Bir Filmin Çekimine Tanık Olmak, Kuşku­ “Burada Kızla Oğlan Kavga Edip Ayrılacak­ Suz, Ilginç Bir Olaydır

Total Page:16

File Type:pdf, Size:1020Kb

Bir Filmin Çekimine Tanık Olmak, Kuşku­ “Burada Kızla Oğlan Kavga Edip Ayrılacak­ Suz, Ilginç Bir Olaydır 10 • MİLLİYET DİZİ YAZILAR Yeşilçam Değişirken -J TARIK DURSUN K. BAŞLARKEN ğu kendi insanımız açısından olumlu bir yerdir. Yola çıkma, gidiş ve varış süreci boyunca türlü I NCELİKLE şunu belirtmeli, bu yazı dizi- yanlışlara, kusurlara ve olumsuzluklara rastlan- s/, bir Türk sinema tarihi değildir, ama maktadır. Bunlar, olağandır. Çünkü gerek sine­ I ne var, sinemamızın son yıllardaki olum­ macılarımız, gerek seyircimiz yılların birikimi mlu ve umut verici gelişmelerini değerlendirebil­ olan koşullandırmalardan, alışkanlıklardan bir mek, bu yeni değişimi yerli yerine oturtmak için anda kurtulamıyorlar. Zamanla bu da aşılacak­ İster istemez geçmişi de sergilemek gerekiyor­ tır. du. Başlardaki tarihe dönüklük, aslında, bu ne­ Sinema ve sinemacılar, "değişim"e girdiler, denden kaynaklanıyor. sürdürüyorlar. Onları desteklemek, onlara arka Türk sineması, diğer adıyla Yeşilçam sine­ çıkmak, şiirimizin, resmimizin, roman, hikâye ve ması bir süredir, özellikle genç sinemacıların tiyatromuzun var olduğu kadar sinemamızın da birbiri ardına yaptıkları atılımlarla bir yerden bir var olduğunun dünyaya kanıtlanmasında, ödev, yere doğru götürülüyor. Bu, hem sinemamız, şimdi seyircimizindir. YenI ve genç sinemacı­ hem de sinemamızın anlatmakla yükümlü oldu­ larımızın filmleri, onların yakın ilgisini bekliyor. T.D.K. Bir film in "filnrhikâyesi \ Doğduğu yörenin acılı, soğan­ lı, sarımsaklı yemeklerine tut­ kun ünlü arabeskçiyle rol icabı öpüşm ek sırası gelen ar­ tistler tir tir titriyordu İLMDE çalışanların sayısı, çevrelerine sokak boyunca toplanmış olanların sayısın­ dan en az elli kat altında. İş­ li, işsiz, çoluk çocuk, kadın erkek, genç yaşlı, tanıdık ta­ nımadık herkes “Film çekiliyor, koşun!” çağ­ rısına uymuş, toplanmışlar. Bu nedenle ola­ M tf/creAr; "...(Denetleme Kurulu) bir er­ cak, başta rejisör, film ekibinin hepsi birer si­ kekler kurulu öncelikle ve filmlerimize öy­ nir küpü. Önlerine gelene çatıyor, bağırıyor­ le bakıyorlar. Ayrıca sanıyorlar ki, sanat, si­ lar. Set işçileri kalabalığı İkide bir geriletiyor­ nema bir ‘durum saptaması'dır, ‘hafin gös- lar ama, çok kısa bir süre sonrasında bu kez terilmesi'dir. Oysa sanat bizim düşlerimiz, ya­ daha da saflarını sıklaştırmış olarak, aynı ka­ rınlarımız, ilerimiz... Bunu anlamıyorlar. labalık, dört bir yanı kuşatıyor; suskun, me­ raklı ama alabildiğine mutlu, gözlerini dikmiş’- ses çekicisinin omuz başında durmuş rejisö­ ler, seyrediyorlar. rün sesi yükseldi: Bir filmin çekimine tanık olmak, kuşku­ “Burada kızla oğlan kavga edip ayrılacak­ suz, ilginç bir olaydır. Her şey, beyazperde­ lar, ona göre, tamam mı?” ye aktarılmadan çok önce, üstelik gizlisi sak­ Sahne başından sonundan birbirine ek­ lısı olmaoan gözlerinizin önünde “cereyan” lenmiş, geçmeye başladı. Kızla oğlan, bir kapı eder. Filmde, kulaklarınızı tırmalayan bir gü­ önüne geliyorlar, duruyorlar, ağızlarını açıp rültü çıkararak şaklayan tokatlar, insana de- kapatıyorlardı yalnızca. Sonra oğlan, çekip gi­ mlrdenmlş duygusunu uyandıran çene kıran, diyordu. Kız, arkasından süzgün bakışlar ba­ dişler döken yumruklar, size baygınlıklar ge­ kıyor, içini çekiyor, başlıyordu sessizce ağ­ çirten filmin kahramanlarının döktükleri göz­ lamaya. yaşları, “tahrikkâr” sarılıp öpüşmeler ne denli “Alıyoruz, dikkat!” dedi ses çekicinin sesi yapay, ne denli bıkkınlık verici olgularmış gö­ iç hoparlörden. rür, öğrenirsiniz. Birdenbire sinemanın o bü­ Film, baştan döndü: Kızla oğlan geldiler, yüleyici, o etkili ve şaşırtıcı yanı, gözünüzde kapı önünde durdular. değer yitirir; şaşırır, İnanmak