10 Anadolu Beylikleri Dönemi

İLAHİYAT LİSANS TAMAMLAMA PROGRAMI İSLAM TARİHİ II Prof. Dr. İsrafil BALCI

1 ÜNITE: 10 ANADOLU BEYLİKLERİ DÖNEMİ (İLHANLI HÂKİMİYETİNİN ARDINDAN KURULAN TÜRK BEYLİKLERİ)

Prof. Dr. İsrafil BALCI İçindekiler 10.1. KARAMANOĞULLARI (1256-1474)...... 3 10.2. GERMIYANOĞULLARI (1300-1429)...... 4 10.3. SARUHANOĞULLARI (1300-1410)...... 4 10.4. AYDINOĞULLARI (1308-1426)...... 4 10.5. KARESIOĞULLARI (1293--1359)...... 5 10.6. MENTEŞEOĞULLARI (1282-1424)...... 5 10.7. HAMITOĞULLARI (1280-1423)...... 5 10.8. SAHIBATAOĞULLARI (1288-1342)...... 6 10.9. EŞREFOĞULLARI (1280-1326)...... 6 10.10. ALÂIYE BEYLERI...... 6 10.11. CANIK BEYLIKLERI...... 6 10.12. TACEDDINOĞULLARI (1378-1428)...... 6 10.13. CANDAROĞULLARI (1292-1461)...... 7 10.14. İLHANLI HÂKIMIYETININ ARDINDAN KURULAN TÜRK DEVLETLERI...... 7 10.15. DULKADIROĞULLARI (1337-1521)...... 8 10.16. ANADOLU BEYLIKLERINDE KÜLTÜR VE MEDENIYET...... 8 10.17. ANADOLU BEYLİKLERİNDE YÖNETİM...... 8 10.17.1. Toprak Yönetimi...... 9 10.17.2. Ordu...... 9 10.17.3. Hukuk...... 9 10.17.4. Sosyal ve Ekonomik Hayat...... 9 10.17.5. Din, Dil, Fikir ve Edebiyat...... 10 10.17.6. Mimari ve Sanat Eserleri...... 11

2 10 Anadolu Beylikleri Dönemi

Anadolu Selçuklu devleti 1243 yılındaki Kösedağ Savaşı’nda Moğollar’a yenilin- ce hızla çöküşe girdi. Anadolu Selçukluları Moğol hakimiyetine girdikten sonra, Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki uc beyleri daha bağımsız hareket etme imkânı elde ettiler. Yaklaşık altmış yıl kadar süren Moğol-İlhanlı hakimiyetinin giderek za- yıflamasıyla birlikte Anadolu’daki Türkmen beylerinin hareket alanı daha da geniş- ledi. 1308 yılında Türkiye Selçuklularının fiilen dağılmasından sonra ise Anadolu’da Beylikler Dönemi başlamış oldu. Anadolu’da kurulmuş olan bu beylikler, her ne kadar tarih sahnesinden silinmişlerse de, yaşadıkları bölgelerde bıraktıkları kültürel mirasları hala ayakta durmaktadır. Bilindiği üzere Anadolu’daki beylikler yine bu süreçte kurulan ve giderek güçlenen Osmanlı devletinin hakimiyeti altına girmiş- lerdir. Bu dersimizde Anadolu’da kurulan beyliklerden bahsedeceğiz.

10.1. KARAMANOĞULLARI (1256-1474) Yaklaşık 220 yıl kadar yaşayan Karamanoğulları, , , Niğde, İçel ve ’ya kadar uzanan coğrafyada hüküm sürmüşlerdir. Oğuzların Afşar boyuna mensuptular.

Karamanoğulları Avşar Türklerinden olan ’nin oğlu Karaman tara- fından 1256’da ’te kurulmuştur. , Afşarların lideri olunca kurulan beylik onun adını almıştır. Daha önceden bu beyliğin Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubad tarafından İç-İl’e yerleştirildiklerinden söz edilir. Karamanoğ- lu Beyliği, Moğollar ve Selçuklular’a karşı mücadele etmişlerdir.

Karamanoğlu Mehmet Bey, Selçuklulara isyan eden Hatıroğlu ve Şehzade Cimri ile iş birliği yapmıştır. 1262 yılında Konya üzerine yürüyerek II. Kılıç Arslan’ın oğlu Aladdin Siyavuş’u (Cimri) Selçuklu tahtına çıkarmayı başarmış ve kendisi de onun yardımcılığını yaparak Selçuklular’ın elinden Konya’yı almıştır. İlhanlı hakimiyeti- nin zayıflamasıyla birlikte diğer beylikler ve özellikle de Osmanlılara karşı müca- dele etmiş ve bölgedeki hakimiyetini kuvvetlendirmiştir.

Karamanoğulları Beyliği, Osmanlıların kuruluş dönemindeki en güçlü rakibi ko- numundaydı. İlk Osmanlı-Karaman mücadelesi Alaaddin Ali Bey zamanında baş- lamış (1361) ve 1473 yılında Fatih tarafından kesin olarak itaat altına alınmasına kadar fasılalarla sürmüştür. Bu tarihten sonra ise Karaman Eyaleti statüsünde merkeze bağlanmıştır (1487).

