T.C.

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

EDEBİYAT FAKÜLTESİ

ANTROPOLOJİ BÖLÜMÜ

YUKARI KALAMIŞ KÖYÜNDE SOSYO-KÜLTÜREL VE EKONOMİK YÜNÜYLE

KADIN

GÖKNİL LEVENDOĞLU

HAZİRAN 2005

ÖNSÖZ

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü tarafından 1995 yılında Türkiye köylerinin sosyo- kültürel ve ekonomik yapılarını belirlemek amacıyla, Türkiye Kültür Haritası Projesi oluşturulmuştur.

Türkiye Kültür Haritası Projesi kapsamında ilk gidilen köyler Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ köyleridir. 2004-2005 yıllarında ilk araştırmanın yapıldığı bu köylere tekrar gidilmesine karar verilmiş , geçen zaman içinde olan değişimi gözlemek amaçlanmıştır.

Bu araştırma Lisans Bitirme Tezi olarak hazırlanmış olup içeriği Tekirdağ ili Şarköy ilçesine bağlı Yukarı Kalamış köyünün kadınlarının yaşamı ve köyün sosyo- kültürel özellikleridir.

Yukarı Kalamış köyü ve bu köyün kadınlarına ilişkin bilgiler 2004 yılı Ağustos ayında köyde yapılan saha çalışması sonucu elde edilmiştir. Saha çalışmasını arkadaşım Öznur BAL ile birlikte yürüttük. Öznur BAL köydeki Hane başkanlarının özelliklerini incelemiştir.

Eğitim gördüğüm dört yıl boyunca Antropolojinin saha çalışması demek olduğunu, bu araştırma ile bazı şeylerin kitaplardan öğrenilmediğini, gidip görmenin, araştırmanın, o toplumdaki kişilerle birlikte yaşamanın ne kadar farklı ve önemli bir şey olduğunu öğrendim. Bu fırsatı bize yaratan, bilgilerini ve tecrübelerini bize aktaran Sayın Prof. Dr Taylan AKKAYAN’ a ve Doç. Dr Yüksel KIRIMLI’ ya, araştırmayı birlikte yürüttüğüm bana katlanmak zorunda kalan arkadaşım Öznur BAL’ a, her zaman yanımda olup beni destekleyen aileme ve eşim Süleyman YILMAZ’a ve YUKARI KALAMIŞ köy halkına teşekkürlerimi sunarım…

Göknil LEVENDOĞLU HAZİRAN 2005

III

IV İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ III İÇİNDEKİLER IV TABLOLAR LİSTESİ XI ÖZEL AMAÇLI TABLOLAR LİSTESİ XX GRAFİK LİSTESİ XXI YAZI İÇİNDE GEÇEN TABLOLAR LİSTESİ XXII HARİTA LİSTESİ XXIII FOTOĞRAF LİSTESİ XXIV GÖRSEL BELGELEME FOTOĞRAF LİSTESİ XXVII

1.BÖLÜM GİRİŞ 2 1.1 ANTROPOLOJİ: İNSANI EN İYİ ANLAYAN VE ANLATAN BİLİM DALI 2 1.1.1 Sosyal-Kültürel Antropoloji 5 1.2 KÖY TOPLUMLARI VE ANTROPOLOJİK BAKIŞ AÇISI 7

2.BÖLÜM METODOLOJİ 11 2.1 KONU SEÇİMİ 11 2.2 SAHADA ÖN ARAŞTIRMA 12 2.3 KONU VE PROBLEMİN SINIRLANDIRILMASI 13 2.3.1 Coğrafi Olarak Sınırlandırma 13 2.3.2 Zaman Olarak Sınırlandırma 14 2.3.3 Konu Olarak Sınırlama 14 2.3.4 Araştırmada Kullanılan Bilgi Kaynağı 14 2.4 ÖRNEK SEÇİMİ 15 2.5 MÜLAKAT FORMLARININ HAZIRLANMASI VE DENENMESİ 15

IV 2.5.1 Mülakatlara Son Şeklinin Verilmesi 16 2.6 MÜLAKAT UYGULAMASI 16 2.7 TOPLANAN VERİLERİN İŞLENMESİ 19 2.7.1 Mülakat Kontrolü Ve Hata Dökümü 19 2.7.2 Kontrollerin Tamamlanıp, Yapılan Hataların Dökümü 19 2.8 ARAŞTIRMADA ELDE EDİLEN VERİLERİN GRUPLANDIRILMASI 20 2.8.1 Kod Formu Ve Yönergenin Hazırlanması 20 2.8.2 Mülakat Formlarının Kod Formuna Kodlanması 20 2.8.3 Kod Formlarının Kontrolü ve Kod Formlarındaki Bilgilerin Bilgisayara Girilmesi 21 2.8.4 Ana Ayrımın Belirlenmesi 21 2.9. TABLO ŞABLONLARININ HAZIRLANMASI 22 2.10 RAPORUN HAZIRLANMASI 22

3.BÖLÜM TEKİRDAĞ HARİTA 24 TEKİRDAĞ İLİ 25 3.1 İDARİ BÖLÜM 25 3.2 İDARİ TARİHÇE 25 3.3 COĞRAFİ KONUMU 26 3.4 JEOLOJİK YAPISI 27 3.5 YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ 27 3.5.1 Kıyı Şekilleri 27 3.6 İKLİM 29 3.6.1 Sıcaklık 29 3.6.2 Bitki Örtüsü 30 3.7 SOSYAL VE DEMOGRAFİK NİTELİKLER 30 3.7.1 Nüfus Büyüklüğü ve Artış Hızı 31 3.7.2 Şehir ve Köy Nüfusu 31 3.7.3 Cinsiyet ve Yaş Yapısı 33 3.8 EKONOMİ 33 3.8.1 Tarım 34

V 3.8.1.1 Tarımsal Üretim 34 3.8.1.2 Önemli Tarım Ürünleri 35 3.8.2 Hayvancılık 37

4.BÖLÜM ŞARKÖY HARİTA 40 ŞARKÖY İLÇESİ 41 4.1 DOĞAL YAPI 41 4.2 İKLİM 42 4.3 TARİHİ 42 4.4 İDARİ YAPI VE NÜFUSU 44 4.4.1 Mahalli İdareler 44 4.5 EĞİTİM VE KÜLTÜR 46 4.6 SAĞLIK HİZMETLERİ 46 4.7 ULAŞIM 47 4.8 EKONOMİK DURUM 47 4.9 TURİZM 49

5.BÖLÜM YUKARI KALAMIŞ KÖYÜ 51 5.1 KONUMU VE COĞRAFİ YAPISI 51 5.2 TARİHÇESİ 51 5.3 ULAŞIM 51 5.4 NÜFUS VE ETNİK KÖKEN 52 5.5 KÖYÜN DİNİ ÖZELLİKLERİ 52 5.6 LİSAN 52 5.7 ALT YAPI 53 5.8 KÖYÜN ORTAK MALLARI 53 5.9 KÖYDEKİ TİCARİ ÜNİTELER 54 5.10 EKONOMİ 54 5.11 MESKEN ÖZELLİKLERİ 54 5.12 GÖÇ 55

VI 6.BÖLÜM DEMOGRAFİK YAPI 57 6.1 DEMOGRAFİK YAPI 57 6.1.1 Hane Kavramı 57 6.2 HANE NÜFUSU 58 6.3 HANE BAŞKANI EŞİ KADINLARIN ÖZELLİKLERİ 58 6.3.1 Statü 58 6.3.2 Yaş 59 6.3.3 Doğum Yeri 59 6.3.4 Eğitim Durumu 60 6.3.5 Medeni Durumu 61 6.3.6 Çalışma Durumu 61

7.BÖLÜM EVLİLİK 63 7.1 EVLİLİK 63 7.1.1 Yukarı Kalamış Köyünde Evlilik 63 7.2 YUKARI KALAMIŞ KÖYÜNDE EVLİLİK RİTÜELLERİ 68 7.3 KÖYDE EVLİLİK AŞAMALARI 68 7.3.1 Kız İsteme-Söz 68 7.3.2 Nişan 69 7.3.3 Düğün Hazırlıkları 71 7.3.4 Çeyiz Serme- Çeyiz Gösterme 71 7.3.5 Kına 72 7.3.5.1 Kına Dağıtımı 72 7.3.5.2 Kına Gecesi 72 7.3.6 Düğün 74

8.BÖLÜM GÖÇ 77 8.1 KONUŞULAN KADINLARIN DOĞUM YERİ VE MEMLEKETİ 78

VII 9.BÖLÜM DOĞUM 81 9.1 DOĞUM 81 9.1.1 Gebelik Durumu 81 9.1.2 İlk Gebeliğin Sonucu 82 9.1.3 İlk Gebelik Yaşı 82 9.2 KADINLARIN HAMİLE KALMA SAYISI 83 9.3 KÜRTAJ, DÜŞÜK, ÖLÜ DOĞUM YAPMA ORANI 83 9.4 KÖYDE İKİZ, ÜÇÜZ DOĞUM ORANI 84 9.5 CANLI DOĞUM ORANI 84 9.5.1. Doğan Bebeğin Cinsiyeti 84 9.5.2 Doğan Bebek Sayısı ve Cinsiyeti 84 9.6 ÇOCUK ÖLÜMÜ 85 9.7 DOĞUM İLE İLGİLİ ADET VE İNANIŞLAR 85

10.BÖLÜM SÜNNET 89 10.1 SÜNNET 89 10.2 YUKARI KALAMIŞTA SÜNNET 89

11. BÖLÜM BESLENME 93 11.1 BESLENME 93 11.1.1 Günlük Gıdalanma 93 11.1.2 Köyde Yemeklerin Nerede Yenildiği 94 11.3 KÖYDE EKMEK TEMİNİ 94 11.4 KÖYDE ET TÜKETİMİ 95 11.5 KÖYDE YAPILAN GIDA MADDELERİ 95 11.6 KÖYDE YAĞ TÜKETİMİ 95

12.BÖLÜM

SAĞLIK 97

VIII 13.BÖLÜM TEMİZLİK 99

14.BÖLÜM EKONOMİ 102 14.1 YUKARI KALAMIŞTA EKONOMİ VE KADININ EKONOMİDEKİ YERİ 102

15.BÖLÜM KANAAT VE TUTUMLAR 107 15.1 KÖYDE KADINLARIN SİGARA KULLANIMI 107 15.2 TELEVİZYON İZLEME 107 15.3 EVLİLİK KANAATLERİ 108 15.4 ÇOCUK KANAATLERİ 108 15.5 MAKYAJ YAPMA DURUMLARI 109 15.6 ÖRTÜNME DURUMLARI 109 15.7 NAZAR, BÜYÜ VE FAL İNANCI 109

16.BÖLÜM GİYİM-KUŞAM 113

17.BÖLÜM YUKARI KALAMIŞTA DİNİ RİTÜELLER 115 17.1 BAYRAMLAR 115 17.1.1 Arife Günü 115 17.1.2 Ramazan Bayramı 116 17.1.3 Kurban Bayramı 116 17.2 CENAZE TÖRENLERİ 117 17.3 HIDRELLEZ GELENEĞİ 117 17.3.1 Hıdrellezi Kutlama Nedenleri 118 17.3.2 Hıdrellez Belirlenmesi Ve Kutlama Tarihi 118 17.3.3 Köyde Hıdrellez Hazırlıkları 118

IX 17.3.4 Köyde Hıdrellez Kutlamaları Ve İnanışlar 120

18. BÖLÜM GÖRSEL BELGELEME 122 18.1 İRMİK YAPIMI 122

19. BÖLÜM SONUÇ VE ÖNERİLER 124

BİYOGRAFİ 127 KAYNAKÇA 128

EKLER

FOTOĞRAFLAR GRAFİKLER ÖZEL AMAÇLI TABLOLAR TABLOLAR F2 MÜLAKAT FORMU F2 KOD FORMU

X TABLO LİSTESİ

A. DEMOGRAFİK YAPI:

A.1 Hane Nüfusu A.2 Konuşulanların Statüsü A.3 Konuşulanın Yaşı A.4 Konuşulanın Doğum Yeri A.5 Konuşulanın Yurt İçi Doğumlu İse Bölgelere Göre Dağılımı A.6 Konuşulanın Yurt Dışı Doğumlu İse Ülkelere Göre Dağılımı A.7 Konuşulanın Eğitim Durumu A.8 Konuşulanın Eğitimi Varsa Eğitim Düzeyi A.9 Konuşulanın Medeni Durumu A.10 Konuşulanın Çalışma Durumu A.11 Konuşulanın Yaptığı İş Sayısı A.12 Konuşulanın İşinin Sektörü A.13 Konuşulanın İşi

XIV B. EVİLİK TABLOLARI

B.1 Konuşulanın Medeni Durumu B.2 Konuşulan ve eşinin kaçıncı evlilikleri olduğu B.3 E1K1 İse; Konuşulan Kadının Eşinin Evlilik Yaşı B.4 E1K1 İse; Konuşulan Kadının Evlilik Yaşı B.5 E1K1 İse; Nikah Şekli B.6 E1K1 İse; Eş Seçimi Nasıl Oldu B.7 E1K1 İse; Evlikte Yapılan Aşamaların Sayısı B.7.1 E1K1 İse; Evlilikte Yapılan Aşamaların Neler Olduğu, B.8 E1K1 Evliliklerinde Nişan Yapıldıysa Davetin Yapılıp Yapılmadığı B.8.1 E1K1 Evliliklerinde Nişan Yapıldıysa Davetin Nasıl Olduğu B.9 E1K1 Evliliklerinde Düğün Yapıldıysa Davetin Yapılıp Yapılmadığı B.9.1 E1K1 Evliliklerinde Düğün Yapıldıysa Davetin Nasıl Olduğu B.10 E1K1 Evliliklerinde Evlilik Aşamalarından Herhangi Birinde Bohça Verilip Verilmediği B.10.1 E1K1 Evliliklerinde Bohça Verildiyse Kaç Aşamada Verildiği B.10.2 E1K1 Evliliklerinde Hangi Aşamada Bohça Verildiği B.11 E1K1 Evliliklerinde Evlilik Aşamalarının Herhangi Birinde Fotoğraf Çekilip Çekilmediği B.11.1 E1K1 Evliliklerinde Fotoğraf Çekildiyse Cevap Sayısı B.11.2 E1K1 Evliliklerinde Evlilik Aşamasında Fotoğraf Çekildiyse Bu Aşamaların Neler Olduğu B.12 E1K1 Evliliklerinde Evlilik Aşamalarının Herhangi Birinde Video Çekimi Yapılıp Yapılmadığı B.12.1 E1K1 Evliliklerinde Video Çekimi Yapıldıysa Cevap Sayısı B.12.2 E1K1 Evliliklerinde Evlilik Aşamasında Video Çekimi Yapıldıysa Bu Aşamaların Neler Olduğu B.13 E1K1 Evliliklerinde Evlilik Aşamalarından Herhangi Birinde Takı Takılıp Takılmadığı B.13.1 E1K1 Evliliklerinde Takı Takıldıysa Kaç Aşamada Takıldığı

XV B13.2 E1K1 Evliliklerinde Takı Takıldıysa Takı Takılan Aşamaların Neler Olduğu B.13.3 E1K1 Evliliklerinde Tüm Aşamalarda Neler Takıldığı B.14 E1K1 Evliliklerinde Evlilik Aşamalarının Herhangi Birinde Para Takılıp Takılmadığı B.14.1 E1K1 Evliliklerinde Para Takıldıysa Kaç Aşamada Takıldığı B.14.2 E1K1 Evliliklerinde Para Takılan Aşamaların Neler Olduğu B.14.3 E1K1 Evliliklerinde Takılan Paranın Türü B.15 E1K1 Evliliklerinde Evlendikten Sonra Çiftlerin Nereye Yerleştiği B.16 E1K1 Evliliklerinde Konuşulanın İlk Yerleşme Yerinde Değişme Olup Olmadığı B.16.1 E1K1 Evliliklerinde İlk Yerleşim Yerinde Değişme Olduysa Nasıl Bir Değişme Olduğu B.16.2 E1K1 Evliliklerinde Konuşulanın İlk Yerleşme Yerinde Değişme Olduysa Nedeni

XVI C. GÖÇ TABLOLARI

C.1 Konuşulanın Doğum Yeri İle Memleketinin Aynı Olup Olmadığı C.2 Konuşulanın Memleketi İle Doğum Yeri Farklı İse Doğum Yerinin Neresi Olduğu C.2.1 Konuşulanın Doğum Yeri Yurt Dışı İse Ülkelere Göre Dağılımı C.3 Konuşulanın Doğum Yeri İle Memleketi Farklı İse Memleket Olarak Nereyi Kabul Ettiği C.3.1 Konuşulan Memleket Olarak Yurt İçini Kabul Ediyorsa Bölgelere Göre Dağılımı C.3.2 Konuşulan Memleket Olarak Yurt Dışını Kabul Ediyorsa Ülkelere Göre Dağılımı C.4 Konuşulanın Çalışma Yapılan Köy Doğumlu Olup Olmadığı C.4.1 Konuşulan Köy Dışı Doğumlu İse Köye İlk Geldiği Yaş C.5 Konuşulan Köy Dışı Doğumlu İse Köye İlk Kez Kiminle Geldiği C.6 Konuşulan Köy Dışı Doğumlu İse Köye Geliş Nedeni

XVII D. DOĞUM TABLOLARI

D.1 Konuşulanın Gebe Kalıp Kalmadığı D.2 Konuşulanın Evlendikten Ne Süre Sonra Gebe Kaldığı D.2.1 Net Ay Cevabı Verdiyse; Konuşulanın Evlendikten Ne Süre Sonra Gebe Kaldığı (Ay) D.3 Konuşulanın İlk Gebeliğinin Sonucu D.4 Konuşulanın İlk Gebelik Yaşı D.5 Konuşulan Kadının Toplam Kaç Kez Gebe Kaldığı D.6 Konuşulanın Kürtaj Yaptırıp Yaptırmadığı D.7 Konuşulanın Düşük Yapıp Yapmadığı D.8 Konuşulanın Ölü Doğum Yapıp Yapmadığı D.9 Konuşulan İkiz, Üçüz Ya da Daha Fazla doğum yaptı mı D.10 Konuşulan Gebe Kaldı İse Canlı Doğum Yapıp Yapmadığı D.10.1 Konuşulan Canlı Doğum Yaptı İse İlk Canlı Doğum Gebelik Yaşı D.11 Konuşulanın Yaptığı Canlı Doğum Sayısı D.12 Canlı Doğum Yaptıysa Toplam Çocuk Sayısı D.13 Canlı Doğan Toplam Erkek Çocuk Sayısı D.14 Canlı Doğan Toplam Kız Çocuk Sayısı D.15 Konuşulanın Ölen Çocuğunun Olup Olmadığı D.16 Konuşulanın Ölen Toplam Çocuk Sayısı D.17 Konuşulanın Ölen Erkek Çocuk Sayısı D.18 Konuşulanın Ölen Kız Çocuk Sayısı

XVIII E. SÜNNET TABLOLARI

E.1 Konuşulanın Çocuğu Olduysa Sünnet Olan Çocuğunun Olup Olmadığı E.2 Sünnet Olan Çocuk Sayısı E.3 Konuşulanın İlk Çocuğunun Sünnetine Kimin Karar Verdiği E.4 Konuşulanın İlk Sünnet Olan Çocuğunun Sünnet Yaşı E.4.1 Net Yıl İse; İlk Sünnet Olan Çocuğun Sünnet Yaşı E.5 Konuşulanın Son Çocuğunun Sünnetine Kimin Karar Verdiği E.6 Konuşulanın Son Sünnet Olan Çocuğunun Sünnet Yaşı E.6.1 Net Yıl İse; Son Sünnet Olan Çocuğun Sünnet Yaşı E.7 Konuşulanın İlk Sünnet Olan Çocuğunun Nerede Sünnet Olduğu E.8 Konuşulanın İlk Sünnet Olan Çocuğunu Kimin Sünnet Ettiği E.9 Konuşulanın Son Sünnet Olan Çocuğunun Nerede Sünnet Olduğu E.10 Konuşulanın Son Sünnet Olan Çocuğunu Kimin Sünnet Ettiği E.11 Konuşulanın İlk Sünnet Olan Çocuğuna Herhangi Bir Aşama Yapılıp Yapılmadığı E.11.1 Konuşulanın İlk Sünnet Olan Çocuğuna Herhangibir Aşama Yapıldıysa Sayısı Ve Neler Olduğu E.12 Konuşulanın İlk Sünnet Olan Çocuğuna Düğün Yapıldı İse Davet Yapılıp Yapılmadığı E.12.1 Konuşulanın İlk Sünnet Olan Çocuğuna Düğün Yapıldı İse Davetin Nasıl Yapıldığı E.13 Konuşulanın Son Sünnet Olan Çocuğuna Herhangibir Aşama Yapılıp Yapılmadığı E.13.1 Konuşulanın Son Sünnet Olan Çocuğuna Herhangibir Aşama Yapıldıysa Sayısı Ve Neler Olduğu E.14 Konuşulanın Son Sünnet Olan Çocuğuna Düğün Yapıldı İse Davet Yapılıp Yapılmadığı E.14.1 Konuşulanın Son Sünnet Olan Çocuğuna Düğün Yapıldı İse Davetin Nasıl Yapıldığı E.15 Konuşulanın İlk Sünnet Olan Çocuğuna Takı Takılıp Takılmadığı E.16 Konuşulanın İlk Sünnet Olan Çocuğuna Takı Takıldıysa Ne Takıldığı

XIX E.17 Konuşulanın Son Sünnet Olan Çocuğuna Takı Takılıp Takılmadığı E.18 Konuşulanın Son Sünnet Olan Çocuğuna Takı Takıldıysa Ne Takıldığı E.19 Konuşulanın İlk Sünnet Olan Çocuğuna Para Takı Takılıp Takılmadığı E.20 Konuşulanın İlk Sünnet Olan Çocuğuna Para Takıldıysa Takılan Paranın Cinsi E.21 Konuşulanın Son Sünnet Olan Çocuğuna Para Takı Takılıp Takılmadığı E.22 Konuşulanın Son Sünnet Olan Çocuğuna Para Takıldıysa Takılan Paranın Cinsi E.23 Konuşulanın İlk Sünnet Olan Çocuğunun Fotoğrafının Çekilip Çekilmediği E.24 Konuşulanın Son Sünnet Olan Çocuğunun Fotoğrafının Çekilip Çekilmediği E.25 Konuşulanın İlk Sünnet Olan Çocuğuna Video Çekimi Yapılıp Yapılmadığı E.26 Konuşulanın Son Sünnet Olan Çocuğuna Video Çekimi Yapılıp Yapılmadığı

XX F. BESLENME TABLOLARI

F.1 Yazın Kaç Öğün Yemek Yendiği Ve Yenilen Öğünler F.2 Kışın Kaç Öğün Yemek Yendiği Ve Yenilen Öğünler F.3 Yazın Kahvaltıda Yenilenler İçilenler Cevap Sayısı F.3.1 Yazın Kahvaltıda Yenilenler İçilenler F.4 Kışın Kahvaltıda Yenilenler İçilenler Cevap Sayısı F.4.1 Kışın Kahvaltıda Yenilenler İçilenler F.5 Yemeklerin Genelde Nerede Yenildiği F.6 Yazın Ekmeğin Nereden Temin Edildiği F.7 Kışın Ekmeğin Nereden Temin Edildiği F.8 Yazın Ekmeğin Nereden Satın Alındığı F.9 Kışın Ekmeğin Nereden Satın Alındığı F.10 Hanede Ekmek Yapılıyorsa Yazın Kimin Yaptığı F.11 Hanede Ekmek Yapılıyorsa Kışın Kimin Yaptığı F.12 Hanede Et Tüketilip Tüketilmediği F.12.1 Hanede Tüketilen Etin Tür Sayısı F.12.2 Hanede Ne Tür Et Tüketildiği F.13 Hanede Gıda Maddelerinin Yapılıp Yapılmadığı F.14 Hanede Yapılan Gıda Maddelerinin Sayısı F.15 Hanede Yapılan Gıda Maddelerinin Neler Olduğu F.16 Yemeklerde Kullanılan Yağın Türü F.17 Kullanılan Sıvı Yağ İse Çeşitleri F.18 Kullanılan Katı Yağ İse Çeşitleri

XXI G. SAĞLIK TEMİZLİK TABLOLARI

G.1 Yazın Evdeki Bulaşıkları Yıkayan Kişi Sayısı+ Statüsü G.2 Yazın Evdeki Bulaşıkların Nerede Yıkandığı G.3 Kışın Evdeki Bulaşıkları Yıkayan Kişi Sayısı + Statüsü G.4 Kışın Evdeki Bulaşıkların Nerede Yıkandığı G.5 Mutfakta Kullanılan Kapların Türü G.6 Yazın Evdeki Çamaşırları Yıkayan Kişi Sayısı + Statüsü G.7 Yazın Evdeki Çamaşırların Nerede Yıkandığı G.8 Yazın Evdeki Çamaşırların Nasıl Yıkandığı G.9 Kışın Evdeki Çamaşırları Yıkayan Kişi Sayısı + Statüsü G.10 Kışın Evdeki Çamaşırların Nerede Yıkandığı G.11 Kışın Evdeki Çamaşırların Nasıl Yıkandığı G.12 Konuşulanın Çamaşırlarını Ütüleyip Ütülemediği G.12.1 Konuşulan Çamaşırlarını Ütülerse Neleri Ütülediği

XXII H. EKONOMİ

H.1 Konuşulan Hane Başkanı Kadın Değilse Ekonomik Kararlara Katılıp Katılmadığı H.2 Ekonomik Kararlara Katılmazsa Karar Veren Kişinin/Kişilerin Statüsü H.3 Ekonomik Kararlara Katılmazsa Nedeni H.4 Hanede Hayvan Beslenip Beslenmediği H.5 Hanede Beslenen Hayvan Tür Sayısı Ve Bu Türlerin Neler Olduğu H.6 Hanede Kaç Cins Büyükbaş Hayvan Beslendiği H.7 Büyükbaş Hayvan Besleniyorsa Sayısı H.7.1 Büyükbaş Hayvan Cinslerinin Ne Olduğu H.8 Büyükbaş Hayvanların Bakımıyla Kim İlgilenir H.9 Büyükbaş Hayvanlardan Ürün Elde Edilip Edilmediği H.9.1 Büyükbaş Hayvanlardan Elde Edilen Ürünler Satılıyorsa Kime Satıldığı H.10 Büyükbaş Hayvanların Ürünlerinden Elde Edilen Geliri Kim Kullanır H.11 Hanede Kaç Cins Küçükbaş Hayvan Beslendiği H.12 Küçükbaş Hayvan Besleniyorsa Sayısı H.12.1 Küçükbaş Hayvan Cinslerinin Ne Olduğu H.13 Küçükbaş Hayvanların Bakımıyla Kim İlgilenir H.14 Küçükbaş Hayvanlardan Ürün Elde Edilip Edilmediği H.14.1 Küçükbaş Hayvanlardan Elde Edilen Ürünler Satılıyorsa Kime Satıldığı H.15 Küçükbaş Hayvanların Ürünlerinden Elde Edilen Geliri Kim Kullanır H.16 Büyükbaş Hayvanlardan Süt Elde Edilip Edilmediği H.16.1 Süt Elde Ediliyorsa Büyükbaş Hayvanların Nasıl Sağıldığı H.17 Hanenin Besi Sığırcılığı Yapıp Yapmadığı H.18 Küçükbaş Hayvanlardan Süt Elde Edilip Edilmediği H.18.1 Süt Elde Ediliyorsa Küçükbaş Hayvanların Nasıl Sağıldığı H.19 Hanenin Besi Kuzuculuğu Yapıp Yapmadığı H.20 Hanenin Geçen Yıl Hayvan Satıp Satmadığı H.20.1 Hanenin Geçen Yıl Sattığı Büyükbaş Hayvan/Hayvanların Cinsi H.20.2 Hanenin Geçen Yıl Sattığı Küçükbaş Hayvan/Hayvanların Cinsi

XXIII H.21 Hanenin Geçen Yıl Hayvan Satın Alıp Almadığı H.21.1 Hanenin Geçen Yıl Satın Aldığı Büyükbaş Hayvan/Hayvanların Cinsi H.21.2 Hanenin Geçen Yıl Satın Aldığı Küçükbaş Hayvan/Hayvanların Cinsi H.22 Hanenin Hayvancılıktan Elde Ettiği Geliri Başkasıyla Paylaşıp Paylaşmadığı H.22.1 Hayvancılıktan Elde Ettiği Geliri Paylaşırsa Kiminle Paylaştığı H.22.2 Hayvancılıktan Elde Ettiği Geliri Paylaşırsa Nasıl Paylaştığı

XXIV J. KANAAT VE TUTUMLAR J.1 Konuşulanın Sigara İçme Durumu J.2 Konuşulan Sigara İçiyorsa Kaç Yaşından Beri İçtiği J.3 Konuşulanın Televizyon İzleme Durumu J.4 Konuşulanın İzlediği Programların Cevap Sayısı J.4.1 Konuşulan Tv İzliyorsa İzlediği Programlar J.5 Konuşulana Göre Erkek Çocuğu Kaç Yaşında Evlenmeli Cevap Türü J.5.1 Sayısal Cevap Verildiyse Erkek Çocuğu Kaç Yaşında Evlenmeli J.5.2 Sözel Cevap Verildiyse Erkek Çocuğu Kaç Yaşında Evlenmeli J.6 Konuşulana Göre Kız Çocuğu Kaç Yaşında Evlenmeli Cevap Türü J.6.1 Sayısal Cevap Verildiyse Kız Çocuğu Kaç Yaşında Evlenmeli J.6.2 Sözel Cevap Verildiyse Kız Çocuğu Kaç Yaşında Evlenmeli J.7 Konuşulana Göre Erkek Çocuğunun Eşini Kim Seçmeli J.8 Konuşulana Göre Kız Çocuğunun Eşini Kim Seçmeli J.9 Konuşulana Göre Bir Ailenin Toplam Kaç Çocuğu Olmalı Cevap Türü J.9.1 Sayısal Cevap Verildiyse Bir Ailenin Toplam Kaç Çocuğu Olmalı J.9.2 Sözel Cevap Verildiyse Bir Ailenin Toplam Kaç Çocuğu Olmalı J.10 Konuşulana Göre Bir Ailenin Kaç Erkek Çocuğu Olmalı Cevap Türü J.10.1 Sayısal Cevap Verildiyse Bir Ailenin Toplam Kaç Erkek Çocuğu Olmalı J.10.2 Sözel Cevap Verildiyse Bir Ailenin Toplam Kaç Erkek Çocuğu Olmalı J.11 Konuşulana Göre Bir Ailenin Kaç Kız Çocuğu Olmalı Cevap Türü J.11.1 Sayısal Cevap Verildiyse Toplam Kaç Kız Çocuğu Olmalı J.11.2 Sözel Cevap Verildiyse Toplam Kaç Kız Çocuğu Olmalı J.12 Konuşulan Makyaj Yapma Durumu J.12.1 Konuşulan Makyaj Yapmazsa Nedeni J.13 Konuşulan Başını Örtme Durumu J.13.1 Konuşulan Başını Neden Örttüğü J.14 Konuşulanın Nazara İnanma Durumu J.15 Konuşulanın Büyüye İnanma Durumu J.16 Konuşulanın Fala İnanma Durumu

XXV

XXVI

ÖZEL AMAÇLI TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1: Konuşulanın Okur Yazar Olma Oranına Göre Hanedeki Statüsü Tablo 2: Konuşulanın Okur Yazar Olma Oranına Göre Kaç Kez Gebe Kaldığı Tablo 3: Konuşulanın Okur Yazar Olma Oranına Göre Nazara İnanıp İnanmaması Tablo 4: Konuşulanın Okur Yazar Olma Oranına Göre Büyüye İnanıp İnanmaması Tablo 5: Konuşulanın Okur Yazar Olma Oranına Göre Fala İnanıp İnanmaması

