<<

1 7 EYLÜL 19 9 8 Cumhuriyet PARASIZ EK □ ŞavkarAltınel, Fethi Naci’nin “Şiir Yazılan”nı değerlendirdi...... 3. sayfada O □ Nuray Sancar, Sennur Sezer-Adnan Öz- | yalçıner İkilisinin “Emek Öyküleri” antolojisini değerlendirdi...... 8. sayfada □ Prof. Dr. Nadir Paksoy, iki kadın yazarımızın iki kitabını irdeledi...... 13.sayfada □ Mustafa Yelkenli, Robert A. Heinlein’nin di­ limizdeki kitaplannı irdeledi...... \6.sayfada KIT/UP Dimitni Kantemir'den tarihe bir projektör OsmanlI Imnaratoriuğu'mm

Boğdan Prensi ve Voyvodası Dimitri Kantemir, 18. yüzyılın değişik alanlarındaki yapıtlarıyla tanınan, bilim tarihine ve evrensel ansiklopedilere geçmiş önemli bir bilgindir. Doğu incelemeleri de yapmış, kendi buluşu “Ebced” notasıyla Klasik Türk Musikisi’nin birçok parçasının günümüze ulaşmasını sağlamıştır. Latince olarak yazdığı OsmanlI Tarihi, çeşitli dillere çevrilmiş ve bilim çevrelerinde geniş ilgi görmüştür. Ciltlerin sonuna yazarının eklediği geniş açıklamalarla değeri bir kat daha artan “Osmanlı Tarihi”, ünlü Hammer Tarihi’ne de öncülük etmiş ve Osmanlı tarihiyle ilgili pek çok önemli noktayı onaya sermiştir. Romencesinden dilimize çevrilen “Osmanlı İmparatorluğu’nun Yükseliş ve Çöküş Tarihi” ilk kez 1979’da Kültür Bakanlığı’nca yayımlanmıştı. 12 Eylül döneminde bakanlık kendi bastığı kitabı satıştan çekmiş ve bu karar geniş tepkilere yol açmıştı. Kitap yıllar sonra ‘Cumhuriyet Kitap Kulübü’nün “Cumhuriyet Kitapları” dizisinde yeniden yayımlandı. Bu girişiminden dolayı “Cumhuriyet Kitap Kulübü”nü kutlamak gerekiyor.

Prof. BEDRETTİN TUNCEL *

I aris’te Panthéon yakınlarında, Sainte-Geneviève kütüphanesinin taş yüzüne adları kazılmış büyük Pinsanlar, insanlığı yüceltmiş ünlü kişiler arasında, Leibniz ve Newton ile birlikte anılan biri daha var: Biz­ olan, daha doğrusu, onları sanki haber veren güçlü bir lizce olarak çıkardığı ve Kantemiroğlu’nun ülkemizi de bazı eski tarih kitaplarında, “vak’anüvis” tarihlerin­ pek yakından ilgilendiren Osmanlı imparatorluğu Ta­ de “Kantemiroğlu’’, “Küçük Kantemiroğlu”, “Ulah Be­ kişi. Kendi öz yurdunda, Romanya’da, Batı kültürü­ yi”, kimi ansiklopedilerimizde de sadece “Cantemir” bi­ nü, daha iyisi, kültürünü Doğu kültürleriyle en rihi adlı ünlü eserinden seçilmiş parçaları bir araya ge­ parlak biçimde bağdaştırmış bir büyük bilgin. tiren kitaptır. Günümüze gelinceye kadar, Latincesin- çiminde yer alan Boğdan Prensi, sonradan Boğdan Voy­ den yapılmış İngilizce çevirisinin, o büyük kitaplıkla­ vodası olan, tarihçi, coğrafyacı, Doğu incelemelerinin ge­ İşte böylesine büyük bir inşam, doğumunun 300. yıl­ dönümünde (1973), bütün dünya, UNESCO’nun ara­ rın raflarında kalan, bulunmaz eserin önemli parçaları niş kültürlü öncüsü, klasik T ürk musikisine yeni bir mo­ böylece gün ışığına çıkmış oldu. Bu yayımın yeni araş­ da sistemini, “ebced” notasını bağışlayan, Tatar soylu, cılığı ile andı. O yıldönümünde ’in Romanyalı büyük bilgin, filozof, ilahiyatçı, dil bilgini, sa­ yaşamı, düşüncesinin niteliği, özelliği; tarih, dil, din an­ tırmalara olanak hazırlayacağı, tarihin eskiliğine rağ­ natçı, politika adamı Dimitrie Cantemir (1673-1723). layışı üzerine incelemeler, araştırmalar yapıldı; çoktan­ men Osmanlı uygarlığı, Osmanlı devletinin yükseliş ve Her şeyden önce de, evrensel dünya görüşünü içine sin­ dır ele alınmayan metinleri üzerinde duruldu; başlıca çöküşü ile ilgili önemli yapıt olarak kalan bu kaynağın bizde ve başka ülkelerde geniş ölçüde tanınmasına yar­ dirmiş’ Doğu-Batı kültür değerlerinin güçlü, anlamlı bir yapıtlarının bilimsel baskıları, değerli açıklamalarla dım edebilecek baskılara yol açacağı söylenebilir. Prof. bireşimini vermede gerçekten başarı kazanmış bir dü­ yayımlandı. Bunlar arasında belki en önemlisi, mer­ şünce ve tarih adamı. XVIII. yüzyıl Avrupa’sında “an­ kezi Bükreş’te bulunan Güney-Doğu Avrupa incele­ Halil İnalcık, bu önemli “iktibas”a kısa, derlitoplu, dörtbuçuk sayfalık bir “giriş” yazısı yazmış. Cantemir’in siklopedici” dediğimiz düşünürlere tek başına örnek meleri Derneği’nin, kısa deyimiyle ÂIESEE’nin, İngi­

CUMHURİYET KİTAP SAYI 448 Devamı 4. sayfada. ne “Türk bestekârı” sıfatı da yakıştırılır ama, onu bütün XVIII. yüzyıl Avrupa- sı’na ve bütün dünyaya tanıtan Osmanlı DimitPie Kantemir ve Türkler tarihi üzerindeki anıtsal yapıtından he­ men hiç söz edilmez. Kısacası, Dimitrie Cantemir gibi evrensel ün kazanmış bü­ Kapak konusunun devamı... yük bir insanın, üstelik bizi de çok sev­ miş bir insanın türlü yönleri üzerinde, kişiliği, İstanbul’da geçirdiği günleri, Türk musikisiyle ilgili yönü bir yana, öte­ hele Osmanlı tarihiyle ilgili yapıtı den beri bizde gerektiği gibi durulmuş ol­ üzerinde biraz şematik kalan bir “tak­ duğu, bilimsel sayılabilecek inceleme ve dim” yazısı. Alexandre Dutu ise 1734- araştırmalar yapıldığı söylenemez. 1735 yıllarında N. Tindal’ın Latinceden Cantemir’in kişiliğini tarih, coğrafya, İngilizceye aktardığı ünlü tarihini tanıtı­ etnoloji, Doğu uygarlıkları, Doğu dilleri, cı nitelikte onsekiz sayfalık bir inceleme­ astronomi, musiki alanlarını ilgilendiren sini ve seçilen parçaları açıklayan, bunla­ yapıdan üzerinde kendi yurdunda yapı­ rın önemi üzerinde duran notlar (ss. 299- lan çalışmalardan söz ederken, başta Ni­ 317); ayrıca, Cantemir’in oğlu Anti- colas Iorga’nın incelemelerini hatırlamak och'un “Cantemir’in yaşamı” adı altında­ yerinde olur. Dimitrie Cantemir gibi, Os- ki metni (ss. 285-298) eklemiş. Dimitrie manlı tarihi üzerine önemle eğilen bu bü­ Cantemir’in bütün eserlerinin eksiksiz yük bilgin, kendi dilinde hazırladığı ya­ bir bibliyografyası, ayrıca, 1973 Temmu- zılarla Cantemir’in ulusal ve evrensel zu’na gelinceye kadar, “Ulah Beyi’nin ya­ yönlerini; Romanya tarihi, özellikle Bo- pıdan üzerine Romanya’da ve Romanya jadan (Moldavya) tarihiyle ilgili çalışma- dışında yapılmış incelemeler verilmiş. Kı­ Earını iyice incelemiştir. 