerçekleĢtirilmiĢ. 1968 – 1980 yılları arasında TRT her geçen yıl geliĢimini sürdürürken, 12 Eylül 1980 Darbesi sonrası gerek kanununda gerekse yayın içreğinde bir çok düzenleme gerçekleĢtirilmiĢtir.

Bunu izleyen yıllarda en önemli geliĢmelerden biri 30 Haziran 1984 tarihinden itibaren yayınların tümüyle renkli olarak gerçekleĢmesidir. 1986 yılında TRT 2 ve 1989 yılında ise TRT 3 kanalı yayın hayatına baĢlamıĢtır.

Gerek TRT için gerekse Türk yayıncılık tarihi açısından en önemli geliĢmeler 1990‟lı yıllarda özel televizyonların yayınlara baĢlamasıyla birlikte yaĢanmıĢtır. Özel radyo ve televizyonların yayınlarına baĢlamalarıyla birlikte 1964‟ten beri kamu yayıncılığı gerçekleĢtirerek, toplumun haber, eğitim, kültür ve eğlence gereksinimi karĢılayan TRT, özel televizyon kanallarının yeni bir heyecan getirmesini nedeniyle yıllardır sadece tek kurum kanalını izleyen seyircilerinin de ilgisinin azalmasına, özel televizyonların izlenmesine neden olmuĢtur.

Kamu yayıncılığı açısından bütün bu geliĢmelere rağmen misyonundan sapmayan TRT, yıllardır bu politikasını sürdürürken, taraflı, gündem oluĢturan, sermayenin hegemonyasında yer alan yüzlerce özel televizyon ve radyonun kurulması ve izleyicilerin alternatif kanalları izleyebilme imkanına sahip olmasıyla birlikte özel kanallarla bir rekabet içerisinde olmamıĢtır.

Etik değerlerden uzak, daha çok magazinel ve tüketim toplumu oluĢturmada etkin olan, siyasette 4. Kuvvet olarak literatüre geçen medya kuruluĢları reytinglerini arttırmıĢ, en çok izlenen kanallar olsa bile, TRT kamu yayıncılığının gerekliliğini yaptığı yayınlarla, kültürel ve eğitim içerikli programlarıyla hizmet vermeye devam etmiĢtir.

TRT‟nin özellikle 2008 yılından itibaren yeni açılan tematik kanallarıyla, farklı dil ve lehçelerde yayın yapan kanallarıyla, son dakika geliĢmelerini ilk veren televizyon olarak ön plana çıkmasıyla birlikte, kamu yayıncılığı açısından da önemli baĢarılara ve geliĢmelere imza atmıĢtır.

5

Örneğin, 2008 yılında Türkiye‟nin ilk yerli çocuk televizyon kanalı olan TRT Çocuk yayın hayatına girmiĢ, yine aynı yıl ilk defa farklı bir lehçede yayın yapan ulusal bir kanal olarak TRT 6 (ġeĢ) hizmet vermeye baĢlamıĢtır.

2009 yılında ise, Balkanlardan Kafkaslara, Orta Asya‟ya kadar yaklaĢık 250 milyonluk bir nüfusa hitap eden Azerbaycan Türkçesi, Kırgızca, Özbekçe, Kazakça yayınların yer aldığı TRT Avaz yayın hayatına baĢlarken, Türkçe haber özelliğiyle uluslararası bir formatta yayın politikasına sahip haber kanalı olan TRT Türk kurulmuĢtur.

Yerli ve yabancı olmak üzere tüm müzik türlerine yer veren TRT Müzik kanalının yanı sıra, Türkiye‟yi Rusça, Almanca, Ġngilizce, Fransızca olarak tanıtan TRT Belgesel kanalı yayınlarına baĢlamıĢtır.

2010 yılında ise Arap dünyasına hitap eden ve Türkiye‟yi bir anlamda tanıtan TRT Arapça kanalı yayınlarına baĢlamıĢ ardından bir nevi yerelin sesi olarak hizmet etmeye baĢlayan, Yerel ve Bölgesel Televizyonlar Birliği‟yle ortaklaĢa yayın yapan TRT Anadolu, 18 Mart 2010 tarihinde ise TRT-2‟nin yerine tamamen haber yayını yapan TRT Haber kanalı yayın hayatına baĢlamıĢtır.

ARAġTIRMANIN AMACI

TRT özellikle 2008 yılından itibaren yıllardır sürdürdüğü kamu yayıncılığı anlayıĢının dıĢında çok kanallı, çok dilli kamu yayıncılığı ilkelerinden taviz vermeyerek; ancak özel televizyon kanallarıyla rekabet ederek izlenebilirlik düzeyini arttırmıĢ ve farklı bir kulvara girmiĢtir. Son üç yıl içerisinde artan yeni tematik televizyon kanalları da bu değiĢimin bir göstergesidir.

TRT Haber, TRT Çocuk, TRT Müzik, TRT Spor, TRT Belgesel gibi tematik kanalların yayına girmesinin yanı sıra, TRT yayıncılık tarihinde ilk kez bir kamu televizyonu olarak, TRT 6 (ġeĢ) ve TRT Arapça, TRT Avaz gibi farklı dil ve lehçelerde de yayın yapmaya baĢlamıĢtır.

Dolayısıyla, TRT sadece ülke vatandaĢlarına yönelik kamu yayıncılığı anlayıĢıyla hizmet etmenin ötesinde, hem farklı dil ve lehçeye sahip halklara iliĢkin yayınlar yapmanın yanı sıra; globalleĢen ve ülkeler arası mesafelerin en aza indiği bir dünyada TRT Arapça gibi bir kanalla da farklı coğrafyaların insanlarına hitap edebilen, ülkemizin kültürel değerlerini farklı dillerde de tüm dünyaya tanıtabilen bir yapıya kavuĢmuĢtur. Ġngilizce yayın yapacak

6 olan bir kanalın açılacak olması da, bu yapının daha geniĢ bir coğrafyaya da hitap edeceğinin önemli bir göstergesidir.

Bu nedenle, araĢtırmanın amacı kamu yayıncılığı üzerine yapılacak olan tartıĢmalarla birlikte, TRT‟nin kamu yayıncılığındaki dünü ve bugününü ele alarak bu tartıĢmalara katkı sağlamak ve günümüz Kamu Yayıncılığı bağlamında TRT‟nin geçmiĢten bugüne yaĢanan değiĢim sürecini ortaya koymaktır.

ARAġTIRMANIN KAPSAMI

Kavram olarak Kamu Yayıncılığı nedir ve nasıl ortaya çıkmıĢtır bu ele alınmıĢtır. Kamu Yayıncılığı açısından TRT‟nin kuruluĢu, yönetim biçimi, yıllara göre yaĢanan geliĢmeler ve özellikle son dönemdeki atılımlar ve kanal sayısı ve içeriğindeki farklılaĢmalarla değiĢim süreci irdelenecektir. AraĢtırmanın kapsamı,Türkiye‟de kamu yayıncılığı yapan TRT ile sınırlandırılmıĢtır.

ARAġTIRMANIN YÖNTEMĠ

ÇalıĢmada yöntem olarak, Kamu Yayıncılığı ve TRT üzerine yazılmıĢ kitaplar, makaleler, röportajlar, tezler ve internet üzerinden çeĢitli kaynak taraması yapılmasının yanı sıra; TRT‟nin Kanal Koordinatörlüklerinden, yetkili kiĢilerden kanalların yayın politikası, izlenebilirliği, misyonu ve vizyonuna iliĢkin yöneticilerle yapılan yüz yüze görüĢmeler çerçevesinden bilgi sağlama yoluyla hazırlanmıĢtır.

Kaynak taraması yöntemiyle,kamu yayıncılığı üzerine yapılmıĢ ulusal,uluslararası yayınlar izlenerek TRT ve Kamu Yayıncılığı Kavramları detaylı olarak incelenecektir. AraĢtırmanın yöntemi literatür taraması ve mülakat yönteminden oluĢmaktadır.

ARAġTIRMANIN ÖNEMĠ

Bu araĢtırma, son yıllarda kamu yayıncılığında yeni açılımlar geliĢtiren TRT‟nin bu yeni vizyonuna iliĢkin yapılan en yeni araĢtırmalardan olması, Kamu Yayıncılığı‟nın dünü ve bugününe iliĢkin tartıĢmalara katkı sağlaması nedeniyle önem taĢımaktadır. Ayrıca Türkiye‟de kamu yayıncılığı alanında yapılacak yeni çalıĢmalara kaynak oluĢturması açısından da önem arz etmektedir.

TRT‟nin 2008 yılından bugüne kadar kamu yayıncılığı açısından gerçekleĢtirdiği yeni yapılanma ülke gündeminde de sık sık yer almaktadır. Özellikle TRT 6 (ġeĢ)‟nın yayın hayatına girmesiyle kamuoyunda büyük ses getirmiĢtir. Ayrıca, TRT Arapça‟nın açılması ve

7 ilerleyen dönemde açılması planlanan yeni televizyon kanallarının da bu anlamda TRT‟nin yine gündemdeki sıcaklığını koruyacaktır.

8

1. BÖLÜM: KAMU YAYINCILIĞI

1.1. KAVRAM OLARAK KAMU YAYINCILIĞI

1.1.1.Kavram Olarak Kamu Yayıncılığı

Yayıncılık alanında faaliyet gösteren yayın kurumlarını incelediğimizde karĢımıza üç model çıkmaktadır: Kamu hizmeti yayıncılığı, ticari (tecimsel) yayıncılık ve devlet yayıncılığı. Bununla birlikte; “Kamu yayıncılığı” kavramı hep sürekli değiĢkenlik gösteren bir kavram olarak ele alınmaktadır. Kavramın kullanımı, pek çok soruyu da beraberinde getirmektedir: Kamu yayıncılığının devlet yayıncılığından ayırt edici özelliği nedir? Kamu yayıncılığı devlet yayıncılığı değilse, bu hizmet kimin tarafından gerçekleĢtirilir? Kamu yayıncılığının karĢıtı “özel yayıncılık” mıdır? Özel yayıncılık deyince, yayın kurumunun mülkiyetinin özel ellerde olması mı anlaĢılmaktadır? Özel mülkiyete sahip bir kurum da ticari çıkar gözetmeksizin kamuya hizmet götürmek amacıyla yayıncılık yaptığında bu özel yayıncılık mıdır, kamu hizmeti yayıncılığı mıdır? Ya da mülkiyeti kamuya ait bir kurum ticari yayıncılık gerçekleĢtiremez mi? Bu durumda kamuya ait kavramı “devlete ait” demek anlamına gelmez mi?

Williams, kamu yayıncılığının temelde kara yönelik olmadığı ve gelirlerinin tümünün yayıncılık hizmetlerine ayrıldığı konusunda bir anlaĢmazlık bulunmadığını, sorunun, kamu çıkarları olarak ortaya çıktığını belirtmektedir. Çünkü “kamu çıkarı” ile “devlet çıkarı” arasında basit bir denklem yoktur. Özellikle kamu yayıncılığının tekel olduğu bir sistemde, yayıncılıkta devlet denetiminin, bilgi ve ideolojideki devlet denetiminin bir iĢlevi olduğunu söylemektedir (Williams, 2003: 32).

Erol Mutlu, kamu, kamu yararı ve kamu hizmeti kavramlarının birbirlerinin yerine kullanılmasının yol açtığı muğlaklığın giderilmesine çalıĢmak gerektiğini belirtir. Kamu yayın kurumlarındaki “kamu” sözcüğünün, bu kurumları mülkiyet iliĢkileri ile kısıtladığını, kamu yayın kuruluĢu dendiğinde, mülkiyetinin kamuya ait olan kurumların kastedildiğini, bunun karsısında da mülkiyeti özel yayın kuruluĢlarının bulunduğunu yazar. Erol Mutlu, ayrımın “devlet” ve “özel” yayın kurumları olarak kullanımının kavram kargaĢasını giderebileceğini söylemektedir (Mutlu, 1999a: 22).

Mutlu, asıl kafa karıĢtıran kavramın “kamu yayıncılığı” olduğunu belirterek, terimin karĢıtı olarak akla gelen özel yayıncılığın özel çıkarlara hizmet eden bir yayıncılık anlayıĢını içermekte olduğunu, kamu yayıncılığının karĢıt teriminin tecimsel yayıncılık olarak

9 düĢünüldüğünü, ancak bu ayrımın da yanıltıcı olabileceğini, çünkü bu ayrımda kastedilenin kar amacı gütmeyen ile kar amaçlı yayıncılık düzenleme ve uygulamaları arasındaki farklılık olduğunu, örneğin bir vakfın kar amacı gütmeyen televizyon yayını yapması durumunda bu etkinliğin “kamu yayıncılığı” olarak adlandırılması gibi bir yanlıĢlığa yol açabileceğini, yine TRT gibi yayın saatlerini gelir elde etme karĢılığında reklamcılara satan kamu kuruluĢlarının da “tecimsel yayıncılık” kategorisine sokulabileceğini belirtir ve “kamu yayıncılığı” yerine “tecimsel olmayan yayıncılık” teriminin kullanılmasının doğru olacağını söylemektedir.

Kavramın içerdiği bütün sorunlara rağmen kamu hizmeti yayıncılığı ele alan çalıĢmaların hepsinde; eĢit eriĢim, denge ve tarafsızlık ilkesi göze çarpmaktadır. Kamu Hizmeti Yayıncılığı, genellikle bir kamu kuruluĢu olarak örgütlenmiĢ yayın kurumunun toplumdaki herkesin eĢit bir biçimde eriĢebildiği yayınlarında, haber verme, eğitme ve eğlendirme iĢlevlerine göre dengeli program türü dağılımı sunması ve politik konularda tarafsızlığı ve dengeliliği gözetmesidir (Kejanlıoğlu, 2004a: 693).

Kamu yayıncılığı, kavramsal olarak sorunlu olsa ve uygulamada ülkeden ülkeye farklılıklar gösterse de, bu yayıncılığın BBC‟nin ilk Genel Müdürü John Reith tarafından ilk kez ortaya konulan ve “Reithian Trilogy” olarak adlandırılan (Franklin, 2001:19) “eğitici”, “eğlendirici” ve “bilgilendirici” iĢlevleri vardır. Kamu hizmeti yayıncılığının, evrensel yayıncılık ilkelerine uymanın yanı sıra, “ulusal ve yerel kültürleri yansıtma”, “izleyiciyi odak alma”, “azınlıklara yönelik yayın yapma”, “katılımcılığı teĢvik etme”, “yaratıcı, özgün programlar üretme” ve bu yolla “halkın kendi yeteneklerini keĢfetmesine yardımcı olma”, “azınlıklara seslenme” gibi çok geniĢ bir yelpazeyi kapsayan amaçları vardır (BBC, 1993:17; Sargant, 1994:163; Franklin, 2001:103).

Bu amaçlar, günün geliĢmelerine göre değiĢebildiğinden kamu yayıncılığının tanımı da değiĢebilmektedir. Sözgelimi, “tekel” dönemi kamu yayıncılığı kavramının tanımında “eğiticilik” çok önemli bir ilke iken, rekabetçi dönemle birlikte etkileĢimli iletiĢim araçlarının da geliĢmesi ile vurgu, “katılımcılık” kavramına yapılmaktadır (Kidd, 2006; Kjus, 2006).

Teknolojik geliĢmelerin ve rekabetçi ortamın ortaya çıkardığı sonuçlara göre kamu hizmeti yayıncılığı daha önceki “toplumun her kesimine eĢit bilgi, eğitim, eğlence götüren, bu program türlerin dengeli dağılımını sağlayan, tarafsız yayın kuruluĢu” tanımı, geniĢleyerek ve eklemeler yapılarak “izleyicinin katılımına önem veren” “yaratıcı, özgün programlar üretme konusunda öncü” (Franklin, 2001: 94-98), “hesap verilebilirliği olan”

10

(BBC, 1993: 17; Brown, 1999: 15; Brants ve De Bens, 2000:15) gibi yeni özelliklerle yeniden tanımlanabilir, ama bu tanımın da her ülke ve her dönem için geçerli olacağını söylemek olanaksızdır.

1.1.2.Siyasal Ġktidar ve Kamu Yayıncılığı

Medya ve siyasal iktidar iliĢkisini ele alan bazı çalıĢmalarda kamu yayıncılığı ve iktidar iliĢkisinin ihmal edildiği görülmektedir. Özellikle de yayıncılığın “özerk” olarak konumlandığı ülkeler için bu yayıncılığı iktidarın ne tam içinde ne tam dıĢında algılayıp yorumlamak her zaman mümkün olmamaktadır.

Kamu yayıncılığını ülkeden ülkeye değiĢen medya sistemleri içinde her ülkenin kendi koĢullarına göre iktidarla iliĢkisini belirleyen ve bu iliĢki biçimine göre konumlandırıldığı çalıĢmalar da bulunmaktadır. Aslında “kamu hizmeti yayıncılığı” kavramının kendisi iktidardan ve her türlü çıkar grubundan bağımsızlığı içerdiği için, iktidara karĢı mesafeli durması beklenen bir durumdur.

Bu durumda “hükümet”, kamu hizmeti yayıncılığı stratejilerini etkileyen ve dolayısıyla program içeriklerine katkıda bulunan “halk”, “kurumun çalıĢanları”, “basın”, “birlikler”, “rakip kanallar”, “kurumun yönetim kurulu”, “yazılım sağlayan firmalar”, “ortak yapımlarda taraflar”, “uluslararası birlikler”, “kurum dıĢından ve içinden yazarlar, yorumcular” gibi faktörlerden yalnızca biridir (Küng and Shankleman, 2000:89).

Aslında her ülkenin medya sistemi, kendi kültürüne göre biçimlenirken, bu sistemin bir parçası olarak kamu hizmeti yapan yayın kurumunun, iktidarla iliĢkisi de kendine özgü bir Ģekilde kurulmaktadır.

Dağılmadan önceki Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa ülkelerinde yayıncılık halk adına devlet tarafından yürütülen bir etkinliktir. Bazı Avrupa ülkelerinde ise, devlet özerk bir kamu kuruluĢu kurarak yayıncılığın idaresini bu kuruluĢa bırakır, ancak son denetim yine de devletin elindedir. Ġngiltere, Fransa, Batı Almanya ve Fransa, aralarında farklılıklar bulunsa da, bu kategoride ele alınabilir (Pekman, 1997:14).

Ġtalya, Ġsviçre ve gibi ülkelerde, kamu hizmeti yayın kurumları özel bir anlayıĢla çalıĢmasına karĢın, hisselerin ya tamamı ya da önemli bir bölümü devlete aittir. ABD‟de ise bir kamu hizmeti yayıncılığı bulunmakla birlikte etkin değildir ve yayıncılık tamamen özel ellerdedir. Lüksemburg ve Monako‟da da ticari sistem hakimdir.

11

Toplumsal ve siyasal yapı ülkelere göre farklılık gösterdiğinden, her ülkenin kitle iletiĢim sistemi, dolayısıyla yayın kurum ve politikaları kendi ülkesinin sosyal ve siyasal yapısını yansıtmakta (Vural, 1986:7), dünyada ülke sayısı kadar yayıncılık sistemi ortaya çıkmaktadır (Tekinalp, 1993:26) .

Medya sistemleri, genellikle ya sahiplikten ya denetimden ya da finans kaynağından yola çıkılarak sınıflandırılır (Pekman, 1997:14). Var olan siyasal sistemlerin her birinin kendisine özgü bir "basın kuramı" ile birlikte yer aldığını belirten RaĢit Kaya, Siebert ve arkadaĢlarının kitle iletiĢim sistemlerini Otoriter, Özgürlükçü, Sovyet Komünist ve Toplumsal Sorumluluk Kuramları olarak dört ana yaklaĢımda gruplandırdığını anlatır (Kaya, 1985: 37-61).

Bu gruplandırmaya göre; otoriter yaklaĢımın egemen olduğu sistemlerde basın, özel giriĢimcilerin elinde olmasına karĢın siyasal erke ve yönetenlere bağımlıdır. Ancak, hükümet ve devlet otoritesi karĢısında basının yansız olmasının kural olarak beklendiği düzenleme biçimlerinden baskıcı siyasal erkin doğrudan aracı olarak görüldüğü düzenlemelere kadar uzanan geniĢ bir kesit bu kategori içinde düĢünülebilir.

Kapsam içinde kalan iletiĢim sistemlerinin ortak özelliği, gazetecilerin ve tüm içerik üretenlerin gerçekten bağımsız olamamaları ve son değerlendirmede, gerektiğinde zora dayanılarak hükümet otoritesine bağımlı kılınmalarıdır.

Liberal yaklaĢımlar ise, en yalın haliyle kiĢinin dilediği Ģeyi yayınlamada özgür olmasını öngörmektedir. Ancak çeĢitlilik ve çoğulculuk yoluyla gerçeğe ulaĢılabileceği, serbest rekabet koĢullarının iyiyi kötüden ayıracağı savunulmaktadır. Bu yaklaĢıma göre iletiĢim kuruluĢları herhangi bir ön izin almaksızın kurulabilmeli, yurda ihanet gibi kutsal konular dıĢında hükümetlere karĢı düĢünce açıklama, eleĢtiri, bir suç kovuĢturmasına konu olmamalıdır.

Toplumsal sorumluluk yaklaĢımı ise, serbest pazarın basın özgürlüğünü kuramsal olarak öngörüldüğü gibi gerçekleĢtirmekte ve toplumun beklentilerine cevap vermekte yetersiz kaldığının belirginleĢmesi üzerine bir tepki olarak ABD'de ortaya çıkmıĢtır.

YaklaĢım ile, tek bir düzenleme biçimi önerilmemekte, ancak radyo ve televizyon kuruluĢlarının yönetimi için bağımsız kuruluĢlar kurulması, kitle iletiĢim alanında çalıĢacak kiĢilerde meslek anlayıĢlarının geliĢtirilerek özdenetim kurallarını geliĢtirecek önlemler

12 alınması, Ģiddet kullanımına, suç oluĢturmaya yönelik yayınların kitle iletiĢim araçlarında yer almamasına özen gösterilmesi gibi bir dizi öneri getirilmektedir.

Sosyalist Kuram, 1917 Devrimi sonrasında Sovyet Devleti'nin kurulmasıyla baĢlayan geliĢmelerden sonra, 1920'lerde Sovyet basını ve diğer kitle iletiĢim araçlarının Marksist öğretiye dayalı olarak örgütlenmesi sonucu ortaya çıkmıĢtır. YaklaĢımın temel ilkelerine göre; sosyalist bir toplumda isçi sınıfı tanım gereği iktidara sahiptir ve bunu sürdürebilmek için düĢünce üretip aktaran bilinç üretimi sanayisini denetim altında tutmaktadır. Dolayısıyla kitle iletiĢim araçları isçi sınıfının, baĢta parti olmak üzere onun temsil kuruluĢlarının elinde ve denetimindedir. Kaya, bu yaklaĢım içerisinde değerlendirilebilecek bir yaklaĢımdan "GeliĢmeci YaklaĢım" olarak söz eder ve geliĢmekte olan ülkelerin konumları, sorunları, siyasal tercihleri, geliĢme düzeyleri farklı olsa da geliĢmeye verdikleri bir ortak noktaları bulunduğunu, tüm farklı stratejilerde iletiĢim alanında bir geliĢmenin öngörüldüğünü, her alanda belirlenen hedeflere ulaĢmada bu araçların önemli katkılarının olacağına inanıldığını belirtmektedir.

Ġngiltere‟de BBC, Ġtalya‟da RAI ve Almanya‟da Lander yayıncılıklarını kamu hizmeti yayıncılığının örnekleri olarak gören Keane‟e göre saygınlığı, büyüklüğü, çeĢitliliği ve ayrıcalıklı konumları kamu yayınlarının en iyi elemanları seçmelerini mümkün kılmaktadır (Keane, 1992:116).

Keane, kamu hizmeti yayıncılığı kavramının içine “karıĢık ve birbirlerini tamamlayan programlar sunmayı, bunu sürdürmek için çaba göstermeyi ve belirli türden azınlık programları yapmak ve elden geldiğince farklı türden programlara yer vermeyi dahil etmekte. Kamu hizmeti yayıncılığında drama, güncel olaylar, komedi, çocuk programları ya da sürekli eğitim gibi her türden programa yer verilmektedir. Amaçlarını eğlendirmenin üstünde tutan kamu hizmeti yayıncılığı “nitelikli popüler programlar yapma giriĢimidir” ve yaptığı program türleri ile toplumdaki çeĢitliliği simgelemektedir (age :116).

Aslında, Avrupa ülkelerinde yayıncılık, her zaman devlet tarafından düzenlenmiĢtir.

BBC‟nin kamu yararına tekel olarak çalıĢtığı ilk yıllarında Sir John Reith tarafından ortaya atılan kamu hizmeti yayıncılığı kavramının “kamusal ruhsat ücretlerine dayanan gelirleri olan yayın kurumlarıyla, reklamlara dayanan gelirleri olan kar amaçlı ticari yayın kuruluşlarını ayrıştırmada kullanıldığına” değinen Yazıcı, bu ayrımın her zaman yerine getirilmediğini söylemiĢtir (Yazıcı, 1999:12).

13

Irak‟ın iĢgali sırasında, BBC, bu tutumu yüzünden “Falkland Olayı”nda olduğu gibi hükümetle çatıĢmıĢtır. BBC muhabiri Andrew Gilligan‟ın hükümetin Irak‟taki kitle imha silahlarıyla ilgili hazırladığı dosyanın abartılı olduğuna iliĢkin haberinin ardından, haberin kaynağı olan Doktor Kelly‟nin intiharı sonrasında, bir soruĢturma açılmıĢ, soruĢturmayı yürüten ve daha sonra “Hutton Raporu” olarak tarihe kaydedilen Lord Hutton‟un raporunda BBC‟ye sert eleĢtiriler yöneltilmiĢtir. Bu eleĢtirilerin sonunda, BBC yönetim kurulu baĢkanı Gavyn Davies ve Genel Müdür Greg Dyke istifa etmiĢtir (Smith, 2006: 8-9). Smith‟in hatırlattığı bu örnek, “ulusal çıkarlar” söz konusu olduğunda, en bağımsız kurumlara bile siyasal iktidarın nasıl müdahale edebileceğini göstermektedir.

Dünyadaki bütün kamu hizmeti yayın kurumlarının yaĢatılması, demokrasiye, çoğulculuğa katkıda bulunacaktır ancak bu katkının sağlanabilmesi için her türlü iktidar iliĢkisinden uzak tutulmalıdır. Bunun için ise, siyasal koĢulların uygun olmasının yanı sıra, kamu hizmeti yayın kurumlarının kesintisiz bir finans kaynağına kavuĢturulması gerekmektedir.

1.2.DÜNDEN BUGÜNE KAMU YAYINCILIĞI

1.2.1.Kamu Yayıncılığının DoğuĢu

Curran, medya tarihini ele alan çalıĢmaların medya merkezli (medyacentrik) olduğunu ve medya teknolojisi belirlenimciliği tarihi olarak yazıldığından yakınır (Curran, 2002: 135). Bu çalıĢmada, her ne kadar bir medya tarihi yazmak giriĢimi söz konusu olmasa da, kamu hizmeti yayıncılığının geliĢimine bir göz atıldığında, toplumsal ve siyasal geliĢmelerin etkisi göz ardı edilmemekle birlikte, teknolojik geliĢmelerin de önemli bir rolü olduğu söylenmektedir.

Önceleri radyo, sonra da televizyonun icadı, 18. ve 19. yüzyıllardaki aydınlanma çağı ve sanayi devriminin getirdiği geliĢmelerin sonucu olmuĢtur. Bu araçların icadıyla birlikte, kullanımındaki düzenleme gereksiniminden ise, “kamu hizmeti” anlayıĢı ortaya çıkmıĢtır.

Sanayi Devriminin ardından, kentlerde çoğalan isçi nüfusunun örgütlü talepleriyle, Smith‟in geliĢtirdiği liberal felsefenin çatıĢmasından “sosyal devlet” anlayıĢı ortaya çıkmıĢtır. Bu dönemde, devletin, “gelirin yeniden dağıtımının”, “refah programlarının yaygınlaĢtırılmasının”, “eğitimin geliĢtirilmesinin” bir aracı olduğu fikri benimsenmiĢtir (Giddens, 2000:223).

14

“Refah devleti, pazarın etkilerini düzelterek ve tazmin ederek toplumsal alana ekonomik bir öğenin yeniden sokulmasının bir yoludur.” (Rossanvallon, 1993:228). Bu yönetim Ģekli, devletle isçi sınıfı arasındaki iliĢkileri yönetmekte, isçi sınıfının toplumsal ve ekonomik gücünü yansıtmaktadır. Artık toplumsal düzenlemelerle ekonomik düzenlemelerin Ģartları çakıĢmamaktadır (Rossanvallon, 1993:236).

Kamu hizmeti yayıncılığının kökeninde, “refah devleti” ne giden süreçte, devletin sınıf ayrımı yapmadan herkese belli sosyal hizmetleri sunmayı garanti eden anlayıĢı ve bu nedenle kısıtlı olan frekans dağılımını herkesin ulaĢabileceği eĢitlikte sağlama düĢüncesi vardır. Yayıncılık da sağlık, sosyal yardım, eğitim gibi herkese sunulması gerekli bir hizmet olarak algılanmıĢ, özel giriĢimin bu hizmeti eĢit dağıtamayacağı varsayımından hareket edilmiĢtir. Kejanlıoğlu‟na göre kamu hizmeti yayıncılığı anlayıĢı, Ġngiltere‟de refah devletinden önce kurumlaĢmıĢ olmasına karĢın, “sosyal yurttaĢlık” çerçevesinde değerlendirilebilir. 1950‟lerde Batı Avrupa ülkelerinde, “refah devleti”, piyasa toplumunun zarar gören yurttaĢlarına sağlık, eğitim gibi sosyal hizmetleri sağlama sorumluluğu yüklenmiĢtir (Kejanlıoğlu, 2004a: 693).

Rus asıllı ABD‟li mühendis Vladimir Kosma Zworykin‟in geliĢtirdiği görüntü çözümleyici tüp, modern anlamdaki TV yayıncılığına geçilmesinde baĢlangıç olmuĢ, ilk televizyon yayınları 1930‟da baĢlamıĢ, 1935‟te Almanya, 1936‟da Ġngiltere, 1941‟de ABD‟de düzenli televizyon yayınlarına geçmiĢtir. II. Dünya SavaĢı sırasında kısa bir duraklama geçiren televizyon yayıncılığı, savaĢın bitmesinden hemen sonra büyük bir hızla geliĢmiĢtir. Televizyonun icadı, bu aygıtın nasıl kullanılacağına iliĢkin sorunu gündeme getirmiĢ, buna iliĢkin bir yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulmuĢ, Avrupa ülkelerinde radyo için getirilen düzenlemeler, televizyon için de yol gösterici olmuĢtur (Pekman, 1997:5). Yayıncılıkta düzenleme çalıĢmaları 19. yüzyılda telgrafla baĢlamıĢ, radyo ile ilk yasal düzenlemeler yapılmıĢ ve sonra da televizyona geçilmiĢtir (Papathanassopoulos, 1990: 113).

Kamu hizmeti yayıncılığının ortaya çıkıĢ sürecindeki teknik koĢulların etkisi Ģöyle açıklanmaktadır: Geleneksel elektronik yayıncılıkta, televizyon iletileri, havadaki elektromanyetik dalgalar yolu ile taĢınmaktadır. Bu dalgalar çeĢitli frekanslara sahiptir. Televizyon sinyalleri ancak belirli frekanslarla taĢınabilmektedir. Bu frekansları taĢıyan elektromanyetik dalgalar, tıpkı deniz gibi, doğal kaynaklardır ve herkesindir. Dolayısıyla özel bir grubun, Ģirketin, bu kaynağı kendi ticari amacı için kullanması hazine arazisine otel yapmak gibi haksız bir çıkar sağlamadır. Bu nedenle kısıtlı frekanslar hem ülkelerin kendi içinde hem de uluslararası alanda bir düzenleme gerektirmektedir. Televizyon frekanslarının

15 da içinde bulunduğu telekomünikasyon frekanslarının dünya çapındaki dağılımı Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) tarafından gerçekleĢtirilmektedir (Pekman, 1997:8).

Ülke içindeki frekans ise, kısıtlı olan bu alanın bir gruba ya da kiĢiye değil, herkesin kullanımına açık olması anlayıĢını getirmiĢtir. Bu teknolojik sınırlılık, kamunun sahip olduğu bir yayın kurumu gereksinimini doğurmuĢ, kamu hizmeti yayıncılığı anlayıĢının ortaya çıkıĢının nedenlerinden biri olmuĢtur. Bir görüĢe göre ise, kamu hizmeti yayıncılığını ortaya çıkaran neden, özetle Avrupa‟nın demokrasi ve çoğulcu anlayıĢıdır. Topluma doğru tarafsız bilgi, ancak çeĢitli çıkar gruplarının baskısından arınmıĢ, tarafsız bir kamu hizmeti anlayıĢı ile götürülebilecektir. Çünkü kamu hizmeti yayıncılığı, “herkes için, farklılaĢmıĢ ve geniĢ bir programlar yelpazesi” sunmaktadır. Avrupa‟daki yayıncılıkta kamu hizmeti, kalite ve çeĢitlilik güvencesi olarak görülmüĢ, ticari gelirlerle destekleniyor olsun olmasın, herkese makul bir maliyetle kaliteli eğlence ve eğitim sunmanın bir yolu olarak benimsenmiĢtir. Kamu hizmeti yayıncılığı tüm toplumsal gruplara hizmet etmektedir (Molsky, 1999:14).

1923 yılından beri iktidarda olan ĠĢçi Partisi, bir kamu hizmeti tekelinin özel kuruluĢlara verilmesine karĢıdır. Hükümetin isteği ile 1925 yılında, radyonun iĢleyiĢ biçimini belirlemek üzere Crawford Komisyonu kurulur. Bu komisyonun raporunda, radyonun karı amaçlayacak özel bir Ģirkete bırakılmasına karĢı çıkılmakta, ancak, devletin doğrudan iĢleteceği bir anlayıĢ da kabul edilmemektedir. Raporda, ulusal çıkarlar doğrultusunda yayın yapmasını gözeten bir yönetim kurulu oluĢturulması ve bir kamu kuruluĢu olarak örgütlenmesi önerilmektedir Böylece, British Broadcasting Company, 1927 yılında, tüm personeliyle birlikte, British Broadcasting Corparation‟a devredilmiĢtir (Kaya, 1985: 123- 124).

1923-1926 yılları arasında BBC Müdürlüğü, sonra da 1927-1938 yılları arasında kurulan BBC Genel Müdürlüğüne getirilen ve BBC‟nin kurucu babası sayılan John Reith ise, Crawford Komitesi tarafından yayıncılığın geleceğine yönelik uzun vadeli prensipler oluĢturmaya davet edilir. Reith, gerçekten de “paternalist” olarak adlandırılan yaklaĢımıyla yayıncılığın sadece eğlence amacıyla yapılmaması gerektiği, ulaĢılması mümkün olan herkese eĢit oranda bilgi götürmeyi, eğitici olmayı, topluma zararlı olacak yayınlardan kaçınmayı amaçlayan, kamu yayıncılıkta uzun vadeli ilkeleri ortaya koymuĢtur. Reith, günümüzde de hala tartıĢmaları süren, “izleyiciye istediğini verme” konusunda söyle demiĢtir: Halka, halkın istediğini vermekle övünenler, çoğu zaman seviye olarak vasatın altında olan ve kendilerinin doldurabileceği suni bir talep yaratmaktadır (Turam, 1994: 241).

16

Amerika‟daki sistemin ticari olmasına ve programların tüketici isteklerine göre belirlenmesine rağmen, büyük televizyon Ģebekelerinin yanı sıra kamu çıkarlarına yönelik PBS (Public Broadcasting Service)‟nin de yayıncılıkta önemli bir yeri vardır. ABD‟de, 50 eyalette bulunan 348 kamu televizyon istasyonu yayın yapmaktadır. Bu yayınlarda kar amacı güdülmemekte ve reklama yer verilmemektedir. Amerika‟daki yayıncılık sisteminde, “kamu” kavramı, ticari amaçlı yayınları dengelemek için toplumun yararına yönelik yayın yapılması anlamını taĢımaktadır. Servis, devletin mülkiyetinde ya da denetiminde değildir.

Kamu yayıncılığı anlamı kar amacı gütmeyen Ģirket anlamında kullanılır ve çok sayıda TV istasyonu tarafından TV programı üretim ve dağıtımının organize edilebilmesi için kurulmuĢtur (Turam, 1994: 170). Bu ağın amacı, kamuyu ilgilendiren her konuda program sağlamak ve sosyal sorumluluğu yerine getirmektir (Yengin, 1994: 61).

Amerika‟daki yaygın ticari anlayıĢa rağmen bu sistem, ticari yayıncılığın yetersizliğine karĢı hissedilen bir gereksinimden doğmuĢtur. 1950 baĢlarında, ticari yayıncılığa karĢı doğan rahatsızlık sonucu eyaletler çapında ve üniversitelerin bünyesinde eğitim televizyonları kurulmaya baĢlanır. Bu istasyonlar reklam yayınlamamakta, sadece kültür programları hazırlamaktadır. 1967‟de çıkan bir yasa ile ticari olmayan bu istasyonların devletçe desteklenmesi kararlaĢtırılır. 1969‟da Kamu Yayıncılığı Servisi kurulur.

Bu ülkede, baĢlangıçta frekansların kullanımı serbest bırakılmıĢ, uygulama, frekansların kısıtlı olması nedeniyle büyük kaos yaratmıĢ, bu karmaĢayı düzene sokmak üzere 1927‟de Federal Radyo Komisyonu kurulmuĢtur (Pekman, 1997:9).

Amerika‟daki bu deneyim, Avrupa ülkelerindeki yayıncılıkla ilgili düzenlemeleri etkilemiĢ, frekans kargaĢasına yol açmayacak önlemler geliĢtirilmesi düĢüncesi ortaya çıkmıĢtır.

Bir baĢka görüĢe göre ise, kamu hizmeti yayıncılığı modelinin ortaya çıkıĢında bu teknik gerekliliklerden baĢka, dönemin politik gücünün bu kurumları denetim altında tutma isteği de rol oynamıĢtır.

Pekman, Siune ve MQuail‟in (1988) Avrupa‟da yapılan düzenlemelerin ardında, elektronik medyanın gücünün düzene karĢı kullanılma endiĢesi yattığını belirttiklerini yazmaktadır. Mevcut siyasal sistem, büyük bir güç olduğuna inanılan elektronik medyayı kontrol altında tutmak istemiĢtir (Pekman, 1997:11). Bu etkinin gücüne olan inançta,

17 diktatörlüklerin ve komünist rejimin medyayı propaganda aracı olarak kullanmasının da etkisi olmuĢtur (Pekman, 1997:12).

Erol Mutlu‟ya göre kamu yayıncılığı, belli bir memleket tahayyülünün pratiğe dönüĢmüĢ halinin radyo ve televizyon yayıncılığındaki doğal bir uzantısıdır ve yayıncılık, modern bir ulus yaratma projesinin, kalkınma hamlelerinin bir aracı olarak görülmüĢtür.

Kamu hizmeti yayıncılığı fikri, ulusallık fikriyle sıkı sıkıya bağlıdır: Benzer kültürel değerleri taĢıyan insanların bir araya geldiği, bu birliğe zarar verecek iç ve dıĢ unsurların düĢman olarak görüldüğü, tek bir ulus devlet çatısı altında toplanan herkesin, bu devletin saygın birer yurttaĢı olması için eğitilmesi, bilgilendirilmesi, bilinçlendirilmesi gerektiğine inanıldığı ve bu görevleri yerine getirecek bir yayıncılığın hem “devlet”ten hem de “piyasa”dan bağımsız iĢ gören bir kamu hizmeti yayıncılığıyla gerçekleĢtirilebileceğine inanılmıĢtır (Mutlu, 2001: 26-27).

Kamu hizmeti yayıncılığını ilk kez hayata geçiren BBC, kimilerine göre elitlerin paternalist yaklaĢımlarının sonucu ortaya çıkmıĢtır (Curran, 2002: 141).

Brant ve De Bens, kamu yayıncılığının kökeninin “Aydınlanma” felsefesine dayandığını belirtir ve bu yaklaĢımı “Paternalist” yaklaĢımın “kültürel-pedagojik mantığı” olarak niteler. Bu mantık, “Aydınlama”nın “refah devleti” anlayıĢının ve refahın topluma yayılmasının bir parçasıdır. Bu nedenle televizyon programları “kamu yararı” içermelidir. Televizyon programları “eğitici”, “bilgilendirici” ve “kültürel zenginliği artırıcı” içerik taĢımalı “yüksek kaliteli” olmalıdır. “Bu mantık, televizyonun toplumdaki rolüne paternalist bir yaklaĢımdır.” Sivil toplumda genelde medyanın, daha özel olarak ise kamu yayıncılığının iĢlevi, “kültürel pedagojik mantık”la ilgilidir. Ondan, demokrasi için çaba göstermesi beklenir. Bu görüĢe göre, kamu yayıncılığı izleyicilerin bilgilendirilmesi ile demokrasiye katkıda bulunmuĢ olacaktır. “ (Brants ve De Bens, 2000:15-16).

Yayıncılığın bir kamu hizmeti Ģeklinde örgütlenmesinin nedenlerinden biri de, kolay eriĢilebilen ve ucuz olan bu yayıncılığın ülkenin her yanına ulaĢması, herkesin ondan faydalanması gerektiği düĢüncesidir. Bu hakkın kamu tarafından kullanılmasının bir gereği olarak da herkesin beklentisine yönelik program yapma zorunluluğudur. Böylece yayıncılık “eĢitlikçi”, “çoğulcu”, anlayıĢla yapılmalıdır. Bu nedenle de nitelikli bir kamu hizmeti için kamu kurumlarına gereksinim bulunmaktadır.

18

Avrupa‟da yayıncılık, baĢtan beri, tiyatrolar, müzeler, üniversiteler ve diğer eğitim kurumları gibi bir „sosyo-kültürel‟ kurum olarak algılanmıĢ ve toplumun dilsel, edebi, manevi, estetik ve etnik zenginliğini korumak ve geliĢtirmekle yükümlü görülmüĢtür (Pekman, 1997:13).

1.2.2.Kamu Yayıncılığının YaygınlaĢması

1950‟li yıllarda tüketici toplumun ortaya çıkıĢı, TV reklamlarının öneminin anlaĢılması, özel yayıncılığa talepleri artırır. Özel yayıncılığı savunanlar, özgürlük adına mücadele ettiklerini söylemektedirler.

Ġngiltere‟de Churchill hükümeti yönetime gelir gelmez, TV sektöründe rekabetin kaçınılmaz olduğu açıklanır ve büyük tartıĢmalar baĢlar. Ticari televizyonların tüketiciyi kullanacağı görüĢlerinden, halkın elinde olacağı iddialarına kadar pek çok görüĢün ortaya atılmasının ardından 1954‟te kabul edilen yeni TV yasası ile IBA kurulur. IBA, BBC TV‟nin yanında, yüksek kalitede TV yayını yapacak bir kurum olacağı iddiasındadır. “IBA” deki “independent”, yani “bağımsız” sıfatı, BBC yöneticilerinin tepkisini çeker. Onlara göre yayıncılıkta bağımsızlık, ancak gelir kaynaklarının ticari kaygılara, yani reklam verenlere bağımlı olmamasıyla mümkündür (Turam, 1994).

1960‟larda BBC, rakiplerini tanımayan güçlü bir örgüt olarak görülmüĢ (Blumler ve McQuail, 1968: 169), BBC‟nin bu güçlü örgüt yapısı, görece bağımsız yayıncılığı diğer kamu kurumlarına örnek olmaya devam etmiĢtir.

Yeni Dünya Düzeni, serbest piyasa ekonomisini evrenselleĢtirmeyi amaçlarken, küreselleĢme de sermayenin uluslararası alanda hareketini engelleyici sınırların kaldırılmasını, dünyanın bütünleĢmiĢ bir ekonomik sürece girmesini öngörmektedir. Devletlerin ekonomik alandaki etkinliğinin yok edilmesiyle uluslararası sermayenin evrensel çaptaki özgürlüğü artacaktır. Bunun için de devlet giriĢimleri ve devletin ekonomiye müdahalesi ortadan kaldırılmalıdır. 1970‟lerin sonunda, “deregülasyon” olarak adlandırılan devlet müdahalesinin serbest piyasa sisteminden arındırılması uygulamaları Amerika‟da baĢlayarak Avrupa‟ya da yayılmıĢtır. Amerika‟da Regan dönemine damgasını vuran, Ġngiltere‟de Thatcher hükümeti ile baĢlayan “özelleĢme” ya da “serbestleĢme” rüzgarı, 1980‟li yılların ortasında Sovyetler Birliği‟nde Gorbaçov‟un yönetiminde Doğu ülkelerini de etkilemeye baĢlamıĢtır. 1980‟lerin sonlarında Sovyetler Birliği dağılınca, komünist rejimler de büyük bir hızla yeni sisteme ayak uydurmaya baĢlamıĢtır (Pekman, 1997:22).

19

Ġngiltere‟de baĢlayıp bütün dünyaya yayılan özelleĢtirme uygulamaları, kamu yayıncılığını da tartıĢılır hale getirmiĢtir.

Ġngiltere‟de 1985‟te, Thatcher‟ın baĢbakanlığındaki muhafazakar hükümetin özelleĢtirme çalıĢmaları, o dönemde Ġngiltere‟de bir kamu hizmeti yayın kurumu olan BBC‟yi de etkilemiĢ, BBC‟den kendi kaynaklarını yaratması istenmiĢ, kuruma hükümet müdahalesi en çok bu dönemde görülmüĢtür. Ancak BBC, hükümetle çatıĢmasına rağmen tam bir boyun eğen tutum içine girmemiĢtir.

Liberal bir ekonomiyi Ġngiltere‟ye yerleĢtirmeye çalıĢan Thatcher hükümeti, liberal sisteme aykırı olarak, yayıncılıkta bazı denetim mekanizmaları getirmeye, BBC‟ye bazı kısıtlamalar getirmeye çalıĢmıĢtır. Ancak ülkenin güçlü demokrasi geleneği nedeniyle bu müdahalelerin önüne geçilmiĢtir.

Hükümet, BBC‟nin geleceğine iliĢkin incelemeler yapmak üzere 1985 yılında Profesör Alan Peacock baĢkanlığında, sonraları “Peacock Komitesi” olarak ünlenen bir çalıĢma baĢlatır (Blumler, 1986: 343).

ÇalıĢma sonucunda BBC‟nin reklam alması kararının çıkması beklenmektedir. Ancak Komite‟nin 1986 tarihinde hazırladığı raporda, BBC‟nin finansmanı için reklam gelirlerine baĢvurmasının BBC‟nin bağımsızlığına zarar vereceği ve nitelikli programlar üretmesini engelleyeceği gerekçesiyle yakın bir zaman için doğru olmayacağı sonucuna varıldığı görülür (Franklin, 2001: 53-69). BBC, daha çok kurum içinde kendi ürettiği programlara ağırlık vermeye yönelik bir politika izlese de kaçınılmaz olarak dıĢ kaynakla yapımlara da yer vermektedir.

BBC‟nin dıĢ yapımlarının 1984‟te, % 70‟i ABD, % 11‟i Ġsveç, % 5‟i Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinden alınmıĢtır (Schlesinger, 1986:266). Ġngiltere‟de ABD yapımlarının oranının fazla olmasında muhtemelen dil farklılığının bulunmaması da etken olmuĢtur. 1985 yılında BBC‟de BBC iç yapımlarının oranı % 71, dıĢ kaynaklı film ya da dizilerin oranı % 16.9‟dur (Schlesinger, 1986:269-270).

Thatcher hükümetinin BBC‟yi reklam yoluyla gelir elde etmeye zorlaması, özelleĢtirme amacıyla yapılan giriĢimlerinin bir sonucudur. Serbest piyasacılara göre Ġngiltere‟de, 1923‟te Frederick Sykes baĢkanlığında toplanan Sykes Komitesi‟nden beri, siyasal değiĢimler ya da teknolojik geliĢmeler sonucu ihtiyaç duyulan konuları değerlendirmek ve yayıncılığa yön vermek amacıyla çeĢitli tarihlerde, Crawford Committee

20

(1925); The Selsdon Committee (1934-1935); The Ullswater Committee (1936); The Hankey Committee (1945); The Beveridge Committee (1951); The Pilkington Comittee (1961-62); The Annan Committee (1976-1977); The Hunt Committe (1981-1982) gibi komiteler çeĢitli çalıĢmalar yapmıĢtır (Franklin, 2001: 217-226).

Ġkinci Dünya SavaĢı sırasında yaĢanan olayları ve gruplar arasındaki çatıĢmaları izleyicilerine aktarırken dengeli ve tarafsız yayıncılık anlayıĢını sürdüren BBC Ġngiltere dıĢındaki ülkelerde de kabul görmüĢ ve “BBC ne söylerse doğru söyler” anlayıĢı dünya çapında benimsenmiĢtir (Mutlu, 1999:25).

Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında Avrupa‟daki devletler yayıncılık sistemlerinin yeniden örgütlenmesinde BBC‟nin kamu hizmeti yayıncılık modelini örnek almıĢlar ve kamu hizmeti yayıncılık anlayıĢı çerçevesindeki yükümlülük ve ilkeleri kendi toplumlarına uyarlayarak benimsemiĢlerdir (Çaplı, 2001:33).

Tek bir model olarak görülen kamu hizmeti yayıncılığı modeli, uygulandığı ülkenin tarihi, ekonomik, siyasi, toplumsal ve ekonomik deneyimleri ve kültürünün yayıncılık sisteminin etkisi ile farklı Ģekillerde uygulanabilmiĢtir (Çaplı, 2001:32).

Kamu hizmeti yayıncılığı anlayıĢının Avrupa‟da yeniden örgütlenen yayıncılık sistemlerinde örnek alınması ile yayıncılıkta özel giriĢimlerin önüne geçilmesi amaçlanmıĢtır (Çaplı, 2001:33).

Pazar mekanizması, yayıncılığa da adapte edilmelidir. Ürünün, karlı olabilmesi için en ucuza mal edilmesi ve en yüksek karın amaçlanması gerekir. Ancak pazarın bu eğilimi, yayıncılık söz konusu olduğunda farklı bir durum ortaya çıkmakta, bir yapımın ekonomik ölçütlerle değerlendirilmesi her zaman bir çatıĢma yaratmaktadır (Papathanassopoulos, 1990: 117).

Liberal sistemin hiçbir kısıtlama olmaksızın tüm iĢlerin piyasaya bırakılması önerisi, yayıncılıkta serbest piyasa sistemini tam anlamıyla uygulamak isteyen ülkelerde bile olası görünmemektedir. Örneğin yayıncılıkta bir kamu hizmeti bulunmayan, reklam yayınlarında ise zaman ve nitelik açısından hiç bir kısıtlama olmayan Lüksemburg‟ta bile çocukların korunmasına yönelik bazı önlemler geliĢtirilmiĢtir (Tekinalp, 1993:46).

Kamu hizmeti yayıncılığı tekellerinin ortadan kaldırılması, bazı yazarlara göre özelleĢtirme giriĢimlerinin çeĢitli yöntemlerinden biridir. Çünkü yayıncılık alanında

21

özelleĢtirme sadece kamu kurumlarının satıĢı yoluyla değil, baĢka yöntemlerle de gerçekleĢtirilmektedir. Papathanassopoulos, bu yöntemleri 4 baĢlık altında sınıflandırmıĢtır:

1. Devlet kontrolünden çıkarmak (Fransa‟da TF1‟in Chirac hükümeti döneminde özelleĢtirilmesi gibi)

2. ĠĢlerin özelleĢtirilmesi (BBC‟ye yapımlarının % 25‟ini dıĢarıya yaptırma zorunluluğu getirilmesi gibi)

3. Tekelleri kırmak (BaĢka kurumları oluĢturarak)

4. Örgütsel özelleĢtirme (Kurumların satılması) (Papathanassopoulos, 1990: 119)

Murdock‟a göre yayıncılıkta özelleĢme beĢ Ģekilde olmuĢtur:

1. Kamu hizmeti kurumlarının özel yatırımcılara “satılması yoluyla özelleĢtirme”.

2. Kamu yayın kurumlarının tekelini kırarak piyasada “rekabet yaratan liberalleĢtirme”.

3. Yayıncılıkta serbestlik anlayıĢını yerleĢtirmeyi amaçlayan “yeniden düzenleme”.

4. BBC‟nin hükümet kararıyla % 25 oranında programlarını bağımsız yapımcılara yaptırma zorunluluğu gibi Ģirketlere program yaptırma uygulamaları nedeniyle “iĢbirliği” .

