hayatSağlık ve Sosyal Bilimlersağlık Dergisi aralık 2014 sayı 12

Dört aylık dergi Aralık 2014 . Sayı 12

Sahibi Hayat Sağlık ve Sosyal Hizmetler Vakfı İnsan ve doğa arasındaki ilişki gerilimlidir. adına Başlangıçta insan, bir parçası olduğunu düşün- Ahmet Özdemir düğü doğayı anlamaya, açıklamaya, yasalarını keşfetmeye çalıştı. Doğanın döngüselliği içinde Sorumlu Yazı İşleri Müdürü kendini konumlandırdı. Sonra o çok güvendiği Ahmet Özdinç aklıyla doğaya tahakküm etmeye kalktı, hatta Editör başardığını bile sandı. Ve doğaya tutsak olmak- M. İnanç Özekmekçi tan kurtulduğunu düşünürken kendi aklının tutsağı oldu. Bugünlerde yeniden doğanın ku- Konuk Editör cağına dönmeye çabalıyoruz. Ancak bu sanıl- Ayşegül Köroğlu dığı kadar masum ve riskten azade bir süreç

değil. Popülerleşen herşey gibi doğa ile tema- Yayın Kurulu Ali İhsan Taşçı sımız da istismara açık. İnsan-doğa arasındaki Altay Ünaltay bu hikâyenin en net gözlenebildiği alanlardan Enes Karabulut biri de tıp. Son zamanlarda, özellikle alternatif Eyüp Süzgün arayışların yükselmesiyle birlikte, sağlık adına Hakan Ertin tıbbi bitkiler üzerinden doğa ile daha doğru- M. Alpertunga Kara dan -ama o kadar da sorunlu- bir ilişki kurma- Murat D. Çekin ya başladık. Tasarım Uygulama HayatSağlık bu sayısında tıbbi bitkilere odak- Ahmet Yumbul lanıyor. Türkiye’nin farklı üniversitelerinde-

Baskı - Cilt ki akademisyenlerin katkısıyla hazırlanan bu Pınarbaş matbaacılık ltd. şti. sayımızda, tıbbi bitkiler konusunun ne kadar 0212 544 5877 hassas olduğu, ince elenip sık dokunması ge- rektiği ve aynı zamanda bilimsel çaba gerektir- İletişim diği gözler önüne seriliyor. Hasekisultan mahallesi Küçükmühendis sokağı 7 İyi okumalar dileğiyle.. Fatih İstanbul

0212 588 2545 . 0533 668 0911 Faks. 0212 632 8579 [email protected]

ISSN 1309-6001

Dergide yeralan yazılardan yazarları mesuldür. © Yayın hakları yayıncıya aittir. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. içindekiler

04 Haberler

14Türkiye’nin Bitki Zenginliği Sadık Erik 24 Eczacılık ve Deniz Mehmet Zeki Haznederoğlu 30 Tarihte ve Günümüzde Tıbbi Bitkiler Ayşegül Köroğlu 40 Neden Tıbbi Bitki Kemal Hüsnü Can Başer 44 Kanıta Dayalı Bitkilerle Tedavi (KDBT) Abdullah Olgun 48 Farmakognozi ve İlaç Araştırmalarında Doğal Bileşiklerin Rolü İhsan Çalış içindekiler

64 Bitkisel Tıbbi Ürünler ve İyi İmalat Uygulamaları (GMP) Müge Kılıçarslan 74 Bitkisel Ürünler ve İlaç Etkileşimleri Tülay Çoban

82Oksidanlar, Antioksidanlar ve Antioksidan Etkili Yüksek Bitkiler Bilgehan Doğru, Şerife Funda Işık, Ayşegül Köroğlu 102 Fonksiyonel Dispepsi Tedavisinde Kullanılan Tıbbi Bitkiler Nurgün Küçükboyacı, Hanife Aykut 118 Türkiye’de yetişen Rubus türlerinin botanik özellikleri ve halk arasındaki kullanılışları Ebru Özdemir, Şükran Kültür 126 Murat D. Çekin ile ‘Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi ve tıbbi bitkiler’ üzerine haberler

2014 Fizyoloji ve Tıp Nobeli beynin “GPS” sistemini keşfedenlerin oldu

014 yılı Nobel Fizyoloji veya Tıp bunların sonucunda değişik mekan- bir düzen sergilediğini saptadılar ve 2ödülü, İngiliz-Amerikan bilim ların beyinde haritaları oluşuyordu. bunlara “şebeke hücreleri” (grid cells) adamı John O’Keefe ve Norveç asıllı Böylece hem bu hücrelerin sadece gi- adını verdiler. Bu hücreler, entorinal May-Britt Moser ile Edvard Moser dilen bölgeleri kayıt altında tutmadı- korteksin başın yönünü ve odanın çiftine, “beynin konum algısı” üze- ğını; aynı zamanda buradaki konum sınırlarını tanıyan başka hücrelerle rine yaptıkları çalışmalar nedeniyle hücrelerinin birbirleriyle etkileşimi birlikte hipokampüsteki konum hüc- verilmeye layık görüldü. sayesinde, bulunulan çevrede zihin- releriyle işbirliği içinde çalışıyordu. 1960’lı yıllarda John O’Keefe’nin sel bir haritalama ve hafıza oluşturma Bu iki buluşla beraber bilim adam- beynin, davranışları nasıl kontrol merkezini keşfetti. ları, beynin bulunulan çevrede ko- ettiğiyle ilgili merakının başlattığı John O’Keefe’nin çalışmaların- numlandırma ve yol bulma konusun- serüven, ilerleyen zamanlarda nöro- dan destek alarak benzer çalışmala- da nasıl bir sistemi olduğu sorusuna fizyolojik metodları kullanarak bazı ra devam eden May-Britt Moser ve bilimsel yanıt getirmiş oldu. Böylece çalışmalar yapmasına sebep oldu. Edvard Moser çifti, beynin bu kez hipokampüsteki “konum hücreleri”, Farelerde yaptığı deneylerde O’Kee- başka bir bölgesi olan entorinal kor- entorinal korteksteki “şebeke hücre- leri”, baş, boyun ve iç kulaktaki yön ve denge hücreleri ile gözün görerek kaydettiği görsel belleğin, beynin ko- num algısı sistemini oluşturduğu or- taya çıkmış oldu. Yapılan pek çok çalışma sonra- sında, farelerde bulunan konum ve şebeke hücrelerinin insanlarda da aynen bulunduğu kanıtlandı. Bunun üzerine bu durumdan en çok etkile- nen hastalıkla ilgili incelemeler yapıl- dı: Alzheimer hastalarındaki yön-yol kaybetme ve nerede bulunduğunu bilmeme gibi durumları kontrol eden hipokampüs ve entorinal korteks böl- fe, beynin hipokampüs bölgesindeki teks bölgesinde benzer sinir hücre- gelerinin, bu tip hastalarda en erken bazı sinir hücrelerinin, bulunulan lerinin yol bulma durumunda, yani hasar gören kısımlar olduğu ve dola- konuma göre harekete geçtiğini, fare konum değiştirirken aktive olduğu- yısıyla o bölgelerdeki konum ve şebe- yer değiştirdiğinde ise başka hücre- nu gördüler. Hipokampüs ile hemen ke hücrelerinin de zarar görmesiyle lerin aktive olduğunu gördü. O’Keefe yanındaki entorinal korteks arasında ilişkili olduğu gözlemlendi. Bu alan- “konum hücreleri” (place cells) adını işaretleşmeyi inceleyen çift, farelerin da yapılacak diğer çalışmalar ve arta- verdiği bu hücrelerin, görme duyu- belli bazı noktalardan geçerek, bir cağı düşünülen bilgilerin Alzheimer sundan bağımsız olarak, bulunulan konumdan başka bir konuma gider- gibi hastalıklara olumlu etkilerinin yerin beyinde bir kaydını yaptığı so- ken bu ikinci bölgedeki bazı hücrele- olacağına inanılıyor. nucunu çıkardı. Öyle ki her konum rin de etkinleştiğini ve burada aktive Gözde Can için ayrı hücreler aktive oluyor ve olan hücrelerin altıgenler biçiminde

6 hayatsağlık haberler Evham hissine yeni bir bakış

aranlık bir odada tek başınıza Deney ortamı ise, deneklerin ortam- Koturuyorsunuz. Bulunduğu- dan yalnızca dokunma hissini alabi- nuz ortamda kimse olmadığından lecekleri şekilde tasarlanmış. Bunun eminsiniz ancak bir anda yalnız ol- için deneklerin gözleri kapatılmış ve madığınız yönünde içinizde bir his kulaklarına da dış sesleri duyamaya- beliriyor ve her an birinin size zarar cakları şekilde kulaklık yerleştirilmiş. verebileceği ihtimalini düşünüyor- Kullanılan robot sisteminde, deneğin sunuz. Işığı kapatırken aslında boş biri önünde diğeri arkasında olmak olduğuna emin olduğunuz odanın üzere iki robotik sistem yer alıyor. ışığını, mümkünse hemen açma his- Denek eliyle öndeki robotik siste- Üçüncü ve dördüncü basamaklar- si içinizde doğuyor. Işığı açtınız ve mi tutuyor ve arkasındaki de öndeki da ise, yalnız oldukları halde ortamda odada kimse olmadığına tekrar ikna kolun yaptığı hareketlerin aynısını kendilerinden başka birilerinin de oldunuz ve aynı emniyet içinde ışı- senkronize ve asenkronize bir şekilde bulunduğunu söyleyen ve bu nedenle ğı kapatıp oturdunuz. Bir süre sonra tekrar ediyor. Bulunuş Hissi bulgularını gösteren bi- yine aynı his... Peki, bu hissin nedeni Bu sistem üzerinden dört basa- reyler seçilerek MR, EEG ve PET gibi ne olabilir? maklı bir deney düzeneği hazırlan- yöntemlerle herhangi bir beyin hasa- Bu konuyla alakalı bugüne kadar mış. Birinci basamakta bu iki kol rına sahip olup olmadıkları incelen- pek çok araştırma yapıldı. Halk tabi- tam bir senkronizasyona sahip. Yani miş. Yapılan incelemelerin sonunda, riyle çoğunlukla “aşırı evhamlı” diye öndeki ve arkadaki kollar eş zaman- Bulunuş Hissi hastalarının beyin ha- de tabir edilen bu tür kimselere tıbbi lı olarak aynı hareketleri yapıyor. Bu sarının frontoparietal kortekste yo- literatürde Bulunuş Hissi (Feeling of deney sonucunda, deneklerin büyük ğunlaştığı görülmüş. Oysa daha önce Presense, FoP) hastası denilmektedir. bir kısmı sistemin kendi hareketle- yapılan çalışmalarda frontoparietal Çeşitli dergilerde ve uluslar arası ma- riyle bağlantılı olduğunu söyleyerek, korteks ile beraber, şizofreni hastalı- kale arşiv sitelerinde hemen hemen kendi kendilerine dokundukları his- ğında olduğu gibi, Bulunuş Hissi’nin her gün bu konuya dair yeni bir ma- sine kapıldıklarını belirtmişler. temporoparietal ve insular korteksle kalenin veya araştırmanın yer aldığı- İkinci basamakta ise, iki kol ara- bağlantılı olabileceği düşünülmüştü. nı görebiliyoruz. Geçtiğimiz günlerde sında senkronizasyon yok (asenkro- Dolayısıyla, bu çalışmayla elde edilen “Neurological and Robot-Controlled nize). Buna göre, öndeki ve arkadaki yeni sonuçlar Bulunuş Hissi hastalığı Induction of an Apparition” (Current kol arasında 500ms’lik bir gecikme ile alakalı literatür bilgilerinde de bir Biology 2014 Nov 17; 24(22): 2681-6) oluyor. Bu deney sırasında deneklerin değişikliğe gidilmesini sağlamıştır. başlığıyla yayımlanan bir makale, bu bir kısmında korku ve sağa sola doğ- Sonuç olarak, yaptıkları bu çalış- sorunun ne kadar çarpıcı sebepleri ru eğilme veya kaçma gibi durumlar mayla söz konusu araştırmacılar, Bu- olabileceğini gözler önüne seriyor. gözlenmiş. Deney sonunda denekler, lunuş Hissi’nin beyin kaynaklı hisler Olaf Blanke ve arkadaşları tarafından odada tamamen yalnız olmalarına ile vücut tepkileri arasındaki uyum- yapılan araştırmanın temel hipotezi rağmen, arkalarından yapılan doku- suzluktan kaynaklandığı sonucuna ise söz konusu hissin beyin-beden nuşun ortamda bulunan başka biri varmışlardır. Böylece, Bulunuş His- uyuşmazlığının bir sonucu olabilece- tarafından yapıldığı hissine kapıldık- si’ne ve tedavisine yönelik farklı bir ği şeklinde belirtilmiş. larını belirtmişlerdir. Bu basamağa bakış açısı ortaya koyarak hastalığın Çalışmada ön hazırlık olarak, ka- bağlı olarak deney süreci sonunda yeni bir gözle değerlendirilmesinin tılımcıların ortamda tamamen yalnız beş deneğin Bulunuş Hissi semptom- önünü açmışlardır. olduklarına ikna olmaları beklenmiş. larını gösterdiği tespit edilmiş. Ahmet Gündüz

hayatsağlık 7 haberler

DNA’nın uzay serüveni

on dönemlerde bilim adamları- ter bağlarının kopmasına ve DNA’nın Snın merak ettiği ve üzerinde çok hidrolizine neden olduğu belirtiliyor. sayıda araştırma yapılan ‘uzayda ya- Aynı zamanda yüksek radyasyonun şam var mı?’ sorusu bu sefer farklı bir da DNA hasarına yol açtığı tespit bakış açısıyla karşımıza çıkıyor: Aca- edilmiş. ba insanoğlu Dünya atmosferi dışın- Ancak araştırmacılar uzay yolcu- da yaşayabilir mi? luğundan dönen DNA parçalarının % Mart 2011’de İsveç’te başlatılan bir 53’ünün hasar almadan kurtulduğu- araştırmada, bu sorunun yanıtını al- döndükten sonra DNA parçaları özel nu, % 35’inin de biyolojik fonksiyon- mak isteyen bilim adamları, atmosfer bir solüsyonla temizlenerek aracın larını tam olarak gösterdiğini ifade dışına fırlatılacak olan uzay aracının dış yüzeyinden alınmıştı. ediyorlar. Örneğin, yeşil floresan pro- (TEXUS-49) dış yüzeyine pozisyon- Yapılan araştırmanın geçtiğimiz tein içeren gen laboratuar ortamında ları farklı olacak şekilde, on beş adet günlerde Plos One’da yayınlanan (doi: fare fibroblastına nakledilmiş ve fare DNA parçası yerleştirmişlerdi. Bu 10.1371/journal.pone.0112979) so- hücrelerinde yeşil renk ortaya çıkmış. DNA parçalarının bir kısmı yeşil flo- nuçlarına göre, DNA parçalarına at- DNA parçalarının atmosferik ko- resan proteini taşıyan plazmid DNA, mosfer dışı gazların uyguladığı sıcak- şullardan etkilendiği, fakat DNA’daki diğerleri ise antibiyotik direnç kase- lığın 1000°C üzerinde olduğu tahmin genetik materyalin en uç koşullarda ti olarak tanımlanan gen kasetiydi. ediliyor. Bunun yanı sıra radyasyon, bile dayanıklı olabileceği şeklinde yo- TEXUS-49 atmosferden çıkıp toplam kuruma, yerçekimi ve basıncın etki- rumlanan araştırma sonuçlarının, ge- 268 km irtifaya ulaşmış ve on üç da- lerinden de söz ediliyor. Yüksek sı- lecek yıllardaki yeni araştırmalar için kika sonra atmosferden geçerek Dün- caklığın, DNA’da atmosferden çıkar- ilham kaynağı olacağı düşünülüyor. ya’ya dönmüştü. Uzay aracı Dünya’ya ken ve atmosfere girerken fosfodies- Büşra Mancar

E-kitap okumanın yarardan çok zararı olabilir

eknolojinin hayatımıza iyice yer- LED’li cihazlardan e-kitap okuyanla- PSG (polisomnografi), melatonin se- Tleşmesiyle birlikte iletişim, eğ- rın kıyaslandığı araştırma için on iki viyesi ölçümü ve toplam uyku süresi lence ve okuma amacıyla tabletler ve genç on dört gün boyunca izlenmiş. ile etkin uyku süreleri gibi nesnel ve dev ekranlı akıllı telefonların kullanı- Çalışmada katılımcılar ardarda beşer Karolinska uyku testi gibi öznel test- mı giderek artmaktadır. Mavi ışık ya- gün yatmadan dört saat önce basılı lerle değerlendirilmişler. yan bu cihazlar (LED / Light Emitting kitap ya da e-kitap okumuşlar. Katı- Sonuçta akşam vakitlerinde e-ki- Devices) taşınma ve ulaşılma kolaylı- lımcılar, EEG (elektroensefalografi), tap okunduğu zaman normalde baş- ğından ötürü günün her saatinde kul- laması gereken melatonin salgısının lanılabiliyorlar. Proceedings of The baskılandığı görülmüş. Uyku hormo- National Academy of Sciences’da ya- nu olarak da bilinen melatonin salgısı yınlanan bir çalışmada (DOI:10.1073/ vücudun günlük ritminin düzenlen- pnas.1418490112) akşam saatlerinde mesinde rol oynuyor; gece dinlenme- LED kullanımının gece uykusunu ve mizi ve sabah zinde uyanmamızı sağ- sabah performansını nasıl etkiledi- lıyor. Katılımcıların EEG’leri e-kitap ği irdelenmiş. Kağıda basılı kitap ve okunan gecelerde derin uyku fazının

8 hayatsağlık haberler Akdeniz diyeti yaşam süresini etkiliyor mu?

Akdeniz bölgesinde yaşayan insanla- zararın tamiri arasındaki dengesizlik) ile ilişkisini incelemek üzere yapılan rın genelde uzun ve sağlıklı yaşadığı azaltarak bu kısalmayı yavaşlattıkları ve geçtiğimiz günlerde British Medi- söylenir. Peki bu insanlar ne yaparak öne sürülmektedir. Telomerler, kro- cal Journal’da yayınlanan bir çalışma- bu şekilde sağlıklı ve kaliteli yaşıyor- mozomun sonlarında bulunan DNA da (doi: 10.1136/bmj.g6674) araştır- lar? Beslenme şekillerinin uzun ve dizileridir ve her hücre bölünmesi macılar, Akdeniz diyetine uygun ola- sağlıklı yaşamalarında bir etkisi ola- gerçekleştiğinde biraz daha kısalırlar. rak beslenenlerin telomer uzunlukla- bilir mi? Akdeniz diyeti hangi besin- Bu kısalmaya yaş, kronik hastalık ve rının, normal sağlıklı beslenenlerden lerden oluşmaktadır? beslenme gibi faktörler de etki ede- daha uzun olduğunu saptamışlar. Akdeniz insanlarının sebze, mey- bilmektedir. Her hücre bölünmesi Daha önce Akdeniz diyetinin, ve, kuruyemiş, bakliyat, tahıl, zey- gerçekleştiğinde telomerlerin bo- kronik hastalıkları ve ölümleri azalt- tinyağı ağırlıklı olarak beslendikleri, yunun kısaldığı göz önüne alınırsa, mak gibi sağlığa faydalı etkileri ol- normalden biraz fazla balık ile az telomerlerin boyu ne kadar kısa ise, duğu biliniyordu fakat yaşlanmanın miktarlarda süt ürünleri, et ve kümes gerçekleştirilebilecek hücre bölünme bir belirtisi olan telomer uzunluğuyla hayvanları tükettikleri bilinmektedir. sayısı daha da az olduğundan yaşam arasındaki ilişkinin ne olduğu hak- Bu besinlerin antioksidan ve antienf- süresinin de göreceli olarak daha az kında bir çalışma yapılmamıştı. Bu lamatuar özelliği taşıdıkları; dolayı- olduğu, telomerlerin boyu ne kadar çalışma uzun telomerlerin Akdeniz sıyla yaşlanmanın biyolojik işaretçile- uzun ise de daha fazla hücre bölün- diyetiyle ilişkisi olabileceğine işaret rinden biri olan telomerlerin kısalma- me sayısına sahip olacağından dolayı ederken beslenme şekillerinin hayatı- sını hızlandıran enflamasyon ve oksi- biraz daha fazla yaşam süresine sahip mızı ne kadar etkileyebileceği husu- datif stresi (vücuttaki serbest oksijen olduğu iddia edilebilir. sunda bir başka kanıt niteliği taşıyor. radikalleri ile bunların sebep olduğu Akdeniz diyetinin telomer boyu Eşref Tatlıpınar

diyabet gibi metabolik hastalıklara, kalp damar rahatsızlıklarına ve bazı kanserlere yakalanma riskini artırdığı biliniyor. Bu yüzden uyku kalitesini bozan ve ertesi sabaha daha yorgun kalkılmasına sebep olan e-kitapla- rın doğrudan uykuyu, dolaylı olarak da sağlığımızı ve günlük yaşantımızı olumsuz yönde etkileyebileceği ih- timaline işaret eden araştırmacılar, uyku bozukluklarından ve bunun olumsuz sonuçlarından sakınmak için akşam saatlerinde LED kullanı- mının kısıtlanmasını ve maruz kalı- daha kısa sürdüğünü göstermiş. Ay- daldıkları ve sabah uyandıklarında nan ışık seviyesinin düşürülmesini rıca, e-kitap okuyanların basılı kitap kendilerini daha az dinlenmiş hisset- tavsiye ediyorlar. okuyanlara göre yatmadan önce daha tikleri görülmüş. Hande Kılıçkaya az uykulu oldukları, uykuya daha geç Uyku bozukluklarının obezite ve

hayatsağlık 9 haberler

Ebola virus hastalığının dünü, bugünü ve geleceği

976 yılının Ekim ayında Zaire hü- güncellemelerine göre yaklaşık % 50 virüs türü bulunmaktadır: Zaire ebo- 1kümeti (şimdiki Kongo Demok- mortalite ile seyreden bu hastalığa lavirüs (EBOV-Z), Sudan ebolavirüs, ratik Cumhuriyeti), ABD Hastalık karşı başta ABD, İngiltere ve diğer bir- Taï Forest ebolavirüs, Bundibugyo Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) çok batı ve dünya ülkeleri havaliman- ebolavirüs ve Reston virüs. Sanılanın yetkililerinden, alışılmadık ve ölüm- ları ve yakın yerleşkelere karantina aksine Ebola Virüs hastalığı sadece cül bir hemorajik (kanamalı) ateş sal- sistemleri kurdu. insanlarda değil, primat diye adlandı- gınını kontrol altına almaları için ta- Son salgından bu yana en az 18 rılan maymun, şempanze ve goril gibi lepte bulundu. Bunun üzerine Zaire’ye hasta, Avrupa ve Amerika kıtasında hayvanlarda da hastalık yapmaktadır. varan ekip, yaptığı incelemeler sonucu tedavi edildi. Salgının Türkiye ayağın- Ebola virüs hastalığının bulaşma re- hastalık etkeninin filovirüs adlı virüs da ise en ciddi tehlike, Fildişi Sahille- zarvuarının ne olduğu, uluslararası ailesine ait olduğu saptadı. O dönem- ri’nden gelen bir vatandaşın, Ebolaya yardım kuruluşlarının olağanüstü de hastaneye gelen hastalar sıtma, tifo, benzer semptomlar gösterdiği gerek- çabalarına rağmen, hala gizemini ko- sarı humma vs. benzeri hastalıklara çesiyle acil müdahale ile karantina- rumaktadır. Ancak birtakım veriler ait ortak semptomlar gösterdiği için, ya alınmasıdır. Marmara Eğitim ve ve kanıtların ışığında hastalığın rezar- tanı konulup uygun tedavi verilmek- Araştırma hastanesinin bir kısmının vuarının meyve yarasaları olabileceği te son derece güçlük çekildi. Ancak boşaltıldığı bu vakada Türk yetkililer teorisi ortaya atılmıştır. sonradan, hastalığın nedeninin daha hastanın sıtma ile enfekte olduğunu Hastalığın rezarvuarı hala gize- önce karşılaşılmamış bir virüs olduğu yapılan testler sonucu bildirdi. mini koruduğundan dolayı, salgının anlaşılıp, bu virüse Zaire’deki bir nehir CDC verilerine göre, Ebola vi- 1976’da nasıl başladığı hala merak olan Ebola ismi verildi. rüsünün 2-21 günlük bir prodromal konusu. Bilim adamları, ilk bulaşın 1976’dan günümüze kadar başta (hastalığın vücuda girişinden has- enfekte hayvanlarla olduğu daha son- Kongo olmak üzere Sudan, Gabon talığın başlamasına kadar geçen dö- ra hızlı bir şekilde insandan insana ve Uganda’da görülen bu hastalık, 23 nem) dönemi vardır, ancak ortalama yayıldığını düşünmekte. Ebola virü- Mart 2014 tarihinde Dünya Sağlık süre 8-10 gün olarak seyretmektedir. sü direkt temas yoluyla, derinin veya Örgütü (DSÖ), Gine’de Ebola virüsü Ebola virüs hastalığında yüksek ateş, mukozal membranların delinmesiyle tespit etmesinin ardından, 8 Ağustos şiddetli baş ağrısı, kas ağrısı, güç- vücuda girebiliyor. Virüs hava, su ve 2014’de resmi olarak salgın duyuru- süzlük, ishal, kusma, karın ağrısı ve yiyeceklerle bulaşmazken, vücut sıvı- sundu bulundu. 2014 salgınıyla bir- açıklanamayan kanama gibi belirtiler ları (idrar, tükrük, ter, dışkı, kusmuk, likte 3 batı Afrika ülkesi olan Gine, hastalığa yakalanan kişilerde görülen anne sütü, semen vs.), sterile edilme- Liberya, Sierra Leone’nin ardından ortak bulgulardır. Hastalığın erken yen iğneler, enfekte meyve yarasaları Mali, Senegal, Nijerya ve Afrika kıta- dönem belirtileri, Afrika’da görülen veya primatlarla temas ile yayılabilir. sının dışında İspanya ve ABD’de va- birçok hastalığın ortak belirtilerine Ayrıca şu ana kadar sivrisinek veya di- kalar görüldü. CDC’nin 25 Ekim 2014 benzemekte (ateş gibi) ve bu durum ğer sineklerle temas ettiğine dair kanıt hastalığın teşhisine zorlaştırmakta- bir bulunamıştır. dır. Bu nedenle sağlık kuruluşlarına DSÖ, CDC, Sınır Tanımayan Dok- gelen hastalarda, hastalık öyküsü alı- torlar ve Yeryüzü Doktorları gibi bir- nırken mutlaka enfekte hayvan, insan çok kuruluş güncel olarak, Ebola virü- ve vücut sıvılarıyla temas öyküsü sor- sünün yayılmasını önlemeye yönelik gunmakta, eğer temas söz konusu ise çok sayıda afiş, tablo, istatistik ve bro- ortak semptomlara bakılmaksızın ör- şür yayınlamaktadır. Bu çalışmalarda, nekler alınıp serolojik testlerle Ebola halktan herkesin anlayabileceği bir dil virüsü doğrulanmaktadır. ile bulaşma, korunma, önleme yolları Güncel olarak tanımlanan 5 Ebola ve en yakın sağlık merkezlerine ulaşım

10 hayatsağlık haberler Animasyon filmler sandığımız kadar gibi birçok yararlı bilgi bulabilmek söz masum mu? konusu. Ebola bulaşının yüksek risk ocukların ekran başında büyüyor animasyon filmlerinden sadece birka- grubunda öncelikle sağlık personeli ve Çolması birçok ebeveynin farkında çı. Araştırmada, animasyonlardaki ana hasta yakınları yer almaktadır. Özel- olduğu ve bu konuda dikkatli olmaya karakter ve yakınlarının ölüm oranı, likle klinik ve hastanelerde bulaşın çalıştığı bir gerçek. Ebeveynlerin ço- ölüm zamanları ve ölüm şekilleri nor- yüksek oranda görüldüğü siyah kıta- cuklarını ekranın zararlı etkilerinden mal filmlerle karşılastırılıyor. da, son salgından bu yana sıkı önlem- uzak tutmak adına onlar için hazır- Önemli karakterlerin çocuk ani- ler alınmaya çalışılsa da yetersizlikler lanmış animasyon filmleri izletmesi masyonlarında filmlerdekinden daha nedeniyle başarılı olunamamaktadır. ise başvurulan en kolay çözüm gibi kısa sürede ölmesi, ana karakterin aile ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA)’ne gözüküyor. Ancak Aralık 2014’de Bri- üyelerinin ölüm oranının animasyon- göre şu an Ebola virüs hastalığını en- tish Medical Journal’da yayınlanan larda daha fazla olması ve karşılaştırma gellemek için herhangi bir aşı veya bir araştırma (BMJ. 2014 Dec 16; 349: için seçilen filmlerde çocuk ölümüne tedavi için ilaç bulunmamaktadır. g7184) çocuklar için hazırlanmış bu rastlanmazken animasyonlarda görül- Ancak semptomlar belirince tedavi animasyonlara daha dikkatli yaklaşma- mesi, araştırmanın dikkat çekici sonuç- için temel müdahaleler söz konusu. mız gerektiğini belirtiyor. ları arasında. Çocukların animasyon Damar içi sıvı ve elektrolitlerin veril- Çocuk animasyonları ve normal izlerken sıklıkla öldürülme sahnelerine mesi, oksijen satürasyonunun ve kan filmler arasında yapılan karşılaştırma maruz kaldığı sonucu ise araştırmanın basıncının dengede tutulması ayrıca verilerine dayanan araştırma, çocuk- bizi uyardığı bir başka nokta. Ebola virüsünün dışında başka hasta- larda ölüm algısının oluşmasında ekra- Yapılan bu araştırma animasyon- lıkların tedavi edilmesi, ölümcül Ebo- nın etkisinin giderek arttığını ve çeşitli lardaki ölümleri incelemek için sağ- la virüs hastalığında tedaviye yönelik yaş gruplarında ölüm ile ilgili farklı al- kalım analizi yöntemleri kullanılarak sınırlı müdahalelerdir. Bu hastalıktan gılar oluştuğuna dikkat çekiyor. yapılan ilk çalışma olma özelliğini ta- kurtulmak için hastaların iyi bir ba- Araştırmada kapsamına alınan film şıyor ve sonuçları sayısal verilerle des- kım ve güçlü bir immün sistem cevap- ve animasyonların belirlenmesi süre- tekliyor. Araştırmacılar ailelerin şiddet larına sahip olması büyük bir önem cinde, Amerika’da yayınlanan filmlerin ve katliam içerikli Amerikan filmlerine taşımaktadır. Bütün bunların dışında yaşlara göre uygunluğunu ve içeriğini alternatif olarak animasyonları tercih Ebola virüs hastalığından tedavi olan değerlendirip sınıflandıran bir sistem etmesine rağmen çocukların olumsuz kişilerde uzun vadede göz ve eklem de dikkate alınıyor ve en çok gelir geti- etkilenebilecekleri sahnelerin kaçınıl- problemleri de ortaya çıkabilmektedir. ren film listesinden seçilen 90 animas- maz olduğunu ve duygusal olarak des- Dünya sağlık otoriteleri Ebolayı yon ve 45 film değerlendiriliyor. Buz teğe ihtiyaçları olabileceğinin düşünül- elimine etmek için hummalı bir çalış- Devri, Aslan Kral, Kayıp Balık Nemo mesi gerektiğini de ekliyor. ma içerisindedir. Ebola aşısı ile ilgili ve Shrek, çocukların defalarca izlediği Beyza Nur İlhan yapılan çalışmalar umut verici düzey- dedir. Yapılan son çalışmalarda virüs için uygun aşı olmaya aday iki aşı var- dır. Bu aşı adayları primatlarda % 100 yeterlilik gösterse de insan deneklere nasıl uygulanacağı hala bilinmemek- tedir. Her iki adayın faz 1 aşı çalışma- larında, aşının güvenliği, yan etkileri, immün yanıtı ne kadar uyardığı test edilmeye devam etmektedir. Mehmet Anıl Yüzer

hayatsağlık 11 haberler

Ev tabanlı birincil bakımın hastanede yatış süresine etkileri

ürkiye’de çoğunlukla özel hasta- nın maliyetini artırmaktadır. Bu gibi nik Böbrek Yetmezliği, Depresyon, Tneler ve belediyeler tarafından sorunları çözmek için birçok kap- Psikoz, Kanser, DM komplikasyonla- kısıtlı miktarda verilen evde bakım samlı model geliştirilmekte. Bunlar- rı) olan, 54.630 evde bakım almayan hizmetlerinin, yaşlı popülasyonun ve dan biri de Amerikan Gazi Birliğinin ve 1.978 evde bakım alan gazilerin kronik hastalık prevelansının artması uygulamış olduğu Ev Tabanlı Birincil sağlık durumları ve hastaneye yatış sonucu gelecekte daha fazla yaygınla- Bakım (Home Based Primary Care). süreleri incelendi. şacağı öngörülmekte. Boston Veteran Affair Healtca- Araştırmacılar evde bakım alan Evde Bakım, gerek teşhis ve tedavi re’de çalışan Samuel Edwards ve ar- gazilerin almayanlara göre pulmo- sonrası bakım sürecinde, gerek kro- kadaşları 15 Eylül 2014’te yayımlanan ner hipertansiyon, kalp yetmezliği ve nik bir hastalığın takibinde, gerekse makalelerinde (JAMA Internal Me- böbrek yetmezliği gibi kronik hasta- herhangi bir sağlık problemi olmak- dicine 2014 Nov; 174(11): 1796-803) lıklara daha fazla sahip olduğunu tes- sızın koruyucu sağlık ve tetkik hiz- Amerikan Gazi Birliğinin evde bakım pit ettiler. Ancak evde bakım alanlar- la aynı sağlık koşullarında olupta, ba- kım almayanların daha fazla hastane yatış gereksinimi olduğunu gösterdi- ler. Hastaneye yatışı, birçok faktörün etkilediğini tespit ettiklerinden dola- yı spesifik analiz metotları kullanarak Ev Tabanlı Birincil Bakım’ın hastane- ye yatışları % 5.8 azalttığını buldular. Günümüzde artan sağlık harca- maları ülkelerin gayri safi yurtiçi ha- sılatlarından (GSYH) daha fazla pay ayırmasına neden oluyor. Bunun so- nucunda daha kapsamlı ve daha ucuz bir sağlık planlamasına olan gereksi- nim artıyor. Gelişmiş ülkelerdeki sağ- lık harcamalarının çoğu kronik has- talığı bulunan toplumun niceliksel metlerinin verilmesi süreçlerinde, ih- programını değerlendirdiler. Evde olarak daha az kesimine gidiyor. Bu tiyaç sahiplerine kendi ortamlarında bakım alan gazilerin hastaneye yatış kronik hastaların sürekli olarak ayak- sağlık bakımı hizmetlerinin verilmesi sayılarında, evde bakım almayanlara tan bakım alarak hastanede yatmaları olarak tanımlanır. Özellikle kronik göre ne kadar değişiklik olduğunu ve hem tedavilerinin etkinliğini azaltı- hastalıklara bağlı olarak gelişen erken aynı zamanda hastaneye yatıştaki di- yor hem de maliyetini arttırıyor. Evde ve geç komplikasyonların tedavileri, ğer faktörleri incelemek için bu prog- bakım hizmetleri ile hem hastaların hastaların hastane yataklarını uzun ramı geriye dönük (retrospektif) bir gereksiz yere hastaneye yatışlarını süre kullanmalarına bağlı hastalar- çalışmayla incelediler. Araştırmada, azaltıp hem de hastaların verimsiz da sosyal ve psikolojik rahatsızlıklar 67 yaş üstü, diyabeti ve ek bir kronik bakım alması engellenebilir. ortaya çıkarmakta, gerekse bu hasta- hastalığı (KOAH, AIDS, Pulmoner Ahmet Müçteba Yıldırım ların devlete bağlı sağlık harcamaları- Hipertansiyon, Kalp Yetmezliği, Kro-

12 hayatsağlık haberler Klinisyenlerde bilimsel tarama davranış modelleri:

ünlük hayatta google, yahoo, Gyandex gibi arama motorları ne kadar önemli ve gerekliyse, klinisyen- lerin hayatında da en az bunlar kadar önemli ve gerekli arama motorları bulunmakta. Klinisyenler bu sistem- lerden faydalanarak en güncel bilim- sel çalışmalara ulaşabiliyor ve böylece şahsi bilgi birikimlerinin dinamizmi- ni kolaylıkla sağlayabiliyor. Klinik pratikte, güncel bilimsel ve- rileri takip etmek ve günlük kullanı- lan bilgilere ulaşmak için birçok bilgi erişim sistemi (information retrieval sisteminde; tanı, etyoloji ve tedavi ulaşabilmek için, girilen anahtar ke- system) kullanılmaktadır. Bilgi eri- gibi görevlerden biri (Quick Clinical limeyi koruyarak, kaynak değişimi şim sistemlerinin dizaynına yönelik programı ile) seçildikten sonra arama davranışı sergileriyorlar. Oysa görev bir çok araştırma mevcutken, farklı yapılabiliyor. Her iki sistemde de ilk tabanlı sistemi kullanan klinisyenler, bilgi arama tasarımlarının, bilgiye aşamada kaynak ya da görev seçil- bilgiye ulaşmak için, tanı-tedavi gibi ulaşmaya çalışan özneye (klinisyene) dikten sonra ikinci aşamada anahtar görevi koruyup, anahtar kelimeyi de- ya da klinisyenin arama davranışına kelimeler ile arama gerçekleştiriliyor. ğiştirme davranışı sergiliyorlar. Yani etkisi, üzerinde pek de durulmamış Araştırmada 8 farklı klinik senaryo- klinisyen Pubmed’de aradığı anahtar bir konudur. ya yanıt bulması istenen 75 klinisyen, kelimeyi bulamadığında diğer bir Bilgi erişim sistemlerinin, klinis- bu iki klinik bilgi erişim sisteminin kaynağa (the Merck Manual gibi) yenlerin bilgiye ulaşma davranışları- olduğu bilgisayarlara rastgele dağı- geçerek, yüzeyel bir arama davranı- na etkisini inceleyen bir araştırmada tılmış. Bu bilgisayarlara yerleştirilen şı gösteriyor. Oysa tanı ya da tedavi (Journal of Medical Internet Research programlar üzerinden, klinisyenlerin gibi görevlerden biri üzerinden ara- 2010; 12(2): e25), görev ve kaynak aranan bilgiye erişimde ki, yüzeyel ya nan anahtar kelime bulunamadığın- tabanlı iki farklı tasarım incelenmiş. da derinlemesine araştırma gibi dav- da, klinisyen kararlılık gösteriyor ve Kaynak tabanlı sistemler arasında; ranışları kaydedilmiş. anahtar kelime üzerinde değişiklik Pubmed, Therapeutic Guidelines Araştırma sonuçlarına göre; kay- yaparak, derinlemesine bir arama ve the Merck Manual gibi kaynak- nak tabanlı bilgi erişim sistemi kul- davranışı gösteriyor. lar yer alırken, görev tabanlı arama lanan klinisyenler, aranan yanıtlara Çalışma sonuçları, bilgi erişim sistemlerinin sadece birer nesne gibi bilgi erişimi sağlamadını aynı zaman- da özneyi yani klinisyeni de aranan bilgiye erişimde yönlendirdiğini gös- teriyor. Yani ne aradığınız kadar nasıl aradığınız da önemli! Zeliha Nurdan Genç

hayatsağlık 13 haberler

Tip-1 diyabet tedavisinde kök hücre

ağlıklı insanlarda vücudu dışarı- Tip-1 diyabetten muzdarip has- reler kandaki glikoz seviyesine du- Sda gelen yabancı etkenlere karşı talar kan glikoz seviyesini normal yarlı haldedir ve bu duyarlılık hücre korumakla görevli bir bağışıklık sis- seviyede tutmak için vücuda dışarı- içi ortamdaki kalsiyum konsantras- temi vardır. Bu sistemin herhangi bir dan verilen insülin kullanılmaktadır. yonunu ölçüp değişiklikler sonucu nedenle normalden sapması sonucu Ancak insülin kullanımının hastala- membranın depolarize olmasına se- kendi hücrelerini yabancı olarak al- rı tedavi etmek yerine sadece anlık bep olurlar. Örneğin kan glikoz se- gılaması, onlara saldırması ve tahrip kan glikoz seviyesinin düşmesine viyesinin artışı sonucunda kalsiyum etmesiyle meydana gelen hastalıklar neden olması, kan glikoz seviyesinin kanalları açılır ve hücre içine kalsi- ‘otoimmun hastalıklar’ olarak adlan- devamlı kontrolünü gerektirmesi ve yum girişi olur bunun sonucunda da dırılır. Tip-1 diyabet de bu otoim- uygulama zorluğu nedeniyle Tip-1 insülin salımı artar. mun hastalıklar grubuna dâhildir. Bi- diyabet tedavisinde yetersiz kaldığı Araştırmacılar, immün sistemi linmeyen bir sebeple harekete geçen düşünülmektedir. bastırılmış bir farede beta hücrelerin bağışıklık sistemi, insülin yapımını Hastaların insüline bağımlılığını naklinden iki hafta sonra kan seru- üstlenen pankreas beta hücrelerini ortadan kaldırmak için kadavradan munda insan insülini tespit ettikle- tahrip etmekte, bu tahribat % 80’in alınan beta hücrelerle tedavi denen- rini belirtiyorlar. Fakat bu yöntemin üzerine ulaştığında hastalık belirtileri miş fakat donör sayısının azlığı, beta henüz sağlıklı bir immün sisteme sa- ortaya çıkmaya başlamaktadır. hücresi kalitesinin yetersiz olması hip fare veya insan üzerinde denen- İnsan kök hücresi keşfinin yeni ve devamlı bağışıklık sistemini bas- memiş olduğunun da altını çiziyorlar. yerine koyma tedavilerinin önünü kılayıcı ilaç kullanımı gerektirmesi Prof. Melton bu tedavinin kullanı- açtığı bu dönemde Harvard Üniver- gibi sorunlar nedeniyle yeterli başarı ma geçmesi için öncelikle İyi Üretim sitesi Kök Hücre Enstitüsü’nden Prof. sağlanamamıştır. Kök hücreden beta Uygulamaları koşulları altında üreti- Douglas Melton ve arkadaşlarının hücre üretiminin bu gibi problemlere min gerçekleştirilmesi, daha sonra da yürüttükleri bir çalışma, gün geçtikçe çözüm olabileceği öne sürülmektedir. uygun bağışıklık sistemi baskılayıcısı artış gösteren bir hastalık olan Tip-1 Klonlanmamış veya genetik mo- seçimi yapılması gerektiğini belirtiyor. diyabete çözüm sunuyor. difikasyona maruz kalmamış bu hüc- Büşra Arpaç

Taşınabilir naloksana onay

aloksan, opioid zehirlenme- yüksek doz opioid alımının etkilerini önlem olarak ‘Take Home Naloxone’ Nlerinin tedavisinde kullanılan tersine çevirir. Kısa süreli etkiye sahip programının uygulanmasına karar ilaçlardan biridir. Solunumun bas- olan naloksan intravenöz uygulanır vermişti. Bu program, özel bir eğitim- kılanması, bilinç kaybı, tansiyonun ve opioidlerin etkilerini reseptör dü- den sonra, aile üyeleri ya da bakıcılar düşmesi ve kalp atım hızının azal- zeyinde baskılar. Opioid zehirlenme- tarafından naloksan kullanılmasını ması gibi belirtilerle karakterize olan lerin tedavisinde en önemli basamak, içeriyordu. NHS’nin ‘Take Home Na- naloksanın olabildiğince en kısa za- loxone’ programından sonra opioid manda uygulanmasıdır. zehirlenmelerden kaynaklı ölümler- İskoçya Ulusal Sağlık Servisi’nin de azalma kaydedilmesi, naloksanın (NHS), yüksek doz opioidlerden toplumda yaygın olarak kullanılabi- ölümlerin her geçen yıl arttığına işa- lecek bir ilaç formuna dönüştürülme- ret eden araştırma sonuçları üzerine, sinin önünü açmıştı. İskoçya Hükümeti 2010 yılında bir ‘Take Home Naloxone’ programı-

14 hayatsağlık haberler Gençlerin kanı gençleştiriyor olabilir mi?

eçtiğimiz günlerde ‘Nature Me- olgun nöronların dentritik yoğun- etkisine bağlanmıştı. Bunun yanı sıra Gdicine’ adlı dergide yayımlanan luklarının ve sinaptik esneklik ile genç fare kanındaki faktörlerin beyin, farelerle ilgili bir çalışmaya göre, vü- elastikiyet gibi faaliyetlerinin arttığı- karaciğer, kas dokuları ve koku duyu- cuduna genç kanı tatbik edilen yaşlı nı gözlemlemişler. Farelerin algılama su üzerine gençleştirici etkileri oldu- deneklerin beynindeki yaşlanmanın durumları öğretilmiş korku faktör- ğu da not edilmişti. Bilim adamları, (yaşlanma sonuçlarının) geri döndü- lerine verdikleri yanıtlarla ölçülmüş. gençken kanda bulunan bazı prote- ğü iddia ediliyor. Ayrıca farelerin öğrenme yetenekleri inlerin yaşlanmayla miktarının azal- Stanford Üniversitesi’nde yapılan ve hafızaları da test edilmiş. Araştır- masının yaşlılıkta çeşitli fonksiyon çalışmada 18 aylık yaşlı fareler ile 3 macılar, yaşlanmayla gerileyen beyin bozukluklarına sebep olabileceğini aylık genç farelerin dolaşım sistem- fonksiyonları ve histolojisinde an- düşünüyorlar. lerinin birbirine bağlanmasıyla aynı lamlı bir gelişme ve gençleşme oldu- Araştırmacılardan Dr. Tony Wy- fizyolojik ortamı paylaşması prensi- ğunu bildiriyorlar. ss-Coray genç farenin kanındaki bine dayanan ‘parabiosis’ tekniği kul- Bu çalışmada gözlemlenen so- faktörlerin beyni reşarj edip daha lanılmış. Bu şekilde ‘genç kanın’ yaşlı nuçların genç fare kanında daha faz- gençmiş gibi işlemesini sağladığını farenin vücudunda dolaşması sağla- la miktarda bulunan Creb (cAMP ifade ediyor. Bu faktörlerin kayna- narak bunun beyin yapısı ile işlevleri Response Element Binding) proteini ğını araştırdıklarını ve bu durumun üzerine etkileri araştırılmış. Kontrol sayesinde elde edildiği düşünülüyor. insanlarda da geçerli olup olmadığını gruplarında, damarlarına genç farenin Daha önce Science dergisinde yayın- bilmediklerini fakat klinik çalışmala- kan serumu ve bu serumların (prote- lanan benzer bir çalışmada hipertro- rın planlandığını söylüyor. Şimdilik inlerin yapısı bozulmuş) ısıtılmış hali fik myokard hastalığı bulunan yaşlı çalışmalar sadece fareler üzerinde verilenler ile sadece serum fizyolojik farelere genç fare kanı tatbik edildi- olsa da ileri yaşla gelen Alzheimer sıvıları verilen ve herhangi bir şey uy- ğinde hipertrofinin gerilediği ve kalp gibi nörodejeneratif hastalıklar için gulanmayan yaşlı fareler yer almış. kasında güçlenme olduğu kaydedil- şifa hedefleniyor. Araştırmacılar farenin beyin ke- mişti. Bu etki ise GDF11 (Growth Hande Kılıçkaya sitini mikroskopla incelediklerinde differentiation factor) adlı proteinin

na benzer bir diğer uygulama, Ameri- Emniyet Genel Müdürlüğü’nce ka Birleşik Devletleri’nda FDA (Food hazırlanan ‘2014 Türkiye Uyuşturucu and Drug Administration) tarafından Raporu’nda da opioid kullanımının % 3 Nisan 2014 tarihinde naloksanın 17 arttığı belirtiliyor. Raporda dikkat otoenjektör formunun kullanılması- çeken en önemli ayrıntılardan biri, nın onaylanması ile başlatıldı. Otoma- on üç yaşındaki bir çocuğun opioid tik defibrilatörler gibi nasıl kullanıla- kullanımından ölmesi. Olumlu etki- cağına dair bir kılavuz ile kullanıcıları leri ve uygun kullanım koşulları göz yönlendiren otoenjektör, özel eğitim önünde bulundurulduğunda nalok- ihtiyacını da ortadan kaldırıyordu. otoenjektördü. Yetkililer, FDA’in asıl san, ülkemizde de gün geçtikçe artan FDA tarafından yapılan açıklamaya amacının opioid bağımlılığını ve kö- opioid zehirlenmelere karşı etkin bir göre, onaylanan bu ürün yüksek doz tüye kullanımını önlemek olduğunu çözüm olarak değerlendirilebilir. opioidlerin etkisini tersine çeviren ilk belirtiyorlar. Emre Akbaş

hayatsağlık 15 Türkiye’nin Bitki Zenginliği

Sadık Erik*

lkemizin bitki zenginliği, 11 cilt halinde km2’lik Türkiye’de5 12.000 bitki çeşidi olması Ütoplanmış olan ve biz botanikçilerin kı- çok anlamlıdır. Türkiye florası ile ilgili çalış- saca “Türkiye Florası” dediğimiz fakat tam adı malar bibliyografik olarak Demiriz tarafından “Flora of Turkey and the East Aegean Islands” derlenmiştir.6 On birinci cilt 2.000 yılında ba- olan dev eserde toplamıştır. 11. cilt hariç diğer sılmıştır ve aradan geçen süre zarfında yapılan ciltler İngiltere Edinburgh şehrindeki Kraliyet araştırmalarda4, Floraya 400’e yakın tür daha Botanik Bahçesinde oluşturulan Türkiye Florası eklenmiştir. Bu yapısıyla Anadolu, editörünün ekibi tarafından hazırlanmış ve Prof. Dr. P. H. “Küçük Asya” diye nitelemesi boşuna değildir Davis tarafından edite edilmiştir. Birinci cilt ve tam bir kıta özelliği göstermektedir. 1965, son cilt ise 1988 yılında basılmıştır1. Ar- O zaman hemen şu soru akla geliyor: bu tan bulgular nedeniyle ek cilt olarak 11. cilt yer- kadar küçük bir Anadolu yarımadasında nasıl li botanikçiler tarfından yazılmıştır2. Bu 11 cilt olur da bu kadar zengin bitki çeşitliliği olur? Bu sayısal olarak değerlendirildiğinde toplam bitki sorunun cevabı aşağıdaki özelliklerde gizlidir: çeşidi sayısının 12.000 olduğu ortaya çıkmak- 1. Anadolu, Avrupa ve Güneydoğu Asya tadır3. Çeşit dediğimiz zaman, tür ile beraber Kıtaları Arasında Köprü Oluşturmaktadır. alttür ve varyete gibi taksonomik birimleri bir- Bu özelliği ile Anadolu, hem Avrupa kıta- likte ifade etmiş oluyoruz. Son olarak da 2000 sına ait hem de GD Asya kıtasına ait bitkileri yılından günümüze kadar olan katkıları (Flora- birlikte barındırmaktadır. Dolaysı ile zenginli- ya eklenen yeni taksonlar ve yeni taksonomik ği bir anlamda iki katına çıkmaktadır. Anado- değişiklikler) içeren Türkiye Bitkileri Listesi lu’nun sahip olduğu çok çeşitli habitat yapısı, bu yayınlanmıştır4. iki kıtadan gelen bitkiler için barınak görevi de Bu 12.000 çeşit bitki ne anlam ifade ediyor? görecek mikroklima alanlarına sahiptir. Her iki Bu sayı çok önemli zira 10 milyon km2’lik Avru- kıtadan gelip köprüde karşılaşan bazı bitki tak- pa kıtasında 13.000 bitki çeşidi varken, 814.000 sonlarının yakın akrabaları arasında gerçekle- şen gen alış verişi ile de yeni hibritler veya yeni * Prof. Dr. Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji türler ortaya çıkarak tür zenginliği artmaktadır. Bölümü, [email protected]

16 hayatsağlık 2. Birçok Cinsin Gen Merkezi Anado- başı’nda ve sadece gölün bir noktasında yeti- lu’dur. şen, Sevgi çiçeği olarak adlandırılan Centau- Anadolu, bazı cinslerin ve birçok türün ya rea tchihatcheffii verilebilir. primer ya da sekonder gen merkezi veya olu- b. Diğeri de orta derecede yaygın olan ende- şum merkezidir. Bu ne demek? Bu bitkilerin ya mik türlerdir. Buna örnek olarak ta İç Ana- sadece Anadolu’da ya da sadece yakın çevresin- dolu izole havzasındaki Tuz Gölü çevresinde de yetişiyor olması demektir. Yani Anadolu veya yetişen Tuzcul bitkiler yani halofitler verile- yakın çevresinde ortaya çıkıp buradan diğer bilir. Buradaki aşırı tuz oranı, 40 kadar en- bölgelere yayılıyor anlamına gelmektedir. Bu demik türe ev sahipliği yapmaktadır. Diğer gibi cinslere örnek olarak Isatis (çivitotu), Aly- tuzlu bölgelerde de benzer bitkileri görmek ssum, Phlomis (çoban çırası), Centaurea (pey- mümkündür. gamberçiçeği), Verbascum (sığırkuyruğu), Ac- c. Son olarak çok geniş yayılışlı endemiklerden hillea (civanperçem), Allium (soğan), Anthemis söz edilebilir. Bunlar sadece siyasi sınırlar (papatya), Iris (süsen) gibi bitkileri verebiliriz. içinde kalmak koşulu ile ülkenin her tara- Florada bu cinslerin tür yayılışına bakıldığında fında yetişebilirler. çoğu türlerinin Anadolu’ da yetiştiği görülür7. Endemik türlerin bu şekilde farklı boyuttaki Bu cümleden olarak ülkemizin GD Anadolu yayılış alanları, onların ekolojik tolerans sınırla- bölgesi, sahip olduğu özel koşuları ile tahıl ve rı tarafından belirlenmektedir. baklagillerin tarihte ilk tarımının yapıldığı yer- yüzün önemli bir gen merkezi konumundadır. 3. Anadolu’ da Tür Endemizmi Yüksektir Türkiye de endemik tür sayısı 4000 civarın- dadır ve oran olarak % 33’ tür. Başka bir ifadeyle neredeyse ülkede yetişen her 3 türden biri en- demiktir, yani sadece ülke sınrları içinde doğal olarak yetişmektedir3,8. Bu ise ülkemizde çok farklı habitat çeşitlerinin olmasının bir sonu- cudur. Arızalı topoğrafyanın oluşturduğu izo- le alanlar, mikroklima alanları, farklı anakayaç yapıları, farklı toprak çeşitleri, dağların yüksek kesimlerindeki ekstrem şartlar, tuzlu, cipsli, ser- pantinli alanlar, kendine özgü bitkileri seçerek endemizm oranının artmasına yol açmaktadır. Centaurea tchihatcheffii (Asteraceae) Endemik tür deyince bir paragraf açalım: iki türlü endemik vardır. Birincisi Neo Endemik- Benzer şekilde serpantin ana kayaya, cibsli ler yani yeni endemiklerdir. Bunlar tür oluşum alanlara, kalkerli alanlara özgü endemikler de mekanizmaları olan doğal seçim, mutasyon, ge- söz konudur. Görüldüğü gibi habitat çeşitliliği netik rekombinasyonlar ve izolasyon gibi meka- tür sayısı zenginliği yanında endemik türlerin nizmalarla ortaya çıkan bilim dünyası için yeni de artışına neden olmaktadır. olan türlerdir. Bu endemikler de yayılış bakı- İkinci endemik gurubu ise Paleo endemik- mından guruplara ayrılabilir: lerdir, yani eski devirlerden kalma, yayılış alanı a. Çok lokal veya nokta endemikler. Çok özel giderek küçülmüş, barınak alanlarında yaşamı- toprak yapılarında veya dar bir mikroklima nı devam ettiren endemiklerdir. Buna en tipik alanında çok dar yayılışa sahip olan ende- örnek olarak ülkemizin GB Anadolu bölgesin- mikler. Buna en tipik örnek olarak ülkede de, Muğla, Fethiye, Marmaris gibi bölgelerin sadece Ankara’ da, Ankara’da da sadece Göl- vadi içlerindeki mikroklima alanlarında koru-

hayatsağlık 17 narak Tersiyerden günümüze kadar gelebilen zey, doğu ve batı yönlerinden yüksek dağlarla relik endemik bir tür olan Günlük veya Sığala çevrili oluşu relik endemiklerin burada yaşaya- ağacını (Liquidambar orientalis) verebiliriz. gelmesinde önemli etken olmuştur. Türkiye’nin bazı relik endemikleri: Türkiye’deki endemizm yönünün bir başka Helleborus vesicarius, Noel Gülü, (Ranun- özelliği de bazı cinslerin, cins olarak ülkemize culaceae), Amanoslar özgü olmalarıdır. Sayıları 15 kadar olan bu cins- Graelsia davisiana (Brassicaceae, Turpotu- lerin tüm türleri sadece ülkemizde yetişmekte- giller), Kayseri dir: Podocytisus caramanicus (Fabaceae, Bakla- 1. Leucocyclus / Asteraceae, L. Formosus (G. giller), D. Toroslar Anadolu) Biebersteinii orphanidis (Gerananiaceaea, 2. Olymposciadum / Apiacea, O. Caespitosum Dönbabagiller), Niğde (K. ve B. Anadolu) Linum aretioides, Keten otu, (Linaceae, 3. Crenosciadum / Apiacea, C. Siifolium (Ispar- Ketengiller), B. Anadolu ta, Kütahya) Chronanthus orientalis (Fabaceae, Baklagil- 4. Microsciadum / Apiacea, M. Minutum (G. ler), Bozdağ ve B. Anadolu) 5. Necrantus / Orobanchaceae, N. Orobanchoi- des (Kars, Yalnızçam) 6. Pseudophyleum / , P. Gibbum (B. Anadolu) 7. Neotchatchewia / Brassicaceae, N. Isatidea (D. Anadolu) 8. Physocardamum / Brassicaceae, P. D av i sii (D. Anadolu) 9. Thurja / Caryophyllaceae, T. Capitata (D. Toroslar) 10. Phyrna / Caryophyllaceae, P. Ortegioides (D. ve G: Anadolu) 11. Kalidiopsis / Chenopodiaceae, K. Wagenitzii (O. Anadolu) Asperula nitida (Rubiaceae) 12. Cyathobasis / Chenopodiaceae, C. Fruticu- Ferula drudeana, Çakşır, (Apiaceae, Mayda- losa (O. Anadolu) nozgiller), O. Toroslar 13. Sartoria / Fabaceae, S. Hedysaroides (B. To- Echinops onopordon, Engerek otu, (Aste- roslar) raceae, Papatyagiller), Antalya 14. Nephelocloa / Poaceae, N. Orientalis (B. An- Globularia davisiana, Küreçiçeği, (Globula- adolu) riacaea,Küreçiçeğigiller), Antalya 15. Ekimia / Apiaceae, E. Bornmüelleri (Bur- Asyneuma pulvinatum (Campanulaceae, dur)9. Çançiçeğigiller), Antalya 4. Birçok Kültür Bitkisinin Anaç Türleri Rhodothamnus sessilifolius (Ericaceae, Fun- Anadolu ve Yakın Çevresinde Yetişmektedir. dagiller), Artvin Örneğin incir, üzüm, zeytin, kiraz ve fındı- Dorycostoechas hastata (Lamiaceae, Ballı- ğın anavatanı konumundadır. 30 kadar meyve babagiller), Antalya türünün kökeni de Anadolu’dur. Elmanın 500, Liste incelediği zaman, en önemli barınak eriğin 200, şeftalinin 100, üzümün 1200 çeşidi alanı olarak Antalya görünmektedir. Antal- Anadolu’da yetişmektedir5. ya’nın topoğrafik konumuna bakıldığında ku- Tahıllardan Triticum monococcum (Siyez

18 hayatsağlık veya kaplıca buğdayı), MÖ: 3 bin-4 bin yılların- ortaya çıkmaktadır. Bu yapıda bir Akdeniz ele- dan beri bu topraklarda yetiştirile gelmektedir. menti olan defne bitkisi işe Karadeniz elementi Halen ülkemizde Kastamonu ve çevresinde ye- olan ıhlamuru yan yana görmek mümkündür. tiştirilen bu yerli tür, ıslah çalışmalarıyla birçok Bu temel FCB’lerin de kendi içlerinde bitki kültür formuna da genetik kaynak vazifesi gör- coğrafyası bakımından eyalet olarak adlandırı- müştür. Buğday dışında diğer doğal buğdaygil lan provensler yer alır. Örneğin kuzeydeki Av- türleri de, geliştirilecek formlar için genetik rupa-Sibirya FCB’sinde, doğu ile batısı arasında kaynak rolü oynamaktadır. da fark vardır. Doğu Karadeniz bölgesi, oseanik 5. Bitki Coğrafyası Bakımından Türkiye 3 iklimi ile (her zaman yağışlı ve ılık) batıda ol- Farklı Bitki Coğrafya Bölgesinin Karşılaşma mayan birçok türü barındırır: başlıca ağaç tür- Yeridir leri arasında Picea orientalis (doğu ladini), Abies Kuzeyde Karadeniz bölgesinde “Avrupa-Si- nordmanniana (Kafkas göknarı),Rhododend - birya”, Ege ve Akdeniz bölgelerinde “Akdeniz” ron caucasicum (Kafkas ormangülü),Quercus ve İç Anadolu, Doğu ve G. Doğu Anadolu pontica (Pontik meşesi), Lonicera iberica (ha- bölgelerinde de “İran-Turan” bitki coğrafyası nımeli), Betula medwedewii (Huş), Alnus bar- bölgeleri yer almaktadır. Anadolu yarımada- bata (sakallı kızılağaç), çeşitli Rhamnus (cehri) sının, Avrupa ve Asya kıtaları arasında köprü konumunda olmasından sonra diğer önemli bir özelliği de yerküre üzerinde işgal ettiği ko- num, tam da bu sözü edilen 3 bitki coğrafyası- nın karşılaşma alanında yer almasıdır. Peki bu ne anlam ifade ediyor? Şöyle yanıtlayalım: her FCB (Fitocoğrafya Bölgesi)’sinin kendine özgü bir iklimi ve bu iklim etkisinde şekillenen ve- jetasyonu (bitki örtüsü) ve bu yapı içinde yer alan floristik kompozisyonu bulunmaktadır. Bu da bitki çeşitliliğini artıran önemli bir etkendir. Eğer 3 değil de daha fazla FCB olsaydı kuşkusuz çeşitlilik daha da fazla olacaktı. Tersine sadece tek FCB olsaydı o zaman da monoton bir iklim, monoton bir vejetasyon sonucu daha az bitki Asyneuma virgatum (Campanulaceae) çeşitliliği olacaktı. Bu konuda en iyi örnek yine türleri, Sorbus subfusca (üvez), Rosa hirtissima İngilteredir. Topoğrafyası hemen hemen düz, (kuşburnu), Phyllirea decora (akçakesme) gibi iklim her yerde aynı ve bitki çeşitliliği de sadece odunlu türler sadece bu kolçik provens denilen 2.000 civarında. bölgede yer almaktadır. Bu bölgenin alpinik ke- Bu FCB’lerin oluşturduğu farklı vejetasyon simlerinde de Kafkas bölgesinde de yer alan, fa- yapıları doğada düz bir çizgi ile birbirlerinden kat batıda yer almayan alpinik çayır üyeleri olan ayrılmaz. Topoğrafyanın durumuna göre gi- bitkiler de yer almaktadır9. rintili çıkıntılı bir sınır söz konusudur. Bu sınır FCB deyince bu arada bir terimden bahset- bölgelerinde Ekoton denilen geçiş zonları yer mek lazım, o da enklav terimidir. Enklav deyin- alır. Bu zonlar, her iki bölgenin karışımı olup ce de Fitocoğrafik element tanımı gündeme ayrı bir yapı ortaya koyarlar, bu da sekonder ola- gelmektedir. Israrla o FCB’de yer alan, doğal rak çeşitliliği artırmaktadır. Örneğim Marmara olarak o FCB dışına çıkmayan türlere Fitocoğ- bölgesinin kıyı kesimlerinde Karadeniz vejetas- rafik element tanımı yapılmaktadır. Ancak, yu- yonu ile Akdeniz vejetasyonu kesişince ortaya karda ülkenin topoğrafyasının ne kadar arızalı Yalancı maki denilen ayrı bir vejetasyon yapısı olduğuna değinmiştik. İşte bu arızalı yapı, di-

hayatsağlık 19 ğer FCB içlerinde mikroklima bölgeleri yarat- Diğer etkisi, dar alanda çok çeşitli iklim zon- makta. Örneğin Akdeniz bölgesinde Amanos ları oluşturabilmesidir. Örneğin düz bir ovada Dağlarının yüksek kesimleri, iklim bakımından birden yükselen dağ, aşağıdan yukarı doğru, aynen Karadeniz özellikleri gösterdiğinden, bu- belirli yükseklikler arasında farklı bitki zonla- rada birçok Avrupa-Sibirya elementlerine rast- rı oluşturmaktadır. Ilgaz Dağını örnek alırsak, layabiliyoruz, kavak, gürgen, şimşir, taflan gibi. 1000-1200 m’ler arasında geniş yapraklılar zonu Benzer şekilde bu enklavlar, diğer FCB içlerinde (gürgen, kavak, ıhlamur, akçaağaç, söğüt, kar- de yer alabilmektedir. Başka bir örnek, Ankara topu, meşe, üvez, kayın, ormangülü, erik, gibi) Çubuk Karagöl mevkiindeki göl ve çevresindeki türleri görürüz. Yükseldikçe 1600 m’ye kadar mikroklima, burada çok sayıda Avrupa-Sibirya karaçam zonunu, bundan sonra yukarı doğru elementinin, İran-Turan bölgede yer alan Kara- sarıçam ve Uludağ Göknarı zonunu görürüz. göl’de küçük bir enklav oluşmasına yol açmıştır. Odunlu türlerin bittiği alpinik kesimde ise, ço- Diğer FCB’lerin de kendi içlerinde yatay ve ğunlukla sert iklim koşullarına adapte olmuş, dikey yönde farklı provensleri bulunmakta ve yastık şeklinde büyüyen bitki zonunu görürüz. bu özellik, o FCB içinde de ayrıca çeşitliliğe yol Astragalus (geven), Acantholimon (çobanyastı- açmaktadır. ğı) ve benzeri kurakçıl karakterli bitkiler gibi. Görüldüğü gibi aşağıdan yukarı farklı zonlar, farklı bitki örtüsü ve farklı türler çeşitliliği arıza- lı topoğrafyanın bir sonucudur. Diğer bir olgu da, bir FCB’ de yer alan dağ, o FCB’ de farklı FCB elementlerinin oluşmasına yol açmasıdır. Örnek Ağrı platolarında, yüksek kesimlerde Avrupa-Sibirya özellikleri görülürken aşağıdaki ovalarda Akdeniz özellikleri görülebilmektedir. Diğer güzel bir örnek ise güneydeki Amanos Dağlarıdır. Dağın alt kademelerinde 500- 600 m arsında maki, daha yukarda kızılçam (Pinus brutia) ve sırasıyla yükseldikçe karaçam (Pi- nus nigra) zonu, sedir (Cedrus libani) ve Toros göknarı (Abies cilicica) zonu ortaya çıkar. 2000 Aubrietia canescens (Brassicaceae) m’den sonra ise, yayla bölgesine gelindiğinde 6. Anadolu Topoğrafya ve İklim yönün- tıpkı bir Karadeniz iklimi görülür, yoğun bir sis den Çok Çeşitlilik Göstermektedir. ve nemli mikroklima burada kalıntı olarak bir Yukarıda da değinildiği gibi en temel etken- çok Avrupa-Sibirya elementinin yetişmesine lerden biri topoğrafyadır. Zira topoğrafya ana olanak sağlar. iklim bölgeleri, ana FCB’ler yarattığı gibi ikincil Bir başka örnek, Kuzeyde Artvin ili sınırla- olarak çok farklı konumda izole alanlar ve mik- rında yer alan Çoruh vadisidir. Vadinin oluş- roklimalar yaratarak da çeşitliliği artırmaktadır. turduğu sıcak mikroklima etkisi ile burada bazı Arızalı topoğrafyanın yol açtığı habitat çeşitlili- Akdenizli elementler de yetişebilmektedir, Pi- ği çok fazladır. Yüksek dağların arsında kalmış nus pinea (fıstık çamı), Olea europaea (zeytin) vadiler, mikroklima alanları, bazı bitkiler için gibi. buzul devrinde barınak görevi görmüştür. Yu- Arızalı topoğrafyanın diğer etkisi de dar karıda Sığala ağacında bu örneği vermiştik. Bu alanda daha fazla tür barındırabilmek için yü- gibi lokal alanlarda yukarıda adını verdiğimiz zey genişliği sağlamasıdır. Kabaca ne kadar ge- relik endemik ve endemik cinsler korunarak niş yüzey, o kadar fazla bitki anlamına gelmek- günümüze kadar gelebilmişlerdir. tedir.

