Mart 2016 Sayı: 34 ParlamentoTPB Hakimiyet Milletindir Aylık süreli yayın Çağın büyük dramı: Suriyeli mülteciler ve dünya...78 Tarihe sığmayan bir destan: Çanakkale...32 Türk demokrasisinin görkemli anıtı: TBMM Binası...66 Hocalı Katliamı’nın 24. yıldönümü...12

ISSN 2147-6616 34

9 772147 661000

ParlamentoTPB

Mart 2016 Sayı: 34 Fiyatı: 20 TL/Kurum ve kuruluşlar için: 30 TL Yerel süreli yayın ISSN 2147-6616

Büyükharf Bas. Yay. Tan. Dan. ve Org. Ltd. Şti. adına TÜRK PARLAMENTERLER BİRLİĞİ TPB Parlamento Dergisi Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü GENEL BAŞKAN Eren Safi Nevzat PAKDİL Yayın Koordinatörü 22, 23, 24. Dönem Kahramanmaraş Milletvekili Erbay Kücet Editör YAYIN KURULU Songül Baş Yahya AKMAN Yazı İşleri 21, 22, 23, 24. Dönem Şanlıurfa Milletvekili Çağla Taşkın Enver Uygun Cahit BAĞCI Evren Özesen 23, 24, 25. Dönem Çorum Milletvekili Gökçe Doru Kadir Ramazan COŞKUN İrem Coşkunseven Genel Sekreter Nehir Öztürk 19. Dönem İstanbul Milletvekili Nil Özben Orhan Gülenay İlknur İNCEÖZ Pınar Çavuşoğlu Aksaray Milletvekili Zeynep Yiğit Alpaslan KAVAKLIOĞLU Katkıda Bulunanlar Niğde Milletvekili Dr. Ahmet Tetik Hakan Arslanbenzer Ömer Faruk ÖZ Dr. Polat Safi Genel Sayman 23. ve 24. Dönem Malatya Milletvekili Tasarım Evrim Uluçay Sinan Günçiner Ramazan Kerim ÖZKAN 22, 23, 24. Dönem Burdur Milletvekili Genel Koordinatör İsmail Demir

Yayımlanan yazıların hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir. Makul alıntılar dışında izinsiz iktibas yapılamaz.

YAPIM

Büyükharf Bas. Yay. Tan. Dan. ve Org. Ltd. Şti. Uğur Mumcu Cad. 89/8 Çankaya/ T: 0312 446 15 72 F: 0312 446 15 82 www.buyukharf.com.tr

BASKI Özel Matbaası Basım Yeri: Matbaacılar Sanayi Sitesi 1514. Sokak No: 6 İvedik/Ostim/ANKARA T: 0312 395 06 08 Basım Tarihi: 02.03.2016 MART 2016 İÇİNDEKİLER TARIHE SIĞMAYAN BIR DESTAN 32 ÇANAKKALE MILLETVEKILLERINDEN ÇANAKKALE ZAFERI DEĞERLENDIRMESI

AVUSTRALYA BÜYÜKELÇISI Ertan Yülek: JAMES LARSEN VE 28 Bir milletvekili, asli görevi PROF. DR. TEMUÇIN FAIK ERTAN olan yasama faaliyetlerini ILE SÖYLEŞI aksatmadan seçmenlerine GELIBOLU YARIMADASI zaman ayırmalıdır TARIHÎ MILLÎ PARKI TARIHÎ BELGELERDE ÇANAKKALE

Ahmet Küçük: 74 Demokrasinin vazgeçilmez bir unsuru olan muhalefet, doğru bir siyasetle iktidar üzerinde baskı yaratarak ülke için faydalı hizmetler yapılmasına katkı sağlar

TÜRK DEMOKRASİSİNİN GÖRKEMLİ ANITI 66 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BİNASI

ÇAĞIN BÜYÜK DRAMI: 78 SURIYELI MÜLTECILER VE DÜNYA 12 HOCALI KATLİAMI, TBMM GENEL KURULU’NDA KINANDI 90 TBMM TUTANAKLARINDA ISTIKLAL MARŞI’NIN KABULÜ 106 MHP SAMSUN MILLETVEKILI ERHAN USTA ILE SOSYAL MEDYA SÖYLEŞISI

4 BAŞKAN’IN MESAJI 5 BIRLIK’TEN 10 HABERLER 16 DÜNYADAN 86 TARIH SAHNESI - 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ 102 KITAP 104 MÜZIK 105 FILM 107 SOSYAL MEDYA GÜNLÜKLERI 110 UNUTMAYACAĞIZ

ÖZGÜRLÜK, EŞITLIK, KARDEŞLIK ŞİİRİN SEYRİNİ DEĞİŞTİREN TESPİHİM BEYAZ 20 TEMELLI DEMOKRASI YOLCULUĞU 96 BİR GARİP ADAM 100 FRANSA ORHAN VELI KANIK EYLERİM NİYAZ BAŞKAN’IN MESAJI

SURIYELI MÜLTECILER VE DÜNYANIN INSANLIK SINAVI

nsanların doğup büyüdüğü, ait olduğu toprakları terk etmek zorunda kalmaları çok eski çağlardan bu yana yaşanan bir durumdur. Tarihin ilk dönemlerinden itibaren topluluklar çeşitli sebeplerle va- İtanlarından ayrılmış, yeni yurt bulmak için yollara düşmüştür. İnsanların etnik veya dinî kimlikleri dolayısıyla topraklarını terk etmeye zorlanmalarıyla da sıkça karşılaşılmıştır. Türkiye’nin tarihî geleneği, göç olgusunun bizim tarafımızdan Batılılardan farklı değerlendirilme- sini sağlıyor. Ekonomik şartlara dayalı uzun bir konar-göçer hayatı yaşayan milletin fertleri olmak konuya bakışımızı etkiliyor. Manevi dünyamızda ise yurdundan edilmenin derin izlerini taşıyoruz. Öncelikle yüce dinimiz İslamiyet’i benimseyen ilk müminlerin Mekke’deki baskılardan kaçarak başta Nevzat Pakdil Habeşistan olmak üzere farklı topraklara göçtüğünü biliyoruz. Daha sonra yine Mekke’deki zulümden korunmak üzere Peygamber Efendimizin ümmetiyle birlikte Medine’ye hicret ettiğini unutmuyoruz. Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı Tarih içinde Türklerin göçle ilişkisinde dikkat çeken başka bir husus ise yurdundan sürülen veya 22, 23, 24. Dönem kaçmak zorunda kalan insanlara sahip çıkmakla ilgilidir. Endülüs’teki hoşgörüye dayalı İslam dev- Kahramanmaraş Milletvekili letinin yıkılışından sonra bölgede hakimiyet kuran İspanyollar, yüzyıllardır o topraklarda yaşayan Müslümanlarla birlikte Yahudileri de vatanlarından kovduğunda onlara kucak açan Kanuni Sultan Süleyman olmuştu. 19. yüzyılın ilk yarısında ülkelerindeki siyasi karışıklıktan kaçan Polonyalılar da Osmanlı Devleti’ne iltica etmişti. Aynı dönemde Kafkasya’daki Rus yayılmacılığı ve Balkanlar’daki karışıklık, milyonlarca Müslümanın akın akın Anadolu’ya gelmesine yol açtı. Uzun yıllara yayılan büyük çaplı nüfus hareketlilikleri II. Dünya Savaşı’na kadar dünya kamuoyunun gündemine oturmadı. Bunda en büyük sebep Avrupa’nın o güne kadarki göç dalgalarından etkilenme- mesiydi. Ne zaman ki göç olgusu Avrupa için ciddi bir sorun teşkil etti, o dönemden sonra meseleye uluslararası platformlarda çözüm arayışına girildi. 1950’de BM Mülteciler Yüksek Komiserliği kuruldu. TEMENNIMIZ, Ancak 21. yüzyılın başından itibaren Orta Doğu’nun içine düştüğü mülteci krizine çözüm bulunamadı. KAĞIT ÜSTÜNDE 5. yılına giren Suriye İç Savaşı ise sorunun vahametini tüm boyutlarıyla gözler önüne serdi. INSAN HAKLARININ Türkiye, yanı başında yaşanan bu insanlık dramına ilk günden itibaren kayıtsız kalmadığını göste- riyor. Uyguladığımız “açık kapı” politikasıyla ülkemize sığınan mültecilerin eğitimden sağlığa, sosyal HAMILIĞINE ihtiyaçlardan istihdama tüm gereksinimlerini karşılamaya, onların yarasını sarmaya çabalıyoruz. Bu SOYUNAN, BU bizim için tarihimizden ve kültürümüzden gelen bir insanlık vazifesidir. Topraklarına mülteci kabul KONULARDA KENDINI etmeyen veya ülkelerine sığınmış kişilere insanlık dışı muamele gösteren devletlerin yanında Tür- KRITER BELIRLEME kiye insanlığın geleceği adına umut veren işlere imza atıyor. 3 milyona yakın Suriyeliye kucak açan ülkemiz mülteciler için milyarlarca dolar harcayarak da insanlık onuru adına önemli bir vazifeyi yerine KONUMUNDA getiriyor. Temennimiz, kağıt üstünde insan haklarının hamiliğine soyunan, bu konularda kendini GÖREN DEVLETLERIN kriter belirleme konumunda gören devletlerin Türkiye’nin tavrından ders almalarıdır. TÜRKIYE’NIN Şüphesiz ki tarih, yurdunu terk etmek zorunda kalanlara insani bir görev anlayışıyla dinlerine, dillerine, renklerine bakmaksızın kapılarını açan Türkiye ile onları tel örgüler ardında açlığa, hatta TAVRINDAN DERS ölüme sürükleyen devletler arasındaki farkı yazacaktır. ALMALARIDIR.

4 BİRLİK’TEN

“DÜNDEN BUGÜNE SOHBETLER”IN ILK KONUĞU FERRUH BOZBEYLI OLDU

TÜRK Parlamenterler Birliği (TPB) 40’ıncı kuruluş yıldönümü faaliyet- leri çerçevesinde “Dünden Bugüne Sohbetler” düzenlemeye başladı. Belirli aralıklarla devam edecek toplantıların ilk konuğu TBMM eski Baş- kanı Ferruh Bozbeyli oldu. Duayen siyasetçinin geçmişten günümüze uzanan sohbeti ilgiyle dinlendi. 9 Şubat’ta İller Bankası Sosyal ve Eğitim Tesisleri’nde gerçekleşen toplantı, Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı Nevzat Pakdil’in sunuş konuşmasıyla başladı. 2016 senesinde düzenlenecek “Dünden Bugüne Sohbetler”in ilkinde bir siyaset çınarını ağırlamaktan mem- nuniyet duyduklarını ifade eden Pakdil, Ferruh Bozbeyli’nin hayat ve siyaset yolculuğuna dair kısaca bilgi aktardı. 1965-1970 yılları arasında TBMM Başkanlığı yapan Bozbeyli’nin Yalnız Demokrat isimli hatıratın- da ülkemizin yakın tarihiyle ilgili çok ciddi tespitler ve ilginç anekdotlar bulunduğuna işaret eden Pakdil, “Büyüğümüz, ağabeyimiz, Sayın Başkanımız Ferruh Bozbeyli’ye sohbet toplantımıza iştirak ettikleri için çok teşekkür ediyorum. Türk siyasetinin bir duayeni olarak kendisine hayırlı ömürler diliyorum” dedi. Nevzat Pakdil, toplantıya katılanlara da teşekkür etti. TBMM eski Başkanı Ferruh Bozbeyli konuşmasına Türk Parlamen- terler Birliği Genel Başkanı Nevzat Pakdil ve toplantıya katılanlara te-

şekkür ederek başladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı yıllardan günümüze çeşitli konulardaki değerlendirmelerini din- leyicilerle paylaşan Bozbeyli, 1946 seçimleriyle ilgili bir anısını şöyle anlattı: “1946’da seçimler yapıldığında 19 yaşındaydım, henüz oy hakkım yoktu. Seçimlerde Hatay Yayladağı’da beni müşahit yazdılar. O zaman ‘açık oy, gizli tasnif’ vardı. ‘Böyle şey olur mu?’ diye itiraz edince bana kızdılar, ‘Halk oy verir, devlet sayar’ dediler. Benim müşahit gittiğim köyün sandığın- dan Demokrat Parti için bir tane oy çıktı. ‘Bunu sen attın’ diye üzerime geldiler. Oysa ben atmamıştım, zaten oy hakkım da yoktu. Buna rağmen ikna olmadılar. Bizi köyden Yayladağı’na götürecek taksiye binmemi istemediler. Taksi şoförü de De-

5 mokrat Partiliymiş, benim durumumu öğrenince ‘Sen geç arabaya, yerleri not alırken müvekkilimle görüşmek üzere ismim okundu. yalnızca seni götüreceğim’ dedi. Biz o şekilde Yayladağı’na geldik. Üsteğmene ‘Bunu şöyle bir kenara bırakayım da müvekkilimle Esasında Türkiye’nin meselelerinden biri budur; hak arama yolları görüşüp geleyim’ dedim. Üsteğmen ‘Hayır’ dedi ve pat diye kapattı kanunda yazılıdır, ama biz hâlâ canımız nasıl istiyorsa öyle yapıyo- dosyayı. Osman Turan Bey’le görüştüğümüz yerde ise gürültüden ruz bazı işleri. Beni arabaya bindirmek istemeyenler de, taksi şofö- neredeyse kimse kimseyi duyamıyordu. Herkes birbirini anlamakta rü de canının istediği gibi davranmıştır. Her ikisi de doğru değildir.” güçlük çekiyordu. Bunun adı da müvekkille görüşmek oluyordu. Yassıada’da karşılaştığım olaylar beni siyasete yönlendirdi.” “Yassıada’da karşılaştığım olaylar beni siyasete yönlendirdi” Ferruh Bozbeyli, sohbet sırasında başta 27 Mayıs 1960 olmak üzere “Aç midemiz beklerken tarhana çorbası…” Türkiye’nin darbe ve muhtıra dönemleriyle ilgili değerlendirmelerde Ferruh Bozbeyli, konuşması sırasında TBMM Başkanlığı dönemin- de bulundu. Yassıada yargılamaları sırasında Trabzon Milletve- deki hatıralarını da paylaştı. Bozbeyli’nin “Bazen yanlış şeyler de kili Prof. Dr. Osman Turan’ın avukatlığını üstlendiğini hatırlatan yapmadık değil” diyerek anlattığı, dinleyicilere tebessüm ettiren Bozbeyli, o günlere dair unutamadığı bazı olayları şöyle anlattı: bir hatırası şöyleydi: “Bir Ramazan günü iftara yakın saatlerde “Yassıada’da çok garip şeyler oldu. Mesela ’e bir Meclis tenhalaşmıştı. Bütçeyle ilgili konuların açık oylamaya su- soru soruluyor, ‘Hatırlamıyorum beyefendi’ cevabını veriyor, bütün nulması için bir tasnif heyeti kurmak gerekiyordu. Bir torbanın dinleyiciler gülüyor; serbestti bu hareket. Yassıada’da duruşmalar içinden milletvekillerinin isimlerini çekiyordum. Fakat tenha bir bitince iddia makamına bir ay süre verdiler, müdafaaya ise on gün… saat olduğu için Meclis’te şu milletvekili yok, bu milletvekili yok Üstelik bu on günün bir günü müvekkillerle görüşmeye ayrıldı. diye zapta geçmemesi için torbadan kim çıkarsa çıksın orada bu- Hiç unutmuyorum, çarşamba günüydü, biz avukatlar Yassıada’ya lunan bir kişinin ismini söylüyordum. Elimi torbaya attım ve ‘Necip gideceğimiz Fenerbahçe Vapuru’na binmek üzere saat 08:00’de Mirkelamoğlu’ dedim. Meğer Mirkelamoğlu da oruçluymuş. İsmini rıhtıma geldik. Bir de baktık ki müvekkillerimizle görüşeceğimiz söylediğim için tasnif bitinceye kadar beklemesi gerekecekti. Bir gün vapur bozulmuş. Bize ‘Kendiniz bir motor bulup gidebilirsiniz’ süre sonra kendisinden bir not geldi. Şöyle yazıyordu: ‘Aç midemiz dediler. Bu arada birtakım tartışmalar yaşandı, sonunda bir mo- beklerken tarhana çorbası, bize oyun oynadı Bozbeyli’nin tasnif tor bulundu ve Yassıada’ya gittik. Şimdi, gözünüzle görmezseniz torbası.’ Sonradan Mirkelamoğlu’na ‘Bu oyunu torba oynamadı, inanmazsınız, bir basketbol sahasını düşünün. Demokrat Parti’nin ben oynadım’ dedim ve hadiseyi anlattım.” on yıllık grup zabıtlarını bir yere yığmışlar, onun yanına da on yıllık Ferruh Bozbeyli, katılımcıların sorularını da yanıtladığı sohbet Meclis zabıtlarını koymuşlar. Başında da bir üsteğmen var. Bu sırasında demokrasi kültürünün benimsenmesinin ve insan- üsteğmen avukatların her birine istediği belgeleri bulup verecek. ların birbirlerine karşı saygılı ve hoşgörülü olmasının önemini Bu mümkün mü? Herkes rastgele bir zapta bakıyor. Osman Turan vurguladı. Büyük ilgi gören toplantının sonunda Türk Parlamen- Bey daha evvel bana 1958 senesindeki bir toplantıda yaptığı ko- terler Birliği Genel Başkanı Nevzat Pakdil, Ferruh Bozbeyli’ye nuşmadan bahsetmişti. Ben de o seneye ait rastgele bir tarih söy- Kahramanmaraş’a özgü sim sırma ile işlenmiş tuğranın yer aldığı ledim. Tesadüf eseri aradığım zabıt karşıma çıktı. İşime yarayacak bir tablo takdim etti.

6 BIRLIK’TEN ParlamentoTPB 3 YAŞINDA

TÜRK Parlamenterler Birliği’nin aylık yayın organı TPB Parlamento “Dünya Demokrasi Tarihi” köşesi her sayıda bir ülkeye ayrılıyor. dergimiz üç yaşına girdi. Kuruluş yıllarından günümüze uzanan süreçte ülkelerin siyasi Mart 2013’ten bu yana yayımlanan TPB Parlamento’nun her tarihinin demokrasi ekseninde ele alındığı bölüm dikkat çekici fo- sayısında siyasetin dünü ve bugününe dair haber, yazı ve röpor- toğraflarla zenginleşiyor. “Dünyadan” sayfalarında ise çeşitli ülke- tajlar yer alıyor. Dergide Türkiye’nin yakın tarihine damga vurmuş lerden günümüze dair siyasi gelişmelere yer veriliyor. olaylar ve günümüzdeki önemli gelişmeler “Dosya” başlığı altında Türk Parlamenterler Birliği’nin yurt içi ve yurt dışındaki faali- sunuluyor. “Dosya” sayfaları, ele alınan konunun çeşitli yönleriyle yetleri “Birlik’ten” köşesinde okurlara sunulurken başta yasama faaliyetleri olmak üzere ülkemizdeki çeşitli gelişmeler “Haberler” değerlendirildiği makale ve röportajların yanı sıra tarihî fotoğraf sayfalarında yer alıyor. ve belgeler içeriyor. TPB Parlamento siyasetle ilgili haber, yazı ve röportajların yanı Geçmiş dönemlerde milletvekilliği ve bakanlık yapmış değerli sıra kültür, sanat ve sosyal medya köşeleriyle de dikkat çekiyor. isimlerle gerçekleştirilen söyleşiler TPB Parlamento’nun en dikkat Ülkemizin eşsiz tarihî ve kültürel değerleri “Kültür Varlıklarımız” çekici bölümleri arasında yer alıyor. Yakın siyasi tarihimizdeki bölümünde; raflar ve beyazperdedeki yeni eserler ise “Kitap-Film- olayların perde arkasına ışık tutan bu söyleşiler, hatıralarla renk- Müzik” sayfalarında tanıtılıyor. Her sayıda edebiyat ve sanat leniyor. “Siyasetten Sivil Topluma” köşesinde milletvekilliği sona hayatımızda iz bırakmış bir sanatçının portresine yer veriliyor. Bir erdikten sonra ülkeye ve topluma hizmet etmeyi bir sivil toplum milletvekili ile yapılmış “Sosyal Medya Söyleşisi” ve farklı partiler- kuruluşunun yönetiminde yer alarak sürdüren isimlerle yapılmış den milletvekillerinin çeşitli konularda attığı tweetlerin yer aldığı söyleşiler okurlara sunuluyor. TBMM Başkanı, Bakanlar, Komisyon “Sosyal Medya Günlükleri” derginin ilgi çekici bölümleri arasında Başkanları ve Dostluk Grubu Başkanları da çeşitli sayılarda TPB bulunuyor. TPB Parlamento, hayatını kaybeden milletvekillerini ise Parlamento’nun söyleşi konukları arasında yer alıyor. “Unutmayacağız” köşesinde saygı ve rahmetle anıyor.

7 AVRUPA KONSEYINE ÜYE ÜLKELER ESKI PARLAMENTERLERI DERNEĞI’NIN DIVAN VE GENEL KURUL TOPLANTILARI PARIS’TE YAPILDI

TÜRK Parlamenterler Birliği’nin (TPB) üyesi olduğu Avrupa Konseyine Üye Ülkeler Eski Parla- Yirmi ülkeden eski parlamen- menterleri Derneği’nin (FP-AP) Divan ve Genel Kurul toplantıları 25-27 Şubat 2016 tarihlerinde terlerin katılımıyla Fransa Meclis Fransa’nın başkenti Paris’te yapıldı. Toplantılarda Türk Parlamenterler Birliği’ni Genel Başkan Nev- Binası’nda yapılan görüşmelerde zat Pakdil, Millî Eğitim eski Bakanı Vehbi Dinçerler ve TPB Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Cahit Bağcı’dan önceki toplantıların tutanakları müteşekkil bir heyet temsil etti. onaylandı, 2015 yılı kesin hesabı ile 2016 yılı bütçesi kabul edildi. Ayrıca, Ekim ayında Fransa’nın Lyon şehrinde yapılması öngö- rülen çalıştayda ele alınacak göç konusuyla ilgili olarak Raportör Ilona Graenitz tarafından üyelere bilgi verildi. Buna göre üye der- nekler taslak rapor üzerindeki de- ğişiklik önerilerini 17 Mayıs 2016 tarihine kadar gönderebilecekler. Taslak raporun son şekli 16-18 Haziran 2016’da İsveç’in başkenti Stockholm’de yapılacak seminer- de ele alınacak.

FP-AP Başkanı seçildi Genel Kurul’da Avrupa Konseyine Üye Ülkeler Eski Parlamenterleri Derneği (FP-AP) Başkanlığı için seçim yapıldı. Lino DeBono (Mal- ta) ve Jerzy Jaskiernia’nın (Polon- ya) katıldığı seçim neticesinde DeBono iki yıllık süre için FP-AP Başkanı oldu. Başkan yardımcılık- larına ise Michel Fourré (Fransa), Ilona Graenitz (Avusturya), Rune Rydén (İsveç) ve Jerzy Jaskiernia (Polonya) seçildi. Türk Parlamenterler Birliği he- yeti Türkiye’nin Paris Büyükelçisi Hakkı Akil’i de makamında ziya- ret ederek çeşitli konularda görüş alışverişinde bulundu.

8 BIRLIK’TEN TÜRK PARLAMENTERLER BİRLİĞİ’NDEN UMRE ZİYARETİ

TÜRK Parlamenterler Birliği’nin (TPB) üyelerine yönelik faali- yetleri arasında yer alan yurt içi ve yurt dışı ziyaret programları devam ediyor. Birlik tarafından son olarak 23-30 Ocak 2016 ta- rihlerinde umre ziyareti düzenlenirken bu tür organizasyonların önümüzdeki dönemde de gerçekleştirileceği belirtiliyor. Türk Parlamenterler Birliği, bir zamanlar Osmanlı toprağı olan Balkan ülkelerine 23-29 Mayıs 2014 tarihlerinde bir gezi düzenledi. Bu keyifli Balkan gezisinin ardından 13-17 Kasım 2014 tarihlerinde Endülüs turu yapıldı. Tarihî kentleriyle İspanya’nın en çok turist çeken bölgeleri arasında yer alan Endülüs’teki gezi programına ka- tılanlar Malaga, Sevilla, Cordoba ve Granada’yı görme fırsatı bul- du. Rehber eşliğinde gerçekleştirilen gezi büyük ilgi gördü. TPB, 25 Aralık 2014-3 Ocak 2015 tarihleri arasındaki umre ziyaretinin ardından ülkemizin birbirinden değerli tarihî ve kültürel mekanla- Türk Parlamenterler Birliği’nin üyelerine yönelik faaliyetleri rının gezilip görülebileceği programlar organize etti. Bu çerçevede 2016 yılında da devam ediyor. 23-30 Ocak günleri arasındaki umre son olarak 9-10 Aralık 2015 tarihinde “Gönüllerin Şehri” Konya’ya ziyaretine katılanlar kutsal toprakları görme ve bu topraklarda bir gezi düzenlendi. ibadet etme heyecanı ve mutluluğunu yaşadı.

NEVZAT PAKDİL, MTTB’Lİ GENÇLERİ KABUL ETTİ

TÜRK Parlamenterler Birliği (TPB), Millî Türk Talebe Birliği (MTTB) Merkez’deki makamında ziyaret etti. Görüşmede Nevzat Pakdil üyesi gençleri ağırladı. ülke gündemindeki konularla ilgili değerlendirmelerini gençlerle MTTB’nin Elazığ ve Edirne şubelerinden üniversiteli gençler, paylaştı. Keyifli bir sohbetin gerçekleştirildiği ziyarette TPB Parla- Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı Nevzat Pakdil’i Genel mento Dergisi Yayın Koordinatörü Erbay Kücet de yer aldı.

9 HABERLER

BAŞBAKAN DAVUTOĞLU TERÖRLE MÜCADELE EYLEM PLANI’NI AÇIKLADI

tehdit ederse mutlak surette durduru- lacağını ve engelleneceğini vurgulayan Davutoğlu, “Hepimizin özgürlüğünü, güvenliğini, hayatını, onurunu teminat altına alan bir kamu düzeninden bah- sediyorum. Herkesin eşit olarak pay sahibi olduğu bir kamu düzeni... Burada kesinlikle teröristle halk ayrılacak. Hal- ka şefkat, teröriste kudret ile muamele edilecek” diye konuştu.

“Bütün yaralar sarılacak” Başbakan , Eylem Planı’ndaki üçüncü temel ayağın kap- samlı bir demokratik reform süreci oldu- ğunu belirterek, Türkiye’nin bütün vesa- yet kurallarının değiştirilmesi çağrısında bulundu. Davutoğlu, Eylem Planı’nın BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, “Kardeşlik Buluşmaları Mardin Konferansı”nda Terörle Mü- dördüncü ayağı olarak ifade ettiği “sos- cadele Eylem Planı’nı açıkladı. yal seferberlik” ile ilgili şunları söyledi: Eylem Planı’nın 10 temel esasa dayandığını ve birinci ayağının “psikolojik unsur” olduğunu “Bakanlar Kurulu olarak tam bir sosyal belirten Davutoğlu, “Bu dönemde, geçmişte olduğu gibi millet vicdanı ve hikmetiyle devlet seferberlik ilan ediyoruz. Bütün yaralar aklını birleştireceğiz. Millet ve devlet arasındaki farklar tümüyle ortadan kalkacak, parçalayıcı sarılacak. Biz ki Somali’nin, Gazze’nin, ulusçuluk anlayışı yerine birleştirici, bütünleştirici millet anlayışı ve insan odaklı devlet anla- Myanmar’ın yaralarını sarmışız, 2,5 yışını yerleştireceğiz” dedi. Başbakan Davutoğlu, Eylem Planı’nda ikinci önemli ayak olarak milyon Suriyelinin yarasını sarmışız. kamu düzeninin inşa edileceğini bildirdi. Hangi gerekçeyle olursa olsun, kamu düzenini kim Allah’ın izniyle bu milletin ola ki yerin-

10 den göç etmek durumunda kalmış her bir ferdinin yarasını sarar, tıdaki tarihî dokuya sahip bütün şehirlerin ihya çalışmalarını yapa- gözyaşlarını dindirir, bağrımıza basar, geleceğe onları en iyi şekilde caklarını ifade etti. Eylem Planı’ndaki yedinci ayağın algı operas- hazırlarız. İlk andan itibaren gerekli hazırlıkları yapmıştık. Şimdi de yonlarına karşı etkin bir iletişim stratejisi uygulanması olduğunu çok kapsamlı bir iş bölümüyle Aile Sosyal Destek Programı’nı böl- bildiren Davutoğlu, “Her yerde mutlaka bir iletişim birimi oluşacak geden başlatıyoruz. Sur’dan, Cizre’den, Silopi’den çıkıp otellerde ya ve halkımıza ulusal ve uluslararası düzeyde bütün bir dünyada da evlerde kalmak durumunda olanlara her ay düzenli kira yardımı olan bitenle ilgili en etkin iletişim stratejileriyle bilgiler aktarılacak” yapılıyor ve yapılacak. Onlar huzur içinde uyumadıkça Ankara’da dedi. Planda sekizinci ayak olarak yeni yasal ve idari düzenleme- bize huzur haramdır. Her türlü ihtiyaçları karşılanacak. Yakılıp yı- lerin yapılacağını kaydeden Başbakan Davutoğlu, “Büyükşehir kılan okulları imar edeceğiz. Hastanelerimizi, sağlık tesislerimizi Yasası, yerinden yönetim anlamında aslında Tanzimat’tan bu yana en iyi şekilde tekrar imar edeceğiz. Sivil toplum kuruluşlarımızla en kapsamlı yasaydı, ama istismar edildi. Maalesef öylesine hiz- birlikte çok ciddi bir sosyal seferlik ilan ediyoruz.” met aksamaları söz konusu oldu ki kendilerinden olmayan ilçe be- Davutoğlu, Eylem Planı çerçevesinde beşinci olarak “ekonomik lediyelerine dönük ne tür yaptırımlar uygulandığını görüyoruz. Bu kalkınma hamlesi” gerçekleştirileceğini açıkladı. 13 yıl içinde ayağa çerçevede, edinilen tecrübeler ışığında, yerel yönetimlerin yetkileri kaldırılan bölge ekonomisinin daha da güçlendirileceğini belirten genişletilecek, ama yerel yönetimlerin istismar edilmesine de asla Davutoğlu şöyle devam etti: “Kimse merak etmesin, Diyarbakır izin verilmeyecek” dedi. Davutoğlu, yapılan her harcamanın en Çarşısı, Mardin ya da Silopi, neresi olursa olsun bütün vatandaşla- etkin şekilde denetleneceğini ifade etti. rımızın terörden kayıplarını telafi edeceğiz. Onlar yangın çıkardılar, “Elinde silah olan kimseyi muhatap almayacağız” biz yangın yerinde bir gülistan inşa edeceğiz inşallah. Doğu ve Eylem Planı’nın dokuzuncu ayağında millî birlik ve kardeşlik Güneydoğu’da işveren ve sigortalıların ödeme güçlüğü nedeniyle anlamında yeni bir dönem başlayacağını söyleyen Davutoğlu, oluşan prim borçları, hiçbir gecikme zammı ödenmeksizin ertele- bu konuda gazetecilerin kendisine “Muhatap kim?” sorusunu necek. Çiftçilerimize ve esnafımıza faizsiz kredi sağlanacak. İstih- yönelttiğini aktararak, “Bütün illerde ve ilçelerde sivil toplum dam artışını sağlayacak şekilde yepyeni bir hamle başlatacağız. kuruluşlarından, kanaat önderlerinden, o bölgede herkesin saygı 2016-2018 arasında sadece GAP bölgesine 26,5 milyar Türk Lirası duyduğu insanlardan oluşan İstişare Meclisi kurulması talimatını yatırım yapacağız. Onlar yıkmaya biz yapmaya geliyoruz. Onlar kaymakamlara, valilere verdim. Herkesi muhatap alacağız, ama tahrip etmeye biz inşa etmeye geliyoruz.” elinde silah olan kimseyi muhatap almayacağız. Önce silahları Millî birlik ve kardeşlik bırakacaklar” diye konuştu. Başbakan Ahmet Davutoğlu, Terörle Mücadele Eylem Planı’nın Başbakan Ahmet Davutoğlu, Terörle Mücadele Eylem Planı’nın altıncı ayağının mekanların ihyası olduğunu kaydederek, bu çerçe- onuncu ve son ayağıyla ilgili olarak şunları söyledi: “Onuncu olarak, vede Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın sadece Türkiye’de değil, bütün Orta Doğu’da yeni bir kardeşlik yeni bir yasal düzenleme içinde bulunduklarını söyledi. Davutoğlu, döneminin başlaması için Orta Doğu, Balkanlar, Kafkaslar bütün Mardin, Diyarbakır, İznik, Amasya, Sivas, Kırşehir gibi doğu ve ba- bu bölgede kapsamlı bir birleştirici ruh hareketi başlatıyoruz.”

11 HOCALI KATLİAMI, 24. YILDÖNÜMÜNDE TBMM GENEL KURULU’NDA KINANDI

24 yıl önce Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Levent Gök, Hocalı kasabasında Ermenistan’a bağlı kuvvetler tarafından gerçekleşti- Katliamı ve bu katliama benzer olayların barışa ne denli ihtiyaç rilen “Hocalı Katliamı”, TBMM Genel Kurulu’nda kınandı. 26 Şubat duyulduğunu gösterdiğini kaydederek, “Yurtta sulh, cihanda sulh 1992 tarihinde 83’ü çocuk, 106’sı kadın, 70’i yaşlı olmak üzere ilkesini benimsemiş bir partinin mensupları olarak tüm ülkelerin toplam 613 Azeri sivilin katledildiği olayla ilgili değerlendirmelerde kendi aralarındaki sorunları siyaseten çözmelerini ve özellikle masum insanların hayatına kasteden bu tür olayların dünya gün- bulunan milletvekilleri, uluslararası kamuoyuna Hocalı’da yaşa- deminden çıkmasını arzu ediyoruz” dedi. Gök, Hocalı Katliamı’nda nanlara karşı duyarlı olunması çağrısı yaptı. hayatını kaybedenleri bir kez daha saygıyla andığını söyledi. Halk- TBMM Genel Kurulu’nun 26 Şubat 2016 tarihindeki birleşiminde ların Demokratik Partisi Grup Başkanvekili İdris Baluken “Hocalı’da söz alan Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Mehmet yaşanan katliamı Halkların Demokratik Partisi olarak kınıyor, Naci Bostancı, 24 yıl önce Hocalı’da bir insanlık dramı yaşandığını ülkemizin de içinde bulunduğu bu coğrafyada benzer katliamların belirterek, “613 sivil insafsız, vahşice, alçakça saldırılarla hayatını yaşanmamasını temenni ediyoruz” derken, Milliyetçi Hareket Par- kaybetti. 1275 kişi yaralandı, 150 kayıp var” dedi. Bu tür katliam- tisi Grup Başkanvekili Erkan Akçay şu ifadeleri kullandı: “Hocalı’da lara karşı duyarlı olmanın önemine işaret eden Bostancı, “Hocalı yaşananlar tereddütsüz bir soykırımdır. Milliyetçi Hareket Partisi Katliamı’nı gerçekleştirenleri kınıyor, uluslararası toplumu da bu olarak bu olayın soykırım olarak kabul edilmesini, Türkiye Büyük konuda daha fazla duyarlılığa davet ediyorum” diye konuştu. Millet Meclisi’nin bu yönde bir irade göstermesini istiyoruz.”