XX

GRAFİK LİSTESİ

Grafik 1: Konuşulan Kadınların Statüsü Grafik 2: Konuşulan Kadınların Eğitim Durumu Grafik 3: E1K1 Evliliklerinde Nikah Şekli Grafik 4: E1K1 Evliliklerinde Eş Seçimi Grafik 5: E1K1 Evliliklerinde Düğün Töreni Yapanların Düğüne Nasıl Davet Ettikleri Grafik 6: E1K1 Evliliklerinde Bohça Verilen Aşamalar Grafik 7: Konuşulan Kadınların Doğum Yeri İle Memleket Durumları Grafik 8: Tüketilen Et Türleri Grafik 9: Köyde Beslenen Hayvan Türleri Grafik 10: Konuşulan Kadınların Nazara İnanma Durumları

XXI

YAZI İÇİNDE GEÇEN TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1: Tekirdağ İline Bağlı İlçelerin 2000 Yılı İtibari İle Nüfus Hareketleri Tablo 2: Tekirdağ İli 2000 Yılı İtibari İle Tarımsal Gayri Safi Üretim Değeri Tablo 3: Tekirdağ’ da Yetiştirilen Üzüm Çeşitleri Tablo 4: Tekirdağ İli Hayvan Varlığı Tablo 5: Yıllar İtibari İle Şarköy İlçe Nüfusunun Gelişimi Tablo 6: Şarköy İlçesine Bağlı Belediyeler Tablo 7: Şarköy İlçesine Bağlı Köyler

XXII

HARİTA LİSTESİ

Harita 1: Tekirdağ İli Harita 2: Şarköy İlçesi

XXIII

FOTOĞRAF LİSTESİ

1. Köyün Tepeden Görünüşü 2. Köyün Tepeden Görünüşü 3. Köyün Girişi 4. Köyün Girişi 5. Köydeki Çeşmelerden Görüntüler 6. Köydeki Çeşmelerden Görüntüler 7. Köydeki Çeşmelerden Görüntüler 8. Köydeki Çeşmelerden Görüntüler 9. Köyün Okulu 10. Köyün Evleri 11. Köyün Evleri 12. Nişan Bohçalarının Köye Gelmesi 13. Nişan Bohçaları 14. Nişan Bohçaları 15. Nişan Alanında Çiftlerin Dans Etmeleri 16. Nişanlanacak Kız 17. Nişanlanacak Çift 18. Nişan Yüzüklerinin Takılması 19. Nişan Yüzüklerinin Takılması 20. Takı Töreni 21. Oyun Oynayan Misafirler 22. Kız Evinde Verilen Nişan Yemeği 23. Kız Evinde Verilen Nişan Yemeği 24. Nişanlı Çift Yemek Yerken 25. Oku Dağıtımı 26. Oku Dağıtımı

XXIV 27. Köy Kahvesinde Davul-Zurna 28. Gelin Evinde Yemek 29. Kına Töreninin Yapılacağı Meydan 30. Kına Töreninin Yapılacağı Meydanda Son Hazırlıklar 31. Kına Törenine İnsanların Gelmeye Başlaması 32. Gençlerin Oyunu 33. Kına Kıyafeti İle Kız 34. Evlenecek Çift 35. Kına Merasimi 36. Kına Merasimi 37. Kına Merasimi 38. Kına Merasimi 39. Yöresel Kıyafetin Giydirilmesi 40. Kına Merasimi 41. Kına Merasimi 42. Kına Merasimi 43. Kına Merasimi 44. Kına Merasimi 45. Kına Merasimi 46. Kına Merasimi 47. Kına Merasimi 48. Kına Merasimi 49. Sabah Çeşmelere Kına Yıkanmasına Gidiş 50. Sabah Çeşmelere Kına Yıkanmasına Gidiş 51. Sabah Çeşmelere Kına Yıkanmasına Gidiş 52. Sabah Çeşmelere Kına Yıkanmasına Gidiş 53. Gelin Arabasını Bekleyen Gelin Alayı 54. Köyde Düğün Günü Dans Eden Gençler 55. Gelinlik Kıyafeti İle Kız 56. Gelinin Evden Çıkarılışı 57. Gelin Arabasının Köyden Çıkışı 58. Gelin Arabasının Önünde Oynayan Gençler

XXV 59. Gelin Arabasının Köyden Çıkışı 60. Doğum Yapan Kadının İlk Çocuğuna Getirilen Hediyeler 61. Gıda Malzemesi Hazırlayan Kadınlar 62. Bulaşık Yıkayan Yaşlı Kadın 63. Köydeki Hayvanlardan Bir Kesit 64. Köydeki Kadınlarda Günlük Giyim-Kuşam

XXVI

GÖRSEL BELGELEME FOTOĞRAF LİSTESİ

1. İrmiğin Ayıklanması 2. Güğüm Ve Tavanın Ateş Üzerine Konulması 3. Yağın Tavaya Konulması 4. Yağın Erimesi 5. Tavaya İlave Yağın Konulması 6. Tavadaki Yağın Erimesi 7. İrmiğin Tavaya Dökülmesi 8. Tavadaki İrmiğin Karıştırılması 9. Tavadaki İrmiğin Karıştırılması 10. Sobaya Odun İlave Edilmesi 11. Kaynatılan Suyun Tencereye Dökülmesi 12. Kaynatılan Suyun Tavaya Dökülmesi 13. Tenceredeki İrmiğin Karıştırılması 14. Tenceredeki İrmiğe Şeker Döküldükten Sonra Karıştırılması 15. Tenceredeki İrmiğe Şeker Döküldükten Sonra Karıştırılması 16. İrmiğin Ateşten Alınarak Soğutulmaya Bırakılması 17. İrmiğin El Yardımıyla Düzeltilmesi 18. Servise Hazır Olan İrmik Helvası

XXVII 2

1.BÖLÜM GİRİŞ

Yukarı Kalamış Köyünde gerçekleştirilen Antropoloji saha çalışmasında elde edilen bilgiler bölümler halinde sunulmaya çalışılmıştır.

Konuşulan kadınlardan elde edilen bilgiler doğrultusunda hazırlanan bu çalışmanın ilk bölümünde Antropolojinin nasıl bir bilim dalı olduğu ve Antropoloji - köy ilişkisine yer verildikten sonra, ikinci bölümde çalışmanın yapılmasına karar verilmesinden tamamlanışına kadar gerçekleştirilen aşamalara yer verilmiştir. Üçüncü ve dördüncü bölümlerde araştırma yapılan köydeki hayatın, sosyo kültürel dokunun şekillenmesinde etkili olan coğrafi yapılar anlatılmıştır. Beşinci bölümde ise Yukarı Kalamış Köyü ile ilgili genel bilgilere yer verildikten sonra diğer bölümlerde Yukarı Kalamış kadınlarının demografik özelliklerine, göç olgusuna katılmalarına, evlilik hayatlarına, haneye olan ekonomik katkılarına, çocukları ile ilgili konulara, temizlik, sağlık alışkanlıklarına, giyim kuşamlarına, kanaat ve tutumlarına yer verilecektir. Ayrıca köyde düzenlenen dini ritüeller de anlatılmaya çalışılmıştır.

1.1 ANTROPOLOJİ: İNSANI EN İYİ ANLAYAN VE ANLATAN BİLİM DALI

İnsan, biyo-kültürel bir varlık alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. O, ne tek başına biyolojik bir varlık, ne de kültürel bir olgudur. İnsanın biyolojik ve kültürel çeşitliliğini ve bu çeşitliliklerin işleyiş biçimlerini inceleyen ve geliştirdiği kuramlarda bunları açıklamaya çalışan bilim adı antropolojidir. Antropoloji insanın biyolojik ve kültürel evrim süreçlerini geniş bir bakış açısı içinde ele alan tek bilim dalıdır. Sosyal bilimler içinde konusu insan olan nice ilgi alanları vardır; tarih, coğrafya, yada psikoloji bunlardan bazılarıdır. 3

Antropoloji insana diğer bilim dallarından farklı bir anlayışla yaklaşır. İnsanı bütüncül bir yaklaşımla inceler. Böyle olunca antropolojiyi belirli bir bilim evrenine sokmakta da zorlanıyoruz. Güzel sanatlara mı, beşeri bilimlere mi,doğa bilimlerine mi yoksa sosyal bilimler içine mi? Bugün bir çok yüksek eğitim kurumlarında antropoloji, sosyal bilimler içinde yer alır. Antropolojinin özellikle sosyal ve doğa bilimleri ile sıkı bağlantısını görmemek olanaksızdır (Relethford, 1990; Güvenç, 1991; Kottak,1997). (Özbek, 2000: 22)

Antropoloji, insanın biyolojik ve kültürel benzerlik yada ayrılıklarını sitemli bir biçimde inceler. Bu bilim dalının sosyoloji,tarih ve biyoloji başta olmak üzere diğer bir çok bilim alanı ile ortak yönleri bulunur. Daha açık bir deyişle bu üç ilgi alanının dışında psikoloji, istatistik, hukuk, coğrafya, felsefe ve tıp gibi çok sayıda bilim dalının kapsamına giren konu ve sorunlara antropoloji de ilgilenir. Öyle ki çevre ve kültür arasındaki ilişkileri incelerken kendini ister istemez coğrafya içinde bulur; ya da kültür, sağlık, çevre ve beslenme örtüsünü yer ve zaman boyutları içinde değerlendirirken bu kez de tıp dünyasına girmiş olur.

Antropoloji ilgi alanına giren konular oldukça zengin ve çeşitlidir. Vaktiyle yaşamış olan en eski avcı-toplayıcı insan topluluklarından günümüzün en gelişmiş toplumlarına kadar her düzeyde insan grupları antropolojinin ilgi alanına girer. Antropoloji bilim dünyasındaki yerini belirlemek çok güç olsa da beşeri, sosyal ve doğa bilimleri arasında adeta köprü vazifesi gördüğünü söyleyebiliriz. Sanat, dil, müzik, felsefe ve tarih ile antropoloji arasında çok sıkı bir iletişim vardır. Antropoloji tüm bu ilgi alanlarına kendine özgü yöntem tekniklerle farklı boyutlarda yaklaşır.

Antropoloji aynı zamanda varoluşumuzun tüm yönlerine ilişkin tüm yönlerine ilişkin sonsuz sayıda soruları bünyesinde toplar bunlara yanıtlar bulmaya çalışır. Yeryüzünün en karmaşık ve o ölçüde anlaşılması en zor yaratığı olan insanı insan yapan bir başka deyişle onu insanlaştıran sürecin işleyiş biçimi antropolojinin ilgi odağını oluşturur.

4

Antropoloji insanın biyolojik ve kültürel çeşitliliğini ve çok yönlülüğüne özellikle dikkat çeker. Niçin bazı insanlar iri,uzun boylu ve ince yapılı olma eğilimi gösterirken diğer bazıları kısa ve bodur bir bedensel yapı gösterir? Günümüzde bazı topluluklar aynı ölçüde kültürel değişim süreci geçirmeyip hala avcı toplayıcı yaşam biçimine bağlı kalırken neden diğerleri çiftlikle uğraşmakta ya da endüstrileşme sürecini yaşamakta? İşte antropoloji ansan ve insanlığı ilgilendiren bu gibi çok sayıda soru/sorunlara nesnel, tutarlı, çözümleyici ve evresel yanıtlar bulmaya çalışır. Böylesine geniş bir bakış açısı içinde insan denilen olayı incelemeye çalışan antropoloji gerçekten bir bilim midir? Kuşkusuz evet. Tüm bilim dalları içinde geçerli olan temel ilkelerin hepsi antropoloji içinde geçerlidir. Antropoloji ilgi alanını oluşturan olayları sistematik biçimde gözlemler, onları sınıflandırır ve bunlardan hareket ederek kanunlar oluşturur. Bütün bilim dallarında olduğu gibi antropolojide farklı düşünce sistemlerini bünyesinde barındırır.

Antropoloji bir insan bilimi (anthropos=insan; logos=bilim)olarak kabul ederken burada,kendi kendimize şöyle bir soru yöneltebiliriz: Antropolojinin çeşitli bilim dalları ile benzer yönleri varda hiç farklı tarafları yokmu? Daha öncede belirttiğimiz gibi tarih, sosyoloji, psikoloji ve biyoloji de insanı temel ilgi alanı olarak kabul eder. Burada üzerinde durulması gereken husus neyin incelendiği değil nasıl incelendiğidir. Bir başka deyişle incelenecek konuyu ele alırken güdülen amaç, izlenen yöntem ya da benimsenen bakış açılarıdır. İşte antropoloji bu noktada kullandığı yöntemleri ve izlediği yaklaşımları ile diğer bilim dallarından ayrılır (Güvenç, 1991). Hiçbir antropolog insanı tek başına her açıdan ele alıp incelemez; antropologlar arasında da belirli bir uzmanlaşma vardır. Zaten, insanın biyolojik ve kültürel alanlarda sahip olduğu ve ortaya koyduğu karmaşık örüntü bu uzmanlaşmayı gerekli kılmıştır (Özbek, 2000: 24).

Antropoloji insanı yer ve zaman içinde değişen dinamik bir varlık olarak algılar. Onun yeryüzündeki oldukça karmaşık ve heyecan verici biyo-kültürel serüvenini incelemek antropoloji sayesinde mümkün olmaktadır. Antropoloji, insanın varolma koşulunu en iyi anlatan bilim dalıdır.

5

Tüm antropolojik araştırmalarda-insan hangi açıdan ele alınırsa alınsın- bütünsellik, görecelik ve karşılaştırma esastır. Antropologlar insanla bağlantılı olan, çağımızın birçok sorunuyla ilgilenirler. Son yıllarda antropoloji, ilgi evrenine giren konu ve sorunları çeşitlendirmek, bir bakıma insan bilimi olmaktan çıkmış, adeta insanlık için bilim olma yoluna girmiştir. Her ne kadar ilgi alanını insan oluştursa da, antropoloji, zamanla insanı çeşitli açılardan ayrıntılı biçimde inceleyen alt bilim dallarına ayrılmıştır. Bu bilim dallarını üç grupta toplayabiliriz (Kottak, 1997). (Özbek, 2000: 25)

1. Biyolojik Antropoloji (Fiziksel) 2. Sosyal Antropoloji (Kültürel) 3. Dil Antropolojisi (Linguistik)

Bu ilgi alanlarının ilk bakışta ilgi odakları ve yöntemler farklı olsa da hedefleri aynıdır: Öyle ki, her üç bilim dalının ilgi alanları önemli ölçüde örtüşmektedir. Bu üç alt bilim dalına ek olarak son yıllarda arkeoloji bilim dalı da arkeolojik antropoloji adı ile antropolojinin şemsiye altında bir dördüncü alt bilim dalı olarak dikkate alınmaktadır.

Bu çalışmanın alanı sosyal-kültürel antropoloji kapsamına girdiğinden sadece bu antropoloji alt disiplini üzerinde durulacaktır.

1.1.1 Sosyal-Kültürel Antropoloji

Bu alt bilim dalının ilgi alanı, en basit ilkel toplumdan en karmaşık sanayi toplumuna kadar geniş bir yelpaze ile karşımıza çıkar (Güvenç, 1991; Kottak, 1997). Sosyal antropolojinin temeli bundan aşağı yukarı 100 yıl öncesinde atılmıştır. Bu alt bilim dalı ile beraber insanın asıl belirleyici özelliğini de gündeme getirmiş oluyoruz: Kültür, sosyal antropologların insan toplumlarını incelerken sordukları sorulara getirdikleri yanıtlar evrensel bir boyut kazandırır. Sosyal antropologlara göre insan bir değerler dizgesi yaratan, etik tutum ve davranışlar geliştiren bir yaratıktır. Bu alanda çalışan antropologlar araştırmalarında, gerektiğinde, katılarak gözlem 6

tekniğini kullanırlar. Alan çalışması, sosyal antropologların temel uğraşları arasında yer alır. Araştırıcılar herhangi bir toplumun içine girerek, sadece olup bitenleri gözlemlemekle yetinmez, aynı zamanda sorular sorar, bu sorulara yanıtlar bulmaya çalışır; irdelemeyi düşündükleri sorunlar için bilgi toplar, çeşitli varsayımlar ve denenceler geliştirirler (Güvenç, 1991). (Özbek, 2000: 31)

Sosyal antropologların çalışmaları sayesinde, dünyanın çeşitli bölgelerinde geleneksel yaşam tarzı sürdüren insan topluluklarının özgün kültürlerini tanıma fırsatı bulduk. Günümüzde, sanayileşme sürecinin seline kapılan birçok topluluk geleneksel yapıları ile birlikte tümden yok olup gitmeseler de çok köklü değişmelere uğramaktadır. Bunların çoğu bugün özel koruma altındadır.

Herhangibir toplumun bünyesinde var olan sosyal örüntüler ve sosyal etkileşimler sosyal antropologların ilgi odağını oluşturur. Sosyal antropoloji, çeşitli toplulukların besin gereksinimini nasıl karşıladığını, nasıl giyindiğini, nasıl barındığını, günlük yaşamda kullandıkları araç-gereçleri nasıl yaptığını, politik, ekonomik ve dini açıdan nasıl örgütlendiğini araştırır. Bunun dışında, çocukların yetiştirilme tarzları, hastalıları iyileştirme yöntemleri de sosyal antropogların yakından ilgilendikleri konulardır.

Sosyal antropologların sık sık kendi kendilerine sordukları bir soru da, farklı koşullarda ve mekanlarda insan toplumlarının nasıl değişik kültürel örüntüler oluşturduklarıdır. Günümüz toplumlarında, hangi düzeyde olursa olsun, sosyokültürel yaşam biçimleri karşılaştırılmalı bir bakış açısı ile incelenir.

İnsanın, doğuştan beraberinde getirdiği biyolojik örüntüleri olduğu kadar, yaşadığı sürece öğrenme yolu ile edindiği tüm davranış örüntüleri de araştırıcıların sürekli ilgisini çekmiştir. Yaşamımızın hemen her kesitinde öğrenilerek kazanılan davranışlarımızın izleri vardır (Özbek, 2000: 31).

7

1.2 KÖY TOPLUMLARI VE ANTROPOLOJİK BAKIŞ AÇISI

Toplumlar varlıklarını, kendilerini oluşturan bireylerin davranış ve tutumlarının karşılıklı örgütlenmesine ve uyumuna borçludurlar. İnsanın hayatı, çeşitli yerlerde ve son derece değişik biçimlerde ortaya çıkan zengin ve karmaşık grup hayatıdır. Sosyal bilimlerde değişik açılardan bu karmaşık hayat düzeninin iç yapısını anlamaya ve açıklamaya çalışırlar. Lintonun da dediği gibi toplumların üyelerinin ortak bir kültüre sahip olmaları, onlara üyelerinin asgari bir uyuşmazlık ve dayanışma içinde yaşama ve çalışma imkanı verir (Erdentuğ, 1972: 5).

Kuşku yok ki grup içinde yaşayan fertlerin birbirleriyle devamlı ilişkileri ve bu ilişkiler içinde ortaya çıkan davranışları ve bu davranışların standardize olmuş modelleri sosyal bilimlerin alanı içinde özel bir öneme sahiptir. Grup hayatının düzenli bir şekilde akıp gitmesini sağlayan bu sayısız davranış kalıpları, adetler, örfler ve kurumlar olarak bilinir. Bunlar toplumdan topluma farklı olduğu gibi aynı toplumun değişik kısımları arasında da farklılık gösterebilir. Böylece, aynı toplumun kırsak bölgesiyle kentsel bölgeleri arasında adet, örf ve kurumlar bakımından büyük farklar olabilir (Saran, 1989: 1).

Modern çağların önemli bilimsel gelişmelerinden biri olan “kültür” gerçeğinin tanınması; diğer deyimiyle her toplumun kendine özgü bir kültüre sahip olduğu bilincine varılması önemli bazı sonuçları da beraberinde getirmiştir.

Değişik kültürleri anlamak, kendi davranış ve düşüncelerimizi etkilemiş ve böylece bir çok problemin de ancak toplumların birbirlerinin kültürlerini tanımakla çözümleneceği anlaşılmış (Erdentuğ, 1972: 6). Sosyal bilimlerin kolları arasında sağlıklı bir koordinasyon kurulunca her ilimin konusu belirli bir hale gelmiş, buna ilave olarak ta antropoloji, kendine özgü bir yöntem ve sahası içine aldığı konulara özel bir bakış açısı getirmiştir.

8

Antropolojinin genişleyen ilgi alanı içinde özel bir önem taşıyan kırsal bölge toplumları gelmektedir. Dünyanın belirli yerlerinde şehirlerin ve endüstrinin gelişmiş ve şehir hayatının temel yaşama düzeni haline gelmiş olmasına rağmen, dünya nüfusunun genelde büyük bir kısmı kırsal bölgelerde yaşamakta, temel uğraşıları da tarım ve hayvancılık olarak tanımlanmaktadır. Bu tür toplumlarda, diğer bütün sosyal gruplar, gıda ve bir kısım gelirleri yönünden ziraatçı ve hayvancı gruplara bağlıdırlar. Bütün bu nedenlerle, kırsal bölgelerin yaşama düzeni modern antropolojinin ilgilendiği bir konudur. Kırsal bölge nüfusu, büyük ve karmaşık toplumların bir parçasıdır. Eric R. Wolfunda işaret ettiği gibi herhangi bir köy toplumunun düzeni incelenirken, bu küçük toplumun dışındaki güçlerin toplum yaşantısını nasıl etkilediğini ve köyün bu dış etkilere nasıl tepki gösterdiğini de hesaba katmak gerekecektir (Saran, 1989: 3-10).

Köy, zaman boyutu içerisinde belli bir yerde yaşamakta olan, belli kültürel, sosyal kurumlara, kuvvetli bir dayanışma duygusuna sahip örgütlenmiş bir toplum olarak tanımlanır. Köy, tarihsel gelişimi içinde, belli bir mekanda yaşayan, diğer yerleşme birimleriyle uzak ve yakın ilişkileri bulunan, tek başına var olmayan ve ait olduğu bütünün fonksiyonel bir parçası olarak tanımlanmaktadır (Emiroğlu, 1975: 233).

Son yıllarda köy toplumlarıyla yapılan çeşitli araştırmaların ortaya çıkardığı ilginç bir gerçek de bu küçük grupların birbirinden son derece farklı oluşlarıdır. Köy çalışmalarının sayılarının artması ve dolayısıyla bizi genel kavramlara ulaştıracak verileri toplama gayreti hiç kuşkusuz bilimsel yöntemin gereğidir. Karşılaştırmalı çalışmalar, daima benzerlikleri ve farklılıkları bünyesi içinde toplar ve bunlar olmaksızın yapılacak genellemeler hiçbir değer taşımazlar.

Günümüzün köy toplumları bir uçta endüstriyel şehir yaşamının sürdüğü, öbür uçta tarımsal yaşamın bulunduğu büyük karmaşık toplumun bir parçasıdır. Karmaşık toplum yaşantısı, devamlı ve kesintisiz bir yaşam sürecidir. Bu yaşam sürecinin bir parçasını incelerken; bütünü gözden kaçırmamak, köy toplumunun dış dünya ile sosyal ilişkilerini incelemenin dışında tutmak gerekir. 9

Köy kültürü ile ilgili etnografik çalışmalar genellikle uzun bir süre sahada yapılan incelemelerdir. Köy toplumuyla ilgili bilgi, köy hayatını paylaşarak yapılan gözlem, formal mülakat, toplum lideri ya da toplumdaki anahtar kişilerle görüşmeler yapılarak toplanır. Bütün bu kaynaklar kullanılarak toplanan verilere dayanarak köyün üyesi olduğu büyük toplumun alt-kültürüne ait hipotezler de ortaya konulabilir. Buna ilave olarak eğer bir toplumla ilgili yeteri kadar bir çalışma mevcut ise antropolog, karşılaştırma yöntemini kullanarak o toplumun köy kültürüyle ilgili genel vasıflarına da ulaşabilir. (Saran 1989: 3-10)

10

11

2.BÖLÜM METODOLOJİ

2.1 KONU SEÇİMİ

1995-1996 yıllarında Türkiye Kültür Haritası projesinin bir parçası olarak Trakya Bölgesinde yer alan Tekirdağ, Edirne, Kırklareli illerinin 1990 genel nüfus sayımı doğrultusunda seçilen köylerine ekonomik ve sosyal hayatı araştırmak için gidilmiştir. 2003-2004 yıllarında daha önce gidilen bu köylerdeki değişimi gözlemlemek amacıyla Trakya Bölgesine gidilmesi kararı alınmıştır. Sınıfça yapılan dağıtım sonucu her il için 5 er kişilik gruplar oluşturulmuştur. Ben ve arkadaşımın çalışma yapacağı köy Tekirdağ ilinin Şarköy ilçesine bağlı Yukarı Kalamış köyüdür.

Konunun seçilmesi 17.10.2003 ve 23.12.2003 tarihleri arasında yapılan “Araştırma Yöntem ve Teknikleri” dersi ile 3.sınıf öğrencileri olarak bizim kendi organizasyonlarımız ile gerçekleştirdiğimiz “Sınıf Toplantıları”nda yürüttüğümüz çalışmalar sonucunda tespit edilmiştir. Kültür Haritası Projesine karar vermeden önce araştırma yapılacak bir çok konu üzerinde tartışılmıştır. Bunlardan birkaçını örnek vermek gerekirse; Lösemili çocuklarla ilgili bir araştırma, Huzur evlerindeki yaşlılarla yapılacak bir çalışma, Çocuk esirgeme kurumundaki çocuklarla ilgili bir çalışmadır, ayrıca bazı iller üzerinde de çalışma yapılması için araştırma yapılmıştır. Daha sonra araştırılan bu çalışmaların değil de Kültür Haritası Projesine katılmak istediğimiz konuşuldu ve maddeler halinde toparlandı;

 Sınıfça kırsal alanda çalışma yapmanın daha çok istemesi,  Bölümün uyguladığı projenin devamının getirilmek istenmesi,  Şehirde yapılan bir çalışmada, şehirde yaşadığımız için pek çok ayrıntıyı gözden kaçırma olasılığımızın daha yüksek olması ve kırsal alanda yaşamadığımız için oradaki pek çok ayrıntıyı bize yabancı geldiği için fark etme olasılığımızın daha yüksek olması, 12

 Şehir nüfusunun çoğunluğunu köyden göç eden köylülerin oluşturması ve şehirde yaşanan problemlerin kaynağının köye bakılarak daha iyi analiz yapılabilmesi,  Köyde yaptığımız bir çalışmada sahada kalacağımız için daha iyi gözlem yapma fırsatı yaratıp, farklı deneyimler kazanılacak olması,  Köy çalışmalarının bize daha fazla katkı sağlayacağına inanılması,  Kültür Haritası Projesi sonucunda Türkiye’nin genel yapısı ortaya çıkacağı için bizim de bu projenin bir parçası olduğumuz hissinin verdiği tatmin.

2.2 SAHADA ÖN ARAŞTIRMA

Saha çalışmasına çıkmadan önce 1995-1996 yıllarında bu köyle ilgili yapılmış olan tezler okundu, Tekirdağ ili ile ilgili ansiklopediler tarandı, genel bilgiler içeren haritalar incelendi ve bu inceleme sonunda Yukarı Kalamış köyüne alternatif köyler seçildi, bu köyler seçilirken hane sayısı, kadın-erkek nüfus oranları ve ilçeye olan uzaklıkları göz önünde bulunduruldu.

Köye gittiğimizde herkesin belli konulara dikkat edip bilgi alabilmesi için bir ön görüşme formu oluşturuldu. Bu forma göre özellikle öğrenmemiz gereken konu başlıkları seçildi bunlar; Köyün hane sayısı, kadın ve erkek nüfus oranı, hane listesi, yaz-kış nüfus farkı, göç durumu, bitki örtüsü, yerleşim biçimi, mesken özellikleri, ilçeye olan uzaklık, ulaşım, yol özellikleri, köyde var olan imkanlar, pazarın kurulduğu günler, pazarda köylünün sattıkları, köyün ekonomik aktiviteleri, ticari üniteleri, sağlık kurumunun olup olmadığı, eğitim kurumu olup olmadığı, tarihi eser olma durumu, etnik köken, köyün aktiviteleri, tuvaletlerin evlerin içinde mi dışında mı olduğu, saha çalışmasının yapıldığı dönemde konaklanacak yerin tespiti, görüşülen kişiler, muhtar ile ilgili bilgi, çalışma yapmamız için en uygun dönemin ne zaman olacağı, görsel belgeleme konusu, kanaat ve tutumlar gibi konulardır.

13

Bu hazırlıklar yapıldıktan sonra köye ilk kez gitmek için 31 Mart 2004 tarihinde saat 07: 00 de yola çıkıldı. 3 saat süren yolculuk sonunda Tekirdağ’a varıldı. Oradan Şarköy’e giden otobüslere binildi, 1 saat sonunda Şarköy deydik. Şarköy’e vardığımızda ilk olarak Kaymakamlığa gidilerek yapacağımız araştırma hakkında bilgiler sunduk, Kaymakam bizim köyümüzle ilgili daha fazla bilgi alabilmemiz için bizi Yazı işleri bölümüne gönderdi. Yazı işleri müdürü de bize istediğimiz bütün köylerle ilgili bilgileri verdi. Daha sonra Köyümüze ilk kez gitmek için kaymakamlık binasından ayrıldık. O gün Şarköy’de Pazar kurulu olduğundan Yukarı Kalamışa minibüs kalkmaktaydı. Minibüse binip köyümüzün yolunu tuttuk. Köye vardığımızda etrafta kimseler yoktu, gözümüze kahve ve muhtarlık ilişti, oradaki kişilere muhtarın kim olduğunu sorduk. Muhtar’a İstanbul Üniversitesinden geldiğimizi ve bir araştırma yapacağımızı söyleyince bizi daha rahat konuşmamız için muhtarlığa davet etti. Araştırmanın kapsamı anlatıldı, yazın gelip onlarla birlikte kalmak istediğimizi söyledik. O gün kalma problemini çözemedik. Köyü gezdikten sonra saat 17:00 civarında köyden ayrıldık. Ertesi günü köyümüze alternatif olan köylere gidilmiştir.

2.3 KONUNUN VE PROBLEMİN SINIRLANDIRILMASI

2.3.1 Coğrafi Olarak Sınırlandırma

Bu çalışma 1995-1996 yılında yapılan çalışmanın uzantısı olduğundan aynı il, ilçe ve köyleri dikkate alınarak sınırlandırılmıştır. Fakat öğrenci sayısının fazla olması nedeniyle, aynı illerin farklı ilçe ve köylerinde çalışma yapılması imkanı doğurmuştur. Bu ilçe ve köyler, Edirne-Havsa, Bakışlar köyü, Kırklareli-Pınarhisar, Erenler köyü ve Tekirdağ-Marmaraereğlisi, Yakuplu köyüdür.

14

2.3.2 Zaman Olarak Sınırlandırma

Araştırmanın saha çalışması kısmı (verilerin toplanması) 2004 yılı Ağustos- Eylül aylarında gerçekleştirilmiştir.. Verilerin işlenip sunulması aşaması ise 2004 yılı Ekim ayından, 2005 yılı Mayıs ayına kadar sürmüştür.

2.3.3 Konu Olarak Sınırlama

1995-96 yıllarında Trakya’nın Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ illerinin seçilmiş köylerinde gerçekleşen çalışmaya, dokuz yıl sonra tekrar gidilerek, değişimin gözlenmesi esas alınmıştır. Önemle üzeride durulması gereken konu başlıkları şunlardır; Demografik Yapı, Evlilik, Göç, Mesken, Ekonomi, Doğum, Sünnet, Beslenme, Sağlık Temizlik, Kanaat ve Tutumlar

2.3.4 Araştırmada Kullanılan Bilgi Kaynağı

Araştırma konusunun saptanması, yeterli ön araştırma ve buna dayalı sınırların oluşturulmasından sonra sıra bazı temel birimlerin neler olacağının belirlenmesine gelmiştir. Burada araştırma planına ve veri toplama yoluna bağlı temel birimlerin belirlenmesi gerekmektedir (Kırımlı 2004 Ders notları).