Karamanoğulları kendilerini Selçuklular’ın mirasçısı olarak görmekteydiler. Bunu gerçekleştirmek için Osmanlılara karşı , Memlûklular ve Bizans ile iş birliği yapmışlardır. Özellikle Anadolu’nun Türkleşmesine ve Türk kültürünün gelişme- sinde büyük hizmetleri olmuştur. En önemli hizmetlerinden birisi ise, Türkçe’nin resmi dil olarak kabul edilmesidir. Mehmet Bey, Farsça konuşan devlet adam- larına ve Moğollara tepkisini göstermek için, Türkçeyi resmî dil ilân etmesiyle tanınır. 13 Mayıs 1277 yılında Mehmed Bey şu kararla Türkçeyi resmi dil ola- rak ilan etmiştir: “Bu günden sonra, divanda, dergahta, mecliste ve meydanda Türkçe’den başka dil kullanılmayacak.” Bu karar nedeniyle 13 Mayıs dil bayramı olarak kutlanmaktadır. Bunun yanı sıra beyliğin hakim olduğu Ermenek, Konya, Karaman, Niğde vb. şehirlerde bir çok sanat eseri bırakmışladır. Karamanoğulları Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslâmlaşmasının yanı sıra Türk tarihinde müstesna bir yere sahiptirler.

3 İSLAM TARİHİ II 101

10.2. GERMIYANOĞULLARI (1300-1429) Germiyanoğulları önceleri civarında iken, I. Alaaddin Keykubad zama- nında Kütahya havalisine göç etmişlerdir. Germiyan aşiretinin reisi Alişir Bey ve oğulları Selçukluların hizmetindeyken, Selçukluların zayıflamasından sonra Ana- dolu Selçukluları döneminde Kütahya merkez olmak üzere Kula, Simav ve çevresinde Germiyan Beyliği hüküm sürmüştür. Germiyanoğulları, I. Yakup Bey zamanında sınırlarını Ege’ye kadar genişletmişler ve Bizans’ı vergiye bağlamışlar- dır. I. Yakup Bey’in ölümünden sonra Aydınoğulları, Saruhanoğulları, Karesioğul- ları gibi yeni beylikler ortaya çıkmıştır.

Germiyan Beyleri, Osmanlılarla da yakın ilişki kurmuşlardır. Germiyan Beyi Süley- man Şah’ın kızı Devletşah Hatun, şehzade Yıldırım Bayezid ile evlenmiştir. Hatta çeyiz olarak Simav, Emet ve Tavşanlı ve çevresi Osmanlılara bırakılmıştır. Kurulan iyi ilişkiler I. Murad’ın Kosova’da şehit düşmesinden sonra bozulmuş ve Germi- yan aşiretinin reisi II.Yakup Bey yürürlükte olan anlaşmayı tanımamıştır. Bunun üzerine Yıldırım Bayezid 1390 yılında kayın pederini hapsederek ülkesini toprak- larına katmıştır.

Osmanlıların Savaşı’nda yenilmesinden sonra Timur, diğer beylikler gibi, Germiyanoğulları beyliğini de tekrar canlandırmıştır (1402). II. Yakup Bey yeni- den beyliğin başına geçtiyse de, yerine geçecek evlâdı olmadığından, ülkesini Osmanlılara vasiyet etmiştir. Ölümünden sonra Germiyan Beyliği Osmanlılar ta- rafından ilhak edilmiş (1429) ve böylece Batı Anadolu’nun önemli şehirlerinden olan Kütahya, sonraları Anadolu Eyaletinin merkezi yapılmıştır.

10.3. SARUHANOĞULLARI (1300-1410) Beyliğin adını aldığı Saruhan Bey, Germiyanoğulları komutanlarından birisiy- di. Beylik onun tarafından kurulduğu için bu isimle anılmıştır. Merkezi olan beyliğin sınırları , Foça ve Kemalpaşa havalisiydi. Saruhanoğulla- rı Beyliği’nin siyasal varlığına Yıldırım Bayezid son vermiş (1390) ve bu beyliğin merkezi olan Manisa, Osmanlı şehzadeleri için sancak yapılmıştır. Timur’un ye- nilgisinden sonra diğer beylikler gibi, Saruhanoğulları da Fetret devri esnasında bağımsızlık için tekrar canlanmak istemişse de, Çelebi Mehmet kesin olarak Os- manlı devletine dahil etmiştir (1410).

10.4. AYDINOĞULLARI (1308-1426) Bu beylik Aydın oğlu Mehmet Bey tarafından kurulmuştur. Mehmet Bey, Ger- miyanoğulları ordusunda komutan (subaşı) idi. Beyliğin merkezi idi. Ayrıca Aydın, İzmir ve Manisa çevrelerine kadar hâkimiyetlerini genişletmişlerdir. Meh- met Bey’den sonra başa geçen Gazi Umur Bey başa geçmiştir. Onun zamanın da Aydınoğulları en parlak dönemini yaşamıştır.