20 hayatsağlık A ------B Alyssum, Lamium, Geranium, Iberis, Arenaria, Şekilde de şematik olarak görüleceği gibi A ve Prangos ve Ferula gibi cinslerin bazı türleri özel B noktaları arasındaki düz topoğrafya, C ve D kök ve gövde yapılarıyla hareketli yamaçlarda arasındaki arızalı topoğrafyadan daha az yüzey tutunabilirler. oluşturmaktadır. Üstteki topoğrafyayı İngiltere, Son olarak şunu da ekleyebiliriz: Kayalık sa- alttaki topoğrafyayı da Türkiye olarak düşüne- bit yamaçlarda da kovuk veya çatlaklarda suk- biliriz. kulent dediğimiz etli gövde veya yaprağa sahip bitkiler yetişebilmektedir. Sedum (damkoruğu) C D ve Saxifraga (taşkıranotu) ve bazı Rosularia tür- Arızalı topoğrafyanın diğer bir sonucu da leri suyun hemen hemen hiç olmadığı bu habi- bir yükselti olarak vertikal yönde farklı zon- tatlarda yaşayabilmektedirler. lar yaratmanın yanında farklı bakı veya yönler Yukarıda sıraladığımız özelliklerinden do- oluşturmasıdır. Örneğin bir dağ yükseltisinin layı Türkiye bitki zengini bir ülkedir. Bir ince- doğal olarak 4 farklı yönü veya yamacı olacak- lemeye göre Türkiye dünya kara yüzeyinin % tır. Her bir yamacın güneşlenme, rüzgâr, ısı ve 0.6’sını kapladığı halde, yeryüzündeki floranın nem özellikleri de farklı olacağından bu farklı % 2.5’unu oluşturmaktadır. 4 yön veya yamaçta da farklı vejetasyon birim- leri, farklı türler yer alacaktır. Örneğin kuzey ılıman kuşakta yer alan ülkemizde kuzey yönü- ne bakan yamaçlarla güneye bakan yamaçlar arasındaki vejetasyon farkını yolculuklar sıra- sında hep gözlemişizdir. Kuzey yamaçlar nemli rüzgarlara açık olduğundan yeşil örtü ile kaplı iken güney yamaçların kuru iklim özellikleri ile çıplak olduğu, fakat çıplak denilince, tamamen çıplak olmayıp kendine özgü otsu vejetasyona sahip olduğunu, tür çeşitliliğinin daha fazla ol- duğunu söyleyebiliriz9. Dağların yarattığı bir başka sonuç ise farklı eğim derecelerinde yamaçlar oluşturması, bu yamaçlardan da bazılarının sabit yamaç, ba- Dianthus calocephalus (Caryophyllaceae) zılarının ise hareketli yamaç oluşturmalarıdır. Diğer bir kaynakta da ülkemizin sahip oldu- Örneğin hareketli yamaçlarda yer alan bitkiler ğu bitki zenginliği ve bunun özel dağılımı göz genel olarak “kazmofit vejetasyon” olarak ad- önünde tutularak 122 adet “Önemli Bitki Alan” landırılırlar ve başlıca şu bitkilerden oluşur: Ru- (ÖBA) oluşturulmuştur. Her bir alanın kendine mex (kuzukulağı), Centranthus, Aethionema, özgü endemikleri ve floristik yapısı vardır. Kü-

FLORİSTİK ÖZET TABLO

Toplam takson Yabancı Türaltı Toplam Bitki grubu Yerli tür Kültür türler Toplam tür içindeki kaynaklı tür taksonlar taksonlar yüzdesi

Eğreltiler 90 - - 90 - 90 0.7 Gymnospermler 22 - - 22 18 40 0.3 Dikotiller 7426 75 92 7593 2265 9858 82.1 Monokotiller 1450 21 46 1517 501 2018 16.8 Toplam 8988 96 138 9222 2784 12.006 100.0

hayatsağlık 21 çük bir örnek verirsek bu alanlardan biri olan ülkemizde 18 meşe türü bulunmaktadır. Kahramanmaraş’ın Keklikoluk ÖBA’nında 2 • Avrupa’da doğal ormanların tüm orman ala- km2’lik bir alanda 43 endemik tür bulunması, nına oranı % 1 olduğu halde, ülkemizde bu 1600-1700 m yükseklikteki kalker anakayada oran % 93’tür. Yani ormanlarımızın nere- ne kadar özgün ve özel bitkiler bulunabileceğini deyse tümü doğal ormanlardan oluşmakta- açıkca göstermektedir10. dır. Doğal ormanların tabii olarak florası da Ülkemizin bitki zenginliğinin keşfi aslında zengin olacaktır. çok yeni olmayıp Dioscorides dönemine kadar • Anadolu’nun % 27’si ormanlarla kaplıdır, uzanmaktadır. Dioscorides (MÖ. 1), yazdığı orman oluşturan odunlu türlerin sayısı 462 ‘’Materia Medica‘’ (Tıbbi Materyeller) adlı ese- civarındadır, Bu türlerin % 13’ü endemiktir. rinde Anadolu’nun tıbbi ve aromatik bitkiler • Türkiye’deki endemik tür sayısı (3.400), Av- yönünden tür zenginliğine işaret etmiştir. rupa’daki endemik tür sayısına (3.500) ya- Sadece İstanbul ili dâhilinde (5.500 km2’lik kındır. bir alan) 2.450 bitki türü saptanmıştır. Bu sayıyı • Türkiye Florası üzerinde yurtdışı ve yurti- İngiltere’nin 2000, ve Hollanda’nın 1550 türü ile çinde yapılan araştırmalarda bazılarına göre kıyaslarsak çok küçük bir alanda bile habitat çe- haftada bir, bazılarına göre de ayda bir yeni şitliliğine bağlı olarak tür zenginliğinin de nasıl bitki türleri Floraya eklenmektedir. ortaya çıkabileceğini kolayca anlayabiliriz5. • Örneğin ilk 11 cilt itibarı ile tür sayısı 9222 Diğer kanıtları da şu şekilde sıralayabiliriz: olduğu halde, bu ciltten sonra (2.000 yılın- • Tüm Avrupa kıtasında 27 meşe türü varken, dan buyana) 400’e yakın tür daha Floraya

En büyük familyalar; cins, tür, endemik tür sayıları ve oranları Familyadaki Floradaki End. Familyalar Cins Tür End. Tür End. Oranı (%) Oranı 1 Asteraceae (Papatyagiller) 140 1186 446 38 15 2 Fabaceae (Baklagiller) 71 1013 400 39 14 3 Lamiaceae (Ballıbabagiller) 45 574 256 44 9 4 Brassicaceae (Turpgiller) 88 539 210 39 7 5 Poaceae (Buğdaygiller) 142 524 55 10 2 6 Caryophyllaceae (Karanfilgiller) 32 479 193 40 6 7 Scrophulariaceae (Yüksükotugiller) 30 471 244 52 8 8 Lilaceae (Zambakgiller) 36 461 171 37 6 9 Apiaceae (Maydanozgiller) 102 434 130 30 4 10 Boraginaceae (Hodangiller) 35 314 113 36 4 11 Rosaceae (Gülgiller) 37 272 58 21 2 12 Ranunculaceae (Düğünçiçeğigiller) 17 202 48 24 1 13 Rubiaceae (Kökboyasıgiller) 10 173 79 45 3 14 Cyperaceae (Japonşemsiyesigiller) 21 141 2 1 0 15 Orchıdaceae (Orkidegiller) 26 140 31 22 1 16 Chenopodıaceae (Kazayağıgiller) 35 109 11 10 0 17 Euphorbıaceae (Sütleğengiller) 5 105 13 12 0 18 Papaveraceae (Haşhaşgiller) 7 92 24 26 1 19 Dipsacaceae (Fescitarağıgiller) 7 91 34 37 1 20 Iridaceae (Süsengiller) 6 91 41 45 1 TOPLAM Sayı 7411 2559

Oran (%) 80 88 Sıralama tür sayısına göredir.

22 hayatsağlık eklenmiştir. Yani tür sayısı 10.000’e iyice • Toplam Takson Endemizmi: % 31 yaklaşmıştır. Son ciltte Floraya eklenen yeni bitki türle- Türkiye Florasını bir temel özelliği, dinamik rinden bazı örnekler: bir yapıya sahip olmasıdır. Yani sürekli bir de- - Kalidium caspicum / Chenopodiaceae (Kars) ğişiklik söz konusudur. Bu değişiklikler, daha - Holostachys belangeriana / Chenopodiaceae önce adlandırılmış bazı türlerin sinonime (eş (Kars) ad) indirgenerek geçerli isim olmaktan çıkması - Bienertia cycloptera / Chenopodiaceae (Kars) şeklinde veya bazı türlerin taksonomik seviye- - Hammada ramosisima / Chenopodiaceae lerinin değiştirilmesi suretiyle olmaktadır, yani (Malatya) bir tür alttüre veya varyeteye indirgenebilmekte - Brachychiton populneus / Sterculariaceae (İçel, veya tersine tür seviyesine çıkarılmakta ya da Adana), Kültür bir tür ait olduğu cinsten başka bir cinse trans- - Pilularia minuta Durieu / Marsileaceae (İzmir) fer edilmektedir5,7,10. - Azolla filiculoides Lam: / Salviniaceae (Edirne) Dinamizmin bir başka yönü ise Türkiye için - Brossardia papyracea. / Brassicaceae (Van) yeni türlerin bulunmasıdır. Bilim dünyası için - Lunaria annua L. / Brassicaceae (Kırklareli) yeni olarak bulunan türlerle sayı sürekli olarak - Barbamine procumbens / Brassicaceae (Art- artmaktadır. Sonuç olarak tür sayısı artışı, bitki vin) Endemik zenginliğinin bir başka göstergesidir. - Hablitzia tamnoides / Chenopodiaceae Şimdi Türkiye Florasındaki, yayınlanmış (Kars) ciltler itibarı ile (araştırma makalelerinde yer - Aptenia cordifolia / Aizoiaceae (Lesmos, Samos) alan yeni türler hariç) son sayıları görelim. - Sicyos angulata / Cucurbitaceae (Trabzon) • Floradaki toplam familya sayısı: 174 - Hylotelephium telephium / Crassulaceae (yerli, yabancı, kültür dâhil) (K.D. Anadolu) • Floradaki toplam cins sayısı: 1.251 - Phedimus stellatus / Crassulaceae (Muğla) • Floradaki toplam tür sayısı: 9.222 - Prometheum muratdagense / Crassulaceae • Floradaki yerli tür sayısı: 8.988 (Kütahya) Endemik • Floradaki toplam türaltı taksonlar - Ekimia bornmüelleri / Apiacae • Alttür: 1.697 - Andromeda polifolia / Ericaceae (Trabzon) • Varyete: 1.086 - Phacelia tanacetifolia / Hydrophyllaceae (Bolu) • Floradaki toplam türaltı takson sayısı: 2.783 - Dichondra repens / Convolvulaceae (Antal- • Floradaki toplam takson sayısı: 12.006 ya) Park. • Floradaki Endemizm Durumu: - Flueggea anatolica / Euphorbiaceae (Mersin) • Endemik tür sayısı: 2.981 Sm, Endemik. • Endemik alttür sayısı: 497 - Mericarpaea ciliata / Rubiaceae (Urfa) • Endemik varyete sayısı: 390 - Platanthera holmboei / Orchidaceae (Antalya) • Toplam Endemik Takson Sayısı: 3.778 - / Poaceae (Edirne) • Endemizm Oranları: - Cenchrus incertus / Poaceae (Samsun) • Tür Endemizmi - Microstegium vimineum / Poaceae (Giresun) • Toplam tür sayısına göre: % 31 Bu listede yer alan bitki türleri, Floraya cins • Yerli tür sayısına göre: % 32 olarak yeni girmektedir. Bu bitkilerin çoğu alien • Alttür Endemizmi adı verilen yabancı kökenli bitkiler olup zaman • Toplam takson sayısına göre: % 4 içerisinde doğallaşıp floranın doğal bir üyesi • Toplam alttür sayısına göre: % 29 konumuna geçmişlerdir. Diğer bir kısım bitki- • Varyete Endemizmi ler ise ülkemizin sınırlarının hemen ötesinde • Toplam takson sayısına göre: % 3 yetişmekte olup sonradan Türkiye sınırları içine • Toplam varyete sayısına göre: % 36 yayılmış bitkilerdir9.

hayatsağlık 23 Tür sayısı yönünden en zengin cinsler; tür sayıları, endemik tür Circium 26 58 21 36 sayıları ve oranları (%) (Köygöçüren) Onobrychis Endemik 27 55 27 49 Endemizm (Korunga) Cinsler Tür Sayısı Tür Gypsophyla Oranı (%) 28 54 30 55 Sayısı (Çöven) Astragalus Anthemis 1 410 247 60 29 52 29 55 (Geven) (Papatya) Verbascum 2 233 199 85 (Sığırkuyruğu) 30 Trigonella-(Yonca) 51 21 41 Centaurea Taraxacum- 3 179 111 62 31 51 15 29 (Peygamberçiçeği (Hindiba) Allium 4 161 64 40 32 Arenaria 50 27 54 (Soğan) Silene Sedum 5 136 54 40 33 49 13 26 (Nakıl) (Damkoruğu) Campanula Minuartıa 6 114 61 53 34 48 15 31 (Çançiçeği) (Yıldızçiçeği) Galium 7 105 51 48 35 Bupleurum 47 21 44 (Yoğurtotu) Tanacetum 8 Hieracium 99 66 67 36 45 18 40 (Pireotu) Trifolium Sideritis 9 96 10 10 37 45 35 78 (Üçgül) (Dağçayı)

10 Alyssum 95 54 57 38 Erysimum 44 21 48 Onosma 11 93 46 49 (Emzikotu) Floraya eklenen ağaç ve çalı türleri Euphorbia 12 90 13 14 (Bu bitkiler Floradaki sıraya göre aşağıda ve- (Sütleğen) Salvia rilmiştir) 13 88 45 51 (Adaçayı) 1. Magnolia grandiflora (Magnoliaceae) / Ma- Carex 14 87 1 1 nolya (Ayakotu) 2. Cistus monspeliensis (Cistaceae) / Laden Ranunculus 15 84 13 15 (Düğünçiçeği) 3. Acer undulatum (Aceraceae) / Akçaağaç Veronica 4. Pistacia x saportae (Anacardiaceae) / Çitlen- 16 84 22 26 (Venüsçiçeği) bik 17 Stachys 81 37 45 5. Acacia karroo (Fabaceae) / Akasya

Hypericum 6. Crateagus xalbanica (Rosaceae) / Alıç 18 80 33 41 (Binbirdelikotu) 7. Sorbus baldaccii (Rosaceae) / Üvez Dianthus 19 70 32 46 8. S. migarica (Rosaceae) / Üvez (Karanfil) 9. S. caucasica var. yaltirikii / Gökşin (Rosaceae) Alchemilla 20 70 25 36 (Civanperçemi) 10. Pyrus oxyprion (Rosaceae) / Ahlat 11. P. yaltirikii (Rosaceae) / Ahlat 21 Vıcıa-Bakla 64 7 11 12. P. serikensis (Rosaceae) / Ahlat 22 Lathyrus-(Burçak) 62 19 30 13. Lonicera implexa (Caprifoliaceae) / Hanı-

Potentilla meli 23 60 21 35 (Beşparmakotu) 14. Betula browicziana (Betulaceae) / Huş Ophrys 15. Amygdalus zielinskii (Rosaceae) / Badem 24 60 14 30 (Orkide) 16. Cotoneaster tomentosus (Rosaceae) Scrophularia 25 59 22 37 17. Rhododendron xrosifacies (Ericaceae) / Or- (Yüksükotu) mangülü

24 hayatsağlık 18. R. davisianum (Ericaceae) / Ormangülü • Oleaceae (Zeytingiller): 9 19. R. x filidactylis (Ericaceae) / Ormangülü • Lauraceae (Defnegiller): 9 20. Adromeda polifolia (Ericaceae) Listede görüldüğü gibi odunlu türler yönün- 21. Alnus glutinosa subsp. betuloides (Betulace- den en zengin familya Rosaceae familyasıdır. ae) / Kızılağaç Familyadaki 272 tür içinde 128 tanesi (% 47) 22. Salix myrsinifolia (Salicaceae) / Söğüt odunludur. Sayısal olarak bu familyayı 30 tür 23. S. purpurea subsp. leucodermis (Salicaceae) ile Salicaceae ve 25 tür ile Rhamnaceae takip / Söğüt etmektedir. 24. S. rizeensis (Salicaceae) / Söğüt 25. Brachychiton populneus (Sterculiaceae) Ada- Kaynakça na, İçel, kültür 1. Davis PH. Flora of Turkey and the East Aegean Is- lands, vol. 1-10, Edinburgh University Press. 1965- 26. Chamaecytisus anatolicus (Fabaceae) Ispar- 1988. ta, Endemik. 2. Güner A. Özhatay N. Ekim T. Başer KHC. Flora Of 27. Flueggea anatolica (Euphorbiaceae) 5 m, Turkey and the East Aegean Islands, supp. 2, Edin- 11 Çalı, Endemik, Mersin . burgh Univ. Press. 2000. Floradaki türler otsu ve odunsu olarak de- 3. Erik S. Tarıkahya B. Türkiye Florası Üzerine, Kebi- ğerlendirildiğinde şu tabloyu görmekteyiz: keç 17: 139- 163, Ankara, 2004. • Gymnospermler (Açık tohumlular): 24 (% 5) 4. Güner, A. (Ed.) Türkiye Bitkileri Listesi (Damarlı • Angiospermler (Kapalı tohumlular): 438 (% 95) Bitkiler) Namaş Matbaacılık San. Ve Tic. AŞ, İstan- • Toplam Odunlu Tür Sayısı: 462 bul, 2012. 5. Gökyiğit AN. Türkiye’nin Biyolojik Zenginliği ve • Odunluların Toplam Tür Sayısına Oranı: % 5 Korunması. Orat Yapım, İstanbul, 2007. • Toplam Otsu Tür Sayısı: 8526 6. Demiriz H. Türkiye Flora ve Vejetasyonu Bibliog- • Otsuların Toplam Tür Sayısına Oranı: % 95 rafyası. TBAG-DPT, TUBİTAK, 1993. Odunlu türler bakımından en zengin baş- 7. Turan L. (Ed). Biyolojik Çeşitlilik ve Türkiye. TÜ- lıca familyalar ve tür sayıları: BİTAK, Ankara, 2007. • Rosaceae (Gülgiller): 272 8. Ekim T. Türkiye’nin Nadir Endemikleri. Türkiye İş • Familyadaki odunlular: 128 Bankası Kültür Yayınları, Özgün Ofset, 2007. • Odunluların familyadaki oranı: % 47 9. Erik S. Türkiye Bitki Örtüsü Ders Notları. H.Ü., 2002. • Fabaceae (Baklagiller): 1013 10. Özhatay N. Türkiye’nin BTC Boru Hattı Boyunca • Familyadaki odunlular: 55 Önemli Bitki Alanları. BTC Şirketi, İstanbul, 2006. • Odunluların familyadaki oranı: % 5 11. Erik S. Anadolu’nun Bitki Varlığı. Tabiat ve İnsan, • Salicaceae (Söğütgiller): 30 1998; 2, 29-33. • Rhamnaceae (Cehrigiller): 25 • Fagaceae (Kayıngiller): 21 • Ericaceae (Fundagiller): 18

hayatsağlık 25 Eczacılık ve Deniz

Mehmet Zeki Haznedaroğlu*

ürkiye’de deniz ile ilgili yazılarda ülkemi- ğu sürece arayıp GPS bilgilerini alabiliyorken Tzin üç tarafının denizlerle kaplı olduğu denizde bu şansınız yoktur. Denizde indiğiniz ve dünya çapındaki yayınlarda ise dünyanın % derinlikte kalabileceğiniz süre önceden daki- 70’inin deniz olduğu söylenerek konunun ne kalarla hesaplanmalı, “vurgun yememek” için denli önemli olduğu hep vurgulanır. Deniz ve dikkatle saatinizi kontrol etmeli ve kaldığınız ilaç denince eczacılıkta kullanılan maddelerin süreye bağlı olarak bir sonraki dalışınızı da temelde canlılarca kendilerini savunma ama- geciktirmelisiniz. Çalışma ortamınızdaki süre cı ile sentezlendiği ve deniz içinde temel sa- kısıtlılığı yanı sıra dalış ekipmanınıza bağlı ha- vunmanın bu maddeler aracılığı ile olduğuna reket zorluğunuz vardır. Aradığınızı bulmanın dikkat çekilir. Tüm bu vurgular sonrasında da heyecanını yaşayarak topladığınız bitkileri yu- deniz kökenli etkin madde araştırmalarının ye- karı taşırken tüpünüzdeki oksijeni sakin nefes- terli miktarda yapılamadığı eklenir. ler alarak saklamak ve bir yandan da akıntı ile Aslına bakarsanız ülkemizde ve dünya ça- mücadele etmek durumunda kalmanız berabe- pında etrafımızdaki canlıları yapılan tüm ça- rinde bitki toplarken eldiveninizin kenarından lışmalara rağmen yeterince bilememekteyiz. teninize değen yaygın bulunabilen bir deniz kır- Tübitak’ın yayınladığı, Bilim ve Teknik dergi- kayağı yukarıdaki ilk yardıma kadar kaşınma- sinde her yıl dünyada 15.000 yeni bitki türü- nıza neden olur; bu arada saatinizi, tüpünüzde nün bildirildiğini ve bu bildirilen rakamın da kalan havanızı ve dalış arkadaşınızı kontrol et- önümüzdeki yıllarda azalmasının beklenmediği meyi unutmamalısınız. Bu gibi nedenlerle de- belirtilmektedir. Deniz ortamında bildiklerimiz nizde, eczacılıkta kullanılabilecek bitki aramak ise çok daha azdır. Sonuçta karada yürüyerek ve bulmak karadakinden daha zorlu bir süreç bitkileri bulabildiğiniz koşullar denizde bu- olarak tanımlanabilir. lunmamaktadır. Bir bitkiyi karada güneş oldu- Ayrıca deneme yanılma yolu ile yüzyıllar- dır damıtılarak oluşmuş halk arası kullanım * Yrd. Doç. Dr. , Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi bilgileri de deniz ortamı için nadirdir. Sonuçta Farmasötik Botanik Anabilim Dalı, eczacılık ve bitki çalışmalarının temel kaynağı [email protected]

26 hayatsağlık etnobotanik, deniz bitkileri için son derece sı- Deniz kökenli canlılarda yapılan araştırma- nırlıdır. Nadiren sahilde bulunabilen az sayıda- lar incelendiğinde antibakteriyel, antifungal, ki türün kullanımı eskilere dayanmaktadır. antiprotozoal, antituberküloz, ve antiviral etki- Bu koşullara rağmen gelişen teknoloji, in- lerin yaygın olarak araştırıldığı ayrıca bağışıklık sanların keşfetme dürtüleri, denizdeki kaynağın ve sinir sistemi rahatsızlıkları ile antidiabetik ve büyüklüğü ve önemi ile her geçen gün araştır- antiinflamatuar etki araştırmalar yaygındır1,3. malar artmaktadır. Bu derlemede günümüzde 2011 yılında 352 yayın ile 1152 yeni bileşik kullanılan deniz kökenli ilaçların genel duru- rapor edildiği ve bir önceki yıldan % 15 daha munu değerlendirmek hedeflenmiştir. fazla yeni madde bulunduğu belirtilmektedir4. Bu amaçla Pubmed arama motorunda “ma- 2014 yılında yayınlanan bir derlemede ise 382 rine drugs”, “marine natural products”, “mari- makalede 1241 yeni bileşenin eklendiği belir- ne pharmacy” gibi anahtar kelimeler ile son 5 tilmektedir. Bu çalışmada taranan türler; deniz yıl içinde yayınlanan derlemeler incelenmiş ve mikroorganizmaları ve fitoplanktonları, deniz göze çarpan sonuçlar bir araya getirilerek konu- kaynaklı bakteriler, mangrovlardan elde edi- nun ana hattı çizilmiştir. len bakteriler, deniz kökenli mantarlar, siya- Deniz ortamı çok çeşitli canlıların yaşadığı, nobakteriler, dinoflagellatlar, kirpikliler, algler, gözümüzden uzak, ayrı bir dünyadır. Eczacı- süngerler, sölenteralar, yosun hayvancıkları, lıkta neler kullanılmaktadır diye baktığımızda yumuşakçalar, tunikatlar ve ekinodermler ve bitkiler âleminden çiçekli deniz bitkileri, makro mangrovlardır. Balıklar bu çalışmada incelen- algler, mikro algler çeşitliliği yanı sıra hayvan- memiştir 5. lar âleminden balıklar, süngerler, yumuşakçalar Denizde aklımıza ilk gelen, soframızda hatta taban birikintilerinin barındırdığı organik önemli yer sahibi balıkların, gelişen teknoloji ile bileşikler bulunmaktadır. Bu noktada sadece terapötik etkileri de araştırılmaktadır. Özellikle deniz bitkileri değil deniz kelimesi anahtar keli- kardiyovasküler hastalıklarda, nörodejeneratif me olarak seçilmiştir. Konunun genişliği nede- hastalıklarda, serbest radikal aracılı hastalıklar niyle ruhsat almamış ancak çalışmalarda etkin ve kanserde umut vaad etmektedir. Balıklardan bulunan maddelere bu yazının kapsamında de- elde edilen diğer bileşiklerin yanında özellik- ğinilmemiştir. le kollajen, jelatin ve biyoaktif peptidler hayat

hayatsağlık 27 Tablo 1. Ruhsatlandırılmış deniz kökenli ilaçlar. 12, 27

Bileşik İsmi Doğal Ürün veya Kaynak Tür Terapötik Alan Onay Durumu (Ticari Marka) Türevlendirme Cytarabine (Cytosar-U®; Sünger Doğal ürün türevi Kanser FDA/EMEA Onaylı Depocyt®) Cryptotethya crypta Vidarabine Sünger Doğal ürün türevi Anti-viral FDA/EMEA Onaylı (Vira-A®) Cryptotethya crypta Salyangoz Ziconotide (Prial®) Doğal ürün Nöropatik Ağrı FDA/EMEA Onaylı Conus magus Omega-3-acid ethyl esters Balıklar FDA/EMEA Doğal ürün türevi Hipertrigliseridemi (Lovaza®) Omega-3-yağ asidi Onaylı Tunikatlar Trabectedin (Yondelis®) Doğal ürün Kanser EMEA Onaylı Ecteinascidia turbinata Eribulin mesylate Sünger Doğal ürün türevi Kanser FDA/EMEA Onaylı (Halaven®) Halichodria okadai Brentuximab vedotin Deniz tavşanı Doğal ürün türevi Kanser FDA/EMEA Onaylı (SGN-35) (Adcetris®) Dolabella auricularia Tezgah üstü satış Iota-carrageenan Kırmızı alg Doğal ürün Antiviral (OTC) (Carragelose®) Eucheuma / Cnondus

Ecteinascidin 743/ Doğal ürün Tunikat Kanser EMEA Onaylı Yondelis TM E7389/Halaven Sünger Doğal ürün Kanser FDA Onaylı (halichondin B-derived) Lissodendoryx sp.

kurtaran metabolitler olarak tanımlanmaktadır. pigmentler, sülfatlı polisakkaritler, tirozinaz in- Balıklardan elde edilen heparin miyokard in- hibitörleri yaygın olarak derinin korunması ve farktüste, unstabil anjina, venöz trombozda ve anti aging ürünlerde kullanılmaktadırlar10. pulmoner embolizmde yaygın olarak kullanıl- Süngerler Porifera üyesi hayvanlardır ve maktadır. Omega 3 yağ asitleri kronik kalp ra- 5000 ile 10000 arası tür ile temsil edildiği dü- hatsızlıklarında, kronik enflamasyonda yaygın şünülmektedir. Terpenoidler, alkaloitler, polia- olarak kullanılmaktadır6. setilenler izole edilmiştir11, 12. Süngerlerden ve Denizde balıklardan sonra aklımıza algler tunikatlardan pek çok antikanser bileşik izole gelir. Görebildiğimiz, yüzerken üstümüze geldi- edilmiştir13. Başka bir hayvan ailesi olan yumu- ğinde rahatsız olduğumuz makro algler haricin- şak mercanlar da diğer hayvanlar gibi savunma de aslında görmediğimiz mikro algler denizde amaçlı terpenoidler ve steroitler üretmektedir1. daha yaygındır; fotosentetik kapasiteleri ile çok Özgün ve biyoaktif madde arayışında deniz önemlidir. Denizde biyokütle ve organik bile- dip tortusu da temel araştırılan kaynaklardan şiklerin en önemli üreticileridir. Mikroalgler bir tanesidir. Deniz dibinden izole edilen Strep- farklı biyosentez yolakları ile karasal bitkiler- tomyces fradiae suşundan (PTZ0025) elde edi- den çok farklı ve özgün metabolitler üretirler7. len fradimycins A ve B etkin maddeleri insan Alglerden antiinflamatuar ve antialerjik ilaçla- kolon kanserine karşı etkin bulunmuştur. An- rın bulunması amacıyla yapılan araştırmalar da tibakteriyel, antifungal, sitotoksik, antitumoral olumlu sonuçlar vermektedir8. Algler özellikler etkileri ile umut vaad eden 200’e yakın yeni ve kanser tedavisinde kullanım olasılıkları araştırı- farklı bileşik rapor edilmiştir14. lan alkaloitler içermektedir9. Deniz canlılarından elde edilen peptidler Alglerden kozmesötik preparatlarda da yay- apoptozis, tübülin – mikrotubulüs dengesini ve gın olarak faydalanılmaktadır. Florotanenler, anjiyogenez inhibisyonu gibi farklı mekanizma-

28 hayatsağlık lar ile hücre ölümünü indüklemektedir. Dola- bella auricularia deniz yumuşakçasından elde edilen Dolastatin 10 etkin maddesi bu farklı mekanizmaları kullanarak lösemi kanser hücre- lerini öldürmektedir15. Matriks metalloproteinaz inhibitörleri enf- lamasyonda, kardiyovasküler sistem ve oto- immün nörolojik rahatsızlıklarında, kıkırdak hastalıklarında, yara iyileştirmede ve kanserde kullanımı söz konusu bileşiklerdir. Uzakdoğu’da sofralarda yer alan alglerden bu etkide sülfatlı polisakkaritler florotanenler izole edilmiştir 16. Dünya çapında en yaygın görülen enfeksi- yonlardan biri olan Mycobacterium tuberculosis çoklu ilaç direnci ve HIV gibi viral enfeksiyon- toplayabilen özel cihazların geliştirilmesiyle et- larla da etkileşimi ile en çok araştırılan alan- kin madde izolasyonu ve analizinde sağlanan lardan biridir. Deniz kökenli olarak alglerden, ilerleme ile binlerce özgün madde aydınlatıl- siyanobakterilerden ve süngerlerden tedavide mıştır 25. Halihazırda 118 deniz kökenli madde- ümit veren bileşikler elde edilmiştir [17]. nin preklinik, 22 maddenin klinik çalışma aşa- Deniz organizmalarından pek çok antikan- masında olduğu tahmin edilmektedir 26. ser ve antimalaryal bileşik elde edilmiştir18. De- Doğal bileşenler genellikle başka türlere niz kökenli antikanser maddelerin incelendiği karşı savunma veya saldırı, yaşam alanların- bir çalışmada alkaloitler, antrakinonlar, terpen- daki kompetisyonda galip gelme, haberleşme, ler, terpenoidler, benzotiyazoller, makrolitler, beslenme gibi ekolojik ilişkilere bağlı sentezlen- sfingolipidler, peptidler, tanenler, steroitler mektedir. Deniz ortamında bu kimyasallar daha gibi madde gruplarından bileşikler elde edildi- fazla önem kazanmaktadır. Dünya yüzeyinin % ği; bunların yarısının yeni bileşik olduğu ve % 70’i deniz olsa da deniz ekosistemlerinin çalı- 92.7’sinin kemoterapötik ajan olduğu belirtil- şılması 1970’lerin ortasında scuba dalışın ge- mektedir 19. Bilimsel bir derlemede ümit veren lişmesi ile başlamıştır. Derinlerde hareket ede- antikanser bileşiklerin denizin derinliklerin- bilen uzaktan kumandalı cihazların 1990’larda de olduğu vurgulanmaktadır 20. Karideslerden geliştirilmesi ile artmıştır. Omurgasızlar deniz elde edilen serbest yağ asitleri, trigliseritler ve hayvanlarının % 60’ını teşkil eder ve 1990 yı- karotenoitlerin kanser koruyucu etkilerinden bahsedilmektedir 21. Pek çok madde farklı kli- nik deneme aşamalarında antikanser etkisi ile denenmektedir 22. Anti HIV etki ile deniz kökenli 130 üzerin- de madde bulunmaktadır. Bu maddeler temelde alkaloit ve siklik depsipeptidlerdir; büyük ço- ğunluğu süngerlerden elde edilmektedir 23. Deniz kökenli maddelerin depresyonda kul- lanımını tartışan bir makale de güncel olarak yayınlanmıştır 24. Deniz ve eczacılıkla ilgili çalışmalar ilk baş- larda kolaylıkla toplanan canlılar ile başlamıştır. Scuba dalış ve sonrasında da derinlerden örnek

hayatsağlık 29 lından bu zamana 11.000 yeni bileşik izole edil- Denizden özgün maddeler bulma arayışı, klinik diği rapor edilmiştir. Son 50 yılda deniz kökenli çalışmalar sonrasında FDA ve EMEA onayı alan yaklaşık 20.000 özgün ve biyoaktif bileşen izole maddelerle başarıya ulaşmış olarak yorumlana- edilmiştir. Buna rağmen sadece 8 onaylanmış bilmektedir. Bu maddeler Tablo 1’de özetlenmiş- ilaç bulunmaktadır. Preklinik çalışmaları süren tir. Gözden uzak ve zorluklarla dolu deniz orta- pek çok farklı deniz kaynaklı etkin madde bu- mı, sundukları ile bize her geçen gün yaklaşmak- lunmaktadır. 2016 yılında deniz kaynaklı madde ta ve yeni çözüm fırsatları sunmaktadır. araştırmalarının dünyada 8.6 milyar dolar olaca- ğı düşünülmektedir. Deniz ortamında çalışma- Kaynakça nın bir diğer güçlüğü de kaynak canlının teşhi- 1. Wei WC, Sung PJ, Duh CY, Chen BW, Sheu JH, Yang sidir. Taksonomik güçlüklerin yanısıra yaygın NS. Anti-Inflammatory Activities of Natural Pro- ducts Isolated from Soft Corals of Taiwan between birlikte yaşam koşulları teşhisi güçleştirmektedir. 2008 and 2012. Marine Drugs. 2013; 11: 4083-4126. Son zamanlarda tunikat ve süngerlerden elde 2. Mayer AMS, Rodriguez AD, Taglialatela-Scafati O, edilen bileşiklerin aslında bu canlılar ile beraber Fusetani N. Marine Pharmacology in 2009-2011: yaşayan mikroorganizmaların metabolik ürünle- Marine Compounds with Antibacterial, Antidiabe- ri olduğu fark edilmiştir. Deniz çiçekli bitkilerin- tic, Antifungal, Anti-Inflammatory, Antiprotozoal, de bir bireyde 100’ün üstünde farklı alg ve canlı Antituberculosis, and Antiviral Activities; Affecting tespit edilmiştir. Diğer bir güçlük ise denizde the Immune and Nervous Systems, and other Mis- yaşamın statik olmaması ve etkin maddelerin ve cellaneous Mechanisms of Action. Marine Drugs. miktarlarının çok büyük farklılık gösterebilme- 2013; 11: 2510-2573. 3. Kim KSS-K. Marine Invertebrate Natural Products sidir. Çalışmalarda gereken miktarda maddeyi for Anti-Inflammatory and Chronic Diseases. Evi- temin etmek bu noktada iyice güçleşmektedir. dence-Based Complementary and Alternative Medi- Ekosistemi koruyarak bu maddelerin temini en cine. 2013; http://dx.doi.org/10.1155/2013/572859: 27 temel problemlerdendir . 4. Blunt JW, Copp BR, Keyzers RA, Munro MHG, Bu yazıda elde edilen bilgiler ancak okyanus- Prinsep MR. Marine natural products. Natural Pro- daki bir damla olabilecek şekilde özetlenmiştir. duct Reports. 2013; 30: 237-323.

30 hayatsağlık 5. Blunt JW, Copp BR, Keyzers RA, Munro MHG, 18. Duffy R, Wade C, Chang R. Discovery of anticancer Prinsep MR. Marine natural products. Natural Pro- drugs from antimalarial natural products: a MED- duct Reports. 2014; 31: 160-258. LINE literature review. Drug Discovery Today. 6. Kumar NSS, Kumar NSV, Jaiganesh R, Therapeutic 2012; 17: 942-953. Drugs: Healing Power of Marine Fish, in Advances 19. Sawadogo WR, Schumacher M, Teiten MH, Cerel- in Food and Nutrition Research, Vol 65: Marine la C, Dicato M, Diederich M. A Survey of Marine Medicinal Foods: Implications and Applications - Natural Compounds and Their Derivatives with Animals and Microbes. 2012, Elsevier Academic Anti-Cancer Activity Reported in 2011. Molecules. Press Inc: San Diego. p. 269-286. 2013; 18: 3641-3673. 7. Zhou ZF, Guo YW. Bioactive natural products from 20. Indumathy S, Dass CR. Finding chemo: the search Chinese marine flora and fauna. Acta Pharmaco- for marine-based pharmaceutical drugs active aga- logica Sinica. 2012; 33: 1159-1169. inst cancer. Journal of Pharmacy and Pharmaco- 8. Vo TS ND, Kim SK. Potential targets for anti-inf- logy. 2013; 65: 1280-1301. lammatory and anti-allergic activities of marine al- 21. Lopez-Saiz CM, Suarez-Jimenez GM, Plascencia-Ja- gae: an overview. Inflammation & Allergy - Drug tomea M, Burgos-Hernandez A. Shrimp Lipids: A Targets. 2012; 11: 90-101. Source of Cancer Chemopreventive Compounds. 9. Guven KC, Percot A, Sezik E. Alkaloids in Marine Marine Drugs. 2013; 11: 3926-3950. Algae. Marine Drugs. 2010; 8: 269-284. 22. Petit K, Biard JF. Marine Natural Products and Rela- 10. Thomas NV, Kim SK. Beneficial Effects of Marine ted Compounds as Anticancer Agents: an Overview Algal Compounds in Cosmeceuticals. Marine Dru- of their Clinical Status. Anti-Cancer Agents in Me- gs. 2013; 11: 146-164. dicinal Chemistry. 2013; 13: 603-631. 11. Abdelmohsen UR, Bayer K, Hentschel U. Diversity, 23. Zhou XF, Liu J, Yang B, Lin XP, Yang XW, Liu YH. abundance and natural products of marine spon- Marine Natural Products with Anti-HIV Activities ge-associated actinomycetes. Natural Product Re- in the Last Decade. Current Medicinal Chemistry. ports. 2014; 31: 381-399. 2013; 20: 953-973. 12. Noro JC, Kalaitzis JA, Neilan BA. Bioactive Natural 24. El-Alfy AT, Abourashed EA, Matsumoto RR. Na- Products from Papua New Guinea Marine Sponges. ture Against Depression. Current Medicinal Che- Chemistry & Biodiversity. 2012; 9: 2077-2095. mistry. 2012; 19: 2229-2241. 13. Cooper EL, Yao D. Diving for drugs: tunicate an- 25. Gerwick WH, Moore BS. Lessons from the Past and ticancer compounds. Drug Discovery Today. 2012; Charting the Future of Marine Natural Products 17: 636-648. Drug Discovery and Chemical Biology. Chemistry 14. Chen G, Wang HF, Pei YH. Secondary metabolites & Biology. 2012; 19: 1631-1631. from marine-derived microorganisms. Journal of 26. Nastrucci C, Cesario A, Russo P. Anticancer Drug Asian Natural Products Research. 2014; 16: 105-122. Discovery from the Marine Environment. Recent 15. Zheng LH, Wang YJ, Sheng J, Wang F, Zheng Y, Lin Patents on Anti-Cancer Drug Discovery. 2012; 7: XK, Sun M. Antitumor Peptides from Marine Orga- 218-232. nisms. Marine Drugs. 2011; 9: 1840-1859. 27. Martins A, Vieira H, Gaspar H, Santos S. Marketed 16. Noel Vinay Thomasa PM, Se-Kwon Kima. Potenti- Marine Natural Products in the Pharmaceutical and al matrix metalloproteinase inhibitors from edible Cosmeceutical Industries: Tips for Success. Marine marine algae: A review. Environmental Toxicology Drugs. 2014; 12: 1066-1101. and Pharmacology. 2014; 37: 1090- 1100. 17. Garcia A, Bocanegra-Garcia V, Palma-Nicolas JP, Rivera G. Recent advances in antitubercular natu- ral products. European Journal of Medicinal Che- mistry. 2012; 49: 1-23.

hayatsağlık 31 Tarihte ve Günümüzde Tıbbi Bitkiler

Ayşegül Köroğlu*

nsanın tarih sayfasına gelmesiyle avcılık-top- kullanmaya başladıktan sonra ulaşmıştır4. Gıda, İlayıcılıkla başlayan birliktelik, bitkilerin kul- giyim, barınma, avlanma gibi basit ihtiyaçla- lanımında günümüze kadar gelen süreç içinde rı dışında insan, bitkilerin değişik kısımlarını farklı bir nitelik kazanmıştır. Duygusallık, hu- zehir, dinsel ritüel aracı, halusinojen, uyarıcı, zur arayışı, estetik, çıkar kaygısıyla süre giden sarhoşluk verici, dayanıklılık sağlayıcı ve açlığı insan-bitki birlikteliği, bitkilerin tıbbi amaçla baskılayıcı gibi özel amaçlar yanında ilaç olarak kullanılmasında farklı bir boyut kazanır. Do- da kullanmıştır5. ğanın gözlemlenmesi ve deneme-yanılma yolu Bitkilerin tıbbi kullanımını, çivi yazısıyla ile edinilmiş olan bitkilerin sağlıkta kullanılma yazılmış kil tabletlerde yer alan tıp kayıtların- bilgisi, zaman içerisinde önceleri kulaktan kula- dan öğreniyoruz. M.Ö. 2600’lü yıllarda yazıldığı ğa daha sonra ise yazılı kaynaklarla günümüze tahmin edilen Mezopotamya uygarlıklarına ait kadar ulaşmıştır. Paleoantropolojik çalışmalara bu kanıtlarda, yaklaşık 1000 bitki veya bitkiler- göre, yazılı kanıtlardan önce ilk bulgu olarak den elde edilen yağ (Cedrus sp.), reçine (Com- kabul edebileceğimiz, günümüzden yaklaşık 60 miphora myrrha (Nees) Engl.) veya süt (Papa- bin yıl öncesine tarihlenen Şanidar Mağarası’ın- ver somniferum L.) gibi ürünlerin yer aldığını da sonsuz dinlenmeye bırakılmış yaşlı adamla görmekteyiz. Sümerlerin uzun yaşamaya önem birlikte bulunan bitkiler, yalnızca görünüşle- verdiklerini ve ilaçlarını hazırlarken nane, incir, ri nedeniyle değil, aynı zamanda iyileştirici köknar, söğüt gibi bitkilerden yararlandıkları özellikleri nedeniyle de seçilmişlerdi1-3. İnsan kil tabletlerle günümüze kadar ulaşmıştır. Ta- belirgin anlamıyla yaratıcı ve üretici olma du- rihi kayıtlarda rasladığımız bu bitki ve ürünle- rumuna, M.Ö. 10 bin sıralarında, göçebelikten rinin çoğu günümüzde de kullanılmaktadır3,6,7. yerleşik düzene geçtikten sonra ve onun ardın- Doğu kültürlerinde uygulanan özellikle dan da M.Ö. 3 bin dolaylarında yazıyı icat edip Hindistan ve Çin geleneksel tıp sistemleri, Batı ve Arap kültürlerinden farklı olarak sistematik * Prof. Dr., Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi bir bütünlüğe ve uygulamaya sahiptir. Hin- Farmasötik Botanik Anabilim Dalı, distan geleneksel tedavi sistemi olan Ayurveda [email protected]

32 hayatsağlık (=yaşam bilgisi, ayur: yaşam; veda: bilgi), yaşa- bulus terrestris L. (çoban çökerten), Trigonella mın her alanında mükemmel gelişmeyi amaç- foenum-graecum L. (çemenotu) gibi bazı bizim lar. Amacı, yaşam süresini uzatmak, mükemmel de tanıdığımız türler, bu sistemde tanımlanan sağlığı yaratmak ve hastalıkları vücuttan uzak- ve çok kullanılan bitkilerdir. Bitkiler özsu, çay, laştırmaktır. Fizyolojik, kültürel, dini ve felsefi toz, tablet, sütle hazırlanan ekstreler veya ten- kavramların birlikte yer aldığı bir sistemdir. tür gibi formülasyonlar şeklinde kullanılmakta- Ayurveda tedavi sisteminin 3000-5000 yıllık bir dır2,3,8-11. geçmişi vardır. Bu sistem ile ilgili ilk bilgi M. Ö. Geleneksel Çin Tıbbı (GÇT), doğanın mo- 1200’lü yıllarda “Artharva-veda” ile “samhita” deli ve kanunlarının uzlaştığı ve onları insan larda verilmiştir ve bunlar ayurvedanın köşe vücuduna uygulayan medikal bir sistemdir. taşları olarak kabul edilir. M.Ö. 900 yıllarında GÇT’nın kökenleri 4000 yıldan fazlasına dayan- yazılan “Charaka samhita”da 341 ve M.Ö. 600 maktadır ve günümüzde de uygulanmaktadır. yıllarında yazılan “Sushruta samhita”da ise 395 Geçmişten günümüze ulaşan 6000’den fazla ya- tıbbi bitki tanımlanmıştır. Sağlıklı ve uzun yaşa- zılı kayıt, Çinli doktorların tıp alanındaki klinik mın sırlarını veren Ayurveda, günümüze ulaş- deneyimlerinin ve teorik çalışmalarının uzun mış en eski, mükemmel ve bütünsel bir tıp sis- tarihini göstermektedir. Çin tıbbına ait ilk ör- temidir. Bu sistemin en önemli özelliği, insanı, nek olduğu kabul edilen “Wu Shi Er Bing Fang” bedeni ve zihniyle bir bütün olarak görmesi ve adlı kitap M.Ö. 350’de yazılmıştır. Bu eserde 247 onun tüm unsurlarını bir uyum ve denge için- doğal ürün ve 150 civarında birleşik ilaç formü- de bir arada tutmaya çalışmasıdır. Prensipleri lasyonun kullanılışı, faydaları ve sinerjik etkileri

evrensel ve her zaman geçerlidir. Bu sistemde tanımlanmıştır. Tarım, tıp ve eczacılığın baba- yer alan drogların büyük kısmı gıda veya tıb- sı olarak kabul edilen efsanevi Çin İmparatoru bi amaçla kullanılan bitkilerden oluşmaktadır. Shen Nong’un yazdığı monografta 252 tıbbi Nigella sativa L. (çörekotu), Ocimum sanctum bitki kayıtlıdır. Bu tıbbi bitkilerin birçoğunun L. (fesleğen), Piper nigrum L. (karabiber), Tri- terapötik etkisi günümüz tıbbi uygulamalarıyla

hayatsağlık 33 doğrulanmıştır. Örneğin Coptis chinensis Fran- ları inceleyerek ve drogların özelliklerini belir- ch. antidiyareyik, Ephedra sinica Stapf astıma leyerek ilerleyebileceği inancındaydı13. karşı ve Melia azedarach L. antihelmentik et- İbn-i Sina (980-1037), Buhara’lı büyük bir kilidir. M.S. 659’da ilk Çin Ulusal Farmakopesi alim, filozof ve hekimdir. İbn Sina 21 yaşına yayınlanmıştır. Farmakopede 850 tıbbi ürün yer kadar Buhara’da yaşamıştır. 10 yaşında Kuran’ı almaktadır2,3,8,12. ezberlemiş, sonra filozofi, matematik, geometri, İslam tıbbının günümüze ulaşmış en önem- tıbbi ilimler ve metafizik konularını hocaların- li bilim insanları, Ebu Reyhan Bîrûni ve İbn-i dan ve kitaplarından okuyarak öğrenmiştir. Bu Sina’dır. Ebu Reyhan Bîrûni (973-1051) Türk- sıralarda İbn-i Sina 16 yaşındadır. 18 yaşında menistan doğumlu tibbi ilimler bilginidir. Gaz- devrin bütün bilimlerini öğrenmiş 21 yaşında neli Mahmut’un Hindistan’ı almasından sonra ise ilk eserini “Toplama” adı altında yazmıştır. Hindistan’a gitmiş, Sanskritçe öğrenmiş ve Hin- Kitaplarının tam adedi bilinmemekle beraber distan geleneklerini ve bilimini incelemiştir. Bi- 100’den fazla olduğu sanılmaktadır. Bizimle il- runi 100’den fazla eser yazmıştır. İlimler tarihi gili en önemli eseri “Şifa” ve “Kanun fit Tıb”dır. alanındaki geniş bilgisine ilâveten hekimlik ve Kanun fit Tıb (1020 yıllarında), her biri ayrıca eczacılık ilminde de geniş bir bilgi birikimi- bölümlere ayrılmış 5 kitaptan oluşur. 2. kitap ne sahipti. Bu bilim adamı tarafından, hayatı- basit ilaçlar (droglar) konularını içerir. Bu eser nın sonlarına doğru tamamlanmış olan “Kitab 11. yüzyılın başlarında yürürlükte olan tıb bilim al-Saydada fi al-Tıb” isimli eserinde eczacılık, ve görgüsünün bir sentezidir. Hipokrat ve Ga- droglar ve drogların çeşitli dillerdeki isimleri len yanında Antik Yunan bilginleri tarafından hakkında bilgiler bulunmaktadır. al-Saydada atılmış temellerle Bizanslılar ve Arapların kur- farmakolojik bir eser olup beş fasıl üzerine ku- dukları bilgi birikimleri üzerine kurulmuştur. rulmuştur. İkinci ve üçüncü bölümlerinde basit Ayrıca Hint kaynaklarında yer alan bilgileri de ve karışık droglardan bahsedilmekte, eczacılık derleyerek bu bilgilere eklemiştir. Kânûn, 785 tarif edilmekte ve eczacının vasıfları belirtil- kadar bitkisel, hayvansal ve madensel droğun mektedir. Birûni eczacılık ilminin bitkisel drog- tarifini ve kullanılışını içerir. Kanun fit Tıb, 12.

34 hayatsağlık yüz yılda Latince’ye çevrilmiş, 15. ve 16. yüz yıl- oscorides (M. S. 20-90), özellikle tıbbi bitkiler larda 36 defa basılmış, 17. yüz yılın ortalarına ile ilgilenmiştir. Yunanca olarak yazdığı “de ma- kadar tıp okullarında ders kitabı olarak okutul- teria Medica (İlaçlar Bilgisi)” isimli eseri, 1500 muştur2.13-15. yıl kadar tedavi alanında ve tedavi kitapları Tarihsel süreçte Anadolu ve tıbbi bitkiler yazarlarınca ana kaynak olarak kullanılmıştır. Asya ile Avrupa arasında bir köprü konu- Bu eserde 600’den fazla tıbbi bitkinin tarifi ve- munda olan Türkiye, yüz yıllardır bitkisel ilaç rilmekte ve tedavi edici özellikleri anlatılmakta- ve baharat ticaretinde önemli rol oynamıştır. dır. Kitapta yer alan bitkilerin önemli bir kısmı Anadolu’da ilaç etken maddesi olarak kulla- Anadolu ve Akdeniz Bölgesi bitkileri olup gü- nılan bitki ve bitki kısımları ticaretinin tarihi nümüzde de tedavi amacıyla kullanılmaktadır. çağlardan beri yapıldığı bilinmektedir16. Bu Bu kitap Anadolu tıbbi bitkileri hakkında bili- dönemlerde yabani bitkilerden yararlanıldığı nen en eski ve en önemli kaynaktır3,13. gibi, bazı önemli tıbbi bitkiler drog elde etmek Bergama’da doğmuş ünlü hekim-eczacı Ga- için yetiştirilmekteydi. Sümerlerin Haşhaşı ta- lenos (129-200), yaşamı boyunca 50 kadar eser nıdıkları kayıtlıdır3. Anavatanı Mezopotamya yazmıştır. 540 bitki ve bitkisel drog tanımlamış, bölgesi olan Zeytin, M.Ö. 4000’li yıllarda Sa- aynı zamanda formülasyonlar vermiştir. Bitki- miler tarafından Anadolu, Doğu Akdeniz ve sel ekstrelerin sadece yararlı bileşikler değil aynı Ön Asya’da kültüre alınmıştır. Fenikeliler ara- zamanda zararlı bileşikler de taşıyacağından cılığıyla M.Ö. 2600-1600 yılları arasında Mısır, bahsetmiştir3,13,20,21. Kıbrıs ve Girit’e daha sonra da Yunanistan ve Selçuklular döneminde Anadolu’da kul- Kuzey Afrika’ya yayılmış ve tüm Akdeniz’de ye- lanılan bitkisel droglar hakkında en ayrıntılı tiştirilir olmuştur17. M.Ö. 2300 yıllarında Hitit bilgiler İbn Baytar (1197–1248)’ın El-Müf- imparatoru Sargon tarafından Fırat bölgesinde redat isimli eserinde bulunmaktadır. Bu eser “Safran” kültürü yaptırılmıştır18. Ayrıca Hititler Osmanlı İmparatorluğu döneminde yazılmış ve sonrasında Bizans döneminde Anadolu’dan birçok kitap için kaynak olmuştur13,22. Osmanlı elde edilen bazı drogların dış ülkelere satıldığı İmparatorluğu döneminde Anadolu’daki tıbbi da bilinmektedir. Hitit döneminde kullanılan bitki kullanımıyla ilgili bilgi kaynağı, İbn Batuta bazı bitki adları ile bugün Anadolu’da kullanı- (1304–1369) ve Evliya Çelebi (1611–1681?)’nin lan bazı bitki adları arasında büyük bir benzer- eserleridir13. lik görülmektedir (haşşika= haşhaş; samama= Ülkemizde kullanılan droglar üzerindeki susam; tarmus= tirmis; zertun= zeytin)13,19. M. ilk bilimsel araştırmalar 19. yüzyılın sonlarında Ö. 460-377 yılları arasında yaşamış olan Hip- başlamıştır. Bu konu ile daha çok eczacılar il- pocrate İstanköy (Cos) adasında doğmuştur. gilenmiştir. Yerli droglar üzerinde araştırmalar Hekimliğin babası olarak kabul edilir. Hekimlik yaparak, sonuçlarını yayınlayanların başında ve sağlıkla ilgili 150 kadar eseri vardır. Hippoc- Giorgio Della Sudda (Faik Paşa) (1831–1913) rate’ın eserlerinde 400 kadar drog bulunmakta- ve Pierre Apery (1852–1918) gelmektedir. Ana- dır ve bunların çoğunluğu bitkisel kökenlidir. dolu’yu her yönüyle konu alan çalışmalar ancak Kavun suyunu laksatif, Ornithogalum cauda- Cumhuriyet döneminde güncellik kazanarak tum (Aiton) Maire’den elde ettiği suyu ise diü- öne çıkmış ve bu nedenle de doğa ile insan iliş- retik olarak, Veratrum album ekstresini emetik, kileri konuları üzerinde araştırmalar ve yayın- zeytinyağını ise yara tedavisinde kullanmıştır. lar başlamıştır. İstanbul Üniversitesi Farmasötik Atropa belladonna L.’dan elde ettiği anastezik Botanik ve Genetik Kürsüsü Başkanı Ord. Prof. özellikli ekstreyi nasıl kullandığını ayrıntılı ola- Dr. A. Heilbronn (1885–1961), Türkiye’de tıbbi rak anlatmıştır2,3,13. bitkiler alanında bugünkü anlamda, farmakog- Adana-Kozan ilçesinin kuzeyinde bulunan nozik araştırmaları başlatmıştır13,22. Anabarza şehrinde doğmuş olan Pedanius Di- Osmanlı İmparatorluğu döneminde de dış

hayatsağlık 35 ticarete devam edildiği ve bu devirde sadece kullanmanın ilk ve basit şekili, yaprak, çiçek, Anadolu’da yetişen ve yetiştirilen bitkilerin de- meyve, kabuk, kök gibi ham drogların, toz, ğil, imparatorluk sınırları içindeki diğer ülkeler- infüzyon (demleme), lapa, tentür ve diğer far- den gelen drogların da ihraç edildiği kayıtlıdır. masötik formlarda hazırlanmasıdır13,25. Ancak Cumhuriyet dönemindeki drog ticareti ile ilgili günümüzde gelişmiş ilaç formülasyonlarının yayınlarda ise yaklaşık 70 bitkinin ihracatının bitki kaynaklı preparatların hazırlanmasında da yapıldığı belirtilmektedir. 1991 yılında Türki- kullanılması mümkündür. ye’den tedavide ve sanayide kullanılan 100 ci- Doğu ve Batı tıp sistemleri birbirini etki- varında bitkisel drogun ihraç edildiği belirtil- lemiştir. Benzer hastalıkların tedavisinde aynı miştir. 2005 yılında yayınlanan bir çalışmaya veya benzer bitkilerin kullanılması ilgi çekici- göre Türkiye’de iç ve dış ticareti yapılan tıbbi ve dir. Buna örnek olarak, Pedanius Dioscorides kokulu bitki türü sayısı alt türler de dâhil olmak ve Shen Nong’un Materia Medica isimli eser- üzere 347’dir, bunlardan 139 türün ihracatı ya- lerinde Tussilafo farfara L. ekstresinin antitüs- pılmaktadır. Bu bitkiler genellikle “diğerleri” adı sif olarak kullanılması verilebilir. Ayrıca, Hip- altında ihraç edilmektedir23. pocrates’ın emetik etkisi nedeniyle kullandığı Bitkilerin tıbbi değeri Veratrum album L. Shen Nong’un kitabında Yeşil bitkilerin en önemli özellikleri, karbon- aynı amaçla Veratrum nigrum L. ve antipiretik dioksit, su ve mineral gibi inorganik maddeler- etkisi nedeniyle Avrupa’da uzun yıllar kullanıl- den organik maddeleri sentezleyebilmeleridir. mış olan Nepeta cataria L. yağı bu eserde Nepeta Son evrimsel kanıtlara göre, yaklaşık 3 milyar tenuifolia Bentham türü olarak kayıtlıdır. Galen yıl önce bazı ilkel organizmalar, güneş enerjisini gibi eski hekimler, insan vücuduna etki eden doğrudan yakalayarak onu glukoz gibi besinle- doğal ürünlerin farklı bileşikler içerdiklerinin rin sentezinde kullanma yeteneği geliştirmiş- farkındaydılar2,3. lerdir. Bu organizmalarda özel pigment mole- Bitkilerden elde edilen farmakoljik aktif bi- küllerindeki elektronlar ile etkileşen fotonlar, leşiklerin bilinmesinden önce bitkiler “doctrine elektronları daha yüksek düzeylere itmişler ve of signatura” gibi daha çok gözleme dayalı ve böylece aktifleşen moleküller enerjilerini diğer bilimsel temeli olmayan şekillerde (döneme uy- moleküllere geçirmişlerdir. gun olarak) tedavide kullanıldılar. Örneğin sarı Yüksek yapılı bir hücrede yapım ve yıkım çiçekli bitkiler sarılık tedavisinde, kırmızı renk- reaksiyonları aynı zaman diliminde, hücrenin li bitkiler kan hastalıkları tedavisinde kullanıl- farklı bölgelerinde, bir birinden bağımsız olarak mıştı, ceviz beyine benzediği için bu organa iyi yürütülebilir. Yapım işlemleri sonucunda şeker- geldiğine inanılıyordu2,3,5. Ancak 19. Yüzyılın ler, lipitler, proteinler ve nükleik asitler primer başlarından itibaren organik kimyadaki geliş- metabolitler olarak öncelikli olarak sentezlenir. melerle başlayan süreçte, farmakolojik aktif Ayrıca yaşamsal önemi olmayan ancak sadece bileşiklerin, tıbbi bitkilerden saflaştırma yolu o türe, cinse veya familyaya özgü olarak bitki- ile elde edilmesi, bitki ikincil bileşiklerinin ilaç lerin birincil kimyasal maddelerinden (primer sanayiinde önemli bir yer tutmasına neden ol- metabolitler) biyosentetik olarak üretilen ikin- muştur. Atropin (Atropa belladonna), dijitoksin cil kimyasallar (sekonder metabolitler), onların (Digitalis purpurea L.), efedrin (Ephedra ssp.), zehir, halusinojen, uyarıcı ya da ilaç olarak kul- forskolin (Coleus forskohlii Briq.), helenalin lanılmasını sağlayan kimyasal bileşiklerdir. Bu (Arnica montana L.), kinin (Chinchona cordifo- kimyasal bileşikler alkaloit, terpenoit, fenolikler lia Mutis ex Humb. veya C. succirubra Pavon), gibi değişik kimyasal gruplar altında sınıflan- kolşisin (Colchicum autumnale L. veya Glori- maktadır. Bu doğal kimyasal bileşiklerin mole- osa superba L.), morfin (Papaver somniferum kül ağırlıkları 2000 amu’dan daha küçüktür5,24. L.), taksol (Taxus brevifolia Nut.) ve vinkristin, Bu etkileri elde etmek ve bitkileri ilaç olarak vinblastin (Catharathus roseus (L.) G. Don) gibi

36 hayatsağlık pek çok bitkisel kökenli biyoaktif molekül, tıp- len ve 2005 yılında FDA onayı alan “sorafenib” ta yaygın olarak kullanılır hale gelmiştir. Etkisi olmuştur. Bu yöntemin yeni ilaç keşfindeki bek- tek bir maddeye bağlı olmayan ancak belli etkin lentilere tam olarak cevap verdiği söylenemez. madde veya etkin madde grupları üzerinden 2007 yılında sadece 17 yeni ilaç kabul edildi. Ec- standardize edilen Cimicifuga racemosa (L.) zacı ve kimyacılar, doğanın eşsiz molekül bileşi- Nutt. (izoflavonoitler),Ginkgo biloba L. (ginkgo minden yararlanmak için huperizin A (Huper- glikozitleri), Hypericum perforatum L. (hiperi- zia serrata (Thunb. ex Murray) Trevis.), triptolit sin) ve Valeriana officinalis L. (valepotriyatlar) (Tripterygium wilfordii Hook.f.), celastrol (Trip- gibi standardize ekstreler ile Vitex agnus-castus terygium wilfordii), kapsaisin (Capsicum sp.) ve L. tohumlarından hazırlanan kuru ekstreler bir- kurkumin (Curcuma longa L.) gibi umut veren çok hastalığın tedavisinde tercih edilir olmuş- doğal ürünlere dönmüşlerdir. Aktif biyolojik tur25-27. moleküllerin ve yeni ilaçların keşfinde doğa- Günümüzde tıbbi bitkiler nın sunduğu ilhamdan yararlanmak elbette ki Dünya Sağlık Örgütü’nün 2011 verilerine önemli bir avantaj sağlamaktadır. Ayrıca doğal göre; bitkisel ilaçlara dayalı geleneksel tıbbın ürünler, araştırıcılar tarafından pek dikkat edil- kullanımı dünya genelinde devam etmekte ve meyen ancak önemli bir özellik olan sinerjik nüfusun % 70-95’i sağlık sorunlarını ilk aşama- etkili ilaçların keşfinde ve geliştirilmesinde de da bitkisel droglar ile gidermeye çalışmaktadır. önemli ipuçları sunarlar. Birçok modern ilacın Endüstrileşmiş ülkelerde, son yıllarda tıbbi bitki temelinde “bir hastalık, bir hedef, bir ilaç” stra- araştırmalarında büyük bir artış görülmektedir. tejisi vardır. Birçok hastalığın patogenezinde Günümüzde tıbbi bitki piyasasının yıllık yak- birden çok neden yatmaktadır. Ancak özellik- laşık 80 milyar dolar ve tıbbi amaçla kullanımı le kanser tedavisinde olduğu gibi tek bir ama- olan 10.000 yüksek bitki taksonunun olduğu ca yönelik olarak seçilmiş bir bileşiğin sonuca tahmin edilmektedir27,28. ulaşması her zaman mümkün görülmemekte- Halen klinik kullanımı olan ilaçların yarısı dir. Bu nedenle “daha az yatırım, daha az ilaç” doğal kaynaklı ürünlerdir. Doğal ürünler, aktif görüşü yerine çoklu bileşiklerle uygulanan te- ilaç molekülleri, öncü bileşikleri, tasarım mo- daviye (multi-component therapeutics) ilgi art- delleme bileşikleri olmaları yanında yeni sente- maktadır. Bu yeni görüş beraberinde kompleks tik yöntemlere de ışık tutmaları açısından bü- hastalıklara yaklaşımda daha etkili olabilecek yük önem taşımaktadır. Bu istatistiksel verilere yeni avantajlar sunmaktadır. Bu yeni yaklaşım, rağmen ilaç endüstrisi potansiyel ilaç adayı ola- birçok antibiyotik, antimalaryel ve antikanser cak doğal ürünlerin geliştirilmesinde kimyasal ilaçlara karşı direnç gelişimini önleyebilir veya yarı sentez yöntemlerini de benimsemektedir. en azından yavaşlatabilir3,24,29-31. Bunun önemli nedenlerinden birisi de doğal Newman ve Cragg tarafından hazırlanan ürünlerin lider ilaç kaynağı olabilecek molekül- ve 2012 yılında 4.’sü güncellenen 30 yıllık sü- lere sahip olmalarına karşın bu bileşiklerin çok reçte doğal kaynaklı yeni ilaçların incelendiği düşük miktarlarda elde edilebilmeleridir. Doğal çalışmada, doğal ürün veya doğal ürün türev- ürün analoglarının hazırlanmasında çeşitli yön- lerinin, yeni ilaç kaynaklarının keşfedilmesi ve temler vardır. Basit fonksiyonel grup transfor- gelişmesinde önemli bir rol oynadığı vurgulan- masyonlarıyla doğal ürünlerin kimyasal modi- maktadır. Doğrudan bitkiden elde edilen FDA fikasyonlarının elde edilmesi mümkündür. Yeni onaylı (solamargines, Solanum americanum ilaçların keşfedilmesinde alternatif bir yaklaşım Mill.) antikanser etkiye sahip bir ürün olması- olarak kombinasyonel sentez, 1990’lı yıllarda na karşılık, 2010 yılı verilerine göre doğal ürün araştırmacılar ve ilaç firmaları tarafından tercih veya türevlerinin oranı % 50’dir. Bunlar anti- edilir olmuştu. Bu yöntemin insanlığa kazan- bakteriyel, antifungal, antiviral, antiparazitik, dırdığı, antitümör etkili Bayer tarafından üreti- antikanser ve antidiyabetik ilaçlar içinde yer

hayatsağlık 37 almaktadır. Doğa ananın yeni ilaç keşfi ve geliş- sistem enfeksiyonlarında kullanılan fenolik tirilmesinde sunduğu sayısız molekülün, insan bir glukozit olan arbutindir. Bu bileşik insan sağlığının korunmasında ve yeniden kazanıl- vücudunda hidrolize olup oksitlenene kadar masında önemli bir rol oynadığı bu çalışmalar- etkisizdir. Bir başka örnek de barsak bakte- da vurgulanmaktadır31. rileri tarafından laksatif antronlara dönüştü- Tedavi amacıyla bitkilerin kullanılması- rülen sennozitir. Bu bitki kimyasalları, ilaç nın nedenleri değil ancak ilaç öncüsü moleküllerdir. Bitkilerin; 3. Modern yapısal biyoloji, protein hedefli in- 1. izole edilen dijitoksin, rezerpin, taksol, hibitör komplekslerinin (örn. asetilkolines- vinkristin, vinblastin ve morfin gibi biyoak- teraz-huperizin A) kristal yapılarının tayi- tif moleküller, nini mümkün kılabilir. Çalışmalar birçok 2. biyoaktif moleküllerden, [örn. galegin (Ga- durumda hedef ve doğal inhibitör arasında- lega officinalis L), taksol, morfin, podofilo- ki anahtar kilit ilişkisinin keskin olmadığını toksin (Podophyllum peltatum L.) ve kellin göstermiştir. (Ammi visnaga (L.) Lamk) vb.] türevlenen Ülkemizdeki durum yüksek aktiviteye sahip ancak düşük toksi- Türkiye, Mezopotamya uygarlıklarından siteli metformin, nabilon, oksikodon, takso- günümüze kadar gelen süreçte olduğu gibi bu- ter, teniposit, verapamil ve amiyodaron gibi gün de bitkisel drog elde edip kullanan ve ihraç yarı sentez ürünleri ya da eden bir ülkedir ancak henüz yeterli seviyede 3. bitkinin bir kısmı veya tamamından elde bu kaynağını kullandığını söylemek mümkün edilen dorgların ham drog olarak doğrudan değildir. Son yıllarda bütün dünyada yoğun- veya total ekstreleri halinde ekinezya [Echi- laşan doğaya dönüş izlerinin sonucunda ülke- nacea purpurea (L.) Moench), yabanmersi- mizde de tıbbi bitkilere olan talep artmıştır. Do- ni (Vaccinium macrocarpon Ait.), sarımsak layısıyla ülkemiz de bu sürecin içine girmiş ve (Allium sativum L.), ginkgo, sarı kantaron hekimlerimiz de tıbbi bitkiler ve bitkisel ilaçlar örneklerinde olduğu gibi] bitkisel ilaç şek- konularında eğitim alma ihtiyacı hissetmişler- linde kullanılmaları mümkündür. Ancak dir. Bunun yanında bu yoğun talebin karşılan- bunun yanında bitkilerin sunduğu başka masında geleneksel bitkisel tıbbi ürünleri kulla- imkanların olduğu da unutulmamalıdır. Bu nacak kişilerin sağlığı ve güvenliği düşünülerek, avantajları da şu şekilde sıralayabiliriz3,30: bu tip ürünlerin ruhsatlandırılması, etkinlik, 1. Bazı doğal bileşikler (kurkumin, rezveratrol, güvenlilik ve kalitesi ile ilgili uyulması gerekli kersetin gibi, insan sağlığında kullanılabi- olan usul ve esasların belirlenmesi amaçlanmış- lecek hedef moleküllerdir. Bu hedeflerden tır. Sağlık Bakanlığı, İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu bazıları, asetilkolinesteraz ve monoaminok- tarafından hazırlanan yönetmelik 6 Ekim 2010 sidaz A ve B gibi sadece hayvansal kaynaklı Çarşamba günü 27721 sayı ile Resmi Gazete’de olan doğal ürünlerin üretilmesi olabilir. yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 2. Birçok bitkisel bileşiğin sağlık üzerine doğ- Tarihsel kültür zenginliği ile bitki çeşitlili- rudan etkisi olmamasına rağmen, insanın ğindeki zenginlik birleşince, Türkiye tıbbi bit- mide-barsak sisteminde oluşan metabolit- kilerin, ham drog, etkin ve yardımcı madde leri nedeniyle önemi vardır. Örneğin, uzun üretimi ve çeşitli farmasötik formlarda üretimi yıllardan beri ağrı kesici ve ateş düşürücü konusunda dünyada söz sahibi olabilecek bir olarak kullanılan söğüt kabuğu, salisilik ülkedir. Bu bilgi birikimini değerlendirmek asitin prokürsörü olan salisin içerir. Salisin, üzere ülkemizde de bütün dünyada olduğu gibi barsaklarda salisilik alkole hidrolize olur ve tıbbi bitkilerin halkımıza doğru tanıtılabilmesi daha sonra bakteriler tarafından salisilik ve doğru bir şekilde sunulabilmesi için çeşitli asite dönüştürülür. Bir başka örnek, üriner çalışmalar yapılmalı ve yapılmaktadır.

