ANTİK KILIKIA

Karagöz

SİKKELERİ

BEKİRCAN TAHBERER 2005 – ADANA/TÜRKİYE

©2012 TAHBERER - TÜM HAKLARI SAKLIDIR –REFERANS VERMEDEN HİÇBİR ŞEKİLDE ÇOĞALTILAMAZ VE ALINTI YAPILAMAZ.

Eskikitaplarim.com 2

Karagöz

Benden önce sayısız araştırmacı bu konuda yazmıştır ve belki de, onlarınkilerin arasında benim yazdıklarım hiç göze çarpmayacaktır; eğer öyle olursa ben de kendimi, çalışmaları benim tanınmamı engelleyecek olan rakiplerimin büyüklüğü ve ihtişamı ile avuturum.

Titus Livius (M.Ö. 59 - M.S. 17)

Eskikitaplarim.com 3

SUNUŞ

Kilikia, gerek ekonomik gerekse stratejik açıdan antik Anadolu’nun en önemli bölgelerinden birisiydi. Avrupa ve Asya arasında gidip gelen ordular, ticaret kervanları sürekli Kilikia topraklarından geçen ana yolları kullanıyordu.

İlk çağlardan beri Suriye, Mezopotamya ve Mısır ile savaşa hazırlanan Hitit, Pers, Hellen ve Roma orduları burada dinlenip erzak toplamıştı. Mısır’dan Fenike’ye, oradan Yunanistan ve İtalya’ya giden ticaret ve savaş gemileri Akdeniz boyunca Kilikia limanlarına uğrayıp yiyecek ve su alıyor, gemi yapımı ve gerekli tamiratlar için kaliteli ağaçları burada bulabiliyorlardı. Ticare amaçlı olarak ve orduların ihtacı için her türlü tahıl yetiştiriliyor, birçok çeşit mal üretiliyordu. Zengin gümüş madenleri çeşitli mücevherler ve sikke yapımı için gerekli değerli metali sağlıyordu. Karagöz

Kuzeyde Toros dağları, güneyde Akdeniz ve doğuda da Amanos dağları doğal sınırlar oluşturarak Kilikia’yı sanki diğer bölgelerden ayırıp güvenli bir yer haline getiriyordu. Bu nedenle bölgede yüzlerce yerleşke kurulmuş, bunlar arasında şehir niteliği kazanan kırktan fazla yerleşke kendi adına yani otonom, yarı otonom veya bir imparator ya da kral adına sikke basmıştır. Bugün değil Çukurovada, Toros dağlarının en ücra köşelerinde bile, hemen her köyün yakınında bir veya daha fazla antik yerleşmenin izine rastlanır.

Diğer bölgelerdekilerle karşılaştırıldığında, Kilikia şehirlerinin sadece alış verişi kolaylaştırmak amac ıyla basit sikkeler basmadığını, aksine sikkelerde kullandıkları konuların zenginliği, günümüze ulaştırdıkları sayısız mesajları ve sikkeler yapılırken uygulanan sanatla, uygar dünyanın ilgisini çekecek son derece önemli arkeolojik belgeler olduklarını görüyoruz. Hatta sadece bu sikkelerin yardımıyla her dönemde şehirlerdeki günlük yaşam, inançlar, tapınılan tanrı ve tanrıçalar, tapınaklar, şehirlerde yapılan festivaller, spor karşılaşmaları ve neticesinde verilen ödüller, şehirlerde inşa edilen köprü, su yolu, liman, deniz feneri gibi yapılar, deniz ulaşım araçları - savaş gemileri, mitolojik hikâyeler, kutsal kabul edilen hayvanlar, yaratıklar ve kahramanlar, şehre yapılan yardımlar, şehri ziyaret eden imparatorlar gibi yüzlerce konuda kesin ve doğru bilgiler ediniyoruz.

Antik sikkelerin günümüze taşıdığı bilgiler saymakla bitmez. Yukarıda belirtilenlere ek olarak, aynı sikkenin farklı kalıpları araştırılarak ekonomik seviyenin ne kadar gelişmiş olduğunu tahmin etmek de mümkündür. Çünkü hemen her dönemde Kilikia şehirlerinden bir çoğu, zengin konulu sikkeler basmıştır. Birbirine çok yakın olan şehirler bile sikkelerini farklı sikke kalıbı kazıyıcılarına yaptırmaya, kendi şehirlerine özgü farklı konular kullanmaya çalışmışlar, birbirine benzememesi için büyük çaba sarf etmişlerdir. Antik dünyada çok az bölge şehirleri, Kilikia şehirleri kadar çok ve zengin çeşitli sikke basmıştır. Ülkemizde henüz fark edilmemiş gibi görünmekle beraber, sikkeler, tarih araştırmalarının en önemli kaynakları ndandır. İşte bu nedenle Kilikia sikkeleri uygar dünyanın dikkatini çekmiş ve önemli araştırmalara konu olmuştur.

Bu çalışmada kısa bir Kilikia tarihi ve buna ek olarak sikkelerle ilgili detaylı bilgiler verilmeye çalışıldı. Kilikia tarihi bölümünün amacı, Kilikia sikkelerine ilgi duyanlara bölge tarihi konusunda ipuçları vermek ve daha derin araştırmaya yöneltmektir. Ayrıca sikkenin icadı, Kilikia sikkelerinin konuları ile şehirlerin bugünkü yerleri, isimlerinin nereden geldiği ve sikkelerdeki yazıtlar, sikke bastıran imparator ve imparatoriçelerin

Eskikitaplarim.com 4

Hellence isim yazılışları ve sikkelerde görülen diğer Hellence yazıların Türkçe karşılıkları konusunda listeler bulunuyor. Kilikia sikkelerinin birim değerleri ve üzerlerindeki tarihlerin çözümlemesi için de açıklamalara yer verilmiş, son olarak, sikke terminolojisinde kullanılması kaçınılmaz olan bazı yabancı kelimeler için küçük bir sözlük eklenmiştir.

Bu çalışmada amaç sadece Kilikia sikkelerini tanıtmak değil, dağınık bilgileri bir araya getirerek, antik Kilikia bikkeleri ile ilgili mümkün oldukça geniş bilgi verilmesi amaçlanmıştır.

Bütün verilenlere rağmen bu çalışmanın tamamlandığını söylemek mümkün değildir. Daha ileride yapılacak araştırmalar ve yeni buluntular neticesinde yapılacak eklemeler ve/veya düzeltmeler kaçınılmazdır. Bu çalışmanın en Karagözbüyük hedefi, ileride yapılacak araştırmalara esin kaynağı olmak ve Kilikia Numismatiğinin yanı sıra Anadolu Numismatiğinin, Türkiye içinde ilgi çekmesine öncülük etmektir.

Bekircan Tahberer Aralık- 2004 (Gözden geçirilmiş son hali – 2012)

Eskikitaplarim.com 5

İÇİNDEKİLER Sayfa

 HARİTA A-Kilikia 6 B-Kilikia Pedias (detay) 7

 KISA KILIKIA TARİHİ  Kilikia İsminin Kaynağı 8  Kilikia Tarihine Bir Bakış 8  Erken Dönem Kilikia Sikkeleri 23

 KILIKIA SİKKELERİNİN KONULARI Karagöz 25 A. Erken Dönem M.Ö. 5-3. yy. 25 B. Hellenistik Dönem M.Ö. 3-2. yy. 30 C. Otonom Dönem M.Ö. 2-1.yy. 35 D. Roma İmparatorluğu Dönemi M.Ö. 1.yy.-M.S. 3.yy. 43

 Sikkeler Üzerindeki Tarihler 56  Kilikia Sikkelerinin Birim Değerleri 58  Kilikia Sikkelerine Konu Olan Tanrı ve Tanrıçalar 60  Antik Kilikia Şehirleri 62  Şehirlerin Unvan ve Sıfatları 92  Spor Karşılaşmaları ve Kutsal Festivaller 94  Roma İmparatorları 95  Kilikia’da Sikkesi Basılan İmparator ve İmparatoriçelerin Sikkelerde En Çok Karşılaşılan İsim ve Yazılışları 96  Küçük Sözlük 99  Kaynakça 101

Sikke çizimleri: Selma Tahberer

Eskikitaplarim.com 6

KILIKIA HARİTASI

Karagöz

Eskikitaplarim.com 7

OVALIK KILIKIA

Karagöz

Eskikitaplarim.com 8

KISA KILIKIA TARİHİ

KILIKIA İSMİNİN KAYNAĞI

erodotos, Kilikia halkın adının, yiğit ata Kilix’den geldiğini ve Kilix/Kilikos HYurdu anlamında olduğunu söyler (VII: 91) ama onun saptamaları genellikle kulaktan dolma olduğu için güvenilir değildir. Kilikia bölgesi özellikle M.Ö. 2. binyıldan itibaren çeşitli isimlerle anılmıştır. Bölgenin bilinen en eski ismi Kizzuwatna’dır. Araştırmalara göre, bu ismin kökeni de, M.Ö. 3. binyılın sonlarından itibaren Doğu Anadolu ve Kuzey Mezopotamya’da, bir süre sonra da Akdeniz bölgesinde konuşulan ve yazılan Hurrice’ye kadar gider.1 Bununla beraber fonetik açıdan en yakın kelimeye Asur döneminde rastlarız. Asur kayıtlarında bugünkü İskenderun - Gaziantep sınırından ErdemliKaragöz - Limonlu’daki Lamas Çayı’na kadar olan ovalık bölgeye QUE, Lamas’tan sonra başlayan dağlık bölüme de KHILAKKU deniyordu. Que ve Khilakku sözcükleri ilk önce III. Shalmaneser (M.Ö. 860-825) dönemine ait bir yazıtta geçer.2

KILIKIA TARİHİNE KISA BİR BAKIŞ

.Ö.1500’lerde Suriye ve Kilikia’yı da içine alan tüm Güney Anadolu Luwi Mkültürünün egemenliği altındaydı. Luwi dili, Güney Anadolu’da Lykia’dan Adana’ya uzanan ve Arzawa ile Kizzuwatna ülkelerini içeren bölgelerde kullanılıyordu. Askeri açıdan Hititler’e boyun eğmek zorunda kalan Luwiler, özellikle dilleri bakımından Hititler’e üstünlük sağlamışlardı. Hitit çağında Luwice Anadolu’da en çok konuşulan ve uzun süre yaşamış olan dildir. M.Ö. 1. binyılda Luwi dili Batı Anadolu’da büyük ölçüde varlığını yitirirken, Orta Anadolu ve Çukurova’da Hiyeroglif- Luwicesi ile yazılı taş anıtlar yoğunluk kazanmaktadır. Böylece Luwice’nin eski Anadolu’da yaklaşık 1500 yıl yaşadığı kabul edilebilir3.

Bu dönemde Kilikia’nın doğu ve kuzey bölümlerini içine alan bölgede Kizzuwatna Krallığı’nı görüyoruz. 1936 yılında - Gözlükule’de yapılan kazılarda Kizzuwatna Kralı Isputahšu’ya ait pişirilmiş topraktan bir mühür baskısı gün ışığına çıkarılmış ve mührün etrafındaki çivi yazılı yazıtta Pariyawatri’nin Oğlu, Büyük Kral Isputahšu yazdığı belirlenmiştir. Bu mühür de göstermektedir ki, bölgede gerçekten Kizzuwatna isimli bir krallık vardı ve mühürde sözü edilen Büyük Kral sıfatı bu kralın bağımsız ve Hitit Kralı ile eşit olduğunu ifade ediyordu. Keza M.Ö. 1535-1510 arası Hitit İmparatorluğunun başında bulunan Telipinu, iç çekişmeler yüzünden sürekli toprak kaybeden Hitit ülkesinin lideri olarak, Kizzuwatnalılar’ın Kralı Isputahšu ile bir barış anlaşması yapmak zorunda kalmıştı4. Hititler ilk devlet antlaşmalarını hep Kizzuwatna ile yapmışlardır. Daha sonra II. Hantili (M.Ö. 1500-1490) Kizzuwatna Kralı Eheya ile, II. Zidanta (M.Ö. 1490-1480) da Kizzuwatna Kralı Pilliya ile antlaşma yapmışlardır.

1 1. A. Ünal, 1, 2000, s. 19 vd.; A.Ünal, 2, 2000, s.48 vd. 2 L. Zoroğlu, 1994, s.302 vd.; D.D.Luckenbill, 1968, s.215. 3 S. Alp, 2001, s. 14, 15. 4 Antlaşma metninin kendisi Akadca ve Hititçe çevirisi ile kırık dökük de olsa günümüze ulaşmıştır; ayrıca bir kütüphane fişinde de aynı antlaşmadan söz edilir. Antlaşma tamamen eşitlik esasına göre yapılmıştır, yani Kizzuwatna Hititler ile eşit bir devlettir. Antlaşmada, mültecilerin iadesi, elçilerle ilgili hükümler, taraflara karşı yapılabilecek suikastlerin haber verilmesi, sınır bölgelerinde yaşayan göçebelerin durumu, hırsızlık suçları, yaralanan veya öldürülen şahıslar için verilecek kefaretler ve bir tarafın isteği üzerine askeri yardım gönderilmesi yer almaktaydı (Ünal, 2002, s. 128). Eskikitaplarim.com 9

Kizzuwatnalılar ile Hititler arasındaki çekişme uzun yıllar sürmüş ancak M.Ö. 1460-1190 arasında 270 yıl kadar sürecek olan Büyük Hitit Krallığının ilk hükümdarı II. Tuthaliya (M.Ö. 1460-1440) veya I. Šuppiluliuma (M.Ö. 1400-1370) döneminde Hititler için he zaman önemli olan bu bölge Hitit Krallığı egemenliğine geçmiştir. Burada en ilginç olan konu Hattuša’da ele geçen Hitit tabletlerinde, M.Ö. yaklaşık 1650 yıllarında Çukurova’nın güney orta kısımlarından “Adaniya” ülkesi diye bahsediliyor olmasıdır5.

Muwatalli Döneminde (M.Ö. 1315-1282) Mısır ile ilgili sorunlar nedeniyle Hitit başkenti Hattuša’dan güneydeki Tarhundašša kentine taşınmıştı. Muwatalli başkenti güneye taşıyarak M.Ö. 1286 yılında yapılan ünlü Kadeš Savaşı’na burada hazırlanmış bunun için Luwi bölgesinin desteğini almayı planlamıştı ve bunda da başarılı olmuştu.6 Bu nedenle Hattuša’da bulunan tanrı heykelleri bile Tarhundašša’ya getirilmişti. Ne yazık ki adı geçen Tarhundašša şehrinin bu Luwi bölgesindekiKaragöz yeri henüz bulunamamıştır. Belki de Adana’nın hemen doğusunda, Pyramos (Ceyhan) Nehri kıyısındaki Sirkeli’de (Yılankale’nin hemen arkasında) bulunan Muwatalli’ye ait kaya kabartma tasviri, karargâhın buralara yakın bir yerde olduğunu işaret etmektedir7.

O zamanlar Yukarı Ülke ve Hattuša çevresinin kralı olan Prens III. Hattušuli, kardeşi II. Muwatalli’ye yardım etmek için kendi emrindeki kolordusuyla Kadeš savaşına katılmıştı. Aslında iki kardeş hiç de iyi geçinemiyordu ve bundan dolayı savaş sonrasında ayrı yollardan kendi ülkelerine döndüler. Muwatalli, Sirkeli üzerinden Tarhundašša’ya dönmekte iken belki de yolda ölürken, Hattušili biraz daha doğudan, Apa ve Lawazantiya kenti üzerinden dönmeyi yeğledi. Lawazantiya'da her şeyden mühim olan ve onu çeken birileri vardı ve o da Puduhepa idi. Puduhepa, Lawazantiya kentinde Aşk ve Savaş Tanrıçası Sausga’nın (Ištar) rahipliğini yapan Pentipsarri’nin kızıdır.

Orada Puduhepa'nın olduğunu daha önceden mutlaka biliyordu. Zaten kendisi de savaştan çok önceleri dul kalmıştı, keza ilk karısı ölerek en az üç çocuğunu yetim bırakmıştı. Savaştan dönerken büyük bir avantajı daha vardı, çünkü o, Kadeš Meydan Savaşının galip generali ve Yukarı Ülkenin kralıydı. İleriye dönük ihtiraslı planları vardı ve bu kurnaz kadın ileride tüm bu konularda yardımcı olacak ihtiraslara sahip birisiydi. Belki de kardeşi Muwatalli’nin ölümünden sonra tahta çıkan onun oğlu ve kendi yeğeni Urhitešub’u tahttan atıp kendini büyük kral yapmayı daha o zamandan planlıyordu.

Lawazantiya’da Puduhepa ile evlendi ve onu beraberinde Yukarı Ülke ve Hattuša civarındaki krallığının başkenti Hakpis’e getirdi. “Tanrının buyruğu üzerine Puduhepa ile evlendim” diyordu; ama bunun arkasında kuşkusuz bazı politik ve dini çıkarlar söz konusu idi. Puduhepa da tıpkı Hattušili gibi işi tanrıların iradesine bırakıyor ve o zamanlar memleketi Lawazantiya’da adını dahi duymadığı Orta Anadolu Kenti Arinna’nı n Güneş Tanrıçası’nın kendisini Hattušili ile evlendirdiğini yazıyor.

5 Adaniya ile ilgili kapsamlı bilgi için bkz: K.S.Girginer, “Tepebağ Höyük (Uru Adaniia) Kizzuwatna Ülkesi’nin Başkenti miydi?”, Efsaneden Tarihe, Tarihten Bugüne ADANA: KÖPRÜ BAŞI, YKY, 2000, s. 70-85. 6 Başkentin taşınması ile ilgili yeni tartışmalar için bkz., A. Ünal, 2002, s. 177-201. 7 Akurgal, 1989, s.82; Bu tahminlerden sonra Sirkeli Höyük’te 1992 yılında kazılar başlamış, ancak bu tür verilere ulaşılamamıştır. A. Ünal, Kades Savaşına kardeşi Hattusili ile birlikte katılan Muwatalli’nin savaştan sonra ayrı yollardan memleketlerine döndüklerini ve belki de bu savaşta yaralanmış olan Muwatalli’nin ülkesine ulaşmadan ölmüş olabileceğini, Ceyhan kıyısında bulunan Sirkeli’deki kaya kabartma anıtının da onun mezar anıtı olabilceğini yazar. (Hititler Devrinde Anadolu I, 2002, s. 80) Eskikitaplarim.com 10

Eğer Fraktin’deki kaya kabartmasına bakılırsa, Puduhepa belki de fizik olarak çekici bir bayan değildi ama onun üstün basan tarafı, Hattuša’da eşi ve büyük oğlu Kral Tuthaliya üzerinde kurmuş olduğu siyasi otoriteydi. Birçok devlet işlerinde, nasıl olsa sen hastasın, bu işlere burnunu sokma diye neredeyse hastalık hastası yaptığı kocasını bir kenara itmiş ve o işlere hep kendisi bakmıştır. Bütün devlet işlerinde eşi III. Hattušili ve üvey oğlu IV Tuthaliya’nın yanında onun da adı geçer. O akla gelebilecek her konuda söz sahibidir. Daha da ötesi, yolsuzluk davalarına bakmak, kocasına hekim seçmek, fal sorularına baktırmak, adaklar sunmak, yabancı devlet adamlarıyla mektuplaşmak gibi bazı özel konular ise, tamamen onun tekelindedir. Eski çağlarda bir devlet andlaşması üzerine kral yanında mühür basan tek kraliçe odur; çünkü Kadeš Savaşından 16 sene sonra, III. Hattušili ile Mısır Firavunu II. Ramses arasında imzalanan ve dünyanın ilk eşit devlet anlaşması olan metnin altında, Mısır kaynaklarının bildirdiğine göre, Hattušili yanında Puduhepa’nın da mührü vardı. Bu andlaşmadan sonra, Mısır ile ilişkilerinKaragöz geliştirilmesinde kraliçenin çabaları yadsınamaz.

O hep Kizzuwatnalı olmakla övündü ve bu kıvancını mühür baskısında dile getirdi: kendisine “Hatti ülkesinin Hanımefendisi, Kizzuwatna’nın kızı Puduhepa’nın mührü” diye mühür yaptırdı. Buna benzeyen bir mühür Tarsus kazılarında ele geçmiştir. Keza çivi yazılı metinlerde, bazı durumlarda Kizzuwatna ile eş anlamlı olarak kullanılan “Kummanni kentinin kızı” olarak geçmektedir. Develi yakınlarındaki Fraktin kabartmasındaki hieroglif yazıtta ise kendisine “Kazuwana (Kizzuwatna) ülkesinin kızı, tanrının gözdesi” demektedir8.

Kocası III. Hattušili’nin ölümünden sonra da üvey oğlu IV. Tuthaliya devrinde anakraliçelik görevini üstlenen Puduhepa, kuşkusuz eski çağların yetiştirdiği en ilginç simalardan biridir.

M.Ö. 1190’da Hitit İmparatorluğunun yıkılmasıyla Anadolu’nun birçok yöresinde olduğu gibi Kilikia’da da karanlık bir dönem başlar. Aslında karanlık diye adlandırılan M.Ö. 1190 ile 900 tarihleri arasındaki bu dönem büyük insan hareketlerinin olmadığı zamanlardır.

Geç Tunç Çağının sonlarına doğru (M.Ö. 1200) Hitit Devleti ve onunla birlikte daha birçok askeri gücün yıkılıp tarih sahnesinden silinmesine neden olan tarihi olaylar yeterince açık değildir. Tüm bu felaketleri Ege göçleriyle geldikleri var sayılan ve Deniz Kavimleri denen ve Mısır kaynaklarının biraz abartarak tüm Önasya ve Yakındoğuyu yağmalamak, yakıp yıkmaktan sorumlu tuttukları yarı hayali bir kavime atfetmek hiçbir zaman gerçekleri aksettirmez9.

Büyük Hitit Krallığı’nın yıkılmasıyla ortaya çıkan otorite boşluğu birçok küçük krallıklarca doldurulmuş ve bunlar arasından yeni ve büyük bir krallık çıkana kadar tarihe geçecek önemli savaş veya olaylar meydana gelmemiş olsa gerektir. M.Ö. 900’den itibaren Kilikia’nın doğusunda Que, batısında ise Hilakku Krallığının hâkimiyeti başlar. Bu krallıklarla ilgili ilk bilgiler Asur kralı III. Shalmaneser’e (M.Ö. 860-825) ait bir

8 Prof. Dr. Ahmet Ünal – Efsaneden Tarihe, Tarihten Bugüne Adana: Köprübaşı – Çukurovanın Antik Devirlerde Taşıdığı İsimler ile Fiziki ve Tarihi Coğrafyası, s. 19-69. 7 Ünal, “Hitit İmparatorluğu’nun Yıkılışından Bizans Dönemi’nin Sonuna Kadar Adana ve Çukurova Tarihi”, ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ F.E.F. ARKEOLOJİ BÖLÜMÜ KONFERANSLARI VE ARAŞTIRMA SONUÇLARI I (Eds: K.S. Girginer-F. Erhan), Baskıda. Eskikitaplarim.com 11 yazıtta geçer. Burada kralın Çukurova’daki Que ve batısındaki Hilakku ve Khubushna’ya karşı savaştığını yazar10.