Aydınoğulları iyi bir donanma gücüne de sahiptiler. Bu sayede deniz seferlerine çıkan Umur Bey, İzmir’i (1328) ele geçirmiş ve Ege adalarına donanmalar gön- dermiştir. Onun zamanında İzmir, güçlü bir Haçlı donanmasının işgaline uğra- mıştır. Umur Bey şehri tekrar almak için mücadele ettiyse de, savaşta şehit düştü (1347). Onun vefatıyla birlikte Aydınoğulları eski gücünü yitirdi. Karamanoğul- ları bu beyliği Osmanlılara karşı kışkırttığından, Yıldırım Bayezid onları Osmanlı hâkimiyetine aldı (1390). Ankara Savaşı’ndan sonra İzmiroğlu Cüneyt Bey, Os-

4 10 Anadolu Beylikleri Dönemi manlıların fetret devri mücadelelerine katıldı. Nihai olarak bu beylik II. Murat tarafından kesin olarak Osmanlı hakimiyetine alınmıştır (1426).

10.5. KARESIOĞULLARI (1293--1359) Beyliği’nin kurucusu, Kalem Bey’in oğlu Karesi Bey‘dir. Karesi Bey’in soyu Melik Danişment Gazi’ye dayanır. Karesi Beyliği Balıkesir ve Çanakkale civarına yerleş- miştir. Beylik Selçuklular tarafından uc beyi olarak Bizans sınırına göndermişler ve bu bölgede Germiyanlılarla beraber fetihlere katılmışlardır. Balıkesir ve çev- resi Bizans’tan alınınca bu bölge beyliğin merkezi konumuna gelmiştir. 1302 tari- hinden itibaren ise , Edremit, Susurluk gibi önemli yerleşim bölgeleri ele geçirilince buralara çok sayıda Türkmen aşiretleri yerleştirilmiştir.

Karesi Bey’in oğulları Demirhan ve Yahşi Bey, beyliği Edremit ve Balıkesir olmak üzere iki kol hâlinde yönetmişlerdir. Kısa ömürlü olan beylik Bey tarafın- dan ortadan kaldırılmıştır (1359). Hacı İl Bey, Evrenos Bey gibi beyliğin ileri gelen- leri Osmanlılara katılarak büyük hizmetlerde bulunmuşlardır.

10.6. MENTEŞEOĞULLARI (1282-1424) Akdeniz bölgesinde yaşamış olan Menteşoğulları Muğla, , Fethiye, Aydın ve Denizli bölgelerinde hüküm sürmüştür. Muğla ve Aydın şehirlerinin fethedilme- sinden sonra beylik kurulmuştur (1282). Bu bölgede yaşayan Türkmenler, Men- teşe Bey isimli uc bey önderliğinde bölgeye hakim olmuşlar ve siyasal varlıklarını sürdürmüşlerdir. Mesut Bey zamanında Milas, Fethiye ve Denizli bölgelerinin de alınmasıyla Menteşeoğulları en geniş sınırlarına ulaşmıştır (1310).

Yıldırım Bayezid, Batı Anadolu’daki beylikleri denetim altına almak için harekete geçtiği dönemde bu beylik de 1390 yılında Osmanlı sınırlarına dahil edilmiştir. Ancak Ankara Savaşı’ndan sonra Anadolu’da asayiş bozulduğu için beylik yeniden ortaya çıkmıştır. Nihayet 1424 yılında Menteşeoğlu İlyas Bey’in ölümünden sonra Osmanlı yönetimine dahil edilmiştir. Fatih zamanında kesin olarak beyliğe son verildi (1451). Denizcilikte gelişme göstermiş olan Menteşeoğulları, Güney-Batı Anadolu’nun Türkleşmesinde önemli rol oynamışlardır.

10.7. HAMITOĞULLARI (1280-1423) Adını Selçukluların batıdaki uc beyi olan Hamitoğlu İlyas Bey’den alan Hamito- ğulları, ve Göller Bölgesindeki Türkmen aşiretleriyle birlikte faaliyet yü- rütmekteydi ve bu bölgeyi yurt edinmişti. Beyliğin asıl kurucusu İlyas Bey’in oğlu Dündar Bey’dir. Dündar Bey ve Eğridir gibi yerleri ele geçirdikten sonra burayı merkez edinmiş ve dedesi Hamit Bey’in adıyla anılan beyliği kurmuştur. Daha sonra beylik Antalya ve Eğridir şubeleri olmak üzere iki kola ayrılmıştır.

Eğridir kolunun başına geçen Dündar Bey, İlhanlı hâkimiyetine girmiştir. Daha son- radan Osmanlılar yeniden güçlenince I. Murat’ın baskılarına dayanamayan Hü- seyin Bey Akşehir, Beyşehir, Seydişehir ve Yalvaç gibi yerleri Osmanlılara satmak zorunda kalmıştır (1374). Tekeoğulları adıyla da bilinen Antalya kolu ise, Yıldırım Bayezid tarafından ortadan kaldırılmıştır (1391). Ankara Savaşı’ndan sonra yeniden canlandırılan beylik, 1423’de kesin olarak Osmanlıların hâkimiyetine girmiştir.

5 İSLAM TARİHİ II 101

10.8. SAHIBATAOĞULLARI (1288-1342) Beyliğin adın Türkiye Selçuklu veziri Sahib Ata’dan (Fahreddin Ali) gelmektedir. ve çevresi ona iktâ olarak verilmişti. Sahib Ata 1288 yılında ölün- ce, oğulları tarafından bu bölgede kurulan beylik onun adıyla asnılmıştır. Beylik İbni Sahib’in (Nusretüddin Ahmet) ölümüyle Germiyanoğulları tarafından ilhak edilmiştir (1342).