12 HABERLER “İnsanlık tarihine bir utanç belgesi olarak geçmiştir” TBMM Genel Kurulu’nda Hocalı Katliamı’na yönelik değerlendir- melerde bulunan TBMM Başkanı İsmail Kahraman, konuyla ilgili bir de mesaj yayımladı. İnsanlık tarihinin en büyük katliamlarından birinin Dağlık Karabağ’da gerçekleştirildiğini ifade eden Kahra- man, “Bilinmelidir ki Türkiye ve Azerbaycan aynı coğrafyada yer alan kardeş iki devlettir ve Azerbaycan’ın haklı davasına ve mağ- duriyetine Türkiye’nin kayıtsız kalması düşünülemez. Bu sadece kardeşlik vecibesi değil, aynı zamanda insanlık borcudur” dedi. Kahraman, Hocalı’da yaşanan vahşetin insanlık tarihine bir utanç belgesi olarak geçtiğine işaret ederek, “Millet olarak 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Balkanlar’da, Kafkaslar’da, Irak’ta ve Yemen’de maruz kaldığımız katliamlar gibi Hocalı Katliamı da ne yazık ki unuttu- rulmak istenmektedir. Tüm dünya medyasının, tanıklık ettikleri tilen bu acımasız, insanlık dışı saldırganlık ve işgal neticesinde bu katliamın sorumlularını hatırlamak istememeleri son derece 1 milyona yakın Azerbaycanlı kardeşimiz yurtlarından ayrılmak düşündürücü ve ibret vericidir” yorumunu yaptı. İsmail Kahraman, zorunda kalmış ve 20 yılı aşkın bir süreden bu yana kaçkın hayatı Hocalı’da vahşice katledilmiş masum insanları rahmetle andığını yaşamaya mahkum edilmişlerdir. Olayın şahitleri, kurbanları hâlâ belirtti. hayattadır. Dolayısıyla Hocalı’da yaşanan olaylar tarihî bir olay de- TBMM Dışişleri Komisyonu’nun AK Parti, CHP ve MHP’li üyeleri, ğil, günümüzün bir gerçeği olarak görülmelidir.” Hocalı Katliamı’nın 24’üncü yıldönümü nedeniyle ortak bir bildiri Bildiride, insanlık adına kara bir leke olan bu tür saldırgan yayımladı. Katliamın sorumlularının uluslararası hukukta yargı eylemlerin tekrarlanmaması için uluslararası toplumun Hocalı önüne çıkarılması ve Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan top- Katliamı’na hak ettiği önemi vermesi ve gerekli tepkiyi gösterme- raklarından bir an önce çekilmesi çağrısında bulunulan bildiride şu si gerektiği de vurgulandı. ifadelere yer verildi: “Türkiye olarak, Azeri kardeşlerimizin bundan Türkiye-Azerbaycan Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı tam 24 yıl önce Hocalı’da karşı karşıya kaldıkları hunharca saldırı Necdet Ünüvar ise yayımladığı mesajda Türkiye ve Azerbaycan ve katliamı her zaman kalbimizin en derinlerinde hissediyor, bu arasında kardeşlik temeline dayanan ilişkilere değindi. Yakın tarih- acıyı en içten duygularımızla paylaşıyoruz. Ermenistan Cum- te çok güzel işlere imza atmanın mutluluğunun ve çok büyük acı- huriyeti birliklerince gerçekleştirilen bu katliamı ve Azerbaycan lara şahit olmanın acısının birlikte yaşandığını ifade eden Ünüvar, topraklarının yıllardan beri devam eden işgalini kınıyoruz. İnsanlık Ermenilerin 26 Şubat 1992 tarihinde masum Azerbaycan halkını tarihinin en kara sayfalarından biri olan Hocalı Katliamı, sonuçları çeşitli işkence yöntemleri kullanarak katlettiğini hatırlattı. Ünü- itibarıyla bölge barış, huzur, güvenlik ve istikrarı açısından bugün var, Hocalı’da adaletin tecelli etmesinin gelecekte yaşanabilecek için de bir sorun olma niteliğini korumaktadır. Sivil halka yönel- benzeri katliamların önlenmesi adına önemli olduğunu vurguladı.

13 129 ÜLKEYLE PARLAMENTOLARARASI DOSTLUK GRUBU KURULACAK

TÜRKIYE Büyük Millet Meclisi’nde 26. Dönem’de 129 ülkeyle Hindistan, Hollanda, Irak, İngiltere, İran, İrlanda, İspanya, İsveç, parlamentolararası dostluk grubu kurulacak. Ülkeler arasındaki İsviçre, İtalya, İzlanda, Jamaika, Japonya, Kamerun, Kanada, Kara- ilişkilerin geliştirilmesine önemli katkıları bulunan dostluk dağ, Katar, Kazakistan, Kamboçya, Kenya, Kırgızistan, KKTC, gruplarının kurulmasıyla ilgili TBMM Başkanlığı Tezkere- Kolombiya, Komorlar, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, si, Genel Kurul’da kabul edildi. Kosova, Kostarika, Kuveyt, Küba, Letonya, Litvanya, 26. Dönem’de parlamentolararası dostluk grubu Liberya, Lübnan, Mauritius, Macaristan, Madagas- kurulacak ülkeler şöyle: ABD, Afganistan, Almanya, kar, Makedonya, Maldivler, Mali, Malta, Meksika, Arjantin, Arnavutluk, Avustralya, Avusturya, Azer- Moğolistan, Moldova, Moritanya, Mozambik, baycan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Bangla- Namibya, Nepal, Nijer, Nijerya, Norveç, Oman, deş, Belarus, Belçika, Benin, Bolivya, Bosna Hersek, Özbekistan, Pakistan, Panama, Paraguay, Peru, Po- Botsvana, Butan, Brezilya, Bulgaristan, Burkina Faso, lonya, Portekiz, Romanya, Ruanda, Senegal, Seyşeller, Cezayir, Cibuti, Çek Cumhuriyeti, Çin, Danimarka, Dominik Sırbistan, Singapur, Slovakya, Slovenya, Somali, Sri-Lanka, Cumhuriyeti, Ekvator, Endonezya, Estonya, Etiyopya, Fas, Fildişi Sudan, Suudi Arabistan, Şili, Sierra Leone, Tacikistan, Tanzanya, Sahili, Filistin, Finlandiya, Fransa, Gabon, Gambiya, Gana, Gine, Tunus, Türkmenistan, Uganda, Ukrayna, Uruguay, Ürdün, Vene- Guatemala, Güney Afrika, Güney Kore, Gürcistan, Hırvatistan, zuela, Yemen, Yeni Zelanda, Zambiya.

BESTEKAR VE GÜFTEKAR PARLAMENTERLER “DOSTLAR MECLİSİ”NDE

SIYASETIN yanı sıra müzikle de ilgilenen parlamenterler, beste ve güfteleriyle TRT Müzik kanalındaki “Dostlar Meclisi” programı- na konuk oluyor. Program Danışmanı ve 17. Dönem Sivas Milletvekili Ruşen Işın, “TRT arşivlerinde, parlamenterlik yapmış arkadaşlarımızın bin civarında eseri bulunmaktadır. Amacımız, bu eserleri toplumla buluşturmak ve parlamenterlerin sosyal yönünü halkımıza ta- nıtmaktır” dedi. “Dostlar Meclisi” programı ile ilgili çalışmaların 2014 yılında başladığını ve 17. Dönem Ağrı Milletvekili İbrahim Taşdemir’le birlikte proje danışmanlığını üstlendiklerini ifade eden Ruşen Işın şunları söyledi: “2015 yılında hazırlıklar tamamlandı ve TRT Arı Stüdyosu’nda çekimler yapıldı. Ali Coşkun, Mehmet Yazar, Necati Çetinkaya, Güneş Müftüoğlu, Yasin Hatipoğlu, Şükrü Ünal, Ruşen Işın, TRT yetkililerinin “Dostlar Meclisi” programının de- Halil Ürün, Mehmet Onur, Yılmaz Karakoyunlu, Faruk Demir, İbra- vamı yönünde karar aldığını bildirerek, “2016 yılı programı için 13 him Taşdemir ve benim konuk olduğumuz programlar geçtiğimiz parlamenter arkadaşımızla çekimler yapılacak. Biz konuya ilişkin yıl mayıs, haziran ve temmuz aylarında her cuma günü TRT Müzik olarak hem Türk Parlamenterler Birliği hem de Türkiye Büyük kanalında yayımlandı. ‘Dostlar Meclisi’ programı beklenenin üze- Millet Meclisi’nin ilgili birimi aracılığıyla gerekli duyuruları yapmış rinde bir ilgi gördü. TRT Müzik kanalı koordinatörleri de çekimler- bulunmaktayız. Öte yandan, parlamenterlerimizin eserlerinden den ve yayından memnun kaldıklarını ifade ettiler.” oluşan konserlerimiz de devam etmektedir” dedi.

14 HABERLER TÜRK PARLAMENTERLER BIRLIĞI’NDEN

- ÜYE AIDATLARIMIZ 17. OLAĞAN GENEL KURUL KARARIYLA 2016 YILINDA YILLIK 120 TL’DIR. - BANKALAR TARAFINDAN MÜŞTERILERINE ULUSLARARASI BANKA HESAP NUMARASI (IBAN) VERILMEKTEDIR. ÜYELERIMIZIN AIDATLARINI YATIRIRKEN PROBLEM YAŞAMAMALARI IÇIN BIRLIĞIN IBAN NUMARASI AŞAĞIDA BELIRTILMIŞTIR. - BILINDIĞI GIBI 2002’DE YILLIK 30 TL OLAN ÜYE AIDATLARI 2004 YILINDAN ITIBAREN 60 TL VE 2013 YILINDAN BERI 120 TL’DIR. GERIYE DOĞRU AIDAT BORÇLARININ BUNA GÖRE HESAPLANMASI VE BIRLIĞIMIZIN AŞAĞIDAKI HESAP NUMARASINA YATIRILMASI; 5253 SAYILI DERNEKLER KANUNU’NA GÖRE, ALINAN AIDATLARIN BELGESINE ÜYELERIN TC KIMLIK NUMARALARININ YAZILMASI GEREKMEKTEDIR. - ÜYELERIMIZIN TC KIMLIK NUMARALARINI MEKTUP VEYA TELEFONLA BIRLIĞE BILDIRMELERI RICA OLUNUR.

TPB HABER PORTALI www.tpb.org.tr FAX HATTI: 0312 420 66 24 SAYIN ÜYELERIMIZ HER KONUDA BIZE ULAŞABILIRSINIZ.

TÜRK PARLAMENTERLER BIRLIĞI ANKARA KONUKEVI: ANKARA HOTEL PİNO BAYRAKTAR MAHALLESI VEDAT DALOKAY CADDESI BAYRAKLI SOKAK NO: 35 GOP/ANKARA TEL: 0312 446 36 86

TÜRK PARLAMENTERLER BIRLIĞI TBMM Yeni Halkla İlişkiler Binası Zemin Kat No: 49-50 Bakanlıklar/ANKARA Tel: 0312 420 66 21 Fax: 0312 420 66 24 Türk Parlamenterler Birliği Ziraat Bankası TBMM Şubesi IBAN: TR 33 0001 0009 0303 296732 6001 15 DÜNYADAN

ABD YENİ BAŞKANINI SEÇİYOR

AMERIKA Birleşik Devletleri’nde dört yılda bir gerçekleştirilen ayda eyalet bazında yapılan ön seçimlerle belirleniyor. Ön seçim- başkanlık seçimi 8 Kasım 2016’da yapılacak. Seçimde Demokrat lerde izlenecek yöntem ABD yasalarında açıkça tarif edilmezken, Parti ve Cumhuriyetçi Parti birer adayla temsil edilecek. Partilerin ülkenin yıllar içinde oluşan siyasi geleneği bu yarışın kurallarını başkan adayları ise Şubat-Haziran 2016 dönemini kapsayan beş belirliyor. Buna göre partiler eyaletlere göre halkın tamamına açık

16 “Primary” veya sadece partinin kayıtlı üyelerinin oy verebildiği “Caucus” yöntemi- Parti’de Trump ipi göğüsleyen isimler oldu. ni kullanıyor. Hangi eyalette hangi sistemle ön seçim yapılacağı seçim takviminin 1 Mart’ta 12 eyalette yapılan seçimlerde de bu iki hazırlanması sürecinde ilan ediliyor. ABD seçim sisteminin öne çıkan bir özelliği de aday öne çıktı. seçmenlerin ön seçimde aslında desteklediği adayı seçmek için değil, adayı temsil Başkan Yardımcısı yarışa girmedi edecek olan delegeleri belirlemek için oy kullanması. Her eyalete ayrılmış belli sa- 2016 ABD seçiminin önemli bir özelliği, mevcut yıdaki delege ön seçimler sonucu belirleniyor. Bu delegeler seçimden önceki ağus- Başkan Yardımcısı’nın seçime girmemesi ola- tos veya eylül ayında toplanan kurultaylarda partilerinin başkan adayını seçiyor. Şubat ayında tamamlanan ön seçimlerde Demokrat Parti’de eski Dışişleri Ba- rak değerlendiriliyor. ABD Başkan Yardımcısı kanı Hillary Clinton, Cumhuriyetçi Parti’de ise işadamı Donald Trump isimleri öne Joe Biden, önemli olanın Demokrat Parti’nin çıktı. Clinton’ın en yakın rakibi Senatör Bernie Sanders olurken Trump’la yarışan adayının başkan seçilmesi olduğunu, isimlerin aday Ted Cruz. Bugüne kadar Demokrat Parti’de eski vali Martin O’Malley, eski vali önemi bulunmadığını kaydetti. Biden, Demok- Lincoln Chafee, eski senatör Jim Webb ve Lawerance Lessing adaylığını açıklayan rat Parti’nin öne çıkan başkan aday adayları ancak yeterli desteği bulamadıkları için yarıştan çekilen isimler oldu. Cumhuriyetçi Clinton ve Sanders’ın seçim çalışmaları sıra- Parti’de yarışı bırakan aday adayları ise şunlar: Eski vali Jeb Bush, eski vali George sında Barack Obama döneminde elde edilen Pataki, Senatör Linsdey Graham, Vali Bobby Jindal, eski vali Jim Gilmore, Vali Chris ekonomik iyileşmeyi önemsiz gibi gösterdiğini Christie, Senatör Rand Paul, eski vali Rick Perry, eski vali Mike Huckabee, eski söyleyerek bu tavrı eleştirdi. Sosyal demokrat senatör Rick Santorum, Vali Scott Walker ve partinin tek kadın adayı Carly Fiorina. kimliğini vurgulayan Bernie Sanders’ı gelir Iowa eyaletinde yapılan seçimlerde Demokrat Parti’de Hillary Clinton, Cumhuri- dağılımındaki eşitsizlik ve ekonomik gücün si- yetçi Parti’de ise Ted Cruz sandıktan birinci çıktı. Ancak her iki isim de arkaların- yaset üzerindeki etkisiyle ilgili görüşleri dolayı- daki adayın çok az üstünde oy oranı yakalayabildi. New Hamspire’daki seçimlerde sıyla öven Biden, bu aday adayının “Zenginliğin Demokrat Parti’nin birincisi, Clinton’a ciddi miktarda fark atan Sanders olurken, bir kesimin elinde yoğunlaşması bir felaket ve Cumhuriyetçi Parti’de Trump’ın ardından ikinciliği Ohio Valisi John Kasich elde etti. hiç adil değil” sözlerinin geniş kitlelerce kabul Güney California eyaletindeki seçimde Demokrat Parti’de Clinton, Cumhuriyetçi gördüğünü ifade etti.

17 BULGARİSTAN’DA TÜRKLER ÖNCÜLÜĞÜNDE YENİ BİR PARTİ KURULUYOR

etnik köken farklılıklarını ülkemizin millî güvenliğine teh- dit olarak görmeyen, bunu bir zenginlik olarak algılayan Bulgarlar, Türkler, Romanlar, Yahudiler ve Ermenilere açık olacaktır” diye konuştu. HÖH Onursal Başkanı Ahmet Doğan, Lütfi Mestan’ın Türkiye’nin Rus uçağını düşürmesinin ardından parla- mentoda NATO ve Türkiye’yi destekleyen bir bildiri oku- masını “büyük gaf” olarak nitelemiş, bunun üzerine Mes- tan partiden ihraç edilmişti. Lütfi Mestan’ın ihracı üzerine HÖH’ten istifa eden 5 milletvekili de DOST’a katıldı. HÖH’ten ayrılan Kırcaali Bağımsız Milletvekili ve Bulgaristan-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Şabanali Ahmed ise şu açıklamayı yaptı: “40-45 gündür halkın içindeyiz. Değişik kesimlerden insanlarla, BULGARISTAN’DA üyelerinin çoğunluğu Türklerden oluşan Hak ve Öz- HÖH’ü, Mestan’ı ve Ahmet Doğan’ı görüştük. Fikir alış- gürlükler Hareketi (HÖH) partisinden ihraç edilen eski genel başkan Lütfi verişinde bulunduk. Sonunda şunu gördük ki, gerçekten Mestan, Sorumluluk, Özgürlük ve Hoşgörü İçin Demokratlar Partisi (DOST) böyle bir oluşuma ihtiyaç var. Böyle siyasi bir partinin adlı yeni bir parti kurmak için çalışmalarını sürdürüyor. Mestan partinin kurulmasına gereksinim duyuldu. Halkın teveccühü bu kuruluşuna ilişkin yaptığı açıklamalarda, Bulgaristan yasalarının getirdiği yöndeydi. Siyaset boşluğu kabul etmeyeceği için halkı- sınırlandırmalar dolayısıyla siyasi çalışmalarını yürütürken anadili olan mızın teveccühü doğrultusunda, ‘Sorumluluk, Özgürlük Türkçeyi kullandığı için para cezasına çarptırıldığını belirterek yeni partinin ve Hoşgörü İçin Demokratlar Partisi’ adı altında yeni bir tüm Bulgaristan vatandaşlarına açık olacağını söyledi. Mestan, “Partimiz, parti kurmaya karar verdik.”

ALMANYA “SOYKIRIM” TASARISINI GERİ ÇEKTİ

ALMANYA’DA Yeşiller Partisi’nin hazırladığı 1915 Olayları’nın “soykırım” olarak nitelendirilmesini öngören tasarı Federal Meclis’ten geri çekildi. Kararın, Alman Hükümeti’nin Türkiye ile Suriyeli mülteciler konusunda sürdürülen işbirliğinin zarar gör- memesi için Yeşiller Partisi’ne baskı yapması sonucu alındığı ifade ediliyor. Yeşiller Partisi Eş Genel Başkanı Cem Özdemir ile Hıristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) Federal Meclis Grubu Başkanı Volker Kauder arasında önergenin 24 Nisan 2016’da tekrar meclis gündemine getirilmesi konusunda mutabakat sağlandığı bildirildi. Almanya Parlamentosu’nda 24 Nisan 2015’te 1915 Olayları’nı sözcüğünün sakıncaları hususundaki itirazları üzerine metin anma toplantısında hükümet yetkilileri “Ermenilerin kaderinin onaylanmamıştı. Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck ise tehcir ve soykırım tarihine bir örnek teşkil ettiğini” dile getiren Berlin Katedrali’nde düzenlenen ayinde olayları “soykırım” olarak bir metin üzerinde anlaşmış, parti yöneticilerinin “soykırım” nitelendirmişti.

18 DÜNYADAN KOSOVA’NIN YENİ CUMHURBAŞKANI THAÇİ

2008 yılında bağımsızlığını ilan eden Kosova’da yeni cumhurbaş- seçileceğinin belli olması üzerine muhalefet milletvekilleri üçüncü kanı Kosova Parlamentosu’nda yapılan seçimlerin üçüncü turu tur oylamaya katılmadı. Seçimin üçüncü turunda 81 milletvekili oy sonucunda Kosova Demokratik Partisi (PDK) Genel Başkanı ve kullandı. İlk turda 50, ikinci turda 64 oy alan Thaçi’ye son turda 71 Dışişleri Bakanı Hashim Thaçi oldu. İkinci turun sonunda Thaçi’nin oy çıkarken aynı partiden formalite gereği aday gösterilen Rafet Rama hiç oy alamadı. 10 oy ise geçersiz sayıldı. Hashim Thaçi 1968 yılında Kosova’nın Skenderaj şehrinde dünyaya geldi. Priştine Üniversitesi’nde psikoloji ve tarih eğitimi aldıktan sonra Zürih Üniversitesi’nde tarih ve uluslararası ilişkiler üzerine yüksek lisansını tamamlayan Thaçi, 1998-1999 yıllarında- ki Kosova Savaşı’nda Kosova Kurtuluş Ordusu’nun (UÇK) siyasi liderlerinden biri olarak tanındı. Kosova’nın Sırbistan’dan bağım- sızlığını ilan etmesinden sonra devletin ilk başbakanı olan Thaçi, 2014’teki genel seçimin ardından kurulan koalisyon hükümetinde Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak görev aldı. Hashim Thaçi cumhurbaşkanı seçildiği oylamadan sonra, “Etnik ayrım gözetmeksizin tüm vatandaşlarımıza hizmet ederek ülkem için çalışacağıma sizleri temin ederim” dedi.

İRAN’DA REFORMCULAR ÖNDE

İRAN İslam Cumhuriyeti’nde 5. Dönem Uzmanlar Meclisi ve 10. bakanlar kurulunun onaylanması gibi yetkileri kullanırken dışişleri Dönem milletvekillerini seçmek üzere 26 Şubat’ta sandığa gidildi. konusunda etki sahibi değil. İran rejiminde büyük ağırlığı bulunan Açıklanan resmî olmayan sonuçlara göre Uzmanlar Meclisi seçim- Uzmanlar Meclisi’nde 99 sandalye yer alıyor. Ülkedeki en yüksek lerinde aralarında Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin de bulunduğu karar organı olan Uzmanlar Meclisi İran’ın Dinî Lider’ini seçmekle reformcu adaylar, muhafazakarların önünde. ve denetlemekle yetkili. Uzmanlar Meclisi seçimlerinde reformist ve ılımlı eğilimler taşı- yan Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi (DMTK) Başkanı Haşimi Rafsancani’nin hazırladığı 16 kişilik listeden 15 kişinin Uzmanlar Meclisi’ne girmeye hak kazandığı belirtildi. Aşırı muhafazakar olarak nitelenen kesimin önde gelen isimlerinden Ayetullah Taki Misbah Yezdi ve Ayetullah Muhammed Yezdi ise seçilmek için yeterli oyu alamayarak Meclis dışında kaldı. İran Meclisi’ndeki sandalye dağılımı resmî olmayan sonuçlara göre şöyle oldu: 150 muhafazakar, 95 reformist ve 45 bağımsız. Parlamentodaki 290 sandalye için dört yılda bir yapılan seçimle- re bu yıl katılımın yüzde 60 civarında kaldığı bildirildi. Meclis’te 30 milletvekiliyle temsil edilen başkent Tahran’da ise bu oranın yüzde 50’lerde olduğu açıklandı. Meclis, yıllık bütçenin kararlaştırılması,

19 ÖZGÜRLÜK, EŞITLIK, KARDEŞLIK TEMELLI DEMOKRASI YOLCULUĞU FRANSA

20 DÜNYA DEMOKRASI TARIHI YÜZYILLARCA MONARŞIK SISTEMIN HÂKIM OLDUĞU FRANSA, 1789’DA FRANSIZ DEVRIMI’NIN GERÇEKLEŞMESININ ARDINDAN DÖRT CUMHURIYET DENEYIMI GEÇIRDI. 1958 YILINDA ILAN EDILEN BEŞINCI CUMHURIYET’IN ILKELERINE SIKI SIKIYA BAĞLI OLAN ÜLKE, AYNI YIL KABUL ETTIĞI ANAYASAYLA INSAN HAKLARINI TEMINAT ALTINA ALDI, GÜÇLER AYRIMINI SAĞLADI, ADLI OTORITENIN BAĞIMSIZLIĞINI BENIMSEDI. BUNA EKONOMIK REFORMLAR VE AVRUPA BIRLIĞI KURUCU ÜYELIĞI DE EKLENINCE FRANSA DÜNYANIN EN GELIŞMIŞ ÜLKELERINDEN BIRI HALINE GELDI.

PINAR ÇAVUŞOĞLU

21 zgürlük, insanların elde etmekten asla vazgeçmediği bir kav- İmparatorluk Fransa’nın şekillenmesinde de büyük bir rol oynadı. Öram. Uğruna savaşılan, kanlar dökülen… Özgürlük için devlet- MÖ 2. yüzyılda önce Galya’nın güneyinin, sonraki yüzyıllarda ler yıkılıyor, yenileri kuruluyor, dünya tarihi değişiyor sürekli. Bugün Sezar komutasındaki ordularca Galya’nın geri kalanının ele geçi- bu kavram Amerika Birleşik Devletleri’yle birlikte anılıyor. Halbuki rilmesiyle bölge Roma İmparatorluğu’nun bir parçası oldu. ilk Fransa gelmeliydi akla. Çünkü Fransa’da Romalıların ardından bölgede bir süre başlayan özgürlük hareketleri tüm dünyada Franklar hakimiyet kurdu. Galya’da dağınık kişilerin, fikirlerin, sistemlerin evrilmesi için halde bulunan Frankları bir araya getiren bir ateş yaktı yüzyıllar önce. I. Clovis (481-511), iktidar döneminde büyük 18. yüzyılda daha özgür, daha adil yaşamak bir birliktelik oluşturarak bugünkü Fransa’nın için ayaklanan Fransızların uzun ve çalkan- temellerini attı. tılı bir demokrasi tarihi bulunuyor. Ancak Fransa tarihindeki en önemli olaylardan tarihçiler daha çok 1789’da meydana gelen biri de 1337 ila 1453 yılları arasında cereyan Fransız Devrimi’ne odaklanıyor. Bu nedenle eden Yüz Yıl Savaşları’dır. Hıristiyanlığın tüm Fransa’nın milattan önceki çağlarına ait Avrupa topluluklarında birleştirici güç olarak bilgiler araştırmalara daha az konu oldu. görüldüğü yıllarda aynı dinden iki topluluk 116 Ayrıca Fransız ulusunu meydana getiren top- yıl süren, etkileri ise yüzyıllarca devam ede- lulukların kimler olduğu da yakın bir geçmişe cek bir feodalite yarışına girişti. İngiltere’nin kadar muallaktaydı. Bu topluluklardan birinin Avrupa’nın en güçlü krallığı Fransa’ya savaş Galyalılar olduğu kesindi, ancak diğerleriyle ilan etmesi, iki ülkeyi bir dizi savaş ve barış ilgili çeşitli görüşler bulunuyordu. Son elli yıl antlaşmalarıyla yaklaşık bir asır boyunca içinde gerçekleştirilen çalışmalar Fransız ulu- meşgul etti. Savaşlar Fransa lehine sonuç- I. Clovis sunu oluşturan toplulukları neredeyse kesin landı. Öyle ki ülkede milliyetçilik körüklendi, bir biçimde ortaya koydu. Bunlar Galyalılar, monarşi güçlendi. Bu iki devletin savaşlar Romalılar, Vizigotlar, Burgundlar, Franklar, Bretonlar, Normanlar nedeniyle güçlerinin zayıflaması Osmanlı İmparatorluğu için de ve Araplardı. Bölgedeki en büyük topluluk Galyalılardı. olumlu sonuçlar doğurdu. İmparatorluğun Avrupa’da ilerlemesi Roma İmparatorluğu’nun dünya tarihine bıraktığı izler sayıla- kolaylaştı. Yüz Yıl Savaşları topun ilk kez kullanıldığı çatışma mayacak kadar çok. Toprakları oldukça geniş bir alanı kaplayan olarak da dünya savaş tarihindeki yerini aldı.

Yüz Yıl Savaşları

22 DÜNYA DEMOKRASI TARIHI FRANSA’DA YÜZ YIL SAVAŞLARI’NIN ARDINDAN FRANSIZ DEVRIMI’NE KADAR SÜRECEK BIR MUTLAK MONARŞI EGEMEN OLDU. I. FRANÇOIS DÖNEMINDE (1515-1547) ÜLKEDE SANAT VE EDEBIYAT BAŞTA OLMAK ÜZERE BIRÇOK ALANDA REFORM HAREKETLERI HIZ KAZANDI.

Baskıcı ve adaletsiz yönetim: Ancien Régime makla birlikte mali olarak da ellerinde büyük bir güç bulunduruyor- Fransa’da Yüz Yıl Savaşları’nın ardından Fransız Devrimi’ne kadar lardı. Bu güçlerini köylüden alınan vergilerle sağlıyorlardı. Kendileri sürecek bir mutlak monarşi egemen oldu. I. François’nın (1515- vergi vermiyor, askere gitmiyorlardı. Ülkedeki üçüncü büyük güç 1547) tahta geçişinin ardından ülkede sanat ve edebiyat başta soylulardı. Fransa’nın yüzde 98’ini oluşturan halk ise ülkede hiçbir olmak üzere birçok alanda reform hareketleri hız kazandı. Kral, söz hakkına sahip değildi. Ağır vergiler ödüyor, günlerinin büyük Avrupa’daki düşmanlarına karşı, o dönemde dünyanın en güçlü bir kısmını çalışarak geçiriyorlardı. devletlerinden olan Osmanlı İmparatorluğu’yla ittifak yaptı. Ancien Régime dönemindeki en önemli krallardan biri de İç politikada aldığı önlemler, dış politikadaki başarısı, din konu- XIII. Louis’ydi (1610-1643). Kral, Afrika’daki siyahi toplulukları sundaki uygulamaları, Fransa tarihine ve Fransızcaya gösterdiği anlaşmazlığa sürükleme ve Hıristiyanlığı yayma çabasıyla 1534 özen nedeniyle I. François ülke tarihinde oldukça önemli bir kral yılında tohumları atılan Fransız Sömürge İmparatorluğu’nun ge- kabul edilir. Kral çeşitli eserlerin Fransızcaya çevrilmesini ve ül- lişimine büyük katkılar sundu. Zira XIII. Louis’nin amacı Fransa’yı kede yayımlanmasını desteklediği için de “Edebiyatın Hamisi” dünyanın en güçlü devleti yapmaktı. Bu ideolojiye oğlu XIV. Louis olarak anılır. de destek verdi. 1643 yılında taç giyen ve 72 yıl boyunca Fransa Fransa’da I. François’nın tahta geçişinden 1789’a kadar süren krallığı yapan XIV. Louis, bu süre boyunca saldırgan ve yayılmacı dönem Ancien Régime olarak adlandırılır. Bu rejimde kraldan sonra bir politika izledi. Ona göre hanedanın saygınlığı, kendi halkının din adamları geliyordu. Din adamları siyasi ayrıcalıklara sahip ol- dünyada saygın bir ulus olarak görülmesindeki en önemli etkendi.

23 I. Napolyon XVI. Louis’nin idamı

Kralın ülkede kendinden başka güç görmediğinin en büyük kanıtı, yüzyılda Fransa’da aydın kesimin halkı bilinçlendirme çabaları ona atfedilen meşhur “Devlet benim” sözüydü. ve özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde görülen demokra- 1754 ila 1793 yılları arasında iktidarda olan XVI. Louis, kendi de siye dayalı yönetim biçimi Fransızları etkiledi. Aydın kesim ve kral olmasına rağmen ülkede hâkim despot yönetime karşı çeşitli dünyadan demokrasi örnekleri Devrim’in görünmeyen nedenleri reformlar gerçekleştirdi. Sınıf farkını kaldırma çabası ve kölelik arasında sayıldı. sistemini yanlış bulması XVI. Louis’yi halk üzerinde büyük bir bas- kı oluşturan Ancien Régime’in bir parçası olmaktan kurtaramadı. Bu şartlar altında devrim de gecikmedi.

Vive la Commune! Fransa’da 1789 yılında meydana gelen ihtilal dünya tarihinin dö- nüm noktalarından birini teşkil eder; zira bu ihtilalle Batılı tarih- yazımına göre bir çağ kapanır. Fransız Devrimi yalnızca despot yönetime karşı gerçekleşmedi. Krallık tarafından halka ekonomik, sosyal ve askerî bakımdan büyük baskılar uygulanması ve din adamlarıyla alt tabaka sa- yılan halk arasında mali dengesizliğin bir uçurum yaratmasının yanı sıra Fransa’nın sömürgeleştirme politikasında İngiltere’yle yarışması ve 1756 ila 1763 yılları arasında meydana gelen Yedi Yıl Savaşları’na bağlı olarak devletin ekonomik gücünün zayıfla- ması halk ayaklanmasının asıl nedenleri arasında sayılıyordu. 18.

24 DÜNYA DEMOKRASI TARIHI FRANSA’DA 1792 YILINDA KURULAN KONVANSIYON MECLISI, KRALLIĞI KALDIRDI VE CUMHURIYET’I ILAN ETTI. BIRINCI FRANSA CUMHURIYETI DÖNEMINDE MAVI-BEYAZ-KIRMIZI RENKLI FRANSA BAYRAĞI VE “LA MARSEILLAISE” ULUSAL MARŞI KABUL EDILDI.

Devrim bir vergi meselesinden patlak verdi. Soyluların XVI. Louis’ye vergi ödemeyi reddetmesi, Kral’ın otoritesinin sarsıldığının da en büyük göstergesiydi. XVI. Louis bu önemli konuyu görüşmek üzere din adamları, soylular, burjuva sınıfı ve halk temsilcilerini toplantıya çağırdı; halk sınıfı temsilcilerinin daha fazla olduğu toplantıda bir sonuç elde edilemedi. Bunun üzerine temsilciler kendi Millî Meclislerini ilan ettiler. Elbette Kral bu duruma müsaade etmedi ve Meclis’i dağıttı. Kral’ın bu tutumu halkı galeyana getiren sebep olarak değer- lendirilir. Zira toplantıdan 5 gün sonra bir grup devrimci Bastille Hapishanesi’ni basarak suçluları serbest bıraktı. Bu grup, çağı sonlandıracak bir kıvılcım yakmıştı aynı zamanda. Bastille’in seçil- me nedeni baskı, acımasızlık ve adaletsizliğin simgesi olmasıydı. 14 Temmuz 1789’da meydana gelen bu olay o gece kimse bilmese bile Cumhuriyet’i de müjdeliyordu. Fransız Devrimi, yalnızca baskıdan bunalan yoksul halkın tem- silcileri (Enragée-Öfkeliler) tarafından gerçekleştirilmiş bir isyan rumları hiçe sayarak vergi ayrıcalıklarını ortadan kaldırdı, İnsan hareketi değildi. Jakobenler (Radikal İlerlemeciler) ve Jirodenler ve Yurttaş Hakları Bildirisi’ni yayımladı. İnsan hakları, özgürlük, (Liberal ve Ilımlı İlerlemeciler) tarafından da destek görüyordu. güvenlik gibi konular etrafında şekillenen bildiri, 1791 tarihli Fransa Bu nedenle bir Kurucu Meclis’in oluşturulması ve bir süre sonra Anayasası’nın da önsözünü teşkil etti. Kral’ın yetkilerinin alınması zor olmadı. Meclis, tüm feodal ku- Fransa’da 1792 yılında Konvansiyon Meclisi kuruldu. 749 millet- vekilinden oluşan Meclis, krallığı kaldırdı ve Cumhuriyet’i ilan etti. Birinci Fransa Cumhuriyeti döneminde mavi-beyaz-kırmızı renkli Fransa bayrağı ve “La Marseillaise” ulusal marşı kabul edildi. 1795 yılından 1799’a kadar ülkede Direktuvar yönetimi uygulandı. Direktuvar iki meclisten oluşuyordu; 250 üyeli Yaşlılar Meclisi ve 500 üyeli 500’ler Meclisi. Yaşlılar Meclisi’nin yasama yetkisi bulunmuyordu. Asıl söz sahibi olan 500’ler Meclisi’ydi. Napolyon Bonapart, Direktuvar’ı ortadan kaldırarak Konsüllük yönetimini hayata geçirdi. Napolyon’un ilk işi anayasa komisyonlarına hazır- lattığı anayasa taslağını onaylamak oldu. Anayasa onu ömür boyu konsül seçmişti. Napolyon’un 1804 yılında imparatorluğunu ilan etmesiyle Cumhuriyet rejimi sona erdi. Bu, Fransız Devrimi’nin de görünürde bittiği olaydı. Fransız Devrimi yalnızca Fransa tarihi içinde yer alan bir konu değildir. Devrim, dünya tarihini de yönlendiren sonuçlar doğurur. İlk olarak “özgürlük”, “eşitlik”, “kardeşlik” düşüncelerinin çevre

25 FRANSIZ DEVRIMI, DÜNYA TARIHINI YÖNLENDIREN SONUÇLAR DOĞURUR. “ÖZGÜRLÜK”, “EŞITLIK”, “KARDEŞLIK” DÜŞÜNCELERININ ÇEVRE ÜLKELERDEN BAŞLAYARAK DALGA DALGA TÜM DÜNYAYA YAYILMASIYLA HALKLARDA BIR “AYDINLANMA” MEYDANA GELIR.

