K DÜNY R A Ü S TÜRK DÜNYASI I T

A

I R F A ARAŞTIRMALARI Ş K T A Researches About The Turks All Around The World IR I V MALAR ISSN: 0255-0644

2017 / 226 OCAK - ŞUBAT JANUARY - FEBRUARY

KARABAĞ ÖZEL SAYISI

İstanbul - 2017 1

Bas_Sayfalar.indd 1 2.03.2017 10:19:07 Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi Researches About The Turks All Around The World - ISSN: 0255 - 0644 Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı The Foundation of Researches About Turks All Around The World Kurucusu / Founder Prof. Dr. Turan YAZGAN Sahibi / Owner Közhan YAZGAN Yazı İşleri Müdürü / Managing Editor Saadet Pınar YILDIRIM Yayın Kurulu / Editorial Board Prof. Dr. Salih AYNURAL (İstanbul Rumeli Üniversitesi) Prof. Dr. Necdet ÖZTÜRK (Bahçeşehir Üniversitesi) Prof. Dr. Ramazan TAŞDURMAZ (Doğuş Üniversitesi) Prof. Dr. Emin ÖZBAŞ (İstanbul Esenyurt Üniversitesi) Prof. Dr. Ahmet TAŞAĞIL (Yeditepe Üniversitesi) Prof. Dr. M. Metin KARAÖRS (İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi) Prof. Dr. Fatma ÜREKLİ (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Prof. Dr. İsmail YAKIT (Akdeniz Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. Muzaffer ÜREKLİ (Beykent Üniversitesi) Yayına Hazırlayan / Editor Yrd. Doç. Dr. Gökmen KILIÇOĞLU Dizgi / Typesetting Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yuluğ Tekin Dizgi Merkezi İç Tasarım / Design Gökhan KAYA Yabancı Dil Editörü / Foreign Language Editor Mehmet Töre YILDIRIM İletişim Adresi / Management Center Kemalpaşa Mah. Bukalıdede Sok. No: 4 Saraçhane İstanbul / TÜRKİYE Tel: (0212) 511 10 06 / Belgegeçer: (0212) 520 53 63 İnternet adresi: www.turan.org.tr / e-posta: [email protected] - [email protected] Posta Çeki Hesabı Numarası: İstanbul Aksaray PTT Şubesi - 141720 Vakıfbank İstanbul Fatih Şubesi: TR76 0001 5001 5800 7287 8397 25 Baskı / Printed By Aktif Matbaa ve Reklam Hiz. San. Tic. Ltd. Şti: Halkalı Caddesi No: 245 Sefaköy / İSTANBUL Tel: (0212) 698 93 54 Yayın Türü 2 Aylık, Süreli, Uluslararası, Hakemli EBSCO PUBLİSHİNG - TUBİTAK / ULAKBİM - ASOS Sosyal Bilimler İndeksi Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Ebsco Publishing tarafından taran­makta ve makalelerin İngilizce özetleri indeksin servisinde yer almaktadır. Ebsco Publishing: www.ebscohost.com/titleLists/poh-coverage.pdf Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, TUBİTAK / ULAKBİM tarafından taranmakta ve dizinlenmektedir. Tubitak / Ulakbim için ise, www.ulakbim.gov.tr/cabim/vt/uvt/sbvt/uvt_journal_index.php?the_db=4&the_year=2010 adresinden takip edebilirsiniz. Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, ASOS Sosyal Bilimler İndeksi tarafından taranmakta ve makalelerin Türkçe ve İngi­ lizce özetleri indeksin servisinde yer almaktadır. http://asosindex.com/journal-view?id=188 adresinden takip edebilirsiniz.­

Adedi 1 Yıllık Yurt Dışı Abonelik / Subscription 1 Yıllık Yurt İçi Abonelik 25 TL 100 $ veya 90 Euro karşılığı Türk Lirası 150 TL 2

Bas_Sayfalar.indd 2 2.03.2017 10:19:07 Yayın Hakem Kurulu

Prof. Dr. Sacid ADALI l Turgut Özal Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü / Türkiye Prof. Dr. Eyyüp AKTEPE l İstanbul Esenyurt Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü / Türkiye Prof. Dr. İsmail AKTÜRK l 9 Eylül Üniversitesi, Bütçe ve Mali Planlama Anabilim Dalı, Maliye Bölümü - Emekli / Türkiye Prof. Dr. Mustafa AYDIN l İstanbul Üniversitesi, Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi, Tarih Bölümü / Türkiye Prof. Dr. Kılıçbay BİSENOV l Kızılorda Korkut Ata Devlet Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi - Milletvekili / Kazakistan Prof. Dr. Veysel BOZKURT l İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı / Türkiye Prof. Dr. Viktor BUTANAYEV l Hakas Devlet Üniversitesi, Arkeoloji Etnografya ve Bölgesel Tarih Bölümü / Hakasya - Rusya Prof. Dr. Ahmet Vecdi CAN l Sakarya Üniversitesi, İşletme Fakültesi, İşletme Bölümü / Türkiye Prof. Dr. Recai COŞKUN l Sakarya Üniversitesi, İşletme Fakültesi, İşletme Bölümü / Türkiye Prof. Dr. Lütfi ÇAKMAKÇI l Ankara Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Gıda Mühendisliği Bölümü - Emekli / Türkiye Prof. Dr. Svetlana ÇERVONOJE l Nicolaus Copernius Üniversitesi, Tarih Bölümü / Polonya Prof. Dr. Mustafa DELİCAN l İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü / Türkiye Prof. Dr. Ayşegül DEMİRHAN l Uludağ Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Deontoloji Anabilim Dalı Kurucu Başkanı / Türkiye Prof. Dr. Sebahat DENİZ l Marmara Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü / Türkiye Prof. Dr. Orhan DOĞAN l Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Genel Türk Tarihi Bölüm Başkanı / Türkiye Prof. Dr. Mehmet DURMAN l Sakarya Üniversitesi Eski Rektörü - Emekli / Türkiye Prof. Dr. İsmail Hakkı DÜĞER l Dumlupınar Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü - Emekli / Türkiye Prof. Dr. Ercan DÜLGEROĞLU l Uludağ Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Maliye Bölümü - Emekli / Türkiye Prof. Dr. Feridun EMECEN l İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü / Türkiye Prof. Dr. Birol EMİL l İstanbul Kültür Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü / Türkiye Prof. Dr. İnci ENGİNÜN l İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü - Emekli / Türkiye Prof. Dr. Ahmet Bican ERCİLASUN l Gazi Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü - Emekli / Türkiye Prof. Dr. Mümin ERTÜRK l İstanbul Esenyurt Üniversitesi, İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekanı / Türkiye Prof. Dr. Hüseyin FİLİZ l Gaziantep Üniversitesi Eski Rektörü - Emekli / Türkiye Prof. Dr. Vasili GAYFULİN l Tatar Milli Üniversitesi / Tataristan Prof. Dr. Reşat GENÇ l Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi, Tarih Bölümü / Türkiye Prof. Dr. Abdülcebbar GÖKLENOV l Türkmenistan Azadi Üniversitesi, Tarih Bölümü - Emekli / Türkmenistan Prof. Dr. Abdurrahman GÜZEL l Çanakkale Üniversitesi Eski Rektörü - Emekli / Türkiye Prof. Dr. Necdet HACIOĞLU l Balıkesir Üniversitesi Eski Rektörü - Emekli / Türkiye Prof. Dr. Eyüp İSPİR l Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü / Türkiye Prof. Dr. Günay KARAAĞAÇ l Aydın Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü / Türkiye Prof. Dr. Metin KARAÖRS l İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü / Türkiye Prof. Dr. Zekeriya KİTAPÇI l Selçuk Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü - Emekli / Türkiye Prof. Dr. Yıldız KOCASAVAŞ l İstanbul Üniversitesi, Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi, Türkçe Eğitimi Bölümü / Türkiye Prof. Dr. Bayram KODAMAN l Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü / Türkiye Prof. Dr. Lev P. KURAKOV l Çubuksarı Devlet Üniversitesi, İktisat Fakültesi / Çuvaşistan Prof. Dr. Berrak KURTULUŞ l İstanbul Gedik Üniversitesi Rektörü / Türkiye Prof. Dr. Zeki KUŞOĞLU l Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi, Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü - Emekli / Türkiye Prof. Dr. Abdurrahman KÜÇÜK l Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü / Türkiye Prof. Dr. Emine Gürsoy NASKALİ l Marmara Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü / Türkiye Prof. Dr. Roza NESEPOVA l Türkmenistan Azadi Üniversitesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü - Emekli / Türkmenistan Prof. Dr. Mustafa ÖNER l Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü / Türkiye Prof. Dr. Emin ÖZBAŞ l İstanbul Esenyurt Üniversitesi, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü / Türkiye Prof. Dr. Türker ÖZDOĞAN l George Washington Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Seramik Bölümü / ABD Prof. Dr. Metin ÖZKUL l Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü / Türkiye Prof. Dr. Gültekin RODOPLU l İstanbul Gelişim Üniversitesi, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi - Emekli / Türkiye Prof. Dr. Recep SEYMEN l İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Çalışma Ekonomisi Bölümü - Emekli / Türkiye 3

Bas_Sayfalar.indd 3 2.03.2017 10:19:07 Prof. Dr. Yümni SEZEN l Marmara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Din Sosyolojisi Bölümü - Emekli / Türkiye Prof. Dr. Sabri SÜMER l Marmara Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü - Emekli / Türkiye Prof. Dr. Muratgeldi SÖVEGOV l Aşkabat Uluslararası Türkmen-Türk Üniversitesi, Türk Dili Bölümü / Türkmenistan Prof. Dr. İlhan ŞAHİN l Manas Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü / Kırgızistan Prof. Dr. Mehmet ŞAHİN l Kayseri Üniversitesi Eski Rektörü - Emekli / Türkiye Prof. Dr. Almas ŞAYHULOV l Başkurt Devlet Üniversitesi, Filoloji Fakültesi, Türk Dili Bölümü / Başkurdistan Prof. Dr. Ahmet TAŞAĞIL l Yeditepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Ana Bilim Dalı Başkanı / Türkiye Prof. Dr. Musa TAŞDELEN l Sakarya Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü / Türkiye Prof. Dr. Ramazan TAŞDURMAZ l Doğuş Üniversitesi, İİBF, Uluslararası Ticaret ve İşletmecilik Bölümü / Türkiye Prof. Dr. İsmail TATLIOĞLU l Bahçeşehir Üniversitesi, İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi, Ekonomi Bölümü / Türkiye Prof. Dr. Kantörö Şaripoviç TOKTOMAMATOV l İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü / Kırgızistan Prof. Dr. Vahit TÜRK l İstanbul Kültür Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü / Türkiye Prof. Dr. Valentina TUGUJEKOVA l Hakas Devlet Üniversitesi, Dil Edebiyat ve Tarih Enstitüsü / Hakasya - Rusya Prof. Dr. Selçuk ÜNLÜ l Selçuk Üniversitesi, Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi, Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü - Emekli / Türkiye Prof. Dr. Fatma ÜREKLİ l Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü / Türkiye Prof. Dr. Stefan VARBAN l Komrat Devlet Üniversitesi / Gagauzeli Prof. Dr. İsmail YAKIT l Akdeniz Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü / Türkiye Prof. Dr. Durali YILMAZ l İstanbul Kültür Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü / Türkiye Prof. Dr. Osman YORULMAZ l Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü / Türkiye Prof. Dr. Mehmet YÜCE l Uludağ Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi / Türkiye Prof. Dr. Mualla Uydu YÜCEL l İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü / Türkiye Doç. Dr. Ahmet Ali ASLAN l Ardahan Üniv. İnsani Bilimler ve Edebiyat Fak., İngilizce Mütercim ve Tercümanlık Böl. / Türkiye Doç. Dr. Bülent BAYRAM l Kırklareli Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü / Türkiye Doç. Dr. Murat CERİTOĞLU l Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edb. Bölümü / Türkiye Doç. Dr. Mehmet ÇERİBAŞ l Nevşehir Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edeb. Bölümü / Türkiye Doç. Dr. Dinçer KOÇ l İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü / Türkiye Doç. Dr. Abdullah KÖK l Akdeniz Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü / Türkiye Doç. Dr. Kutluk Kağan SÜMER l İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Ekonometri Bölümü / Türkiye Doç. Dr. İlyas TOPSAKAL l İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Genel Türk Tarihi Anabilim Dalı / Türkiye Yrd. Doç. Dr. Ali AHMETBEYOĞLU l İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü / Türkiye Yrd. Doç. Dr. Ergünöz AKÇORA l Bingöl Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü / Türkiye Yrd. Doç. Dr. İbrahim AKIŞ l İstanbul Üniversitesi, Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi, Türkçe Eğitimi Bölümü / Türkiye Yrd. Doç. Dr. Yavuz CANKARA l Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü / Türkiye Yrd. Doç. Dr. Uğur DOLGUN l İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı / Türkiye Yrd. Doç. Dr. Yavuz HAYKIR l Fırat Üniversitesi, İnsani ve Sosyal Bilimler Fakültesi, Tarih Bölümü / Türkiye

Yrd. Doç. Dr. Gökmen KILIÇOĞLU l Düzce Üniversitesi, İşletme Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü / Türkiye Yrd. Doç. Dr. Yasin ŞERİFOĞLU l Kastamonu Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü / Türkiye Yrd. Doç. Dr. Yunus Emre TANSÜ l Gaziantep Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü / Türkiye Yrd. Doç. Dr. Aygün ÜLGEN l İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi, İç Mimarlık Bölümü / Türkiye Yrd. Doç. Dr. Erol ÜLGEN l İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı / Türkiye Yrd. Doç. Dr. Muzaffer ÜREKLİl Beykent Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü / Türkiye Yrd. Doç. Dr. Volkan YURDADOĞ l Çukurova Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Maliye Bölümü / Türkiye Dr. Muhsin KADIOĞLU l İstanbul Teknik Üniversitesi, Denizcilik Fakültesi, Deniz Ulaştırma ve İşletme Mühendisliği Bölümü / Türkiye Yayın / Danışma Kurulu

Prof. Dr. Nevzat ATLIĞ l İstanbul Teknik Üniversitesi, Türk Müziği Konservatuarı - Emekli / Türkiye Prof. Dr. Gülçin ÇANDARLIOĞLU l Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü - Emekli / Türkiye Prof. Dr. Bayhan ÇUBUKÇU l İstanbul Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi - Farmakognozi Ana Bilim Dalı - Emekli / Türkiye Prof. Dr. Mustafa ERKAL l İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü - Emekli / Türkiye Prof. Dr. Orhan TÜRKDOĞAN l Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü - Emekli / Türkiye 4

Bas_Sayfalar.indd 4 2.03.2017 10:19:07 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI’NA GÖNDERİLECEK YAZILARDA UYULMASI GEREKEN KURALLAR

1. Türk Dünyası Araştırmaları iki ayda bir yayınlanır. Gönderilen yazılar yazı kurulundan ve hakem heyetinden geçtikten sonra yayınlanmak üzere sıraya konulur. Prensip olarak, “Türk Dünyası Araştırma­ ları” ve “Türk Dünyası Tarih Kültür” dergilerinde çıkan yazılar ve Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı­ ’nca yayınlanan kitapları kaynak olarak gösteren yazılara öncelik verilmektedir. 2. Yayın Kurulumuzca, “Türk Dünyası Araştırmaları” ve “Türk Dünyası Tarih Kültür” dergilerinde yayınlanacak araştırmalarda: Orta Asya: Türkistan; Maveraü’n-Nehir: Aşağı Türkistan; Amu-Derya: Seyhun; Sir-Derya: Ceyhun; Türki Cumhuriyetler; Türk Cumhuriyetleri gibi milli terimlerimizin kullanılması uygun görülmüştür. Yazarlar, yayın kurulumuz tarafından yayınlanacak yazılarda, bu terimlerin otomatik olarak değiştirilebileceğini kabul etmiş sayılırlar. Yazarlar mektup ve elektronik posta adreslerini de bildirmelidir. 3. Makale Metni: A4 boyutunda (29.7x21 cm) kâğıtlara, MS Word programında, Times New Roman veya benzeri bir yazı karakteri ile 10 punto, 1.5 pt satır aralığında yazılmalıdır. Dipnotlar 8 punto (normal) Times New Roman Türk fontu ile dizilmelidir. Sayfa kenarlarında 3’er cm boşluk bırakılmalı ve sayfalar nu­ maralandırılmalıdır. Paragraflar 1 cm (4 karakter) içeriden başlatılmalıdır. Makaleler PC uyumlu Microsoft Word veya “.doc” uzantılı belge oluşturmaya elverişli herhangi bir kelime işlem programında yazılarak e-posta adresimize ve CD kaydı ve iki nüsha kâğıt çıktısıyla adresimize gönderilmelidir. Eski harfli metinler Universal Word ve benzeri programda yazılmış olmalıdır. Yazarlar istedikleri transkripsiyon sistemini kul­ lanabilirler. Ancak dizgi imkânları da göz önünde bulundurularak, mümkün olduğunca Türkiye’de yaygın olarak kullanılan transkripsiyon sisteminin kullanılması gerekir. Özel bir yazı karakteri kullanılmış ise, bel­ geyle birlikte söz konusu karakterlerin fontlarının da gönderilmesi gerekmektedir. Metin içinde vurgulanması gereken kısımlar, koyu değil eğik harflerle yazılmalıdır. Alıntılareğik harf­ lerle ve tırnak içinde verilmeli; beş satırdan az alıntılar satır arasında, beş satırdan uzun alıntılar ise satırın iki yanından 1 cm içeride, blok hâlinde, 1 satır aralığıyla ve 9 punto ile yazılmalıdır. 4. Makale içi başlıklar: Makalede, konunun işlenişine göre rakam-harf sistemi esas alınarak ana, ara ve alt başlıklar kullanılabilir. 5

Bas_Sayfalar.indd 5 2.03.2017 10:19:07 5. Türk Dünyası Araştırmaları’nda yayımlanmayan yazılar, istek hâlinde iâde edilebilir. 6. Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi’nin dili Türkiye Türkçesi’dir. Gerek görüldüğü hallerde, Çağdaş­ Türk lehçelerinde yazılmış yazılara da yer verilir. Yazılarda kullanılacak şekil, resim vb. malzemenin oriji- nallerinin yüksek yoğunlukta taranmış “jpeg” formlarının veya kaliteli fotoğraflarının gönderilmesi şarttır. 7. Yazıların bilimsel sorumluluğu yazarlarına âittir. 8. Araştırma Dergimizde, makalelerin yazımında Türk Dil Kurumu Yazım Kılavuzu esas alınacaktır. 9. Kaynak gösterme: Dipnotlar, atıf ve açıklama için kullanılabilir. İki hâlde de sayfa altında göste­ri­ lir. Bir eserin ilk kullanımında kaynak ve yazar adının tam künyesi, aynı yazarın birden fazla eserinden ya­ rarlanılması durumunda ve genel olarak herhangi bir kaynağın sonraki kullanımlarında kısaltma ve ba­sım yılı tercih edilebilir. Örnek: Muhsin Kadıoğlu, Turan Yolunda Macaristan İzlenimleri ve Turancılık, Türk Dünyası Araştırmala­ rı Vakfı Yayını, İstanbul, 2014, s. 57. 10. Kaynaklar: Makalenin sonunda, çalışma esnasında yararlanılan kaynaklar, yazarların soyadları esas alınarak alfabetik biçimde sıralanmalıdır. Örnek: KARA, Abdulvahap: “Türk Zeka ve Strateji Oyunu Mangala (Dokuz Kumalak) ve Türkiye’de Son Yıllarda Çalışmalar, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı: 225, Yıl: 38, Cilt: 114, Kasım-Aralık 2016, s. 19-35.

ISSN: 0255-0644

«TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI» Bakanlar Kurulu’nun 20.7.1980 tarih ve 8/1307 sayılı kararıyla kamu yararına hizmet veren vakıf olarak kabul edilerek vergi muafiyeti tanınmış olan «TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI VAKFI»nın hakemli, uluslararası, süreli ilmî yayın organıdır.

6

Bas_Sayfalar.indd 6 2.03.2017 10:19:07 İ Ç İ N D E K İ L E R

SUNUŞ Közhan YAZGAN ...... 9 KAF DAĞI’NIN ARKASI Prof. Dr. Turan YAZGAN ...... 11 ANADOLU’DAN AZERBAYCAN’A ERMENİLERİN TÜRKLERE YAPTIĞI KATLİAM (AZERBAYCAN-KARABAĞ-HOCALI) Yrd. Doç. Dr. Ergün Öz AKÇORA ...... 13 SÖZDE SOYKIRIM İDDİALARI, EMPERYALİZM VE TÜRKİYE’NİN YANLIŞ STRATEJİSİ Doç. Dr. Barış DOSTER ...... 61 KARABAĞ SORUNUNUN HUKUKİ BOYUTU Araz ASLANLI ...... 83 AGİT MİNSK GRUBU VE DAĞLIK KARABAĞ SORUNU Prof. Dr. Faruk ANDAÇ ...... 101 HOCALI SOYKIRIMINDAN ÖNCE KARABAĞ’DA TÜRKLERE KARŞI İŞLENEN CİNAYETLER Resmiye KARAYEVA ...... 109 KARABAĞ SORUNU ÜZERİNDEN İRAN ERMENİSTAN İLİŞKİLERİNE BİR BAKIŞ: SORUN EDİLMEYEN SORUN Yrd. Doç. Dr. Ahmet Hüsrev ÇELİK - Rüya KEBAPÇIOĞLU ...... 117 HOCALI SOYKIRIMININ TARİHİ-SİYASİ SEBEPLERİ

Yas m n KARAKOYUNLU ...... 135

ULUSLARARASIə ə HUKUK KAPSAMINDA HOCALI SOYKIRIMI Dr. Aygün HASANOĞLU ...... 151

7

Bas_Sayfalar.indd 7 2.03.2017 10:19:07 HOCALI CANİLERİ: CEZASIZLIK SENDROMU Prof. Dr. Gafar ÇAKMAKLI MEHDİYEV ...... 163 BAĞIMSIZLIK DEVRİ AZERBAYCAN SİNEMASINDA İŞGALCİLİĞE VE TECAVÜZE KARŞI MEYDAN OKUMANIN SANATSAL “FERYAD”I

Samir RZAYEVA - Aktaran: Yrd. Doç. Dr. Gökmen KILIÇOĞLU ...... 173

ERMENİ MESELESİə VE HOCALI KATLİAMI ÜZERİNE KAYNAKLAR VE BİBLİYOGRAFYA Doç. Dr. Mustafa BIYIKLI ...... 189 KİTAP TANITMA: HOCALI SOYKIRIMI Yrd. Doç. Dr. Gökmen KILIÇOĞLU ...... 235 KİTAP TANITMA: HOCALI SOYKIRIMI: BİR TÜRK SOYKIRIMI, BİR ERMENİ VAHŞETİ, BİR AKMAYAN GÖZYAŞIDIR HOCALI Yrd. Doç. Dr. Celil BOZKURT ...... 239

8

Bas_Sayfalar.indd 8 2.03.2017 10:19:08 Sunuş

Türk Dünyası’nın meselelerine bütüncül bir bakış açısına sahip olan Vakfımız, meselenin başından itibaren Karabağ olaylarını dikkatle izlemekte, çeşitli vesilelerle kamuoyuna du- yurmakta ve çözüm yolları önermektedir. Konu ile ilgili olarak Vakfımızca konferanslar, top- lantılar düzenlemekte; kitaplar yayınlamakta ve dergilerimizde makalelere yer vermekteyiz. Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecindeyken dondurulmuş bazı sorunların yeniden gün- deme geldiği görülmüştür. Bunlardan birisi Ermenilerin Azerbaycan’dan toprak taleplerin- den kaynaklanan Karabağ sorunudur. Karabağ’ı Azerbaycan’dan koparmak isteyen Ermeni- ler, kanlı katliamlar gerçekleştirmiş, Kafkasya’yı kana boyamışlardır. Hâlihazırda Karabağ’ın dışında Azerbaycan’a ait 7 bölge daha Ermeni işgali altındadır. Azerbaycan topraklarının %20’sine tekabül eden bu alan yeniden özgürlüğüne kavuşturulmayı beklemektedirler. Karabağ çatışmasının simge olaylarından biri Hocalı’dır. 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağla- yan gece Ermeniler, uzun süredir muhasara altına aldıkları Hocalı’ya karşı bir saldırıya geç- mişlerdi. Bu saldırıda onlara bölgede bulunan Rus Ordusu’nun 366. Motorize Birliği güçlü destek vermiştir. Saldırı sırasında ve sonrasında yüzlerce can kaybı, maddi ve manevi hasar ortaya çıkmıştır. Saldırı altındaki şehirden kaçmak isteyenler yollara kurulan pusularda acı- masızca öldürülmüşlerdir. Hocalı Soykırımı’nın 25. yıldönümü vesilesi ile hem bu menfur olayı anmak, hem de ilmi ve milli sorumluluğumuzu yerine getirmek için Türk Dünyası Araştırmaları dergimizin elinizdeki sayısını Karabağ Özel Sayısı şeklinde hazırladık. Çok kıymetli akademisyenler ve araştırmacılar konunun birçok farklı yönünü araştırdıkları makaleleri ile dergimizde yerlerini aldılar. Hocalı ve benzeri olayları hatırlamak, milletimizin geçtiği acı yolları görmek için ta- rihi bir vazifemiz olduğu kadar bir daha kimse böyle şeyler yaşamasın diye geleceğe karşı bir sorumluluğumuzdur. Bu sorumluluğu nesnel, bilimsel ölçütlerden ayrılmadan yerine ge- tirmek Türk akademisyenlerin en önemli görevidir. Bu sayımızda hem Vakfımızın genel görüşlerini yansıtması ve fikri takibimizin süreklili- ğinin bir göstergesi olması, hem de milli meselelerde akademik duruşun güzel bir numunesi olması hasebiyle Vakfımızın kurucusu, Prof. Dr. Turan YAZGAN’ın konu ile ilgili bir makalesi- ni sizlerle paylaşmak istedik. Hocamızın tespit ve önerilerinin halen önemini ve geçerliliğini koruduğunu söylemeliyiz. Ergün Öz AKÇORA, Anadolu’da ve Azerbaycan’da Ermenilerce Türklere karşı yürütü- len kanlı faaliyetleri değerlendirmiştir. Karabağ ve dolayısı ile Hocalı’da yaşananların genel olarak Ermeni sorunu dediğimiz konudan ayrı ele alınamayacağını göstermiştir. Anadolu’da ve Kafkasya’da benzer metotlarla Türkler sindirilmiş, etnik temizlik, katliam ve soykırımlara maruz kalmışlardır. Akçora, Ermeni sorununun tarihsel kökenlerini ve günümüze yansıma- larını tahlil etmiştir. Barış DOSTER, çalışmasında sözde soykırım iddialarını ve bu iddiaların emperyal güç- lerin menfaatleri doğrultusunda nasıl kullanıldığını irdelemiş, bu iddialar karşısında Türki- ye’nin izlediği politikaların eleştirel bir analizini yapmıştır. Araz ASLANLI, makalesinde Karabağ sorununu uluslararası hukuk perspektifinden ince- lemiştir. Aslanlı, Karabağ’ın ve Dağlık kısmının statüsünün Sovyetler Birliği döneminde nasıl belirlendiği üzerinde durmuştur. Sovyetler Birliği’nin çöküş dönemi ve sonrasında yaşanan çatışmaların sebeplerini ve uluslararası toplumun reaksiyonunu anlatmıştır. Tarafların argü- 9

Bas_Sayfalar.indd 9 2.03.2017 10:19:08 manlarını tartışmış, Ermenilerin toprak iddiaları ve işgalleri karşısında Azerbaycan’ın meşru müdafaa hakkını vurgulamıştır. Faruk ANDAÇ, Karabağ sorununu ve bu sorunun çözümü için çaba gösteren Uluslara- rası bir kuruluş olan AGİT’i incelemiştir. AGİT tarafından oluşturulan Minsk Grubu’nun faali- yetleri ve çözümde oynadığı rol üstünde durulmuştur. Minsk Grubu’nun çözüm planları ve BM’nin aldığı kararlar tahlil edilmiştir. Ahmet Hüsrev ÇELİK ve Rüya KEBAPÇIOĞLU, çalışmalarında konunun uluslararası iliş- kiler açısından önemli bir parçası olan İran-Ermenistan ilişkileri üzerinde durmuştur. İran’ın Karabağ çatışmasında hangi saiklerle Ermenistan yanlısı bir tutum geliştirdiği incelenmiştir. Resmiye KARAYEVA, Karabağ’da Hocalı’dan önce de katliamlar yapıldığını, yaşanan- ların Hocalı’da yaşanacak vahşetin sinyallerini verdiğini göstermiştir. Ermenilerin, Malıbeyli ve Kuşçular köylerinde yaptıklarının Hocalı’dan az olmadığını vurgulayan yazar, bölgede Türklerin yoğun olarak yaşadığı Karadağlı’nın nasıl işgal edildiğini anlatmıştır. Yazara göre bu işgal Ermenilere Hocalı’nın yolunu açmıştır. Makale, Karabağ’da Ermenilerce işlenen “in- sanlığa karşı suçların” anlaşılabilmesi için önemli bir çalışma olmuştur. Yasemen KARAKOYUNLU, çalışmasında neden Hocalı’da bu vahşet yaşandı sorusunun cevabını aramıştır. Ermenilerin Anadolu ve Kafkasya’da anti-Türk bir siyaset izlerken kim- liklerine atfettikleri Hıristiyanlık ve ari ırkın bir parçası olmak gibi iki özelliği öne sürmelerini ve bunun sonuçlarını göstermiştir. Ermenilerin Anadolu’daki isyanları; Rusya’nın yardımı ile Kafkasya’da gerçekleştirdikleri demografik değişim; Sovyetler Birliği döneminde Ermenis- tan’dan Türk nüfusun çeşitli vesilelerle sınır dışı edilmeleri, SSCB sonrası Karabağ bahanesi ile bölgeyi Türksüzleştirme çabaları çeşitli açılardan değerlendirilmiştir. Aygün HASANOĞLU ise Hocalı Olayı’nın hukuki boyutunu incelemiş, bir soykırım olup olmadığını irdelemiştir. Çalışmada BM Soykırımı Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesi açı- sından Hocalı Olayı’nın bir değerlendirmesi yapılmıştır. Hocalı’da yaşananların Nazi vahşetini aratmadığını belirten Gafar Çakmaklı MEHDİYEV, Karabağ çatışmasında Ermenilerce yapılan insan hakları ihlallerinin cezasız kalması netice- sinde Hocalı’da bu ihlallerin en üst düzeye çıktığını belirtmiştir. Samire RZAYEVA, çalışmasında Azerbaycan sinemasının Karabağ sorununu nasıl işle- diği üzerinde durmuştur. Karabağ çatışmasında yaşananları konu edinen “Feryad” filmini sinematografik ve politik olarak inceleyen çalışma, sinemanın ve sanatın önemini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Mustafa BIYIKLI, Ermeni sorunu hakkında kısa bilgiler verdikten sonra araştırmacıların dikkatine konu ile ilgili yazılanları içeren geniş bir bibliyografya sunmuştur. Arşiv belgeleri; kitap ve dergiler, makaleler sunulmuş, son olarak konuya Ermeni perspektifinden bakan çalışmaların yer aldığı bibliyografik eserlerin künyeleri verilmiştir. Celil BOZKURT, Derya Yıldız Özkaraman’ın “Hocalı Soykırımı: Bir Türk Soykırımı, Bir Er- meni Vahşeti, Bir Akmayan Göz Yaşıdır Hocalı” eserini değerlendirmiştir. Bu özel sayının hazırlanmasında çok büyük emeği geçen Vakfımız akademisyenlerin- den ve hocamız Turan YAZGAN’ın son talebelerinden olan Gökmen KILIÇOĞLU ise, Aziz Boran’ın “Hocalı Soykırımı” adlı eserini tanıtmaktadır. Kendisine gerek bu yazısı, gerekse bu sayının hazırlanmasından dolayı Vakfımız adına şükranlarımızı sunuyoruz. Karabağ sorununun en kısa sürede ve barışçı bir şekilde çözüme kavuşması; Hocalı soy- kırımının faillerinin bir an önce adaletin huzuruna çıkarılması ve bu tür vahşetlerin bir daha yaşanmaması en büyük temennimizdir. Bu bağlamda en küçük bir katkı sağlayabilmek en büyük gururumuz ve sevincimiz olacaktır. Şehitlerimizin aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz. Közhan Yazgan Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Genel Başkanı 10

Bas_Sayfalar.indd 10 2.03.2017 10:19:08 ARAZ ASLANLI / KARABAĞ SORUNUNUN HUKUKİ BOYUTU 1

Türk Dünyası Araştırmaları Sayı: 226 Şubat 2017

KAF DAĞI’NIN ARKASI*

Prof. Dr. Turan YAZGAN

Küçükken, nenelerimizden dedelerimizden “Kaf Dağı’nın ardında…” diye baş- layan ve orada bulunan şehzadelerin, başbuğların, hanların, hakanların destan- larını dinlerdik, öğrenirdik. Kaf Dağı neresi? Bu dağın ardı neresi? Kaf Dağı’nı aşmayı ancak, Bakü’ye 1989’da indiğimiz zaman anladık. Kaf Da- ğı’nın arkasında binlerle, yüz binlerle, milyonlarla bizi bekleyenler varmış. Bizim asıl parçamız oralardaymış. Nenelerimiz, dedelerimiz bize hep bunu anlatmak istemişler. Ama okullarımız bunu anlatmadı. 1989’dan itibaren Kaf Dağı’nın arkasındaki, üstündeki, altındaki bütün Türk topraklarına, nenelerimizin unutturmak istemediği, ama okullarımızın pek hatır- latmadığı bütün Türk topluluklarına, Yakutistan’dan Makedonya’ya kadar nerede varsalar hepsiyle, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı olarak, özel uçaklarla ve 164 kişilik kafilelerle, ulaştık ve hepsiyle kucaklaştık. Onlar da bizi gerçekten bekliyorlardı. Ama bu kucaklaşma, ne yazık ki günümüzde, ümit ettiğimiz neticeleri doğuran kucaklaşma olmadı. Sovyetler Birliği’nin kurduğu Ermenistan, hem Sovyetler Birliği’nde hâkim olan Ruslar, hem zamanla Batılılar tarafından çok desteklenerek, Türkiye ile Tür- kistan arasındaki engel olarak daima kullanıldı. Bu kullanılma Ermenilerin adı- na kurulan Asala adlı terör örgütüyle, uydurdukları “1915 soykırımı” iddiasıyla, bütün dünyada faaliyet gösteren dehşetli bir propagandayla devam etti ve ediyor. Stalin’in Ermenilere peşkeş çektiği ve Azerbaycan’la Türkiye arasında hançer gibi bağrımıza saplanan ve Türkistan’la Türkiye’nin birbirine kara yoluyla bağlan- tısını önleyen bölgeyi (Zengezur) Ermenilere genişlettirdiler. Ermeniler Karabağ’ı Karabağ diye işgal etmediler. Zengezur’a ilave ettikleri top- rakları memleketimiz genişleyecek diye işgal etmediler. Türkiye’nin Türkistan’la olan irtibatını güçleştirmek isteyen devletler, Ermenistan’a o bölgeleri işgal etmesi için her türlü desteği sağladılar. Özellikle Rus orduları ve Avrupa ülkeleri Türkiye’nin Türkistan’la olan irtiba- tını kesmek için Ermenilere fiilen destek sağladı. Böylece Karabağ ve Azerbaycan topraklarının % 25’i Ermenilere işgal ettirildi. Ermenilerin Karabağ ve Azerbaycan topraklarının % 25’ini işgal etmesine kar- şı, Ermenistan sınırımızı kapatarak gösterdiğimiz tepki, Amerikan başkanının Türkiye’yi ziyaretinden sonra, değişmeye başladı. Azerbaycan ayakta, Türkiye de ayakta.

* Türk Dünyası Tarih Kültür Dergisi, Yıl: 2009, Sayı: 268.

11

226_Kaf_Dagi_Hocam.indd 1 2.03.2017 09:13:44 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Niçin sınır kapısı açılıyor? Ermenistan, vazifesini yapmaya devam ediyor. Ermeniler bütün dünyada “Türkler Ermenilere soykırım yaptı” diye parlamen- tolara tarih yazdırıyor! Bu tarihi yazan devletlerin parlamentoları, böyle aşağılık bir suçu kendileri işledikleri halde, bununla övünüyorlar. Başta ABD olmak üzere diğer bazı devlet- ler de, “biz de aynı kararı alırız” diye bu mantık, ahlak ve ilim dışı tutumu silah olarak kullanıyorlar. “Medeniyet dedikleri tek dişi kalmış canavar”ın temsilcileri “Türkler katliam yapmadı” derseniz, o toprakta sizi hemen mahkûm ediyorlar. Hapse atıyorlar. İfade, vicdan ve fikir hürriyeti olduğu söylenen Batılı ülkelerde bunların hiç biri yok. Küreselleşme, liberalizm, kapitalizm, sosyalizm, komünizm, insan hakları, de- mokrasi, ifade, vicdan ve fikir hürriyeti gibi kavramlar Batılı ülkelerin sömürecek- leri, soyacakları ülkelerde soygun ve sömürüyü gerçekleştirmek için kullandıkları vasıtalardan ibarettir. Ne yazık ki bütün bu kavramlar, günümüzde, dünyada soygun ve sömürü için en iştah kabartıcı bölgeler olan Türk coğrafyası için, vasıta olarak kullanılmaktadır. Bu vasıtaları Türklere ve Türk devletlerine karşı daha iyi kullanabilmek için Türkiye’ye Ermenistan kapısını açtırmak istiyorlar. Bu vasıtaları Ermenilerin karakaşı kara gözü için değil, hem Türklerin arasını fiilen açmak, hem de işgal ve insanlık dışı tutum ve davranışlarında maşa olarak kullandıkları Ermenileri daha haklı olarak gösterebilmek için kullanıyorlar. Biz bu kapıyı nasıl açarız? 1. Ermeniler Karadeniz’e çıkarak yaşama imkânı bulurlarsa, Türklerin de aynı imkânlara kavuşması için, kontrolü Türklerde olmak kaydıyla Zengezur üzerin- den 500 metre eninde 35 kilometre boyunda bir kara yoluyla, Azerbaycan’a rahat- ça girip çıkabilmemiz gerekir. Böylece Ermeniler Karadeniz’e rahatça girip çıkabilirler. Türk ordusunun kılıcı bu yolun devamlı olarak üstünde olmalı ve Türkler petrol ve gazı bu koridordan taşımalıdır. Boru hattının Gürcistan üzerinden geçmesi hem uzun, hem siyasi olarak yanlıştır. 2. Ermenistan anayasasından Türklükle ilgili maddelerin tamamı çıkarılmalıdır. 3. Ermenistan paralarından Ağrı dağının resmi derhal çıkarılmalıdır. 4. Uydurma “soykırım” iddialarına derhal ve kayıtsız şartsız son vermeli ve bü- tün parlamentolara da gerçeği kabul ettirerek oralarda çıkarılmış kanunları iptal ettirmeleri sağlanmalıdır. 5. Ermeniler işgal ettikleri Azerbaycan topraklarından ve Karabağ’dan derhal ve kayıtsız şartsız çekilmelidir. 6. Ermeniler Hocalı’da yaptıkları soykırım dahil, Birinci Cihan harbi sırasında Ruslarla ve daha sonra Batılılarla bir olup, Anadolu’da erkeksiz köylerde yaptığı katliam için özür dilemelidirler. Bütün bu maddelerin tamamı gerçekleşmeden Ermenistan ve Türkiye arasın- da hiçbir iktisadi, siyasi veya sosyal faaliyet yapılamaz. Dostluk gerçekleşemez. Bu şartların gerçekleşmesi halinde Ermenistan bağımsız ve her çeşit deste- ğe layık şerefli bir devlet olarak yaşayabilir. Denize kıyısı olmayan, etrafımızdaki kurulmuş kurulacak hiçbir devlet, biz istemedikçe, ABD başkanı emretse dahi yaşayamayacağını, Ermenistan misaliyle bilmelidir. Bu şartlar kabul edilmeden Türkiye Ermenistan sınır kapısını açarsa, Türkiye ve Türk tarihine kara bir leke olarak geçecektir. Bu sebeple Başbakanımız kapının işgal kalkmadan ve Azerbaycan’la Ermenis- tan anlaşmadan açılamayacağını bütün dünyaya duyurmuştur. Çünkü Azerbay- can’da ve Türkiye’de bir milletin evlatları olan ve iki devletin tebaasını teşkil eden herkes aynı düşünce ve duygularla ayaklanmıştır. Tanrı Türkü Korusun.

12

226_Kaf_Dagi_Hocam.indd 2 2.03.2017 09:13:44 ERGÜN ÖZ AKÇORA / ANADOLU’DAN AZERBAYCAN’A ERMENİLERİN TÜRKLERE KATLİAMI 1

Türk Dünyası Araştırmaları Sayı: 226 Şubat 2017

ANADOLU’DAN AZERBAYCAN’A ERMENİLERİN TÜRKLERE YAPTIĞI KATLİAM (AZERBAYCAN-KARABAĞ-HOCALI)*

Yrd. Doç. Dr. Ergün Öz AKÇORA**

Öz

Batılı emperyalist devletlerin oyunlarının bir parçası olan “Sözde Ermeni Soykırımı” batılı devletlerin istekleri doğrultusunda Ermenistan, dış politika hedefini Türk Devleti’ne kabul ettirmek olarak belirlediği anlaşılmaktadır. An- cak hiçbir tarihi dayanağı olmayan bu iddialar yapılan araştırmacılar tarafın- dan çürütülmüştür. Bu yazımızda genocid (soykırım) iddiaları, tehcir olayının gerçek anlamı açıklanacaktır. Bu yapılırken gerçek soykırımını Anadolu’da, Azerbaycan ve çevresinde geçmişte olduğu gibi bugün de Ermeniler tarafından Türklere uyguladıkları anlatılacak ve gerçekler kamuoyuna verilmeye çalışıla- caktır. Tüm tarafsız belgeler incelendiğinde Ermenilerin sekiz yüzyıla yakın bir süre Türklerle iç içe yaşayan, Türklerin sahip olduğu bütün hak ve imtiyazlara sahip olan ve Türk aleminde Türk’ten daha iyi şartlarda yaşayan bir millet oldukları görülecektir. Buna rağmen Batılı devletlerin desteği ile Ermeniler kendilerini masum, Türkleri cani göstermek gayreti içine girmişlerdir. Sözde Ermeni soykırımının, 1915 ve 1916 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu tarafından tasarlandığı ve gerçekleştirildiği iddia edilmektedir. O günden baş- layan bir süreçle, bugün de “genocide” kavramının arkasına sığınmışlardır. Yazmış oldukları kitap ve makalelerle, “katil Türk” kavramını sadece kendi nesilleri arasında değil, Batı kamuoyunda da yoğun bir şekilde işlemişlerdir. Aslında olay tam tersine gerçekleşmiş, Ermenilerin Türklere yönelik katliam- ları Anadolu’yla sınırlı kalmamış, Kafkaslarda ve Azerbaycan topraklarında da görülmüştür. İki asır devam eden kovma ve göçürme işlemi sonucunda, 1.5 milyon Azerbaycan Türkü Ermenistan’daki tarihi yurtlarından sürülmüş veya katledilmişlerdir. Bilindiği üzere bu katliamın bir parçası da Karabağ ve Hoca-

* Bu tebliğ 21.04.2005 tarihinde Azerbaycan Milli İlimler Akademisi A.A. Bakıhonav Tarih Ensti- tüsü ve Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nın Müşterek Düzenlemiş Olduğu “Ermenilerin Türklere Karşı Uyguladığı Soykırım Eylemleri” konulu sempozyumda Bakü’de sunulmuştur. ** Bingöl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi.

13

226_Ergunoz_Akcora.indd 1 24.02.2017 09:32:41 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

lı’da devam ettirilmiştir. Bu katliam sırasında 18.000’den fazla Azeri Türk’ü öldürülmüş, 20.000 kişi yaralanmış ve 50.000 kişi sakat kalmıştır. Ermenile- rin, Azerbaycan Türklerine yaptıkları katliamların boyutu çok büyük olmasına karşın, dünya kamuoyu tarafından gelen tepki yetersiz kalmıştır. Ayrıca hak- sız ve çifte standartla birçok batılı devlet Azerbaycan’a ekonomik ve askeri yaptırım uygulamışlardır. Sonuç olarak Ermenistan, Türkiye ve Azerbaycan olmak üzere komşularını rahatsız eden problemlerin çözümünde ileriye dönük olarak ilk adımı atılmalıdır. Öncelikle sağ duyuyla hareket etme ve bölgede istikrarın sağlanması için silahlı Ermeni çeteleri, işgal altındaki Azerbaycan topraklarını terk etmelidir. Dağlık Karabağ problemi, Azerbaycan’ın toprak bü- tünlüğü çerçevesinde çözümlenmelidir. Anahtar kelimeler: Tehcir, Genocide, Azerbaycan, Karabağ, Hocalı.

From Azerbaijan To Anatolia The Massacre Of The To The Turks (Azerbaijan-Karabağ-Hocalı) Abstract It is understood that the so-called , part of the games of the Western imperialist states has been determined as the desire of to impose foreign policy target on Turkish State in line with the wishes of the western states. However, these claims without any historical credentials have been disproved by the researchers. In this article, genocide claims, the true meaning of the deportation case will be explained. When this is done, it will be told that the real genocide was practiced by the Armenians to the Turks in Anatolia, Azerbaijan and its surroundings as it was in the past, and the facts will be tried to be given to the public. When all the neutral documents are examined, it will be seen that the Armenians are a nation that lives with the Turks for nearly eight centuries, has all the rights and privileges that the Turks possess, and lives on better terms than the Turks in the Turkish realm. Despite this, with the support of Western countries, Armenians have tried to show themselves innocent and Turks villain. It is claimed that the so-called Armenian genocide was designed and realized by the Ottoman Empire betwe- en 1915 and 1916. They have taken shelter behind the concept of “genocide” with a process which started from that day. Books and articles writting, they intensified the concept of “murderer Turkish” not only in its own generations, but also in the western public. In fact, the opposite happened, the massacres of Armenians towards Turks were not limited to Anatolia but also seen in the Caucasus and Azerbaijani territories. As a result of two centuries of expulsi- on and abduction, 1.5 million Turks of Azerbaijan were expelled or murdered from their historical homeland in Armenia. As known, a part of this massacre was continued in Karabakh and Hocali. During this massacre, over 18,000 Azerbaijani Turks were killed, 20,000 injured and 50,000 injured. Although the massacres committed by the Armenians to the Azerbaijani Turks are very large, the reaction of the world public has been insufficient. In addition, many western states with unfair and double standards have imposed economic and military sanctions on Azerbaijan. As a result, the first step must be taken in order to solve the problems that are disturbing the neighbors, namely Armenia,

14

226_Ergunoz_Akcora.indd 2 24.02.2017 09:32:41 ERGÜN ÖZ AKÇORA / ANADOLU’DAN AZERBAYCAN’A ERMENİLERİN TÜRKLERE KATLİAMI 3

Turkey and Azerbaijan. First of all, the armed Armenian gangs must leave the occupied Azerbaijani lands in order to act with common sense and to ensure stability in the region. The problem of the Nagorno-Karabakh should be resol- ved within the framework of the territorial integrity of Azerbaijan. Keywords: Deportation, Genocide, Azerbaijan, Karabakh, Hocalı.

Giriş Türkiye’nin varlığını koruyabilmesi için, güçlü bir devlet olarak kendini de- vam etmesi gerekmektedir. Ancak bu “güçlü Türkiye” kavramı da, dünyadaki güç dengelerini bozacağı düşüncesiyle emperyalist devletlerin Türkiye’ye karşı tehlikeli oyunlar sergilemesine sebep olmaktadır. Türkiye’nin stratejik mevkii ve önemi sebebiyle bugün Türkiye’yi yıkmak için vasıta olarak kullanılan bölücü ve yıkıcı faaliyetler tamamen milletlera- rası bir oyun olarak devam etmektedir. Ermeni meselesi de bu oyunun bir parçası olarak sergilenmektedir. Ancak Ermeni meselesi ve sözde soykırımı iddiasının anlaşılması için öncelikle meselenin hazırlanışı ve alt yapısının in- celenmesinde fayda görülmektedir. Bu aşamada; XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı Devleti’nin hâkimiyeti altındaki Doğu Anadolu Bölgesi’nin, coğrafî, dinî ve etnik bakım- dan milletler arası politika ve diplomasi sahnesinde tartışılır hale gelmesinin sebeplerini, yani tarihi kökenlerini “Şark Meselesi” çerçevesi içinde aramanın doğru olacağı kanaatindeyiz. Diğer bir durum ise, XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde başlatılan reform- ların Türk ve Müslümanlardan ziyade gayri müslimlerin yararına olduğu ve bu durumun Osmanlı Devleti’ni yıkılmaya götürdüğünün çok açıkça anla- şılmış olmasıdır. Çünkü 1839 Tanzimat, 1856 Islahat, 1876 I. Meşrutiyet ve 1908 II. Meşrutiyet döneminde yapılan reformlarla Avrupa’nın iç işlerimize müdahalesi ve Avrupa emperyalizminin Osmanlı Devleti’ne zarar vermesi ara- sında sıkı bir münasebet ortaya çıkmıştır. Bu aşamalar çerçevesinde Avrupalı emperyalist güçler Anadolu’yu, gele- cekte kendi menfaatleri doğrultusunda Osmanlı Devleti’ni bölmek ve parçala- mak için isyanları desteklemeye ve bu isyanlara siyasi nitelik kazandırmaya çalışmışlardır. Yabancı okullar, konsoloslar, Hıristiyan misyonerler ve yaban- cı tüccarlar bazı zaaflardan da faydalanarak bu isyanları tahrik ve teşvik et- meye başlamışlardır. Şüphesiz Ermeni isyanlarının arkasında oynanan oyun- ları ve sebepleri belirtmekle meselenin kaynağına daha iyi inilmiş olacaktır. Bunlar kısaca belirtilirse; Ermeni Komitelerinin Yaptıkları İsyanlar ve Katliama Etki Eden Faktörler Batılı Devletlerin Politikaları Birinci faktör, Batılı devletlerin faaliyetleri gösterilebilir. Osmanlı Devleti’n- de “Ermeni Sorunu”nun doğmasında en büyük rolü Batılı devletler oynamış- lardır. Batılı devletler, çıkarlarına hizmet edecek zaman ve zeminde, Osmanlı Devleti’nden ayrılma hareketlerini desteklemişlerdir. Bundan dolayı Ermeni isyanlarında da aktif rol oynamışlardır. Ermenileri teşvik eden ve silahlandı-

15

226_Ergunoz_Akcora.indd 3 24.02.2017 09:32:42 4 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

rıp, Osmanlı Devleti’ne saldırtan Batılı devletlerin başında Rusya gelmiş, onu İngiltere, Fransa ve ABD takip etmiştir.1 İngiltere’nin Politikası Güney Kafkasya, Kuzey İran ve Anadolu’nun doğusunda zayıf kendisine bağlı bir Ermeni Devleti kurup, Ortadoğu’nun petrol kaynaklarını ve Hindis- tan yolunu güvenlik altına almak ve Rusya’nın güneye sarkmasını engellemek amacıyla Ermenilerle ilgilenmiştir. Rusya gibi para ve silah yolu ile Ermenileri desteklediği gibi, zaman zaman Osmanlı Devleti’ne protestolar vererek, Erme- nileri kışkırtmış ve isyanlarının çıkmasında çok etkili olmuştur.2 Almanya’nın Politikası 1870’den sonra Avrupa’nın en kuvvetli ve en korkulu devletidir. Dünyada sömürgecilik siyasetine de bu tarihten sonra başlayan Almanya, Osmanlı İm- paratorluğu’nu nüfuzu altına kolaylıkla alabileceği bir ülke olarak görmüştür. Rusya’nın Politikası Rusya, politikasını Çar Deli Petro ile belirlemiş ve her fırsatta Osmanlı Devleti’nin aleyhine gelişmeye çalışmıştır. Bu maksatla Ortodoks Rum tabayı kullandığı gibi, Ermeni tebaayı da kendi çıkarları doğrultusunda Akdeniz’e inebilmek için sözde bağımsızlık vaatleri ile devamlı kışkırtmıştır. Nitekim Rusya, Erzurum-Van-İskenderun hattında bir azınlık devleti kur- mak suretiyle emellerine ulaşacağını düşünerek bölgedeki Ermeniler arasında her türlü oyunu sergilemiş, Ermenileri sadece propaganda yoluyla desteklemekle kalmamış onlara silah ve cephane temin etmiş ve mali imkânlar da sağlamıştır.3 Fransa’nın Politikası Osmanlı Devleti üzerindeki imtiyazlarını genişletmeye çalışan Fransa, ih- tilalinin getirdiği milliyetçilik akımı çerçevesinde azınlıkları istismar ederek Osmanlı topraklarındaki menfaatlerini elde etmek için Ermenileri kullanarak politik oyunlar sergilemekten geri kalmamıştır. Ayrıca yurdun dört tarafında açtıkları konsolosluklar, kurdukları okullar ve yetimhaneler vasıtası ile Erme- ni gençlerini eğitmiş ve komitecileri ne pahasına olursa olsun himaye etmiştir.4 Amerika Birleşik Devleti’nin Politikası Ermeni olaylarının başlamasında etkili olan faktörlerden birisi de 1850’ler- den itibaren, Ermenilerin meskûn oldukları yerlerde açılan Amerikan okulla- rının faaliyetleridir. Bu okullar ile onlara bağlı teşekküller, Ermenilerin ihti-

1 Azmi Süslü, Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı, Van, 1990, s. 55, 64. 2 Süslü, a.g.e., s. 66; Uygur Kocabaşoğlu, “Doğu Sorunu Çerçevesinde Amerikan Misyoner Faaliyetleri”, Tarihi Gelişmeler İçinde Türkiye’nin Sorunları Sempozyumu (Ankara 8-9 Mart 1990), Ankara, 1995, s. 67; Ergün Öz Akçora, “Şark Meselesi ve Van’da Ermeni İsyanla- rına Batılı Devletlerin Etkileri”, Fırat Üniversitesi Dergisi (Sosyal Bilimler), Cilt: 4, Sayı: 1, Elazığ, 1990, s. 19-29. 3 Ergün Öz Akçora, Van ve Çevresinde Ermeni İsyanları, s. 78-82. 4 Geniş bilgi için bkz. Ergün Öz Akçora, Van ve Çevresinde Ermeni İsyanları (1896-1916), s. 87; Kamuran Gürün, Ermeni Dosyası, Ankara, 1983, s. 161; Halil Metin, Türkiye’nin Siyasî Tarihinde Ermeniler ve Ermeni Olayları, MEB Yayınları, İstanbul, 1992, s. 64-65.

16

226_Ergunoz_Akcora.indd 4 24.02.2017 09:32:42 ERGÜN ÖZ AKÇORA / ANADOLU’DAN AZERBAYCAN’A ERMENİLERİN TÜRKLERE KATLİAMI 5

lalci fikirlerle yetişmesinde ve Osmanlı Devleti’ne düşman hale gelmelerinde büyük görevler üstlenmişlerdir. Komitelerin Faaliyetleri İkinci faktör, komitelerin faaliyetleri: Bu komiteler, Türkler ile iyi ilişkiler için- de olan Ermenileri tehdit ederek silahlanmaya, kin ve nefret tohumlarını saçma- ya çalışmışlardır. Bu komiteler yurdun pek çok yerlerinde teşkilatlanmışlardır. XIX. ve XX. yüzyıl başlarında giriştikleri hareketlere baktığımızda bu olay- ların sorumluluğunu komiteler ile birlikte onları kışkırtan ve cesaret veren yabancı devletlere bağlandığı görülmüştür.5 Osmanlı hükümeti bir taraftan askerî hareketler ile ihtilali bastırmaya ve diğer yönden yabancı ülkelerdeki ihtilal komiteleri liderleriyle ilişkide bulu- nan Ermeni ihtilalcilerinin tutuklanmasına zorunluluk duymuş ve bazı ted- birler almak zorunda kalmıştır. Nitekim Ermeni ihtilalcilerin evlerinde yapılan aramalarda, isyana ve bölü- cü hareketlere ilişkin önemli belgeler bulunmuştur. Bu belgelerden, merkez- leri Paris, Londra ve Tiflis’te bulunan İngiltere, Fransa ve Rusya hükümetleri- nin desteklerini ortaya koymuştu. Yine tutuklanan Ermeniler yaptıkları isyan hareketlerini İngiliz, Fransız ve Rus konsolos ve memurlarının yönlendirme ve korumalarıyla yaptıklarını açıklamışlardır. Bu komitelerin şüphesiz önemli bir tarafı faaliyet ve taktikleri olmuştur. Bu taktikler arasında ise, her gün uydurma tecavüz olayları varmış gibi ha- berler yaymak, Türklerin Ermenileri katledecekleri haberinin yayılmasını sağ- lamak, dünyanın ilgisini üzerlerine çekmek, sabotajlar yapmak, masum kişi- leri öldürmek, yakmak, yağmalamak, gerekirse yabancı temsilcileri öldürmek, suçu Türklerin üzerine atmak gösterilebilir.6 Ermeni komiteleri hareketlerini Anadolu’nun bütün şehirlerine yaymış, öncelikle Rusya, sonra da İngiltere, Fransa ve Amerika’nın yardımları ile is- yanlar: 1915, 1916, 1918, 1920, 1922 yıllarında Van, Bitlis, Muş, Erzurum, Erzincan, Ağrı, Kars ve Orta Anadolu’nun pek çok şehrinde çıkartılmıştır.7 Şüphesiz çıkarılan isyanlarda Ermeni Komitelerine destek olan zararlı der- nek ve cemiyetler olmuştur. İmparatorluk içerisinde Ermeniler tarafından kuru- lan ilk cemiyet, 1860’da İstanbul’da kurulan “Hayırsever Cemiyetidir.”8 Yine Muş’ta “Okul Severler”, Erzurum’da “Milliyetçi Kadınlar Cemiyeti, Si- lahlılar Cemiyeti, Kilikya, Miyasel, Hayatıs, Ermenistan’a Doğru, Ermeni Va- tanseverleri” adlı cemiyetler kurulmuştur. Aralarında “Veregazmiyal, Ramgavar, İttihat ve Halas, Kurtuluş Birliği, Kara Haç Cemiyeti, Aratlı, nihayet Taşnak ve Hınçak” v.s. gibi pek çok komite, faaliyetlerini önce konuşma, beyin yıkama daha sonra da silahlı eyleme dö- nüştürmüş.9

5 Rafael De Nogalis, Hilal Altında Dört Yıl, İstanbul, 1931, s. 72. 6 Abdullah Yaman, Ermeni Meselesi ve Türkiye, İstanbul, 1973, s. 167. 7 Hulki Saral, Ermeni Meselesi, Ankara, 1970, s. 192. 8 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, Cilt: VIII, s. 135. 9 Mehmed Hocaoğlu, Tarihte Ermeni Mezalimi ve Ermeniler, İstanbul, 1976, s. 159; Gürün, a.g.e., s. 161; Osmanlı Arşivi, Yıldız Tasnifi, Ermeni Meselesi, Cilt: 3, İstanbul, 1989, s. 17-19; Veysel

17

226_Ergunoz_Akcora.indd 5 24.02.2017 09:32:42 6 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

İsim yapmış önemli bir komite Hıncak (Çansesi) Komitesi olmuştur. Bu komi- te Kafkasyalı Ermeni öğrenciler tarafından 1887 yılında İsviçre’de kurulmuştur.10 Bir diğeri Taşnaksutyun Komitesi: “Ermeni İhtilal Cemiyetleri İttifakı” de- mektir. Balkanları taklit eden Ermeni milliyetçilerinin kurdukları çetelerin 1890’da Kafkasya ve Tiflis’te, Krisdapor Mikaelyan ve arkadaşlarının gayretiy- le birleşmelerinden ortaya çıkmıştır. Taşnak komitesinin ağırlık merkezi Doğu Anadolu olmuştur. Silahlı eğitim yaptırmışlardır. Türkler aleyhine nefret duy- guları ile Ermenileri harekete geçirmeye çalışmışlardır.11 Kilise ve Papazların Faaliyetleri Üçüncü faktör Kilise ve Papazların Faaliyetleri: Ermeni patrikhane ve ki- liseleri, Ermenilerin her devirde bir cemaat olarak yaşamalarını sağlamıştır. Daima onlar için birleştirici ve toplayıcı rol oynamıştır. Bunun neticesi beyin yıkama, sonraları silahlı eğitim, isyanlar için bir nevi harekât üssü, kiliseleri de silah depoları olarak kullanmaları mümkün olmuştur.12 Patrikhane olarak Ermeni toplumunu Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklan- dırmak için komiteler kurulmasına, okullarda Türk-İslam düşmanlığını kö- rüklemeye, gazete ve dergilerle propagandaya, tiyatro, şiir ve diğer eserlerle isyan ve kan dökme düşüncesini yaymak için ellerinden geleni esirgememiş- lerdir. Ayrıca kuruluş olarak Ermeni papazları beyin yıkama faaliyetleri ya- nında çeteleri saklamak, silah depolarını korumak, yabancı devletler namına casusluk yapmak, hatta devletlere, Ermenilerin katledildiklerini yazarak is- yanlarda büyük rol oynamışlardır.13 Misyoner faaliyetleri Osmanlı toprakları üzerinde ilk etapta azınlıklar üzerinde dinî bir propaganda faaliyetleri gibi görünmüş ancak kısa zamanda gerçek yüzlerini göstermişlerdir. Misyonerler, çeşitli yerlerde okullar açıp Ermenilerin kafalarını, ihtilal ve isyan fikirleri ile doldurmaya başlamışlar, büyük meblağda para dağıtarak ci- var illerdeki Ermenilerin okullarda toplanmalarını sağlamışlar ve menfaatleri çerçevesinde Ermenileri yaşadıkları topraklara ihanet derecesinde isyanlara teşvik etmişlerdir. Bu maksatla, Kayseri, Harput, Merzifon, İstanbul, Bitlis, Adana, Muş ve daha pek çok yerde okullar açmışlar, milliyetçilik ve istiklal peşinde koşmaları ve sözde bağımsız devlet kurma vaatleriyle harekete geçirmişlerdir.14

Eroğlu, Ermeni Mezalimi, İstanbul, 1976, s. 138-139; Ercüment Kuran, Ermeni Meselesinin Millet- lerarası Boyutu, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu İle İlişkileri Sempozyumu, s. 20; Metin, a.g.e., s. 90-95. 10 Süslü, a.g.e., s. 54; Genelkurmay, Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı: 81, Belge: 129, Ankara, 1981. 11 Mim Kemal Öke, Ermeni Sorunu, s. 76; Gürün, a.g.e., s. 140-142; Yuluğ Tekin Kurat, Osmanlı İmparatorluğunun Paylaşılması, Ankara 1986, s. 228, 232; Gültekin Ural, Ermeni Dosyası, Kamer Yayınları, İstanbul, 1998, s. 96-100. 12 Mayewski (Rus Generali), Van, Bitlis Vilayetleri Askeri İstatistiği, s. 174; Rafael De Nogalis, Hilal Altında Dört Yıl, s. 70. 13 Gürün, Ermeni Dosyası, s. 30, 39-40. 14 Erdal Açıkses, “Van ve Çevresinde Yabancı Devletlerin Faaliyetleri ve Beklentileri”, Yakın Ta- rihimizde Van Uluslararası Sempozyumu (Van 2-5 Nisan 1990), Ankara, 1990, s. 179-188. Daha

18

226_Ergunoz_Akcora.indd 6 24.02.2017 09:32:42 ERGÜN ÖZ AKÇORA / ANADOLU’DAN AZERBAYCAN’A ERMENİLERİN TÜRKLERE KATLİAMI 7

Misyonerler, Osmanlı topraklarında, batılı güçlerin ileri karakolu vazifesini görmüşler, bunlardan Katolikler, Fransa; Ortodokslar, Rusya; Protestanlar ise İngiltere ve Amerika’dan destek görmüşlerdir. Bunların amaçları şüphesiz azınlıkları kendi taraflarına çekmek ve dinî propaganda yapmak olmuştur. Başta Amerikan misyonerler, okullar açmakla yetinmeyerek, papaz ve öğ- retmen yetiştirmek ve diğer yüksek okullarda okumaları için birçok Ermeni gencini de Amerika’ya göndermişler. Ayrıca gazete ve dergilerde Ermeniler le- hine yazılar çıkarmak suretiyle devamlı, Türklerin aleyhine çalışmışlardır. Amerika Birleşik Devletleri’nin misyoner teşkilatlarının öncelikle dinî amaç- la okullar açmasına rağmen sonradan ABD’ye göç eden Ermeniler sayesinde politikalarının değiştiği, müstakil Ermenistan kurulması fikrinin silahlı eğitim ve para yardımlarına kadar genişlediğini görmek mümkün olmuştur. Böylece kurdukları lobiler ile Osmanlı Devleti’ni karalamayı ve yalnız bırakmayı za- man zaman başarmışlardır.15 Misyonerler yaptıkları bu faaliyetlerle Osmanlı Devleti’nde bir “Ermeni Sorunu”nun doğmasında önemli rol oynamışlardır.16 Propaganda Dördüncü faktör “Propaganda”yı göstermek mümkündür. Amacı; Osmanlı Devleti üzerindeki çıkarlarını korumak ve devam ettirebilmek için bu toplu- lukları kışkırtmak ve karışıklıklar çıkarmak suretiyle elde etmek istedikle- ri hedeflere ulaşmak, sözde Osmanlı zulmü altında yaşayan Hıristiyan halkı kurtarmak ve sözde bir Ermeni Devleti yaratmak olmuştur.17 Şüphesiz Ermeni cemaati nezdindeki propagandanın büyük bir kısmını konsolosluklar yürütmüşlerdir. Nitekim diplomatik bagajları yoklanmaksızın Türkiye’ye gizlice sokulan ayrılıkçı fikirlerin vurgulandığı çeşitli gazete, dergi, kitap, kartpostal, harita ve sokak ilanları yurt içine dağıtmışlar ve bunda ba- şarılı olmuşlardır.18 Silahlanma Beşinci Faktör Silahlanma: Türkleri katletmek ve bu bölgeyi ele geçirmek için her türlü araç ve gereçten istifade etmeye, dışarıdan ve içeriden elde et- tikleri silahlar ile Ermeni toplumunu devamlı olarak silahlanmaya teşvik edil- mişlerdir.19 Ermenilerin hazırlıkları ve tedarikleri yalnız bazı şehirler ile sınırlı kalmamış, özellikle güz mevsiminde Amerikan misyonerlerinden yardım almak bahanesi ile bilhassa Doğu Anadolu şehir ve köylerden gelip hazırlıklarını yapmışlardır.

geniş bilgi için Mayewski (Rus Generali), Van, Bitlis Vilayetleri Askeri İstatistiği, Matbaa-ı Amire, İstanbul, 1330 (1914), s. 104-114. 15 Ergün Öz Akçora, Van ve Çevresinde Ermeni İsyanları (1896-1916), s. 93-96. 16 Uygur Kocabaşoğlu, “Doğu Sorunu Çerçevesinde Amerikan Misyoner Faaliyetleri”, Tarihi Ge- lişmeler İçinde Türkiye’nin Sorunları Sempozyumu (Ankara 8-9 Mart 1990), Ankara, 1995, s. 67; Mustafa Gül, “Van’da II. Ermeni İsyanı”, Yakın Tarihimizde Van Uluslararası Sempozyumu (Van 2-5 Nisan 1990), Ankara, 1990, s. 277. 17 Ergün Öz Akçora, Van ve Çevresinde Ermeni İsyanları, İstanbul, 1994, s. 31, 36. 18 M. Kemal Öke, Ermeni Sorunu, s. 74. 19 Gürün, Ermeni Dosyası, s. 127; Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, s. 505.

19

226_Ergunoz_Akcora.indd 7 24.02.2017 09:32:42 8 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Ermenilerin Komitelerinin Çıkardıkları Bazı Isyanlar (1890-1922) 1890 yılından itibaren 1922 yılı arasında pek çok isyan çıkarmışlardır. Ni- tekim bazı önemli isyanlara bakıldığı zaman bunları şöyle sıralamak mümkün: Erzurum Olayı (20 Haziran 1890): Bu olayın çıkış nedenlerini ve geliş- melerini Erzurum’da bulunan İngiliz ve diğer devletlerin temsilcileri doğruya yakın ifadelerle ülkelerine rapor ettikleri halde, diğer olaylarda olduğu gibi Avrupa’da Ermeniler katlediliyorlar şeklinde yoğun bir propaganda başlatıldı. 20 Haziran 1890 günü Erzurum’da bulunan Ermeni kilisesi ve Ermeni okullarında silah imal edildiği ve silah depolandığına dair alınan ihbarı de- ğerlendiren güvenlik kuvvetleri, mahkemeden de arama izni almak suretiy- le papazın ve okul müdürünün nezareti altında arama yaptı. Ancak komite liderlerinden Gergesyan’ın kardeşinin ateş açması üzerine devriye gezen iki asker öldü. Çatışma genişledi. Bunun üzerine Müslüman halk da ayaklana- rak Ermenilere saldırdı. Çıkan çatışmalarda 8 Ermeni ve 2 Müslüman öldü. Ayrıca, 60 Ermeni ve 45 Müslüman yaralandı. Merzifon (6 Ocak 1893): 1893 yılında ilk günlerinde Ermeni ihtilalcileri, Anadolu’da bir isyan hareketini yaymak ve böylece Avrupa devletlerine “Er- meni Sorunu”nun varlığını kabul ettirmek istediler. Hareketin düşünüldüğü merkez Merzifon’da Amerikan Koleji’ydi. İsyan hareketi, 6 Ocak gecesi patlak verdi. Hınçak ihtilalcileri bu defa Müslüman halkın da ayaklanmaya katıldığı hissi yaratmak istediler.20 I. Sason İsyanı (Haziran 1893): İsyanlarıyla ün salan Sasun, o zaman Siirt’e bağlı, Muş’a 14 saat uzaklıkta bir ilçeydi. Arazisi dağlık ve yerin sarplığı yüzünden hükümet nüfusundan uzak bir durumdaydı. 30 Haziran 1893 günü ani bir çatışma çıktı. Ve üç saat sürdü. Ermeniler 5, aşiretler ise 4 ölü vermişlerdi. Ertesi yıl, Şirik, Şimal, Gülgüzar, Hevenk ve diğer Ermeni köyleri, yedi mahalleri Taluri köyünü de peşlerine takarak ayaklandılar. Önce Velikan aşiretine hücum ederek birkaç kişiyi öldürüp, malları yağ- malandı, kadın ve kızlara saldırıldı, evler yakıldı, ellerine geçirdikleri Türkle- rin gözlerini oyup, kulaklarını keserek, çeşitli işkenceler yaparak boyunlarına haç takılarak sokaklarda dolaştırıldı. Birinci Van İsyanı (1896): Van’daki ilk önemli hareket Akdemar Adası piskoposunun tahriki ile çıkmış, ancak kısa bir sürede bastırılmıştır. Van’da bu isyan için uzun zaman hazırlık yapan Ermeniler, İran ve Rusya’dan gelen komite liderleri vasıtası ile yönlendirilmişlerdir.21 I. Van isyanı, 2-3 Haziran gecesi Van sokaklarında devriye gezen bir askeri devriyeye, Ermenilerin ateş açmalarıyla başlamıştır. Ermeniler, 8 Haziran günü güvenlik kuvvetlerinin direnmesi sonucu geri çekilerek çevreye dağılmışlardır.22

20 Halil Metin, a.g.e., s. 106; Osmanlı Arşivi Yıldız Tasnifi, Ermeni Meselesi, Tarih Araştırmaları ve Dokümantasyon Merkezi (TTT), Cilt: 1, s. XXV-XXVI; Genelkurmay, a.g.e., s. 99; Eroğlu, a.g.e., s. 82-83. 21 Ergün Öz Akçora, Van’da Türk-Ermeni İlişkileri, s. 179; Gürün, Ermeni Dosyası, s. 162. 22 Gürün, Ermeni Dosyası, s. 162-163.

20

226_Ergunoz_Akcora.indd 8 24.02.2017 09:32:42 ERGÜN ÖZ AKÇORA / ANADOLU’DAN AZERBAYCAN’A ERMENİLERİN TÜRKLERE KATLİAMI 9

Bu konuda Sadettin Paşa’nın raporundan kapsamlı olarak bilgi almak mümkündür. Sadettin Paşa’nın sadaret makamına yazmış olduğu 23.7.1896 tarihli isyan raporu ile Van bölgesinde Ermenilerin çıkarmış oldukları “I. Van İs- yanı (1896-1897)” sonucu yaptıkları mezalim gözler önüne serilerek Ermenile- rin masum Müslüman Türkleri nasıl bir katliama tabi tuttukları anlatılmıştır.23 Yine Sadettin Paşa’nın raporunda “Van’da vukub olmuş olan bu olay sonun- da halktan ölü ve yaralı sayısı olarak toplam 379 kişi, bunun 340 şehit ve 260 yaralı ile Müslümanlardan, 219 ölü, 59 yaralı ise Hıristiyanlardan olmuştur.”24 Zeytun İsyanı: 1895 yılında Ermeniler ve İstiklal komiteleri Zeytun’un bağımsızlığını elde etmek için doğrudan doğruya hükümete karşı ayaklan- mışlardır. Bu da ötekiler gibi doğal olarak birçok sivil insanın ölümüne yol açmıştır. Olayların en önemlisi de Zeytun’da, 1895 yılında Hınçak örgütünün çıkardığı isyan olmuştur.25 Çünkü iki bini silahsız, dört bini silahlı çete mensubu saldırılara başlıyor, kışla ve hükümet konağı sarılıyor, kaymakam ve 50 subay, 600 er ve kuman- danları esir ediliyorlar. Esirler çoğu sonradan Zeytun’lu kadınlar tarafından öldürülüyorlar. Kumandan Remzi Paşa hücum için kuvvet istiyor. Zeytun ku- şatılıyor. Tam sonuç alınacağı sırada İstanbul’daki elçiler, Zeytun Ermenileri hakkında hükümete arabuluculuk teklifinde bulunuyorlar. Sarayca verilen karar üzerine bu teklif kabul olunuyor ve hareket durduruluyor. Altı devlet konsolosları 1 Ocak 1896’da Zeytun’a giriyorlar ve o ayın 28’inde Zeytun asileriyle barış yapılıyor. 15 gün kanlı bir surette devam eden Zeytun isyanı da Osmanlı hükümeti için çok onur kırıcı bir şekilde bitmiş oluyor.26 İkinci Erzurum Olayları: Erzurum’da yıllarca Ermeni isyanları ve Türkle- re karşı katliama sahne olunmuştur. Rus ve İngiliz konsolosları burada, çok büyük oyunlar çevirmişlerdir. Seferberliğin ilanından sonra, bu il savaş böl- gesi olduğu için merkezdeki ve Beyazıt sancağındaki Ermenilerin büyük bir çoğunluğu, kendi silahlarıyla, silah altında bulunanlar da kaçmak suretiyle Ruslara katılmışlardır. Rus hükümeti bunları bir kat daha silahlandırarak ve kendilerinden özel çeteler meydana getirerek sınırdan içeriye göndermiştir.27

23 Mayewski (Rus Generali), Van, Bitlis Vilayetleri Askeri İstatistiği, s. 110-114. 24 Ergün Öz Akçora, Van’da Türk-Ermeni İlişkileri, s. 171-180. 25 Metin, a.g.e., s. 99-100; Gürün, a.g.e., s. 157-160; Esat Uras, Ermeni Cemiyetleri, Osmanlı Arşivi Yıldız Tasnifi, Cilt: 3, s. 72-81; Enver Yaşarbaş, Ermeni Terörünün Tarihçesi, Petek Yayınları, İs- tanbul, 1984, s. 21-27; Erdal İlter, Ermeni Meselesinin Perspektifi ve Zeytun İsyanları (1780-1880), Ankara, 1988, s. 97-102. 26 Metin, a.g.e., s. 111-112; Erdal İlter, Ermeni Meselesinin Perspektifi ve Zeytun İsyanları (1780- 1880), s. 104-126; Askeri Tarih Belgeler Dergisi (ATBD), Sayı: 82, Belge 1823, s. 111; Ermeni Ko- mitelerinin Amal ve Harekat-ı İhtilaliyesi, (H. Erdoğan Cengiz), s. 26-35; Esat Uras, “Ermeni Ce- miyetleri”, Osmanlı Arşivi Yıldız Tasnifi, Cilt: 3, s. 76-80; Geniş bilgi için bkz. Cezmi Yurtsever, Zeytunlunun 311 Mirası, Ankara, 1991. 27 Geniş bilgi için bkz.: Muammer Demirel, Birinci Dünya Harbinde Erzurum ve Çevresinde Ermeni Hareketler (1914-1918), Ankara, 1996, s. 38; Osmanlı Arşivi Yıldız Tasnifi, Ermeni Meselesi, Tarih Araştırmaları ve Dökümantosyon Merkezi (TTT), Cilt: 1, s. XXII; Altan Deliorman, Türklere Karşı Ermeni Komitacıları, Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 1971, s. 198-205; Gültekin Ural, a.g.e., s. 130- 149; Eroğlu, a.g.e., s. 122-123; Ermeni Komitelerinin Amal ve Harekat-ı İhtilaliyesi, (H. Erdoğan Cengiz), s. 366-375; Naşide Kerem Demir, Türkiye’nin Ermeni Meselesi, Ankara, 1982, s. 110-135; Zeki Başar, Ermenilerden Gördüklerimiz, Ankara, 1974.

21

226_Ergunoz_Akcora.indd 9 24.02.2017 09:32:42 10 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Bab-ı Ali Yürüyüşü: 30 Eylül 1895’te Hınçak gurubuna mensup kalaba- lık bir Ermeni topluluğu Kumkapı’daki Ermeni Kilisesi’nde toplanarak Bab-ı Ali’ye yürüyüşe geçilir, kendilerine sadrazama isteklerini yazılı olarak verme- leri haberi gönderilir, yürüyüşten vazgeçmeleri de bildirilir. Ancak yürüyüş- çüler kendilerine hükümet emrini getiren subayı şehid ederler. Büyük devlet- lerin müdahalesi ile II. Abdülhamit olayı yatıştırmak için askeri birlik kullan- maktan vazgeçer, bunun üzerine halk galeyana gelir. İstanbul’da birkaç gün Müslümanlar ile Ermeniler arasında kanlı olaylar cereyan eder. Osmanlı Bankasına Saldırı Olayı (25 Ağustos 1896): 26 Ağustos 1896’da İstanbul’da Osmanlı Bankası’nı işgal ederler. Bomba kullanılır, memurlardan ölenler, yaralananlar olur. Baskını yapanlardan üçü olay sırasında ölür, altısı yaralanır. Geriye kalanlar Osmanlı Bankası Müdürü’nün ve Rus Sefareti’nin aracılığı ile bir Fransız gemisi ile Marsilya’ya kaçırılır. Lakin halk galeyana gelir, istenmeyen olaylar sonucunda bazı Ermeni evlerindeki komiteciler tara- fından halkın üzerine bombalar atılır. Olaylar büyünce takviye birlikler Edir- ne’den getirmek zorunda kalınır ve ancak bununla olaylar önlenebilinir.28 İkinci Sasun İsyanı: Osmanlı hükümeti 1901 yılında Sasun’un idaresini düzene koymak için Taluri ve Şenik tepelerinde kışla yapmaya karar verildi. Ancak Ermeniler bu projeye karşı çıktı. Fakat asıl isyan 1903 yılının sonla- rından itibaren bölgede her tarafa yayılmaya başladı. 13 Nisan 1904’te asiler üzerine asker sevk edildi. Asiler fazla tutunamadı. 21 Nisan’dan sonra Ermeni isyanları, Sasun tepelerinden ve Muş Ovası’ndan Van’a kadar yayıldı.29 Adana Olayları (27 Mart 1909): Ermeniler için hayali Kilikya prensliğini diriltmek, Ermenilerin bir kısmını burada toplamak için harekete geçtiler. 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanına kadar komite etkinliklerini arttırdılar. Önce Ermeniler iki Türk gencini öldürdü. Halk katilin hükümete teslimini is- tedi. Ermeniler buna karşı çıktı. İki evden sıkılan kurşunlarla iki Türk ölünce, Türklerle Ermeniler arasında çatışma başladı. 1 Nisan’dan 3 Nisan’a kadar süren kanlı çarpışmalar bastırıldı. Kurulan as- keri mahkeme, dokuzu Türk, altısı Ermeni olmak üzere on beş kişiyi idam etti. Altı kişiye de kürek cezası verildi. 47 Türk’e karşılık sadece bir Ermeni asıldı.30 Bitlis Olayları: Komitelerin Van’dan sonra en çok önem verdikleri yerler- den biri de Bitlis ve Muş yöresi idi. Bütün bu hazırlıklar sonunda Rusya’dan gelen gönüllü Ermeniler, kiliseler, komiteler ve mahalli Ermeniler’in faaliyet- leri sonucunda bölge bir barut fıçısı haline getirilmiştir. 1914 yılı Ocak ayında Bitlis’e bağlı Hizan kazasının Akhis tarafındaki Sekur köyüne giden jandarma müfrezesi, Ermeni köy halkının yaylım ateşi ile karşılaştı. Neticede öldürülen jandarmaların cesetleri, daha sonra gözleri oyulmuş ve taşlar arasında ezilmiş olarak bulundu.

28 Kamuran Gürün, a.g.e., s. 159-160; Yaman, a.g.e., s. 75. 29 Osman Karabıyık, Türk-Ermeni Münasebetlerinin Dünü ve Bugünü, İstanbul, 1984, s. 85-88; Ermeni Cemiyetleri, Osmanlı Arşivi Yıldız Tasnifi, Cilt: 3, s. 59-65; Genelkurmay, Ermeni Sorunu, s. 106-107; Deliorman, a.g.e., s. 34, 85; Ural, a.g.e., s. 215-224; Demir, a.g.e., s. 73-74. 30 Gürün, a.g.e., s. 173-176; Karabıyık, a.g.e., s. 101; Yaşarbaş, a.g.e., s. 207; Deliorman, a.g.e., s. 93-98; Ural, a.g.e., s. 303-307; Eroğlu, a.g.e., s. 97.

22

226_Ergunoz_Akcora.indd 10 24.02.2017 09:32:42 ERGÜN ÖZ AKÇORA / ANADOLU’DAN AZERBAYCAN’A ERMENİLERİN TÜRKLERE KATLİAMI 11

Taso ve Sekur köylerinde isyan sürerken, yine merkeze bağlı büyük köy- lerden Viris’te 7 Şubat 1914 günü çarpışmalar oldu. Akan nahiyesine bağlı Kömes köyüne giden Nahiye müdürü ile beraberindeki jandarma birliğinin sığındıkları ev, 8 saat kurşun yağmuruna tutuldu ve sonunda hepsi şehit edildi. 9 sivilinde öldüğü bu olayda ev ateşe verildi. 1915 Ocak ayından itibaren bu faaliyetler yoğunlaştırılmış, böylece Hizam kazasına bağlı Sekür köyünde, Karsu, Ahkis, Beygeri, Arşin, Tasu köylerinde, Gevaş’ta alenen başkaldıran Ermeni çeteleri birçok köylüyü katlettiler.31 Harput: Ma’müratü’l-Aziz (Elazığ) Olayları: Diğer vilayetlerde olduğu gibi Ma’müratü’l-Aziz vilayetindeki Ermenilerde bir taraftan komitelerin, kon- soloslukların, diğer taraftan da kiliselerin, hayır cemiyetlerinin hatta Ermeni okullarının tahrikleriyle seferberlikten çok önceleri faaliyete başlamışlar ve savaşın ilk aylarından itibaren 1915’ten itibaren yoğunlaştırmışlardır. Olayların çıkarılması için İstanbul’dan ve Rusya’dan Ermeni komitecileri- ne, pek çok silah ile mühimmatın Harput’a gönderildiği tespit edilmiştir. Olay- lar üzerine mahalli yetkililer yapılan aramalarda vilayet merkezinde 5.000’den fazla silah, 300 civarında bomba, 40 kg bomba fitili, 200 paket dinamit ve 5.000 adet dinamit misketi ele geçirmiştir. Ruslar sınırı geçip ilerlemeye başlaması ile Elazığ Ermenileri de hem vilayet ve köyleri, hem de çevre vilayetlerde pek çok sivili katletmeye başlamışlardır. Nitekim, Eğinden orduya gönderilmek üzere getirilen hububatı biriktirildiği bir genel ambarını yakmak üzere Eğinli bir Ermeni genci görevlendirilmiş, bu genç üzerinde, dört bomba ve üç kilo gaz yağı ile dükkanı tutuşturmak üzere iken, ambar sahibi tarafından görülmüş, engel olmak istemesi üzerine ambar sahibini öldürmüş ve kendisi de tutuşarak can vermiştir.32 Yozgat Olayları: Yozgat’ta Ermenilerin toplu olarak yaşadıkları yerlerde, seferberlikle beraber birtakım olaylar baş göstermişti. İlk anda Boğazlıyan’ın Orih adındaki köyünde, Akdağmadeni merkezi olan Çayırşeyhi köyünün üç ayrı yerine dinamitler patlatılmış zayiata sebep olunmuştur. Bu olay üzerine Orih, İğdeli, Menteşe ve bazı Ermeni köylerinde yapılan aramalarda, dinamit lokumu, mavzer tüfekleri ile binlerce cephane ele geçirilmiştir.33 Sivas Olayları: Sivas ilinde, Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması ve sefer- berlik ilan edilmesinden sonra olaylar ortaya çıkmıştır. 1914 yılında seferberliğin ilanına kadar bazen açık bazen gizli süren Erme- ni isyan ve ihtilal hazırlıkları bu tarihten başlayarak yeni bir devreye girmiş- tir. Ermenilere silah dağıtımı ve kullanma eğitimleri yaptırılmaya başlandığı görülmüştür. Ayrıca bu olaydan sonra yapılan aramalarda yalnız Su şehrinde 560 silah bulunmuş, yine 14 mavzer olmak üzere, 150 martin manliher ve grav tüfeği ile on bine yakın mermi; Hafik’te yapılan aramalarda, bir mavzer, 35 man-

31 Yaşarbaş, a.g.e., s. 257-263; Yaman, a.g.e., s. 266-272, 433-442; Ural, a.g.e., s. 290-302; Eroğ- lu, a.g.e., s. 119-121; Askeri Tarih Belgeler Dergisi (ATBD), Sayı: 82, Belge 1815, s. 61. 32 Yaşarbaş, a.g.e., s. 167; Yaman, a.g.e., s. 277-278; Ural, a.g.e., s. 309-310; Eroğlu, a.g.e., s. 82-83. 33 Metin, a.g.e., s. 139-140; Yaşarbaş, a.g.e., s. 252.

23

226_Ergunoz_Akcora.indd 11 24.02.2017 09:32:42 12 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

liher, 35 martin, 45 Yunan gravsı, 6 Rus sürmelisi, birçok çeşitte tüfek, 66 mavzer, bir büyük Amerikan tüfeği, 30 çeşitli tabanca, 21 bomba, 13 teneke barut, 13 bin fişek, 3 dinamit, 42 karadağ, 277 muhtelif cins tabanca. Gürün’de yapılan aramalarda, 12 bomba, 31 dinamit paketi, çok sayıda dinamit kapsülü, 225 harp silahı, 714 adi silah, 254 rovelver, 28 yaralayıcı alet, 180 kilo barut ve o kadar kurşunla 10.000’i aşkın çeşitli fişekler ele ge- çirilmiştir. Tonus’ta feci olaylardan sonra yapılan aramalarda, 300 savaş tüfeği, 300’den fazla rovelver, çok sayıda cephane ve çeşitli bombalar ele geçirilmiş- tir. Bu durum hazırlıkların boyutunu ortaya koyması yönünden büyük önem arz etmiştir.34 Trabzon Olayları: Trabzon ve Samsun, Anadolu’nun Karadeniz’deki ve iş- lek limanlarından olduğu için, komitelerin Sivas, Erzurum, Şebinkarahisar, Van ve Elazığ bölgelerine olan sevkiyatı bu limanlar aracılığı ile yapılmıştır. Muş Olayları: Seferberlikle birlikte Doğu Anadolu’nun birçok yerinde baş- layan Ermeni hareketleri, Muş ve çevresinde de Van’ın düşüşünden sonra yoğunlaşmış ve eşkiya grupları her tarafta birçok katliam yapmıştır. Muş ve çevresinde başlangıçta 7.000 Ermeni silahlandırılmış ve bunlar gruplar halinde köylere dağıtılmıştır. Rus ordusunun bölgeye girmesiyle bir taraftan Taşnak çeteleri, diğer taraftan da Hınçak grupları askerleri savaşta olan Müslüman askerlerinin köy ve kasabalarındaki kadın, çocuk ve yaşlıla- rın akla hayale gelmedik işkence ve katliamlar yapmışlardır. İkinci Van İsyanı (1915): Bu isyanda önemli bir husus Ermeni komite- lerinin daha tecrübeli ve bilinçli hareket etmeleri olmuştur. Nitekim Birinci Dünya Savaşı çıktıktan hemen sonra Ermeni komiteciler, 1915 yılı başlarında bütün hazırlıklarını tamamlamışlardı. Nihayet bekledikleri anın gelmesi Os- manlı Devleti’nin seferberlik ilanı ve Rus ordularının Kafkasya’dan Erzurum’a hareketi onları cesaretlendirmiş. Bunun karşısında Osmanlı Devleti bir seri tedbirler düşünmüştü. Van şehri daha önceden bir silah deposu haline getirilmişti. Nitekim çeşitli tarihlerden olarak 2 Nisan 1908 tarihli telgrafta Van valisi özetle “Kobans Manastırı’nda ve şehir dahilindeki evlerde 208.786 fişenk, 290 adet tüfenk, 17 adet on ateşli mavzer rovelyeri, 10 kilo dinamit ve 30 kilo barut ele geçi- rilmiştir.” diyerek savaştan çok önceleri hazırlandıkları ortaya konulmuştur. Halbuki Türklerin durumu tam aksine olup eli silah tutanlar cepheye sevk edilmiş, şehirde sadece yaşları 12-15 olan çocuklar, kadınlar ve yaşlı kimseler kalmıştı. Ermeniler, 7 Nisan 1915 tarihinden itibaren Van’ı kuşatmışlar, çevredeki çetelerin katılımı ile sayıları 10.000’i geçmiştir. Çevreden yardım gelmesini engelleyen Ermeniler, etrafı siperlerle donatmışlar. Çatışmalar ertesi günü sa- baha kadar devam etmiş, askere büyük kayıp verdirmişler, Duyun-u Umumi- ye, Posta Reji, Osmanlı Bankası yakılmış, Hamitağa Kışlası’nı ve karakolları ateşe verilmiş, 55 askeri şehit edilmiştir.

34 Metin, a.g.e., s. 140-142; Yaman, a.g.e., s. 282-292; Ural, a.g.e., s. 106-116.

24

226_Ergunoz_Akcora.indd 12 24.02.2017 09:32:42 ERGÜN ÖZ AKÇORA / ANADOLU’DAN AZERBAYCAN’A ERMENİLERİN TÜRKLERE KATLİAMI 13

Yine 23 Nisan günü zaiyatı Van Valisi Cevdet beyin çektiği telgraf itidal tavsiye ettiği ve “145 ölü, 206 yaralı, 18 kayıp bunun üçte biri asker diğerleri kadın ve çocuklardır derken, asırlardır beraber yaşadıklarını düşmanca tavır- lar içine girmenin anlamsız olduğunu”, bildirmekten geri kalmamıştır. 3 Mayıs günü ise en şiddetli çatışmaları hüküm sürdüğü ve 200 kişiye ya- kın ölü olduğu bildirilmiştir. 8 Mayıs’a kadar devam eden çatışmalar sonrası Ermeniler büyük bir saldırı ile Türk mahallerini yakıp yıkmaya başladılar. Van halkı, eldeki bütün yetersizliklere rağmen Ermenilere karşı koymaya ça- lışmış, fakat kendilerini koruyacak kimsenin olmaması üzerine, valinin de emri ile hicret etmişlerdir. En nihayet Türklerin şehirden hicret etmesinden sonra, Ruslar, Ermenile- rin rehberliğinde Van’a hücum ederek 16 Mayıs 1915’te Van’ı ele geçirmişler- dir. Hemen bir geçici hükümet kurularak, Van valiliğine meşhur komiteci Aram Manukyan getirilmiş, böylece Ermeniler, Rusların Van’ı işgal etmelerine yardım amacıyla başlattıkları isyan, katliam ve yağma hareketlerine dönüşmüştür.35 Kayseri Olayları: Ermeni komitecileri, Meşrutiyet’in ilanından önce Kay- seri’de önemli merkezler kurmuşlar ve bu merkezlerini Meşrutiyet’in ilanın- dan sonra da genişleterek çalışmalarını sürdürmüşlerdir. Everek’te (Develi) 30 Mart 1915 tarihli ile 21 Mayıs 1915 tarihi arasında Kayseri’de 11 bomba, 90’ı aşkın çeşitli cinsten bomba, dinamit lokumu ve pat- layıcı maddeler, 400’den fazla silah, mavzer ve tabanca ele geçirildi. Böylece komitecilerce ülkenin ortasında girişilen bu ihtilal hareketlerinin beli kırılmış ve memleket içinde patlayacak olan yüzlerce bomba ve silah ele geçirilmiştir. Diyarbakır Olayları: Nüfus olarak Diyarbakır bölgesinde de azınlıkta olma- sına rağmen Ermeniler, burada da komitecilik faaliyetine girişmişlerdir. Böy- lece hem Osmanlı ordusunu arkadan vurmak, hem de Rus ordusunun ilerle- mesini kolaylaştırarak Ermenilere bağımsızlık verilmesi sağlamış olacaklardı. Tehcir Olayı Tehcir: Arapça asıllı olan kelime, bir yerden bir yere göç ettirmek, hicret ettirmek manasını taşır. Bu sebeple tehcir diye anılan bu kanunun adının aslında “sevk ve iskan” kanunu olduğu belirtilmiştir. Konunun günümüzde siyasi bir yönde hareket edilmesi sonucu Ermeni diasporası çıkarı olan emperyalist devletlerden 1915 yılının 24 Nisan tarihini “Soykırım” olarak ilan edilmesi ve Türk devletine sözde soykırım uygulamasını kabul ettirmeye çalışmaları hala devam etmektedir. Bilindiği gibi Birinci Dünya Savaşı’na Osmanlı İmparatorluğu dahil olduk- tan sonra, Ermeni komitelerinin düşmanla işbirliği ettiğine dair istihbarat Ba- bıali’ye ulaştıkça ve akabinde Anadolu’da birbiri ardı sıra isyanlar çıkmış ve hükümet giderek telaşlanarak fakat hadiselerinde durulacağını varsayarak, kesin bir tedbir almak yoluna gitmemiştir. 1915 yılı ilkbaharının başlarında, yani Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na girmesinden altı ay sonra Osmanlı Devleti tarafından tedbir olarak düşünmesini sağlayacak olayları şu şekilde sıralamak mümkün olmuştur:

35 Ergün Öz Akçora, Van ve Çevresinde Ermeni İsyanları (1896-1916), s. 186.

25

226_Ergunoz_Akcora.indd 13 24.02.2017 09:32:42 14 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

1. Ermeni komiteleri, savaş başlar başlamaz Rus ordusuna katılmayı, onu desteklemeyi, düşman sınırı geçince onlarla birlikte çarpışmayı planlamışlardı. 2. Seferberlik ilanı üzerine askere girmeyi reddetmişler, silahlarını alıp dağlara çıkmışlardı. 3. Askere gidenler, silah ve cephaneleri de çalarak kaçmışlar, komitecilerin emrindeki çetelere katılmışlardı. 4. Doğu Anadolu’nun birçok yerinde gizli komiteler faaliyetlerini arttırmış- lar, bomba imalathaneleri kurmuşlar, silah depoları teşkil etmişlerdi. 5. Silahsız ve müdafaasız İslam ahalisi üzerine baskınlar yapılmış, günah- sız pek çok masum vahşice katledilmişti. 6. Resmi binalara, askerlere, jandarmalara tecavüz ve saldırılar gittikçe şiddetlenmiş, şehit düşen askerlerin sayısı binlerin üzerine çıkmıştı. Bu süre içinde, günün Dahiliye Nazırı Talat Bey (sonra paşa), Erzurum mebusu Vartkes Efendi’ye “Ermeniler bu çeşit muamelelere tevessül etmeye devam ettikleri takdirde, çok şiddetli tedbirlerle karşılaşacaklarını” bildirmiş; Başkumandan Vekili Enver Paşa da aynı şekilde patrikle görüşerek, cemaa- tine barış nasihatinde bulunmasını istemiş ve devamlı söz konusu hareketler “umumi bir mahiyet aldığı takdirde askeri hükümetin en sıkı tedbirleri almak mecburiyetinde kalacağını da” vurgulamıştır. Nitekim bütün uyarılar netice vermeyince Dahiliye Nezareti, 24 Nisan 1915’te ilgili vilayet ve mutasarrıflıklara bir genelge yollayarak, Ermeni komite merkez ve şubelerinin kapatılmasını, evraklarına el konulmasını ve elebaşla- rının tutuklanmasına emretmiştir.36 Şüphesiz askeri zaruretten dolayı başlatılan Ermeni tehciri Dahiliye Neza- reti’nin bilgisi ve talimatları dahilinde yapılmıştı. Nitekim Dahiliye Nezareti’n- den 23 Mayıs 1915 (10 Mayıs 1331) de Erzurum vilayetine gönderilen şifrede, vilayete, köy ve kasabalarındaki Ermenilerin kuzey bölgesi hariç Musul vila- yetine, Zor sancağına, merkezi hariç Urfa sancağından hükümet tarafından belirlenen yerlere gönderilip yerleştirilmeleri ve gönderilmeleri sırasında yol da can ve mal güvenlikleri ile iaşe ve istirahatlarının Ermenilerin tüm taşınır malları ile eşyalarını götürebilecekleri ve sevkıyatın harp hareketinin müsaa- de edeceği yerlerde yapılması bildirilmiştir. Ayrıca yerleşecekleri yerlere sevk edilen Ermenilerin yolculuk sırasında canlarının korunması ve mallarıyla yiyecek temini ve istirahatları, geçtiği yer- de bulunan yönetim makamlarına aitti. Bu hususta vaki olacak gevşeklik ve ilgisizlikten sırasıyla bütün memurlar sorumlu tutulmuştu.37 1914-1918 Yılları Arasında Doğu Anadolu’da Ermeni Mezalimi Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’na girdikten sonra Enver Paşa’da Erzurum’a gelerek 3. Kolordu’nun idaresini almıştı. 22 Aralık 1914’de kışı hesaba katmayan Enver Paşa’nın ilk işi “Sarıkamış Harekatı”na karar vermesi olmuştu. Maalesef, ordunun bu harekatı başarılı olmamış kışa yenik düşmüş

36 Süslü, a.g.e., s. 103-110. 37 Süslü, a.g.e., s. 113-121.

26

226_Ergunoz_Akcora.indd 14 24.02.2017 09:32:42 ERGÜN ÖZ AKÇORA / ANADOLU’DAN AZERBAYCAN’A ERMENİLERİN TÜRKLERE KATLİAMI 15

90 bin kişi Allahuekber Dağları’nda donarak şehit olmuş, yöre halkının bu sevinci yasa dönüşmüştü.38 Yenilgiden sonra Ermeni çeteleri ile işbirliği sonucu Kazak ve Sibir alayları ise, Ardahan, Erivan, Iğdır ve Kars çevresindeki tüm Müslüman-Türk köyle- rini basarak, genç-ihtiyar, kadın-kız, çoluk-çocuk demeden Türk-Müslüman halka tarihte benzeri görülmemiş en vahşi işkence ve katliamlara giriştiler. 1917 yılında Rusya’da çıkan isyan sonucunda Çarlık iktidarı devrilmesi Ermenileri bir müddet yalnız bırakacağı ve bu mezalimin duracağı zannedil- miş, ancak Doğu Anadolu’dan çekilen Rus ordusundan kalan silahları ele geçiren Ermeni çeteleri katliamlarına daha da yoğun bir şekilde devam etmiş- lerdir.39 Iğdır’da Ermeni Mezalimi ve Vahşeti Ermeniler için artık tek gaye vardı. O da, Türkleri bu bölgeden kaçırmak veya yok etmekle çoğunluğu sağlamak ve böylece de Doğu Anadolu vilayetleri üzerindeki hakimiyetlerini kurmak istemeleri olmuştu. 3 Mart 1918 tarihinde Türkiye ile Bolşevik Rusya arasında imzalanan Brest-Litovsk Antlaşması’nın 4. maddesi ile üç sancak (Kars-Ardahan-Batum) bölgeleri anavatana katılmış, ancak antlaşmanın bu maddesini tanımayan Tiflis’teki Taşnak Ermenileri, Erzurum, Erzincan ve Kars illeri ile çevresinde yaşayan Türkleri en cani işkencelerle soykırıma koyulmuşlar. Plana göre, Mart 1918’de başlayıp, Nisan 1918’in sonuna kadar, Kars, Iğdır, Kağızman, Tuzluca ve Türklerin yaşadığı diğer bölgelerde Türk köyleri makinalı tüfek, top ateşine tutularak imha etmişlerdi. Nitekim yöredeki Türk varlığını sona erdirmek amacıyla yapılan bu katliamda 40 bin Türk Ruslar, 20 binin üzerinde Türk de Ermeniler tarafından katledilmiştir. Daha sonra devamla Ermeni kuvvetleri, Zengezor ve Daralgez’de katliam- lar yaptılar, Daralgez’de Türk köyleri yakılıp yıkıldı, halktan binden fazla kişi şehit oldu, 113 köy harap edildi, katliamlardan kurtulabilenler göç ettiler. Ayrıca Navcihan’dan Oltu’ya kadar bütün Türk halkını öldürmeye, mallarını yağma etmeye, akıl almaz mezalim sergilemeye başladılar. Sonuçta 9. Ordu Komutanı Şevki Paşa, 27 Kasım ve 27 Aralık 1918 tarih- leri arasında Harbiye Nezareti’ne bu bölgedeki olayları iki ayrı rapor halinde sundu. Şevki Paşa, Ermenilerin yaptıkları zulümleri bildirdiği raporunda, özellikle Iğdır halkından 2.000 kişinin Ermeni zulüm ve vahşetinden kaçarak Türk topraklarına sığınmak üzere gelirlerken katledildiklerini, Ermeni birliklerinin, Vedi, Sederek dolayında zulümden kaçan 500-600 Türk’ü Nahçıvan’ın kuze- yinde Almalı köyünden 688 ve batısındaki Auş köyünden 516 kişiyi ve genç kadınları ayırdıktan sonra da iki bin kişiyi toplayarak katlettiklerini, ayrıca, 40 kadın ve çocuğu bir odaya hapsederek yaktıklarını bildirmiştir.

38 Mustafa Keskin - Abdulkadir Yuvalı - Ayhan Öztürk, Türk İnkılabı ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Kayseri, 1995, s. 59; Refik Turan - Mustafa Safran - Necdet Hayta,Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Ankara, 2004, s. 54. 39 Turan - Safran - Hayta, a.g.e., s. 75-76.

27

226_Ergunoz_Akcora.indd 15 24.02.2017 09:32:43 16 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Yine 12.nci Tümen Komutanlığı’nın 15.nci Kolordu Komutanlığı’na gön- derdiği 22 Mart 1920 gün ve 1/399 sayılı raporunda özetle; “Ermeniler, 2 Şubat 1920 tarihinde Ani, Ablanki, Tenis, Ergene, İncede- re, Karahan, Geçit, Mukoz, Vıy’an, Hacıpiri, Vartanlı, Okçuoğlu, Bacıoğul, Gelamugi, Karakilise, Aralık köylerini yağma etmişler ve halkının çoğunu öldürmüşlerdir. Ermeniler 27 Mayıs 1920 tarihinde Akçakale çukurunda Boyalı, Laloğlu köylerine saldırarak Boyalı’dan 5 kadın, 3 erkek, Laloğ- lu’dan 3 kızı şehit etmişlerdir. Bu köylerle Aşağısalut, Yukarısalut, Çıplak- lı, Katranlı, Başköy, Beyköy, Zellici, Yeniköy halkı perişan bir durumda Bardız’a kaçmışlardır.” Bunun üzerine Karabekir Paşa Ermeni harekatı konusundaki müracatı- nı TBMM’ne birkaç defa tekrarladı. Sonunda Mustafa Kemal Paşa 20 Eylül 1920’de harekata izin verdi. Sarıkamış’ın - Kars’ın Alınışı ve Ermenilerin Yaptığı Mezalim 3 Mart 1918’de imzalanan Brest-Litowsk antlaşmasına göre, Ruslar 1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda harp tazminatı olarak almış oldukları Kars, Ar- dahan ve Batum’u Osmanlı Devleti’ne geri vermeyi kabul etmişti. Fakat Al- manya’nın yenik düşmesi üzerine bundan vazgeçmişti. Daha sonra Yakup Şevki Paşa komutasındaki 1.nci Kafkas Kolordusu ile 11.nci Tümen, 5 Nisan 1918’de Sarıkamış’a, 8 Nisan’da Kağızman’a girmişti. Ancak burada tüyler ürpertici bir manzara ile karşılaşılmıştı. 400 kişi katledi- miş halde bulunmuş, aynı tarihler arasında Erzurum şehrinde de Ermeniler tarafından katledilmiş, 2127’si ölüsü bulunmuştu.40 Kars şehrinde yapılan katliam ise 25 Nisan 1918’de şehrin kurtuluşu ile daha açık olarak görülebilmiştir. 15 Mayıs 1918’de Arpaçay geçilmiş, netice- de Gümrü teslim alınmıştır. Ancak Mondros Mütarekesi’nin imzalanması ile ordumuz, 1914 sınırı gerisine çekilmeye mecbur kalınmıştır. Bu sırada yine himayesiz Türkler Ermenilerin katliam ve mezalimi ile karşı karşıya kalmış- lardır.41 Nitekim 3.ncü Ordu Komutanlığı’na çekilen 13 Mayıs 1918 tarihli bir telg- rafta; “3.000 kadar Türk Gümrü’dan dönüşte Ermeniler tarafından tümüyle yok edildikleri, Zaruşat (Arpaçay) ilçesi ve Melik köyü bölgesindeki köyleri ya- kıp halkını öldürdükleri, Furegel bucağında 67 kişinin, Fibeştepe, Düzkent ve dolayında 60 kadın ve çocuğun katledildiği, Magasbed ve Alaca köyle- rinde 100’ü aşkın kadın, çocuk ve erkeğin merhametsizce şehit edildikleri, Tekneli, Hacıhalil, Kalu, Harebe, Digor Milanlı, Kötek Alaca ve İlham köyleri

40 Mehmet Hocaoğlu, Tarihte Ermeni Mezalimi ve Ermeniler, İstanbul, 1976, s. 791-798. 41 13 Nisan 1919’da Kars’ta Güney-Batı Kafkasya Geçici Hükümeti (Kars, Kağızman, Sarıkamış ve Oltu Milli Şura Hükümeti’nin Birleşmesinden Doğan Hükümet), İngilizler tarafından ortadan kaldırılmış ve Kars Ermenilere teslim edilerek hükümet üyeleri Malta’ya sürülmüştür. Merkezi Kars’ta bulunan Parlamento Konağı’nı basarak ilin ikinci defa korkunç katliamını ve yıkımını ger- çekleştirmişlerdir ( M. Fahrettin Kirzioğlu, Kars İli ve Çevresinde Ermeni Mezalimi, Ankara, 1970, s. 98; Mehmet Hocaoğlu, a.g.e., s. 791-798.

28

226_Ergunoz_Akcora.indd 16 24.02.2017 09:32:43 ERGÜN ÖZ AKÇORA / ANADOLU’DAN AZERBAYCAN’A ERMENİLERİN TÜRKLERE KATLİAMI 17

halkını yok ettikleri, 1 Mayıs 1918 tarihinde; Ahilkelek çevresindeki köyler- den Dangal, Acarca, Mulabi, Mücahit, Havur, Badiğna köylerinin yakıldığı, halkının yok edildiği yine; Arpaçay üzerindeki Kehör, Knefski kuzeyindeki Boğut, Revan kuzey batısındaki fiamran dolaylarındaki köyler ve Kars’ta esir tutulan erlerimizin birçoğunun da süngülenerek şehit edildikleri”42 bildirilmektedir. 3 Temmuz 1919 tarihlerinde; Kağızman ve civarında müslüman Türk halkı imha edilmeye çalışılmış, Ermeniler Kurudere’yi basmışlar, 5 erkek, 3 kadını öldürmüşler ve 440 kişiyi alıp götürmüşlerdir. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa 10 Temmuz 1919 tarihli bir telg- rafında mütareke komisyon başkanı Yarbay Rawlinson’dan sınırlardaki katli- am ve yağmalamaların durdurulmasını istemek zorunda kalmıştır.43 Yine Temmuz 1919’da Mescitli, Akkilise, Şadıvan köyleri katledilmiş, Ağus- tos ayında; Karaçayır sofulu köyleri basılmış, evleri yakılıp malları yağmalan- mıştır. Aynı ayda Sürmeli (Tuzluca-Iğdır-Aralık Bölgesi) çevresinde Ermeniler 38 köyü yakmışlar, 3500’den fazla insanı katletmişlerdir. 11-12 Ağustos 1919’da Tavas köyü ve Yukarıkatırlı köylerinde katliam ya- pılmış, Eylül 1919’da, Samanlı köyü basılmış Kurban Ağa’nın akrabalarıyla birlikte 32 kişi feci bir şekilde şehit edilmişlerdir.44 1920 Ocak ve Şubat’ında da durum bundan iyi olmamıştır. General Oseb- yan’ın komutasında askeri birlikleri ve çeteler Kars çevresinde bulunan; Kara- pınar, Çamurlu, Akkom (Akdere), Gölbaşı, Berdik (Alçılı), Aynalı, Kızılçakçak (Kayadibi) köylerinde yüzden fazla insanı öldürmüşler. Bunların zülmundan kaçanlar, Kars-Gümrü arasında fiahnalar köyünde, 500’den fazla erkek ve kadın çok acıklı bir şekilde katledilmişler, kaçabilenler ise soğuktan donarak ölmüşlerdir. Ayrıca Kars Sancağı’na bağlı Digor bucağından 38 köyü yakılıp yıkılmış, kadın erkek, çocuk yaşlı toplam 14.620 Türkü katletmişlerdir.45 Yine 1920 yılında başlarında Barduz bucağına bağlı; Güreşken, Çermik, Temürkışla, Vartanut, Dagir ve diğer 10 köyden toplam 912 nüfusun bir kıs- mı kurşunla bir kısmı da yakılmak suretiyle öldürülmüşlerdir. Ayrıca aynı bölgede 150 evi yakıp yıkıp talan etmişlerdir. Ermeniler Şubat 1920’de 1000 kişilik bir kuvvetle 4 top ve 4 makineli tüfekle bölgeye saldırmışlar ancak, milli fiura kuvvetlerine mağlup olup Göle- bert’e çekilmek zorunda kalmışlardır. Daha sonra 17 Şubat 1920’de aldıkları destek ile yeniden saldırıya geçerek Zaruşat ile Çıldır’ı ele geçirmişlerdir.46 1920 Ocak ve Şubat aylarında Çıldır, Zarşat (Arpaçay ilçesi Merkez ve Su- suzbucağı), Göğerçin, Mamaş (Kırçiçeği), İncilipınar bölgelerinde toplu saldı- rıya geçildiği gibi 45 kişinin yakıldığı, Aşağı-Çatak ve Yukarı-Çatak köylerinin

42 ATASE, Arşiv No. 1-65, Kls. No. 1847, Dos. No. 61 (89), F. 7-14, 7-15. 43 Genelkurmay, Türk İstiklal Harbi, Cilt: 3, Doğu Cephesi (1919-1921), Ankara, 1965, s. 71. 44 Mehmet Hocaoğlu, Tarihte Ermeni Mezalimi ve Ermeniler, s. 814-821; Genelkurmay, Belgelerle Ermeni Sorunu, Ankara, 1983, s. 377; Genelkurmay, Türk İstiklal Harbi, Cilt: 3, Doğu Cephesi (1919-1921), Ankara, 1965, s. 71. 45 M. Fahrettin Kirzioğlu, a.g.e., s. 99; Naşide Kerem Demir, a.g.e., s. 149. 46 Genelkurmay, Türk İstiklal Harbi, Cilt: 3, Doğu Cephesi (1919-1921), s. 73.

29

226_Ergunoz_Akcora.indd 17 24.02.2017 09:32:43 18 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

yağmalandığı, kadın ve kızların kirletildiği pek çok insanın öldürüldüğü gö- rülmektedir.47 26 Ocak 1920’de silahlanmış çeteler, Süregel bucağının; çeşitli köylerinde toplam 560 Türk evleri ile birlikte yok edilmişlerdir.48 9.ncu Kafkas Tümeni Komutanı Yarbay Halit 27 Mart 1920 tarihli bir raporunda ise; Çıldır bölge- sindeki Ermenilerin Süregel’den 20, Zaruşat’tan 5, Çıldır’dan 5 Türkü esir aldıkları, kadınlara tecavüz ettikleri bildirilmiştir.49 Aynı yıllarda çeşitli köy- lerden 180 Türk çeşitli şekillerde şehit edilmişler ve malları yağmalanmıştır.50 Sarıkamış ve çevresinde ise 1918 yılında bu bölgede 11.000 Türk kat- letmişlerdir. Yine 1 Nisan 1920’den itibaren muhacir Ermenileri Sarıkamış köylerine yerleştirilmişlerdir. Çete reisi Sebo’nun idaresinde 32 köy yağma- lanmış, Türklerden toplam 1.970 kişi katledilmiş, yalnız Katranlı da 800 kişi topluca yakılmışlardır.51 Yine aynı tarihlerde Ermeniler Göle’nin Lavustan (Gedik), Toptaş, Kelpi- kör (Esenboğaz) köyleri ahalisinden 800 kişiyi evlerde topluca yakmışlardır. Ayrıca 25 genç kız ve kadını alıp götürmüşlerdir. Hala bu günleri görmüş ve yaşamış şahitleri bulmak mümkündür. Nihayet Kazım Karabekir Paşa 20 Eylül 1920 tarihinde TBMM hüküme- tince Ermeni Devleti’ne karşı askeri harekata geçme kararı almış ve 28 Eylül günü sabahla Ermenilere karşı taaruza geçebilmişti. 29 Eylül’de Sarıkamış, akşamı Çalak, Divrik, Bezirgan geçidi, 30 Eylül’de Merdinik, l Ekim’de ise Kağızman Türk birliklerinin eline geçmiştir. Ancak 4 Ekim 1920’de Ermeniler Çıldır’da 150 Türk’ü katletmişlerdir. 13 Ekim’de saldırılarını arttırmışlar, ancak yine geri atılmışlar ve Türk birlikleri Kars’ın Başkaya ve dış mevzilerini ele geçirilmişti.52 Şüphesiz bu harekatların en önemlisi 24 Ekim 1920’de Kazım Karabekir Paşa’nın Kars’a taarruz için cephe emrini yayınlaması ve 27 Ekim’de taaruza geçilmiş olmasıdır. Yahniler Tepesi ve Vezirköy-Üçler tepesinin alınmasından sonra 30 Ekim 1920’de Kars’ın Türk birliklerinin eline geçmesi, harekatın zaferle bitmesi büyük bir sevinç yaratmıştır.53 Bu sevince rağmen bir belgede görüldüğü gibi yalnız 1920 yılı içinde Er- menilerin yakıp yıktıkları Pernavut’a (Gaziler) bağlı köy sayısı 54, insan kaybı erkek, kadın, çocuk, yaşlı 1.200 kişi, Kağızman sancağına bağlı 76 köyün kaybı ise 3.272 kişidir.54

47 Fahrettin Kirzioğlu, a.g.e., s. 102; Mehmet Hocaoğlu, a.g.e., s. 799-801. 48 Kirzioğlu, a.g.e., s. 106. 49 Genelkurmay, Türk İstiklal Harbi, Cilt: 3, Doğu Cephesi (1919-1921), s. 73. 50 Naşide Kerem Demir, a.g.e., s. 149. 51 Fahrettin Kirzioğlu, a.g.e., s. 100. 52 Genelkurmay, Belgelerle Ermeni Sorunu, Ankara, 1983, s. 395. 53 Kazım Karabekir Paşa bu harekat sonrası, Harbiye Nazırı Aratof, Erkanı Harbiye Umumiye Re- isi Vekilof, Kars Kale Grup Kumandanı Primof, 3 General, 6 Miralay, 12 Kaymakam, 16 Yüzbaşı, 59 Mülazım, 16 Sivil Memur, 12 Zabit Vekili, 4 Zabit Namzedi yanında 1.150 Ermeni asker esir edilmiş, 1.100 asker kaybetmişlerdir. Ayrıca kullanılır 337 top, tamire muhtaç 339 top çok sayıda makineli tüfek, her türlü mermi ve mühimmat ele geçirilmişti. 54 Atase Arşivi, No. 6/3l52, Kls. 884, Dos. 18, F. 5, 5-3.