10.9. EŞREFOĞULLARI (1280-1326) Eşrefoğlu Süleyman Bey Selçukluların uc beylerindendir. Beyşehir ve Seydişehir bölgelerinde yaşayan Eşrefoğulları Eşrefoğlu Süleyman Bey tarafından kurulduğu için bu isimle anılmıştır. Süleyman Bey’in yerine geçen oğlu Mehmet Bey, Akşehir ve taraflarını da ele geçirmiştir. İlhanlıların Anadolu valisi Timurtaş Bey, 1326 yılında beyliğe son vermiştir. Eşrefoğulları zamanında Beyşehir ve çevresi imar edilmiştir.

10.10. ALÂIYE BEYLERI Alaiye Alanya bölgesinde yaşayan Türkmenler tarafından oluşan bir beyliktir. Ala- iye (Alanya) Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad tarafından 1223 yılında alınmıştır. Burada yaşayan Türkmenler daha sonradan küçük bir beyliğe dönüş- müştür. Alaiye beylerinin Selçuklu hanedanından oldukları söylenir.

Alaiye 1293 yılında Karamanoğlu Mehmet Bey’in hakimiyetine alınmıştır. Bir dö- nem buradaki Karaman beyleri Memlûklerin hâkimiyetini tanımıştı. Hatta şehir 1427 yılında Memlûklere satılmıştır. Alaiye Beyleri kendileri ve Memlûkler adına para bastırmışlardır. Bu paralardan, ilk Alaiye Beyi’nin Savcı olduğu anlaşılmaktadır.

Alaiye beyliği 1462 yılında Gedik Ahmet Paşa tarafından Osmanlı idaresine bağ- lanmıştır. Tersane ve limanıyla bilinen Alaiye şehri önemli bir ticaret merkezi konu- mundaydı. Hatta bu yüzden şehir halkının oldukça zengin olduğundan bahsedilir.

10.11. CANIK BEYLIKLERI , Giresun, Ordu, ‘ı içine alan Orta Karadeniz’deki Canik bölgesi- ne daha çok Oğuzların Çepni boyu yerleşmiştir. Anadolu Selçuklularının dağıl- masından sonra ayrı ayrı ailelerden gelen beyler Canik Beylikleri adıyla bölgede hâkimiyetlerini sürdürmüşlerdir. Bayramoğulları, Kubadoğulları, Taşanoğulları, Taceddinoğulları bunlardan en önemlileridir. Kadı Burhaneddin Ahmet ile Yıldı- rım Bayezid arasındaki bu bölgede önemli mücadeleler yaşanmıştır. Canik bölge- si II. Murad devrinde kesin olarak Osmanlı hâkimiyetine girmiştir (1427).

10.12. TACEDDINOĞULLARI (1378-1428) Beylik Emir Taceddin tarafından Niksar’da kurulmuştur. Nüfuz alanının Bafra ve Ordu’ya kadar uzandığından söz edilmektedir. Nüfuzlu bir bey olduğu bilinen Emir Taceddin, ölümüne kadar bölgenin en güçlü devletini kuran Kadı Burhaned-

6 10 Anadolu Beylikleri Dönemi din ile mücadeleye girişmiştir (1387). Kadı Burhaneddin Niksar‘ı ele geçirdiğin- de Taceddin’in oğullarını yerinde bırakmıştır. Ancak Taceddinoğulları daha çok Osmanlılar’ın yanında yer aldılar. Taceddinoğulları’nın son beyi Mahmut, ülkeyi Osmanlılara bırakmak zorunda kalmış, böylece beylik tarihe karışmıştır (1428 ).

10.13. CANDAROĞULLARI (1292-1461) Beyliğin kurucusu olan Şemseddin Selçuklu Beylerindendir. İlhan- lılara olan hizmetine karşılık ve çevresi kendisine verilmişti. Böylece bu bölgeye yerleşen Candaroğulları aynı zamanda burada beyliğin temellerini atmış oldular.

Bir süre sonra Sinop‘un da ele geçirilmesiyle birlkte beylik iki kola ayrılmıştır. Si- nop kolunda İsfendiyar Bey bulunuyordu. Osmanlılar bu sebeple beyliğe İsfendi- yar Beyliği de demişlerdir. Ankara Savaşı’ndan sonra Anadolu’daki beylikler daha serbest hareket alanı bulunca Çankırı, Samsun ve Bafra, bu beyliğe dahil edilmiş- tir. 1461 yılında Fatih Sultan Mehme Trabzon seferine çıktığı sırada bu beyliği de Osmanlı hakimiyetine almıştır. Ayrıca Sinop ve Çevresinde Pervaneoğulları, Kas- tamonu civarında Çobanoğulları ve Ankara‘da Ahiler adında kısa süreli hâkimiyet kuran beylikler de bulunmaktadır.

10.14. İLHANLI HÂKIMIYETININ ARDINDAN KURULAN TÜRK DEVLETLERI

Moğol Cengiz İmparatorluğunun dağılmasından sonra, ’da kurulan İlhanlı devleti 1256-1344 yılları arasında yaklaşık bir asır kadar Anadolu toprakları da dahil olmak üzere bölgedeki en güçlü siyasi otorite olarak varlığını sürdürdü. 1335 yılında İlhanlı hükümdarı Ebu Said’in ölümünden sonra İlhanlıların Anado- lu’daki hakimiyeti zayıflayınca, burada Eretna Beyliği, Kadı Burhaneddin Devleti, Dulkadiroğulları, Ramazanoğulları, Akkoyunlular, Karakoyunlular ve Osmanlılar gibi devletler kurulmuştur.