Bunun üzerine birincil kaynak olarak sahada kişilerle görüşme yapılarak (mülakat) veri toplanmasına ve görüşme biriminin kimleri kapsayacağına karar verilmiştir. Bu kişiler statülerine göre; hane başkanı, hane başkanı eşi kadın ve köy muhtarları olarak saptanmıştır. İkincil kaynak olarak ise, saha süresi boyunca yapılan gözlem tekniği baz alınmıştır. Ayrıca, 1995 yılına ait verilerin 2003 yılına ait verilerle karşılaştırılması ve yorumlanması işlemi de kullanılan teknikler arasında yer almaktadır.

15

2.4 ÖRNEK SEÇİMİ

Ön Araştırma yapmak için köylere gidildiği tarihlerde belirlenmiş olan hane sayılarına bağlı olarak grupların örneklem uygulayıp uygulamayacağına karar verilmiştir. Hane sayısı 60’ın üzerinde olan köylerde örnekleme yapılacağından bu köylerde 60 haneden sonraki hanelere kısa mülakat (F4), örneklemeye giren hane başkanlarına F1 ve eşlerine F2 mülakatı uygulanmıştır.

Örnek seçimi, bilinçli seçim, basit tesadüfi seçim (Random uygulaması) ve sistematik seçimlerden biri kullanılarak yapılabilir. Bu çalışmanın örneklem seçiminde, basit tesadüfi örnekleme uygulaması kullanılması esas alınmıştır.

2.5 MÜLAKAT FORMLARININ HAZIRLANMASI VE DENENMESİ

Bu süreç deneme mülakatlarının uygulamasına gidilmeden önce başlamıştır. Fakat deneme mülakatları esnasında karşılaşılan durumlar nedeniyle asıl formlar deneme mülakatlarının uygulanışından sonra yapılmıştır. 1995, 2002 ve 2003 mülakat formları üzerinde inceleme yapılması sonrasında 2004 mülakat formları hazırlanabilmiştir. Yeni sorular eklendiği gibi (Trakya karakterini yansıtabilecek), bir çok soruda formlardan çıkarılmıştır. 1995 formlarına bakılmasının nedeni değişim gözleneceğinden aynı soruları muhafaza edilmesi gerekliliği ve Trakya bölgesini yansıtan soruların olmasındandır. 2002 ve 2003 mülakat formlarının incelenmesinin nedeni ise 1995’ten bu güne bir çok konuda yeni sorular eklenmesindendir.

Hazırladığımız mülakatların işleyip işlemediğini görmek amacıyla köye ikinci kez gidilmiştir. Köye ikinci kez gidiş tarihimiz 26 Mayıs 2004 Çarşamba günü saat 07:00 dır. Köye gitmeden önce kaymakamlığa gidilerek izin belgelerimiz bırakılmıştır. Köye bu ikinci ziyaretimiz daha olumlu bir hava içinde geçmiş ve muhtarın bize çok yardımcı olması bizi daha fazla motive etmiştir.

16

2.5.1 Mülakatlara Son Şeklinin Verilmesi

Deneme mülakatı uygularken saptadığımız “işlemeyen sorular” üzerinde durularak bazı soruların nasıl işletilmesi gerektiği tartışılarak mülakatlar üzerinde değişikliğe gidilmiştir.

Mülakat formunda çok fazla soru olması nedeniyle, “Kanaat ve Tutumlar” bölümünde köylünün sıkıldığı ve bir an önce bitmesi için soruları geçiştirdikleri gözlemi üzerinde durulmuş, özellikle ekonomi bölümündeki sorular tartışılmış, köylüden alınan “yıllık geliriniz” sorusunun cevabı çoğumuz için tatmin edici bulunmamıştır. Bu sorunun, nasıl sorulursa köylüyü rahatsız etmeden cevabı alınabilir diye konu üzerinde tartışılmıştır.

Mülakat formlarındaki hataların düzeltilmesi ve mülakatların köy hane sayısı kadar çoğaltılması işleminin nerede yapılacağı, organizasyonu kimin yürüteceği üzerinde durulmuştur. Saha çalışması boyunca köyde ne tür konuların fotoğraflanacağı tartışılmıştır.Evlilik, doğum, sünnet, beslenme vs. ile ilgili ritüellerin gözlemine dikkat edilmesi gerekliliği üzerinde durulmuştur. Köye gidildiğinde kimlerle ayrıca sohbet edilebileceği ve hangi konulara dikkat edilebileceği üzerinde durulmuştur. Mülakatlara en son şeklin verilmesinde birkaç arkadaşımız görevlendirilmiştir. Ve mülakatlara en son şeklinin verilmesi ile matbaa kısmına geçilmiştir.

2.6 MÜLAKAT UYGULAMASI

Sahaya çıkmadan önce muhtar aranıp köye geleceğimiz ve köyde kalacağımız haber verilmiştir. Sahaya gidiş tarihimiz 10 Ağustos 2004 saat 13:00 dır. Köyde 15 gün kalmış olup dönüş tarihimiz 25 Ağustos 2004 tur.

Antropolojik araştırma bir toplumun kültürünün en mahrem bölgelerine girilmesini gerektirdiği için, araştırmacı bilgi kaynaklarıyla iyi bir iletişim kurmak 17

zorundadır. İnsanları desteği olmadan başarılı bir alan çalışması pek mümkün değildir. Antropolog insanları kendilerine karşı bir tehdit oluşturmadığı konusunda ikna etmeli ve araştırmanın amaçları hakkında mümkün olduğunca dürüst olmalıdır. Araştırılmak konusunda dürüstçe seçim yapma fırsatı tanınmış insanlar, sonradan kandırılmış oldukları hissine kapılmazlar. Bu konuda dürüstlük, bölgede yapılacak araştırmalar açısından önemlidir.

Olumsuz önyargılara maruz kalmamak için araştırmacısı yabancı konumunu aşmalı ve yerel kültürün içine girmelidir. Tam bir dahil olma mümkün olmadığı gibi, nesnelliğin korunması açısından istenir bir durum da değildir. Ancak antropolog yerliyle yabancı arasında bir noktada konumlanmayı başarabilir. Zaman içinde alan araştırmacısının davranışları daha az yabancı ve dikkat çekici görünmeye başlayıp, orada bulunmasından bir zarar gelmediği açıklık kazandıkça, ilk zamanlarda karşılaşılan sorunların çoğu ortadan kalkar (Howard 1989; 55-57).

Yukarıda da bahsedildiği gibi bizde ilk önce köyde bir tepki ile karşılaştık. Kim bunlar, niye gelmişler, biz mülakat yapmayız, bunları devlet göndermiş gibi tepkiler kulağımıza geliyordu. Hatta köyde bir kadının bizim için çocuğumun eğitim masraflarına yardım edecekler demesi en ilginciydi. Biz köydeki herkese neden geldiğimizi kadın-erkek, genç-yaşlı ayrımı yapmaksızın anlatıp, bilgiler verdik, köyde mülakat sırasında karşılaştığımız bir sorunda bizim devlet tarafından gönderilmiş vergi görevlileri olduğumuzu düşündüklerinden gelirleri hakkında yanlış beyan vermeleri idi. Bizde yanlış beyan vermemeleri için her girdiğimiz evde açıklamalar yapıyorduk.

10 Ağustos köye ilk gidiş tarihimizdi, bu tarihte sadece köy gezilmiş ve muhtarla hane listesi oluşturulmuştur. 11 Ağustos 2004 günü mülakat yapımına başlanmıştır. Köyde toplam 51 adet F1, 45 adet F2, 3 adet F4 mülakatı uygulanmıştır.

Alan çalışması fakir ve çok izole bölgelerde yapıldığı zaman, fiziksel olarak hayatta kalmak antropolog için başlı başına bir sorun haline gelebilir. Şartların bu 18

denli çetin olmadığı durumlarda bile, ne yeneceği ve nerede kalınacağı konusunda verilen kararların araştırma üzerinde önemli etkileri olabilir.

Bazen alana büyük miktarda yiyecek taşımak mümkün olabilir, fakat bu da başka sorunlara yol açar. Bunun bir alternatifi, araştırılmakta olan insanlarla aynı kaynaklardan beslenmektir. Bu seçeneğin getirdiği bir güçlük, araştırmacının zaten fazlasıyla sömürülmüş çevre şartlarına ek bir yük getirmesi olasılığıdır. Ama böyle sorunlar ancak istisnai durumlarda ortaya çıkar; çoğu alan araştırmacısı yerel besin kaynaklarına bağımlılıkla dışarıdan getirilen gıdalar arasında bir denge sağlamayı başarırlar. Nerede yaşanacağı ve barınılacağıyla ilgili verilecek karar bir çok etkene bağlıdır. Bunların önde gelenlerinden biri incelenen toplumun türüdür.

Köy ya da şehirde yaşayanları araştıran bir antropolog, bir aileyle mi yaşayacağına ya da ayrı bir hane mi kuracağına karar vermelidir. Bir aileyle yaşamak bir toplumun gündelik faaliyetleriyle ilgili daha fazla iç görü kazanılmasına olanak tanırken, bu aileyle kurulan yakın bağlar başka sosyal ilişkileri kitleye bilir (Howard 1989; 55-57).

Köyde kaldığımız süre boyunca muhtarın evinde kalıp, yemeklerimizi muhtarın ve köyün imamının evinde yediğimizden yemek ve barınmayla ilgili bir sorun yaşanmamıştır.

Arkadaşımla birlikte her haneye birimiz girmek suretiyle mülakatları uyguladık. Bazı F1 mülakatları kahvede uygulanırken, genel olarak mülakatlar kişilerin evlerinde uygulanmıştır. Araştırma için köyde 15 gün kalınmıştır. Yukarı Kalamışa komşu 20 köyün muhtarları ile mülakat yapmamız gerektiğinden bizim köyün muhtarına rica etmemizle, köyden biriyle birlikte bizi 20 köye götürmüşlerdir. Bu köylerde 20 adet F3 muhtar mülakatı yapılmıştır. Ödevde yer alan fotoğraflar kaldığımız bu 15 gün içerisinde çekilmiş olup tarihleri 11 Ağustos ile 24 Ağustos arasında değişmektedir. 25 Ağustos 2004 tarihinde İstanbul’a dönülmüştür.

19

2.7 TOPLANAN VERİLERİN İŞLENMESİ

2.7.1 Mülakat Kontrolü Ve Hata Dökümü

Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli illerinin seçilmiş ilçe ve köylerinde, saha çalışmalarını gözlem ve mülakat tekniği kullanarak tamamlayan öğrenciler, ilk kez 12.10.2004 tarihinde “Veri İşleme” dersinde bir araya gelmişlerdir.

Sayın Prof. Dr. Taylan Akkayan ve Sayın Doç. Dr. Yüksel Kırımlı’nın önerisiyle, sahada köylüye uygulanan mülakat formlarının kontrol edilmesine ve bu işlemin bir hafta içinde bitirilmesine karar verilmiştir. Bu işlem üç aşamada gerçekleştirilir;

1. kontrol kişinin uyguladığı kendi mülakat formlarını kontrol etmesidir. 2. kontrol ise sahada birlikte çalıştığı çalışma arkadaşının mülakatını kontrol etmesi aşamasıdır. 3. ve son aşama bir grubun başka bir köyde çalışma yapan diğer bir grubu kontrol etmesidir.

2.7.2 Kontrollerin Tamamlanıp, Yapılan Hataların Dökümü

Kontrollerin bitimiyle, tüm gruplar hata tespitine başlamıştır. Bu çalışmanın yapılmasıyla, genellikle hangi sorulara alınan cevaplarda hata yapıldığının anlaşılması amaçlanmıştır. Böylece, hata tespitlerinde, üç farklı kontrolde hangi unsurların bulunduğu ortaya konmuştur. 1. kontrollerde kişi, kendi mülakatını kontrol ederken kırmızı, 2. kontrollerde çalışma arkadaşının mülakatlarını kontrol ederken mavi, 3. kontrollerde bir başka grubu kontrol ederken yeşil renkli kalem kullanılmıştır.

20

2.8 ARAŞTIRMADA ELDE EDİLEN VERİLERİN GRUPLANDIRILMASI

2.8.1 Kod Formu Ve Yönergenin Hazırlanması

Kod formunu oluştururken nasıl bir organizasyon kurulup çalışmanın yürütüleceği konusu tartışılırken ya tüm gruplar kendi çalışmasını yürüttüğü köyde yaptığı mülakatlardan yola çıkarak bir kod formu oluşturacak, sonrasında diğer gruplarla birleştirecek, yada F1 ve F2 mülakat formunda bulunan bölümler (ekonomi,evlilik gibi) tüm öğrencilere paylaştırılıp herkes görev aldığı bölümün kod formunu oluşturacaktı.

Karar verdiğimiz organizasyon şekli, herkesin belirli bir bölümde görev aldığı grup çalışmasıydı. Fakat bu çalışmanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için, diğer grupların bu bölümlerde köylüden nasıl cevap aldıklarını bilmeleri gerekiyordu. Sağlıklı bir kod formunun oluşturulması için, tüm grupların köylüden aldığı cevapları yansıtacak bir kategorizasyon yapılması gerekliliği vardı. Bu nedenle kod formunun oluşturulmasına başlanmadan, her grup kendi mülakatlarında bulunan “açık uçlu soruların cevaplarını” ve “diğer”e aldıkları cevapları tespit edip not aldı. Bu tür cevapları farklı bölümlerde görev alan öğrencilere vererek, çalıştıkları köylere uygun kategorizasyonun yapılması sağlandı.

2.8.2 Mülakat Formlarının Kod Formuna Kodlanması

Mülakat formlarının kod formuna dökülme sebebi; sözel verilerin sayısal hale getirilerek verilerin daha kolay işlemesini sağlamaktır. Bu aşamada mülakat formlarının kod formuna kodlanma işlemine geçilmiştir. Kodlamaya başlamadan önce, çalışma yapılan köylerdeki hane listeleri alfabetik olarak sıralanmış; sonra bilgisayara girilmiştir. Listedeki herkese bir kod numarası verilmiş, bilgisayar çıktısı alındıktan sonra bu numaralar kod formu ve mülakatların üzerine yazılmıştır. Bu numaralama sistemine göre;

21

59 05 01 001 İl trafik İlçenin HB erkek Hane Kodu kodu HBE kadın sayıları (Tekirdağ) ayrımı

Kodlama süresi boyunca kod formlarında karşılaşılan bazı eksiklikler not edilmiş ve bu eksiklerin kodlama işlemi bittikten sonra tamamlanmasına karar verilmiştir. Kod formlarının kodlanması aşaması, yaklaşık bir aylık bir süre içerisinde tamamlanmıştır.

2.8.3 Kod Formlarının Kontrolü ve Kod Formlarındaki Bilgilerin Bilgisayara Girilmesi

Kod formunun kodlanması aşaması bittikten sonra sıra kod formlarının kontrolü aşamasına gelmiştir. Kod formlarının kontrolü ve eksikliklerin giderilmesi işlemi devam ederken, bir yandan da kod formlarının bilgisayara girişinin yapılabilmesi için hazırlanması gereken format üzerine çalışılmıştır.

2.8.4 Ana Ayrımın Belirlenmesi

Verilerin dikkat çekecek bir şekilde sunulabilmesi ve kuşaklar arasındaki farklılığın daha iyi anlaşılması için, ana ayrım olarak yaş seçilmiştir. Ana ayrımın belirlenmesinde hane başkanlarının yaşları üzerinden medyan yaş hesaplanarak ana ayrımının yaş sınırı belirlenmiştir.

Bizim köyümüz için ana ayrım sınırı -57 yaş genç hane başkanı; +58 yaş yaşlı hane başkanı olarak belirlenmiştir.

22

2.9 TABLO ŞABLONLARININ HAZIRLANMASI

Daha önceki yıllarda bu çalışmayı yapan öğrencilerin seçtiği tablo başlıkları üzerinden hangi başlıkların seçilmesi gerektiği tartışılmıştır. Yapılan toplantılarda, tablolarının şablonları ve formül girişi işlemlerinin gerçekleştirilmesi için görev dağılımı yapılmıştır. Toplam tablo başlığı sayısı sınıf mevcuduna bölünerek, tüm öğrencilerin eşit sayıda tablo şablonu hazırlaması sağlanmaya çalışılmıştır. Aynı toplantıda tablo şablonu ve formül girişi yapmayı bilen öğrenciler, diğer öğrencileri bu konuda bilgilendirmiştir.

Yapılan toplantılarda hazırlanan F1 ve F2 grubu tablo şablonlarında çıkan sorunlar gündeme getirilmiştir. Tablo şablonları hazırlanırken eksik kalan tablo başlıkları dile getirilmiş bu başlıklarında tablo listesine girmesine karar verilmiştir.

Bir diğer konu, tablo şablonlarını yaparken uyulması gereken kurallardı. Başlık ve numarasının, kategorilerin, rakamların nasıl yazılacağı (Punto değeri, açıklık, koyuluk gibi) tartışıldı. Ve böylece tablolar herkesin alabilmesi için bölümdeki bilgisayarlara kaydedildi. Bundan sonra herkes birbirinden bağımsız olarak çalışmasına devam etti.

2.10 RAPORUN HAZIRLANMASI

Çalışma yapılan köy hakkında toplanan bilgiler yorumlanarak yazılı rapor haline getirilmiştir. Tablolar başlıklar halinde yorumlandı. Sayısal yorumların yanı sıra gözlem ve yorumlara yer verilmiştir. Tablo yorumları fotoğraf ve grafiklerle desteklendirildi. Yukarı Kalamış köyünün bulunduğu coğrafi bölge, bağlı olduğu il ve ilçe hakkında bilgiler verildi, köyün genel özellikleri, adet ve inanışları, alışkanlıkları diğer yorumu yapılan bilgilerdir.

25

3.BÖLÜM TEKİRDAĞ İLİ HAKKINDA GENEL BİLGİLER

3.1 İDARİ BÖLÜM

Tekirdağ İli, Marmara Denizi’nin kuzeyinde, İstanbul ve Çanakkale illeri arasında yer alan, doğusunda İstanbul, kuzeyinde Kırklareli, batısında Edirne, güneyinde Marmara Denizi ile çevrili 6.218 km2 yüzölçümüne sahip yeşille mavinin bütünleştiği tarım, sanayi ve turizmi içine alan bir il’dir. Tekirdağ her yönüyle İstanbul’un doymuşluğunu ve bunalmışlığını bir nebze azaltacak olan ve bir banliyö şehri olmaya aday bir İl’dir. Tekirdağ ili; Merkez ilçe ile birlikte 9 ilçe (Çerkezköy, Çorlu, Hayrabolu, Malkara, Marmaraereğlisi, Muratlı, Saray, Şarköy) 9 bucak ve 273 köy olmak üzere 291 yerleşim ünitesinden meydana gelmiştir.

3.2 İDARİ TARİHÇESİ

Tekirdağ, bugünkü adını Marmara’nın kuzey-batı kıyıları boyunca uzanan dağlardan almaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında ve öncesinde adı Tekfurdağı idi. Bizans devrindeki Tekfurlardan ya da Ermeni takavvurlarından türediği sanılan bu adından da anlaşılacağı gibi Tekirdağ, tarihin ilk çağlarından beri yörenin idare merkezi olmuştur. Türklerin egemenliğine girdiği yıllarda adına Rodosto deniliyordu. 1354-1357 yıllarında Tekirdağ’ı fetheden atalarımız, şehri Rodoscuk adıyla Gelibolu Sancağı’na bağlı bir kaza merkezi haline getirmişlerdir. Osmanlı Devleti’nin klasik döneminde, Tekfurdağı Rumeli Eyaleti’nin Çirmen Livası’na, Çorlu ve Hayrabolu ise Vize Livası’na bağlıydı. 1847’deki yönetim teşkilatlanmasında, Edirne Eyaleti, Merkez, Vize, Gelibolu ve Filibe livalarından oluşmaktaydı. 1867 Vilayet Nizamnamesi’ne göre Edirne Vilayeti’nin Merkez, Gelibolu, Tekfurdağı, Filibe ve İslimiye olmak üzere toplam 5 sancağı vardı.

26

Tekirdağ’ın ilçesi olan Şarköy, Gelibolu Sancağı’nın 7 kazasından biriydi. Tekfurdağı Sancağı’nın kazaları ise Marmaraereğlisi, Çorlu, Hayrabolu, Lüleburgaz, Saray ve Vize idi. 1877’de Malkara da Tekfurdağı’na bağlandı. 1880’de Edirne Merkez Sancağı Tekfurdağı, Gelibolu, Kırkkilise, Dimetoka ve Gümülcine’den oluşan Edirne Vilayeti’nin sancak sayısı 6’ya çıkmıştı. 1901 Edirne Vilayeti Salnamesi’nde Tekirdağ merkez kazanın Ereğli, Naip ve İnecik adlı üç nahiyesi olduğu yazılıdır. Çorlu ilçesine bağlı Türbedere (Çerkezköy) ve Muratlı, Malkara ilçesine bağlı Kozyörük, Hereke, Hamidiye, Izgar, Hayrabolu ilçesine bağlı Umurbey bucağı bulunuyordu. 19. Yüzyıl’da Tekfurdağı Sancağını 1 mutasarrıf, kazalarını ise birer kaymakam yönetmekteydi. Sancağın müslüman nüfusunun dini hizmetlerini kadı, müftü ve naipler yerine getirmekteydi. 1870’de Tekfurdağı’na bağlı 223 köy, 6.856’sı müslüman olmak üzere toplam 15.945 hane vardı.

3.3 COĞRAFİ KONUMU

Tekirdağ Türkiye'nin Kuzeybatısında, Marmara Denizinin kuzeyinde tamamı Trakya topraklarında yer alan üç ilden biri, ayrıca Türkiye’de iki denize kıyısı olan altı ilden biridir. Tekirdağ 41º 34' 52" - 40º 52' 53" - 41º 35' 28" – 40º 32' 23" kuzey enlemleri ile 28º 09' 14" - 26º 42' 42" – 28º 08' 34" – 26º 54' 24" doğu boylamları arasındadır. 6.313 km² yüzölçümüne sahip ilin denizden yüksekliği 0-200 m arasındadır.

İI doğudan İstanbul'un Silivri ve Çatalca, kuzeyden Kırklareli'nin Vize, Lüleburgaz, Babaeski ve Pehlivanköy, güneyden Marmara Denizi ve Çanakkale'nin Gelibolu ilçesiyle ile çevrilidir. Kuzeydoğudan Karadeniz 'e 1,5 km’lik bir kıyısı vardır.

Ergene Havzasının güney kesimindeki en büyük kent olan Tekirdağ, Güney Ergene yöresinden ve kuzeyden gelen yolların Marmara denizine ulaştıkları yerde, geniş bir körfezin kıyısına kurulmuştur. İI merkezi kısmen vadi yamaçlarında, kısmen yalıyarlar üzerinde birbirini izleyen üç basamak üzerine yayılır. Vilayet 27

konağının bulunduğu İlk basamakta yükselti 12 m, çarşının bulunduğu basamakta 25 m. ve kuzeyde Tuğlacılar Lisesinin bulunduğu basamakta 45 m.’dir.

3.4 JEOLOJİK YAPISI

Tekirdağ'ın jeolojik yapısı oldukça gençtir. I. zamanda il alanı denizlerle kaplıdır. Bu arada aşınmalar nedeniyle denizlerin dibinde karasal kökenli tortular oluşmuştur. II. zamanda Alp kıvrımlarının etkisiyle Kuzey Anadolu dağları ile birlikte Tekir Dağları oluşmuştur. Daha önceden oluşmuş olan eski temel ve tortul tabakalar da yer yer kırılmış, kıvrılmıştır. III. Zamanın sonunda neojende, Tekir Dağı yeniden alçalmış ve düzleşmiştir. Bu dönemde Ganos ve Koru dağının kuzeyinde uzanan platoda gre ve marnlar birikmiştir.İl, günümüzdeki görüntüsünü IV. zamanda almıştır.

Anadolu ve Trakya yükselirken, Ege Marmara ve Karadeniz havzaları alçalmıştır. Topraklar genel olarak kil içeren ve çimentolaşmış grelerden oluşur. Tekirdağ ve yakın çevresinde gözlenen formasyonlar hakkında kısa bilgiler; oluşum yaşı yaşlıdan gence doğru aşağıda verilmiştir. Formasyon terimi; farklı jeolojik özellikleri ve arazideki görünümlerinin farklı olması nedeniyle birbirinden ayırt edilebilen kayaç guruplarını tanımlamaktadır.

3.5 YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ

Balkan yarımadasının güneydoğu kesiminde yer alan Trakya bölgesinde farklı morfolojik üniteler vardır. Bunların başlıcaları farklı yükseltiler gösteren dağ ve tepeler ile, daha az yükseltide yer alan platolar ve farklı büyüklükteki ovalardır. Tekirdağ bölgesinde bu morfolojik ünitelerden dağlık olanları kuzeydeki Istiranca (Yıldız) dağlık kütlesi ile güneydeki Ganos (Işık) ve Koru dağlarıdır. Bu iki dağlık arazi arasında, Ergene ırmağının kolları ile yarılmış, hafif , orta ve bazen dik eğimli 28

peneplen arazileri ile güney ve yer yer orta kısımlarda yer alan yüksek tepelik ve eğimli yamaç araziler bulunmaktadır.

3.5.1 Kıyı Şekilleri

Tekirdağ’ın güney sınırı boyunca uzanan Marmara Denizi'nde 133 km kıyısı bulunmaktadır. Ayrıca Karadeniz’de de 2.5 km kıyısı vardır. Marmara kıyıları, dar ve küçük kıyı ovaları bir tarafa bırakılacak olursa genellikle yüksek kıyılardır. Tekirdağ kıyılarının tek doğal limanı Marmara Ereğlisi’dir.

Marmara Ereğlisi bir yarımada konumundadır. Doğusunda Marmara Ereğlisi limanı 1600 m çaplı bir yarim daire biçimindedir. Ağzı poyraza açık , diğer rüzgarlara kapalıdır. Şiddetli lodos ve bati rüzgarlarından korunmak için teknelerin sığındığı bir limandır.

Tekirdağ ilinin Marmara Ereğlisi -Kumbağ arasındaki kıyı kesimi genelde alçak ve plajlı bir görünümdedir. Bu kıyılardaki plajlar daha çok kum taşlarının aşınım ve çözünmesinden oluşan kumulların birikiminden meydana gelmiştir.

Barbaros kıyıları deniz ve akarsu aşındırmasına uğramış falezli kıyılara güzel bir örnektir. Bu yalıyarlar Barbaros deresinin ağzından 200 - 300 m güneyindedir. Denizden yüksekliği 10-12 m kadardır. Tortul katmanlardan oluşmuş yalıyarlarda, tabakalar belirgindir. Bu tabakalar arasındaki dayanıklı kısımlarda peri bacası oluşmuştur. Tabakalarda bulunan deniz hayvani fosilleri düzlüğün bir deniz taraçası olduğunu bize gösterir.

Kumbağ - Gaziköy arası ise Ganos dağlarının Denize dik inmesi ile yüksek bir kıyıya sahiptir Kıyı kesimleri kaba unsur olan çakıllardan oluşmuştur. Gaziköy - Şarköy arasında kıyı tekrar alçalır ve yerini kumullarla kaplı plajlara bırakır.

Tekirdağ ilinin, Karadeniz kıyısındaki Kastro (Çamlıkoy) körfezinden Çilingoz koyuna kadar uzanan sahil şeridi yüksek ve dik falezli bir görünüme 29

sahiptir. Cep seklinde Kastor koyu gibi geniş ağızlı koylar yanında dar ve küçük çentik seklinde koylar da vardır.

Istirancalarin denize dik inen kıyılarında pek az rastlanan bu alçak kıyı düzlüğü (Kunduzluk-Kastor) Çamlıkoy; Bahçeköy deresinin getirdiği alüvyonlar ve dalgaların getirdiği kumullar ile dolmuştur.

3.6 İKLİM

Sıcaklık ortalamaları ve genel nemlilik indisleri göz önüne alınırsa, Tekirdağ ili iklimi, ılıman yari-nemli olarak nitelenir. Kıyı kesiminden iç kesimlere girildikçe denizden uzaklığın ve yükseltinin etkisiyle sıcaklık ve yağış değerlerinde küçük farklılaşmalar görülür.Marmara denizi kıyısı boyunca,yaz mevsimi sıcak ve kurak, kış mevsimi ise ilik ve yağışlı geçen Akdeniz ikliminin özellikleri görülür. Ancak, Karadeniz ikliminin etkisiyle yaz kuraklığı hafiflemiştir. Kıs mevsiminde kar yağışları olağandır. İç kesimlere girildikçe yaz mevsimi daha kurak, kıs mevsimi daha soğuk geçen yari karasal iklim özellikleri belirginleşir.

3.6.1 Sıcaklık

40 yıllık rasatlara göre, Tekirdağ’da Ocak ayı sıcaklık ortalaması 4,4°C, Temmuz ayı sıcaklık ortalaması 23,3°C, yıllık sıcaklık ortalaması ise 13,8°C dir. Bu değerler, Tekirdağ il merkezi ve İstanbul il sınırlarından başlayıp Şarköy’e kadar uzanan sahil şeridi için geçerlidir. İç kesimlere girildiğinde karasallığın ve kış mevsiminde Balkanlardan gelen soğuk hava kütlelerinin etkisiyle 1-2°C, Ganos dağlarında yükseltinin etkisiyle 3-4°C ye varan sıcaklık azalmaları görülür. Yıllık sıcaklık farkları kıyı bölümünden 19°C iken, iç kesimlerde 20 °C ye ulaşır. Kuzeyinde yer alan 200-300 metrelik sırtlara göre batıda daha yüksek, doğuda daha alçak tepeler arasında bulunan i1 merkezinde en yüksek ekstrem değerler 1940 yılı Temmuz ayında 37,6 °C ve 1994 yılı Ağustos ayında 37,5 °C, en düşük ekstrem değerler 1942 yılı ocak ayında -13,5 °C olarak ölçülmüştür. 30

3.6.2 Bitki Örtüsü

Tekirdağ’ın kuzeyinde Saray'a doğru uzanan Istiranca kütlesinin kuzey yamaçları daha fazla yağış alması nedeniyle kayın ormanları ile kaplıdır. Bu kesimde ormanaltı örtüsünü orman gülleri (Rhododendron) oluşturur. Güney yamaçlara ve daha güneye doğru inildikçe, yağısın azalmasına bağlı olarak, kayının yerini meşe ve gürgenin aldığı görülür.Ergene havzasına doğru inildiğinde ise yerleşim alanları yakınlarında seyrek olarak meşe, gürgen, karacalı ve karaağaç toplulukları göze çarpmaktadır. Bu küçük ağaç toplulukları, Trakya’nın iç kesimlerinin step alanı olmadığının bir kanıtıdır.

Trakya bölgesi, tarım arazisi kazanmak amacıyla ormanların tahribi sonucu, bugünkü step arazisi görünümünü kazanmıştır. (Antropojen step) Bu kısımda yer alan taban arazilerde ve vadilerde kavak ve söğüt türleri yaygındır. Güneydeki Ganos dağlarının kuzey yamaçlarında gürgen, meşe, ıhlamur ağaçları ve sik bir ormanaltı örtüsü hakimken, güney yamaçlarda yağısın azalması nedeniyle kuru ormanlar ve maki toplulukları yer almaktadır. Koru dağlarında ise meşe ve kızılçam ormanları ile maki toplulukları hakim durumdadır.

3.7 SOSYAL VE DEMOGRAFİK NİTELİKLER

1927 yılında Türkiye’de 63 il bulunmaktayken, özellikle 1985 yılından sonra idari bölünüş yapısında gerçekleştirilen değişikliklerin sonucu olarak 2000 yılında bu sayı 81’e yükselmiştir.

1927 yılında Türkiye’nin nüfusu 13.648.270, Tekirdağ ilinin nüfusu 132.122 olarak tespit edilmiş ve Tekirdağ ili nüfus büyüklüğü açısından 63 il arasında 46.sırada yer almıştır.