1937-1945 yılla­ sacası, Dimitrie Cantemir’in Osmanlı ta­ rı arasmda Fransızca olarak basılan 10 rihi üzerindeki büyük yapıtını tanımak is­ ciltlik büyük yapıtında, Histoire des Ro­ teyenler, onun üzerinde çalışacaklar için umains et de la romanité orientale’in zengin bir kaynak. “Les Réformateurs” alt başlığını taşıyan Dimitrie Cantemir ile ilgili inceleme ve VII. cildinde (Bucarest, 1940, in - 8°, 419 araştırmalar, yoğun çalışmalar, kendi yur­ s.), Cantemir’in ulusal tarih açısından ye­ du Romanya’da gerçekleşmiştir. Roman­ rini, önemini, bu tarih içinde oynadığı ya Bilimler Akademisi, üniversiteleri, bi­ rolü ayrıntılı biçimde açıklamıştır. Bunu lim kuruluşları, bu arada merkezi Bük­ yaparken de, kolaylıkla kullandığı çeşit­ reş’te olan ve birkaç yıldır başında değer­ li kaynaklara başvurmuş, bu arada, XVII. li bir tarihçimizin, Prof. Halil İnalcık’m yüzyıl boyunca ve XVIII. yüzyıl başların­ bulunduğu Güney-Doğu Avrupa incele­ da gelişen ve pek itibarda olan Romen meleri Derneği (ÂIESEE) Kantemiroğ- vak anüvis ve tarihçilerinden de çok ya­ lu ile ilgili yayımlar yapmışlar, bilimsel rarlanmıştır. Iorga, sözünü ettiğim kita­ toplantılar düzenlemişler, bu yıldönümü­ bında sadece yedi ay kadar süren Mol- nü her yönden değerli biçimde anmaya dovya (Boğdan) voyvodalığına atandık­ önem vermişlerdir. tan sonra, Dimitrie Cantemir’in, ülkesi­ ne varınca yaptığı konuşma üzerinde, bu II konuşmayı kitabına alan Nicolae Cos- tin’e dayanarak (ss. 89-90) uzun boylu Bu anmanın anlamı üzerinde dünya öl­ durur. Bunun nedeni de, bu konuşmanın ya elçiliği sırasında ve İngiliz­ ce tanımamız için; Dimitrie Cantemir’in karakterini iyi be­ çüsünde durulurken, zamanının en kül­ ce’ye çevirtip yayımlattığı ve Hele bizim tarihlerimizde, dun türlü insanlarından biri olan Dimitrie lirleyen, düşünce düzeyini açıkça ortaya “Osmanlı İmparatorluğunun olduğu kadar bugün de, yazılan koyan bir nitelik taşımasıdır. Cantemir, Cantemir in XVI11. yüzyıl Avrupa’sında yükseliş ve çöküş tarihi” diye üç beş satır, onun güçlü, evren­ büyük ün sağlayan asıl yapıtının Osman- kendilerini yöneteceği insanlarla içten­ dilimizde karşılayabileceğimiz sel kişiliğini ortaya koyacak de­ likle konuşur, kendisinden önce, 1710 yı­ lı tarihiyle ilgili olduğunu, bu yüzden de, kitabıdır. ğerde değil, hemen hepsi de o özellikle ülkemizi ilgilendirdiğini elbette lında Boğdan voyvodası olan ve çok bil­ Bu inceleme ile Osmanlı “Boğdan prensi”nin “şece- gili, geniş kültürlü bir yönetici kişiliğiyle unutamayız. XIX. yüzyıl tarihçilerine ge­ Devleti üzerine yazılmış ilk sis­ re”si, soyu sopu ile uğraşır: linceye kadar bu konuda tek kaynak, Inc- tanınan Nicolas Mavrocordato’dan geri temli çalışmayı belli bir ölçüde Cengiz’in 2. kuşaktan torunu kalmamak için, kendisini dinleyenler rementa atque decrementa aulae otho- tanıtabilirsem. Dimitrie Can- olduğundan, Kırım Tatarla­ manicae başlığı altında, 1714-1716 yılla­ üzerinde iyi izlenimler bırakan güzel, temir’i 300. doğum yıldönü­ rından geldiğinden söz edilir parlak bir konuşma yapar. Yaşlılara ana­ rı arasında, Latince olarak yazdığı ve ölü­ münde anmış olurum. Bu mü­ ve sonunda bağımsızlık “sev­ mün den onbir yıl sonra (1734) oğlu An­ Osmanlı İmparator- sı babasıymış gibi, kendi yaşındakilere nasebetle, bugüne kadar ülke­ dası” ile “hainlik edip” Büyük kardeşiymiş, daha genç yaşta olanlara oğ­ tioch Cantemir’in Londra’da Çarlık Rus- mizde Kantemiroğlu ile ilgili luğu’nun Yükseliş Petro’ya sığındığı belirtilir; ve Çöküş Tarihi il luymuş gibi seslenir, Moldavya “bo­ ne yapıldığını, neler yazıldığı­ yazdığı Osmanlı tarihinin bi­ yad an arasında birliğe varmanın rahat­ nı da gözden geçirebilir, bun­ Cilt / Dimitri Kant emir /Çeviren: rinci bölümünün “önemli” ol­ lığını anlatır. lar üzerinde bir fikir verebilir­ Ozdemir Çobanoglu madığı, İkincisinin de yan tut­ sem, bundan sonraki çalışma­ tuğu, daha doğrusu, bizi tutu­ H r S T O R Y / Cumhuriyet III OF TH E lar bakımından belki yararlı Kitapları /1044 s. cu, kayırıcı olmadığı, üzerine GROWTH mi DECAY bir iş görmüş olurum. basıla basıla yazılır, söylenir, o r t h e ilkin Dimitrie Cantemir’in ama bu bölümlerin neden bö­ Eski tarih kitaplarımıza bakarsanız,- OTHMAN EMPIRE' kimliği üzerinde duralım ve iki yıl önce, yle olduğu konusunda en azından birkaç bunlara vak’anüvis tarihlerini de ekleye­ doğumunun 300. yıldönümünde, ne gi­ kelime yoktur, çünkü Cantemir’in tarihi­ bilirsiniz, hiçbirinde Cantemir ile ilgili PART I. bi nedenlerle, Birleşmiş Milletler Eğitim, ni bulup okuyan, kendini sıkıntıya sokan doğru dürüst bilgi bulamazsınız, ya da Bilim ve Kültür Kurumu’nun (UNES­ çıkmamıştır. Sadece Türk musikisine hiçbir bilgi yoktur; hele yaşamı, kişiliği, COHT AtttJftG THK CO) onu “büyük insanlar” arasında an­ olumlu katkısı hatırlatılır; Edirneli Ah­ başlıca yapıtları hiç ele alınmaz. Yazdığı Gromhof the OTHMAN EMPIRE, mak için bütün dünya uluslarına salık met Çelebi’den Türk musikisini öğrendi­ büyük Osmanlı tarihinin adı bile anıl­ M O M THJi verdiğini anlamaya çalışalım. Bazı tarih­ ği, tamburi Angeli diye birinden bu ale­ maz. Anılsa bile, o tarihin İngilizce, Fran­ Reign of OTHMAN the Founder, lerimizde, Tanzimat’tan sonraki genel ta­ ti kullanmasını bildiği kaydedilir. Bizde sızca, Almanca metinlerinden hiçbiri gö­ TO THE rihlerde, biraz önce belirttiğim gibi, “Kantemiroğlu edvarı” diye anılan, yir­ rülmemiş, okunmamıştır. Bu boşluğu an­ Reign of MAHOMET IV. “Kantemiroğlu”, “Küçük Kantemiroğ­ mi yaşlarında iken II. Ahmed’e sunduğu, lamak güç değil: Çalışma koşulları, o ta­ THAT IS, lu”, “Ulah Beyi”, “Boğdan Prensi”, Türkçe yazılmış ve şimdi İstanbul Üni­ rihleri yazanların genel kültürlerinin ye­ From the Year l$oo, to the Siege q£P'km*,in t68$. “Boğdan Voyvodası” diye anılan Dimit­ versitesi Türkoloji Enstitüsü’nde Sadet­ tersizliği; olayları, kişileri “resmi” bir açı­ rie Cantemir’in insanlığa yararı dokun­ dan ele almaları; bütün olayların ortasın­ Wrttm O rw m itf i» LATI K tin Arel kitapları arasmda bulunan yapı­ By D i m i t i k m C a * t *« i «, ter Prim*of M M m mb muş dünya büyükleri arasında yeri olma­ tından iyi bir dille söz edilir, Türk beste­ da, kaynağında Padişah’ın bulunması ko­