30

226_Ergunoz_Akcora.indd 18 24.02.2017 09:32:43 ERGÜN ÖZ AKÇORA / ANADOLU’DAN AZERBAYCAN’A ERMENİLERİN TÜRKLERE KATLİAMI 19

Kazanılan zaferden yaralanılarak kesin sonucun alınmasını bunun için de harekatın aralıksız devam edilmesi istenmişti. Ermeniler daha sonra fazla da- yanamamışlar, 6 Kasım’da mütareke istemek zorunda kalmışlardır. Neticede 7 Kasım’da Gümrü teslim olmuş, 8 Kasım’da mütarake şartları belli olmuş, 2 Aralık 1920’de ise Gümrü Antlaşması imzalanmıştı.55 Bu antlaşma ile Ermeni sorunu Türkiye’nin isteklerini karşılayacak biçim- de ve kesinlikle bir çözüme bağlamış, bu cephedeki başarı, batı cephesinde silah yönünden ve siyasi yönden bir ferahlığı sağlamış, Rusya ve Transkafkas- ya’da ulaşım ve dayanışma imkanı getirmiştir.56 Sonuç olarak, sözde “Ermeni soykırımının”, 1915 ve 1916 yılları arasın- da Osmanlı İmparatorluğu tarafından tasarlandığı ve gerçekleştirildiği iddia edilmektedir. İddiaya göre 2 milyon Ermeni topraklarından sürülmüş; bunun sonucunda erkek, kadın ve çocuklardan oluşan 1.5 milyon Ermeni ölmüş, 500 bini evlerini terk etmek zorunda kalmıştır. Bu iddiaları ilk defa 24 Ma- yıs 1915’te İngiltere, Fransa ve Rusya’dan oluşan müttefik kuvvetler ortaya atılmış ve bu ülkelerin yaptıkları ortak açıklamada, Türkiye’nin insanlığa ve uygarlığa karşı işlediği suçları gerçekleştiren devlet yetkilileri ile birlikte Türk Milleti’ni sorumlu tutmaya çalışmışlardır. Anadolu’da Ermenilerin Yaptıkları Katliamın Azerbaycan ve Çevresin- de Yapılanlara Etkileri, Önemli Sonuçları Kafkasya’da Ermeni Devleti Kurulması 1826’da Yeniçeriliğin ortadan kaldırılmasından sonra Osmanlı Devleti oldukça zayıflamıştı. Zira yeniçeri ordusunun yerine kurulan yeni ordunun hiç harp tecrübesi yoktu. Bu ve buna benzer olayları fırsat bilen ve batılı devletlerin desteğini alan azınlıklardan Yunanistan bağımsızlığını ilan etmiş, diğer tebalarda bu amaçla harekete geçmişlerdir. Osmanlı tebasında bulunan azılıkların isyan etmesine destek olan Rusya, Osmanlı ve İran’a karşı Kafkas- lar’da tampon bir devlet kurmaya karar vermiştir. Ruslar 1878 Türkmençay ve 1829 Edirne Antlaşmaları ile tespit ettiği sı- nırlara çekilirken İran ve Osmanlı topraklarında yaşayan Ermeniler’i zorla göç ettirerek Erivan merkez olmak üzere oluşturduğu tampon bilgeye yerleş- tirmiştir. XX. yüzyılın başında Taşnak Partisi’nin genişlettiği zoraki Ermeni Devleti, o zamanlar Osmanlı ve İran sınırlarına paralel uzanan tampon bölge idi. Ruslar, İran’ın ve Osmanlı’nın Kafkaslar’a doğru ilerlemelerini ve Müslü- man toplulukları kurtarmak teşebbüslerini önlemek için bu tampon Ermeni Devleti’ni kurmuştu. Ayrıca tampon bölge olarak kurulan Ermenistan bilhas- sa Osmanlı Türkiye’sine karşı yargılama üssü ve bir nifak merkezi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Tampon bölge olarak kurulan Ermenistan’ın başkenti Erivan (Revan)’dır. Bu bölge Osmanlı Türkleri ile Azerbaycan Türkleri’nin yurdudur. Ermeniler

55 Gürün, a.g.e., s. 255-271; İsmail Soysal, Türkiye’nin Siyasal Antlaşmaları, Cilt: 1, Ankara, 1983, s. 17. 56 İsmail Soysal, a.g.e., s. 18; Genelkurmay, Belgelerle Ermeni Sorunu, s. 399.

31

226_Ergunoz_Akcora.indd 19 24.02.2017 09:32:43 20 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

bu bölgede azınlıktan çoğunluğa geçememişlerdir. Buna rağmen Rusya, bu- rada Ermeni Devleti kurdu.57 Azerbaycan’ın Coğrafi Konumu Bağımsız Devletler Topluluğu’nun (BDT) 12 Cumhuriyeti’nden (Eski Sov- yetler Birliği) biri olan Azerbaycan’ın bugünkü yüz ölçümü 86.600 km2’dir. Başkenti Bakü’dür. İran ile olan sınırını Aras Nehri belirler. Azerbaycan’ın batısında, Azerbaycan’a bağlı Nahçıvan Muhtar Cumhuriyeti’ni kama gibi ke- sen Ermenistan bulunmaktadır. Kuzeyde ise Azerbaycan, Doğuştan Muhtar ve Gürcistan ile komşudur. Doğusunda Azerbaycan’a can veren Hazar Deni- zi bulunmaktadır. Aras’ın devamı olan Kura Nehri buraya dökülür. Ülkenin %40’ı ovalıktır. İklim bölgeye göre değişen olmakla birlikte, genelde subtrogikaldir. Dün- yadaki on bir iklim çeşidinden dokuzuna sahip olan Azerbaycan iklimi kuzey- den gelen soğuk hava kütleleri, güneyden gelen sıcak hava akımları ve Hazar Denizi’nin etkisi altındadır. Genel olarak iklim kuru ve su tropikal karakter- dedir. Kuzey bölgesinde kuru karasal iklim hakimdir. Azerbaycan’ın önemli nehirleri Kura (Kür), Aras, Alazani, Samur, Terter, Kanık, Genceçay ve Beylegan nehirleridir. Hazar, Don ve Volga nehirleriyle Ka- radeniz’e bağlanmaktadır. Buna boğazlarla Karadeniz’e bağlanan Marmara ile Ege ve Akdeniz’i de ilave etmek gerekir. Azerbaycan’ın zengin yeraltı kaynak- lara sahip bulunması da jeopolitik konum bakımından önemli bir durumdur. Hacı Kabul Gölü en büyük göl olup onu, Sarısu ve Candahar izlemektedir. Tuzlu su gölleri ise Acınor ve Büyükşor gölleridir. Başkenti Bakü olan Azerbaycan’da toplam 45 şehir 60 kazası bulunmak- tadır. Başlıca şehirleri arasında; Sumgayıt, Guba, Ali Bayramlı, Lenkeran, Mingeçevir, Hankendi, Naftalan, Gence ve Suşa’yı saymak mümkündür. Azer- baycan’ın en yüksek dağı Cusi’dir. Azerbaycan’ın Jeopolitik ve Stratejik Konumu Küçük bir ülke olmasına ve az nüfusuna karşılık, geniş enerji kaynaklarıyla kendini gösteren Azerbaycan, jeopolitik ve stratejik yönden hassas bir ülkedir. Azerbaycan, Hazar Havzası ve Orta Asya’nın zenginliklerini ihtiva eden bir şişenin mantarı gibidir. Bağımsız bir Azerbaycan, Batı’nın enerji bakımından zengin Hazar Havzası’na ve Orta Asya’ya açılımı için bir koridor görevi göre- bilir. Aksine boyun eğmiş bir Azerbaycan Orta Asya’nın dış dünyadan tecrit edilmesine ve yeniden Rusya ile birleşmek üzere baskılara maruz kalmasına yol açabilir. Nüfusu 8 milyon, yüzölçümü 86.6 bin km olan Azerbaycan Cumhuriyeti elverişli coğrafi-politik konuma sahip olup, Asya ile Avrupa’nın kavşağında bulunuyor. Ayrıca Azerbaycan, Doğu’ya ve Batı’ya açılan transit yolunun, “İpek Yolu”nun üzerinde yer almaktadır.58

57 Mehmet Saray, Yeni Türk Cumhuriyetleri Tarihi, Türk Tarihi Kurumu Yayınları, Ankara, 1996, s. 26-27. 58 Nadir Devlet, İpek Yolu, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1999, s. 272.

32

226_Ergunoz_Akcora.indd 20 24.02.2017 09:32:43 ERGÜN ÖZ AKÇORA / ANADOLU’DAN AZERBAYCAN’A ERMENİLERİN TÜRKLERE KATLİAMI 21

Azerbaycan’ın İktisadi Konumu Azerbaycan’ın bu önemli konumu görevini mühim kılmaktadır. Azerbay- can bugün de aynı öneme sahiptir. Azerbaycan’ın Asya, Avrupa ve Kafkasya arasında bir geçit noktasında olması dış ülkeleri en az Bakü petrolleri kadar ilgilendirmektedir. Avrupa, Kafkasya, Hazar, Orta Asya nakliyat, ticaret yolu projesini geliş- tirmek Türk Dünyası için önemlidir. Bu Asya’yı Avrupa ile birleştiren önemli “İpek Yolu”nun modern şeklini oluşturabilir. Azerbaycan ve genelde Kafkasya çok önemli coğrafi bölgede yer almaktadır. Kafkasya yalnız Hazar ile Karade- niz arasında değil, aynı zamanda deniz arasında bir boyun görevi görmektedir. Petrol, doğal gaz, kurşun, çinko, bakır, demir cevheri vb. gibi kaynakla- rın ülkede önemli miktarlarda bulunması bütün dünyanın dikkatini Azer- baycan’a çevirmiştir. Azerbaycan’da bu durumdan en azami düzeyde fayda sağlamaya çalışmaktadır.59 Azerbaycan bölgenin önemli ticaret merkezi konumuna da gelebilir. Özel- likle Türkiye’nin, Hazar Havzası’nda Azerbaycan’ı ticaret merkezi durumuna getirmek için girişimleri bulunmaktadır. Fakat bugün Azerbaycan kuzeyde güçlü komşusu Rusya’dan, güneyde İran’dan yöneltilen baskılara karşı fevka- lade hassas durumdadır. Bunun için Azerbaycan’ın bölgedeki Rusya ve İran etkisini azaltabilmek için desteğe ihtiyacı vardır.60 Azerbaycan’ın Dini ve Etnik Konumu Azerbaycan’a din olarak İran Mazdeizmi, Yunan Hellenizmi, Bizans’ın Hı- ristiyanlığı Arap Müslümanlığı manevi mozaik oluştururken yalnız Araplar zamanında Azerbaycan’da dini üstünlük sağlanabilmiştir. Kültür birliği de İslamiyet’in yerleşmesi ile sağlanmıştır. Din unsuru olarak VIII. yüzyıldan başlayarak İslam Medeniyeti’ne giren Azerbaycan, XIII. yüzyıldan itibaren ta- mamiyle Türk camiasına dahil olmuştur.61 Azerbaycan’da halkın büyük bir kısmı Müslüman’dır. Ülke hane halkı bü- yüklüğü 4.4 kişidir. Bugün Azerbaycan nüfusu genelde Kura Nehri oluğunda yoğunlaşmıştır. Azerbaycan kır-kent nüfus değişimi ise, sürekli olarak kent nüfusu lehinde değişmiştir. 1991 yılına gelindiğinde ülkede toplam nüfusun %54’ü şehirlerde yaşarken, kırsal nüfus oranı %46’ya düşmüştür. Daha sonraki yıllarda bu oranlarda önemli değişmeler olduğunu da söyle- yebiliriz. Kırsal kesimin uğraş alanı tarım ve hayvancılık sisteminin Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından çökmesi, gerekli reformların zamanında ya- pılamaması, kırsaldaki işsiz nüfusun büyük şehir merkezlerine göç etmesine neden olmuştur.62

59 Adalet İbadov, Azerbaycan Dış Politikasında Dağlık Karabağ Sorunu ve Ermeni Sorunu: Çözüm- ler, Öneriler, (Basılmamş Doktora Tezi), Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi Anabilim Dalı, Kamu Yönetimi Programı, İzmir, 2007, s. 5-7. 60 İbadov, aynı yer; Abbas Aslan, “Azerbaycan’ın Jeopolitik Durumunun İran Toprak Bütünlüğüne Etkisi”, Azerbaycan Türk Kültür Dergisi (TKD), Ocak-Şubat 1999, s. 21. 61 Mehmet Emin Resulzade, Azerbaycan Kültür Gelenekleri ve Çağdaş Azerbaycan Edebiyat, Azer- baycan Kültür Derneği Yayınları, Ankara, 1984, s. 15. 62 Adalet İbadov, a.g.e., s. 13.

33

226_Ergunoz_Akcora.indd 21 24.02.2017 09:32:43 22 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Azerbaycan’ın Nüfus Konumu Azerbaycan nüfusu Ermeni işgalinden de çok etkilenmiştir. İşgal olunan ve yoğun çatışmaların yaşandığı bölgelerde bulunan halk ülkenin başka böl- gelerine yerleşmek zorunda kalmışlardır. Her şeylerini işgalci Ermenilere terk ederek göç etmek zorunda kalan halk Azerbaycan’ın her tarafına yayılmış bu- lunmakta ve çok zor koşullarda hayatlarını sürdürmeye çalışmaktadırlar. 1992 yılında 7.800.000 olan Azerbaycan nüfusunun %90’a yakını Aze- ri Türkü’dür. Azerbaycan’da bu dönemde en büyük etnik grubu %3.9 oran ile Ruslar oluşturmaktadır. İkinci kalabalık grubu ise %1.1 oranla Ermeniler oluşturuyorlardı. %5 oran ise diğer azınlıklara ait idi. 1996 yılı itibariyle Azer- baycan’ın nüfusu 7.549.000 kişidir. Ülke nüfusunun %82’sini Azeri Türkleri oluşturuyordu. Azerbaycan’ın toplam nüfusunun %5 kadarını Ruslar, %7’sini Ermeniler, geri kalan %6’lık oran ise diğer milletler oluşturmaktadır. Azerbaycan nüfu- sunun %48.6’sını erkek, %51.4’nü kadın nüfus oluşturuyor. 1 Ocak 2001 iti- bariyle de toplam ülke nüfusu 8.081.000’dir. Kadın nüfusunun erkek nüfus- tan fazla almasının nedeni ülkenin Ermenistan’la savaş halinde olmasıdır.63 Yukarıda verilen 1992 ve 1996 yıllarına ait nüfus oranları rakamlarına bakıldığında 1996 rakamlarının daha düşük olduğu görülmektedir. Bunun nedeni Rus nüfusun bir bölümünün, Ermenilerin ise tamamının ülkeyi terk etmesidir. Bir de bu süre içinde Ermenilerle çatışmaların daha da alevlen- mesi çok sayıda insan kaybına neden olmuş, ülke nüfusunu olumsuz yönde etkilemiştir. İki nüfus sayımı verilerinde Ermeni nüfusun oranının 1992 yılın- da 1996’dakine göre düşük olmasının nedeni Dağlık Karabağ Ermenilerinin 1992 sayımlarında gösterilmemesidir. Azerbaycan ve Kafkaslarda Ermenilerin Yaptıkları Katliamda Rus- ya’nın Yeri ve Önemi Birinci Dünya Savaşı Dönemi Kafkasya ve Azerbaycan’da Meydana Ge- len Olaylar Rusya, Kafkasya’da çağlardan beri devam eden milli politikası gereği, Tür- kiye ile Kafkasya’daki Azerbaycan’ın arasına uydu görevini yürütecek bir Er- meni Devleti yerleştirerek, irtibatlarını koparmak istemiştir. Bu amaçla, Rus- ya’nın Bolşevik Lideri Lenin, 18 Aralık 1917’de tayin ettiği Kafkasya komiseri Ermeni asıllı Stepan Şaumyan’a 30 Aralık 1917 tarihli kararname ile, o sırada Rus işgali altında bulunan Doğu ve Güney Kafkasya’da Sovyetler Birliği’ne bağlı bir Ermenistan Devleti kurma yetkisini de vermiştir. Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türkleri özellikle 1917-1920 yılları arasında büyük katliamlara maruz kalmışlardır. Erivan Vilayeti ve kendisine bağlı köy ve kasabalar dahil olmak üzere Türklerin yerleştiği 730 köyün (aha- lisinden kaçıp kurtulanların dışında), tamamı imha edilmiştir.64

63 Adalet İbadov, a.g.e., s. 12. 64 Gürbüz Evren, “Ermeni Sorununda Tarihi Süreç”, Azerbaycan Türk Kültür Dergisi, Sayı: 338, Ankara, 2001, s. 21.

34

226_Ergunoz_Akcora.indd 22 24.02.2017 09:32:43 ERGÜN ÖZ AKÇORA / ANADOLU’DAN AZERBAYCAN’A ERMENİLERİN TÜRKLERE KATLİAMI 23

Ermeni Generali Andronik’in komutasında silahlı Ermeni çeteleri Gökçe- de, Çamırlı, Medine, Anağızoğlu, Kışlak, Gülali Küsecik, Alçalı, Küçük Ka- rakoyunlu ve Deli Kardeş köylerine hücum ederek çok sayıda Türk’ü katlet- mişlerdir. Bu katliama katılan Ermeni Yarbayı Vahram, yaptığı insanlık dışı vahşeti anlatmaktan da çekinmemiştir. Şöyle ki: “Ben hiçbir şeyin farkına varmadan, Basargeçer Köyü’nün ahalisini mah- vettim. Ancak bazen kurşunları kullanmak istemiyordum. Bu köpekleri (Türkleri kastediyor) öldürmenin en kolay yolu şudur ki, baskın sonra- sında sağ kalanların hepsini kuyuya atıp üzerlerine ağır taşlar atmak gerekiyor ki, onlar sağ kalmasınlar. Ben de aynen böyle yaptım. Bütün erkekleri, kadınları ve çocukları kuyulara attım, kuyunun ağzını kapattım, kuyunun ağzını taşlarla kapatarak onları ölüme terk ettim.”65 Bu dönemde Ermenilerin Türklere yönelik yaptığı katliamlarda, Ermenis- tan’daki Türklerin %60’ı öldürülmüştür. Ermenistan, 28 Mayıs 1918’de ba- ğımsızlığını ilan ettikten sonra bu ülkedeki Türklere yönelik katliamları daha da artmıştır. Ermeni çete reisleri Andronik, Khambapet Dro (Iğdırlı Dro) ve Hamazasp’ın önderliğindeki Ermeniler hakimiyet tesis ettikleri ve yakın böl- geler olan Nahçivan, Gökçegöl, Iğdır ve Eçmiyadzin yöresindeki Türk köylerini yerle bir etmişlerdir.66 Azerbaycan tarihinin pek çok dönemi Rus işgali ve katliamı ile doludur. Bunun bir kısmıda Anadolu’da devam etmiştir. Bunun Anadolu yakası yu- karıda geniş bir şekilde ele alınmıştır. İşte bunun bu yakası da ne derecede ilgi ve benzerlik göstermektedir. Kafkas ülkelerini işgal ettikten ve tampon Ermeni bölgesini kurduktan sonra bölgeyi “Kafkas Ordusu Komutanlığı” ile idare etmeye başlamıştır. Ruslar Osmanlı Devleti’nin iç ve dış zaaflıktan isti- fade ile bir Kafkas Genel Valiliği kurmuş, 1917 yılına kadar idare etmiştir. Bu dönemde 28 Mayıs 1918’de Gürcistan, 28 Mayıs 1918’de ise Azerbaycan ve Ermenistan ayrı ayrı bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Her ne kadar 1918 öncesi de katliamlara sahne olunmakla birlikte ağırlıklı olarak bu yıllardan başlamak suretiyle, Ermenilerin Türklere yönelik katli- amlarında Anadolu’yla sınırlı kalmayarak Kafkaslar’da ve Azerbaycan toprak- larında da incelemeye alınacaktır. Nitekim 31 Mart 1918’de Bakü’de umumi Vali Stepan Şaumyan’ın binlerce Azeri Türk’ünü katlettiği bilinmekle beraber bundan sonra Antranik isimli komitecinin Türklere yaptıkları hafızalarda bü- yük izler bırakmıştır. 1918 yılı başlarında Antranik Zengazur, Karabağ’da Müslüman ahaliye karşı çoğunluk Azeri Türk’ü olmasına rağmen silahsız olduklarından katli- amları genişletmişti. Zengazur’da 105 Azeri köyü yok edilirken, 357 erkek, 2276 kadın, 2196 çocuk öldürülmüştür. Böylece bölgede toplam 10.068 kişi katledilmiş, 50.000 kişi de göç etmek zorunda kalmıştır.

65 Hatem Cabbarlı, “Geçmişten Günümüze Ermenistan’da Azerbaycan Türkleri”, Ermeni Araştır- maları Dergisi, Sayı: 4, 2002, s. 133-134. 66 Kazım Karabekir, İstiklal Harbimiz II, Emre Yayınları, İstanbul, 1995, s. 681-708.

35

226_Ergunoz_Akcora.indd 23 24.02.2017 09:32:43 24 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Bu arada Ermeni komitecileri Gence vilayetinin Nuha ve Ereş kazalarında katliama devam etmişler, yakaladıkları Türklerin gözleri çıkartılmış, kulakları ve burunları kesilmiş, aynı facia Şamahı kazasında da yaşanmıştır. Ermeni- ler ile Molakanlar birlikte Türklere karşı hareket etmişler ve ahali tamamen felakete uğramıştır. 17-21 Mart 1918’de Bakü’de kanlı hadiseler olmuş, şehir Rusların hakimi- yetine girmiş. Karabağ’da ise Taşnaklar Ahvezçay, Şabaddı, Garagöl, Garaçe- men, Aldere gibi Müslüman kentlerini yakıp, yakılmışlardır. Sadece bir yerde 57 kişinin kulak ve burunları kesilerek öldürülmüşlerdir. 28 Mayıs 1918 Milli Azerbaycan Cumhuriyeti ilanından itibaren Azerbay- can tarihinin en parlak devri başlamıştır. Ancak bu fazla sürmemiş, 27 Nisan 1920’de son bulmuştur. Şüphesiz Rus mezalimi yine devam etmiştir. Bakü Bolşevik Ermenilerden temizlenmek üzere 8.6.1918’de harekete geç- miş, ilk etapta Celaloğlu’ndan Lambalu’ya buradan Gence’ye gelmiştir. Erme- niler 25 Haziran’da Culfa (Aras) Köprüsü’nü yıkmış ve 200 Türk katledilmişti. Türk ordusu 19 Temmuz 1918’de Nahçıvan’ı kurtarmış ve Antranik zulmüne son vermişti. Ancak 4.8.1918’de General Dostervil Bakü’ye girmiş ise de bir ay sonra 15.9.1918’de Bakü’ye Türk ordusu tekrar girebilmiştir. Rus ordusu Kafkas İslam Ordusu’nun hücumu karşısında tutunamayarak kaçmak zorunda kal- mış, Bakü Sovyet üyeleri 20 Eylül’de şehirden çıkarılmış ve İngilizler tarafın- dan öldürülmüşlerdir. Ancak Türk kumandanlığı özellikle Ermenilere karşı iyi muamele etmiş, şehirde disiplini sağlamayı başarmıştır. Bu yılda Türk basını ise bu zafer özel bir önem göstermiş, Türk askeri methedilmiştir. Bu olaya İngilizler ise sert tepki göstermişlerdir. Almanlar ise Kafkas İslam Ordusu’nun Bakü’ye tek başına girmesini kıskançlıkla karşıla- mış ve ona engel olmaya çalışmıştır. Ne yazık ki bu durum 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalanın- ca Osmanlı-Azerbaycan yardımlaşması sona ermiştir. İran’da bulunan İngiliz birlikleri Bakü’yü işgal etmeleri ile birlikte Rus ve Ermeni çeteleri güneyde katliamlarına devam etmişlerdir. Nitekim Ermeniler Ağustos 1919’da Nahçıvan ve Şerür çevresindeki 45 köye askeri birlikleri ile hücum etmişler ve demiryolu boyuna yakın köyleri, zırhlı vagonlardan ateş altına almışlardır. 6 Nisan 1920’de Ermeniler, Zengezor, Ordubad, Vedi bölgelerindeki İslam köylerine, türlü askeri sınıflardan kurulu nizami birliklerle saldırarak, zulüm ve vahşiliğin en iğrenç biçimlerini yapmışlardır. 16 Nisan 1920 gecesi Erivan şehrinin 15 dakika ötesindeki Haçaparak köyündeki İslam ahaliye Ermeniler saldırarak, halkını toptan kırmaya giriş- mişlerdir. Kadın ve kızların namusu çiğnenmiş, sonra da öldürülmüşlerdir. Evlerin hepsi yakılmış ve talana uğramıştır. Nihayet 26-27 Nisan 1920’de Bol- şevikler üstün kuvvetler ile Azerbaycan’ı işgale başlamışlar ve bağımsızlıkla- rına son vermişlerdir. 27 Nisan 1920’de Bolşevik hakimiyetinin tesirinden sonra Güney Kafkas- ya ve Azerbaycan’da, Gürcistan-Ermenistan, Azerbaycan Sovyetler Sosyalist

36

226_Ergunoz_Akcora.indd 24 24.02.2017 09:32:43 ERGÜN ÖZ AKÇORA / ANADOLU’DAN AZERBAYCAN’A ERMENİLERİN TÜRKLERE KATLİAMI 25

Cumhuriyetleri ile Nahçıvan Özerk Eyaleti ve Karabağ Özerk bölgesi kurul- muştur. Ermenistan, kağıt üzerinde sınırları çizilen bir devlete böylece sahip olmuştur. 23-24 Mayıs 1920 gecesi 300’den fazla Ermeni süvarisi, Uluhanlı’nın 5 km. kuzeyinde Cebeçalı Köyü’nü sararak, eli silah tutan Müslümanları bir araya toplayarak bunların hepsini süngüden geçirmişlerdir. 27 Haziran 1920 gecesi Erivan’da Hacıbayram ve Haberbegli köylerine baskın yapan Ermeniler, ahalinin malları ile eşyasını hep yağmalamış, bir- çoğunu öldürmüş; Azerbaycan ve başka yerlere gitmek üzere, Erivan yanla- rından trenle Gence’ye giden 500 Müslüman, Gümrü yakınında vagonlardan indirilerek, hepsi öldürülmüştür. Ermenilerin Azerilere yönelik zulümleri, I. Dünya Savaşı yıllarındaki katli- amlarla sınırlı kalmamış, SSCB döneminde ve bu devletin dağılmasının ardın- dan kurulan Ermenistan Cumhuriyeti döneminde de devam etmiştir. 1922 yılları sonlarına kadar Ermeni komiteleri Kafkaslarda ve Anadolu’da Rus askerleri ile birlikte toplu katliamlar sergilemişler. 1927’de İrevan nüfusunun %70’ini Azeriler oluşturuyordu. Bu yıllarda 130.000 Azeri kovulmuş ve onların yerine Orta Doğu ülkelerinden 100.000’e yakın Ermeni getirilmiştir. Ermeni tarihçilerine göre, geçen asrın başlarında, Ermenistan’daki 2.300 köyün 2.000’ini Azeri köyleri oluşturmaktaydı. 1936’dan sonra, Ermeni yetkililer, bu ülkedeki Azeri yer adlarını değiş- tirmeye ve iptal etmeye başladılar. Bu arada 1937 yılında Rusların Azerbay- can’da büyük bir katliam yaptıkları için bu yıla Azerbaycan’ın katliam yılı adını verdiklerini de görüyoruz. 1945 yılından itibaren Ermenistan Komünist Parti Başkanı Arutunyan Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a verilmesi konusunda Stalin’e mektup yaz- mıştır. Stalin de konuyla ilgili olarak Azerbaycan Komünist Parti Başkanı Mir Cefer Bağirov’a mektup göndermiştir. Bağirov, Stalin’in mektubuna ceva- bında nüfusunun tamamını Azerilerin oluşturduğu Şuşa’nın Azerbaycan’da kalması gerektiğini, Azerilerin de Ermenilere karşı büyük toprak taleplerinin olduğunu yazmıştır. Bu tür yaklaşım, o zaman bu suni problemin kapatılma- sına yardımcı olmuştur. 23 Aralık 1947 tarih ve 4083 sayılı kararla, Eski Sovyetler Birliği Bakanlar Kurulu Ermenistan’da yaşayan Türkleri “Azerbaycanlı” adı altında Azerbay- can’ın Kura-Aras Ovası’na sürgün etmiştir. 10 Mart 1948 tarih ve 754 sayılı kararla, daha önceki kararın uygulamaya konmasını sağlamıştır. Karardan sonra, Ermenistan’daki Azeriler bu topraklardan çıkarılmaya başlanmış ve işlem Stalin’in ölümüne kadar devam etmiştir. Söz konusu dönemde 150.000 Azeri ata yurtlarından kovulmuştur. 1959 Sovyet Rusya nüfus sayımına göre Kafkasya’daki Ermeni sayısı 26.920’dir. Sovyet Ermenistan’ında yaşayanların sayısı ise 17.630’dur. Bun- ların sayılarının artmasına Rusya büyük önem vermiş, Ermenileri dışarıdan getirmeye çalışırken Azeri Türklerini göçe zorlama ve katliama tabi tutmaya devam etmiştir.

37

226_Ergunoz_Akcora.indd 25 24.02.2017 09:32:43 26 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

1960-1970’li yıllarda, Ermenistan Yüksek Sovyeti Başkan Yardımcısı Ho- vanes Bağdarasyan’ın başkanlığında yer adlarının değiştirilmesine başlandı. Temelleri tamamen baskı, sömürü ve asimile politikası olan Sovyet Rusya- sı’nın da ömrü fazla uzun olmamıştır. Herşey Eski Sovyet Birliğini’nin son Dev- let Başkanı olan Mihail Gorbaçov’un, 1985 yılında SSCB Komünist Partisi Ge- nel Sekreterliği’ne seçilmesi ile başlamıştır. Gorbaçov başa geçtikten sonra bir dizi reform hareketi yapmıştır. Dünya literatürlerine diye geçen ve sonuçları tüm dünyayı etkileyen bu politikaya göre, (açıklık ve yeniden yapılan) serbest piyasa ekonomisine geçilecek ve birliği oluşturan Cumhuriyetlere daha fazla serbestlik tanınmak suretiyle, devletin parçalanması engellenmiş olacaktı. 1987 yılında Ermenistan’da daha önceki dönemlerde yapılan katliamlar- dan herhangi bir şekilde kurtulmayı başaran Türklerin bakiyeleri 1987 yılına kadar varlıklarını sürdürmüşler, ancak bu tarihten sonra Ermeni baskıları neticesinde Azerbaycan’a göç etmek zorunda kalmışlardır. 1987 yılında Türklere yapılan baskılar, Karabağ sorununun ortaya çıkma- sı ile artmış ve Ermenistan’da yapılan mitinglerde Azeri Türkleri’nin derhal Ermenistan’ı terk etmeleri istenilmiştir. Göç etmek istemeyen Türklere, Erme- ni silahlı çeteleri tarafından saldırılar yapılmaya başlanmıştır. Hiçbir yerden destek alamayan Ermenistan’daki Türklerden yaklaşık 230 bini Azerbaycan’a göç etmek durumunda bırakılmıştır. 1987 yılından itibaren Karabağ bölgesinde Ermenilerin sebep olduğu hu- zursuzluk, Ermenistan’a da sıçramış ve Ermenistan’daki Türkler güç kulla- narak göç ettirilmiştir. 1988 Mart’ında Bakü’de üç gün üç gece devam eden toplu kıyımlarda 28.000 Azerbaycan Türk’ünden 17.000’i bir gecede katledilmişti. 1988 Kasım ayı sonuna kadar Ermenistan’da Türk namına hiçbir kimse bırakılmamış- tır. Ermeniler, özellikle Kasım ayının 27-29’u arasında Ermenistan’daki Türk yerleşim birimleri olan Büyük Karakilise, Hamamlı ve Celaloğlu’nda korkunç cinayetler işlemişlerdir. Bu dönemde Ermenistan’da 185 Türk yerleşim birimi zorla boşaltılmış, bu boşaltma sırasında 217 Türk, Ermeniler tarafından öldürülmüş ve bu köyler- de yaşayan Türklerin tamamı Azerbaycan’a sürülmüştür. 170 yıl boyunca devam eden Ermenistan’ı Azeri Türklerinden temizleme politikası 1988-1989 yıllarında tamamlanmış, son köy Nüvedi köyünden de Azeri Türkleri kovulmuş ve Ermenistan %100 bir Ermeni ülkesi yapılmıştır. Bu arada 230.000 Azeri Türk’ü katledilmiş, her türlü işkenceye maruz kalmış ve Ermenistan’dan temizlenmiştir. Yine bu yıllarda 214 kişi katledilmiş, 50’si ölesiye dövülmüş, 35 kişi iş- kence sonucu ölmüş, 15 kişi kurşuna dizilmiş, 28 Kasım 1989’da Karabağ Azerbaycan’a verilmiş, Nahçıvan’da ayaklanmalar olmuş, 20 Ocak 1990’da ise Nahçıvan bağımsızlığını ilan etmiştir. Yine haksız bir şekilde Bakü işgal edilmiş ve 2002’ye yakın insan öldürülmüştür. Azerbaycan’da kanlı çatışmalar, 20 Ocak 1990’da tekrar başlamış, Azeri Türklerini taşıyan bir otobüs Ermenilerin saldırısına uğramış ve şiddetli ça- tışmalardan sonra Ruslar bahane ile Bakü’ye girmişlerdir.

38

226_Ergunoz_Akcora.indd 26 24.02.2017 09:32:43 ERGÜN ÖZ AKÇORA / ANADOLU’DAN AZERBAYCAN’A ERMENİLERİN TÜRKLERE KATLİAMI 27

Tüm bu gelişmeler sonucunda Azerbaycan’daki gelişmeler sonucunda, Azerbaycan’daki Ermeniler Ermenistan’a, Ermenistan’daki Azerbaycan Türk- leri de Azerbaycan’a göç ettiler. Ermeniler ile Azeriler’i birbirine düşüren Rusya, istediği ortam oluşunca 20 Ocak 1990’da Bakü’ye girmeye başladılar. Kızıl Ordu’nun desteği ile Bakü’ye giren Ermeniler, Ruslar’ın 2. defa Ba- kü’yü işgal etmelerine yardımcı olmuşlardır (ilk önce 1918-1920 yılları arası Bakü işgal edilmişti). İki dönem arasındaki en önemli fark ise birincisinde, işgalle Azerbaycan’ın bağımsızlığına son verilirken, ikinci işgalin sonucunda bu gerçekleşmemiştir. Ayrıca bugün Azerbaycan’ın arkasında o günkünden çok daha güçlü bir Türkiye vardır. 1991’de de Ermenistan Cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan’ın emrine uygun olarak 90 Azeri köyüne Ermeni isimleri verilmeye başlanmıştır. İki asır devam eden kovma ve göçürme işlemi sonucunda, 1.5 milyon Azerbaycan Türkü Ermenistan’daki tarihi yurtlarından kovulmuş ve çeşitli bahanelerle göçürülmüştür.67 Birliği oluşturan diğer cumhuriyetlerdeki gibi Azerbaycan’da da bağımsız- lık rüzgarlarının esmeye başlaması, Rusya’nın kabusu olmaya başlamış ve artık senaryonun oynanma zamanı gelmişti. Senaryonun baş rolünde ise Azerbaycan Türkleri’ne karşı kullanılmak üzere, tarihin her devrinde büyük devletlerin, adeta maşa görevini yapan ve onların çıkarlarına hizmet eden Ermeniler görülmüştür. Rusya Karabağ bölgesine İran’dan getirdiği Ermeniler’i yerleştirerek Kara- bağ’da Ermeni nüfusunu fazla göstermeye çalışmıştır. Ermeniler’de gerçek- ten Karabaj kendi topraklarıymış gibi burada hak idda etmişlerdir. (Bu bölge stratejik olarak oldukça önemli bir bölgedir.) Olaya dıştan bakıldığından Er- meniler’in toprak talepleri gibi yönün gerçekte Rusya’nın Bakü’yü yeniden ele geçirme politikasının bir parçasıdır. Rus boyunduruğundan kurtularak bağımsızlığa kavuşan devletlerden biri de Azerbaycan olmuştur. Azerbaycan 7 Haziran 1991’de “egemenlik”, 30 Ağustos 1991’de de “bağımsızlık” ilan etmiştir. Yukarıda belirtildiği gibi, eski Sovyetler Birliği’nin son devlet başkanı Mi- hail Gorbaçov’un uyguladığı politikalar sonucu, çarlık Rusya’sı devrinde to- humları atılan ve Sovyet Rusya’sı devrinde yeri ve zamanı geldiği vakit kul- lanmak üzere dondurulan etnik sorunların, yavaş yavaş çözülmeye başladığı görülmektedir. Bu sorunların yaşandığı bölgelerin başında hiç şüphesiz ki Azerbaycan gelir. Birçok açıdan Moskova için hayati önem taşıyan Azerbaycan, dolayısıyla Kafkasya’nın merkezi bir kalemde gözden çıkarılmazdı. Moskova, Azerbaycan’ı elinde tuttuğu sürece; bu ülkenin sahip olduğu je- opolitik ve jeostratejik konumunun yanı sıra yer altı zenginlikleri sayesinde hem ekonomik hem de siyasi olarak bölgenin en önemli siyasi gücü olmaya devam edecektir.

67 Adalet İbadov, a.g.e., s. 28.

39

226_Ergunoz_Akcora.indd 27 24.02.2017 09:32:43 28 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

1990 ve Sonrası Ermeniler’in Azerbaycan’da Yaptıkları Katliam Şüphesiz ard arda pek çok olumsuz olaylar var, ancak son Karadağ ve Ho- calı katliamlarına etki eden önemli noktalar bu yıllardan sonra geleceğe etki artmıştır. Nitekim 12 Ocak 1990’da Ermenilerin bölgedeki iki Türk yerleşim birimine saldırmaları sonucu, 12 kişi ölmüş, 22 kişi esir alınmıştır. 13 Ocak 1990’da Azeriler Ermenilere karşı başlatılan saldırılardan “göç- menleri” sorumlu tutmuştur. Ermenistan’dan göç eden Azerilerin sayısı ise 200 bine yaklaşmıştır. 1990 yılı başlarında yaklaşık 186 bin Azeri, Ermenistan’dan Azerbaycan’a gitmeye zorlanmıştır. Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığının Azerbaycan kültürüne vurduğu darbenin ağırlığını hissetmek için bazı faktörleri görmek gerekmektedir. Anlaşmazlık neticesinde, Ermeni işgali altında kalan toprak- larda Azerbaycan halkına ait 500 kadar tarih-mimarlık, 100’den fazla arkeo- lojik abide, on binlerce eseri olan 22 müze, dört resim galerisi, 4.6 milyon ki- tap ve el yazması saklanan 927 kütüphane, 808 kulüp, 10 kültür ve dinlenme parkı, 85 müzik ve güzel sanatlar okulu, 20 kültür sarayı, 4 devlet tiyatrosu kalmıştır. Azerbaycan’ın en eski müzelerinden olan Şuşa şehrinin tarihi müzesinden 5.000 muhtelif eşya, buna bağlı olarak Karabağ tarihinin özelliklerini bünye- sinde barındıran kıymetli kaynaklar, arkeolojik buluntular, eski el yazmaları, çeşitli devirlere ait resmî belgeler toplanmıştı. Şuşa’daki Devlet Karabağ Ta- rihî Müzesi’nde konu ile ilgili 1.000’den fazla eşya saklanmaktaydı. Burada, bunlarla birlikte profesyonel ses sanatının temellerini atan büyük şarkıcı Bülbül’ün (400 eşya), müzikolog ve ressam Mir Möhsüm Nevvab’ın (100 eşya) hatıra müzelerinin varlıkları talan edilmiştir. Ermeni işgali netice- sinde birçok müze dağıtılmış, sergilenen eserler talan edilerek Ermenistan’a götürülmüştür. Genel olarak 40 binden fazla müze eşyası talan edilmiştir. Şuşa, Laçın ve Gubadlı resim galerilerindeki seçkin eserlerden Azerbay- can’ın görkemli ressamları Settar Behlülzade’nin, Mikayıl Abdullayev’in, Toğ- rul Nerimanbeyov’un, Salam Salamzade’nin, Maral Rehmanzade’nin, Büyü- kağa Mirzezade’nin, Asef Ceferov’un ve başkalarının eserleri talan edilmiştir. Azerbaycan’ın 7 şehri Ağdam, Laçın, Kelbecer, Fizuli, Cebarayıl, Zengilan, Gubadlı işgal edildikten sonra, bu şehirlerde 630 genel kütüphane mahvedil- miştir. Aynı şehirlerde 7 merkezî kütüphane, 9 çocuk kütüphanesi, 27 şehir kütüphanesi ve 589 köy kütüphanesi, bu kütüphanelerin sahip oldukları 4 milyon nüshaya yakın muhtelif kitap mahvolmuştur. Aynı zamanda Yukarı Karabağ, Şuşa ve Hocalı da dahil olmak üzere 254 kütüphane ve bu kütüp- hanelerde bulunan 14.769 adet kitap mahvolmuştur. Genellikle Ermeni işgali ile 37 milyar manat maddî zarar verilmiştir. Yurtlarından kovulan ve içi yanan Azeri göçmenlerin, “Biz de Bakü’deki Er- menileri kovalım” naraları ile bazı Ermeni mahallelerine saldırmaları ve birkaç Ermeni’yi öldürmeleri, değişik yorumlara ve tepkilere yol açmıştır. “Azeri göç- menler Bakü’deki Ermenileri katledecek” şeklinde KGB ajanlarının yaydığı ha- berler, olaylara yeni bir boyut kazandırmıştır. Bu gelişmelere mani olmak için

40

226_Ergunoz_Akcora.indd 28 24.02.2017 09:32:43 ERGÜN ÖZ AKÇORA / ANADOLU’DAN AZERBAYCAN’A ERMENİLERİN TÜRKLERE KATLİAMI 29

Moskova’nın Azerbaycan’a askeri müdahalede bulunacağı konuşulmaya baş- lanmıştır.68 Nitekim Sovyetler Birliği Azerbaycan’a, 11.600 asker göndermiştir. Önceden mevcut 6.000 kişi ile birlikte asker sayısı 17.000 kişiyi geçmiştir. 16 Ocak 1990’da Halk Cephesi’nin ağırlığını koyması sonucu saldırılar son bulmuştur. Bu tarih önemlidir, çünkü saldırıların son bulmuş ancak Rus ordusunun Bakü’ye girmesi arasındaki süre 72 saat, yani üç gün sürmüştür. Bu da başlarda söylenen “Ermenileri kurtarma operasyonu” gerekçesinin doğ- ru olmadığını göstermiştir.69 19 Ocak’ta bu birlikler karadan ve denizden Bakü’ye karşı saldırıya geç- miştir. Sokak savaşlarında resmi kaynaklara göre 82, Halk Cephesi’ne göre 600’den fazla kişi ölmüştür. 20 Ocak’ta Azerbaycan Komünist Partisi Birinci Sekreteri Abdülrahman Vezirov istifa etmiş, yerine Başbakan Ayaz Muttalibov atanmıştır. Hasan Ha- sanov da başbakan olmuştur.70 22 Ocak’ta ölenlerin cenaze merasimi için 750.000 kişi toplanması elbette ki Sovyetlere karşı direnmenin büyük halk desteğine sahip olduğunu göster- miştir. Ancak Sovyet kuvvetleri şiddet kullanmaya devam etmiş, Halk Cephesi ileri gelenlerinden 43 kişi 24 Ocak’ta tevkif edilmiştir. Grev ve gösteriler ya- saklanmış, kişilerin mahkemeye çıkarılmadan 30 gün süre ile tutuklanacağı bildirilmiştir. Sonunda Bakü göreceli bir sükûnete kavuşmuş, bu arada Ba- kü’deki Ermeniler ve Ruslardan oluşan 30.000 kişi tahliye edilmiştir. 25 Temmuz 1990’da Gorbaçov, yayımladığı bir kanun ile SSCB kanunla- rı dahilinde olmayan silahlı grupların kurulmasını yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. SSCB Başkanı Mihail Gorbaçov Karabağ konusundaki tutumu nedeniyle Ermenistan’ı ağır bir şe- kilde suçlamış ve bölgede yasa dışı gruplar silahsızlandırılıncaya kadar ope- rasyonların süreceğini söylemiştir. 23 Ağustos 1990’da Ermenistan egemenliğini ilan ederken, uluslararası hukuku hiçe sayarak, DKÖB’yi kendi toprağı olarak göstermiştir. 1990 yılının Ağustos ve Eylül aylarında Ermeniler saldırılarını doğrudan Azerilere yöneltmeye başlamış, otobüs baskınları, yol kesme gibi terör eylem- lerine kalkışmışlardır. Silahları toplamakla görevli olan Rus birlikleri, Ermeni- lerin saldırısına uğramış, saldırıda 9 asker yaralanırken 2 askerde ölmüştür. Ayrıca Azerbaycan Organizasyon Komitesi Başkanı, Karabağ sorumluluğunu yürütürken Ermeniler tarafından suikasta uğramıştır.71 Dünya çapında öneme sahip, insanlığın kültür mirasında, önemli bir yer tutan 20,5 milyar manat değerinde 40 bin adet XI-XIX. yüzyıllara ait kıymetli

68 Mehmet Saray, Ermenistan ve Türk-Ermeni İlişkileri, İstanbul Üniversitesi Rektörlük Yayını, İstanbul, 2003, s. 259; Emin Şıhaliyev, Azerbaycan-Ermenistan İlişkilerinde Rusya ve İran Faktö- rü (1828-2000), Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Genel Türk Tarihi ABD, Ankara, 2004, s. 29. 69 Yakup Hurç, a.g.e., s. 26. 70 Ömer Engin Lütem, Ermeni Sorunu: Temel Bilgi ve Belgeler, Avrasya Stratejik Araştırmalar Mer- kezi, Ermeni Araştırmaları Enstitüsü, Ankara, 1994, s. 255-260. 71 Cenk Başlamış, “Sovyet Askerleri”, Milliyet Gazetesi, 09/05/1991, s. 6.

41

226_Ergunoz_Akcora.indd 29 24.02.2017 09:32:43 30 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

ve nadir müze eşyası dağıtılmıştır. Taşınmaz tarih, mimarlık, arkeoloji, güzel sanat abidelerinden sadece Şuşa şehrinde 208 adedi devlet koruması altın- da olmasına rağmen, bu eserlerin akıbeti belli değildir. İnsanlık tarihi için mühim ehemmiyet taşıyan Azık Mağarası (Fizuli şehrinden 17 km. uzaklıkta Hocavend ilçesinde) işgal altında olan arazide kalmıştır. 1992 yılında “Kafkasya’nın Konservatuarı” diye bilinen Şuşa’nın işgal edil- mesi sadece Azerbaycan kültürünün değil, genellikle bütün dünya kültürü- nün problemi olarak kabul edilmiştir.72 Savaşta 1 milyon Azerbaycan vatandaşı mülteci durumuna düşmüş ve Azerbaycan topraklarının %20’si Ermeni işgaline uğramıştır. Çatışma 1994 yılındaki ateşkes ile sona ermiştir ve sorunun çözümüne yönelik barış süreci devam etmektedir. Azerbaycan Katliamının Devamı Olan Dağlık Karabağ Meselesi Ve Kat- liamının Ortaya Konulması Karabağ, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin toprakları içerisindedir. Bu cumhu- riyete bağlı özerk bir vilayet şeklinde yönetilir. Merkezi Hankendi’dir. Karabağ Güney Kafkasların en eski yerleşim alanlarından biridir. Bölge Arap istilasın- dan sonra Müslüman olan kavimlerin hakimiyeti döneminde Karabağ adını almıştır. Dağlık Karabağ’ın doğusunda Ağdam, Fuzuli; güneyinde Cebrail ve Gu- badlı; batısında Laçin ve Kelbecer; kuzeyinde Şaumyan ve Kasım ilçeleri bulunmaktadır. Dağlık Karabağ’ın önemli yerleşim yerleri Askeran, Agdere, Hocalı, Hankendi, Hadrut, Hocavent, Şuşa’dır. Eski merkezi Şuşa olan Kara- bağ’ın yeni merkezi ise Stepanakert’tir (Hankendi). Coğrafi bakımdan Karabağ Azerbaycan’ın Kür ve Araz Nehirleri ve Gökçe Gölü arasında kalan dağlık alanları ve bunları bağlı ovaların meydana getir- diği bölgeyi kapsar. Bugün “Dağlık Karabağ” veya Rusça “Nagornıy Karabağ” adlarıyla tanımlanan 4500 km2 büyüklüğündeki bölge tarihi Karabağ toprak- ların ancak dörtte biridir. Karabağ Güney Kafkasların doğu kesiminin bütün arazi özelliklerini taşır. İklimi yumuşak, suları bol, toprakları verimlidir. Kalabalık insan kütlerinin yerleşmelerine, büyük hayvan sürülerinin beslenmelerine uygundur. Zengin iktisadi kaynaklara sahiptir. Karabağ’ın coğrafi konumu ve jeopolitik özellik- leri, tarih boyunca kuzeyden, güneyden ve doğudan gelen kavimlere, yerleşme alanı olmasını sağlamıştır. Bu kavimler, Karabağ’ı “kışlak” olarak kullanmış- lar, büyük hükümdar ve fatihler “karargah” olarak değerlendirmişlerdir. Dağlık Karabağ’ın doğusunda Ağdam, Fuzuli; güneyinde Cebrail ve Gu- badlı; batısında Laçin ve Kelbecer; kuzeyinde Şaumyan ve Kasım ilçeleri bulunmaktadır. Dağlık Karabağ’ın önemli yerleşim yerleri Askeran, Agdere, Hocalı, Hankendi, Hadrut, Hocavent, Şuşa’dır. Eski merkezi Şuşa olan Kara- bağ’ın yeni merkezi ise Stepanakert’tir (Hankendi). Azerbaycan topraklarının %20 kadarı Ermenistan kontrolü altındadır. Bu toprakların %8’i Karabağ böl-

72 http://www.Karabakh.Org, http://www.Azerigenocide.Org.

42

226_Ergunoz_Akcora.indd 30 24.02.2017 09:32:43 ERGÜN ÖZ AKÇORA / ANADOLU’DAN AZERBAYCAN’A ERMENİLERİN TÜRKLERE KATLİAMI 31

gesi, %12’si de Azerbaycan toprağıdır. Karabağ, kuzeyden ve güneyden gelen göçebe Türklere, tarih boyunca bir kışlak vazifesi görmüştür. Karabağ, Dağlık Karabağ’a göre daha geniş araziyi içine alır. 1921’de “Dağlık Karabağ” diye bir tanım yoktur. Dağlık Karabağ 1923 yılın- da meydana getirilmiştir. Fakat bu bölgenin batı ve güneybatı kısmında idari bakımdan özerk bir bölge oluşturulunca, bu özerk bölgeyi diğerinden ayırmak için onun daha yukarı kısımlarını çağrıştıran “Dağlık Karabağ” veya “Yukarı Ka- rabağ” adı verilmiştir. Neticede Karabağ Azerbaycan’ın bir parçası olmuştur.73 Bölgenin tamamını Türk hakimiyeti altına girmesi ve büyük Türk yerleşme hareketleri 11. - 13. yüzyıllarda gerçekleşmiştir. Karabağ, İlhanlıların yazlık merkezidir. Moğollar döneminde bölgeye doğudan, Anadolu’dan, Suriye’den gelen veya Timur tarafından getirilen Türk aileleri ve kavimleri Karabağ’ın tamamen Türkleşmesini sağlamışlardır. Osmanlı İmparatorluğu’nun Karabağ ve çevresindeki hakimiyeti Padişah Üçüncü Ahmed döneminde başladı (1574-1595). Yüz elli yıl kadar devam etti. 1735 tarinde bölge İran’a terk edildi. 1747’de Nadir Şah’ın ölümüyle yeni bir dönem başladı. Tarihe “Hanlıklar Dönemi” olarak geçen bu süreç içerisinde “Karabağ Hanlığı” kuruldu. İran etkisi devam etmekle birlikde bağımsız bir dönem yaşayan bu hanlık, Rusların Kafkasya’ya yönelik hareketleri sonucun- da 1813 Gülüstan Antlaşması’yla Rusya’ya bırakıldı. Bilindiği üzere Karabağ gerek politik gerek siyasi ve gerekse etnik ve kül- türel yönden Ermenistan’ın bir parçası olarak gösterilmeye çalışılmıştır. Bu bölgede Ermenilerin yerleşmeleri 1825-1826 yılları Kacar yönetimi ile Çar- lık Rusya’sı arasındaki savaş sırasında, güneyden 18.000 Ermeni getirilerek Dağlık Karabağ’a iskan edilmeleri ile kuvvet bulmuştur. Azerbaycan’ın ikiye bölünmesi sonucunu yaratan 1828 Türkmençay Ant- laşması’ndan sonra ise, 8249 Ermeni ailesi tekrar Karabağ’a getirilmiştir. Ayrıca bu tür uygulamaların gittikçe hızını arttırması üzerine, Osmanlı ida- resinde bulunan bölgelerden getirilen Ermeniler, Karabağ’ın yanı sıra Kafkas- ya’nın değişik yerlerine de gönderilerek, bugünkü “huzursuzluk” için ortam yaratılmıştır. Bilindiği gibi 1914’de Osmanlı İmparatorluğu’na savaş açması sonrası Er- meniler, Kafkasya’da Rus orduları ile birlikte hareket etmişlerdi. Ermenis- tan’da yaşayan Azerbaycan Türkleri özellikle 1917-1920 yılları arasında bü- yük katliamlara maruz kalmışlardır. Erivan vilayeti ve kendisine bağlı köy ve kasabalar dahil olmak üzere Türklerin yerleştiği 730 köyün (ahalisinden kaçıp kurtulanların dışında), tamamı imha edilmiştir. Ermeni Generali Antranik’in komutasında silahlı Ermeni çeteleri Gökçe’de, Çamırlı, Medine, Anağızoğlu, Kışlak, Gülali Küsecik, Alçalı, Küçük Karakoyunlu ve Deli Kardeş köylerine hücum ederek çok sayıda Türk’ü katletmişlerdir. Ermeniler 1918 yılında bölgede büyük asayişsizlik, çeşitli katliamlar ya- parak, amaçlarını gerçekleştirmeye çalıştırmışlar. Bunun üzerine 23 Eylül

73 Rüfet Cavadov, Karabağ Sorunu Çerçevesinde Agit-Azerbaycan İlişkileri, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2006, s. 18.

43

226_Ergunoz_Akcora.indd 31 24.02.2017 09:32:44 32 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

1918’de Karabağ’a hareket eden Cemil Cahit Bey 27 Eylül’de Türk kuvvetle- rinin naklini tamamlamış ve Ekim 1918’de Karabağ’ı tam hakimiyete alarak bütün düzeni kurmuş ve Ermeni ile Türkler birlikte yaşamaya başlamışlardır. %60’ı Türk olan Karabağ’da sükunet sağlanmıştır. 16 Kasım 1918 günü başlayan Türk askerinin çekilme olayı Azerbaycanlı- ları kara kara düşündürmüş, korktuğu kısa zamanda başına gelmişti. Çünkü Doğu Anadolu’dan Kuzey Kafkasya’ya silahlanmış olan Ermeni çeteleri katli- ama başlamışlardı. Çete başkanı Karabağ’a saldırmış, İngiliz General Thomson’un müdahalesiyle durdurabilmişti. Bölge ise İngiliz kuvvetlerince işgal edilmiş, 28.01.1919 tarihli tebliğ ile coğrafi, iktisadi, tarihi ve kültürel sebepleri ve nüfus çoğunluğunu dikkate alarak Karabağ’ı Azerbaycan’a bağlamıştır. Nihayet İngilizlerin çekilmesiyle bölge Sovyetlerin istilasına uğramış ve Ka- rabağ’ı Ermenistan toprağı olarak kabul etmiştir. Ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetiyle Sovyetler Birliği arasında yapılan 1921 tarihli antlaşma- larla Karabağ yeniden Azerbaycan Cumhuriyeti’ne bağlanmıştır. Azerbaycan topraklarının %20 kadarı Ermenistan kontrolü altındadır. Bu toprakların %8’i Karabağ bölgesi, %12’si de Azerbaycan toprağıdır. Karabağ, kuzeyden ve güneyden gelen göçebe Türklere, tarih boyunca bir kışlak vazi- fesi görmüştür. Karabağ, Dağlık Karabağ’a göre daha geniş araziyi içine alır. 1921’de “Dağlık Karabağ” diye bir tanım yoktur. Dağlık Karabağ 1923 yılında meydana getirilmiştir. Fakat bu bölgenin batı ve güneybatı kısmında idari bakımdan özerk bir bölge oluşturulunca, bu özerk bölgeyi diğerinden ayırmak için onun daha yukarı kısımlarını çağrıştı- ran “Dağlık Karabağ” veya “Yukarı Karabağ” adı verilmiştir. 1923 yılında bugünkü idari düzenleme ile Karabağ, Azerbaycan’a bağlı özerk bir vilayet haline getirilmiştir.74 Ermeniler Karabağ meselesini 1960 yıllarından itibaren gündeme getir- mişler ve bölgenin Ermenistan’a verilmesini resmen talep etmişlerdir. 1987 yılından itibaren Karabağ bölgesinde Ermenilerin sebep olduğu hu- zursuzluk, Ermenistan’a da sıçramış ve Ermenistan’daki Türkler güç kulla- narak göç ettirilmiştir. Tarihi süreç içinde ve bugünkü durumda Azerbaycan’da Ermeni sorunu incelendiğinde sorunun temelinde, Ermenilerin bölgeye yerleşmesi ve Erme- nistan Devleti’nin kurulması gibi faktörler yer almaktadır. Yani birçok proble- mi beraberinde getiren Ermenistan Devleti’nin kurulması aşamasındaki iliş- kiyi belirleyen faktörler bugün de etkinliğini sürdürmektedir. 1988 Yılında Dağlık Karabağ’da Ermeni Tahrikleri ve Yaptıkları Katliam 1988 Şubat ayının 28-29’unda Sumgayıt olayları patlak vermiş, birkaç ay sonra ise Azerbaycan’da yönetim değiştirilmiş, olayların Sumgayıt’a nasıl sıçradığı konusu, dünyanın diğer uzman araştırmacıları için bir merak konu- su olmuştur. Burada bu olayların Sumgayıt’a sıçramasının sebebi, Sumgayıt

74 Cengiz Fedakar, “Azerbaycan’ın İşgal Edilen Toprakları (Karabağ)”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı: 161, Mart-Nisan 2006, s. 9-10.

44

226_Ergunoz_Akcora.indd 32 24.02.2017 09:32:44 ERGÜN ÖZ AKÇORA / ANADOLU’DAN AZERBAYCAN’A ERMENİLERİN TÜRKLERE KATLİAMI 33

çeşitli milletlere mensup insanların yaşadığı kozmopolit bir şehirdir. Bunun böyle olmasına sebep Sumgayıt’ın bir sanayi şehri olmasında görülmüştür. Çünkü burada yaşayanların birçoğu köylerden gelen ve gecekondularda otu- ran insanlardan teşekkül etmiş, ayrıca çeşitli hapishanelerden serbest bırakı- lan sabıkalı insanların çoğunluğunun Sumgayıt’ta yaşadığı tespit edilmiştir. 1988’de burada yaşayan insanların çoğunun yapacak işlerinin olmaması, sosyal bir çevre içerisinde yaşayan insanlardan bazılarının Karabağ’da baş veren hadiseleri bahane ederek, karışıklık oluşturmaya ve intikam hırsı ile çe- şitli yerlere ve insanların yaşadığı toplu konutlara saldırmalarını hazırlamış- tır. Sumgayıt’daki çatışmalarda 6’sı Azerbaycanlı, 26’sı Ermeni olmak üzere 32 kişi öldürülmüştür.75 1988’de başlayarak Ermenistan’dan kovulan yaklaşık 244.000 Azeri Tür- kün Dağlık Karabağ’da yerleşmelerine izin verilmemesi Azerbaycan’ın soru- nun artmasının başlangıcı olmuştur. Ermeniler’inde Azerbaycan’dan kovul- malarına sebep olmuştur. Böylece sorun silahlı çatışmaları da beraberinde getirmiş olmuştur. Bu çatışmaların bir diğer sonucu da bölgedeki Azerbaycanlı nüfusun göç etmeye başlamasıdır. Sovyetler Birliği’nin ters yöndeki tutumuna rağmen Er- menistan’da bulunan Ermeniler ve Azerbaycan yönetiminde bulunan Kara- bağ bölgesindeki Ermeniler örgütlenmeye ve silahlanmaya devam etmiştir. Karabağ Komitesi’nin temel amacı Ermenistan ve Karabağ topraklarını bir- leştirmekti ve bu anlamda Komite Azerbaycan ve Sovyet yönetimlerine karşı isyanın da düzenleyicisi olmuştur. Komitenin bir diğer özelliği de komünizm karşıtı olmasıdır. Bu tarihlerde Ermenistan’da hiç Türk kalmamıştır. Ermenistan ile Azer- baycan arasında yapılan barış görüşmelerinde uluslararası kuruluşlar olan Birleşmiş Milletler ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Komitesi’nde de Karabağ’ın Azerbaycan’a ait olduğu kabul edilmiş, ancak Ermenistan’ın bu bölgeleri işgal ettiği bilinmesine rağmen, adı geçen uluslararası kuruluşlar tarafından bu ülkeye karşı hiçbir yaptırım uygulanmamıştır. Ermenilerin Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanması yönündeki ta- leplerini 1988’de Dağlık Karabağ’da yaşayan Azerbaycan Türklerine yönelik saldırılar takip etmiş ve Dağlık Karabağ’ın başkenti Stepanakert’den göçler başlamıştır. 28-29 Şubat 1988 Sumgayıt olayları patlak vermiştir. 32 kişi ölmüş, 400 kişiden fazla yaralanma olmuş, pek çok yağmalama olayları sergilenmiştir. 1988 yılından başlatılan habersiz savaşın tek amacı Karabağ’ı Ermenis- tan toprakları içine almaktır. Bu çatışmalar sırasında 18.000’den fazla Azeri Türk’ü öldürülmüş, 20.000 kişi yaralanmış ve 50.000 kişi sakat kalmıştır. Neticede yürüyüş ve olaylar devam edince 15 Ocak 1989’da Moskova Kara- bağ’ı Azerbaycan sorumluluğundan çıkararak merkeze bağlamıştır. Bu durum ise, uluslararası kuruluşların Ermenistan’ı çeşitli sebepler- den dolayı desteklediğini ortaya koymuştur. Haliyle uluslararası kuruluşla-

75 Araz Aslanlı, “Tarihten Günümüze Karabağ Sorunu”, Avrasya Dosyası, Azerbaycan Özel Sayısı, Cilt: 7, Sayı: 1, İlkbahar 2001, s. 78-102.

45

226_Ergunoz_Akcora.indd 33 24.02.2017 09:32:44 34 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

rın yaptırım uygulamamaları neticesinde Ermenistan ve Karabağ Ermenileri, yaptıkları işgal ve insan hakları ihlallerini unutturmaya ve örtbas etmeye de- vam etmiştir. Ermenilerin, Azerbaycan Türklerine yaptıkları katliamların boyutu çok büyük olmasına karşın, dünya kamuoyu tarafından gelen tepki yetersiz kal- mış, aksine Azerbaycan Türkleri topraklarının %20’sini kaybetmelerine, bir milyondan fazla insanının yerinden yurdundan edilmesine rağmen, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Fransa, Rusya vb. birçok devlet Azer- baycan’a ekonomik ve askeri yaptırım dahi uygulamışlardır.76 1990 Yılı ve Sonrası Dağlık Karabağ’da Ermenilerin Yaptıkları Katliam Azerbaycan’a bağlı Karabağ bölgesinde 1990’lı yıllarda Ermeni vahşeti git- tikçe artmıştır. Ermenilere, Rus Ordusu’nun bu bölgede bulunan 366. zırh- lı alayı ile Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki militan Ermeniler de bölgeye gelerek bizzat olaylara katılmış ve destek vermişlerdir. Bu dönemde Azerbaycan’ın başında bulunan Ayaz Muttalipov’un Moskova merkezi yöne- timine olan aşırı sadakati veya Azerbaycan Türkleri’ne ihaneti neticesinde, Azerbaycan önemli ölçüde insan ve toprak kaybına uğramıştır. Özellikle Ka- rabağ bölgesinde tam bir facia yaşanmış, Ermeniler, Karabağ bölgesindeki Türkleri acımasızca öldürmüşlerdir. Karabağ bölgesinde, Şuşa, Kelbecer, Fu- zuli ve Hocalı da katliam yapmışlardır. 1991 yılında Ermenistan ve Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan etmesi ve bu arada Ermeni yönetiminin de sözde Dağlık Karabağ cumhuriyetini ilanıyla devletler arası bir savaşa dönüşmüştür. 19-21 Ağustos 1991 tarihlerinde Gorbaçov’a karşı düzenlenen darbenin başarısız sonuçlanması ve bunun sonucunda SSCB’ye üye Sovyet cumhuri- yetlerinin bağımsızlaşması sürecinin hızlanması, Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgal girişimleri sorununa da yeni bir boyut kazandırmıştır. Bu arada 30 Ağustos 1991’de Azerbaycan bağımsızlığını ilan etmiştir. Ağustos 1991 darbesini önleyen Rusya Federasyonu Cumhurbaşkanı Bo- ris Yeltsin, 20 Eylül 1991’de geç saatlerde Bakü’ye gelmiştir. Karabağ’daki gelişmeleri yakından takip etmek amacıyla Kazakistan Devlet Başkanı Nur- sultan Nazarbayev ile bölgeye bir gezi düzenlemeye karar veren Yeltsin’in bu ziyareti; Ermeniler tarafından sevinçle karşılanırken, Azerileri tedirgin etmiş- tir.77 Ermeniler, Karabağ’da Şuşa, Hankendi, Eskeran, Daşaltı ve başka yerle- şim yerlerinde akıl almaz cinayetler işlemişlerdir. Sonuçta Ermenilerin silah zoruyla Azerbaycan toprak bütünlüğünü bozma girişimleri ve Ermenistan’ın da bunun için Azerbaycan topraklarına girmesi uzun süren bir savaş ortamını doğurmuştur.

76 Osman Nuri Aras, Ermeni İşgalinin Azerbaycan Ekonomisine Etkisi, Qafqaz Üniversitesi Yayınla- rı, Journal of Qafqaz University, 2003 (12), s. 6-12. 77 Cenk Başlamış, “Kafkasya’ya Yeltsin Çözümü”, Milliyet Gazetesi, 20.09.1991, s. 9; Rehber Be- şiroğlu, “Karabağ’ı Alalım”, Milliyet Gazetesi, 21.09.1991, s. 7; Rehber Beşiroğlu, “Hankendi”, Mil- liyet Gazetesi, 22.09.1991, s. 7; Rehber Beşiroğlu, “Azeri Ermeni Anlaşmazlığı”, Milliyet Gazetesi, 23.09.1991, s. 7.

46

226_Ergunoz_Akcora.indd 34 24.02.2017 09:32:44 ERGÜN ÖZ AKÇORA / ANADOLU’DAN AZERBAYCAN’A ERMENİLERİN TÜRKLERE KATLİAMI 35

Azerbaycan’da kamuoyu, olaylardan dolayı sadece Ermenistan değil, Rus- ya’yı da suçlamıştır. Ermeniler 1991 sonbaharında Ermenistan ve Azerbay- can bağımsızlığını ilan ettiği dönemde var güçleriyle Karabağ ile Ermenistan topraklarını birleştirmeye çalışmıştır. Ermeniler liderlerin aşırı hırsı ile Kara- bağ’daki çatışmalar şiddetlenmiştir. Hocalı’ya yapılan saldırıda 19 kişi ölür- ken 35 kişide yaralanmıştır. Savaşta Ermeniler sadece Karabağ’ı değil, Kara- bağ’ın çevresindeki vilayetleri de işgal etmiştir. Bişkek Protokolü’nün imzalanması ile sona eren savaşın sonunda, Ka- rabağ’da büyük bir yıkım gerçekleşmiştir. Çünkü bu işgalde kirli metotlar kullanılmış ve insan hakları alanında askeri ve sivil halkın hakları ihlal edil- miştir. Bütün bu olanlara rağmen Avrupa İnsan Hakları Komisyonu, Azerileri suçlamıştır.78 20 Kasım 1991 yılında Dağlık Karabağ’ın Sovyet ordusunun gözetiminde olan Karakent’te, içerisinde Azerbaycan’ın yüksek rütbeli devlet temsilcileri bulunan helikopter muammalı bir şekilde düşürülmüştür. Ermeni kuvvetler 1992 yılı başında Stepanakert ve çevresini tamamen kontrolleri altına almışlar, stratejik açıdan önemli olan Hocalı’yı işgal etmişler ve Ermenilerin burada yapmış olduğu katliam ile dünya basınında yer bul- muşlardır. 8 Mayıs’ta Azerbaycan’ın tarihi şehirlerinden biri olan Şuşa, 18 Mayıs’ta ise Laçin işgal edilerek Ermenistan’la Dağlık Karabağ’ı birleştiren koridor açılmıştır. Hocalı’nın ardından Şusa ve Laçin’in de işgal edilmesiyle Dağlık Karabağ ile Ermenistan arasında fiziksel bağ kurulmuş, Dağlık Karabağ çatışması hem bölgesel istikrarı hem de Azerbaycan ve Ermenistan’daki politik istikrarı et- kilemiştir. Bu arada bölgesel açıdan, özellikle Ermeni birliklerin Nahçıvan’a saldırması Türkiye ile Rusya ilişkilerinde gerginliğe neden olmuştur. Azerilerle Ermeniler arasında yıllardır kanlı çatışmalara neden olan Dağlık Karabağ ile ilgili olarak Azerbaycan Parlamentosu’nun aldığı karar Bakü’de coşku ile karşılanmıştır. İki Cumhuriyet’in Moskova’da da merkezi yöneti- min çağrısı ile bir araya gelirken, kimi Azeri aydınlar da Karabağ sorununun temelinde Moskova kışkırtmalarının yattığını öne sürmüşlerdir. Azerbaycan parlamentosunun özerkliğini iptal ederek tümüyle kendisine bağladığı Kara- bağ, Ermeniler ile Azeriler arasındaki anlaşmazlığın kaynağını oluşturmuş- tur. Ermenistan, Karabağ’ın 26 Şubat1992 yılında Rusya Silahlı Ordusu’nun Gence’de konuçlanan 23. divizyonuna bağlı 366’cı alayın direkt katılımı ile Hocalı kasabası yağmalanarak yaklaşık 600 kişi öldürülmüştür. 1 Mart 1992 tarihinde Dağlık Karabağ’da Azerilerle Ermeniler arasındaki çatışmaların devam ettiği bildirilmiştir. Azerbaycan Devlet Başkanı Ayaz Mut- talibov yaptığı açıklamada, Ermenilerin Karabağ’da katliam yaptığını ve Hoca- lı köyünde en az 1.000 Azeri’nin öldürüldüğünü açıklamıştır. Bunun sonucu Azerbaycan’da 3 günlük yas ilan edilmiştir. 2 Mart 1992 Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesinde Ermeni milislerin Azeri köyü Hocalı’ya yaptıkları saldırıda ölenlerden 50 Azeri’nin cesedi gaze-

78 Rehber Beşiroğlu, “Azerbaycan’ın Bağımsızlık İlan Etmesi”, Milliyet Gazetesi, 02.09.1991, s. 7.

47

226_Ergunoz_Akcora.indd 35 24.02.2017 09:32:44 36 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

tecilere gösterildi. Bu arada, Azerilerin yaşadığı son kent olan Şusa’ya Ermeni saldırılarının yoğunlaştığı ve saldırılarda 40 kişinin öldüğü bildirilmiş ve Er- menistan Dışişleri Bakanı Hovannisyan, BM’den Karabağ’a müdahale etmesini istemiştir. Dağlık Karabağ bölgesinde, Azerilerin elindeki son kent olan Şuşa’nın Ermeniler tarafından kuşatıldığı bildirilmiş, Ermeni milislerin, bölgeden çekilmeye başlayan Birleşik Devletler Topluluğu birliklerine ateş açarak çekilmeyi durdurmak istedikleri haber verilmiştir. 4 Mart 1992 tarihinde Dağlık Karabağ’daki son Azeri kenti olan Şuşa’da Ermeni kuşatması devam ederken, binlerce Azeri’nin Azerbaycan’a doğru kaç- maya başladığı bildirilmiştir. Öte yandan Azerbaycan Dışişleri Bakanı Gusain Sadıkov, BM’de düzenlediği basın toplantısında, bölgedeki olayların Azerbay- can ve Ermenistan arasında barışçı yollardan çözümlenmesini istediklerini bu amaçla BM Genel Sekreteri Butros Gali’yle görüşeceğini, sorunun çözümü için bir plan hazırladıklarını belirtmiştir. 5 Mart 1992’de Dağlık Karabağ’da Ermeni milislerin Susa kentini top ate- şine tuttuğu, bölgenin kuzeyinde meydana gelen çarpışmalarda 20 kişinin öldüğü açıklanmıştır. Azerbaycan Devlet Başkanı Ayaz Muttalibov, bölgede durumun Azerbaycan ve Ermenistan yönetimlerinin kontrolü dışına çıktığını belirtmiştir. 7 Mart 1992’de Dağlık Karabağ’da Ermenilerle Azeriler arasındaki çatış- malar sürerken, Ermenistan Devlet Başkanı Levon Ter Petrosyan genel sefer- berlik ilan etti. Azerbaycan’da ise Devlet Başkanı Ayaz Muttalibov’un istifasın- dan sonra gelen yeni yönetim “Ermeni çetecileri Dağlık Karabağ’dan kovana kadar savaş” kararı aldı. Azerilerin başlattığı yeni harekat sonucu bir köyün daha Ermenilerden geri alındığı, Ermenilerin ise Ağdam kentine yoğun bir saldırı başlattığı bildirildi. Dağlık Karabağ çatışmasında Ermenistan’a gizli ve açık yardım eden Rus- ya’nın çıkarları İran’ın çıkarları ile uyuşmaktadır. İran Güney Azerbaycan ko- nusunda endişe etmektedir. Karabağ çatışmasının bitmesiyle İran için yeni problem Kuzey Azerbaycan’ın Güney Azerbaycan’la birleşmesi meselesi İran’ı endişelendirmiştir. Bu sebeple İran genellikle, Karabağ Sorunu’nun devam et- mesini istemiş, bu yönde Ermenistan’ı desteklemiş ve diplomatik ilişkilerinde Rusya’ya öncelik vermiştir. Nisan 1993 tarihinde Dağlık Karabağ çatışması, Sovyetler Birliği’nin da- ğılmasından önce başlayan ve birliğin dağılmasından sonra bağımsız devlet- lerarası çatışmaya dönüşen, soğuk savaş dönemi sonrası en yıkıcı bölgesel savaşlardan birisi olmuştur. 1993 yılı Mayıs ayında Rusya’nın Gence’de yerleşmiş olan 23. Alayı’nın iki ülke arasında yapılmış anlaşmaya zıt olarak silahlarının belirli bir kısmını Gence’de bırakarak, zamanından önce Azerbaycan’dan çıkarılması sonucu 2 Nisan 1993 yılında Ermenistan’ın Vardenis bölgesinden hareket eden Rusya Silahlı Ordusu’nun Ermenistan’da barınan birliklerinin de katıldığı Ermeni ordusu tarafından Kelbecer’in işgali ve 4 Haziran’da hükümet aleyhine isyan zamanı Gence’de bırakılan bu silahların iktidara çevrilmesi ve Ebulfez Elçibey hükümetinin devrilmesi Rusya siyasetinin planlı bir sonucu olmuştur.

48

226_Ergunoz_Akcora.indd 36 24.02.2017 09:32:44 ERGÜN ÖZ AKÇORA / ANADOLU’DAN AZERBAYCAN’A ERMENİLERİN TÜRKLERE KATLİAMI 37

1997 yılında AGİT Minsk Grubu’nun Ermenilerin işgal ettikleri toprakların bir kısmında çekilmesini içeren barış planı Ter-Petrosyan tarafından sıcak karşılanmış, ancak 1998 yılında Petrosyan’ın seçimleri kaybedip, Koçaryan’ın kazanmasıyla barış süreci bir süre durmuştur. Ermenistan’da Robert Koçaryan’ın 1998’de Devlet Başkanlığı’na seçilme- sinin ardından dış politikada, Rusya’nın artan ağırlığını dengelemek amacıyla Batı’ya yönelik çeşitli adımlar atmıştır. Bu tarihten sonra ABD ile de ilişkileri- ni geliştirmeye çalışan Ermeni yönetimi, NATO’nun Barış İçin Ortaklık Prog- ramı’na katılmış, çeşitli askeri ve ekonomik işbirliği anlaşmaları imzalama yoluna gitmiştir. Fakat Ermenistan’ın komşularıyla var olan sorunları, Ortadoğu’da ve Kaf- kaslarda Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan’ın üstlendiği rollerin ABD açısın- dan önemi ve bu ülkelerin çıkar algılamalarının birbiriyle örtüşmesi göz önü- ne alındığında, uzun dönemde Erivan-Washington ilişkilerinin zorlaşacağını söyleyebiliriz. Ermenistan, Rusya ile var olan ilişkileri ve Rusya-İran işbirli- ğinde oynadığı aracı ülke rolü yüzünden zaten ABD’nin küresel politikalarını tehdit etmeye başlamıştır.79 1999 yılında Ermeni komiteleri faaliyetlerini sürdürürken Ermenistan’ın başkenti Erivan’da toplanan kalabalık göstericiler Azerbaycan’a savaş çağrısı yapmıştır. Ermeniler arasındaki bu milliyetçi uyanışa karşın Azerbaycan’da ciddi iç çekişmeler yaşanmış, bu çekişmeler ise cephede ciddi kayıpların ve- rilmesine neden olmuştur. Karabağ’daki Ermeni saldırıları zirve noktasına ulaşmış ve zaman zaman Azerbaycan’ın Karabağ Özerk Bölgesi dışına da taş- mıştır. Kısa sürede başlayan Ermeni katliamları ise ne Azerbaycan güçlerince ne de Moskova tarafından durdurulabilmişti.80 1999 yılından itibaren Azerbaycan ve Ermenistan arasında ikili görüşme- ler başlamıştır. Bu arada Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), bölge- sel güçler ve ABD’de barış sürecinde rol oynamışlardır. Sonuç olarak Karabağ sorunu 1999 yılında Azerbaycan ve Türkiye ilişkile- rinin odak noktasını oluşturmuştur. Ermenistan ile ilişkilerde Karabağ prob- leminin çözümüne bağlanmıştır. Artık Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan toprakları konusu Karabağ’da siyasi çözümün temel politik soruna dönüş- mesiyle ilişkiler açısından durumun çok pahalıya patlayacağı gerçeği vurgu- lanmaya başlamıştır. Bu sebeple bu sorunun Kafkasya’nın geleceği açısından pek çok anlamı çıkarılmıştır. Bu sorunun diğer bölge devletlerine sıçramadan uluslararası güçlerin doğrudan müdahalesini sağlayacak tedbirlerin alınması ve çarelerin düşünülmesi gerekmiştir. Bu çatışmalar bugün Ermenistan’da hiç Türk kalmamıştır. Ermenistan ile Azerbaycan arasında yapılan barış görüşmelerinde uluslararası kuruluş- lar olan Birleşmiş Milletler ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Komitesi’nde de

79 M. Fahrettin Kırzioğlu, Kars İli Ve Çevresinde Ermeni Mezalimi (1918-1920), Ankara, 1970; “Er- meniler Sabır Taşırdı”, Cumhuriyet, 29.04.1991, s. 7; “Ermeniler Yine Vurdu”, Milliyet Gazetesi, 08.08.1991, s. 9. 80 Fahrettin Çiloğlu, Rusya Federasyonu’nda Ve Transkafkasya’da Etnik Çatışmalar, Sinatle Ya- yınları, İstanbul, 1998, s. 144-145.

49

226_Ergunoz_Akcora.indd 37 24.02.2017 09:32:44 38 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Karabağ’ın Azerbaycan’a ait olduğu kabul edilmiş, ancak Ermenistan’ın bu bölgeleri işgal ettiği bilinmesine rağmen, adı geçen uluslararası kuruluşlar tarafından bu ülkeye karşı hiçbir yaptırım uygulanmamıştır. Dağlık Karabağ çatışması Azerbaycan ve Ermenistan iç politikasında da belirleyici bir rol oynamıştır. Ermeniler ilerleyişleri sonunda sadece Dağlık Karabağ’ı değil aynı zamanda Karabağ’ın dışında kalan %12 oranında Azer- baycan toprağını da işgal etmişlerdir. 1988 ve Sonrası Hocalı ve Çevresinde Ermenilerin Yaptıkları Katliam 1988 yılında başlayan Ermenistan, Azerbaycan savaşında üç yüz bini Er- menistan’dan olmak üzere bir milyondan fazla Azerbaycan Türkü Azerbay- can’ın işgal edilen topraklarından göçe zorlandılar. Bu insanlar şimdi hala soğukta, kışta, aç, yoksul, sefalet içinde çadırlarda yaşamaktadırlar. 1988 yılında Ermenistan’daki ata topraklarından zorla göç ettirilmiş ve ça- resizlikten Hocalı’da meskunlaşmış soydaşlarımızla birlikte, kasabanın yakla- şık 10.000 kişilik nüfusundan yalnızca 1.000 kişi kaçarak canını kurtarabil- miştir. 1.275 kişi rehin alınmıştır. Azerbaycan istihbaratının bilgilerine göre, sonradan rehin alınan kadın, ihtiyar ve çocukların iç organları çıkarılarak parayla satılmıştır.81 Bu durum devam etmiş Karabağ’ı Azerbaycan’dan ayırmak isteyen Mosko- va’ya karşı ayağa kalkan Azerbaycanlı vatanseverler, 1990 Ocak ayında Ba- kü’ye giren Sovyet ordusu tarafından tanklar altında ezildi!. 20 Şubat 1991’de yapılan ateşkes antlaşmasına sadık kalmayan Ermeniler, saldırılarına devam etti!. 1992 senesinin 25 Şubat’ını 26 Şubat’a bağlayan gecesi, ağır silahlarla donatılmış, Ermenistan silahlı kuvvetleri ile Hankendi’nde konuçlanmış bu- lunan Albay Zarvigarov komutasındaki 366’ncı Rus Motorize Alayı, Hocalı’ya saldırarak tarihin en vahşi katliamlarından birini yapmışlardır. Şehri savu- nan askerlerin kahramanca şehit olmasından sonra şehre giren Ermeni ve Rus askerleri, çocuk, yaşlı, kadın demeden birçok soydaşımızı katletmişlerdir. Hocalı’ya bir gece yarısı baskını düzenledi. Kentte yaşayan 3.000 Azeri yataklarındaydı. Gözlerini açtıklarında, ölüm kusan namlularla karşı karşıya kaldılar. Büyük bir kıyım yaşandı. Tam 613 kişi hunharca katledildi. Bunların 106’sı kadın ve 83’ü de ço- cuktu. Ermeniler, 487 Azeri’yi ağır yaraladılar. 1.275 kişi rehin alındı. 150’de kayıp vardı. Kentin sadece üçte biri Hocalı dışına kaçabildi. Şubat soğuğunda karlarla kaplı dağlara çıktılar. Dağ yollarından geçerek canlarını kurtarmaya çalıştılar. Donarak ölenler ve hastalıktan kırılanlar oldu. Yanı başımızda bir insanlık suçu gerçekleşti. Ermeniler, Hocalı’da Azerilere karşı kelimenin tam anlamı ile etnik temizlik yaptılar. Ermeniler, Azerileri öldürmekle kalmadılar. Nefret ve kin kustular. Irkçı duygularla insanlık dışı işkenceler yaptılar. Ölülerin gözlerini çıkardılar, uzuvlarını kestiler. Kadın ve çocuk cesetlerinin üzerinde vahşi işlemler yap-

81 Hikmet Bila, Cumhuriyet Gazetesi Köşe Yazısı, 12/05/2006.

50

226_Ergunoz_Akcora.indd 38 24.02.2017 09:32:44 ERGÜN ÖZ AKÇORA / ANADOLU’DAN AZERBAYCAN’A ERMENİLERİN TÜRKLERE KATLİAMI 39

tılar. Hür dünya, nedense yerinden bir türlü kıpırdamadı. Dünya kamuoyu olayı görmezlikten geldi. Eldeki kanıtlara itibar eden olmadı. Hocalı Katliamı’na ilişkin video kayıtları ve fotoğraflar yok sayıldı. Uluslar arası örgütler hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam etti. Kimse katliamı parlamentolarına taşıyıp tartışmadı. Ermenilerin tecavüzleri ve işgali görmez- likten gelindi. Katledilen Azeriler insan sınıfına sokulmadı. Yok sayıldı. İşgal bugün de devam ediyor. Ermeniler, Azerbaycan topraklarını terk etmiyor. Za- ten Azerbaycan ve Türkiye dışında kimse de bu konuyu mesele etmiyor.82 Ermeniler ‘ağır silahlarla’ donatılmış olarak ansızın girdiler Hocalı’ya!. Ön- lerinde ‘tanklar’, ‘toplar’, omuzlarında ‘roket atarlar’, ‘makinalı tüfekler’ elle- rinde ise ‘kalaşnikoflar’ vardı!. Önce asırlara meydan okuyan kasabanın ‘bü- tün binalarını’ yakıp yıktılar!. Ardından harabe haline gelen binaların enkaz- ları arasında ‘insan avına’ çıktılar. Neye uğradıklarını şaşırmış bir halde, can havli ile sağa sola koşuşturan masum insanları, ‘kadın, çocuk, genç, ihtiyar demeden’ birer birer kurşuna dizdiler!. Ermenilerin işgal ettikleri Hocalı’da dehşet verici olaylar yaşandı. Ermeni- ler canlı insanların kafataslarını yüzdüler, sağ olarak ele geçirdikleri insanları sistematik bir işkenceye ve tıbbi deneylere tabi tutarak, insanlık dışı muame- lelere maruz bıraktılar.83 Yapılan bu katliamın sonucu on bin kişilik Hocalı kentinden ancak iki bin kişi sağ kurtulabildi. O gün 6 bin nüfusu olan Hocalı kasabasında 613 kişi aynı anda katledildi. 1.500 kişinin ise bugüne kadar nerede olduğu belli de- ğil. Yani cesetleri bulunamadı. Yüzlerce adam sakat bırakıldı. 150 civarında çocuk öksüz kaldı. Yani onlardan her birinin ya anası veya babası öldürüldü. Azerbaycan Parlamentosu, 1994 yılında aldığı bir kararla Hocalı katliamını, ‘soykırım’ ilan etti!. Hocalı, Karabağ’daki şanlı direnişin en önemli kalelerinden biriydi!. Hocalı halkı, kendilerini defalarca “Karabağ’dan defolun” diye tehdit eden Ermenile- rin bütün baskılarına rağmen, ata topraklarını terk etmemek için mücadele ediyordu. Ermeni, emperyalizmi almıştı yine arkasına. Azerbaycan Türkü ise yine yapayalnızdı. Takvim yaprakları, 27 Şubat’ı gösterdiğinde Hocalı yeryüzünden silinmiş- ti. Fırsatını bulanlar gecenin karanlığından yararlananak kaçmış, kaçmaya

82 Emin Pazarcı, “Hepimiz Azeriyiz, Hocalı Katliamı”, Bugün Gazetesi, 26/02/2007. 83 Kafkasları ele geçiren Rus emperyalistler tarafından, planlı bir şekilde ‘Misafir’ olarak yerleş- tirildikleri Karabağ’ı ‘Babalarının Mülkü’ zannederek, buldukları her fırsatta bölge halkına karşı ‘Etnik Temizlik’ uygulayan Ermeniler, 1988 yılında yeniden saldırıya geçtiler. Karabağ’ı Azerbay- can’dan ayırmak isteyen Moskova’ya karşı ayağa kalkan Azerbaycanlı vatanseverler, 1990 Ocak ayında Bakü’ye giren Sovyet ordusu tarafından tanklar altında ezildi!. 20 Şubat 1991’de yapılan Ateşkes Antlaşması’na sadık kalmayan Ermeniler, saldırılarına devam etti!.. 1992 yılında Ho- calı’da ‘Etnik Katliam’ yapan Ermeniler, 1993 yılı içerisinde Karabağ’ın tamamını ele geçirdiler. Karabağ ile yetinmeyen Ermeniler, işgale devam ederek başta Laçin ve Şuşa olmak üzere Azerbay- can’ın diğer toprakları üzerinde de yayılmayı sürdürdüler!. Azerbaycan topraklarının neredeyse ‘Yüzde 25’i’ Ermenilerin denetimine girdi! Yaklaşık 6 yıl içerisinde ‘40 Binden Fazla’ Azerbaycan Türkü hayatını kaybetti!. Zorunlu göçe tabi tutulan ‘Bir Milyondan Fazla’ insan, kurulan derme çatma çadırlarda oldukça zor şartlar altında bir gün yeniden evlerine dönebilme umuduyla ‘Kaç- kın Hayatı’ yaşıyor!.. (İsrafil K. Kumbasar, “Ermenilerin Azerbaycan ve Çevresinde Sergiledikleri Katliamından Örnekler”, Yeniçağ Gazetesi, 23/02/2007).

51

226_Ergunoz_Akcora.indd 39 24.02.2017 09:32:44 40 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

vakit bulamayanlar ‘uluslararası terörizmin’ kurbanı olmuşlardı!. Hocalı’da ‘etnik temizlik’ tamamlanmıştı.84 Ermeni ve Rus askeri işbirlikçileri Hocalı’da yaşayan silahsız adamları ka- dın, çocuk, erkek ayırımı yapmadan ona göre vahşicesine öldürdüler. Resmi bilgilere göre Ermeni ve Rus 366. alay saldırıları sırasında şehirde 2.500 Türk yaşamaktaydı. Saldırılarda 613 Azerbaycanlı Türk öldürülürken, şehirde ha- ritadan silindi. Öldürülenlerden 63’ü çocuk, 106’sı kadın, 70’i ise yaşlı kişiler- dir. Katliamda 487 Türk de yaralanmış ve bunların da 76’sınin çocuk olduğu görülmüştür. 1992 yılında Hocalı’da ‘etnik katliam’ yapan Ermeniler, 1993 yılı içerisinde Karabağ’ın tamamını ele geçirdiler!.. Karabağ ile yetinmeyen Ermeniler, işgale devam ederek başta Laçin ve Şusa olmak üzere Azerbaycan’ın diğer toprakları üzerinde de yayılmayı sürdürdüler!.. Azerbaycan topraklarınının neredeyse ‘yüzde 25’i’ Ermenilerin denetimine girdi!. Yaklaşık 6 yıl içerisinde ‘40 binden fazla’ Azerbaycan Türkü hayatı- nı kaybetti!. Zorunlu göçe tabi tutulan ‘bir milyondan fazla’ insan, kurulan derme çatma çadırlarda oldukça zor şartlar altında bir gün yeniden evlerine dönebilme umuduyla ‘kaçkın hayatı’ yaşıyor!. Azerbaycan Parlamentosu, 1994 yılında aldığı bir kararla Hocalı katliamı- nı, ‘soykırım’ ilan etti!. 1992 yılının 26 Şubat’ıydı.85 Sonuç Genel olarak sonuçta Türkiye’yi ‘Sözde Ermeni Soykırımı’ iddiaları ile köşe- ye sıkıştırmak isteyen ülkelerle karşılıklı çıkar ilişkisi içinde olan Ermenistan, dış politika hedefini‘Sözde Ermeni Soykırımı’ iddialarını Türk Devleti’ne kabul ettirmek olarak belirlemiştir. Halbuki Ermeniler, hiçbir zaman herhangi bir baskıya ve katliama maruz kalmamışlardır. Kendi dillerini, serbestçe konuştukları, din ve inanışlarını ra- hatça yerine getirdikleri gibi adet ve geleneklerini de rahatlıkla icra edebilmiş, güzel sanatlarda hüner ve becerileriyle takdirleri kazanmışlardır. Ayrıca Müslüman olmayanların inanç, ibadet, muhakeme ve eğitim-öğre- tim, hürriyetleriyle, can ve mal güvenliği de teminat altına alınmıştır. Osmanlı Devleti, kurulduğu günden beri topraklarında diğer azınlıklar gibi bir Ermeni azınlığı en iyi şekilde barındırmıştır. Ermeniler, yukarıda da belirttiğimiz gibi Türk-Müslüman devletler olan Selçuklu ve Osmanlı idaresinde belirli oranda alınan vergi karşılığında ol- dukça hür ve geniş imkanlar dahilinde yaşamış bir azınlıktır. Ticaret ile uğ- raştıkları içinde belli bir yerde bulunmayıp Anadolu ve Kafkaslar bölgesinde dağılmış bir gruptur. Özellikle Osmanlılar döneminde devletin en üst kademe- lerinde dahi görev almış olan Ermeniler özellikle 19. yüzyılda Batılı devletlerin kışkırtmaları ile Osmanlı’ya başkaldıran azınlıklardan olmuştur. Batılı devlet-

84 İsrafil K. Kumbasar, “Ermenilerin Azerbaycan Ve ÇevresindeS ergiledikleri Katliamından Örnek- ler”, Yeniçağ Gazetesi, 23/02/2007. 85 İsrafil K. Kumbasar,“ Ermenilerin Azerbaycan Ve Çevresinde Sergiledikleri Katliamından Örnek- ler”, Yeniçağ Gazetesi, 23/02/2007.

52

226_Ergunoz_Akcora.indd 40 24.02.2017 09:32:44 ERGÜN ÖZ AKÇORA / ANADOLU’DAN AZERBAYCAN’A ERMENİLERİN TÜRKLERE KATLİAMI 41

ler (Fransa, İngiltere, ABD) din faktörünü ortaya atarak Ermeniler’in hamisi olabilmek için yarışmışlardır. Ne yazık ki bütün bu imkanlara rağmen sekiz yüzyıla yakın bir süre Türkler ile iç içe yaşayan, Türk’ün sahip olduğu bütün hak ve imtiyazlara sahip olan, Türk aleminde Türk’ten daha iyi şartlar içinde yaşayan Ermeniler, Batılı emper- yalist güçlerin oyunlarına gelerek Türk’ün zayıfladığı bir dönemde Osmanlı Dev- leti’nin yıkılması için her türlü zararlı faaliyetlerin içine girebilmişlerdir. Nitekim bu azınlık 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra, yabancı devletler Os- manlı Ermenilerine resmen el atmışlar ve bundan sonradır ki, Osmanlı ülkesin- de ciddi Ermeni kıpırdanışları ve silahlı ayaklanmalar görülmeye başlamıştır. Birinci Dünya Savaşı’na kadar devam eden ilk safha, Büyük Ermenistan hayali ile davranan Osmanlı Ermenileri için, tabi oldukları devlete karşı gelme ve ayaklanma dönemidir. Bu dönemde Batılı güçlerin ve özellikle Rusya’nın desteğini elde ederek, büyük oranda komiteleşmeye gitmişler ve önemli tedhiş hareketlerini gerçekleştirmişlerdir. Sonuçta bu iddiaları ileri süren Ermeniler, kültürel, siyasi sosyal yönden herhangi bir baskıya maruz kalmamışlardır. Kendi dillerini, serbestçe konuş- tukları, din ve inanışlarını rahatça yerine getirdikleri gibi adet ve geleneklerini de rahatlıkla benimsemişlerdir. Yine güzel sanatlarda hüner ve becerileriyle takdirleri kazanmışlardır. Birinci Dünya Savaşı ile başlayan ikinci aşama ise, amaçlarının en önemli kısmını oluşturmaktadır. Bu, Osmanlı Devleti içerisinde bulunan Ermenile- rin, bağımsızlık amacıyla harekete geçtikleri dönemi teşkil etmektedir. Bu isyanların maalesef Birinci Dünya Savaşı sırasında çok boyutlu iha- netlere ulaşması Türk köy ve şehirlerinde Rusya, Fransa, İngiltere orduları işbirliğine giren Ermeni komitelerinin bu hareketleri ve ihanetleri karşısında tehcire (yer değişimi) tabii tutulan Ermeniler yaptıkları katliamlar belgeler- le ortaya konulmasına rağmen kendilerini masum, Türkleri cani göstermek gayreti içerisine girmişler, hatta bu gayretler yurt dışındaki diplomatlarımızı Ermeni örgüt mensupları tarafından öldürülmeye kadar uzanmıştır. Osmanlı Devleti’nin savaşın zorunlu şartları münasebetiyle uyguladığı “tehcir” kavramını da anlamından çok saptırmışlar, bunu hem kendi unsurla- rına ve hem de dünya kamuoyuna, farklı şekillerde yansıtmışlardır. Ermeni- lerin, Osmanlı’nın başka vilayetlerine göç ettirilmesi, hem kendileri ve hem de Batılı yandaşları tarafından, o günden başlayan bir süreçle, bugün bile hala soykırım anlamına gelen “genocide”in olarak savunulmaktadır. Oysa bu göç ettirilmeyle ilgili çıkarılan kararnamede, Ermenilerin adına ve onlara yönelik herhangi bir toplu öldürmeyi ima eden bir ifadeye dahi rastlanmamıştır. Ermeniler sürekli olarak yukarıda bahsedilen “genocide” kavramının arka- sına sığınmışlar, yazmış oldukları kitap ve makalelerle, “katil Türk” kavramını sadece kendi nesilleri arasında değil, Batı kamuoyunda da yoğun bir şekilde işlemişlerdir. Ancak bu gelişmeler sırasında, tıpkı Birinci Dünya Savaşı’nda olduğu gibi, mağdur olan taraf yine Türk tarafı olmuş ve bu uğurda, sayısı hiç de az olma- yan Türk diplomatları hayatlarını kaybetmişlerdir.

53

226_Ergunoz_Akcora.indd 41 24.02.2017 09:32:44 42 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

“Demokrasi ve insan hakları kavramlarının” ön plana çıktığı bu devrede, daha önce yapılan kanlı terör eylemleri yerine, mesele, siyasi platformlarda çözümlenmeye çalışılmaktadır. Nitekim Ermenilerin yaptıkları propaganda çalışmaları sonuç vermeye başlamış ve Arjantin, Belçika, Kanada, Avrupa Konseyi, Kıbrıs Rum Kesimi, Avrupa Parlamentosu, Almanya, İngiltere, Yu- nanistan, Lübnan, Rusya, Birleşmiş Milletler, Amerika Birleşik Devletleri, Uruguay ve Fransa gibi ülkelerin ve uluslararası kuruluşların gündemlerinde Türklerin Ermenileri soykırıma tabi tuttuğu meselesi sürekli işlendi ve sonuç- ta karar olarak senato ve meclislerinde kabul edilmiştir. Öyleki sözde Ermeni soykırımının, 1915 ve 1916 yılları arasında Osman- lı İmparatorluğu tarafından tasarlandığı ve gerçekleştirildiği iddia edilmiştir. Bu iddiaları ilk defa 24 Mayıs 1915’te İngiltere, Fransa ve Rusya’dan oluşan müttefik kuvvetler ortaya atılmış ve bu ülkelerin yaptıkları ortak açıklamada, Türkiye’nin insanlığa ve uygarlığa karşı işlediği suçları gerçekleştiren devlet yetkilileri ile birlikte Türk Milleti’ni sorumlu tutmaya çalışmışlardır. O halde bütün bu çıkmazlar karşısında Türkiye nasıl bir yol takip etmeli- dir? Çözüm nedir? Ermeni meselesi konusunda ne gibi politika ve yöntemler izlenmelidir? Türkiye bu meselede uluslararası ortamlarda nasıl daha güçlü bir hale getirilebilir? Bugün Türkiye Cumhuriyeti eski olayların suçlusunu arama yerine yapı- lan hataların bir daha yapılmaması için elinden gelen siyasi ve kültürel gayreti göstermektedir. Bütün arşivlerinin kapılarını ardına kadar açmasına rağmen bazı emperyalist güçler tarafından tarihi çıkarları doğrultusunda menfaatle- rini kaybetmemek için Türkiye’nin başına suni meseleleri çıkarmak suretiyle hareket ettiklerini bilmektedir. Çünkü hayali ve sözde Ermenistan Devleti’ni kurduramamanın acısını çıkarmanın planlarına devam etmektedirler. Türkiye yukarıda açıklamaya çalıştığımız bütün bu tehlikelere karşı ted- birli almak zorundadır. Öncelikle Türkiye kendi iç ve dış yapısını kuvvetlen- dirmesi, kuvvetli bir yapıya sahip olabilmesi içinde güçlü bir Türkiye kavra- mının benimsenmesi lazımdır. Neticede tehcir uygulaması Ermeni çevreleri ve hasım devletlerce “Ermeni katliamı” olarak adlandırılmış ve Osmanlılara karşı büyük bir propaganda kampanyası devam etmiştir. Oysa tehcir güvenlik nedenleriyle belirli bir grubun belirli bir yerde ikame- te mecbur edilmesi uygulamasından ibarettir. Kaldı ki, savaş halinde düşman ile işbirliği yaptığı sabit olmuş ve üstelik bu işbirliğini bir iftihar vesilesi ola- rak gören toplulukların zararlı faaliyetlerinin önlenmesi bakımından belirli bir yerde ikamete mecbur edilmesinin devletin en doğal haklarından biri sa- yılması gerekir. Nitekim böyle önlemler ülkesinin güvenliği ve toprak bütünlüğü açısından benzer tehlikelerle karşılaşan tüm devletlerin başvurduğu bir uygulamadır. Başta ABD olmak üzere İkinci Dünya Savaşı’nda bile çok sayıda devlet tara- fından aynı önleme başvurulmuştur. Bütün bu faaliyetler karşısında Türk Milleti’nin başına gelen bu kadar oyunların kökünde şüphesiz istilacı, sömürücü ve hegomanyacı güçlere karşı

54

226_Ergunoz_Akcora.indd 42 24.02.2017 09:32:44 ERGÜN ÖZ AKÇORA / ANADOLU’DAN AZERBAYCAN’A ERMENİLERİN TÜRKLERE KATLİAMI 43

fiilen mücadele içinde olması, onların amaçlarına ulaşmada büyük bir engel teşkil etmesinde aramak lazımdır. Bu bakımdan tarih boyunca pek çok düş- manı olmuştur. Diğer bir husus ise Türklerin Müslüman bir ülke oluşu, tarihi sorumlu- luğu içinde İslam ülkelerine lider olması, bir Hilal-Haç kavgasının içinde yer alması sebebiyle devamlı olarak bu düşmanların açık ve gizli saldırılarına ma- ruz kalmıştır. Buradan çıkarılan önemli bir sonuçta, milli birlik ve beraber- liğimizin sağlanmasında bu tehditler karşısında yekvücut, tek bir yumruk olabilmemizdir. Her türlü anarşi, tehdit ve isyanlarda bunu görmek lazımdır. Atatürk’ün şu sözünde bunu çok açık bir şekilde görmek mümkündür. “Bir gayeye doğru yürürken, özel düşünce ve menfaatleri, bir tarafa bırakarak, el ele vermek icap eder; başarının sırrı budur. Unutulmamalıdır ki, bizlerin asıl vazifesi içtimai toplumumuzun gelecekteki yüksek menfaatlerini sağlamağa ça- lışmaktır.” Konumuzun en önemli sonucu dış güçlerin psikolojik harbine sağ duyu ile karşılık vermektir. Bir devlet işgal edildiğinde milletin kiminle çarpışacağı bellidir. Ancak bu gibi çatışmalarda kiminle çarpışılacağı belli olmadığından mücadele çok zor olmaktadır. Fakat bir gerçek vardır ki o da ölende öldürende kendi kardeşlerimizdir. Nifak, fitne ve ayrımcılık ile Türk-Kürt, Alevi-Sünni, sağcı-solcu gibi milleti birbirlerine düşürenler karlı çıkıyor. Böylece milli gü- cümüz yara alıyor, öleninde, öldüreninde anne, babası ve yakınları ağlarken milletimizi de acıya boğuyor. O halde gayemiz bir, hedefimiz bir millet olarak bu gibi olaylarda çok dik- katli olmamız gerekmektedir. Atatürk yine bir konuşmasında “Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı, hep bir ırkın evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır.” diyerek bu bölünmeye daima karşı çıkmıştır. Bugün büyük bir tehdit oluşturmakta olan bölücülük ve yıkıcılığa karşı bize düşen görev; devlet ve millet bütünlüğüne yönelmiş her türlü bölücü ve yıkıcı faaliyetlerinin önlenmesinde yalnız güvenlik kuvvetlerinin ve ordumu- zun vazifesi olarak görülmemesi, herkesin kendi üzerine düşen görevi en iyi şekilde yerine getirmesi olacaktır. Atatürk bu konuda açık bir ifade kullanarak şunları söylemiştir. “Türk Mil- leti’nin toplumsal düzenini bozmaya yönelen didinmeler boğulmaya mahkûm- dur. Türk Milleti kendinin ve memleketin yüksek menfaatleri aleyhine çalışmak isteyen bozguncu, alçak, vatansız ve milliyetsiz beyinsizlerin saçmalamaların- daki gizli ve kirli emelleri anlayamayacak ve onlara müsamaha edecek bir top- luluk değildir.” Yine uzun bir dönemdir. Ermenistan ve Kürdistan Devleti yaratma hayalleri belirli zamanlarda tek- rar sahneye çıkarılmakta ve bölücü mihraklar Anadolu’yu Doğu-Batı, Türk- Kürt gibi suni bölmelerle Türkiye’yi parçalamak için çalışmaktadırlar. Bir yandan etnik bölme yanında, diğer yandan dini unsurları öne sürmekte, tari- hi gerçekleri çarpıtarak faaliyetlerini devam ettirmektedirler. Böylece kendile- rini Türkiye aleyhine bir maşa olarak kullanılırken batılı devletlerce teşvik ve destek görmek suretiyle amaçlarına ulaşmak istemektedirler.

55

226_Ergunoz_Akcora.indd 43 24.02.2017 09:32:44 44 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Ayestefanos ve Berlin Antlaşmaları’nın ardından gelişmeler Osmanlı’nın aleyhine gitmiş, nihayet Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı’da Osmanlı Dev- leti’ni iyice yıpratmıştır. Bu sırada Anadolu’nun çeşitli noktalarında Ermeniler yağmalama ve katliamlarda bulunmaya devam etmişlerdir. Böylece misyonerlerin desteği ile amaç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da çoğunlukta bulunan Müslümanlar’ın sayısını gerek katlederek gerekse de korkutup kaçırtarak en aza indirmek olmuştur. Azerbaycan, güçlü ve büyük enerji potansiyeli olan bir bölgedir. Çağımı- zın en önemli enerji kaynağı olan petrol yatakları oldukça zengindir. Bunun yanında doğalgaz ve diğer kaynaklar bakımından emperyalistlerin iştahını kabartmaktadır. Karabağ gibi jeopolitik önemi büyük olan bölgenin de bulun- ması Azerbaycan’ın önemini artırmaktadır. Anadolu ise yer altı ve yer üstü kaynaklarının yanı sıra, jeopolitik konu- mu (Boğazlar, Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan köprü olması) sebebiyle Kafkaslar’da ve Asya’daki zenginliklerin Avrupa’ya aktarılabileceği köprü du- rumundadır. Tabii ki emperyalistler, zenginlikleri de bunlara ulaşabilecekleri köprüyü de avuçlarında bulundurmak istemişlerdir, sürekli birbirleri ile bir üstünlük savaşı içine girmişlerdir. Yakın zamanda Amerika soğuk savaş yöntemi ile Sovyetler Birliği’nin da- ğılmasını sağlamıştır. Doğuda bulunan en büyük hasmının küçük küçük dev- letlere bölünmesini gerçekleşmiştir. Yine izlediği birtakım politikalarla Orta Doğu da bulunan ülkelere saldırmış ve istikrarsız bir düzen içinde bırakmıştır. Emperyalist güçler, amaçlarına ulaşabilmek adına el atmış oldukları böl- gelerde istikrarsızlığın büyük bir şekilde ilerlemesi için ya küçük ülkeleri bir- birine kırdırmışlar ya da çeşitli terör örgütleri başlarına musallat ederek sü- rekli olarak zayıflamalarını ve uyumalarını sağlamışlardır. Şüphesiz konumuzun en önemli sonucu dış güçlerin psikolojik harbine sağ duyu ile karşılık vermektir. Bir devlet işgal edildiğinde milletin kiminle çarpışacağı bellidir. Ancak bu gibi çatışmalarda kiminle çarpışılacağı belli ol- madığından mücadele çok zor olmaktadır. O halde gayemiz bir, hedefimiz bir millet olarak bu gibi olaylarda çok dikkatli olmamız gerekmektedir. Ancak Türkler düşünürken Ermeniler biraz daha önde gitmişler ve Ağus- tos 1987’de 75.000 imzalı bir dilekçeyle Moskova’ya başvurarak Dağlık Ka- rabağ Sovyeti’nin Ermenistan’a katılma kararını ve bu kararın Ermenistan Yüksek Sovyeti tarafından da onaylandığını bildirmişlerdir. Ermenilerin bu girişimi Azerbaycan’da ciddi tepkilerle karşılanmış, tep- kiler yürüyüşler ve düzenlenen mitinglerde dile getirilmeye çalışılmıştır. Er- meniler ise Dağlık Karabağ’da saldırılara, yağmalara başlamışlardır. Krizin sürmesi üzerine SSCB Yüksek Sovyeti, 12 Ocak 1989’da Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’ni Azerbaycan SSCB’deki statüsü saklı kalmak kaydıyla özel bir yönetim komitesine bağlanmıştır. Özel Yönetim Komitesi’nin ve Moskova’nın Ermenilerin saldırılarını önlemek için gerekli tedbirleri zamanında almaması çatışmanın şiddetlenmesine neden olmuştur. Azerbaycan’da Dağlık Karabağ’da yaşanan çatışmalara karşı oluşan tepki- ler giderek bağımsızlık taleplerine dönüşmüştür. Ocak 1990’da SSCB merkezi

56

226_Ergunoz_Akcora.indd 44 24.02.2017 09:32:44 ERGÜN ÖZ AKÇORA / ANADOLU’DAN AZERBAYCAN’A ERMENİLERİN TÜRKLERE KATLİAMI 45

yönetiminin Bakü’deki olayları kontrol altına alma amacıyla Bakü’ye asker yürütmesi 160’dan fazla insanın ölümüyle sonuçlanmıştır. Ocak olayları ge- çici olarak gösterileri ve tepkileri sindirmiş gibi görünse de bundan sonraki süreç bağımsızlık taleplerinin açıkça ortaya atılmasıyla devam etmiştir. Azerbaycan Yüksek Sovyeti Ekim 1991’de bir bildirge yayınlayarak bağım- sızlığını ilan etmiştir. Daha önce Baltıkyanı cumhuriyetlerin bağımsızlık ilanı, ardından Azerbaycan’ın bağımsızlığı SSCB’nin diğer cumhuriyetleri üzerinde de etkili olmuş ve çözülme sürecini hızlandırmıştır. SSCB’nin dağılmasının ardından Dağlık Karabağ sorunu Azerbaycan Er- menistan arasındaki sorun halini almıştır. Dağlık Karabağ’da 1990’dan itiba- ren yaşanan silahlı çatışmalar giderek şiddetlenmiş, Ermenilerin bölgedeki Rus askerlerinin de desteğini alarak Ermenistan sınırı boyunca Azerbaycan’a yönelik geniş çaplı askeri operasyonlara girişmesi iki devlet arasında ilan edil- memiş bir savaşı başlatmıştır. Savaş her iki taraftan binlerce insanın ölümüne neden olmuştur. Dağlık Karabağ’da yaşayan Azerbaycanlı nüfus ve Ermenilerin işgal ettiği Azerbay- can topraklarında yaşayan sivil halk ülkenin iç kesimlerine göç etmek duru- munda kalmıştır. Bu savaş nedeniyle Azerbaycan’da 1 milyondan fazla insan yaşadıkları yerlerden göç etmiş ve ülkenin farklı bölgelerinde zor koşullarda, çadır kentlerde yaşamlarını sürdürmek zorunda kalmışlardır. Mayıs 1994’te sağlanan ateşkes anlaşmasına kadar geçen süre içerisinde ayrılıkçı Ermeni çeteleri Dağlık Karabağ’ın tüm bölgelerine silah zoruyla ha- kim olmuştur. Bunun dışında Ermenistan topraklarında konuşlanmış Rus ordusunun da desteğini alarak gerçekleştirilen operasyonlarda Azerbaycan’ın Laçin, Kelbecer, Akdam, Füzuli, Cebrayıl ve Kubatlı ilçeleri de Ermeniler ta- rafından işgal edilmiştir. İşgal edilen topraklar Azerbaycan’ın yüz ölçümünün yüzde 20’sini oluştururken, bölgenin işgali bugüne kadar sürmüştür. Bölgede çatışmaların başladığı 1989-1991 yılları arasında bölge devletleri ve uluslararası kuruluşlar tarafından soruna daha çok SSCB’nin iç meselesi gibi değerlendirilmiştir. SSCB’nin dağılmasından sonra bölgede çatışmaların şiddetlenmesi, sorunun daha da büyüyerek bölgesel barışı tehdit eder duru- ma gelmesi Dağlık Karabağ sorununu BM, AGİT gibi uluslararası kuruluşla- rın gündemine taşımıştır. BM gerek Genel Kurulda, gerekse de Güvenlik Konseyi’nde defalarca Dağ- lık Karabağ konusu görüşülmüş, çatışmaların durdurulması ve silahlı bir- liklerin işgal edilmiş bölgelerden çıkarılması konusunda kararlar alınmıştır. Özellikle BM Güvenlik Konseyi 822, 853, 874 ve 884 sayılı kararları çatış- maların durdurulması ve Azerbaycan’ın işgale uğramış bölgelerinden Ermeni silahlı güçlerinin çıkarılması gerektiği konusunda kesin hükümler içermiştir. Fakat bu kararların hiçbiri Ermeniler tarafından dikkate alınmamıştır. Bun- da, alınan kararlarda doğrudan veya dolaylı hiçbir şekilde Ermenistan’ın sal- dırgan devlet olarak belirtilmemesi ve herhangi bir yaptırımın öngörülmemiş olmasının etkili olduğu görülmüştür. Özellikle Millet-i Sadıka adını verdiği Ermeniler kendisine kucak açmış olan Osmanlı’nın en zor döneminde misyonerlerin kışkırtması ile Osmanlı’yı

57

226_Ergunoz_Akcora.indd 45 24.02.2017 09:32:44 46 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

arkadan vurmuştur. Batılı devletlerin Doğu’da bulunan 6 ilde Ermeni Devleti kurulacağı propagandasına inanmışlar, yıllarca beraber yaşadıkları Türk Mil- leti’ne akla gelmedik katliamlarda bulunmuşlardır. Yapılan katliamlar sonucu hükümetin 1915 yılında Ermeniler’i göçe tabi tutması günümüzde asılsız soykırım düzmecesine neden olmuştur. Cumhu- riyet’in ilanı sonrası günümüzde de Ermeniler bu asılsız iddiaya dayanarak ülkemizden para ve toprak talebinde bulunabilmişlerdir. Kafkaslarda da Ruslar’ın desteğini alan Ermeniler, burada bulunan Azeri- leri ve diğer grupları Anadolu’da yaptıkları gibi katletmişler, mükâfat olarak- tan kendilerine Rusya tarafından Ermeni Devleti kurdurulmuştur. Ermeniler Anadolu’da olduğu gibi Azerbaycan’dan da toprak talebinde bulunmayla kal- mamışlar, Anadolu’da olduğu gibi katliamlarına devam etmiş ve Azerbaycan’a ait topraklara sahip olmuşlardır. Bütün bu olumsuz ve haksız istekler devam ettiğine göre Türkiye Cumhu- riyeti ile Azerbaycan ortak bir stratejiye bu oyuna artık fırsat vermemek için iyi bir ders vermelerini düşünmeleri gerekir. Günümüzde güncel bir konu haline getirilen asılsız Ermeni soykırımı id- dası ile ilgili Azeri ve Anadolu tarihçileri, devlet adamları, dış ilişkilerden so- rumlu olan bürokratlar, konunun uzmanları bir araya gelerek tarihi belgeler ışığında olayı aydınlatmalıdırlar. Türk, Azeri ve Dünya basınını bilgilendirerek karşı atağa geçmelidirler. Son söz olarak bütün bu olaylardan iyi dersler alınması, yapılan hatalar- dan ders alınmadığı takdirde insanların daima mutsuz olacağı ve acılar çeke- ceği kaçınılmaz bir gerçek olacağının düşünülmesi lazımdır. Kaynaklar AÇIKSES, Erdal: “Van Ve Çevresinde Yabancı Devletlerin Faaliyetleri Ve Beklentileri”, Yakın Tarihimizde Van Uluslararası Sempozyumu (Van 2-5 Nisan 1990), Ankara, 1990, s. 179-188. AKÇORA, Ergün Öz: Van ve Çevresinde Ermeni İsyanları (1896-1916), Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul, 1994. AKÇORA, Ergün Öz: “Şark Meselesi Ve Van’da Ermeni İsyanlarına Batılı Devletlerin Etkileri”, Fırat Üniversitesi Dergisi (Sosyal Bilimler), Cilt: 4, Sayı: 1, Elazığ, 1990, s. 19-39. ARAS, Osman Nuri: Ermeni İşgalinin Azerbaycan Ekonomisine Etkisi, Kaf- kas Üniversitesi Yayınları, 2003. ASLAN, Abbas: “Azerbaycan’ın Jeopolitik Durumunun İran Toprak Bütün- lüğüne Etkisi”, Azerbaycan Türk Kültür Dergisi (TKD), Ocak-Şubat 1999, s. 2123-42. Askeri Tarih Belgeler Dergisi (ATBD), Sayı: 82, Belge: 1823. ASLANLI, Araz: “Tarihten Günümüze Karabağ Sorunu”, Avrasya Dosyası Azerbaycan Özel Sayısı, Cilt: 7, Sayı: 1, s. 78-102. Atase Arşivi, No. 6/3152, Kls. 884, Dos. 18, F. 5, 5-3. Atase Arşivi, No. 1-65, Kls. No. 1847, Dos. No. 61 (89), F. 7-14, 7-15. BAŞAR, Zeki: Ermenilerden Gördüklerimiz, Ankara, 1974.