5. Herkese eriĢim yerine “metalaĢtırma” (Murdock, 2000: 39-43).

Hangi yöntemlerle yapılırsa yapılsın, özelleĢtirme, kamu hizmeti yayın kurumlarını olumsuz etkilemiĢ, 20 yıldır bu kurumların kapatılması gerekip gerekmediği üzerinden tartıĢmalar yürütülmüĢtür.

Yayıncılık, çoğu Avrupa ülkesinde devlet denetimi altında baĢlamıĢ ve geliĢmiĢtir. Ancak dünyadaki geliĢmelerin zorlamasıyla, devletin yayıncılık üzerindeki denetimi zamanla gevĢeyerek özel kanallara yol açılmıĢtır. Yayıncılıktaki devlet tekeli, çeĢitli ülkelerde farklı zamanlarda ortadan kaldırılmıĢtır. Bugün Avrupa‟nın hemen tüm ülkelerinde kamu-özel olmak üzere ikili bir sistem oluĢmuĢtur (Molsky, 1999:141).

Her ülkenin kamu hizmeti yayın kurumu kendi tarihsel kökenlerine, geleneğine, kültürüne, coğrafyasına ve ekonomik yapısına göre yeniden ĢekillenmiĢtir. Kendi ülkesindeki yayıncılık ortamında kendini konumlandıracak koĢulları bulmuĢtur. “Farklı

22 yayıncılık modelleri, sonuçta her ülkenin kendi politik, ekonomik ve kültürel koĢullarını” yansıtmaktadır (Papathanassopoulos, 1990: 113).

Kamu yayıncılık sistemleri, ülkelerin tarihsel, yapısal, ekonomik ve kültürel özelliklerine göre çeĢitlilik gösterdiği ve her biri kendine özgü özellikler gösterdiği için dünyada tektir. Ġngiltere‟de “Reith‟in öncülüğünü yaptığı ilkeler” in hakimiyeti, Fransa‟da “devlet kontrolü” geleneği, Ġtalya‟da “siyasi partilerin egemenliği”, Almanya‟da “SavaĢ‟tan sonra yeniden kurulan ana ilkelerde birleĢen federal bir yayıncılık” anlayıĢı, Ġsviçre‟de “sosyal demokrat değerler”in hakimiyeti, ABD‟de “incinmemiĢ bir ruh hali (kamu televizyonu gettoları)” vardır (Blumler et al., 1986:345). BBC, dünyanın en önemli içerik sağlayıcısı olmayı, SVT Ġskandinav ülkelerinde lider olmayı, NRK Norveç‟in medya Ģirketlerinin lideri olmayı amaçlar (Enli, 2006:8).

1980‟lerden sonra liberal rüzgarlar, kamu hizmeti kurumlarını sarsarken, bu kurumlardan piyasaya kaynak aktarımı yapılmaya baĢlanmıĢtır. Ġngiltere‟de hükümet, BBC‟yi 1987-1988‟de mümkün olduğu kadar çok sayıda programı bağımsız yapımcılardan almaya zorlamıĢ (Barbier ve Lavenir, 2001: 281-282), 1990‟da da yürürlüğe giren Broadcasting Act (yayıncılık yasası) BBC ve ITV kanallarının en az % 25‟inin bağımsız yapımcılar tarafından üretilmiĢ programlara yer verme zorunluluğu getirilmiĢtir (Brown, 1999:32).

Bu uygulama ile birkaç amaca birden ulaĢılması beklentisi vardır: Hem ulusal bir yapım sektörünün oluĢması ve güçlenmesi desteklenmiĢ, hem piyasadaki yaratıcı gücün ve dolayısıyla program çeĢitliliğinin kamu hizmetine sunulması sağlanmıĢ, hem de piyasadaki istihdam sorununun çözümüne bir katkıda bulunulmuĢ olacaktır.

Ayrıca bu yöntem, serbest piyasanın rekabetçi sistemine, kurumun bütün yapımlarını kendinin üretmesinden daha uygundur. Bağımsız Ģirketler, çeĢitli program önerilerini bu kurumlara kabul ettirmek isterken hem kendi aralarında rekabet etmekte, hem de kurumun yapımlarıyla yarıĢmaktadır (Pekman, 1997:66).

Zaten 1990‟ların baĢlarında BBC‟nin parasal sıkıntısı öyle çoktur ki BBC1 ve BBC2 yeterli yeni programlar üretememekte, yayın akıĢlarını doldurmak için programlarının çoğunu tekrar yayınlarını vermektedir. Bağımsız yapımcılara yaptırılan programların çoğu drama yapımları olduğu için BBC‟nin Drama programları üreten bölümü krize girer. BBC çalıĢanlarının iĢine engel olunduğu, BBC‟nin kendi iç dramalarını çöpe attığı söylenir.

23

Ancak prodüktörlerin pek çoğu da bu uygulamaları sessizlikle karĢılamıĢtır (Brown, 1993:32).

Rekabet nedeniyle bir yandan özel kanallarla rekabet ederek popüler programlar yapmak bir yandan da “eğiticilik”, “çeĢitlilik” nosyonu gereği gerçekleĢtirdikleri programlar kamu yayın kurumlarında maliyetleri artıran unsurlardan biri olmuĢtur.

Örneğin, Ġngiltere‟de BBC, ağırbaĢlı, eğitim kültür ve haber ağırlıklı programcılık anlayıĢını, özel kanalların rekabeti ile değiĢtirmeye baĢlamıĢ, programlarında eğlenceye daha çok yer vermeye yönelmiĢ, televizyonların en çok izlenme saatlerinde melodram oyun ve diziler koymuĢtur (Tekinalp, 1993:39-40).

Siyasal nedenlerle ruhsat ücretleri giderek azalan ve artan maliyetler nedeniyle gelirleri düĢen kamu yayın kurumları çözüm olarak çeĢitli ticari faaliyetlere giriĢmiĢlerdir.

1994 yılında BBC, ticari faaliyetlerini “BBC Worldwide” adı altında bir araya toplamıĢtır. BBC‟nin ülke dıĢına yayın yapan kanalları bu Ģirketin organizasyonunda çalıĢmaktadır. BBC, bu kanallara reklam kabul etmekte, buradan elde ettiği geliri, kamu hizmeti yayıncılığına aktarmaktadır.

Diğer ülkelerdeki kamu yayın kurumları da BBC‟yi izleyerek hem maliyetlerini düĢürme hem de çeĢitli ticari giriĢimlerde bulunarak gelirlerini artırma yoluna gitmiĢlerdir (Brown, 1999:113). Çoğu kamu hizmeti yayın kurumu, ürettiği programların satıĢı için mevcut birimlerini geliĢtirmiĢ, dıĢsatıma büyük önem vermiĢtir.

Ġngiltere bu yılarda da ülke içine yayın yapan kanallarında reklam almamaya devam etmiĢ, bazı ülkeler reklamlar konusundaki kısıtlamalarını esnetmiĢ, Ġtalya‟daki RAI gibi bazı kanallar eğlenceli yayıncılık anlayıĢıyla (Brown, 1999:110) özel kanallarla yarıĢacak ölçüde reklam geliri elde etmiĢlerdir.

BBC‟de, John Birt döneminde (1993-2000) BBC‟nin geleceğini sağlama almak üzere yapısal durum ve programcılık yönlerinden bir dizi çalıĢma yapılmıĢtır.

Bu giriĢimlerde bazı kalıplaĢmıĢ sloganvari ifadeler ortaya çıkmıĢtır: “ Statüko bir seçenek değildir!”, “Kendinize güvenin!”, “Yöndesen iletiĢim dünyasına kendinizi hazırlayın!”, “Ulusa hizmet, dünya çapında rekabet!” gibi (Wegg Prosser, 1996‟dan akt. Küng ve Shankleman, 2000:95).

24

Birt liderliğinde, yeniden yapılandırmaya gidilen BBC‟de, “seçeneklerin artırılması”, “özgün programlar üretimine ağırlık verilmesi”, “yoğun yaĢam tarzına uygun programlar yapılması”, “yerel kimliklerin bilincine varılması”, “editöryal bağımsızlığın korunması ve sürdürülmesi” gibi yeni stratejiler üzerine odaklanılmıĢtır (Küng-Shankleman, 2000: 96).

Kamu hizmeti yayıncıları çeĢitli taktikler geliĢtirip yenilenerek, kendi tür çeĢitliliğine sahip yayıncılığını sürdürmeye çalıĢırken, izleyiciler ise giderek artan sayıda daha eğlendirici ticari kanallara yönelmiĢlerdir. Bazı görüĢlere göre kamu hizmeti yayıncılığı teoride halkın beklentilerini karĢılıyor olmasına rağmen, uygulamada bu beklentiler karĢılanmamıĢtır, çünkü izlenmemektedir. Birçok kamu hizmeti yayın kurumu “iyiyi popüler, popüleri de iyi yapmayı becerememektedir.” (McKinsey, 1999:11-12).

Çaplı, kamu yayın organının tekel olarak düzenlenmesinin yanında, özerk ve bağımsız olarak örgütlenmesi gerektiğini savunmuĢ ve bu Ģekilde örgütlenen kamu yayın kurumlarında benimsenen ilkelere yer vermiĢtir (Çaplı, 2000:39). Çaplı kamu hizmeti yayın kurumlarında geçerli olan ilkeleri Ģu Ģekilde sıralamıĢtır:

Yayınların tüm ülke coğrafyasını kapsaması: toplumdaki farklı kesimlerin yayınlara erişim olanağının sağlanması

Toplumdaki tüm farklı ilgi ve zevklere hitap etme,

Azınlıklara hitap etme,

Ulusal kimliğe saygı,

Mali açıdan bağımsızlığın sağlanması için kurum gelirlerinin doğrudan sağlanması

İzleyici/dinleyici sayısı için rekabet yerine kaliteli yayın için rekabet

Yayınlarda kalite ve program türlerinde çeşitlilik: haber, kültürel ve eğitsel programlar ve kaliteli eğlence (Çaplı, 2002:39-40).

Kamu hizmeti yayıncılığı anlayıĢının benimseyen BBC, yukarıdaki ilkeler çerçevesinde sunduğu yayınlar ile Ġngiltere‟de kamu çıkarı ve ulusal çıkarlara hizmet edecek, günlük siyasetten ve tartıĢmalardan uzak, halkı kaliteli bir biçimde eğlendirme iĢlevlerini yerine getirmiĢtir (Çaplı, 2002:39-40).

Üstelik de ticari yayıncılar, yerel programlara, kamu hizmeti yayın kurumlarından daha az para harcamaktadırlar. 1990‟da EBU tarafından yapılan bir araĢtırmaya göre Avrupa‟daki kamu hizmeti yayın kurumları özgün programlara, bütün programlarının

25 bütçesinden % 93 harcama yaparken, ticari yayıncıların kendi yaptıkları programlara ayırdıkları pay, bütün programlar içinde % 73‟lük bir orana sahiptir (McKinsey 1999: 12).

Yazıcı, kamu hizmeti, ticari ve devlet yayıncılığının farklarını Ģu Ģekilde ortaya koymaktadır:

Kamu radyo-televizyon kurumu, bulunduğu ülkenin sınırları içerisinde her yerde izlenebilme özelliğine sahiptir. Oysa bir ticari yayın kuruluşu, reklam alabilmek için reklam verenlerin talepleri doğrultusunda, potansiyel tüketici olan nüfusun yoğun olarak yaşadığı yerlere öncelikle yayın yapmayı amaçlar. Devlet yayın kurumları da amaçları açısından ülkenin tümünü kapsamayı hedefler.

Farklı izleyici kurumlarının farklı gereksinimlerini tatmin edecek geniş bir yelpazede yayın yapmak zorunda olan kamu yayın kurumları klasik batı müziği, belgesel, trafik programı gibi eğitim programlarına öncelik verirken, izleyicinin en küçük ortak paydasını bulmayı amaçlayan ticari yayın kuruluşları izleyicinin eğlenme, neşelenme, rahatlama gibi gereksinimlerini karşılamaya yönelik programlara öncelik verir. Kendisini devletin ideolojik araçlarından biri olarak gören devlet yayın kurumu, oy veren vatandaş olarak nitelendirdiği izleyicilerinin ikna edilmesi ve devlet politikalarının benimsetilmesine yönelik programlar yapmaktadır.

Amaçlarına göre ayrıştırıldığında, kamu yayın kurumları için bilgilendirmek, eğitmek, eğlendirmek, ticari yayın kuruluşu için eğlendirmek nadiren de bilgilendirmek, devlet yayın kurumu için devletin istediği şekilde ikna etmek, eğitmek ve bilgilendirmek sayılabilmektedir (Yazıcı, 1999:12-13).

“Yayın sinyallerini taşıyan hava dalgalarının sınırlı olduğu ve ulusa ait olduğu anlayışından temellenen” kamu hizmeti yayıncılığı ilk olarak Avrupa‟da BBC ile uygulamaya geçirilmiĢtir (Mutlu, 1999: 24).

Kamu hizmeti yayıncılığı anlayıĢına göre, siyasal iktidar ulus-devletin koruyucusu olarak görülmekte ve yayıncılık sistemine yalnızca dolaylı yoldan müdahalesine olanak verilmektedir. Kamu hizmeti yayıncılığı anlayıĢı, BBC‟nin ilk yıllarında benimsenmiĢ ve bu dönemde Britanya‟da iĢ baĢında olan siyasal iktidarın yayıncılık alanındaki yetkileri “izleyicilerin ödediği ruhsatiye ücretlerinin saptanması ve toplanması ile sınırlandırılmıştır”. Bu sayede devletin yayıncılık alanına müdahalesi önlenmiĢ ve yapılan yayınlar izleyiciler tarafından finanse edilmiĢtir. Yayınları finanse eden izleyiciler kamudan oluĢmuĢ dolayısı ile yayın organının mali kaynağı kamusal fonlardan sağlanmıĢtır. Yayın

26 organının mali kaynağını sağlayan izleyicilerinin beklentilerinin sonucu olarak da kamu hizmeti yayıncısının yerine getirmesi gereken görevler ortaya çıkmıĢ ve yayın organının “demokratik ve kültürel görevi, tüm halka enformasyon, eğitim ve kaliteli eğlence sağlamak” olarak tanımlanmıĢtır (Mutlu, 1999: 24).

Sayısal yayıncılığa geçiĢ, kamu hizmeti yayın kurumlarının yeni donanımlar satın alması ve en sonunda analog sistemin bırakılmasına kadar eski donanımı iĢletmeye devam etmesi gerektiği için çok harcama gerektirmektedir. Sayısal teknoloji, metin, ses ve görüntüleri sıkıĢtırma ve tek bir formata çevirerek sınırsız sayıda kullanım ve uygulamaya imkan vermektedir. Bu teknoloji, sayısallaĢtırılmıĢ verilerin nakledilmeden önce sıkıĢtırılmasına imkan vererek, taĢınan bilginin daha dar bir frekans alanında (bant geniĢliğinde) iletilmesine imkan sağlamakta, ayrıca sıkıĢtırılmıĢ görüntüler daha iyi ses ve görüntü kalitesi sağlamaktadır. Birbirine bağlı bilgisayar Ģebekelerinin oluĢturduğu global ağ olan internet, sadece metinleri değil, çok çeĢitli çoklu medya seçeneklerini taĢıyabilmektedir. Böylece tek iletim hattında her türlü iletiĢim biçiminin yer alması, yayıncılıkta farklı bir ortama gidiĢi göstermektedir. Sayısal teknoloji, frekans tayfının çok geniĢ kullanımını ve çok yeni yayıncılık hizmetlerinin ortaya çıkmasını sağlayacaktır (Molsky, 1999:8).

Çoklu televizyonun anlamı, bütün mevcut Ģebekeleri parçalayıp küçültecek, interaktif hizmetleri baĢlatacaktır. Daha hızlı rekabet, internetin büyümesine yol açacak, bu da piyasada mevcut diğer kanallar gibi kamu hizmeti yayıncılığının da izleyici sayısını düĢürecektir (Küng-Shankleman, 2000: 87).

Bütün bu kaygılı görüĢlere rağmen, bazı kamu yayın kurumları sayısal teknolojiye çabuk adapte olup, çeĢitli giriĢimlerde bulunmuĢtur. Bazı kurumlar yeni servisleri devreye sokmuĢ, arĢiv programlarını yayınlamıĢ, ayrıca özel ilgiye yönelik servisler sunmuĢtur. BBC, BBC Haber 24, BBC Choice, BBC Parlamento gibi kanalları açarken, Almanya‟da ZDF ve ARD de benzer Ģekilde, parlamento, çocuk, tarih türlerinde yeni kanallar kurmuĢtur (McKinsey, 1999:24). BBC Choice‟nin akıĢ planı % 50 yeni programlardan, % 20‟si BBC1 ve BBC2‟nin daha önce yayınlanan programlarından seçmelerden oluĢmaktadır.

Ġngiltere‟de kamu yayın kurumu olan BBC ve ticari yayıncılık yapan ITV‟nin benzer türde program yayınlamaları, Almanya ve Türkiye‟de kamu yayıncısı olan ARD, ZDF ve TRT‟nin kamusal kaynaklar dıĢında reklam gelirleri de almaları örnekleri bu ayrımın geçerli olmadığı göstermiĢ ve Yazıcı, yalnızca gelir kaynağına göre ayrıĢtırılması mümkün olmayan yayıncılık sistemlerini kamu hizmeti, ticari ve devlet yayıncılığı olarak ayrıĢtırmıĢtır (Yazıcı, 1999:12).

27

Yeni iletiĢim ortamı sınırsız seçenekler sunuyor gibi görünse de yeni servislerin mevcut özgün içeriğinin hacmi dardır ve yeni programlar üretmek için gereksinilen kaynaklar da yetersizdir. Bunun sonucu olarak yeni diye sunulan servislerin çoğu arĢiv filmleri, tekrar programlar ve ucuza üretilen ya da satın alınan programlardan oluĢmaktadır. Üstelik de bu servislerin çoğu abonelik yoluyla izlenebildiği için birçok insana göre pahalıdır. Bu kanallar özgün programlar sunsalar bile ücretli olmaları nedeniyle herkese eriĢim olanağı sunamamaktadırlar (Molsky, 1999:142).

Kamu yayıncılığı, izleyici kaybı, artan rekabet, sayısal teknolojinin geliĢmesi gibi çeĢitli zorlayıcı koĢullara rağmen ayakta kalmayı baĢarmıĢtır.

1.3.KAMU YAYINCILIĞI UYGULAMALARI

1.3.1.Kamu Yayıncılığında BBC Örneği

Kamu yayıncılığı dendiği zaman akla gelen ilk isim Ġngiliz kamu yayın kurumu olan BBC‟dir (British Broadcasting Corporation). BBC‟nin tarihçesine baktığımızda, 1 Ocak 1927 tarihinde kurulmuĢtur. Ancak, 1922 yılında radyo alıcı cihazı üreten altı Ģirketin bir araya gelmesiyle kurulmuĢ olan Ġngiliz Yayıncılık ġirketi (British Broadcasting Company)‟nin devamı niteliğindedir. 1927 yılında ise her on yılda bir yenilenen kraliyet beratı (Royal Charter) verilerek bir kamu kuruluĢuna dönüĢtürülen BBC, örgütlenme yapısındaki düzenlemelerden sonra 1936 yılında düzenli televizyon yayınlarına geçmiĢtir. Ancak 1939 yılına kadar bu yayınlar deneme mahiyetinde olup sadece Londra‟dan seyredilebilmiĢtir.

BBC‟nin yapısını ve iĢleyiĢini iki temel hukuki metin düzenlemektedir. Bunlardan biri Kraliyet Beratı (Royal Charter), diğeri Ruhsat ve Sözleşme (Licence and Agreement) dir.

Berat, BBC‟nin amaç, yetki ve yükümlülüklerini, Ruhsat ve Sözleşme ise kuruluĢun çalıĢma Ģartlarını ve süresini belirlemektedir. Bu belge ile telsiz yasasında yer alan hükümlere göre BBC‟ye Ġngiltere adaları ve denizaĢırı ülkeleri kapsayan verici istasyonları kurma ve program yayın araçlarının iĢletme yetkisi verilmektedir. Ayrıca ĠçiĢleri Bakanlığına BBC aracılığıyla resmi bildiri yayınlatma hakkı da sağlamaktadır.

BBC kurulurken, bir kamu hizmeti görecek bu kuruluĢun Parlamento denetimine bağlı olması ancak, hükümetlerin doğrudan kontrolü altında olmaması amaç edinilmiĢtir. Bu nedenle, kurumu yönetme yetkisi “kamu yararı” doğrultusunda çalıĢan bir Yüksek Kurul‟a verilmiĢtir (SarmaĢık; 1993, 37)

28

BBC, hükümetin atadığı on iki kiĢilik bir yönetim kurulu tarafından idare edilmektedir. Bu kurul BBC‟nin Parlamentoya ve izleyicilere karĢı olan sorumluluklarını yerine getirmesini gözetmektedir. Genel strateji ve hedefleri belirlemek, BBC‟nin performansını değerlendirmek ve izleyicilerin hizmetle ilgili görüĢlerini dikkate almakla yükümlüdür.

BBC, beĢ ulusal radyo postası, Kuzey Ġrlanda, Ġskoçya ve Galler‟e yönelik bölgesel radyo postaları ve Ġngiltere içinde yerel radyolardan oluĢan bir radyo postası ağıyla yayın yapmaktadır (Yazıcı, 1999: 74.).

BBC1 ve BBC2 adlı iki ulusal televizyon kanalı ve bu kanallarla birlikte bir teletekst hizmeti de sunulmaktadır. Uluslararası yayınlarda ise BBC World Service adı altında radyo ve televizyon yayınlarına sahiptir. Ġngiltere‟de özel yayıncılık alanında ise ilk ticari yayın kuruluĢu olan ITV‟den (Independent Television) sonra, 1982 yılında Channel 4, 1983 yılında da Kahvaltı Saati Televizyonu (Breakfast Time TV) devreye girmiĢtir. Yayına baĢladığı ilk yıllarda ITV, çok fazla Amerikan tarzı popüler bir programcılık anlayıĢına sahiptir. Bu da BBC‟nin ITV karĢısında oldukça seyirci kaybetmesine neden olmuĢtur. Ama kısa bir süre sonra bu ticari giriĢimin yasalar yoluyla yapılan düzenlemeler sayesinde kamu hizmeti yayıncılığı modeline çekildiği görülmektedir.

“İngiltere‟de televizyon kültürel ve sosyal gelişmenin, ulusal bütünlüğün korunmasının aracı olarak kabul edilmiştir. Bu bakımdan tecimsel televizyonlar da kamuya hizmet veren tecimsel kuruluşlar olarak sayılmaktadır. Bir başka deyişle, İngiliz özel televizyonu Amerika, Latin Amerika, Lüksemburg televizyonları gibi serbest pazar mantığı ile çalışan televizyonlardan farklı olarak sınırlı bir biçimde tecimseldir… Haberler ve güncel olaylar konusunda dengeli ve tarafsız olma koşulları BBC‟yi yöneten koşullarla hemen hemen aynıdır.” (Tekinalp, 2003: 151.)

BBC gelirlerinin büyük bir bölümünü vatandaĢlarından topladığı ruhsat ücretlerinden elde etmektedir, reklam ve sponsorluk yoluyla herhangi bir geliri olmaması sebebiyle reyting diye adlandırılan izlenme oranı kaygısı bulunmamaktadır. Ruhsat ücretleriyle ilgili en büyük değiĢiklik 1996 yılında yenilenen Berat‟ta yaĢanmıĢtır. Buna göre, daha önce hükümetin topladığı ruhsat ücretlerini 2006 yılına kadar BBC‟nin toplamasına karar verilmiĢtir. Hükümet sadece toplanan ruhsat ücretlerini belirlediği için dolaylı bir kontrol gücüne sahip olmuĢtur (Yazıcı; 1999, 75)

29

Avrupa Yayın Birliği‟nin (EBU) üyelerinden biri olan BBC, ruhsat ücreti ödeyen izleyicisine kaliteli bir yayıncılık anlayıĢıyla birlikte en iyi Ģartlarda ulaĢmayı hedeflemiĢ ve dijital yayına geçiĢ sürecinde bu anlayıĢını sürdürmüĢtür. Kurumun araĢtırmacılara, izleyicilere yönelik çok kapsamlı bir web sitesi bulunmaktadır. Personelinin çağdaĢ geliĢmelere uyum sağlayabilmesi için eğitim programları ve seminerleri düzenlemektedir, personelin kendi alanlarıyla ilgili konularda gerek yurtiçi gerek yurtdıĢındaki toplantılara katılmalarını teĢvik etmektedir. Kurum için yaratıcı, yetenekli personeli seçmek kadar onların geliĢimini de sağlamayı hedeflemektedir.

BBC, 1968 yılına kadar merkeziyetçi bir yapıyla örgütlenmiĢ, bu tarihten sonra kurum dıĢından danıĢmanlık hizmeti almaya baĢlamıĢtır. Önemli bir danıĢmanlık Ģirketi olan McKinsey adlı firmayla otuz seneyi aĢkın bir süredir çalıĢarak yeniden yapılanma sürecine girmiĢtir.

1.3.2.Diğer Ülkelerdeki Kamu Yayıncılığı/Kamu Yayını Yapanlar

Ġngiliz kamu yayın kurumu BBC dıĢındaki modelleri incelediğimizde karĢımıza Ģu örnekler çıkmaktadır:

-ABC (Avustralya Kamu Yayın Kurumu): Avustralya hem BirleĢik Krallık hem de ABD modellerinden etkilenmiĢ olan karma bir yayın sistemine sahiptir. Kurum son derece geniĢ program yelpazesi ile Avustralya Kültürü ve toplumuna hizmet etme görevi üstlenmiĢtir. ABC bugün ülke dıĢında Pasifik Adalarında da birçok izleyiciye seslenmektedir. Tüm Avustralya‟ya, 500‟den fazla vericisi, 6 ana radyo postası, 500‟den fazla verici istasyonu aracılığıyla yayın yapan bir ulusal televizyon kanalı, uluslararası bir radyo kanalı, 450‟den fazla sanatçının katıldığı 6 senfoni orkestrası kurumun önemli hizmetlerinden bazılarıdır.

-CBC (Kanada Kamu Yayın Kurumu): 1991 Yayın Yasası çerçevesinde kamu yayıncılığı hizmeti veren kurum, 2 Kasım 1936 yılında kurulmuĢtur. Kanada‟ya hem Ġngilizce hem de Fransızca yayın yapmaktadır. Kanada sınır komĢusu Amerika‟nın yayıncılıkta büyük etkisi altında kalmıĢtır. Özellikle Kanada özel kanalları Amerikan özel kanallarının birer kopyası gibidir.

-YLE (Finlandiya Kamu Yayın Kurumu): YLE hisselerinin % 99.9‟u devlete aittir. Yönetim Kurulu parlamento tarafından seçilmektedir. Kurumun iki televizyon kanalı

30 bulunmaktadır. Televizyon programları Fince ve Ġsveççe dillerinde yayınlanmaktadır. Ayrıca 4 ulusal radyo postasına sahiptir.

-MTV (Macaristan Kamu Yayın Kurumu): MTV Macaristan‟da çok yaygın olarak seyredilen iki televizyon kanalına sahiptir (MTV-1 ve MTV-2).

Programlarında; Macar tarihi, kültürü, gelenekleri ve ülkenin coğrafi ve beĢeri özelliklerine öncelik vermektedir. Kurum karma bir finans sistemine sahiptir. Gelir kaynaklarının bir kısmını devlet yardımları oluĢtururken, ruhsat ücretleri, sponsorluk ve reklam gelirleri de diğer kısmını oluĢturmaktadır.

-NOS (Hollanda Kamu Yayın Kurumu): Hollanda‟daki kamusal yayın düzeni dünyada bir benzeri olamayan tamamen kendine özgü bir sistemdir. 8 yayın örgütü iki televizyon kanalını paylaĢmıĢlardır. Her örgüt, temsil ettiği toplum kesiminin gereksinmelerini yansıtan bir yayın prototipinde ve program türünde üretim yapmaktadır. NOS varlığını, 1987 yılındaki Yayın Yasası‟na dayandırmaktadır. Üç televizyon ve beĢ radyo kanalı bulunmaktadır. Gelir kaynaklarının %65‟ini ruhsat ücretlerinden, geriye kalanını da reklam gelirlerinden elde etmektedir. Kurum kar amacı gütmeyen bir kamu yayıncısı profili çizmekte ve kültür programlarına çok büyük bir önem vermektedir.

-RTBF (Belçika Kamu Yayın Kurumu): RTBF, Belçika‟nın Fransızca konuĢan kesimine yönelik yayın yapmaktadır. Devlet yardımından oluĢan gelir kaynaklarıyla yayın hayatını sürdürmektedir. Kurum, iki televizyon kanalına ve dört ulusal radyo Ģebekesine sahiptir.

-SVT (İsveç Kamu Yayın Kurumu): Ġsveç Televizyon Kurumu, devlet ile yapılan bir anlaĢma ve Radyo Yasası‟na göre yönetilmekte olup 1956 yılında kurulmuĢtur. Kurumun gelir kaynağını ruhsat ücretleri oluĢturmaktadır. Yayınlarında kesinlikle reklam almamaktadır. Buna karĢılık, spor olaylarında sponsor kullanılması söz konusudur. SVT‟nin en baĢarılı olduğu ve birçok ödül kazandığı program türlerinin baĢında drama programları bulunmaktadır. Ayrıca Ġsveç sinemasının önde gelen birçok yapımında ana yapımcı ya da ortak yapımcı olarak bu kurumun desteği bulunmaktadır (Yazıcı, 1999: 63- 118.).

-ARD, ZDF (Alman Kamu Hizmeti Televizyon Yayınları): Almanya‟da düzenli televizyon yayıncılığının baĢlamasıyla birlikte kamu hizmeti yayıncılığı modeli benimsenmiĢtir. ARD‟den sonra ikinci bir kamu hizmeti televizyon kanalı olan ZDF

31 kurulmuĢtur. Günümüzde halen ARD ve ZDF kamu hizmeti televizyon yayınlarını ülke çapında sürdüren yegane kuruluĢlardır.

RAI (İtalyan Kamu Hizmeti Televizyon Yayını): Birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi Ġtalya‟da da düzenli televizyon yayıncılığına geçiĢle birlikte benimsenen yayıncılık modeli kamu hizmeti yayıncılığı olmuĢtur. Bu da RAI tarafından gerçekleĢtirilmektedir. Kurum, gelirlerinin büyük bir bölümünü ruhsat ücretlerinden elde etmektedir. Bunun dıĢında kamu fonları ve reklam geliri de bulunmaktadır.

Yukarıda da gördüğümüz gibi birçok ülkede düzenli bir yayıncılık sistemine geçiĢle birlikte kamu hizmeti yayıncılık modelinin uygulandığı gözlenmektedir. Kamu Hizmeti televizyon yayınları sırasıyla Fransa‟da 1947; Danimarka‟da 1951; Belçika ve Hollanda‟da 1953; Batı Almanya ve Ġtalya‟da 1954; Ġspanya‟da 1956; Portekiz, Finlandiya, Ġsveç ve Avusturya‟da 1957, Ġrlanda‟da 1960; Yunanistan‟da 1968 yıllarında baĢlamıĢtır.

1.3.2.1.Kamu Yayıncılığı’nda Program ve Finansman

Günümüzde, kamu yayıncılığının en önemli muhatabı finansmandır. Avrupa ülkelerindeki kamu hizmeti yayıncılığı yapan kurumların finansmanı, ruhsat ücretleri, reklam gelirleri ve devlet sübvansiyonları yoluyla sağlanmaktadır. Genellikle bu gelirlerden biri, yayın kurumunun finansman için yeterli olmaz ve bu kalemlerin bir kaçı bir arada kullanılmaktadır. Reklam yayınına izin verilmeyen bazı Avrupa ülkeleri dıĢında en yaygın olanı reklam gelirleri ve ruhsat ücretlerinin gelir kaynaklarını oluĢturmasıdır. Devlet sübvansiyonları, daha çok, bu kurumların bütçelerinin açık vermesi durumunda devreye girer (Pekman, 1997:15).

Amerika‟da yaygın olan ve Avrupa‟daki kamu hizmeti yayın kurumlarında baĢlarda izin verilmeyen sponsorluk uygulaması da giderek yaygın hale gelmektedir. Avrupa‟da Ġngiltere, Norveç gibi bazı ülkelerde kamu televizyonlarının reklam alması yasaktır. Danimarka gibi bazı ülkelerde reklam sürelerinde kısıtlamalar vardır. Ancak Ġtalya, Polonya gibi özel televizyonlarla reklam konusunda rekabete giren kamu televizyonları da bulunmaktadır (Karlsson, 2006:7).

Hollanda, Ġskandinavya, Avusturya ve Ġsviçre‟deki kamu hizmeti yayıncıları güçlü bir kamusal ve finansal desteğe sahiptir. Dijital teknolojinin benimsenmesinde de baĢı çeken ülkeler olmuĢlardır. Ġskandinavya‟da, piyasanın nispeten küçük boyutları nedeniyle, özel ve kamu iĢletmecileri bazı projeler üzerinde birlikte çalıĢmakta ve dıĢ piyasalarda birlikte

32 büyümektedirler. Ġsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya‟dan tipik “Nordik” temalar yayınlayan Ġskandinavya kanalı Nordvision, 1999‟da kurulmuĢ ve Amerika‟da yaĢayan 16 milyonu aĢkın Nordik kökenli Amerikalı‟ya Norveç‟ten uydu aracılığıyla ulaĢmaktadır. Kanal, reklam ve abonelik ile finanse edilmektedir (Molsky, 1999:63).

Avrupa ülkeleri kamu yayın kurumlarının (ülkelere göre 2001-2004 arasında değiĢik tarihlerde belirlenmiĢ ) finans kaynakları: (Karlson, 2006:7)

Ülke Ruhsat Sübvansiyon Reklam Sponsor Diğer

Norveç 95 1 54 Ġsveç 93 1 6 Litvanya 80 9 2 9 Romanya 64 15 14 7 Macaristan 29 45 9 16 Çekoslovakya 67 20 4 10 Ġsviçre 65 1 25 1 6 Makedonya 53 12 Belçika 62 19 1 19 Portekiz 61 33 7 Fransa 56 33 8 Litvanya 55 40 5 Ġtalya 48 3 34 13 Ġrlanda 50 41 9 Polonya 30 55 3 11 Danimarka 10 78 12 El Salvador 9 80 11

Reklama yer vermeyen kamu hizmeti yayın kurumlarının baĢında BBC gelir. BBC reklam almamakla birlikte, BBC ürünlerini pazarlayan, BBC Prime ve BBC World gibi uluslararası yayın yapan ve reklam alan televizyon kanallarını yöneten ticari kuruluĢu Worldwide hayli gelir elde etmektedir. Ġngiltere‟de, 2004 yılında, BBC‟nin gelirleri % 5 kamu sübvansiyonu, % 68‟i ruhsat ücreti, % 27 diğer ticari gelirlerden oluĢmaktadır (Karlsson, 2006:7).

33

BBC‟nin Amerika‟ya, Avustralya‟ya yönelik yayın yapan televizyon kanalları, BBC News 24, BBC Choice, BBC Parliament, BBC Learning gibi sayısal kanalları ve baĢka kuruluĢlarla ortaklıkları bulunmaktadır (Küng-Shankleman, 2000:68-69).

Ülke içindeki kanallarına reklam bile almayarak gerçek bir kamu hizmeti sunan BBC, diğer yandan serbest piyasa kurallarının geçerli olduğu “Pazar”daki baĢarılı bir özel sektör giriĢimcisi gibi yürüttüğü faaliyetlerinden gelir elde edebilmektedir. BBC, ticari kolu Worldwide nedeniyle ticari bir iĢletmeye dönüĢmekle suçlanmaktadır.

Birden çok kanala sahip olan kamu yayın kurumlarının çoğunda 1. kanalda daha çok haberler, dramalar gibi genel hedef kitleye seslenen programlara yer almakta, ikinci kanala ise kültür-sanat gibi daha özel ilgilere seslenen programlar yerleĢtirilmektedir.

Birinci kanallara daha çok maliyeti yüksek yerli yapımları koyma eğilimi vardır. Örneği n BBC‟de ruhsat gelirlerinin % 35‟i BBC1‟e harcanmaktadır (Molsky, 1999:54).

BBC ağırlıklı olarak kurum içi programlara ağırlık veren bir yayın politikasını gütmesine karĢın önemli bir oranda dıĢ kaynaklı yapımlara da yer verir. BBC‟nin dıĢ kaynaklı yapım oranı her geçen yıl düĢmektedir. BBC‟nin dıĢ yapımlarının 1984‟te, % 70‟i ABD, % 11‟i Ġsveç, % 5‟i Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinden alınmıĢtır (Schlesinger, 1986:266).

Çoğu Avrupa ülkesinde kamu hizmeti yayıncılığı, özel kanallarla rekabete girip izlenme oranlarını artırmaya çalıĢırken, özel kanallar da bazı program türleriyle kamu yayın kurumlarına rakip olmakta, böylece kamu hizmeti yayıncılığı, özel kanallar için lokomotif olabilmektedir. Örneğin, Almanya‟daki iki kamu yayın kurumu ARD ve ZDF, haber programlarına büyük önem vermekte, bu programların yüksek standardı rakiplerini etkilemektedir. Özel kanal RTL Almanya‟nın en saygın haber dergilerinden biriyle ortaklığa giderek Spiegel TV adlı haber programları üretmiĢtir. Ġsveç‟teki SVT‟nin drama programlarındaki baĢarısı da TV3‟ü kendi seçkin dramalarını üretmesini sağlamıĢtır (McKinsey, 1999:21).

Kamu hizmeti yayıncılarının programa ayırdıkları bütçelerinin çoğu doğa, tarih, sanat gibi pahalı ve düĢük izlenme oranlı türlere harcanmaktadır (McKinsey, 1999:11-12).

BBC, Yeryüzünde Hayat gibi büyük bütçeli ve çoğunlukla birkaç yıl harcamayı gerektiren programları yaparken rakip kanallar da BBC kadar emek ve harcamayı gerektirmeyen kendi popüler doğa tarihi ve popüler programlarını oluĢturmaktadır.

34

ITV‟nin Hayatta Kalmak ve Kanal 4‟ün Ekinoks programları bu çabalara birer örnek olarak gösterilebilir. Böylece Ġngiltere‟de doğa tarihi programları yapımında büyük bir artıĢ olmuĢ ve dünyanın çoğu ülkesine ihraç edilmektedir. BBC‟nin bu tür programları ticari kanallara da öncülük etmektedir. Büyük bütçeli ve seyirci garantisi olmayan bu türdeki programlar, ancak BBC gibi güçlü kurumların öncülüğü ile yaygınlaĢmaktadır.

Örneğin BBC‟nin İnsan Bedeni adlı programının yapımı üç yıldan çok sürmüĢtür. Çoğu ticari yayıncı böyle uzun dönemde sonuçlarını görebileceği bir riske atılmayı istememekte, ancak BBC‟nin baĢarısını gördüklerinde bu türlere yatırım yapmaktadırlar (McKinsey, 1999:17).

Bütün özelleĢtirme baskılarına direnen kamu hizmeti yayıncılığının Avrupa‟da tersi örnekleri görülebilmektedir. Fransa‟da, 1986‟da, üstelik de Sosyalistler‟in iktidarda olduğu bu dönemde TF1 kanalı özel sektöre devredilmiĢtir. Çok tartıĢılan bu deneyimin ardından 1989‟da, kamu hizmeti yayıncılığı bir gereklilik olmaktan çıkmıĢ, ancak 2000 yılında kamu hizmeti yayıncılığını yeniden güçlendiren önlemler alınmıĢ ve 1982‟deki kamu hizmeti yayıncılığı anlayıĢına dönülmüĢtür. Son zamanlarda yine, liberalleĢme dalgalarının da etkisiyle reklam oranlarının artmasının kamu hizmetini silikleĢtirdiği ve kamu hizmeti yayın kurumlarının giderek özel sektöre benzediği görüĢleri ileri sürülmektedir (Yılmaz, 2006: 101-102).

Bu eleĢtirilere rağmen Fransa‟da kamu televizyonları yenilikçi programlar yapmaya çalıĢmakta, bilhassa Fransa‟nın kültürel mirasını aydınlatmaya çalıĢan özgün yapımların yapımı konusunda özendirici olmakta, yaratıcı televizyon programcılığı yönünde önemli bir çaba göstermektedirler (Matchet ve Robillard, 1999: 59).

Zaten Avrupa‟da en eski radyo ve tarım forumları Fransa‟da baĢlatılmıĢ, daha sonra çeĢitli adlarla bu uygulama, televizyonda sürdürülmüĢtür. “Ayrıca çeĢitli mesleklere, öğrenci ve öğretmenlere, evdeki kadın ve erkeklere yönelik bir çok eğitim programı yapılmıĢtır.” (Tekinalp, 1993:86). France 2‟nin gelirleri % 56 ruhsat geliri % 33 reklam geliri % 8 diğer gelirlerdir (Karlsson, 2006:7). Fransa‟da kamu televizyonlarının 2004 yılında 15 yaĢ ve üzeri izleyiciler arasında izlenme oranı % 42‟dir (Karlsson, 2006:9).

Avrupa‟da özel kanalların rekabetine rağmen fazla sayıda izleyici kaybetmeyen önemli bir kamu yayın kurum ise RAI‟dir. RAI‟nin bugünkü eğlence ağırlıklı yayınına rağmen, önemli kamusal iĢlevi de olmuĢtur. Ġtalya‟da, televizyon, çoğu ülkeye benzemeyen

35 bir Ģekilde, çeĢitli kültürler ve bölgeler arasındaki farklılığı azaltan çok önemli araçtır ve kamu televizyonları eğitici olarak büyük iĢlev görmüĢtür (Tarroni, 1965:275).

Ġtalya‟nın kamu hizmeti yayıncısı RAI, ruhsat ücretleri ve diğer ticari gelirlerle finanse edilmektedir. Birinci kanal olan RAIUno, aileler ve genel izleyiciye hitap etmekte, dramalar, haber-bilgi programları, eğlence ve kültür programları, genel bir beğeni düzeyine göre hazırlanmaktadır (Molsky, 1999:46).

Ġkinci kanal RaiDue, RaiUno‟ya göre daha az haber ve bilgi içermekte, eğlence ağırlıklı bir yayınla kentli ve genç nüfusu hedeflemektedir. RaiTre daha çok dramatik yapımlara, spor ve kültüre ağırlık vermektedir. Programlarının % 2‟sinden daha az bir oranı bağımsız yapımcılara yaptırılmakta, % 21 kadarı dıĢarıdan satın alınmaktadır (Molsky, 1999:47).

RAI, 1997‟den beri ücretli ve bedava dijital televizyon yayınlarını devreye sokmuĢtur.

Ücretli kanallardan, “Album”da RAI‟nin arĢivinden alınan programlar, “Art”ta sanat programları, “Cinema”da filmler ve sinemayla ilgili analizler ve söyleĢiler, “Gabero Rosso” adlı kanalda iyi yiyecek-içecek, turizm ve bilim gibi yaĢam tarzı programlar, “Ragazzi”de 3- 12 yaĢ grubuna yönelik programlar, “Show”da, caz, klasik, rock gibi her türlü müzik ile opera, bale ve müzikaller yer almaktadır (Molsky, 1999:48).

Ġtalya‟da, 2002 yılında, RAI‟nin gelirlerinin % 3‟ü devlet sübvansiyonu, % 48‟i ruhsat geliri, % 34‟ü reklam, % 13‟ü diğer gelirlerden oluĢmaktadır (Karlsson, 2006:7).

Ġtalya‟da kamu televizyonlarının izlenme oranı, 2004 yılında, 15 yaĢ ve üzerinde % 45‟tir (Karlsson, 2006:9).

Kamu hizmeti yayıncılığında, yerli yapımlara büyük önem verilmekte, dıĢ kaynaklı yapımlarda mümkünse aynı dili kullanan ülkelerden program satın almak tercih edilmektedir. Ġngiltere dıĢ kaynaklı programlarının büyük çoğunluğunu ABD‟den, Belçika‟nın Fransızca konuĢan bölgesi Valonya‟nın kamu televizyonu RTBF, Fransa‟dan sağlamaktadır. Özel ve kamu sektörünün aynı anda yayına baĢladığı Finlandiya‟da YLE ilginç bir kamu hizmeti yayın kurumudur. Kamu televizyonu YLE hakkında 1999‟da yürürlüğe giren mevzuata göre, YLE limited bir Ģirkettir ve devlet % 70 paya sahiptir. YLE servislerinin reklam alması ve sponsorlu programlar yayınlamasına izin verilmemiĢtir. ġirket, kamu fonları ve ticari gelirlerle finanse edilmektedir. Fince ve Ġsveççe yayın yapan

36 iki televizyon kanalı vardır. Programlarının %53 Finlandiya kaynaklıdır. YLE1 haber ve güncel olaylar, spor, kültür ve eğitim programlarına ağırlık verir. YLE 2 TV ailelere yönelik bir kanaldır ve ayrıca bölgesel programlara da yer verilir (Molsky, 1999:76-80).

Finlandiya‟da, 2002 yılında, kamu kanalı YLE‟nin gelirlerinin % 10 devlet sübvansiyonu, 86‟sı ruhsat ücretleri, % 4 diğer gelirlerden oluĢmaktadır (Karlsson, 2006:7).

YLE‟nin izlenme oranı 2004 yılında 10 yaĢ ve üzeri izleyicide % 45‟tir (Karlsson, 2006:9).

Avrupa ülkelerinden farklı bir sistemle yayıncılık yapan baĢka bir örnek de Hollanda kamu televizyonudur. Hollanda‟da yayıncılık sektöründeki tekel 1989‟da kaldırılmıĢtır ve ulusal kamu sektörünün üç televizyon kanalı bulunmaktadır. Ruhsat ücretleri ve reklamla finanse edilmektedir. ÇeĢitli kuruluĢların programlarını yayınladığı ve bu kuruluĢların önemli bir bölümünün de toplumda farklı dinsel ve çıkar grupları ile bağlantısı olması nedeniyle kamu kanalları bu gruplar tarafından istila edilmiĢtir. Ned 1 çeĢitli programlar yayınlar, ahlaki değerlere ağırlık verir ve yaĢlı izleyicileri hedef almaktadır. Ned 2 aile programları, spor, belgesel, dinsel yayınlar içerir. Programlar bir protestan kuruluĢu ile bir reklam Ģirketi tarafından üretilir ve en popüler kamu kanalıdır. Ned 3 kültür ve haber-bilgi- eğitim programları üzerine odaklanır. Bu kanallar, ruhsat ücretleri ve Radyo ve Televizyon Reklam Vakfı tarafından toplanan reklam gelirleriyle finanse edilir. Reklamlarda, diğer Avrupa ülkelerine göre sıkı bir denetim ve kısıtlama vardır (Molsky, 1999:89).

Hollanda‟da 2002 yılı sonuçlarına göre kamu kanalı Ned 1,2,3 % 65 devlet sübvansiyonu, % 27 reklam, ve % 8 diğer gelinlerle finanse edilmektedir (Karlsson, 2006:7). Hollanda‟da kamu televizyonları izlenme oranı, 2004‟te 13 yaĢ ve üzeri izleyicide % 37‟dir. Avrupa‟dan uzakta bir ülkede, Japonya‟da kamu yayın kanalı NHK, 1926‟da kurulmuĢtur (Akhavan, 1992:22). Dünyadaki en büyük bütçeli kamu televizyonudur. Ticari yayıncılığın rekabetine rağmen, Japonya‟nın kamu hizmeti yayın kurumu, piyasada lider konumundadır (Akhavan, 1992:23). NHK‟nın geliri abonelik sistemine dayandığı için hükümetten ya da baĢka baĢka gruplarından bağımsızdır. NHK uydu yayını dünyada ilk kez evlere doğrudan yayın gerçekleĢtirmiĢtir. NHK, parlamentodan bütçesi ve çalıĢma programı için onay almasına rağmen, programlarında tamamen bağımsızdır (Ġnceoğlu, 2004:232-233).

ABD yayıncılık sektöründe bir kamu hizmeti yayıncılık sistemi (PBS) olmakla birlikte, izleyici payı ve mali kaynakları düĢüktür ve hükümetin bu yayıncıya verdiği destek değiĢiklik gösterir. Fakat ABD‟de sistemin program çesitliliği nedeniyle seçenek bolluğu

37 bulunduğu , hatta Discovery Channel, The Learning Channel, Thi History Channel, CNN gibi kanalların bir bakıma kamu hizmeti sağladıkları öne sürülür (McKinsey, 1999:14).

PBS sisteminde programlar, ya bağımsız yapımcılara yaptırılmakta, ya da BBC gibi kurumlardan satın alınmaktadır. Uydular tarafından yayınlanan bu programlar, yerel istasyonlar tarafından serbestçe kullanılabilmektedir.

Devletin katkısı dıĢında, Kongre, özel kararlarla sisteme maddi destekte bulunabilmektedir. Özel kanalların ele almadığı, haberlerinde yer vermediği konuları PBS iĢleyebilmekte, diğer televizyonlar için de öncü olabilmektedir. Sözgelimi, Watergate olaylarıyla ilgili yayınları büyük bir ilgiyle karĢılanınca, baĢlangıçta bu konuya yer vermeyen büyük TV Ģebekeleri de Watergate duruĢmalarını yayınlamak zorunda kalmıĢtır. Kısaca, eğitim ve kültür amacıyla kurulan PBS sistemi, hükümetleri kızdırdıkça bütçesi kısılmakta, ancak, zaman zaman yaptığı özgür yayıncılık, diğer özel TV Ģebekelerinin bazı haberleri kamuoyuna aktarmasında zorlayıcı olmaktadır. Özel yayıncılığın yer vermediği konulara değinmesi, PBS‟nin bir kamu hizmeti görevini üslendiğini göstermektedir.

Kamu hizmeti yayıncılığı yaĢadığı bütün sorunlara, uğradığı eleĢtirilere, varlıklarını sorgulayan görüĢlere, büyük oranda izleyici kaybetmelerine rağmen hala toplumun güvendiği kurum olmaya, bulundukları ülkelerdeki yayıncılık sektöründe öncü rolü oynamaya devam etmektedirler. Molsky‟ın da belirttiği gibi, dijital çağda kamu hizmeti yayıncılığının kaldırılması çağrıları olsa da çoğu ülkede siyasilerin ve halkın çoğu, yurtiçinde güçlü ve dinamik bir kamu yayın kurumunu gerekli bulmaktadır (Molsky, 1999:143).

1.3.3.Kamu Yayıncılığını Zedeleyen Faktörler

Ortaya çıktığından beri çeĢitli eleĢtirilere maruz kalan kamu hizmeti yayıncılığı son yıllarda adeta bir yaĢam savaĢı verir hale gelmiĢtir. 1980‟lerden bu yana çeĢitli siyasal, toplumsal ve teknolojik geliĢmeler sonucunda, kamu hizmeti yayın kurumları büyük sarsıntı geçirmiĢ, kimisi, günün koĢullarına ayak uydurarak ayakta kalmayı ve belli bir ölçüde izleyici oranını elde tutmayı baĢarmıĢ, kimisi de giderek düĢen izlenme oranları nedeniyle varlıkları sorgulanır hale gelmiĢtir.