Eretna ve Kadı Burhaneddin Devletleri (1344-1398): Devletin kurucusu Eretna’nın aslen Uygur Türk’ü olduğu söylenir. İlhanlıların Anadolu valisi olan Timurtaş, ba- basının İlhanlılara isyanı üzerine Mısır’a kaçarak yerine Eretna’yı vekil bırakmıştı. Timurtaş’tan sonra Anadolu valiliğine getirilen Şeyh Hasan Celâyirî de, taht mü- cadelesine girişince Eretna Bey vekil bırakıldığı görevinde tutulmuştu. İlhanlıların zayıflaması üzerine bu durumdan faydalanan Eretna Bey, Anadolu’nun orta ke- simlerinde hâkimiyetini kuvvetlendirerek bağımsızlığını ilân etti (1344). Devletin merkezi önce olarak seçilmişken sonra olmuştur.

Eretna Devleti kurulduktan bir süre sonra zayıflamaya başlayınca, daha önce bu devlette kadılık ve vezirlik yapmış olan Kadı Burhaneddin Ahmet, bu durum- dan faydalanarak Sivas‘ta tahta çıktı (1381). Kısa zamanda Niğde, ve Canik (Orta Karadeniz) bölgelerini de hâkimiyeti altına almayı başardı. Böylece Kadı Burahneddin’in içinden çıkmış olduğu Eretna Beyliği’nden daha güçlü bir devlet kurmuş oldu. Oğuzların Salur boyundan olan Kadı Burhaneddin özellik- le Osmanlılar’a karşı çetin bir mücadele vermesiyle tanınır. Onun vefatından sonra kurmuş olduğu güçlü devlet kısa sürede dağıldı ve hâkim olduğu bölgeler Osmanlılar’ın eline geçti (1398).

7 İSLAM TARİHİ II 101

10.15. DULKADIROĞULLARI (1337-1521) Dulkadiroğulları, Maraş ve civarında ortaya kurulan Türkmen beyliğidir. Oğuzların Bozok kolu ve Ağaçeri Türkmenlerini etrafında toplayan Dulkadiroğ- lu Zeyneddin Karaca Bey, Memlûklu sultanının da desteğiyle Eretna Beyliğinin elinden Elbistan’ı alarak beyliği kurmuştur (1337). Yerine geçen oğlu Halil Bey zamanında Maraş, Malatya, Harput tarafları da ele geçirilerek sınırlar genişletil- miştir. Dulkadiroğulları Osmanlılar ile Memlûkler arasında bir tampon görevi gör- mekteydi. Bu nedenle her iki tarafın birbirleriyle mücadelelerinde bu beylik bir şekilde etkilenmiştir. Bu yüzden varlığını sürdürmek için bazen Osmanlı, bazen de Memlûk hâkimiyetini kabul etmişlerdi.

XVI. yüzyılın başlarında başa geçen Alaüddevle Bozkurt, Akkoyunluların elinden Diyarbakır’ı aldı, fakat Şah İsmail karşısında ağır bir yenilgiye uğradı (1507). Dost- luğunu kaybettiği Osmanlılar karşısında da yenilgiye uğrayınca Dulkadiroğulları- nın toprakları Osmanlıların eline geçti (1515). Yerine geçen Ali Bey, Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi’nde ve Canberdî isyanında, Osmanlılara mühim hizmetlerde bulunmuştu. Fakat Osmanlı veziri Ferhat Paşa onu kıskandığından, Yavuz’u kışkır- tarak hile ile Ali Bey’i yakalanıp öldürülmesini sağlamıştır (1521). Onun öldürül- mesiyle birlikte Dulkadiroğulları Beyliği ortadan kaldırılmış oldu (1521).

Ramazanoğulları (1378-1608): Beyliğe adını veren Ramazan Bey, Oğuzların Üçok koluna bağlı Yüreğir boyundandır. Ramazanoğulları, merkez olmak üzere Çukurova bölgesinde kurulmuştur. Memlûk Sultanı Baybars tarafından Gazze- Antakya arasına yerleştirilen Türkmenler, daha sonra Adana ve Payas bölgesini Ermenilerden almışlardı. 1378 tarihinde Memlûklerin gönderdiği vali, Dulkadi- roğlu Halil Bey tarafından öldürülünce, Ramazanoğulları Beyliği kurulmuş oldu. Ancak Memlûklerin gücünden çekindikleri için daha çok onların hâkimiyetini tanımışlardır. Memlûkler ve Dulkadiroğulları gibi iki önemli güç arasında kalan Ramazanoğulları, Yavuz Selim‘den itibaren Osmanlıların yanında yer almışlardır. 1608’de son Ramazanoğlu Beyi Pir Mansur, görevden alınarak toprakları Osmanlı Beylerbeyiliğine dönüştürülmüştür.