58

226_Ergunoz_Akcora.indd 46 24.02.2017 09:32:44 ERGÜN ÖZ AKÇORA / ANADOLU’DAN AZERBAYCAN’A ERMENİLERİN TÜRKLERE KATLİAMI 47

BAŞLAMIŞ, Cenk: “Kafkasya’ya Yeltsin Çözümü”, Milliyet Gazetesi, 20.09.1991, s. 9. BAŞLAMIŞ, Cenk: “Sovyet Askerleri”, Milliyet Gazetesi, 09/05/1991, s. 6. BEŞIROĞLU, Rehber: “Karabağ’ı Alalım”, Milliyet Gazetesi, 21.09.1991, s. 7. BEŞIROĞLU, Rehber: “Azeri Ermeni Anlaşmazlığı”, Milliyet Gazetesi, 23.09.1991, s. 7. BEŞIROĞLU, Rehber: “Azerbaycan’ın Bağımsızlık İlan Etmesi”, Milliyet Ga- zetesi, 02.09.1991, s. 7. Cumhuriyet Gazetesi, “Ermeniler Sabır Taşırdı”, 29.04.1991, s. 7. DEMIR, Naşide Kerem: Türkiye’nin Ermeni Meselesi, Ankara, 1982. DEMIREL, Muammer: Birinci Dünya Harbinde Erzurum Ve Çevresinde Er- meni Hareketler (1914-1918), Ankara, 1996. EROĞLU, Veysel: Ermeni Mezalimi, İstanbul, 1976. FEDAKAR, Cengiz: “Azerbaycan’ın İşgal Edilen Toprakları (Karabağ)”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı: 161, İstanbul, 2006. GENELKURMAY: Belgelerle Ermeni Sorunu, Ankara, 1983. GENELKURMAY: Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı: 81, Belge: 129, An- kara, 1981. GENELKURMAY: Türk İstiklal Harbi, Cilt: 3, Doğu Cephesi (1919-1921), Ankara, 1965. GÜL, Mustafa: “Van’da II. Ermeni İsyanı”, Yakın Tarihimizde Van Uluslara- rası Sempozyumu (Van 2-5 Nisan 1990), Ankara, 1990. GÜRÜN, Kamuran: Ermeni Dosyası, Ankara, 1983. HOCAOĞLU, Mehmet: Tarihte Ermeni Mezalimi Ve Ermeniler, İstanbul, 1976, s. 159. http://www.Azerigenocide.org İBADOV, Adalet: Azerbaycan Dış Politikasında Dağlık Karabağ Sorunu Ve Ermeni Sorunu: Çözümler, Öneriler, Basılmamş Doktora Tezi Dokuz Eylül Üni- versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi Anabilim Dalı Kamu Yöne- timi Programı, İzmir, 2007, s. 1-56. İLTER, Erdal: Ermeni Meselesinin Perspektifi Ve Zeytun İsyanları (1780- 1880), s. 104-126. KIRZIOĞLU, M. Fahrettin: Kars İli Ve Çevresinde Ermeni Mezalimi, Ankara, 1970. KOCABAŞOĞLU, Uygur: “Doğu Sorunu Çerçevesinde Amerikan Misyoner Faaliyetleri”, Tarihi Gelişmeler İçinde Türkiye’nin Sorunları Sempozyumu (An- kara 8-9 Mart 1990), Ankara, 1995. KUMBASAR, İsrafil K.: “Ermenilerin Azerbaycan Ve Çevresinde Sergiledik- leri Katliamından Örnekler”, Yeniçağ Gazetesi, 23/02/2007. KURAN, Ercüment: Ermeni Meselesinin Milletlerarası Boyutu, Tarih Bo- yunca Türklerin Ermeni Toplumu İle İlişkileri Sempozyumu, Ankara, 1993. MAYEWSKI (Rus Generali): Van, Bitlis Vilayetleri Askeri İstatistiği, İstan- bul, Matbaa-ı Amire 1330 (1914).

59

226_Ergunoz_Akcora.indd 47 24.02.2017 09:32:45 48 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

NOGALIS, Rafael De: Hilal Altında Dört Yıl, İstanbul, 1931 Osmanlı Arşivi Yıldız Tasnifi, Ermeni Meselesi, Tarih Araştırmaları Ve Dö- kümantosyon Merkezi, Cilt: 1, s. XXV-XXVI. Osmanlı Arşivi Yıldız Tasnifi, Ermeni Meselesi,Cilt: 3, İstanbul, 1989. PAZARCI, Emin: “Hepimiz Azeriyiz, Hocalı Katliamı”, Bugün Gazetesi, 26/02/2007. SARAL, Hulki: Ermeni Meselesi, Ankara, 1970. SARAY, Mehmet: Yeni Türk Cumhuriyetleri Tarihi, Türk Tarihi Kurumu Ya- yınları, Ankara, 1996. SARINAY, Yusuf: Azerbaycan Belgelerinde Ermeni Sorunu, Başbakanlık Devlet Arşivleri, Ankara, 2001. SOYSAL, İsmail: Türkiye’nin Siyasal Antlaşmaları, Cilt: 1, Ankara, 1983. SÜSLÜ, Azmi: Ermeniler Ve 1915 Tehcir Olayı, Ankara, 1990. TURAN, Refik - SAFRAN, Mustafa - HAYTA, Necdet: Atatürk İlkeleri Ve İn- kılap Tarihi, Ankara, 2004. YAMAN, Abdullah: Ermeni Meselesi Ve Türkiye, İstanbul, 1973. YURTSEVER, Cezmi: Zeytunlunun 311 Mirası, Ankara, 1991.

60

226_Ergunoz_Akcora.indd 48 24.02.2017 09:32:45 BARIŞ DOSTER / SÖZDE SOYKIRIM İDDİALARI, EMPERYALİZM VE TÜRKİYE 1

Türk Dünyası Araştırmaları Sayı: 226 Şubat 2017

SÖZDE SOYKIRIM İDDİALARI, EMPERYALİZM VE TÜRKİYE’NİN YANLIŞ STRATEJİSİ

Doç. Dr. Barış DOSTER*

Öz

Türkiye’nin sözde soykırım iddialarıyla mücadelesi, gerçekte Türkiye ile Ermenistan arasında değil, Türkiye ile emperyalizm arasındaki bir mücade- ledir. İddiaların amacı da Türkiye’yi zayıf düşürmek, devleti bölmek, Cumhu- riyet Devrimi’ni mahkûm etmek, Milli Mücadele önderlerini soykırım suçlusu ile etmektir. Türkiye, bu meselenin bir tarih meselesi değil siyaset meselesi olduğunu; taraflarının Türkiye ile Ermenistan değil, Türkiye ile emperyalist güçler olduğunu kavramalı ve buna uygun bir mücadele stratejisi geliştirmeli- dir. Bu makale Türkiye ve emperyalizm arasındaki mücadeleyi ve Türkiye’nin yapması gerekenleri ele almaktadır. Anahtar kelimeler: Türkiye, Ermenistan, Emperyalizm, Strateji.

So-Called Genocide Claims, Imperialism And Wrong Strategy Of Abstract The problem between Turkey and Armenia because of the baseless Arme- nian claims is a problem between Turkey and imperialism actually. For Tur- key, this case is not a historical subject; this is the subject of politics. The impe- rialist powers, which provoke Armenia against Turkey, try to separate Turkey and accuse the Turkish War of Independence and Turkish national heroes and leaders, as guilty of genocide. Historically, the Armenian allegation of genocide is false. Turkey should follow a new strategy to struggle against the baseless Armenian claims and must see that the real enemy is the imperialism, which prompts to riot Ottoman Armenians in the past, supported ASALA terrorist or- ganization after 60’s and uses Armenia present. This article examines the war between Turkey and imperialism. Keywords: Turkey, Armenia, Imperialism, Strategy.

* Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü, [email protected]

61

226_Baris_Doster.indd 1 16.02.2017 09:23:46 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Giriş Türkiye’nin geleneksel dış politikası, ağırlıklı olarak Transatlantik merkez- lidir. Türkiye, Batı kampına ve NATO ittifakına sadıktır. Avrupa Birliği’ne tam üye olmaya çalışır. ABD ile ilişkilerde azami dikkat gösteren bir müttefiktir. Cumhuriyet’in ilanından sonra, Kıbrıs Barış Harekâtı hariç hiç savaşmayan Türkiye, dış politikasında statükocu bir devlet olarak bilinir. Hırslı, hınçlı, hırçın talepleri yoktur. Yayılmacı heveslerden, sınırların yeniden çizilmesini isteyen politikalardan uzak durur. Osmanlı Devleti’nden bu yana, bölgesinde her zaman dinamik olmaya çalışmıştır. Barışı ve istikrarı korumaya öncelik vermiştir. Diplomasi ajandasının yoğunluğu açısından her zaman dünyada ilk 10 ülke arasında olmasına karşın, diplomaside fazla atak, hevesli görün- mekten, bu şekilde algılanmaktan özenle kaçınmıştır. Türk Dışişleri Bakanlığı da Osmanlı Devleti’nden bu yana nitelikli, seçkin kadrolarıyla öne çıkmıştır. AKP iktidarının, 2011 Mart ayında iç savaşın başladığı Suriye’de izlediği yanlış politika nedeniyle bölgesinde hızla yalnızlaşan Türkiye’nin; Avrasya’ya, Şanghay İşbirliği Örgütü’ne yönelik kimi çıkışları olsa da, ABD bağımlılığı ya- pısaldır. Türkiye’nin üç büyük dış ticaret ortağı Almanya, Çin ve Rusya ol- duğu halde; en büyük enerji tedarikçileri Rusya başta bölge ülkeleri olduğu halde; milli, tarihsel kökleri Orta Asya’da olan Türkiye tipik bir Avrasya ülkesi olduğu halde, Türkiye’nin batının siyasi, diplomatik, kültürel, akademik, as- keri kurumlarına olan bağımlılığı yapısal boyuttadır. Suriye’de ve Irak’ta izle- nen diplomasi de, Ermenistan ve Kürt açılımları da, somut olarak bu durumu kanıtlayan örnekler arasındadır. 1. Emperyalizm Bağımlılığı ve Açılımlar Türkiye’nin Batı yanlısı dış politikası, kimi dönemlerde aşırıya kaçmıştır. Kraldan çok kralcı bir izlenim doğurmuştur. Demokrat Parti dönemi, Turgut Özal dönemi ve AKP dönemi, ABD ile ilişkilerin oldukça yoğunlaştığı, ABD adına kimi bölgesel operasyonlara katılmayı ısrarla savunacak kadar ileri gi- dilen dönemlerdir. Adnan Menderes’in NATO’ya girmeden hemen önce Kore’ye asker yollaması, Turgut Özal’ın “bir koyup üç almak” şeklinde özetlediği ve ülkeyi Körfez Savaşı’na sokmayı arzulayan siyaseti, AKP’nin TBMM’de geç- meyen 1 Mart 2003 tarihli tezkerenin geçmesi için gösterdiği çaba, Kuzey Irak’ta Barzani’ye verdiği destek ve Suriye siyaseti bu politikalara örnektir. Türkiye, uzun süre Büyük Ortadoğu Projesi’ne (BOP) aktif destek sunmakla, cumhurbaşkanı da BOP içinde eş başkan olmakla övünmüştür. Yine BOP kapsamında “Ermenistan açılımı” ve “Kürt açılımı” da, iç dinamiklerden çok, dış dinamiklerin baskısıyla gündeme gelmiştir. Misal; “Ermenistan açılımına” ilişkin ilk somut talep, Beyaz Saray’a otur- duktan kısa süre sonra, önceki ABD Başkanı Obama’dan gelmiştir. 2008 yı- lında başkan seçildikten sonra ilk yurt dışı gezilerinden birini Türkiye’ye ya- pan Obama’nın ziyareti,1 ülkemizde bazı kesimleri çok mutlu etmiştir. Bu gezi

1 Obama ilk yurt dışı gezisini Kanada’ya yapmıştı. ABD başkanlarının ilk yurt dışı ziyaretlerini Ka- nada’ya yapmaları teamül haline gelmiştir. Obama’nın, 2009’da Nisan ayı başında yaptığı Avrupa gezisinin son durağı Türkiye idi.

62

226_Baris_Doster.indd 2 16.02.2017 09:23:46 BARIŞ DOSTER / SÖZDE SOYKIRIM İDDİALARI, EMPERYALİZM VE TÜRKİYE 3

bütünüyle Türkiye’ye yönelik bir gezi kapsamında gerçekleşmese de, planlı olmayan bu ziyaret bir dizi uluslararası toplantı nedeniyle gezi takvimine ek- lense de, iç politikada iktidar ve batıcı liberal çevreler tarafından çok kul- lanılmıştır. Beraberinde savunma ve dışişleri bakanlarıyla gelmeyen ve Tür- kiye’den sonra da Irak’a geçen ABD Başkanı, ülkesindeki Ermeni lobisinin taleplerine direnmek, yani “soykırım” lafını kullanmamak için, Türkiye’den kimi adımlar atmasını istemiştir. Kısacası açılımlarda bulunmasını talep et- miştir. Obama’nın Ermenistan konusunda açık konuşması, sözde soykırım iddialarından “tarihi gerçekler” olarak bahsetmesi, tarihimizle yüzleşmemizi, barışmamızı istemesi, Türkiye’ye baskı uygulamaktan başka bir şey değildir. Obama’nın Kürt kökenli yurttaşlarımızdan da “azınlık” olarak bahsetmesi Türkiye’nin Kürtlerin eşitlik, özgürlük taleplerine yanıt vermesini istemesi de dikkat çekmiştir. Obama’nın bu talepleri, Türkiye’ye bir kez daha şunları gös- termiştir: Sözde soykırım iddiaları bir tarih meselesi değil, bir siyaset mesele- sidir. Sorunun tarafları da Türkiye ile Ermenistan ve Ermeni diasporası değil, Türkiye ile emperyalizmdir. İddiaların amacı Türkiye’ye emperyalizm karşısın- da geri adım attırmak, diz çöktürmek, Kurtuluş Savaşı’nı soykırım olarak ni- teleyip, Milli Mücadele önderlerini de soykırım suçlusu ilan ettirmektir. Çün- kü resmi nüfusu yaklaşık 3.5 milyon olarak açıklanan, yüzölçümü 30 bin ki- lometrekare olan (ortalama bir Anadolu şehri büyüklüğünde) Ermenistan’ın, Türkiye ile rekabet etmesi olanaksızdır. Sonuçta Obama’nın gezisi, Türkiye’de emperyalizme ve ABD’ye olan bağımlılığı bir kez daha ortaya koymuştur. 2. Soğuk Savaş Sonrası Türkiye - Ermenistan İlişkileri Türkiye, Ermenistan’ın bağımsızlığını 1991 yılında tanımıştır, ancak dip- lomatik ilişki kurmamıştır. Ermenistan sınırını, 1993 yılında Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ (Yukarı Karabağ) bölgesinin işgaline kadar açık tutmuştur. Sınır, Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’ı işgali üzerine kapatılmıştır. Türkiye’nin Ermenistan sınırını kapatmasının temel nedeni, Azerbaycan topraklarının beş- te birini oluşturan Dağlık Karabağ’ın işgaldir. İkili ilişkilerin gergin olmasının diğer nedenleri ise şunlardır: Ermenistan’ın 1915 tehciri sonrasında yaşanan olayları dünyaya “soykırım” olarak tanıtma çabası; Türkiye’nin sınırlarını tanı- ma konusundaki çekinceleri; Türkiye ile Azerbaycan arasındaki yakın ilişkiler. Dağlık Karabağ’daki işgalini, söz konusu bölgede “Yukarı Karabağ Cumhuri- yeti” adıyla sözde bir devlet kurarak pekiştirmeye çalışan Ermenistan, bir yan- dan da sürekli olarak, Türkiye’yle ilişkilerin ön koşulsuz biçimde başlaması, diplomatik ilişki kurulması gerektiğini savunur. Batı’nın Türkiye’ye bu yönde baskı yapmasını ister. Yani, kendisi hiç geri adım atmadan, ödün vermeden, Türkiye’nin geri adım atmasını, ödün vermesini talep eder. Türkiye ise ilişkileri normalleştirici adım atmak için, Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’daki işgaline son vermesini, sözde soykırım iddialarını dünyaya kabul ettirme çabasından vazgeçmesini, 1921 Kars Antlaşması ile saptanmış sınırları tanımasını ister. Türkiye-Ermenistan ilişkileri, her iki devlet tarafından da adeta kanıksan- mış bir kopukluk ve gerginlik içinde seyrederken, 22 Nisan 2009 tarihi, ikili ilişkiler açısından dönüm noktası olmuştur. O tarihte iki ülke, aralarındaki

63

226_Baris_Doster.indd 3 16.02.2017 09:23:46 4 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

ilişkiyi ne şekilde geliştirebilecekleri konusunda mutabakata varmıştır.2 Türk kamuoyu, bir süredir İsviçre’nin ev sahipliğinde sürmekte olan gizli diploma- sinin mutabakatla sonuçlandığını o tarihte öğrenmiştir. Ardından 10 Ekim 2009’da, İsviçre’nin Zürih kentinde düzenlenen törenle diplomatik ilişkilerin kurulmasına ve sınır kapısının açılmasına ilişkin protokoller, yaklaşık 3 saat süren bir krizin ardından imzalanmıştır. “Türkiye Cumhuriyeti Ile Ermenistan Cumhuriyeti Arasında Diplomatik İlişkilerin Kurulmasına Dair Protokol” ile “İki Ülke İlişkilerinin Geliştirilmesine Dair Protokol” için düzenlenen imza törenine, ev sahibi İsviçre’nin yanında ABD, Rusya, Fransa ve AB Dönem Başkanı sıfa- tıyla İsveç dışişleri bakanları katılmıştır. Ayrıca Avrupa Birliği Ortak Dış Po- litika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi törende hazır bulunmuştur. Bu durum, Türkiye ve Ermenistan üzerindeki diplomatik baskıyı göstermiştir. Nitekim protokollere imza atmaktan son anda vazgeçen Ermenistan Dışişleri Baka- nı’na, ABD ve Rusya dışişleri bakanları ile AB temsilcisi baskı yaparak, imza atmasını sağlamışlardır. Türkiye; imzaladığı bu protokollerle, Ermenistan’la ilişkilerin normalleş- mesi için Dağlık Karabağ’ın işgalinin sonlandırılması gerektiği yönündeki ön şartını kaldırmıştır. Ancak Türkiye bu ödünü verirken; Ermenistan, Ba- ğımsızlık Bildirisi’nde ifade edilen ve anayasasının giriş bölümüne de dolaylı olarak aktarılan sözde soykırımı tanıtma çabasından vazgeçmemiştir. Ulus- lararası politik ortamdan da yararlanarak, uluslararası hukuku etkilemeye çalışmıştır. Protokollerin imzalanması yoluyla hem iç kamuoyuna mesaj ver- miş, hem de Türkiye’yi “öteki”, “düşman” olarak konumlandırarak, dar grup milliyetçiliğini sürdürmeye kararlı olduğunu ortaya koymuştur. Zira Ermeni diasporası da bu yolla varlığını sürdürmektedir. Ülkesinden kopuk bir azınlık olarak zamanla erime, ortadan kaybolma ihtimalini bu sayede zayıflatmadır. Bu şekilde, genç kuşakların birbirlerinden ve ana vatanlarından kopuk büyü- melerinin, kimlik bunalımı yaşamalarının önüne geçmektedir. Türkiye karşıtlığı, Ermenistan iç politikasında her zaman prim yapar, kar- şılık bulur. Ermeni milliyetçilerinin desteğini almak için önemlidir. İster, Fırat Nehri’nin batısına dek uzanan “Küçük Ermenistan” politikası gütsün, ister Türkiye’nin Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin yanında İran, Irak ve Suriye’nin de bir bölümünü kapsayan “Büyük Ermenistan” projesini desteklesin, tüm Ermeni milliyetçilerinin ortak paydası Türk düşmanlığıdır. Bu iş öyle bir noktaya varmıştır ki, sözde soykırım iddialarının bilim insan- ları tarafından tartışılması bile, Ermeni milliyetçilerinin baskısıyla, tehdidiyle engellenmektedir. Örneğin 1985 yılında, Türkiye’nin Washington Büyükelçisi olduğu dönemde sözde soykırım iddialarını tartışmak için 69 tarihçiyi ve bilim insanını (bu bilim insanları arasında sadece bir Türk vardır: Prof. Dr. Halil İnalcık. Diğerlerinin hepsi yabancıdır.) bir araya getirmiş olan Şükrü Elekdağ, Nisan 2005 tarihinde katıldığı bir TV programında, 1985 yılında Washing-

2 “Türkiye Cumhuriyeti ve Ermenistan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlıkları ile İsviçre Federal Dışiş- leri Bakanlığı’nın Ortak Açıklaması”, http://www.mfa.gov.tr/no_-56_-22-nisan-2009_-turkiye-er- menistan-iliskileri-hk_.tr.mfa

64

226_Baris_Doster.indd 4 16.02.2017 09:23:46 BARIŞ DOSTER / SÖZDE SOYKIRIM İDDİALARI, EMPERYALİZM VE TÜRKİYE 5

ton’da düzenlediği toplantıyı ve bilim insanlarının yaptığı açıklamayı, bugün için tekrarlayamayacağını söylemiştir. Çünkü 69 bilim adamının tamamı, Er- menilerce tehdit edilmiş, baskı altına alınmıştır. O bilim insanlarının 1985’te yaptıkları açıklama şudur: “69 bilim adamı, yapılan toplantıda Aram Andon- yan’ın kitabı hakkında şu sonuca varmıştır: Belge diye belirtilen kâğıtların ta- mamen uydurma, sahte, yalan ve yanlışlara dayalı olduğu saptanmıştır.”3 3. Emperyalizm ve Osmanlı Ermenileri Ermenistan, Ermenicede “yukarı ülke - yüksek ülke” anlamına gelir. Batı dillerinde “Armenia” olarak kullanılan kelimeyi, Osmanlıcaya “Ermeni” olarak tercüme eden Ahmet Cevdet Paşa’dır. Sırasıyla Sasani, Doğu Roma, Mem- lük ve Osmanlı egemenliğinde yaşayan Ermeniler, Fatih Sultan Mehmet’in 1453’te İstanbul’u almasından sonra, şehrin nüfusunun azalmasını önlemek amacıyla kente yerleştirilmiştir. Osmanlı tebaası içindeki gayri müslimler ara- sında her zaman ayrıcalıklı konumda olmuşlardır. O kadar ki, 20. yüzyıl baş- larında, Osmanlı devlet yönetiminde 20 bin dolayında Ermeni memur vardır. Yıllarca imparatorluk içinde “millet-i sadıka” olarak tanınan Ermeniler için- den Osmanlı’da 29 paşa, 22 bakan, 33 milletvekili, 7 büyükelçi, 11 başkonsolos ve konsolos, 11 üniversite öğretim üyesi, 41 yüksek rütbeli memur çıkmıştır. Ermenilerin yapmış olduğu bakanlıklar arasında Dışişleri, Maliye, Ticaret, Posta Bakanlıkları gibi son derece önemli, kilit mevkiler vardır.4 Örneğin, Balkan Harbi döneminin Hariciye Vekili Gabriel Noradunkyan Efendi’dir. 1908 yılında II. Meş- rutiyet ilan edildiğinde, 8 Osmanlıca ve 16 Ermenice gazete yayınlanmaktadır. Bu durum Ermenilerin iyi eğitimli bir azınlık olduğunun kanıtlarından biridir. 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması’nda, Ortodoks Hristiyan büyük dev- letler, Osmanlı topraklarındaki Ermeni azınlığı “koruma” adı altında, azın- lıklar üzerinden ülkenin iç işlerine karışma hakkını elde etmiştir. Daha çok Müslüman toplumların hakim olduğu Ortadoğu’nun kuzeydoğu bölümlerinde Hıristiyan bir toplumun varlığı, misyonerlik hareketlerinin durakladığı bir sı- rada, Batı Avrupa, Amerika ve Rus kiliseleri için çekici olmuştur. Gregoryen Ermenilerini Protestan, Ortodoks ya da Katolik yapmak için verilen uğraşlar, sonunda Osmanlı sultanından alınan izinle gerçekleşmiştir. Misal; Fransızların baskısıyla Ermeni Katolik Kilisesi açılmıştır. Amerikan misyonerlerinin çalışması ve İngiliz hükümetinin baskısıyla Ermeni Protestan Kilisesi; Rusya’nın etkisiyle Ermeni Ortodoks Kilisesi etkinlik göstermeye baş- lamıştır. Bu kiliseler sadece dinsel etkinlikler yapmamış, aynı zamanda Erme- ni milliyetçiliğini ve ayrımcılığını da harekete geçirmiştir, hem de her kilise, ilişki içinde bulunduğu sömürgecilerin yararına olmak koşulu ile.5 Amerikalıların, Fransızların, Rusların hatta İtalyanların yanında, İngiltere de Ermenilerin bir kısmını kendi istihbaratı için kullanmıştır. İngilizler, 1856

3 Ahmet Gürel, Yabancı Kaynaklarda Türk-Ermeni İlişkileri (1071-2006), Umay Yayınları, İzmir, 2006, s. 144-145. 4 Şenol Kantarcı, “Tarihi Boyutuyla Ermeni Sorunu”, www.ermenisorunu.gen.tr. 5 Şener Aksu, “Ermeni Sorunu Kimlerin Sorunu”, Ermeni Sorunu Rehberi, Kocaeli Üniversitesi Yayınları, Kocaeli, 2001, s. 31-32.

65

226_Baris_Doster.indd 5 16.02.2017 09:23:46 6 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Paris Konferansı ve 1878 Berlin Kongresi’nde örtülü şekilde Ermeni taraf- tarlığı yapmıştır.6 Ermeni sorunu, Avrupa diplomasisinin gündemine ancak 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra yerleşmiştir. Sultan II. Abdülha- mit döneminde ıslahat istekleri ve isyanlarla bir Avrupa müdahalesi sağla- maya çalışan Ermeniler, bunda tam olarak başarılı olamamışlardır.7 Askeri müdahaleye zemin hazırlayamamışlar, ancak diplomatik müdahale ve siyasi baskıların yapılmasını sağlamışlardır. 4. Ermeni Kilisesi, Ermeni Milliyetçiliği ve Osmanlı Ermeni milliyetçiliği üzerine düşünürken, konunun dinsel boyutunu özel- likle dikkate almak gerekir. Çünkü Ermenilerde kilise kültürünün meydana gelmesi, Ermeni yazısının icadı ve İncil’in Ermeniceye tercümesiyle başlamış- tır. Tarihçiler, Ermeni kilisesinin Ermeni milletini yarattığında, kilisenin Er- meni milletinin ruhu olduğunda hemfikirdirler. Ermeni tarihçisi H. Pasdırma- cıyan, “Ermeni kilisesi, Ermeni milletinin kilise tarafından can verilen ruhunun, yeniden dünyaya gelmek için yaşadığı vücuttur” der. Ermeni Patriği M. Or- manyan’a göre de, “Ermeni kilisesi kayıp ülkenin görünen ruhudur.” Ermeni ki- lisesi, tarihi boyunca mevcudiyetini koruyabilmek için bir kuvvete, bir devlete ihtiyaç duymuştur. Başka bir ifadeyle, Ermeni devleti fikrini doğuran, Ermeni toplumu değil, Ermeni kilisesi ve ruhban sınıfı olmuştur.8 Osmanlı Devleti’nin zayıfladığı dönemde, Avrupa’nın büyük güçlerinin Er- menileri tahrik etmesi, 1789 Fransız Devrimi sonrasında yayılan milliyetçilik akımının etkileri, misyonerlik faaliyetleri, Avrupa’da eğitim gören Ermeni ay- dınlarının çabaları, Ermeni isyanlarında etkili olmuştur. Nitekim Ermenilerin Osmanlı Devleti’nde ve Avrupa’da örgütlenmelerinin kökeni, “Ermeni Ulusal Tüzüğü”nün hazırlandığı 1860 yılına uzanır. 99 maddeden oluşan tüzüğü, Osmanlı idaresi 1862’de kabul etmiştir. Sonraki yıllarda 1877’de Hınçak Par- tisi, 1890’da Taşnak Sütyun Partisi kurulmuştur. Yine 1890’da Erzurum’da ilk kitlesel Ermeni isyanı gerçekleşmiştir. Osmanlı Devleti’nin zayıflamasına, çözülmesine koşut olarak hızla gelişen Ermeni ayaklanmalarının amacı, dö- nemin büyük devletlerinin dikkatini çekmek, soruna müdahale etmelerini sağlamaktır. Nitekim isyanların ve terör eylemlerinin boyutu, 1905 yılında gerçekleşen ve tarihe “Yıldız Suikastı” olarak geçen Sultan II. Abdülhamit’e suikast düzenlemeye kadar varmıştır. Ermeni isyanları, Birinci Dünya Savaşı öncesinde iyice ivme kazanmış, sa- vaş süresince de devam etmiştir. Öyle ki, cephede Fransız ve Rus üniforması giyerek Osmanlı ordularına karşı savaşan, cephe gerisinde çete faaliyeti yü- rüten yüz binlerce Ermeni vardır. Emperyalizm o dönemde “Büyük Ermenis- tan” vaadi ile Ermenileri kışkırtmıştır. Tebaası oldukları Osmanlı Devleti’ne

6 Sadık Tural, Ermeni Meselesine Dair, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2001, s. 10. 7 Recep Karacakaya, Türk Kamuoyu ve Ermeni Meselesi (1908-1923), Toplumsal Dönüşüm Yayın- ları, İstanbul, 2005, s. 417. 8 Erdal İlter, Ermeni Kilisesi ve Terör, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları, Ankara, 1996, s. 16-17.

66

226_Baris_Doster.indd 6 16.02.2017 09:23:46 BARIŞ DOSTER / SÖZDE SOYKIRIM İDDİALARI, EMPERYALİZM VE TÜRKİYE 7

karşı ihanete özendirmiştir. Adeta suça teşvik etmiştir. Ermeni çeteciler de Antep’te, Maraş’ta, Van’da, Erzurum’da yüz binlerce Türkü katletmiştir. Konu üzerinde önemli araştırmalar yapan ABD’li tarihçi Justin McCarthy, Ermeni çeteciler tarafından katledilen Türklerin sayısının 500 bini geçtiğini yazar.9 5. Osmanlı’nın Paylaşılması ve Ermeni Meselesi Sorunun temeline inmek, dünya koşullarını görmek, dönemin güç denge- sini kavramak ve emperyalizmin oyunlarını saptamak için, 18. yüzyıla gitmek gerekir. 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu’nun çö- küşü hızlanmıştır. Rus Çarı I. Nikola’nın 1853’te Osmanlı Devleti için yaptığı benzetmeyle “Hasta Adam”ın paylaşılması Rusya, İngiltere, Fransa, Avustur- ya, Almanya gibi dönemin büyük devletlerinin iştahlarını kabartan bir ko- nudur. Küçük Kaynarca Antlaşması ile Rusya, Osmanlı İmparatorluğu’nun Hıristiyan tebasının koruyucusu olmuştur. Böylece hamisi olduğu Ermenileri kullanıp, kışkırtma hakkına resmen kavuşmuştur. 1801 yılından itibaren de Ermeni gençler, Rus Harp Akademisi’ne alınmaya başlamıştır. Çarlık Rus- yası’nın, Osmanlı İmparatorluğu ile komşu olması, Osmanlı topraklarını ilgi alanı, genişleme alanı, yaşam sahası, etki sahası olarak görmesi, bu amaçla kullanabileceği bir unsur olarak Ermenilere yönelik ilgisini artırmıştır. Belirtmek gerekir ki; 1856 Islahat Fermanı da, Rusların yanı sıra İngiliz ve Fransızları Ermenilerle daha yakın ilgilenmeye, onları kullanmaya yönelten gelişmelerden biri olmuştur. Anadolu’da Ermenilere toprak vaadinin kökeni o günlere dek uzanır. En önemlisi, Osmanlı’nın çöküşünün hızlanmasına koşut olarak, 19. yüzyıl başlangıcında gündeme gelen Doğu Sorunu yani “Şark Me- selesi”, Osmanlı topraklarının paylaşılmasına odaklanmıştır. Yüzyıl boyunca Avrupa’nın en önemli politik ve diplomatik konularından olmuştur. İmpara- torluk içindeki gayrimüslim tebaa, Avrupa’nın nüfuzunun pekişmesi ve Os- manlı’nın parçalanması için kaldıraç olarak kullanılmıştır. Her büyük devlet, gözüne kestirdiği etnik unsuru, bir şekilde kullanmaya çalışmıştır. Ermeni meselesi de, Şark Meselesi’nin önemli bir ayağıdır. Zira Osmanlı’nın kaderi, 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı (93 Harbi) sonrası toplanan Berlin Kongre- si’nde en önemli gündem maddelerindendir. Kongre sonrasında imzalanan antlaşmanın 61. maddesi de İngiltere, Fransa ve Rusya’ya, imparatorluk top- raklarındaki emellerini uygulama fırsatı vermiştir. Oysa Osmanlı İmparatorluğu’nun gayri müslim tebaası içinde Ermeniler, diğer unsurlara nazaran daha çok saygı gören, devlet hizmetlerinde daha ça- buk ve kolay yükselmiştir. Dünyada Ermeni cemaatini kendine özgü bir kili- seyle kabul eden ilk devlet Osmanlı Devleti’dir. Fatih Sultan Mehmet dönemin- de 1461’de Ermeni Kilisesi’nin varlığı kabul edilmiştir. Osmanlı devlet, toplum ve kültür yapısında önemli yerleri vardır. Sanat ve zanaat denince, ilk akla gelen insanlardır. Anadolu’nun nalbantı, kuyumcusu, taş ustası çoğunlukla Ermenilerdir. Hariciye, hazine ve tercüme bürosunda çok sayıda Ermeni var- dır. Batılılardan bazıları Ermenilere “Türk Ortodoksları” diyecek kadar, Türkle-

9 Justin McCarthy, Ölüm ve Sürgün, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 1995.

67

226_Baris_Doster.indd 7 16.02.2017 09:23:46 8 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

re yakın bulmuşlardır. Jön Türkler arasında da Ermeniler vardır. Osmanlı’da öyle rahattırlar ki, 1802’de Napoleon İngilizlerin Hindistan yolunu kesmek için Ermenileri kullanma projesini, İstanbul’daki Fransız Sefiri Sebastiani’ye sor- duğunda, şu yanıtı almıştır: “Majesteleri, Ermeniler hayatlarından çok mem- nundur.” Aldığı cevap üzerine de Mısır’a yönelmiştir. Osmanlı Devleti içinde Ermeniler maddi açıdan da ülke ortalamasının ve kendi nüfuslarının üzerinde bir güce sahiptir. 1914’de Osmanlı’daki Ermeni nüfusu 1-1.5 milyon arasında tahmin edilmektedir. “1912 yılında İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası’na kayıtlı 30 bin tüccarın yüzde 25’i Ermeni, yüzde 45’i Rum, yüzde 15’i Türk’tür.”10 Osmanlı Devleti içinde Ermeni isyanlarının gelişmesinde şüphesiz milli- yetçilik akımının 19. yüzyılın ikinci yarısında Ermeniler arasında yaygınlaş- masının da etkisi büyüktür. Ermeniler; her ne kadar imparatorluktaki coğrafi konumları, bürokrasideki yükselmeleri, “millet-i sadıka” olarak anılmaları ne- deniyle, öteki azınlıklara nazaran daha geç milliyetçilik akımının etkisine gir- mişlerse de, dönemin büyük devletlerinin tahriklerine daha fazla kayıtsız kal- mamışlardır. Kaldı ki herkes onları tahrik etmiştir. Üstelik de bunu, Osmanlı ordusu asker toplarken, ülke seferberlik halindeyken yapmışlardır. Trablus- garp Savaşı’nın, Balkan Harbi’nin ülkedeki erkek nüfusu tükettiği bir dönem- de, Ermeni çeteciler Ruslarla, İngilizlerle, Fransızlarla işbirliği içinde olmuş- lardır. Sonuçta, Birinci Dünya Savaşı başladıktan sonra, 24 Nisan 1915 tari- hinde Osmanlı Devleti, Ruslarla işbirliği yapan Ermenilere karşı önlem almak için, Ermeni komitacıları tutuklamış, savaş bölgelerindeki Ermenilere tehcir politikası uygulamaya karar vermiştir. Neticede, Birinci Dünya Savaşı’nda doğuda ve güneyde Ruslar ve Fransızlarla birlikte hareket eden Ermenilerin payına tehcir düşmüştür. Batı bölgelerinde Yunanistan ve İngiltere ile işbirliği yapan Rumların payına ise ilerleyen yıllarda mübadele düşecektir. Belirtmek gerekir ki, Ermeni çeteciler, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ne karşı savaşmışlardır. Ruslar ve Fransızlarla işbirliği yapmışlardır. Tebaası oldukları devletin ordularını, Kafkas cephesinde, güneyde arkadan vurmuşlardır. İngiliz, Fransız, Rus üniforması giyerek cephede, cephe gerisin- de bozgunculuk yapmışlardır. Bogos Nubar Paşa, Birinci Dünya Savaşı sonra- sı Paris’teki görüşmelere Ermeni tarafının bir numaralı ismi olarak katılmıştır. Ermeni patriğinden de tam yetki almıştır. Kendisi, İngilizlere yazdığı mektup- ta, İskenderiye, Mersin veya Adana’ya 10-12 bin kişiyle çıkarma yapmalarını önermiş, İngilizlere 20-25 bin kadar Ermeni militan bulacaklarını, 15 bin ka- dar da sonradan bulabileceklerini belirtmiştir. Ermeni komitacılar, Osmanlı ordularının lojistik merkezlerinin kesilmesinde işgalci güçlerle hizmet etmiştir. 6. Ermeni İddialarının Kaynağındaki İngiliz Belgeleri Soykırım iddialarının temeli, 1915 yılında Osmanlı Devleti’nin Ermenileri Suriye ve Lübnan topraklarında zorunlu göçe tabi tuttuğu tehcir kararına dayandırılır. O dönem, aynı zamanda İngiltere ve Fransa’nın, ABD’yi Birinci

10 Salahi Sonyel, Minorities and The Destruction of The Ottoman Empire, Türk Tarih Kurumu, An- kara, 1993, s. 259.

68

226_Baris_Doster.indd 8 16.02.2017 09:23:46 BARIŞ DOSTER / SÖZDE SOYKIRIM İDDİALARI, EMPERYALİZM VE TÜRKİYE 9

Dünya Savaşı’na girmeye ikna edebilmek için yoğun propaganda ve halkla ilişkiler çalışması yaptıkları dönemdir. Her iki ülke de ABD kamuoyunu et- kilemek için, Osmanlı Devleti’nin Ermenileri katlettiği yönünde propaganda yapmış, masa başında belge üretmişlerdir. ABD Başkanı Wilson’un adıyla anılan Wilson Prensipleri’nde Anadolu’nun bölünmesi öngörülmüştür. Ayrı- ca Wilson, 1920 yılında Dışişleri Bakanlığı Kafkasya Dairesi’ne hazırlattığı raporda, Anadolu’yu Ermenistan, Kürdistan, Lazistan ve diğer etnik kümeler üzerinden bölmüştür. İngiltere de Birinci Dünya Savaşı’nda kamuoyunu etkilemek için “Welling- ton House” olarak bilinen Savaş Propaganda Ofisi’nde, Arnold Toynbee, Rud- yard Kipling, Edgar Allan Poe gibi, alanlarında son derece yetkin isimlerin bulunduğu bir gruba kitaplar yazdırmıştır. Bu kitap ve broşürlerin sayısı bini geçmiştir. Bunlar ABD kamuoyunun savaşa girmek için ikna edilmesinde et- kili olmuştur. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere Başbakanı Chamber- lain, 1925 yılında Lordlar Kamarası’nda, Birinci Dünya Savaşı’nda Almanya aleyhine yazılan kitapta yer alan iddiaların hiçbir temeli olmadığını açıklamış- tır. Bir anlamda Almanya’yı temize çıkarmıştır. Yine bu kapsamda, 1916’da ünlü İngiliz tarihçi Arnold Toynbee editörlü- ğünde hazırlanan ve “Mavi Kitap” olarak bilinen çalışma, İngiliz istihbaratının Osmanlı aleyhine hazırladığı propaganda kitabıdır. Bir psikolojik harp çalış- masıdır. Sonraki yıllarda bu kitabı temel alan yüz binlerce yayın yapılmıştır. Oysa aynı İngilizler, düşmanı övmeye yarayan herşeyi vatana ihanet olarak görmüşlerdir. Çanakkale Muharebeleri’nde savaşan İngiliz askerlerin ailele- rine yolladıkları ve Türk askerlerinin yiğit, ahlaklı, mert insanlar olduklarını anlatan mektupların bile yayınlanmasını engellemişlerdir. Toynbee yıllar son- ra yazdığı kitabın savaş propagandası amacıyla yazıldığını itiraf etse de, İngiliz hükümeti bu yönde resmi bir açıklama yapmamıştır. 1918’de Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’nı kaybedince, İngiltere İs- tanbul’da işgalci devlet olarak bulunmasına, Osmanlı arşivlerini incelemesine karşın, sözde soykırım iddialarını kanıtlayacak bir belge bulamamıştır. Er- meni iddiaları üzerine ülkemizde en fazla çalışmış, yabancı dilde eser vermiş bilim insanlarından olan Prof. Dr. Türkkaya Ataöv şöyle der: “İngilizler Malta’ya sürdükleri 144 Osmanlı yöneticisi aleyhine arşivlerde ka- nıt aradılar ama bulamadılar. ABD arşivleri de somut kanıt olmadığı yanıtını verdiler. 1918’de, galiplerin Nürnberg’i gibi değil de, bugünkü gibi yansız kurulmuş bir Uluslararası Ceza Mahkemesi olsaydı ve mahkeme Ermenilerle Türkleri her iki tarafın tüm kanıt, belge ve tanıklarını görüp dinleseydi, her- halde 1876-1922 arasındaki olayların Ermenilerin başlattığı bir karşılıklı öl- dürme olayı olduğuna ve soykırım kapsamına girmediğine karar verecekti.”11 Malta sürgünleri davasında İngilizler tüm arşiv belgeleri ellerinin altında ol- masına rağmen, delil bulamadıkları için ABD’den delil istemişlerdir. ABD’den

11 Türkkaya Ataöv, “Soykırım mı Değil mi?”, Tarihte Türkler-Ermeniler ve Gerçekler Sempozyumu Bildirileri, Bodrum Belediyesi Yayınları, Bodrum, 2005, s. 111.

69

226_Baris_Doster.indd 9 16.02.2017 09:23:46 10 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

delil istenmesinin nedeni, misyonerlerinin Anadolu’da yaygın olarak örgüt- lenmesi, Ermenilere hizmet veren 400’ün üzerinde okul açmış olmasıdır. Bu okullarda görevli misyonerler olaylar hakkında ABD’de bulunan merkezlerine raporlar göndermişlerdir. İngilizler, bunların Ermeni tehciri ile ilgili misyoner raporları olduğunu zannetmişlerdir. Aldıkları cevap ise Malta’da tutuklu bu- lunan Türklere karşı kullanılacak nitelikte hiçbir kanıta rastlanmadığı olmuş- tur. Bunun üzerine 29 Temmuz 1921 tarihinde İngiliz savcılığı, “Şimdiye kadar tutuklulara karşı belge elde edilememiştir ve böylece kanıtların bulunabileceği de kesin değildir.”12 gerekçesiyle, tutukluların suçsuz olduğuna hükmetmiştir. İngiltere, tehcir ve sonrasında gelişen olayların “soykırım” tanımına girmediği- ni açıklamış, ancak yine de TBMM’nin tüm ısrarına karşın, Almanya için yap- tığına benzer bir açıklamayı, yani Mavi Kitap’ın yalan, düzmece, propaganda malzemesi olduğunu, Türkiye için yapmamıştır. İngiliz Hükümeti, “Tabii ki bu kitapta propaganda unsuru ağır basıyor, ama içindekilerin ne kadarı doğrudur, ne kadarı yanlıştır, bunu söyleyecek durumda değiliz.”13 demiştir. 1915 yılında alınan tehcir kararı, önce Osmanlı Devleti’ne, ardından da 1965 yılından itibaren, yani tehcirin 50. yılından başlayarak, Türkiye’ye karşı siyasal kampanya malzemesi olarak kullanılmıştır. O kadar ki, 1920’li yıllar- da, tehcir sırasında 300 bin Ermeni öldürüldüğü öne sürülürken, günümüzde bu sayıyı 1.5 milyona kadar çıkaranlar vardır. Konunun gündeme gelmesin- den kısa süre sonra 1968 yılında, ABD Başkanı Johnson döneminde (John- son, ülkemizde 1964 tarihli Johnson Mektubu ile tanınır) Ermeni iddiaları ABD Kongresi’nin gündemine gelmiştir. ABD Türkiye’ye bir yandan iddiaların kabul edilmeyeceği yönünde söz verirken, diğer yandan Soğuk Savaş ortamın- da Türkiye üzerindeki baskısını artırmak için, konuyu elinin altında tutup, gerektiğinde kullanabileceğini hissettirmiştir. 7. Sözde Soykırım İddiaları ve Batının Değişen Araçları 1965’ten günümüze dek 20’den fazla ülkenin parlamentosu, ABD başta olmak üzere pek çok federal devlette eyaletler soykırım iddialarını kabul et- miştir.14 Batının, Ermeni iddialarına ilişkin yumuşak, hoşgörülü tutumunu anlamada, Asala terör örgütüne yönelik tavrı da önemli bir göstergedir. Çün- kü 1970’li yıllardan sonra, Asala terörünün etkisiyle, konu uluslararası boyut kazanmıştır. 1973 yılında ABD’nin Santa Barbara kentinde Gurgen (Kare- kin) Yanikian adlı Ermeni’nin, Türkiye’nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ile Konsolos Yardımcısı Bahadır Demir’i öldürmesiyle başlayan “birey- sel Ermeni terörünü”, 1975’ten itibaren “örgütlü Ermeni terörü” izlemiştir. Yurt dışındaki Türk görevlilerine, misyonlarına ve kuruluşlarına yönelik Ermeni saldırıları kısa sürede hızla tırmanarak yoğunluk kazanmıştır. Türkiye’yi he-

12 Teoman Alpaslan, Kapitülasyonların İntikamı, Kum Saati Yayınları, İstanbul, 2007, s. 194. 13 Onur Öymen, Ermeni İddiaları ve Tarihi Gerçekler, (İstanbul Barosu’nca Düzenlenen Panel Notla- rı), İstanbul Barosu Yayınlar, İstanbul, 2009, s. 26. 14 Konuyla ilgili olarak bkz. Gözde Kılıç Yaşın, “Ermeni İddialarını Kabul Eden Ülkeler”, http:// www.21yyte.org/tr/arastirma/balkanlar-ve-kibris-arastirmalari-merkezi/2014/05/01/7571/er- meni-iddialarini-kabul-eden-ulkeler, 01.05.2014.

70

226_Baris_Doster.indd 10 16.02.2017 09:23:46 BARIŞ DOSTER / SÖZDE SOYKIRIM İDDİALARI, EMPERYALİZM VE TÜRKİYE 11

def alan Ermeni terörünün 1973-1982 arasındaki bilançosu şöyledir: 18 ül- kenin 32 kentinde değişik türde 65 saldırı yapılmıştır. Saldırıların Lübnan ve İran dışında, hemen hepsinin Türkiye’nin müttefiki olan Batı ülkelerinde meydana gelmesi özellik arz etmektedir.15 Sözde soykırımı parlamentolarında tanıyan ülkelerin büyük bölümü Batı ülkeleridir. Bu ülkeler sıralanırsa, Türkiye’ye yönelik tehdidin kaynağı da sap- tanır. ABD Temsilciler Meclisi’nin 2005’te aldığı kararda, “Türkiye Cumhuriye- ti’nin AB üyeliğinin desteklenmesi için gereken şartlardan biri, öncül devleti olan Osmanlı İmparatorluğu’nun işlediği Ermeni soykırımı suçunu kabul etmesi”16 olarak açıklanmıştır. Ermeni iddialarını kabul eden ülkelerin bir diğer ama- cı da, Kurtuluş Savaşı’nı gayri meşru savaş, Atatürk ve Milli Mücadele kah- ramanlarını soykırım suçlusu ilan etmektir. Nitekim 18 Kasım 1999’da ABD Temsilciler Meclisi Uluslararası İlişkiler Komisyonu’na verilen karar tasarısının 2. maddesinin 1. bendinde şöyle denmiştir: “Ermeni soykırımı, 1915 ile 1923 yıl- ları arasında Osmanlı İmparatorluğu tarafından tasarlanıp gerçekleştirilmiştir.” Burada yalnız 1915 yılındaki Ermeni tehciri değil, 1915 yılından 1923’e kadar uzanan 8 yıllık Kurtuluş Savaşı mahkûm edilmiş, Mustafa Kemal Paşa’nın ön- derliğindeki İstiklal Harbi’nin Doğu Cephesi Harekâtı “suç” sayılmıştır.17 Sözde soykırım iddiaları, Türkiye-AB ilişkilerinde de önemli sorundur. Türkiye’nin AET’ye (Ortak Pazar’a), AT’ye ve bugünkü AB’ye katılma süreci, 1963 Ankara Antlaşması uyarınca, 1964’te ortaklık anlaşmasının yürürlüğe girmesiyle başlamıştır. Böylece, Lozan’da kapanmış olan Ermeni sorunu da, 1964’te yeniden açılmıştır. Türkiye, 1987’de AB’ye tam üyelik için resmen başvurmuş, aynı yıl Avrupa Parlamentosu Türkiye’ye karşı Sevr dosyasını ye- niden açmıştır. Bu dosyanın önemli bölümünü Ermeni sorunu oluşturur. O tarihten beri AB, Türkiye’ye karşı Ermeni davasının ısrarlı takipçisidir. Türki- ye üzerindeki baskısını artırırken, bu konuyu sürekli gündemde tutmaktadır. AB’nin, Ermeniler adına Türkiye’den talepleri, şimdilik (evet şimdilik), şu üç noktada toplanmıştır: a) Sözde soykırımın Türkiye tarafından resmen tanınması, b) Ermenistan Cumhuriyeti ile diplomatik ilişki kurulması, c) Türkiye-Ermenistan sınırının açılması.18 Türkiye ile AB arasındaki müzakerelerin çerçevesini çizen Müzakere Çer- çeve Belgesi’nin 8. maddesi de şöyledir: “Müktesebat… hukuki bağlayıcılığı olsun ya da olmasın, AB çerçevesinde onaylanmış kurumlar arası anlaşmalar, önergeler, açıklamalar, tavsiyeler, bildiriler, ortak tutumlar, sonuç bildirgele- ri gibi tüm belgeleri kapsar.” Bu bakımdan Avrupa Parlamentosu’nun, söz-

15 Orhan Çekiç, “Ermeni Sorununun Tarihsel Gelişimi”, Tarihte Türkler-Ermeniler ve Gerçekler Sempozyumu Bildirileri, Bodrum Belediyesi Yayınları, Bodrum, 2005, s. 26-27. 16 Doğu Perinçek, Ermeni Sorununda Strateji ve Siyaset, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2006, s. 27- 29. 17 Doğu Perinçek, “Sovyet Belgeleriyle Emperyalizm ve Ermeni Sorunu”, Tarihten Güncelliğe Erme- ni Sorunu, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2001, s. 44-45. 18 Bilal N. Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2005, s. 251-252.

71

226_Baris_Doster.indd 11 16.02.2017 09:23:47 12 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

de soykırım iddialarının tanınmasını AB üyeliği için Türkiye’nin önüne şart olarak koyan tutumu ve bu yöndeki kararları, Avrupa Birliği müktesebatı- nın bir parçası olmuştur. Türkiye açısından bağlayıcı hale gelmiştir. Gerçek böyleyken, Türkiye’deki kimi politikacıların, “Avrupa Parlamentosu kararla- rı Türkiye’yi bağlamaz. Bu kararları tavsiye niteliğindedir.” demeleri, gerçeği yansıtmamaktadır. Türkiye’nin AB üyesi olmak için, Ermeni iddialarını kabul etmesi gerektiğini AB sözcüleri defalarca açıklamıştır. Bu bağlamda Müzakere Çerçeve Belgesi’ni kabul etmek, müzakerelere başlamak, Türkiye’ye AB üye- liğini garanti etmemiştir. Ancak Türkiye’nin AB’ye karşı elini zayıflatmıştır. Türkiye’nin, soykırım iddialarının tarihi ve hukuki açıdan temelsiz oldu- ğunu vurgulaması Batı nezdinde kabul görmemiştir. Tersine Ermeni iddiaları, zaman içinde Türkiye’de de kimi aydınlar arasında, akademik çevrelerde, si- yasi partilerde, meslek odalarında, sendikalarda yandaş bulmuştur. Bu kap- samda, 2005 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde düzenlenen konferans, siyasal, toplumsal, bilimsel yaşamda önemli bir kırılma noktası olmuştur. Gazeteci Hrant Dink’in İstanbul’da 2007 yılında öldürülmesinin ardından tehcirin amaçları ve sonuçları daha çok tartışılır hale gelmiştir. Tehcir uygu- lamasının bir soykırıma dönüştüğünü savunan kimi aydınlar, tehcirin Os- manlı Devleti döneminde yapıldığını belirtip, Türkiye’yi bağlamayacağını sa- vunurken kimileri ise sanal ortamda kurdukları www.ozurdiliyoruz.com sitesi aracılığıyla Ermenilerden ve Ermenistan’dan özür dilemişlerdir. Dink cina- yetinden başka, 2006’da Trabzon’da Rahip Santoro’nun, 2007’de Malatya’da Zirve Yayınevi’nde üç kişinin öldürülmesi, Batı’da Türkiye karşıtı düşünceleri pekiştirmiştir. Ardı ardına işlenen bu cinayetler, 1915 tehcirinin bir soykırım olduğunu savunanların eline koz vermiştir. Bu politik ortamın da baskısıyla Türkiye, Ermenistan’la 2009 yılında iki protokol imzaladığı halde, ABD Temsilciler Meclisi, 4 Mart 2010 tarihinde yapılan oylamada, tek oy farkla, Ermeni iddiaları doğrultusunda, 24 Nisan tarihinin “soykırım günü” olarak tanınmasını kabul etmiştir. ABD Temsilci- ler Meclisi bu kararı alırken, Ermeni iddialarını “olmuş” gibi kabul etmiştir. Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Söz- leşmesi’nin 1948 tarihli olduğunu dikkate almamıştır. Türkiye’nin, öncelikle ABD’nin baskısıyla yürüttüğü müzakere süreci ve sonrasında imzaladığı pro- tokollere karşın ABD’nin bu kararı, Ermeni iddialarını Türkiye’ye karşı koz olarak kullandığını bir kez daha göstermiştir. Bu konuda ABD’nin çifte ölçüt kullandığını gösteren bir diğer gelişme de, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kurulması için çok çaba gösteren ABD’nin, 2001 yılından itibaren tutum de- ğiştirmesi ve mahkemenin yetkisini tanımamasıdır. Çünkü ABD, Afganistan ve Irak’ı işgal ettikten sonra yaptığı uygulamaların, mahkeme önüne gelebile- ceğini düşünmüştür. Keza, 2012 yılı Ocak ayında Fransa Senatosu, soykırım iddialarının red- dedilmesinin suç sayılmasını öngören yasayı kabul etmiştir. Fransa Anayasa Konseyi 2012 Şubat ayında bu yasayı iptal etmiştir. Fransa’daki bu gelişmeler de, Ermeni iddialarının siyaset malzemesi yapıldığını, Türkiye’yi sıkıştırmak

72

226_Baris_Doster.indd 12 16.02.2017 09:23:47 BARIŞ DOSTER / SÖZDE SOYKIRIM İDDİALARI, EMPERYALİZM VE TÜRKİYE 13

için araç olarak kullanıldığını bir kez daha kanıtlamıştır. Fransa Senatosu, konuya siyasal açıdan yaklaşmıştır. 2016 yılı Haziran ayında da Almanya Parlamentosu, sözde Ermeni soykırımını tanımıştır. Almanya’da yaşayan 3.4 milyon Türk kökenli insanın varlığına, Almanya’nın Türkiye’nin en büyük dış ticaret ortağı olmasına rağmen alınan bu kararda, Alman meclisindeki Türk kökenli milletvekillerinin de imzası vardır. Bu durum, batıda, müttefikleri nezdinde bile, Türkiye’nin itibarının, caydırıcılığının, nüfuzunun, yaptırım gücünün ne kadar zayıf olduğunu göstermesi açısından da önemlidir. Zira Türkiye ne ABD, ne Fransa, ne de Almanya’ya karşı hiçbir diplomatik, politik, ekonomik yaptırımı devreye sokmamıştır. Tarihi bir olaya ilişkin hükmü, siyasal bir kurumun veremeyeceği aşikâr- ken, gelişmiş ülkelerde alınan bu kararlar, Batının konuyu bir tarih, bir arşiv, bir bilim meselesi olarak değil, siyaset meselesi olarak gördüğünün kanıtıdır. Türkiye’nin, parlamentoların aldığı bu kararların evrensel hukuk ilkelerine, Avrupa hukuk normlarına, kuvvetler ayrılığı ilkesine, düşünce ve ifade öz- gürlüğüne ters düştüğünü vurgulamasının yararı olmamıştır. Bu kararların; tarihçilerin, bilim insanlarının önünü kestiğini, suçta ve cezada kanunilik il- kesine ters, yasaların geriye yürütülemeyeceği ilkesine aykırı olduğunu be- lirtmek fayda sağlamamıştır. 1948 tarihli soykırım tanımında, “Bir insan top- luluğunu bütünüyle yok etmek amacıyla bir devlet tarafından kasıtlı, sistemli ve bütüncül olarak uygulanan politikalardır.” denmesine karşın, 1915 tarihli tehcir kararının böyle bir amaç gütmediğini vurgulamak, sonuç vermemiştir. Tüm bu eylemler, Batıda sözde soykırım tezlerini savunan, bu yolla Türki- ye’yi güçsüzleştirmeyi amaçlayan güçlerin, Asala terör örgütünün faaliyetleriy- le amaçlarına ulaşamayacaklarını yıllar önce gördüklerini ortaya koymuştur. Hem Asala’yı hem de terör örgütü PKK’yı destekleyen bu merkezler, iki örgütün 1980 yılında Lübnan’ın Sayda şehrinde ilişki kurmasının ardından bir süre sonra Asala’yı geri çekmiştir. 1984’te de PKK terörü başlamıştır. Asala terörist- lerinin “Ermenistan” olarak adlandırdıkları Türk topraklarının bir bölümünü, PKK teröristlerinin “Kürdistan” olarak tanımlaması dahi, iki örgütün arasını açmamıştır. Tek başına bu durum bile, her iki terör örgütünün de Batılı emper- yalist merkezlerden emir aldıklarını gösteren önemli bir işarettir. Asala’nın te- rörist eylemlerini durduran emperyalist merkezler, 1983 yılından sonra ulusla- rarası kamuoyunun dikkatini çekmek için, parlamentoları, diplomatik yöntem- leri, bilim insanlarını, lobileri ve medyayı daha çok kullanmaya başlamışlardır. 8. Sözde Soykırım İddiaları Karşısında Türkiye’nin Tavrı Türkiye’nin sözde soykırım iddialarıyla mücadelede şimdiye dek kapsamlı, tutarlı, bütüncül, uzun vadeli bir programa sahip olmadığı görülmüştür. Bu konu üzerinde önemli çalışmalar yapan, Türkiye’nin Washington eski büyük- elçisi, CHP eski milletvekili Şükrü Elekdağ, “Türkiye’nin Ermeni meselesinde stratejisi, siyaseti ve planı yoktur.”19 demektedir. Asılsız Ermeni iddialarına

19 Şükrü Elekdağ bu sözleri, Ankara’da Gazi Üniversitesi’nde 23-25 Kasım 2005 tarihlerinde düzenle- nen “Türk-Ermeni İlişkilerinin Gelişimi ve 1915 Olayları” konulu uluslararası sempozyumda söylemiştir.

73

226_Baris_Doster.indd 13 16.02.2017 09:23:47 14 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

karşı savaş veren kurumlar, merkezler, örgütler, yurttaşlar arasında yeterli eş- güdümün sağlanamamıştır. Dış kamuoyundan çok iç kamuoyunun bilgilendi- rilmeye, bilinçlendirilmeye çalışılması, bu çabalarda da umulan ölçüde başarılı olunamaması, yaygın eleştiri konusudur. Başarısızlığın temel nedeni, sözde soykırım iddialarına karşı uzun erimli, bütüncül bir devlet politikasının ol- mamasıdır. Bu doğrultuda politika, taktik ve stratejilerin geliştirilememesidir. Dahası, yıllardır oluşturulmaya çalışılan devlet politikasından da, AKP dö- neminde sapılmıştır. Türkiye’nin geri adım attığı, ödün verdiği yönünde bir görüntü ve algı oluşmuştur. Son dönemde bu sorunun tarihi, siyasi, kültürel, toplumsal, psikolojik, diplomatik yönleri üzerine yapılan tartışmalar da, bu olumsuz gidişatı ortaya koymuştur. Sözde soykırım iddialarına karşı şimdiye dek Türkiye’nin yumuşak gücü devreye sokulamamıştır. Ekonomik gücün- den gerektiği gibi faydalanılamamıştır. Yurt dışında yaşayan Türkler seferber edilememiştir. Meselenin halkla ilişkiler, tanıtım, reklam, lobicilik boyutunun yanında asıl önemlisi, Türk ulusuna yönelik bir psikolojik harp, bir toplum mühendisliği projesi olduğu yeterince görülememiştir. Son olarak, dünyada Türkiye’den sonra en fazla Türk kökenli insanın yaşadığı, yani Türk diaspo- rasının en kalabalık olduğu ülke olan Almanya’nın aldığı karar da, bunu ka- nıtlamıştır. Türk kamuoyunda kısaca “3 T” olarak bilinen ve Ermenistan’ın sözde soy- kırım iddiaları konusundaki stratejisini özetleyen “Tanıma, Tazminat, Toprak” hedeflerine karşı, Türkiye milli stratejisini oluşturamamıştır. Sözde soykı- rım iddialarına karşı yıllarca savunmada kalmıştır. ABD’de Yahudi lobisinin desteğini alarak, Ermeni ve Rum lobilerinin ittifakla yaptığı Türkiye karşı- tı kampanyayı dengelemeye çalışmıştır. Ancak son yıllarda İsrail’le yaşanan gerginliğe koşut olarak, ABD’de Yahudi lobisinin desteğini de büyük ölçüde yitirmiştir. Türkiye, önceleri “stratejik ortak”, sonrasında “model ortak” olarak tanımlanan ABD ile ilişkilerde, NATO’daki müttefiklerle ilişkilerde, üye olma- ya çalıştığı AB ile ilişkilerde, sözde soykırımı kabul etmesi yönündeki baskı- ları son yıllarda daha çok hissetmektedir. Öyle ki, her yıl 24 Nisan öncesinde Türk kamuoyu, ABD başkanının yapacağı geleneksel konuşmada hangi keli- meyi telaffuz edeceğini tartışmaktadır. ABD Başkanı’nın yapacağı konuşmada “soykırım mı”, “katliam mı”, “tarihsel trajedi mi”, “büyük felaket mi?” diyeceği merakla beklenmektedir. ABD’nin ve AB’nin Türkiye’ye “tarihinizle barışın”, “geçmişinizle yüzleşin”, “gerçeklerle hesaplaşın” çağrısı yapmalarına karşı gerekli tutumu alamamış, politikaları üretememiştir. Bu konuda Türk devletindeki ilk kırılma, Turgut Özal ile başlamıştır. Türkiye’de bazı kesimlerin ısrarla vurguladıkları “Tarihi, tarihçilere bırakalım” yaklaşımı yanlıştır. Çünkü sözde soykırım iddiaları bir tarih meselesi değildir. Bir siyaset ve diplomasi konusudur. Nitekim bu konu hakkındaki en önemli kaynaklardan kabul edilen “Ermeni Dosyası”20 adlı ça- lışmanın yazarı, büyükelçi Kâmuran Gürün (1924-2004), 2001 yılında şöyle demiştir:

20 Kamuran Gürün, Ermeni Dosyası, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2005.

74

226_Baris_Doster.indd 14 16.02.2017 09:23:47 BARIŞ DOSTER / SÖZDE SOYKIRIM İDDİALARI, EMPERYALİZM VE TÜRKİYE 15

“Her şeyden önce, tarihi tarihçilere bırakalım sloganının yanlış kullanıl- dığı kanaatindeyim. Tarihçi araştırmasını yapar ve bulguları kitap haline getirir. Görevi de orada biter. Bu kitaplardan, bunların içinde yer alan otantik vesikalardan istifade edecek olanlar, tarihçiler değil, politikacılar, kuruluşlar, basındır. Türkiye’de yapılmamakta olan budur… Osmanlı İm- paratorluğu’nda bir Ermeni katliamı olmadığını biz biliyoruz. Ama biz hep susmuş olduğumuzdan, sadece Ermeni tarihçilerini ve onlarla birlikte ha- reket edenleri neredeyse bir asırdır dinlemekte olan dünya, tam aksine böyle bir katliamın yapıldığına inanmıştır.”21 9. Türkiye’nin Büyük Yanlışı: Ermenistan Açılımı Türkiye’nin son yıllardaki en büyük diplomatik hatalarından biri de Erme- nistan Açılımı olmuştur. Açılım sonuç vermemiştir. Ancak Azerbaycan ile iliş- kilerin gerilmesine neden olmuştur. Azerbaycan’da Türkiye’ye yönelik güveni, itimadı sarsmıştır. Telafisi çok güç bir hasar bırakmıştır. Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 10 Ekim 2009’da İsviçre’de imzalanan protokol- lerin kabulünün mümkün olmadığını, protokollerin TBMM Genel Kurulu’na gelmeleri halinde onaylanmayacaklarını bildiği halde, protokolleri imzalamış- tır. Bu da Ermenistan’ın eline koz vermiştir. Erivan, Türkiye’yi attığı imzanın arkasında durmamakla, sözünü tutmamakla, protokolleri TBMM’den geçir- memekle suçlamaya başlamıştır. Protokollerin imza töreni sırasında yaşanan kriz ve protokol için yapılacak imza töreninin 3 saat geç başlaması da hükü- meti sıkıştırmıştır. Bakanların konuşma metinlerinin içeriği nedeniyle başlayan kriz, Erme- nistan Dışişleri Bakanı Nalbantyan’ın, protokollerle Dağlık Karabağ mesele- si arasında bağlantı kurulamayacağını vurgulamasıyla şiddetlenmiştir. Nal- bantyan, protokollerin her iki ülke tarafından ön koşulsuz imzalanacağını be- lirtmiştir. Dışişleri Bakanı Davutoğlu ise protokollerin Dağlık Karabağ sorunu çözüldükten sonra hayata geçirileceği yönünde mesaj vermiştir. Geçmişte ya- şananların tarihçiler tarafından araştırılması gerektiğini söylemiştir. Bunun üzerine Ermenistan, soykırım iddialarına dikkat çekince, imza işi kilitlenmiş- tir. Devreye ABD Dışişleri Bakanı Clinton girmiş, Ermeni meslektaşını ikna ederek sorunu çözmüştür. Rusya’da Ermenistan’a imza atması yönünde bas- kı yapmıştır. Ayrıca İsviçre ve Fransa dışişleri bakanları da devreye girmiştir. İsviçre’de Türkiye’ye baskı yapmıştır. Sonuçta Türkiye ve Ermenistan dışişleri bakanları konuşma yapmaktan vazgeçmiş, kriz de bu şekilde aşılmıştır. AB Dış Politika ve Güvenlik Komiseri Solana ile AB Bakanlar Komitesi adına Slo- venya Dışişleri Bakanı da imza töreninde hazır bulunmuştur. Protokoller her iki ülkede de tepki çekince gerek Ermenistan Cumhurbaş- kanı Sarkisyan, gerekse Başbakan Erdoğan kendi kamuoylarına mesaj ver- mişlerdir. Sarkisyan, “Türkiye ile diyalog ayrı, Karabağ sorunu ayrı” derken, Türkiye Karabağ meselesini masaya getirirse, görüşmelere katılmayacaklarını

21 Gülseren S. Aytaş, Ermeni Talepleri ve Türkiye’nin Hakları, İstanbul Barosu Yayınları, İstanbul, 2010, s. 157.

75

226_Baris_Doster.indd 15 16.02.2017 09:23:47 16 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

söylemiştir. Sözde soykırım iddialarından vazgeçmelerinin de söz konusu ol- madığını belirtmiştir. Başbakan Erdoğan ise Ermenistan ile imzalanan pro- tokollerin TBMM onayı olmadan geçerli olmayacağını vurgulamıştır. 14 Ekim 2009’da, yani protokollerin imzasından 4 gün sonra, Bursa’da oynanan Tür- kiye-Ermenistan milli maçı öncesinde gerginlik yaşanmış, Azerbaycan bay- rakları stadyuma alınmamıştır. Milli maça gelen Ermenistan devlet adam- larını taşıyan uçakta, Ağrı Dağı’nın milli simge olarak yer aldığı da dikkat çekmiştir. Erivan’daki rövanş maçında ise Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün protokol tribününde birkaç koltuk arkasında, Türk diplomatlarını şehit eden Asala teröristlerinin maçı izlediği basına yansımıştır. Sonuçta tüm bu geliş- meler, “komşularla sıfır sorun” diyen Türkiye’nin en yakın komşusu Azerbay- can’la ilişkileri germiştir. Ermenistan açılımı, Türkiye’nin değil Ermenistan’ın gereksinimlerinin ve batı emperyalizminin baskılarının ürünüdür. Ermeni diasporası, açılıma biraz dirense de, Ermenilerin önemli bölümünün Ermenistan dışında olması, Eri- van’ı arayışlara yöneltmiştir. Zira çok sayıda Ermeni’nin Rusya’da, ABD’de, Avrupa’da, Türkiye’de kaçak işçi olarak çalıştığı bilinmektedir. Ermenistan’ın ekonomik durumu çok zayıftır. Göreli olarak daha zengin Ermenilerden olu- şan diasporanın, ülke dışında savunduğu ırkçı, şoven, uzlaşmaz, militan, kışkırtıcı politikalar, manevi, tarihi, kültürel, duygusal tatmini öne çıkarsa da, Ermenistan’ın yalnızlığını gidermemektedir. Diaspora, Batılı emperyalist merkezlerin kullanımına açıktır. Türkiye ile uzlaşmaya kapalıdır. Diaspora Ermenilerinin parasal güçleri ve vatanlarına yaptıkları yardımlar, Ermenis- tan’daki politikacıları, karar alıcıları etkilemektedir. Bu şartlar altında açılım konusunda ilk adım Erivan’dan değil, ABD’in baskısıyla Ankara’dan gelmiştir. Bu da Ermenistan’ın diplomasi hanesine artı olarak yazılmıştır. Türkiye ise köklü devlet politikasından ödün vermiş, geri adım atmış, Ermeni tezlerini muhatap almıştır. Hükümetin, protokollerin imzası sürecinde kamuoyunun desteğini alamaması, protokoller öncesinde müzakerelerin kamuoyundan giz- li yapılması, Türkiye’nin diplomasi masasında elini zayıflatmıştır. Türkiye’de bu süreçte kamuoyu, açılım için hazırlanmıştır. Ermeni tez- lerini destekleyen yayınlarda ve aydınlarda büyük artış görülmüştür. Sözde soykırım nedeniyle açılan ve kamuoyunda hayli ses getiren “özür diliyoruz. com” adlı internet sitesi faaliyete geçmiştir. Türk Tarih Kurumu Başkanı olan ve Ermeni meselesi konusundaki uzmanlığıyla bilinen Prof. Dr. Yusuf Ha- laçoğlu görevden alınmıştır. Milli Mücadele’ye yönelik, Atatürk ve Cumhuri- yet’e karşı iktidar ve ona yakın çevrelerden gelen sistemli saldırılar, Kemalist, ulusalcı, milliyetçi, Türkçü gelenekten aydınların, bilim insanlarının, gaze- tecilerin, yazarların Ergenekon sürecinde tertip davalarla, sahte belgelerle, hukuk katledilerek hapse atılması, yine bu dönemde yaşanmıştır. Sonuçta Türkiye, Ermenistan açılımı ile hiçbir kazanım elde etmemiştir. Açılım sonra- sında Ermenistan iddialarından vazgeçmemiştir. Dağlık Karabağ’daki işgalini sonlandırmamıştır. Ermeni diasporasının ülke yönetimindeki etkisi azalma- mıştır. Kısacası, Ahmet Davutoğlu’nun ünlü “komşularla sıfır sorun” politikası

76

226_Baris_Doster.indd 16 16.02.2017 09:23:47 BARIŞ DOSTER / SÖZDE SOYKIRIM İDDİALARI, EMPERYALİZM VE TÜRKİYE 17

işe yaramamıştır. Anadolu deyimiyle, Türkiye’nin attığı taş ürküttüğü kuşa değmemiştir. 10. Ermenistan Açılımı ve ABD’nin Hesapları Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin gelişmesini en çok isteyen güçlerin başında gelen ABD, Ermenistan açılımı sayesinde, Erivan üzerinde- ki Rus etkisini azaltmayı da hedeflemiştir. Çünkü Ermenistan’ın, ABD’nin o dönem hedefinde olan İran’la, 2008’de Rusya’yla savaşan ve yenilen Gürcis- tan’la ve Türkiye’yle sınırı vardır. Ermenistan üzerinde büyük nüfuzu olan Rusya’dan başka, İran’ın da nüfuzu söz konusudur. ABD’nin, Türkiye’yi Er- menistan açılımı yapmaya zorlayarak, Türkiye üzerinden yaptığı hesabı gören Rusya’da, karşı hamle yaparak, Azerbaycan’la ilişkilerini daha da geliştirmeye yönelmiştir. Öte yandan Rusya; Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerde inisiyatifin ABD’nin eline geçmesini önlemek için, kendisi de iki ülkeara- sındaki protokollerin imza törenine katılmış, inisiyatif almıştır. Bu yolla hem Ermenistan yönetimi üzerinde ABD’nin etkisini azaltmayı, hem de ABD’nin güdümünde olan Gürcistan’ı daha da çevrelemeyi hesaplamıştır. ABD şunu görmüştür: Türkiye ile sınırını açmak Ermenistan’ı ekonomik olarak rahatlatır. Ama Türkiye için çok anlamlı, büyük bir getirisi olmaz Er- menistan pazarının. Dahası Azerbaycan ile Türkiye ilişkilerini gerginleştirir. Bu da sadece siyasi olarak değil, iktisadi olarak da Türkiye’ye olumsuz yansır. Türkiye’nin Türk dünyasındaki itibarını da zedeler. Türkiye, Ermenistan sını- rını, Dağlık Karabağ’ın işgali nedeniyle kapatmıştır. Ermenistan, 23 Ağustos 1990 tarihinde, Türkiye’nin soykırımı tanıması şartını anayasa hükmü hali- ne getirdiği zaman bile sınırı kapatmayan Türkiye, Dağlık Karabağ’ın işgali sonrasında sınırını kapatarak, Azerbaycan’a verdiği önemi göstermiştir. Sınırı kapatma gerekçesi ortada durduğu halde, hiçbir ödün koparmadan, Ermenis- tan’a hiçbir konuda geri adım attırmadan Türkiye’nin protokolleri imzalama- sı, Türkiye açısından çok yanlış olmuştur. Türkiye’nin, protokollerin imzası öncesinde, Ermenistan’la yapılan gizli müzakerelerde İsviçre’nin ev sahipliğini kabul etmesi de yanlıştır. Çünkü her şeyden önce İsviçre, sözde soykırım iddialarını tanımış, soykırım iddialarının inkârını suç saymış bir ülkedir. Sözde soykırım iddialarını reddettiği için Türk Tarih Kurumu’nun eski başkanı, MHP Milletvekili Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu ve Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, İsviçre mahkemelerinde yar- gılanmıştır. Bu nedenle İsviçre’nin ev sahipliğini kabul etmek, Ermenistan’la yapılan müzakerelerde masaya psikolojik olarak zayıf oturmak, maça mağlup başlamak demektir. Dahası, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde görülen Perinçek-İsviçre Davası’nda mahkeme, konunun tarihçilere bırakılması ge- rektiğini, Ermeni iddialarının reddinin düşünce ve ifade hürriyetine aykırı ol- duğunu hükme bağlamasına rağmen, batılı ülkelerin tutumu değişmemiştir. Misal; Fransa, hem Fransa Anayasa Mahkemesi’nin, hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına karşın, bu konuyu sürekli olarak siyaset malzemesi yapmayı, Ermeni iddialarının inkârına ceza verecek adımlar atma- yı gündemde tutmayı sürdürmektedir.

77

226_Baris_Doster.indd 17 16.02.2017 09:23:47 18 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Türkiye’nin Ermenistan’la imzaladığı protokoller, Türkiye-Azerbaycan iliş- kilerine büyük zarar vermiştir. Azerbaycan’daki Türkiye sevgisi, Türk algısı büyük yara almıştır. Bursa’da oynanan Türkiye-Ermenistan milli maçında stadyuma Azerbaycan bayraklarının alınmaması da, büyük üzüntü yaratmış- tır. Ermenistan’la müzakereler sürerken, Türkiye’nin Azerbaycan’ı gelişmeler- le ilgili bilgilendirmemesi, Azerbaycan’ın müzakereleri Rusya’dan öğrenmesi de, Türkiye’ye yönelik güveni sarsmıştır. Oysa Azerbaycan, KKTC’den sonra Türkiye’yle ilişkileri en güçlü devlettir. Sözde soykırım iddiaları konusunda da, Ermenistan’la yaşadığı sorun nedeniyle, Türkiye’den sonra en duyarlı ül- kedir. Bu nedenle dış politikada, hele de sözde soykırım iddialarıyla mücade- lede, Azerbaycan’ın desteğini almak çok önemlidir. Yurt dışında da Türklere bu konuda en büyük katkı, Azerbaycanlı kardeşlerinden gelmektedir. 11. Türkiye’nin Göremediği Gerçekler ve Yetersiz Adımları TBMM, 3 Aralık 1920’de Ermenistan’la Gümrü Antlaşması’nı, 16 Mart 1921’de Sovyetler Birliği’yle Moskova Antlaşması’nı, 13 Ekim 1921’de de üç Kafkas Cumhuriyeti’yle (Ermenistan, Gürcistan, Azerbaycan) Kars Antlaşma- sı’nı imzalamıştır. Türkiye açısından sınır meselesi bu antlaşmalarla çözül- müştür. Ama Ermenistan Anayasa Mahkemesi, ilki Kızıl Ordu işgali nedeniyle Ermenistan tarafından imzalanmayan, son ikisi imzalanmış olan antlaşma- ları görmezden gelmiştir. Ermenistan, 23 Ağustos 1990 tarihli Bağımsızlık Bildirisi’nde de, anayasasında da soykırıma vurgu yapmıştır. Dolayısıyla, imzaladığı protokollerin ne bağımsızlık bildirisi, ne anayasaya aykırı olarak yorumlanamayacağını ve uygulanamayacağını baştan belirtmiştir. Fakat pro- tokollerle Türkiye’den hem Ermenistan sınırını açmasını hem diplomatik ilişki kurmasını beklemiştir. Türkiye ise 1921 tarihli Moskova ve yine 1921 tarihli Kars antlaşmalarının teyidini, soykırım iddialarının ön yargısız biçimde tarihçiler tarafından araş- tırılmasını ve Dağlık Karabağ’ın işgalinin sonlandırılmasını beklemiştir. Yani tarafların beklentileri çok büyük farklar içermiştir. Sonuçta Ermenistan, poli- tikacılara söyletmediğini anayasa mahkemesine söyletip, Türkiye’yle ilişkiler- de normalleşme yönünde adım atmayacağını ortaya koymuştur. Buna karşın ABD ve AB, protokollerin hemen, öncelikle ve özellikle de Türkiye tarafından onaylanması için baskı yapmıştır. Türkiye’nin sözde soykırım iddialarını ka- bul etmesi, Ermenistan sınırını açması istenmiştir. Ama Türkiye’ye baskı ya- pan ABD ve AB, Ermenistan’a şehit ettiği Türk diplomatlar nedeniyle, Hocalı soykırımı nedeniyle, Dağlık Karabağ’daki işgali nedeniyle baskı yapmamıştır. Oysa Türkiye, Ermenistan’ı bağımsızlığından kısa süre sonra tanımıştır. Dağ- lık Karabağ’ın işgalinin ardından da sınırı kapatarak, diplomatik ilişkilerini kesmiştir. Dış politika iç politikadan ayrı ele alınamayacağından, sadece resmi kanal- lar eliyle değil, yurttaşların geliştirdiği inisiyatiflerle de, demokratik kitle ör- gütleri eliyle de kamuoyu oluşturmak gerekir. Halkın bu konuda uyarılması, bilgi ve bilinç düzeyinin yükseltilmesi, ortak bir hedefe kilitlenmesi, milli bir davada seferber edilmesi için, devlet aygıtının ve bilim kurumlarının dışında,

78

226_Baris_Doster.indd 18 16.02.2017 09:23:47 BARIŞ DOSTER / SÖZDE SOYKIRIM İDDİALARI, EMPERYALİZM VE TÜRKİYE 19

yurttaşların kurup örgütlediği yapılara da ihtiyaç vardır. Ne yazık ki, Türki- ye’de Talat Paşa Komitesi dışında öne çıkmış, duyarlılık yaratmış, kamuo- yuna malolmuş bir oluşum yoktur. 2005 yılında çalışmalarına başlayan ve yürütme kurulu başkanlığını KKTC kurucu cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın (1924-2012) yaptığı komite, “Ermeni soykırımı uluslararası bir yalandır” görü- şü doğrultusunda faaliyetlerini sürdürmektedir. Türkçe, İngilizce, Almanca kitaplar, broşürler basmış, belgeseller çekmiştir. Türkiye içinde ve dışında çok sayıda panel, konferans, açık oturum, kapalı salon toplantısı düzenlemiş, basın açıklaması yapmış, gösteriler, kitlesel eylemler gerçekleştirmiştir.22 Türkiye’nin, ABD Temsilciler Meclisi’nin aldığı karar sonrasında, bu ülke- nin yaptığı Kızılderili soykırımını hatırlatması, Fransız Senatosu’ndan geçen kararın ardından, İkinci Dünya Savaşı’nda işgal altındaki Fransa’da Vichy hükümetinin yaklaşık 80 bin Yahudi’yi yük vagonlarıyla Almanya’ya gönder- diğini anımsatması, Fransa’nın Cezayir’de yaptığı soykırımı gündeme getirme- si, yanlış değil ama yararsız adımlardır. Çünkü böyle bir tutum, “Biz soykırım yaptık ama siz de geçmişte yaptınız. Bu nedenle bizi eleştirmeye hakkınız yok.” şeklinde yorumlanabilmektedir. Kaldı ki, Türkiye’nin Fransa’nın Cezayir’de yaptığı soykırımı gündeme getirmesinden sonra Cezayir, Türkiye’ye yaptığı açıklamada, kendisinin bağımsız bir devlet olduğunu, gerekirse kendisini savunabileceğini, Türkiye’nin Fransa ile yaşadığı bu soruna Cezayir’i karış- tırmaması gerektiğini belirtmiştir. Dahası, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’de Cezayir’in bağımsızlığı oylanırken, çekimser oy kullandığını anımsatmıştır. Türkiye, sorunun hukukla değil, diplomasiyle ve uluslararası siyasi kon- jonktürün kullanılmasıyla çözülebileceğini görmemiştir. Yıllar boyunca, haklı olduğu halde, konuyu ciddiye almamakla, üzerine gitmemekle ne büyük bir hata yaptığını henüz fark etmemiştir. Yıllarca süren Asala terör örgütünün eylemleri bile, Türkiye’nin gereken önlemleri almasını sağlamamıştır. Batılı diplomatlar arasında yaygın olan “Türkler duygusaldır. Çabuk tepki verir, ba- ğırır, çağırır sonra da hiçbir şey yapmazlar, unuturlar” düşüncesini haklı çı- karmıştır. Örneğin Türkiye, Fransa, 2009 yılında NATO’nun askeri kanadına geri dönerken, Fransa’ya hiçbir şart koşmadan, koşul öne sürmeden, hiçbir ödün koparmadan, Fransa’nın dönüşü için oy vermiştir. Fransa Türkiye’nin bu tutumundan cesaret alıp, soykırım iddialarını daha fazla gündeme getir- miş, işi soykırımın inkârını suç saymaya kadar vardırmıştır. Artık herkes “komşularla sıfır sorun” politikasının fiyaskoyla sonuçlandı- ğını görmüştür. Hesapsız şekilde bölgesel güç olmaya çalışan, daha bölgesel güç olmadan küresel aktör olduğunu dillendiren fazla hevesli, fazla aceleci, ekonomi politik açıdan fazla hazırlıksız olan Türkiye, sadece şüphe yaratma- mış, daha vahimi gerçekte varolan gücünün de abartılı olup olmadığının tar- tışılmasına neden olmuştur. Büyük laflar edip altını dolduramamak, büyük hayaller peşinde koşup gerçeklerden oluşan duvara çarpmak, Türkiye’ye iti- bar kaybettirmiştir. “Komşularla sıfır sorun” politikasının, Ermenistan açılı- mının devamı gelmemiştir, maalesef Azerbaycan’la ilişkiler gerilmiştir.

22 Talat Paşa Komitesi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz: www.talatpasakomitesi.org

79

226_Baris_Doster.indd 19 16.02.2017 09:23:47 20 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Türkiye gerçekleri görememiştir. Muhatabının Ermenistan değil, geçmiş- te olduğu gibi günümüzde de Ermenistan’ı kullanan emperyalizm olduğunu kavramamıştır. Konunun tarih meselesi değil, siyaset meselesi olduğunu an- lamamıştır. İddiaların sürekli gündemde tutulmasının amacının tarihsel ger- çekleri açığa çıkarmak, tarihimizle yüzleşmek, geçmişimizle barışmak değil, AB’nin eski temsilcisi Karen Fogg’un e-postalarında yazdığı gibi “Türk tarihi- nin hakkından gelmek” olduğunu fark edememiştir. İşin Kurtuluş Savaşı’na, Cumhuriyet Devrimi’ne, Atatürk’e uzanacağını, Cumhuriyet’in “etnik soykırım yaparak kurulduğunun” öne sürüleceğini, Atatürk’ün “soykırım suçlusu ola- rak” ilan edileceğini anlamamıştır. Türkiye bu sorunu, sert mizacıyla bilinen Cemal Paşa’ya, Ermenilere yaptığı yardımlardan ötürü Ermeni Patriği’nin ni- şan vermesine ilişkin belgeler açıklayarak çözemez. Sorun siyasi bir sorun- dur. Adı o gün de, bugün de aynıdır: Türkiye’nin emperyalizmle mücadelesi. Sonuç Emperyalist merkezler, Ermenilerin 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı’yla sa- vaşan güçlerin yanında saf tuttuklarını, mensubu oldukları ülkeye karşı is- yan edip, işgalcilerle işbirliği yaptıklarını ve sonuçta savaşı kaybettiklerini hiç ağızlarına almazlar. Bu süreçte katledilen yarım milyonu aşkın Türkü an- mazlar. Çünkü bu kapışmada ölen Ermenilerin ve Türklerin emperyalizmin gözünde değeri yoktur. Anadolu’ya nasıl baktıkları, insan hakları kavramına nasıl yaklaştıkları, dün de bugün de Afrika’da, Asya’da, Ortadoğu’da yaptık- ları katliamlardan bellidir. 1. Dünya Savaşı’nda emperyalizm, iki halk arasına kama sokmuş, Ermeni ayrılıkçılarını kışkırtmış, kullanmış, sonra da yüz üstü bırakmıştır. Dün olduğu gibi bugün de Ermenileri düşündüğü yoktur. Günü- müzde de niyeti, o gün göremediği hesabı görmek, Atatürk’ün öncülüğünde Milli Mücadele ile tarihe gömülen Sevr’i yeniden masaya getirmektir. Doğru teşhis, isabetli tedavi için şarttır. Türkiye meseleye bir geçmiş me- selesi olarak değil, gelecek meselesi olarak bakmalı, beka sorunu olarak ele almalıdır. Siyasal duruşu ne olursa olsun herkes olaya böyle yaklaşmalıdır. ABD’de alınan bir kararda “soykırım yapıldı” denilen tarihin 1915’ten başlayıp 1923’e kadar getirilmesi, asıl niyeti ortaya koymuştur. Zamanında tepki veril- memesinin, hep Türkiye’den iyi niyet adımı ve ödün beklenmesinin sonucu- dur bu. Mesele aynen Kıbrıs gibi ulusal bir davadır. Çanakkale’yi savunurken, Cumhuriyeti kurarken birleşen; devletleşirken milletleşen, milletleşirken dev- letleşen bir ulus; yeniden bir araya gelmeyi, birlikte durmayı hatırlamak zo- rundadır. ABD’de alınan ve aslında Lozan aleyhine olan bir kararda, “Türkiye eğer Ermeni soykırımı nedeniyle cezalandırılmazsa, gelecekte yeni soykırımlar yapması engellenemez.” denilmektedir. Yani Türkiye adeta tehdit edilmekte, Türkiye’nin gelecekte bir “Kürt soykırımı” ile suçlanarak kısmen işgal edilme- sinin siyasal, psikolojik, hukuki, diplomatik, askeri alt yapısı hazırlanmakta- dır. “Türk topraklarından Rum, Ermeni, Pontus, Kürt, Süryani devletçiklerinin çıkarılması için hazırlık yapılıyor.” diyenlere paranoyak gözüyle bakanlar, Fi- listin topraklarında İsrail Devleti’nin nasıl kurulduğunu öğrenmelidir.

80

226_Baris_Doster.indd 20 16.02.2017 09:23:47 BARIŞ DOSTER / SÖZDE SOYKIRIM İDDİALARI, EMPERYALİZM VE TÜRKİYE 21

Türkiye, sözde soykırım iddialarıyla mücadelede şimdiye dek aldığı tutu- mu değiştirmelidir. Savunmada kalan, edilgen, ABD ve AB başta olmak üzere Batılı merkezlerden yardım isteyen politikaları terk etmeli, aktif davranmalı- dır. Ermenistan’a karşı ekonomik gücünü devreye sokmalıdır. Batıda kamu- oyu oluşturmak için yurt dışındaki Türkleri seferber etmelidir. Yaygın, güçlü, etkili yayın çalışmaları yapmalıdır. Tüm bunların yanında lobiciliği, tanıtımı, reklamı, halkla ilişkileri devreye sokmalıdır. Türkiye, siyasi ve diplomatik açıdan Ermenistan’a ödün vermek yerine, dip- lomasinin tüm araçlarını kullanarak bu ülkeyi Türkiye’yle iyi geçinmeye zorla- malıdır. Aksi halde sadece siyasi olarak değil, iktisadi açıdan da kaybedeceğini Ermenistan’a hissettirmelidir. En önemlisi de, sözde soykırım iddialarının ar- kasındaki asıl gücün Ermenistan değil, Batılı emperyalist devletler olduğunu görmelidir. Sorunun bir tarih ve arşiv sorunu değil, siyaset sorunu olduğunu kavramalıdır. Meselenin taraflarının Türkiye ile Ermenistan ve Ermeni diaspo- rası değil, Türkiye ve emperyalist merkezler olduğunu anlamalıdır. Konunun sık sık gündeme getirilmesinin amacının da tarihsel gerçekleri saptamak değil, Türkiye’yi yalnızlaştırmak, zayıflatmak, Türk halkında moral bozukluğu yara- tıp, her alanda tek taraflı ödün vermeye zorlamak olduğunu bilmelidir. Türkiye, sözde soykırım iddialarıyla ilgili olarak, hem kendi arşivlerini hem de dünyada ulaşabildiği diğer arşivleri tarayarak, gerçekleri Türkçe, Ermeni- ce, İngilizce, Fransızca, Almanca, Rusça, İspanyolca, Arapça, Çince, Japonca yayınlamalıdır. Bunu da hem basılı olarak hem sanal ortamda yapmalıdır. Bu konuda ulusal ve uluslararası bilimsel etkinliklere kaynak ayırmalı, dünya arşivlerine Türk araştırmacıları yollarken, yabancı bilim insanlarını da Türki- ye’deki arşivlere, burs vererek davet etmelidir. Bu çabalar filmlerle, belgesel- lerle, radyo programlarıyla, sosyal medya kullanılarak desteklenmelidir. Dışişleri Bakanlığı; üniversiteler, araştırma merkezleri, düşünce kuruluş- ları ve özellikle de Türk Tarih Kurumu ile işbirliği yaparak, bu konuda daha etkili çalışmalıdır. Gerekirse yurt dışındaki teşkilatlarında bu konuyla ilgili özel birimler kurmalıdır. Bu birimlerde görev alan ve konu hakkında uzmanlığı olan çalışanlarını, bulundukları ülkenin politikacılarını, lobi şirketlerini, diplomatla- rını, öğretim üyelerini, gazetecilerini, aydınlarını, sivil toplum kuruluşlarını, iş adamlarını, din adamlarını, kanaat önderlerini doğru bilgilendirip, etkilemekle görevlendirmelidir. Dışişleri Bakanlığı’nın bu faaliyetleri, öncelikle ve özellikle, sözde soykırımı parlamentolarında kabul etmiş ülkelerden başlamalıdır. Türk Tarih Kurumu Ermeni Masası’nın, Ermeni Araştırmaları Enstitü- sü’nün (ERAREN) yanına yenileri eklenmelidir. Üniversiteler, enstitüler, araş- tırma kuruluşları sözde soykırım iddiaları üzerinde özel olarak çalışan birim- ler kurmalı, mevcutları geliştirmelidir. Bu birimler arasında mutlaka eşgü- düm sağlanmalı, birbirlerinden kopuk çalışmalarının, etkinlik ve yayınlarında tekrara düşmelerinin önüne geçilmelidir. Çok iyi Ermenice bilen, Ermenistan konusunda uzman, bu ülkeyi tarihi, siyaseti, dili, dini, kültürü, insan ve top- lum yapısı, coğrafyası, askeri gücü vb. her açıdan tanıyan uzmanlar yetişti- rilmelidir.

81

226_Baris_Doster.indd 21 16.02.2017 09:23:47 22 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Sözde soykırım iddialarını kabul eden ülkelere, Türkiye yumuşak gücüy- le yanıt vermelidir. Bu ülkelerin şirketlerini ihalelerden dışlamalıdır. Dahası bu ülkelere, sözde soykırım konusunda aldıkları kararın, Ermenistan’ı bölgede diplomatik düzlemde daha da yalnızlaştırdığını, bölgenin zenginliklerinden ya- rarlanmasını engellediğini, sınır ticaretinde geriye düşürdüğünü, dünyaya açıl- masını zorlaştırdığını anımsatmalıdır. Türkiye, sözde soykırım iddialarıyla mü- cadele ederken, konuya özel bir duyarlılığı olan Azerbaycan başta olmak üzere, Türk dünyasının, İslam aleminin tam desteğini almalıdır. 3. Dünya ülkelerine, Ortadoğu halklarına, Batı emperyalizminin hedefindeki devletlere, Batılı sö- mürgecilerin tarihte ve günümüzde Ermenistan’ı kullandıklarını anlatmalıdır. Kaynaklar AKSU, Şener: “Ermeni Sorunu Kimlerin Sorunu”, Ermeni Sorunu Rehberi, Ko- caeli Üniversitesi Yayınları, Kocaeli, 2001. ALPASLAN, Teoman: Kapitülasyonların İntikamı, Kum Saati Yayınları, İstan- bul, 2007. ATAÖV, Türkkaya: “Soykırım mı Değil mi?”, Tarihte Türkler - Ermeniler ve Ger- çekler Sempozyumu Bildirileri, Bodrum Belediyesi Yayınları, Bodrum, 2005. AYTAŞ, Gülseren S.: Ermeni Talepleri ve Türkiye’nin Hakları, İstanbul Barosu Yayınları, İstanbul, 2010. ÇEKİÇ, Orhan: “Ermeni Sorununun Tarihsel Gelişimi”, Tarihte Türkler-Erme- niler ve Gerçekler Sempozyumu Bildirileri, Bodrum Belediyesi Yayınları, Bodrum, 2005. GÜREL, Ahmet: Yabancı Kaynaklarda Türk-Ermeni İlişkileri (1071-2006), Umay Yayınları, İzmir, 2006. GÜRÜN, Kamuran: Ermeni Dosyası, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2005. İLTER, Erdal: Ermeni Kilisesi ve Terör, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları, Ankara, 1996. KANTARCI, Şenol: “Tarihi Boyutuyla Ermeni Sorunu”, www.ermenisorunu.gen.tr KARACAKAYA, Recep: Türk Kamuoyu ve Ermeni Meselesi (1908-1923), Toplum- sal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, 2005. McCARTHY, Justin: Ölüm ve Sürgün, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 1995. ÖYMEN, Onur: Ermeni İddiaları ve Tarihi Gerçekler, (İstanbul Barosu’nca Dü- zenlenen Panel Notları), İstanbul Barosu Yayınları, İstanbul, 2009. PERİNÇEK, Doğu: “Sovyet Belgeleriyle Emperyalizm ve Ermeni Sorunu”, Tarih- ten Güncelliğe Ermeni Sorunu, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2001. ______: Ermeni Sorununda Strateji ve Siyaset, Kaynak Yayınları, İs- tanbul, 2006. SONYEL, Salahi: Minorities and The Destruction of The Ottoman Empire, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1993. ŞİMŞİR, Bilal N.: Ermeni Meselesi 1774-2005, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2005. TURAL, Sadık: Ermeni Meselesine Dair, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Ya- yınları, Ankara, 2001. “Türkiye Cumhuriyeti ve Ermenistan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlıkları Ile İs- viçre Federal Dışişleri Bakanlığı’nın Ortak Açıklaması”, http://www.mfa.gov.tr/ no_-56_-22-nisan-2009_-turkiye-ermenistan-iliskileri-hk_.tr.mfa YAŞIN, Gözde Kılıç: “Ermeni İddialarını Kabul Eden Ülkeler”, http:// www.21yyte.org/tr/arastirma/balkanlar-ve-kibris-arastirmalari-merke- zi/2014/05/01/7571/ermeni-iddialarini-kabul-eden-ulkeler, 01.05.2014.

82

226_Baris_Doster.indd 22 16.02.2017 09:23:47 ARAZ ASLANLI / KARABAĞ SORUNUNUN HUKUKİ BOYUTU 1

Türk Dünyası Araştırmaları Sayı: 226 Şubat 2017

KARABAĞ SORUNUNUN HUKUKİ BOYUTU

Araz ASLANLI*

Öz

Karabağ sorunu üzerine yapılan çalışmaların çok az bir kısmı sorunun hukuki boyutuna ilişkin olmuştur. Bunun temel nedenlerinden birisi sorunun daha çok bir tarih sorunu olarak görülmesi, bunun dışındaki çalışmalarda ise genellikle sadece güncel gelişmelere yoğunlaşılmış olmasıdır. Halbuki niteliği ve çözüm süreci itibariyle Karabağ sorununun güvenlik ve uluslararası hukuk boyutları daha çok ön plana çıkmaktadır. Tarihi belgelerin yanı sıra SSCB’nin dağılmasından sonra Ermenistan Azerbaycan topraklarını işgal edince BM Güvenlik Konseyi tarafından 1993 yılında alınan 822, 853, 874 ve 884 sayılı kararlar, ayrıca AK PM’nin aldığı 25 Ocak 2005 tarihli karar, BM Genel Kurulu’nun 14 Mart 2008’de kabul ettiği karar, AB, İİT ve diğer uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından alınan ka- rarlar Karabağ sorununun hukuki temellerini oluşturmaktadır. Bu kararların tamamına yakınında Azerbaycan topraklarının işgal edildiği, Ermenistan’ın sorunun tarafı olduğu ve Ermenistan askerlerinin Azerbaycan topraklarında bulunduğu, önemli bir kısmında ise direkt olarak Ermenistan’ın işgalci bir dev- let olduğu ifade edilmektedir. Yani sorunun asıl niteliği Ermenistan’ın Azerbay- can topraklarını işgal etmesidir. Bu çalışmada sorunun hukuki boyutu üzerinde ayrıntılı bir biçimde du- rulacak ve sonda Azerbaycan meşru müdafaa hakkı üzerinde değerlendirme yapılacaktır. Anahtar kelimeler: Azerbaycan, Ermenistan, Karabağ Sorunu, BM Gü- venlik Konseyi.

Legal Aspects Of Karabakh Question Abstract A small number of studies on the Karabakh conflict have been related to the legal dimension of the problem. One of the main reasons for this is the fact that the problem is seen as a history problem more often, whereas in the other studies it is mostly concentrated only on recent developments. However, due

* Azerbaycan Devlet İktisat Üniversitesi Türk Dünyası İşletme Fakültesi İktisat ve İşletme Bölümü.

83

226_Araz_Aslanli.indd 1 16.02.2017 09:16:56 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

to the quality and solution process, the security and international legal aspects of the Karabakh conflict are more prevalent. Historical documents as well as resolutions 822, 853, 874 and 884 taken by the UN Security Council in 1993 when Armenia occupied Azerbaijani terri- tories after the dissolution of the USSR, as well as the decision of the EC PM on January 25, 2005, Decisions adopted in 2008, decisions taken by the EU, OIC and other international institutions and institutions constitute the legal basis for the Karabakh conflict. It is stated that all of these resolutions are near Azerbaijani territories occupied, that Armenia is the problem, Armenian soldiers are in Azerbaijani territory, and Armenia is an occupying state in Ar- menia. In other words, the real quality of the problem is that Armenia occupied Azerbaijani lands. In this study, the legal aspect of the problem will be elaborated in detail, and the right to self-defence of Azerbaijan will be evaluated at the end. Keywords: Azerbaijan, Armenia, Karabakh Question, United Nations Se- curity Council.

Giriş (Hukuki Boyuta Tarihsel Bakış) Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgali sorunu (kısa ve yaygın ismiyle Karabağ sorunu) üzerine çok sayıda çalışma yapılsa da bu çalışmaların az bir kısmı sorunun hukuki boyutuna ilişkin olmuştur. Bunun temel nedenlerinden birisi sorunun daha çok bir tarih sorunu ya da tarihi bir sorun olarak görülmesi, bunun dışındaki çalışmalarda ise genellikle sadece güncel gelişmelere yoğunlaşılmış olmasıdır. Hiç kuşkusuz Karabağ sorunu- nun tarihsel temellerinin bilinmesi, konunun anlaşılması açısından büyük önem taşımaktadır ve sorunun tarihi niteliği üzerine yapılmış çalışmaların önemli bir kısmı da bu açıdan çok değerlidir. Konunun güncel gelişmeler bo- yutu da aynı derecede önemlidir. Fakat günümüzdeki niteliği ve çözüm süreci itibariyle Karabağ sorununun güvenlik ve uluslararası hukuk boyutları daha çok ön plana çıkmaktadır. Üzerine sınırlı çalışmalar yapılmış olan Karabağ sorununun hukuki bo- yutu da aslında geniş bir konudur. Osmanlı, Rusya ve diğer bazı devlet arşiv- lerinde konuya ışık tutan çok sayıda belgenin yanı sıra özellikle 19. yüzyılın başlarından itibaren tarihi Karabağ bölgesine ilişkin imzalanmış olan çok sayıda anlaşma, karar ve diğer belge de sorunun hukuki niteliğinin alt yapı- sını oluşturmaktadır. Bunlardan Karabağ hanlığının bir Türk bölgesi olarak Rusya tarafından ilhakına ilişkin temel belge niteliğinde olan, 1805 yılında Karabağ Hanı İbrahim Han ile Rusya askeri birliğinin komutanı P.D. Sisi- anov arasında imzalanmış Kürekçay Antlaşması ve İbrahim Han’ın Ruslar tarafından katledilmesinden sonra 1806 tarihli İmparatorluk Kararnamesi ile Mehdi Gulu Ağa’nın Karabağ’ın yeni hanı olarak belirlenmesi bölgenin etnik yapısı ve kimliği ile ilgili sorulara cevap bulunması açısından önemli olmuştur. Konuyla ilgili Ermenistan tarafının temel iddialarından birisi olan, güya Karabağ bölgesinin 1921 yılında Stalin tarafından Azerbaycan’a verildiği id-

84

226_Araz_Aslanli.indd 2 16.02.2017 09:16:56 ARAZ ASLANLI / KARABAĞ SORUNUNUN HUKUKİ BOYUTU 3

diasının temelsiz olduğu da Sovyet arşiv belgelerine dayanılarak açıklanabil- mektedir. Şöyle ki, Güney Kafkasya’nın Bolşevik Rusya tarafından işgalinden sonra Ermenistan Sovyet yönetiminin liderleri Azerbaycan’ın Karabağ bölge- sine ilişkin iddialarını hem Moskova’ya iletmiş, hem de Rusya Komünist Bol- şevik Partisi (RK(b)P) Kafkas Bürosu’nda dile getirmiştir. Bu iddialar üzerine, önce 27 Haziran 1921’de Azerbaycan Komünist Partisi Merkezi Komitesi top- lanarak Ermeni tarafının iddialarını ret ve Karabağ bölgesinin Azerbaycan’dan koparılamayacağını ifade etmiştir. 4 Temmuz 1921’de toplanan RK(b)P Kafkas Bürosu (Kafkas cumhuriyetlerindeki komünist partilerinden oluşmaktaydı ve yedi üyesinden sadece bir tanesi Azerbaycanlı idi) Karabağ bölgesinin dağlık kısmının Ermenistan’a verilmesi gerektiği konusunda görüş bildirmiştir. Fa- kat Azerbaycan bu konuya sert tepki gösterince 5 Temmuz 1921 tarihinde, RK(b)P Merkezi Komitesi’nden temsilcilerin de katılımıyla RK(b)P Kafkas Bü- rosu yeniden toplanmıştır. Bu toplantıda, daha sonra Moskova tarafından Azerbaycan’ı yönetmek üzere atanmış olan Rus asıllı Sergey Kirov bile Kara- bağ bölgesinin dağlık kısmının da Azerbaycan’da kalması gerektiği yönünde görüş bildirmiştir. Tüm değerlendirmeler yapıldıktan sonra, Orconikidze ve Nazaretyan’ın (Gürcü ve Ermeni üyelerin) önerisiyle “Müslümanlar ve Erme- niler arasında milli barışın gerekliliği, Yukarı ve Aşağı Karabağ bölgelerinin iktisadi bağlantılarının dikkate alınmasının gerekliliği, bölgenin Azerbaycan’la olan daimi bağlantısı gibi hususlardan hareketle ‘Dağlık Karabağ’ın Azerbay- can Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti sınırları içerisinde kalmasına, bölgede bulu- nan Şuşa şehri idari merkez olmak üzere bölgeye geniş bir özerklik verilmesine” karar verilmiştir. Ermeni kaynaklarında da sıkça dile getirilen “Stalin’in Karabağ’ı Azerbay- can’a verdiğine” ilişkin iddiaların kökünden yanlış olduğu 4 ve 5 Temmuz 1921 tarihli kararların orijinallerindeki ifadelerden açıkça görülmektedir. Zira oylamalara sunulan taslaklardaki ifadelerin orijinallerine bakıldığında önce Karabağ’ın ya da onu dağlık kısmının “Ermenistan’a verilmesi”nden (Rusça orijinalinde “Naqornuyu çast Karabaxa vklyuçit v sostav Armenii”), daha sonra ise bundan vazgeçip “Azerbaycan içerisinde bırakılması”ndan (Rusça orijina- linde “Karabax ostavit v predalax Azerbaydjana”) bahsedildiği görülmektedir. Halbuki eğer bölge Ermenistan’dan alınıp Azerbaycan’a verilmiş olsaydı tam aksinin olması, “Azerbaycan’a verilmesi”nden ya da “Ermenistan’da kalma- sı”ndan bahsedilmesi gerekirdi. Fakat olayın bir de Karabağ bölgesinin dağlık kısmında özerk bölge oluş- turulmasına ilişkin boyutu bulunmaktaydı. Bu konudaki tartışmalar yaklaşık iki yıl boyunca sürmüştür. Bir sonuç alınmaması üzerine, 27-28 Haziran 1923 tarihlerinde toplanan RK(b)P Kafkas Bölge Komitesi bir ay içerisinde Karabağ bölgesinin dağlık kısmında (Ermenilerin daha yoğun yaşadıkları coğrafyada) özerk bölge oluşturulması gerektiği konusunda Azerbaycan’ı son kez uyarmış- tır. Hatta bu amaç için Azerbaycan yönetiminin başı da değiştirilmiştir. Kirov, Moskova tarafından Azerbaycan yönetiminin başı olarak atanmıştır.1 Yapılan

1 Nesib Nesibli, Azerbaycan’ın Jeopolitiği ve Petrol, Hazar Üniversitesi Neşriyatı, Bakü, 2000, s. 183.

85

226_Araz_Aslanli.indd 3 16.02.2017 09:16:56 4 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

görüşmeler sonucunda, 7 Temmuz 1923’de Azerbaycan Merkezi Yürütme Ko- mitesi, belirtilen coğrafyada Hankendi merkez olmak üzere (halbuki, 5 Tem- muz 1921 tarihli kararda Şuşa’nın merkez olacağı ifade edilmişti) Dağlık Ka- rabağ Özerk Bölgesi’nin (DKÖB) oluşturulması kararını almıştır.2 Daha sonra da Hankendi’nin ismi değiştirilerek “Ermeni devrimci” Stepan Şaumyan’ın anısına Stepanakert yapılmıştır. SSCB dağılıncaya kadar kabul edilmiş olan her iki anayasada Dağlık Ka- rabağ Özerk Bölgesi Azerbaycan’ın bir parçası olarak kalmıştır. Önce 1936 SSCB Anayasası’nın 24. maddesinde Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’nin Azerbaycan SSCB’nin sınırları içerisinde yer aldığı teyit edilmiştir.3 Bu du- rum 1977 SSCB Anayasası’nda da devam etmiştir. SSCB Anayasası’nın 87. maddesinde SSCB’de 8 özerk bölgenin mevcut olduğu ve bu listede adı geçen DKÖB’nin Azerbaycan SSCB içerisinde yer aldığı belirtilmiştir.4 Dağlık Kara- bağ Özerk Bölgesi’nin Azerbaycan SSCB sınırları içerisinde statüsünü düzen- leyen son kanun ise 16 Haziran 1981 tarihinde kabul edilmiş olan “Azerbay- can SSCB’nin Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi Hakkında Kanun” olmuştur.5 Karabağ Sorunu Uluslararası Kuruluşlarda Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki savaş, ilk günlerinden itibaren uluslararası kuruluşların dikkat merkezinde olmuştur. Özellikle, bu iki cum- huriyetin bağımsızlıklarına kavuşması ve uluslararası kuruluşlara üye olma- sına paralel olarak, sorun çeşitli kuruluşlarda ele alınmış ve konuya ilişkin çok sayıda karar alınmıştır. İlk olarak, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK),6 çerçevesinde sorunun barışçıl yollardan çözümü için çalışmalar yapılmıştır. 2 Mart 1992’de Azerbaycan ve Ermenistan Birleşmiş Milletlere (BM) üye olurken, BM iki ülke arasındaki sorunun çözümü için AGİK’e yetki verdiğini beyan etmiştir. Bu çerçevede, AGİK yetkililerinin bölgeye yaptıkları ziyaretler sonrasında, 24 Mart 1992’de Helsinki’de toplanmakta olan AGİK Dışişleri Bakanları Konseyi, bölgedeki durumu değerlendirmiş ve sonuç bildirisinin 3-11. maddelerinde sorunun çözümü için Beyaz Rusya’nın Minsk kentinde bir konferans toplan- masının kararlaştırıldığı ifade edilmiştir.7 9. maddede konferansın katılımcıla-

2 K istorii obrazovaniya Nagorno-Karabahskoy Avtonomnoy Oblasti Azerbaydjanskoy SSR: Doku- mentı i Materialı, Sovyetler Birliği Komünist Partisi yanında Marksizm-Leninizm Enstitüsü’nün Temsilciliği - Azerbaycan Komünist Partisi Merkez Komitesi yanında Marksizm-Leninizm Enstitü- sü, Bakü, Azerneşr, 1989, s. 52-53. 3 Konstitutsiya SSSR 1936 goda (1936 SSCB Anayasası), http://constitution.garant.ru/history/ ussr-rsfsr/1936/red_1936/3958676/chapter/2/#block_1200. 4 Konstitutsiya SSSR 1977 goda (1977 SSCB Anayasası), http://www.hist.msu.ru/ER/Etext/ cnst1977.htm. 5 O Nagorno-Karabahskoy Avtonomnoy Oblasti. Zakon Azerbaydjanskoy SSR ot 16 iyuna 1981 goda (Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi Hakkında. Azerbaycan SSCB’nin 16 Haziran 1981 tarihli Kanunu), Bakü, 1987. 6 1994 Budapeşte zirvesinde ismi Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) olarak değiştirilmiştir. 7 “Minsk Process”, http://www.osce.org/item/21979.html; Kararın tam metni için bakınız: “Hel- sinki Additional Meeting of the CSCE Council 24 March 1992 Summary of Conclusions”, http:// www.osce.org/documents/mcs/1992/03/4150_en.pdf.

86

226_Araz_Aslanli.indd 4 16.02.2017 09:16:56 ARAZ ASLANLI / KARABAĞ SORUNUNUN HUKUKİ BOYUTU 5

rı olarak Azerbaycan, Almanya, ABD, Ermenistan, Beyaz Rusya, İsveç, İtalya, Fransa, Rusya, Türkiye, Çek ve Slovakya Federal Cumhuriyeti (toplam 11 devlet) belirlenmiştir. BM Güvenlik Konseyi’nin 26 Mart tarihli toplantısında, soruna direk müdahale etmeme ve AGİK’in girişimini destekleme kararı alın- mıştır.8 Bu şekilde başlayan süreçte daha sonra ciddi adımlar atılamamıştır. O kadar ki, Minsk Konferansı her defasında Ermenistan’ın çeşitli talepler ileri sürmesi nedeniyle hala gerçekleştirilememiştir. Başlangıçta, bir başkanı bu- lunan AGİK (AGİT) Minsk Grubu’na sonra iki Eşbaşkan, ardından grubun etkinliğini artırmak amacıyla ABD, Rusya ve Fransa’dan olan üç Eşbaşkan atanmış, fakat yıllardır bu Eşbaşkanların sürdürdüğü çalışmalar sorunun çözüme kavuşturulması yönünde hiçbir gelişme sağlayamamıştır. Bunun yanı sıra, çeşitli AGİT Zirve Toplantıları’nda konu ele alınırken, Ermenistan, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü vurgulayan kararlar alınma- sını engellemeye çalışmıştır. Bunu en büyük örneği ise, Aralık 1996’daki AGİT Lizbon Zirvesi’nde yaşanmıştır. Ermenistan’ın, zirvenin sonuç bildirisindeki, Karabağ sorununun çözümünde sınırların değişmezliğini vurgulayan mad- deyi veto etmesi üzerine, Azerbaycan’da bu madde çıkarıldığı takdirde sonuç bildirisini veto edeceğini açıklamıştır. Fransa ve Türkiye liderlerinin arabu- luculuğu sonrasında Azerbaycan vetosundan vazgeçmiş, metin önemli ölçü- de Ermenistan’ın istediği şekilde kabul edilmiştir. Buna karşılık, zirvede 53 ülkenin ortak oyu ile AGİT Dönem Başkanı adına, sonuç bildirisi niteliğinde olmasa bile Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü vurgulayan ayrıca bir bildiri yayınlanmıştır.9 AGİT düzeyinde konuya ilişkin en önemli hukuki belgelerden birisini Er- menistan’ın işgal altında tuttuğu Azerbaycan topraklarında gerçekleştirdiği yasa dışı iskana ilişkin rapor teşkil etmektedir. Şöyle ki, Azerbaycan tarafı, ellerinde Ermenistan’ın, işgal altında tuttuğu bölgeye yaklaşık 23 bin kişiyi iskan ettiğine ilişkin bilgiler olduğunu açıklamış ve AGİT’in bunu incelemesini talep etmiştir. Konu Azerbaycan tarafından BM Genel Kurulu’nda da ısrarla gündeme getirilince AGİT Minsk Grubu Eşbaşkanlarından ve veri toplama uz- manlarından oluşan heyet 28 Ocak 2005’te Bakü’ye gelerek Azerbaycan Dış- işleri Bakanlığı yetkilileri ile görüşme gerçekleştirmiş, ardında Ermenistan’a hareket etmiş, 31 Ocak 2005 itibariyle işgal altındaki bölgelerde incelemelere başlamıştır. Heyette Minsk Grubuna Eşbaşkanlık yapan ABD, Fransa ve Rus- ya’nın yanı sıra Minsk Grubu’nda yer alan diğer ülkelerden (Almanya, İtalya, Finlandiya ve İsveç’ten) uzmanlar da yer almaktaydı. Heyet 31 Ocak - 6 Şubat tarihleri arasında Azerbaycan’ın eski Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi çevresin- deki Ermenistan tarafından işgal edilmiş 7 rayonunda gözlemler yapmıştır. İşgal altındaki Azerbaycan topraklarındaki duruma ilişkin hazırlanan rapor 2005 yılının Mart ayında AGİT’in sekreterliğine, ayrıca çatışma taraflarına su-

8 Manvel Sarkisyan, Politiçeskie Problemı Kavkaza i Armeniya. Politika Armenii v Regione (Kafkas- ların ve Ermenistan’ın Politik Sorunları. Ermenistan’ın Bölge Politikası), Erivan, Armyanskiy Tsentr Strategiçeskix i Natsionalnıx İssledovaniy, 1998, s. 59. 9 Bildirinin tam metni için bakınız: “Statement Of The Osce Chairman-In-Office”,Lisbon Document 1996, http://www.osce.org/mc/39539?download=true, s. 15.