ülkelerden başlayarak dalga dalga tüm dünyaya yayılmasıyla halk- ve Louis-Philippe (1830-1848) kraliyet tahtına oturdu. 1848 larda bir “aydınlanma” meydana gelir. Milliyetçilik düşüncesinin yılında Cumhuriyet ilan edildi. benimsenmesi ise çok uluslu devletlerin yıkılmasına zemin hazırlar. Fransa’da yönetim biçiminin ikinci defa Cumhuriyet olarak belirlenmesi yine halk baskısıyla gerçekleşti. Avrupa’nın pek çok Demokrasiye doğru ülkesinde baş gösteren 1848 Devrimleri, Fransa’yı da etkilemiş, Napolyon Bonapart’ın en fazla önem verdiği şey güçlü bir orduy- halkı sokağa dökerek hükümet üzerinde büyük bir panik oluştur- du. Kalabalık bir ordu teşkil ederek seferlere başlayan Bonapart muştu. Böylece Yasama Meclisi ve Cumhurbaşkanı’nın seçimlerle başta Fransa’nın ezeli düşmanı İngiltere olmak üzere Avrupa’da belirlenmesine karar verildi. Seçimlerde yalnızca erkekler oy pek çok ülkeye saldırdı. Daha sonra Orta Doğu’ya seferler düzen- kullandı. Napolyon’un yeğeni III. Napolyon cumhurbaşkanı oldu. ledi, ancak Mısır’da Osmanlılar’dan büyük bir yenilgi aldı. Ne yazık ki cumhurbaşkanı 1852’de bir darbe düzenleyerek rejimi Dünyanın en güçlü devleti olma yolunda ilerleyen Fransa’ya yıktı ve kendini Fransa İmparatoru ilan etti. karşı Rusya, Prusya, İngiltere, İsviçre ve Almanya bir ittifak 1870 yılında Fransa ve Prusya arasında meydana gelen savaş kurdu. Avrupa’da yenilgiler almaya başlayan Napolyon pek çok III. Napolyon’u da tahtından etti. Üçüncü Fransa Cumhuriyeti ku- bölgede geri adım attı. İttifak devletlerinin Paris’e girmesi halkın rularak yeni bir anayasa yürürlüğe girdi. Anayasa ücretsiz eğitim Napolyon’a olan güvenini de sarstı ve komutan istifaya zorlandı. ve basın özgürlüğü gibi konularla ilgili temel hükümler içeriyordu. Görevi bırakan Napolyon’un yerine XVIII. Louis (1814-1815) tahta I. Dünya Savaşı Meclis tarafından başarıyla yürütüldü, Fransa oturdu. Bu kral döneminde Fransız Devrimi’nden sonra ilk defa savaşın kazananlarından olmasına rağmen çok ağır yaralar aldı. bir parlamenter sistem kurulmaya çalışıldı. Yürütme ve yasama II. Dünya Savaşı’na yorgun giren ülke 1940 yılında Almanya ta- krala, yasaları ve bütçeyi onaylama yetkisi parlamentoya tanındı. rafından işgal edildi. Fransa, topraklarının yüzde 60’ını kaybetti, Gerçi parlamentoda da kralcılar yer alıyordu. ordusu dağıtıldı, silahlar Almanya’ya teslim edildi. Ayrıca Fransa 1815’te Napolyon tekrar hükümdar oldu. Bu iktidarı ise 100 gün iki bölgeye ayrıldı. Ülkenin yüzde 40’lık bir bölümü kağıt üzerinde sürdü. Ardından XVIII. Louis (1815-1824), X. Charles (1824-1830) Fransızların tam egemenliği altındaydı. Vichy Fransası adı verilen

26 DÜNYA DEMOKRASI TARIHI yönetim, savaşın sona ermesiyle dağıldı. Savaşın ardından yapı- lan referandumla Kurucu Meclis’in oluşturulmasına karar verildi ve böylece Üçüncü Fransa Cumhuriyeti son buldu. Dördüncü Fransa Cumhuriyeti 1945’ten 1958’e kadar varlığını sürdürdü. Kabul edilen yeni anayasayla meclis güçlendirildi, ancak yine de istikrarlı bir yönetim oluşturulamadı. 1946 Anayasası’nda “Cumhuriyet laiktir” ifadesi yer alıyor, aile kavramının devletin temeli olduğu vurgulanıyordu. Dördüncü Fransa Cumhuriyeti döneminde Avrupa Birliği’nin de temelleri atıldı. Kısa bir süre ko- alisyon hükümetinin başında bulunan Charles de Gaulle, Avrupa ülkelerinin ekonomik bir birlikteliğe ihtiyacı olduğunu söylemişti. Nitekim 1951 yılında Fransa, İtalya, Belçika, Federal Almanya, Cumhurbaşkanı François Hollande Lüksemburg ve Hollanda Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu adı altında birleşti. II. Dünya Savaşı’nın Fransa için olumsuz etkilerinden biri dün- yada güçsüz bir durum sergilemesiydi. Bu nedenle sömürgelerine de söz geçiremez olmuştu. Sırasıyla Lübnan ve Suriye Fransa’dan bağımsızlıklarını ilan etti. 1952’de ise Cezayir Bağımsızlık Savaşı’nın başlaması ülkeyi iyice krize soktu. Dördüncü Fransa Cumhuriyeti döneminde Fransa ekonomisi oldukça istikrarlı bir tablo sergilemiş, ancak sömürgelerin mali yükünün ne kadar daha taşınabileceği sorusu gündeme gelmişti. Tüm bunlara siyasi partiler arasındaki kavgalar da eklenince Beşinci Fransa Başbakan Manuel Valls Cumhuriyeti’nin kurulması gecikmedi. Güçlü Fransa doğuyor 1946 yılında siyasetten ayrılma kararı veren Charles de Gaulle’ün 1958’deki cumhurbaşkanlığı seçimleriyle yeniden politikaya atılışı Beşinci Fransa Cumhuriyeti’nin başlangıcı kabul edilir. Bu dönemde yürürlüğe giren 1958 Anayasası da insan hakları açısından daha kapsamlı bir anayasa olma niteliği taşır. Beşinci Fransa Cumhuriyeti gerçekleştirdiği ekonomik reform- larla dünya nezdinde yatırım açısından güvenilir bir ülke haline gelir. Fransa bugün ekonomik bakımdan gelişmiş ülke kategorisinde değerlendirilir. Gayrisafi yurtiçi hasılası ve satın alma gücü paritesi açısından gelişmiş ülkeler bazında dahi üst sıralarda yer alır. Kurul- duğu günden bu yana siyasi açıdan da pek çok ilerleme kaydeden Fransa bugün yarı başkanlık sistemiyle yürütülür. Parlamentosu 348 üyeli Senato ve 577 üyeli Ulusal Meclis’ten oluşur. Senato’daki çoğunluğu Cumhuriyetçiler Grubu (LR) ile Sosyalist ve Cumhuriyetçi Grup (SOC) oluştururken Ulusal Meclis’te Sosyalist Parti (PS) ve Halk Hareketi Birliği (UMP) en fazla sandalye sayısına sahiptir. 1958’den bu yana devam eden Beşinci Fransa Cumhuriyeti, Birleşmiş Milletler’in kurucu üyesi ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi beş üyesinden biri olduğu gibi Frankofon, G8, Latin Birliği ve NATO’nun katılımcılarındandır.

27 ERTAN YÜLEK: BIR MILLETVEKILI, ASLI GÖREVI OLAN YASAMA FAALIYETLERINI AKSATMADAN SEÇMENLERINE ZAMAN AYIRMALIDIR SÖYLEŞI: SONGÜL BAŞ - FOTOĞRAFLAR: EVREN ÖZESEN

20. DÖNEM ADANA MILLETVEKILI ERTAN YÜLEK, KISA BIR SÜRE ÖNCE YAYIMLANAN ÖMÜRDÜR GELIR GEÇER ISIMLI HATIRATINDA TÜRKIYE’NIN YAKIN TARIHINE IŞIK TUTUYOR. YAŞADIKLARI, GÖRDÜKLERI VE DUYDUKLARINDAN YOLA ÇIKARAK DIKKAT ÇEKICI DEĞERLENDIRMELERDE BULUNAN YÜLEK, INSAN ILIŞKILERINDE VE SIYASETTE HOŞGÖRÜLÜ, DÜRÜST, GÜVENILIR VE SAYGILI OLMANIN ÖNEMINI VURGULUYOR.

28 SÖYLEŞI Şu sıralar Ömürdür Gelir Geçer isimli hatıratınız gündemde Gözüme bakın ne demek istediğimizi anlarsınız” sözü ortalığı yıktı geçirdi. yer alıyor. Kitapla ilgili konulara değinmeden önce hayat Bu söz bütün Anadolu’da dalga dalga yayılarak Adalet Partisi’nin ciddi ve siyaset yolculuğunuzu konuşmak istiyoruz. Sizin için oranda oy almasına vesile oldu. dönüm noktası olan tarih ve olaylar hangileridir? Özgeçmişinize baktığımızda üniversiteyi bitirdikten sonra uzun yıllar iş 1939 senesinde Erzin-Hatay’da dünyaya geldim. Tarihi çok hayatınızın ön planda olduğunu görüyoruz. Bürokraside önemli görev- eskilere dayanan Erzin o yıla kadar Adana’ya bağlıymış. ler üstlendiğiniz o dönemlerden kısaca bahsedebilir misiniz? 1939’da Hatay Türkiye’ye ilhak edilince bu ilin sınırlarına dahil olmuş. Aslında Erzin hem coğrafi hem de kültürel bakımdan Üniversitede okurken Fabrika Organizasyonu, Ekonomi ve İşletme Çukurova’yla daha iç içedir. Ancak o dönemin şartları içinde, derslerine büyük ilgi duyardım. İTÜ’den mezun olunca İşletme İktisadı nüfusu dengelemek için böyle bir karar verilmiş. Erzin’de Enstitüsü’ne gitmeye karar verdim. Bu enstitü, İktisat Fakültesi’ne hayatımızı devam ettirirken Adana’yla bağımız da hiç bağlıydı ve Harvard Üniversitesi ile işbirliği yapıyordu. Bir yıllık eğitimin kopmadı. Nitekim Erzin’de sadece ilkokul olduğu için tahsil ardından 1964’te mezun oldum. Aynı yıl Ankara’da burslusu olduğum hayatımın önemli bir bölümü Adana’da geçti. 1958 yılında Sümerbank Genel Müdürlüğü’ne müracaat ettim. 10’a yakın sektörde faa- Adana Erkek Lisesi’ni bitirdim. Daha sonra İstanbul Teknik liyet gösteren Sümerbank, Türkiye’nin en büyük iktisadi devlet teşekkülü ve dünyanın en büyük tekstil holdingiydi. Türkiye’nin sanayileşme tarihi Üniversitesi Makine Fakültesi’nde eğitim gördüm ve makine Sümerbank’la başlamıştır. İlgililerden ricam, Ulus’taki tarihî Sümerbank yüksek mühendisi oldum. Ege Üniversitesi’nde ise doktoramı Genel Müdürlüğü Binası’nı “Türkiye’nin Sanayileşme Müzesi”ne dönüş- tamamladım. türmeleridir. Sümerbank’a müracaat ettiğimde niyetim, ülkemizin en ücra Siyasete ilginiz üniversite yıllarında mı başladı? Ailenizde köşelerine giderek hizmet vermekti. Çünkü talebeliğimiz sırasında, Allah siyasetle ilgilenenler var mıydı? rahmet eylesin, Nurettin Topçu’nun da tesiriyle “yaşamayı değil yaşat- Rahmetli babam Mehmet Yülek, 1940’larda muhtarlık mayı” hedefleyen bir nesil olarak yetişmiştik. Bu idealle Sümerbank’ın en yaptığı Erzin’de sözü dinlenen bir kişiydi. Demokrat Partili doğudaki fabrikasında çalışmak istiyordum. Nasip Ankara’da kalmakmış, doğrusu iyi de olmuş. Çünkü hayatım boyunca çeşitli görev ve mevkilerde biri olarak siyasetle yakından ilgileniyordu. Ben de lise çağ- Ağrı’dan Edirne’ye kadar ülkemizin hemen her yerinde hizmet edebilme larımda siyasete merak duymaya başladım. Adana Erkek imkanına sahip oldum. Sümerbank’ta kademe kademe genel müdür Lisesi’nde okuduğum yıllarda siyasi partilerin düzenlediği yardımcılığına kadar yükseldim. Bürokrasi hayatımda Sanayi ve Teknoloji mitingleri kaçırmazdım. Kasım Gülek, Suphi Baykam, Sinan Bakanlığı Teşvik Uygulama Genel Müdürlüğü, Devlet Planlama Teşkilatı Tekelioğlu gibi Adanalı siyasetçileri bu vesileyle tanıdım. 27 Müsteşar Yardımcılığı ve Müsteşar Vekilliği, Ulaştırma Bakanlığı Müste- Mayıs 1960 darbesi olduğunda üniversite öğrencisiydim. O şarlığı, Türkiye Şeker Fabrikaları Genel Müdürlüğü gibi önemli görevler dönemde ben ve arkadaşlarım “DP’nin kuyrukları” denilerek üstlendim. Bu arada özel sektör tecrübelerim de oldu; çeşitli şirketlerde ciddi manada baskıya maruz kaldık, ama yılmadık. O günlere genel müdürlük, genel koordinatörlük, yönetim kurulu başkanlığı, da- dair unutamadığım hatıralarımdan biri rahmetli Ali Fuat nışmanlık yaptım. 15 yıla yakın Fırat, Gazi ve Sakarya Üniversitelerinde Başgil’le ilgilidir. Hoca cezaevindeyken yakın arkadaşları- öğretim görevlisi olarak ders verdim. Ayrıca cumhurbaşkanlığı zamanında mızla birlikte her hafta sonu ziyaretine gider ve kendisine harçlıklarımızla aldığımız bir demet çiçek götürürdük. Ali Fuat Başgil, bu ziyaretlerimizden duyduğu memnuniyeti bir pusulayla da bize bildirmiştir. Bu arada 1961’de Adalet Partisi’nin kuruluşunda bizim grubun da bir kısım hizmetleri oldu. Ali Fuat Hoca’yı ziyarete gidip geldikçe onun fikirlerini parti kurucularına iletiyorduk. Ayrıca Adalet Partisi Şişli Gençlik Kolları’nı kurduk. 1961 seçimleri öncesinde her yer- de mitingler yapılıyordu. Eminönü’ndeki muazzam miting unutamadığım hatıralarım arasındadır. O günlerde ihtilalin korkusu herkesin üzerindeydi. Söylemek istenenlerin çok azı söylenebiliyordu. Adnan Menderes’in avukatlarından Talat Asal’ın, “Çok şey söylemek istiyorum, ama söyleyemiyorum.

29 “28 ŞUBAT SÜRECINDE ERBAKAN HOCA ISTIFA ETMEYIP DIRENEREK EN DOĞRUSUNU YAPMIŞTIR. O ZAMANKI MUHALEFET PARTILERI ISE MAALESEF DEMOKRASIYE SAHIP ÇIKMAMIŞLARDIR.” rahmetli ’ın ve başbakanlığı zamanında rahmetli Süley- O dönemde MSP Genel Başkanı olan merhum Necmettin man Demirel’in başdanışmanlıklarını yaptım. Erbakan’la nasıl tanıştınız? Sayın Demirel’in başdanışmanıyken Türki Cumhuriyetlerin tek- Rahmetli , İstanbul Teknik Üniversitesi’nde nik, ekonomik ve sınai bakımdan koordinasyonundan sorumluy- hocamızdı. Onun üniversitede verdiği konferanslar sayesinde millî dum. Sovyetler Birliği’ni ve Türki Cumhuriyetleri, daha hiç kimsenin sanayi hakkında geniş bilgi sahibi olmuştuk. 1960’tan beri tanıdı- gitmediği yıllarda, 1970’lerde gezmiştim. O nedenle bu ülkelerle ğım rahmetli Erbakan’la ilgili bir hatıram Refah Partisi’ne üyeli- ilgili çok önemli bilgi, gözlem ve tecrübelere sahiptim. 1968-69’da ğimle alakalıdır. Rahmetli Süleyman Demirel, başdanışmanlığını bir yıl Londra’ya, 1970’te üç ay Moskova’ya gitmiştim. Kapitalizm yürüttüğüm dönemde cumhurbaşkanı oldu. Sayın Tansu Çiller’in ve komünizmin merkezi bu iki şehirde geçirdiğim aylarda ve 85’ten başbakanlık görevini üstlenmesinin ardından Eylül 1993’te emekliye fazla ülkeye yaptığım seyahatler sırasında Türkiye’nin gücüne, ayrıldım. Bundan kısa bir süre sonra Erbakan Hoca’yla görüşmeye İslam âleminin Türkiye’den beklentilerine ve ülkemize yönelik sev- gittim. Emekli olduğumu ve Refah Partisi’nde aktif olarak çalışmak giye şahit oldum. Moskova’da camiye girdiğim zaman “Türkiye’den istediğimi söyledim. Kendisi bu arzumu memnuniyetle karşıladı. konuk var” dediklerinde bütün cemaat ayağa kalktı. Bu saygı Rahmetli Erbakan iyi bir siyasetçi ve devlet adamı olmasının yanı esasında bana değil, Türkiye’ye yönelikti. Londra’da Arap asıllı bir sıra çok kibar biriydi, karşısındaki kişiyi sabırla ve dikkatle dinlerdi. akademisyenin dünyanın her yerinden cuma namazına gelenleri Refah Partisi’ne üye olduğum dönemde kongre yapılmıştı. Bu göstererek “Bütün bu insanların umudu sizsiniz” deyişi; Bakü’de, nedenle Merkez Karar Yürütme Kurulu’nda (MKYK) yer almıyordum, Kafkaslar’da Azerilerin sevgi seli; Endonezya’da, Hayber Geçidi’nde ancak rahmetli Erbakan MKYK toplantılarına beni özel olarak davet insanların beni bağrına basması; Moritanya Devlet Reisi’nin “Siz eder, çeşitli konularda fikirlerimi alır ve raporlar hazırlamamı isterdi. daha potansiyelinizin yüzde 40’ını kullanmıyorsunuz” sözü unu- tamadıklarım arasındadır. 1995 seçimlerinde milletvekili oldunuz. Meclis’teki çalışmalarınız arasında ön plana çıkanlar hangileriydi? Aktif siyasetle yolunuz ne zaman ve nasıl kesişti? 1994 yılında Adana Büyükşehir Belediye Başkan Adayı oldum. 1977 seçimlerinde Millî Selamet Partisi’nden (MSP) Adana millet- İyi projeler ortaya koymamıza ve halkla sıcak ilişkiler kurmamıza vekili adayı oldum. Kendi isteğimle 5. sırada yer aldım. O zamanlar rağmen seçimi kazanamadık. Daha sonra 1995 seçimlerinde Refah devlet memurları görev yaptıkları il dışından aday olduklarında Partisi Adana Milletvekili olarak Meclis’te yer aldım. Milletvekilliğim memurluktan istifa etmiyorlardı. Bu bence doğru bir uygulamaydı sırasında Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı yaptım. DPT kökenli ve devam etmeliydi. olduğum için bu komisyonun çalışmaları ile Türkiye ekonomisi ve kalkınma sürecine aşinaydım. Bu dönemde denk bütçe hadisesi gündeme geldi. Havuz sistemi ve kaynak paketleriyle de oldukça başarılı olundu. Diğer önemli bir husus da Başbakan Erbakan’ın 1997 bütçe hazırlıkları sırasında bürokratlarla yaptığı toplantılara Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı olarak beni de davet etmesiydi. Bu, Türkiye bütçe tarihinde hemen hemen hiç görülmeyen bir durumdur. Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görev yapmak gerçekten çok önemlidir. Burada iki dönem görev üstlendiğinizde bir doktora yap- mış gibi olursunuz; başta Türkiye’nin ekonomisi olmak üzere tüm alanlarda geniş kapsamlı bilgi edinirsiniz. Aynı şekilde milletvekilleri Komisyon’da ve Genel Kurul’daki bütçe görüşmelerini dikkatlice ta- kip ettiklerinde ekonomiden sağlığa, eğitimden iç ve dış güvenliğe

30 SÖYLEŞI kadar Türkiye’nin hemen her meselesine Parti olarak haksızlığa uğradığımız 28 Şubat sürecinde bazı kişiler Erbakan Hoca’ya hâkim olurlar. istifa etmesini ısrarla telkin ettiler. Buna rağmen Erbakan Hoca istifa etmeyip direnerek en doğrusunu yapmıştır. O zamanki muhalefet partileri ise maalesef demokrasiye sahip Milletvekilliğiniz döneminde 28 Şubat çıkmamışlardır. 8 yıllık kesintisiz eğitim Türkiye’de eğitime büyük zarar vermiştir. 28 Şubat postmodern darbesi Türkiye tarihindeki darbesi Türkiye’yi ekonomik olarak büyük sıkıntıya sokmuş ve borç batağına sürüklemiştir. yerini aldı. Bu konudaki değerlendirmeleri- nizi öğrenebilir miyiz? Size göre siyaset nasıl yapılmalıdır? Milletvekilleri en çok nelere dikkat etmelidir? 28 Şubat’la ilgili olarak hatıratımda da yer Milletvekilleri yasama faaliyetlerine düzenli bir şekilde iştirak etmeye özen göstermelidir. verdiğim önemli bir hususu sizinle payla- Siyasette seçmenle iyi münasebetler içinde olmak, onlarla devamlı bir araya gelmek elbette şayım. Zaman zaman “Hoca, Turgut Bey’in önemlidir. Fakat seçmene ve yasama faaliyetlerine ayrılan zaman dengelenmelidir. Millet- yaptığı gibi bazı generalleri niye emekli et- vekilliğim boyunca Meclis’teki toplantıları kaçırmadım. Çünkü yasama faaliyetlerine düzenli medi?” diye düşündüğüm olmuştur. Daha şekilde katılmak ve katkıda bulunmak bir milletvekilinin en önemli görevidir. Bu görev, sonradan Hoca’nın buna teşebbüs ettiğini seçmenler de ihmal edilmeden layıkıyla yerine getirilmelidir. Bugün Meclis Televizyonu’nu öğrendim. Erbakan Hoca, Cavit Çağlar’a izlediğimde Genel Kurul Salonu’nu çok dolu görmüyorum. Siyasette dürüst, güvenilir ve “Bazı generalleri emekli etmek için Tan- hoşgörülü olmak kadar çizgiyi değiştirmemek de önem taşır. su Çiller’le anlaştık. Cumhurbaşkanı’na Bir başka önemli husus ise kanun teklif ve tasarılarının içerik, kapsam ve dil itibarıyla kararnameyi göndereceğim, fakat im- iyi bir değerlendirme sürecinden geçtikten sonra yasalaşması gerektiğidir. Aksi halde zalamaz diye çekiniyorum. Süleyman yönetmelik, tüzük gibi hazırlanan kanun metinlerinde devamlı değişiklik yapmak zorunda Demirel’le bunu konuşup neticeyi bana kalınıyor. Kanun metinleri sade ve anlaşılır olmalı, çok fazla teferruata girmemeli ve uzun bildirin” diyor. Cavit Çağlar, Erbakan’ın vadeli olmalıdır. Ayrıca Torba Kanun’dan da mümkün olduğu kadar kaçınılmalıdır. Temel sözlerini Demirel’e iletiyor. Demirel, “Eğer hak ve özgürlükleri, fikir, inanç ve teşebbüs hürriyetini garanti altına alan yeni bir anayasa ben bu kararnameyi imzalarsam benim de ise bu yasama döneminde mutabakatla hazırlanmalıdır. Bugünkü seçim sistemi yüksek Erbakan’ın da kellesini koparırlar, hepimizi baraj nedeniyle temsilde adaleti sağlamamaktadır. Seçim barajı mutlaka düşürülmelidir. asarlar” diyor. Cavit Çağlar, Demirel’in söylediklerini aktarınca Hoca kararna- Ömürdür Gelir Geçer isimli hatıratınızla ilgili en çok ne gibi tepkiler alıyorsunuz? menin imzalanmayacağını anlıyor. Tarihe Bu hatırat, benim hayat hikayem etrafında Türkiye’nin özellikle 1960 sonrasındaki eko- ışık tutacak bir husustur bu. Şahidim de nomik, siyasi ve sosyal yapısına ışık tutuyor. Herkese hitap edecek bir yanı olduğunu Cavit Çağlar’dır. Hatıratımı yazarken Cavit düşünüyorum. Kitapla ilgili en çok duyduğum sözlerden biri “Uzun olmasına rağmen su Bey’le konuşarak bu hususun bir kere daha gibi okudum” oluyor. Her kesimden birçok kişi tarafından hatıratıma gösterilen ilgiden teyidini aldım. memnuniyet duyuyor ve teşekkür ediyorum.

31 TARIHE SIĞMAYAN BIR DESTAN ÇANAKKALE

32 DOSYA: ÇANAKKALE ZAFERI SIPERLERDEN “ALLAH, ALLAH” NIDALARI YÜKSELIYOR, ÇANAKKALE BOĞAZI’NIN AÇIKLARI KIZILA BOYANIYORDU. TÜRK ASKERI CEPHANESI TÜKENDIĞINDE SÜNGÜSÜYLE, ETIYLE, KEMIĞIYLE VATANINI SAVUNUYOR, BU TOPRAKLAR IÇIN TOPRAĞA DÜŞÜYORDU. ÇANAKKALE ON BINLERIN KAHRAMANLIK DESTANI YAZDIĞI GELIBOLU, AYNI ZAMANDA BIR MILLETIN ISTIKLAL MÜCADELESININ EN ŞANLI ÖRNEKLERINDEN BIRINE TANIKLIK EDIYORDU.

İREM COŞKUNSEVEN

33 avaşın sonunu yalnızca ölüler görebilir” sözü, bırakın iki Dünya silahlarını kuşanıyor “Sbüyük Dünya Savaşı’na, ateşli silahların icadına bile tanık I. Dünya Savaşı’nın 1914 yılının Temmuz ayında patlak verme- olmamış Antik Yunan filozofu Platon’a atfedilir. Amerika Birleşik sinden önce Avrupalı devletler arasında siyasi ve askerî birlik Devletleri’nin kurucularından Benjamin Franklin ise Platon’dan anlaşmaları imzalanır. Sömürgecilik yarışında diğer ülkelere yaklaşık 2 bin yıl sonra, “Hiçbir zaman iyi bir savaş, kötü bir barış kıyasla geride kalan Alman İmparatorluğu 1879 yılında Avustur- olmamıştır” der. Savaşın yakıcılığı, yıkıcılığı ve melaneti ister ede- ya-Macaristan İmparatorluğu ile bir antlaşma imzalayarak İkili biyat ister siyaset, farklı mecralarda konuşuladursun 20. yüzyıl, Antlaşma adı verilen bir ittifak kurar. 1882 yılında imzalanan insanlık tarihinin en büyük savaşlarına sahne olacaktır. Her biri Üçlü İttifak Antlaşması’nın ardından İtalya da bu iki ülkeye ka- kendi sebepleri, çıkarları ve bahanelerini sırtlanarak silahlarını tılır ve I. Dünya Savaşı’nın İttifak Devletleri grubu oluşmuş olur. kuşanan devletler, kitleleri ölüme sürükleyecek; çocukları öksüz, 1870 yılında Prusya ile yaptığı savaştan yenik çıkan ve Alsace- kuşakları yaralı bırakacaktır. Lorraine bölgesinin kontrolünü savaşın ardından kurulan Alman 15. yüzyılda başta İspanya ve Portekiz olmak üzere Avrupalı İmparatorluğu’na devreden Fransa; özellikle Avusturya-Macaris- devletlerin çoğu, henüz ayak basılmamış toprakları keşfetme tan İmparatorluğu’nun topraklarında yaşayan Slavları bir bayrak ve bu toprakların zenginliklerini kendi ülkelerine taşıma amacı güder. Böylece tarihte Coğrafi Keşifler olarak adlandırılan ve so- altında toplamak ve Boğazlar üzerinde hakimiyet kurmak isteyen nucunda sömürgecilik kavramının doğduğu süreç başlamış olur. Rusya ve giderek güçlenen Alman İmparatorluğu ile silahlanma Amerika’nın Avrupalılarca keşfedilmesi; ilk kez İtalya’da filizlenen ve sömürge yarışına giren Birleşik Krallık ise 1907 yılında imza- Rönesans akımı; Martin Luther’in önderliğinde Katolik Kilisesi’ne ladıkları anlaşma ile İtilaf Devletleri’ni oluşturur. Avusturya-Ma- karşı başlatılan Reform hareketleri; akıl ve mantığı temel alan caristan İmparatorluğu’nun veliahdı Arşidük Franz Ferdinand’ın ideolojilerin geliştirilmeye başladığı Aydınlanma Çağı; milliyetçilik 1914 yılında Saraybosna’ya yaptığı ziyaret sırasında bir Sırp genci akımının doğmasına sebep olan, başta çok uluslu imparatorluklar tarafından öldürülmesi, silahlarını evvelden kuşanan, tarafını çok olmak üzere tüm dünyayı etkisi altına alan Fransız İhtilali ve tek- önceden belirleyen devletlere savaş başlatmak için bekledikleri nolojik buluşların önünü açan Sanayi Devrimi bir çorap söküğü gibi bahaneyi sunar. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Tem- birbirini takip etmiş, Büyük Savaş’a yol açan gelişmeler zincirinin muz 1914’te Sırbistan’a savaş ilan etmesiyle Büyük Savaş resmen birer halkası olmuştur. başlar. Savaşın sona erdiği 1918 yılına kadar, saf değiştiren İtalya,

34 DOSYA: ÇANAKKALE ZAFERI AVUSTURYA-MACARISTAN İMPARATORLUĞU’NUN VELIAHDI ARŞIDÜK FRANZ FERDINAND’IN 1914 YILINDA SARAYBOSNA’YA YAPTIĞI ZIYARET SIRASINDA BIR SIRP GENCI TARAFINDAN ÖLDÜRÜLMESI I. DÜNYA SAVAŞI’NIN FITILINI ATEŞLER.

Amerika Birleşik Devletleri, Sırbistan ve Belçika dahil olmak üzere Müttefikleri Avusturya-Macaristan ve Almanya Osmanlı’nın daha pek çok ülke İtilaf Devletleri’ne katılacaktır. savaşa girmesi için baskı uygular. Zira yeni bir cephenin açılması Son yıllarda girdiği savaşlardan yenik çıkan, Balkanlar’daki top- durumunda diğer iki ülkenin yükü hafifleyecek, İtilaf birlikleri raklarının çoğunun kontrolünü kaybeden Osmanlı İmparatorluğu Osmanlı topraklarına kaydırılacak, Birleşik Krallık Mısır ve sömür- ise yüzünü halihazırda Berlin’i Bağdat’a bağlayan demiryolları gelerini korumak zorunda kalacak, Boğazlar kapatılarak Rusya’nın projesi nedeniyle güçlü ekonomik ilişkiler kurduğu Almanya’ya İtilaf Devletleri’yle bağlantısı koparılacaktır. 29 Ekim 1914’te Har- döner. Osmanlı Devleti zaten ordusunda yenilik yapmak amacıyla biye Nazırı Enver Paşa’nın emriyle aralarında Yavuz ve Midilli’nin Almanya’dan yardım istemiş, Almanya da 1913 yılının Kasım’ında de bulunduğu Osmanlı kruvazörleri, Odesa ve Sivastopol gibi Rus İstanbul’a General Otto Liman von Sanders başkanlığında askerî limanlarını bombalar. Bunun üzerine Rusya’nın 2 Kasım, Birleşik bir misyon göndermiştir. 2 Ağustos 1914 tarihinde imzalanan gizli Krallık ve Fransa’nın ise 5 Kasım’da Osmanlı’ya savaş ilan etme- bir ittifak antlaşması neticesinde Osmanlı İmparatorluğu, son sinin ardından Osmanlı resmen ve fiilen I. Dünya Savaşı’na katılır. dönemde kaybettiği toprakları geri alma ve siyasi yalnızlıktan kurtulma düşüncesiyle Almanya’nın savaş müttefiki haline gelir. Şehit kanıyla sulanan topraklar Goeben ve Breslau adlı Alman savaş gemileri, Çanakkale Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesine paralel olarak İtilaf Dev- Boğazı’nı geçerek Marmara Denizi’ne ulaşır. Uluslararası hukuk letleri, Çanakkale Boğazı’ndan geçerek İstanbul’u kontrol altına uyarınca tarafsız bir ülke olması durumunda bu savaş gemilerini almanın yollarını aramaya başlar. II. Dünya Savaşı sırasında silahsızlandırmakla yükümlü olan Osmanlı Devleti, bu gemilerin Birleşik Krallık’ın Başbakanı olarak görev yapacak olan dönemin Boğaz’ı geçmelerine izin vermekle kalmaz, onları Yavuz ve Midilli Bahriye Nazırı Winston Churchill, tarih sahnesine Çanakkale’ye olarak yeniden adlandırır. Böylece Almanya’yla kurduğu birliği bir düzenlenecek saldırıların arkasındaki isim olarak çıkar. Churchill, anlamda dünyaya ilan etmiş olur. Çanakkale Boğazı’nın yalnızca deniz harekatıyla alınabileceği

35 ÇANAKKALE BOĞAZI’NIN SANDIKLARI KADAR KOLAY ELE GEÇIRILEMEYECEĞININ FARKINA VARAN İTILAF DEVLETLERI, 18 MART’TA BOĞAZ’IN EN DAR NOKTASINI HEDEF ALAN BIR TAARRUZ DÜZENLER.

ordusuna Anadolu’nun yanı sıra Musul, Kerkük ve Batum gibi bölgelerden gelen gençler de dahil edilir. Aralarında Agamemnon ile Queen Eliza- beth gibi dönemin önemli zırhlılarının da bulunduğu İngiliz ve Fransız gemileriyle denizaltılarından oluşturulan Birleşik Filo, 3 Kasım’da Gelibolu Yarımadası’nın kıyıları- nı bombalar. Kesin saldırılar, 19 Şubat 1915 tarihinde Çanakkale Boğazı’nın girişindeki tahkimatı hedef alır. Hava muhalefeti nedeniyle sekteye uğrayan harekatı 25 Şubat’taki ikinci ve asıl bombalama takip eder. İtilaf birlikleri, Osmanlı’nın Kumkale, Seddülbahir ve Ertuğrul tabyalarını hedef alır. Osmanlı Devleti ise Müttefikler’in uzun menzilli zırhlılarının saldırılarına karşılık vermekte zorlansa ve bazı toplar aşırı ısınmadan kullanılamaz hale gelse de mücadelesini sürdürür. Çanakkale Boğazı’nın sandıkları kadar kolay ele geçirilemeyeceğinin farkına varan İtilaf Devletleri, 18 Mart’ta Boğaz’ın en dar noktasını hedef alan bir taarruz düzen- ler. Osmanlı Devleti bu taarruzdan önce Nusrat mayın gemisini elinde kalan son mayınları yerleştirmesi için görevlendirir. Nusrat, İtilaf Devletleri’nin Boğaz’dan geçi- şini engellemek için kıyıya paralel olarak 26 mayın döşer. Takvimler 18 Mart 1915’i gös- fikrini öne sürer. Boğaz’ın rahatlıkla geçileceğine inanan Churchill, daha da ileri giderek terdiğinde Birleşik Filo, hiç beklemediği bir Alman donanmasına karşı koyacak kadar güçlü olmayan gemilerin bu deniz harekatın- savunmayla karşı karşıya kalır. Filonun en da kullanılması konusunda ısrar eder. Churchill’in bu ısrarı, İtilaf Devletleri’ne pahalıya güvenilir gemilerinden Ocean, Irresistab- patlayacak, kendi itibarının ise sarsılmasına neden olacaktır. le, Suffren, Gaulois ve Bouvet, Nusrat’ın Almanya ile imzaladığı ittifak antlaşmasının ardından ülke genelinde seferberlik döşediği mayınlarla, Seyit Onbaşı’nın ilan eden Osmanlı Devleti, 20 ila 45 yaş arasındaki erkekleri cepheye çağırır. Demirci ve sırtlandığı 275 kilogramlık top mermisiyle nalbant gibi farklı meslek ve zanaatları icra edenler de gönüllülük esasıyla orduda gö- vurulur ve Boğaz’ın işgal kuvvetlerine revlendirilir. Almanya, Osmanlı’ya destek için çok az sayıda asker gönderirken Osmanlı geçit vermeyen derin sularına gömülür.