**0 U*H. «*. <*» A-W. sı, bu yüzden de anılması boşuna değil. cileri arasındaki önemli yeri, musikimize şulu, her şeyin onun görüşüne göre ayar­ O) N, TIND AC, K A. V**r of WJUim m Efa- Genç denilebilecek bir yaşta, ellisinde, kazandırdığı nota sistemi (ebced notası) lanması, böylece özgür görüşe, kişisel dünyamızdan göçüp gitmiş, ama güçlü belirtildikten sonra, Dimitrie Cante­ eleştiriye yer kalmaması; dünya olayla­ Of Hm T * * c t » k ^ ¥ » « » # 11. UffVH* krm CVfk* 6'-*» OtICIKALI a. 0* OwA Ww. by W» kişiliğiyle XVIII. yüzyıl Avrupası’nın, o mir’in elimizde bir bestesi, iki aksak se­ rından ancak bizi, daha doğrusu, kendi­ ...... ~..------aydınlık çağının büyükleri arasında adı­ maisi, 11 saz semaisi, 22 peşrevi olmak lerini ilgilendirdiği ölçüde söz edilmesi, . ' £. 0 H O 0 Ni V- nı duyurmuş. Tarih, coğrafya, dil, din, üzere, otuzaltı eseri bulunduğu açıklanır, o olayları değerlendirmede de her zaman M 6» Iİ..S J«»*, m i T i.il ■< * . Cmr* felsefe, güzel sanatlar, çeşitli uygarlık böylelikle de kişiliğinin belirtildiği sanı­ kendimizin ölçü alınması, -ünlü birkaç a, U 4t* t Stm > M m m ,. alanlarında, özellikle Doğu-Batııdeğe değerle- lır. Şu noktayı da unutmayalım: Bizde son tarihçimiz bir yana, eski tarihlerimizi kul­ rinin uyumlu biçimde birleşimi alanla- lanılmaz duruma getirmiştir. Oysa, XVI- Dimitrie Cantemir'in 1714-1716 yılları arasın­ yıllarda çıkan, elli yıllık Cumhuriyet dö­ da, Latince olarak yazdığı ve ölümünden on­ rında varlık göstermiş. neminde de diyebiliriz, genel bilgi ve kül­ II. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak, bir yıl sonra (1734) oğlu Antioch Cantemir'in Kimliği, kişiliği üzerinde gerek yaşadı­ tür ansiklopedilerinde, Romanyalı oldu­ Cantemir’in Osmanlı tarihinin bütün Av­ Londra'da çarlık Rusya elçiliği sırasında İngi­ lizce'ye çevirtip yayımlattığı ve "Osmanlı İm­ ğı dönemde, gerekse ölümünden sonra ğu halde, Türk musikisi alanındaki çalış­ rupa’da, Ingiltere, Fransa ve Almanya’da paratorluğunun yükseliş ve çöküş tarihi”. ve günümüzde yazılanlar, Cantemir’i iyi­ maları, besteleri tanımlanırken, kendisi- “başucu” kitabı olacak kadar ün kazan-

SAYFA 4 CUMHURİYET KİTAP SAYI 448 eliğim unutamayız. Ansiklopedik yayımlarda da, bu boş­ lerle doldurulan bu ansiklopedide “Di­ yılında Venedik’te basılan üç ciltlik Let- Bir örnek vermiş olmak için, Kantemi- luk belli bir ölçüde kendini gösteriyor. mitrie C.” maddesi her bakımdan yeter­ teratura turchesca adlı Türk edebiyau ta­ | roğlu’nun yaşadığı yıllarm olaylarını da Böyle olmakla birlikte, bunların başında siz kalmakta, bu “Romen devlet adamı ve rihinin 1789 yılında ’te basılan Fran­ içine alan Tarih-i Râşid’de (Müteferrika gelen Şemsettin Sami’nin altı ciltilk Ka- tarihçisi”nin bizimle ilgileri açısından sızca çevirisini gören Rauf Yektâ, bu ya­ baskısı, 1740, ikinci baskısı, İstanbul, mus-ül â’lâm’ının (İstanbul, Mihran Mat­ önemi üzerinde durulmamaktadır. Buna zarın Türk musikîsi üzerine kitabında 1865) sadece şu cümleleri okuyoruz: baası, 1889-1898), o ünlü “tarih ve coğ­ karşılık, Yılmaz Öztuna’nm Türk Musi­ verdiği bilgileri söz konusu yazısına koy­ rafya lûgati”nin V. cildinde (s. 3577/78) kîsi Ansiklopedisi I’de, ayrıca Türk Bes­ muştur. Beş altı yıl İstanbul’da kalmış “Tebdil-i voyvoda-i Boğdan. Küçük olan Toderini, 1691 yılından başlayarak, Kantemiroğlu nâm hâin-i bîdîn, Boğdan şu bilgileri buluyoruz: tecileri Ansiklopedisinde eski kaynak­ “... pederinin hıdemât-ı mesbûkesine lardan, bu arada büyük musikî bilgini­ Prens Cantemir’in Türk musikîsini te­ voyvodası nasbolunmak üzere recâmend orik ve pratik bakımlardan İstanbul’da olmağla, müsaade olunup, eyyâm-ı iyd’de mükâfâten, onun yerine Boğdan beyliği­ miz, Cantemir’in bu alandaki çalışmala­ ne nasbolunmuş ise de, Büyük Petro’nun rı üzerine ilk dikkati çeken ve onları ge­ öğrendiğini; sonra zamanın musikî bil­ [ divan olmak kanun değil iken, mâh-ı Şev- ginlerinden Hazine-i hümâyun müdürü vâl’in üçüncü günü tertib-i divân-ı hümâ­ Devlet-i Osmaniye’ye ilân-ı harbinde, niş kültürü ile değerlendiren Rauf Yektâ 1710 tarihinde o tarafa dönüp Rusya’ya (1871-1935) ile Hüseyin-Bedi Mensi” İsmail Efendi ile saray hazinedarı Lâtif yûn ve Boğdan voyvodası nasbolunan Çelebi ‘nin istekleri üzerine, Türkçe bir mesfur Kantemiroğlu, arza giren vüze- kaçmış ve orada kendisine prenslik un- takma adıyla Şehbâl dergisinde, 1909- vâm ve birçok arâzi verilmiş idi. Elsine-i 1913 yılları arasında Kantemiroğlu’nun “Edvâr” yazdığmı ve bunu, önsözünde, rây-i izâmdan sonra pâye-i âlâya yüz sür­ Sultan II, Ahmed’e ithaf ettiğini; kendi dükte, mûtad üzre kuka ve süpürge ve şarkıyye ve garbiyyeden onbir lisana âşi­ Kitâb-ı ilm’ül musikî alâ vech’ül hürûfat nâ, âlim bir âdem olmakla, Lâtin lisanın­ başlığı altında Sultan II. Ahmed’e “ithaf” buluşu bir nota sistemiyle besteleri bir kadifeye kaplı samur kabaniçe kürk ih­ araya getirdiğini ve bu Türkçe musikî san olundu.” (III. cilt, s. 343). Değeri üze­ da Devlet-i Osmaniye’nin tarihini, Al­ ettiği kitabın metninin yayımlanması mü­ man lisanında dîn-i islâmın usulüne Da­ nasebetiyle yazdıkları yazılardan ve yap­ derslerinin (Tâ’rif-i ilm-i musikî alâ vech- rinde de birkaç kelime var: “.. .her fenden i mahsus) nüshalarının çok azaldığını vâyesi ve her hünerden mâyesi olduğun­ da yani Romanya’nın eski ve yeni tarihi­ tıkları açıklamalardan yararlanarak ha­ ni ve şâir bazı âsar yazmıştır ki, ekseri İn­ zırlandığı belli olan maddelerin Dimitrie söylemektedir. Rauf Yektâ, Cantemir’in dan mâada, meclis ve sohbeti lâtif, rind, Türk musikîsi’yle ilişkilerini bizde tanıt­ zarif ve vüzerâ içre nazîri nâdir bir zât-ı giliz ve Fransız lisanlarına dahi terceme Cantemir’in Türk musikîsine katkısmı iyi olunup, pek mûteberdir. Bunun oğlu da belirttiği söylenebilir. Ama bütün bu ça­ makla kalmamış, iyi bildiği Fransız dilin­ şerif.” O kalın Râşid tarihinde, ülkemiz­ de, Paris’te musiİd dergilerine yazılar yaz­ de 22 yıl kalan Boğdan prensiyle ilgili Rus lisanında bazı âsâr bırakmıştır.”