87

226_Araz_Aslanli.indd 5 16.02.2017 09:16:56 6 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

nulmuştur. Raporda Ermenistan’ın işgal altında tuttuğu topraklarda yasadışı iskan politikaları uyguladığına ilişkin olarak Azerbaycan’ın uzun zamandır dile getirdiği endişeler doğrulanmıştır. Rapor ile 17 binin üzerinde Ermeni’nin yasadışı yollarla iskanı tespit edilmiştir. AGİT çerçevesinde 2010 yılında oluş- turulan benzer heyet de Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarında yasadışı iskanı sürdürdüğünü onaylayan rapor açıklamıştır. BM, sorunu büyük ölçüde AGİT’e devretse de, Nisan 1993 başlarında Azer- baycan’ın Kelbecer rayonunun Ermenistan tarafından işgal edilmesi üzerine BM Güvenlik Konseyi acil toplantıya çağırılmıştır. Azerbaycan’ın yoğun diplo- matik çabaları sonucunda 30 Nisan 1993’te BM Güvenlik Konseyi Kelbecer’in işgali konusunu görüşmüş ve 15 üyenin oybirliği ile 822 sayılı kararı kabul etmiştir. Aslında, BM Güvenlik Konseyi’nde, Azerbaycan topraklarının Erme- nistan tarafından işgali meselesini açıkça yansıtan kararın çıkması hemen hemen imkansızdı. BM Güvenlik Konseyi daimi üyelerinden Rusya’nın açık, Fransa ve ABD’nin dolaylı destekleri nedeniyle, çıkacak kararda Ermenis- tan’ın işgalci devlet olmasının açık şekilde gösterilmesi ihtimali çok düşüktü. Nitekim alınan kararda, Güvenlik Konseyi Başkanı’nın konuya ilişkin daha önce verdiği beyanatlara ve sunduğu rapora da gönderme yapılmış, Azerbay- can ile Ermenistan arasındaki savaşın endişe verici boyutundan, Kelbecer’in Ermeniler tarafından işgal edilmesinden duyulan rahatsızlık dile getirilmiş ve uluslararası kabul görmüş sınırların ihlal edilemezliği, toprakların silah zoruyla elde edilmesinin kabul edilmezliği, bütün devletlerin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi ilkeleri vurgulanmıştır. Kararda ayrıca şu beş madde sıralanmıştır: “BM Güvenlik Konseyi, 1. Ateşkesin kesin biçimde yapılması, ayrıca tüm işgalci güçlerin Kelbecer rayonundan ve Azerbaycan’ın yakın dönemlerde işgal edilmiş diğer ra- yonlarından çıkarılması amacıyla tüm askeri operasyonların ve düşman- ca eylemlerin durdurulmasını talep eder; 2. İlgili tarafların, çatışmanın AGİT Minsk Grubu barış süreci ile çözümü için görüşmelere hemen ve tekrar başlanmalarını ve sorunun barışçıl araç- larla çözümünü zorlaştıracak eylemlerden kaçınmalarını ısrarla vurgular; 3. Sivil halkın zorluklarını azaltmak amacıyla bölgede, özellikle çatışma- nın etkili olduğu tüm rayonlarda insani yardımların yapılabilmesi için engellerin kaldırılmasını isteyerek, bütün tarafların uluslararası insani hukukun ilke ve normlarına uymak zorunda olduğunu belirtir; 4. Genel Sekreterden AGİT Başkanı, ayrıca AGİT Minsk Grubu ile görüşmeler yaparak bölgedeki, özellikle Azerbaycan’ın Kelbecer rayonundaki durumu değerlendirerek bu konuda Güvenlik Konseyi’ne rapor sunmasını rica eder; 5. Bu konuyla aktif olarak ilgilenmeyi sürdüreceği kararını alır.”10

10 BM resmi internet sayfası, “RESOLUTION 822 (1993) Adopted by the Security Council at its 3205th meeting, on 30 April 1993”, http://daccess-dds-ny.un.org/doc/UNDOC/GEN/N93/428/ 34/IMG/N9342834.pdf?OpenElement; “1993 UN Security Council Resolutions on Nagorno-Kara- bakh”, http://2001-2009.state.gov/p/eur/rls/or/13508.htm.

88

226_Araz_Aslanli.indd 6 16.02.2017 09:16:57 ARAZ ASLANLI / KARABAĞ SORUNUNUN HUKUKİ BOYUTU 7

Kararda Azerbaycan açısından olumlu noktalar olsa bile genel olarak iki ülke arasında denge korunmaya çalışılmıştı. Şöyle ki, bir yandan “Ermenilerin işgalinden”, “Kelbecer’in ve diğer işgal edilen bölgelerin terk edilmesi gerekti- ğinden” bahsediliyorken, Azerbaycan’ın yoğun taleplerine karşın işgalci devlet olarak Ermenistan’ın adı açıkça belirtilmemiş ve Ermenistan’a yönelik zorla- yıcı tedbirlerden bahsedilmemişti. Ama taraf olarak Karabağ Ermenilerinin değil de, Ermenistan’ın isminin geçmesi dolaylı da olsa Ermenistan’ın işgalci olarak görüldüğünün göstergesiydi. Sonraki dönemlerde, Azerbaycan’ın diğer bazı bölgeleri de (eski Dağlık Ka- rabağ Özerk Bölgesi’nin tamamı ve çevresindeki 6 rayon daha) Ermenistan tarafından işgal edilmiş ve BM Güvenlik Konseyi 853 sayılı 29 Temmuz 1993 tarihli, 874 sayılı 14 Ekim 1993 tarihli ve 884 sayılı 11 Kasım 1993 tarihli kararlar almıştır. Bu kararların hepsinde sorunun Azerbaycan ile Ermenis- tan arasında yaşandığı ve Azerbaycan topraklarının işgale maruz kaldığı ifade edilerek, işgal edilmiş toprakların bir an önce terk edilmesi gerektiği vurgu- lanmıştır.11 Bu arada 2008 yılında ise BM Ermenistan’ın işgalci ülke konumda olduğu- nu açıkça ifade eden başka bir karar da almıştır. 14 Mart 2008’de BM Genel Kurulu’nda “Azerbaycan’ın işgal edilmiş topraklarındaki durum” başlıklı karar tasarısı uzun görüşmelerin ve yoğun tartışmaların ardından onaylanmıştır.12 Ermenistan işgali altındaki toprakları konu alan ve 9 maddeden oluşan karar Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü açık bir biçimde destekliyordu. Kararda işgal altındaki tüm topraklardan Ermenistan güçlerinin tamamen ve koşulsuz olarak çıkmaları gerektiği, mültecilerin yurtlarına dönmeleri için gerekli ko- şulların sağlanmasının önemi ifade edilmekteydi. Oylamada 39 ülke tasarının lehinde, 7 ülke aleyhinde oy kullanmış, 100 ülkeyse çekimser kalmıştı. Konuya ilişkin olarak Avrupa Konseyi (AK) ve Avrupa Birliği (AB) tarafın- dan da kararlar alınmıştır. Bu kararlarda genellikle, BM Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararlarına atıf yapılarak onların uygulanması istenmekle birlikte, Azer- baycan topraklarının Ermenistan tarafından işgal edilmesi olgusu üzerinde açıkça durulmamaktadır. Kararlarda, daha çok bölgedeki gerginlikten du- yulan rahatsızlık ve çatışmanın çözüme kavuşturulması için gerekli çabanın gösterilmesi ifade edilmektedir. Örneğin, AK ve AB’nin konuya ilişkin karar ve açıklamaları içerisinde en serti olarak görülebilecek, AB’nin ilgili 3 Eylül 1993 tarihli bildirisinde, işgal edilmiş bölgelerin isimleri sıralanarak, işgalci gücün bu bölgeleri terk etmesi gerektiği ifade edilmiş, işgal eden ve işgal edilen ülke konusunda bir ifadeye yer verilmemiştir.

11 “RESOLUTION 853 (1993) Adopted by the Security Council at its 3259th meeting, on 29 July 1993”, http://daccess-dds-ny.un.org/doc/UNDOC/GEN/N93/428/34/IMG/N9342834.pdf?Open Element; “RESOLUTION 874 (1993) Adopted by the Security Council at its 3292nd meeting, on 14 October 1993”, http://daccess-dds-ny.un.org/doc/UNDOC/GEN/N93/557/41/PDF/N9355741. pdf?OpenElement; “RESOLUTION 884 (1993) Adopted by the Security Council at its 3313th mee- ting, on 12 November 1993”, http://daccess-dds-ny.un.org/doc/UNDOC/GEN/N93/631/20/PDF/ N9363120.pdf?OpenElement. 12 “General Assembly Adopts Resolution Reaffirming Territorial Integrity of Azerbaijan, Demanding Withdrawal of All Armenian Forces”, http://www.un.org/News/Press/docs/2008/ga10693.doc.htm.

89

226_Araz_Aslanli.indd 7 16.02.2017 09:16:57 8 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Yine uzun müzakerelerin ardından 2005 yılında Avrupa Konseyi Parla- menter Meclisi (AKPM) tarafından onaylanan bir raporda da Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgal ettiği ve işgal altında tuttuğu topraklarda yasa- dışı eylemlerini sürdürdüğü kabul edilmiştir. Aslında AKPM daha önce İngil- tere’den olan parlamenter David Atkinson’ın konuyla ilgili rapor hazırlama- sını kararlaştırmıştı. Aktinson hazırladığı raporu AKPM’ye 29 Kasım 2004’te sunmuştur. Rapora ilişkin görüşmeler beklendiği üzere çok sert geçmiştir. Çünkü raporda Ermenistan’ın işgalci olduğu açık ifadelerle vurgulanmıştır.13 25 Ocak 2005 ve 1416 sayılı bu karar BM Güvenlik Konseyi ve diğer uluslara- rası kuruluşların almış olduğu kararlardan farklı olarak, ilk defa direkt olarak Ermenistan’ın işgalci devlet olduğunu açıkça ortaya koymuştur. AKPM’nin kabul ettiği kararda Azerbaycan topraklarının büyük bir bölümünün işgal edildiği teyit edilerek, etnik düşmanlık ve beraberindeki askeri operasyonla- rın çok sayıda insanın etnik temelde yurdundan kovulmasına ve “monoetnik” coğrafyalar oluşturulmasına yol açtığına ilişkin rahatsızlık ifade edilmişti. Ka- rarda Avrupa Konseyi üyesi bir devletin diğer bir devletin topraklarını işgal etmesinin üyelik yükümlülüklerinin sert bir ihlali anlamına geldiği ifade edil- mekteydi. Yurtlarını terk etmek zorunda kalanların gerekli koşullar sağlana- rak güvenli bir biçimde geri dönmeleri hakkı teyit edilmekteydi. Kararda ayrı- ca BM Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararları hatırlatarak, çatışma taraflarından bu kararlardan doğan sorumlulukları yerine getirmeleri, özellikle de işgal edil- miş bölgelerden askeri güçlerin hemen çıkarılması gerektiği istenmekteydi. Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgali konusunda uluslar arası kuruluşlar içerisinde en net açıklama ve bildiriler İslam İşbirliği Teşki- latı’ndan (İİT, önceki ismiyle İslam Konferansı Örgütü’nden) gelmiştir. İİT he- men hemen her toplantısında, konuyu ele almış ve açık bir dille, Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgalini kınamıştır. Örgüt, kararlarında hem Ermenistan’dan işgal ettiği Azerbaycan topraklarını hemen terk etmesini talep etmiş, hem de BM başta olmakla tüm uluslararası kuruluşlara çağrıda bulunarak, bu işgalin sona erdirilmesi için gerekli çabaları göstermelerini is- temiştir.14 Sorunun niteliğine gelince sürecin tüm aşamalarında olduğu gibi 1980’li yılların ikinci yarısında sorun tırmanırken sorunun asıl niteliği Ermenis- tan’ın, Azerbaycan’ın tarihi Karabağ bölgesini kendisine birleştirmek istemesi şeklinde olmuştur. Ermenistan parlamentosu da eski DKÖB’yi kendisine bir- leştirmek üzere 1 Aralık 1989 tarihli karar almış ve bu karar halen yürür- lüktedir. Ancak, bu karar ve Ermenistan’ın resmi istekleri, hem SSCB Ana- yasası’na, hem de cumhuriyetlerin anayasalarına aykırı olduğu için dönemin merkezi Moskova yönetimi ve Azerbaycan yönetimi tarafından reddedilmiş ve kınanmıştır. Yayılmacı politikasını resmi olarak ifade eden ve bu yönde ka-

13 “Resolution 1416 (2005) The conflict over the Nagorno-Karabakh region dealt with bythe OSCE Minsk Conference”, http://assembly.coe.int/nw/xml/XRef/Xref-XML2HTML-en.asp?fileid= 17289&lang=en. 14 Elçin Ehmedov, Ermenistan’ın Azerbaycan’a Saldırısı ve Uluslararası Kuruluşlar, Bakü, Tuna, 1998, s. 132-136.

90

226_Araz_Aslanli.indd 8 16.02.2017 09:16:57 ARAZ ASLANLI / KARABAĞ SORUNUNUN HUKUKİ BOYUTU 9

rarlar alan Ermenistan, sadece BM’ye üye olduktan sonra uluslararası hukuk karşısında zor duruma düşmemek için, amaçlarından vazgeçmese de takti- ğini değiştirmiştir. Önceleri, Azerbaycan ile arasındaki sorunların ve savaşın nedeninin toprak elde etmek ve genişlemek olduğunu açıkça ifade etmekten çekinmeyen Ermenistan, bu kez bölgedeki olayları farklı şekilde anlatma ih- tiyacı hissetmiştir. Örneğin, “bölgede aslında savaş diye bir şey olmadığını”, “Azerbaycan’ın zulmünden kurtulmaya çalışan Ermeni halkının bağımsızlık mücadelesi verdiğini”, Ermenistan’ın da güya sadece bu bağımsızlık müca- delesini desteklediğini iddia etmiştir. Ancak, tüm bunlardan sonra da Erme- nistan kendi dış politikasındaki saldırgan ve yayılması niteliği gizlemeyeme- miştir. Çünkü Ermenistan yetkilileri, “ihtiyaç duyunca işgal altında tuttukları toprakların önemli kısmını kendilerine birleştirebileceklerini” açıkça ifade et- mekten çekinmiyorlar. Örneğin, Serj Sarkisyan 26 Eylül 2015 tarihli, Erme- ni iddialarının 100. yıldönümü için etkinliklerin hazırlıklarıyla ilgili hükümet toplantısındaki konuşmasında “Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a ait olduğunu” iddia etmiştir.15 Bununla birlikte, Ermenistan’ın işgali altında tuttuğu Azerbaycan toprak- ları fiilen olarak Ermenistan’ın bir parçası haline getirilmiştir. Bu topraklar üzerinde yaşamakta olan Azerbaycan vatandaşı Ermeniler dünya ile resmi ilişkilerini Ermenistan vasıtasıyla kuruyor, Ermenistan’ın iç politikasında ak- tif rol oynuyor, aynı şekilde Ermenistan yönetimi daima işgal ettikleri toprak- lara giderek buradaki durumu kontrol ediyor ve buralara ilişkin çeşitli alan- larda (askeri, kültürel, sosyal) etkinlikler düzenliyorlar. Bölgede Ermenistan parası kullanılmaktadır. Tüm bunlar, aslında Ermenistan’ın, işgal ettiği Azer- baycan topraklarını kendisine birleştirmek amacından asla uzaklaşmadığını, taktiksel değişikliğe gitmesine rağmen başlangıçtaki yayılmacı politikasını uy- gulamaya devam ettiğini gösteriyor. Karabağ Sorunu ve Azerbaycan’ın Meşru Müdafaa Hakkı Günümüzde uluslararası hukuk bağlamında Karabağ sorunu açısından üzerinde durulması gereken en önemli konulardan birisi Azerbaycan’ın meşru müdafaa hakkına sahip olup olmaması konusudur. Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki savaşı, olaya hangi boyuttan bak- tığınıza göre, farklı şekilde değerlendirebilirsiniz. Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere, üzerine vurgu yaptığımız temel husus, Ermenistan’ın saldırganlığı, komşuları için tehdit oluşturması ve fiili olarak Azerbaycan topraklarını işgal etmiş olmasıdır. Bu durum, yukarıda önemli kısmına değindiğimiz uluslar- arası hukuk metinlerinde de yer almakla birlikte, genelde Ermenistan yetki- lilerince reddedilmekte, bölgede bir işgalin söz konusu olmadığı, “eski Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi Ermenilerinin bağımsızlık girişimlerinin bulunduğu” ifa- de edilmektedir. Fakat bazı durumlarda, Ermenistan devlet yetkililerinin de

15 “Yukarı Karabağ’da sıcak çatışma; Sarkisyan’dan işgal itirafı”, 28 Eylül 2015, http://haber- rus.com/politics/2015/09/28/yukari-karabagda-sicak-catisma-sarkisyandan-isgal-itirafi.html; “Sarkisyan: Dağlık Karabağ Ermeni toprağı”, 27 Eylül 2015, http://tr.sputniknews.com/avru- pa/20150927/1017989902.html

91

226_Araz_Aslanli.indd 9 16.02.2017 09:16:57 10 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

işgali kabul ettikleri görülmüştür. Bunun bir örneği 17 Mayıs 2001 tarihinde yaşanmıştır. Bu tarihte, Ermenistan Parlamentosu’nda yapılan görüşmelerde önce Ermenistan Savunma Bakanı (günümüzdeki devlet başkanı) Serj Sar- kisyan, yaptığı konuşmada şu ifadelere yer vermiştir: “İşgal ettiğimiz toprak- lar var. Bunda utanılacak bir şey yok. Güvenliğimiz gereği bu toprakları işgal ettik. Biz bunu 1992 yılı ve öncesinde de söylüyorduk, şimdi de söylüyoruz. Belki üslubum diplomatik değil, ancak gerçek bu.” Ardından, bu konuşmaya gelen ilk tepkiler üzerine açıklama yapan Ermenistan Dışişleri Bakanı Var- tan Oskanyan da konuşmasında işgalden söz etmiş, ancak Taşnak Partisi’nin kendisinden bu sözlerle ilgili bir izah istemesi üzerine daha sonra geri adım atmıştır.16 Ama yukarıda da ifade edildiği üzere Serj Sarkisyan 26 Eylül 2015 tarihli, Ermeni iddialarının 100. yıldönümü için etkinliklerin hazırlıklarıyla ilgili hükümet toplantısındaki konuşmasında da uluslararası hukuku hiçe sayarak “Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a ait olduğunu” iddia etmiştir. Ağustos 2002’de Azerbaycan Devlet Başkanı Haydar Aliyev ile Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan arasında iki ülke sınırındaki Sederek’te gö- rüşme gerçekleştirildiği sırada açıklama yapan, Ermenistan Savunma Bakanı Serj Sarkisyan, işgal bölgesinde Ermenistan askerlerinin bulunduğunu res- men ifade etmiş ve bunun normal olduğunu eklemiştir.17 Aynı açıklamasında Sarkisyan, eski Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi topraklarını hiçbir zaman Azer- baycan toprağı olarak görmediklerini de vurgulamıştır. Genel olarak kabul edildiği üzere saldırıya uğramış bir ülkenin meşru mü- dafaa hakkı tartışılmazdır. BM Antlaşması’nda kuvvet kullanma ve meşru müdafaa konusunu yakından ilgilendiren diğer bir madde olan 51. maddede şu hükümlere yer verilmiştir: “Bu Antlaşma’nın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletler üyelerinden birinin si- lahlı bir saldırıya hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası ba- rış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri alıncaya dek, bu üyenin doğal olan bireysel ya da ortak meşru müdafaa hakkına halel getirmez. Üyelerin bu meşru müdafaa hakkını kullanırken aldıkları önlemler hemen Güvenlik Konseyi’ne bildirilir ve Konsey’in işbu Antlaşma gereğince ulus- lararası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden kurulması için ge- rekli göreceği biçimde her an hareket etme yetki ve görevini hiçbir biçimde etkilemez.”18 Meşru müdafaa hakkı tarih boyunca hiçbir zaman yasaklanmamış bir hak olup, BM Antlaşması’nda da bu durum değişmemiştir. Sadece olarak, yapılan düzenlemelerle bu hakkın hukuki çerçevesi ve şartları belirlenmiştir. Meşru müdafaa hakkının koşulları genel olarak şöyle sıralanabilir:19

16 http://www.diplomatikgozlem.com/turkish/kafkasya/20020927_01.html, (13 Aralık 2003). 17 “Aliyev Ile Koçaryan Görüştü”, Hürriyet, 14 Ağustos 2002. 18 Anıl Çeçen, “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi”, İnsan Hakları Rehberi, Bilim Yayıncılık, Ankara, 1999, s. 48. 19 Funda Keskin, Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanma: Savaş, Karışma ve Birleşmiş Milletler, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları, Ankara, 1998, s. 45-52.

92

226_Araz_Aslanli.indd 10 16.02.2017 09:16:57 ARAZ ASLANLI / KARABAĞ SORUNUNUN HUKUKİ BOYUTU 11

1. Silahlı saldırıya maruz kalma; 2. Güvenlik Konseyi’ne bilgi vermek ve onun el koyması durumunda meş- ru müdafaa hakkının kullanılmasına son vermek; 3. Orantılılık; 4. Zaman bağlantısı. Öncelikle, meşru müdafaa için şart olan saldırıya uğrama fiili üzerinde duralım. Günümüzde Azerbaycan topraklarının işgal edilmiş olması, kimse tarafından reddedilmeyen bir husustur. Yukarıda, üzerinde çeşitli örneklerle de durduğumuz üzere, hem BM Güvenlik Konseyi kararlarında, hem diğer birçok uluslararası hukuki metinlerde bu husus kesin bir dille edilmiştir. Bu- rada, tartışılması gerektiği iddia edilebilecek husus, Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgal edilmiş olup olmadığı hususudur. Çünkü BM Güvenlik Konseyi kararlarında, saldırgan tarafın Ermenistan olması hususu açıkça gösterilmemektedir. Fakat tüm bu kararlarda, sorunun Ermenistan ile Azerbaycan arasında olduğunun vurgulanması, bazı uluslararası belgelerde ve bazı devletlerin açıklamalarında işgalci devletin Ermenistan olmasının açıkça belirtilmesi, Ermenistan yetkililerinin de çeşitli vesilelerle işgali ve Azerbaycan topraklarında halen asker bulundurduklarını kabul etmeleri, Azerbaycan’ın Ermenistan tarafından silahlı saldırıya uğramış olduğunun, yani Ermenis- tan’ın BM Antlaşması 2 (4) maddesini ihlal ettiğinin göstergeleri olarak kabul edilmelidir. BM Güvenlik Konseyi belgelerinde, Ermenistan’ın isminin açıkça saldırgan ülke olarak gösterilmemesi, daha önce de ifade edildiği üzere, Kon- sey üyelerinin politik yaklaşımlarından kaynaklanan somut bir durumdur. Ayrıca Ermenistan’ın işgalci ülke olduğunu açıkça vurgulayan Avrupa Kon- seyi’nin (2005) ve BM Genel Kurulu’nun (2008) kararlarını da eklememiz ge- rekmektedir. Bu arada, Ermenistan Parlamentosu’nun 1 Aralık 1989 tarihli, Azerbaycan’ın Karabağ bölgesini kendisine birleştirmek doğrultusunda aldığı kararı halen yürürlükten kaldırmadığını da tekrar vurgulayalım. Bunun yanında, Ermenistan, BM Genel Kurulu 2625 sayılı kararını da açıkça ihlal etmiştir. BM Genel Kurulu’nun, 2625 sayılı 24 Ekim 1970 tarihli, Birleşmiş Milletler Antlaşması’na Uygun Olarak Devletler Arasında İşbirliği ve Dostça İlişkilere İlişkin Uluslararası Hukuk Bildirisi, genel olarak devletle- rin ilişkilerinde, sorunların çözümünde ya da herhangi diğer nedenle saldırı amaçlı kuvvete başvurmalarını, kuvvet kullanma tehdidinde bulunmalarını yasaklamaktadır. Bildiri, aynı zamanda, devletlerin saldırı savaşları doğrultu- sunda propaganda yapmalarını da yasaklamıştır. Karara göre, “tüm devletler başka bir devletin ülkesine baskın yapmak için lejyonerler dahil düzensiz güç veya silahlı kollar örgütlemekten veya örgütlenmesini teşvik etmekten kaçın- makla görevlidir. Tüm devletler... başka bir devlet ülkesindeki sivil çatışmayı veya terörist faaliyetleri örgütlemekten, teşvik etmekten, bunlara yardım et- mekten veya katılmaktan ya da bu tür eylemleri gerçekleştirmek üzere kendi ülkesinde örgütlü faaliyetlere rıza göstermekten kaçınmakla görevlidir.” Karar, sadece devletlerin kendi sınırlarının ihlali için değil, aynı zamanda uluslarara- sı sınır çizgilerinin ihlali için kuvvet kullanılmasını yasaklamıştır.20

20 Sertaç Başeren, Uluslararası Hukukta Devletlerin Münferiden Kuvvet Kullanmalarının Sınırları, Yayımlanmamış Doçentlik Tezi, Ankara, 1997, s. 108.

93

226_Araz_Aslanli.indd 11 16.02.2017 09:16:57 12 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Ermenistan, bir dönem, politika değişikliğine giderek, Azerbaycan’ın Ka- rabağ bölgesini kendisine birleştirmek istemediğini, sadece bölgenin sözde bağımsızlık mücadelesini desteklediğini ifade etmiştir. Örneğin, Ermenistan Savunma Bakanı Serj Sarkisyan, 11 Ekim 2001’de işgal altında tuttukları Azerbaycan toprakları ve Erivan’da temaslarda bulunan Azerbaycanlı gaze- tecilerle yaptığı görüşmede eski Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’ni savunmak amacıyla sözde cumhuriyetin ordusunda görev almak isteyen Ermenistan va- tandaşlarını destekleyeceklerini söylemiştir. Sarkisyan, işgal edilmiş bölge- deki Ermenistan vatandaşlarının sayısını bilemediğini belirterek, “Ancak ora- daki Ermenistan vatandaşlarının sayısı, Dağlık Karabağ’ın güvenliğini sağla- yacak düzeydedir. Ermenistan, Dağlık Karabağ’ın güvenliğinin garantörüdür”, demiştir.21 Bu demecin yanı sıra ve Ermenistan yetkililerinin, Azerbaycan’ın meşru müdafaa hakkını kullanmaya kalkması halinde, savaşın Bakü’de biteceği şeklindeki açıklamaları, diğer birçok uluslararası hukuk metni ile beraber 2625 sayılı karara da açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Ermenistan’daki 2003 yılındaki devlet başkanlığı seçimleri sırasında, ko- numuza ilişkin aydınlatıcı bazı gelişmeler de yaşanmıştır. Öncelikle, şu anki devlet başkanı Robert Koçaryan’ın adaylığının geçerli olup olmadığı tartışması yaşanmıştır. Koçaryan’ın muhalifleri, onun adaylık için gerekli olan, “en az 10 yıl önceden itibaren Ermenistan vatandaşı olma” şartını yerine getirmediği gerekçesiyle aday olamayacağını ileri sürmüşlerdi. İddiaya göre, Ermenistan İçişleri Bakanlığı yukarıda değinilen Ermenistan Parlamentosu’nun 1 Aralık 1989 tarihli kararına dayanarak, Koçaryan’a vatandaşlık şartına ilişkin ge- rekli belgeyi vermiş ve böylece sorun ortadan kalkmıştır.22 Seçimler sırasında yaşanan bir diğer gelişme ise, Koçaryan yönetiminin Erivan’da kendisine kar- şı girişilen hareketleri önlemek üzere işgal altında tuttukları Azerbaycan top- raklarından Erivan’a askeri güç kaydırmasıydı. Benzer adım 2008 seçimleri sırasında da atılmış ve konu Ermenistan basınında geniş yankı bulmuştur. Her iki gelişme Ermenistan yönetiminin, Azerbaycan topraklarına yönelik fiili hareketlerinin açık göstergesi sayılmalıdır. Ermenistan’ın işgal altında tuttuğu Azerbaycan topraklarında asker bu- lundurduğunu resmen kanıtlayan gelişmelerden birisi de Ermenistan devleti- ne karşı bazı Ermenistan vatandaşları tarafından açılmış davalardır. Evlatla- rını askere yollayan bazı aileler çocuklarının yasalara aykırı olarak Azerbay- can topraklarına yollandığını ve burada Ermeni komutanların işkencelerine maruz kaldığını ifade ederek mahkemelere başvurmuştur. Bu türden bazı da- vaların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gittiği ifade edilmektedir. Ermenistan’ın kendi kabul ettiği ölçüde Azerbaycan’a karşı gerçekleştirdiği fiiller, BM Genel Kurulu 3314 sayılı kararına da uygun değildir. 3314 sayılı

21 “Ermenistan, Yukarı Karabağ’ı Savunmak Isteyen Ermenileri Destekleyeceğini Açıkladı”, Za- man, 12 Ekim 2001. 22 Hatem Cabbarlı, “5 Şubat 2003 Devlet Başkanlığı Seçimlerinde Koçaryan’ın Pirhos Zaferi”, Stra- tejik Analiz, Cilt: 4, Sayı: 37, Mayıs 2003, s. 15.

94

226_Araz_Aslanli.indd 12 16.02.2017 09:16:57 ARAZ ASLANLI / KARABAĞ SORUNUNUN HUKUKİ BOYUTU 13

kararın 3. maddesinde sayılanlar, Ermenistan’ı açıkça saldırgan devlet duru- muna düşürmüştür:23

“Madde 3. Savaş ilan edilmiş olsun olmasın, aşağıdaki fiillerin herhangi birisi 2’nci madde hükümlerine tabi ve ona uygun şekilde bir saldırı fiili niteliği taşır: a- Bir Devletin silahlı kuvvetlerinin diğer bir devleti istila etmesi veya ona hücum etmesi veya ne kadar geçici olursa olsun, böyle bir istiladan veya hücumdan ileri gelen herhangi bir askeri işgal veya kuvvet yoluyla başka bir Devletin ülkesinin veya bir bölümünün ilhaki; b- Bir Devletin silahlı kuvvetlerinin, başka bir Devletin ülkesini bombardı- man etmesi veya bir Devletin diğer bir Devletin ülkesine karşı herhangi bir şekilde silah kullanması; c- Bir Devletin liman veya kıyılarının diğer bir Devletin silahlı kuvvetleri tarafından abluka altına alınması; d- Bir Devletin silahlı kuvvetleriyle başka bir Devletin kara, deniz veya hava kuvvetlerine veya deniz veya hava filolarına saldırması; e- Bir Devletin başka bir Devlette sonuncusuyla yapılan bir antlaşmaya göre bulunan silahlı kuvvetlerinin o antlaşmada öngörülen hükümlere ay- kırı şekilde kullanılması veya bu silahlı kuvvetlerinin varlığının bu ülkede antlaşmanın sona ermesinden sonra da sürdürülmesi; f- Ülkesini başka bir Devletin emrine veren bir Devletin, ülkesinin o Devlet tarafından üçüncü bir Devlete karşı saldırı amacıyla kullanılmasına izin vermesi; g- Bir Devlet tarafından veya bir Devlet adına diğer bir Devlete karşı yuka- rıda listesi verilen fiillere varan veya o ölçekte olan silahlı kuvvet fiillerini icra eden silahlı çetelerin, grupların, gayri nizami askerlerin veya paralı askerlerin gönderilmesi veya bu gibi fiillere önemli ölçüde karışılması.” Ermenistan bazen bunlardan a) ve b) şıklarında öngörülen hususları ka- bul etmese bile, g) şıkkında tanımlanan fiilleri gerçekleştirdiğini her zaman kabul etmiştir. AGİT Başkanı’nın Özel Temsilcisi Andrzej Kasprzyk de bölgeyi ziyareti sırasında yaptığı açıklamada işgal altındaki Azerbaycan topraklarında Ermenistan Savunma Bakanlığı’na bağlı birliklerin bulunduğunu, bunu Er- menistan Savunma Bakanı Serj Sarkisyan’ın da kabul ettiğini ifade etmiştir.24 Bu fiil, UAD’ın 1986 Nikaragua Davası Kararı’nda silahlı saldırı olarak tanım- lanmıştır ve dolayısıyla meşru müdafaa hakkı vermektedir. Azerbaycan, meşru müdafaa hakkını gerçekleştirmek için, BM Güvenlik Konseyi’ne bilgi vermelidir. Gerçi, daha önce BM Güvenlik Konseyi’nin ko- nuya ilişkin kararlar almış olduğu ve bu nedenle de Azerbaycan’ın meşru müdafaa hakkının artık ortadan kalmış olduğu ileri sürülebilir. Fakat BM Antlaşması’nın 51. maddesine göre, Azerbaycan’ın meşru müdafaa hakkı,

23 “General Assembly Resolution 3314 (XXIX) of 14 December 1974 (Definition of aggression)” http://www.un.org/ga/search/view_doc.asp?symbol=A/RES/3314(XXIX). 24 525-ci Qezet, 12 Nisan 2003.

95

226_Araz_Aslanli.indd 13 16.02.2017 09:16:57 14 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

“Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli ön- lemleri alıncaya dek” geçerli olmaktadır. Yani, meşru müdafaa hakkına son verecek önlemlerin, bu hakkın amaçlarını etkili olarak gerçekleştirecek kapa- sitede olması gerekmektedir. Soruna ilişkin mevcut durum açısından da böyle bir şeyin söz konusu olmadığı görülmektedir. Azerbaycan toprakları halen Ermenistan işgali altındadır. İşgalin sona erdirilmesi için belirli bir plan söz konusu değildir ve zaman Azerbaycan’ın aleyhine işlemektedir. Dolayısıyla, Azerbaycan, BM Güvenlik Konseyi’ne bilgi vermek suretiyle meşru müdafaa hakkı doğrultusunda, topraklarını işgalden kurtarmak için kuvvet kullanma yoluna gidebilir. Azerbaycan, meşru müdafaa hakkı doğrultusunda kuvvet kullanma yolu- na başvururken, orantılılık ilkesine dikkat etmek zorundadır. Azerbaycan’ın meşru müdafaa hakkı, Ermenistan’ın haksız fiiline dayandığına göre, Azer- baycan’ın kuvvet kullanmadaki amacı, sadece işgal altındaki topraklarını kurtarmak olmalıdır. Eğer, Azerbaycan günümüz Ermenistan Cumhuriyeti topraklarının kendi tarihi toprakları olduğunu ileri sürerek, Ermenistan’ın topraklarına yönelik kuvvet kullanma yoluna giderse, günümüzde Ermenis- tan’ın konumuna düşmüş olur. Azerbaycan’ın meşru müdafaa hakkına sahip olup olmaması bakımından sorgulanacak bir diğer nokta, saldırı ile meşru müdafaa hakkı arasındaki za- man bağlantısıdır. Her ne kadar bu konuda BM Antlaşması’nda bir zorlayıcı hüküm bulunmasa da, bazı hususlara açıklık getirmekte fayda vardır. Ger- çekten de, Ermenistan’ın saldırılara başlamasından 10 yılı aşkın süre geçmiş- tir ve uzun süredir iki ülke arasında ateşkes hali söz konudur. Bu nedenle de, zaman bağlantısı faktörünün bu konuda Azerbaycan’ın aleyhine olduğu düşünülebilir. Fakat, burada önemli olan, saldırıya uğramış olan devletin ilk tutumu olması gerekir. Azerbaycan, Ermenistan’ın ilk saldırıları karşısında hemen meşru müdafaa hakkını kullanmaya çalışmış ve bir ölçüde de başa- rılı olmuştur. Ama Ermenistan’ın yoğunlaşan saldırılarını önleyememiş ve topraklarının bir kısmı, resmi uluslararası belgelere de yansıdığı üzere işgal edilmiştir. İşgalin yoğunlaşması ve tek başına bunu önleyememesi üzerine, Azerbaycan’ın ateşkes antlaşması (barış antlaşması değil) yapmaktan başka yolu kalmamıştır. Fakat, geçen süre içerisinde, Azerbaycan, topraklarının iş- gal altında kalmasını kabul etmeyeceğini, kuvvet kullanma yoluna başvurma dahil, topraklarını işgalden kurtarmak için tüm haklarını saklı tuttuğunu bir çok kere ifade etmiştir. Azerbaycan’ın ilk saldırı sırasında kendisi savunmak için yeterli güce sahip olamaması ve ateşkese yanaşmak zorunda kalması, iş- gali kabul etmemesi ve topraklarını işgalden kurtarmak için kuvvet kullanma yoluna başvurma dahil, tüm haklarını saklı tuttuğunu birçok kere ifade etmiş olması, yani bu doğrultudaki iradesini sürdürmesi nedeniyle, meşru müdafaa hakkında zaman bağlantısı açısından bir sorunun söz konusu olamayacağını göstermektedir. 2003 yılında Irak’a yapılan askeri müdahalenin hukuki dayanağı olarak ABD ve İngiltere başta olmakla bazı devletlerin ve bazı akademisyenlerin BM

96

226_Araz_Aslanli.indd 14 16.02.2017 09:16:57 ARAZ ASLANLI / KARABAĞ SORUNUNUN HUKUKİ BOYUTU 15

Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilmiş olan 29 Kasım 1990 tarihli 678 sayılı ve 3 Nisan 1991 tarihli 687 sayılı kararlarını gösterdikleri25 unutul- mamalıdır. Bilindiği üzere bahsedilen kararlar doğrultusunda Irak’a askeri müdahaleler yapılmış olmasına rağmen, kararlarda öngörülen hedefe tam ulaşılamadığı gerekçe gösterilerek Irak’a yeniden saldırılabileceği ifade edil- mekteydi. Yani çok geniş bir çerçevede zaman bağı kurulmaktaydı. Azerbay- can ise meşru müdafaa hakkını kesintisiz bir biçimde kullanmaya çalışmış ve geçerliğini her zaman ilan etmiştir. Bu, görüşmelerin yoğun bir biçimde sür- düğü dönemlerde de değişmemiştir. Azerbaycan yetkilileri 2013 yılı boyunca yaptıkları açıklamalarda da Hankendi ve Şuşa başta olmakla ülke toprakları- nın tamamında egemenliği tesis etmek ve ülke toprakları üzerindeki her türlü işgali sona erdirmek konusunda kararlı olduklarını ısrarla ifade etmişlerdir. Nisan 2016 başlarında yaşanan kısa süreli savaş sırasında da benzer açıkla- malara şahit olunmuştur. Tüm bunların yanında, Ermenistan’ın her düzeydeki yetkilileri Azerbay- can’ın toprak bütünlüğünü tanımadıklarını açıkça ifade etmekte, işgal altın- da tuttukları toprakların (onlar bunu genel ifade ile “Dağlık Karabağ” olarak isimlendirmektedirler) hiçbir zaman Azerbaycan’a bırakılmasının söz konusu olamayacağını bildirmektedirler.26 Sadece bu bile, devletin varlığına ve bütün- lüğüne yönelmiş saldırıların meşru savunmaya hak kazandırdığına yönelik tezler ışığında27 Azerbaycan’a meşru müdafaa hakkı vermektedir. Sonuç olarak Azerbaycan BM Güvenlik Konseyi’ne bilgi vermek suretiyle ve sadece Ermenistan işgali altında bulunan topraklarını kurtarmak amacıy- la (yani Ermenistan’ın içerisine yönelik olarak bunu devam ettirmemek kay- dıyla) kuvvet kullanma yoluna başvurabilme hakkına sahiptir. Bunu ifade ederken, kuşkusuz, amacımız kuvvet kullanmayı özendirmek değildir. Biz de, devletler arasındaki sorunların çözümünde mümkün olduğunca kuvvet kul- lanma yoluna gidilmemesi gerektiğinin, bu yola başvurulmasının insanlık ve uygarlık için ortaya çıkardığı tehlikenin farkındayız. Fakat işgal durumuna bu kadar uzun süre göz yummanın uluslararası barış ve güvenlik adına, dolayı- sıyla insanlık ve uygarlık adına daha tehlikeli sonuçlar doğurabileceği de iti- raz edilemeyecek hususlar olsa gerekir. Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki mevcut işgal durumunun bölgesel ve küresel barış ve güvenliği tehdit ettiği, kalkınmayı ve işbirliğini engellediği herkesçe bilinmektedir. Bunların yanı sıra yayılmacılığın, en azı göz yumulmak suretiyle de olsa, teşvik edilmesinin bölge ve dünya genelinde doğuracağı sonuçlar da rahatlıkla tahmin edilebilir. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, Azerbaycan’ın toprak bü- tünlüğünün ve Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgal etmesinden zarar görmekte olan etnik kökeni fark edilmeksizin tüm Azerbaycan vatandaşla-

25 William Howard Taft IV ve Toddy Buchwald, “Preemption Irak And International Law”, Agora: Future Implications of The Iraq Conflict,AJIL, Cilt: 97, Sayı: 3, 2003, s. 561. 26 http://www.panarmenian.net/news/eng/headlines/?task=search&keyword=Kocharian&id=6831, (4 Nisan 2004). 27 Berdal Aral, Uluslararası Hukukta Meşru Müdafaa Hakkı, Siyasal Kitabevi, Ankara, 1999, s. 62.

97

226_Araz_Aslanli.indd 15 16.02.2017 09:16:57 16 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

rının normal yaşama dönmeleri bir an önce sağlanması gerekmektedir. Bu- nun için Azerbaycan, önceden, 6 ay ya da 1 yıl gibi belirli bir süre vererek, Ermenistan’ın, işgal ettiği Azerbaycan topraklarını şartsız olarak terk etme- sini isteyebilir. Bu konuda, BM Güvenlik Konseyi tarafından 1990-1991’deki Irak-Kuveyt olayında olduğu gibi kesin tarih ve program da belirlenebilir. Bu durumda Azerbaycan’ın, belirlenmiş programın sonuçlarını beklemesi gere- kir. Fakat bu yollara başvurulmasına rağmen işgal durumu giderilemezse, Azerbaycan, BM Antlaşması’nın 51. maddesi ile saklı kalan meşru müdafaa hakkını kullanmak için kuvvet kullanma yoluna başvurabilir. Sonuç Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgali sorunu, Kafkas- ya’nın ve bir ölçüde de dünyanın önemli sorunlarından birisi olmayı sürdür- mektedir. En son Nisan 2016 başlarında yaşananlar göstermiştir ki, sorunun çözümsüz kalması bölge ve dünya açısından ciddi bir risk kaynağıdır. Soru- na ilişkin çözüm girişimleri çeşitli kulvarlarda devam etmekte fakat ciddi bir ilerleme kaydedilmemektedir. Sadece son 10 yılda Azerbaycan ve Ermenistan devlet başkanları asında 23, Dışişleri Bakanları arasında 40, Dışişleri Bakan- ları ile Eşbaşkanlar arasında 60 görüşme gerçekleştirilmiş olmasına rağmen tarafların tutumlarından ve Nisan 2016 savaşından da anlaşılmaktadır ki, çözüme pek yakın değiliz. Konuya ilişkin girişimlere bakıldığında genelde bakış açısının doğru olma- ması, bölgenin şartlarının ve özelliklerinin yeterince dikkatli değerlendirilme- mesi, sorunun tarihçesinin ve asıl mahiyetinin göz ardı edilmesi ve benzeri nedenlerden dolayı soruna ilişkin çözüm önerilerinin aslında ciddi çatışma potansiyeli taşıdığı görülmektedir. Soruna ilişkin çözüm girişimlerinin başarı- lı olması ve soruna kalıcı çözüm bulunabilmesi için, sorunun tarihçesinin bi- linmesi, sorunun asıl mahiyetinin ortaya konması ve daha da önemlisi çözüm arayışlarının özellikle uluslararası hukuka bağlılık çerçevesinde yürütülme- si gerekmektedir. Sorunun asıl mahiyetinin Ermenistan’ın Azerbaycan top- raklarını işgal etmesi ve sınırlarını genişlendirmeye çalışması olduğu açıktır. Bunu Ermenistan yetkililerinin açıklamalarından da, BM başta olmak üzere uluslararası kuruluşların kararlarından da açıkça görmek mümkündür. İs- ter eski dönemlere, isterse de SSCB’nin dağılmasından sonraki döneme ait hukuki belgeler Karabağ sorununda Azerbaycan’ın haklı konumda olduğunu ispatlamaktadır. Sorunun gerçek anlamda çözüme kavuşturulması için Azerbaycan top- rakları üzerindeki Ermenistan işgalinin sona erdirilmesi şarttır. Zira işgalin sürmesi, sorunu içinden çıkılamaz hale getirmektedir. İşgalin sona erdiril- mesi için ya uluslararası güçler aracılığıyla bir barış planın hazırlanması ve bir an önce bu planın uygulanmasının sağlanması, ya da Azerbaycan meşru müdafaa hakkını kullanarak Ermenistan ordusunu kendi sınırları dışına çı- karması gerekmektedir. Bu konuda, akla Azerbaycan’ın meşru müdafaa hak- kının bulunup bulunmadığı sorusu gelmektedir. Mevcut uluslararası hukuk

98

226_Araz_Aslanli.indd 16 16.02.2017 09:16:57 ARAZ ASLANLI / KARABAĞ SORUNUNUN HUKUKİ BOYUTU 17

düzenlemelerine bakıldığında Azerbaycan’ın böyle bir hakka sahip olduğu ve bu hakkın halen devam ettiği görülmektedir. Tarih boyunca yaşanmış olan, ayrıca günümüzde mevcut olan bazı dev- letlerarası sorunlarda da görüldüğü üzere Ermenistan’ın uluslararası hu- kuka ve iyi komşuluk ilişkisinin ruhuna uygun davranmasının sağlanması gerekmektedir. Ermenistan’ın komşularına yönelik tüm toprak iddialarından vazgeçmesi, Azerbaycan toprakları üzerindeki işgalini sona erdirmesi (ayrı- ca Türkiye’ye yönelik saldırgan politikalarını terk etmesi, resmi belgelerinde Türkiye’nin toprak bütünlüğünü hiçe sayma girişimleri olarak nitelendirile- bilecek ifadeleri değiştirmesi) gerekmektedir. Hiç kuşkusuz bunlar yapılınca Ermenistan da dahil olmak üzere bölge ülkeleri arasında işbirliği güçlendirile- rek, Kafkasya bir barış, istikrar, refah bölgesine dönüştürülebilir. Kaynaklar “1993 UN Security Council Resolutions on Nagorno-Karabakh”, http://2001-2009.state.gov/p/eur/rls/or/13508.htm “Aliyev İle Koçaryan Görüştü”, Hürriyet, 14 Ağustos 2002. “Ermenistan, Yukarı Karabağ’ı Savunmak İsteyen Ermenileri Destekleye- ceğini Açıkladı”, Zaman, 12 Ekim 2001. “General Assembly Adopts Resolution Reaffirming Territorial Integrity of Azerbaijan, Demanding Withdrawal of All Armenian Forces”, http://www. un.org/News/Press/docs/2008/ga10693.doc.htm. “General Assembly Resolution 3314 (XXIX) of 14 December 1974 (Defini- tion of aggression)”, http://www.un.org/ga/search/view_doc.asp?symbol=A/ RES/3314(XXIX). “Helsinki Additional Meeting of the CSCE Council 24 March 1992 Summary of Conclusions”, http://www.osce.org/documents/mcs/1992/03/4150_en.pdf. “Minsk Process”, http://www.osce.org/item/21979.html. “RESOLUTION 822 (1993) Adopted by the Security Council at its 3205th meeting, on 30 April 1993”, http://daccess-dds-ny.un.org/doc/UNDOC/GEN/ N93/428/34/IMG/N9342834.pdf?OpenElement. “RESOLUTION 853 (1993) Adopted by the Security Council at its 3259th meeting, on 29 July 1993”, http://daccess-dds-ny.un.org/doc/UNDOC/GEN/ N93/428/34/IMG/N9342834.pdf?OpenElement. “RESOLUTION 874 (1993) Adopted by the Security Council at its 3292nd meeting, on 14 October 1993”, http://daccess-dds-ny.un.org/doc/UNDOC/ GEN/N93/557/41/PDF/N9355741.pdf?OpenElement. “RESOLUTION 884 (1993) Adopted by the Security Council at its 3313th meeting, on 12 November 1993”, http://daccess-dds-ny.un.org/doc/UNDOC/ GEN/N93/631/20/PDF/N9363120.pdf?OpenElement. “RESOLUTİON 1416 (2005) The Conflict Over The Nagorno-Karabakh Region Dealt With by the OSCE Minsk Conference”, http://assembly.coe. int/Main.asp?link=http://assembly.coe.int/Documents/AdoptedText/ta05/ EREC1690.htm.

99

226_Araz_Aslanli.indd 17 16.02.2017 09:16:57 18 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

“Sarkisyan: Dağlık Karabağ Ermeni Toprağı”, http://tr.sputniknews.com/ avrupa/20150927/1017989902.html, 27 Eylül 2015. “Statement Of The Osce Chairman-In-Office”, http://www.osce.org/ mc/39539?download=true, Lisbon Document 1996, s. 15. “Yukarı Karabağ’da Sıcak Çatışma; Sarkisyan’dan İşgal İtirafı”, http:// haberrus.com/politics/2015/09/28/yukari-karabagda-sicak-catisma-sarkis- yandan-isgal-itirafi.html, 28 Eylül 2015. 525-ci Qezet, 12 Nisan 2003. ARAL, Berdal: Uluslararası Hukukta Meşru Müdafaa Hakkı, Siyasal Kita- bevi, Ankara, 1999. BAŞEREN, Sertaç: Uluslararası Hukukta Devletlerin Münferiden Kuvvet Kullanmalarının Sınırları, Yayımlanmamış Doçentlik Tezi, Ankara, 1997. BUCHWALD, Toddy F. - William Howard Taft IV: “Preemption Irak And International Law”, Agora: Future Implications of The Iraq Conflict, AJIL, Cilt 97, Sayı: 3, 2003. CABBARLI, Hatem: “5 Şubat 2003 Devlet Başkanlığı Seçimlerinde Koçar- yan’ın Pirhos Zaferi”, Stratejik Analiz, Cilt: 4, Sayı: 37, Mayıs 2003. ÇEÇEN, Anıl: “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi”, İnsan Hakları Rehberi, Bilim Yayıncılık, Ankara, 1999. EHMEDOV, Elçin: Ermenistan’ın Azerbaycan’a Saldırısı ve Uluslararası Kuruluşlar, Bakü, Tuna, 1998. http://www.diplomatikgozlem.com/turkish/kafkasya/20020927_01.html, (13 Aralık 2003). http://www.panarmenian.net/news/eng/headlines/?task=search&- keyword=Kocharian&id=6831, (4 Nisan 2004). K istorii obrazovaniya Nagorno-Karabahskoy Avtonomnoy Oblasti Azerbay- djanskoy SSR: Dokumentı i Materialı, Sovyetler Birliği Komünist Partisi Ya- nında Marksizm-Leninizm Enstitüsünün Temsilciliği - Azerbaycan Komünist Partisi Merkez Komitesi Yanında Marksizm-Leninizm Enstitüsü, Bakü, Azer- neşr, 1989. KESKİN, Funda: Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanma: Savaş, Karışma ve Birleşmiş Milletler, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları, Ankara, 1998. Konstitutsiya SSSR 1936 goda (1936 SSCB Anayasası), http://constitution.ga- rant.ru/history/ussr-rsfsr/1936/red_1936/3958676/chapter/2/#block_1200. Konstitutsiya SSSR 1977 goda (1977 SSCB Anayasası), http://www.hist. msu.ru/ER/Etext/cnst1977.htm. Nagorno-Karabahskoy Avtonomnoy Oblasti. Zakon Azerbaydjanskoy SSR ot 16 iyuna 1981 goda (Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi Hakkında. Azerbaycan SSC’nin 16 Haziran 1981 tarihli Kanunu), Bakü, 1987. NESİBLİ, Nesib: Azerbaycan’ın Jeopolitiği ve Petrol, Hazar Üniversitesi Neş- riyatı, Bakü, 2000. SARKİSYAN, Manvel: Politiçeskie Problemı Kavkaza i Armeniya. Politika Ar- menii v Regione (Kafkasların ve Ermenistan’ın Politik Sorunları. Ermenistan’ın Bölge Politikası), Armyanskiy Tsentr Strategiçeskix i Natsionalnıx İssledova- niy, Erivan, 1998.

100

226_Araz_Aslanli.indd 18 16.02.2017 09:16:57 FARUK ANDAÇ / AGİT MİNSK GRUBU VE DAĞLIK KARABAĞ SORUNU 1

Türk Dünyası Araştırmaları Sayı: 226 Şubat 2017

AGİT MİNSK GRUBU VE DAĞLIK KARABAĞ SORUNU

Prof. Dr. Faruk ANDAÇ*

Öz

Ermeni işgal altındaki Dağlık (Yukarı) Karabağ ile ilgili sorunun barışçıl yollarla çözümünde arabuluculuk yapan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu, Azerbaycan ve Ermenistan devletlerinin Karabağ sorunu için barışçıl bir çözüm bulmalarını teşvik etmek amacıyla, 1992 yılında Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı tarafından kurulmuştur. AGİT Minsk Grubu’nda, ABD, Fransa ve Rusya’dan başka Beyaz Rusya, Almanya, İtalya, Portekiz, Hollanda, İsveç, Finlandiya, Türkiye ve sorunun ta- rafları olan Azerbaycan ve Ermenistan yer almaktadırlar. Ancak sorun 1994 yılından beri henüz çözümlenememiştir. Çünkü taraflardan Azerbaycan ve Ermenistan Karabağ’ın statüsü konusunda anlaşma sağlayamamaktadırlar. Azerbaycan, öncelikle Ermenistan’ın işgal ettiği 7 bölgeyi terk etmesini ve Aze- ri mültecilerin evlerine yerleşmesini sonra Karabağ’ın statüsünün belirlenme- sini talep etmektedir. Ermenistan ise öncelikle statünün belirlenmesini sonra mültecilerin geri dönüş yapmalarını istemektedir. Bu nedenle AGİT Minsk Gru- bu 1994 yılından beri bugüne kadar çözüm bulunamamaktadır. Anahtar kelimeler: AGİT Minsk Grubu, Dağlık Karabağ Sorunu, Mülteci- ler, Azerbaycan, Ermenistan.

OSCE-Minsk Group And Nagorno Karabakh Problem Abstract The Organization for Security and Cooperation in Europe (OSCE) Minsk Group, which mediates peacefully the solution of the Armenian occupied Na- gorno-Karabakh problem, was founded in 1992 by the Organization for Se- curity and Cooperation in Europe in order to encourage the Azerbaijani and Armenian states to find a peaceful solution to the Karabakh conflict. Apart from the US, France and Russia, the OSCE Minsk Group includes Belarus, Germany, Italy, Portugal, the Netherlands, Sweden, Finland, Turkey

* Çağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi.

101

226_Faruk_Andac.indd 1 15.02.2017 17:54:38 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

and Azerbaijan and Armenia. But the problem has not been solved since 1994. Because Azerbaijan and Armenia cannot agree on the status of Karabakh from the sides. Azerbaijan first demands that Armenia abandon seven occupied territories and that Azerbaijani refugees settle in their houses and then deter- mines the status of Karabakh. Armenia, on the other hand, wants the refugees to return after first determining their status. For this reason, the OSCE Minsk Group has not been able to find solutions until 1994. Keywords: OSCE Minsk Group, Nagorno Karabakh Problem, Refugees, Azerbaijan, Armenia.

Giriş 24 Mart 1992 tarihinde Helsinki’de toplanan AGİT Konseyi tarafından Kara- bağ sorununun bir an önce görüşmeler yoluyla sonuçlandırılabilmesi için Minsk (Beyaz Rusya) şehrinde bir konferans toplantısına karar verildi. Böylece AGİT Minsk Grubu oluşturuldu. Ancak böyle bir toplantı Minsk’de gerçekleşmedi. 6 Aralık 1994 tarihinde Budapeşte’de yapılan toplantıda, Minsk Grubu için eş başkanlık oluşturulmasına ve bu eş başkanların ABD, Fransa ve Rusya olma- sına karar verildi. Bu eş başkanlar sorunun tarafları olan Azerbaycan ve Erme- nistan başta olmak üzere, tüm ilgili ülkelerle ve kurumlarla görüşmeler yapmak ve bu görüşmelerin sonuçlarını Minsk Grubu’na bildirmekle görevlendirildi. AGİT Minsk Grubu’nda, ABD, Fransa ve Rusya’dan başka Beyaz Rusya, Almanya, İtalya, Portekiz, Hollanda, İsveç, Finlandiya, Türkiye ve sorunun tarafları olan Azerbaycan ve Ermenistan yer almaktadırlar. Ancak sorun 1994 yılından beri henüz çözümlenememiştir. Azerbaycan Devleti sorunun çözümünün aşamalı olarak gerçekleşmesini önermektedir. Buna göre Bakü yönetimi ilk olarak Dağlık Karabağ dışında- ki Ermenilerce işgal edilmiş Azerbaycan’a ait 7 bölgenin işgalden kurtulma- sı, daha sonra Azeri mültecilerin bu topraklara geri dönmesi, daha sonraki aşamada ise Dağlık Karabağ’ın statüsünün belirlenmesi için referanduma başvurulması gerektiğini talep etmektedir. Ermenistan ise Dağlık Karabağ’ın dışındaki 7 bölgeyi kendi güvenliği için işgal ettiğini ifade etmektedir. Bu ne- denle Ermenistan işgal ettiği bölgelerden çekildiği zaman Dağlık Karabağ’ın statüsünün belirlenmiş olması şartını ileri sürmektedir.1 A. AGİT Minsk Grubunun İşlevi AGİT Minsk Grubu, Azerbaycan ve Ermenistan devletlerinin Karabağ so- runu için barışçıl bir çözüm bulmalarını teşvik etme amacıyla, 1992 yılında Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) tarafından kurulmuştur. AGİT Minsk Grubu süreci, 24 Mart 1992 tarihinde başlamıştır. AGİT’e üye ülke Dışişleri Bakanları’nın 23-24 Mart 1992 tarihinde Hel- sinki’de yapmış oldukları toplantıda Karabağ konusu müzakere edilmiş, bu amaçla Minsk’te barış konferansının toplanmasına karar verilmiş, ancak bu

1 Elnur İsmayıl, “Azerbaycan-Ermenistan Savaşı: Sonuçlar ve Öngörüler (Makale)”, www.bilge- sam.org,.12 Nisan 2016.

102

226_Faruk_Andac.indd 2 15.02.2017 17:54:38 FARUK ANDAÇ / AGİT MİNSK GRUBU VE DAĞLIK KARABAĞ SORUNU 3

konferans gerçekleşmemiştir. 9-11 Eylül 1993 tarihindeki AGİT Minsk Gru- bu’nun Moskova’daki toplantısından da herhangi bir sonuç çıkmamıştır. Bu toplantıda Azerbaycan, Dağlık Karabağ Ermenilerini taraf olarak kabul etme- ye zorlanmıştır. AGİT Minsk Grubu 6 Aralık 1994 tarihinde Budapeşte’de yapılan toplan- tıda, Minsk süreci için eş başkanlık kurumlarının oluşturulmasına ve bu eş başkanların ABD, Fransa ve Rusya olmasına karar verilmiştir. Bu eş baş- kanlar sorunun tarafları olan Azerbaycan ve Ermenistan başta olmak üze- re, tüm ilgili ülkelerle ve kurumlarla görüşmeler yapmak ve bu görüşmelerin sonuçlarını Minsk Grubu’na bildirmekle görevlendirilmişlerdir. ABD, Fransa ve Rusya’dan eş başkanların dışında, AGİT Minsk Grubu’nda Beyaz Rusya, Almanya, İtalya, Portekiz, Hollanda, İsveç, Finlandiya, Türkiye ve sorunun tarafları olan Azerbaycan ve Ermenistan’da yer almaktadır. 2003 yılında Azerbaycan ve Ermenistan’daki devlet başkanlığı seçimleri gerekçesiyle AGİT çalışmaları askıya alınmış, 2003 yılının Aralık ayında ise AGİT Minsk Grubu Eşbaşkanları Amerikalı Rudolf Perina, Fransız Henry Ra- coulen, Rus Yuri Merzlakov’u kabul eden Azerbaycan Savunma Bakanı Sefer Abiyev, BM’nin Ermenistan’ın işgali ile ilgili almış olduğu kararların uygu- lanmaması ve Ermenistan’dan uluslararası hukuk kurallarına uymasının istenmemesi halinde bir sonuç beklemenin anlamsız olduğunu kendilerine açıklamıştır. 29 Kasım 2007 tarihinde Minsk Grubu eş başkanları tarafından taraflara aşağıda belirtilen Madrid Prensipleri sunulmuştur: - Dağlık Karabağ’ın çevresinde işgal edilmiş olan bölgeler boşaltılmalı, - Ermenistan ile Dağlık Karabağ’ın irtibatını sağlayan koridor açılmalı, - Barış gücünün işlevini yerine getirecek uluslararası güvence sağlanmalı, - Bütün göç etmiş olanlar topraklarına dönmeli, - Dağlık Karabağ Ermenilerine gerekli güvence verilerek kendilerini idare etme hakları tanınmalı, - Dağlık Karabağ’ın hukuki konumunun belirlenmesi için inisiyatif kulla- nılmalı. 2011 yılında ise AGİT Minsk Grubu, Rusya’nın öncülüğünde tarafları Rus- ya’nın Tataristan eyaletinin başkenti Kazan’da bir araya getirmiş ve eş baş- kanlarında desteklediği bu görüşmede Azerbaycan ve Ermenistan uzlaşma çerçevesi konusunda anlaşamamışlardır. Rusya, Kafkasya’daki etki alanının azalmaması adına aslında AGİT Minsk Grubu’nun etkisini kırmak istemektedir. Çünkü Kafkasya etki alanı içinde bir bölgedir ve bu bölgeye başka hiçbir kimsenin müdahil olmasını isteme- mektedir. Bu bağlamda Rusya Ermenistan Devleti’ne yeterince baskı uygulamamak- la beraber sürecin işleyişini de ağırlaştırmaktadır. Ermenistan ise stratejik öneminin karşılığını Rusya’dan destek görerek almaktadır.2

2 http://haypedia.com/853/AG%C4%B0T-Minsk-Grubunun-islevi-ve-Ermeni-meselesinin-cozumu-u- zerine-etkisizligi.

103

226_Faruk_Andac.indd 3 15.02.2017 17:54:38 4 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

B- Minsk Grubu Planları Minsk Grubu yani ABD, Fransa ve Rusya’nın dâhil olduğu devletler, 1996 yılında Lizbon’da Azerbaycan-Ermenistan müzakerelerini başlatıp, ardından Paris ve ABD’de devam ettirmiştir. Minsk Grubu, 2001 yılında 3 aşamalı bir plan ortaya koymuştur. Bu plana göre: 1- Aşamalı Plan: Karabağ bölgesi hariç Ermenilerce işgal edilmiş Azer- baycan’ın bütün topraklarının aşamalı olarak tahliye edilmesi, buna karşılık Azerbaycan hâkimiyeti altında Karabağ bölgesinin özerkliğinin Azerbaycan tarafından tanınması. Bu planın yürütülmesi NATO ve Rusya’ya bırakılmak istenmiş, ancak plan Ermenilerce kabul edilmemiştir. 2- Genel Plan: Azerbaycan’ın işgal edilen bütün topraklarının aynı anda tahliye edilmesi karşılığında Azerbaycan Devleti’nin Karabağ hükümetinin özerkliğini resmen tanıması ve Karabağ ile Ermenistan arasında karayolu irti- batına izin vermesi. Bu plan da Ermenistan tarafından reddedilmiştir. 3- Ortak Devlet Planı: Bu plana göre Karabağ bölgesi Azerbaycan ve Erme- nistan’ın ortak idaresine bırakılmalı, işgal altındaki topraklar boşaltılmalıdır. Bu plan Ermenilerce kabul görünce Azerbaycan tarafından kabul edilmemiştir.3 C- Birleşmiş Milletler Kararları 1992 yılında Şuşa’nın, 1993 yılda Kelbecer’in Ermeniler tarafından işgali üzerine Azerbaycan’ın başvuruları sonucunda 1993 yılı Nisan ayında nihayet BM Güvenlik Konseyi, Ermenistan-Azerbaycan arasında Dağlık Karabağ ça- tışmasına dair ilk kararı aldı. a) 20 Nisan 1993 Tarihli ve 822 No’lu Karar BM Güvenlik Konseyi, 30 Nisan 1993 tarihli 822 No’lu kararı onaylayarak; “AGİT Minsk Grubu’nun raporunu dikkate alarak; Ermenistan ve Azerbaycan Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerin kötüleşmesi ve aralarındaki gerginlikten cid- di endişe duyduğunu ifade ederek”; 822 No’lu kararı aldı. Bu belge daha önce Güvenlik Konseyi Başkanı’nın 29 Ocak 1993 yılında yayınladığı bildiri doğrul- tusunda hazırlanmıştır. Kararda bölgede istikrarın ve asayişin tehdit altında olduğu vurgulanırken mecburi göç edenlerin sayısının artmasından duyulan endişe ifade edilmiş ve Kelbecer ilçesinde meydana gelmiş olağanüstü duru- mun doğurduğu sorunların aradan kaldırılması gerektiği ifade edilmiştir. BM Güvenlik Konseyi kalıcı bir ateşkesin sağlanması için işgalci eylemlere son verilmesi çağırışını yaparak işgal güçlerinin Kelbecer’den ve Azerbaycan’ın işgal altındaki diğer bölgelerinden çıkarılmasını istemekteydi: Buna göre: “1- Kalıcı bir ateşkesin sağlanması amacıyla tüm askeri operasyonların ve düşmanca faaliyetlerin derhal durdurulması, ayrıca tüm işgal güçleri- nin Kelbecer ilçesinden ve Azerbaycan’ın son dönemde işgal edilmiş diğer ilçelerinden derhal çıkarılması istenmektedir.

3 Abbas Karaağaçlı, “İşgal Altındaki Karabağ’ın Meçhul Geleceği (Makale)”, http://www.bilgesam. org/yazar/45/-doc--dr--abbas-karaagacli, 15 Mayıs 2012.

104

226_Faruk_Andac.indd 4 15.02.2017 17:54:38 FARUK ANDAÇ / AGİT MİNSK GRUBU VE DAĞLIK KARABAĞ SORUNU 5

2- Bu konuda ilgili taraflarca, çatışmayı AGİK Minsk Grubu’nun barış sü- reci çerçevesinde çözmek amacıyla, derhal görüşmelerin yeniden başlatıl- ması ve sorunun barışçıl yoldan çözümünü engelleyecek her türlü eylem- den geri durmasını ısrarla talep etmektedir.” Fakat bu karar da aslında bölgede barışı sağlama gücünde değildir. Belge- de Azerbaycan topraklarının işgali vurgulansa da bunun kim tarafından işgal edildiği belirtilmemiş ve askeri operasyonların güya yerli Ermeniler tarafından gerçekleştirildiği vurgulanmıştır. Çünkü Ermenistan, Karabağ’da işgali yerli Ermenilerin gerçekleştirdiklerini iddia etmekte idi. Böyle bir yaklaşım saldır- gan tarafın belirlenmesi ve çatışmanın çözüm yollarının aranması açısından olumsuz bir gelişme idi. b) 23 Temmuz 1993 Tarihli ve 853 No’lu Karar 23 Temmuz 1993 yılında Ermenistan silahlı kuvvetleri Azerbaycan’ın Ağ- dam ilçesini işgal etti. Bu gelişme artık Ermenistan’ın BM kararlarını umursa- madığını gösteriyordu. Temmuz ayı sonlarında BM Güvenlik Konseyi toplandı ve Ermenistan-Azerbaycan Dağlık Karabağ çatışmasına dair 853 No’lu karar kabul edildi. Bu kararda da işgalci güçlerin Azerbaycan’ın Ağdam ilçesi dahil diğer işgal edilmiş topraklardan çıkarılması istenmekteydi. BM Güvenlik Kon- seyi’nin 853 No’lu kararında da işgalci konusunda açık bir ifade yer almamış- tır. Nitekim Güvenlik Konseyi saldırgan devletin adını vurgulamazken sadece yerli Ermeniler ifadesiyle yetinmiştir. c) 14 Ekim 1993 Tarih ve 874 No’lu Karar Ermeniler uluslararası kamuoyunun olayları objektif değerlendirmemesin- den yararlanarak Fuzuli ve Cebrayıl ilçelerini de işgal ettiler. 1993 yılı Ağus- tos ayında ateşkes anlaşmasına rağmen Ermeniler Kubadlı ilçesini de işgal etmişlerdir. Azerbaycan bu defa da BM Güvenlik Konseyi’ne yine başvuruda bulunmak zorunda kalmıştır. 14 Ekim 1993 yılında BM Güvenlik Konseyi yeniden Dağlık Karabağ sorununu müzakere ederek 874 No’lu kararı kabul etti. Bu kararda Minsk Grubu tarafından hazırlanmış olan Acil Önlemlerin Yenilenmiş Programı esas alınarak çatışmanın bu plan doğrultusunda çözül- mesinin mümkün olacağı ifade edilmiştir. Fakat tüm bunlarla birlikte yine de saldırganla saldırıya maruz kalmış tarafların adları belirtilmemiş, bu çatışma sadece Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesinin Ermenileriyle Azerbaycan arasındaki bir sorun olarak değerlendirilmiştir. d) 11 Kasım 1993 Tarih ve 884 No’lu Karar 1993 yılı Ekim ayında Ermenistan’ın uluslararası örgütlerin kabul etti- ği belgeleri görmezden gelerek Azerbaycan’ın Zengilan ilçesini de işgal etti. Bunun üzerine 11 Kasım 1993 yılında BM Güvenlik Konseyi Azerbaycan’ın başvurusu doğrultusunda durumu yeniden müzakere ederek 884 No’lu karar kabul etti. Bu kararda Azerbaycan’ın Horadiz kasabasının ve Zengilan ilçesi- nin işgalinden duyulan rahatsızlık ifade edilirken işgal güçlerinin bu toprak- lardan çıkarılması istenmekteydi. Bu karar da uygulanmadı. Söz konusu bel-

105

226_Faruk_Andac.indd 5 15.02.2017 17:54:38 6 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

ge BM Güvenlik Kurulu’nun önceki kararlarından farklı değildi. Bu kararların hiçbirisi BM’nin tüzüğünden ileri gelen hükümleri içermemekteydi. BM’nin kabul ettiği belgelerde uluslararası hukukun önemli ilkeleri görmezden ge- linmiş ve saldırganın cezalandırılması için herhangi bir önlem alınmamıştı. Oysa çatışmaların çözümünde BM, Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı işgal politikasını sona erdirmek ve bölgede gerçek ve kalıcı barışı sağlamak için geniş yetkilere sahiptir.4 D- Alınan Kararlar ve Sonuçları Ermeniler gerek AGİT Minsk Grubu’nun tavsiye kararlarına ve gerekse BM Güvenlik Konseyi’nin kararlarına rağmen sürdürdükleri askeri hareketler so- nucu Azerbaycan topraklarının % 20-25’lik bir bölümünü işgal etmişlerdir. İş- galler sırasında bu topraklarda yaşayan Azerbaycan Türk’ü ya göç ettirilerek ya da katliama tabi tutularak soykırıma tabi tutulmuştur. Nitekim İnsan Hakları İzleme Örgütü, “Memorial” İnsan Hakları Savunma Merkezi, The New York Ti- mes gazetesi ve Time dergisi Karabağ Savaşı sırasında 26 Şubat 1992 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında yaşanan Hocalı Katliamı’nı Dağlık Karabağ’ın işgalinden bu yana gerçekleşen en kapsamlı sivil katliam olarak nitelendirmişlerdir.5 Yine 1994 İnsan Hakları Raporu’nda, “1993 yılında Karabağ Ermenilerinin Dağlık Karabağ çevresinde yaşayan Azerilere karşı ardı arkası kesilmeyen taarruzlarının sonucu olarak büyük insan hakları ihlallerinin gerçekleştirilmiş, işgal topraklarında yaşayan Azeri halkının tamamının göç ettirilmiş, göç edenlerin bir çoğu rehin alınmış ve kaçmak isteyenleri ayrım yapmaksızın kurşunlanarak Ermenilerce öldürülmüş” olduğu kesin bir dille ifade edilmektedir. İşgalleri, Azerilere ait mülklere karşı geniş çaplı yağma ve yıkma hareketleri takip etmiştir. Örneğin 50.000 nüfus- lu Ağdam kenti, Karabağ Ermenilerinin eline geçince Temmuz 1993’te burada gerçekleştirilen yağma ve katliamlar sonucu mülkleri, Dağlık Karabağ otorite- leri tarafından kendi aralarında bölüştürülmüştür.6 Sonuçta, Ermeniler BM kararını tanımadılar ve Rusya’nın desteğini alarak işgallerine devam ettiler. Sonuç Dağlık Karabağ sorununda çözümün zorlaşmasının en önemli nedenlerin- den birisi sorunun ortaya çıkış zamanıdır. Söz konusu sorun, her iki ülkenin de bağımsızlıklarını elde etmeleri esnasında ortaya çıkmıştır. Sorun yeni yerle- şim yeri kapma, hatta Bakü petrollerini elde etme hevesiyle başlamış olabilir. Günümüzde Bakü, toprak bütünlüğü ilkesini savunurken, Erivan, mil- letlerin self determinasyon hakkını savunmaktadır. Azerbaycan’ın temel da- yanağı, Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’ın bir parçası olduğudur. Bu nedenle Bakü, sözde Dağlık Karabağ yönetiminin çözümün taraflarından biri olması- na karşı çıkmaktadır.

4 http://garabagh.net/content_250_tr.html 5 https://tr.wikipedia.org/wiki/Hocal%C4%B1_Katliam%C4%B1 6 M. Vedat Gürbüz, “Dağlık Karabağ Sorunu ve Azerbaycan Politikaları (Makale)”, 1988-1994 Er- meni Araştırmaları, Sayı: 10, Yaz 2003.

106

226_Faruk_Andac.indd 6 15.02.2017 17:54:38 FARUK ANDAÇ / AGİT MİNSK GRUBU VE DAĞLIK KARABAĞ SORUNU 7

Ermenistan ve sözde Dağlık Karabağ yönetimi ise, soruna Dağlık Kara- bağ’ın Ermenistan’a katılması ya da bağımsızlık kazanması ile çözüm bu- lunması gerektiğini ileri sürmektedirler. Bu durumlardan biri gerçekleştiği takdirde, Ermenistan “güvenlik bölgesi” olarak tanımladığı Dağlık Karabağ dışında işgal altında tuttuğu yedi Azerbaycan rayonunun bazılarından çekil- meyi kabul edeceğini öne sürmektedir. Azerbaycan, Minsk Grubu’nun yalnızca Ermenistan’ın çıkarlarını gözettiği kanaatindedir. Günümüze kadarki gelişmeler, Azerbaycan’ın bu kanaatinde haklı olduğunu göstermektedir. Örneğin, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 14 Mart 2008’de, Ermeni güçlerinin çatışmalarda ele geçirdiği Azeri toprakların- dan çekilmesi yönünde çağrı yapan bir kararı yedi oya karşı, 39 oyla kabul etmiştir. Karara muhalif yedi oydan üçü Minsk Grubu eş başkanları olan Rusya, ABD ve Fransa’dır.7 Bugüne kadar birçok görüşmeler yapılmasına rağmen sonuç alınamama- sının başlıca nedeni Rusya’nın Güney Kafkasya’yı elinde tutabilmek için Er- menistan’ı elinde tutmaya çalışmasıdır. Zaten Ermenistan’a askeri yardımda bulunduğu gibi Ermenistan’ı batıya karşı askeri üs olarak da kullanmaktadır. Azerbaycan ile de askeri malzeme satışı yaparak ticari ilişkileri geliştirmekte- dir. Böylece dengeyi sağlamaya çalışmaktadır. Azerbaycan Hükümeti bu ne- denle bir askeri harekatı göze alamamakta ve çözümü en akılcı bir davranışla diplomatik yollarda aramaktadır. Kaynaklar Eserler GÜRBÜZ, Vedat: “Dağlık Karabağ Sorunu ve Azerbaycan Politikaları (Ma- kale)”, 1988-1994 Ermeni Araştırmaları, Sayı: 10, Yaz 2003. İSMAYIL, Elnur: Azerbaycan-Ermenistan Savaşı: Sonuçlar ve Öngörüler (Makale), 12 Nisan 2016. KARAAĞAÇLI, Abbas: İşgal Altındaki Karabağ’ın Meçhul Geleceği (Makale), 15 Mayıs 2012. SAPMAZ, Ahmet - SARI, Gökhan: “Dağlık Karabağ Sorununda Azerbaycan Tarafından Kuvvet Kullanım Olasılığının Analizi (Makale)”, Harp Akademileri, Güvenlik Stratejileri Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 15, 06.2012. İnternet Siteleri http://garabagh.net http://haypedia.com https://tr.wikipedia.org www.bilgesam.org. www.harpak.edu.tr

7 Ahmet Sapmaz - Gökhan Sarı, “Dağlık Karabağ Sorununda Azerbaycan Tarafından Kuvvet Kul- lanım Olasılığının Analizi (Makale)”, Harp Akademileri, Güvenlik Stratejileri Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 15, 06.2012. (http://www.harpak.edu.tr/saren/gsd/oncekisayilar/dokuman/GSD_15/GSD_15_ Art_1_062012.pdf)

107

226_Faruk_Andac.indd 7 15.02.2017 17:54:38 8 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

108

226_Faruk_Andac.indd 8 15.02.2017 17:54:38 RESMİYE KARAYEVA / HOCALI SOYKIRIMINDAN ÖNCE KARABAĞ CİNAYETLERİ 1

Türk Dünyası Araştırmaları Sayı: 226 Şubat 2017

HOCALI SOYKIRIMINDAN ÖNCE KARABAĞ’DA TÜRKLERE KARŞI İŞLENEN CİNAYETLER

Resmiye KARAYEVA*

Öz

Çalışmada Hocalı soykırımı öncesi Ermenilerin Dağlık Karabağ’da gerçek- leştirdikleri katliamlar üzerinde durulmuştur. Hocalı saldırısının yolunu açan Malıbeyli, Kerkicihan, Karadağlı gibi yerleşim yerlerine yapılan saldırılar ve sebepleri anlatılmıştır. Hocalı öncesi ve esnasında Ermeni ve Rus işbirliğine değinilmiştir. Anahtar kelimeler: Hocalı, Malıbeyli, Kerkicihan, Karadağlı Soykırımı, Dağlık Karabağ.

The Murders Committed Against Karabakh Before The Turkish On Khodjaly Genocide Abstract The study focused on the massacres of Armenians in Nagorno-Karabakh prior to the Khojaly genocide. The attacks and the reasons for the settlements such as Malibeyli, Kerkijahan, Karadağlı that opened the way to Khojali were explained. Russian-Armenian cooperation in Nagorno-Karabakh was explai- ned in this study. Keywords: Khojali, Malybeyli, Kerkijahan, Genocide of Karadagly, Nagor- no Karabakh.

Azerbaycan halkının tarihine soykırım olarak yazılmış ve hukuki-siyasi değerlendirmesi o şekilde gelişmiş olaylar tarihi kökleri itibariyle Osmanlı İmparatorluğu topraklarının paylaşılması - “Şark meselesi”nin uygulanmaya konulması adı altında uydurulan “Ermeni meselesi”yle ilintilidir. Bir zamanlar Ermeniler kendilerini dünyaya Osmanlı İmparatorluğu’yla Batı uygarlığı ara- sında siyasi aracı görevi yapan medeni ve zeki ırk olarak pazarlıyorlardı. Daha sonra bu “rol” onların işine yaradı ve o politikadan enine-uzununa yararlan-

* Araştırmacı-yazar.

109

226_Resmiye_Karayeva.indd 1 16.02.2017 10:18:30 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

dılar. Fakat onunla yetinmediler, kendilerini mağdur bir ırk olarak pazarlaya- rak söndürülmesi imkânsız olan ateşi yaktılar.1 20. yüzyılın başlarında Anadolu ve Azerbaycan Türklerine karşı cinayetler işleyen Karegin Njde (Garegin Ter-Arutyunyan) şunu yazıyordu: “Barış orta- mını normal durum olarak kabullenemeyiz. Şark’ta devam eden barış ortamı bizim aşamalı olarak imha olmamıza eşdeğerdir...”2 Njde’nin arkadaşı Michael Arten’e yazdığı bu açık mektubun üzerinden 100 yıl geçmektedir ve her şey onun ifade ettiği gibidir. 18. yüzyılın sonlarından itibaren Türkiye, 19. yüzyıldan itibaren ise Azer- baycan toprakları üzerinde “Büyük Ermenistan” kurma niyetini hayata geçir- mek amacıyla Türkiye ve Azerbaycan’ın çeşitli bölgelerinde kimi zaman kı- rımlar, insanlık dışı cinayetler yapılmıştır. Sayısız cinayet ve soykırımlardan biri de 20. yüzyılın sonlarında yaptıkları Hocalı soykırımı ve onun yirmi gün öncesinde işlenmesine rağmen sırları hâlâ çözülmeyen Dağlık Karabağ hu- dutları içersindeki Azerbaycan köyleri olan Malıbeyli-Kuşçular ve Karadağlı soykırımlarıdır. Dağlık Karabağ’ın üç köyünde yaşanmış o cinayetler nitelikle- ri açısından Hocalı soykırımdan asla farklı değildirler. Tüm zamanlarda Azer- baycan halkına karşı yapılmış soykırımların senaryo yazarı, başrol oyuncusu Rusya devleti ve ordusu olmuştur. Tarihe bakıldığında gerek İran’ın gerek Rusya’nın ve gerekse Azerbaycan’ın ve Ermenistan’ın (arşivlerin açılmasına hâlâ izin vermemiştir) arşiv belgelerin- de Erivan’ın asırlar boyu Müslüman kenti olarak karakterize edildiğini, düş- man güçlerinin karşısında sarsılmaz kale olarak kullanıldığını görülecektir. Tebriz’li araştırmacı S. Sardarniya’nın ve ermeni araştırmacı Anahid Termina- yan’ın eserlerinde 1917 yılına kadar Ermenilerin, Güney Kafkasya’nın hiçbir mıntıkasında çoğunluğu oluşturmadığını ve onların belirli bir hukuki toprak- larının olmadığı ortaya konmaktadır. S. Serdarniya’nın “İrevan yek vilayet-e Moselmanneşin bud” isimli eserinde eski ismi Çukursed olan yerde Erivan’ın temelinin atıldığı ve 1889 yılında kuruluşundan bu yana taşnakların Azer- baycan Türklerini soykırımlara maruz bırakması mercek altına alınmaktadır. Kitabın “Erivan’ın Coğrafi Konumu” isimli bölümünde müellif kentin çeşitli dönemlerde Azerbaycan’ın Çukursed bölgesinin başkenti olduğunu belirterek şöyle yazıyor: “Çukursed, Azerbaycan’ın dört büyük vilayetinin bir tanesiydi, sonra Eri- van hanlığı, Erivan vilayeti ve en son Ermenistan Cumhuriyeti olmuştur. 20. yüzyılın başlarında vilayetin Müslüman vatandaşlarının cesetleri üze- rinde Ermenistan Cumhuriyeti kurulmuştur. Bundan iştahları kabaran Er- meniler Azerbaycan’ın öteki topraklarına da saldırarak Karabağ da dahil olmakla Azerbaycan arazilerini işgal etmişlerdir.”3

1 Münir Süreyya Bey, Ermeni Meselesinin Siyasi Tarihçesi (1877-1914), Devlet Arşivleri Genel Mü- dürlüğü, Osmanlı Arşivi Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 2001. 2 Гарегин НЖДЕ, “Открытое письмо Майклу Арлену”, AHIB, No. 6 (9), 04.11.2007, http://www. aniv.ru/archive/35/otkrytoe-pismo-majklu-arlenu-garegin-nzhde/. 3 S. S rdarniyan, İrƏvan Yek Vilayət-e MosƏlmanneşin Bud, Tehran, 1380; M. Zehtabi, İran TürklƏ- rinin ƏƏski Tarixi, T briz, 1999. Ə 110

226_Resmiye_Karayeva.indd 2 16.02.2017 10:18:30 RESMİYE KARAYEVA / HOCALI SOYKIRIMINDAN ÖNCE KARABAĞ CİNAYETLERİ 3

Hocalı Soykırımına Kadar 20 Günde İşlenen Cinayetler 25 Ocak 1992’de Dağlık Karabağ sınırları içindeki Şuşa kenti yakınların- daki Taşaltı köyünde Azerbaycan ordusunun başarısız “Kanlı Dere” operasyo- nu sonrasında düşman hem bizim psikolojik açıdan savaşa hazır olup olma- dığımızı ve hem de silah-cephane sıkıntımızı test etti. Bu durum karşı tarafa ilerleme ve kendi amacına ulaşma fırsatı tanıdı. Bunun sonucunda Şubat ayı süresince Ermeniler total biçimde yaptıkları saldırılarla Karabağ’ın tamamını cehenneme çevirmekle kalmayıp 26 Şubat’ta tarihin en belirgin soykırımların- dan biri olan Hocalı soykırımını gerçekleştirdiler. Dağlık Karabağ’ın en büyük yaşam ünitelerinden olan Malıbeyli, Aşağı ve Yukarı Kuşçular köyleri Şuşa ilinde, Karabağ dağ silsilesinin eteğinde, il mer- kezinden 14 kilometre Kuzey Doğu’da, Dağlık Karabağ özerk bolgesinin 2.5 kilometreliğinde, Ağdam-Şuşa karayoluna 2 kilometre mesafede bulunuyor- du. Eski tarihe ve zengin kültüre sahip Karabağ’ın Türk köyleri olan Malıbey- li ve Kuşçular, ticaret merkezleri olmalarından dolayı o köylerde kervansa- raylar, attar, bakkal dükkânları, lokantalar, çayhaneler, hamam, cami, kale duvarları ve hatta kanalizasyon bulunuyormuş. İşgal öncesinde köy nüfusu yaklaşık 4 bin kişi olup ahalinin iştigal alanları çiftçilik ve sebzecilikti. Köyde 2 ortaokul ve lise, kütüphane, kültür evi, sinema kulübü, kuaför, terziha- ne, PTT şubesi, yarı klinik, minareli cami, çay taşlarından yapılma hamam kompleksi, Tunç dönemine ait kurganlar bulunmaktaydı. 20. yüzyılın başla- rında-1909 yılında dönemin aydınlarından olan Memmed Karayev, Malıbeyli köyünde kızlar için bölgede ilk Rus-Tatar okulunu kurdurtmuştu. Köyün Ku- zey Doğusunda 300 yaşını çoktan geçen Safevi dönemi anıtı olan sekiz köşeli, çift kümbetli ve havuzlu hamam da mevcuttu. Ermeniler 26 Şubat 1992’de yaptığı Hocalı soykırımına tanıklık yapan Rachel Denber ve Robert K. Goldman’ın olayın sıcaklığıyla kaleme aldıkları “Bloodshed in The Caucasus: Escalation Of The Armed Conflict in Nagorno Ka- rabakh” isimli raporda dikkati şuna çekmektedirler: “8-12 Şubat 1992 tarihleri arasında nüfus sayısına ve yüzölçümüne göre Hocalı büyüklüğünde olan Azerbaycanlılara mahsus Malıbeyli kö- yüne 366. Rusya alayının ve Dağlık Karabağ Özerk bölgesinin başkenti Hankenti’nde yaşayan Ermeni paramiliter güçleri saldırdılar. Hocalı ka- sabasını dört bir yandan Ermeni köyleri çevrelemekteydi. Bölgeyi hangi istikametten terk etmeye kalksan, Ermeni köylerinin içinden geçmen ge- rekecekti. Rusya’nın 366. Motorize Alayı’nın konuşlandığı kışlanın arazi- sinde saklanan ağır silah depolarının kapılarını açarak ve uzun menzilli silahları ambarlardan sadece 2-3 metre dışarıya çıkararak Kerkicihan ve Malıbeyli köylerini salvo altında tutuyorlardı. Mermiler bitince depolara dönerek yeniden yaylım ateşe devam ediyorlardı. Salvolar sonucunda Ma- lıbeyli köyünde taş üstünde taş kalmamıştı.10 Şubat tarihinde gece yarısı 366. Alayın desteğiyle Ermeniler yeniden Malıbeyli köyüne saldırdılar. Ka- dınlar ve çocuklar Malıbeyli’den Kuşcular köyüne sevkedildiler. Fakat Ma-

111

226_Resmiye_Karayeva.indd 3 16.02.2017 10:18:30 4 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

lıbeyli’ye saldırıdan sonra Kuşçular başlıyordu. Köyün savunucuları Azay Kerimov’un komutası altında saat 12.00’ye kadar mücadele ettiler. Şu- şa’ya ve Hocalı’ya giden tüm yollar kapanmıştı. Ağdam ili yakınlarındaki Abdal Gülablı köyüne giden yol ise Ermeni köylerinin içinden geçiyordu.”4 Charles van der Leeuw’un “Azerbaijan: A Quest For Identity”5 ve Kara- bağ’daki Ermeni ayrılıkçı teröristlerin komutanı Monte Melkonyan’ın kardeşi Markan Melkonyan’ın yazdığı “My Brother’s Road”6 isimli kitaplarda Malıbey- li ve Kuşçular köylerine saldırılara katılan Ermenilerin çoğunluğunun Su- riye, Lübnan, ABD ve Fransa’dan geldiklerini belirtmekteler. “The Deseret News” dergisi 5 Mart 2012 tarihli sayısında ismi zikredilen köylerin Azer- baycanlılardan arındırılarak onlarca insanın cenazesinin yakıldığını yazıyor: “Köyde 50-70 arasında insan katledildi, 15 kişi rehin alınmış, yaralıların çoğu Ağdam hastanesinde hayatlarını kaybetmişlerdi. Köyde sadece yaşlı bir adam annesinin yatalak hastası olmasından dolayı kalmıştı. Kadının yaşı 90’ın üze- rindeydi. İşgal sonrası okulun önünde ikisinin de üzerine benzin dökerek yak- tılar.” Malıbeyli’den sonra gelen Kuşçular köyü de aynı isimli nehrin kıyısında yerleşiyordu. Kuşçular ismi Karabağ’da yaşamış Türk dilli Kuşçu kavimleri- nin ismiyle ilintilidir. Aşağı ve Yukarı Kuşçular ve Malıbeyli köyleri Hocalı ili sınırlarında bir ada gibilerdi.O nedenle ermeni teröristleri Hocalı’yı ele geçir- mek için öncelikle Malıbeyli ve Kuşçular köylerini işgal ettiler. 10 Şubat tarihinde Ermeni paramiliter güçleri 366. Rus alayının ağır si- lahları ve askerleriyle Kuşçular’ı tüm yönlerden kuşattılar. Köy ahalisi Kuş- çular’ı mertlikle koruyordu. Fakat savunma güçlerinin silah ve cephanesi, av tüfeği bile olmadığından abluka halkası giderek daralıyordu. Düşman Hoca- lı’ya ilerlerken ahaliyi öldürmek ve rehin almak için ciddi hazırlık yapmıştı. Malıbeyli’nin kadın, çocuk ve yaşlıları Kuşçular’a kaçmışlardı. 11 Şubat’ı 12 Şubat’a bağlayan gece köyü tamamen kuşatan 366. Alayın paralı askerleri köy korucularını ve silahsız insanları katlederek Malıbeyli’den sonra Kuşçu- lar’ı da işgal etti. Ermenilerin, Malıbeyli ve Kuşçular köylerini işgal etmeleri AGİT’in ba- rış misyonunun bölgede bulunduğu sırada yaşanmışdı. Michael Croissant “The Armenia-Azerbaijan Conflict: Causes And Implications”7 ve Robert Gold- man “Bloodshed in Caucasus: Escalation Of The Armed Conflict in Nagorno Karabakh” isimli kitaplarında Ermenilerin Malıbeyli’ye saldırmalarının ana nedenini ilerde karayoluyla Hankenti’ne yapılabilecek geniş çaplı askerî operasyonun önlenmesi olarak nitelendirmekteler. Johannes Rau ise “Der Na- gorno-Karabach Konflikt”8 ve Pellat Katlen “Nagorno-Karabakh, Abkhazia and

4 Rachel Denber - Robert K. Goldman, Bloodshed in The Caucasus: Escalation Of The Armed Conf- lict in Nagorno Karabakh, Human Rights Watch/Helsinki, September 1992, s. 24-27. 5 Charles van der Leeuw, Azerbaijan: A Quest For Identity, Palgrave Macmillan, 2000. 6 Markar Melkonyan, My Brother’s Road, I. B. Tauris, 2008. 7 Michael Croissant, The Armenia-Azerbaijan Conflict: Causes And Implications, Praeger Publica- tion, Westport, 1998. 8 Johannes Rau, Der Nagorno- Karabach Konflikt, Taschenbuch, Berlin, 2003.

112

226_Resmiye_Karayeva.indd 4 16.02.2017 10:18:30 RESMİYE KARAYEVA / HOCALI SOYKIRIMINDAN ÖNCE KARABAĞ CİNAYETLERİ 5

Chechnya: Violence Of Autonomy in Eurasia’s Secessionist Conflicts”9 isimli yapıtlarında ise Malıbeyli ve Kuşçular köylerinin Ermenilerce işgalini Hocalı soykırımının başlangıç nedeni saymaktadırlar.10 Karadağlı Soykırımı Malıbeyli ve Kuşçular’ın işgalinden 2-3 gün sonra Ermeniler Dağlık Ka- rabağ’ın en eski ve büyük yaşam merkezlerinden olan Karadağlı’yı ablukaya aldılar. 15 Şubat tarihinde tepeden tırnağa kadar silahlanmış Ermeni-Rus askerî birlikleri Dağlık Karabağ’ın Azerbaycanlıların yaşadıkları en büyük ya- şam mıntıkası olan Karadağlı’ya saldırdılar. Aynı gün ağır kayıplar pahasına Karadağlı ahalisi düşmanın köye girmesini engelledi. Fakat 16 Şubat sabahı Ermeni teröristler daha büyük kuvvetlerle köyü yeniden ateş altına aldılar. Sabahtan akşama kadar devam eden kanlı dövüşlerde iki taraf da hayli kayıp vermişti. Fakat Azerbaycan gönüllü savunmacılarının cephaneleri bit- miş, başkent Bakü’yle bir türlü irtibat kuramamışlardı. 17 Şubat gecesinden sabaha kadar savaş sürdü. Köyü işgal edemeyen düşman güçleri Hanken- ti’nde bulunan Rus 23. Tümeni’nin 366. Motorize Alayı’nın asker ve subay- ları ve aynı zamanda yurtdışından getirilen paralı askerlerle çeşitli yönlerden Karadağlı köyüne ölümüne saldırdılar. 17 Şubat tarihinde akşama yakın köy savunucularının karargâh olarak belirledikleri köy muhtarlığının binası da düşmanın eline geçti. Akşam ise Karadağlı köyü tamamen düştü. Köyün her 10 ahalisinden biri acımasızca katledilmiş, cenazeler serpilmiş durumda kal- mışlardı. 104 kişi ve özel savunma grubunun 15 savaşçısı rehin alınmıştı. Onların çoğu esaretteyken öldürüldüler. Karadağlı köyünün savunulması sı- rasında 200’ün üzerinde kayıp verildi. Ermeniler ölüleri silo kuyularına dol- duruyor, rehinelere dehşetli işkenceler yapıyorlardı.11 Hocalı Yolu Açılmıştı 1988 yılından itibaren Ermenistan ile Azerbaycan arasında patlak veren Dağlık Karabağ çatışması döneminde en acı, trajik, tarihte emsali az bulunan olaylardan biri Karabağ’ın en eski yaşam mıntıkalarından biri olan Hocalı’da Azerbaycan Türklerine karşı Ermeni ayrılıkçı teröristlernin hayata geçirmiş oldukları soykırımdır. Bu bakımdan Hocalı faciası geçtiğimiz yüzyılın en deh- şetli ve gaddarlıkla yapılmış Hatun, Hiroşima trajedileriyle aynı sırayı paylaş- maktadır. Karayolu irtibatı kesilen Hocalı’ya tek iletişim kanalı helikopterlerdi. Ken- te son sivil helikopter 29 Ocak 1992 tarihinde uçmuştu. Şuşa semalarında halikopterimizin vurulması sonucu vermiş olduğumuz insan kayıpları böl- geye yapılan helikopter uçuşlarının da durmasına neden olmuştu. 18 Şubat 1992’de Hocalı istikametinde bulunan yaşam mıntıkaları olan Malıbeyli, Kuş-

9 Pellatt Kathleen, Nagorno-Karabakh, Abkhazia and Chechnya: Violence Of Autonomy in Eurasia’s Secessionist Conflicts, Library and Archives Canada, 2008. 10 Muharrem Bayraktar, “Evet Soykırım Olmuştur”, Yeni Mesaj, 28 Ocak 2012. 11 “Qaradağlı Faci sind n 24 Il Ötür”, AzƏrbaycan QƏzeti, 17 Fevral (Şubat) 2016, http://www. azerbaijan-news.az/index.php?mod=3&id=90455.Ə Ə

113

226_Resmiye_Karayeva.indd 5 16.02.2017 10:18:30 6 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

çular ve Karadağlı köyleri Ermeni teröristlerince işğal edilmiş, yükseklikler zaptedilerek Hocalı’ya giden yol açılmıştı. Hocalı ahalisi beklenen tehlikeden haberdar olsa da gerekli hiçbir tedbir alınmıyor, kent nüfusu silahsız-cepha- nesiz, savunmasız biçimde kaderin insafına terkediliyor. Ermeniler ise ilerli- yorlardı. 1. Mehtikent tarafından Ermeni-Rus ordusunun Karabağ’daki 6. bölüğü ve bölüğe destek amacıyla Sasun, Suren, Levon, Akop, Vitali ve Afo isimli Er- meni subayların her birinin 30-40 kişiden oluşan yerel silahlı çeteleri. 2. Noraguh tarafından Ermeni-Rus ordusunun Karabağ’daki 3. ve 9. alay- ları (komutanlar Tigran ve Yura, Armo, Gagik ve Edik’in her birinin 30-40 kişilik yerel silahlı çeteleri). 3. Katuk köyü istikametinden Ermeni-Rus ordusunun Karabağ’daki 1. Alayının askerleri, alay komutanı Aşot Gulyan (Bekor), 2. alayın askerleri, Alay komutanı Karen Babayan (Karo), 4. Alayın askerleri ve aynı zamanda Albert isimli subayın alayı ve yakındaki ermeni köylerinden gelen daha birkaç 30-40 kişilik gruplardan oluşan yerel çeteler. 4. Havalimanı istikameti denilen yön ermeniler için en önemli yön sayıl- maktaydı. O yönden Rusya’nın 366. Alayının personeli ve zırhlı araçları ve aynı zamanda Sumbat isimli subayın hareket alayı ilerleyecekti. Böylece, 1992 yılının 25 Şubat’ını 26 Şubat’ına bağladığı gece Ermeni si- lahlı birlikleri Hankenti’ndeki 366. Motorize Alayı’nın tankları, diğer askerî araçlarıyla ve askerî personelinin katılımıyla önceden oluşturulmuş planla Hocalı kentine girdiler. Son model füzeler kenti yankıp kül haline getirdi. Sivil insanlara kenti terk etmek için koridor bile bırakmayan caniler Ağdam iline doğru kaçan kadınları, yaşlıları, çocukları ormanlık alanda pusuya düşürerek katle yetirdiler. 366. motorize alayın askeri Viktoriya İvleva, şehrin top ateşine tutulmasını daha sonra şöyle tasvir etmişti: “Karşı taraftan buluta benzer bir şeyin geldiğini gördüm. Yaklaşınca yarı çıplak insan kütlesinin olduğunu gördüm. Türklerden en sonda karın için- de yalın ayaklı üç çocuğuyla birlikte gelen kadın sık sık düşüyor, onu kaldırıyorlardı. İnsanları tepenin eteğinde kurşuna diziyorlardı. O kadını ve yavrularını da kursuna dizdiler.”12 Leonid Kravets (askerî pilot, binbaşı): “26 Şubat’ta ben Hankenti’nden ya- ralıları çıkardım. Askeran kapısından geri dönüşümde aşağıda gözüme lekeler değdi, bir az daha aşağıya indim. Teknisyenim “Bak, orada kadınlar ve çocuk- lardır” diye bağırdı. Yokuşta yere serpilmiş yüzlerce insan cesedi vardı. Biz oraya uçtuk, orada görev yapmış polis yüzbaşısı da bizimleydi, kafası ezilmiş dört yaşlı erkek çocuğunu görür görmez çıldırdık. Hâlâ pişmanım, keşke onu kendimizle götürmeseydik, çok geçmeden öldü. İnanılır gibi değildi, her taraf iğrenç duruma düşürülmüş insan cesetleriyle doluydu. Biz onları toplayarak Ağdam’a taşıyorduk.”

12 Akif Aşırlı, Hocalı’da Türk Soykırımı, (çeviren: Gökmen Kılıçoğlu), ASEF Yayınları, İstanbul, 2005, s. 45.

114

226_Resmiye_Karayeva.indd 6 16.02.2017 10:18:30 RESMİYE KARAYEVA / HOCALI SOYKIRIMINDAN ÖNCE KARABAĞ CİNAYETLERİ 7

Hocalı trajedisinin faillerinden olan ermeni yazar Daud Kheyriyan’ın kita- bından bir bölüm:13 “2 Mart’tan itibaren cenazelerin yakılması işiyle uğraşan ermeni Gaf- lan grubu 100’ün üzerinde Azerbaycanlının cesedini topladı. Hocalı’nın yaklaşık 1 kilometre Batısında yaktı. Sonuncu arabada ben alnından ve ellerinden yaralanmış 10 yaşlarında bir kız gördüm. Açlığa, soğuğa ve aldığı yaralara rağmen hâlâ ölmemişti. Çocuk ağır ağır nefes alıyordu. Tigranyan isimli asker çabucak o kızı alarak cenazelerin üzerine attı ve ateşe verdi.” Hocalı saldırısına katılan 366. Rus alayı karşı istihbarat şube başkanı Al- bay V. Savelyev, Rusya Federasyonu hükümetine yazdığı “Gizli rapor”unda er- meni silahlı çeteleriyle Rusya askerî birliklerinin Dağlık Karabağ’da yaptıkları askerî operasyonları şöyle değerlendiriyordu: “Benim tüm bunları yazmamam imkânsızdır. İnsanların, çocuk ve kadın- ların, hamile gelinlerin kurşundan geçirilmiş vücutlarını unutamıyorum. Bu kanlı ve acımasız sonuçla biten olaylarda bir şey yapamamamdan dolayı Azerbaycanlıların beni bağışlamalarını diliyorum. Sadece yazdığım gizli raporu gerek Kremlin’e ve gerekse SSCB Savunma Bakanlığı İstih- barat Genel Müdürlüğü generallerine gönderdim. “Okuyun”- dedim. Biz rusların subay şerefinin nasıl lekelendiğini görün.”14 Bu kitlesel ve acımasız insan kırımı ermeni ayrılıkçı teröristlerin Azerbay- can’ın devlet olarak bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü hedef alan maksatlı işgalci siyasetin yeni bir aşaması olmanın yanısıra gaddarlığı ve insanlık dışı ceza yöntemleriyle de dünya tarihinde emsali bulunmayan bir vahşet olarak hafızalarda kalacaktır. Hocalı soykırımı insanlığın 20. yüzyılda yaşadığı en dehşetli iki faciasından biri olarak Temmuz 1995’deki Bosna soykırımından önce yaşanmıştır.15 Sonuç olarak terörizmin, bölücülüğün ve tüm bunların en tehlikeli yön- lerinden olan işgal suçlarının küresel endişeye dönüştüğü çağımızda o suç- ların sebeplerinin araştırılmasının ve önlenmesinin çok büyük önemi olduğu halde ne yazık ki, dünya bunları görmezlikten gelmekte, seyirci kalmaktadır. Ermenistan’daki milli zemindeki şiddet kendisini tecavüzcü şiddet biçiminde ortaya koymuştur. Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ ve çevre bölgelerinde Erme- ni bölücü teröristler güya “kendi kaderlerini tayın etme” prensipi üzerinden bi- zim topraklarımızı işgal ediyor, insanlarımıza acımasızca soykırım uyguluyor- lar. 1988 yılı sonuna değin Ermenistan’dan 200 binin üzerinde Azerbaycan Türk’ü baba yurtlarını terk etmek zorunda bırakıldılar ve bunun sonucunda Ermenistan’da tek Türk bile kalmadı. İşle alakadar olan devletlerse daima Azerbaycan’dan taviz istemekte, toprak bütünlüğümüzü tehdit eden “çözüm

13 Aktaran Aşırlı, a.g.e., s. 16. 14 “Erm ni Terror V Quldur Birl şm l rinin B ş riyy t Qarşı Cinay tl ri (XIX. - XX. srl r)”, Ə Ə Müxt s rƏ Xronoloji EnsiklopediyaƏ / R.Ə MustafayevinƏ Ə Ə ƏelmiƏ redaktorluğiƏ il ƏBakı:Ə Elm, 2003, s.Ə 367.Ə 15 Milyon Imza, Bir Talep, 14 Fevral (Şubat) 2007. Ə

115

226_Resmiye_Karayeva.indd 7 16.02.2017 10:18:30 8 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

seçenekleri”ni bize dayatmaya çalışmaktadırlar. 1993’den beri bize önerilenle- rin hepsi tekyanlı olup Ermenilerin çıkarlarına hizmet etmektedir. Önerilerin hiçbir tanesinde “Dağlık Karabağ, Azerbaycan toprağıdır ve o devletin sınırları içinde kalmalıdır” ibaresini göremezsiniz. Bu da topraklarımızda cereyan eden olayları dünyanın tek taraflı ve “ılımlı” yaklaşım sergilmeye devam edeceğini ve bunun da sonucunda ermeniler tarafından Türk milletine yapılan soykırım ve katliam örneklerinin hız kesmeyeceğine işaret etmektedir. Çifte standartlar şurup gittikçe çatışma alanları genişleyecek, uygarlık daha fazla dağıtıcı terör ve soykırım olaylarıyla yüz yüze kalacaktır. Kaynaklar “Erm ni Terror v Quldur Birl şm l rinin B ş riyy t Qarşı Cinay tləri

(XIX.-XX.Ə srl r)”, MüxtƏ ƏsƏr XronolojiƏ EƏnsiklopediyaƏ Ə Ə / R.Ə Ə Mustafayevin Ə elmi redaktorluği ilə Bakı: Elm, 2003. Ə Ə “Qaradağlı Faci sind n 24 Il Ötür”, AzƏrbaycan QƏzeti, 17 Fevral (Şubat)

2016, http://www.azerbaijan-news.az/index.php?mod=3&id=90455.Ə Ə “Milyon Imza, Bir Talep” 2007. 14 Fevral (Şubat). AŞIRLI, Akif: Hocalı’da Türk Soykırımı, (çeviren: Gökmen Kılıçoğlu), ASEF Yayınları, İstanbul, 2005. BAYRAKTAR, Muharrem: “Evet Soykırım Olmuştur”, Yeni Mesaj, 28 Ocak 2012. CROISSANT, Michael: The Armenia-Azerbaijan Conflict: Causes And Impli- cations, Praeger Publication, Westport, 1998. DENBER, Rachel - GOLDMAN, Robert K.: Bloodshed in The Caucasus: Es- calation Of The Armed Conflict in Nagorno Karabakh, Human Rights Watch/ Helsinki, September 1992. KATHLEEN, Pellatt: Nagorno-Karabakh, Abkhazia and Chechnya: Violence Of Autonomy in Eurasia’s Secessionist Conflicts, Library and Archives Canada, 2008. LEEUW, Charles van der: Azerbaijan: A Quest For Identity, Palgrave Mac- millan, 2000. MELKONYAN, Markar: My Brother’s Road, I.B. Tauris, 2008. Münir Süreyya Bey, Ermeni Meselesinin Siyasi Tarihçesi (1877-1914), Dev- let Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 2001. RAU, Johannes: Der Nagorno-Karabach Konflikt, Taschenbuch, Berlin, 2003. S RDARNİYAN, S.: İrƏvan Yek Vilayət-e MosƏlmanneşin Bud, Tehran, 1380. ZEHTABİ, M.: İran TürklƏrinin Əski Tarixi, T briz, 1999. Ə НЖДЕ, Гарегин: “Открытое Письмо МайклуƏ Арлену”, AHIB, No. 6 (9), 04.11.2007, http://www.aniv.ru/archive/35/otkrytoe-pismo-majklu-arle- nu-garegin-nzhde/.

116

226_Resmiye_Karayeva.indd 8 16.02.2017 10:18:30 AHMET HÜSREV ÇELİK - RÜYA KEBAPÇIOĞLU / SORUN EDİLMEYEN SORUN 1

Türk Dünyası Araştırmaları Sayı: 226 Şubat 2017

KARABAĞ SORUNU ÜZERİNDEN İRAN ERMENİSTAN İLİŞKİLERİNE BİR BAKIŞ: SORUN EDİLMEYEN SORUN

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Hüsrev ÇELİK* - Rüya KEBAPÇIOĞLU**

Öz

4400 km2’si Dağlık Karabağ olmak üzere 13110 km2’lik Azerbaycan toprağı- nın, Ermenistan tarafından işgali bugün başta Ermenistan, İran, Azerbaycan ve Türkiye’nin, daha geniş dairede Rusya, ABD ve Avrupa’nın dâhil olduğu ve mü- dahil olmaya çalıştığı bir sürece dönüşmüştür. Her bir aktörün konuyla ilişki kur- ma düzeyi farklıdır. Aktörlerin konuya ilgi duyma gerekçeleri benzeşmekte veya ayrışmaktadır. Yine her bir aktörün tutumu farklı sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Ortadoğu Bölgesi’nde güçlü bir aktör olan ve Ortadoğu’da mezhebi tonları yoğun bir politika izleyen İran, Kafkasya Bölgesi’ne sınır komşusu bir ülke olma- sı münasebetiyle bölgedeki gelişmelere karşı da bir tutumu söz konusudur. Dağ- lık Karabağ’ın da içerisinde yer aldığı işgal altındaki Azerbaycan toprakları böl- genin güncel bir sorunudur. Bölgeyi etkileme kapasitesi ve potansiyeline sahip olan İran’ın politikaları, Kafkasya’da daha farklı bir düzlemde gelişmektedir. Bu çalışmada güncel bir sorun olan Karabağ konusunun İran’ın Ermenistan’a yöne- lik politikalarını ne suretle etkilediği, bu etkileşimin hangi değişkenler üzerinde yükseldiği irdelenmektedir. Bu bağlamda öncelikle İranlılar ve Ermeniler arasın- daki ilişkilerinin tarihsel gelişimine ve kesişimine değinilmiş, daha sonra İran ile Ermenistan arasındaki münasebetlerin ne düzeyde olduğu tasvir edilmiştir. Anahtar kelimeler: Azerbaycan, Ermenistan, İran, Karabağ.

An Overview Of The Relationship Between Iran And Armenian On Karabakh Problem: Unanswered Question Abstract The occupation of 13110 km2 of Azerbaijan land by 4400 km2 of Nagor- no-Karabakh has been transformed into a process in which Armenia, Iran,

* Düzce Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü. ** Marmara Üniversitesi, Orta Doğu ve İslam Ülkeleri Araştırmaları Enstitüsü, Ortadoğu Siyasi Tarihi ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Tezli Yüksek Lisans Öğrencisi.

117

226_Ahmet_Husrev_Celik.indd 1 16.02.2017 09:54:51 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Azerbaijan and Turkey are included and Russia, USA and Europe are included in the larger apartments today. Each actor has a different level of relationship with the subject. The reasons for interest of actors are similar or dissociate. Again, the attitude of each actor brings out different results. Iran is a strong actor in the Middle East Region and has a dense policy of tribal ties in the Middle East. It is also an attitude towards the developments in the region as it is a neighboring country to the Caucasus region. The occupied Azerbaijani territories in Nagorno-Karabakh are a current issue of the region. Iran’s policies, which have the capacity and potency to influence the region, are developing on a different level in the Caucasus. In this study, it is exam- ined how the Karabakh issue, which is a current problem, affects the policies of Iran towards Armenia and on which variables this interaction has risen. In this context, firstly the historical development and intersection of the relations between Iranians and Armenians were touched on, and then the level of rela- tions between Iran and Armenia was depicted. Keywords: Azerbaijan, Armenia, Iran, Karabakh.

Giriş Şüphesiz ki, her bir karış toprak parçası o toprağa sahip olan devlet açısın- dan önemlidir. Onun salt bir ulusa ait olması ona sahip olan nezdinde önemli olması için yeterlidir. Ancak kimi zaman ve durumlarda bir toprak parçasının kıymeti sadece onu vatan kabul eden uluslara münhasır kalmamakta, onunla kendisi arasında bir şekilde ilgi kuran, ilgisi olduğunu iddia eden her aktörün alakasına odak teşkil etmektedir. Bazı coğrafyalar ise dünyanın ekser kısmını siyasi, ticari, iktisadi, kültürel vb. alanlarda etkileyecek bir potansiyele sahip- likleri ile diğerlerinden daha müstesna bir ilgiye mazhardırlar. Bu alakanın ilgili coğrafyaya izdüşümü ise kimi zaman avantaj kimi zaman dezavantaj şeklinde olmaktadır. Kafkasya bölgesi, Ortadoğu bölgesi gibi dünyanın ekser bölge ve insanla- rını etkileyebilecek mahiyet ve potansiyele sahip bir bölgedir. Bölgede yaşan- mış, yaşanıyor olan veya muhtemel yaşanacak olan gelişmelerin düne, bu- güne ve yarına ilişkin önemli sonuçlarının olduğu bir realitedir. Bu sonuçlar önce bölgenin kendisi üzerinde, daha sonra hinterlandında, daha sonra da küresel ölçekte tezahür etmektedir. Bölgede olan hadiselerin güç mücadelesi mahiyeti taşıması bir tarafa, güvenlik endişeleri ve duygusal motivasyonlara da sahipliği söz konusudur. Bu bağlamda bölgedeki güç mücadeleleri ve bun- ların muhtemel sebeplerinin doğrudan ya da dolaylı olarak Türkiye ile ilişkisi bulunması bir tarafa, içerisinde Karabağ’ın da yer aldığı Kafkasya ile Türki- ye’nin tarihi, kültürel etnik ve sosyal unsurlardan oluşan duygusal ve millet olma düzleminde kuvvetli bir bağı mevcuttur.1 Bu bağlar Türkiye’nin bölgeye ilişkin temel saiklerinin ana belirleyicisidir.

1 Ayhan Nuri Yılmaz - Gökmen Kılıçoğlu, “Kafkaslardaki Türk Dili ve Kültürünün Etkisi: Yumu- şak Güç ve Kamu Diplomasisi Açısından Bölgedeki Siyasi Projeksiyonlar”, Yeni Türkiye Dergisi, Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi Yayınları, Yıl: 21, Sayı: 71, Temmuz-Aralık 2015, s. 175.

118

226_Ahmet_Husrev_Celik.indd 2 16.02.2017 09:54:51 AHMET HÜSREV ÇELİK - RÜYA KEBAPÇIOĞLU / SORUN EDİLMEYEN SORUN 3

Yukarıda betimlenen çerçevede, bölgedeki hadiselerin, problemlerin doğ- rudan müdahilleri, muhatapları, tarafları ve taraftarları söz konusudur. Ka- rabağ sorunu, bölge ülkelerine problemin ekseninde birbirlerine karşı konum belirleyici bir özellik ihtiva etmektedir. Azerbaycan ve Ermenistan sorunun doğrudan muhataplığı, Rusya’nın doğrudan ve dolaylı müdahilliği, Proble- me doğrudan müdahil olmayı tercih etmeyen bir görüntü arz etmeye çalışan İran’ın da sorunun tarafları ile ilişkileri çerçevesinde oluşan bir konumu mev- cuttur. Türkiye ise problem karşısında açık bir taraftır. Yüzyıllar boyunca Türklerin himayesinde bulunan Ermenilerin huzur, refah ve itibar içinde yaşamlarını sürdürmeleri, millet-i sadıka olarak ni- telendirilmeleri, hatta üst düzey görevlerde istihdam edilmeleri söz konusu iken, 1800’lü yıllardan itibaren emperyalist güçlerin arzu ve çıkarları doğ- rultusunda Osmanlı’ya ihanet tutumu içerisine girmeleri, Osmanlı Devle- ti’nin almış olduğu bir takım tedbirler karşısında da Türkleri suçlayıcı bir takım iddiaları dünya çapında sürekli gündeme getiriyor olmaları, buna bağlı olarak tazminat ve toprak da içeren bir takım taleplerde bulunmaları,2 taraflar arasında bir husumet zemini oluşturmaktadır. Karabağ sorunu da bu probleme ilave bir sorun olarak tarafların gündemine dahil olmuştur. Ni- tekim Ermenistan Dışişleri Bakanlığı’nın resmi web sitesinde, Ermenistan’ın dış politikası çerçevesi tanımlanırken özellikle soykırım iddiası3 ve Karabağ sorunu4 ön plana çıkarılmış ve sadece bu iki konuya münhasır ayrı başlıklar açılmıştır. Kadim bir medeniyete sahip olan ve yüzyıllardır aynı topraklarda yaşayan, kimi kaynaklara göre Batı Asya çoğu kaynağa göre Ortadoğu’da sayılan İran, izlediği dış politika ile de oldukça dikkat çekmektedir. Bir ucu Kafkasya’ya uzanan bu ülke hem Ortadoğu hem de Kafkaslarda dengeleri değiştirebile- cek, bölge hadiselerini etkileyebilecek ve hatta belirleyebilecek bir konum ve kapasiteye sahiptir. Onun bu potansiyeli zaman zaman somut olarak tezahür etmektedir. Kapasite ve potansiyeli büyük olan İran son yıllarda sürekli Ortadoğu ile gündeme gelmektedir. Ancak Ortadoğu önemli olmakla birlikte onun politi- kasının sadece bir veçhesini oluşturmaktadır. Kafkaslar ile de sınırdaş olan İran’ın bu bölgede yaşanan hadiseler üzerinde de doğrudan ve / veya dolaylı bir tesiri söz konusudur. Güncel bir konu olan Karabağ bunlardan birisidir. Karabağ jeopolitik, stratejik, güç dengeleri, mezhepçilik ve Türk ve İran milli- yetçilikleri gibi çok yönleriyle İran’ın ilgi ve etki alanındadır. Devrimden sonra politik kimliği değişen İran’ın Arap Baharı ile birlikte mezhep odaklı hareketleri baskın olmuştur. Bu tutumu 1980’li yıllarda baş-

2 Zafer Akbaş - Saliha Yılmaz, “Uluslararası Hukukta Soykırım Suçu ve Ermeni Soykırımı İddiası: 100. Yılda Türkiye’den Talepler ve Gerçekler”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti- tüsü Dergisi, Sayı: CİEP Özel Sayısı, Yıl: 2016, s. 1027. 3 Ministry of Foreign Affairs of The Republic of Armenia, http://www.mfa.am/en/what-is-genoci- de/, Erişim tarihi: 31.01.2017. 4 Ministry of Foreign Affairs of The Republic of Armenia, http://www.mfa.am/en/artsakh-issue/, Erişim tarihi: 31.01.2017.