istemezsiniz.. “Aramızda her şeyin bittiğini söylemeli­ Çok ünlü bir türkücü-arabeskçimizden he­ yim” dedi iri kıyım, göbekli ve bıyıklı dublaj­ men hemen bütün kadın oyuncular yana ya­ cı önündeki mikrofona. Sesi, kalıbıyla taban kıla şikâyet ediyorlardı. Konu, yeri geldiğin­ tabana zıttı. Yumuşacıktı, etkileyiciydi ve şa­ de dudak dudağa öpüşme idi. Arabeskçi, do­ şırtıcı bir biçimde oğlan’ı oynayan oyuncuy­ ğup büyüdüğü kentin yerel yemeklerine aşı­ la özdeşleşiyordu. rı tutkundu; bunlar, acılı, bir o kadar da so­ Kız, gözlerini iri iri açarak, alt dudağını ğanlı, sarmısaklı yemeklerdi. Kadın oyuncu­ çaktırmadan dilinin ucuyla hafifçe ıslatıp oğ­ lar, iş öpüşme sahnelerine geldiğinde tir tir lana baktı. Yaşı epeyi geçkin, saçları tel tel, titriyorlardı. kilolu mu kilolu kadın dublajcı mikrofona ön­ ce inleyen bir ses çıkardı dişleri arasından. “Yani,” dedi sonra. “Yani... Ama... Ben... "ÇABUK, KIZA GÖZYAŞI" Bunu bana yapamazsın...” Her ikisi de durdular, tonlama ile eşleş­ ADIN oyuncu, senaryo gereği sevdi­ me uymuş mu diye soran gözlerle ses oda­ ği erkekçe terk edilecekti. Sahne, sına doğru dönüp baktılar. Ses çekicisi: K “ kız” ın evinin önüydü. İki oyuncu kar- "Yapamazsın’ı ağzında yedin abla!” de­ şı karşıya durdular. Rejisör yardımcısı, elin­ di iç hoparlörü açıp. “Baştan!” deki senaryodan diyaloglarım geçti, durum­ Bunu dedi, ses bandını geri sarmaya baş­ larını anlattı. Anlattı, çünkü genelde senar­ ladı: “Nıszamapay anab unub... neb... ama... yo yazarı, yapımcı, rejisör ve yardımcısının dı­ inay... inay...” şında kimse neyin filmini çektiğinden haberli Gıcırtılı, insanı güldüren bir sesti. değildi. O günkü sahnenin ne başını, ne de sonraki sahnelerde ne geleceğini oyuncular YARIN: bilmiyorlardı. Bir süre prova yapıldı, sonra beklemeye ŞEYTAN İŞİ BİR ŞEY geçildi. Güneş, bir buluta girmişti. Çok geç­ meden çıktı ve üzerleri çikolata kâğıtlarıyla bezenmiş tahta reflektörleri set çalışanları omuzları üstüne aldılar, oyunculara tutup ay­ dınlanmalarını sağlamaya giriştiler. Rejisör, “Alıyoruz, aman dikkat!” diye bağırdı. Set amiri kalın sesiyle kalabalığı sessizliğe çağır­ dı: “Susun! Film çekiliyor, maymun oynamı­ yor burda, susun!” “Jön” diyeceklerini dedi, burnu havada, çerçeveden çıktı. Çekim de durdu. “Çabuk, kıza gözyaşı!” “Kız” başını geriye attı, bir çay bardağı­ na batırılmış pamuktan gözlerine su damla­ tıldı. Başı geride durdu, sonra “ Hazır!” diye seslendi. “Pekâlâ, çekiyoruz, motor! Kameraya bak, iyice bak ama, ağla! Evet, çok güzel, sana ya­ vaş yavaş zoom yapıyoruz. Daha ağla, daha ağla! Hıçkır!” Çok değil, iki ay sonrasında karanlık si­ nema salonlarının koltuklarına oturmuş mil­ yonlarca yufka yürekli insan, “kız” ın bu ya­ lancı gözyaşlarına sahici gözyaşlarıyla katı­ lacak, duyduğu ıstıraptan kendine özel pay çıkaracaktı. KIZLA OĞLANIN KAVGASI ALON, nohut oda bakla sofaydı. İçeri­ S si hem karanlıktı, hem de hamam gi- ------ biydi adeta. Duvarda küçük bir perde, epeyi gerilerinde dar, yüksek bir kürsü, kür­ süde mikrofon, bir de önlerindeki diyalog lis­ tesini aydınlatan mini minnacık bir lamba var­ dı. İç hoparlörden ses aygıtlarının başındaki 10 « MİLLİYET Æ l i c / 7 -İ: £ ----------:——--------- ---_ __ DİZİ YAZBLAK , ... Vesikam Değişirken m TARIK DURSUN K. Şeytan işi bir şey ¡nema # Ekmek fabrikası ve garajdan bozma stüdyolardan sonra ilk gerçek stüdyo Mecidiyeköy1- deki "Atlas" stüdyosuydu. AZİRAN’IN yirmisinden sonra, Karacabey’in şi­ malinde (kuzeyinde), Im- ralı’nın cenubunda (gü­ neyinde) Boğaz denilen semtteki Kepekçi çiftli­ ğinde, yöruk çadırları arasında film çevirdik. Muhsin Ertuğrul’un rejisörlük ettiği bu filmin İsmi ‘‘Karakoyun-Kızılırmak’’. Konusu, halk türküleri ve masallarından derlenmiş. Derle­ yen, Ercüment takma adıyla Nazım Hikmet... S iu rls In B k le r Fotoğrafta Bedia Muvah- Bundan evvel nasıl en eski