. lışmaların başmda, eski Türk musikîsini Doğrusu, bizde ansiklopedi ve sözlük­ yurdumuzda en iyi bilen, uluslararası öl­ mıştır. Ayrıca, hepsinden daha önemlisi, başka bir şey bulamadım. Bu tarihe Lavignac’m pek tanmmış musikî ansik­ “zeyl” olarak yazılan Küçük Çelebizade lerde o tarihte Dimitrie Cantemir ile ilgi­ çüde bu musikîyi ve kendisini tanıtan, li en esaslı bilgiyi Şemsettin Sami’nin, es­ ama bizim bugün unuttuğumuz, Rauf lopedisinde, Türk musikîsi tarihi içinde, Âsim Efendimin (1685-1759 altı ciltlik onun yerini iyice belli etmiştir. tarihinde de, sonrakilerde de Cante- kiliğine rağmen, bugün de kullanabilece­ Yektâ’yı görüyoruz. “Küçük Kantemi­ ğimiz “Kamus”nda buluyoruz. Değil bu roğlu ”nun Türk musikîsi alanındaki ça­ Dimitrie Cantemir’in Türk musikîsi mir’den söz yok. Daha yakın çağlarda, alanındaki çalışmaları bizde böylece de­ Ahmet Rasim, Ahmed Refik gibi Osman- kadar bilgiyi, adım bile, “tercüme, tashih, lışmalarını bütün ayrıntılarıyla ortaya ko­ tâdil ve en son araştırma neticelerine gö­ yanın o olduğu anlaşılıyor ve bu konuda ğerlendirilmiş oluyor; bu çalışmaların lı tarihiyle ve “umumî tarih”le ilgilenmiş topluca durumunu bütün ayrıntılarıyla bilginlerimiz de onun üzerinde durma­ re ikmâl edildiği gibi, Türkiye ve Türk­ bugüne kadar bize yazılanların onunla lüğü alâkadar eden birçok maddeler de birlikte Hüseyin Sadettin Arel’e, o “nis- verecek, aynca, musikî teorisini ve ken­ mışlardır. Ahmet Refik’in altı büyük cilt­ di bestelerini doğruca değerlendirecek lik Büyük Târih-i Umumîsinde (İstan­ sefâhiyetli Türk ve Avrupalı âlimler tara­ vana uğramış”, unutulmuş Bedi Mensiye fından yeniden yazılan” İslâm Ansiklo­ borçlu olduğunu unutamayız; bizde bu bir “monographie”nin uzman kişileri- bul, İbrahim Hilmi, 1328) Cantemir’le mizce hazırlanıp yayılmasının yerinde ilgili tek kelime yok. Gerçi genel tarih pedisi’nin (İstanbul, Millî Eğitim Bası­ konuda inceleme ve araştırma yapanların mevi, XI cilt, 1941-1970) maddeleri ara­ hemen hepsinin kaynaklarını o iki büyük olacağını sanıyorum. Bu konu üzerinde çerçevesinde bu konuda bir şey söyle­ uzunca duruşumuz, dağınık, kısa, çoğu mek söz konusu olmayabilir, ama Os- sında bulamıyoruz. Bu önemli “İslâm âle­ musikî bilginimizin o tarihlerde Şeh- mi tarih, coğrafya, etnografya lûgati”nde bâl’de çıkan yazılarında buluyoruz. Kısa­ zaman yetersiz olmalda birlikte, Dimitrie mank tarihinin Balkanlarla ilgili bölü­ Cantemir’in bu yanının bizde oldukça iyi münde, yüzyıllarca yönetimimizde bu­ Aurel Decei’nin yazdığı ayrıntılı ve bel­ cası, Kantemiroğlu’nun Türk musikîsine gelere dayanan “Boğdan” maddesi bu­ değerli katkısmı ilk anlayan ve o değeri işlenmiş olmasındandır. Konuyu bibli­ lunmuş Eflâk. Boğdan ve Erdek in bizim­ yografya açısından bütünlemek için, le çeşitli ilişkileri açısından, çok kısa da lunmasa, Dimitrie Cantemir’in o koca belirtirken biyografyasını da, yapıtları­ sözlükte adı geçmemiş olacaktı. Bu tür­ nın önemini de unutmamıştır (2). Bu ger­ ÎMahmut Ragıp Kösemihal’in Türkiye- olsa, tarihi verilirken adı geçebilirdi. Ama Avrupa Musikî Münasebetleri (cilt I, Ahmed Refik o genel tarihinde Balkan­ lü eksikliklerin, boşlukların nedenini an­ çekten üstün değerli musikî bilginimizin lamak pek kolay değil; öyle anlaşılıyor ki, Kantemiroğlu’nun bu yönü ile ilgili yazı­ 1600-1875) adlı incelemesinde (İstanbul, lardan da söz etmemiştir. Ahmet Ra­ Nümune Matbaası, 1939, in-4, 160 s.), sim’in Resimli ve Hantalı Osmanjı Ta- Dimitrie Cantemir, “Türkiye ve Türklü­ larının sonraki incelemelere kaynak oldu­ ğü alâkadar eden” maddelere girecek de­ ğunu burada bir kez daha belirtmeliyiz. Türk musikîsinin XVIII. yüzyılda Avru­ rihi’nin ikinci cildinde (İstanbul, İkbal pa’daki yankılarını, bıraktığı izleri anla­ Kütüphanesi, 1326-1328 (1910-1912), ğerde görülmemiş. 1946 yılında, Hasan- Nitekim Ruşen Ferit Kam, Mesut Cemil Ali Yücelin Milli Eğitim Bakanlığı sıra­ gibi sanatçılarımız, Dimitrie Cantemir’in tırken (s. 54) şöyle yazıyor: " muahedesini anlatırken (s. 806- “Klasik Türk musikîsine karşı o asırla­ 818), “Kırım hânınm çekememezliği yü­ sında (1938-1950) yayımlanmaya başla­ besteciliğini inceledikleri zaman, hep yan, ilk hazırlıklarında İbrahim Alâettin “merhum Rauf Yektâ gibi bu memleke­ rın Balkanlıları arasında bile samimi bir zünden, Babadağ muhafızı Yusuf Paşa alâka beslenmiş olduğuna dair yeni yeni gibi dirâvetli bir vezir, Kılburun kalesine Gövsa’nm büyük emekleri geçen İnönü, tin ender yetiştirdiği bir musikî bilgi- ni”nden yararlanmışlardır. Andığımız ya­ hâtıralar bulunuyor. Nitekim Bay Reşat nefy, Boğdan Voyvodası îskarletoğlu Ni- sonra da Türk Ansiklopedisi adım alan; bugünkü temposuyla biz vaştakilerin so­ zısında (Şehbâl, sayı52,1 Mayıs İ328, ss. Ekrem, Hicrî 1156’da Molla Hacı Ab- kola (Nicolas Mavrocordato) gibi bir sâ- 72/73), Türk edebiyatıyla ilgili ilk ince­ dülgaffar tarafından yazılmış “Umdetüt- dık-ı Devlet azledilerek, Küçük Kantimi- nunu göremeyecekleri; ilk harflerindeki maddeleri daha şimdiden kullanılmaz lemeleri yapan İtalyan cizvit rahibi Gian tevârih” adlı bir Kırım tarihinde, Roman­ roğlu nâm hâin, anın yerine nasbedilmek Battista Toderini’nin (1728-1799) 1787 yalI musikişinas Prens Demetrius Cante- gibi tedbirsizlikler de beraber yapıldı’ duruma gelen, bir yığın gereksiz madde­ deniliyor. Ahmet Rasim’in tarihin, aslın­ (ZF-NGÛLE PEŞREVİ) (NÎHÂVEND PEŞREVİ) da akıllıca bir “compilation”, bir çeşit derleme olduğu düşünülürse, bu “hain­ Dimitrie can- * r temir'in Türk lik” sözünün Râşid tarihinden beri sü­ musikîsini te­ rüp gittiği kolayca anlaşılır. Biraz ilerde, orik ve pratik not olarak verilen bilgiler arasında: “... bakımlardan İstanbul'da * t» e U » t » l l «t* 0 b» o * vukarda zikri geçtiği üzere, o dahi (Nico- öğrendiğini; I las Mavrocordato) Kırım