38 hayatsağlık 1. Envanter çalışmaları: Yurt içi ve yurt ticari amaçlarla aşırı miktarda toplanmasıdır. dışında ticareti yapılan doğal bitkilerin tam bir Dünyada bizden önce var olan bitkisel doğal listesi, toplayıcı, aracı, ihraç eden firma ve ilgi- kaynaklardan, bizden sonraki kuşakların da en li devlet kurumlarıyla birlikte hazırlanmalıdır. az bizim kadar yararlanmaya hakları olduğunu Tam listesi hazırlanan bitki türlerinin envante- akıldan çıkarmadan, doğal bitki örtüsünün ko- ri yapılmalı, bilimsel özellikleri saptanmalı ve runması önemli bir konudur. Türkiye’de mevcut bunların saklanıp, devamlı suretle yenilenebile- ulusal ve uluslararası yasalarla bazı bitki türleri ceği bir veri tabanı oluşturulmalıdır. Ülkemizde ve bunların doğal yaşam ortamları korunmaya iç piyasada kullanılan ve ihracatı yapılan tıbbi çalışılmalıdır. bitkiler ile birlikte gelecekte ihracat potansiyeli Tıbbi bitkilerin kullanımı için gereken talep olan bitki türleri doğadan toplanırken sürdü- doğadan karşılanamayacak kadar fazladır. Tıbbi rülebilir kullanımları esas alınarak toplanmalı, bitki kültürü ile doğa tahribi önlenmiş olacağı bunun için bitkileri ihraç eden firmalar, ilgili gibi ilaç sanayinin istediği nitelikte, kontrol- resmi kuruluşlar bitki toplayıcılarını çeşitli eği- lü olarak üretilmiş tıbbi bitki elde edilmesi de tim seminerleri ile birlikte eğitilmelidir. Özel- mümkün olacaktır. Ülkemizde anason (Pimpi- likle ekonomik değeri yüksek olan bitki türleri nella anisum L.), gül (Rosa damascena Miller), kültüre alınarak bu bitkilerin doğal tarımına haşhaş (Papaver somniferum), şeker pancarı geçilmelidir23. Dünya’da özellikle son 20-30 yıl (Beta vulgaris L.), şerbetçi otu (Humulus lupulus içinde tıbbi bitkilerin ekim alanları birçok ülke- L.), zeytin (Olea europaea) gibi türler, halkımız de önemli ölçüde artmıştır. Buna paralel olarak tarafından kültürü yapılan tıbbi bitkilerin bazı- ülkemizde de her geçen gün tıbbi bitki yetişti- larıdır. Bu bitkilerden elde edilen droglar tıbbi riciliği gelişme göstermektedir32. Bunun sonucu çay, çeşitli farmasötik dozaj şekillerinde etkin olarak tıbbi bitki yetiştiriciliği yapan çiftçilerin madde ve yardımcı madde olarak sağlığı koru- bilgi ve tecrübelerinin artması ile kaliteli ürün mak ve sürdürmek amacıyla kullanılmaktadır. elde edilmesi sağlanmış olacaktır. Bununla birlikte, hammadde olarak ülkemiz- Ancak ülkemizdeki en büyük sorun tarımda de üretilen bu tıbbi bitkilerin yine ülkemizde kullanılan enerjinin yüksek maliyetli olmasıdır. müstahzar haline getirilmesi için alt yapı çalış- İlaç sanayiinin istediği yüksek kaliteli ürünün malarının yapılması, ülke ekonomisi açısından dünya piyasası ile rekabet edebilir olması önem- önemlidir. Böyle bir süreç, üreticimizden baş- lidir. Ayrıca ülkemizde halen tıbbi amaçla kaç layıp ilaç şekillerinin ülkemizde üretilmesi ile doğal ya da kültürden elde edilen bitki türünün yerli ilaç sanayimize kadar uzanan bir alanda olduğu ve ne kadarının ihraç potansiyeline sa- daha fazla gelir elde edilmesi için iş potansiyeli hip olduğu belli değildir. ve topraklarımızın daha verimli kullanılmasını 2. Tıbbi bitki kültürü: Ülkemiz, gerek sağlayacaktır. iklim gerekse toprak açısından birçok bitkinin 3. Etnobotanik Çalışmalar: Birçok uy- kültürünün yapılmasına elverişlidir. Ülkemiz garlığa ev sahipliği yapmış olan Türkiye, kültürel florası, tıbbi bitki zenginliği bakımından büyük zenginliği ve zengin floristik yapısı bakımından bir olanak sunmasına karşılık doğal bitki örtü- etnobotanik çalışmalar için oldukça zengin bir sünün korunması son zamanlarda sık sık gün- araştırma ortamı oluşturmaktadır. Türkiye’de deme gelen ve gündemdeki yerini uzun süre ko- son yıllarda etnobotanik çalışmaların önem ka- ruyacak bir konudur. Tüm dünyada hızla artan zandığı bu konuda çok fazla yayın yapıldığı bi- nüfus ve gelişen teknoloji doğal kaynaklar ve linmektedir. Yapılan ve yapılacak olan etnobo- dolayısıyla bitki türleri üzerinde büyük bir bas- tanik çalışmalar halkımız ile bitkiler arasındaki kının oluşmasına neden olmuştur. Bugün bitki ilişkiyi gelecek kuşaklara aktarması bakımından örtüsünü tehdit eden başlıca iki unsur, doğal önem taşımaktadır. Böylece geleneksel bilginin yaşam ortamlarının tahribi ve bitki türlerinin unutulup kaybolması önlenecektir. Özellikle

hayatsağlık 39 geleneksel halk ilaçları üzerine bilimsel temele lanımları sırasında yan etkilerinin de olacağını dayanan araştırmalar ile geniş halk kitlelerinin bilmemiz gerekmektedir. Doğanın bir parçası yararına sunulabilecek yeni ilaçların keşfedile- olan bitkiler, vücudun doğal olarak yapacağı bilmesi mümkün olacaktır. Etnobotanik çalış- işleve doğal yolla katkıda bulunurlar. Doğadaki maların bir merkezde toplanması, kültürel de- şifalı bitkiler iyi bir yardımcıdır, ancak onlardan ğerlerimize, çok sayıda gen kaynağı bitkimiz ile mucize beklemek haksızlık olur. endemik bitkilerimize sahip çıkmak ve şimdiye Ülkemiz açısından yaklaştığımız zaman, hal- kadar olduğu gibi bundan sonra da gelecek ku- kımızın uzun yıllardan beri günlük rahatsızlık- şaklara bu bilgilerin ve kültürel zenginliğin ak- larını gidermek için halk ilaçlarının hazırlanma- tarımını sağlamak açısından önemli ve gerekli sında kullandığı bitkilerin envanter çalışmaları- bir adım olacaktır. nın yapılması önemlidir. Bu çalışmalar, tarihsel Etnobotanik çalışmalar ile belirlenen bazı geçmişe sahip bitkisel ilaçların günümüz koşul- bitkiler etnobotanik bilgilere paralel olarak larında yeni ilaç öncü molekülleri veya formü- kullanılırken (örn. Galega officinalis diyabet te- lasyonlarının keşfinde temel oluşturmalıdır. An- davisinde kullanılır. İçerdiği galeginden sentez- cak unutulmaması gereken önemli bir konu da lenen metformin biguanidin tipi antidiyabetik doğanın sunduğu biyolojik çeşitliliğin de uçsuz ilaçlar için model oluşturmuştur.) bazılarının bucaksız moleküler bileşime sahip olduğudur. farklı farmakolojik etkilerinin tespit edilmesi Bitkilerin taşıdığı ve çalışmalarla izole edilip ya- nedeniyle günümüzde bu farklı etkilerinden pıları aydınlatılan her yeni molekülün, yeni ilaç- dolayı kullanılmaları söz konusudur (örn. Cat- ların keşfinde ve geliştirilmesinde öncü olduğu, haranthus roseus (L.) G.Don.f. Madagaskar’da yarı sentez, kombinasyonel sentez gibi kimyasal diyabet tedavisinde kullanılmıştır. Günümüzde işlemlere açık olduğu ya da sinerjik etkileşimler ise bitkiden elde edilen vinkristin ve vinblastin nedeniyle total bitki ekstrelerinin de farmakolo- kanser kemoterapisinde kullanılmaktadır)2,30. jik değere sahip olduğu unutulmamalıdır. Etnobotanik çalışmaların yapılması biyolojik aktivite çalışmalarına temel oluşturması açısın- Kaynakça dan önemlidir. Ayrıca bu bulguların veri ban- 1. Lewin R. Modern İnsanın Kökeni, TÜBİTAK Popü- kalarında toplanması ve kütüphanelerin oluş- ler Bilim Kitapları, Çeviri: N. Özüaydın, 7. basım, TÜBİTAK, Ankara, 2000. turulması gereklidir. Botanik, farmakognozi, 2. Heinrich M, Barnes J, Gibbons S, Williamson EM. kimya, biyokimya, farmakoloji gibi bilim alan- Fundementals of Pharmacognosy and Phytothe- larının koordineli disiplinlerarası çalışmaların rapy, Churchill Livingstone, Edinburgh, 2004. yapılması klinik çalışmalara daha kısa sürede 3. Ji H-F, Li X-J, Zhang H-Y. Natural products and gidilmesini sağlayacaktır. drug discovery. EMBO reports. 2009; 10(3), 194- Sonuç 200. Geçmişten günümüze insan bitki ilişkile- 4. Akurgal E. Anadolu Kültür tarihi. TÜBİTAK Po- rinin tıbbi boyutuna baktığımız bu çalışmada, püler Bilim Kitapları. Nurol Matbaacılık, Ankara, bitkilerin insan sağlığında ham drog, standar- 1998. 5. Salim AA, Chin Y-W, Kinghorn AD. “Drug dis- dize ekstre, ilaç etkin maddesi ve ya öncü mo- covery from ” In: Bioactive Molecules and leküller olarak yer aldığını ayrı ayrı inceledik. Medicinal Plants. (eds.) Ramawat, K.G., Mérillon Bitkiden ilaca giden birlikteliğimizde bitkile- J.M. Chapter DOI: 10.1007/978-3-540-74603-4_1, rin kendi oluşturdukları kimyasal madde veya Springer, 2008. maddelerden yarar beklediğimizi unutmama- 6. Çığ Mİ. Mezopotamya’da tıp. Denge. Selçuk Ecza lıyız. Bitkiler ancak vücudumuzun doğal işlev- Deposu Kurumsal Yayını. 2005; 4, 10-15. lerine destek sağlarlar. Bu kavramları göz ardı 7. Kozikoğlu İ. Tarihte ilk reçete. Sanovizyon. 2010; 1, etmeden, tıbbi bitkiler için de kalite, güvenilir- 10-11. 8. Steiner RP. Folk medicine. The art and the scien- lik ve etkinlik çalışmalarının yapılması ve kul-

40 hayatsağlık ce. American Chemical Society. Washington, DC, 21. Durmaz M. Bergama’lı lokman hekim Galenos. 1986. Bergama Kültür ve Sanat Vakfı. İzmir, 2010. 9. Kahya E, Öner M. Biyoloji tarihi. İlk uygarlıklardan 22. Baytop, A. 2003. Türkiye’de Botanik Tarihi Araştır- on dokuzuncu yüzuıla. İmge Kitabevi Yayıncılık maları, TÜBİTAK Yayınları Akademik Dizi 3. Paz. San. Ve Tic. Ltd. Şti. Ankara, 2007. 23. Bayramoğlu, M.M., Toksoy, D., Şen, G. 2009. Tür- 10. Khalsa KPS, Tierra M. The way of ayurvedic herbs. kiye’de tıbbi bitki ticareti. II. Ormancılıkta Sosyo-E- The most complete guide to natural healing and konomik Sorunlar Kongresi. 19-21 Şubat 2009, health with traditional ayurvedic herbalism. Moti- SDÜ, Isparta. 89-98. lal Banarsidass Publishers Private Limited, Delhi, 24. Kettles TJ, Studies towards the discovery of antibac- 2010. terial natural products and the development of a no- 11. Tiwari, M. Ayurveda. A life of balance. The comple- vel ruthenium-catalyzed homo diels-alder [2+2+2] te guide to ayurvedic nutrition and body types with cycloaddition. A thesis presented to The University recipes. Motilal Banarsidass Publishers Private Li- of Guelph, In partial fulfilment of requrements fort mited, Delhi, 2010. he degree of Master of Science in Chemistry, Gu- 12. Güvenç A, Olgun, A. Geleneksel Japon tıp sistemi elph, Ontario, Canada, 2012. olan kampo’nun modern Japon tıbbındaki yeri ve 25. Balunas MJ, Kinghorn AD. Drug discovery from Türkiye için dersler. Hayatsağlık Sağlık ve Sosyal medicinal plants. Life Sciences. 2005; 78, 431-441. Bilimler Dergisi. 4, 38-47, 2011. 26. Evans WC. Trease and Evans Pharmacognosy. 15th 13. Baytop, T. Türkiye’de Bitkiler İle Tedavi, Geçmişte ed. SAUNDERS. International Edition. Edinburgh, ve Bugün. Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul, (1999). 2003. 14. İbn-i Sina. El-Kânûn Fi’t-Tıbb. İkinci kitap. Çevi- 27. Kinghorn AD, Pan L, Fletcher JN, Chai H. The rele- ren: Kâhya, E. Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı vance of higher plants in lead compound discovery Yayınları, Ankara, 2009. programs. Journal of Natural Products. 2011; 74: 15. İbn-i Sina’ın Küçük Tıp Kanunu. Kitab El-Kânûn 1539-1555. El-Sağir fi’t-Tıbb el-Reis Ebu Ali el Hüseyin İbn 28. Robinson MM, Zhang X. The Worlds Medicines Sina El-Buhari. Çeviren: Keskinbora, HK. Bahçeşe- Situations 2011; Traditional Medicines: Global Situ- hir Üniversitesi Yayınları No: 86, Başakşehir, İstan- ations, Issues and Challenges, World Health Orga- bul, 2013. nization. Geneva, 2011. 16. Özhatay N, Koyuncu M, Atay S, Byfield A. Türki- 29. Paterson I, Anderson EA, The renaissance of natu- ye’nin Doğal Tıbbi ral products as drug candidates. Science, 2005; 310, Bitkilerinin Ticareti Hakkında Bir Çalışma. Doğal 451-453. Hayatı Koruma Derneği, İstanbul, Türkiye. 1997. 30. Rout SP, Choudary KA, Kar DM, Das L, Jain A. 17. Altınyay Ç. 2006. Olea europaea L. üzerinde Far- Plants in traditional medicinal system-future sour- makognozik araştırmalar. Farmakognozi Anabilim ce of new drugs. İnternational Journal of Pharmacy Dalı Yüksek Lisans Tezi. Danışman: Altun ML. An- and Pharmaceutical Sciences. 2009; 1, 1-23. kara Üniversitesi sağlık Bilimleri Enstitüsü. Ankara. 31. Newman DJ, Cragg GM. Natural productsas sour- 18. Basker D, Negbi M. Uses of saffron. Economic Bo- ces of new drugs over the 30 years from 1981 to tany. 1983; 37, 228-236. 2010. J. Nat. Prod. 2012; 75, 311-335. 19. Sütlüpınar N. Türkiye’de Doğal İlaçlarla Tedavinin 32. Kan, Y. 2005. Türkiye’de tıbbi ve aromatik bitkilerin Bugünkü Durumu, Bitkilerle Tedavi. MİSEP X. üretim ve tüketim potansiyelleri. Farmakognozi ve (Meslek içi sürekli eğitim programı). İstanbul Ecza- Fitoterapi Sempozyumu 2. “Bitkiden İlaca”. 27-28 cı Odası Yayınları/14. 1994. Mayıs 2005, İstanbul. 20. Cowen DL, Helfand WH. Pharmacy. An illustrated History. Harry N. Abrams, Inc., Publishers, New York, 1990.

hayatsağlık 41 Neden Tıbbi Bitki

Kemal Hüsnü Can Başer*

nsanlar tarihin ilk çağlarından beri hasta- bitkisel drog standart ilaç hammaddesi olarak İlandıklarında dertlerine devayı çevrelerinde endüstriyel yollarla üretilmeye başlanmıştır. aramışlar, içgüdüsel olarak ve/veya hayvanların İlaçların bilimsel yasası kabul edilen Farma- davranışlarını gözlemleyerek doğanın kendile- kopelerde, son yıllarda, bitkisel drog monog- rine sunduğu sayısız imkânlar içinde şifalı ve raflarının sayılarının artışı dünyada bu alanda zehirli doğal kaynakları keşfetmişlerdir. Yararlı standartlaşmaya verilen önemi göstermektedir. bilgiler nesilden nesile aktarıla aktarıla günü- 1994’ten beri ülkemizin de resmi farmakopesi müze kadar ulaşmıştır. Yüzyılları aşarak bize olan Avrupa Farmakopesi (EP)’nin 2014’te yü- ulaşan bilgileri bilimin süzgeçinden geçirerek rürlüğe giren 8. baskısında 250’yi aşkın bitkisel bugün daha bilinçli kullanabilme imkânına sa- drog monografı bulunmaktadır. 2010 yılında çı- hibiz. kan Çin Halk Cumhuriyeti Farmakopesinin son Modern ilaç sanayii, doğal kaynaklardan baskısında 2165 bitkisel monograf mevcuttur2. elde edilen hammaddeleri ya ekstre veya izole Bitkilerle tedavi (Fitoterapi) standart ham- kimyasallar halinde; ya onları daha etken form- maddelerle yapıldığı zaman etkili olur. Aksi larına türevleyerek veya o molekülleri model takdirde, bitkilerle tedavinin suistimali yani kö- alıp daha etkin bileşikler sentezleyerek kullan- tüye kullanımı ortaya çıkar ki Farmakognozi bi- maktadır1. limi bu sebepten doğmuştur. Bitkisel drogların Doğal ilaç hammaddelerini inceleyen bilim tarımsal üretimle üretilmeleri öncesinde tama- dalı Farmakognozi’dir. Farmakognozi sayesin- men doğadan toplanmaları söz konusuydu. Do- de eczacılık bilimleri son yüzyılda büyük geliş- ğadan toplamanın ise limitleri vardır. Yani, tüm meler göstermiştir. Özellikle bitkisel ilaç ham- dünyanın ihtiyacını giderecek miktarda bitkisel maddelerinin botanik, kimyasal, farmakolojik droğun doğadan toplanması mümkün değildir. ve klinik etkilerinin incelenmesiyle çok sayıda Bu nedenle, talebi yüksek olan bitkisel drogla- rın benzerlerinin toplanması, etken maddeleri * Prof. Dr., Kind Saud University, College of Science tüketilen (ekstre edilen) drogların yeniden pi- Department of Botany and Microbiology, yasaya verilmesi gibi yüzlerce tağşiş yani aldat- [email protected]

42 hayatsağlık maca yöntemleri ortaya çıkınca farmakognozi göstermektedir. bilimi sayesinde gerçek droglar sahtelerinden 1994 yılında ABD’de yürürlüğe giren Gıda ayırdedilebilmiştir. Önceleri sadece botanik Takviyeleri Sağlık ve Eğitim Yasası (DSHEA), özellikleriyle yapılan ayırdetmeler, daha sonra- pekçok bitkinin gıda takviyesi sıfatıyla yeniden ları kimyasal ve farmakolojik yollarla da yapıla- tanımlanmalarına ve geniş kitlelerin kullanımı- bilmiş olup günümüzde moleküler yöntemlerin na sunulmalarına yol açmıştır. Ancak, ABD’de uygulamaya koyulmasıyla konuya kesin çözüm hem ilaç ham de gıda’dan sorumlu Gıda ve İlaç getirilebilmiştir. İdaresi (FDA)’nin denetiminde yürütülen mev- Bilimdeki büyük ilerlemelere rağmen, hala zuatın benzerlerinin başka ülkelerde Sağlık Ba- pek çok hastalığa kesin tedavi bulunamamış kanlıkları yerine Gıda ve Tarım Bakanlıklarının olması kimseyi ümitsizliğe sevketmemelidir. denetimine verilmesi uygulamalarda karışıklık- Dünyada var olduğu bilinen ve varolduğuna lara yol açmıştır4. inanılan çiçekli bitki türü sayısı 270.00-750.000 Ülkemizde de benzer bir karışıklık söz ko- arasındadır. Bu varlığın sadece yaklaşık % 15’i nusudur. İyi bir denetleme mekanizması kura- üzerinde az veya çok bilimsel araştırma yapıl- mamış olan Gıda ve Tarım Bakanlığı çok sayı- mıştır. Dünya’da 75.000 kadar bitkinin tıbbi da bitkisel ürüne gıda takviyesi ruhsatı vermiş, amaçlarla kullanıldığı belirlenmiş ise de 20.000 piyasayı dolduran bu ürünlerin çoğu, denetim rakamının daha gerçekçi olduğu öne sürül- eksikliği nedeniyle, endikasyon belirtilerek yani mektedir. Dünya nüfusunun % 80’inin, Afrika hangi hastalığa iyi geldiği ifade edilerek satışa nüfusunun ise % 95’inin yegâne tedavi imkânı- sunulmaktadır. Hâlbuki gıda takviyesi sınıfına nın tıbbi bitkiler olduğu WHO (Dünya Sağlık dâhil ürünler asla endikasyon belirtilerek sa- Örgütü) raporlarına girmiştir. Ülkemiz flora- tılamaz. Gıda takviyesi ruhsatı almış ve hiçbir sında bulunan 10.000 tür çiçekli bitkiden 1000 denetime tabi olmayan bu tip ürünlerin çoğu kadarının halk tıbbında kullanıldığı tahmin internet veya posta yoluyla ilaç kisvesi altında edilmektedir3. Bu rakamlar yapılan etnobotanik satılmaktadır. Devlet denetim gücünü göster- ve benzeri çalışmalar ışığında yapılan tahmin- mediğinden halk sağlığı tehlike altındadır. lerdir ve sayı yeni araştırmalarla sürekli artış Gıda takviyeleri hariç, bitkisel ilaçlarla ilgili

hayatsağlık 43 olarak, Avrupa Birliğinde iki esas kabul görmek- etkilerini içerdikleri kimyasallar yoluyla ger- tedir: İyi tanımlanmış kullanım (Well-establis- çekleştirirler. Bu nedenle tedavide önemli olan hed use) ve Geleneksel (Traditional) kullanım. bitkinin içerdiği yararlı kimyasalların uygun İyi tanımlanmış kullanıma tabi bitkisel ilaç- dozda vücuda alınmasıdır. Kullandığımız bitki lar Sağlık Bakanlıklarından ilaç ruhsatı almak kısmı yaprak, çiçek, meyve, tohum, kök, göv- zorundadır. Geleneksel kullanıma tabi bitkisel de veya usare olabilir. Taze bitkilerin yaklaşık ilaçlar ise Avrupa’da en az 15; Dünya’da ise en yüzde 53’ü su olduğundan etken maddeyi daha az 30 yıl kullanılmakta olduğu ispatlanmış bit- yüksek dozda alabilmek için bitkisel materyali kisel droglarla yapılan bitkisel ürünlerdir. Bu kurutmak gerekir. Kurutulmuş bitki kısmı uzun ürünler yine Sağlık Bakanlıkları tarafında basit- süre saklanabilir. leştirilmiş bir ruhsat sürecinden sonra satış izni Bitkileri tedavi amacıyla kullanmanın en ba- alırlar. Bu tip ürünler için Sağlık Sigortaları geri sit yolu çay yapmaktır. 100-150 gram bitkinin ödeme yapmaz ancak Bakanlıkça denetlenme- üzerine sıcak su ekleyip 10 dakika beklettikten leri ve eczaneler’de satılmaları yeterli güvenceyi sonra kullanmak veya kök, gövde gibi kısımla- sağlamaktadır. rı kaynatarak hazırlanan sulu ekstreleri içmek, Avrupa Farmakopesi bitkisel ilaç hammad- hafif rahatsızlıkların giderilmesinde yararlı- delerinin standartlarını oluştururken, Avrupa dır. Çaylarda tıbbi bitki etkisini suda çözünen İlaç Ajansı (EMA)’nın Tıbbi Bitkisel Ürün- kimyasallar yoluyla gösterir. Daha güçlü bir ler Komitesi (HMPC) Topluluk Monografları etki isteniyorsa bitkisel materyalin uygun bir (Community Monographs) adı altında bitkisel çözücüyle ekstre edilmesi sonucu elde edilen drogların kullanım monograflarını yayınlamak- ekstrenin kullanılması uygundur. Yağda çözü- tadır2. Prospektüs bilgileri içeren bu monograf- nen kimyasallarca zengin bir ekstre elde etmek lar adı geçen droglar için kullanım standartını için bitkisel materyalin bir sabit yağ ile muame- getirmeyi amaçlamaktadır. le edilmesi gerekir. Aromatik bitkilerden uçucu Tıbbi bitkilerden nasıl yararlandığımız yağlar distilasyon yoluyla elde edilebilir. Etken konusuna gelince. Bitkiler vücutta fizyolojik maddenin ne olduğu biliniyorsa onun bitkisel

44 hayatsağlık materyalden doğrudan izole edilerek saflaştı- rılması tercih sebebidir. Haşhaş meyvesinden morfin, belladon yaprağından atropin, koka yaprağından kokain, kekik’ten timol veya kar- vakrol, tıbbi nane’den mentol gibi çok sayıda etken bileşik ilaç hammaddesi olarak kullanıl- maktadır5,6. “Bitkisel ilaçlar etkiliyse neden çok sayıda bitkisel ilaç yok?” sorusu akla gelebilir. Bunun nedeni, ilaç firmalarının, yeterli patent koruma- sı olmadığından çok güçlü bir etki olmadıkça bu alana yatırım yapmakta tereddüt etmelerin- de yatmaktadır. Zira bitkiler gibi doğal ham- maddeler ve onlardan izole edilen kimyasallar patentlenemez. Sadece etki patentlenebilir. Etki bilgisi etnobotanik yolla elde edilmişse kar- maşık etik sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu ve benzeri sebeplerden ötürü büyük ilaç firmaları konuya yeterli ilgiyi göstermemektedir. Zira ilaç geliştirme 10-20 yıl süren ve en az 200 milyon dolara malolan araştırma-geliştirme yatırımları gerektirir. Sentetik kimyasallar patentlenebildi- ğinden firma sentetik ilaç üretimine yatırımını Kaynakça güvenle yapabilmektedir ancak doğal ürünler 1. Başer, K.H.C. (2008). Tıbbi Bitkiler ve Sağlığımız, Fitomed (5): 8-10. için süreç daha sorunludur. 2. Başer, K.H.C. (2012). Bitkisel Drogların Dtandart/ Peki, “tıbbi bitki araştırmalarının geleceği Farmakope Monografları, MİSED (27-28): 42-78. var mıdır?” elbette vardır. Daha onbinlerce bit- 3. Başer, K.H.C., Honda, G., Miki, W. (1986). Herb ki araştırılmayı beklemektedir. Deniz ve tatlı su Drugs and Herbalists in Turkey. Tokyo, Japan. farmakognozisi etkin kimyasallar konusunda 4. Başer, K.H.C. (2003). Industrial Plants as Sources of yeni ümitler vermektedir. Bitki dışı canlıların ve Dietary Supplements. In: Dietary Supplements, Ed. mikroorganizmaların potansiyeli araştırılmayı M. Maffei, Taylor and Francis, London, pp. 31-42. beklemektedir. 5. Başer, K.H.C. (1995). Tıbbi Bitkiler, Bilim ve Tek- Araştırma teknikleri geliştikçe, doğal ürün- nik, 331: 76-79. 6. Başer, K.H.C. and Buchbauer, G. (Eds.) (2010). lerin ilaç hammaddesi olma potansiyellerinin Handbook of Essential Oils: Science, Technology araştırılmasında artış gözlenmektedir. Araştır- and Applications, CRC Press, Boca Raton, London, malar sürdükçe, yeni tedavi imkânlarının orta- Ne w York ya çıkması beklenmelidir. Araştırma sonuçları- nın ticarileştirilmesi ise müteşebbis eczacıları beklemektedir.

hayatsağlık 45 Kanıta Dayalı Bitkilerle Tedavi (KDBT)

Abdullah Olgun*

anıta Dayalı Tıp 60.000-80.000 yıl öncesine tarihlendirilen tıbbi KGünümüzde kanıta dayalı tıp (KDT) yak- bitkiler bulunmuştur 2,3. İnsanlığın bu alanda laşımı, tıbbi uygulamalardaki bütün karar sü- hem halk tıbbı hem de akademik olarak çok reçlerinde bilimin ulaştığı en güncel verilerin/ ciddi bir bilgi birikimi mevcuttur. Bu devasa kanıtların, karar vericiler (hekim, eczacı, hem- bilgi birikimine dayanarak bir hasta için bitki- şire, teknisyen vb.) tarafından kullanılmasına lerle tedavi kararı verecek olan bir uzman en imkân tanımaktadır. KDT “Tıbbi kararın, mev- doğru kararı nasıl verebilir? Sezgilerine, insan cut en iyi kanıtın ışığında, deneyimlerin has- fizyolojisine ve bitkilerdeki etken maddelere tanın özellikleri ve seçimleriyle birleştirilerek dair kendi bilgilerine, ustasından/hocasından verilmesi için belirlenen sistematik yaklaşım” öğrendiklerine, kitaplara, makalelere, klinik ça- olarak tanımlanabilir 1. Yakın bir gelecekte de lışmalara vb. göre mi karar verecektir ve bunlar- her tıbbi kararın (hastaya önerilen ilaç, istenen dan hangi bilgi kaynaklarını daha çok dikkate tetkik vb.) hangi kanıta dayalı olarak verildiği- alacaktır? İnsan organizmasının baş edilmesi nin karar verici tarafından bildirilmesi –tıp her neredeyse imkânsız olan karmaşıklığı ve her ne kadar bilim olduğu kadar bir sanat olarak da bireyin benzersiz oluşu, benzer şekilde tedavi- kabul edilse de– büyük olasılıkla rutin bir uygu- de kullanılan bitkilerin de neredeyse bizler ka- lama olacaktır. Bu durum tıptaki en temel ilke dar karmaşık ve binlerce farklı kimyasal içeren olan “Önce zarar verme!” (Primum non nocere) canlı organizmalar oluşu karar süreçlerini daha ilkesinin de gereğidir. da zorlaştırmaktadır. Bu nedenle sistem sevi- Bitkilerle Tedavide Bilimsel Kanıtlar Ne- yesinde yaklaşımlara ihtiyaç vardır ve yeni bir den Önemlidir? bilim alanı olan “sistem biyolojisi” bu ihtiyaçtan Bitkilerin tedavide kullanılmaları insanlık ortaya çıkmıştır. Geleneksel bilimsel yaklaşım, tarihinin ilk zamanlarından beri devam etmek- çoğunlukla sistemin çok küçük bir parçasına tedir. Irak’taki Şanidar Mağarası’nda yaklaşık odaklı –“fragmante”- bilgi üretmektedir. Siste- min davranışı ise çoğunlukla parçaların davra- * Prof. Dr., İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi, nışlarının toplamından daha farklı olmaktadır. Eczacılık Fakültesi, [email protected]

46 hayatsağlık Bu “fragmante” bilimsel verilere dayanarak alı- Kanıt değerleri kanıt piramidi ile de ifade nacak bitkilerle tedavi kararları akla/mantığa/ edilir. Kanıt piramidinde kanıt değerinde git- sağduyuya/sezgilere uygun gelse de, arzu edilen tikçe artan şekilde sıralama şöyledir: in-vitro sonucu vermeyebilir. Tedavi sonuçları katı bi- çalışmalar, hayvan çalışmaları, klinik görüşler/ limsel kriterlere göre değerlendirildiğinde ço- editör yazıları, olgu raporları, olgu serileri, va- ğunlukla elde edilen başarı “plasebo”dan daha ka-kontrol çalışmaları, kohort çalışmaları, ran- üstün bulunamayabilir. domize kontrollü çalışmalar, meta analizler ve Plasebo Etkisi sistematik derlemeler 1. Plasebo etkisi çok güçlüdür. O kadar güçlü- Kanıtlara Nasıl Ulaşılır? dür ki kişi aldığı ilacın plasebo olduğunu bildi- Bitkilerle tedavi de kanıta dayalı bir şekilde ği durumda dahi etkili bulunmuştur 4. Plasebo yapılmalıdır. Bu nedenle tedavi konusunda ka- doğru ve etkin kullanılırsa ve sağlık çalışanları rar vericilerin KDBT eğitimi almaları gereklidir. plasebo etkisinden nasıl en iyi şekilde yararla- Ancak bu şekilde hastalara gerçekten yararı ola- nacakları konusunda eğitilirlerse, “önce zarar cak kanıtları bulma becerilerini geliştirebilirler. verme prensibine” uygun şekilde hastalar çok Kanıtların bulunabileceği çok sayıda veri- fayda görebilir. tabanı mevcuttur. Bunların başında Amerikan Hangi Kanıtlar Daha Değerlidir? Ulusal Sağlık Enstitüsü Veritabanı (www.ncbi. KDT uygulamalarında karar vericinin kulla- nlm.nih.gov) ve bunun bir alt veritabanı olan nacağı kanıtların değerlerine göre derecelendir- PubMed (http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pub- meleri mevcuttur. Araştırma sonucu elde edilen med) gelir. en iyi kanıtlar; randomize kontrollü çalışmalar Hastaların ve sağlık pofesyonelleri dışın- (RKÇ), sistematik derlemeler, meta analizler ve daki kişilerin ilaçlar ve tıbbi bitkiler/gıda des- rehberlerdir 1. tekleri konusundaki kanıtlara ulaşabilecekleri

hayatsağlık 47 veritabanlarından biri MedlinePlus’tır (www. Sistemler: BMJ Clinical Evidence (http:// nlm.nih.gov/medlineplus/druginfo/herb_All. clinicalevidence.bmj.com) , UpToDate (http:// html). MedlinePlus kanıt değerini Doğal İlaçlar www.uptodate.com) ve PIER:The Physician’s Kapsamlı Veritabanı (Natural Medicines Com- Information and Education Resource (http:// prehensive Database, www.naturaldatabase. www.acponline.org/clinical_information/pier) com) kriterlerine göre sunar. Buna göre bitki- Özetler: ACP Journal Club (acpjc.acponline. sel ilaçlar herhangi bir hastalık/semptom teda- org) ve EBM (ebm.bmj.com) visinde kullanım için; “Etkili, Olasılıkla Etkili, Sentezler/Sistematik derlemeler: Cochrane Muhtemelen Etkili, Muhtemelen Etkisiz, Olası- Kütüphanesi (http://www.cochrane.org) lıkla Etkisiz, Etkisiz, ve Yetersiz Kanıt” şeklinde Orijinal araştırma makaleleri: PubMed ölçeklendirilir. Etkili (Effective) ve Olasılıkla (http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed) Etkili (Likely Effective) puanı alan ürünler ge- Diğer: Yararlanılabilecek diğer veritaban- nellikle tavsiye için uygun olarak kabul edilir. ları ve internet sayfaları arasında Tripdatabase Muhtemelen Etkili (Possibly Effective) puan (www.tripdatabase.com) ve Kanıta Dayalı Tıp alan ürünler yararlı olabilir, ancak çoğu insan Merkezi (http://www.tripdatabase.com) sayıla- için tavsiyeyi destekleyecek yeterince yüksek bilir. kaliteli kanıt yoktur. Diğer daha düşük kanıt se- Geleneksel Tıp ve Kanıtlar viyelerinde puan alan ürünlerin kullanımı tav- Geleneksel tıpta kullanılan tıbbi bitkilerin siye edilmez. gerçekten etkili olup olmadığının test edilme- Tıbbi bitkilerle ilgili birçok otorite tarafın- si özellikle yeni tedavi imkânlarının keşfi için dan tavsiye edilen bağımsız veritabanlarından çok önemlidir. Bu konuda Japonya’nın gelenek- birisi de Ulusal Standart (National Standard) sel tıp sistemi olan Kampo’ya dair yaklaşımı ve (https://naturalmedicines.therapeuticresear- stratejisi örnek alınabilir 5. ch.com) veritabanıdır. Bu veritabanının kanıt Kanıta Dayalı Yaşamak skorlama sistemi ise; A (Güçlü Pozitif Bilimsel Kanıta dayalı yaklaşımlar sadece tıp veya tıb- Kanıt), B (Pozitif Bilimsel Kanıt), C (Belirsiz Bi- bi bitkiler için değil hayatın tamamı için geçerli limsel Kanıt), D (Negatif Bilimsel Kanıt) ve E olmalıdır. Gelecekte “kanıta dayalı yaşamak” (Güçlü Negatif Bilimsel Kanıt) şeklindedir. ilkesiyle yaşayan toplumlar gerçek mutluluk, Kanıtlara ulaşmak için kullanılabilecek yak- sağlık ve refaha en yakın toplumlar olacaktır. laşımlardan biri de İngilizce “systems” (sistem- ler), “synopses” (özetler), “synthesis” (Sentez- Kaynakça ler/Sistematik derlemeler) ve “studies” (orijinal 1. Yılmaz E, Çöl M. Kanıta Dayalı Tıp. Journal of Cli- nical and Analytical Medicine. 2013; 1847:1-6. araştırma makaleleri) kelimelerinin ilk harfleri- 2. Lietava J. Medicinal plants in a middle paleolithic ne göre “4S” denilen hiyerarşik yapıdır 1. grave Shanidar IV. Journal of Ethnopharmaco- Her bir 4S hiyerarşik yapısı için şu verita- logy.1992; 35(2): 263-266. 1 banları örnek olarak verilebilir : 3. http://en.wikipedia.org/wiki/Shanidar_Cave 4. Kaptchuk TJ, Friedlander E, Kelley JM, Sanchez MN, Kokkotou E, Singer JP, Kowalczykowski M, Miller FG, Kirsch I, Lembo AJ. Placebos without deception: a randomized controlled trial in irritable bowel syndrome. PLoS One. 2010; 5(12):e15591. 5. Güvenç A. Olgun A. Geleneksel Japon Tıp Sistemi Olan Kampo’nun Modern Japon Tıbbındaki Yeri ve Türkiye İçin Dersler. HayatSağlık Sağlık ve Sosyal Bilimler Dergisi. 2011; 5: 38-47.

48 hayatsağlık Kızılelma Cd Topçu Emin Bey çıkmazı 30 Fındıkzade Fatih İstanbul www.betim.org.tr . [email protected] Farmakognozi ve İlaç Araştırmalarında Doğal Bileşiklerin Rolü

İhsan Çalış*

armakognozi, klasik anlamda bitkisel ve göre, doğal ilaçların biyolojik, biyokimyasal, Fhayvansal kaynaklı drogları tanımlayan bir ekonomik özellikleri ve kimyasal içerikleriy- bilim dalıdır. Farmakognozi’nin kelime anlamı, le ilgilenen uygulamalı bir bilim dalıdır. Alanı Yunanca pharmakon (drug) ve gignosco (bil- doğal kaynaklarla sınırlıdır ve varlığı tarihsel gi) kelimelerinden hareketle türetilmiştir.1 Tür- olarak Yunanlı hekim Pedanius Dioscorides’in kiye’de ilk farmakognozi ders kitabı Ecz. Kim. “materia medica” isimli eserine dayanır.5 Bu Prof. Dr. Sarım Çelebioğlu (1897 - 1982) tara- nedenle, eczacılık alanında, ilaç hammaddele- fından yazılmıştır.2 Çelebioğlu, farmakognozi rinden doğal kaynaklı olanları tanıtan, incele- bilim dalını, insan ve hayvan sağlığında kulla- yen başlıca disiplinlerden birisidir.6 nılan drogları inceleyen, eczacılığın en temel Günümüz kitaplarında yapılan tanımlara dallarından biri olarak tanımlanmıştır. Farma- göre, farmakognozi, biyolojik kaynaklı ilaçlar kognozi bilim dalında Türkiye’de ilk doktora ça- veya eczacılıkta kullanılan doğal kaynaklı ilaç- lışmasını yapan Prof. Dr. Turhan Baytop (1920 lar ve zehir bilimidir. Bu terim, tıbbi bitkileri, - 1922), bu bilim dalını, “Biyolojik drogların drogları, ekstreleri, doğal kaynaklardan elde tanınması, hazırlanması, ticareti, muhafazası, edilen saf bileşikleri ve sağlığa yararlı olan tüm bileşimi ve kullanılışı ile meşgul olur” şeklinde doğal gıdaları kapsar.7 Aromaterapi, Geleneksel tanımlamıştır.3 Drog ise, ilaç haline getirilebilen Çin Tıbbı (TCM)’nda kullanılan droglar da ayrı biyolojik, anorganik veya sentetik kökenli ilkel başlıklar altında kaynak kitaplara girmeye baş- maddelerdir. Uzunca yıllar, özellikle bitkisel lamıştır.8 kaynaklılar olmak üzere, makroskopik ve mik- Bu bilim dalının tanımı, bilimdeki geliş- roskopik analiz yöntemlerinden yararlanarak, melere ve yeniliklere bağlı olarak, son yarım drogların tanım, teşhis, kalite kontrolü ve stan- yüzyılda özellikle doğal bileşiklerin kimyası ve dardizasyonu ile ilgilenmiştir.4 Bir başka tanıma biyolojik aktivitelerini kapsayacak şekilde de- ğişmiştir. Dolayısıyla, Farmakognozinin çalış- * Prof. Dr., Yakın Doğu Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi Farma- ma alanı, drogları, droglardan elde edilen mad- kognozi Anabilim Dalı, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) deleri, ilaç olma potansiyeli yüksek olan doğal Üyesi. [email protected]

50 hayatsağlık kaynakları ve doğal kaynaklardan elde edilebi- Beklenti, sentetik yoldan üretilen ilaçların tüm lecek tüm yeni ilaç moleküllerini kapsamakta- doğal ilaçların yerlerini almasıydı. Akademik dır.9 Bu gelişmeler, farmakognozinin, botanik, bir dal olarak farmakognozi için durum ger- organik kimya, biyokimya ve farmakoloji bilim çekten umutsuzdu. Buna rağmen, bazı Avrupa dallarını kapsayan, disiplinlerarası bir bilim dalı ülkelerinde tıbbi bitkilerin klinikte kullanımı olmasını sağlamıştır.10 Birçok ülkede, hormon- devam etmekteydi ve akademik yönden güçlü lar, enzimler ve mikroorganizmalar tarafından üniversitelerde farmakognozi bölümleri yerleri- üretilen bileşikler de farmakognozinin kapsamı ni korumaktaydı. A.B.D.’de Milli Kanser Ensti- içinde değerlendirilmektedir. Dolayısıyla, biyo- tüsü (NCI) doğal bileşiklerle antikanser tarama teknoloji ve genetik mühendislik, farmakogno- programını başlatmıştı. Eli Lilly Firması kanser zinin yararlandığı diğer bilim dallarıdır. tedavisinde vinblastin ve vincristin alkaloitleri- Son yıllarda, araştırmaların biyolojik akti- ni kullanmaya başlamıştı. viteler üzerinde yoğunlaşması sonucunda, yeni Diğer taraftan, analiz tekniklerinde olumlu lider ilaç moleküllerinin bulunması açısından, gelişmeler ve bunların drog analizlerine uygu- bir şans olarak görülmüş ve yeni bir terim ola- lanması, olumlu yansımalara neden olmuştur. rak Moleküler Farmakognozi adı ileri sürül- Özellikle kromatografik tekniklerdeki geliş- müştür.11 meler, tıbbi bitki ve drog analizlerinde, her biri Bütün bu değerlendirmeler ve değişiklikler, yeni bir çözüm getiren, çok önemli dönüm nok- farmakognozinin sürekli gelişme içinde olan ve taları olmuştur. Tarihçe olarak, kullanılışı 19. kendini yenileyen, çalışma alanı çok geniş ve Yüzyılın ortalarına kadar giden kromatografi zengin olan, üreten, yaratan ve yeni buluşlar or- (color writing), 20. Yüzyılın başlarında klorofil taya çıkaran bir bilim dalı olmasını sağlamıştır. gibi pigment ayırımlarında kullanılmıştır. Bu Bu durum, zaman zaman bilimdeki gelişmelere alanda, 1930 ve 1940’lı yıllarda oldukça önem- ve buna bağlı olarak gelişen akımlara rağmen li gelişmeler kaydedilmiş, 1941 yılında sıvı-sıvı sürekliliğini korumaktadır.4,12-18 dağılma kromatografisi, 1950’li yılların başında Tıp ve eczacılık mesleklerinin çıkış noktası gaz kromatografisi kullanılmaya başlanmıştır. olan bu bilim dalına ve buna bağlı olarak do- 1955 – 1970 yılları arasında, ince tabaka kro- ğal kaynaklı ilaçlara ilginin azalmasına neden matografisi (İTK = TLC)’nin drog analizlerinde olan etkenlerin başında, kimya bilim dalının önemli bir yer tuttuğunu görüyoruz. Prof. Dr. gelişmesine bağlı olarak, sentetik ilaçların sa- Egon Stahl (1924 - 1986)’in “İnce Tabaka Kro- yılarının artması gelmektedir. 1950’li yıllarda, matografisi” isimli makalesinin kısa zamanda kınakına (Cinchona spec.; kinin, kinidin), di- yüzlerce atıf aldığını görüyoruz.19 gitalis (Digitalis spec.; kardiyoaktif glikozitler), İTK için, standart silika jel G’nin üretimi ipeka (Cephaelis ipecacuanha; emetin) ve opium ile tıbbi bitki ekstreleri gibi karışımlardaki çok (Papaver somniferum; morfin, kodein, narko- sayıda bileşiğin mikrogram oranlarda dahi ta- tin vb.) drogları, yerlerini kendilerinden izole nımlanması mümkün hale gelmiştir. 1960’lı edilen bileşiklere bırakmıştı. Analitik teknik- yıllar, Yüksek Performanslı Sıvı Kromatografi- lerdeki yetersizlik sebebiyle, etken maddesi ta- si (YPSK= HPLC)’nin önce analitik sonra pre- nımlanmayan birçok tıbbi bitki ise klinik olarak paratif ayırım çalışmalarında vazgeçilmez bir değerlerini yitirmişti. İlaç Endüstrisi ise klinik- teknik olarak kullanılmaya başlandığı yıllardır. te oldukça güçlü etkinliğe sahip ilaç molekül- 1980’li yıllarla birlikte, kapiler elektroforez (KE lerinin sentezine başlamış ve pazarlamaktaydı. = CE) ve daha sonra kapiler elektrokromatogra- Amfetaminler, barbituratlar, sulfonamitler ve fi (KEK = CEC) gibi tekniklerle, analiz çalışma- trankilizanlar başlıca örneklerdi. Antibiyotikler larına önemli katkılar sağlanmaya başlanmıştır. ve rezerpin ise klinikte kullanılan doğal kaynak- Bütün bu olumlu gelişmelere rağmen, lardan hareketle üretilmiş ilaçlardan birkaçıydı. 1980’li yılların başında Doğal Bileşik (DB)’lerin

hayatsağlık 51 yeni ilaç araştırmalarındaki etkisi azalmıştır. daha çok moleküle ulaşmak hedefler arasında- Buna karşılık, kombinasyonel kimya (combina- dır. Bu amaçla ekstraksiyon ve izolasyon teknik- torial chemistry) gibi kimyasal sentez yöntem- leri de geliştirilmiştir. Soxhlet ekstraksiyonuna leri ve beraberindeki beklentiler, fikri özellik ek olarak, Süperkritik Sıvı Ekstraksiyonu (SFE), yönleri oldukça basit olan bu tekniğin, gelecek- Basınçlı Sıvı Ekstraksiyonu (PLE), Hızlandırıl- te yeni (özgün) iskeletler ve lider moleküller mış Ekstraksiyon (Accelerated Solvent Extrac- için, etkin bir kaynak olarak yorumlanmasına tor; ASE) ve Mikrodalga yardımıyla Ekstraksi- yol açmıştır. Bu dönemleri yaşayanlardan biri yon (MAE) gibi tekniklerin amacı, daha ekono- olarak gördüklerim arasında en rahatsız edici mik, daha hızlı ve daha yüksek verimle ekstre hususlardan biri, farmasötik botanik ve farma- hazırlamaktır. Diğer taraftan, izolasyon teknik- kognozi derslerinin eczacılık eğitimindeki yeri- leri de zenginleşmiş, doğal bileşik kimyacılarına nin tartışılıyor olmasıdır. Hatta, Tıbbi Bitkiler alternatif yöntemler sunmaktadır.27,28 ve Doğal Ürünler Araştırma Derneği (GA: The Gaz ve Likit (sıvı) kromatografisiyle kombi- Society of Medicinal and Natural Product ne olarak kullanılan teknikler (GC-MS, LC-UV Research)’nin 1999 yılında organize ettiği yıllık (PDA/DAD, LC-MS, LC-NMR) ise, araştırma toplantının ana konusu Avrupa ülkelerinde ec- laboratuarlarının vazgeçilmez elemanları ol- zacılık fakültelerinde farmakognozi eğitiminin muştur. Bu tekniklerin yardımıyla, ilaç araştır- yeri ve konularıdır. Bu toplantıda, İskandinav malarında sonuçlar çok daha hızlı ve güvenilir ülkelerinden İtalya’ya kadar çok değişik ülke- şekilde elde edilmeye başlanmış, gereksiz tek- lerde, farmakognozi ders içeriklerinin farklılığı rarların önüne geçilmiştir.29,30 Bu yöntemlerin en göze çarpan husus olmuştur. Ben de bıraktığı amacı, ekstreleri hem aktivite hem de fitokim- izlenim, farmakognozinin bir arayış, kendini yasal açıdan etkin, güvenilir ve hızlı bir şekilde ispat etme gayreti içinde olduğudur. Bugün tek- taramaktır.28,31,32 rar geriye dönüp baktığımda, bu durumu, far- Yapı tayini çalışmalarında UV ve IR yanında makognozi bilim dalının araştırma alanlarının NMR önemli bir yer tutmaktadır. 1970’li yıl- çeşitliliğindeki zenginlik olarak yorumlamak larda, kompleks bir glikozitin yapı analizinde daha da doğru olacaktır. onlarca kimyasal yöntem kullanılırken, günü- 1981 – 2006 yılları arasında ortaya çıkan müzde 2D-NMR teknikleriyle türevlendirme- ilaçlar, DB’in hala lider molekül veya yeni ilaç ye gerek kalmaksızın, karmaşık yapıları tayin moleküllerine kaynak olma potansiyellerini ko- etmek artık mümkün hale gelmiştir. Aşağıda, rumakta olduğunu göstermiştir. Bu zaman zar- sadece kullanılan isimleriyle verilen teknikler fında sentetik kimya çalışmaları sonucu olarak kullanılarak, bilinmeyen bir molekülün proton ortaya çıkan tek ilaç, kinaz inhibitörü olan sora- ve karbonlarının sayı ve tiplerini belirlemek fenib olmuştur.20 2000’li yıllar, doğal kaynakla- (1D NMR; 1H, 13C), spin sistemlerini analiz et- rın yeni ilaç keşfindeki vazgeçilemez önemleri- mek (COSY, TOCSY, HOHAHA), karbonlar ve ni ve rollerini çarpıcı örneklerle yansıtan birçok üzerlerindeki protonların ilişkilerini (HSQC), araştırmanın ardı ardına yayınlandığı yıllar ol- karbonlar ve protonlar arasındaki uzak mesafe muştur. Bu çalışmalar, yeni ilaç araştırmaların- ilişkilerini yorumlamak (HMBC) ve hatta stere- da doğal kaynakların önemini vurgulayan ör- okimyasal problemleri önemli oranda çözmek neklerle doludur.21-26 (NOESY, ROESY) mümkün hale gelmiştir.28,33 Farmakognostik Araştırmalarda Değişim, NMR yanında, kütle spektrometresi açısın- Arayışlar, Gelişmeler dan da inanılmaz derecede gelişmeler olmuştur. Ekstraksiyon, izolasyon ve spektroskopik Elektronik etki (EI) ile başlayan iyon izolasyon analiz yöntemlerinde hızlı gelişmeler, doğal bi- teknikleri, kimyasal iyonizasyon (CI), FD (Field leşikler üzerinde yapılan çalışmaları hızlandır- Desorption), FAB (Fast Atom Bombardment), mıştır. Kaynak seçimi ve izolasyonda seçicilik, TSP (ThermoSpray), ESI (ElectroSpray ionisa-

52 hayatsağlık tion), MALDI (Matrix Asisted-Laser Desorpti- Biyolojik aktivite taramalarında Hızlı Tara- on/Ionisation), TOF (Time Of Flight) ve MAL- ma Sistemleri (HTS = High throughput scree- DI-TOF bu tekniklere örnek olarak gösterilebilir. ning) gündeme girmiştir. HTS Hızlı tarama sistemleri (HTS), çoğunlukla Kimyasal Yapı veya Aktivite Öncelikli endüstride, doğal veya sentetik molekül kütüp- Araştırmalar hanelerinden, ilaç adayı molekül taramalarında Doğal bileşikler üzerinde çalışmalar, araş- otomatize edilmiş hızlı fraksiyonlama işlemi- tırma merkezlerinin olanaklarına bağlı olarak dir. Fraksiyonların analizlerinde likit kromatog- ya “Kimyasal Yapı Öncelikli Araştırmalar” ya da rafi (LK) ile birleştirilmiş teknikler kullanılır. “Aktivite Öncelikli Araştırmalar”dır. Kimyasal Fraksiyonlar, çok amaçlı hızlı tarama sistemle- yapı öncelikli çalışmalarda, yukarıda bahsedi- rine (HTS) uygulanır. Değerlendirme ise, hücre len Likit/Sıvı kromatografisi (LC/SK) ile birleş- kültürleri veya hücre çeperindeki reseptörler ve tirilmiş tekniklerin kullanıldığı yöntemler kul- enzimler gibi biyolojik hedefler üzerinde akti- lanılmıştır (LC-UV, LC-Kütle Sp., LC-NMR). vatör veya inhibitör etki olarak gerçekleştiril- 1980’li yıllarda Farmakognozi araştırmaları, mektedir. 34,35 biyolojik aktiviteye sahip yeni bileşikler üze- Önemli Bulgular rinde yoğunlaşmıştır. 1986 yılında (PSE sym- Doğal bileşik araştırmalarında en önemli posium): Doğal bileşiklerin izolasyon ve yapı bulgulardan bir kısmı Tablo 1’de verilmiştir. tayinleri yanında, bitki ekstrelerinde biyoaktif Yukarıda verilen örnekler arasında en çarpı- bileşiklerin tanımlamaya yönelik in vivo ve in cı örneklerden biri, hayvansal kaynaklı alkaloit vitro deneyleri tanımlayan konuşmalara yerve- yapısındaki epibatidindir. rildiğini görüyoruz. Epibatidin, Epipedobates tricolor (Ekvator Biyolojik aktivite tarama yöntemlerinde, zehirli kurbağası)’dan elde edilmiştir. prensip olarak ucuzluk, kolaylık, tekrarlanabi- Morfinden 200 kat güçlü analjezik etkiye sa- lirlik, etkinlik oranında yükseklik ve güveni- hip olan bu bileşik, 1974 yılında toplanan 750 lirlik aranan özelliklerdir. Yöntemler, kimyasal kurbağa derisinden elde edilen 60 mg mikta- reaksiyonlar, hücre kültürleri, enzim inhibisyo- rındaki kompleks bir karışımdan eser miktarda nu, genler üzerindeki etkinlikler şeklinde özet- Tablo 1. Önemli buluşlar. lenebilir. Dolayısıyla, son 20 yılda, ekstrelerin, fraksi- 1959 Antrasiklinler 1980/1987 Epotilonlar, (aminoglikozit), 1990 Salinosporamit yonların ve izole bileşiklerin biyoaktivitelerini 1963 Vinca Alkaloitleri, 1971 Taksol taramak, doğal bileşik kimyası çalışmalarının 1968 Bryostatinler, 1987 Kombrestatin bir parçası olmuştur. Biyoaktivite tarama yön- 1966 Kamptotesin, 1990 Kriptofisinler 1960 Podofillotoksin, temleri 1997 PSE toplantısının ana konusudur. 1980 Didemninler 1972 Maytansinoitler, 1990 Diskodermalit Bitki ekstrelerinin biyolojik aktiviteleri açısın- 1973 Artemisinin, 1974 Epibatidin dan değerlendirilmesi tartışılmıştır. 1984 Dolastatin

hayatsağlık 53 elde edilmiştir. 1992 yılında yapı tayini (NMR) Harringtonin çalışmaları sonuçlandırılmış, 1992’de sentezi Çin ve Japonya’da yetişen küçük bir ağaç gerçekleştirilmiştir.36 Fantasmidin de epibatidin olan Cephalotaxus harringtonia’dan elde edil- benzeri hayvansal kaynaklı alkaloit yapısında miştir. bir diğer bileşiktir. Benzer şekilde, Ekvator ze- hirli kurbağası Epipedobates anthonyi’den elde edilmiştir. Epibatidin yanında furan, pirolidin ve siklobutan halka sistemlerine sahip tetrasik- lik bir alkaloit olan fantasmidin izole edilmiştir. Bu alkaloidin nikotinik reseptörlerin karakte- rizasyonunda önemli bir boşluğu doldurması tahmin edilmektedir.37

Homoharringtonin (HHT) Homoharringtonin, Çin’de yapılan çalışma- larda lösemili hastalarda yüksek oranda olumlu yanıt verdiği, A.B.D. ve İngiltere’de ise kronik myeloit lösemide oldukça umut vadeden sonuç- lara ulaşıldığı bilinmektedir. Protein sentezini inhibe ederek etkili olan bir alkaloittir. Antrasiklinler Epirubicin bir kemoterapide kullanılan ant- rasiklin aminoglikozit türevi bir bileşik olup Önemli Bulgular Arasında Antikanser bi- leşikler Bitkilerden elde edilen ilk antikanser bileşik- ler vinca alkaloitleridir: vinblastin ve vinkristin Bu bileşikler, farklı kültürlerde diyabet teda- visinde kullanılan Catharanthus roseus (Ceza- yir Menekşesi, Madagascar periwinkle)’dan elde edilmişlerdir. Etki mekanizmaları, tubulinlere bağlanarak polimerizasyonunu engellemeleri- dir (mitoz blokajı).