1980‟lerdeki özelleĢtirme ve serbestleĢtirme furyasıyla gelen rekabetin getirdiği sorunlar giderek artmıĢtır. Deregülasyonla birlikte, yayıncılıkta sayısız kanal ortaya çıkmıĢ, bu kanalların rekabeti kamu hizmeti yayıncılık anlayıĢının dönüĢümüne yol açacak etkilerde

38 bulunmuĢtur. Çok sayıda yayın kanalının bulunduğu piyasada, bütün izleyiciler eĢit oranda yayın kurumları arasında paylaĢmıĢ olsa bile kamu yayın kurumlarının izleyici oranı eskiye oranla büyük ölçüde düĢecekken, özel yayıncılığın en çok izleyiciyi ortak paydada yakalamak amacıyla yaptığı eğlenceli yayıncılık, kamu kurumlarını iyice zayıflatmıĢtır (Brown, 1999; 113).

ÖzelleĢtirme niyetlerinin bir sonucu olarak kamu hizmeti yayın kurumları giderek daha çok oranda programı bağımsız yapımcılara yaptırmaya zorlanmaktadırlar (Brown, 1999:32).

DıĢ yapımların büyük maliyeti, hem bu yapımlara ödenen yüksek bedel nedeniyle, hem de kurumun üretim kapasitesine rağmen, dıĢarıya yaptırılan program üretimi kadar iĢgücünü açıkta bıraktığı için kamu kurumlarının (Küng-Shankleman, 2000: 86-87) maliyetlerini artırmaktadır (Barbier ve Lavenir, 2001: 281-282).

Kamu hizmeti yayın kurumları, dıĢarıdaki yapımcılara yaptırdıkları programlarda, büyük paralar ödedikleri için yüksek izlenme oranı beklemekte, dıĢarıdaki yapımcılar hem kurumun bu beklentisini karĢılamak nedeniyle hem de daha çok kar etmek amacıyla kostüm, cast gibi giderlerde kısıntıya gittiği için “kalite”den taviz vermekte, böylece de bir kısır döngü baĢlamaktadır. Sonuçta, bu kurumların dıĢarıya yaptırdığı programlar, izlenme oranlarını artırmaya çok katkıda bulunmadıkları gibi, hem kurumun kısıtlı kaynaklarının israfına yol açmakta, hem de kurum içindeki yapımcıların Ģevkini kırmaktadır (Brown, 1999:32).

Siyasi baskı ve sınırlamanın yanı sıra ekonomik baskılar da kamu hizmeti yayın kurumlarının sorunlarından biridir. Bu kurumların mali özerkliğinin bulunmayıĢı, her türlü ekonomik “Ģantaja” karĢı onları zayıf düĢürmektedir. Mali kaynakların, hükümetlerin alacağı kararlara bağlı olması, baskının aracıdır. Çaplı‟nın da belirttiği gibi bu kurumlardan hem bağımsız olmaları, hem de siyasi sorumluluklarının bulunması beklenmektedir. Buna ek olarak, yayın kurumlarının hem hükümeti denetim altında tutmaları, hem de hükümet tarafından denetlenmeleri konusudur. Kurallar ve normlardaki bu belirsizlik, kamu hizmeti yayın kurumları üzerinde çeĢitli yöntemlerle baskı kurmaya çalıĢan siyasilerin iĢine gelmektedir (Çaplı 2002: 36).

Yasalarla özerkliği belirlenmiĢ ülkelerde bile kamu hizmeti yayın kurumlarının özerkliği uygulamada iĢlemez hale gelmiĢtir. Avrupa‟daki pek çok ülkede özerklik kağıt üstünde kalmıĢ, kamu hizmeti yayıncılığı uluslararası bir nitelemeyle hükümetlerin

39

“borazanı” olarak anılmaya baĢlamıĢtır. Ve kamu hizmeti yayıncılığının iĢlevlerini yerine getiremez olmuĢlardır. Ġktidarların ve bürokrasinin etkisi ekranlara da yansımıĢtır. Bu kurumu eline geçiren siyasal iktidarların etkisiyle, ekranlar muhalefete kapanmıĢ, çeĢitlilik yok edilmiĢ, özgür düĢünceye geçit verilmemiĢtir. Devletin katı ve bürokratik yapısı, kamu hizmeti yayın kurumlarına da hakim olmuĢtur. Bir görüĢe göre de, 1970‟lerden sonra yaĢanan ekonomik sıkıntıların nedeni olarak “devlet”i gören insanlar, kamu hizmeti televizyonlarına da “devlet”in bir aracı olarak tepki göstermiĢlerdir (Pekman, 1997:33).

1990‟lı yıllarla birlikte teknolojik geliĢmeler de bazı görüĢlere göre kamu hizmeti yayıncılığını olumsuz etkilemiĢtir. Kablo, uydu, sayısal teknoloji gibi teknik geliĢmelerle kamu hizmeti yayıncılığının ortaya çıktığı dönemlerdeki frekans kısıtlılığı gerekçesi ortadan kalkmıĢtır. Bu nedenle bol seçenekli bir yayıncılık ortamında kamu hizmeti yayıncılığı ilkelerine uygun yayın yapan kanalların bile olduğu ileri sürülmektedir.

1.3.4.Kamu Yayıncılığında Farklı Yorumlar

Kamu hizmeti yayıncılık anlayıĢının, liberal bir dünyada muhalif bir örgüt gibi çalıĢtığı iddiaları vardır. Bu görüĢ sahiplerine göre kamu hizmeti yayıncılığı, seçkinci ve ticareti hor gören önyargılara dayanmaktadır. Kamu hizmeti yayıncılığında, iĢadamlarının hep dolandırıcı olarak resmedildiği, toplumsal yükseliĢtekilerin bencil olarak gösterildiği, para kazanma olayının küçümsendiği eleĢtirileri yapılır. Kamu hizmeti yayıncılığı karĢıtlarına göre bu yayıncılığın, “ülke için objektiflik, tarafsızlık, eksiksizlik ve süreklilik” olarak izlediği politikalar, kiĢisel ihtiyaçların ve kaygıların temsilini sınırlamaktadır. Üstelik kamu hizmeti bürokrasilerinin aldığı kararlar, yarı özerk olmaları nedeniyle “ayrıntılı bir haklı gösterme sürecine tabi değildir.” (Keane, 1992:64).

Bu bürokrasiler her zaman yeni program ve çizelge hazırlığı içinde olduklarından uzun süreli erklerinden yararlanarak hoĢlarına gitmeyenleri tasfiye ederler. Kamu hizmeti yayıncılığı tüketicinin seçenekleri açısından sistematik ve keyfi bir sansür gibi iĢler. Hükümetin eli, ayrıcalıkların ve siyasal yardımların sorumluluksuz dağıtıcısıdır.

Keane, piyasa liberallerinin, BBC‟nin “Ötekiler, bazı insanları her zaman, ya da herkesi, bazen bilgilendirebilirler. Herkesi her zaman bilgilendirmek bize özgüdür.” mantığında olduğunu, bu mantığın BBC‟nin pederĢahiliğini gizlemek için takılmıĢ bir maske olduğunu öne sürdüklerini yazar. Hatta BBC‟nin ilk Genel Müdürü John Reith, bu görüĢü söyle özetlemiĢtir:

40

Zaman zaman halka kendi isteğini değil de bize ihtiyacı olduğuna inandığımızı verdiğimizi söyleyenler oluyor. ġunu unutmayalım ki, insanların pek azı ne istediğini, daha bile azı neye ihtiyacı olduğunu bilir. Keane‟a göre Pazar yanlıları medyanın tekelci düzenlemesini sosyalizmin bir türevi olarak görme eğilimindedirler (Keane, 1992: 64-65). Curran da, Batı Avrupa‟daki kamu hizmeti yayıncılığının baĢatlığının birleĢmiĢ ticari ve siyasal saldırılar karĢısında güç yitirdiğini yazar (Curran, 1997: 139).

John Keane, “Kamusal Alan‟ın Yapısal DönüĢümleri” adlı makalesinde, kamusal alan kavramını kamu hizmeti yayıncılığı ile iliĢkilendiren çalıĢmaları eleĢtirir. Kamusal alan kavramının, baĢlangıçta, Avrupa‟daki despotik devletlere karĢı „basın özgürlüğü‟ ve diğer kamusal özgürlükleri desteklemekte kullanılan silah olarak kullanılması gibi iĢlevlerine rağmen günümüz kamu hizmeti yayıncılığıyla iliĢkilendirilemeyeceğini yazar. Nicholas Garnham, Paddy Scannel gibi araĢtırmacıların temsil ettiğini “Westminister Okulu”nun bu çalıĢmalara öncülük ettiğinini belirterek, günümüzdeki kamu hizmeti yayıncılığının çöküĢte olduğunu öne sürer. Ona göre, kamusal alanın kamu hizmeti medyası aracılığıyla savunulmasına iliĢkin öneri, kamu hizmeti yayıncılığının, önemli pratik baĢarıları nedeniyledir:

Kamu hizmeti modeli aynı zamanda, reklam miktarı ve türü, siyasal eriĢim, „dengeli‟ habercilik, yabancı programlara kota uygulama gibi meseleler için hazırlanan özgül ulusal kuralları da etkin biçimde uygulamıĢtır (Keane, 1992: 301).

Keane, “serbest pazar”daki ticari yayıncılığı, pazarın doğası gereği tekelleĢmeye yol açtığı ve bunun da basın özgürlüğünü yok ettiğini, reklamcılara kendini beğendirmek için niteliksiz ve tek tip programlar ürettiği gibi gerekçelerle eleĢtirmekte, kamu hizmeti yayıncılığı savunucularını da kendilerini savunurken kullandıkları mantığı hastalıklı bulmaktadır. Kamu hizmeti modeli, tartıĢmalı konular ve sorunlarla ilgili programlarda sıradan vatandaĢların bulunmasını kabul ettirmesi gibi bir çok olumlu iĢlevine rağmen, var olan kamu hizmeti medyasına bir „kalite‟, „denge‟ ve „evrensel eriĢim‟ timsali olarak bakmanın miyopluk olduğunu söyler. Keane‟a göre böyle bir yaklaĢımı, refah devletinin yüceltilmesi ve dağıtılması sürecine benzetir. Böyle bir yaklaĢım Pazar liberallerinin refah devletine karĢı yönelttikleri karĢı baĢlangıçta gösterilen savunma amaçlı tepkilere paralellik taĢır. Bu kampanyalarda kullanılan “Refah Devletini Koruyun” ve “Kesintilere Son” türünden sloganlar aslında tam desteğe layık olmayan kurumların desteklendiklerini ima ettikleri için baĢarılı olamadılar ve Pazar liberallerinin refah devletini yeniden yapılandırıp (kısmen) dağıtmasının önünü kesemediler (Keane, 1992: 111).

41

Curran‟a göre yayıncılıktaki kamusal düzenlemenin hükümeti gözetim altında tutmayı engellediği görüĢleri giderek daha çok taraftar bulmaya baĢlar:

“Bu ülkede (Ġngiltere) kamu hizmeti yayıncıları devlet destekli ayrıcalıkları için bir bedel ödediler. Bu bedel onların özgürlükleri olmuĢtur.” (Murdock, akt. Curran, 1997: 144).

Ancak bu itirazlar, frekansların sınırlılığı, ulus devletin var olma ve geliĢme hedefleriyle kamu hizmeti yayıncılığı ilkelerinin uyumlu olması gibi nedenlerle baĢlarda çok etkili olamamıĢtır (Mutlu, 2001:28).

80‟lerden sonra teknik geliĢmeler nedeniyle yayın kanallarının kapasitelerinin artması, görsel-iĢitsel sınırların ortadan kalkması, abone ve izle-öde sistemlerinin giderek piyasada tutunması, sosyalist bloğun çöküĢüyle devlet yayıncılığı modelinin çözülmesi ve demokratik hamleler, özel yayıncılığın geliĢmesi, kamu çıkarı ve “ulusal kültürün muhafızı devlet ve mevzuatındaki geliĢmeler kamu hizmeti yayıncılığını sarsıntıya uğratmıĢtır” (Mutlu, 2001:29).

80‟lerden sonraki deregülasyon sürecinin hız kazanması, ulus devlet anlayıĢının geçersizleĢmeye baĢladığı iddialarının hayli taraftar bulması ve teknolojideki geliĢmelere koĢut olarak uluslararası bir kültür alıĢveriĢinin ortaya çıkması nedeniyle daha çok tartıĢılır hale gelen kamu hizmeti yayıncılığı da kendi dönüĢüm ve değiĢim olanaklarını araĢtırmaktadır.

Son yıllarda pek çok sorunla mücadele eden, çöküĢte olduğu öne sürülen kamu hizmeti yayıncılığının yeniden canlanıp yeĢereceğine iliĢkin iĢaretler vardır. Bu iĢaretler hem bu kurumların kendilerinden hem de konuyla ilgili çalıĢma yapan akademisyenlerden gelmektedir.

Kamu hizmeti yayın kurumları, varlıklarının sorgulanması, gelecekte yok olacaklarının öne sürülmesine yol açan izleyici kaybetme, finans, bağımsızlık gibi sorunlarına çözüm getirecek giriĢimlerde bulunmaktadırlar. Örneğin BBC, bir yandan “prodüktörün seçimi” gibi yeniden yapılandırma çalıĢmalarıyla maliyetini azaltmaya çalıĢırken bir yandan da BBC Worldwide gibi ticari örgütler kurarak gelir elde etmektedir (Molsky, 1999:59).

Kamu hizmeti yayın kurumları, çeĢitli kanallardan gelir elde etmeye, kesintisiz finans kaynağı bulmaya çalıĢırken bir yandan da yayın akıĢlarında çeĢitli stratejik

42 değiĢikliklere gitmekte, izlenme oranlarını artırmak için, eski değiĢmez kurallarını terk etmektedir (Enli, 2006: 3).

Kamu hizmeti yayıncılarının bu çabalarının yanında çeĢitli yazarların da geliĢkin bir kamu hizmeti yayıncılığını talep eden yaklaĢımları vardır. Curran, Willams, Keane, McChesney gibi yazarlar, ticari yayıncılığın egemen olduğu bir medya sistemini sakıncalı görmekte ancak var olan kamu hizmeti yayıncılığını da yetersiz bulmaktadırlar. Bu nedenle her yazar, kendi medya modelini geliĢtirmektedir. Hepsindeki ortak özellik ise, kamu hizmeti yayıncılığının tamamen ortadan kaldırılması değil, tersine kusurlarının ve yetersizliklerinin geliĢtirilerek ideal medya sistemi yaratılması düĢüncesini temel almasıdır.

Keane, yeni bir kamu hizmeti iletiĢim sisteminin, temel ilkeleri ve stratejileri konusunda daha en baĢtan çok net olması gerektiğini söyler. Ona göre sert devlet tarafından yönlendirilen serbest pazar Ģeklinde özetlenebilecek liberal Pazar stratejisine cepheden karĢı çıkmaya çalıĢmalıdır. Kamu hizmeti iletiĢimi, sanki Pazar rekabeti ile eĢ anlamlıymıĢ gibi ele alınmamalı, Murdock‟un, „kamuya, kamunun istediği bir hizmeti, kamunun gücünün yeteceği bir fiyattan sağlayan herkes kamu hizmeti yapmaktadır‟ seklindeki görüĢü, Pazar sansürü sorununu çözmediği için reddedilmelidir. Gene aynı nedenle, kamu hizmeti iletiĢimine, (Örneğin ABD‟de olduğu gibi) pazarın kötü bir kopyası muamelesi yapılmamalıdır.

Keane, özünden değiĢtirilmiĢ bir kamu hizmeti modelinin, farklı yaĢam biçimleri, beğeniler, görüĢler arasında uyumlu bir birlik oluĢmasına yardımcı olması gerektiğini söyler. Bu model, ne despotik devletler ne de “pazar” güçleri tarafından yönetilmeli, yurttaĢ çoğunluğunun, siyasal güç kazanmasına yardımcı olmalıdır. Onlara birbirinden çok farklı görüĢler ulaĢtırmalıdır (Keane, 1997:117).

Keane, ifade özgürlüğünün ve dolayısıyla basının özgür olduğu , yurttaĢların bilgiye eriĢim hakkına sahip olduğu , cevap ve öğrenme hakkı bulunduğu , lobi sisteminin kalktığı, verilerin korunmasına iliĢkin ya da sansürü önlemeye yönelik yasaların iĢlediği demokratik bir toplumun geliĢtirilmesi gerektiğini yazmaktadır (Keane, 1992: 120).

Keane‟e göre kamu hizmeti iletiĢiminden söz edildiğinde artık akla, devletçe finanse edilip korunan, ama devlet-dıĢında kalan ve yurttaĢların büyük bir bölümü arasında fikir dolaĢımını sağlayan iletiĢim kurumlarının gelmesi gerekmektedir (Keane, 1992: 147).

43

William Hoynes, belli ilkeler üzerine oluĢması gereken Demokratik kamusal televizyondan bahseder. Hoynes, kar amacı gütmeyen, pazar güçlerinden ve devletten bağımsız olmayı ifade eden “toplumsal sahiplik ilkesi”, çok kültürlülük ve farklı kimlikleri temsil eden, tartıĢmalara katılımını sağlayan “çeĢitlilik ilkesi”, yurttaĢların program yapım sürecine aktif katılımını öneren “katılımcılık ilkesi”, çeĢitli siyasal yaklaĢımlar, uzman kiĢiler ve sıradan insanların bir parçası olduğu eleĢtirilmeyi ve eleĢtirmeyi ilk amaç olarak gören “eleĢtirellik ilkesi” olmak üzere temel ilkenin kamusal televizyonun niteliğini belirleyeceğini söyler (1994). McChesney, Hoynes‟in bu ilkelerle belirlenmiĢ kamu hizmeti yayıncılığı önerisini statükoya karĢı alternatif olarak açık hale getirmeyi önerir (McChesney, 2006:325).

Kamuoyu araĢtırmalarının kamusal yayıncılığa büyük destek olduğunu gösterdiğini, bu desteğin canlandırılıp ses kazanması gerektiğini söyleyen McChesney, önerdiği kamusal sistemi hayata geçirmenin yolunun, kamusal yayıncılıkla hiçbir iliĢki içinde olmayan nüfus kesimleri arasından yeni bir destek çemberi yaratılmasıyla, kamusal yayıncılığa yönelik bir taban kampanyasıyla ancak bu kampanyanın daha geniĢ bir medya reformu hareketinin bir parçası olarak baĢarı Ģansı elde edebileceğini yazar (McChesney, 2006:327).

Bütün bu görüĢlere bakıldığında kamu hizmeti yayıncılığının ilk ortaya çıktığında belirlenen ilkelerinin çerçevelerin geniĢletilip esnetilmesi gerekse bile korunarak ve mutlaka iktidarlardan bağımsızlığının sağlanarak yaĢaması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Zaten kamu hizmeti sunan yayın kurumları da baĢtan beri çeĢitli baskılar ve eleĢtiriler altında yaĢamaya devam etmiĢ, “öldü, ölüyor” denilirken yeni bir yaĢam savaĢına giriĢmiĢtir.

1.3.4.1.Kamu Yayıncılığı AnlayıĢı

Ġlk kez Ġngiltere‟de ortaya atılan Kamu Yayıncılığı kavramı, günümüzde halen çeĢitli açılardan ele alınarak incelenmekte ve tartıĢılmaktadır. Kamu Yayıncılığı‟nın tanımı, iĢlevleri değiĢen dünya Ģartlarına göre geçirdiği evrimlerde yine bu tartıĢmalar arasındadır.

1.3.4.2.Kamu Yayıncılığı

Kamu Hizmeti Yayıncılığının ortaya çıktığı ve geliĢme ortamı bulduğu siyasal ortam, 80‟lerden sonra bir değiĢim göstermesine rağmen, yeni koĢulların getirdiği yeni gereksinimler kamu hizmeti yayıncılığı anlayıĢını yaĢatmaya devam etmektedir. Ġlk zamanlar, sınırlı teknik olanakların eĢit dağılımı, herkese ulaĢtırmayı gerektirmekte ayrıca önceleri radyo, sonra da televizyonun eğitici gücünden yararlanmak için toplumsal

44 kalkınmada önemli görevleri olduğu düĢüncesiyle “kamusal” bir amaca hizmet amacıyla “kamu” nun denetiminde bir örgütlenmenin gerekliliği konusunda bir uzlaĢma bulunmaktaydı.

Günümüzde, isteyen herkesin yayıncılığa soyunabildiği bir dünyada kamu hizmeti yayıncılığının gerekliliğini sorgulayanlara rağmen, bu yayıncılık anlayıĢının dayandığı ilkeler geçerliliğini yitirmemiĢ, tersine, günün koĢullarına göre geliĢerek ve çeĢitlenerek devam etmiĢtir. Kamu hizmeti yayıncılığının ilk kez BBC‟nin genel müdürü John Reith tarafından ortaya konan ve “Reithian Trilogy” olarak adlandırılan “bilgilendirme”, “eğitme” ve “eğlendirme” iĢlevleri (Franklin, 2001:19), değiĢen bazı yaklaĢımlara ve uygulamalara karĢın günümüz kamu hizmeti yayıncılığının da temelini oluĢturmaktadır.

Günümüzün bol seçenekli bir yayıncılık ortamında, kamu hizmeti yayıncılığının iĢlevi konusunda çeĢitli görüĢler vardır. Kimine göre kamu hizmeti yayıncılığının, sadece ticari yayıncılığın el atmadığı konuları ele alması gerektiğini ileri sürer, kimileri sadece azınlıklara yönelik programlar yapması gerektiğine, kimileri de her konuda ticari yayıncılıkla rekabete girmesi gerektiğine inanır. Franklin, kamu hizmeti yayıncılığının, bir puzzle benzettiğini yayıncılık ekolojisinin bir parçası olduğunu söyler. “Pazar” hiçbir zaman yeterli nitelikte yayıncılığı sağlayamamıĢtır ve sağlayamayacaktır. Franklin‟e göre bir kamu hizmeti yayıncısının itici gücü olmaksızın “Pazar”ın baĢarısı imkânsızdır. O nedenle her türlü teknolojik, siyasal geliĢmeye rağmen nitelik, çeĢitlilik, eriĢilebilirlik gibi amaçları nedeniyle kamu hizmeti yayıncılığı desteklenmeye ve yaĢamaya devam edecektir (Franklin, 2001:34).

Keane, kamu hizmeti medyalarının, RAI, BBC ve Almanya‟da Lander Yayıncılığı ile eĢ anlama geldiğini; bunların saygınlığının, büyüklüğünün, çeĢitliliğinin ve ayrıcalıklı konumunun en iyi elemanları seçmelerini, dengeli, kaliteli ve yeni programlar üretmelerini mümkün kıldığını belirtir.

Franklin, Reith‟in kamu hizmeti yayıncılığında dört ilkeye inandığını yazar: Birincisi, yayıncılık ticari baskılardan ve kar güdüsünden korunmalıdır. Ġkincisi, radyo ve televizyon yayıncılığı toplumun bütününe hizmet götürmelidir, yayıncılığın eriĢimi ulusal olmalıdır. Üçüncüsü, yayıncılık, birleĢik denetim tarafından karakterize edilmelidir. Yayıncılıkta tekel, vahĢi herhangi bir bölgeye tercih edilmelidir. (Yayıncılık belli bir sınıfın elinde olacağına devlet tekelinde olsa daha iyidir) Dördüncü olarak da yayıncılık yüksek standartları kurmak üzere düzenlenmeli ve programlar yüksek kaliteli olmalıdır. Franklin‟e göre, Retih‟in saptamalarından sonra kamu hizmeti yayıncılığı felsefesi, yayıncılık sistemine

45 uyarlanan basit ilkeler olarak görülemez, o gün için Ġngiltere‟de var olmayan ama tahayyül edilen özel yayıncılığı da kapsar (Franklin, 2001:20).

1.3.4.3.Kamu Yayıncılığı AnlayıĢı ve Ġlkeleri

Kamu yayın kurumları; hükümet, siyasi parti ya da diğer güç odakları ve çıkar grupları için değil, halka hizmet için vardır. Ali Nihat Yazıcı kamu hizmeti yayıncılığını Ģöyle tarif etmektedir:

“Kamu hizmeti yayıncılığı kavramı son derece açıktır. Kamu yayın kurumunun öncelikle sorumlu olduğu kişi, hissedarları değildir. Ruhsat ücretlerini ve kamu yayın kurumunun gelir kaynaklarını doğrudan ya da dolaylı olarak belirleyen ve kontrol edebilen hükümetler ya da devlet de değildir. Kamu hizmeti yayıncılığının ortakları, sorumlu olduğu izleyici kitlesi, o yayın kurumunun ait bulunduğu ülkenin halkı yani yurttaşlarıdır.” (Yazıcı, 1999:12).

Kısaca yayıncılık, Ġngiltere‟de toplumun ortak ve genel ihtiyaçlarının tatminine yönelik bir hizmet olarak doğmuĢtur. Bu yaklaĢımdan yola çıkarak diğer Avrupa ülkeleri de öznel koĢullarına göre kendi kamu yayın kurumlarını oluĢturmuĢlardır. Kamu yayıncılığı kavramının tanımlanmasının ardından Ġngiltere‟de birtakım tartıĢmalar ortaya çıkmıĢtır. TartıĢmanın odağını, kitle iletiĢim aracı olarak önemi anlaĢılan radyo yayıncılığının, kar amacı gözeten, denetlenmesi zor özel Ģirketlere mi yoksa doğrudan doğruya hükümet tarafından idare edilen kuruluĢlara mı verilmesi meselesi oluĢturmuĢtur. TartıĢmaların sonucunda ise yayıncılığın, milli çıkarları koruyan özerk bir kamu kuruluĢu tarafından yürütülmesi uygun görülmüĢtür. BBC‟nin bu kamu hizmeti yayıncılık anlayıĢı, II. Dünya SavaĢı sonrası Batı ülkelerinde model olarak alınmıĢ ve uygulanmıĢtır. Böylelikle, siyasal iktidardan bağımsız, eğitim kültür hizmetlerine önem veren kamu hizmeti modeli kısa sürede yaygınlaĢmıĢtır.

“Devletler kamu hizmetinin kapsamı ve bu hizmeti yürütecek kamu kuruluşlarına verilecek yetki genişliği bakımından genellikle ikiye ayrılmışlardır. Liberal görüşün egemen olduğu ülkelerde devletin faaliyet alanı daraltılmış ve devlet sadece çeşitli hizmetlerin yürütülmesinde düzenleyici bir rol oynamıştır. Korumacı görüşlerin hakim olduğu ülkelerde ise toplumun bütün ihtiyaçlarını cevaplandırmakla kendisini yükümlü tutan devletin, eylem alanı geniş tutulmuştur.” (Akarcalı, 1997: 48).

46

Kamu yayın kurumları için genellikle, lisans ücretleri ve reklam / sponsorluk gelirleri olmak üzere karma bir finans yöntemi söz konusudur. Aralarında Türkiye‟nin de bulunduğu bazı ülkelerde bunlara ek olarak, elektrik faturalarının belirli bir oranı kamu yayın kurumlarının finansmanında önemli rol oynar. Kamu yayın kuruluĢlarının, lisans ücretleri ve elektrik faturalarından ne oranda yararlanacağını belirleyen ve gerekli ayarlamaları yapan hükümet ya da parlamentodur.

Kamu hizmeti yayıncılığının hedef kitlesi bütün ülke nüfusudur. Bu nedenle vatandaĢlarının eĢit bir Ģekilde radyo ve televizyon sinyallerini almalarını sağlamakla görevlidir. Hangi coğrafyada olursa olsun tüm vatandaĢlarına yayın yapmayı temel ilke olarak kabul etmiĢtir.

Bir memlekete özgü kültürel özelliklerin bütün bir vatandaĢ topluluğunca paylaĢılır hale gelmesi, kültürel ve siyasal bütünlüğe tehdit oluĢturan unsurları dıĢlayabilmek, en azından bu unsurların sızmasına veya hakim hale gelmesine direnebilmek; eğitim, bilgi ve kültür Ģırınga ederek, memleketin halkını, bilgili, eğitimli, kültürlü, bilinçli vatandaĢ haline getirmek veya vatandaĢ katına yükseltmek, devletin diğer aygıtlarının yanı sıra radyo ve biraz daha sonra televizyon yayıncılığının omuzlarına yüklenen görevleri; bu görevi hakkıyla yerine getirecek en etkili örgütlenme tarzı ise, hem piyasadan hem de devletten bağımsız iĢ gören kamu hizmeti yayıncılığıydı.

McQuail‟a göre kamu hizmeti yayıncılığının temel özellikleri Ģunlardır (Pekman, 1997:18)

1. Yayıncılık ülkelerin değiĢen koĢulları doğrultusunda, özellikle kültür ve bilgi alanlarında ve toplumsal kesimlerin istek ve çıkarlarına önem vererek, kamu hizmetinin amaçlarına bağlı olarak ve kamusal sorumluluk bilinciyle iĢlev görür.

2. Yayıncılık sistemlerinin tipik özelliği, ulusal sınırlar içindeki izleyici ve sosyal kurumlara hizmet vermek, merkezi bir örgüt yapısına sahip olmak, dil ve kültürü korumak ve ulusal çıkarları temsil etmek üzere düzenlenmiĢ milli niteliğidir. Bu milli niteliğin bir yansıması olarak yayıncılık kurumları çoğunlukla tek bir yetkili kamu otoritesinin altında tekelci ve yarı tekelci yapılara sahiptirler.

3. Yayıncılık ilke olarak ticari değildir. Bazen her türlü ticari faktörün sistem dıĢında bırakılmasıyla korunan bu özellik genel olarak yayıncılığın ticari veya ekonomik değil,

47 kültürel ve siyasi amaçlar gütmesi sonucudur. Sistem içinde var olan siyasi öğeler ise sıkı biçimde denetlenir.

4. Yayın kurumları, siyasi açıdan tarafsız kalmaya zorlanarak veya farklı siyasi görüĢlerin yansıtılmasında ve temsilinde denge gözetmeye çalıĢarak çeĢitli biçimlerde politize edilmiĢtir. Yayıncılık yapıları ekonomik sistemden ziyade siyasi ve kültürel sistemin eseridir ve egemen siyasi ve sosyal ortama son derecede duyarlıdırlar.

Kamu Hizmeti Yayıncılarının yayın esaslarını ne derecede uygulayıp uygulamadıklarının ölçüsü yayını oluĢturan programlardır. Yayın politikalarında veya yayın ilkelerinde ifade edilen değerlerin gerçekleĢmesi için kapsamlı detaylı ve yayın esaslarını her yönüyle dikkate alan bir program planlaması ve program üretimi kamu hizmeti yayıncılığı yapan bir kurumun baĢarısının en önemli kriterlerindendir.

Kamu hizmeti yayını yapan kurumlar geniĢ bir yelpazedeki izleyicinin gereksinimlerini ve beklentilerini dengeli bir biçimde karĢılamak amacını taĢımalıdır. Ġngiliz araĢtırmacı Blumler‟e göre genellikle iki veya üç televizyon kanalından yayın yapan bu kurumlar, bir kanalda çoğunluğun beklentilerine ağırlık verirken diğer kanalları çeĢitli ilgi alanlarına, azınlık gruplara ve yerel programlara ayırmalıdır (Pekman, 1997:17) Yayınlarda izleyicinin beklentilerine seslenmek önemli bir hedef olsa da bu kurumların üstlendiği yönlendirme misyonu dolayısıyla, halkın sadece eğlenme değil eğitilme ve bilgilendirme gereksinimine yanıt verilmesi zorunludur.

Kamu yayın kurumları, toplumdaki tüm grupların gereksinimlerini karĢılayacak Ģekilde geniĢ bir yelpazede yayın yapmak zorundadır. Bu prensip programlarda çeĢitlilik sağlanması ilkesiyle de örtüĢmektedir. Toplumdaki tüm gruplar dendiğinde bunu yalnızca etnik gruplar olarak değil fiziksel ve zihinsel özürlüler, yaĢlılar, yoksullar olarak da değerlendirmek gerekir. Kamu yayıncılığının amaç ve ilkelerinden biri de izleyicilerin ulusal kimliğini, aidiyet duygusunu ve yaĢadığı toprakların bir parçası olduğunu hissetmesi için göstereceği dikkattir. Bunun için de, ulusal birlik ve bütünlüğün oluĢması ve korunmasını sağlayacak türden programlara önem vermesidir.

Kamu hizmeti yayıncılığı, devletin maddi veya teknik olanaksızlıklar nedeniyle, eğitim- kültür hizmeti götüremediği bölgelere bu hizmetlerin yayın yoluyla ulaĢtırılmasında önemli bir iĢleve sahiptir. Örneğin, Nazi Almanya‟sı, Mussolini Ġtalya‟sı, SSCB gibi anti- demokratik rejimlerde yapılan devlet yayıncılığı modelinde, izleyiciye devlet politikasının benimsetilmesi ve onun bu yönde ikna edilmesi öncelikli hedeftir. Kamu hizmeti yayıncılığı

48 için amaç, “bilgilendir, eğit ve eğlendir”; ticari yayın kuruluĢu için amaç, “eğlendir” ve nadiren “bilgilendir” ; devlet yayın kurumu için ise amaç, “ikna et”, “eğit” ve “bilgilendir” (ama devletin istediği biçimde) dir (Yazıcı, 1999:13).

Hem Avrupa Konseyi (1994 Aralık Prag Bakanlar Konferansı) ve hem de Avrupa Parlamentosu‟nun kamu hizmetim yayıncılığının genel özelliklerinin çekirdeğini belirlediği Prag yönergesinden vurgulanan noktalar aĢağıdaki gibidir (Yazıcı, 1999: 3).

- Kamu Hizmeti Yayıncılığında hem radyo, hem televizyon yayınları demokratik toplumların politik, yasal ve sosyal yapıların altını çizen değerleri destekler ve özellikle insan haklarına, kültüre ve politik çoğulculuğa saygı gösterir.

- Kamu hizmeti yayıncılığının demokratik toplumlar için önemlidir.

- Kamu hizmeti yayıncılığının herkese ulaĢabilen çoğulcu iletiĢimin temel faktörü olarak hayati fonksiyonu.

- GörüĢ ve düĢüncelerin mümkün olduğunca geniĢ bir spektrumda ifade edilebildiği genel tartıĢma forumudur.

- Tarafsız ve bağımsız haberler, bilgi ve yorumlar.

- Yüksek etik ve kalite standartlarını karĢılayan çoğulcu, yenilikçi programcılık yapmalıdır.

- Ortak anlayıĢ ve hoĢgörüyü güçlendirmek amacıyla toplumdaki farklı felsefi fikirleri ve dini inanıĢları yansıtmak ve çok-etnikli, çok-kültürlü toplumlarda toplumsal iliĢkileri teĢvik etmek.

1996 Avrupa Parlamentosu Yönergesi‟nde (Yazıcı, 1993: 3) kamu hizmeti yayıncılığının özellikleri aĢağıdaki gibi tanımlanmaktadır:

- Kamu hizmeti yayıncılığı bilgilendirilmiĢ vatandaĢlığa bir yardım, toplumdaki farklı grupları kamuoyunu Ģekillendiren genel bir söylemde bir araya getiren temsilci çoğulculuk ajansıdır.

- Tüm program türlerinde tüm topluma geniĢ bir Ģekilde kaliteli üretim sunar.

- Kitlelerin takip ettiği popüler programlara kalite standartları temin eder.

- Azınlık haklarını korur ve nüfusun tüm bölümlerine hizmet eder.

49

- Kitlesel ve konuların derinlemesine incelendiği programcılıkta seyircinin güvenini kazanan ve hızlıca geniĢleyen bilgi pazarında çarpıtılmamıĢ ve tamamen bağımsız bilgiler sağlar.

- Demokrasinin sağlıklı bir Ģekilde iĢlemesi ve toplumdaki tüm grupların ve örgütlerin tartıĢmaları için bir forum sağlamak adına hayati öneme sahip olan genel tartıĢmaları cesaretlendirmek için önemli rol oynar.

- Genel nüfusun halka açık olan spor olayları gibi olaylara eriĢimini garanti altına alır.

Kamu hizmeti yayıncılığı Avrupa Komisyonu‟na üye ülkelerde önemli rol oynar .

Bu roller, kültürel ve dilsel çeĢitlilik, eğitsel programcılık, kamuoyunu yansız bir Ģekilde bilgilendirmek, çoğulcu, kaliteli programlar sunmak anlamında gerçekleĢmektedir.

Bu durum özellikle yeni medya söz konusu olunca doğrudur. Gerçekte, en kaliteli kamu hizmeti yayıncılığında bile amaçlarının tümünü düzenleyici/teknik sebeplerden ötürü gerçekleĢtiremez ve yalnızca hedeflenen seyirci kitlesinin bir kısmına ulaĢır. Daha çok insan, özellikle de gençler bilgi edinmelerini ve eğlenmelerini uydu, internet ve UMTS ( Universal Mobile Telecommunications Systems) gibi farklı medya platformları aracılığıyla gerçekleĢtirmektedir ve bu yüzden kamu hizmeti yayın kuruluĢları yayınlarının bu farklı medya platformlarında yer almasına çaba sağlamalıdırlar.

Çaplı da, Ġngiltere‟de ortaya çıkan ve ulusal çıkarlara hizmet ederek, halkı kaliteli biçimde eğlendirecek, bilgilendirecek ve eğitecek kamu hizmeti yayıncılığının ilkelerini 7 maddede toplar:

1. “Yayınların tüm ülke coğrafyasını kapsaması: Toplumdaki farklı kesimlerin yayınlara eriĢim olanağının sağlanması,

2. Toplumdaki tüm farklı ilgi ve zevklere hitap etme: Çoğulculuk ve çok seslilik

3. Azınlıklara hitap etme,

4. Ulusal kimliğe saygı,

5. Mali açıdan bağımsızlığın sağlanması için kurum gelirlerinin doğrudan sağlanması,

50

6. Ġzleyici/dinleyici sayısı için rekabet yerine kaliteli yayın için rekabet,

7. Yayınlarda kalite ve program türlerinde çeĢitlilik: Haber, kültürel ve eğitsel programlar ve kaliteli eğlence.” (Çaplı, 2002: 39-40).

BBC‟nin 1993 yılında, hükümetin YeĢil Belge (Green Paper) adlı dosyasında yer alan BBC‟nin geleceğine iliĢkin sorulara yanıt vermek amacıyla, bir kamu hizmeti yayın kurumu olarak kendi farkını ve amaçlarını anlattığı kitaptaki yayıncılık ilkeleri Ģöyle özetlenebilir:

• Yalnızca izleyici ve dinleyicilerin ihtiyaçlarına yönelik yapılmıĢ radyo ve televizyon programları sağlamak.

• Bütün program alanlarında yüksek kaliteli, çeĢitli ve program seçeneği sağlamak.

• Programların dağılımını en çok izleyici ve dinleyiciye en iyi kalitede ve en çok seçenek sunacak Ģekilde oluĢturmak.

• En iyi program yapmayı yaratıcı ve teknik hünerleri geliĢtirmek

• Yüksek standartlı editöryal dürüstlük ve bağımsızlığı korumak, sürdürmek.

• Ġngiltere‟nin bütün bölgelerindeki izleyicilerin çıkarlarına (ilgilerine) hizmet etmek, ve onların çeĢitliliğini ulusun bir bütünü olarak yansıtmak.

• Ġngiltere‟nin geleneklerini, tarihini, kültürünü ve değerlerini yansıtmak.

• Ġngiltere‟nin yayıncılığı ve programlarının dünyaya dağıtımı sayesinde Ġngiltere‟ye güvenilirlik sağlamak.

• Verimliliğin ve parasal değerin yüksek standardını elde etmek

• Ve lisans payları için direk ve tamamen kamuya hesap verebilmek (BBC, 1993: 17).

BBC ile ilgili bütün çalıĢmalar, BBC programcılığının dört anahtar elementini içerir. Ulusal müzakere için derinlemesine habercilik, Ġngiliz kültür ve eğlence tarzını uyandırmak ve desteklemek, eğitsel programları sağlamak ve Ġngiltere ile dünyanın geri kalan kısmı arasında iletiĢimi sağlamak, BBC‟nin ilkelerini belirleyen unsurlardır. Ticari yayıncılık, bu amaçlar için değil kar amacı ve izleyici payını artırma peĢindedir Kamu yayıncısı ise kamunun baskısı altındadır. Onların her Ģeyden önemli olan kamu amaçları, herkes için

51 eriĢilebilir olma garantisi, seçeneklerin artırılması yaklaĢımı, ülkede yaĢayan herkes için yüksek kaliteli program sunulması amaçları ticari yayıncılık için risktir (Franklin, 2001:102).

BBC, 1990‟lı yılların sonunda yayıncılığa iliĢkin kendi amaçlarını söyle sıralamaktadır:

• Ġngiliz mirasının zengin çeĢitliliğinin titizlikle korunması ve beslenmesi; kimlik ve kültürel yaĢam, ortak deneyimler ve kriz zamanları kutlama günleri için halkı bir araya getirmek.

• Ulusal konulardaki tartıĢmalarda bütün taraflara katılım imkanı vermek, karĢılaĢtırmalı bölgesel ve yerel haberlerde, kıyaslamalı durumlar için taraflara aynı önemi vermek ya da aynı oranda ve derinlikte yer vermek, uzmanlaĢmak,

• Ġngiltere‟nin huzuru için kendi ulusal, dinsel ve toplumsal reflekslerini yansıtmak,

• Ġnsanların ufuklarını açacak fikirler geliĢtirmelerine, yeteneklerini zenginleĢtir- melerine yardım etmek.

• Bütün ruhsat ücreti ödeyenler için, belirli bir değer sağlama, izleyicilerin yeni düĢünceleri açığa çıkarmalarına, bilimsel buluĢlara, büyük sanat, müzik ve edebiyat, ruhsal ve manevi geliĢimlerine yardımcı olmak.

• Gerçek kültürel değer hizmeti veren programları yaratmak, her alanda bireysel yetenekler için fırsatlar yaratacak yenilikçi ve öncü televizyon, radyo ve online hizmetleri sunmak (Brown, 1999:12-13).

Franklin, kamu hizmeti yayıncılığının amaçlarını slogan ya da nostalji çağrıĢımlarından çıkarıp, hızla yeni duruma uyarlamak gerektiğini belirterek hükümetlerin, kamu hizmeti yayıncılığının aĢağıda sıraladığı ilkeleri benimsemesi gerektiğini savunur:

• Ġzleyiciye Odaklanmak: Kamu hizmeti yayıncılığı, dinleyici ve izleyicilerine fayda sağlamalıdır. Ġzleyiciler, politik partilerden, yayıncılardan, reklamcılardan öncelikli olmalıdır.

• Kalite: Hükümet, kamu servislerinin hepsinde kaliteyi yükseltmeyi amaçlamalıdır. Yayıncılıkta kaliteyi tanımlamak zordur ama eğlenceden spora bütün program çeĢitlerinde farklı yollarla baĢarılabilir .

52

• ÇeĢitlilik ve Seçenek: Tek bir kanalda ya da çoklu kanalda geniĢ bir programlar dizisi baĢarılabilir. GeçmiĢte, kamu hizmeti yayıncılığı, geniĢ bir izleyici kesimine yönelik eğlence, bilgi, eğitim hizmeti vermiĢtir. Bu programlar ulusun çoğunluğuna da hitap eder, azınlıkların ilgilerine de.

• EriĢilebilirlik: EriĢilebilirliğin iki formu vardı. Coğrafik kapsama alanı ve yayın akıĢlarını eğlenceli ve ilginç bulan insan sayısı. Kamu hizmeti yayıncılığı ülkedeki her iki tür eriĢilebilirliği, farklı yaĢ, ilgi gruplarına seslenen programlar yapmayı planlar.

• Editoryal Bağımsızlık: Kamu hizmeti yayıncılığının hükümetten ya da baĢka çıkar gruplarından bağımsızlığı temel özelliğidir. Editoryal bağımsızlık, yayıncılara, izleyicileri kendi amaçları doğrultusunda yönlendirmeyi amaç edinenlere direnme yetkisi verir (Fakat yayıncılar açısından kendi hatalarına karĢı hoĢgörülü olma ve kamu eleĢtirilerine tepkisiz kalmalarına yol açma riski de vardır) .

• Verimlilik ve Parasal Değer : Kamu tarafından finanse edilsin edilmesin bütün yayıncılar, verimli olmalıdır ve sağladıkları hizmetleri olabilecek en düĢük maliyetle üreterek maddi değer de üretmelidir.

• Hesapverilebilirlik: Kamu hizmeti yayıncıları ne yaptıklarının hesabını tutmalıdır. Amaçları konusunda net olmalıdır, çeĢitli sorulara cevap verebilmek için standartlarının belirlenmiĢ olması gerekir, eğer servis kamu sermayesi ile finanse ediliyorsa, kamunun parasının verimli kullanılıp kullanılmadığının hesabını verebilmelidir.

• Ulusal kimlik: Kamu hizmeti yayıncıları, izleyicilerin ulusal ilgilerini ve kültürel geleneklerini yansıtmalıdır. Bir topluluk ruhu yaratmalıdır. Ġngiltere‟deki ve Avrupa ve dünyadaki güncel olayları daha iyi anlamaları için ve parlamenter demokrasiye daha büyük katılım için haberler ve haber programları sunmalıdır. Ve ulusal mirası geliĢtirmeye ve insanları ondan hoĢlanmaya cesaretlendirici programlar yapmalıdır. (Franklin, 2001:29-30).

Kamu hizmeti yayıncılığında örnek bir kurum olan BBC, geliĢen koĢullara göre sürekli bazı ilkeler belirler ve diğer Avrupa ülkeleri de benzer yöntemler geliĢtirirken ABD‟de baĢtan beri ticari yayıncılığın egemen olması nedeniyle bu ülkede yayıncılık farklı bir yolda ilerlemektedir.

Çaplı ABD‟de gerçek anlamda kamu çıkarına uygun yayıncılığın ancak arz talep dengelerinin serbestçe oluĢtuğu Pazar koĢullarında gerçekleĢebileceği yaklaĢımının kabul gördüğünü belirtir (Çaplı, 2002:38).

53

Kamu hizmeti yayıncılığının ilkeleri, iĢlevleri ve amaçları, stratejileri gibi baĢlıklar altındaki bütün maddeler hem birbirine benzemekte, hem de birbirini içermektedir. Sözgelimi, daha çok kamu hizmeti yayıncılığının “iĢlevi” baĢlığı altında kullanılan “eğiticilik” nosyonu, hem Kamu hizmeti yayıncılığının ilkesi sayılabilir, hem amacı, hem de yayın programcılık stratejilerini etkileyen bir faktör olabilir. Bu özellikler kurumdan kuruma, zamandan zamana değiĢebilmektedir. Örneğin Japonya‟da, Danimarka‟da kamu hizmeti yayıncılığının toplumsal ve siyasal büyük desteği olduğundan, kendini savunmak zorunda kalmamakta, bu nedenle, ilkelerine yeni ilkeler ekleyerek varlık gerekçesini kanıtlama çabalarına gereksimin duymamaktadır. Oysa, onca demokratik geçmiĢine rağmen, Ġngiltere‟de Thatcher döneminde olduğu gibi bu kamu hizmeti yayıncılığı baskı gördüğü dönemlerde bu kurumlar kendilerini savunabilmek, varlıklarını haklılaĢtırmak, geliĢtiklerini, çağın getirdiği teknolojilere ayak uydurduklarını ve hatta bu teknolojik geliĢmelerin kendilerine gereksinimi daha da artırdığını, ulusal kültürün yaĢatılması açısından ne kadar önemli oldukları anlatmak için, gerçekten de değiĢim geçiren yapılarını, programcılık anlayıĢlarını ya da amaçlarını maddelere döküp, çeĢitli medya ortamlarında yayınlamakta ya da baĢka gerekli gördükleri yerlerde kullanmaktadırlar (BBC, 1993). Elbet, bu geliĢmeler, kamu hizmeti yayıncılığının ilkelerinin çoğalarak savrulduğu, belirsizleĢtiği anlamına gelmemektedir.

Farklı baĢlıklar altında ya da uygulamalarda kamu hizmeti yayıncılığı felsefesini görmek mümkün olmaktadır. ÇeĢitli çalıĢmalarda yazılan uygulamaları, amaçları, ilkeleri göz önünde bulundurularak bu çalıĢma için kamu hizmeti yayıncılığının ilkeleri 5 ana baĢlıkta toplanabilir:

a. EĢit EriĢim

b. Kalite

c. ÇeĢitlilik-Denge

d. Bağımsızlık ve Özerklik

e. Hesapverilebilirlik

54

1.3.4.3.1.EĢit EriĢim

EĢit eriĢim ilkesi, hem coğrafi, hem de kültürel olarak, ulusun bütününe ulaĢmayı, herkesin katılımını, azınlıklara hitap eden programlar yapmayı, çok sesliliği, çoğulculuğu anlatmaktadır.

Kamu hizmeti yayın kurumunun bu ilkesi özel yayıncılık tarafından gerçekleĢtirilemez çünkü özel yayıncılıkta amaç kar olduğu için reklam verene en çok sayıda izleyici sağlamaya çalıĢmaktadır. Bu nedenle herhangi bir Ģekilde toplumdaki azınlıklara hitap eden ya da az sayıda izleyiciye hedef alan programlar gerçekleĢtirememektedir. Toplumun çeĢitli katmanlarının, sendika gibi belli çıkar gruplarının isteklerini de yeterince yansıtamaz çünkü reklam verenlerin tepkisini çekmek istememektedir.

Oysa kamu hizmeti yayın kurumu tüm bireylerin ya da çıkar gruplarının katılımına açık olduğu için, çeĢitli tartıĢma programları vb. aracılığıyla her kesimin görüĢünün duyulmasını sağlamakta, kamuoyunun oluĢumuna katkıda bulunmaktadır. Bir kamu hizmeti yayın kurumu toplumun tüm katmanlarına hitap etmeli, izleyicilerinin de katılımını sağlamalıdır. Keane‟ın bu eleĢtirisi, kendi verdiği müzik programları örneği ile geçersiz kılınabilir. Elbet ortak bir müzik kültürünün varlığından söz etmek zordur, ancak, tüm müzik türlerinin tek bir programda yer alması zorunluluğu yoktur. Çok farklı türlerde müzik yayınları yapılabilir, birkaç kanal seçeneğinin olduğu kamu yayın kurumlarının yayın akıĢlarında, çeĢitli türlere yer vermek olanağı vardır. Kamu hizmeti yayıncılığının “eğitici” ve “bilgilendirici” iĢlevlerinin baĢta gelen özellikleri olduğundan, bu kurumlarda program hazırlayanların bilgili olmaları ve programlarının seslendikleri kitlenin sahip olduğu bilgiden daha derin bilgi içermesi beklenir. Çaplı‟nın da belirttiği gibi aydınlanma felsefesinin temelini oluĢturduğu kamu hizmeti yayıncılığı, bilginin yaygınlaĢtırılmasını gerektirmektedir (Çaplı, 2002:117). Bilginin yaygınlaĢtırmanın yolu ise çok çeĢitli program seçeneğinin kamuya sunulmasından geçmektedir.

1.3.4.3.2.Kalite

Yayıncılıktaki “kalite” kavramı, hayli tartıĢmalı bir kavram olsa da kullanılması kaçınılmazdır, çünkü nitelikli niteliksiz ayrımı her yapıtta ya da üründe olduğu gibi program üretiminde de kurtarıcı bir kavramdır. Yayıncılık söz konusu olduğunda “kaliteli program”daki “kalite” kavramı diğer ticari ürünlerden farklı olarak değerlendirilmektedir. Diğer ürünlerde kaliteyi sağlayabilen rekabet, yayıncılıkta tersine bir sonuca yol açmaktadır:

55

Gelir elde etmeyi amaçlayan yayıncılıktaki mantık, pazarın baskısına boyun eğecek, geçici taleplere, günün izlenme oranlarına tabi olacak, nitelikten ödün vermek kaçınılmaz olacaktır (Bourdieu, 1997:79-87).