36 DOSYA: ÇANAKKALE ZAFERI Böylece Türk milleti İtilaf Devletleri’ne karşı kesin bir zafer elde eder. Tüm dünyaya vatan topraklarını kanının son damlasına kadar savunacağını, işgal kuvvetlerine boyun eğmeyeceğini, imkansızlıklar içindeyken bile son nefesine kadar vatanından asla vazgeçmeyeceğini gösterir. Emin Âli, Yeni Mecmua’nın Çanakkale Özel Sayısı’na yazdığı makalesinde 18 Mart Zaferi’nin ardından Çanakkale Boğazı’ndaki manzarayı şöyle betimler: “Artık gece olmuş, düşman donanması sığınakları olan adalara kaçmıştı. Za- fer perisi, İstanbul’un nazlı ve şair gökyüzünden doğan iki günlük hilali, Çanakkale şehitlerinin cesetleri üzerine nur saçan ilahi bir kandil gibi yakmış; cesur ve kahraman savunmacılara Boğaz’ın pırlanta taneleri gibi parlayan yıldızlarla dolu gökyüzünde san- caklarının nurlu yansımasını göstermişti...”

Müttefikler’in beyhude çabaları Çanakkale’nin “geçilmez” olduğunu kanıtlayan Türk birliklerinin kazandığı 18 Mart Zaferi, yurtta büyük coşkuyla karşılanır. Fa- kontrolünü ele geçirmek için yeni arayışlara yönelir. 25 Nisan’da kat Osmanlı Devleti, tedbiri elden bırakmayarak olası bir kara Gelibolu’ya kara harekatı düzenlemek üzere Akdeniz Seferi harekatına yönelik tedbirler geliştirir. Gelibolu’da yaklaşık 80 bin Kuvvetleri oluşturulur, Winston Churchill görevden alınarak ye- askerden meydana gelen 5. Ordu oluşturulur ve birliklerin başına rine İngiliz General Sir Ian Hamilton getirilir. Avustralyalı ve Yeni Otto Liman von Sanders getirilir. Almanya, Çanakkale Deniz Zelandalı askerlerden oluşan ANZAK Kolordusu (25 bin 700), 29. Zaferi’nin ardından İttifak Devletleri’ne katılan Bulgaristan’dan İngiliz Tümeni (17 bin), 1. Fransız Tümeni (16 bin 700), 1. İngiliz cephane yardımı alarak bunları Gelibolu’ya sevk eder. Deniz Piyade Tümeni (10 bin 800) ve ANZAK Tugayı’ndan (4 bin Müttefikler, uğradıkları ağır yenilginin ardından Boğazlar’ın 800) meydana gelen yaklaşık 75 bin asker bölgeye sevk edilir.

37 “Kum gibi, tûfan gibi kaynayan mahşer” me kaydeder. Conkbayırı bölgesinde tatbikat yapan 19. Tümen İtilaf Devletleri taarruz için Seddülbahir ve Arıburnu olmak üzere Komutanı Yarbay Mustafa Kemal durumu anlar ve derhal ordu iki ana bölge belirler. Bu iki bölgeye çıkarılan birliklerin Alçı Tepe ve komutanına haber gönderir. Bir yanıt alamayınca Conkbayırı hat- tının kaybedilmesinin çok ciddi sonuçlar doğuracağının farkında Conkbayırı’nı ele geçirdikten sonra koordine bir şekilde Kilitbahir olarak 57. Alay’ı bölgeye yönlendirir. İşte Mustafa Kemal, cepha- platosunu işgal etmeleri hedeflenir. Müttefikler, 25 Nisan 1915’te nesi kalmayan Türk askerine süngülerini kullanmasını emrettiği, Seddülbahir Cephesi’ne çıkarma yapar. Bu cephede Birinci Kirte, tarihe geçen “Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyo- İkinci Kirte, Üçüncü Kirte ve en çok zayiatın verildiği Zığındere rum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka olmak üzere dört muharebe meydana gelir. İtilaf Devletleri hedef- kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir” sözünü burada söyler. Tıpkı ledikleri bölgeleri ele geçiremez ve bölgedeki çarpışmalar savaşın Seddülbahir Cephesi’ndeki gibi Arıburnu Cephesi’nde de hedefle- sonuna kadar mevzi muharebesine dönüşür. rine ulaşamayan İtilaf Devletleri, nihai bir sonuç elde etmek için 25 Nisan sabahı Müttefikler, ANZAK Kolordusu’yla Arıburnu’nda Ağustos ayında üçüncü bir cephe açma kararı alır, ki bu cephe bir çıkarma daha organize eder. Bu çıkarma öngörülemediğinden Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal’e Anafartalar ANZAK birlikleri ciddi bir direnişle karşı karşıya kalmaz ve ilerle- Kahramanı unvanını kazandıracaktır.

38 DOSYA: ÇANAKKALE ZAFERI Dünyaya örnek şanlı bir zafer Türk ordusunun İtilaf Devletleri’ni yenil- giye uğratmasının ardından İtilaf birlikleri yavaş yavaş bölgeden çekilmeye başlar. Önce General Ian Hamilton görevden alınır. Ardından Birleşik Krallık’ın Harbiye Nazırı Lord Kitchener Çanakkale Cephesi’ne gelerek incelemelerde bulunur. Bulgaristan, Türk za- ferinin ardından İttifak Devletleri’nin yanında savaşa katılır. Sonuçta 1915 yılının Aralık ayı itibarıyla Çanakkale işgal kuvvetlerinden arındırılır. Türk askerinin savunma savaşlarındaki ye- teneğine 5. Ordu’nun üstün liderliği eklenince Türk milleti Çanakkale’de görkemli bir zafer elde eder. Bu zafer, kadın-erkek, genç-yaşlı demeden topyekûn vatan toprakları için canını ortaya koyan Anadolu insanı arasında Millî Mücadele ruhunun filizlenmesine öna- yak olacak, Türk milletine özgürlüğü ve ba- ğımsızlığını kazandıran Kurtuluş Savaşı’nın temeli Gelibolu’da atılacaktır. Öte yandan, Çanakkale Zaferi, Avustralya ve Yeni Zelanda halkları başta olmak üzere dünya genelinde, sömürge yönetimlerine karşı ulusal bağım- sızlık fikrinin oluşmasında etkili olacaktır. Gelibolu’yu, burada ortaya çıkan millî ruhu ve bu ruhun hangi koşullar altında doğduğu- nu anlatmanın en iyi yolu belki de Anafarta- lar Kahramanı’nın sözlerine başvurmaktır: “Mütekabil siperler arasında mesafemiz se- Deniz harekatında başarısız olan, aylardır sürdürdükleri kara harekatında da hiçbir kiz metre, yani ölüm muhakkak, muhakkak... şey elde edemeyen İngiliz birlikleri, 6 Ağustos gecesi Suvla Koyu’na çıkarma yapar. Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulmamacasına Arıburnu’nda aldığı inisiyatif doğrultusunda bölgeyi başarıyla savunan 19. Tümen kâmilen düşüyor, ikincidekiler onların yerine Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, Anafartalar Grup Komutanlığı’na atanır. Mustafa gidiyor. Fakat ne kadar şayanı gıpta bir itidal Kemal, 9 Ağustos’ta saldırıya geçen İngiliz birliklerine taarruzla karşılık vererek onları ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, hazırlıksız yakalar. 10 Ağustos’ta ise Conkbayırı’nda ANZAK askerlerine karşı düzenle- üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak diği taarruzla ANZAK’ları geri püskürtür. Böylece Anafartalar Cephesi’nin ilk mücadelesi bir fütur bile göstermiyor; sarsılmak yok! Birinci Anafartalar Muharebesi kazanılır. Akdeniz Seferi Kuvvetleri’nin Komutanı Ian Okumak bilenler ellerinde Kuran-ı Kerim, Hamilton, Müttefikler’i bekleyen akıbetin farkında olsa da Ağustos ayı boyunca Ana- cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler fartalar Bölgesi’nin çeşitli yerlerinde taarruzlar düzenler. Ancak işgal kuvvetlerinin bu Kelime-i Şehadet getirerek yürüyorlar. Bu, çabası bataklıkta batmamak için çırpınırken daha da dibe inmek olarak betimlenebilir. Türk askerlerindeki ruh kuvvetini gösteren Müttefikler’in aylar önce masa başında plan yaparken küçümsediği, kolaylıkla ele geçire- şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin ceğini düşündüğü Boğaz, Anafartalar’ın ikinci muharebesi Tekketepe ve son mücadelesi olmalısınız ki Çanakkale Muharebesi’ni ka- İkinci Anafartalar Muharebesi ile bir kez daha savunulur ve Türkler nihai zafer elde eder. zandıran, bu yüksek ruhtur.”

39 BÜLENT TURAN: ÇANAKKALE’YI “MILLÎ ŞUURUN BAŞKENTI” OLARAK GÖRÜYORUZ

SÖYLEŞI: HÜLYA ÖZMEN KARABAĞLI

Çanakkale doğumlusunuz ve Çanakkale Milletvekili olarak coşkusunu yaşamak için Çanakkale’de buluşuyor. Siz bu birlik Meclis’te yer alıyorsunuz. Bir destanın yazıldığı yerde doğmak ve beraberlik duygusunu nasıl değerlendiriyorsunuz? ve milletvekili olarak o bölgeye hizmet etmek nasıl bir duygu? Çanakkale’ye sahip çıkmak vatanını, milletini seven herkesin öde- Memleketimizin her bir karışı çok kıymetli. Neresinden olursa ol- vi olmalı. Çünkü geçmişini bilmeyen geleceğine sahip çıkamaz. sun tarih boyunca çok farklı medeniyetlere evsahipliği yapmış bir Her yıl binlerce kişi Türkiye’nin dört bir yanından Çanakkale’ye ülkenin parlamentosunda görev almak başlı başına bir onur. Fakat geliyor. Şehitlerimiz orada bizlere bir vatan bırakma uğrunda Çanakkale öyle özel bir yer ki bütün Türkiye’nin özetini burada gö- canlarını verdiler. Biz Çanakkale’yi “millî şuurun başkenti” olarak rebiliyoruz. Bir milletin tümünün kaderi Çanakkale’yle örtüşüyor. görüyoruz. Bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz millî şuur işte 100 Dolayısıyla tarihin tahtına kök salmış bir şehirde hizmet etmek, yıl önce Çanakkale’de karşımıza çıkıyor. Birlik ve beraberlikle en kelimelerle tarif edilemeyecek kadar anlamlı bizim için. zor koşullarda nasıl dayanışma örneği sergilendiğini o dönemden öğreniyoruz. Üstün fedakarlık gösterilmemiş olsaydı “Çanakkale Ülkemiz ve dünya tarihinde bir dönüm noktası olan Çanakkale geçilmez” diyebilir miydik? Dayanışma olmasa, bütünlük olmasa Savaşları’nın önemine ilişkin değerlendirmelerinizi öğrenebilir zaferden söz edebilir miydik? miyiz? Tanıştığım herkese “Çanakkale’ye gittiniz mi?” diye soruyo- Çanakkale Savaşları emperyalist ülkelere karşı topyekûn vermiş rum. Gitmemişlerse sitem ediyorum. Çanakkale her vatan evla- olduğumuz bir varoluş savaşıydı. Burada belki de en önemli husus, dının ömründe en az bir kez görmesi gereken bir yer. bu mücadelenin belirli bir kesim tarafından değil, sınırlarımızın Çanakkale Zaferi kutlamaları sırasında yurt dışından da pek içinde ve dışındaki tüm unsurlarla verilmiş olmasıydı. Çanakkale’de çok kişi gelerek atalarını anıyor. Çanakkale’nin dünya ülkeleri şehitliklere gittiğinizde mezar taşlarında sadece Türkiye’den açısından önemine ilişkin görüş ve izlenimlerinizi öğrenebilir değil, çok geniş coğrafyalardan isimler görürsünüz. Bu nedenle miyiz? Çanakkale, milletin hatta İslam dünyasının kaderinin şekillendiği yerdir. Çanakkale’de hepimizin sahip çıkması, ders alması gereken Çanakkale Savaşları’nın 100. Yılı etkinlikleri Cumhurbaşkanımız konular var. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın evsahipliğinde 100’den fazla ülke liderinin katılımıyla gerçekleşti. Böylesine büyük organizasyonlar Çanakkale, 18 Mart Zaferi’nin yıldönümlerinde çok sayıda artık Türkiye’de başarılı bir şekilde düzenlenebiliyor. Çanakkale’de ziyaretçiyi ağırlıyor. Ülkemizde 7’den 70’e her yaştan kişi “Ça- 100 yıl önce yaşanan savaş belki daha önce birbirlerinin ülkesini nakkale geçilmez” dedirten şehitlerimize dua etmek, zafer hiç duymamış insanları karşı karşıya getirdi. Bu organizasyonlar

40 DOSYA: ÇANAKKALE ZAFERI ADALET VE KALKINMA PARTISI GRUP BAŞKANVEKILI VE ÇANAKKALE MILLETVEKILI BÜLENT TURAN, HER VATAN EVLADININ ÖMRÜNDE EN AZ BIR KEZ ÇANAKKALE’YI GÖRMESI GEREKTIĞINI IFADE EDEREK, “GEÇMIŞINI BILMEYEN GELECEĞINE SAHIP ÇIKAMAZ” DIYOR. TURAN, “ÇANAKKALE ÖYLE ÖZEL BIR YER KI BÜTÜN TÜRKIYE’NIN ÖZETINI BURADA GÖREBILIYORUZ” DEĞERLENDIRMESINDE BULUNUYOR.

daha önce yapılan hataların tekrar yaşan- maması, ülkelerin toprak bütünlüğüne saygı duyulması açısından önem arz edi- yor. Çanakkale’de ibretlik bir tarihi yerinde inceleme imkanı buluyoruz.

Çanakkale Milletvekili olarak bu kenti- mize yönelik faaliyetleriniz arasında ön plana çıkanları, önümüzdeki dönemde hayata geçirmeyi planladığınız projeleri bizimle paylaşabilir misiniz? Çanakkale, tarihi, maneviyatı, tarımı, tu- rizmi ve doğasıyla adından çok yönlü söz ettirmiş marka bir şehir. Bu potansiyeli bölge bölge artıracak çalışmalar yapıyo- ruz. Çanakkale birçok konuda “en”lerin yer aldığı bir kent. Tarımda ön plana çıkan bölgelerimiz için Gıda İhtisas Organize Sanayi Bölgesi kurmak istiyoruz. Turizm- de, şehitliklere gelen 2 milyonu aşkın Fatin Rüştü Zorlu, Biga’daki Parion Antik Kenti, Osmanlı zamanında “Eski İstanbul” diye ziyaretçi sayısını daha da artırmak için anılan Troya Antik Kenti gibi önemli değerlerimize dikkat çekiyoruz. Bunların dışında çalışıyoruz. Troya, Kaz Dağları ve Assos’a Çanakkale’nin kendi özelinde bütün sorunlarını bir bir ele alıyor, çözümler üretiyoruz. daha fazla turist çekecek çalışmalar plan- Çanakkale için en büyük proje tabii ki Boğaz Köprüsü olacak. Cumhurbaşkanımız ve lıyoruz. Ayrıca Bayramiç doğumlu, Biga Başbakanımızın da sıklıkla dile getirdiği bu proje tamamlandığında Asya ve Avrupa Sancağı’ndan milletvekili seçilen Millî Çanakkale’den de birbirine kavuşacak. Çanakkale köprü sayesinde tarihî dokuyu boz- Şairimiz Mehmet Âkif, Adnan Menderes madan hem İstanbul’a ulaşımda hem de lojistik taşımacılıkta Avrupa’ya geçişlerde bir gibi demokrasi şehidi olan Dışişleri Bakanı merkez konumuna sahip olabilecek.

41 YARBAY MUSTAFA KEMAL’IN 19. TÜMEN KUMANDANLIĞI’NA TAYINI

Çanakkale Savaşı’nda gösterdiği üstün başarılarla vatan bölgesinde kurulan 19. Tümen’e komutan olarak atanması sathında tanınırlığa kavuşan Mustafa Kemal’in 19. Tümen’in kararı, Dahiliye Nazırı (İçişleri Bakanı) olan, aynı zamanda başına geçirilmesi I. Dünya Savaşı’nın kaderini doğrudan Harbiye Nazırı Vekilliğini üstlenen Talat Bey’in 18 Ocak 1915 etkilemiştir. 1 Mart 1914 tarihinde yarbaylığa terfi eden ve tarihli emriyle duyurulur. ataşemiliter sıfatıyla Sofya’da bulunan Mustafa Kemal, Os- Mustafa Kemal cepheye intikal ettiğinde 19. Tümen he- manlı Devleti’nin girdiği büyük savaşta cephede yer almak nüz fiilen oluşturulmamıştır. Atatürk, daha sonra anılarında istediğini gerekli makamlara yazılı olarak bildirir. Talebine bir komuta edeceği tümeni bulmakta hayli zorlandığını ifade süre cevap alamayan Mustafa Kemal’in görev kararı Harbiye eder. 19. Tümen, 25 Şubat günü Çanakkale Cephesi’ne sevk Nazırı Enver Bey’in Doğu Cephesi’nden çektiği telgrafla çıkar. edilecek ve Mustafa Kemal’in askerî dehası savaşın seyrini Mustafa Kemal’in Üçüncü Kolordu’ya bağlı olarak Tekirdağ değiştirecektir.

42 DOSYA: ÇANAKKALE ZAFERI SAVAŞ KAHRAMANINA 10 LIRA BAĞIŞ

I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nın yalnızca cephede dolu her ferdin göğsünü kabartan Mehmed Çavuş gibi kah- değil, cephe gerisinde, halk nezdinde de kahramanlıklara ramanlara karşı Mehmed Zeki Bey’in örnek davranışından sahne olduğu biliniyor. Siperlerde canını hiçe sayarak sa- övgüyle bahsedilen yazıda, bu haberin gazetelerde yayım- vaşan askerlerin arkasındaki millet gücünü ortaya koyan lanması isteniyor. Savaşlarda psikolojik desteğin öneminin belgelerden biri, Harbiye Nazırlığı’ndan Basın Müdürlüğü’ne farkında olan Türk makamlarının askerlerin ve milletin yollanan 11 Mart 1915 tarihli yazıdır. Yazıda, Müdafa-i Milliye maneviyatını yüksek tutmak için çeşitli yollara başvurduğu adlı derginin başyazarı Mehmed Zeki Bey’in, Seddülbahir bu belgeden anlaşılıyor. İletişim imkanlarının bugüne oranla ve Kumkale saldırılarının püskürtülmesinde büyük yararları son derece kısıtlı olduğu I. Dünya Savaşı döneminde cephe- görülen Mustafa oğlu Mehmed Çavuş’a 10 Osmanlı Lirası den ayrıntılı haberlerin halkla paylaşılması da belgenin ilgi bağışta bulunduğu kaydediliyor. Vatan ve millet sevgisiyle çekici özelliklerindendir.

43 MILLETVEKILLERINDEN ÇANAKKALE ZAFERI DEĞERLENDIRMESI

44 DOSYA: ÇANAKKALE ZAFERI BENNUR KARABURUN ADALET VE KALKINMA PARTISI BURSA MILLETVEKILI

akın tarihimizdeki kahramanlık destanları Yarasında en önemlilerinden biri Çanakkale Zaferi’dir. Bu zaferin milletimizin tarihinde ayrı bir yeri ve önemi vardır. Bu büyük olay, adeta bu- gün meydana gelmiş gibi hafızalarımızda taze ve canlıdır. Söz konusu zafer, milletimizin iman ve az- minin, metanet ve gücünün açık bir göstergesidir. Çanakkale Zaferi, Rabbimizin “Sizinle savaşan- lara karşı Allah yolunda siz de savaşın” emrine uyarak bir düğüne gider gibi kurşunlara atılan kah- raman askerimizin destanıdır. Bu zafer, Kuran’ı, vatanı, bayrağı, milleti, dini ve devleti için canını Allah yolunda feda eden, böylece Hakk’ın rızasına eren bir milletin şahlanışıdır. İnanç, vatan sevgisi, dayanışma, birlik ve bera- berlik duyguları, zamanın en güçlü ve donanımlı ordularına karşı koymada en önemli faktörler olmuştur. Bugün de aynı ruh ve inanca milletçe çokça ihtiyacımız var. Çanakkale’de şahlanan ruh, mil- letimizin mayasını oluşturan ruhtur. Yeni nesilleri “Tarihini bilmeyen gençlik tarih yazamaz” diyor bir yazar. Ne kadar anlamlı bu duygularla yetiştirmeli, dedelerinin emanetini bir söz değil mi? Bizler tarihimizi, benliğimizi bildikçe var oluruz, dolayısıyla torunlarına aktarabilmeliyiz. ecdadımızı iyi tanıyıp iyi okumalıyız. Düşünen, sorgulayan, okuyan bir nesil İki büyük dedemin de şehadet şerbetini içtiği yetiştirmeye ancak bu şekilde ulaşabiliriz. bu kutsal mücadeleyi, eğitim dönemlerimden Biz biliyoruz ve yürekten inanıyoruz ki gençliğimiz bu değerlerimizi unutma- önce ailemden adeta bir ders niteliğinde öğ - yacak, büyüklerimiz de bu değerleri aktarmaya devam edecektir. Yine çok iyi bi- renmem, halkımızca bu zafere ne kadar önem liyoruz ki her kıymetli şeyin bir bedeli vardır. Bu vatanın bedeli de Çanakkale’de, verildiğini göstermektedir. Kurtuluş Savaşı’nda şehit kanlarıyla ödenmiştir.

45 YUSUF BEYAZIT ADALET VE KALKINMA PARTISI TOKAT MILLETVEKILI

anakkale Savaşı, bir yazarın ifadesiyle adeta dan koşana gider / Bayrağa kanının alı çalmayan / Gözyaşı boşana boşana gider Ç“Çanakkale Mahşeri”, on binlerce Mehmet’in der. Evet, milletimiz göze aldıklarıyla yaşamaktadır. Ve yaşayacaktır inşallah... eşsiz bir vatan için can verdiği dünyada benzeri Mehmetler sayesinde… O Mehmetler ki son ehl-i salibin kırarak savletini, şarkın olmayan bir Boğaz Harbi’dir. Bir destandır. Bir en sevgili sultanı Selahaddin’i, Kılıçarslan gibi iclaline hayran etmişlerdir. Bizi hicrandır. kuşatıp boğmaya çalışan hüsranı, göğsünde kırıp parçalayarak bize bir gelecek 20. asrın başında yeni bir devrin sayfaları açıl- bırakmışlardır. Allah şefaatlerine nail eylesin. Emanetlerine sahip çıkmak için mıştır. Üç kıtada hüküm sürdüğümüz, adaleti ve bir an bile gayretten geri koymasın. Aziz ruhları şad olsun. medeniyeti taçlandırdığımız bir cihan devletinin ikbal güneşi gurup etmiştir. Bizim olan, biz olan mübarek diyarlar birer birer elimizden çıkmıştır. 500 yıllık vatan Rumeli kaybedilmiştir. O tarifsiz acı dinmeden Cihan Harbi çıkmış, yedi cephede Mehmetler çile doldurmuştur. Çanakkale ise Ci- han Harbi’nin en zor durağı olarak tarihteki yerini almıştır, hem de silinmemecesine... Çanakkale Cephesi’nde başımıza gelen en acı olaylardan biri Sultan II. Abdülhamid Han’ın mu- azzam eğitim seferberliği ile açtığı okullarda ye- tişen vatan evlatlarının şehit düşmesi olmuştur. Birinci Cihan Harbi sonunda bir imparatorluk kaybettik. Elde kalan mübarek vatan Anadolu’ya dahi yaban eller uzandı. İşte Çanakkale’deki ruhtur ki Millî Mücadele ateşinin alev almasına vesile olmuştur. Galiba, milletimizin ruh kökünden ilham ile ha- yata mana veren şairlerimizin sözüyle meseleyi bağlamak en doğrusu… Faruk Nafiz Çamlıbel, Ya- şamaz ölümü göze almayan / Zafer göz yumma-

46 DOSYA: ÇANAKKALE ZAFERI MUHARREM ERKEK CUMHURIYET HALK PARTISI ÇANAKKALE MILLETVEKILI

arihte her olayın, koşulları içinde değerlen- Atatürk, 1934 yılında ANZAK annelerine hitaben şöyle bir mektup yazmıştır: Tdirildiğinde, şüphesiz büyük önemi vardır. “Uzak memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar; burada Yalnız, tarihte çok az olay Çanakkale Zaferi kadar dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler Meh- derin, geniş çaplı ve tarihe yayılan bir etkiye neden metçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe olmuştur. gönderen analar; gözyaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bağrımızdadır. Huzur Türkiye Cumhuriyeti’nin ve bir ulus olma bi- içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Bu toprakta canlarını lincinin önsözü Çanakkale’de yazılmıştır. Yine, verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.” tarihi değiştirecek büyük devrimci, kahraman bir Mustafa Kemal Atatürk’ün bu barış anlayışı bugün başta ülkemizi yönetenler komutan olan Mustafa Kemal Atatürk, tarihin olmak üzere tüm dünyaya örnek olmalıdır. Savaş cephelerinde ömrü geçmiş bir ebeliğinde Çanakkale Savaşı’nda doğmuştur. Koca bir Dünya Savaşı’nın ve aslında sonrası- komutanın, dünyaya örnek olacak barış felsefesi, genç Türkiye Cumhuriyeti’ne nın tarihi de değişmiştir. Belki İngiliz gemileri saygınlık kazandırmıştır. İşte bunun temelleri Çanakkale’de atılmıştır. Kaldı ki Çanakkale Boğazı’ndan geçseydi, Rusya’da Çar bugün Çanakkale’ye barışın ve özgürlüğün kenti denilmesinin tarihsel kökleri zor durumda kalmayacak ve Bolşevik Devrimi buralardadır. olmayacaktı. Yine, ANZAK güçleri olarak gelen Dünya ve Türkiye için önemli bir yer olan Çanakkale’ye çok daha fazla özen Avustralya ve Yeni Zelandalılar, ulus olma fikri- göstermemiz gerekmektedir. Şu an Çanakkale Savaşı’nın geçtiği Gelibolu ni Çanakkale topraklarında kazılmış siperlerde Millî Parkı için yapılması gereken yüzlerce şey vardır. Ama bunların çoğu ya- öğrenmişlerdir. pılmamaktadır. Daha kötüsü, kahramanlıkla manevi gücün birleştiği, stratejik Tarihe bir başka çok önemli not düşülmüştür ki deha ile kazanılan Çanakkale Savaşı’na ilişkin, bölgeye gelen ziyaretçilere öyle günümüz için en önemli mesajlardan biri de odur: hurafeler anlatılmaktadır ki bu şanlı destan, bu büyük zafer gölgelenmektedir. Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği barışa dayalı Çanakkale’ye özel önlemler alınması ve uygulamalar yapılması için kapsamlı bir dış politika fikrinin temeli Çanakkale’de atılmış- planlamaya ve çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. tır. Bakınız, dili, dini, etnik kökeni farklı, neden düşman olduklarını anlayamayacakları kadar Bugün Anadolu topraklarında nefes alabiliyorsak, soluduğumuz havanın uzak coğrafyalardan sürüklenip gelen insanlar önemli bir kısmı Çanakkale’de yaratılmıştır. Zaferimizin 101. yılı tüm ulusumuza orada yaşamlarını kaybetmiş ve koyun koyuna kutlu olsun. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Çanakkale Savaşı’nda yatmaktadırlar. Bu nedenle “Yurtta sulh, cihanda karınca misali bir damla su dahi taşısa da katkısı olan herkesi, şehitlerimizi, sulh” şiarını bize miras bırakan Mustafa Kemal ebediyete intikal etmiş gazilerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.

47 ÖZCAN PURÇU TBMM BAŞKANLIK DIVANI KATIP ÜYESI, CUMHURIYET HALK PARTISI İZMIR MILLETVEKILI

anakkale Zaferi, tarihin akışını değiştiren, halkımızın verdiği Farklı etnik kökene sahip milyonlarca insanımızın yokluk ve Çvaroluş mücadelesiyle dünyanın ezilen ve mazlum halk- yoksulluğa rağmen azimle ve özveriyle sürdürdüğü kurtuluş larına örnek olan tarihî bir destandır. Aynı zamanda Türkiye mücadelesi, imkansızı başarmanın, yoktan var etmenin adıdır. Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinde önemli bir dönüm noktasıdır. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün öncü- lüğünde yürütülen bu kararlı mücadele bağımsız bir devletin kurulmasıyla başarıyla sonuçlanmıştır. Aklın ve bilimin rehberliğinden vazgeçmeden tarihten ders çıkarmak zorundayız. Anadolu topraklarında verilen mücadele sayesinde bugün bağımsız bir devlet çatısı altında yaşayabiliyo- ruz. Farklılıklarımızla bir arada olabilme kültürünü pekiştirmemiz ise büyük önem taşıyor. Mücadele azmini, imkansız görüneni başarma kararlılığımızı hiç kaybetmememiz gerekiyor. Kazanımlarla dolu olan Cumhuriyet tarihine bakıldığında, ne yazık ki ilerlemenin ve gelişmenin istenilen düzeyde olmadığı ortaya çıkmaktadır. Çözülmeyi bekleyen sorunlarımız, kronik hale getirilen ciddi problemlerimiz, görünür olmayan dertlerimiz için daha çok çaba göstermemiz gerekiyor. Bugün ülkemizin içinde bulunduğu durumun, yaşadığımız şiddet ortamının, hoşgörüsüzlük ve önyargı ikliminin sona er- mesi için zaferlerle örülü geçmişimize bakmamız yeterli. Bizim ayrımız gayrımız yok. Zorluklarla kurulan ülkemizde dayanışma, birlik ve beraberliğe her zamankinden çok ihtiyacımız var. Birlikte kurduğumuz bu ülkeyi birbirimizi yok saymadan, ötekileştirme- den, birbirimiz üzerinde tahakküm kurmadan birlikte daha iyiye götürmeye ihtiyacımız var. Bu duygu ve düşüncelerle başta Mustafa Kemal Atatürk ol- mak üzere şehitlerimizi saygıyla ve minnetle anıyorum.

48 DOSYA: ÇANAKKALE ZAFERI OKTAY ÖZTÜRK MILLIYETÇI HAREKET PARTISI GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE MERSIN MILLETVEKILI

anakkale’nin bizler için ifade ettiği değerler, Çanakkale, top ve tüfek seslerinden çıkan müzikalin şehit kanlarıyla bestelen- Çsavaşın gerçekleştiği coğrafyanın ve tarihin diği ve kıyamete kadar söylenecek türkünün yazıldığı yerdir. çok ötesindedir. Çanakkale, Türk’e kefen biçenin akıbetidir. Çanakkale’ye sadece bir vatan savunması Çanakkale, Seddülbahir yamaçlarından cennete yapılan yolculuğun adıdır. olarak bakmaktan ziyade, onu geçmişten alınan Çanakkale, cennette Peygamber Efendimize hediye edilecek şehit kanlarının ders ve güçle geleceği tanzim etmek olarak da döküldüğü yerdir. görmekteyiz. Çanakkale, ahlakın ahlaksızlığa, vicdanın vicdansızlığa, onurun onursuzluğa Bu düşüncelerle Çanakkale, Mete Han’ın “Ben- galip geldiği yerdir. den atımı isteyin veririm, canımı isteyin veririm, Çanakkale, bugün yaşadığımız devletimizin, cumhuriyetimizin güçlü temel- fakat toprağımı istemeyin vermem” ülküsünün leridir. bir tecellisidir. Çanakkale, bir derstir, okumasını ve anlamasını bilene... Çanakkale, Malazgirt’te, Domaniç yaylalarında yalın kılıç savaşan yiğitlerin, Kosova’da nefesle- nip, “Ya ben İstanbul’u alırım ya da İstanbul beni” aşkının bir kere daha tezahürüdür. Çanakkale, Mehmet Âkif’te “Bedrin arslanla- rı”, Yahya Kemal’de “İslam’ın son ordusu” olan, isimleri Peygamber’e adaş Mehmetlerin, tek dişi kalmış canavara verdiği derstir. Çanakkale, Ayasofya minarelerinde ezan, Sultanahmet kürsülerinde vaaz, Fatih Camii minberinde hutbedir. Çanakkale, Dumlupınar’ın, Büyük Taarruz’un, velhasıl Kurtuluş Savaşı’nın besmele çekilerek yapılmış bir provasıdır. Çanakkale, “Ben size ölmeyi emrediyorum” diyen kahramanı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü Türk milletine hediye eden muhteşem bir zaferdir.

49 GELIBOLU YARIMADASI TARIHÎ MILLÎ PARKI

50 DOSYA: ÇANAKKALE ZAFERI TARIHLE ARKEOLOJIYI, DOĞAYLA SPORU BIRLEŞTIREN EŞSIZ BIR YER GELIBOLU YARIMADASI TARIHÎ MILLÎ PARKI. BURADA ATILAN HER ADIMDA DOĞANIN BAHŞETTIKLERINE HAYRAN KALIRKEN NE BÜYÜK FEDAKARLIKLAR SAYESINDE BUGÜN BU NIMETLERE SAHIP OLABILDIĞININ FARKINA VARIYOR INSAN.

ÇAĞLA TAŞKIN

rafikerler, tasarımcılar, bilişim teknolojileriyle ilgilenenler, memiştir. Çanakkale Savaşları dünya tarihinde askerî bakımdan Gresimle uğraşanlar için temel bir kavramdır “RGB Renk ayrı bir yerde durmasının, burada kazanılan zaferin bir ulusun Modeli”. Adını İngilizcedeki red (kırmızı), green (yeşil) ve blue bağımsızlık ve kurtuluş mücadelesinin ilk adımı sayılmasının (mavi) kelimelerinin baş harflerinden alan bu modelin özelliği yanında bir de bu acı ikilem nedeniyle benzersiz olsa gerek. doğadaki tüm renklerin kendisinden hareketle belirtilebilmesi Coğrafyanın nimetlerinin dezavantaja dönüşmesinin örnekle- veya oluşturulabilmesidir. Bu sistem fotoğraf makinelerinde, rinden biridir Gelibolu Yarımadası. Boğazlar’a hâkim konumda bilgisayarlarda, internet sitelerinde daha karmaşık şekillerde, yer almaktadır; Marmara, Akdeniz ve Karadeniz’le bağlantılıdır, denklemler eşliğinde kullanılır; sanatçıların paletinde ise biraz el toprakları verimlidir... Hal böyle olunca I. Dünya Savaşı sırasında yordamı, biraz el alışkanlığıyla gösterir kendini. Ressam bu ana İtilaf Devletleri’nin hedefi olması, Osmanlı topraklarını bölüşme- renklerle nasıl kombinasyonlar, ne gibi karışımlar yapacağını, bun- nin kilit adımı sayılan İstanbul’u ele geçirme planı için önemli bir ların sonucunda hangi rengi elde edeceğini adeta sezgisel olarak eşik olarak görülmesi şaşırtıcı değil esasen. Böylesi amaçların bilir. Peki, bir millî park yazısına neden bu teknik bilgiyle başlanır? boşa çıkarıldığı yer olan Gelibolu ile ilgili ilk yazılı kaynaklar MÖ 5. Bahsedilecek millî park herhangi bir millî park değildir de ondan. yüzyılda bir Makedon şehri olduğu döneme tarihleniyor. Çağlar Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı, RGB Renk Modeli’nin elle boyunca oldukça kritik önem taşıdığı su götürmeyen Gelibolu’da tutulur, gözle görülür, kalple hissedilir örneğidir de ondan. Burada Makedonlar’dan sonra Bizanslıların ve Venediklilerin hüküm sür- şehit kanı kırmızısı yemyeşil ormanlarda ilerleyip masmavi sulara düğünü biliyoruz. Gelibolu’nun Osmanlı topraklarına katılması akmıştır da ondan… ise I. Bayezid dönemine (1389-1403) denk geliyor. Özellikle Rum Savaşın vahşetinin böylesi güzel topraklar üzerinde tezahür nüfusun yoğun olarak bulunduğu Gelibolu bu tarihten sonra edişinin yarattığı tezat dünyanın belki başka hiçbir yerinde görül- uzun bir süre refah içinde yaşarken bu huzur ortamı 1854 Kırım

51 Savaşı’na kadar devam ediyor. 19. yüzyılla birlikte kıtanın tama- layan Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı yalnızca Çanakkale mında yavaş yavaş yayılan kaos Osmanlı topraklarına da sirayet Savaşları’nın hatıralarına değil, zengin bir flora ve fauna çeşit- edince Gelibolu’nun stratejik önemi adeta başına bela olmaya liliğine, arkeolojik kalıntılara ve antik yerleşimlere de evsahipliği başlıyor. Kırım Savaşı’yla birlikte ortaya çıkan bu sürecin devamı yapıyor. I. Balkan Savaşı oluyor, ardından da o meşum I. Dünya Savaşı Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı sınırları içindeki ilk yerle- geliyor. O zamana kadar yeşili soluyan, maviyi seyreden Gelibolu şimlerin MÖ 5. ila 3. yüzyıla tarihlenen eski Yunan kentleri olduğu kırmızıyla tanış oluyor. Dünyanın diğer ucundan askerler geliyor biliniyor. Ne yazık ki bu antik kentlerden günümüze pek fazla bu topraklara. Mehmetçiğin savaşın bütün dehşetinin ortasında dostluk kurduğu askerler… Bu öyle bir dostluk ki aradan yüz seneden fazla zaman geçmesine rağmen hâlâ anlatılıyor, hâlâ kilometrelerce öteden Gelibolu’ya gelen o askerlerin torunlarınca yerinde yâd ediliyor. İşte Çanakkale Zaferi’nin kazanıldığı yer ol- masının yanında biraz da bu yüzden çok kıymetli Gelibolu.