Hânı’nın şikâ­ sonra zama­ -v ¿’•V' ıf s ■>£ yeti ile azlolunarak, Küçük Kantemiroğ- nın musikî bil­ ginlerinden » l » « t j ÎU l»« C-«^« *» • iu Demetrius getirildi ki, merkum da Vol- Hazine-i hü­ <44î U4 t-îi î i|« i î f t ga nehri üzerinde kâin Yaroslav’da Rus­ mâyun müdü­ Uo i t» hsa U iS 0 a l» rü İsmail ya ile Boğdan’m, Besarabya dâhil oldu­ Efendi ile sa­ j i ğu halde, Turla’daki (Dinyester) hüdûd- ray hazineda­ W 4 < i « f ^ i t W ı Yi rı Lâtif Celebi ş A s it s * ^ u u sâbıkasına kadar ittisâı, Rusya hâkimi­ 'nin istekleri ■i M H T - K d l \* î i f i i yetinin tanınması, muharebeden sonra üzerine, Türk­ iL.iL« «L î L î ^ °o Rus askerinin çekilmesi, vergi verilme­ çe bir "Edvâr" '*'4 yazdığını ve 4 fi? 9 o\a t > £ mesi, Boğdan beyliğinin Kantimir evlâdı­ bunu, önsö­ na hasrı, Boğdan Beyi’nin Ortodoks mez­ zünde, Sultan L yyj£ jğ! t»« U L l* î L l L « hebini terk veya ona ihanet etmedikçe ıı. Ahmed’e it­ '«t f i İH H J4İ haf ettiğini; M y O b U f L t* UU adem-i azli, Rusya muvaffak olmadıkları$ î kendi bulusu if î i w? 1 İV 'İR takdirde, Demetrius Cantemir’in Rus­ bir nota siste­ V»W UV U S* £4 •> t / V miyle bestele­ ya’da arâziye ve Moskova’da iki hâneye ri bir araya Mi UU U# U mâlikiyeti şartlarıyla bir muahede akdey- getirdiğini ledi...” (s. 809-810). Dört kalın ciltlik ta­ Rauf Yek- M ÜUâUbUUUUiUtj tâ'nın yaptığı rihte Kantemiroğlu üzerine başkaca bil­ araştırmalar­ î: v.tj/J!J j r u u gi yok. Genel olaylar arasında bu ölçü­ dan öğ­ I < i W nün yerinde olduğu söylenebilir, ama Ah­ reniyoruz. ^ S s v UÎ <î \< i İ>6\» med Rasim’in tarihinin güzelliğini, zen­ ginliğini borçlu olduğu notlar arasında, «+ »>âj£U her sayfanın yarısını, bazen yarısından AV - ' lb çoğunu dolduran “fâide” başlığı altında­ *•>44f t v U t?ri 9 « i * U U g Jp ki değerli bilgilere İstanbul’da yirmi iki yılını geçiren “Küçük Kantemiroğlu” ile ilgili, özellikle İstanbul’daki yaşamını

CUMHURİYET KİTAP SAYI 448 SAYFA 5 mir in bu sanata olan bağlılığına dair hoş J bir kayıt görmüş, bunu neşretti. Bu mu- I sikîşinas prensin Çar Petro ile birleşerek I Türklerle olan muharebede mağlup ol- ! duklan ve prensin Rusya’da yaşamaya I mahkûm kaldığı malûmdur. İşte, Kırım J tarihi muharriri bu vak’ayı yazarken şu I kaydı da ilâve ediyor: “ Boğdan Bey’i olan I Kantemiroğlu mel’un da, adamlanyla be- i raber Moskova kralıyla bir olup gitti. Naklederler ki, bu adam, ecdadından be­ ri İstanbul’da yetişip büyümüştü, birçok dil bilirdi. Tahsili mükemmeldi. Bin ulû­ ma âşinâ, bilhassa ulûm-u riyâziyeyi tek­ mil etmişti. Divânı Hümâyun baş tercü­ manı iken, Boğdan voyvodalığı ile çirağ edilmişti. Ilm-i musikîde zamanın yegâ- nesiydi. Yeni tarzlarda güfteler yazarak, bestesini de kendisi bağlar imiş. Hatta derler ki, kendi ihtırâı olmak üzere, se- gâh makamında lâtif bir bestesi varmış. Yeni yapmış. Moskoflu ile giderken, çal­ gı takımına o besteyi çaldırarak kendisi ağlarmış. Ağlayarak gitti deyû nakleder­ ler.” Kösemihal’in başka bir inceleme­ sinde, Romanyalı besteciler arasında (ss. 242/243 ), Demetrius Cantemir’in kısa bi- i yografisini okuyoruz. “İstanbul’un en ta- ! nınmış musikîcileri, müşkillerini hallet­ mek için ona başvururlardı” diyor ve T. Burada ya dayanarak ( Annales de l’Aca­ démie roumaine, t. XXXII, 1909-1910), i “eserlerini Romanya Akademisi Istan- j bul’dan aldırtarak Viyana ve Leipzig’te bastırmış, Rauf Yektâ merhumla da 1911’de bu iş hakkında muhaberelerde bulunulmuştu...” diye yazıyor. Halil Be- Cantemir’in çizdiği İstanbul planı (çerçeve içinde evi). di Yönetken’in Cantemir’le ilgili bir ça­ tan sonra, Avrupa'nın birçok yerlerinde, ona göndereceğini söyler. Kantemiroğ- Mustafa Paşa’nın Soroka kuşatması sıra­ lışmasını burada anmak isterim: Değerli lu’nun Osmanlı İmparatorluğu’nun sında, babasıyla birlikte savaşa katılır. Er­ folklorcumuz, 1962 yılının 8-19 Temmuz XVIII. yüzyıl ortalarına doğru, bu arada, başta Ingiltere olmak üzere, Fransa, Al­ Yükseliş ve Çöküş Tarihini İngilizce’ye tesi yıl (1692) babası ölür. Cantemir’in günleri arasında Romanya’da, Sinaya’da çeviren N.Tindal ile, Fransızca’ya çeviren bundan sonraki yaşamı şöyle: 1693’te, toplanan uluslararası nitelikteki bilimsel manya, İtalya ve Rusya’da adı anılmaya başlar. Bu anılmanın niteliğini ve ölçüsü­ Jonquieres’in açıklamaları, önsözleri, bu babasının ölümünden bir yıl sonra, İs­ toplantıya, “Balkan uygarlıkları kollok- yapıtm bütün Avrupa’da tanınmasını ko­ tanbul’a kardeşinin yanma gelir. Bu ikin­ vumu”na katılmışa. Yönetken, bu top­ nü anlatabilmek için birkaç örnek vere­ ceğim; örneklerin çoğunu Fransa’dan laylaştırmış olduklarım da unutmamalı­ ci gelişidir. Bu kez yedi yıl kalır (1693- lantıda büyük ilgiyle karşılanan incele­ yız. Kısacası, Dimitrie Cantemir’in XVI- 1700). Bu arada, Zenta savaşma katılır mesini “Türk musikîsi tarihinde Dimit­ alacağım, çünkü o tarihlerde Dimitrie Cantemir’le en çok ilgilenen yazar ve dü­ II. yüzyıl Avrupası’nda, Aydınlık Çağı’nın (1697). Ağabeyi, 1700 yılında Boğdan iré Cantemir” başlığı altında sunmuştu. kültüründe, özel bir yeri olmuştur. voyvodalığına getirilince onun yanma gi­ Değerli bilginimiz, konuşmasından son­ şünürlerin çoğu orada çıkmış görünüyor. Bu yazar ve düşünürlerin başında, Ma­ Sık sık adını andığımız Osmanlı Tari- der, orada, Eflak voyvodalığında bulun­ ra Türk melodilerinden banda alınmış hi’ni bütünü ile kısaca incelemeden ön­ muş olan (1679-1688) Şerban Cantacu- örnekler de vermiştir. non Lescaut’nun unutulmaz yaratıcısı ra­ hip Prévost (1697-1763) geliyor. Lond­ ce, onu yazan insanın yaşam çizgisini bil­ zino’nun kızı Cassandra ile evlenir. On­ ra’da geçirdiği uzun sürgün yıllarında Le mekte yarar var. Bu konu ile ilgili sağlam dan Boğdan’da bir kızı olur. Kardeşi voy­ IV Pour et Contre (1733-1740) adı altında bilgileri, Londra’da basılan (1737) La­ vodalıktan alınınca, onunla birlikte gene yayımladığı ve Ingiltere’de Steele ile Ad- tince aslından İngilizce’ye ilk çevirisinin İstanbul yolunu tutar. Bu