Kaliteli yayıncılık denilince, akla, izlenme oranı kaygısı taĢımayan özel yayıncılığa alternatif bir yayıncılık akla gelmektedir. Bourdieu, yayıncılıktaki izlenme oranı hakimiyetine, farklı kültür ürünlerini örnek göstererek karĢı çıkar:

Oysa tarihsel yönden benim -ve umarım, yalnız benim değil -, bir kısım kiĢilerin, insanlığın en yüce ürünleri olarak düĢündüğümüz bütün kültür ürünleri, matematik, Ģiir, edebiyat, felsefe, bütün bu Ģeyler, izlenme oranına tekabül eden Ģeye karĢı, tecimin mantığına karĢı üretilmiĢlerdir. Bu izlenme oranı mantığının, pazarlamacılığa soyunan avangard yayıncılara, bilimsel kurumlara kadar ulaĢmıĢ olduğunu görmek son derece kaygı vericidir, çünkü izleyicinin beklentilerinin önünden gitmeyen, ama sonuçta, kendi izleyicilerini yaratmakta muktedir olan, bu nedenle içerik gibi görünebilecek yapıtlar üretmenin koĢullarını bile sorgulanır hale getirme tehlikesi taĢımaktadır (Bourdieu, 1997:32).

Son yıllarda, özel yayıncılığın yayın akıĢlarını ve politikalarını belirleyen “izlenme oranı” baskısı, kamu yayıncıları için de neredeyse önemli ölçütlerden biri haline gelmiĢtir. Pierre Bourdieu‟nun da belirttiği gibi eskiden kültür üreticileri için baĢarının ölçütünün satıĢ rakamı olması düĢünülemezdi bile. Oysa ki bugün Pazar, giderek meĢruiyetin meĢru mercii olarak kabul ediliyor (Bourdieu, 1997:32).

Program türü, seslendiği hedef kitlenin beğenilerine ve gereksinimlerine cevap verdiğinde, yaratıcı bir çalıĢma ortaya koyduğunda programın “kalitesi”nden söz edilmektedir (Çaplı, 2002:121). Sözgelimi radyoda, gençlere yönelik bir müzik programında yaĢlıların hoĢlanacağı bir parçaya yer vermek o programın bütünlüğünü ve kalitesini olumsuz etkilemektedir. Her alanda olduğu gibi bütünlüğü olan bir çalıĢma, “kaliteli program” yapmanın ön koĢuludur. Gerçi orta yaĢa seslenen programlarda karıĢık yaĢ gruplarının beğenilerine seslenmek mümkün olsa da, hemen her toplumda bu kuĢak da homojen bir kitle olmayıp çeĢitli azınlıklar, eğitim düzeyi gibi farklılıklar arz eder.

Franklin, henüz kimsenin “kalite”nin etkin bir tanımını sunamadığını ama bu kavramın da hep var olduğuna dikkat çeker (Franklin, 2001:90). Franklin‟e göre kalite, sıkı bir çalıĢmayı (emek verilen) yansıtır. Sinik olmayan bireyler, bağımsız fikirler tarafından üretilir ve kaliteli program doğru ve hilesiz ve ciddi mesajlar taĢır. Ayrıca iyi yayıncılığın kendini göstermesi için ticari ve siyasi baskılardan uzak olması gerekir. Ve niteliği

56 baĢarmak, niceliği baĢarmaktan önce gelmeli, niceliği sağlamak baskısından uzak olmalıdır (Franklin, 2001:93-94).

Kalitenin bazı tanımlarında, „klasik‟ tanımı yapar gibi yapımın kalıcılığı ve zamandan bağımsızlığından söz edilse de bir televizyon programının günlük akıp giden doğası nedeniyle bir sinema filmi ya da bir kitap gibi estetik olamayacağı açıktır (Franklin, 2001:94-97).

Franklin, “kalite”nin insan boyutunun bir yanında ise yurttaĢlık ve hakları olduğunu, çoğu yorumcunun, “kalite”yi tanımlarken ekolojik metaforu kullandığını söylemektedir. Daha kaliteli yayıncılık, daha iyi su ya da yiyecek gibi, kirli olmayan, bozuk olmayandır. Yayıncılıkta neyin iyi neyin kötü ya da neyin sağlıklı neyin sağlıksız olduğu konusundaki yoksunluk köktenci faktörlerin ekolojik eğretilemeyi desteklemelerini sağlamaktadır.

Franklin, genelde programlardaki cinsellik, Ģiddet ve kötü dil kullanımının dozunun yayıncılık standartlarıyla standartla iliĢkilendirildiğini ancak bunun dar bir tanım olacağını söyler. Franklin‟e göre “standart”, terbiye seviyesiyle açıklanamaz, standartlar, farklı izleyiciye göre ve farklı program türüne göre değiĢebilir. Bu bakıĢa göre, “entelektüel” programlar ya da haber programları da “kalite” yoksunu olabilir, bir komedi ya da spor programı ise kendi tarzında yüksek kalitede olabilir. Dolayısıyla her program kendi türü içinde değerlendirilmelidir. Yayıncılıkta “kalite” kavramı, programların zamanlamasının izleyicinin istekleriyle uyuĢması, izleyicinin iyi zaman geçirmesi, yeni yetenekler için fırsatlar sunma, olabildiğince yeni tatlar ve ilgiler önerme gibi özellikleri de içerir (Franklin, 2001:97-98).

Çoğu sanat eserinde çok satana karĢılık gelen ve üstün estetik değerleri içeren “kalite” kavramı, televizyon programı söz konusu olduğunda, kendi türü içinde diğer televizyon programlarıyla karĢılaĢtırıldığında estetik bir değer içermeyi ifade eder. Televizyon programını kaliteli kılan unsurlar prodüktörünün birikiminden, teknik alt yapısına, programın içeriğine katkıda bulunan danıĢman, metin yazarı vb. elemanlardan tartıĢma programlarında program konuklarına, dramalarda oyuncunun yeteneğine, sunucunun birikimine kadar pek çok etmene değin değiĢiklik gösterir. Bir televizyon programının kaliteli olması için „mesaj‟ yüklü olması gerekmez elbet ama bir eğlence programının bile taĢıdığı bir ileti vardır. Ġzleyiciye iletiĢim doygunluğu veren bir iletisi vardır her programın. Televizyon programı için etkileĢim her zaman izleyicinin bizzat

57 programa katılması ile değil, programdan aldığı iletilere verdiği duygusal tepkiyle de gerçekleĢebilir (Franklin, 2001:93-99).

Bir televizyon programı için kalite, tüm bu unsurların yeterli karıĢımından oluĢmaktadır. Televizyon programlarında kalite, standart değildir, bir sisteme bağlanamaz ve zorlanamaz. O ihtiyaç sırasına göre bir inanç sistemi tarafından oluĢturulur. Franklin‟e göre, kaliteli bir programcılık Ģu koĢulları içermelidir:

• En çok izlenme oranı zorunluluğundan editöryal bağımsızlık

• Program yapmada zaman

• Yeteneklerde yüksek seviye

• Bilgi

• Risk almaya, gelir kaybına izin veren,

• Emsalleri içinde mükemmel olan, hayran olunan

• Bir görev duyarlılığı: Niçin bu programı yaptığına iliĢkin bir inanç,

“eğitim nosyonu estetikten önce gelir” gibi (Franklin, 2001:99).

KarĢı Ģekilde:

• En çok reyting alma baskısı

• BaĢarısızlık korkusuyla, izleyicilerin beğendiği bir programı güvenli bulup taklit etme

• Zaman darlığı nedeniyle, hazır formüle baĢvurma

• Yüksek reyting için emsal grup hayranlığından yoksunluk

• Misyon duyarlılığından yoksunluk: Sadece parasal amaçlar (Franklin, 2001:99).

Keane, reklamcılığın, programları kendi uĢakları haline getirdiğini belirtir ve her programın baĢarısının reklam gelirleri ve izleyici kitlesinin büyüklüğüne göre ölçülmesine karĢı çıkar. Reklamı hedefleyen programcılık, radikal deneyleri engellemekte ve sıra dıĢı programların ya da oyuncuların (örneğin Monty Python gibi) „kendi seyircilerini bulmaları‟ için zaman vermemektir (Keane, 1992: 83- 84).

58

Sanki tüm program çizelgeleri ve tüm programlar, yalnızca reklamları öne çıkarmak için yapılıyor. Hiçbir Ģeyi derinlemesine geliĢtirmek için vakit yok. Ġzleyicinin dikkatini çekmek ve biraz sonra gelecek reklam öbeğine yer açmak için konunun çabucak kotarılması gerekiyor. Çekim uzunlukları kısaltılıyor. KonuĢmalar zorunlu olarak iyice budanıyor. Dramatik yapı yayvanlaĢtırılıyor. Sınırsız reklamcılık ucuza yapılmıĢ, hızla ilerleyen bir program türünün oluĢmasını teĢvik ediyor (Keane, 1992: 84).

Reklam amaçlı yayıncılığı eleĢtiren Keane, kamu hizmeti yayıncılığının “kaliteli yayıncılık” yaptığı iddiasına da karĢı çıkar. “Kalite” kelimesinin nesnel bir temeli olmadığını belirten Keane, “iyi” ve “kaliteli” medyanın da nasıl bir Ģey olduğunun tartıĢmalı olduğunu söyler: Kamu hizmetini savunanlar sık sık “program kalitesini korumak”tan söz ediyorlar. Program kalitesi ise (medyadan bir dostuma göre) bol cilalı, gösteriĢli ve kiĢiyi zorlayan yapımlar anlamında kullanılıyor aĢağı yukarı. Gelin görün ki, kalite konusundaki gevĢek tanımlar, kalite kavramının semantik belirsizlikten müzdarip olduğu yanıtını davet ediyor. 18. yüzyılın sonlarında oluĢan „kaliteli kiĢi ve Ģeyler‟ ile „bayağı‟ olanlar arasındaki ayrım çizgisi artık iĢlemiyor (Keane, 1992:112).

Keane, Pazarı savunanların da kalite konusundaki görüĢlerine da karĢı çıkar. Keane‟a göre „Pazar liberalleri‟, kamu hizmeti taraftarlarını, küstah bir tavırla, kendi ifade özgürlüklerini kalitenin garantisi olarak gören ve böylece toplumun en sevdiği Ģeyleri, - renkli ve olgun meyvelerin bulunduğu sepetten seçme hakkı- elde etmesini engelleyen züppeler olarak damgalamaktadır:

Pazar liberallerine soracak olursanız, izleyici bağımsız tüketicilerden oluĢmuĢtur ve en pratik kalite ölçüsü onların yaptıkları seçimlerdir. Bir baĢka deyiĢle, gazetelerin, radyo ve televizyon programlarının popülerlik derecesi, kalitenin de derecesidir. Etkili talep, yani bireylerin bir ürünü satın alma isteği, kalitenin ölçütüdür (Keane, 1992: 113).

Sonuçta, her ne kadar tartıĢmalı da olsa, yayıncılıkta “kalite” kavramı kullanılmak zorundadır ve bu kavramla, reklam verenleri değil izleyici ihtiyaçlarını temel alan yayıncılık akla gelmektedir. Bu da ancak kar amacı gütmeyen, bağımsız kamu hizmeti yayıncılığı ile olanaklıdır.

1.3.4.3.3.ÇeĢitlilik ve Denge

Kamu hizmeti yayıncılığı hem çeĢitli ilgi ve zevklere hitap eden programlar üretmekle yükümlüdür, hem de bu çeĢitliliği gerçekleĢtirirken belli bir denge içinde hareket

59 etmek zorundadır. Reith‟in kamu hizmeti yayıncılığı anlayıĢını hayata geçirmek için dengeli bir programcılık tasarlamak gerekmektedir. Bu anlayıĢ yeterince eğlendirici, aydınlatıcı olmalı ama sadece çoğunluğun beğenilerini dikkate alan bir yayıncılık değil, azınlık çıkarlarını çoğunluk üyelerine öğretmeyi hedefleyen bir dengeyi sağlamaya çalıĢan bir yaklaĢımda olmalıdır (Blumler ve McQuail, 1968: 173).

Kamu hizmeti yayıncılığını savunanların bu yayıncılığın baĢlıca görevlerinden biri olarak saydığı bilgilendirme rolünün, sadece serbest pazar süreçlerinde yerine getirebileceğini ileri sürenler de vardır. Serbest piyasa, özgür düĢünceye dayalı bir demokrasi kültürü yaratacaktır. “KiĢinin kendisini geliĢtirmesinde mutlaka gerekli olan bu özgürlüğün, serbest pazardaki yayın yapma hakkı ile korunduğu ileri sürülmektedir.” (Curran, 1997: 166).

Bu görüĢe göre serbest pazar medyası, yurttaĢları, değiĢik görüĢ açılarından bilgilendirir, yönetenler ile yönetilenler ve toplumdaki farklı gruplar arasındaki iletiĢim kanallarını açık tutar; kamuoyunun oluĢumunda tarafsız bir bölge görevi görür.

Buna karĢın kamu hizmeti yayıncılığı savunucuları, medyanın bilgilendirme rolünün “ürün satıĢlarıyla yaĢamak zorunda olan bir endüstrinin halk neyi satın almak istiyorsa onu vermek zorunda olduğu gerçeği” nedeniyle serbest pazara bırakılamayacağını savunur (Curran, 1997: 167).

Geleneksel düĢünce, modern liberal demokrasinin inĢa ettiğini blokları görmezden gelir ve bu yüzden de medyanın bunlarla nasıl iliĢkilendirileceği ve performansını nasıl geliĢtirebileceği konusunda söyleyecek yapıcı hiçbir Ģeyi yoktur (Curran, 1997: 172).

Curran, medyadaki çeĢitliliğin yalnızca alternatiflerden haberdar olmaya dayalı akılcı bir tartıĢmayı geliĢtirdiğinin düĢünülemeyeceğini belirtir: Medyadaki çeĢitlilik, aynı zamanda, içinde farklı toplumsal grupların kendi terimleriyle kendi çıkarlarını tanımlama ve bunları kamusal alanda gerçekleĢtirme fırsatına sahip oldukları toplumsal eĢitliği sağlamanın yoludur (Curran, 1997: 173-174).

Curran‟a göre geleneksel modelin bir baĢka eksikliği de yasal yayın yapma hakkı ile bu hakkın kullanılmasını sınırlayan ekonomik gerçeklik arasında bir ayrım yapmamasıdır. Pazara giriĢteki kısıtlamalar, bireysel ifade özgürlüğünü kısıtlamaktadır. Ayrıca grupların ifade özgürlüğünü de kısıtlamaktadır ki bu sınıflama zaten geleneksel çözümlemede yer almamaktadır (Curran, 1997: 175).

60

Kamu hizmeti yayıncılığı iletiĢim özgürlüğüne saygı duyar, hatta kendini, bu özgürlüğün yaĢama geçirilmesinin yollarından biri olarak görür. Evrensel yayıncılık ilkelerine aykırı olmamak koĢuluyla, her türlü düĢüncenin programlara yansımasına olanak tanır. Her çeĢit konuda nitelikli program üretmek, kamu hizmeti yayıncılığının görevidir.

Kamu hizmeti yayıncılığının “denge” kaygısının çeĢitliliği engellediğini öne süren görüĢler de vardır:

“Denge” kaygısı, hükümet baskısı ve mahkemeye verilme korkusu gibi nedenlerle kamu hizmeti medyalarının cinsellik, siyaset ve Ģiddet gibi konuları isleyiĢi ürkek kalıyor. Bazı Ģeyler, en azından bazı biçimlerde verilemiyor (Keane, 1992: 115).

Sadece reklam getirisi hedeflendiği için özel yayıncılıkta çeĢitliliği sağlamak mümkün olmamaktadır. Keane‟nin da belirttiği gibi, “Reklamcılık, program çizelgelerinde çeĢitlilikten “hafif” eğlence türü standart mallara doğru genel yönelimi teĢvik etmektedir.” (Keane, 1992: 83).

Reklam gelirlerine bağlılık da kamu hizmeti yayıncılığında program çeĢitliliğini azaltan bir etkide bulunduğu için kamu hizmeti yayıncılık anlayıĢına ters düĢmektedir. McKinsey, BBC için hazırladığı raporda, araĢtırmalarının sonunda, “reklama bağımlılığın giderek artması sonucu amansız bir Ģekilde daha popülist ve daha az farklılık içeren” bir yayın akıĢına yönelme olduğunun belirlendiğini yazar (McKinsey, 1999:26).

Reklam gelirini dikkate almak zorunda kalan kamu hizmeti yayın kurumlarının, yayıncılıkta yaĢanan kıyasıya rekabet nedeniyle, ticari kanallarla benzeĢmeleri kaçınılmaz olmakta, o zaman da varlıklarının meĢruiyeti sorgulanmaktadır.

Son zamanlarda, “azınlıklara seslenmeyi de kapsayarak kamu hizmeti yayıncılığının iĢlevleri daha da geniĢletilmiĢtir. Teorik olarak bu tanıma rağmen, son yıllarda, Ġngiltere örneğinde BBC ve ITV artan bir Ģekilde ticari programlardan ayırt edici özelliği olmayan programlar yapmaya yönelmiĢlerdir. Sabun köpüğü diziler, spor, oyun Ģovlar, televizyon için yapılmıĢ filmler yapmaktadırlar (Sargant, 1994:163).

Avrupa‟daki kamu hizmeti yayın kurumlarının yayıncılık politikalarında ruhsat ücreti aldıkları izleyenlerine dengeli bir hizmet götürme anlayıĢı hakimdir. Bu kurumlar, kanalı kamunun malı olarak görmekte ve kamunun ihtiyacı olan yayıncılık yapmaya yönelik programlar oluĢturmaya çalıĢmaktadır.

61

Denis McQuail, kamu hizmeti yayıncılığının, kültür ve bilgi olarak, farklı toplumsal kesimlerin beklenti ve çıkarlarına cevap veren bir anlayıĢı olduğunu, ulusal bir niteliği olduğunu, ticari amaç gütmediğini, tarafsız olmaya zorlandığı için dengeli yayıncılık yaptığını belirtir (McQuail, 1990‟dan akt. Pekman, 1997: 17-18).

Ancak, hem kusursuz bir dengeyi hem de geniĢ bir program seçeneğini sunmak çok da kolay değildir. Papathanassopoulos‟un da dediği gibi hiçbir kamu hizmeti yayın kurumu, azınlıklara seslenme, ulusal bütünlüğü sağlama, hükümetten bağımsızlığı, özel yayıncılara öncülük etmesi, herkese hitap etmesi gereken çeĢitliliği gibi ilkelerin hepsini yerine getirdiğini iddia edemez (Papathanassopoulos, 1990: 113-114).

1.3.4.3.4.Bağımsızlık ve Özerklik

Kamu hizmeti yayıncılığı yapabilmenin koĢulları olan editoryal bağımsızlık, yansızlık, çeĢitli çıkar gruplarından bağımsızlık için kurumların özerk olması gerekmektedir.

Habermas, Kant‟ın sadece mülkiyet sahipleri “kendilerinin efendileridir; sadece onlar oy kullanma hakkına sahip olmalıdırlar” Ģeklindeki düĢüncesine dikkat çeker, çünkü düĢünce özerkliği, kendi ayakları üzerinde kalabilme özerkliğini gerektirir (Peters ve Cmiel, 1997: 260).

Tarafsız bir yayıncılık politikası için öncelikle bağımsız olmak gerekir. Kamu hizmeti yayıncılığından bilgilendirme, eğlendirme, eğitme iĢlevlerinin tümü beklenir ve özellikle de bilgilendirme iĢlevini yerine getirirken, hiçbir grubun, partinin, görüĢün temsilcisi gibi davranmamasına özen gösterilir (Blumler ve McQuail, 1968: 173).

Oysa kimi ülkelerde devlet, kamu hizmeti yayıncılığının özerkliğini ve özgürlüğünü sağlamakla yükümlü olmasına rağmen kendisi bu özgürlüğü kısıtlamaktadır. Ġfade ve düĢünce özgürlüğünün bulunduğu bir yayın kurumunun tarafsızlığı ancak özerkliği ile mümkündür.

Kitle iletiĢimi, kültür, sanat, eğitim ve bilim gibi alanlarda bağımsızlık ve özerklik, özgürce ve her çeĢit baskıdan uzak durularak üretim yapılabilmesi için gereklidir. Özerk bir kurumda, bu kurum devlete ait olsa bile atamaları, tüm ilkeleri, kuralları ve yöntemleri devlet belirlememektedir.

Özerk bir kuruluĢta yetkilerin tümü en üst makamda toplanmamıĢtır. ĠĢleyiĢte astlık- üstlük iliĢkileri değil, iĢbölümü ve iĢbirliği egemendir. Özerk bir kurumda, genel müdürün

62 mutlak sözü yerine, “kurul” sistemi geçerlidir ve üretici meslek personeli bu kurula, olanaklar ölçüsünde en büyük çoğunlukla katılacaktır. Üretici kesim en geniĢ biçimde yönetimde yer almazsa özerklik de sağlanamaz (Öngören, 1990:18).

Bir yayın kurumunun özerkliği, program yapmada, yönetimde ve mali alanda özerkliği içine alan bir bütünlükte iĢler (TaĢer, 1969: 11).

KiĢi hak ve özgürlüklerinin güvence altında olduğu bir siyasal sistemde, düĢünceleri açıklama özgürlüğünün en önemli aracı olan kitle iletiĢim araçlarının özerkliği, bireylerin yansız bilgi ve haber edinebilmelerine olanak sağlayarak düĢüncelerin özgürce oluĢmasına ortam hazırlar. Devlet, yansız yayın yapacak bir kurumun var olabilmesinin koĢullarını hazırlamak görevindedir. Yansız yayın yapmak için gerekli mali, teknik olanakları sağlamak zorundadır. Nasıl ki üniversiteler, bağımsız mahkemelerin gereksinimleri devlet tarafından karĢılanıyorsa, özerk yayın kurumunun da, kendi olanaklarıyla sağlayamadığı mali desteği sağlamak gerekir.

Özerkliği kendi yağıyla kavrulmak olarak ele alan bir anlayıĢ, kamu yayın kurumunu, eğitim ve kültür hizmeti vermekten çok, bir reklamcılık organına dönüĢtürecektir. Bu durumda da siyasi iktidarın denetiminin yerini sermayenin denetimi alacaktır (TaĢer, 1969:190-191).

Özerklik, “bağımsızlık”, “tarafsızlık”, “özgürlük”, “müstakil” gibi unsurlara da dayanan karmaĢık bir kavramdır (Aziz:1999a:290). Özerklik kavramının kullanıldığı alana göre değiĢmektedir. Aziz, özerkliğin, “Kurumların Yönetsel Özerkliği”, “Kurumların Mali Özerkliği”, “Kurumların Hizmet Özerkliği” dayandığı üç önemli ayağı olduğunu belirtir ve yayın kurumlarının, topluma sunduğu hizmetin yaratım ve üretim sürecinden dağıtım sürecine kadar özerk olmayı gerektirdiğini belirtir. Özerklik, yayın kurumları için, haber ve bilgininin yansız ve hızlı aktarılması, yorumların tarafsız, nesnel ölçütlere göre yapılabilmesi, tutum değiĢikliği yaratmaya yönelik iletilerin de toplumun herhangi bir yönlendirmeye göre değil, kendi özgür iradesine göre algılayıp kullanmasını sağlayacak nitelikte hazırlanmasını sağlar (Aziz, 1999a: 291-295).

Kamu hizmeti yayıncılığının özerkliğinin sağlanması için finansmanının hükümetten bağımsız olması, kesintisiz bir gelir kaynağına sahip olması gerekmektedir. Yayıncılık pahalı bir iĢtir ve özellikle drama, belgesel gibi türlerdeki programların maliyeti ile kalitesi arasında doğrudan bir iliĢki vardır. Programların bütçelerindeki kısıntı, yapımcıların da yaratıcılığını doğrudan etkilemektedir. Yayıncılığın yaratıcı her fikrinin hayata geçmesinin belli bir

63 maliyeti vardır. Sürekli olarak programın bütçesiyle ilgilenen ve bütçe denkleĢtirmeye çalıĢan bir yapımcının enerjisinin büyük kısmı bu uğraĢa gitmekte, ayrıca yeni fikirleri denemek için de çekinceli davranmaktadır.

Bir kamu hizmeti yayın kurumu için kesintisiz, bağımsız bir gelir kaynağının sağlanması yaĢamsal önem taĢımaktadır. Program yapımında ve yönetsel olarak özerkliğin yanı sıra mali özerkliğin de sağlanmasıyla bu kurumlar, ticari kanallara rakip olmasını sağlayacak ölçüde büyüyebilecek ya da büyüklüğünü koruyabilecek, gelip geçici hükümetlerin etkilerinden bağımsızlaĢacak, maliyetlerdeki artıĢ oranında artan bir gelire kavuĢabilecektir (McKinsey, 1999: 25).

Kamu hizmeti yayın kurumlarının mevcudiyetinin nedeni güvenilirliği ve yansızlığıdır. Bu güvenilirliği korumanın baĢlıca yolu, bu kurumların gelirlerinin hem hükümetlerden hem de baĢka çıkar gruplarından bağımsız kılınmasıdır. Bu kurumların finansman yöntemi toplumun algısı üzerinde önemli bir etkiye sahiptir (McKinsey, 1999:26).

Gelirlerin tümüyle hükümetin iradesinde bulunması, değiĢen hükümetlerle birlikte bu kurumlar üzerinde büyük baskı yaratabilecektir. Hükümet tarafından hiçbir dayatmanın yapılmadığı varsayılsa bile, toplumun kuruma bakıĢında, gelirinin hükümete bağımlı olması nedeniyle bir kuĢku ve güvensizlik olacaktır. Bu da uzun vadede kamu hizmeti yayıncılığına zarar veren faktörlerden biridir.

1.3.4.3.5.Hesapverilebilirlik

Kamu hizmeti yayıncılığının finansı ya tamamen ya da kısmen ruhsat ücretlerine ya da çeĢitli kamusal fonlara dayandığı için kamuya karĢı hesapverilebilirliği olmak zorundadır.

Örneğin BBC, bu konuda çok kapsamlı bir çalıĢma yürütmekte, ruhsat ücreti ödeyen herkese cevap vermektedir. BBC, bütün raporlarında. ruhsat ücretlerinden elde edilen gelirin ticari faaliyetlerde kullanılmadığını sergilemektedir (Brown, 1999:15).

Brants ve De Bens, hesapverilebilirliği, kamu hizmeti yayıncılığının ticari yayıncılıktan farkını ortaya koyan önemli bir özelliği olarak gösterirler: “Ticari yayıncılar bazen, asıl kamu yayıncısının kendileri olduğunu, çünkü kamunun ne istediğini bildiklerini ve yaptıklarını söylerler. Bu görüĢ, kar amacıyla yayın yapan ticari kanallar için elbette doğru olamaz çünkü onlar sadece hissedarlarına hesap verir.” (Brants ve De Bess, 2000:14).

64

Hesapverilebilirlik, kamu hizmeti yayıncılığın düzenli olarak parlamentoya onaylattığı bütçeden farklı bir Ģeydir. Avrupa‟daki kamu hizmeti yayıncılığında iki türlü hesapverilebilirlik uygulaması görülmektedir. Birincisi yönetimsel, ikincisi ise siyasaldır. Liberal politikaların yaygınlaĢmasıyla, hükümetler, kamu hizmeti yayıncılığıyla mesafelerini açmaya çalıĢırken, kamu yayın kurumları da onlara varlık gerekçelerini açıklamak için “Ģeffaflık”, “hesapverilebilirlik” ilkelerine daha çok vurgu yapmaktadır (Brants ve De Bess, 2000:15)

BBC, hesapverilebilirlik konusunda belli ilkelerle hareket etmektedir:

• Ticari sermaye ile kamu sermayesi arasında kesin bir iĢlemsel ve hesaplama ayrımı vardır.

• Ticari aktiviteler için doğru harcama yapılmadır.

• Fiyatlar, maliyetleri ve pazar fiyatlarını doğru yansıtmalıdır

• Kamu sermayesi ticari aktiviteler için harcanmamalıdır, ya da onlar tarafından riske atılmamalıdır (Brown, 1999:53).

BBC sadece kamu sermayesini etkili kullanmakla değil, verimli kullanmakla da sorumludur (Brown, 1999:108). BBC‟nin kamuoyu araĢtırmalarına göre, hesapverilebilirlik, halka kulak veren modern kamu hizmeti örgütünde, baĢlıca görevidir (BBC, 1993:68).

BBC hesapverilebilirlik sisteminde en önemli görev, lisans ödeyenlerin temsilcisi olarak özellikle izleyicinin vekili olan BBC Yönetim Kurulu‟nundur (BBC, 1993:70). Diğer bir yöntem ise ruhsat ödeyenlerle iletiĢimdir. Bu iletiĢim internet de dahil her kanaldan yapılabilmektedir Sonuç olarak, tarihsel olarak bakıldığında, baĢlangıcından bu güne, kamu hizmeti yayıncılığı felsefesinin temelinin aynı kaldığı ancak kamu hizmeti yayıncılığı ilkelerinin günün teknolojik, siyasal ve toplumsal koĢullarına göre bazı ilkelerinin eksilerek, geliĢmelere göre mevcut ilkelere yeni ilkeler eklenerek süregeldiği görülecektir. Örneğin Reith‟in kuruculuğunu yaptığı yıllarda “eğitici, bilgilendirici, eğlendirici” iĢlevler yüklenen ve eğiticilik misyonu ağır basan kamu yayıncılığı anlayıĢı, 1980‟li yıllarda liberalizm tehlikesi baĢlayınca program çeĢitliliğine, eĢit eriĢime vurgu yapmıĢ, 1990‟larda hükümetlerin baskısı sonucu hesapverilebilirliği öne çıkarılmıĢ, artan rekabet nedeniyle “kalite”ye vurgu yapılmıĢ, 2000‟li yıllarda kamu hizmeti yayın kurumlarına azınlıklara yönelik programlar yapma görevini öne çıkarmıĢtır. Bağımsızlık ve özerklik ilkesi ise her zaman ön plandaki yerini korumuĢtur. Kısacası kamu hizmeti yayıncılığı, toplumsal ve

65 siyasal değiĢimlere ve teknolojik geliĢmelere göre yenilenerek, yeni anlayıĢlar geliĢtirerek ortama uyum sağlamaya çalıĢmaktadır.

66

2. BÖLÜM: TÜRKĠYE’DE KAMU YAYINCILIĞI

2.1.TÜRKĠYE’DE KAMU YAYINCILIĞI

2.1.1.Türkiye’de Kamu Yayıncılığı Ġlkleri ve Ülkemizde 3984 sayılı Radyo ve Televizyon Kanunu

KuruluĢ ve Yayınları Hakkındaki Kanunun Ġkinci Bölümü‟nde bulunan 4. Madde‟de yer alan yayın kuruluĢlarının uyması gereken ilkeler Ģöyle sıralanmaktadır:

- Toplumun milli ve manevi değerlerine,

- Genel ahlak, toplum huzuru ve ülke aile yapısına,

- Anlatım özgürlüğüne, iletiĢim ve yayında çoğulculuk esasına,

- Ġnsanların ırk, cinsiyet, sosyal sınıf veya dini inançları dolayısıyla hiçbir Ģekilde kınanmaması ilkesine,

- Toplumu Ģiddet, terör ve etnik ayrımcılığa sevk eden ve toplumda nefret duyguları oluĢturacak yayınlara,

- Yayınlarda adalet ve tarafsızlığa, yasalara saygılı olma esasına,

- KiĢi ya da kuruluĢları eleĢtiri sınırları ötesinde küçük düĢürücü, aĢağılayıcı veya iftira niteliği taĢıyan yayınlara,

- Özel amaç ve çıkarlara hizmet eden ve haksız rekabete yol açıcı yayın yapılamaması esasına,

- Haber ve olayların çabuk ve doğru bir Ģekilde sunulması ilkesine,

- Çocukların ve gençlerin fiziksel, zihinsel, ruhsal ve ahlaki geliĢimini olumsuz yönde etkileyebilecek yayın yapılamaması esasına,

- Aksi, yargı kararıyla kesinleĢmedikçe hiç kimsenin suçlu olarak ilan edilmeyeceği ilkesine,

- KiĢi ya da kuruluĢların cevap ve tekzip haklarına saygılı olunması ilkesine,

- Haberlere, spor programlarına ve reklamlara ayrılmıĢ zamanlar hariç olmak üzere, yayıncıların, yayın zamanlarının en az yarısının yerli yapımlara ayrılmasını sağlamak, bu

67 oranı, seyircilerin taleplerini, göz önüne alarak ve yayıncının haber verme, eğitim, kültür ve eğlendirme sorumluluklarını dikkate alarak, yayın türleri ve süreleri ile asgari niteliklerini de öngörmek suretiyle, aĢamalı bir biçimde gerçekleĢtirmeleri hususlarına,

- Demokratik kurallar çerçevesinde, kamunun siyaset, eğitim ve kültürel alanlardaki beklentilerine cevap verecek Ģekilde, demokratik gruplar ve siyasi partiler arasında fırsat eĢitliğinin sağlanması esasına, uygun olmak suretiyle yapılır.

Bu ilkelere uymak toplumsal bir gerekliliktir. “Demokrasi çok sesliliktir, biz istediğimiz programı istediğimiz biçimde, istediğimiz saatte yayınlarız. “ gibi anlayıĢlarla kamu huzurunu bozmak doğru değildir. Böyle bir durumda ise ülke bütünlüğü ve toplum huzuru tehdit altına girebileceği gibi, bireylerde ruhsal bozukluklara da sebebiyet verebilir. Demokratik ülkelerde bile yayın kuruluĢları program içeriklerinde, sunumlarında, reklam yayınlarında bir takım önlem ve sınırlamalarla karĢı karĢıyadır. Örneğin Ġngiltere‟de:

- Adli makamlara intikal eden hiçbir konu hakkında ister gazete, ister radyo televizyon, hiçbir yerde fikir ifade edilemez. Bu nokta İngiliz adalet sisteminde çok hassas bir şekilde uygulanır. Mahkeme salonlarına değil televizyon kamerası fotoğraf makinesi bile sokulamaz, film çekilemez. Mahkeme kararını verene kadar, konu hakkında yayın yapılamaz. Sadece olayın geçmişi hakkında genel ifadelerle bilgi verilebilir. Zaten yasal olarak tanıkların demeç vermesi yasaktır. Bir skandala ilişkin haber ve bulgular ancak olay mahkemeye gidene kadar yayınlanabilir. Daha sonra yayın yapılamamaktadır.

- Konular dengeli biçimde ele alınır. Hakkaniyete saygı gösterilir. Bir iddianın karşıtı da anlatılır. Her iki zıt görüşe de yer verilir. Kişinin söz ve ifade hakkı zedelenemez. Kanıtlanamayacak iddiaya yer verilemez.

- Terör konusunda BBC çok duyarlı bir yayın politikası izlemektedir. Örneğin BBC terör eylemlerine karıştıkları iddia edilen IRA üyelerinin ifadelerini kendi seslerinden yayınlayamaz. Televizyon görüntüleri sırasında ses dublaja aktarıldıktan sonra verilebilir. BBC‟deki bu kısıtlamaya karşın, ITV terör konusunu enine boyuna ele almakta ve dengeli yayıncılık kuralı uyarınca konunun üzerine gitmektedir.

- 1990 yılında kabul edilen son yasa ile hükümet, uydu ile yayınlasa dahi, her türlü yayını kesme hakkına sahiptir. Yayın piyasasında tam bir rekabete fırsat veren hükümet, kamu vicdanını yaralayıcı türden yayınlara karşı sert önlemler almakta ve uygulamaktadır. (ÖYMEN, 1993)

68

Ülkemizde, yayıncılık ilke ve esasları konusunda bir öz denetim mekanizmasına gidecek yolun ilk adımı atılmıĢ ve yayın kuruluĢları ortak ilke ve görüĢlere imza atmıĢlardır. Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ile Televizyon Yayıncıları Derneği‟nin (TVYD) iĢbirliğiyle yürüttüğü çalıĢmalar sonucunda hazırlanan “Yayıncılık Etik İlkeleri” ile yayın kuruluĢlarının kamuoyu önünde daha güvenilir hale gelmesi hedeflenmiĢtir.

Yayıncılık Etik Ġlkeleri, “Biz Türk radyo ve televizyon yayıncıları, yayıncılığın toplumsal öneminin ve sorumluluğunun bilincinde olarak aşağıda yer alan ilkelere bağlılığımızı ilan ederiz.” Ģeklinde baĢlamaktadır. 12 maddeden oluĢan ilkeler Ģu Ģekilde sıralanmaktadır:

- Ġnsan onuruna, temel hak ve özgürlüklere saygılı olmak.

- Ġfade özgürlüğü ve haber alma hakkı çerçevesinde olay ve olguları doğru, tarafsız ve eksiksiz yayınlamak.

- Yayıncılığı haksız amaç ve çıkarlar doğrultusunda kullanmamak.

- Çok sesliliğin ve kültürel çeĢitliliğin korunmasına önem vermek.

- Yayınlarımızda ırk, renk, dil, din ve cinsiyet ayrımcılığına, aĢağılama ve ön yargılara yer vermemek.

- KiĢi ve kurumların cevap ve düzeltme haklarına saygılı olmak.

- Toplumda korku ve infial yaratabilecek olaylar karĢısında ve kriz zamanlarında sağduyulu davranmak.

- ġiddeti teĢvik etmemeye ve meĢrulaĢtırmamaya özen göstermek.

- Özel hayata ve mahremiyete saygılı olmak.

- Kadınların sorunlarına duyarlı olmak ve kadınları nesneleĢtirmekten kaçınmak.

- Çocuk ve gençleri uygun olmayan içerikten korumaya özen göstermek.

- Ġzleyicilerin ve dinleyicilerin gereksinim, beğeni ve hassasiyetlerine önem vermek.

Ülkemizin ve toplumumuzun geleceğinde tarihsel, kültürel ve yaĢamsal sürecinde önem ve değer arz eden bu ilkelerin hayata geçirilmesi son derece önemlidir. Çünkü toplumsal bir kriz anında ticari yayın kurumlarının ne gibi bir yayın politikası izleyeceğinin,

69 hangi konuları gündeme getirip getirmeyeceğinin ve bu konuların nasıl iĢlenip kamuoyuna sunulacağının, muhabirinden kameramanına kadar her çalıĢanının hangi ilkeler çerçevesinde yayın yapacaklarının belirli olması gerekir. Örneğin, BBC‟nin yayın ilkelerinde, bir muhabirin özürlü bir vatandaĢla nasıl röportaj yapması gerektiğinden, bir terör olayı sonrasında konuların nasıl gündeme getirileceğine, hangi uzmanların hangi ölçüde konuĢturulacağına kadar birçok ayrıntı bulunmaktadır. Ülkemizde ise bu konularla ilgili kurallara, ilkelere genellikle dikkat edilmemektedir. Örneğin, yaĢanan terör saldırılarıyla ilgili bazı yayın kuruluĢlarının toplumda kaygı ve endiĢe yaratacak hatta huzurunu bozacak tarzda yayın yaptığı görülmektedir. Oysa fazla sayıda izleyiciyi ekran baĢına çekmek için yapılan yayıncılık anlayıĢı yerine, toplumsal bilinç ve sorumluluğun temel ilke olarak gözetildiği anlayıĢ ve yaklaĢımlar benimsenmelidir.

Kamu hizmeti yayıncılığı uygulamalarında, ülkenin siyasal durumuna göre çeĢitli uygulamalar görülebileceğini belirten Tekinalp, ideal olanın özerk, çoğulcu, ulusal yayın yapılması olduğunu, ideal bir kamu hizmeti yayıncılığında, toplumun tüm sınıflarının sesini duyurabilmesi, yayınların ulusun bilgilendirilmesi, eğitilmesi, yaratıcılığının artırılması, iç ve dıĢ sorunlarda bilincinin geliĢtirilmesi ve bu arada eğlendirilmesi için yapılması gerektiğini yazmıĢtır. Kamu hizmeti modelinde, kamu yararı önde tutulmalı, programlar toplumda yerleĢik düzene ve değer yargılarına uyum gösterse bile geliĢmeye ve değiĢmeye açık bir yapıda olmalıdır. Siyasi erk, televizyon yönetimine, önceden belirlenmiĢ demokratik sınırlandırmalar dıĢında karıĢmamalıdır (Tekinalp, 1993:32-33).

Bir baĢka çalıĢmada, kamu hizmeti yayıncılık anlayıĢının “devlet” yayıncılığından ve “ticari” yayıncılıktan ayrımı söyle özetlenir: Kamu hizmeti yayıncılığı için amaç, “bilgilendir, eğit ve eğlendir”; ticari yayın kuruluĢu için amaç, “eğlendir” ve nadiren “bilgilendir” ; devlet yayın kurumu için ise amaç, “ikna et”, “eğit” ve “bilgilendir” (ama devletin istediği biçimdedir) (Yazıcı, 1999:13).

2.1.1.1.Türkiye’de Kamu Yayıncılığı Tarihi

2.1.1.1.1.Radyo Yayıncılığı

Hükümet, 1925 yılında radyo yayınlarının baĢlatılması ve gerekli yasal düzenlemelerin yapılması için çalıĢmalar yapmıĢtır. Ġlk olarak, “Telsiz Tesisi Hakkında Kanun” yürürlüğe konmuĢtur. Ankara ve Ġstanbul‟da birer telsiz telgraf istasyonu kurulması amaçlanarak bir Ģartname hazırlanmıĢ ve istasyonların yapımı ihaleye çıkartılmıĢtır. Ġhale sonucunda, telsiz telgraf istasyonu kurma iĢini bir Fransız Ģirketi üstlenmiĢtir. Ankara ve

70

Ġstanbul‟da, 1925 yılında vericilerin yapımı baĢlatılmıĢ ve 1927 yılında da 5 kw gücündeki istasyonlar hizmete sokulmuĢtur.

Ankara ve Ġstanbul‟da hizmete sokulan telsiz vericilerinin iĢletme hakkı ortaklaĢa kurulan Türk Telsiz Telefon Anonim ġirketi‟ne (TTTAġ) verilmiĢtir. Böylelikle TTTAġ, Türkiye sınırları içerisinde, Ankara ve Ġstanbul‟daki verici istasyonlarının yanı sıra, hükümetin onaylayacağı baĢka illerde de radyo vericisi kurulup iĢletilmesi için on yıl süreyle izin almıĢtır. (KocabaĢoğlu,1980)

Ġlk zamanlar, radyo yayıncılığıyla ilgili özel bir yasa çıkarılmamıĢtır. Yürürlükteki 406 sayılı „Telgraf ve Telefon Kanunu‟ ve 268 sayılı yönetmelik, özel ve tüzel kiĢilerin, PTT‟den ruhsat almak koĢuluyla, ülke sınırları içinde telsiz telgraf tesisi kurma ve kullanma durumuna iliĢkin kuralları içermektedir. Verici kurma ve iĢletme hakkı devletin tekelinde olup PTT‟nin mutlak denetim hakkı bulunmaktadır.

Cumhuriyet‟in onuncu yılının kutlandığı 1933 yılı Ankara Radyosu için oldukça önemlidir. Çünkü o zamana kadar düzenli ve uzun soluklu bir yayından söz etmek mümkün değilken 29 Ekim için üç günlük Cumhuriyet Bayramı özel yayını yapılması planlanmıĢtır. BaĢarıyla gerçekleĢen bu özel yayında, radyo baĢındakiler Ata‟nın cumhuriyetin onuncu yılıyla ilgili Ankara‟dan yaptığı konuĢmayı dinlemiĢ, O‟nun sesini ilk kez duymuĢlardır. 1934 yılında da yine bir ilk yaĢanmıĢ, Kadıköy Fenerbahçe Stadı‟nda oynanan Fenerbahçe - Avusturya WAC takımları arasındaki futbol karĢılaĢması radyodan gerçekleĢtirilen ilk spor naklen yayını olmuĢtur.

1934 yılında yürürlüğe giren Matbuat Umum Müdürlüğü TeĢkilatlanma ve Vazifelerine Dair Kanun‟la, toplumsal yapıdaki kültürel ve ideolojik alanı kontrol etmek için örgütlenmeye gidilmiĢtir. Ülke çapında kültürel ve politik ideolojiyi en küçük köylere kadar yayma görevi yapması ve yurt dıĢı yayınlarının baĢlaması nedeniyle radyoya çok önem verilmektedir.

Devlet radyoculuğunun baĢlangıç tarihi olarak değiĢik kaynaklar farklı tarihler belirtmektedir. Bazı kaynaklarda baĢlangıç, 1937‟de çıkan 3222 sayılı Telsiz Yasası olarak gösterilirken bazılarında da 1936‟da çıkarılan bir kararnamedir. Radyo, 1940 yılına kadar PTT denetiminde kalmıĢtır.

71

Dört yıl süren devlet tekelindeki bu dönemde, radyo için yeni bir birim oluĢturulmuĢtur. Ayrıca 1937 yılında yürürlüğe giren “Telsiz Kanunu” ile her türlü telsiz haberleĢmesi devlet kontrolüne girmiĢtir.

Ankara Radyosu‟nun yeni binasında yayın heyecanı yaĢadığı ilk günlerde, Atatürk‟ün hastalığı artmıĢtır. O‟nun sağlığıyla ilgili bilgiler radyo tarafından halka duyurulmuĢtur. 1933 yılında Atatürk‟ün sesini dünyaya duyurmuĢ olan Ankara Radyosu, 10 Kasım 1938 günü Ata‟nın ölüm haberini vermiĢtir. Atatürk‟ün ölüm raporunu Türkiye ve dünya, Ankara radyosu spikerlerinden öğrenmiĢtir.

Bir gün sonra da 11 Kasım 1938‟de radyo dinleyicileri, Ankara Radyosu‟ndan Türkiye‟nin yeni CumhurbaĢkanının Ġsmet Ġnönü olduğunu öğrenmiĢlerdir. 1939 yılında Ankara‟da 20 kw gücünde bir kısa dalga vericisiyle Balkanlara ve Ortadoğu‟ya yönelik yabancı dilde haber bültenlerinden oluĢan düzenli bir dıĢ yayıncılık uygulaması baĢlatılmıĢtır. O tarihlerde Ankara Radyosu Türkiye‟nin tek sesidir.

Ankara Radyosu‟ndan sonra, 1 Eylül 1949 tarihinde Ġstanbul Radyosu‟nun deneme yayınları baĢlamıĢ ve normal yayın akıĢına geçiĢi ise 19 Kasım 1949 tarihinde gerçekleĢmiĢtir. Ġstanbul Radyosu çok kısa bir süre içinde dinleyiciler tarafından sevilmiĢ, gazetelerde günlük yayın akıĢı bulunan bir kurum haline gelmiĢtir. Kurumda, üç spiker çalıĢmaktadır: MekĢufe Ekeman, Selahattin Küçük, Tarık Gürcan… Tarık Gürcan bir röportajında Ġstanbul Radyosu‟nun o günlerini Ģöyle anlatmaktadır:

“İstanbul Radyosu kurulduğu andan itibaren gerek basın gerekse İstanbul ve çevresindeki dinleyiciler tarafından büyük ilgiyle karşılandı ve bu ilgi olumlu bir yöne doğru yürüdü. Bunu iki şekilde yorumlamak mümkün… Birincisi İstanbul ve çevresinin yıllardır bir radyo hasreti içinde, bir müzik hasreti içinde, bir program hasreti içinde oluşuydu. Bunun yanı sıra Ankara Radyosu‟nun gerek yaşıyla gerek sesiyle İstanbul‟a yetmez hale gelişi… Bu nedenle İstanbul Radyosu büyük ilgiyle karşılandı. Bizler burada iyi bir şeyler yapma imkanı bulduk. Şöyle söyleyeyim. Ankara Radyosu yıllardır artık bürokratik bir radyo kisvesine bürünmüş durumdaydı. Sanatkarların tümü kadroluydu. Gerçekte kadrolu bir sanatçı belirli bir süreden sonra verimini yitirmeye başlar. İstanbul böyle değildi. İstanbul‟da yönetici kadronun dışında tüm sanatçılar dışarıdaydı. Yani İstanbul bakir bir sanatçı potansiyeline sahipti. Bu tabii büyük şansıydı İstanbul Radyosu‟nun… Nitekim ilk günden itibaren halka sesini daha yakından duyurmuş, daha çok halkın olmuş, daha çok halkın aradığı, dinlemek istediği, görmek istediği, işitmek istediği sanatçılar böylelikle İstanbul Radyosu‟nun

72 açılmasıyla ayaklarına gelmiş oluyordu. Ve biz İstanbul Radyosu‟nun kapılarını onlara açtık. Böylece İstanbul Radyosu güncel çizgisi çok yukarıda, doyurucu bir yayın organı olarak Türk radyoculuğunda yerini aldı.”(Balıbeyoğlu, 80 Yılda Devri Alem- Radyo Yolculuğu, 12).

24 Mart 1951 tarihinde Türkiye artık üç radyo istasyonuna sahiptir. Ġzmir Kültür Park‟ta Belediye‟nin öncülüğünde Ġzmir Radyosu yayın hayatına baĢlamıĢtır.

1961 Anayasası‟nda radyonun geleceği Ģu gerekçeyle tanımlanmaktadır:

“Radyoların partizan tutumu ve partizan bir yayın vasıtası haline getirilmesi, memleketimizde uzun seneler ciddi bir huzursuzluk konusu olmuştur. Bu sebeple radyo muhtariyeti ve tarafsızlığı Anayasa teminatı altına alınmak istenmiştir.”

Gerekçe, 1961 anayasasının 121. maddesini oluĢturmuĢ, TRT ve haber ajanslarıyla ilgili düzenlemeleri içermiĢtir:

“Radyo ve televizyon istasyonlarının idaresi, özerk kamu tüzel kişiliği halinde, kanunla düzenlenir. Her türlü radyo ve televizyon yayınları, tarafsızlık esaslarına göre yapılır. Radyo ve Televizyon İdaresi, kültür ve eğitime yardımcılık görevinin gerektirdiği yetkilere sahip kılınır. Devlet tarafından kurulan veya Devletten mali yardım alan haber ajanslarının tarafsızlığı esastır.” (T.C. 1961 Anayasası, 121. Maddenin gerekçesi) 121. madde bazı hükümler ortaya koymaktadır. Bunlardan birincisi, radyo ve televizyon hizmetinin kamu kuruluĢu biçiminde örgütlenmesidir. Böylece ülkemizde ticari radyo televizyon yayıncılığının önü kapatılmaktadır. Ġkincisi, radyo ve televizyon hizmetini yürütecek kamu kuruluĢunun “özerk” ve “tarafsız” olacağını öngörmektedir. Bunun sonucunda da kurum üzerindeki siyasal baskıların kalkması hedeflenmektedir. Üçüncüsü ise radyo ve televizyon hizmetini yürütecek kamu kurumuna, “kültür ve eğitime yardımcı olma” biçiminde bazı önemli görevler yüklemektedir.

1961 Anayasası‟nın 121. maddesinde belirtilen TRT yasasının çıkarılması Meclis‟te çeĢitli defalar gündeme gelmiĢse de yasanın kabulü 24 Aralık 1963 yılında olmuĢtur. Bu çalıĢmalar sonucunda 1 Mayıs 1964 yılında bizzat yürürlüğe giren 359 sayılı yasayla Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) kurulmuĢtur. “Türkiye Radyo Televizyon Kurumu adıyla, tüzel kişiliğe sahip özerk bir kamu iktisadi teşebbüsü kurulmuştur. Kurumun remzi TRT‟dir. Kurumun merkezi Ankara‟dadır.” ve ilk genel müdürü de Adnan Öztrak‟tır.