10.16. ANADOLU BEYLIKLERINDE KÜLTÜR VE MEDENIYET Anadolu beylikleri Anadolu’nun çeşitli yerlerinde kurulmuş olan müstakil birer si- yasal organizasyonlar olarak varlıklarını sürdürdüklerinden, her beylik kendi merke- zini veya sahip oldukları yerleri imar edip güçlendirmeye yönelik adımlar atmıştır. Bu çerçevede Anadolu’nun çeşitli yerlerinde birçok tarihi ve kültürel eserler miras kalmıştır. Aynı zamanda her beylik kendi gücü veya siyasal varlığının bir yansıması olarak hakim olduğu şehirlerde birtakım abidevi eserler inşa etmişlerdir. Divriği Ulu Camii, ’daki Çifte minare veya Sivas’taki Gök Medrese gibi eserler bu bey- likler döneminden geriye kalan abidevi eserden sadece birkaçıdır.

10.17. ANADOLU BEYLİKLERİNDE YÖNETİM Anadolu’daki beylikler Selçuklu devlet yönetim biçimi ve Orta Asya Türk devlet geleneği yönetim anlayışının bir uzantısı niteliğindedir. Zira söz konusu beylikler Selçuk devletine bağlı uc beylerinin belli bir siyasal güce ulaştıktan sonra bağım- sız statü kazanıp ortaya çıkmışlardır.

8 10 Anadolu Beylikleri Dönemi

Selçuklu devletinde en üst düzey idareci olarak sultan bulunurdu. Sultan devletin mutlak hakimi ve yöneticisi konumundaydı. Güç ve yetkisi töre ve bazı kurum- larla sınırlandırılmıştı. Devlet aynı zamanda hükümdarın/sultanın mülkü niteli- ğindedir. Beylikler döneminde de bu anlayışın uzantılarını görmek mümkündür. Örneğin kurulan beylikler veya devletler daha çok hanedan mensuplarının mülkü niteliğinde ortaya çıkmışlardır.

10.17.1. Toprak Yönetimi Anadolu Selçuklularında toprak devletin malı sayılırdı. İşleyiş bakımından dirlik (ikta), vakıf, mülk diye üçe ayrılmıştı.

Dirlik eski Türk toprak hukukundan ilham alınarak meydana getirilen bir toprak yönetim şeklidir. Devlet toprakları gelirlerine göre bölümlere ayrılmıştır. Bu top- raklar devlet görevlilerine ve sipahilere veriliyordu. Bunlar, topraklarının gelirine göre orduya asker veriyorlardı. Böylece devlet, masraf yapmadan kuvvetli bir or- duya sahip oluyordu.

Moğol istilasından sonra dirlik sistemi bozulunca, dirlik arazileri özel mülk haline geldi. Bunun sonucunda düzeni bozulan ordu, bir daha eski gücüne kavuşamadı. Mülk arazisi, üstün hizmet görenlere, sultanlar tarafından verilen arazidir. Vakıf arazisi ise, meydana getirilen hayır kurumlarının masraflarını karşılamak için -ay rılan topraklardır.

10.17.2. Ordu Anadolu Selçuklu ordusunun en önemli kısmını Türkmenler meydana getiriyor- du. Sınır boylarında oturan Türkmenler, bulundukları yörelerin özelliğinden dola- yı her an savaşa hazır durumdaydılar. Beylikler de uc beyliği konumunda olduk- larından her an savaşa hazır asker konumundaydılar. Bu nedenle daha çok klasik Türk devlet geleneğinde var olan ordu millet esasına dayalı bir askeri hizmetten söz edilebilir. Diğer bir ifadeyle söylemek gerekirse beyliğin bireyleri aynı zaman- da ordunun asli unsuru niteliğindedir. Gücünü artırıp farklı beylikleri bünyesine katan beylikler de orduya dahil edilmişlerdir. Bunun en tipik örneğini Osmanlı donanmasında ve askeri sınıfında görmek mümkündür. Örneğin Osmanlı devleti Karesi Beyliğini ve Ege bölgesindeki kimi beylikleri bünyesine kattıktan sonra bu beyliklerin kara ve deniz gücünden faydalanmıştır.

10.17.3. Hukuk Anadolu Selçuklu Devleti’nde davalara kadılar bakarlardı. Kadılar emir-i dad de- nen adalet emirlerine bağlı idiler. Askerler arasındaki davalara askeri kadılar ba- kardı. Kadılar divana bağlı olmadıkları için siyasi ve idari etki altında değillerdi. Beylikler döneminde de Anadolu Selçuklularının hukuk sistemi devam etmiştir. Hukukun kaynağını örfi ve şerî hukuk kaideleri belirlemekteydi.

10.17.4. Sosyal ve Ekonomik Hayat Anadolu Selçuklularındaki sosyal gruplar arasında sağlam bir işbirliği ve uyum mevcuttu. Bu yapı beyliklere de yansımıştır. Devleti yönetenlerin büyük yetkileri vardı, ancak hükümdar sorumsuz değildi. Halk kanun önünde haklara sahipti. Gerektiği zaman en üst makamlara kadar çıkıp şikayetini yapabilirdi. Köylü hürdü ve devlet mülkü olan toprakları köylü işleyip vergisini verirdi.

