Bir Filmin Çekimine Tanık Olmak, Kuşku­ “Burada Kızla Oğlan Kavga Edip Ayrılacak­ Suz, Ilginç Bir Olaydır

Bir Filmin Çekimine Tanık Olmak, Kuşku­ “Burada Kızla Oğlan Kavga Edip Ayrılacak­ Suz, Ilginç Bir Olaydır

10 • MİLLİYET DİZİ YAZILAR Yeşilçam Değişirken -J TARIK DURSUN K. BAŞLARKEN ğu kendi insanımız açısından olumlu bir yerdir. Yola çıkma, gidiş ve varış süreci boyunca türlü I NCELİKLE şunu belirtmeli, bu yazı dizi- yanlışlara, kusurlara ve olumsuzluklara rastlan- s/, bir Türk sinema tarihi değildir, ama maktadır. Bunlar, olağandır. Çünkü gerek sine­ I ne var, sinemamızın son yıllardaki olum­ macılarımız, gerek seyircimiz yılların birikimi mlu ve umut verici gelişmelerini değerlendirebil­ olan koşullandırmalardan, alışkanlıklardan bir mek, bu yeni değişimi yerli yerine oturtmak için anda kurtulamıyorlar. Zamanla bu da aşılacak­ İster istemez geçmişi de sergilemek gerekiyor­ tır. du. Başlardaki tarihe dönüklük, aslında, bu ne­ Sinema ve sinemacılar, "değişim"e girdiler, denden kaynaklanıyor. sürdürüyorlar. Onları desteklemek, onlara arka Türk sineması, diğer adıyla Yeşilçam sine­ çıkmak, şiirimizin, resmimizin, roman, hikâye ve ması bir süredir, özellikle genç sinemacıların tiyatromuzun var olduğu kadar sinemamızın da birbiri ardına yaptıkları atılımlarla bir yerden bir var olduğunun dünyaya kanıtlanmasında, ödev, yere doğru götürülüyor. Bu, hem sinemamız, şimdi seyircimizindir. YenI ve genç sinemacı­ hem de sinemamızın anlatmakla yükümlü oldu­ larımızın filmleri, onların yakın ilgisini bekliyor. T.D.K. Bir film in "filnrhikâyesi \ Doğduğu yörenin acılı, soğan­ lı, sarımsaklı yemeklerine tut­ kun ünlü arabeskçiyle rol icabı öpüşm ek sırası gelen ar­ tistler tir tir titriyordu İLMDE çalışanların sayısı, çevrelerine sokak boyunca toplanmış olanların sayısın­ dan en az elli kat altında. İş­ li, işsiz, çoluk çocuk, kadın erkek, genç yaşlı, tanıdık ta­ nımadık herkes “Film çekiliyor, koşun!” çağ­ rısına uymuş, toplanmışlar. Bu nedenle ola­ M tf/creAr; "...(Denetleme Kurulu) bir er­ cak, başta rejisör, film ekibinin hepsi birer si­ kekler kurulu öncelikle ve filmlerimize öy­ nir küpü. Önlerine gelene çatıyor, bağırıyor­ le bakıyorlar. Ayrıca sanıyorlar ki, sanat, si­ lar. Set işçileri kalabalığı İkide bir geriletiyor­ nema bir ‘durum saptaması'dır, ‘hafin gös- lar ama, çok kısa bir süre sonrasında bu kez terilmesi'dir. Oysa sanat bizim düşlerimiz, ya­ daha da saflarını sıklaştırmış olarak, aynı ka­ rınlarımız, ilerimiz... Bunu anlamıyorlar. labalık, dört bir yanı kuşatıyor; suskun, me­ raklı ama alabildiğine mutlu, gözlerini dikmiş’- ses çekicisinin omuz başında durmuş rejisö­ ler, seyrediyorlar. rün sesi yükseldi: Bir filmin çekimine tanık olmak, kuşku­ “Burada kızla oğlan kavga edip ayrılacak­ suz, ilginç bir olaydır. Her şey, beyazperde­ lar, ona göre, tamam mı?” ye aktarılmadan çok önce, üstelik gizlisi sak­ Sahne başından sonundan birbirine ek­ lısı olmaoan gözlerinizin önünde “cereyan” lenmiş, geçmeye başladı. Kızla oğlan, bir kapı eder. Filmde, kulaklarınızı tırmalayan bir gü­ önüne geliyorlar, duruyorlar, ağızlarını açıp rültü çıkararak şaklayan tokatlar, insana de- kapatıyorlardı yalnızca. Sonra oğlan, çekip gi­ mlrdenmlş duygusunu uyandıran çene kıran, diyordu. Kız, arkasından süzgün bakışlar ba­ dişler döken yumruklar, size baygınlıklar ge­ kıyor, içini çekiyor, başlıyordu sessizce ağ­ çirten filmin kahramanlarının döktükleri göz­ lamaya. yaşları, “tahrikkâr” sarılıp öpüşmeler ne denli “Alıyoruz, dikkat!” dedi ses çekicinin sesi yapay, ne denli bıkkınlık verici olgularmış