üçüncü ve so­ Bu incelemenin ilk bölümünde belirt­ dison’un çıkardıkları, yazarlarının dene­ sonuna oğlu Antiochus’un koyduğu kro­ nuncu gelişidir (1700-1710). Yeniden on tiğim gibi, Dimitrie Cantemir’in kişiliği me türünde en güzel örneklerini veren nolojik biyografyada buluyoruz. Orada­ yıl kaldığı İstanbul’da bir kızı, dört oğlu ile Doğu-Batı kültür değerlerini uyumlu The Tatler (1709) ile The Spectator’un ki bilgilerin hepsini olduğu gibi burada doğar. Bütün vaktini güzel bir köşk yap­ bir biçimde ele almış olması, ayrıca Os- (1711) biçiminde, onlar gibi tek başına vermeyi bu yazının çerçevesinde gerekli tırmakla geçirir, ülkenin toplum yaşamı­ manlı imparatorluğu tarihi üzerindeki bütün yazılarını yazdığı bir gazete. Bu ga­ görmüyorum. Bu konuda bilinmesi ge­ nı yakından inceleme olanağını bulur. çalışmaları, İstanbul’da geçirdiği günler zete, bilimlerle, sanat ve edebiyatla, ge­ rekli bazı tutamak noktalan var; onlar da Yazmak istediği büyük Osmanlı tarihinin üzerinde ne çağdaşları, ne de ölümün­ lenek ve göreneklerle ilgili konularda La­ şöyle özetlenebilir: hazırlıklarını yapar. Büyük Petro 1710 yı­ den sonrakiler bizde hemen hiç durma­ tince, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Dimitrie Cantemir, Boğdan Valisi (baş­ lında bize savaş açınca, Boğdan voyvoda­ mışlardır. Kendisinin Prut’tan sonra, Bü­ özellikle İngilizce yayımları inceliyor, langıçta voyvodası değil) Constantin sı Nicolas Mavrocordato’nun yerine Di­ yük Petro’ya sığınmasının bu ilgisizlikte özetlerini veriyordu. Cantemir’in Os- Cantemir’in, “Baba Cantemir”in iki oğ­ mitrie Cantemir gönderilir. Karlofça’dan önemli payı olduğunu söylemek yanlış manlı Tarihi’nin ilk İngilizce çevirisinin lunun küçüğüdür. 26 Ekim 1673 günü, beri imparatorluğun artık çatırdamaya savılmaz. Ayrıca, yazdıklarının birçoğu­ özeti bunlar arasında çıkmıştır. “Bu ki­ Boğdan’ın başkenti Iaşi’de (Yaş) doğ­ başladığını gören Cantemir bu yeni gö­ nun ancak ölümünden sonra yayımlan­ tap, başka kaynaklarda arayıp da bulama­ muştur. Nogay Tatarları soyundan gelir. revini, kendi ülkesinin bağımsızlığını sağ­ maya başlaması, bunların kendi Ulah di­ yacağınız ilginç olayları içine alıyor’ der, Babası, iyi bir öğrenim görerek yetişme­ lamak için iyi bir fırsat sayar; 13 Nisan linde, Rus dilinde, ya da Grek-Latin dil­ birçok notlarını da çevirir. Sözünü etti­ sine değer verir: Latin, Yunan ve “Sla- 1711’de, Ukrayna’da, ’da, Büyük lerinde yazılmış olması, üstelik uzun yıl­ ğim Le Pour et Contre’un XIX. cildin­ von” dillerini öğrenmeye başlar. Yaş sa­ Petro ile anlaşır, ama tasarladıkları, um­ lar, el yazmalarının ele geçmemesi, ancak de, Cantemir’in tarihini “ölçülemeyecek rayında, dışardan getirtilen öğretmenler­ dukları gerçekleşmez; Prut bozgunun­ İstanbul’da doğan ve genç denilecek yaş­ kadar büyük değerde bir yapıt” olarak den dersler alır. 1684 yılında, Osmanlı dan sonra, daha doğrusu, 1711 Temmu- ta Paris’te ölen oğlu Antiochus’un (1709- görür. Gazetenin 292. sayısı, tümü ile, yönetimi, babasını Boğdan voyvodalığı­ zu’nda Huş geçidi Barışından sonra aile­ 1744) babasının yapıtlarından bazılarını Cantemir’in kitabına ayrılmıştır. Ünlü In­ na atayınca, geleneğe göre, prensin bü­ si ve 4000 kadar MoldavyalI ile birlikte, ortaya çıkarmasından sonra Avrupa'da giliz tarihçisi, sonradan Roma impara­ yük oğlu Antiochus, yanında altı delikan­ Romen tarihçisi ’nin anlattı­ tanınmaya başlaması; bizde yabancı dil torluğunun yükseliş ve çöküşü üzerine lıyla birlikte, İstanbul’a “rehine” olarak ğına göre, pek dramatik koşullar içinde, bilgisinin o tarihlerde başlamadığı göz altı ciltlik büyük yapıtını yazan Edward gönderilir. 1687 yılında, 14 yaşlarında Rusya’ya sığınır. Cantemir’in öteden be­ önünde tutulursa, bu durum belki doğal Gibbon (1737-1794); kıyaslamak filolo­ iken, Dimitrie Cantemir, ağabeyinin ye­ ri gönlünden geçirdiği Boğdan voyvoda­ sayılabilir. Ancak, İstanbul’da, çeşitli ta­ jinin öncüsü sayılan, daha 23 yaşmda iken rine İstanbul’a gönderilir. İstanbul’a bu lığı böylece ancak altı yedi ay sürmüştür. rihlerde, 22 yıl yaşamış, üstelik, sanat ve Fransızca olarak Nadir Şah’ın yaşamı, ay­ ilk gelişidir; orada yedi yıl kalır (1687- 1713 yılma kadar Ukrayna’da Har- kültür çevrelerimizde sevilmiş, iyi karşı­ rıca, Doğu şiiri üzerine önemli inceleme­ 1691). Bu süre içinde genç “beyzade” kov’da, Petro’nun kendisine ve bütün ai­ lanmış; XVII. yüzyıl sonlarıyla XVIII. ler yayımlayan Sir William Jones (1746- Türkçe’yi öğrenir, Türk musikîsini ince­ lesine verdiği çiftlikte yaşar, sonra Mos­ yüzyıl başlarında (1688-1710) kısa ve 1794); Almanya’da klasik dil ve edebi­ ler. Kantemiroğlu, Yaş’ta başladığı öğre­ kova’ya gider. Karısı orada kısa bir has­ uzun aralıklarla üç kez büyük İstan­ yatları incelemenin kapılarını açan arke­ nim ve eğitimini İstanbul’da sürdürür; talıktan sonra, otuz yaşmda ölür. Birkaç bul’un yaşamında iz bırakmış bir “Ulah olog Winckelmann (1717-1768), Cante­ bir yandan Patrikhane’deki yüksek oku­ yıl sonra, Petersburg’da, Rus ordusu ge­ Beyi”nin o yıllarını aydınlatacak elimiz­ mir’in Osmanlı tarihinden parçalar alır­ la (Akademi) gider, bir yandan da Ende­ nerallerinden birinin kızıyla evlenir. de oğlunun yazdığı söylenen kısa biyog- lar. Byron, Don Juan’da; SheÛey, Hel- run’da Türkçe’sini olgunlaştırır, Doğu 1721/22 yılında, Çar’m emriyle, Iran se­ rafyadan, Osmanlı Tarihi’ndeki notların­ las’ta, onun adını anarlar. Sonradan azı­ dillerini, Arapça ile Farsça’yı öğrenmeye ferine katılır. Astrakan’ı, Derbend’i gö­ dan başka, yazık ki, bir bilgimiz yok. lı Türk düşmanı kesilen , Cante­ ' ulur. Böylece zamanının üç büyük rür. Bu uzun süren seferden yorgun dü­ Özellikle Incrementa atque décrémenta mir’in oğlu Antiochus’a yazdığı mektup­ S :ürü ile yoğrulmaya başlar: “Renais- şer, Harkov’a, döner, 21 Ağustos 1723 aulae othomanicae adlı Latince Osman- larda (13 Mart, 19 Nisan 1739), babası­ sance” humanizması, Grek-Latin kültü­ günü orada ölür. h tarihinin, o sırada Çarlık Rusyastnın nı över; XIII. Charles’ın Tarihi’nde Can­ rü ve kültürü. 1691 yılında, yerini Bu özetlemeden çıkan anlam, Dimitrie Londra elçisi olan oğlunun girişimiyle temir’le ilgili değerlendirmesini okuma­ kardeşine bıraktıktan sonra, babasının Cantemir’in durgun bir yaşama çizgisi 1734 yılında İngilizce’ye çevirisi basıldık- sı için, yeniden basılmakta olan kitabını yanına döner. Bir yıl sonra da, Daltaban olmadığıdır. Kısa süren, ellisine varacağı ^