Hitit hükümranlığından sonra Çukurova bölgesine ilk yerleşenlerin, efsanevi kahramanlar Mopsos, Amphilokhos ve beraberinde gelenler olduğu anlatılır. Efsaneye göre Mopsos, Klaros Kralı Giritli Rhaikos ile Manto’nun oğludur. Mopsos ile annesi Karialılar’ı Klaros’tan kovmuşlar ve daha sonra da Troia Savaşına katılmışlardı. Ancak savaş sonunda (M.Ö. 1184) Mopsos, arkadaşları Amphilokhos ve Kalkhas ile beraberindekiler güneye inerek önce ’ya yerleşmişler. Kalkhas’ın Pamphylia’ya varmadan önce öldüğü söylenir. Burada şehrini kurduktan sonra Mopsos ve Amphilokhos yollarına devam edip Kilikia’ya geçmişler ve burada da Mallos ve (Mopsos’un Ocağı)11 şehirlerini kurmuşlar. Söylenceye göre, araları açılan iki kahraman bugünkü adı Karataş olan Magarsos’ta kavga edip birbirlerini öldürmüşlerdir12.

Kadirli yakınlarındaki - ASLANTAŞ ören yerinde yapılan kazılar sonucu ele geçen ve Hitit hiyeroglif dilinin çözülmesine büyük katkı sağlayan Fenike ve Hitit dilindeki bir yazıtta kral Azatiwata, Muksa soyundan geldiğini söyler. M.Ö. 8. yy.’a ait olan bu yazıtlardan Hititçe olanında Mukšan DOMUS-ni-i, Fenike dilinde olanında da MPŠ, Mopso olarak geçer.

Bu Muksa ( veya MPŠ), çağımız araştırmacıları tarafından hemen Mopsos ile eşitlenmek istenmiş ve bazı şehirlerin kuruluşu Mopsos ve Amphilokhos çevresinde uydurulan söylenceyle ilişkilendirilmiştir. Bununla beraber kullandığı Luwi hieroglif dilinin dışında Hititler ile pek alakası olmayan bu kralın bir Yunan kahraman/bilicinin soyundan geldiğini iddia ediyor olması hiç de mantıklı değildir. Azatiwata’nın kendisi Arami asıllı olduğu halde, hanedanlığını eski Adaniya – Danuna geleneğine bağlamak istemiş ve kendisini Danunalıların kralı olarak tanıtmıştır. Ayrıca yukarıda belirtildiği gibi Kilikia, Mopsos ve Amphilokhos gelmeden çok daha önce birçok kavimlerin yaşadığı bir bölgeydi ve Mopsuestia ve Tarsos gibi şehirlerdeki yaşantı Neolitik zamanlara kadar uzanır. Bu söylence batılı Antik Yunan hayranlarının, dünya kültürünün Yunanistan’dan çıkıp yayıldığını ispatlamak için ortaya attıkları abartılı bir hikaye, bin yıllardır süregelen Asya (Anadolu) - Avrupa (Hellenistan13) çekişmesinde, Hellenistan’ı üste çıkarma çabalarının ürünüdür.

Hitit İmparatorluğunun yıkılmasıyla dağılan Hititler Malatya, Karkamış, Zincirli, Karatepe gibi yerlerde küçük prenslikler veya krallıklar kurmuşlar ve daha sonra bunlar da Asurlular tarafından yağmalanıp yıkılmıştır. Hitit tarihi ve coğrafyası aydınlandıkça Kilikia tarihi ve coğrafyası da aydınlanmaktadır. Böylece Batılı tarihçilerin, kültür ve uygarlık alanında yapılan her şeyi antik Yunan kültürüne dayandırma çalışmaları da yavaş yavaş çürütülmeye devam edilecektir.

Buna göre M.Ö. 8. yy.’da Kilikia, Geç Hitit Dönemi Kralı Azatiwata’nın hükümranlığı altındaydı. Fenike yazıtlarına göre Asativata, Danunalılar’ın, hiyeroglif yazıtlara göre de Adana şehrinin hükümdarı imiş. Krallığının başkenti Pahri ya da

10 Ünal, Hititler- Etiler ve Anadolu Uygarlıkları, İstanbul 1999. 11 Otonom dönem Mopsuestia sikkelerinin en önemli arka yüz konusu bir yanar sunak veya ocaktır. 12 Bean, 1979, s. 4 (Ayrıca bkz. A. Erhat, 1978, s. 227 “Mopsos”) . 13 Yazarın, sadece batılıların cehaletini vurgulamak için uydurduğu bir terimdir, Hellenistan diye bir ülke olmadığından ciddiye alınmamalıdır. 12

Pahari’nin Adana Ovasında, muhtemelen bugün Adana’daki Tepebağ höyüğünün veya Misis höyüğünün katmanları arasında olduğu sanılıyor. Karatepe’de bulunan yazıtta Azatiwata, “Adanava ülkesini gündoğusu ve günbatısı yönünde genişlettiğini, kendisinden önceki kralların alt edemediği güçlü ülkeleri alt edip kendi ülkesi sınırları içine aldığını, hükümranlığı döneminde Adanava kentine refah ve huzur getirdiğini, daha önce erkeklerin gidemediği yollarda kadınların kirmen eğirerek dolaştığını”, gururla anlatır14.

1997 yılında Adana ile Karataş ilçesi arasında, Adana’ya 30 km mesafedeki Çine köyünde bulunan iki öküzün çektiği bir araba üzerinde ayakta duran taş tanrı heykelinin kaidesi üzerindeki Luwi hieroglif ve Fenike çiviyazısı kitabede, adı çağdaş yazıtlarda geçmeyen kral, [Muk]sas soyundan geldiğini ve Hiyawa ülkesinin kralı olduğunu, doğuya ve batıya doğru on beş kale inşa ettirdiğini yazıyor15.

Kazı ekibi, kazı alanı ve çevresinde heykel ve kaidesi dışında hiçbir arkeolojik esere rastlamadığı için heykelin bulunduğu yerin bir yerleşim alanı olmadığı anlaşılıyor. Heykel büyük bir ihtimalle 2800 yıl yattığı yerde terkedilmeden önce ya Adana’dan başka bir yere gönderilmek üzere Mallos limanına, ya da Mallos’tan Adana’ya doğru taşınıyor olmalıydı.

Hem Karatepe hem de Çine heykeli üzerinde görülen Fenike dilindeki yazıtlar, o zamanlar Kilikia’da önemli bir Fenike etkisinin varlığını işaret ediyor. Bunda, M.Ö. 9. ve 8. yy’da Fenikelilerin kurduğu geniş ticaret ağının payı olmalıdır. Çine heykeli üzerinde bulunan Luwi hieroglif ve Fenike çivi yazısı kitabe, ona mahalli olmaktan çok uluslararası bir nitelik kazandırıyor. Belki de Kilikia’nın en önemli limanlarından birisi olan Mallos üzerinden Fenike’ye ihraç edilmek üzere yola çıkarılmıştı zira Hititler devrinde tanrı heykellerinin şehirden şehre taşındığı bilinen bir gerçektir. Bir başka olasılık da, o zamanlar doğu Kilikia bölgesinde önemli miktarda Fenikeli göçmenin yaşıyor olmasıdır ve belki de heykelin kitabesi bu insanların görüp tanıması için iki dilli olarak yazılmıştı.

Asurluların Que dediği doğu Kilikia bölgesi, M.Ö. 7. yy başlarında Asurluların Azatiwata’yı yenmeleriyle birlikte bir Asur eyaleti haline geldi. Bu dönemde, tıpkı Que’deki Syennesis gibi, Sandasarme isimli bir kral tarafından yönetilen ve Hilakku diye anılan batı bölgesi bir süre bağımsızlığını korumuş ama sonuç olarak kuzeyden gelen Kimmer tehditleri nedeniyle onlar da Asurlulara yaklaşmak zorunda kalmışlardı. Görünüşe göre, Asur Krallığı yıkıldıktan sonra da Hilakku varlığını devam ettirmişti. Kilikia bölgesinde ilk Yunan göçmenler bu dönemde görülmeye başlar.

Yeni Asur Krallığının M.Ö. 612’de İskit saldırılarıyla yıkılmasından sonra Kilikia krallıkları yeniden bağımsızlığına kavuşmuş olmalıdır fakat bu da uzun sürmemiştir. Çünkü giderek güçlenmekte olan Yeni Babil Krallığının, doğal kaynakları zengin olan bu bölgede gözü vardı.

Babil kayıtlarında Que için Hume, Hilakku için ise Pirindu denilmektedir. Aynı yazıtlar Hume’nin demirinden ve buğdayından da bahsetmektedir. Babil saldırıları Nebukadnezzar döneminde başlamış olmasına rağmen Hume, Tarsus tabletlerinde belirtildiğine göre, Appuasu isimli bir kral tarafından yönetilen Pirindu’nun bir kısmı, sadece Neriglissar döneminde (M.Ö. 55-556) istila edilebilmiştir. Ertesi yıl da devam

14 Prof. Halet Çambel’in 1994 yılında Ç.Ü. Tıp Fakültesinde verdiği konferans notlarından. 15 İpek et al, 1999, s.173-179. 13 eden Babil saldırılarından sonra Kilikia Krallıkları Pers işgaline kadar tekrar bağımsızlıklarını elde etmişlerdir16.

M.Ö. 546’da Lydialılar’ı yenen Pers Kralı Kyros, bir süre sonra o zamanlar Asia olarak anılan tüm Anadolu’yu imparatorluğuna kattı. Bu dönemde Kilikia, başkenti Tarsos olan Syennesis adlı yerli hanedanlığın kurduğu bir krallık tarafından yönetiliyordu.17 Pers hâkimiyetinden sonra da Syennesis hükümranlığı Persler’e bağlı olan bir uydu krallık olarak varlığını sürdürdü. Ancak M.Ö. 521-485 yılları arasında imparator olan I. Dareios döneminden itibaren merkezi Tarsos’ta olmak üzere satraplık sistemine geçildi ve Büyük İskender’in hâkimiyetine kadar bölge Tiribazos, Pharnabazos, ve Mazaios gibi Pers krallarının atadığı satraplar (valiler) tarafından yönetildi. Mazaios’tan önceki satraplar doğrudan Kilikia bölgesinden sorumlu değillerdi. Onlar daha çok güneydeki Mısır ve Kıbrıs gibi ülkelere yapacakları seferler için Kilikia’yı bir üs olarak kullanıyorlardı. Mazaios ise doğrudan Kilikia satrabı olarak atanmıştır (M.Ö. 361-333). O yıllarda basılan bir Tarsos sikkesinin arka yüzünde Kilikia’da 27 yıl görev yapan Mazaios, Aramice18 Mazdai zi al Ebernahara vu Khilik = Kilikia ve Fırat ötesi valisi olarak anılır19. Ovalık Kilikia’nın verimli toprakları, sefere hazırlanan Pers ordularının yiyecek ve içecek ihtiyaçlarının karşılanması, erzak toplanması açısından çok önemliydi20. Issos Körfezi ise doğal korunaklı limanıyla deniz kuvvetleri için uygun bir buluşma noktası oluşturuyordu.

I. Dareios döneminde başlayan satraplık sistemine göre eyaletler iç işlerinde bağımsız ama diğer devletlerle olan ilişkilerinde Pers İmparatorluğuna bağımlıydılar ve bu nedenle her yıl imparatorluğa belli miktarlarda vergi ödemekteydiler. Herodotos’un anlattığına göre, Kilikia dördüncü satraplık olarak yılda 500 talanton (yaklaşık 1300 kg) gümüş cevheri ve 360 beyaz at vermekteydi21.

16 Ünal, “Hitit İmparatorluğu’nun Yıkılışından Bizans Dönemi’nin Sonuna Kadar Adana ve Çukurova Tarihi”, ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ F.E.F. ARKEOLOJİ BÖLÜMÜ KONFERANSLARI VE ARAŞTIRMA SONUÇLARI I (Eds: K.S. Girginer-F. Erhan), Baskıda. 17 Sardes satrabı olan II. Kyros’un, kardeşi Pers Kralı II. Artakserkses’e karşı düzenlediği sefere katılan Ksenophon Kilikia Kralı Syennesis hakkında ilginç şeyler anlatır. Ksenophon’a göre, Syennesis zavallı bir adamdır. Karısı açıkça onu aldatmaktadır. Ama Diodoros’a göre işin aslı başkadır: Kral bir yandan Kyros ile anlaşıp büyük oğlunu Kyros’un ordusuna gönderirken, diğer yandan da diğer oğlunu Artakserkses’e yollar ve Kyros’un niyetini haber verir. Böylece hangi taraf galip gelirse gelsin kendi yerini sağlama almaya çalışır. (Ksenophon, Anabasis, II-12). 18 Sami dillerinin Kuzey veya Kuzeybatı koluna bağlı bir dil. M.Ö. 7. ve 6. yy.’da Yakındoğu’da farklı diller konuşan halkların birbirleriyle anlaşmak için kullandıkları bir ortak dildir. Daha sonraları Pers İmparatorluğunun resmi dili olmuştur. Aramca da denir. 19 D. Sear, 1979, s. 515. 20 Gülek’ten geçip ovaya inen Ksenophon ovayı şöyle anlatır: “Kyros’un geldiğini öğrenen Kilikia Kralı geçidi korumakla görevlendirdiği askerlerini geri çekince Kyros hiçbir engelle karşılaşmadan dağlara çıktı ve orada Kilikia karakollarının çadırlarını buldu. Buradan sonra büyük, güzel, suyu bol, her türlü ağaçları ve asmaları çok olan bir ovaya indi. Burada pek çok susam, darı, buğday ve arpa yetişiyordu. İki ucu denize uzanan yüksek bir dağ sırası her taraftan ovayı kuşatmıştı. Tarsos Kilikia’nın büyük ve zengin şehridir. Kilikia Kralı Syennesis’in sarayı da buradadır. Şehrin ahalisi kralla birlikte kaçmış, dağlarda müstahkem bir yere saklanmıştı. Şehirde sadece dükkancılar kalmıştı. Deniz kenarındaki Soloi ve Issos şehirlerinin halkı yerlerini bırakm.amışlardı. Daha sonra anlaşıp bir araya gelince Syennesis Kayros’a ordusu için büyük bir para verdi. Kyros da ona bir krala yakışacak şeyler, altın takımlı bir at, bir altın gerdanlık, bilezik, bir altın kılıç, bir de Pers tören elbisesi verdi”: (Anabasis II- 22, 23, 24, 27.) 21 Herodotos III- 90. Otonom dönem Adana sikkelerinin en önemli arka yüz konularından birisi at tasvirleridir (bkz., aşağıda Kilikia Sikkelerinin Konuları – Otonom Dönem Adana Sikkeleri başlığı). Türkiye’de bulunan birkaç modern hipodromdan bir tanesinin de Adana’da bulunması, bölgede en az iki bin beş yüz yıl öncesine dayanan bir at yetiştiriciliğinin varlığını işaret eder. 14

Büyük İskender’in bölgeyi işgalini takiben M.Ö. 4. yy.’ın sonlarından itibaren Osmaniye-Gaziantep il sınırından dahil - Antalya sınırına kadar olan bölge Hellenlerce Kilikia diye anılmaya başlandı. Daha önceki çağlarda olduğu gibi bu dönemde de Kilikia, Ovalık-Pedias ve Dağlık-Trakheia olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Doğuda Alexandria ad Issum22 (İskenderun) ve Amanos Dağları, batıda da Korakesion (Alanya) Kilikia’nın sınırıdır23. Kilikia’nın kuzey sınırı genellikle Toros sıra dağlarının kuzey sınırı olarak kabul edilir.

Antik çağlardan beri topraklarının verimliliği ile ünlü olan Pedias bölgesi, Trakheia’ya göre daha fazla yerleşmeye evsahipliği yapmıştır. Kuzeyde Toroslar, doğuda Amanoslar ile birleşerek ovayı diğer bölgelerden ayırıyor, kuzeyde ve doğuda sadece birkaç doğal geçit ovaya girişe olanak sağlıyordu. Bu coğrafi yapısı nedeniyle Kilikia, antik çağlarda Suriye, Mezopotamya ve Anadolu arasında ticari taşıma ve askeri yollar üzerinde bulunduğu için de çok önemliydi. Özellikle Ovalık Kilikia tam bir geçiş bölgesiydi. En önemli yollardan birisi Mezopotamya ve Suriye’den gelip Amanoslar üzerinden Suriye-Kilikia Kapısı (Belen) denen geçide ulaşan, buradan Issos Körfezine, sonra Mopsuestia ve daha sonra batı yönünde Saros üzerinden Tarsos’a ulaşan yoldu. Bu yol Tarsos’tan kuzeye dönüyor, Kilikia Kapısı (Gülek) denen geçidi aşıp tüm Anadolu’yu geçerek Sardes’e kadar uzanıyordu. Olasılıkla Hitit, Asur, Kimmer, Pers, Makedon, Roma ve Türk ordularının geçtiği Anadolu’nun en eski anayoluydu. Diğer önemli yollardan biri Mopsuestia’dan başlayıp Amanoslar üzerinden doğuya, bir diğeri de Anazarbos’tan geçerek Toroslar üzerinden kuzeye doğru gidiyordu. Pamphylia, Aspendos’tan başlayıp Akdeniz boyunca gelip eski askeri yolların buluştuğu Tarsos’a varan sahil yolu da Roma döneminde çok önem kazanmıştı24.

Ovalık Kilikia’nın kontrolünü elde tutmak birçok savaşın sonucunu etkileyebilecek avantajlar sağlayabilirdi. Nitekim, Büyük İskender’in bu ovada savaşa hazırladığı ordusu, M.Ö. 333’ün Kasım ayı başlarında Toprakkale yakınlarındaki Issos’ta Pers kralı III. Dareios’un25 ordusunu büyük bir yenilgiye uğratınca Kilikia dahil tüm Anadolu’da Hellenistik26 dönem başlar. Mazaios’tan sonra kısa bir süre Arsames ve daha sonra Büyük İskender’in atadığı Kilikia valisi olmuştur.

Önce Tarsos’u ele geçiren İskender’in Berdan şelalesinde yıkandığı ve çok ağır bir hastalık geçirdiği söylenir. Dareios ile karşılaşmadan önce de Magarsos ve Mallos’u

22 Ksenephon, “Kilikia’nın son şehrinin Issos olduğunu ve buradan bir günde yaklaşık 25 km. yol alarak Kilikia-Syria sınırına geldiklerini” yazar. (Anabasis, IV- 1). 23 Strabon XIV, IV, 2. 24 Ziegler, 1985, s.13 - 15. 25 III. Dareios’un gerçek adı Kodomannos’tur. Türkçe’deki kodaman / kocaman (iri adam) kelimesinin de kaynağıdır, (bkz. Eyuboğlu, 1991, s. 421). 26 Grekçe bir kelime olan Hellenistik terimi, Büyük İskender’in işgal ettiği ve yerel diller yanında kullanılan temel dilin Grekçe olduğu yerler ve dönem için kullanılır. Sikkelerde ve diğer yazıtlarda görülen ve dolayısıyla sanki Hellenistik Dönem boyunca bilinen tüm dünyada, yani Büyük İskender tarafından işgal edilen tüm bölgelerde sadece bu dilin kullanıldığını düşünmek doğru değildir. Tıpkı bugün dünya ekonomi ve kültürüne hâkim olan İngilizce’nin etkin olması gibi, o zamanlar da güçlü olan Grekçe, yerel dillerin yanında ortak anlaşma dili olmuştur. Hele hele örgün eğitimin pek yaygın olmadığı o çağlarda, herkesin Grekçe öğrenip konuştuğunu iddia etmek mümkün değildir. Bu gelenek, iletişim ve kabul edilirlik kolaylığı nedeniyle (özellikle sikke dolaşımı sırasında), diğer bölgelerle birlikte Kilikia sikkelerinde de devam etmiş, şehir isimleri Grekçe yazılmıştır. Hatta Pers Dönemi Kilikia ve Karia gibi eyalet şehirlerinde bile darpların bir bölümünde Grekçe konuşan şehirlerle yapılan ticarette veya kiralanan Hellen askerlerine yapılacak ödemelerde geçerli olması amacıyla Grekçe lejantlar kullanılmıştır. Erken dönemde basılan Kilikia sikkelerinde görülen Aramice yazılar da aynı sebeplerle kullanılmıştır. 15 ziyaret etmiş olan İskender, Mallos şehrinin efsanevi kahramanı ve bilicisi Amphilokhos ve Magarsos’un ünlü Athena tapınağında Athena Magarsis onuruna törenle kurbanlar kestirmiş ve Malloslu yöneticiler arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle oluşan huzursuzluğa son vermiştir.

M.Ö. 323’te Büyük İskender’in erken ölümünden sonra, kısa sürede geliştirdiği büyük imparatorluğu Ptolemaios, Seleukos, Lysimakhos, Antigonos ve Kassandros gibi generalleri tarafından paylaşılır. Bu generallerin aldığı kararlar neticesinde, önceleri Philotas (M.Ö. 323), sonra da Philoxenos (M.Ö. 321), kısa bir süre Kilikia’nın baş yöneticisi olur.

Çok yetenekli ve hırslı bir general olan Antigonos, kısa sürede Kilikia dahil tüm Anadolu’yu ele geçirir ve önemli bir üstünlük kurar (M.Ö. 319). Onun güçlenmesinden korkan ve tüm İskender Krallığı topraklarında gözü olduğu düşüncesine kapılan diğer generaller ona karşı birleşme kararı alır.27 Böylece başlayan Diadokhos (İskender’in yerine geçme) savaşları sırasında Kilikia, bir süre Antigonos’un elinde kaldıysa da, M.Ö. 301’de Kassandros, Lysimakhos ve Seleukos’un oluşturdukları üçlü ordu karşısında Phrygia’daki Ipsos’ta (Aydın civarı) yaptığı savaşta yenilince Anadolu’nun büyük bir bölümü Lysimakhos’un eline geçer ama Kilikia, Kassander’in kardeşi Pleistarkhos’a verilir ve o da, M.Ö. 299’da Antigonos’un oğlu Demetrios ele geçirene kadar, burada küçük bir devletçik kurar. Demetrios Seleukos’a yenilir ve tutsak alınır, sonra Korupedium (Korou Pedion = Oğlan Ovası / yakınlarında) savaşında Seleukos, Lysimakhos’u yener ve Sardes’e kadar Anadolu’ya hâkim olur (M.Ö. 281).

Bu tarihten sonra İskender’in generalleri arasındaki toprak savaşı bitmez ama artık her biri ayrı ayrı hanedanlıklar kurarak kendilerini bölgelerinin kralı ilan ederler. III. Antiokhos döneminde neredeyse tüm Anadolu’yu ele geçiren Seleukoslar, Büyük İskender’in kendi adına şehirler kurmasına özenerek, hanedanlık isimleriyle birçok yeni şehirler kurmuşlar veya bazılarının isimlerini Antiokheia ya da Seleukeia olarak değiştirmişlerdi. Yine Büyük İskender döneminde başlatılan gelenek doğrultusunda şehirlerin kendi adlarına sikke basması yasaklanmış, Seleukos hanedanlığının hâkimiyetinde bulunan bölgelerde, kraliyet darphanelerinde basılan hanedanlık sikkeleri kullanılmıştır. Çok eski çağlardan beri sikke darp etme geleneğine sahip olan ve darphaneleri bulunan Tarsos ve Mallos gibi Kilikia şehirlerinde de Seleukos hanedanlığının hükümranlığı boyunca hanedanlık sikkeleri basılmıştır.