model film araç­ h it’le görülen Vasfi Rıza Zobu, 1945’lerde Na­ larıyla başladıksa bu işe; sanki bütün maki­ zım Hikmet’in “Ercüment" takma adıyla der­ neleri o yıllardan bu yana saklamış ve bu fil­ lediği filmin çekilişini anlatırken, “Gelin kur­ me de onlarla başlamışız gibi... Bir Allah’ın banı gibi beşli sivrisineklerle boğuşmaktan belası yer zaten bu çiftlik. Biraz ilerde alabil­ oyun oynamaya takat kalmıyor” demekte. diğine bataklıklar varmış. Gelin kurbanı gibi beşli sivrisineklerle boğuşmaktan, oyun oy­ namaya takat kalmıyor. Cahit Sonku İle adı­ ortalık karardı. Ağabeyimin elini sımsıkı kav­ nı unuttuğum bir erkek aktör, “ sivrisinekze- radım. O vakitler İstanbul’da elektrik yoktu, de" olarak, vücutları şişmiş bir halde İstan­ Abdülhamlt’in vehmi elektriğin memlekete bul’a taburcu edildiler, onların çekilmiş par­ girmesine engel olmuştu. Sinematograf ma­ çalarını başkalarıyla tekrarladılar. kinesini işletmek ve şeridi aydınlatmak için Yanılmıyorsam bu film, bizde, köylüler kullanılan petrol lambalarından intişar eden arasında geçen ilk eser, içinde şehirlisi bu­ gaz kokusu da seyircileri ayrıca taciz etmek­ lunamayan ve konusu saf yerli olan bir milli te idi.” masal. Bu film şirketi, geçen yıl Halk Film adıy­ Weinberg’in gösterilerini daha sonra la kurulan ve “ Yayla Kartalı” nı çeviren; bu se­ Fransız Cambon’un gösterileri izledi. 1900 yı­ ne de Doğan Film adını alan yeni bir şirket. lına doğru şimdiki Halep Çarşısı’ndaki Ode­ Tahta kutu, kapakları lastik bağlarla tutturul­ on Tiyatrosu bir çeşit sinemaya dönüştürül­ muş, eski Oturaklı kahve değirmenlerine ben­ dü. Weinberg de boş durmadı, 1908'lerde Te- zeyen bir “alış makinesi" ile çalışan bu ku­ pebaşı'ndaki eski Komedi Tiyatrosu'nun ye­ ruluşun, stüdyosu olacak değil ya! rinde Pethâ Sineması’nı yaptırarak ülkedeki Mecidiyeköyü’nde, ilk defa bir film stüd­ ilk sürekli film gösteren sinema salonunu aç­ yosu yapıldı, ilk diyorum, çünkü bugüne ka­ tı. dar yapılanlar ekmek fabrikası yahut garajdan 1912 yılında, İzmir’in Kordonboyu’nda açı­ bozma idi. Stüdyo olarak yapılan binanın adı lan ikinci sinemadan ardından 1914’te ve yi­ "A tlas” tı. Burada bizim filmi seslendirdik.” ne İstanbul’da (Beyoğlu’nda) Palas Sinema­ Vasfi Rıza Zobu
Recommended publications
  • Tür Filmi Olarak Melodramlarin Ve Tv Programlarinin Reklam Filmi Yaratici Ve Yapim Sürecine Etkisi Üzerine Bir Değerlendirme
    TÜR FİLMİ OLARAK MELODRAMLARIN VE TV PROGRAMLARININ REKLAM FİLMİ YARATICI VE YAPIM SÜRECİNE ETKİSİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME Aydın Ziya Özgür* ÖZET Sinema filmleri, televizyon programları ve reklam filmleri temel anlatım aracı olarak görüntü, ses ve hareket öğesini ortak kullanmalarına rağmen, yapım amaçları, anlatım teknikleri ve özellikleri açısından farklılıklar göstermektedir. TV reklam filmleri, popüler kültürün ve ticaretin gücü ile sinemanın anlatım dilini ve tekniğini kullanarak ürün ve hizmetlerin tüketicilere tanıtılmasında, satışların arttırılmasında ve marka imajlarının yaratılıp sürdürülmesinde oldukça önemli bir rol üstlenmektedir. Tüm Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de, günlük yaşamın basitleştirilmiş anlatımı olan reklam filmlerinin yaratım, yapım ve yayın sürecinde çeşitli mesaj stratejileri, yapım tarzları, formatları ve anlatım teknikleri kullanılmaktadır. Bunların en önemlilerinden birisi de sinema ve televizyondaki anlatım biçimlerinin, yıldız oyuncuların, yönetmenlerin, kullanılan efektlerin ve çok izlenen TV programlarının reklam mesajının oluşturulmasında ve filmin yapımının gerçekleştiril- mesinde kullanılmasıdır. Bu çalışma, Türkiye’de yaratımı, yapımı ve yayını 2000 yılında gerçek- leştirilen reklam filmlerinin mesajının oluşturulmasında sinema ve televizyondan hangi açılar- dan etkilediğini ortaya koymakta, tür filmi olarak melodramların reklam filmlerinin yaratıcı ve yapım sürecinde nasıl kullanıldığını reklam filmleri ile ilişkilendirerek açıklamaktadır. Anahtar sözcükler: Melodram, reklam, TV reklam filmi,