Doğa ve tarihin kucaklaşması Böylesi değerli bir yerin koruma altına alınması düşüncesi 1973 yılında somutlaşmış ve Gelibolu Yarımadası bu yıl millî park ilan edilmiş. Çanakkale ili sınırları içinde bulunan, yarımadanın güneyinde konumlanan ve 33 bin hektardan geniş bir alan kap-

52 DOSYA: ÇANAKKALE ZAFERI GELIBOLU YARIMADASI TARIHÎ MILLÎ PARKI YALNIZCA ÇANAKKALE SAVAŞLARI’NIN HATIRALARINA DEĞIL, ZENGIN BIR FLORA VE FAUNA ÇEŞITLILIĞINE, ARKEOLOJIK KALINTILARA VE ANTIK YERLEŞIMLERE DE EVSAHIPLIĞI YAPIYOR.

şey ulaşamamış. Fakat yarımadada Karaağaç Tepe ve Baştepe’nin de aralarında yer türleriyle kekik ve defne gibi tipik Akdeniz aldığı höyük yerleşimleri, farklı Osmanlı padişahları tarafından bölgenin savunmasını bitkileri yer alıyor. güçlendirmek amacıyla yaptırılmış kale ve tabyalar gibi arkeoloji ve tarih meraklılarının gezebileceği birçok yer var. Her adımda şehitlerin hatırası Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı’nın doğal güzellikleri temiz ve berrak sular, Gelibolu Yarımadası’nı özel kılan unsurların doğa yürüyüşü sevenleri cezbeden vadi ve ormanlarla sınırlı değil. Buradaki bitki ve başında kuşkusuz Çanakkale Savaşları’nın hayvan çeşitliliği de son derece etkileyici. Özellikle Saros Körfezi’nin doğusundaki izleri geliyor. Yarımadanın dört bir yanındaki lagün gölünü mesken tutan keklik, şahin, ardıç, çulluk gibi türler, kuşların göç yolu bu izlerin korunması ve gelecek kuşaklara üzerinde konumlanan yarımadanın en önemli turistik değerlerinden. Amatör göz- aktarılması amacıyla 2014 yılında kurulan lemcileri de peşinden sürüklüyor kuşlar, akademisyenleri de. Yarımadada en az kuş Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Baş- kadar zengin olan bir diğer tür ise balık. Gelibolu’nun sularında bulunduğu bilinen kanlığı (ÇATAB) Gelibolu’nun tarihî mirasının balıklar arasında sazan, kefal, levrek, orfoz, mercan, fener, kalkan yer alıyor. Gelibolu muhafazası için oldukça önemli çalışmalar Yarımadası’nın ayı, sincap, su samuru, yaban kedisi, tilki, tavşan, flamingo, kirpi ve yürütüyor. Faaliyetlerini Kültür ve Turizm daha birçok hayvana evsahipliği yapıyor oluşu doğasının hâlâ ne kadar saf olduğunun Bakanlığı bünyesinde devam ettiren ÇATAB göstergesi adeta. Topraklar bu kadar verimli olunca üzerinde yetişen bitki türleri de sınırları içinde birçok gerçek ve sembolik şe- oldukça zengin oluyor elbette. Yarımadadaki bitki türlerinin sayısının 500’ü geçtiği hitlik, anıt, kale, tabya ve yabancı askerlere tahmin ediliyor. Bunlar arasında kızılçam, meşe, kestane, karaçam ve kavak gibi ağaç ait mezar yer alıyor.

53 ASKERLERIMIZIN ÇANAKKALE’DEKI KAHRAMANCA MÜCADELESININ ANISINA YAPTIRILAN ANITLAR VE ŞEHITLIKLER GELIBOLU YARIMADASI TARIHÎ MILLÎ PARKI’NI ZIYARET EDENLERE DUYGU DOLU ANLAR YAŞATIYOR.

ÇATAB bünyesindeki unsurların akla ilk gelenlerinden biri Hisarlık Tepe’deki Ça - nakkale Şehitler Abidesi. Adeta Gelibolu Yarımadası’yla özdeşleşen ve 1960 yılında tamamlanan abide dört ayak üzerinde yük- seliyor. Bu ayaklarda yer alan kabartmalarda Çanakkale kara ve deniz savaşları anlatılıyor. Şehitlerimizin Çanakkale’deki kahramanca mücadelesi ve fedakarlığı anısına yaptırılan bir diğer anıt ise İlk Şehitler Anıtı. Adından da anlaşılacağı gibi savaşın Seddülbahir Ka- lesi’ndeki ilk kayıplarının anısına 1915 yılında, savaş hâlâ devam ederken yaptırılan anıt 1980’lerde yenilenmiş. Anıtın ön yüzünde Seddülbahir Kalesi’ne yapılan İngiliz ve Fran- sız saldırılarını anlatan bir metin yer alıyor. Seddülbahir Kalesi’nin Çanakkale Savaşları esnasında en fazla bombalanan noktalardan olması tesadüf değil. Zira 17. yüzyılda inşa edi- len kale Boğazlar’a hâkim konumu nedeniyle önemli bir gözlem ve savunma noktası olma niteliği taşıyor. Eceabat’ta yer alan Seddülba- hir Kalesi ve civarındaki bölge, savaşın her iki tarafının da en ağır kayıpları verdiği yerlerin başında geliyor. Çanakkale Savaşları boyunca büyük stratejik önem taşıyan bir diğer kale olan Kilitbahir ise 1452 yılında İstanbul’un fethi çabalarının bir parçası olarak Fatih Sultan Mehmed (1451-1481) tarafından yaptırılmış. Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566), Sultan Abdülaziz (1861-1876) ve II. Abdülhamid (1876- 1909) dönemlerinde onarılan ve eklemeler yapılan kaleye yukarıdan bakıldığında üç yap- raklı yonca şeklinde olduğu görülüyor. Çanakkale Savaşları’nda en az kaleler kadar tabyalar da kritik önem taşımıştır. Gelibolu sınırları içinde yer alan tabyalardan Rumeli

54 DOSYA: ÇANAKKALE ZAFERI Mecidiye Tabyası Sultan Abdülmecid dönemine (1839-1861) ta- Gelibolu Yarımadası’nın kuşkusuz en hüzünlü yeri şehitlikler… rihlenir. Tabya, önemli bir savunma noktası olmasının yanında Ertuğrul Koyu’na çıkarma yapmaya hazırlanan İtilaf Kuvvetleri’ni yalnızca Çanakkale Savaşları’nın değil bir bütün olarak bağımsızlık canları pahasına püskürten 26. Alay’ın anısına yapılmış 26. Alay mücadelemizin simgelerinden biri haline gelmiş Seyit Onbaşı’nın Yahya Çavuş Şehitlik ve Anıtı’nda; adını savaş devam ederken 215 kilogramlık top mermisini sırtladığı yer olarak da büyük değere yaralanan askerlere ilk tedavinin yapıldığı yer olmasından alan sahiptir. Ulusal hafızamızda yer eden bu olay, tam olarak Rumeli Sargıyeri’ndeki şehitlikte; Anafarta Köyü’ndeki Büyük Anafarta Mecidiye Tabyası’nda gerçekleşir. Savaşta büyük önem taşıyan Mezarlığı’nda başlar gözler dolmaya. Savaşta en ağır kayıpları diğer tabyalar arasında özellikle denizden gelen İngiliz birliklerinin veren birliklerden 57. Alay anısına inşa edilen şehitlik ve anıtta püskürtülmesinde kritik rol oynayan Ertuğrul Tabyası ile Kültür ve binin üzerinde askerin isimlerini okurken gözyaşlarını tutmak Turizm Bakanlığı tarafından restore edildikten sonra 2006 yılında çok zordur artık. Soğanlıdere ve Şahindere Şehitlikleri’nin mima- ziyarete açılan Namazgah Tabyası sayılabilir. Bahsedilen kale ve risindeki ortak tema olan, yapıda bir yükseltiyle sembolize edilen tabyaların hepsi Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “korunması “şehitlerimizin Allah katına ulaşması” düşüncesinde ise bir nebze gereken kültürel varlık” olarak tescil edilmiştir. teselli bulunur…

55 JAMES LARSEN: AVUSTRALYA IÇIN BIR MILAT OLARAK GÖRDÜĞÜMÜZ ÇANAKKALE SAVAŞLARI, ULUSAL HIKAYEMIZIN MERKEZÎ BIR PARÇASIDIR

SÖYLEŞI: SONGÜL BAŞ-ÇAĞLA TAŞKIN / FOTOĞRAFLAR: EVREN ÖZESEN

AVUSTRALYA BÜYÜKELÇISI JAMES LARSEN, ÇANAKKALE SAVAŞLARI’NIN TÜRKIYE VE AVUSTRALYA ARASINDAKI GÜÇLÜ DOSTLUK ILIŞKILERININ TARIHÎ ARKA PLANINI OLUŞTURDUĞUNU IFADE EDEREK, “BIZ ÇANAKKALE HIKAYESINDEN BIRÇOK CESARET, GÖREVE BAĞLILIK, ÜLKEYE SADAKAT MESAJI ÇIKARIYORUZ VE ANAVATANLARINI YIĞITÇE SAVUNAN TÜRKLERE SAYGI DUYUYORUZ” DIYOR.

56 DOSYA: ÇANAKKALE ZAFERI Söyleşimizin başında Avustralya’nın Çanakkale Savaşları’na Askerler öncelikle eğitim için Mısır’a gidiyor, daha sonra oradan katılma sürecine ilişkin bilgi verebilir misiniz? gemilerle Gelibolu Yarımadası’na naklediliyordu. Savaş süresince Bu geçmiş I. Dünya Savaşı öncesine ve Avustralya ile Birleşik zaman ilerledikçe elbette hepsi o toprak parçasının ne kadar güçlü Krallık arasındaki ilişkiye dayanıyor. Avustralya, I. Dünya Sa- şekilde savunulduğunu, Türklerin ne kadar cesaretli ve kahraman vaşı sırasında yalnızca on dört yıldır bağımsız olan bir ulustu. olduğunu tecrübe etti. Biz 1901 yılında bağımsız bir ulus olduk. Uluslararası güvenlik Avustralya’nın bakış açısıyla, bu savaşın en başarılı kısmının meselelerini ve dış temaslarımızı Birleşik Krallık’la ilişkilerimiz geri çekilmemiz olduğunu söyleriz, çünkü bu esnada kayıp verme- çerçevesinde yürütüyorduk. Bunun bir sonucu olarak, Birleşik den başarıyla geri çekildik. Çanakkale Savaşları’nın trajedisi çok Krallık Almanya’yla savaşa girdiğinde biz de o savaşta yer aldık. sayıda insanın bir kazanç olmaksızın hayatını kaybetmesiydi. Bu Gelibolu Yarımadası’nda bir cephe açma kararı İngilizlere aitti ve bağlamda, savaşın Avustralyalılar için ikonik hale gelmiş birçok Avustralya da I. Dünya Savaşı’na İngilizler ve İtilaf Devletleri’ne unsuru vardır. Örneğin komutanlarının emri üzerine -amaçlarına destek vermek için girdi. ulaşmalarının mümkün olmadığını bilerek- taarruz eden askerlerin hikayelerini bilirsiniz. Biz Çanakkale hikayesinden birçok cesaret, Çanakkale Savaşları’nın bizim tarihimizdeki yeri ve önemi bü- göreve bağlılık, ülkeye sadakat mesajı çıkarıyoruz ve anavatan- yüktür. Zira Çanakkale Zaferi, bağımsızlık mücadelemize giden larını yiğitçe savunan Türklere saygı duyuyoruz. Ve elbette bu yolda dönüm noktaları arasında yer alır. Avustralya tarihi için de deneyimden iki ülke arasında oldukça sıcak bir dostluk geliştirdik. benzer bir durum söz konusu mu? Evet, elbette. Hem Avustralya hem de Yeni Zelanda için durum Çanakkale Savaşları Türk ve ANZAK askerlerinin “dostluk” böyledir. Fakat özellikle Avustralya için Çanakkale Savaşları, bir hikayeleri dolayısıyla da ayrı bir yerde durur. Siz bu konu hak- ulus olarak tarihimizin ve hikayemizin ikonik bir unsuru olarak gö- kında ne düşünüyorsunuz? rülmektedir. Çanakkale Savaşları, Avustralyalı askerlerin ilk defa Bence bunun içi oldukça dolu, çünkü orijinal belgelere baktığınızda Avustralya üniformasıyla, Avustralya bayrağı altında çarpıştığı çok ilginç şeyler görüyorsunuz. Türk subayların ailelerine yazdık- savaşlar arasında yer alıyordu. Bu savaşa katılan bütün Avustralya ları mektuplara, Avustralyalı asker ve subayların kendi ailelerine askerlerinin gönüllü olduğunu hatırlamak son derece önemlidir. yazdıkları mektuplara baktığınızda pek çok karşılıklı saygı hikayesi Hükümet, gönüllülerin savaşmak için kaydolmalarını teşvik eden mevcut. Bir anlamda her iki taraf da kelimenin tam anlamıyla bir kampanya başlatmıştı. Çanakkale o dönemde oldukça öne düşman olmadıkları, kişisel düşmanlığın söz konusu olmadığı bir çıkan, Avustralya’da oldukça iyi bilinen, yakından takip edilen bir çarpışmanın içinde bulunduklarını fark etmiş. Onlar yalnızca işle- harekattı. rini yapan askerlerdi. Bu, resmî ateşkes anlarında açığa çıkıyordu. Askerlere ait kayıtlara -tuttukları günlükler ve evlerine gön- Avustralya askerleri, Türk tarafının savaş kurallarına uymasına derdikleri mektuplara- bakmak son derece enteresan, çünkü gerçekten saygı duyuyordu. Çatışma durduğu sırada ölüleri gömüp onlarda şöyle bir algı görüyorsunuz: Askerler savaş başladığında yaralıları alma fırsatı doğduğunda Türkler ateşkes kurallarına titiz- işlerinin kolay olacağını, Türkleri yenmenin hiç zor olmayaca- likle uyuyordu. Bu hikayelerden bazılarını biliyorsunuzdur. Örneğin ğını düşünüyor, çabucak İstanbul’a ulaşmaktan bahsediyorlar. çatışmada bir ara olmuş ve gidip yaralı bir Avustralya askerini

57 alma fırsatı doğmuş. Avustralyalılar silah arkadaşlarının bir Türk Bildiğiniz gibi her yıl Çanakkale Savaşları’nın yıldönümünde battaniyesine sarılı olduğuna ve Türk askerlerinin ona su verdiğine anma törenleri düzenleniyor. Avustralyalılar da atalarını an- şaşkınlık içinde tanık olmuş. Türk askerlerinin esasen düşmanla- mak ve onlara saygılarını ifade etmek için Çanakkale’ye geli- rının hayatlarını kurtarıyor olması hayret verici bir gerçek. Bence yor. Bu törenler ve Atatürk’ün az önce dile getirdiğiniz sözleri bu iyilik hareketleri, iki tarafta da karşılıklı saygı ve güven ile Avustralya’da ne kadar biliniyor? taraflarca tanınan bir onur duygusu için güçlü temeller teşkil etti. Bence Avustralyalılık bilincinde olan şey, Çanakkale’nin ortak Ayrıca 1930’larda Atatürk’ün “Evlatlarınız artık bizim evlatla- ulusal hikayemizin merkezî bir parçası olduğu. Genç Avustralyalı- rımızdır” ifadesinin de yer aldığı sözleri var. Bu sözler her Avust- lara, belki üniversiteyi bitirmiş ve dünyayı gezmek üzere seyahat ralyalının ve bence Türklere karşı savaşan her müttefik askerinin kalbine dokundu. Atatürk’ün sözlerinin içten olduğuna dair çok edenlere baktığınızda çoğunun Gelibolu’ya gelmeyi bir hac ziyareti gerçek bir algı söz konusuydu. Bu sözler özellikle bir savaş bitti- gibi veya büyüme süreçlerinin parçası olarak değerlendirdiklerini ğinde ardından gelen nefret duygusuna karşılık çok farklı bir yak- görürsünüz. laşıma işaret ediyordu. Bu unsurlar, bugün ülkelerimiz arasındaki Her yıl Gelibolu Yarımadası’na gelen binlerce Avustralyalı var. son derece güçlü dostluğa önemli katkıda bulunmuştur. Atatürk’ün sözlerini ve Avustralya’nın Çanakkale Savaşları’ndaki

58 DOSYA: ÇANAKKALE ZAFERI “ATATÜRK’ÜN ‘EVLATLARINIZ ARTIK BIZIM EVLATLARIMIZDIR’ IFADESININ DE YER ALDIĞI SÖZLERI HER AVUSTRALYALININ VE BENCE TÜRKLERE KARŞI SAVAŞAN HER MÜTTEFIK ASKERININ KALBINE DOKUNDU. BU SÖZLER ÖZELLIKLE BIR SAVAŞ BITTIĞINDE ARDINDAN GELEN NEFRET DUYGUSUNA KARŞILIK ÇOK FARKLI BIR YAKLAŞIMA IŞARET EDIYORDU.”

rolünü son derece iyi biliyorlar. Sfenks kayası gibi birçok Gelibolu simgesi Avustralyalı Türk ve Avustralya askerinin cesaret ve fe- aileler için ikonik görüntüler ve bilinen yerlerdir. Gelibolu deneyiminin, siperlerde asker dakarlığının layıkıyla anılması için Türkiye’yle olmanın, “dostuna yardım etme”nin, cesaretin, adaletin, yiğitliğin ve haysiyetin un- birlikte çalışıyor. Türkiye’nin desteği ve surları -üstelik bu unsurların hepsi yazların inanılmaz sıcak, kışların inanılmaz soğuk işbirliği olmasaydı 25 Nisan günü yapılan yaşandığı; siperlerin çamurlu, ıslak, sürekli ateş altında olduğu ve ceset koktuğu ko- anmalarımız gerçekleşemezdi. Geçen yıl 25 şullarda ortaya çıkmıştır- nesiller boyunca Avustralyalıların ulus olarak kim olduğuna Nisan’daki ANZAK Günü törenine katılmak ve Avustralyalı olmanın ne demek olduğuna ilişkin kavramları şekillendirmiştir. için ta Avustralya’dan gelen 8 bin Avust- ralyalı ve 2 bin Yeni Zelandalı vardı. Çoğu Avustralya’nın Çanakkale Savaşları’yla ilgili yürüttüğü projeler veya etkinlikler var mı? yıl, 25 Nisan’da gelen Avustralyalı sayısı 4 Birçok proje var. Örneğin, 2014’te, Marmara Denizi’ne giren bir Avustralya denizal- bin ila 6-7 bin arasındadır. Ve bence yılın tısıyla ilgili çok etkileyici bir projeyi sonlandırdık. AE II olarak bilinen bu denizaltı, neredeyse her günü Gelibolu Yarımadası’nı 1915’te Türk deniz araçları tarafından köşeye sıkıştırılmış ve Avustralyalı mürettebat gezen, Lone Pine gibi meşhur alanları ziyaret denizaltıyı aceleyle oradan kaçırmış. Denizaltı yıllar içinde arkeolojik olarak tamamen eden Avustralyalı gruplar bulursunuz. Yani, incelendi. Ayrıca Gelibolu Yarımadası’nın arkeolojik bir incelemesini yaptık. Bu elbette Çanakkale Savaşları Avustralya’nın hika- Türk yetkililerle işbirliği içinde oldu. yesinin, Avustralya’nın deneyiminin büyük Her yıl Çanakkale Savaşları’nın yıldönümünde Avustralya’nın yüksek düzeyde bir parçasıdır ve her Avustralyalının çok iyi temsil edildiği törenler düzenleniyor. Avustralya, 24 ve 25 Nisan günlerinde sayısız bildiği bir şeydir.

59 60 DOSYA: ÇANAKKALE ZAFERI "Bombasırtı Olayı (14 Mayıs 1915) çok önemli ve dünya harp tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan bir hadisedir. Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiçbirisi kurtulmamacasına şehit düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz. Bomba, şarapnel, kurşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok. Okuma bilenler Kuran-ı Kerim okuyor ve cennete gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler ise Kelime-i Şehadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak cehennem gibi kaynıyor. 20 düşmana karşı her siperde bir nefer süngü ile çarpışıyor. Ölüyor, öldürüyor. İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren, dünyanın hiçbir askerinde bulunmayan, tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebeleri’ni kazandıran bu yüksek ruhtur."

YARBAY MUSTAFA KEMAL 19. TÜMEN KUMANDANI

61 PROF. DR. TEMUÇIN FAIK ERTAN: HER GENCIMIZIN TARIHÎ MILLÎ PARKLARIMIZI ZIYARET ETMESINI SAĞLAYARAK TARIH BILINCINE SAHIP NESILLER YETIŞTIRMELIYIZ SÖYLEŞI: ZEYNEP YIĞIT

ANKARA ÜNIVERSITESI TÜRK İNKILÂP TARIHI ENSTITÜSÜ MÜDÜRÜ PROF. DR. TEMUÇIN FAIK ERTAN, ÇANAKKALE SAVAŞLARI’NIN MILLÎ MÜCADELE’NIN KOMUTA KADEMESINI ORTAYA ÇIKARMASI VE ANADOLU COĞRAFYASININ TÜRKLER TARAFINDAN NASIL SAVUNULDUĞUNU TÜM DÜNYAYA GÖSTERMESI BAKIMINDAN BÜYÜK ÖNEM TAŞIDIĞINI BELIRTIYOR. ERTAN, “MAZLUM BIR MILLETIN ELDE ETTIĞI ZAFER, SÖMÜRGELERDEKI BAĞIMSIZLIK DUYGUSUNU KAMÇILAMIŞTIR” DIYOR.

62 DOSYA: ÇANAKKALE ZAFERI Çanakkale Savaşları’nı Millî Mücadele üzerinden değerlendirir- masını tetiklediğini söyleyebiliriz. Çanakkale yenilgisi İngiltere’de sek neler söyleyebiliriz? ise hem siyasi dengeleri altüst etmiş hem de askerî bakımdan Çanakkale Savaşları, her şeyden önce Millî Mücadele’nin komuta ülkeyi güç durumda bırakmıştır. İngiltere, Çanakkale’de yaşadığı kademesinin ortaya çıkmasında ve çok ciddi bir askerî deneyim bozgunu telafi edebilmek için Orta Doğu cephelerine daha fazla kazanılmasında önemli rol oynamıştır. Bu konuda Çanakkale ağırlık vermeye başlamıştır. İtilaf Devletleri’nin Çanakkale’deki Savaşları’nın yanı sıra onun öncesindeki Trablusgarp Savaşı ve yenilgisi I. Dünya Savaşı’nın uzamasına neden olmuştur. Bu du- Balkan Savaşları ile I. Dünya Savaşı’ndaki diğer cephelerin etkisi rum ise sömürgeciliğe, bir başka ifadeyle iktisadi çıkarlara yönelik ve öneminden de söz etmek gerekir. Fakat Çanakkale Savaşları savaşın maliyetinin beklenenden fazla olmasına yol açmıştır. tüm bunların içinde ayrı bir yerde durmaktadır. Fevzi Çakmak’tan O dönemde İngiltere, artan ekonomik bunalımla karşı karşıya Kazım Karabekir’e kadar Çanakkale’de görev alan komutanların kalmıştır. Sürecin uzaması, savaş sonrasında İtilaf Devletleri’nin, hemen hepsi Millî Mücadele’de Mustafa Kemal’in yanındadır. özellikle de İngilizlerin, Türklere en acımasız şartları kabul ettir- Bu komutanlar 35 ila 40 yaş arasındadır ve kendilerini çok iyi meye çalışmalarında doğrudan etkili olacaktır. yetiştirmişlerdir. İleri yaşta olmamalarına rağmen deneyimleri, Çanakkale’ye bir harekat düzenlenmesine başından beri karşı olgunlukları, askerî ve stratejik bakımdan sahip oldukları nitelik- çıkan Fransa, cephede büyük kayıplar vermiş ve yenilgi sonrasın- lerle dikkat çekerler. Kendilerini bu denli iyi yetiştirmelerindeki da çok sayıda savaş karşıtı eylemle uğraşmak zorunda kalmıştır. en önemli noktalardan biri, almış oldukları askerî eğitimi alana Türklerin Çanakkale’deki zaferi sömürgelerde sevinçle karşıla- taşımalarıdır. Bu alanlardan biri de Çanakkale Cephesi olmuştur. nıyor. Bu duygunun arka planında neler yatıyor? Çanakkale Savaşları, Millî Mücadele’nin komuta kademesini Çanakkale Savaşları, ezilen uluslardaki antiemperyalist ve ortaya çıkarmasının yanı sıra Anadolu coğrafyasının Türkler antisömürgeci duyguları kamçılamıştır. Örneğin, Çanakkale tarafından nasıl savunulduğunu tüm dünyaya göstermesi ba- kımından da büyük önem taşır. Çanakkale Savaşları, Türklerin vatan topraklarını savunma konusundaki kararlılığını ortaya koymuş, halkta “Düvel-i Muazzama’yı Çanakkale’den geçirmedik. Direnirsek yine kazanırız” inancının yerleşmesini sağlamıştır. Bu da Millî Mücadele ruhunun oluşması bakımından önemlidir. Çanakkale Savaşları ile ilgili üzerinde durulması gereken en önemli noktalardan biri, Millî Mücadele’nin önderini ön plana çıkarmış olmasıdır. Bugünkü gibi haberleşme olanaklarının olma- dığı, bilgi ve fotoğrafın kısa sürede bir yerden bir yere ulaşmadığı bir dönemde Mustafa Kemal’in isminin duyulmasında Çanakkale Savaşları çok ciddi bir etkiye sahiptir. Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak üzere Anadolu’ya geçerken hem kendi kad- rosu hem de Anadolu’daki insanlar için bir Çanakkale kahramanı- dır. Bu nedenle, Millî Mücadele’yi başlattığı zaman “Bu kimdir?” denilmemiştir. Kısacası, Çanakkale Savaşları, Mustafa Kemal’in askerî kariyerinde bir dönüm noktası olmuş, onun Çanakkale kah- ramanı olarak Anadolu’da ve dünyada tanınmasını sağlamıştır.

Çanakkale Zaferi’nin dünyada yarattığı etkiye ilişkin değerlen- dirmelerinizi öğrenebilir miyiz? Çanakkale Zaferi’nin çeşitli ülkeler nezdinde kısa, orta ve uzun vadeli sonuçları olmuştur. Örneğin, Boğazlar’ın açılmaması nede- niyle müttefiklerinden yardım alamayan Rusya’da ekonomik ve toplumsal bunalım artmış, Bolşevik Devrimi gerçekleşmiştir. Bu bakımdan Çanakkale Savaşları’nın Rusya’da Çarlık rejiminin yıkıl-

63 “ÇANAKKALE SAVAŞLARI, MILLÎ MÜCADELE’NIN ÖNDERINI ÖN PLANA ÇIKARMIŞTIR. MUSTAFA KEMAL, KURTULUŞ SAVAŞI’NI BAŞLATMAK ÜZERE ANADOLU’YA GEÇERKEN HEM KENDI KADROSU HEM DE ANADOLU’DAKI INSANLAR IÇIN BIR ÇANAKKALE KAHRAMANIDIR.”

Zaferi, İngiltere’nin en büyük sömürgesi Hindistan’da sevinçle farkındalar. Bu noktada Avustralya ve Yeni Zelanda için ayrı bir karşılanmıştır. İngilizlerin yenilgisinden cesaret alan Hindular ve parantez açmak gerekiyor. Çünkü Çanakkale Savaşları, Avust- Müslümanlar gösteriler yapmış, sömürgeciliğe tepkilerini dile ralya ve Yeni Zelanda açısından sömürgecilik sonrasında oluşan getirmişlerdir. Çanakkale Zaferi, sömürgeci devletlerin askerî uluslaşma sürecinde tarihsel arka planı oluşturuyor. “Mağlup bakımdan durdurulabileceklerini göstermiştir. Mazlum bir milletin ama kahraman” olarak görülüyor ANZAK askerleri. İngilizler ise elde ettiği başarı, İngiliz ve Fransız sömürgelerindeki bağımsızlık gerek resmî tebliğlerde gerekse kayıp listelerinde Yeni Zelanda duygusunu güçlendirmiştir. ve Avustralya askerlerine hiç yer vermiyor, sadece kendi vatan- Çanakkale Savaşları’nın dünya tarihi açısından önemi uluslara- daşlarının isimlerini yayımlayarak tüm dünyada Çanakkale’de rası anma törenlerinde de kendini gösteriyor. Her yıl çeşitli ülke yalnızca İngilizlerin hayatını kaybettiği algısını yaratmayı istiyor. liderlerinin yanı sıra atalarını anmak isteyen yabancı ziyaretçi- İngiltere bu yolla hem Çanakkale’deki bozgunun büyüklüğünü ler Çanakkale’de buluşuyor. Dünyadaki Çanakkale algısıyla ilgili kendi toplumundan saklamak istemiş hem de kendi savaş kah- neler söylemek istersiniz? ramanlarını üretmeye çalışmıştır. Tabii Avrupalılar Çanakkale Savaşları’nı bizim kadar ön plana Sorunuzda ifade ettiğiniz gibi her yıl Çanakkale’de uluslara- çıkarmıyorlar, bu konuya I. Dünya Savaşı çerçevesinde pek faz- rası anma törenleri düzenleniyor. Bu törenler bizim açımızdan la değinmiyorlar. Bununla birlikte Çanakkale’nin öneminin de Çanakkale Zaferi dolayısıyla bir kutlama, şehitlerimizi yâd etme

64 DOSYA: ÇANAKKALE ZAFERI “ÇANAKKALE ZAFERI, SÖMÜRGECI DEVLETLERIN ASKERÎ BAKIMDAN DURDURULABILECEKLERINI GÖSTERMIŞ, EZILEN ULUSLARDAKI ANTIEMPERYALIST VE ANTISÖMÜRGECI DUYGULARI KAMÇILAMIŞTIR.” bakımından da bir anmadır. Bir başka ifadeyle Çanakkale Savaşları söz konusu olduğunda coşku ve hüzün iç içedir. Çünkü Çanakkale’de hem büyük bir zafer kazanılmıştır hem de 70 bin civarında şehit verilmiştir, kayıpların sayısı ise yaklaşık 250 bindir. Şunu ifade et- mek istiyorum, biz Cumhuriyet Tarihi hocaları Çanakkale Savaşları’nı ne kadar anlatırsak anlatalım Çanakkale’yi bir kez görmek kadar etkili olamayacaktır. Bu nedenle bir proje çer- çevesinde Türk gençlerinin Çanakkale başta olmak üzere tarihî mekanlarımızı mutlaka görmelerini sağlamalıyız. Tarih bilincine sahip ve tarihî mekanların nasıl ziyaret edilmesi gerektiğini bilen nesiller yetiştirmeliyiz. Bu konuyu çok önemsiyorum, çünkü geçmiş yıllardaki bir Çanakkale ziyaretim sırasında tarihî millî parkta değil, piknik alanında ol- duklarını zanneden kişilerle karşılaştım. Bun- ların yaşanmaması için başta çocuklarımız ve gençlerimize tarih bilinci kazandırmalı, onların tarihî millî parklarımızı ziyaret etmelerini sağlamalıyız.

Biraz önce Çanakkale Savaşları’ndaki kayıp sayımızın yaklaşık 250 bin olduğundan söz ettiniz. Diğer ülkeler açısından durum nedir?

Çanakkale Cephesi’ndeki çatışmalara 410 Bu noktada Mustafa Kemal’in 1934 yılında İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya Mehmet- bini İngiltere, 79 bini Fransa adına olmak çik Abidesi’ni ziyareti sırasında okuması için not ettirdiği şu sözlerini hatırlatmak üzere 489 bin İtilaf ordusu askeri katılmıştır. istiyorum. “Bu yurdun toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir İngilizlerin kaybı 205 bin, Fransızların kaybı dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle ise 47 bin civarındadır. Yaklaşık 500 bin Türk yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! askerinin katıldığı çatışmalarda kayıpları- Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır” diyen Mustafa Kemal’in mızın sayısı 250 bini aşkındır. Bu rakamlar bu çok anlamlı sözleri, galip bir komutanın Batı’ya tokalaşmak üzere elini uzatması Çanakkale Cephesi’ndeki savaşın dehşetini şeklinde de okunabilir. Mustafa Kemal, gerektiğinde Batı’ya karşı mücadele eden ve Türk direnişinin ne derece onurlu olduğunu ve zafer kazanan bir ulusun, aynı zamanda Batı’nın bir parçası olduğuna ve çağdaş göstermesi açısından önemlidir. uygarlık yolunda ilerlediğine işaret etmektedir.

65 BİRTÜRK DESTANIN DEMOKRAS BAŞLADIĞIİSİNİN YER GÖRKEMLİ ANITI TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BİNASI

66 MECLIS BINALARIMIZ 29 EKIM 1923’TE CUMHURIYET’IN ILANININ ARDINDAN DEVLETIN BAŞKENTININ YENI BIR ANLAYIŞLA TASARLANMASI GÜNDEME GELIR. BU ÇERÇEVEDE PROJELENDIRILEN YAPILARDAN BIRI DE TÜRKIYE BÜYÜK MILLET MECLISI BINASI’DIR. MILLÎ IRADENIN TECELLI ETTIĞI YAPININ INŞASI IÇIN ILK TUĞLA 1939 YILINDA KONULUR.