54 hayatsağlık mikrobiyal metabolittir. Kompleks yaparak DNA ve RNA sentezini inhibe eder. Aynı za- manda, topoizomeraz II etkisiyle oluşan DNA parçalanmasını da tetikler. Hücre ve DNA ha- sarına neden olan serbest radikaller üretir. Ge- netik olarak değiştirilmiş Streptomyces peucetius suşlarının fermentasyonu ile elde edilmekte- dir.38 Kanser: Etki Mekanizmaları – MSA Kanserde etki mekanizmalardan biri mik- rotubullerin stabilizasyonudur (MSA). Tubulin polimerizasyonunu inhibe eden ilk örnekler Taksol’ün mikrotubulleri stabilize edici vinblastin ve vinkristin’dir. FDA (The Food and (MSA) etki mekanizmasının aydınlatılması, Drug Administration), bu bileşikleri 1963 ve benzer etkiye sahip birçok yeni molekülün keş- 1965 yıllarında onaylamıştır. MSA klinikte kul- fine yol açmıştır. Bu buluşlar, kansere karşı sa- lanılmaya başlanması ise 1993’te onaylanmıştır. vaşta, doğal bileşiklerin önemini bir kez daha Bu bileşikleri, Taksol (1992) ve semi-sentetik gözler önüne sermiştir. Vinblastinin 1961 yı- türevi Docetaxel (1996) izlemiştir. lında klinikte kullanılmasıyla başlayan dönem, Kamptotesin, topoizomeraz-I inhibitörüdür. 1992’de taksol ile devam etmiş ve 2007’de iksa- Bu enzim, replikasyon, transkripsiyon ve DNA bepilon’un bulunuşuna kadar devam etmiş, et- onarımında rol oynamaktadır. Kamptotesin mektedir. Bitkilerden (A), deniz canlılarından analogları, topotekan ve irinotekan kanser teda- (B) ve mikroorganizmalardan (C) elde edilen visinde kullanılmaktadır. Topotekan, kamptote- bazı örneklere aşağıdaki tablolarda (Tablo 2A, B sinin suda çözünür türevidir. ve C) yerverilmiştir.40-42

Taksol (Paclitaxel), kompleks yapılı bir di- Kanserli hücreye etki mekanizmalarının be- terpendir, 1971 yılında Wall ve Wani tarafın- lirlenmesi, yukarıdaki örneklerle verilen MSA dan Taxus brevifolia’dan izole edilmiştir. Tak- örneklerinde olduğu gibi, daha etkin kanser sol’ün MSA özelliği ilk olarak 1979 yılında keş- ilaçlarının bulunmasına katkı sağlamış, sağla- fedilmiştir. Etki mekanizmasının belirlenmesi, maktadır. Antikanser ilaçların çoğunluğunun 1995’den sonra birçok MSA özelliğine sahip doğal bir molekül veya türevi olmasının en antikanser bileşiğin keşfine yolaçmıştır. Böyle- önemli nedenleri arasında; i. Doğal molekül- ce, klinikte kullanılabilecek taksol benzeri anti- lerdeki biyoçeşitlilik, ii. Bunlara ulaşabilmeyi kanser ajanlar açısından yeni bir bakış açısının kolaylaştıran analitik tekniklerdeki gelişmeler gelişmesine neden olmuştur.39 olarak sayabiliriz.

hayatsağlık 55

TabloTablo 2A. 2 A.Mikrotubulleri Mikrotubulleri stabilize edenstabilize bitkisel eden kaynaklı bitkisel bileşikler kaynaklı (MSA). bileşikler (MSA). A. Bitkisel Kaynaklı MSA

O O OAc H OH R OAc H H OAc O H H OH H Takkanolit A (R = OAc) O Takkanolit E (R = H)

OH

O O

AcO HO

AcO O H BzO AcO R J1; R = H J2; R = OCOCH(CH3)2 J3; R = OCOCH3

O O O

OH HO

OO

O N

N N H H3C

9 56 hayatsağlık

TabloTablo 2B. 2 MikrotubulleriB. Mikrotubulleri stabilize edenstabilize marin kaynaklıeden marin bileşikler kaynaklı (MSA). bileşikler (MSA).

B. Denizel (Marin) kaynaklı MSA

HO

O O OH O O

OH NH2

OH

HO O O

O NH O R N O NH Didemnin A: R = N-Me-L-Lösin H O H3CO O O Didemnin B: R = Lac-Pro-N-Me-L-Lösin O : R = Lac-N-Me-L-Lösin Didemnin C N N

OH

HO

O O

OH OH O

O N H N

O

H O Eloterobin (= Eleutherobin): O R1 = (O)CCH3, R2 = H Izoeloterobin (= Isoeleutherobin): O OR1 R1 = H, R2 = (O)CCH3 OR OH 2

H O HO H OH O

O O H H O

10

hayatsağlık 57 Tablo 2C. Mikrotubulleri stabilize eden mikroorganizma kaynaklı bileşikler (MSA).

Newman ve Cragg25 tarafından 1940 – 2006 sentetik bileşikler (S, 42; % 24), doğal bileşik arasında tedavide kullanılan 175 kanser ilacının taklit edilerek üretilmiş sentetikler (S/MD, 14; dağılımı aşağıdaki grafikle (Şekil 1) gösteril- % 8), farmakofor grubu doğal bileşikten alın- miştir. mış sentetikler (S*, 20; % 11), doğal bileşik tak- Toplam 175 antikanser bileşik arasında bi- lit edilerek üretilmiş farmakofor grubu doğal yolojiklerin (B) sayısı 18’dir. Kalan 155 bileşiği bileşikten alınmış sentetikler (S*/MD, 14; % 8),

Şekil 1. 1940 – 2006 Yılları Arasında Kullanımda Olan Kanser İlaçları

58 hayatsağlık Tablo 3. 1983-2006 Yılları Arasında Piyasaya Çıkan Doğal Kaynaklı İlaçlar*

İlaç Kullanılışı Yıl Chenodiol Safra taşı 1983 Cyclosporin Immunosupresant 1983 Prostacyclin Platelet fonksiyon 1983 Aztreonam Antibakteriyal 1984 Epirubicin Antikanser 1984 Leuprolide Antikanser 1984 Imipenem Antibakteriyal 1985 Fortirnicin Antibakteriyal 1985 Miokamycin Antibakteriyal 1985 Şekil 2. 1981-2006 Yılları Arasında Kullanımda Olan Tüm İlaçlar Pseudomonic acid Antibakteriyal 1985 aşılar (A, 2; % 1), doğal bileşikler (D, 25; % 14) Ivermectin Onkoserciyasis 1987 Lovastatin Hiperkolesterolemi 1987 ve değiştirilmiş (modifiye edilmiş) yarı-sentetik Plaunotol Anti-ülser 1987 doğal bileşikler (YSD, 48; % 28) oluşturmaktadır. Simvastatin Hiperkolesterolemi 1988 Bu toplamdan (175), biyolojikler (B, 18) ve aşılar Teicoplanin Antibakteriyal 1988 (A, 2) çıkartıldığında kalan 155 bileşik arasında, Vinorelbine Antikanser 1989 Acarbose Antidiyabetik 1990 doğal bileşiklerin ve doğal bileşiklerden esinle- Idarubicin Antikanser 1990 nerek/hareket edilerek üretilen bileşiklerin (D, Romurtide Immünostimulan 1991 YSD, S/MD, S*, S*/MD) toplam içindeki oranı % Taksol - Paclitaxel Antikanser 1993 72.9’dur. Tacrolimus Immunosupresant 1993 Irinotecan Antikanser 1994 Aynı çalışmada verilen rakamlara göre, Mycophenolate mofetil Immunosupresant 1995 1981 – 2006 yılları arasında tüm yeni bileşik- Lepirudin Antikoagulant 1997 ler arasında tamamen sentetik olanların oranı Miglitol Antidiyabetik 1998 % 30’dur (Şekil 2). Doğal bileşiklerin oranı sa- Orlistat Obezite 1998 Colforsin Daropate Kalp krizi 1999 dece % 4 olmasına karşılık, doğal bileşiklerden Eptifibatide Kalp krizi 1999 esinlenerek/hareket edilerek üretilen bileşik- Rapamycin Immunosupresant 1999 lerin (D, YSD, S/MD, S*, S*/MD) toplam için- Dosmalfate Anti-ülser 2000 deki oranı % 66’dır.25 Bu çalışmada vurgulanan Artemether Antimalaryal 2001 Caspofungin Antifungal 2001 en önemli olgu, yeni ilaç geliştirmede, sentetik Fondparinux Trombosis 2002 kimya çalışmalarının önemli bir rol oynaması- Micarungin Antifungal 2003 na karşılık, kompleks doğal bileşik kütüphane- Daptomycin Antibakteriyal 2003 lerine eğilimin artıyor olmasıdır. Tygecycline Antibakteriyal 2005 Ziconotide Kronik Ağrı 2005 1983 – 2006 Yılları arasında, A.B.D., Japon- Anidulafungin Antibakteriyal 2006 ya ve Avrupa ülkelerinde piyasaya çıkan doğal *) Yukarıdaki örnekler ilgili kaynaktan43 değiştirilmeden alın- kaynaklı ilaçlardan bir kısmı, kullanım alanları mıştır. Yarı-sentetik penisilinler, sefalosporinler, makrolitler ve ve kullanıma çıkış yıllarıyla birlikte, Tablo 3’de rifampisinler dahil edilmemiştir. verilmiştir.43 Bunlar arasında, en çok antibakte- mevcut kaynakların (doğal kaynaklar, kimya- riyal/antifungal (9+2), antikanser (6) ve organ sallar ve araştırma olanakları) değerlendirilme- nakillerinde bağışıklık sistemini baskılayıcı si, konu seçimi, yöntem ve hedefler daha akılcı (immunosuppressant) (4) amaçla kullanılan olarak seçilmeye başlanmıştır. Çünkü, doğada ilaçlar çoğunluktadır. her molekülün bir rolü bir önemi olduğunun Farmakognozi’de Yeni Araştırma Alanları farkındalığı hızla yayılmaktadır. Amerikan Yukarıda özetle verilmeye çalışılan gelişme- Farmakognozi Derneği (ASP), 50. Yıl anısına ler, dünyanın çeşitli ülkelerinde Farmakogno- yayınladığı kitapta, bilim ve teknolojideki ge- zi alanında yapılan araştırmalara bakış açısını lişmelere bağlı olarak, yeni araştırma alanlarını etkilemiştir. Çalışma konuları çeşitlenirken, başlıca aşağıdaki başlıklarla belirlemiştir.9

hayatsağlık 59 A. Biyofarmasötikler: Protein&peptitler vitesinin altı ünitesi sistein olan 30 amino asitli B. Kombinasyonel Biyosentez bir siklopeptitten ileri geldiği anlaşılınca, bu ko- C. Endofitler ve ilaç keşfindeki rolleri nuda yapılan çalışmalar da artmıştır. Tam yapı D. Genomik ve Metagenomikler 1990’lı yıllarda aydınlatılabilmiştir Bileşiklerin, E. Marin / Mikrobiyal Metabolitler termal, enzimatik ve kimyasal etkenler karşı- F. Total Sentez (Combichem) sında oldukça dayanıklı oldukları bulunmuştur. A.Biyofarmasötikler: Protein & peptitler Bu gözlemlerden hareketle, bir Rubiaceae bitki- 1990’lı yılların ortalarında, doğal kaynak- si olan Psychotria’nın 11 türü üzerinde yapılan lardan yeni protein moleküllerinin izolasyonu çalışmalarda, sadece bir türde P. leptothyrsa var. amacıyla NCI (A.B.D.) bünyesinde başlatılan longicarpa altı siklotit bulunmuş ve sitotoksik çalışmalarda Nostoc ellipsoporum (cyanobacte- aktiviteleri yönünden değerlendirilmiştir.48 rium)’dan antiviral etkili bir bileşik olan cyano- Violaceae (Viola odorata, V. hederaceae) virin-N izole edilmiştir. Özgün bir yapıya sahip ve Rubiaceae (Oldenlandia affinis, Psychotria olan protein yapısı ile, birçok araştırıcının dik- leptothyrsa) bitkilerinde varlıkları belirlenen katini çeken bu bileşik, bu alanda yapılan araş- siklotitlerin (siklopeptit) ilaç araştırmalarında, tırmaların artmasına neden olmuştur.44 çok iyi bilinen sekonder metabolitlerden farklı A.1.Siyanobakteriler: siklik-peptitler ve yeni bir model bileşik grubu olarak, izolas- Aynı amaçla, yapılan çalışmalardan bir di- yonları, yapı analizleri ve yapı-aktivite ilişkileri ğerinde ise, Tolypothrix byssoidea siyanobakteri hakkındaki çalışmalar da hızla artmaktadır.48,50

kültüründen, antifungal etkili iki yeni siklik tri- Web of Science’da “Cyclotides” anahtar kelime- dekapeptit tolibissidin A ve B izole etmişlerdir.45 siyle 07.07.2014 tarihinde yapılan taramada, Peptit yapılı bileşikler yanında, bu araştırmalar toplam 345 makaleye ulaşılmış olması, bu görü- sırasında Nostoc commune’den benzeri daha şü desteklemektedir. önce görülmemiş diterpen elde edilmiştir. Aynı B. Kombinasyonel Biyosentez kaynak üzerinde yapılan çalışmaların devamın- Penisilin üretimi için genetik olarak değiş- da, iki yeni antrakinon türevi, bir diterpenoit ve tirilmiş (mutasyon) suşların geliştirilmesi ile bir indan türevi daha elde edilmiştir .46,47 başlayan dönem, 1980’li yıllarda ilk hibrit doğal A.2 Siklik-peptitler (Cyclotides) ürün olan aktinorhodin (benzoizokromanki- Siklotitler, yaklaşık 30 amino asitin ka- non türevi antibiyotik) üretilmiştir. Böylece, fa-kuyruk kenetlenmesiyle meydana gelen bir kombinasyonel biyosentez adı altında, hem siklopeptittir. Özellikle Violaceae ve Rubiaceae geleneksel hem de çağdaş yöntemler biraraya familyası bitkilerinde koruyucu amaçla bulu- getirilerek, doğal ürünlerin ve analoglarının nan bileşikler olduğu düşünülmektedir. Kalata üretimi için, yeni suş geliştirmede metabolik 1, Kongo’da, doğum sırasında uterus kontraksi- mühendislik ve genetik manipülasyon teknikle- yonlarını arttırmak amacıyla kadınlar tarafın- ri kullanılmaya başlanmıştır. dan dekoksiyon şeklinde kullanılan Oldenlan- Örnekte olduğu gibi, ana molekül olarak se- dia affinis(Rubiaceae)’den 1960’lı yıllarda elde çilen rifampisin, bir antibiyotik olup Actinom- edilmiş prototip bir bileşiktir. Bu bileşiğin akti- ycetales takımından Gram-pozitif bir bakteri

60 hayatsağlık (Amylcolatopsis mediterranei) kültüründen elde yıcılar) sayılabilir. edilir. Prensip, fermentasyon ortamına farklı Subglutinol A karboksilik asitler katılarak farklı yapıda son Subglutinol A, endofit bir mantar olan Fusa- ürüne ulaşmaktır.51 rium subglutina’dan elde edilmiş olan immuno- C. Endofitler ve ilaç keşfindeki rolleri supresan etkiye sahip diterpen piron yapısında Endofitler, canlı bitki hücreleri ile arasındaki bir bileşiktir.52,53 dokularda yaşayan mikroorganizmalardır. En- D. Genomik ve Metagenomikler dofitlerle üzerlerinde yaşadıkları bitki arasın- Farmakognozi alanında genomiklerin po- daki ilişki, simbiyotik bir yaşam veya patojenik tansiyeli çok geniş ve değişken olarak kabul bir durum olabilir (Bitkiyi böceklere ve parazit edilmekte, önümüzdeki yıllarda farmakognozi bakterilerine karşı korudukları sanılmaktadır). alanındaki çalışmaları değiştireceği iddia edil- Taksol, kamptotesin, podofilotoksin gibi çok mektedir. önemli antikanser ajanların, aynı zamanda çok Eritromisin sentezinden sorumlu genler küçük miktarlarda bitki üzerinde yaşayan en- üzerinde yapılan çalışmalarla yeni makrolit tipi dofitik mantarlar tarafından da üretildiğinin ürünlerin sentezi gerçekleştirilmiştir.54,55 anlaşılması yeni bir alanın açılmasına neden E. Mikrobiyal İlişkiler olmuştur. Endofit mikroorganizmalardan elde Kemotaksonomi & Marin Metabolitler: De- edilen bileşikler arasında, antibiyotikler, antivi- niz canlılarından elde edilen metabolitlerin sı- ral bileşikler, uçucu bileşikler, antikanser ajan- nıflandırılmasında karşılaşılan çelişkilerle ortaya lar, antioksidanlar , ensektisitler, antidiyabetik- çıkan bir durumdur. Denizlerde yaşayan omur- ler ve immunosuppressifler (bağışıklık baskıla- gasız canlılarından (intervebrates) elde edilen bileşiklerin, MO’lardan elde edilenlere benzer olması, metabolitleri üreten asıl canlı organiz- manın hangisi olduğu sorusunu gündeme ge- tirmiştir. Bu durum ister istemez, yeni bir doğal kaynak konusu yaratmıştır. Bu konuda en yeni örnek olarak, Bear Adaları, Sydney, Australia’dan toplanan Callyspongia sp. cf. C. flammea adlı süngerden izole edilen Stachylidium türü mantar kültürü ile kazanılan tirozin türevi pirenilli me- tabolitler (Stachylines A-D) gösterilebilir.56 F.1. Total Sentez (Combichem) Karmaşık yapılı doğal ürünlerin total sen- tezi, üst düzey sentetik kimya gruplarının en önemli sorunlarından biri olmuştur. Bu alanda yapılan çalışmalar, dünya çapında organik kim-

hayatsağlık 61 ya alanında çok önemli gelişmeler sağlamıştır. olgu, ilaç keşfinde kütüphane oluşturmak ama- Yapı tayinlerinde, doğal bileşiklerin verimini cıyla yeni iskeletler yaratmak için, değişik oz-a- arttırma amacıyla sentez ve modifikasyon çalış- mino asit hibrit tiplerine ilgiyi arttırmıştır.57, 58 malarında, kompleks bir molekül yerine, akti- Bu amaçla yapılan çalışmalardan birinde viteden sorumlu farmakofor gruba sahip daha Tillequin ve arkadaşları, bir iridoitten (okubin) basit moleküllerin sentezi gerçekleştirilmiştir. hareketle, oz birimi korunmuş, siklopentan-pi- ran ve siklopentan-furan iskeletine sahip, bir hidroksi-amino asit türevinin hazırlanması ger- çekleştirilmiştir (Şekil 3).57,58 Molekül Kütüphaneleri Yeni bir aktivite tarama sistemi geliştirildi- ğinde, ilk başvurulan kaynaklar ekstre bankala- rı ve doğal ve/veya sentetik molekül kütüphane- leridir. Kombinasyonel kimya alanında ortaya çıkan verimsiz durum, sentetik molekül kütüp- hanelerinin oluşturulmasında, sentez kimyacı- larını yeni arayışlara yönlendirmiştir: Böylece, doğal moleküllerden hareketle potansiyel ak- tiviteye sahip, küçük molekül ağırlığında bile- şiklerden oluşan, doğal bileşik-benzeri molekül

Holikondrin A (Holichondrin A) yerine eribu- lin sentezinde olduğu gibi. F.2. Çeşitlilik-Amaçlı Sentez (Combichem) Amino asitler ve glusitler doğada başlıca kütüphaneleri oluşturma fikrinden hareketle, yapı taşlarıdır ve çok değişik yapıya sahip mo- kombinasyonel kütüphaneler planlanmıştır. lekülleri meydana getirirler. Glikopeptit ve gli- Amaç, seçkin yapısal özelliğe sahip doğal yapı koprotein kombinasyonları halinde, metastaz, motiflerini, çeşitli farmakofor gruplar ve sayı enfeksiyon, enflamasyon gibi olaylarda hücrele- açısından , sentezle zenginleştirmektir.59 rarası ilişkilerde önemli bir role sahiptirler. Bu Yanda verilen örnekte, benzopiran sistemine

Şekil 3. Siklopentanpiran Sisteminin Hidroksi-γ-amino Türevlerinin Hazırlanması

62 hayatsağlık sahip doğal bileşiklere alternatif bir kaynak oluşturma fikrinden yola çıkılmıştır. Dokuz adet, aldehit grubu taşıyan benzopi- ran iskeletinde, hidroksi, alkoksi, keton ve ester fonksiyonlara sahip aromatik ve heterosiklik halka sistemleri ekleyip, doymuş/doymamış alkil yan zincirler, glikozidasyonla zenginleşti- rerek, molekül ağırlığı 200 – 600 arasında de- ğişebilen ve 3-6 heteroatom taşıyan yapıların sentezi gerçekleştirilmiştir.60-6 Sentezin başlıca kademeleri, Şekil 4’de de görüldüğü gibi, i) o-pirenilli fenollerin polisti- ren bazlı SeBr reçine ile benzopirana siklizasyo- nu, ii) benzopiran iskeletinin detaylandırılması, ve iii) oksidasyon ve Se sübstitüentinin syn-eli- minasyonudur. Bu şekilde 10,000 üyeli bir ben- Şekil 4. 10.000 üyeli Benzopiran kütüphanesi → HTS zopiran kütüphanesi oluşturulmuştur. Sonuç ve tartışma (ve hayvanları), deniz canlıları ve mikroorga- Yukarıda özetle açıklamaya çalıştığım neden- nizmalar üzerinde ilaç araştırmalarına ilgi sü- lerden ötürü, ilaç araştırmalarında doğal kaynak- rekliliğini koruyacaktır. lardan, zaman zaman uzaklaşıldığı bir dönem Yeni aday ilaç molekülü araştırmalarında, olmuştur. Bunun nedenleri arasında, ilaç firma- kaynak, konu, yöntem, çözüm açısından, son- larının küçülmesi ve buna bağlı olarak çalışan suz-çeşitlilik farmakognozi bilim dalına özgün- sayısında azalma , büyük ilaç firmalarının pahalı dür. Çeşitli kaynaklara göre, henüz keşfedileme- araştırmaları terk etmesi, bütçelerde kısıtlamalar, yenlerle birlikte, dünya bitki örtüsünde birkaç sentez kimyasının ve özellikle kombinasyonel yüzbin bitki türü bulunduğu ifade edilmekte- kimyanın gelişmesi sayılabilir. Bu durum, bu ça- dir. Günümüzde, bu sayının sadece % 15 – 20 lışmada kaynak olarak kullanılan birçok çalışma- oranında sistematik olarak araştırılabildiğini nın yazar/yazarları tarafından vurgulanmıştır. tahmin edebiliyoruz. Kara bitkilerinin, doğal Bütün bu olumsuzluklara rağmen, doğaya, kaynakların sadece bir kısmı olduğunu düşü- dolayısıyla farmakognozi alanında yapılan araş- nürsek, farmakognozi bilim dalı için araştırma tırmalara dönüş oldukça hızlı olmuştur. Gelişti- konularını tüketmek çok zor görülmektedir. rilen ve çeşitlendirilen kromatografik teknikler Ancak, olanakların en uygun ve rasyonel şekil- yardımıyla, doğal kaynaklardan izolasyon, daha de kullanılmasına çalışılmalıdır. hızlı ve daha ekonomik olarak gerçekleştirilebi- Sonuç olarak, farmakognozi, klasik tanı- lir hale gelmiş, spektroskopik yöntemler, komp- mının belirlediği çerçeve içinde sıkıştırılarak, leks yapı analizlerini kolaylaştırmıştır. Etkin günümüzde çok popüler olan fitoterapi, aroma- aktivite tarama yöntemlerinin bulunması, uy- terapi ve homeopati gibi tedavi sistemlerinde gulamaya sokulması ve genetik araştırmalarda- kullanımı olan ve sayıları birkaç yüz olan drog- ki ilerlemeler ise daha akılcı projelerin ortaya larla sınırlı kalmamalıdır. Aksi taktirde, ehliyet- çıkmasını sağlar hale gelmiştir. Böylece, yeni siz kişilerin elinde, toplum sağlığı için tehlike ilaçlar arasında doğal kaynaklı moleküllerin ar- odağı haline gelmesi çok müsaittir ve bunun tışını gözlemliyebiliyoruz. Bunun nedeni, doğal örneklerini son zamanlarda çok sık şekilde ya- kaynaklardan elde edilen bileşiklerin yapısal şamaktayız. Bilimsel araştırmalarda, doğal kay- zenginliği ve farklı mekanizmalarla biyoetkin- naklı ilaçlar hedef değil, araştırmalara başlangıç likleridir. Bu gerçeğe bağlı olarak, kara bitkileri noktası olmalıdırlar.

hayatsağlık 63 Kaynakça 20. Newman DJ. Natural Products as Leads to Potential 1. Evans WC. Trease and Evans’Pharmacognosy, 14th Drugs: An Old Process or the New Hope for Drug Edition, WB Saunders Company Ltd, London, 1996. Discovery? J. Med. Chem. 2008; 51, 2589-2599. 2. Çelebioğlu S. Farmakognozi. İstanbul Üniversitesi 21. Strohl WR. The role of natural products in a mo- Yayınları, No. 421. İbrahim Horoz Basımevi, İstan- dern drug discovery program. DDT 2000; 5, 39 – bul, 1949. 41. 3. Baytop T. Farmakognozi – Ders Kitabı. İstanbul 22. Rates SMK. Plants as source of drugs. Toxicon. Üniversitesi Yayınları No. 1810. Baha Matbaası, İs- 2001; 39, 603–613. tanbul, 1972. 23. Newman DJ, Cragg GM, Snader KM. Natural Pro- 4. Phillipson JD. Phytochemistry and pharmacognosy. ducts as Sources of New Drugs over the Period Phytochemistry. 2007; 68, 2960–2972. 1981-2002. J. Nat. Prod., 2003; 66, 1022-1037. 5. Bruneton J. Pharmacognosie – Phytochimie – Plan- 24. Balunas MJ, Kinghorn AD. Drug discovery from tes médicinales, 4th edition, Lavosier, Paris, New medicinal plants. Life Sciences. 2005; 78, 431–441. York, 2009. 25. Newman DJ, Cragg GM. Natural Products as Sour- 6. Tanker M, Tanker N. Farmakognozi, Cilt 1, Ankara ces of New Drugs over the Last 25 Years. J. Nat. Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Yayınları, No: 66, Prod., 2007; 70, 461-477. Ankara, 2003. 26. Harvey AL. Natural products in drug discovery. 7. Heinrich M, Barnes J, Gibbons S, Williamson EM. DDT. 2008; 13, 894–901. Fundamentals of Pharmacognosy and Phytothe- 27. Sticher O. Natural Product Isolation. Nat. Prod. rapy. Churchill Livingstone, Edinburgh, 2004. Rep., 2008; 25, 517–554 8. Hänsel R, Sticher O. Pharmakognosie – Phytophar- 28. Marston A, Hostettmann K. Natural Product mazie, 8th Edition, Springer, Heidelberg, 2007. Analysis over the Last Decades. Planta Med. 2009; 9. Cragg GM, Beutler JA, Jones WP. The American 75, 672–682. Society of Pharmacognosy – 50 years of Progress 29. Jaroszewski JW. Hyphenated NMR Methods in Na- in Natural Products Research 1959 – 2009. Omnip- tural Products Research, Part 2: HPLC-SPE-NMR ress, Madison, Wisconsin, 2009. and Other New Trends in NMR Hyphenation. Plan- 10. Samuelsson G. Drugs of Natural Origin, A Textbo- ta Med. 2005; 71, 691–700. ok of Pharmacognosy, 5th Edition, Swedish Phar- 30. Jaroszewski JW. Hyphenated NMR Methods in Na- maceutical Society, Swedish Pharmaceutical Press, tural Products Research, Part 1: Direct Hyphenati- Stockholm, 2004. on. Planta Med. 2005; 71, 795 – 802. 11. Bruhn JG, Bohlin L. Molecular pharmacognosy: an 31. Hostettman K, Wolfender J-L, Rodriguez S. Rapid explanatory model. DDT 1997; 2, 243–246. Brune- Detection and Subsequent Isolation of Bioactive ton J. Pharmacognosy – Phytochemistry – Medicinal Constituents of Crude Plant Extracts. Planta Med. Plants, 2nd Edition, Lavosier, Paris, New York, 1999. 1997; 63, 2 – 10. 12. Kinghorn AD. Pharmacognosy in the 21st century. 32. Corcoran,O, Spraul M. LC-NMR-MS in drug disco- J. Pharm. Pharmacol. 2001; 53,135–148. very. DDT. 2003; 8, 624–631. 13. Phillipson JD. Phytochemistry and medicinal 33. Zerbe O, Jurt S. Applied-Spectroscopy for Chemists plants. Phytochemistry. 2001; 56, 237- 243. and Life Scientists. WILEY-VCH Verlag GmbH & 14. Shinde V, Dhalwal K. Pharmacognosy: The Changing Co. KGaA, Weinheim, Germany, 2014. Scenario. Pharmacognosy Reviews, 2007; 1, 1–6. 34. Claeson P, Bohlin L. Some aspects of bioassay met- 15. Bohlin L, Göransson U, Backlund A. Modern phar- hods in natural-product research aimed at drug macognosy: connecting biology and chemistry. lead discovery. TIBTECH. 1997; 15, 245–248. Pure Appl. Chem. 2007; 79, 763–774. 35. Harvey AL, Cree IA. High-Throughput Screening 16. Larrson S, Backlund A, Bohlin L. Reappraising a of Natural Products for Cancer Therapy. Planta decade old explanatory model for pharmacognosy. Med., 2010; 76, 1080–1086. Phytochemistry Letters, 2008; 1, 131–134. 36. Daly JW, Spande TF, H Garraffo M. Alkaloids from 17. Ojima I. Modern Natural Products Chemistry and Amphibian Skin: A Tabulation of Over Eight-Hund- Drug Discovery. J. Med. Chem. 2008; 51, 2587– red Compounds. J. Nat. Prod. 2005, 68, 1556-1575. 2588. 37. Fitch RW, Spande TF, Garraffo HM, Yeh HJC, Daly 18. Kinghorn AD, Carcache de Blanco EJ, Hee-Byung JW. Phantasmidine: An Epibatidine Congener from Chai H-B, ve diğ., Discovery of Anticancer Agents the Ecuadorian Poison Frog Epipedobates anthonyi. of Diverse Natural Origin, Pure Appl. Chem., 2009; J. Nat. Prod. 2010; 73, 331–337. 81, 1051-1063. 38. Madduri K, Kennedy J, Rivola G, Inventi-Solari A, 19. Stahl E. Thin-layer chromatography. Pharmazie, Filippini S, Zanuso G, Colombo AL. Gewain KM, 1956; 11:633-637. Occi, JL, MacNeil DJ, Hutchinson CR. Production

64 hayatsağlık of the antitumor drug epirubicin (4’-epidoxorubi- 52. Strobel G, Daisy B. Bioprospecting for Microbial cin) and its precursor by a genetically engineered Endophytes and Their Natural Products. Microbiol. strain of Streptomyces peucetius. Nat. Biotechnol. Mol. Biol. Rev. 2003; 67, 491–502. 1998; 16: 69-74. 53. Strobel G, Daisy B, Castillo U, Harper J. Natural 39. Kinghorn AD, Powell, RG. Special Issue for Mon- products from Endophytic Microorganisms. J. Nat. roe Wall and Mansukh Wani. J. Nat. Prod. 2004; 67, Prod. 2004; 67, 257–268. 127- 128. 54. Li X, Qin L. Metagenomics-based Drug Discovery 40. Altmann KH, Gertsch J. Anticancer drugs from na- and Marine Microbial Diversity. Trends in Biotech- ture – naturel products as a unique source of new nology. 2005; 23, 539–543. microtubule-stabilizing agents. Nat. Prod. Rep. 55. McAlpine J. Genomics/Metagenomics – Impact on 2007; 24, 327–357. the ASP. in, The ACS 50 Years Progress in NPs Rese- 41. Kingston DGI. Tubulin-Interactive Products as An- arch 1959–2000, 2009; 252–254. ticancer Agents (1). J. Nat. Prod. 2009; 72, 507 – 515. 56. Almeida C, Part N, Bouhired S, Kehraus S, König 42. Yue Q-X, Liu X, Guo D-A. Microtubule-Binding GM. Stachylines A-D from the Sponge-Derived Natural Products for Cancer Therapy. Planta Med. Fungus Stachylidium sp. J. Nat. Prod., 2011; 74, 2010; 76: 1037–1043. 21–25. 43. McAlpine J, Singh S, Carter G. Pharmacognosy in 57. Mouriès C, Deguin B, Lamari F, Foglietti M-J, Til- Action. Industry. The role of the Pharmaceutical lequin F, Koch M. Homochiral rigid γ-amino acid Industry. in, The ASP 50 Years of Progress in Nat. glycosides from aucubin. Tetrahedron: Asymmetry Prod. Res., 1959–2009, 2009; 197–202. 2003; 14, 1083–1086. 44. Boyd MR, Gustafson KR, Mcmahon JB, ve diğ. Dis- 58. Mouriès C, Rakotondramasy VC, Libot F, Koch K, covery of Cyanovirin-N, a Novel Human Immuno- Tillequin F, Deguin B. Synthesis and cytotoxicity deficiency Virus-Inactivating Protein That Binds of a novel iridoid glucoside derived from aucubin. Viral Surface Envelope Glycoprotein gp120: Po- Chem Biodivers. 2005; 2, 695-703. tential Applications to Microbicide Development†. 59. Rakotondramasy VC, Laschiazza R, Lecsö-Bornet Antimicrobial Agents and Chemotherapy, 1997; 41, M, Koch K, Tillequin F, Deguin B. Regioselective 1521–1530. and Stereospecific Amination of Iridoids: Conver- 45. Jaki B, Zerbe O, Heilmann J., , Sticher O. Two Novel sion of Aucubin into Aminoside Antibiotic Analo- Cyclic Peptides with Antifungal Activity from the gues. J. Nat. Prod. 2007; 70, 19–23. Cyanobacterium Tolypothrix byssoidea (EAWAG 60. Golebiowski A, Klopfenstein SR, Portlock DE. Lead 195). J. Nat. Prod., 2001; 64, 154 –158. compounds discovered from libraries, Current Opi- 46. Jaki B, Heilmann J., , Sticher O. New Antibacterial nion in Chemical Biology. 2001; 5, 273–284. Metabolites from the Cyanobacterium Nostoc com- 61. Nicolaou KC, Pfefferkorn JA, Roecker AJ, Barluenga mune (EAWAG 122b). J. Nat. Prod., 2000, 63 (9), S, Mitchell HJ. Natural Product-like Combinatorial 1283–1285. Libraries Based on Privileged Structures. 1. General 47. Jaki B, Orjala J, Heilmann J, Linden A, Vogler., J., Principles and Solid-Phase Synthesis of Benzopy- Sticher O. Novel Extracellular Diterpenoids with rans. J. Am. Chem. Soc. 2000a; 122, 9939–9953. Biological Activity from the Cyanobacterium Nos- 62. Nicolaou KC, Pfefferkorn JA, Mitchell HJ, Roecker toc commune. J. Nat. Prod., 2000; 63, 339–343 AJ, Barluenga S, Cao G-Q, Affleck RL, Lillig JE. Na- 48. Gerlach SL., Burman R, Bohlin L, Mondal D, Gö- tural Product-like Combinatorial Libraries Based ransson U. Isolation, Characterization, and Bioacti- on Privileged Structures. 2. Construction of a 10 vity of Cyclotides from the Micronesian Plant Psy- 000 – Membered Benzopyran Library by Directed chotria leptothyrsa. J. Nat. Prod. 2010; 73, 1207–1213. Split – Pool Chemistry Using Nanokans and Optical 49. Henriques ST, Craik DJ. Cyclotides as templates in Optical Encoding. J. Am. Chem. Soc. 2000b; 122, drug design. DDT. 2010; 15, 57 – 64. 9954–9967. 50. Ireland DC, Clark RJ, Daly NL, Craik DJ. Isolation, 63. Nicolaou KC, Pfefferkorn JA, Barluenga S, Mitc- Sequencing, and Structure – Activity Relationships hell HJ, Roecker AJ, Cao G-Q. Natural Product-like of Cyclotides. J. Nat. Prod. 2010; 73, 1610–1622. Combinatorial Libraries Based on Privileged Struc- 51. Perić-Concha N, Long PF. Mining the microbial tures. 3. The “Libraries from Libraries” Principle for metabolome: a new frontier for natural product Diversity Enhancement of Benzopyran Libraries. J. lead discovery. DDT. 2003; 8, 1078–1084. Am. Chem. Soc. 2000c; 122, 9968–9976.

hayatsağlık 65 Bitkisel Tıbbi Ürünler ve İyi İmalat Uygulamaları (GMP)

Müge Kılıçarslan*

Son yirmi yıldır hem gelişmekte olan hem si ile; etkin madde olarak yalnızca bir veya bir- de gelişmiş ülkelerde bitkisel ham maddelerden den fazla bitkisel drogu, bitkisel preparatı veya yola çıkarak hazırlanan ve geleneksel olarak da bu bitkisel preparatlardan bir veya bir kaçının uzun yıllardır halk arasında kullanımda olan yer aldığı karışımları ihtiva eden tıbbi ürünü ve ilaçların belirli oranda arttığı görülmektedir. geleneksel bitkisel tıbbi ürün ifadesi ile de; bile- Dünyada giderek değişen hastalık seyrine ve şiminde yer alan tıbbi bitkilerin başvuru tari- tedavideki bir takım yetersizliklere tepki olarak hinden önce Türkiye’de ya da Avrupa Birliği üye sentetik ürünlerden çok bitkisel kaynaklı ürün- ülkelerinde en az on beş yıldır, diğer ülkelerde lerin kullanımı ve tercihi çığ gibi büyümektedir. ise otuz yıldır kullanılıyor olduğu bibliyografik Ancak özellikle gelişmiş ülkelerde doğal adı olarak kanıtlanmış, terkip ve kullanım amaçla- altında masum gibi görünen ürünlerin yaygın- rı itibariyle hekimin teşhis için denetimi, ya da laşan kullanımı ve bilinçli takibi sonunda pek reçetesi ya da tedavi takibi olmaksızın kullanı- çok problem yaşandığı gerçeği de su yüzüne mı tasarlanmış ve amaçlanmış olan geleneksel çıkmıştır. tıbbi ürünlere uygun özel endikasyonları bulu- Bu değerlendirme yazısında bitkisel tıb- nan, sadece spesifik olarak belirlenmiş doz ve bi ürün ve geleneksel bitkisel tıbbi ürünlerde pozolojiye uygun özel uygulamaları olan oral, yaşanan bilinçlenme ve buna bağlı olarak da haricen uygulanan veya inhalasyon yoluyla kul- üretimlerinde sentetik ilaçlarda uzun yıllardır lanılan müstahzarlar tanımlanmış olacaktır. uygulanmakta olan İyi İmalat Uygulamala- Günümüzde ilaç üretimi için bir vazgeçil- rı (Good Manufacturing Practice-GMP)’nın mez olan GMP; ilaç kalitesi, emniyet ve etkinli- kullanımına geçiş anlatılacaktır. Metin içinde, ğinin sağlanmasında çok önemli bir faktör olup, geleneksel bitkisel tıbbi ürünler yönetmeliği1 artık tüm sağlık otoriteleri ve üreticiler tarafın- tanımları esas alınarak; bitkisel tıbbi ürün ifade- dan kabul edilmiştir ve tüm dünyada her ülke- nin kendi sağlık otoritelerince çeşitli modifikas- *Doç. Dr., Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmasötik yonlar yapılarak uygulanmaktadır. GMP; ilaçla- Teknoloji Anabilim Dalı, [email protected] rın devamlı olarak aynı şekilde üretilmesini ve

66 hayatsağlık kalite standartlarına göre kontrol edilmesini bitkisel tıbbi ürünlere sağlayan bir sistemdir. Bu sistem, bitmiş ürün uygulanmasında çeşitli testleri sırasında artık önüne geçilemeyecek far- problemler söz konusu- masötik üretim risklerini elimine etmek üzere, dur ve bunların başında yani karşılaşılabilecek problemlerin oluşmadan bitkisel ham madde ola- önüne geçilebilmesi için oluşturulmuş kurallar rak halen kültüre bitki bütünüdür. GMP; başlangıç maddelerinin temi- kullanılmayışı gelmekte- ni aşamasından başlayıp, bitmiş ürünün hasta dir. Bunun dışında; tarafından kullanılması aşaması ile şikayetler ve  Yetersiz bilgi, bilgi- geri çekmenin de dahil olduğu bir süreci içer- nin güncellenme- mektedir2,3. mesi, uygun olmayan dokümantasyon, Modern tedavide ilaç, tekrarlanabilir fiz-  Coğrafik değişimlere bağlı olarak fito içe- yolojik cevap sağlayabilecek şekilde standardi- riklerin değişimi-sabit kalamaması ve üre- ze edilmiş biyoyararlanım, farmakokinetik ve tim ve toplama metodlarının valide edil- toksisite vb. özellikleri bakımından incelenmiş mesindeki eksiklikler, ürünleri ifade eder. Bitkisel ilaçlarda bu özellik-  Çeşitli tıp sistemlerindeki farklı formülas- ler netleşmediği için genellikle acil akut teda- yonlar için uygun markerların olmayışı vilerden daha çok kronik tedavilerde kullanıl-  Belirsiz –şüpheli ham madde kaynakları maktadırlar. Sentetik ilaçlarla karşılaştırıldığın-  Bitkisel tedavide kullanılan farklı formülas- da bitkisel ilaçlarda, yonlara ait biyofarmasötik, farmakokinetik  Karmaşık yapılarından dolayı etkin/farma- parametrelere ait veri eksikliği kolojik olarak aktif kısmın tam olarak bi-  Bitki, ekstrakt, aktif madde ve preparas- linmemesi, yonlarının daha az etkin, daha az güvenilir  Standardizasyon, kalite kontrol ve stabilite olması, çalışmalarının kolay olmaması,  Poliherbal (birden fazla bitkinin bir arada  Hammaddenin kalitesi ve geçerliliğinin- kullanımı) formülasyonların standardizas- standardizasyonunun çoğunlukla problem- yonunun zorluğu li olması, gibi konular bitkisel ilaçlarda GMP’nin uygu-  Etkinlik ve emniyeti artıracak iyi kontrol lanmasını zorlaştırmaktadır 5,6. edilmiş çift kör-plasebolu çalışmaların, Bitkisel tıbbi ürünlerde emniyet ve etkinlik klinik ve toksikolojik çalışmaların nadir İlacın etkin olması; terapotik aralıktaki kan olması, konsantrasyonunda öngörülen etkiyi göstere-  Denemeye dayalı kullanımlarının yaygın bilmesi demektir. Etkinliğin değerlendirilmesi oluşu gibi farklılıklar bulunmaktadır. için, klinik emniyet, doz cevap çalışmaları, etnik Bu farklılıklardan dolayı da bitkisellerde, faktör etkisinin incelenmesi, klinik sınıflama ve sentetik ilaçlarda yapılan standardizasyona, et- değerlendirme çalışmalarının yapılması gerekir. kinlik, kalite ve emniyete ulaşılması tam olarak Emniyetli olması ise ilacın kullanımı boyunca mümkün olamamaktadır4. Bitkisel tıbbi ürünler terapotik aralıkta kalabilmesi olup bu konuda için GMP, toprakta üretilmelerinden, yani top- da karsinojenite, genotoksisite, toksikokinetik rakta işleniş şeklinden, işlenerek toz, ekstrakt ve farmakokinetik çalışmalar ile toksikolojik ve veya saflaştırılmış komponenet olarak eldesi ve farmakolojik incelemelerin gerçekleştirilmesi sonra ilaç şekline (dozaj formuna) getirilişine gerekmektedir7. kadarki alanı kapsar ve bitkisel tıbbi ürünün Günümüzde tıbbi amaçlı kullanılan bitkile- üretimi ve kalite kontrolünün sağlanmasında rin hala çok az bir kısmı için emniyet ve etkinlik riskli prosedürleri akılcı bir şekilde düzenlemek çalışması gerçekleştirilmektedir. Toksikolojik, için GMP uygulamaları şarttır. Ancak; GMP’nin farmakokinetik ve farmakodinamik verilerin

hayatsağlık 67 azlığı aynı zamanda doz cevap verileri ile etkile- performansları, preklinik in vitro ve in vivo mo- şim verilerinin eksikliği ve plasebo etkinin çok deller ve de uygun klinik denemelere ihtiyaç yüksek oranda olması bu çalışmaların gerçek- duyulur ve ancak biyofarmasötik çalışmalar bu leştirilmesini zorlaştıran faktörlerdir. ekstraktların benzer olduğunu gösterdiğinde Bitkisel ilaçlarda; aktif yapı ve metabolitle- ilaç şekline dönüştürülebilir. rinin aydınlatılmasında, farmakokinetik, far- Bitkisel ilacın gelişiminde aynı zamanda makolojik, toksikolojik özellikleri ve kullanım doz-cevap çalışmaları yapılarak maksimum sürelerine de bağlı olarak yan etkilerine ait bil- terapotik etki ve minimum toksik potansiyele gilerde, ilaç-bitki, gıda-alkol, çocuk, yaşlı, hepa- sahip ürün elde edilmeye çalışılır. Bu çalışma- tik rahatsızlıkları olan hastalar, genetik profili larla uygun başlangıç dozu, maksimum tolore açısından özel olanlar gibi spesifik hasta grup- edilebilecek doz, belli bir hasta grubuna uygu- larında kullanımları, kontrendikasyonları ve de lanabilecek doz rejimi gibi optimum uygulama hamilelik ve laktasyon dönemine ait bulgular- profilleri elde edilir. Bu incelemelerin daha çok daki eksiklikler emniyet çalışmaları açısından yeni bitkisel ürünler için yapılması gerekir. Ge- sıkıntı yaratmaktadır. Bunun yanı sıra bitkisel nelde geleneksel olarak uzun süredir kullanım- ürünün uygulama sonrası biyoyararlanımı; yani da olanlar için bu çalışmalar beklenmez. Bitki- ne kadar hızda ve ne miktarda absorbe edildiği sel ürünlerin klinik çalışmalarında özellikle be- önemlidir. Yapılan çalışmalar, bitkisellerde gö- lirgin tat ve organoleptik özelliklerinden dolayı rülen yan etkilerin; öngörülebilen toksisiteye, plasebo çalışmalarının yapılması zordur. Klinik doz aşımına, diğer konvansiyonel ilaçlarla et- çalışmaların sayısı gün geçtikçe artmakta ve kileşimine, alerjik reaksiyonlara bağlı olabildiği artık bitkisel tıbbi ürünler için farmakovijilans gibi, çoğu bitkisel ilaçta görülen yan etkilerin çalışmaları da emniyetliliğin belirlenmesi için tam tanımlanmamış ham madde, standardizas- standart hale gelmektedir4, 8. yon eksikliği, GMP uyumlu üretim yapılama- Bitkisel tıbbi ürünlerde kalite ması, kontaminasyon, uygun olmayan üretim Kalite, bir müstahzarın ya da üretilen bir yeri ve yöntemlerine bağlı olarak görüldüğünü malın formülü, imalatı, spesifikasyonları ve ortaya koymaktadır4, 8-13. kontrolü ile GMP standartlarına uygunluğu- Bitkisel tıbbi ürünlerin kompleks yapı- dur. Kalite kontrol; GMP’nin bir parçası olup ları nedeniyle farmakodinamik ve farmakoki- gerekli ve ilgili testlerin gerçekten yapılmasını; netik çalışmalarının yapılması zorlaşmaktadır. materyalin kullanımdan, ürünlerin ise satış ve Genellikle geleneksel kullanımına ait doküman dağıtımdan önce kalitelerinin yeterli olduğuna ve bilgi edinilemediğinde preklinik çalışmalar karar verilmesini sağlayan örnekleme, spesifi- yapılmaktadır. Preklinik çalışmalar; spesifik kasyon, test etme ve organizasyon, döküman- klinik olmayan çalışmaların yetersiz kaldığı tasyon ve serbest bırakma prosedürleri ile ilgi- durumlarda (genotoksisitesi açık olmayan) is- lidir2,3. Bu tanımlamalar bitkisel tıbbi ürünler tenen bir durumdur. Bitkisel ilaçların geliştiril- için de geçerlidir ve ilgili kılavuzlarda da aynen mesinde en önemli unsurlardan biri de biyoya- tanımlanır. rarlanımlarıdır. Kimyasal bileşenlerin biyoeş- Bitkisel tıbbi ürünlerin kalitesine etki eden değerliği in vitro olarak tayin edilebilir ve basit çeşitli parametreler; farmakokinetik denemelerle eşdeğerlikleri test 1. Ürünün toplanması ve toplanma sonrası iş- edilebilirken, ekstraktlarda bunların yapılma- lemlerin etkisi (kurutma, depolama vs.) sı oldukça güçtür. Çünkü kompleks karışımlar 2. Biyolojik materyalin değişkenliği (biyolojik halindedirler ve ekstraksiyon işlemi sonunda farklılık ya da kimyasal olarak farklılıklar final üründe farklı aktivite tespit edilebilir. Bu yetiştiği iklime bağlı olarak değişebilir), nedenle de bitkisel ilaçların biyoeşdeğerliği için 3. Bitkisel drog ve bitkisel preparatların kom- ekstrakt standardizasyonu, biyofarmasötik ölçü pozisyonlarındaki karmaşıklık,

68 hayatsağlık 4. Aktif maddenin tam olarak tanımlanama- mış olması ya da kısmen bilinmesi, 5. Ekstraksiyon işleminin etkisi, 6. Muhtemel kontaminantların varlığı (tağşiş, ağır metal, pestisit vs.) gibi etkenler olarak sıralanabilir. Yapılan çeşitli çalışmalarda bitkisel drog ori- jinine, yetiştirilme şartlarına, toplanma zama- nına bağlı olarak başlangıç materyalindeki aktif maddenin etki derecesinin değişebileceği göste- rilmiştir. Yabani bitkisellerde homojen olmama durumu vardır. Bu durumun üstesinden gelmek için kültüre (işlenmiş) bitkiler kullanılır ve ak- tif kısmın en fazla elde edildiği biyokütle seçi- lerek, morfolojik özellikleri de bilinen ve aynı olan kültüre bitki kullanılır. Bitkinin toplanan kısmı aktif madde içeriği açısından önemlidir. Örneğin; Melissa officinalis’in uçucu yağ içeriği toplanan yaprağın en tepe yaprağı olup olma- masına göre % 0.06 ile % 0.13 kadar değişir8. Bitkisel tıbbi ürünlerin üretiminde kullanı- lacak ham maddelerin üretiminde de standar- dür. Aktif markerlar henüz tam olarak tanım- dizasyonun sağlanabilmesi için Dünya Sağlık lanmamışsa kimyasal olarak tanımlanmış olan Örgütü (World Health Organization -WHO) analitik markerların kontrol için seçilmesi ve ve Avrupa İlaç Kurumu (European Medicines dikkatle kontrol edilmesi gerekmektedir. Elde Agency- EMA) tarafından hazırlanan “İyi Ta- edilen ekstraktın kompozisyonunu, sadece rım ve Toplama Uygulamalarına Yönelik Kıla- bitkisel materyalin kalitesinden değil, aynı za- vuz”lara (Guidelines on good agricultural and manda kullanılan solvan, ekstraksiyon metodu, collection practices-GACP) bağlı olarak hazır- bitkisel materyal-solvan oranı gibi faktörlerden lanan kültüre bitkiler kullanılır4, 5, 8, 14. de etkilenir. Örneğin chamomile [Matricaria Bitkisel drogların ilaç haline getirilişinde recutita L. (= Matricaria chamomilla L.) (mayıs yani farmasötik üretimlerinde etkili bir kalite papatyası; sarıpapatya)] çiçeklerinde ekstraksi- kontrolün uygulanması ile etiketinde belirtilen yon için kullanılan etanol miktarı % 50 ya da miktarda etkin maddenin belirlenen tolerans daha az olduğunda glikozidlerin ve esterlerin sınırları içinde olması ve her seri ve birim ilaç enzimatik hidrolizinin mümkün olabileceği be- şeklinde aynı miktarda etkin maddenin olması lirlenmiştir5, 8. ve bu etkin maddenin ve safsızlık durumunun Kontaminantların varlığı bitkisel tıbbi ürün- raf ömrü boyunca korunuyor olması gerekmek- lerin kalitesini ciddi şekilde etkilemektedir. Bit- tedir. Bu durum da ancak titiz bir standardizas- kisel drogların kontamine toprakta ve bölgede yon çalışması ile sağlanabilir. yetişmiş olması, uygun olmayan hasat ve hasat Bitkisel tıbbi ürünlerin üretiminde işlem sonrası depolama koşullarının uygunsuzluğu standardizasyonu, ekstraktın üretimi sırasında gibi faktörlerden kaynaklanan sebeplerle daha alınan tüm ölçümlerde sabit ve tekrarlanabilir ilacın hazırlanmasından önce drogların eks- kalitenin sağlanması demektir. Bu da genelde traksiyonu aşamasında mikrobiyal kontainas- ekstraktın dikkatli şekilde hazırlanması ve ak- yon, ağır metal, pestisit ve mikrobial toksin var- tif markerların analitik kontrolü ile mümkün- lığına bağlı olarak pek çok kontaminant içerme

hayatsağlık 69 riski taşır. miştir. Bitkisel tıbbi ürünlerin tekrarlanabilir WHO tarafından 16.000’den fazla bitkisel emniyet ve etkinliği için tekrar edilebilir kalite tedavi kökenli yan etki vakası rapor edilmiştir. gereklidir. Kalitenin sağlanması da standardi- En çok belirlenen yan etkiler, hipertansiyon, he- zasyonun sağlanması ile mümkündür. Stan- patit, yüzde ödem, anjiyo ödem, nöbet, havale, dardizasyonun, kalitenin, emniyet ve etkinliğin trombositopeni, dermatit ve ölümdür. sağlanması için de GMP’nin uygulamaya geçi- Yan etki oluşumunda önemli problemlerden rilmesi gerekmektedir4,8,16-18. biri, bitkisel ilaç imalatında tahşiş de diyebile- Bitkisel tıbbi ürünlerde standardizasyon; bit- ceğimiz etkisi beklenen drog dışında olan bazı kinin toprakta yetiştirilip sulanmasından bitmiş drogların ya da kimyasal ve sentetik artıkların ürün olarak hastanın kullanımına sunulmasına varlığı durumudur. kadar sağlanması ve kontrol edilmesi gereken Diğer bir önemli sorun; ulusal otoritelerin bir durumdur. Araştırmacılar; standardizasyon izin verdiği limitleri aşan miktarda toksik ağır için botanik değerlendirme (makroskobik ve metal varlığıdır. Civa, bakır ve arsenik baskın mikroskobik- renk, tat, koku, doku, mikrosko- kontaminantlardır. Civa için 1 ppm sınırını aşan bik, histolojik, histokimyasal, kalitatif ve kanti- çok sayıda ürün tespit edilmiştir. 2003 yılında tatif değerlendirmeler), fiziksel ve kimyasal (ta- Amerika’da yapılan incelemelerde, Hindistan nımlama, kromatografik parmak izi belirleme, ve Pakistan kaynaklı ayurvedik ürünlerin % 20’ küllenme değeri, nem miktar tayini, ağır metal, sinde bitkinin internetten satışı yapılan bitkisel pestisit, mikotoksin, uçucu yağ ve alkoloid mik- üründe Amerikan farmakopesinde verilen sı- tarı gibi tayinler), biyolojik açıdan (mikrobiyal nırların üstünde arsenik ve civa tespit edilmiş- kontaminasyon, farmakolojik değerlendirme, tir. 2008 yılında yapılan bir araştırma, Amerika toksikolojik) değerlendirmeler yapılması gerek- ve Hindistan’da üretilen ayurvedik ürünlerin % tiğini tespit etmişlerdir17-19. 21’inde yine sınırların üstünde civa ve arsenik Bitkisel tıbbi ürünler ve kalite güvencesi tespit edildiğini göstermiştir. Kalite güvencesi; bir ürünün tek tek veya Bir diğer kontaminasyon sorunu da pesti- toplu olarak kalitesini etkileyen tüm unsurları sitlerdir. Yapılan bir çalışmada, 280 numunede kapsayan geniş çerçeveli bir kavram olup, far- % 75.8 organoklorin pestisit artığı tespit edil- masötik ürünlerin amaçlanan kullanımları için miştir. WHO, doğal ve kültüre bitkisel ham gereken kalitede olduklarını güvence altına al- maddelerdeki pestisitler için maksimum artık mak hedefi ile yapılan organize düzenlemelerin limitini belirlemiştir. Aynı zamanda bitkilerde bütününe kalite güvencesi denir. Kalite güven- bu pestisit artıklarının tayini için de metodları cesi altına alınması gereken hususlar kılavuzda belirlemiştir13,14-16. maddeler halinde belirtilmiştir ve genel olarak Yapılan tüm çalışmalar bitkisel ürünlerde ham maddenin üretim yerine girişinden başla- kalite ve emniyetin sağlanması açısından konta- yarak, bitmiş ürün olarak satılışına kadar süren minasyon konusuna daha fazla önem verilmesi ve hatta raf ömrü boyunca belirlenen kaliteleri- gerektiğini göstermekte ve geliştirilen ve farma- ni sürdürebilmeleri için gereken saklama koşul- kopelerde kayıtlı hale gelen analiz metodları ve larının sağlanıp sağlanmadığını takip eden bir belirlenen limitler dikkate alındığında, gelecekte sistemdir. Bu sisteme göre aynı zamanda, üreti- daha kaliteli ve daha emniyetli bitkisel tıbbi ürün cinin kendi kendini denetlemesi ve kalite teftiş üretiminin söz konusu olacağı anlaşılmaktadır. yönetimi oluşturması gerekmektedir2,3,5. Üzerinde çalışmaların yapıldığı tüm örnek- Bitkisel tıbbi ürünler için de sentetik ilaçlar ler, standardizasyon ile kalite çalışmalarının ya- için geçerli olan kalite güvencesi sistemi ile ben- pılması sayesinde bu tip üretim değişkenlerinin zer koşulların sağlanması istenir, bu koşullar şu azaltılmasıyla daha etkin ve emniyetli bitkisel şekilde sıralanır: ilaç üretiminin mümkün olabileceğini göster-  Bitkisel ürünlerin üretiminde, GMP ve

70 hayatsağlık GLP (Good Laboratory Practices-İyi La- 4. Biyo-ekstraktların standardizasyonuna, boratuvar Uygulamaları) dikkate alınarak 5. Bitmiş ürün kalite güvencesine, üretim ve kontrol işlemleri açıkça belirlen- 6. Ürünün stabilite ve depolamasına bağlı ola- miş olmalı ve GMP’ye adapte edilmelidir. rak gerçekleştirilebilir5.  Üretim ve kontrol işlemleri GMP gerekli- Bitkisel tıbbi ürünler için hazırlanan yö- liklerine göre adapte edilmiş şekilde yazılı netmelik ve GMP kılavuzları formlarla açıkça belirlenmelidir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ol-  Doğru başlangıç maddeleri ve ambalaj dukça yaygın kullanımından dolayı bitkisel malzemelerinin üretilmeleri, temini ve kul- tıbbi ürünlerin emniyet ve etkinliğinin ve ka- lanımlarına ilişkin düzenlemeler yapılmalı- lite kontrollerinin sağlık otoriteleri tarafından dır. kontrol altına alınması giderek daha önemli bir  Başlangıç materyalleri, ara ürün, bulk hal almıştır. Daha da önemlisi ülkeler arasında ürün için gerekli tüm kontroller ve işlem bu konuda uyum olması ve ortak kararlar alın- içi kontroller, kalibrasyonlar ve validasyon ması uluslararası alışverişin yaygınlaşmasından gerçekleştirilmelidir. dolayı kontrol altına alınmalıdır20.  Bitmiş ürün, belirlenmiş prosedürlere göre Bitkisel tıbbi ürünlerin yaygın olarak kulla- doğru biçimde işlem görmeli ve kontrol nıldığı bazı ülkelerdeki kanuni düzenlemelere edilmelidir. bakıldığında; Arjantin’de 1993 de sağlık bakan-  Farmasötik ürünler, yetkili şahıs her bir lıkları tarafından bu ürünlerin kontrol altına üretim serisinin ruhsatına esas bilgilere, alındığı, 889 monograf oluşturulduğu görül- üretim, kontrol ve farmasötik ürünün ser- mektedir. Bu ülkenin düzenlemelerinde; ham- best bırakılışına ilişkin yasa ve kurallara madde kontrolü, doğal yetişen bitkilerin kont- uygun olarak üretildiğini ve kontrol edildi- rolü, bitkilerin toplanmasına yönelik bilimsel ğini gösteren onay vermedikçe yani seriyi veri, kurutma metodunun kontrolü, konservas- serbest bırakmadıkça, satılamaz veya temin yon ve ufalama, parçalama işlemlerinin kontro- edilemez olmalıdır. lüne yönelik eksiklikler mevcuttur. Avustralya  Farmasötik ürünlerin raf ömürleri boyun- parlementosu (1990 Therapeutic Good Act) ca kalitelerinin devam ettirilmesi amacıyla doğal ürünler ve beslenme desteği ek bölümü uygun koşullarda saklanması, dağıtılması ile emniyet, etkinlik, kalite ve de bitkisellerin ve müteakiben işlem görmesini mümkün etiketlenmesi üzerine bir çalışma yapmıştır. olduğunca garanti altına alacak yeterli dü- Geniş bir florasının olması ve kültürel yatkınlık zenlemeler mevcut olmalıdır2, 3, 5. Brezilya’da işleri kolaylaştırmış, 1994’de sağlık Bitkisellerde geleneksel uygulamalardan bakanlıkları tarafından fitoterapotiklerin de- kalite güvencesi sistemine geçilmesi gerekmek- ğerlendirilmesi için bir komisyon oluşturul- tedir ve gün geçtikçe kalite güvencesinin artan muştur. Komisyon; WHO, Almanya ve Fransa önemi fark edilmektedir. Eskiden Siddha ilaçla- regülasyonlarını esas almıştır. 1995 yılında bit- rı Vaidya’lar (siddha uygulayıcıları) tarafından kisel ürünlerin kayıtları ve fitofarmasötikleri taze olarak hazırlanıp hastaya verilirken şimdi tanımlayan bir direktif hazırlanmıştır. Brezilya kalite güvencisine göre hazırlanması gerekmek- düzenlemelerinde etkinlik, emniyet ve iyi ta- tedir. Bu sistemlerde çok çeşitli bitkisel, hayvan- nımlanmış kalite kontrol dokümantasyonu da sal ve mineral kaynakları kullanıldığı için bu tip bulunmaktadır. Kanada sağlık koruma şubesi ürünlerde kalite güvencesi; tarafından 1989 yılında bitkisel ilaçlar halk ilacı 1. Tektür ve sabit ham maddeye, olarak tanımlanmış, 1990’da 64 bitkisel ürünün 2. İlaç etkisindeki varyasyonun standardizas- güvenli olmadığına karar verilmiş, 1992’de bir yonuna, diğer 64 ürün için katışık madde içeriği nedeni 3. Üretim teknolojisindeki optimizasyona, ile liste oluşturulmuştur. Kanada, WHO kıla-

hayatsağlık 71 vuzuna göre risk değerlendirmesi yapmaktadır. Myanmar, Sri Lanka, Tayland, Çin, Malezya ve Şili’de 1992 yılında geleneksel ilaçların sağlık Vietnam) bitkisel ürünler için ulusal monograf- programına alınmasıyla yönetmelik çalışmaları lar hazırlanmıştır. Bhutan, Nepal, Flipinler’de başlamış; tedavi, yatıştırıcı ve önlem amaçlı ilaç- monografların hazırlığı devam etmektedir. lar, gıda ürünlerinin tedavi edici ve tıbbi kulla- Maldivler, Malezya, Singapur hariç on beş ül- nımı, gıda ürünlerinin beslenme amaçlı kulla- kede farmakope bulunmaktadır. Bhutan, Hin- nımı şeklinde üç grup altında doğal ürünlerin distan, Tayland, Çin, Flipinler, Kore Cumhuri- sınıflandırılması yapılmıştır. Fransa’da 2000 yı- yeti, Vietnam’da bitkisel ilaçlar da diğer sentetik lında 205 bitkisel ürün listelenmiş durumday- ilaçların listesinde yer almaktadır. Bhutan hariç ken; Almanya’da ise; 1978’de Komisyon E (fitot- tüm ülkelerde bitkisel ürünler OTC (Over the rapi ve bitkisel madde) oluşturulmuştur. Bu counter- Reçetesiz satılan ilaç) olarak bulunur- komisyon sağlık bakanlığından bağımsız olarak ken, Bhutan da sadece reçeteli ilaç olarak yer çalışmakta, bitkisel ilaçlarla ilgili bilgi toplama almaktadır16. Avrupa’da da ESCOP (The Euro- ve emniyet ve etkinliklerinin değerlendirmesini pean Scientific Cooperative on Phytotherapy yapmaktadır. - Fitoterapi üzerine Avrupa Bilimsel İşbirliği) Komisyon E; tarafından bitkisel ürünlerde emniyet, etkinlik 1. Geleneksel kullanım, ve kalite üzerine monograflar hazırlamıştır21. 2. Kimyasal veri, Bitkisel tıbbi ürünlerin üretimi ile ilgili kar- 3. Deneysel, farmakolojik ve toksikolojik ça- şılaşılması muhtemel sorunların oluşmadan lışmalar, önüne geçebilmek için geçmişten günümüze 4. Klinik çalışmalar, yaşanan deneyimlerden yola çıkılarak ve ül- 5. Saha (tarla) ve epidemiyoloji çalışması, kelerin bölgesel yasaları göz önünde bulundu- 6. Doktorların dosyalarından hasta vaka ka- rularak oluşturulan GMP kılavuzlarından üç yıtları, önemli örnek ve ana başlıkları Tablo 1.’de yer 7. Yayınlanmamış ama üreticiler tarafından almaktadır. Bu kılavuzların sürekli güncelleme- oluşturulmuş verilerin takibini yapar. leri yapılmakta ve üreticilerin bu güncellemeleri Amerika’da ise 1994’den beri gıda takviyele- takip etmesi gerekmektedir. ri “Dietary Supplement Health and Education WHO’nun GMP Kılavuzuna 1996 yılında Act of 1994” (Besin Desteği Sağlık ve Eğitim bitkisel tıbbi ürünlerin üretimi başlıklı kılavuz Yasası) ile düzenlenmiştir. Bu yönetmelik gereği ek bölüm olarak hazırlanmış, 2003’de bu kılavuz bitkisel ilaçlar FDA (Food and Drug Adinistra- güncellenmiş, özellikle dokümantasyan başlı- tion- Gıda ve İlaç Kurumu) tarafından değer- ğı altında spesifikasyonlar ve bitkisel materyal lendirilmez. Daha da önemlisi bu ürünler; tanı, spesifikasyonları, bitmiş ürün spesifikasyonları, tedavi, kür veya hastalıktan korunma amaçlı etiket bilgileri detaylandırılmış ve bu konuda değildir. Amerika’da aynı zamanda, Alternatif yapılacak test-analiz ve sonuçların nasıl dokü- Tıp Bürosu (Office of Alternative Medicine) manlandırılması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca oluşturulmuştur. Bu yapılanmada sağlığın iyi- bu güncellemede ilk üretim basamağının belir- leştirilmesi için diyet desteğinin incelenmesi, lenmesinde; bitkisel tıbbi ürünlerde ilk önemli kronik hastalıklarda korunma ve sağlığı sağla- basamağın bitkinin üretilmesi, toplanması ve ma için bilimsel çalışmaları destekleme, bilim- sonra işlenerek hammadde haline getirilme- sel araştırmalarla bir veri tabanı oluşturulması, si olduğuna dikkat çekilmiştir. 2001 yılında kronik hastalıkların tedavisinde Ulusal Sağlık WHO tarafından bitkisel ürünlerle ilgili emni- Enstitüsünün gıda destekleri için destek olması yet çalışmaları başlatılmış, 2003’de yayınlanan gibi amaçlara yönelik çalışmalar yapılmaktadır4. Güneydoğu Asya Bölgesi Bitkisel İlaç Düzenle- Güneydoğu Asya ve Batı Pasifik ülkeleri- melerine Dair Kılavuz’da bitkisel ilaçlarda em- nin dokuzunda (Kore, Endonezya, Hindistan, niyet ve etkinlik konusunda minimum gerekli