119

226_Ahmet_Husrev_Celik.indd 3 16.02.2017 09:54:51 4 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

layan ve 1992 yılında Hocalı katliamı ile birlikte dünyanın gözünün çevrildiği Dağlık Karabağ Bölgesi’nin Ermenistan tarafından işgali konusunda tarafsız olarak görünen ancak politikalarının sonuçları Ermenistan’a yarayan bir tu- tum sergilemiştir. İran’ın bu tutumu Arap Baharı’nda üstlendiği rolün tam aksidir. Veya tersinden bir okuma ile Karabağ konusunda gösterdiği tutumun tam aksini Arap Baharı sürecinde göstermiştir. İran’ın Dağlık Karabağ sorunu karşısında tarafsız kalıyor görünmesi, Er- meniler ile geçmişten gelen güçlü bağlarını güçlendirmek için de önemli bir fırsat olmuştur. Nitekim Karabağ sorunu yaşanırken İran, Ermenistan’a hem doğalgaz sağlamış hem de ekonomik yönden dışlanmış olan Ermenistan ile çeşitli anlaşmalar yapmıştır. Ambargo uygulanan iki ülkenin işbirliği yapması daha zor durumda olan Ermenistan’a hayati önemde bir destek mahiyetinde olmuştur. İran Ermeni İlişkilerinin Tarihsel Altyapısı Bulundukları coğrafya ve bu coğrafyada konumlanmaları itibariyle Erme- niler ve Persler birbirleri ile siyasi, iktisadi ve kültürel etkileşimde bulunmuş- lardır. Bu etkileşim içerisinde zaman zaman ve kısmen de birbirlerini bes- leyen bir kesişim alanı da oluşmuştur. Edebiyatın önemli başyapıtlarından Hüsrev ile Şirin adlı eserde, Hüsrev’in bir Sasani hükümdarı olması, Şirin’in ise Ermen ülkesinin melikesi Mehinbânû’nun yeğeni olması5 bu bağlamda önemli bir örnektir. İki kültürün tarihsel sürekliliği olan bu etkileşiminin seyrini şüphesiz ki İran’ın İslam’ı seçmesi etkilemiştir. Etkileşim ve ilişkiler kısa bir süre kesintiye uğramış olsa da daha sonraki süreçte ilişkiler tekrar bir düzlem yakalamıştır. İranlıların Ermenilere yaklaşımını etkileyen ana belirleyici fak- törlerden birisi de uzun bir dönem boyunca İran Osmanlı ilişkileri olmuştur. Şiiliği resmi politika olarak benimseyen Safevi Devleti’nin Osmanlı için bir tehdit haline gelmesi ilişkilerin seyrini olumsuz kılmıştır. Şah İsmail’in şah- lığını ilan ettiği 1501’den Kasrı Şirin Anlaşmasının imzalandığı 1639 yılına kadar iki devlet çok defa savaşmak durumunda kalmışlardır. 1639’dan iti- baren ilişkilerde bir düzelme olsa da bu çok sürmemiş 1722 yılında Afganlı- ların Safevilere son vermesiyle ilişkiler yeniden gergin bir döneme girmiştir.6 Karabağ ve Azerbaycan’ın yanı sıra7 bugünkü Ermenistan coğrafyasının da Safevilerin hâkimiyeti altında olması karşılıklı etkileşimin temel kesişim ze- mini olmuştur. İran coğrafyasını yönetenlerin Osmanlı üzerinden oluşturdukları politika diğer kavimlerle, milletlerle, unsurlarla olduğu gibi Ermeniler ile de arala- rında olan ilişkiyi güçlendirmelerinin bir boyutunu oluşturmuştur. Ancak

5 Sibel Üst, “Hüsrev, Şirin ve Ferhad Kahramanları Üzerine”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştır- maları Enstitüsü Dergisi, (TAED 51), Yıl: 2014, s. 50-53. 6 Özer Küpeli, Osmanli Safevi Münasebetlerine Dair Türkiye’de Yapılan Çalışmalar Hakkında Birkaç Not ve Bir Bibliyografya Denemesi, Tarih Okulu Dergisi, Sayı: VI, Ocak-Nisan 2010, s. 17-18. 7 Tufan Gündüz, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt: 35, s. 455.

120

226_Ahmet_Husrev_Celik.indd 4 16.02.2017 09:54:51 AHMET HÜSREV ÇELİK - RÜYA KEBAPÇIOĞLU / SORUN EDİLMEYEN SORUN 5

ilişkilerin sadece tek boyut üzerine inşa edildiğini söylemek doğru olmaya- caktır. Nitekim İran Şahı Abbas Ermenilere özel bir önem atfetmiştir. Şah Abbas döneminde Ermeniler ipek ticaretinde öne geçmiş dahası öne geçi- rilmiştir. Şah Abbas temin ettiği, kendi uhdesine aldığı ipekleri Ermenilere dağıttırmış ve onlar üzerinden pazarlanmasını sağlamıştır. Müslüman tüc- carların yerine Ermeni tüccarlar ikame edilmiş, hatta Ermeni tüccarlar bu ticareti yaparken Şahın temsilcisi unvanıyla hareket etmişler, buradan elde edilen gelirler de Safevilerin hazinesine önemli katkıda bulunmuştur. Şah Abbas, Ermenilerin İsfahan’da iskânına imkân tanımış, onlara mahsus bir ticaret mekânı tahsis etmiştir.8 Buna karşın Ermenilere göre de Şah Abbas, Ermenileri Osmanlı’ya karşı koruyan ve Ermenilerin ekonomik olarak güç- lenmesini sağlayan bir lider figürü olarak tasvir edilmiştir. Ancak bunun yanı sıra bazı kaynaklarda Şah Abbas döneminde gerçekleşen Türk-İran çekişmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkan göçlerin, Ermeni nüfusun da- ğılmasında önemli bir faktör olduğu da olumsuz bir sonuç olarak kaydedil- mektedir.9 18. yüzyılın ortalarına doğru İran’da hüküm süren Nadir Şah; içinde Aze- riler ve Ermenilerin yer aldığı bölge üzerinde çok farklı bir etki bırakmıştır. Azeriler tarafından 18. yy’da dünyanın gördüğü en büyük hükümdarlardan birisi olarak nitelendirilen Nadir Şah,10 içinde Azerbaycan’ın da olduğu coğ- rafyada birliği tesis etmek adına bir takım adımlar atmış, bu minvalde Kara- bağ beylerbeyliğini lağvetmiştir.11 Üst bir bakış ile bugünkü Karabağ sorunun oluşmasına yol açacak ilk adımların da yine bu dönemde atıldığı söylenebilir. Nitekim Nadir Şah, Ermeni dini otoritelere vergi muafiyeti gibi bir takım hak- lar sağlarken aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’na karşı savaşan Erme- nilere büyük kıymet vermiştir. Nadir Şah bununla da kalmayıp, Karabağ’dan birçok Türk aşiretini çıkarmış, Türk aşiretlerinin yerine Ermenileri iskân et- miştir.12 Olumsuz gelişmelere rağmen Karabağ’da Türk varlığı devam etmiş, tarihin akışı içerisinde tekrar güçlü bir varlık elde etmiştir. İran’ın Türklere karşı olan tutumu, bu tutumu etkileyen, güç kazanan milliyetçilik olgusu İran’daki Türk varlığının geri planda kalmasına neden olmuştur. İran’da gelişen milliyetçilik hareketleri Azeri Türkleri üzerinde baskıya dönüşmüştür. Buna karşın özel- likle 16. yy’dan sonra Ermeniler diğer etnik gruplara nazaran daha rahat ha- reket edebilmişler, gerek kiliseleri ve gerekse okulları ile İran’daki varlıklarını daha az sorunla sürdürebilmişlerdir. Tarihsel süreç içerisindeki bu ilişkiler İran’ın bugünkü Ermenistan ile iyi ilişkiler kurması açısından önemli bir alt- yapı olmuştur.

8 Cihat Aydoğmuşoğlu, “Şah Abbas Devrinde (1587-1629) İran’da Ticari Hayat”, Atatürk Üniversi- tesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, (TAED 48), Yıl: 2012, s. 369. 9 George A. Bournoutian, Ermeni Tarihi, Aras Yayıncılık, İstanbul, 2006, s. 160. 10 Adalet Tahirzade, Azerbaycan İmparatorları 1, Nadir Şah Afşar, Çırak Neşriyyatı, Bakü, 2005, s. 4. 11 Tahirzade, a.g.e., s. 4. 12 Bournoutian, a.g.e., s. 162.

121

226_Ahmet_Husrev_Celik.indd 5 16.02.2017 09:54:51 6 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

İran’ın Azerbaycanlı Kimliğine Bakışı Jeopolitik olarak önem taşıyan ve İran Azerbaycanı olarak adlandırılan bölge, İran’ın kuzey ve batı kesiminde yer almaktadır. Bu bölge tarih boyunca Türk, Pers ve Rus çekişmesine sahne olmuştur. 1747’de Nadir Şah’ın öldürülmesi, bölgede etkileri ve sonuçları günümüze kadar uzanan bir takım gelişmeleri netice vermiştir. Azerbaycan’da istikrar- sızlıklarla anılabilecek Hanlıklar dönemi başlamıştır. Hanlıkların siyasî birlik oluşturmadaki başarısızlığı bölgede Rusya’nın egemenliğine bir kapı açmıştır. Bölge üzerinde 1804 yılında başlayan İran Rus rekabeti iki devlet arasında savaşlara, savaşlardan da İran’ın Rusya karşısında mağlubiyetle ayrılması etkileri bugüne kadar sürecek anlaşmalara neden olmuştur. Bu bağlamda iki devlet arasında önce Gülistan Antlaşması (1813), ardından da halen günü- müzde de etkileri devam eden Azerbaycan Türklerini ikiye bölen Türkmençay Antlaşması (1828) imzalanmıştır. Anlaşma ile Gence, Karabağ, Şeki, Şirvan, Guba, Bakü ve Talış, Doğu Gürcistan, Dağıstan Revan ve Nahçıvan üzerinde Rusya’nın egemenliğini İran tanımıştır. Bütün bu tablo Osmanlı Devleti’ne de Edirne Antlaşmasıyla (1829) onaylatılmıştır.13 Osmanlı Devleti’ne bu tabloyu onaylamak durumunda bırakan ise 1806-1812 Osmanlı - Rus savaşlarından mağlubiyetle ayrılmasıdır. Burada şu hususu da ilave etmek gerekmektedir ki, Osmanlı Rus savaşı esnasında Azeriler sahip oldukları kısıtlı imkânlar ve yüksek risklerle birlikte Osmanlının yanında yer almışlar, Azerbaycan’ın muhtelif bölgelerinde çıkarılan isyanlarla Rusların Osmanlılar karşısında iler- lemesine engel olmaya çalışmışlar, nispeten de başarılı olmuşlardır. Ancak bu çabalar savaşın nihai sonucunu değiştirememiştir. İran ve Rusya arasında- ki anlaşmayı, ikisi arasındaki savaşın sonucunu belirleyen bir başka hadise daha söz konusudur ki o da Rusya’nın aynı zamanda 1812’de Fransa’yı da mağlup etmesidir. Fransa’nın bu mağlubiyeti İran’ı Rusya ile anlaşmak duru- munda bırakmıştır.14 Bütün bu gelişmeler Azeri Türkleri arasında bir ulusçuluk fikrinin doğma- sına zemin olmuştur. İran’da uzun süre yönetimde kalan ve aslen Türk olan Kaçar Hanlığı’nın Azerbaycan’ın bir kısmını Ruslar ile yaptığı savaş sonucun- da kaybetmesi, bu topraklarda Azeri ulusunun kimliğini şekillendirmesinde önemli rol oynamıştır. Rusya ile yapılan anlaşmalar sonucunda coğrafyanın ikiye bölünmesi, üzerinde yaşayanları doğrudan etkilemiştir. Kafkas Azerbaycanlıları ve İran Azerbaycanlıları şeklinde oluşan bu ayrımın Azerbaycanlı kimliği oluşmasın- da da büyük etkileri olmuştur. Nitekim daha sonra Sovyet işgali altında kalan Azeri Türkleri, komünizmi benimseyen bir idare altında kimlik inşası imkânı noktasında yok denecek seviyede, oldukça dar ve zor bir alan üzerinde hare- ket etme çabası gösterirken, İran Azerbaycanlıları ise Azeri Türkü ve Türk-

13 Okan Yeşilot, “Türkmençay Anlaşması ve Sonuçları”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı: 36, Erzurum, 2008, s. 187. 14 Günal Teymurova, “1806-1812 Osmanlı Rusya Savaşı ve Azerbaycan”, Osmanlı Medeniyeti Araştırmaları Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 2, Ocak, 2016, s. 57.

122

226_Ahmet_Husrev_Celik.indd 6 16.02.2017 09:54:51 AHMET HÜSREV ÇELİK - RÜYA KEBAPÇIOĞLU / SORUN EDİLMEYEN SORUN 7

çülük fikri üzerinden İranlılaştırma politikalarına karşı çıkma hareketlerini nispeten sürdürebilmişlerdir. Azerbaycan Türk Milliyetçiliği, Rus egemenliği altında kalan Azerbaycan topraklarında 19. Yüzyıl sonlarında başlayarak 20. yüzyıl boyunca gelişimi- ni sürdürmeye çalışırken, İran egemenliği altında kalan Azerbaycan coğraf- yasında ise 20. Yüzyılın başlarından başlayarak devam ede gelmiştir. Yeni neşv-ü nema bulan Azerbaycanlılık, Azerbaycan Türkü Milliyetçiliği bir yan- dan bir kimlik ve mefkûre inşa ederken diğer yandan da sosyal ve siyasal hayata yansıyan hadiselerde tarihi rol almıştır. Bu anlamda İran kimliği ve milliyetçiliği için bir dönüm noktası olarak kabul edilen Anayasa ve Meşru- tiyet devrimlerinde Azeri Türkü Milliyetçiliğinin de önemli katkıları olmuş- tur.15 Oluşan Türkçülük hareketi İran tarafından risk olarak kabul edilmiş, bu kabul Azerilerin baskılanmaya maruz kalmalarına sebep olmuştur. Nitekim Şah Rıza döneminde özellikle 1925-1926 yıllarından itibaren Azeri Türkleri asimile edilmeye, İranileştirilmeye çalışılmıştır. Bunun mahiyetini Türk kim- liğini yok etme, metodolojisini ise eğitim ve sosyal hayata ilişkin bir takım düzenlemeleri hayata geçirme oluşturmuştur.16 Pehlevi döneminde de Azeri kimliği İran için büyük bir tehdit olarak algılanmıştır. Bu algının tezahürü olan politikalar; eğitimde İranlılaştırma, Farsça’yı ön plana çıkarma, İrani un- surlara dayanan baskın kültür oluşturma politikalarının öncelenmesi, diğer etnik kimlik ve kültürlerin ötekileştirilmesi, ikinci plana itilmesi, Azeri kimliği ve bu kimliğe ait unsurların ikinci sınıf muamele görmesi olmuştur.17 Aze- ri Türkleri artık sonraki dönemler boyunca İran’ın nazarında, potansiyel bir tehdit ve denetim altında tutulması gereken bir unsurdur. İran’ın asimile po- litikalarında kısmen başarılı olduğunu söylemek mümkündür. Azerilerin bir kısmının özellikle Tahran’da yer alanların Fars kimliğini benimsemeleri söz konusu olmuştur. Asimilasyon politikalarının sadece eğitim ve sosyal politi- kalar ile sınırlı olduğunu söylemek yanlış olacaktır. Azerbaycan kimliğini ön plana çıkarmak, Azeri dilini kullanmak yasaklanmış, milli kimlik konusunu gündeme getiren Azeriler işkence, hapis hatta ölüm cezaları ile karşı karşıya kalmışlardır.18 Pehlevi döneminde Ermeniler askeri bürokraside, kamu kurumlarında önemli görevlerde yer almışlardır. Bunun yanı sıra Güney Azerbaycan bölge- si ekonomisinde de etkin olma arzularını Pehlevi’ye iletmişlerdir. Kendilerine münhasır bir takım ticari müesseseler teşkil etmişlerdir. Ermeniler, basını da bir araç olarak kullanmışlar, basın aracılığıyla rahatlıkla Azerileri hedef almışlardır. Safeviler ve Kaçar hâkimiyeti dönemlerinde başlayan Ermenilerin

15 Yalçın Sarıkaya, Tarihi ve Jeopolitik Boyutlarıyla İran’da Milliyetçilik, Ötüken Yayınları, İstanbul, 2008, s. 174. 16 Cemil Hasanlı, Soğuk Savaşın İlk Çatışması İran Azerbaycanı, Bağlam Yayınları, İstanbul, 2005, s. 35. 17 Brenda Shaffer, Sınırlar ve Kardeşler, Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2008, s. 88-89. 18 Shaffer, a.g.e., s. 89.

123

226_Ahmet_Husrev_Celik.indd 7 16.02.2017 09:54:51 8 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

himayesi, İran’da Pehlevi hanedanlığı döneminde (1925-1979) Ermenilere bü- yük imkânlar sunularak devam ettirilmiştir.19 İran İslam Devrimi sonrası da Azerbaycanlılara karşı olan yargı İran’da değişmemiştir. Şah’ın devrilmesi ile birlikte daha özgür olarak tahayyül edi- len yeni İran düzeni, özgürlükleri de “İranlı” kimliği üzerinden konumlan- dırmıştır. İran İslam Cumhuriyeti Anayasası’nı oluştururken ortaya çıkan ve Anayasa taslağına koyulan Velayet- i Fakih kavramı ile birlikte rejimin otoriterleşme eğilimine karşı çıkan, Azerbaycanlıların temsilcisi olarak görü- len Ayetullah Şeriatmedari’nin Tebriz’e özerklik istemesine karşın, Ayetullah Humeyni’nin bu isteğin “İranlı” olarak kalma dairesinde gerçekleşmesi so- nucunda hayata geçirilebileceğini söylemesi özellikle Azeri kimliğine ve Azer- baycan’a İran İslam Cumhuriyeti’nin bakışını kısa bir şekilde özetlemekte- dir.20 İran’da gelişen, gerek İran ve gerekse Azeri milliyetçilik hareketlerinin mez- hepler üstü bir noktada tezahhür ettiğini söyleyebiliriz. Nitekim aynı mezhebi paylaşmalarına karşın İran’ın, İran Azerbaycanlılarına ve Azerbaycan’a bakışı tam anlamıyla İranlı kimliği üzerinden devam ettirilmektedir. Karabağ Sorununun Ortaya Çıkışı Tarih boyunca Türk aşiretlerine ev sahipliği yapmış olan Karabağ bölgesi- nin demografik yapısını etkileyen bir dizi göç hareketi, 20. yüzyılın başlarında gerçekleşen Gülistan ve Türkmençay anlaşmaları ile söz konusu olmuştur. Bu anlaşmalar ve anlaşmalara bağlı olarak ortaya çıkan demografik hareket- lilik bugünkü Karabağ sorununun ortaya çıkmasında doğrudan etkili olmuş- tur. Anlaşmalardan önce Karabağ’da Ermenilerin nüfusu çok az iken, örneğin 1919’da üçte iki oranında Azeriler lehine bir nüfus dağılımı söz konusu iken, ‘1823’te 642 köyün 155’i Ermenilere, 487’si ise Azerilere ait’21 iken, 1828’den itibaren Rusya’nın doğrudan nüfus yapısını değiştirmeye matuf politikaları ile kısa sürede Ermeni nüfusu artmış ve dağılım Azerilerin aleyhine dönmüş- tür. 1828’den sonra iki yıl içerisinde İran’dan kırk bin, Osmanlıdan seksen dört bin Ermeni Karabağ ve Erivan’a göç edip yerleşmiş, yerleşmeleri Rusya tarafından teşvik edilmiş, yerleşenlere destek ve yardımlarda bulunulmuş- tur.22 Bu doğrultuda hem en iyi devlet arazileri tahsis edilmiş hem de bir takım özel mülkler devlet tarafından satın alınmıştır.23 Erivan’ın demogra-

19 Sübhan Elekberoğlu Talıblı, “İran Basını ve Bilimsel Literatüründe Dağlık Karabağ Sorunu”, Yeni Türkiye Dergisi, Ermeni Meselesi Özel Sayısı IV, Sayı: 63, Eylül-Aralık 2014, s. 2765. 20 Ettelaat, 14 Ağustos 1979, s. 2; Aktaran: Brenda Shaffer, a.g.e., s. 122. 21 Giyaseddin Geybullayev, Karabağ (Etnik ve Siyasi Tarihine Dair), Bakü, 1990, s. 136. Aktaran: Bilal Dedeyev, Dağlık Karabağ Sorununun Tarihi Arka Planına Bakış, Karabağ Savaşı, Editör: Os- man Nuri Aras, Qafqaz Üniversitesi Kafkasya Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Bakü, 2008, s. 22. 22 N.N. Şavrov, Novya Ugroza Russkomu Delu Zakavkaze: Prestoyaşaya Rasprodaja Mugani İnorod- çam, Bakü, 1990, s. 63-64. Aktaran: Bilal Dedeyev, Dağlık Karabağ Sorununun Tarihi Arka Planına Bakış, Karabağ Savaşı, Editör: Osman Nuri Aras, Qafqaz Üniversitesi Kafkasya Araştırmaları Ens- titüsü Yayınları, Bakü, 2008, s. 23. 23 Emin Arif (Şıhaliyev), “Ermenilerin Kimliği ve Büyük Ermenistan Efsanesi (Rus ve Ermeni Kay- naklarına Göre)”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı: 17, Yayın Tarihi: 2005, s. 7.

124

226_Ahmet_Husrev_Celik.indd 8 16.02.2017 09:54:51 AHMET HÜSREV ÇELİK - RÜYA KEBAPÇIOĞLU / SORUN EDİLMEYEN SORUN 9

fik yapısı değiştirilmeden önce Erivan’da yaşayan 143000 kişiden 117849’u Müslüman Türkü olup dışarıdan gelen Ermenilerle birlikte şehirde yaşayan Ermenilerin toplamı sadece 25151 kişi iken24 19. Yüzyılın sonlarına gelindi- ğinde Erivan, Nahçıvan, Gence ve Karabağ’a göç eden Ermenilerin sayısı bir milyona ulaşmıştır.25 1828 tarihinin Ermeniler nezdinde ne derece önemli ol- duğunu, 1978’de Karabağ’daki varlıklarının 150. yılını kutlamaları net olarak göstermiştir.26 Aynı anlaşma bugünkü Ermenistan’a giden süreci de başlatmıştır. Bu an- laşmanın hükümlerine istinaden Rusya’nın Revan Hanlığını lağvedip yerine 1850 yılında Erivan Guberniyası’nı ikame etmesi, bugünkü Ermenistan’ın kurulmasına yol açan sürecin ilk adımları olmuştur.27 7 Haziran 1923’te Azerbaycan’ın özerk bir ili olarak tanımlanan Kara- bağ’ın soruna dönüşme potansiyeli 1987-1988’li yıllara gelindiğinde reele dönüşmüştür.28 Bu dönem aynı zamanda Sovyetlerin zayıfladığı, Mihail Gor- baçov’un Sovyetlerin başına geçtiği yıllardır. Bu yıllarda Ermeni ayrılıkçı hareketleri büyük bir ivme kazanmıştır. Dağlık Karabağ Komitesi Erme- niler tarafından kurulmuştur. Ermeniler açıkça Karabağ üzerinde hak id- dia etmişlerdir. Gorbaçov Ermenilerin Karabağ üzerinde hak iddia etmeleri karşısında Ermenileri destekleme yönünde eğilim göstermeye başlamıştır. Nitekim Haydar Aliyev o dönem Sovyet Merkezi Komitesi’nde yer alırken Ka- rabağ üzerindeki Ermeni milliyetçilerinin planlarının Gorbaçov tarafından desteklenmesi hasebiyle görevden uzaklaştırılmıştır. Bu dönemde ayrıca Er- meni terörist grupların çeşitli eylemlere kalkıştığı da görülmektedir. Eskeran Bölgesi’nde iki Azerbaycanlı Ermeni teröristler tarafından öldürülmüş 19 kişide bu saldırı sırasında yaralanmıştır.29 Sovyet Rusya bu tür eylemler karşısında gerekli önlemleri almamış olaylar karşısında sessiz kalmayı ter- cih etmiştir. 1989 yılında Sovyet Rusya aldığı karar ile Ermenilerin hakları korunmak şartıyla Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’nin yönetimini Azerbaycan’a bırakmış- tır.30 Aynı yıl içerisinde Azerbaycan Karabağ’ın özerkliğini kaldırdığını deklare etmiş, buna karşılık Ermenistan da Karabağ’ı ilhak ettiğini ilan etmiştir.31 Bu tarihten sonra gerilim sürekli tırmanmış, Azerbaycanlılar sürekli olarak Er- meni teröristlerin hedefi haline gelmeye başlamıştır. Nihayetinde 1991 yılında

24 Talıblı, “a.g.m.”, s. 2765. 25 Bilal Dedeyev, Dağlık Karabağ Sorununun Tarihi Arka Planına Bakış, Karabağ Savaşı, Editör: Osman Nuri Aras, Qafqaz Üniversitesi Kafkasya Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Bakü, 2008, s. 29. 26 Şükrü S. Gürel, “Karabağ Sorunu Üzerine Bir Not”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt: 47, Sayı: 1, Yıl: 1992, s. 182. 27 Yeşilot, “a.g.m.”, s. 191. 28 Gürel, “a.g.m.”, s. 183. 29 Aydın Mirzazade, Karabağ Düğümü, İmleç Yayınları, İstanbul, 2014, s. 40-41. 30 Araz Aslanlı, Karabağ Sorunu ve Türkiye-Ermenistan İlişkileri, Barkan Yayınevi, Ankara, 2015, s. 53. 31 Gürel, “a.g.m.”, s. 183.

125

226_Ahmet_Husrev_Celik.indd 9 16.02.2017 09:54:51 10 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

hem Gorbaçov yönetimi, hem Sovyetler Birliği sona ererken, hem Azerbay- can hem de Ermenistan bağımsızlıklarını ilan etmiştir. Bu dönem içerisinde birçok kez Türk köyleri Ermeniler tarafından taranmış ve çeşitli suikastlar geçekleştirilmiştir. 26 Şubat 1992’de başlayan saldırılarla, katliamlar soykı- rım boyutuna ulaşırken, Karabağ kısa süre içerisinde Ermenilerin kontrolüne girmiştir. Azerbaycanlılara yönelik gerçekleşen saldırılara ek olarak işgal hareket- leri de başlatılmıştır. Ermenistan ve Azerbaycan arasında imzalanan barış anlaşması çerçevesinde Dağlık Karabağ bölgesinin silahsızlandırılması karar- laştırılmış, bu çerçevede Azerbaycanlılar silahlarının hepsini Rus askerleri- ne teslim ederken Ermeniler silahlarını bırakmamışlardır. Nitekim 25 Şubat 1992 tarihinde Hocalı’nın etrafı sarılmış ve birçok insan evlerini terk etmek zorunda bırakılmıştır. O gün Hocalıda ablukaya alınan 613 kişi kurşuna di- zilerek şehit edilmiştir.32 Hocalı Karabağ’ın ele geçirilmesi noktasında da stratejik bir öneme sahip- tir. Nitekim burada bulunan havalimanı sayesinde askeri ekipman vb. lojis- tik destek rahat olarak temin edilebilmektedir. Dolayısıyla Ermenilerin bir Türk bölgesi olan Hocalı’yı işgal etmeleri stratejik bir noktanın da Azerbaycan için kaybedilmesi anlamına gelmektedir. Dağlık Karabağ’ın Ermenilerce işgali 1980’li yıllarda başlayan, ayrılıkçı mahiyet taşıyan, başlangıçta küçük çaplı terör eylemleri içeren ve nihayetinde katliama kadar uzanan bir süreci içer- mektedir. Nihayetinde Ermenilerin saldırıları sonucunda Azerbaycan’ın 1000’e ya- kın yerleşim yeri Ermenilerce işgal edilmiştir. İşgal edilen alan hemen hemen Azerbaycan’ın % 20’sine yakındır. Bu durum yaklaşık

“1 milyon insanın evlerini yaşadıkları bölgeleri terk etmelerine neden ol- muştur. İşgal edilen arazide 900 civarında yerleşim alanı, 131 bin ev, 1025 eğitim kurumu, 798 sağlık merkezi terkedilmiştir. Aynı zamanda 1.3 milyon hektar tarım arazisi, 1200 km sulama sistemi, 7000 tarım iş- letmesi, 280 bin hektar ormanlık alan terk edilmek zorunda kalınmıştır. Hesaplamalara göre 927 kütüphane, 10’den fazla arkeolojik abide, 454 tarihi abide ve müze, 300’den fazla sanayi tesisi Ermenilerin kontrolüne geçmiştir.”33 Hali hazırda kaybedilen ekonomik varlığın yanı sıra, bölgede yer alan alt yapı ve üst yapı yatırımları, yollar, köprüler, ormanlar, yer altı ve yerüstü kaynakları madenlerin geleceğe ilişkin muhtemel ve potansiyel gelirlerden de bir mahrumiyet söz konusudur. Ancak şu hususu not olarak ilave etmek ge- rekmektedir ki; Karabağ’a kıymet kazandıran hususiyetler salt bu varlıklar değildir. Karabağ’da hiçbir altyapı üst yapı varlığı olmasaydı dahi onun bir

32 Nesrin Sarıahmetoğlu, Karabağ, IQ Yayıncılık, İstanbul, 2011, s. 82. 33 Osman Nuri Aras, Karabağ Ekonomisi ve Karabağ Savaşı’nın Ekonomik Etkileri, Karabağ Savaşı, Editör: Osman Nuri Aras, Qafqaz Üniversitesi Kafkasya Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Bakü, 2008, s. 144.

126

226_Ahmet_Husrev_Celik.indd 10 16.02.2017 09:54:51 AHMET HÜSREV ÇELİK - RÜYA KEBAPÇIOĞLU / SORUN EDİLMEYEN SORUN 11

vatan toprağı olmuş olması, onun korunması ve elde edilmesi için bir gerekçe olarak kabul etmeye yeterli olacaktır. İran’ın Karabağ Sorununa Bakışı ve Ermenistan ile Olan İlişkileri 21 Eylül 1991’de Ermenistan’ın bağımsızlığını ilan etmesini müteakiben 25 Aralık 1991’de İran Ermenistan’ın bağımsızlığını resmen tanımıştır. İki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler 9 Şubat 1992’de başlamıştır. Bu tarihten sonra iki ülke arasında karşılıklı diplomatik, resmi ziyaretlerin yapıldığı görülmekte- dir. Ermenistan Dış İşleri Bakanlığı verilerine göre 1992-2012 arasında Erme- nistan’dan İran’a 27 üst düzey ziyarette bulunulmuş, buna mukabil İran’dan Ermenistan’a 1992-2011 arasında 18 üst düzey ziyaret gerçekleştirilmiştir.34 Azerbaycan’ın nüfusunun çoğunluğu ile aynı mezhebe sahip olan, bünye- sinde çok sayıda Azeri barındıran bir ülke olarak İran, Azerbaycan’ı Dağlık Ka- rabağ konusunda yalnız bırakmıştır. Nitekim Hocalı katliamının gerçekleştiği ayda karşılıklı diplomatik ziyaretler söz konusu olmuştur. 1992 yılında da İran ile Ermenistan arasında teknik, ticari, bilimsel, kültürel ve diplomatik ilişkileri kapsayan 6 anlaşma yapmıştır.35 Bunun yanında İran aynı zamanda Ermenis- tan’a petrol sağlama noktasında da önemli adımlar atmıştır. İran yine Karabağ meselesinin gündeme geldiği ve çatışmaların olduğu sırada tarafsız olduğunu bildirerek konuyla ilgili olarak net bir şekilde tavrını ortaya koymuştur.36 İran bununla da kalmayıp Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan ve görüşülen “İşgal Altındaki Azerbaycan Topraklarındaki Durum” adlı kararın oylamasına katılmayarak Azerbaycan’ın da tepkisine yol açmıştır.37 İşgale uğrayan tarafın Azerbaycan olmasına rağmen ABD Kongresi, Azerbaycan’ı Ermenistan’a ambargo koymak ve saldırı amaçlı güç kullanmakla suçlamış, Azerbaycan’a yapılacak ABD yardımlarını engellemiştir. Buna karşılık Erme- nistan ABD’den periyodik olarak dış yardım almıştır.38 ABD Ermenistan’ın mali destekçisi, ülkede bulunan Rus üsleri dolayısıyla Rusya askeri yardım temincisi, İran da Azerbaycan’a karşı Ermenistan’ın siyasi destekçisi duru- mundadır.39 Bu tabloya göre Ermenistan, dünya üzerinde başta bu üç önemli bölgesel ve küresel ölçekte aktör ülkeler olan İran, Rusya ve ABD olmak üzere, bunun yanı sıra AB gibi diğer aktörlerin de desteğini alan ve üzerinde uzlaşı- lan ender ülkelerden birisidir. İran-Ermenistan ilişkilerinin sürekliğini sağlayan bir etkenin Türkiye ve Azerbaycan arasında tesis edilen ittifakın olduğunu,40 Azerbaycan’ın

34 Ministry of Foreign Affairs of The Republic of Armenia, Bileteral Relations, http://www.mfa.am/ en/country-by-country/ir/, Erişim Tarihi: 31.01.2017. 35 Ministry of Foreign Affairs of The Republic of Armenia, Bileteral Relations, http://www.mfa.am/ en/country-by-country/ir/, Erişim Tarihi: 31.01.2017. 36 Sarıkaya, a.g.e., s. 303. 37 Araz Aslanlı, Karabağ Sorunu ve İran, Tebriz Araştırmaları Enstitüsü (TEBAREN), 30.06.2016 http://tebaren.org/?p=304, (Erişim Tarihi: 1 Ocak 2016). 38 Aras, a.g.e., s. 153. 39 Aras, a.g.e., s. 160. 40 Aylin Günay, İran Tarih Kavşağında Açık Hedef, Profil Yayınevi, İstanbul, 2013, s. 55.

127

226_Ahmet_Husrev_Celik.indd 11 16.02.2017 09:54:52 12 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

bölgedeki gücünü sınırlandırma arzusunun İran’ın politik tutumunu et- kilediğini söylemek mümkündür. Her iki devletin de en büyük müttefiki- nin Rusya olması, bununla birlikte ikisine de ambargo uygulanan devlet- ler arasında yer alması Ermenistan ve İran ilişkilerini etkileyen bir diğer önemli faktördür. İki ülke arasında 1992 yılında altı, 1993 yılında iki, 1994 yılında iki, 1995 yılında yedi, 1996 yılında iki, 1998 yılında bir, 2001 yılında dokuz, 2002- 2003 yıllarında birer, 2004’te üç, 2005’te iki, 2006 yılında altı, 2007’de do- kuz, 2008’de iki, 2009’da üçü, 2010’da iki, 2011’de beş olmak üzere 2011 yılına kadar toplamda 63 anlaşma yapılmıştır. Bu anlaşmaların ekserisi tica- ri ilişki mahiyetindedir. İlki 1995 yılında olmak üzere gaz boru hattı inşası, enerji nakil anlaşmaları söz konusudur. İki ülkenin ticaretine konu ürünleri hayvanlar, gıda, enerji, kimyasal ürünler, otomobil parçaları vb. gibi ürünler oluşturmaktadır. Ancak Ermenistan’ın İran’a ihraç kalemleri arasında elekt- rik enerjisinin olması önemli bir ayrıntıdır.41 Enerji konusunda dışa bağımlı olan Ermenistan’ın, önemli enerji kay- naklarına sahip olan Azerbaycan’dan bu ihtiyacını temin etme olanağı yok- tur. Ermenistan bu ihtiyacını İran ve Rusya’dan temin etmeye çalışmakta- dır. İşgal nedeniyle Bakü Tiflis Ceyhan gibi önemli enerji nakil güzergâhla- rında devre dışı bırakılan Ermenistan, Türkmenistan ve İran’ın da içerinde yer aldığı alternatif doğalgaz iletim projeleri içerisinde yer alma arayışında olmuştur.42 İran ile 1995 yılında imzalanan doğalgaz boru hattı inşa anlaş- masının hayata geçmesi, inşaatın başlaması 2004 yılında mümkün olabil- miştir. Büyük kısmı İran tarafından finanse edilen hattın bir kısım etapları 2008 yılında tamamlanmıştır.43 Türkmenistan’ın Rusya ile yakın ilişkileri ve doğalgazını pazarlama alternatiflerinin varlığına bağlı olarak Türkme- nistan’ın politikaları Ermenistan’ın beklentileri doğrultusunda şekillenme- mektedir. Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki probleme İran’ın tamamen kayıtsız kaldığını, ilgilenmediğini söylemek mümkün değildir. İran bölgesel barış an- lamında konunun öneminin farkında bir ülke olarak zaman zaman konu ile ilgili Türkiye ve Azerbaycan’ın da yer aldığı çok taraflı toplantılarda yer almak- tadır.44 Zira Azerbaycan’ın Ermenistan tarafından işgal edilen topraklarının 198 km’lik kısmı Azerbaycan-İran sınırına ilişkindir.45 Kendi sınırının hemen öte tarafında olması İran’ın konuya kayıtsız kalamayacağı bir durumu ortaya çıkarmaktadır.

41 Ministry of Foreign Affairs of The Republic of Armenia, Bileteral Relations, http://www.mfa.am/ en/country-by-country/ir/ Erişim Tarihi 31.01.2017. 42 Osman Nuri Aras, a.g.e., s. 162. 43 Ministry of Foreign Affairs of The Republic of Armenia, Bileteral Relations, http://www.mfa.am/ en/country-by-country/ir/ Erişim Tarihi 31.01.2017. 44 Islamic Republic Of Iran Ministry of Foreign Affairs, Azerbaijan, Armenia conflict to be resol- ved through peaceful means: Statement, 05.04.2016, http://en.mfa.ir/index.aspx?fkeyid=&sitei- d=3&pageid=2025&newsview=386981 Erişim Tarihi: 01.02.2017. 45 Osman Nuri Aras, a.g.e., s. 141.

128

226_Ahmet_Husrev_Celik.indd 12 16.02.2017 09:54:52 AHMET HÜSREV ÇELİK - RÜYA KEBAPÇIOĞLU / SORUN EDİLMEYEN SORUN 13

Ermenistan’ın bölgeye tehdit olan bir diğer unsuru, Erivan’a 40 km, Iğ- dır’a ise 16 km. uzaklıkta olan ve Ermenistan’ın enerji ihtiyacının önemli bir kısmını sağlayan Metsamor Nükleer Enerji Santralidir. Türkiye’nin buradaki tepkisi ve endişesi 1973 yılında inşasına başlanan 1976’da faaliyete geçen, 1988’de kapatılan ancak 1995’de tekrar faal kılınan santralin teknolojisinin çok eski ve fay hattı üzerine inşa edilmiş olmasına bağlı olarak Çernobil ben- zeri bir tehdit oluşturmasıdır.46 En tehlikeli nükleer santral olarak nitelendi- rilen47 santralin bu özelliğinin yanı sıra konumuz açısından bir diğer önemi ise, santralin atıklarının işgal edilen Azeri topraklarına Karabağ’a gömülüyor olması, dahası nükleer santralin sadece enerji amaçlı olmadığının nükleer silah elde etme potansiyeli taşıdığının 1995 yılında Ermenistan Başbakanı Grant Bagratyan tarafından dile getirilmiş olmasıdır. Bagratyan Nükleer gü- cün kendilerine bölgede bir üstünlük sağladığını açıkça ifade etmiştir. İran da bu denklemin bir parçasıdır. Nükleer silahlar konusunda çalışmalar içe- risinde bulunan Ermenistan’a teknik konularda destek İran tarafından ve- rilmektedir. 1997’de Tahran’da ‘Nükleer Silahların ve Teknolojinin Geleceği’ adlı bir konferans düzenlenmiş, konferansta İran nükleer fizikçileri de yer almış, konferansa Beyaz Rusya’nın yanı sıra Ermenistan’ın da katılmış olma- sı ve ortak işbirliği konusunda anlaşmalar imzalanmış olması bu bağlamda önemlidir.48 İran’ın Ermenilere olan genel yaklaşımının Ermeniler cephesinde mem- nuniyetle karşılandığı ve bir karşılık bulduğunu söylemek mümkündür. Er- menilerin ruhani liderlerinden Gatoğigos Aram I’in İran haber ajansı IRNA’ya yaptığı açıklamada İran’da Ermenilerin barış ve huzur içinde yaşadıklarını belirtmesi hatta Ortadoğu’da adalet prensiplerinin korunduğu yegâne ülkenin İran olduğunu vurgulaması bu bağlamda önemli bir örnektir.49 2016 yılı iki ülke arasındaki işbirliğinin oldukça ileri düzeye taşındığı bir yıl olmuştur. Ard arda bir zincir oluşturacak anlaşmalardan ilki yılın ilk ayın- da gerçekleşmiştir. Ocak 2016’da iki ülke arasında mahkûmların değişmesine ilişkin bir anlaşma yapılması kararlaştırılmıştır, bu doğrultuda Cumhurbaş- kanı Ruhani, buna imkân tanıyacak anlaşma tasarısını, İslami Şura Mecli- si’ne sunmuştur. Bu tasarının kendisi kadar, tasarının giriş bölümünde iki ülke arasındaki ilişkilerin genişlemesine ve işbirliğinin önemine yapılan vurgu dikkat çekicidir.50

46 Esme Özdaşlı, “Kafkasya’nın Çernobili Metsamor Nükleer Santrali”, Karadeniz Araştırmaları Dergisi, Sayı: 50, Yaz 2016, s. 49. 47 En tehlikeli nükleer yanıbaşımızda, 15.03.2011, http://www.ntv.com.tr/turkiye/en-tehlike- li-nukleer-yanibasimizda,OzbQ16fkp0S1l4gW5hZ1HQ, Erişim Tarihi: 01.02.2017. 48 Hatem Cabbarlı, “Bağımsızlık Sonrası Ermenistan’ın Enerji Politikası”, Avrasya Dosyası Dergisi, Enerji Özel, Cilt: 9, Sayı: 1, Bahar 2003, s. 245-246. 49 “İran’da Ermeniler Müslümanlarla Huzur Içinde Yaşıyor”, AGOS Gazetesi, 08.05.2012, http:// www.agos.com.tr/tr/yazi/1324/iran-da-ermeniler-muslumanlarla-huzur-icinde-yasiyor, Erişim Tarihi: 01.02.2017. 50 “İran-Ermenistan Mahkum Değişimi Anlaşması Yasa Tasarısı Meclis’e Sunuldu”, 26.01.2016, http://tr.mehrnews.com/news/1858525/%C4%B0ran-Ermenistan-Mahkum-De%C4%9Fi%C5%9Fi- mi-Anla%C5%9Fmas%C4%B1-yasa-tasar%C4%B1s%C4%B1-Meclis-e, Erişim Tarihi: 02.02.2017.

129

226_Ahmet_Husrev_Celik.indd 13 16.02.2017 09:54:52 14 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

2016 yılı ortasına gelindiğinde daha stratejik ve politik anlamda önemli, ticari anlamda katma değerli bir gelişme daha gündeme girmiştir. İki ülke arasında vizelerin kaldırılması aşamasına gelinmiştir. Bu amaçla Ermenis- tan Hükümeti kendi siyasi ve hukuki iç prosedürlerini tamamlamış İki ülke imza aşamalarına gelmişlerdir.51 2 Haziran 2016’da Ermenistan Hükümeti- nin onayladığı vizelerin kaldırılması konusunu 11 Temmuz 2016’da da İran Bakanlar Kurulu onaylamıştır.52 2016 yılının Temmuz ayında İran ile Erme- nistan, İran’ın Ermenistan’a ihraç ettiği doğalgazın 3 katına çıkarılması ko- nusunda anlaşmışlardır.53 Ağustos 2016’da Ermenistan ile İran 107 milyon EURO değerinde üçüncü yüksek gerilim elektrik hattının inşaatına dair bir anlaşma imzalamışlardır.54 İki ülke arasındaki ilişkiler askeri ittifaklar düzeyine taşınmıştır. 8 Ekim 2016’da Ermenistan Savunma Bakanı Vigen Sarkisyan, İran Savunma ve Si- lahlı Kuvvetler Bakan Yardımcısı Tümgeneral Nasrallah Kalantari başta ol- mak üzere ve başka askeri yetkililerinde yer aldığı askeri heyetler bu ilişkiyi daha ileri taşımak için Erivan’da bir araya gelmiştir. Sarkisyan ve Kalantari- nin bir araya geldiği bu görüşmelerde bölgesel güvenlik ve bölgesel sorunlarda ele alınmıştır.55 2016 yılının son günlerinde de anlaşmalar zinciri devam etmiştir. Aralık 2016’da İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, resmi temaslarda bulunmak için Ermenistan’a gelmiş mevkidaşı Serj Sarkisyan’la görüşmelerde bulun- muştur. İki lider ve iki ülke arasında spor, olağanüstü haller, turizm ve güm- rük alanlarında iş birliğini içeren çeşitli anlaşmalar imzalanmıştır.56 Sarkis- yan’ın resmi törenle karşıladığı Ruhani’ye ‘Ermeni Halkının Beklediği Misafir’ olarak hitap etmiş, Buna mukabil ise Ruhani, aynı kültürden geldiğini, iki halkın her zaman dostluk ve barış içerisinde yaşadığını, Ermenistan’ı Karade- niz üzerinden Avrupa’ya açılan bir kapı ve aynı zamanda Rus pazarına ulaş- tıran bir yol olduğunu, Basra Körfezinin bu suretle Karadeniz’e bağlanacağını ifade etmiştir.57 Bütün bu adımlar ve ifadeler İran’ın bölgeye ilişkin hem günümüz hem de ileriye yönelik stratejik hedeflerini ve bu hedeflerde Ermenistan’ın ehemmiye-

51 “Ermenistan ve İran Vizeleri Kaldırıyor”, AGOS Gazetesi, 03.06.2016, http://www.agos.com.tr/ tr/yazi/15552/ermenistan-ve-iran-vizeleri-kaldiriyor, Erişim Tarihi: 02.02.2017. 52 “İran’dan Ermenistan İle İmzalanan Vizesiz Rejim Anlaşmasına Onay”, 11.07.2016, https:// tr.sputniknews.com/ortadogu/201607111023780978-iran-ermenistan-vize/, 02.02.2017. 53 “İran, Ermenistan’a Ihraç Edilen Gazı 3 Kat Artıracak”, Ermeni Haber Ajansı, 04.07.2016, http://www.ermenihaber.am/tr/news/2016/07/04/%C4%B0ran-Ermenistan-gaz/86046, Erişim Tarihi: 02.02.2016. 54 “İran Ile Ermenistan Arasında Yeni Elektrik Hattı”, 14.08.2016, http://enerjienstitusu. com/2015/ 08/14/iran-ile-ermenistan-arasinda-yeni-elektrik-hatti/, Erişim Tarihi: 02.02.2017. 55 Hazel Çağan Elbir, Son Yıllarda Sıklık Kazanan İran Ermenistan İlişkilerinin Gelişimi, Avrasya İn- celemeleri Merkezi, 26.10.2016, http://avim.org.tr/tr/Yorum/SON-YILLARDA-SIKLIK-KAZANAN-I- RAN-ERMENISTAN-ILISKILERININ-GELISIMI, Erişim Tarihi: 02.02.2017. 56 “Ermenistan ve İran Arasında Bazı Anlaşmalar İmzalandı”, 21.12.2016, http://www.haberler. com/ermenistan-ve-iran-arasinda-bazi-anlasmalar-9087412-haberi/, Erişim Tarihi: 02.02.2017. 57 “İran Ermenistan’ı Ablukadan Çıkartabilecek mi?”, 02.01.2017, http://www.kafkassam.com/ iran-ermenistani-ablukadan-cikarta-bilecek-mi.html, Erişim Tarihi: 02.02.2017.

130

226_Ahmet_Husrev_Celik.indd 14 16.02.2017 09:54:52 AHMET HÜSREV ÇELİK - RÜYA KEBAPÇIOĞLU / SORUN EDİLMEYEN SORUN 15

tini açıkça göstermektedir. Özellikle 2016 yılında atılan bu adımlar ve ifadeler ilişkilerin çerçevesini tahlil ederken bir komplo teorisi üretme, bir arka plan aramaya ihtiyaç bırakmayacak bir açıklık aşamasına geçildiğini göstermek- tedir. Sonuç İran tarihsel süreç içerisinde ilişkide olduğu ve siyasi tarihin yakın dö- nemlerinden itibaren de kendi açısından iyi bir zemine oturttuğu Ermeni- lerle ilişkisini Karabağ sorununun ortaya çıkmasından sonra koparmamış, zayıflatmamıştır, Ermenistan için temel bir ihtiyaç olan doğalgazın temininde aktif olarak var olması, nükleer çalışmalarına katkıda bulunması, Ermenis- tan’ın bölgedeki müttefiklerinden birisinin de İran olduğunu açıkça göster- mektedir. Öte yandan İran’da yaşayan Azerbaycanlıların İranlılaştırma politikası çerçevesinde kontrol altına alınmaya çalışılması İran’da bir devlet politikası haline gelmiştir. Bu noktada İran, Karabağ sorununa bakarken, iç dinamik- lerinin getirdiği güvenlik kaygısı ile bölgede çok güçlü bir Azerbaycan isteme- mektedir. Azerbaycan coğrafyasının Güney topraklarını da sınırları içerisine alan İran, Azerbaycan’ın güçlenmesi durumunda kendi içindeki dinamikle- rinde harekete geçebileceği ve toprak bütünlüğünün tehlikeye düşebileceği endişesini taşımaktadır. Türkiye ve Azerbaycan’ın birbirleriyle olan iki devlet bir millet eksenli poli- tikalarından İran hoşnut olmamaktır. Ermenistan’ı burada bir denge unsuru olarak kabul etiğini bu tablonun Azerbaycan lehine değişmesini arzu etme- diğini Ermenistan ile geliştirdiği politikalar ve Karabağ sorununun çözümü noktasındaki mesafeli duruşu göstermektedir. Karabağ sorunu konusunda çeşitli kınamalar yaptıysa da ciddi bir açıklama ile Ermenistan’ı eleştirmemiş- tir. Bunun yanında uluslar arası alanda da Ermenistan’ı zor durumda bıra- kacak adımlar atmaktan kaçınmış örneğin Birleşmiş Milletler’de Ermenistan aleyhine oy kullanmamıştır. Ortadoğu bölgesinde bir Şii Hilali oluşturma nok- tasında açık politikası ile oldukça öne çıkan İran; Ermenistan- Azerbaycan konusunda mezhebi kaygılar ve motivasyonları göz ardı ederek politik tutum belirlemekte ve sergilemektedir. İran’ın politikaları, Karabağ konusunda tarafsız kalmayı tercih ettiği gibi bir izlenimi netice vermektedir. Ancak hak sahibi olduğu toprakları gasp edi- len Azerbaycan’dan taraf olmamak, Ermenistan’a taraf olmayı netice vermek- tedir. İran’ın Ermenistan’a açtığı kapı, Ermenistan’a bir nefes olmakta, Er- menistan’ı barış yapmaya sevk edecek işgal ettiği, gasp ettiği topraklardan çekilmeye zorlayacak ortam oluşturma imkânını daraltmaktadır. Hatta daha ötesi, 2016 yılında iki ülke arasında geliştirilen ilişkiler Ermenistan’a adeta bir hayat sunmuş, hayati derecede önemde bir yaşam destek ünitesi olma mahiyeti taşımıştır. Başta Dağlık Karabağ olmak üzere Azerbaycan’ın işgal edilen topraklarının oluşturduğu bölgesel sorun, iki ülke arasında bir sorun teşkil etmemiş ve etmemektedir.

131

226_Ahmet_Husrev_Celik.indd 15 16.02.2017 09:54:52 16 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Kaynaklar

AKBAŞ, Zafer - YILMAZ, Saliha: “Uluslararası Hukukta Soykırım Suçu ve Ermeni Soykırımı İddiası: 100. Yılda Türkiye’den Talepler ve Gerçekler”, Sü- leyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: CİEP Özel Sayısı, Yıl: 2016. ARAS, Osman Nuri: Karabağ Ekonomisi ve Karabağ Savaşı’nın Ekonomik Etkileri, Karabağ Savaşı, Editör: Osman Nuri Aras, Qafqaz Üniversitesi Kaf- kasya Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Bakü, 2008. ASLANLI, Araz: Karabağ Sorunu ve Türkiye-Ermenistan İlişkileri, Barkan Yayınevi, Ankara, 2015. AYDOĞMUŞOĞLU, Cihat: “Şah Abbas Devrinde (1587-1629) İran’da Ticari Hayat”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi (TAED), Sayı: 48, Yıl: 2012. BOURNOUTIAN, George A.: Ermeni Tarihi, Aras Yayıncılık, İstanbul, 2006. CABBARLI, Hatem: “Bağımsızlık Sonrası Ermenistan’ın Enerji Politikası”, Avrasya Dosyası Dergisi, Enerji Özel, Cilt: 9, SayI: 1, Bahar 2003, s. 245-246. DEDEYEV, Bilal: Dağlık Karabağ Sorununun Tarihi Arka Planına Bakış, Karabağ Savaşı, Editör: Osman Nuri Aras, Qafqaz Üniversitesi Kafkasya Araş- tırmaları Enstitüsü Yayınları, Bakü, 2008. ELBİR, Hazel Çağan: Son Yıllarda Sıklık Kazanan İran Ermenistan İlişkile- rinin Gelişimi, Avrasya İncelemeleri Merkezi, 26.10.2016, http://avim.org.tr/ tr/Yorum/SON-YILLARDA-SIKLIK-KAZANAN-IRAN-ERMENISTAN-ILISKILERI- NIN-GELISIMI, Erişim Tarihi: 02.02.2017. GEYBULLAYEV, Giyaseddin: Karabağ (Etnik ve Siyasi Tarihine Dair), Bakü 1990, s. 136; Aktaran: Bilal Dedeyev, Dağlık Karabağ Sorununun Tarihi Arka Planına Bakış, Karabağ Savaşı, Editör: Osman Nuri Aras, Qafqaz Üniversitesi Kafkasya Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Bakü, 2008. GÜNDÜZ, Tufan: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt: 35, s. 455. GÜREL, Şükrü S.: “Karabağ Sorunu Üzerine Bir Not”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt: 47, Sayı: 1, Yıl: 1992. HASANLI, Cemil: Soğuk Savaşın İlk Çatışması İran Azerbaycanı, Bağlam Yayınları, İstanbul, 2005. KÜPELİ, Özer: “Osmanli Safevi Münasebetlerine Dair Türkiye’de Yapılan Çalışmalar Hakkında Birkaç Not ve Bir Bibliyografya Denemesi”, Tarih Okulu Dergisi, Sayı: VI, Ocak-Nisan 2010. MİRZAZADE, Aydın: Karabağ Düğümü, İmleç Yayınları, İstanbul, 2014. ÖZDAŞLI, Esme: “Kafkasya’nın Çernobili Metsamor Nükleer Santrali”, Ka- radeniz Araştırmaları Dergisi, Sayı: 50, Yaz 2016. SARIAHMETOĞLU, Nesrin: Karabağ, IQ Yayıncılık, İstanbul, 2011. SARIKAYA, Yalçın: Tarihi ve Jeopolitik Boyutlarıyla İran’da Milliyetçilik, Ötüken Yayınları, İstanbul, 2008. SHAFFER, Brenda: Sınırlar ve Kardeşler, Bilgi Üniversitesi Yayınları, İs- tanbul, 2008.

132

226_Ahmet_Husrev_Celik.indd 16 16.02.2017 09:54:52 AHMET HÜSREV ÇELİK - RÜYA KEBAPÇIOĞLU / SORUN EDİLMEYEN SORUN 17

TALIBLI, Sübhan Elekberoğlu: “İran Basını ve Bilimsel Literatüründe Dağ- lık Karabağ Sorunu”, Yeni Türkiye Dergisi, Ermeni Meselesi Özel Sayısı IV, Sayı: 63, Eylül-Aralık 2014. ŞAVROV, N.N.: Novya Ugroza Russkomu Delu Zakavkaze: Prestoyaşaya Rasprodaja Mugani İnorodçam, Bakü, 1990, s. 63-64. Aktaran: Bilal Dedeyev, Dağlık Karabağ Sorununun Tarihi Arka Planına Bakış, Karabağ Savaşı, Editör: Osman Nuri Aras, Qafqaz Üniversitesi Kafkasya Araştırmaları Enstitüsü Ya- yınları, Bakü, 2008. ŞIHALİYEV, Emin Arif: “Ermenilerin Kimliği ve Büyük Ermanistan Efsa- nesi (Rus ve Ermeni Kaynaklarına Göre)”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Sayı: 17, Yayın Tarihi: 2005, s. 7. TAHİRZADE, Adalet: Azerbaycan İmparatorları 1, Nadir Şah Afşar, Çırak Neşriyyatı, Bakü, 2005. TEYMUROVA, Günal: “1806-1812 Osmanlı Rusya Savaşı ve Azerbaycan”, Osmanlı Medeniyeti Araştırmaları Dergisi OSMED, Cilt: 2, Sayı: 2, Ocak 2016. ÜST, Sibel: “Hüsrev, Şirin ve Ferhad Kahramanları Üzerine”, Atatürk Üni- versitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi (TAED 51), Yıl: 2014. YEŞİLOT, Okan: “Türkmençay Anlaşması ve Sonuçları”, Atatürk Üniversi- tesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi (TAED), Sayı: 36, Erzurum, 2008. YILMAZ, Ayhan Nuri - KILIÇOĞLU, Gökmen: “Kafkaslardaki Türk Dili ve Kültürünün Etkisi: Yumuşak Güç ve Kamu Diplomasisi Açısından Bölgedeki Siyasi Projeksiyonlar”, Yeni Türkiye Dergisi, Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi Yayınları, Yıl: 21, Sayı: 71, Temmuz-Aralık 2015. “Ministry of Foreign Affairs of The Republic of Armenia”, http://www.mfa. am/en/what-is-genocide/, Erişim tarihi: 31.01.2017. “Ministry of Foreign Affairs of The Republic of Armenia”, http://www.mfa. am/en/artsakh-issue/, Erişim tarihi: 31.01.2017. “Ministry of Foreign Affairs of The Republic of Armenia, Bileteral Relations”, http://www.mfa.am/en/country-by-country/ir/, Erişim Tarihi: 31.01.2017. “Islamic Republic Of Iran Ministry of Foreign Affairs, Azerbaijan, Arme- nia conflict to be resolved through peaceful means: Statement”, 05.04.2016, http://en.mfa.ir/index.aspx?fkeyid=&siteid=3&pageid=2025&news- view=386981, Erişim Tarihi: 01.02.2017. “En Tehlikeli Nükleer Yanı Başımızda”, 15.03.2011, http://www.ntv.com. tr/turkiye/en-tehlikeli-nukleer-yanibasimizda,OzbQ16fkp0S1l4gW5hZ1HQ, Erişim Tarihi: 01.02.2017. “İran’da Ermeniler Müslümanlarla Huzur Içinde Yaşıyor”, AGOS Gazetesi, 08.05.2012, http://www.agos.com.tr/tr/yazi/1324/iran-da-ermeniler-muslu- manlarla-huzur-icinde-yasiyor, Erişim Tarihi: 01.02.2017. “Ermenistan ve İran Vizeleri Kaldırıyor”, AGOS Gazetesi, 03.06.2016, http://www.agos.com.tr/tr/yazi/15552/ermenistan-ve-iran-vizeleri-kaldiri- yor, Erişim Tarihi: 02.02.2017. http://tebaren.org/?p=304, (Erişim Tarihi: 1 Ocak 2016).

133

226_Ahmet_Husrev_Celik.indd 17 16.02.2017 09:54:52 18 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

“İran’dan Ermenistan ile İmzalanan Vizesiz Rejim Anlaşmasına Onay”, 11.07.2016, https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201607111023780978-i- ran-ermenistan-vize/, 02.02.2017. “İran-Ermenistan Mahkum Değişimi Anlaşması Yasa Tasarısı Meclis’e Sunuldu”, 26.01.2016, http://tr.mehrnews.com/news/1858525/%C4%B- 0ran-Ermenistan-Mahkum-De%C4%9Fi%C5%9Fimi-Anla%C5%9Fmas%- C4%B1-yasa-tasar%C4%B1s%C4%B1-Meclis-e, Erişim Tarihi: 02.02.2017. “Ermenistan ve İran Arasında Bazı Anlaşmalar İmzalandı”, 21.12.2016, http://www.haberler.com/ermenistan-ve-iran-arasinda-bazi-anlasma- lar-9087412-haberi/, Erişim Tarihi: 02.02.2017. “İran Ermenistan’ı Ablukadan Çıkartabilecek mi?”, 02.01.2017, http:// www.kafkassam.com/iran-ermenistani-ablukadan-cikarta-bilecek-mi.html, Erişim Tarihi: 02.02.2017. “İran İle Ermenistan Arasında Yeni Elektrik Hattı”, 14.08.2016, http:// enerjienstitusu.com/2015/08/14/iran-ile-ermenistan-arasinda-yeni-elekt- rik-hatti/, Erişim Tarihi: 02.02.2017.

134

226_Ahmet_Husrev_Celik.indd 18 16.02.2017 09:54:52 YASƏMƏN KARAKOYUNLU / HOCALI SOYKIRIMININ TARİHİ-SİYASİ SEBEPLERİ 1

Türk Dünyası Araştırmaları Sayı: 226 Şubat 2017

HOCALI SOYKIRIMININ TARİHİ-SİYASİ SEBEPLERİ

Yasəmən KARAKOYUNLU*

Öz

Hocalı faciası XX. yüzyılda gerçekleşen Hatın, Hiroşima faciaları ile aynı seviyededir. Hocalı faciası son yüzyılda Rusya önderliğinde Ermeniler tara- fından Kafkasya, Anadolu, İran coğrafyalarında gerçekleşmiş olan Türk soy- kırımlarının bir devamıdır. Son yüzyılda Ermeniler Türk’ün ana vatanının beş bölgesinde - Güney Kafkas Ermeni Devleti (Ermenistan), Doğu Anadolu Ermeni Devleti, Adana-Çukurova Kilikya Ermeni Devleti, Urumiye’de kurulması plan- lanan Küçük Ermenistan devleti, Bakü’de Şaumyan öncülüğünde kurulan Bakü Ermeni devleti adlı projelerle Türklere karşı etnik temizlik ve soykırımlar gerçekleştirdiler. Ermeniler doğuda Ruslarla, güneyde İngiliz ve Fransızlarla birleşerek Türk soykırımı yapmışlardır. Ermeniler soykırıma maruz kalmış halk olarak değil, Türklere karşı soykırım uygulamış bir halk olarak tarih kar- şısında hesap vermelidirler. Anahtar kelimeler: Hocalı, Ermeni, Soykırım, Türk.

Historical And Political Causes Of Khojaly Genocide Abstract Khojaly event is the same level as the Hiroshima and Hatin disasters of the 20th century. The Khojaly disaster is a continuation of the Turkish genocides that took place in the Caucasus, Anatolia and Iran geographies by Armenians under Russian leadership in the last century. In the last century, the Armenians have done ethnic cleansing and genocide against Turks in five regions of the Turkish homeland - the South Caucasus Armenian State (Armenia), the Eastern Anatolian Armenian State, the Adana-Cukurova Kilikya Armenian State, and the Small Armenian State planned to established in Urumiye, the Baku Armenian State established under the leadership of Shaumyan in Baku Projects. The Armenians carried out the Turkish genocide in cooperation with the Russians in the east and the British and French in the south. The

* Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi, Felsefe Enstitüsü.

135

226_Yasemen_Karakoyunlu.indd 1 16.02.2017 10:27:24 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Armenians should account for history as a people who have genocide against Turks, not as people who have been subjected to genocide. Keywords: Khodjaly, Armenians, Genocide, Turks.

1988 yılında başlayan Ermenistan-Azerbaycan Savaşı döneminde en müt- hiş, acı, tarihte eşine az rastlanır hadiselerden biri Hocalı’da gerçekleştirilen soykırım olmuştur. Hocalı felaketi XX. yüzyılın en korkunç ve gaddarca yapı- lan Hatin, Hiroşima felaketleri ile aynı seviyededir. Azerbaycan basınına ve internet sayfalarına Hocalı soykırımı hakkında resmi bilgiler şu şekilde yansımıştır. 1992 yılının 25 Şubat’ını 26 Şubat’a bağ- layan gece Ermeni silahlı grupları Hankenti şehrine yerleştirilmiş olan eski SSCB’nin 366. Motorize Alayı’nın yardımıyla silahsız ve yardımsız Hocalı şeh- rine hücum etmişlerdir. 26 Şubat sabah saat 05.00 sularında şehir Ermeni işgalcileri tarafından ele geçirilmiştir. Şehirde kalan takriben 2.500 kişi Ermeni silahlı grupları ve motorize ala- yın askerleri tarafından ağır zulme uğramışlardır. Bu katliam neticesinde 613 kişi katledilmiştir. Bunların 63’ü çocuk, 106’sı kadın, 70’i ihtiyardır. 8 aile tamamen yok edilmiş, 25 çocuk her iki ebeveynini kaybetmiş; 130 ço- cuk ebeveynlerinden birini kaybetmiştir. 76’sı çocuk olmak üzere 487 kişi yaralanmış, 1275 kişi esir alınmış, 150 kişinin akıbeti bilinmemektedir. Bu katliamda 56 kişi özel gaddarlıkla ve amansızlıkla öldürülmüştür. Onlar diri diri yakılmışlar, başları kesilmiş, kafa derileri soyulmuş, bebeklerin gözleri çı- karılmış, süngü ile hamile kadınların karınları yarılmıştır. Ermeniler cesetleri bile tahkir etmişlerdir.1 Hocalı’da Türklere karşı yapılan bu katliamlar, Hocalı faciası benzeri olay- lar aslında XIX. ve XX. asırlar boyunca İran-Anadolu-Azerbaycan coğrafyala- rının her tarafında hayata geçirilmiştir ki, biz bunu “Türk Soykırımı” olarak adlandırıyoruz. Aslında Türk devletleri içinde, Türk coğrafyasında “Denizden Denize Büyük Ermenistan” kurmak isteyen Ermeniler tarafından Türk soykı- rımları gerçekleştirilmiştir ki, Hocalı soykırımı bunlardan sadece bir tanesidir. Ermeniler, Türk topraklarını işgal ederek büyük Ermenistan kurma plan- larını iki düşünceyi kullanarak hayata geçirmişlerdir. 1. Hıristiyan Kimliği Ermenistan’ın 12 Eylül 1919’da ABD’de “Ermenistan’ın Amerika’ya Çağrı- sı” adlı ilk kez yayınlanan feryadına bakalım. İngilizce, Ermenice, Fransızca ve İbranice yazılan bu belgede: “(...) Bizim haç kardeşlerimiz, kesin yok olma tehlikesi Ermenistan’ı yaka- layıp, pençesine almıştır. Ermenistan Hıristiyan Amerika’ya Ermenistan’ı kurtarması için son yalvarışını göndermektedir. Eğer Ermeni halkı mah- vedilirse Hıristiyan kilisesi ebediyen rezil olacaktır. Bunu derhal kilise cemaatlerinize ulaştırmanız ve her erkek ve kadından eyalet başkana ve senatörlere Ermenileri kurtarmak için gerekli önlemleri almaları için telg-

1 https://www.notdelisi.com/xocali-soyqirimi-27725/

136

226_Yasemen_Karakoyunlu.indd 2 16.02.2017 10:27:24 YASƏMƏN KARAKOYUNLU / HOCALI SOYKIRIMININ TARİHİ-SİYASİ SEBEPLERİ 3

raf çekmelerini rica etmeniz mümkün müdür? Ermenistan ölüyor, Amerika sözünü söylemelidir...” Bu hilekarca yazılmış tarihi belgenin üstünden takriben 100 yıl geçmesine rağmen, hala çağdaştır ve sanki dün yazılmıştır. Fransız tarihçisi Pier Loti ise “Ermeniler Hıristiyan kimliğinden yeteri kadar faydalandılar ve herkesi bunun- la aldattılar.” demektedir.2 2. Hint-Avrupa Aryen Irk Kimliği Paris Barış Konferansı’na hazırlık arefesinde İttihat ve Terakki hükümeti tarafından Osmanlı’da Ermenilerin hıyanetlerini, Türklere karşı gerçekleştir- dikleri yağma ve katliamları aksettiren “Beyaz Kitap” (Ermeni Komitelerinin Amal ve Harakati-i İhtilaliyesi) kitabı yayınladı. Ermeni Krikor Çalkuşyan bu kitaba cevaben Taşnaklar tarafından büyük değer verilen “Kırmızı Kitap”ı yaz- dı. Kitapta Türk ırkı aşağılanmakta, onların Hint-Avrupa kökenli olmadığı, Moğollarla akraba oldukları, bu yüzden aşağı medeniyetli bir millet olduğu iddia ediliyor, Hint-Avrupa kökenli ırkların üstünlüğü iddia ediliyor, bu ırk- tan olan Ermenilerin Avrupa medeniyetinin devamı olduğu ve Kafkasya’da medeni bir toplum olarak sadece Ermenilerin devlet kurma hakkının olduğu iddia ediliyordu. “Ermeniler en kadim halk, en barışsever, en yüksek ırklardan birinin temsilcileridir. Doğu Avrupa’nın azametli şehri Konstantinopol’e gelen Ermeniler 1453 yılından bu yana acılar içerisindedirler. Türk kafese konulma- sı gereken bir vahşidir”, “Hristiyan bir toplum için Müslüman boyunduruğuna bağlı yönetimin etkisi altında kalmak oldukça tehlikelidir”, “Türk ilerlemeye ne- den bu kadar can atıyor?”, “Türk en iyi insan ırkının, Ermeniler gibi Hint-Avru- pa veya ari ırkın bir kolu değildir. Türkler ırklar arasında ikinci iyiden - Araplar, Yahudiler gibi semit ırktan da değildirler. Moğol ırkının bir kolundan gelmekte- dirler ki, bu yüzden de kompleks düşüncelerin ve daha önemlisi yüksek ahlaka dayanan değerlerin azlığı ile tanınmaktadırlar. Türk’ün düşünce seviyesinin geriliği... en aşağı seviyeli dine tapınması onu bugün ... aşağı düzeye indirmiş- tir. Müslüman ahlaksız yaratılmış olarak... şahsiyet ve irade bakımından daha çok zayıflığı ile dikkati celbetmektedir. Hıristiyanlar ruh yüksekliği ve irade ba- kımından daha çok İsa Peygambere mahsus ahlaka sahiptirler...”3 Rusya’nın Kafkasya’yı işgalinden, 1. Dünya Savaşı sırasında İttifak Dev- letleri’nin Osmanlı İmparatorluğu’nu bölmek maksadıyla Osmanlı’ya karşı yürüttükleri savaştan, SSCB’nin kurulması sürecinden istifade ederek “De- nizden Denize Büyük Ermenistan”ın kurulması planını adım adım hayata ge- çirmeye çalışan Ermeniler, Anadolu ve Azerbaycan’ın çeşitli bölgelerinde Er- meni devletlerinin kurulması amacıyla kitlesel katliamlar yapmışlardır. Etnik temizlik ve soykırım hayata geçirilerek Ermeni Devleti’nin kurulması planla- nan bölgeler aşağıdadır: 1. Güney Kafkas Ermeni Devleti - Ermenistan

2 T nzil Rüst mxanlı, Türk Müsəlman Soyqırımı, H rbi N şriyyat, Bakı, 2009, s. 102. 3 Taleh C f rov, “100 İlin Yalanı Diaspor Müst visind Erm ni Diasporunun F aliyy tind Qondar- ə ə ə ə ə ma Soyqırımı İddiası”, Türküstan, N: 9 (379), 15-28 Mart 2015-ci il. ə ə ə ə ə ə ə ə 137

226_Yasemen_Karakoyunlu.indd 3 16.02.2017 10:27:24 4 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

2. Doğu Anadolu Ermeni Devleti 3. Adana-Çukurova’da kurulan Ermeni Devleti - Kilikya 4. Urumiye’de kurulmak istenen Küçük Ermenistan Devleti 5. Bakü’de Şaumyan’ın liderliğinde kurulan Merkesi Kafkas Hükümeti - Bakü Ermeni Devleti Taşnak Sütyun Partisi’nin lideri Hovannes Kaçaznuni’nin liderliği döne- minde 1919 yılında “Büyük Ermenistan” idealini gerçekleştirmek amacıyla Ermeniler Paris Barış Konferansı’na momerandum takdim etmişlerdi. Mome- randumda Karadeniz’den Akdeniz’e, Karabağ Dağları’ndan Arap Çölleri’ne ka- dar olan topraklarda kurulacak Ermeni Devleti talep ediliyordu.4 Söz konusu momerandumda: 1. Sınırları genişletilmiş Güney Kafkasya Cumhuriyeti, 2. Türkiye’nin yedi vilayeti, 3. Kilikya’da dört sancaktan oluşan topraklar Ermeni toprağı olarak su- nuluyordu. Ermeni müellifi S.Q. Pirumyan, “Daşnaki za rubejom” kitabında “Karade- niz’den Akdeniz’e, Karabağ Dağları’ndan Arap Çölleri’ne kadar olan toprak- larda nice milyon Türk’ün ve diğer Ermeni olmayan halkların arasında tek bir Ermeni yoksa, Ermenistan Devleti kurmak gibi bir idealden daha komik bir şey olabilir mi?” diye yazmaktadır. I. Dünya Savaşı yıllarından İtilaf Devletleri Osmanlı’yı bölme politikası yürütmekteydiler. Büyük Britanya, Fransa, Rusya devletleri Osmanlı İmparatorluğu’nu bölme amacıyla kendi aralarında gizli an- laşma imzalamışlardı. Bu ülkelerin Dışişleri Bakanları Sykes-Picot-Sazanov, Yakın Doğu coğrafyasını bölüşmüşlerdir. Fransa: Güney Anadolu’yu, Kayse- ri’yi; İngiltere: Osmanlı’nın Yakın Doğu (Arap toprakları) arazilerini; Rusya: İs- tanbul, Muş ve Trabzon arasındaki tüm araziyi; İtalya: Antalya, Konya ve Ege Denizi sahillerini alacaktı. Savaşın sonuna doğru İtalya’nın hak iddia ettiği bu topraklar Yunanistan’a vaad edildi. Bundan güç alan Yunanistan 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal etti. İngilizler Yakın Doğu’yu, Suudi Arabistan’ı, Suriye ve Irak’ı işgal etme amacıyla Arapları Osmanlı’ya karşı isyana kışkırttılar. Adana-Kozan-Çukurova’da Kurulan Kilikya Ermeni Devleti 1918 yılında İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın planına dayanarak Fransa ve İngiltere’nin işgali altında olan Adana-Çukurova ve Kuzey Suriye bölgesinde Türkiye ve Arabistan arasında tampon Ermeni Devleti’nin kurulması karar- laştırıldı. Bu plana uygun olarak Amerika, Mısır, Suriye ve Fransa’dan gelen Ermeniler hızla bölgeye yerleştirildiler. Hızla bölgeye 100 bine yakın Ermeni yerleştirildi. Ancak Ermenilerin sayısı az olduğu için burada devlet kurmak maksadıyla yerli Türklere karşı soykırım ve etnik temizlik uygulamaya baş- ladılar. 10.000 Ermeni askeri Fransız üniforması giydirilerek Fransız adıyla Türklere karşı soykırıma başladılar. Bu soykırımda Çukurova ve Adana’da

4 Xaqani Ismayıl, “Erməni Məsələsi” və Türk-Müsəlman Soyqırımı, N rgiz N şriyyatı, Bakı, 2012, s. 231. ə ə 138

226_Yasemen_Karakoyunlu.indd 4 16.02.2017 10:27:24 YASƏMƏN KARAKOYUNLU / HOCALI SOYKIRIMININ TARİHİ-SİYASİ SEBEPLERİ 5

kurulan “Kamavor”, “Ermeni İntikam Alayı” da Ermeni askerlerine yardım etti. Fransız tarihçi Pier Loti Fransa’nın desteği ile Ermenilerin Türklere karşı uy- guladığı bu soykırımı “medeni bir halka yakışmayan barbarlık” olarak adlan- dırmıştır. Doğu Anadolu’da Kurulan Türkiye Ermenistan’ı 1807-1917 yılları arasında 5 Rus-Türk Savaşı’na sahne olan Kars üç defa Rus işgali altına düşmüştü (1828, 1877, 1915). 1917 yılının Şubat ve Ekim’in- de Rusya’da yapılan devrimler I. Dünya Savaşı’nın sonuçlarını değiştirmiştir. 3 Mart 1918 yılında Brest-Litovski Antlaşması ile Rusya savaştan çıktı. Brest- Litovski Antlaşması’na göre Rusya işgal ettiği Doğu Anadolu vilayetlerini terk edip Türkiye’ye geri vermeliydi. Doğu Anadolu’yu terk eden Rus orduları geri dönerken bütün silahlarını Türkiye’ye karşı savaşan Ermenilere teslim etti- ler. Ermeniler bu silahlarla Doğu Anadolu’da ve Güney Kafkasya’da Türklere karşı soykırıma başladılar. Rusya’da Bolşeviklerin hakimiyeti ele almaları ve Brest-Litovsk Antlaşması’nın şartlarına dayanarak Rus askerleri Doğu Ana- dolu’yu terk etseler de Lenin ve Milli Meseleler Komiseri İ. Stalin Doğu Anado- lu’nun Ermenileştirilmesi politkasını devam ettirdiler. Doğu Anadolu’da etnik, demografik statükonun Ermeniler lehine değişmesi (Ermenilerin bu bölgeye göçürülmesi ve yerli Türklerin soykırıma uğratılması) ve referandum yapıla- rak Doğu Anadolu’nun Rus Bolşevik İmparatorluğu’yla (Ermenistan’la) bir- leştirilmesini sağlama politikası yürütüyorlardı. Bu amaçla Doğu Anadolu’da yerli Türkleri soykırıma uğratmak ve 1915 yılında göç ettirilen Ermenileri yerli Türklerin yerine göç ettirerek burada Ermeni Devleti kurmaya çalışıyorlardı. Rus ordusu geri çekilse de Ermeni ordusu geri çekilmemişti ve Türk ordu- su 12 Şubat 1918’de Erzincan’ı, Erzurum’u Ermeni işgalinden kurtardılar; 5 Nisan’da Kars’ın girişi olan Sarıkamış Ermenilerden temizlendi; 25 Nisan’da Kars, Ardahan, Batum Ermenilerden temizlenerek Osmanlı’ya katıldı. 11 Ma- yıs 1918’de Batum Konferansı yapıldı. Batum Sözleşmesi’nde Ahıska, Ahırke- lek, Gümrü Osmanlı tarafından talep edilmekteydi. 4 Haziran’da Batum söz- leşmesi ile Erivan bölgesi Ermenilere verilerek Güney Kafkasya’da Azerbay- can, Ermenistan, Gürcistan ve Dağıstan devletleri arasında barış ilan edildi. Bu dönemde ABD ve İngiltere Wilson Prensipleri’ne dayanarak Osmanlı İmparatorluğu’nun bölünmesi ve bu prensipler esasında bir büyük devletin mandası altında Osmanlı topraklarında bağımsız Ermenistan kurulması pla- nını destekliyorlardı. Osamanlı’da Talat Paşa hükümeti Wilson Prensiplerini kabul etmedi ve istifa etti (8 Ekim 1918). Onun yerine geçen Ahmet İzzet Paşa hükümeti I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin yenilgisini kabul etti. 30 Ekim 1918 tarihinde Osmanlı Devleti ile müttefik devletler arasında Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandı. Buna göre Osmanlı Devleti kendi yenilgisine imza atıyor ve Türk topraklarının bölünerek bir kısmının Ermenilere bir kıs- mının ise Yunanlılara verilmesine imkan sağlıyordu. Bu antlaşmaya göre Os- manlı toprakları müttefik devletlerin eline geçiyordu.5

5 T nzil Rüst mxanlı, Türk Müsəlman Soyqırımı, H rbi N şriyyat, Bakı, 2009, s. 131.

ə ə ə ə ə 139

226_Yasemen_Karakoyunlu.indd 5 16.02.2017 10:27:24 6 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Bu antlaşmaya dayanarak İran’ın kuzey batısında (Güney Azerbaycan’ın Urumiye Bölgesi’nde Kazım Karabekir Paşa’nın birlikleri Ermenilerin kurduk- ları Küçük Ermenistan Devleti’ni dağıtmıştı, Osmanlı ordusu Urumiye bölge- sinde yerli ahaliyi Ermeni çetelerinden korumaktaydı) ve Güney Kafkasya’daki (Kafkas Seyminde faaliyet gösteren Azerbaycan Milli Şurası’nın başkanı M.E. Resulzade başkanlığı ile Osmanlı Hükümeti arasında imzalanan sözleşme- ye göre Azerbaycan’a gelen Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu, Türklere karşı soykırım uygulayan Ermeni çetelerini dağıtmış, Bakü’yü Erme- nilerden kurtarmıştı) Osmanlı ordusu I. Dünya Savaşı’ndaki sınırlara çekil- meye mecbur edildiler. Mondros Antlaşması’nı imzalayan devletler Rusya ve Osmanlı devletleri arasında imzalanan Brest Litovski Antlaşması’nı tanıma- dıklarını bildirdiler. Brest Litovski Antlaşması’na göre Rusya Doğu Anadolu bölgesinden çıkmalı ve bu bölgeyi Osmanlı’ya geri vermeliydi. Ancak Mondros Ateşkes Antlaşması’na göre Doğu Anadolu yeniden Osmanlı’nın nezaretinden çıkarılarak İngilizlere geçti. İngilizler Batum’u, Gürcüler Ahıska ve Ardahan’ı, Ermeniler Kars’ı almak amacıyla askeri işgallere başladılar. Bu dönemde 1918 yılında Kars’ta “Kars Milli Şurası Merkez-i Umimisi” adlı mahalli hükümet ku- rulmuştu. 1 Aralık 1918’de Milli Şura, Cenub-i Garbi Kafkas (Kars) Cumhu- riyeti’ni kurdu. Cenub-i Garbi Kafkas Cumhuriyeti’nin topraklarına Kars ve Batum vilayetleri, Ahıska, Ahırkelek, Şerur, Nahçıvan, Sürmeli, Erivan Gu- berniyası’nın güney doğu bölgeleri dahil idi. Cenub-i Garbi Kafkas Cumhuri- yeti Meclis Başkanı Esat Bey Hacıyev, Bakanlar Kurulu Başkanı İbrahim Bey Cihangirov, Savaş Bakanı Hasan Bey Cihangirov, İçişleri Bakanı Rıza Bey, Dışişleri Bakanı Fahrettin Bey, Maliye Bakanı Mehmet Bey Sultanov, Eğitim Bakanı Andrianov oldular. Cenub-i Garbi Kafkas Cumhuriyeti’nin 15 binlik ordusu kuruldu ve bu ordu Ermeni çetelerini Doğu Anadolu’dan temizleme görevi aldı. Türkiye Genel Kurmayı ve Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti, ikinci Azerbaycan cumhuriyeti olan Cenub-i Garbi Kafkas (Kars) Cumhuriye- ti’ni destekliyordu. Ancak Amerika ve İngiltere Wilson ilklerini öne sürerek bu cumhuriyetin yerine Doğu Anadolu Ermeni Devleti’ni kurmaya çalışıyorlardı.6 Bu amaçla 12 Nisan 1919 tarihinde Cenub-i Garbi Kafkas Cumhuriye- ti’nin meclisi İngiliz ordusu tarafından sarıldı ve 30 milletvekili, hükümet üye- leri hapsedilerek Batum’a, oradan da Malta’ya sürüldüler. Kars Cumhuriyeti’nin sükutundan sonra Ermeni Osipyans komutasında Ermeni birlikleri Kars’a girdiler. İngilizler katı Taşnak ırkçısı Korkanov’u Kars Vilayeti’nin gubernatörü tayin ettiler. Kars Bölgesi İngilizler tarafından Erme- nilere teslim edildi ve Ermeniler yerli ahaliye karşı soykırıma başladılar. Sa- rıkamış faciasından sonra Ruslara esir düşen 1800 Türk askeri Ermenilerin eline geçmişti. Bu askerleri bir gecede katlettiler. Ermeniler, Kars, Gümrü, Kağızman, Ardahan, Ahırkelek bölgelerinde, Erivan’da soykırıma başladılar. Şöregel-Ağbaba bölgesinin (şimdiki Amasya) ahalisi, Zarşad, Çıldır bölgesinin ahalisi, Erivan Vilayeti’nde 30’dan çok köyün ahalisi tamamen, Kars’ın Suba- tan, Şiştepe, Düzkent, Malazbert, Alaca, Tekli, Hacı Halil, Kala Köyü, Külve-

6 Rüst mxanlı, a.g.e., s. 135.

ə 140

226_Yasemen_Karakoyunlu.indd 6 16.02.2017 10:27:24 YASƏMƏN KARAKOYUNLU / HOCALI SOYKIRIMININ TARİHİ-SİYASİ SEBEPLERİ 7

ren, İlanlı, Yalçınlar köylerinin, Arpaçayı üstünde olan bütün köylerin ahalisi kitlesel olarak yakılmış ve katledilmiştir.7 Aynı katliam Ahırkelek, Iğdır, Ağrı bölgelerinde de devam ettirildi. Böylece 1878 yılından itibaren Rus işgalinde açlık ve sefalet içinde yaşayan Doğu Ana- dolu, Kars bölgesinin yerli Türk-Müslüman ahalisi kitlesel olarak Ermeniler tarafından soykırıma tabi tutulmuştur. Azerbaycanlı bilim adamı Oktay Ha- cımusalı “Hocalı 1992” adlı kitabında Doğu Anadolu’da dört milyon Türk’ün etnik temizlik politikasının kurbanı olduğunu yazmaktadır.8 XV. Ordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa’nın Ermenistan Cumhuriye- ti’nin Askeri Komutanlığı’na gönderdiği 21 Mart 1920 tarihli mektubunda Erivan Guberniyası’nda ve Kars’ta Ermenilerin Türklere karşı yaptıkları soy- kırıma Erzurum’daki İngiliz Heyeti’nin temsilcisi Ravlinson ve Amerika’nın Generali Harbour da şahitlik ettiğini kaydetmiştir.9 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara’da TBMM’nin açılması ve Milli Hüküme- tin kurulması dönüş noktası oldu. Ermeniler Türkiye topraklarında devlet kurma planından mahrum oldular. Atatürk önderliğinde Türkiye’nin Kurtu- luş Savaşı neticesinde Doğu Anadolu’da Ermeni Devleti’nin kurulması planı iflas etti. Taşnak Sütyun Partisi’nin liderlerinden biri Hovhannes Kaçaznuni, Taşnak Sütyun Partisi’nin XI. Kongresi’nde şöyle demiştir: “Türkiye Ermenis- tan’ı denilen bir şey yoktur. Bu konu Lozan’la gömülmüştür.” Ancak Ermeniler bu politikalarından vazgeçmediler. Doğu Anadolu’da Ermeni Devleti kurma amacıyla 4T Planı’nı kullanarak 1950’lerden itibaren Türkiye’ye karşı “Ermeni Soykırımı” iddiası ile baskılara başladılar. Ermeni soykırımı iddiası veya sözde “Ermeni soykırımı” I. Dünya Savaşı sırasında Anadolu’da yaşayan Ermenilerin sistemli bir şekilde yok edildiğini ileri süren iddiadır. Kaydedelim ki, Rusya liderliğinde güçlenen Ermeni ırk- çılığı Anadolu’nun doğusunda ve Kilikya’nın güney bölgelerinde toplu olarak yaşayan Ermenilerde ayrılıkçılık eğilimi güçlendirdikçe silahlı Ermeni isyan- ları artmaya başlamıştı. İlk isyan 1890’da Erzurum’da çıkmış daha sonra Van, Sason, Adana is- yanları birbirini izlemiştir. Bu hadiseden sonra 1905 yılında sultana suikast girişimi olsa da başarısızlıkla sonuçlandı. Gerçekleştirilen isyanlar ve I. Dün- ya Savaşı arifesinde Ruslara katılan Ermenilerin Türklere karşı savaşması neticesinde Osmanlı Devleti 27 Mayıs 1915 yılında “Tehcir” kararı çıkardı. Bu karar öncesinde ise bugün Ermenilerin soykırım günü olarak kabul ettikleri 24 Nisan günü 2345 Ermeni lider tutuklanmıştır. Bunların bir çoğu köyle- re saldırarak silahsız ahaliyi öldüren katillerdi. “Ermeni Soykırımı” iddiaları 1950 tarihinde yani “soykırım” ifadesinin resmen uluslararası hukuk kavramı olmasından hemen iki yıl sonra gündeme gelmiştir. Kilisenin ileri sürdüğü iddialar Amerika ve Avrupa’da Ermeni lobisinin desteği ile büyük bir kampan- yaya dönüştürülmüştür. Böylelikle 1950’li yıllarda kampanya başlatan, 1965

7 Rüst mxanlı, a.g.e., s. 137. 8 Oktay Hacımusalı (Der.), Hocalı 1992, Yayınevi yok, İstanbul, s. 220. ə 9 Rüst mxanlı, a.g.e., s. 140.

ə 141

226_Yasemen_Karakoyunlu.indd 7 16.02.2017 10:27:24 8 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

tarihinde ilk resmi kararın kabulüne nail olan Ermeniler Latin Amerika, ABD ve AB ülkelerinde, “Ermeni soykırımı” iddialarını tanıtmaya muvaffak olmuş- lardır. Soykırım iddiasının yayıldığı bölge ise asıl olarak Avrupa ve Amerika ülkeleridir. Avrupa’da karar alan ülkelerin çoğu Türkiye’nin kapısını çaldı- ğı AB’nin üyesidir. Türkiye’nin stratejik müttefiği ABD’de “soykırımı” tanıyan eyaletlerin sayısı 30’a ulaşmıştır. ABD Kongresi’nin gündeminde “soykırım” ile ilgili iki öneri her zaman gündeme getirilmektedir. Amerika ve Avrupa’dan başka “soykırımı” tanıyan toplam iki ülke bulunmaktadır: Rusya ve Litvanya. “Ermeni soykırımı”nı tanıyan uluslararası örgüt ise Avrupa Parlamentosu’dur. Bu örgüt 1987 yılında “Ermeni soykırımı”nın tanınması hakkında karar almış, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği ile ilgili başvurusundan önce, 2005 yılın- da bu kararını yenilemiştir.10 Bu kararda Türkiye’nin 1915 yılında olanları soykırım olarak tanıması AB üyeliğinin ön şartlarından biri olarak gösteril- mektedir. Ermeni Devrimci Federasyonu Taşnak Sütyun liderlerinden Hrant Markaryan, soykırımı tanıtma faaliyetlerinin Batı Ermenistan’ı (Doğu Anado- lu kastediliyor) kurtarma amacının bir parçası olduğunu itiraf etmektedir.11 Genellikle Ermenileri ve Ermeni lobisinin hedefi “4T” adı verilen taleple- rinin elde edilmesidir. “Ermeni soykırımı” siyaseti ile Ermeniler Türkiye’nin Doğu Anadolu bölgelerini ve Nahçıvan’ı da Ermenistan’a katmak amacıyla 4T adlı stratejiyi siyasi program olarak kabul etmişlerdir. 4T planına dahil olanlar: 1. Tanıtım: Ermeni iddialarının dünyaya tanıtılması. 2. Tanınma: Soykırım iddialarının Türkiye tarafından kabulü. 3. Tazminat: Türkiye’nin soykırım için tazminat ödemesi. 4. Toprak: Doğu Anadolu ve Nahçıvan’ın Ermenistan’a verilmesi. 4T programı vesilesiyle Türkiye’nin bölünmesi ve topraklarının Ermenis- tan ile birleştirilmesi planlanmaktadır. Bu planla Türkiye ve Azerbaycan ara- sında kara sınırının ortadan kaldırılması, birbirlerinden tecrit edilmesi arzu- lanmaktadır. Bu plana uygun olarak dünyanın 20’den çok ülkesi, ABD’nin 30 eyaleti, Vatikan, Avrupa Parlamentosu Ermeni soykırımı iddialarını tanıyarak Türkiye topraklarını bölme idealini gerçekleştirmektedirler. Şimdilik İran Par- lamentosu yerli Türklerden çekindiği için soykırımı tanıma yönünde karar çı- karmasa bile, soykırım anıtı kurulmasına izin vermiştir ve İran Ermenistan’ın en yakın stratejik müttefikidir. “Ermeni soykırımı”nı dünyaya tanıtmak ama- cıyla 45.000 site kurulmuş, birçok eser yazılmış, resim ve filmler yayınlanmış- tır. Bununla birlikte Rusya ve İran stratejik müttefik olarak Ermenistan’ı güç- lendirerek, Azerbaycan ve Türkiye’ye karşı silah olarak yararlanmaktadır.12 Böylelikle kaydetmeliyiz ki, Türkiye topraklarında “Türkiye Ermenistan’ı” kurma planı gerçekleşmese de Ermeniler menfur siyasetlerinden vaz geçme-

10 https://www.gunaz.tv/az/meqaleler/meqaleler/ermenistan-iki-milletli-iki-dilli-dovlete-cevrilme- lidir-m9066 11 Rüst mxanlı, a.g.e., s. 129. 12 https://www.gunaz.tv/az/meqaleler/meqaleler/ermenistan-iki-milletli-iki-dilli-dovlete-cevrilme- ə lidir-m9066.

142

226_Yasemen_Karakoyunlu.indd 8 16.02.2017 10:27:24 YASƏMƏN KARAKOYUNLU / HOCALI SOYKIRIMININ TARİHİ-SİYASİ SEBEPLERİ 9

mişlerdir. 100 yıla yakındır Ermeniler, SSCB Rusya-Batı-Fars İran’ı teşviği ile PKK, ASALA gibi örgütler aracılığıyla Türkiye devletine karşı savaş ilan edip, terör eylemleri yaparak bu planlarını gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar. Güney Kafkasya Ermenistan’ı Ermeniler, Güney Kafkasya’nın birçok bölgesinde Erivan-Nahçıvan-Kara- bağ-Tiflis-Borçalı-Loru-Pembek-Meshetya’da, Bakü’de Ermeni Vilayeti kur- maya çalışmışlardır. Güney Kafkasya’da Ermenistan Devleti’nin kurulması üç aşamada hayata gerçekleştirilmiştir. 1. Azerbaycan’ın Batı topraklarında (tarihi Revan Hanlığı) yerli Türklere karşı etnik temizlik, soykırım politikası uygulanarak Ermenistan Devleti’nin kurulması. 2. SSCB döneminde Azerbaycan topraklarının Ermenistan’la birleştirilmesi. 3. Karabağ ve çevresindeki bölgelerin işgal edilmesi ve Ermenistan’la bir- leştirilmesi. 1. Aşama: Rusya’nın Erivan ve Nahçıvan hanlıklarından oluşan “Erme- ni Vilayeti”nin kurulması, yerli Türklerin Erivan’da soykırıma uğrama- sı, Ermenilerin Erivan bölgesine göç ettirilmesi, Batum Konferansı’nda Erivan’ın belirli şartlarla Ermenilere verilmesi süreci olmuştur. Bu devir 1828-1918 yıllarını kapsamaktadır. Kitab-ı Dede Korkut destanlarında Türk Yurdu olarak adı geçen Erivan bölgesi Anadolu-Azerbaycan coğrafyalarını ve Türk kültürünü birbirine bağ- layan köprü olarak stratejik öneme sahiptir. Uzun yıllar Osmanlı yönetimine tabii olan Erivan bölgesi 1600’lü yıllardan başlayarak kah Safeviye kah Os- manlı’ya tabii olmuş, 1639 yılında Osmanlı-Safevi Devleti arasında imzala- nan Kasrı Şirin Antlaşması’na göre Erivan Safevilere verilmiştir. 1722 yılında tekrar Osmanlı Devleti’nin arazisi içerisinde olan Erivan 1746 yılında Nadir Şah’la imzalanan antlaşma gereğince tekrar Safevilere geçmiş, Nadir Şah’ın ölümünden sonra Erivan’da müstakil Türk Hanlığı kurulmuştur. 1800 yılla- rında Erivan Hanlığı’na -Kırkbulak, Zengibasar, Gernibasar, Vedibasar, Şe- rur, Sürmeli, Derekent, Köprübasar, Abaran, Dereçiçek, Basargeçer (Gökçe Gölü dahil olmak üzere)- gibi mahaller de dahildi. Rus-Kaçar, Rus-Osmanlı Savaşları’nın Rusların zaferi ile bitmesinden sonra Bükreş Barışı (1812), Gü- listan Barışı (1813) imzalanırken Erivan ve Nahçıvan Hanlıkları Kaçarların hi- mayesi altında bağımsızlıklarını korudular. 1826-1828 yıllarında Rusya, Ka- çar Devleti’ni mağlup etti. Rus işgaline karşı baş kaldıran Gence İsyanı (1827) bastırıldı ve 10 Şubat 1828 tarihinde Türkmençay Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre Kuzey Azerbaycan, Erivan, Nahçıvan hanlıkları Rusya’ya bağlandı. 21 Mart 1828 tarihinde I. Nikolay Erivan, Nahçıvan ve Ordubad’ın “Ermeni Vilayeti” olması hakkında ferman imzaladı.13 Bu sözde Ermeni vilaye- tinin gubernatörlüğüne ise Gürcü Aleksandr Çavçavadze atandı. O zamandan itibaren Güney Kafkasya’ya, Erivan ve Karabağ bölgesine Ermeni ahali göç

13 İsmayıl, a.g.e., s. 39.

143

226_Yasemen_Karakoyunlu.indd 9 16.02.2017 10:27:24 10 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

ettirilmeye başlandı. Ermenilerin Azerbaycan’ın tarihi topraklarına göçünü S. Mehdiyev aşağıdaki gibi tasnif etmiştir. 1. 1828 yılından başlayarak: İran’dan 40.000, Türkiye’den 84.600, Suri- ye’den 30.000 kişi. 2. 1914-1922 yıllarında: Türkiye’den 70.000, Fransa’dan 30.000 kişi. 3. 1946 yılından başlayarak: İran, Suriye, Litvanya, Bulgaristan, Yuna- nistan, Romanya’dan 409.000 kişi. 4. 1947 yılında: ABD, Filistin, Suriye, Litvanya, Fransa, Mısır, Bulgaris- tan ve Romanya’dan 35.000 kişi. 5. 1948-1953 yıllarında: ABD, Suriye, Litvanya, Fransa, Mısır, Bulgaris- tan ve Romanya’dan 1.000.000 kişi. Transkafkasya İstatistik Komitesi’nin 1886, 1897, 1902, 1915, 1917 yılla- rında verdiği malumata göre yüz yıla yakın bir dönemde buraya göç ettirilen Ermeniler artıp, çoğalmıştır. Ancak ne kadar artarlarsa artsınlar yine de yerli Türklerden sayıca az kalıyorlardı. Hakani İsmail’in yazdıklarına göre Erivan Mahalinde “Ermeni Vilayeti” kurulduğu zaman 85.000 Türk, 22.500 Ermeni yaşamıştır. Ermeni kahin Hovannes Şahhatunyan’ın düzenlediği liste 390 yıl (1441-1828) boyunca Erivan Hanlığı’nı yöneten 49 hanın hepsi Azerbaycan Türk’ü olduğunu göstermektedir. Hatta Erivan Hanlığı’nın topraklarında bu- lunan, bugün de eşkiya yuvası gibi faaliyet gösteren Ermeni kiliselerinin ke- şişlerini de Erivan hanları tayin ediyordu. Hanların adları olan liste “Ermeni Sovyet Ansiklopedisi”nde yer almıştır. Ermeni yazarları Z. Lalayan’ın “Tarihi Hatıralar” kitabında H. Hakopyan, S. Melikbahşıyan ve H. Barseğiyan’ın “Er- menistan’ın ve Çevre Bölgelerinin Toponimleri Sözlüğü” adlı eserinde ve Erme- nistan Sovyet Ansiklopedisi’nde kesin olarak Erivan Hanlığı’nın ve çevre böl- gelerin ahalisinin %76’sından çoğunun Azerbaycan Türkleri ve Müslümanlar- dan oluştuğunu onaylanmaktadır. İşte bunun için de Ermeni Devleti’nin ku- rulması amacıyla yerli Türkler etnik temizlik ve soykırıma maruz kalmışlardır. “Kavkazki Kalendar”da verilen bilgiye göre “1918-20 yıllarında Ermenistan’da terörist Taşnak hükümeti, Türk-Müslüman ahaliye karşı soykırım uygulamıştır, şimdiki Ermenistan topraklarında yaşayan 575.000 Türk’ten 565.000’i sürgün ve soykırıma maruz kalmışlardır.”14 Ermeni tarihçisi Zaven Kordoyan “Sovyet Ermenistan’ının Ahalisi Son Yüz Yılda 1831-1931” adlı eserinde yazıyor ki, “Taşnaklardan Sovyet Ermenistan’ına 10.000 bir az fazla Türk kalmıştır.”15 Böylece Rusya-Ermeni işbirliği ile Türk yurdu Erivan’ın etnik-demografik durumu Türkleri soykırıma uğratarak Ermenilerin lehine değiştirildi. Azer- baycan Cumhuriyeti, Erivan bölgesini Ermenilere vermek zorunda kaldı. Erivan Hanlığı’ndan yerli Türklerin etnik temizliğe uğraması süreci beş aşamada hayata geçirilmiştir. 1. Aşama, 1828-1905 yıllarını kapsar ve 595.000 soydaşımız sınır dışı edil- miştir.

14 Qafar Çaxmaklı, Ermənicə Qaynaqlarda Erməni Cinayətləri (Birinci Hissə), Bakı, 2015, s. 32. 15 Çaxmaklı, a.g.e., s. 32-33.

144

226_Yasemen_Karakoyunlu.indd 10 16.02.2017 10:27:24 YASƏMƏN KARAKOYUNLU / HOCALI SOYKIRIMININ TARİHİ-SİYASİ SEBEPLERİ 11

2. Aşama, 1905-1907 yıllarına denk gelir, 275.000 Türk kovulmuştur. 3. Aşama, 1914-1920 yılları 575.000 Türk kovulmuştur. 4. Aşama, 1948-1953 yılları 105.000 Türk sınır dışı edilmiştir. 5. Aşama, 1988-1990 yıllarını kapsar ve neticede Batı Azerbaycan’daki 250.000 Türk son nefere kadar sınır dışı edilmiştir. Bu yıllarda Türklere karşı sayısız katliamlar düzenlenmiş, tahminen 900.000 kadar Batı Azerbaycan’lı öldürülmüş, yerli ahaliye ait tüm emlaklar talan edilmiş, yurtları yuvaları dağıtılmıştır.16 Yalnızca 1918-1920 yıllarında Taşnak Andranik’in eliyle yapılan soykırım sırasında 50.000 çok Azerbaycanlı öldürülmüştür. 1948-1953 yıllarında sınır dışı sırasında göç ettirilen 105.000 kişinin yarısından çoğu açlıktan ölmüştür. Bakü’de Şaumyan’ın kurduğu Merkezi Kafkasya Hükümeti’nin emrinde olan 20.000 Bolşevik-Taşnak ordusunun Azerbaycan’ın çeşitli bölgelerinde uyguladıkları soykırımı önlemek, Kafkasya’da Ermeni Devleti kurmak isteyen Ermeni harekatını etkisizleştirerek Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin kuruculuğuna başlamak maksadıyla Milli Şura, Batum görüşmelerinde Eri- van’ın Ermenilere verilmesine mecbur kaldı. Batum görüşmeleri sırasında Erivan ve çevresindeki Azerbaycan toprak- larının Ermenilere verilmesi hakkında Batum Mukavelesi (11 Mayıs-4 Hazi- ran 1918) imzalanmıştır. Sözleşmeye göre Erivan ve çevresindeki Azerbaycan topraklarının Ermenilere verilmesi hakkında Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Milli Şurası’nın 29 Mayıs 1918 tarihli kararı kabul edilmiştir. Batum gö- rüşmeleri sırasında Azerbaycan topraklarında devlet kurmak için Ermenilere toprak verileceği halde Ermeni tarafı Azerbaycan ve Türkiye Devleti karşısın- da bir dizi yükümlülüğü yerine getirmeyi kabul etmiştir. Bu yükümlülükler şöyledir: 1. Ermenilerle Müslümanlar arasında düşmanlık bitirilecek ve Ermeni ta- rafı S. Şaumyan’la iletişime geçip Bakü’nün Müslüman ahalisinin güvenliğini sağlayacak ve Azerbaycanlılara karşı toplu katliamın önünü alacaktır. Ermeni tarafının üstüne aldığı bu yükümlülük Osmanlı İmparatorluğu ile yeni kurul- muş Ermeni Cumhuriyeti arasında 4 Haziran 1918’de Batum’da imzalanan “Barış ve Dostluk” antlaşmasında tespit olunmuştur. Batum Antlaşması’nın 11. maddesine dayanılarak, Ermenistan Cumhuriyeti Ermeni silahlı kuvvet- lerinin en kısa sürede Bakü’den çıkarılması için tüm güçlerini seferber ede- ceklerini üstüne aldı. 2. Ermeni tarafı Azerbaycan kazalarında Ermeni silahlı birlikleri tarafın- dan Müslümanlara karşı uygulanan toplu katliamları durduracaktır. 3. Ermenistan hükümeti Erivan’da ve yeni kurulan Ermeni Devleti’nin di- ğer topraklarında Müslümanların özgürce dini ibadet, kültürel, siyasi ve ana dillerinde eğitim alma haklarını temin etmeyi kabul etmiştir. 4. Batum görüşmeleri sırasında sağlanan uzlaşıya göre Ermeniler Azer- baycan’a karşı toprak iddialarından imtina edeceklerdir.

16 Ermənilərin İrəvan Xanlığı Ərazisinə Kütləvi Surətdə Köçürülməsi və Azərbaycanlıların Mərhələli Deportasiyası, Az rbaycan Respublikası Beyn lxalq Diaspor M rk zi, Bakı, 2014, s. 32-54.

ə ə ə ə 145

226_Yasemen_Karakoyunlu.indd 11 16.02.2017 10:27:25 12 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

5. Bunun dışında Erivan ve çevresindeki toprakların verilmesi karşılığında Ermeniler Azerbaycan’la tek konfederatif devletle birleşmeliydiler. Böylece, Batum görüşmelerinde yukarıda gösterilen konularla ilgili olarak ilk mutabakata varılarak 29 Mayıs 1918’de Azerbaycan Milli Şurası’nın kararı ile kadim Azerbaycan şehri Erivan ve etrafındaki 9 bin km2’lik arazi Azerbay- can’la konfederatif olarak birleşmesi şartı ile Ermenilere verilmek zorunda ka- lınmıştır.17 Böylece Güney Kafkasya’da Erivan bölgesinde Rusya’nın yarattığı Ermeni vilayetinde Ermenilerin yerleştirilmeleri ve yerli Türklerin soykırıma uğraması ile Ermenistan Devleti’nin kurulması gerçekleşti. 2. İkinci Aşama, SSCB Döneminde Azerbaycan Topraklarının Erme- nistan’a Katılması Bu dönem 1920-1985 yıllarını kapsamaktadır. Bağımsız Azerbaycan De- mokratik Cumhuriyeti Rus Bolşevik Kızıl Ordusu tarafından 27 Nisan 1920 yılında işgal edildikten sonra Rus-Sovyet İmparatorluğu’nun 1 Aralık beyana- tına dayanarak Zengezur’un bir kısmı (4505 km2) - Qafan, Gorus, Sisyan ve Mehri bölgeleri Ermenistan’a verildi. 1920 yılında Nahçıvan, Ordubad, Şah- buz, Şerur rayonlarının bir kısmı Ermenistan’a verildi. 1918-1920 yıllarında Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin genel yüzölçümü 114.000 km2’dir. 1922 yılında Gökçe Gölü havzasındaki Dereçiçek, Kever ve Basargeçer böl- geleri Ermenistan’a katılmıştır. 1922’de Dereleyez toprakları Ermenilere ve- rilmiştir. 1929-30 yıllarında Eldere, Lehvaz, Astazur, Nüvedi vs. köylerinin Ermenistan’a verilmesi ve bu topraklarda Mehri rayonunun kurulması neti- cesinde Nahçıvan bölgesi Azerbaycan’dan koparılmıştır. Şimdi Ermeniler ve Kürtler Nahçıvan’a sahip olmak için mücadele etmektedirler. 5 Mart 1938 ta- rihinde Sederek ve Kerki çevresindeki topraklar Ermenilere verilmiştir. 1946 yılında M.C. Bağırov tarafından 40 km2’lik orman alanı Ermenilere verilmiş- tir. 1969 yılında Veli Ahundov tarafından 7,6 km2’lik toprak Ermenilere ve- rilmiştir. 1980 yılının ortalarında Ordubad’ın Kotam ve Kilid köylerinin bazı kısımları Ermenistan’a verilmiştir. 1982 yılında Kazak’ın Kemerli, Aslanbeyli ve Kaymaklı köylerinin otlaklarının bir kısmı Ermenistan topraklarına katıl- mıştır. XI. Rus Ordusu Batı Azerbaycan’da Ermenistan SSCB kurulduktan sonra 1920 yılında Gökçe ve Karakoyunlu mahalları da Azerbaycan’dan alı- narak Ermenistan SSCB’ne verildi. Bu 6.000 km2’lik bir araziydi. Ermeniler Karakoyunlu bölgesini Çemberek, Gökçe’yi Basargeçer rayon merkezlerine böldüler. Çemberek’in Azerbaycan’dan koparılması Ermenistan’da SSCB’nin kurulması ile ilişkilidir. Çemberek 31 Aralık 1937’de kuruldu. O tarihe kadar Dilican rayonuna dahildi. Yüzölçümü 697 km2’dir. Rayon merkezi Ağstafaçay Çayı’nın kolu olan Ketik Çayı’nın kıyısında bulunan Kırmızıkent (değiştirilen adı Mihaylovka, Krasnoselk) kasabasıdır. Rayon merkezi ile Erivan şehri arası 125 km.’dir. 1920 yılının sonuna kadar Gence (Yelizavetpol) Guberniyası’nın Kazak kazasının Çemberek nahiyesi olarak Azerbaycan topraklarında bulu- nan Çemberek rayonunun topraklarında o sırada sadece iki Ermeni köyü bu-

17 https://www.gunaz.tv/az/meqaleler/meqaleler/ermenistan-iki-milletli-iki-dilli-dovlete-cevrilmelidir-m9066.

146

226_Yasemen_Karakoyunlu.indd 12 16.02.2017 10:27:25 YASƏMƏN KARAKOYUNLU / HOCALI SOYKIRIMININ TARİHİ-SİYASİ SEBEPLERİ 13

lunmaktaydı. Bu Ermeniler de Erivan hanlığı Çar Rusyası tarafından işgal edildikten sonra Anadolu’dan getirilmişlerdi. SSCB döneminde ise Ermenileri bu yerlere göç ettirerek üç Ermeni köyü daha kurduruldu: Yeni Başkent, Mar- tuni ve Orconokidze. Çemberek rayonunun bir kısmını Gökçe, bir kısmını ise Karakoyunlu top- rakları oluşturmaktadır. Ana bölümü Çemberek rayonu sınırlarına dahil olan Karakoyunlu deresi, Dilican Deresi ile Soğukbulak Yaylası’nın arasında yer almaktadır. Çar Rusyası döneminde buralar da Gence (Yelizavetpol) guber- niyasının Kazak Kazası’na dahillerdi. Çemberek rayonu Murğuz ve Şahdağ silsileleri ile sınırlanmıştır. Adatepe (yükseklik 2427 m.), Çaldaş (y. 2743 m.), Goşadağ (y. 2901 m.) zirveleri de rayonunu arazisindedir. 1988 yılına kadar Azerbaycanlıların yaşamaya devam ettikleri ve söz konusu yılda terk etmek zorunda kaldıkları yerleşim bölgeleri Çil, Ardanış, Şorca, Tokluca, Gölkent, Çaykent, Emirheyir, Beryabad, Yanıkpeye, Ağbulak, Cıvıhlı, Karakaya, Kır- mızıkent vs. 1938 yılında Azerbaycan’ın Gedebey Rayonu’nun Köhne Başkent Köyü de henüz rayon statüsü almış olan Çemberek rayonuna dahil edildi. Gökçe mahalinin merkezi Basarkeçer rayonu 9 Ekim 1930 tarihinde ku- rulmuştur. 11 Haziran 1969 tarihine kadar Basargeçer, bu tarihten sonra ise Vardenis rayonu olarak adlandırılmıştır. Yüzölçümü 1151 km2’dir. Ra- yon merkezi Basargeçer rayonudur. Rayon merkezinin Erivan’a mesafesi 168 km’dir. Rayon topraklarında irili ufaklı birçok dağ zirvesi ve Gökçe Gölü’ne dökülen çaylar vardır. Onların en büyüğü Mezre (değiştirilmiş adı Masrik) Ça- yı’dır. Çakırlı Yaylası da bu rayondadır. 1948-1951 yıllarında rayon ahalisinin bir kısmı Azerbaycan SSCB’ne göç ettirilmişlerdir. Yalnızca Zod Köyü’nden 100 aile Hanlar (şimdiki Gökgöl rayonu) rayonuna yerleştirilmişlerdir. Bu sı- rada Basargeçer’in 37 köyünde 30’u Azerbaycanlı, 5’i Ermeni, 2’si ise karışık köy bulunmaktaydı. Basargeçer rayonu aynı zamanda ünlü Azerbaycan halk sanatçısı Aşık Alesker’in de vatanıdır. Aşığın mezarı ve büstü onun öz köyü Akkilisede’ydi. 1988 yılına kadar Azerbaycanlıların yaşadıkları ve o yıl terk etmeye mecbur oldukları yerleşim yerleri: Karakoyunlu, Hüseyinkuluağalı, Aşağı Şorca, Yukarı Şorca, Taşkent, Sarıyakup, Kayabaşı, Koşabulak, Zer- kent, Akkilise, Zod, Babacan, Pembek, Dere, Şişkaya, Göksu, Küçük Mezra, Oğruca, Kesemen, İnekdağı, Kanlı, Kerkibaş, Subatan, Sultanelikışlak, Ak- yokuş, Setenehaç, Yukarı Zağalı, Çakırlı, Tüskülü, Büyük Mezra, Kızılveng, Torfavan. Böylece bütün bu olgular tarihen Kafkasya’da ne devlet kurmaya kadir olan Ermeni milleti, ne de Ermenistan adlı bir devlet mevcut olmadığını göstermektedir. Azerbaycan topraklarından yerli Türk ve Müslüman ahali- yi etnik temizlik ve soykırıma uğratarak bu devlet Rus Sovyet İmparatorlu- ğu’nun liderliğinde kurulmuştur.18 ABD’li araştırmacı Samuel Weems, “Te- rörist Hıristiyan Ermeni Devleti’nin bugünkü işgalci politikasının temelleri XIX. yüzyılın sonlarında Ermeni Meselesi ortaya çıkarken atılmıştır.”19 demektedir. Bu politika SSCB döneminde de Ermenistan’ın resmi politikası olmuştur.

18 http://www.ps-nota.com/biz-niy%C9%99-q%C9%99rbi-az%C9%99rbaycan-m%C9%99s%C9%99l%- C9%99sini-gund%C9%99m%C9%99-g%C9%99tirmirik/ 19 İsmayıl, a.g.e., s. 43.