Tekirdağ İlinin yüzölçümü 6.313 km ile Türkiye’nin % 0.8’ini oluşturmaktadır. Tekirdağ’da kilometrekareye düşen kişi sayısı 1927 yılında yaklaşık 31

22 kişi iken, 2000 yılında 99 kişiye yükselmiştir. Tekirdağ ilinin ortalama hane halkı büyüklüğü azalmaktadır. 1955 yılında ilin ortalama hane halkı büyüklüğü yaklaşık 5.8 kişi iken, 2000 yılında 3.8 kişiye düşmüştür

3.7.1 Nüfus Büyüklüğü Ve Artış Hızı

Son 73 yılda Türkiye’nin nüfusu yaklaşık beş kat artış göstermiştir. Aynı dönemde, Tekirdağ ilinin nüfusu da yaklaşık beş kat artış göstermiş ve 2000 yılında 623.591’e yükselmiştir.

1927-2000 döneminde Tekirdağ ilinin nüfus artışı incelendiğinde, en yüksek yıllık nüfus artış hızının ‰48.2 ile 1927-1935 döneminde, en düşük yıllık nüfus artış hızının ‰7.1 ile 1940-1945 döneminde gerçekleştiği görülmüştür. 1990- 2000 döneminde Tekirdağ ilinin yıllık nüfus artış hızı ‰28.5’tir.

1927 yılında Tekirdağ ili ülke nüfusu içinde yaklaşık %0.97’lik bir paya sahip iken, 2000 yılında yaklaşık %0.92’lik bir paya sahiptir. Bu dönemde, Tekirdağ ilinin yıllık nüfus artış hızı genel olarak ülke ortalamasından daha düşük olarak gerçekleşmiş olmakla birlikte, son onbeş yılda bu ilin nüfus artış hızı ülke ortalamasından daha yüksektir.

3.7.2 Şehir Ve Köy Nüfusu

1927 yılında Tekirdağ ilinde %26.4 olan şehirde yaşayan nüfusun payı, 1950 yılına kadar azalmış ve bu yıldan sonra da sürekli bir artış göstererek 2000 yılında %63.4’e yükselmiştir.

Tekirdağ ilinde; şehirde yaşayan nüfusun oranı,ülke ortalamasına göre daha yavaş artmıştır. Bu ilde 1985 yılına kadar köy nüfusu şehir nüfusundan fazla iken, bu yıldan itibaren şehir nüfusu köy nüfusundan fazla olmuştur.

Tekirdağ ilinin 2000 yılındaki nüfusu 623 591, 1990-2000 dönemindeki yıllık nüfus artış hızı ‰28.5’tir. İl’e bağlı bulunan 8 ilçeden Çorlu ilçesi 179.033 nüfusu ile en fazla nüfusa, Marmaraereğlisi ilçesi ise 19.955 nüfusu ile en az nüfusa 32

sahip olan ilçelerdir. İlin yıllık nüfus artış hızı en yüksek olan ilçesi ‰69.4 ile Çerkezköy iken, en az olan ilçesi ‰-12.9 ile Hayrabolu’dur.

Tekirdağ il merkezinin şehir nüfusu artış hızı ‰28.7’dir. Şehir nüfus artışının en fazla olduğu ilçe ‰63.9 ile Çorlu ilçesi, en az olduğu ilçe ‰10.6 ile Hayrabolu ilçesidir. Tekirdağ iline bağlı bulunan tüm bucak ve köylerin yıllık nüfus artış hızı ‰8.12’dir. Aşağıda ki tabloda bu durum gösterilmiştir.

Tablo: 1 Tekirdağ İline bağlı ilçelerin 2000 yılı itibariyle Nüfus Hareketleri

Nüfus Yıllık Nüfus Yüzölçüm Nüfus İlçe Toplam Şehir Köy Artış Km² Yoğunluğu Hızı ‰ Toplam 623.591 395.377 228.214 28,52 6.313 99 Merkez 142.105 107.191 34.914 19,05 1.111 128 Çerkezköy 82.685 41.638 41.047 69,36 326 254 Çorlu 179.033 141.525 37.508 54,01 899 199 Hayrabolu 40.130 18.812 21.318 -12,86 1.037 39 Malkara 59.125 24.898 34.227 -5,59 1.149 51 M.Ereğlisi 19.955 8.779 11.176 47,12 197 101 Muratlı 26.681 18.571 8.110 15,05 427 62 Saray 41.217 17.769 23.448 20,08 612 67 Şarköy 32.660 16.194 16.466 13,69 555 59

Nüfus yoğunluğu olarak ifade edilen bir kilometrekareye düşen kişi sayısı, il genelinde 99 ve il merkezinde 128 iken, ilçelere göre 39 ile 254 kişi arasında değişmektedir. Yüzölçümü büyüklüğüne göre ilk sırada yer alan Malkara ilçesinde 33

nüfus yoğunluğu 51, yüzölçümü en küçük olan Marmara Ereğlisi ilçesinde nüfus yoğunluğu 101 kişidir.

İlde bulunan toplam 282 köyden 170’inin nüfusu 500’ün altında olup, köylerin çoğunluğu düşük bir nüfusa sahiptir.

3.7.3 Cinsiyet Ve Yaş Yapısı

Tekirdağ ilinde 1927 yılından 1945 yılına kadar olan dönemde artış ve azalışlar gösteren cinsiyet oranı, 1945 yılından sonra erkek nüfusun kadın nüfustan daha hızlı artması nedeniyle artma eğilimi göstermiştir. Cinsiyet oranı en yüksek değerini 119 ile 1985 yılında almıştır. 1985 yılından sonra azalma gösteren cinsiyet oranı, 2000 yılında 110 olarak gerçekleşmiştir.

Tekirdağ ilinde, 1935-1965 yılları arasında artış ve azalışlar gösteren nüfusun medyan yaşı, bu dönemde genel olarak 21 değerini almıştır. Nüfusun medyan yaşı 1965 yılından sonra sürekli bir artma eğilimi göstererek, 2000 yılında erkek nüfusta 27.7’ye kadın nüfusta 29.6’ya yükselmiştir.

İl genelinde erkek nüfusun yarısı 28 yaşından, kadın nüfusun yarısı 30 yaşından gençtir. Marmaraereğlisi, Muratlı ve Şarköy ilçe merkezleri 29 medyan yaş ile diğer ilçe merkezlerinden daha yaşlı, Çerkezköy ilçe merkezi ise 24 medyan yaş ile diğerlerinden daha genç bir nüfusa sahiptir. Köylerdeki erkek nüfusun yarısı 30, kadın nüfusun yarısı ise 32 yaşından daha gençtir.

3.8 TEKİRDAĞ EKONOMİSİ

Tekirdağ, geçmişten günümüze kadar önemli bir tarım, ticaret ve turizm merkezi olmuştur. Tekirdağ ekonomisinde temel sektörlerin başında tarım ve sanayi gelmektedir. Özellikle 1980’li yıllardan sonra ilde artan sanayileşme hareketi 1990’lı yıllarla birlikte hız kazanmıştır. 34

Büyük bir pazar potansiyeli olan İstanbul’a yakın olması ve İstanbul- Çanakkale-İzmir hattı üzerinde olması Tekirdağ’ın ekonomik önemini gün geçtikçe arttırmaktadır. Ayrıca il,sahip olduğu doğal kaynaklar yanında tarihi ve kültürel varlıkları ile ekonomik anlamda önemli bir turizm merkezidir. Tekirdağ ilinin ekonomisine önemli katkılar sağlayan sektörler ve faaliyetler aşağıda verilmiştir.

3.8.1 Tarım

Tekirdağ verimli tarım arazilerine sahip olan Ergene havzasında yer almaktadır.Tekirdağ toprakları geniş düzlükler ve alçak tepelerden oluşmuştur. İl topraklarının %90’ı tarıma elverişlidir.

Genel olarak işlenen alanların büyük bir bölümünde tarla tarımı yapılmakta; bunun yanında bağcılık ve meyvecilik de yapılmaktadır. İşlenen tarım alanları dört ana grupta toplanmıştır. Genel olarak işlenen alanların büyük bir kısmında tarla bitkileri yetiştirilmekte; bunun yanında bağcılık ve meyvecilik (zeytin alanları dahil) yapılan alanların ildeki, payı oldukça yüksektir.

Trakya 23.764 km2 yüzölçümü ile ülkemizin Avrupa yakasındaki kara parçasıdır. Toprak ve iklim bakımından önemli bir tarımsal üretim potansiyeline sahip bulunmaktadır. Trakya’nın tarıma elverişli arazi miktarı 2.039.945 ha olup,tamamı her yıl ekilmektedir.

Bölgede en fazla ekim alanına sahip ürünler ayçiçeği ve buğdaydır. Ekimi yapılan ürünlerin dekar başına verimi Avrupa ortalamasına yakındır.Bunların dışında çeltik,arpa, mısır,patates,fasulye,susam,kavun ve karpuz ekilmekte, bağcılık ve bahçecilik yapılmaktadır.

3.8.1.1 Tarımsal Üretim

Tekirdağ’da üretilip pazarlanan ürünlerin değerleri ve oransal dağılımı yıldan yıla değişiklik arz etmekle birlikte toplam bitkisel üretim ilk sırada yer almaktadır. Tekirdağ’da üretilen ürünlerin üretim değerlerinin oransal dağılımı 35

yıldan yıla değişiklik arz etmekle birlikte tarla ürünleri (buğday-ayçiçeği) %70-75 arasında bir oranla ilk sırada yer almaktadır. 2000 yılı tarımsal gayri safi üretim değerleri aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Tablo 2: Tekirdağ İli Tarımsal Gayri Safi Üretim Değeri(2000) GSÜD’ndeki payı Üretim Kolu GSÜD (milyon TL) (%) BİTKİSEL ÜRETİM 202 958 470 73,96 Tarla Ürünleri 165 991 816 Meyvecilik 21 173 115 Sebzecilik 15 793 539 HAYVANSAL 71 450 649 26,04 ÜRETİM

3.8.1.2 Tekirdağ’ın Önemli Tarım Ürünleri

Tekirdağ yüzölçümüne göre ekili-dikili alanları en çok olan İllerimizden biridir. Tarıma elverişli alanlar 80’dir. Tekirdağ İlinde çok çeşitli, bol ürünler alınmakla beraber “buğday, ayçiçeği, soğan, karpuz, kiraz ve üzüm ” bunlar arasına önceki yıllarda ekimi bolca yapılmakla birlikte son yıllarda ekim alanları oldukça azalan kuş yemini de saymak gerekir.

Türkiye genelinde 900.000 ton civarında üretilen ayçiçeğinin %20’den fazlası 2001 yılında 135.122 Ha. alanda 243.068 ton ayçiçeği üretimi yapılmıştır.

Türkiye buğday üretiminin ortalama %5’i Tekirdağ’da üretilmektedir. 2000 yılında 205.660 Ha. alanda 31.845 ton buğday üretimi yapılmıştır.

Tekirdağ karpuzu ile yıllarca tanınmış ve meşhur olmuştur. İnce kabuğu ve az çekirdeği ile Merkeze bağlı Barbaros ve Kumbağ karpuzu çok meşhur iken hiprit tohumunun çıkması ile bu karpuz çeşidi yok olmaya yüz tutmuştur. Son yıllarda yeniden kavun,karpuz alanlarının çoğalmaya başladığı İlde Çorlu, M.Ereğlisi, 36

Malkara ve Merkez İlçede özellikle ferhadanlı-kaşıkçı gibi yerleşim merkezlerinde karpuz ekimi yükselmiştir.

Tekirdağ İlinde meyvecilik gelişmemiş olmakla beraber İl’de üretimi en fazla olan meyvelerden birisi KİRAZ’dır. 1960’lı yıllardan beri yapıla gelen “Kiraz Eğlenceleri ve bugün Kiraz Festivali “Kiraz’ın” yerinin Tekirdağ’ında bir başka olduğunu göstermektedir. Üzüm üretimi ise Tekirdağ için olduğu kadar Türkiye geneli içinde çok önemlidir.

Tekirdağ da 1990 yılı itibariyle işlenen tarım alanlarının %1.75’inde yani 6957 Ha. bir sahada bağcılık yapılmaktadır. 1910’lar dan itibaren başlayan harpler, istilalar, göçler ve yanlış iskan politikalarına birde floksaranın ilavesiyle bölgede bağ alanları 1925’e kadar büyük zarar görmüştür. Hala o günkü bağ alanlarının %40’ına ulaşılabilmiştir. Ortalama 1021 Kg/da verim alınan ilin toplam üzüm üretim miktarı 71.035 tondur.

Son yıllarda bölgede gelişen kentleşme ve Turizm amaçlı ikinci konut yapım olgusundan çok olumsuz etkilenen bağ alanları istenilen hızda attırılamamaktadır. İlde üretimi en çok Merkez ilçe ve Şarköy’de yapılmaktadır. Ülke bağ alanlarının %1.28’ine sahip olan Tekirdağ; Türkiye üzüm üretiminin %1.97’ sini karşılamaktadır.

Aşağıdaki tabloda Tekirdağ da yetiştirilen üzüm çeşitleri sofralık ve şaraplık üzüm çeşitleri olmak üzere iki kısım da verilmiştir.

37

Tablo 3: Tekirdağ’da Yetiştirilen Üzüm Çeşitleri

OdfSOFRALIK ÜZÜM ÇEŞİTLERİ ŞARAPLIK ÜZÜM ÇEŞİTLERİ Cardinal : Erken olgunlaşan bir üzüm Gamay : Fransız menşeyli olan siyah renkli türüdür. Temmuz ayı sonlarına doğru bu üzüm türü yüksek kalitede şarap elde yetişmektedir. edilmesinde değerlendirilir. Hasad dönemi Yapıncak : Halk dilinde “Kınalı Yapıncak” Eylül ayı başıdır. olarak anılır. Yerli ve sofralık bir üzüm Semillon : Halk dilinde “Simyon” olarak türüdür. Hasad dönemi Eylül ve Ekim geçen beyaz renkli olan bu üzüm türünün aylarıdır. hasad dönemi Eylül ayının ilk yarısıdır. Alphonse : Halk dilinde “Alfonos” olarak Cinsaut : Halk dilinde “Şensu” olarak isimlendirilen siyah renkli bu üzüm türünün adlandırılan Fransız menşeyli olan bu siyah hasad dönemi Ağustos ayının 2. yarısı ve renkli üzümün hasad dönemi eylül ve ekim Eylül ayıdır. ayıdır. Kürt Üzümü : Yerli çeşit bir sofralık üzüm Karalahna : Siyah renkli olan bu yerli üzüm türüdür. türünün hasad dönemi Ekim ayıdır. Çavuş Üzümü : Beyaz renkli olan bu üzüm türünün hasad dönemi Ağustos ayının birinci yarısıdır.

3.8.2 Hayvancılık

Tekirdağ ilinde tarımsal gayri safi üretim değerinin % 25’i hayvancılıktan karşılanmaktadır. Meraya dayalı hayvancılık kolu olan koyunculukta sayısal azalmalar görülürken büyükbaş hayvan varlığı sayısında artışlar görülmektedir. Aşağıdaki tabloda Tekirdağ ili büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığı gösterilmiştir.

Tekirdağ’da hayvan varlığı sayı açısından önemli olmasa da hayvan başına alınan verimler açısından Türkiye geneline göre oldukça iyi bir durumdadır. İldeki sığır varlığının yaklaşık %99’unun kültür ve kültür melezi olması (Türkiye genelinde bu oran % 57’dir) et ve süt verimini arttırmaktadır. Türkiye sığır varlığının yaklaşık 38

% 1’i, koyun varlığının % 0.5’i Tekirdağ ilinde bulunmaktadır. Aşağıdaki tabloda Tekirdağ ili hayvan varlığı sunulmuştur.

Tablo 4: Tekirdağ İli Hayvan Varlığı (Adet):

CİNSİ 1970 1980 1990 2000 SIĞIR 70 850 84 439 96 432 97 562 KOYUN 328 310 313 470 206 080 129 563 KEÇİ 87 650 104 490 53 050 35 862

39

41

4.BÖLÜM

ŞARKÖY İLÇESİ HAKKINDA GENEL BİLGİLER

4.1 DOĞAL YAPI

Şarköy, İl Merkezine sahil yolu ile 68 km, E 23 Kara Yolu ile 93 km`dir. Kuzeyinde Malkara, kuzeydoğusunda Tekirdağ, güney ve güneydoğusunda Marmara Denizi ve batısında Gelibolu bulunmaktadır. Yüzölçümü 555 km2 ‘dir.

Şarköy ve Mürefte’ye Ganoz Dağları hakim olup 945 m yüksekliği olmasına rağmen deniz kıyısından itibaren ani yükselme gösterdiğinden ulu bir dağ görünümü arz etmektedir.

Marmara Çukurları ile Ganoz Körfezi arasında Muratlı ve Çorlu’dan başlayarak güneybatıya uzanan üç fay bulunmaktadır. Bundan dolayı ŞARKÖY- MÜREFTE-TEKİRDAĞ Türkiye’nin depreme hassas bölgelerindendir. MTA Enstitüsü tarafından bölge birinci derecede deprem bölgesi ilan edilmiştir.

Şarköy’ün kuzey, doğu ve batı yöreleri oldukça engebelidir. Şarköy ilçe sınırları içinde kalan kıyılarda denize ulaşan derelerin yataklarında oluşan ova Şarköy kıyı ovasıdır. Şarköy ovası Tekir Dağlarının güney eteklerinde Hoşköy’den Kızılcaterzi’ye kadar uzanan bir alüvyon ovasıdır. Şarköy ovasının gerisinde kıyı taraçaları yer alır. Özellikle Mürefte ve Şarköy kıyılarında bu taraçalar diğer kıyılara oranla daha belirgindir.

İlçe hudutları içinde kalan topraklarda akan en önemli akarsular şunlardır; Gaziköy, Hoşköy, Gölcük ve Tepeköy dereleri. Dereler yaz mevsiminde ya tamamen ya da kısmen kururlar. Gölcük Deresi ilçenin kuzeyini takip ederek Saroz Körfezine dökülür. 42

4.2 İKLİM

Marmara Denizi’ne bakan yamaçlarda iklim tipine uygun olarak gelişme gösteren makiler ve fundalıklardır. İç kesimlerde ise kışın yapraklarını döken meşe türleri, gürgen, dış budak, ıhlamur, çınar ve karaağaç görülmektedir.

İlçenin sahip olduğu toprakların büyük bir kısmı tarıma elverişli değildir. Orman bölgesi bakımından oldukça zengindir (203.090 dekar).

Şarköy, yarı nemli iklim tipine girmektedir. Akdeniz iklim tipi ile Karadeniz iklim tipi arasında geçiş özelliği gösteren bir iklime sahiptir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlıdır. İçerilerde daha ziyade karasal iklimin etkisi görülür. Yıllık yağış ortalaması 550.6 mm'dir.

4.3 TARİHİ

Şarköy ilçesinin batısında Kızılcaterzi köyü Buruneren çiftliği ve Fener Karadutlar mevkii ile Sofuköy’de İ.Ö. 6000-3000 yıllarına ait yerleşmeler tespit edilmiştir. Bu yerleşmelerde savaş ve günlük kullanım aracı olarak kullanılan taş baltaların üretildiği ortaya çıkarılmıştır.

Şarköy İğdebağları (Araplı) köyü Kozmanderesi mevkiinde erken devir çağına ait (İ.Ö.1200) bronz eserler bulunmuştur. Bu eserler o dönemin maden kültürünü ne derece önemli olduğunu göstermekle birlikte aralarında Miken kılıçlarının da bulunması Ege dünyasıyla Trakya arasındaki ilişkileri göstermektedir.

M.Ö. 750-550 yılları arasında Yunanlılar Traklarla karşılıklı anlaşarak il kıyılarında koloniler kurmuşlardır. Kipert’in antik haritasına göre, il sınırları içinde ve Marmara Denizi kıyısında kurulan koloniler batıdan doğuya doğru şunlardır: Heraklea (Eriklice), Hora (Hoşköy), Ganos (Ganoz), Bizatnhe-Panion (Barbaros). M.Ö. 168-M.S. 395 yılları arasında bölgeye Romalılar hakim olurlar. Bu dönemde yöre, yarı bağımsız yaşamış fakat Trak kavimleri Romalılar’ın hakimiyetine uzun zaman direnmişlerdir. Bizans idaresinde 1000 yıla yakın kalan Trakya bu dönemde 43

Balkanlar’dan gelen akınlara uğramıştır. Hunlar, Avarlar, Slavlar, Peçenekler, Bulgarlar, Haçlılar ve Latinler.

Şarköy’ün bugünkü yerinde Antik ve Bizans devri haritalarında Tristatis, Agora gibi oturma yerlerine rastlanmaktadır. Rumeli’yi fetheden Orhan Bey’in en büyük oğlu Süleyman Paşa zamanında ŞEHİRKÖY diye anılan adı, buraya Anadolu’dan göç eden Yörük Türklerin ağzında, şehirden Şar’a dönüştürülmüş ve Şarköy diye söylenmiştir.

Süleyman Paşa 1354 tarihinde Gelibolu’yu aldıktan sonra Şarköy ve Mürefte’yi alamadan fütuhatını Tekirdağ’a uzatmıştır. 1356 tarihinde ani ölümünden önce Şarköy’ü de fethetmiştir. Süleyman Paşa’nın ölümünden sonra Şarköy’ü Bizanslılar tekrar geri almışlar ise de, I. Sultan Murat tahta geçer geçmez, 1362 yılında Şarköy’ü yeniden almıştır. Osmanlı Türkleri’nin Rumeli’yi almalarını sağlayan kuvvetlerin başında Yörükler, onlardan kurulmuş Yayalar ve Müsellemler gelir. Sultan Orhan zamanında başlayıp Fatih’e kadar, gittikçe hızı azalarak süregelen ve büyük Yörük akını, çok kısa zamanda il topraklarını kolayca doldurdu ve Türkleştirdi. Örneğin; Araplı (İğdebağları) Köyü Suriye Yörükleri tarafından kurulmuştur.

Balkan Savaşı’nda ordularımız 15-21 Ekim 1912 tarihli Lüleburgaz Savaşı’nda yenilince Çatalca’ya kadar çekildi. 4-20 Kasım tarihinde Çatalca’ya saldıran Bulgarlar bir netice alamayınca iki aylık bir mütareke imzalandı. Bu arada Şarköy ve Gelibolu cephesini 2. Tümen takviyeli olarak savunmakta idi. Mütareke bitince Bulgarlar 22 Aralık 1912 tarihinde 10. Kolordu taburlarını Marmara kıyılarından taşıyarak Şarköy’e çıktılar. 10 Haziran’da ordumuz taarruza geçerek Şarköy, Mürefte başta olmak üzere tüm Trakya topraklarını Bulgarlardan kurtardılar.

I. Dünya Savaşı sonrası gelişen olaylar neticesinde 20 Temmuz 1920 günü Yunanlılar Tekirdağ kıyılarına çıkartma yaptılar.Rum ve Ermenilerin içerden savaşa katılmaları ve Yunan işgal kuvvetlerine yardımcı olmaları sonunda birliklerimiz gerilediler. Şarköy 2,5 yıl kadar Yunan işgali altında kaldı. Şarköy 17 Kasım 1922 günü Yunan işgalinden kurtuldu. 44

4.4 İDARİ YAPI VE NÜFUS

Şarköy’ün hangi tarihte ilçe olduğu bilinmemekte ise de; 30 Mayıs 1926 tarih ve 877 Sayılı Mülki Teşkilat Kanunu ile bağlı bulunduğu Gelibolu ilinin ilçe olması üzerine Gelibolu’dan bağlantısı kesilerek Tekirdağ iline bağlanmış, bu tarihte ilçe olan Mürefte ise bucak merkezine dönüştürülerek köyleriyle birlikte Şarköy ilçesine bağlanmıştır. Şarköy ilçesi idari yönden 3 mahalle (İstiklal, Cumhuriyet, Cami-i Kebir), 2 belde ( Mürefte, Hoşköy) ve 26 köyden oluşmaktadır.

Tablo 5:Yıllar itibariyle ilçe nüfusunun gelişimi aşağıdaki tabloda gösterilmiştir

TOPLAM NÜFUSA NÜFUS YILLAR TOPLAM ŞEHİR KÖY ORANI (%) YOĞUNLUĞU ŞEHİR KÖY 1980 NÜFUS 23.269 6.900 16.369 29,65 70,35 48 1985 NÜFUS 25.064 8.474 16.590 33,81 66,19 52 ARTIŞ HIZI 14,86 41,10 2,68 (‰) 1990 NÜFUS 28.480 11.425 17.055 40,12 59,28 59 ARTIŞ HIZI 25,55 59,76 5,53 (‰) 2000 NÜFUS 32.660 16.194 16.466 49,58 50,42 59 ARTIŞ HIZI 13,69 34,87 -3,51 (‰)

4.4.1 Mahalli İdareler Şarköy ilçesinde biri ilçe merkezi ikisi kasaba olmak üzere 3 belediye (Hoşköy, Mürefte) teşkilatı vardır. 45

Tablo 6: Belediyeler

SINIRLARI BELEDİYE İL'E İÇİNDEKİ 1990 2000 BELEDİYENİN KURULDU MECLİSİ UZAKLIĞI MAH. NÜFU NÜFU ADI ĞU YIL ÜYE (km) MUHTARLI SU SU SAYISI ĞI SAYISI ŞARKÖY 86 1923 12 3 11,425 16.194 HOŞKÖY 110 1969 9 1 2,331 2.329 MÜREFTE 100 1947 9 1 2,726 3.510 KÖYLER

Tablo 7: Köyler

BAĞLI NÜFUSU HANE SAYISI OLDUĞU KÖYÜN ADI İLÇEYE 1990 2000 1990 2000 UZAKLIĞI (Km) Aşağıkalamış 10 322 277 80 80 Beyoğlu 40 365 301 68 63 22 220 191 45 60 Çengelli 16 240 214 45 47 Çınarlı 13 909 736 210 180 Eriklice 6 1.227 1.754 400 550 Gaziköy 25 670 643 164 215 Gölcük 10 755 527 175 135 Güzelköy 26 406 293 110 110 İğdebağları 5 713 478 142 135 İshaklı 20 164 106 30 27 Kirazlı 18 492 381 110 110 Kızılcaterzi 13 362 396 93 105 Kocaali 10 366 326 60 90 Mursallı 22 625 511 119 100 Palamut 20 93 74 18 18 Sofuköy 13 110 112 23 30 Şenköy 8 131 114 30 28 Tepeköy 17 757 566 160 174 Uçmakdere 35 460 285 186 95 Uluman 18 382 328 100 70 Yayaköy 24 326 297 67 75 Yeniköy 13 947 855 248 248 YukarıkalamışYukarıkalamış 16 270 16213 65 27054 Yayaağaç 213 22 65359 332 64 80 54

46

4.5 EĞİTİM VE KÜLTÜR

İlçe merkezinde okuma-yazma oranı % 92,85’tir. (2000) Yapılan araştırmalarda 1913 yılında Şarköy’de bir Rüştiye (Ortaokul) ve bir İptidai Mektep (ilkokul) var iken Cumhuriyet Devri’nde sadece bir ilkokul kalmıştır.

1938 yılına kadar Mürefte, Hoşköy, Gaziköy, Uçmakdere, Kirazlı köylerinde birer ilkokul açılmıştır. 1953 yılında Şarköy ilçe merkezinde, 1959 yılında Mürefte bucağında, 1972 yılında da Hoşköy kasabasında birer ortaokul açılmıştır. 1973 de Şarköy, 1980 yılında da Mürefte’de lise açıldı. Bugün Şarköy İlçesinde 4 İlköğretim Okulu, 2 Lise, 1 Halk Eğitimi Merkezi ve Trakya Üniversitesine bağlı 1 Yüksekokul mevcuttur. İlçede ayrıca Malkara Çıraklık Eğitimi Merkezine bağlı olarak 85 çırak öğrenci ve ustalık eğitimi gören kalfa sayısı 40 öğrenci bulunmaktadır.

Taşımalı eğitim sistemi Şarköy’de de uygulanmakta olup 876 öğrenci Şarköy, Mürefte, Hoşköy, Eriklice ve Gölcük’teki ilköğretim okullarına taşınmaktadır.

İlçede toplam 3785 ilköğretim, 567 lise öğrencisi bulunmaktadır. İlçede toplam 214 öğretmen görev yapmaktadır.

4.6 SAĞLIK HİZMETLERİ

Şarköy ilçesinde sağlık hizmetlerinin verilebilmesi için Köy Sağlık Evleri, Köy Sağlık Ocakları, Merkez Sağlık Ocakları, Devlet Hastanesi bulunmaktadır.

İlçede, Şarköy Merkez Sağlık Ocağı, Mürefte Sağlık Ocağı, Hoşköy Sağlık Ocağı, Eriklice Sağlık Ocağı olmak üzere 4 sağlık ocağı vardır.

47

4.7 ULAŞIM

Tekirdağ-Malkara yolunun 48. Kilometresinde Karıştıran’dan güneye ayrılan 38 km’lik yolla D-110 Karayoluna bağlantılıdır. İl merkezine uzaklığı 86 km.dir. Ayrıca ilçe merkezi Gelibolu’ya bağlı Kavak Köyü kavşağından 24 km’lik bir asfalt yol ile Keşan-Gelibolu yoluna bağlantılıdır.

Şarköy-Gelibolu arası 54 km.dir. Şarköy’ü Tekirdağ iline bağlayan sahil yolu yeterince kullanılabilecek durumda değildir. Şarköy’e düzenli bir deniz ulaşımı yoktur. Küçük tonajlı ve gezi motorları iskeleden istifade edebilmektedir. Yazları Avşa ve Marmara Adaları’na Şarköy’den motor seferleri düzenlenir.

4.8 EKONOMİK DURUM

Şarköy ilçesinde tarım alanları diğer ilçelere göre çok azdır. İlçede tarım (bağcılık) ve hayvancılık yapılır. İlçede ekilebilen arazi miktarı 174.000 dekar civarındadır. Arazide buğday, ayçiçeği, arpa, yulaf, mısır gibi ürünlerin ekimi yapılır. Şarköy ilçesinde tütün ekim alanları da vardır. 100 hektar civarındaki alanda 100 ton civarında üretim yapılmaktadır.

Şarköy ilçesinde bağcılık çok ileridir. Bağ alanı 52.700 dekar dolayındadır. Bağcılığın Şarköy ilçesinde önemli bir yeri vardır. Bağcılık her geçen gün aşama kaydeden, son derece verimli bir toprağa sahip olan bu yörede halkın en önemli geçim kaynağıdır. Bugün Şarköy merkezi ile 20 köyünde bağcılık yapılmaktadır. Bağlar alçak gobla terbiye şekli ile yetiştirilmektedir. Verim Türkiye ortalamasının üstündedir. Üzüm üretiminde Türkiye ortalaması 640 kg/ da’dır. Şarköy ilçesinde ortalama verim 1000 kg/ da’dır. Şarköy’ de yaklaşık 52.700 milyon kg.lık üzüm rekoltesi gerçekleşmektedir. Yaklaşık 44 milyon kg dolayında üzüm şarap imalinde değerlendirilmektedir.

48

Bugün 15 milyon litre toplam kapasiteli 18 adet özel şarap yapımcısının yanısıra, 4,1 milyon litre kapasite ile Tekel Genel Müdürlüğü’ne bağlı 3 ayrı fabrikada şarap yapımı sürmektedir. Bunlar, Şarköy Şarap Fabrikası, Hoşköy Şarap Fabrikası, Uçmakdere Şarap İmalathanesi’dir.

Şarköy yöresinde üretilen üzümler şaraplık, sofralık, sirkelik olarak değerlendirilmektedir. Şarköy ilçe sınırları içinde kalan arazinin sahil şeridinde 25 km’lik ve 2,5-3 km derinliğinde zeytin üretimi yapılmaktadır. İlçedeki zeytin ağacı sayısı 354.350 adettir. 15.000 dekar alanda zeytin üretilmektedir. Zeytinyağı imalathaneleri ilçe ekonomisinde önemli bir yeri vardır.