    [Show full text]
  • The Space Between: a Panorama of Cinema in Turkey
    THE SPACE BETWEEN: A PANORAMA OF CINEMA IN TURKEY FILM LIST “The Space Between: A Panorama of Cinema in Turkey” will take place at the Walter Reade Theater at Lincoln Center from April 27 – May 10, 2012. Please note this list is subject to change. AĞIT a week. Subsequently, Zebercet begins an impatient vigil Muhtar (Ali Şen), a member of the town council, sells a piece and, when she does not return, descends into a psychopathic of land in front of his home to Haceli (Erol Taş), a land ELEGY breakdown. dispute arises between the two families and questions of Yılmaz Güney, 1971. Color. 80 min. social and moral justice come into play. In Ağıt, Yılmaz Güney stars as Çobanoğlu, one of four KOSMOS smugglers living in a desolate region of eastern Turkey. Reha Erdem, 2009. Color. 122 min. SELVİ BOYLUM, AL YAZMALIM Greed, murder and betrayal are part of the everyday life of THE GIRL WITH THE RED SCARF these men, whose violence sharply contrasts with the quiet Kosmos, Reha Erdem’s utopian vision of a man, is a thief who Atıf Yılmaz, 1977. Color. 90 min. determination of a woman doctor (Sermin Hürmeriç) who works miracles. He appears one morning in the snowy border attends to the impoverished villagers living under constant village of Kars, where he is welcomed with open arms after Inspired by the novel by Kyrgyz writer Cengiz Aytmatov, Selvi threat of avalanche from the rocky, eroded landscape. saving a young boy’s life. Despite Kosmos’s curing the ill and Boylum, Al Yazmalım tells the love story of İlyas (Kadir İnanır), performing other miracles, the town begins to turn against a truck driver from Istanbul, his new wife Asya (Türkan Şoray) him when it is learned he has fallen in love with a local girl.
    [Show full text]
  • Turkish Cinema
    Turkish cinema Nezih Erdoğan Deniz Göktürk The first years Cinema, as a Western form of visual expression and entertainment, did not encounter resistance in Turkey, a country culturally and geographically bridging East and West. It perfectly represented the ambivalent attitudes of the national / cultural identity under construction. On one hand, cinema came as a sign of modernization / Westernization, not only for the images of the Westbeing projected onto the screen, but also for the condi- tions of its reception. Cinematography was a technological innovation imported from the West and the ritual of going to the movies became an important part of the modern urban experience. On the other hand, cinema offered possibilities for the production of a ‘national discourse’. Many of the early feature films reflect the ‘birth of a nation’ or resis- tance to the Allied Forces during World War I. The audience was already familiar with the apparatus (theatre, screen, figures, music and sound, light and shadow), which bore some resemblance to the traditional Turkish shadowplay Karagöz, one of the most popular entertainment forms of the past. Ayse Osmanoğlu, the daughter of Sultan Abdülhamid II, remembers that the French illusionist of the palace used to go to France once a year and return with some novelties to entertain the palace population; a film projector throwing lights and shadows on a wall was the most exciting of these spectacles. The first public exhibition took place in 1896 or 1897 in the Sponeck pub, which was frequented by non-Muslim minorities (namely Levantines), as well as Turkish intellectuals infatuated with the Western civilization in Pera (today Beyoğlu), a district in the European part of Istanbul known for its cosmopolitan character.