ENVER UYGUN FOTOĞRAFLAR: EVREN ÖZESEN

67 urtuluş Savaşı’nı yönetmesinden dolayı “Gazi Meclis” olarak şehrin kaderi değişir. Cumhuriyet’in ilanını takip eden süreçte Kanılan Türkiye Büyük Millet Meclisi, 27 Mayıs 1960 askerî Türkiye’ye yeni bir çehre kazandırma çalışmaları da Ankara’dan darbesinden sonra kapatılır. Millet iradesinin üzerine kabus gibi başlar. Mimari ve şehir plancılığı bu alanda başrolü üstlenir. çöken vesayet döneminin ardından Meclis yeni binasına taşınır. Şehre Cumhuriyet değerleriyle uyumlu bir görünüm vermek için Yeni TBMM Binası’nın yapılması için ilk adım, 11 Ocak 1937’de sembolik binaların inşası önemsenir. Bu amaçla yurt dışından mi- kabul edilen bir kanunla atılır. Kanun, yirminci asrın mimari özel- marlar getirilir. Clemens Holzmeister de 1927 yılında Atatürk’ün liklerine uygun ve abide niteliğinde emri ve İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, yeni bir parlamento binasının yapımı milletvekilleri Hamdullah Suphi Tan- için proje yarışması açılması esasına rıöver ve Recep Peker’in girişimleriyle dayanır. 28 Ocak 1938’de sona eren Türkiye’ye davet edilir. Holzmeister yarışmaya 14 proje başvurur. Jüri üye- 1927-1936 yılları arasında Ankara’da lerinin seçtiği 3 proje Başbakan Celal Millî Savunma Bakanlığı, Genelkur- Bayar tarafından Cumhurbaşkanı may Başkanlığı, Ticaret Bakanlığı, Mustafa Kemal Atatürk’e sunulur. Sıhhiye Ordu Evi, Kara Harp Okulu, Atatürk’ün Bakanlar Kurulu’nun da Cumhurbaşkanlığı Köşkü, Merkez görüşünü alarak birinciliğe değer gör- Bankası, İçişleri Bakanlığı, Bayındırlık düğü eser Avusturyalı mimar Prof. Dr. Bakanlığı, Yargıtay binalarını inşa Clemens Holzmeister’e aittir. eder. Ayrıca Anton Honak ve Josef Eski çağlardan itibaren iskana tâbi Prof. Dr. Clemens Holzmeister Thorak ile birlikte Güvenpark’taki Gü- olmuş, çeşitli dönemlerde önemli bir ven Anıtı’nı yapar. Böylece başkentin merkez konumuna ulaşmış Ankara, Osmanlı Devleti’nin son bugün hâlâ kullanılan estetik ve simgesel değeri yüksek yapıları yüzyıllarında birçok Anadolu şehri gibi bakımsız kalır. Ankara’nın ortaya çıkar. Millî Mücadele’nin yönetim yeri olarak seçilmesi, Meclis’in bura- 1938 yılına gelindiğinde Clemens Holzmeister Türkiye’nin yeni da teşekkül etmesi ve 13 Ekim 1923’te başkent ilan edilmesiyle parlamento binasını inşa etmek üzere işbaşı yapar. 26 Ekim 1939

68 MECLIS BINALARIMIZ AVUSTURYALI MIMAR CLEMENS HOLZMEISTER, 1927 YILINDA ATATÜRK’ÜN EMRIYLE TÜRKIYE’YE DAVET EDILIR. ANKARA’DAKI PEK ÇOK YAPIDA IMZASI BULUNAN HOLZMEISTER, TÜRKIYE’NIN YENI PARLAMENTO BINASINI INŞA ETMEK ÜZERE 1938’DE IŞBAŞI YAPAR.

tarihinde TBMM Başkanı Abdülhalik Renda’nın attığı temelle binanın inşaatı baş- lar. Ancak ekonomik zorluklar, döviz sıkıntısı, II. Dünya Savaşı’nın zorunlu kıldığı kısıtlamalar gibi etmenler yüzünden tamamlanması 22 yılı bulan TBMM Binası 6 Ocak 1961’de hizmete açılır. Bu süreçte yarışma projesi ile uygulama arasında birtakım farklılıklar da söz konusu olur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Yerleşkesi, Güven Anıtı’ndan başlayarak Atatürk Bulvarı üzerinde sıralanan bakanlık binalarından sonra gelen yükseltide 475 bin 521 metrekarelik arazi üzerine kurulur. Yer seçimi, millî iradenin her şeyin üstünde olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. TBMM Binası konum itibarıyla şehre hâkim bir tepeye konuşlandırılır. Meclis Yerleşkesi’ne yukarıdan bakıldığında ikizkenar üçgen görünümlü bir yeşil alan göze çarpar. Burası şehrin ortasında bir oksijen kaynağıdır. Aynı zamanda sembolik olarak milletin rahat nefes almasına gönderme yapar. Meclis ana binasına kuşbakışı bakıldığındaysa millete kollarını açmış bir görüntüyle karşılaşılır. Yerleşke içinde 19 bin 372 metrekare kullanım alanıyla inşa edilen parlamento binası Türkiye Cumhuriyeti’nin gücünü ve ölüm- süzlüğünü vurgulamak üzere anıtsal yönleri öne çıkan, 5 katlı, ön cephe uzunluğu 248 metre olan bir yapıdır. Ön cephede birbirine paralel iki sıra halinde uzanan kanatlar ve bu kanatları birleştiren köprüler bulunur. Meclis Yerleşkesi’nin kuzeyinde TBMM Binası, doğusunda Millî Egemenlik Parkı yer alır. Yeni Halkla İlişkiler Binası, yerleşkeye sonradan eklenmesine karşın

69 mimari uyum gözetilerek inşa edilmiştir. Meclis’in bahçe alanı bosajlı kesme taştan kalın bir duvarla çevrilidir. Yerleşkenin Dik- men Caddesi ve Atatürk Bulvarı üzerinden iki girişi vardır. İnönü Bulvarı üzerindeki giriş ise yalnızca törenlerde kullanılır.

İhtişam, dayanıklılık, estetik TBMM Binası’nda ihtişamın yakından hissedildiği bölümlerden biri yan yana sıralanmış 5 kapının yer aldığı alandır. İki yanında yükselen hasır desenli sütunlarla diğerlerinden ayrılan ve tam ortada yer alan bronz kapı “Şeref Girişi” olarak adlandırılır. Binanın bu girişi yalnızca Cumhurbaşkanı ve TBMM Başkanı ta- rafından kullanılır. Şeref Girişi’nin sağ ve sol taraflarındaki ikişer kapı milletvekilleri ile devlet protokolüne mensup kişilerin girişi içindir. Şeref Girişi’nin açıldığı Şeref Holü, iki iç bahçeyi barındıran mermer salon ve sütunlu galerilere bağlanır. Galeri katındaki ge- çitler kulis koridorlarının birinci katı ile yan kanatların ikinci katını bağlar. Geçitlerin yer döşemeleri mermer kaplıdır. Şeref Holü’nün tavanındaki kirişler çeşitli renk ve motiflerle süslenmiştir. Holün duvarlarında kullanılan iki renkli mermer etkileyici bir görünüme sahiptir. Şeref Holü’nden Genel Kurul Salonu’na açılan, Cumhur-

70 MECLIS BINALARIMIZ TBMM BAHÇESI, TIPKI BINALARDA VE IÇ TASARIMDA GÖZETILDIĞI GIBI SEMBOLIK ANLAMLAR, ESTETIK DEĞER VE KULLANIŞLILIK ILKELERINE GÖRE DIZAYN EDILMIŞTIR.

başkanı ve TBMM Başkanı’nın kullandığı “Damlalı Kapı” veya boyunca yaşamış 16 Türk devletini sembolize eden avizeler “Salkım Kapı”, her iki kanadında barındırdığı motiflerle dikkat Bohemya kristalinden imal edilmiştir. Genel Kurul Salonu’nda çeker. Holzmeister tarafından tasarlanan bu motifler Türk cam milletvekilleri için 578, izleyiciler için 933 olmak üzere toplam 1511 sanatında geleneksel olarak yüzyıllardır kullanılmaktadır. oturma yeri bulunur. Başkanlık kürsüsünün sağında ve solunda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin en çok bilinen alanı Toplantı Cumhurbaşkanlığı Locası, yabancı misyon temsilcileri ile askerî Salonları Bölümü adıyla anılan, Genel Kurul Salonu ile grup top- ve mülki erkana ayrılmış localar yer alır. Kürsünün karşısındaki lantı salonlarını içeren bölümdür. Ortada Genel Kurul Salonu yer localar basın mensupları, geçmiş dönemlerde görev yapmış alır. Bugünkü oturma düzenine 1998 yılında kavuşan salondaki milletvekilleri ve aileleri ile vatandaşlara ayrılmıştır. Genel Kurul 16 avize Clemens Holzmeister tarafından tasarlanmıştır. Tarih Salonu’nun ana girişinin yer aldığı koridorda iktidar ve muhale-

71 BUGÜNKÜ OTURMA DÜZENINE 1998 YILINDA KAVUŞAN GENEL KURUL SALONU’NDAKI 16 AVIZE, TARIH BOYUNCA YAŞAMIŞ 16 TÜRK DEVLETINI SEMBOLIZE ETMEKTEDIR. fet için ayrılmış 3 Grup Toplantı Salonu vardır. Bu salonlardan en büyüğü başta Cumhuriyet Senatosu Salonu olarak yapılmış, 1980 askerî darbesinden sonra Cumhuriyet Senatosu’nun kapanması üzerine ilerleyen dönemde Meclis’te en fazla milletvekiliyle temsil edilen siyasi par- tinin grup toplantılarını yapması için düzenlen- miştir. Diğer toplantı salonları TBMM’de grubu bulunan siyasi partiler tarafından dönüşümlü olarak kullanılır. Bodrum, zemin ve birinci kat olmak üzere üç kattan oluşan Tören Salonu, TBMM Binası’nın en gösterişli bölümleri arasında sayılır. Mer- divenle inilen bodrum kattan Tören Salonu giriş holüne ulaşılır. Holde daire kesitli karşılıklı yerleştirilmiş dörder sütun bulunur. Sütunların gövdeleri düşey mermer profillerle bezeli, üst kata çıkılır. Zemin katta Cumhurbaşkanlığı Kabul Salonu ile Tören Salonu yer alır. bölümleriyse mantar biçimlidir. Holün güneyin- 25x10 metre ölçülerindeki Tören Salonu’nun tavanındaki “Köpük Avize” olarak deki mermer basamaklı merdivenlerle zemin anılan büyük kristal avize yine Clemens Holzmeister’in tasarımıdır. Dünyanın en büyük avizelerinden kabul edilen eser, salona görkemli bir hava katar. Salonun mermer kaplı duvarları, sütunları ile ahşap yer döşemesi son derece estetik bir görüntü sunar. Batı yan kanattan açılan geçitle ulaşım sağlanan birinci kattan salona giriş iki kanatlı cam kapıdan sağlanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Binası’nın sık kullanılan ve ülke için önem taşıyan alanlarından biri TBMM Kütüphanesi’dir. Ana binanın doğu kanadında yer alan kü- tüphane 2 bin 550 metrekarelik bir alanı kaplar. Yılda ortalama 6-7 bin kitabın dahil olduğu koleksiyonda yaklaşık 298 bin cilt kitap mevcuttur. Koleksiyonda ayrıca 60 bin cilt süreli yayın ve 6 bine yakın mikrofilm yer alır. TBMM Kütüphanesi Türkiye’nin en büyük derleme kütüphanelerinden biri ve özel ihtisas kütüphanesidir. TBMM Bahçesi, tıpkı binalarda ve iç tasarımda gözetildiği gibi sembolik anlam- lar, estetik değer ve kullanışlılık ilkelerine göre dizayn edilmiştir. Proje mimarisi Prof. Dr. Yüksel Öztan’a ait olan bahçede çeşitli ülkelerden getirilen 200’ün üze- rinde bitki türü bulunur. Bu örnek flora parlamentodaki çeşitliliği ve birleştirici, toplayıcı özelliği simgeler. Meclis Bahçesi’ndeki anıtlar ve Başkanlar Parkı da birer kadirşinaslık örneğidir. Mustafa Kemal Atatürk’le beraber elinde bayrak tutan genç erkek ve meşale taşıyan genç kız figürlerini betimleyen ve kaidesinde “Ba- ğımsızlık ve özgürlük benim karakterimdir” özdeyişinin yer aldığı Atatürk Anıtı, 19 Mayıs 1981 tarihinde, Atatürk’ün 100. doğum yıldönümünde açılmıştır. 23 Nisan 2007’de açılan İstiklal Marşı Anıtı Prof. Dr. Ferit Özşen’in eseridir. Anıtın ortasında

72 MECLIS BINALARIMIZ TBMM Bahçesi’ne dikilen Holzmeister Anıtı 24 Kasım 2011 tarihinde Avusturya-Türkiye Dost- luk Heyeti’nin katılımıyla açılmıştır. Anıtın ön yüzünde Holzmeister’in rölyefine ve kısa hayat hikayesine, arka yüzünde ise Ankara’ya kazan- dırdığı eserlere ait bilgilere yer verilmiştir. Meclis Bahçesi’nde bulunan TBMM Camii’nde anıtsal mimari dilden özellikle kaçınılmıştır. Mimar Behruz Çinici tarafından klasik cami üslubunun dışında kalınarak tasarlanan cami 1985 yılında Ağa Han Mimarlık Ödülü’ne layık görülmüştür. Bahçesi, dış görünüşü ve iç planlarıyla büyük ülke olma hedefindeki Türkiye’ye yakışan gör- kemli TBMM Binası, Türk milletinin geleceğe güvenle bakmasını sağlayacak bir yapıdır. İnşası İstiklal Marşı’nın ilk iki kıtası ve TBMM logosu yer alır. Logoyu taşıyan eller millî sırasında ve sonraki dönemlerde deprem başta egemenliği simgelerken yapıdaki çeşitli figürlerle Türk istiklalinin sonsuza dek olmak üzere çeşitli felaketlerde zarar görmemesi süreceği vurgulanır. Ankara’nın çehresinin oluşmasındaki katkılarının yanı sıra için azami özenin gösterildiği bina görenlerde TBMM Binası’nın da mimarlığını üstlenen Prof. Dr. Clemens Holzmeister anısına güç, ihtişam ve güven duyguları uyandırır.

73 AHMET KÜÇÜK: DEMOKRASININ VAZGEÇILMEZ BIR UNSURU OLAN MUHALEFET, DOĞRU BIR SIYASETLE IKTIDAR ÜZERINDE BASKI YARATARAK ÜLKE IÇIN FAYDALI HIZMETLER YAPILMASINA KATKI SAĞLAR SÖYLEŞI: SONGÜL BAŞ - FOTOĞRAFLAR: EVREN ÖZESEN

20, 22 VE 23. DÖNEM ÇANAKKALE MILLETVEKILI AHMET KÜÇÜK, SIYASETTE ELEŞTIRININ KIRICI DEĞIL, YAPICI OLMASI GEREKTIĞINI BELIRTEREK, “POLITIKADA DOSTLUK ILIŞKILERINI, INSANLARI INCITMEDEN SIYASET YAPMAYI VE SIRADAN OLMAMAYI ÖNEMSERIM” DIYOR. KÜÇÜK, PARLAMENTONUN SAYGINLIĞINI ZEDELEYEBILECEK HER TÜR SÖZ VE DAVRANIŞTAN KAÇINILMASININ DA ÖNEMINI VURGULUYOR.

74 SÖYLEŞI Hayat yolculuğumuzda gençlik yılları büyük önem taşır. Yaşamımızın sonraki dönemlerine dair pek çok kararı o yıllarda alırız. Siyasete ilgi duymanızda gençlik çağlarınızın etkisin- den söz edebilir miyiz? Evet, elbette. Ben 1958 yılında Çanakkale’nin Biga ilçesinin Çakırlı köyünde doğdum. İlkokulu küçük bir köy okulunda okudum. Tüm sınıflar aynı derslikte, tek bir öğretmenden eğitim alıyorduk. Beşinci sınıfa geçtiğim yıl okulumuza ikinci bir öğretmen tayin edildi. O günün şartları içinde kendimizi olabildiğince iyi yetiştirmeye çalıştık. Ben arkadaşlarıma göre biraz daha şanslıydım, çünkü lisede okuyan ağabeyimin ve öğretmen okuluna giden amcamın kitapla- rını kaynak olarak kullanabiliyordum. Bir başka avantajım ise köyde radyo bulunan üç evden bi- rinin bizimki olmasıydı. Kitapların yanı sıra rad- Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’nde (İDMMA) okumaya başladım. Üniversite yo da kendimi geliştirebilmeme imkan sağladı. yıllarımda bir CHP’li olarak seçim çalışmalarının, siyasi tartışmaların, gençlik hare- Beşinci sınıftayken öğretmenimiz bizi parasız ketlerinin içinde yer aldım, ama hiçbir zaman terörize olmuş akımlara ilgi duymadım, yatılı sınavlarına soktu. Hiç unutmam, test o işlerin içinde bulunmadım. yöntemiyle ilk kez o sınava girdiğimde karşılaş- 12 Eylül 1980 darbesi, 78 Kuşağı’nın üzerinden kelimenin tam anlamıyla silindir tım. Çanakkale’den yaklaşık bin öğrenci sınava gibi geçti. Birçok arkadaşımız cezaevine girdi, işkence gördü, ağır bedeller ödedi. O katılmıştı, benim de aralarında bulunduğum 10 dönemde büyük acılar yaşandı. Toplum bizim kuşağa endişeyle, hatta potansiyel kişi başarılı oldu. Bu sayede Çanakkale Merkez suçlu gözüyle bakar olmuştu. Arkadaşlarımız cezaevinden çıktıktan sonra topluma Ortaokulu ve Çanakkale Lisesi’nde parasız yatılı karışma, insanlarla kaynaşma imkanı bulamıyordu. Bu şartlarda hepimiz bunalıma okuma imkanı buldum. Köyde hali vakti yerinde düştük, mesleklerimizi icra etme konusunda cesaretlenemedik, ne yapacağımızı bir ailenin çocuğuydum. Parasız yatılı okumam, bilemedik. O dönemde ben memleketime döndüm. İnşaat mühendisi olarak meslek ihtiyaç sahibi bir ailenin evladı olmamdan değil, yaşamıma ve siyaset hayatıma Çanakkale’de devam ettim. o günün şartlarında köy çocuklarının okuyabil- mesi için böyle bir imkanın bulunmasından kay- 1980 sonrasında siyaset yolculuğunuzun dönüm noktaları neler oldu? naklanıyordu. Ben de bu imkandan yararlanarak Bugün toplumun hemen her kesimi tarafından eleştirilen 1982 Anayasası’na “hayır” eğitimime devam ettim. 1975 yılında Çanakkale oyu vermiş biriyim. O günün şartlarında propaganda yapma imkanı olmadığı için Lisesi’nden mezun oldum. Biz kelimenin tam anlamıyla 78 Kuşağı’yız. Lise yıllarımız ülke en azından yakın çevremizin “hayır” oyu kullanması konusunda uğraş verdim. 1983 meselelerinin tartışıldığı, hatta küçük küçük yılında Sosyal Demokrasi Partisi (SODEP) kuruldu, Halkçı Parti ise kurduruldu. Ben kavgaların yaşandığı bir ortamda geçti. Liseyi SODEP tarafında yer alarak 1983 genel seçimlerinde Halkçı Parti’ye oy vermedim. bitirdiğim yaz koşa koşa gidip Cumhuriyet Halk Onun yerine Çanakkale’den bağımsız adaylığını koyan bir arkadaşımızı destekledim. Partisi (CHP) Gençlik Kolları’na üye oldum. Yani Üyesi olduğum SODEP’in 1984 yerel seçimlerine katılması gündeme gelince Biga’da tam 41 yıllık CHP’liyim. partinin seçim çalışmalarında görev aldım. O dönemde halkla kurduğum diyalog, çeşitli konulara yönelik konuşmalarım ilgi çekmiş olacak ki partililer beni SODEP’in Siyasete ilginiz üniversitede artarak devam çalışmalarında aktif olarak yer almaya ittiler. Böylece siyasete tam anlamıyla adı- etmiş olmalı… mımı atmış oldum. 1984 yılında Biga’da yerel seçimi kazanamadık, ama gelecek için Evet, kesinlikle. Liseyi bitirdiğim yıl, 17 yaşımda iyi bir temel oluşturduk. 1985’te SODEP ve Halkçı Parti’nin birleşmesiyle Sosyalde- üniversite sınavını kazanarak İstanbul Devlet mokrat Halkçı Parti (SHP) kurulunca ilçe sekreteri oldum. 1988’de ise ilçe başkanı

75 “PARLAMENTONUN SAYGINLIĞI ASLA ZEDELENMEMELIDIR. BU KONUDA MILLETVEKILLERINE DE, BASIN MENSUPLARINA DA, DEMOKRASININ ÖNEMINI KAVRAMIŞ HER KESIMDEN KIŞIYE DE GÖREV VE SORUMLULUK DÜŞMEKTEDIR.” seçildim. 1989 yılındaki yerel seçimleri Biga’da rahat bir şekilde kazandık. 11 Belediye letvekilleriyle çatışarak değil, konuşarak Meclis Üyeliği’nin 8’ini alarak ilçede sosyal demokrat bir yerel yönetim oluşturduk. Bu siyaset yapma anlayışını benimserim. başarıyla birlikte siyasette yıldızımın parlamaya başladığını söyleyebilirim. Yerel seçim- Meclis’teyken hep muhalefet milletvekili lerin ardından genç bir inşaat mühendisi olarak Biga’nın çehresini değiştirecek projelerin olduğumuz için siyaset yapma biçimimiz üretilmesinde Belediye Başkanımızla birlikte çalıştım. O dönemde Biga’nın altyapısının de eleştiri temelinde şekillendi. Ancak, bu tamamlanması, 500 konutluk bir kooperatif kurularak ilçe halkının uygun fiyatla ev eleştirilerin yapıcı olmasına, iktidarı ülke- sahibi olmasının sağlanması gibi önemli hizmetler gerçekleştirildi. ye hizmete yönlendirmesine, icraatların hızlanması için katkı sağlamasına dikkat 20, 22 ve 23. Dönemlerde milletvekili olarak Meclis’te yer aldınız. Bu yıllarda ön plana ettim. Başta alınteriyle çalışanlar, ezi- çıkan çalışmalarınız nelerdir? lenler, mağdurlar olmak üzere toplumun 1992 yılında Cumhuriyet Halk Partisi’nin yeniden açılması üzerine CHP üyesi oldum. 1995 her kesiminin sorunlarının giderilmesine seçimleri öncesinde partili arkadaşların talebiyle ön seçime girdim. Aslında benim niyetim ve ihtiyaçlarının karşılanmasına önem milletvekilliği değil, belediye başkanlığıydı. Ancak ısrarlar neticesinde kendimi ön seçimde verdim. İlimin, bölgemin ve ülkemin huzur buldum ve kazandım. 20. Dönem’de 49 CHP milletvekili içinde en gençleriydim. Henüz 37 ve refah içinde olması konusunda elimden yaşında milletvekili seçilmiştim ve parti yönetiminde hızlı bir yükselişim olmuştu. 1999 gelen çabayı göstermeye gayret ettim. seçimlerine girildiğinde Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyesiydim. 22. Dönem’de tekrar Benim için büyük önem taşıyan bir başka Meclis’e geldiğimde TBMM Başkanlık Divanı Katip Üyesi seçildim. 23. Dönem’de ise İdare konu ise parlamentonun saygınlığının asla Amiri olarak Başkanlık Divanı’nda yer aldım. Siyaset hayatımı taçlandıran bu görevler zedelenmemesi gerektiğidir. Bu hususta benim için büyük bir onur ve gurur vesilesidir. milletvekillerine de, basın mensuplarına Siyaset hayatınızda en çok nelere dikkat ettiniz? da, demokrasinin önemini kavramış her kesimden kişiye de görev ve sorumluluk Siyasette dilim biraz sivridir, ama eleştirilerimi dile getirirken kimseyi incitmemeye, düşmektedir. sözlerimin hakaret içermemesine özen gösteririm. Politikada dostluk ilişkilerini, insanları Siyaset, seçimlerle aldığınız vekaleti kırmadan siyaset yapmayı ve sıradan olmamayı önemserim. Özellikle bölgemdeki mil- bireyler ve toplum yararına en iyi şekil- de kullanmayı, ülkeniz ve milletiniz için faydalı hizmetlerde bulunmayı gerektirir. Bu hizmet sadece iktidarda değil, mu- halefette de verilir. Bilindiği gibi, iktidar bütün rejimlerde, muhalefet ise sadece demokraside vardır. Ülkenin olumlu yönde gelişmesi ve demokrasinin ilerlemesinde muhalefetin büyük rolü bulunmaktadır. Eğer muhalefet doğru bir siyaset ve yaklaşım ortaya koyarak iktidar üzerinde baskı yaratabilirse ülke için hedeflediği birçok önemli projeyi hayata geçirebilir. Bunun en yakın örneği Cumhuriyet Halk

76 SÖYLEŞI Partisi’nin 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri öncesinde gündeme getirdiği ekonomik vaatlerdir. 7 Haziran’da bu vaatlerle ilgili olarak “Kaynağı nereden bulacaksınız?” diye soran iktidar partisi, 1 Kasım’da ken- disi benzer vaatlerde bulunmak zorunda kalmıştır. Seçimler sonucunda CHP iktidar olamamıştır, ama iktidar partisi üzerinde yarattığı etki ve baskı neticesinde başta asgari ücretin artırılması olmak üzere mağdur kesimler adına birtakım olumlu gelişmelerin yaşanmasına önemli katkı sağlamıştır. CHP iktidara gelseydi asgari ücret 1500 liraya çıkacaktı, ama 1300 lira olması da bir kazançtır. CHP şimdi diğer va- atlerin de yerine getirilip getirilmeyeceğinin takipçisi olacaktır. meselesi, güvenlik başta olmak üzere pek çok konuda ciddi bir sorun olarak karşımızda Milletvekilliğiniz döneminden unutama- duruyor. İktidarı bu konuda daha dikkatli ve daha duyarlı olmaya, Türkiye’nin geleceğini dığınız anıları bizimle paylaşabilir misiniz? koruma ve kollama hususunda gerekli tedbirleri almaya davet ediyorum. Tabii pek çok anım var, ama özellikle ikisini 2002 yılı sonlarında göreve gelen iktidar partisi kazan-kazan politikasıyla herkesle ifade etmek isterim. 1 Mart Tezkeresi’nin sorunsuz bir ilişki kuracağını söylemesine rağmen bugün neredeyse barışık olduğumuz aleyhine ve 8 yıllık kesintisiz temel eğitimin ülke kalmadı. Ben bu nedenle büyük endişe içindeyim. Öte yandan, terör olayları ülke- lehine verdiğimiz mücadele benim için bü- mizin huzur ve refahını tehdit etmekte, asker ve polislerimizin şehit düşmesine, sivil yük bir onurdur. 1 Mart Tezkeresi’nin kabul vatandaşlarımızın hayatını kaybetmesine neden olmaktadır. Hükümet terörün önlen- edilmediği oylamada Başkanlık Divanı’nda mesi konusunda üzerine düşen görev ve sorumluluğu tam manasıyla yerine getirmelidir. görev yapıyordum. O gün Divan’da olmak heyecanımı daha da artırmıştı. Bugün Orta 2011 yılından bu yana Meclis’te yer almıyorsunuz. Siyaset dışındaki uğraşlarınızı öğ- Doğu’da yaşananlar Meclisimizin verdiği renebilir miyiz? kararın doğruluğunu ve o dönemde yaptı- Şu sıralar en çok kitap okuyarak ve spor yaparak vakit geçiriyorum. Üyesi olduğum sivil ğımız değerlendirmelerin haklılığını ortaya toplum kuruluşlarının faaliyetlerine katılıyorum. Meclis’te yer almasam da siyaseti ya- koyuyor. Zaten Tony Blair, Hillary Clinton kından takip ediyorum ve çeşitli platformlarda görüşlerimi dile getiriyorum. Önümüzdeki gibi isimler de o müdahalenin bir hata oldu- dönemlerde siyasette tekrar yer almakla ilgili benim bir talebim olmayacak, ancak bu ko- ğu konusunda özeleştiride bulundular. Öte nuda bir görev tevdi edilirse ülkem ve partim için hizmette bulunmaya devam edeceğim. yandan, 8 yıllık kesintisiz temel eğitimden vazgeçilmesinin faturasını Türkiye’nin çok Son sorumuz bu ay 101. yılını kutladığımız Çanakkale Zaferi ile ilgili… Çanakkale’de acı bir şekilde ödediğini ve ödemeye de doğmuş ve Çanakkale Milletvekili olarak hizmet vermiş biri olarak neler hissettiğinizi devam edeceğini düşünüyorum. öğrenebilir miyiz? İnanın, Çanakkale Zaferi’nin hissettirdiklerini kelimelerle ifade etmek çok zor. I. Dünya Size göre ülke gündemindeki en önemli Savaşı’nın kaderinin değiştiği, Türkiye’nin önsözünün yazıldığı bu zafer, başta Büyük konular, çözüm bekleyen sorunlar nelerdir? Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere şehit ve gazilerimizin yarattığı bir Bugün Orta Doğu bir cehenneme dönmüş destandır. Çanakkale’de vatan toprağı kanın son damlasına kadar savunulmuş, burada durumda. Yakın coğrafyamızdaki sorunlar ortaya çıkan bağımsızlık ve Millî Mücadele ruhu dalga dalga tüm Anadolu’ya yayılmıştır. bizi de derinden etkiliyor. Türkiye’de sayı- Bize bu vatanı emanet eden Mustafa Kemal Atatürk, şehitlerimiz ve hayatını kaybeden ları 2,5 milyonu geçen Suriyeli sığınmacılar gazilerimizi sevgi, saygı, minnet ve rahmetle anıyorum.

77 ÇAĞIN BÜYÜK DRAMI: SURİYELİ MÜLTECİLER VE DÜNYA

78 BEŞINCI YILINA GIREN SURIYE İÇ SAVAŞI, DÜNYANIN BUGÜNE KADAR GÖRDÜĞÜ EN BÜYÜK NÜFUS HAREKETLILIKLERINDEN BIRINE YOL AÇTI. CAN HAVLIYLE YURTLARINI TERK EDEN MÜLTECILERIN YAŞAMA HAKKININ SAVUNULMASI KONUSUNDA BÜYÜK BIR INSANLIK SINAVINDAN GEÇEN DÜNYA ÜLKELERININ BIR BÖLÜMÜ ŞIMDIDEN SINIFTA KALDI. TÜRKIYE ISE ILK GÜNDEN ITIBAREN SURIYELI MÜLTECILERE KARŞI IZLEDIĞI AÇIK KAPI POLITIKASIYLA ÜZERINE DÜŞEN VAZIFELERI YERINE GETIRMEK IÇIN ELINDEN GELEN HER TÜRLÜ ÇABAYI GÖSTERIYOR.

ORHAN GÜLENAY

79 irminci yüzyılın ilk yarısı o zamana dek görülmemiş büyüklük- Avrupa’ya yönelen az sayıdaki insanaysa ucuz iş gücü gözüyle Yte, dünyanın önemli bir bölümüne yayılmış iki büyük savaşa bakılıyordu. Oysa göç konusu, akademik alanda disiplinlerarası sahne oldu. Bu savaşlarda hayatını kaybeden, yurdundan edilen çalışmalara konu olan çok boyutlu bir olgudur. Tarihteki örnekler, insan sayısı uzun yıllar konuşuldu; romanlara, filmlere konu oldu. Kavimler Göçü gibi büyük göç dalgalarının haritaları değiştirecek, Hatta II. Dünya Savaşı’nın getirdiği yıkım, Avrupa’da insanın va- çok güçlü görünen devletleri yıkıma sürükleyecek etkilerinin roluşunun “saçma” olduğu görüşüne dayanan felsefe ve sanat olduğunu gösterir. akımlarını doğurdu. Yüzyılın diğer yarısında bir yandan Soğuk II. Dünya Savaşı çok büyük coğrafyaya yayılan, yalnızca Savaş sürerken öte yandan Vietnam Savaşı, İran-Irak Savaşı gibi cephelerde değil, savaşa katılan veya işgale uğrayan ülkelerin bölgesel olmakla birlikte dünyayı etkileyen çatışmalar yaşandı. sokaklarında da süren bir savaş olarak tarihe geçti. Savaş bo- 11 Eylül 2001’de Amerika Birleşik Devletleri’nde düzenlenen terör yunca işgalciler tarafından yurtlarından sürülen veya çatışmadan saldırıları, 21. yüzyılda terör ve savaşın artık yeni bir yüze bürü- kaçarak ülkelerini terk eden milyonlarca insan çeşitli yerlere neceğini gösteren ilk işaretlerdendi. ABD, dünya kamuoyunda sürüklendi. Etnik kökenleri veya dinleri yüzünden bazı ülkelerin “İslami terör” adıyla anılan silahlı güçlerle mücadele etme gerek- topraklarına kabul etmediği bu insanların büyük bölümü yol- çesiyle Ekim 2001’de Afganistan’ı işgal etti. 2003 yılında ABD ve larda can verdi. Bu acı tecrübenin tekrarlanmaması için 1950 İngiltere’nin başı çektiği koalisyon güçleri, uluslararası güvenliği yılında kurulan Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği koruma iddiasıyla bu kez Irak sınırlarına girdi. Orta Doğu’daki (UNHCR), yurtlarını terk etmek zorunda kalanların haklarını bu savaş ortamı kısa sürede çeşitli aktörlerin farklı yönlerden uluslararası platformda korumayı amaç edindi. UNHCR, Birleşmiş çatışmanın tarafı olmasına yol açtı. Güç dengeleri, ekonomik Milletler Genel Kurulu’nun 14 Aralık 1950 tarihli toplantısında ilişkiler, siyasi söylemler savaşın sonuçlarına odaklı duruma geldi. kabul edilen, Türkiye’nin de 24 Ağustos 1951’de imzaladığı Ce- Bu süreçte ülkesindeki savaştan kaçan insanların meydana ge- nevre Sözleşmesi’nin uygulanması için farkındalık yaratmaya, tirdiği nüfus hareketliliği dünyanın dikkate almadığı bir olguydu. mültecilerin temel insan haklarından mahrum bırakılmamaları Çünkü yer değiştirme büyük oranda Orta Doğu içinde yaşanıyor, konusunda önlemler almaya çalıştı.

80 SAVAŞIN DEHŞETINDEN UZAKTA YENI BIR HAYAT KURMAK IÇIN YOLLARA DÜŞEN SURIYELI MÜLTECILER, GITTIKLERI ÇEŞITLI ÜLKELERDE TEL ÖRGÜLER VE BARIKATLARLA KARŞILAŞIYOR, ÇAMUR DERYASI IÇINDEKI ÇADIRLARDA YAŞAMAYA MAHKUM EDILIYOR.

Cenevre Sözleşmesi “mülteci”yi şöyle ta- nımlıyor: “Irkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplum- sal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünce- leri yüzünden zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin koru- masından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen; ya- hut tabiiyeti yoksa ve bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen kişi- ler.” Bu tanıma dayanan sözleşme, olağan şartlarda ülkesinden ayrılan bir grup insanın başka ülkelerde nasıl muamele göreceğini ortaya koyar. Ancak olağanüstü şartlar baş gösterdiğinde ülkelerin mülteciler konusun- da nasıl bir tavır takınacağını görmek için Suriye İç Savaşı’nı beklemek gerekecektir.

Türkiye’nin açık kapısı, dünyanın kapalı gözleri Suriye halkının ülkedeki iktidarı eleştiren, demokrasi, özgürlük, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi değerleri talep eden gösteriler düzenlemesine, ülkede iki kuşaktır süren Esad rejimi Mart 2011’de şiddetle karşılık verdi. Bu tarihten itibaren devlet güçlerinin halkı sindirmeye yönelik saldırıları hızlanmış, Suriye’de oluşan kargaşayı fırsat bilen terör Suriye’de süren güç mücadelesi sırasında savaşa taraf olmadığı halde çatışmadan örgütleri ülkede faaliyet göstermeye başla- doğrudan etkilenen milyonlarca insanın ülke içinde yer değiştirmesi uluslararası ka- mıştır. Ülke topraklarının jeopolitik önemi, muoyunun dikkatini çekmedi. Şubat 2016 itibarıyla ülkede 7 milyon kişinin konutsuz bölgede söz sahibi olmak isteyen kimi dev- kaldığı bildiriliyor. Suriye’yi terk eden ve mülteci durumuna düşen insan sayısı ise letlerin de oyuna müdahil olmasının önünü yaklaşık 4,5 milyon olarak kaydediliyor. Bu sayı Avrupa Birliği üyesi 8 ülkenin nüfu- açtı. Suriye kısa sürede kimin kiminle savaş- sundan fazla. BM Mülteciler Yüksek Komiseri António Guterres’in “Bu, bir nesilde tek tığının, hangi örgütün kime hizmet ettiğinin bir çatışma nedeniyle yerinden edilmiş en büyük mülteci nüfusu” ifadesi durumun anlaşılmadığı bir savaş meydanına dönüştü. vahametini ortaya koyuyor.