III. Antiokhos’un M.Ö. 190’da Magnesia savaşında Romalılar’a yenilmesinin ardından Romalılar Anadolu’daki şehirlerin tekrar kendi adına sikke basmalarına izin verdiler28. Bu yenilgi neticesinde M.Ö. 188’de yapılan Apameia (Dinar) barışı Anadolu’da yeni bir coğrafi durumu ortaya çıkarmıştır. Lydia, Phrygia ve Lykaonia Seleukoslar’dan alınmış ve Toroslar, dolayısıyla Kilikia Seleukoslar’ın sınır ülkesi olmuştur.

Bu yeni şartlar kaçınılmaz sonuçlar doğurdu ve özellikle ülkenin batısında bulunan Kilikia şehirleri önemlerinin farkına vardılar29. Apameia barış anlaşması gereğince, uzun bir süre Roma’da rehin kaldıktan sonra, M.Ö. 175’te Seleukos tahtına oturan IV. Antiokhos da, egemenliği altındaki bölgelerde ve şehirlerde hanedanlığın

27 Halbuki Antigonos, savaşlardan bıktığını, ordusunu dağıttığını ve diğer generallerle barış yapmak istediğini söyleyip bir süre Mallos şehrine yerleşmişti (M.Ö. 316). 28 Head, 1991, lxiii. 29 Ramsey, 1907, s. 159. 16 etkisini artırmak ve onların bağımlılığını güçlendirmek amacıyla bir dizi ekonomik ve siyasi reformlar yapmaya karar verdi. Bu reformlar arasında sınır boylarındaki şehirlere sikke basma özerkliği vermek de vardı.

Sikke lejantlarında gördüğümüz kadarıyla, öncelikle Tarsos, Adana ve Mopsuestia gibi şehirlerin isimleri, Kydnos kıyısındaki Antiokheia, Saros kıyısındaki Antiokheia ve Pyramos kıyısındaki Seleukeia olarak değiştirilmiş,30 yine bu yenilik faaliyetleri çerçevesinde, yerel ihtiyacı karşılamak amacıyla Adana, Mopsuestia, Seleukeia, Epiphaneia, Aigeai, (Kastabala), Alexandreia Kat’Isson gibi şehirlerde ilk kez, Tarsos, Mallos, Soloi, Kelenderis gibi şehirlerde de M.Ö. 5. yy.’dan beri aktif olan darphanelerin, tekrar kendi adlarına sikke darp etmesine izin verilmişti.

Antiokheia ve Seleukeia olarak adları değişen şehirleri birbirinden ayırmak için ise bu şehirler, yanlarında bulunan nehir ile birlikte anılıyordu. Bu dönemde basılan sikkelerde, Tarsos için “ X = Kydnos(lar) kıyısındaki Antiokheia’ lıların”, Adana için “X” ve Mopsuestia için “” unvanlarının kullanıldığını görüyoruz. Seleukeia (), M.Ö. 296-280 yılları arasında I. Seleukos tarafından Holmoi ve ’nın sakinlerinin burada iskân ettirilmesiyle kurulduğu için ilk başta bu ismi almıştı ve sikkelerinde, yine diğerlerinden ayrılması için hemen kıyısında kurulmuş olduğu Kalykadnos (Göksu) nehri ile birlikte “” olarak anılıyordu.

M.Ö. 164’te IV. Antiokhos’un ölümünden sonra, Kilikia şehirlerinin büyük bir bölümü otonom veya yarı-otonom olarak sikke basmaya devam etmişlerdir. Bu sırada isimleri değiştirilen Tarsos, Mopsuestia ve Adana’nın, tekrar eski isimlerini aldıklarını yine darp ettikleri sikkelerinden anlıyoruz.

Aynı dönemde Mısır ve Kuzey Afrika’yı alan Ptolemaios Hanedanlığı Anadolu’ya çıkabilmek için özellikle Kilikia Trakheia bölgesini ele geçirmeye çalışır ve bunda da kısmen başarılı olur. Bu nedenle yapılan savaşlar ve Seleukos Hanedanlığı içindeki iktidar çekişmeleri neticesinde Seleukoslar zayıflamış, sonuç olarak özellikle dağlık Kilikia, korsanların denetimine geçmiştir. Kilikia Trakheia’nın sarp dağları arasındaki küçük liman şehirleri korsanlar için mükemmel birer barınak işlevi görüyordu. Zira Suriye’den Ege’ye uzanan deniz ticareti yolunun önemli uğrak limanlarının da bu bölgede olması, kuvvetli bir otoritenin olmamasını fırsat bilen korsanların iştahını kabartıyordu. Strabon Geographika’da (XIV, V, 2) bu konuyla ilgili olarak şunları anlatır; “Batıda Kilikia’nın ilk şehri Korakesion’dur (Alanya). Bu şehrin kalesi kendini Tryphon olarak adlandıran, Suriye’nin krallara karşı ayaklanmasına neden olan ve onlarla savaşan Diodotos tarafından üs olarak kullanılmıştır. Demetrios’un oğlu VII. Antiokhos tarafından kıstırılan Diodotos intihara zorlandı. Hanedanlık gereği babadan oğula geçen, Suriye ve aynı zamanda Kilikia’da egemen olan kralların iktidarsızlığından yararlanarak Kilikialı korsanları örgütleyen Tryphon’dur. Onun cesaretlendirmesiyle diğer korsanlar da ortaya çıktı ve böylece hanedanlık içindeki çekişmeler ülkeyi zayıflattı.”

30IV. Antiohos Epiphanes’in adını değiştirdiği diğer bir şehir de Mallos’tu. Yazıtlar sayesinde bu kentin adının da Pyramos kıyısındaki Antiokheia olarak değiştirildiği belgelenmektedir, (Sayar, 1999, s. 200). Bununla beraber şehrin ismindeki değişikliği gösteren numismatik herhangi bir delil bulunmamaktadır. 17

M.Ö. 1. yy. başlarında iyice zayıflayan Seleukoslar, Pontos Kralı VI. Mithridates’ten yardım istediler ve böylece batısı korsanların denetiminde olan Kilikia’nın doğusu da Pontoslular’ın eline geçti. Bu dönemde bazı şehirler çok büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kaldılar. Mithridates ile bölgeye işgal eden damadı Ermeni Kralı I. Tigranes, yeni ve ihtişamlı başkenti Tigranokerta’yı inşa edebilmek amacıyla Kilikia Pedias’ta bulunan şehirlerden bazılarının halklarını zorla bu şehre göç ettirmiş, böylece boşalan Kilikia şehirleri, özellikle Soloi tamamen yok olmayla yüz yüze gelmiştir.

Bu sıralarda Krallığı ile iyi ilişkiler içinde olan Romalılar, o zamanlar Asia olarak anılan Anadolu’yu yavaş yavaş ele geçirerek yeni eyaletin topraklarını genişletiyorlardı ama henüz Kilikia korsanları ile ilgilenmiyorlardı. Hatta dolaylı olarak, özel nedenlerle korsanları destekliyorlardı. Korsanları destekleyen sadece Romalılar değildi. Suriye krallarıyla çekişme içinde olan Kıbrıslılar ve Mısır’daki Ptolemaios Hanedanlığı da Seleukoslar’a karşı korsanları destekliyordu. Korsanlar en çok köle ticaretiyle uğraşıyorlardı ve Kartaca ve Korinthos’un yakılıp yıkılmasından sonra zenginleşen Romalılar hem üst tabakanın ev işleri hem de tarım alanlarında çalıştırmak üzere çok fazla köle kullanmaya başlamışlardı. Köle ticareti yapan korsanlar Roma’nın çıkarlarına zarar vermeye başlayan faaliyetlere girene kadar Romalılar onlara dokunmadı. Çıkarları zarar görmeye başlayan Roma bir dizi vali ve generallerini korsanlara karşı gönderdi ama korsanlar tamamen yok edilemedi. Bu nedenle Romalı general Büyük Pompeius’un (M.Ö. 106- 48), korsanları yenip Kilikia’yı Asia eyaletine katmasına kadar, Kilikia adı korsanlık kelimesi ile eş anlamda telaffuz ediliyordu.

Pompeius, Roma Senatosu’ndan aldığı geniş yetkilerle M.Ö. 67’de Kilikia korsanlarının üzerine yürüdü. Kısa bir süre içinde korsanları yendi ve korsanlar arasında ılımlı olanları ovalık Kilikia’daki Soloi, Mallos, Adana ve Epiphaneia gibi şehirlere yerleştirdi. Korsanlara karşı kazandığı kesin zafer nedeniyle bu kez de, Doğu Savaşı’nın komutasına getirildi. Tribunus Gaius Manilius’un kendisine savaş, barış ve doğu eyaletlerinin yeniden düzenlenmesi yetkisini veren yasal düzenlemesiyle, Caesar’ın da desteğini alarak, M.Ö. 88’de Asia’daki Roma eyaletlerini eline geçiren Pontos Kralı VI. Mithridates ve Ermeni Kralı Tigranes’e karşı savaştı ve onları yendikten sonra Akdeniz’in bütün doğu kıyılarını denetimi altına aldı (M.Ö. 63).

Tigranokerta’nın Romalılar tarafından ele geçirilmesinden sonra, zorla göç ettirilenlerin geri dönmesine izin verilmesi ve Pompeius tarafından öncelikle Soloi, Mallos, Epiphaneia ve Adana’ya, Roma’ya bağlılık yemini eden korsanların yerleştirileceğinin açıklanması, bölgenin yeniden yerleşime açılmasının Roma için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.31 Pompeius, artık tamamen Roma toprağı olan Asia’yı tutarlı ve sağlam esaslara dayanan bir idari temel üzerinde örgütlemeye çalıştı. Bu çerçevede Kilikia, Pamphylia, Pisidia, , Lykaonia ve Phrygia’nın bir bölümüyle birlikte (Laodikeia, ve bölgeleri) bir eyalet olarak gruplandı, M.Ö. 58’de Kıbrıs da bu gruba dahil edildi32. Bu olayları takip eden yıllarda ilk önce Roma’ya bağımlı kral Tarkondimotos’un doğu Kilikia’daki hükümranlığı kabul edildi, sonra Caesar, Antonius, Augustus, Tiberius ve Vespasianus lider veya kurucu olarak doğu Kilikia şehirlerine ayak basmışlardır.

İmparatorluktan önceki Roma eyalet sistemine göre Asia eyaletlerine gönderilen ilk valiler faydadan çok zarar vermişti. Önce açgözlülüğü ve entrikacılığı ile ünlü

31 Ziegler, a.g.e., s.16. 32 Hill, 1900, s. XXİX. 18

Cornelius Dolabella eyaleti kendi zenginliğini artırmak için kullandı. Yaptığı yolsuzluklar o kadar göze çarpmıştı ki, görev dönemi sonunda Roma’da yargı önüne çıktı. Dolabella’dan sonra ondan çok daha rüşvetçi ve dolandırıcı olan Caius Licinius Verres vali oldu. Verres tarafından tapınakları yağmalanan ve haraca bağlanarak soyulan şehirler (özellikle daha önce valilik yaptığı Sicilya halkı), ileride Kilikia valisi olacak olan Cicero’yu kendilerine avukat olarak tuttular33. Cicero’nun tanıkları mahkemede konuşunca, çıkar yol bulamayan Verres, kendiliğinden sürgüne gitmeyi kabul etti. Bu örneklerden anlaşılacağı gibi Roma Cumhuriyet döneminde atanan valiler, Roma ve eyaletin çıkarlarından çok kendilerini düşünmüşlerdi. Bununla beraber M.Ö. 78’de Kilikia valiliğine atanan Servilius Vatia her bakımdan Dolabella’nın tersi bir kişilikteydi. O dönemde çok güçlenerek krallığını ilan eden korsan Zeniketes’e karşı denizde kazandığı başarıyla bu korsanın hükümranlığına son verip topraklarını Kilikia’ya bağlamıştı.

Roma Cumhuriyet Döneminin en renkli kişiliklerinden hatip, avukat, yazar ve devlet adamı Marcus Tullius Cicero (M.Ö. 106 - 43) da M.Ö. 51’de bir yıl süreyle Kilikia valiliği görevi için bölgeye gelmiştir. Aslında sadece formalite gereği, rütbe ve devlet katında derecesini artırmak için atandığı bu görevde, zamanının oldukça önemli bir kısmını yollarda geçirdiğini mektuplarından anlıyoruz. O günlerde Roma’nın, eyalet topraklarının doğu sınırındaki ezeli düşmanları Parthialılar’ın saldırısı ile karşı karşıya olduğu söylentileri yayılmıştı. Sözüne pek güvenilmeyeceğine inanılan Kommagene Kralı Antiokhos, Kappadokia Kralı Ariobarzanes ve Toroslar’ın gerisindeki Roma’nın gerçek dostu ve güvenilir müttefiki olarak bilinen Kilikia Kralı Tarkondimotos bu söylentileri doğrulayan mesajlar gönderiyordu34. Ancak Cicero’nun görev süresi sırasında Parthialılar’dan pek ciddi bir saldırı gelmemiştir. Cicero, sadece Amanoslar’da bulunan ve hiçbir krala bağlı olmadıkları için özgür Kilikialılar olarak anılan, ancak korsanlık ve yağmacılıkla geçindikleri iddia edilen Pindenissumlular’ın çok iyi korunan şehrini kuşatır. 57 gün süren kuşatmanın ardından şehir düşer. Cicero, askerlerin şehri yağmalamasına göz yumar ancak ele geçirilen esirleri 120.000 Sesterti karşılığında sattırır.35 Arkadaşı Atticus’a yazdığı 19 Aralık 51 tarihli mektubunda, Parthlar’ın Kilikia’yı tehdit eden ilerlemesi nedeniyle, 5 Ekim 51’de Tarsos’a geldiğini, buradan çeşitli düşman gruplarının kümelendiği Amanoslar’a geçtiğini ve birçoklarını öldürüp esir aldığını bildirir.

Cicero 5 Ocak 50’de Kilikialılar’ın ve özellikle Tarsos halkının katıldığı muhteşem bir törenle Tarsos’tan ayrılır. Görev süresi boyunca halka karşı adil davranmaya özen gösterir ve kendisinden öncekilerin yaptığı hataları tekrar etmeyerek insanların Roma’ya bağlılığını temin eder. Şehirlerin kendisine heykeller vermesini yasaklar ve kendisinin dört atlı bir arabadaki heykelini almayı reddeder36. Görevinin geri kalan süresini, o zamanlar Kilikia ile birlikte sorumluluğuna verilen Lykaonia, Pamphylia, Phrygia, Isauria ve Kıbrıs’taki diğer şehirleri ziyaret ederek geçirir ve daha sonra, 31 Temmuz 50’de Tarsos’tan deniz yolu ile ayrılarak Roma’ya döner.

M.Ö. 47’de Julius Caesar yeni bir düzenleme yaparak , Apamea, Synnada ve Philomelion bölgelerini de Asia eyaletine bağlar. M.Ö. 44’te Caesar’ın öldürülmesinin ardından Roma’da iktidar savaşı başlar. M.Ö. 40 veya 39’da Kilikia

33 Bean, a.g.e., s. 13. 34 Cicero’s Cilician Letters, S.Treggiari-Arkadaşlarına 16:1 TP231 18-20 Eylül 51 s. 9 35 Cicero,a.g.e, Atticus’a 5:20 TP 228 SB 113 19 Aralık 51 s. 16 36 Cicero, a.g.e., Atticus’a 5:21 TP 250 How 35 SB 114 13 Şubat 50 Laodicea s. 22. 19

Trakheia’nın bir bölümü Laodikeialı Polemo’ya verilir fakat M. Antonius, M.Ö. 36’da geri alarak Trakheia’yı Cleopatra’ya verir ve kendi oğlu Ptolemaeus’u da Pedias bölgesinin başına getirir37.

M.Ö. 2 Eylül 31’de Actium savaşında M. Antonius ve Kleopatra’yı yenen Octavianus daha önce M. Antonius tarafından yapılan düzenlemeyi değiştirerek Kilikia Trakheia’yı Galatia’lı Amyntas’a, onun M.Ö. 25’te ölmesinden sonra da Kappadokia’lı Arkhelaus’a verdi.

Kappadokia’da I. ve II. Ariobarzanes gibi, Kilikia Pedias’ta M.Ö. 64’te Büyük Pompeius’un kurduğu hanedanlığın başındaki I. Tarkondimotos, 25 yıl sonra Marcus Antonius tarafından Kilikia Kralı ilan edilmiş, ondan sonra da I. Tarkondimotos’un oğlu veya torunu olan II. Philopator, bağlaşık kral olarak Roma’ya hizmet etmişlerdir. O sıralarda doğu Kilikia’daki şartlar da değişmekteydi ve bağlaşık krallık, Roma’nın çıkarları için ovanın geri bölgesini kontrol etme görevini yerine getirmişti. Bu görevi başarıyla yerine getirmiş olması, M.S. 20 ve M.S. 51-2’de iki ayrı şehrin, Saros üzerinde ve Pyramos üzerindeki Eirenopolis’in kurulmasından bellidir. Hakkında pek fazla bilgi olmayan Kral Philopator M.S. 17’de, Tiberius dönemi başlarında ölmüştür. Kraliyet yönetimini destekleyenler olmasına rağmen halkın çoğunluğu Roma’ya bağlanmayı istemişler 38 ve böylece Kilikia Krallığı son bulmuştur.

Görüldüğü gibi Roma eyaletlerinde, bölge şartlarına göre bazen yönetim yanaşma krallıklara verilmekteydi. Özellikle çoktan beri doğal olarak kara ve deniz bakımından korsanlığa çok uygun olan dağlık Kilikia’da bu, karada dağların yüksek oluşu ve üzerlerinde geniş yaylalara ve meralara sahip olan kabilelerin oturuşundan, gemi yapımında kullanılan kerestenin varlığından ve aynı zamanda limanların, kalelerin ve gizli yerlerin oluşundan kaynaklanıyordu. Romalılar, burada asayişi sağlamak için her zaman yerinde bulunamayan ve beraberinde silahlı kuvvetler bulundurmak zorunda olan Romalı valiler yerine, bölgenin kendilerine bağlı krallar tarafından yönetilmesinin daha uygun olacağını düşünmüşlerdir39.

M.Ö. 27’de imparatorluğunu ilan eden Octavianus Augustus unvanını aldı ve böylece Roma’da cumhuriyet devri son buldu. Bundan sonra Roma’nın tüm eyaletlerinde ve dolayısıyla Kilikia’da da üç yüz yıl sürecek büyük bir imar ve ekonomik gelişme dönemi başlamıştır. Asia eyaleti o kadar gelişmişti ki, artık “beş yüz şehirli eyalet” olarak anılıyordu. Bu dönemde Kilikia şehirleri, batı Anadolu şehirlerinin yıllarca önce ulaştığı gelişmişlik seviyesine ulaştı. Artık bölge valileri, imparator tarafından atanıyor ve çoğunlukla da doğrudan imparatora bağlı olarak çalışıyorlardı. Hemen hemen üç yüz yıl boyunca Kilikia bölgesi savaşlardan uzak ve nispeten huzur içinde yaşayacaktı. Yeni imparatorların şehirlere sunduğu olanaklar nedeniyle birçok yeni şehir kurulmuş ve bazılarının isimleri, M.Ö. 19’da Caesarea veya Anazarbos yanındaki Caesarea olarak değişen Anazarbos gibi, imparatora göre değişmiştir.

Bu aşamada tabii ki, Kilikia kendi haklarına sahip bir eyalet değildi ve doğu ovası da halen Suriye valisinin yönetimindeydi. Bununla beraber M.S. 74’te imparatorluk iç savaştan çıktıktan sonra, imparator Vespasianus, yönetim başkenti Kilikia’nın geleneksel metropolisi Tarsos’ta olmak üzere, bir lagatus Augusti pro praetore

37 Hill, a.g.e., s. XXİX. 38 Tacitus - Annals, II. 42. 39 Strabon, XIV, V, 6. 20

(imparatorluk vali delegesi) altında, Kilikia Eyaleti’ni kurdu40. Vespasianus’un M.S. 73’te vergi sisteminde ve eyalet örgütlenmesinde yaptığı reformlar sayesinde Kilikia şehirleri de gelişmeye devam etti. Keza, Roma imparatorluk politikasına göre, bazı finansal meseleler hariç, şehirler huzur içinde kendi işlerini yürütüp ekonomilerini geliştirebiliyorlardı. Tabii bunun karşılığında alınan vergiler ve savaşa giden orduların erzak ihtiyaçlarının karşılanması vardı.

Roma imparatorluk dönemiyle canlanan ekonomik faaliyetleri sosyal faaliyetler izledi ve birçok şehirde, özellikle M.S. 2. yy. sonlarından itibaren dört yılda bir festivaller düzenlenerek atletizm yarışmaları ve tiyatro gösterileri geleneksel bir biçim kazandı. M.S. 3. yy.’da Anazarbos, hem hipodromu hem de tiyatrosu ile Kilikia Pedias’ın festival merkezi olmuştur. Parthia seferine katılan birçok imparatorun uğradığı Anazarbos’un, şehre gelen Roma askerlerine yaptığı veya yapmak zorunda kaldığı yardımların karşılığı olarak, daha önce Tarsos’a verilen unvanların hepsini ve hatta daha fazlasını aldığını görüyoruz.

Antakya doğumlu vakayiname yazarı Malalas (M.S. 491-578), on sekiz kitaptan oluşan Khronographia (kronoloji) adlı eserinde, biri Roma Cumhuriyeti, diğeri de Julius Caesar, bir diğeri de Nerva zamanında olmak üzere, merkezi Anazarbos’ta olmak üzere, üç depremin meydana geldiğini yazar41.

Tacitus, ‘Roma İmparatorluğu Tarihi’ isimli kitabında Ovalık Kilikia’da balta girmemiş ormanlar bulunduğundan bahseder; bir zamanlar imparatorun baş korumalarından birisi olan Vonones gözlem altında tutulduğu Kilikia’dan kaçmak için ava gidiyormuş gibi yaparak içinden hiçbir yolun geçmediği Ova’nın iç kısımlarındaki ormanlara doğru harekete geçer. Hızlı bir atla Pyramos (Ceyhan) nehrine ulaşır fakat onun kaçtığını duyan yerli halk Pyramos üzerindeki köprüleri yıkarlar ve Vonones’in kaçmasını engellerler42. Buradan Ovanın hemen yakınlarında balta girmemiş ormanlar olduğunu ve Pyramos nehri üzerinde de birden fazla, belki de portatif köprüler (kolayca yıkılabildiğine göre) bulunduğunu anlıyoruz.

Saros ve Pyramos nehirlerinin suladığı verimli topraklarıyla, Kilikia Pedias ilk çağlardan beri yoğun bir yerleşime, tarımsal ve zanaata dayalı üretim hareketliliğine sahne olmuştur43. Böyle bir hareketlilik neticesinde üretimin planlanması, çalışanların haklarının düzenlenmesi de önem kazanacaktı. Öyle ki, Anazarbos’ta bulunan ve M.S. 136 yılına ait bir yazıtta, ta o zamanlar bölgede bir “Keten İşçileri Sendikası”nın bulunduğunu öğreniyoruz. Anazarbos’ta bulunan bu sendika, İmparator Hadrianus’un bir heykelini yaptırmış ve kitabesine de birliklerinin adını yazdırmışlardı. Tarsos’ta da böyle bir sendikanın varlığı, o zamanlar bölgede önemli miktarlarda keten yetiştirildiğini işaret eder.