CUMHURİYET KİTAP SAYI 448 SAYFA 6 sırada sona eren ve türlü serüvenlerle do­ Yükseliş ve Çöküş Tarihi, denilebilir ki, ler; saray yaşamı, gelenekleri; medreseler, Akademisi’ne seçtiren, adını dillerde do­ lu yaşamında, her şeyden önce, kendini yaptığı Doğu kültürleri incelemelerinin kitaplıklar, vb. Kitabın en ilginç, eskime­ laştıran yapıtları arasmda özel yeri olan iyi yetiştirmek istemesi ve bu yolda evren­ geniş boyutlu ilk verimidir. Ortaçağ La- diğini sandığım yanı: Gelenek, görenek OsmanlıTarihi, XIX. yüzyılda OsmanlI­ sel nitelikte çaba göstermesi, çağdaşla­ tincesiyle yazdığı bu anıtsal çahşma, ön­ ve töreler, kurumlar, tanınmış kişiler, lar üzerine büyük, kalıcı bir tarih yazmış rında pek az raslanan bir özelliktir. Bü­ ce de belirttiğim gibi, Osmanlı Devleti anıtlar üzerinde, Batı’nın o tarihe kadar olan, Hammer’in nerdeyse saldırı dere­ tün sanat ve bilimleri incelemede elde et­ üzerine girişilmiş ilk sistemli denemedir. pek duymadığı, okumadığı bilgilere he­ cesine varan eleştirmelerine konu olmuş­ tiği geniş görgü, ele aldığı konularda onu Bu önemli çalışmayı Dimitrie Cantemir, men her sayfada geniş yer tutan açıklayı­ tur. AvusturyalI ünlü tarihçinin onsekiz çağdaşlarının yüzeyde kalan, çürük te­ başta Tâcüttevârih olmak üzere, Selâni- cı notlardır. Bunların bütünü, XVII. yüz­ ciltlik Fransızca Hellert çevirisinin (Pa­ melli bilgilerinin üstüne çıkarmıştır. Can- kî, Peçevî, Karaçelebizade, Kâtip Çelebi, yılın sonu, XVIII.’nin başlarında Doğu ris,'Bellizard, 1835-1843) önsözünde (cilt temir, Avrupa kültürünü anlamış, içine Naima ve daha başka kaynaklardan; dil­ ülkelerinin, özellikle İstanbul’un kültür I, sayfa XII), ayrıca olaylarm akışı içinde, sindirmiş ilk RomanyalI sayılmaz; o yüz­ lerinin hemen hepsini pek iyi bildiği, an­ yaşamı ile ilgili, çok zengin, renkli, cardı yeri gelsin gelmesin, Cantemir’in yapıtı­ yılda yaşamış Petru Cercel, tarihçi Mi- ladığı Batılı tarihçilerden, bu arada, da­ bir kaynak niteliğine erişir ve böylece nı yermekten geri kalmamıştır. Bu ünlü ron Costin, Milescu, Constantin Canta- ha önce andığım ve XVIII. yüzyıl boyun­ Cantemir’in tarihi, olaylarm akışı içinde, tarihçi ve diplomat, en çok Ulah Beyi’nin cuzino ve onlar gibi aydın insanlar yok ca Doğu ile ilgili konularda çalışanların Osmanlı Devleti’nin yükseliş ve çöküş notlarına sinirlenmişe benziyor. Paşaların edildi, ama hiçbirinde Cantemir’deki adını anmadan, kendi mallarıymış gibi dönemlerinde toplum ve kültür yaşamı­ şişmanlığı ile ilgili öyküyü “garip” bulu­ kaynakları doğrudan doğruya kullanma istedikleri gibi kullandıkları artık anlaşıl­ nın gerçek ölçüsünü verir. Bütünü ile yor. Ama kendisinin gerçekten garip bir yeteneğini görme ve anlama gücünü on- mış olan Flerbelot’nun Bibliothèque açıklamaların nerdeyse asd metinden da­ benzetişle, Nasreddin Hoca’ya “Türk daki ölçüde göremiyoruz. Doğu sorunu­ Oriantele’inden de yararlanarak; bütün ha çok yer tuttuğunu belirttikten sonra, Don Kişotu” sıfatım yakıştırmasına ne nu politika açısından olduğu kadar, kül­ bunlara kendi gözlemlerini, ülkemizde bunların başka tarihlerde bulunamaya­ denilebileceğini hiç hesaba katmamış. tür yönü ile onun kadar incelemiş bir ta­ geçirdiği yirmi iki yıllık görgüsünü de ka­ cak değerde olduğunu; sayısı ikiyüze yak­ Cantemir’in Boğdan Voyvodası olan ba­ rih felsefecisine o yüzyılda sık raslanmaz. tarak, XVIII. yüzyılda adını Avrupa’ya laşan halife, padişah, şah, han ile Osman- basını tutucu bir dille övdüğünü, “Ba- ’in kurduğu Enderun gibi zamanın yayan büyük kitabını yazar. Bu önemli lı büyüklerinin biyografyalarım, daha iyi­ ba”nın Türk dostu görünerek Sobieski’yi yüksek bir öğretim ve eğitim kuruntun­ yapıtın, oğlu Antiochus Kantemir’in si, portrelerini yansıttığını ve her birinin tuttuğunu, samimi olmadığını söyleye­ dan başlayarak, iyice benimsediği, genel Londra elçiliği sırasında, Oxford’da oku­ ayrıntılı maddeler niteliği taşıdığım bu­ cek kadar duygusallığa düşüyor. (Sami­ kültürü içinde özel bir yer verdiği Doğu muş rahip Nicholas Tindal’in (1687- rada hatırlatmalıyım. mi olmasaydı yerinde kalabilir miydi aca­ değerleri, antik çağ ve “Renaissance” kül­ 1774) çevirisiyle ortaya çıktığını yazmış­ Osmanlı yönetiminin büyük şerefi ba? , Voyvodalıkta türleriyle genişlemiş sayılabilir; Cante- tım. Ingiltere’nin tanınmış kişilerinin des­ Köprülüler, Râmi Mehmed Paşa, Dalta­ azledilmeden kalan ve “tabiî ölümle” o mir, bunun somut örneğini, Zenta sava­ teğiyle ve Ingiltere kraliçesinin koruyu­ ban Mustafa Paşa, Damad Hüseyin Pa­ görevden ayrılan birkaç voyvodadan bi­ şından sonra, 1698 yılında, yazmayı tasar­ culuğunda basılan bu büyük tarih sente­ şa, Çorlulu Ali Paşa, Amuca Hüseyin Pa­ ridir). Önemli sayılması güç tarihler, olay­ ladığı Osmanlı Tarihi ile verir. zinin sade, sağlam bir planı var: Anado­ şa, Sokollu Mehmed Paşa, Baltacı, Mak­ lar üzerinde duruyor. Daha da ileri gide­ İstanbul’da başlayıp Rusya’da tamam­ lu’ya yerleşmelerinden önce, Oğuz Türk­ tul Mustafa Paşa ve daha başka “rical”, rek, Türkçe’yi bilmediğini söylüyor, ama ladığı Osmanlı İmparatorluğu’nun Yük­ lerini topluca ele alan bir “Giriş” yazısı. bu portreler galerisinde yerlerini alırlar. Türk musikîsi üzerine kendi elyazısıyla seliş ve Çöküş Tarihi’nden önce, bu im­ İki ana bölümden birincisi, Osmanlı im­ Müftü FeyzuUah Efendi gibi din adam­ Türkçe bir teori kitabı yazdığını bilmiyor. paratorluğun tarihiyle ilgili kitaplar Ba- paratorluğu’nun Sultan Osman’dan IV. ları; Fazlı