    [Show full text]
  • Characters and Narration in Ertem Eğilmez's Films
    THE REPUBLIC OF TURKEY BAHÇEŞEHİR UNIVERSITY THE GRADUATE SCHOOL OF SOCIAL SCIENCES FILM AND TV CHARACTERS AND NARRATION IN ERTEM EĞİLMEZ’S FILMS Master's Thesis MUSTAFA FURKAN ÖZREN Supervisor: ASSOC. PROF. SAVAŞ ARSLAN İSTANBUL, 2013 THE REPUBLIC OF TURKEY BAHCESEHIR UNIVERSITY THE GRADUATE SCHOOL OF SOCIAL SCIENCES FILM AND TV Name of the thesis: Characters and narration in Ertem Eğilmez’s films Name/Last Name of the Student: Mustafa Furkan Özren Date of the Defense of Thesis: 13.06.2013 The thesis has been approved by the Graduate School of Social Science. Assist. Prof. Burak KÜNTAY Graduate School Director I certify that this thesis meets all the requirements as a thesis for the degree of Master of Arts. Asist. Prof. Kaya Özkaracalar Program Coordinator This is to certify that we have read this thesis and we find it fully adequate in scope, quality and content, as a thesis for the degree of Master of Arts. Examining Comittee Members Signature____ Thesis Supervisor ----------------------------------- Assoc. Prof. Savaş ARSLAN Member ---------------------------------- Assist. Prof. Nilay ULUSOY Member ----------------------------------- Prof. Cem PEKMAN ABSTRACT CHARACTERS AND NARRATION IN ERTEM EĞİLMEZ’S FILMS Mustafa Furkan Özren Cinema and Tv Supervisor: Assoc. Prof. Savaş Arslan June 2013, 121 pg. Narrative studies had came into being through the ifluence of linguistics and semiology to analyze narrative as a structure. Ertem Eğilmez’ films made important contributions to Turkish cinema and were analyzed looking through the lens of the possibilities of narrative studies in this thesis. Character is one of the elements of the narrative. The aim of this thesis is to analyze Ertem Eğilmez’s films as narrative in all of its elements but especially through his characters and the development process of these characters.
    [Show full text]
  • Türk Sinemasi'nda Sosyoekonomik Yapi Üzerine Bir Inceleme (2013 - 2018)
    T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ RADYO TELEVİZYON VE SİNEMA ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS TEZİ TÜRK SİNEMASI'NDA SOSYOEKONOMİK YAPI ÜZERİNE BİR İNCELEME (2013 - 2018) ÖZDER ŞEYDA UYANIK 2501140813 Tez Danışmanı DR. ÖĞR. ÜYESİ SÜLEYMAN TÜRKOĞLU İSTANBUL - 2019 ÖZ TÜRK SİNEMASI'NDA SOSYOEKONOMİK YAPI ÜZERİNE BİR İNCELEME (2013 - 2018) ÖZDER ŞEYDA UYANIK Sinema, pek çok yönü ile toplumsal hayata ışık tutmakta, toplumu yansıtmaktadır. Türk Sineması incelendiğinde Türk toplumunun gelişimi, değişimi noktasında önemli veriler sunmaktadır. Bu bağlamda Türk Sineması’nın sosyoekonomik incelemesinin bu çalışmada ele alınan 2013 - 2018 yılları arasındaki değişiminin ana karakterleri açısından toplumdaki değişimi ya da değişim taleplerini karşılama gücünün ortaya konulması hedeflenmiştir. Sosyoekonomik yapı, filmlerdeki başrol oyuncuları, öyküdeki etkileşim, gelişim ve senaryoya etkisi gibi farklı değişkenler baz alınarak ortaya konulmuştur. Türk Sineması'nın altın yılları ya da yükseliş dönemi olarak ele alınacak dönemde, elde edilen veriler ışığında değerlendirilerek Türkiye'nin değişimleri ile paralelliği kıyaslanmış ve gözlemlenmiştir. Türk Sineması'nın aynı zamanda tarihsel gelişim süreçleri içersinde de önceki dönemlerine başvurulup toplumun sosyoekonomik durumu ile etkileşimi de incelenmiştir. Sosyoekonomi, toplumu oluşturan bireylerin ortaya çıkardığı sosyal yapı içerisinde tüm olaylar ve durumlar ile birlikte, ekonomik varlıkların bileşimi dâhilinde oluşan yaşam ve gelişmişlik düzeyi olarak düşünülmektedir. Kişilerin, toplum
    [Show full text]
  • Türk Sinema Tarihi
    TÜRK SİNEMA TARİHİ RADYO TELEVİZYON VE SİNEMA BÖLÜMÜ DOÇ. DR. ŞÜKRÜ SİM İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ Yazar Notu Elinizdeki bu eser, İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi’nde okutulmak için hazırlanmış bir ders notu niteliğindedir. İÇİNDEKİLER 1. SİNEMANIN TÜRKİYE'YE GELİŞİ VE TÜRKİYE'DE YAPILAN İLK FİLMLER ..................................................................................................................... 3 2. SİNEMACILAR DÖNEMİ-2(1950-1970) ......................................................... 27 3. SİNEMACILAR DÖNEMİ(1950-1970) ............................................................ 53 4. KARŞITLIKLAR DÖNEMİ(1970-1980) .......................................................... 78 5. HAFTA DERS NOTU ........................................................................................... 98 6. VİZE ÖNCESİ GENEL DEĞERLENDİRME ................................................. 117 7. VİZE ÖNCESİ TEKRAR ................................................................................. 143 8. 1980 DÖNEMİ TÜRK SİNEMASI(1980-1990) .............................................. 158 9. 1980 DÖNEMİ TÜRK SİNEMASI(1980-1990) .............................................. 175 10. YENİ DÖNEM TÜRKİYE SİNEMASI ............................................................ 191 11. TÜRK SİNEMASINDA SANSÜR ................................................................... 201 12. MİLLİ SİNEMA ...............................................................................................