147

226_Yasemen_Karakoyunlu.indd 13 16.02.2017 10:27:25 14 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

3. Üçüncü Aşama, SSCB’nin dağılmasından sonra Azerbaycan Cum- huriyeti’nin Karabağ ve çevresindeki Yedi Rayonu’nun Ermenistan ve Rusya tarafından işgal edilerek kukla “Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nin” kurulması ve Ermenistan Cumhuriyeti ile birleştirilmesi 1988-1994 yıllarında Ermenistan Azerbaycan’a savaş açarak Dağlık Kara- bağ’ı ve çevre rayonlarını -Hankenti, Hocalı, Şuşa, Laçin, Hocavent, Kelbecer, Ağdere, Ağdam, Cebrayıl, Fuzuli, Kubadlı, Zengilan’ı işgal etti. Bu devirde iş- gal edilen arazi toplamı 17.000 km2’dir. Bu politikanın neticesinde Birleşik Azerbaycan’ın bir bölümü olan Batı Azerbaycan tatmamıyla Ermenistan’a verilmiş, Kuzey Azerbaycan Cumhuriyeti’nin topraklarının %20’si işgal edil- miş, 2 milyon Azerbaycan Türk’ü terör ve soykırım vasıtasıyla mahvedilmiş- tir. Günümüzde Karabağ’ın Ermenistan ile birleştirilmesine çalışmaktadır- lar. Türk’süz kalan Ermenistan’da Türk izlerini kesin olarak silme amacıyla “Ermeniler bugün de kendi iğrenç işlerini sürdürerek bütün toponimleri, tüm yerleşim yeri isimlerini değiştirmeye çalışmaktadırlar. Değiştirilen adların sayı- sı 590’dan fazladır.” Görüldüğü gibi Ermeniler destekçilerinin yardımlarıyla XXI. yüzyılın başlarında Batı Azerbaycan’la (şimdiki Ermenistan) ilgili bütün planlarını hayata geçirerek homojen bir devlet oluşturmayı başardılar. Bakü Ermeni Devleti 1917 yılında Rusya’da Bolşeviklerin Ekim devriminden sonra Bakü’de Ara- lık ayından itibaren egemenlik Bolşeviklerin eline geçti. Petrograt’tan Lenin tarafından Kafkasya olağanüstü durum komiseri tayin edilen Stepan Şaum- yan’ın organize ettiği devrim neticesinde 18 Mart 1918 tarihinde Bakü’de ege- menlik Merkezi Hazar (Bakü komünü) hükümetinin eline geçti. Bolşeviklerden ve Ermeni Taşnaklardan oluşan hükümet Bakü’yü Türk-Müslüman ahaliden temizleme planını uygulamaya koydular. Bakü ve onun kuzey-güney kısmın- da yönetimi ele alan Ermeniler Karabağ ve Zengezur’u, Yevlak, Goranboy, Gence’yi alarak yerli Türkleri soykırıma uğratarak Azerbaycan Türklerinin bağımsızlık mücadelesine engel olmak istiyorlardı. S. Şaumyan “Bakinsky Ra- boç” gazetesinde çıkan makalesinde “Azerbaycan Türkleri özerklik isterlerse, onlara harabeler verilecektir.” diye yazmıştı. 31 Mart 1918’de Türk soykırımını hayata geçirmek amacıyla Şaumyan emrindeki 20 bin Rus-Ermeni askerlerine Bakü’de Türkleri kırmaları emri verildi. Üç gün süren katliamda 15.000 in- san öldürüldü. 4.000 Ermeni askeri Şamahı’da 18 Mart’ta yerli ahaliye karşı katliamlara başladı. 4.000 yakın masum insan öldürüldü, bunların 1653’ü kadın, 965’i çocuktu. Şamahı’nın 58 köyünde 3.204 erkek, 1.979 kadın, 959 çocuğun öldürülmesi hakkında Ermeni katliamlarını araştıran Olağanüstü Araştırma Komitesi bilgi vermiştir. Başka kaynaklarda toplam olarak 90 kö- yün 40.000 insanın hayatının mahvedildiği yazılmaktadır. Guba’da 162 köy yıkıldı, 4.000 Türk, 14.000 Lezgi katledildi. 1918 yılının Haziran ayında And- ranik’in 15.000 ordusu Nahçıvan’a girerek yaycı köyünde 700 insanı katletti.20

20 Tenzile Rüstemhanlı, Erivandan Hocalıya XX. Yüzyılda Azerbaycanın Faciaları, Çevirmen ve editör: Gaffar Çakmaklı Mehdiyev, Nurlar Neşriyat-Poliqrafiya Merkezi, Bakı, 2015, s. 95-120.

148

226_Yasemen_Karakoyunlu.indd 14 16.02.2017 10:27:25 YASƏMƏN KARAKOYUNLU / HOCALI SOYKIRIMININ TARİHİ-SİYASİ SEBEPLERİ 15

Osmanlı Devleti ile Azerbaycan Cumhuriyeti’nin imzaladığı anlaşmaya dayanarak sivil halkın korunmasını Osmanlı ordusu üstüne aldı. Nuri Paşa önderliğinde Kafkas İslam Ordusu Azerbaycan’da Ermenilerin bu katliamla- rını durdurdu. Lenin’le yazışmalarında, Andranik’e çektiği telgrafta “Bütün Kafkasya’yı işgal etmeyi” amaçladığını bildiren Şaumyan’ın kurduğu “Bakü Ermeni Devleti” sona erdi.21 Küçük Ermenistan Devleti Güney Azerbaycan’ın batısında Urumiye-Hoy-Salduz-Salmas’ta yapılan soykırımların bırakın bölgeyi, dünyada benzeri yoktur. Büyük Britanya, Fran- sa ve Rusya’dan destek alan Ermeniler Urumiye Gölü etrafında “Küçük Erme- ni Devleti” yaratmak amacıyla silahlı askeri birlikler kurmuşlardı. Plana göre Batı Azerbaycan topraklarında, Urumiye Gölü’nün etrafında federatif Ermeni- Asuri-Kürt Devleti kurulmalıydı. Bu devletin kurulmasında maksat Güney Azerbaycan’ı Türkiye ile birleştiren topraklarda bir Hıristiyan tampon devlet kurarak Anadolu ve Azerbaycan Türklüğünü birbirinden ayırmaktı. Batının Hıristiyan dairelerinden talimat alan Ermeni ve Süryaniler Türklerin yaşa- dığı bölgeleri de ele geçirmek ve ahaliyi Hıristiyanlaştırmak amacını taşıyor- lardı. Kaydedelim ki, Urumiye, Hoy, Salmas Güney Azerbaycan’ın batısında bulundukları için stratejik önem taşımaktaydılar. Ermeni-Süryani Federas- yonu kurmak isteyen güçlerin niyeti bu toprakları sonradan Ermenistan ile birleştirmek ve bu topraklarda büyük Türk hattının önüne almaktı. Ermeni ve Asuriler İngiltere ve Rusya’nın himayesi ile I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Türkiye’sine karşı savaşıyor, Türklerin mağlup olması için Osmanlı Devleti’ne arkadan darbe vuruyorlardı. Silahlı Kürt gruplarına Smitko denen İsmail Han, Ermenilere Petros Ağa, Hıristiyan Asurilere ise Marşimon liderlik etmekteydi. Birleşik koalisyonun bütün hareket planları Batı’da hazırlanmış, hatta silahlı haydut çeteleri bile Batılı misyonerlerin destekleri ile silahlandırılmışlardı. Birleşik koalisyon güç- lerin 30.000 kişilik ordusuna Rus ve Fransız subayları hizmet etmekteydiler. Urumiye, Salmas ve Hoy şehirlerinde Azerbaycan Türklerine karşı katliam ha- diseleri 1918 yılının Şubat’ında başlamıştı. Birleşik Ermeni-Kürt ve Asuri çe- teleri Şubat-Mart ayları boyunca Urumiye, Salmas ve Hoy’un farklı köylerinde Türk ahaliye zülmetmişler, katletmişlerdir. Masum Türk ahalinin yaşadıkları köylere baskınlar yapılıyor, kadın ve çocuklar, yaşlılar kurşunlanıyor, kılıçtan geçiriliyor, halk yerinden yurdundan koparılıyordu. Katliamların zirve noktası ise 1918 Mart’ında Nevruz Bayramı’nın son Çarşamba’sında gerçekleşti. Gü- neyde şimdi de kara Çarşamba olarak hatırlanan bu günde Urumiye ahalisi şehirde bulunan kervansaraya dolduruldu ve diri diri yakıldı. Bu faciadan sonra katliamlar bütün Urumiye vilayetinin köylerine yayıldı. Birleşik koa- lisyonun işini Nahçıvan’dan geçerek Türkiye’ye gelen Andranik kolaylaştır- dı. Yolu üstündeki Türk köylerini acımasızca yağmalayan, ahalisini katleden Andranik, Urumiye’deki koalisyonla birleşmek istiyordu. Ancak Ermeni-Asu-

21 Çaxmaklı, a.g.e., s. 51.

149

226_Yasemen_Karakoyunlu.indd 15 16.02.2017 10:27:25 16 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

ri-Kürt koalisyonu dağıldı. Kürt Smitko Ermenilerin Hıristiyan Devleti kurma planları olduğunu ve Müslüman Kürtlerin devre dışı bırakılmasını kabul et- meyerek koalisyondan ayrıldı ve Süryanilerin lideri Marşimon’u öldürdü. Os- manlı ordusu Kazım Karabekir Paşa komutasında “Küçük Ermenistan Devleti” kurma planlarını darmadağın etti. 1918 yılının Mart ayının sonları Nisan’ın başlarında Türkler Güney Azerbaycan topraklarına girdiler ve soydaşlarımı- zın toplu katledilmesine son verdiler. Türk askeri Ermeni-Süryani birliklerini Urumiye Gölü üzerinden Tebriz’e gitmelerini önledi, Ermeni çetelerinin kayık- larını gölde batırdılar. Dağlara kaçan Ermeni haydutlar 1919 yılının Şubat’ına kadar köylere inerek Türk ahaliyi kırmaya devam ettiler. İran tarihçisi Ahmet Kesrevi’nin yazdığına göre, “Cilovluk Olayları” sırasında 100.000 Azerbaycan Türk’ü katledilmiştir. Urumiyeli tarihçi Ayrum’lu ise öldürülen, soykırıma uğrayan Azerbaycanlıların sayısının 300.000 olduğunu yazmaktadır.22 Ancak Ermenilerin niyeti gerçekleşmedi. Güney Azerbaycan Türkleri Os- manlı ordularının yardımı ile Batı topraklarında Ermeni-Süryani sözde devle- tinin kurulmasına izin vermediler. Son olarak kaydedelim ki, XIX. - XX. yüzyıl tarihinin bütün sayfaları Rus- ya önderliğinde Anadolu’da, Kafkasya’da, İran’da, Türkistan’da Ermeniler ta- rafından hayata geçirilen Türk soykırımından bahsetmektedir. Ermenilerin doğuda Ruslarla, güneyde ise İngiliz ve Fransızlarla birleşerek Türk soykırımı- nı gerçekleştirmişlerdir. İşte bunun için de Ermeniler soykırıma maruz kalan bir halk olarak değil, Türklere karşı soykırım yapmış bir halk olarak Türk Milleti’nin karşısında ve tarih karşısında cevap vereceklerdir. Kısas kıyamete kalmaz.

Kaynaklar C F ROV, Taleh: “100 İlin Yalanı Diaspor Müst visind Erm ni Diasporunun F aliyy - tind Qondarma Soyqırımı İddiası”, Türküstan, N: 9 (379), 15-28 Mart 2015-ci il. ÇAXMAKLIƏ Ə , Qafar: Ermənicə Qaynaqlarda Erməniə Cinayəətləri (Birinciə Hissə), Bakı,ə 2015,ə s. 32.ə Ermənilərin İrəvan Xanlığı Ərazisinə Kütləvi Surətdə Köçürülməsi və Azərbaycanlıların Mər- hələli Deportasiyası, Az rbaycan Respublikası Beyn lxalq Diaspor M rk zi, Bakı, 2014, s. 32-54. HACIMUSALI, Oktayə (Der.): Hocalı 1992, Yayıneviə yok, İstanbul, s.ə 220.ə https://www.notdelisi.com/xocali-soyqirimi-27725/ https://www.gunaz.tv/az/meqaleler/meqaleler/ermenistan-iki-milletli-iki-dilli-dovle- te-cevrilmelidir-m9066 https://www.gunaz.tv/az/meqaleler/meqaleler/ermenistan-iki-milletli-iki-dilli-dovle- te-cevrilmelidir-m9066. http://www.ps-nota.com/biz-niy%C9%99-q%C9%99rbi-az%C9%99rbaycan-m%- C9%99s%C9%99l%C9%99sini-gund%C9%99m%C9%99-g%C9%99tirmirik/ https://www.facebook.com/GAMOHTebriz/photos/a.930592683631505.1073741828. 930569936967113/942025119154928/?type=1&theater.GAMOH.ORG İSMAYIL, Xaqani: “Erməni Məsələsi” və Türk-Müsəlman Soyqırımı, N rgiz N şriyyatı, Bakı, 2012, s. 231. RÜST MXANLI, T nzil Türk Müsəlman Soyqırımı, H rbi N şriyyat,ə Bakı, ə2009. RÜSTEMHANLI, Tenzile: Erivandan Hocalıya XX. Yüzyılda Azerbaycanın Faciaları, Çevir- men ve editör:Ə Gaffar əÇakmaklıə: Mehdiyev, Nurlar Neşriyat-Poliqrafiyaə ə Merkezi, Bakı, 2015, s. 95-120.

22 https://www.facebook.com/GAMOHTebriz/photos/a.930592683631505.1073741828. 930569936967113/942025119154928/?type=1&theater.GAMOH.ORG

150

226_Yasemen_Karakoyunlu.indd 16 16.02.2017 10:27:25 AYGÜN HASANOĞLU / HOCALI SOYKIRIMI ULUSLARARASI HUKUK KAPSAMINDA 1

Türk Dünyası Araştırmaları Sayı: 226 Şubat 2017

ULUSLARARASI HUKUK KAPSAMINDA HOCALI SOYKIRIMI

Dr. Aygün HASANOĞLU*

Öz

Makalede 25-26 Şubat 1992 tarihinde Ermenistan ordusunun Azerbaycan topraklarını işgal ettiği sırada sivil halka yaptığı katliam ve mezalimler ulusla- rarası hukuk kapsamında araştırılmıştır. Hocalı’daki katliamın tanık ifadeleri, bilirkişi raporları ve soruşturma sonuçları ele alınmış; delilleri tür ve şekline göre belirlenmiştir. Bunların ışığında Ermenistan ordusunun savaş suçları iş- lediği gösterilmiştir. Soykırımın uluslararası tanımına değinilmiş, Hocalı katli- amı uluslararası norm ve mahkeme tecrübeleri ile kıyaslanarak Ermenistan’ın Hocalı’da sivil halka karşı soykırım yaptığı ispatlanmıştır. Makalede Hocalı soykırımı suçlularının yargılanmasına olanak sağlayan uluslararası sözleşme, tanım ve konvansiyonlara dayanarak, onların cezalandırılmasının dünya ada- leti ve uluslararası hukuk değerleri için önemi gösterilmiştir. Anahtar kelimeler: Hocalı, Soykırım, Karabağ, Esirlik, Rehine.

Khodjaly Genocide With In The Context Of International Law Abstract In this paper the massacres committed by the Armenian army to the civilian population during the occupation of Azerbaijani territories on 25-26 Feburary of 1992 were investigated within the context of international law. Witness state- ments, expert reports and investigation results of the massacre in Khodjaly were discussed; the evidence is classified according to the type and shape. The defini- tion of genocide according to international law has been mentioned and it has pro- ved Armenians made genocide against civilian people in Khodjaly by comparing Khodjaly massacre to international norms and court experiences. The definition of genocide according to the international law has been mentioned and by com- paring Khodjaly massacre with international norms and court experiences it has proved that the Armenians made genocide against civilized people in Khodjaly. Keywords: Khodjaly, Genocide, Karabakh, Captivity, Hostages.

* Araştırmacı.

151

226_Aygun_Hasanoglu.indd 1 16.02.2017 10:32:41 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Çağdaş dünyamız dini, milli, siyasi çatışmaların açık şekilde dünya gün- demini şekillendirmesi ile seçilmektedir. Bu çatışmaların özelliği uluslararası teşkilatların ve büyük devletlerin gündeminde olmasına rağmen, çözüleme- mesidir. Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmesine ilişkin Birleşik Milletler Teşkilatı’nın 4 kararı olmasına rağmen, bu kararlar şimdiye dek yerine getirilmemiştir. Önce Dağlık Karabağ’da yaşayan Ermeni nüfusunun kendi kaderlerini ta- yin etme hakkını savunması gibi sunulan ve şekillendirilmeye çalışılan Ermeni ayaklanmasının asıl amacı, 1988 yılında Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti par- lamentosunda Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’la birleştirilmesiyle ilgili kararın alınmasıyla ortaya çıkmış oldu. Belli oldu ki, konu kendi haklarını koruma davası değil, arazi davasıdır ve Ermenistan’ın Azerbaycan’dan toprak iddiasın- dan kaynaklanmaktadır. İşte bu sebepten Azerbaycan tarafının barış çabaları bir sonuç vermedi. 1988 yılı başlarında 200.000 Azerbaycan Türk’ü Ermenis- tan’dan kovuldu. Aynı dönemde Karabağ’ın Ermeni çoğunluğu olan bölgele- rinden de Azerbaycanlılar hunharca kovuldular. 1988 yılında Karabağ’daki Askeran ilçesi Hanabat köyünde Sekine Halilova’nın üç çocuğunu evinde yak- mışlardı. Evden yalnız bir çocuk sağ çıkarılmış, iki çocuğu ise yanarak kül ol- muşlardı. İnsanlar böylece acımasızca evlerinden kovuldular. Dünyanın farklı ülkelerinden Ermeniler ve paralı askerler Karabağ’a akıştılar. Afganistan’dan geri çekilen Sovyet ordusu da tüm silahlarıyla Karabağ’a yöneltildi.1 1991 yılı Ekim ayında Azerbaycan SSCB’den ayrılarak bağımsızlığını ilan etti. 1991 yılı 26 Kasım’da Azerbaycan Millet Meclisi’nin kararı ile Dağlık Ka- rabağ’ın özerk vilayet statüsü kaldırıldı. Azerbaycan tarafının Dağlık Kara- bağ’daki Ermeni yöneticilerle ve Ermenistan’la barış çabaları hiçbir sonuç ver- medi. Rusya yöneticileri bağımsızlık kararı almış Azerbaycan’ı cezalandırma kararı vermişlerdi. Bölgedeki Rus ordusu silahlarını Ermenilerin kullanımına verdi. Önce terörist gruplar ve çete şeklinde olan Ermeni saldırıları bununla büyük askeri güç alarak şiddetli atağa geçti. Ermenistan’ın Nahçıvan’ı ablu- kaya alması ile Azerbaycan’da Ermenistan’ı ablukaya aldı. Rusya Ordusu’nun tank, top ve diğer silahlarını kullanan Ermeniler, ABD ve Fransa’dan gelen destek ve yardımlardan yararlanarak Azerbaycan il ve köylerini ateşe tuttular ve köyleri art arda işgal etmeye başladılar. Ermenilerin önde gelen hedeflerin- den biri Hocalı şehriydi. Karabağ’ın en önemli stratejik pozisyona sahip Hocalı şehri işgal edilene dek 7 bin nüfusa sahipti ve Dağlık Karabağ bölgesinde Şuşa’dan sonra Azer- baycan Türklerinin yaşadığı en büyük yerleşim yeriydi. 0,97 bin metrekare arazisi olan Hocalı’da halk tarım ve hayvancılıkla geçiniyordu. Şehirde 2 or- taokul, 1 ilkokul, 3 anaokulu, 1 kültür evi, 3 kulüp, 3 kütüphane, 1 baytar evi, hastane, banka, televizyon kavşağı, Şeki İpek Fabrikası’nın, Gence Tekstil Fabrikası’nın, Bakü Tezgâh Fabrikası’nın şubeleri vardı. Hocalı tarihi komp- leksi M.Ö. 2-1. bin yılları kapsamaktadır ve burada kurgan, taş, kutu, toprak mezarlar da dâhil olmakla epey Türk-Müslüman ve Hıristiyan abideleri vardır.

1 Aygün Hasanoğlu, In Armenian Captivity, Bakû, 2003, s. 19.

152

226_Aygun_Hasanoglu.indd 2 16.02.2017 10:32:41 AYGÜN HASANOĞLU / HOCALI SOYKIRIMI ULUSLARARASI HUKUK KAPSAMINDA 3

Azerbaycan tarihinde Hocalı-Gedebey kültürü olarak tanımlanan eski yaşam yerleri önemli yer tutmaktadır. Hocalı’daki kurgandan bulunmuş bir kil kap- taki buğday resmi 3-4 bin sene önce buradaki nüfusun çiftçilikle, buğday üretimiyle uğraştığını ispatlamaktadır. Hocalı 1978 senesine dek Hankendi ilçesinin, 1978’den 1991’e kadar ise Askeran ilçesinin köyü idi.2 26 Kasım 1991 tarihinde, Dağlık Karabağ’ın “Özerk Vilayet” statüsü kaldı- rılırken Hocalı’ya da şehir statüsü verilmiş, eski Askeran ilçesinin köyleri ve Hankendi şehri ona bağlanmıştır. Hocalı, Dağlık Karabağ bölgesinin merkezi olan Hankendi’nden 10 km uzaklıktadır. Karabağ’daki mevcut tek havalima- nına ve demiryolu hattına sahip olması nedeniyle stratejik önem taşıyordu. Üç taraftan Ermeni köyleriyle ve ormanla çevrelenmiş, iki tarafından çay akan Hocalı’dan Azerbaycanlıların yaşadığı ilçelere tek giriş-çıkış yolu Ağdam ilçe- sindendi. 1988 yılından beri Hocalı çevresindeki Ermeni köyleri tarafından ateş altında tutuluyordu. Devamlı süren ateşlerden korunmak için insanlar yer altına sığınaklar kazarak oraya sığınıyorlar; bodrumlarda saklanıyorlar- dı. İşgalden bir hafta önce ekmek fabrikası çalışmayı durdurmuş, elektrikler kesilmiş, yollar kapanmıştı. Ahalinin büyük bir kısmı şehirden helikopterle çıkarılmıştı. Şehirde 3 bini aşkın nüfus kalmıştı. Kalanların 22’si Bakü’den gelen gönüllülerden oluşan silahlı savunma grubu, 130 kadarı da şehir nü- fusundan eli silah tutanlar idi. Hocalı’da silahlar çok azdı, şehirin savunması gönüllüler tarafından yapılıyordu. Ermeni tarafında ise Hankendi’nde bulu- nan 366. Rus Alayı’nın araçları ve subayları vardı. Ermeniler Hocalı’yı ve diğer Azerbaycan köylerini ateş altında tutmak için Rus ordusunun askerlerine ve subaylarına alkol, para, uyuşturucu veriyorlardı. Bu ordudan başka Ermeni gönüllülerden oluşan silahlı gruplar ve çeteler de Karabağ’a yerleştirilmişti. Dünyanın her yerinden Ermeniler ve paralı askerler Karabağ’a akmaktaydı. 25 Temmuz 1990’da SSCB Başkanı M. Gorbaçov’un, Sovyet Ordusu’na dahil olmayan yasadışı silahlı grupların kurulmasının yasaklanması ve kanunsuz, ruhsatsız silahlara el konulması hakkında karar vermesiyle Azerbaycan’ın bütün bölgelerinde av silahları da dahil olmak üzere tüm silahlar toplanmıştı. Böylece, Karabağ’daki Azerbaycan Türkleri, Ermeni-Rus silahlı ordusu önün- de kasıtlı şekilde silahsız bırakılmışlardı. Azerbaycan bağımsızlığını ilan etse ve SSBS’den ayrılsa da ülkenin ilk cumhurbaşkanı Moskova’nın göreve getir- diği, Rus korkusunu üstünden atmayan, Azerbaycan’ın Rusya’sız yaşayama- yacağını düşünen birisiydi. Bu sebepten de Azerbaycan ordusunun kurulma- sı süreci çok yavaş gidiyordu. Kısacası, Azerbaycan’ı savunacak ordu ve silah yoktu. Bu yüzden köyler birbiri ardınca işgal edilmekteydi. Şuşa’nın Kuşçular, Malıbeyli, Hocavent’in Kerkicahan ve diğer köylerinin işgal edilmesi Hocalı’nın durumunu son derece ağırlaştırdı. 1992 yılının Şubat ayında Ermenilere esir düşen Penah Muharramev, Ermenilerin esir ve rehinlere: “Hocalı’yı kurbanlık koyun gibi keseceğiz.” dediklerini hatırlıyordu.3 Bu da Ermenilerin Hocalı’nın işgalini ve nüfusun kitlesel katlini önce planladıklarını ispatlamaktadır.

2 Ziy ddin Sultanov, Хоcalı Faciəsi, İşıq, Bakı, 1993, s. 6-7. 3 Hasanoğlu, In Armenian Captivity, Bakû, 2003. ə

153

226_Aygun_Hasanoglu.indd 3 16.02.2017 10:32:41 4 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

1992 yılının 25 Şubat’ı 26’ya bağlayan gecesinde Ermenistan ordusu, Azer- baycan’ın Dağlık Karabağ arazisindeki Ermeni silahlı çeteleri Azerbaycanlılar- dan temizlenmiş ve o zaman tek Ermeni nüfustan oluşan Hankenti’ndeki 366. Motorize Alayı’nın askeri kuvvetlerinin ve teçhizatının katılımı ile Hocalı şeh- rini işgal ederek sivil nüfusa karşı soykırım yaptılar. Şehir işgal edilirken sivil halka karşı kadın, çocuk, ihtiyar -fark etmeksizin- vahşice davranılmış, onlar acımasızca kitlesel halde katledilmiş, başları kesilmiş, karınları yırtılmış, diri diri yakılmış, sağ kalanlar her türlü işkencelere maruz bırakılmışlar. Hamile kadınlar rehin alınarak onlara işkenceler yapılmış, karınları yırtılarak bebekle- ri çıkarılarak öldürülmüştür. İhtiyar insanlar kendi evlerinde diri diri yakılmış- lardır. Nüfusun bir kısmı kaçarak kurtulmak isterken önceden kurulmuş pu- sularda katledilmişlerdi. Şehrin hemen yanından akan Karkar Çayı’nı geçerek ormanlara sığınan sivil halk adım adım izlenerek, ormanlarda katledilmiş; ele geçirilenlerin bir kısmı öldürülmüş ve yakılmış, rehin alınanlara şiddetli işken- celer yapılmış, kadın ve kızlara tecavüz edilmiş, ihtiyarlar acımasızca dövül- müş, türlü mezalimler yapılmıştır. Hocalı’nın alınması şerefine dördü Ahıskalı olan 6 kişinin başları Ermeni mezarları üzerinde kurban gibi kesilmiştir. Er- meni kurşunundan kurtulanlar ormanlarda günlerle aç ve susuz yol aramış, bazıları 10 hatta 15 günden sonra güçlü kar yağışı altında Azerbaycan’ın Ağ- dam ilçesine ulaşabilmişlerdi. Onlardan çoğunun ayakkabıları olmadığından ve soğuktan ayakları donmuş, parmakları ya da ayakları kesilmiştir. Dört gün süresinde Ağdam’a Hocalı’da katledilmiş 200 Azerbaycanlının ce- sedi getirilmiş, onlarca cesedin işkence ve hakarete maruz kaldığı kanıtlanmış- tır. Ağdam’da 181 ceset (130 kişi ve 51 kadın, 13 çocuk) mahkeme bilirkişi de- netiminden geçirilmiştir. Tıbbi bilirkişi belirlemiştir ki, bu şahıslardan 151’inin ölümüne kurşun yaraları, 20’sinin ölümüne kalpe yaraları neden olmuş, 10 kişi farklı aletlerle vurularak, kesilerek öldürülmüştür. İnsanın diri iken kafa derilerinin soyulması ve yakılması olayları da belirlenmiştir. Şehir nüfusunun taşınır emlakı talan edilmiş, taşınmaz emlakı yakılmış, yok edilmiştir.4 1992 yılı Aralık ayı fiyatlarına göre, Azerbaycan Devleti’ne ve halkın emla- kına 01.04.1992 tarihine dek 5 milyar ruble değerinde zarar verilmiştir. Hocalı’da Azerbaycan nüfusuna yapılanlar soykırım olarak adlandırılabilir mi sorusunu yanıtlamak için önce soykırımı kavramının uluslararası hukuk- taki tanımına bakmak gerekir. Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Roma Statüsü’nün soykırımı tanımına göre; Soykırım, bir milletin, etnik, dini bir grubun veya bir ırkın tamamını veya bir bölümünü yok etmek amaçlı yapılan aşağıdaki davranışlardır: (1) Grup üyelerini öldürmek; (2) Grup üyelerine ciddi fiziki veya zihinsel zarar vermek; (3) Grup üyelerini bilerek tamamen ya da kısmen fiziksel yok oluşa götü- recek yaşam şartlarına tabi tutmak; (4) Gruptaki doğumları kasıtlı olarak engellemek; (5) Grubun çocuklarını zorla başka bir gruba transfer etmek.

4 N siman Yaqublu, Xocalı Qırğını, Az rbaycan, Bakı, 1992, s. 17.

ə ə 154

226_Aygun_Hasanoglu.indd 4 16.02.2017 10:32:41 AYGÜN HASANOĞLU / HOCALI SOYKIRIMI ULUSLARARASI HUKUK KAPSAMINDA 5

Birleşmiş Milletler’in 1948 tarihli Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırıl- ması Sözleşmesi’ne göre bir eylemin soykırım olarak nitelendirilebilmesi için, belirli bir insan topluluğunun; milliyeti, ırkı, etnik kökeni veya dini dolayısıyla tümünün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetinin bulunması gerekir.5 BMT’nin bu tanımını Hocalı’daki katliamla kıyasladığımizda, tüm tarafla- rıyla bir soykırım delili ile karşı karşıya kalıyoruz. Deliller Azerbaycan’ın Ho- calı şehirinde sivil nüfusa bir soykırım yapıldığını ortaya çıkmaktadır: 1. Hocalı şehir burada yaşayan Türk halkından tamamen temizlenmiştir; 2. Hocalı halkı hiçbir ayrım yapılmaksızın tamamen yokedilerek katliama tabi tutulmuştur. Halk kasıtlı ve bilinçli şekilde her taraftan ve araziyi terk et- mek için hiçbir fırsat tanınmadan ateşe tutulmuştur. Hocalı’da yaşayan tüm sivil nüfusa saldırılmış, 63’ü çocuk; 106’sı kadın; 70’i ihtiyar olmak üzere 613 kişi katledilmiştir; 8 aile tamamen yok edilmiş, 27 aileden yalnız 1 kişi kalmıştır. 25 çocuk her iki ebeveynini kaybetmiş, 130 çocuk ebeveynlerden birini kaybetmiş, 239 aile reisini kaybetmiştir. Ağır yaralanmış 487 kişiden 76’sı çocuktu. 200 kişinin ayakları donmuş ve sakat kalmıştır. 1275 insan rehin alınmış, esirlikte şiddetli işkencelere maruz bırakılmıştır; 1165 insan rehinlikten kurtarılmıştır; 155 insan kaybolmuştur. Şehrin bütün evleri ya- kılmış, hastalar, ihtiyarlar engelliler evleriyle beraber yakılmışlardır. Tanıkla- rın söylediklerinden tüm bu katliamın kasıtlı ve bilinçli şekilde yapıldığı belli olmaktadır. Nasibe Hüseyin kızı Aliyeva şöyle söylüyor: “Bize 50 kadar asker elbiseli adam Azerbaycan Türkçesi’nde seslendi. Sevine sevine onlara doğru koştuk. Yalnız yaklaştığımızda Ermeni olduk- larının farkına vardık. Geriye kaçtığımızda arkamızdan ateş etmeye baş- ladılar. 40 kişiden 14’ü sağ kaldı. Bizi de rehin aldılar ve üstümüzdeki pa- raları, mücevherleri, elbiseleri -elimizde her ne vardıysa-, hepsini aldılar.” Seriye Ağa kızı Talıbova hatırlıyor:6 “Rehin aldıktan sonra bizi Ermeni mezarlığına getirdiler. Burada 4 Ahıska Türkü’nün ve 3 Azerbaycanlı’nın başını bir Ermeni çetecisinin kabrinin üstünde kurban olarak kestiler. Sonra ana ve babaların gözlerinin önünde çocuklara işkence yapmaya başladılar. Sonra dozerlerle naaşları hende- ğe döktüler. İki Azerbaycanlının gözlerini tornavida ile deldiler.” 3. Esir ve rehinlerin bir kısmı kurşunlanarak, yakılarak ve işkencelerle öl- dürülmüş, diğerlerine şiddetli işkenceler yapılmış, onlar kasıtlı şekilde sakat bırakılmış, psikolojik ve fiziki darbe vurulmuştur. Buna en iyi bilinen delil çocukların gözleri önünde babalarının yakılması, (Tevekkül Emirov’un kızları 8 yaşındaki Nigar, 10 yaşındaki Hazangül’ün gözleri önünde canlı canlı yakıl- ması, Araz Selimov’un 4 yaşındaki kızı Aygün’ün gözleri önünde demir sopa- larla dövülerek ve işkenceler yapılarak katledilmesi, Narhanım Karayeva’nın

5 Sevin Elekdağ, “Uluslararası Adalet Divanı Kararı: Soykırım Hukukuna Önemli Bir Katkı”, içinde Sevin Elekdağ - Erhan Türbedar (Der), Uluslararası Suçlar: Bosna Hersek Örneği, Avrasya Bir Vak- fı, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi, 2008, s. 75. 6 Hasanoğlu, Ermeni Sendromu, İstanbul, 2013, s. 188.

155

226_Aygun_Hasanoglu.indd 5 16.02.2017 10:32:41 6 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

6 yaşında çocuğunun önünde işkence yapılarak tecavüze maruz bırakılması, 10 yaşında kızın gözleri önünde hamile anasının karnının kesilip bebeğinin çıkarılarak parçalanmasından sonra diri bir kediyi kadının karnına sokarak demir telle dikilmesi, 9 yaşında H., 15 yaşında M. ve 19 yaşındaki M. kızkar- deşlerin anne-babalarının gözleri önünde yaşlı ve genç Ermeni askerlerinin grup halinde tecavüz etmeleri, esirleri aç ve susuz bırakılması ve diğer.) Görüldüğü gibi, deliller Hocalı’da bir soykırım yapıldığını kesinlikle kanıt- lamaktadır. Hocalı soykırımı suçlarının araştırılması için açılan soruşturma sırasında şunlar belirlenmiştir: 366. alayın 1 sayılı taburunun karargah başkan yar- dımcısı olan Tuşof Sergey Domiloviç’in ifadesine göre; 1991 yılı Eylül sonların- da alay komutanı 2. taburun komutanı Seyran Ohanyan, 3. taburun komu- tanı Yevgeni Nabokin, top tümen komutanı İkor Likodji, maddi donatım bölük komutanı İkor Miroşniçenko, tank bölük komutanı Smogin nöbette olduk- ları sırada Yukarı Karabağ’ın Azerbaycanlıların yaşadıkları kasabalara ateş etmişlerdir. S. Ohanyan, kendisine Kerkicihan ve Malıbeyli köylerinin işgali sırasında Ermeni silahlılarına kendisinin komutanlık yaptığını söylemiştir. Hocalı şehrinin işgaline 3. tabur komutanı Yevgeni Nabokin komuta etmiştir. Saldırıya 2. taburun komutanı Seyran Ohanyan da katılmıştı. P.Y. Anitinin’in ifadesine göre, Seyran Ohanyan’ın Ermeni çeteleriyle ilişkisi olduğu öğrenil- miştir. Ermeni silahlıları Anitinin’e Azerbaycanlılarla savaşması için 36 bin ruble para teklif etmişler, teklifi geri çevirdiği için onu dövmüşler. Alaydaki Ermeni kökenli astsubaylar ve subaylar Azerbaycanlılara ateş etmediği için Özbek kökenli askerler Düşmanov’u ve Porav’u, Ukrayna’dan bir askeri vahşi- ce döverek kaburgalarını kırmışlar. Başgedikli Haçaturyan Antinini 1991 yılı Aralık ayında dövülerek Azerbaycanlılarla savaşmaya zorlamıştır. Bu nedenle de Antinin askeri alayı terk etmek zorunda kalmıştır. Katliamdan kısa süre önce 366. alayın birkaç askeri, birlikten kaçmışlar. Rusya Federasyonu’nda yayınlanan “Komsomolskaya ” (Komünist Gençlerinin Gerçekleri) adlı gazetenin 14 Ocak 1992 tarihli sayısında alaydan kaçmış asker Yevgeni Şe- velyof’un anlattıkları yayınlanmıştır. O, “Alayda tam azgın bir ortam hüküm sürüyordu. Subayların üçte biri Ermenilerdi. Onlar, askeri şoför tekniksiyenleri, zırhlı arabaları birlik arazisinden çıkararak Ermenilerin savaş pozisyonuna git- meye zorluyorlardı. Sonra da Azerbaycan köylerine ateş ediyorlardı.”7 “Halk Gazetesi”nde, “Pravda” gazetesi muhabiri Kadımbeyov’un “Stepana- kert’teki (Hankenti’ndeki - A.H.) 366. Alay Tarafsız mıydı?” makalesi, soykırı- mın vukubulduğu gün, yani 25 Şubat’ta yayınlanmıştı. Alaydan kaçan asker Yuri Fedorçuk, muhabire şunları açıklamıştır: “İçinde Ermeni Milleti’nden epey sayıda askeri görevlilerinin bulunduğu söz konusu alayın birinci misyonu Azerbaycanlıların yaşadıkları köylere ateş etmektir. 1992 yılı Ocak ayında alaydan gitmiş askerler: Başçavuş Aleksey Melnikof, Çavuş Dmitri Çarıyev, asker Aleksandr Boldof, Oleg Makovski, Alişir Yegangulof vatanlarına dönmeleri için Azerbaycanlılara sığınmışlar.”

7 Hasanoğlu, Ermeni Sendromu, İstanbul, 2013, s. 233.

156

226_Aygun_Hasanoglu.indd 6 16.02.2017 10:32:41 AYGÜN HASANOĞLU / HOCALI SOYKIRIMI ULUSLARARASI HUKUK KAPSAMINDA 7

A. Melnikof’un ifadesi: “Şubat’ın 23’ünde bölüğe daha yeni atanmış olan komutanımız yüzbaşı böyle bir açıklama yaptı: ‘Yakın günlerde büyük çapta savaş operasyonu beklenmektedir, Azerbaycanlıları katledeceğiz. Tabii ki belli bir risk vardır. Yani kimse kimseye bedava para dağıtmaz.’ Bu sözlerden çok korktum doğrusu. Canlı insanı, belki de sivil insanları parayla öldürmeye çağırmak ne demek?! İğrenç akıl erdirmediğimiz bir vahşilik. Bizi parayla alınmış caniler yapmak istiyorlar. Aslına bakılırsa, bölüğümüz silah deposunu ko- ruyordu. Ama nasıl bir koruma bu?! Ermeni subayları istedikleri zaman silahları savaş mevkiine çıkarıyor, Azerbaycanlıların yaşadığı köylere ateş ediyorlardı. Biz, bu cinayetlere doğrudan doğruya katılmasak bile, karşı koyamıyorduk. Alayda herkes istediğini yapar, beğenilmeyen her bir söze göre acımasız cezalar bizi bekliyordu. Hatta mahkemesiz falansız kurşuna diziyorlardı. İki ülkenin iç işlerine müdahele gönlümüzce değildi. Biz 6 asker, orman yoluyla büyük sıkıntılar çekerek eziyetle Azerbaycan- lıların yaşadığı Ağdam ilçesine gelebildik. Oradan otobüsle Gence şehri- ne geldik. Lakin cebimizde bir belge olmadığından dolayı evimize uçakla gelemedik. Orada Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Ordusu’nun yöneticileri gereken belgeleri temin ederek trenle bizi Bakü’ye yolladılar...”8 Pavel Zuyef, Aleksey Bondaref ve Pavel Nikitin’in söyledikleri: “Ne giysilerimize, ne yiyeceğimize ne de dinlenmemize dikkat eden var- dı... Ermeniler alayda dut votkası satıyorlardı. Paramız yoktu ki alma- ya. Kim neler bulduysa buluyordu. Yani kurşunla, otomatik tüfekle ya da bombayla değiştiriyorlardı votkayı. Subayından tutun da askerine dek herkes alkollüydü. Çatışmasız, kavgasız bir gün bile olmuyordu. Ermeni subaylar herkesi Azerbaycanlılarla savaşmağa zorluyorlardı. Emre tabi olmayanlar hemen kurşuna diziliyordu. Becerebilenler başını alarak ka- çabiliyordu.” Asker Yuri Yakoviç: “Bize her gün Hıristiyan olduğumuzu hatırlatıyor, bu yüzden de Müslümanlarla savaşmaya borçlu olduğumuzu söylüyorlardı. Köpek bile barındığımız yerde yaşayamazdı. Biz 4 asker tahammül etmeyip alaydan kaçtık, geceyken Hocalı’ya geldik.”9 diyordu. Soykırımdan birkaç gün önceki bilgiye göre, 366. alayda 1800 asker ol- malıydı, ama Şubat sonlarında burada toplam 350 kişi kalmıştı. Subay ve çavuşlardan 49’u Ermeni, yahut, Ermeni karışığı olanlardı. Şuşa’ya ve diğer Azerbaycan ilçe ve köylerine bir ateş için Ermeniler 20 litre alkol veriyor, bir zırhlı savaş arabasının savaşa katılması için komutanlarına 5 bin, ateş etme- leri için 100 ruble para veriyorlardı. Bu deliller bir zamanlar dünyayı korku- tan Sovyet ordusunun çöküşünü ispatlamaktaydı. Hocalı’da soykırım yapan Ermeni ordusunun başında işte bu Rus ordusu durmuştu. Tank, top, diğer

8 Q dimb yov, “Stepanakertd ki 366-cı Alay Neytraldırmı”, Xalq Gazeti, 25.02.1992. 9 Hasanoğlu, Ermeni Sendromu, İstanbul, 2013, s. 235. ə ə ə

157

226_Aygun_Hasanoglu.indd 7 16.02.2017 10:32:41 8 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

silahlar ve onları kullananlar bu alaya aitti. Rus ordusunun Hocalı soykırı- mında ve genelde Azerbaycan topraklarının işgalindeki rolü ve desteği inkar edilmezdir. Ermeni propagandacıları Hocalı’da yaptıkları soykırımı üzerlerinden at- mak için sivil halka şehiri terk etmek için koridor bıraktıklarını iddia ediyor- lar. Ermenilerin “koridor” dedikleri Ağdam ilçesine doğru giden Nahçıvanlı- Karakaya yolu idi ki, nüfusun çoğu işte bu arazide hunharca katledilmişti. Soykırımdan sonra Azerbaycan tarafı Rus ordusu ile para karşılığında anla- şarak katledilenlerin naaşlarını almak için işgal edilmiş Nahçıvanlı arazisi- ne gitmişlerdi. Akrabalarının naaşını almak için giden Şahin Zülfügar oğlu Haydarov, Nahçıvanlı-Karakaya arazisinde en azından 80 ceset gördüğünü, cesetler arasında çocuk, kadın ve ihtiyarların çoğunluk teşkil ettiğini ve tüm cesetlerin tanınmaz, fena bir hale getirildiğini görmüştür. Kemal Abdülhuseyin oğlu Haydarof da 23 Şubat’ta Nahçıvanlı-Karakaya yolunda gördüklerini böyle anlatmaktadır: “Orada çok sayıda kadın ve çocuk cesetleri vardı. Kardeşimin kızı Zöhra Kuliyeva’nın ayağını mermi dibinden koparmıştı. Kafasına isabet etmiş kurşundan Zöhre’nin yaralıyken vurulduğu anlaşılıyordu. Kimi kadın ve erkek kucağındaki çocukla beraber öldürülmüşlerdi. Çocukların bazıla- rının cesetleri daha­ sıcaktı, yeni öldürülmüş gözüküyorlardı. Çocukların göğüslerini yarmış, yüreklerini çıkarmışlardı. Çocukların çoğu kaba ve ta- nınmaz bir duruma getirilmişlerdi.”10 Dilber Cemil kızı Memmedova: “Nahçivanik yolunu geçirken bize hem Askeran, hem Nahçivani, hem de yol taraftan ateş etmeye başladılar. Kurşun dolu gibi yağıyordu. Perva- ne’ye otururken kurşun isabet etmişti. Bir çalıların arkasına saklandım. Burada da çok sayıda adam vardı. Kurşundan saklandıklarını zannet- miştim. Baktım ki, hepsi ölmüş. Hem ölenler, hem yaralananlar kan gölün- de kararan adaya benziyorlardı.”5 1994 yılına dek Azerbaycan’a dahil olan Dağlık Karabağ bölgesinin 6 ilçe- si ve onun çevresindeki 7 ilçe daha dahil olmak üzere 13 ilçesi Ermenistan ordusu tarafından işgal edildi. İşgal zamanı halka karşı acımasız davranıl- mış, onlar kitlesel olarak katledilmiş, esir ve rehin alarak işkencelere maruz bırakılmış ve sakat bırakılmışlardı. Ermeni esir ve rehinliğinde kalan 1500 civarında Azerbaycan vatandaşının hepsine işkenceler yapılmış, haysiyetle- rine dokunulmuş, psikolojik ve fiziksel işkencelere maruz bırakılmışlardı. İş- gal edilen tüm arazilerdeki Azerbaycan il ve köyleri dağıtılarak yıkılmış, talan edilmiş ve yakılmıştır. Bu arazideki Türk-Müslüman kültür abideleri de yok edilmiş, müzeler yağmalanmıştır. Arazinin doğasına ciddi darbe vurulmuş, yeşillikler yok edilmiştir. Bir milyon Azerbaycan vatandaşı evinden, yurdun- dan kovularak göçmen durumuna getirilmiştir.

10 Hasanoğlu, Ermeni Sendromu, İstanbul, 2013, s. 243.

158

226_Aygun_Hasanoglu.indd 8 16.02.2017 10:32:41 AYGÜN HASANOĞLU / HOCALI SOYKIRIMI ULUSLARARASI HUKUK KAPSAMINDA 9

Maalesef ki, Ermenistan’ın ve onu yöneten terörist örgütlerin işgalci-terö- rist faaliyetlerini uluslararası örgütler ve büyük devletler görmezden geliyor- lar. Uluslararası hukukun etkilerinin Karabağ sorununun kapıları önünde bitmesinin sebebi nedir acaba? Karabağ probleminin abartılarak büyütülmesi Avrupa ve Amerika’nın Sov- yetler Birliği’ni içinden dağıtmak planının bir parçasıydı. Fakat Sovyetler Bir- liği’nin dağılmasından sonra da problemin çözümünün uzatılması farklı bir bakış açısı ortaya çıkarıyor: Görünüyor ki, Azerbaycan’ın parçalanması ve bölgeye Hıristiyanların yerleştirilmesi herkese uymaktadır. Çünkü bu yolla hem büyük geleceği olan bir Türk-Müslüman Devleti parçalanarak gücünü yitiriyor, hem Türkiye-Azerbaycan gibi büyük desteğini kaybediyor, hem de Ermeni sorunundan herkes kurtulmuş oluyor. Yani Azerbaycan toprakları peşkeş çekilerek Ermeniler susturulmak isteniliyor. Savaş suçluları belli, tanıklar da var. Verilen zarar da belli, zarar çekenler de. Fakat yargılama yok! Hocalı soykırımı suçlularının hangi hukuk kapsa- mında yargılanmalarının mümkün olduğuna da değinelim. Yine uluslararası hukuk tecrübesine, norm ve yargılanmalara göz atmak gerekiyor. Örneğin: 1946 Nürnberk Askeri Mahkemesi’nde faşistlerin yargılandığı mahkemede savaş suçlularının itham edildiği suçlar bunlardır: İnsanların kitlesel olarak katledilmesi, esir ve rehinlere işkenceler yapılması, haysiyete dokunulma, esir ve rehinlere köle gibi davranılması, vandalizm, esir ve rehinlerin üzerinde de- ney yapılması vb.11 Hocalı’da sivil nüfusa yapılanlar aynı suçları yansıtmak- tadır. “Ermeni Sendromu” kitabımızda işte bu maddeler üzere Ermeni suçları delillerle sunulmuştur. Hocalı’da yapılmış katliamdan sonra Bağımsız Devletler Birliği Birleşik Si- lahlı Kuvvetlerinin Baş Komutanı Hava Kuvvetleri Mareşalı Yevgeni Şapoşnikof 366. motorlu alayın Dağlık Karabağ toprağından çıkarılması, Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki cephe bölgelerinden çıkarılması hakkında emir verdi. Her zamanki gibi; suç işlendikten sonra. 366. alay Karabağ’ı terk ettiği sırada Azerbaycan ilçe ve köyleri Ermeniler tarafından yakılarak, talan edilerek işgal edilmekte, vatandaşları ise Ermeni esaretinde bin bir işkenceler görmekteydi. Savaş zamanı esir, rehin alınan insanların hakları 12 Ağustos 1949 ta- rihli Cenevre Konvansiyonu tarafından korunmaktadır. Cenevre Konvansiyo- nu’nun “Savaş Sırasında Sivil Şahısların Korunması Hakkında” bölümünün 3. maddesinde gösterilmiştir: “Savaşa katılmamış ve silahlarını bırakmış silahlı kuvvetlerin üyeleri, ayrıca hastalık, yaralanmak, esir alınmak ve başka bu gibi nedenlerle ordudan ayrılmış insanların ırkına, cinsine, kimliğine, mal durumuna ve benzeri durumlar üzere hiçbir fark gözetmeksizin ve tüm koşullar altında onlarla iyi geçinilmelidir.” Bu amaçla kaydolunanlara karşı aşağıda gösterilmiş tüm davranışlar ya- saklanır, her zaman ve her yerde yasaklanacaktır.

11 Нюрнбергский процесс. Сборник материалов в 7 томах. - М., 1961. - Т.7. - л. 420.

159

226_Aygun_Hasanoglu.indd 9 16.02.2017 10:32:41 10 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

a) Hayatına ve şahsiyetine kastetmek, herhangi bir şartlar altında öldür- mek, sakat bırakmak ve ona karşı kabalık etmek, işkence yapmak; b) Rehine almak; (c) Insаn hasiyetine dоkunmаk, aynı zamanda, hakaretli veya aşağılayıcı tarzda davranmak; (d) Medeni hаlklаrın zaruri sаydıklаrı mahkeme taminаtlаrının mevcut- luğu ortamında gereken şekilde tasis edilmiş mahkemenin karаrı оlmаdаn cezаyа vermek ve оnu uygulamak; (2) Yаrаlılаr ve hastalar tоplаnılmаlı, оnlаrа ilgi gösterilmelidir. “Savaşan silаhlı kuvvetlerde yаrаlılаrın ve hastaların durumunun iyileşti- rilmesi hаkkındа” ki 12. mаddede ise şöyle yazılmaktadır: “Silаhlı kuvvet- lerin üyeleri ve sıradaki mаddede gösterilen diğer şahıslar yаrаlаndığın- da ve hastalandığında оnlаrа tüm hаllerde saygı ve ilgi gösterilmelidir… Оnlаrın hayаtınа ve şahsına herhаngi kast kesin yasaktır; özellikle, оnlаr öldürülmemeli veyа mahvedilmemeli, işkenceye maruz bırakılmamalılar, biоlоjik deneylerden geçirilmemeli, tıbbi yаrdımdаn ve hizmetten kasıtlı şekilde mahrum edilmemeli, hastalanmalarına ve infeksiyon kapmalarına bilerekten ortam oluşturulmamalıdır.”12 Ermenistan Cumhuriyeti, Azerbaycan’la ilişkilerinde diğer uluslararası hukuk kurallarına uymadığı gibi, Cenevre Konvansiyonlarını da küstahca çiğ- nemiş, devamlı olarak, çatışma bölgesinde esir ve rehin alınmış Azerbaycan vatandaşlarının haklarını çiğnemiş, hiçbir kurala, norma sığmayan amelleri ile kendisinin terörist, işgalci karakterini açık şekilde göstermiştir. Deliller ispatlıyor ki, Ermenistan’ın Azerbaycan’a silahlı saldırısı sıraasın- da şu uluslararası hukuk sözleşmelerini çiğnemiştir: 1. 1949 Cenevre Konvansiyonu ve ek protokölleri (“Sivil Halkın Muhafazası Hakkında”, “Askeri Esirlerle Davranma Hakkında”, “Kara Savaşlarında Yaralı ve Hastaların Korunması Hakkında” bölümleri.) 2. “Soykırım Suçlarının Önlenmesi ve Cezalandırılması” sözleşmesi; 3. “İnsan Haklarının ve Başlıca Özgürlüklerin Sağlanması Hakkında” 1950 yılı Avrupa Sözleşmesi; 4. “Askeri Münakaşalar Sırasında Kültür Servetlerinin Korunması Hakkın- da” Lahey sözleşmesi; 5. “Kültürel Servetlerin Yasadışı Piyasaya Sürülmesi Hakkında” Paris söz- leşmesi; 6. Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın 1948 yıl tarihli “Tecavüz Kavramı” beya- nını ve Güvenlik Konseyi’nce 1993 yılında kabul edilmiş Azerbaycan Cumhu- riyeti’nin toprak bütünlüğünün tanınmasına ve işgal edilmiş Azerbaycan top- raklarının şartsız boşaltılması hakkında 822, 853, 874, 884 sayılı kararları.13 İşte bu sözleşme, anlaşma ve kararların maddeleri, Ermenistan Cumhu- riyeti’nin Azerbaycan’a karşı terör, tahribat ve soykırım yaptığı için sorumlu

12 Hasanoğlu, Ermeni Sendromu, İstanbul, 2013, s. 245. 13 Hasanoğlu, Ermeni Sendromu, İstanbul, 2013, s. 465.

160

226_Aygun_Hasanoglu.indd 10 16.02.2017 10:32:41 AYGÜN HASANOĞLU / HOCALI SOYKIRIMI ULUSLARARASI HUKUK KAPSAMINDA 11

bulan hukuk kurallar gereğince belirlenmesine ve cezaya çarptırılmasına ola- nak sağlamaktadır. Diğer yandan, bu kitaptaki deliller kanıtlıyor ki, Nurnberg Askeri Mahkemesi’nde faşistlere yönelik suçlamaların özetinde duran suçlar aynen ve daha şiddetli şekilde Azerbaycan topraklarının işgali sırasında Er- menistan ordu ve çetelerince yapılmıştır. Azerbaycan’ın Nurnberg davası bel- gelerine dayanarak, topraklarının işgali ile ilgili insanlığa karşı suçları araştı- racak, inceleyecek ve ceza uygulayabilecek uluslararası mahkeme kurulması- nı talep etme hakkı bulunmaktadır. Altını çiziyorum ki, eğer Hocalı soykırımının suçluları cezalandırılsaydı, günümüzde geniş kapsamlı katliamlar bu kadar kolayca yapılamazdı, bu kadar artamazdı. Dünya bir siyasi dengeye tabidir. Herhangi bir mekanda uluslararası hukukun ve adaletin bu kadar acımasızca ve kolayca çiğnenmesi önlenemezse, tabii ki, bu tür uluslararası hukuk kontrolünün dışında kalan mekanlar kendi alanını genişletecektir. İşte bu sebepten dolayı Hocalı soykırı- mı suçluları uluslararası mahkemelerde yargılanmalıdır. Çünkü Hocalı soykı- rımı tüm insanlığa, uluslararası hukuka ve beşeri değerlere karşı işlenmiş bir suçtur, bu suç cezasız kalmamalıdır. Kaynaklar ELEKDAĞ, Sevin: “Uluslararası Adalet Divanı Kararı: Soykırım Hukukuna Önemli Bir Katkı”, içinde Sevin Elekdağ - Erhan Türbedar (Der), Uluslararası Suçlar: Bosna Hersek Örneği, Avrasya Bir Vakfı, Avrasya Stratejik Araştırma- lar Merkezi, 2008. HASANOGLU, Aygün: In Armenian Captivity, Bakü, 2003. HASANOĞLU, Aygün: Ermeni Sendromu, İstanbul, 2013. Q DİMB YOV: “Stepanakertd ki 366-cı Alay Neytraldırmı”, Xalq Gazeti, 25.02.1992. Ə Ə ə SULTANOV, Ziy ddin: Хоcalı Faciəsi, İşıq, Bakı, 1993. YAQUBLU N siman: Xocalı Qırğını, Az rbaycan, Bakı, 1992. ə Нюрнбергский процесс. Сборник материалов в 7 томах. - М., 1961. - ə ə Т.7. - л. 420.

161

226_Aygun_Hasanoglu.indd 11 16.02.2017 10:32:41 12 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

162

226_Aygun_Hasanoglu.indd 12 16.02.2017 10:32:42 GAFAR ÇAKMAKLI MEHDİYEV / HOCALI CANİLERİ: CEZASIZLIK SENDROMU 1

Türk Dünyası Araştırmaları Sayı: 226 Şubat 2017

HOCALI CANİLERİ: CEZASIZLIK SENDROMU

Prof. Dr. Gafar ÇAKMAKLI MEHDİYEV*

Öz

SSCB’nin çöküşüyle patlak veren Karabağ Olayları, Ermenistan-Azer- baycan arasında I. Karabağ Savaşı’na yol açmıştı. Bu savaşta Azerbaycan 20.000’den fazla şehit verdi. Olaylar sırasında 10.000 nüfuslu Hocalı’da yak- laşık 4.000 Azerbaycan Türkü bulunmaktaydı. Hocalı, Dağlık Karabağ bölge- sinin askeri açıdan en önemli tepelerinden biridir. Ablukada olan kasabaya Ermeni güçleri 1992 yılının 25 Şubat’ı 26 Şu- bat’a bağlayan gecede bölgedeki 366. Rusya Alayı’nın da askeri desteği ile saldırdılar. Bir insanlık suçu işlenen Hocalı’da, ölenler hakkında verilen resmi rakam 613 kişi olmakla birlikte, katledilen toplam Azerbaycan Türkü sayısı- nın 1.300 kişi olduğu söylenmektedir. Saldırılar sırasında Hocalı’da yaşayan Ahıska Türkleri de evlerinde yakılarak öldürülmüştür. Katliam günlerinde Ho- calı sakinlerinden 1.275 kişi ise rehin alınmış, geri kalan nüfus da kaçarak canını kurtarmıştır. Anahtar kelimeler: Ermeniler, Dağlık Karabağ, Hocalı Katliamı, Rusya Alayı, Abluka.

Khojali Criminals: Impunity Syndrome Abstract The collapse of the Soviet Union resulted in the Armenia-Azerbaijan conflict that led to the Karabakh War. More than 20.000 Azerbaijan were lost their lives in this war. About 4.000 people of those were residents of Khojali, which is located in the center of Nagorno-Karabakh and had the population about of 10.000 in that period. Azerbaijan and Armenia are locked in a conflict over Nagorno-Karabakh, which along with seven surrounding districts, came under the control of Arme- nian troops in the early 1990’s. In the night to 26th of Feburary 1992, Armenian armed forces attacked the Khojali town with the military support of the 366th Russian regiment and killed civilians. According to the official reports, a total of 613 people were killed in the Khojali massacre, while unofficial reports indica-

* Azerbaycan Ermeni Araştırmaları Mer. Baş., Erciyes Üniv. Ermeni Dili ve Edebiyatı Öğr. Üyesi.

163

226_Gafar_Cakmakli_Mehdiyev.indd 1 11.02.2017 11:25:03 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

te that this figure was 1.300. Ahiska Turks living in Khojali were also burned to death in their houses. Over 1.000 people were injured and 1.275 people were taken hostage during the Khojali massacre in 1992. Keywords: Armenian, Nagorno-Karabakh, Khojali Massacre, Russian Re- giment, Blockade.

Bu yıl Azerbaycan halkına karşı işlenen faciaların başlatılmasının 112. Yıldönümü… Güney Kafkasya’da 1905 yılından başlatılan insanlık suçlarında baş aktör Ermeniler olmuştur. Bu faciaların baş senaryosu ise Türk-Müslü- man dünyasına düşman olan, onu zayıflatmak, parçalayıp yok etmekte karar- lı olan dış merkezlerde yazılmıştı. Son sayfası ise 1992’de Hocalı’da yazıldı… 1813-1828 yıllarında Rusya ile İran arasında olan iki savaşın (1804-1813, 1826-1828) sonunda imzalanan Gülistan (12 Ekim 1813 yıl) ve Türkmençay (10 Şubat 1828) anlaşmaları Azerbaycan halkının tarihinde trajik rol oyna- mış ve Azerbaycan’ın parçalanmasına yol açmıştır. Bu anlaşmalarla Azerbay- can’ın kuzeyi Rusya, güneyi ise İran’ın yönetimine geçmiştir. Türkmençay an- laşmasının XV. maddesi gereğince İran’dan Ermenilerin Erivan, Karabağ ve Nahçıvan’a toplu şekilde tehcir edilmesine başlanmıştı. Güney Kafkasya ara- zilerinin asıl sahipleri olan Türklerin görüşü dikkate alınmadan yalnız 1828- 1829 yılları arasında İran’dan 90 bin, Osmanlı devletinin çeşitli yerlerinden 45-50 bin Ermeni’nin Rusya İmparatorluğu tarafından Azerbaycan toprakla- rına göçürülmesi gerçekleştirilmişti. Kafkasya’ya sahip olmak ve sonra bura- dan sıcak denizlere inmek için Rusya’ya elde maşa rolü oynayacak bir toplum gerekiyordu. Bu iş için en cazip millet Ermenilerdi. Son bir asırdan fazla zaman içerisinde Azerbaycan Türklerine karşı işlenen feci olaylar, trajedi ve soykırımlar, göç ve sürgünler bu tarihimizde tarihi açı- dan 4 aşamaya ayrılabilir: I aşama - 1905-1907 yılları, II aşama - 1914-1920 yılları, III aşama - 1948- 1953 yılları, IV aşama - 1988-1993 yılları. Bu aşamaların en sonuncusu 1992 yılında Rusların yardımı ile Ermenilerce gerçekleştirilen Hocalı soykırımıdır. Bu aşamaların uygulanması sonucunda Azerbaycan Türkleri yerinden, yurdundan olmuş, ayrı ayrı zamanlarda yüz binlerce insan fiziksel olarak imha edilmiş, Azerbaycan Türklerinin ata yurdu ise Ermenilere verilmiştir. Bugün “Ermenistan” denilen ülkede buranın eski sahiplerinin - Azerbaycan Türklerinin yaşamaması, devlet tarafından yürütülen bir ırkçı ideolojinin so- nucu olarak kabullenmelidir. Bu ideoloji aslında anti-Türk politikasıyla şe- killenen düşmanlık ideolojisidir.1 Farklı zamanlarda ve farklı ortamda ortaya çıkmalarına bakılmaksızın bu ideolojinin taşıyıcıları, tüm Ermeni siyasi ör- gütleri bir merkezden emir almışlardır. Bu merkez ise devlet görevini üstlenen Ermeni Kilisesi olmuştur. Şimdi ise bu rolü devlet olarak Ermenistan Cum- huriyeti devam ettirmektedir. İlginçtir ki, iktidarda olan Ermenistan Cum- huriyetçi Parti’nin siyasi çizgisi ırkçı ideolog Garegin Njdenin “Tsekhakron”

1 Az rbaycan Respublikasının Prezidenti Heyd r liyevin “Az rbaycanlıların Soyqırımı Haqqında”, 26 Mart 1998-ci il tarixli f rmanı “Xalq Q zeti”, 27 Mart 1998. ə ə Ə ə ə ə 164

226_Gafar_Cakmakli_Mehdiyev.indd 2 11.02.2017 11:25:03 GAFAR ÇAKMAKLI MEHDİYEV / HOCALI CANİLERİ: CEZASIZLIK SENDROMU 3

denilen faşist öğretisi ve Andranik Ozanyan tarafından temeli atılmış Türk düşmanlığı ideolojisi üzerinde kurulmuştur. Kısacası, Njde ve gaddarlığı ile tüm dünyada namı belli Andranik Ozanyan bu devletin “önder”leridir.2 SSCB’nin çöküşü sıralarında patlak veren Karabağ olayları, onun sonu- cunda Ermeni-Azerbaycan münakaşası I. Karabağ savaşına yol açmıştı. Bu savaşta Azerbaycan 20 binden fazla şehit verdi, yalnızca Dağlık Karabağ’ın merkezi hissesinde olan 10 bin nüfuslu Hocalı’da olaylar sırasında yaklaşık 4.000 Azerbaycan Türkü bulunmaktaydı. Hocalı, Dağlık Karabağ bölgesinin en önemli tepelerinden birinde bulunan bir kasabaydı. Askeri açıdan da çok büyük stratejik önemi vardı. Bu böl- ge yıllar boyunca Azerbaycan ile Ermenistan arasında sorunun yaşanması- na neden olmuş, Ermenistan’ın bölgeye defalarca saldırı ve işgallerine maruz kalmıştı. Ablukada olan kasabaya Ermeni güçleri 1992 yılının 25 Şubatı 26 Şubat’ta bağlayan gecede bölgedeki 366. Rusya Alayı’nın da askeri desteği ile saldırdılar. Önceden giriş ve çıkışının kapandığı Hocalı kasabasında bir in- sanlık suçu işlemiştir, ölenler hakkında verilen resmi rakam 613 kişi olmakla birlikte, katledilen toplam Azeri sayısının 1.300 kişi olduğu söylenmektedir. Saldırılar sırasında Hocalı’da yaşayan Ahıska Türkleri de evlerinde yakılarak öldürülmüştür. Kadın, çocuk ve yaşlılar da dahil olmak üzere bütün siviller katledilmiştir. Katliamın ilk gecesinde sekiz aile bütün fertleriyle öldürülmüş, 700’den fazla çocuk anne ya da babasını kaybetmiştir. Yaralılar ise 1.000’in üzerindedir...3 Katliam günlerinde Hocalı sakinlerinden 1275 kişi ise rehin alınmış, geri kalan nüfus da bin bir zorlukla kış şartlarında kaçarak canını zor kurtarmış- tır. Ermeniler Azerilerin gözlerini oyarak, kafataslarının derisini soyarak ve vücutlarının farklı organlarını keserek katletmişlerdir. Küçücük çocukların gözleri oyulmuş, hamile kadınların karınları yırtılmış, Türk ve Müslüman ol- maktan başka bir suçu olmayan bu insanlar diri diri toprağa gömülmüştür. Hatta şehitlerin birçoğunun cesetleri yakılmıştır. Tüm dünya bu soykırım vi- deo kayıtlarından, facianın yaşandığı günlerde çekilmiş fotoğraflardan gör- müştü. Ama bu güne kadar dünya kamuoyu olaya duyarsız kalmıştır. Türkiye’nin Erzurum Atatürk Üniversitesinde çalışan dostum Prof. Dr. Yavuz Aslan’la bir film yapımı için Bakü’de Hocalı katliamından kurtulan- ların yoğun olarak yaşadıkları birkaç kampa yollandık. Burada anlatılanları yazıya almak o kadar zordu ki… Bu eşi benzeri olmayan bir insanlık suçu idi. Hazar sahilinde Pirşağı kasabasında ağır yaşam şartları içerisinde olan bu insanlar korkunç hayatın anıları ile yaşamakta devam ediyorlar. Onların söylediklerinden de belli oluyor ki, o gece cesetlerin çoğunun yakıldığı, gözle- rinin oyulduğu, başlarının kesildiği görülmüştür. Hamile kadınlar ve çocuk-

2 Qafar Çaxmaqlı, “Qaregin Njde - Erm ni Faşizminin Banisi Olan Insan Q ssabı…”, ideologiya.az, 31.06 2016. ə ə 3 Доклад правозащитного центра «Мемориал» о массовых нарушениях прав человека, связан- ных с занятием населенного пункта Ходжалы в ночь с 25 на 26 февраля 1992 г. вооружен- ными формированиями” (Rusca), Memorial İnsan Hakları Savunma Merkezi, Moskova, 1992, 22 Haziran 2014.

165

226_Gafar_Cakmakli_Mehdiyev.indd 3 11.02.2017 11:25:03 4 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

ların da işkencelere maruz kaldığı tespit edilmiştir.4 Hocalı sakini Ceyhun Alekberov`un sadece baba soyundan 40’dan fazla akrabasını o gecede şehit vermiştir: “En yakın akrabalarımdan, babamın iki kız kardeşi, birinin iki çocuğu ve diğer yakınlarım şehit oldu. Geçenlerde o zaman Hocalı’da çekim yapmış bir Rus gazetecinin yayımladığı resimde teyzemin birinin bebeğiyle bir- likte öldürüldüğünü öğrendik. Onun Çinare isimli bir kızı, Cengiz isimli bir oğlu vardı. Cengiz annesinin sırtında kurşuna dizilmiş, kızdansa bir haber yok. Bir yandan da bu avunduruyor insanı. Düşünüyorsun ki, öldü en azından, o şerefsizlerin elinde değil. Benim bir akrabam vardı, babamın dayısı oğlu - Mehman, o zaman 27-28 yaşındaydı. Üç sene önce televizyonda gösterdiler. Meğerse Ermeniler esir tutuyorlarmış, kulağını, dilini keserler. Onu bir Ermeni generalinin avlusunda kopek kulübesinde zincirde tutuyorlar. Bu insanlığa sığar mı, siz söyleyin?!5 İnsan kendisi- ni daha çok fark ettikçe, Hocalı’yı daha çok düşünüyor. Ben en azından öldüğümde o toprakta gömüleceğimi bir bilsem... Ben sık sık internette o yerlere bakıyorum. İnanın ki, çocukluğumda oynadığım yerleri, avlumuzu, her gün okula gelip gittiğim yolları, ceviz toplamaya gittiğim yerleri, ceviz ağacını görüyorum... Bu yerlere bakıyorum. Hocalı’da Samir, ben, Hikmet, bir de rahmetli Mahir. Dördümüz dostluk ediyorduk. Yani, çocukluğumda lastikten “sapant” yaparak ava gittiğimiz yerler... Bunları anımsadıkça in- san daha fazla hatıralarla yaşıyor. Benim hayatımın tatlı anlarının hepsi Hocalı’da kaldı...”6 Tüm ağrı ve acıları yaşayan, hayatını yeniden kurmak zorunda kalan Cey- hun genç yaşlarından çalışmaya başlıyor: “Bunları yaşamak için bunları hissetmek lazım. Bugüne kadar hiç aklım- dan çıkmaz, gece yarısı görüyordum ki, babam herkes yattıktan sonra yatağında hüngür hüngür ağlıyor. Yakınlarını kaybetmek ağır bir durum- dur, ama gayretli, namuslu bir erkeğin kız kardeşlerini kaybetmesi, ya da onun öldüğünü ya da kaldığını bilmemek çok ağır bir durumdur.”7 Katliamın hayattaki şahitleri, Ermenilerin kadın, çocuk, yaşlı demeden, sivil halka yaptıkları insanlık dışı uygulama ve işkenceleri anlatırken adeta o günleri tekrar yaşıyor. Katliam sırasında babasıyla birlikte 25 akrabasını kaybeden ve Ermenilerin eline esir düşen Ebülfet Kerimov’un anlattıkları… O zaman 31 yaşında olan Kerimov, Ermenilerin hücumundan önce annesini ve ailesini Bakü’ye akrabalarının yanına bırakarak memleketi Hocalı’ya geri döner. Cephede gönüllü olarak savaşan Kerimov, bir yandan da İkinci Dünya

4 “Tarihin Yansıması” filmi, 2009. 5 “Yabancı Gazetecilerin Gözünden Kanlı Hocalı Katliamı... Anlatılanlar Yüreklerinizi Yakacak!”, trend.mynet.com, 26 Şubat 2015. 6 Aslı Aliyeva, Kurşunlanmış Çocukluk, Kayseri, 2015. 7 “Yabancı Gazetecilerin Gözünden Kanlı Hocalı Katliamı... Anlatılanlar Yüreklerinizi Yakacak!”, trend.mynet.com, 26 Şubat 2015.

166

226_Gafar_Cakmakli_Mehdiyev.indd 4 11.02.2017 11:25:03 GAFAR ÇAKMAKLI MEHDİYEV / HOCALI CANİLERİ: CEZASIZLIK SENDROMU 5

Savaşı’nda ayağından sakatlanan gazi babasına bakar. Şubat ayının en soğuk günlerinden 26 Şubat’ta Ermeni askerlerinin bölgeye yakın Sovyet askeri bir- liklerinin de desteği ile taarruzu başlaması üzerine, babasını da sırtına alarak memleketinden çıkmak zorunda kalır. Ebülfet Kerimov o günleri şu şekilde anlatıyor: “Babamla birlikte Hocalı’dan çıktığımızda Hocalı adeta ateş topuna dön- müştü. İnsanların her biri bir tarafa yüz tutmuştu. Ermenilerin geldiği ta- rafın ters istikametinde ilçeyle ormanı bir birinden ayıran Gargar nehrini geçerek ağaçlık alana doğru yürüdük. Babamın ayağı sakat olduğundan dolayı nehri geçmek için sırtıma aldım, gecenin karanlığında dengemi kaybedince ikimizde suya düştük. Yavaş ilerleyebildiğimiz için birlikte hareket etmeye çalıştığımız gruptan ayrı düştük. Gecenin karanlığı, ıslak elbiseler, dondurucu soğuk, kar, tipi ayrıca Ermenilerin aralıksız silah ate- şi. Adeta her an ölümle burun buruna idik.”8 Bu anlatılanlarla asrın başlarında Doğu Anadolu’da Ermenilerce yapılan katliamlar aynı idi, insanları işkence ile katletme yöntemlerine kadar… O yüz- den filmin ismini dostlarımız“Tarihin yansıması” adlandırdılar. Ermeni terörü, işgal ve katliamlar halen devam etmektedir. Esirler, Re- hineler ve Kaybolmuş Azerbaycan Vatandaşlarından Sorumlu Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Komisyonu’nun verilerine göre, Ermenistan’ın işgali so- nucu 4 bin 861 kişi esir, rehine ve kaybolanlar listesine alınmıştır. Onlardan 341’i bayan, 58’i çocuk ve 255’i yaşlı insanlardır. Bu kategori- den olan insanlardan Ermenistan Cumhuriyeti ve Azerbaycan’ın Ermenistan tarafından işgal edilmiş topraklarında 39 kadın, 12 çocuk ve 39 yaşlı insan dahil 900 kişinin rehin tutulduğu yer bellidir. Devlet Komisyonu’na 145 Azer- baycanlı esirin, esir tutulduğu dönemde öldüğü bilgileri mevcuttur. 4 kişi Er- meni esirliğinde olduğunda maruz kaldığı hakaret ve azaplara dayanamamış, serbest bırakıldıktan sonra hayatlarını kaybetmişler.9 Azerbaycanlıların esir olmaları ve rehin tutulması İnsan Hakları Bildirisi- nin dördüncü maddesinde belirtilmiş “kimse köle veya bağımlı şekilde tutula- maz” maddesi ile zıtlık teşkil ediyor. Bildirinin beşinci maddesinde belirtildi- ğine göre, kimse işkenceye veya gaddar, insan dışı, şerefine karşı muamele ve cezaya maruz kalamaz. Azerbaycanlılara karşı yapılan işkenceler bu madde- lerin açık ihlalidir. Bildirinin on üçüncü maddesine göre, herkes istediği yerde yaşamak hakkına sahiptir. Kendi evlerinden kaçarak mülteci durumuna dü- şen insanların kışın soğuğunda, yazın sıcağında uzun süre çadırlarda yaşam mücadelesi vermesi, bu çadırları yaşam yeri olarak seçmesi onların yaşam yerlerini seçme haklarının uzun yıllar ihlaline neden olmuştur. Vatandaş ve Siyasi Haklara Dair Uluslararası Anlaşmanın 2. maddesine göre, her bir devlet onun sınırları içinde olan tüm insanların bu Anlaşmada

8 “Yabancı Gazetecilerin Gözünden Kanlı Hocalı Katliamı... Anlatılanlar Yüreklerinizi Yakacak!”, trend.mynet.com, 26 Şubat 2015. 9 Erməni Xəyanəti: Terror, Soyqırım və Deportasiya Siyasəti, T rtibçi: S. Hüseynov, Avropa N şriyyat Servis MMC, Bakı, 2009). ə ə 167

226_Gafar_Cakmakli_Mehdiyev.indd 5 11.02.2017 11:25:04 6 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

belirtilmiş haklarına, ırkı, derisinin rengi, cinsiyeti, dili, dini, siyasi görüşü, milli veya sosyal durumu veya diğer durumlara bakılmazsızın saygı duymayı ve bu hakların sağlanmasını yükümlülük olarak kabul ediyor. Anlaşmanın yirmi yedinci maddesine göre, etnik, din ve dil azınlıklarının mevcut olduğu ülkelerde bu azınlıklara mensup olan insanlar bu grubun diğer üyeleri ile beraber kendi kültürünü kullanmak, kendi dinine göre ibadet etmek, kendi dilini kullanmak hakkından mahrum bırakamaz. Ama bu maddede belirtilen- ler Ermenistan tarafından tamamen ihlal edilmiştir. Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorunu sonucu çıkan savaşta Ermenistan Cumhuriyetinin silahlı kuvvetleri, paralı ve Ermeni terörist grup- ların yardımıyla 20 binden fazla Azerbaycanlı öldürülmüş, 50 binden fazlası da yaralanmış ve engelli durumuna düşmüş, birkaç bini ise kaybolmuştur. Mahkemesiz idamlar, sivillerin topluca katledilmesi, rehinelerin Ermenis- tan’da ve Azerbaycan’ın Ermenistan tarafından işgal edilmiş bölgelerinde zorunlu şekilde ağır işlerde çalıştırılması, dövülmesi, işkence ve insan dışı muameleye tabi tutulması sıradan bir hal almıştır. Ermenistan-Azerbaycan, Yukarı Karabağ Savaşı sırasında gerçekleştirilmiş birçok cinayet onların ger- çekleştirildiği zaman Azerbaycan Cumhuriyeti Ceza Kanunu`nda uluslararası suç olarak kabul edilmiştir. Bu yüzden gerçekleştirilen cinayetler dünya tara- fından kabul edilmiş hukuk ilkelerine uygun uluslararası suç olarak tanınmış ve bu suç işlemlerine göre hiçbir şey suçluları cezai sorumluluktan kurtara- maz. Bu yüzden de Ermenistan-Azerbaycan, Yukarı Karabağ savaşı zamanı uluslararası suç işlemiş kişilerin talep edilmesi ve yargılanması için hukuki zemin mevcuttur. Bunlar kimlerdir: Robert Koçaryan - Şubat 1992 yılında Ermeni silahlı kuvvetlerine komu- tanlık yapan şahıslardan biri, Ermenistan’ın eski başkanı. Serj Sarkisyan - Şubat 1992 yılında Ermeni silahlı kuvvetlerine komutan- lık yapan şahıslardan bir diğeri. Ermenistan’ın şu an ki başkanı. Yuri Zarvigorov - Şubat 1992 yılında 366. Rusya Motorize alayın komuta- nı. Şimdi Rusya Federasyonu Pskov bölgesinde yaşamaktadır. Seyran Ohanyan - Şubat 1992 yılında 366. Rusya Motorize alayın ikinci tabur komutanı. Ermenistan Savunma Bakanı olmuş, şimdi siyasete atılmış- tır. Yevgeni Nabokov - Şubat 1992 yılında 366. Alayın üçüncü taburu komu- tanı. Eşi Ermeni. Hocalı olaylarından sonra o ailesi ile birlikte Güney Ame- rika’ya gitti (muhtemelen Arjantin’de yaşamakta). Hocalının işgaline göre bir buçuk milyon dolar rüşvet aldığı iddia ediliyor. Movses Hakopyan - Şubat 1992 yılında 366. Alay komutanı. Şimdi Dağlık Karabağ’da yasadışı silahlı grupların başında. Monte Melkonyan - Ünlü Ermeni terörist, ASALA üyesi. 1993 yılında Azerbaycan silahlı kuvvetleri tarafından öldürüldü. Manvel Yeğiazaryan - Ermeni terörist, “” çetesinin komutanı, Hocalı kasabasında katliamlar yapılmasın emredenlerden birisi. Kendisi hala Erme- nistan’da yaşamaktadır.

168

226_Gafar_Cakmakli_Mehdiyev.indd 6 11.02.2017 11:25:04 GAFAR ÇAKMAKLI MEHDİYEV / HOCALI CANİLERİ: CEZASIZLIK SENDROMU 7

Zori Balayan - Yazar, suçlu olarak kırmızı bültenle aranıyor. Ermenis- tan’da yaşamakta. Silva Kaputikyan - Şair, yazar ve yayıncı. (26 Ağustos 2006’da öldü). Bagrat Ulubabyan - Yazar, tarihçi. (19 Kasım 2001’de öldü) Etnik nefret ve kışkırtıcılığı ile tanınan birisi.

Resim-1: Hocalı Soykırımının Failleri Bu caniler hakkında Azerbaycan’ın Askeri savcılığında özel soruşturma dosyaları açılmıştır. Hocalı katliamından suçlu toplam 287 kişi hakkında tu- tuklama kararı vardır. 18 Aralık 2003 tarihinde Azerbaycan’ın Başsavcılığı, İçişleri ve Ulusal güvenlik bakanlarının emri ile beraber özel soruşturma gru- bu oluşturulmuştur.10 Soruşturmalarla belirlenmiştir ki, 25 Şubat 1992 ta- rihinde, saat 22 sularında Ermenistan’dan Azerbaycan topraklarına yasadışı düzenlenen silahlı kuvvetler, ayrıca Dağlık Karabağ’ın milliyetçi Ermenilerin- den gerçekleştirilen yasadışı silahlı oluşumları eski SSCB Savunma Bakanlığı 366. motorlu alayının komutan kadrosu ve askeri tekniği ile beraber Hocalı kentine saldırıya geçmişler. Saldırıda 366. Rusya askeri alayının komutanı Zarvigorov Yuri Yureviç ve Binbaşı Ohanyan Seyran Muşegoviçin komutasın- daki 2. Alayın Nabokih Yevgeni Aleksandroviçin komutasındaki 3. taburu, ayrıca 1. Alayının Kurmay Başkanı Çitçiyan Valeri İsaakoviç gibi alayda hiz- met eden 50-den fazla Ermeni ve diğer milletlerden olan subaylar katılmıştır. Aynı zamanda, saldırı sırasında 90’dan fazla tank, yaya savaş makinesi, top, D-30 topları ve diğer modern askeri araçlar kullanılmıştır. Saldırıdan önce ise şehir şiddetli topçu ateşine tutulup, sonra çok sayıda ağır tanklar, PDM ve

10 “Hocalı Katliamı Nedir? Hocalı Katliamı’nı Kim Yaptı?”, www.sozcu.com.tr, 26 Şubat 2016.

169

226_Gafar_Cakmakli_Mehdiyev.indd 7 11.02.2017 11:25:04 8 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

zırhlı askerî araçlar şehre girmiş, sivil ahali vahşice öldürülmüştür.11 Hocalı Katliamında uygulanmış soykırım hareketleri önceden düşünülmüş şekilde, milli özelliğine göre insanların tam ve ya kısmen öldürülmesi amacıyla ger- çekleştirilmiştir, uluslararası ve milli hukuka dayanarak bunun bir katliam olduğunu gösterir.12 Ermeni işgalcilerinin vahşilik ve barbarlık davranışları dünyanın jenosit (katliam) gibi kabul ettikleri Hatın ve Songmi trajedileriyle aynı seviyede de- ğerlendirilmeli, insanlığa karşı yaptıkları cinayete göre bu caniler gereken ce- zasını almalıdır. Aşağıdaki belgeler Hocalı olaylarının uluslararası hukuk normlarına göre soykırım olarak tanımlanmasını mümkün kılmaktadır: 1. BM Genel Kurulu tarafından 260 A (III) sayılı kararnameyle kabul edil- miş 9 Aralık 1948 tarihli “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme.” 2. Nürnberg Askeri Ceza Mahkemesi Tüzüğü (Tüzükte soykırım suşuna doğrudan atıfta bulunulmamasına rağmen soykırım hareketler insanlığa kar- şı işlenmiş suç ve askeri suçlar olarak yorumlanmıştır). 3. Eski Uluslararası Ceza Mahkemesi Tüzüğü (madde 4). 4. Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi Tüzüğü (madde 1). 5. Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü (madde 6). 6. Azerbaycan Cumhuriyeti Ceza Kanunu (madde 103). 7. Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının “Azerbaycanlıların Soykı- rımına Dair” 26 Mart 1998 tarihli kararnamesi. Hocalı katliamı bir soykırım olarak kabul edilmelidir. Uluslararası ceza ayrı ayrı devletlerin hak ve hukukların, dünyanın kabul ettiği insan hakları- nın kabaca ve kitlesel şekilde ihlal eden, hukuki içeriği uluslararası hukuk kanunlarınca belirlenmiş, uluslararası hukuka aykırı davranışlara denilir. Uluslararası hukukta ‘Uluslararası Ceza ve Uluslararası Özellikli Ceza’ kate- gorileri bir-birinden farklı özelliğe sahiptir. Hocalı Katliam Uluslararası Suç kategorisine aittir. Bu cinayetlerin ana içeriği II. Dünya Savaşı sonarsı kurulmuş Uluslararası Askeri Mahkeme (Nür- nberg ve Tokyo) Ana Sözleşmelerinde açıkça gösterilmiştir. Uluslararası hukuk katliam cinayeti ile ilgili aşağıdakileri belirlemiştir. 1. Katliamı gerçekleştiren kişilerin ceza muhakemesi ve cezaya çarptırıl- ması kaçınılmazdır. 2. Bu cinayetin tek uygulayıcıları değil, katliamı gerçekleştirmeye suikast, direk ve açık kışkırtma, katliama teşebbüs etmek ve iştirak etmek bile ceza yükümlülüğünün yaranmasına neden oluyor. 3. Katliamı gerçekleştiren kişilere karşı uluslararası hukukun kanunları uygulanmalıdır.

11 “Xocalı Soyqırımının Şahidi Olan Ukraynalı Pilot”, www.azhumanrights.az, 28 Şubat 2014. 12 Xocalı Soyqırımı Ilə Əlaqədar Azərbaycan Respublikası Milli Məclisinin Bəyanatı (Azerice), Azerbay- can Milli Meclisi, 3 Mart 1997 - 15 Mart 2015.

170

226_Gafar_Cakmakli_Mehdiyev.indd 8 11.02.2017 11:25:04 GAFAR ÇAKMAKLI MEHDİYEV / HOCALI CANİLERİ: CEZASIZLIK SENDROMU 9

4. Katliamın gerçekleştirilmesinde emri uygulayan kişi ceza sorumlulu- ğundan kurtulamaz. 5. Ülke rehberi katliamın önlenmesi yönünde hiçbir önlem almadığı için suçludur. 6. Katliam cinayetlerine cezai sorumluluğa çarptırılma süreçleri uygulan- mıyor. 7. Katliam cinayetine göre kanunun retro-aktif uygulanmasına fırsat sağlanır. 8. Katliamı gerçekleştirenleri cezai sorumluluğa çekmek için talep eden devlete teslim edilmelidir.13 Sonuç Bu uluslararası yasalar gereği adları Hocalı soykırımına atfedilen kişile- rin Mahkemelerce yargılanması söz konusudur. Bugünkü Ermenistan cum- hurbaşkanı ve savaş süresinde Karabağ’da Ermeni güçlerine kumandanlık yapmış Serj Sarkisyan’ın İngiliz araştırmacısı ve yazarı Thomas De Waal’a söylediklerine göre Hocalıdan önce, Azerbaycanlılar bizim şaka yaptığımızı sa- nıyordu, Ermenilerin sivil topluma karşı el kaldırmayacaklarını sanıyorlardı. Biz bunu (stereotipi) kırmayı başardık. Bu ve diğer itiraflar ispat ediyor ki, Hocalı katliamı kasıtlı ve planlı şekilde yapılmış bir cinayettir. Suçlular da bel- lidir. Maalesef ki, bu katliamdan 25 sene geçmesine rağmen halen Hocalı kat- liamı hukuki açıdan soykırım olarak tanınmamış ve bu kişiler yargılanarak ceza almamışlar. Ermeni cinayetleri ortada, Ermenilerce bunların işlenmesi itirafları ortada olsa da bu insanlık suçu halen cezasız kalmaktadır… Kaynaklar “Hocalı Katliamı Nedir? Hocalı Katliamı’nı Kim Yaptı?”, www.sozcu.com.tr/, 26 Şubat 2016. “Tarihin Yansıması” filmi, 2009. “Xocalı Soyqırımı: B ş riyy t Qarşı Tarixi Cinay t”, www.xalqqazeti.com, 20 Şub 2014. ə ə ə ə ə “Xocalı Soyqırımının Şahidi Olan Ukraynalı Pilot”, www.azhumanrights.az, 28 Şubat 2014. “Yabancı Gazetecilerin Gözünden Kanlı Hocalı Katliamı... Anlatılanlar Yü- reklerinizi Yakacak!”, trend.mynet.com, 26 Şubat 2015. “Только армянская подлость может позволить обвинить самих азербайджанцев в организации геноцида в Ходжалы: Экс-президент Азербайджана”, (Rusça), Turan Haber Ajansı / Regnum, 26 Şubat 2004. ALIYEVA, Aslı: Kurşunlanmış Çocukluk, Tiydem Yayınları, Kayseri, 2015. Az rbaycan Respublikasının Prezidenti Heyd r liyevin “Az rbaycanlıların Soyqırımı Haqqında”, 26 Mart 1998-ci Il Tarixli F rmanı “Xalq Q zeti”, 27 ə ə Ə ə Mart 1998. ə ə ÇAXMAQLI, Qafar: “Qaregin Njde - Erm ni Faşizminin Banisi Olan Insan Q ssabı”, www.ideologiya.az, 31.05.2016. ə 13 əXocalı Soyqırımı: B ş riyy t Qarşı Tarixi Cinay t, www.xalqqazeti.com, 20 Şub 2014. ə ə ə ə ə 171

226_Gafar_Cakmakli_Mehdiyev.indd 9 11.02.2017 11:25:04 10 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Erməni Xəyanəti: Terror, Soyqırım və Deportasiya Siyasəti, T rtibçi: S. Hü- seynov, Avropa N şriyyat Servis MMC, Bakı, 2009. ə WAAL, Thomas de (İngilizce): Black Garden: Armenia and Azerbaijan ə Through Peace and War, ABC-CLIO, 2004. Xocalı Soyqırımı Ilə Əlaqədar Azərbaycan Respublikası Milli Məclisinin Bəya- natı (Azerice), Azerbaycan Milli Meclisi, 3 Mart 1997 - 15 Mart 2015. Доклад правозащитного центра «Мемориал» о массовых нарушениях прав человека,14 связанных с занятием населенного пункта Ходжалы в ночь с 25 на 26 февраля 1992 г. вооруженными формированиями”, (Rus- ça), Memorial İnsan Hakları Savunma Merkezi, Moskova, 1992, 22 Haziran 2014.

14 Thomas de Waal, (İngilizce), Black Garden: Armenia and Azerbaijan Through Peace and War, ABC-CLIO, 2004, s. 172-173.

172

226_Gafar_Cakmakli_Mehdiyev.indd 10 11.02.2017 11:25:04 SAMIRƏ RZAYEVA / AZERBAYCAN SİNEMASINDA İŞGALCİLİĞE VE TECAVÜZE MEYDAN OKUMA 1

Türk Dünyası Araştırmaları Sayı: 226 Şubat 2017

BAĞIMSIZLIK DEVRİ AZERBAYCAN SİNEMASINDA İŞGALCİLİĞE VE TECAVÜZE KARŞI MEYDAN OKUMANIN SANATSAL “FERYAD”I

SamirƏ RZAYEVA* - Aktaran: Yrd. Doç. Dr. Gökmen KILIÇOĞLU

Öz

Makalede savaş konusunda çekilen “Feryad” filminin sanatsal tahlili ya- pılmaktadır. “Feryad”ın senaristlerinin ve film ekibinin fedakar sanat hayat- ları, filmin çekildiği devrin sosyal-siyasi durumu arka planında değerlendiril- mektedir. Ermeni işgalcilerin saldırısı ile karşı karşıya kalan Azerbaycanlıların mücadelesinin gerçekçi imgelerle yansıtılması çabasına dikkat çekilmektedir. Film ekibinin görevleri ve gelecek neslin vatanperverlik ruhunda terbiyesi açı- sından amaçları açıklanmaktadır. Vatan sevgisi duygusunun verimli teminine etki eden unsurlar araştırılmaktadır. Rejisörle senarist arasındaki yaratıcılık ilişkileri ve İsmail rolüne aktör seçimi konuları öne çıkarılmaktadır. Rejisör ve operatörün aktörlerle çalışma yöntemine, izleyicileri inandırma sorumlulukla- rına, doğru mekan ve doğanın seçilmesi konularına dikkat çekilmektedir. Reji- sörün düşünceleri açıklanmakta, başkahraman imgesini canlandıran Ceyhun Mirzayev’in, aynı zamanda Melik Dadaşov’un, Şamil Mahmudbeyov’un ve di- ğer oyuncuların oyunu tahlil edilmektedir. Anahtar kelimeler: Azerbaycan, Karabağ, Sinema, Feryad, Ceyhun Mir- zayev.

The “Scream” Of Challenging To Occupation And Aggressions In Independency Era Of Azerbaijan Cinema Abstract In this article, artistic analysis of the movie ‘Feryad’ is evaluated which was taken during Karabagh War. The sacrificial efforts of the screenwriters and he crews are assessed based on the background of the devastating soci- al-political situation in the region. Attention is drawn to the fact that the strugg- le of the Azerbaijanis, who are faced with the attack of the Armenian occupiers,

* Azerbaycan Devlet Medeniyet ve İncesanat Üniversitesi Doktorantı, [email protected]

173

226_Samire_Rzayeva.indd 1 16.02.2017 09:33:21 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

is reflected in realistic imagination. The objectives of the film crew are explai- ned in terms of their duties and the spirit of coming generation patriotism. Thus it is investigated to provide the efficient and continuous factors of affection for homeland. Creativity relations between director and screenwriter and Ismail role actor selection issues also are emphasized. I draw attention to the wor- king style of the director and the operator with actors, their responsibility of convincing the audience, the choice of right place and the nature. The director’s thoughts are explained, the play of Ceyhun Mirzayev, who also plays the pro- tagonist’s image, as well as of Malik Dadaşov, Şamil Mahmudbeyov and other actors is being analyzed. Keywords: Azerbaijan, Karabakh, Cinema, Feryad, Ceyhun Mirzayev.

Bağımsız Azerbaycan’da savaş konusunda çekilen sanat filmlerinin ekseriye- ti işgale ve toprakların kurtarılması uğrunda mücadeleye hasredilmiştir. Erme- ni işgalcilerinin tecavüzü fonunda sahne eserlerindeki Karabağ ve vatanseverlik konusunun sanatsal çözümü konusu Azerbaycan’ın hak sesinin uluslararası boyutta duyurulması ve medeni dünyanın adil reaksiyonunun elde edilmesi için aktüelleşmiştir. Toprakların kurtarılması için savaş, Sovyetler Birliği’nin çökmesi ve ülkenin yeni bir döneme başlaması Azerbaycan ulusal sinemasının bir durgunluk yaşamasına sebep olmuştu. Lakin buhran haline rağmen giri- şimci sinema yapımcıları sayesinde “Feryad” filmi beyaz perdeye yansıyabildi. Yaratıcı kurulun, özellikle de kuruluşçu rejisör ve baş rol oyuncusu Ceyhun Mirzayev’in fedakarlığı ile ortaya çıkan “Feryad” bir meşale olarak sonraki eser- lerin yoluna ışık tutmuştur. Bu anlamda Karabağ konusunda film denince akla ilk önce konu çizgisi, trajik hikayesi, aktör performansı ile “Feryad” gelmekte- dir. Çünkü sonradan konu defalarca beyaz perdeye yansısa da, izleyici Karabağ Savaşı’nı ekranda çoğunlukla ilk olarak “Feryad”ın fonunda seyretmiştir. Karabağ Savaşı’nda esir düşen kahramanın hayatını anlatan “Feryad” fil- minde cereyan eden olaylar gerçeği yansıtmaktadır ve imgelerde gerçektir. Gerçek olaylara dayanılarak çekilen ve kahramanlığı, cesareti, mertliği ile se- yircinin rağbetini kazanan “Feryad” filminin baş kahramanı Ermenilere esir düşer ve uzun işkencelerden sonra bir Ermeni esiri ile değiştirilir. Filmin ya- ratıcı kadrosu aslında İsmail’in Ermeni işgalcilere karşı mücadele eden sa- vaşçının gerilimli olaylar arka planında cereyan eden kahramanlığını sahnele- mişlerdir. Bu anlamda “Feryad” sanatsal bir kurgu ürünü olmadığı ve konu- sunu yaşanmış bir gerçeklikten aldığı için seyirciler tarafından ilgi görmüştür. Hayati gerçekleri aksettiren filmi seyreden izleyici de esasen bu hakikatleri idrak ederek düşmana karşı mücadele azmi ile heyecanlanmaktadır. Düşmanın cephe hattını geçerek işgal bölgesinde küçük yaşlı kıza tecavüz eden Ermeniyi öldürmesi ile başkahramanın, İsmail’in trajedik esirlik hayatı, dramatik sahnelerin birbirini kovaladığı hikaye akışı ile açılarak filmin zirvesi- ne doğru yönünü belirginleştiriyor. Böylece “kuruluşunda belgelere dayalı olay- lar ve gerçeklerin birleşiminden genişçe yararlanılan filmin ilk bölümlerinden”1

1 Aydın Dadaşov, “Ceyhun Mirz yevin Son “F ryad”ı”, Kinoşünaslıq, D rslik, Elm v T hsil, Bakü, 2009, s. 427. Ə Ə Ə Ə Ə

174

226_Samire_Rzayeva.indd 2 16.02.2017 09:33:21 SAMIRƏ RZAYEVA / AZERBAYCAN SİNEMASINDA İŞGALCİLİĞE VE TECAVÜZE MEYDAN OKUMA 3

itibaren düşmanın insanlığa sığmayan davranışları ile Ermenilerin gerçek has- letlerinin ortaya çıkarıldığı “Feryad”da, sanatın en dinamik ve diyalektik türü olan sinemanın insanların duygu ve düşüncelerine ne kadar güçlü etkisi oldu- ğu gerçeği bir kez daha tastiklenmiştir. “Feryad”ın iki sahnesinde “esir düşen İsmail’in iki hatırasında”2 “Üvey Ana” filminin karelerinden yararlanılmıştır. Bu manada “Feryad”ın “Üvey Ana”nın devamı olduğu düşüncesini müellifi Vaqif Mustafayev “devamıdır, diyemeyiz” herhalde “doğru olan düşünce böyledir” diye cevap veriyordu: “Daha çekim sürecine başlamadan önce “Üvey Ana” filmindeki İsmail’in sonraki hayatının “Feryad” filminde cereyan etmesine karar verdik. Yani, artık, İsmail büyümüş, aile kurmuş ve torunlarını düşman baskısından kurtarmak için silaha sarılarak düşmana karşı dövüşmeyi amaç edinmiş.”3 Filmde esirin dövülme sahnesinde “Üvey Ana”dan karelerin verilmesi, “annesinin fotoğrafı karşısında ağlayan” ve ardından “cepheye gönderildiğini hatırlarken babasının arkasından ağla- yan küçük çocuğun gösterilmesi” İsmail’in sonraki hayatının yaşandığına bir işarettir. Aydın Dadaşov’a göre, “bu girişim dramaturjik ilkelere uygun olarak yapılmadığından tesadüfi görünerek ciddi önem taşımasa da, personajın değil, aktörün hayatının berpası bakımından ilginç görünmektedir.”4 Ceyhun Mirzayev’in çekimler sırasında hem rejisörlüğün hem de baş kah- raman imgesinin üstesinden büyük bir yetkinlikle gelmesini şerh eden filmin senaristi Vaqif Mustafayev rejisörü her filmin en önde gelen bireyi saymakta- dır: “Filmin senaristi, montajcısı, operatörü vs. hepsinin rejisörün fikrine hizmet ediyor denebilir. “Feryad” filminde görülen her bir küçük sahnenin canlı çe- kilebilmesi Ceyhun’un ustalığını gösterir, onun vatana, Azerbaycanımıza olan muhabbetini göstermektedir. Onun vatanseverliği filmde yerini bulmuştur.”5 Aydın Kazımzade de Karabağ Savaşı’nın bazı kısımlarını bütün gerçekliği ile ekranda canlandıran “Feryad” sinema filmini “Ceyhun’un bir vatandaşın, bir sanatkarın göğsünden kopan feryadı”6 olarak adlandırıyor. Bu manada “Feryad”ı Ceyhun Mirzayev’in hayatta gördüğü bütün hak- sızlıklara karşı olan haykırışı olarak da değerlendirmek mümkündür. Çünkü onun hayattaki vatanseverliği ve özgürlük tutkusu yaratıcılığının doğasına da yansımıştır. Oktay Mirkasımov da sadece özgür düşünebilme imkanına sahip olan rejisör başarılı sanat eseri yaratabilir kanaatindedir: “yaratıcılık ve konu seçimi çok hür bir süreçtir. Bu hürriyeti de sanatçının elinden almak iyi bir şey değildir.”7

2 Dadaşov, a.g.e., s. 428. 3 Ulduz (Quliyeva) Qaraqızı, AzƏrbaycan FilmlƏrinin Yaranma TarixindƏn, I kitab, “E.L.” N şriyyat v PoliqrafiyaƏ Şirk ti MMC, Bakü, 2006, s. 230. Ə 4 ƏDadaşov, a.g.e., Əs. 428. 5 Qaraqızı, a.g.e., s. 230. 6 A. . Kazımzad , AzƏrbaycan Kinematoqrafçıları (PortretlƏr), II buraxılış, “T r qqi” MMC, Bakü, 2010, s. 121. Ə Ə Ə Ə 7 “Qarabağ Milli Kinoda Özün Yer Tapibmi?”, http://musavat.com/news/kivdf-layih%C9%99l%- C9%99ri/QARABA%C4%9E-M%C4%B0LL%C4%B0-K%C4%B0NODA-%C3%96Z%C3%9CN%Ə - C6%8F-YER-TAPIBMI_129548.html?welcome=1, 10.08.2012.

175

226_Samire_Rzayeva.indd 3 16.02.2017 09:33:21 4 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

O, Ermenistan’da savaş konusunu işleyen filmleri izledikten sonra manta- litemizin farklı olması gerektiği fikrine varmıştır: “Biz kendimizi de toplumumuzu da barışa doğru yönlendirmeye çalışıyo- ruz. Galiba düşmanımızdan hayli güçlü olduğumuz için. Ermenilerde film- ler tabii ki, onların siyasetleri gibi samimiyetsizdir. Sahtekarlık üzerine kurulmuştur. Onlar herhangi bir bilgi verirken bir şeyler katıp montajla- maktalar. Filmleri de öyle. Hatta ben onlara, boşu boşuna böyle filmler çekiyorsunuz dedim. Zaten bu gerçekler bir yerlerde odalarda, arşivlerde oldukları gibi yazılmıştır. Bazen çok basit, herkesin bildiği gerçekleri bile farklı takdim etmişler.”8 Azerbaycan sinematografisinin geleceği ile ilgili Ayaz Salayev’in yaklaşımı da rasyoneldir: “filmlerimiz sanatsal yönden yüksek olmalı, ilk önce inandı- rıcı çekilmelidir ki, toplumun dikkatini çekebilsin. Kısacası, Azerbaycan sine- ması kendisini tasdiklemelidir.”9 “Feryad” filminde baş kahramanın prototipi Karabağ gazisi, milli ordumuzun ilk gönüllülerinden biri - takım komutanı Mehman Hüseynov’dur. Onun takımı Kerkicihan’da (Aralık-1991) düşmanla eşit şartlarda olmayan bir çatışmada sonuna kadar mukavemet göstermiş, cephaneleri bitmiş, askerlerimizin çoğu şehit olmuş, kendisi ise yaralı olarak esir düşmüştü. Bu bağlamda İsmail’in proto tipinin dövüşken ve iradeli sureti Ceyhun Mirzayev’in performansında bütün yönleri ile sunulmuştur. Ermeniler İsmail’in yaralı ayaklarındaki ayakkabıları bile çıkararak ona dü- zenli olarak işkence yaparlar. O, tesadüf eseri - Sınır Tanımayan Doktorlar Ör- gütü’nün uluslararası temsilcisinin yardımı ile ölümün pençesinden kurtulur. Diğer taraftan İsmail’in Azerbaycan tarafında esir tutulan Horen adlı bir Ermeni ile değiştirilme teşebbüsü onun sağ kalmasının ikinci sebebi olmuştur. İşte bu bakımdan esirlik döneminde Ermeni ailesinin “himayesi” İsmail’in sonraki haya- tını şartlandırmıştır. Esirin “güvenlik” açısından bodrumda saklanması olgusu ise hadiselerin sonraki gidişatının cereyan ettiği ana mekan zaruretini belirler. Aynı zamanda olayların işte böyle bir mekanda ve şartta cereyan etmesi, pasif duruma düşen İsmail karakterini canlandıran Ceyhun Mirzayev’in aktör oyununu da belirler. Yaralı halde olan İsmail’e dayanılmaz işkencelerin yapılma karelerinde aktör doğal ve temkinli oyunu ile izleyicileri şaşırtmaktadır. Esa- sen somyada uzanık halde olan oyuncunun karakterini kendine has plastikası, keskin bakışları, mimikleri bazen sert ve mantıklı konuşması ile açabilen aktö- rün oyun tarzı doğal nüansların zenginliği ile rejisör düşüncesini güçlendiriyor. Esire manevi-psikolojik tecavüz edilmesi olguları filmin bir dizi sahnesinde kendini gösterir. Özellikle de, İsmail’in “gezi”ye getirilen Ermeni öğrencilere “amansız düşman” olarak sunulması sahnesine aktörün yüz ifadeleri izleyi- ciye sanki, Ermeni şövenistlerin sadece düşman tarafında menfurluk imgesi yaratmadığını, aynı zamanda kendi halkının yeni neslinin düşüncesini de in- sanlık dışı telkinleri ile zehirlediklerini ifade etmektedir.

8 Aynı yer. 9 Aynı yer.

176

226_Samire_Rzayeva.indd 4 16.02.2017 09:33:21 SAMIRƏ RZAYEVA / AZERBAYCAN SİNEMASINDA İŞGALCİLİĞE VE TECAVÜZE MEYDAN OKUMA 5

Karabağ’ın bölgelerinin (Hocalı, Şuşa, Laçın) birbiri ardınca işgal edilmesini bayram havasında karşılayan düşmanın insanlığa uzak karakteri, onların çare- siz halde olan ve ölüm-kalım mücadelesinde canı ile elleşen esirle olan ilişkile- rinde de ortaya çıkmaktadır. Şenlik sahnesinde kendisini tamada gibi gösteren Styopan’ın Hocalı’nın ele geçirilmesi namına attığı “Yaşasın Büyük Ermenistan” sloganına yüz hatları ve göz ifadeleri ile tepki gösterebilmesi C. Mirzayev’in fıtri aktörlük yeteneğini gözler önüne sermektedir. Hocalı’nın işgali münasebetiyle ona “şerefe” dedirtmeye çalışanlara “hiç kimsenin düşmanın evinde yaşaması- nı arzulamıyorum hatta düşmanın da!” cevabı da sövmenin edebi dilde ifade- si olarak kabul edilebilir. Buna mukabil olarak ise Ermeni tipini canlandıran aktörün “Öldü... galiba, biz Kafkasyalı değil miyiz; sen iyi bir düşmansın” gibi ifadeleri de suni cana yakınlığın, riyakarlığın ve ihanetin oyuncunun dili ile gösterilmesi bakımından usta işi bir oyun tarzını tasdiklemektedir. Armen Haçaturyants’ın “Bütün dünya biliyor ki, Karabağ Büyük Ermenis- tan’ın bir parçasıdır” demesiyle onun yüzüne tüküren İsmail’e karşı işkenceler silsilesinin yeni aşaması başlar. Bu sahne, aslında filmin en dramatik sahnesi - on iki yaşındaki kıza tecavüz etmiş olan Levon’un başını taşla ezmesinden sonra İsmail’in düşmana meydan okuyan manevi gücünün, iç direncinin gös- terisi olarak akılda kalıyor. Bazen anlaşılmayan veya mantık dışı gibi görünen sahneler filmin genel içeriğine etki etmese de, fragmental olayların içeriği bakımından gayri ciddi bir izlenim yaratmaktadır. Örneğin filmde şöyle bir sahne var, Azerbaycan tarafından atılan toplar etrafla birlikte evi yıkıyor. Bu sırada Armen Haçatur- yants ve diğer Ermeni askerlerinin simaları evin açık kalmış kapılarının ara- sından görülüyor. Simalar görünürken kayan yazılarla İncil’den dini ifadelerin gösterilmesinin sebebi belirsiz kalmaktadır. Finalde “Asker Marşı”nın ritmik müziği altında esirlerin değiştirilmesi sahnesinde izleyici beklediği efektli sonu görmemektedir. Özellikle de, bir Azerbaycan esirinin on Ermeni esiri ile de- ğiştirilmesi, o kadar da mantıklı görülmeyen bir eksiklik hissi yaratmaktadır. Ermeni rolünü oynayanların bazen mantıksız gülünç kaçabilecek oyun tarzında sunumu, filmin ciddiyetine halel getiren, ana düşünceden saptı- ran durumlar olarak değerlendirilebilir. Örneğin, Horen’in karısının anlattığı rüyaların mahiyeti rejisörün görüşünün açılmasına ne kadar hizmet ediyor, biraz muammalıdır. Özellikle de, “Horen, seni artık öldürmüşler, yok, yalnız sana gereken şey...” veya “sonra ne dedikleri beni kadın olarak ilgilendirmedi” gibi ifadeler ne içerik, ne de etik bakımından mantıklı görünmemekte, hatta gülme hissi bile uyandırmamaktadır. Bu bağlamda “...anlattığı rüyalarında günbegün kocasının başını, nihayet “en gerekli vücut organını” yitirmesi hak- kında konuşmaların sadece güldürmeye yönelik olması yersiz görülmektedir.”10 Aynı şekilde A. Dadaşov’un eleştirisine uğrayan diğer nüanslarda da tartışma- lı hatta mantık dışı unsurlar vardır: “Ermeni Vardan Mamikonyan’ın Türk atlıları ile dövüşlerden galip çıkması ile ilgili konu fantazi, Haçatur Abovyan’ın Silva Kaputikyan’ın eserlerin-

10 Dadaşov, a.g.e., s. 428.

177

226_Samire_Rzayeva.indd 5 16.02.2017 09:33:22 6 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

den sayfaları sunması çelişkinin bir yönünü canlandırsa da, atılan mer- milerden kaçarak herkesin bodruma saklandığı bir anda ölümle mücadele eden yaralı İsmail’in onun üstüne eğilen Armen Haçaturyan’ın cebinden yürütebildiği kibritle evi yakması ve körpe Ermeni çocuğu kurtarmak için hayatını tehlikeye atması sahneye yeterli gelmemektedir.”11 Filmdeki Ermeni karakterlerini ekranda canlandıran aktörlerin başarılı se- çimi yaratıcı takımın muvaffakiyeti sayılabilir. Bu aktörler içerisinde, genelde ise aktör grubunda asıl sanatkarlık örneğini Armen Haçaturyants’ın timsalin- de Melik Dadaşov vermiştir. O, usta aktörlük performansıyla, örneğine belki de hiçbir filmde rastlamadığımız fevkalade bir tip yaratarak tipik Ermeni ru- hunun mahiyetini göstermektedir. Filmin ana sahnelerinin dramtizmine istinaden şunu söyleyebiliriz ki, “Fer- yad”ın ana çizgisi birbirinden tamamıyla ayrılan, birbirinin aksi olan iki kişi arasında geçen iki çatışma üzerinde kurulmuştur: biri pasif duruma düşen Azerbaycanlı esir, diğeri çok canlı, iyi yiyip içen, çalıp oynayan Ermeni suba- yı. Bodrumda gerçekleşen olayların dramatizmine katkıda bulunan aslında sürecin yönetimini ele alan ana figür ise işte bu iki tipten biri olan Ermeni subayı Armen Haçaturyants’dır. Onun bir tür karargaha çevirdiği ve şiddetli bombardımandan sonra ayakta kalabilmiş tek sığınak hissi yaratan bodrumlu ev, olayların esas gerçekleştiği bir mekana dönüşerek iki üstat aktörün - Melik Dadaşov ile Ceyhun Mirzayev’in rollerinin çelişkili karakteristiklerinin açılma- sına zemin yaratmaktadır. Filmin amacını ifade eden İsmail’in manevi üstün- lüğü ise, onun evi yaktıktan sonra aniden küçük çocuğu gördüğü için tutuşan alevleri söndürerek çocuğu kurtarma sahnesinde daha çok kendini açığa çı- karmaktadır. Haçaturyants “Neden böyle yaptın?” diye sorunca İsmail “çocuk vardı ya” cevabını verir. Haçaturyants ise “Ben yakardımi çocuğa da bakmaz- dım” diyerek gerçek yüzünü ortaya koymaktadır. Üstelik Haçaturyants, Erme- nilerin her işgal ettikleri şehrin haberini İsmail’e vermekten zevk almaktadır. Sinema eleştirmenleri de “Feryad”ın başarısının ana sebeplerinden birini Melik Dadaşov’un aktörlük yeteneğine dayandırmaktadırlar. Örneğin Aydın Dadaşov: “Filmin dramaturji modeli net olmasa da, İsmail’in dövülme sahnesin- de aşırılığa, naturalizme yer verilse de, aktörlerle iş ve çevrenin sunumu yeterince ustalıkla hayata geçirilmiştir. Özellikle halk sanatçısı Melik Dadaşov’un yarattığı Armen Haçaturyants karakterinin mükemmelliği dikkati çekiyor.” demektedir.12 Tabii ki, yaralı bir esirin çaresiz imgesini yalnız pasif dialoglar ve duygu- sal jestler ile ifade etmek durumunda kalmış Ceyhun Mirzayev’in oyun tarzı ve seviyesi ile bütün mevcut imkanları elinde toplamış, hem İsmail ile, hem de yeri geldikçe kendininkilerle ilişkilerde hakim olan karakterin - Melik Da- daşov’un yaratıcılık olanaklarını karşılaştırmak adil gözükmemektedir. An- cak Azerbaycan seyircisi için sevimsiz galip ve mağlup statüsünde betimlenen imgelerin aktör sunumlarına geldiğimizde ise, bu farkı sadece karakterlerin

11 Aynı yer. 12 Dadaşov, a.g.e., s. 429.

178

226_Samire_Rzayeva.indd 6 16.02.2017 09:33:22 SAMIRƏ RZAYEVA / AZERBAYCAN SİNEMASINDA İŞGALCİLİĞE VE TECAVÜZE MEYDAN OKUMA 7

mevkisi ile değil hem de Melik Dadaşov’un daha güçlü aktörlük yeteneği ile açıklamak mümkündür. Filmde akılda kalan imgelerden biri de İsmail’in arkadaşı Rövşen’dir. Etra- fının sarılmasına aldırmadan sonuna kadar dövüşen, sonunda silahının son kurşunu ile kendisini öldüren bu kahraman Hacı İsmailov’un performansıyla doğal oynanmıştır.13 Hacı İsmailov filmin Hocalı ile ilgili sahnelerinde, öldü- rülenlerin helikoptere taşınması ve top mermilerinin sesi altındaki çekilen sahnelerinde yüksek azim gösteren kahramanın karakterini devrin belirsiz ve dalgalı vaziyeti fonunda çok doğal bir şekilde canlandırmıştır. Onun yarattığı Rövşen tipi ekranda az görülse de izleyicinin hafızasına nakşedebilmiştir. Filmde aktör olarak bulunan ünlü rejisör Şamil Mahmudbeyov (eski Ba- külü Samvel) da akılda kalan bir imge yaratmıştır. Uzun yıllar Bakü’de yaşa- mış olan Samvel’in İsmail’e yaklaşımı, diğer Ermenilerle karşılaştırılınca biraz farklıdır. O, diğerlerinden ayrılarak İsmail’i tahkir etmiyor, ona vurmuyor, aksine onu tedavi ediyor. İsmail’le Samvel arasındaki dialogda karakterin ko- nuşamaması ve gözlerinin dolması Ş. Mahmudbeyov’un yüksek oyunculuk yeteneğini ortaya koymaktadır.14 Filmde İsmail’in annesini Elmira Şabanova (o zaman artık Necibe Melikova vefat etmişti) oynamıştır. Episodik rolde görülen İsmail’in karısı tiplemesini ise Senuber İskenderli canlandırmıştır. Kocası İsmail’in savaşa gönderildiği ayrılık sahnesinde görülen bu imge, bir daha geniş planlı karelerde çocuk kucağında kocasının ardından bakarak ağlaması ile olayların sonraki drama- tizmine hizmet etmektedir. Filmde Kenan Memmedov (Sumbat Sumbatyan), Rahip Aliyev (Asker) ve Fikret Memmedov, Cebrayıl Rızayev, Necibe Behbudova, Lale Bağırova, Ferec Ferecov, Şahmar Geribov, Akşin Seferov, Kemal Hüseynov, Kamil Meherre- mov, Rafik Aliyev, Nazir Aliyev, Nazim İbrahimov, Anar Memmedov, Elşen Rüs- temov, Cavanşir Hadıyev, Ağaeli Babayev, Süleyman Zeynalov, Faik Babayev vb. gibi aktörlerin canlandırdıkları tipler de ana düşünceye katkıları dolayısı ile olumlu karşılanmaktadır. Gerçekliği yansıtması bakımından filmin epizodik sahnelerinde Liana Qudadze, Yuri Qorobets, Lida Babayeva gibi Rus ve Gür- cü oyuncuların performanslarına yer verilmesi mantıklı görülmektedir. Filmin çekilmesinden sonraki işlere geldiğimizde ise, İsmail’i aktör Eldeniz Resulov, Ermenice konuşmaları ise Revandaki Azerbaycan Dram Tiyatrosu’nun aktör- leri seslendirmiş, yarım kalan montaj işlerini Vaqif Mustafayev tamamlamıştır. Rejisörün hayallerinin gerçekleşmesinde prodüktörden, çekim alanındaki işçilere kadar tüm çalışanların emeğinin önemli olduğu kabul edilmiş bir ol- gudur. Ama bunların içinde rejisöre pratik yardım eden ve aracısız ekran işi- nin sanatsal halinden sorumlu olan sinema ressamı ile kameramanın yetenek düzeyi filmin kaderini belirleme gücündedir. Çünkü sinema bir kitlesel bilgi aracı olduğu için bahsedilen sanatçıların kurdukları mekan ve yarattıkları kurgusal gerçeklik atmosferi doğrudan izleyici izleniminin oluşmasında en

13 Elmin Nuri, “Başı B lalı “F ryad” Filminin Gizlinl ri”, http://litdiaspora.az/?p=1928. 14 A. . Kazımzad , KinooperatorƏ Ə KƏnan MƏmmƏdov, MütƏ rcim, Bakü, 2010, s. 208. Ə Ə Ə 179

226_Samire_Rzayeva.indd 7 16.02.2017 09:33:22 8 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

önemli görsel amillerdendir. Kısaca, sinemada kurgusal izlenimlerin efektifliği rejisörün tek başına işi değil ve içeriğe uygun atmosferin yaratılması görevi sinema ressamı ve kameramanın üstüne düşmektedir ve “Feryad”da bu göre- vi filmin kurucu kameramanı Kenan Azizle (Memmedov), kuruluşçu ressamı Rafiz Rıza (İsmailov) üstlerine almışlardır. Tecrübeler göstermektedir ki, usta operatörün müellifi olduğu sinematog- rafik tasvir meydana gelen olayın yalnız informasyon yükünü taşımamakta, bu tasvir aynı zamanda “ışık, renk, açı, ölçek ve kompozisyon hesabına oluşan bağımsız kurgusal bütünlük, kurgusal form olarak, izleyici kitlesinin psikolojik kavrama yeteneğine etki fonksiyonunu yerine getirmektedir. Aynı yükü taşıyan diğer sanat sanat türlerinden farklı olarak, sinematograf, bu maksatla spesi- fik teknik araçlardan yararlanmaktadır. Çekim nesnesinde meydana gelenle- ri kayıpsız ve kaliteli olarak filme aktarabilmek için üretilen çağdaş aletlerin teknik parametrelerini özümsemek, bilginin ana taşıyıcısı olan sinema filminin fotografik ve geometrik parametreleri ile ilgili bilgilere sahip olmak kamereman için başlıca şarttır.”15 Bu bağlamda “Feryad”ın operatörü Kenan Memmedov senarist düşüncesi ve rejisör yorumu çerçevesinde orijinal sinematik detaylar bulmayı, kendi yaratıcı kişiliğini sinematografik betimleme elementleri aracı- lığı ile ifade etmeyi becermiştir. Ressam Rafiz Rıza ile operatör Kenan Memmedov arasındaki başarılı iş- birliği aynı zamanda genelde güzel sanatlarla sinematografın doğal bir tarihi bağlılığını göstermektedir. Tarihi olarak güzel sanatların kazanımlarını alarak yaratıcılık evrenine dahil olan operatörlük sanatının da tabii ki, ressamlıktan farklı özellikleri vardır. Şöyle ki, özel ışık ve çekim aletlerinden yararlanarak mekan, zaman ve uzayın resmini çeken, olan biteni sinema filmi üzerine yan- sıtan operatör herşeyi dinamik harekette görmektedir. Sinematografiyi operatör sanatı olmadan düşünmek absürttür, çünkü si- nema betimleme sanatıdır ve bu betimlemeyi gerçekleştiren de işte bu ope- ratördür. Olayları görselleştimek, tiplerin karakterlerini açığa çıkarmak ve kalp çarpıntılarını verebilmek için operatör “serencamında olan film çekim aletinden, çeşitli hareketli çekimlerden, kadraj içi dinamik ve çeşitli açılı kare- lerden”16 yararlanmaktadır. Bu manada operatör sanatını “insan duygularının mühendisi”17 olarak karakterize eden sinema operatörü Rafiq Quliyev: “Sine- ma Operatörü parlak kişisel yaratıcılığa, orijinal betimleme üslubuna, çalışkan üretici üslubuna sahip olmalı, filmin dramaturjik imgelerinin yaratılmasında, kurgusal ifade araçlarının bulunmasında rejisörün en yakın silahtaşına dönüş- melidir.” demektedir.18

15 Rafiq Quliyev, “Kinematoqrafik T svir B dii Yaradıcılıq Forması Kimi”, MƏdƏniyyƏt Dünyası El- Ə Ə Ə Ə mi-N z ri M cmu si, VII Buraxılış, Bakı:Ə ADMİU,Ə 2003, s. 421. 16 Ş rif Ş rifov, “Sehrli Kino Dünyasında Keç n Ömür”, MƏdƏniyyƏt Dünyası Elmi-NƏzƏri MƏcmuƏsi, IX buraxılış,Ə Ə ADMİU, Bakü, 2004, s. 312. Ə 17 Rafiq Quliyev, Bu m nada indi kasıb dövrü yaşayırıq (Milli.Az-a müsahib ). http://news.day. az/showbiz/415201.htmlƏ Ə 18 Rafiq Quliyev, “Kinematoqrafik T svir B dii Yaradıcılıq Forması Kimi”, MƏdƏniyyƏt Dünyası El- Ə Ə Ə Ə mi-N z ri M cmu si, VII Buraxılış, ADMİU,Ə Bakü,Ə 2003, s. 423-424.