Paşa, Esad Efendi, Nuh Efen­ Bu çalışmanın sonunda ünlü Von Ham- tı’da yok değil. Bunlardan en çok tanın­ Mehmed’e, yani 1300 yılında Viyana ku­ di gibi bilginler; Bardakçı Mehmed Çe­ mer’e karşı Cantemir’i savunma duru­ mışları arasında Antoine Geuffroy, Gu­ şatmasına kadar (1683), yükseliş dönemi­ lebi, Derviş Osman, Kemanî Ahmed, muna girecek değilim; ancak, bu konu illaume Postel, Francesco Sansovino, ni verir. Küçük Müezzin, Memiş Ağa, Sinik Meh­ ayrıca incelenmeye değer. Kantemiroğ- Chalkokondyles, Michel Baudier, Ryca- Bu bölümde özellikle İstanbul’un fet­ med, vb. musikîciler; Cantemir’in sık sık lu’nun Osmanlı imparatorluğu Tarihi ut, La Croix gibi Osmanlı tarihini toplu­ hinden sora, tarih olayları çok geniş ve ay­ görüştüğü, kendderine dost olduğu, üzerine Hammer’ın yazdığı sert yazı in­ ca, ya da “kısmî” olarak ele alarak onun rıntılı biçimde ele alınmıştır, çünkü Kan- davetlerini hiç kaçırmadığı, dünya olay­ celenmeye değer. Doğu incelemelerinde Avrupa’da yayılmasına büyük ölçüde ya­ temiroğlu, sayısı kabarık yeni kaynaklar­ larını birlikte izlediği yabancı elçiler, bu ad bırakmış, “Hacı Mehmed Efendi”, rarları olmuş yazarları sıralayabiliriz. dan yararlanmıştır. Birinci bölümde 19 arada Fransa elçileri Pierre-Antoine de “Ahmed Frengi” takma adlarıyla da Os- Bunlar Cantemir’in bol bol yararlandığı sultanın ayrıntılı biyografyaları yer alır ve Chateanuneuf, Charles de Ferriol, Ingil­ manlı tarihiyle ilgili yazılar yazmış olan Barthélemy d’Herbelot de Molainville’in bütün siyasal olayların kronolojisi de ve­ tere elçisi Lord William Paget, Hollanda Péris de La Croix gibi bir bilgini de Fre- ünlü sözlüğü Bibliothèque Orientale’ini rilir. 273. sayfada başlayan ikinci bölüm, elçisi Jacob Collyer, ünlü Fransız bilgini iher von Hammer-Purgstall’ın hışmın­ de ekleyebiliriz. Ama bütün bu tanıtıcı ilk elden kaynaklarla geniş ölçüde yazıl­ ve diplomatı François Péris de La Croix; dan kurtulamamıştır. tarihlerin hiçbirinde, olayların ötesinde, mıştır. XVII. yüzyıl sonundan XVIII. Nâbi, Levnî Çelebi gibi şair ve sanatçılar, Dimitrie Cantemir’in kendisinden ön­ sosyal, ekonomik ve kültürel bir değer­ yüzyıl başlarına kadar Ortadoğu olayları Cantemir’in bu portreler galerisinde baş­ ce ve sonra gelen Osmanlı tarihi yazan­ lendirmeye gidilmemiştir. Üstelik, hemen ve Türkiye ile Avrupa ilişkileri, bu arada, lıca özellikleriyle tanıtılırlar. Bunlar ara­ lardan ayıran yanım, bu evrensel zekâlı hepsi, yerli kaynakları kullanma yetene­ iç karışıklıklar, sık sık başgösteren Yeni­ sında, yapıtı İngilizce’ye çeviren Tin- insanın tarihsel olayları bir kronoloji zin­ ğinden yoksundur. Cantemir canlı, renk­ çeri isyanları, Anadolu ve Rumeli Beyle­ dal’in “Türk Aisopos”u dediği Nasred- cirlemesinden daha çok, onları doğuran li fıkralarla, bazen bizden derlediği ata- rinin, köylülerin baş kaldırmaları, impa­ din Hoca’nın özel yeri var. Türk mizahı­ sosyal, ekonomik ve kültürel etkenleri de sözleriyle, hoş, eğlenceli hikâyelerle, ki­ ratorluğun politik ve askerî durumu; ya­ nın, T ürk zekâsının güzel ölçüsünü veren incelemiş olmasında buluruz. Kendi ta­ şisel gözlem, izlenim ve görüşleriyle do­ bancı elçilerin İstanbul yaşamları, padi­ akıllı Hoca’mızı bütün dünyaya ilk tanı­ rihleriyle ilgili böyle anıtsal bir yapıtı lu bir tarih içinde, sonradan Montesqu­ şah ve vezirlerce kabulleri törenleri; sün­ tanın Dimitrie Cantemir olduğu bilinir­ Türkler elbette unutamazlar. ■ ieu, Gibbs gibi yazar ve tarihçilerin ve net düğünleri, bayramlar; sanat ve ede­ se, bizi neden, nasıl sevmiş olduğunu an­ daha birçoklarının yararlandıkları, ken­ biyat adamları, devlet büyükleri; İstan­ lamakta güçlük çekmeyiz. Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi, di malı olan bir tarih felsefesini bu kita­ bul’un kültür yaşamı; Osmanlılar ve baş­ Cantemir’in XVlII. yüzyılda en değer­ UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Baş­ bında gerçekleştirmek istemiştir. Canlı ka uluslar; inançlar, gelenek ve görenek­ li tarih kitaplarından sayılan, onu Berlin kam bir organizma olarak, imparatorlukların doğması, büyümesi, sonunda çökmesi te­ Dimitrie mel görüşü o tarihin ana teması olarak Cantemir, 1700- 1710 yılları ayaktadır. arasında üçüncü Çağdaşı Marsigli’nin Osmanlı impara­ ve son defa on torluğu’nun çökmesini askerî gücünün yıl geldiği İstanbul'da bir zayıflamasıyla açıklamasına karşı, Cante­ kızı, dört oğlu mir, çok daha geniş ve tutarlı bir görüş­ doğar. Bütün le, bu durumu sosyal, ekonomik, politik vaktini güzel bir nedenlere bağlamaktadır. Montesqu- köşk yaptırmakla ieu’nün Romalıların yükseliş ve çöküşle­ geçirir, ülkenin ri nedenlerini inceleyen önemli yapıtı toplum yaşamını (Considérations sur les causes de la yakından grandeur des Romains et de leur déca­ inceleme dence, 1734) bu görüşün daha sistemli olanağını bulur. Yazmak istediği uygulaması değil midir? Romalıların ba­ büyük Osmanlı zı ilkelere (özgürlük sevgisi, çalışma sev­ tarihinin isi, yurt sevgisi, disiplin duygusu) bağlı hazırlıklarını aldıkları sürece, varlıklarını korudukla­ yapar. Büyük Petroi7io rı; yayılmak istedikçe, kontrolü elden ka­ yılında çırmaya başladıkça, zayıfladıkları görüşü, OsmanlIlara Cantemir’in politik gerçeklerin, gelenek savaş açınca, ve göreneklerin, toplum yaşamı koşulla­ Boğdan voyvodası rının durmadan değişmesi anlayışına Nicolas bağlanabilir, iki tarih felsefecisinin gö­ Mavrocorda- rüşlerindeki ayrım, belki Montesqu- to'nun yerine ieu’nün ileri sürdüğü ilkelerin laik bir Dimitrie Cantemir toplum için ortaya atılmış olması, Cante­ gönderilir. mir’in ise bunları “Islami” bir ortamda Yanda, düşünmesi biçiminde yorumlanabilir. Cantemir'in İstanbul’a üçüncü gelişinden sonra İstanbul'daki konağının kendi yazmaya başladığı ve Rusya’daki çiftli- eliyle çizdiği inde 1716 yılı sonbaharında yazmasını krokisini itirdiği Osmanlı İmparatorluğu’nun görüyorsunuz.

CUMHURİYET KİTAP SAYI 448 SAYFA 7

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi