Istanbul Güreş Ihtisas Kulübü 1919
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
İSTANBUL GÜREŞ İHTİSAS KULÜBÜ 1919 İÇİNDEKİLER Sayfa No; 03-05 ; ÖNSÖZ 06 ;Görüşler; SADETTİN TANTAN 07-09 ;GİRİŞ 10 ; 1.KURULUŞ DÖNEMİ 1919-1938 11-18 ; A.KUMKAPI KULÜBÜ 19-24 ; B.HALİÇ İDMAN OCAĞI 25-45 ; 2.BİRLEŞME SONRASI GELİŞİM 1938- 1978(İSTANBUL GÜREŞ İHTİSAS KULÜBÜ)(FATİH’TEKİ TABHANE MEDRESESİ’ DE Kİ GEÇEN ZAMAN) 46-56 ; 3.KURUMSALLAŞMA 1978….. 57-86 ; 4.1985 Yeni bir dönem 87-91 ; 5. 2000-2002 Yıllar 91-93 ; 6. 2003 Yeni proje ve hedef Olimpiyatlar 94-98 ; 7. 2013 İGİK’ te istikrar.. 99-99 ; 8. Yağlı Güreş Kırkpınar Şükrü Kayabaş ve Cengiz Elbiya… 100-103; 9. 1986 İSTANBUL GÜREŞ İHTİSAS KULÜBÜ KORUMA VAKFI 104-110 ; 10. İGİK MEVCUT YAPISI (2016) 111-114 ; 11.İGİK BAŞKANLARI 115 ; Mevcut İGİK Yönetim Kurulu Listesi 116-120 ; 13. TGF BAŞKANLIĞI YAPMIŞ İGİK BAŞKANLARI 121-160 ; 14. İZ BIRAKANLAR 161-162 ; 15. GÜREŞ İHTİSAS KULÜPLERİ 163-177 ; 16. http://unitedworldwrestling.org/ Kaynak olmak üzere Kulbümüz adına güreş yapan sporcularımızın dereceleri. A Madalya alanlar, B Derece yapanlar, C Milli olanlar D Diğer.. 178-180; 17. Güreşçiler 182 ; 18. Web siteleri ; 183 ; 19.KAYNAKÇA Güreş, binlerce yıl insanlık kültüründe yer almış kadim sporların önde gelenlerindendir. Şüphesiz, güreşin rastlanan ilk resimli ve yazılı kaynakları ile kıtalara dağılımı ve ülkesel bazda gelişimi detaylı bir inceleme konusudur. Tüm bunların yanı sıra o ülkedeki sporun (güreşin) oluşumu ve gelişimine bir kulüp odak noktası alınarak da tarihsel bir yaklaşım gösterilebilir. Bir kulübün tarihini yazmak? Bir kulüp; günümüzün deyimi ile bir 'sivil toplum' kuruluşu, öncesi, kuruluş şartları, gelişimi ve günümüzdeki varlığı ile bu denli topluma mal olmuş, bu denli sağlam bir sosyal disipline sahip olabilir mi? İstanbul Güreş İhtisas Kulübü tarihsel olarak incelendiğinde; sayılabilecek bir çok pozitif kavramın yanı sıra, böylesi bir sorunun cevabı da 'evet'tir. Tamamen amatör bilinçle, hesapsız ve art niyetsiz, sporun- insanoğlunun kendini özgürce ifade edebildiği o evrensel kardeşliğinde, mertliğinde, dayanışmasında şekillenmektedir. İstanbul Güreş İhtisas Kulübü'nün 'sosyal bilinci', nesilden nesile geçen yazılı kuralları olmamasına rağmen, kendisine has bir spor disiplinini, saygı ve sevgisini, içtenliğini, geniş bir aile dayanışmasını, ilke ve tutarlılığını, şu veya bu şekilde yaşamının belli bir döneminde yolu bu kulüpten geçen herkes hisseder. İstanbul Güreş İhtisas Kulübü, Asya bozkırlarından Ön Asya’ya gelişerek geçen tarihsel bir sportif-kültürel yolculuğun Anadolu’da yoğunlaşmış, Balkanlar, Batı dünyası ile kaynaşmış, günümüze uzanan çağdaş bilgi, yönetim, engin bir deneyim ve modern bir çalışma anlayışı ile onur duyulacak pek az sayıdaki örneklerden biridir.Toplumu sportif zaferlerle coşturan, gururlandıran 'toplum' olma bilincini pekiştiren bir çok dünya çapında ünlü sporcu bu kulübün kanatları altında yetişmiş, adlarını duyurmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Spor Tarihi'ne adlarını altın harflerle yazdıran çağdaş sporumuzun mimarları, yöneticileri, teknik adamları da bu onurlu, gururlu, görkemli ama her zaman mütevazı kalmayı becerebilmiş ve bu kulüpten yetişmişlerdir. Selim Sırrı Tarcan, Ahmet Fetgeri