gö­ iç hoparlörden. rür, öğrenirsiniz. Birdenbire sinemanın o bü­ Film, baştan döndü: Kızla oğlan geldiler, yüleyici, o etkili ve şaşırtıcı yanı, gözünüzde kapı önünde durdular. değer yitirir; şaşırır, İnanmak istemezsiniz.. “Aramızda her şeyin bittiğini söylemeli­ Çok ünlü bir türkücü-arabeskçimizden he­ yim” dedi iri kıyım, göbekli ve bıyıklı dublaj­ men hemen bütün kadın oyuncular yana ya­ cı önündeki mikrofona. Sesi, kalıbıyla taban kıla şikâyet ediyorlardı. Konu, yeri geldiğin­ tabana zıttı. Yumuşacıktı, etkileyiciydi ve şa­ de dudak dudağa öpüşme idi. Arabeskçi, do­ şırtıcı bir biçimde oğlan’ı oynayan oyuncuy­ ğup büyüdüğü kentin yerel yemeklerine aşı­ la özdeşleşiyordu. rı tutkundu; bunlar, acılı, bir o kadar da so­ Kız, gözlerini iri iri açarak, alt dudağını ğanlı, sarmısaklı yemeklerdi. Kadın oyuncu­ çaktırmadan dilinin ucuyla hafifçe ıslatıp oğ­ lar, iş öpüşme sahnelerine geldiğinde tir tir lana baktı. Yaşı epeyi geçkin, saçları tel tel, titriyorlardı. kilolu mu kilolu kadın dublajcı mikrofona ön­ ce inleyen bir ses çıkardı dişleri arasından. “Yani,” dedi sonra. “Yani... Ama... Ben... "ÇABUK, KIZA GÖZYAŞI" Bunu bana yapamazsın...” Her ikisi de durdular, tonlama ile eşleş­ ADIN oyuncu, senaryo gereği sevdi­ me uymuş mu diye soran gözlerle ses oda­ ği erkekçe terk edilecekti. Sahne, sına doğru dönüp baktılar. Ses çekicisi: K “ kız” ın evinin önüydü. İki oyuncu kar- "Yapamazsın’ı ağzında yedin abla!” de­ şı karşıya durdular. Rejisör yardımcısı, elin­ di iç hoparlörü açıp. “Baştan!” deki senaryodan diyaloglarım geçti, durum­ Bunu dedi, ses bandını geri sarmaya baş­ larını anlattı. Anlattı, çünkü genelde senar­ ladı: “Nıszamapay anab unub... neb... ama... yo yazarı, yapımcı, rejisör ve yardımcısının dı­ inay... inay...” şında kimse neyin filmini çektiğinden haberli Gıcırtılı, insanı güldüren bir sesti. değildi. O günkü sahnenin ne başını, ne de sonraki sahnelerde ne geleceğini oyuncular YARIN: bilmiyorlardı. Bir süre prova yapıldı, sonra beklemeye ŞEYTAN İŞİ BİR ŞEY geçildi. Güneş, bir buluta girmişti. Çok geç­ meden çıktı ve üzerleri çikolata kâğıtlarıyla bezenmiş tahta reflektörleri set çalışanları omuzları üstüne aldılar, oyunculara tutup ay­ dınlanmalarını sağlamaya giriştiler. Rejisör, “Alıyoruz, aman dikkat!” diye bağırdı. Set amiri kalın sesiyle kalabalığı sessizliğe çağır­ dı: “Susun! Film çekiliyor, maymun oynamı­ yor burda, susun!” “Jön” diyeceklerini dedi, burnu havada, çerçeveden çıktı. Çekim de durdu. “Çabuk, kıza gözyaşı!” “Kız” başını geriye attı, bir çay bardağı­ na batırılmış pamuktan gözlerine su damla­ tıldı. Başı geride durdu, sonra “ Hazır!” diye seslendi. “Pekâlâ, çekiyoruz, motor! Kameraya bak, iyice bak ama, ağla! Evet, çok güzel, sana ya­ vaş yavaş zoom yapıyoruz. Daha ağla, daha ağla! Hıçkır!” Çok değil, iki ay sonrasında karanlık si­ nema salonlarının koltuklarına oturmuş mil­ yonlarca yufka yürekli insan, “kız” ın bu ya­ lancı gözyaşlarına sahici gözyaşlarıyla katı­ lacak, duyduğu ıstıraptan kendine özel pay çıkaracaktı. KIZLA OĞLANIN KAVGASI ALON, nohut oda bakla sofaydı. İçeri­ S si hem karanlıktı, hem de hamam gi- ------ biydi adeta. Duvarda küçük bir perde, epeyi gerilerinde dar, yüksek bir kürsü, kür­ süde mikrofon, bir de önlerindeki diyalog lis­ tesini aydınlatan mini minnacık bir lamba var­ dı. İç hoparlörden ses aygıtlarının başındaki 10 « MİLLİYET Æ l i c / 7 -İ: £ ----------:——--------- ---_ __ DİZİ YAZBLAK , ... Vesikam Değişirken m TARIK DURSUN K. Şeytan işi bir şey ¡nema # Ekmek fabrikası ve garajdan bozma stüdyolardan sonra ilk