72 hayatsağlık Hindistan WHO European Commission 1. Giriş 1. Üretim yerinin lokasyonu ve çevresi 1. Bitkisel tıbbi üründe kalite güvencesi, 2. Kalite yönetimi 2. Bina spesifikasyonları 2. Bitkisel tıbbi ürün için GMP, 3. Personel 3. Üretim yerinin su kaynağı, 3. Sanitasyon ve hijyen, 4. Bina ve tesisler 4. Üretim yerinden atıkların 4. Kalifikasyon ve validasyon, uzaklaştırılması 5. Şikayetler, 5. Proses ekipmanları 5. Konteynırların temizliği 6. Geri çekilmiş ilaçlar, 6. Dokümantasyon ve kayıtlar 6. Çalışma alanı 7. Kontratlı üretim ve analiz, 7. Materyallerin yönetimi 7. Çalışanların sağlığı, giyimleri, 8. Kendi kendini denetleme, 8. Üretim ve işlem içi kontroller sanitasyon ve hijyeni 9. Personel, 9. Başlangıç maddeleri ve ara ürünlerin 8. Depolama, ambalajlanması, etiketlenmesi ve tanımlanması 10. Eğitim, 9. Ham maddeler 10. Depolama ve dağıtım 11. Personel hijyeni, 10. Ambalaj materyalleri 11. Laboratuvar kontrolleri 12. Tesisler ( depolama alanı, üretim alanı), 11. Bitmiş ürünler 12. Validasyon, 13. Ekipman, 12. Çalışanlara tıbbi hizmet 13. Değişim kontrolü 14. Materyaller (referans numuneleri ve 13. Ekipmanlar standartlar), 14. Materyallerin reddi ve yeniden kullanımları 14. Beç üretim kayıtları 15. Dokümantasyon, (spesifikasyonlar, 15. Şikayetler ve geri çekme üretim talimatları), 15. Dağıtım kayıtları 16. Kontratlı imalat (laboratuarlar dahil) 16. Üretimde iyi uygulamalar 16. Pazar şikayetlerinin kaydı 17. Acenta, komisyoncu, alım satım yapan,dağıtımı yapan, yeniden ambalajlayan, yeniden 17. Kalite kontrol ve güvencesi 17. Kalite kontrolde iyi uygulamalar etiketleyenler 18. Validasyon 18. Hücre kültürü veya fermantasyonla üretilen etkin maddeler (API) için özel klavuz

19. Klinik denemelerde kullanılan etkin maddeler

20. Sözlük

Tablo 1. Hindistan, Amerika ve Avrupa’da kabul edilen GMP kılavuzların ana başlıkları5,16,17,22-24. değerlendirmeler ve kalite güvencesi bölümü sistemi olmalı. yer almıştır. Bu değerlendirme yazısında akut, gibi detaylara da yer verilmiştir5. kronik ve sağlıklı olma durumunda etkinlik ça- Avrupa’da EMA ve Avrupa Komisyonu’nun lışmalarının nasıl yapılacağı, geleneksel bitkisel (EC- European Commision) hazırladığı kıla- ürünlerde preklinik ve klinik çalışmaların ge- vuzlar esas alınmaktadır ve Türkiye’de de Avru- rekip gerekmediği ile ilgili açıklamalar tablolar pa düzenlemeleri esas alınmaktadır. İlk hazır- halinde bulunmaktadır22, 23, 25. lanan GMP kılavuzlarında ek bölüm olarak yer Haziran 2000 tarihli Hindistan Resmi Gaze- alan bitkisel ürünler2, üretimlerindeki geliş- tesi’nde Ayurveda, Siddha ve Unami için GMP melerle bazı revizyonlardan geçmiş ve İyi Tarım uygulamalarının gerektiğine karar verildiği bil- ve Toplama Uygulamalarına Yönelik Kılavuz’un dirilmiştir. Tablo 1’de yer alan ana başlıklar dı- (Guidelines on good agricultural and collecti- şında ayrıca GMP uyumu için bu ilaçların üre- on practices-GACP) uygulanmaya başlaması tim yerlerinde, ile başlangıç maddeleri ile etkin madde yerine 1. İlaçların hijyenik şartlarda üretimleri geçecek bitkisel maddenin kalitesi ve standardi- mümkün olmalı, zasyonunun önemine dikkat çekilmiştir24,26. 2. Tesisler, aynı yerde yapılacak başka diğer EMA’da 1998 yılından itibaren bitkisel ürün- üretimler için de uyumlu olmalı, lerle ilgili komisyonlar kurularak bu konudaki 3. Çapraz bulaşmanın önlenmesini sağlaya- düzenlemeler yayınlanmıştır. 2001’ de bitkisel cak bir alan olmalı, tıbbi ürünlerin kalitesi üzerine kılavuz hazırlan- 4. Tesislerde uygun bir drenaj sistemi olmalı, mış, 2006’ da ise bitkisel preparat, bitkisel tıbbi 5. Tesislerde uygun bir yangın alarm-güvenlik ürün, geleneksel bitkisel tıbbi ürün tanımlama-

hayatsağlık 73 larının yer aldığı ve kaplanmış/kaplanmamış kontroller başlamıştır. Ülkemizde de bitkisel tıbbi tabletlerin, oral sıvı preparatların üretiminde ürünlerin bu konuda hazırlanmış olan “Gelenek- ve kontrolünde dikkat edilecek hususların açık- sel Bitkisel Tıbbi Ürünler Yönetmeliği” kapsamın- landığı genişletilmiş bir kılavuz hazırlanmıştır. da ruhsatlandırılması, Avrupa’da uygulanmakta 2011’ de bitkisel tıbbi ürünlerin kalitesi üzerine olan bitkisel tıbbi ürünlerle ilgili kılavuzlara göre hazırlanan kılavuzda bazı revizyonlar yapılarak hazırlanmış üretim tesislerinde kaliteli olarak üre- yayınlanmış, başlangıç materyallerinin kontrol- tilmesi gerekmektedir. GMP kılavuzları sayesinde leri bölümüne vitamin ve mineraller de eklen- sadece üretimde değil, aynı zamanda hastanın miştir. 2014’ de ise Avrupa ülkeleri dışındaki kullanımı süresince de ürünün takibi ve kontrolü ülkelerin bitkisel tıbbi ürünlerini de içeren bir mümkün olabilecektir. GMP ile birlikte gelenek- taslak üzerine tartışmalar yayınlanmıştır27-30. sel kullanımdan gelen bilgilerin bilimsel olarak Bitkisel tıbbi ürünler için hazırlanan GMP uygulanması ve takibi mümkün olacak ve ancak kılavuzlarının ana bölümleri aşağı yukarı sen- o zaman halkın doğal ürün beklentisi gerçekten tetik ilaçların üretimi için geçerli olan GMP karşılanabilecektir. kılavuzları ile aynıdır. Kalite yönetimi, kalite güvencesi sistemi, dokümantasyon, işlem va- Kaynakça lidasyonu gibi başlıklar özellikle ön plana çık- 1. Geleneksel Bitkisel Tıbbi Ürünler Yönetmeliği, makta ve üretimin her aşamasının, hasta kulla- T.C. Resmi Gazetesi, 6 Ekim 2010, Sayı: 27721. 2. Guide to Good Manufacturing Practice for Medi- nımı aşaması da dahil çok iyi dokümanlandı- cinal Products Part I, Pharmaceutical Inspection rılması gerekmektedir. Bitkisel tıbbi ürünlerde; Convention/ Pharmaceutical Inspection Co-ope- bitkiyi tanımlama adına üretilme, toplanma, ration scheme, Pe 009-11 and Pe009-11(annexes) kullanılan pestisitler, bitkinin hangi kısmının (Part 1) 1 March 2014. toplandığı, kurutulduysa bu işlemin nasıl yapıl- 3. FDScGMP, WHO GMP, PICs GMP, EC GMP, dığı, ilgili marker ile uygun tanımlama, bilinen EMA GMP Guides: http://www.gmp-compliance. terapotik aktivite ve markerların ayarlanması, org/eca_link_navigator.html toksik metal, kontaminant ve katkıların tanın- 4. Calixto JB. Efficacy, safety, quality control, marke- masına dair testler ve mikrobial ve aflatoksin ting and regulatory guidelines for herbal medici- nes (phytotherapeutic agents). Brazilian Journal of test sonuçlarını içeren bir dokümantasyon iste- Medical an Biological Research. 2000: 33: 179-189. nir. Ayrıca işlem dokümantasyonu önemlidir ve 5. Mukherjee PK. Problems and prospects for good bitkisel hammaddenin kurutulması, kesilmesi, manufacturing practice for herbal drugs in Indian elenmesi ve yapılacak ilaç şekline bağlı olarak systems of medicine. Drug Information Journal. yapılan ekstraksiyon prosesleri detaylı olarak 2002; 36:635-644. dokümanlandırılır. Bitmiş ürün spesifikasyon- 6. Atmaruki LR, Dathi S. Current Trends in Herbal ları, üretim şartları, işlem içi testleri, üretim Medicines. Journal of Pharmacy Research. 2010; dokümanları, ambalajlama dahil tüm detaylar 3(1): 109-113. 7. ICH (International Conference on Harmonizati- dokümanlandırılır. Bunun dışında kalitatif kan- on)- Quality, Efficacy and Safety guidelines. http:// titatif aktif madde tayini, marker bileşiklerinin www.ich.org/products/guidelines.html tanınmasına yönelik spesifikasyonlar, poli her- 8. Canigueral S, Tschopp R, Ambrosetti L, Vignutel- bal bileşiklerde çeşitli aktif maddelerin kombi- li A, Francesco S, Petrini O. The development of 5, 24 ne içerikleri de dokümanlarda yer almalıdır . Herbal Medicinal Products. Pharmaceutical Medi- Sonuç olarak, artık tüm dünyada bitkisel tıbbi cine. 2008; 22(2): 107-118. üründe kullanılan başlangıç materyallerinin üre- 9. Bhattaram VA, Graefe U, Kohlert C, Veit M, De- tilmesi, toplanması, işlenmesi ve bir ilaç şekli hali- rendorf H. Pharmacokinetics and bioavailability of ne getirilişinde, kaliteli, emniyetli ve etkin ilaç üre- herbal Medicinal Products. Phytomedicine, Inter- national Journal of Phytotherapy and Phytophar- timi için GMP kurallarının uygulanması gerektiği macology. 2002; Supplement III: 1-33. anlaşılmış ve katı bir şekilde de uygulamalar ve 10. Ernst E. The efficacy of herbal medicine-an over-

74 hayatsağlık view. Fundamental and clinical pharmacology. supplementary guidelines for the manufacture of 2005; 19: 405-409. herbal medicines, Geneva, World Health Organi- 11. Bent S, Ko R. Commonly used herbal medicines in zation, 2006, (WHO Technical Report Series, No. the United states: A review. The American Journal 937), Annex 3. of Medicine. 2004; April 1-116: 478-485. 24. European Commission, EudraLex The Rules Go- 12. Barnes, J. An introduction to herbal medicinal verning Medicinal Products in the European Uni- products. The Pharmaceutical Journal. 2002; 268: on,Volume 4, Good Manufacturing Practice Me- 804-806. dicinal Products for Human and Veterinary Use, 13. Mosihuzzaman M, Choudhary MI. Protocols on Part II: Basic Requirements for Active Substances Safety, Effıcacy, Standardization, and documen- used as Starting Materials, Brussels, 03 February tation of Herbal Medicine (IUPAC Technical re- 2010. port) Pure and Applied Chemistry, 2008; 80(10): 25. Guidelines for the Regulation of Herbal Medici- 2195–2230. nes in the South-East Asia Region World Health 14. WHO Guidelines on Good Agricultural and Col- Organization Regional Office for South-East Asia lection Practices (GACP) for Medicinal Plants, New Delhi SEA-Trad. Med.-82 Distribution: Ge- World Health Organization,Geneva 2003. neral Developed at the Regional Workshop on the 15. EMEA, Commıttee in Herbal Medicinal Products Regulation of Herbal Medicines, Bangkok, 24-26 (HMPC ), Guideline on good agricultural and col- June 2003. lection practice (GACP) for starting materials of 26. European Comission, Eudralex The Rules Gover- herbal origin London, 20 February 2006 Doc. Ref. ning Medicinal Products in the European Unian, EMEA/HMPC/246816/2005. Vol 4, EU Guidelines to Good Manufacturing Pra- 16. Sahoo N, Manchikanti P, Dey S. Hebal drugs: Stan- ctice Medicinal Products for Human and Veteri- dads and regulation. Fitoterapia. 2010; 81: 462-471. nary Use, Annex 7, Manufacture of Herbal Medici- 17. Choudhary N, Sekhon BS. An Overview of advan- nal Products, Brussel, 01, September, 2008. ces in the standardization of herbal drugs. Journal 27. EMEA, Committee For Medicinal Products of Pharmaceutical Education and Research. 2011; (CHMP) Committee for Veterinary Medicinal 2(2): 55-70. Products (CVMP), Not for Guidence on Quality 18. Rasheed A, Reddy S, Roja C. A review on standar- of Herbal Medicinal Products (formerly EMEA / dization of herbal formulation. International Jour- HMPWP/9/99), London 26 July 2001, CPMP/ nal of Phytotherapy. 2012; 2(2): 74-88. QWP/2819/00, EMEA/CVMP/814/00. 19. Bauer R. Quality criteria and standardization of 28. EMEA, Committee For Medicinal Products for phytopharmaceuticals: can acceptable drug stan- Human Use (CHMP) Committee for Medicinal dards be achieved? Drug Information Journal. Products for Veterinary Use (CVMP) Guideline 1998; 32: 101-110. on Specifications:Test Procedures and Acceptance 20. Fan TP, Deal G, Koo HL, Rees D, Sun H, Chen S, Criteria for Herbal Substances, Herbal Preparati- Dou JH, Makarov VG, Pozharitskaya ON, Shikov ons and Herbal Medicinal Products/Traditional AN, Kim YS, Huang YT, Chang YS, Jia W, Dias A, Herbal Medicinal Products, London, 30 Mar- Wong VC, Chan K. Future development of global ch, 2006, CPMP/QWP/2820/00 Rev1, EMEA/ regulations of Chinese herbal products. Journal of CVMP/815/00 Rev 1. Ethnopharmacology. 2012; 140: 568-586. 29. EMA, Guideline on Quality of Herbal Medi- 21. http://escop.com/ cinal Products/Traditional Herbal Medicinal 22. Final draft: Good Manufacturing Practıces: An- Products, Final, 31 March, 2011, EMA/CPMP/ nex 3,Updated supplementary guidelines for the QWP/2819/00 Rev.2, EMEA/CVMP/814/00 Rev manufacture of herbal medicines, Traditional Me- 2, EMA/HMPC/201116/2005 Rev 2. dicine Department of Technical cooperation for 30. EMA Questions and Answers on the EU Fra- Essential Drugs and Traditional Medicine World mework for (traditional) Herbal Medicinal Produ- Health Organization, WHO working document cts, Including those from a ‘non-european’ tradi- QAS/04.050/Rev.3., Revision July 2005. tion, 25 March 2014, EMA/HMPC/402684/2013. 23. WHO guidelines on Good Manufacturing Practi- ces (GMP) for Herbal Medicines, Section I,WHO good manufacturing practices (GMP): updated

hayatsağlık 75 Bitkisel Ürünler ve İlaç Etkileşimleri

Tülay Çoban*

on zamanlarda dünya genelinde de artış rin doğal ve zararsız olma gerekçesi ile kontrol- Sgösteren bitkisel ürün kullanımı gerek yazılı süz kullanımı başka bir deyişle ‘bitkisel tedavi basın, gerek görsel medyanın da etkisi ile ülke- en iyi ve doğal tedavidir ve hiçbir yan tesiri de mizde de artış göstermekle beraber yanlış kul- yoktur’ demek ve bitkisel ilaçlara güvenmek ne lanımın getirebileceği olumsuzluklar hakkında kadar doğrudur? Yapılacak en doğru yaklaşım yeterince bilgilendirme yapılmamaktadır. Bitki- ne olmalıdır sorusuna verilecek cevap ise belki sel ürünlerin kullanım artışına neden olan fak- de kullandığımız ilaçların bitkisel kaynaklardan törler arasında kolay bulabilme, ekonomik olma elde edildiği gerçeğini unutmaksızın, değişime ve görünüşe göre güvenli olması gibi özellikler direnmeden bunları toptan reddetmek yerine yer almaktadır. oluşabilecek yan etki, ilaç ve gıda etkileşimleri Bitkisel ürünler gıda takviyeleri ya da besin konusunda doktor ve eczacılar olarak kullanı- destekleyiciler olarak market raflarında yer alan cıları bilgilendirmek, yönlendirmek, kontrollü ürünlerin mevsimlere göre popülaritesi değişe- kullanımını sağlamak olmalıdır. Bununla be- bilmektedir. Kış aylarında daha çok bağışıklık raber ve belki de en önemlisi insanların ticari sistemini destekleyen ürünlere, ilkbahar ve yaz kaygılarla piyasaya sunulan ürünlerin peşinden aylarında ise özellikle kadınları hedefleyen za- koşmalarını önlemeye çalışmak ve bu konuda yıflama ürünlerine yer verilmektedir. Bir sene farkındalığı arttırmak daha da akılcı bir yakla- popüler olan bir ürün yerine ertesi sene başka şım olacaktır. bir ürün piyasaya girmekte ve medyatik kişiler Tamamlayıcı ve alternatif tedavide kullanılan kullanılarak görsel medyada reklamları yaptırıl- ürünler reçetesiz ürünler olduğu için doktorlar, maktadır. Günümüzde dünya genelinde doğal eczacılar, sağlık çalışanları ve bunları satışa su- ve zararsız oldukları gerekçesi ile yaklaşık 500 nan marketlerin, kullanıcıyı ürün güvenliği ve den fazla ürünün kullanıldığı bildirilmektedir. diğer ilaçlar ile oluşabilecek etkileşimler ile ilgili Pazar payları giderek artmakta olan bu ürünle- bilgilendirme sorumluluğu bulunmaktadır. An- cak yapılan anketlerde kullanıcıya reçeteli başka * Prof. Dr, Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmasötik bir ilaç kullanıp kullanmadığı yönünde herhan- Toksikoloji Anabilim Dalı, [email protected]

76 hayatsağlık gi bir sorgulama yapılmadığı ve kullanıcının da bilinçli olarak onay görmeyeceği gerekçesi ile doktorunu bilgilendirmediği anlaşılmaktadır. Tamamlayıcı ve alternatif tedavide kullanı- lan ürünlerin; terapinin desteklenmesi, ilacın yan etkilerinin azaltılması bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi ve hastanın kendisini daha iyi hissetmesi adına aldığı bilinmektedir. Ancak bilinçsiz kullanımın tedavinin amacını isten- meyen yönde değiştirebileceği de unutulmama- lıdır. Bitkisel Destekleyici Ürün, Bitkisel Tıp, Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Nedir? Tanımsal olarak bakıldığında bitkisel des- tekleyici ürünler bitkilerin tohum, gövde yaprak ya da meyvelerinin işlem görmüş ya da işlenme- miş kısımlarının ekstre veya uçucu yağlarından oluşmaktadırlar. Bunlar tablet, kapsül, çay ya da toz formlarında piyasaya sürülmekte olup tek başlarına veya vitamin ve mineraller gibi diğer destekleyici maddeler ile kombine olarak satıl- maktadırlar (WHO 1991 Cenevre). Bitkisel tıp, bitkileri ilaç olarak kullanan, re reçeteli ürünler gibi düzenlemeler getirilme- yaklaşık 3000 yıldır Ayurveda, Kampo, Çin miş olup kanunlara göre sağlığımız açısından tıbbı adları altında Asya kıtasında hastalıkların herhangi bir tehlike oluşturmadıkları sürece tedavisinde kullanıldığı bilinen bir tedavi yön- kullanılabilecekler demektir. temidir. Birçok insan bitkisel ürünleri yaşam- Eczaneden satın alınan reçeteli ilaçların bi- larının sağlıklı bir biçimde devamını sağlamak yolojik aktivite ve yapısı açısından bir standar- ya da bazı semptomlardan kurtulmak amacıyla dı bulunmaktadır ve bu durum ilaç etkinliği ve kullanmaktadır. Bitkisel ilaç kullanılarak yapı- güvenliği için gereklidir. Fakat bitkisel ürünler- lan tedaviye “bitkilerle tedavi” (fitoterapi) ya de aynı bitkinin genetik farklılıkları, büyüme da “fitofarmakoterapi” adı da verilmektedir. şartları, yetiştiği toprak, toplama ve öz haline Bitkisel ürün kullanımı gelir ve eğitim düzeyi, getiriliş aşamasındaki standardizasyon eksikli- yaş ve cinsiyete bağlı olarak değişkenlik göster- ği nedeni ile saflık ve etkinlik konusunda bazı mektedir. tereddütler mevcuttur. Bitkilerin sağlıklı ve te- Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp (CAM) ise miz çevrelerden toplanmaları faydalı olabilme- Dünya Sağlık Örgütünün de tanımladığı gibi leri açısından şarttır. Uygun olmayan yerlerden genel sağlık sigortası kapsamında olmayan bit- toplanarak uygun olmayan şartlarda saklanıp kisel ürünler, destekleyici ürünler (vitaminler), tüketiciye ulaşan bitkilerin ne kadar faydalı geleneksel Çin tıbbı, meditasyon, masaj, kay- olacağı konusu belirsizdir. Bunlara bağlı olarak ropraktik, biyoenerji, dua ve şifacı, gibi kavram- ürünlerin etkinliği, üreticiden üreticiye ve tek ları kapsamaktadır. üreticiye ait lottan lota göre değişiklik göster- Bitkisel Destekleyici Ürün Kullanımında mektedir. Sonuç olarak market, aktar ve eczane- Karşılaşılan Sorunlar lerde satılan ürün markalarında kalite, standar- Bitkisel ürünler ilaç olarak değil gıda destek- dizasyon ve etken madde miktarı bakımından leyicisi olarak tanımlandıklarından, bu ürünle- büyük farklılıklar bulunabilmektedir.

hayatsağlık 77 Bitkisel kökenli preparat kullanımına bağlı yonları olarak da adlandırdığımız oksidasyon, gözlenen diğer olumsuz etkiler, yanlış bitki kul- redüksiyon ve hidroliz reaksiyonları başlıca lanımı, yanlış etiketleme, pestisit kalıntıları, ağır karaciğerde gerçekleşmekte olup sitokrom P450 metal ve biyolojik kontaminasyonlar, bitki meta- (CYP) izozimleri ile yürütülmekte olan genel bolitleri, endojen kaynaklı bitki toksinleri, zarar- metabolizma reaksiyonları olarak bilinmekte- lı olabilecek kimyasal maddeler veya ilaç etken dir. Faz II reaksiyonları olarak bilinen konju- maddeleri ilave edilmesi şeklindedir. Bitkisel adı gasyon reaksiyonları ise başlıca üridin 5’difos- ile satılan bu ürünlere sentetik kimyasal madde- foglukuronil transferaz (UGT) enzimi ile ger- lerin katılması ve bunun etiketinde belirtilme- çekleşmektedir. Buna ek olarak P-glikoprotein mesi ise ayrı bir sorundur. Bu duruma özellikle (P-gp) gibi aktif taşıyıcılar da etkilenerek tüm Çin patentli ürünlerde rastlanmaktadır. Tay- farmakokinetik aşamaları etkileyebilmektedir. van’da, toplanan 2609 adet geleneksel Çin tıbbi Geleneksel ilaçlar ile bitkisel ilaçların birlikte ürünlerinin % 23.7’sinde en az bir tane sentetik kullanılması substratların (ilaç ya da bitki) he- ilaç karışımına, sıklıkla da kafein, parasetamol, def aktiviteyi değiştirerek her bir farmakoki- indometazin, hidroklortiazid ve prednizolona netik aşamanın etkilenmesine ve sonuç olarak rastlanmıştır. Asya kıtası dışında satılan pek çok bitki-ilaç etkileşimlerine neden olabilmektedir. Çin kökenli bitkisel üründe etiketinde yer alma- Böyle bir etkileşim bazen yararlı olabilirken ba- makla berabenr nonsteroidal antienflamatuar zen de toksisiteye neden olabilmektedir. ilaçlar (NSAII) ve benzodiazepinler bulunmuş- İlaç klerensi büyük oranda Faz I (başlıca tur. Bu örnekleri arttırmak mümkündür. CYP), Faz II enzimlerinin (en fazla UGT) ve Bitkisel ürün kullanımındaki artışa bağlı ilaç taşıyıcı organik anyon taşıyıcı polipeptitler olarak karşımıza çıkan olumsuz durumlardan [OATP] ve dışa atım proteinlerinin metabolik bir diğeri de reçeteli ilaçlar ve hatta gıdalar ile modifikasyonuna bağlıdır. Bu nedenle tedavi- görülen etkileşimlerdir. Günümüzde hemen lerde özellikle de kemoterapi alan hastalarda her yaşta görülebilen bu etkileşimler özellikle bitkisel tedavi ve farmakokinetik ilaç etkileşim- de birden fazla kronik hastalığı bulunan ve faz- lerinde bu hedeflere odaklanılmıştır la ilaç kullanması gereken yaşlı grupta sıklıkla Günümüze kadar yapılan araştırmalarda en karşımıza çıkmaktadır. önemli farmakokinetik ilaç etkileşimlerinin ka- Bitkisel ürün kullanımına bağlı olarak ka- raciğer ve barsak CYP kaynaklı aktivite değişik- raciğer toksisite verilerinde de artış bildiril- likleri ile ilgili olduğu saptanmıştır. İnsanlarda şu mektedir. Karaciğer çeşitli kimyasal bileşiklerin ana kadar bilindiği kadarı ile P450’yi kodlayan metabolizmalarında rol oynayan en büyük ve 57 fonksiyonel gen bulunmaktadır. İlaçların ve en önemli organdır. Bitkisel ürün bağlantılı ka- diğer ksenobiyotiklerin metabolizmalarından raciğer toksisite verileri ürünlerin güvenliği ile sorumlu izozimler CYP 1, 2 ve 3 ailesine aittir. ilgili endişeleri artırmaktadır. Genetik polimorfizm ve epigenetik faktörler bu Bütün bunlarla beraber bitkisel ürünlere enzimlerle ilgili değişikliklerin bir kısmını açık- bağlı olarak tedavi etkinliğinin artması durum- layabilse de yaş, cinsiyet ve hastalık faktörleri ları da bildirilmektedir. de CYP’lerin aktivitesini değiştirebilir. İlaçlar Bitki-İlaç Etkileşim Mekanizmaları çoğunun klerensi karaciğerde başlıca CYP3A4 Etkileşimler farmakodinamik ya da farma- izozimine bağlıdır. CYP3A4, OTC ilaçlarının ve kokinetik olabilir. Farmakodinamik etkileşim- diğer bazı ksenobiyotiklerin yaklaşık % 50’sinin lerde destekleyici ürünler kullanılan ilacın etki- metabolizmasında rol oynamaktadır. İlaçların sini arttırabilir ya da azaltabilmektedir. % 25’inin oksidatif metabolizmasından sorumlu Farmakokinetik etkileşimlerde ise ilacın ikinci enzim CYP2D6’dır. Oksidatif metaboliz- metabolizma, ıtrah daha az olarak da absorbsi- manın % 90’ından sorumlu yedi izozim bulun- yonunda değişiklikler olmaktadır. Faz I reaksi- maktadır (CYP1A2, CYP2B6, CYP2C9, CY-

78 hayatsağlık P2C19, CYP2D6, CYP2E1 ve CYP3A4). Bundan başka inaktivasyon ve eliminasyon yolağında yer alan Faz II metabolizma enzim- leri (UGT, tiyopürin S-metiltransferaz, dihidro- pirimidin dehidrogenaz, ve glutatyon S-transfe- razlar [GST]) da bulunmaktadır. Sıklıkla Kullanılan Bitkisel Destekleyiciler Farklı bitkisel destekleyicilere olan ilgi po- püler kültür nedeni ile zamanla değişiyor olsa da bu derlemede değişik hasta gruplarında kullanım sıklığı ve oluşan potansiyel etkileşim- ler açısından sıklıkla karşımıza çıkan G grubu bitkiler olarak da rastladığımız Garlic (sarmı- sak), Ginko biloba, Ginseng ile St. John’s wort, Ekinaze, soya ve hatta zencefil gibi bitki ya da bitkisel ekstrelerini içeren destekleyiciler ile değişik hasta gruplarında görülen etkileşimler ele alınmıştır. Ancak etkileşimler bu ürünlerle sınırlanamayacak kadar fazla olup. ağızdan alı- nan gıdalar da dahil her şeyin etkileşime neden la destekleyici ürün de kullandığı bildirilmekte- olabileceği gerçeği unutulmamalıdır. dir. Bu grup hastalara terapötik indeksi dar ilaç- Kronik Hastalıklar ve Bitkisel Ürün Kul- lar reçetelendirildiği için bitkisel destekleyiciler lanımı ile yaygın etkileşimler görülebilmektedir. Bitki-ilaç etkileşimlerinde dikkatli olunması Risk Altında Bulunan Hasta Grupları ve gereken hedef kitle birden fazla kronik hastalığı Etkileşimler olan ve fazla ilaç kullanması gereken hasta gru- Kan Sulandırıcı Kullanımı budur. Çoklu ilaç kullanımı ve destekleyicilerin Çalışmalar kan sulandırıcı ilaçlardan war- birlikte alınması daha riskli durumların ortaya farinin (kumadin), depresyona karşı kullanılan çıkmasına neden olabilmektedir. Bu gruptaki St. John’s wort, ginko, sarımsak ve ginseng ara- hastaların destekleyici ürünleri hastalıkların sında etkileşimler olduğunu göstermiştir. iyileştirilmesi, kendini daha iyi hissetme ya da St. John’s wort’un warfarin’in metabolizma- sağlıklarını sürdürebilme adına aldıkları an- sını arttırarak serum seviyelerinde azalmaya yol laşılmaktadır. Reçeteli ilaç kullanan her dört açtığı da gösterilmiş olmakla birlikte bu kombi- kişiden birinin destek ürünlerini kullandığı bil- nasyona klinik cevabın düzeyi belirtilmemiştir. dirilmektedir. Bu destek ürünleri vitamin, mi- St. Johns wort cerrahi sonrası oral antiko- neral, bitkiler, bitkisel ürünler, aminoasitler ya agülan alınması gerekli durumlar için risk ta- da bunları içeren destekleyici maddelerdir. Bu şımaktadır. St. John’s Wort’un antitrombositer ürünler hiçbir farmakolojik etkisi bulunmasa klopidogrele cevabın artması gibi yararlı etkile- bile kullanılan diğer ilacın absorbsiyon, meta- şimleri de bildirilmektedir. bolizma, dağılım ve eliminasyonunu değişti- Ginko biloba’nın aspirin ve warfarin ile direk rebilmektedirler. Bitkisel destekleyiciler astım, etkileşmediği ama antiplatelet aktivite gösterdi- demans, depresyon, kronik gastrointestinal ra- ği bildirilmektedir. Non steroidal antienflama- hatsızlıklar, ağrı ve menapoz semptomlarının tuvar ilaçlardan özellikle aspirin ile bir arada giderilmesi durumlarında kullanılmaktadırlar. kullanımında, intrakranial kanamalarda dâhil Kardiak aritmi, konjenital kalp yetmezliği gibi olmak üzere ciddi kanamalara neden olduğu riskli etkileşim grubunda olan hastaların sıklık- bildirilmektedir.

hayatsağlık 79 Sarımsak düzenli kullanıldığında kanama olarak ilaç konsantrasyonunda azalmaya neden zamanında uzamaya neden olarak aspirin ve olduğu düşünülmektedir. Bir çalışmada St. Jo- warfarinin kan sulandırıcı etkisini artırabil- hn’s wort’un muhtemelen p-glikoprotein indük- mektedir. Sarımsak antiplatelet aktiviteye sahip siyonu yaparak digoksinin kan seviyelerinde % olmakla beraber yapılan klinik bir çalışma, sa- 25 azalmaya neden oluğu ve biyoyararlanımını rımsağın güvenli olduğu ve warfarin alan hasta- azalttığı bildirilmiştir. larda ciddi kanamaya neden olmadığını bildir- Ginseng ile ilgili bir hastaya ait vaka çalış- mektedir. masında, digoksinin serum düzeylerinde artışa Panax ginseng ile yapılan klinik çalışmalarda neden olduğu saptanmıştır. warfarin ile bir etkileşiminin olmadığı bildiril- Ginko biloba’nın da bu grup hastalarda reçe- mekle birlikte, yapılan çalışmaların niteliği hak- telendirilen antihipertansif ilaçlar ile etkileşimi- kında kuşkular bulunmaktadır. nin olduğu bildirilmektedir. Vitamin E ve balık yağı ile ilgili, günde 3-6 g Antidepresan Kullanımı balık yağı alan 16 hastada yapılan bir çalışmada Depresyon tedavisinin mekanizması olma- warfarine cevabın etkilenmediği bildirilmiştir. makla beraber, St. John’s wort’un seratonin dü- Vitamin E alımınım aspirinin etkisini arttı- zeylerine etkisi bulunduğu bildirilmektedir. Se- rabileceği bildirilse de kanama düzeyine etkisi lektif seratonin gerialım inhibitörleri (SSRI) flu- olmadığı hatta yüksek doz vitamin E’nin K vi- oxetine veya sertraline ile birlikte kullanımında tamininin etkisini tersine antagonize ettiği bil- nadir görülse de, konfüzyon, halüsinasyon, kan dirilmiştir. basıncında büyük değişiklikler ve hatta ölümle Yaban mersini suyunun da kanama zamanı sonuçlanabilen seratonin sendromuna neden üzerine fazla bir etkisi saptanmamakla birlikte olabilmektedir. SSRI ilaçları kullanan hastala- etkileşimin bildirildiği vaka raporları bulun- rın St. John’s wort kullanmamaya dikkat etmesi maktadır. gerekmektedir. St. John’s wort CYP450 ile me- Araştırmalar soya alımının da levotiroksin tabolize edilen psikiyatri ilaçlarının serum dü- düzeylerini ve warfarin alan hastalarda ulusla- zeylerinin azalmasına neden olmaktadır. Klinik rarası terapötik doz değerlerini azalttığını gös- olarak anlamı olmasa da benzodiazepinler ve termiştir trisiklik antidepresanların serum düzeylerini Warfarinin terapötik indeksi dar olması etkilediği gösterilmiştir. nedeni ile kanama zamanını etkileyen ufak bir Ginko biloba ekstresi içeren ürünlerin yaşlı- değişiklik ciddi sonuçlara yol açacağından her- lıkta sıklıkla kullanılan antidepresan ve antihi- hangi bir takviye ile birlikte kullanıldığında son pertansif ilaçlar ve de kan sulandırıcılar ile etki- derece dikkatli olunması gerekmektedir. leşime girebileceği bildirilmektedir. Ginko biloba Kardiyovasküler Sistem Hastaları CYP3A4 aktivitesini indükleyerek antidepresan Kardiyovasküler sistem rahatsızlığı olan has- bir ilaç olan trazodon’un aktif metaboliti m-klo- talar tarafından kullanılan destekleyici ürünler rofeninpiperazin oluşumunun artmasına neden içinde en çok psikolojik bozukluklar için kul- olmaktadır. Alzheimer hastası 80 yaşındaki bir lanılanlarla etkileşimler öne çıkmaktadır. An- kadının, Ginkgo biloba ile birlikte düşük doz tra- tidepresan olarak kullanılan St. John’s wort’ün zodone alıp komaya girdiği belirtilmektedir. verapamil ve statinlerin serum düzeylerini Hacim Artırıcı Laksatif Kullanımı azaltmakta olduğu bildirilmektedir. St. John’s Psyllium ve benzeri hacim artıran laksatifler wort ile birlikte bu ilaçları kullanıyor olması gıda takviyesi olarak bilinmekte ve bazı hasta- durumunda, kan basıncı ve lipit seviyeleri dik- lar tarafından tedavi amaçlı düşünülmemek- katlice izlenmelidir. St. John’s wort’un CYP450 tedirler. Ancak bu laksatifer bazı ilaçların ab- izozimlerinden CYP3A4, CYP2C9, CYP1A2 sorbsiyonunu azaltabilir veya yavaşlatabilirler. ve taşıyıcı P-glikoprotein indüksiyonuna neden Psyllium, karbamazepinin absorbsiyon ve se-

80 hayatsağlık rum düzeylerini azaltabilmektedir. Psyllium’un teminin orta dereceli bir inhibitörü olabileceği- lityumun absorbsiyonunu azalttığını gösteren ni gösterilmektedir. Bu inhibisyon aynı sistem bir vaka raporu bulunmaktadır. Kural olarak tarafından metabolize edilen itrakonazol, fexo- Psyllium gibi hacim arttırıcı laksatiflerin diğer fenadin ve lovastatin gibi ilaçların düzeylerini ilaçlar ile birlikte alınmaması birkaç saat arayla yükseltmektedir. alınması önerilmektedir. St. Johns wort cerrahi öncesi kullanılan Diyabet Hastaları bazı CYP3A4 ve P-gp substratları ile etkileşi- Diyabet tedavisi alan hastalarda destekleyici me girebilmektedir (siklosporin). Hiperikum ürünler ve ilaç etkileşimleri çok iyi belgelenme- bileşenleri tarafından CYP3A4 ve P-gp ‘nin her miş olmakla beraber serum glukoz düzeyleri ikisinin de indüksiyonu organ reddi gibi klinik üzerine etkili bitkisel ürünler bulunmaktadır. olarak önemli sonuçlara yol açabilecek şekilde Ginseng diyabet hastalarında hipoglisemik ak- siklosporinin plazma konsantrasyonunun sub- tiviteye sahip iken bu etki oral hipoglisemik terapötik düzeylere indirgenmesine neden ola- ya da insülin kullananlarda etkiyi arttırabilir. bilmektedir. Krom ve Psyllium’unda hipoglisemik etkisi HIV Tedavisi Alan Hastalar bulunmaktadır. Bu destekleyicilerin bireylerde Çoğu antiretroviraller CYP3A4 ve P-gli- öngörülemeyen etkileri bulunmaktadır. Kan koprotein sistemleri üzerinden metabolize glukoz düzeylerinde değişiklik olmadığı sürece edilmektedir. Bu sistemleri indükleyen diyet doz ayarlama gereği bulunmamaktadır. St. Jo- takviyeleri ve antiretovirallerin serum seviyele- hn’s wort’un antidiyabetik (gliklazid) ilaçlar ile rini azaltabilir. St John’s Wort’un de bu sistem- de etkileşimi bildirilmektedir. ler üzerine etkisi bulunmaktadır. Sarımsak ve İmmunsupresif Tedavi Alan Hastalar C vitamini alan hastalarda antiretroviral serum Uzman görüşlerinin yer aldığı bir komisyon konsantrasyonunda azalma gösteren sınırlı sa- olan Alman Komisyon E monografisi ekinez- yıda çalışma bildirilmiştir. Devedikeni, ekinez- yanın immün sistemi uyarıcı özellikleri nedeni ya türleri ve bağışıklık sistemini destekleyen ile immünsupresif tedavi hastalar tarafından goldenseal’in in vitro CYP450 enzim inhibis- kullanılmaması gerektiğini bildirmektedir. yonu yaptığı bildirilmektedir ancak bu durum Ekinezyanın Echinacea angustifolia, E. pallida klinik açıdan önemli değildir. St. John’s wort ve E. purpurea olmak üzere tıbbi olarak kulla- alan hastalarda etkisiz HIV tedavisi dikkatle iz- nılan üç türü vardır. Bakteriyel, viral ve fungal lenmelidir. Antiretroviral kullanan hastaların enfeksiyonların tedavisinde kullanılan ekinez- tehlikeli etkileşim riskine karşı St.John ‘s wort ya, gastrointestinal sistem bozuklukları, bulantı kullanmaktan vazgeçmesi gerekmektedir. baş dönmesi, anaflaksi ve astımın şiddetlenmesi Antineoplastik İlaç Kullanımı gibi yan etkilere neden olurken papatyagiller- Kemoterapi alan kanser hastalarının % 70’e den herhangi bir bitkiye alerjisi olan kişiler ta- varan oranlarda bitkisel ürün kullandığı bildi- rafından dikkatli olunmalıdır. Önemli bir hepa- rilmektedir. Sarımsak, ginko, ginseng, ekinezya totoksik etki bildirilmemekle beraber, potansi- ve St John’s wort ve soya izoflavonları sıklıkla yel hepatotoksik etki sekiz haftadan uzun süreli antineoplastik ilaçlar ile bir arada kullanılabil- ve amiodrone, anabolik steroidler, ketakanozol mektedir. Soyanın fitoöstrojen bileşenleri erkek ya da metotreksat gibi diğer hepatotoksik ilaçlar ve kadında meme kanseri tedavisinde kullanı- ile birlikte kullanıldığında ortaya çıkmaktadır. lan tamoksifen ve osteoporozun önlenmesi ve İçerdiği pirazolidin alkaloidlerinin hepatotoksi- tedavi edilmesinde kullanılan raloksifen ilaçları site ile ilişkisi bildirilmektedir. Pirazolidin alka- ile etkileşime girmektedir. loitlerini içeren diğer bitkilerde de hepatotoksik Bunların yanında St. John’s wort’un irinote- etki görülmektedir. İn vitro çalışmalar, ekinez- kanın toksisitesinin azalması gibi yararlı etkile- yanın sitokrom P450 3A4 enzim kompleks sis- şimleri de bildirilmiştir.

hayatsağlık 81 Hamilelik Döneminde Bitkisel İlaç Kulla- rular yerine “vitamin, bitkisel ürün, çay ve eks- nımı trelerden hangisini kullanıyorsun?” soruları ile Doğal olmaları nedeni ile hamilelik veya hastanın kullandığı bu takviyeler diğer reçeteli emzirme döneminde herhangi bir bitkisel ilaç ilaçlar gibi dosyasına rapor edilmelidir. Sağlık kullanmayı düşünen hastaların her durum- otoritelerince hastaların sorgulanarak bitkisel da bilgi ve tavsiye almaları önerilmektedir. Bit- ürün ya da ilaç alımından sonra herhangi bir kisel ilaçların güvenliği ile ilgili belgelenmiş yan etki gözlenip gözlenmediğinin belirlenmesi yeterli bilgi olmadığından, hamilelik veya em- ve varsa üst kurula bildirilmesi olası bitki-bitki, zirme döneminde bu tür ürünlerin kullanımı bitki-ilaç etkileşimlerinin belirlenmesi açısın- önerilmemektedir. Hamilelik ya da emzirme dan önemlidir. döneminde bir bitkisel ilacın önerilmesi du- Özellikle cerrahi operasyon geçirecek olan rumunda, ilacın bebek ve hamile açısından hastalar, bitkisel ilaç kullanımı açısından mut- güvenli olup olmadığının sorgulanması gerek- laka sorgulanmalı ve bitkisel ilaç kullanımına mektedir. Hamileliğin ilk üç aylık döneminde operasyon tarihinden yaklaşık 2-3 hafta önce bitkisel ürün kullanmaktan olabildiğince kaçın- son verilmelidir. Kronik hastalığı olan hastalar makla beraber, bazı bitkisel ürünler hamileliğin ve polifarmasi nedeni ile birden fazla ilaç kul- ilk üç aylık döneminden sonra kullanılabilir. lanması gereken hastalar, hamile, çocuk ve yaşlı Hamile kadınların da uterustaki yüksek östro- hastalar da dikkatle üzerinde durulması gere- jen düzeyinin kalıtsal göğüs kanseri riskini artı- ken gruplardandır. rabileceğinden dolayı soya ve soyalı ürünlerden kaçınmaları önerilmektedir. Kaynakça Sonuç ve Genel Yaklaşımlar 1. Abdualmjid R.J. ve Sergi C., Hepatotoxic Bota- Sonuç olarak ağızdan alınan her şey ilaçlarla nicals - An Evidence-based Systematic Review J Pharm Pharmaceut Sci (www.cspsCanada.org) etkileşime girebilir. Gıdalarda buna dâhildir. Bu 2013; 16(3) 376-404, 2013. durum ilaçların etkisinde artış ya da azalışlara 2. Bebbington A, Kulkarni R, Roberts P. Ginkgo bilo- ve yan etkilere neden olabilir. Doktorların ve ba: persistent bleeding after total hip arthroplasty eczacıların hastaların kullandığı ya da kullan- caused by herbal self-medication. J Arthroplasty. mayı düşündüğü bitkisel destekleyici ürünlerin 2005; 20:125–6. etkisi ve güvenirliği konusunda bilgilendirme 3. Borrelli F, Izzo AA. Herb–drug interactions with yapması ve tavsiye vermesi gerekmektedir. Has- St John’s wort (Hypericum perforatum): an update taların çoğu bitkisel ürünlerin markaları ara- on clinical observations. The AAPS journal, 2009; sındaki büyük değişkenliğin farkında değildir. 11(4): 710-727. 4. Bunchorntavakul C, Reddy KR. Review article:- Bazı markalar daha standardize sertifikalı ürün herbal and dietary supplement hepatotoxicity.Ali- satmaktadırlar ve bu durumu ürün etiketlerine ment Pharmacol Ther, 2013; 37(1): 3-17. yansıtmaktadırlar. Bitkisel desteklerin yararları, 5. Etman M. Effect of a bulk forming laxative on the ürünün kalitesi, bozulma ya da kontaminasyon bioavailablility of carbamazepine in man. Drug ile ilgili problemlerin yanı sıra, risklerin hasta- Dev Ind Pharm. 1995; 21:1901–6. lara göre değişmesi yani bireysel farklılıklar ve 6. Greenblatt DJ, von Moltke LL, Perloff ES, Luo Y, diğer problemlerin hastaya açıklanması gerek- Harmatz JS, Zinny MA. Interaction of flurbiprofen mektedir. with cranberry juice, grape juice, tea, and flucona- zole: in vitro and clinical studies. Clin Pharmacol Reçeteli ilaç kullanan hastaların üçte iki- Ther. 2006;79:125–33. si doktorlarına gıda takviyesi kullandıklarını 7. Haefeli W.E. and Carls A., Drug interactions with söylememektedirler. Bu nedenle doktorlar ta- phytotherapeutics in oncology Expert Opin. Drug rafından hastaların bu tip ürünleri kullanıp Metab. Toxicol. 2014:10 (3) 359-377. kullanmadığının sorgulanması gerekmektedir. 8. Hammerness P, Basch E, Ulbricht C, Barrette EP, Evet ya da hayır cevaplarının geleceği kapalı so- Foppa I, Basch S, et al., for the Natural Standard

82 hayatsağlık Research Collaboration. St John’s wort: a systema- 15. Nutescu EA, Nancy LS, Sonia I, Patrica E. Warfa- tic review of adverse effects and drug interactions rin and its interactions with foods, herbs and other for the consultation psychiatrist. Psychosomatics. dietary supplements. Expert Opin Drug Metab Saf. 2003;44:271–82. 2006; 5(3):433-451.Rewiew. 9. Henderson L, Yue QY, Bergquist C, Gerden B, Ar- 16. Perlman BB. Interaction between lithium salts and lett P. St John’s wort (Hypericum perforatum): drug ispaghula husk. Lancet. 1990;335:416 interactions and clinical outcomes. Br J Clin Phar- 17. Rahimi R, Abdollahi M. An update on the abi- macol. 2002;54:349–56. lity of St. John’s wort to affect the metabolism of 10. Izzo AA. Drug interactions with St. John’s other drugs. Expert Opin Drug Metab Toxicol, wort (Hypericum perforatum): a review of the 2012;8(6): 691-708. clinical evidence. Int J Clin Pharmacol Ther. 18. Schuppan D, Jia JD, Brinkhaus B, Hahn EG. Herbal 2004;42:139–48 products for liver diseases: A therapeutic challen- 11. McRae S. Elevated serum digoxin levels in a pa- ge for the new millennium. Hepatolo, 2003; 30(4): tient taking digoxin and Siberian ginseng. CMAJ. 1099-1104 1996;155:293–5. 19. Ziai SA, Larijani B, Akhoondzadeh S, Fakhrzadeh 12. Meisel C, Johne A, Roots I. Fatal intracerebral H, Dastpak A, Bandarian F, et al. Psyllium decre- mass bleeding associated with Ginkgo biloba and ased serum glucose and glycosylated hemoglobin ibuprofen. Atherosclerosis. 2003;167:367 significantly in diabetic outpatients. J Ethnophar- 13. Mills E, Montori V, Perri D, Phillips E, Koren G. macol. 2005;102:202–7. Natural health product–HIV drug interactions: a systematic review. Int J STD AIDS. 2005; 16:181–6. 14. Moore J, Phipps K, Marcer D, Lewith G. Why do people seek treatment by alternative medicine?. Br. Med. J, 1985; 290(6461): 28.

hayatsağlık 83 Oksidanlar, Antioksidanlar ve Antioksidan Etkili Yüksek Bitkiler

Bilgehan Doğru*, Şerife Funda Işık**, Ayşegül Köroğlu***

ksidasyon, canlı organizmaların biyolojik sidanlar tarafından aktif oksijen türlerinin bas- Osüreçlerinde enerji üretimi için çok gerek- kılanması ile fitokimyasalların, özellikle gıda lidir. Moleküler oksijen bir yandan birçok avan- maddeleri ve sağlık üzerine etkileri konusunda taj sağlarken diğer yandan toksisite oluşturmak- yoğun çalışmalar yapılmıştır3. tadır. Bu toksisite büyük çapta reaktif oksijen Biyolojik sistemlerde dış orbitalinde çiftleş- türlerinin oluşmasından kaynaklanmaktadır. memiş elektron içeren atom veya moleküller Sürekli olarak hücrelerde üretilen oksijen mer- serbest radikaller olarak adlandırılır. Serbest kezli serbest radikaller ve diğer reaktif türler, radikaller çiftleşmemiş elektrondan dolayı çok hücre ölümü ve doku hasarına neden olur. Ser- reaktiftir. Bu radikallerden aktif oksijen türev- best radikallerin neden olduğu oksidatif hasar, lerine oksidanlar denir. En sık rastlanılan ok- yaşlanma, damar sertliği, diyabet, kanser ve si- sidanlar; süperoksid radikali, hidroksil radika- roz gibi hastalıklar ile ilişkili olabilir1-3. li, hidrojen peroksit, hipokloröz asit ve singlet Hemen hemen tüm organizmalar oksidatif oksijen gibi reaktif oksijen türleri (ROT) ile hasara karşı antioksidan savunma ve onarım nitrik oksit (NO) radikalidir. Oksidanlar çeşit- sistemine sahip olmasına rağmen, bu sistemler li biyolojik reaksiyonlarda önemli roller üstle- onları korumak ve zarar görmesini tamamen nirken aynı zamanda da birçok hastalıkların önlemek için yeterli değildir. Ancak bu amaçla, patojenezinde etken oldukları hakkında veriler antioksidan içeren gıdalar ile antioksidan takvi- mevcuttur. Canlıda değişik patolojilere yol açan yesi yapılarak, insan vücudunda oksidatif hasar serbest radikaller, normal hücresel biyolojik azaltılmaya çalışılabilir. Son zamanlarda, çay, olaylar esnasında ve iltihabi hücreler tarafından baharatlar, çeşitli bitkiler ve diğer doğal antiok- üretilirler4. Oksidanlar ve insan hastalıkları arasındaki * Prof. Dr., Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya ilişki, oksidan ve antioksidan arasındaki denge- Anabilim Dalı, [email protected] ye bağlıdır. Vücutta oksidanların artması ve an- ** Ecz., [email protected] tioksidanların azalması (oksidatif stres) sonucu *** Prof. Dr, Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik oksidanlar normal biyolojik makromoleküllerle Botanik Anabilim Dalı. [email protected].

84 hayatsağlık kolaylıkla etkileşebilecektir. Bu etkileşme kritik moleküllerde ve yeterli şiddette olduğu zaman da doku harabiyeti meydana gelebilecektir5-6. Ciddi oksidatif stres hücre hasarı ve ölümü- ne neden olmaktadır. Serbest radikaller lipid, DNA, karbonhidrat veya proteinler gibi makro- moleküllerde hasar oluştururlar. Bunun sonu- cunda organ ve dokularda fonksiyon bozuklu- ğu ve hastalıklar oluşur. Hastalık sonucunda da serbest radikaller oluşup, sekonder hastalıklara neden olurlar. Antioksidanlar, serbest radikal- lerin oluşumunu engelleyerek, mevcut radikal- Bu derlemede, serbest radikaller ve bunlara leri süpürerek ve radikal hasarını tamir ederek karşı korunmada endojen ve ekzojen kaynaklı hücrenin zarar görmesini önleyen ve yapısında antioksidanlar ve antioksidan etkili fenolik bile- genellikle fenolik fonksiyonel bir grup taşıyan şikler yönünden zengin yüksek bitkilerin etkile- 6 moleküllerdir . ri araştırılmış ve değerlendirilmiştir. Süperoksit dismutaz (SOD), glutatyon pe- Serbest radikal nedir? roksidaz (GSHPx) ve katalaz gibi enzimatik an- Dış atomik ya da moleküler orbitallerinde tioksidanlar olduğu gibi, C vitamini, E vitamini, çiftleşmemiş elektron içeren atom veya bileşik- ürik asit, bilurubin ve polifenoller gibi nonenzi- lere serbest radikaller (R.) denir, (.) çiftleşmemiş 7-10 matik antioksidanlar da bulunmaktadır . elektronu ifade eder13. Sentetik antioksidanlar, gıdalardaki oksida- Yüksek aktiviteye sahip bileşikler olan ser- tif bozulmayı önlemek, gıda kalitesini korumak best radikaller, fizyolojik ve patofizyolojik ko- için kullanılan maddelerdir. Bütillenmiş hid- şullarda oluşur. Serbest radikaller canlı hücre- roksi anizol (BHA), butillenmiş hidroksi toluen lerinde solunum, enzim reaksiyonları, otooksi- (BHT) ve terbütil hidro kinon (TBHQ) gibi sen- dasyon reaksiyonları gibi hücresel reaksiyonlar tetik antioksidanlar, gıda endüstrisinde yaygın sırasında oluşabilirler ve ayrıca serbest radikal- olarak kullanılır, ancak BHA ve BHT’nın kara- lerin sigara dumanı, hava kirliliği, UV ışınları, ciğer hasarı ve kanserden sorumlu olduğundan iyonize radyasyon ve ksenobiyotikler gibi çeşitli 11 şüphelenilmektedir . Bu nedenle, doğal köken- çevresel kaynakları da vardır6. li daha etkin antioksidan gelişimi ve kullanımı Reaktif oksijen türleri (ROT) 3 üzerinde durulmaktadır . Moleküler oksijen hem iyi huylu hem kötü Gıda olarak tükettiğimiz birçok bitki, ba- huyludur. Bir yandan avantaj sağlarken bir yan- harat ve tıbbi bitki bileşiminde bulunan de- .- · dan da büyük çapta O2 , H2O2 ve OH gibi ok- ğişik etkin madde gruplarından dolayı doğal sijen redüksiyonu ara maddeleri (serbest radi- antioksidanlardır. Bitkiler tarafından üretilen kaller ve reaktif türler) oluşturmasından dolayı sekonder metabolitlerden olan ve geniş bir et- toksisite oluşturmaktadır. kin madde grubu içeren fenolik bileşikler, anti- .- Süperoksit anyon radikali (O2 ): Molekü- oksidan etkiden sorumlu ana kimyasal madde ler oksijen çeşitli reaksiyonlar sırasında bir e- 12 grubunu oluşturmaktadır . Bitkilerde bulunan (elektron) alarak süperoksit anyon radikaline flavonoitler ve proantosiyanidin, fenilpropanoit dönüşür (serbest radikal). gibi diğer bitki fenoliklerinin antikanserojenik, - .- O2 + e O2 antiviral, immün stimulan, antienflamatuvar et- Süperoksit anyon radikali; enzimatik reaksi- kisine antioksidan ve serbest radikal temizleyici yonlar, mitokondrideki solunum zincirinde ve aktiviteleri de ilave edilmiş ve pek çok araştır- fagositik hücrelerde oluşur14. Diğer radikaller ve maya konu olmuştur. reaktif oksijen türleri bu süperoksit anyon radi-

hayatsağlık 85 ri girdi mi olasılıkla demir ve bakır ile reaksi- yona girer ve .OH gibi çok daha zararlı türler . oluşturur. Ayrıca H2O2’in OH’e dönüşümü UV ışığı ile de olur16. .OH radikalinin bir özelliği (ve aslında diğer radikallerin de) diğer bir radikal oluşturması- dır. Bir molekülle reaksiyona girer ve diğer bir radikal türü oluşumu ile sonuçlanır. Oluşan tür genelde .OH den daha az reaktifdir. .OH bütün proteinler, DNA, membranlarda çoklu doyma- mış yağ asitleri ve diğer birçok biyolojik mole- küllere atak yapar16. Tablo 1. ROT oluşumu Hidroksil radikali, radyasyon etkisiyle ve kalinden türer (Tablo 1). fenton raksiyonu ile oluşur. Haber-Weiss tep- Oluşan reaktif türler OH. ve peroksi radika- kimesi ya da Fenton tepkimesi olarak adlan- li gibi çiftleşmemiş e- içeren moleküllerdir ya dırılan bu tepkime ile ne kadar OH oluşacağı, vücutta üretilen H O derişimi ve serbest metal da H2O2, singlet O2 ve peroksinitrit gibi reak- 2 2 17 tif nonradikal bileşiklerdir. Canlı organizmada iyonunun varlığına bağlıdır . Süperoksit, hem .- . . H O ’in öncülü hem de metalleri indirgeyici bir önemli olan serbest radikaller O2 , NO, OH , til 2 2 . . tür olduğundan; süperoksit proteinlere bağlı (RS ) ve RO2 peroksil radikalleridir. Reaktif oksijen türleri terimi sadece OH., metallerin indirgenip serbest kalmasına da ne- . . .- den olabildiğinden, biyolojik koşullarda süpe- NO, RO2 ve O2 radikalleri için kullanılmaz, - 1 roksit yapımının arttığı ortamda .OH üretimi HOCl, ONOO , O2, H2O2 ve O3 için de kulla- nılır. kaçınılmazdır. Fenton tepkimesini katalizleyen ._ en aktif metal iyonları demir ve bakırdır14, 18. O2 oluşturan bütün sistemlerde dismutas- 7 Hidrojen peroksit (H O ): Ksantin oksidaz, yon reaksiyonu ile sonuçta H2O2 oluşur . 2 2 ürat ve D amino asit oksidazlar dahil pekçok 2H+ enzim hidrojen peroksit üretir. Süperoksitin ._ ._ oluştuğu biyolojik sistemlerde hidrojen perok- O2 + O2 H2O2 + O2 ._ sit de oluşur19. O2 , biyolojik materyallerde önemli redük- ._ Yapısında paylaşılmamış elektron içerme- leyici reaksiyonları indükleyebilir. O2 Ferritin gibi metalloproteinlerdeki Fe3+ ü redükleyebilir: diğinden radikal özelliği taşımaz, reaktif bir tür değildir. Genellikle zayıf reaktivite gösterir. 3+ ._ 2+ Hidrojen peroksitin oksitleyici bir tür olarak Fe + O2 Fe + O2 Biyolojik materyaldeki proteine bağlı demi- bilinmesinin nedeni, Cu, Fe gibi metal iyonları rin redüksiyonu önemlidir çünkü ortamda ye- varlığında hidroksil radikalinin öncülü olarak 2+ davranmasıdır14. Hidrojen peroksit de hücre terli H2O2 de vardır, Fe ve H2O2 arasında fenton reaksiyonu gelişecek ve fazlaca reaktif membranlarını hızla geçer ve hücre içine gir- .OH oluşacaktır. Cu + da bu reaksiyona girer. diğinde demir ve bakırla reaksiyona girerek hidroksil radikali gibi çok daha zararlı türler 2+ - 3+ . oluşturur. Fe + H2O2 OH + Fe + OH . 1 Süperoksid anyon radikali OH ne kıyasla Singlet oksijen ( O2): Singlet oksijen ser- non-radikal türlere karşı çok daha az reaktifdir. best radikal değildir. Diğer serbest oksijen ra- ._ dikalleri gibi singlet oksijen biyolojik sistemlere Hidroksil radikali: O2 ve H2O2’in toksisite- . 4,15 salınırsa çoklu doymamış yağ asitleri de dâhil sinin çoğu OH oluşturması yolu iledir . H2O2 hücre membranlarını hızla geçer ve bir kere içe- olmak üzere pek çok molekülü hızla oksitleye-