40 Gough, 1952, s. 94. 41 Malalas, daha sonraki dönemlerde meydana gelen depremlerden de bahseder ama biz burada sadece Kilikia sikkelerinin basılıp kullanıldığı dönemi anlattığımız için, M.S. 3. yy. sonrasında meydana gelen olaylara değinmiyoruz. 42 Annals, II.67. 43 Korykos’ta Langlois ve Duchesne tarafından bulunan mezar taşlarında, ölenlerin mesleklerinin de kaydedildiği görülür. Bunlar arasında “yazar, şarap tüccarı, yağ tüccarı, sebzeci, meyveci, kuyumcu, enstruman yapımcısı, çömlekçi ustası, konfeksiyoncu, dokumacı, ayakkabıcı, derici” vb. gibi mesleklere rastlanması sanayi üretimi konusunda fikir vermeye yeterlidir. 21

Bu konu çok ilginçtir; Roma döneminde (belki de çok daha önceden başlayarak) Tarsos ve Anazarbos gibi şehirlerde, yönetici olarak görev alan magistratlara demiourgos adı veriliyordu. Demiourgos, kelime anlamı olarak zanaatçı değil, genel işler yapan işçi anlamındadır44. Bunlara maddi eşyanın üretimiyle uğraşan el işçileri deniyor. Homeros Odysseia’da (XVII,380-385) bunların kahinler, hekimler, marangozlar, aşıklar, v.b. olduklarını söylüyor. Demirciler ve testiciler de bu demiourgoslara katılır. Buradan anlaşıldığına göre şehirde üretimi yönlendiren kişiler de demiourgos unvanını almışlardır. Tarsos ve Anazarbos’u ziyaret eden bir dizi Roma imparatoruna bu unvanın (şehrin iki demiourgos’undan biri olarak) verildiğini, bu unvana büyük saygı gösterildiğini sikkelerde görüyoruz.

Kilikia Trakheia da Roma dönemi ekonomik ve siyasi canlılıktan payını almıştır. Başta Kalykadnos (Göksu) kıyısındaki Seleukeia olmak üzere Anemorion, Olba, Korykos gibi şehirler Roma dönemi boyunca birçok imparator adına veya bazen yarı otonom bir şekilde, sikke basacak güçte olmuşlardır.

Kilikia’daki Tarsos, Anazarbos, Aigeai ve Kalykadnos kıyısındaki Seleukeia gibi büyük şehirler arasında sürekli bir rekabet vardı. Kilikia’nın en eski şehirlerinden olan Tarsos, Pers döneminden itibaren methropolis - büyük şehir olarak ün yapmıştı. Roma İmparatorluğu döneminde gelişen Anazarbos ile birkaç Kilikia şehri daha methropolis olmak için yarışmışlar ve birçok sikkelerinde bu unvanlarını kullanmışlardı45. Septimius Severus (M.S. 193-211) dönemine kadar Kilikia’da Tarsos’un tartışılmaz bir üstünlüğü vardır. Tarsos başşehirdi ve bu, erken Roma imparatorluk döneminden itibaren sikkelere yansımıştır.

Mopsuestia (Misis) kendini Hiera (kutsal), Autonomus ve C 46 olarak korumayı başarırken Aigeai (Yumurtalık), büyük bir incelikle, bazı istisnalar hariç iyi veya kötü ayırım yapmadan hemen her imparatorun ismini almış, Roma dönemi deniz taşımacılığı ve savaş gemileri için önemli bir liman olmasının da yanında, daha sonra Asklepios tapınağı sayesinde diğer büyük Kilikia şehirleri ile yarışır hale gelmiştir.

Anazarbos daha önce Tarsos’a mahsus olan, C C 47 sıfatını alana kadar aynı isimli birçok şehir gibi Caesarea olarak anılıyordu. Bunda Septimius Severus’un, Roma’yı bölmeye çalışarak Suriye’de kendini imparator ilan eden Pescennius Niger’i Payas yakınlarında M.S. 194 yılında yenmesi sırasında Anazarboslular’ın gösterdiği yararlılıkların önemli etkisi olmuş olmalıdır.

44 Bkz., Jones, 1986, s. 71. 45 Aslında bu unvanlar için verilen mücadelelerde, kötü yöneticilerin şehrin halkını aldatmaktan başka bir amacı yoktu. (Bursa)’lı filozof Dio, Nikomedeia (İzmit) ve Tarsos vatandaşlarına hitap ederken, kültürlü hiçbir insanın bu tür boş unvanlar peşinde koşmayacağını, şehirlerin bu unvanlar için yaptığı mücadelenin anlaşılamaz olduğunu söylüyor: “Romalılar sizlerle çocuk gibi oynuyor, önünüze oyuncaklar atıyor, sırf güzel unvanlar alabilmek için size kötü davranılmasına göz yumuyorsunuz. Şehrinize “İlk” unvanını verip sonuncu gibi davranıyorlar ve Romalılar’a alay konusu oluyorsunuz”. Mommsen, 1996, s. 330. 46 ASYLUS veya -LOS: Hellence şeref ve haysiyetine dokunulmamış; bozulmamış demektir. 47 “ROMA GANİMETLERİ İLE SÜSLENMİŞ (DONATILMIŞ)” şehir. Caracalla veya Macrinus’un, Parthialılara karşı kazandığı zafer neticesinde elde edilen ganimetleri işaret ediyor olsa gerek. M.S. 217’de Macrinus adına Anazarbos’ta basılan bir sikkede bu sıfat  şeklinde kısaltılarak kullanılmıştır. 22

Son olarak Lokman Hekim efsanesine esin kaynağı olabilecek bir ünlü kişilikten, Anazarboslu Pedanios Dioskorides’ten bahsetmek gerekir. Çağdaş botanik terimlerinin en önemli klasik kaynaklarından ve farmakolojinin temel başvuru kitaplarından biri olan Peri Hyles Iatrikes (Lat.- De materia medica) adlı kitabın yazarı Dioskorides M.S. 40 - 90 yılları arasında Anazarbos’ta yaşamıştır. İmparator Nero’nun (M.S. 54-68) ordusunda cerrah olarak pek çok sefere katılmış, gittiği yerlerde pek çok bitki ve mineralin niteliklerini, coğrafi dağılımlarını ve tıbbi özelliklerini inceleme olanağı bulmuştur. 77 yılında yazmış olduğu beş ciltlik Peri Hyles Iatrikes (İlaç Bilgisi Üzerine) adlı kitabından aralarında kenevir, çiğdem, subaldıranı ve nanenin de bulunduğu 600 civarında bitkiyi tanımlamış ve ilaç olarak kullanılabilecek 1000 kadar maddeye yer vermiştir. Diğer kitaplarında da süt ve bal gibi hayvansal gıdaların tedavi ve besleyici özelliklerine, ayrıca cıva, arsenik, kalsiyum hidrat, kurşun asetat, bakır oksit gibi ilaç olarak kullanılabilecek kimyasal maddelere yer vermiştir. Bunlara ek olarak Dioskorides, cerrahide anestezik olarak kullanılmak üzere afyon ve adamotundan hazırlanan uyku iksirinden de söz eder. Aslı Yunanca olan el yazması kitabı birçok dile çevrilmiş ve yüzyıllar boyunca temel başvuru kaynağı olarak kullanılmıştır. Arapça çevirilerinden Kitabü’l-Haşayiş’in iki minyatürlü nüshası Süleymaniye ve Topkapı Sarayı Müzesi kütüphanelerinde bulunmaktadır.

M.S. 2. yy.’da İmparator Traianus’tan Marcus Aurelius döneminin sonuna kadar eyaletlerdeki hayat standardı her zamankinden daha iyi bir seviyeye gelmişken, M.S. 3. yy.’ın ikinci yarısından itibaren imparatorluğun zayıflamasıyla birlikte Kilikia’da da gerileme dönemi başlamıştır. Kilikia şehirlerinin çoğu en son I. Valerianus ve oğlu Gallienus’un ortak yönetimi sırasında (M.S. 253-260) sikke basmışlardır.

23

ERKEN DÖNEM KILIKIA SİKKELERİ

odern dünyanın temel değişim aracı olan metal paranın bulunuşu M.Ö. 7. Myy. sonlarına rastlar. İlk sikkeler, Batı Anadolu’da Lydialılar tarafından M.Ö. 650-630 yıllarında kullanılmaya başlamıştır. Bu sikkelerin metali doğal bir altın-gümüş alaşımı olan elektron idi. Elektron, Lydialılar’ın başkenti Sardes’ten (Salihli) geçen ve Tmolos (Bozdağlar) dağlarından çıkıp Hermos (Gediz) nehrine karışan Paktolos çayının (Sart Deresi) taşıdığı kumlar arasında bulunuyordu48. Lydialılar’ın icadı olan sikke başta Ionia (Ephesos, Miletos, Samos, Phokaia, , ), Mysia (Kyzikos) ve Karia (Halikarnassos) olmak üzere hızla tüm Ege’ye ve daha sonra da Akdeniz çevresindeki diğer şehir devletlerine yayıldı. Önce elektron, sonra altın ve gümüş, daha sonra da ihtiyaca göre bronz sikkeler basıldı.

Sikkeler üzerinde kullanılan ilk resim ve zımbalar sikke metalinin ağırlığı ve kalitesini garanti etmek amacına yönelikti49. Böylece her alışverişte sikke metalinin tartılmasına gerek kalmayacaktı zira sikkenin üzerindeki resim, sikkeyi basan kralın herkes tarafından bilinen işaretini taşıyor, bu da o sikkenin metal ağırlığını ve kalitesini garanti ediyordu.

Sikke Yapım Tekniği

Kilikia darbı ilk sikkeler M.Ö. 5. yy. ortalarında, Aigine standardında (11.6 gr) basılan gümüş staterlerdir. Bunların kesin darp yerleri bilinmemektedir ancak bölgenin büyük şehirleri olan Tarsos, Mallos, , Soloi, Kelenderis ve daha sonra da Issos en erken sikke basmaya başlayan Kilikia şehirleridir50. M.Ö. 5. yy.’da Persler’in tüm Anadolu’yu işgal etmeleriyle birlikte Kilikia şehirleri de çok miktarda Pers standardında (10.3 gr – 11 gr) sikkeler basmaya başladılar. Bu sikkelerin bazıları şehrin adına, bazıları da bölgenin yönetiminden sorumlu Pers Satrabının adına basılmaktaydı.

Aslında M.Ö. 4. yy. başlarında basılan bu gümüş staterlerin çok büyük bir bölümü, Pers kralının Kıbrıs ve Mısır seferiyle görevlendirdiği satraplar tarafından, savaş giderleri ve askerlere yapılacak ödemeler için kullanılıyordu. Bu nedenle bu sikkelerin ağırlık standardı pek sabit olmadığı gibi, oldukça önemli bir kısmı da sadece gümüş kaplama olarak darp edilmiştir. Açık bir sahtekarlığı işaret eden bu içi bronz veya bakır, dışı gümüş şeklinde darp edilen sikkeler, o dönem için birer teknoloji harikası sanat eserleridir. Tabii ki, o dönemde kaplama sikke yapan sadece Kilikia

48 Jenkins, 1990 s. 14. 49 Head, 1991, s. XXXIII. 50 Head, a.g.e., s. 715, ayrıca bkz., O. Tekin, Antik Numismatik ve Anadolu, İstanbul, 1997, s.113. 24

şehirleri değildir. M.Ö. 5. yy.’dan itibaren Akdeniz çevresinde koloniler kuran Atina ve daha birçok askeri ve ekonomik açıdan güçlü şehir dahi, sikke metalini çalmak için kaplama sikkeler darp etmişlerdir.

Sikkenin icadıyla birlikte sahteciliğin doğması, bir bakıma o dönemlerde ticaret, savaş ve insan hareketlerinin ne kadar yoğun olduğunu gösteren belgelerdir. Ama ilk sahteler bronzun üzerini gümüş kaplayan şehir devletlerinin veya krallıkların yaptığı devlet sahteciliğinin ürünüydü. Antik sikke yapımcıları önce gümüşü (elektron ya da altını) levha haline getiriyorlar, arasına bronz veya diğer daha az değerli metali yerleştiriyorlar, ısıttıktan sonra normal sikke basar gibi, alt ve üst kalıpların arasına yerleştirip çekiçle vurarak kaplama işlemini tamamlıyor olmalıydılar. Isı ve basıncın etkisiyle alt ve üst parçalar birleşiyor ve dış görünüşte hiçbir şey fark edilmiyordu.51 Sadece, günümüzde de son hızla devam eden sahte para basımının iki bin beş yüz yıl öncesinin teknolojisiyle ve o mükemmellikte yapılmış olması hayret vericidir. Sahtecilik muhtemelen sadece devletin yaptığıyla kalmıyor, bazı bireyler de sahte para yapıyorlardı. Zira bugün elimize geçen ve M.Ö. 5. yy.’dan 3. yy. başlarına kadar basılmış bazı sikkelerin kenarlarında küçük bir kesik görürüz. Bunlar sikkenin tamamen gümüş olup olmadığını görmek için yapılan kontrol işaretleridir. Olasılıkla sahte sikkelerin farkında olan yetkililer vergi ve benzeri nedenlerle topladıkları paraları kontrol ederek alıyorlar, kaplama olanları imha ediyorlardı. Keserek kontrol etme yöntemini bilen kimi sahtekarların bronz sikkenin bir kenarına kesik attıktan sonra kaplamaları sahtekarlığın boyutunu anlamamız için güzel bir örnektir. Nadir de olsa kaplama olduğu tespit edilmiş olan sikkelerin ortadan ikiye veya üçe kesilerek imha edilmiş oldukları görülüyor.

Her ne şekilde yapılmış olursa olsun, sikkeler, diğer yazılı anıtlarla birlikte, antik Kilikia’nın tarihini, kültürünü ve inançlarını en iyi öğrenebildiğimiz çok değerli belgelerdir. Gerek sikke basan şehirlerin çokluğu ve gerekse sikkelerdeki konuların çeşitliliği sayesinde antik Kilikia’yı tanıyıp günümüzle bağlantı kurmak mümkündür. Birçok bölge veya tarihi kişilikler hakkında sağlam bilgileri sikkelerden öğreniyoruz. Eğer tarihin belli bölümleri kısmen de olsa karanlıkta duruyorsa, bunun sebebi numismatik buluntu eksikliğinden kaynaklanmaktadır52. Bu nedenle bulunan her sikke temel bir tarih araştırması malzemesidir. Bu açıdan bakılırsa bazılarının kaplama olması, hiçbir şekilde onların değerini düşürmez.

Ayrıca coğrafi, ekonomik ve stratejik nedenlerle bazı şehirler, sürekli birbirinin üzerine kurularak günümüze kadar gelmiştir. Örneğin Adana, Tarsos, Seleukeia (Silifke), Mopsuestia (Misis-Yakapınar), Aigeai (Yumurtalık), Alexandreia (İskenderun ), - (Mersin) ve Korakesion (Alanya) gibi birçok Kilikia şehrinde, yerleşme yeri antik çağlardan beri değiştirilmemiş, aynı yerlerde, birbirinin üzerinde kurulagelmiştir. Adana’nın hemen kuzeyindeki Augusta şehri de, bugün Seyhan baraj gölünün altında kalmış ve artık bu şehirle ilgili arkeolojik çalışma yapmak olanaksız hale gelmiştir. Antik yerleşmelerinin üzeri tamamen kapanmış olan, arkeolojik açıdan şanssız diye adlandırabileceğimiz bu gibi şehirlerin tarihini öğrenmek, sadece tesadüfen ele geçecek yazıtlarla ve çoğunlukla da, en sağlam epigrafik delilleri taşıyan sikkelerle mümkün olacaktır.

51 Jones, a.g.e., s. 58. 52 Head, a.g.e., s. XVİİ. 25

KILIKIA SİKKELERİNİN KONULARI

ilikia sikkelerinin konuları Erken, Pers, Hellenistik, Otonom ve Roma Kimparatorluk dönemi olarak beş bölümde incelenebilir. Bu bölümlere tek tek bakıldığında bölgenin sosyal, ekonomik ve politik gelişimindeki farklar ve benzerlikler daha iyi gözlemlenebilecektir.

İlkel basım teknikleri nedeniyle ilk sikkelerin konuları nispeten basittir. Ancak sikkeyi bulan yaratıcı güç kısa bir süre sonra elden ele dolaşacak olan bu değerli araca farklı mesajlar yüklemeyi ve onu etkili bir propaganda aracı olarak kullanmayı da akıl etmiştir. Kilikia şehir sikkelerinde sayılamayacak kadar çok konu resmedilmiştir ve burada hepsine değinmek olanaksızdır. Bu nedenle sadece en ilgi çekici olanlardan bazılarına değinilecektir.

Erken dönem Kilikia sikkelerinin konuları arasında tanrılar, tanrıçalar, asker figürleri, yöneticilerin - satrapların portreleri, şehirler için kutsal veya sembol sayılan hayvanlar, kimi tanrı ve tanrıçaların sembolü olan bitkiler ve meyveler bulunmaktadır. Erken dönemlerden itibaren genellikle sikkelerin arka yüzlerinde, bir resimle beraber şehrin ismi (ethnikon) de yer almaktaydı. Bazen isim bir veya iki harf şeklinde kısaltılıyor, bazen şehrin isminin yanında sikkeyi bastıran satrabın, kralın, imparatorun veya yönetici (magistrat) ismi veya monogramı yer alıyordu. İleriki dönemlerde sikkelerde resimli anlatımların yanında, şehirle ilgili yazılı mesajlar da verilmeye başlanmıştır.

ERKEN DÖNEM (M.Ö. 5. - 4. yy.)

Fig.3 Fig.4

En erken dönemlerden beri Kilikia’nın başkenti olan Tarsus’ta basılan ilk sikkelerin (M.Ö. 500-450) ön yüzünde boğaya saldıran aslan, arka yüzünde ise yuvarlak çukur içinde bir buğday başağı ile (TRZ=Tarsos) yazısı bulunur (Fig.3)53. Aynı döneme ait olup ön yüzünde dalgalar üzerinde kanatlı ve balık kuyruklu deniz atı Hippokampus’a binen Melkart54 bulunan bir başka Tarsus sikkesinin arka yüzünde trident tutan bir tanrı resmedilmiştir. Antik çağlarda tarımsal verimliliğin tanrıçası olan Demeter’in sembolü olan ve bir önceki sikkenin arka yüzüne konu olan buğday başağı ve şehrin kısaltılmış Aramice ethnikonu55 burada da yer almaktadır (Fig.4)56.

53 SNG Levante 54. 54 Melkart/Hippokampus tasviri Fenike’deki Tyre şehrinin sikkelerinde de görülür. 55 Eğer lejand (yazı) sikkeyi basan halkın adını gösteriyorsa, o zaman buna lejand yerine, ulus ya da halk anlamındaki Grekçe etonoc’dan türetilmiş olan “ethnikon” demek daha doğru olur (Tekin, 1992, s. 20.). 56 CNG 64, Lot 328. Ayrıca bkz., SNG Levante 56. 26

Fig.5 Fig. 6

Pers dönemi Tarsos sikkeleri hem konu, hem de sikke kalıbı oyma sanatı açısında büyük bir zenginlik arz eder. M.Ö. 5. ve 4. yüzyıllarda Kilikia Pers ordularının Kıbrıs, Mısır ve diğer bölgelere yapacakları seferler için bir toplanma ve planlama üssü olmuş gibi görünüyor. Ön yüzünde at üzerinde Pers imparatoru veya satrabı olan bir sikkenin arka yüzünde ise saldırmaya hazırlanan bir asker figürü vardır. Figür, Corinth stili miğferi, Gorgon başlı kalkanı ve mızrağı ile tipik bir Yunan askeridir ve olasılıkla o zamanlar Pers ordusu için savaşan paralı Yunan askerlerini temsil etmektedir (Fig.5)57. Pers ordusu içindeki Yunan kökenli askerlere ödemede kullanılmış olabileceği düşünülen bir başka sikkenin de arka yüzünde, Atina miğferi giyen sakallı bir erkek figürü vardır. Miğferli ve sakallı büstü savaş tanrısı Ares olarak da tanımlanmaktadır. Hemen soldaki Aramice (FRNBZW HLK =Pharnabazos Kilikia) yazıt sikkenin Pers satrabı Pharnabazos (M.Ö. 379-374) adına Kilikia’da basıldığını gösteriyor (Fig.6)58. Bir o kadar ilginç olan ise ön yüzdeki Arethusa başıdır. Artemis’in avcı kızlarından birisi ve bir su perisi olan Arethusa, Sicilya’daki Syrakuse şehrinin usta sikke oymacısı Kimon imzalı ünlü dekadrahmilerinde görülür59. Tıpkı Syrakuse sikkelerinde olduğu gibi Arethusa Tarsos sikkesinde de cepheden sola bakar bir şekilde, küpeleri, kolyesi ve rüzgarda dalgalanan saçlarıyla güzel bir peri kızı olarak resmedilmiştir.

Fig.7 Fig.8

Satrap Mazaios (M.Ö. 361-334) döneminde basılan ve ön yüzünde tahtta oturan Baal, arka yüzünde ise bir boğaya saldırmakta olan aslan figürleri bulunan staterler çok yagın olarak görülmektedir (Fig. 7)60. Sami dininin baş tanrısı olan Baal, Yunanlıların ’una eşittir ve her şehrin ayrı bir Baal’i vardır. Baal’in arkasındaki (BLTRZ = Baaltars) lejantı figürün Tarsos Baal’i olduğunu anlatıyor. Tarsus sikkelerindeki Baal, tanrısal gücünün bir ifadesi olarak tahtta oturmakta ve bir elinde âsâ tutmadır. Diğer elinde ise, gökyüzü ve öteki dünyaya hakimiyetinin işareti olan bir kartal, bereket ve bolluğa hükmettiğinin bir işareti olan buğday başağı ve hayata, mutluluğa ve neşeye

57 CNG 132, Lot 63. Ayrıca bkz., SNG Levante 61 (aynı sikke). 58 Triton VII, Lot: 313. Ayrıca bkz., SNG Levante 69. 59 Bkz., Jenkins, 1990, s.98. Dekadrahmi, on drahmi anlamına gelir ve yaklaşık 42,5 gramlık gümüş sikke birimidir. 60 CNG 816434. 27 hükmettiğinin bir işareti olarak da bir üzüm salkımı bulunur61. Bu tasvir şehirdeki Yunan nüfusu kadar yerli nüfusun da etkili olduğunun işaretidir. Asur ve Pers sanatında da sıkça görülen boğaya saldıran aslan tiplemesinin astrolojik bir anlamı olduğu düşüncesi oldukça yaygındır ancak tanrısal güce sahip iki büyük devletin çekişmesini tasvir ediyor olması da olasıdır. Hemen üstte bulunan (MZDI = Mazaios) lejantı sikkeyi bastıran satrabı işaret etmektedir.

Fig 9-a Fig.9-b Fig.10

M.Ö. 5. yy ortalarında Kilikia’nın ikinci önemli kenti Mallos’ta basılmış olan sikkelerin temel ön yüz konusu göbeğinin üzerinde bir disk tutan kanatlı janiform (iki başlı) bir figür ve hemen altında bulunan insan başlı bir boğa olarak tasvir edilen nehir tanrısıdır. Arka yüzde ise uzun yıllar boyu Mallos şehrinin sembolü olarak sikkelere konu olacak olan bir kuğu tasviri bulunur (Fig.8)62. Kuğu aynı zamanda doğu Akdeniz’in beyaz köpüklerinden doğan güzellik tanrıçası Aphrodite’nin de sembollerinden birisidir. Şehrin kısaltılmış ethnikonu  ilk zamanlarda şehrin adının Marlos, ya da bazı sikkelerde görüldüğü gibi  = Malros olduğunu işaret eder (Fig.9-a) 63. Daha sonraki yıllarda dört kanatlı, sağa ve sola bakan janiform figürün yerini iki kanatlı bir figür almış, kuğu ise daha çekici bir şekilde resmedilmiştir (Fig.9-b)64.

Kilikia’nın en önemli limanlarından birisi olan Mallos, Kilikia’da en çok sikke darp eden şehirlerden birisidir. Ön yüzünde, boynunda aslan postu bağlı olan sakallı Herakles başı bunan bir başka sikkenin arka yüzünde bölgeden sorumlu olan satrabın tiaralı başı resmedilmiştir (Fig.10)65. Antik sikkelerde yaşayan bir insanın portresini kullanma geleneğini Pers satrapları başlatmıştır66. Burada şehrin ethnikonun artık (Mallos) olduğu dikkati çekiyor.

Fig.11 Fig.12

61 Yunanlıların her bir kavram için ayrı tanrıları varken (Zeus: göklerin hakimi, tanrıların babası, Demeter: tarımsal bereketin tanrıçası, Dionysos: şarap ve dünyevi zevkler tanrısı gibi) Tarsos’un yerli tanrısı Baal bütün bu görevleri üstlenmiştir. 62 Kraay 1021. 63 SNG Paris 378. 64 The Prospero Collection of Coins. The New York Sale Auction XXVII (04.01.2012) Lot 583. 65 Triton VII, Lot 298. Ayrıca bkz., SNG Paris 396. 66 İlk örneklerden birisi için bkz., Jenkins, a.g.e. s. 59, no. 150 Miletos - Tissaphernes. 28

Şarap tanrısı Dionysos’un sembolü üzüm Soloi şehrinin de uzun yıllar sembolü olmuştur. M.Ö. 5. yy’a ait ilk sikkelerinden birinin arka yüzünde bir salkım üzüm, bir sinek tasviri ve  (Solililerin [sikkesi]) ethnikonu, ön yüzünde ise bir dizini yere koymuş bir şekilde yayını kontrol eden, sivri kepli bir Amazon savaşçısı resmedilmiştir (Fig.11)67. Arkada bulunan Satyr başı ile de Dinysos’a gönderme yapılıyor. 4. yy’dan itibaren ön yüzde Amazon’un yerini miğferli Athena alırken, olasılıkla şehirdeki şarapçılık faaliyetini işaret eden üzüm bazen bir asma dalı üzerinde ve asma yaprağı ile birlikte arka yüz konusu olarak kullanılmaya devam etmiştir (Fig. 12)68. Soloi şehri ününü daha çok halkının Yunanca’yı bozuk bir şekilde kullanmasına borçludur. Yapısal ve sözdizimsel dil yanlışı genel anlamını taşıyan Yunanca soloikismos, Latince soloecismus gramer terimine kaynak olmuş, terim batı dillerine geçerek günümüze kadar ulaşmıştır69.

Fig.13 Fig.14

Dionysos ve Aphrodite M.Ö. 5. ve 4. yy Nagidos sikkelerinin temel ön ve arka yüz konuları olan tanrı ve tanrıçadır. İlk örneklerden birinde Dionysos’un son derece görkemli sakallı başı ön yüzü, yine Aprodite’nin olağanüstü güzellikteki kolyeli, küpeli, sphendoneli başı,  ethnikonu ile birlikte arka yüzü süslemektedir (Fig.13)70. Daha sonra basılan bir başka sikkenin ön yüzünde ise son derece ince bir şekilde işlenmiş olan Aprodite bir elinde phiale tutarak bir tahtta oturmakta ve yardımcısı Eros uçarak başını taçlandırmaktadır; tahtın altında tanrıçanın sembollerinden birisi olan bir sıçan bulunuyor. Arka yüzde, ayakta duran Dionysos sol elinde kutsal âsâsı thyrsos ve asma dalı üzerinde üzüm salkımı tutarken resmedilmiş; sol üst boşlukta tanrının kutsal hayvanı panter başı ve bir monogram ile sol alt boşlukta başka monogramlar bulunuyor; şehrin ethnikonu ise bir öncekinden farklı olarak 71 şeklinde yazılmıştır (Fig. 14)72.

Fig.15 Fig.16

67 Triton VII, Lot 307 68 Tahberer Koleksiyonu, env. no. 250. 69 Özbayoğlu, 1999, s. 209. 70 CNG 67, Lot 803 ve ayrıca bkz. SNG Levante 2. 71 Cinssiz tekil hali, Tekin, a.g.e. s. 114. 72 Triton VII, Lot 306 ve ayrıca bkz. SNG Levante 11. 29

Kilikia Trakheia bölgesinin ikinci önemli şehri Kelenderis’in son derece zengin numismatik geçmişinin temel konusu, koşmakta olan attan inmek üzere iken tasvir edilen çıplak bir genç ve arka yüzde ise çeşitli şekillerde tasvir edilmiş bir keçidir (Fig.15)73. Halkı, I. Seleukos tarafından kurulan Seleukeia’ya taşındıktan sonra terk edilene kadar M.Ö. 4. yy’da kısa bir süre sikke darp ettiği anlaşılan şehrine ait bilinen tek staterin ön yüzünde Nike ve kalkan tutan Athena ve deniz kenarında kurulmuş şehirlere özgü bir yunus tasviri, arka yüzünde ise defne dalı ve phiale tutmakta olan Apollo bulunmaktadır (Fig. 16)74. Şehrin ethnikonu ve  monogramı ile birlikte yazılmıştır. Holmi’ye ait obollarda ethnikonun çeşitli kısaltılmış formlarını görmek mümkündür.

Fig.17 Fig. 18

Büyük İskender ile III. Daraios arasındaki meydan savaşına kadar zengin bir şehir olduğu anlaşılan ve antik çağda Issos körfezi olarak anılan Yumurtalık körfezinin tam kuzey ucunda yer alan Issos darpları da son derece ilginçtir. Bunlardan birisinin ön yüzünde, Pers-Zerdüşt inanışının en büyük tanrısı, yarı kuş, yarı insan tanrı Ahura Mazda bir elinde çelenk, diğerinde bir lotus çiçeği tutarken tasvir edilmiştir; arka yüzde ise bir elinde âsâ, diğerinde de kanatları açık bir kuş tutan bir tanrı veya rahip75 tasviri bulunur (Fig.17)76. Ön yüzde olasılıkla tanrının isminin kısaltılmış hali  yerli olmayan halka tanıtmak için Yunanca yazılmış, arka yüzde şehrin ethnikonu  Yunanca yazılmakla beraber sikkeyi darp ettiren Tiribazos’un (M.Ö. 386-380) ismi (TRIBZW=Tiribazos) Aramice yazılmıştır.

Erken dönemde gümüş stater basan son Kilikia şehri Myriandros olmuştur. Arka yüzünde yerde oturan bir aslan ve üzerinde bulunan bir yay tasvirinden başka bir şey olmayan bir sikkesinin ön yüzünde son derece detaylı bir şekilde işlenmiş, dik tiaralı, sakallı, bir elinde lotus çiçekli âsâ, diğerinde ise bir buket çiçek tutan ve Pers kralı olduğu düşünülen77 bir figür bulunur (Fig.18)78. Figürün solunda tersten yazılmış olan (BLTRZ = Baaltars) lejantı kafaları karıştıran bir durumu ortaya çıkarıyor. Figür, diğer Myriandros sikkelerindeki Baal tasvirlerinden çok farklı olduğu için79 numismatlar tarafından Pers kralı olarak tanımlanmıştır. Pers sikkelerinde krallar hiçbir

73 CNG 64, Lot 309 - SNG Levante 18 (aynı sikke). 74 Triton VII, Lot 290 – SNG Levante 32 (aynı sikke). 75 Bu figür genellikle Baal olarak tanımlanmakla beraber Kıbrıs’ta bulunan ve güvercin tutan Aphrodite rahibi heykelleri ile gösterdiği büyük benzerlik nedeniyle bir Aphrodite rahibi de olabilir. 76 SNG Paris 416. 77 Myriandros sikkelerin atribüsü E. T. Newell tarafından “Myriandros-Alexandria Kat’Isson”, AJN LIII (1919), 1-42’de yapılmış olmakla beraber şimdiye kadar hep şüpheyle karşılanmaktadır, bkz., SNG Levante Levha 10, Myriandros başlığı ve SNG Paris Levha 16 Myriandros başlığı, SNG Deutschland Pfälzer Privatsammlungen, Levha 59, Myriandros başlığı. 78 The Prospero Collection of Ancient Greek Coins. The New York Sale Auction XXVII (04.01.2012) Lot 587. Ayrıca bkz., SNG Paris 422. 79 Baal konulu Myriandros sikkeleri için bkz., SNG Levante 185-191, SNG Paris 430-435. 30 zaman isimleri ile anılmamışlardır. Bu durumda, antik sikkelerde sıkça görüldüğü gibi, Aramice Baaltars lejantının yanlışlıkla yazılmış olduğunu düşünmek mümkündür.

HELLENİSTİK DÖNEM (M.Ö. 3. - 2. yy.)

Kilikia şehirlerinin büyük çoğunluğu, Büyük İskender’in işgalinden sonra (M.Ö. 333), işgalden hemen sonraki Balakros dönemi hariç kendilerine ait bireysel gümüş ve bronz sikke basımına ara vermiştir. Çünkü bu dönemde işgal ettiği her yerde sadece Büyük İskender’e ait altın, gümüş ve bronz sikkeler kullanılmıştır. Bu durum İskender öldükten sonra ortaya çıkan Hellenistik hanedanlıklar döneminde de devam etmiştir. Monogram, sembol ve tip araştırmaları neticesinde Hellenistik dönemin başından itibaren Tarsos’un, daha sonra Mallos ve Seleukeia ad Kalykadnos darphanelerinin Hellenistik hanedanlıklar için sikke darp etmeye devam ettiği anlaşılıyor80.

Fig.19 Fig.20

Büyük İskender Persler’e karşı savaşmak için Anadolu’ya geçtiğinde bu kadar ileriye gidebileceğini kendisinin de planlamadığı söylenir. Ama Issos’ta yapılan savaşta kazandığı askeri başarıdan daha önemlisi, daha ileriye gidebilmek için ihtiyacı olan büyük miktardaki parasal kaynak olan Daraios’un hazinesini ele geçirmiş olmasıdır. Büyük İskender adına basılan ünlü tetradrahmilerin ön yüzünde, başına aslan postu geçirmiş genç Herakles başı, arka yüzünde ise tahtta oturan ve bir elinde âsâ, diğerinde kartal tutan Zeus bulunur; arkasında lejantı görülür (Fig.19)81. Bu arka yüz konusu ile Fig.7’deki tahtta oturan Baal arasındaki benzerlik çok dikkat çekicidir. İskender’in bölgeye gelmesinden hemen önce tahtta oturan Baal Tarsos’ta Pers satrabı tarafından bastırılan sikkelerin en önemli konularından birisiydi82. M.S. 4 yy’da Tarsos’ta son derece aktif çalışan bir darphane vardı ve İskender buraya geldiğinde sikke darbı için gerekli personeli ve tesisatı hazır buldu. İskender sikkelerindeki Zeus açıkça, daha önce Pers satrabı Mazaios’un sikkelerindeki oturan Baaltarz’ı hakkeden aynı ustanın elinden çıkmıştı. Figürün pozisyonu, onu İskender’in tipine uydurmak için kaçınılmaz birkaç düzeltmenin yapıldığını göstermektedir. Fakat bunun dışında, her iki örnekteki insan vücudunun ve tahtın tüm detayları birbirine benzerdir83. Gerek Fig. 19’da Zeus

80 Tarsos ve Mallos’ta Büyük İskender ve kardeşi III. Philippos’a ait drahmi ve tetradrahmilerin bazıları için bkz., A.Davesne et al, 1989, s. 50/51. 81 CNG Auction 728599, Price 3032. 82 Baal konulu sikkeler için bkz., SNG Paris 251-256, 282-300, 312-366, SNG Levante 71-74, 83-88, 100- 115. Aynı şekilde tasvir edilen Baal, Soloi (SNG Levante 52-53), Mallos (SNG Levante 169-171), Issos (SNG Levante 178-180) ve Myriandros (SNG Levante 185-191) sikkelerinde de görülür. 83 Mørkholm, 2000, s. 49-50. İskender’in sikkelerinin bu sikkelerden etkilenilerek dizayn edilip edilmediği düşüncesi halen tartışılmaktadır. Kimi araştırmacılar bu görüşe karşı çıkar ve tahta çıktıktan üç yıl sonra bu sikkelerin basılmış olmasını mantıklı bulmazlar, bkz., Carradice et al, 2001, s. 125, 126. Bununla beraber, gerek her iki tanrının tahtta oturma şekli, gerek vücutlarının alt bölümünü kaplayan örtünün 31 tasvirinin önünde bulunan saban, gerekse Fig. 20’deki84 TAP (=Tarsos) monogramı, Tarsos’ta İskender adına basılan sikkeleri belgelemektedir.

Her ne kadar İskender’in yeni sikkesi yaklaşık 17,5 gram ağırlığındaki ünlü tetradrahmiler kullanılmaya başlamış olursa olsun, en azından yüz yıldan fazla bir zamandan beri kullanılan staterlerden (10,5 gr) tamamen vazgeçilmemiş, İskender’in Kilikia valisi olarak atadığı Balakros (M.Ö. 333-323) zamanında eski geleneğe göre sikke basımına devam edilmiştir.

Fig.21 Fig.22

Bu dönemde iki tip göze çarpar; bir tanesi daha önce Mazaios döneminde de kullanılan ön yüzünde Baaltars, arka yüzünde de iki sıra şehir duvarının üzerinde boğaya saldıran aslan tasviri bulunan sikkedir (Fig.21)85. Diğeri ise ön yüzünde cepheden sola bakan ve üç sorguçlu miğfer giyen Athena büstü, arka yüzünde de yine tahtta oturan Baal bulunan sikkedir (Fig.22)86. Bu sikkelerin çoğunda Balakros’un isminin baş harfi B yanında, tahtın altında Tarsos, Mallos, Soloi ve Issos şehirlerinin baş harfleri olan  harfleri ayrı ayrı görülür (Fig.2387, 2488). Bunun nedeni, söz konusu sikkelerin bu kentlerin yetkisi ve finansmanı ile basılmış olduğunun gösterilmesidir. Bunların tamamının bir darphanede, olasılıkla Tarsos’ta basıldığı düşünülmektedir.

Fig.23 Mallos Fig. 24 Soloi

Gerek bulunan sikkelerin çokluğu ve çeşitliliği, gerekse İskender’in ölümünden sonra generallerinin imparatorluğu paylaşmalarının uzun sürmesi nedeniyle ve ayrıca bulunan sikkelerin kimilerinin yıpranmışlığından anlaşıldığına göre, hükümranlığı kısa sürmesine rağmen İskender’e ait sikkeler kendisi öldükten çok sonraları bile diğer bölgelerde olduğu gibi Kilikia’da da uzunca bir süre kullanılmaya devam etmiş, bölge Seleukoslar’ın eline geçtiğinde ise daha çok bu hanedanlığın sikkeleri kullanılmıştır.

dökümü, vücut kaslarının işlenişi, elde tutulan kartal ve bütün bunların üzerine her iki tanrının da sol elinde tuttuğu asanın lotus başlı olmasının tamamen tesadüf olduğunu iddia etmek de pek akılcı değildir. 84 CNG Auction - 195449. 85 Triton Auction XV, Lot: 1258. 86 CNG Auction 84, Lot: 676. 87 Triton XIV, Lot: 346 – SNG Levante 170. 88 CNG 88, Lot: 412. 32

Fig. 25 VII. Antiokhos-Mallos Fig.26 Antiokhos VII Euergetes – Tarsos

Kilikia’da Seleukos hanedanları için basılan gümüş ve bronz sikkeleri ayrı bir başlıkta incelemekte fayda vardır. Mallos’ta ilk önce Seleukos hanedanlarından I. Demetrios (M.Ö. 161-150) için tetradrahmiler basılmaya başlamış daha sonra birçok kral için sikke darbı devam etmiştir. VII. Antiokhos Euergetes (M.Ö. 138-129) adına Mallos’ta basılan bir tetradrahminin ön yüzünde kralın diademli başı ve arkasında Mallos şehrinin ilk iki harfi  bulunurken arka yüzde sadece Mallos’a özgü olan Athena Magarsia’nın bir tasviri yer alır (Fig.25)89. Cepheden, bir kaide üzerinde duran bu özgün Athena’nın başında üç sorguçlu bir miğfer, elinde bir mızrak ve iki omzunda birer yıldız bulunur. En ilginç olanı, yere kadar uzanan elbisesinin belden aşağı olan her iki tarafından yılanlar çıkıyor olmasıdır90. Bu figür için daha önceleri farklı tanımlamalar olmakla beraber 19. yy’da Imhoof-Blumer’in önerisi ve daha sonra da E. Babelon’un desteklemesiyle Athena Magarsia olarak anılır olmuştur91.

Mallos ve bu sikkedeki emsalsiz Athena tasvirine isim olan Magarsos şehirlerinin yerleri konusunda yaklaşık yüz elli yıldan beri süren bir tartışma vardır. Büyük İskender’in bölgeye gelmesinden öncesine ait herhangi bir yazılı belge yoktur. Arrian’ın Anabasis’te (2.5.9) anlattıklarına göre, İskender Soloi’yi ziyaret ettikten sonra Tarsos üzerinden Magarsos’a gelmiş, burada Magarsos Athena’sına adaklar sunduktan sonra Mollos’a geçmiştir. Mallos şehir yöneticilerinin arasındaki bir anlaşmazlığı uzlaştırmış ve Pers kralı Daraios’a ödedikleri vergiyi kaldırdıktan sonra şehrin efsanevi kurucusu Amphilokhos’a sunuda bulunmuş92.

19. yy’da kimi araştırmacılar Mallos’u Karataş’a lokalize ederken kimileri Magarsos’u Karataş’a lokalize etmek istemişlerdir93. 1883’te Paris’te yayınlanan “Mallos Megarsos, Antioche du Pyramos” başlıklı çalışmasında M. F. Imhoof-Blumer,

89 Dr. Peus, Auction 366, No. 236 90Houghton, 1984, s. 103. 91 Houghton, a.g.e., s. 93, dipnot 6. 92 Hitit hükümranlığından sonra Çukurova bölgesine ilk yerleşenlerin, efsanevi kahramanlar Mopsos, Amphilokhos ve beraberinde gelenler olduğu anlatılır. Efsaneye göre Mopsos, Klaros Kralı Giritli Rhaikos ile Manto’nun oğludur. Mopsos ile annesi Karialılar’ı Klaros’tan kovmuşlar ve daha sonra da Troia Savaşına katılmışlardı. Ancak savaş sonunda (M.Ö. 1184) Mopsos, arkadaşları Amphilokhos ve Kalkhas ile beraberindekiler güneye inerek önce Pamphylia’ya yerleşmişler.. Burada Aspendos şehrini kurduktan sonra Mopsos ve Amphilokhos yollarına devam edip Kilikia’ya geçmişler ve burada da Mallos ve Mopsuestia (Mopsos’un Ocağı) şehirlerini kurmuşlar. Söylenceye göre, araları açılan iki kahraman Magarsos’ta kavga edip birbirlerini öldürmüşlerdir. Bean, 1979, s. 4 Ayrıca bkz. A. Erhat, 1978, s. 227 “Mopsos”. Strabon da Mopsos, Amphilokhos ve Kalkhas hakkında ilginç söylenceler anlatır (Geographika XIV-I- 27 ve V-16). 93 Karataş’ın Magorsos olarak tanımlanması için bkz., W.M. Leake, Journal of a Tour in Asia Minor, London 1824, 180 ve s. 215-217; C. Ritter, Erkunde von Asien, Berlin 1859, s. 124-5. 33

Magarsos’u Karataş’a lokalize ederken, Mallos’u Pyramos nehrinin biraz kuzeyinde bir yerlerde olarak tarif eder.

Daha sonra Karatepe’deki önemli buluşlarının verdiği şevkle bölgeyi gezen T. Bossert ve ekibi, Kızıltahta köyünde bir mermer yazıt bulur ve bu yazıttan yola çıkarak Mallos şehrini Kızıltahta köyüne lokalize eder94. Roma dönemi Mallos sikkelerinde görülen Şehir Tanrıçası ve ayaklarının dibinde, yine emsalsiz bir şekilde iki ayrı yöne yüzen Nehir Tanrısı tasvirlerinin, Pyramos’un iki kola ayrıldığı noktada bulunan Mallos’u temsil ettiği düşünülmüş (Fig.74) ve Kızıltahta köyünün bir zamanlar nehrin, denize dökülmeden önce iki kola ayrıldığı nokta olması gerektiğine karar verilmişti95. Bununla beraber antik kaynaklarda, örneğin Claudius Ptolemy’nin (yaklaşık M.S. 90-168) Coğrafya’sında Mallos deniz kenarında gösterilir. Ayrıca birçok Orta Çağ haritasında da Mallos hep deniz kenarında gösterilmiştir.

20. yy başlarında ele geçen numismatik ve epigrafik delillere göre Mallos’un küçük ve önemsiz bir şehir olduğu düşünülüyordu96. Bu nedenle Kızıltahta köyünde görülen ufak tefek kalıntılar ve Ceyhan nehrinin sık taşkınlarla yaptığı kötü ün göz önüne alınarak, şehrin alüvyon altında kaldığı varsayılmıştır. Bu arada Karataş- Magarsos bütünleşmesi yine Bossert ve ekibi tarafından bulunan yazıtlar sayesinde iyice kesinleşmiş oldu97. Harabelerinin küçük izleri bugün Karataş ilçe merkezinin 4 km batısında bulunan Dörtdirekli mevkii, antik Magarsos şehrinin merkezi olarak tanımlanmıştır.