    [Show full text]
  • Türk Sinemasında Sorunlar Ve Çözüm Bulma Çabalan
    Prof. Dr. ÂLÎM ŞERİF ONARAN TÜRK SİNEMASI I TAYINLARI KİTLE YAYINLARI © Prof. Dr. ÂLİM ŞERİF ONARAN & KİTLE YAYINLARI Birinci Basım: Şubat 1994 içindekiler ö n sö z ., ........7 g ir iş................................................-................................ ........9 SİNEMANIN TÜRKİYE'YE İLK GELİŞİ VE TÜRKİYE’DE ÇEVRİLEN İLK FİLMLER................... ....11 TİYATROCULAR DÖNEMİ............................................ .... 21 MUHSİN ERTUĞRUL'UN SESLİ SİNEMA DÖNEMİ ....28 TÜRKİYE'DE FİLM SANSÜRÜ......................................... ....32 G E 0 Ş DÖNEMİ................................................................ ....35 GEÇİŞ DÖNEMİ NDE MUHSİN ERTUĞRUL............... ...36 GEÇtŞ DÖNEMİ (1938-1952)............................................. ...40 Geçiş Dönemi Yönetmenleri..................... ....40 Geçiş Donemi* nde Öteki Tiyatrocular...... ...46 SİNEMACILAR DÖNEMİ (1952-1963) ... 53 Sinemacılar Döneminde Geçiş Dönemi Yönetmenleri. ...81 Muharrem Gürses ve Şehir Tiyatrosu Dışındaki Diğer Tiyatrocular............................................................ .... 87 Türkiye'de Belge Film Çalışmaları.................................... ...93 Türk Sinemasında Sorunlar ve Çözüm Bulma Çabalan.................................................................... ....95 1963-1980 YILLARI ARASINDA YENİ TÜRK SİNEMASI........................................ ,.103 ESKİ KUŞAK........................ ................................... „ 106 ORTA KUŞAK......................................................... ..133 GENÇ KUŞAK........................................................
    [Show full text]
  • Halit Refiğ Sinemasinda Kadin (1960/61 – 2000)
    T. C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ RADYO – TELEVİZYON VE SİNEMA ANABİLİM DALI HALİT REFİĞ SİNEMASINDA KADIN (1960/61 – 2000) Yüksek Lisans Tezi Bilge Emin Tez Danışmanı Prof.Dr.Kurtuluş Kayalı Ankara-2003 T. C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ RADYO – TELEVİZYON VE SİNEMA ANABİLİM DALI HALİT REFİĞ SİNEMASINDA KADIN (1960/61 – 2000) Yüksek Lisans Tezi Bilge Emin Ankara-2003 ÖNSÖZ Atatürk dönemiyle birlikte Türkiye'de sanayileşme süreci başlar. Böylece, 1950 yılından itibaren Türkiye'de sanayileşme geliştikçe, çalışan kadınların oranı da artar. Türkiye'de, kadın iş gücü açısından en büyük gelişme, hizmet sektöründe özellikle kamu yönetimi alanında gözlenir. Bütün bu olumlu gelişmelere rağmen, tarihsel geleneklerin etkisiyle, Türk kadını sürekli ikinci plana itilmiştir. Cumhuriyet dönemiyle birlikte kadınlara birtakım hak ve özgürlükler sağlanır. Bu sırada kadın haklarının yaygınlaşmasında kentlerdeki ve kırsal yörelerdeki kadınlar arasında da farklar oluşmuştur. Kadınların Türk toplumundaki konumu, Türk sinemacılar tarafından da sürekli işlenen bir konu olmuştur. Sinema dünyasında ise Halit Refiğ, filmlerinin çoğunda kadını merkeze yerleştiren bir yönetmendir. Bu çalışma, Halit Refiğ'in 1960/61-2000 yılları arasında çektiği filmlerde, olabildiğince toplumsal verilere dayanarak, kadının hangi toplumsal yapı içinde nasıl ele alındığını ve Halit Refiğ'in kadın sorunlarını nasıl gördüğünü de ortaya koymak amacını taşır. Böylelikle hem bir dönem Türk kadınının toplumsal yaşantısı, hem de bunun beyaz perdeye aktarımı irdelenir. Çalışmanın çeşitli aşamalarında birçok kişinin yardımlarını gördüm. Bilgi, belge ve video kasetlerle beni destekleyen ve yardımlarını esirgemeyen Ali KARADOĞAN’a ve Yrd. Doç. Dr. Ruken ÖZTÜRK’e; tezime katkıda bulunan Prof. Dr. Nilgün ABİSEL’e teşekkür ederim. Tezimin hazırlanmasında büyük katkıları olan ve benden yardımlarını esirgemeyen, evinin kapılarını her zaman sonuna kadar açan Halit REFİĞ-Gülper REFİĞ çiftine sonsuz teşekkür ederim.