86 hayatsağlık bilir. Oksijen molekülünün daha reaktif bir türü olan singlet oksijen moleküleri oksijenin enerji almasıyla meydana gelirler. Bunların delta ve sigma olmak üzere iki tipi vardır4. Singlet oksijen diğer moleküllerle etkileşti- ğinde ya içerdiği enerjiyi transfer eder, ya da ko- valent tepkimelere girer. Özellikle karbon-kar- bon çift bağları singlet oksijenin tepkimeye gir- diği bağlardır14. Singlet oksijen ışığa bağımlı reaksiyonlarda fotohassaslaştırıcı bir molekül varlığında ışığın 20 oksijene etkisiyle oluşur . Eğer moleküller doğ- kullanılır. En iyi bilinen örneği sarılığın tedavi- ru ışıkla aydınlatılırsa onu absorblar ve enerji sidir. Ciltte birikmiş olan sarı renkli bilurubin molekülü eksite (uyarılmış) hale getirir. Eksi- pigmenti singlet oksijen içeren reaksiyonda tasyon enerjisi yakındaki O2’ne transfer edile- kendi yıkımına neden olur. Çeşitli porfirinler bilir onu singlet durumuna dönüştürür. Foto- tümör teşhisinde kullanılır25. hassaslaştırıcı molekülün kendisi temel duruma Hipokoröz Asit (HOCl): Hipoklöröz asit, döner. Klorofil, safra pigmenti bilurubin, gözde aktive nötrofillerde miyeloperoksidaz enzimi ile bulunan retinal (A vitamini) pigmenti, porfi- üretilir26. Hem doğrudan hem de klorür oluş- rinler gibi moleküller fotohassaslaştırıcı mo- turarak biyomoleküllerin yapısını bozar ve elas- leküllerdir. Oluşan singlet oksijen fotohassas- taz gibi önemli bir proteolitik enzim inhibitörü laştırıcı molekülün kendisine atak yapabilir ya olan α1-antiproteinazı inaktive edebilir. Böyle- da diğer başka moleküllerle reaksiyona girerek ce doku hasarına neden olur27. Hipoklöröz asit biyolojik hasar oluşturur. Singlet oksijen ayrıca proteinlerdeki primer amin, DNA bazlarını ve hidroperoksitlerin metaller varlığındaki yıkım özellikle pirimidinleri ve proteinlerdeki tirozin tepkimelerinde, fagositlerde ve bazı enzimlerin atıklarını klorlamaktadır28. 21 aktiviteleri sırasında da oluşur . Özellikle nötrofiller içerdikleri miyelope- Fotosensitizasyon (fotohassaslaştırma) roksidaz enzimi aracılığıyla süperoksit radika- ile oluşan biyolojik hasar: Retinanın rot hüc- linin dismutasyonuyla oluşan hidrojen peroksit relerinde bulunan retinal uzun süre yüksek molekülünü klorür iyonuyla birleştirerek güçlü ışığa maruz kalma sonucunda singlet oksijen bir antibakteriyel ajan olan HOCl‘e dönüştü- oluşumunu duyarlı hale getirebilmekte ve hem rür12. kendisinde hem de çevresindeki lipitlerde hasar Kükürt radikalleri (Til radikalleri): Özel- 22 meydana getirebilmektedir . likle redükte glutatyon (GSH) gibi tiyoller oksi- Porfirialar gibi çeşitli hastalıklar aşırı singlet dasyona karşı protein –SH gruplarını koruduk- 23 oksijen oluşumuna neden olabilir . Porfirialar ları ve oksijen serbest radikallerini temizledik- hem biyosentezindeki bozukluklardan kaynak- leri için genelde antioksidan olarak kabul edil- lanan hastalıklardır. Kutan porfirialar gibi bazı mektedirler. Ancak tiyollerin kendileri serbest tiplerinde porfirinler ciltte birikir, ışığa maruzi- radikal üretebilirler29. yet sonucu hasar oluşturur ve sonucunda kıza- Til radikalleri; tiyollerin pek çok radikalle, rıklık, kalınlaşma ve iz oluşumuna neden olur. geçiş metal iyonları ile reaksiyonları ile üretile- Fenotiazinler, antienflamatuvarlar ve tetrasiklin bildiği gibi, tiyollerin peroksidazla ve diğer hem antibiyotikler dâhil olmak üzere çeşitli ilaçların proteinleri ile oksidasyonu sırasında da oluşur- in vitro singlet oksijen oluşumunu hassaslaştır- lar30. Tiyoller, atherosklerozis sırasında düşük 24 dığı gösterilmiştir . dansiteli lipoprotein (LDL) oksidasyonuna da Fotosensitizasyon bazen yararlıdır, tedavide belki karışmaktadırlar. Aslında tiol olan homo-

hayatsağlık 87 sisteinin yüksek plazma düzeyleri bu işlemde turma potansiyeli nedeniyle DNA da hasar oluş- bir risk faktörüdür. turduğu gösterilmiştir36. NO. sigara dumanında Nitrik Oksid Radikalleri (NO): NO, vazo- bulunur ve sigara içenlerin akciğer fagositlerinde relaksan etkilidir, düz kasları gevşetir, damarları süperoksit anyon radikali oluşur, bu şartlar altın- dilate eder (31), nörotransmisyon modülatörü da fagositlerde peroksinitrit de oluşur. ve immün sistemde sitotoksik olarak patojenle- Peroksinitrit: Süperoksit ve nitrikoksit üze- re karşı savunmada rolü vardır32. Kardiyovaskü- rindeki çiftleşmemiş -e lar birleşip yeni bir ko- ler regülatördür. Kan basıncını ve platelet fonk- valan bağ oluşturduğu için peroksinitrit serbest siyonlarını düzenler. Kan basıncını düşürür. radikal değildir ancak güçlü bir oksidandır. Santral sinir sistemine etkileri vardır. Peripheral Peroksinitritin direk oksitleyici reaksiyonu, pe- sinir sisteminde nöronal habercidir. Ancak NO roksinitritin .OH benzeri reaktivitesinden çok bazı şartlarda hücreye zarar verici etkiye sahip daha toksiktir. Peroksinitrit, -SH gruplarını ko- olabilir33. Nitrik oksitin yararlı ya da zararlı laylıkla hasara uğratabilmesi nedeniyle tehlikeli oluşunu üretim hızı, kimyasal akibeti ve loka- olmaktadır. Peroksinitritin protein yapılarını lizasyonu etkilemektedir. Nitrik oksit, L-arginin ve mitokondriyal elektron taşıma sisteminde- aminoasitinden nitrik oksit sentazın (NOS) ka- ki bazı enzimlerin yapılarını bozduğu, ayrıca talizlediği reaksiyon ile oluşur34. DNA da kırılmalara yol açtığı bilinmektedir12. .- Serbest radikal olarak moleküler O2, O2 Tirozin nitrozasyonu in vivo önemli bir he- ve metaller gibi çiftleşmemiş -e taşıyan türler- deftir. Tirozinlerin nitrozasyonu ile sinyal ileti- le hızla reaksiyona girer. Nitrik oksitin in vivo minde önemli etkileri olacak fosforillenme yete- konsantrasyonu genelde <1 µM’dan azdır. NO. nekleri bozulmaktadır. ONOO- tirozin fosfori- in gerçek biyolojik toksisitesinin bu konsant- lasyonunu bozarak sinyal iletimini bloke eder37. rasyonda görülemeyeceği gösterilmiştir. Nitrik Nitrozasyon kalıcıdır. Makrofajlardan türeyen .- - oksit toksisitesinin O2 ile peroksinitrit ONOO köpük hücrelerin çevresinde, aterosklerotik lez- vererek oluştuğu belirlenmiştir35 (Şekil 1). yonlarda özellikle ateromada immünohistokim- yasal olarak aşırı nitrozasyon bulunmuştur38,39. Serbest radikal kaynakları Serbest radikaller fizyolojik ve patofizyolo- jik koşullarda oluşmaktadır. 1. Hücresel Kaynaklar Serbest radikallerin birçok hücresel kaynağı tanımlanmıştır40 (Şekil 2). Şekil 1: NO’ten türeyen diğer reaktif türler Fagositler, mitokondriyal elektron transport sistemi, Özellikle iNOS enziminin indüksiyonu sıra- mikrozomal elektron transport sistemi, sında NO. derişiminin artması ile oksidasyonu oksidaz enzimleri, da hızlanır ve çeşitli reaktif nitrojen oksit türleri endojen ve ekzojen substratların otooksi- oluşur. Bu reaktif türler NO’in dolaylı etkilerin- dasyonu, den sorumlu olup; hücresel moleküllerin nitro- arakidonik asit oksidasyonu, plateletlerde zilasyonuna, nitrasyonuna, nitrozasyonuna ne- tromboksan sentezi ve prostaglandin üreti- den olarak proteinlerin/enzimlerin inaktivasyo- mi, nuna neden olabilirler14. nükleus, . .- - NO ve O2 arasında reaksiyonun ONOO hem proteinleri, oluşturduğu ve bu türün nitrozasyona neden geçiş elementleri (en çok demir ve bakır). olup, nitroguanin oluşturduğu ve diğer gevşek ürünlere neden olan .OH benzeri radikaller oluş-

88 hayatsağlık Şekil 2: Serbest radikallerin hücresel kaynakları

2. Çevresel Dış Kaynaklar hastalık serbest radikallere bağlanmıştır41. İyonlaştırıcı radyasyon, Serbest radikallerin membran lipitlerine non-iyonlaştırıcı radyasyon, etkisi: Biyomembranlar ve hücre içi organeller termal enerji, (mitokondri, ER), membran fosfolipitlerindeki gıda katkı maddeleri, doymamış yağ asitlerinin varlığı dolayısıyla ok- yanan organik maddeler, sidatif ataklara duyarlıdırlar. Hidroksil radikali- kemoterapi, nin membran fosfolipitleri komponentlerinden çeşitli ilaçlar (Bleomisin, Doksorubisin, Ha- olan çoklu doymamış yağ asitleri üzerindeki lothan, Parasetamol gibi), etkisi, hücresel oksidatif hasarda başlıca etkin atmosferik kirlilikler, faktör olarak yorumlanmaktadır12. . . . boyalar, kimyasallar, birçok kanserojen ROO, RO, OH ve singlet O2 gibi oksijen madde, radikallerinin membran kolesterolü ve yağ asit- bilgisayar veya diğer elektronik cihazlar, lerinin çift bağlarında peroksidasyon ve zincir yoğun egzersiz ve stres40. reaksiyonu ile oksidatif değişikliklere neden Hasar olduğu gösterilmiştir. Lipoproteinler de serbest Serbest radikaller, reaktif oksijen türleri radikallerin hedefleri arasındadır42. (ROT), lipit, DNA, karbonhidrat veya prote- inler gibi biyolojik makromoleküllerde hasar oluşturur. Serbest radikaller sağlıklı hücrelere atak yapıp, hücre zarlarının zayıflaması, doku ve organlarda yıpranma, bozukluk, hastalık ve yaşlanmaya neden olur. Ciddi oksidatif stres hücre hasarı ve ölümüne neden olabilmektedir. Reaktif oksijen türlerinin birçok hastalığın olu- şumunda rolünün olduğu bilinmektedir. Kan- ser, kalp hastalıkları, katarakt, astım, artrit gibi kronik hastalıklar da dâhil olmak üzere pek çok

hayatsağlık 89 ri; hücresel zarlar ve DNA’nın parçalanmasına neden olması, gıda ve ilaç raf ömrünü kısaltma- sı ve birçok insan hastalığının oluşumunu teşvik etmesidir46. Radikaller, aldehitler ve diğer lipit peroksi- dasyon ürünleri zar proteinlerinde ciddi hasar- lara yol açarlar. Karaciğer veya eritrosit zarları- nın peroksidasyonunun hücre zarında yüksek moleküler kütleli protein agregatları oluşumu- na yol açtığı bilinmektedir12. Genel olarak lipit peroksidasyonu zar akış- LDL peroksidasyonu ateroskleroza neden kanlığını azaltır, normalde hücre içine geçe- olur. Lipazların etkisi ile salınan yağ asitleri de meyen maddelerin zardan hücre içine girişle- serbest radikallerin hedeflerindendir. ROT lipit rini arttırır, zara bağlı enzimleri inaktive eder, . membran reseptör fonksiyonunu bozar, protein hasarını arttırır. NO2 H koparır veya katılım re- aksiyonu ile perksidasyonu başlatabilir. Perok- sentezini inhibe eder, DNA replikasyonunu ön- sinitrit peroksidasyonu stimüle eder. ler ve mitokondriyal solunumu durdurur. Hücre Lipit peroksidasyonu: H koparmaya yeter- zarında yağ asiti yan zincirinin devamlı olarak li enerjisi olan herhangi bir kimyasal (serbest aldehitler ve pentan gibi hidrokarbon üretmesi radikal) ile başlar. Peroksidasyona duyarlı yağ zar bütünlüğünün tamamen kaybolmasına yol asitleri özellikle de doymamış çifte bağ içeren açar. Bu yolla lizozom zarlarının yırtılmasıyla yağ asitleridir. Hiç çifte bağ içermeyen ya da tek hidrolitik enzimler hücrenin geri kalan kısmına 12 çifte bağ içerenler çoklu doymamış yağ asitleri- boşalır ve hasarın artmasına yol açar . . . ne kıyasla bu serbest radikal atağına dirençlidir. Protein oksidasyonu: OH , HOCl VE RO Çoklu doymamış yağ asitleri yan zincirleri çoğu Protein öğelerini parçalar. Bu parçalanma H2O2 47,48 membran ve lipoproteinlerde bulunur. Peroksi- karışımları ile de indüklenmektedir . Sitop- dasyon başladıktan sonra zincirleme şeklinde lazmik ve membran proteinlerinde birçok ok- otokatalikleşir; radikal atağıyla oluşan lipit pe- sitleyici ajana maruziyetle çapraz bağlanmalar 49 roksi radikali yanındaki yağ asitine atak yapa- ve agregasyon oluşmaktadır . Bu çapraz bağ- rak ondan H koparır ve onu da radikal şekline lanmalar radikal aracılı molekül içi ya da mole- dönüştürür. Bu zincirleme reaksiyonlar şeklin- küller arası disülfid bağ oluşumu ile ve olasılıkla de devam eder43. serbest radikalle hasarlanmış amino asit artık- Bu peroksi radikalleri epoksitler, aldehitler, ları arasında irrevesibl reaksiyonlarla oluşmak- ketonlar ve karbon gazları gibi pek çok bozun- tadır. Böylece enzim ve proteinler hasar gör- ma ürünü verir, bunlardan en önemlisi malon- mekte, polimerizasyon olmakta veya polipeptit dialdehittir (MDA)44. Bu da proteinler ve lipitle- zincirinde kırılma veya aminoasitinde kimyasal 50,51 rin amin gruplarıyla çapraz bağlanarak lipofus- değişiklik meydana gelmektedir . Bu poli- kin denilen pigmentin parçalanmadan hücrede merizasyon lipid peroksidasyonunda oluşan . birikmesine neden olur. Lipofuskin (seroid ya malondialdehit ile de meydana gelebilir. NO2 , .- da yaşlılık pigmenti) yaşa bağlı olarak hücrede ONOO ve NO2Cl gibi çeşitli reaktif nitrojen birikir. Sonuç olarak lipit peroksidasyonu son türlerinin proteindeki tirozine saldırısı sonucu 52 ürünü makromoleküllerle çapraz bağlanarak 3-nitrotirozin oluşur . DNA, protein ve lipitlerin yapısını bozar45. Proteinlere radikal atağı sonucunda üretilen Fosfolipidler, kolesterol esterleri ve özellik- oksidasyon ürünleri tamir edilmeyen, inert ve le de çoklu doymamış yağ asidi kalıntılarının sadece protein katabolizması ile uzaklaştırılabi- (PUFA) peroksidasyonunun en belirgin etkile- len ürünlerdir. Bu ürünler modifiye olmuş ve

90 hayatsağlık bozunmuş OH ve karbonil gibi yeni fonksiyonel grupları taşıyan amino asitlerdir53. Proteindeki bu değişiklikler protein parçalanması, çapraz bağlanmalar ve katlanmanın çözülmesi gibi proteinin aktivite ve fonksiyonunda değişikliğe ve kayba neden olur54. Proteinlerde de oksidatif hasar önemlidir. Reseptörler, enzimler, sinyal transdüksiyon yolakları, transport proteinleri ve düşük intra- selüler serbest Ca++ u idame ettiren enzimler, plazma membranı Na+-K+ ATPaz gibi hücre- ler arasında iyon gradientinin devam ettirilme- DNA da hasar oluşturabilir. Oksijen serbest ra- sinde rol oynayan proteinlerde de hasar oluşur. dikallerinin karsinojenik potansiyelleri olduğu Hücresel iyon balansındaki değişiklikler hücre bilinmektedir59. Mekanizmasının, mutajenezis, volümünde değişiklikler oluşturacak ve bu da karsinojenezis ve hücre ölümüne neden olan çoğu hücre fonksiyonunu etkileyecektir55. tek ve çift ipliklerin kırılması yolu ile olduğu Endonükleazlar, ligazlar gibi DNA tamir düşünülmektedir. H O Cu, Fe gibi metal iyon- enzimlerinde hasar oluşması, oksidatif DNA 2 2, ları ile DNA üzerinde yere spesifik .OH radikali düzeylerini artırarak mutasyonu arttırır. DNA oluşturmaktadır60. polimerazlarındaki hasar ise replike olan DNA Sigara dumanında bulunan semikinon gibi da enzimin doğru çalışmasını azaltabilir. Pro- bileşikler H O ve O ._ üreterek DNA nın çifte teinlerdeki oksidatif hasar ayrıca diğer mo- 2 2 2 heliks yapısı ile bağlanabilirler. Metal bağlan- leküllerde sekonder hasara da neden olabilir. masının sonucu olarak Fenton reaksiyonu oluş- Proteinlerdeki hasar; ROT/RNT nin üzerlerine makta ve sonunda çift veya tek ipliklerde kırılma direkt atağı ile olabilir veya MDA ve HNE gibi olabilmektedir (61) DNA nın asbest ve sigara lipid peroksidasyonu son ürünlerinin atağı ile dumanına ve O ._ üreten sistemlere maruz kal- “sekonder hasar” şeklinde olabilir56. Proteinler 2 dığında deoksiriboz materyalinin bozunduğu ve ayrıca glikozillenme reaksiyonları ile de hasar- ipliklerde fazlaca kırılma olduğu görülmüştür. lanabilirler. Proteinlerin nonenzimik glikasyo- Radyasyonun neden olduğu karsinojenezisdeki nu sırasında “otooksidatif glikasyon”da oluş- aktif oksijen türlerinin DNA iplik kırılmalarının maktadır ki burda serbest şekerden radikaller belki de % 60-70’inden sorumludur62. üretilir ve proteinle reaksiyona girebilir. Protein Serbest radikaller ve diğer reaktif oksijen parçalanmasının ve protein oksidasyonlarının türleri (ROT) doğrudan veya dolaylı DNA ha- bu tip otooksidasyonlardan oluştuğu iyi bilin- sarı yaparlar63. Fizyolojik düzeyde O ._ , NO. ve mektedir57. 2 H O DNA veya RNA bazlarıyla veya riboz veya DNA hasarı: Çevremizdeki çoğu kimyasal 2 2 deoksiriboz şekerleri ile önemli derecede reak- DNA’da ve insan somatik hücrelerinde mutas- siyona girmemektedir. .OH radikali çok reaktif- yon yapma potansiyeli taşır. Bu kimyasalların dir ve iyonlaştırıcı radyasyondan gelen hasarın çoğu DNA üzerinde kovalan katılım ürünleri çoğu suyun homolizisi ile oluşan .OH radika- oluşturmaktadır. Eğer bu modifikasyonlar kesi- linden olmaktadır. Suyun iyonizasyonundan lip çıkarılmazsa, bu modifiye DNA replikasyon hidratlanmış e- lar, H O gibi az miktarda diğer sırasında kopyalanarak mutasyona neden olur. 2 2 kimyasal türler de oluşur. Sadece .OH radikali Bu mutajeniklerin bir kısmı insan karsinoje- değil H. ve e- gibi türler de DNA ya atak yapa- ni olarak tanımlanmıştır58. DNA ile reaksiyo- bilir. OH radikali şekerler, pürin ve primidine na giren herhangi bir madde potansiyel olarak atak yaptığından pek çok ürün oluşturur63. Çift karsinojeniktir. Normal metabolik işlemler de

hayatsağlık 91 iplikli DNA da şekerlere olan atak baz artıkla- Hücrenin replikasyonu veya hasarlı DNA‘yı rına olan atakdan daha az oluşmaktadır. Şeker tamiri sırasında, ya da doğrudan bazların mo- artıklarına atak yapılması abazik kısım oluştur- difikasyonu DNA da mutasyona neden olur68. mak üzere baz kaybına veya fosfat omurgasının Örneğin RNT (reaktif nitrojen türleri), adenini yarılmasına neden olmaktadır64. (A) hipoksantine (HX), sitozini (S) urasile (U) Nükleer proteinler de serbest radikalle atağa ve guanini (G) ksantine deamine eder. Adenin uğrayabilir. Oluşan proteinden türeyen radikal- timinle eşleşecekken yerine hipoksantin sito- ler kromatinde karşılaşırsa bazdan-türeyen ra- zinle eşleşebilir. Ksantin hala sitozinle eşleşir- dikallerle çapraz bağlanarak DNA-protein çap- ken, urasil guanin yerine adeninle eşleşir69. raz bağlantılar (ör. timin tirozin arası) oluştu- Böylece RNT AT GC transisyo- rurlar ki bu da kromatin açılması, DNA tamiri, nel mutasyonlarına neden olur (şekil 3). replikasyon ve transkripsiyona müdahele eder.

RNT DNA replikasyonu A –T HX – - T A deaminasyonu (adenin, hipoksantine deamine olur)

HX – -C G - C + A - T

RNT DNA replikasyonu G – C G --- U C deaminasyonu (sitozin, urasile deamine olur)

G -C + DNA replikasyonu A -- U A – T

Timin glikol varlığı DNA replikasyonunu güçlü şekilde bloke eder, fakat T C transisyon ROT/RNT’nin oluşturduğu DNA hasarı: mutasyonlarına neden olur. Mutasyon DNA iplik kırılması PARP (PARS) Guanin lezyonu; 8-hidroksiguanin, adenine hidrojen bağı yapabileceğinden 65 aktivasyonuna neden olur . (PARP: poly GC TA transversiyon (ADP-riboz) polimeraz, PARS: poly (ADP-ri- mutasyonlarına neden olur.

boz) sentaz. PART: poly (ADP-riboz) transfe- ROT raz) PARS, DNA nın parçalanmasında, DNA G – C 8 OH G – C 8 OH G --A ligasyonu ve tamirinde önemli nükleer bir en- + GC zimdir. PARS‘ın aktivasyonu ADP riboz ünite- lerinin kendisine ve nükleer proteinlere bağ- lanmasına neden olur. Bu arada biyosentetik T – A prekürsörü olan NAD ve NADP‘nin de reje- nerasyonu için ATP tüketilir. Böylece PARS‘ın Şekil 3: RNT ve ROT’nin DNA bazlarında aktivasyonunun artışı enerji depolarında hızla oluşturduğu mutasyon tükenime neden olur. DNA iplik kırılmaların- daki PARS aktivasyonu enerji depoları tüken- 8 OH adeninin guaninle yanlış eşleşme ola- diği için hücre ölümüne neden olabilir66,67. sılığı azdır, ancak genelde timinle doğru eşleşir.

92 hayatsağlık Tablo 2: Biyolojik Sistemlerde Antioksidan Savunma

Sistem İşlev

Enzimatik (direkt)

.- Süperoksid dismutaz (SOD) O2 temizleyicisi

GSH peroksidaz H2O2 ve lipid peroksid temizleyici

Katalaz H2O2 temizleyici Enzimatik (yardımcı, indirekt)

Konjugasyon enzimleri ksenobiyotiklerin detoksifikasyonu Glutatyon-S-transferazlar UDP-glukuronozil-transferazlar 2 e- redüksiyonu NADPH-kinon oksidoredüktazlar GSSG-redüktaz GSH düzeyini ayarlar

NADPH sağlayan sistem GSSG redüktaz için NADPH sağlar

Taşıma sistemleri GSSG taşınımı ve tiyoeter (S-konjugat taşınımı) DNA tamir sistemleri Okside protein dönüşümü (turnover) Okside Tamir sistemleri fosfolipid dönüşümü Nonenzimatik

Askorbat (C vitamini) Çeşitli antioksidan fonksiyonlar

α –Tokoferol (E vitamini) Radikal zincirini kırmak

β -Karoten Singlet oksijeni temizlemek

Likopen Singlet oksijeni temizlemek

Ubikinol-10 Radikal temizleyici

Glutatyon (GSH) çeşitli antioksidan fonksiyonlar

Ürat Radikal temizleyici

Bilirübin Plazma antioksidanı

Flavonoidler Bitki antioksidanları (rutin vs.)

Plazma proteinleri (ör. seruloplazmin, transferrin) Metal bağlama

Kimyasal maddeler Gıda katkıları, ilaçlar Radikal zincirini kırmak

Halkası açık pürinler (FAPyG, FAPyA) DNA birlikte çalışdığı atlanmaktadır. Farklı antiok- replikasyonunu bloke ederler70. Bazı lipid pe- sidanlar hücrelerin farklı bölgelerinde ve vücu- roksidasyonu son ürünleri de DNA’ya bağlana- dun farklı yerlerinde farklı tipde serbest radi- bilir ve mutasyona neden olabilir71. kallere karşı koruma oluştururlar. Ayrıca anti- Antioksidanlar oksidan sinerjizmi vardır: toplamının etkisi tek Antioksidanlar serbest radikalle oluşan ha- tek etkiden daha fazladır74. Sinerjizmin nedeni sara karşı vücudun doğal savunucularıdır. An- bazı antioksidanlar bazı serbest radikallere kar- tioksidanlar, serbest radikalle oluşmuş hasarı şı daha etkinken, diğer antioksidanlar diğer ser- düzeltmeye ve veya serbest radikal hasarını ön- best radikallere karşı daha etkindir. Ayrıca bazı lemeye yardım eden vitaminler, enzimler ve mi- antioksidanlar, diğer antioksidanları rejenere neraller için genel bir isimdir72,73. Organizmada, edebilir bu da sinerjizmin bir diğer nedenidir. serbest radikal oluşumunu ve bunların meyda- Bir antioksidan serbest radikali nötralize na getirdiği hasarı önlemek üzere organize ol- ettiğinde, antioksidanın kendisi zayıf bir ser- muş sisteme, antioksidan savunma sistemi adı best radikale dönüşmektedir. Bir antioksidan verilmektedir (Tablo 2). e-‚nunu verince, kendisinin bir e-‚nu kaybedil- GSH: Glutatyon; GSSG: Okside glutatyon. diği için yeni bir serbest radikal oluşmuş olur. Hangisi en iyi antioksidandır? İlki gibi agresif değildir ancak tek e- nunu ka- Hangi antioksidanın daha güçlü ya da daha zanmak isteyecektir. Başka bir antioksidan ile önemli olduğu tartışılırken, antioksidanların nötralize edilmesi gerekmektedir. Yine yeni bir

hayatsağlık 93 radikal oluşur. Her seferinde bir antioksidan bir Katalaz: Esas olarak peroksizom denen hüc- serbest radikali nötralize ettiğinde oluşan radi- re organellerinde bulunur. Hidrojen peroksidin kal bir öncekinden daha zayıftır. Sağlıklı hücre- su ve moleküler oksijene dönüşümünü sağlar. - Katalaz den e çalmak için enerjisi daha zayıftır. Diğer 2 H2O2 O2 + 2H2O bir antioksidan bu ‘’kullanılmış’’ antioksidanı SOD ve katalazın ilk reaktif ürünler olan rejenere edebilmektedir. Ör. alfa-lipoik asit ve süperoksid radikal ve hidrojen peroksidi kata- pycnogenol her ikisi de kullanılmış C vitamini- lize edici etkileri nedeniyle teorik olarak anti- ni rejenere edebilir, C vitamini de kullanılmış E oksidan etkilerinin diğer antioksidanlara göre vitaminini rejenere edebilir. Bu alfa-lipoik asit avantajlı olabileceği düşünülmektedir. Yüksek ve piknogenolün C ve E vitaminlerinin kullanı- molekül ağırlıklı olan enzimatik antioksidanlar labilirliğini artırması demektir75. sindirim sisteminden değişmeden emilirlerse Antioksidanlar başlıca dört yolla oksidanları etkin olabilirler. SOD ve katalaz hem bitkisel etkisiz hale getirirler76; hem hayvansal ürünlerde bulunmaktadır. Bu 1. Süpürme etkisi (Scavenging): Oksidanları iki antioksidanın aktivitesini gösteren 30 kadar daha zayıf yeni bir moleküle dönüştürerek etki- botanik ekstre çalışılmış ve bu ekstrelerle yapı- sizleştirir. Antioksidan enzimler ve mikromole- lan bazı çalışmalarda antioksidan etkileri (lipit küller bu yolla etki eder. peroksidasyon ürünlerinde azalma), stres azal- 2. Söndürme etkisi (Quenching): Oksidan- tıcı etkileri gösterilmiştir79. lara bir hidrojen aktararak inaktive etmesine Glutatyon Peroksidaz: Düşük konsantras-

denir. Vitaminler, flavanoidler, timetazidin ve yondaki H2O2’in çoğu, redükte glutatyonun mannitol bu sekilde etki eder. kullanıldığı glutatyon peroksidazın katalizlediği 3. Zincir reaksiyonlarını kırma etkisi (Chain reaksiyonla suya dönüştürülür. Glutatyon Peroksidaz Breaking): Hemoglobin, serüloplazmin ve ağır 2GSH + H O GSSG + 2H O 2 2 2 mineraller oksidanları kendilerine bağlar ve Glutatyon peroksidaz çoğu doku ve organel- inaktive eder. α-tokoferol, β-karoten gibi vita- lerde bulunur. Se içeren bir proteindir. Glutat- minler zincir reaksiyonunu kırar. yon peroksidaz ayrıca pekçok peroksidin (oksi- 4. Onarma etkisi (Repair): Oksidatif hasar jen, karbon ve kükürt bazlı radikalleri lipid hid- görmüş biyomolekülü onarırlar77. roperoksid gibi) dekompozisyonunu katalizler8. Oksidatif strese karşı vücudumuz ya ROT Nonenzimatik Koruyucu Sistemler üretimini engelleyerek ya ROT düzeyini azalta- Düşük molekül ağırlıklı olan bu antioksi- rak ya da ROS tarafından hasarlanan proteinle- danlar okside olarak başka bir substratın oksi- ri onararak veya elimine ederek karşı koymaya dasyonunu önemli ölçüde geciktirir veya önler- çalışır. Bu savunma mekanizmalarından ROT ler. Bunların bir kısmı endojendir (lipoik asit, düzeyini azaltmaya yönelik olan antioksidanları glutatyon, koenzim Q10 gibi). Bir kısmı diyetle 2 grupta toplayabiliriz78. alınır (α tokoferol, askorbik asit, karotenoidler, Enzimatik Koruyucu Sistemler polifenoller gibi)79. Oksidatif toksik ara ürünleri metabolize Glutatyon (GSH): ederler. Sinerjik calışırlar78. GSH, hidroksil ve singlet oksijen radikalleri Superoksid dismutaz (SOD): En etkin int- temizleyicisidir. Bir çok hücrede yüksek kon- rasellüler enzimatik antioksidanlardan biridir. santrasyonda bulunur80. Yüksek konsantrasyon- Cu- Zn SOD sitozolde, Mn SOD mitokondri- da oksijene maruz kalarak inaktive olmuş bazı de bulunur. Oksijenden ilk oluşan reaktif ürün enzimleri rejenere edebilir. GSH yetersizliği olan süperoksit anyonun moleküler oksijene ve hayvan hücrelerinde hemoliz gibi ciddi sonuç- daha az reaktif bir ürün olan hidrojen perokside lar doğurur12. 79 dönüşünü katalize eder . Ürik asit: Ürik asit, singlet O2, peroksil, hid- .- .- + SOD O2 + O2 + 2H H2O2 + O2 roksil radikalleri, ozon ve HOCl için güçlü bir

94 hayatsağlık temizleyicidir ve in vivo antioksidan olarak ka- önemli derecede azalmaktadır. (Hb, mb ve hem bul edilmektedir81,12. bileşikleri lipid peroksidasyonunu arttırırlar). Desferoksamin (DFO): Bu şelatör ajan baş- Seruloplazmin: Albumine bağlı bakır kara- lıca demir için spesifiktir. Demir bağımlı olan ciğer tarafından alınır ve seruloplazmin protei- . H2O2’den OH radikali oluşumunu inhibe eder. ni ile birleştirilir. Seruloplazmin, hücre yüzeyi Peroksil radikalleri için de iyi bir temizleyicidir. reseptörüne bağlandıktan sonra bakır-gereksi- Karbon tetraklorürle olan karaciğer harabiyeti- nimi olan hücrelere bakır verir. İnsan kanı plaz- ni demir bağımlı lipit peroksidasyon dekompo- ması normalde 200-400 mg/L seruloplazmin ta- zisyonunu inhibe ederek azaltır. Kalp, böbrek, şır ki total bakırının % 90’ı sayılmaktadır. Diğer barsak ve deride iskemi sonrası reoksijenasyon kalan plazma bakırının albumin, histidin veya hasarını, oluşan hidroksil radikalini temizleye- küçük peptidlere bağlı olabileceği iddia edil- rek önlemektedir12. mektedir. Seruloplazminin ayrıca ferroksidaz Melatonin: Doğrudan radikal temizleyici aktivitesi vardır. Fe 2+‘yi, Fe(III)’e oksitler ve de- etkisi ve antioksidan enzimleri stimüle edici mirin transferrine bağlanmasını kolaylaştırır86. etkisi vardır82. Hidroksil radikalini temizleyen Ferro tuzları fizyolojik pH da kendiliğinden güçlü bir antioksidandır. Melatonin, hidroksil oksitlenirler ancak bu oksijen radikalleri üretir. radikali ile reaksiyona girdikten sonra bir indo- Tersine seruloplazminle-katalizlenen Fe2+ ok- lilkatyon radikaline dönüşür ki, bu da ortamda- sidasyonu bunu yapmaz: dört Fe2+ oksitlenir ve ki singlet oksijeni tutarak antioksidan aktivite bir O2 , H2O’ya redüklenir. gösterir12. Seruloplazminin Fenton kimyası ve lipid Sistein: Singlet oksijen ve hidroksil radikali peroksidasyonuna karşı ekstraselüler antioksi- temizleyicisidir12,83. dan korumasına proteinin ferroksidaz aktivitesi Metal iyonu bağlayan proreinler neden olmaktadır. Seruloplazmin, hızla ferro Albumin: Plazma proteinlerinden olan al- iyonlarını çözeltiden uzaklaştırır ve aynı za- bumin bakır iyonlarını sıkı olarak bağlar ve ba- manda enzimin aktif merkezinde 4 e- transferi kır bağımlı lipit reroksidasyonunu ve hidroksil ile O2’ni suya redükler. Sıvı ortama reaktif oksi- radikali oluşumunu inhibe eder. Albumin aynı jen türlerinin salınmaması ile korunma sağlar87. zamanda etkin bir HOCl temizleyicisidir, kanda Karotenoidler: Karotenoidler bitkilerde serbest yağ asitlerini taşır ve safra pigmentlerin- bulunan, açık sarı-kırmızı arası renkleri veren den olan bilirubini bağlar. Bağlı olan bilirubinin pigmentlerdir. Meyve-sebze tüketimi sonucu antioksidan etki gösterdiği bildirilmiştir12,84. vücuda alınırlar. Suda çözünmezler, alkali or- Transferrin: Transferrin, demir tuzları ile tamda stabildirler. Bazı karotenoidler A vitami- bağlanarak demirle katalizlenen Haber-Weiss ni ön maddesi olarak aktivite gösterirler ve bu reaksiyonundan korumaktadır85. Transferrine nedenle vücut için gerekli olan A vitamininin bağlı demir radikal reaksiyonlarında kullanıla- sentezi açısından önemlidirler. Son yıllarda A maz. Laktoferrin proteini de aynı şekilde anti- vitamini eksikliği ile enfeksiyonların oluşumu oksidan olarak etki edebilir ve demir tutulmasına arasındaki ilişki üzerinde yapılan çalışmalar yardımcı olur. Transferrine benzeyen bir protein sonucunda, gelişmekte olan ülkelerde pek çok olan laktoferrin tükrük, vajinal mukus, seminal çocuğun A vitamini eksikliği ve enfeksiyon sıvı, gözyaşı, safra, nazal sıvılar, süt (insan sü- oluşumunun sinerjistik etkisi nedeniyle ölüm- tünde inek sütünden daha fazla) ve diğer salgısal le sonuçlanabilen ciddi hastalıklara yakalandığı sıvılarda bulunur. Plazmada ayrıca özellikle he- saptanmıştır. Karotenoidler uyarılmış (singlet) moglobin (Hb)’i bağlayan haptoglobin ve hem oksijeni baskı altına alması ile yağ dokularına demirini tutan hemopeksin gibi proteinler de zarar veren peroksitlerin oluşumu engellemek- vardır. Bu proteinlere bağlanma ile hem prote- tedir88. Karotenoidlerin, A vitamini eksikliği inlerinin lipid peroksidasyonunu artırma özelliği sonucu oluşabilecek hastalıkların, kroner kalp

hayatsağlık 95 rahatsızlıklarının ve kanserin önlenmesinde dağılımı en geniş ve biyolojik aktivitesi en faz- önemli rolleri bulunmaktadır. Sahip oldukları la olanıdır. Antioksidan etkisi de en fazla olan antioksidan özellikleri sayesinde kanseri önle- α-tokoferol’dür. Yapısında bulunan fenolik hid- me ya da geciktirmede etkilidirler. Karotenoid roksil gruplu aromatik halka, vitaminin kimya- alımı ile özellikle akciğer kanseri riskini düşür- sal olarak aktif kısmını oluşturur12. mede başarılı sonuçlar elde edilmiştir89. Ancak E Vitamini hidroksil, alkoksil, peroksil kök- diyetik düzeyde yararlı etkiler gösterirken fazla leri ve singlet oksijen gibi aktif oksijen formla- alınan karotenoidlerin özellikle sigara içenlerde rının neden olduğu oksidasyonu önler. E vita- ters etkileri olduğu bilinmektedir90. β-karoten, mini zincir kırıcı bir antioksidan olarak bilinir. α-karoten, γ-karoten, β-zeakaroten, kriptok- Çünkü fonksiyonları lipit peroksi radikallerini santin, kriptokapsin, 5,6-monoepoksit provi- yıkmak ve böylece lipit peroksidasyon zincir re- tamin A aktivitesi gösteren karotenoidlerden aksiyonlarını sonlandırmaktır92,94. bazılarıdır89. Fenolik Bileşikler ve Diğer Bitkisel Anti- C vitamini: Suda eriyen vitaminlerden olan oksidanlar askorbik asit, özellikle yeşil renkli taze sebze, Benzen halkası içeren organik maddeler meyve ve turunçgillerde bol miktarda bulunur. genel olarak fenolik bileşikler olarak adlandı- İnce bağırsakdan kolayca emilir. Isıtılmaya da- rılmakta olup bunlar bitkiler âleminde bulunan yanıksız, dondurulmaya ise dayanıklıdır12. C ikincil metabolitlerdir. Fenol, benzen halkasına Vitamini, süperoksit, hidrojen peroksit, hipok- tutturulmuş bir OH grubu taşır. Bitkiler, toko- lorit, hidroksil ve peroksil kökleri ile singlet feroller ve tokotrienoller dahil çok çeşitli fenol oksijen formundaki aktif oksijenlerin temizlen- içerirler. E vitamininden başka pek çok fenol, mesinde en etkili antioksidandır91,92. zincir kırıcı peroksil radikali temizleyicisi ola- C vitamini organizmada birçok hidroksi- rak etki eder95. İn vitro lipid peroksidasyonunu lasyon reakiyonlarında indirgeyici ajan olarak inhibe ederek güçlü antioksidan etki göster- görev yapar. Çok güçlü bir indirgeyici ajan olan mektedirler. askorbik asit semihidroaskorbat radikal ara Fenoller iki tane biribirine yakın OH grubu ürünü üzerinden kolaylıkla dehidroaskorbik ile veya diğer kelatlaştırıcı yapıları ile özellikle asite okside olur. Güçlü indirgeyici aktivite- demir ve bakır iyonu olmak üzere geçiş metal sinden dolayı aynı zamanda güçlü bir antiok- iyonlarını serbest radikal reaksiyonlarında az sidandır. Süperoksit ve hidroksil radikalleri ile aktivite gösterecek şekilde de bağlarlar. Fenoller kolayca reaksiyona girerek onları temizler. Se- ayrıca doğrudan .OH, ONOOH ve HOCl gibi mihidroaskorbat da antioksidan etki gösterir. ROT’ni de temizlemektedirler. Böylece pek çok Tokoferoksil radikalinin α-tokoferole redüklen- bitki fenolü in vitro iyi bir lipid peroksidasyo- mesini sağlar12. nu inhibitörüdür. Ancak bazen C vitamini gibi Oksidatif stres sırasında reaktif moleküller geçiş metal iyonunu redükler ve in vivo önemi çevreye yayılarak mutasyonlara, hücre hasarla- belli olmamasına rağmen, in vitro prooksidan rına, koruyucu enzimlerin inaktivasyonuna ve etkiler oluştururlar96,97. lenfosit proliferasyonunun inhibisyonuna sebep Kimyasal açıdan flavonoid olmayanlar (hid- olurlar. C vitamini reaktif bakterisidal molekül- roksisinnamik, hidroksibenzoik asit ve türev- lerin hücre içi konsantrasyonlarında azalmaya leri, fenolik alkoller) ve flavonoidler (antosiya- sebep olmadan oksidatif parçalanma ürünleri- ninler, flavon-3-ol monomerleri ve polimerleri, nin zarar verici etkilerini engeller12. flavonoller ve proantosiyanidinler) olmak üzere E vitamini: E vitamini yağda eriyen bir vi- iki gruba ayrılmaktadır. Benzoik asitlerin ester- tamin ve önemli bir antioksidandır93. Tokoferol leşmesi sonucu oluşan hidrolize olabilen tanen- yapısındadır. α, β, γ ve σ olarak adlandırılan ler ve proantosiyanidinler (kondense tanenler), dört tokoferol karışımıdır. α-tokoferol doğal tanenler kategorisinde değerlendirilebilir98.

96 hayatsağlık Tablo 3. Antioksidan Etkili Bazı Yüksek Bitkiler

Latince adı familyası Türkçe adı Actinidia chinensis Planch. (Actinidiaceae) kivi Sambucus nigra L. (Adoxaceae) mürver Allium ampeloprasum var. porrum (L.) J.Gay (Alliaceae) pırasa Allium cepa L. (Alliaceae) soğan Allium sativum L. (Alliaceae) sarımsak Beta vulgaris L. (Amaranthaceae) pancar Spinacia oleraceae L. (Amaranthaceae) ıspanak Mangifera indica L. (Anacardiaceae) mango Pistacia lentiscus L. (Anacardiaceae) sakız ağacı Pistacia vera L. (Anacardiaceae) antep fistığı Rhus coriaria L. (Anacardiaceae) sumak Anethum graveolens L. (Apiaceae) dere out Apium graveolens L. (Apiaceae) kereviz Coriandrum sativum L. (Apiaceae) kişniş Daucus carota L. subsp. sativus (Hoffm.) Arcang. var. atrorubens Alef. (Apiaceae) havuç Foeniculum vulgare Mill. (Apiaceae) rezene Petroselinum crispum (Mill.) Fuss (Apiaceae) maydonoz Cuminum cyminum L. (Apiacee) kimyon Panax ginseng C. A. Mey. (Araliaceae) ginseng Cynara cardunculus L.var. scolymus (L.) Fiori (Asteraceae) yabani enginar Cynara scolymus L. (Asteraceae) enginar Helianthus annuus L. (Asteraceae) ayçiçeği Helianthus tuberosus L. (Asteraceae) yer elması Lactuca sativa L. (Asteraceae) marul Taraxacum officinale (L.) Weber ex F. H. Wigg. (Asteraceae) karahindiba Corylus heterophylla Fisch. ex Trautv. (Betulaceae) fındık Brassica juncea (L.) Czern. (Brassicaceae) hardal Brassica oleracea L. var. italica Plenck (Brassicaceae) brokoli Eruca sativa Mill. (Brassicaceae) roka Lepidium sativum L. (Brassicaceae) tere Raphanus sativus L. (Brassicaceae) turp Ananas comosus (L.) Merr. (Bromeliaceae) ananas Matricaria chamomilla L. (Compositae) papatya Cuscuta reflexa Roxb. (Convolvulaceae) küsküt Cucumis sativus L. (Cucurbitaceae) kavun Cucurbita moschata Duchesne (Cucurbitaceae) balkabağı Momordica charantia L. (Cucurbitaceae) kudret narı Vaccinium myrtillus L. (Ericaceae) yaban mersini Eucommia ulmoides Oliv. (Eucommiaceae) kore çayı Emblica officinalis Gaertn. (Euphorbiaceae) altınçilek Acacia salicina Lindl. (Fabaceae) akasya Arachis hypogaea L. (Fabaceae) yer fistığı Cicer arietinum L. (Fabaceae) nohut Glycine max (L.) Merr. (Fabaceae) soya Glycyrrhiza glabra L. (Fabaceae) meyan Leea indica (Burm. f.) Merr. (Fabaceae) demirhindi Phaseolus vulgaris L. (Fabaceae) fasulye Pisum sativum L. (Fabaceae) bezelye Tamarindus indica L. (Fabaceae) demirhindi

hayatsağlık 97 Lens culinaris Medik. (Fabacea) mercimek Geranium sanguineum L. (Geraniaceae) kanlı turnagagası Ginkgo biloba L. (Ginkgoaceae) japon eriği Ribes nigrum L. (Grassulariaceae) frenk üzümü Juglans regia L. (Juglandaceae) ceviz Melissa officinalis L. (Lamiaceae) oğulotu Mentha x piperita L. (Lamiaceae) nane Ocimum basilicum L. (Lamiaceae) fesleğen Prunella vulgaris L. (Lamiaceae) yara out Rosmarinus officinalis L. (Lamiaceae) biberiye Salvia officinalis L. (Lamiaceae) adaçayı Sideritis brevibracteata P.H. Davis (Lamiaceae) alanya adaçayı Teucrium polium L. (Lamiaceae) tüylü kısamahmut Thymus vulgaris Sm. (Lamiaceae) kekik Cinnamomum zeylanicum Blume (Lauraceae) seylan tarçını Alhagi maurorum Medik. (Leguminosae) deve dikeni Linum usitatissimum L. (Linaceae) keten Punica granatum L. (Lythraceae) nar Ficus carica L. (Moraceae) incir Morus alba L. (Moraceae) ak dut Moringa oleifera Lam. (Moringaceae) moringa Musa cavendishii Lamb. (Musaceae) muz Eucalyptus citriodora Hook. (Myrtaceae) ökaliptus Eucalyptus globulus Labill. (Myrtaceae) ökaliptus Myrtus communis var. italica (Mill.) Rouy & E.G.Camus (Myrtaceae) yaban mersini Syzygium aromaticum (L.) Merr. & L.M. Perry (Myrtaceae) karanfil Olea europaea L. (Oleaceae) zeytin Piper nigrum L. (Piperaceae) karabiber Plantago asiatica L. (Plantaginaceae) karnıyarık otu Hordeum vulgare L. (Poaceae) arpa Oryza sativa L. (Poaceae) pirinç Rheum ribes L. (Polygonaceae) ışgın Portulaca oleracea L. (Portulacaceae) semizotu Nigella sativa L. (Ranunculaceae) çörek otu Crataegus pinnatifida Bunge (Rosaceae) alıç Cydonia oblonga Mill. (Rosaceae) ayva Fragaria roseiflora Boulay (Rosaceae) çilek Malus domestica Borkh. (Rosaceae) elma Prunus armeniaca L. (Rosaceae) kaysı Prunus avium (L.) L. (Rosaceae) kiraz Prunus cerasus L. (Rosaceae) vişne Prunus domestica L. (Rosaceae) erik Prunus persica (L.) Batsch (Rosaceae) şeftali Pyrus communis L. (Rosaceae) armut Rosa canina L. (Rosaceae) kuşburnu Rubus anatolicus Focke (Rosaceae) böğürtlen Rubus idaeus L. (Rosaceae) ahududu Coffea arabica L. (Rubiaceae) kahve Meyna spinosa Roxb. ex Link (Rubiaceae) meyna Citrus limon (L.) Osbeck (Rutaceae) limon Citrus paradisi Macfad. (Rutaceae) greyfurt Citrus sinensis (L.) Osbeck (Rutaceae) portakal

98 hayatsağlık Viscum album L. (Santalaceae) ökse otu Capsicum annuum L. (Solanaceae) biber Solanum lycopersicum L. (Solanaceae) domates Solanum melongena L. (Solanaceae) patlıcan Solanum tuberosum L. (Solanaceae) patates Camellia sinensis (L.) Kuntze (Theaceae) yeşil çay Tilia platyphyllos Scop. (Tiliaceae) ıhlamur Vitis vinifera L. (Vitaceae) üzüm Curcuma longa L. (Zingiberaceae) zerdeçal

Fenolik Asitler: Fenolik asitler, kimyasal (-OH) sayısı arttıkça renk maviye doğru dön- yönden hidroksisinnamik (sinnamik) ve hid- mekte, metoksil grubu (-OCH3) sayısındaki roksibenzoik (benzoik) asitler olmak üzere iki artış kırmızı tonun güçlenmesine neden olmak- gruba ayrılmaktadır. Hidroksibenzoik asitler tadır. Örneğin, renkteki kırmızılık siyanidinden

C6-C1 (fenilmetan), hidroksisinamik asitler ise peonidine doğru artış göstermektedir. Antosi-

C6-C3 (fenilpropan) yapısındadır. Benzoik asit yanin bilesiklerinin pH’ya bağlı renk kaybının türevlerine örnek olarak, protokateşik asit, p pH: 3,2 - 3,5 aralığında en fazla olduğu belir- hidroksibenzoik asit, vanilik asit, salisilik asit, lenmiştir. Antosiyaninler asit ortamda kırmızı şiringik asit ve gensitik asit verilebilir. Kumarik renkli flavilyum katyonu halindeyken, nötr ve asit, kafeik asit, ferulik asit ve sinapik asit ise bazik ortamlarda mavi renkli bileşikler haline sinnamik asit türevlerindendir92,98,99. dönüşmektedir98. Flavonoidler: Flavonoidler (flavon türevle- Antosiyaninler bir aglikon (antosiyanidin), ri) yapısında C6-C3-C6 (difenilpropan) formun- şeker ve bazen fenolik ve minör organik asit- da iki fenil halkasının propan zinciri ile birleş- lerden oluşur. Şeker kısmı genellikle ramnoz, mesinden oluşur ve 15 karbon atomu içerirler. galaktoz, ksiloz ve arabinozdan meydana gelir. Antosiyanidinler, flavonlar, flavonoller, kateşin Ayrıca p-kumarik, kafeik ve ferulik asit gibi ve lökoantosiyanidinler ile protoantosiyanidin- asitlerle de açillenmiş olabilir. Açillenmiş anto- ler olmak üzere 5 alt grupta incelenirler. Flavo- siyaninlerin, açillenmemiş olanlara göre daha noidlerin yapısındaki OH grupları, reaktif özel- stabil olduğu belirlenmiştir99. liklerinden dolayı kolaylıkla glikozitlenir92,98,99. Kateşinler ve Löykoantosiyanidinler: Hid- Flavonlar ve Flavonoller: Temel flavonoid roksil grubu ve üçüncü karbon atomunda doy- molekülünde orta halkanın 3. karbon atomuna muş bağ içeren flavonoidler, flavonoller olarak flavonlarda (H), flavonollarda (OH) grubu bağ- bilinir. Flavan-3,4-diol’ler ve flavan-3-ol’ler bu lanmıştır. Şekerlerle glikozit halinde bağlanmış gruba dâhildir. Bunların meyvelerde bulunan- olarak bulunurlar. Flavonlara; apigenin, luteo- ları (+)-kateşin, (-)-epikateşin, (+)-gallokateşin lin, krisoeriyol ve trisin, flavonollere ise kem- ve (-)-epigallokateşindir. Kateşinler, hem kim- ferol, kersetin, mirisetin ve isoramnetin örnek yasal hem de enzimatik olarak hava oksijeni ile verilebilir99. kolaylıkla kondanse olarak proantosiyanidinleri Antosiyanidinler: Doğada serbest halde oluştururlar99. bulunmazlar, şekerlerle glikozit yapmış olarak Proantosiyanidinler (Kondense Tanenler): bulunurlar ve antosiyanin adını alırlar. Antosi- Kateşinlerden veya löykoantosiyanidinlerden yaninler meyve ve sebzelerin pembe, kırmızı ve oluşan polimerik yapılara proantosiyanidinler mor tondaki çeşitli renklerini veren suda çözü- adı verilir. Bu yapı, sadece epikateşin ve kate- nebilir nitelikteki renk pigmentleridir. Antosiya- şin kondensasyonu ile oluşuyorsa prosiyanidin, ninler, yapıya katılan şekerlere ve bu şekerlerin kateşin ve gallokateşin kondensasyonu ile olu- bağlanma pozisyonuna göre adlandırılırlar99. şuyorsa prodelfinidin adını alır. Bitkisel gıdalar- Antosiyanin molekülündeki hidroksil grubu da yaygın olarak bulunan proantosiyanidinler;

hayatsağlık 99 (-)-epikateşin ve (+)-kateşin kombinasyonla- Sistemleri. Gıda Mühendisliği Dergisi. 2003; 32, 37. rından oluşan dimerlerdir99. 11. Kahl R, Kappus H. Toxicology of the synthetic Hidrolize olabilen tanenler: Hidrolize olabi- antioxidants BHA and BHT in comparison with the natural antioxidant vitamin E. Z Lebensm len tanenler, gallik asitin ve hegzahidroksidifenik Unters Forsch. 1993; 196, 329-38. asitin glikoz poliesterleridir. En önemlileri gliko- 12. Gutteridge JM, Halliwell B. Free radicals and zun gallik asitle bağlanmış formu ve bu dimerin antioxidants in the year 2000. A historical look to lakton formu olan elajik asittir. Yapılarındaki şeker the future. Ann. N Y Acad Sci. 2000; 899, 136-47. genellike D-glikozdur. Asit, alkali ortamda veya 13. Inoue M, Sato EF, Nishikawa M, Park AM, Kira Y, enzim aktivitesi ile hidrolize olabilirler. Gallota- Imada I, Utsumi K. Mitochondrial generation of nenlerin hidrolizi sonucu gallik asit, elajitaninle- reactive oxygen species and its role in aerobic life, rin hidrolizi sonucu ellajik asit ortaya çıkar100. Curr. Med. Chem. 2003; 10, 2495–2505. Yukarıda belirtilen bitki kaynaklı etken 14. Kılınç, K, Kılınç A. Oksijen toksisitesinin aracı molekülleri olarak oksijen radikalleri. Hacettepe madde gruplarına bağlı olarak 1995-2014 yılları Tıp Dergisi. 2002; 33, 110-118. arasında yapılmış 173 çalışma taranmış ve anti- 15. Halliwell B. Gutteridge JMC. Role of free radicals oksidan etkiye sahip olduğu belirlenmiş yüksek and catalytic metal ions in human disease. Methods 101 bitkilerin listesi Tablo 3’te verilmiştir . Enzymol. 1990; 186, 1-85. 16. Aruoma OI, Halliwell B, Gajewski E, Dizdaroglu Kaynakça M. Copper-ion dependent damage to bases 1. Halliwell B. Oxidative stress and cancer: Have we in DNA in the presence of hydrogen peroxide. moved forward? Biochem J. 2007; 401, 1–11. Biochemical Journal. 1991; 273, 601-604. 2. Zou MH, Shi CM, Cohen RA. Oxidation of 17. Leonard SS, Harris GK, Shi XL. Metal-induced the zinc-thiolate complex and uncoupling of oxidative stress and signal transduction, Free Rad. endothelial nitric oxide synthase by peroxynitrite. Biol. Med. 2004; 37, 1921–1942. J. Clin. Invest. 2002; 109, 817–826. 18. Stohs SJ, Bagchi D. Oxidative mechanisms in the 3. Gülçin İ, Beydemir Ş, Küfrevioğlu İ. A study on the toxicity of metal-ions, Free Rad. Biol. Med. 1995; in vitro Antioxidant activity of Juniper (Juniperus 18, 321–336. communis L.) Fruit Extracts. Analytical Letters. 19. Granger DN. Role of xanthine oxidase and 2006; 39, 47-65. granulocytes in ischaemia reperfusion injury. 4. Halliwel B, Gutteridge JMC. Free Radicals in American Journal of Physiology. 1988; 255, Biology and Medicine Second Edition, Clarendon H1269-H1275. Press, Oxford, 1989. 20. Kochevar IE, Redmond RW. Photosensitized 5. Dhalla NS, Temsah RM, Netticadan T. Role of production of singlet oxygen. Methods Enzymol. oxidative stress in cardiovascular diseases. J. 2000; 319, 20-8. Hypertens., 2000; 18, 655–673. 21. Miyamoto S1, Martinez GR, Medeiros MH, Di 6. Doğmuş D, Durucasu İ. Keten Tohumu Mascio P. Singlet molecular oxygen generated Çeşitlerinin N-butanol Fraksiyonlarının Fenolik from lipid hydroperoxides by the russell Bileşiklerininin Antioksidan Aktivitesi. C.B.Ü. mechanism: studies using 18(O)-labeled linoleic Journal of Science. 2013; 9-1, 47-56 acid hydroperoxide and monomol light emission 7. Fridovich I. Superoxide dismutases. Merhodr measurements. J. Am Chem Soc. 2003 May 21; Enzymol. 1986; 58, 61-97 125, 6172-9. 8. Ursini F, Bindoli, A. The role of selenium 22. Kuliev IIa, Shvedova AA, Kagan VE, Krasnovskiĭ peroxidases in the protection against oxidative AA, KozlovIu P., Damaging action of light on the damage of membranes. Chem. Phys. Lipids. 198; retina: the participation of singlet oxygen and 44, 255-76. lipid peroxides, Dokl Akad Nauk SSSR. 1982; 263, 9. Kanner J, Frankel E, Granit R, German B, Kinsella 1005-9. JE. Natural antioxidants in grapes and wines. J. 23. Sandberg S, Romslo I. Porphyrin-induced Agric. Food Chem. 1994; 4264-69. photodamage at the cellular and the subcellular 10. Koca N, Karadeniz F. Serbest Radikal Oluşum level as related to the solubility of the porphyrin. Mekanizmaları ve Vücuttaki Antioksidan Savunma Clin Chim Acta. 1981; 109, 193-201.