İlçe sınırları içersinde Uçmakdere, Gaziköy, Tepeköyü, Eriklice köylerinde ipek böcekçiliği de yapılmaktadır. Yılda 6 tona yakın yaş koza elde edilmektedir. İlçede meyve yetiştiriciliği de (incir, elma, armut, muşmula, iğde, kiraz, erik, ayva, nar, dut, vişne, badem, ceviz, zerdali) yapılmaktadır. İlçenin doğal yapısı ve ekolojik şartlarını mera hayvancılığına uygun olması sebebiyle yerli sığır ve kıl keçisi yetiştiriciliği yaygınlık kazanmışken yıllar süren çalışmalar süresince ilkel hayvancılıktan vazgeçilerek kültür ırkı hayvancılığına geçiş sağlanmıştır. Hayvancılık ilçe ekonomisinde önemli bir yer tutmakta olup giderek gelişmektedir.

Şarköy’ de senenin dört mevsiminde de deniz avcılığı yapılmaktadır. Şarköy kıyıları pek çeşitli ve kıymetli balık türlerinin yatağı ve geçit yeridir. Şarköy kıyılarında avlanan deniz ürünlerini pazarlamak , balıkçılık malzemelerini temin etmek, balıkçılar arasında dayanışma ve birliği sürdürmek amacıyla 1979 yılında “Su Ürünleri Üretim ve Değerlendirme Kooperatifi” kurulmuştur.

Öncelikle bir tarım ilçesi olan Şarköy’de sanayi kuruluşları pek yoktur. İlçede 2 adet süt işleme tesisi (Şarköy Çiftlik ve Saros Mandıra) 1 adet zeytinyağı imalathanesi ile Mürefte’de Doluca ve Eriklice köyünde Gülor şarap fabrikaları mevcuttur.

49

4.9 TURİZM

Şarköy ilçesi 60 km uzunluğundaki sahilleri ile deniz, balık, üzüm, şarap ve karides diyarıdır. Turizm yönünden eşsiz bir hazine, bir cennet olan Şarköy ilçesi kıyılarının temizliği ile dikkati çeker. İklimi ve denizin üstünlükleri yöreye ayrı bir özellik katar. Kıyılarındaki turistik konaklama yerleri, motelleri, otelleri, kamping ve deniz siteleri her geçen gün artarak devam etmektedir.

Çevre il ve ilçelerden, yabancı ülkelerden gelen turistlerin uğrak yeridir. Nüfusun kış aylarına oranla 6-7 kat üstüne çıktığı görülmektedir.

Şarköy ilçe merkezinde otel, motel ve pansiyonların yatak kapasitesi 750 dolayındadır. Kente gelen turistlere konaklama yerleri yeterince cevap verecek durumda değildir. Haftanın belirli günlerinde turistik amaçlı olarak Şarköy’den Avşa, Marmara Adası ve diğer turistik bir çok mekana motor gezileri düzenlenmektedir. Özellikle kış ve bahar aylarında da Şarköy dinlenecek sakin bir ilçedir. 51

5.BÖLÜM YUKARI KALAMIŞ KÖYÜ

5.1 KONUMU VE COĞRAFİ YAPISI

Tekirdağ ili Şarköy ilçesine bağlı olan Yukarı Kalamış Köyünün ilçeye olan uzaklığı 10 km2 olup köy Tepeköy ve Aşağı Kalamış köyleriyle komşudur. Köy genel olarak toplu yerleşim özelliği göstermekte olup yerleşme yerinin niteliğine de bakılacak olursa Yamaç Köyü özelliği göstermektedir (Foto: 1-2).

5.2 TARİHÇE

Yukarı Kalamış köyünün eskiden bir Rum köyü olduğu daha sonra 1912 yılında yapılan mübadele sistemi sonucu Yunanistan’dan gelen Türklerin buraya yerleştirilmesi sonucu kurulduğu söylenmektedir.

5.3 ULAŞIM

Köyü ilçeye bağlayan yol asfalt olup (Foto: 3-4), köy kışın kar yağması sonucu ulaşıma kapanmaktadır. Köyün ilçeye olan ulaşımı genel olarak özel otolarla sağlanmaktadır. Bunun dışında haftanın iki günü ki bu günler Çarşamba ve Cuma olmakla beraber Tepeköy’den kalkan minibüslerle ilçeye ulaşım sağlanmaktadır. Ulaşımın en rahat olduğu günler bu günlerdir. Çarşamba ve Cuma günleri ilçede pazar kurulduğundan köy halkı ihtiyaçlarını buradan karşılamaktadır.

Köyün erkeklerinin uğrak yeri köy kahvesidir. Köyde sadece bir kahve bulunduğundan köyün erkeklerini herhangi bir işi yoksa burada bulmak mümkündür.

52

5.4 NÜFUS VE ETNİK KÖKEN

Köy halkının büyük bir kısmını mübadele sistemi ile bu köye yerleşen Selanik göçmenleri oluşturmaktadır. Köy halkı kendilerini Nutyalı diye adlandırmaktadır. Kökenleri sorulduğunda biz Nutyalıyız diyorlar. Köy halkının büyükleri Yunanistan’ın Nutya köyünden buraya göç etmişlerdir. Selanik göçmenlerinin dışında 1990 yılında Ağrı Doğu Beyazıt’tan gelen 10 hane bulunmaktadır. Böylece köyde iki farklı kültürün sentezini görmekteyiz. Bu iki kültürün farklılıklarına ileriki bölümlerde değinilecektir.

Köyün hane sayısı kışın 51 yazın 54 tür. Köyde tek başına yaşayan 5 hane bulunmaktadır. Bu 5 hanenin sadece 1 hanesi kadındır. Köye sadece yazın tatil amaçlı gelen 3 hane vardır. Bu haneler İstanbul’da ikamet etmektedir. Bu hanelere neden bu köye geldikleri sorulduğunda ilk ziyaret amaçlı bu köye geldiklerinde köyü çok beğendiklerini ve İstanbul’a da yakın olması dolayısıyla yaz tatillerini burada geçirmeyi tercih ettiklerini söylemişlerdir. Köyde sürekli yaşayan nüfus 195 olup, köydeki kadın sayısı 100 iken, erkek sayısı 95 tir.

5.5 KÖYÜN DİNİ ÖZELLİKLERİ

Köy halkının tümü Müslüman dır. Mezhep özelliklerine bakacak olursak iki mezhepten olanlara da rastlamak mümkündür. Bu mezhepler Sünni ve Aleviliktir. Dini gereklilikler mümkün olduğunca yerine getirilmeye çalışılır. Köyde bulunan tek caminin minaresi bulunmamaktadır. Cuma namazı, teravih ve cenaze namazları köy halkının bir araya geldiği dini gerekliliklerdendir.

5.6 LİSAN

“Kültürü meydana getiren davranış örüntüleri ve fikirler büyük ölçüde dil adı verilen karmaşık bir simgeler yoluyla aktarılır” (Otçu, 1991: 76). “İnsanlaşma 53

sürecinde başdöndürücü hızıyla gelişmesine tanık olduğumuz kültürel değişme ve gelişmenin anahtarı dil dediğimiz karmaşık sistem içinde yatar” (İzbul, 1984: 97).

Yukarı Kalamışta köy halkının birkaç dili bildiği gözlenir. Köyde en yaygın olarak kullanılan dil Türkçe olup, köyde Türkçe’den başka Rumca, Bulgarca ve Kürtçe bilinmekte olup bazı kişiler Türkçe konuşurken bu lisanlarıda konuşmalarının aralarına eklemektedirler. Doğu Beyazıtlı haneler kendi aralarında Kürtçe konuşmaktadırlar. Doğu beyazıtlı hanelerde Türkçe erkekler arasında bilinirken kadınlara baktığımızda genç olanların Türkçe bildiğini, yaşlıların ise ya biraz bildiğini yada hiç bilmediklerini görürüz.

5.7 ALT YAPI

Köye yol ilk kez 1960 yılında gelmiştir, Elektriğin köye gelişi 1976 yılındayken telefonun gelişi 1992 yılını bulmuştur. Köydeki tüm hanelerde elektrik tesisatı varken, telefonu olmayan 4 hanede bulunmaktadır. Köye halen daha su hizmeti verilememektedir. Köy halkı su ihtiyacını köy çeşmelerinden veya kendi açtıkları kuyulardan sağlamaktadırlar. Bazı haneler kuyudan gelen sularını su tesisatına çevirmişlerdir.

Köyde kanalizasyon çalışması henüz gerçekleştirilmemiştir, köyde kanalizasyonun olmayışı da önemli bir sorundur. Evlerdeki pis sular her evin kendine ait olan çukurlarında biriktirilmektedir. Bu da hijyen ve sağlık açısından olumsuz sonuçlar ortaya koyabilecek bir durumdur. Köydeki çöpler ise dereye atılmaktadır.

5.8 ORTAK MALLARI

Okul, cami, mezarlık, lojman, çeşme köyde var olan ortak kamu mallarıdır. Köydeki çeşmelerden insanlarla birlikte hayvanlar da faydalanmaktadır (Foto: 5-6-7- 54

8). Köyde bir okul olmasına rağmen köy taşımalı eğitime geçtiğinden okulda düğün törenleri yapılmaktadır (Foto: 9).

5.9 TİCARİ ÜNİTELERİ

Köydeki ticari üniteler 2 bakkal ve 1 kahvehanedir. Bunların dışında kasap berber , marangoz gibi ticari amaçlı alan üniteler bulunmamaktadır. Köyde herhangi bir kooperatif te bulunmamaktadır. Köye her gün düzenli gazete gelmemektedir. Köy halkı ilçeye indiklerinde gazete okumaktadırlar. Okumak veya satın almak için özellikle tercih edilen gazete yoktur. Köydeki kadınlar ise evlere gazete alınmadığından gazete okumadıkları gibi böyle bir şeye gerekte duymamaktadırlar. Köye sadece Pazartesi günü posta gelmektedir.

5.10 EKONOMİ

Köy halkı geçimini bağcılık ve zeytincilikten sağlamaktadır. Köyde topraksız sadece 3 hane bulunmaktadır. Köydeki diğer geçim kaynakları emekli maaşı, esnaflık, fakirlik maaşı ve inşaat işçiliğidir. İnşaat işçiliği Doğu Beyazıtlılar tarafından yapılmaktadır. Köyde ekimi yapılan toprak ağırlıklı olarak kıraçtır. Topraklar nadasa bırakılmamakla beraber toprakta hem tabi hem de suni gübre kullanılır. Ayrıca ilaç kullanımıda bulunmaktadır.

5.11 MESKEN ÖZELLİKLERİ

Köyde kadastro çalışması yapılmıştır. Köyde evlerde kullanılan yapı malzemesi ahşap, kerpiç, taş, tuğla ve betonarmedir. Evler genelde iki katlıdır. Evlerin ortalama büyüklüğü 100 m2 olup evler 3-4 odadan oluşmaktadır. Köyde evler büyük bir bölümü oldukça eskidir (Foto: 10-11). İçerisinde kırk yıllık binadan 55

tutunda doksan yıllık binası olan haneler vardır. Köy eski bir Rum köyü olduğu için tarihi virane evlere de rastlamak mümkündür.

5.12 GÖÇ

Köyün göç yapısına bakıldığında son yıllarda göç almadığı ve göç vermediğide görülür. Sadece gençler iş yada evlilik amaçlı köyün bağlı olduğu Şarköy ilçesine, şehrin merkezine bazen de başka illere göç etmektedir. Böyle olunca da köydeki yaşlı nüfus artarken genç nüfus azalmaktadır. Köyün yerli halkı olan Doğu Beyazıtlı hanelerin erkeklerinin iş amaçlı köy dışına gitmeleri kısa süreli göçlerden sayılır. Bu kişiler Edirne, Tekirdağ’a ve İstanbul’a inşaat işçiliği için gitmektedirler.

56

57

6.BÖLÜM DEMOGRAFİK YAPI

6.1 DEMOGRAFİK YAPI

Demografi bir toplumun nüfus yapısının incelenmesidir. Bu bölümde Yukarı Kalamış köyünün demografik özelliklerine değinip, ardından görüşme yapılan kadınların genel özelliklerine bakacağız.

6.1.1 Hane Kavramı

Hane, en genel tanımıyla sosyo-kültürel ve ekonomik ihtiyaçlarını aynı mekanda birlikte yaşayarak karşılayan bireylerin oluşturduğu ilişkiler bütünüdür. Hane kavramıyla kastedilen yaşanılan mesken değil, içinde barındırdığı grubun birlikteliğidir. Hane kısaca, aynı tencereden yemek yiyen ve harcamalarını aynı bütçeden karşılayan kişilerin birlikteliğidir diyebiliriz.

Araştırmada temel birim olarak hane kullanılmıştır. Verilerin dikkat çekecek bir şekilde sunulabilmesi ve kuşaklar arasındaki farklılığın daha iyi anlaşılması için, ana ayrım olarak yaş seçilmiştir. Ana ayrımın belirlenmesinde hane başkanlarının yaşları kullanılmıştır.

Hane başkanı eşi kadınlarla yapılan mülakatlarda eşlerinin yaşları baz alınarak genç ve yaşlı hane başkanları olarak iki gruba ayrılmışlardır. Ana ayrım için saptanacak yaş sınırının belirlenmesi için hane başkanı statüsündekilerin yaşlarının orta noktası bulunarak ayrımın sayısal sınırları belirlenmiştir.

Çalışma için sınır 57 yaş ve altı ile 58 yaş ve üstüdür. 57 yaş ve altında kalanlara genç hane başkanları, 58 yaş ve üstünde olanlara ise yaşlı hane başkanları denilmiştir. 58

6.2 HANE NÜFUSU

Köyde haneler çekirdek aileyi işaret etmektedir. Haneler anne, baba ve çocuklardan oluşan kompozisyon şeklindedir. Bu tarzda olan haneler köyün büyük bir kısmını oluştururken, bu şekilde olmayıp ta geniş aile izlenimini veren birkaç hanemizde mevcuttur.

Köyde haneleri oluşturan bireyler birbirleriyle akraba bağı ile bağlanmış kimselerdir. Akrabalık ilişkisi olmaksızın bir arada yaşayan haneler köyde bulunmamaktadır.

Köyün hane nüfusu ortalaması genç hane başkanlarında 4,7 yaşlı hane başkanlarında 3,1 şeklindedir. Genel itibariyle baktığımızda yaşlı hanelerin nüfus ortalaması daha yüksek çıkması gerekirken bu oran genç nüfusta daha fazladır. Bunun sebeplerine baktığımızda yaşlı hane başkanlarının olduğu grupta yer alan kişilerin çocuklarının çoğunun göç ederek köyden ayrılması doğal olarak hane nüfus sayılarının azalmasına sebep olmuştur. Genç hane başkanlarındaki hane nüfus ortalamasının daha fazla olmasındaki bir sebepte Doğu Beyazıt’tan göç eden hanelerin büyük bir kısmının genç gruba dahil olmasıdır. Doğu Beyazıtlı haneler köyün yerli halkına nazaran daha kalabalık bir aile tarzı ortaya koymaktadır. Doğu Beyazıtlı hanelerdeki çok çocuk sayısına ilaveten oğulları ve gelinleri ve onların çocuklarıyla bir arada yaşamaları bu oranı yükseltmiştir (Tablo: A-1).

6.3 HANE BAŞKANI EŞİ KADINLARIN ÖZELLİKLERİ

6.3.1 Statü

Araştırmada konuşulan kadınların % 86,7 si Hane Başkanı eşi statüsündedir. Bunun yanında köyde Hane başkanı statüsünde olan 6 kadın mevcuttur. Hane başkanı statüsündeki kadınlardan 2’sinin eşi vefat etmiştir. Bu kadınlardan 1’i tek başına yaşarken diğer kadın çocukları ve gelinleriyle birlikte 59

yaşamakta olan doğu beyazıtlı bir kadındır. Diğer 4 kadının eşleri yaşamaktadır o yüzden bu kadınlara Hane Başkanı Evli Bekar kadın denmiştir. Bu kadınların eşleri iş için köy dışında olduklarından hane başkanı olarak onlar kabul edilmiş ve hane başkanlarına uygulanan F1 mülakatları onlara uygulanmıştır. Bu kadınların baktığımızda bütüne oranı 8,9 olup genç hane başkanları içinde yer aldığını görmekteyiz (Tablo: A-2). Kadınların statüleri Grafik 1 de gösterilmiştir.

6.3.2 Yaş

9 sene önceki araştırmada 56 kadınla mülakat yapılırken, bugün bizim mülakat yaptığımız 45 tir. Gene geçmiş araştırmanın sonuçları o zamanlardaki kadınların yaş ortalamasının 46,6 olduğunu gösterirken, bugün köydeki kadınların yaş ortalaması 50,9 dur. Bu bize yaş ortalamasının arttığını göstermektedir. Genç hane başkanlarının yaş ortalaması 40,0 iken, yaşlı hane başkanlarının yaş ortalamasının 62,2 dir. Köyde yaşlı nüfus ağır basmaktadır (Tablo: A-3).

6.3.3 Doğum Yeri

Konuşulan 45 kadının 42’si yurt içi doğumlu iken 3’ü yurt dışı doğumludur. Yurt içi doğumlu olan 3 kadında yaşlı hane başkanlarının olduğu grupta yer almaktadır. Yurt içi doğumlu olan kadınların % 42,9 u ilçede doğmuşken, % 57,1 i köyde doğmuştur (Tablo: A-4).

Yurt içinde doğanların nerede doğduğunun bölgesel dağılımına bakarsak 5 kişi Karadeniz bölgesi doğumlu, 10 kişi Doğu Anadolu bölgesi doğumlu ve diğer 27 kişi de Marmara bölgesi doğumludur (Tablo: A-5). Yurt dışında doğan kadınların nerede doğduğuna bakacak olursak 2 kişinin Bulgaristan 1 kişininde Romanya doğumlu olduğunu görürüz (Tablo: A-6).

60

6.3.4 Eğitim Durumu

9 sene önceki araştırmada konuşulan kadınların % 53,6 sının eğitiminin olmadığı, %46,4 unun eğitiminin olduğu görülür. Bugün ise bu oranlar % 51,1 ile eğitimi olmayan kadınları oluştururken % 48,9 ile eğitimi olan kadınları oluşturur. Geçmişe kıyasla eğitimin az da olsa yükseldiğini görürüz. Ama hala büyük bir kesimin eğitiminin olmaması çok acı bir gerçektir. Grafik 2 de bu durum daha net bir şekilde gösterilmiştir. Köyde mülakat yapılan kadınların genç hanelerde eğitim düzeyi daha yüksektir. Eğitimsiz gözüken kesimin % 73,9 unun eğitiminin hiç olmadığını sadece % 13,0 gibi bir kesimin okur yazar olduğunu ve yine % 13,0 ınında ilkokul terk olduğunu görmekteyiz (Tablo: A-7). Eğitimi olan kadınların % 90,9 gibi büyük bir kısmı ilkokul mezunudur. Ayrıca eğitimi olan kadınların birisi orta okul mezun, biriside lise terktir. Bu kadınlara eğitimlerine neden devam etmediklerini sorduğumuzda birisi evlenmek için okulu bıraktığını, ötekisi ise ailesi tarafından okutulmadığını söylemişlerdir (Tablo: A-8).

Okur yazar olma oranına göre statü dağılımına baktığımızda okur yazar olup hane başkanı kadın statüsünde olan kadınların oranı 3,6, hane başkanı eşi kadın statüsünde olanların oranı 92,9 iken hane başkanı evli bekar kadınların oranı ise 3,6 dir (Özel Amaçlı Tablo: 1).

Köyde bugün dahi genç kızların ilkokul sonrası eğitimlerine devam etmedikleri gözlenmiştir. Ailelerin bir kısmı bunu ekonomik sebeplere bağlarken, bir kısmı da çocuklarının okumak istememesinden şikayet etmişlerdir.

Eğitim konusunda köyde dikkatimi çeken bir olay olmuştur. Doğu beyazıtlı bir ailenin kızı okulda çok başarılı olduğu halde okuldan alınmıştı, konuşmalarımız esnasında okula gitmeyi çok istediğini söylemişti, babasına neden eğitimine devam ettirmediğini sorunca parasızlıktan ötürü demişti, fakat aynı baba oğlu çok başarısız olmasına rağmen oğlunun eğitimini devam ettirmekteydi. ‘Ben kızınız başarılıyken onu değil de başarısız olan erkek çocuğunuzu neden okutuyorsunuz’ diye sorunca o kızının evlenip gideceğini ve oğlunun ona bakacağını söylemiştir. 61

Bugün köy içinde herhangi bir eğitim kurumu hizmet vermemektedir. Köyün kullandığı ilköğretim kurumu Mürefte de bulunmaktadır ve ulaşım devletin sağladığı toplu taşıma imkanlarıyla çözülmektedir.

6.3.5 Medeni Durum

Köyde mülakat uygulamasına dahil olan 43 kadın evli iken 2 kadının eşi vefat etmiştir. Köyde eşinden ayrılmış kadın bulunmamaktadır, eşinden ayrılmış kadınlar olmuşsa da hepsi kendi memleketlerine yada köylerine dönmüşlerdir. Mülakat yaptığımız sırada bir kadının eşinden ayrılma aşamasında olduğu gözlenmiştir (Tablo: A-9).

6.3.6 Çalışma Durumu

Köydeki kadınların çalışma durumuna baktığımızda 36 kadın çalışırken, 9 kadının çalışmadığı görülür. Neden çalışmadıklarına baktığımızda 2 sinin hasta diğer 7 sininde ev hanımı olduğu için çalışmadıklarını; aslında bu 7 kadının evlerinde çalıştıklarını görüyoruz (Tablo: A-10). Çalışan kadınların 19 u sadece bir iş yaparken ki bu iş ya hayvanlarını bakma yada tarlada çalışmadır. 17 si iki işi birden yapmaktadır yani hem tarlada çalışıp, hemde hayvanlarla ilgilenmektedir. Kadınların tarım ve hayvancılıkta çalışma oranları ise % 54,7 ile tarım , % 45,3 ile hayvancılıktır (Tablo: A-11, A-12, A-13). 63

7. BÖLÜM EVLİLİK

7.1 EVLİLİK

Temelde aile olarak tanımlanan birimi oluşturmak ve türün üremesini düzenli, toplumca kabul edilebilir olan ve onaylayan, atışmaya yol açmayan bir biçimde temin etmeye yarayan, iki karşı cins arasında kurulan cinsel ve ekonomik birliktir. Birçok toplumda kadın erkek ilişkileri, diğer hayvan türlerinde görüldüğü biçimiyle rasgele cinsellik ve besin değişiminin ötesinde bir takım amaç, eylem, güdü ve gereklilikler çevresinde gerçekleşir. Bu ilişkiler, toplumsal yaşamın hemen hemen bütün vechelerine etki eden, onları bütünleyen bir unsur olarak gözükür. Bu ilişkileri düzenleyen kurum evlilik adını alır (Emiroğlu, Aydın, 2003: 293).

7.1.1 Yukarı Kalamış Köyünde Evlilik

Evlilik tüm kültürlerde olduğu gibi Yukarı Kalamış köyünde de insan yaşamı için çok önemli bir aşamadır. Konuşulan kadınlarla yapılan görüşmelerde elde edilen gözlemler sonucunda evlilik ve evlilik sürecinde gerçekleşen her şeyin onların hayatlarındaki en önemli ve en özel an olduğunu söylemek mümkündür. Evlilik aşamalarını; özelliklede düğün törenlerini anlatmaya başladılar mı bütün kadınlar genç yaşlı fark etmeksizin büyük bir heyecana kapılıyorlardı. Bu da evliliğin onlar için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

Köydeki kadınların % 95,6 sı evlidir. Evli olmayanlar eşi ölmüş kadınlardır (Tablo: B-1). Eşi ölmüş iki kadın vardır, bu iki kadının da eşleri öldükten sonra ikinci bir evlilik yapmamış oldukları görülmüştür. Köyde boşanma yoluyla bekar kalmış kadın bulunmamaktadır.

Köyde evlilik tek eşlilik üzerinedir. Evliliklerin %93,3 u erkek ve kadın için birinci evliliktir. Birden fazla evlilik yaşayan çok az kişi bulunmaktadır. 64

Köydeki çoğu kişi evlendikten sonra boşanmanın doğru olmadığını ve evlilikleri kötü bile olsa katlanmak gerektiğini düşünürler. İkinci evliliğini yapan iki kadın vardır. Bu iki kadının bütüne oranı 4,4 tür (Tablo: B-2). Köyde erkeklerin birden fazla evliliği hoş karşılanabilirken kadınlar için böyle bir müsemma söz konusu değildir.

İkinci evliliğini yapan kadınlardan birinin hikayesi oldukça ilginçtir. Bu kadın ilk evliliğini resmi nikahla gerçekleştirmiş olup ilk eşiyle bir birliktelik yaşamamış evlilik formalite icabı kalmıştır. Bunun nedeni bu kadının düğün gecesi başkasına kaçmasıdır. Bu kadın sevmediği biriyle zorla evlendirildiği gece başka birine kaçar; bu kişi de ikinci evliliğini yapacak olan bir erkektir. Ve böylece kadının bu evliliği ikinci evliliği olur. Kadın ikinci eşini de tanımadan ona kaçtığını söylemiştir. Tanımadığı halde neden kaçtığını sorduğumda ilk eşi olacak kişiden ne olursa olsun iyidir diye düşündüm ve kaçtım demiştir. İkinci eşiyle uzun süre ahırda yaşamak zorunda kalmışlardır. Kadının terk ettiği ilk eşi bu olay üzerine intihar etmiştir. Bu kadının şu anda çok yaşlı olması ve yatalak olması sonucu hikaye çok derinlemesine öğrenilememiştir.

Tabloların yorumlanmalarına evliliklerin kadın ve erkek için birinci evlilikleri olmaları üzerinden gidilecektir.

Köyde halen 15-16 yaşında evlilik gerçekleşmektedir. Kadın ve erkek evlilik yaşı birbirine yakındır. Araştırmanın bize gösterdiği sonuçlara göre ilk evlenme yaşı erkekler için 23,8; kadınlar için 18,7 dir. Erkeklerin askerlikten sonra evlendikleri, kadınların ise onların tabirleriyle yaşı geçmeden evlenmeyi tercih ettikleri gözlenmiştir. Köyde konuşulan insanlar kızlarının 18-19 yaşında evlenmeleri gerektiğini düşünürler. Köyde eşlerin aynı yaşta olduğu evliliklerin yanında kadınların erkeklerden büyük olduğu birkaç evlilik te mevcuttur. Bu haneler genellikle Doğu Beyazıtlı hanelerdir. Ama en fazla görülen evlilik tipi erkeğin kadından yaşça büyük olduğu evliliklerdir (Tablo: B-3, B-4).

65

Evliliklerin hem resmi hem dini nikah ile onaylanması toplumumuzda kabul görmüş bir kültür öğesidir. Köydeki evliliklerde nikah şekline baktığımızda her iki nikahın birlikte yaptırılma oranının % 83,3 olduğunu görürüz. Resmi nikahla evli olan 6 kişi varken dini nikahla evli olan 1 kişi bulunmaktadır (Tablo: B-5). Bu durum Grafik 3 te gösterilmiştir. 9 sene önceki araştırmaya baktığımızda ise resmi+dini nikah yaptırılma oranı 74,5 iken, resmi nikahın yaptırılma oranının 25,5 olduğunu görürüz. Geçmişe kıyasla bugün; dini nikaha verilen önem artmıştır diyebiliriz. Sadece resmi nikahla evli olanlara dini nikah kıydırmama sebeplerini sorduğumuzda bizim için dini nikahın bir önemi yok demişlerdir. Sadece dini nikahla evli olan çift ise kadının nüfus cüzdanının Ağrıda kalması sonucu resmi nikahı henüz yapmadıklarını ama yapacaklarını belirtmişlerdir. Köyde dini nikaha daha fazla önem veren gurup Doğu beyazıtlı haneler olarak gözlenmiştir. Doğu Beyazıtlı ailelerin çocuklarının evliliklerinde nikah şeklinin sadece dini nikah olduğu durumlar söz konusudur. Köyün yerli halkında iki nikah şeklini de yaşayan insanlara baktığımızda ilk yaptırdıkları nikah şekli resmi nikah iken, Doğu Beyazıtlılarda ilk yaptırılan nikah şekli dini nikahtır.

Evliliklerde eş seçimi, kaçma kaçırmayı da gönüllülük temelinde aldığımızda genelde eşlerin birbirini sevmesi yada beğenmesiyle oluşmaktadır. Görücü usulü evlilikler ikinci sırayı almaktadır. Kaçma kaçırma evliliklerin geneli içinde % 28,6 gibi bir orana sahiptir (Tablo: B-6). Grafik 4 te bu durum gösterilmiştir. Geçmişte yapılan araştırmada ise evliliklerin % 45,1 ile kaçma kaçırma ile gerçekleştiğini görürüz.

Köyde zorla kaçırılmaya tabi kalan hiçbir kadın bulunmamaktadır. Hepsi severek kaçtıklarını belirtmişlerdir. Kaçma ya da kaçırılma durumunda her iki tarafında birbirini sevmesi söz konusudur. Genelde kadınlar eşyalarını alıp kendilerinin köye geldiklerini ya da bir yerde buluşup kaçtıklarını söylemişlerdir. Kaçma ya da kaçırılmaya başvurulma nedenlerine baktığımızda ailelerin onaylamaması ilk sırayı almaktayken, ekonomik nedenlerden ötürü kaçmalarda gerçekleşmiştir. Aslında ikisinin bir bütün oluşturması söz konusu yani kız ailesinin erkeğin maddi durumu iyi olmadığı için kızlarını evlendirmek istememeleridir. 66

Daha önceden de belirttiğimiz gibi bu köyde evlilik törenleri önemli bir yere sahiptir. Evlilik gerçekleşene kadar yapılan aşamalara baktığımızda ortalama bir evlilik olana kadar 6 aşamanın yapıldığını görmekteyiz (Tablo: B-7). Evlilik süreci kız isteme yada görücülük dediğimiz kız bakma ile başlayıp söz, nişan, çeyiz serme, kına, nikah, düğün ve duvak aşamalarından geçmektedir. Sayılan evlilik aşamalarından kına, düğün ve nikaha aynı derecede önem verdikleri gözlenmiştir. Ailelerin birbirini yada damadı soruşturması az gözlenen bir olaydır çünkü genel olarak herkes birbirini tanımaktadır. Duvak aşamasının da az olduğu görülür (Tablo: B-7.1). “Duvak” in ne olduğuna bakacak olursak evlendikten sonra çiftlerin anne ve babalarını ziyarete gitmeleridir. Bazı yörelerde Duvak adı verilen bu aşamaya Yukarı Kalamış köyünde “Gözbağı” denmektedir. Evlilik aşamalarına köydeki bütün kadınlar çok önem vermektedir. Onlar için düğünleri, düğünlerinin nasıl yapıldığı, düğünlerinde onlara ne kadar takı takıldığı bir gurur kaynağıdır. Bu sayılan evlilik aşamalarına daha sonra geniş yer verileceğinden burada çok üstünde durulmayacaktır.

Yukarı Kalamış köyünde nişana yada düğüne davet köy içindekiler için okuyucu tutulması, köy dışındakiler için davetiye bastırılması şeklinde olmaktadır. Ağızdan ağza yayılarak ta haber verilmesi davet şekillerinden biridir. En yüksek oranla davet şekli okuyucu tutulması şeklindedir (Tablo: B-8.1, B-9.1). Bu durum Grafik 5 te gösterilmiştir. Okuyucu ev ev gezerek kına yada lokum dağıtarak nişana veya düğüne davet yapmaktadır.

Nişan yada düğün törenleri evlerde, hava güzel ise köyün eski okulunun bulunduğu bahçede yapılmaktadır, son yıllarda düğün salonlarında yapılma sayısı da artmıştır.