Aşeni, Seyfi Cenap Berksoy, Tayyar Yalaz, Nedim Kaleci, Vehbi Emre gibi sadece güreş sporunun değil Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm spor dallarının da temelinde emeği bulunan, ileri görüşlü insanları İstanbul Güreş İhtisas Kulübü'nün geçmişinde derin izler bırakmışlardır. Zaman zaman ülkemizin sosyo-politik ve ekonomik darboğazlarına bağlı olarak yaşanan spordaki zor dönemeçlerde; Sadettin Tantan ve çalışma arkadaşları gibi bir ülke için şans sayılabilecek devlet adamlarının spora ilgi ve özen göstermeleri hem örnek oluşturmuş hem de İstanbul Güreş İhtisas Kulübü'nün tarihindeki onurlu yerlerini almışlardır. Kulübün tarihçesini kaleme alırken, Türklerde güreşin aslında bir yaşam biçimi olduğunu da vurgulamalıyız. 1800’lü yıllardan itibaren, Selçuklular, sonrasında Osmanlılar ve son zamanlarda Osmanlı güreş tekkelerinde yapılan güreşler, Osmanlı Sarayı'nda padişahların pehlivanları ve huzur güreşleri, Rumeli güreşleri, yörük güreşleri, yağlı güreş/Kırkpınar, panayır, düğün ve Ramazan güreşleri yapılırdı. (Şamdancı Kara İbo, Kel Aliço, Makarnacı Halil, Lofçalı Kavasoğlu vb.), 19. Yüzyıl'daki Osmanlı döneminin namlı pehlivanları; Koca Yusuf, Adalı Halil, Kurtdereli Mehmet, Çolak Mümin, Hergeleci İbrahim, Kara Ahmet, Koç Mehmed, Filiz Nurullah, Kara Osman akla ilk gelenlerdir. (Kaynak: Osmanlı Devrinde Spor.) 1. Florya Köşkü, Atatürk ve Güreş Yeni Cumhuriyet'le beraber Ata sporu güreşe sahip çıkan Atatürk’ün sporlar içinde en çok güreşi sevdiği bilinirdi. İşte; 1919 yılından itibaren İstanbul Güreş İhtisas Kulübü'nün temelini oluşturan Kumkapı ve Haliç İdman Yurdu’nun sahiplenilmesine yol açanların en başında Atatürk gelmektedir. Bir çok tarihi kaynak bunu gösteriyor. Atatürk’ün güreşle ilgili bir çok hatırası ve tarihe mal olmuş sözleri var. Bir kaçı şöyle: 1.) İtalyan Güreş Milli Takımı'nı yenen Milli Takımımız, Florya’daki Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ne davet edilir. Atatürk teker teker milli takım sporcularını tebrik eder, en son sevimli ağır sıklet Çoban Mehmet’e takılmadan edemez. “Sen, herkesi kolayca yeniyorsun Mehmet!” der ve ilaveten, “Seninle güreş tutsak, beni yenebilir misin? “Koca Çoban, çocuksu bir mahcubiyet içersinde başını öne eğerek, “Sizi bütün cihan yenemedi paşam, ben nasıl yenebilirim!“ diye cevap verir. Büyük Atatürk, Çoban Mehmet’in bu cevabı karşısında pek duygulanır ve alnından öper. Atatürk'ün Florya Köşkü'nde istirahat ettiği günlerde, Çoban Mehmet ve Mustafa Çakmak birlikte Florya Plajı'na gider, orada etraflarını çeviren büyük meraklı topluluğun ortasında, kumlar üzerinde güreş tutarlardı. Atatürk, Belediye Plajı kumsalında cereyan eden bu güreşi, köşkten görür görmez hemen haber salıp pehlivanları yanına çağırırdı. Köşkte Çoban Mehmet’e takılan, onun zeki cevapları karşısında keyiflenen Atatürk kendileri ile uzun sohbetlerde bulunur, pehlivanlara yemek çıkartırdı. Pehlivanlar köşkten ayrılırken de yaveri aracılığı ile ceplerine birer zarf koydurtmayı ihmal etmezdi. (Zarfın içinden o zamanlar pek büyük bir maddi değer taşıyan, en az 50 Lira çıkardı.) Çoban Mehmet’in Atatürk hakkında hatıralarında anlattığı şu sözleri de ilginçtir. “Rahmetli Atatatürk, güreşten çok iyi anlardı. Buna, bize huzurlarında yaptırdığı güreşlerde çokça