Aslında Karataş ilçe merkezinin sadece batı bölümü değil, doğu ve kuzey bölümünde de son derece geniş araziler üzerinde inanılmaz boyutta bir seramik kırıntısı gözlemlemek, hem ilçe merkezinde hem de çevre köylerde eski binaların büyük bölümünde antik çağa ait yapı taşlarının kullanıldığı rahatça gözlemlemek mümkündür. Magarsos’un antik Mallos şehrinin kutsal bir mekanı, tıpkı - veya Eleusis- Atina örneklerinde olduğu gibi bir uydu şehir olduğu artık herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir98. Ancak antik çağda İskender’in bile ziyaret ettiği ünlü bir tapınağı ve bugün kalıntıları görülebilen bir tiyatrosu99 nedeniyle büyük bir şehir olduğu düşünülen Magarsos, özellikle M.Ö. 2. yy’da neredeyse Kilikia’da moda haline geldiği halde hiçbir zaman sikke darp etmemiştir100. Bu da Magarsos’un her zaman Mallos’a fazlasıyla yakın ve bağımlı bir yer olduğunu, Roma döneminde gelişerek kendi adına sikke darp etmeye başlayan Olba’nın tapınak yerleşkesi Diokaesarea örneğinin aksine, belli ölçüde gelişmiş olsa da, Mallos’tan daha önemli bir şehir haline gelmediğini gösterir. Ayrıca bugün Karataş ilçe merkezi ve çevresindeki çok geniş alanlara yayılmış kalıntıların sadece Magarsos’a ait olduğunu düşünmek de mümkün değildir. Bölgede yapılacak kazılar ve daha fazla yazıt buluntusu mutlaka daha kesin bilgilerin elde edilmesi

94 Bossert, “Yazıtta Flavia Procla şerefine bir Heroon inşa ettirmiş olan Mallos şehrinin adı geçmektedir. Bu suretle yazıtın, harabesi Kızıltahta köyünün hemen yakınında ve Ceyhan nehrinin batı kıyısı boyunca toprak altında bulunan Mallos Şehrine ait olduğu anlaşılmış bulunmaktadır” diye yazar, KARATAŞ’TAKİ ARKEOLOJİK ARAŞTIRMALAR HAKKINDA KISA ÖN-RAPOR, Belleten XIV, 56, 1950, s.662. 95 Hill, 1900, cxvii. 96 Ancak 2002 yılından beri Amerikalı numismat Wayne Sayles ile birlikte yürüttüğümüz bir proje çalışması sırasında Mallos’ta basılmış 250’tan fazla çeşit sikke tespit etmiş bulunuyoruz. Düşünüldüğü kadar küçük olan bir şehrin bu ölçüde sikke basmış olması mümkün değildir. 97 Bossert, a.g.e. s., 661. 98 Robert, 1951, s., 256-9, ve Houghton, a.g.e., s. 92. 99 Belki tiyatro da Mallos’un kendi sınırı içindeydi. 100 Adana, Mopsuestia, Aigeai, Hierapolis-Kastabala, Alexandria gibi şehirler tam bu dönemde ilk defa sikke basmaya başlamışlardı. 34 açısından önemlidir ama Mallos için Kızıltahta lokalizasyonu kesinlikle doğru görünmemektedir.

Mallos’un deniz kenarında olduğunu işaret eden bir başka gösterge de M.Ö. 4. yy’da basılan sikkelerin arka yüzünde şehrin ve Aphrodite’nin sembollerinden birisi olan kuğu tasvirinin yanında bulunan balık tasvirleridir101. Sikke ikonografisinde balık çoğunlukla şehrin deniz ile olan ilintisini işaret eder.

Tarsos, Seleukos hanedanlığı döneminde, yine en önemli darphane olarak hizmet vermeye devam etmiştir. VII. Antiokhos (M.Ö. 138-129) için basılan bir drahminin ön yüzünde kralın diademli başı arka yüzünde ise Tarsos’un yerli halkı tarafından kutsanan, batıdaki Herakles’in öncülü sayılabilecek kahraman tanrı Sandan tasviri bulunur (Fig.26)102. Burada Sandan kanatlı ve boynuzlu bir aslan üzerinde, bir elinde labrys (çift taraflı balta) tutup diğer elini havaya kaldırırken resmedilmiştir.

Fig.27 Fig.28a Fig.28b

Tarsos’ta II. Demetrios Nikator (M.Ö. 129-125, ikinci kraliyet dönemi) basılmış olan bir sikkenin ön yüzünde de kralın sakallı başı, arka yüzde ise bir önceki sikkede görülen Sandan için yapılmış bir anıt tasviri bulunur (Fig.27)103. Boynuzlu ve kanatlı bir aslan üzerinde ayakta duran Sandan bu kez, girlandlı bir lahit üzerinde yükselen ve üzerinde bir kartal bulunan üçgen bir yapı içerisinde tasvir edilmiştir. Her iki tasvir daha sonraki otonom ve Roma dönemi Tarsos sikkelerinin en popüler konularından ikisi olacaktır. Kilikia ve özellikle Tarsos, güneş ve bereket tanrısı Sandan ile ünlüydü. Sandan için yapılan törenlerde, kutsal ateşin yakılması için bir odun yığını yapılır, odunlar ateşe verilip tanrının küçük bir sureti bu ateş üzerinde yakılırmış. Bu tasvirler tanrının yakılışını ve bir kartalın ruhunu gökyüzüne çıkarışını tasvir etmektedir. Roma imparatorları öldüğünde de böyle bir ateş yakılır ve bir kartal uçurulurmuş. Antik çağlarda ateşin arındırıcı olduğuna inanılır ve bu nedenle tanrılaştırılan imparatorlar için yakma törenleri ve ruhlarını gökyüzüne taşıması için de bir kartal salıverilirmiş.

Hellenistik dönemin en önemli üçüncü darphanesi Kalykadnos kıyısındaki Seleukeia (Silifke) idi. VI. Seleukos Epiphanes (M.Ö. 96-95) adına basılmış bir tetradrahminin ön yüzünde daha öncekilerde olduğu gibi kralın diademli başı, arka yüzünde ise kalkan ve Nike tutan Athena tasviri bulunur. Lejantın sol tarafındaki boşlukta görülen ve bugün de Kalykadnos (Göksu)’un kıyılarında bol miktarda yetişen

101 Bkz., SNG Levante 124 and 125; SNG Paris 378 and 379. 102 Gorny & Mosch Auction 122, no 1513. 103 CNG 76, Lot 3095. Ayrıca bkz., Jenkins, 1990 s. 161. VII. Antiokhos (M.Ö. 138-129) ve IX. Antiokhos’a (M.Ö. 113-95) ait örnekler için bkz., Sear, 1979, s. 663, 671 35 kamış (saz) tasviri, daha önce ve sonraki dönemlerde de Seleukeia’nın sembolü olmuştur (Fig.28a)104.

Benzer bir şekilde IX. Antiokhos’a (M.Ö.113-95) ait bir tetradrahminin arka yüzünde görülen ve otonom Mopsuestia darplarının temel konusu olan yanar sunak tasviri de, Mopsuestia darphanesinin Hellenistik krallar için sikke bastığını ispat ediyor (Fig.28b, ayrıca bkz., Fig. 47)105.

OTONOM DÖNEM (M.Ö. 2. - 1. yy.)

Kilikia sikkelerinin dönemsel olarak sınıflandırılması ve otonom darplar her zaman tartışma konusu olmuştur. Bununla beraber IV. Antiokhos (M.Ö.175-164)’un hükümranlığı ile M.Ö. 63’te Pompeius’un Kilikia korsanlarını yenerek Kilikia’yı Asia eyaletine katması arasındaki dönemde basılan sikkelerde şehirler tamamen kendilerine özgü tanrı, tanrıça ve sembolleri konu edinmişlerdir. Her ne kadar o dönem içerisinde sikke basan şehirler tam bir bağımsızlık yaşamamış olsalar da bastırdıkları sikkelerde sadece kendi isimlerinin ve kendi şehirlerinin sembollerinin bulunması bir çeşit otonominin işaretidir ve o nedenle bu zaman diliminde basılan sikkeleri Otonom Dönem sikkeleri olarak tarif etmek olasıdır.

III. Antiokhos (M.Ö. 323-187) döneminde neredeyse tüm Anadolu’yu ele geçiren Seleukoslar, Büyük İskender’in kendi adına şehirler kurmasına özenerek, hanedanlık isimleriyle bir çok yeni şehirler kurmuşlar veya bazılarının isimlerini Antiokheia ya da Seleukeia olarak değiştirmişlerdi. Yine Büyük İskender döneminde başlatılan gelenek doğrultusunda şehirlerin kendi adlarına sikke basması yasaklanmış, Seleukos hanedanlığının hakimiyetinde bulunan bölgelerde, kraliyet darphanelerinde basılan hanedanlık sikkeleri kullanılmıştır. Daha eski çağlardan beri sikke darp etme geleneğine sahip olan ve darphaneleri bulunan Tarsos ve Mallos gibi Kilikia şehirlerinde de Seleukos hanedanlığının hükümranlığı boyunca hanedanlık sikkeleri basılmıştır106.

III. Antiokhos’un M.Ö. 190’da Magnesia savaşında Romalılar’a yenilmesinin ardından Romalılar Anadolu’daki şehirlerin tekrar kendi adına sikke basmalarına izin verdiler107. Bu yenilgi neticesinde M.Ö. 188’de yapılan Apameia (Dinar) barışı Anadolu’da yeni bir coğrafi durumu ortaya çıkarmıştı. Lydia, Phrygia ve Lycaonia Seleukoslar’dan alınmış ve Toroslar, dolayısıyla Kilikia Seleukoslar’ın sınır ülkesi olmuştu. Bu yeni şartlar kaçınılmaz sonuçlar doğurdu ve özellikle ülkenin batısında bulunan Kilikia şehirleri önemlerinin farkına vardılar108. Apameia barış anlaşması gereğince, uzun bir süre Roma’da rehin kaldıktan sonra, M.Ö. 175’te Seleukos tahtına oturan IV. Antiokhos da, egemenliği altındaki bölgelerde ve şehirlerde hanedanlığın etkisini artırmak ve onların bağımlılığını güçlendirmek amacıyla bir dizi ekonomik ve siyasi reformlar yapmaya karar verdi. Bu reformlar arasında sınır boylarındaki şehirlere sikke basma özerkliği vermek de vardı. Adana, Aigeai, Mopsuestia, Hierapolis- Kastabala, Epiphaneia, Zephyrion, Elaiussa, Korykos gibi Kilikia şehirlerinde ilk sikkeler, IV. Antiokhos ile başlayan dönemde, sınır bölgesi haline gelen Kilikia

104 CNG 260, Lot: 293. 105 Bkz., H. von Aulock, 1963, s. 241,242. 106 Seleukos Hanedanlığı Dönemi’nde Tarsos’ta basılan sikkelerden birkaç örnek için bkz., A. Davesne, et al, 1989, 2786, 2789-2791 ve SNG Berry, 1339, 1349. 107 Head, 1991, lxiii. 108 Ramsey, 1907, s. 159. 36

şehirlerine daha fazla imtiyazlar tanıma ve yerel ihtiyacı karşılama amacı çerçevesinde basılmaya başlamıştır.

Fig.29 Fig.30 Fig. 31

Hellenistik dönemde Kilikia şehirlerinden beş tanesi, Adana, Alexandreia, Mopsuestia, Hierapolis-Kastabala ve Aigeai IV. Antiokhos için bronz sikke darp etmişlerdir. Fakat kural olarak bu sikkelerin ön yüzlerinde, şua taçlı veya diademli olmak üzere kralın başı yer alırken arka yüzlerde mahalli tipler ve sikkeyi tedavüle çıkaran şehrin ismi bulunmaktadır109. Alexandreia’da basılan bir sikkenin ön yüzünde bir Makedon kalkanın üzerinde IV. Antiokhos’un şua taçlı110 başı tasvir edilirken arka yüzde elinde çelenk tutan bir Nike bulunur: şehrin ethnikonu  ve sikke darbına nezaret eden yetkilinin (veya yetkililerin) monogramları arka yüz kompozisyonunu tamamlamaktadır (Fig. 29)111.

Şua taçlı IV. Antiokhos başı bulunan bir başka sikke de Hiarapolis-Kastabala’da basılmıştır. Bu sikkenin arka yüz konusu tanrıların babası Zeus’un sembolü kartaldır: lejant ise Anadolu’daki diğer Hierapolis’lerden ayırabilmek için yakınından geçen nehir ismiyle birlikte  ve monogramlar ile tamamlanıyor (Fig. 30)112.

Aigeai’da basılan bir sikkede ise bu kez kralın diademli başı ön yüzü süslerken, arka yüz konusu, daha sonra da Aigeai sikkelerinin arka yüz konusu olarak kullanılacak olan bir at başıdır (Fig. 31)113.

Fig.32 Fig.33-a Fig.33-b Fig. 34

Daha önce de belirtildiği gibi yeni kralla birlikte bazı şehirlerin adları, kısa bir süre de olsa değişmiş, Tarsos için Kydnos kıyısındaki Antiokheia (Fig. 32)114, Mopsuestia

109 Mørkholm, 1965, s. 63. 110 Şua taçlı IV. Antiokhos büstlü sikkelere için bkz., Sear, 1979, no. 6987-6999. 111 CNG 236, lot 272 – ayrıca bkz., SNG Levante 1832. Bu sikke muhtemelen bir başka sikke pulu üzerine darp edilmiştir. Bu şehirde aynı kral için basılmış bir başka sikkenin de arka yüz konusu, çelenk tutan Zeus’tur, bkz., SNG Levante 1831 ve SNG Paris 2405. 112 SNG Levante 1561. Kastabala sikkeleri hakkında detaylı bir araştırma için bkz., La Deesse de Hierapolis , A. Dupont-Sommer ve L. Robert, Paris 1964. 113 CNG 134, lot 83 - SNG Levante Supp. 394 (aynı sikke) - ayrıca bkz., SNG Levante 1630. 114 134, Lot: 113. Ayrıca bkz., SNG Levante Supp. 250 (aynı sikke). 37 için Pyramos kıyısındaki Seleukeia ve Adana için Saros kıyısındaki Antiokheia gibi hanedanlık isimleri kullanılmıştır. Adana’da basılan bir sikkenin ön yüzünde tarımsal bereketin tanrıçası, Homeros destanlarında Güzel Saçlı Kraliçe, Güzel Örtülü Demeter diye anılan tanrıça Demeter başı, arka yüzde ise bir at tasviri bulunur; at tasvirinin etrafındaki X lejantı bu isim değişikliğini işaret etmektedir (Fig.33-a)115.

M.Ö. 164’te IV. Antiokhos’un ölümünden sonra Kilikia şehirlerinin büyük bir bölümü otonom olarak sikke basmaya devam etmişlerdir. Bu dönemde Kilikia Trakheia bölgesinde Elaiussa, Korykos, Seleukeia ve Kelenderis dışında sikke basan şehre rastlanmazken, Kilikia Pedias’ta Adana, Anazarbos, Aigeai, Mopsuestia, Mallos, Hieropolis-Kastabala, Alexandreia Kat’Isson, Rhosos, Epiphaneia, Tarsos, Soloi ve Zephyrion gibi şehirlerde yoğun bir şekilde sikke basıldığını görüyoruz. Bu arada ismi değiştirilen şehirlerin hepsi yeniden eski isimlerini almışlardır. Örneğin, IV. Antiokhos’un ölümünden sonra basılan bir Adana sikkesinde ön ve arka yüz konusu - Demeter/At - değişmezken ethnikon  (=Adanalıların [sikkesi]) şeklinde değiştirilmiştir (Fig.33-b)116.

Fig.35 Fig.36 Fig.37

İki şehir, Elaiussa ve Aigeai’da bronzlarla birlikte basılan gümüş tetradrahmiler ve Tarsos’ta basılan gümüş drahmi dışında, otonom sikkelerin tamamı bronzdur ve temel ön yüz konusu şehir tanrıçası veya şans tanrıçası olarak bilinen Tykhe’nin kule taçlı, önceleri örtüsüz, daha sonra örtülü büstleridir (Fig. 34)117. Ayrıca ön yüzlerinde Athena (Fig.35)118, Apollo (Fig. 36)119 ve Zeus (Fig.37)120 gibi tanrı ve tanrıçalar, arka yüzlerde ise tahtta oturan Zeus (Fig.38)121; taç taşıyan Nike; kerykeion (L. caduceus) tutan çıplak Hermes (Fig.40) ya da Zeus’un sembolü kartal (Fig. 39)122 gibi figür ve tasvirler bulunur.

115 SNG Paris 1840. 116 Tahberer Koleksiyonu env., no. 305. 117 Freeman & Sear Auction 14 (21.06.2007) Lot 257. Ayrıca bkz., SNG Paris 1152. 118 Münzen & Medaillen GmbH (DE) Auction Auction 17 (04.10.2005) Lot 966. Ayrıca bkz., SNG Paris 895. 119 Tahberer Koleksiyonu, env., no. 6. Ayrıca bkz., SNG Levante 1203 (ön yüz). 120 SNG Paris 1956. 121 SNG Levante 1203 (arka yüz). 122 SNG Levante 1572. 38

Fig. 38 Fig. 39 Fig. 40

Yakın zamanlara kadar Adana şehrinin isminin mitolojideki Adonis’ten geldiği sanılıyordu. Antik kaynaklar ise şehrin adının, Adonis ile ilgili söylence ortaya çıkmadan çok daha önceleri, Adanuva-Adanava olduğunu gösteriyor Daha sonra Hitit kaynaklarında da Adaniia şeklinde geçtiğini görüyoruz. Ama Adonis ile ilgili bu yanlış inanışın en az iki bin yıl öncesine dayandığını yine sikkelerden öğreniyoruz. M.Ö. I. yy. sonu veya M.S. I. yy. başlarına ait bronz bir sikkenin bir yüzünde şehir tanrıçasının büstü ve etrafında da yazısı, diğer yüzünde ise Adonis’in başı ve etrafında da C yazısı bulunmaktadır (Fig.40)123. Bu da, o çağlardan itibaren şehrin isminin Adonis ile ilintili olduğuna inanıldığını gösteriyor.

Fig.41 Fig.42 Fig. 43

Tarsos sikkelerinin en popüler arka yüz konusu daha önce de karşılaştığımız boynuzlu (ve bazen hem de kanatlı) aslan üzerinde ayakta duran Sandan figürüdür (Fig.41)124. Sandan, bir elinde yıldırım demeti, diğerinde iki yüzlü balta tutarken önceleri elbiseli, sonra ise çıplak (Herakles olarak) bir şekilde resmedilmiştir.125 Tahtta oturan Zeus; Sandan Anıtı (Fig. 42)126; cornucopiae; Pegasos ve Herakles’in sopası otonom dönem boyunca, son zamanlarda ise elinde buğday başakları tutarken nehir kenarında oturan ve ayaklarının dibinde nehir tanrısı Kydnos yüzerken resmedilen şehir tanrıçası (Fig.43)127 Tarsos şehir baskılarının temel arka ve ön yüz konuları olmuştur.  şehrin standart ethnikonudur.

123 SNG Levante, No.1224 124 CNG 70, Lot: 360, ayrıca bkz., SNG Levante 969 (aynı sikke). 125 Roma döneminde yine elbiseli olarak resmedilmiştir, bkz. SNG Levante 996, SNG Paris 1553, 1612, 1707, 1708. 126 Tahberer Koleksiyonu env., no. 477. 127 Tahberer Koleksiyonu Env., no. 558. 39

Fig. 44 Fig. 45 Fig. 46

Ön yüzlerinde kule taçlı Tykhe’nin yanı sıra miğferli Athena, Artemis, Helios (Fig.44)128 başı veya büstü ve kanatlı Gorgon başı tasviri (Fig.45)129 bulunan Soloi darplarında, bir veya iki salkım üzüm, ayakta duran bir baykuş, ağzından meyveler taşan cornucopiae, Dioskurlar’ın kepleri, boğaya binen kule taçlı Aphrodite, ayakta saldıran pozisyonda duran veya oturan Athena (Fig.46)130 arka yüz konuları arasındadır. Şehrin ethnikonu ’dur.

Fig. 47 Fig. 48 Fig. 49 Fig. 50

Sakallı ve diademli Zeus başı otonom Mopsuestia sikkelerinin en önemli ön yüz konusudur (Fig.37). En göze çarpan arka yüz konusu yanar şekilde tasvir edilen bir sunaktır (Fig.47, ayrıca bkz. Fig.28b)131 ve Mopsuestia şehrinin ünlü kutsal tapınağını işaret eder. Ayrıca tahtta oturan Zeus tasviri burada da kendini gösterir. Mopsuestia sikkelerindeki en önemli özelliklerden bir tanesi bir dizi sikkesinde görülen lejanttır: (Kutsal ve Otonom Mopsoslular’ın [sikkesi])132.

Mallos’ta Tykhe, Zeus ve Apollo başı ön yüzde, Mallos’a özgü Athena Magarsis kült heykeli (Fig.48)133, çelenk ve palmiye taşıyan Nike, caduceus ve para kesesi taşıyan Hermes tasviri ve Mallos Aphrodite’sinin sembolü güvercin (Fig. 49)134, arka yüz konularını oluşturuyor. Şehrin sikkelerdeki ethnikonu ‘dur.

Anazarbos’ta diademli ve sakallı Zeus başı ile miğferli Athena büstü temel ön yüz konusudur. Arka yüzlerde ise âsâ ve Nike tutarak tahtta oturan Zeus, bereket

128 Münzen & Medaillen Auction 30 (28.05.2009) Lot 1073 (ön yüz). Ayrıca bkz. SNG Paris 1191 (ön yüz). 129 CNG 230, Lot 125. Ayrıca bkz., SNG Levante 871. 130 Münzen & Medaillen Auction 30 (28.05.2009) Lot 1073 (arka yüz). Ayrıca bkz., SNG Paris 1191 (arka yüz). 131 Münzen & Medaillen Auction 27 (28.05.2008) Lot 2134. Ayrıca bkz., SNG Paris 1956. 132 Bkz., SNG Levante 1306. 133 SNG von Aulock 5722. 134 Tahberer koleksiyonu –Vancouver, BC - Kanada. Lindgren 1542. Bu sikkedeki kuş tasviri kartal olarak tanımlanmaktadır ancak Mallos’taki Aphrodite tapınımı gözönüne alındığında bunun bir güvercin olma ihtimali daha yüksektir. 40 boynuzu ve çelenk tutan Tykhe ve en ilginç olanı da bir saban (Fig. 50)135 tasviri otonom dönemde Anazarbos şehrinin sikkelerle bize bıraktıkları mesajlardır. Şehrin ethnikonu hep  şeklindedir.

Fig.51 Fig. 52 Fig. 53

Hieropolis-Kastabala’da ön yüzlerin tartışmasız en önemli konusu örtülü ve örtüsüz kule taçlı Tykhe büstleridir. Bununla beraber nadiren Dionysos ve Athena büstü konulu ön yüzlere de rastlanır. Arka yüzlerde ise altında kartal tasviri bulunan tahtta oturan şehir tanrıçası küçük bir âsâ tutarken, ayrıca tek olarak ayakta duran bir kartal (Fig.39), bir çam ağacı tasviri, ama hepsinden önemlisi Nehir Tanrısı Pyramos’un yüzer pozisyondaki tasviri arka yüzlerin en temel konusudur (Fig.51)136. Bir nehir kenarında kurulmuş olan antik şehirlerin birçoğunda şehir tanrıçası ile birlikte resmedilen nehir tanrıları, yoğun bir şekilde ve genellikle tek başına olarak Hieropolis sikkelerinde görülür137. Günümüzde bile sık sık taşarak çevresindeki yerleşim alanlarında zarara yol açan Ceyhan nehri, iki bin yıl öncesinde de Kastabala halkına çok çektirmiş olmalı ki, Kastabalalılar birçok sikkelerinde nehir tanrısı Pyramos’a yer vermek suretiyle onu onurlandırarak şimşeklerini üzerlerinden uzak tutmak istemişler gibi görünüyor138. Sikkelerdeki lejantlar Anadolu’da bulunan diğer Hierapolis isimli kentlerden ayırmak için  (=Pyramos kıyısındaki Hieropolis) şeklindedir. Bazen buna  (= Kutsal ve Asil) da eklenir.

Kastabala M.Ö. 1. yy. sonu ve M.S. 1. yy. başında Roma adına bölgeyi yöneten Kilikia Krallığı’nın başkenti idi. Bu dönemde basılan iki tip bronz sikke dikkati çeker; birincisinin ön yüzünde Kral Tarkondimotos’un büstü, arka yüzünde ise tahtta oturan, Nike ve âsâ tutan Zeus bulunur (Fig. 52)139. Kral Philopator adına basılan ikincisinde ise, ön yüzde kule taçlı Tykhe ve arka yüzde de kalkan ve Nike tutan miğferli Athena görülür (Fig. 53)140. Her iki örneğin arka yüzlerindeki yazıların, Hellenistik krallıklarda olduğu gibi, Kral Tarkondimotos’un ve C = Kral Philopator’dur.