73

1927 - 1964 yıllarını kapsayan 37 yıllık radyo yayıncılığı incelendiğinde teknik anlamda yeterli bir geliĢme sağlanamadığı, yapılan programların, haberlerin çağdaĢ düzeyde olmadığı görülmektedir. Bu ya da benzer olumsuzlukların düzeltilmesi için bazı adımlar atılmıĢsa da 1964 yılına gelindiğinde TRT örgütlenmesini, kurumsallaĢmasını tamamlamamıĢ bir miras devralmıĢtır.

2.1.1.1.2.Televizyon Yayıncılığı

Aslında 1952 yılında Ġstanbul Teknik Üniversitesi tarafından deneme niteliğinde televizyon yayıncılığı baĢlatılmıĢ ve 1970 yılına kadar devam etmiĢtir. Ancak bu yayınlar Ġstanbul‟un belirli bir bölgesine ulaĢmakta ve akademik dönem süresince eğitim amaçlı yapılmaktadır. ĠTÜ deneme yayınları, ilk olarak henüz televizyon alıcısına sahip olmayan halk tarafından üniversitesinin GümüĢsuyu‟ndaki binasında, daha sonra ise Beyoğlu bölgesinde izlenmiĢtir. Televizyon yayını Prof. Dr. Adnan Ataman önderliğinde Philips firmasından sağlanan aletlerle küçük bir stüdyodan yapılmıĢtır. Adnan Ataman‟a yardımcı olan bir diğer kiĢi ise Türk sinemasının önemli görüntü yönetmeni ve daha sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sinema – TV Enstitüsü‟nde öğretim görevlisi olarak ders veren Ġlhan Arakon‟dur. Beyoğlu‟ndaki ilk yayında Kore SavaĢı ile ilgili bir film gösterilmiĢ, ardından canlı olarak gazeteci Burhan Felek bir konuĢma yapmıĢtır. Yayınlar 15 günde bir 17.00 – 18.00 saatleri arasında yapılmıĢtır. Yayınların içeriğini; tiyatro, klasik müzik, Türk sanat ve halk müziği konserleri, sağlık, çocuk ve kültürel programlar oluĢturmuĢtur. Kısıtlı imkanlarla bu kadar zengin program yayını gerçekleĢtirmek bir geliĢme olarak kabul edilmektedir (Tekinalp, 2003: 239). Üniversitenin gerçekleĢtirdiği bu yayınlar, TRT‟nin televizyon yayınlarına baĢlamasında önemli katkılar sağlamıĢtır.

Türkiye‟de televizyon yayıncılığını kurmak için ilk ciddi giriĢimler 1955 yılında Basın Yayın Müdürlüğü‟ne bağlı Televizyon AraĢtırma Bürosu tarafından baĢlatılmıĢ ve Türkiye‟de televizyon yayıncılığını kurmaya talip olan yabancı Ģirketlerin baĢvuruları ele alınarak incelenmiĢtir. 1960 yılına kadar televizyon sistemi kurmak için hükümete on yedi büyük Ģirket baĢvuruda bulunmuĢ, ancak 1960 ihtilali olunca bu projeye ara verilmiĢtir (Öngören, 1990: 120). Ayrıca, Devlet Planlama TeĢkilatı‟nın hazırladığı Ġkinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı çerçevesinde televizyon tesislerinin kurulması hedeflenmiĢ ve televizyonun bir eğitim aracı olarak değerlendirilmesi, yayınların büyük bir çoğunluğa ulaĢtırılması amaçlanmıĢtır.

74

24 Aralık 1963 yılında kabul edilen 359 sayılı yasanın 1 Mayıs 1964 tarihinde yürürlüğe girmesiyle Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) kurulmuĢtur ve bu yasa TRT‟yi Ģöyle tanımlamaktadır:

- Özerk

- Tekelci Yapı

- Yayınlarında Tarafsız

“Herkes; konuşma, fikrini açıklama ve haber alma özgürlüğüne sahiptir. Fikirler sözlü, yazılı ve diğer yollarla bireysel ya da toplu olarak aktarılabilir. Türkiye‟de radyo, televizyon hizmetleri kamu hizmeti olarak düzenlenecektir. Bu amaçla kurulan kurum özerk ve özel hukuki statüye sahip, program üretim ve yayınında tarafsız birinci planda kültür ve eğitimi destekleyen bir yapıda olmalıdır.”

1961 Anayasasının yayıncılıkla ilgili temel ilkeleri bu Ģekilde özetlenebilir. Böylece, Türkiye yayıncılık tarihinde ilk kez, var olan radyo yayınları ile ileride kurulacak olan televizyon yayınları yasal güvence altına alınmıĢ olmaktadır. Bu ilkeler sayesinde hükümetlerin kitle iletiĢim araçları üzerindeki etkisinin, baskısının önlenmesi amaçlanmıĢ ve TRT‟nin kamu hizmeti yayıncılığını tekel olarak gerçekleĢtiren bir kurum olması hedeflenmiĢtir. 359 sayılı yasanın 35. maddesi radyo ve televizyon istasyonlarının kurulmasının ve bunların iĢletilme hakkının yalnız TRT Kurumunda olduğunu belirtmiĢtir. Kuruma tarafsız yayın yapma görevini gerçekleĢtirebilmesi için özerklik tanınmıĢtır. Radyo ve televizyon yayınlarının hükümet müdahalesi dıĢında tutulması, radyo ve televizyon idaresinin programlarını düzenlerken mutlak bir serbestliğe kavuĢtuğu anlamına gelmemektedir. Özerklik, bağımsızlık, tarafsızlık keyfilik demek değildir (HaberleĢme Hukuku, 219). TRT‟nin özerkliği; program yapımında özerklik, yönetimde özerklik ve mali alanda özerklik biçiminde tanımlanmaktadır. Programların yapımında, yönetiminde ve ekonomik alanda siyasal iktidara bağımlı olmamayı ifade eden bu yaklaĢım, bir amaç değil, tarafsız yayın yapmayı gerçekleĢtirecek en önemli araçtır. Aynı zamanda bu yaklaĢım demokratik düzenin ve temel hürriyetlerin güvencesi olarak öngörülmüĢtür (Ertuğ, 1966: 144).

1961 Anayasası özerklik kavramını, önceki dönemlerde yaĢanan siyasi iktidarın yayınlar üzerindeki baskısını azaltma ve radyoyu bir propaganda aracı olma durumundan

75 kurtarmak için bir koruma önlemi olarak düĢünmüĢ ve bu kavramın koruma iĢlevinin yanına zamanla yaratıcılığa ve yeniliğe giden bir düzenleme anlayıĢı da eklenmiĢtir.

Anayasanın 121. maddesinde belirtilen “eğitim ve kültüre yardımcı olma” görevinin dıĢında 359 sayılı yasanın 2. maddesinde de TRT‟ye bazı ödevler yüklenmiĢtir. Bunların baĢında, radyo ve televizyonla ilgili yayıncılık hizmetlerini yerine getirmek gelmektedir. Ayrıca, doğru, tarafsız, eğitici, öğretici yayınlar yapmak, ülkemizi tanıtmak, yurt genelinde yeni radyo ve televizyon tesisleri kurmak ve iĢletmek, mevcut tesisleri ihtiyaca göre geliĢtirmek, radyo ve televizyon postaları arasında iĢbirliğini ve yayın ahengini sağlamak, uluslararası teĢekküller ve yabancı radyo televizyon kuruluĢlarıyla münasebetlerini düzenlemek ve iĢbirliği yapmak, amaç, ilke ve görevleri ile ilgili konularda araĢtırmalarda bulunmak üzere görevlendirilmiĢtir (359 Sayılı Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Kanunu, m. 2).

2.1.1.1.2.1.359 Sayılı Yasaya Göre TRT’nin Yönetim ġekli

359 sayılı yasaya göre TRT, en yüksek karar ve yönetim organı olan Yönetim Kurulu ve kararların uygulayıcısı olan Genel Müdürlük olmak üzere iki temel organa sahiptir. Bunların dıĢında DanıĢma Kurulları, Siyasi Yayınlar Hakem Kurulları gibi idari birimler de bulunmaktadır.

Yönetim Kurulu:

Kurulu oluĢturan üyelerin görev süreleri 359 sayılı yasanın 4. maddesine göre beĢ yıldır ve bu süre içinde hiçbir Ģekilde uzaklaĢtırılamazlar. Tarafsızlık ve özerk yapı göz önünde bulundurularak, üyeler çeĢitli birimler tarafından seçilmiĢ ve siyasi parti mensubu olmamalarına dikkat edilmiĢtir.

- Genel Müdür yönetim kurulunun da üyesidir.

- Hükümet Temsilcileri iki üyeden oluĢmaktadır. Biri Milli Eğitim Bakanlığı, diğeri ise Turizm ve Tanıtma Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla hükümeti temsil etmek için atanmaktadırlar.

- Üniversite Temsilcileri de TRT Yönetim Kurulu‟nda yer almaktadırlar.

- Teknik Üniversite Temsilcileri, radyo ve televizyon alanında kürsüsü bulunan üniversitelerden seçilmektedir.

76

- Hukuk, Ġktisat, Sosyal Bilimler Fakültesi Temsilcisi; üniversitelerin bu fakültelerinde bulunan öğretim üyelerinin kendi içlerinden seçecekleri bir üyeden oluĢmaktadır.

- Edebiyat ve Dil - Tarih Coğrafya Fakülteleri ile Güzel Sanatlar Akademileri Temsilcilerinin ortaklaĢa seçecekleri bir üye kurulda yer almaktadır.

- ÇeĢitli sanat kuruluĢlarının seçecekleri bir üye bulunmaktadır.

- Kurum Temsilcileri de iki üyeden oluĢmaktadır. Bu iki üye, kurul içinde çok önemli bir sayı oluĢturmasa da çalıĢtıkları yerin yönetimine katılmaları ve bu katılımda siyasi bir etkinin olmaması açısından son derece önem arz etmektedir.

Genel Müdür:

Genel Müdür, kurumu temsil eden ve yayından sorumlu olan kiĢidir. Ataması Bakanlar Kurulu kararlarıyla gerçekleĢmekte ve Yönetim Kurulunun kararları, gözetimi altında görevini yürütmektedir. Siyasal iktidar tarafından gerçekleĢen bu atamanın, “tarafsızlık” ve “özerklik” ilkeleriyle örtüĢmediği sorusu akla gelmektedir. Bu olumsuzluğu önlemek adına, Genel Müdürün karar ve yetki kullanmada özerk bir yapısı olan Yönetim Kuruluna tabii tutulması ve tarafsız bir biçimde çalıĢması öngörülmüĢtür. Ancak en yüksek karar ve yönetim organı olan Yönetim Kurulunun oluĢumunda hükümetten bağımsız olması endiĢesi taĢınırken, kurumun temsilcisi Genel Müdürün siyasi iktidar tarafından atanması ve görevinden alınabilmesi çeliĢki doğurmaktadır. Genel Müdürün görevinden alınmasını gerektiren nedenler; kamu düzeni, dıĢ iliĢkiler ve milli güvenlikle ilgili konulardan oluĢmaktadır. Bu nedenlerden herhangi biri söz konusu olduğunda, hükümetin Yönetim Kurulunun kararını yazılı olarak alması gerekmektedir. Ancak alınan karar her ne olursa olsun son söz Bakanlar Kuruluna aittir. TRT yasasına göre üç Genel Müdür Yardımcısı bulunmaktadır:

- Genel Müdür Ġdari Yardımcılığı,

- Genel Müdür Haber ve Program Yardımcılığı,

- Genel Müdür Teknik Yardımcılığı.

Bu yardımcıların atanmaları Genel Müdürün teklifi üzerine Yönetim Kurulu tarafından yapılmakta ve görevden alınmaları da atanmalarındaki usulle olmaktadır.

77

DanıĢma Kurulları:

59 sayılı yasanın 10. maddesinde, “Yönetim Kurulu, radyo ve televizyon hizmetleriyle ilgili konularda danışmak üzere çeşitli kurullar kurabilir… Her radyo dinleme bölgesi için mahalli ihtiyaçların tespit edilmesini ve karşılanmasını kolaylaştırmak üzere, mahalli bölge danışma kurulları kurmaya Genel Müdür yetkilidir ” denilmektedir. DanıĢma Kurullarına kurum personeli de katılabilmekte ancak oy kullanamamaktadır. Bu kurullara kurum personelinin katılabilmesindeki amaç, yönetimde Ģeffaflık ilkesini sağlamak düĢüncesidir. TRT‟nin kurulmasından sonra, çeĢitli bölge danıĢma kurulları toplanmıĢtır. Kurulların görevi, bölgesel ihtiyaçların tespitine ve giderilmesine yardımcı olmak ve bu konularla ilgili Genel Müdüre görüĢ ve önerileri bildirmektir. Böylece toplumun çeĢitli kesimlerinin yayınlar hakkında ne düĢündüğü, isteklerinin neler olduğu tespit edilmekte ve bu sayede kuruma demokratik bir iĢleyiĢ kazandırılmaktadır.

Siyasi Yayınlar Hakem Kurulu:

Bu kurul yasanın 12. maddesine göre kurulmuĢtur. Üyeleri siyasi parti mensubu değildir. Siyasi Yayınlar Hakem Kurulu gerekli durumlar dıĢında Genel Müdürün çağrısı üzerine de toplanabilmektedir. Görevi, yayınlarla ilgili siyasi partilerin baĢvurularını incelemek ve gerekirse cevap hakkı vermektir (359 Sayılı Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Kanunu, m.10).

2.1.1.1.2.2.359 Sayılı Yasanın Getirdiği Özerklik Kavramı

Özerklik kavramı, anayasal hak ve özgürlüklerin temeli olan düĢünce ve ifade özgürlüğünün yanı sıra diğer hak ve özgürlüklerle birlikte özellikle bilim ve sanat özgürlüğünün, basın dıĢı haberleĢme araçlarından serbestçe yararlanma hakkının en büyük teminatıdır. TRT, devletin denetim ve gözetimi altında olmakla beraber, hizmetlerin görülmesi için, Türkiye‟deki siyasi ortamda her türlü etki ve baskı alanından uzak kalması amacı ile özerk olarak örgütlenmiĢtir. Bu durum yeterli, doğru ve tarafsız yayın anlayıĢının ön koĢulu sayılmıĢtır. Özerklik, öncelikle yürütmenin etki alanından uzak tutulması öngörülen kamu hizmetleri için düĢünülen bir yapıyı ifade etmektedir. Yürütmenin sorumluluk alanları yasayla güvence altına alınmıĢ kurum ve kuruluĢlara müdahale etmesi, özerklik ile bağdaĢmamaktadır. Bir kuruluĢun özerk olarak nitelendirilebilmesi için, yasa ile belirli sınırlar içinde, kendisine iliĢkin kuralları, yine kendisinin oluĢturması gerekmektedir. Özerklik, kaynağını anayasadan almaktadır. Bu açıdan özerk bir tüzel kiĢiliğin yönetiminde ve hizmetlerin görülmesinde, hükümetin tümüne ya da birkaç organına yetki tanınması ile

78

özerklik kavramı bağdaĢmamaktadır. Bir radyo – televizyon kuruluĢunun özerkliği genel olarak, programlarını serbestçe düzenlemesi, mali ve ekonomik bağımsızlığı, radyo televizyon iĢletmesinin tesis, ekipman ve taĢınmazlar üzerindeki tasarrufu ile değerlendirilmektedir.

Yayıncılık alanında özerklik denildiğinde akla gelen ilk isim Ġngiliz Yayın Kurumu BBC‟dir. Kurum, hükümetin denetimi altında ve parlamentoya karĢı sorumlu olmasına rağmen “özerk” ve “tarafsız” bir kimliğe sahip olmaktadır. Ancak ülkenin çıkarlarıyla ilgili yayınlarda aynı tarafsızlıktan söz etmek mümkün olmamaktadır. Bu konuda Cengiz TaĢer “Radyonun Organizasyonu ve Özerkliği” adlı kitabında, “BBC üzerinde Posta Bakanının formel de olsa bazı yetkileri mevcuttur. BBC‟nin yönetim kurulu mahiyetindeki guvernörler, gerçekte hükümet tarafından tespit edilip, Kral tarafından atanmaktadırlar. Bu itibarla hukuki statüsü icabı, BBC‟yi özerk bir kamu hukuku kuruluşunun örneği olarak göstermek olanağı yoktur… Ancak İngiltere‟de siyasal iktidarın, yetkilerini kullanırken, özerklik sınırını aşmasına fevkalade uyanık olan kamuoyu engel olduğundan, uygulamada BBC‟nin özerk kamu kurum statüsünde göründüğünü” (TaĢer, 1969: 61-62) belirtmektedir.

Özerklik; program yapımında, yönetiminde ve ekonomik alanda siyasi iktidara bağlı olmamayı ifade etmektedir. Ama bu kavram herkesin, radyo ve televizyondan herhangi bir sınırlama olmaksızın yararlanacağı ya da her program yapımcısının kendi kiĢisel ölçülerine göre program yapabileceği anlamına gelmemektedir. Radyo özerkliği sınırları belirlenmiĢ bir sorumluluk altında, radyo dıĢında kalan her türlü çıkar gruplarına (ki siyasi iktidar da bunlardan birisidir) belli açık ya da kapalı ve dolaylı bir bağlılık olmaksızın; her türlü düĢünceye, karĢıtlarıyla yer vermek, yalnızca belli azınlığa değil, halkın tümüne hizmet etmek; siyasi sorunlarda kesin tarafsız olmaktır. Kısaca ifade etmek gerekirse, her koĢulda radyonun bir kamu kurumu olarak siyasi iktidarın emir ve hiyerarĢisi dıĢında kalması anlamına gelmektedir (Çankaya, 2003: 24).

359 sayılı yasada, “Programların, Anayasanın dayandığı temel görüş ve ilkelerle, Cumhuriyetin niteliklerini benimsetici ve bu görüş, ilke ve niteliklere uygun düşünce ve davranış tarzını geliştirici bir zihniyetle ve Türk toplumunun çağdaş uygarlık seviyesine erişmesi amacını güden Atatürk devrimlerini ve bu devrimlerin getirdiği dünya görüşü ile yaşam tarzını yerleştirici ve geliştirici bir tutumla hazırlanması gerektiği” açıklanmaktadır. AnlaĢılacağı gibi açıklamada, yasaların suç saymayacağı bir biçimde ve bilimsel düzeyde yapılmıĢ bile olsa, Atatürk devrimlerine karĢı olan, Türk toplumunun çağdaĢ uygarlık düzeyine ulaĢmasını engelleyici bir program ve görüĢe Türkiye radyolarında yer

79 verilemeyeceği ileri sürülmektedir (Savcı, 1964: 146- 147). Bu nedenle de düĢünce özgürlüğüne dayanarak, radyolarda toplumun birliğini ve bütünlüğünü bozacak her çeĢit düĢünce ve görüĢün olamayacağı savunulmaktadır.

“Tarafsızlığı biçimsel anlamak eğiliminde olanlar için, Türkiye radyolarının Atatürk devrimlerinden yana olmak bakımından „taraflı‟ olmak zorunda olduğunu belirtmek gerekmektedir.” (TaĢer, 1969, 141)

TRT kurumunda özerklik; yönetim, yayın ve mali özerklik olmak üzere üçe ayrılmaktadır:

2.1.1.1.2.2.1.Yönetimde Özerklik

Yönetimde özerklik, kurumun kendi kendini yönetmesi anlamına gelmektedir. 359 sayılı yasaya göre, çeĢitli birimlerden oluĢturulan Yönetim Kurulunun varlığı TRT Kurumu için özerkliği sağlayan bir iĢleyiĢ getirmektedir.

2.1.1.1.2.2.2.Yayında Özerklik

Yayında özerklik, yayın konusunda bağımsız olma anlamına gelmektedir. Ama bu, kurumun istediği haberleri, programları yapması anlamını içermemektedir. Yayını gerçekleĢtirenler; Anayasa, kurumun özel yasası, yayın ilkeleri ve partiler üstü kalma koĢuluna uyarak istedikleri programları yapabilmektedirler (TaĢer, 1969: 147-148).

Ancak bu düzenlemelere karĢın, 359 sayılı yasada, siyasi gücün yayına bazı konularda karıĢmasına olanak veren düzenlemeler de bulunmaktadır:

- Hükümet bildiri ve konuĢmalarının yalnız hükümeti içermek kaydıyla radyo ve televizyonda yayınlatma yetkisi.

- Milli Güvenliğe dokunan hallerde, BaĢbakan veya görevlendireceği Bakanın bir haber veya yayını men etme yetkisi.

- Devletin dıĢ politikası bakımından radyo ve televizyon yayınlarında uygulanacak esas ve usullerin, DıĢiĢleri ve Turizm Tanıtma Bakanlıklarında tespit edilerek TRT Genel Müdürlüğüne bildirilmesi yetkisi.

- TRT‟nin amaçlarına uygun olarak yerli ve yabancı tüzel kiĢilerle kuracağı ortaklıkların Bakanlar Kurulu kararnamesine dayanması.

80

Tüm bu hükümler yoruma ve takdir hakkını kullanma yetkisine dayalı olduğu için istenirse özerklik kavramına aykırı bir biçimde kullanılabilmektedir (Çankaya, 1997: 26).

2.1.1.1.2.2.3.Mali Özerklik

TRT‟nin gelir kaynakları; 359 sayılı yasanın 26. maddesine göre, radyo ruhsatlarına ait ücret ve cezalar, yayınlanacak ilan ve reklam karĢılıkları, konser, kitap, dergi, plak ve ilgili gelirler, her çeĢit radyo ve televizyon iktisadi iĢlemlerinden elde edilecek karlar ve bağıĢlar olarak belirlenmiĢtir. Ama yasanın 28. maddesine göre; kurum kendi bütçesini, finansman, yatırım ve iĢletme programlarını yapabilmekte ancak bütçe ve programlar Turizm ve Tanıtma Bakanlığı onayıyla yürürlüğe girmektedir. Bu da siyasi iktidarın mali açıdan TRT‟ye müdahalesini mümkün kılmaktadır. Bunun dıĢında, ekonomik güç de reklamlar yoluyla kurumun özerkliğine baskı oluĢturmaktadır. Ayrıca, kurumun iĢletme açığının bütçeden sağlanacak ödenekle karĢılanması, bu ödeneğin bazı durumlarda azaltılması TRT‟yi reklam gelirlerine daha fazla önem vermeye yöneltmiĢtir. Bu durum, Anayasa gereği kamu hizmeti yapmakla görevli bir kurum için doğru bir yaklaĢım değildir. Gelir bakımından kendi kendine yeterli olamayan TRT mali özerkliğini de tam olarak sağlayamamıĢ, bu durum da bağımsızlığını sınırlamıĢtır (Çankaya, 1997: 63- 64). Çok fazla Ģeyler beklenilen 359 sayılı yasayla özerklik kavramı tam olarak gerçekleĢtirilememiĢ, gerektiği ölçüde bağımsız olunamamıĢtır. Buna; yasal düzenlemelerin yetersizliği, yayınlardan rahatsızlık duyan siyasi çevrelerin baskısı gibi etkenler neden olarak gösterilmektedir. TRT yönetim olarak özerkliği belli kalıplar içinde değerlendirip, alanını daraltıp uygulamıĢtır. Özerklik zırhının ne kadar önemli bir koruyucu olduğunu, onu hak etmek için gereğinin yapılmasının Ģart olduğunu görmezlikten gelmiĢtir. Ayrıca, çalıĢanların yönetime katılmasına izin vermemiĢ, özerkliğin yalnızca genel müdüre ve üst düzey yöneticilere özgü olma mantığından hareket etmiĢtir. Oysa özerkliğin tanımında, yetkinin tek bir elde toplanması değil, iĢbölümü ve iĢbirliğine yönelik kurul yönetimi vardır. Sonuçta, özerklik gereği gibi uygulanamamıĢ, Kurum siyasi iktidarların artan baskıları karĢısında dirençsiz ve ilkesiz bir Ģekilde çalıĢmalarını sürdürmüĢtür. Önce iktidarın istediklerini yapmaya sonra da tam anlamıyla teslim olmaya baĢlamıĢtır (Akarcalı, 1997: 119- 120).

Tüm bu olumsuzluklara karĢın yasanın1964 yılından 1971‟e kadar süren yapıda, TRT için olumlu geliĢmeler de olmuĢtur. Bu yıllarda hızla önemli kararlar alınmıĢ, olumsuzluklar demokratik bir biçimde ortadan kaldırılmaya çalıĢılmıĢ, kurum kimliği oluĢturulmaya çabalanmıĢtır. Ayrıca 1964- 1966 yılları arasında TRT yöneticileri Ġngiliz Yayın Kurumu BBC‟den etkilenerek ilk yeniden yapılanma hareketini de baĢlatmıĢlar ve

81 baĢarılı bir modele ulaĢmıĢlardır. Ancak 1961 Anayasasıyla TRT‟ye verilen özerklik, siyasi iktidarın dikkatinin çekildiği 1971 müdahalesi ile birlikte ortadan kalkmıĢtır. Bazılarına göre, kurum BBC gibi güçlü temellere dayanan, geleneği olan bir kamu televizyonu olma Ģansını yitirmek zorunda kalmıĢtır. Korkmaz Alemdar, özerklikle ilgili olarak “Uygulaması pek tatmin edici görünmese de özerkliğin, bu haberleşme kurumu için en iyi yönetim biçimi olduğu savı geçerliliğini hala korumaktadır. Ama biçimsel olarak özerkliğin var olmasının bir yarar sağlamadığını geçmiş deneyler göstermektedir.“ (Alemdar, 1981) demektedir.

2.1.1.1.2.3.TRT Kurumu’nda Denetim

Radyo – televizyon yayınlarının, “yayın öncesi” ve “yayın sonrası” olmak üzere iki türlü denetimi söz konusudur. “Yayın öncesi” denetim, radyo – televizyon yayın kuruluşlarının kendi organları tarafından, hazırlanan programların genel yayın ilkelerine ve görevin gereklerine uygun olup olmadığının kontrolüdür. Diğer yandan, radyo ve televizyon programlarının, yayın kuruluşunun dışından yetkili kişi ve kuruluşlar tarafından yapılacak yayın sonrası denetimi sansür anlamına gelmemektedir. Hukuki açıdan, sansür yayından önce yapılan bir denetleme olduğuna göre, yayından sonra yapılan denetim de sansür sayılmamaktadır (Sarmaşık, 2000: 76- 77).

1 Mayıs 1964 tarihinde, “özerk bir kamu tüzel kişisi” tanımıyla kurulan TRT hizmete baĢlamasından sonra yayın hizmetinin denetiminde çeĢitli uygulamalar görülmüĢ, bu önemli kitle iletiĢim aracını siyasal iktidarlar sürekli gözetim ve baskıları altına sokmaya çalıĢmıĢlardır. 359 sayılı yasanın 34. maddesinde; Kurumun idari, teknik ve mali yönden denetiminin BaĢbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından yapılacağı belirtilmiĢtir. Bu kurulun denetim alanı sadece idari, teknik ve mali konulardadır. Dolayısıyla denetim yayınları kapsamamaktadır. Yasada ayrıca, “Turizm ve Tanıtma Bakanlığı, Kurumla ilgili olarak belli hususların incelenmesini Yüksek Denetleme Kurulu‟ndan isteyebilir.” (359 Sayılı Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Kanunu, m. 34/ 2) denilmektedir. Ama Bakanlığın incelenmesini istediği konular Yüksek Denetleme Kurulu‟nun denetim alanı içinde olan meselelerdir. Ayrıca, yargı organları da ilgi alanlarına göre TRT üzerinde açık ve kesin yetkilere sahiptir. Maliye Bakanlığı‟nın ise kurumun özerk yapısından dolayı herhangi bir denetimi söz konusu değildir. Bunun dıĢında, TRT‟nin kendi TeftiĢ Kurulları da mevcuttur.

359 sayılı yasadan önce de yayınlar üzerinde herhangi bir denetim mekanizması bulunmamakta, sadece söz programları Söz ve Temsil Yayınları ġeflikleri‟nce

82 denetlenmektedir. TRT yasasında yayınların denetimiyle ilgili bir düzenleme yapılmamıĢ, “özerklik” ve “tarafsızlık” çerçevesinde bütün sorumluluk yayıncıdan beklenmiĢtir. Ancak zamanla “özerklik” konusunda yaĢanan tartıĢmalar, toplumun bazı kesimlerinin TRT‟yi sürekli eleĢtirmesi, yayınların denetlenmesini zorunlu kılmıĢtır. Bu sebeple, 1966 yılında Merkez Program Dairesi BaĢkanlığı‟nda haberler ve reklam dıĢında kalan tüm radyo yayınları metin ve bant olarak denetlenmeye baĢlanmıĢtır. Programları denetleyecek ilk görevliler; Adalet Ağaoğlu, Sevgi Soysal gibi sanatçılardır. Sonraki dönemlerde, denetim konusu program yapımcıları için önemli bir mesele olmuĢtur. Siyasi partilerin etkisiyle oluĢturulan kadrolardan dolayı bazen nitelikli denetim uzmanları görevlendirilememiĢ ya da hükümetin siyasi yaklaĢımları doğrultusunda denetim yapılması istenmiĢtir. Bu olumsuzluklara rağmen, gerek kamu televizyonu gerekse ticari televizyonlarda yapılan yayınlarda belli bir denetimin olması önemlidir. Ama bu denetimden anlaĢılması öngörülen yaratıcılığı sınırlandırmak değil, doğru ve ilkeli bir yayıncılık yapılmasıdır.

2.1.1.1.2.4.Özerklik Döneminde TRT’nin Genel Yayın Ġlkeleri

359 sayılı yasada belirtilen genel yayın ilkelerini iki baĢlık altında toplamak mümkündür. Bunlar; “Mevzuattan Doğan Yayın İlkeleri” ve “Kamu Yayın Organı Niteliğinin Gereklilik ve Sorumluluğundan Doğan Yayın İlkeleri”dir. Mevzuattan Doğan Yayın Ġlkeleri Ģu Ģekilde belirtilmektedir:

- Türk Ulusunun kaderde, kıvançta, tasada ortak, bölünmez bir bütün olduğu ilkesini önemle uygulamak.

- Türk Milliyetçiliğinin hizmetinde olmak. Milletini dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak milli birlik ruhu içinde yüceltmeyi amaç bilmek.

- İnsan hak ve hürriyetleri, milli dayanışma, sosyal adalet, fertlerin ve toplumun huzur ve refahı için çalışmak.

- Cumhuriyete, onun niteliklerine, devletin bütünlüğüne, milletin egemenliğine tam inançla hizmet etmek.

- Anayasanın üstünlüğü ve devlet organlarının yetkileri konusunda hassas olmayı görev bilmek.

- Kişilerin hak ve ödevlerine saygılı, bunları benimsetici çabaların hizmetinde olmak.

83

- Türk toplumunu çağdaş uygarlık düzeyinde layık olduğu yeri alması amacını güden Atatürk devrimlerini şaşmaz ülkü olarak benimsemek.

- Seçim kanunlarındaki hükümler saklı kalmak üzere tam bir tarafsızlık içinde halka hizmet etmek.

- Haberlerin doğru olmasına önem vermek; programların fikir, sanat, milli eğitim, halk eğitimi, toplum kalkınması bakımlarından yeterli olmasını sağlamaya çalışmak.

Kamu Yayın Organı Niteliğinin Gereklilik ve Sorumluluğundan Doğan Yayın İlkeleri‟nde ise:

- Toplum içinde huzur ve kardeşlik duygusunu yaratmak.

- Güven ve inanç içinde çalışmayı aksatacak; aciz, karamsarlık, bıkkınlık ve umutsuzluk yaratacak, moral bozucu, yıldırıcı veya nezakete aykırı yayınlara yer vermemek.

- Yaşama sevincini, uyanıklığı, birbirini sevmeyi, çalışma şevkini arttırmayı hedef tutmak.

- Yurt gerçeklerini saklamamak, bunları bilimsel ve objektif olarak yansıtmak.

- Ulusal çıkarları gözetmek.

- Ulusun kendi çalışma gücüne ve yurdun ekonomik imkanlarına güvenini desteklemek.

- Devletin ve milletin işbirliğini sağlamak.

- Ulusu refaha ulaştıracak her türlü çabaları desteklemek.

- Planlı çalışmayı desteklemek,

denilmekte ve Ģunlar eklenmektedir: “Bütün bu hedeflere ulaşabilmek için her şeyden önce milletin ve Anayasa rejiminin hizmetinde bulunduğunu duyurmak, milletin güvenine sahip olamaya çalışmak kurumun esas amacı olacaktır.”

Yine 359 sayılı yasada Cevap ve Düzeltme Hakkı, Hükümet Bildiri ve KonuĢmaları, Milli Güvenliğe Dokunan Haller, DıĢ Politika ile Ġlgili Yayınlar, TRT Bütçesi vb. esaslar ele alınmıĢtır (Serarslan, 1999: 69- 70).

84

2.1.1.1.2.5.Yıllara Göre TRT’de YaĢanan GeliĢmeler

TRT Kurumunun ilk yönetim kurulunda; Sedat Tolga, Behçet Kemal Çağlar, Bedri Karafakioğlu, Ġsmet Giritli, Halil Dikmen, Refik Ahmet Sevengil, Seniha Eke, Ulvi Çulpan yer almaktadır. Yönetim kurulu oy birliğiyle Adnan Öztrak‟ı ilk TRT Genel Müdürü olarak göreve getirmiĢtir.

TRT artık kadrolarını yavaĢ yavaĢ kurmaya ve kurumsallaĢma yolunda adımlar atmaya baĢlamıĢtır. 1964 yılında ilk olarak Avrupa Yayın Birliği‟ne (EBU) ardından da Asya Yayın Birliği‟ne (ABU) katılmıĢtır. Bu yıllarda ayrıca yayın elemanı gereksinimini karĢılamak üzere, prodüktör, spiker, araĢtırmacı ve röportajcı sınavları açmıĢ ve bu sınavlara 1000‟in üzerinde aday baĢvurmuĢtur. Kazanan yayın elemanları farklı illerde ihtiyacı karĢılamak üzere görevlendirilmiĢlerdir. Kurum, ihtiyaç duydukça yeni elemanlar almıĢ, eğitmiĢ, mevcut elemanların bilgi ve görgülerini arttırmak için de belli aralıklarla hizmet içi ve yurtdıĢı eğitimlere göndermiĢtir.

1965 yılında Program Planlamaları Merkezi kurulmuĢ, tüm TRT radyolarının program planlamalarının belli bir düzen içinde yapılması hedeflenmiĢtir. Kurum, radyo yayın saatlerinin artırılması için çalıĢmalar yapmıĢ ve bir süre sonra da tam gün yayın yapmaya baĢlamıĢtır. Ayrıca güçlü radyo istasyonları kurulmuĢ, ancak bu radyolarda çalıĢacak yetiĢmiĢ yayın personelinin olmaması nedeniyle, merkezde hazırlanan programlarla yayın sürdürülmüĢtür.

1967 yılında Türkiye ile F. Almanya arasında bir teknik yardım anlaĢması imzalanmıĢ ve Ankara‟da bir televizyon eğitim merkezi kurularak personel yetiĢtirilmesi hedeflenmiĢtir. Bütün bu geliĢmelerin sonucunda, 31 Ocak 1968 yılında TRT ilk televizyon deneme yayınlarına siyah beyaz olarak baĢlamıĢ ve bu yayınların haftada üç gün yapılmasına karar verilmiĢtir.

85

31 Ocak 1968 Ankara Televizyonu Yayın Akısı:

19.15 TRT Yazısı ve Sinyal Müziği

19.25 Ankara Televizyonu Anonsu ve Sinyal Müziği

19.29 Saat Ayarı ve Gong

19.30 AçılıĢ ve Anons

19.31 BaĢlarken (Mahmut Tali Öngören‟in konuĢması)

19.35 Devrim Tarihi Belgeseli

20.00 Haberler (Zafer Cilasun)

20.10 Hava Durumu

20.15 Kötü Adam Ġnatçı Çiçek (çizgi film)

20.38 Antalya Ormanları (Belgesel)

20.50 KapanıĢ Anonsu

20.51 Türk Bayrağı, Ġstiklal Marsı, KapanıĢ

Ġlk gün gerçekleĢen yayını TRT spikerlerinden Jülide Gülizar “TRT Meydan Savaşı” kitabında Ģöyle anlatmaktadır:

“31 Ocak 1968 Çarşamba… Mithat Paşa‟daki 47 ve 49 numaralı binaların bodrum katlarında insanlar oradan oraya koşuşturuyorlar. Telaş ve heyecan dorukta… Kolay değil, az sonra Türkiye‟deki ilk TV yayını yapılacak. Yıllardır sürdürülen çalışmaların boşa gitmemesi, yayının kazasız belasız başlatılıp bitirilmesi için bu koşuşturmalar, bu yürek çarpıntıları…

Saat 18.30… Akşamın ilk saatlerinden beri TV‟lerini açık tutan izleyiciler, ekranlarının ışımasıyla birlikte heyecanla yerlerinden fırlayıp alkışlamaya başlıyorlar. Televizyonu olanların sayısı öylesine az ki o yıllarda… Ama „ilk yayını‟ görmek isteyen meraklılar televizyonu olan evleri tıklım tıklım doldurmuşlar. Gözlerini kırpmadan, soluk alıp vermekten bile korkarak ekrandaki „test diası‟nı seyrediyorlar.

86

1969 yılı Temmuz ayında ABD‟li astronotlar Neil Armstrong ve Edwin Aldrin insanoğlunun aya il ayak basıĢını gerçekleĢtirmiĢlerdir. TRT diğer ülke televizyonları gibi bu önemli olayı naklen yayınlama imkanına sahip değildir. Ama bu konuyla ilgili filmin 21 Temmuz‟da Ankara Televizyonu‟nda yayınlanacağı duyurulunca Ġstanbul dahil birçok ilden insanlar programı seyretmek için Ankara‟ya gelmiĢlerdir. 12 Ekim 1969 tarihinde yapılan genel seçimlerde ilk kez “sabaha kadar süren bir özel yayın” gerçekleĢtirilmiĢ, insanlar yine televizyonun karĢısından ayrılmamıĢlardır (Gülizar, 1995: 18).

1968 - 1969 yılları arasında yapılan deneme yayınları her açıdan olanaksızlıklar içinde gerçekleĢmiĢ ve çok sınırlı sayıda personelle sürdürülmüĢtür. Bütün bu imkansızlıklara, uzun süren arızalara rağmen Ankara Televizyonu‟nun deneme yayınları toplum tarafından ilgiyle karĢılanmıĢtır.

1970 yılında Türkiye ile Federal Almanya arasında bir teknik yardım anlaĢması daha imzalanmıĢ ve Ġstanbul Televizyon Stüdyosu vericisi Federal Almanya tarafından yapılmıĢtır. Bu anlaĢma mali yönden TRT‟yi oldukça rahatlatmıĢtır. Ama ülke genelinde televizyon yayınına baĢlamak ekonomik yönden oldukça pahalıdır. Bütün bu mali sorunlara karĢın, TRT yurt genelinde televizyon yayınına geçmiĢ, Ankara, Ġstanbul ve Ġzmir‟den sonra, diğer büyük kentlerde de vericiler kurulmuĢ ve televizyon hızla yaygınlaĢmaya baĢlamıĢtır.

YIL TV ALICI SAYISI

1970 50 BĠN

1971 100 BĠN

1972 121 BĠN

1973 213 BĠN

1974 357 BĠN

1975 472 BĠN

1976 1 MĠLYON

1970 – 76 Yılları Arasında Kayıtlı Televizyon Sayısı (Aziz, 1981: 126).

87

Siyasi partilerin özerk TRT‟yle ilgili düĢünceleri, kurum içinde yaĢanan iç çekiĢmeler, çatıĢmalar, bütün bu sorunların kamuoyuna yansıması ve beraberinde gelen 12 Mart 1971 Muhtırası… 12 Mart ile ülkede her Ģey değiĢmiĢ, bu değiĢimden TRT de oldukça etkilenmiĢtir. Prof. Nihat Erim yeni hükümeti kurmakla görevlendirilmiĢ ve TRT Cumhuriyetinin TRT‟si olacaktır. Bunun hazırlığı yapılacaktır.” (Cumhuriyet: 06.04.1971) diyerek kurumla ilgili düĢüncelerini de belli etmiĢtir.

Bir süre sonra yapılacak anayasa değiĢiklikleri belli olmuĢ, “Ülkenin ve milletin bölünmezliği esasına aykırı her türlü faaliyetin anayasa dışı kabul edilmesi” ilkesi benimsenmiĢtir. TRT‟yle ilgili olarak da özerkliğin kaldırıldığı ve yerine tarafsız yayıncılık ilkesinin getirildiği belirtilmiĢtir. Anayasa‟nın değiĢtirilmiĢ 121. maddesi Ģöyledir:

“Radyo ve televizyon istasyonları, ancak devlet eliyle kurulur ve idareleri tarafsız bir kamu tüzel kişiliği halinde düzenlenir. Kanun, yönetim ve denetimde ve yönetim organlarının kuruluşunda tarafsızlık ilkesini bozacak hükümler koymaz. Her türlü radyo ve televizyon yayınları, tarafsızlık esaslarına göre yapılır. Haber ve programların seçilmesinde ve sunulmasında ve kültür ve eğitime yardımcılık görevinin yerine getirilmesinde devletin ülkesi ve milletiyle bütünlüğünün, insan haklarına dayanan milli, demokratik, laik ve sosyal cumhuriyetin, milli güvenliğinin ve genel ahlakın gereklerine uyulması, haberlerin doğruluğunun sağlanması esasları ile organların seçimi, yetki, görev ve sorumlulukları kanunla düzenlenir.”

BaĢbakan ayrıca, TRT‟yle ilgili beklentiler konusunda da,

“TRT‟den istenen, haberlerinde, yayınlarında objektif olmasıdır. Doğru haber vermesi, iktidarın borazanı gibi ötmemesidir. Bu sağlanacaktır, böyle olacaktır. Bugün demokrasiler, kamuoyu demokrasisidir. Siz kanunlara, anayasalara istediğinizi yazın, eğer kamuoyu onlara sahip çıkmazsa, onların kontrolünü yapmazsa, o kağıt üzerinde kalır. Şunu söyleyeyim ki, özerklik kelimesi, kanundan anayasadan çıkmakla, TRT‟de aradığımız ve milletlerarası standartlar olması lazım gelen vasıflar bakımından hiçbir şey eksilmeyecektir. Yalnız, özerkliğin kötüye kullanılması önlenecektir.” demiĢtir.

TRT‟nin ilk Genel Müdürü Adnan Öztrak 2 Haziran 1971 tarihinde görevinden istifa etmiĢ, yerine 27 Temmuz 1971 tarihinde Tümgeneral Musa Öğün atanmıĢtır. Öğün, yayıncılıkla ilgili önemli dairelerin baĢına emekli subayları getirmiĢ ve Kurumu askeri disiplin çerçevesinde yönetmiĢtir.

88

121. maddedeki değiĢikliğin ardından 359 sayılı TRT yasasının bazı maddelerini değiĢtiren 1568 sayılı TRT Kanunu, 29 ġubat 1972 yılında kabul edilmiĢtir. Bu yasayla TRT Kanunu‟nun 19 ncu maddesi değiĢtirilmiĢ ve 4 ek ve 5 geçici madde eklenmiĢtir. Yapılan bu değiĢiklik, TRT‟nin görev ve yetkilerine, yayın esaslarına ve örgütsel yapısına yansımıĢtır. Yasanın uygulanmasıyla ilgili sorumluluk Turizm ve Tanıtma Bakanlığından BaĢbakanlığa geçmiĢtir. Devlet adına yurdun çeĢitli yerlerinde radyo ve televizyon istasyonları kurmak, iĢletmek ve bunları geniĢletmek, geliĢtirmek TRT Kurumunun görevleri olarak belirlenmiĢtir. Bu yeni yasaya göre;

- Her çeşit çalışma ve yayın faaliyetlerinde, Anayasanın özüne ve sözüne tamamen bağlı olmak.

- İnsan haklarına dayalı milli, demokratik, laik ve sosyal cumhuriyete, Türk Devleti‟nin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğe bağlılığı güçlendirmek.

- Atatürk devrimlerinin, Türk toplumunun çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmasını öngören dünya görüşünü yerleştirmek ve geliştirmek.

- Milli güvenlik ile genel ahlakın gereklerini ve milli gelenekleri gözetmek. - Milli kültür ve eğitime yardımcılık görevlerinde, Türk Milli Eğitiminin temel görüş, amaç ve ilkelerine uymak.

- Haber ile yorumları birbirlerinden açık olarak ayırmak.

- Haberlerin toplanması, seçilmesi ve yayınlanmasında tarafsızlık, doğruluk ve çabukluk ilkleriyle çağdaş habercilik teknik ve metotlarına bağlı olmak.

- Devletin dış ilişkileri ile ilgili yorum niteliğindeki yayınları, bu kanunda belirtilen esaslara uygun olarak ve Anayasaya aykırı olmayan karşıt görüşleri içine alacak şekilde hazırlamak, kaynaklarını belirtmek ve yorumları hazırlayanların ad ve unvanlarını açıklamak.

- Açık oturumlarda da karşıt görüşlere imkanlar ölçüsünde yer verilmesi esastır. (Yazıcı, 1999: 47- 48).

1568 sayılı yasa TRT‟nin örgütsel yapısında da değiĢikliklere neden olmuĢ ve üç yeni organ kurulmuĢtur. Bunlar; Koordinasyon Kurulu, TRT Seçim Kurulu ve Genel DanıĢma Kuruludur. Yasanın 3. maddesine göre TRT‟nin organları Ģunlardır:

89

- Yönetim Kurulunun, önceki dönemde dokuz olan üye sayısı on bire çıkartılmıĢ, sayıları artırılırken yetkileri kısılmıĢtır. Bu kurula üye seçme yetkisi TRT Seçim Kurulu‟na verilmiĢtir.

- Genel Müdür, Bakanlar Kurulu kararnamesiyle atanmakta ve Kurum onun tarafından temsil edilip yönetilmektedir. Genel Müdürün görevden alınması da aynı usulle olmakta ve kanunun 9. maddesinde Ģöyle düzenlenmektedir:

“Milli güvenliğin, kamu düzeninin veya devletin dış güvenliğinin gerekli kıldığı veya devlet memuru olma niteliğini yitirdiği hallerde, gerekçesi açıkça gösterilerek, TRT‟nin, Anayasa‟nın ve bu kanunun öngördüğü esaslara aykırı yayın yaptığı ve tarafsızlık ilkesinden uzaklaştığı veya genel müdürün görevi ile ilgili olarak ağır hizmet kusuru işlediği hallerde de, Başbakanın veya TBMM‟nde grubu bulunan siyasi partilerden birinin yazılı olarak TRT Seçim Kurulu‟na başvurması ve bu kurulun olumlu görüşü bildirmesi üzerine; Bakanlar Kurulu kararnamesiyle görevinden alınır.”

Önceki dönemde Genel Müdürün görevden alınmasında Yönetim Kurulu görüĢ bildirirken yeni değiĢiklikle bu görev TRT Seçim Kurulu‟na geçmiĢtir.

- Koordinasyon Kurulu, Genel Müdüre yardımcı olmakla görevlidir.

- TRT Seçim Kurulu, BaĢbakanın isteği ile toplanmakta ve üyelerinin atamaları CumhurbaĢkanı tarafından yapılmaktadır. Bunlar, Üniversite Rektörleri arasından seçilecek dört üye ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterinden oluĢmaktadır. CumhurbaĢkanı Sunay tarafından atanan bu üyeler; Hacettepe Üniversitesi‟nden Yüksel Bozer, Ankara Üniversitesi‟nden Tahsin Özgüç, Ġstanbul Teknik Üniversitesi‟nden Galip Sağıroğlu ve Erzurum Üniversitesi‟nden Kemal Bıyıkoğlu‟dur. Görevleri, Yönetim Kurulu‟nun bazı üyelerini seçmek ve 1568 sayılı yasanın öngördüğü görevleri yerine getirmektir. Kurul toplantılarının Ankara‟da ve BaĢbakanın isteği üzerine yapılıyor olması TRT‟nin hükümete ne denli bağımlı olduğunun göstergesidir.

- Genel DanıĢma Kurulu, Genel Müdürün çağrısı üzerine yılda bir kere toplanmaktadır. Kurulda bakanlık temsilcileri, siyasi parti üyeleri bulunmaktadır. Görevi, TRT‟nin radyo ve televizyon yayınları hakkında kamuoyunun düĢünce ve isteklerini tespit etmek ve bunların sonuçlarını TRT yönetimine bildirmektir.

- Siyasi Yayınlar Hakem Kurulu‟nun görev ve yetkilerinde bir değiĢiklik ve yenilik olmamıĢtır.

90

Yapılan değiĢikleri de Ģöyle özetlemek mümkündür:

- Hükümet temsilcilerinin sayısı ikiden üçe çıkarılmıĢtır.

- Üniversitelerin, Konservatuarların, Opera ve Tiyatro sanatçılarının doğrudan üye seçmeleri kuralı kaldırılmıĢ ve bu kurumların yalnızca üye saptamaları yoluna gidilmiĢtir.

- Bu adaylar arasından üye seçimi yetkisi TRT Seçim Kurulu‟na bırakılmıĢtır.

-Yönetim Kurulu‟nun TRT personeli arasından iki üye seçme kuralı kaldırılmıĢtır. Bu da kurum içi demokratik yapının sonlanması anlamına gelmektedir.

-Gazeteciler Cemiyetleri ve Sendikaları, ĠĢçi Konfederasyonu, ĠĢveren Konfederasyonu, ĠĢveren Sendikaları, Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu, Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Borsaları, Ziraat Odaları Birliği gibi kurumların dört aday saptamaları ve TRT Seçim Kurulu‟nun bunların arasından, biri basın mensubu olmak üzere iki üye seçmeleri yoluna gidilmiĢtir (Topuz, 1990: 107- 108.).

Kurum bu dönemde de idari, mali ve teknik konularda Yüksek Denetleme Kurulu‟nun denetimindedir. 1568 sayılı yasanın 34. maddesinde kurumun denetiminin nasıl olacağı Ģöyle düzenlenmiĢtir:

“Kurum; idari, mali ve teknik konularda Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu‟nun denetimi altındadır. Başbakan, kurumla ilgili olarak, belli bir hususun incelenmesini Yüksek Denetleme Kurulu‟ndan isteyebilir. Yüksek Denetleme Kurulu‟nun „yıllık‟ ve „ara‟ raporlarında, kurumun idari, mali ve teknik işlemleri ile ilgili olarak, bazı konuların teftişi ve tahkiki, temenni olunduğu takdirde, Başbakanın tensibiyle Maliye Teftiş Kurulu‟nca yapılır. Başbakanlık gerektiğinde rapor sonuçlarını adalet mercilerine sevk eder.”

Yapılan bu değiĢikliklerle kurum, hükümete daha da bağımlı hale gelmiĢ, iktidar değiĢtikçe bunun etkileri TRT yönetimlerine de yansımıĢtır. DeğiĢimlerden kuĢkusuz TRT çalıĢanları da oldukça etkilenmiĢtir. Birçoğu görevinden alınmıĢ ya da olumsuzluklar içinde çalıĢmalarını sürdürmüĢlerdir. Hükümetin adeta yayın organı gibi çalıĢan kurumda program üretmek zorlaĢmıĢ, bürokratik engeller artmıĢtır. TRT yeni yapısıyla kamu yayıncısı kimliğinden oldukça uzaklaĢmıĢtır.

Bu dönemde, Ġzmir‟deki Akdeniz Oyunları televizyondan naklen verilmiĢ, Ġstanbul ve Ġzmir televizyonları Ankara‟ya bağlanarak yayın yapmaya baĢlamıĢlardır. Ayrıca, Edirne ve EskiĢehir Televizyonları yayınına geçmiĢtir. 1200 kw gücünde uzun dalga Ankara

91

Radyosu‟nun devreye girmesi ve Apollo-17‟nin uzaya gönderiliĢinin televizyondan naklen yayınlanması da önemli olaylardandır. Merkez televizyon yayınları haftada beĢ güne çıkarılmıĢ ve 30 Aralık 1972‟de 100 kw gücünde Ġstanbul Çamlıca televizyon vericisi yayına baĢlamıĢtır. Eurovision aracılığıyla Münih Olimpiyat Oyunları‟nın yayınlanması da dönemin önemli televizyon baĢarılarındandır. 1972 yılında TRT ile Ġstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (ĠDGSA) Film ArĢivi arasında yapılan iĢbirliği ile ArĢiv tarafından seçilen filmler TRT ekranlarında gösterilmek üzere yayına hazır hale getirilmiĢtir.