Bilindiği gibi bohça evlenen çiftlerin birbirine, ailelerine karşılıklı hediyeler vermesidir. Bohça verilip verilmediğine baktığımızda % 52,4 ile bohçanın verildiğini görürüz. Bohça verilmesi evlilik aşamalarının sadece 1 inde olabileceği gibi 5 aşamada da bohça verilebilmektedir. Köyün geneline bakacak olursak ortalama 2 aşamada bohça verildiğini görürüz (Tablo: B-10, B-10.1). En fazla bohça verilen 67

aşamanın nişan töreni sırasında olduğunu bunu kız istemenin ve düğün töreninin izlediğini görürüz (Tablo: B-10.2). Bu durum Grafik 6 da gösterilmiştir. Köyde bulunduğumuz sırada bir nişan törenine tanık olduğumuz için verilen bohçaları görme şansımız olmuştur. Geline alınan kıyafetlerin, ev eşyalarının, dantellerin yanı sıra şeker, çikolata ve meyveden oluşan büyük bir tepsi de bohçaların arasında yer alır.

Evlilik aşamalarında fotoğraf çektirme oranına baktığımızda genç hane başkanlarında bu oranın yükseldiği görülür. Gelişen teknoloji ile beraber fotoğraf çektirilme oranının artması da çok olağan bir durumdur. Genç hane başkanlarının % 68,2 gibi bir oranla fotoğraf çektirdikleri, en fazla fotoğraf çektirilen aşamanın da düğün töreni olduğu görülmektedir (Tablo: B-11, B-11.2). Video çekimine baktığımızda ise köyde sadece iki kadının evlilik törenlerinin videoya çekildiği görülür (Tablo: B-12).

Evlilik aşamalarında takının çok önemli bir yeri vardır. Takılan hediyeler evlilik sürecinde yapılan harcamaların yükünün hafifletilmesi olarak görülmektedir. Takı takılma oranına baktığımızda % 92,9 gibi bir oranla takı takıldığını görürüz (Tablo: B-13). En fazla takı takılan aşamanın düğün olduğunu, düğünü kına ve nişanın izlediğini görürüz (Tablo: B-13.2). Bu törenlerde takılan hediyeler arasında en fazla cumhuriyet altınının takıldığını söylemişlerdir (Tablo: B-13.3). Evlilik aşamalarında para takılma adedi de vardır. Para % 90,5 gibi bir oranla takılırken, gene en fazla paranın takıldığı aşamanın düğün törenlerinde olduğu görülür (Tablo: B-14, B-14.2). Takılan paranın türü ise % 100 oranında Türk parasıdır (Tablo: B- 14.3).

“Toplumlar yeni evlenen bir çiftin nerede yaşayacakları ile ilgili kurallara sahiptir” (Romsan, Rubel, 1989: 61-62). Yukarı Kalamış köyünde evlenen çiftlerin % 95,2 gibi bir oranla erkeğin baba evine yerleştikleri görülmüştür. Ayrı eve yerleşme sadece iki çiftte görülmüştür. Çiftlerin erkeğin baba evine yerleşmesi ekonomik sebeplere ilişkindir. Erkek baba evinde kalarak hem babanın işlerine yardımcı olmaya devam eder, hemde kendi açısından yeni bir ev kurmanın zorlukları 68

altına girmemiş olur. Kızın baba evine yerleşme bu köyde hiç rastlanılan bir durum değildir (Tablo: B-15). Baba evine yerleşen çiftler daha sonra yeni eve geçerek baba evinden ayrılmış olurlar. Çiftlerin yeni eve geçme sebepleri ise en fazla oranla yeni ev yapmaları ya da satın almaları ile baba evinin küçük olmasındından dolayı yapılan değişikliklerdir (Tablo: B-16, B-16.1, B-16.2).

7.2 YUKARI KALAMIŞ KÖYÜNDE EVLİLİK RİTÜELLERİ

Evlenme törenleri bağlı bulunduğu kültür tipinin öngördüğü belirli kurallara ve kalıplara uydurularak gerçekleştirilir. Evlenme; tören, adet, gelenek, görenek ve inanma bakımından zengin bir görüntü çizmektedir.

7.3 KÖYDE EVLİLİK AŞAMALARI

Köyde geleneksel evlilik süreci aşağıdaki gibidir. Evliliğin ilk aşaması olan eş seçiminde genelde kız ve erkeğin birbirinden hoşlanması veya sevmesi vardır. Daha sonra erkek kendi ailesine durumu bildirir. Eğer oğlan kız beğenmeyi ailesine bırakırsa önce çevreden soruşturarak kız aranır. Kız aranırken kızda ve ailesinde ahlaki yapı, maddi durum, fiziki özelliklere bakılır. Erkek ailesi de kızı onaylarsa araya bir aracı konur, bu aracı kızın ailesine oğlumuza kızınızı istemeye geleceğiz der, kız tarafı kabul ederse bir gün kararlaştırılır.

7.3.1 Kız İsteme-Söz Kesme

Kız evinde erkekler eğer oğlanı tanımıyorlarsa oğlanın mesleğini, iyi ve kötü alışkanlıklarını belli etmeden araştırırlar. Kız istemek için oğlanın ailesinden, akrabalarından çevrede saygınlığı ile tanınan kişilerden oluşan bir grupla kızı istemek üzere kız evine giderler. Kız istemeye oğlan tarafı çiçek ve çikolata götürür. Kız istemeye damat adayı gelmez.

69

Gelinlik kız her birinin elini öperek, “hoş geldiniz” der ve kahve yapmak için mutfağa gider. Kız kahveyi getirdikten sonra bir daha misafirlerin yanına gelmez. Erkekler selamlaşıp hatır sorarlar, sohbet ederler. Bu kişiler kız ve erkek evinin en yakın akrabalarıdır. Bu kişiler daha önceden seçilmişlerdir. Daha sonra Allahın emri ile kız istenir.

Kızın verilmesi kesinleşince söz kesilir. Kız evi kabul edildi anlamında söz bohçası verir. Söz kesiminde erkek tarafı kıza mendil, iç çamaşırı, çorap, elbiselik kumaş, terlik, havlu olan bohçayı verir. Kız tarafı da söz bohçasını; mendil, iç çamaşırı, havlu, gömlek, kravat, çorap olan bohçayı verir. Kız tarafı bohçanın üzerine küçük bir cumhuriyet altını takar. Bohçalar karşılıklı verilince söz kesilmiş olur. Odada bulunan kız ve oğlan babasına “Hayırlı uğurlu olsun” şeklinde iyi dilek ve temennilerde bulunurlar. Kız tarafından biri lokum veya şeker ikram eder. Gelin adayı odada bulunan herkesin elini öper. Bu sırada gelinlik kıza takı takılır. Daha sonra nişan zamanı tespit edilerek dağılırlar. Sözden birkaç gün sonra damatla birlikte kız evine tekrar gidilir. Erkek tarafı eli boş gelmez, kayınpeder kıza para verir.

7.3.2 Nişan

Sözün ardından nişana ve tören yapılıp yapılmayacağına karar verilir. Eğer nişana karar verilirse belirlenen güne göre nişan alışverişine gidilir. Nişan alışverişine nişana 3-4 gün kalarak gidilir. Alışverişte kızın ihtiyaçlarına göre eşyalar alınır.

Nişan kız evinde yapılır. Hava güzel ise nişan töreni bahçede yapılır. Nişan günü kız evi oğlan evi tarafından istenilen bohçaları yanında bir tepsi nişan tatlısını oğlan evine gönderir. Oğlan evi de gelen nişan tatlısını komşuya ve akrabaya dağıtır. Nişana gelen erkek tarafı bohçalarını yanında getirir (Foto: 12). Bohçaların yanı sıra meyve, şeker ve çikolatadan oluşan bir tepsiyi ve çiçeklerini de yanlarında getirirler (Foto: 13-14).

70

Tören başlamadan önce davul, zurna çalmaya ve gençler oynamaya başlar, daha sonra kız ve oğlan da onlara eşlik eder (Foto: 15). Kız ve oğlan isteyen herkesle resim çektirir (Foto: 16-17). Ardından daha önceden belirlenmiş olan biri yüzükleri takmak için kız ve oğlanın yanına gelir ve kısa bir konuşma yapar ve yüzükleri takar. Yüzüklerin bağlı olduğu kurdeleyi kesmeye sıra gelir (Foto: 18), makası kurdeleye götürür ve bu makas kesmiyor diye etrafa seslenir, erkek tarafından biri para uzatır (Foto: 19), eğer parayı beğenmezse tekrar makas kesmiyor der, bu paradan memnun oluncaya dek sürer, bu parayı da kız tarafından yüzüklerin bulunduğu tepsiyi tutan kişi alır. En sonunda kurdele kesilir, gençler tebrik edilir ve takı töreni başlar (Foto: 20). Yüzükler bu törende takılarak gençlerin nişanları ilan edilmiş olunur. Takı töreninden sonra herkes oynamaya devam eder (Foto: 21), bu arada kız evinde gelen misafirler için yemekler verilir (Foto: 22-23). Bu arada nişanlanan çiftte tek başlarına başka bir odada yemek yemektedirler (Foto: 24).

Köyde bulunduğumuz sırada bir nişan törenine tanık olduğumuzdan nişan törenini gözleme fırsatımız olmuştur. Bu nişan töreni bir farklılık sergilemektedir. Bu da ilk kez bir Türk- Kürt çiftinin nişanı olmasıdır. Damat Yukarı Kalamışın üst köyü olan Tepeköy dendir. Nişan töreni iki farklı kültürü bir araya getirmiştir. Nişan da hem Tekirdağ adetleri, müzikleri, oyun havaları varken, Doğu Anadolu’nun adetlerini, müziklerini, oyunlarını da görmek mümkün olmuştur. Yalnız dikkat çekici nokta şudur ki köyün yerli halkı nişan törenine katılmamıştır. Köyde yapılan düğün, nişan törenlerine karşılıklı olarak birbirlerini davet etmemektedirler. Bu da hala köyün yerli halkının onları aralarına kabul etmemiş olmasındandır. Köyün yerli halkı Doğu Beyazıtlılar için onlar bizimle komşuluk yapmıyor derken, Doğu Beyazıtlılarda tam tersi köy halkı için böyle düşünmektedirler.

Köyün yerli halkında başlık gibi bir adet bulunmazken, hatta bu adete karşı çıkarlarken Doğu Beyazıtlılarda başlık verme- alma adedi vardır. Başlık bu nişan töreni öncesinde de gözlenmiştir. Kız babası başlık olarak 2 milyar istemiş, oğlan tarafı da 1 milyar vererek işi tatlıya bağlamıştır. Birbirlerinin adetlerine uymaya çalıştıklarını bu olayda da görmekteyiz.

71

7.3.3 Düğün Hazırlıkları

“Düğün evliliğin duyurulması ve toplumsallaşmasını sağlamak ve ailelerin toplumsal statülerini pekiştirmek amacı güden kalıplaşmış törenlerdir” (Emiroğlu, Aydın, 2003: 243). Düğünler genelde yaz sonlarında yada sonbahar aylarında yapılmaktadır. Bu zamanlarda yapılma sebepleri ekonomiyle alakalıdır, tarımla geçinen köy halkı genellikle hasad sonu kazandıkları paralarla düğünlerini yaptıklarını söylemişlerdir.

7.3.4 Çeyiz Serme- Çeyiz Gösterme

Kız evinin düğün tarihinden önce çeyiz adı verilen bir takım eşyaları hazırlayıp alması adettir. Düğünden bir müddet önce damat ve gelin kendi yakınlarından birkaç kişiyle giyecek ve ev eşyası almak için alışverişe çıkarlar. Buna “Çeyiz Düzme” denir.

Çeyiz önce kız evinde serilir ve komşuya, akrabaya gösterilir. Çeyizi görmesi için insanları kapı kapı dolaşarak çağırırlar. Çeyiz kız evinde bir hafta serili kalır. Çeyiz düğün gününe bir hafta kala da oğlan evine gönderilir. Erkek tarafı çeyizi almaya davul zurna ile gelir. Çeyizi almaya gelen arabalara atlet bağlanır bu erkek tarafı olduklarını belirtmek içindir. Çeyiz kız tarafından kişilerce toplanıp dışarıya çıkarılır. Çeyiz sandığının üstüne genelde kızın erkek kardeşi oturur. Para almadan kalkmaz. Hoca dua okur. Hocanın duası bittikten sonra lokum dağıtılır. Lokum dağıtımından sonra davul zurna çalmaya başlar ve iki tarafta karşılıklı oynar. Damat çeyizi almaya gelmez ama çeyizi kendisi karşılar. Çeyiz arabasının gitmesine yakın kıza bir bardak su içirilir. Kız suyu içtikten sonra bardağı kırar. Bardağı kırmasının amacı ailesinden kimsenin kalbini kırmadığı anlamına gelmektedir.

Çeyiz oğlan evine gidince kız ve erkek tarafı oynamaya devam ederler. Çeyizi kız tarafı yerleştirir. Çeyiz yerleştirme aşamasına erkek tarafından kimse katılmaz. Kız tarafı çeyizi yerleştirip kapıyı da kilitledikten sonra anahtarı damada teslim eder ve kız tarafı evine geri döner. Çeyiz bir hafta da oğlan evinde serili kalır. 72

Çeyiz oğlan evinde duvarlara asılır, masalar üzerinde sergilenir. Ve erkek tarafının da görmesi için akraba ve komşular davet edilir.

Çeyizler serildikten sonra gelin evinde hiç bir şey örülmez, dışarıdan gelen kimse de yapamaz. Bunun sebebi ise işler karışmasın diye dir. Eve gelen misafirler ekmek, irmik, şeker getirir.

7.3.5 Kına 7.3.5.1 Kına Dağıtımı

Kına günü yani düğünden bir gün önce kınalar jelatinle kaplı poşetlere konularak paketlenir ve bir tepsiye yerleştirilir (Foto: 25). Kına dağıtımı için bekar kızlar seçilir. Bu kızlar kapı kapı dolaşıp kına dağıtarak düğüne davet ederler (Foto: 26).

Düğün için davetiye de bastırılır ancak bastırılan davetiyeler köy içinde dağıtılmaz, bu davetiyeler uzakta olan kişiler için bastırılır.

7.3.5.2 Kına Gecesi

Köyde kına adedi çok yaygındır. Gelin evindeki bütün hazırlıklar tamamlandıktan sonra kına günü yemekler pişer her gelen misafir yemeğe davet edilir. Öğleden sonra köye davul ve zurna çalan çalgıcılar gelir. Gençler oynayarak kız evine gider. Oynayan gençlerin başından aşağıya ceviz ve fındık atılır. Çalgıcılar köy kahvesine giderek orada çalmaya devam ederler (Foto: 27). Kahvede ki erkekler oynamaya başlar. Kız tarafı da gelen misafirlere yemek ikram etmektedir (Foto: 28). Akşam ezanından sonra davul ve zurna tekrar çalmaya başlar. Bu arada eğlencenin yapılacağı yerde hazırlıklar devam eder (Foto: 29-30).

Gelin davul, zurna eşliğinde evinden çıkarılır, köyün gençleri de oynayarak gelinin çıkışına eşlik ederler. Gelin eğlencenin yapılacağı yere gelir. Köy halkı da yavaş yavaş gelmektedir. Erkek tarafı otobüs ve arabalarla kınanın yapılacağı yere 73

gelirler. Kınayı erkek tarafı beraberinde getirir. Kadınlar ve kızlar en güzel kıyafetlerini giyip en şık takılarını da takarak gelirler. Kadınların oynamaya başlamasıyla kına töreni başlar (Foto: 31-32).

Gelin kına gecesinde özel bir kıyafet giyer (Foto: 33). Evlenecek olan gelin ve damat kendileri için hazırlanan masada otururlar (Foto: 34). Kınanın yakılmasına yakın geline yöresel bir kıyafet olan bindallı giydirilecektir. Kınayı yakmadan önce testi kırma adeti vardır. Bu testinin içine para, şeker, fındık, ceviz, badem ve çiçek konulur. Testi kırmızı bir yemen ile bağlanır. Kadınlar testi ellerinde oynamaya başlar ve testi elden ele dolaşır (Foto: 35-36). Testi sürekli sallanarak kırılıyormuş gibi yapılarak oynamaya devam edilir (Foto: 37). Bu testi gelinin yengesinin elindeyken kırılması gerekir. Gelinin yengesi testiyi kırmak için bir hediye ister. Bu hediyede rakı şişesidir. Rakı şişesini aldıktan sonra bir süre daha oynamaya devam edilir (Foto: 38), bu arada gelin ve damat oyun oynaması için alana getirilir. Ve en sonunda testi yere atılarak kırılır. Etrafa saçılanları çocuklar toplamak için alana koşar. Kadınlar oynamaya devam ederler.

Gelin kına yakılması için hazırlanmaya başlar, geline bindallı giydirilir. Ayaklarına kırmızı patik giydirilir, omuzlarına kırmızı bir yemen atılır (Foto: 39). Daha sonra o yemenle kızın yüzü örtülür. Geline kınayı yakacak kişiler kollarına kırmızı yemen bağlarlar. Bu kızların analı-babalı olması gerekmektedir uğursuzluk getirmesin diye (Foto: 40). Bir kabın içine buğday konularak gelen misafirlere dolaştırılır. Misafirler buğdayın içine para atarlar, bu bereket fazla olsun diye yapılır. Buğday konulan bu kaba mumlar eklenir ve mumlar yakılır (Foto: 41). Sonra kızlar gelini alarak davul zurna eşliğinde meydana getirir ve halka yapılarak oynanmaya başlanır (Foto: 42).

Kına yakılacağı zaman gelini bir sandalyeye oturtup yüzünü kırmızı yemen ile örterler (Foto: 43). Gelin bu sırada ağlamaya başlar eğer ağlamazsa ayıplanır ve kınanır. Gelinin yakasına altın para takılır. Gelinin eline peçete koyularak üstüne kına yakılır (Foto: 44). Gelinin ellerini, gelinin çeyiz sandığından çıkarılan oyalı kına bezleriyle sararlar (Foto: 45). Daha sonra gelin 3 kez havaya kaldırılıp indirilir (Foto: 74

46-47). Kına yakılırken kızlar kına vurma türküsünü söylerler. Ve oynanmaya devam edilir (Foto: 48). Misafirlere lokum ikram edilir.

Kına bittikten sonra kızlar gelinle birlikte gelinin evine giderler. Orada gelinin parmaklarına ve avucuna ve ayağına gerçek kına yakılır. O gece gelinden önce uyuyan kızın yüzüne tencerenin karası sürülür. Sabah erkenden erkek tarafı gelir ve gelinin kınaları yıkanır.

7.3.6 Düğün

Düğün sabahı gelin ve genç kızlar gelinin kınasını yıkamak için erkenden kalkarlar. Gelinin ayakları evde yıkanır, elleri de köydeki çeşmelerde yıkanır. Gelin bu çeşmelerin başına sırayla götürülür ve bu çeşmelere para atılır (Foto: 49-50-51). Gelinin çeşmelere giderken ve çeşmelerden dönerken oynaması gerekmektedir (Foto: 52).

Gelin saçının yapılması için kuaföre götürülür. Bu arada kız evinde gelen misafirlere yemek verilmektedir. Gelin kuaförden çıktıktan sonra büyük bir konvoyla evine gelir. Köyün gençleri gelinin gelmesini köyün girişinde davul, zurna eşliğinde beklemektedirler (Foto: 53).

Köyde bütün gün davul ve zurna çalmaya devam eder. Köyün gençleri de müziğe eşlik eder (Foto: 54). Gelin son kez baba evine girer. Evdeyken babası tarafından beline küçük boncuklarla süslenmiş kırmızı kurdele takılır. Ardından yüzünü örtmek için kırmızı bir yemen omuzlarına koyulur (Foto: 55). Bu arada iki büyük bıçak odaya getirilir. Gelinin babası bu bıçakları gelinin başında çapraz gelecek şekilde tutar. Bunun yapılma sebebi gelinin tıpkı bu demir gibi güçlü ve kuvvetli olması içindir. Gelin abisi tarafından odadan çıkarılır (Foto: 56).

Damada üzerine dantel geçirilmiş küçük bir yastık verilir. Bu yastığa müjde yastığı denilir. Gelin kayınvalidesi tarafından evden çıkarılır. Gelin evden çıkarken 75

gençler bahçede oynamaya devam ederler, bu arada gençlerin başlarından aşağıya şeker ve buğday atılır.

Gelinin arabaya bindirilmesinden (Foto: 57) sonra gençler bir alay oluşturur ve arabanın önünde oynamaya devam ederler (Foto: 58). Gençlerden birinin elinde Türk bayrağı ve havlu vardır. Gençler arabanın önünde oynayarak arabanın köyde çıkmasına izin vermezler (Foto: 59). Amaç bizden kız zor alınır anlamına gelmektedir. Arabanın önünde biraz oynayıp yere masa kurulur masada içki ve vardır gençler oyuna ara verip içki içmek için yere otururlar. Sonra tekrar ayağa kalkıp oyuna kaldıkları yerden devam ederler. Gelin arabası da arkalarından yavaş yavaş ilerler. Daha sonra tekrar müzik durur, gençler yere oturup içki içmeye tekrar devam ederler. Bu düzen yaklaşık 2 saat kadar devam eder. Gençler ne zaman arabanın köyden çıkmasına izin verirlerse müzik durur, herkes arabalara biner ve düğün salonuna doğru yol alır.

77

8.BÖLÜM GÖÇ

“Kişilerin hayatlarının gelecekteki kısmının tamamını veya bir parçasını geçirmek üzere, tamamen yahut geçici bir süre için, bir iskan ünitesinden diğerine yerleştirmek kaydıyla yapılan coğrafi yer değiştirme olayıdır” (Akkayan, 1979: 21).

Göç olgusuna Yukarı Kalamış köyü için baktığımızda göçün nedeninin hep ekonomik kaynaklı olduğunu görürüz. Köydeki iş olanaklarının yetersizliği, tarım ve hayvancılıktan yeterince faydalanamama köy insanını göçe yönlendirmektedir. Göç eden insanlar köyün yerli halkının çocuklarıdır. Köy halkı kısa süreli göçler gerçekleştirmiş olsalar da köylerini çok sevmekte olup, köylerinden çok memnundurlar ve köylerinden ayrılmayı düşünmemektedirler.

Bunun yanı sıra köy geçmişte göç te almıştır. Köye göç eden halk Ağrı- Doğu Beyazıt’tan gelen kesimdir. Doğu Beyazıtlılar ilk kez 1990 yılında Yukarı Kalamış köyü ile tanışmışlardır. Aralarından birinin iş amaçlı Tekirdağ civarına gelmesi ile bu tanışma başlamış, daha sonra bu kişinin Ağrıda ki akrabalarına, kardeşlerine telefon ederek onları buraya davet etmesiyle Doğu Beyazıtlı hanelerin buraya göçü gerçekleşmiştir.

Ağrıdan çıkıp buraya gelme nedenlerine baktığımızda ise hepsinin gelme sebeplerinin ekonomik amaçlı olduğunu görüyoruz. Ama tek sebebin bu olmadığını; buranın daha rahat ve huzurlu olması, kan davalarının burada olmamasının da ayrıca bir etken olduğunu söylemişlerdir.

Köye ilk geldiklerinde köy halkının onları burada istememesi sonucu çok zor günler geçirdiklerini, köylünün onlara toprak vermemesi sonucu ev yapamadıklarını 4 hane bir evde yaşamak zorunda kaldıklarını, daha sonra köy halkının yavaş yavaş yumuşaması ve onlarında kendilerini kabul ettirmesi ile aralarının düzeldiğini ve köyde daha rahat yaşamaya başladıklarını söylemişlerdir. 78

Göç eden herkes birbirleriyle akrabadır. Köy halkı onların sadece kendi içlerinde komşuluk yaptıklarını söylerler, Doğu Beyazıtlı kadınların bir kısmının Türkçe konuşamaması da komşuluk ilişkilerini engelleyen bir unsurdur. Doğu Beyazıtlı halk artık kendilerini buraya ait hissetmektedirler ve ‘biz artık buralıyız’ demektedirler. Ve kendi memleketlerine dönmeyi düşünmemektedirler. Bu bölümde köyün kadınları ile ilgili göç olgusuna değinilecektir.

8.1 KONUŞULAN KADINLARIN DOĞUM YERİ VE MEMLEKETİ

Konuşulan kadınların doğum yeri ile memleket durumlarına baktığımızda 26 kadınının doğum yeri ile memleketinin aynı olduğu, 19 kadının ise farklı olduğu görülür (Tablo: C-1). Bu durum Grafik 7 de gösterilmiştir.

Doğum yeri farklı olanlara baktığımızda ise sadece 3 kişinin yurt dışı doğumlu diğerlerinin yurt içi doğumlu olduğunu görürüz. Yurt içi doğumlu olanlardan % 62,5 i Doğu Anadolu, % 25,0 i Karadeniz doğumlu, % 12,5 i de Marmara bölgesi doğumludur (Tablo: C-2). Yurt dışı doğumlu olan 3 kadının ise 2 si Bulgaristan doğumlu iken 1 ide Romanya doğumludur ( Tablo: C-2.1).

Memleketi ve doğum yeri farklı olan kadınlara sorduğumuzda hepsinin memleket olarak Yurt içini kabul ettikleri görülür (Tablo: C-3). Yurt içini kabul edenlerin % 89,5 gibi bir oranın Marmara bölgesini kabul ettiği, % 10,5 inin Karadeniz bölgesini kabul ettiği görülür (Tablo: C-3.1). Burada da görüleceği gibi Doğu Beyazıt’tan gelmiş bütün kadınlar bu köyü memleket olarak kabul etmektedirler. Neden burayı memleket olarak görüyorsunuz? sorusuna kadınların verdiği yanıt burada yaşadığım için, bütün akrabalarım burada, burada doyuyorum ve burayı seviyorum şeklindedir.

Yukarı Kalamış dışı doğumlu olan 33 kadın vardır, bu kadınlar % 73,3 gibi bir oranı oluştururken, % 26,7 gibi bir oranla bu köyde doğduğunu söyleyen 12 kadın vardır (Tablo: C-4). Konuşulan kadınların köye ilk geldikleri yaş ortalaması 20,9 dur 79

(Tablo: C-4.1). Köydeki evliliklerin yönü dışa dönük olduğundan bu köye gelen kadınların en fazla gelme sebebinin evlilik amaçlı olduğunu dolayısıyla yalnız geldiklerini görüyoruz. Ekonomik nedenlerden dolayı bu köye yerleşme ikinci sırayı almaktadır (Tablo: C-5, C-6).

80

81

9.BÖLÜM DOĞUM

9.1 DOĞUM

“Döllenmiş yumurtadan gelişen canlının, embriyon ve dölüt evresindeki gelişmesini tamamlayarak döl yatağından çıkması ve anne vücudundan ayrılmış bağımsız bir birey olarak, dış dünyada yaşamaya başlamasıdır. Doğum sözcüğü yalnızca bebeğin yada yavrunun dünyaya gelişini değil, annenin, döl yatağında taşıdığı yani canlıyı dünyaya getirme eylemini de kapsar”(Ana Britannıca, 1994, cilt 10, syf: 267).

Bu bölümde Yukarı Kalamış köyündeki kadınların doğum ile ilgili adetlerini, köyde doğum ve çocuk olgusunu, köyde doğum ile ilgili var olan adet ve inanışlara yer verilecektir.

9.1.1 Gebelik Durumu

Köyde görüşülen 45 kadından 45 ininde hamilelik tecrübesini yaşamış olduğunu görüyoruz (Tablo: D-1). Köyde çocuk doğurmak çok önemli bir olgudur. Köyde çocuk doğuramadığı için eşini bırakan birileri varken bunun yanında evliliğinin üstünden epey bir zaman geçtikten sonra hamile kalan kadınlarını sabırla bekleyen ve bunu çok olağan bir durum olarak karşılayan erkekler de vardır. Konuşulan kadınlar içinde araştırmanın yapıldığı sırada gebelik yaşayan kadın bulunmamaktadır (Tablo: D-3).

Konuşulan kadınların evlendikten ne süre sonra gebe kaldığına baktığımızda ilk 29 gün içinde yanıtını veren iki kişi olmuştur (Tablo: D-2). Diğer kadınlar evliliklerinin çeşitli aylarında gebe kalmışlardır, ama en fazla gebe kaldıkları aya baktığımızda bu aylar 1 ila 5 ay arasındaki dilimdir ve bu aylar 82

arasında gebe kalan kadın sayısı 25 tir ve aylar içindeki en yüksek dilimi oluştururlar (Tablo: D-2.1).

9.1.2 İlk Gebeliğin Sonucu

Konuşulan kadınlardan sadece 2’si ilk gebeliğinin sonucunda düşük yapmıştır. Diğer 43 kadının ilk gebeliğinin sonucu canlı doğumdur (Tablo: D-3). Canlı doğumun ne olduğuna bakacak olursak çocuğun bütün organlarıyla annesinden ayrılmış olması ve doğduğu anda bir an için bile olsa yaşam belirtileri göstermiş olmasıdır. Düşük yapan iki kadının çocuğunu kaybetmesinden hemen sonra tekrar hamile kaldığı ve canlı doğum yaptığını tablo D-4 ile D-10.1 e baktığımızda tabloların ortalamasının aynı olmasından anlayabiliriz.

9.1.3 İlk Gebelik Yaşı

9 sene önceki araştırmada konuşulan kadınların ilk gebelik yaşının 19,7 olduğunu bugün ise konuşulan kadınların ilk gebelik yaş ortalaması 19,9 olduğunu ve değişmediğini görüyoruz. Doğum yapan kadınlara baktığımızda en düşük gebelik yaşının yaşlı nüfusta olup 14 yaş olduğunu, en yüksek gebelik yaşınında genç nüfusta olup 27 yaş olduğunu görmekteyiz. Bu durum bize genç ve yaşlı nüfusu kıyasladığımızda gebelik yaşının yükseldiğini göstermektedir (Tablo: D-4).

14 yaşında doğum yapan kadının evlilik hikayesi oldukça ilginçtir. Bu kadın eşinin ikinci eşi olup daha çocuk denecek yaşta zorla evlendirilmiş bir kadındır. Bu kadının eşi başka biriyle evlendiği gece düğünün basılıp ilk eşinin kaçırılması sonucu daha evlenmeden bekar kalan bir erkektir. İlk eşinin kaçırılması sonucu o zaman 13 yaşında olan bu kadınla evlendirilmiştir. Bu 13 yaşındaki küçük kız düğünü basıp ilk eşini kaçıran kişinin kardeşidir. Yani bu kız karşılık olarak verilmiştir. Ve bu kız evlilik ile ilgili hiçbir aşama gerçekleşmeden evlendirilmiştir.

83

9.2 KADINLARIN HAMİLE KALMA SAYISI

Köyde kadınların hamile kalma sayısı ortalama olarak 4,6 dir. En düşük hamile kalma sayısı 1 iken en yüksek hamile kalma sayısının 13 olduğunu ve her ikisinin de genç nüfusta yer aldığını görüyoruz. Yaşlı nüfusta ise en az hamile kalma sayısı 2 olup en fazla hamile kalma sayısı da 10 dur (Tablo: D-5).

Kadınların okur yazar olma durumlarına göre çocuk sahibi olma sayısına baktığımızda okur yazar olmayan kadınların okur yazar olan kadınlara göre daha fazla sayıda çocuk sahibi olduğunu görürüz. Bu bize okur yazar olmanın yani eğitimin az da olsa kadınlarımızı etkilediğini ve daha bilinçli insanlar yaptığını göstermektedir (Özel Amaçlı Tablo: 2).

9.3 KÜRTAJ, DÜŞÜK, ÖLÜ DOĞUM YAPMA ORANI

Köydeki kadınların kürtaj, düşük ve ölü doğum yapma oranlarına bakmadan önce bu kavramların ne olduğunu açıklamak gerektiğini düşünüyorum.

Kürtaj; anne karnındaki ceninin tıbbı müdahale ile alınması, Düşük; ceninin kendiliğinden anne rahminden uzaklaştırılması, Ölü doğum ise anne rahminde tüm gelişimini tamamlamış bebeğin herhangi bir sebeple dünyaya cansız gelmesidir.