Anadolu Selçuklu sultanlarının aldığı tedbirler sayesinde ticaret gelişmişti. Ticaret yolları ve yolcuların güvenliği devlet kontrolündeydi. Tacirlerin malları ve canları devlet güvencesindeydi. Bu amaçla yolcuların dinlenmeleri için, kervansaraylar ve hanlar yapılmıştı. Ticaretin gelişmesi ile Anadolu şehirleri gerek ilim ve kültür,

9 İSLAM TARİHİ II 101

gerekse mimari bakımdan gelişti. Konya, Ankara, , , , Sivas, Antalya gibi şehirlerde birçok eser meydana getirildi.

Anadolu’daki ticari hayatın canlılığının bir yansıması olarak lonca teşkilatı kurul- muş ve iş hayatı denetim altına alınmıştır. Loncaların başlıca görevi malın kalite- sini yüksek tutmak, standart üretimi sağlamaktı. Lonca teşkilatına yalnız Müslü- manlar girebilirdi. Bu sebeple ticaret zamanla Müslümanların eline geçti. Lonca başkanlarına ahi denirdi. Ahiler ekonomik hayatta olduğu gibi siyasi alanda da etkindiler.

Ticari hayatın yanı sıra sosyal amaçlı hizmet gören vakıf veya değişik kurumlara rastlamak mümkündür. Yarım amaçlı olarak kurulan imarethanelerde ihtiyaç sa- hiplerine yemek verildiği gibi, yollar, köprüler ve çeşmeler yapılmıştır. Keza hasta- ların tedavisi amacıyla kurulan hastaneler ve bunların ihtiyaçlarını karşılamak için kurulan vakıflar Anadolu İslâm kültüründe önemli bir yere sahiptir.

10.17.5. Din, Dil, Fikir ve Edebiyat Anadolu’ya gelen Türkmenlerin çoğu İslâm’ı kabul etmiş kitlelerdi. Dolayısıyla Beylikler döneminde buradaki nüfusu büyük oranda Müslüman Türkler oluştu- ruyordu. Şehirlerde oturan nüfusun çoğunu Hıristiyanlar oluşturuyordu.

Anadolu Selçukluları döneminde Anadolu tam bir hoşgörü coğrafyasına dönüş- müştür. Sultanların hoşgörüsünü bilen birçok mutasavvıf, edip, ilim ve fikir adamı Anadolu’ya gelmiştir. Bu sayede oluşan mistik hava neticesinde Babailik, Bektaşi- lik ve Mevlevilik gibi tarikatlar gelişmiştir.

Moğol istilası ve asayişin bozulduğu dönemlerde beyliklerin kendi iç mücadeleleri neticesinde halkın bezgin ve bitkin olduğu dönemlerde, bu tarikatlar, Anadolu’da Türk birliğinin yeniden kurulmasına katkıda bulunmuşladır.

İlim ve Fikir Hayatı: Anadolu’da ilk medrese Danişmendoğulları tarafından Niksar’da kurulmuştur. Daha sonradan ise birçok merkezde medreseler kurula- rak ilim ve fikir hayatında önemli bir işlevsellik kazanmıştır. Anadolu Selçukluları döneminde Sultan II. Kılıç Arslan’ın Konya’da kurduğu medrese, Sivas’taki Gök Medrese Erzurum’da ve değişik şehirlerde kurulan medreseler ilim ve fikir haya- tının canlılığında önemli bir işlevselliğe sahiptir.

Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan ve oğlu Rüknettin Süleyman ilme büyük önem vermişlerdir. İlim ve sanat için çalışanları korumuşlardır. Bu sayede Suri- ye, İran ve Irak’tan birçok bilim ve sanat adamı, Anadolu’ya gelmiştir. Bunların gelişiyle Anadolu’daki fikir ve sanat hayatı iyice canlandı. Büyük felsefeci Saha- bettin Sühreverdi Anadolu’ya gelip öğrenciler yetiştirmiştir. Keza ilim adamı ve mutasavvıflardan Necmettin İshak, Muhittin Arabi, Sadrettin Konevi, Mevlana Celaleddin Rumi, Necmuddin Daye, Kadı Burhanettin, Fahrettin Iraki anılan ilim ve fikir adamlarından bir kaçıdır.

Büyük mutasavvıf Mevlana Celaleddin Rumi, Hacı Bekteş-ı Velî ve Yunus Emre Anadolu’nun İslâmlaşması ve hoşgörü cennetine dönüşmesinde son derece de- rin izler bırakmışlardır. Yunus Emre’nin kullandığı yalın Türkçe bu gün bile rahat- lıkla herkesimce anlaşılmaktadır.

Anadolu beylikleri de ilme büyük ilgi göstermişlerdir. Birçok alimi koruması altı- na alan beyler, medreseler yaptırarak onlara buralarda ders verdirdiler. Kitaplar yazdırıp çeviriler yaptırdılar. Özellikle Germiyanoğulları, Aydınoğulları ve Canda- roğultarı bu konuda büyük gayret göstermişlerdir. Bunun sonucunda, Konya, De-

10 10 Anadolu Beylikleri Dönemi nizli, Beyşehir, Kütahya, Manisa ve Kastamonu birer kültür merkezi haline geldi. Dil ve Edebiyat: Anadolu Selçuklularında ilmi eserler Arapça; edebi eserler ise Farsça yazılıyordu. Bu durum Türkçenin gelişmesini engelliyordu. Halk ise Türkçe konuşuyordu. Bu nedenle Anadolu’da biri halka hitabeden Halk Edebiyatı, diğeri büyük yerleşim yerlerindeki seçkinlere hitap eden Divan Edebiyatı doğmuş ge- lişmiştir. Hatta bunun bir yansıması olarak Karamanoğlu Mehmet Bey Türkçe’yi resmi dil olarak kabul etmiştir.