1973 yılı Türkiye Cumhuriyeti‟nin 50. yılıdır. TRT radyo ve televizyon programlarında 50. yıl kutlamalarıyla ilgili özel programlar hazırlamıĢtır. Türkiye - Ġtalya milli maçının, San Remo Müzik Festivalinin ve Eurovision ġarkı YarıĢması‟nın naklen yayınlanması yine bu dönemde öne çıkan baĢarılardır. TRT, 30 Ekim 1973 tarihinde Boğaziçi Köprüsünün AçılıĢ Töreni‟ni radyo ve televizyondan naklen yayınlayarak Türk halkına duyurmuĢtur. Ġsmet Ġnönü 25 Aralık 1973 günü ölmüĢtür. 28 Aralık günü, TBMM‟den baĢlayan ve Anıtkabir‟e kadar süren cenaze töreni, baĢtan sona televizyondan naklen verilmiĢtir (Gülizar, 1995: 70).

6 ġubat 1974 yılında CHP Genel BaĢkanı Bülent Ecevit‟in baĢbakanlığında CHP – MSP koalisyonu kurulmuĢtur. MSP‟nin 7 bakanla temsil edildiği hükümette Necmettin Erbakan baĢbakan yardımcılığını üstlenmiĢtir. 15 ġubat 1974 yılında Ġsmail Cem TRT Genel Müdürü olarak atanmıĢtır. Cem göreve geldiğinde henüz 34 yaĢındadır. TRT yasasında belirtildiği gibi, Genel Müdür‟ün en az 40 yaĢında olması ve memuriyette en az 15 yıllık deneyim sahibi olması gerekmektedir. Cem‟in atanmasını yasallaĢtırmak amacıyla, Ecevit Hükümeti bir kararnameyle durumu düzeltmeye çalıĢtıysa da Cem‟in atanması büyük tartıĢmalara neden olmuĢtur. Ġsmail Cem 15 ay gibi kısa bir dönem Genel Müdürlük yaptıktan sonra görevden alınmıĢtır. Cem‟in atanmasındaki hukuki sorunlar dıĢında siyasi kimliği de tartıĢma konusu olmuĢtur. Ġsmail Cem, 1974 yılının Temmuz ve Ağustos aylarında gerçekleĢen Kıbrıs BarıĢ Harekatı sırasında TRT‟nin savaĢ haberleriyle önemli bir sınav vermiĢtir. Cem o günleri Ģöyle anlatmaktadır:

“19 Temmuz sabahında, ertesi gün Kıbrıs‟a çıkarma yapılacağı kesinlikle bana bildirildiğinde, TRT‟yi bir savaş hali düzenine sokmam için önümde çok kısa bir süre kaldığını fark ettim. Gerçi izinleri durdurmuş, izinde bulunan kilit mevkilerdeki arkadaşlarımın dört saat içinde Ankara‟da olmaları için gerekli temasları kurmuştum ama gene de zordu işimiz. Bir savaş durumunda, devletin radyo – televizyonuna düşen sorumluluk inanılmaz ölçüde ağırdı. En küçük bir yanlışın pahası, ödenemeyecek ölçüde

92 büyüktü. İlk iş olarak, Haber Merkezinde aldığımız düzeni ve haberlerin akış planını yeniden doğrulattım. Bütün arkadaşlarım azami titizliği gösterecek, en sonunda benim parafım alınarak haberler verilecekti. Haberlerin, Ankara Radyosunun ve Televizyonunun binalarına, dışarıdan birinin girmesi kesinlikle yasaklanmıştı.” (Cem, 1976: 125).

359 Sayılı Yasa‟nın yürürlüğe girmesinden sonra, radyo yayıncılığı siyasi değiĢimlerden oldukça etkilenmiĢ ama geliĢmeye devam etmiĢtir. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra, 2954 Sayılı Yasa‟nın yürürlüğe girmesine değin, radyo yayın kanalları, içerikleri ve program türleri değiĢim göstermiĢtir. 9 Eylül 1974 günü, Türkiye radyoları, TRT–1 postasından ortak yayına geçmiĢ, yayın süresi 24 saat olmuĢtur. Aynı gün televizyon yayınlarının süresi de haftada 60 saate çıkarılmıĢtır.

“TRT – 1, Türk toplumunda en geniş dinleyici kesimini hedef almakta, inleyiciyi sıkmadan, yormadan aydınlatmak, eğitmek, haber vermek, dinleyicinin müzik gereksinmesini karşılamak, eğlendirmek ve en yaygın biçimiyle “milli kültür” ile bütünleşmeyi amaçlamaktadır. Bu amaca varmak için TRT – 1‟de “sürekli yaygın eğitim” yayınının gerçekleştirilmesi, “örgün eğitime” yardımcı, ülkenin toplumsal, kültürel, ekonomik kalkınmasına katkıda bulunacak çeşitli söz ve müzik programları ile haberler ve haber programların hazırlanacağı öngörülmektedir.” Doğrudan alıntılanacak bir metin değil. (TRT, 1981 Yılı Genel Yayın Planı: 47)

1 Ocak 1975 günü TRT – 2 ve TRT – 3 postaları yayın hayatına baĢlamıĢtır. TRT – 2, kültür ve sanat ağırlıklı bir programcılık anlayıĢına sahiptir ve Ankara, Ġstanbul ve Ġzmir radyolarının hazırladıkları programlarla dinleyicilerine seslenmektedir. Programlarında; haber bültenlerine, yorumlara, sanat ve kültüre, nitelikli müzik yayınlarına yer vermeyi amaçlayarak dinleyicinin her alanda bilgisini ve kültürünü arttırmayı hedeflemiĢtir. TRT – 3 ise müziğin çeĢitli dallarıyla ilgili programlar yapmakla sorumludur. (TRT 1975 Genel Yayın Programı‟na göre TRT – 3: )

“Çeşitli müzik dallarında yozlaştırıcı eğilimleri sınırlamak ve kaliteli müzik türlerini halka tanıtmak ve bunların gelişmesini sağlamak amacıyla düzenlenmiş bir radyo kanalıdır. 1975 yılında yayın hayatına başladığında; yalnızca Ankara, İstanbul ve İzmir bölgelerine yöneliktir. Daha sonraki yıllarda yayın alanı genişletilmiş ve yayının FM alıcıları ile dinlenmesi sağlanmıştır.” (TRT, 1975 Genel Yayın Programı: 20- 21.)

1975 yılında TRT, Türkiye dıĢındaki ilk bürosunu Kıbrıs‟ta açmıĢ, LefkoĢa‟da açılan TRT bürosu, haber merkezinden gelen haberciler tarafından yönetilmeye baĢlanmıĢtır.

93

1975‟te yapılan seçimlerde sağ partilerden oluĢan I. Milli Cephe koalisyon hükümeti (AP – MSP – MHP – CGP) baĢa gelmiĢtir. 15 Mayıs 1975 tarihinde Ġsmail Cem‟in yerine TRT Genel Müdürlüğü görevine Prof. Dr. Nevzat YalçıntaĢ atanmıĢtır.

Prof. Dr. Nevzat YalçıntaĢ‟tan sonra genel müdürlük koltuğuna 19 Ocak 1976‟da tarihinde Prof. Dr. ġaban KarataĢ atanmıĢtır.

1977‟de TRT, hizmet içi eğitim konusunda önemli bir adım atarak “TRT Eğitim Merkezi”ni hizmete sokmuĢtur. Türk ve Alman hükümetleri arasında imzalanan “Teknik Yardım Anlaşması” çerçevesinde kurulan bu merkezle çalıĢanın, çağdaĢ yayıncılık ilkeleri doğrultusunda yetiĢtirilmesi hedeflenmektedir. 1977 yılı genel müdürlük tartıĢmalarıyla geçen bir yıl olmuĢtur. Hukuk açısından TRT‟nin genel müdürü olduğu DanıĢtay kararıyla onaylanan Ġsmail Cem‟in baĢvurusu üzerine, KarataĢ‟ın atanma iĢlemini iptal eden DanıĢtay kararı, 12 Ocak‟ta BaĢbakanlığa tebliğ edilmiĢtir. Ancak, genel müdürlük makamında bulunan KarataĢ, kendisini göreve getiren kararname yürürlükte kaldıkça, görevi bırakmayacağını açıklamıĢtır. Ancak KarataĢ görevden alınmıĢ ve 16 ġubat 1978 tarihinde DanıĢtay TRT‟nin genel müdürünün Ġsmail Cem olduğuna karar vermiĢtir. Cem Bakanlar Kurulu kararıyla TRT‟ye dönmüĢtür. Ama bu dönüĢ kısa süreli olmuĢ,20 Nisan 1978 günü istifa ederek kurumdan ayrılmıĢtır. Cem‟in istifasıyla boĢalan Genel Müdürlük görevine Cengiz TaĢer getirilmiĢtir. TaĢer, kurumun içinden yetiĢmiĢ ilk genel müdürdür. 1966 yılında TRT‟de çalıĢmaya baĢlayan TaĢer, kurumda avukat, program uzmanı, program müdürü, hukuk müĢaviri, genel müdür idari yardımcılığı gibi çok çeĢitli görevlerde bulunmuĢtur. Kurumu her yönüyle tanıyan TaĢer, 2 Mayıs 1978‟den 14 Aralık 1979‟a kadar TRT Genel Müdürlüğü görevini yürütmüĢtür (Çankaya, 2003: 149).

1978 yılında Bakanlar Kurulu‟ndaki yeni düzenlemeyle TRT‟den sorumlu bir Devlet Bakanlığı oluĢturulmuĢtur.

1979 yılına gelindiğinde Cengiz TaĢer‟in genel müdürlüğü Bakanlar Kurulu kararı ile bitmiĢ yerine yine TRT içinde çeĢitli görevlerde çalıĢmıĢ Doğan Kasaroğlu atanmıĢtır.

1979 Genel Yayın Planı‟nda temel hedefler Ģöyle belirtilmektedir:

- Drama ve belgesel programlarda yerli yapım oranını yükseltmek.

- Drama türündeki yapımlarda daha çok Türk yazarlarının önemli eserlerine yönelmek, televizyon tekniğine uygun özgün eser yazımını özendirmek, yazar sıkıntısını ortadan kaldırmaya çalıĢmak.

94

- Yayın niteliğini yükseltmek. (TRT 1979 Genel Yayın Planı; 48- 49.)

1980 yılı Türkiye‟de yaĢanan siyasi geliĢmeler açısından önemli bir dönemdir. 12 Eylül 1980 askeri darbesi, Türk Silahlı Kuvvetleri‟nin 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yönetime el koyduğu, demokrasinin yok sayıldığı üçüncü müdahaledir. Bu müdahale ile Süleyman Demirel‟in BaĢbakanı olduğu hükümet görevden alınmıĢ, TBMM lağvedilmiĢtir. 1961 Anayasası tamamen ortadan kalkmıĢ ve Türk siyasi hayatı için yeni bir dönem baĢlamıĢtır. Genelkurmay BaĢkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin ġahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun‟dan oluĢan Milli Güvenlik Konseyi, radyodan bir bildiri okumuĢtur.

12 Eylül 1980 askeri darbesi radyo ve televizyon yayınları için de bir dönüm noktası olmuĢtur. Televizyon yayınlarının askerlerin emrine girmesiyle haber, haber programları, eğitim ve kültür yayınlarında değiĢimler olmuĢtur.

2.1.1.1.2.6.1980 SONRASI TRT

1980 Darbesi birçok alanda olduğu gibi radyo ve televizyonda da önemli değiĢikleri beraberinde getirmiĢ, 1982 Anayasası ile yayıncılık alanında yeni düzenlemeler yapılmıĢtır.

2.1.1.1.2.7.1982 Anayasası ile Getirilen Yeni Düzenleme

12 Eylül‟ün getirdiği yeni düzenlemelerin kuĢkusuz en fazla etkilediği kurumların baĢında TRT gelmektedir. TRT yayınlarında 12 Eylül‟ün getirdiği özellikler tüm ağırlığıyla hissedilmektedir. 1982 yılında kabul edilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasası‟nın 133. maddesinde, “Radyo ve televizyon istasyonları, ancak devlet eliyle kurulur ve idareleri tarafsız bir kamu tüzel kişiliği halinde düzenlenir.” denmektedir. Yasa; “Türk Devleti‟nin varlık ve bağımsızlığını, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğünü, toplumun huzurunu, genel ahlakı ve Anayasa‟nın 2. maddesinde belirtilen Cumhuriyet‟in temel niteliklerini koruyacak tarzda yayın yapılmasını düzenler ve her türlü radyo ve televizyon yayınlarında tarafsızlık ilkesini gözetir, demekte, haber ve programların seçilmesi, işlenmesi, sunulması, kültür ve eğitime yardımcılık görevinin yerine getirilmesi, haberlerinin doğruluğunun sağlanması esasları, organların seçimi, görev, yetki ve sorumlulukları kanunla düzenlenir” hükmünü getirmektedir.

95

DanıĢma Meclisi ve Anayasa Komisyonu‟nun 30 Temmuz 1982 tarihinde DanıĢma Meclisi‟ne sunduğu Anayasa Tasarısında, “Radyo ve Televizyon İdaresi ve kamu ile ilişkili haber ajansları” kenar baĢlıklı 133. maddenin gerekçesinde “…Radyo ve televizyonun kamuoyunun oluşumunda oynadığı önemli rol dikkate alınarak organlarının kuruluş biçim ve işleyişinin tarafsızlık ilkesine uygun olarak düzenleneceği ilkesi getirilmiştir…” denmektedir. (T.C. 1982 Anayasası, Komisyon Raporları ve Madde Gerekçeleri, 199.) Bu maddeden de anlaĢılacağı gibi, anayasa yeni düzenlemeyle, yayınların daha önceden olduğu gibi, yayın tekeli kapsamında, TRT‟nin tarafsızlık ilkesine göre iĢleyeceği kuralını getirmiĢtir. Ancak, anayasanın tarafsızlık ilkesini kabul etmesi ve gerekli görmesi tarafsızlığın gerçekleĢmesi için yeterli olmamıĢtır.

2.1.1.1.2.7.1.2954 Sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu

Anayasanın 133. maddesine dayanılarak, 11 Kasım 1983‟de çıkarılan ve 14 Kasım 1983 tarihinde Resmi Gazete‟de yayınlanarak yürürlüğe giren 2954 sayılı yasa, Türkiye‟deki tüm radyo ve televizyon yayınları ile ilgili düzenlemeleri içermektedir. Bu yeni yasanın yürürlüğe girmesiyle 1964 yılında kabul edilen 359 sayılı yasa da artık geçersiz olmuĢtur. Yeni yasanın 10. maddesine göre TRT Kurumu‟nun organları Ģöyle oluĢmaktadır:

- Yönetim Kurulu

- Genel Müdürlük

- Koordinasyon Kurulu

359 Sayılı yasada bulunan, TRT Seçim Kurulu, Genel DanıĢma Kurulu ve Siyasi Yayınlar Hakem Kurulu bu yasayla kaldırılmıĢtır. TRT Kurumunun organları arasında yer almayan DanıĢma Kurulları yasanın 15. maddesinde düzenlenmiĢtir.

Yönetim Kurulu veya Genel Müdür tarafından; radyo ve televizyon yayınları hakkında kamuoyunun düĢünce ve dileklerini saptamak, bilimsel veya teknik araĢtırmalar yaptırmak ve gerekli görülecek konularda özel uzmanlıklarından yararlanmak amacıyla geçici danıĢma kurulları oluĢturulabileceği belirtilmektedir. Yönetim Kurulu ile Kurum arasındaki iliĢkiyi sağlayan ve düzenleyen Koordinasyon Kurulu; Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcıları, BaĢ Hukuk MüĢaviri, Genel Sekreter, Personel Dairesi BaĢkanı ve Eğitim Dairesi BaĢkanı‟ndan oluĢmaktadır. Koordinasyon Kurulu‟nun görevleri yasanın 14. maddesinde Ģu Ģekilde belirtilmiĢtir:

96

“Kurum hizmetlerinin yürütülmesi ve geliştirilmesi, üniteler arasında işbirliğinin sağlanması ve hizmetle ilgili görüş ve uygulama farklılıklarının giderilmesi ile ilgili önerilerde bulunmak; yıllık bütçe tasarılarını, yıllık genel yayın planını, uzun vadeli ve yıllık yatırım planlarını incelemek ve Yönetim Kurulu‟na görüş bildirmek. Kurum ile ilgili kanun ve yönetmelik tasarılarını incelemek, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporlarını incelemek ve cevap hazırlamak ve Genel Müdür tarafından tespit ve talep olunacak konular hakkında görüş bildirmektir.”

2954 Sayılı yasanın 35. maddesi TRT‟nin gelir kaynaklarını belirtmektedir:

- Ruhsata tabi cihazlardan alınacak ruhsat ücret ve ceza gelirleri.

- Radyo ve televizyon yoluyla yapılan her çeĢit ilan ve reklam gelirleri.

- Halk önünde düzenlenecek konser, temsil ve benzeri programlara giriĢ ücreti ve bu yerlerde yapılacak ilan ve reklamdan elde edilecek gelirler.

- Radyo ve televizyonda düzenlenecek tele – Ģans ve benzeri oyunlardan elde edilecek gelirler.

- Kitap, dergi, nota, plak ve bant yapım ve yayınları ile ilgili gelirler.

- Radyo ve televizyonla ilgili her türlü ticari ve iktisadi iĢlemlerden elde edilecek gelirler.

- Genel bütçeden sağlanacak katkılar.

- Yapılacak her türlü bağıĢ, yardım ve diğer gelirler.

2954 Sayılı yasaya göre TRT personeli üç grupta toplanmıĢtır. Memurlar, iĢçi sayılmayan sözleĢmeli personel ve geçici personel. Memurlar; 657 Sayılı Devlet Memurları Yasası hükümlerine göre çalıĢmaktadırlar. Bunların atamaları, yer değiĢtirmeleri, görevden alınmaları ve terfi iĢlemleri Genel Müdür onayıyla yapılmaktadır. 50. maddenin öngördüğü özel hizmetleri yapanlar (haber ve program hizmetlerini doğrudan doğruya yapan ve yürütenlerden yükseköğrenim yapmıĢ olanlar) dıĢında kalanlar Kamu Ġktisadi KuruluĢları‟nın personel rejimine tabidirler.

Ancak, yasada yer alan özel düzenlemeler, kurum personeline, görev tazminatı ve ikramiye gibi mali açıdan ayrıcalıklar tanımaktadır (Çankaya, 2003: 203).

97

2954 Sayılı TRT Kanunu hükümete birtakım olanaklar tanımıĢtır: 18. maddeye göre; TRT Kurumu, hükümet bildirilerini yalnızca hükümeti bağlamak koĢuluyla yayınlamakla yükümlüdür. Olağanüstü haller ile sıkıyönetim, seferberlik ve savaĢ durumlarında hükümet konuĢmalarını yayınlamakla görevlidir. 19. madde ise hükümet uygulamalarının tanıtılmasını düzenlemektedir. Hükümet uygulamaları bu maddeye göre; kurum dıĢında hazırlanmak, cevap hakkı doğurmamak ve ayda 32 dakikayı geçmemek üzere TRT tarafından yayınlanmayı içermektedir.

20. madde de haber değeri ve niteliği taĢıyan hükümet ve siyasi parti açıklamaları ile faaliyetlerinin yayınlanmasını düzenlemektedir. 2954 Sayılı Yasa, 23. madde ile hükümete yayın men etme yetkisi vermektedir: “Başbakan veya görevlendireceği bakan, milli güvenliğin açıkça gerekli kıldığı durumlarda bir haber veya yayını men etmeye” yetkilidir. 2954 Sayılı yasanın bir baĢka önemli özelliği ise yayın sonrası denetim ve değerlendirmeyi yapmak için Radyo Televizyon Yüksek Kurulu (RTYK) adında bir üst kurul oluĢturulmasını öngörmektedir. RTYK, TRT‟nin dıĢında, ayrı bir kuruluĢtur ve TRT‟nin bir organı değildir. RTYK‟nın oluĢturulma amacı, BBC‟deki Guvernörler Kurulu‟nun oluĢturulma amacına benzemekte ve TRT Yönetim Kuruluna iliĢkin hükümler de içermektedir.

2.1.1.1.2.7.2.2954 Sayılı TRT Kanununun Getirdiği Yayın Ġlkeleri

Yasanın 5. maddesinde “Yayın Esasları” baĢlığı altında belirtilen ilkeler Ģunlardır:

- Anayasanın sözüne ve ruhuna bağlı olmak; Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü, milli egemenliği, Cumhuriyeti, kamu düzenini, genel asayişi, kamu yararını korumak ve kollamak.

- Atatürk ilke ve inkılaplarını kökleştirmek, Türkiye Cumhuriyetinin çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkmasını öngören milli hedeflere ulaşmayı gerçekleştirmek.

- Devletin milli güvenlik siyasetinin, milli ve ekonomik menfaatlerinin gereklerine uymak.

- Devletin bir kişi veya zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde egemenliğini sağlamak yahut Devleti ve Devlet otoritesini ortadan kaldırmak veya dil, ırk, din ve mezhep ayrımı yaratmak yahut sair herhangi bir yoldan bu kavramlara ve görüşlere dayanan bir Devlet düzeni kurmak amacı güden rejim ve ideolojilerin propagandasına yer vermemek.

98

- Genel ahlakın gereklerini, milli gelenekleri ve manevi değerleri gözetmek.

- Türk milli eğitiminin temel görüş, amaç ve ilkelerine uymak.

- Kolayca anlaşılabilir, doğru temiz ve güzel bir Türkçe kullanmak.

- Toplumun beden ve ruh sağlığına zarar verecek hususlara yer vermemek.

-Karamsarlık, umutsuzluk, kargaşa, dehşet, saldırganlık gibi olumsuz duygular uyandırmak ve telkin etmek amacına yönelik yayın yapmamak.

- Kişilerin özel hayatlarına, şeref ve haysiyetlerine saygılı olmak ve dürüstlük anlayışına bağlı kalmak.

- Haberlerin toplanması, seçilmesi ve yayınlanmasında tarafsızlık, doğruluk ve çabukluk ilkeleri ile çağdaş habercilik teknik ve metotlarına bağlı olmak.

- Haber ile yorumların kaynaklarını açıklamak.

-Kamuoyunun sağlıklı ve serbestçe oluşabilmesi için kamuoyunu ilgilendirecek konularda yeterli yayın yapmak, tek yönlü, taraf tutan yayın yapmamak ve bir siyasi partinin, grubun, çıkar çevresinin, inanç veya düşüncenin menfaatlerine alet olmamak.

TRT Kurumu, 2954 Sayılı yasanın 57. maddesine göre bu dönemde de BaĢbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından denetlenmektedir. Kurumun yönetsel, mali ve teknik iĢlemleriyle ilgili olarak bazı konuların incelenmesi istenirse, inceleme BaĢbakan‟ın onayı ile Maliye TeftiĢ Kurulu‟nca yapılmaktadır.

BaĢbakanlık gerektiğinde, rapor sonuçlarını yargı makamına göndermektedir. 2954 Sayılı yasanın 31. maddesine göre, TRT‟de yayınlanacak programların son denetimi, Genel Müdür adına ve ona doğrudan bağlı Yayın Denetleme Kurulu BaĢkanlığı tarafından yapılmaktadır. Radyo ve televizyon yayınları, yayından önce TRT Kurumu dıĢından hiçbir kiĢi ya da kuruluĢ tarafından denetlenemez. Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili yapılan yayınlarda ise TRT, Genel Kurmay BaĢkanlığının onayını almak zorundadır.

2.1.1.1.2.7.3.2954 Sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonraki TRT yayınları

23 Ocak 1981‟de TRT‟de yeniden genel müdür değiĢikliği yaĢanmıĢtır. 1979‟dan beri genel müdürlük koltuğunda oturan Doğan Kasaroğlu yerine Emekli Tümgeneral Macit Akman atanmıĢtır. Bu görev Macit Akman‟a aslında 26 Aralık 1980‟de Orgeneral Kenan

99

Evren tarafından önerilmiĢtir. Tümgeneral Akman, geçmiĢte de TRT Kurumu için düĢünülmüĢ, 12 Mart 1971‟i izleyen günlerde, Askeri Yönetim tarafından iĢ baĢına getirilmek istenmiĢtir. Akman, o tarihlerde, baĢında bulunduğu Muhabere Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı görevinden ayrılmayı istemeyince, görev General Musa Öğün‟e verilmiĢtir (Akman, 1985: 3). Akman, genel müdürlük görevini 27 Mart 1984 tarihine kadar sürdürmüĢtür.

Macit Akman döneminin getirdiği en büyük yenilik renkli televizyon yayıncılığındaki geliĢmedir. Renkli yayın denemeleri 1983 yılında gerçekleĢtirilmiĢ, tümüyle renkli yayına geçilmesi 1 Temmuz 1984 tarihinde olmuĢtur. 23 Nisan Çocuk ġenliği, Avrupa Basketbol ġampiyonası, Ġngiltere Veliahdı Prens Charles‟ın düğün töreni renkli olarak yayınlanmıĢtır. Renkli televizyona geçiĢ kararıyla ilgili siyasi partiler farklı görüĢ bildirmiĢler, siyah – beyaz alıcıların değiĢtirime zorunluluğunu, seçmenlerin çıkarlarına uygun bulmayanlar, renkli yayına geçmeye karĢı çıkmıĢlardır. (Aziz, 1999b: 73).

Bu dönemde ayrıca eğitim yayınlarına önem verilerek okuma – yazma bilmeyen yetiĢkinlere yönelik Milli Eğitim Bakanlığı ve TRT iĢbirliği ile hazırlanan “Televizyon Okulu”, Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi tarafından hazırlanan “Açık Öğretim”, MEB – TRT iĢbirliğiyle üniversite sınavına hazırlanan gençlere yönelik “Sınava Doğru” gibi eğitim projeleri baĢlatılmıĢtır (Tekinalp, 2003: 248).

1981 Genel Yayın Planı‟nda “Türkiye‟nin İçinde Bulunduğu Durum ve Sorunlar” baĢlığı altında öncelikli sorunlar; terör, enerji ve turizm olarak belirlenmiĢtir. YaĢanan en büyük olumsuzluklardan biri enerji darboğazıdır. Elektrik kısıntısı nedeniyle televizyon yayınlarının süresi kısaltılınca gece yayınları üç saate indirilmiĢtir. Ayrıca 1981 Genel Yayın Planı‟nda;

“Kurumun yanlış personel politikası, kafi eğitim vermeden, yetiştirmeden, yayıncı ve yapımcı personel kullanılması, belirli bir eğitim politikası olmaması, hizmette yetişmiş personelden eğitimci olarak yararlanılmamış olması, yayının nitelikli olarak gerçekleştirilmesini engellemektedir.” (TRT, 1981 Genel Yayın Planı: 19) diye belirtilmektedir.

TRT Kurumu‟nun, gerek kültürel değerler açısından gerekse yasal açıdan olması gereken nitelikte arĢivi olmaması bir baĢka sorundur. Oysa bilgi ve belgelerin saklanması, yayın tekniğine uygun bir arĢivin kurulmasını gerektirmektedir. Zaman zaman bant yokluğundan arĢiv değeri olan görüntüler ve sesler silinebilmektedir (Çankaya, 2003: 176).

100

12 Eylül, TRT Kurumu‟na denetim açısından yoğun bir baskı getirmiĢtir. Denetim görevi yapan uzmanlar çeĢitli baskılarla karĢı karĢıya kalmıĢlardır. Çıkarılan dil genelgesindeki sınırlamalar ve belli sözcüklerin kullanılmamasının istenmesi hem program yapımcılarını hem de denetçilerin iĢlerini zorlaĢtırmıĢtır. Örneğin, “neden” ve “ulus” gibi dilimize yerleĢmiĢ birçok sözcüğün kullanılması yasaklanmıĢ, yasaklanan sözcükleri program metninden çıkarmayan denetçiler, amirleri tarafından uyarılmıĢlar ve daha sonra da görev yerleri değiĢtirilmiĢtir. Sansür boyutlarına ulaĢan denetim, dıĢ yapımlarda dahi kendini göstermiĢ, kurmaca bir televizyon dizisi bile kuruma baskıların uygulanmasına neden olmuĢtur.

Bu dönem, kamuoyunda yayın kalitesinin ve niteliğinin yetersizliği sık sık gündeme gelen bir baĢka önemli konudur. Televizyon yayınlarının tek kanalla yayınlandığı sürece, eğitimin ön plana çıkarılamayacağı öne sürülmektedir. Tek kanallı televizyonun yayın kalitesinin, yayın süresinin ve program içeriklerinin yeterli olamayacağı vurgulanarak tüm bunlara çözüm olarak ikinci bir kanal gösterilmektedir.

2.1.1.1.2.8.1983 Seçimleri ve TRT Yayınları

1983 yılında “Siyasi Partiler Kanunu”nun yürürlüğe girmesinden sonra, Türkiye‟de yeni parti kurma giriĢimleri baĢlamıĢ, Emekli Orgeneral Turgut Sunalp, Necdet Calp, Turgut Özal gibi isimler bu konudaki çalıĢmalarını sürdürmüĢtür. 6 Kasım 1983‟te yapılan genel seçimlerde, 20 Mayıs 1983 yılında kurulan Turgut Özal liderliğindeki Anavatan Partisi (ANAP) iktidar olmuĢ ve Türkiye‟de yeni bir dönem baĢlamıĢtır.

1983 yılında TRT – 1 radyo yayınları ülke nüfusunun yüzde 90‟ına, TRT – 2 ise yüzde 82‟sine ulaĢmıĢtır. Aynı yıl, TRT Ankara Çocuk Korosu ve TRT Ġstanbul Gençlik Korosu kurulmuĢtur. 1987 yılında dördüncü bir radyo kanalı olan Radyo – 4 FM bandından yayına baĢlamıĢtır. FM yayınlarının tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ses kalitesi açısından önemi anlaĢılmıĢ ve yeni FM vericilerinin hizmete girmesiyle, Türkiye radyolarının yayın alanı geniĢlemiĢtir. Radyo kanallarının sayısının dörde çıkmasıyla isimleri de değiĢmiĢ, Radyo – 1, Radyo – 2, Radyo – 3 ve Radyo – 4 olarak adlandırılmıĢtır. Bunlar dıĢında bölge radyoları (Ankara, Ġstanbul, Ġzmir, Trabzon, Diyarbakır, Antalya, Erzurum ve Çukurova) ve yurtdıĢı yayınları olmak üzere geniĢ bir ağı bulunmaktadır. 1983 yılında TRT televizyonunun program yapısı incelendiğinde yerli ve yabancı yayınların eĢit bir Ģekilde dağılımı olduğu görülmektedir. Çocuk yayınları içinde bu dönemde akılda kalan program,

101

çocukların severek izlediği “İyi Uykular Çocuklar”dır. Edebi eserlerden uyarlanan yerli yapımlar ve dıĢ yapım diziler de televizyon yayınları içinde önemli bir yer tutmaktadır.

1984 yılına gelindiğinde, dokuzuncu genel müdür olarak Ġstanbul Üniversitesi Ġktisat Fakültesi öğretim üyesi olan Prof. Dr. Tunca Toskay atanmıĢtır. Bu dönemin en önemli geliĢmelerinden biri, 30 Haziran 1984 tarihinden itibaren yayınların tümüyle renkli olarak gerçekleĢmesidir. Ayrıca, 4 Mayıs 1984‟te televizyon reklamları renkli olarak yayınlanmaya baĢlamıĢ, renkli yayın televizyon reklamlarına zam getirmiĢtir.

2.1.1.1.2.9.TRT’nin Ġkinci Kanalı

Televizyonun ikinci kanalı (TRT – 2) 6 Ekim 1986 akĢamı yayın hayatına baĢlamıĢtır. Renkli olarak yayına baĢlayan TRT – 2 baĢlangıçta Ankara, Ġstanbul ve Ġzmir ile pilot bölge olarak seçilen Güneydoğu Anadolu illerini kapsamaktadır. Programlar, Ġstanbul Televizyonu stüdyolarında hazırlanmakta ve yayınlanmaktadır. TRT – 2‟nin yayın amacı; kültürel geliĢmenin, sosyal ve ekonomik değiĢimlere ayak uydurmasını sağlamak, kültür düzeylerini yükseltmek olarak belirlenmiĢtir (TRT 1991 Genel Yayın Planı: 28).

“Çok kişiye hizmet verme zorunluluğunda olan az sayıda kanal, toplumu hakkaniyete ve demokrasiye uygun biçimde yansıtma çabası içindeyse, aynı kişilere seslenmeye çalışan çok sayıda kanaldan daha büyük çeşitlilik sunabilir.” (ġahin, 1991: 56).

Dokuzuncu Genel Müdür Tunca Toskay‟ın görev süresi 21 Mart 1988‟de bitmiĢ, BaĢbakanlık DıĢ Politika DanıĢmanı Cem Duna, 29 Mart 1988 tarihinde TRT Genel Müdürü olarak atanmıĢ ve bu görevini 26 Nisan 1989‟a kadar sürdürmüĢtür.

Yeni genel müdür Kerim Aydın Erdem 10 Temmuz 1989 yılında atanmıĢtır. On birinci genel müdür, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu Gazetecilik ve Halkla ĠliĢkiler Bölümü mezunudur ve TRT‟de çeĢitli görevlerde çalıĢmıĢ bir isimdir.

Ġstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan Tayfun Akgüner aynı Üniversite‟nin ĠletiĢim Fakültesi Dekanı iken 16 Temmuz 1993 tarihinde TRT Genel Müdürlüğü görevine atanmıĢ ve 9 Eylül 1996 tarihleri arasında Genel Müdürlük görevinde bulunmuĢtur.

102

Tayfun Akgüner‟den sonra TRT Genel Müdürlüğü‟ne Ankara Ġktisadi ve Ticari Ġlimler Akademisi‟nin Maliye Bölümü‟nden mezun olan Yücel Yener 18 Temmuz 1997 tarihinde atanmıĢ ve 24 Mart 2003 tarihinde istifa ederek görevinden ayrılmıĢtır.

Yücel Yener‟in istifasıyla boĢalan Genel Müdürlük Makamına Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi‟nden mezun olan ġenol Demiröz 12 Ocak 2004 tarihinde atanmıĢtır. 01 Ağustos 2005 tarihinde ise emekliliğe ayrılmıĢtır.

ġenol Demiröz‟ün emekliliği ile boĢalan TRT Genel Müdürlüğü‟ne Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan Ġbrahim ġahin 23 Kasım 2007 tarihinde atanmıĢ ve halen bu görevini sürdürmektedir.

Bu dönemde, TRT Haber Merkezi; Merkez, Ġstanbul, Ġzmir, Antalya, Çukurova, Erzurum, Diyarbakır ve Trabzon Haber Büroları ile geniĢ bir haber ağına sahiptir.

2.1.1.1.2.10.TRT – 3 ve GAP – TV

2 Ekim 1989 tarihinde deneme yayınları niteliğinde yayın hayatına baĢlayan TRT – 3‟nin merkezi Ankara‟dır ve yayınlar akĢam saatlerinde olmaktadır. Programlar; sinema, dizi filmler, tiyatro, bale, müzik ve belgesellerden oluĢmaktadır. Adını Güneydoğu Anadolu Projesi‟nden alan GAP – TV bölgesel yayını da, 1987 yılında TRT – 2 kanalının belli yayın saatlerini kullanarak yayınlara baĢlamıĢtır. Bu yayınlar, Güneydoğu Anadolu Projesi‟nin kapsadığı 14 il ve çevresine, sabah ve öğleden sonra yapılmaktaydı. Kanal, Türkiye‟nin ilk bölgesel televizyonu olması açısından oldukça önemlidir. Daha çok tarımla ilgili konularda program yapan GAP – TV, bunun dıĢında eğitim programlarına da yer vererek bölge halkı için yararlı olmaya çalıĢmıĢtır.

2.1.1.2.Türkiye de Özel Televizyon Yayıncılığı

“Magic Box” Ģirketi 1989 yılında, Rumeli Holding‟in sahipleri Kemal ve Cem Uzan tarafından kurulmuĢtur.

Eutelsat‟tan kanal kiralayan “Magic Box” Ģirketinin yönetimine, TRT eski genel müdürlerinden Tunca Toskay ve ekibi getirilmiĢtir. Bu uygulama bundan sonra da devam etmiĢ, her kurulan özel televizyon kanalı görev alacak personelini yetiĢmiĢ ve nitelikli TRT yayıncılarından yüksek ücretler karĢılığında seçmeye baĢlamıĢtır. “Magic Box” Ģirketi ekibini kurduktan sonra “Magic Box Star 1 Kanalı” adı altında 7 Mayıs 1990‟da günde beĢ saat yayına geçmiĢtir. Kanal ilk dönemlerinde, dıĢ yapımlara ağırlık vermiĢ, futbol

103 karĢılaĢmaları, söyleĢiler ve haberler de önemli bir yer tutmuĢtur.

Kanalın yayına geçmesiyle tartıĢmalar artmıĢtır. Bir kesim yurtdıĢından yayın yaptığı için bunun yasal olduğunu savunurken, bazı hukukçular hükümetin isterse bu kanalın yayınlarını durdurabileceğini savunmaktadır. Onlara göre, bir ülkeden baĢka bir ülkeye yayın yapılıyorsa bununla ilgili hangi anlaĢmaların geçerli olacağının aydınlatılması gereklidir. Kanal yöneticileri de tartıĢmalar karĢısında Anayasa da uydu yayınlarıyla ilgili bir madde olmadığını ve kendilerinin bu yasal boĢluktan yararlandığını belirtmekteydiler.

Seçim zamanı Star – 1‟in siyasi partilerin reklamlarını para karĢılığı yayınlaması yeni tartıĢmalara yol açmıĢ, SHP dıĢındaki tüm siyasi partiler bu özel televizyon kanalına paralı reklam vermiĢlerdir. Bunun üzerine Yüksek Seçim Kurulu harekete geçerek, Star–1 yayınlarının seçimin tarafsızlığına aykırı olduğunu açıklamıĢ, geliĢmeler üzerine PTT, kanalı seçimlere kadar kablo yayınlarından çıkarmıĢtır (Yaman, 1993: 117).

1990 yılında “Star - 1” dıĢında yayına geçmek için bazı Ģirketler kurulmuĢsa da bunlar özel televizyonculuğa yasal izin verilinceye kadar beklemeyi tercih etmiĢlerdir. 1991 Genel Seçimleri sırasında bu özel kanal, Anavatan Partisi‟nin yayın organı gibi hareket etmiĢ, seçimi Doğru Yol Partisi‟nin (DYP) kazanmasıyla kanal içinde karıĢıklıklar baĢlamıĢtır. 1992 yılında Star – 1 televizyonunun adı ortakları arasındaki anlaĢmazlık neticesinde “İnterstar” olarak değiĢtirilmiĢtir.

Ġnterstar televizyonundan sonra Teleon, Mega 10, Show TV, TGRT, Kanal 6, , HBB, ATV, Flash TV, Samanyolu TV, Kanal E, Cine 5, BRT gibi kanalların yanında birçok yerel televizyon da yayın hayatına baĢlamıĢtır.

- Teleon, Magic Box Ģirketinin sahipleri tarafından kurulan Türkiye‟nin ikinci özel televizyonudur. 27 Ocak 1992 tarihinde yayın hayatına baĢlamıĢtır. - Mega 10, 1991 Genel Seçimlerinden kısa bir süre önce yayın hayatına baĢlamıĢ ve Türk yayıncılık tarihine ilk kapanan televizyon kanalı olarak geçmiĢtir. - Show TV, Hürriyet ve Sabah gazetelerinin özel televizyon yayıncılığı yapmak için kurdukları Ģirketleri “Birleşik İletişim Radyo ve Televizyon Yapım Anonim Şirketi” adı altında birleĢtirmeleri sonucu kurulmuĢ bir yayın kanalıdır. 1 Mart 1992 tarihinde tüm günü kapsayan yayınlarına baĢlamıĢtır. - TGRT, Türkiye Gazetesi Radyo Televizyonu olarak Türkiye gazetesinin çizgisinde bir yayıncılık yaparak hedefini milli ve manevi değerlere öncelik vermek,

104

muhafazakar bir hedef izleyici kitlesine seslenmek olarak açıklamıĢtır. - Kanal 6, Star – 1„deki ortaklığından ayrılan Ahmet Özal‟ın uzun bir süre sahibi olduğu, 4 Ekim 1992 yılında düzenli yayın hayatına baĢlayan bir kanaldır. - Kanal D, Milliyet Gazetesinin sahibi Aydın Doğan ve DoğuĢ gruplarının ortaklığıyla kurulmuĢ, 19 Aralık 1993 yılında yayın hayatına baĢlamıĢtır. - HBB, Has Bilgi Birikim Televizyonu adı altında 9 Kasım 1992 yılında yayın hayatına baĢlamıĢtır. - ATV, Sabah Gazetesi ve Satel ġirketler Grubu bünyesinde kurulmuĢ, 9 Eylül 1993 yılında yayın hayatına baĢlamıĢtır. - Flash TV, 1 Aralık 1992‟de yayın hayatına baĢlamıĢtır. - Samanyolu TV, 1993 yılında kurulmuĢ Samanyolu ĠletiĢim A.ġ.‟ye bağlı bir televizyon kanalıdır. - Kanal E, Türkiye‟nin ilk ve tek ekonomi haber kanalıdır. Diğer özel yayın kuruluĢlarından farklı bir yayıncılık politikası izlemiĢ, kısa ekonomi haberleri vererek özellikle gündüz saatlerinde izlenmeyi hedeflemiĢtir. - Cine 5, Türkiye‟nin ilk paralı televizyonudur. Aboneli ve Ģifreli bir televizyon kanalı olan Cine 5; sinema filmleri, spor karĢılaĢmaları, belgeseller, konserler yayınlamaktadır. - BRT, Boğaziçi Radyo Televizyonu 1992 yılında yayın hayatına baĢlamıĢ, dönemin Ġstanbul Belediye BaĢkanı Nurettin Sözen‟in belediye hizmetlerini topluma daha iyi bir biçimde duyurulması amacıyla kurduğu bir kanaldır.

Büyük Ģehirlerde yayın hayatına baĢlayan özel kanallar dıĢında, Anadolu‟nun çeĢitli yerlerinde de kurulmuĢ birçok yerel televizyon kanalları bulunmaktadır. 1994 yılı itibariyle TRT‟nin 4 ulusal, 2 uluslararası ve bir bölgesel televizyon programı ile 4 ulusal, 8 bölgesel, 10 uluslararası radyo kanalı vardır. TRT‟nin izlenme oranları, özel radyo ve televizyon yayınlarından dolayı düĢmüĢ ve reklam gelirleri de 1989 yılına kıyasla % 30 azalmıĢtır (Yazıcı, 1999: 57)

Türkiye‟de özel radyo ve televizyon yayıncılığıyla ilgili yasal düzenlemelerin bulunmamasına karĢın, bu yayınlar yıllarca sürmüĢ, frekans ve kanal tahsisleri yapılmadığından, iĢletmesini kurup, teknik altyapıyı hazırlayanlar, atmosferdeki sınırlı sayıdaki frekans bantlarına sahip olmuĢlardır. Bunun dıĢında, reklam pastasından önemli paylar almalarına rağmen vergileri ödememiĢlerdir. Ancak bütün bu olumsuzluklara karĢın özel yayıncılık devlet tekelindeki ve denetimindeki radyo ve televizyon kanallarına bir alternatif olarak görülmüĢ, toplum tarafından ilgiyle karĢılanmıĢlardır (Çankaya,

105

1997.92)

2.1.1.2.1.Özel Radyo ve Televizyon Yayıncılığında Yasal Düzenlenme

Türkiye‟de 1990‟larda baĢlayan yasal düzenlemeye dayanmadan yapılan özel radyo ve televizyon yayıncılığı, 1982 Anayasasının ilgili maddesinde yapılan değiĢiklik, Avrupa Sınırötesi Yayın SözleĢmesinin Kabulü ve 3984 sayılı yasanın yürürlüğe girmesiyle hukuki bir statüye dayandırılmıĢtır.

Özel radyo ve televizyonların yasal düzenlenmesi için ilk yapılan değiĢiklik, Anayasanın 133. maddesiyle ilgilidir. Bu değiĢiklik, 8 Temmuz 1993 tarihinde TBMM‟de kabul edilmiĢ ve 10 Temmuz‟da Resmi Gazete‟de yayınlanarak yürürlüğe girmiĢtir. Yeni Ģekliyle 1982 Anayasasının 133. maddesi Ģöyledir: “Radyo ve televizyon istasyonları kurmak ve işletmek kanunla düzenlenecek şartlar çerçevesinde serbesttir. Devletçe kamu tüzel kişiliği olarak kurulan tek radyo ve televizyon kurumu ile kamu tüzel kişilerinden yardım gören haber ajanslarının özerkliği ve yayınlarında tarafsızlığı esastır.” Yasada yapılan değiĢiklikle ülkemizdeki radyo ve televizyon yayınları üzerindeki devlet tekeli kalkmıĢtır.

1990‟dan beri faaliyette bulunan özel radyo ve televizyonların Anayasaya aykırı olma durumu ortadan kalkmıĢtır. Ancak, kuruluĢlar halen durumlarını düzenleyen bir yasa olmadığından yasadıĢıdır.

Yapılan ikinci düzenleme ise Avrupa Sınırötesi Televizyon SözleĢmesinin 7 Eylül 1992 tarihinde kabulüdür. Bu sözleĢme, Avrupa‟daki devletlerin siyasi sınırlarını aĢan yayınlarını düzenlemek amacıyla kabul edilmiĢtir. Yayıncılık alanında yaĢanan geliĢmeler ülkelerin radyo ve televizyon yayınlarını yalnızca kendi ülke sınırları içinde düzenlemelerini geçersiz kılmıĢ ve Avrupa Sınırötesi Televizyon SözleĢmesi böyle bir ihtiyaçtan doğmuĢtur. SözleĢmenin önsözünde; sözleĢmeyi imzalayan Avrupa Konseyine üye devletler ile Avrupa Kültür SözleĢmesine taraf olan diğer devletlerin, ortak miraslarını ve ilkelerini korumak amacıyla daha sıkı bir iĢbirliğine ulaĢmalarının hedeflendiği açıklanmaktadır. SözleĢmeye taraf olan ülkeler; yayıncılık politikası için vazgeçilmez bir temel oluĢturan, özgür bilgi ve düĢünce akıĢı ile yayıncıların bağımsızlığı ilkelerine uygun davranmayı kabul etmiĢlerdir. Avrupa ülkeleri, bu sözleĢmeyi imzalamakla, tüm demokratik gruplar ve siyasi partiler arasında çoğulculuğun ve fırsat eĢitliğinin korunması koĢuluyla, kültürün geliĢmesi ve özgürce kanaat oluĢumunda yayıncılığın önemini vurgulamıĢ olmaktadırlar. SözleĢmenin amaçları arasında; bilgi ve iletiĢim

106 teknolojisindeki sürekli geliĢimin, ülke sınırlarına bakılmaksızın, bilgi ve düĢünceleri açıklamak, aramak ve paylaĢmak hakkını daha ileri götürülmesine hizmet etmek olduğu belirtilmektedir.( Çankaya,1997:6)

1982 Anayasasının 133. maddesinde yapılan değiĢiklikten sonra, 13 Nisan 1994 yılında “Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun” TBMM‟nin onayından geçerek Resmi Gazetede yayınlanmıĢtır. Yasa, hem TRT hem de özel radyo ve televizyonlar için yayın ilkeleri, kanal ve frekans bandı tahsisi gibi birtakım kuralları içermektedir.

2.1.1.2.1.1.3984 Sayılı Radyo ve Televizyonların KuruluĢ ve Yayınları Hakkındaki Kanunun Kapsamı

20 Nisan 1994 yılında yürürlüğe giren yasa, sekiz bölüm ve 42 maddeden oluĢmaktadır. Yasanın amacı; radyo ve televizyon yayınlarının düzenlenmesi ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulu‟nun kuruluĢ, görev, yetki ve sorumluluklarına iliĢkin esas ve usulleri belirlemek olarak açıklanmıĢtır. Bu yasayla, Radyo Televizyon Yüksek Kurulu‟nun yerine Radyo ve Televizyon Üst Kurulu getirilmiĢ ve RTÜK‟le ilgili konular ayrı ayrı maddeler halinde düzenlenmiĢtir. Kamu ve tüm özel radyo ve televizyon kuruluĢlarına kanal ve frekans bandı tahsisi, yayın izni ve lisans verilmesi ve bunların iptal yetkisi Radyo ve Televizyon Üst Kurulu‟na verilmiĢtir. 3984 sayılı yasa RTÜK‟ün özerk ve tarafsız bir kamu tüzel kiĢiliği niteliğinde olacağını belirtmiĢtir. Ancak bu üst kurul incelendiğinde, “basın, yayın iletişim teknolojisi, kültür, din, eğitim, hukuk alanlarında birikimi olanlardan ve yükseköğretim görmüş, devlet memuru olma niteliğine sahip, beşi iktidar partisi veya partilerinin, dördü muhalefet partilerinin göstereceği adaylar arasından TBMM‟ce seçilen dokuz üyeden” oluĢacağı anlaĢılmaktadır.

Çoğunlukla iktidar partisi üyelerinin seçtiği bir kurulun ne derece “tarafsız” olacağı tartıĢma konusudur. Oysa bu kurul; üniversitelerden, çeĢitli meslek birliklerinden ve farklı örgütlenmelerin temsilcilerinden oluĢsaydı daha bağımsız, tarafsız ve iktidarın etkisinden uzak bir kurum olarak toplumun çeĢitli kesimlerinin düĢüncelerini yansıtabilirdi. Yasa ile yayın izni verilen kuruluĢlar en geç ikinci yılın sonunda Türkiye alanının % 70‟ine yayınlarını ulaĢtırmak ve haftada en az 80 saat yayın yapmak zorundadır. Radyo ve televizyonlarda yayınlanacak reklamlara iliĢkin düzenlemeler, Avrupa Sınırötesi Televizyon SözleĢmesinde belirlenen ilkelere uymaktadır. Reklamların; program hizmetinden açıkça ve kolayca ayırt edilebilecek biçimde yayınlanması esastır ve bilinçaltı ile algılanan reklamlara

107 izin verilmesi yasaktır. Reklamlar program aralarına yerleĢtirilir. Birbirinden bağımsız bölümleri olan programlarda ya da spor programları ile benzer yapıda aralar içeren olay ve gösteri programlarında, yalnızca bölüm ve devre aralarına reklam yerleĢtirilebilir. Konulu filmlerin veya televizyon filmlerinin sürelerinin 45 dakikadan fazla olması halinde, her 45 dakikalık süre sonunda bir kez olmak üzere reklam için kesinti yapılabilir. Film, 45 dakikadan fazla ise 45 dakikadan sonraki zamanda her 20 dakika aralıkla reklam yerleĢtirilebilir.

Dini tören yayınlarına reklam alınamaz. Haber bültenleri, güncel programlar, çocuk programları ilk otuz dakikaları içinde reklamla kesilemez. Her türlü yayında gizli reklam yasaktır. Alkol ve tütün reklamı, reçete ile satıĢına izin verilen ilaç ve tedavilerin reklamı yapılamaz. Yasada, programların tümünün ya da bir kısmının mali destek görmesine izin verilmiĢtir. Ancak bu destek programın baĢında ya da sonunda uygun bir biçimde belirtilmesi gerekmektedir. Haber ve güncel programların mali açıdan desteklenmesi ise yasaklanmıĢtır. Yayınların hangi koĢullarda yasaklanacağı “Yayınların Men Edilmesi” baĢlığı altında düzenlenmiĢtir. Yargı kararı saklı kalmak koĢuluyla yayınların önceden denetlenememesi, durdurulamaması ilkesi benimsenmiĢtir.