81 IÇ SAVAŞ NEDENIYLE ÜLKELERINI TERK EDEN VE MÜLTECI DURUMUNA DÜŞEN SURIYELILERIN SAYISI YAKLAŞIK 4,5 MILYONA ULAŞTI. TÜRKIYE BUGÜNE KADAR 2,5 MILYONDAN FAZLA SURIYELIYE KAPILARINI AÇARKEN DÜNYA ÜLKELERININ MÜLTECILERE YÖNELIK TUTUMU ELEŞTIRILERE NEDEN OLUYOR. Suriye ile 911 kilometrelik kara sınırını paylaşan Türkiye, ilk gün- Türkiye’nin mültecilerle ilgili tutumu, iç savaşın başladığı gün- den itibaren yanı başında yaşanan bu insanlık dramına kayıtsız lerde dünyaya ilan edilen “açık kapı politikası” çerçevesinde oldu. kalmadı. Hatta, olaylar patlak vermeden önce ülkede reformların Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin yaklaşımını bir an önce gerçekleştirilerek geçiş sürecinin sağlıklı bir şekilde şöyle özetliyor: “Etnik kimliğine, dinine, diline, rengine ve mez- tamamlanması amacıyla Suriye yönetimine gerekli uyarılarda hebine bakmadan yaşanan mağduriyetleri gidermenin, yaralara bulundu. Esad rejiminin Türkiye’yi de uluslararası kamuoyunu da derman olmanın gayreti içerisindeyiz. Ülkelerindeki şiddetten dinlemediği çok geçmeden anlaşıldı. Birleşmiş Milletler Araştırma kaçan komşularımıza yönelik açık kapı politikası izliyoruz. Sınır- Misyonu’nun 16 Eylül 2013 tarihli raporu ile Birleşmiş Milletler dan geri çevirmeme ilkelerini titizlikle hayata geçiriyoruz. Suriye Güvenlik Konseyi’nin 6 Mart 2015 tarihli kararı Suriye’de kimyasal ve Irak’ta yaşanan krizin ilk anlarından itibaren ilkeli, vicdani, silah kullanıldığını ortaya koydu. Bu şartlar altında ülkelerine dön- insani değerlere vurgu yapan bir politika benimsedik.” Başbakan meleri mümkün olmayan Suriyelilerin Türkiye’ye girişi kimi zaman Ahmet Davutoğlu ise Türkiye’ye sığınmak isteyen Suriyelileri dünya basınında da yankı buldu. Sınıra yakın bölgelerdeki sıcak geri çevirmemenin Türk devlet geleneğinin bir devamı olduğunu çatışmadan kaçan gruplar evlerini, ocaklarını terk edip Türkiye vurgulayarak “Suriye’deki kardeşlerimiz bizim ebediyen dost sınırına dayandılar. ve komşu olarak gördüğümüz kardeşlerimiz, akrabalarımızdır.

82 Biz bu ‘açık kapı’ politikasını sürdüreceğiz. Bu bizim için bir onur meselesidir. Ama bu kadar çok mülteci Türk sınırına gelirken bu konularda sessiz kalanlar utansın. Uluslararası toplum, sessiz kalmak konusunda kendini sorgulasın” ifadelerini kullanıyor. Erdoğan ve Davutoğlu’nun sözleri, raporlara geçen sayılarla birlikte değerlendirildiğinde Türkiye’nin “mülteci krizi”ndeki konumu daha rahat anlaşılabilir. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın verdiği bilgiye göre, 4,5 milyon Suriyeli mültecinin 2 milyon 541 bini Türkiye’de bulunuyor. Akdoğan, “Kamplarımızda, barınma merkezlerimizde 260 binin üzerinde Suriyeli var. Onun dışında, Türkiye’nin farklı şehirlerinde, bu 25 merkezin dışında yaklaşık 2 milyon 300 bin civarında Suriyeli kardeşimiz var. Toplamda bu- gün itibarıyla biyometrik kayıt sistemine giren 2 milyon 541 bin Suriyeli Türkiye’de bulunmakta- lendirmesinde bulunduktan sonra şu bilgileri aktarıyor: “Suriyeli kardeşlerimiz dır. Bunların her türlü meselesiyle, özellikle geçici için bugüne kadar yaklaşık 8 milyar dolar harcama yapılmıştır. Geçici barınma barınma merkezinde kalanların tüm sorunlarıyla merkezlerinde kurduğumuz 15 sahra hastanesinde sağlık hizmeti veriliyor. Bugüne ilgilenilmektedir. Diğerlerinin eğitim, sağlık gibi kadar kamp içi ve dışı 10 milyon poliklinik hizmeti sunuldu. Yaklaşık 150 bin bebek sorunlarıyla ilgili çaba gösterilmektedir” değer- Türkiye’de dünyaya geldi.”

83 TÜRKIYE’YE GELEN SURIYELILERIN BARINMA, SAĞLIK, EĞITIM BAŞTA OLMAK ÜZERE TÜM IHTIYAÇLARI BAŞBAKANLIK AFET VE ACIL DURUM YÖNETIMI BAŞKANLIĞI (AFAD) KOORDINASYONUNDA KARŞILANIYOR.

Türkiye, dünyanın gördüğü en büyük nüfus hareketliliklerinden yummayı tercih etti. O yürek burkan görüntüden sonra Avrupa- birinde tüm varlığıyla çözümün etkin bir tarafı rolünü üstleniyor. lıların vicdani kanaatinde değişim olduğundan bahsedilebilse bile Buna karşılık Avrupa ülkelerinin bu konudaki yaklaşımlarının devletler düzeyinde konuya yaklaşım hâlâ güvenlik ve ekonomi beklenen seviyede olumlu olduğunu söylemek güç. Denebilir ki kavramları çerçevesinde ele alınıyor. Avrupa’ya gitmek isteyen Avrupa kamuoyu, 2 Eylül 2015’te Bodrum sahiline cansız bedeni Suriyelilere çıkarılan zorluklar, sınır kapılarında yapılan kötü vuran Aylan bebeğin fotoğrafını görene kadar meseleye gözünü muamele, bir yolunu bulup Avrupa ülkelerine giren mültecilere gösterilen hoşgörüsüzlük, çağımızın bir insanlık sınavı verdiğini ortaya koyuyor. Türkiye’nin 8 milyar doları bulan harcamaları karşısında bütün Avrupa’nın mülteciler için harcadığı miktar 500 bin dolara ulaş- madı. Bunun yanı sıra, Birleşik Krallık’ta devletin verdiği yemek hizmetinden yararlanmak için mültecilere renkli bileklik takma zorunluluğu getirilmesi, Macaristan’ın sınırlarına tel örgü çekmesi ve Suriyelilere sert müdahalede bulunması, Almanya’nın Bavyera eyaletinde mültecilerin değerli eşyalarına el koyma kararı alınması, son olarak Danimarka’nın sığınmacıların 10 bin krondan (yaklaşık

84 4 bin 500 lira) fazla nakit parasına el koyulması yönünde bir ka- nun tasarısını onaylaması gibi insanlık dışı uygulamalar Cenevre Sözleşmesi’ni de aşarak meseleyi insan hakları bağlamında tar- tışmayı da zorunlu kılıyor.

AFAD Modeli Türkiye’ye gelen Suriyelilerin barınma, sağlık, eğitim başta olmak üzere tüm ihtiyaçları Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) koordinasyonunda karşılanıyor. AFAD’ın 10 ilde kurduğu çadırkentler ve konteynerkentlerde verdiği hizmetler BM Mülteciler Yüksek Komiseri António Guterres’in şu sözleriyle takdir edilmişti: “Suriyelilere sadece sınırlarınızı değil, kalplerinizi ve evle- rinizi açtınız.” AFAD, dünya nüfusunun yüzde 3,2’sini oluşturan 235 mil- yondan fazla insanın göçmen, yaklaşık yüzde 1’ini oluşturan 60 milyon insanın ise mülteci ya da sığınmacı durumunda bulunduğunu ortaya koyan uluslararası raporlardan hareketle mevcut veya gelecekteki mülteci krizleriyle başa çıkmak üzere özgün bir model ortaya koyuyor. Akdeniz üzerinden Avrupa’ya geçmeye çalışırken hayatını kaybeden sığınmacı sayısının 2015 yılı sonunda dünya tarihindeki en yüksek seviyeye ulaştığını ifa- de eden AFAD, “Dünya insani sistemi”ni yeniden yapılandırmak için Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve G-20 ülkelerine çağrıda bulunuyor. AFAD’ın önerdiği çözüm modelinin uygulanması, pilot ülke olarak da Türkiye’nin seçilmesi için ilk somut adım, 23-24 Mayıs 2016 tarihlerinde ilki Türkiye’de düzenlenecek Birleşmiş Milletler Dünya İnsani Zirvesi’nde atılacak. AFAD Başkanı Fuat Oktay’ın tartışmaya açtığı “AFAD Modeli: Kurumsal Sosyal Sorumluluğun Doğrudan Yatırıma Dönüşmesi” ailesi hem de ülkesi içinde evinden edilen yakınları başkalarının adlı proje, modele katkı veren her aktörün (yatırımcı, mülteci, yardımına muhtaç olmadan ihtiyaçlarını karşılayabilecek.” ev sahibi halk, bölge ve ülke) kazandığı bir yapıyı inşa etmeyi Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin hazırladığı hedefliyor. Modelde, BM, AB, G-20 gibi yapıların, yabancı ve çok Küresel Eğilimler Raporu’nda dünyada en fazla mülteciye evsahipliği uluslu şirketlerin sığınmacılara evsahipliği yapan ülkelerde ve yapan ülke ifadesiyle anılan Türkiye’deki barınma merkezlerinde şehirlerde, kurumsal sosyal sorumluluk çerçevesinde ayırdıkları Birleşmiş Milletler standartlarının çok üzerinde hizmetler sunuluyor. bütçeden yatırım yapmalarının teşvik edilmesi öngörülüyor. 60 binin üzerinde Suriyeliye barınma merkezlerinde açılan meslek AFAD proje çıktılarını dile getirirken şu ifadeleri kullanıyor: kurslarında eğitim verildiği, 80 bin çocuğun iç savaş nedeniyle “Şirketler, kurumsal sosyal sorumluluk için ayırdıkları finansal yarım kalan eğitimlerine bu merkezlerdeki okullarda devam ettiği kaynaklar ile emek yoğun sektörlerde yatırım yapacak. Kurulacak kaydediliyor. Ayrıca bu kamplarda 280 bine yakın ameliyatın gerçek- işletmelerde sığınmacılar, ev sahibi halkla birlikte istihdam edile- leştirildiği, 9 milyonun üzerinde poliklinik hizmeti verildiği bildiriliyor. rek gelir elde edecek. Ev sahibi ülke, şirketler için yatırım ortamını Türkiye mülteciler konusunda, kendi geleneğinden yola çıkarak daha cazibeli kılacak fiziksel ve yasal altyapıyı oluşturacak teşvik hem komşuluk hukukunun gerektirdiği hem de vicdanın emrettiği sistemlerini uygulamaya koyacak.” Fuat Oktay, sistemin devamı adımları atarken dünyanın sessizliği ve soruna ilgisizliği geleceğin ile ilgili şöyle konuşuyor: “Sığınmacılar, gelirleri ile hem kendileri tarihçilerinin ilgi alanına gireceğe benziyor. Çağın bu büyük dramın- hem de yakınlarının bakımını üstlenirken, tasarrufları ile de geldi- da insani görevini eksiksiz yerine getiren Türkiye’nin farkı daha ği ülkedeki yakınlarına yardım edebilecek. Yani, hem sığınmacı ve şimdiden ortaya çıkıyor.

85 1 Mart 1921 - Mehmet Âkif Ersoy’un kaleme aldığı İstik- lal Marşı, Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey tarafından TBMM’de ilk kez okun- du. Şiir sık sık alkışlarla kesildi. 12 Mart günü yapılan oylamada ise İstiklal Marşı, Türkiye’nin millî marşı olarak kabul edildi.

9 Mart 2007 - Doğu Perinçek, İşçi Partisi Genel Başkanı olduğu dönemde sözde Ermeni soykırımını inkar yasasını ihlal ettiği gerekçe- siyle İsviçre Ceza Kanunu’na göre hapis ve para cezasına çarptırıldı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 2013 yılında Perinçek’in suçsuz olduğuna karar verdi. AİHM Büyük Daire ise Ekim 2015’te “Ermeni soykırımı olmamıştır” demenin suç sayılamayacağına hükmetti. MART 1 5 8 9

5 Mart 1920 - 8 Mart 1857 - Dönemin Şeyhülislamı İbrahim Hay- New York’ta bulunan bir tekstil darizade himayesinde, Dr. Mazhar fabrikasında kadın işçiler grev yaptı. Osman Usman ve arkadaşları öncü- Fabrikada çıkan yangından polis barikatı lüğünde alkollü içkilerle mücadele nedeniyle kaçamayan 129 kadın işçi amacıyla Hilal-i Ahdar kuruldu. hayatını kaybetti. 1910 yılında Uluslararası Kurum daha sonra Yeşilay adını aldı. Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda 8 Mart “Emekçi Kadınlar Günü” ilan edildi. 5 Mart 1933 - Almanya’da yapılan genel seçimlerde Adolf Hitler liderliğindeki Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi yüzde 43,9 oy alarak iktidar oldu. Partinin sloganı “Tek halk, tek imparatorluk, tek lider”di.

86 14 Mart 1827 - 19 Mart 1980 - İstanbul Şehzadebaşı’nda Ankara’da çıkan olaylarda bir jandarma ilk tıp okulu olan erini öldürdüğü iddiasıyla yargılanan Erdal Tıphane-i Âmire ve Eren idama mahkum edildi. 18 yaşından Cerrahhane-i Âmire küçük olması nedeniyle kemik yaşı doktor kuruldu. 1919 yılından raporuyla büyütülen Eren’in cezasının infazı bu yana 14 Mart “Tıp 13 Aralık günü gerçekleştirildi. 11 Mart 2011 - Bayramı” olarak Japonya’nın Tōhoku bölgesinde kutlanıyor. 9 şiddetinde bir deprem meydana geldi. Depremle birlikte ülkenin Pasifik kıyılarında oluşan ve yüksek- liği 40 metreyi bulan dev dalgalar tsunami felaketine yol açtı. Tōhoku depremi ve tsunamisi Japonya’da 21 Mart 1995 - bugüne kadar meydana gelen en Türkiye’de Nevruz büyük afet olma özelliği taşıyor. Bayramı ilk kez “resmen” kutlandı. 11 12 14 18 19 21 25

18 Mart 1915 - Boğazları ele geçirerek başkent İstanbul’u işgal etme ve Rusya’ya yardım ulaştırma amacındaki İtilaf Devletleri, Osmanlı ordusu tarafından Gelibolu’da 12 Mart 1971 - bozguna uğratıldı. Olay, Kuvvet komutanları ülkedeki Çanakkale Deniz Zaferi “anarşi, kardeş kavgası, sosyal olarak tarihe geçti. ve ekonomik huzursuzluklar” ile “Türkiye Cumhuriyeti’nin 25 Mart 2009 - geleceğinin ağır bir tehlike Büyük Birlik Partisi’nin (BBP) kurucusu içine düşürüldüğü”nü gerekçe ve genel başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun göstererek Cumhurbaşkanı helikopteri Kahramanmaraş’ta düştü. Cevdet Sunay’a muhtıra Olayda Yazıcıoğlu dışında 5 kişi daha verdi. Olay üzerine Başbakan hayatını kaybetti. Süleyman Demirel istifa etti.

87 8 MART 1857 DÜNYA KADINLAR GÜNÜ

PINAR ÇAVUŞOĞLU

857’nin 8 Mart’ında 129 kadın işçinin hayatını kaybetmesiyle Aslında ilk Kadınlar Günü, Kopenhag’daki konferanstan bir yıl 1başladı her şey. New York’ta bir tekstil fabrikasında çalışan ka- önce, 28 Şubat’ta kutlandı. Çalışma koşullarının düzelmesi, seçme dınlar daha iyi koşullar, daha yüksek maaş ve daha uygun çalışma ve seçilme haklarının sağlanması, kadınların erkeklerle eşit hukuki saatleri için grev yaptı. Çünkü 3 kuruşa, günde 16 saat çalışıyorlar- şartlara sahip olması amacıyla Amerikan Sosyalist Partisi, ülkede- dı. Grevdeki kadın sayısı on binleri aştı. Öyle ki bu olay tarihe aynı ki kadınları meydanlara çağırdı. Pek çok kadının katılım sağladığı zamanda o güne kadarki en büyük kadın bu özel gün Amerika içinde sınırlı kaldı. eylemi olarak geçecekti. Amerikan polisi Almanya, Danimarka, Avusturya gibi greve müdahale etti ve büyük bir arbede ülkelerin katılımıyla gerçekleşen uluslara- yaşandı. Olay sırasında bazı işçiler fabrikada rası ilk Kadınlar Günü ise 19 Mart 1911’de mahsur kaldı. Ne büyük talihsizliktir ki fabri- düzenlendi. Pek çok gösterinin yapıldığı ve kada yangın çıktı ve polisin kurduğu barikatı kadınların çeşitli isteklerini dile getirdiği geçemeyen 129 kadın işçi orada can verdi. bu günde seçme ve seçilme hakkı talebi Dünyada kadınların erkeklerle eşit haklar ilk sırada yer alıyordu. Sonraki yıllarda bu elde etme mücadelesine Fransız Devrimi’nin gün İsveç, Hollanda, Rusya ve Fransa’da da “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” fikirleri güç kutlandı. verdi. 1789’dan sonra sosyal, ekonomik ve Şubat sonu veya mart ayı içinde çeşitli hukuki bakımdan haklarını arayan kadınlar, etkinliklerle gerçekleşen Kadınlar Günü’nün özellikle 20. yüzyılın başında birlikler kura- kesin bir tarihte düzenlenmesi gerektiği rak, toplantılar yaparak, mitingler düzenle- ise 1921’de Moskova’daki 3. Uluslararası yerek daha sağlam bir duruş sergiledi. 1910 Kadınlar Konferansı’nda dile getirildi. Kon- yılında Kopenhag’da gerçekleşen Uluslarara- feransta 8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar sı Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda, yakla- Günü olarak belirlendi. Türkiye’de de ilk kez şık 50 yıl önce fabrika yangınında hayatını bu adla, 1921’de kutlandı. 16 Aralık 1977’de kaybetmiş 129 kadın işçi unutulmadı. Kadın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 8 Mart’ın hakları savunucusu ve Almanya Sosyal Demokrat Partisi üyesi Dünya Kadınlar Günü olarak anılmasını kararlaştırdığında zaten Clara Zetkin, kadın işçilerin öldüğü 8 Mart gününün Kadınlar Günü pek çok ülkede hem kapalı mekanlarda hem de meydanlarda bu olarak kutlanmasını önerdi ve bu öneri kabul edildi. özel gün çeşitli etkinliklerle kutlanıyordu. Dünyanın birçok ülkesin-

88 Clara Zetkin, Rosa Luxemburg

de mimoza çiçeği Kadınlar Günü’nün sembolü olarak kabul edildi.

Hem bilek gücü hem yürek var Kadınlar Fransız Devrimi’nden bu yana talep ettikleri hakları daha güçlü bir biçimde dile getirmiş ve kendileriyle ilgili bazı reformları tırnaklarıyla kazıyarak elde etmişlerdir. Eski Tunç Çağı’na kadar kadın toplumda önemli bir faktördü; öyle ki arkeolojik araştırmalarda ortaya çıkarılmış tanrı figürinleri bile kadındı. necek kadar basit olamaz. Kadınlar doğurgan oldukları için değil, bilek ve yürekleriyle Ataerkil toplum yapısının benimsenmesi ve etkin oldular savaşlarda. Eğer bir kısım erkek askerî cephe içinde etkinse geride kalan fiziksel gücün önem kazanmasıyla kadın ikinci erkeklerin ve ülkelerinin kadınlara ihtiyacı vardı. Kadınsız bir sivil cephe düşünülemez- plana itildi. Orta Çağ’a gelindiğinde durum di. Dünyanın bazı ülkelerinde savaşa giden erkeklerin boşalttığı kadrolara kadınlar daha da vahimleşti. “Kadın insan mıdır?” soru- su bile soruluyor, kadınlar pek çok gerekçeyle yerleştirildi. Çalışma hayatıyla tanışan kadınların savaş bittikten sonra yerlerinden kurban ediliyordu. kımıldamaya pek niyeti yoktu üstelik. İngiltere’de Birinci Futbol Ligi’nin dondurulması 20. yüzyılın başlarında dünya kadının değe- nedeniyle kadınların futbol takımları kurarak ülkede bu sporu canlı tutma çabası ise rini bir nebze olsun anladı ve onların Kadınlar altı çizilmesi gereken ayrı bir konudur. Günü gibi belirli zamanlarda meydanlara çık- I. Dünya Savaşı sırasında kadınlar yalnızca sivil cephede görev almadı. Savaş sıra- malarına ve başkaldırışlarına pek ses çıkarma- sında da yaralı askerlere baktı, ambulans kullandı… Osmanlı İmparatorluğu’nda da dı. Bu da I. Dünya Savaşı arifesine denk gelir. kadınlar hemşirelik yapmanın yanı sıra amele taburunda çalıştı, düzenlediği piyes, Nedeni ise çok açık: Her alanda kadınlardan konser ve sergilerle orduya yardım parası topladı. faydalanmak. Konu meşhur bir Alman gene- Kadınların oy hakkı elde etmesi pek çok ülkede I. Dünya Savaşı sonrasında mümkün ralin sarf ettiği “Kadının da savaş meydanı oldu. Örneğin İngiltere’de 1918 yılında çıkarılan bir yasayla 30 yaşını dolduran ve evli var. Ulusu için dünyaya getirdiği her çocuk ile olan her kadın kendi yöneticisini seçme hakkını elde etti. Kadınların seçilme hakkı ulusunun davasında savaşır” sözüne indirge- kazanabilmeleri içinse bir süre daha beklemek gerekecekti.

89 12 MART 1921 TBMM TUTANAKLARINDA 12ISTIKLAL MARŞI’NINMART KABULÜ

90 1921

91 12 MART

92 TÜRK PARLAMENTERLER BIRLIĞI SAĞLIK PROTOKOLÜ IMZALANAN HASTANELERDEKI TBMM HATTI

GAZI ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0312 202 44 91 HACETTEPE ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0312 305 32 62-63 ANKARA ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0312 508 30 03 EGE ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0232 390 41 06 AKDENIZ ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0242 249 65 91 GAZIANTEP ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0342 360 95 05 MEDIPOL ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0212 534 86 86, 0212 631 20 50/4029, 0212 440 10 00/1212 İSTANBUL ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0212 414 22 27 İSTANBUL ÜNIVERSITESI CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESI HASTANESI:...... 0212 414 34 54 KONYA SELÇUK ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0332 224 49 70 KARADENIZ TEKNIK ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI:...... 0462 377 54 22 KONYA NECMETTIN ERBAKAN ÜNIVERSITESI MERAM TIP FAKÜLTESI HASTANESI:...... 0332 223 79 79 YILDIRIM BEYAZIT ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0312 291 27 01 AFYON KOCATEPE ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0272 246 33 36 İSTANBUL BEZMIALEM ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI:...... 0212 453 18 58 MARMARA ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI (PENDIK DEVLET HASTANESI):...... 0216 625 47 16 YÜZÜNCÜ YIL ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0432 216 05 16

SAĞLIK HATTI: SAĞLIK UYGULAMALARI, HASTANELER VE ANLAŞMALI ECZANELERE ILIŞKIN HER TÜRLÜ BILGI IÇIN 0312 420 0 112 VE 0312 420 72 24 NUMARALI TELEFONU ARAYABILIRSINIZ.

TÜRK PARLAMENTERLER BIRLIĞI TBMM Yeni Halkla İlişkiler Binası Zemin Kat No: 49-50 Bakanlıklar/ANKARA Tel: 0312 420 66 21 Fax: 0312 420 66 24 Türk Parlamenterler Birliği Ziraat Bankası TBMM Şubesi IBAN: TR 33 0001 0009 0303 296732 6001 93 AMERIKA’DAN İKİNCİ GÖRÜŞ ARTIK BİR “TIK” UZAKTA AMERIKA’NIN ALANINDA UZMAN DOKTORLARINDAN IKINCI GÖRÜŞ ALMA IMKANI SAĞLAYAN MEDICOPIN.COM, DÜNYANIN DÖRT BIR YANINDAN HASTALARA SAĞLIKLI YAŞAMIN KAPILARINI ARALIYOR.

ULUSLARARASI VIP hastalara modern ve güvenilir hizmet yorlar. Hastanın sağlık geçmişine ait soruları ve cevapları içeren sunan medicopin.com’un ikinci görüş servisi hastalara sağ - formlar, hastaya ait bütün görüntülemeler ve medikal raporlar lıklı bir yaşama kavuşmaları için önemli katkılarda bulunuyor. siteye yükleniyor. Bu işlemleri e-posta kullanmayı bilen biri ko- Amerika’nın alanında uzman doktorlarından ikinci görüş alma laylıkla yapabiliyor. Sitemizin New York’un önde gelen hastane- imkanı sağlayan sitede bütün işlemler online olarak gerçekleştiri- lerinden birçok branşta ve sayıda doktorla anlaşması bulunuyor. liyor ve hastayla ilgili her tür bilgi üst düzey güvenlik standartla- Medicopin.com’un medikal ekibi vakayı inceleyerek hasta için en rıyla koruma altına alınıyor. doğru doktorun belirlenmesini sağlıyor. Doktor ve hasta arasın- Medicopin.com yetkilileri, ikinci görüş servisinden nasıl yararla- daki iletişimde İngilizce yetersiz olduğunda tercüman hizmeti de veriliyor.” nılabildiği ve işlemlerin nasıl yürütüldüğü konusunda şu bilgileri aktarıyor: “Kullanıcılarımız siteye girdiklerinde online işlemlerini Her hastaya vaka temsilcisi kendi anadillerinde yapabiliyorlar. İkinci görüş servisimizden ya- Medicopin.com yetkilileri, sitedeki formların oldukça detaylı rarlanmak isteyen Türk hastalar Türkçe dil seçeneğini kullanarak olduğuna işaret ederek sözlerini şöyle sürdürüyor: “Hastanın e-posta adresi, doğum tarihi gibi basit bilgilerle üyelik edinebili- mevcut sağlık durumu, kronik hastalıkları, geçirmiş olduğu

94 Medicopin.com’un önerdiği tedavi Türkiye’de başarıyla uygulandı Yetkililer, Nazengül İnal’ın ikinci görüş servisinden aldığı sağlık hizmetiy- le ilgili olarak şu bilgileri aktarıyor: “İnal Ailesi, Amerika’nın alanında uz- man doktorlarını dünyanın her yerin- den hastalarla buluşturan medicopin. com’dan haberdar olduktan sonra Nazengül Hanım için hemen bir üyelik ediniyor ve o güne kadarki tüm me- dikal raporları siteye yüklüyor. Tıbbi ekibimiz Nazengül İnal’ın tedavisi için New York’ta alanında uzman dünyaca ünlü bir doktoru belirliyor. Bu doktor, hastalıkla ilgili iki ayrı uzmanla birlikte hastalıklar, kullandığı ilaçlar, aile sağlık geçmişi, hatta yaşam şekli ve alışkanlıklarına ilişkin detaylı bilgiler, yaptırmış olduğu tanı testleri, orijinal görüntülemeler, kısacası değerlendir- yaptığı değerlendirmeler sonucunda me sürecinde doktorun ihtiyaç duyabileceği her tür bilgi sisteme yükleniyor. Eğer gerekliyse Nazengül İnal’a üç aşamalı bir tedavi hastanın kendi videosu da doktora gönderiliyor. İletilen bilgilerde bir eksiklik veya çelişki öneriyor. İlk aşama olan radyofrekans gözlemlenmesi halinde hemen hastayla irtibata geçiliyor. Hastanın anadilinde konuşan vaka tedavisi Türkiye’deki bir hastanede temsilcileri ve pek çok özel fonksiyon, değerlendirme sürecini kolaylaştırıyor.” uygulanmaya başlıyor. Tedavi başlar Site, Amerikan Federal Kanunlarınca belirlenmiş olan HIPAA hasta gizlilik ve güvenlik başlamaz da Nazengül Hanım’ın ağrı- standartlarıyla dizayn edilmesiyle de dikkat çekiyor. ları diniyor, tekrar nüksetmemesi için Medicopin.com yetkilileri, Türk Parlamenterler Birliği üyeleri için çok özel bir fiyat politi- ilaç takviyesiyle kontrol altına alınıyor. kasıyla hizmet verdiklerini belirterek, “Türk Parlamenterler Birliği üyelerinden gelecek her Kendisi artık kolaylıkla yemeğini yiye- değerlendirme talebinde kendilerine Türkçe hizmet sunacak bir vaka yöneticisi atanacaktır. biliyor ve uyuyabiliyor.” Bu yönetici hastanın değerlendirme süreci boyunca aynı kişi olacaktır. Birlik üyeleri bize “Bu sağlık hizmetinden www.medicopin.com ve [email protected] üzerinden veya 0531 452 23 80 numaralı yararlandığım için çok mutluyum” telefondan ulaşabileceklerdir. Vaka temsilcimizle ise [email protected] adresinden veya Nazengül İnal, sağlığına kavuştuğu +1 347 685 39 75 numaralı telefondan görüşülebilecektir” diyor. için duyduğu mutluluğu şu sözlerle İkinci görüş sayesinde 18 yıl sonra şifa buldu ifade ediyor: “Hastalığıma çare ara- 51 yaşındaki Nazengül İnal, medicopin.com’un ikinci görüş servisine başvurarak sağlıklı bir dığımız süreçte ailece maddi-manevi yaşama kavuşan hastalar arasında yer alıyor. 18 yıldır yüzünde ve başında devam eden çok yıprandık. Çocuklarımın en büyük ağrılardan kurtulmanın mutluluğunu yaşayan İnal’ın öyküsünü medicopin.com yetkilileri derdi benim ağrılarım oldu. Medicopin. şöyle anlatıyor: “Nazengül İnal, henüz 33 yaşında 2 çocuk annesiyken dişine yaptırdığı kanal com’un ikinci görüş servisinden yarar- tedavisi sırasında yüz sinirlerinin zarar görmesi sonucu trigeminal nevralji hastalığına yaka- lanmasaydık Amerika’daki uzmanlara lanıyor. Nazengül Hanım, yüzün yarısında ağrı, sancı ve yanmalara sebep olan bu hastalığa ulaşma şansımız bulunmayacaktı. yıllarca çare arıyor, birçok farklı tedavi görüyor, ancak ağrıları gittikçe kötüleşiyor. Öyle ki Ayrıca, hastalığımla ilgili bir değerlen- son aylarda dişlerini fırçalayamıyor, saçlarını tarayamıyor, medikal mamalarla beslenmeye dirme almak için Amerika’ya gitmek çalışıyor ve başı yukarıda olacak şekilde tek bir pozisyonda uyuyabiliyor. Gelinen noktada yüz çok daha masraflı ve yorucu olacaktı. sinirlerinin kesilmesi tek çare olarak ifade ediliyor. Bu ise hastanın yüz felci olması anlamını Böyle bir sağlık hizmetinden yarar- taşıyor. Bu aşamada Nazengül Hanım’ın kızının internet üzerinde yaptığı araştırmalar sıra- lanarak ikinci görüş aldığım için çok sında medicopin.com sitesiyle karşılaşılıyor ve ikinci görüş servisimize başvuruluyor.” mutluyum.”

95 ŞİİRİN SEYRİNİ DEĞİŞTİREN BİR GARİP ADAM ORHAN VELI KANIK

96 1940’LI YILLARDA TÜRKIYE’DE ŞIIRLE HAYATIN DIĞER ALANLARINDAKI ILIŞKININ BUGÜNE ORANLA ÇOK DAHA SIKI OLDUĞU GÖRÜLÜR. O DÖNEMDE ŞIIRDE GERÇEKLEŞEN DEĞIŞIMLER SANATTAN SIYASETE BIRÇOK KURUMDA ETKILI OLUR. BU DEĞIŞIMLERIN EN ÖNEMLILERINDEN BIRI KUŞKUSUZ ORHAN VELI’NIN BAŞINI ÇEKTIĞI GARIP AKIMIYLA ORTAYA ÇIKAR. ORHAN VELI 36 YILLIK KISA ÖMRÜNDE TÜRKIYE’NIN KÜLTÜR HAYATINI DERINDEN ETKILEYECEK BIRÇOK YENILIĞIN ÖNCÜSÜ OLARAK TARIHE GEÇER.

ENVER UYGUN

ürkçede şiirin konumu bir edebi tür olmanın çok ötesindedir. ahenk vezinle kafiyenin dışında da mevcuttur. Ahenk ise şiir için TBunun en önemli gerekçesi bugünkü Türkçenin bir şiir dili lüzumsuz, hatta zararlıdır. Orhan Veli nazım dilini “acayip” olarak olarak kurulmasıdır. Anadolu Türkçesi Yunus Emre’nin şiirleriyle niteler. Bu acayipliğin kaynağı olarak da nazım dilinin sözdizimini vücuda gelir. Konuyla ilgili diğer bir noktanın altı Turgut Uyar gösterir. Bunu “şiir dilinin kendine has yapısı” olarak savunanları tarafından çizilir: “(Türkiye’de) Bazı ölçülerde toplumun birçok ise dar görüşlülükle suçlar. Ona göre bu dar görüşlü insanlar bir- sorunu açık-kapalı, şiirde tartışılır, şiirde çö- takım şiirleri “konuşma diline benzemiş” diye zülür yahut çözülmez veya bu sorunlardan şi- reddederler. Oysa Garip’in yapmak istediği irde vazgeçilir.” Başka bir şairin, İsmet Özel’in tastamam budur; şiiri konuşma dili içinde saptamasıyla “Çobanından padişahına şair üretilir hale getirmek. olan bir toplum” için şiir hayati önem taşır. Benzetme, eğretileme ve betimleme ko- Dolayısıyla şiirdeki dönüşüm yalnız edebi- nusunda eski şiir anlayışına şöyle karşı çıkar yat çevrelerini ilgilendiren bir konu değildir Orhan Veli: “Benzetme ve eğretilemeden Türkiye için. kaçan, gördüğünü herkesin kullandığı keli- Modern Türk Şiiri’nin ilk dönüm noktası, melerle anlatan adamı bugünün aydını garip 1941 yılında Orhan Veli (Kanık), Melih Cevdet karşılamaktadır. Şiirde betimleme bulunabilir. (Anday) ve Oktay Rifat’ın (Horozcu) müşte- Ama betimleme şiirde esas unsur olmamalı.” reken yayımladığı Garip adlı kitaptır. Yahya Orhan Veli’nin en sert eleştirisi şairanelik Kemal ve Ahmet Haşim’le başlayıp, 40’lı kavramınadır. Mısracı şiir anlayışının bütünün yıllara kadar Necip Fazıl, Ahmet Muhip, Cahit güzelliğini örtmesine ve bunun “şairanelik” Sıtkı, Ahmet Kutsi eliyle geliştirilen lirik şiir adı altında övülmesine karşı çıkar. dili Orhan Veli tarafından halkın zevkine uzak Orhan Veli’nin “Garip Önsözü”nde altını bulunur. Şair, edebiyat tarihimize “Garip Önsözü” olarak geçen çizdiği asıl nokta eski-yeni ayrımıdır. Ona göre mevcut Türk Şiiri yazısında yeni bir şiir anlayışını savunur. “Garip Önsözü”, şiirde eski dünyaya, eski dünyanın zevkine aittir. Yeni dünyayı ve yeni ölçü, uyak ve ahenk kavramlarına getirilen eleştirilerle başlar. insanı şöyle ele alır: “Bugünkü dünyayı dolduran insanlar yaşa- Orhan Veli’ye göre, bir şiirde eğer takdir edilmesi lazım gelen mak hakkını devamlı bir didişmenin sonunda buluyorlar. Her şey bir ahenk varsa, onu temin eden şey ne vezindir ne de kafiye. O gibi, şiir de onların hakkıdır, onların zevkine hitap edecektir. Bu,

97 ORHAN VELI KISA HAYATINA BIRBIRINDEN FARKLI ANLAYIŞLARLA YAZILMIŞ ONLARCA ŞIIR SIĞDIRIR. İLK ŞIIRLERINDEN ITIBAREN ARUZ ÖLÇÜSÜNE DE HECE ÖLÇÜSÜNE DE HÂKIM OLDUĞU, TÜRKÇENIN INCELIKLERINI USTACA KULLANABILDIĞI GÖRÜLÜR.