Konuşulan kadınların kürtaj yaptırma sayısına baktığımızda 8 inin kürtaj yaptırmış olduğunu bunun 6 sının genç nüfusta, 2 sininde yaşlı nüfusta olduğunu (Tablo: D-6), Düşük yapma sayısına baktığımızda ise gene 8 kişinin düşük yaptığını bunun 4 unun genç nüfusta, 4 ününde yaşlı nüfusta olduğunu , (Tablo: D-7) Ölü doğuma baktığımızda ise ölü doğum yapan sadece 1 kadının olduğunu bunun da genç nüfusta yer aldığını görürüz (Tablo: D-8). Geçmişe oranla bu sayının azaldığı görülür. Geçmişte 8 kadının ölü doğum yapmış olduğunu görürüz bu da bize artık kadınlarımızın hamilelik boyunca sağlıklarına daha dikkat ettiklerini göstermektedir.

84

9.4 KÖYDE İKİZ, ÜÇÜZ DOĞUM ORANI

Köyde sadece 6 kadın bir doğumda birden fazla çocuk dünyaya getirmiştir. Bu 6 kadının 6 sı da bir doğumda iki çocuk doğurmuştur (Tablo: D-9).

9.5 CANLI DOĞUM ORANI

Köydeki kadınların hepsi canlı doğum yapmıştır. Gençlerde canlı doğum yapma oranı 3,7 iken yaşlılarda 4,5 tir (Tablo: D-10, D-11).

9.5.1. Doğan Bebeğin Cinsiyeti

Hanelerde sadece kız çocuğuna sahip olma oranı 15,6 sadece erkek çocuğa sahip olma oranı 13,3 iken, kız ve erkek çocuğa birlikte sahip olma oranı 71,1 ile en yüksek oranı oluşturur (Tablo: D-10).

Köyde konuşulan kişilerle elde edilen izlenim sonucu özellikle şu cins çocuğumuz olsun diyen kişi sayısı yok denecek kadar azdır. Karadeniz ve Doğu da çok fazla gözlenen erkek çocuk merakı bu köyde yoktur. Konuşulan çoğu kişinin sağlıklı olsunlar da erkek, kız olsun fark etmez dedikleri gözlenmiştir.

9.5.2 Doğan Bebek Sayısı ve Cinsiyeti

Köyde toplam 190 bebek dünyaya gelmiştir. Bu bebeklerin 93 unun erkek 97 sininde kız olduğunu ve 90 bebeğin genç nüfusa sahip hanelerde doğduğunu 100 bebeğinde yaşlı nüfusa sahip hanelerde doğmuş olduğunu görmekteyiz (Tablo: D-12, D-13, D-14).

85

9.6 ÇOCUK ÖLÜMÜ

Köyde çocuğu ölen 19 hane bulunmaktadır. Yaşlı nüfusta çocuğu ölen kişi sayısı 54,5 ile 12 olup, genç nüfusta çocuğu ölen kişi sayısı da 30,4 ile 7 kişidir (Tablo: D-15).

Ölen toplam çocuk sayısına baktığımızda Yaşlı nüfusta ölen çocuk sayısının 22, genç nüfusta 10 olduğunu görürüz (Tablo: D-16). Bu oranın yaşlı nüfusta fazla olması ölümlerin bir kısmının çocuk yaşta değil de ileriki yaşlarda olmasındandır. Köyde konuşulan yaşlı kadınlardan birisinin kızının 42 yaşında beyin kanaması sonucu ölmesi buna bir örnektir.

Kız ve erkek çocuk ölümüne baktığımızda ölen erkek sayısı 17 iken kız çocuğun ölme sayısı 15 tir (Tablo: D-17, D-18). Genç nüfustaki bebek ölümleri bize şunu gösterir ki o da ölen erkek çocuk sayısı 8 iken ölen kız çocuk sayısı 2 dir, bu da kız bebeklerinin erkek bebeklere nazaran daha fazla yaşama şansları olduğu tezinin bu köy için de doğru olduğunu gösterir.

Şimdide Yukarı Kalamış Köyündeki kadınların doğum ile ilgili adet ve inanışlarına yer verilecektir.

9.7 DOĞUM İLE İLGİLİ ADET VE İNANIŞLAR

Toplum yaşamında doğum olayına verilen büyük önem, eskiden beri bütün halklarda doğumla ilgili pek çok gelenek ve göreneğin doğmasına yol açmıştır. Yukarı Kalamış köyü de buna çok güzel bir örnektir.

Doğum yapan anneye yardım için genelde yanında annesi veya kayınvalidesi kalır. Anne bir hafta kadar yatakta istirahat eder.

86

Kayınvalide yada gelinin annesi yeni doğum yapan annenin yanından 40 gün boyunca ayrılmazlar. İnanışlarına göre anne ve bebek 40 günlük oluncaya kadar yalnız bırakılmaz. Bunun sebebi de kötü ruhların bebeği çalmaması içindir. Ayrıca gene kötü ruha olan inançları yüzünden anne 40 gün boyunca aynaya baktırılmaz. 40 gün boyunca aynalar ters çevrilir. Ayrıca 40 gün bebek dışarıya çıkarılmaz, sebebi sorulduğunda bunun iyi bir şey olmadığı, nazardan korkulduğu söylenir. Ama mutlaka dışarı çıkarılması gerekiyorsa bebeğin yanında Kuran yada bir parça ekmek taşınır.

Bebeğin göbek kordonu kız çocuğu ise evin damına, erkek çocuğu ise okulun bahçesine gömülür. Eskiden kız çocuklarının göbek kordonu hep dama gömülürmüş bunun sebebi de kızın edepli ve uslu olması ve evden dışarı çıkmaması içinmiş. Artık kız çocuklarının da kordonu okul bahçesine gömülmeye başlanmış. Göbek kordonunun okul bahçesine gömülme sebebi çocuğun okuması içindir.

İlk doğan çocuk için her iki tarafta çeyiz yapar, bebek 7 günlük olunca da mevlit yapılır, mevlitten önce bebek için yapılan çeyiz annenin istirahat ettiği odada sergilenir, duvarlara asılır. Mevlit için gelen misafirler bebeğe hediyelerini getirir bir yandan da bebeğin çeyizini görmüş olurlar (Foto: 60). Mevlitte tavuk, pilav, pasta ve loğusa şerbeti ikram edilir. Mevlitten sonra serilen kıyafetler kaldırılır. Bu adet sadece ilk bebek için geçerlidir, ikinci bebeğe bu tarz aşamalar yapılmaz. Daha sonra doğan bebekler için akrabalar ve komşular sadece hediye ve takı getirir.

Bebek haftada iki gün yıkanır, bu günler Pazartesi ve Perşembedir bu günler de yıkanma sebebi bu günlerin mübarek olduğuna inanılmasıdır. Bebek yıkandıktan sonra bir tutam tuz vücuduna sürülür. Bu büyüdüğünde terinin kötü kokmaması içindir. Bebeği yıkadıkları suyu bahçede açılan bir çukura dökerler, her seferinde bu su aynı yere dökülür, su asla o çukurdan başka yere dökülmez, dökülürse çok büyük günah işlenmiş olunacağına inanılır. Bu bebeğin bezleri içinde geçerlidir.

87

Bebeğin isminin 7 gün içinde kulağına Kuranla okunması gerekir. Bebek 40 günlük olunca Kırk Uçurma Adedi yapılır. Bu günde bebek komşu ve akrabalara götürülür.

Bebek kendi başına oturmaya başladığında önüne bir sofra kurulur, bu sofraya altın, makas, tarak, Kuran gibi eşyalar konur. Bebek ilk önce hangisini seçerse ilerde seçtiği eşyayla bağlantılı olan bir mesleği yapacağı düşünülür. Bebek eğer altını eline almışsa ilerde çok zengin, makası eline almışsa dikiş hocası, tarağı eline almışsa kuaför, Kuranı eline almışsa hoca olacağına inanılır. Bebek seçimini yaptıktan sonra turtalar yenir. Bu turtaya 6 Ay Turtası denir. 6 ay turtası denme sebebi bebeğin kendi başına oturması 6 aylıkken olduğu içindir.

Bebek ilk adımı attığında çörek yapılır, buna da İlk Adım Çöreği denir. Bütün akrabalar çörek yemeğe davet edilir.

Bebeğin ilk dişi çıktığında kaynatılmış buğday taneleri bebeğin kafasından aşağıya serpilir. Daha sonra kafasında kalan buğday taneleri ipe geçirilir. Bu adet dişleri ipte dizili olan buğday taneleri kadar düzgün olsun diye yapılır, daha sonra bu ip bebeğin omzuna asılır.

Saçı kesilen çocuğun kesik saçı camiye veya okula götürülür. Böylelikle çocuğun zihninin açılacağına, okumuş olacağına inanılır.

Küçük çocukların altı aylık oluncaya kadar tırnakları kesilmez, kesmeden kendiliğinden dökülsün diye tırnakları una batırılır.

Çocuk yürümeye başlasın diye ikiz kardeşler tarafından koltuk altlarından kapı eşiğinde tutulup sallandırılmasının faydasına inanılır.

89

10.BÖLÜM SÜNNET

10.1 SÜNNET

“Sünnet erkek cinsel organının ucundaki derinin bir bölümünün yada tümünün kesilmesidir”(Ana Britannıca, 1990, clt: 20, syf: 186).

“Sünnet erkek cinsel organına yönelik en yaygın ve en çok bilinen operasyondur. Sünnet aynı zamanda en zararsız mütilasyondur. Sünnetin yapılışında bir kültürden diğerine farklılıklar gözlenir. Sünnetin yararlı ve sağlıklı bir uygulama olduğu görüşü bazı toplumlarda benimsenmiştir. Sünnetin ritüel yönü Yahudilerde ve Müslümanlarda günümüze kadar korunmuştur” (Özbek, 2000: 368).

10.2 YUKARI KALAMIŞTA SÜNNET

Yukarı Kalamış köyünde konuşulan hanelerden 36 hanenin sünnet olan çocuğunun olduğunu görüyoruz. 7 hanenin sadece kız çocuğu varken, 2 hanenin de sünnet olan çocukları yoktur. Sünnet olmayan iki çocuktan birinin yaşlı hanede olması bu çocuğun sünnet olmadan ölmesi, ailenin de bir daha erkek çocuğunun olmamasındandır (Tablo: E-1).

Bir haneye ait sünnet olan çocuk sayısı ortalama olarak iki olarak gözükmektedir. Bu durum doğal olarak erkek çocuk sayısı ile bağlantılıdır (Tablo: E- 2).

Araştırmada hanelerin ilk ve son erkek çocukları baz alındığından, ilk ve son erkek çocuklarla ilgili yorumlar yapılacaktır.

90

İlk ve son erkek çocukların sünnetlerine genelde çocukların anne ve babası birlikte karar verirler. Ama babaların tek başına karar verme oranları daha yüksektir (Tablo: E-3, E-5).

İlk erkek çocuğun sünnet olma yaşı ilkokul çağına düşmektedir. İlk çocuklar ortalama 7 yaşında sünnet ettirilirken (Tablo: E-4.1), birden fazla erkek çocuğu olan haneler çocuklarını birlikte sünnet ettirdiklerinde çocukların sünnet yaşı farklı olabilmektedir. Bu şekilde olduğunda ilk erkek çocuğun sünnet yaşı yükselirken, küçük olanın sünnet yaşı düşmektedir. Son sünnet olan çocuğun sünnet yaşına baktığımızda ortalama 5 yaşında sünnet olduklarını görürüz (Tablo: E-6.1).

Erkek çocuklarını ilk bir ay içinde, yada ilk bir yıl içinde sünnet ettiren hanelerde bulunmaktadır. Bu hanelerin hepsi Doğu Beyazıtlı hanelerdir (Tablo: E-4, E-6).

Köyde sünnet tören ve eğlencelerle yapılır. Köyde sünnet düğününe çok önem verildiği göze çarpar. Köyün yerli halkı sünnet törenine çok önem verip, imkanları varsa sünnet töreni yaparken, Doğu Beyazıtlı hanelerde bu adetin hiç olmadığını görürüz. Bu yüzdendir ki Doğu beyazıtlı haneler çocuklarını doğdukları ilk bir ay içinde yada bir yaşına kadar geçen süre içinde hiçbir kutlama olmadan sünnet ettirirler (Tablo: E-7, E-9).

Sünnet törenleri büyük oranda evde, hava sıcaksa bahçede yapılır. Köyde maddi durumu iyi olmayan birkaç hanenin belediyenin sunduğu imkanlarla çocuklarını sünnet ettirdiğini görmekteyiz (Tablo: E-7, E-9).

Sünneti gerçekleştiren kişi her iki çocuk içinde % 100 oranında diplomalı sünnetçidir (Tablo: E-8, E-10). Hanelerin hepsi diplomasız sünnetçilerin çok tehlikeli olabileceğini söylemişlerdir.

Sünnet olan ilk ve son çocuk için yapılan aşamalara baktığımızda fark gözükmemektedir. Sadece ilk çocuk için düğün yapma oranı ilk çocuğa nazaran daha 91

yüksektir. Her iki çocuk içinde tercih edilen kutlama şekli mevlittir. Çoğu haneler düğünle mevlidi birlikte yaparken sadece mevlit yapan hanelerde mevcuttur (Tablo: E-11, E-11.1, E-13, E-13.1).

Konuşulan kadınların ilk sünnet olan çocuk sayısı 36 iken son sünnet olan sayısı 25 idi. Bu çocuklardan toplam 39 una sünnet düğünü yapılmıştır. Sünnet düğünü yapan tüm haneler % 100 oranında düğüne davet yapmışlardır (Tablo: E-12, E-14). Düğüne davet köy içindeki halka okuyucu tutulması yada cami hopörlerinden yapılan duyuru ile, köy dışındakilere davetiye bastırarak haber verme şeklinde olur (Tablo: E-12.1, E-14.1). Köy içindekilere haber veren okuyucu kadın tarafından kına dağıtılarak düğüne davet yapılmaktadır.

Sünnet olan çocuklara takı takılma oranına baktığımızda ilk sünnet olan çocuğa % 52,8 ile, son çocuğa oranla daha fazla takı takıldığı görülür (Tablo: E-15, E-17). Çocuklara en fazla cumhuriyet altını takılmaktadır (Tablo: E-16, E-18).

Çocukların sünnetinde fotoğraf çektirme oranına baktığımızda hanelerin ilk çocuklarının fotoğrafını çektirirken, son çocuklarının fotoğrafını çektirmediği görülür (Tablo: E-23, E-24). Video çekiminde ise sadece 1 hanenin bu işlemi yaptırdığını görürüz (Tablo: E-25).

93

11. BÖLÜM BESLENME

11.1 BESLENME

“Beslenme; canlıların gelişmeleri ve yaşamalarını sürdürebilmeleri için gerekli olan besin ve yiyecek maddelerini dış ortamdan alıp kullandıkları süreçtir” (Ana Britannıca, 1994, clt: 5, syf: 221).

İnsan toplumlarında gıda iki temel noktada önemlidir. Önce insanın beslenmesi yönünden biyolojik ihtiyacını temin ettiği için gereklidir. İkinci olarak, toplumsal ilişkilerin doğumunu ve devamını sağlaması bakımından önemlidir. İnsanoğlu gıdasını hayvanlar gibi almaz. İştah açıcı şekilde hazırlar ve sunar. Belirli kurallara göre yer, başkalarına ikram eder, davetler verir, dinsel şölenler tertipler ve gıdayı böylece takdim eder. Bütün bu süreçler bir gıda birimi kompleksi oluşturur. Her toplumun bu alanda kendine has bir kültür kompleksi vardır (Saran 1993: 279- 280).

Bu bölümde de Yukarı Kalamış köyünün Beslenme ile ilgili kültür kompleksleri anlatılacaktır. Kırsal yaşamda beslenmeyi biçimlendiren en önemli faktör çevre koşullarıdır. Çevre koşullarının yarattığı imkanlar sonucu yetiştirilen ürünler kırsal yaşamdaki besin kaynaklarını oluşturur. Yukarı Kalamış ta toprağın bağcılığa ve zeytinciliğe uygun olması burada bu ürünlerin çok yetiştirilmesine sebep olmuştur.

11.1.1 Günlük Gıdalanma

Yukarı Kalamış ta beslenme öğünlerine baktığımızda en önem verdikleri öğünün kahvaltı ve akşam yemeği olduğunu görürüz (Tablo: F-1, F-2). Öğle veya ikindi yemekleri geçiş tirilse de sabah ve akşam yemeğinde böyle bir şeyin söz konusu olmadığı köyde kaldığımız sırada gözlenmiştir. 94

Kahvaltıda yenilip içilenlere baktığımızda hanelerin kahvaltıda ortalama 9 çeşit ürün yediğini görüyoruz (Tablo: F-3, F-4). Kahvaltıda çay, her iki mevsimde de süte nazaran daha fazla tercih edilir. Süt tüketiminin az olmasının sebebi köyde süt elde edilecek hayvan sayısının az olmasındandır. Süt tüketen hanelerde genelde keçisi olan hanelerdir. Ayrıca hayvandan elde edilen sütün peynir ve yoğurt yapılması da sütün kahvaltıda daha az tüketilmesinde diğer bir etkendir.Yazın kahvaltıda çorba içimi 3,1 gibi bir oranken kışın bu oranın 6,8 e yükseldiğini görmekteyiz. Kızartma ve salatanın her iki hane başkanları tarafından kahvaltıda tercih edilen bir yiyecek olduğunu görmekteyiz.

Genç hanelerde yağ yeme oranı yüksekken yaşlı hanelerde yağ yeme oranının daha az olduğu görülür. Bu durum yaşlı hane başkanlarının hastalıklardan uzak durmak istemesindendir; bu konuşulan yaşlı kadınlardan birkaçının keşke yiyebilsek demelerinden anlaşılmıştır. Peynir ve zeytin her iki hane başkanları içinde vazgeçilmez bir kahvaltı çeşididir. Köyde zeytincilik yapıldığından zaten her hane kendi zeytinini üretip tüketmektedir. Şarküteri ürünlerinin her iki grupta da düşük olduğunu görürüz, bunun sebebi de bu ürünlerin pahalı olmasındandır (Tablo: F-3.1, F-4.1).

11.1.2 Köyde Yemeklerin Nerede Yenildiği

Köydeki hanelerin yemeklerini nerede yediğine baktığımızda yer sofrasıyla masanın birlikte kullanma oranının daha yüksek olduğu görülür (Tablo: F-5). Haneler kendi içlerinde yemek yediklerinde yer sofrasında yemek yerken, misafir geldiğinde masada yemek yedikleri gözlenmiştir.

11.3 KÖYDE EKMEK TEMİNİ

Köyde ekmek genelde evde yapılmaktadır. Yaşlı hanelerde ekmeği satın alma oranı gençlere nazaran daha yüksektir (Tablo: F-6, F-7). Lezzet açısından hemen hemen bütün haneler ev ekmeğini tercih ettiklerini, ekmek yapmaya vakit 95

bulamadıklarında yada misafir gelmesi durumunda dışarıdan satın aldıklarını söylemişlerdir.

11.4 KÖYDE ET TÜKETİMİ

Köyde bütün hanelerin et tükettiği, en çok ta beyaz etin ve su ürünlerinin tercih edildiği görülmüştür (Tablo: F-12, F-12.2). Beyaz etin ve su ürünlerinin kırmızı ete nazaran daha ucuz olması bu ürünlerin tüketiminin daha fazla olmasına sebep olmuştur. Konuşulan kadınlar av etini de çok sevdiklerini ama bulamadıkları için yiyemediklerini söylemişlerdir. Bu durum Grafik 8 de gösterilmiştir.

11.5 KÖYDE YAPILAN GIDA MADDELERİ

Köydeki bütün kadınlar kışın tüketilmek üzere gıda maddeleri hazırlarlar (Foto: 61). Kadınlar tarafından ortalama 7 tür gıda maddesi yapılır. En fazla oranda evde yapılan gıda turşudur. Turşuyu, salça, reçel, erişte-makarna ve izler (Tablo: F-14, F-15). Bu gıda maddelerinin saklanmasında kullanılan başlıca ambalaj malzemeleri teneke kaplar, plastikten yapılmış çeşitli kaplar ve cam kaplardır. Cam kaplar gıda saklanmasında daha çok tercih edilir. Cam yiyecekleri bozmadıkları, içinde ne olduğunun görünmesi ve defalarca kullanımı mümkün olduğundan tercih edilirler.

11.6 KÖYDE YAĞ TÜKETİMİ

Yemeklerde kullanılan yağa baktığımızda sadece katı yağ tüketen hiçbir hanenin olmadığını, sıvıyağ kullanımının çok olduğunu ve en çok ta tercih edilen sıvıyağın zeytinyağı olduğunu görürüz. Zeytinyağının diğer Ayçiçek ve Mısırözü yağına oranla tercih edilme sebebi zeytinyağının daha sağlıklı olmasındandır (Tablo: F-16, F-17). 96

97

12.BÖLÜM SAĞLIK

Köyde sağlık sorunlarının çözümü için köyde sağlık ocağı olmadığından Şarköy’deki veya Mürefte’deki sağlık ocaklarına gidilir. Köyde düzenli ulaşım olmadığından sağlık ocağına bile gitmek sorun olmaktadır. Ulaşım köyün yukarısında bulunan Tepeköy’den minibüsün kalkmasıyla ya da köyde arabası olan kişilerin yardımları ile yapılabilmektedir.

Köy halkının sağlık sorunlarının çözümünde kendi yöntemleri de vardır. Bu yöntemlerden bir kaçını örnek vermek gerekirse;

 Mide hastalığında ısırganlar toplanır, kurutulur, ufalanır, balla karıştırılır. Bu karışım sabahları aç karnına midesi ağrıyan kişiye 1 kaşık olmak suretiyle verilir.  Bademcik şişkinliğinde kuru tarhana kavrulup tülbendin içine serilir, bu tülbent boğaza sarılır.  Çıkık olduğunda çıkık olan yerin üzerine yumurta kırılır, yumurta sarısı üzerine kül serpiştirilir, kuruyuncaya kadar bekletilir. Bu süre yaklaşık 12 saattir.  Çıbanlarda közde pişmiş soğan zeytinyağının içine koyup ezilir, bu karışım çıbanın üzerinde 1 gün bekletilir.  Karın ağrılarında, mide üzerine sıcak kiremit konur.  Siğiller ölü toprağı ile ovulur  Korku aldırmak için kurşun döktürülür.  Kabakulağa siyah kurum sürülür.  Köpek ısırmasında, yara üzerine ekşi hamur konur.  Boğaz ağrısında, boğaza parmak bastırılır. 99

13. BÖLÜM TEMİZLİK

Köyde şebeke suyu olmadığından temizlik açısından su köydeki en önemli sorunlardan biridir. Musluktan akan suyu olan sadece 8 hane vardır. Bu hanelerde kendi imkanlarıyla evlerine suyu getirmişlerdir. Diğer haneler ya köydeki çeşmelerden, ya da kendi bahçelerindeki su kuyularından sularını temin etmektedirler.

Yazın ve kışın bulaşık yıkayan kişilere baktığımızda en fazla hane başkanı eşi kadının olduğunu, sonrada kız çocuklarının geldiğini görürüz (Tablo: G-1, G-3). Yazın bulaşıklar ev dışı kapı önünde yıkanırken (Foto: 62), kışın ev içi mutfakta yıkanır (Tablo: G-2, G-4).

Mutfakta kullanılan kaplarda en çok tercih edilen kapların cam ve porselen olduğunu, ardından çelik, alüminyum ve çinko kapların geldiğini görürüz. Bakır kaplar ise sadece yaşlılarda kullanılmaktadır (Tablo: G-5).

Çamaşırların yıkanması köydeki kadınların epey vaktini alan zahmetli ve uzun bir süreçtir. Şehirdeki kadınların vazgeçilmez bir eşyası olan otomatik çamaşır makinesi köyde sadece 3 hanede bulunmaktadır. Bu haneler su tesisatlarını kendi imkanlarıyla evlerine getirmiş olduklarından otomatik çamaşır makinesini kullanabilmektedirler.

Çamaşırları yazında kışında yıkayan kişinin hane başkanı eşi kadının olduğunu, sonrada kız çocuklarının geldiğini görürüz (Tablo: G-6, G-9). Yazın çamaşırlar ev dışı kapı önünde yıkanırken, kışın ev içi banyoda ve ev içi odada yıkanmaktadır (Tablo: G-7, G-10). Çamaşırlar % 68,9 ile elde yıkanırken, makinede yıkama oranı % 26,7 dir (Tablo: G-8, G-11).

100

Gençlerde çamaşırlarını ütüleme oranı yaşlılara nazaran daha yüksektir. Ütülenen eşyalar arasında en fazla dış giyim ütülenirken, en az iç giyimin ütülendiğini görürüz (Tablo: G-12, G-12.1). 102

14.BÖLÜM EKONOMİ

Köylülük; “Köy ve köy altı yerleşmelerinde oturan ve esas geçim etkinliği olarak tarımla uğraşan nüfus. Neolitik dönemden beri bildiğimiz bir toplumsal kategoridir. İnsanların doğanın sunduğu avcılık ve toplayıcılık gibi doğrudan geçim olanaklarının ötesine geçerek kendi besinini üretmesine dayanan bir yeni ekonominin temel üretim gücünü ve temel üretim ilişkilerini belirleyen bu toplumsal kategori, tarım çağları boyunca, üretici kesimi oluşturmuş ve yönettiği arttık ürüne dayanan zenginlikten alınan paylar diğer toplumsal sınıfların temel girdisi olmuştur” (Emiroğlu, Aydın: 2000: 493).

14.1 YUKARI KALAMIŞTA EKONOMİ VE KADININ EKONOMİDEKİ YERİ

Kırsal alanlarda ağırlıklı olarak ya tarım yada hayvancılık yapılmaktadır. Köyün sahip olduğu iklim şartları köyde temel geçim kaynaklarının Bağcılık ve Zeytincilik olmasına sebep olmuştur. Köyün diğer geçim kaynakları arasında esnaflık, ticaret, emekli maaşı ve 3 ayda bir verilen fakirlik maaşları da vardır.

Köy halkı kendi yetiştirdiği üzüm ve zeytinlerini satarak geçimlerini sağlamaktadır. Köyün ekonomisinde tarım ağırlıklı yer tutmaktadır, hayvancılık yapılıyor olsa da ekonomilerine büyük bir katkıları yoktur. Üzüm ve zeytin dışında köyde bir çok tarım ürünleri de yetiştirilir, yetiştirilen bu tarım ürünleri köy halkının kendi tüketimi içindir. Köyde yetiştirilen tarımsal ürünlerden bazıları; domates, mısır, kavun, patlıcan, biber, kabak ve çeşitli meyveler olup bu ürünler ev içi tüketime yöneliktir.

En basit toplumlarda dahi kadın ve erkek arasında bir iş bölümü mevcuttur. Köyde kadınlar ile erkekler birlikte çalışmaktadırlar. Bu da Nephan Saranın dediği 103

gibi kadının ve erkeğin ekonomik olarak birbirlerine bağlı oluşları aile hayatını istikrarlı yapan önemli bir etmendir.

Kırsal alanda çekirdek aile yapısına karşın, aynı çatı altında yaşayan aileler kaynaklarını bir araya getirerek birbirlerini destekleme eğilimine sahiptirler. Yeni evlenen gençler genellikle kocanın anne babasına yakın bir yere taşınırlar. Burada baba evladına bazen arsa sağlayarak bazen de parasal yönden bir yardımda bulunur. Bu da, özellikle gencin iş bulamadığı durumlarda oğlun babaya olan bağımlılığını arttırıcı yönde etki yapar. Böylece aynı çatılar altında yaşamakla birlikte, kırsal alanda akrabalar ekonomik ve toplumsal bir birlik olma niteliğini sürdürürler (Kıray, 1970: 187-188)

Yukarı Kalamışta da durum bu şekildedir. Genelde evlenen çiftler baba evine yerleşirler, böylece hem baba evine yardım ederler, hem de kendileri için yeni bir ev kurmanın yükü ve zorluğu altına girmemiş olurlar.

Köyün geneline baktığımızda genç-yaşlı, kız çocuk-erkek çocuk demeden herkesin hasat zamanı kendi işleri olan bağlarında yada zeytinliklerinde çalıştığı görülür. Şimdi de Yukarı Kalamış köyü kadınlarının hanelerine ekonomik yönden ne gibi katkılar yaptıklarına bakalım.

Konuşulan kadınların ekonomik kararlara katılıp katılmadığına baktığımızda 10 kadının katılmadığını, katılmama sebebi olarak ta karar verme statüsüne sahip kişilerin eşleri olduğunu ve eşlerinin onlara maddi konularla ilgili bir şeyler sormadıklarını söylemişlerdir. Diğer kadınlar ekonomik kararları almada eşleri ile birlikte hareket ettiklerini söylemişlerdir ( Tablo: H-1, H-2, H-3).

Köyde geçim kaynağı amaçlı hayvancılık yapan hane yok denecek kadar azdır. Köy halkı hayvan besliyor olsa da beslenen hayvanlardan elde ettikleri ürünler ev içi tüketimine yönelik olduğundan önemli bir gelir kaynağı oluşturmamaktadır. Köyde % 77,8 oranla hayvan beslendiği, genç hanelerde hayvan besleme oranının 104

yaşlılara nazaran daha yüksek olduğu görülür. Yaşlı haneler % 68,2 oranında hayvan besliyor gözükse de bu hayvanlar büyük oranda kümes hayvanları ve binek hayvanlarıdır. Köyde en fazla beslenen hayvan türü % 39,3 ile küçükbaş hayvandır. Küçükbaş hayvancılığı % 34,4 ile kümes hayvancılığı izler. Köyde büyükbaş besleyen sadece 4 hane mevcutken, arıcılık yapan 1 hane bulunmaktadır (Tablo: H- 4, H-5). Bu durum Grafik 9 da gösterilmiştir.

Büyükbaş hayvan besleyen 4 hanedeki hayvan cinslerine baktığımızda 4 cins büyükbaşın beslendiğini, beslenen bu hayvanların toplam sayısının da 10 olduğunu, bu 10 hayvanında 4 unun Buzağı, 5 inin İnek, 1 tanesinin de Dana olduğunu görürüz (Tablo: H-6, H-7, H-7.1). (Foto: 63). Köyde bulunduğumuz sırada bir hanenin İneğinin doğum yapma olayına rastlamıştık. Hanedeki bireyler komşularından yardım istemekteydiler, biz bu olayı gözlemek istediğimizde bize izin vermemişlerdi. İlk önce bize garip gelen bu durumun sebebini anlayınca onlara hak verdiğimizi söyleyebiliriz. Nazardan korktukları için bizim orada olmamızı istemiyorlardı.

Büyükbaş hayvanların bakımıyla en fazla ilgilenen kişilerin hane başkanları ve eşleri olduğu görülür (Tablo: H-8). Büyükbaş besleyen 4 hane bu hayvanlardan elde ettikleri ürünleri hem evde tükettiklerini hemde sattıklarını söylemişlerdir. Sattıkları ürünleri de büyük oranda komşularına satmaktadırlar (Tablo: H-9, H-9.1). Elde edilen geliri de % 75,0 oranla Hane başkanı erkeğin kullandığı, % 25,0 oranla da tüm hane halkının kullandığı görülür (Tablo: H-10).

Küçükbaş hayvan yetiştiriciliğine baktığımızda ise küçükbaş hayvancılığı büyük oranda Doğu Beyazıtlı hanelerin yaptığı gözlenmiştir. Köyde küçükbaş hayvan besleyen 24 hane mevcuttur. Küçükbaş besleyen 24 hanenin 17 si genç hanelerde iken, 7 si yaşlı hanelerdedir. Bu 24 hanede toplam 32 cins küçükbaş hayvan beslenmektedir. Bu 32 cinsin toplam sayısı 86; olup bu 86 hayvanın dağılımı ise 55 i keçi, 31 i de oğlak şekildedir (Tablo: H-11, H-12, H-12.1).

105

Küçükbaş hayvanların bakımıyla kimlerin ilgilendiğine baktığımızda ise eşler arasında bir kooperasyon gözükür. Ama konuşulan kadınlar büyük oranda kendilerinin ilgilendiklerini söylemişlerdir (Tablo: H-13). Haneler küçükbaş hayvanlarından elde ettikleri ürünleri satmayıp sadece ev içi tüketimine yönelik olarak kullanmaktadırlar (Tablo: H-14).