135 CNG 201, Lot 104. 136 Triton V, Lot 514. Ayrıca bkz., SNG Paris 2217: 137 Tahberer, 2003, s. 25. Daha sonra Adana ve Mopsuestia’da da tek başına yüzen nehir tanrısı konulu sikkeler görülecektir. 138 PYRAMOS Nehri dağlardan geçerken kısmen Kataonia’dan kısmen de Kilikia ovalarından denize pek çok mil getirir. Hatta bu konuda bir kehanet de vardır. Buna göre: “Geleceğin insanları gümüş girdaplı Pyramos’un kutsal kıyılarını mille dolduracağını ve Kypros’a ulaşacağını göreceklerdir”, (Strabon, Geographika, XII, II, 4). 139 CNG 231, Lot 114. Ayrıca bkz., SNG Levante 1257. 140 Tahberer koleksiyonu Env., no. 313. Ayrıca bkz., SNG Levante 1259. 41

Fig.54 Fig.55 Fig. 56

Aigeai otonom sikkelerinin de ana ön yüz konusu kule taçlı Tykhe büstüdür. Daha sonra miğferli Athena büstü ve Zeus başı konulu örneklere de sıkça rastlanır. Arka yüzlerin temel konusu ise önce at başı (Fig.54)141, sonra da şehrin sembolü olan oturan veya ayakta duran bir keçi tasviridir (Fig.55)142. Az da olsa ön yüzünde Büyük İskender başı resmedilmiş bronz sikkelere rastlanır (Fig. 56)143. Bunların arka yüzünde ise palmiye dalı ve çelenk tutan Nike bulunur. Bu örnekler, şehrin Makedonialı geçmişine duyduğu saygı ve Büyük İskender’in M.Ö. 333’te Issos’ta kazandığı büyük zaferin 300. yıl dönümü nedeniyle basılmış olabilir. Otonom dönem Kilikia sikkelerinin metali çok büyük oranda bronz iken, Aigeai’da basılan gümüş tetradrahmiler özel bir istisna teşkil eder. Ön yüzlerinde kule taçlı Tykhe, arkada ise bir elinde Nike tutan ve kalkanına yaslanan Athena tasvirleri ile, yaklaşık 14 gram ağırlığındaki bu gümüş sikkeler, Aigeai liman şehrinin ne ölçüde büyük bir ekonomik güç oluşturduğunun kanıtıdır (Fig.57)144. Bu dönemde şehrin bütün sikkelerindeki ethnikon şeklindedir.

Fig.57 Fig.58

Epiphaneia’da kule taçlı Tykhe ön yüzde, arkada ise mızrak ve Nike tutarak tahtta oturan Zeus tasviri (Fig.58)145, nadir görülen otonom baskılardandır. Bu sikkedeki lejant şehrin hem kutsallığını hem de asaletini vurguluyor.

Fig. 59 Fig. 60 Fig. 61

141 Tahberer Koleksiyonu, env. no. 30. Ayrıca bkz., SNG Levante 1633. 142 CNG 70, Lot 312. 143 Tahberer Koleksiyonu Env., no. 285. 144 Freeman & Sear Mail Bid Sale 14 (21.06.2007) Lot 257. Ayrıca bkz., SNG Levante 1655. 145 SNG Levante 1808. 42

Otonom darpları en farklı olan Alexandreia’dır. Diğer şehirlerin aksine kule taçlı Tykhe konulu ön yüzlere nadiren rastlanırken, en çok görülen ön yüz konusu, Büyük İskender’in ünlü tetradrahmilerinin ön yüz konusu olan başına aslan postu geçirmiş genç Herakles olarak İskender’in başıdır. Genç Herakles olarak Büyük İskender başı tasvirli sikkeler, Alexandreialılar’ın adını aldığı kahramanın anısına olan saygılarını ifade eder. Arka yüzde, bir elinde çelenk tutarak ayakta duran Zeus tasviri de, bölgedeki Zeus ile ilgili diğer tasvirlerden farklıdır (Fig.59)146. Şehrin ethnikonu ’dur, Roma döneminden itibaren bazen buna CC da eklenir147.

Batıdan esen tatlı rüzgar, meltem yeri anlamındaki Zephyrion şehrinin ilk sikkelerinin ön yüzünde defne çelenk içinde X şeklinde iki çubuk (ya da kaval), arka yüzde ise yine defne çelenk içerisinde şehrin etnikonu görülür; (Fig.60)148. Kule taçlı Tykhe ve tahtta oturan şehir tanrıçası diğer Zephyrion sikkelerinin ön ve arka yüz konusudur (Fig. 61)149.

Fig.62 Fig.63 Fig.64 Fig. 65

Otonom Elaiussa bronzlarının ön yüzlerinde önce sakallı ve diademli Zeus başı, sonra da kule taçlı Tykhe bulunur.150 Bununla birlikte her iki sikkenin temel arka yüz konusu, elinde çelenk tutarak ilerleyen Nike’dir (Fig.62)151. Kerykeion (caduceus) tutan Hermes tasvirleri de ikinci bir arka yüz konusudur. Bu dönemde yine çok nadir gümüş darplardan birisi de bu şehre aittir. 15.5 gram ağırlığındaki bu gümüş sikkenin ön yüzünde kule taçlı Tykhe (Fig.34), arka yüzünde ise ayakta, sola duran ve muhtemelen baston tutan bir kadın (Aphrodite?) figürü resmedilmiştir (Fig.63)152. Bu sikkede görülen lejantı ile, daha önce Mopsuestia, Hieropolis ve Epiphaneia’da gördüğümüz gibi şehrin kutsallığı ve otonomisinin reklamı yapılıyor.

Kule taçlı Tykhe, Korykos sikkelerinin de en sevilen ön yüz konusudur. Arkada ise en çok kerykeion tutan Hermes tasvirini görürüz (Fig.64)153. Şehrin ethnikonu ’dur. Ayrıca Zeus başı, aplaston ve âsâ tutan Thalassa (Fig.65)154, Artemis başı ve kısa sütuna yaslanan Apollo, Aphrodite başı ve Hermes diğer otonom Korykos sikkelerinin ön ve arka yüz konularını oluşturur.

146 CNG 151, Lot 68. Ayrıca bkz., SNG Levante 1834. 147 Bkz., SNG Levante 1840, 1844. 148 SNG Levante 899. 149 CNG 232 Lot 118. Ayrıca bkz., SNG Levante 902. 150 Elaiussa sikkeleri için bkz., O. Tekin, “Elaiussa Sikkeleri”, Adalya II (1998) s., 151-158. 151 CNG 750142. Ayrıca bkz., SNG Paris 1145. 152 SNG Paris 1152. 153 CNG 154482. Ayrıca bkz., SNG Paris 1097. 154 H. D. Rauch Auction 79 (17.11.2006) Lot 2166. Ayrıca bkz., SNG Levante 790. 43

Fig. 66 Fig. 67 Fig. 68 Fig. 69

Seleukeia sikkelerinin ön yüzlerinin tartışmasız sahibi miğferli Athena büstüdür (Fig.35). Kule taçlı Tykhe nadiren görülür. Arka yüz konusu burada da çelenk tutan Nike’dir (Fig.66)155. Ayrıca önde Apollo başı, arka yüzde ise yarım at tasvirli örneklere çok sık rastlanır. Bazı arka yüzlerde Athena’nın kutsal hayvanı baykuş tasvirleri görülür. Nadiren de olsa şua taçlı Helios ve Apollo büstlü arka yüzlere rastlamak mümkündür. Ayrıca ön yüzünde stephaneli bir tanrıça büstü, arka yüzünde ise Hellenistik dönemde (bkz. Fig.28a) Seleukeia darphanesinin sembolü olan kamış dalı (Fig.67,)156 tasvirli sikkeler de vardır.

Kelenderis şehrinin otonom baskılarının da temel ön yüz konusu yine kule taçlı Tykhe’dir. Bu sikkelerin arka yüzünde ise üzerinde bir tripod bulunan sütuna yaslanan çıplak Apollo bir elinde defne dalı tutarken resmedilmiştir (Fig.68)157. Ayrıca, ön yüzünde muhtemelen bir krala ait bir büst ve arka yüzde erken dönemde sık görülen, klasik geriye bakan keçi tasvirli (Fig.69)158 örnekler vardır.

ROMA İMPARATORLUĞU DÖNEMİ (M.Ö. 1. - M.S. 3. yy.)

Bir çoğu uzun yıllar önce sikke basmaya başlamış olan Kilikia şehirleri, ekonomik ve stratejik özellikleri nedeniyle, bölge Roma İmparatorluğu’nun bir eyaleti olduktan sonra daha yoğun bir şekilde günlük alışverişte kullanılmak üzere sikke basmaya devam etmişlerdir. İmparatorluk döneminin askeri başarıları ve neticesinde oluşan ekonomik zenginlik sayesinde Tarsos, Soloi, Kelenderis, Mallos, ve daha sonra Adana, Mopsuestia, Anazarbos gibi yüzyıllar öncesinden sikke basan şehirlere, Augusta, , Zephyrion-Hadrianopolis, Eirenopolis, Kasai, Epiphaneia, , Olba, Diokaesareia ve gibi birçok yeni şehir eklenmiştir.

Daha önceleri kendi şehir meclisleri veya bağlı bulundukları kralın kararına göre sikke basan şehirler Roma döneminde de imparatorun izniyle sikke basmaya devam etmişlerdir. Bu nedenle sikkelerin ön yüzleri çoğunlukla imparator veya aile bireylerinin portreleri, isimleri ve unvanlarına ayrılmıştır. Kilikia şehirlerinin çok büyük bir bölümünde yazılar Grekçe yazılırken, koloni ve eyaletlerde Latince yazılmıştır. Bununla beraber şehir ve nehir isimlerinin yazılışında, dönemler boyu bazı harf değişiklikleri dikkati çekmektedir. Grek alfabesinde kullanılan k, Romalılar’ın etkisiyle Latince c’ ye dönüşmüştür (Kastabala-Castabala). Yine Grekçe ai, ae olmuş (Aigeia-Aegeae); ei, i olmuş (Alexandreia-Alexandria); ou ve o, u olmuştur (Tarsos-Tarsus, Anazarbos- , Mopsos-Mopsus) gibi.

155 Münzen & Medaillen Auction Auction 17 (04.10.2005) Lot 966. Ayrıca bkz., SNG Paris 893. 156 CNG 66, Lot 583. Ayrıca bkz., SNG Levante 699. 157 CNG 70 Lot 321. Ayrıca bkz., SNG Levante 534. 158 CNG 847496. Ayrıca bkz., SNG Levante 530. 44

Mahalli sikkelerin ön yüzlerindeki imparatora ait lejantlar (imparatorun isim ve unvanları), Roma baskılarında kullanılanlardan farklı olabiliyordu. Roma baskılarında görülen ve imparatora sonradan verilen bazı unvanlar, mahalli sikkelerde her zaman kullanılmıyordu. Bununla beraber, her geçen gün bulunan sikkelerde, imparatorlar adına birçok şehirde birden fazla konulu, farklı standartlarda sikke basıldığı ve bazen bunlarda da çok farklı lejantların kullanıldığı görülmektedir. Ayrıca Roma’daki idarecilerin bu konuda hiç de o kadar tutucu olmadıkları anlaşılıyor. Zira birçok sikkede, konu olan resmi etkilememek için lejantların çok farklı şekillerde ve hiç beklenmeyen biçimlerde kısaltılıp bölünebildiğini görüyoruz. Roma darplarında önemli yer tutan savaşlar ve bu savaşlar sonucunda imparatorların aldıkları “Germanicus, Brittanicus, Dacius veya Parthicus” gibi unvanlar Kilikia şehir darplarında nadiren kullanılmıştır. Bunlardan da anlaşıldığına göre, sikkelerin ön yüzünde kullanılacak lejant konusunda merkezi yönetim esnek davranıyordu.

Benzer bir şekilde eyalet şehirlerinde, Divus Augustus hariç, çok nadir olarak ölen imparator adına sikke basılmıştır. Arada sırada sikkelerin arka yüzlerinde at üzerinde, ayakta veya oturan imparator tasvirleri görülür; örneğin Claudius - Mopsuestia, Marcus Aurelius - Hieropolis-Kastabala159. Bu gibi sikkeler özerk baskı sınıfı ile imparatorluk baskıları arasındaki geçiş dönemine aittir ve ön yüzlerde iktidardaki imparator ile ilgili bilgiler yazılı değildir.

Özerk bölge sikkelerinin ön yüzlerinde çoğunlukla imparator ve yakınlarının portreleri yerine tanrıların, tanrıçaların, mitolojik kahramanların, bazen de Büyük İskender ve Büyük Pompeius gibi adı tarihe geçmiş kişilerin portreleri işlenmiştir. Bazı Roma bölge valileri de sikkelerde boy göstermiştir; örneğin imparatorlar Augustus ve Tiberius dönemlerinde, Kilikia’daki Olba şehri Yüksek Rahipleri Ajax ve M. Antonius Polemo’nun isim ve portreleri bu şehrin sikkelerinin ön yüzlerine konu olmuştur160. Ayrıca Adana, Aigeai, Alexandria Kat’Issum, Anazarbos, Anemurion, Korykos, Diokaesareia, Hieropolis-Kastabala, Eirenopolis, Lalassis, Mallos, Mopsuestia, Seleukeia ad Kalykadnum, Soloi- ve Tarsos’ta en az bir veya daha fazla özerk baskılar yapılmıştır.

Fig. 70 Fig.71 Fig. 72

Roma dönemi şehir sikkelerinin ön yüzlerinin konusu imparator, ailesi, kahramanlar veya rahipler olurken arka yüzlerinin konuları çok daha fazla çeşitlilik arz eder. Bu konularda en önemli yeri tanrı ve tanrıçalar alır. Tanrılar arasında en çok işlenen ise tanrıların babası olarak bilinen Zeus’tur. Çoğunlukla otonom dönemde görülen örneklerde olduğu gibi tahtta oturup bir elinde âsâsı, diğer elinde bir kartal veya

159 Sear, 1995, s. Xİ. 160 Sear, 1995, s. XİV. 45

Nike tutarken resmedilmiştir. Ayrıca defne taçlı veya diademli, sakallı büstleri de çok görülür. Zeus’tan sonra en çok konu edilen, tanrıça Athena’dır. Savaşçı nitelikleri nedeniyle genellikle mızrak ve kalkan tutarken, bazen da Nike, kutsal hayvanı baykuş veya bir Kolybrassos sikkesinde olduğu gibi patera tutarken resmedilir (Fig.70-M. Aurelius)161. Seleukeia baskılarında sık görülen, kalkan tutarak mızrağını mitolojik bir yaratık olan, yılan ayaklı dev’e fırlatırken resmedilen sahne çok ilgi çekicidir (Fig.71- III. Gordianus)162. Ayrıca şık işlemeli miğferli büstü de birçok Kilikia sikkesinin arka yüzüne konu olmuştur.

Fig.73 Fig. 74 Fig.75

Athena ve Zeus ile birlikte en çok işlenen konu şehrin sikke basma ayrıcalığının bir ifadesi olan Şehir Tanrıçası’dır. Şehrin surlarını temsil eden kule taçlı büstü veya ayakta sağa ya da sola durup bereket boynuzu ve dümen (Fig.72 Lucilla/Augusta)163, terazi veya phiale tutarken, ya da bir nehir kenarında, kaya üzerinde oturup elinde buğday başakları veya lotus çiçeği tutarken, ayaklarının dibinde nehir tanrısı sağa veya sola doğru yüzer şekilde resmedilir (Fig.73 Macrinus/Adana)164. Sadece Mallos sikkelerinde görülen ve Şehir Tanrıçası’nın ayaklarının dibinde biri sağa diğeri sola doğru yüzen iki nehir tanrısı figürü (Fig.74)165, şehrin ilginç bir coğrafi özelliğini tasvir etmekteydi166. TYKHE (Şans), Zeus ya da Okeanos’un kızıdır. Ana Tanrıça kültünün devamı olan şehir tanrıçası inanışı, Demeter ile birlikte Akdeniz kıyısındaki antik şehirlerin inanç dünyasında çok önemli bir yer almıştır. Hellenistik dönemde Antiokhia ad Orontem (Antakya) şehri için I. Seleukos’un heykeltıraş Eutykhides’e yaptırdığı bu Tykhe - Nehir Tanrısı heykeller grubu daha sonraki dönemlerde özellikle Doğu Akdeniz bölgesindeki şehirlerin otonom, yarı otonom ve Roma dönemi sikkelerine esin kaynağı olmuştur.

İkonografik gelenekler ve bu heykeller grubunun Antiokhia dışındaki şehirlerde bir sikke konusu olarak kullanılması farklı yorumları gerektiriyor: bu heykel yeni “uydurulmuş” bir tanrıçayı değil fakat şehrin kendisini temsil ediyordu. Sikkeyi bastıran otorite olarak şehir, sikkelerinde şehir tanrıçasının kule taçlı büstünün yer alması geleneği Hellenistik dönemde başlar. Daha sonra (otorite Roma yönetimi olunca) ön yüz

161 Triton V, Lot 515. Ayrıca bkz., SNG Levante 313 (aynı sekke). 162 Tahberer Koleksiyonu env., no. 358. 163 CNG 69, Lot 1087. Ayrıca bkz., SNG Levante 1250 (aynı sikke). 164 SNG Levante 1231. 165 Triton VII, Lot 777. Ayrıca bkz., SNG Levante 1286 (aynı sikke). 166 Ayrı yönlere doğru yüzen Nehir Tanrısı tasvirleri çok nadirdir ve maddi temellere dayanıyor olmalıdır. O çağlarda Mallos şehrinin bulunduğu yerde Pyramos muhtemelen biri doğuya, diğeri güney batıya giden iki kola ayrılıyordu. Burada gördüğümüz farklı yönlere yüzen Nehir Tanrıları, bu iki kolu tasvir ediyor olmalıdır (bkz., Hill, a.g.e. s., cxvii). 46 imparatorlara bırakılmış ve önceleri sikkelerin ön yüzünde görülen kule taçlı şehir tanrıçasının yerini de bu heykeller grubu almıştır167.

Fig. 76 Fig.77 Fig.78

Antik geleneklere göre şehirler su kaynaklarına yakın yerlere kuruluyordu. Yazın pek fazla yağmur almayan Kilikia’da da nehir kenarına kurulmuş olan şehirler büyük bir doğal avantaj kazanıyorlardı168. Grek sanatında nehir bir erkek figürü ile temsil edilirdi (Grekçe gramerinde nehir kelimesi maskulin olduğu için)169 . Sikkelerde ve plastik sanat örneklerinde nehir tanrısı ya yüzerken yarım gövdesi ile (Fig.51), ya da bir Tarsos sikkesinde olduğu gibi yan gelmiş yatar şekilde tasvir edilir (Fig.76-Gordianus III)170. Yan yatar pozisyonda resmedildiğinde, sayesinde oluşan bolluğu ve bereketi temsil eden bir bereket boynuzu ve bir kaval (kamış) tutup içinden su akan bir testiye yaslanır halde resmedilir. Bölgelere ve şehirlere göre değişen şehir tanrıçaları gibi (Kilikia Tykhe’si, Isauria Tykhe’si, Lykaonia Tykhe’si v.b. Fig.75)171 nehir tanrıları da her şehrin içinden geçen nehrin ismini alır. Buna göre her nehrin tanrısı farklıdır; örneğin Adana ve Augusta’da SAROS, aynı nehir üzerinde bulunan Mallos, Mopsuestia, Anazarbos ve Kastabala’da PYRAMOS, Seleukeia’da KALYKADNOS, Tarsos’ta KYDNOS olarak anılırlar172.

Bir çok farklı tasvirlerinin yanı sıra Apollo, ünlü çalgısı lir ile bir sütuna yaslanırken veya ön ayaklarından tuttuğu iki köpek (veya kurt) ile birlikte Kilikia sikkelerine konu olmuştur (Fig. 77 Maximinus/Tarsos)173. Tarsos’a özgü olan bu Apollo tasviri numismatlar tarafından 19. yy’dan itibaren Lykeios olarak tanımlanmıştır. Lykeios kelimesi antik çağdan beri, Lykia = Likialı, lyke = ışık, Lykos=kurt (kurtlu tanrı) gibi birçok anlamda kullanılmıştır. Kurt ile ilgili anlamından dolayı tanrının elinde tuttuğu hayvan tasvirleri de kurda benzetilerek bu sikkelerdeki Apollo, Lykeios olarak tanımlanmıştır

167 Meyer, 1999, s. 185. Prof. Meyer’in görüşüne çoğunlukla katılmakla beraber, Tykhe tasvirlerinin daha Büyük İskender döneminden itibaren Kilikia şehirlerine konu olduğunu belirtmek gerekir, bkz., SNG Levante 178. Ayrıca Roma dönemi sikkelerinin arka yüzünde sadece bahsi geçen heykeller grubu değil, Kule Taçlı Tykhe büstleri de çok sık olarak görülür, bkz., SNG Levante 1145, 1147, 1233, 1369, 1371, 1378, 1379, 1386, 1387, 1393, 1403, 1404, 1449, 1539, 1596, 1704,5, 1729, 1732, 1756, 1762, 1794 v.b. 168 Tahberer, 2003, s. 24. 169 JONES, a.g.e., s. 203. 170 CNG 66, Lot 1204. Ayrıca bkz., SNG Levante Suppl. 281 (aynı sikke). 171 CNG 64, Lot 695. Tarsos’ta basılmış olan S. Severus’a ait bu sikkede Tarsos Tykhe’si sola oturuyor; Isauria ve Kilikia Tykheleri ona çelenk ve palmiye dalı sunuyor; Lykaonia Tykhe’si de arkasında onu taçlandırıyor; ayaklarının dibinde nehir tanrısı Kydnos sola yüzüyor (ayrıca bkz., SNG Levante, No. 1023, SNG von Aulock 6001, aynı sikke). 172 Nehir tanrıları hakkında detaylı bilgi için bkz., O. Tekin, “River Gods in in the Light of Numismatic Evidence”, LA CILICIE: ESPACES ET POUVOIRS LOCAUX ACTES DE LA TABLE RONDE INTERNATIONALE D’ISTANBUL 2-5 Novembre 1999, İstanbul 2001, s. 519-551. 173 ArtCoins Roma s.r.l. Auction 4 (05.12.2011) Lot 280. Ayrıca bkz., SNG Paris 1590. 47 ancak kurt ile hiç ilgisi olmayan kimi Apollo yontularının da Lykeios olarak tanımlandığı bilinmektedir. Mitolojik kahraman Perseus ile birlikte Tarsos’a özgü bu tasvirin yer aldığı sikkelerde aynı zamanda C = Atalarımızın tanrısı lejantı görülür.174 Tarsos’un kurucusu olarak anılan Perseus’un koruyucu tanrısı Apollo’yu işaret eden tasvirler nedeniyle burada resmedilenin, Apollo Patroos olarak tanımlanması yerinde olacaktır175.