    [Show full text]
  • Den Farlige Seksualitet
    Pitircik Akerman (th) i A Passing Summers Rain ( Yaz Yagmuru, 1993, instruktion Tomris Giritlioglu) Den farlige seksualitet Kvindebilleder i tyrkisk film AfSerazer Pekerman Siden 1940 erne har melodramaet været fleste filmselskaber havde til huse.11 mange den helt dominerende genre i tyrkisk film. år blev langt størstedelen af landets film I daglig tale bruger man udtrykket ‘som i produceret i dette Tyrkiets svar på Hol­ en tyrkisk film’, når utrolige og uventede lywood, og Yesilçam kom til at stå som tragedier pludselig vælter ind over én, generel genrebetegnelse for de populære og kun et mirakel synes at kunne bringe tyrkiske melodramaer, der typisk handler verden tilbage på ret køl. Udtrykket har om umulig kærlighed mellem en rig mand først og fremmest baggrund i de såkaldte og en fattig kvinde - eller omvendt. Yesil<;am-melodramaer. Yesilgam, der be­ Deniz Kandiyoti, der har forsket i den tyder ‘fyrretræ’, var tidligere navnet på den tyrkiske litteraturs kvindebilleder, har 104 gade i bydelen Beyoglu i Istanbul, hvor de beskrevet, hvordan det tyrkiske samfund afSerazer Pekerman historisk bygger på en klassisk patriarkalsk perspektiv for en analyse af kvinderepræ­ orden, hvor kvinden har en underordnet sentationen i tyrkisk film. Mere specifikt status (Kandiyoti 1996: 170). I denne so­ vil jeg fokusere på ‘faldne kvinder, der er ciale struktur sikres det gennem ægteska­ et hyppigt optrædende dramatisk tema i bet, at kvindens arbejdskraft og reproduk­ tyrkiske film. De faldne kvinder er typisk tionsevne tilhører en mand. Hun forventes velmenende og godhjertede, men er af at sidde dydigt og vente på, at denne mand den ene eller den anden grund kommet på kommer og tager hende, og for sin egen afveje.
    [Show full text]
  • CINEMA EVENT” in 1960S TURKEY from the PERSPECTIVE of an AUDIENCE DISCOURSE
    YE§IILC:AM i n l e t t e r s : a “CINEMA EVENT” IN 1960s TURKEY FROM THE PERSPECTIVE OF AN AUDIENCE DISCOURSE A THESIS SUBMITTED TO THE DEPARTMENT OF GRAPHIC DESIGN AND THE INSTITUTE OF ECONOMICS AND SOCIAL SCIENCES OF BiLKENT UNIVERSITY IN PARTIAL FULFILLMENT OF THE REQUIREMENTS FOR THE DEGREE OF DOCTOR OF PHILOSPOHY IN ART, DESIGN AND ARCHITECTURE By Dilek Kaya Mutlu June, 2002 I certify that I have read this thesis and that in my opinion it is fully adequate, in scope and quality, as a thesis for the degree of Doctor of Philosophy. Prof. Dr. Bülent Özgüç (Principal Advisor) I certify that I have read this thesis and that in my opinion it is fully adequate, in scope and quality, as a thesis for the degree of Doctor of Philosophy. Assist. Prof. Dr. Halil ISlklfaoMu (Co-Advisor) I certify that I have read this thesis and that in my opinion it is fully adequate, in scope and quality, as a thesis for the degree of Doctor of Philosophy. Prof. Dr. Nilgiin Abisel I certify that I have read this thesis and that in my opinion it is fully adequate, in scope and quality, as a thesis for the degree of Doctor of Philosophy. Assist. Prof. Dr. Mahmut Mutman I certify that I have read this thesis and that in my opinion it is fully adequate, in scope and quality, as a thesis for the degree of Doctor of Philosophy. Assist. Prof. Dr. Asuman Suner I certify that I have read this thesis and that in my opinion it is fully adequate, in scope and quality, as a thesis for the degree of Doctor of Philosophy.