Büyükbaş hayvan besleyen hanelerin hayvanlarından süt elde ettikleri ve bu sütü de % 100 oranında elle sağdıkları gözükmektedir (Tablo: H-16, H-16.1).

Küçükbaş hayvan besleyen hanelerde ise sadece iki hanenin küçükbaş hayvanlarından süt elde etmedikleri görülür, süt elde eden haneler ise büyükbaş hayvanda olduğu gibi % 100 oranında hayvanlarını elle sağmaktadırlar (Tablo: H-18, H-18.1).

Haneler besi sığırcılığı ve besi kuzuculuğu yapmamaktadırlar (Tablo: H-17, H-19). Köyde küçükbaş hayvanların otlatılmasını köyün yaşlı erkekleri sırayla yapmaktadırlar. Köyde bir çoban bulunmadığından, yaşlı erkekler birer hafta arayla bu görevi üstlenirler.

Köyde 9 hanenin geçen yıl hayvan sattığı 4 ünün büyükbaş, 5 inin de küçükbaş olduğu görülür. Satılan bu 9 hayvanın dağılımı ise 2 inek, 2 dana, 2 keçi ve 3 oğlak şeklindedir (Tablo: H-20, H-20.1, H-20.2).

Köyde 4 hanenin de hayvan satın aldığı 2 sinin küçükbaş, 1 inin büyükbaş, 1 inin de binek hayvanı olduğu görülür. Alınan bu hayvanların dağılımı ise 1 inek, 2 keçi ve 1 katır şeklindedir (Tablo: H-21, H-21.1, H-21.2).

Köyde hayvancılıktan geliri olan 4 hane varken bu haneler elde ettikleri geliri başkasıyla paylaşmadıklarını söylemişlerdir (Tablo: H-22).

106

107

15.BÖLÜM KANAAT VE TUTUMLAR

15.1 KÖYDE KADINLARIN SİGARA KULLANIMI

Köyde kadınlar tarafından sigara kullanımı çok azdır. Köyde sadece iki kadının sigara içtiği, bir kişinin de sigarayı bırakmış olduğu görülür (Tablo: J-1). Kadınlarda sigara içme oranın daha yüksek olduğu, kadınların sigara kullandıklarını sakladıkları düşünülmektedir.

15.2 TELEVİZYON İZLEME

Televizyon bütün toplumlarda olduğu gibi bizim toplumumuz içinde evlerimizin vazgeçilmez bir parçasıdır. Televizyon sayesinde dünyayla iletişimimiz daha fazla olmaktadır. Ben ilk siyah-beyaz televizyonumuzu hatırlıyorum, verilen programların ne kadar az olduğunu ve tabii ki bizim için ne kadar değerli olduğunu. Özelliklede çocuksanız çizgi filmlerin haftada bir gün verilmesi onları ne kadar kıymetli yapmaktaydı. Ama şimdiki çocuklara bakıyorum çizgi filmler onlar için ne kadar sıradan olmuş, bu güzel mi, kötü mü bilmiyorum. Bu tabi ki gelişen teknoloji, değişen zamanla özel kanalların evlerimize girmesi ile başladı. Artık program sayıları kısıtlı değil, hatta o kadar çok ki aynı programları üç, dört kanalda birden görmek mümkün hale geldi. Böyle olunca da insanlar televizyonun karşısından ayrılmaz oldu.

Köydeki kadınlara baktığımızda ise televizyon seyredermisiniz sorusuna “vakit nasıl geçecek onsuz” dedikleri gözlenmiştir. Bu bilgiler doğrultusunda köyde ki kadınların % 93,3 gibi büyük bir oranda televizyon seyrettikleri, sadece 3 kişinin televizyon seyretmediği görülmüştür. Bu 3 kadının televizyon seyretmeme sebebi evlerinde televizyonlarının olmamasındandır. Kadınların ortalama 6 program seyrettikleri en çok izledikleri programların haberlerin olduğu, haberlerin ardından 108

eğlence programlarının geldiği, yerli film ve yerli dizi izleme oranlarının da yüksek olduğu görülmektedir (Tablo: J-3, J-4, J-4.1).

15.3 EVLİLİK KANAATLERİ

Araştırma sırasında konuşulanlara yöneltilen en önemli sorularda birisi çocuklarının kaç yaşında evlenmesini istedikleriydi. Bu soru erkek ve kız çocukları için konuşulana ayrı ayrı yöneltilmiştir. Amaç erkek ve kız çocuklarını evlendirmek istedikleri yaşları ortaya koyarak farkı ve nedenlerini göstermektir.

Köydeki kadınlara çocuklarının kaç yaşında evlenmelerini istediklerini sorduğumuzda erkek çocuklarının ortalama olarak 23 yaşında, kız çocuklarının 22 yaşında evlenmelerini istediklerini söylemişlerdir. Erkek çocukların askerlik dönüşü evlenmeleri uygun bulunurken, kız çocuklarının evde kalmadan evlenmeleri gerektiğini ama olgunlaşmanın da mutlaka gerekli olduğunu söylemişlerdir. Eğer belli bir olgunluğa erişmez ise kız çocuklarının el evinde ezileceklerini düşünmektedirler (Tablo: J-5, J-5.1, J-6, J-6.1).

Çocuklarının eşlerininin seçimini büyük oranda onların yapmaları gerektiği söylenmiştir. Bu oran kız çocuk için % 86,7, erkek çocukta % 82,2 dir. Erkek çocuğun eş seçimini anne, babanın yada büyüklerin seçmesi kızın eş seçimine göre daha katıdır. Kızlara bu konuda daha özgürlük verilmektedir. Bunun sebebi de erkek çocuklarının evlendikleri kadınların yani gelinlerinin onlarla birlikte yaşayacağından ötürüdür. Kız çocukları için o seçsin, kendi bilir, nasıl olsa o katlanacak dedikleri gözlenmiştir (Tablo: J-7, J-8).

15.4 ÇOCUK KANAATLERİ

Konuşulan kadınlara bir ailenin kaç çocuğu olmalı diye sorduğumuzda büyük çoğunluğun iki çocuk dediği görülmektedir (Tablo: J-9, J-9.1). Kaç erkek 109

çocuğu olmalı sorusuna 2 kişinin farketmez dediği, diğer kişilerinde en fazla oranla 1 erkek çocuk dediği (Tablo: J-10, J-10.1, J-10.2), Kaç kız çocuğu olmalı sorusuna ise gene 2 kişinin farketmez dediği, diğer kişilerinde 1 kız çocuğu dediği görülür (Tablo: J-11, J-11.1, J-11.2).

15.5 MAKYAJ YAPMA DURUMLARI

Konuşulan kadınlardan sadece 4’unun makyaj yaptığı ve bu 4 kişinin de genç hanelerde olduğu görülür. Makyaj yapmama nedenlerine baktığımızda ise % 41,5 ile sevmedikleri için, % 22,0 ile günah ve ayıp olduğu için yapmadıklarını söylemişlerdir. Yaşlılıktan ötürü yapmayanların oranı da % 29,3 tur (Tablo: J-12, J- 12.1).

15.6 ÖRTÜNME DURUMLARI

Köydeki kadınların % 88,9 gibi bir oranda başlarını örttükleri, bu başlarını örten kişilerinde başlarını örtme sebebi olarak eşlerinin istemesi ile adet ve gelenekten ötürü kapandıkları görülür (Tablo: J- 13, J-13.1).

15.7 NAZAR, BÜYÜ VE FAL İNANCI

“Ne kadar ilkel olursa olsun, dinsiz ve büyüsüz halk yoktur” (Malinowski: 2000; 7). Köy kadınlarının nazar, büyü ve fala inanma oranlarına bakmadan önce bu kavramların ne demek olduklarını açıklayalım.

Nazar; Belirli insanların özellikle kıskançlık nedeniyle küçük çocukları etkileyici, kötü etkiler yaratan duygusal güçleri, bakışları çok yaygın bir folklor öğesidir. Eski bilgiye göre göz, kendisine ulaşan ışıkla görmeyip, yöneldiği yeri 110

görünür kıldığından gözün inanılan bu niteliği ile nazar inancı arasında bağlantı vardır (Emiroğlu, Aydın, 2003: 624).

Büyü; İnsana ve doğaya ilişkin olayları, maddi dünyanın ötesindeki gizemli dış güçler arcılığı ile etkileyip yönlendirdiğine inanılan törensel eylem. Bir çok dinin çekirdeğini oluşturmuş ve yazısız kültürlerin çoğunda temel bir toplumsal rol oynamıştır. Büyü dünyanın her yerinde ve bütün dönemlerde rastlanan toplumsal ve kültürel bir olgudur (Ana Britannıca, 1990, clt: 7, syf: 103).

Fal; Gelecek yada bilinmeyen geçmiş hakkında haber vermedir (Rehber Ansiklopedisi, 1984, clt: 6, syf: 54).

Konuşulan kadınların nazara inanma durumuna baktığımızda inanan kısım % 48,9 iken, inanmayan kısım da % 48,9 dur. Yani inanıp, inanmama oranı aynıdır. Sadece bir kişi emin değilim demiştir (Tablo: J-14). Bu durum Grafik 10 da gösterilmiştir. Kadınların nazardan korunma yolları arasında mavi boncuk takılması ve dua okunması vardır.

Kadınların %80 i büyüye inanırken, % 20 sı inanmamaktadır (Tablo: J-15). İnanan kişilere büyüye karşı ne yaparsınız diye sorduğumuzda büyüye karşı ne yapabiliriz ki demişlerdir. Sadece bir kadın başımda sabun tutarım demiştir.

Kadınlar % 84,4 gibi büyük bir oranla fala inanmaktadırlar. İki kişi emin değilim derken inanmayan 5 kişi vardır (Tablo: J-16). Köyde kadınlar arasında kahve falı bakma çok yaygındır.

Bu kadınların okur yazar olma oranlarına göre nazara, büyüye, fala inanmalarına bakacak olursak;

Kadınların okur yazar olmaları batıl inançlarını nasıl etkilemektedir diye baktığımızda nazara inanmanın okur yazar olmayan kadınlarda daha fazla olduğu görülür (Özel Amaçlı Tablo: 3). 111

Büyüye inanmaya baktığımızda büyüye okur yazar olan kadınların daha az inandığını, % 82,1 gibi bir oranın inanmadığını görürüz (Özel Amaçlı Tablo: 4).

Fala inanmaya baktığımızda ise gene nazarda ve büyüde olduğu gibi okur yazar olan kadınların fala daha az inandığını % 85,7 gibi bir oranın inanmadığı görülür (Özel Amaçlı Tablo: 5).

113

16.BÖLÜM KÖYDE KADINLARIN GİYİM-KUŞAMI

Şehirli kadınların aksine köy kadınları daha rahat kıyafetleri tercih etmektedirler. Gerek bağ- bahçeyle, gerek hayvanlarıyla uğraşmaları yüzünden kıyafetleri sürekli kirleneceğinden kadınlar günlük kıyafetlerinde eski şeyler giymeyi daha tercih ederler. Yeni olan kıyafetler özel bir yere gitmek için yada bir düğüne gitmek için gar dolaplarında naftalinle beraber giyilmek üzere orada bekletilirler.

Şehirde bir kadının evden çıkması uzun vakitlerini alabilmektedir ve şehirde çoğu kadın komşusuna bile giderken temiz ve düzgün giyinmeye çalışır. Köyde ise kadınlar komşu ziyaretine gittiklerinde de günlük kıyafetleriyle gitmektedirler, kıyafetlerinin kirli olması onlar için önemli değildir. Çünkü o kadın evi ile bahçesi ile ilgilenmektedir. Köyde herkes aynıdır ve birbirini anlamaktadır.

Köydeki kadınların giyim ve kuşamlarına bakacak olursak genelde orta yaşlı ve yaşlı bayanların uzun etek giyindikleri tülbent taktıkları söyleyebiliriz. Yaşlı kadınlar arasında şalvar giyme de vardır, şalvarı rahat olması dolayısıyla tercih ettiklerini söylemişlerdir (Foto: 64). Genç kadınlar arasında şalvar yerine gene rahatlığı açısından tercih edilen eşofmanlar giyilir.

Köydeki genç kızlar ise birbirinden farlılık göstermektedir. Köyün yerli halkının kızları daha modern giysiler tercih ederler, genelde pantolon ve üst giysisi daha dar kesimden oluşan bluzları tercih edip saçlarını örtmezlerken, Doğu Beyazıtlı kızlara baktığımızda bunun tam tersini söyleyebiliriz; onlar genelde uzun etek, uzun kollu ve bol tişörtler giyip başlarını tülbentle örtmektedirler.

Bu iki grubun farklılığı giyim kuşamda da karşımıza çıkmaktadır. 115

17.BÖLÜM YUKARI KALAMIŞTA DİNİ RİTÜELLER

17.1 BAYRAMLAR

Bayramlar, bir dizi gösteriden oluşur, onların biçimlenişi, kurallarını gelenekler belirlemiştir. Bayram bir topluluğun bütünü için ve bütününce düzenlenen, uygulanan törenlerin bileşimidir.

Dini bayramların günleri hicri takvime göre hesaplandığı için her yıl dönümünde güneş takviminin aynı günlerine rastlamaz. Yılda on gün geriler. Uzun bir zaman diliminde bayramların mevsimleri de değişir. Bu değişim bayramların her mevsimde yapılmasını sağlayarak bir çeşitlilik kazandırır. Dini bayramlar bilindiği gibi Ramazan ve Kurban bayramlarıdır. Bu bayramların başlıca özelliği dost ve akrabaların birbirlerini karşılıklı bayramlaşmak için ziyaret etmeleridir. Küçükler yaşlıların hayır dualarını alırlar. Büyüklerin çocuklara para ya da ufak hediyeler vermesi töredendir. Çok yaşlılar evden çıkmazlar, onların bayramlaşma ziyaretlerini iade etmesi beklenmez. Herkes onların elini öpmeye gider.

Yukarı Kalamış köyüne Ramazan ve Kurban Bayramıyla ilgili adet ve inanmalara baktığımızda İslami kültürden pek fazla ayrılmadığını görüyoruz. Bayram namazına gitme namazdan çıkınca bayramlaşma, kurban bayramında kurban kesme, etlerin üç parçaya bölünüp dağıtılması, bayram ziyaretlerine gitme islamiyetin gereğindendir.

17.1.1 Arife Günü

Arife günü bayram gününün yemekleri hazırlanır. Herkes evinde temizlik yapar. Kabir ziyaretleri yapılır. Kadayıf ve yapılır. Herkes nohutlu ekmek yapar. Arife gecesi çocuklar evleri gezerek ekmek toplayarak ineklere yedirirler. Arife gecesi yedirilen ekmekle ineklerin sütlerinin bol olacağına inanılır. 116

17.1.2 Ramazan Bayramı

Bayram sabahı erken kalkılır. Erkekler bayram namazı için camiye giderler. Kadınlar küçük çocuklara bayramlıklarını giydirirler. Namaz bitene kadar oruçlu durulur. Camide bayramlaşılır.

Erkekler camiden eve gelince evde bayramlaşılır. Yemek yenir. Herkes önce akrabaları sonra komşu ve hastaları ziyaret ederek bayramlaşır. Bayram sabahı mezarlık ziyareti de yapılır. Ramazanda herkes tatlı yapar. Daha çok baklava yapılır. Eğer o evin damadı varsa sabah tatlıyı ilk olarak o açar. Bayramlaşmaya gelen küçük çocuklara para, büyüklere mendil verilir. Davulcu hangi eve gelirse ev sahibi daha önce davulcu için hazırladığı hediyeyi yahut parayı verir.

17.1.3 Kurban Bayramı

Kurban Bayramı hazırlıkları da Ramazan Bayramı hazırlıkları gibi günler önce başlar. Arife günü yiyecekler hazırlanır, bayram sabahı erkekler camiye giderler, bayramlaşırlar. Evde erkekler camiden gelmeden önce hiç kimse yemek yemez.

Kurban Bayramında, Ramazan Bayramına ek olarak kurban kesilir ve evlerde kurbanın telaşı vardır. Kurban kimin adına kesilecekse o kimse akşamdan, kurban kesilene kadar oruç tutar. Kurbanın sol böbreği ile orucunu bozar. Kurban bir parçası eve bir parçası akraba ve komşulara bir parçası fakirlere dağıtılmak üzere kesilerek hazırlanır. Bayram günü hiç bir iş yapılmaz. İğne ele alınmaz alınırsa vücuda yaraların saracağına inanılır.

Bayramlık elbiseler bayram sabahı giyilir. Kurban bayramında Ramazan bayramında yapılan bayramlaşmalar, mezarlık ziyaretleri aynen yapılır.

117

17.2 CENAZE TÖRENLERİ

Ölen kişi ilk olarak hocaya bildirilir. Ölünün üstündeki ‘Dünyalık’ dedikleri günlük kıyafeti çıkarılır. Ölen kişi yüzü kıbleye gelecek şekilde dışarıdan gelenleri beklemek üzere bir döşeğe yatırılır. Ölümünden kısa bir süre sonra selası okunur ve cenaze namazının ne zaman kılınacağı haber verilir. Namaza yakın ölü yıkanmak için teneşire getirilir. Orada yıkandıktan, kefeni de biçildikten sonra namazı kılınmak üzere musalla taşına yatırılır.

Cenazeye katılan akrabalardan, dostlardan helallik alınır ve cenaze namazı kılınır. Cenaze namazı kılındıktan sonra mezarlığa gidilir ve ölü kabre konur. Kısa bir dua ve kuran okunur, defin işlemi bittikten sonra imam Telkin verir. Böylece cenaze töreni dağılır.

O akşamdan başlamak üzere 7 gün kuran okunur. Ölümünün 40. gününde mevlit yapılır, 52 sinde de dua okunur. Mevlitte pilav, tavuk, , lokum ikram edilir. Ölen kişinin ölüm yılı dolduğunda ise kuran okunur.

17.3 HIDRELLEZ GELENEĞİ

Hıdrellez geleneği, Orta Asya, Anadolu, İslamiyet ve Ortak Balkan kültürünün besleyip günümüze getirdiği kökü Orta Asyalı Kültürüne dayalı, İslami renge bürünmüş mevsimlik bayramların uzantısı bir ritüeldir.

Hıdrellez geleneği her folklor ürünü gibi ilk çıkış zamanlarındaki aslını koruyamamıştır. Tarihsel, sosyal, kültürel nedenler ve göçlerle değişikliğe uğramıştır. Hıdrellez kültürü geleneği günümüz motifleriyle örülmeye başlanmıştır.

Hıdrellez çeşitli zaman birimlerinde kuşaktan kuşağa devredilip aktarılan çeşitli zaman birimlerinde katmalarla zenginleşen bir ritüel kalıntısıdır. 118

Hıdrellez bahar bayramı niteliğinde kutlanan mevsimlik bayramlarımızdandır. Çağlar boyu süregelip zengin kültür değerlerinin oluştuğu Hıdrellez, çeşitli adlarla kutlanmaktadır.

17.3.1 Hıdrellezi Kutlama Nedenleri

Hıdrellez geleneğinin doğuşuyla ilgili rivayetlerin Hızır ve İlyas üzerinde yoğunlaşmasına rağmen kutlama nedenlerini incelediğimiz zaman mevsimlik bayramlardan bahar şenlikleri olduğu öne çıkmaktadır. Kutlama nedenlerini şöylece sıralayabiliriz.

Hıdrellez yaz başlangıcıdır. Yaz ve kışın ayrılışıdır. Bir yıl Hızır Günleri ve Kasım Günleri diye ikiye ayrılır. Mayıs'ın altısında Hızır günleriyle yaz başlar 186 gün sürer, Kasım'ın sekizinde Kasım günleri başlar 179 gün sürer. Hıdrellez'de baharın gelişi kutlanır, insanlar yaza bayram sevinciyle karşılık verirler. Yazın gelişi bayramdır. Hıdrelleze eskiden Çoban Bayramı da denirdi.

17.3.2 Hıdrellez Belirlenmesi Ve Kutlama Tarihi

Hıdrellezin belirlenmiş bir tarihi vardır. Her yıl 6 Mayıs'ta kutlanılır. Kutlamalar Mayıs'ın onbeşine kadar yapılabilir. Bu tarih kış bitişi yazın başlangıcı olarak kabul edilir. Doğada değişiklikler takip edilir. Havalar ısınmaya başlar. Ekilecek ürünler ekilir. Hıdrellezin geldiği anlaşılır. Doğada şenlenme başlar.

17.3.3 Köyde Hıdrellez Hazırlıkları

Hıdrellez hazırlıklarına bir hafta önceden başlanır. Evlerde temizlik badana yapılır, çeşitli yemekler ve yiyecekler hazırlanır. Köyde Hıdrellez şenliklerinin yapıldığı belli bir yer vardır. Bu yer Düğün, Kına gibi törenlerin yapıldığı yer olan okulun bahçesidir.

119

Eskiden köylere yakın tekke, türbe ve yatır yanlarında Hıdrellez eğlenceleri yapılırmış, bugün neresi uygunsa orada yapılıyor. Bu yerde yukarıda söylendiği gibi okulun bahçesidir.

Hıdrellezden bir gün önce Köydeki bütün kapılara çiçekler, yapraklar asılır. Hıdrellezden bir gün önce sağmal hayvanı olmayan evlere süt dağıtılır. Özellikle herkes süt böreği yapar. Hıdrellez için bir gün önceden hazırlanan yiyecekler genellikle hamur işleridir. Bunlar börek, yumurtalı peksimet, poğaçadır. Mısır pişirilir, nohutlu ekmek yapılır.

Hıdrellezden bir gün önce akşam üzeri köydekiler ateşin yakılacağı yere çağrılır. Okulun bahçesinde ateş yakılır. Üzerinden atlanmasına gelir sıra. Her üzerinden atlayan bir dilek tutar. Her çağrılan kişi niyet çekmek üzere çömleğe koymak için ufak tefek şeyler verirler. Bunlar su içine konulduğunda etkilenmeyecek şeylerden seçilir. Herkes bu çömleğe koyacağı şeyi kendi tanıyacağı şekilde bir çiçeğe bağlar. Bunlar tarak, yüzük, anahtar, eski para, makara halka, kalem, kilit, kolonya şişesi ve benzeri olabilir.

Her evden toplanan simgeler bu çömleğe konur, çömlek suyuna 40 yeşil ot yaprağı konur. Çömleğin ağzı yeşil veya kırmızı bir yaşmakla kapatılır. Çömlek, açmamış bir gül fidanının dibine gömülür. Çömleğe eşya koyma ve daha sonra niyet çekme adetine Martafal denir.

Hıdrellez sabahı erken kalkan kişiler ceviz ağacından bir dal kırar ve komşuları ceviz dalıyla uyandırmaya gider, kişilere bu sert ceviz ağacı dalıyla vurulur. Bunun nedeni ceviz gibi sert olsun anlamındadır. Ayrıca Hıdrellez günü kimse süt satmaz, satılırsa süt veren hayvanının sütünün kesileceğine inanılır. Hıdrellez günü oğlaklar, kuzular kesilir. Pikniğe gidilir.

120

17.3.4 Köyde Hıdrellez Kutlamaları Ve İnanışlar

Hıdrellez günü hazırlıklar tamamlandıktan sonra Hıdrellez yerine gidilir.Yerleşildikten sonra iki kişi ortaya oturtulur, başlarına bir çarşaf örtülür. Çömlek ortaya getirilir. Niyet çekme “Martafal” adetine başlanır. Çömleğin başına geçilerek toplanan simgeler tek tek çıkarılarak mani söylenir. Simgesi çıkan kıza söylenen mani onun talihidir. Hıdrellez günü okunan manilerle evlenmeyen kızların başındaki kilidin açılacağına inanılır.

Daha sonra gençler karşılıklı iki sıra olur ve birbirlerine mani söylerler. Bir taraf ileri doğru gittiğinde karşısında bulunan taraf geriye doğru gider. Daha sonra diğer taraf ileri doğru giderken öteki taraf geriye doğru gider. İleriye giden taraf maniyi söyler. Bu manilerden örnek vermek gerekirse;

Karşıda kara oğlan Kara ağaç dalını Saçını tara oğlan Ben budadım budadım Beni sana vermezler Kara gözlü yarimi Dengini ara oğlan Ben askere yolladım

Ayağımdaki terlikler Çam üstünde fesleğen Çiçek açmış çiçekler Niye kuruttun anne Yarim sana gelicem Sevdiğime vermezsen Hazırmı bilezikler Niye büyüttün anne

122

18. BÖLÜM GÖRSEL BELGELEME

Bu bölümde köydeki törenlerin vazgeçilmez bir tatlı ikrami olan irmik yapımı anlatılacaktır.

İRMİK YAPIMI Malzemeler  3 kilo irmik  5,5 kilo şeker  3 paket margarin  3 bardak sıvıyağ

İrmikler bir tepside güzelce ayıklanır (Foto: 65). Bu arada sobanın üstüne su ısıtılması için bir güğüm ve irmiğin yapılacağı tava konur ( Foto: 66). Tavanın içine 3 paket margarin konur. Margarin erimeye başlayınca (Foto: 67-68) üstüne 3 bardak ta sıvıyağ eklenir (Foto: 69). Yağ eriyene kadar karıştırılır (Foto: 70). Eriyen yağa yavaşça irmik eklenir (Foto: 71). İrmik pembeleşinceye kadar karıştırılmasına devam edilir (Foto: 72-73). Bu arada ateş sönmesin diye sobaya odun atılır (Foto: 74). Sobanın üzerindeki kaynayan su bir tencereye dökülür (Foto: 75). Tencereye dökülen su yavaşça sobanın üzerindeki irmiğe dökülür (Foto: 76). Karıştırılmaya tekrar devam edilir (Foto: 77). Ardından tavaya 5,5 kilo olan şeker dökülür (Foto: 78) ve şerbeti çekinceye kadar karıştırılmaya devam edilir (Foto: 79). Şerbetini çektikten sonra sobanın üzerinden indirilip tencerenin kapağı açık kalacak şekilde 1 saat dinlendirilmeye bırakılıp (Foto: 80), helvanın üstü el yardımı ile düzeltilir (Foto: 81). 1 saat sonunda ikram edilmeye hazır hale gelir (Foto: 82). 124

19. BÖLÜM SONUÇ VE ÖNERİLER

Lisans Bitirme dersi kapsamında hazırlanan bu ödev Tekirdağ ili Şarköy ilçesine bağlı yukarı Kalamış köyünde yapılan saha çalışmasında elde edilen veriler üzerine hazırlanmıştır. Rapora kaynaklık eden bilgiler sahadan mülakat ve gözlem yolu ile toplanmış, ana veri kaynağı olarak hane başkanı eşleri ile yapılan mülakat sonuçları kullanılmıştır.

Köyün kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Bu köyün eskiden bir Rum köyü olduğu bilinmektedir. 1912 yılında yapılan mübadele sistemi sonucu köydeki Rumlarla, Yunanistan daki Türklerin yer değiştirmesi ile Türk köyü haline gelmiştir.

Köyün yaz-kış nüfusu çok fazla değişmemekte olup kadın ve erkek nüfusu birbirine yakındır. Yazın sadece 3 hane buraya tatil amaçlı gelmektedir.

Köyde suyun ve kanalizasyonun olmaması köyün en önemli ve ilk halledilmesi gereken sorunlarındandır.

Köy sahip olduğu iklim dolayısıyla bir çok tarım ürününün yetiştirilmesine olanak sağlamaktadır. Köyün ekonomisi ağırlıklı olarak tarıma dayanmaktadır. Hayvancılık yapılıyor olsa da hayvancılık ekonomilerinde çok önemli bir yere sahip değildir. Köy halkı beslenme ihtiyaçlarının büyük bölümünü kendi yetiştirdikleri ürünlerden karşılamaktadır.

Köy geçmişten günümüze gelen geleneksel yaşam tarzını korumaktadır. Hatta bizim bir tabirimiz vardı arkadaşımla “en köy bizim köydü”. Köyde değişimin seyri çok yavaştır. Köyün eğitiminin düşük olması bunda ayrı bir etkendir. Köyde aktif nüfus dediğimiz genç nüfusun varlığının az olması da bunda ayrı bir etkendir.

125

Köyde evlilik insan hayatı için önemli bir aşamadır. Evlilik törenleri köy halkı için çok önemlidir. Köyde kaçma-kaçırma yolu ile evlenme gözlenilen bir durumdur. Köyde kına, düğün törenleri büyük bir coşku içinde kutlanır.

Köyde din toplumsal baskı aracı olmaktan uzaktır. Köyde dini ibadetlerini yapan kesim genelde yaşlı hanelerdeki insanlardır. Köy halkı müslüman olup her iki mezhepten olan insanların olduğu gözlenmiştir. Dini ritüeller köydeki insanların yaşamında önemli bir yere sahiptir. Özel günlerde tüm köy halkı birlikte hareket etmektedir.

Köydeki iki farklı grubun birbirleriyle iyi anlaşmadıkları gözlenmiştir. Doğu Beyazıtlılar ile köyün yerli halkı arasında bir uyum olduğu söylenemez. Birbirlerinin düğünlerine gitmezken, birbirleriyle komşuluk yapmadıkları da gözlenmiştir. Köy erkekleri işleri olmadığında boş vakitlerini kahvede geçirirken, doğu Beyazıtlı erkeklerin işleri olmadıkça kahveye gitmedikleri , gene köy halkının erkekleri içkiye çok düşkünken doğu beyazıtlı erkeklerin ağızlarına içki koymadıkları gözlenmiştir. Köyde dini ibadetlerini daha fazla yerine getiren grubun Doğu Beyazıtlılar olduğu ezan sesinden sonra camiye gitmelerinden anlaşılmıştır.

Farklılıklarından biri de evlilik aşamalarında gözlenmiştir. Köy halkı akraba evliliğini hiç hoş karşılamazken, doğu beyazıtlılarda bu çok olağan bir durumdur. İçlerinde dayı ve teyze çocukları ile evlenenler bulunmaktadır. Ayrıca toplumumuzda doğularda yaygın olarak görülen başlık adedi doğu beyazıtlılarda da varken, köyün yerli halkı arasında böyle bir durum söz konusu değildir. Gene köy halkı sünnet törenine çok önem verip birçok aşama gerçekleştirirken, doğu beyazıtlılar hiçbir aşama yapmadan çocuklarını sünnet ettirirler.

Yapılan araştırmanın tamamlanması sonrasında elde edilen veriler beni aşağıdaki sonuçlara götürmüştür;

126

 Köyde değişimin seyri yavaştır.  Yaygın olan yerleşim biçimi ve aile tipi sonucunda ‘aile işi’ olan tarım-hayvancılık köyde ön plana çıkmaktadır.  Tarım ve Hayvancılıktan elde edilen gelirin yetersizliği köyün gençlerini başka işlere yönlendirmektedir.  Köyde hane başkanlarında göç görülmez iken bir sonraki kuşak olan çocuklarında göç daha etkilidir.  Köy de genç nüfusun göç vermesi gelişmenin yavaş olma sebeplerindendir.  Köy Trakya bölgesinde yer alıp, İstanbul gibi büyük bir metropole yakın olduğu halde geri kalmıştır.  Köy etrafındaki köylerden daha kötü durumdadır.  Köyde gençler arasında eğitime önem verilmemektedir.

Buradan hareketle köyün geri kaldığı, geçen 9 sene içinde köyde bir gelişmenin olmadığı gözlenmiştir. 2005 yılında bir köyde suyun ve kanalizasyonun olmaması geri kalmışlığın en güzel örneği değil midir. Devlette yönetime seçilen kişilerin şehirlerden değil de köylerden başlaması gerektiği bir kez daha anlaşılmıştır. Yönetimde olan kişilerin köylerimize daha fazla önem vermesi gerekmekte olup şimdiye kadar önem verilmemesi sonucu devlete küsmüş olan köylü ile devlet barıştırılmalıdır.

Köylerimizin geliştirilmesi için “Türkiye Kültür Haritası”ndan yararlanarak köylerimizin eksikliklerinin daha güzel ve net anlaşılacağı düşünülmektedir…