Ancak milli güvenliğin açıkça gerekli kıldığı durumlarda ya da kamu düzeninin ciddi biçimde bozulmasının güçlü bir olasılık olarak görüldüğü durumlarda BaĢbakan ya da görevlendireceği bakanın yayını durdurabileceği kabul edilmiĢtir.

Yasa, seçimlerde siyasi partilerin yayınlarını da düzenlemiĢtir. Seçim dönemlerindeki yayınların; yasayla Yüksek Seçim Kurulu‟na verilen yetkiler çerçevesinde Yüksek Seçim Kurulu tarafından düzenleneceği belirtilmiĢtir. RTÜK de seçim dönemlerindeki yayınları Yüksek Seçim Kurulu‟nun kararları doğrultusunda denetlemektedir. Düzeltme ve cevap hakkı da bu bölümde düzenlenmiĢtir. Gerçek ve tüzel kiĢilerin kiĢilik haklarına saldırı niteliği taĢıyan yayınlarla, gerçeğe aykırı olduğu iddia edilen yayınlara karĢı cevap ve düzeltme hakkı tanınması için ilgililerin yargı yoluna baĢvurabileceği belirtilmiĢtir.

3984 sayılı yasada ayrıca özel radyo ve televizyonların kuruluĢlarına iliĢkin hükümler de yer almaktadır. TekelleĢmenin engellenebilmesi için aynı Ģirketin ancak bir radyo ve bir televizyon iĢletmesi kurabileceği, bir radyo ve televizyon kuruluĢuna ortak olan yabancı gerçek ya da tüzel kiĢinin, bir baĢka özel radyo ve televizyon kuruluĢunda ortak olamayacağı hükme bağlanmıĢtır. Türkiye‟de gazete çıkaran gerçek ve tüzel kiĢiler ile gazete

108 sahiplerinin bir arada % 20‟den fazla hisse sahibi olamayacağı da aynı maddede belirtilmiĢtir. Bir özel radyo ve televizyon kuruluĢunda yabancı sermayenin payı da % 20 ile sınırlandırılmıĢtır. Özel radyo ve televizyon kuruluĢları, yayınlarında belli oranlarda eğitim, kültür, Türk Halk ve Türk Sanat Müziği programları yayınlamak zorundadırlar. Bu programların tür ve oranlarıyla ilgili ilkeler, RTÜK tarafından hazırlanan yönetmeliklerle açıklanmıĢtır.

Yasa, seçim döneminde yapılamayacak yayınları da belirtmiĢtir. Oy verme gününden önceki yedi günden baĢlamak üzere, siyasi bir partinin ya da adayın lehinde ya da aleyhinde bulunacak ya da vatandaĢın oyunu etkileyecek yayınlara izin verilmemektedir.

Yayınlarla ilgili yaptırımlar konusunda ise Üst Kurul, yasayla öngörülen yükümlülükleri yerine getirmeyen, izin Ģartlarını ihlal eden, yayın ilke ve esaslarına aykırı yayın yapan özel radyo ve televizyon kuruluĢlarını uyarma yetkisine sahiptir.

Yasada; kuralların ihlali tekrarlanırsa, durumun ağırlığına göre izin uygulanması bir yıla kadar geçici olarak durdurulur ya da yayın izni iptal edilir ilkesi yer almaktadır. Yayın izninin verilmesi için gerekli koĢullardan birinin yitirilmesi durumunda ya da yayın koĢullarının hile ile elde edilmesinde yayın kuruluĢlarının izinleri yine yasa hükmünce iptal edilir. RTÜK‟den izin almadan radyo ve televizyon yayını yapanlara, yayın bantlarını bir yıl süreyle saklamayanlara, bu süre içinde Cumhuriyet Savcılığınca istenen sesli ve görüntülü bantları teslim etmeyen yayın kuruluĢlarının sahip ya da yöneticilerine verilecek cezalar yine bu yasayla belirtilmiĢtir.

TRT‟nin de bu yasada öngörülen yayın ilke ve esaslarına uygun olarak yayın yapması gerekmektedir. Durdurmayı gerektirecek bir biçimde yayın yapması halinde, Üst Kurulun bu doğrultuda vereceği karar üzerine TRT Genel Müdürü ve Yönetim Kurulunun görevinin düĢeceği de 35. maddede açıklanmıĢtır.

2.1.1.3.Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu

RTYK, yurtiçine yapılacak radyo ve televizyon yayınlarının genel yayın ilkelerine uygunluğunu saptamak, bunların yayın sonrası denetim ile değerlendirerek sonuçlarını CumhurbaĢkanlığı‟na, BaĢbakanlığa, Milli Güvenlik Kurulu‟na, TRT Kurumu‟na ve yayın yapmasına izin verilen kiĢi, kurum ve kuruluĢlara göndermek, yasaya aykırı yayın yapıldığı veya tarafsızlığın ihlal edildiği durumlarda ilgili mercilere duyuruda bulunmakla görevlendirilmiĢtir.

109

12 üyeden oluĢan bu kurulun üç üyesi doğrudan doğruya CumhurbaĢkanı, dört üye Bakanlar Kurulu tarafından atanmaktadır. CumhurbaĢkanınca atanacak üyelerden ikisi, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) tarafından elektronik ve hukuk bilimleri alanındaki dört üye arasından yine CumhurbaĢkanı tarafından seçilmektedir. Üç üye de Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından kültür ve sanat dallarından seçilecek kiĢiler arasından gösterilecek altı aday arasından atanmaktadır. Bakanlar Kurulu‟nca atanacak dört üyenin üçü doğrudan Bakanlar Kurulu‟nca, bir üye ise Milli Güvenlik Kurulu‟nca seçilip Bakanlar Kurulu‟nca atanmaktadır. Bu üyelerden biri basın, diğerleri ise eğitim ve iktisat alanlarından seçilmektedir. Kurulun BaĢkanı da, RTYK‟yı oluĢturan 12 üyenin arasından CumhurbaĢkanı tarafından belirlenmektedir. Yayın yaĢamı açısından önemli yetkilerle donatılmıĢ ve görevler yüklenmiĢ bu kurulun oluĢum açısından merkezi yönetime bağlılığı açıktır ve saptayacağı yayın politikalarında tarafsız olabilmesindeki güçlük de buradadır. RTYK‟nın; radyo ve televizyon istasyonlarının kurulması, geliĢtirilmesi, günlük yayın saatleri ve süreleri, yurt dıĢına yapılacak yayınlarla ilgili önemli görevleri vardır. Bir baĢka önemli görevi ise TRT Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Üyelerinin seçim ve atamalarıyla ilgilidir. Genel müdürlük için üç aday, Yönetim Kurulu içinse kurul üye sayısının iki katı olan on iki aday belirleyerek Bakanlar Kurulu‟na bildirmesidir.

TRT Yönetim Kurulu, TRT kurulduğundan bu yana kurumun örgütsel yapısı içinde yer almıĢ bir organdır. Yönetim Kurulu‟nun oluĢumunda, 359 Sayılı yasayla 2954 sayılı yasa arasındaki en önemli farklılık üye sayısıdır. Dokuz olan üye sayısı altıya düĢmüĢtür. 2954 Sayılı yasanın 11. maddesi Yönetim Kurulu‟nun oluĢumunu düzenlemektedir:

“Kurumun en yüksek karar ve yönetim organı olan Yönetim Kurulu; elektronik, kitle iletişimi, hukuk, işletme veya ekonomi, sosyal bilim dalları ile sanat ve kültür alanında temayüz etmiş kişiler arasından seçilen ve atanan altı üye ile Genel Müdür‟den oluşmaktadır. Yönetim Kurulu üyeleri; Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu tarafından teklif edilen 12 aday arasından Bakanlar Kurulu kararı ile atanır.” Kurumu temsil eden Genel Müdür, RTYK tarafından önerilen üç aday arasından Bakanlar Kurulu tarafından atanır. Yasa, Genel Müdür‟ün yükseköğrenim mezunu ve en az 40 yaĢında olması, devlet memurluğunda 15 yılını doldurmuĢ olması, atanmadan önceki son üç yıl içinde herhangi bir siyasi partiye üye veya herhangi bir siyasi partiden aday olmamasını aramaktadır. Görev süresi dört yıl olan Genel Müdür‟ün görevden alınması atandığı yolla olmaktadır. Ulusal güvenliğin ve kamu düzeninin gerekli kıldığı, devlet memuru olma niteliğini yitirdiği, ağır hizmet kusuru iĢlediği ve tarafsızlığının ortadan kalktığı durumlarda gerekçenin belirtilmesi

110 koĢuluyla RTYK‟nın önerisi ve Bakanlar Kurulu‟nun kararı ile görevden alınabilmektedir. Genel Müdür yardımcılarının sayısı ise yeni düzenlemeyle dörde yükseltilmiĢtir.

RTYK ilerleyen yıllarda, TRT‟yi özellikle iktidar yanlısı haberlerin çokluğu nedeniyle sık sık uyarmıĢtır. Hükümetin icraatlarını halka anlatmak için yayınlanan “İcraatın İçinden” adlı programın amacını aĢması ve Anavatan Partisi‟nin propaganda aracı haline gelmesi ve yapılan uyarıların dikkate alınmaması Tunca Toskay‟ın genel müdürlüğü zamanında RTYK ve TRT iliĢkilerini zor bir noktaya getirmiĢtir. Bu kurul 1990 yılında uydudan özel yayın yapan kanallar karĢısında ise oldukça tepkisiz kalmıĢtır (Tekinalp, 2003: 249).

3.BÖLÜM: TÜRKĠYE’DE KAMU YAYINCISI OLARAK TRT’NĠN ANALĠZĠ

3.1.TEMATĠK ANALĠZ

3.1.1.TRT Kurumunun Radyo ve Televizyonlarının Ġçeriği

TRT, radyo ve televizyon programlarının içeriğini, her yayın dönemi baĢında yıllık genel yayın planlarıyla ve yapım – uygulama talimatıyla belirlemektedir. TRT radyoları, ülke genelinde geniĢ bir kapsama alanı ve dinleyici kitlesine sahiptir. Yayınlarını; 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu, 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların KuruluĢ ve Yayınları Hakkındaki Kanun, Avrupa Sınırötesi Televizyon SözleĢmesi ve ilgili diğer kurallara göre sürdürmektedir. TRT;

Radyo – 1 (Türkiye Radyoları Birinci Programı), Radyo – 2 (Türkiye Radyoları Ġkinci Programı), Radyo – 3 (Türkiye Radyoları Üçüncü Programı), TRT FM Yayınları (Türkiye Radyoları Dördüncü Programı), yabancı turistlere ülkemizi tanıtmak ve bu konuda çeĢitli bilgiler vermek amacıyla kurulmuĢ olan Turizm Radyosu, Bölge Radyoları, Antalya Radyosu, Erzurum Radyosu, Çukurova Radyosu, Trabzon Radyosu, GAP – Diyarbakır Radyosu, Hatay ilinin coğrafi konumu nedeniyle terör olaylarına, dıĢ radyo ve televizyon yayınlarının etkisine açık olması nedeniyle devlet politikası gereği kurulmuĢ TRT Hatay FM (Hatay Ġl Radyosu), TRT tarafından yurt dıĢına yönelik Türkçe ve çeĢitli dillerde radyo yayınları yapan Türkiye‟nin Sesi Radyosu, Türkiye FM Radyosu gibi geniĢ bir yayın ağına sahiptir. TRT, yurtiçi ve yurtdıĢına gerçekleĢtirdiği televizyon yayınlarıyla çok geniĢ bir alana seslenmektedir. Kurum, televizyon yayınlarını yedi kanaldan sürdürmektedir. Çok kanaldan yayın yapmasının gerekçesini; farklı izleyici gruplarının gereksinimlerini

111 karĢılamak, değiĢik hedef ve kimliklerde yayın yapmak olarak açıklamaktadır. (1996 Televizyon Programları Yapım Uygulama Talimatı: 20.).

TRT Türkiye Radyoları; Radyo-1, Radyo-2 (TRT FM), Radyo-3, Radyo-4, 5 Bölge Radyosu (Antalya, Çukurova, GAP-Diyarbakır, Erzurum, Trabzon), Türk Sanat Müziği sevenler için TRT Nağme, Türkü dostlarına yönelik TRT Türkü, TRT Radyo Haber Kanalı ve uluslararası radyo kanalları Türkiye'nin Sesi Radyosu(32 dil) ve Avrupa FM ile radyo yayıncılığı alanında Türkiye‟de ve dünyada etkin bir güç konumundadır. 1 Mayıs 2009 tarihinde yayın hayatına baĢlayan Radyo-6 ise, misyonunu “Türkiye‟nin birlik ve bütünlüğüne katkı sunmayı amaçlayan, çağdaĢ çizgideki yayın anlayıĢıyla özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi‟nde her yaĢtan dinleyiciye hitap eden Kürtçe radyo kanalı” olarak tanımlamaktadır. Diğer yeni bir radyo kanalı olan TRT Radyo Haber Türkiye ve dünyanın sıcak gündemi, olayların analizini, TRT 1, TRT Türk ve TRT Haber televizyon kanallarındaki haber programlarını dönüĢümlü ve eĢ zamanlı olarak yayınlamakta ve yayınını 24 saat kesintisiz sürdürmektedir.

Kurumsal radyo yayınlarının ardından; televizyon yayınları ise, 31 Ocak 1968‟de Türkiye‟nin ilk deneme televizyon yayını ile Ankara MithatpaĢa Stüdyosu‟nda Mahmut Tali Öngören‟in açılıĢ konuĢmasıyla baĢlamıĢ, haftada 3 gün, üçer saat olarak baĢlayan deneme yayınları 1 yıl sonra haftada 4 güne çıkmıĢtır. 1970‟de Ġzmir Televizyonu, ardından 1971‟de Ġstanbul Televizyonu faaliyete geçmiĢtir.

1969‟da astronotların Ay‟a ayak basmaları ve Zeki Müren‟in Ankara‟da verdiği konser, televizyon ekranlarından izleyenlere ulaĢmıĢ,1973‟de ise, Türkiye Cumhuriyeti‟nin 2. CumhurbaĢkanı Ġsmet Ġnönü‟nün cenaze töreni naklen yayınlanmıĢtır. 20 Temmuz 1974‟de baĢlayan Kıbrıs BarıĢ Harekâtı‟ndan tüm Türkiye ve Avrupa TRT yayınlarıyla haberdar olmuĢtur. Eurovision ġarkı ve Beste YarıĢması‟na Türkiye, ilk kez 1975‟de TRT‟nin organizasyonuyla girmiĢtir. 1978‟de ilk kez su altı kameraları kullanılarak; “Derinlerdeki GeçmiĢ” adlı belgesel renkli film çekilmiĢtir. 1979 yılında, 5 ülkeden 133 çocuk 31 liderin katıldığı ilk 23 Nisan Çocuk ġenliği düzenlenmiĢtir.

1974 yılında Televizyon yayınları haftanın her günü gerçekleĢtirilirken, yayınlar ülke nüfusunun %55‟i (19 milyon) ve ülke yüzölçümünün %28 i (210.861 km2) tarafından izlenilir hale gelmiĢtir. Televizyonunun Türkiye‟ye geliĢinin 10. yılında PTT merkezlerine kayıtlı Televizyon alıcı sayısı 2 milyon 250 bine ulaĢmıĢtır. Yurt içinden verilen ve yurtdıĢında alınan eĢgüdüm, yayın, kayıt ve kurgu iĢlemlerini yapabilecek kapasitede olan

112

Eurovision bağlantı merkezi 1982 yılında hizmete girmiĢtir. Giderek artan yayın saatleri ile birlikte ekran, 31 Aralık 1981 yılbaĢı gecesinden itibaren renklenmeye baĢlamıĢ ve 1984 yılında tamamen renkli yayına geçilmiĢtir.

1986 yılında televizyonun 2. kanalı TRT-2 yayın hayatına girmiĢtir. 1987‟de “Ġntelsat” uydusundan kiralanan bir aktarıcıdan TRT-1 ve TRT-2 programları uydu yoluyla bütün Türkiye‟ye ulaĢmıĢtır. TRT-3 ve GAP-TV, 1989 yılında hizmete girmiĢ ve TRT‟nin kanal sayısı 4‟e çıkmıĢtır. 1990‟da ise eğitim ağırlıklı TRT-4 ile Avrupa yaĢayan Türk iĢçilerine yönelik TRT-INT yayınları baĢlamıĢ, 1993‟te Kafkasya ve Orta Asya‟ya yönelik programların yer aldığı TRT-AVRASYA kanalı, 1995‟te ise TBMM TV yayına girmiĢtir.

1998 yılında aynı zamanda TRT kurumunun ilk yurt dıĢı temsilciliği olma özelliğine de sahip olan, TRT Almanya - Berlin Temsilciliği açılmıĢtır. Bunu sırasıyla 1999 yılında Türkmenistan-AĢkabat Temsilciliği, 2000 yılında Azerbaycan-Bakü, Mısır-Kahire ve Belçika-Brüksel takip etmiĢtir. 2002 yılına gelindiğinde 6'ncı yurt dıĢı bürosu ABD- Washington'da, 2004 yılında da Özbekistan-TaĢkent bürosu açılmıĢtır.

1999 yılında TRT_SAYTEK (Sayısal Yayın Teknoloji Merkezi) kurularak internet sitesi www.trt.net.tr adresi ile yayına baĢlamıĢtır.

2003 yılı hem TRT Kurumu hem de tüm Türkiye için baĢarılı ve unutulmaz bir yıl olmuĢtur. TRT ülkemiz adına katıldığı 48. Eurovision ġarkı YarıĢmasını, Sertap ERENER‟in yorumladığı “Every Way That I Can” Ģarkısıyla kazanarak 1. olmuĢtur.

Yurt dıĢında da etkin bir yayıncı kimliğine sahip olan TRT Kurumu 2004 yılında (ABU) Asya-Pasifik Yayın Birliği, Asiavision sözleĢmesini imzalanmıĢtır.

01.11.2008‟de Türkiye‟nin ilk yerli çocuk kanallarından biri olma özelliği ile TRT Çocuk yayın hayatına baĢlarken, 01.01.2009‟da farklı dil ve lehçelerde yayın yapan ilk kanal TRT-6 Kürtçe yayına baĢlamıĢtır.

20.11.2008‟de hayata geçirilen www.trt-world.com, 31 dilde haber yayını ile yeni medya hizmet ortamındaki yayıncılar arasında dünyada 5. sırada yer almıĢtır. Bugün yayın yapılan bölgeyle ve bütün dünyayla ilgili sıcak geliĢmeler, uzmanların görüĢlerinin de yer aldığı kapsamlı, tarafsız ve doğru bir içerikle 32 dilde dünya kamuoyuna sunulmaktadır.

Balkanlar‟dan Orta Asya‟ya, Ortadoğu‟dan Kafkaslara 27 ülke ve 13 muhtar cumhuriyette yaklaĢık 250 milyon nüfuslu bir coğrafyaya hitap edecek olan TRT Avaz,

113

21.03.2009‟da yayın hayatına baĢlayarak Türkçe, Azerbaycan Türkçesi, Kazakça, Kırgızca, Özbekçe ve Türkmence programları ile yayın coğrafyasındaki bütün ülkelerin yer alacağı ve her ülkeden izleyicinin kendinden bir Ģeyler bulacağı “ortak kanal” olmuĢtur.

TRT Türk, 08.05.2009 tarihinde uluslararası Türkçe haber ve kültür kanalı kimliğiyle yayınlarına baĢlarken, aynı yıl test yayınlarına baĢlayan TRT ANADOLU ise TRT ile Yerel ve Bölgesel Televizyonlar Birliği'nin ortaklaĢa yayın yapacağı kanal olarak öngörülmüĢtür. 16 Kasım 2009'da yayına baĢlayan TRT Müzik, Türk Müziği ağırlıklı olmakla birlikte geçmiĢten günümüze yerli ve yabancı müzik yayınlarıyla, Türkiye'nin ve dünyanın müziğini TRT farkıyla ekrana taĢınmıĢtır.

"Tanık Olmaya Hazır mısınız?" sloganıyla 17 Ekim 2009'da yayına baĢlayan TRT Belgesel Kanalı Türkiye'yi; Ġngilizce, Almanca, Fransızca, Rusça ve Türkçe ile beĢ farklı dilde dünyaya tanıtmaktadır.

2009'da ayrıca Radyo 6, TRT Nağme, TRT Türkü ile TRT Avrupa FM radyoları yayına baĢlamıĢtır.

TRT, Avrupa ve dünyanın önde gelen haber kanallarından Euronews ile iĢbirliğine imza atarak; Euronews'in büyük ortakları arasına girmiĢ ve Euronews haber kanalı Ocak 2010'da 9. dil olarak Türkçe yayına baĢlamıĢtır.

18 Mart 2010 tarihinde TRT Haber kanalı yayın hayatına baĢlarken, Arapça yayın yapan TRT –“ETTÜRKĠYYE” Kanalı, Arap ülkelerinde en çok seyredilen kanal olmayı hedefleyerek 4 Nisan 2010 tarihinde yayına baĢlamıĢtır.

Yayıncılık kalitesinde gelinen en üst nokta olan HD yayını yapan TRT HD kanalı, ağırlıklı olarak spor, belgesel ile sinemaya yer vermektedir. Ağustos 2010 tarihinde yayına baĢlayan TRT Spor, ulusal ve uluslararası tüm spor müsabakalarını ve organizasyonları canlı ya da banttan ekranına taĢırken, sporun her dalına ayrı önem vermektedir. 28 Ekim 2010' da test yayınından ulusal yayına geçen TRT 5 ANADOLU, Yerel ve Bölgesel Televizyonlar Birliği ile ortak bir protokole imza atarak 28 Ekim 2010 tarihinde yayın hayatına baĢlamıĢtır. Daha sonra ise Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı ile ortak yayına baĢlamıĢtır. Ocak 2011 tarihinde yayına baĢlayan TRT Okul ise, çeĢitli yaĢ gruplarına yönelik hazırlanan eğitim ve kültür programlarıyla bir teknoloji ve eğitim kanalı olarak görülmektedir.

TRT bugün 14 televizyon kanalı, 7 ulusal, 6 bölgesel, 2 uluslararası radyo kanalı, trt.net.tr ve trt.world.com üzerinden 35 dil ve lehçede yayın, teleteks yayını ve

114

"TeleVĠZYON", "Radyovizyon", "F 1 Racing" ve "TRT Çocuk" dergileriyle Türkiye'ye ve dünyaya yayın yapmaktadır. (http://www.trt.net.tr/Kurumsal/Tarihce.aspx)

3.1.1.1.TRT Kanalları, Program ve Yayın Dökümleri

2007 2008 2009 2010 2011 2012 TRT-1 TRT-1 TRT-1 TRT-1 TRT-1 TRT-1

TRT-2 TRT-2 TRT-2 TRT-HABER TRT-HABER TRT-HABER TRT- TRT- TRT- AVAZ TRT- AVAZ TRT- AVAZ TRT- AVAZ AVRASYA AVRASYA TRT-INT TRT-INT TRT-TÜRK TRT- TÜRK TRT-TÜRK TRT-TÜRK

TRT-3 TRT-3 TRT- ÇOCUK TRT- ÇOCUK TRT ÇOCUK TRT ÇOCUK

TRT-GAP TRT-GAP TRT-3 TRT-3 TRT-SPOR TRT-SPOR

TRT-4 TRT-4 TRT-GAP TRT-GAP TRT-GAP TRT-GAP

TRT-ÇOCUK TRTBELGESEL TRTBELGESEL TRTBELGESEL TRTBELGESEL

TRT-MÜZĠK TRT-MÜZĠK TRT-MÜZĠK TRT-MÜZĠK

TRT-6 TRT-6 TRT-6 TRT-6

TRT-ARAPÇA TRT-ARAPÇA TRT-ARAPÇA

TRT-HD TRT-HD TRT-HD TRT- TRT- TRT-

ANADOLU ANADOLU ANADOLU TRT- OKUL TRT- OKUL

2007 „den 2012‟ye kadar TRT‟nin farklı kanalları yayın hayatına sokması üstteki tabloda verilmiĢtir. Tablodan da anlaĢılacağı gibi, TRT 2007‟de 7 olan kanal sayısını, her yıl düzenli olarak açtığı yeni kanallarla 2012 yılında 14‟e çıkarmıĢtır. Bu veriler ıĢığında TRT „nin bir kamu yayıncısı olarak toplumun her yaĢa, beğeni ve tercih gruplarına seslenmeyi ilke edindiği gözlemlenmektedir.

115

3.1.1.2.TRT Kanallarının Toplam Yayın Süreleri

YILLARA GÖRE TRT KANALLARI TOPLAM YAYIN SÜRELERİ (SAAT) 25000

20000

15000

10000

5000

0 2007 2008 2009 2010 2011 2012

Günlük Haftalık Aylık #REF!

Üstteki tablonun verileri incelendiğinde, TRT‟nin tüm kanallarında yayın sürelerini düzenli olarak arttırdığı görülmektedir.

116

3.1.1.3.TRT Kanallarının Program Sayıları

YILLARA GÖRE PROGRAM SAYILARI 25000

20000

15000

Günlük SÜRE 10000 Haftalık Aylık

5000

0 2007 2008 2009 2010 2011 2012 YILLAR

Tablodan da anlaĢılacağı gibi, TRT önceki yıllara nazaran, program süresi gibi program sayısını da arttırmıĢtır.

2007 YILI TRT‟NĠN BÜTÜN KANALLARINDA YAYINLANAN PROGRAM VERĠLERĠ

KANAL ĠSMĠ PROGRAM SAYISI TRT-1 44 TRT-2 75 TRT-3 12 TRT GAP 14 TRT-4 15 TRT-TÜRK 33 TRT-INT 42 Günlük Ortalama Toplam 235 Haftalık Ortalama Toplam 1645 Aylık Ortalama Toplam 7050

117

2008 YILI TRT‟NĠN BÜTÜN KANALLARINDA YAYINLANAN PROGRAM VERĠLERĠ

KANAL ĠSMĠ PROGRAM SAYISI TRT-1 38 TRT-2 82 TRT-3 9 TRT GAP 12 TRT-4 13 TRT-TÜRK 38 TRT-ÇOCUK (1 Kasım‟dan itibaren) 50 TRT-INT 53 Günlük Ortalama Toplam 295 Haftalık Ortalama Toplam 2065 Aylık Ortalama Toplam 61950

2009 YILI TRT‟NĠN BÜTÜN KANALLARINDA YAYINLANAN PROGRAM VERĠLERĠ

KANAL ĠSMĠ PROGRAM SAYISI TRT-1 36 TRT-2 81 TRT-3 20 TRT GAP 10 TRT-4 12 TRT-TÜRK 72 TRT-ÇOCUK 54 TRT-Avaz 46 TRT-6 42 TRT-BELGESEL(17 Ekim‟den itibaren) 49 TRT-MÜZĠK (16 Kasım‟dan itibaren) 31 Günlük Ortalama Toplam 453 Haftalık Ortalama Toplam 3171 Aylık Ortalama Toplam 95130

118

2010 YILI TRT‟NĠN BÜTÜN KANALLARINDA YAYINLANAN PROGRAM VERĠLERĠ

KANAL ĠSMĠ PROGRAM SAYISI TRT-1 34 TRT-HABER(18 Mart‟tan itibaren) 71 TRT-3 SPOR 18 TRT GAP 11 TRT-ÇOCUK 49 TRT-TÜRK 70 TRT-Avaz 44 TRT-6 41 TRT-BELGESEL 42 TRT-ARAPÇA 51 TRT-HD (18 Haziran‟dan itibaren) 58 TRT-ANADOLU(28 Ekim‟den itibaren) 50 TRT-MÜZĠK 41 Günlük Ortalama Toplam 577 Haftalık Ortalama Toplam 4039 Aylık Ortalama Toplam 17310

2011 YILI TRT‟NĠN BÜTÜN KANALLARINDA YAYINLANAN PROGRAM VERĠLERĠ

KANAL ĠSMĠ PROGRAM SAYISI TRT-1 25 TRT-HABER 60 TRT-3/TRT SPOR 34 TRT GAP 1 TRT-ÇOCUK 37 TRT-TÜRK 55 TRT-Avaz 54 TRT-6 43 TRT-BELGESEL 48 TRT-ARAPÇA 43 TRT-HD 65 TRT-ANADOLU 38 TRT-OKUL(31 Ocak‟tan itibaren) 109 TRT-MÜZĠK 41 Günlük Ortalama Toplam 653 Haftalık Ortalama Toplam 4571 Aylık Ortalama Toplam 19590

119

2012 YILI TRT‟NĠN BÜTÜN KANALLARINDA YAYINLANAN PROGRAM VERĠLERĠ

KANAL ĠSMĠ PROGRAM SAYISI TRT-1 25 TRT-HABER 69 TRT-3/TRT SPOR 36 TRT GAP 1 TRT-ÇOCUK 40 TRT-TÜRK 54 TRT-Avaz 44 TRT-6 47 TRT-BELGESEL 61 TRT-ARAPÇA 36 TRT-HD 54 TRT-ANADOLU 41 TRT-OKUL 97 TRT-MÜZĠK 41 Günlük Ortalama Toplam 646 Haftalık Ortalama Toplam 4522 Aylık Ortalama Toplam 19380

Bilgiler 2012 yılı Haziran ayına kadar olan verileri içermektedir.*

*Televizyonla ilgili tüm veriler TRT Televizyon Dairesi BaĢkanlığı‟ndan alınmıĢtır.(2012)

120

3.1.2.TRT Kanalları

3.1.2.1.TRT 1

TRT-1, Türk toplumunda en geniĢ izleyici kesimi hedef alan, eğitme, bilgilendirme, enformasyon verme ve eğlendirme iĢlevlerine sahip, en yaygın biçimde ise “milli” duygulara hitap eden ve bu bağlamda bütünleĢmeyi amaçlayan bir yapıya sahip televizyon kanalıdır.

TRT Kurumu, en yaygın olarak izlenen kanalını güncel, popüler, genel ve en son olarak da aile kanalı olarak adlandırdığı için, Türk izleyici ailelerine, içerik açısından yormayan ve daha hafif bir yayıncılık sunmayı amaçlamaktadır. (Çankaya, 2003:323)

TRT-1‟in amacı: Türkiye genelinde baĢta aileler olmak üzere çeĢitli yaĢ, meslek, eğitim ve kültür seviyesindeki seyirci topluluğunu eğlendirirken bilgilendirmek, eğitimlerine, milli kültürle bütünleĢmesinin sağlanmasına yardımcı olmak, haber vermek ve müzik ihtiyaçlarına karĢılamaktır. (TRT, 2002 Genel Yayın Planı: 18)

31 Ocak 1968'de yayına baĢlayan TRT televizyonlarının ilk kanalı TRT-1'dir. Kültürel değerlerin korunmasına önem veren TRT-1 Kanalı 12 Ekim 2009 tarihinde TRT-1 Koordinatörlüğü haline dönüĢtürülmüĢtür. TRT-1, aile kanalı formatında; eğitimden, kültüre, müzikten eğlenceye, dramadan yerli ve yabancı filmlere, spordan habere pek çok programın yer aldığı yayınlarıyla ve %99,9 kapsama alanıyla tüm Türkiye‟ye ve internet üzerinden tüm dünyaya ulaĢmaktadır. TRT-1, Türkiye'de, teknik eriĢimi en yüksek televizyon kanalıdır.

TRT-1 kanalının yayın politikası;

- Yerli yapım ağırlıklı yayın,

- Kaliteli yayıncılık,

- Medya sektörüne öncülük etmek,

- Yenilikçilik,

- Her kesimin ilgisine seslenen haberden spora, dramadan müzik- eğlenceye, sinemadan belgesele her türün seçkin örneklerine yer vermek olarak sıralanabilir. (TRT-1 Kanal Koordinatörlüğü, 2011)

TRT‟nin ilk kanalı deyim yerindeyse “amiral gemisi” olan TRT -1 “Aile Kanalı” olma misyonuna uygun iç ve dıĢ yapımları seçip, yayınlayarak bu konudaki misyonunu ve sosyal sorumluluğu ilkesi ile hareket ettiği kamu yayıncılığı görevini de baĢarı ile yerine

121 getirmiĢ olmaktadır. Türk kültürü ve Türk ailesinin geçmiĢten bugüne getirdiği sosyal, kültürel ve manevi değerlerle barıĢık bir yayıncılık çizgisi ile hareket eden TRT-1 kanalı, kültürün ve Türk toplumunu bir arada tutan tüm değerlerin yeni kuĢaklara “doğru ve tarafsız” bir Ģekilde aktarılması konusunda da önemli bir görevi üstlenmiĢtir.

TRT 1:PROGRAM TÜRLERİNE GÖRE DAĞILIMI

SPOR MÜZİKEĞİTİM 5,05% 0,83% 1,40%

EĞLENCE KÜLTÜR 2,22% HABERLER 11,03% 20,70%

SİNEMA 12,36%

DRAMA 46,40%

3.1.2.2.TRT Haber

Tüm dünyada özellikle 2000‟li yılların baĢından itibaren sadece ilgili kesime hitap etmeyi amaç edinen ve yayıncılıkta yeni bir dönüĢümün yaĢandığı “tematik yayıncılığa geçilmiĢtir. Klasik yayıncılıkta varolan “her Ģeyden biraz” anlayıĢının aksine tematik yayıncılıkta, tek bir alan ya da konu ile ilgili derin-doyurucu yayınlar yapılmaya baĢlanmıĢtır. Bu konuda en hızlı ve en çok açılım doğaldır ki, televizyonun omurgasını oluĢturan “haber”de olmuĢtur. Kurumsal bir geçmiĢe ve misyona sahip TRT Kurumunun da, yayıncılığın çehresinin ve içeriğinin değiĢtiği günümüzde geliĢmelere duyarsız kalması

122 mümkün değildir. Bu savdan hareketle TRT Kurumu, geliĢmeleri takip ederek son yenilikleri bünyesine uygun bir Ģekilde yorumlayarak içeriğine katmaktadır.

18 Mart 2010 tarihinde TRT‟nin ilk kanalı TRT-1 yanında, “bir kültür kanalı” konsepti ile kurulan TRT-2 kanalının yayınlarına son verilmiĢtir ve yerine “TRT-Haber” kanalı kurularak yayınlarına baĢlamıĢtır. TRT-Haber kanalı, TRT‟nin imkânlarını etkin bir Ģekilde kullanarak Anadolu‟da ve dünyada bulunan muhabirleri ile günceli dinamik bir üslupla ekranlara yansıtmayı hedefleyen bir yayıncılık anlayıĢı ile yayınlarını sürdürmektedir.

Habere ve haberciliğe yeni bir anlayıĢ getiren TRT-Haber kanalı, günceli ve gündemi yakalayan ve dünyanın nabzını canlı bir Ģekilde olay yerinde tutan bir anlayıĢla televizyonculukta haber kanalı anlayıĢına yeni bir soluk getirmiĢtir. Sadece haber bültenleri ile değil, haber eksenli tüm tartıĢma programları, canlı bağlantı, son dakika geliĢmeleri ve flaĢ haberleri ile TRT-Haber kanalı, tematik olarak yayın yapan diğer haber kanalları içinde, önder ve yol açan bir misyonu üstlenmiĢ durumdadır.

TRT HABER YAYINLARININ PROGRAM TÜRLERİNE GÖRE DAĞILIMI

0,07% 0,01% 1,88%

8,37% 0,16% EĞİTİM 16,57% KÜLTÜR SİNEMA EĞLENCE 72,94% MÜZİK SPOR HABER

Öncelikle araĢtırma sonuçları irdelendiğinde; TRT-Haber kanalının, bir haber kanalı olmanın olmazsa olmaz özelliklerini baĢarı ile yerine getirdiği görülmektedir. Tabloda görüldüğü gibi, kanalın program türleri dağılımında “Haber” ve “Haber ağırlıklı programlar” açık ara önde gitmektedir. Burada genel olarak haber merkezli programların haricinde ikinci

123 yoğunlukta haberin farklı bir türevi olarak spor karĢımıza çıkmaktadır. Sözkonusu iki baĢlık kanalın ana omurgasını oluĢturmaktadır. Tüm bu yapının yanında kültür ve eğlence odaklı yapımlar da bir haber kanalı yapılanması içinde göze batmayacak ölçüde, deyim yerindeyse “kararında” yer almıĢtır.

Haber kanalının en önemli misyonlarından ve özelliklerinden biri, günün geliĢen olaylarını anlık ve mümkünse yerinden yayınlarla izleyenlere duyurmaktır. Bu özellik kaliteli ekip ve geliĢmiĢ teknolojik altyapıyı gerektirmektedir. TRT genel olarak teknolojiyi yakından takip etmeye ve çağın gereklerinden geri kalmamaya çalıĢan bir politika izlemektedir. Özelde ise TRT-Haber kanalı geliĢtirdiği teknik altyapısı ile güncel olayları anında ve yerinden takip edebilmektedir. Böylelikle özellikle haber izleyen ve haber seven izleyicilerin gözünde artı bir değer yaratarak marka olmayı hedefleyen TRT-Haber kanalı, izleyenleri “ilk” ve “en doğru” bilgilendiren kanal olmak düĢüncesiyle yayınlarına devam etmektedir.

Haber kanalları içerisinde TRT Haber‟in “Son Dakika” ve “Özel Canlı Yayınları” diğer haber kanalları tarafından aynen kullanılmıĢ ve TRT Haber referans gösterilmiĢtir.

Haberin değiĢen yüzü ve içeriği de, haber kanallarını her bağlamda değiĢiklik yapmaya zorlamaktadır. Bu sebepten dolayı alandaki her türlü değiĢim ve yeniden yapılanma kanalları değiĢim sürecine itmektedir. Bu zorlu yarıĢta tutunan ise kaliteli kadrolarla teknolojik geliĢmeleri yakalamaya çalıĢan kanalların olmaktadır.

3.1.2.3.TRT Müzik

Özel kanallar yayın hayatına baĢlayana kadar, ülkedeki tek müzik kliplerinin, konserlerin yayınlandığı, sanatçıların ekrana çıktığı bazı dönemlerde de yasaklı olduğu kanal TRT‟dir. TRT‟ye çıkmak tek kanal döneminde sanatçılar için büyük bir Ģans olarak değerlendirilebilir. Kamu yayıncılığı açısından ekrana çıkacak olan sanatçıya ve Ģarkı sözlerine büyük bir hassasiyetle yaklaĢan TRT bu özelliğini, özel kanalların açılması ve özellikle müzik anlamında tematik kanallarında yayınlarına baĢlamasıyla birlikte kaybetmeye baĢlamıĢtır.

Daha fazla mecrada ekran karĢısına çıkma fırsatı bulan müzik dünyası ve sanatçılar açısından büyük bir fırsat doğmuĢtur. TRT çeĢitli müzik eğlence programları yapmasına karĢın, özellikle son yıllarda klip çekimleriyle birlikte büyük bir hareketlilik yaĢayan müzik dünyasında biraz gerilerde kalmıĢtır.

124

2008 yılından bu yana çeĢitli kanallar kurarak kamu yayıncılığında ilkleri gerçekleĢtiren TRT, bu anlamda da “Klip değil müzik kanalı” iddiasıyla TRT Müzik kanalını kurmuĢtur. TRT Müzik, kamu yayıncılığı çerçevesinde yayın yapan; özellikle kültürel değerlere, Türk sanat ve halk müziğini yıllardır koruyan bu misyonunu yeni müzik kanalında da sürdürmektedir.

Öte yandan, TRT denildiğinde akla ilk olarak eski siyah beyaz görüntülerin saklandığı arĢivler gelir. Yeni kanalın en önemli özelliklerinden biri de o tozlu arĢiv görüntülerini izleyiciyle buluĢturmasıdır. TRT yeni kanalında bugüne kadar hiçbir yerde yayınlanmayan arĢiv görüntüleriyle önemli bir alt yapıya sahiptir.

Bu noktada, müzikle ilgili böyle bir arĢivi elinde bulunduran TRT‟nin, yeni kanalında bu avantajından da yararlanma imkanı bulunmaktadır. Ayrıca, özellikle pop, rap, arabesk müziğinin yaygın olarak dinlendiği bu zamanda; TRT yine müzik kanalıyla birlikte daha önceki yıllarda olduğu gibi Türk Halk ve Sanat Müziği yayınlarıyla kültürel değerlerinde unutulmaması adına kamu yayıncılığı görevini yerine getirmektedir.

Ticari kaygıların ve çoğunlukla günümüz müzik türlerinin yaygın olarak yayınlandığı özel müzik kanallarının aksine, ticari kaygılardan uzak, kamu hassasiyetiyle müzik sektörüne yaklaĢan TRT, çok sesli bir müzik kanalını yayın hayatına baĢlatarak her yaĢ grubuna hitap eden müzik ve programlarla yayınını sürdürmektedir.

16 Kasım 2009'da yayına baĢlayan TRT Müzik kanalı; Türk müziğinde kültürel değerlerin korunması ve geliĢtirilmesinde sektöre öncülük etmek, yerel değerlerin yeni yorumu ve sunumuyla evrensel müzik kültürüne katkıda bulunmak, ticari kaygıların ötesinde kültürel- sanatsal hizmeti ön planda tutan yayıncılık yapmak amacıyla kurulmuĢtur.

TRT Müzik, genel hedef kitleye yönelik 24 saat yayın yapan, Türk sanat müziği, Türk halk müziği, popüler, klasik, alternatif müzik türlerine yer veren ve konusu müzik olan programlar yayınlayan tematik bir kanaldır. Yayın akıĢında %30 THM, %30 TSM, kalan %40‟lık bölümde ise; alternatif, etnik, klasik ve pop müziğe yer verilmektedir.

TRT Müzik; kaliteli müzik yayıncılığı konusunda lider olmayı hedefleyen, özellikle Türk sanat ve halk müziğine ağırlık veren, TRT‟nin zengin arĢivini halka açarak geçmiĢle bugünün kucaklaĢmasını sağlayan, izleyiciyi nostalji yolculuğuna çıkaran, radyo geleneğini

125 televizyona taĢıyan, geçmiĢten geleceğe uzanan bir kanal olarak yayınlarına devam etmektedir (TRT-Müzik Kanal Koordinatörlüğü, 2011).

TRT MÜZİK YAYINLARININ PROGRAM TÜRLERİNE GÖRE DAĞILIMI

3,24% 0,39% 0,46% 2,04% 0,14% EĞİTİM 9,10% 0,02% KÜLTÜR DRAMA SİNEMA

84,61% EĞLENCE MÜZİK HABER SPOR MÜZİK

TRT‟nin tematik kanallarından birisi olan TRT-Müzik kanalı adından da anlaĢılacağı gibi, yayınlarının neredeyse tamamını müzik programları oluĢturmaktadır.

3.1.2.4.TRT Avaz

TRT-Avaz, Türkiye, Balkanlar, Orta Asya, Rusya Federasyonu, Orta Doğu‟nun ilgili alanları ve Kafkasya bölgelerini içine alan geniĢ Avrasya coğrafyasında özel içerikle “Türkçe” yayın yapan televizyon kanalıdır. 21 Mart 2009 tarihinde yayın hayatına baĢlamıĢtır.

Türki Cumhuriyetler siyasi ve sosyal açıdan her zaman Türk DıĢ Politikası‟nda önemli bir yer tutmuĢtur ve tutmaya da devam etmektedir. Bu anlamda TRT kendi üzerine düĢen görevi TRT – Ġnt Avrasya kanalıyla yerine getirmekteydi. Türki Cumhuriyetlerce izlenebilen bu kanalın bugünkü misyonunu; daha fazla yayın alanı ve yine farklı dillerde yayın yapabilen bir kanal olarak karĢımıza çıkan TRT Avaz sürdürmektedir.

126

TRT-Avaz, Türkiye, Balkanlar, Orta Asya, Rusya Federasyonu, Orta Doğu‟nun ilgili alanları ve Karadeniz bölgelerini içine alan geniĢ Avrasya coğrafyasında özel içerikle “Türkçe” yayın yapan televizyon kanalıdır.

TRT-Avaz kanalı 24 saat kesintisiz ve bölge dillerinde gerçekleĢtirdiği yayınlarla Türkçe konuĢan coğrafyaların tamamına ulaĢmayı hedeflemektedir. Programlarda sadece Anadolu Türkçesi değil, Azerbaycan Türkçesi, Kazakça, Kırgızca, Özbekçe, Türkmence ve BoĢnakça ağırlıkta olmak üzere bölge dillerinde yayınlar yapmaktadır.

Öte yandan, kanalının programlarında ortak yayın prensibi benimsenmiĢtir. Yayın coğrafyalarında yerleĢik resmi radyo ve televizyon kurumları ile ortak yayın anlayıĢı çerçevesinde ağırlıklı olarak kültür, sanat, belgesel, müzik programları üretilmektedir.

Bosna‟dan Ġran‟a kadar geniĢ bir coğrafyaya yayın yapan TRT Avaz Kanalı‟nın izlenebildiği ülkeler Ģunlardır: Azerbaycan Cumhuriyeti, KKTC, Kazakistan Cumhuriyeti, Özbekistan Cumhuriyeti, Kırgızistan Cumhuriyeti, Türkmenistan Cumhuriyeti, Tacikistan Cumhuriyeti, Moğolistan, Rusya Federasyonu, Tataristan Özerk Cumhuriyeti, BaĢkurdistan Özerk Cumhuriyeti, ÇuvaĢistan Özerk Cumhuriyeti, Saha Özerk Cumhuriyeti, Dağlık Altay Özerk Cumhuriyeti, Tuva Özerk Cumhuriyeti, Hakasya Özerk Cumhuriyeti, Dağıstan Özerk Cumhuriyeti, Karaçay Çerkes Özerk Cumhuriyeti, Kabardin Balkar Özerk Cumhuriyeti, Ukrayna Kırım Özerk Cumhuriyeti, Moldova Gagauz Yeri Özerk Cumhuriyeti, Çin Halk Cumhuriyeti, Afganistan Cumhuriyeti, Gürcistan, Romanya, Macaristan, Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ, Arnavutluk, Hırvatistan, Bosna Hersek, Makedonya, Kosova, Ġran, Irak, Suriye.

TRT- Avaz kanalı, yayın yaptığı coğrafyaların tanıtımını, doğru anlaĢılmasına ve bu coğrafyalarda yaĢanan geliĢmelerin duyurulmasına katkı sağlayacak bir ortak ekrandır. Böylece yayın coğrafyamızda yer alan ülkeler ve halklar arasında etkileĢimin artırılması hedeflenmektedir.

Türk Cumhuriyetleri ve Balkanlar‟daki Osmanlı coğrafyasıyla olan kültürel iĢbirliğini artırmak için 6 farklı dilde yayın yapan TRT Avaz, Balkan ülkeleri ve Orta Asya ülkeleriyle ortak yayınlar yapmaktadır. Böylelikle TRT Avaz, sadece TRT‟nin değil; tüm Türk coğrafyasının ortak kanalı olmuĢtur.

127

GeniĢ bir coğrafyada belirlenen hedef ve prensipler doğrultusunda yola çıkan TRT Avaz kanalı, yayına baĢladığı 21 Mart 2009 tarihinden bu yana önemli mesafeler kat etmiĢ; ülke televizyonlarının genel müdürleri ve ilgili bakanlarıyla bire bir temas kurarak sıcak iliĢkiler kurulmuĢtur.

Bu iliĢkiler sonucu ülke televizyonlarıyla karĢılıklı iĢbirliği imkanları arttırılmıĢ, Kırgızistan ve Bosna Hersek devlet televizyon yayınlarının TÜRKSAT uydusu üzerinden yayınlanmasına öncülük edilmiĢtir. Bu çerçevede Türkmenistan ve Özbekistan devlet televizyonlarının da aynı uydu üzerinden yayın yapabilmeleri hususunda temaslar sürmektedir.

Devletlerarası iliĢkilerimizin zayıf olduğu Özbekistan‟la iliĢkiler konusunda önemli yol alınmıĢ, bu sayede TRT Avaz‟ın kablo yayına dahil edilmesi sağlanmıĢ ve bu ülkeden ortak yayınların sayısında önemli bir artıĢ olmuĢtur.

TRT Avaz kanalında yayınlanan programlarda hem Türkiye‟yi hem de yayın alanındaki ülkeleri olumlu yönleriyle tanıtıcı, dostluk ve kardeĢliği pekiĢtirici programlar yapılmakta olup yayın coğrafyamızdan yayınlarımıza yönelik olumlu tepkiler gelmekte ve mevcut 8 dile ilave olarak coğrafyanın diğer dillerinde de yayın yapılması talep edilmektedir. Bu çerçevede mevcut yayın akıĢımızda 8 dile ilave olarak Gürcüce yayınlara da yer verilmesi düĢünülmektedir.

TRT AVAZ YAYINLARININ PROGRAM TÜRLERİNE GÖRE DAĞILIMI

2,58% 3,48% EĞİTİM 3,34% 8,09% KÜLTÜR 7,68% DRAMA 3,60% SİNEMA 52,22% EĞLENCE 4,64% 14,36% HABERLER SPOR MÜZİK DİĞER

128

TRT‟nin Türk coğrafyasına yayın yapmak üzere kurulan kanalı TRT-Avaz, yayınlarında sıklıkla kültür, drama ve müzik programlarına ağırlık vermektedir.

3.1.2.5.TRT-6

01.01.2009 tarihinde kurulan, Türkiye‟de günlük 24 saat yayın yapan ilk Kürtçe kanal olma özelliği taĢıyan TRT-6, gerçekleĢtirdiği her projede özellikle yöre halkı tarafından büyük bir ilgi ile karĢılanmıĢtır. Ġzleyicilerin talepleri doğrultusunda geliĢtirilen yayın politikasında 7‟den 70‟e hemen her kitleye hitap edecek programlar hazırlanmıĢtır. Daha çok birlik ve beraberlik temasından yola çıkan TRT-6, müzik eğlence programları, dini bilinçlendirme ve sohbet programları, gezi ve kültür sanat programları, spor ve haber bültenleri ile birçok izleyici kitlesine hitap edecek belgesel, dizi, sinema ve daha birçok yapımla izleyicisine ulaĢmaktadır.

Yayınlarında kamu hassasiyetlerinden ödün vermeyen TRT-6, ilkeli bir yayıncılık anlayıĢıyla da Türkiye‟de yayın yapan televizyon kanalları arasında güçlü bir yer edinmiĢtir. Kürtçe yayın yapma özelliğiyle diğer özel kanallardan ayrılmıĢ olsa da, kendine has bir izleyici kitlesi oluĢturmayı baĢarmıĢtır. Coğrafyamızda yaĢayan insanların ortak noktalarını ve kardeĢliğini vurgulayan TRT-6, Doğu ve Güneydoğu baĢta olmak üzere birçok bölgede ilgi ile takip edilmektedir.

Haftada 7 gün 24 saat aralıksız yayın yapan TRT-6 haftalık toplam 168 saat yayın yapmaktadır. Bu yayının 84 saati asıl yayın, geri kalan 84 saat ise ise tekrar yayındır. Kanal, Kırmanci lehçesinin yanı sıra Zazaca ve Soranice programlara yer vermektedir. Bu anlamda Zazaca haber bültenleri ve kültür sanat programları da izleyiciler tarafından memnuniyetle karĢılanmaktadır (TRT-6 Kanal Koordinatörlüğü, 2011).

Büyük bir misyon ile yayın hayatına baĢlayan TRT-6, yayın hayatının ilk dakikalarından itibaren bölge de ve ülke genelinde etkinliğini göstermiĢtir. KardeĢliği ve kader birliğini temel alan program içerikleri ile bazı kesimlerde ciddi rahatsızlıklar oluĢturmuĢtur. Bu sebeple kanal aleyhine özellikle roj tv ve o çevreye yakın yayın organlarında sürekli bir karalama faaliyetleri yürütülmüĢtür. Birlik ve beraberlik duygusunu vurgulayan organizasyonlar ise, izleyiciler tarafından heyecanla karĢılanmıĢtır.