gerçek stüdyo Mecidiyeköy1- deki "Atlas" stüdyosuydu. AZİRAN’IN yirmisinden sonra, Karacabey’in şi­ malinde (kuzeyinde), Im- ralı’nın cenubunda (gü­ neyinde) Boğaz denilen semtteki Kepekçi çiftli­ ğinde, yöruk çadırları arasında film çevirdik. Muhsin Ertuğrul’un rejisörlük ettiği bu filmin İsmi ‘‘Karakoyun-Kızılırmak’’. Konusu, halk türküleri ve masallarından derlenmiş. Derle­ yen, Ercüment takma adıyla Nazım Hikmet... S iu rls In B k le r Fotoğrafta Bedia Muvah- Bundan evvel nasıl en eski model film araç­ h it’le görülen Vasfi Rıza Zobu, 1945’lerde Na­ larıyla başladıksa bu işe; sanki bütün maki­ zım Hikmet’in “Ercüment" takma adıyla der­ neleri o yıllardan bu yana saklamış ve bu fil­ lediği filmin çekilişini anlatırken, “Gelin kur­ me de onlarla başlamışız gibi... Bir Allah’ın banı gibi beşli sivrisineklerle boğuşmaktan belası yer zaten bu çiftlik. Biraz ilerde alabil­ oyun oynamaya takat kalmıyor” demekte. diğine bataklıklar varmış. Gelin kurbanı gibi beşli sivrisineklerle boğuşmaktan, oyun oy­ namaya takat kalmıyor. Cahit Sonku İle adı­ ortalık karardı. Ağabeyimin elini sımsıkı kav­ nı unuttuğum bir erkek aktör, “ sivrisinekze- radım. O vakitler İstanbul’da elektrik yoktu, de" olarak, vücutları şişmiş bir halde İstan­ Abdülhamlt’in vehmi elektriğin memlekete bul’a taburcu edildiler, onların çekilmiş par­ girmesine engel olmuştu. Sinematograf ma­ çalarını başkalarıyla tekrarladılar. kinesini işletmek ve şeridi aydınlatmak için Yanılmıyorsam bu film, bizde, köylüler kullanılan petrol lambalarından intişar eden arasında geçen ilk eser, içinde şehirlisi bu­ gaz kokusu da seyircileri ayrıca taciz etmek­ lunamayan ve konusu saf yerli olan bir milli te idi.” masal. Bu film şirketi, geçen yıl Halk Film adıy­ Weinberg’in gösterilerini daha sonra la kurulan ve “ Yayla Kartalı” nı çeviren; bu se­ Fransız Cambon’un gösterileri izledi. 1900 yı­ ne de Doğan Film adını alan yeni bir şirket. lına doğru şimdiki Halep Çarşısı’ndaki Ode­ Tahta kutu, kapakları lastik bağlarla tutturul­ on Tiyatrosu bir çeşit sinemaya dönüştürül­ muş, eski Oturaklı kahve değirmenlerine ben­ dü. Weinberg de boş durmadı, 1908'lerde Te- zeyen bir “alış makinesi" ile çalışan bu ku­ pebaşı'ndaki eski Komedi Tiyatrosu'nun ye­ ruluşun, stüdyosu olacak değil ya! rinde Pethâ Sineması’nı yaptırarak ülkedeki Mecidiyeköyü’nde, ilk defa bir film stüd­ ilk sürekli film gösteren sinema salonunu aç­ yosu yapıldı, ilk diyorum, çünkü bugüne ka­ tı. dar yapılanlar ekmek fabrikası yahut garajdan 1912 yılında, İzmir’in Kordonboyu’nda açı­ bozma idi. Stüdyo olarak yapılan binanın adı lan ikinci sinemadan ardından 1914’te ve yi­ "A tlas” tı. Burada bizim filmi seslendirdik.” ne İstanbul’da (Beyoğlu’nda) Palas Sinema­ Vasfi Rıza Zobu

View Full Text

Details

  • File Type
    pdf
  • Upload Time
    -
  • Content Languages
    English
  • Upload User
    Anonymous/Not logged-in
  • File Pages
    10 Page
  • File Size
    -

Download

Channel Download Status
Express Download Enable

Copyright

We respect the copyrights and intellectual property rights of all users. All uploaded documents are either original works of the uploader or authorized works of the rightful owners.

  • Not to be reproduced or distributed without explicit permission.
  • Not used for commercial purposes outside of approved use cases.
  • Not used to infringe on the rights of the original creators.
  • If you believe any content infringes your copyright, please contact us immediately.

Support

For help with questions, suggestions, or problems, please contact us