    [Show full text]
  • Current Debates in Film & Media Studies
    Current Debates in Film & Media Studies EMRAH DOĞAN CURRENT DEBATES IN FILM & MEDIA STUDIES Edited By Emrah Doğan CURRENT DEBATES IN FILM & MEDIA STUDIES (Edited by: Emrah Doğan) IJOPEC PUBLICATION London ijopec.co.uk Istanbul IJOPEC Publication Limited www.ijopec.co.uk CRN:10806608 E-Mail: [email protected] 60 Westmeade Close Phone: (+44) 73 875 2361 (UK) Cheshunt, Waltham Cross (+90) 488 217 4007 (Turkey) Hertfordshire EN7 6JR London United Kingdom Current Debates in Film & Media Studies First Edition, December 2019 IJOPEC Publication No: 2019/25 ISBN: 978-1-912503-88-9 No part of this book may be reproduced, stored in a retrieval system, transmitted in any form or by any means electronically without author’s permission. No responsibility is accepted for the accuracy of information contained in the text, illustrations or advertisements. The opinions expressed in these chapters are not necessarily those of the editors or publisher. A catalogue record for this book is available from Nielsen Book Data, British Library and Google Books. The publishing responsibilities of the chapters in this book belong to the authors. Printed in London. Composer: IJOPEC Art Design Cover illustrators are from Pinclipart & Freepik CONTENTS INTRODUCTION: CURRENT DEBATES IN FILM & MEDIA STUDIES ..................................................5 SECTION I FILM STUDIES 1. THE REPRESENTATION OF GROTESQUE AS COMEDY ELEMENT: RECEP IVEDIK SERIES ........9 İlknur Gürses Köse, Beste Elveren 2. A REMAINING Director from THE YEşILÇAM CINEMA to THE ‘90S: SIRRI GÜltekin ....17 Emrah Doğan 3. FEMME FATALE IN THE CONTEXT OF BEAUTY: GONE GIRL FILM ANALYSIS .............................25 Beste Elveren 4. QUEER TRANSFORMATION OF THE FAMILY IN FRANÇOIS OZON’S CINEMA ...........................31 İlknur Gürses Köse SECTION II MEDIA STUDIES 5.
    [Show full text]
  • Türk Sinemasında Cinselliğin Tarihi Düşlerimizin Odağı, Hayatımızın Temeli Kadın
    Türk Sinemasında CİNSELLİGİN TARİHİ AGAH ÖZGÜÇ kutuphaneci - eskikitaplarim.com BROY YAYINLAR/:46 SiNEMA DIZIS/:2 Ekim 1988 AGAH ÖZGÜÇ Türk Sinemasında Cinselliğin Tarihi Düşlerimizin odağı, hayatımızın temeli kadın .. Onca istediğimiz, özlemini bir hançer gibi derimizde duyumsadığımız, ama örselediğimiz, hırpaladığımız, gelene( deyip, görenek deyip, namus deyip, onur deyip en acımasız biçimde eziyete, baskıya, giderek kıyıma uğrattığımız kadın... Onunla da onsuz da yapa madığımız kadın ... ATİLLA DORSAY SUNU 1965 yılıydı. .. Giovanni Scognamillo ile bir kitap hazırladık. Adı Türk Sinemasında Kadın ve Cinsellik'ti. Ve türün ilk kitabı olacaktı. Tümüyle cinselliği ve konunun çok derinlerine inmese de tarihsel gelişimini içeren bu kitaba yayıncı ararken, karşımıza gazeteci İlhan Engin çıktı. Onun aracılığıyla, James Bond türünde polisiye kitaplar yayınlayan bir editöre gittik. Kitap basıldı... Ne var ki kapaktaki fotoğrafla kitabın hiç ilgisi yoktu. Yayıncı, kapağa yabancı bir kadının çıplak fotoğrafını koymuş, adını da Yerli Sinemada Seks, olarak değiştirmişti. Bu arada bazı fotoğraflar nede­ niyle kitap, mahkeme kararıyla toplatılmasın mı? Tam düş bozumuna uğradık ... Hadi elimizde Metin Erksan'ın kartı, olaya bir çözüm bulmak için Üniversite koridorlarını aşındırıp, Sayın Çetin Özek'i arayışım ... Böylece boyumuzun ölçüsünü aldık daha ilk kitabımızda. 1965 yılındaki "cinsellikle ilgili ilk kitap deneyimim"dcn sonra, yine aynı konuyu içeren bir çalışma hazırlamıştım. Adı Türk Sinemasında Ero­ tizm 1914-1975'ti. Ve hemen bir yayıncı buldum. Editör, şu koşullarla kitabın basımını üstleneceğini söyledi: 5 Erotizm lafından kimse anlamaz. Gel biz erotizm yerine "seks" sözcüğünfi koyalım. Bir de kapağın bir yerine "fotoğraflarla" lafını ekleyelim. "Peki" dedim. " Erotizm yerine cinsellik ol­ sun bari". O da kabul olunmadı. Böylece kitabın adı degişti ve Türk Sinemasında Seks oldu.
    [Show full text]