180

226_Samire_Rzayeva.indd 8 16.02.2017 09:33:22 SAMIRƏ RZAYEVA / AZERBAYCAN SİNEMASINDA İŞGALCİLİĞE VE TECAVÜZE MEYDAN OKUMA 9

Konusu insan kaderi ve kişilik amili üzerine kurulduğu için filmin rejisörü C. Mirzayev’le “Feryad”ın sadece kronik tarzında filme alınmasına karar veren operatör Kenan Memmedov ressam Rafiz İsmailov’la da uzlaştıktan sonra, bu amaçla (filmin renki çekilmesine rağmen) filmde mümkün olduğu kadar az renkten yararlanmaya çalışmıştır. Onun için de ressam ve operatör gerek dekorların detaylarında gerekse de doğanın seçiminde renkli elementlerden maksimal derecede kaçınarak renklerin monokronik aksine nail olmuşlardır. Çekim yeri seçimi için mevcut olan şartlara uygun olan gerçek zeminin Go- ranboy arazisi (Murovdağ’ın eteğinde bulunan Başkent’in Karaçınar ve Zeyne köyleri) ve aynı zamanda sert havalı kış aylarının kararlaştırılması mantık ve verimlilik açısından başarılıdır. Doğa çekimlerinin yeri belirlendikten sonra İsmail’in tutulduğu evin de- korasyonu yapılmış, ressam pavyonda (Bakü’de) büyük bir dekor hazırlamış, evin dış tarafı ise Karaçınar’daki yıkılmış bir binada çekilmiştir. Bodruma girişin yeri belirlenerek olayların geçtiği Ermeni evinin sahneleri (bir kısmı Kardiyoloji Hastanesi’nin bodrumunda) çekilmiştir. İsmail’in esir tutulduğu sahnelerin bir kısmı ise tarihi “Bayıl” hapishanesinde çekilmiştir.19 Filmdeki bodrum sahnesi başarılı şekilde Ermeni evinin devamı olarak gösterilmiştir. Kısaca kurgusal filmde hiçbir kronikal kareden yararlanılmamıştır. Ancak gerçek doğa ve fon seçiminin getirdiği zorlukların sinematografik betimleme- lerin yansıtılabilmesi için sorunlar yarattığını belirtmemek mümkün değildir. Murovdağ’ın eteklerindeki sahneler, helikopter olayı, İsmail’in Ermenilerle telsiz aracılığı ile görüşmeler yapması, çok hızla düşman tarafına koşarak Er- meni’nin başını taşla ezmesi kareleri20 doğa çekimleri olarak etkilidir. Bodrum sahnesinin çekimlerinde bombardımanın doğal olması için film stüdyosunun efektçi (Alibala) denetiminde patlama ve dumanlardan yararlanılması da fil- min doğallık hissini güçlendiren amillerdendir. Filmin kitlesel sahnelerinde çekilen oyuncuların makyajları ustaca ya- pılmıştır. Bunun yanı sıra paralel koşudan ve subjektif kamera çekiminden maharetle yararlanılmıştır. İsmail’in ağaç ve çalıların arasından koşarak si- perden yuvarlanıp Ermeni askerini öldürdüğü sahnelerin kamera ile çeşitli ön ve arka planlardan çekimleri bunun en iyi örnekleridir. İsmail’in aramla geliş sahnesinde rapid çekimden yararlanılması da operatörün ustalığının göster- gesi olarak dikkat çekmektedir. Filmdeki operatör işini şerh eden K. Memmedov, “biz bu sahneyi gerçek adımlarla çekmiştik, yalnız materyal labaratuardan çıkarken rejisöre rapid çe- kim önermiştim. Bunun için bir kareyi labaratuarda üç kez tekrarlayarak bas- tım. Labaratuarda “raspeçatka” denilen özel bir biçim var ki, bu usulle bir kare üç kez arttırılabilir ve bu araçla ekrandaki herhangi bir hareketin hızı azalır.” demiştir.21 İşte bu yolla söz konusu sahnenin duygusallığı elde edilmiş ve ne- ticede İsmail’in gelerek kıza tecavüz eden Ermeni’nin başını taşla ezdiği sahne çok gerçekçi ve doğal olmuştur.

19 “FƏryad”ın yaradıcı hey ti, http://www.azadliq.info/48229.html. 20 A. . Kazımzad , KinooperatorƏ KƏnan MƏmmƏdov, Müt rcim, Bakü, 2010, s. 201. 21 A. . KazımzadƏ, Kinooperator KƏnan MƏmmƏdov, MütƏrcim, Bakü, 2010, s. 204. Ə Ə Ə Ə 181

226_Samire_Rzayeva.indd 9 16.02.2017 09:33:22 10 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

İsmail yanan pencere çerçevesinden son mermilerini atarken Rövşan - “Be- nim bir kurşunum kaldı” diyerek kendisini vurur. Yaralı Ismail de son kurşunu kendine sıkmak ister, ancak birden karşısına çıkan Ermeni askerini öldürük- ten sonra düşüp kendinden geçer ve esir alınır. Genel olarak İsmail ile dostu Rövşen’in (Havı İsmailov) etraflarının sarıldığı ve yaralı İsmail’in esir götürü- lürken hayalinde canlandırdığı sahneler gerçekliği aksettiren betimlemelerdir. Sinematografik betimlemeyi, yüksek kurgusal yaratıcılık biçimi seviyesine ulaştırmanın şartlarını tahlil eden Rafiq Quliyev: “Yaratıcı konularla birlikte, doğal şartlar ve teknolojik faktörlere hayli bağlı olan film operatörü, filmin montaj kuruluşunda kendi yerini alarak somut işleve sahip karelerin çekim sırasına, kompozisyon, ölçek, açı ve doğru ışıklandırma yolu ile eserseki imgelerin, aynı zamanda dramaturji durumunun inandırıcılığına, yüksek estetik talepleri karşılayan sinema- tografik betimleme dili ile kurgusal düşüncenin ekrana yansıtılmasına doğrudan sorumluluk taşıdığı için çağdaş teknolojileri, onların parametre- lerini her zaman öğrenmelidir.”22 demektedir. Bu bakımdan “Feryad” filminde doğa çekimlerinin dinamikliği için tabii ki, vinçten, arabacılıktan ve operatör için gerekli diğer teknik imkan- lardan da genişce yararlanılmıştır. Bununla birlikte doğa çekimlerinin el ile yapılması anları da dikkat çekicidir. Şüphesiz ki, kamerayı her defasında sehpadan çıkarıp ele almak sıradan bir şey değildir. Lakin el ile film çekmek kameramanın yanında sehpa olma- ması ya da sehpanın stüdyoda kalması demek değildir. Konuya bu açıdan yaklaşan ve sinematografik betimlemenin teknolojik araçlara bağlılığını onay- layan Kenan Memmedov: “Hayır, elimdeki kameradan bilinçli şekilde yararlanıyor ve aynı zaman- da dramturjik materyali kullanmış oluyorum. Yani dramaturji materyal herhangi bir sahnenin veya karenin dinamik tarzda çekilmesi için bunu sinema operatöründen talep ediyor. O zaman ben mutlaka sehpadan vazgeçiyorum. Halbuki, operatör için en rahatı kamerayı sehpaya koyup, zahmetsizce işini yapmasıdır. Neticede sabit, statik sahneler çekilsin. Bü- tün bunlar doğa çekimleri ile ilgilidir.” diyor.23 Işığın fiziki özelliklerinden amaca uygun yaralanma yeteneğinin sinema operatörlük sanatının ustalık göstergelerinden biri olduğunu operatör Rafiq Quliyev şöyle anlatıyor: “Çekim nesnesinde olan olayları filme aktaran operatör, bu ışıklandırma aracılığı ile izleyici kitlesinin dikkatini aktör performansına yönelterek im- genin daha dolgun açılmasına yardımcı olur, somut zaman diliminde onun

22 Rafiq Quliyev, “Kinematoqrafik T svir B dii Yaradıcılıq Forması Kimi”, MƏdƏniyyƏt Dünyası El- Ə Ə Ə Ə mi-N z ri M cmu si, VII Buraxılış, ADMİU,Ə Bakı,Ə 2003, s. 425. 23 A. . Kazımzad , Kinooperator KƏnan MƏmmƏdov, Müt rcim, Bakı, 2010, s. 210. Ə Ə Ə 182

226_Samire_Rzayeva.indd 10 16.02.2017 09:33:22 SAMIRƏ RZAYEVA / AZERBAYCAN SİNEMASINDA İŞGALCİLİĞE VE TECAVÜZE MEYDAN OKUMA 11

iç dünyasının, psikolojik durumunun tezahürü olan yüz hatlarını, hareket ve jestlerini kabartır”.24 Bu düşüncenin tasdiki olarak sinema operatörü Şerif Şerifov da, “her si- nema operatörünün çektiği sinema filmi değerlendirildiğinde ilk önce onun sette kurulan dekorda ışıkla çalışmasına bakılır.”25 diye yazmaktadır. Bu bağlamda filmdeki ışık efektleri, özellikle de bodrum sahnesinde İs- mail’in yüzünde ışıkların değişmesi ustalıkla yapılmıştır. Örneğin, bodrum bölümüne bakıldığında izleyici duvarlarda oraya buraya giden adamların kara gölgelerini görmektedir. Kendi anlamı olan bu kareler izleyicide belirli bir ruh hali yaratmaktadır. Sanki duvardaki görüntüler insanlar değil, oraya buraya kaçışan farelerdir. Bu karelerle, ayrıca set çekimlerindeki (bodrum kısımla- rında) ışıkla ilgili zorlukları bodrum dekorunun yokluğu ile izah eden filmin operatörü Kenan Memmedov: “Gerçekten içeride, uzun ve dar bodrumda çalışıyorduk. Bodrumun alçak ta- vanı da işimize engel oluyordu. Ressam yalnızca adamların yatma yerlerini, toplanıp sohbet ettikleri köşeleri ayırmıştı. Tüm olaylar bodrumda lamba ışı- ğında cereyan ediyordu. Benim için esas amaç bodrumda lamba ışığını yan- sıtan efekti almaktı. Ama açıktır ki, ben lamba ışığında çekim yapamazdım. Yani, küçük projektörlerden, ışık kaynaklarından yararlanarak lamba ışığı- nı oluşturabilirdim. Lamba ışığında da özel renk nüansları var. Yani lamba ışığının rengi sıradan mum ışığından tamamen farklıdır. O daha turuncuya, kırmızıya çalmaktadır. Bunu sağlamak için çeşitli filtrelerden yararlandım. Ve sonuçta kızıla çalan lamba ışığının yansımasını elde ettim.”26 demektedir. İsmail’in tutulduğu odanın, onun yatak yerinin dekoru da ilginç sahne- lerdendir. Burada da çeşitli efektler kullanılmıştır. Evin penceresine bakınca açıkça bu odada geçen olayların çoğunlukla gündüz meydana geldiği görül- mektedir. Genellikle, dekorun kendisi ışık kaynağına uygun olarak ışıklandı- rılmıştır. Orada bazı olayla gece gerçekleşmektedir.27 Gece patlama sırasında operatör ayrı ayrı planlarda efektler elde etmek için yine ışıklardan, filtreler- den yararlanmıştır. Ekran eserine bazen çağdaş teknik imkanlar prizmasın- dan bakılsa da, gerçek şudur ki, 1993 yılında eski kamera ile çekilen “Feryad” teknik veya kamera sanatı açısından önemli bir filmdir. Karabağ Savaşı’nın sanatsal ele alınmasının zorunluluğu Azerbaycan film müziğini de zenginleştirmiştir. Savaş sinemasının sinematografiye sirayet et- mesi bestecilerin de bu olaylara yaklaşımlarında kendi yorumları ve yerini bulmuştur. Konu senarist, rejisör ve oyuncuların dikkatini çektiği gibi bes- tecileri de yeni eserler bestelemeye sevk etmiş ve böylece, Azerbaycan film

24 Rafiq Quliyev, “Kinematoqrafik T svir B dii Yaradıcılıq Forması Kimi”, MƏdƏniyyƏt Dünyası El- Ə Ə Ə Ə mi-N z ri M cmu si, VII Buraxılış, ADMİU,Ə Bakı,Ə 2003, s. 421-422. 25 Ş rif Ş rifov, “Sehrli Kino Dünyasında Keç n Ömür”, MƏdƏniyyƏt Dünyası: Elmi-NƏzƏri MƏcmuƏsi, IX BƏuraxılış,Ə Bakı: ADMİU, 2004, s. 309. Ə 26 A. . Kazımzad , Kinooperator KƏnan MƏmmƏdov, Müt rcim, Bakı, 2010, s. 211. 27 Aynı yer. Ə Ə Ə

183

226_Samire_Rzayeva.indd 11 16.02.2017 09:33:22 12 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

müziğinde hamasi-vatansever, lirik-trajik imgeler sisteminin oluşması müzik dilinde de duygusal ifadeliliğin yeni çizgilerini şartlandırmıştır. Bu imgeler sisteminin çeşitli perspektiflerden aydınlatıldığı filmlerin müziklerinde hiddet, itiraz, düşmana karşı nefret yer aldığı gibi, şehitlere, suçsuz insanların ölü- müne göz yaşı ve keder de vardır. Özellikle de, kahramanlık haleti ruhiyesi ve toprakların kurtarılması uğrunda mücadeleye çağrı ruhu Karabağ konulu filmlerin, doğal olarak “Feryad”ın ana ifade araçları arasında önemli yer tut- maktadır. Bu filmlerde bestecilerin halk müziğinin kendine haslığından bece- riyle yararlanarak yarattıkları lirik-dramatik ve hamasi-trajik yönlü müzikler kendi çok renkliliği ve kişisel yaratıcılık ürünleri olması ile konunun kurgusal sergilenmesi çözümünün önemli bir unsuruna dönüştürmüştür. Azerbaycan halkının hayatında yarattığı derin sarsıntılarla bağlı olan “Fer- yad” filminde milli müzik dilinin özelliklerinin ortaya çıkması da izleyiciyi et- kilemek bakımından takdire şayandır. Bu müziklerin etki gücü aynı zamanda bununla ortaya çıkıyor ki, “konusunun gerçekliği ve realiteye dayanması ile farklılışan “Feryad”da betimlenen olaylar İsmail’in esirlikte geçirdiği psikolojik sarsıntısı, insancıl hareketleri, düşmana karşı nefreti üzerinde kurularak filmin tek konu çizgisini teşkil ediyor.”28 “İsmail’in lirik-kahraman olarak sunulduğu filmde lirika dramatik ve hamasi girişle birleşiyor ki, burada parlak heyecanlı imge, patriotik-vatansever ruh haline güçlü bir duygusal etki veriyor.” Bu ba- kımdan müzik ile olay örgüsünün sıkı bağlı olduğu filmde “müzik betimleyici işlev taşımamakta, kurgusal dramaturji gelişimin unsur olarak ana düşüncenin içeriğini aksettiriyor.”29 Besteci Cavanşir Quliyev “Feryad” filminde kahramanlık ve fedakarlığı so- mutlaştıran halk müziği kaynaklarından ustaca yararlanmıştır.30 Beyaz perde eserinde müziğin yoğunluğu ve aynı zamanda, dolgunluğu müzik malzemesi- nin son derece hassas kullanımı ile elde ediliyor ki, burada her bir bölüm ken- dine has müzik materyali ile karakterize ediliyor. Örneğin, filmin başlarında- ki dövüş sahnesinin betimlenmesinde dramatik karakterli müzik duyuluyor. Bestecinin çok popüler ve dillerden düşmeyen ünlü “Asker Marşı”da filmde önemli rol oynamaktadır. Marş konusunun tonlamaları duruma bağlı olarak bazen heybetli (Azerbaycan askerlerinin savaşa, cepheye gönderildikleri za- man, Ermeni askerlerinin bombalandıkları an), bazen tehlikeli-heyecanlı (dra- matik-gergin anlarda), bazen de değiştirilmiş, kinayeli şekilde (esir değişimi ya- pıldığı sırada) seslendirilmiştir.31 Böylelikle filmin dramatik anlarında çalınan “Asker Marşı” bir tür konunun ana motifi mahiyeti taşımakta ve marşın karak- ter tonlamaları filmde çalınan diğer müzik materyalina da dahil olmaktadır. Besteci “Asker Marşı”nın konusunu her farklı karede yeni nüanslar ve var- yasyonlarla işleyerek “Feryad”ın olay örgüsünün dramatizmine ve genellikle

28 Ü.F. V liyeva, Müasir AzƏrbaycan Kino Musiqisinin Milli XüsusiyyƏtlƏri (XX Əsrin Sonu - XXI Əsrin Ə Əvv li), SƏn t. üzr f l. dok. ... dis. avtoreferatı., Üzeyir Hacıb yli adına Bakı Musiqi Akademiyası, Bakü, 2014,Ə Ə s. 16.Ə Ə Ə 29 Aynı yer. 30 Aynı yer. 31 Aynı yer.

184

226_Samire_Rzayeva.indd 12 16.02.2017 09:33:22 SAMIRƏ RZAYEVA / AZERBAYCAN SİNEMASINDA İŞGALCİLİĞE VE TECAVÜZE MEYDAN OKUMA 13

içeriğin kavranılmasına duygusal katkı sağlamaktadır. Olaylar dramatikleştik- çe müzikteki mücadelecilik ve kahramanlığa davet tonları da güçlenmektedir. Böylece, filmdeki olaylar esirlerin değişimi sahnesi ile doruk noktasına ulaşın- ca müziğin içeriği de sona uygun bir tamamlama işlevi etkisi yaratmaktadır. Betimleme ile müziğin birliği kendisini daha çok filmin“Kısas” sahnesinde açığa çıkarıyor ki, bu bölümde “Asker Marşı”nın tonlamaları imgenin lirik ka- rakterini açarak izleyiciye, özellikle heyecanlı anlar yaşatmaktadır. Filmin yapısına uygun olarak iki zıt kutbun -kahraman Azerbaycan askeri ile cılız ve hasta tahayyüllü anti kahramanın- karşı karşıya bırakıldığı “Feryad”ın müzikal kompozisyonu ile ilgili olarak müzik bilimci Ü. Veliyeva, “filmin müziğinde milli kendine haslık yalnızca tonlama konusu ile değil, aynı zamanda halk çalgı alet- lerinin tını özelliklerinden de yararlanılarak da elde edilmektedir. Şöyle ki, filmin en tesirli ve dramatik anlarında halk müziği aletlerinin (kamança, tar) ifasında seslenen müzikler milli karakterin her yönlü ifadesine yardımcı olmaktadır.”32 demektedir. Filmdeki bestelerin seslendirilmesinde şef Rafiq Babayev’in stili belli- ol maktadır ve Seyavuş Kerimi’nin yönetimi ile enstrümental orkestranın ifasın- da seslendirilen müzikler karelerde canlandırılan betimlemelere duygusal güç katmaktadır. Olayların gelişimi boyunca izlenilen en ilginç nüanslardan biri filmde Er- meni tiplerinin de Azerbaycan halk müziği ile karakterize edilmesi, onların hır- sız ve iki yüzlü hasletlerini daha belirgin olarak takdim etmesidir. Azerbaycan muğamları üstünde seslendirilen hazin müzikler tiplemelerin karakterlerinin açılmasına hizmet ederek olayların bazen lirik, bazen de kederli duygularla tamamlanmasını hazırlamaktadır. Eğer balabanla çalınan “Şüşter” muğamı durumun kasvetini güçlendiriyorsa, tütekde çalınan “Şalaho” raksı düşmana karşı nefret hissini alevlendirmektedir. Ermeni’nin ağı demesi ise izleyiciye ağrı-acı karışımı kinayeli duygular aşılamaktadır. Filmin farklı bölümlerinde “Dut ağacı boyunca” ve daha çok “Dolya” gibi bilinen jargon müziğinin seslen- dirilmesi de karakterlerin açılmasına etki etmektedir. Filmin tamamlanması arifesinde rejisörün ölümü, sıkıntılı da olsa, sena- risti V. Mustafayev’in montaj-seslendirme sürecini hayata geçirmesi manevi sorumluluğunun tezahürüne döndü.33 Hem sinema eleştirisinin hem de ka- muoyunun esasında olumlu karşılanan düşüncelerine istinaden denebilir ki, hayatta olduğu gibi son filminde de Karabağ derdini daima içinde taşıyan Ceyhun Mirzayev’in son “Feryad”ı yaşama hakkını artık kazanmıştır. Şüphesiz ki, “Feryad”ın bugün bile izleyiciyi etkileme sebeplerinden biri de filmin KarabağS avaşı’nın sıcak döneminde çekilmiş olmasıdır. Karabağ konu- lu filmlerden bahsedilince akla ilk gelen filmin “Feryad” olması hiç de tesadüf değildir. Doğal olarak bu fikre katılmayanlar da bulunmaktadır ve genel dü- şünce Azerbaycan’da “Feryad”tan önce ve sonra çekilen her filmin kendi yeri ve ağırlığı vardır. “Feryad”ı çok değerli, yürek sızı ile çekilmiş bir film olarak kabul

32 Veliyeva, a.g.e., s. 17. 33 Aydın Dadaşov, Ceyhun Mirz yevin Son “F ryad”ı, Kinoşünaslıq. D rslik. Bakı, Elm v T hsil, 2009, s. 429. Ə Ə Ə Ə Ə

185

226_Samire_Rzayeva.indd 13 16.02.2017 09:33:22 14 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

etsek de, diğer filmlere de gölge düşürmemeliyiz.34 Şimdiye kadar çekilen ve her yönden zor zamanlarda beyaz perdeye çıkarılmış olan filmleri ortaya koyanla- ra minnettarlığını bildiren yönetmen Eldar Quliyev’e göre “söz konusu teknik ve maddi güçlükler girdabında, kısa bir sürede meseleye sinematografinin yö- nelmesinin kendisi başlı başına takdire layıktır. Bu eserlerin sinemamızın zor zamanlarında çekilmesini göz önünde bulundurduğumuzda kati bir tenkit ada- letsiz görünüyorsa, o zaman, “yaratıcı gruba” teşekkür etmemiz gerekir.”35 Diğer taraftan, hiç 2. Dünya Savaşı zamanında çekilen filmleri sanatsal seviyesi de sinematografları tatmin etmemiş, Sovyet sinemasında yalnız savaştan sonraki yıllardan itibaren yüksek sanatsal kalitesi olan filmler ortaya konmuştur. Bu bağlamda cephe gerisindeki felaketlerin mahiyetini açan ve savaşın acılarını yaşayan insanların kaderlerini aydınlatan filmlere de dikkat göstermeli ve hü- manizmi tebliği eden filmlerin çekimleri özendirilmelidir. Böyle bir yaklaşım Azerbaycan sinemasının uluslararası alana çıkışına da katkı sağlayacaktır. “Feryad” filminin izleyici ruhuna etkisinin tahlili, çağdaş Azerbaycanlının Karabağ Savaşı’na dair filmlerin hiç de hepsine (özellikle de pasifist yaklaşım- lara) rağbet göstermemesinin bir sebebinin topraklarımızın hala işgal altında kalması ve bitmemiş savaş düşüncesinin hakim olması ise de diğer sebebinin de çok ince psikolojik durumlara bağlı olduğunu göstermektedir. Filmlerde gayret, namus, şeref, liyakat gibi hislerle yüklenen izleyici özellikle mağlup duruma düşen bir halkın (düşman tarafın savaş aleyhtarı olan insanlarına bile) hümanizmini kinaye ile karşılamaktadır. Örnek olarak rejisör Yaver Rızayev’in (eleştirinin de yeteri kadar takdir etti- ği) “Sarı Gelin” filmi layıkıyla değerlendirilmedi. Bu bağlamda pasifist nüanslı filmlere izleyici talebinin olmaması olgusuna Gülcehan Memmedli’nin yaklaşımı ilginçtir: “Biz lütuf ve utanç saydığımız özelliklerin beyaz perdede kabartılmasını istemiyoruz.”36 Ancak Karabağ Savaşı’nın sanatsal ele alınması bakımından ar- tık konunun derinleşmesi süreci izlenildiğini onaylayan Aydın Dadaşov’a göre “Karabağ’la ilgili hadiselerde insan kaderlerinin” öne geçmesi ve “soruna milli dü- zeyde değil, hümanizm zemininde bir bakış”ın ortaya konması Azerbaycan sine- masının dünyaya açılma ümitlerini arttırmaktadır.37 Bu bağlamda İ. Hacılı’nın “Feryad” filminin olay örgüsü biraz Sergey Bondarçuk’un “İnsanın Kaderi” filmi- ne benziyor. Burada savaş fondur, esas konu esir düşen İsmail’in manevi yönden mahvolmamak, ucuzlaşmamak için kendisi ile girdiği mücadeledir” düşüncesi ve G. Memmedli’nin: “düşman çok zayıftır, ahmaktır, biz hereksten güçlüyüz, kud- retliyiz, vatanseveriz ama zafere daha çok var.”38 kanaatleri mantıklı gelmektedir.

34 Elmin Nuri, Başı B lalı “F ryad” Filminin Gizlinl ri, http://litdiaspora.az/?p=1928 35 H mid Nizamiqızı, Ə“Bitm Əy n Müharib nin FilmiƏ V ya Xocalıdan Qalan Kadrlar”, https://www. facebook.com/media/set/?set=a.379688558727513.102472.220198191343218&type=1&comƏ Ə Ə Ə Ə Ə - ment_id=5161041&offset=0&total_comments=3. 36 Gülcahan M mm dova, Qarabağ Savaşını Əks EtdirƏn FilmlƏr, http://www.azadliq.info/si- yast/9652-azrbaycan-milli-kinosunda-mueharib-filmlri.html.Ə Ə 37 Günay s dova, AzƏrbaycanda Torpaq Azadliği Mövzusu BƏdii HƏllini Tapmayib, http://www. anl.az/down/meqale/paritet/2010/iyul/128147.htm.Ə Ə 38 Aydın Dadaşov, “Ögey Ananın Doğma Oğlu”, http://azpress.az/index.php?sectionid=news&id=23252, 04.04.2014.

186

226_Samire_Rzayeva.indd 14 16.02.2017 09:33:22 SAMIRƏ RZAYEVA / AZERBAYCAN SİNEMASINDA İŞGALCİLİĞE VE TECAVÜZE MEYDAN OKUMA 15

Henüz toprakların geri alınması konusunun sanatsal halinin bulunma- dığını ve Azerbaycan’ın herhangi bir festivalde ciddi başarı kazanmadığını dile getiren Aydın Dadaşov, aynı zamanda Karabağ’la ilgili otuz film çekil- mesi olgusunu da takdir etmektedir: “kaydettiğim noksanlara bakmayarak toprakların kurtarılması uğrunda çekilen filmlerin sayısının çok olması mevzu- nun devamlı gündemde kalması bakımından iyidir.”39 Sinema uzmanı Aysel Askerova’ya göre ise bu filmlerin her birinde eksik ve ifrata varan noktalar bulunmakta ve dünya sineması ile kıyaslandığında Azerbaycan yapımı filmler şimdiki dönem savaş janrlı filmler karşısında senaryo ve yaklaşım tarzı bakı- mından geri kalmaktadır. “Şimdiki Avrupa felsefi ve psikolojik noktalara dikkat çekmektedir, Ame- rika ise filmleri ticari düşüncelere göre yapmaktadır. Karabağ konusunda çekilen filmler ise ne Avrupa ne de Amerika sinema estetiğine uygundur. Şimdiki dönemde filmin konusunu somut cinayet ve dövüş sahneleri üze- rine kurmak biraz “gecikmek”tir. Aslında yönetmenler bu tür yaklaşımla insanlarda düşmana nefret, savaşa istek yaratmaya çalışmaktadırlar. Ancak şimdi savaşın ateşli zamanlarının olmamasının, savaş sahnelerin- den daha çok onun sonuçlarını -Karabağ topraklarının Azerbaycan’a ait olduğunu tarihe başvurarak gösterdiğini dikkate alırsak-, bugün çekilen filmlerimiz dünyada kendisine layık yer bulamaz. Son zamanlarda çeki- len filmlerin de yukarıda adlarını saydığımız gibi klasiğe dönüşüp dönüş- meyeceğini söylemek zordur.”40 Karabağ Savaşı’nın başladığı ilk devirlerde Azerbaycan sinemacıları esa- sen “Ermenilerin vahşiliklerini ne kadar çok gösterirsek dünya kamuoyu da bizi daha iyi anlar” düşüncesindeydiler. Ama süreç gösterdi ki, bu konudaki filmlerle uluslararası dünyaya çıkmak mümkün değildir. Konuya çağdaş ta- lepler prizmasından bakıldığında da, itiraf etmeliyiz ki, söz konusu filmleri “yüksek kurgu ve dramaturji seviyesi”41 de dünya sinemasının taleplerine ce- vap vememektedir. Rafik Quliyev ise dünya sinemasına entegrasyonun çağdaş Azerbaycan si- neması için henüz bir arzu olarak kalması olgusuna üzülmektedir: “üretim sürecinde çağdaş dijital teknolojilerden mahrum olan sinema sanatçılarımız visual naklin sade yöntemlerine başvurmak zorunda kaldıklarından “perde di- li”nin keskinliği zayıflamış, filmlerin izlenebilirliği azalmıştır. Son yirmi yılda -çe kilen Azerbaycan filmlerinin hayli izleyici kaybetmesi aynı zaman da bununla ilişkilidir.”42 Bu filmlerde KarabağS avaşı’nın mahiyeti dünyanın kabul edeceği sinematografik seviyeye çıkmalı ve savaşın neticeleri, insanların mahrumi- yetleri, onların düçar oldukları psikolojik gerilimler inandırıcı ve etkili şekilde

39 s dova, aynı yer. 40 N Ərmin Muradova, Qara Bağı KƏsƏn FilmlƏr, http://archive.teleqraf.com/news.php?id=21226#. Ə V7ZE3dSLTGgƏ 41 s dova, aynı yer. 42 RafiqƏ Quliyev, “Çağdaş Milli Kinematoqrafiyada Vizual N ql Formalarının V ziyy tini Ş rtl ndir n Ə Ə Ə Ə Ə Ə Ə Ə Amill r”, M d niyy t Dünyası Elmi-N z ri M cmu si, XXIV BƏuraxılış, ADMİU, Bakü,Ə Ə 2012,Ə s.Ə 38. Ə Ə 187

226_Samire_Rzayeva.indd 15 16.02.2017 09:33:22 16 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

perdeye yansımalıdır. Bunun için zaman ihtiyaç duyulsa da yitirecek vaktimiz de yoktur. Bu noktada problemin düğüm noktalarının ilk çözümü yine de filmlerimizi dünyaya çıkarabilecek başarılı senaryolarla olacaktır. Tabii ki, bütün bunlar Azerbaycan sinemasının geleceği bakımından iyi niyetli istekleri ifade etmektedir. Bağımsız Azerbaycan’ın sinema tarihine baktığımızda ise bir olguya şahit olmaktayız ki, maddi ve teknik imkansızlık şartlarında perdeye aktarılmış “Feryad”, Karabağ Savaşı ve toprakların geri alınması konusunda çekilen sonraki filmler için hem öncül olması hem de bazı sanatsal meziyetleri bakımından bir örnektir. Kaynaklar “F ryad”ın Yaradıcı Hey ti”, http://www.azadliq.info/48229.html DADAŞOV,Ə Aydın: “CeyhunƏ Mirz yevin Son “F ryad”ı”, Kinoşünaslıq, Elm v T hsil, Bakü, 2009, s. 540. Ə Ə Ə DADAŞOV,Ə Aydın: “Ögey Ananın Doğma Oğlu”, http://azpress.az/index. php?sectionid=news&id=23252, 04.04.2014. S DOVA, Günay: “Az rbaycanda Torpaq Azadlığı Mövzusu B dii H llini Tapmayıb”, http://www.anl.az/down/meqale/paritet/2010/iyul/128147.htmƏ Ə Ə KAZIMZADƏ Ə , A. .: AzƏrbaycan Kinematoqrafçıları (PortretlƏr), II Buraxılış, “T r qqi” MMC., Bakü, 2010, s. 155. Ə Ə Ə Ə KAZIMZADƏ Ə, A.Ə.: Kinooperator K nan M mm dov, Müt rcim, Bakü, 2010, s. 272. Ə “Qarabağ MƏilli KƏinoda Özün yer tapibmi?”, http://musavat.com/news/ kivdf-layih%C9%99l%C9%99ri/QARABA%C4%9E-M%C4%B0LL%C4%B0-K%Ə - C4%B0NODA-%C3%96Z%C3%9CN%C6%8F-YER-TAPIBMI_129548.html?welco- me=1, 10.08.2012. QARAQIZI (Quliyeva) Ulduz : AzƏrbaycan FilmlƏrinin Yaranma TarixindƏn, I Kitab, “E.L.” N şriyyat v PoliqrafiyaƏ Şirk ti MMC, Bakü, 2006, s. 688. QULİYEV, Rafiq:Ə “BuƏ M nada İndi KasıbƏ Dövrü Yaşayırıq”, (Milli.Az-a mü- sahib ), http://news.day.az/showbiz/415201.html.Ə QULİYEV,Ə Rafiq: “Çağdaş Milli Kinematoqrafiyada Vizual N ql Formaları- Ə Ə Ə Ə Ə Ə Ə- nın V ziyy tini Ş rtl ndir n Amill r”, M d niyy t Dünyası: Elmi-NƏ z ri M cmu si, XXIVƏ Buraxılış,Ə Ə ADMİU,Ə Ə Bakü,Ə 2012, s. 35-38. QULİYEV, Rafiq: “Kinematoqrafik T svir B dii Yaradıcılıq Forması Kimi”, Ə Ə Ə Ə Ə Ə Ə M d niyy t Dünyası Elmi-N z ri M cmu si,Ə VII BƏuraxılış, ADMİU, Bakü, 2003. M MM DOVA, Gülcahan: “Qarabağ Savaşını ks Etdir n Filml r”, http:// www.azadliq.info/siyast/9652-azrbaycan-milli-kinosunda-mueharibƏ -filmlri.html.Ə MURADOVA,Ə Ə N rmin: “Qara Bağı K s n FilmlƏ r”, http://archive.teleqraf. com/news.php?id=21226#.V7ZE3dSLTGgƏ Ə Ə Ə NİZAMİQIZI, H mid : “Bitm y n Müharib nin Filmi v ya Xoca- lıdan Qalan Ə Kadrlar”,Ə https://www.facebook.com/media/set/?setƏ Ə Ə Ə =a.379688558727513.102472.220198191343218&type=1&comment_ id=5161041&offset=0&total_comments=3 NURİ, Elmin: “Başı B lalı “F ryad” Filminin Gizlinl ri”, http://litdiaspora. az/?p=1928. Ə Ə Ə Ş RİFOV, Ş rif, “Sehrli Kino Dünyasında Keç n Ömür”, MƏdƏniyyƏt Dünya- Ə Ə Ə Ə sı Elmi-N z ri MƏ cmu si, IX Buraxılış, ADMİU, Bakü,Ə 2004, s. 308-317. VƏLİYEVA, Ü.F.: Müasir AzƏrbaycan Kino Musiqisinin Milli XüsusiyyƏtlƏri (XX Əsrin Sonu - XXI Əsrin ƏvvƏli), S n t. üzr f l. dok. ... dis. avtoreferatı., Üze- yir HacıbƏ yli adına Bakı Musiqi Akademiyası,Ə Ə Ə Ə Bakü 2014. Ə 188

226_Samire_Rzayeva.indd 16 16.02.2017 09:33:23 MUSTAFA BIYIKLI / ERMENİ MESELESİ VE HOCALI KATLİAMI ÜZERİNE BİBLİYOGRAFYA 1

Türk Dünyası Araştırmaları Sayı: 226 Şubat 2017

ERMENİ MESELESİ VE HOCALI KATLİAMI ÜZERİNE KAYNAKLAR VE BİBLİYOGRAFYA

Doç. Dr. Mustafa BIYIKLI*

Öz

1920’lerde kapanan ancak Ermeni örgütlerinin siyasallaştırdığı Ermeni Meselesi ve iddiaları sonraki dönemlerde yeniden gündeme getirilmiştir. Bu- güne kadar uluslararası arenada tartışılagelen Ermeni Meselesi’nin daha çok diplomatik bir mesele olduğu ortadadır. Tartışmalar sürecinde Türkiye Cumhu- riyeti’nin eski düşmanlıkları canlandırmayı hiçbir zaman tercih etmediğinden dolayı genelde bir suskunluk politikası izlemiştir. Fakat Ermeni yanlısı ulus- lararası haksız yaklaşımlar, beyanatlar ve taraflı siyasi kararlar karşısında Türkiye suskunluğunu daha fazla devam ettirememiştir. Bu bapta gerçeklerin ortaya çıkması için Osmanlı arşivlerinden konuyla ilgili 1 milyon belgeyi tas- nif ettirip uluslararası tarihçilere ve araştırmacılara açmıştır. Bugüne kadar tarihçiler ve araştırmacılar binlerce çalışma ortaya koymuştur. 26 Şubat 1992 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Dağlık Karabağ bölgesindeki Karabağ Savaşı sırasında, Hocalı kasabasında Ermenistan’a bağlı kuvvetler tarafın- dan Azeri sivillerin toplu şekilde öldürülmesi sonucu meydana gelen intikam amaçlı Hocalı Katliamı/Soykırımı da Ermeni yaklaşımları ve davranışları ko- nusunda bir ipucu vermektedir. İlgili arşiv katalogları, tarihçiler ve araştırmacı- ların her iki konuda da ortaya koyduğu araştırmalardan bazıları, bu çalışma- da okuyucuların ve araştırmacıların istifadesine sunulmuştur. Anahtar kelimeler: Ermeni Meselesi, Hocalı Katliamı / Soykırımı, Tarih- çiler, Araştırmacılar.

Resources And Bibliography On Armenian Question And Khojali Massacre Abstract The Armenian Question, which was puzzled out in 1920s has been politi- cized by Armenian organizations and brought up to be a current issue later on. It is obvious that the Armenian Question, which has always been discussed in

* Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi UİB / Dumlupınar Üniversitesi Tarih Bölümü.

189

226_Mustafa_Biyikli.indd 1 28.02.2017 15:11:55 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

the international arena, is rather a diplomatic issue. Within that period of argu- ments, Turkish Republic had adopted a policy of silence as Turkey has never intended to stimulate old hostilities. However Turkey couldn’t manage to be silent in the face of international unjust pro-Armenia approaches, declarations and unfair political decisions. In this context Turkey classified and brought one million relevant documents into use of international historians and researc- hers. Historians and researchers have put forward thousands of studies about this issue then. Khojalı Massacre/Genocide, in which Azeri civilian populati- on were killed en masse by Armenian Forces with a motivation of revenge in Mountainous Karabakh of Republic of Azerbaijan in due course of Karabakh War on the 26th February 1992 gives clue about Armenian approaches and be- haviors. In this study, some of the studies (with regard to both issues) made by historians and researchers and the relevant archive catalogues are presented for readers and researchers. Keywords: Armenian Question, Khojalı Massacre/Genocide, Historians, Researchers.

Giriş Türkiye Cumhuriyeti, Ermeni örgütlerin siyasallaştırdığı Ermeni Meselesi konusunda, kuruluşundan itibaren suskunluğunu koruyarak eski düşmanlık- ları canlandırmamayı tercih etmiştir. Ancak daha sonra suskunluğunu bozarak, gerçeklerin ortaya çıkması için, uluslararası iddialara ve tarafgirliklere bir cevap olarak Osmanlı arşivlerinde konuyla ilgili 1 milyon belgeyi tasnif ettirerek araş- tırmacılara açmıştır. Hiçbir şeyden çekinmeyen Türkiye, meselenin, oluşturula- cak uluslararası bir tarihçiler komisyonu tarafından araştırılmasını önermiştir. Ruslar, Fransızlar ve Amerikalılar Osmanlı’nın son döneminde Ermeniler üzerinde misyonerlik çalışmaları yapmaları, Osmanlı Devleti ile ikili ilişkiler, uluslararası ilişkiler ve diplomasi açısından çok üzücü olmuştur. Bir Erme- ni Patriği’nin “Bizim düzenimizi misyonerler bozdu. Bizi birbirimize düşürdü- ler.” şeklindeki itirafları doğru bir tespit olarak karşımıza çıkmaktadır.- Er meni Taşnak Örgütü’nün, 1910 yılında Sosyalist Enternasyonal’e sunduğu raporda, Ermeni çetelerin nasıl kurulduğu ve ayaklanma hazırlıkları anlatıl- mıştır. “Popüler Tarih” dergisinin “Nisan 2005” sayısında yer alan raporda, “Bitlis ve Van’ın köylerinde, 1908’de bütün Ermeni halkı bayrağımızın altın- da örgütlenmişti.” ifadeleri yer almıştır. “Brüksel’deki Vandervelde Sosyalist Enternasyonal Arşivi’nde, B.579238 numara altında kayıtlı” olduğu belirtilen ve M. Warandian tarafından hazırlandığı kaydedilen raporda, 1905’de Yıldız Sarayı’nda II. Abdülhamid’e yapılan suikast girişimi ile Van Valisi’ne suikast: “Bir araba içinde Yıldız’a taşınan Taşnak’ın ölüm makinesi, 8 Haziran 1905 günü Selamlık’ta infilak edip 40 kişiyi öldürdü; ama asıl hedefi olan Abdül- hamid’e ulaşamadı... Doğu Anadolu’nun, bu talihsiz bölgenin felaketi sayılan Kürt haydutlarıyla mücadele ettik... Van valisine suikast düzenleyip öldürdük.” şeklinde anlatılmıştır.1

1 “Ermenileri Kendi Raporları Ele Verdi”, http://www.haber3.com/ermenileri-kendi-raporlari-e- le-verdi-33486h.htm, 29.03.2005.

190

226_Mustafa_Biyikli.indd 2 28.02.2017 15:11:55 MUSTAFA BIYIKLI / ERMENİ MESELESİ VE HOCALI KATLİAMI ÜZERİNE BİBLİYOGRAFYA 3

Osmanlı Hükümeti, örgüt üyesi fanatik Ermenilerin çıkardığı 1915 Van İsyanı’nın patlak vermesi üzerine, 24 Nisan 1915’de tehcir kararı almıştır. 24 Nisan 1915’deki tehcir kararının Ermeni fanatikler tarafından “Soykırım Günü” olarak anılması gerçekleri yansıtmamaktadır. Osmanlı arşivindeki belgelere göre tehcir kararının hem iç hukuka hem de uluslararası hukuka uygun olduğu Osmanlı Arşivi yetkilileri tarafından beyan edilmiştir. Belge- lere göre, sürekli göçü içermeyen ve geçici olan söz konusu karar, tehcire neden olan haller ortadan kalktığında geri dönüşün nasıl olacağını da be- lirlemiştir. Tehcir kararı, Ermeni isyanlarının bir sonucu olarak alınan bir karardır. 1915’deki Tehcir Kararı’nın uygulanmasında Osmanlı Hükümeti çok titiz davranmıştır. Ermenilerin yolculukları esnasında herhangi bir gasp, yağmalama, öldürme yahut yaralama amaçlı muhtemel saldırılara karşı ön- lemler alınması için çeşitli vilayetlere yazılar yazılmıştır. Tehcire tâbi tutulan Ermenilerin göçürüldükleri vilayetlerde her türlü ihtiyaçlarının sağlanması için talimatlar verilmiştir. Can ve mal güvenliğinin korunması için her türlü tedbirin alınması istenilmiştir. Suiistimali ve ihmali görülen görevlilerin ise tespit edilerek Divan-ı Harp’e teslim edilmesi için Ankara, Konya, Maraş ve Niğde başta olmak üzere çeşitli yerlere telgraflar çekilmiştir. Belgelere göre olayın aslı şöyledir. Osmanlı Hükümeti, Ermeni ileri gelenlerine düşman or- duları ile işbirliği yapmamaları uyarısında bulunmasına rağmen bir netice alamaması üzerine 235 kadar Ermeni teröristin tutuklamış, 14 gün kadar gözetim altına tutmuş ve sonra serbest bırakmıştır. Bunlar önce İstanbul’a, oradan da Fransa’ya geçmişlerdir. Paris’te anıtı dikilen ve Anadolu’da öldürül- düğü iddia edilen Vartabet Komidas bunlardan biri olmuştur. Sözde iddialar Mavi Kitap gibi propaganda amaçlı kitaplarla subjektif ve gerçek dışı birta- kım anılara dayanmaktadır. Tehcir döneminde İstanbul’daki Amerikan elçisi Henry Morgenthau’nun, Ambassador Morgenthaus’s Story isimli kitabının tek yanlı olduğuna ve misyoner teşkilatların raporlarına dayandığı bilinmekte- dir. Morgenthau, kitabında Halep Konsolosu’nun 1916’da kendisine yazdığı mektuptan bile söz etmemektedir. Meselenin uluslararası arenada Türkiye aleyhine taraflı propaganda faaliyetine dönüşmesi üzerine 1990-2005 yılla- rı arasında 700 kadar yabancı araştırmacı, Osmanlı arşivlerinde çalışmıştır. Erivan Milli Arşivi’ne de çağrıda bulunulmuştur. Osmanlı Arşivi’ne sadece bir kişi gelip çalışmıştır. Osmanlı Devleti’nin hiçbir etnik topluluğa karşı ayrımcı- lık yapmadığı bilinmektedir. 1917-1918 yılları arasındaki devlet salnameleri- ne bakıldığında İstanbul’da üst düzey görev yapan Ermeniler görülmektedir. Soykırım düşünen veya yapması söz konusu olan bir devletin Ermenilere üst düzey görev vermesi mümkün görülmemektedir. İttihat-Terakki Cemiyeti’nin ileri gelenleri Malta’da bu konuda İngilizler tarafından muhakeme edilmişler- dir. İngiliz savcılar, ellerindeki delilleri güvenilir bulmayarak haklarında be- raat kararı vermişlerdir. Divan-ı Harp’teki yargılamalarda da sadece iki idam kararı çıkmıştır. Bunlardan biri Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’dir. Kemal Bey’in aleyhinde şahitlik yapan Patrikliğin getirdiği Ermeniler dahi, “gördük” dememişler, “duyduk” demişlerdir. Osmanlı Devleti’nin 1919’da Ermenilerin

191

226_Mustafa_Biyikli.indd 3 28.02.2017 15:11:56 4 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

soykırım iddialarının araştırılması için İspanya, Danimarka, İsveç ve İsviçre gibi tarafsız devletlere çağrıda bulunarak bizzat heyetler teşkil edip yerinde araştırma yapmak suretiyle gerçeklerin ortaya çıkarılmasını istemiştir. An- cak, İngilizlerin baskıları sonucunda bu devletler Osmanlı Devleti’nin çağrı- sına icabet etmemişlerdir. Bu çağrılara icabet edilmesi durumunda, Ermeni Meselesi aydınlığa kavuşur ve böylece asılsız soykırım iddiaları daha o zaman kapanmış olacaktı. Kapanmayan bu mesele konusunda Genelkurmay Baş- kanlığı da, Ermeni konusuyla ilgili arşivlerindeki belgeleri tasnif ettirmiş ve araştırmacılara açmıştır. Tehcir sırasında Ermeniler, o günün ulaşım şartla- rında sağlıklı bir şekilde ve geçici bir süreliğine göç ettirilmişlerdir. 1914’deki nüfus sayımında Ermenilerin sayısı 1 milyon 161 bin olarak verilmiştir. Bi- rinci Dünya Savaşı yıllarında 400 bin Ermeni Ruslarla birlikte işbirliği yapa- rak Kafkasya’ya çekilmiştir. 500 bin kadar Ermeni de Musul, Halep ve Şam taraflarına tehcir (göç) edilerek yerleştirilmişledir. Halep Konsolosu’nun Şubat 1916’da ABD Büyükelçisi Henry Morgenthau’ya yazdığı mektupta 500 bin ci- varındaki Ermeni’nin bu bölgelere yerleştirildiğinden söz etmiştir. Fransızlar 1922’de Ankara ile anlaşma yaparak çekilince Ermeni isyancılar gözyaşları dökerek protesto etmişlerdir. Fransızlar, Ermenilere “Bizden bu kadar, iste- yen bizimle beraber Fransa’ya gelebilir.” demişlerdir. Dönemin Ermeni patriği, savaştan sonra dönen Ermenilerin 670 bin civarında olduğunu İngilizlere biz- zat bildirmiştir. Ne var ki, Patriklik Arşivi Amerika’ya kaçırılmıştır. Patriklik Arşivi’ndeki belgeler dahi açıklanmamıştır. Dolayısıyla Ermeni kayıpları ko- nusunda kesin bir rakama ulaşılamamıştır. O dönemdeki İtalya’dan başlayıp Hindistan’a kadar yayılan bir veba salgınından dolayı sadece Hindistan’da 20 milyon insan vebadan ölmüştür. Türkiye’de ise ne kadar insanın salgın has- talıktan öldüğü, bunların ne kadarının Ermeni olduğu tespit edilememiştir.2 Görülüyor ki belgeler hakikatin aynasıdır. Hakikat araştırılıp belgelerle sa- bit olduğu ve ispat edildiği zaman inkârı mümkün olmayan ve her kişi, millet ve devlet tarafından şüphesiz, kayıtsız ve şartsız, olduğu gibi doğru kabul edilen bir esastır. Tarihte hiçbir millet kendisine yapılan şahsî ve toplu ihanetleri asla af- fetmemiştir. Çünkü ihanet eden bir kişi veya topluluk kendisini masumiyet konumundan çıkarıp savaş konumuna geçmiş demektir. Masumiyet konumundaki kişi veya topluluklar eğer bir baskı ve katliama uğramışlarsa bu soykırım demektir. Ancak ihanet edip düşman safına geçen bir kişi veya topluluk ihanet edilenlerle savaş pozisyonuna girmiş olduğundan ihanet edilenler için hayat mücadelesi, hayatta kalma savaşı, öldürülme kor- kusu, vatan ve millet söz konusu olduğundan ihanet edenlerle çatışma veya savaş kaçınılmazdır. Bu ise savaş hukukuna giren ve devletlerarası haklı bu- lunan bir durumdur. Savaş hukukunda; savaş esnasında yaşam mücadelesi, ölüm kalım savaşı ve istiklal mücadelesi verildiğinden bu durum ölen ya da öldürülen kişi ve topluluklar için bir soykırım, katliam değil savaşın tabii bir

2 “1 Milyon Belgeyle Ermeni Iddialarına Hodri Meydan”, (Osmanlı Arşivi Genel Müdürü Yusuf Sa- rınay’ın beyanatından), http://www.yenisafak.com.tr/g03.html 30 Mart 2005).

192

226_Mustafa_Biyikli.indd 4 28.02.2017 15:11:56 MUSTAFA BIYIKLI / ERMENİ MESELESİ VE HOCALI KATLİAMI ÜZERİNE BİBLİYOGRAFYA 5

sonucu ve gereğidir. Zamanı, mekânı ve şartları göz önünde bulunduruldu- ğunda, savaş sonucu mağlup taraftan hiçbir fert kalmasa bile galip taraf için bu sonuç bir zafer veya kurtuluştan başka bir şey değildir. Eğer bir şahıs, topluluk veya devlet maddî, kültürel ve siyasî çıkarları için hakikat ortada olduğu halde onu hiçe sayarak ve saygısızca çiğneyerek diğer bir millet ve devletin millî varlığı aleyhine hareket ederse bu, mağdur duruma düşen millet ve devlet için bir müeyyide, hatta bir savaş sebebidir. Bu durumlarda azınlıklar ve çıkar çeteleri büyük devletler tarafından mad- dî menfaat ve istiklal vaatleriyle kullanılmaya pek müsaittirler. Nitekim yakın tarihimizde bunun açık örneklerine dünya şahit olmuştur. Mesela Osmanlı Devleti’ndeki Hıristiyan azınlıkların hâmîliğini üstlenmiş olan Fransa, İngilte- re ve Rusya’nın Türkiye üzerindeki Tanzimat ve ıslahat politikaları, Hıristiyan azınlıkları, siyasi, ekonomik ve stratejik çıkarları için kullanmaya hazır ve müsait hale getirmiştir. Doğuda maddî ve kültürel çıkarlarını keşfeden bu devletler için Hıristiyan azınlıklar, din kardeşi ve birer lobi misali idiler. Bu sebepten Osmanlı Devleti’nden ısrarla istedikleri ıslahatlar hep Hıristiyan ve Yahudi azınlıkların konumunu yükseltmek içindi. İngiltere, Fransa ve Rusya’nın, kendi emperyalist maddî ve kültürel menfa- atleri doğrultusunda Türkiye’den ısrarla istedikleri bu ıslahatlar, rahat, huzur ve refah içinde, ancak İslam hukukuna göre zımmî oldukları için Müslüman- lardan idarî, siyasî ve askerî olarak daha aşağı konumda yaşayan Hıristiyan ve Yahudi azınlıkları, önce hukuken Müslümanlarla eşit hale getirdi (Tanzimat Fermanıyla). Sonra da onlara Müslümanlar gibi idarî, siyasî ve askerî haklar sağladı (Islahat Fermanıyla). Böylece bu sömürgeci devletler, ıslahatlar saye- sinde ve kendilerine yeni haklar sağlattıkları azınlıkların (gayri müslim tebaa) sürekli olarak haklarını ve konumlarını bahane ederek Osmanlı Devleti’nin iç işlerine doğrudan doğruya müdahale hakkı elde ettiler. Her müdahale ve ıslahat Hıristiyan ve Yahudi azınlıklara yeni ve üstün bir konum kazandırdı. Daha sonra onlar için muhtariyet istendi. En sonunda da Osmanlı Devleti’ni paylaşma planlarını tamamlayan başta İngiltere, Fransa ve Rusya’nın istiklal vaatleri ve kışkırtmaları doğrultusunda hareket ederek ve Osmanlı Devleti’nin kendileri için sağladığı nimet, hürriyet, imkân ve makamları hemen unutarak Türkiye’ye ve Türk Milleti’ne ihanet ettiler, isyanlar çıkarttılar ve hatta suikast ve saldırılarda bulunarak silahlarıyla hâmîleri Batılı devletlerin ve Rusya’nın saflarına geçtiler. Bu durum, batılı devletlerin ve Rusya’nın sömürgecilik emelleri ve anlayışı içerisinde İslam dünyasına ve doğuya hâkimiyetini ve 20. yüzyıl millî, siyasî ve iktisadî istiklal savaşlarını beraberinde getirdi. Batının “Şark Meselesi (Doğu Sorunu)” politikalarının zaferinin bir neticesi olarak meydana gelen bu sözde etnik sorunlar, yine bugün bize Türkiye ve Türk Milleti’nin milli varlığını tehdit edecek şekilde “Şark Meselesi” sürecinin sona ermediğini göstermektedir. Bu süreç içerisinde, daha çok Fransız tavsiye baskısı altında hareket eden İttihat ve Terakki idaresi zamanında, 1915’te Ermeniler, “Tebaa-i Sadıka”

193

226_Mustafa_Biyikli.indd 5 28.02.2017 15:11:56 6 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

ünvanını kaybederek sömürgeci devletlerin telkin ettiği devlet ve bağımsızlık vaatlerinin verdiği şaşkınlıkla Rusların safına geçen Ermenilere karşı Türki- ye’nin milli bir tedbir olarak Ermeni örgütlerini kapatıp 235 kişilik örgüt ele başılarını tutuklamasıyla bu ihanetin cezası olarak Türkiye bizi artık soykı- rıma tabi tutar zannı ve endişesiyle, böyle bir gelişmeye mahal vermeden ve hamilerinin bu husustaki tedbir ve hamiliğini temin etmek maksadıyla, tehcir öncesine rastlayan, örgütlerinin kapatıldığı ve ele başılarının tutuklandığı gün olan 24 Nisan 1915 gününü, “soykırım” günü olarak ilan edip seslerini daha fazla duyurma gayretine düşmüşlerdir. Birinci Dünya Harbi’nden beri başta Fransa ve Rusya’nın da desteğinde, Türkiye’nin doğusundaki menfaatlerinin yeni bir sürecinin başlatılması; hem Azerbaycan’da yapılan katliamları, suçları ve haksızlıkları dünyaya karşı ört- bas etmek ve Ermenilerin güya mazlum milletmiş gibi dünya gündeminde tu- tulması ve hem de PKK’lı, Suriyeli ve Yunanlı işbirlikçilerine bu yöndeki destek- leri icabı; 20. yüzyılı bir katliamlar, soykırımlar çağı, karanlık çağ haline geti- ren, Hocalı Katliamı/Soykırımı’nı görmezden gelen sömürgeci, çıkarcı devletler, bugün de propagandayı hakikatin üstünde tutarak ve uluslararası karşılıklı menfaat ve mücadele vasıtası haline getirerek; hakikatin, tarihi gerçeklerin üs- tünde bir siyasi/diplomatik koz olarak tutulduğu müddetçe de çözülemesi zor görünen sözde “Ermeni soykırımı”nı gündemde tutmaya devam etmektedirler. 26 Şubat 1992 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Dağlık Karabağ böl- gesindeki Karabağ Savaşı sırasında, Hocalı kasabasında Ermenistan’a bağlı kuvvetler tarafından Azeri sivillerin toplu şekilde öldürülmesi sonucu meyda- na gelen intikam amaçlı Hocalı Katliamı/Soykırımı da Ermeni yaklaşımları ve davranışları konusunda bir ipucu vermektedir. Netice olarak hakikatlere ve tarihi gerçeklere yüz çevirerek hareket etmek, hem yüz çeviren şahıs veya devlet ve milletlerin sonunu hazırlar ve hem de tarih ilmini ve tarihçilik mesleğini önemsiz, gereksiz ve hiç duruma düşürür. Bundan dolayıdır ki hakikati ve tarihî gerçekleri kabul edip siyasetin ve dip- lomasinin üstünde tutmak, bir bilim, devlet ve insanlık görevidir. Bu bakış açısıyla, uluslararası arenada Ermeni iddiaları ve Ermeni Meselesi gerçeğini ve Hocalı Katliamı/Soykırımı konusunu ortaya koyan yüzlerce arşiv vesikası, araştırma kitap ve makale ihtiva eden bu bibliyografyayı okuyuculara, araş- tırmacılara, kamuoyuna, tarih ve siyaset dünyasına sunuyoruz. Bibliyografya A- Arşiv Belgeleri Osmanlı Belgelerinde Ermeniler (1915-1920), Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara 1994; 2. Baskı, Ankara 1995. Osmanlı Belgelerinde Ermeni-Fransız İlişkileri (1879-1918) I., Başbakanlık Basımevi, Ankara 2002, XVII, 680 s. Osmanlı Belgelerinde Ermeni-Fransız İlişkileri (1918-1919) II, Başbakanlık Basımevi, Ankara 2002, XXVII, 670 s.

194

226_Mustafa_Biyikli.indd 6 28.02.2017 15:11:56 MUSTAFA BIYIKLI / ERMENİ MESELESİ VE HOCALI KATLİAMI ÜZERİNE BİBLİYOGRAFYA 7

Osmanlı Belgelerinde Ermeni-Fransız İlişkileri (1920-1922) III, Başbakanlık Basımevi, Ankara 2004, XVI, 592 s. Osmanlı Belgelerinde Ermeni-İngiliz İlişkileri (1845-1890) I, Başbakanlık Basımevi, Ankara 2004, XIX, 617 s. Osmanlı Belgelerinde Ermeni-İngiliz İlişkileri (1891-1893) II, Başbakanlık Basımevi, Ankara 2004, XVIII, 551 s. Osmanlı Belgelerinde Ermeni-İngiliz İlişkileri (1894-1895) III, Başbakanlık Basımevi, Ankara 2006, XXI, 547 s. Osmanlı Belgelerinde Ermeniler (1915-1920), Başbakanlık Basımevi, Anka- ra 1994, XXXIX, 627 s. Osmanlı Belgelerinde Ermeni-Rus İlişkileri (1841-1898) I, Başbakanlık Ba- sımevi, Ankara 2006, XV, 435 s. Osmanlı Belgelerinde Ermeni-Rus İlişkileri (1907-1921) III, Başbakanlık Ba- sımevi, Ankara 2006, XII, 458 s. Hüseyin Nazım Paşa, Ermeni Olayları Tarihi, I. yay., Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara, 1994. Osmanlı Arşiv Belgelerinde Nahçıvan, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, İstanbul, 2011, 568 s. BOA (Başbakanlık Osmanlı Arşivi), YEE, 9, 1075, 72, 4; YEE, 156/XXI, 156, 3. BOA, YEE, Kısım 1, Evrak 156/25, Zarf 156. BOA, Yıldız Sadaret Husûsî Maruzat Evrakı, dosya nr. 491, gömlek nr. 14. BOA, YEE, 9, 1073, 72, 4. BOA, YEE, 9, 1820, 72, 4. BOA, 628, 633, 637, 681, 727, 895, 898, 901, 913 numaralı 9 adet Revan Tapu Tahrir Defteri. BOA. HR. MÜ., 43/34. BOA. DH. ŞFR., nr. 57/135. BOA. DH. ŞFR., nr. 54/162, 406. BOA. DH. ŞFR., nr. 57/105, 116, 309. BOA. HR., MÜ. 43/17. BOA, YEE, 9, 1075, 72, 4; YEE, 9, 2610, 72, 4. BOA, Buyruldu Defteri, Nu. 5 s. 44-57. BOA, YEE, 9, 2639, 72, 4. BOA, DUİT, Nu. 67/1-1. BOA, HR. MÜ. 43/17. BOA, İrâde-i Husûsîye Kataloğu, Nr. 48, 22 Z 1323, Vesika 1-7. Bomba Hâdisesi Fezlekesi, İstanbul 1321, sh. 1-67. BOA, Azınlık ve Yabancı Okullar Müfettişliği Yardımcısı ve Başkâtibi Meh- met Şükrü Bey’den Padişah Yüksek Makamına Sunulan “Ermenilerin Türkiye Aleyhine Yaptıkları Propagandalar ve Ermenilerin Tezlerinin Çürütülmesi Hak- kında Verdiği Rapor”, Osmanlı Arşivi Yıldız Tasnifi Ermeni Meselesi, İstanbul, 1989, C. 3, Karton No: 56, Kısım No: 19, Zarf No: 143, Evrak No: 123. TBMM Gizli Celse Zabıtları, C. 3, Ankara 1985.

195

226_Mustafa_Biyikli.indd 7 28.02.2017 15:11:56 8 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Genelkurmay Başkanlığı ATASE Arşivi. Başbakanlık Arşivi. Dışişleri Bakanlığı Arşivi. Public Record Office, 13 Temmuz 1921, 371/6504/E. 8519. Foreign Office, 29 Temmuz 1921, 371/6504/E. 8745. PRO, FQ, 371/5044/E 2310. Public Record Office, 13 Temmuz 1921, 371/6504/E. 8519. B- Kitaplar ve Makaleler Abbaslı, Nazile, Yüzyılın Soykırımı: Hocalı, Bilge Karınca, İstanbul, 2011. Abdülhamid Han, Sultan Abdülhamid’in Hatıra Defteri, (Haz. İsmet Boz- dağ), 8. bsk., İstanbul, 1986. Acquaintances, Oxford, U.P. 1967. Ahmed Hamit-Mustafa Muhsin, Kurun-i Cedide ve Asr-ı Hazır Türkiye Tari- hi (İstanbul’un Fethinden Zamanımıza Kadar), İstanbul, 1926. Ahmed Lütfı, Tarih-i Lütfi, II, İstanbul, 1290. Ahmed Rüstem Bey, La Guerre Mondiale et la Question Turco-Arménienne, Berne 1918. Ahmed Rüstem Bey, Cihan Harbi ve Türk-Ermeni Meselesi, Türkçesi: Cen- giz Aydın, Bilge-Kültür-Sanat Yayınları, İstanbul, 2001. Ahmet Emin Yalman, Berraklığa Doğru, İstanbul, 1957. Ahmet Refik, İki Komite-İki Kıtâl, İstanbul, 1919; Yeni Türkçesi: Hamide Koyukan, İki Komite-İki Kıtâl, Kebikeç Yayınları, Ankara, 1994. Ahmet Refik, Kafkas Yollarında: Hâtıralar ve Tahassüsler, İstanbul, 1919. Ahmet Refik, Kafkas Yollarında, Öncü Kitap, Ankara, 1992. Akaby Nassibian, Britain and the Armenian Question 1915-1923, Lon- don-New York 1984. Akarslan, Mediha, “19. Asırda Uluslararasında Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışının Analizi”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, (5), Haziran 2001, 373-388 ss. Akbıyık, Yaşar, “Arşiv Belgeleri Işığında Zeytun Ermeni Meselesinin Halli”, Yeni Türkiye, 7 (38), Mart-Nisan 2001, 777-793 ss. Akbulut, Yılmaz, Ermeniler ve Bingöl’deki Ermeni Tehciri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1998. Akça, Bayram, “Antep (Ayıntap) Protestan Okulu Ve Ermeni Meselesi”, Er- meni Araştırmaları Üç Aylık Uluslararası İlişkiler Ve Tarih Dergisi, 4 (14-15), Yaz-Sonbahar 2004, 42-49 ss. Akçam, Taner, Türk Ulusal Kimliği ve Ermeni Sorunu, İstanbul, 1992. Akçora Ergünöz, Van ve Çevresinde Ermeni İsyanları (1896-1916), Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayını, İstanbul, 1994. Akçora, Ergünöz, “Milli Mücadele Yıllarında Kurulmuş Faydalı ve Zararlı Cemiyetler”, TDTD, Sayı: 4 (Nisan 1987), s. 17-21. Akdes Nimet Kurat, Türkiye ve Rusya XVIII. Yy. Sonundan Kurtuluş Sava- şına Kadar Türk-Rus İlişkileri (1789-1919), Ankara, 1970.

196

226_Mustafa_Biyikli.indd 8 28.02.2017 15:11:56 MUSTAFA BIYIKLI / ERMENİ MESELESİ VE HOCALI KATLİAMI ÜZERİNE BİBLİYOGRAFYA 9

Akgönenç, Oya, “Sözde Ermeni Soykırımı Meselesi” Manipülasyonu, Jeo- politik / Aylık Strateji Dergisi, 8 (62), Mart 2009, 6-9 ss. Akgün, Seçil, General Harbord’un Anadolu Gezisi ve (Ermeni Meselesi’ne Dair) Raporu (Kurtuluş Savaşı Başlangıcında), İstanbul, 1981. Akgündüz, Ahmet, Osmanlı Kanunnameleri ve Hukuki Tahlilleri I, IV, İstan- bul, 1990-92. Akşin, Sina, 31 Mart Olayı, İstanbul, 1972. Akşin, Sina, “A General Appraisal Of The Armenian İssue = Ermeni Mese- lesinin Genel Bir Değerlendirmesi”, Review Of Armenian Studies, (31), 2015, 15-34 ss. Aktan, Gündüz, “Lozan Barış Antlaşması ve Ermeni Sorunu”, Stratejik Analiz, Sayı: 61, (Mayıs 2005), s. 19-24. Aktan, Gündüz, “Hukukta Soykırım ve Ermeni Olayları”, Popüler Tarih, Sayı: 35, (Temmuz 2003), s. 62-67. Aktan, Gündüz, “Devletler Hukukuna Göre Ermeni Meselesi”, Türkiye Günlüğü, (64), Kış 2001, 5-30 ss. Aktan, Gündüz, “Devletler Hukukuna Göre Ermeni Meselesi”, Türkiye Günlüğü, (120), Güz 2014, 115-142 ss. Akyıldız, Ali, Tanzimat Dönemi Osmanlı Merkez Teşkilâtında Reform (1836- 1856), İstanbul, 1993. Akyüz, Yahya, Türk Kurtuluş Savaşı ve Fransız Kamuoyu (1919-1922), An- kara, 1975. Alem, Jean-Pierre, L’Arménie, Paris, 1972. Ali Cevad Bey, İkinci Meşrutiyetin İlanı ve Otuzbir Mart Hadisesi, Ankara, 1960. Ali Güler, “Ermenilerle İlgili 1916 ve 1918 Yıllarında Yapılan Hukuki Dü- zenlemeler”, OTAM, Sayı: 6, Ankara, 1995. Alkan, Mehmet Ö.: “2015’in Ana Gündemi Ermeni Meselesi Olacak”: “Mağ- lubiyetlerle Ve İnsani Trajedilerle Hesaplaşamadık” / Görüşen: Kansu Şar- man, Atlas Tarih, (30 Özel Sayı), 2014, 66-71 ss. Alkan, Necmettin, “Alman Vorwärts Gazetesi’ne Göre Ermeni Meselesi Ve Bu Meselede Rusya-İngiltere-Fransa İttifakının = Rolü”, Ermeni Araştırmaları Üç Aylık Uluslararası İlişkiler Ve Tarih Dergisi, 3 (9), Bahar 2003, 165-177 ss. Altay, Fahrettin, Görüp İşittiklerim 10 Yıl Savaş ve Sonrası (1912-1922), İstanbul, 1970. Altınbaş, Deniz, “Avrupa Birliği Kurumlarında “Ermeni Meselesi” = The Armenian Issue In EU Institutions”, Ermeni Araştırmaları Dört Aylık Tarih, Politika Ve Uluslararası İlişkiler Dergisi, (39), 2011, 67-141 ss. Altıntaş, Zeynep, “1890 Yılına Kadar Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Er- meni Sorununun Ortaya Çıkışında İngiltere’nin Rolü = The British Role In Apperance Of Armenian Problem According To Ottoman Archive Records Un- til 1890”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 7 (1), Haziran 2005, 143-174 ss. Amadouni, G., L’Eglise Arménienne et la Catholicite, Venezia, 1878.

197

226_Mustafa_Biyikli.indd 9 28.02.2017 15:11:56 10 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Anadol, Cemal, Tarihin Işığında Ermeni Dosyası, Turan Kitabevi, İstanbul, 1982. Aprahamian, Sima, “A Multitude Of Overlapping Identities: A Lebanese Ar- menian Community in the Bekaa Valley of ”, TAR, Vol. 43, Nu. 1/169 (Spring 1990), s. 67-83. Aras, Osman Nuri, Karabağ Savaşı Siyasi Hukuki Ekonomik Analiz, Kaf- kasya Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Bakü, 2008. Armaoğlu, Fahir H., Siyasi Tarih Dersleri (1789-1919), Ankara, 1961. Armenian Allegations: Myth and Reality, A Handbook of Facts and Docu- ments, Compiled and Edited by: The Assembly of Turkish American Associa- tions, Second Edition, Washington, 1987. Armenian American Almanac, California, 1985. Armenian Question: Facts and Documents, Azerbaijan Publishing House, Baku, 1992. Armenians in Ottoman Documents (1915-1920), The Turkish Republic Pri- me Ministry General Directorate of State Archives Directorate of Ottoman Ar- chives Publication, Başbakanlık Basımevi, Ankara, 1995. Armenians in the Ottoman Empire and Modern Turkey (1912-1926), Boğazi- çi University Publications, İstanbul, 1984. Armenians Terrorism: A Threat to Peace, Akdeniz University Publications, Antalya 1985. Arslan, Ali, “Rusların Güney Kafkasya’da Yayılmalarında Ermeni Eçmiya- zin Katogigosluğu’nun Rolü”, Kafkas Araştırmaları II, (1996). Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslar’da ve Anadolu’da Ermeni Mezalimi (1906- 1918), (Türkçe ve İngilizce), 4 cilt, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdür- lüğü Yayınları, 1995, 1997, 1998. Asaf, Mehmet, 1909 Adana Ermeni Olayları ve Anılarım, Haz. İsmet Par- maksızoğlu, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1982. Askeri Tarih Belgeler Dergisi, Sayı: 81, Genelkurmay ATASE, 1982. Askeri Tarih Belgeleri Dergisi Ermeni Belge, Özel Sayı: 2-3, Genelkurmay ATASE, 1983. Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, S. 83, (1983). Aslan, A. “Eçmiyazin Ermeni Katogigosluğunun Osmanlı Denetiminde ve Rus Kontrolündeki Statüsü”, Kafkas Araştırmaları II, İstanbul, 1996. Aslan, Betül, Erzurum’da Ermeni Olayları (1918-1920) (Hatıralar-Belge- ler-Kazılar), Atatürk Üniversitesi Türk-Ermeni İlişkilerini Araştırma Merkezi Yayınları, Erzurum, 2004. Aslan, Kevork, Ermenistan ve Ermeniler, İstanbul, 1914. Aslan, Kévork, Etudes Historiques Sur Le Peuple Arménien, Paris, 1909. Aslan, Yasin, Can Azerbaycan (Karabağ’da Talan Var), Ankara, 1990. Aspirations Et Agissements Révolutionnaires Des Comités Arméniens Avant Et Après La Proclamation De La Constitution Ottomane, Constantinople, 1917. Aşırlı, Akif, Türkün Hocalı Soygırımı, Bakı: Nurlan, 2005. Ata, Ferudun, İşgal İstanbul’unda Tehcir Yargılamalar?, Türk Tarih Kuru- mu Yayınları, Ankara, 2005.

198

226_Mustafa_Biyikli.indd 10 28.02.2017 15:11:56 MUSTAFA BIYIKLI / ERMENİ MESELESİ VE HOCALI KATLİAMI ÜZERİNE BİBLİYOGRAFYA 11

Ataöv, Türkkaya, Ermeni Sorunu: Bibliyografya, Ankara, 1981. Ataöv, Türkkaya, Osmanlı Arşivleri ve Ermeni Sorunu, Ankara, 1989. Ataöv, Türkkaya, A “Statement” Wrongly Attributed to Mustafa Kemâl Ata- türk, Ankara, 1984. Ataöv, Türkkaya, An Armenian Author on “Patriotism Perverted”, Feryal Matbaası, Ankara, 1984. Ataöv, Türkkaya, A Brief Glance at the “Armenian Question”, Ankara, 1984. Ataöv, Türkkaya, Ermeni Sorunu: Bibliyografya, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fa- kültesi Yayınları, Ankara, 1981. Ataöv, Türkkaya, Talât Paşa’ya Atfedilen Andonian “Belgeler”i Sahtedir, Sistem Ofset, Ankara, 1984. Ataöv, Türkkaya, The Massacre Of The Turkish-Moslem Population, Sistem Ofset, Ankara, 1986. ATASE, I. Dünya Savaşı Sırasında Ermeniler’in Türklere Yaptığı Katliâm, Fotoğraflar, Ankara, 2000. Atatürk’ten Ermeni Sorunu, Yayıma Hazırlayan: İsmet Görgülü, Bilgi Yayı- nevi, Ankara, 2002. Atilhan, Cevat Rıfat, İttihat ve Terakki’nin Suikastleri, İstanbul, 1971. Axundov, mir, İkinci Xocalı, 2004. Aydın, M. Akif, İslam Osmanlı Hukuku, İstanbul, 1985. Ə Aytekin, Halil, Kıbrıs’ta Monarga (Boğaztepe) Ermeni Lejyonu Kampı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2000. Aytın, Suat, “Batı’da Ermeni Sorunu”, Türkiye Sorunları (100), Eylül 2014, 55-61 ss. “Azerbaycan Belgelerinde Ermeni Sorunu / Tanıtan Kamil Ağacan”, Stra- tejik Analiz Aylık Uluslararası İlişkiler Ve Stratejik Arş. Dergisi, 3 (26), Haziran 2002, 172-173 ss. Aziz, Boran, Mart Faciasından Hocalı’ya Azerbaycan’da Ermenilerin Türk Soykırımı, Türkiye Türkçesine Aktaran Sebahattin Şimşir, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2013. Babacan, Hasan, Mehmed Talât Paşa (1874-1921), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2005. Bağış, Ali İhsan, Osmanlı Ticaretinde Gayrimüslimler, Turhan Kitapevi, An- kara, 1983. Banoğlu, Niyazi Ahmet, Ermeni’nin Ermeni’ye Zulmü, Ankara, 1976. Barkan, Ömer Lütfi, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Bir İskan ve Kolonizas- yon Metodu Olarak Sürgünler”, İÜİFM, C. XI, Sayı: 1-4, İstanbul, 1949-1950. Barton, Jame L., Turkish Atrocities-Statements Of American Missionaries On The Destruction Of Christian Communities In Ottoman Turkey, Ann Arbor. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi, İstanbul, 1998. Bashanov, Mihail (Haz.), Türkiye’de Ermeni Meselesi (Rus Genelkurmay Baş- kanlığı Belgeleri), İlyas Kemaloğlu (Çev.), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2013. Başar, Zeki, Ermeniler’den Gördüklerimiz, Atatürk Üniversitesi Yayınları, Ankara, 1974.

199

226_Mustafa_Biyikli.indd 11 28.02.2017 15:11:56 12 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Meclis-i Vükela Muzakeratına Mahsus Zabıt- name, 15 Recep 333 ve 17 Mayıs 331, (30 Mayıs 1915). Başbuğ, Hayri, Kürttürkleri ve Fanatik Ermeni Faaliyetleri, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1984. “Batılılar’ın Bazı Raporlarında Ermeni Mezalimi, Ermeni Meselesi Hakkında Bazı Kaynaklar”, Jeopolitik / Aylık Strateji Dergisi, 4 (15), Nisan 2005, 76-83 ss. Bayar, Celal, Ben de Yazdım, Milli Mücadeleye Gidiş, C. I, II, VII, İstanbul, 1965. Baykara, Tuncer, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyasına Giriş, Anadolu’nun İda- ri Taksimatı, I, Ankara, 1988. Bayramoğlu, N. Nisa, Amerika Birleşik Devletleri’nde Lobi Faaliyetleri, An- kara, 1985. Bayur, Yusuf Hikmet, Türk İnkılabı Tarihi, C. III, Kısım: 3, Ankara, 1983. Bayur, Yusuf Hikmet, Türkiye Devleti’nin Dış Siyasası, Ankara, 1973. Bedoyan, Hratch, “The Social, Political and Religious Structure of the Arme- nian Community in Lebanon”, TAR, Vol. 32, Nu. 2/216 (June 1979), s. 119-130. Bekius, R.A., “The Armenian Community in Amsterdamin the 17th and 18th Centruis: Integration and Disintegration”, Paper Presented at the 1 st Conference of the Assocition Internationale des Etudés Arméniennes, 30-31 Ağustos 1983. “Belgelerle Ermeni Meselesi”, Müdafaa-i Hukuk Dergisi, 7 (83), Temmuz 2005, 3 s. Bergland Karabagh: Utopien und Wahrheiten, Ankara, 1989. Berkes, Niyazi, Türkiye’de Çağdaşlaşma, İstanbul, 1978. Beydilli, Kemal, “1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Doğu Anadolu’dan Rusya’ya Göçürülen Ermeniler”, Belgeler, Sayı: 17, Ankara, 1988. Bıyıklı, Mustafa, “Türk Tarihinde Ermeniler ve Ermeni Sorunu Gerçeği Bibliyografyası (Belgeler-Kaynaklar-Kitaplar-Makaleler-Web Sayfaları)”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı: 131, Nisan 2001, ss. 235-259. Bıyıklı, Mustafa, “Sözde Ermeni Soykırımına Ait Yabancı Yayınlar”, Dum- lupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 9, Aralık 2003, ss. 251-270. Bilal N. Şimşir, Malta Sürgünleri, İstanbul, 1976. Bildirici, Yusuf Ziya, Adana’da Ermeniler’in Yaptığı Katliamla ve Fran- sız-Ermeni İlişkileri, KÖKSAV Yayınları, Ankara, 1999. Bilgi, Nejdet, Ermeni Tehciri ve Boğazlıyan Kaymakamı Mehmed Kemal Bey’in Yargılanması, KÖKSAV Yayınları, Ankara, 1999. Bilgi, Nejdet, “Diyarbakır Valisi Reşit Bey’in Ermeni Meselesine İlişkin Bazı Görüşleri”, Türk Yurdu, 26 (226), Haziran 2006, 30-36 ss. Bilgin, Mustafa Sıtkı, “Attitudies Of The Great Powers Towards The Otto- man Armenians Up To The Outbreak Of The First World War”, İstatistik Araş- tırma Dergisi / Journal Of Statistical Research, 8 (2), Ekim 2011, 36-54 ss. Bilgin, Mustafa Sıtkı, “Lozan Konferansı’nda Ermeni Mes’elesi: İtilaf Dev- letlerinin Diplomatik Manevraları Ve Türkiye’nin Karşı Siyaseti = The Armeni- an Question During The Lausanne Conference: The Diplomatic Manoeuvres Of Allred Powers And Turkey’s Counter Policies”, Belleten, Türk Tarih Kuru- mu, 69 (254), Nisan 2005, 267-283 ss.

200

226_Mustafa_Biyikli.indd 12 28.02.2017 15:11:56 MUSTAFA BIYIKLI / ERMENİ MESELESİ VE HOCALI KATLİAMI ÜZERİNE BİBLİYOGRAFYA 13

Bilgin, Mustafa Sıtkı, “Soviet-Armenian Collaboration Against Turkey In The Post-Second World War Period (1945-1947)”, Review Of Armenian Stu- dies, 2 (5), 2003, pp. 20-36. Bilgin, Mustafa Sıtkı, “Türkiye, İsrail Ve Arap Üçgeninde Ermenistan’ın Orta Doğu Politikası”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, 3 (5), Temmuz 2005, 205- 228 ss. Binark, İsmet, Ermenilerin Türklere Yaptıkları Mezâlim ve Soykırımın Arşiv Belgeleri, TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu, Yayın No: 92, Ankara, 2001. “Bir Uzun Yolculuk: Ermeni Meselesi”, Deniz Kuvvetleri Dergisi (593), Haz. Mehmet Çark, Temmuz 2005, 40-47 ss. Boran, Aziz, Hocalı Soykırımı: Sebebleri, Hayata Keçirilme Üsulları ve Neti- celeri, Bakı: Azerneşr, 2008. Boryan, B.A., “Armeniya Mejdunarodnaya Diplomatia I”, SSSR, Moskva 1929. Bouldoukian, Meguerditch, “Armenian Business in Lebanon”, TAR, Vol. 32, Nu. 2/126 (June 1979), s. 131-133. Bozkurt, Gülnihal, Alman-İngiliz Belgelerinin ve Siyasi Gelişmelerin Işığı Altında Gayrimüslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukuki Durumu (1839-1914), Ankara, 1989. British Document On Ottoman Armenians, Prime Minestry Directorate Gene- ral of Press Information, Vol. I-II, Ankara, 1983. British Documents On Ottoman Armenians, Türk Tarih Kurumu, (4 cilt), Ankara, 1983, 1989, 1990. British Documents On Ottoman Armenians, V. I (1856-1880), Ed. By. Bilal Şimşir, TTK Yay., Ankara, 1989. Bütüner, Zübeyir, Tarihte Türklere Karşı Soykırım İddialarının Mimarı Port- reler -Bir Alman Din Adamı Dr. Johannes Lepsius 4-, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Erciyes Üniversitesi-Nevşehir Üniversitesi II. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu [EUSAS-II], 22-24 Mayıs 2008, 2009, Cilt: IV, s. 417-434. “Büyük Güçler Ve Ermeni Sorunu”, Ermeni Araştırmaları Üç Aylık Ulus- lararası İlişkiler Ve Tarih Dergisi, (26), Derl: Vahap Candan, Tanıtan: Sultan Deniz Küçüker, Kasım 2007, 189-191 ss. C.B. Norman, Ermenilerin Maskesi Düşüyor, (Türkçe terc. Y. Ercan), An- kara, 1993. C. Eraslan, “I. Sasun İsyanı Sonrasında Osmanlı Devleti’nin Karşılaştığı Siyasi ve Sosyal Problemler”, Kafkas Araştırmaları II, (1996). Cebesoy, A.F., Moskova Hatıraları, İstanbul, 1955. Celal Nuri (İleri), İttihad-ı İslâm, İslam’ın Mazisi Hali, İstikbali İstanbul, h. 1331. Cemal Anadol, Tarihin Işığında Ermeni Dosyası, İstanbul, 1982. Cemal Paşa, Hatırat (1913-1922), İstanbul, 1922. Cemal Paşa, Hatıralar, Bugünkü Türkçe’ye çeviren ve tamamlayan: Behçet Cemal, Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1977. Cemal Paşa, Hatıralar (İttihat ve Terakki: Birinci Dünya Savaşı Anıları), (Yay. Haz. Behçet Cemal), İstanbul, 1977.

201

226_Mustafa_Biyikli.indd 13 28.02.2017 15:11:56 14 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Cengiz Fedakar, “Azerbaycan’ın İkinci Bağımsızlık Mücadelesi”, Türk Dün- yası Tarih Kültür Dergisi, Sayı: 127, Temmuz 1997. Cengiz Kürşad, “Ermeni Terörü”, Osmanlı Arşivi Yıldız Tasnifi Ermeni Me- selesi, C. I, İstanbul, 1989. Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet, C. II, yeni tertip, 2. Baskı, İstanbul, 1309. Charles, David P., Cesur Müslüman Türklerin Bir Grup Mormon Misyonerini Antep’te Ermenilerin Saldırılarından Kurtardığı Gün, Çeviren: Celal Öney, Ta- rih Okulu, 2012, Sayı: 12, s. 261-283. Christian Science Monitor, 6 May 1982, s. 5; The Armenian California Cou- ries, 28 July 1983. Cin, Halil-Akgündüz, Ahmet, Türk-İslâm Hukuk Tarihi, I, İstanbul, 1990. Colonel Twerdokhleboff, Notes of Russian Officer on the Atrocitties Erzerom, Feb- ruary 27th 1918. (Rapor Rusça özgün halinden İngilizce’ye 1919’da çevrilmiştir). Cöhce, Salim, “Osmanlı Ermeni Toplumunda Siyasallaşma Çabaları”, Er- meni Araştırmaları, Sayı: 8 (Kış 2003), s. 37-67; Ayrıca bkz., Ermeni Araştırma- ları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri, I. Cilt, Yayına Hazırlayanlar: Şenol Kantarcı, Kamer Kasım, İbrahim Kaya, Sedat Laçiner, ASAM-Ermeni Araştırmaları Ens- titüsü Yayınları, Ankara, 2003, s. 269-292. Çalık, Ramazan, Alman Kaynaklarına Göre II. Abdülhamid Döneminde Er- meni Olayları, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2000. Çark, Rh. Y.G., Türk Devleti Hizmetinde Ermeniler 1453-1953, İstanbul, 1953. Çay, Abdulhaluk M.: “Ermeni Meselesi Üzerine Bazı Notlar”, Yeni Türkiye, 7 (37), Ocak-Şubat 2001, 15-22 ss. Çaycı, Abdurrahman, Türk-Ermeni İlişkilerinde Gerçekler, Atatürk Araştır- ma Merkezi Yayınları, Ankara 2000. Çelik, Hüseyin, Görenlerin Gözüyle Van’da Ermeni Mezalimi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yayınları, tarihsiz, Ankara. Çiçek, Kemal, “Amerikan Ermeni Derneklerinin Lozan Görüşmeleri Esna- sındaki Faaliyetleri”, 80. Yılında 2003 Penceresinden Lozan Sempozyum Bildi- rileri (6 Ekim 2003, Ankara), Ankara, 2005, s. 119-141. Çiçek, Kemal, “Türk-Ermeni Anlaşmazlığının Siyasi Kökenleri: Tehcir ve Dönüş Üzerine Yaklaşımlar”, Teori, Sayı: 183 (Nisan 2005), s. 67-82. Çiçek, Kemal, Ermenilerin Zorunlu Göçü (1915-1917), Türk Tarih Kurumu, Yayınları, Ankara, 2012. Çiçek, Kemal, Ermenilerin Zorunlu Göçü 1915-1917, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2005. Çulcu, Murat (haz), Ermeni Entrikalarının Perde Arkası: Torlakyan Davası, Kastaş Yayınları, İstanbul, 1990. D. Oscanyan, The Sultan And His People, London, 1957. Dabağyan, Levon Panos, Türkiye Ermenileri Tarihi, IQ Kültür Sanat Yayın- cılık, İstanbul, 2003. Dadrian, Vahakn N., The History Of The Armenian Genocide, Oxford, 1995. Dadrian, Vahakn N., Ulusal ve Uluslararası Hukuk Sorunu Olarak Jenosid, İstanbul, 1995.

202

226_Mustafa_Biyikli.indd 14 28.02.2017 15:11:56 MUSTAFA BIYIKLI / ERMENİ MESELESİ VE HOCALI KATLİAMI ÜZERİNE BİBLİYOGRAFYA 15

Daloğlu, Selâhattin Turgay, 1915-1918 Ermeni Zulmü, Dilârâ Yayınları, İs- tanbul, 1983. Dalyan, M. Gökhan - Mehmet Yıldız, “XIX. Yüzyılda Adıyaman Süryani Ve Ermenileri Arasında Katolik Misyonerlik Faaliyetleri”, Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: III, Sayı: 5, 2010, s. 74-85. Danışmend, İsmail Hami, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C. IV, İstanbul, 1955. Deliorman, Altan, Türklere Karşı Ermeni Komitecileri, İstanbul, 1975. Deliorman, Altan, Türklere Karşı Ermeni Komitacıları, Boğaziçi Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 1971. Demir, Neşide K., Türkiye’nin Ermeni Meselesi, Ankara, 1982. Demir, Neşide Kerem, Bir Şehit Anasına Tarihin Söyledikleri, Türkiye’nin Ermeni Meselesi, 3. Baskı, Hülbe Yayınları, Ankara, 1982. Demir, Neşide Kerem, The Armenian Question in Turkey, Ankara, 1980. Demirci, Süleyman, “Hoşgörü Toplumu’nda Birlikte Yaşamak: Osmanlı Toplumunda Gayr-i Müslim Ermeni Vatandaşları ve Hukuk: Kayseri Örneği = Living Together In A Tolerant Socienty: Non: Muslim Armenian Citizens And Law In The Ottoman Society: A Case Study Of Kayseri”, The Journal Of Acade- mic Social Science Studies, Cilt: VI, Sayı: 1, 2013, s. 577-586. Demirel, Muammer, Birinci Dünya Harbinde Erzurum ve Çevresinde Erme- ni Hareketleri (1914-1918), Gnkur. Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1996. Demirkent, Işın, Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi, İstanbul, 1974. Demiroğlu, Faiz, Van’da Ermeni Mezâlimi (1895-1920), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1985. Der-Karabetian - Aghop H., “Image and Self-Image of Armenians in Le- ba-non, A Psychosocial Perspective”, The Armenian Image in History and Lite- rature, (Editor: Richard G. Hovannisian), Malibu, California, 1981, s. 241-249. Deveci, Yıldız, “Bir Başka Açıdan Ermenilerde Din”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 14-15 (Yaz-Sonbahar 2004), s. 115-130. Dış Basında Sözde Ermeni Soykırımı İddiaları Değerlendirmesi (1998-2000), Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 2000. Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi, Allegations Armeniennes et Faits Historiques (Dix Questions-Dix Reponses, Proces de l’Attentat d’Orly, Dec- laration des Unuversitaires), Centre de Recherches Strategiques, Ankara, 1998. Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi, Armenian Atrocities (A Compilation of Views), Ministry of Foreign Affairs, Ankara, 1999. Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi, Armenian Claims and Historical Facts (Ten Questions-Ten Answers, The Orly Trial, Declaration Made by American Academicians) Center for Strategic Research, Ankara, 1998. Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi, Ermeni İddiaları ve Tari- hi Gerçekler (On Soru-On Cevap, Orly Saldırısı Davası, Amerikalı Bilimadamla- rının Açıklamaları), Ankara, 1998. Dickran Boyacıyan, Armenia, New Jersey, 1972.

203

226_Mustafa_Biyikli.indd 15 28.02.2017 15:11:56 16 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Dikran Kevorkyan, Ermeni Meselesinde Tehcire Amil Olan Sebepler, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu İle İlişkileri Sempozyumu, Ankara, 1985. Dilan, Hasan (haz.), Fransız Diplomatik Belgelerinde Ermeni Olayları (1914- 1918) / Les Evenements Arméniens Dans Les Documents Diplomatiques Fran- çais (1914-1918), 6 Cilt, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2005. Dilan, Hasan, Fransız Diplomatik Belgelerinde Ermeni Olayları 1914-1918 [les Evenements Armeniens Dans les Documents Diplomatiques Français 1914- 1918], Volume IV, V, VI - Cilt: IV, V, VI, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2005. Dokuz Soru ve Cevapta Ermeni Sorunu, Dış Politika Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1982. Donelly, A.S., “Peter The Great and Central Asia”, In Canadian Slavonic Papers, Vol. 17/2-3, (1975). Doster, Barış, “Emperyalizmin Eski Ama Eskimeyen Oyunu: Ermeni Mese- lesi”, Jeopolitik / Aylık Strateji Dergisi, 4 (15), Nisan 2005, 67-75 ss. Dr. Fahrettin Kırzioğlu, Kars İli ve Çevresinde Ermeni Mezalimi, Kars Tu- rizm Derneği, 1970. Dumlu, Ahmet, Düşman Yarası, 2. Baskı, Erzincan, 1982. Durmuş Yılmaz, Tarih Boyunca Fransa’nın Türkiye Ermenileri Üzerinde Ka- tolisizm Propagandası, Konya, 2000. Dünyada Ermeni Faaliyetleri, Dışişleri Bakanlığı, 1970. Dünyada Ermeni Faaliyetlerinin Görünüşü, Dışişleri Bakanlığı, 1970. E.E. Adamof, Sovyet Devlet Arşivi Gizli Belgelerinde Anadolu’nun Taksim Planı, (çev. H. Rahmi), İstanbul, 1972. E. Kuran, “Osmanlı-Rus İlişkileri Çerçevesinde Ermeni Sorunu (1912- 1914)”, OTAM, Sayı: 5, Ankara, 1994. E. Ziya Karal, Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeni Meselesi, Ankara, 1971. Efsane ve Gerçekler: Türk-Ermeni İlişkileri, Haz. Azmi Süslü-Hüsamettin Yıldırım-Birgül Gündüz, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2001. Elekberov, Faik, “Batı’nın Rusya’nın “Ermeni Meselesi” ve Türkler”, Türk Yurdu, 104 (332), Nisan 2015, 55-57 ss. Elekdağ, Şükrü, “The Armenian Question”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 1, (Mart-Nisan-Mayıs), Ankara, 2001, s. 70-84. Emircan, Abdülali-Mehmet Emin Gerger, Büyük Ermenistan Hayali ve Kars’tan Karabağ’a Ermeni Vahşeti, Cemre Yayınları, İstanbul, 1992. Ener, Kasım, Çukurova Kurtuluş Savaşından Adana Cephesi, Ankara, 1970. Enver Konukçu, Ermenilerin Yeşil Yayla’daki Türk Soykırımı (11-12 Mart 1918), Ankara, 1990. Enver Ziya Karal, Osmanlı İmparatorluğunda Ermeni Meselesi, 1971. Eraslan, Cezmi, II. Abdülhamid ve İslâm Birliği, İstanbul, 1992. Ercan, H. Yavuz, Kudüs Ermeni Patrikhanesi, Türk Tarih Kurumu Yayın- ları, Ankara, 1988. Ercan, H. Yavuz, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler: Kuruluştan Tanzi- mat’a Kadar Sosyal, Ekonomik ve Hukuki Durumları, Turhan Kitabevi, Anka- ra, 2001.

204

226_Mustafa_Biyikli.indd 16 28.02.2017 15:11:56 MUSTAFA BIYIKLI / ERMENİ MESELESİ VE HOCALI KATLİAMI ÜZERİNE BİBLİYOGRAFYA 17

Ercan, Yavuz, Kudüs Ermeni Patrikhanesi, Ankara, 1988. Erdal İlter, “Ermeni Meselesinin Doğuşunda ve Gelişmesinde İngiltere’nin Rolü”, OTAM, Sayı: 6, Ankara, 1995. Erdal İlter, Armanian and Russian Oppression 1914-1916, Testimonies of Witnesses, Ankara, 1999. Ergünöz Akçora, Van ve Çevresinde Ermeni İsyanları (1896-1916), TDAV Yayınları, İstanbul, 1994. Erhan, Çağrı, “Soykırım Açmazından Çıkış İçin Öneriler”, Türkiye Günlük Siyasi Gazete, 40 (14244), 16 Mart 2010, 12 s. Erhan, Çağrı, “1915 Olaylarında Üç Tarz-ı Siyaset”, Türkiye Günlük Siyasi Gazete, 46 (16118), 10 Mayıs 2015, 17 s. Erhan, Çağrı, “24 Nisan’ı Beklerken”, Türkiye Günlük Siyasi Gazete, 45 (16090), 12 Nisan 2015, 10 s. Erhan, Çağrı, “ABD Başkanı Bu Yıl Da Soykırım Demeyecek”, Türkiye Gün- lük Siyasi Gazete, 41 (14643), 19 Nisan 2011, 16 s. Erhan, Çağrı, “Almanya’nın Amacı Ne?”, Türkiye Günlük Siyasi Gazete, 47 (16510), 05 Haziran 2016, 10 s. Erhan, Çağrı, “Bildik Senaryo Fransa’da Sahnede”, Türkiye Günlük Siyasi Gazete, 42 (14888), 20 Aralık 2011, 17 s. Erhan, Çağrı, “Ermeni Tasarısı: Temcit Pilavı Gibi”, Türkiye Günlük Siyasi Gazete, 40 (14237), 09 Mart 2010, 12 s. Erhan, Çağrı, “Ermenilerin Sigorta Tehdidi Yine Sahnede”, Türkiye Günlük Siyasi Gazete, 41 (14517), 14 Aralık 2010, 14 s. Erhan, Çağrı, “Ermenistan Protokollerinin I. Yılında Türk-Azeri İlişkileri”, Türkiye Günlük Siyasi Gazete, 41 (14454), 12 Ekim 2010, 16 s. Erhan, Çağrı, “Soykırım Mezatı!”, Türkiye Günlük Siyasi Gazete, 42 (14986), 27 Mart 2012, 17 s. Erich Feigl, Bir Terör Efsanesi, İstanbul, 1987. Erich Feigle, “Friedrich Parrot, Arminius Vambery, Mark Sykes”, Türk-Er- meni İlişkileri, ATAM, Ankara, 2000. Erim, Nihat, Devletlerarası Hukuk ve Siyasi Tarih Metinleri: Osmanlı İmpa- ratorluğu Andlaşmaları, C. I, Ankara, 1953. Erkin, Feridun Cemal, Türk-Sovyet İlişkileri ve Boğazlar Meselesi, Ankara, 1968. Ermeni Ayaklanmaları (1894-1909) Sempozyumu 23 Ocak 2014, Türk Ta- rih Kurumu, Ankara, 2015. Ermeni Komiteleri’nin Âmâl ve Harekât-ı İhtilâliyyesi: İ’lân-ı Meşrûtiyyet’den Evvel ve Sonra, Matbaa-i Orhaniye, İstanbul 1332 (1916). Ermeni Komitelerinin Amal ve Harekat-ı İhtilaliyesi Milli Kongre, İstanbul, 1932. Ermeni Komitelerinin A’mal ve Harekât-ı İhtilâliyesi, İstanbul 1332 (1916). “Ermeni Meselesi Ve Mavi Kitap”, Evlad-ı Fatihan Kültür, Fikir ve Haber Dergisi, (72), Nisan 2005, 5-7 ss. Ermeni Meselesi, Tarih Araştırmaları ve Dokümantasyon Merkezleri Kur- ma ve Geliştirme Vakfı, C. I, II, İstanbul, 1989. Ermeni Sorunu El Kitabı, Haz. Şenol Kantarcı-Kamer Kasım-İbrahim Kaya- Sedat Laçiner, ASAM Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2002.

205

226_Mustafa_Biyikli.indd 17 28.02.2017 15:11:56 18 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Ermeniler Tarafından Yapılan Katliam Belgeleri (1914-1919): I = Documents On Massacre Perpetrated By Armenians, Başbakanlık Basımevi, Ankara, 2001, XXII, 740 s. Ermeniler Tarafından Yapılan Katliam Belgeleri (1919-1921): II = Docu- ments On Massacre Perpetrated By Armenians, Başbakanlık Basımevi, Anka- ra, 2001, X, 589 s. Eroğlu, Mecbure, Türk İnkilâp Tarihi Enstitüsü Arşivinden Rusça Belgelere Göre Ermeni Meselesi, KÖK Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Serisi, Ankara, 1999. Eroğlu, Veysel, Ermeni Mezâlimi, Sebil Yayınevi, İstanbul, 1973. Ersoy, Ruhi, “Dersim Ve Sözde Ermeni Meselesi”, Ortadoğu, (14736), 29 Ocak 2012, 11 s. Ertan, Temuçin Faik, “Ayastefanos’tan Lozan’a Siyasal Antlaşmalarda Er- meni Sorunu”, Yeni Türkiye, 7 (37), Ocak-Şubat 2001, 245-266 ss. Ertürk, Hüsameddin, İki Devrin Perde Arkası, (yazan: Samih Nafiz Tansu), İstanbul, 1964. Eryılmaz, Bilal, Osmanlı Devleti’nde Millet Sistemi, İstanbul, 1992. Evans, Laurence, United States Policy and The Partition of Turkey (1914- 1924), Baltimore, The Johns Hopkins Press, 1965, (trc. Tevfik Alanay), Türki- ye’nin Paylaşılması 1914-1924, İstanbul, 1972. Eyicil, Ahmet, “I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Mücadelesi Sırasında Maraş’ta Ermeni Mezalimi”, Belleten, Sayı: 250 (Aralık 2003), s. 911-947. Eyicil, Ahmet, Osmanlı’nın Son Döneminde Maraş’ta Ermeni Siyasî Faali- yetleri, Ankara, 1999. Eyvazlı, Elşad, Hocalı’nın Emanetleri Büyümeyen Çocuklar: 1992 Yılının Şubat Ayının 25’ini 26’sına Bağlayan Gece, Türkiye Türkçesine Aktaran Bel- kıs Ulusoy Nalcıoğlu, Editör Okan Yeşilot, 2. Baskı, Ankara, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA); İstanbul, Yeditepe, 2015. Fazıl Gezenferoğlu, Ebülfez Elçibey Tarihten Geleceğe, İstanbul, 1995. Feighl, Erich, A Myth of terror, Armenian Extremism: Its Causes and Its Historicak Context, Salzburg, 1986. Feigl, Erich, Bir Terör Efsanesi, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1987. Feigl, Erich, Ein Mythos Des Terrors: Armenischer Extremismus: Seine Ur- sachenund Hintergründe, Edition Zeitgeschicte-Freilassing, Salzburg, 1986. Feigl, Erich, Bir Terör Efsanesi, Türkçe trc., Füsun Ant, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1987. Feigl, Erich, A Myth of Terror: Armenian Extremism: Its Causes and Its Historical Context: An Illustrated Exposâe, Edition Zeitgeschichte-Freilassing, Salzburg, Austria, 1986. Firuz Kazemzadeh, The Struggle For Transcaucasia (1917-1921), New York, 1951. Fromkin, David, Barışa Son Veren Barış: Modern Ortadoğu Nasıl Yaratıldı? (1914-1922), İstanbul, 1993. G. Solmaz, Yaşayanların Dilinden Erzurum-Sarıkamış-Kars’ta Ermeni Zul- mü (1919-1920), Van, 1995.

206

226_Mustafa_Biyikli.indd 18 28.02.2017 15:11:57 MUSTAFA BIYIKLI / ERMENİ MESELESİ VE HOCALI KATLİAMI ÜZERİNE BİBLİYOGRAFYA 19

Gazigiray, A. Alper, Osmanlılardan Günümüze Kadar Vesikalarla Ermeni Terörünün Kaynakları, Gözen Yayınları, İstanbul, 1982. Gedikli, Fethi, 1890’lardan Sonra Âlemdağı Ve Civarındaki Ermenilerin Bazı Faaliyetleri, Üsküdar Sempozyumu II: 12-14 Mart 2004 Bildiriler, 2004, Cilt: I, s. 93-104. Gencer, A. İ., “İhtilalci Ermenilerin Kaza İhtilal Teşkilatı Talimnamesi”, Ta- rih Enstitüsü Dergisi, s. 13, (1983-87). Gencer, Ali İhsan - Özel, Sabahattin, Türk İnkılap Tarihi, 4. bsk., İstanbul, 1997. Genelkurmay Başkanlığı, Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi Kafkas Cep- hesi, 3. Ordu Harekatı, C. I-II, Ankara, 1993. General Mayewski, Ermenilerin Yaptıkları Katliamlar, (trc. A. Süslü), An- kara, 1986. Ghazarian, Salpi Haroutinian, “Brave New World: Armenians in Transiti- on”, Armenian Voice, Sayı: 11 (February 1992), s. 12-15. Girici, Abdülgani, 1920 Adana Ermeni Mezalimi Hatıraları, Yusuf Turan Günaydın (Derleyen), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2011. Goodsell, Fred Field, Tarihsel Görünüm, İstanbul, 1920, Editor: Clarence Richard Johnsan M. A., (çev. Sönmez Taner), İstanbul, 1995, s. 21-81. Gordana, Sinadinovska-Branislav Sinadinovski, Ermenskoto Natsinolno Praşanye, Skopje, 1990. Gönlübol, Mehmet - Haluk Ülman, “İkinci Dünya Savaşından Sonra Türk Dış Politikası (1945-1964), “Genel Durum”, Olaylarla Türk Dış Politikası, 1919- 1973, C. I, 4. Baskı, Ankara 1977, s. 195-345. Gönlübol, Mehmet-(Ekip), Olaylarla Türk Dış Politikası, 7. bsk., Ankara, 1989. Görgün, Tahsin, “Ermeni Meselesi Üzerinden Türk Dünyasını Okumak” / Görüşen: Abdurrahman Kılıç, KOCAV Bülteni, 6 (18), Bahar 2009, 15 s. Göyünç, Nejat, Osmanlı İdaresinde Ermeniler, Gültepe Yayınları, İstanbul, 1983. Graber, G.S., Caravans Of Oblivion-The Armenian Genocide 1915, New York, 1996. Granville, Edgar, Çarlık Dünyasının Türkiye’deki Oyunları, (çev. Orhan Arı- man), Yarın Yayınları, Ankara, 1967. Grousset, René, Historie de L’Armenia des origines a 1071, Paris, 1973. Gunter, Michael M., The Armenian Dashnak Party In Crisis, Cross-roads (Nu. 26, 1987), s. 75-88. Güler, Ali, Sorun Olan Ermeniler, İstanbul, 2003. Güler, Ali, “AB-Türkiye İlişkilerinin Ermeni Sorunu Boyutu”, Türk Yurdu, 26 (226), Haziran 2006, 57-62 ss. GÜLLÜ, Ramazan Erhan, Ermeni Sorunu ve İstanbul Ermeni Patrikhanesi (1878-1923), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2015. Gülnihal Bozkurt, Azınlık İmtiyazları-Kapitülasyonlardan Tek Hukuk Siste- mine Geçiş, AAM, Ankara, 1998. Gültepe, Necati, “Ermeni Meselesi İle İlgili (Rus, İngiliz, Fransız) Dış Tertip- ler”, Yeni Türkiye, 7 (37), Ocak-Şubat 2001, 213-234 ss.

207

226_Mustafa_Biyikli.indd 19 28.02.2017 15:11:57 20 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Gümüş, Nebi, “Osmanlı’da Birlikte Yaşama Tecrübesi: Ermeniler Örneği”, Milel Ve Nihal: İnanç, Kültür Ve Mitoloji Araştırmaları Dergisi, Cilt: VI, Sayı: 2, 2009, s. 165-198. Günay, Bekir, Ermeni Tehciri: İzmit, 1914-1920, Kocaeli Üniversitesi, An- kara, 2002. Günay, Nejla, “Birinci Dünya Savaşı Sonrasında Maraş Yöresinde Sosyal Yapı Değişmeleri Ve Bu Değişmede Ermeni-Fransız Rolü”, Türk Kültürü Ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, Sayı: 51, 2009, s. 235-258. Gürbüz, M. Vedat, Birinci Dünya Savaşı Sonrasında Azerbaycan’a ve Tür- kistan’a Uzanan Ermeni Hareketleri, ASAM Ermeni Araştırmaları Merkezi, Er- meni Araştırmaları II. Uluslararası Kongresi, Ankara, 29-30 Mayıs, 2004. Gürbüz, M. Vedat, “Dağlık Karabağ Sorunu ve Azerbaycan Politikaları, 1998-1994”, Ermeni Araştırmaları Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 10, Ankara, Ekim 2003, ss. 82-109. Gürbüz, M. Vedat, “Turkish Armenians, Their Status And Problems”, Re- view Of Armenian Studies, 2 (5), 2003, pp. 53-74. Gürün, Kamuran, Ermeni Dosyası, Üçüncü Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara, 1985. Gürün, Kamuran, Le Dossier Arménien, Triangle, Paris 1984. Gürün, Kamuran, The Armenian File: The Myth of Innocence Exposed, Lon- don, 1985. Gürün, Kamuran, The Armenian File: The Myth of Innocence Exposed, London, Published jointly by K. Rustem & Brother and Weidenfeld & Nicolson Ltd., 1985. Gürün, Kamuran, Ermeni Dosyası, Üçüncü Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara, 1985. Gürün, Kamuran, The Armenian File: The Myth of Innocence Exposed, Publis- hed Jointly by K.Rustem “Brother and Weidenfeld” Nicolson Ltd., London, 1985. Gürün, Kamuran, Ermeni Dosyası, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1983. H. Baykara, Azerbaycan İstiklâl Mücadeleleri Tarihi, İstanbul, 1975. H. Cengiz, “Rusya’nın 1895-1905 Arasında Kafkasya Ermenileri Politikası, Ermenileri Ruslaştırma Çabaları”, Kafkas Araştırmaları IV, İstanbul, 1998. Hadisyan, A., Ermeni Devletinin Doğuşu ve İlerlemesi, Atina, 1920. Halaçoğlu, Yusuf, Ermeni Tehciri, Babıali Kültür Yayıncılık, İstanbul, 2014. Halaçoğlu, Yusuf, Sürgünden Soykırıma Ermeni İddiaları, Babıali Kültür Yayıncılık, İstanbul, 2006. Halaçoğlu, Yusuf, Ermeni Tehciri ve Gerçekler (1914-1918), Türk Tarih Ku- rumu Yayınları, Ankara, 2001. Halaçoğlu, Yusuf, Ermenilerin Suriye’ye Nakli: Sürgün Mü, Soykırım Mı, Bel- geler, Ankara Ticaret Odası (ATO), Ankara, 2005. Halaçoğlu, Yusuf, Facts on the Relocation of Armenians (1914-1918), Tur- kish Historical Society Printing House, Ankara, 2002. Halaçoğlu, Yusuf, Ermeni Tehciri ve Gerçekler (1914-1918), Ankara, 2001. Halil Bal, Azerbaycan’ın Cumhuriyeti’nin Kuruluş Mücadelesi 1914-1918, Basılmamış Doktora Tezi, İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 1996.