Gündelik hayatta konuĢulan anadilin, artık bir devlet televizyonu kanalından da yayınlanıyor olması, hiç Ģüphesiz bölgede ve bölge halkı üzerinde bir rahatlama yaratmıĢtır. Bu rahatlama, yaĢanan pek çok sorunun çözülmesinde önemli bir kırılma noktası olacaktır.

129

Ülkelerin bekası, geleceği ve ülkede yaĢayanların barıĢ ile huzur içinde yaĢayabilmeleri için her türlü etnik kimliğe saygı duymak gerekmektedir. Bu ortak “saygı” anlayıĢından hareketle kurulan ve ortak özelliklerin altını çizen TRT-6 kanalı; birlik, beraberlik ve “Biz” duygusu ve söylemi ile yayınlarına devam etmektedir.

Eğitim-kültür ağırlıklı bir yayın çizgisine sahip olan TRT-6 kanalı, yayınladığı programlarla bölge halkının bazı konularda eksik kalmıĢ yanlarına vurgu yapmaktadır. Sağlıkta, eğitimde vb. toplumun genelini ilgilendiren alanlarda bilgilendirici, eğitici ve öğretici yayınlar yapmıĢtır. Böylelikle bölge halkı ile devlet arasında öteden beri varolduğu söylenen uçurum da kapanmaya baĢlamıĢ, bölge halkı kendi anadilleri ile yayın yapan bir televizyon kanalı ile evlerine kadar gelen programlar aracılığıyla “biz” duygusunu içselleĢtirip aidiyet hissi ile yaĢamaya baĢlamıĢlardır.

Bu öncül ve sonuçtan hareketle, kamu yayıncılığı yapan TRT kurumunun ülke sınırları içinde yaĢayan farklı etnik kimlikleri de kucaklayan bir yayıncılık ağı ve anlayıĢı ile Türkiye‟yi tamamen kuĢattığını söylemek mümkündür.

TRT-6 KULLANILAN LEHÇE ORANLARI

Kurmanci ve Zazaca lehçelerinin 01.02.2012 itibari ile yayın oranları;

TRT-6 KULLANILAN LEHÇE ORANLARI

3%

Kürtçe Zazaca

97%

130

TRT-6 YAYINLARININ PROGRAM TÜRLERİNE GÖRE DAĞILIMI

2,27% 4,55% Eğitim Kültür

6,82% Dini yapım 29,55% 6,82% Çocuk Yapımı 6,82% Sinema

9,09% Haber Bülteni 11,36% Haber Programı 11,36% 11,36% Müzik Belgesel Yabancı Dizi Sit Com

TRT‟nin farklı dil ve lehçelerdeki yapılanmasının ilk örneği olan TRT-6 televizyonu yayınlarında eğitim-kültür, dini içerikli yapımlar, sinema ve çocuk programlarına ağırlık vermektedir.

3.1.2.6.TRT Arapça

Son yıllarda Türkiye‟nin izlediği dıĢ politika çerçevesinde, özellikle Ortadoğu‟da Türkiye‟nin daha ön plana çıkması ve yükselen imajı, bu ülkelerin ve halklarının da Türkiye‟ye olan ilgisini arttırmıĢtır.

04.04.2010 Tarihinde yayın hayatına baĢlayan TRT Arapça, 300 milyon nüfusa sahip Arap Dünyası ile bir köprü olmasının yanı sıra; TRT‟nin, TRT 6(ġEġ)‟dan sonra farklı bir dilde yayın yapan ikinci kanalı olması nedeniyle de dikkat çekmektedir.

Araplar açısından Türkiye deyince akla Ġstanbul, Antalya biraz da Bursa‟nın geldiğini belirten Sefer Turan, Türkiye`nin bu geniĢ coğrafyası içinde tanıtılacak anlatılacak çok daha fazla unsuru olduğunu vurgulayarak; TRT Arapça‟nın çok büyük bir boĢluğu dolduracağını, Arapların Türkiye`yi doğrudan tanıma fırsatı bulacaklarını belirtmektedir. (YeniĢafak Gazetesi: 4.3.2010)

131

TRT Arapça‟nın sadece Arap dünyasına hitap eden bir kanal olmanın ötesinde; kamu yayıncılığı anlamında bir ülkenin tanıtımı ve ülkeler arası diyalogun sağlanmasında bir katkı sağlaması açısından büyük önem taĢımaktadır.

Türkiye‟de bir dönem sadece tek televizyon olan TRT, bugün TRT-6 örneğinde olduğu gibi baĢka dillerde de yayın yapabilen, globalleĢen medya sektörünün avantajlarını kullanabilen daha geniĢ bir coğrafyada da yayın yapabilen, bu imkanları kullanabilen bir yapıya dönüĢmüĢtür.

Örneğin, yeni kanalda Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye ve Katar`da kurulan stüdyolardan günlük ortak yayın yapılmaktadır. 300 milyonluk Arap dünyasında çift uydudan ekranlara gelen kanalda, 5 Arap Ģivesi kullanılmaktadır.

TRT ARAPÇA YAYINLARININ PROGRAM TÜRLERİNE GÖRE DAĞILIMI

2% 1%

33% KÜLTÜR

51% DRAMA SİNEMA HABERLER SPOR 10% MÜZİK 3%

TRT‟nin farklı dil ve lehçelerdeki yapılanmasının ikinci örneği olan TRT Arapça televizyonu kültür, haber ve drama ağırlıklı yayınlarını sürdürmektedir.

132

3.1.2.7.TRT Anadolu

28 Ekim 2010 tarihinde açılan TRT Anadolu ile TRT kurum kapılarını yerel televizyonlara açmıĢtır. Bu yeni kanalla, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, yayıncılık alanındaki bütün deneyimlerini, birikimlerini ve olanaklarını yerel televizyonlarla paylaĢmaktadır.

Böylece, artık tüm yerel kanallar, uyduda yapılacak yayından kendi kanallarında faydalanabilmektedir. Yerel kanalların hiç birine ayrıcalık tanınmaksızın, eĢit bir biçimde TRT kanallarından faydalanabilmektedir. Yerel kanalların yayınları bir renk, bir çeĢitliliktir. Bu çeĢitliliğin devam etmesini amaçlayan TRT-5 Anadolu Kanalının yayın içeriğinin yüzde yetmiĢi yerel kanalların yapacağı programlardan oluĢmaktadır.

Ġsteyen yerel kanallar günlük yayınının dörtte üçünü TRT-5 Anadolu yayınlarından oluĢturabilmektedir. Bu da onları bu dörtte üçlük yayının maliyetinden kurtarmaktadır. Bunun dıĢında, ödeme yaparak almaları halinde ekonomik anlamda kendilerine büyük bir yük getirecek programları ücretsiz edinmiĢ oluyor. Bu yolla tasarruf ettikleri kaynaklarıyla kendilerine ait yerel saatlerde, düzgün, bölgelerine yakıĢır, sorunları dile getiren ve çare bulan olumlu program yapmaları sağlanmaktadır.

TRT 5 Anadolu kanalıyla ilk kez bir ulusal yayın kuruluĢuyla yerel medyanın iĢbirliği yaptığını belirten ve TRT'nin de yerel medyanın da kamu yararını gözettiğini ifade eden Yerel ve Bölgesel Televizyonlar Birliği (YBTB) Genel BaĢkanı ġeyda Açıkkol da, YBTB olarak ülkenin menfaatini gözettiklerini, daha önce pek çok yayın kuruluĢundan iĢbirliği teklifleri geldiği halde sıcak bakmadıklarını söylemektedir.

Bir kamu yayıncısı olan TRT, yine kurum tarihinde bir ilk olarak; ülkedeki yerel medya kuruluĢlarına imkanlar sunmakta, ticari bir amaç gütmeden yerelin sesini tüm ülkeye duyurma anlamında da yardımcı olmaktadır.

Yayıncılığın büyük maliyetler gerektirdiği günümüzde; yerel televizyonların TRT‟nin imkanlarından yararlanabilmesi, yine özel televizyon kanallarından farklı olarak kamu hassasiyetini de yine gözler önüne sermektedir.

Kendisine hedef olarak aldığı yerel kanalların izleyici kitlelerine, TRT arĢivlerinde bulunan her türden kaliteli ve seviyeli programlarla yayın yapmayı ilke denmiĢ olup, bir

133 bölümünü diğer TRT kanalları ile birlikte yapılan ortak yayınlar, Yerel ve Bölgesel Televizyonlar Birliği ile ortak bir protokole imza atarak 28 Ekim 2010 tarihinde yayın hayatına baĢlamıĢtır. Yerel ve Bölgesel Yayın KuruluĢlarının hazırlanmıĢ oldukları, kendi il ve yörelerinde yaĢatılan değerleri, gelenek ve kültürleri içeren programlar oluĢturmaktadır (TRT-Anadolu Kanal Koordinatörlüğü, 2011)

TRT-Anadolu kanalı TRT Kurumunun son dönemlerde açtığı yeni kanallarından birisidir. Hedef kitle kırsalda yaĢayan ya da yerelde çalıĢan insanlardır. TRT-Anadolu kanalı Merkezden ve her türlü geliĢmiĢliğin hızından uzakta kalan sözkonusu hedef kitleye iĢlerini daha bilinçli yapmak, daha bilinçli üretmek ve tüketmek konularında yardımcı olan bir misyona sahiptir.

Doğa, çevre, ormancılık, tarımsal konular, üretim vb. konularda hayatı kolaylaĢtıran unsurlar TRT-Anadolu kanalının temel program prototiplerini oluĢturmaktadır.

Öte yandan üreticileri bilinçlendirmek, onlara üretirken karĢılaĢtıkları sorunlarda yardımcı olmak ve motivasyonlarını da arttırmak kanalın temel hedeflerinden biri olarak görülmektedir. TRT-Anadolu kanalı Ağustos 2012‟de Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı ile imzalanan protokol gereğince, yayın içerik ve saatlerinde bir takım değiĢiklikler yapılmıĢtır. Bu değiĢiklikler uyarınca Diyanet Tv ile onikiĢer saat ortak yayınlar yapılmaktadır.

TRT ANADOLU YAYINLARININ PROGRAM TÜRLERİNE GÖRE DAĞILIMI

6% 10% 25%

EĞİTİM-KÜLTÜR DRAMA DİZİ

34% MÜZİK EĞLENCE 25% SPOR HABER

134

TRT Anadolu kanalı, müzik eğlence, drama ve eğitim kültür çizgisinde bir yayıncılık anlayıĢı ile yayın yapmaktadır.

3.1.2.8.TRT Türk

TRT Türk “Dünyayı Türkçe Ġzleyin” sloganıyla yola çıkmıĢ, Türkiye ile Türk insanı tanıtan programlarıyla, haber, kültür ve sanat yayınlarıyla,kilometrelerce uzakta yaĢayan Türkleri birbirinden haberdar etmek ve dünyadaki geliĢmeleri Türkiye'ye anlatmak amacıyla Mayıs 2009'da yayına baĢlamıĢtır.

TRT Türk Kanalı Türkiye‟de 16:9 formatında yayın yapan ilk ve tek televizyon kanalı olma özelliğini taĢımaktadır.

Dünyanın dört kıtasında 70‟den fazla ülkeye yayın yapan TRT Türk kanalı yayın akıĢı Amerika, Avrupa, Avustralya ve Asya kıtalarının yerel saatleri göz önüne alınarak belirlenmiĢtir. Saat baĢı Türkiye‟de ve dünyadaki geliĢmelerin yer aldığı haber bültenlerinden dört adedi uzun süreli Ana Haber bülteni olarak belirlenmiĢtir.

Yatay yayın akıĢı uygulanan TRT Türk kanalının mevcut yayın akıĢına göre, hafta içi TSĠ 07:00- 01.10 arası 26 adet programın ilk yayınını gerçekleĢtirilmektedir. Söz konusu 26 programın 17 adedi canlı olarak gerçekleĢmektedir. 01:00- 07:00 saatleri arasında saat baĢı canlı olarak verilen haber bültenleri dıĢında gün içindeki programların tekrar yayını yapılmaktadır.

2009 Yılında 8 Mayıs Cuma Günü 20.00 Bülteniyle yayın hayatına baĢlayan TRT Türk, o tarihten bugüne kadar, Türkiye‟yi diğer ülkelere, diğer ülkelerde yaĢayan Türk vatandaĢlarına ve Türkçe bilen insanlara anlatmıĢtır. Aynı zamanda dünyadaki geliĢmeleri de, yabancı ajansların değil, yurtdıĢında bulunan 20 bürodaki temsilcileri aracılığıyla ülkemize taĢımıĢtır. Türk vatandaĢlarını uluslararası yayın kuruluĢlarının manipülasyonlarından kurtarmak temel hedeflerden biridir.

TRT Türk dünya genelinde yaĢayan Türk vatandaĢlarının ve Türkçe bilen insanların birbirleriyle haberleĢme platformu olmuĢtur. (TRT Türk Kanal Koordinatörlüğü 2011)

135

TRT TÜRK YAYINLARININ PROGRAM TÜRLERİNE GÖRE DAĞILIMI

3% 3% 16% HABER

53% KÜLTÜR-SANAT BELGESEL 25% EKONOMİ EĞLENCE

Türkiye dıĢında Avrupa‟da yaĢayan Türklere yönelik yayın yapmayı amaç edinen TRT-Türk kanalı; haber, kültür-sanat ve belgesel ağırlıklı bir yayıncılık çizgisine sahiptir.

3.1.2.9.TRT Çocuk

Televizyonun insan hayatına girmesiyle birlikte, 1990‟lı yıllarda özel televizyon kanallarının kuruluĢuna kadar her kuĢak çocukken ülkenin tek kanalı olan TRT‟nin çizgi filmleri ve programlarını izleyerek büyümüĢtür.

Günümüzde olduğu gibi kamu yayıncılığı hizmeti veren televizyon kanallarında da her yaĢ grubuna yönelik çeĢitli programlar gerçekleĢtirilmektedir.

Bu konuda çocuk izleyicileri de her zaman baz alarak yayın yapan TRT, genel yayın planlarında, çocuk programlarının çocuğun korunması, eğitimi, bilgi edinmesi, eğlenerek öğrenmesi konularına dikkat edilmesi gerekliliğine ve yaĢ gruplarına uygun programlar yapılmasının gerekliliğine vurgu yapmaktadır.

Ġlk çocuk programından günümüze kadar TRT, her yıl yayın planında çocuklar için hazırlanan programlarda çeĢitli ilkeleri ve sorumlulukları baz almıĢtır. Belirlenen bu hedeflerin yanında çocuk programlarının hazırlanmasında esas alınan ilkelerde, programların

136

çocukların yaĢ grubu ve geliĢimine uygun olması, çocuğun bireysel sorumluluk kazanmasını, geliĢimini ve yeteneklerinin ortaya çıkarılmasını desteklemesi, çocukları okumaya teĢvik eden, okul öncesi çocuklarda oyunu ön plana çıkaran yapımlara yer verilmesi vurgulanmıĢtır. Çocuk yayınlarında ayrıca Türk kültürünün öğelerine yer verilmesi gereğine ve yapımlarda uzman yardımlarının alınmasına da vurgu yapılmıĢtır (TRT Genel Yayın Planı 2008: 19- 20; TRT Genel Yayın Planı 2009: 15-16 ).

Yukarıda belirtildiği gibi, her yıl yayın planlarında çocuklar için çeĢitli kriterler, ilkeler ve sorumluluklar belirleyen TRT, çocuklara yönelik yine kurum tarihinde bir ilke imza atmıĢtır.

Kamu yayıncılığında her yaĢ grubuna hitap etmenin gerekliliği olarak, TRT Çocuk kanalı 2008 yılı Ekim ayında yayınlarına baĢlamıĢtır. Çocuklar artık sadece genel yayın akıĢları içerisinde çeĢitli çizgi film ve programlarla düĢünülmemiĢ; sadece onlara hitap eden yeni bir tematik çocuk kanalının kuruluĢu sağlanmıĢtır. Türkiye‟nin ilk tematik yerli çocuk kanalı özelliğini koruyan TRT Çocuk, bu açıdan 2008 yılından itibaren kamu yayıncılığında yeni açılımlara imza atan TRT için yine bir ilk olmakla birlikte; kanal ismi de çocuklara yönelik yapılan bir anket sonucunda belirlemiĢtir.

Çocuklara yönelik çizgi film, belgesel ve programlar hazırlarken bir kamu yayıncısı olmasının getirdiği hassasiyetle yaklaĢan TRT, bu anlamda özel televizyon kanallarına oranla bir misyonu da yerine getirmektedir. (TRT Çocuk Kanal koordinatörlüğü 2011)

TRT ÇOCUK YAYINLARININ PROGRAM TÜRLERİNE GÖRE DAĞILIMI

3,06%

EĞİTİM KÜLTÜR DRAMA SİNEMA 95,15% ÇİZGİ FİLM

137

TRT‟nin tematik kanallarından birisi olan TRT-Çocuk, adından anlaĢılacağı gibi çocukları hedef kitle olarak seçmiĢ ve bu sebepten dolayı da, yayınlarının neredeyse tamamı çizgi filmlerden oluĢmaktadır.

3.1.2.10.TRT Turizm ve Belgesel

17 Ekim 2009‟da yayın hayatına baĢlayan TRT Belgesel, geçmiĢten geleceğe bir kültür köprüsü oluĢturmak, kültürel mirasımızı bir yandan kayıt altına alırken bir yandan da dünyaya sunarak, Türkiye‟nin tanıtım ekranı olma amacına yönelik bir yayın akıĢı ile izleyiciyle buluĢmaya devam ediyor.

Ġngilizce ses, Ġngilizce, Almanca, Rusça altyazı seçenekli yayınlarıyla, eriĢim alanındaki coğrafyanın akraba ve aĢina toplumları yanında, Türkiye‟ye dair imajı çok uluslu kanallarca oluĢturulmuĢ uzak toplumlara bizim gözümüzden Türkiye‟yi, bizim insanımızı anlatan TRT Belgesel, yabancı ülke yayın kurum ve kuruluĢları ile de ortak yapımlara imza atıyor.

TRT Turizm ve Belgesel kanalı, ülkemizin doğusundan batısına, geçmiĢten günümüze kültür hazinemizin parçası olan değerlerini; toplumsal yaĢamda geçmiĢten bugüne yaĢanan değiĢimi yeni yapımlarıyla sunarken, Türkiye‟nin dünya üzerindeki olumlu imajını da güçlendirmeyi hedefliyor (TRT Turizm ve Belgesel Kanal Koordinatörlüğü, 2011).

TRT BELGESEL YAYINLARININ PROGRAM TÜRLERİNE GÖRE DAĞILIMI

0,44% 6,55% 13,79%

BELGESEL KÜLTÜR-SANAT DOLGU 79,22% DİĞER

138

TRT‟nin tematik kanallarından bir diğeri olan TRT-Turizm ve Belgesel kanalı da, adından da anlaĢılacağı gibi ağırlıklı olarak belgesel yayınlarına yer vermektedir.

3.1.2.11.TRT-3/Spor

Eski adıyla TRT 3 olarak bilinen kanal bugün TRT Spor kanalı olarak yayın hayatını sürdürmektedir. 2 Ekim 1989'da TRT 3 kanalı kurulmuĢ, 10 Aralık 1994 tarihinden itibaren de TBMM TV‟nin, TBMM Genel Kurul çalıĢmalarını kesintisiz olarak yayınlanması yine bu kanal üzerinden olmuĢtur. Temmuz 2011‟e kadar TBMM TV ile ortak bir Ģekilde giden TRT 3 artık daha aktif olarak TRT Spor kanalı olarak yayın hayatını devam etmektedir.

TBMM Tv‟nin yayınlarının TRT 3 frekansını daha az kullanmasıyla birlikte daha aktif bir Ģekilde spor yayınlarının sürdürüldüğü TRT Spor kanalı, futboldan boksa, güreĢten tenise kadar bir kamu yayıncısının reyting ve reklam kaygısı olmadan sporun her dalına önem verdiğini gösteren yurt içi ve yurt dıĢı çeĢitli spor organizasyonlarını canlı olarak da yayınlamaktadır (TRT Spor Kanal Koordinatörlüğü 2011).

TRT SPOR YAYINLARININ PROGRAM TÜRLERİNE GÖRE DAĞILIMI

0,02% 0,16% 1,27% 1,65%3,28%

EĞLENCE HABERLER TBMM TV SPOR DİĞER 93,62% MÜZİK

TRT‟nin tematik kanallarından birisi olan TRT-Spor, ağırlıklı olarak spor yayınlarına yer vermektedir.

139

3.1.2.12.TRT HD

Türkiye‟nin en çok gerçek HD içerikli canlı yayın yapan yüksek tanımlamalı televizyon kanalı TRT-HD 24 Mayıs 2010‟da test yayınlarına baĢlamıĢtır.

TRT-HD kanalı yüksek kaliteli aile kanalı kimliğindedir. Sinema/dizi, spor ve belgesel içeriği yayınlanmaktadır. Teknik kalitenin yanı sıra içeriğin de kaliteli olması için gerekli özen gösterilmekte sırf HD diye her türlü program yayına verilmemekte, seçici davranılmaktadır. Yüksek kalitede görüntünün full HD bir televizyonla izlenebilinmesi, 5.1 çevresel Dolby Digital sesin ise ev sinema sistemi ile dinlenebilinmesi ve tüm bunlar için de bir HD uydu alıcısının da Ģart olmasından dolayı TRT-HD kanalı TEKNOLOJĠYE ve KALĠTEYE meraklı insanlar için Sinema/Dizi-Belgesel-Spor programlarından teknik ve içerik olarak kaliteli olanları yayınlamaktadır. Yabancı HD kanalların yayınları da takip edilerek ve karĢılaĢtırma yapılarak içerik seçimi ve yayın planı konusunda güncellik korunmaktadır. Gerçek HD yayın oranları konusunda da gerekli hassasiyet gösterilmekte olup yayınların %90‟ı gerçek HD yapılmaktadır. 2011 yılında çevresel 5.1 Dolby Digital Türkçe sese ek olarak stereo orijinal dil seçeneği oluĢturulmuĢ ayrıca teletekst/telegün yayınları baĢlatılmıĢtır (TRT HD Kanal Koordinatörlüğü 2011)

Son yıllarda televizyon ve yayıncılık konusunda yaĢanan geliĢmelere paralel olarak, bu geliĢmeleri yakında takip eden TRT, HD formatında yayın yapmaya baĢladı. Kanal HD yayınlarının dıĢında 3 boyutlu (3D) filmler de yayınlayarak TRT‟nin yayıncılık tarihinde bir ilke de imza atmaktadır.

3.1.2.13.TRT Okul

Türkiye‟nin eğitim kanalı TRT Okul, Anadolu Üniversitesi‟nin hazırladığı ders programları, danıĢmanlık programları ve eğitim-kültür programlarının yanı sıra, TRT tarafından hazırlanan eğitim, kültür, müzik, eğlence programları ve kısa spotlardan oluĢan yayınlarıyla 7‟den 77‟ye herkese hitap etmektedir.

Anadolu Üniversitesi ve TRT arasında yapılan stratejik iĢbirliği ile kurulan TRT Okul 31 Ocak 2011 tarihinde yayın hayatına baĢlamıĢtır.

Dünyada ilk kez bir kamu hizmeti yayın kurumu ile bir üniversite bir araya gelerek 24 saat eğitim programları yayınlamaktadır.

140

Mevcut kanallardan sıkılan, farklı arayıĢ içinde olan izleyicilerin beklentilerini karĢılayan TRT Okul kanalı, medya sektörüne de farklı bir tarz getirmiĢ, örnek olmuĢtur.

Bu kanalın amacı izleyenlere; hayatta çeĢitli güzelliklerin, mücadele alanlarının olduğunu, hayata sıkıca tutunmaları, çalıĢmaları gerektiğini anlatmak, kendi potansiyellerini keĢfederek, çok çeĢitli alanlarda üretimde bulunabileceklerinin farkına varmalarını sağlamaktır.

Yayın AkıĢı: Yayın akıĢı lego mantığına göre yapılmıĢtır. TRT 4 kanalında yayınlanan açık öğretim programlarından sonra TRT Okul kanalı televizyonculuk anlamında tüm ezberleri bozarak 1-5-10-20 dakika süreli kısa programlarla dinamik bir program akıĢı oluĢturmuĢtur. Kanala dinamizm kazandırmak amacıyla özellikle eğitim içerikli programların süreleri kısa tutulmakta, stüdyo programları 40-60 dakika ve üzeri olabilmektedir.

Hedef kitlenin ekran baĢında olduğu saatlere göre program planlaması yapılmıĢtır.

Gündüz saatlerinde ev hanımlarına yönelik, akĢam saatlerinde gençlere yönelik, “Prime Time”da ise genel hedef kitleye yönelik programlar yayınlanmaktadır.

Ders programları, öğrencilerin farklı saatlerde izleme imkânı için günde 3 kere yayınlanmaktadır (TRT Okul Kanal Koordinatörlüğü 2011).

Kamu yayıncılığının en önemli misyonlarından biri de eğitici ve öğretici yayınlar yapmaktır. TRT yeni bir kanalı yayın hayatına sokarak eğitim ve öğretim misyonunu yerine getirmeye devam etmektedir.

TRT Okul, iç ve dıĢ yapımların yanı sıra, Anadolu Üniversitesi ile yapılan iĢbirliği çerçevesinde dersler de verilmektedir. Okul çağındaki ve üniversitedeki gençlere hitap eden bilgilendirici, eğitici ve öğretici yayınlarla kamu yayıncılığı açısından önemli bir görevi de yerine getirmektedir.

141

TRT OKUL YAYINLARININ PROGRAM TÜRLERİNE GÖRE DAĞILIMI

0,18%

2,81% 0,41% 0,10% 2,58% 6,95% 18,40% EĞİTİM KÜLTÜR DRAMA EĞLENCE HABERLER 68,58% SPOR MÜZİK

TRT‟nin kamu hizmeti yayıncılığına güzel bir örnek teĢkil eden TRT-Okul kanalı, EskiĢehir Anadolu Üniversitesi ortaklığıyla eğitim-kültür ağırlıklı bir yayıncılık yapmaktadır.

3.1.2.14.TRT-GAP

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yaĢayan insanların talep ve ihtiyaçları doğrultusunda, bölgedeki ekonomi ve eğitim seviyesinin yükseltilmesine yönelik, müzik, eğitim, kültür, eğlence ve spor programları ile belgeseller yayınlayan TRT-GAP kanalı haftanın tüm günleri sabah saat 06.00-07.00 arası 1 saat yayın yapmaktadır.

142

SONUÇ

Tarihler kamu hizmeti yayıncılığının II. Dünya SavaĢı‟ndan sonra 1950‟li yıllarda geliĢtiğini göstermektedir. Bu geliĢme; toplumsal bilinç, duygu ve düĢüncelerle oluĢturulmuĢtur. Çünkü savaĢ sonrası Ģartlar, birçok ülkede yayıncılığı devletin tekelinde ve denetiminde geliĢmesini gerektirmiĢ ve BBC gibi baĢarılı bir ilk model var olduğu için ülkeler yeni bir sistem arayıĢına girmeye de gerek duymamıĢlardır. BaĢlangıç yıllarında, kamu hizmeti yayınları ülkelerin kendilerine özgü bir takım özelliklerine bağlı olarak biçimlenmiĢ ve sonrasında ise farklı uygulamalar ortaya çıkmıĢtır.

Günümüzde de ülkelerin farklı kamu yayıncılık modelleriyle hizmetlerini sürdürdükleri görülmektedir. Bu noktada bir saptama yapmak gerekirse; 1980‟li yıllarda baĢlayan özelleĢtirme politikası, bütün dünyada yayıncılık hayatını etkilemiĢtir. Denetimsiz koĢullar, kar ve rekabete dayalı bir yayıncılık ortamı kamu çıkarlarının önüne geçmiĢtir. Dolayısıyla bundan en çok da kamu hizmeti yayıncılığı yapan kurumlar etkilenmiĢtir. Zaten kamu hizmeti yayıncılığının ilk zamanlardan beri devletin tekelinde ve denetiminde geliĢmesi beraberinde de birçok zorlukları getirmiĢ, kısa sürede yayın kuruluĢlarının üzerinde devlet baskısının oluĢmasına neden olmuĢtur.

Bunun sonucunda yayınlar sıradanlaĢırken, toplumda da bir güvensizlik ortamı doğmuĢtur. Sürdürülen eleĢtiriler ve yaĢanılan zorluklar karĢısında yayın kurumları bazı reformlar yapma yoluna gitse de; gösterilen çabalar hedeflenen yayıncılık çizgisinin yakalanması açısından yeterli olmamıĢtır. 80‟li yıllarda uygulanan özelleĢtirme politikaları sonucu, birçok ülkede ticari kanallar yayınlara baĢlamıĢ, kamu hizmeti yayıncılığı yapan kurumlar da, toplumun tercih ettiği ticari/tecimsel kanallar ve onların yaptığı yayınlarla rekabete girmiĢlerdir. Devlet yardımlarının azaltılması, ruhsat ücretlerinin artırılmaması, kurumların özelleĢtirileceğiyle ilgili çıkan söylentiler, kamu hizmeti yayıncılığının oldukça zayıflamasına neden olmuĢtur.

143

YaĢanan bütün bu olumsuzluklar TRT‟yi de etkilemiĢ, TRT‟ye %3,5 oranında elektrik faturalarından aktarılan pay, Ocak 2003‟teki bir kararname ile % 2‟ye indirilmiĢtir. Bu nedenle gelirleri azalan TRT‟de büyük mali sıkıntılar yaĢanmıĢtır. Kamu hizmeti yayıncıları gelir kaynaklarını güvence altına alabilmek ve gerektiğinde artırabilmek için hükümetin ya da parlamentonun iyi niyetine bağlı oldukları sürece, gerçek anlamda bağımsız olamazlar. Bağımsız olabilmenin en önemli ölçütlerinden birisi gerektiğinde hükümeti eleĢtirebilmektir. Bağımsızlık yalnızca siyasi partilere karĢı değil aynı zamanda ekonomik müdahalelere karĢı da gereklidir. Bu noktada, kamu yayıncılığının istikrarlı, çoğulcu ve bağımsız olabilmesi için, kurum içi organlarının etkinliğinin yasalarla güvence altına alınması gerekmektedir.

Anayasanın 133. maddesi TRT'yi özerk ve tarafsız olarak tarif etmiĢ ancak, daha sonra 2954 sayılı yasa ve bu alandaki diğer mevzuat buna uygun hale getirilememiĢtir. Her hükümet TRT'yi icraatlarının tanıtım aracı olarak kullanmak istemektedir.

Diğer güç odakları da, siyasi iktidarlardan geri kalmamıĢ, TRT'ye müdahale etmiĢlerdir. Bunun en yakın örneği, 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri öncesinde, muhalefet partileri kamu yayıncılığı yapan TRT‟yi kendi propagandalarına, seçim mitinglerine iliĢkin haberlere çok az yer verdiği ya da hiç vermediği iddiasıyla eleĢtirmiĢ; iktidara gelinmesi halinde bunun TRT‟den hesabının sorulacağı imasını veren tehdit içeren cümleler, parti liderleri ve yöneticileri tarafından ifade edilmiĢtir.

Her ne kadar Anayasa TRT'yi özerk ve tarafsız olarak tarif etmiĢse de, özerklik uygulamada hiç gerçekleĢmemiĢ, tarafsızlık ise siyasi partiler arasında tarafsızlık ya da eĢitlik olarak algılanmıĢ, bu da sadece parlamentoda grubu bulunan partilerle sınırlanmıĢtır. 2954 sayılı yasanın 19. maddesi "Hükümet uygulamalarının tanıtılması", 20. maddesi " Hükümet ve siyasi parti açıklamalarının ve faaliyetlerinin yayınlanması", 21. maddesi de "Türkiye Büyük Millet Meclisi ile ilgili yayınlar" konusunu düzenlemektedir. 20. madde nedeniyle parlamento dıĢındaki siyasi partilere yer verilmemektedir.

144

Dünyada Kamu Yayıncılığı açısından genellikle model olarak BBC alındığı için her dönemde TRT bu kanal ile karĢılaĢtırılmaktır. Bu bir açıdan doğru bir karĢılaĢtırmadır. Ancak sahip oldukları olanaklar ve büyüklükler açısından baktığımızda bu da adil bir karĢılaĢtırma gibi görülmemektedir. BBC için her aileden çok yüksek oranda kesinti yapılmakta, kamuoyu bu ücretten Ģikayetçi olmadığı gibi; izlenme oranlarına bakıldığında da BBC ilk sıralarda yer almaktadır.

Türkiye‟de ise TRT için her konuttan elektrik faturalarının aylık yüzde % 2 kesinti yapılmaktadır. Söz konusu % 2‟lik oran çok küçük bir miktara tekabül etmesine karĢın gerek kamuoyunda, gerekse siyasi partiler tarafından eleĢtirilmektedir. Halbuki, plazma ve LCD televizyonlar ücretlerinin yüzde 16‟sı TRT‟ye gitmektedir. Bu kesintinin oranına herhangi bir eleĢtiri yapılmadığı halde; elektrik faturalarındaki cüzi kesinti kamuoyunda farklı algılanmaktadır.

Ġzlenme oranları her geçen gün artan TRT son zamanlarda , özel kanallarla bu konuda rekabete girmiĢtir; ancak daha kaliteli ve izlenebilir yayın için gerekli çalıĢmaları yapan TRT‟ye bu konuda “Bizim vergilerimizle, fatura ücretlerimizle yüksek ücretleri programlara aktarıyorlar” Ģeklinde bir eleĢtirinin kamuoyu tarafından oluĢturulduğu da gözlenmektedir. Her aileden kuruĢ dahi olsa bir ücretin gittiği TRT ilkesel olarak, bu ücreti aldığı kamuoyuna da daha kaliteli bir yayın yapma arzusu içerisindedir. Yayıncılığın yüksek bir maliyet gerektirdiği ve bu maliyetin özel kanallar içinde geçerli olduğu bilinmektedir. Özel kanallarda vatandaĢlardan herhangi bir kesinti olmamakta; ama reklamlarla gelir sağlayan özel televizyonlar bir noktada gizli bir tüketim alıĢkanlığını insanlara enjekte etmektedir. Bir reklam izleyip yüksek fiyatlarla bir ürün alan tüketici bunu o kanala bağlamamakta, ancak ayda 1 ya da 3 lira arasında değiĢen TRT‟ye giden elektrik faturasındaki payı çok büyük görebilmektedir.

GeçmiĢten günümüze TRT‟nin kamu yayıncılığı açısından geldiği noktaya bakıldığında ise; TRT Kurumunun geçmiĢ dönemlerin yayıncılık refleksi açısından yaĢanan hantallıktan kurtulduğu gözlenmektedir. Bugün TRT geliĢmelere ve yeniliklere duyarsız kalmamaktadır.

145

2007 yılından itibaren yeni açılan ve artan kanal sayıları ile TRT Kurumu; teknolojik geliĢmeleri büyük bir hızla bünyesine katarak, 14 TV kanalı ve 18 radyo kanalı ile çok geniĢ bir alanda yayın yapmaya devam etmektedir.

Tematik yayın anlayıĢı ile haber, çocuk, eğitim, müzik, belgesel gibi kanallarla yapılan yayıncılıkla; tekdüze, sıradan ve genel yayıncılık anlayıĢı kırılmıĢ; farklı beğenilere ve tercihlere yönelik yeni izleyici kitlelerinin ihtiyaçlarına karĢılık verilmiĢtir. Ayrıca farklı lehçede yayın yapan kanalların açılması da, yine TRT tarihinde kamu yayıncılığında bir ilktir.

Öte yandan rekabet unsuru devreye sokulmuĢ ve her kanal koordinatörünün sorumlu olduğu kanalın baĢarısı için geliĢmeleri, teknolojiyi ve dünyadaki yayıncılığı takip etmek zorunda olduğu anlayıĢının yerleĢmesi amaçlanmıĢtır. Atılan adımlar ve açılan kanallar ile ''Her kesime ulaĢabilen ve her kesimin ulaĢtığı yayıncılık'' olan kamu yayıncılığı alanında TRT‟nin bir uğraĢ verdiği gözlenmektedir.

146

KAYNAKÇA

A. KĠTAPLAR

359 Sayılı Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Kanunu.

Akarcalı, S.;Türkiye’de Kamusal Radyodan Özel Radyo ve Televizyon’a GeçiĢ Süreci, Punto Matbaacılık, Ankara, 1997

Akhavan, R.; 1992, “Public Service Broadcasting and the Challange of New Technology: A Case Study of Japan‟s NHK, Ġnternational Communication Gazette, 50, 21-36, http://gaz.sagepub.com, (EriĢim Tarihi: 14 ġubat 2007)

Akman, M.; TRT’de 3 Yıl 2 Ay Bir Devrin Perde Arkası, Hürriyet Yayınları, Ġstanbul, 1985

Alemdar, K.; Türkiye’de ÇağdaĢ HaberleĢmenin Tarihsel Kökenleri, 1. Basım, ĠTĠA Yayınları, Ankara, 1981

AvĢar, Z.; “Kamu Hizmeti Yayıncılığı, Uluslararası YaklaĢımlar ve Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu” Yeni Düşünceler Dergisi, Yıl 1, Sayı 1, Haziran 2005.EriĢim:20.03.2009 (http://155.223.63.87/tr_iletisim_down/Dusunceler_Dergisi_Haziran2005.pdf)

Aziz, A.;Radyo ve Televizyona GiriĢ, 2. Basım, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara, 1981

Türkiye’de Televizyon Yayıncılığının 30 Yılı 1968-1998, Ankara: TRT, 1999

Yayınların Özerkliği ya da Özerk Yayın KuruluĢları, Ankara Üniversitesi Ġletisim Fakültesi, Yıllık, Mahmut Tali Öngören‟e Armağan, 289-303, 1999a

Türkiye’de Televizyon Yayıncılığının 30 Yılı (1968-1998), Ankara: TRT Yayını, 1999b

Balıbeyoğlu, L.; 80 Yılda Devri Alem- Radyo Yolculuğu,

Barbier, F., Lavenir, C., Bertho L.; Diderot’dan Ġnternete Medya Tarihi, Okyanus Yayınları, Ġstanbul, 2001

147

BBC, Responding to the Green Paper, W1A 1AA, BBC, London: Published by the British Broadcasting Corporation, Broadcasting House, 1993

Blumler, J., McQuail, D., Television in Politics: Its Use and Influence, (London: Faber and .Faber, 1968

Blumler, J.G., Brynin, M., Nossiter, T.J., (1986), “Broadcasting Finance and Programme Quality: an International Rewiev”, European Journal of Communication, 1; 343- 364 Sage Publications, http://ejc.sagepub.com (EriĢim Tarihi: 13 ġubat 2007)

Boratav, K., Ekzen, A., Kepenek, Y., Sönmez, S., Türel, O.; "Kamu Ġktisadi TeĢebbüsleri: Kuramsal, Nicel Bir Çözümleme ve Reform Sorunları", Ġktisat Politikası Seçenekleri, Türkiye'de SanayileĢmenin Yeni Boyutları ve KĠT'ler, (Ed. Korkut Boratav, Ergün Türkan), 2.Baskı, Türkiye AraĢtırmaları 1, Ġstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1993

Bourdieu, P.; Televizyon Üzerine, (Çev. Turhan Ilgaz), Yapı Kredi Yayınları, Ġstanbul, 1997

Brants, K., De Bens, E.; “The Status of Broadcasting in Europe”, Television Across Europe, (Ed. Jan Vieten, Graham Murdock and Peter Dahlgren), London: Sage Publication, 2000

Brown, D.; FT Focus on the BBC, FT Media Maple House, London, 1999

Camera Obscura’dan Synopticon’a Radyo ve Televizyon, Der Yayınları, Ġstanbul, 2003

Cem, Ġ.; TRT’de 500 Gün, Cem Yayınevi, Ġstanbul, 1976

Cumhuriyet Gazetesi, “Erim: AnlaĢırsak Rejim Kurtulur”, 06.04.1971

Curran, J.; “Medya ve Demokrasi: Yeniden Değer Biçme”, Medya Kültür Siyaset, (Der. ve Çev.Süleyman Ġrvan), Ark Kitapları, Ankara, 1997

Media and the Making of British Society, Media History, Vol 8, No: 2, Carfax Publushing, 2002

148

ÇANKAYA, Ö.; Dünden Bugüne Radyo Televizyon, Beta Yayınları, Ġstanbul, 1997

Türk Televizyonunun Program Yapısı, Mozaik, Ġstanbul, 1990

Bir Kitle ĠletiĢim Kurumunun Tarihi: TRT, YKY, Ġstanbul, 2003

Çaplı, B.; Televizyon ve Siyasal Sistem, Ġmge Kitabevi, Ankara, 1996

Dünyada Kamu Hizmeti Yayıncıları, TRT Eğitim Dairesi BaĢkanlığı Yayını, Ankara, 1999

Enli, S. G., “Redefining Public Service Broadcasting: Enlightmen, Entertainment and Participation” RIPE@2006 Conference, http://www.yle.fi/ripe/papers.html, (Ġnternetten indirme tarihi: 20.12.2006), 2006

Ertuğ, H. R.; Radyo ĠĢletmeciliği, Türkiye Telsiz ĠletiĢim Yayınları Dizini, 1966

Franklin, B.; British Television Policy: A Reader, Routledge, London, 2001

Giddens, A.; Tarihsel Materyalizmin ÇağdaĢ EleĢtirisi, (Çev.Ümit Tatlıcan), Pradigma, Ġstanbul, 2000

Gülizar, J.; TRT Meydan SavaĢı, Ümit Yayıncılık, Ankara, 1995

Hobsbawm, E.J.; Devrim Çağı: 1789-1848, (Çev.Jülide Ergüder-Alaeddin ġenel), V Yayınları, Ankara, 1989

Ġnceoglu G. Y.; Uluslararası Medya: “Medya EleĢtirileri”, Der Yayınları, Ġstanbul, 2004

Karlsson, R., “Between the Market and Public: Content Provision and Scheduling of Public and Private TV in Ġceland”, Public Service Broadcasting in a Multimedia Environment: Programmes and Platform, RIPE@2006 Conference, http://www.yle.fi/ripe/papers.html, (EriĢim Tarihi: 20 Aralık 2006), 2006

Kaya, A.R.; Kitle ĠletiĢim Sistemleri, Teori Yayıncılık, Ankara, 1985

Keane, J.; Medya ve Demokrasi (Çev. Haluk ġahin), Ayrıntı Yayınları, Ġstanbul, 1992

“Kamusal Alanın Yapısal Dönüsümleri”, Medya Kültür Siyaset, (Der. ve Çev.Süleyman Ġrvan), Ankara: Alp Yayınevi, GeniĢ. ve Göz. Geç. ikinci basım, 293- 337, 1997

149

Kejanlıoglu, D.B.; “Medya ÇalıĢmalarında Kamusal Alan Kavramı”, Kamusal Alan, (Der. Meral Özbek), Hil Yayın, Ġstanbul, 2004a

Kidd, J.; 2006, “Digital Storytelling at the BBC: the reality innovative audience participation”, Public Service Broadcasting in a Multimedia Environment: Programmes and Platform, RIPE@2006 Conference, http://www.yle.fi/ripe/papers.html, (EriĢim Tarihi: 20 Aralık 2006)

KocabaĢoğlu, U., ġirket Telsizinden Devlet Radyosuna, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1980

Küng, L.-S.; Inside the BBC and CNN: Managing Media Organisations, Routledge, London, 2000

Machet, E., Robillard, S., Televizyon ve Kültür: Avrupa’daki Politikalar ve Yasal Düzenlemeler, (Çev. Erol Mutlu), Ankara: TRT Egitim Dairesi Baskanlığı, 1999

McChesney, R.; 21.Yüzyılda ĠletiĢim Sorunları, Medyanın Sorunu, Kalkedon Yayıncılık, ġEHĠR, 2006

McKinsey, Dünyada Kamu Hizmeti Yayıncıları, TRT Egitim Dairesi Baskanlıgı Yayını, BBC için Hazırladıgı Rapor, 1999

McQuail, D.; “Caging the Beast: Constructing a Framework for the Analysis of Media Change in Western Europe”, Euopean Journal of Communication, vol.5, No:2, 1990 Machet, E., Robillard, S., 1999

Medya ve Etik, Ġmge Kitabevi, Ankara, 2002

Molsky, N.; Digital Çağda Avrupa Kamu Yayıncılığı, Financial Times Media Raporu,: FT Media, London, 1999

Murdock, G.; “Digital Futures: European Television in the Age of Convergence”, Television Across Europe, (Ed. Jan Wieten, Graham Murdock, Peter Dahlgren), Sage Publication, London, 2000

150

Mutlu, E.; Televizyon ve Toplum, TRT Yayınları, Medya Politikaları, Ġmge Kitapevi Yayınları, Ankara, 2001

Televizyon ve Toplum, TRT Yayınları, Medya Politikaları, Ġmge Kitapevi Yayınları, 1999

Öngören, M.T.; Yarının Radyo ve Televizyon Düzeni, Özgür, Özerk ve Çoğulcu Bir Alternatif, TÜSES, Ġstanbul, 1990

Öymen, E. E.; “Ġngiltere‟de Televizyon Yayınları Kamu Hizmetidir”, Cumhuriyet Gazetesi, 09.10.1993.

Papathanassopoulos, S., “Public Service Broadcasting and Dregulatory Pressures in Europe”, Journal of Studies in Ġnterntaional Education, 16, 113-120, http://Jsi.sagepub.com (EriĢim Tarihi: 13 ġubat 2007), 1990

Pekman, C.; Televizyonda ÖzelleĢme: Avrupa’da Yayıncılığın DeğiĢim Süreci, Beta Basım-Yayım Dağıtım, Ġstanbul, 1997

Peters, D. J., Cmiel K.; “Medya Etiği ve Kamusal Alan”, Medya, Kültür, Siyaset, (Der. Süleyman Ġrvan, Çev. Ümit Hüsrev Yolsal), Ark Kitapları, Ankara, 1997

Reith, J.; Broadcast Over Britain, Hodder and Stoughton, London, 1924

Rosanvallon, P.; “Toplumsal Görünürlüğün ÇöküĢü”, (Çev. Gerald Turner), Sivil Toplum ve Devlet, (Der., John Keane), Ayrıntı Yayınları, Ġstanbul, 1993

Sargant, N.; “The Structure of Television in the UK”, Television and the Viewer Ġnterest: Exploration in the Responsiveness of Europen Broadcasters, (Ed. Jeremy Mitchell and Jay G. Blumler with Philippe Mounier and Anja Bundschuh), John Libbey, London, 1994

SarmaĢık, J.; Türkiye’de Radyo ve Televizyon Düzeni, 1927-2000, Maltepe Üniversitesi ĠletiĢim Fakültesi, Ġstanbul, 2000

Radyo ve Televizyon Yayınlarını Denetim Yöntemleri, Marmara Üniversitesi Yayınları, Ġstanbul, 1993

Savcı, B.; “Laiklik Prensibinin Mütalaası”, A.Ü.S.B.F. Dergisi, Cilt: 19, No: 2, Ankara, 1964

151

Saylan, G.; ÇağdaĢ siyasal Sistemler ve DüĢünceler, A..T.A. Gazetecilik ve Halkla ĠliĢkiler Yüksekokulu Yayını, Ankara, 1978

Schlesinger, P., “Trading in Fictions: What Do We Know About British Television Imports and Exports”, European Journal of Communication, 1, 263-287 http://ejc.sagepub.com, (EriĢim Tarihi: 13 ġubat 2007), 1986

Serarslan, M.; Türkiye’nin Siyasal Ortamında Özerklik Kavramı ve TRT Kurumunun Özerklik Dönemi, yayınlanmamıĢ doktora tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ġstanbul, 1999

Smith, P.; 2006, “The Politics UK Television Policy: BBC Charter and Renewal and the „Crisis‟ of Public Service Broadcasting (Again) ”, Public Service Broadcasting in a Multimedia Environment: Programmes and Platform, RIPE@2006 Conference, http://www.yle.fi/ripe/papers.html, (EriĢim Tarihi: 20 Aralık 2006).

Suiçmez, H., Yıldırım S.; Dünya'da ve Türkiye'de ÖzelleĢtirme Uygulamaları, Milli Prodüktivite Merkezi Yayınları, Ankara, 1993

ġahin, H.; Yeni ĠletiĢim Ortamı Demokrasi ve Basın Özgürlüğü, Basın Konseyi Bilimsel AraĢtırması, Ġstanbul, 1991

T.C. 1961 Anayasası, 121. Maddenin Gerekçesi,

T.C. 1982 Anayasası, Komisyon Raporları ve Madde Gerekçeleri

Tarroni, E., “Educational Programme on Italian Television”, International Communication Gazette, 11, 275-295, http://gaz.sagepub.com, (EriĢim Tarihi: 19 ġubat 2007), 1965

Taser, C.; Radyonun Organizasyonu ve Özerkliği, Ankara: TRT Yayınları, 1969.

Tekinalp, ġ.; Avrupa Topluluğu’nda Ulusal Kültür ve Televizyon: Sorunlar-Öneriler- Çözümler, Avrupa Deneyimi ve Türkiye Üzerine Bir Değerlendirme, Ġstanbul Üniversitesi Yayınları, Ġstanbul, 1993

Camera Obscura’dan Synopticon’a Radyo ve Televizyon, 1. Basım, Der Yayınları, Ġstanbul, 2003

Televizyon ve Kültür: Avrupa’daki Politikalar ve Yasal Düzenlemeler, (Çev. Erol Mutlu), TRT Eğitim Dairesi BaĢkanlığı Yayınları, Ankara,

152

Topuz, H., Öngören, M.T., Aziz, A., Önen, M.; Yarının Radyo ve Televizyon Düzeni, TÜSES ve ĠLAD Ortak Yayını, Ġstanbul, 1990

TRT; 2002 Genel Yayın Planı

TRT; 2008 Genel Yayın Planı

TRT; 2009 Genel Yayın Planı

TRT; 1975, Genel Yayın Programı.

TRT; 1979, Genel Yayın Planı.

TRT; 1981, Yılı Genel Yayın Planı.

TRT; 1991, Yılı Genel Yayın Planı.

TRT; 1996, Televizyon Programları Yapım Uygulama Talimatı.

Turam, E., Medyanın Siyasal Hayata Etkileri, Ġrfan Yayıncılık, Ġstanbul, 1994

Vural, S.; Radyo-TV Kurumlarında Yönetim ve Türkiye’deki Uygulama, Anadolu Üniversitesi Yayınları No: 153, EskiĢehir: Açıköğretim Fakültesi Yayınları, No: 65, EskiĢehir, 1986

Williams, R.; 2003, Televizyon, Teknoloji ve Kültürel Biçim, (Çev. Ali Ulvi Türkbağ), Dost Kitabevi, Ankara, 2003

YAMAN, Ali U.; Türkiye’de Televizyonun GeliĢimi ve Özel Televizyonlar Sorunu, YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul, 1993

Yazıcı, A. N.; Kamu Yayın Kurumları ve Yeniden Yapılanma, TRT Eğitim Dairesi BaĢkanlığı Yayınları, Ankara, 1999

Yengin, H.; Ekranın Büyüsü: Batı’da DeğiĢen Televizyon Yayıncılığının Boyutları ve Türkiye’de Özel Televizyonlar, Der Yayınları, Ġstanbul, 1994

YENGĠN, H.; Ekranın Büyüsü: Batıda DeğiĢen Televizyon Yayıncılığının Boyutları ve Türkiye’de Özel Televizyonlar, Der Yayınları, Ġstanbul, 1994

Yılmaz, H.; Ġdarenin Görsel-ĠĢitsel ĠletiĢim Alanındaki ĠĢlevi, Ġmaj Yayınevi, Ankara, 2006

153