100 hayatsağlık 24. Glette J, Sandberg S Phototoxicity of tetracyclines dependent protein nitration: a cell signaling event as related to singlet oxygen production and uptake or an oxidative inflammatory response? Trends by polymorphonuclear leukocytes. Biochem Biochem Sci. 2003; 28, 646–654. Pharmacol. 1986; 1; 35, 2883-5. 38. Beckman JS, Ye YZ, Anderson PG, Chen J, Accavitti 25. Berg K, Selbo PK, Weyergang A, Dietze A, MA, Tarpey MM, White CR. Extensive nitration Prasmickaite L, Bonsted A, Engesaeter BØ, of protein tyrosines in human atherosclerosis Angell-Petersen E, Warloe T, Frandsen N, Høgset detected by immunohistochemistry. Biol Chem A. Porphyrin-related photosensitizers for cancer Hoppe-Seyler. 1994; 375, 81–88. imaging and therapeutic applications. Microsc. 39. Sucu N, Unlu A, Tamer L, Aytacoglu B, Ercan 2005; 218, 133-47. B, Dikmengil M, Atik U. 3-Nitrotyrosine in 26. Weiss SJ. Tissue destruction by neutrophils. New atherosclerotic blood vessels. Clin Chem Lab Med. England Journal of Medicine. 1989; 320, 365-376. 2003; 41, 23–25. 27. Travis J, Salvesen GS. Human Plasma proteinase 40. Bagchi K, Puri S. Antioxidant is Health and disease. inhibitors. Annual Reviews of Biochemistry. 1983; Eastern Mediterranean Health Journal. 1997; 4, 52, 655-709. 350-360. 28. Dennis WH, Oliveirei VP, Kruse CW. The reaction 41. Stohs SJ. The role of free radicals in toxicity and of nucleotides with aqueous hypochlorous acid. disease, J Basic Clin Physiol Pharmacol. 1995; 6, Water Research. 1979; 13, 357-362. 205-28. 29. Schöneich, C. Thiyl radicals, perthiyl radicals and 42. Sies H. Oxidative stress: oxidants and antioxidants. oxidative reaction. In: Biothiols in Health and Exp Physiol 1997; 82, 291-295. Disease. Eds. Parker L., Cadenas E., Marcel Dekker, 43. Mylonas C, Kouretas D. Lipid peroxidation and New York, 1995; 21-47. tissue damage, In Vivo. 1999; 13, 295-309. 30. Beckman JS, Beckman TW, Chen J, Marshall PA, 44. H. Esterbauer, R.J. Schaur, H. Zollner.,Chemistry Freeman BA. Apparent hydroxyl radical production and biochemistry of 4-hydroxynonenal, by peroxynitrite: implication for endothelial injury malonaldehyde and related aldehydes, Free Radic from nitric oxide and superoxide. Proc. Nat. Acad. Biol Med. 1991; 11, 81–128. Sci. USA. 1990; 87, 1620-1624. 45. Valko M, Leibfritz D, Moncol J, Cronin MT, 31. Moncada S, Herman AG, Vanhoutte PM. Mazur M, Telser J. Free radicals and antioxidants Endothelium-derived relaxing factor is identified in normal physiological functions and human as nitric oxide. Trends Pharmacol Sci. 1987; 8, disease. Int. J Biochem Cell Biol. 2007; 39, 44-84. 365–368. 46. Markesbery WR, Carney JM. Oxidative alterations 32. Gutierrez FR, Mineo TW, Pavanelli WR, Guedes in Alzheimer’s disease. BrainPathol. 1999; 9, 133- PM, Silva JS., The effects of nitric oxide on the 46. immune system during Trypanosoma cruzi 47. Hawkins CL, Pattison DI, Davies M. Hypochlorite- infection. Mem Inst Oswaldo Cruz. 2009; Suppl 1: induced oxidation of amino acids, peptides and 236-45. proteins, Amino Acids. 2003; 25, 259– 274. 33. Moncada S, Bolanos JP. Nitric oxide, cell 48. Davies MJ. The oxidative environment and protein bioenergetics and neurodegeneration. J damage. Biochim Biophys Acta. 2005; 1703, 93- Neurochem. 2006; 97, 1676–1689. 109. 34. Palmer RMJ, Ashton DS, Moncada S. Vascular 49. Prutz WA, Butler J Lnd EJ. Phenol coupling endothelial cells synthesize nitric oxide from initiated by one-electronoxydation of tirosine units L-arginine. Nature. 1988; 333, 664-666. in peptides and histone. Int. J. Rad. Biol. 1983; 44, 35. Radi R, Rodriguez M, Castro L, Telleri R. 183-196. Inhibition of mitochondrial electron transport by 50. Davies, M. J. protein and peptide alkoxyl radicals peroxynitrite. Arch Biochem Biophys. 1994; 308, can give rise to terminal decarboxylation and 89–95. backbone cleavage. Archives of Biochemistry and 36. Blough NV, Zafiriou OC. Reaction of superoxide Biophysics. 1996; 336, 163-172. with nitric oxide to form peroxonitrite in alkaline 51. Fue S, Hick LA, Sheil MM, Dean RT. Structural aqueous solution. Inorg Chem. 1985; 24: 3502– identification of valine hydroperoxides and 3504. hydroxides on radical-damaged amino acid, 37. Schopfer FJ, Baker PR, Freeman BA. NO- peptide and protein molecules. Free radical

hayatsağlık 101 Biology and medicine. 1995; 19, 281-292. effects of oxygen radicals in ischemia/reperfusion. 52. Kong SK, Stadtman ER Chock PB. Peroxinitrite Resolved and unresolved issues. Circulation 1989; disables the tyrosine phosphorylation regulatory 80, 1115−1127. mechanism: Lymphocyte-specific tyrosine kinase fails 66. Satoh M, Lindahl T. Role of poly (ADP-ribose) to phodsphorilate nitrated cdc2 (6-20). NH2 peptide. formation in DNA repair. Nature.1992, 356, 356- Proc. Nat. Acad. Sci. USA 1996; 93, 3377-3382. 358. 53. Amici A, Levine RL, Tsai L, Stadtman ER 67. Carson DA, Seto S, Wasson B, Carrera CJ. DNA Conversion of amino acid residues in proteins and strand brakes, NAD metabolism, and programmed amino acid homopolymers to carbonyl derivatives cell death. Exp Cell Res. 1986; 164: 273−281. by metal-catalyzed oxidation reactions. J Biol 68. Auroma OI, Halliwell B, Dizdaroğlu, M. Iron Chem. 1989; 264, 3341–3346. ion-dependent modification of bases in DNA 54. Oliver CN, Starke-Reed PE, Stadtman ER, Lid GJ, by the superoxide radical-generating system Carney JM, Floyd RA. Oxidative damage to brain hypoxanthine/xanthine oxydase. Journal of Biol. proteins, loss of glutamine synthetase activity, Chem. 1980; 264, 13024-13028. and production of free radicals during ischemia/ 69. Wallace SS. Biological consequences of free radical- reperfusion-induced injury to gerbil brain. Proc. damaged DNA bases, Free Radic Biol Med. 2002; Natl. Acad. Sci. USA 1990; 87, 5144-5147. 33, 1-14. 55. Dröge W. Free Radicals in the Physiological 70. Tudek B. Imidazole ring-opened DNA purines and Control of Cell Function, Physiological Reviews their biological significance. Biochem Mol Biol. Published. 2002; 82, 47-95. 2003; 36, 12-9. 56. Traverso N, Menini S, Maineri EP, Patriarca S, 71. Howden PJ, Faux SP. Fibre-induced lipid Odetti P, Cottalasso D, Marinari UM, Pronzato peroxidation leads to DNA adduct formation in MA, Malondialdehyde, a lipoperoxidation-derived Salmonella typhimurium TA104 and rat lung aldehyde, can bring about secondary oxidative fibroblasts. Carcinogenesis. 1996; 17, 413-9. damage to proteinsJ Gerontol A Biol Sci Med Sci. 72. Halliwell B, Gutteridge JM. The definition and 2004; 59, B890-5. measurement of antioxidants in biological systems. 57. Wolf SP, Dean RT. Glucose autoxidation and Free Radic. Biol. Med. 1995; 18, 125–126. protein modification. The potential role of 73. Halliwell, B. Biochemistry of oxidative stress. autoxidative glycosylation in diabetes. Biochem. J. Biochem. Soc. Trans. 2007; 35, 1147–1150. 1987; 245, 243-250 74. Carocho M, Ferreira ICFR. A review on 58. Singer B. DNA danage: chemistry, repair and antioxidants, prooxidants and related controversy: mutagenic potential. Regulatory Toxicol. Natural and synthetic compounds, screening and Pharmacol. 1996; 23, 2-13. analysis methodologies and future perspectives, 59. Lindahl T. Instability and decay of the primary Food and Chemical Toxicology. 2013; 51, 15–25. structure of DNA. Nature. 1993; 362, 709-715. 75. Podda M, Tritschler HJ, Ulrich H, Packer L., Alpha- 60. Haber F, Weiss J. The catalytic composition of lipoic acid supplementation prevents symptoms hydrogen peroxide by iron salts. Proc. R. Soc. of vitamin E deficiency. Biochem Biophys Res Lond. Series A 1934, 137, 332-51. Commun. 1994;204, 98-104. 61. Kasprzak KS. Possible role of oxidative damage 76. Esposito E, Rotilio D, Di Matteo V, Di Giulio C, in metal-induced carcinogenesis. Cancer Invest. Cacchio M, Algeri, S. A review of specific dietary 1995; 13, 411-430. antioxidants and the effects on biochemical 62. Ward JF, Evans JW, Limoli CL, Calabro-Jones PM. mechanisms related to neurodegenerative Radiation and hydrogen peroxide damage induced processes. Neurobiology of Aging 2002; 23, 719– freeradcal to DNA. Br. J. Cancer. 1987; 55 (SVIII), 735. 105-112. 77. Gökpınar Ş, Koray T, Akçiçek E, Göksan T, Durmaz 63. Breen AP Murphy JA. Reaction of oxyradicals with Y. Algal antioksidanlar. E. Ü. Su Ürünleri Dergisi. DNA, Free Rad. Biol. Med. 1995; 18, 1033-1077. 2006; 23, 85-89. 64. Povirk LF, Steighner RJ. Oxidized apurinic/ 78. Derviş E. Oral antioksidanlar. Dermatoz. 2011; 2, apyrimidinic sites formed in DNA by oxidative 263-267. mutagens. Mutat Res. 1989; 214, 13-22. 79. Nelson SK, Bosa SK. Grunwald GK, Myhill P, 65. Kloner RA, Przyklenk K & Whittaker P. Deleterious Mccord JM. The induction of human superoxide

102 hayatsağlık dismutase and catalase in vivo; A fundamentally 91. Riederer P, Sofic E, Rausch W-D, Schmidt new approach to antioxidant therapy. Free Radical B, Reynolds GP, Jellinger K, et al. Transition Biology and Medicine. 2006; 40, 341-347. metals, ferritin, glutathione, and ascorbic acid in 80. Jain A, Martensson J, Stole E, Auld PA, Meister Parkinsonian brains. J Neurochem 1989; 52, 515– A. Glutathione deficiency leads to mitochondrial 20. damage in brain. Proc Natl Acad Sci USA 1991; 88, 92. Uylaşer V, İnce K. Türkiye 10. Gıda Kongresi, 1913–7. Erzurum. 21-23 Mayıs 2008. 81. Ames BN, Cathcart R, Schwiers E, Hochstein 93. Niki E, Role of vitamin E as a lipid-soluble peroxyl P. Uric acid provides an antioxidant defense in radical scavenger: in vitro and in vivo evidence. humans against oxidant- and radical-caused aging Free Radic Biol Med. 2014; 66, 3-12. and cancer: a hypothesis. Proc Natl Acad Sci U S A. 94. Sorata Y, Takahama U, Kimura M. Protective 1981;78, 6858-62. effect of quercetin and rutin on photosensitized 82. Reiter RJ, Tan DX, Mayo JC, Sainz RM, Leon lysis of human erythrocytes in the presence of J, Czarnocki Z. Melatonin as an antioxidant: hematoporphyrin. Biochim Biophys Acta 1984; biochemical mechanisms and pathophysiological 799, 313–7. implications in humans. Acta Biochim Pol. 2003; 95. Husain SR, Cillard J, Cillard P. Hydroxyl radical 50, 1129-46. scavenging activity of flavonoids. Phytochemistry 83. Taylor MJ. Richardson, T. Antioxidant activity of 1987; 26, 2489–91. skim milks Effect of heat and resultant sulfhydryl- 96. Cao G, Sofic E, Prior RL. Antioxidant and groups. J. Dairy Sci. 1980; 63, 1783-1795. prooxidant behavior of flavonoids: structure– 84. Roche M, Rondeau P, Singh NR. Evelyne Tarnus, activity relationships. Free Radic Biol Med 1997; mmanuel Bourdon, Minireview The antioxidant 22, 749–60. properties of serum albumin FEBS Letters 2008; 97. Takahama U. Inhibition of lipoxygenase- 582, 1783–1787. dependent peroxidation by quercetin: mechanisms 85. Heffner JE, Repine JE. Pulmonary strategies of antioxidative function. Phytochemistry 1985; of antioxidant defense. American Review of 24, 1443–6. Respiratory Disease, (1989; 140, 531–554. 98. Ribereau-Gayon P, Glories Y, Maujean A, 86. Gutteridge JM. Iron and oxygen radicals in brain. Duboirdeau. Handbook of Enology, Volume 2: Ann Neurol 1992; 32(Suppl): S16–21. The Chemistry of Wine and Stabilization and 87. Gutteridge J.M, Stocks J. Caeruloplasmin: Treatments. John Wiley and Sons Ltd., England, physiological and pathological perspectives. 2000. Critical Reviews in Clinical Laboratory Sciences, 99. Nizamoğlu MN, Nas S. Meyve ve Sebzelerde 1981; 14, 257–329. Bulunan Fenolik Bileşikler; Yapıları ve Önemleri. 88. Helmut Sies and Wilhelm Stahl., Vitamin E and Gıda Teknolojileri Elektronik Dergisi. 2010; 1-5, 20- C, β-carotene and other carotens as antioxidants. 35. Am. J. Clin. Nutr. 1995; 62, 1315S-21S. 100. Fennema OR. Food chemistry.3rd ed., Marcel 89. Ötleş S, Atli Y. Karotenoidlerin İnsan Sağlığı Dekker, New York, 1996; 493- 494. Açısından Önemi. Mühendislik Bilimleri Dergisi. 101. Işık ŞF. Antioksidan etki ve antioksidan etkili 1997; 3, 249-254. yüksek bitkiler. Ankara Üniversitesi Eczacılık 90. Paiva SA, Russell RM, Beta-carotene and other Fakültesi, Dönem Projesi. Danışman: Köroğlu A. carotenoids as antioxidants. Am Coll Nutr. 1999; Ankara, 2014. 18, 426-33.

hayatsağlık 103 Fonksiyonel Dispepsi Tedavisinde Kullanılan Tıbbi Bitkiler

Nurgün Küçükboyacı*, Hanife Aykut**

onksiyonel gastrointestinal hastalıklar do- fonksiyonel dispepsinin tedavisindeki farklılık- Fkularda histopatolojik değişikliklere sebep lar ortaya konmuştur.4-8 olmaksızın geniş bir paralitik ve spastik semp- Fonksiyonel dispepsinin heterojenitesi gö- tomlar yelpazesi ile karakterize, çok sık görülen zönüne alındığında, hastaların çoğunda semp- rahatsızlıklardır. tomlarda rahatlama sağlayacak tek bir ürün bu- Fonksiyonel dispepsi bir hastalık olmaktan lunmamaktadır. Çeşitli bitkisel tıbbi ürünlerin, ziyade semptom ya da semptomlar kompleksi güvenlik profilinin yüksekliği ve konvansiyonel olarak karşımıza çıkmaktadır1-3. Fonksiyonel prokinetiklerle etki benzerliği bakımından de- dispepside yapılan incelemelerde ortaya kona- ğerlendirildiğinde, fonksiyonel dispepsili hasta- bilen bir patoloji ve etiyolojik faktör bulunama- ların tedavisinde etkili oldukları bildirilmiştir.9 mıştır. Bu rahatsızlığın diğer gastrointestinal Bu makalede, semptomlarında rahatlama bozukluklarda (ülser, reflü gibi) olduğu gibi bir sağlayacak tedavi seçeneklerinin azlığı ve altın standart bir tedavisi yoktur. Ulusal ve uluslara- standart tedavisinin olmadığı göz önüne alı- rası tavsiyeler çeşitlidir, farklı yöntemler ve te- narak, deneysel ve klinik çalışmalarla başarılı davi alternatifleri önerilmektedir. Fonksiyonel etkinliğe sahip bulunmuş, fonksiyonel dispep- dispepsi çalışmalarındaki sonuçlarla, tanımı si tedavisinde faydalı bitkiler hakkında bilgi ve kriterleri devamlı olarak değişmekte ve ge- verilecektir. Bu amaçla öncelikle fonksiyonel lişmektedir. Fonksiyonel dispepsi ve dispeptik dispepsinin tanımı, epidemiyolojisi ve tedavi semptomlar arasındaki ayrım da tam olarak ya- yaklaşımları ile kısaca ele alınarak ardından gü- pılamamaktadır. Bu yüzden değerlendirilmesi nümüzde fonksiyonel dispepsi tedavisinde fay- zor veya imkânsız olabilmektedir. Tedavi alter- dalanılan bitkiler incelenecek ve bu bitkileri ih- natifleri çeşitli ülkelerde farklılık göstermekte- tiva eden fitoterapötiklere örnekler verilecektir. dir. Çeşitli gözden geçirme ve meta analizlerde Fonksiyonel dispepsi Dispepsi sindirim zorluğu olarak tanım- * Prof. Dr, Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi Anabilim Dalı, [email protected] lanabilirse de, bu tanım değişik semptomları içermektedir. Bu semptomların hasta tarafın- ** Dr., [email protected]

104 hayatsağlık dan ifadesindeki zorlukların yanı sıra, hekim başlamış olabileceği gibi, aylar ya da yıllardan tarafından anlaşılmasında da güçlükler vardır. beri mevcut da olabilir. Fonsiyonel dispepsi Bu nedenle dispepsi tanımındaki zorluklar hala tanısı alanların çoğunluğu zaman zaman re- devam etmektedir.1 misyon periyotlarını yaşasalar da semptomatik Dispeptik şikayetlerle ilk kez başvuran has- kalmaktadırlar. Araştırma amaçlı çalışmalarda talarda şikayetlerin nedenini ortaya koymak semptomların devam süresi (2-4-12 hafta gibi) için yapılan incelemelerde, nedene bağlı pato- dikkate alınmakta ve retrosternal ağrı dispep- lojiler (ülser, Helicobacter pylori vb.) ortaya ko- si kavramı dışında tutulmaktadır. Retrosternal nursa bu durum “organik dispepsi”, lokal veya yanma gastroösafagial reflü hastalığının semp- sistemik bir hastalık sorumlu olarak buluna- tomudur. Retrosternal yanma ve ağrı dispepsi mamış ise “fonksiyonel dispepsi” olarak kabul semptomu değildir. Epigastrik bölgeye lokalize edilmektedir. Organik dispepsi de, yapılan tet- yanma karakterindeki ağrı, retrosternal yanma kikler sonucunda organik, lokal veya sistemik olarak kabul edilmemektedir. Epigastrik yanıcı bir hastalığın varlığı ortaya konmuştur. Ayrı- ağrısı olanların ne kadarında gastroösafagial ca metabolik hastalıklar, bazı ilaçlar ve toksik reflü hastalığı olduğu bilinmemektedir.1,11 maddelerin neden olduğu olgular da bu grup- Fonksiyonel dispepsinin son yapılan tanımı, ta ele alınmaktadır.1 Fonksiyonel dispepside üst abdomene odaklı ağrı ya da rahatsızlık hissi ise yapılan incelemelerde ortaya konabilen bir şeklindedir. Dispeptik ağrı veya rahatsızlık hissi patoloji ve etiyolojik faktör yoktur. Bu grup- genellikle orta hatta ya da orta hat civarındadır. ta etiyopatogenezin aydınlatılması için yoğun Sağ veya sol hipokondriumdaki ağrı dispepsi araştırmalar devam etmektedir. Fonksiyonel için tanımlayıcı değildir. Üst abdomende orta dispepsi bir hastalık olmaktan ziyade semptom hatta ya da yakınında duyulan rahatsızlık hissi ya da semptomlar kompleksi olarak karşımıza subjektif, negatif bir duygudur, ağrı olarak al- çıkmaktadır.1-3 gılanmaz ve tanımlanmaz. Rahatsızlık hissi üst Fonksiyonel Dispeptik Semptomlar abdominal dolgunluk, erken doyma, şişkinlik, • Epigastrik ağrı geğirme, bulantı, öğürme, kusma ile karakte- • Epigastrik yanma rize olabileceği gibi bu semptomlar birlikte de • Epigastrik dolgunluk, ağırlık hissi, şişkinlik olabilmektedir. Fonksiyonel dispepsi semptom- • Çabuk doyma larının ifadesinde kültürel faktörlerin yanı sıra, • Epigastrik huzursuzluk, sıkıntı (rahatsızlık eğitim seviyesinin de rolü vardır.1 hissi) Epidemiyoloji • Bulantı Tüm ülkelerde görülme oranı yüksektir. • Kusma Genel hekimlik pratiğinde görülen olguların % • Geğirme 4’ü dispepsi nedeni ile hekime başvurmaktadır. • Flatulans Buna karşılık gastroenterologlara gönderilen Bazı otoriteler bu semptomların yemek ile olguların % 40’ını dispepsi oluşturmaktadır. ilişkili olduğunu ileri sürerken, bazıları prep- Gastroenteroloji polikliniğine başvuruların % randial (yemek öncesi) ya da postprandial (ye- 40-60’ı dispepsi nedenlidir. Yaşlılarda dispepsi mek sonrası) olmasının önemli olmadığını ka- prevalansının düşük, erkeklerde kadınlara göre bul ederler. Genel görüş semptomların yemek biraz yüksek olduğunu bildiren yayınlar vardır. ile ilişkili olabileceği gibi, ilişkisiz de olabileceği Toplumda dispepsi insidansı ise % 1/yıl kadar- şeklindedir.1,10 dır. Yani her yıl toplumun % 1’i ilk kez dispepsi Fonksiyonel dispepsi semptomları devamlı semptomları ile tanışmaktadır.1,12,13 ya da tekrarlayıcı özellikte olabilir. Semptom- Fonksiyonel Dispepside Tedavi Yaklaşım- ların süresi, fonksiyonel dispepsi tanımında te- ları mel bir unsur değildir. Semptomlar yakınlarda Hastalar rahatsızlığın tablosu ilerledikçe

hayatsağlık 105 gösteren yayınlar da vardır. Bazı olgularda geri- ve yaşam kaliteleri azaldıkça, tıbbi tedaviyi is- lemeye yol açtığı da bilinmektedir. Özellikle ül- temekte ve ihtiyaç duymaktadır. Günümüzde sere benzer dispepsi olgularında kullanılabilir. standart bir tedavi bulunmamaktadır. Çoğu H reseptör antagonistlerinin (ranitidin, famo- aktif tedavi yöntemlerinin plaseboya üstünlü- 2 tidin) tolere edilmesi iyi ve yan etkileri azdır.1,4,6 ğü sadece % 10-20 olarak bulunmuştur. Diğer Proton pompa inhibitörleri taraftan plasebonun etkisinin oranı % 40 gibi Gastroösefagial reflü benzeri dispepsi ve yüksek değerlerdedir. Böylece kombine tedavi- ülsere benzer dispepsi olgularında etkinliği gö- nin etkisinin % 40-90 arasında olacağı tahmin rülmektedir. İlk olarak dispepsi tanısı konan edilmektedir. Çeşitli ilaçlar ve alternatif tedavi hastalarda önemli derecede etkili bulunmuştur. yöntemleri fonksiyonel dispepsili hastalarda Bunun yanında ülsersiz ve dismotilite benzeri semptomatik yarar sağlamaktadır.10 fonksiyonel dispepside etkileri anlamlı derece- 1. Genel Öneriler de avantajlı görülmemiştir.1,5 Fonksiyonel dispepside etiyopatogenez Bizmut tuzları açık olmadığı için tedavide büyük güçlükler Bizmut subsitrat, bizmut subsalisilat, H. yaşanmaktadır. Fonksiyonel dispepside plase- pylori’yi eradike etmemekle birlikte bakteriyi bo etkinliğinin % 20-60 oranında olduğu unu- suprese etmektedir. Bazı çalışmalar plasebodan tulmamalıdır. Yeterli delil olmamakla birlikte daha etkili olduğunu göstermektedir. Raniti- kahve, sigara, alkol, antiromatizmal ilaçlardan din-bizmut sitrat ise H reseptör antagonisti uzak durmanın bazı olgularda iyileşmeye yol 2 etkisine ilave olarak bizmut tuzu etkisine de sa- açtığı bildirilmektedir. Psikolojik stres, anksi- hiptir. Bu nedenle iyi bir seçenek olarak kabul yete, depresyon varsa uygun tedavi için gerekli edilmektedir.1 konsültasyonların yapılması önerilmektedir1,10. Prokinetikler Bazı çalışmalarda ise düşük doz antidepresan- Metoklopramid: Dopamin (D ) reseptör an- lar fonksiyonel dispepsinin tedavisinde tavsiye 2 tagonisti ve serotonin (5-HT ) antagonisti etki- edilmektedir.8 3 sine sahiptir. Bu etkilerinden dolayı antiemetik 2. Diyet olarak kullanılmaktadır. Fonksiyonel dispepsi- Hastanın semptomlara neden olduğu ya da nin alt grubu dismotiliteye benzer dispepside ilişkili olabileceğini ifade ettiği yiyecek ve içe- yararlanılabilir. Ekstra piramidal yan etkileri ceklerden uzak durması önerilmektedir. Sonuç ve motor bozukluklara neden olabileceğinden memnuniyet verici ise diyete uyması söylen- uzun süreli kullanımı önerilmemektedir.1,10,16 mektedir. Acılı, baharatlı ve yağlı yiyeceklerden Sisaprid: Serotonin (5-HT ) reseptör anta- sakınılması tavsiye edilmektedir. Erken doyma, 3 gonisti olup kolinerjik motor nöronlarından postprandial dolgunluk, şişkinlik ve bulantı be- asetilkolin açığa çıkmasını sağlar. Dismotilite lirgin semptomlar ise az yağlı, günde 6 öğün ve benzeri dispepside yararlı sonuçlar bildirilmek- az yenmesinin semptomlarda düzelmeye neden tedir. Bu ilaç yüksek kan seviyesinde kalpte arit- olabileceği bildirilmiştir.1,14,15 meye yol açtığından özellikle Q-T uzamasına 3. Fonksiyonel Dispepside Kullanılan İlaçlar neden olarak, ventriküler taşikardi, ventriküler Antiasitler fibrilasyon, ventriküler taşiaritmi ve senkopa Dünyada en yaygın kullanılan ilaçlardır. yol açabilir1,4,6. Bu nedenle ülkemizde ve birçok Fonksiyonel dispepside plaseboya üstünlüğü ülkede kullanımdan kaldırılmıştır. gösterilememiştir.1,7,16,17 Domperidon: Periferik dopamin D antago- H reseptör blokerleri 2 2 nistidir. Metoklopramid kan-beyin bariyerini H reseptör antagonistleri dispepside yaygın 2 geçtiği halde domperidon geçmez. Domperi- olarak kullanılmakla beraber, etkinliğini gös- don 4. ventriküldeki “sirkumventriküler” or- teren çalışmaların yanı sıra etkin olmadığını ganlardaki özelliklede postrema bölgesindeki

106 hayatsağlık D2 reseptörlerini bağlar. Ayrıca midede ki D2 düşük klinik etkiye sahiptirler ve maliyeti fazla reseptörlerine bağlanmaktadır. Domperidon olan ürünlerdir. Alternatif olarak sunulan fito- idiopatik gastroparezi ve fonksiyonel dispeptik terapötikler ise anlamlı derecede faydalı ve çok hastalarda semptomlarda iyileşmeye yol aça- az yan etkiye sahiptirler. Ayrıca bitkisel ürün- bilmekte ise de mide boşalması üzerine etkisi lerde çok hedefli tedavi mümkün olmakta, bu tartışmalıdır. Domperidon’un gastrik disritmi da fonksiyonel dispepsinin tedavisinde oldukça üzerine etkili olduğu düşünülmektedir. Dom- fazla fayda sağlamaktadır. Bu yüzden son za- peridon fonksiyonel dispepside plasebodan manlarda fonksiyonel dispepsinin tedavisinde daha etkilidir. Domperidon olguların % 5’inden çok hedefli yaklaşım benimsenmekte ve öneril- azında plazma prolaktin seviyesini artırarak mektedir. Yapılan farmakolojik çalışmalarla bu memede hassasiyete ve galaktoreye neden ol- etkiler desteklenmektedir.10 maktadır.1 Medikal ve fitoterapi yaklaşımların yanı sıra, Motilin agonistleri hipnoterapi, relaksiyon sağlayıcı tedavi (egzer- Makrolid grupu bir antibiyotik olan eritro- siz gibi) ve bilişsel davranışsal tedavi gibi tedavi misin motilin agonistidir. İdiopatik ve diyabe- seçenekleri önerilmektedir. Deneysel veriler, bu tik gastroparezide mide boşalma hızını arttırır. yöntemlerin fonksiyonel gastrointestinal rahat- Eritromisin sinirde, düz adelede motilin resep- sızlıklarda etkili olduğunu desteklemektedir. Bu tör alanlarına etki ederek midenin antrum böl- yöntemlerin fonksiyonel dispepsideki etkinliği- gesinde güçlü kontraksiyonlara neden olmakta- ne ait sorular kesin olarak henüz cevaplanma- dır. Makrolidler ince bağırsak kontraksiyonları- mıştır.10 nı da arttırırlar. Bu nedenle abdominal kramp 5. Dispepsi Tedavisinde Güncel Yaklaşım- ve diyareye yol açmaktadırlar.1 lar Visseral analjezikler Dispepsi tüm dünya ülkelerinin en önemli Kappa agonisti, fedotozin mide hipersensiti- sağlık problemlerinden biri olarak güncelliğini vitesini azaltmaktadır. Fedotozin’in fonksiyonel devam ettirmektedir. Dispeptik semptomlarla dispepside plasebodan daha etkili olduğunu or- başvuran tüm olguların endoskopik incelemeye taya koyan çalışmalar bulunmaktadır.1 tabi tutulması mevcut teknolojik ürünlerle im- Serotonin (5 HT) agonistleri, yemekle iliş- kansız görülmektedir. Bu nedenle iyi bir anam- kili dispeptik semptomlarda etkili olabilir. Fun- nez ve mükemmel bir fizik muayeneden sonra dus gevşemesi üzerine etkilidir. Sumatriptan ve olgu değerlendirilerek yaklaşım tespit edilmeli- buspiron gündemdedir.1,10 dir. Hasta genç, semptomları kronik, alarm fak-

5 HT3 antagonisti (Ondansetron), kanser törleri yoksa ampirik bir tedavi ya da H. pylori kemoterapisine bağlı ya da postoperatif bulantı için test yapılıp pozitif ise H. pylori eradikasyon ve kusmaya etkilidir. Postrema bölgesi ve mide- tedavisi önerilmektedir. H. pylori negatif ise deki vagal afferentlerdeki 5 HT3 reseptörlerini semptomlara yönelik tedavi uygun görülmek- bloke eder. Muhtemelen afferent sinyalleri blo- tedir. Her iki grupta da tedaviye cevap yok ya ke etmektedir.1,10 da tedavi sonrası semptomlar tekrarlıyorsa ile- 4. Fonksiyonel Dispepsi Tedavisinde Fito- ri tetkike karar verilmelidir.1 Bununla birlikte terapi ve Alternatif Diğer Tedavilerin Yeri fonksiyonel dispepsili hastalarda H. pylori era- Fonksiyonel dispepsinin klinik tedavisin- dikasyonu ile tedavi elde etmeye çalışmak hayal de, çoğunlukla deneysel temele dayanan çeşitli kırıklığıyla sonuçlanmıştır. Tedavinin uzun sü- maddeler, bileşikler ve preparatlar kullanılmak- reli fayda sağlamaması da şüphe uyandırmak- tadır. Bazı bileşikler plasebo kontrollü klinik ça- tadır. Hasta yaşlı, semptomlar yeni başlamış ya lışmalarda plasebodan anlamlı derecede üstün da alarm faktörleri mevcutsa doğrudan tetkik ve faydalı bulunmuştur.10 edilmesi gerekmektedi.1 Prokinetikler ve proton pompa inhibitörleri Son zamanlarda, hastalığın kronik yapısına

hayatsağlık 107 bağlı olarak tedavi için fitoterapi ve tamamlayı- oksijenli flavonlar), fenolik asitler (rosmarinik cı tedavi gibi farklı tedavi yaklaşımları uygulan- asit ve türevleri) ve daha az miktarda triterpe- makta ve anlamlı derecede fayda sağlamaktadır.10 nik bileşikleri içermektedir.11,19,20 Fonksiyonel Dispepsi Tedavisinde Kulla- Peppermint (Mentha x piperita) ve diğer nılan Tıbbi Bitkiler Mentha türlerinin ilaç olarak kullanımlarına Fonksiyonel dispepsi tedavisinde gerek uçu- ait veriler eski Yunan ve Roma zamanına ka- cu yağ gibi bir işlem uygulayarak elde edilen dar uzanmaktadır. M. piperita yağı spazmolitik, droglar, gerekse yaprak, herba, rizom gibi de- karminatif ve kolagog etkilere sahiptir. Bu etki- ğişik kısımlarının kullanıldığı bitkiler bu başlık lerinden dolayı M. piperita yaprakları ve uçucu altında verilmiştir. yağı çeşitli amaçlarla kullanılmaktadır.19-21 Mentha x Pıperıta L. (Lamiaceae) M. piperita yaprakları çay veya tentürü ha- Menthae piperitae folium linde, dahili olarak gastrointestinal sistem şi- Menthae piperitae aetheroleum kayetlerinin (dispeptik şikayetler, gastrit) gide- Türkçe adı: İngiliz nanesi, bahçe nanesi rilmesinde kullanılmaktadır.11,19 Taze ve çiçekli İngilizce adı: Peppermint, Brandy mint, toprak üstü kısımlarından buhar distilasyonuy- Lamb mint la elde edilen uçucu yağından gastrointestinal Kullanılan kısmı: Mentha x piperita yaprak- sistem şikayetlerinin (dispeptik şikayetler, irri- ları ve taze çiçekli toprak üstü kısımlarından tabl barsak sendromu) giderilmesinde faydala- buhar distilasyonu ile elde edilen uçucu yağı. nılmaktadır.11,20,21 Mentha x piperita kültür bitkisi olup, 30-90 M. piperita yağının özefagus alt sfinkterini cm yükseklikte, kuvvetli kokulu, hemen hemen gevşettiği, bundan dolayı gastroösefagial reflü- tüysüz, gövde ve dalları genellikle kırmızımtrak ye neden olabileceği bildirilmiştir.22 Bu etkiyi renkli, çok yıllık otsu bir bitkidir (Resim 1).18 önlemek için enterik kaplı M. piperita yağı for- Başlıca Bulgaristan, Yunanistan, İspanya’da ol- mülasyonları geliştirilmiştir. Bu kapsüller üst mak üzere, Kuzey Avrupa ve ABD’de de yetişti- gastrointestinal sistemden metabolize olmadan rilmekte ve ihracatı yapılmaktadır.19 Ülkemizde alt gastrointestinal sisteme geçerler.21 Bundan kültür bitkisi olarak yetiştirilmektedir.18 dolayı irritabl barsak sendromu (İBS) ve ülsere M. piperita yaprakları % 1-3 oranında uçucu bağlı olmayan dispepsilerin tedavisinde enterik yağ taşır. Ayrıca flavonoitler (luteolin ve gliko- kaplı M. piperita yağı kapsülleri sıklıkla kulla- zitleri, rutin, hesperidin, eriositrin ve genellikle nılmaktadır.23,24 Dozaj Dispeptik şikayetlerde; 0.02-0.08 ml (1-4 damla) günde 3 kez dilüe sulu preparatları ha- linde veya şekere damlatarak kullanılmakta- dır20. Dispeptik şikayetler için M. piperita yağı genellikle C. carvi yağı (caraway oil) ile kombi- ne halde önerilmektedir. Yapılan çalışmalarda 90 mg M. piperita yağı ve 50 mg C. carvi yağı içeren kombinasyonlar kullanılmaktadır.21 Preparatları Colpermin, Mintec, China-Ol, Japomin, Carminetum, Chiana, Mentacur, SX Mentha, Wildkrauterol special K, Carmint, Mintoil. Cynara scolymus L. (Asteraceae) Cynarae folium Resim 1. Mentha x piperita L. çiçek Türkçe adı: Enginar

108 hayatsağlık İngilizce adı: Artichoke, Globe artichoke Zingiber officinale Roscoe (Zingiberaceae) Kullanılan kısmı: Yaprakları Zingiberis rhizoma Sebze olarak tüketildiği için kültürü yapılan Türkçe adı: Zencefil çok yıllık otsu bir bitkidir. Ülkemizde de bol İngilizce adı: Ginger miktarda yetiştirilmektedir. Bu tür 50-100 cm Kullanılan kısmı: Rizomları boyunda, çok yıllık otsu bir bitkidir (Resim 2).25 Vatanı Güney Asya olmakla beraber birçok tropikal ülkede (Hindistan, Güney Asya adaları, Batı Afrika, Nijerya, Tayvan ve Jamaika) kültü- rü yapılan Çok yıllık, boyu 1.50 m’ye kadar ula- şabilen otsu tropikal bir bitkidir. Toprak altında digitat olarak dallanmış rizomları bulunur (Re- sim 3). Çeşitli ticari varyeteleri vardır. En iyi ka- lite drog Jamaika’dan, iyi kalite drog ise Bengal ve Avustralya’dan elde edilen droglardır.19 Drog % 5-8 oleorezin taşır, % 3 oranında

Resim 2. Cynara scolymus L. genel görünüş Drog % 0.5-6 seskiterpen laktonlar (totalin % 40-80’i sinaropikrin), kafeik asit türevleri (klorojenik asit, sinarin vd.), flavonoitler (sina- rozit, skolimozit vd.), az miktarlarda da çeşitli alifatik asitler içermektedir.20,26 C. scolymus yaprakları, uzun zamandır ge- leneksel olarak dispeptik şikayetlerde kullanıl- maktadır. Karaciğer ve safra kesesi hastalıkla- rının tedavisinde kullanıldığı da bilinmektedir. Komisyon E monograflarında da yaprak eks- tresinin dispeptik şikayetlerde endike olduğu belirtilmiştir.27,28 Yaprak ekstresinin, koloretik (safra akışını artırıcı ve kolaylaştırıcı29, hepa- toprotektif30, lipit düşürücü31, antioksidan ve antispazmodik32-34 etkilere sahip olduğu göste- rilmiştir. Dozaj Komisyon E monografında C. scolymus yap- rak ekstresi, dispeptik şikayetler için günde or- Resim 3. Zingiber officinaleRoscoe Rizom talama 6 g kuru drog şeklinde önerilmektedir.27 uçucu yağ, oleorezinlerin % 20-25’ini oluşturur. Yetişkinlerde ve yaşlılarda; 5-10 g kuru yaprak- Oleorezinlerin % 25’ini oluşturan acı bileşikler; tan hazırlanan infüzyon veya kuru sulu ekstre- gingeroller, şogaoller ve bu bileşiklerin fenolik leri halinde, 4 yaşından büyük çocuklarda; yaşa keton türevlerinden oluşur. Ana aroma zingibe- ve ağırlığa göre yetişkin dozu önerilmektedir.20 rol’den dolayıdır.35 Preparatları Z. officinale 13. yy’dan bu yana baharat ola- Cynarix, Hepar-POS, Heparstad, Regulin, rak bilinen bir bitkidir. Baharat olarak kulla- Chophytol, Hepanephrol, aar gamma N, Ardey- nımı yanında, fasulye gibi yemeklerin yaptığı cholan, Cynacur, Cynafol, Cynalip duo, Cynarix gaz, şişkinlik gibi etkileri azaltmak amacıyla bu N, Hepar SL. yemeklerle ve sebzelerle beraber de kullanıl-

hayatsağlık 109 mıştır.36 Z. officinale, daha çok gastrointestinal luğunda, 1-2 cm kalınlığında) taşıyan kısa depo bozukluklarda, laksatif, salya artırıcı, gastrik köklere sahiptir (Resim 4).43,44 boşalmayı hızlandırıcı, iştah açıçı, antiemetik, Kökler başlıca steroidal saponinleri (shata- antidispeptik, antidiyareyik ve kolik giderici varinler I-IV) taşır.43 Ayrıca köklerde izoflavon- olarak kullanılmıştır.35-40 Ayrıca gastrik motili- lar43, fenantren türevi rasemosol45, flavonoitler46 teyi arttırdığı, kusma ve hazımsızlığı önleme ve ve fitoektisteroitlerin47 varlığı belirlenmiştir. azaltmada yararlı olduğu gösterilmiştir.41 A. racemosus köklerinin Hindistan ve İngiliz Z. officinale’nin spazmojenik (kolinerjik) ve farmakopelerinde, Ayurveda, Unani ve Siddha spazmolitik (kalsiyum antagonisti) etkilerinin gibi geleneksel sistemlerde tıbbi kullanımı ol- beraber bulunduğu gösterilmiştir. Bir kolinerjik duğu görülmektedir. Hindistan’da 22 kadar As- agonist ve barsak stimulanı olan karbakol gibi paragus türünün yetiştiği ve bunlardan tedavide Z. officinale’nin prokinetik aktiviteye sahip ol- en çok kullanılanın A. racemosus olduğu bildi- duğu bildirilmiştir. Barsak üzerine olan bu ak- rilmiştir. Hindistan’da “Satavari, Satawar veya tivitesi atropin’e duyarlı bulunmuştur. Bu da Z. Satmuli” adıyla bilinmektedir.43,44 officinale’nin prokinetik ve gevşetici etkileriyle, Ayurveda sisteminde adaptojenik etkisin- gastrointestinal rahatsızlıklarda bilimsel olarak den dolayı strese karşı kullanılmaktadır. Diyare kullanımına olanak sağlamıştır.35 ve dizanteri tedavisinde kullanıldığı gibi, anti- Dozaj dispeptik, antispazmodik, güçlü antioksidan, Dispepside, 6 yaş üstü çocuklar ve yetişkin- immünostimülan, galaktojenik, afrodizyak, lerde kapsül ya da toz drog olarak 2-4 g/gün oral analjezik, diüretik, antitussif ve sinirleri yatış- olarak alınması önerilmektedir.37,42 tırıcı olarak çok eski zamanlardan beri kulla- Preparatları nılmaktadır. A. racemosus fitoöstrojenik özel- Ginger,Travacalm Natural, Travellers, Zin- liği ile de bilinmektedir. Ayrıca nörodejeneratif tona, Gravol Natural Source. hastalıklar ve alkol yoksunluk sendromunun te- Asparagus racemosus Willd. (Liliaceae) davisinde de yardımcı olduğu gösterilmiştir. Bu Türkçe adı: - kadar çok etkisi nedeniyle Asparagus’a istek çok İngilizce adı: - olmasına rağmen, bitkiyi elde etmek açısından Kullanılan kısmı: Kökleri kaynak yetersiz ve devamlı olmamaktadır.43,44 Hindistan’da yaygındır. Hindistan’ın tropik A. racemosus’un dopamin antagonisti olan ve subtropik bölgelerinde 1500 m yükseklikte metoklopramid ile karşılaştırılabilir etkiye sahip yetişen bitki tırmanıcı, dikenli, kısa çalı şeklin- olduğu gösterilmiştir. Gastrik boşalma zamanı- de ve etli tuberli pek çok kök (30-100 cm uzun- nın izlendiği bir çalışmada, metoklopramid ve A. racemosus arasında etkileri açısından an- lamlı bir fark bulunmamıştır. Sonuçta bitkinin orta derecede bir dopamin agonisti olabileceği ve antidispeptik etkisinde bu özelliğin önemli olduğu belirtilmiştir.48 Dozaj Klinik çalışmalarda dispeptik şikayetlerin tedavisi için preparatları 0.5 mg, 2 g ve 12 g doz- larda kullanılmıştır.43,44 Preparatları A. racemosus kök ekstreleri, çeşitli bitkilerle beraber bitkisel formülasyonlarda yer almak- tadır. Himalaya Herbal Healthcare, India tara- Resim 4. Asparagus racemosus Willd. kök fından geliştirilen preparatları şöyledir: Abana,

110 hayatsağlık Diabecon, EveCare, Geriforte, Himplasia, Lu- bileşendir.19,49 Ayrıca % 3-5 uçucu yağ; başlı- kol, Menosan. ca seskiterpenler (zingiberin, kurkumol, α- ve Curcuma longa L. (Zingiberaceae) β-turmeron) ve asidik arabinogalaktanlar (uko- Curcumae longae rhizoma nan A-D) bulunmaktadır.19,49,50 Türkçe adı: Zerdeçöp, zerdeçal, safran kökü, Uzun zamandır “köri” adıyla baharat olarak Hint safranı kullanılan C. longa, kolagog ve koleretik etkile- İngilizce adı: Turmeric re sahiptir. Koleretik etkinin bitkinin içerdiği Kullanılan kısmı: Rizomları yüksek miktardaki kurkuminlere (özellikle bis- Sarı çiçekli, büyük yapraklı, rizomlu ve çok demetoksikurkumin) bağlı olduğu kabul edil- yıllık bir tropikal bitkidir. Vatanı Hindistan ol- mektedir. Ayrıca kurkuminoitler antiinflamatu- makla beraber birçok tropikal ülkede yetiştiril- var etkiye de sahiptir. C. longa’nın stomaşik ve mektedir. Drog elde etmek üzere tropikal Asya karminatif, lipit düşürücü, sitotoksik, antihepa- ve Afrika’da kültürü yapılmaktadır. Başlıca Çin, totoksik etkileri gösterilmiştir. Kurkuminoitle- Endonezya ve Hindistan’dan ihracatı yapıl- rin güçlü antioksidan etkide oldukları da tespit maktadır19. Drog genellikle 3-7 cm uzunlukta, edilmiştir.19,27 parmak biçiminde, sert, üst yüzü sarımsı veya Drog orta derecede sindirim sistemi rahat- esmer, iç yüzü sarı veya sarımsıesmer renkli sızlıkları ve hafif bilier disfonksiyonların semp- olan parçalar halindedir (Resim 5). Çiğnendiği tomatik tedavisinde önerilmektedir.19,20,49 zaman tükürüğü sarıya boyar. Kokusu hafif aro- Dozaj matik ve baharatlı, tadı yakıcı ve acımsıdır.18,19 Yetişkinlerde: Günde 1.5-3 g drog veya buna Drog başlıca % 3-5 kurkuminoitler (kurku- eşdeğer ekstrelerinin öğünler arasında oral ola- min, monodemetoksikurkumin ve bisdeme- rak alınması önerilmektedir. Çay olarak kulla- toksikurkumin) taşır, bu bileşikler droğa sarı nımı nadirdir.20 rengi veren pigmentlerdir. Kurkuminoitlerden Preparatları bisdemetoksikurkumin drog için karakteristik Turmerik, Choldestal, Meteophyt N, Ser- gast. Foeniculum vulgare Miller (Apiaceae) Foeniculi fructus Türkçe adı: Rezene, arapsaçı, irziyan, maya- na, raziyane, tatlı rezene İngilizce adı: Fennel, Sweet Fenel, Bitter Fennel, Wild Fennel, Large Fennel Kullanılan kısmı: Olgun meyveleri Akdeniz bölgesinde doğal olarak yetişen bit- kinin, çok eskiden beri tıbbi kullanımı ve gıda olması nedeniyle Avrupa, Asya, Kuzey Afrika ve Güney Amerika’da geniş alanlarda kültürü ya- pılmaktadır19,51. Ülkemizde Kuzey Anadolu’da doğal olarak yetişmektedir. Ege ve Akdeniz böl- gelerinde de kültürü yapılmaktadır.52 1-1.8 m yükseklikte, yaprakları çok parça- lı, parçaları filiform, çiçekleri sarı renkli olan çok yıllık otsu bir bitkidir. Meyveler 6-10 cm boyunda ve 1.5-4 mm kalınlıkta, silindir biçi- minde, genellikle biraz kıvrık, tüysüz, genellikle Resim 5. Curcuma longa L. rizom ve toz drog saplı, esmerimsi yeşil veya yeşilimsi sarı renkli

hayatsağlık 111 tanelerdir (Resim 6). Baharlı kokulu ve hafif ya- % 1-10’unu fenkon ve % 10’dan daha azını (% kıcı lezzetlidir.18,52,53 3-12) östragol oluşturmaktadır.11,37 Bitkinin Foeniculum vulgare Miller subsp. Ayrıca bitkide, fenolik bileşikler (kloroje- vulgare ve Foeniculum vulgare Miller subsp. nik asit ve kafeoilkinik asit türevleri), flavono- piperitum (Ucria) Coutinho olmak üzere iki itler (kesretin ve kemferol türevleri), kumarin alt türü bulunmaktadır. Bu alt türlerden subsp. (bergapten, isopimpinellin, skopoletin, umbel- vulgare’nin 4 varyetesi vardır. Bunlardan iki liferon, imperatorin), sabit yağ, stilben türevi tanesi, var. vulgare ve var. dulce (Miller) Thel- bileşikler (miyabenol C, cis-miyabenol C, foe- lung, farmasötik bakımdan önemli olduğu için nikulozit I, foenikulozit II, foenikulozit III ve farmakope ve monograflarda kayıtlıdır. Diğer foenikulozit IV), steroller ve organik asitler bu- varyeteleri ise rezenenin sebze olarak kullanılan lunmaktadır.56-59 varyeteleridir.54 Drog dispeptik rahatsızlıklar (spazmodik F. vulgare subsp. vulgare var. vulgare, “Acı re- gastrointestinal şikayetler, şişkinlik, gaz) ve üst zene” (Bitter Fennel) adı ile bilinen tek yıllık bir solunum yolu rahatsızlıklarında (soğuk algınlı- varyetedir. Meyveler fenkon bakımından zen- ğı, öksürük, bronşit) kullanılmaktadır.19,20 gin olduğu için acı bir tattadır.11,55 Meyveler çok iyi bir karminatiftir. Gastroin- F. vulgare subsp. vulgare var. dulce meyveleri testinal motiliteyi arttırır ve spazmolitik etkiye ise, “Tatlı rezene” (Sweet fennel) adı ile bilinen sahiptir. Özellikle bebeklerde ve küçük çocuk- çok yıllık bir bitkidir. Anetol bakımından zen- larda gaz ve kolik tarzındaki gastrointestinal ağ- gin olduğu için, tatlı ve aromatik bir lezzette- rılarda çayı halinde kullanılır. Anetol ve fenkon dir. Her iki varyeteyi birbirinden mikroskobik sekretolitik etkiye sahiptir. Solunum sisteminin olarak ayırt etmek hemen hemen imkansızdır. soğuk algınlığı, öksürük gibi şikayetlerinde sek- Tat ve koku farkı yanısıra uçucu yağlarının ince retolitik ve ekspektoran etkisi nedeniyle çayı tabaka kromatografisi ile analizinden iki varye- halinde kullanılır. Ayrıca F. vulgare meyvesi tenin ayrımı yapılabilmektedir.11,55 karminatif çay karışımları için çok iyi bir tat F. vulgare subsp. vulgare var. vulgare mey- düzelticidir.11,19,27,60 veleri % 2-6 oranında uçucu yağ taşımaktadır. Dozaj Bu uçucu yağın % 60’ından fazlasını (% 50-75) Oral yolla, infüzyonu hazırlanarak çay ha- trans-anetol, % 15’inden fazlasını fenkon (% 12- linde tüketilir. 1 çay kaşığı (1.5 g) taze ezilmiş 33) ve % 5’den az kısmını (% 2-5) ise östragol meyvelerin üzerine 1 çay fincanı kaynamış su oluşturmaktadır.11,37 konur, ağzı kapalı olarak 10-15 dakika bekletilir F. vulgare Miller subsp. vulgare var. dulce ve süzülerek içilir.19 meyveleri % 1.5-3 oranında uçucu yağ ihti- Yetişkinler için günlük doz: 5-7 g va etmekte, bu yağın % 72-90’ını trans-anetol, Çocuklar için ortalama günlük doz: 0-1 yaş için 1-2 g, 1-4 yaş için 1.5-3 g, 4-10 yaş için 3-5- g, 10 yaş üstü çocuklar için yetişkin dozu öne- rilmektedir.19,20 Preparatları Doğa Rezene Bitki Çayı, Doğadan Rezene Bitki Çayı, Eco Naturella Organik Rezene Çayı, Humana Rezene Çayı, Milupa Rezene Çayı, Nutra Slim Rezene Çayı, Planta Tee, Rasayana Rezene Çayı, Tisan Rezene Bitki Çayı, Fenyk- lovy Caj, roha-Fenchel-Tee, Plantex, Aktiv Le- ber und Gallentee, Aktiv milder Magen und Resim 6. Foeniculum vulgare Miller meyve Darmtee, Apotheker Bauer’s Blahungstee, Apo-

112 hayatsağlık theker Bauer’s Kindertee, Bio-garten Tee gegen spazmların semptomatik tedavisinde, safra ke- Blahungen, Bio-garten Tee gegen Verstopfung, sesi hastalıklarında, şişkinlik ve gaz gibi dispep- Brady’s Magentropfen, Carminativum Babynos, tik şikayetlerin tedavisinde önerilmektedir.19,20,27 Kneipp Magen-tee, Carminative Tea. Ayrıca antiinflamatuvar etkilerinin olduğu bil- Chelidonium majus L. (Papaveraceae) dirilmiştir.20 Chelidonii herba Ana alkaloiti olan kelidonin düz kaslarda Türkçe adı: Kırlangıç otu spazmolitik etkiye sahip olduğu gibi, zayıf sant- İngilizce adı: Greater celandine ral analjezik etkisi de bildirilmiştir.19,27 C. majus Kullanılan kısmı: Herba (toprak üstü kısım- deney hayvanlarına verildiği zaman, yavaş fakat ları, çiçekli ve dallı yaprakları) düzenli olarak safra akışını arttırdığı görülmüş- Avrupa’da, Orta ve Kuzey Asya’da rutubetli tür.27 C. majus’un etanollü ekstresinin, alkaloit alanlarda geniş yayılış göstermektedir. Drog ti- ve fenolik fraksiyonunun safra akışını arttırdı- cari olarak Doğu Avrupa’dan sağlanmaktadır.19 ğı, aynı zamanda safra asiti konsantrasyonunu Ülkemizde de Kuzey Anadolu’da, gölgelik ve azalttığı ve bundan dolayı hidrokoloretik etki rutubetli yerlerde yetişmektedir.18 gösterdiği bildirilmiştir.63 30-70 cm yükseklikte çok senelik otsu bir Dozaj bitkidir. Sarı renkli bir sütü vardır. Çiçekleri kü- Yetişkinlerde ve 12 yaşından büyük çocuk- çük, kolay kırılabilen, yaprakları parçalı, parça- larda: 1.2-3.6 g drog infüzyon şeklinde hazırla- ların kenarları lobludur (Resim 7). Meyva 3-4 narak çay halinde tüketilebilir.20 cm uzunluk ve 2-3 mm çapta bir kapsüldür.18,19. 125-700 mg standardize alkollü ekstresi (9- Başlıca benzilizokinolin tipinde alkaloitler 24 mg toplam alkaloite eşdeğer).64 (kelidonin, sanguinarin, koptisin ile birlikte, Tentürü (1:10); 2-4 ml, günde 3 defa.61 protopin, berberin, allokriptopin gibi 20’den Sıvı ekstresi (1:1); 1-2 ml, günde 3 defa.61 fazla alkaloit) tespit edilmiştir. Hidrosinnamik Preparatları asit türevleri (kafeoilmalik asit % 1.2), organik Panchelidon N, Chelidophyt, Cholarist, asitler (kelidonik, malik ve sitrik asit), flavono- Cholspasmin Phyto, Gallopas, Paverysat forte itler, saponin, karotenoitler ve bitkinin sarımsı N, Siosol. turuncu renkli lateksinde proteolitik enzimler Gentiana lutea L. (Gentianaceae) taşımaktadır.19,20,61 Gentianae radix Antispazmodik ve kolagog etkisinden dolayı Türkçe adı: Centiyane, Arap dede, Büyük yaygın olarak kullanılmaktadır. Bileşiminde yer kantaron, Centiyan, Güşadotu, Pancar otu, Sarı alan alkaloitlerine bağlı olarak antispazmodik gentiyan, Sivri kökü etkisi olduğu ve zayıf santral analjezik olduğu İngilizce adı: Gentian, Yellow gentian bildirilmiştir.27,62 Üst gastrointestinal sisteme ait Kullanılan kısmı: Kökleri Orta Avrupa, Fransa, İspanya ve Balkanlar- da yaygın bir bitkidir.19 Türkiye’de, Uludağ ve Bozdağ’da yetişmektedir. Önceden Anadolu’da sık rastlanan bu tür aşırı ve bilinçsiz söküm nedeniyle azalmıştır, hatta yok olma tehlikesi altındadır. Bu nedenle sökümü yasaklanmış ve koruma altına alınmıştır.25 1-1.5 m boyunda, çok yıllık, otsu bir türdür. Çiçekler sarı, gövdenin üst kısmında yaprak koltuğundan kümeler halinde çıkar. Bitki kah- verengimsi, kırmızımsı kahverengi veya koyu Resim 7. Chelidonium majus L. genel görünüş kahverengi, yüzeyi çapraz kıvrımlı köklere sa-

hayatsağlık 113 hiptir (Resim 8).19,52 drog, 10-16 yaş arası çocuklar için 2-4 g drog Drog bileşiminde sekoiridoitler ve iridoitler alkolsüz formlarda hazırlanmalıdır.20 (ana bileşen olarak % 2-3 gentiopikrozit), oli- Sıvı formdaki preparatları; dispeptik şika- gosakkaritler, ksantonlar (gentisin, izogentisin, yetlerde, tek doz olarak yemeklerden sonra gentiozit), triterpenler, fitoesteroller, polisakka- alınmalıdır20. İştahsızlık tedavisinde ise yemek- ritler ve eser miktarda uçucu yağ taşır.19,20 lerden yarım saat önce verilmelidir.20,65 Gentiopikrozit (acılık değeri 12.000) ve ama- Preparatları rogentin (acılık değeri 58.000.000) gibi mono- Digestivum-Hetterich S, Enziagil Magenp- terpenoit bileşikler yüksek derecedeki acı tattan lus sorumludur. Çok küçük miktarın alınmasından Carum carvi L. (Apiaceae) sonra bu tat hissedilmektedir. Acı stimülanlar, Carvi fructus özellikle dildeki acı reseptörlerine ve gastroin- Türkçe adı: Frenk kimyonu testinal sistemin üst kısmındaki mukozaya di- İngilizce adı: Caraway Kullanılan kısmı: Meyveleri Avrupa ve Asya’nın dağlık bölgelerinde yeti- şen bir bitkidir. Drog elde etmek üzere özellikle Polonya, Almanya ve Mısır’da kültürü yapıl- maktadır.11 Memleketimizde ekimi yapılma- maktadır. Anadolu’nun sulak çayırlarında doğal olarak yetişmektedir.18 Bitki 100 cm kadar yükseklikte, beyaz veya soluk pembe çiçekli, parçalı yapraklı, çok yıllık ve otsu bir bitkidir. Meyveleri 4-6 mm uzunluk- ta, esmer veya parlak sarımsı esmer renkli, hafif kıvrık, silindir şeklinde ve tüysüzdür (Resim 9). Kuvvetli kokulu ve baharlı lezzetlidir.18 Resim 8. Gentiana lutea L. kök Drog bileşiminde % 3-7 uçucu yağ içerir. Uçucu yağ; % 50-65 (+)-karvon, % 45 (+)-limo- rekt olarak etki gösterirler. Böylece tükrük ve nen, % 1.5 karveol ve dihidrokarveol taşır. Ayrı- mide salgısını stimüle ederler. Bu bileşikler aynı zamanda gastrin sekresyonunda da etkilidir. Drog kolagog etkiye sahiptir11,19,20. Drog dispeptik şikayetlerde (özellikle gaz ve şişkinlik), iştahsızlık durumlarında endike- dir11,19,20. G. lutea kökleri pek çok bitkisel çayın Resim 9. Carum carvi L. meyve bileşiminde (özellikle mide), toz drog, ekstre veya tentür halinde yer almakta ve hazırlanan ca sabit yağ, protein, karbonhidrat, fenolik asit, bu preparatlar iştah açıcı, gaz ve şişkinlik du- kafeik asit ve az miktarda flavonoitleri (kersetin, rumlarında kullanılmaktadır19. kemferol ve glikozitleri) taşır.19,20 Dozaj Sulu ekstresinin spazmolitik etkisi vardır, Yetişkinler: 0.1-2 g drogun 150 ml suda ha- içeriğindeki karvon spazmolitik etkiden so- zırlanmış infüzyonu, dekoksiyonu veya mase- rumlu başlıca bileşendir. Olgun meyvelerin rasyonu ile % 45-70 etanolde 1:5 oranında ha- karminatif etkiyi daha çok gösterdiği düşünül- zırlanan tentürden 1 ml, günde en fazla 3 kez mektedir. Bu etkiden içeriğindeki uçucu yağ kullanılabilir.20 sorumlu tutulmaktadır. Uçucu yağ gastrik mu- Çocuklar: 4-10 yaş arası çocuklar için 1-2 g kozada lokal stimülasyonla nervus vagusu uya-

114 hayatsağlık rarak, mide tonüsü ve ritmik kontraksiyonun etmektedir.19 artmasına neden olmaktadır. Böylece midede- Bitkinin herbası yaygın olarak çay şeklinde ki gazın çıkartılmasını ve mide sekresyonunun kullanılmaktadır. Tonik, koloretik ve karminatif artmasını sağlamaktadır.19,27,66 olarak kullanımı oldukça yaygındır. İntestinal Drog dispepsi, hafif gastrointestinal kramp ve safra sistemi yollarında spazmodik rahat- ve gaz şikayetlerinde kullanılmaktadır.11,19,28,67 sızlıklarda endikedir. Özellikle soğuk algınlığı İnfantlarda gaza bağlı koliklerde önerilmekte- sonrası görülen iştahsızlık durumlarında, dis- dir.19,28,68 M. piperita yağı ile kombine kullanımı peptik şikayetlerde ve safra yolu diskinezilerin- oldukça yaygındır. Dozaj Kuru meyveleri yetişkinlerde ve 10 yaşından büyük çocuklarda günde 1.5-6 g önerilmekte- dir. C. carvi meyvelerinin 1-5 g’ı kullanmadan önce ezilerek, 150 ml kaynamış suda 10-15 da- kika bekletilir. Bir fincan sıcak çay günde 1-3 kez içilir.19,20 4-10 yaş arası çocuklarda: 1-4 g/ gün, 1-4 yaş arası çocuklarda: 1-2 g/gün ve 1 yaş altı çocuklarda: 1 g/gün.20 C. carvi yağının çocuklardaki dozu; 4 yaşın- dan büyük çocuklarda: 3-6 damla/gün, 1-4 yaş arası çocuklarda: 2-4 damla/gün ve 1 yaş altı ço- cuklarda: 1-2 damla/gün.20 Preparatları Enteroplant, Enterokan. Artemisia absinthium L. (Asteraceae) Absinthii herba Türkçe adı: Pelin otu İngilizce adı: Wormwood Kullanılan kısmı: Toprak üstü kısımları, çi-

çekli ve dallı yaprakları Resim 10. Artemisia absinthium L. genel görünüş Bitkinin vatanı Avrupa ve Asya’dır. Tür- kiye’de Kuzey, İç ve Güney Anadolu’da doğal de kullanılmaktadır.11,19,69 Absintin’in acı tadın- olarak yetişmektedir.18,19 1 m’ye kadar boylana- dan dolayı dildeki reseptörleri uyararak refleks bilen, küçük, soluk sarı kapitulumlu çiçekli ve yoluyla gastrik sekresyonu stimüle ettiği bildi- çiçekleri salkımlar halinde toplanmış, grimsi rilmiştir.11,70 renkli çok parçalı yaprakları sık tüylerle örtülü, Taşıdığı tuyon’dan dolayı preparatlarının da çalımsı, aromatik ve karakteristik kokulu çok uzun süreli kullanımı tavsiye edilmemektedir. yıllık bitkilerdir (Resim 10).25 Sürekli olarak 3-4 haftadan fazla kullanılmama- Kimyasal bileşiminde başlıca % 0.2-1.5 ora- lıdır.22 nında uçucu yağ taşır. % 0.15-0.4 oranındaki Dozaj acı maddeler nedeniyle drogun acılık değeri Yetişkinler: Dahilen infüzyonu halinde; 10.000-15.000’dir. Acı madde olarak seskiterpen 1-1.5 g drog, 150 ml sıcak su üzerine ilave edi- laktonlar; absintin (% 0.20-0.28), anabsintin, lerek, 10 dakika demlendikten sonra süzülür. artabsin, matrisin taşır.19,61 Ayrıca flavonoitler İştahsızlık için yemeklerden yarım saat önce, ve çeşitli fenolik bileşikler (kafeik ve diğer feno- kolagog olarak ise yemeklerden sonra günde 3 lik karboksilik asitler) ile poliasetilenleri ihtiva kez içilmesi tavsiye edilir.61

hayatsağlık 115 Dekoksiyonu halinde; 1-1.5 g drogdan hare- me periyodundan önce toplanır. Bitki başlıca ketle 150 ml su kullanılarak dekoksiyon hazırla- Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Polonya ve nır. Günde 3 kez içilebilir.61 İngiltere’den temin edilmektedir.19 Tentürü günde 3 defa, 10-30 damla, acı ta- Köklerinin bileşiminde seskiterpen lakton- dından dolayı bir miktar su ile seyreltilerek lar (ödesmanolitler, guayanolitler) triterpenler, alınır. Sıvı ekstresi günde 3 defa 1-2 ml dozda fitosteroller, polisakkaritler, fenolik bileşikler ve kullanılır. Doz kişinin acıya duyarlılığına göre flavonoitler bulunmaktadır.19,20,71 bireysel olarak ayarlanmalıdır.61 Topraküstü kısmının bileşenleri seskiterpen Çocuklar: Vücut ağırlığı ile orantılı olarak laktonlar (germakronolitler), triterpenler, fitos- çocuk dozu ayarlanır.61 teroller, flavonoitler, hidrosinnamik asitler ve Preparatları kumarinlerdir. Ayrıca yapraklarda yüksek mik- Nat Pelynku Praveho. tarda potasyum başta olmak üzere mineraller Taraxacum officinale Weber (Asteraceae) taşımaktadır.19,20,71 Taraxaci radix Taraxacum uzun yıllardır tedavi amacıyla Taraxaci folium kullanılan bir bitkidir. T. officinale köklerinin Türkçe adı: Karahindiba hepatik stimülan olarak, yapraklarının diüretik İngilizce adı: Dandelion ve koloretik olarak kullanıldığını bildirilmiştir. Kullanılan kısmı: Kökleri ve yaprakları Ayrıca, karaciğer ve safra kesesi fonksiyonları- T. officinale, kalın ana kök meydana getiren, nın düzenlenmesinde, dispepside, iştahsızlıkta 15-30 cm boya ulaşan, çok yıllık otsu bir bitki- ve diüretik etkinin istendiği romatizmal has- dir (Resim 11). 60-100 cm boyunda kökleri var- talıklarda ve böbrek taşı oluşumunu önlemede dır. Koyu kahverengiden siyahımsı renge kadar destek tedavisi olarak önerilmektedir. T. offici- değişebilen köklerin dış yüzeyleri uzunlaması- nale’nin tedavi edici etkileri taşıdığı seskiter- na kıvrımlıdır.19,25,71 Drog elde etmek amacıyla penlere dayandırılmaktadır.19,20,28 doğal olarak yetişen ve kültürü yapılan bitkiler- Dozaj den faydalanılmaktadır. Drog bitkinin çiçeklen- Taraxaci folium; Yetişkinlerde: 4-10 g bitki veya hazırlanan infüzyonu günde 3 defa; 2-5 ml tentür (1:5, eta- nol % 25 v/v) günde 3 defa; 5-10 ml taze yaprak suyu günde iki kere oral olarak verilmesi öne- rilmektedir.20 Taraxaci radix; Yetişkinlerde: 3-5 g bitki veya 5-10 ml tentür (1:5, etanol % 25 v/v) günde 3 defa oral verilme- si önerilir.20 Preparatları Gallentee, Carvicum, Justogen mono, Kne- ipp Lowenzahn-Pflanzensaft, Taraleon. Sonuç Fonksiyonel dispepsi tüm dünyada yaygın olarak görülen bir rahatsızlık olmasına rağmen, günümüzde tedavisi tam olarak bulunamamış- tır. Bu yüzden tüm dünyada tedavi amacıyla al- ternatif ve destek tedavi yöntemleri aranmakta ve geliştirilmektedir. Resim 11. Taraxacum officinale Weber genel görünüş Mentha x piperita, Cynara scolymus, Zingi-