208

226_Mustafa_Biyikli.indd 20 28.02.2017 15:11:57 MUSTAFA BIYIKLI / ERMENİ MESELESİ VE HOCALI KATLİAMI ÜZERİNE BİBLİYOGRAFYA 21

Halil Kemal Türközü, Osmanlı ve Sovyet Belgelerinde Ermeni Mezalimi, 1983. Hasanov, Cemil, “1918 İlkbaharı: Azerbaycan’da Ermeni Terörizmi ve Türk-Müslüman Soykırımı”, Meslek Hayatının 25. Yılında Prof. Dr. Abdülhaluk M. Çay Armağanı, Cilt: I, Ankara, 1998. Heyd, W., Histoire du Commerce du Levant au Moyen Age, Paris 1936, (trc., Enver Ziya Karal), Yakın Doğu Ticaret Tarihi, Ankara, 1975. Histoire des Arméniens, Sous La Direction de Gérard Dédéyan, Editions Privat, Paris, 1982. Hocalı Soykırımı: 26 Şubat 1992 (Khojaly Genocide: 26 February 1992 - [y.y.]), Azerbaycan Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği, [t.y.]. Hocalı Soykırımı : Tanıkların Dilinden / Ganire Paşayeva, Havva Memmeto- va, Bakı: Elm ve Tehsil, 2011. Hocalı Soykırımı, Türk Ocakları Ankara Şubesi Yayınları, Ankara, 2007. Hocalı Soygırımı: Milyon İmza-Bir Teleb = Khojaly Genocide: Million Signatu- res-One Demand = Hodjalinskiy Genotsid: Million Podpisey-Odno Trebovanie, Bakı: Azerbaycan’da Vetendaş Cemiyyetinin İnkişafına Yardım Assosiasiyası, 2007. Hocaoğlu, Mehmed, Arşiv Vesikalarıyla Tarihte Ermeni Mezalimi ve Erme- niler, İstanbul, 1976. Hocaoğlu, Mehmed, Tarihte Ermeni Mezalimi ve Ermeniler, İstanbul, 1976. Hocaoğlu, Mehmed, Arşiv Vesikalarıyla Tarihte Ermeni Mezâlimi ve Ermeni- ler, ANDA Dağıtım, İstanbul, 1976. Honigman, E., “Urfa”, İA, C. XIII, İstanbul, 1988, s. 50-57. Hovannisian, Richard, The Ebb and Flow of the Armenian Minority in the Arab Middle East, Middle East Journal, Vol. 28 no. L, s. 20, Winter 1974. Hovannissian, Richard G., Remembrance And Denial-The Case Of The Ar- menian Genocide, Detroit, 1998. Howorth, Henry H., History of the Mongols from the 9th to the 19th century, Vol. II, London 1876. Hrand Pasdermadjian, Historie de l’Armenie, Paris, 1949. Hülagü, M. Metin, “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Misyoner, Ermeni, Terör Ve Amerika Dörtgeninde Türkiye”, İslâmî Araştırmalar, Cilt: 20, Sayı: 4, 2007, s. 429-450. Hüsamettin Yıldırım, Rus-Türk-Ermeni Münasebetleri (1914-1918), Ankara 1990. Hüseyin Nâzım Paşa, Ermeni Olayları Tarihi, 2. Bsk., Başbakanlık Basıme- vi, Ankara, 1998, 2 C. (LXI, 463, 543 s.) Hüseyin Nazım Paşa, Ermeni Olayları Tarihi, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, 1994. Hüseyin Nazım Paşa, Ermeni Olayları Tarihi, C. I-II, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 1994. Hüseyin Rahmi, Sovyet Devlet Arşivi Gizli Belgelerinde Anadolu’nun Taksi- mi Planı, İstanbul, 1972. Hyland, Francis P., Armenian Terrorism: The Past, The Present, The Pros-Pects, Oxford 1991. İ. Gencer - S. Özel, Türk İnkılâp Tarihi, 7. Basım, Der Yay., İstanbul, 2000.

209

226_Mustafa_Biyikli.indd 21 28.02.2017 15:11:57 22 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

İ. Soysal, Türkiye’nin Siyasal Antlaşmaları, C. I, 1920-1945, TTK Yay., An- kara, 1983. İhsan Sakarya, Belgelerle Ermeni Sorunu, Ankara, 1984. İlter, Erdal, Ermeni Kilisesi ve Terör, A.Ü. Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uy- gulama Merkezi Yayınları, Ankara, 1996. İlter, Erdal, Ermeni Meselesinin Perspektifi ve Zeytûn İsyânları (1780-1915), Genişletilmiş 2. Baskı, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara, 1995. İlter, Erdal, Ermeni Meselesinin Perspektifi ve Zeytun İsyanları (1780-1880), Ankara, 1988. İlter, Erdal, Ermeni Propagandasının Kaynakları, Kamu Hizmetleri Araştır- ma Vakfı Yayınları, Ankara, 1994. İlter, Erdal, Ermeni ve Rus Mezalimi (1914-1916) (Tanık İfadeleri), Azerbay- can Kültür Derneği Yayınları, Ankara, 1996. İlter, Erdal, İçel’de Ermeni Faaliyetleri, Güven Matbaası, Ankara, 1974. İlter, Erdal, Türk-Ermeni İlişkileri Bibliyografyası - Bibliography of Turco-Ar- menian Relations, Türk Tarih Kurumu, Ankara, Tarihsiz. İlter, Erdal, Türk-Ermeni İlişkileri Bibliyografyası, A.Ü. Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları, Ankara, 1997. İlter, Erdal, Türkiye’de Sosyalist Ermeniler ve Silahlanma Faaliyetleri (1890-1923), Turan Yayıncılık, İstanbul, 1995. İlter, Erdal (Yay. Haz.), Ermeni ve Rus Mezalimi (1914-1916) (Tanık İfadele- ri), İkinci Baskı, KÖKSAV Yayınları, Ankara, 1999. İlter, Erdal, “Ermeni İstekleri Karşısında Millî Teşekküllerin Tutumu (1919-1922)”, Ankara Üniversitesi Türk İnkilâp Tarihi Enstitüsü Dergisi, Sayı: 27-28 (Mayıs-Kasım 2001), Ankara, 2004, s. 299-319. İlter, Erdal, “Ermeniler’in Tehciri ve Türkler’in Göçü”, Ermeni Araştırmala- rı, Sayı: 9 (Bahar 2003), s. 30-40. İlter, Erdal, “Ermenistan Adı, Ermenilerin Menşei ve Bazı Ermeni İddiaları Üzerine”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 6 (Yaz 2002), s. 24-34. İlter, Erdal, Ermeni Kilisesi ve Terör, A.Ü. Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uy- gulama Merkezi Yayınları, Ankara, 1996. İlter, Erdal, Ermeni Propagandasının Kaynakları, Kamu Hizmetleri Araştır- ma Vakfı Yayınları, Ankara, 1994. İlter, Erdal, Türkiye’de Sosyalist Ermeniler’in Silahlanma Faaliyetleri ve Milli Mücadele’de Ermeniler (1890-1923), Yeniden gözden geçirilmiş ve ilaveli 2. baskı, Turhan Kitabevi, Ankara, 2005. İlter, Erdal, Ermeni Meselesi’nin Perspektifi ve Zeytûn İsyânları (1780-1915), Genişletilmiş 2. Baskı, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara, 1995. İlter, Erdal, Türk-Ermeni İlişkileri Bibliyografyası / Bibliyography of Tur- co-Armenian Relations, Genişletilmiş 3. Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2004. İlter, Erdal, Ermeni Propagandasının Kaynakları, Ankara, 1994. İnalcık, Halil, “Ottoman Methods of Conquest”, SI, Vol. II, s. 103-129 (1954). İnalcık, Halil, The Ottoman Empire: The Classical Age 1300-1600, London 1973.

210

226_Mustafa_Biyikli.indd 22 28.02.2017 15:11:57 MUSTAFA BIYIKLI / ERMENİ MESELESİ VE HOCALI KATLİAMI ÜZERİNE BİBLİYOGRAFYA 23

İnan, A. Afet, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Devrimi, Ankara, 1977. İnciciyan, P.G., 18. Asırda İstanbul, (trc. Hrand D. Andreasyan), 2. baskı, İstanbul, 1976. İskefiyeli, Zeynep, “Ermeni Kimliğinin Oluşumunda Din Faktörü: Hıristi- yanlık, Kilise ve Misyonerler”, SBE Akademik İncelemeler Dergisi, Cilt: II, Sayı: 1, 2007, s. 231-255. İsmayılzad , Şükuf , Soyqırım, Bakı, 2008. İztoriya Azerbaycana po Dokumantom i Publikatsiyan, (trt. eden Z.M. Bün- yatov), Elm, Baküə 1990.ə Jaeschke, Gotthard, Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi, Ankara, 1970. Johannes Henrich, Christian, “1914-1923 Yılları Arasında Türk-Ermeni İlişkileri: Ermeni Sorunu’na Dışardan Bakış = Turkish-Armenian Relations 1914-1923: A View On Armenian İssue”, Uluslararası Hukuk & Politika, 3 (11), 2007, 41-52 ss. Jorga, N., Geschichte des Osmanischen Reiches, V, (trc., B. Sıtkı Baykal), Osmanlı Tarihi, 1774-1912, C. V., Ankara, 1948. Joseph Grew, Turbulent Era, C. I, Boston, 1952. Justin Mc Carthy, Ölüm ve Sürgün (Death and Exile), Osmanlı Müslümanla- rına Karşı Yürütülen Ulus Olarak Temizleme İşlemi, 1821-1922, (çev. B. Umar, İnkılap Kitapevi), İstanbul, 1995. Justin Mc Carthy, The Death and Exile, The Ethnic Cleansing of Ottoman Muslims 1821-1922, The Darwin Press, 1995. K. Beydilli, “1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşında Doğu Anadolu’dan Rus- ya’ya Göçürülen Ermeniler”, Türk Tarih Belgeleri Dergisi, XIII/17, Ankara, 1988. K.S. Papazian, Patriotism Perverted, Boston, 1934. Kabaklı, Ahmet, “Türkler’den Dini Müsamaha”, Tercüman, 15 Mart 1981. Kalafat, Yaşar, “Türk-Ermeni Kültür İlişkilerinde Mitolojik Boyut”, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim: Özel Sayı: Tarihten Bir Kesit, Sayı: 38, Nisan 2003, s. 95-100. Kalafat, Yaşar, “Türk-Ermeni İlişkilerinde Siyasi ve Kültürel Boyut”, Erme- ni Araştırmaları, Sayı: 12-13, Kış 2003-İlkbahar 2004, s. 59-92. Kalman, M., Batı-Ermenistan (Kürt İlişkileri) ve Jenosid, İstanbul, 1994. Kamuran Gürün, Ermeni Dosyası, 2. baskı, Ankara, 1993. Kantarcı, Şenol, Ermeni Sorunu: Pencereden Bakmak Ya Da Manzaranın Bütününü Görmek, Süleyman Demirel Üniversitesi Yayın No: 54, Isparta 2005. Kantarcı, Şenol, Amerika Birleşik Devletleri’nde Ermeniler ve Ermeni Lobisi, Alfa Akademi Basım Yayım Dağıtım Ltd. Şti., İstanbul, 2004. Kara Schemsi (Reşit Saffet Atabinen), Les Turcs et la Question d’Arménie, Imprimerie Nationale, Geneve, 1918. Kara Schemsi (Reşit Saffet Atabinen), Turcs et Arméniens devant l’Histoire (Nouveaux témoignages russes et turcs sur les atrocités arméniennes, de 1914 à 1918), Imprimerie Nationale, Geneve, 1919. Karabekir, Kazım, İstiklal Harbimiz, 2. baskı, İstanbul, 1969. Karabekir, Kazım, Soykırım Yalanı: Ermeni Mezalimi, 1917-20 Arasında Er- zincan’dan Erivan’a, 6. Baskı, Emre Yayınları, İstanbul, 2005.

211

226_Mustafa_Biyikli.indd 23 28.02.2017 15:11:57 24 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Karabıyık, Osman, Türk-Ermeni Münasebetlerinin Dünü ve Bugünü, İstan- bul, 1984. Karaca, Birsen, “Ermeni Sorununda Gözden Kaçırdıklarımızın Ermeni Bası- nındaki İzdüşümleri”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 19, Sonbahar 2005, s. 51-61. Karaca, Taha Niyazi, Ermeni Sorununun Gelişim Sürecinde Yozgat’ta Türk Ermeni İlişkileri, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2005. Karacakaya, Recep, “Ermeni Meselesi Bağlamında Türk-Fransız İlişkile- rinin Dünü Ve Bugünü”, Tarih Kültür Ve Sanat Araştırmaları Dergisi, Cilt: I, Sayı: 2, 2012, s. 32-40. Karacakaya, Recep, Türk Kamuoyu ve Ermeni Meselesi (1908-1923), Top- lumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, 2005. Karacakaya, Recep, Kaynakçalı Ermeni Meselesi Kronolojisi (1878-1923), Başbakanlık Basımevi, Ankara, 2001, XV, 261 s. Karacakaya, Recep, “1908-1923 Türk Kamuoyu Ve Ermeni Meselesi” = “1908-1923 Turkish Public Opinion And Armenian İssue” / Tanıtan: Davut Kılıç, Bilge, 12 (46-47), Sonbahar-Kış 2005, 56-57 ss. Karakuyu, Mehmet - Mehmet Kara, “İstanbul’daki Gayrimüslim Topluluk- ların (Ermeni, Rum Ve Yahudi) Tarihsel Serüveni Ve Günümüzdeki Sosyoeko- nomik Durumları: Coğrafi Bir Analiz”, Akademik Araştırmalar Dergisi, 2010- 2011, Cilt: XXII, Sayı: 47-48, s. 295-316. Karal, E. Ziya, Osmanlı Tarihi, 5. baskı, Ankara, 1988. Karal, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi: Birinci Meşrutiyet ve İstibdat Devirleri (1876-1907), C. VIII, Ankara, 1961. Karal, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi: Nizam-ı Cedit ve Tanzimat Devirleri (1789-1856), C. V, 2. baskı, Ankara, 1961. Karal, Enver Ziya, “Ermeni Meselesi (1878-1923)”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, (6), 1996, 201-215 ss. Karpat, Kemal H., Otoman Population 1830-1914 Demographic and Social Charsetistic, The University Of Winscoincin Press, London, 1985. Karpat, Kemal, “Ottoman Population Records And The Census of 1881/82- 1893”, IJMES, IX (2), s. 237-274, May 1978. Kars-Subatan Şehitliği Kazısı, Yakın Tarihimizde Kars ve Doğu Anadolu Sempozyumu, (Kars-Subatan 17-21 Haziran 1991), Ankara, 1992. Kasım, Kamer, “Avrupa Birliği Üyelik Sürecinde Kıbrıs, Ermeni Sorunu Ve Azınlıklar = Cyprus, Armenian Problem And Minorities In The European Union Membership Process”, Avrasya Dosyası Dört Aylık Uluslararası İlişkiler Ve Stratejik Araştırmalar Dergisi, 11 (1), Ocak-Şubat-Mart-Nisan 2005, 85- 112 ss. Kasım, Kamer, “Azerbaycan Belgelerinde Ermeni Sorunu (1918-1920) = Armenian Problem In The Azerbaijani Documents = 1918-1920”, Erme- ni Araştırmaları Üç Aylık Uluslararası İlişkiler Ve Tarih Dergisi, 1 (4), Aralık 2001-Ocak-Şubat 2002, 383-384 ss. Kaşgarlı, Mehlika Aktok, “Ortaçağ Ermeni Tarihleri Kritiği”, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu İle İlişkileri, Ankara, 1985.

212

226_Mustafa_Biyikli.indd 24 28.02.2017 15:11:57 MUSTAFA BIYIKLI / ERMENİ MESELESİ VE HOCALI KATLİAMI ÜZERİNE BİBLİYOGRAFYA 25

Kaşgarlı, Mehlika Aktok, Kilikya Ermeni Baronluğu Tarihi, Kök Yayınları, Ankara, 1990. Katchaznouni, Hovhannes, Dashnagtzoutiun Anelik Chuni Ailevs (Taş- nak-sutyun’un Artık Yapacağı Hiçbir Şey Yoktur), Vienna, 1923. Katchaznouni, Hovhannes, The Armenian Revolutionary Federation (Dash- nagtzoutiun) Has Nothing to do Anymore: Manifesto, Translated from the Ori- jinal by Matthew A. Callender, Edited by John Roy Carlson (Arthur A. Derou- nian), New York, 1955. Katliam (Albüm), İstanbul, 1993. Katliam Efsanesi, Anadolu Basın Bildirisi Genel Merkezi Yayınları, Ankara, 1987. Kavak, H. Zehra (Hazırlayan), 22. Yıl Dönümünde Hocalı Katliamı, İstanbul, İHH İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi, 2014. Kazıcı, Ziya-Mehmet Şeker, İslam-Türk Medeniyeti Tarihi, İstanbul, 1981. Kazım Karabekir, İstiklal Harbimiz, Merk. Yay. genişl. yeni bask., İstanbul, 1988. Kemal Beydilli, II. Mahmut Devrinde Katolik-Ermeni Cemaati ve Kilisesinin Tanınması (1830), Harvard Ünv. Yakın Doğu Dilleri ve Med. Bölümü, Ş. Tekin Yay. 1995. Kemal Çelik, Milli Mücadele’de Adana ve Havalisi (1918-1922), TTK Bası- mevi, Ankara, 1999. Kemal Karpat, Ottoman Population 1830-1914, Demographic and Social Characteristics, Univ. Of Wisconsen Press, 1985. Kemal Karpat, Ottoman Population Records and The Census of 1881/82- 1893, 1983. Kemal Melek, Doğu Sorunu, Milli Mücadelenin Dış Politikası, Boğaziçi Üni- versitesi Yayınları, İstanbul, 1976. Kemaloğlu, M., “Ermeni Sorununa Ait Yabancı Arşiv Kaynakçası”, Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 3, 5 (2013): 89-110. Kemaloğlu, Muhammet, “Ermeni Sorununa Ait Türk Arşiv Kaynakçası (Bibliography For The Turkish Archives Armenian Problem)”, Bingöl Üniver- sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, ISSN: 1309-6672, Yıl/Year: 2, Cilt/ Volume: 2, Sayı/Issue: 3, Bahar/Spring 2012, s. 125-144. Kévorkian, Raymond H. - Paul B. Paboudjian, Les Arméniens dans L’Empi- re Ottoman, Paris 1992. Kılıç, Davut, “Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Din Adamlarının Siyasi Faa- liyetlerinden Bazı Örnekler”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: XII, Sayı: 2, 2007, s. 1-9. Kılıç, Davut, “Ermeni Kimliğinin İnşasında Kilisenin Rolü”, Fırat Üniversi- tesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: XIII, Sayı: 1, 2008, s. 51-63. Kılıç, Davut, “Osmanlı Ermenileri Arasında Katolik Kilisesi’nin Kuruluş Faaliyetleri”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, [Prof. Dr. Şaban Kuz- gun Armağanı], Sayı: 5, 2000, s. 135-147. Kılıç, Davut, “Rus General Mayewski’nin Raporuna Göre Van-Bitlis Vila- yetlerinde Ermenilerin Sosyal-Dini Yapısı Ve Ermeni Meselesinin Gelişimi”, Turkish Studies = Türkoloji Araştırmaları, Cilt: IX, Sayı: 1, 2014, s. 259-269.

213

226_Mustafa_Biyikli.indd 25 28.02.2017 15:11:57 26 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Kılıç, Davut, Osmanlı İdaresinde Ermeniler Arasındaki Dinî ve Siyasî Müca- deleler, 2. Baskı, ASAM Yayınları, Ankara, 2000. Kılıç, Selami, Türk-Alman Arşiv Belgeleriyle Ermeni Sorunu ve Almanya, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2015. Kılıç, Selami, Ermeni Sorunu ve Almanya (Türk-Alman Arşiv Belgeleriyle), Kaynak Yayınları, İstanbul, 2003. Kırzıoğlu, M. Fahrettin, Kars İli ve Çevresinde Ermeni Mezâlimi (1918- 1920), Kars Turizm ve Tanıtma Derneği Yayınları, Ankara, 1970. Kırzıoğlu, M. Fahrettin, Kars Tarihi, I. Cilt, İstanbul, 1953. Kıyasî, Cafer - Bozyel, İbrahim, Ermeni Kültür Terörü, Iğdır Azerbaycan Türk Kültürünü Tanıtma Derneği Yayınları, Ankara, 1996. Kocabaş, Süleyman, Türkiye ve İngiltere, İstanbul, 1985. Kocabaşoğlu, Uygur, Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika: 19. Yüzyıl- da Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Amerikan Misyoner Okulları, İstanbul, 1989. Kocahanoğlu, Osman Selim, İttihat-Terakki’nin Sorgulanması ve Yargılan- ması (1918-1919): Beşinci Şube Tahkikatı, Teşkilât-ı Mahsusa, Ermeni Tehciri, Divan-ı Harb-i Örfi Muhakemât?, Temel Yayınları, İstanbul, 1998. Kocaş, Sadi, Tarih Boyunca Ermeniler ve Selçuklulardan Beri Türk-Ermeni İlişkileri, Truva Yayınları, Ankara, 1970. Koçaş, Sadi, Tarih Boyunca Ermeniler ve Türk-Ermeni İlişkileri, Ankara, 1967. Koçaş, Sadi, Tarihte Türk Ve Ermeni İlişkiler, İstanbul, 1990. Koçaş, Sadi, Tarihte Ermeniler ve Türk-Ermeni İlişkileri, İlâveli Dördüncü Baskı, KASTAİ Tarihi Araştırmalar Dizisi, İstanbul, 1990. Kodaman, Bayram (çev.), Türkler-Ermeniler ve Avrupa, Ankara, 1994. Kodaman, Bayram, Sultan II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası, Ankara, 1987. Kodaman, Bayram, Ermeni Macerası (Tarihi ve Siyasi Bir Değerlendirme), Süleyman Demirel Üniversitesi Yayınları, Isparta, 2001. Kodaman, Bayram, “Avrupa’nın İlk Maşası: Ermeniler: ‘Şark Meselesi’nin Anadolu Cephesi”, Tarih Ve Medeniyet, 2 (15), Mayıs 1995, 13-21 ss. Kodaman, Bayram, “Doğu Anadolu’da Ermeni Meselesini Çözen Uygula- ma: Aşiret Alayları”, Tarih Ve Medeniyet, 1 (1), Mart 1994, 16-21 ss. Kodaman, Bayram, “Ermeni Meselesi (Tarihi Ve Siyasi Bir Değerlendir- me)”, Yeni Türkiye, 7 (37), Ocak-Şubat 2001, 200-212 ss. Kodaman, Bayram, Türkler-Ermeniler Ve Avrupa: Les Turcs-Les Arménıens et L’Europe: Turks-Armenians And Europe, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2005. Konukçu, Enver, Ermeniler’in Yeşilyayla’daki Türk Soykırımı (11-12 Mart 1918), Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları, Ankara, 1990. Kopar, Metin, “Ermeni Meselesinde İngiltere = The Role Of England In The Armenian Problem”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, (165), Kasım-Aralık 2006, 101-116 ss. Korkmaz, Ramazan, The Armenian Question in General and The Armenian Atrocityin Çıldır as Narrated by Living Eye Witnesses, Kök Yayınları, Ankara, 1993.

214

226_Mustafa_Biyikli.indd 26 28.02.2017 15:11:57 MUSTAFA BIYIKLI / ERMENİ MESELESİ VE HOCALI KATLİAMI ÜZERİNE BİBLİYOGRAFYA 27

Korkmaz, Ramazan, Genel Olarak Ermeni Sorunu ve Canlı Kaynaklardan Çıldır’da Yapılan Ermeni Mezalimi, Kök Yayınları, Ankara, 1990. Köni, Hasan, “Günümüzde Ermeni Sorunu ve Çözüm Yolları”, Uluslararası Türk-Ermeni İlişkileri Sempozyumu, Bildiriler, İstanbul Üniversitesi Rektörlü- ğü, İstanbul, 2001, s. 441-452. Köni, Hasan, “Ermeni Meselesi Üzerine Bazı Görüşler”, Türk Kültürü, 24 (277), Mayıs 1986, 273-285 ss. Köprülü, Fuad, “Türk Edebiyatının Ermeni Edebiyatı Üzerindeki Te’sirle- ri”, Edebiyat Araştırmaları, Ankara, 1966, s. 236-269. Köymen, Atilla, Ermeni Soykırımı İddiaları ve Arşivlerdeki Gerçekler, Anka- ra, 1990. Kuran, Ahmet Bedevi, Osmanlı İmparatorluğunda İnkılap Hareketleri ve Milli Mücadele, İstanbul, 1959. Kurat, Akdes Nimet, Türkiye ve Rusya, Ankara, 1990. Kurat, Yulug Tekin, Osmanlı İmparatorluğunun Paylaşılması, Ankara, 1986. Kurat, Yuluğ Tekin, Osmanlı İmparatorluğu’nun Paylaşılması, 2. basım, Ankara, 1986. Kurt, Ümit, “1915 Yazıları” Vesilesiyle Yeniden ‘Ermeni Meselesi’, Toplum- sal Tarih, (198), Haziran 2010, 86-91 ss. Küçük, Abdurrahman, “Belgelerin Işığında Türk-Ermeni Münasebetlerine Genel Bir Bakış”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: XXXI, 1989, s. 245-259. Küçük, Abdurrahman, “Ermeni Katoğikosluğu Ve Ermeni Meselesine Dair Bir Arşiv Vesikası Üzerine”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: XXVI, 1983, s. 727-750. Küçük, Abdurrahman, Ermeni Kilisesi ve Türkler, Ocak Yayınları, Ankara, 1997. Küçük, Abdurrahman, “Ermeni Meselesi”, Türk Kültürü, 21 (234), Ekim 1982, 733-740 ss. Küçük, Cevdet, “XIX. Asırda Anadolu’da Ermeni Nüfusu”, Türk Tarihinde Ermeniler, İzmir, 1983, s. 75-95. Küçük, Cevdet, Osmanlı Diplomasisinde Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı, 1878-1897, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1984. Külekçi, Cahit, “Arşiv Vesîkalarına Göre Osmanlı Devleti’nde Ermeni Ce- miyetleri (1875-1925 Yılları Arası)”, İSTEM: İslâm San‘at, Tarih, Edebiyat ve Mûsikîsi Dergisi, Cilt: VIII, Sayı: 15, 2010, s. 143-157. Külekçi, Cahit, “Dinî Münasebetler Çerçevesinde Osmanlı Devleti’nde Top- lumsal Çatışma: Rum-Ermeni Toplumu Örneği (XIX. Yüzyıl”), Şarkiyat Mec- muası, Sayı: 23, 2013, s. 65-90. Külekçi, Cahit, “Osmanlı Devleti’nde Ermeni Cemiyetleri Ve Ermeni Cemi- yet-i Hayriye-i Umûmiyyesi Nizamnâmesi”, Hikmet Yurdu, Cilt: VI, Sayı: 12, 2013, s. 391-405. Kürkçüoğlu, Erol, “Rus Emperyalizmi ve Ermeni Taşeronluğu”, Iğdır Tarihi Gerçekler ve Ermeniler Uluslararası Sempozyumu, Ankara, 1997, s. 33-39.

215

226_Mustafa_Biyikli.indd 27 28.02.2017 15:11:57 28 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Kürkçüoğlu, Erol, “Tarihi Süreçte Selçuklu-Ermeni İlişkileri”, Ermeni Araş- tırmaları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri, I. Cilt, Yayına Hazırlayanlar: Şenol Kantarcı, Kamer Kasım, İbrahim Kaya, Sedat Laçiner, ASAM-Ermeni Araştır- maları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s. 335-341. Kürkçüoğlu, Ö., Türk-İngiliz İlişkileri (1919-1926), Ankara, 1978. Laçiner, Sedat, “Ermeni Sorunu’nun Temel Unsurları Olarak Ermeni Kimlik Bunalımı ve Güç Politikaları”, Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye Kongresi Bildirile- ri, III. Cilt, yay. haz., Şenol Kantarcı, Kamer Kasım, İbrahim Kaya, Sedat Laçi- ner, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s. 13-25. Laçiner, Sedat, Türkler ve Ermeniler: Bir Uluslararası İlişkiler Çalışması, Kaknüs Yayınları, İstanbul, 2004. Laçiner, Sedat - Kantarcı, Şenol, Ararat: Sanatsal Ermeni Propagandası, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayını, Ankara, 2002. Lang, David Marshall, Armenia: Cradle of Civilization, Second Edition, Lon- don, 1978. L’angleterre et les Arméniens (1839-1904), S. Granvenhage, M. Van Der Beek’s Hofboekhandel, 1918. Laurence Evans, United States Policy And The Partition Of Turkey, 1914- 1924, Baltimore, 1965. Laurent, J., “Les Origines Mediévales de la Question Arménienne”, REA, Tome I, Fascicule I, Paris, 1920. Le Probleme Arménien: Neuf Questions, Neuf Reponses, Institut de Politique Etrangère, Ankara, 1982. Les Comitée rév Arméniens et La Colonie Arménienne d’Amérique, Constan- tinople, 1918. Lewy, Guenter, “Ermeni Sorununu Yeniden Tartışmak”, Ermeni Araştırma- ları, Sayı: 18, Yaz 2005, s. 45-59. Lewy, Guenter, “Revisiting The Armenian Genocide”, The Middle East Qu- arterly, Volume XII, Number 4, 2005. Lewy, Guenter, “Yirminci Yüzyılın İlk Soykırımı mı?”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 19, Sonbahar 2005, s. 38-50. Lewy, Guenter, The Story Behind Ambassador Morgenthau’s Story, The İsis Press, İstanbul, 1990. Lewy, Guenter, Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü’nün Perde Arkası, Türkçe trc. Belkis Torfilli, İsis Yayımcılık Ltd., İstanbul, 1991. Livre Bleu du Gouvernement Britannaque Concernant le Traitement Des Ar- meniens Dans I’Empire Ottoman (1915-1916), Paris, 1987. Loti, Pierre, Les Massacres d’Arménie, Paris, 1918. Lowry, H.W., “American Observers in Anatolia in 1920: The Bristol Pa- pers”, In Armenians in the Ottoman Empire and Modern Turkey, 1912-1926, İstanbul, 1983. Lowry, Heath W., “Nineteenth and Twentieth Century Armeniane Terro- rism: Threads of Continuety”, International Terrorism and the Drug Connecti- on, Ankara, 1984, s. 71-83.

216

226_Mustafa_Biyikli.indd 28 28.02.2017 15:11:57 MUSTAFA BIYIKLI / ERMENİ MESELESİ VE HOCALI KATLİAMI ÜZERİNE BİBLİYOGRAFYA 29

Lowry, Heath W., “19. ve 20. Yüzyıl Ermeni Terörizmi: Devamlılık Bağı”, Uluslararası Terörizm ve Uyuşturucu Madde Kaçakçılığı, Ankara, 1984, s. 69-79. Lozan Barış Konferansı: Tutanaklar-Belgeler: Konferansta İmzalanan Senetler (30 Ocak ve 24 Temmuz 1923), İkinci Takım, C. II, (çev., Seha L. Meray), İstanbul, 1993. Lütem, Ömer E., “Güncel Boyutuyla Ermeni Sorunu”, Bilim ve Aklın Ay- dınlığında Eğitim: Özel Sayı: Tarihten Bir Kesit, Sayı: 38, Nisan 2003, s. 38-43. Lütem, Ömer E., “Türkiye’nin Ermenistan, Ermenistan’ın Türkiye Po- litikası”, Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri, II. Cilt, Yayına Hazırlayanlar: Şenol Kantarcı, Kamer Kasım, İbrahim Kaya, Sedat Laçiner, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s. 283-286. Lynch, H.F., Armenia, Travels and Studies, Vol. II, Beriut 1967. M. Budak, “Osmanlı-Rus İlişkilerinde Kafkasya”, Avrasya Etütleri I/IV, 1995. M. Erat, “Kars ve Çevresinde Ermeni Mezalimi (1919)”, Kafkas Araştırma- ları III, 1997. M. Erat, “Kazım Karabekir Paşa’nın Ermeniler Üzerine Harekatı”, Kafkas Araştırmaları II, 1996. M. Erat, Milli Mücadele Döneminde Kazım Karabekir Paşa’nın Faaliyetleri (1919-1922), İÜ SBE., T.C. Tarihi ABD Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul 2000. M.H. Vahaboğlu, Osmanlı’dan Günümüze Azınlık ve Yabancı Okulları, T.K.A. Enst. Yay., Ankara, 1990. M.H. Vahapoğlu, Osmanlı’dan Günümüze Azınlık ve Yabancı Okullar, An- kara, 1990. M. Hocaoğlu, Arşiv Vesikaları ile Tarihte Ermeni Mezalimi ve Ermeniler, İs- tanbul, 1976. M. Murat Hatipoğlu, Türk-Yunan İlişkilerinin 101 Yılı (1821-1922), Ankara, 1988. M.S. Anderson, Tre Great Powers and the Near East 1774-1923, Docu- ments of Modern History, London, 1970. Majevskı, Ermenilerin Yaptıkları Katliamlar, (ter. Azmi Süslü), Ankara 1986. Maleville, Georges de, La Tragédie Arménienne de 1915, Editions Lanore, Paris, 1988. Maleville, Georges de, Sözde Ermeni Trajedisi, (trc: Galip Üstün), Yılmaz Yayınları, İstanbul, 1991. Marashlian, Levon, “Population Statistics on Ottoman Armenians in the Context of Turkish Historiography”, TAR, Nu. 4-160 (1987), s. 1-59. Marian, Kent, Osmanlı İmparatorluğunun Sonu ve Büyük Güçler, çev: Ah- met Fethi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1999. Matossian, Mary K., “Armenia and the Armenians”, Handbook of Major Soviet Nationalites, London-Newyork, 1975. Mayéwski (Général), Ermenilerin Yaptıkları Katliamlar, (trc. Azmi Süslü), A.Ü. Türk İnkilâp Tarihi Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1986. Mayéwski (Général), Les Massacres d’Arménie-Statistique des Provinces de Van et de Bitlis, I’Imprimere Militaire, Petersburg 1916. Mayéwski (Général), Massacres by the Armenians Against the Turks, Kök Yayınları, Ankara, 1991.

217

226_Mustafa_Biyikli.indd 29 28.02.2017 15:11:57 30 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Mayéwski (Général), Van, Bitlis Vilayetleri Askerî İstatistiği, (trc: Mehmet Sadık), İstanbul 1330 (1914). Mazıcı, Nurşen, ABD’nin Güney Kafkasya Politikası Olarak Ermenistan So- runu (1919-1921), Pozitif Yayınları, İstanbul, 2005. Mazıcı, Nurşen, Uluslararası Rekabette Ermeni Sorunu’nun Kökeni, 1878- 1920, Pozitif Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 2005. Mazıcı, Nurşen, “24 Nisan Ve Ermeni Sorunu”, Jeopolitik / Aylık Strateji Dergisi, 4 (15), Nisan 2005, 14-17 ss. Mc Carthy, Justin, Muslims and Minorities: The Population of Ottoman Ana- tolia and the End of the Empire, New York and London, New York University Press, 1983. Mc Carthy, Justin, Osmanlı Anadolu Topraklarındaki Müslüman ve Azınlık Nüfus, (trc. İhsan Gürsoy), Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Baş- kanlığı Yayınları, Ankara, 1995. Mc Carthy, Justin, “Armenian Terrorism, History as Poison and Antidode”, Ottoman Archives-Yıldız Collection the Armenian Question-Osmanlı Arşivi-Yıldız Tasnifi-Ermeni Meselesi, 1. cilt, Tarihi Araştırmalar ve Dokümantasyon Mer- kezleri Kurma ve Geliştirme Vakfı, İstanbul, 1989. Mc Carthy, Justin, Muslime and Minorities, the population of Ottoman Ana- tolia and the end of the Empire, New York, London, 1983. Mc Carthy, Justin, “The Anatolian Ermenians, 1912-1922”, Armanians in the Ottoman Empire and Modern Turkey (1912-1926), Boğaziçi Ün., İstanbul, 1984. Mc Carty, Justin, “Armenian Terrorism: History as Poison and Antidode”, International Terrorism and The Drug Connection, Ankara, 1984, s. 85-94. Mc Carthy, Justin, “Ermeni İsyanları ve Osmanlılar”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 16-17, Kış 2004-İlkbahar 2005, s. 82-108. Mc Carthy, Justin, “The Armenian Uprising And The Ottomans”, Review of Armenian Studies, Volume: 2, No. 7-8, 2005, s. 50-73. Mc Carthy, Justin and Carolyn, Turks and Armenians: A Manual on the Ar- menian Question, Assembly of Turkish American Association, Washington, 1989. Mc Carthy, Justin, Kurbanlar ve Şefkatli İnsanlar, Süleyman Demirel Üni- versitesi Yayını, Isparta, 2001. Mc Carthy, Justin, Müslümanlar ve Azınlıklar: Osmanlı Anadolusu’nda Nü- fus ve Imparatorluğun Sonu, Çev. Bilge Umar, İnkilâp Kitabevi Yayın San. Ve Tic. A.Ş., İstanbul, 1998. Mc Carthy, Justin, Ölüm ve Sürgün: Osmanlı Müslümanlarına Karşı Yü- rütülen Ulus Olarak Temizleme İşlemi, 1821-1922, çev. Bilge Umar, İnkilâp Kitabevi Yayın San. ve Tic. A.Ş., İstanbul, 1998. Mc Carthy, Justin, “Ermeni Sorununun Gerçek Yüzü”, Elegans Internatio- nal, (71), Mart-Nisan 2005, 108-110 ss. Mécérian, Jean, Histoire et institutions de I’Eglise Arménienne, Beriut 1965. Mehlika Aktok Kaşgarlı, Kilikya Tâbi Ermeni Baronluğu Tarihi, Ankara, 1990. Mehmet Ali Birand, Armenian Atrocities and Terrorism, Assembly of Tur- kish American Association Ermeni Terörü, Ankara, 1983.

218

226_Mustafa_Biyikli.indd 30 28.02.2017 15:11:57 MUSTAFA BIYIKLI / ERMENİ MESELESİ VE HOCALI KATLİAMI ÜZERİNE BİBLİYOGRAFYA 31

Mehmet Kengerli, “Azerbaycan’ın Karabağ Felaketi”, Azerbaycan Dergisi, Sayı: 310, Temmuz-Ağustos 1996. Mehmet Süreyya, Sicill-i Osmanî, III, İstanbul, 1311. Mehmet, Asaf, 1909 Adana Ermeni Olayları ve Anılarım, (Yay. Parmaksız- oğlu İsmet), Ankara, 1985. Melson, Robert, On The Origins Of The Armenian Genocide And The Holo- caust, Chicago, 1996. M mmedova, H vva, Xocalı: Şəhidlər, Şahidlər, Bakı, 2003. Metin, A., “Tehcir, Soykırım Anlamı Taşır mı?”, Belgelerin Işığında Ermeni Meselesiə Semineri (24-25ə Nisan 2003), yay. haz. Abdullah Soykan, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınları, İstanbul, 2004, s. 97-121. Metin, Halil, Türkiye’nin Siyasi Tarihinde Ermeniler ve Ermeni Olayları, Mil- li Eğitim Yayınları: 2437, İstanbul, 1992. Miller, Donald E., An Oral History Of The Armenian Genocide, Berkeley, 1993. Minassian, Gaidz, Guerre Et Terrorisme Arméniens, Paris, 2002. Michael M. Gunter, “Ermeni Terörizminin Çağdaş Görünümü”, Osmanlı Arşivi Yıldız Tasnifi Ermeni Meselesi, C. II, İstanbul, 1989. Mikascha, II, Leipzig 1793. Mim Kemal Öke, Ermeni Sorunu (1914-1923), Ankara, 1991. Mine Erol, Birinci Dünya Savaşı Arefesinde Amerika’nın Türkiye’ye Karşı Tutumu, Ankara, 1976. Mirza Cevanşir Karabağlı, Karabağ Tarihi, (çev. T. Sünbül), Ankara, 1990. Mise au Point Sur La Propagande Arménienne Contre La Turquie, Ankara, 1982. Moltke, Helmuth Von, Briefe über Zustande und Begeberheitenin der Tur- kei aus den Jahren 1835 bis 1839, Berlin 1917, (trc. Hayrullah Örs), Türkiye Mektupları, İstanbul, 1969. Morgan, Jacques de, Histoire Du Peuple Arménien, Paris, 1919. Muslum, Sariyya, Khojaly Is Not Dead, Translator: Adila Aghabeyli, Nar- min Abbasova, Baku: [y.y.], 2007. Mustafayev, Beşir, “Azerbaycan Milli Kütüphanesinde Bulunan Dağlık Ka- rabağ ile İlgili Eserlerin Bibliyografyası”, Iğdır Üniversitesi / Iğdır University Sosyal Bilimler Dergisi / Journal of Social Sciences, Sayı / No. 4, Ekim / Oc- tober 2013, 195-217. Mustafayev, Beşir, “Ermeni Devlet Terörünün Eseri: 26 Şubat 1992 Hocalı Soykırımı Üzerine”, Karadeniz Araştırmaları, Sayı: 29, Bahar 2011. Mustafayev, Beşir, “Terör ve İşgal Sonucu Yaşanan Müslüman-Türk Soy- kırım Yasasını Onaylayan Tek Lider: Haydar Aliyev”, Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi, Cilt: XI, Sayı: 22, 2013, s. 91-109. Mutluçağ, Hayri (Haz.), İzmir İhtilâl Komitesi ve Terör, Belge Yayınları, İs- tanbul, 1986. Mükremin Halil Yınanç, “Çağrı Bey”, MEB İslâm Ansiklopedisi, C. III, İs- tanbul, 1988. Münir Süreyya Bey, Ermeni Meselesinin Siyasî Tarihçesi (1877-1914), Baş- bakanlık Basımevi, Ankara, 2001, XVII, 1079 s.

219

226_Mustafa_Biyikli.indd 31 28.02.2017 15:11:57 32 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Münir Süreyya Bey, Ermeni Meselesinin Siyasî Tarihçesi (1877-1914), Dev- let Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 2001. Nalbandian, Louise, The Armenian Revolutionary Movement: The Develop- ment of Armenian Political Parties Through The Nineteenth Century, Berkeley and Los Angeles, 1967. Nassibian, A.A., Britain and the Armenian Question 1915-1923, London, 1984. Nazım Paşa (Zaptiye Nazırı), Ermeni Tarihi (i) Vukuatı 22 Kanun-ı Evvel 1312 3 Ocak 1896’da Sultan Abdulhamid’e Nazım Paşa’nın Arzettiği Rapor, Başbakanlık Arşivi, N. Yıldız Tasnifi,K ısım 36, Nu. 131-151. Necdet Bilgi, Ermeni Tehciri ve Boğazlayan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey’in Yargılanması, Ankara, 1999. Nejat Göyünç, Osmanlı İdaresinde Ermeniler, Gültepe Yay., İstanbul, 1983. Németh, Gyula, Attila és Hunjai, Budapest 1940, (trc. Şerif Baştav), Attila ve Hunları, İstanbul, 1962. Nersessian, V.N., A Bibliography Of Articles On Armenian Studies In Wer- tern Journals, 1869-1995, Richmond: Curzon Pres, 1997. Norman, C.B., Ermenilerin Maskesi Düşüyor (The Armenians Unmasked), (Edited by: Yavuz Ercan), A.Ü. Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları, Ankara, 1993. Nurşen Mazıcı, Uluslararası Rekabette Ermeni Sorununun Kökeni 1878- 1919, Der Yayınevi, İstanbul, 1987. Okçu, Yahya, Türk-Rus Mücadelesi Tarihi, Ankara, 1953. Oktay, Hasan, “Avrupa Birliği Bağlamında Türkiye ve Ermeni Sorunu”, Av- rasya Dosyası Dört Aylık Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Dergisi, 10 (2), Yaz 2004, 65-95 ss. Orel, Şinasi, Talat Paşa Telgraflarının İçyüzü. Orel, Şinasi - Yuca Süreyya, Ermenilerce Talat Paşa’ya Atfedilen Telgrafla- rın Gerçek Yüzü, Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara, 1983. Orel, Şinasi - Süreyya Yuca, Affaires Arméniennes Les “Telegrammes” De Talât Pacha, Fait Historigue Ou Fiction, Triangle, Paris 1986. Orly Saldırısı Davası (19 Şubat-2 Mart 1985), Şahit ve Avukat Beyanları, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara, 1985. Orly Saldırısı Davası, Terörist Attack At Orly, SBF Yayınları Ermeni Terörü- nün Tarihçesi, Enver Yararbaş, 1985. Ormanian, Malachia, The Church of Armenian, (trans. by M. Gregory and ed. by T. Poladian), London, 1955. Ortaylı, İlber, Tanzimattan Cumhuriyete Yerel Yönetim Geleneği, İstanbul, 1985. Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Tarihi, İstanbul, 1979. Ostrogorsky, George, Bizans Devleti Tarihi, (çev. Fikret Işıltan), Ankara, 1981. Ozanyan, Kagik, The History Of The , Merzifon 1913. Öke, Kemal M., Yüzyılın Kan Davası Ermeni Sorunu (1914-1923), İstanbul, 2003.

220

226_Mustafa_Biyikli.indd 32 28.02.2017 15:11:58 MUSTAFA BIYIKLI / ERMENİ MESELESİ VE HOCALI KATLİAMI ÜZERİNE BİBLİYOGRAFYA 33

Öke, Mim Kemal, “The Responses of Turkish Armenians to the Armenian Question, 1919-1926”, Armenians in the Ottoman Empire and Modern Turkey (1912-1926), İstanbul, 1984, s. 70-101. Öke, Mim Kemal, Ermeni Meselesi (1914-1923), Türk Tarih Kurumu Yayın- ları, Ankara, 1991. Öke, Mim Kemal, The Armenian Question (1914-1923), Published by K. Rustem Brother, Oxford, 1988. Öke, Mim Kemal, Ermeni Sorunu 1914-1923, Ankara, 1991. Önsöz, Zeki, “Ermeni Meselesi Nedir?”, Kubbealtı Akademi Mecmuası, 38 (2), Nisan, 2009, 80-86 ss. Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, I. Yayın Yönetmeni: Robert Mantran, (çev.: Server Tanilli), İstanbul, 1991. Osmanlının Son Döneminde Ermeniler, TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Ku- rulu Yayınları, Ankara, 2002. Özalp, Yalçın, Millet-i Sadıka Patırtısı ve Maraş (Kahramanmaraş’ta Erme- niler), Fatih Gençlik Vakfı Yayınları, İstanbul, tarihsiz. Özbilen, Eşref Bengi, “Ermeni Meselesi Hakkında Amerika’da İki Değişik Görüş”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, (64), Şubat 1990, 211-219. Özçelik, İsmail, Ermeni Sorunu ve Gerçekler, Gündüz Eğitim ve Yayıncılık, Ankara, 2005. Özdal, Barış, “Ayastefanos Ve Berlin Anlaşmaları İtibarıyla Ermeni Soru- nu”, Askeri Tarih Araştırmaları Dergisi, 4 (8), Ağustos, 2006, 109-119 ss. Özdemir, Hikmet - Çiçek, Kemal - Turan, Ömer - Çalık, Ramazan-Halaçoğlu, Yusuf, Ermeniler: Sürgün ve Göç, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2004. Özdemir, Hikmet, “Ermenilerin Uyrukluk Sorunu”, 80. Yılında 2003 Pen- ceresinden Lozan Sempozyum Bildirileri (6 Ekim 2003, Ankara), Ankara, 2005, s. 97-118. Özdemir, Hikmet, Arnold Toynbee’nin Ermeni Sorununa Bakışı, Türkiye Bi- limler Akademisi Forumu, Ankara, 2005. Özdemir, Hikmet, Salgın Hastalıklardan Ölümler, 1914-1918, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2005. Özdemir, Hikmet, Talat Paşa Cinayeti, Başkent Üniversitesi Stratejik Araş- tırmalar Merkezi, Ankara, 2005. Özkan, Zafer, Ermeni Techiri, Ankara Ün. Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara, 1985. Özkaraman, Derya, Hocalı Soykırımı: Nedenleri, Fikri Altyapısı ve Sonuçları, Genel Kurmay Başkanlığı, Harp Tarihi ABD, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2010. Özkaya, İnayetullah Cemal, Le Peuple Arménien et les Tentatives de Réduire le Peuple Turc en Servitude, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Yayınları, İstanbul, 1971. Özkaya, Yücel, “Arşiv Begelerine Göre XVIII. Yüzyıl ve XIX. Yüzyıllarda Os- manlı İmparatorluğu’nda Ermeniler’in Durumu”, Tarih Boyunca Türklerin Er- meni Toplumu İle İlişkileri, Ankara, 1985, s. 149-158. Öztek, İbrahim, Dünden Bugüne Ermeni Saldırganlığı Ve Hocalı Soykırımı, Bakü: Elm-Tahsil, 2015.

221

226_Mustafa_Biyikli.indd 33 28.02.2017 15:11:58 34 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Öztoprak, İzzet, Kurtuluş Savaşı’nda Türk Basını, Ankara, 1981. Öztuna, Yılmaz, Büyük Türkiye Tarihi, VII, İstanbul, 1983. Öztuna, Yılmaz, Devletler ve Hanedanlar, II, Ankara, 1989. Öztürk, Hıdır, Tarihimizde Tunceli ve Ermeni Mezalimi, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1984. Palabıyık, Mustafa Serdar, “Bilimsellik ve Taraflılık İkileminde Kalmış Bir Literatür: Son Dönemde Ermeni Meselesi Konusunda Yazılmış Kitapların Kar- şılaştırmalı Bir Analizi”, Ermeni Araştırmaları Üç Aylık Uluslararası İlişkiler ve Tarih Dergisi, (22), Yaz 2006, 81-116 ss. Parmaksızoğlu, İsmet, Ermeni Komitelerinin İhtilal Hareketleri ve Besledik- leri Emeller, Ankara, 1981. Pasdermadjian, H., Histoire De L’Arménie, Paris, 1949-1971. Paul B. Henze, “Russia and the Caucasus”, Perceptions, Journal of Interna- tional Affairs, Vol. I/2, June-August 1996. Perinçek, Mehmet, “Beyaz Orduların Gözüyle Ermeni Meselesi”, Ermeni Araş- tırmaları Üç Aylık Uluslararası İlişkiler ve Tarih Dergisi, (22), Yaz 2006, 69-79 ss. Pierre Loti, Türkler Üzerine Makaleler, (çev. Betil Önuçak), (Yayına Hazırla- yan S. Özel), Der Yay., İstanbul, 1995. Ponsonby, Democracy and Diplomacy, London, 1915. Profesör Vayt, Muharebeden Sonra Hilafet Siyaseti ve Türklük Siyaseti, (trc. Habil Adam), İstanbul, 1331. R. Hovannisian, “The Ebb and Flow of The Armenian Minority In The Arab Middle East”, Middle East Journal, vol. 28, n. I, (Wınter 1974). Rahip Komidos Çarkçıyan, Türk Devleti Hizmetinde Ermeniler (1453-1953), İstanbul, 1953. Rahmi Çiçek, “Trabzon’da Ermeni Nüfusu ve 1896 Ermeni Olayları”, Türk Kültürü Dergisi, Kasım 2000, s. 451. Ramazan Çalık, Alman Kaynaklarına Göre II. Abdülhamit Döneminde Erme- ni Olayları, Kültür Bak. Yay., Ankara, 2000. Rauf Orbay, Cehennem Değirmeni, Siyasi Hatıralarım I, Emre Yayınları, İstanbul, 1993. Razdel Aziatskoy Turtsii Po Sekretnım Dokumentom Bıvşego Ministerstva İnostrannıh Del, Sostovitel E.A. Adamov, Moskva, 1924. Reşit, Ahmet, Ekaliyetlerin Himayesi, İstanbul, 1933. Rıfat Uçarol, Siyasi Tarihi 1789-1994, IV, Baskı Filiz Kitabevi, İstanbul, 1995. Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım, C. III, İstanbul, 1967. Ronald Grigor Suny, Armenian in the Twentieth Century California, Scho- lars Press, 1983. Russian View On The Atrocities Committed By The Armenians Against The Turks, (neşr. A. Süslü), Ankara, 1991. S. Akgün, General Harbord’un Anadolu Gezisine (Ermeni Meselesine Dair) Raporu, İstanbul, 1981. S.R. Sonyel, “Yeni Belgelerin Işığı Altında Ermeni Tehcirleri”, Belleten, C. XXXVI, n. 141, Ankara, Ocak 1972.

222

226_Mustafa_Biyikli.indd 34 28.02.2017 15:11:58 MUSTAFA BIYIKLI / ERMENİ MESELESİ VE HOCALI KATLİAMI ÜZERİNE BİBLİYOGRAFYA 35

Sabir Rüstemhanlı, “Karabağ”, Türk Dünyası Tarih Kültür Dergisi, Sayı: 163, Temmuz 2000. Sabiroğlu, Şamil - Bayramkızı, Efsane, Bir Kış Günü Vahşeti Hocalı, Eko- Avrasya Yayıncılık, Ankara, Aralık 2012. Sakarya, İhsan, Belgelerle Ermeni Sorunu, 2. Baskı, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Askeri Tarih Yayınları, Ankara, 1984. Salahi R. Sonyel, Minorities and the Destruction of the Ottoman Empire, TTK, Ankara, 1993. Salahi R. Sonyel, “Tehcir ve Kırımlar Konusunda Ermeni Propagandası Hıristiyanlık Dünyasını Nasıl Aldattı”, Belleten, C. XLI, Sayı 161, Ocak 1977. Salahi Sonyel, Yeni Belgelerin Işığı Altında Ermeni Tehcirleri, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1972. Salahi Sonyel, The Great War and The Tragedy of Anatolia, TTK, Ankara 2000. Salmaslian, A., Bibliographie de L’Arménie, Paris 1946. Salmaslian, Arménag, Bibliographie de l’Arménie, 2nd Edition: Erevan 1969. Sanjan, Avedis K., The Armenian Communities in under Ottoman Do- minion, Cambridge 1965. Saral, Ahmet Hulki, Ermeni Meselesi, Genelkurmay ATASE, 1982. Saral, Ahmet Hulki, Ermeni Meselesi, Ankara, 1970. Saray, M., “1876 İstanbul Konferansı”, Semavi Eyice Armağanı, İstanbul Yazıları, İstanbul, 1992. Saray, M., Atatürk’ün Sovyet Politikası, 2. baskı, Damla Neşr., İstanbul, 1990. Saray, Mehmet, “Ermenilerin İddiaları ve Tarihî Gerçekler”, Atatürk Araş- tırma Merkezi Dergisi, Sayı: 59, Temmuz 2004, s. 325-334. Saray, Mehmet, The Principles of Turkish Administration and Their Impact on the Lives of non-Muslim Peoples: The Armenians as a case Study, Atatürk Research Center, Ankara, 2003. Saray, Mehmet, Ermenistan ve Türk-Ermeni İlişkileri, İstanbul Üniversitesi Rektörlük Yayını, İstanbul, 2003. Saray, Mehmet, “Atatürk’ün Konuşma ve Yazışmalarında Ermeni Sorunu / Tanıtan Semra Uğuz”, Ermeni Araştırmaları Dört Aylık Tarih, Politika ve Ulus- lararası İlişkiler Dergisi, (39), 2011, 233-235 ss. Saray, Mehmet, Türk-Sovyet Münasebetleri ve Ermeni Meselesi, Tarih Bo- yunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu, Ankara, 1985. Sarıahmetoğlu, Nesrin, Azeri-Ermeni İlişkileri (1905-1920), Türk Tarih Ku- rumu, Ankara, 2006. Sarıahmetoğlu, Nesrin, Karabağ, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2011. Sarıhan, Zeki, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, I, Ankara, 1993. Sarınay, Yusuf, “Fransa’nın Ermenilere Yönelik Politikasının Tarihi Temel- leri (1878-1918)”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 7, Sonbahar 2002, s. 55-70. Sarınay, Yusuf, “Tehcir Önceden Plânlanmış Değildir!”, 2023, Sayı: 48, 15 Nisan 2005, s. 4-9. Sarınay, Yusuf, “Ermeni Meselesi ve Gerçekler”, Türk Yurdu, 25 (212), Ni- san 2005, 6-10 ss.

223

226_Mustafa_Biyikli.indd 35 28.02.2017 15:11:58 36 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Sarkissian, Karekin, The Armenian Church in Contemporary Times, Reli- gion In The Middle East’den ayrı basım, Cambridge University Press, 1969. Schemsi, Kara, Turcs et Armeniens devant I’Historie, Genéve 1919. Seçil Akgün, General Harbord’un Anadolu Gezisi ve (Ermeni Meselesine Dair Raporu), Kurtuluş Savaşı Başlangıcında, Kervan Kitapçılık, İst. 1981, s. 147-149. Seha Meray - Osman Olcay, Osmanlı İmparatorluğu’nun Çöküş Belgeleri, Ankara, 1977. Seha Meray, Lozan Barış Konferansı, Takım I, C. I, Kitap I, Ankara, 1973. Seki, Yusuf, Dış Basında Ermeni Meselesi (1999-2003), Başbakanlık Ba- sın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 2004. Selahi Sonyel, “Yeni Belgelerin Işığı Altında Ermeni Tehcirleri”, Belleten, Cilt: XXXVI, Sayı: 141, Ocak 1927’den ayrı basım TTK Basımevi, Ankara 1972. Selvi, Haluk, Birinci Dünya Savaşı’ndan Lozan’a Ermeni Sorunu, Gözden Geçirilmiş İkinci Baskı, Sakarya Üniversitesi Rektörlüğü Yayını, Sakarya 2004. Setting The Record Straight On Armenian Propaganda Against Turkey, An- kara, 1982. Sevim, Ali, Genel Çizgileriyle Selçuklu-Ermeni İlişkileri, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1983. Sevinç, Necdet, Arşiv Belgeleriyle Tehcir: Ermeni İddiaları ve Gerçekler, Av- rasya Bir Vakfı Yayınları, Ankara, 2003. Seyfeli, Canan, “Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslimlerin İdari Yapısı: Erme- niler Örneği”, Milel ve Nihal: İnanç, Kültür Ve Mitoloji Araştırmaları Dergisi, Cilt: II, Sayı: 2, 2005, s. 125-156. Seyfeli, Canan, İstanbul Ermeni Patrikliği (Kuruluşu ve Tarihten Günümüze İdari Yapısı), Aziz Andaç Yayınları, Ankara, 2005. Sezer, Ayten, “Ermeni Meselesi ve Misyonerlik”, Yeni Türkiye, 7 (38), Mart-Nisan 2001, 961-966 ss. Sezer, Cemal, “Amerikan Misyonerlerinin Ermeni Meselesine Etkileri (1890-1914) = The Contributions Of American Missionaries To The Armenian İssue In Ottoman Empire (1890-1914)”, Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens- titüsü Dergisi, 3 (1-2), Haziran-Aralık 2010, 57-69 ss. Sezgin, Mahmut Niyazi, Ermenilerde Din, Kimlik ve Devlet: Ermeni Sorunu- na Ermeni Milli Kimliği Açısından Bakış, Platin Yayınları, Ankara, 2005. Shaw, Stanford J., “Ottoman Population Movements During The Last Ye- ars of the Empire, 1885-1914: Some Preliminary Remarks”, JOS, I, İstanbul, 1980. Shaw, Stanford J., “Ermeni Lejyonu ve Kilikya’daki Ermeni Topluluğunu Tahribatı”, Osmanlı’nın Son Döneminde Ermeniler, TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları, Ankara, 2002, s. 149-194. Shaw, Stanford J., “The Armenian Legion and Its Destruction of the Arme- nian Community in Cilicia”, The Armenians in the Late Ottoman Period, The Council of Culture, Arts and Publications, Ankara 2001, s. 155-206. Shaw, Stanford J. and Ezel Kural, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türki- ye, (trc., Mehmet Harmancı), C. II, E Yayınları, İstanbul, 1983.

224

226_Mustafa_Biyikli.indd 36 28.02.2017 15:11:58 MUSTAFA BIYIKLI / ERMENİ MESELESİ VE HOCALI KATLİAMI ÜZERİNE BİBLİYOGRAFYA 37

Shaw, Stanford J. and Ezel Kural, History of the Ottoman Empire and Mo- dern Turkey: Reform, Revolution and Rebublic: The Rise of Modern Turkey, 1808-1975, Vol. II, Cambridge Universty Press, London, 1977. Sırma, İhsan Süreyya, “Tanzimat Fermanının Tahlili”, Tanzimatın 150. Yıl- dönümü Uluslararası Sempozyumu (Bildirileri), Ankara 1991, s. 95-100. Solmaz, Gürsoy, Yaşayanların Dilinden Erzurum-Sarıkamış-Kars’ta Ermeni Zulmü (1918-1920), Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yayınları, Van, 1995. Somuncuoğlu, Bekir Tümen, “Ermeni Meselesi ve Lobiler”, 21. Yüzyıl, (38), Şubat 2012, 72-78 ss. Sonyel, Salâhi R., Armenian Terrorism: A Menace To The International Com- munity, Cyprus Turkish Association Publications, London, 1987. Sonyel, Salâhi R., Hornus-Sonyel Correspondance On The Armenian Ques- tion, Cyprus Turkish Association Publications, London, 1983. Sonyel, Salâhi R., The Ottoman Armenians: Victims of Great Power Diplomacy, Published by K.Rustem & Brother, London 1987. Sonyel, Salahi R., Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, I, Ankara, 1973. Sonyel, Salahi R., Armenian Terrorism: A Menace to the International Com- munity, Cyprus Turkish Association Publications, London 1987. Sonyel, Salahi R., Minorities and the Destruction of the Ottoman Empire, Publications of Turkish Historical Society, Ankara, 1993. Sonyel, Salâhi R., Turkey’s Struggle for Liberation and the Armenians, Cen- ter for Strategic Research (SAM), Ankara, 2001. Sonyel, Salâhi R., Displacement of the Armenians, Documents / Le Depla- cement des Populations Arméniennes Documents / Ermeni Tehciri ve Belgeler, Baylan Matbaası, Ankara, 1978. Sonyel, Salâhi R., The Ottoman Armenians: Victims of Great Power Diplomacy, Published by K. Rustem Brother, London 1987. Sonyel, Salahi R., İngiliz Gizli Belgelerine Göre Adana’da Vuku Bulan Türk-Ermeni Olayları, Ankara, 1988. Sonyel, Selâhi R., İngiliz Gizli Belgelerine Göre Adana`da Vuku Bulan Türk-Er- meni Olayları (Temmuz 1908-Aralık 1909), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014. Soy, H. Bayram, “Birinci Dünya Savaşı Öncesinde II. Wilhelm Almanyası’nın Ermeni Meselesine Yaklaşımı”, Türk Yurdu, 26 (225), Mayıs 2006, 82-89 ss. Soyak, Ali Rıza, Atatürk’ten Hatıralar, İstanbul, 1973. Soysal, İsmail, Tarihçeleri ve Açıklamaları ile Birlikte Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları, 1920-1945, C. I., Ankara, 1989. Süleymanov, Elxan, Hocalı Soykırımı Senetlerde, Faktlarda ve Matbuatda 1992 = Khojaly Genocide In Documents, Facts And Foreign Press) = Hoghaluns- kuu Genoçug, Bakü: Azerbaycan’da Vatandaş Cemiyyetinin İnkişafına Yardım Assosiyası, 2006. Süslü, A. - Kırzıoğlu, F. - Yınanç, R. - Halaçoğlu, Y., Türk Tarihinde Erme- niler, Ankara, 1995. Süslü, A. - Öğün, G. - Serdar, M. T., Van, Muş ve Kars’taki Ermeni Katliâm- ları Gazilerle Mülakat, Ankara, 1994.

225

226_Mustafa_Biyikli.indd 37 28.02.2017 15:11:58 38 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Süslü, A., Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı, Ankara, 1990. Süslü, Azmi (Der.), Ruslara Göre Ermenilerin Türklere Yaptıkları Mezalim, A.Ü. Türk İnkılâp Tarihi Ensitüsü, Ankara, 1987. Süslü, Azmi, Armenians and 1915 event of Displacement, Ankara, 1994. Süslü, Azmi, Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rek- törlüğü Yayınları, Ankara, 1990. Süslü, Azmi, Ermenilerin Yaptıkları Katliamlar, Ankara, 1986. Süslü, Azmi, Russian View On The Atrocities Commited By The Armenians Against The Turks, Kök Yayınları, Ankara, 1991. Süslü, Azmi, Türk Tarihinde Ermeniler, Temel Kitap., Ankara, 1995. Süslü, Azmi, Türk Tarihinde Ermeniler, Kars Kafkas Üni. Yay, Ankara 1995. Süslü, Azmi - Öğün, G. - Serdar, M. Törehan (Haz.), Van, Bitlis, Muş ve Kars’taki Ermeni Katliâmları-Gazilerle Mülâkat, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yayınları, Ankara, 1994. Sykes, M., Through Five Turkish Provinces, London 1900. Şıhaliyev, Emin Arifoğlu, Türkiye ve Azerbaycan Açısından Ermeni Sorunu, Türk Kültür ve Eğitim Norm Geliştirme Vakfı Yayını, Ankara 2002. Şıracıyan, Arşavir, Bir Ermeni Teröristin İtirafları, Kastaş Yayınevi, İstanbul 1997. Şahin, Enis, “Bir Ermeni Propaganda Klasiği: Mavi Kitap (Blue Book)”, 2023, Sayı: 48, 15 Nisan 2005, s. 12-19. Şahin, Enis, Diplomasi ve Sınır: Gümrü Görüşmeleri ve Protokolleri-1918, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2005. Şahin, Enis: “Bolşevik Hükümeti’nin Ermeni Siyaseti Ve “Türk Ermenis- tanı” Meselesi”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, (5), 1996, 29-45 ss. Şahin, Enis, “Ermeni Meselesi ve Türkiye: Neler Yapılmadı Veya Neler Ya- pılmalı?”, Müdafaa-i Hukuk Dergisi, (2. Kısım), 6 (62), Ekim 2003, 42-46 ss. Şahin, Enis, “Ermeni Meselesi ve Türkiye: Neler Yapılmadı Veya Neler Ye- pılmalı”, Müdafaa-i Hukuk Dergisi, 5 (60), Ağustos 2003, 45-47 ss. Şahin, Erman, “Ermeni Meselesinde Bilimsel Etik Ve Yöntem = The Arme- nian Question: Scholarly Ethics And Methodology”, Ermeni Araştırmaları Dört Aylık Tarih, Politika Ve Uluslararası İlişkiler Dergisi, (32), 2009, 107-119 ss. Şahin, Gürsoy, Ermeni Meselesi Kitapları Meselesi: Sivaslı Mihitar Ve Mihi- taristler, Tanıtan Kürşad Oğuz, Chronicle, (11), 2008, 108-109 ss. Şahin, İsmail, “1878 Kıbrıs Antlaşması Ve Ermeni Meselesi = 1878 Cyprus Treaty And The Armenian İssue”, Ermeni Araştırmaları Dört Aylık Tarih, Politi- ka Ve Uluslararası İlişkiler Dergisi, (43), 2012, 133-164 ss. Şahin, Naci, “Atatürk’ün Azınlıklar Bağlamında Ermeni Sorununa Yakla- şımı Üzerine Bir Tetkik = A Survey Upon Atatürk’s Approach To Arrmenian Question In The Context Of Mminorities”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 9 (2), Aralık 2007, 131-145 ss. Şahin, Recep, Tarih Boyunca Türk İdarelerinin Ermeni Politikaları, Ötüken Neşriyat., İstanbul, 1988.

226

226_Mustafa_Biyikli.indd 38 28.02.2017 15:11:58 MUSTAFA BIYIKLI / ERMENİ MESELESİ VE HOCALI KATLİAMI ÜZERİNE BİBLİYOGRAFYA 39

Şaşmaz, Musa, British Policy and the Application of Reform for the Armeni- ans in Eastern Anatolia, 1877-1897, Turkish Historical Society, Ankara 2000. Şener, Abdülkadir, “İslam Hukukunda Gayri Müslimler”, Türk Tarihinde Ermeniler, İzmir 1983, s. 41-56. Şıvgın, Hale - Meryem Günaydın, “Amerika’dan Osmanlı Devleti’ne Erme- nilerin Geri Dönüşleri, 1908-1914 Tâbiiyet, Emlâk Ve Arazi Meselesi = The Ar- menian Repatriation 1908-1914; The Question Of Nationality And Property”, Gazi Akademik Bakış, 8 (16), Yaz 2015, 1-41 ss. Şihaliyev, Emin, Azerbaycan-Ermenistan İlişkilerinde Rusya ve İran Fak- törü (1828-2000), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih (Genel Türk Tarihi) Anabilim Dalı (doktora tezi), Ankara, 2004. Şihaliyev, Emin, “Batılı Hristiyan Devletlerin Ermeni Meselesine Psikolojik Ve Dini Açıdan Yaklaşımı = View Of Western Christian Powers To Armenian Question From Psychological And Religious Standpoint”, Gaziosmanpaşa Üni- versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, 6 (2), 2011, 290-304 ss. Şimşir, Bilal N., British Documents on Ottoman Armenians, C. I: 1856- 1880, C. II: 1880-1890, C. III: 1891-1895, C. IV: 1895, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1982-1990. Şimşir, Bilal N., Deportes of Malta, İstanbul 1976. Şimşir, Bilâl N., Documents Diplomatiques Ottomans Affaires Arméniennes, C. I: 1886-1893, C. II: 1894-1895, Publications de la Societe Turque d’Histo- ire, Ankara 1985-1989. Şimşir, Bilâl N., Osmanlı Ermenileri, Bilgi Yayınevi, Ankara 1986. Şimşir, Bilâl N., The Genesis of the Armenian Question, Turkish Historical Society, Ankara, 1982. Şimşir, Bilâl N., (Ed.), Documents Diplomatiques Ottomans Affaires Armé- niennes, C. I: 1886-1893; C. II: 1894-1895; C. III: 1895-1896; C. IV: 1896- 1900; Publications de la Societe Turque d’Histoire, Ankara 1985-1999. Şimşir, Bilâl N., The Genesis of the Armenian Question, Ankara, Turkish Historical Society, 1982. Şimşir, Bilâl N., (Ed.), British Documents on Ottoman Armenians (İngiliz Bel- gelerinde Osmanlı Ermenileri), C. I: 1856-1880; C. II: 1880-1890; C. III: 1891- 1895; C.IV:1895; Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1982-1990. Şimşir, Bilâl N., Ermeni Meselesi (1774-2005), Bilgi Yayınevi, Ankara 2005. Şimşir, Bilâl N., Osmanlı Ermenileri, Bilgi Yayınevi, Ankara 1986. Şimşir, Bilâl N., Şehit Diplomatlarımız, Bilgi Yayınevi, 2 Kitap, Ankara 2000. Şimşir, Bilâl N., The Deportees of Malta and the Armenian Question, Fore- ign Policy Institute, Ankara 1984. Şimşir, Bilâl N., Malta Sürgünleri, Milliyet Yayınları, İstanbul 1976. Şimşir, Bilal N., “Araştırmacı Yazar Emekli Büyükelçi Bilal Şimşir, Soykı- rım Ve Katliam İddialarının Tarihi Boyutunu Değerlendirdi = Ermeni Mesele- sini Unutmuşuz”, Türkiye Günlük Siyasi Gazete, Görüşen: Mehmet Ali Kışlalı, 30 (10916), 29 Ocak 2001, 17 s.

227

226_Mustafa_Biyikli.indd 39 28.02.2017 15:11:58 40 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Şimşir, Bilal N., “Ermeni Meselesi 1774-2005” / Tanıtan Orhan Kavuncu, Türk Yurdu, 26 (226), Haziran 2006, 142 s. Şimşir, Bilal N., “Ermeni Meselesi 1774-2005” / Tanıtan Yıldız Deveci, Er- meni Araştırmaları Üç Aylık Uluslararası İlişkiler Ve Tarih Dergisi, 5 (18), Yaz 2005, 114-119 ss. Şimşir, Bilal, Malta Sürgünleri, İstanbul, 1985. Şinasi Orel - Süreyya Yuca, Ermenilerce Talat Paşa’ya Atfedilen Telgrafla- rın Gerçek Yüzü, Ankara, 1983. Şükrü Memmedov, “Ermenilerin Türkiye ve İran’dan Göç Ettirilmeleri Po- litikası”, Türk-Ermeni İlişkileri Uluslararası Sempozyumu, AAM, Ankara, 2000. Tacar, Pulat Y., “Avrupa Parlamentosunun 1987 Yılında Aldığı ‘Ermeni So- rununa Siyasal Çözüm’ Başlıklı Kararın Öyküsü”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 18, Yaz 2005, s. 60-73. Tacar, Pulat Y., “Ermenilerin Soykırımı Savının Oluşturduğu Gerginliğin Çözümü İle İlgili Hukuki ve Siyasal Öneriler”, Ermeni Araştırmaları 1. Türki- ye Kongresi Bildirileri, II. Cilt, Yayına Hazırlayanlar: Şenol Kantarcı, Kamer Kasım, İbrahim Kaya, Sedat Laçiner, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s. 221-255. Tacar, Pulat Y., “Hukukî ve Siyasî Boyutuyla Ermeni Sorunu: Ermeniler Soy Kırımına Uğratıldı mı?”, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim: Özel Sayı: Ta- rihten Bir Kesit, Sayı: 38, Nisan 2003, s. 34-37. Tacar, Pulat, “Avrupa Parlamentosu’nun 1987 Yılında Aldığı ‘Ermeni Soru- nuna Siyasal Çözüm’ Başlıklı Kararın Öyküsü”, Ermeni Araştırmaları Üç Aylık Uluslararası İlişkiler Ve Tarih Dergisi, 5 (18), Yaz 2005, 60-73 ss. Tahir Sünbül, “Azerbaycan ve İkinci Bağımsızlık”, Silahlı Kuvvetler Dergisi, Sayı: 355, Ocak 1993. Takvim-i Vekayi Gazetesi, 19 Mayıs 1311 (1 Haziran 1915) Kanun 27 Ma- yıs 1915’de kabul edilmiştir. Talât Paşa’nın Hâtıraları, (neşr. Enver Bolayır), Güven Yayınevi, İstanbul, 1946. Tansel, Selahattin, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, I, Ankara, 1973. Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu, Ata- türk Üniversitesi, 1985 Türk Tarihinde Ermeniler (Tebliğler ve Panel Konuşma- ları), 9 Eylül Üniversitesi, 1985. Tarihimizin Facieli Sehifeleri: Soygırımı = Tragic Pages Of Our History: Ge- nocide/Mesul Redaktor Murtuz Elesgerov, İngilizcesin: Mesul Fiale Abdullaye- va, Tertibçiler: Agşin Babayev, Hafız Babayev, Bakı: Azerbaycan Respublikası Milli Meclisi, 2000. (31 Mart 1999 Günü Azerbaycan Respublikasının Milli Meclisinde Azerbaycanlıların Soygırımı Gününe Hesr Edilmiş Seminar-Sim- poziumun Materialları.) TBMM Gizli Zabıt Celse Zabıtları, C. II, Ankara, 1980. TBMM Zabıt Ceridesi, Cilt: 26, Ankara, 1960. TBMM Zabıt Ceridesi, Cilt: XXVI, Ankara, 1960. Tekeyan, Bedros A., Bibliography of Cilician Armenia, 1500-2000, Canada, 2001.

228

226_Mustafa_Biyikli.indd 40 28.02.2017 15:11:58 MUSTAFA BIYIKLI / ERMENİ MESELESİ VE HOCALI KATLİAMI ÜZERİNE BİBLİYOGRAFYA 41

Tekin, Mehmet, Hatay Tarihi, Antakya 1993. Tekirdağ, M.C. Şehabeddin, “Lübnan”, İA, XII. Cilt, İstanbul 1988, s. 101-107. Temon, Y., Les Arméniens: Histoire D’un Génocide, Paris 1977. Ternon, Yves, Les Arméniens- Histoire D’un Génocide, Paris, 1996. Terrorist Attack at Orly, Statements And Evidence Presented At The Trial (February 19-March 2, 1985), Ankara University Faculty of Political Science Publication, Ankara, 1985. Terzioğlu, Arslan, “Yerli ve Yabancı Kaynaklar Işığında İttihat-Terakki İle- ri Gelenlerinin Öldürülmesi ve Ermeni Tehciri Meselesi”, Türk Dünyası Tarih Kültür Dergisi, Sayı: 222, Haziran 2005, s. 42-52. Terzioğlu, Arslan, “İttihat ve Terakki İleri Gelenlerinin Mektup ve Yazıların- da Talat Paşa’nın 15 Mart 1921’de Berlin’de Öldürülmesi”, Ermeni Araştırma- ları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri, I. Cilt, Yayına Hazırlayanlar: Şenol Kantarcı, Kamer Kasım, İbrahim Kaya, Sedat Laçiner, ASAM-Ermeni Araştırmaları Ens- titüsü Yayınları, Ankara, 2003, s. 261-266. The Andonian “Documents” Attributed To Talat Pasha and Forgeries. The Armenian California Courie, Agust 25, 1983. The Armenian Image in History and Literature, (Editor: Richard G. Ho- van-nisian), Malibu, California, 1981. The Armenian Issue In Nine Questions And Answers, Foreign Policy Insitu- te, Ankara 1982. The Armenian Mirro-Spectator, April 7, 1979. The Armenian Murders In Our Century, Headquarters of Anadolu Press Union, Ankara, 1986. The Armenian Weekly, 21 January, 1984. The Armenian Weekly, 7 January, 1984. The Armenian Weekly, 9 July, 1983. The Armenian Weekly, October 1, 1983, December 10, 1983. The Armenians In The Late Ottoman Period (Osmanlı’nın Son Döneminde Ermeniler), Edited by Türkkaya Ataöv, The Turkish Historical Society for The Council of Culture, Arts and Publications of The Grand National Assembly of Turkey, Ankara 2001. The Eastern Question: Imperialism And The Armenian Community, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1987. The Khojaly Genocide, Baku: Heydar Aliyev Foundation, 2005. The Myth of Massacre, Headquarters of Anadolu Press Union, Ankara 1987. The New York Times, 22 Şubat 1920. The Statistical Information About Refugees and Internally Displaced People in Azerbaijan Republic, Bakû 1999. The Tragedy of Nagorno Karabakh, Azerbaycan Kültür Derneği Yayınları, Ankara, 1993. The Turco-Armenian Question, The Turkish Point of View, Published by The National Congress of Turkey, Costantinople 1919.

229

226_Mustafa_Biyikli.indd 41 28.02.2017 15:11:58 42 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

The Turco-Armenian Question: Turkish Point of View, The National Cong- ress of Turkey, Constantinople 1919. Toker, Metin, Türkiye Üzerinde 1945 Kâbusu, II. baskı, Ankara, 1971. Tosun, Ramazan, Ermeni Meselesi Çerçevesinde Kayseri’de Ermeni Olayla- rı, Erciyes Üniversitesi Kayseri ve Yöresi Tarih Araştırmaları Merkezi Yayınla- rı, No: 2, Kayseri 1997. Toynbee, Arnold J., The Western Question in Greece and Turkey, New York 1970. Tuğ, Salih, İslam Ülkelerinde Anayasa Hareketleri (XIX. ve XX. Asırlar), İs- tanbul, 1969. Tuğlacı, Pars, İstanbul Ermeni Kiliseleri, İstanbul, 1991. Tunaya, Tarık Zafer, Devrim Hareketleri İçinde Atatürk ve Atatürkçülük, 3. Baskı, İstanbul, 1994. Turan, Osman, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkuresi Tarihi, C. II, İstanbul, 1969. Türk Ermenileri’nden Gerçekler / Facts From The Turkish Armenians / Rea- lites Exprimees Par Les Arméniens Turcs, Jamanak Yayınları, İstanbul, 1980. Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi Osmanlı Devri, Birinci Dünya Harbi, İdari Faa- liyetler ve Lojistik, C. X., Gn. kur. ATASE Yayını, Ankara, 1985. Türk Tarihinde Ermeniler (Temel Kitap), (haz. A. Süslü, F. Kırzıoğlu, R. Yi- nanç, Y. Hallaçoğlu), Kars Kafkas Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları, Ankara, 1995. Türkdoğan, Berna, 1915’ten Günümüze Tehcir (Türk Ermeni İlişkileri), İs- tanbul, 2006. Türkgeldi, A.F., Görüp İşittiklerim, T.T.K. Yay., Ankara, 1984. Türkiye Aleyhindeki Ermeni Propagandası ve Gerçekler, Ankara, 1982. Türkiye’ye Karşı Ermeni Hareketleri, Belgeler 1967, Dışişleri Bakanlığı Ya- yını. Türkkaya Ataöv, A “Statement” Wrongly Attributed To Mustafa Kemal Ata- türk, Ankara, 1984. Türkkaya Ataöv, A Brief Glance At The “Armenian Question”, Ankara, 1984. Türkkaya Ataöv, A British Report (1895) “The Armenians Unmasked”, 1985. Türkkaya Ataöv, Talât Paşa’ya Atfedilen Andonian “Belgeler”i Sahtedir, An- kara, 1984. Türkkaya Ataöv, The “Armenian Question” Conflict, Trauma & Objectivity, Ankara, 1997. Türkkaya Ataöv, The Andonian “Documents” Attributed To Talât Pasha Are Forgeries, Ankara, 1984. Türkmen, Fikret, Türk Halk Edebiyatının Ermeni Kültürüne Tesiri, Akademi Kitabevi, İzmir, 1992. Türközü, H. Kemal (Haz.), Osmanlı ve Sovyet Belgeleriyle Ermeni Mezâlimi, 3. Baskı, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara, 1995. Türközü, H. Kemal, Armenian Atrocity According To Ottoman And Russian Documents, Institute for the Study of Turkish Culture Publication, Ankara 1986.

230

226_Mustafa_Biyikli.indd 42 28.02.2017 15:11:58 MUSTAFA BIYIKLI / ERMENİ MESELESİ VE HOCALI KATLİAMI ÜZERİNE BİBLİYOGRAFYA 43

Türközü, H. Kemal, Ermeni Terörizmi, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul, 1985. Türközü, H. Kemal, Osmanlı ve Sovyet Belgeleriyle Ermeni Mezalimi, 2. Baskı, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara, 1983; 3. Baskı, Ankara 1995. Türközü, H. Kemal, Türkmen Ülkesi (Doğu Anadolu) Adı ve Emperyalizmin Etkileri, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1985. Tütengil, Cavit Orhan, Yeni Osmanlılardan Bu Yana İngiltere’de Türk Gaze- teciliği (1867-1967), İstanbul, 1985. Tüzün, Nejat, Tarihimizde Ermeniler, Akdeniz Üniversitesi Atatürk Devrim- leri ve İlkeleri Araştırma Merkezi Yayınları, Isparta, 1983. U. Kocabaşoğlu, M.H. Vahapoğlu, Osmanlıdan Günümüze Azınlık ve Ya- bancı Okullar, Ankara, 1990. Ulu, Cafer, Türkiye Cumhuriyeti’nde Ermeniler, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2006. Ulubelen, Erol, İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, İstanbul, 1967. Uluslararası Terörizm ve Uyuşturucu Madde Kaçakçılığı, A.Ü. Basın-Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 1984. Umar, Bilge, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İstanbul, 1993. Unan, Nimet, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. II, 1954. Uras, Esat, 1893-1897 Ermeni İşleri, Paris, 1897. Uras, Esat, Berlin Kongresi’ne Kadar Ermenilerin Vaziyeti, İstanbul 1934. Uras, Esat, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, Ankara 1950, Genişletil- miş 2. baskı, Belge Yayınları, İstanbul 1987. Uras, Esat, The Armenians in History and the Armenian Question, Docu- mentary Publications, İstanbul, 1988. Uras, Esat, Türk Tarihinin Ana Hatları, Başvekâlet Müdevvenat Matbaası, Ankara. Uras, Esat, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, Ankara, 1950. Urfalı Mateos Vekayi-Namesi ve Papaz Grigor’un Zeyli, (çev. Hrant D. And- reasyan), Ankara, 1962. Urfalı Mateos Vekayinamesi, (Türkçe tercümesi H.D. Andraesyan), Ankara, 1962. Uslu, Hüseyin, Başlangıcından Günümüze İslâm Müesseseleri Tarihi, İs- tanbul, 1985. Uygur Kocabaşoğlu, Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika: 19. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğundaki Amerikan Misyoner Okulları, İstanbul, 1989. Uzundere, Ali Eşref, Iğdır Oba Köyü Kazısı ve Ermeni Mezalimi, Bursa 1997. Ü. Yavuz, “Fransız Dışişleri Belgelerinde Ermeni Kırımları Sorunu”, DTCF, Atatürk’ün 100. Doğum Yılına Armağan Dergisi, Ankara, 1982. Ünal, Şeref, Uluslararası Hukuk Açısından Ermeni Sorunu, Türk Tarih Ku- rumu, Ankara, 2011. Ünal, Şeref, Salomon Teilirian Davası: Talat Paşa Suikastı (Berlin, 2-3 Hazi- ran 1921), Ufuk Üniversitesi Yayınları, Ankara, 2004.

231

226_Mustafa_Biyikli.indd 43 28.02.2017 15:11:58 44 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Ünlü Bilgiç, Tuba, “Amerikan Basınında Lozan Konferansı Ve Ermeni So- runu = Lausanne Conference And The Armenian Problem In The American Press”, Ermeni Araştırmaları Dört Aylık Tarih, Politika Ve Uluslararası İlişkiler Dergisi, (47), 2014, 123-155 ss. Varandian, Mikael, Origins of the Armenian Movement, Vol. 2, Geneva 1913. Vartabed, Hrant, L’Empire Ottoman et L’indépendance de L’Eglise Armé- nienne, Publications du Dadjar, Nu. 2, Constantinople 1917. Vassilian, Hamo B. (cd.), The Armenians: A Colossal Bibliographie Guide to Books Published In The English Language, California, 1993. Vefa, Ahmet, Die Wahreit über die Armenier, Ankara, 1976. Vefa, Ahmet, Truth About Armenians, Ankara, 1975. W.E.D. Allen and P. Muratoff, Caucasian Battlefields, A History of the Wars on the Turco-Caucasian Border, 1828-1921, Cambridge Univ. Press, 1953. Walker, Christopher J., Armenia: The Survival of a Nation, London, 1980. Walker, Christopher, Armenian: The Survival of a Nation, New York, St. Martins Press, 1980. Weems, Samuel A., Ermenistan: Terörist “Hıristiyan” Ülkenin Sırları, Azer- baycan Türkçesi’nden Türkiye Türkçesi’ne Aktaran: Hüseyin Adıgüzel, İleri Yayınları, İstanbul, 2006. What is the Truth? (Documents and Publications on Genocide), Publication of Azerbaijan Cultural Association: 46, Ankara, 1996. Wilson, Samuel Graham, “Ermeni Kilisesi’nin Rusya Hükümeti İle İlişkisi”, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Çeviren: Canan Seyfeli, Sayı: 29, 2010, s. 313-323. Y. Akyüz, Türk Kurtuluş Savaşı ve Fransız Kamuoyu 1919-1922, TTK Yay., Ankara, 1975. Y.G. Çark, Türk Devleti Hizmetinde Ermeniler, 1453-1953, İstanbul, 1953. Yakın Tarihimizde Van Uluslararası Sempozyumu (25 Nisan 1990), Ankara, 1990. Yalçın, Ayhan, Belgelerin Işığında Türk-Ermeni Meselesinin İçyüzü, Ünsal Neşriyat ve Dağıtım, İstanbul, 1975. Yalman, Ahmet Emin, Yakın Tarihte Gördüklerim ve İşittiklerim, Cilt: 3, İstanbul, 1970. Yaman, Abdullah, Ermeni Meselesi ve Türkiye, Otağ Yayınları, İstanbul, 1973. Yasin Aslan, “Karabağ’ın Etnik Tarihinden”, Can Azerbaycan (Karabağ’da Talan Var), KÖKSAV Neşri, Ankara, 1990. Yaşar, Şükran, “Kudüs’ün Osmanlı Yönetimine Girişi Ve Yavuz Sultan Se- lim’in Kudüs Ermenilerine Tanıdığı İmtiyazlar”, Celal Bayar Üniversitesi Sos- yal Bilimler Dergisi, Cilt: I, Sayı: 2, 2003, s. 105-115. Yaşarbaş, Enver, Ermeni Terörünün Tarihçesi, Petek Yayınları, İstanbul, 1984. Yavuz Gökalp Yıldız, “Kafkas Toplumlarının Siyasi ve Ekonomik Yapıları ve Gelişmeleri Ile Bunlar Üzerinde Güç ve Rekabet Mücadeleleri ve Türkiye’nin

232

226_Mustafa_Biyikli.indd 44 28.02.2017 15:11:58 MUSTAFA BIYIKLI / ERMENİ MESELESİ VE HOCALI KATLİAMI ÜZERİNE BİBLİYOGRAFYA 45

İzlemesi Öngörülen Politikalar ve Etkinlikler”, Kafkaslar, Orta Doğu ve Avras- ya Perspektifinde Türkiye’nin Önemi Sempozyumu, 28-29 Nisan 1998, Harp Akademileri Komutanlığı, İstanbul 1998. Yavuz, Bige, Kurtuluş Savaşı Döneminde Türk-Fransız İlişkileri, Fransız Ar- şiv Belgeleri Açısından (1919-1922), Ankara, 1994. Yavuz, Fikrettin, Osmanlı Devleti’nde Ermeni Terörü: 1896 Osmanlı Banka- sı Baskını, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2015. Yavuz, Nurcan, İşgâl ve Mezâlimde Erzincan, Erzincan Belediyesi Yayınla- rı, Ankara 1995. Yerasimos, Stefanos, Birinci Dünya Savaşı Ve Ermeni Sorunu, Ankara, 2002. Yerasimos, Stefanos, Milliyetler ve Sınırlar, Balkanlar, Kafkasya ve Ortado- ğu, İstanbul 1994. Yıldırım, Bülent, Bulgaristan’daki Ermeni Komitelerinin Osmanlı Devleti Aleyhine Faaliyetleri (1890-1918), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014. Yıldırım, Bülent: “Bir Rum Gazetecinin II. Abdülhamid ve Ermeni Meselesi Hakkındaki Düşünceleri = A Greek Journalist’s Opinions On Abdulhamid II And Armenian Issue”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı: 170, Eylül-E- kim 2007, 89-99 ss. Yıldırım, H., Ermeni İddiaları ve Gerçekler, Ankara, 2000. Yıldırım, Hüsamettin, “The role of Armenian Religious People in the Arme- nian Rebellious Movements”, Kars and Eastern Anatolia in the Recent History of Turkey Symphosium and the Excavation (Kars-Subatan), Ankara, 1994. Yıldırım, Hüsamettin, Rus-Türk-Ermeni Münasebetleri (1914-1918), Kök Yayınları, Ankara, 1990. Yıldırım, Hüsamettin, Ermeni İddiaları ve Gerçekler, Sistem Ofset Yayınla- rı, Ankara, 2000. Yıldırım, Hüsamettin, “Ermeni İddiaları Ve Gerçekler”, Ermeni Araştırmala- rı Üç Aylık Uluslararası İlişkiler Ve Tarih Dergisi, Tanıtan: Mustafa Sıtkı Bilgin, 2 (8), Kış 2003, 239-241 ss. Yıldırım, Hüsamettin, “Ermeni İddiaları Ve Gerçekler = The Armenian Cla- ims And The Realities”, Review Of Armenian Studies, Tanıtan: Mustafa Sıtkı Bilgin, 1 (3), 2003, pp. 142-144. Yılmaz, Durmuş, Fransa’nın Türkiye Ermenilerini Katolikleştirme Siyaseti, S.Ü. Vakfı Yayınları, Konya, 2001. Yılmaz, Reha, Uluslararası Terörizm ve Ermeni Terörünün Analizi, Qafqaz Üniversitesi Uluslararası Hukuk Bölümü, Sayı: 18, Bakü, 2006. Yinanç, Refet, “Selçuklular ve Osmanlıların İlk Dönemlerinde Ermeniler”, Dokuz Eylül Ün. İlahiyat Fak. Türk Tarihinde Ermeniler Sempozyumu Kitabı, İzmir, 1983. Yurtsever, Cezmi, Çukurova’da Türkler’in Soykırıma Uğradığı Bir Yer: Yeşi- loba, Köksav Yayınları, Ankara, 1990. Yurtsever, Cezmi, Ermeni Terör Merkezi: Kilikya Kilisesi, İstanbul, 1983. Yurtsever, Cezmi, Ermeni Terörü: Gelişimi ve Analizi, İstanbul, 1987.

233

226_Mustafa_Biyikli.indd 45 28.02.2017 15:11:59 46 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Yurtsever, Cezmi, Kalekilise Haçin (Saimbeyli) Soykırımının Dehşet Yeri, Kamu Hizmetleri Araştırma Vakfı, Ankara, 1995. Yurtsever, Cezmi, Zeytunlu’nun 311 Mirası, Köksav Yayınları, Ankara, 1991. Yurtsever, Cezmi, Anaların Gözyaşları, Çukurova Stratejik Araştırmalar Merkezi, Adana, 2005. Yurtsever, Cezmi, Kamavorlar: Fransa’nın Çukurova’yı İşgali ve Katliamlar, Adana, 2003. Yüceer, Saime (ed.), Ermeni Sorunu ve Bursa Ermenileri, Uludağ Üniversi- tesi Yayınları, Bursa, 2000. Yüzyılımızdaki Ermeni Cinayetleri, Anadolu Basın Birliği Genel Merkezi Ya- yınları, Ankara, 1986. Zeidner, Robert F., “The Tricolor Over the Taurus: The French in Cilicia and vicinity, 1918-1922”, Turkish Historical Society, Ankara, 2005. Zerve Şehitliği Kazısı, Yakın Tarihimizde Van Uluslararası Sempozyumu (Van, 2-5 Nisan 1960), Ankara, 1990. “An Eyewitness Report On The Situation in Lebanon”, TAR, Vol. 29 (1977), s. 183-204. “Belgelerle Ermeni Sorunu”, Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, ATASE Neşri, Sayı: 83, Ankara, 1983. “Political Rally For Lisbon Five”, The Armenian Weekly, 11 Şubat 1984. 1917 Britannica Yıllığı. C- “Ermeni Soykırımı” İddiaları Üzerine Ermeni Yanlısı Bibliyografik Yayınlar A Short Bibliography Of The Publicatıons By The Armenian Genocide Mu- seum-Institute Of National Academy Of Sciences, http://www.genocide-mu- seum.am/eng/publications.php, 16.02.2017. Kahvé, T.S., “The Armenian Genocide, A Brief Bibliography of English Lan- guage Books, Covering Four Linked Phases, Presentation of Oral and Written Evidence for the Armenian Genocide in the Grand Committee Room, The Hou- se of Commons, London, 24th April 2007, First and Second Editions 2007, with Addenda 2009, Third Edition 2011, Fourth Edition 2013 Fifth Edition, Centennial Presentation, the 1st of January, 2015, Ararat Heritage, London, 2015. http://www.ararat-heritage.org.uk/PDF/ArmenianGenocideBibliograp- hy.pdf, 16.02.2016.

234

226_Mustafa_Biyikli.indd 46 28.02.2017 15:11:59 GÖKMEN KILIÇOĞLU / KİTAP TANITMA: HOCALI SOYKIRIMI 1

Türk Dünyası Araştırmaları Sayı: 226 Şubat 2017

KİTAP TANITMA

HOCALI SOYKIRIMI

Yrd. Doç. Dr. Gökmen KILIÇOĞLU*

Doç. Dr. Boran Aziz, Hocalı Soykırımı, (Çev. Sebahattin Şimşir), IQ Kül- tür Sanat Yayıncılık, 13,5 cm x 21 cm, 232 sayfa, ISBN: 978-975-255-402-3, İstanbul, 2014.

Orijinali: Əziz, B., Xocalı Soyqırımı: SƏbƏblƏri, HƏyata KeçirilmƏ Üsul- ları, NƏticƏlƏri, AzƏrnƏşr, Bakı 2008, 224 s.

Hocalı vahşeti hakkında Türkiye Türkçesi’nde çok eser bulunmamaktadır. Boran Aziz’in çalışması bu anlamda önemlidir. Yazar, Bakü Devlet Üniversi- tesi, Tarih Bölümü’nde görev yapmaktadır.1 Yazarın Türkiye’de yayınlanmış Azerbaycan’da tarih boyunca Türklere karşı yapılan soykırımları anlatan bir kitabı daha bulunmaktadır.2 Söz konusu eser, 20. yüzyıl boyunca, 1905-1907, 1918, 1948-1953 ve nihayet 1988 sonrası Ermenilerin Azerbaycan Türklerine karşı uyguladıkları soykırımları ele almaktadır. Aziz, inceleme konumuz olan kitabında ise özel olarak Hocalı olayları üzerinde durmaktadır. Kitap, “İçindekiler (s. 5- 6)”, “Takdim (s. 7)” ve “Önsöz (s. 9- 11)” dışında dört bölümden oluşmaktadır. Kitapta çok sayıda harita, resim, tablo ve fotoğ- raf yer almaktadır. Takdim yazısını, aynı zamanda kitabı Türkiye Türkçesi’ne aktaran Doç. Dr. Sebahattin Şimşir yazmıştır. Şimşir, Türkiye’de Hocalı ile ilgili yeterince eser bulunmadığı için bu aktarmayı yapıp yayınladıklarını ifade etmiştir.3 Önsöz ise Bakü Devlet Üniversitesi Tarih Fakültesi’nden S.T. Hacıyev ta- rafından yazılmıştır. Hacıyev, konunun önemini belirtmiş ve yazarın başarılı

* Düzce Üniversitesi İşletme Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü. 1 http://history.bsu.edu.az/az/content/ziz_boran_136 2 Boran Aziz, Azerbaycan’da Ermenilerin Türk Soykırımı: Mart Faciasından Hocalı’ya, (Çev. Seba- hattin Şimşir), IQ Kültür Sanat Yayınları, İstanbul, 2013. 3 Sebahattin Şimşir, “Takdim”, içinde Boran Aziz, Hocalı Soykırımı, (Çev. Sebahattin Şimşir), IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2014, s. 7.

235

226_Gokmen_Kilicoglu.indd 1 10.02.2017 17:40:18 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

şekilde konuyu işlediğini vurgulamıştır.4 Hacıyev’e göre bu çalışma “(…) geniş okuyucu kitlesi, tarihçiler ve diplomatların ilgisine sebep olacağı asıl vesika top- lusu ve olayların kronolojisidir. Özellikle, müellifin incelediği resmi vesikalar, belgelere dayanan bilgiler Azerbaycan Cumhuriyeti’nin dış siyaseti ile meşgul olanlar için değerli bir hediye olabilir.”5 I. Bölüm (s. 13- 19), “Azerbaycan’ın Eski Yerleşim Birimlerinden Biri-Hoca- lı” başlığını taşımaktadır. Bu bölümde Hocalı ile ilgili tarihi ve coğrafi bilgiler verilmektedir. Hocalı’nın önemi, ahalinin geçim kaynakları, doğal zenginlikleri üzerinde durulmaktadır. Ayrıca Hocalı-Gedebey medeniyeti ve Hocalı tarihi üzerine araştırma yapanlar ve bulguları üzerinde durulmuştur. Hocalı mede- niyetinden kalan abidelerden önemli kısmı halk tarafından Kalaca, Örtük Taşı, hasar, dizili taş vs. olarak adlandırılan tek gözlü evlerdir.6 Bölgede bulunan birçok kurgandan ilginç buluntular çıkmıştır. Bunlardan Karabağ sakinlerinin 3-4 bin yıl öncesinden buğday ekimi yaptıklarını öğrenmekteyiz.7 Hocalı’daki tarihi eserlerin araştırılması sırasında Azerbaycan için tek olan iki abide bu- lunmuştur. Bunlardan ilk uzun taşlardır. İngiltere’de bulunan örneklerinden daha küçüktürler ve bunların kabile liderlerinin mezarları başına dikildikleri düşünülmektedir.8 Diğer nadir buluntu ise “Kromleh” diye adlandırılan “daire- sel olarak yapılmış bir miktar dik ve onların üzerine konmuş bir adet eğri taştan ibaret” abidelerdir.9 Hocalı abideleri kompleksi sadece Azerbaycan’ın değil tüm Kafkasya’nın tarihinin araştırılması için önemlidir. Azerbaycan devleti bura- ları koruma altına almış ancak Ermeni ve Rus birliklerince 1992 Şubat’ında gerçekleştirilen vahşetten bu abidelerde nasiplerini almışlardır.10 II. Bölüm (s. 21-73) “Hocalı Soykırımı: Sebepleri, Uygulanması, Hayata Ge- çirilme Usulleri ve Neticeleri” adını taşımaktadır. Bu bölümde ilk olarak Kaf- kasya’da Ermeni meselesinin doğuşu ve gelişimi işlenmiştir. Bölgeye Ruslarca yerleştirilen ve nüfus dengesini Türkler aleyhine değiştirmesi arzulanan Erme- nilerin izledikleri politikalar üzerinde durulmuştur. Bu stratejilerden ilk akla geleni mazlumu oynamalarıdır. Daha 1905 yılında buna dikkati çeken Ö.F. Nemanzade, “(…) Onlar kasten Müslümanları kendi üzerlerine doğru hareketlen- direcekler, onların hücumuyla kendileri bir miktar kayıp vermeyi göze alacaklar ve bu şekilde bütün Avrupa’nın dikkatini çile çeken bir halk olarak üzerlerine çe- virteceklerdir. Onlar kendi cinayetleri için planlar hazırlıyorlar ve onları hayata geçirmek için yollar hazırlıyorlar”11 demiştir. Sovyet devrimi sonrasında Dağlık Karabağ bölgesinin hakimiyeti için yaşanan mücadele ve Moskova’nın Dağlık Karabağ’ı özerk bir yapı haline getirmesi üstünde durulmuştur.12 SSCB’nin çö-

4 S.T. Hacıyev, “Önsöz”, içinde Boran Aziz, Hocalı Soykırımı, (Çev. Sebahattin Şimşir), IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2014, s. 10. 5 Hacıyev, “a.g.m.”, s. 11. 6 Aziz, a.g.e., s. 16. 7 Aziz, a.g.e., s. 17. 8 Aziz, a.g.e., s. 18. 9 Aziz, a.g.e., s. 18. 10 Aziz, a.g.e., s. 19. 11 Aziz, a.g.e., s. 22. 12 Aziz, a.g.e., s. 27-46.

236

226_Gokmen_Kilicoglu.indd 2 10.02.2017 17:40:18 GÖKMEN KILIÇOĞLU / KİTAP TANITMA: HOCALI SOYKIRIMI 3

küşü esnasında ve sonrasında Ermenilerin faaliyetleri ve büyük devletlerin Er- menilere biçtikleri rol örneklerle açıklanmıştır. Avrupa ve ABD’de Ermenilerin saldırgan hareketlerinin Sovyet totalitarizmine karşı mücadele ve demokratik hareketler olarak yansıtılırken, Azerbaycan halkının SSCB’yi koruyan, muha- fazakar, dindar hatta radikal İslamcı gibi gösterildiği belirtilmiştir.13 Yazar, Ho- calı soykırımının, 1986 yılının Aralık ayında Kazakistan’da yaşanan Jeltoksan olaylarından,14 Pravda’da İslam’a, Müslümanlara, Kazak ve Kırgızlara yönelik ağır hakaret ve iftiralardan, 20 Ocak Bakü katliamından ayrı düşünülemeye- ceğini, bunların hep bir planın adımları olduğunu göstermiştir.15 Hocalı saldırısı öncesinde başlayan Ermeni Rus askeri işbirliği, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT)’na ait (Siz Rusya okuyun) 4. Ordu’nun 23. Gence Birliği’nin, Hankenti’ne yerleşen 366. Zırhlı Alayı’nın askeri malzeme ve iaşe- sinin Ermenilerin eline nasıl geçtiğini, Avrupa ülkelerinden Ermeni ayrılıkçı- lara gönderilen silahların neler olduğunu bu bölümde okuma mümkündür.16 Askeri üstünlüğü ele geçiren Ermeniler 1991 Ekim’inden 1992 Ocak’ına ka- dar Hocalı bölgesinin Cemilli, Meşeli kasabalarını, Hankenti şehrinin Kerkici- han kasabasını, Ağdam bölgesinin İmaret, Kervent köyü, Hocavent bölgesinin Hocavend, Tuğ kasabaları, eski Hadrut ve Goranboy bölgelerinin çeşitli köy- lerini yakıp, talan etmişlerdir.17 Şubat ayı geldiğinde Hocalı katliamının ayak sesleri iyice belirginleşmiş, birçok bölge Ermeni saldırısına ve işgaline uğra- mıştır. Beş aydır kuşatma altında bulunan Şuşa’nın Malıbeyli ve Kuşçular kasabalarına üç taraftan tanklar ve ağır silahlarla hücum edilmiştir.18 Bölüm Hocalı’nın işgalinin hemen öncesine kadar ki gelişmeleri okuyucunun dikka- tine sunmuştur. Bölüm içerisinde 5 harita ve çok sayıda resim yer almıştır. III. Bölüm (s. 75- 130) “Hocalı Katliamı: Uygulama Usulleri ve Neticeleri” başlığını taşımaktadır. 1992 yılındaki saldırı, Ermenilerin Hocalı’ya yaptıkla- rı ilk saldırı değildir. 1905-1906, 1917-1918 yıllarında da bölge Ermenilerce tahrip edilmiştir.19 Sovyetler Birliği döneminde 7 bin olan Hocalı’nın nüfusu Ermeni-Türk Savaşı başladığında artmıştır. Başta Hankenti olmak üzere bir- çok bölgede görev yapan uzman ve işçiler işlerinden Ermenilerce kovulmuş, bunların önemli bir kısmı Hocalı’ya yerleşmiştir. Ermenistan’dan sürülen 130 Azerbaycanlı aile ile Fergana’dan çıkarılan 40 Mesheti Türk ailesi de Hocalı’ya sığınmışlardır.20 Hocalı’ya ilk büyük saldırı 18 Eylül 1988 yılında gerçekleş- miştir. Hankenti’nde yapılan mitingten ayrılan 5 bin kadar Ermeni, bir kısmı yürüyerek bir kısmı araçlarla Hocalı’ya doğru yönelmişler; şehre 2 km. kala

13 Aziz, a.g.e., s. 25. 14 Kazakistan Komünist Partisi Merkez Komitesinin 1. Sekreterliği görevini 22 yıl sürdüren Din- muhammed Kunayev’in yerine başka Kazak’ın atanmasını beklenirken Moskova’nın, Kazakistan ile hiç alakası olmayan bir Rus’u (Gennadiy Kolbin) ataması üzerine Kazakistan halkı tepki göster- miş; bu tepki Rus askerleri tarafından acımasızca bastırılmıştır. Geniş bilgi için bkz. Abdulvahap Kara, Kazakistan’ın Yeniden Doğuşu: 1986 Aralık Olayları, Ufuk Ötesi Yayınları, İstanbul, 2007. 15 Aziz, a.g.e., s. 26-28. 16 Aziz, a.g.e., s. 48-70. 17 Aziz, a.g.e., s. 71. 18 Aziz, a.g.e., s. 72-73. 19 Aziz, a.g.e., s. 75. 20 Aziz, a.g.e., s. 75.

237

226_Gokmen_Kilicoglu.indd 3 10.02.2017 17:40:18 4 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

durumu haber alan 150 kişilik Azerbaycan Türk’ü gelenlerle çatışmaya girmiş ve bunları püskürtmüştür. Bu olay sonrasında şehrin etrafına Rus askeri birlikleri yerleştirilmiştir.21 Bölümde Hocalı soykırımı öncesi Azerbaycan ve Dağlık Karabağ’daki siyasi ve toplumsal durum hakkında bilgi verilmiş, ya- şanan gelişmeler anlatılmıştır. Böylece olayların analizi daha kolaylaşmıştır. Ermeni ayrılıkçı örgütü “Krunk”un faaliyetleri, ASALA militanlarının Dağlık Karabağ’a gelmeleri ve faaliyetleri irdelenmiştir. Hocalı’ya yapılan saldırının mahiyeti, çatışmalar ve sonrasında yaşananlar ayrıntılı olarak ve belgelerle anlatılmıştır. Şehirden kaçmaya çalışan sivillerin başlarına gelenler, esirlerin yaşadıkları görgü tanıkları ifadelerine dayanılarak okuyucuya aktarılmıştır. Katliamı gerçekleştiren önemli isimlerin listesi verilmiştir. Ayrıca olayın dün- ya kamuoyuna nasıl yansıdığı, Hocalı olaylarının cezasız kalmaması için ya- pılması gerekenler, olayın dünya gündeminde unutulmaması için dünya ça- pında yürütülen faaliyetler bu bölümde incelenmiştir. 108 ve 130. arasındaki sayfalarda Hocalı soykırımında yaşananların fotoğraflarına yer verilmiştir. IV. Bölüm (s. 131-227) “Hocalı Soykırımı Hakkında Senet ve Materyaller” adını taşımaktadır. Bölümde soykırımı gözler önüne seren belge, bilgi ve ol- gulara yer verilmiş; aynı zamanda bu menfur olayın hem Azerbaycan’da hem de dünya kamuoyunda unutulmaması için Azerbaycan Devleti tarafından izlenen politikalara dair belgelere yer verilmiştir. Bölümde, Haydar Aliyev’in Hocalı soykırımının anılmasına yönelik fermanı,22 çatışmada yararlılık göste- renlerin taltif edilmesine yönelik fermanı23 ve konu ile ilgili konuşmaları yer almaktadır.24 Hocalı soykırımında şehit olan yetişkin ve çocukların, üyelerinin tamamını kaybetmiş ailelerin, durumu hakkında bilgi edinilemeyenlerin lis- teleri yer almaktadır. Bölümün dikkat çeken alt bölümlerinden biri ise Hocalı olayının bir soykırım olduğunu gösteren hukuki dayanakların yer aldığı kı- sımlardır. Son olarak Hocalı olaylarının acısını duyanların yaktıkları ağıtlar- dan örnekler yer almaktadır. Yazar Azerbaycan Türkçesi ve Rusça kaynaklardan istifade etmiştir. Kay- nakça kısmı eserin 229-232. sayfaları arasında yer almaktadır. Kitabın içindekiler kısmında bölüm numaralarının bazılarının eksik ve hatalı basılması okumayı zorlaştırmaktadır, ancak çalışma ülkemizde konu hakkında var olan yetersizliği gidermek için önemlidir. Kaynaklar AZİZ, Boran: Azerbaycan’da Ermenilerin Türk Soykırımı: Mart Faciasından Hocalı’ya, (Çev. Sebahattin Şimşir), IQ Kültür Sanat Yayınları, İstanbul, 2013. AZİZ, Boran: Hocalı Soykırımı, (Çev. Sebahattin Şimşir), IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2014. KARA, Abdulvahap: Kazakistan’ın Yeniden Doğuşu: 1986 Aralık Olayları, Ufuk Ötesi Yayınları, İstanbul, 2007.

21 Aziz, a.g.e., s. 76. 22 Aziz, a.g.e., s. 131. 23 Aziz, a.g.e., s. 133. 24 Aziz, a.g.e., s. 139.

238

226_Gokmen_Kilicoglu.indd 4 10.02.2017 17:40:18 GÖKMEN KILIÇOĞLU / KİTAP TANITMA: HOCALI SOYKIRIMI 1

Türk Dünyası Araştırmaları Sayı: 226 Şubat 2017

KİTAP TANITMA

HOCALI SOYKIRIMI: BİR TÜRK SOYKIRIMI, BİR ERMENİ VAHŞETİ, BİR AKMAYAN GÖZYAŞIDIR HOCALI

Yrd. Doç. Dr. Celil BOZKURT1

Derya Yıldız Özkahraman, Hocalı Soykırımı: Bir Türk Soykırımı, Bir Ermeni Vahşeti, Bir Akmayan Gözyaşıdır Hocalı, Togan Yayıncılık, ISBN: 978-605-5224-82-0, İstanbul, 2015, 422 sayfa.

Ermenistan’ın 1992 tarihinde Azerbaycan’da savunmasız sivillere karşı ger- çekleştirdiği katliam Türk tarihinin en dramatik kayıtlarından birini oluşturdu. Yaklaşık 600 Azerbaycan Türkü medeni dünyanın gözü önünde soykırıma uğradı. Soykırım olayı, sadece Kafkaslara lokalize edilemeyecek kadar evrensel etkiler bı- raktı. Hocalı Katliamı olarak bilinen Türk soykırımı üzerine yerli ve yabancı basında dikkat çekici yayınlar neşredildi. Bunlardan biri de Derya Yıldız Özkahraman ta- rafından 2015 yılında hazırlanan Hocalı Soykırımı Bir Türk Soykırımı: Bir Ermeni Vahşeti, Bir Akmayan Gözyaşıdır Hocalı adlı araştırma kitabıdır. Togan Yayıncılık tarafından yayımlanan kitap, sekiz bölümden bir sonuç kısmından oluşmaktadır. Birinci bölümde; Karabağ Bölgesi hakkında tarihi bir bilgilendirme yapılarak okuyucuya genel bilgiler verilmiştir. Aynı bölümde, bir Türk toprağı olarak vurgu- lanan Karabağ’da Rusların Çarlık ve Bolşevik döneminde bölgede uyguladığı em- peryalizm ve sindirme politikasına dikkat çekilmiştir. Anlaşılmaktadır ki; Karabağ sorunu Rusların yayılma politikasının gayet bilinçli ve ayrıştırıcı bir sonucu ola- rak var edilmiştir. Bölümde, Hocalı Soykırımı’nın önemi ve ortaya koyduğu tarihi tespitler kısa bir sentezle okuyucuya aktarılmıştır. Aynı zamanda, araştırmanın hangi boyutlarda yapıldığı ve ne gibi amaçlar edindiği de araştırmanın başında vurgulanmıştır. İkinci bölümde; Hocalı Soykırımı’nın Ermeni Sorunu’ndan bağımsız olarak ele alınamayacağından hareketle Osmanlı Devleti’nde Ermenilerin konumu ve 19. yüzyılın sonlarında yeşermeye başlayan Ermeni Sorunu hakkında bir bilgilendir-

1 Düzce Üniversitesi İşletme Fakültesi.

239

226_Celil_Bozkurt.indd 1 28.02.2017 15:45:31 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

me yapılmıştır. Verilen bilgilerden Osmanlı’da gayet huzurlu ve müreffeh bir ya- şam süren Ermenilerin Fransız İhtilali’nin getirdiği ayrılıkçı hareketlerden olum- suz etkilendiği ve batılı emperyalistlere gönüllü maşalık yapmaya amade oldukları anlaşılmaktadır. Zaten Ermeni Sorunu gibi çetrefilli ve çok boyutlu bir konuyu sa- dece Osmanlı’yla sınırlamak birçok gerçeğin göz ardı edilmesi anlamına gelecektir. Yine, Ermeni Sorunu’nun banisi olarak görülen Rusya’nın ve bu konuda Rusya’yı yalnız bırakmayan İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı politikasında Ermeni kartının nasıl ustalıkla kullanıldığını görmekteyiz. Elbette, Ermeni Sorunu denildiğinde akla ilk gelen şey, Ermenilerin Osmanlı topraklarında sergilediği vahşet manzara- larıdır. Kitabın bu bölümde ortaya konulan Ermeni terörü ve bunun organizatörle- ri olan Taşnak ve Hınçak örgütlerinin faaliyetleri dikkat çekicidir. Bu bağlamda ele alınan ve sorunlu Ermenilerin savaş bölgelerinin dışına çıkarılmasını amaçlayan Sevk ve İskân Kanunu tartışmaları günümüze kadar gelen bir kırılma noktasıdır. Ermeniler tarafından sözde Ermeni Soykırımı’na dayanak yapılan Tehcir Kanu- nu’nun nasıl uygulamadığını ve nasıl sonuçlandığını, Osmanlı idarecilerinin bu konudaki hassasiyetini aynı bölümde tatminkâr şekilde öğrenmekteyiz. Üçüncü bölümde; Ermeni Sorunu’nun yaratılmasında büyük rol oynayan Rus- ya’nın Kafkasya politikası ve bu bağlamda Ermenistan ve Azerbaycan politikası ele alınmış. Burada Rusya’nın Kafkaslarda uyguladığı kışkırtıcı politika dikkat çekicidir. Dördüncü bölümde; Kitabın en dikkat çekici bölümlerinden birini oluşturmak- tadır. Ermenistan Devleti hakkında kısa bir özetin olduğu bölümde, Ermenistan dış politika parametreleri, dış politikada uyguladığı “Büyük Ermenistan” hayali ve sözde soykırım iddialarının Ermenistan’ın dış politikasındaki önemi tartışılmıştır. Ermenistan’ın Türklere karşı uyguladığı bölgeyi “Türksüzleştirme” politikası da bölümün en çarpıcı vurgusunu oluşturmaktadır. Beşinci bölümde; Azerbaycan Devleti hakkında bilgiler verilirken, Ermenis- tan’ın Azerbaycan’a karşı değişen dış politika manevrası anlatılmıştır. Tabii bu de- ğişimin doğal bir uzantısı olarak Ermenilerin 1905-1906 ve 1918-1920 yıllarında Azerbaycan’da yaptıkları Türk soykırımına çarpıcı örneklerle dikkat çekilmiştir. Gelişen olaylar, Hocalı Soykırımı’nın adeta ayak sesleri gibidir. Altıncı bölümde; Karabağ Sorunu’nun ortaya çıkışı ve bu bağlamda yaşanan bölgesel ve küresel politikalara yer verilmiştir. 1991’de Sovyetlerin çözülmesiyle bağımsızlıklarına kavuşan Azerbaycan ve Ermenistan’ın Karabağ’da nihai bir sa- vaş konumuna gelmesi de bu bölümün konuları arasında yer almaktadır. Artık, fitil ateşlenmiştir ve Karabağ insanlık dışı bir zulme doğru hızla yol almaktadır. Yedinci bölümde; Hocalı hakkında genel bir bilgilendirmeyle birlikte, Hocalı katliamına giden süreç ve nihayet Hocalı’da bir soykırıma dönüşen Ermeni vahşe- ti betimlenmiştir. Bu vahşette, Ermenilerle birlikte hareket eden Rus yetkililerin katliama destekleri ve yeri geldiğinde suskunlukları tarihin ibret vesikalarıdır. Ki- tapta resmi belgelere göre hazırlanan ve katledilen Türklere ait olan isim listeleri ve ölüm nedenleri de acıklı hislere tercüman olmaktadır. Bu tablo, Hocalı Soykırı- mı’nın neden modern tarihin en çarpıcı katliamlarından biri olduğunun dramatik belgesini oluşturmaktadır. Sekizinci ve son bölümde; Hocalı Soykırımı’nın Azerbaycan ve Türkiye’de mey- dana getirdiği tepkiler, Avrupa boyutunda Avrupalı devletlerin, Avrupa Konseyi’nin ve Birleşmiş Milletler teşkilatının Karabağ sorununa karşı yaklaşımı ve resmi ta- vırları sorgulanmıştır. Bu bağlamda, Avrupalı devletlerin Türkler ve Müslüman- lar söz konusu olduğunda sergiledikleri ikircikli politikanın neden değişmediğini anlayabiliyoruz. Bu da göstermektedir ki, “iki devlet tek millet” anlayışıyla hareket eden Azerbaycan ve Türkiye Cumhuriyeti, bölgesel ve küresel birçok konuda iş- birliğine gitmeli, emperyalist ve terör saldırılarına karşı birlikte hareket etmelidir.

240

226_Celil_Bozkurt.indd 2 28.02.2017 15:45:31