şahit olmuşumdur. Biz güreşirken yaptığımız hataları veya iyi hareketleri anında sezer, bize ihtarda bulunur veya takdirlerini belirten sözler söylerdi. Onun iltifatlarına nail olmak, bizler için sevinç ve gururların en büyüğü olurdu hiç şüphesiz. “(Kaynak; Atatürk ve Spor/ Bahçelievler Belediyesi) Atatürk'ün bu dönemde, özellikle tarihi bir süreç ile günümüze kadar gelen ve dünyaya mal olan sözlerinin bazıları da şöyledir: “Benim en çok sevdiğim spor güreştir.” “Güreş bir kuvvet ve zeka oyunudur. Bu iki üstün varlık insanla birleştiği vakit ancak büyük işler görülebilir." 2. ) 1930’lu yıllarda Atatürk Kumkapı’daki Güneş Kulübü'ne ziyarete geldiğinde -Fehmi Büyükmutlu/Osman Fazlıoğlu’na nakletmiş- minderde sıralanan ve heyecanla spor kıyafetleri ile bekleyen güreşçilerin önünde, maiyetindekilere dönüp güreşçileri göstererek, "Cephede en iyi görev yapacak insanların başında bunlar gelir." Bunun üzerine hanımlardan biri, “Paşam, diğer spor baranşları da faydalı olabirler!“ şeklinde bir görüş sunar. Atatürk buna karşılık, “Yarın cephede bir an gelip mermi bittiğinde, cephanen tükendiğinde ve süngü de iş göremez hale geldiğinde göğüs göğüse mücadeleye girmek gerekir. Bu durumda işin pehlivanlığa düştüğünü söyleyebilirim.“ şeklinde bir cevap verir ve ardından da ceketini çıkararak mindere çıkar, kendi kilosuna uygun olan bir güreşçiyi çağırarak güreş tutar. Yine, genç Cumhuriyet’te Atatürk’ün devrimleri ile beraber sporda da Türk Ulusu'nu, yurt dışında, onurlandıracak başarılara ihtiyaç duyuluyordu. 1936 Berlin Olmipiyat Oyunları'nda 61 kiloda Yaşar Erkan ile başlayan şampiyonluğa Atatürk çok sevinmişti. Yaşar Erkan’a, “Yaşar! Kendin küçüksün ama memleketin için çok büyük iş başardın. Artık ismin Türk Spor Tarihi'ne geçti. Çok yaşa Yaşar! şeklinde telgraf çekerek şampiyon sporcumuzu kutladı. Ardından Yaşar Doğu ve diğerleri... Mersinli Ahmet Kireççi, Celal Atik, Gazanfer Bilge, Nasuh Akar, Mehmet Oktav, Hasan Gemici, Bayram Şit, Mithat Bayrak, Mustafa Dağıstanlı, Hamit Kaplan, Müzahir Sille, Tevfik Kış, Ahmet Bilek, Hasan Güngör, İsmet Atlı, Kazım Ayvaz, İsmail Ogan, Ahmet Ayık, Mahmut Atalay gibi Olimpiyat Şampiyonlarının çıkması 1970 yılına kadar devam etti. 1970-1990 arasındaki güreşte duraklama döneminin ardından yeniden minderlerde zaferler başladı. Bu dönemde, M.Akif Pirim, Hamza Yerlikaya, Mahmut Demir, Ramazan Şahin, Taha Akgül yeni neslin Olimpiyat Şampiyonları'dır. İstanbul Güreş İhtisas Kulübü ile Türk güreşi iç içe tarih sahnesinde yerlerini almışlardır. Kuruluşu 1919 yılında başlayan ve şu an itibari ile (2017) tam 98 yıldır ayakta olan, Türkiye’nin Ata sporu güreşin en eski ve tarihi kulübüdür. 2019 yılında; “ASIRLIK BİR ÇINAR” olarak, Türk sporunun şanlı tarihinde yer almanın onurunu, gururunu ve sevincini bizlere yaşatacak ve nasip olursa yaşayacağız da hep beraber. NOT: Yukarıdaki bölüm kitabın yazarının veya bugünkü kulüp başkanının ön sözü olarak girilmelidir. Çünkü yazı içerisinde Sadettin Tantan'dan ismi zirkeredilerek bahsediliyor. Sadettin Tantan'ın ön sözü ise aşağıdaki kısımdan ibaret. SADETTİN TANTAN'IN ÖNSÖZÜ Son yıllarda Türk Güreşi'nde gözle görülür ilerlemelerin olması ve bunun akabinde de gerek alt yapıda ve gerekse kulüpler düzeyinde başarıların gelmesi, başta milletimiz