116 hayatsağlık ber officinale, Asparagus racemosus, Curcuma CD001961. longa, Foeniculum vulgare, Chelidonium majus, 6. Dobrilla G, Comberlato M, Steele A, Vallaperta P. Gentiana lutea, Carum carvi, Artemisia absint- Drug treatment of functional dyspepsia. A meta-a- nalysis of randomized controlled clinical trials. J. hium ve Taraxacum officinale fonksiyonel dis- Clin. Gastroenterol. 1989; 11: 169-177. pepsi tedavisinde etkili oldukları gösterilmiş 7. Holtmann G, Talley N.J. Functional dyspepsia. bitkilerdir. Current treatment recommendations. Drugs 1993; Bitkisel ilaçlar, gerek tek başlarına gerekse 45(6): 918-930. karışım halinde, fonksiyonel dispepsinin teda- 8. Talley N.J, Vakil N. Guidelines for the management visinde deneysel ve klinik çalışmalarla oldukça of dyspepsia. Am. J. Gastroenterol. 2005; 100(10): başarılı etkinliğe sahip bulunmuşlardır. Fonksi- 2324-2337. yonel dispepside kullanılan tıbbi bitkisel ürün- 9. Thompson Coon J, Ernst E. Systematic review: Her- ler, rasyonel tedavide faydalanılan ilaçların etki- bal medicinal products for non-ulcer dyspepsia. Aliment. Pharmacol. Ther. 2002; 16: 1689-1699. lerine benzer etkilerle ve bu ilaçlara göre daha 10. Allescher H.D. Functional dyspepsia – A multicau- yüksek oranlarda (% 60-90) fayda sağlamaları9, sal disease and its therapy. Phytomedicine 13, 2006; bunun yanında güvenli profilleri ve yine bilinen 2-11. ilaçlara oranla daha az yan etki göstermeleri ne- 11. Heinrich M, Barnes J, Gibbons S, Williamson E.M. deniyle, bugün fonksiyonel dispepsi tedavisin- Fundamentals of Pharmacognosy and Phytothe- de oldukça fazla tercih edilmektedir. Bu bilgiler rapy. Edinburgh: Churchill Livingstone; 2004. ışığında, tedavide kullanılan bitkisel ürünlerin 12. Malfertheiner P, Holtmann G, Peitz U, Birkner B, etki mekanizmalarının, etkili bileşenlerinin, Arnold R, Hotz J, Leodolter A, Mossner J, Robra yan etki ve toksisite gibi temel parametrelerinin B.P. Guidelines of the German society of digestive and metabolic diseases for treatment of dyspepsia. aydınlatılması için fitokimyasal, farmakolojik, Z. Gastroenterol. 2001; 39(11): 937-956. toksikolojik ve klinik çalışmaların sürdürülme- 13. Mearin F, Cucula M, Azpiroz F, Malagelada J.R. The si gereklidir. Yaptığımız araştırmalar neticesin- origin of symptoms on the gut brain axis in func- de, bitkisel ilaçlar özellikle standart bir tedavisi tional dyspepsia. Gastroenterology 1991; 101: 999- olmayan ve yaygın olarak görülen bu rahatsız- 1006. lığın giderilmesinde bir ışık olarak değerlendi- 14. Mullan A, Kavanagh P, O’Mahony P, Joy T, Gleeson rilmektedir. F, Gibney M.J. Food and nutrient intakes and eating patterns in functional and organic dyspepsia 1. Eur. Kaynakça J. Clin. Nutr. 1994; 48(2): 97-105. 1. Özden A, Şahin B, Yılmaz U, Soykan İ. Gastroente- 15. Talley N.J, Weaver A.L, Zinsmeister A.R. Smoking, roloji. Türk Gastroenteroloji Vakfı, 1. Basım, Fersa alchol and nonsteroidal anti-inflammatory drugs in Matbaacılık 2002. outpatients with functional dyspepsia and among 2. Talley NJ, Colin-Jones D, Koch KL, Koch M, Nyren dyspepsia subgroups 1. Am. J. Gastroenterol. 1994; O, Stanghellini V. Functional dyspepsia. A classifi- 89(4): 524-528. cation with guidelines for diagnosis and manage- 16. Schemann M, Michel K, Zeller F, Hohonester A, ment. Gastroenterol. Int. 1991; 4: 145-60. Rühl A. Region-specific effects of STW 5 (Ibero- ® 3. Talley NJ, Stanghellini V, Heading RC, Koch KL, gast ) and its components in gastric fundus, corpus Malagelada JR, Tytgat GN. Functional gastroduo- and antrum. Phytomedicine 13 (Suppl. V), 2006; denal disorders. Gut 1999; 45 (Suppl. 2): 1137-1142. 90-99. 4. Allesscher H.D, Bockenhoff A, Knapp G, Wienbeck 17. Soo S, Moayyedi P, Deeks J, Delaney B, Innes M, M, Hartung J. Treatment of non-ulcer dyspepsia: Forman D. Pharmacological interventions for A meta-analysis of placebo-controlled prospective non-ulcer dyspepsia 4. Database. Syst. Rev. 2000; 2: studies. Scand. J. Gastroenterol. 2001; 36(9): 934- CD001960. 941. 18. Baytop T. Türkiye’de Bitkiler ile Tedavi (Geçmişte ve 5. Delaney B, Ford A, Forman D, Moayyedi P, Qume Bugün). İlaveli 2. Baskı. İstanbul: Nobel Tıp Kita- M, Delaney B. Initial management strategies for bevleri; 1999. dyspepsia. Cochrane. Database. Syst. Rev. 2005; 4: 19. Bisset NG. Max Witchl’s Herbal Drugs and Phytop-

hayatsağlık 117 harmaceuticals, Boca Raton: CRC Press, FL; 1994. basis for the medicinal use of ginger in gastrointes- 20. ESCOP Monographs. The Scientific Foundation for tinal disorders. Diges. Dis. Sci. Vol. 50, No. 10, 2005: Herbal Medicinal Products. Second Edition, Comp- 1889-1897. letely revised and expanded, New York; 2003. 36. Ghayur MN, Gilani AH. Ginger: from myths to 21. Kligler B, Chaudhary S. Peppermint Oil. Am Fam reality. In Handbook of Ethnotherapies. CE Gott- Physician 2007; 75: 1027-30. schalk, JC Green (eds). Hamburg: Verlag und Vert- 22. Francis Brinker N.D. Herb Contraindications and rieb; 2005. Drug Interactions: Third edition. Sandy, Oregon: 37. PDR for Herbal Medicines, 3rd ed., Thomson medi- Eclectic Medical Publications; 2001. cal Economics, Montvale, NJ (2004). 23. Rees WDW, Evans BK, Rhodes J. Treating irritable 38. Chrubasik S, Pittler MH, Roufogalis BD. Zingiberis bowel syndrome with peppermint oil. Br. Med. J. Rhizoma: A comprehensive review on the ginger ef- 1979; 280: 835-836. fect and efficacy profiles. Phytomedicine 12, 2005; 24. Nolen HW, Friend DR. Menthol-β-D-Glucuronide: 684-701. A potential prodrug for treatment of the irritable 39. Johns Cupp M. Toxicology and clinical pharmaco- bowel syndrome. Pharm Res. 1994; 11: 1707-1711. logy of herbal products. Totowa, New Jersey, USA: 25. Tanker N, Koyuncu M, Çoşkun M. Farmasötik Bo- Humana Press; 2000. tanik. Ankara: Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakül- 40. Capasso F, Gaginella T.S, Grandolini G, Izzo A.A. tesi Yayınları No:88; 2004. Phytotherapy. A quick reference to herbal medicine. 26. Mills S, Bone K. Principles and Practice of Phytot- Heidelberg, Germany: Springer-Verlag; 2003. herapy, Churchill Livingstone, Edinburgh 2000. 41. Hashimoto K, Kase Y, Murata P, Kido T, Nakai Y, 27. Schulz V, Hansel R, Blumenthal M, Tyler V.E. Ra- Sakakibara L, Higuchi M, Sasaki H, Okada M. Phar- tional Phytotherapy. Fifth edition. Berlin: Sprin- macological evaluation of Shokyo and Kankyo. Biol. ger-Verlag; 2004. Pharm. Bull. 2002; 25: 1183-1187. 28. Comission E Monographs: The Complete German 42. WHO Monographs on Selected Medicinal Plants. Commission E Monographs: Therapeutic Guide Vol. 1, Geneva: 1999. to Herbal Medicines, (eds. Blumenthal, M, Busse, 43. Nishritha B, Sanjay S. Asparagus racemosusus-Et- WR) 1st ed., American Botanical Council, Lippin- hnopharmacological evaluation and conservation cott Williams & Wilkins, Austin TX (1998). needs. J. Ethnopharmacol. 2007; 110: 1-15. 29. Kirchhoff R, Beckers C, Kirchhoff G, Trinc- 44. Velavan S, Nagulendran KR, Mahesh R, Hazeena zek-Gartner H, Petrowicz O, Reimann H. Increase Begum V. Asparagus racemosusus-A Review. Phar- in choleresis by means of artichoke extract. Results macognosy Rev. Vol 1, Issue 2, 2007; 350-360. of a randomized placebo-controlled double blind 45. Sekine T, Fukasawa N, Murakoshi I, Ruangrungsi study. Phytomedicine 1994; 1: 107-15. N. A 9, 10-dihydrophenanthrene from Asparagus 30. Gebhardt R, Fausel M. Antioxidant and hepatopro- racemosus. Phytochemistry 44, 1997; 763-764. tective effects of artichoke extracts and constituents 46. Ahmad S, Jain P.C. Chemical examination of Sha- in cultured rat hepatocytes. Toxicol. In Vitro 1997; tavari (Asparagus racemosus). Bull. Med. Ethnobot. 11: 669-72. Res. 12, 1991; 157–160. 31. Gebhardt R. Inhibition of hepatic cholesterol bios- 47. Dinan L, Savchenko T, Whiting P. Phytoecdysteroi- ynthesis by artichoke extracts is mainly due to ds in the Asparagus (Asparagaceae). Phytoc- luteolin. Cell Biol. Toxicol. 1997; 13: 58. hemistry 56, 2001; 569–576. 32. Brown JE, Rice-Evans CA. Luteolin-rich artichoke 48. Dalvi S.S, Nadkarni P.M, Gupta K.C. Effect ofAs - extract protects low density lipoprotein from oxida- paragus racemosus (Shatavari) on gastric emptying tion in vitro. Free Rad. Res. 1998; 29: 247-55. time in normal healthy volunteers. J. Postgrad. Med. 33. Pe´rez-Garcia F, Adzet T, Canigueral S. Activity of 36, 1990; 91-94. artichoke leaf extract on reactive oxygen species in 49. Staesche K, Schleinitz H. Curcuma. In: Hansel R, human leukocytes. Free Rad. Res. 2000; 33: 661-5. Keller K, Rimpler H, Schneider G, editors. Hagers 34. Rechner AR, Pannala AS, Rice-Evans CA. Caffeic Handbuch der Pharmazautischen Praxis. 5th ed. acid derivatives in artichoke extract are metaboli- Volume 4. Drogen A-D. Berlin-Heidelberg-New sed to phenolic acids in vivo. Free Rad. Res. 2001; York-London: Springer-Verlag, 1992; 1084-102. 35: 195–202. 50. Gonda R, Takeda K, Shimizu N, Tomoda M. Chara- 35. Ghayur MN, MPhil, Gılani AH. Pharmacological cterization of a neutral polysaccharide having acti-

118 hayatsağlık vity on the reticuloendothelial system from the rhi- 61. Haensel R, Keller K, Rimpler H, Schneider G. edi- zome of Curcuma longa. Chem. Pharm. Bull. 1992; tors. Hagers Handbuch der Pharmazeutischen 40: 185-188. Praxis. 5th ed. Drogen AD. Berlin: Springer-Verlag; 51. Samuelsson G. Drugs of Natural Origin. 4th Revised 1992. edition, Kristiandstad, Sweden: Swedish Pharma- 62. Yılmaz BS, Özbek H, Çitoğlu GS, Uğraş S, Bayram ceutical Press;1999. İ, Erdoğan E. Analgesic and hepatoprotective effe- 52. Baytop A. Farmasötik Botanik Ders Kitabı. İstan- cts of Chelidonium majus L. Ankara Ecz. Fak. Derg. bul: İstanbul Üniversitesi Basımevi, Üniversite ya- 2007; 36(1): 9-20. yın no: 3637, Eczacılık Fakültesi yayın no: 58; 1996. 63. Vahlensieck U, Hahn R, Winterhoff H, Gumbinger 53. Hedge I.C, Lamond J.M. Foeniculum Miller, in “Flo- HG, Nahrstedt A, Kemper FH. The effect of Che- ra of Turkey and the East Aegean Islands” (ed. Da- lidonium majus herb extract on choleresis in the vis, P.H.), Vol. 4. Edinburgh: University Pres; 1972: isolated perfused rat liver. Planta Med. 1995; 61: pp. 376-377. 267-70. 54. Muckensturm B, Foechterlen D, Reduron J-P, Dan- 64. Ritter R, Schatton WFH, Gessner B. Clinical trial ton P, Hildenbrand M. Phytochemical and chemo- on standardised celandine extract in patients with taxonomic studies of Foeniculum vulgare. Biochem. functional epigastric complaints: results of a place- System. Ecol. 1997; 25(4): 353-358. bo controlled double blind trial. Complement. Ther. 55. Karlsen J, Baerheim Svendsen A, Chingova B, Zo- Med. 1993; 1: 189-93. lotovich G. Fruits of Foeniculum species and their 65. Meier B, Meier-Liebi M. Gentiana. İn: Hansel R, essential oil. Planta Med. 1969; 17(3): 281-293. Keller K, Rimpler H, Schneider G. editors. Hagers 56. Demirezer Ö. ed. Tedavide kullanılan bitkiler “FFD Handbuch der Pharmazeutischen Praxis, 5th ed. Monografları”. 1. baskı. Ankara: Nobel Tıp Kitapev- Vol. 5. Drogen E-O. Berlin: Springer-Verlag, 1993; leri; 2007. 227-47. 57. Ono M, Masuoka C, Ito Y, Niiho Y, Kinjo J, Nohara 66. Schilcher H. Pharmacology and toxicology of essen- T. Antioxidative and antihyaluronidase activities of tial oils. Therapiewoche 1986; 36(11): 1100-1112. some constituents from Foeniculi Fructus (fruit of 67. Forster HB, Niklas H, Lutz S. Antispasmodic effe- Foeniculum vulgare Miller). Food Sci. Technol. Int. cts of some medicinal plants. Planta Med. 1980; 40: 1997; 3: 53-55. 309-319. 58. Mendez J, Castro-Poceiro J. Coumarins in Foenicu- 68. The Complete Drug Reference, 45th ed. London: lum vulgare fruits. Revista Latinoamericana de Qu- The Pharmaceutical Press; 2007. imica 1981; 12(2): 91-92. 69. British Herbal Pharmacopoeia, British Herbal me- 59. Plessi M. Evaluation of levels of organic acids, su- dicine Association, Bournemouth 1983. gars and minerals in widely consumed vegetables: 70. Kreitmair H. Artemisia absinthium L., the true wor- Effects of microwave cooking. Rivista di Scienza mwood. Die Pharm. 1951; 6(1): 27-8. dell’Alimentazione 1995; 24(1): 23-33. 71. Schutz K, Carle R, Schieber A. Taraxacum-A review 60. Puodziuniene G, Janulis V, Milasius A, Budnikas M. on its phytochemical and pharmacological profile. Development of throat clearing herbal teas. Medici- J. Ethnopharmacol. 2006; 107: 313-323. na 2004; 40(8): 762-767.

hayatsağlık 119 Türkiye’de yetişen Rubus türlerinin botanik özellikleri ve halk arasındaki kullanılışları

Ebru Özdemir*, Şükran Kültür**

ünyada Rubus cinsi yaklaşık 700 tür ile adet, epikaliksdir. Taç yapraklar 5 tanedir. Sta- Dtemsil edilmektedir. Bazı farklı varyas- menler çok sayıdadır. Dar bir perigin halkasın- yonların kültürleri de mevcuttur. Rubus türle- dadır. Çiçek tablası kubbemsi, 1 ovüllü karpel- ri geleneksel tıp sisteminde farklı özellikleriyle lerden gelişen içi etli, bir çekirdekli siyah veya kullanılmaktadır. kırmızı küçük drupalardır. Türkiye’de doğal olarak 9 Rubus türü yetiş- Türkiye’de Yetişen Türler: mektedir. ¹ ² ³ ⁴ 1) Rubus saxatilis L. 1) Rubus saxatilis L. Kısa boylu, yerde sürünen bitkilerdir. Yap- 2) Rubus idaeus L. raklı sürgünler toprak üzerine yatık, kısa dik 3) Rubus caesius L. sürgünler taşır. Uçtan köklenip, tabanda geri 4) Rubus sanctus Schreber dönüp yeni yılda çiçeklenerek sürgün vermek- 5) Rubus ulmifolius Schott. (Syn: Rubus disco- tedir. Çiçekli sürgün tek yıllık, dik, 8-20 cm, lor Weihe & Nees) yumuşak tüylü ve dallanmış dik küçük diken- 6) Rubus canescens DC. li. Yapraklar tamamı üç parçalıdır, yaprakçık- 7) Rubus tereticaulis PJ. Mueller lar serrat-dentat, kenardakiler sapsız, ortadaki 8) Rubus hirtus Waldst & Kit saplı, ovat veya romboid ovat, stipulalar obo- 9) Rubus caucasicus Focke vate-oblong. Çiçek durumu 3-6 çiçekli koremb Rubus cinsinin botanik özellikleri: şeklinde. Çanak yapraklar ovat-lanseolat, aku- Çalı veya nadiren çok yıllık otsu bitkilerdir. minat, yumuşak tüylü, meyvede dik. Taç yap- Gövde genellikle dikenli, çiçekli gövdeler genel- raklar beyaz, dar. Küçük drupalar kırmızı renk- de bir önceki yıldan kalmış. Uzun, odunsu yap- te, 2-6 adet, genişliği 6-8 mm. raklı sürgünlerden doğarlar. Çanak yapraklar 5 Yetişme ortamı ve bulunduğu yükseklik: Volkanik kayalar, yamaç eteklerinde biriken taş * Öğr. Gör., Yeniyüzyıl Üniversitesi Eczacılık Fakültesi toprak yığını çayır. 1430-2130 m. Farmasötik Botanik Anabilim Dalı, [email protected] Türkiye’de kayıtlı olduğu iller: Trabzon, ** Doç. Dr., İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Rize, Kars, Erzincan. Botanik Ananilim Dalı, [email protected]

120 hayatsağlık 2) Rubus idaeus L. rik, buğulu mavimsi, genllikle çıplak, dallanmış Dik gövdeli, 50-100 cm (kültür formlarında ve dikenli, kısa, dik veya oraksıdır. Yapraklar 3 150 cm’ye kadar) uzunlukta basit veya dallan- parçalı. Yaprakçıklar yarı çıplak, altta kısa yu- mış çalılardır. Dallar ince dikencikli veya diken- muşak tüylüdür. Yandaki yaprakçıklar sapsız, siz, çoğunlukla ikinci yılda çiçek açar. Alttaki ortadaki saplı olup, yumurtanın boyuna kesiti yapraklar 5(-7) yaprakçıklı pennat, üstteki yap- şeklindedir. Çiçekli sürgünler dik, 14-40 cm, raklar ternat; yaprakçıklar üstte hemen hemen kısa yumuşak tüylü veya çiçek kümeleri koltuk- çıplak, aşağıda beyaz-tomentoz, 1-2 serrat, yan- larda, kısa 2-6 çiçekli koremb şeklindedir. Ça- daki yaprakçıklar hemen hemen sapsız, uçtaki- nak yapraklar ovat ve sivri uçlu ve kısa yumuşak ler kısa saplı, ovat-akuminat; kulakçıklar ipliksi. tüylüdür. Taç yapraklar beyaz renkte, eliptikten- Çiçek durumu terminal ve yan durumlu, birkaç suborbikular’ a değişen durumda, 8-10 mm. çiçekten oluşmuş, sarkık salkım halinde, bazen Küçük drupalar siyah renkte, buğulu mavimsi, alttaki çiçekler yaprak koltuklarında tektir. Taç genişliği 5 mm, az sayıda ve gevşektir. yapraklar beyaz, dar, ufak ve diktir. Stamenler Yetişme ortamı ve bulunduğu yükseklik: tek sıra halindedir. Drupalar kırmızı renkte, yu- Genelde nehir ve ırmak kenarlarında, güneşli muşak tüylü, çok sayıdadır. veya gölge yererde. 800-2000 m’de. Yetişme ortamı ve bulunduğu yükseklik: Türkiye’de kayıtlı olduğu iller: Yayılımı da- Ormanlık alanlar, akarsu çevresi, kayalık ya- ğınık, Batı ve Güney Batı Anadolu’da yok. İstan- maçlar; 300-2200. bul, Bursa, Bolu, Ankara, Yozgat, Erzincan, Van, Türkiye’de kayıtlı olduğu iller: Bursa, Gi- Kars, Niğde, Maraş, Hakkari. resun, Gümüşhane, İstanbul, Kars, Kırklareli, 4) Rubus sanctus Schreber Rize, Trabzon. 1–2 m uzunluğunda çalılardır. Dallar köşe- 3)Rubus caesius L. li ve oluklu, buğulu mavimsi, çoğunlukla ince Kısa boylu ve tırmanıcı çalı. Genç sürgünler ve sık tüylü, güçlü, üçgenimsi tabanlı, düz veya uzun ve genellikle toprak üzerine yayık, silindi- geri kıvrık dikenli, glandsız. Çiçekli sürgünler

hayatsağlık 121 Yapraklar 5 yaprakçıklı pedat veya ternat. Yap- rakçıklar çoğunlukla büyük ve tepede akumi- nat, üstte çıplak veya seyrekçe piloz; stipulalar geniş (linear veya lanseolat–linear), seyrekçe glandlı kenarlı; çiçek taşıyan sürgünler daha az tüylü. Çiçek salkımları her zaman gevşek yapı- lıdır. Çanak yapraklar ovat-oblong, akut, sık ve geri kıvrıktır. Taç yapraklar pembe, obovattan az çok dairemsiye kadar değişen şekillerde, 8-13 mm. dir. Filamentler beyaz renkte, stiluslardan daha uzundur. Meyve daha büyük (yaklaşık 4 mm) ve çok sulu drupalardan oluşur. benzer yapıda, fakat çok daha sıkça tüylü ve Yetişme ortamı ve bulunduğu yükseklik: daha küçük dikenlidir. Yapraklar 5 yaprakçıklı Ormalık, çalılık alanlar, gölge yerler, kumul pedat veya ternat, her iki yüzde farklı renkte, düzlükler; 0–1400 m. üst yüzde çıplak veya yıldızsı–yumuşak tüy- Türkiye’de kayıtlı olduğu iller: Adana, Art- lü, alt yüzde beyaz–yoğun tüylü; yaprakçıklar vin, Balıkesir, Bolu, Giresun, İstanbul, İzmir, 1-2 dentat, kenardakiler kısaca saplı, uçtakiler Kastamonu, Kırklareli, Ordu, Sakarya, Samsun, 2.5–10 cm, obovattan dairemsiye kadar deği- Tekirdağ, Trabzon. şen şekillerde, tepede yuvarlaktan akuminata 6) Rubus canescens DC. kadar değişen şekillerde, çoğunlukla 6 cm’den Çoğunlukla sürünücü, alçak yapılı çalılar- kısa; stipulalar şeritsi–ipliksi, glandsız. Salkım- dır. Sürgünler yatık, çoğunlukla köşeli, mavimsi lar uzun ve çoğunlukla gevşek, gösterişli, bazen dumanlı değil, kısa veya az çok çıplak, seyrek, altta yapraklıdır. Çanak yapraklar ovat–oblong, ince, kısa oraksı dikenli. Yapraklar ternat veya akut, tomentelloz ve geri kıvrıktır. Petaller pem- bazen 5 foliollü pedat, her iki yüzde farklı renk- be, obovattan az çok dairemsiye kadar değişen li, yaprakçıklar üst yüzde küçük yıldızsı-tomen- şekillerde, 8–13 mm. Filamentler stiluslara eşit toz koyu yeşil veya grimsi yeşil renkte, alt yüzde uzunlukta veya onlardan daha kısa, çoğunlukla yıldız tüylü tomentoz, stipulalar linear. Çiçek pembe renklidir. Meyve siyah, çok sayıda, kü- taşıyan sürgünler dik, 15–40 cm, köşeli. Çiçek çük (yaklaşık 2–3 mm), az sulu drupalardan durumu terminal, bileşik salkım, çok çiçekli, oluşmuştur. ovat–oblong veya darca oblong, 1.5–3(-5) cm Yetişme ortamı ve bulunduğu yükseklik: genişlikte, tomentoz, zayıf, ince, düz dikenli, Çalılık alanlar, kayalık yamaçlar, nehir kenar- glandsız veya nadiren seyrekçe glandlıdır. Ça- ları, kumullar, deniz kıyısındaki düzlükler, ekil- nak yapraklar ovat–oblong, akut, sık yumuşak memiş tarlalık alanlar; 0-1250 m. tüylü. Taç yapraklar beyaz (kuru iken soluk Türkiye’de kayıtlı olduğu iller: Adıyaman, sarımsı), obovat–oblong (nadiren daha geniş), Ankara, Antalya, Artvin, Balıkesir, Bilecik, Bit- 5–8 (-10) mm.dir. Drupalar siyah renkte ve çok lis, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Hakkari, Ha- sayıdadır. tay, Isparta, İçel, İstanbul, İzmir, Kahramanma- Rubus canescens DC. var. canescens: raş, Kütahya, Mardin, Muğla, Sakarya, Samsun, Yaprakçıklar üst yüzde küçük yıldız tüy- Sinop, Tekirdağ, Trabzon, Yalova, Zonguldak . lü-basit sık tüylü ve soluk mat yeşil renkte ya da 5) Rubus ulmifolius Schott. (Syn: Rubus grimsi yeşil renktedir. discolor Weihe & Nees) Yetişme ortamı ve bulunduğu yükseklik: 1-2 m uzunluğunda çalılar. Dallar köşeli ve Orman açıklıkları, çalılıklar, taşlık, kayalık ya- oluksuz, çoğunlukla buğulu mavimsi değil, az maçlar; 0–2150 m. çok çıplak, çoğunlukla parlak; dikenler dardır. Türkiye’de kayıtlı olduğu iller: Adana,

122 hayatsağlık Amasya, Artvin, Balıkesir, Bolu, Denizli, Eski- Ormanlar, özellikle 1000 m. altında. şehir, Gümüşhane, Isparta, İçel, İstanbul, İzmir, Türkiye’de kayıtlı olduğu iller: Kuzey Batı Kastamonu, Kırklareli, Kütahya, Samsun, Si- Türkiye, İstanbul, Bursa, Bolu. nop, Sivas, Tunceli, Yozgat. 8) Rubus hirtus Waldst & Kit Rubus canescens DC. var. glabratus (Gor- Uzun tırmanıcı sürgünlü çalılardır. Sürgün- don) Davis et Meikle ler hafif silindirik, kahverengi, yumuşak tüylü Yaprakçıklar üst yüzde çıplak ya da seyrek ve zayıf dikenlidir. Genellikle morumsu kırmızı olarak basit tüylü, yeşil ve parlak renktedir. renkte ve bazı ince dikenler mevcuttur. Yapraklar Türkiye’de kayıtlı olduğu iller: Antalya, 3(-5) loblu, her iki yüzde aynı renklidir. Genelde Artvin, Balıkesir, Bursa, Erzincan, Giresun, Ha- üstte ve altta az çok yumuşak tüylü, dentat, or- tay, İstanbul, İzmir, Kırklareli, Samsun, Sinop, tadaki yaprakçık saplı, yanlardaki yaprakçıklar Tekirdağ, Zonguldak 5-16 cm., ovat’tan suborbikular’a değişir. Sti- 7) Rubus tereticaulis PJ. Mueller pula şeritsi, kenarları glandlı tüylerle çevrilidir. Yerde sürünücü sürgünleri olan çalılardır. Çiçekli sürgünler genelde yarı buğulu mavimsi, Sürgünler hafif silindirik, kahverengi, yumu- dikenler, sürgünlerdeki ince dikenlerden farklı şak tüylü, küçük iğnemsi dikenlidir. Yaprakları ve glandlı tüylü olup, 1,5-4 mm uzunluğundadır. 3-5 loblu ± üst ve alt yüzde aynı renklidir. Yap- Birleşik salkım şeklindeki çiçekler gevşek, ovat- rakçıklar hafif tüylü, biserrat, yan yaprakçıklar tan piramide değişen yapıdadır. 12-50 çiçekli, kısa saplı, orta yaprakçık 4-6 cm uzunluğunda, ince dikenlerle çevrili ve glandlı tüylerin uzun- sapın 4-6 katı, ovat’dan suborbikular’a değişen luğu 1,5-4 mm.’dir. Çanak yapraklar çok belirgin aralıkta. Tepede dairemsi veya yarı kalpsi, akut kuyruklu, meyvede iken dik, yoğun tüylü, glandlı veya sivri uçlu. Stipula şeritsi, kenarlarda gland- tüylüdür. Taç yapraklar beyaz renkte, oblong-o- lı tüylü veya tüysüz. Çiçekli sürgünler ± zigzag- vat, 6-8 (-10) mm.’dir. Filamentler stilusdan lı, yumuşak tüylü veya yoğun az çok yumuşak uzun, anterler çıplaktır. Küçük drupalar çok sa- tüylü, ince dikenli ve genelde kısa glandlı tüylü- yıda olup, 3 mm çapındadır. dür. Çiçek durumu ± yoğun, ovat, altta yaprak- Yetişme ortamı ve bulunduğu yükseklik: lı, 7-25 çiçekli, genelde 3(-2) çiçekli dallardan Farklı coğrafi bölgelerde görülür, görsel olarak oluşmuş. Çanak yapraklar kuyruklu, meyvede örtüşür. dik, yoğun ve yumuşak tüylüdür. Bazen ince Türkiye’de kayıtlı olduğu iller: Kırklareli, dikenli. Taç yapraklar yeşilimsi-beyaz renkte, Bursa, Bolu, Zonguldak, Kastamonu, Amasya, eliptik-oblong, 8-10 mm.’dir. Filamentler stilus- Ordu. dan hafif kısa, anterler çıplaktır. Küçük druplar 9) Rubus caucasicus Focke in Abh. Nat. siyah renkte ve çok sayıda olup 3-4mm.’dir. Ver. Bremen Yetişme ortamı ve bulunduğu yükseklik: Tırmanıcı sürgünleri olan çalılardır. Sür-

hayatsağlık 123 Kaynakça 1. Davis, P.H.(Ed.). 1965–1985. Flora of Turkey and the East Aegean Islands, vols. 1–9. Edinburgh Uni- versity Press, Edinburgh. 2. Davis, P.H.(Ed.),1972. Flora of Turkey and the East Aegean Islands, vol.4. Edinburgh University Press, Edinburgh. 3. Davis, P.H., Mill, R.R., Tan,K.(Eds.), 1988. Flora of Turkey and the East Aegean Islands, vol.10. Edin- burgh University Press, Edinburgh. 4. Güner, A., Özhatay, N., Ekim, T., Başer, K.H.C., 2000. Flora of Turkey and the East Aegean Islan- ds (Supplement II), Vol. 11. Edinburgh University günler yarı silindirik, hafif dumanlı mavimsidir, Press, Edinburgh. ince yumuşak tüylü veya çıplak. Zayıf dikenli ve 5. Akgül, G., 2007. Çıldır (Ardahan) ve çevresinde glandlı tüyler vardır. Yapraklar 3(-5) loblu, alt bulunan bazı doğal bitkilerin yerel adları ve etno- ve üst yüzde farklı renkte, üst yüzde çıplak altı botanik özellikleri. Ot Sistematik Botanik Dergisi yüzde ince yumuşak tüylüdür, yandaki yap- 14/1, 75-88. rakçıklar kısa saplı, ortadaki yaprakçıklar 6-11 6. Altundağ, E., Öztürk, M., 2011. Ethnomedicinal studies on the plant resources of east Anatolia, Tur- cm uzunlukta, suborbikular’dan obovata kadar key. Procedia Social and Behavioral Sciences 19, değişen şekildedir. Kulakçıklar şeritsi olup ke- 756-777. narları glandlıdır. Çiçekli sürgünler çiçeksiz 7. Güneş, F., Özhatay, N., 2011. An Ethnobotanical sürgünlere benzer, daha yoğun mor glandlıdır study from Kars (Eastern)Turkey. Biological Diver- ve üstte yumuşak tüylüdür. Çiçek durumu zig- sity and Conservation. 4/1, 30-41. zaglı, yapraklı, birleşik salkım kısa, 2-5 çiçekli, 8. Kaval, I., Lütfi, B., Cakılcıoğlu, U., 2014. Ethnobo- yoğun tüylü, kuyruklu, çiçekte geri kıvrık, mey- tanical study on medicinal plants in Geçitli and its vede yayık veya diktir. Yoğun glandlı ve genelde surrounding (Hakkari-Turkey). Journal of Ethnop- iğnemsidir. Petaller beyaz renktedir. Stamenler harmacology (article in press). 9. Tabata, M., Sezik, E., Honda, G., Yeşilada, E., Fukui, stilusdan kısa veya uzun olabilir, anterler çıplak, H., Goto, K., Ikeshiro, Y., 1994. Traditional medici- karpeller çıplak. Küçük drupalar siyah renkte ve ne in Turkey III. Folk Medicine in East Anatoli, Van çok sayıdadır. and Bitlis Provinces. Int. J. Pharmacog. 32/1, 3-12. Yetişme ortamı ve bulunduğu yükseklik: 10. Bulut, G., Tuzlacı, E., 2006. An Ethnobotanical Dağ çalısı. study in Bozcaada (Çanakkale-Turkey). Proceedin- Türkiye’de kayıtlı olduğu iller: Rize, Çoruh gs of the IV. International Congress of Ethnobotany Tablo içindeki kısaltmalar: Ç: Çiçek, G: (ICEB 2005), 581-583. Genç sürgün, K: Kök, M: Meyve, T: Tohum, Y: 11. Bulut, G., Tuzlacı, E., 2011. Folk medicinal plants of Yaprak. Silivri (İstanbul-Turkey). Marmara Pharmaceutical Journal 15: 25-29. 12. Bulut, G., Tuzlacı, E., 2013. An Ethnobotanical study of medicinal plants in Turgutlu (Manisa-Tur- key). Journal of Ethnopharmacology 149, 633-647. 13. Cakilcioglu, U., Turkoglu, I., Kürşat, M., 2007. Har- put (Elazığ) ve çevresinin etnobotanik özellikleri. Doğu Anadolu Bölgesi Araştırmaları, 22-28. 14. Cakilcioglu, U., Khatun,S., Turkoglu,I., Hay- ta,S.,2011. Ethnopharmacological survey of medi- cinal plants in Maden (Elazig-Turkey). Journal of Ethnopharmacology 137,469–486. 15. Ertuğ, F., 2004. Wild edible plants of the Bodrum

124 hayatsağlık Area (Muğla, Turkey). Turk J Bot. 28, 161-174. 18. Gürdal, B., Kültür, Ş., 2013. An Ethnobotanical 16. Ezer, N., Mumcu Arısan, Ö., 2006. Folk Medicines Study of medicinal plants in Marmaris (Muğla, Tur- in Merzifon (Amasya, Turkey). Turk J Bot. 30, 223- key). 146, 113-126. 230. 19. Hayta, Ş., Polat, R., Selvi, S., 2014. Traditional uses 17. Fakir, H., Korkmaz, M., Güller, B., 2009. Medicinal of medicinal plants in Elazığ (Turkey). Journal of plant diversity of Western Mediterrenean region in Ethnopharmacology 154, 613-623. Turkey. Journal of Applied Biological Sciences 3(2), 20. Kocyiğit, M., Özhatay, N., 2006. Wild plants used 30–40. as medicinal purpose in Yalova (Northwest Tur-

Tablo1: Türkiye’de doğal olarak yetişen Rubus türlerinin halk arasında kullanılışları: Kullanılan Bitki adı Yöresel isim Kullanılış şekli Kullanılış amacı Kaynak kısım Rubus saxatilis L. Horoz gözü Meyve Taze yenir, int. (M) Gıda 5 Ahududu, Böğürtlen, İnfuzyon, int.(Y), Mide problemleri Meyve, yaprak, Rubus idaeus L. Horoz gözü, Moruh, Marmelat, int. (M), (M), Saç beyazlaması, 5 kök Totuk Dekoksiyon,ext. (K) dökülmesi(K) Sindirimi arttırıcı, boğaz iltihabı (M), Böğürtlen, Dırne, Taze yenir, int. (T, kan durdurucu, şeker Meyve, tohum, Rubus caesius L. Düdırk, Mimırk, M),İnfuzyon, int. (Y, K), hastalığı, göz hastalığı, 6,7,8,9 yaprak, kök Tüntürük, Tütürk İnfuzyon, ext. (Y,K) ağızda pamukçuk, boğaz ağrısı (Y), hemoroid (K), böbrek taşları (T)

Astım, bronşit, diya- bet, sedatif (Ç), öksürük kesici, soğuk algınlığı (G), vücuda kuvvet ve dinçlik verir, diyabet, hemoro- id, karaciğer hastalıkları, kalp hastalıkları, sistid, ağız yaraları, kabızlık, ane- mi, kemik gelişimi, A vita- mini eksikliği, diüretik, Böğürtlen, Böğürtlen böbrek hastalıkları (M), dikeni, Böğürtlen diyabet, kısırlık, böbrek ormanı, Böğürtlen taşları, diüretik, ishal, ka- üzümü, Börtlen, raciğer hastalıkları, safra Börtlen dikeni, kesesi, ülser, hemoroid, Bubucuk, Çakal Dekoksiyon, int. (K,Y, soğuk algınlığı, bronşit, üzümü, Çobanköse, G), Taze yenir, Reçel astım, midevi, öksürük, Göknem, Göknem yapılır, int. (M), İnfüzyon, boğaz ağrısı, tansiyon dü- dikeni, Kapini, int., ext. (Ç, M, Y, K), Çiçek, genç şürücü, kanamayı dindiri- 6,10,11,12,13,14,15,16,17, Rubus sanctus Kapina, Karagöz, Parçalanarak, ext. (Y), sürgün, meyve, ci, cilt soyulması, kanser, Schreber Karamana, Çİğnenerek, ext. (Y,K), yaprak, kök çocukların kemik gelişimi, 18,20,21,22,23,24,25 Karamama, Dekoksiyon ext. (K), kuvvet verici, göz hasta- Karamık, Karamuk, Dekoksiyon buharı lıkları, romatizma, diyare, Karantı, Kızamık, inhalasyon yöntemiyle diş etlerini güçlendirici, Köse dikeni, Köstek uygulanır (G) pamukçuk, ağız yaraları, dikeni, Kür, Kür sinek kovucu, egzama, üzümü, Mora yara, kesik, çıban, yanık, dikeni, Moramut, sivilce, mantar, kabızlık, Mormenik, Orman kalp hastalıkları (Y), ro- üzümü matizma, kalp hastalıkları, böbrek taşlarını düşürücü, boğaz ağrısı, hemoro- id, diyare, diyabet, mide problemlerinde, karın ağrısı, kanser, göğüs kan- seri, diş problemleri, sinek kovucu, pnömoni, iştah açıcı, prostat, jinekolojik hastalıkları, kısırlık (K)

hayatsağlık 125 Doğumu kolaylaştırır, Ahududu, Ağaç yara iyileştirici, nefrit, çileği, Akböğürtlen, böbrek taşları, anemi, di- Böğürtlen, yare, diüretik, antiseptik, Böğürtlen dikeni, sindirim arttırıcı, iştah Börtlen, Bük üzümü, açıcı, göz problemleri (M), Çobankösteği, Diken Taze yenir, suyu içilir, int. Antiromatizmal, ödem Rubus ulmifolius başı, Göknem, (M), ezilerek uygulanır atıcı, ateş düşürücü, bron- Schott. (Syn: Göknem dikeni, Meyve, kök, ext. (Y, M), ısıtılarak, şit, diyabet, böbrek taşları 10,26,28,29,30,31,32,25 Rubus discolor Kapina, Karamama, yaprak çiğnenerek uygulama, ext. ve kumunu düşürücü, Weihe & Nees) Karamık, Karamuk, (Y), dekoksiyon, int. (M, bronşit, nefrit, prostat, kı- Karantı, Köstebek K, Y), İnfuzyon, int (Y) sırlık, antiemetik, hemo- dikeni, Kuş üzümü, roid (K), ateş düşürücü, Malina, Melek sakinleştirici, diyabet, di- üzümü, Mora dikeni, yare, yara, rahim kaslarını Özmenek, Sultan güçlendirir, doğum ağrıla- böğürtleni, rı, doğumu kolaylaştırıcı, terlemeyi arttırıcı (Y)

Diyabet, kusma, ishal, hemoroid, prostat, idrar yolları hastalıkları, böbrek kumu ve taşı, kansızlık, göz kuvvetlendirici, boğaz ağrısı, İmmün sistemi güçlendirici, soğuk algınlığı, ağız yaraları, Böğürtlen, Börtlen, İnfuzyon, int. (G, Y), kan dindirici, yara, yanık, Garaltı, Garantı,Gür Dekoksiyon, int. (G), kesik, diyare, diüretik üzümü, Kapina, Ezilerek uygulanır, (Y), grip, kolesterol, Rubus canescens Karamık, Karamuk, Genç sürgün, ext. (Y), Çiğnenir int. hemoroid (G), Gonore, DC. var. Karantı, Kupina, meyve, kök, 33,28,21,29,30,31,32,35,25 (Y), Reçel, int. (M), ateş düşürücü, böbrek canescens Kuşüzümü, Kür, yaprak Dekoksiyon, int. (Y, K), kumları, bel soğukluğu, Orman, Orman Dekoksiyon, ext. (Y), kalp hastalıkları, üzümü, Zincer İnfuzyon, int. (M) pnömoni, prostat, üzümü iştah açıcı, antiemetik, hemoroid, tansiyon, diyabet, diüretik, kadın hastalıkları, sistit, kısırlık, mide ağrısı (K), Anemi, diyare, kanser, bağırsak hastalıkları, gözleri güçlendirir, güç verici (M)

Güç verici, ağız yaraları (M), diüretik, Rubus canescens hipertansiyon, diyabet, Taze yenir, int., (M), DC. var. Genç sürgün, hemoroid, diyare, böbrek Böğürtlen, Kapina, Marmelat, int. (M), glabratus kök, meyve, hastalıkları (K), haricen 6,10,28 Kupina, Kuşüzümü Dekoksiyon int. (K), (Gordon) Davis yaprak yara tedavisinde kullanılır İnfuzyon, ext. (G) & Meikle (G), vücut direncini arttırıcı, soğuk algınlığı, grip (Y)

Hemoroid (M), çıban olgunlaştırıcı (Y), Taze yenir, int. (M), romatizma, ateş, Rubus hirtus Karamuk,Piç üzümü, Kök, meyve, Ezilerek uygulanır, ext., enfeksiyon, şeker 6,28,36 Waldst & Kit Yaban üzümü yaprak (Y), Dekoksiyon, int., (K) hastalığında, böbrek taşları, ödem atıcı, diyabet, nefrit, prostat (K)

126 hayatsağlık key).Turkish Journal of Pharmaceutical Sciences 30. Tuzlacı, E., Eryaşar-Aymaz, P., 2001. Turkish folk 3(2),91–103. medicinal plants. Part IV: Gönen (Balıkesir). Fito- 21. Polat, R., Satıl, F., 2012. An ethnobotanical survey terapia 72, 323–343. of medicinal plants in Edremit Gulf (Balıkesir-Tur- 31. Türkan, Ş., Malyer, H., Özaydın, S., Tümen, G., key). Journal of Ethnopharmacology 139, 626–641. 2006. Ordu İli ve Çevresinde Yetişen Bazı Bitki- 22. Polat, R., Cakılcıoğlu, U., Satıl, F., 2013. Traditional lerin Etnobotanik Özellikleri. Süleyman Demirel uses of medicinal plants in Solhan (Bingöl-Turkey). Üniversitesii Fen Bilimleri Enstitüsü dergisi. 10-02, Journal of Ethnopharmacology 148, 951-963. 162-166. 23. Sağıroğlu, M., Dalgıç, S., Toksoy, S., 2013. Medicinal 32. Ugulu, İ., Baslar, S., Yorek, N., Doğan, Y., 2009. The plants used in Dalaman (Muğla), Turkey. Journal of investigation and quantitative ethnobotanical eva- Medicinal Plant Research 7(28), 2053-2066. luation of the medicinal plants used around İzmir 24. Tuzlacı, E., Erol, M.K.,1999. Turkish folk medicinal province, Turkey. Journal of Medicinal Plants Rese- plants, Part II: Eğirdir (Isparta). Fitoterapia 70, 593- arch 3(5), 345-367. 610. 33. Kargıoğlu, M., Cenkci, S., Serteser, A., Evliyaoğlu, 25. Yeşilada, E., Sezik, E., Honda, G., Takaishi, Y., Ta- N., Konuk, M., Kök, M.S., Bağcı, Y., 2008. An eth- keda, Y., Tanaka, T., 1999. Traditional medicine in nobotanical survey of inner-West Anatolia,Turkey. Turkey IX. Folk medicine in North West Anatolia. Human Ecology 36,763–777. Journal of Ethnopharmacology 64,195–210. 34. Tuzlacı, E., Alparslan İşbilen, D.F., Bulut, G., 2010. 26. Cakilcioglu, U., Turkoglu, I., 2009. Çitli ovası (Ela- Turkish folk medicinal plants, VIII: Lalapaşa (Edir- zığ) ve çevresinin Etnobotanik Özellikleri. New ne). Marmara Pharmaceutical Journal 14, 47-52. World Science Academy.Vol 4-2, 81-85. 35. Ugulu, İ., 2011.Traditional ethnobotanical knowle- 27. Cakilcioglu, U.,Turkoglu, I., 2010. An ethnobota- dge about medicinal plants used for external thera- nical survey of medicinal plants in Sivrice (Elazığ, pies in Alaşehir, Turkey. İnt. J. Med. Arom. Plants Turkey). Journal of Ethnopharmacology 132, 165– 1-2, X-Y. 175. 36. Sezik, E., Yeşilada, E., Tabata, M., Honda, G., Taka- 28. Kültür, S., 2007. Medicinal plants used in Kırklareli ishi, Y., Fujita, T., Tanaka, T., Takeda, Y., 1997. Tra- Province (Turkey). Journal of Ethnopharmacology ditional medicine in Turkey VIII. folk medicine in 111(2), 341–364. East Anatolia; Erzurum, Erzincan, Ağrı, Kars, Iğdır 29. Sargın.,S. A., Akçiçek, E., Selvi, S., 2013. An Eth- provinces.Economic Botany 51(3), 195-211. nobotanical study of medicinal plants by the local people of Alaşehir (Manisa) in Turkey. Journal of Ethnopharmacology 150, 860-874.

hayatsağlık 127 söyleşi

Murat Dinçer Çekin ile ‘Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi ve tıbbi bitkiler’ üzerine

Söyleşi: M. İnanç Özekmekçi

1962 yılında İstanbul’da doğan Murat D. Çekin, İstanbul Tıp Fakültesinden mezun oldu. Aile He- kimliği ihtisası yaptı. Halen Marmara Üniversi- tesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sağlık Politikaları Anabilim Dalında öğretim üyesi. Geleneksel ve tamamlayıcı tıp konusunda çalışmalar yürüten Çekin, Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi proje- sinin yürütücüsü ve Bahçenin yayın organı olan Sağlık Çevre Kültürü dergisinin editörüdür.

128 hayatsağlık söyleşisöyleşi

Öncelikle botanik bahçelerinin tarihinden ve bugü- nünden kısaca bahseder misiniz? Kültürü yapılan bitkilerle büyük ve gösterişli bahçeler oluşturulması binlerce yıl öncesine dayanıyor. Rönesans devrinde Padova ve Pisa şehirlerinde akademik amaçla botanik bahçeleri kuruluyor. Sonrasında Avrupa’nın bü- yük şehirlerinde birbiri ardından açılan botanik bahçeleri tedaviler için de araştırma imkanı sağlıyor. Sömürgecilik devrinde tropikal ülkelerden getirilen bitkiler Avrupa botanik bahçelerinin ayrılmaz parçası oluyor. Türkiye’de ilk botanik bahçesi 1839’da Galata Sarayında kuruluyor. 1935’te İstanbul Üniversitesi Botanik Bahçesi, 1959’da Sa- rıyer Arboretumu açılıyor. Bugün dünyada 1800 civarında botanik bahçesi var. Her yıl yaklaşık 150 milyon kişi bu bahçeleri ziyaret ediyor. ye’de tıbbi bitkiler için kurulmuş ilk botanik bahçesi. Peki botanik bahçelerinin kurulmasının arkasında Bahçe için belirlediğiniz hedefleri nelerdir ve bu he- yatan etmen nedir? deflere ne ölçüde ulaştınız? Botanik bahçeleri kurulmasındaki amaç; bitkileri araş- Zeytinburnu Belediyesinin desteği ile Derneğimiz ta- tırmak, üretmek, yeni bitkilerin tutunması ve yayılmasına rafından yürütülen bu projenin hedefleri genel olarak bo- fırsat vermek, tehdit altındaki bitkileri korumak, biyoçe- tanik bahçelerinin hedefiyle kesişiyor. Bahçemizin farkı şitliliği geliştirmek, halkın bitkileri tanımasını sağlamak, tematik olması ve insan sağlığını doğrudan ilgilendirmesi. bitkilerin kültürünü ve doğru kullanımlarını teşvik etmek, Tıbbi bitkilere dikkat çekmek, tıbbi floradan faydalanma insanlara rekreasyon alanı oluşturmak. Botanik bahçe- konusunda katkıda bulunmak, tıbbi bitkilerin tarımını lerinde farklı iklim ve coğrafyalardan gelen bitkiler için teşvik etmek, etkin ve güvenli kullanımlarını öğretmek, uygun yetiştirme şartları sağlanıyor. Hayvanat bahçeleri- eğitim programları için çalışma alanı ve materyal sağla- ne, hayvanlar doğal şartları dışında ve topluluklarından mak istedik. İmkanlar çerçevesinde hedefimize büyük öl- uzakta yaşamak zorunda kalıyor diye itiraz ediliyor ama çüde ulaştığımızı söylemek yanlış olmaz. çok farklı bitki türlerinin biraraya getirilmesinde böyle bir Bahçede kaç tıbbi bitki var, bakımını nasıl yapıyor- sakınca yok. sunuz? Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi projesi nasıl Bir açıdan bakarsanız bütün bitkiler tıbbidir, çünkü in- doğdu? san kanında demir taşıyan kırmızı kan molekülleri, bitki- Terkip ettiği mesir macunu ile tanınan Merkez Efen- lerde magnezyum taşıyan yeşil klorofil moleküllerinin sal- di, hayatının bir kısmını Zeytinburnu’nda geçirmiş; kab- dığı oksijene muhtaçtır. Ancak “tıbbi bitki” derken tedavi ri İstanbul’un en çok ziyaret edilen yerlerindendir. 1999 değeri bilinenleri kastediyoruz. Yeryüzünde 20 bini, Ana- yılında işbaşına gelen Zeytinburnu Belediyesi yönetimi dolu’da bini aşkın bitkinin tıbbi özelliği dolayısıyla da kul- ile, Merkez Efendiden yola çıkan ve geleneksel tıbba dik- lanıldığını söyleyebiliriz. Gelecekte herhalde yüzbinlerce kat çeken bir faaliyet düzenlemeye karar verdik. Beledi- yeni bitki tanınacak ve bunların bir bölümü tıbbi amaçla ye, Merkezefendi Geleneksel Tıp Derneğimizin katkısıyla değerlendirilecek. 14 dönüm üzerine kurulu Bahçemizde 2000 yılından beri her yaz başında geleneksel tıp festivali ise şu anda 700 civarında tıbbi ve ıtri (kokulu - aromatik) düzenliyor. 2003 yılında festival alanına yakın bir tıbbi bitki yetişiyor. Anadolu’da yetişenlere öncelik vererek yer- bitki bahçesi kurma fikrimizi İstanbul Büyükşehir Beledi- yüzünün farklı yerlerinde tedavi amacıyla kullanılan bitki yesine götürdük, kabul gördü. Çalışmalara başlandı, saha türlerini topluyoruz. Tohum olarak elde ettiklerimiz veya Zeytinburnu Belediyesine devredildi ve Bahçemiz 2005 fide ve çelik olarak elde edip tohumunu hasat ettiklerimiz yılında açıldı. Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi Türki- var. Anadolu ve Anadolu-dışı tropik ve subtropik iklimle-

hayatsağlık 129 söyleşi

rinden gelen bitkiler seramızda bulunuyor. Sentetik güb- sayısı var. Anaokulundan başlayarak her kademedeki okul re, herbisit ve pestisit kullanmıyoruz. Bitki atıklarını doğal gruplarını ağırlıyoruz. Üniversite ve yüksekokul öğrenci- gübre olarak değerlendiriyoruz. Damlama ve yağmurlama leri staj yapabiliyor. Bugüne kadar başta tıbbi ve aromatik sulama yöntemlerini kullanıyoruz. Bitki sayımız artmaya bitkiler ve bahçe ziraati bölümleri olmak üzere, organik devam ediyor ancak alanımız sınırlı. tarım, seracılık, biyoloji, ziraat mühendisliği, eczacılık, Araştırmacılar ve ziyaretçiler Bahçeden nasıl fayda- kimya mühendisliği, peyzaj mimarlığı, peyzaj teknikerliği lanıyor? bölümlerinden stajyerlerimiz oldu ve onlarla teknik ge- Her bitkinin başında tanıtıcı etiket bulunuyor. Etiket- ziler de yaptık. Lise düzeyinde öğrencilere proje desteği lerin bir kısmında QR kod var, bu sayede arzu eden zi- veriyoruz. “Gönüllü bahçıvanlık” programımız oldukça yaretçilerimiz telefonları veya girişte temin edebilecekleri ilgi görüyor. 2010 yılında, tıbbi bitkiler konusunda çalışan cihaz ile o bitkiler hakkında daha ayrıntılı bilgiye yazılı akademisyenleri biraraya getirerek Bitkilerle Tedavi Sem- ve sesli olarak ulaşabiliyor. Tohum bankamız, yetiştirme pozyumu düzenledik. Sağlık Çevre Okulu adı altında yü- seramız, bitki kurutma odamız ve fidanlığımız var. Zi- rüttüğümüz seminerler, atölye çalışmaları ve çocuk prog- yaretçilerimiz Bahçemizden bitki fideleri ve drog temin ramları var. Çocuklar için ‘Köşe Bucak Börtü Böcek’ adıy- edebiliyor. Bitkilerin tıbbi amaçla kullanılan kısımları ha- la yaptığımız çalışma TÜBİTAK Doğa Eğitimi ve Bilim sat edilip kurutuluyor, dondurucuda bekletiliyor ve drog Okulları programı içinde yeraldı. Aynı isimde bir çocuk olarak kullanılmaya hazır hale geliyor. Yine çiçekli halde kitabı yayınladık ve Braille alfabesi ile de bastık. Osman- toplanan bitkiler pres yapılarak kurutuluyor, dondurucu- lıca tıp klasiklerini günümüz Türkçesine kazandırıyoruz. da bekletiliyor, etiketleniyor ve bitki teşhisi için referans Sağlık Çevre Kültürü dergimiz ücretsiz dağıtılıyor. Faali- teşkil etmek üzere herbaryumda yerini alıyor. Araştırma yetlerimiz ve eğitim takvimimiz web sayfamızdan, facebo- uygulama laboratuarımızdan personelimiz dışında stajyer ok ve twitter hesaplarımızdan takip edilebilir (ztbb.org). ve kursiyerlerimiz de faydalanıyor. Burada sabit ve uçucu Eğitim programında takip ettiğiniz yaklaşım hak- yağ, tentür, merhem, krem, parfüm, kolonya, sabun, ya- kında bilgi verir misiniz? pılıyor, kefir üretiliyor, bitki zararlılarına karşı bitki özleri Kurslarımız herkese açık. Bazı meslek grupları için hazırlanıyor. Hem barındırdığı çeşitli hayvanlarla büyük özel dersler yapmakla birlikte eğitimin mümkün mertebe kümesimiz, hem de orijinal tasarımlar olan güneş saati, herkese ulaşabilecek kapsamda olmasını istiyoruz. Ama- tabiat takvimi ve rüzgar gülü, özellikle çocukların ekosis- cımız insanların hem daha doğal yaşayarak sağlıklarını temi daha iyi algılamalarını sağlamaya yönelik unsurlar. korumaları, hem de profesyonel tıp sistemine daha az ba- Ekibimiz biyolog, ziraat mühendisi, tıbbi aromatik bitki- ğımlı olmaları. Tıbbın az da olsa eve taşınması, sistemin ler ve bahçe ziraati teknikerleri, bahçıvanlar ve yardımcı yükünü de hafifletecektir. “Ev tıbbı seminerleri” derken personelden oluşuyor. Bahçemiz hergün ücretsiz olarak kastımız bu. Vurgulamam gerekir ki, bize başvuran kişi- gezilebiliyor, grup randevusu almak suretiyle rehberli tur lere herhangi bir rahatsızlıkta sentetik ilaç yerine bitkisel yapılabiliyor. Ziyaret veya telefonla personelimizden üc- drog kullanmalarını öğütlemiyoruz. İki sebeple: birincisi, retsiz danışmanlık alınabiliyor. modern tıbbi tedavinin gerekli olduğu yerler var; ikinci- Danışmanlık ve eğitim faaliyetlerini özetler misiniz? si, hastalık tablosunu oluşturan belirtiler ve bulgular bazı Bahçemizi bir öncü model olarak görüyor ve yurdun durumlarda organizmanın iyileşme, denge bulma çabası- farklı yerlerinde benzer projelerin hayata geçirilmesi için nın tezahürü ve bu durumda bitkisel drog kullanmak da destek veriyoruz. Bugüne kadar üniversite, enstitü, mer- uygun olmayabilir. Aslında doğal tedavi, bitkilerle tedavi kez, botanik bahçesi, belediye, park, müze, saray gibi pek- değil, dış katkılardan çok zihinsel katkının önem kazan- çok kuruma tohum, fide, drog, herbaryum, personel ve dığı, belki yaşama değişikliği yapmamız gereken bir ‘ken- danışmanlık desteği verdik. Son olarak Orman ve Su İş- diliğinden iyileşme’ süreci. Bitkilerin mucizevi etkisini leri Bakanlığına bağlı Afyonkarahisar Tıbbi ve Itri Bitkiler düşündüğümüz kadar insandaki mucizevi gücü düşün- Merkezine projelendirmesinden itibaren danışmanlık ve memiz lazım. materyal desteği sağladık. Bahçemizin ciddi bir ziyaretçi

130 hayatsağlık söyleşisöyleşi Bitkileri tıbbi amaçla kullanırken nelere dikkat et- mek gerekiyor? Modern ilaçların yarıya yakını, bitkilerde tıbbi etki gös- terdiği tespit edilen etken maddelerin ayrıştırılıp seri üre- timiyle ortaya çıkmış. Bu maddeleri tek başına belirli bir dozda verdiğimiz için net ve kuvvetli etkiler elde ediyoruz. Etken madde bitkide başka maddelerle birarada bulundu- ğundan etkisi ve aynı zamanda yan etkisi daha az oluyor. Bitkisel drogların kullanım dozu ve düzeni, hem etkinlik, hem güvenlik için önemli. Azı faydasız, çoğu zararlı ola- biliyor. Şehirleşmemiş dünya nüfusunun önemli bölümü gönüllü veya mecburi olarak yerel tıbbi bitkileri kullanıyor. Tabiattan elde edilen tıbbi bitkiler ‘vahşi toplama’ yüzün- den tükenme tehlikesi altında. Öte yandan şehirleşme flo- rayı ortadan kaldırıyor. Çaresi, bu bitkilerin tarımını yap- mak. Ancak bu sefer de bitkiler gübre, pestisit ve herbisit- patent davası var. Yapmamız gereken, tıp klasiklerinden ler yüzünden zehirlenme tehlikesi yaşıyor. Bu kimyasallar ve tıbbi bitkilerin kullanımıyla ilgili bilgiyi muhafaza eden karıştıkları suları da kirletiyor. Yol ve fabrika kenarlarında insanlardan derlenecek bilgileri kayıt altına almak. yetişen bitkiler toksik madde emiyor. Öyleyse tıbbi bitki Tıp klasiklerinden bahsettiniz; geleneksel tıbbın kullanmak saf doğal maddelerle tedavi olmak anlamına “yükselişini” neye bağlıyorsunuz? gelmiyor. Ayrıca bitkilerin etken maddeden zengin zaman- Bitkilerle tedavinin binlerce yıllık geçmişi var ama larda hasat edilmesi, etken madde kaybı olmayacak şekilde modern farmakoloji bitkileri arka plana itti. Gelişmiş ül- kurutulması, sıcaklık - nem - ışık isteklerine göre saklan- kelerde tıp tarafından muteber görülmeyen bu gelenek, ması, açıkta, bulaşmalara müsait ortamda tutulmaması, tabiata dönüş hareketiyle ve ilaçların yan etkileri ve pahası toplandıktan sonra iki yıl içinde tüketilmesi önemli. Bir de yüzünden yeniden itibar görmeye başladı. Modern tıbbın bitkilerin doğru isimlerle satılıp satılmaması meselesi var. cari olmadığı yerlerde insanlar zaten gelenekleri çerçeve- Bir başka önemli sorun da bitki kaçakçılığı zanne- sinde bitkilerden faydalanageldiler. Daha yakın zamanlar- diyorum. da kimi ülkeler kültürel kimliklerinin parçası olarak gele- Birçok ülkede akademik kurumlar tıbbi bitkilerle ilgili neksel tedavilere eğildi. Dünya Sağlık Örgütü gibi ulusla- doğal ve kültürel mirası günümüze kazandırmak için fa- rarası kurumların da teşvikiyle bazı hükümetler meseleyi aliyet gösteriyor. Biz de Bahçe olarak geçtiğimiz yıllarda ciddiye almaya başladı. Ülkelerin yerel şifacıları kıymete Anadolu’nun farklı yörelerinden bitki ve bilgi toplamak bindi. Türkiye’de öteden beri profesyonel tıp dışındaki üzere geziler düzenledik. Öte yandan bitki türlerinin mecralarda şifa arayan insanlar olmuştur. Bunda modern yerlerini ve geleneksel bilgileri köylerde ve yaylalarda tıp yöntemlerinin insanlardaki ilgi ve şefkat arayışına pek yaşayan, kötü niyetten şüphelenmeyen veya bu işi geçim duyarlı olmaması, etkisiz kalması veya zararlı olması ya- kaynağı haline getiren insanlardan öğrenmek suretiyle bi- nında, kür veren insanların vaatleri de rol oynamıştır. yokorsanlık yapanlar da var. Bitki türleri kaçırılıyor, gen ‘Geleneksel’e yapılan vurgunun artmasıyla gelene- şifreleri çözülüyor, ıslah projeleriyle farklı özellikte bitki- ğin istismarı da arttı değil mi? ler üretiliyor, ilaç sanayiinde kullanılıyor. Bu durum kendi Son yıllarda bitkilerle tedaviye duyulan ilgide medya- başına olumsuz görünmeyebilir ama yerel bilginin kayıt nın, özellikle televizyonlardaki kadın programlarının çok altına alınmaması yüzünden, insanlar kaç yüzyıldır kulla- etkisi oldu. Tıp otoritelerinin tıbbi bitkilerin oynayabile- nageldikleri bitkisel drogları, yeni keşfedilmiş gibi, etkileri ceği faydalı rolü görmezden gelmesi, hattâ çoğu zaman patentlenen ürünler halinde satın almak zorunda kalıyor; küçümsemesi muhtemelen ilgiyi daha da arttırdı. Halkı- son yıllarda uluslararası mahkemelere intikal etmiş birçok mız kendisine yukarıdan bakılarak akıl verilmesinden pek

hayatsağlık 131 söyleşi

hoşlanmıyor. Öte yandan bu yönelimi ticari bir fırsat ola- bir sonucu da, meslekten olmayan kişilerin uluorta tedavi rak değerlendiren insanlar medya üzerinden şöhret ve ka- vermelerinin önüne geçecek olması. zanç sağladı. Bitkilere dikkat çektikleri oranda kendileri- Bahçe ve Derneğinizin bir de organik pazar çalışma- ne dikkat çekmiş oldular. Bazı uygulayıcıların bir yandan sı var zannediyorum. modern bilimi maddeci olmakla suçlarken, diğer yandan Evet, 2010 yılında Derneğimizin de katkısıyla Zeytin- halkın ilgisini maddi menfaatleri için suistimal etmeleri burnu Belediyesi tarafından açılan Zeytinburnu Organik ironiktir. Meslekten olan veya olmayan birçok kişi mucize Halk Pazarı her cumartesi hizmet veriyor. Organik pa- satmaya başladı. Kullandıkları bitkileri meslek sırrı diye zarlar belediye ile derneklerin işbirliğiyle kuruluyor ve saklayanlar olduğu gibi, bitkilere sentetik ilaç karıştırıp denetleniyor. Maalesef Türkiye’de ve İstanbul’da yeterli ‘bitkisel ürün’ adıyla satanlar oldu. Kötü restorasyonun sayıda organik pazar yok. Bunun dışında bazı mağazala- orijinal eseri tahrip etmesi gibi, bütün bunlar da geleneği rın reyonlarında organik ürünlere rastlamak mümkün. çarpıtıp kararttı ve karikatürleştirdi. Bu durumu “bitkile- Son yıllarda üzerinde ‘katkısız’, ‘doğal’, ‘bitkisel’, ‘ekolojik’, rin suyunu çıkarmak” diye nitelemiştim. Böyle bir ortam- ‘organik’ gibi ifadeler bulunan gıda, temizlik, kozmetik da Bahçe olarak danışanlara kılavuz olmaya çalıştık. ürünleri çoğaldı. Bu ifadeler yanıltıcı. Kavram kargaşası Türkiye’de bu eğilimi de değerlendirecek olumlu ge- var ve yasal düzenleme yapılması şart. Bir gıda ürününe lişmeler yok mu? ‘organik’ diyebilmek için, üretme, taşıma, depolama, am- Türkiye’nin birçok yöresinde tıbbi bitkileri toplayıp iç balajlama, etiketleme ve pazarlama aşamalarında, yani tü- ve dış piyasaya satan kişi ve kuruluşlar var. Ama maalesef keticiye ulaşıncaya kadar yetkili kuruluş tarafından kont- tıbbi bitki tarımının yapıldığı araziler bütün tarım arazi- rol edilerek sertifikalandırılmış ve organik ürün logosunu leri içinde oldukça az yer tutuyor. Ayrıca, işletme tesisle- taşıyor olması gerekiyor. rimizin azlığı, bitkilerin ham olarak ve ekonomik potan- Organik gıda pazarının geleceğini nasıl görüyorsu- siyelleri büyük ölçüde değerlendirilmemiş biçimde ihraç nuz? edilmelerine yolaçıyor. Bu problemlerin halledilmesi için Endüstriyel tarımda çoğu çiftçi kamusal veya özel şir- bir tıbbi bitki politikamızın olması şart. Tıbbi bitkileri ketlerle sözleşmeli olarak çalışıyor. Tohum, su, gübre, ilaç, araştırmak, ilaç yapmak ve bitkileri sağlık sistemimizin makine, yakıt gibi girdilerin maliyetine rağmen, büyük parçası haline getirmek konusunda yapılan çalışmalar çapta üretim yapıldığı için ürünler tüketiciye nispeten son yıllarda arttı. Önemli çalışmalardan biri, Zeytinburnu ucuza geliyor. İnsan ve çevre sağlığına olumsuz etkileri Tıbbi Bitkiler Bahçesi ile Bezmiâlem Vakıf Üniversitesinin hesaba katınca ise maliyet büyüyor. Belirli şartları yerine ortak yürüttükleri İstanbul Fitoterapi Eğitim, Araştırma getirmek ve küçük çapta üretim yapmak organik tarım ve Uygulama Merkezi kurulması projesi. İstanbul Kalkın- ürünlerinin fiyatını arttırıyor. Organik pazarlar ilk açıldı- ma Ajansının maddi desteğiyle gerçekleşen bu proje bir ğında, gıdaların fiyatı dolayısıyla yüksek gelir grubuna hi- boşluğu dolduracak. Planımız, Merkeze paralel kurulacak tap ettiği yönünde bir algı vardı. Bu pazarlar yaygınlaştık- bir klinik araştırma birimi ile fitoterapiyi kliniğe taşımak ça, doğal dengenin korunmasına ve özellikle çocuklarının ve kanıta dayalı bilgiler üretmek. Önemli bir başka ge- sağlığına önem veren orta gelir grubu da alışveriş yapmaya lişme de Sağlık Bakanlığımızın fitoterapiyi teşvik edecek başladı. Ancak gıdanın organik olması kadar yerel olması bir yönetmeliği çıkarmış olması. İdeal olan, fitoterapinin da önemli. Bunun çözümü de organik tarımı teşvik etmek tıp, diş hekimliği ve eczacılık fakültelerinde müfredatın ve yerel pazarlar açmak. Süpermarketler hayatımıza ko- bir parçası haline gelmesi ama bu yönetmeliğe göre belirli laylık getirdi ama aracılar zinciri oluşma­sına ve üretici ile süre fitoterapi eğitimi görecek hekimler ve diş hekimleri tüketici arasındaki bağın kopmasına sebep oldu. Market­ bitkileri reçete edebilecek. Elbette bu reçete karşılığında te tek güvenebileceğimiz, ambalaj ve etiket. Oysa organik verilecek drogların standardize olması gerekiyor. Mamül pazarlarda gıdalar genellikle üreticinin­ kendisi tarafından bitkisel ilaçlar biraz da bu ihtiyaca cevap veriyor. Zira fark- satıldığı için tüketicinin gıdayla ilgili soruları ilk ağızdan lı topraklarda yetişen aynı tür bitkilerde bile etken madde cevaplanabiliyor ve üretici ile tüketici arasında güven duy- miktarında değişiklik olabiliyor. Bu yönetmeliğin önemli gusu oluşuyo­r. Pazar kültürünün yaşatılması, gıdaya ve ta-

132 hayatsağlık söyleşisöyleşi biata yabancılaşmayı azalttığı için önemli. ye sebep oluyor. Endüstriyel tarım verim artışı sağlamakla Neden tohum takas şenliği düzenleme ve takas şen- birlikte bitkilerin besin değerlerinde önemli ölçüde düşüşe liklerine katılma gereği duydunuz? yolaçtı. Yerel tohumların yaşatılması ve monokültür yeri- Yerel tohumlar binlerce yıldır yaşadıkları toprağın ne yerel ekosistemle uyumlu, biyoçeşitliliği temel alan ta- yapısına, birlikte yaşadıkları bitki ve hayvanlara, iklim rım modeline dönülmesi açlık için de çare olabilir. Tohum değişikliklerine ve hastalıklara uyum sağladığı için daya- takas şenlikleri bu konuya dikkat çektiği ve küçük küçük nıklı ve besleyicidir. Su, gübre, ilaç ihtiyacı azdır. Tek tip katkılar yaptığı için önemli. Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler tohumların dünyaya yayılması biyoçeşitliliğin kaybolma- Bahçesi olarak bizim de çorbada tuzumuz olsun istedik. sına, bitkilerin mineral ve vitamin düzeylerinde gerileme-

hayatsağlık 133