Garip akımını birlikte kuracakları Oktay Rifat ve Melih Cevdet’le Ankara Lisesi’nde tanışır Orhan Veli. Üstelik edebiyat öğretmenleri Ahmet Hamdi Tanpınar’dır. 1932 yılında liseden mezun olan Orhan Veli, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne girer. Ancak yükseköğ- renimini tamamlamadan Ankara’ya döner. Bir süre PTT Genel Müdürlüğü’nde ve Millî Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu’nda çalışır. 1947 yılında görevinden istifa ederek hayatı- nın geri kalan üç yılını yazarlık, yayımcılık ve çevirmenlik yaparak geçirir. söz konusu kitlenin istediklerini eski edebiyatların aletleriyle anlatmaya çalışmak Orhan Veli kısa hayatına birbirinden farklı demek de değildir. Mesele bir sınıfın ihtiyaçlarının müdafaasını yapmak olmayıp anlayışlarla yazılmış onlarca şiir sığdırır. İlk sadece zevkini aramak, bulmak, sanata onu hâkim kılmaktır. Yeni bir zevke ancak şiirlerinden itibaren aruz ölçüsüne de hece yeni yollarla, yeni vasıtalarla varılır. Birtakım kuramların söylediklerini bilinen kalıplar ölçüsüne de hâkim olduğu, Türkçenin ince- içine sıkıştırmakta hiçbir yeni, hiçbir sanatkarane hamle yoktur. Yapıyı temelinden liklerini ustaca kullanabildiği görülür. Şiirde değiştirmelidir.” müzik ögesini ve yüksek çağrışım gücü olan söz gruplarını bir arada kullanarak genç ya- 36 yıla sığan büyük yenilikler şında adından söz ettirir. Ancak bu şiir, Orhan Geçtiğimiz yüzyıl, milyonlarca insanın hayatını etkileyen savaşlara, sanayileşmenin Veli’yi tatmin etmemeye başlar. Değişen getirdiği kirliliğe, şiddetli ekonomik krizlere sahne olur. Öte yandan teknolojideki baş çağda yeni bir şiire ihtiyacı olduğunu düşü- döndürücü gelişmelerin olumlu ve olumsuz etkileri ortaya çıkar. Tüm bu etmenler nür Türkçenin. Arkadaşlarıyla birlikte 1936 20. yüzyılın başlarında dünyaya gelen kuşağın sanatta yeni arayışlara girmesini yılının sonlarından itibaren Varlık dergisinin kaçınılmaz kılar. Çünkü dünya, bilinen, bin yıllardır tarif edilen gezegen olmaktan sayfalarında adlarına rastlanmaya başlar. çıkmış, farklı açıklamalara, değişik açılardan görülmeye ihtiyaç duyar hale gelmiştir. Derginin kurucusu ve yayın yönetmeni Ya- Günümüzü etkileyen birçok sanat akımı böyle bir ortamda yeşerir. Söz konusu neslin şar Nabi Nayır’ın bu gençlere verdiği destek Türkiye’deki önemli isimlerinden biri de Orhan Veli Kanık’tır. de Türkiye’de yayıncılığın tarihi açısından Orhan Veli 13 Nisan 1914’te İstanbul Beykoz’da hayata gözlerini açar. Babası Mehmet anılmaya değer niteliktedir. Çünkü sanatta Veli Bey, o dönemde Mızıka-i Hümayun’da görevlidir. Cumhuriyet’in ilanından sonra yeni yeni eğilimler genellikle seslerini duyuracak başkent Ankara’ya gelecek, Cumhurbaşkanlığı Armoni Orkestrası’nda, Musiki Muallim yerleşik bir mecra bulmakta zorlanır. Yaşar Mektebi’nde ve Ankara Radyosu’nda çalışacaktır. Orhan Veli babasından uzakta ama Nabi’nin bu tavrı ülkemizde sanat ortamının sanat camiasının içinde geçirir çocukluğunu. İlkokula Galatasaray Lisesi’nin ilk kısmın- çoksesli bir yapıya kavuşması için atılmış da başlar. Beşinci sınıfa gideceği yıl annesi ve kardeşleriyle birlikte Ankara’ya taşınır. önemli bir adım olarak değerlendirilir. Gazi İlkokulu’ndan mezun olduktan sonra Ankara Lisesi’ne kaydolur. Bu okul hem Orhan Veli şiirinin, Garip’le sınırlı olduğuna Orhan Veli hem de Türk Edebiyatı için önemli bir karşılaşmaya evsahipliği yapacaktır. ilişkin yaygın yanlış inanış gün geçtikçe daha

98 ORHAN VELI’NIN ŞIIRLERI VE ŞIIR ÇEVIRILERININ YANINDA KÜLTÜR DÜNYAMIZA BIR BÜYÜK HIZMETI DE 1948 YILINDA LA FONTAINE MASALLARINI MANZUM DILLE TÜRKÇEYE ÇEVIRMESIDIR. fazla kişi tarafından terk ediliyor. Orhan Veli’nin ikinci şiir kitabı Vazgeçemediğim 1945’te yayımlanır. Ertesi yıl Destan Gibi’yi çıka- ran şair 1947’de Yenisi’ni ve 1949’da son eseri olan Karşı’yı yayımlar. Şair, Garip’ten önce, onun deyişiyle “eski anlayışla” ve “şairane” şiirler yazar. Garip’ten sonra da özellikle 1949-50 yılları arası binbir maddi zorlukla yayımladığı Yaprak dergisinde toplumcu bir çizgide şiirler kaleme alacaktır. Orhan Veli’yi hem büyük tartışmaların ortasında bırakan hem de ona şöhretin kapılarını aralayan 1938 tarihli Yazık oldu Süleyman Efendi’ye dizesi belki de Türkçede en fazla ezbere bilinen dizedir. Şair kendisini tanıttığı “Ben Orhan Veli” adlı şiire şöyle başlar: Ben Orhan Veli / “Yazık oldu Süleyman Efendi’ye” / Mısra-ı meşhurunun mübdii... Orhan Veli’nin bugün şiirle yakından ilgilenmeyen kişiler tarafından bile bilinen şiirlerinin çoğu Karşı’da yer alır. İşim gücüm budur benim / Gökyüzünü boyarım her sabah / Hepiniz uykudayken / Uyanır bakarsınız ki mavi dizeleriyle başlayan “Dalgacı Mahmut”; Bedava yaşıyoruz, bedava / Hava bedava, bulut bedava / Dere tepe bedava / Yağmur çamur bedava / Otomobillerin dışı / Sinemaların kapısı / Camekanlar bedava / Peynir ekmek değil ama / Acı su be- dava dizelerini içeren “Bedava” ve İstanbul’da, Boğaziçi’nde / Bir fakir Orhan Veli’yim / Veli’nin oğluyum / Tarifsiz kederler içinde / Urumelihisarı’na oturmuşum / Oturmuş da bir türkü tutturmuşum diyen “İstanbul Türküsü” bu kitaptadır. Orhan Veli’nin Türk Şiiri’ne getirdikleri, Cemal Süreya’nın “Şiire kasket giydirdi, sivilleştirdi onu” tespitiyle özetlenebilir. Erkeklerin şapka taktığı bir döneme ait bu söz, Orhan Veli’nin şiiri yoksul halk kitleleriyle, büyük kentlerin kenar mahalleleriyle, köylerle tanıştır- dığını ifade eder. Orhan Veli’nin şiirleri ve şiir çevirilerinin yanında kültür dünyamıza bir büyük hizmeti de 1948 yılında La Fontaine masallarını manzum dille Türkçeye çevirmesidir. Şair ertesi sene Nasreddin Hoca hika- yelerini derleyerek yaşayan Türkçeye aktaracaktır. Ne yazık ki bir yıl sonra da talihsiz bir kaza sonucu hayatını kaybedecektir. Geride bıraktığı şiirler, değişimin gücüne inancı ve yaşama sevinciyle kendinden sonraki kuşaklara yol gösteren şair, şiirin hayatla bağını ortaya koymak bakımından dünyada da haklı bir üne sahiptir.

99 TESPİHİM BEYAZ EYLERİM NİYAZ ERBAY KÜCET

espih, başta dinî, kültürel ve iktisadi olmak üzere pek çok değinmek gerekir. 99’luk tespihlerde her 33 tanenin arasında yer Talanda karşılığını bulan bir kelimedir. Gündelik hayatımızda alan ve diğerlerine göre farklılık gösteren taneye “nişane”, ipin iki genellikle dinî vecibelerimizi yerine getirirken elimize aldığımız ucunu bir araya getiren uzunca taneye “imame” denir. İmamenin tespih, bu çok kıymetli işlevinin yanı sıra kadim medeniyetimizin tepesine takılan, nişaneye benzer, fakat deliği ikili olan parça ise kültür miraslarından biri olarak büyük önem taşır. Geçmişten “tepecik”tir. Çeşitli kaynaklarda, Türk-İslam geleneğinde tes- günümüze ustaların hünerli ellerinde bir sanat eseri hüviyeti pihlerin kullanıcılarına göre farklı adlar taşıdığı belirtilmektedir. kazanması neticesinde ise bazen dikkat çekici bir aksesuar, bazen Bunlar Padişah Tespihleri, Vüzera Tespihleri, Vükela Tespihleri, kıymetli bir koleksiyonun parçası olarak da karşımıza çıkar. Bu Zengin Tespihleri ve Fukara Tespihleri’dir. noktada tespihin iktisadi değerinden bahsedilebilir. Yüzyıllar öncesinden günümüze uzanan köklü bir geçmişe Türk Dil Kurumu tespih kelimesini şöyle tanımlıyor: “Belirli dinî sahip tespih, yapımında kullanılan malzemelere, şekline, rengine sözleri tekrarlamak veya elde oyalanmak için kullanılan, türlü göre farklılık gösterir. Tespih yapımında kıymetli taşlar, kehribar, maddelerden boncuk biçiminde yapılmış, genellikle otuz üç veya yılan ağacı, narçıl, abanoz, mercan, kaplumbağa kabuğu, köpek- doksan dokuz taneden oluşmuş dizi.” Bu tanımda da belirtildiği balığı dişi, fil dişi gibi çok çeşitli malzemeler kullanılmaktadır. gibi İslam âlemindeki tespihler daha çok 33 ve 99’luktur. Tespih Tespihler yapılış şekillerine göre yuvarlak, beyzi, şalgami, armudi, söz konusu olduğunda nişane, imame ve tepecik kelimelerine de yarım beyzi, yassıca yuvarlak gibi adlar almaktadır.

100 YÜZYILLAR ÖNCESINDEN GÜNÜMÜZE UZANAN KÖKLÜ BIR GEÇMIŞE SAHIP TESPIH, YAPIMINDA KULLANILAN MALZEMELERE, ŞEKLINE, RENGINE GÖRE FARKLILIK GÖSTERIR. TESPIH USTALARI SABIR, DIKKAT VE INCE IŞÇILIKLE SANATSAL NITELIK TAŞIYAN ÜRÜNLER ORTAYA KOYAR.

Sabır, dikkat, ince işçilik Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi tespih yapımı sanatsal unsurlarıyla da ön plana çıkmaktadır. Tespih çekerken parmak- larımızın arasından akıp giden tanelerin yanı sıra nişaneden imameye, tepelikten kamçıya tespihin çeşitli kısımları her us- tanın elinde farklı bir sanat eserine dönüşür. Bu özelliği tespihi koleksiyonculuk ve müzecilik açısından da kıymetli bir parça haline getirir. Tespih yapımında sabır, dikkat ve ince işçilik olmazsa olmazlar arasındadır. Tespih ustaları kendileriyle yapılmış söyleşilerde bu noktalara işaret ettikten sonra tespih yapımındaki emeğe saygı gösterilmesinin önemini vurgulamaktadır. Tespih çekmenin asıl gayesinin Allah’ın adını zikrederek ibadet etmek olduğunu belirten ustalar, “Tespih kullanmanın bir adabı vardır. Tespihin elde gelişigü- zel sallanması hem tespihin manasına hem de onu yapan ustanın

emeğine saygısızlık olur” demektedir. İfade ettikleri bir başka konu ise geçmişte olduğu gibi bugün de tespihin en güzel örneklerinin başta İstanbul olmak üzere Anadolu topraklarında üretilmesidir. Bugün bizlere düşen, Türk-İslam medeniyetinin dinî, kültürel, sanatsal ve iktisadi açılardan önemli bir unsuru olan tespihe sahip çıkmak ve onun gelecek nesillere kıymetli bir miras olarak bırakılmasını sağlamaktır. Yazımızı insan hayatına girişi en manalı ve en kalıcı şekilde din vasıtasıyla olan tespihle ilgili bir hikayeyi aktararak sonlan- dıralım: “Günün birinde bir derviş, kucak dolusu elmayla bayırları aşan bir genç kıza rastlamış. Bozkırın sıcağında yorgunluktan yanak- ları al al olmuş kıza, ‘Nereye gidersin? Ne doldurdun kucağına?’ diye sormuş. Kız, uzak bir tarlayı işaret ederek ‘Sevdiğim çalışıyor orada. Ona elma götürüyorum’ demiş. Derviş, ‘Kaç tane?’ diye sorunca kız bir an duraksamış ve şaşkın bir halde şu cevabı ver- miş: ‘İnsan sevdiğine götürdüğü şeyi sayar mı hiç?’ Kızın bu sözü üzerine usulca koparıvermiş elindeki tespihin ipini derviş…”

101 KÖY ENSTITÜLERI SISTEMI - MEZUNLARI ÜZERINE BIR ARAŞTIRMA MUSTAFA GAZALCI BILGI YAYINEVI ANKARA, 2015 272 S. Orhan Veli Kanık’ın Ellerinde nasır, yüzlerinde nur / Yarına ümitle yürüyenler dediği Köy Enstitülülerle ilgili eser, 16. ve 22. Dönem Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı’nın imzasını taşıyor. Gazalcı, Hasan Âli Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç döneminde açılan 20 Köy Enstitüsü’nden mezun olmuş 165 kişiyle yaptığı anket çalışmasının sonuçlarını Köy Enstitüleri Sistemi - Mezunları Üzerine Bir Araştırma adlı kitabında paylaşıyor. Birinci ağızdan Köy Enstitülüleri ve bu sistemi tanıma olanağı sağlayan eser, ülkemiz eğitim tarihinin önemli bir dönemine ışık tutuyor. Kitapta Köy Enstitülülerin öğrencilik ve öğretmenlik anıları da yer alıyor.

SULTANIN PAŞALARI (1839-1909) OLIVIER BOUQUET İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI İSTANBUL, 2016 652 S. Osmanlı İmparatorluğu’nda özellikle Tanzimat ve II. Abdülhamid döneminde (1876-1909) yapılan yenilikler, bürokraside de yansımalarını buldu. Çökmekte olan imparatorluğun kurtarılması için Avrupa’ya gönderilen bürokratların çoğu paşaydı veya sonradan paşa unvanını aldı. Fransız tarihçi Olivier Bouquet, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde yaptığı uzun soluklu araştırmalarının ardından, devletin son yıllarında görev alan 282 Os- manlı paşasını Sultanın Paşaları (1839-1909) adlı eserinde bir araya getiriyor. Paşaların yetiştiği toplumsal ortamı, eğitimlerini ve kariyerlerini inceleyen Bouquet, bulgularını memurların sicillerini içeren Sicil-i Ahvâl defterleriyle destekliyor ve Osmanlı tarihinin önemli bir dönemine ışık tutuyor.

DÜNYA DEDIKLERI DAVUT GAZI BENLI MGV YAYINLARI ANKARA, 2016 176 S.

Seyahat yazıları pek çoğumuzun ilgisini çekiyor. Gezmediğimiz yerlerle kitap sayfalarında buluşmak veya gittiğimiz mekanları bir başkasının anlatımıyla tekrar hatırlamak farklı deneyimler yaşatıyor. Bazen bakıp da görmediğimiz yerlerle karşılaştığımızda şaşkınlık içinde “A, burası da mı varmış?” diyoruz. Çağdaş Ev- liya Çelebi’lerin kaleme aldığı seyahat yazıları sadece anlatılan yerler bakımından değil, yazarın üslubuyla da birbirinden ayrılıyor. Yakın zamanda raflardaki yerini alan Dünya Dedikleri, Davut Gazi Benli’nin imzasını taşıyor. Yazar, gezme imkanı bulduğu ülkeleri sosyal ve siyasal yapıları, insan davranışları ve alışkanlıkları, çevreye ve tabiata bakış açıları gibi çeşitli özellikleriyle birlikte yansıtıyor.

102 ÇANAKKALE SAVUNMASI SARIKAMIŞ’TA BAŞLAR YILMAZ KOÇ PAROLA YAYINLARI İSTANBUL, 2016 272 S.

Sarıkamış Harekatı ile Çanakkale Savaşları arasındaki ilişki ekseninde bir dönemi derinlemesine irdeleyen eser, “Çanakkale savunması Sarıkamış’ta başlamıştır” diyor. Yazar Yılmaz Koç, Sarıkamış Harekatı’nın Rus ordusunu büyük ölçüde yıprattığını belirterek, bu durumun Çanakkale’de elde edilen başarıdaki rolüne işaret ediyor. Sarıkamış’ta şehit düşen askerlerimizin olağanüstü şartlarda bölgeye nasıl gittiklerini, nasıl kahramanca savaştıklarını ve Rus ordusuna nasıl darbe indirdiklerini anlatan yazar, harekatı gerçekleştiren Enver Paşa’ya yönelik eleştirilerle ilgili değerlendirmelerini de paylaşıyor.

TELESAFIR - ANILARLA TÜRK TELEVIZYONCULUĞU HALIT KIVANÇ NTV YAYINLARI İSTANBUL, 2015 216 S. Türkiye’de televizyon dendiğinde akla ilk gelen isimlerden olan Halit Kıvanç’ın anıları Telesafir’de okurla buluşuyor. Ülkemizin televizyon tarihindeki “ilk”lerin Kıvanç’ın keyifli anlatımıyla aktarıldığı kitap, iletişim çağında büyümüş yeni kuşakları siyah-beyaz ekranlı günlere götürürken, eski kuşaklara ise hafızalarını tazeleme fırsatı veriyor. Sunucu, spiker, gazeteci, yazar kimlikleriyle tanıdığımız Halit Kıvanç, yer aldığı programlardaki birbirinden ilginç anılarıyla okura tebessüm ettiriyor. Kitabın satır aralarında ise başta di- siplinli çalışma olmak üzere “başarının sırrı” okunabiliyor.

HOŞÇA BAK KENDINE ADEM KARAFILIK-VEDAT GÜNEŞ YÜKSELIŞ YAYINLARI ANKARA, 2016 221 S. Kişisel gelişim ve motivasyon üzerine yayınlar son yıllarda büyük ilgi görüyor. Stres, telaş ve karmaşanın eksik olmadığı günümüz dünyasında sorunlarla baş etmenin yollarını arayanlar, çalışma hayatındaki acımasız rekabet ortamında başarının sırrını öğrenmek isteyenler veya doğru ve sağlıklı bir iletişimin nasıl kurulabileceğini araştıranlar, aradıkları cevapları bulmak için bu tür yayınlara da başvuruyor. Adem Karafilik ve Vedat Güneş imzalı Hoşça Bak Kendine, hikaye ve şiirler eşliğindeki keyifli anlatımıyla dikkat çekerken okurun hayata bakışında yeni pencereler açıyor.

103 WOLFGANG AMADEUS MOZART / GUISEPPE VERDI BORUSAN QUARTET LİLA MÜZİK 2005 yılında Prof. Gürer Aykal’ın öncülüğünde kurulan ve Esen Kıvrak (keman), Olgu Kızılay (keman), Efdal Altun (viyola) ve Çağ Erçağ’dan (viyolonsel) oluşan Borusan Quartet, Klasik Batı Müziği’nin iki ölümsüz ismi Mozart ve Verdi’nin unutulmaz eserlerine hayat veriyor. Yeni al- bümlerinde Mozart’ın “Do Majör No. 19” ve Verdi’nin “Mi Minör Yaylı Çalgılar Dörtlüsü” başlıklı eserlerini ustalıkla yorumlayan grup, İdil Biret, Itamar Golan, Valentin Erben ve Gülsin Onay gibi isimlerle de oda müziği konserleri veriyor.

PLAYS SEZEN AKSU THE ROYAL PHILHARMONIC ORCHESTRA EMI

Dünyaca ünlü İngiliz Kraliyet Filarmoni Orkestrası (The Royal Philharmonic Orchestra), geçtiği- miz Aralık ayında Türk Pop Müziği’nin köşe taşlarından kabul edilen şarkıcı ve söz yazarı Sezen Aksu’nun şarkılarını yorumladığı bir performans ile İstanbullu sanatseverlerle buluştu. Ünlü şef Marcello Rota’nın yönetiminde gerçekleşen bu performans, albüm halinde dinleyicilerin beğeni- sine sunuluyor. Aralarında “Masum Değiliz”, “İstanbul İstanbul Olalı”, “Keskin Bıçak” gibi parça- ların da bulunduğu albüm, Sezen Aksu’nun 15 sevilen şarkısından meydana geliyor.

FIRE OF LOVE - ATEŞ-İ AŞK ZİYA TABASSİAN, KİYA TABASSİAN, HOSSEİN OMOUMİ Z MÜZİK İranlı tombak sanatçısı Ziya Tabassian, sitar ustası kardeşi Kiya Tabassian ve neyzen Hossein Omoumi, Klasik İran Müziği’ni icra ettikleri “Ateş-i Aşk” albümüyle dinleyicilerle buluşuyor. Bir akıl sanatı olarak tanımlanan Klasik İran Müziği, çizgiselden çok birimsel kabul ediliyor ve merkezine müzisyeni alıyor. Müzisyenlerin felsefi bir arayışla oluşturduğu eserlerin Klasik İran Müziği’nin çok çeşitli alt sistemleriyle harmanlandığı albüm, Doğu kültürünü yansıtan 13 parça- dan meydana geliyor.

104 ANNEMİN YARASI YÖNETMEN : OZAN AÇIKTAN SENARYO : UYGAR ŞİRİN, FUNDA ÇETİN, MEHMET TURGUT, OZAN AÇIKTAN, OZAN GÜVEN, FETHİ KANTARCI OYUNCULAR : OKAN YALABIK, OZAN GÜVEN, BELÇİM BİLGİN ERDOĞAN, MERYEM UZERLİ, BORA AKKAŞ YAPIM : 2015, TÜRKİYE TÜR : DRAM

On sekiz yaşına geldiğinde babasını bulmak üzere yetimhaneden ayrılan Salih’in (Bora Akkaş) yolu bir çiftliğe düşer ve burada Borislav (Ozan Güven) ve Marija (Meryem Uzerli) için çalışma- ya başlar. Yalnız geçen 18 yılın ardından Salih, hiç beklemediği bir anda, hayatında ilk defa bir yuvaya kavuşur. Fakat bir bir gün ışığına çıkan sırlar ve geçmiş, Salih’in peşini kolay kolay bırak- mayacaktır. Çekimleri Sırbistan’da yapılan “Annemin Yarası”nın yönetmen koltuğunda “Çok Film Hareket- ler Bunlar”ın da yönetmenliğini üstlenen Ozan Açıktan oturuyor. Aile, aşk ve kimlik ekseninde dönen “Annemin Yarası”, savaşın mahvettiği hayatların ortasında Salih’in umut arayışını konu ediniyor.

DOĞRUYU SÖYLE CONCUSSION YÖNETMEN : PETER LANDESMAN SENARYO : PETER LANDESMAN OYUNCULAR : WILL SMITH, ALEC BALDWIN, ALBERT BROOKS YAPIM : 2015, ABD, İNGİLTERE, AVUSTRALYA TÜR : BİYOGRAFİ, SPOR, DRAMA

Nijeryalı adli tıp patoloğu Dr. Bennet Omalu (Will Smith), arabasında ölü bulunan eski Amerikan futbolu oyuncusu Mike Webster’in cesedine otopsi yapar. Sporcuda ciddi oranda beyin hasarı meydana geldiğini keşfeden Omalu, Webster’in ölümünün maçlar sırasında kafasına aldığı dar- belerden kaynaklandığına karar verir. Webster’in durumuna benzer üç vakayla daha karşılaşan Omalu, bu hastalığa Kronik Travmatik Ensefalopati (CTE) adını verir ve bulgularını bir makale halinde yayımlar. Başarılı patolog, araştırmaları neticesinde dünyanın en güçlü kurumlarından birine karşı duracak, Amerikan futbolunun yol açtığı hastalıklar konusunda toplumsal bir far- kındalık yaratmak için zorlu ve tehlikeli bir yolculuğa çıkacaktır. Senaryoyu 2009 yılında GQ dergisinde yayımlanan bir haberden ilham alarak yazan Peter Lan- desman, filmin yönetmenliğini de üstleniyor.

105 Erhan Usta @55erhanusta MHP Samsun Milletvekili; AÜ SBF, ABD Northeastern Üni. Devlet Planlama Teşkilatı’nda 11 yıl uzmanlık ve 15 yıl üst düzey yöneticilik; http://facebook.com/55erhanusta

Sosyal medyayı aktif biçimde kullanan siyasetçilerimiz arasın- Sosyal paylaşım ortamında ilginç anılarınız oldu mu? da yer alıyorsunuz. Sosyal paylaşım sitelerini ne zamandır ve Özel olarak hatırladığım bir olay yok. Paylaşımlarımdan ötürü gün içinde hangi sıklıkta kullanıyorsunuz? takipçilerimden olumlu ya da olumsuz tepkiler gelebiliyor. Bu Sosyal paylaşım sitelerini kullanmaya başlayalı 3 yıl oldu. İlk tepkilere verdiğim cevaplar sebebiyle zaman zaman ilginç du- zamanlar bu alanlardan çok sık yararlanmasam da siyasete rumlar yaşayabiliyoruz. atıldıktan sonra oldukça yoğun bir şekilde kullanmaya başladım. Gündemin yoğunluğuna bağlı olarak gün içinde sosyal payla- şım alanlarında geçirdiğim zaman değişkenlik gösteriyor. Bu alanlarda insanlarla paylaştığım iletilerin sayısı da gündemdeki konuların beni ne kadar etkilediğine veya bu konuların hangileri hakkında fikir beyan etmek istediğime göre değişiyor.

Sizce siyasetçilerin sosyal paylaşım sitelerini etkin ve doğru bir şekilde kullanması ne bakımdan önemli? Sosyal paylaşım sitelerini siyasetçilerin politik faaliyetlerini ve söylemlerini çok geniş kitlelere hızlı bir şekilde iletme olanağı sağlaması bakımından oldukça önemli araçlar olarak görüyorum. Aynı şekilde bu siteler ülke ve politika gündemini takip etme konusunda da siyasetçilere yardımcı oluyor.

Sosyal medyanın gündemi doğru takip etme açısından yararlı olduğunu düşünüyor musunuz? Sosyal medya, takip ettiğiniz kişi ya da kurumların sahip olduğu hesapları nasıl kullandıklarına bağlı olarak gündemi izleme konu- sunda hem yararlı hem de zararlı olabiliyor. Takip ettiğiniz kay- nakların doğruluğu ve üslubu önemli. Sorumluluk makamındaki insanların ve kurumların sosyal medyayı dikkatli kullanmamaları halinde ortaya çıkacak sorunların iktisadi ve sosyal karışıklıklara neden olabileceğini düşünüyorum.

106 SOSYAL MEDYA GÜNLÜKLERİ

Murat Alparslan@Murat_Alparslan Bülent Kuşoğlu @bkusoglu “Gerçek sevgi, sevilenin iyiliğini ister.” Plan ve Bütçe Komisyonu maratonu dün Umberto Eco. Herkese sağlıklı, mutlu, gece bitti. Günde 15-17 saatlik çalışmalar huzurlu, başarılı ve iyi bir hafta diliyorum. hafta sonu da olunca dostlardan, dünya- dan uzak kaldık. Merhaba!

Doç. Dr. Ruhi Ersoy @ersoyruhi Dr. Behçet Yıldırım@yildirimbehcet Lütfiye İlksen Kurt@ilksen_kurt19 Düşen cemreler memlekete huzur getirsin Pir S. Abdal Kültür Derneği’nin düzenlediği Meclis Taksi’nin konuğu olarak bugün saat temennisiyle… Hızır Cemi ve Lokması’na katıldık. Lokma- 20:45’te TRT HABER kanalında olacağım. nız kabul, Hızır yardımcınız olsun. İyi seyirler.

Nihat Öztürk @nihat_ozturk Bedia Özgökçe Ertan @bediaozgokce Av. Zeyid Aslan @zeyidaslan Muğla Vali Yardımcımız Kamil Köten ve Bugün de Edremit-Süphan Mahallesi’nde Açılışı geçtiğimiz haftalarda yapılan Baş- beraberindekilerle Akyaka Azmak’ta ince- kadınlarla beraberdik. çiftlik Kayak Merkezi’nde ziyaret ve ince- lemelerde bulunduk. lemelerde bulunduk.

107 SOSYAL MEDYA GÜNLÜKLERİ Nuri Okutan @NuriOkutanMHP Ziya Pir @ziyapir Ankara’da gerçekleştirilen hain saldırıda “Gülün Adı” da silinmiş bu dünyadan... hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milleti- mize başsağlığı dilerim.

Mehmet Ali Pulcu@AliPulcu Aytuğ Atıcı @aytugatici Nurhayat Altaca @nurhayataltaca Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komis- Mersin Erdemli Kargıpınarı Mahallesi. Va- Altınşehir mahallemizin dayanışma kah- yonu çalışmalarından bir hatıra. 18.02.2016 tandaşın sorunlarını yerinde tespit ederek valtısında yeni üyelerimize rozet taktık. çözüm önerilerimizi aktarıyoruz.

Candan Yüceer @CandanYceer Mevlüt Karakaya @KarakayaMevlut Muharrem Erkek @MuharremErkek17 Tekirdağımızın güzel yürekli, güzel yüzlü, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı #Lapseki Cumartesi Pazarı’nda üreticile- vefakar, cefakar kadınlarıyla Meclis’i gezi- bütçesi Plan-Bütçe Komisyonu’nda görü- rimizin, esnafımızın sorunlarını dinliyoruz. yoruz. şülüyor. Sohbet ediyoruz.

108 109 UNUTMAYACAĞIZ

Burhan Bozdoğan

12. ve 13. Dönem Mersin Milletvekili Burhan Bozdoğan 1927 Endel doğumludur. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitiren Bozdoğan serbest avukatlık yaptı ve İmar Bakanlığı Başmüşavirliği görevini üstlendi. Burhan Bozdoğan’ın cenazesi 25 Şubat 2016 tarihinde Kadıköy Göztepe Çemenzar Camii’nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi.

Şaban Karataş

14. Dönem Konya ve 20. Dönem Ankara Milletvekili Şaban Karataş 1928 Ereğli doğumludur. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ni bitiren Karataş, öğretim üyeliği ve dekanlığın yanı sıra Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mütevvelli Heyeti Üyesi, Millî Prodüktivite Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi, Vakıflar Bankası İdare Meclisi Üyesi ve TRT Genel Müdürü olarak görev yaptı. Şaban Karataş için 16 Şubat 2016 tarihinde TBMM’de tören düzenlendi. Karataş’ın cenazesi aynı gün Kocatepe Camii’nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi.

Zekai Altınay

15. Dönem Zonguldak Milletvekili Zekai Altınay 1927 Bartın doğumludur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi ve Gazetecilik Enstitüsü’nde öğrenim gören Altınay gazetecilik yaptı ve Ocakbaşı ile Hür Bartın gazetelerini yayımladı. Zekai Altınay’ın cenazesi 15 Şubat 2016 tarihinde Bartın Merkez Şadırvan Camii’nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi.

110 Mehmet Muhlis Arıkan

17. Dönem Samsun Milletvekili Mehmet Muhlis Arıkan 1931 Bafra doğumludur. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitiren Arı- kan, hükümet tabibi, dahiliye mütehassısı ve baştabip olarak görev yaptı. Mehmet Muhlis Arıkan’ın cenazesi 14 Şubat 2016 tarihinde Bafra Büyük Cami’de ikindi namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi.

Mustafa Karslıoğlu

20. ve 21. Dönem Bolu Milletvekili Mustafa Karslıoğlu 1948 Akçakoca doğumludur. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitiren Karslıoğlu, iç hastalıkları uzmanı, hükümet tabibi ve başhekim olarak görev yaptı. Bolu Tabip Odası Başkanlığı’nı üstlendi. Mustafa Karslıoğlu’nun cenazesi 14 Şubat 2016 tarihinde Düzce Akçakoca Merkez Camii’de ikindi namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi.

Recep Kırım

11. Dönem Bursa Milletvekili Recep Kırım 1921 Drama doğumludur. Lise mezunu olan Kırım sendika başkanlığı ile İl Genel Meclisi ve Belediye Meclisi üyeliklerinde bulundu. Recep Kırım’ın cenazesi 12 Şubat 2016 tarihinde Bursa Yıldırım Camii’nde cuma namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi.

111 Raif Güner Sarısözen

12. Dönem Sivas Milletvekili Raif Güner Sarısözen 1928 Sivas doğumludur. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitiren Sarı- sözen serbest avukatlık yaptı. Raif Güner Sarısözen’in cenazesi 10 Şubat 2016 tarihinde Bursa Organize Sanayi Camii’nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi.

Turgut Sözer

17. Dönem Sakarya Milletvekili Turgut Sözer 1927 Adapazarı doğumludur. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitiren Sözer, kadın doğum uzmanı ve başhekim olarak görev yaptı. Turgut Sözer’in cenazesi 7 Şubat 2016 tarihinde Zincirlikuyu Camii’nde ikindi namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi.

Fehim Adak

15, 16, 20 ve 21. Dönem Mardin Milletvekili Fehim Adak 1931 Mardin doğumludur. İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’ni bitiren Adak, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün çeşitli kademelerinde mühendis ve yönetici olarak çalıştı. Adak, 16. Dönem TBMM’de Sanayi ve Ticaret Komisyonu Başkanlığı, 37. Hükümet’te Ticaret Bakanlığı, 39. Hükümet’te Bayındırlık Bakanlığı, 41. Hükümet’te Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 54. Hükümet’te Devlet Bakanlığı görevlerini üstlendi. Fehim Adak’ın cenazesi 7 Şubat 2016 tarihinde Hacı Bayram Camii’nde ikindi namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi.

Hasan Karakaya

20. Dönem Uşak Milletvekili Hasan Karakaya 1946 Uşak doğumludur. Serbest ticaretle uğraşan Karakaya, Uşak Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanvekilliği görevinde bulundu. Hasan Karakaya’nın cenazesi 1 Şubat 2016 tarihinde Uşak Merkez Yücetepe Camii’nde ikindi namazını müteakip kılınan cena- ze namazının ardından toprağa verildi.

ŞUBAT AYINDA ARAMIZDAN AYRILAN ARKADAŞLARIMIZ IÇIN CENAB-I ALLAH’TAN RAHMET DILIYOR, KEDERLI AILELERI IÇIN KALPTEN DUYGULARLA SABR-I CEMÎL NIYAZ EDIYORUZ.

112