Aşık Paşa, Garipname adlı eserinde, Arapçaya ve Farsçaya karşı Türk dilini sa- vunmuştur. Hatta bu dillerde eser veren Türkleri eleştirmiştir. Anadolu Selçuklu beyliklerinin resmi dili Türkçe olduğu için eserler de daha çok Türkçe yazılmıştır. Hatta Arapça ve Farsçadan tercümeler yapılıp medreselerde okutulmuştur. Edebi sahada Danişmendname, Battalname türünde dini muhtevalı destanlar veya kahramanlık hikâyeleri tarzında eserler verilmiştir. Yunus Emre veya Süley- man Çelebi tarafından söylenen dini ve tasavvufi içerikli şiirler özellikle Tekke şiirinin temelini oluşturmuştur.

XIII. yüzyılda Şeyyad Hamza, Hoca Dehhani, XIV. yüzyılda Gülşehri, Nesimi ve Ah- medi Türkçe yazıp söyleyen başlıca şairlerdir. Keza Yunus Emre sade Türkçe’nin en güzel örneklerini sunmuştur.

10.17.6. Mimari ve Sanat Eserleri Beylikler döneminin mimarisi kendine özgü bir anlayışı yansıtmasıyla dikkat çe- ker. Özellikle beylikler arası rekabet sanat ve mimari eserlerde hayli özgün ve bir o kadar da etkileyici sanat eserlerinin ortaya çıkmasını beraberinde getirmiştir. Örneğin Divriği Ulu Camii türünün tek örneği olması bakımından dikkat çeker. Dini mimari alanına camiler, medreseler ve anıt mezarlar başta gelir. Anadolu Selçuklu camilerinin en belirgin özelliği, zengin süslemeli ve ahşap olmalarıdır. Beyşehir’de Eşrefoğlu, Ankara’da Aslanhane, Sivrihisar’da Ulucami bu tip eser- lerdir. Divriği’de bulunan Ulucami’in taş işlemeciliği bakımından ayrı bir önemi vardır. Konya’daki Alaettin Camii ile Sahip Ata Camii de bu devrin önemli eserle- rindendir. Anadolu Selçukluları ve beylikler, birçok cami, medrese, imarethane, han, hamam, kervansaraylar, kümbetler, hastaneler ve suyolları gibi pek çok eser günümüze intikal etmiştir.

Anadolu Selçuklu medreseleri avlulu ve kubbeli olmak üzere iki tip halinde geliş- miştir. Erzurum’da Çifte Minareli Medrese, Sivas’ta Gök Medrese, Konya’da Kara- tay Medresesi, Kırşehir’de Cacabey Medresesi bu dönemin ünlü medreseleridir. Keza Konya‘daki Alaaddin Cami, Sırçalı Medrese, Sultan Hanı, İnce Minare, Kara- tay Medresesi; Kayseri‘deki Çifte Kümbet, Döner Kümbet, Ulu Cami ve Darüşşifa; Aksaray‘daki Sultan Han dönemin önemli eserlerinden bir kısmıdır. Ayrıca oyma- cılık, nakkaşlık, minyatür, hat, kakmacılık, halı ve kilim dokumacılığı gibi sanatlar da gelişmiştir.

Anadolu Selçukluları ölülerine büyük saygı gösterdiklerinden onlara anıt mezar- lar yapmışlardır. Bunları kümbetler ve türbeler olarak ikiye mümkündür. Kümbet- ler iki katlı olarak kesme taştan yapılırdı. Türbeler ise cami veya medreseye bitişik olarak oda şeklinde yapılırdı. Kayseri’de Döner Kümbet, Sivas’ta Güdük Minare, Amasya’da Torumtay Türbesi bu dönemde yapılan eserlerden bazılarıdır.

Sivil mimari alanı içerisine kervansaraylar, hanlar, hamamlar, köprüler, evler, çeş- meler gibi eserler girmektedir. Kuzeyden güneye, doğudan batıya doğru uzanan ticaret yollan üzerinde kurulan sultan hanları en çok XIII. yüzyılda yapılmıştır. Kayseri-Sivas yolu üzerinde Sultanhan, Antalya-Alanya arasında Alarahan bu dö- nemde yapılan eserlerden bazılarıdır.

11 İSLAM TARİHİ II 101

Anadolu Selçukluları döneminde pek çok darüşşifalar (hastane) yapılmıştır. Da- rüşşifalar tek bir bina halinde yapıldığı gibi birçok binadan da meydana gelebi- liyordu. Kayseri’de , Sivas’ta Keykavus ve Divriği’de Turan Melek darüşşifaları bu dönemde yapılan eserlerden bazılarıdır.

Askeri mimari alanına kaleler, surlar ve tersaneleri de göz ardı etmemek gerekir. Saldırılardan korunmak için şehirlerin dışlarına surlar yaptırılmıştır. Keza kaleler inşa edildiği gibi, yine güvenlik amacıyla ayrıca kale içinde iç kaleler yapılmıştır. Ankara, Tokat, Kayseri kaleleri bu devrin önemli eserleridir.

12