Fig.79 Fig.80 Fig. 81

Ana tanrıça inancının en ünlülerinden olan Artemis sıklıkla bir elinde yayını tutup diğer eliyle sırtındaki sadaktan ok çekerken, yanında da genellikle bir köpek ve bir geyik tasviri ile birlikte resmedilmiştir (Fig.78 - T. Decius/Tarsos)176. Artemis başka bir çok çeşitli pozlarının yanı sıra, gökyüzünden indiğine inanıldığı için bakireliği temsilen yeni doğan bir ay, yani hilâl olarak da temsil edilmiştir. Ayın da bir yıldız olduğunu düşünerek Artemis’i diğer yıldızlarla birlikte resmetmeye çalışan sikke kalıbı oymacıları belki de onun gezgin yönünü yansıtmaya çalışmışlardır. Bu inancı en güzel anlatan örneklerden birisi Maximinus’un karısı Paulina’ya ait bir Anazarbus sikkesinde görülür (Fig.79)177.

Özellikle denize kıyısı bulunan şehirlerin sikkelerinin vazgeçilmez arka yüz konularından olan denizlerin tanrısı Poseidon, genellikle üç çatallı mızrağı trident ve antik çağlardan beri gemicilerin dostu olduğu bilinen bir yunus tutarken resmedilir (Fig.80 - Trebonianus Gallus /Epiphaneia)178. Soloi-Pompeiopolis ve Seleukeia’da bir başka deniz tanrısı Okeanos da iki farklı formda sikkelere konu olmuştur. Antoninus Pius’a ait bir sikkenin arka yüzünde Okeanos, Pompeiopolis’in limanı içerisinde sağa doğru uzanırken resmedilmiştir.179 Seleukeia’da ise Septimius Severus’un (193-211) eşi Julia Domna’ya ait bir sikkenin arka yüzünde boğaya binen Europa tasvirinin altında elinde yunus tutmakta olan Deniz Tanrısı’nın yarım gövdesi bulunur180.

Asklepios kültü ile ilgili bir tapınağı olan veya onun kültüne yakınlık duyan Eirenopolis, Aegeae, Epiphaneia ve Flaviopolis gibi şehirler, yılanlı âsâsını tutan Asklepios’u bazen tek başına ayakta dururken, bazen da elinde tuttuğu bir tabaktan koluna dolanmış olan bir yılanı besleyen kızı Hygieia ve/veya oğlu-yardımcısı

174 Bkz., SNG Paris 1574. 175 Tahberer, 2004, s.34-38. 176 ArtCoins Roma s.r.l. Auction 4 (05.12.2011) Lot 394. Ayrıca bkz., SNG Paris 1754. 177 Triton VII, Lot 759. Ayrıca bkz.,SNG Levante 1482 (aynı sikke). 178 CNG 134, Lot 192. Ayrıca bkz., SNG Levante Supp. 431(aynı sikke). 179 Bkz., Price, 1977, s. 220, Fig: 483. 180 Bkz., SNG Levante 741-2, SNG Paris 984. 48

Telesphoros ile birlikte sikkelerine konu etmişlerdir (Fig.81. Balbinus – Pupienus - III. Gordianus/Aigeai)181.

Fig.82 Fig. 83 Fig.84

Günlük hayatın zevklerine hükmettiğine inanılan şarap tanrısı Dionysos da Kilikia şehirlerinin sikkelerinde kullandığı önemli bir konudur. Ayakta duran sarhoş Dionysos, bir eliyle thyrsos denilen âsâsına yaslanır ve diğer elinde de, içinden şarap dökülen kantharos tutar. Hemen elinin altında kendisine doğru bakan bir panter tasviri bu kompozisyonu tamamlar (Fig.82. Herennia Etruscilla /Tarsos)182. Tanrıların habercisi Hermes ise alışılageldik bir şekilde bir elinde para kesesi, diğerinde ünlü âsâsı caduceus tutarken, bazen de yanında bir koç ile birlikte tasvir edilir (Fig. 83. III. Otacilia Severa /Korykos)183; Herakles ünlü sopası ve kolundan sarkan aslan postu ile veya bir aslanla güreşirken birçok Kilikia sikkesine konu olmuştur. Bütün bu ilgi çeken tanrı ve tanrıçaların yanı sıra I. Ptolemaios tarafından uydurulan184 ve diğer birçok tanrının özelliklerinin hepsini birden taşıdığına inanılan Mısır ülkesine özgü tanrı Sarapis’in, başında verimlilik ve zenginlik sembolü olan modius ile resmedilen büstleri özellikle Roma dönemi Kilikia Pedias, nadiren de Trakheia şehirlerinin bazılarında basılan sikkelerin arka yüzlerinde görülmektedir. Ayrıca Helios, Aphrodite, Dioskurlar veya kepleri, Selene, Üç Güzeller ve Kybele gibi tanrı ve tanrıçalar da Kilikia şehirlerinin sikkelerine birçok kereler konu olmuştur.

Çok geniş olan tanrı ve tanrıçalar konusuna bir de, mumya şeklindeki Artemis veya Athena kült heykeli tasvirlerini eklemek gerekir. Tanrı ve tanrıçaların özgün büst ve boydan görüntülerinin yanı sıra şehirdeki tapınaklarda bulunan heykellerinin de sikkelere konu olması dikkat çekicidir. Canlı ve hareketli görüntülerine nispetle daha az karşılaşılan kült heykeli tasvirleri, antik çağ inanışına göre tanrı ve tanrıçaların günlük hayatta ne kadar büyük bir yer edindiklerinin göstergesi olsa gerek (Fig.84 Diadumenianus/Mallos)185.

181 SNG Paris 2374. Tahberer, Antik Kilikia Numismatiğinde Asklepios, Ç.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Deontoloji ve Tıp Tarihi Bölümü Yüksek Lisans tezi (bkz., http://www.belgeler.com/blg/vb2/antik-kilikya- sikkelerinde-asklepios-kultu-asklepios-cult-in-ancient-cilician-coinage). 182 264, Lot, 296. 183 Münzen & Medaillen GmbH (DE) Auction 30 (28.05.2009) Lot 1163. Ayrıca bkz., SNG Levante 813. 184 Jones, a.g.e., s.209. 185 CNG 68, Lot 177. Ayrıca bkz., SNG Levante 1285. 49

Fig. 85 Fig. 86 Fig.87 Fig.88

Kanatlı bir genç kız olarak tasvir edilen zafer kavramının simgesi Nike, genellikle elinde bir çelenk ve palmiye dalı tutarak koşar pozisyonda veya atlı arabalar içindeki pozları ile birçok şehrin sikkesinde görülürler (Fig. 85 Diadumenian/Adana)186. Adana ve Mersin’de bugün halen milli bayramlarda şehrin palmiye dalları ile süsleniyor olması ilginçtir. Daha da ilginç olanı, artık pek önemsenmemekle beraber yirmi yıl öncesine kadar gelenek olan bayramlar nedeniyle Zafer Takları’nın kurulmasıdır. Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren milli bayramlarda törene katılan askeri ve sivil gruplar palmiye dallarıyla süslenen Zafer Takı’nın altından geçerdi187. Bu tastamam Roma dönemi geleneklerinin günümüze yansımasıdır.

Tanrı ve tanrıçalardan sonra şehirlerde yapılan festivaller ve atletizm yarışmaları Roma dönemi şehir baskılarında önemli bir yer alır. Bu festival ve yarışmalar, bir şehrin kazanabileceği en büyük prestijlerden birisi olarak görülüyor ve bu önemli olayın sikkelerle dünyaya ilan edilmesine çok büyük önem veriliyordu. Oyunlarla birlikte imparatorluk kültüne olan inanç bağları kuvvetlendirildiği için imparatorlar da bu tür festival ve oyunları destekliyordu. Tabii bölgeden geçen imparatorluk ordularının bölge halkının tüm erzakını silip süpürmesiyle kaybolan imparatorluk prestijini yeniden kazanmak için bu tür imtiyazların verilmesi çok doğaldır. Bu festival ve oyunlara çevre şehirlerden de çok sayıda insan katılıyor, yarışmalarda başarı elde eden şehirler de konuyla ilgili sikkeler bastırıyorlardı. Amforadan kur’a çeken çıplak bir atlet (Fig.86. Elagabalus/Anazarbos)188 veya üç ayaklı agonistik masa üzerinde içinde palmiye dalları olan bir ödül vazosu (kupası) (Fig.87. III. Gordianus/Tarsos), güreşmekte olan iki genç (Fig.88. Gallienus/Syedra)189 gibi konular şehirlerde yapılan festival ve yarışmaları işaret etmektedir. Yarışmaların ve ödüllerin çeşidine göre agonistik masa üzerinde birden çok ödül vazosu bulunan örneklere de rastlanır. Birçok sikkede ödül vazoları daha detaylı olarak tek başına, üçü ya da altısı bir arada resmedilmiştir.

186 Tahberer Koleksiyonu env., no. 1770’de bulunan bu sikke daha önce yayınlanmamıştır. 187 Adana’da kurulmuş Zafer Takı örnekleri için bkz., Çukurova Albümü-Ellinci Yıl İçin I, Yusuf Ayhan, 1973, Adana, s. 11-12. 188 Tahberer Koleksiyonu env., no. 451. 189 CNG 152, Lot 187. Ayrıca bkz., SNG Levante 441. Bu sikkede görülen C lejantı oyunlarda ödülün para olarak verileceğini ifade eder. 50

Fig. 89 Fig. 90 Fig.91

Deniz kenarında kurulu olan veya nehirlerle denize yakın bağlantısı olan Kilikia şehirleri deniz fenerlerini (Macrinus, T. Decius /Aigeai); askeri ve ticari olmak üzere çeşitli gemileri sikkelerinin arka yüzlerine konu etmişlerdir. Genellikle tek direkli, tek yelkenli veya yelkensiz olan bu gemilerde bir dizi kürekçi ve bir dümenci birlikte resmedilmiştir (Fig.89- Tranquillina 241-244 / Aigeai)190. Bir dizi Anazarbos sikkesinde görülen, sivri kepli, paçaları dar, üst kısmı geniş, şalvarımsı bir giysisi olan ve kayalar üzerinde oturup bir elinde uzun saplı ilginç bir alet tutan bir figür uzun yıllar numismatları meşgul etmiştir. III. Gordianus (238-244), Trebonianus Gallus (251-253) ve I. Valerian (253-260) dönemlerinde basılan sikkelerdeki bu figür, son zamanlarda bulunan Trebonianus Gallus’a ait, nispeten daha iyi korunmuş bir sikke sayesinde mantıklı bir şekilde tanımlanabilmiştir. Amerikalı numismat Wayne Sayles’e göre sikkelerdeki figürün elinde tuttuğu alet, iki kenarında birer tekerlek bulunan ve havuz balıkçılığında kullanılan bir balık toplama ağıdır. Bugün de Adana çevresindeki Toros dağlarının birçok bölgesinde yeniden moda olan alabalık çiftlikleri muhtemelen Roma döneminde de vardı ve bu sikkelerdeki figür şehrin bu özelliğini anlatıyordu (Fig. 90)191.

Roma dönemi ilginç arka yüz konularından birisi de mimari yapılardır. Bunlar arasında en önemli yeri tapınaklar alır. Distil (iki), tetrastil (dört), hexastil (altı), oktastil (sekiz) ve dekastil (on) olmak üzere çok çeşitli örneklere rastlanır. Kimilerinin içine ayakta ya da oturan bir tanrı veya tanrıça figürü ekleyebilmek için sütun sayılarının azaltılarak resmedildiği görülür (Fig.91 ve 84)192.

Fig. 92 Fig.93 Fig.94

Şehirlerdeki su kemerleri ve köprüler gibi diğer imar hareketleri de sikkelere konu olmuştur. I. Valerianus dönemine ait bir Mopsuestia sikkesinde, Pyramos nehri üzerinde kurulan ünlü taş köprü, köprünün üzerindeki şehir kapıları ve yan gelip yatan

190 CNG 261, Lot 210. 191 CNG 78, Lot 1368 . Bu sikk hakkında, ayrıca bkz., Sayles, 2002, s. 47. 192 CNG 184, Lot 109. Ayrıca bkz., Tahberer, Asklepios Tapınakları, III. Lokman Hekim Tıp Tarihi ve Folklorik Tıp Günleri, 22-24 Ekim 2003, Şanlıurfa bildirisi. 51 nehir tanrısı Pyramos birlikte resmedilmiştir (Fig.92)193. Köprünün kemerleri arasındaki  = armağan yazısı, bugün de kullanılmakta olan Misis köprüsünün, üzerinde bulunan en son kitabeye göre, (şimdiye kadar inanıldığı gibi) M.S. 4.yy.’da değil de, daha önceden M.S. 253-260 yılları arasında Roma İmparatoru olan Valerianus Senior’un şehre bir armağanı olarak yapıldığını ifade ediyor. Zor bir dönemde imparator olan Valerianus, zamanının büyük bölümünü Parthialılar’a karşı savaşarak geçirmişti ve M.S. 260’da Mezopotamya’da ilerlerken esir düşene kadar, bölgeye sevk ettiği askeri birliklerin geçişini kolaylaştırmak için köprünün yapımını sağlamış olabilir194.

Fig.95 Fig.96 Fig.97

Roma dönemi Kilikia sikkelerinin arka yüz konuları arasında bazen mitolojik öykü, kişi, hayvan ve yaratıklar da boy gösterir. Daha çok imparator kültünü kuvvetlendirmeyi amaçlayan bu konular arasında en ilginç olanlardan birisi Caracalla (198-217) dönemi bir Tarsos sikkesinde görülür. Sikkede, mitolojide toprak ve bereket tanrıçası olan Demeter’in evlatlığı Triptolemos, kanatlı ejderlerin çektiği araba üzerinde, kucağındaki tohum torbasından tohum saçarken resmedilmiştir (Fig.93)195. Bu sikkenin bir diğer serisinde Triptolemos olarak imparator Caracalla’nın kendisi görülür196. Böylece imparatorun da bereket getiren tanrısal gücünün ortaya konulması söz konusudur. İşin doğrusu bu imparator döneminde olasılıkla bir kuraklık nedeniyle kıtlık söz konusu olmuş ve imparator Mısır’dan Tarsos’a buğday getirterek şehre büyük bir yardımda bulunmuştur197. Tarsoslular da sikkelerinde imparatoru Triptolemos olarak resmederek ona şükranlarını göstemek istemiş olmalılar.

193 CNG 88, Lot 985. Ayrıca bkz., SNG von Aulock 5747. 194 Her ne kadar bu sikkede Valerianus tarafından Mopsuestia’ya bir köprü armağan edildiği belirtiliyor olsa da köprünün daha önceden yapılmış olması ihtimali vardır. Tüm Roma dünyasında olduğu gibi Kilikia’da da Hadrianus döneminde büyük imar hareketleri görülür. Gerek ondan önceki imparatorların kazandığı zaferler nedeniyle oluşan zenginlik, gerekse Hadrianus zamanında meydana gelen depremler bu imar çalışmalarını artırmış olabilir. Belki de imar faaliyetlerine katkılarından dolayı Zephyrion, Adana, Mopsuestia gibi birçok şehrin sikkelerinde kendi isimlerinin yanı sıra uzun yıllar boyu “- Hadrianus’un” lejantı da yer almıştır. Bununla beraber gördüğümüz kadarıyla antik köprü, tapınak ve kaleler her onarıldığında sanki yeni yapılmış gibi bir kitabe ekleniyor ve onarımı yaptıran onurlandırılıyor, bazen de yeni yaptırmış gibi ifadeler kullanılıyordu. Bu nedenle hem Adana’daki Taşköprü, hem de Misis Köprüsü yukarıda konu edilen dönemlerden çok önce, Hadrianus zamanında (ki, onun adına Kilikia’yı ziyareti nedeniyle Roma’da basılmış olan büyük bronz bir sikkede görülen “RESTITVTORI CILICIAE =Kilikia’yı Onaran” (Stevenson, 1964, s.199) lejantı bu görüşü destekler), belki daha da önce Parthialılar’a karşı yapılan büyük harekat sırasında yoğun asker sevkıyatını kolaylaştırmak için Traianus zamanında yapılmış olabilir. Bu örneklerin de gösterdiği gibi, tarihin gün ışığına çıkarılmasında sikkelerdeki resim ve yazılar çok önemli bir rol oynamaktadır. 195 Nomos AG Auction 6 (08.05.2012) Lot 178. Ayrıca bkz., SNG Levante 1049. 196 Bkz. SNG Levante No. 1049 ve 1050. 197 Mısır’ın Tarsos’a yaptığı buğday hediyesi lejantlı sikke için bkz. SNG Levante 1038. 52

Mitolojik hikayeleri anlatan konulara en iyi örneklerden birisine Colybrassus’ta II. Valerianus (256-258) adına basılan bir sikkede rastlanır; burada hızla giden bir quadriga içinde Hades’in Persephone’yi kaçırışı oldukça detaylı bir şekilde resmedilmiştir (Fig.94)198. Syedra’da basılan Marcus Aurelius’a (161-180) ait bir sikkede de, savaş tanrısı Ares’in yargılanması199 resmedilmiştir (Fig.95)200. Ayrıca Herakles’in on iki işinden bazılarının tasvir edildiği sikkeler de vardır: Hydra 201 ile savaşan Herakles tasviri son derece canlı bir mücadeleyi tasvir etmektedir(Fig.96-Caracalla/Tarsos)202.

Fig. 98 Fig.99 Fig.100

Anazarbus darplarında sık görülen globus üzerinde sağa veya sola duran Capricorn203 (Fig.97. Julia Paula/Anazarbos)204; Hades tarafından kaçırılan kızını arayan Demeter efsanesinden bir sahnede, iki büyük meşale tutan Demeter (Fig. 98 Salonina/Syedra)205; erken dönem Tarsos staterlerinde gördüğümüz boğaya saldıran aslan (Fig. 99, ayrıca bkz. Fig.7)206; iki kentauros tarafından çekilen arabada oturan Dionysos ve Ariadne (Fig.100-Maximinus/Tarsos)207; Roma’nın kurucusu ikizleri emziren dişi kurt; daha önce de Tarsos baskılarında sıkça gördüğümüz boynuzlu aslan üzerinde Sandan; Tarsos’ta bir nymphaeum’daki heykeli temsil eden canavar Skylla; iki fil tarafından çekilen araba üzerindeki tapınak (Elagabalus, I. Maesa/Anazarbos); sandal giyen bir ayağa sarılan yılan ve üzerinde Asklepios büstü (S. Alexander/Aigeai); içinden yılan çıkan cista mistica (S. Alexander/Aigeai); ejderha ayaklı deve yıldırım demeti fırlatan Zeus Olbios (M. Aurelius/Diokaesareia) gibi çok çeşitli mitolojik hikaye ve inançla ilgili konular Kilikia sikkelerinin arka yüzlerini süslemişlerdir.

198 CNG 206, Lot 311. 199 Atina’da adam öldürme ve dinsel suçların yargılandığı Areopagos (Ares Tepesi) diye bir yer vardır. Ares,kızı Alkippe’ye saldıran Poseidon’un oğlu Halirrhotios’u öldürür. Poseidon, Olympos tanrılarını tepede toplayarak Ares’i yargılatır ama Ares beraat eder. 200 Nomos 6, Lot 147. 201 Çok başlı yılan- ejderha. 202 Nomos AG Auction 6 (08.05.2012) Lot 177. Ayrıca bkz., SNG Levante 1051. 203 Capricorn: ön tarafı keçi, arka tarafı balık veya ejderha kuyruğu şeklinde olan mitolojik hayvan. Hyginus’a göre aslında Pan’ı temsil ediyor (Stevenson, a.g.e., s. 171). 204 CNG 69, Lot 1076 (Tahberer Koleksiyonu env., no. 448.). 205 Triton VII, Lot 793. Ayrıca bkz., SNG Levante 447. 206 CNG 88, Lot 1011. Ayrıca bkz., SNG Paris 1072. 207 SNG Paris 1610. 53

Fig.101 Fig.102 Fig.103

Arka yüz konusu olarak, Kilikia şehirleri birçok kez imparator ve aile üyelerine de yer vermişlerdir. Ön yüzde imparator, arka yüzde imparatoriçenin büstü en çok karşılaşılan örneklerdir. Arka yüz konusu olarak imparatorlar at üzerinde; veya bir tropaion altında oturan iki esirin yanında; askeri kıyafetleri içinde ayakta dururken (Fig.101-Pupienus/Tarsos)208; Demiourgos veya şehir tanrıçası tarafından taç giydirilirken; quadriga veya biga sürerken; aslan avlarken; nehir tanrısıyla veya diğer tanrılarla birlikte, farklı pozlarda resmedilmişlerdir. Ayrıca tahtın varisleri olan kişi veya evlatların portreleri ve imparatorla imparatoriçenin karşılıklı ayakta durup tokalaşan figürleri; birlikte yönetimde bulunan iki ya da üç imparatorun yan yana oturan figürleri, imparator ve ailesinin, varislerinin bölge halkına tanıtılması ve kişisel propagandalarının yapılması açısından önemli mesajlar taşıyan konulardır.

Birçok Kilikia şehri, kendi isimlerini arka yüz konusu olarak kullanmışlardı. Syedra, Anemurion, Ninika-, Olba, Zephyrion, Tarsos, Mopsuestia, Hieropolis ve Aigeai gibi şehirler bir veya daha fazla darplarında, genellikle defne çelengi içinde, sadece kendi isimlerini yazdıkları sikkeler bastırmışlardır (Fig. 102. I. Valerianus/Anemurion)209. Diğer baskılarda da sikkenin arka yüz konusu ne olursa olsun şehrin ismi ve unvanları kesinlikle unutulmuyor ve ortadaki resmi çevreleyecek şekilde yazılıyordu.

Aralarında büyük rekabet olan Tarsos ve Anazarbos gibi bazı şehir sikkelerinde görülen, çoğunlukla sözde yüksek anlamı olan ama özde pek o kadar değeri olmayan  = C = “İlk, En Güzel, En Büyük, İhtişamlı, Kutsal” gibi unvanlar, yakıştırma210 olsa dahi, şehirlerdeki toplumsal gururun yüceltilmesi açısından çok önemliydi.

gibi bazı imparatorları onurlandırmak için verilen unvanlar da genellikle şehrin ismine ekleniyordu. Şehrin birden fazla unvana sahip olduğu durumlarda, bunlar anlamını yitirmeyecek bir şekilde kısaltılarak da olsa mutlaka yazılıyor, eğer bir sıra yetmezse ikinci sıraya geçilebiliyordu. Spor karşılaşmaları ve kutsal festivaller anısına basılan sikkelerde konuyla ilgili bir yazı kesinlikle ihmal edilmiyordu.

İlginç olan bir başka konu ise hayvanlardır. Kartal, at, hörgüçlü veya hörgüçsüz boğa, fil, yengeç, balık, eğerli katır211, keçi, yılan ve aslan (Fig. 103-Caracalla/Tarsos)212

208 CNG 69, Lot 1166. Ayrıca bkz., SNG Levante 1115. 209 Tahberer Koleksiyonu env., no. 625. 210 Sear,1995, s. ICXİX. 211 Dionysos kültünü temsil eder. Eğer üzerinde genellikle yay, sadak ve sarmaşık çelengi ile tasvir edilir. 54 gibi genellikle tanrılar veya şehirler için kutsal olduğu bilinen hayvan tasvirleri Roma dönemi Kilikia şehir baskılarında çok sık olmasa da görülür.

Fig.104 Fig.105 Fig.106

Şehirler arasındaki rekabetin en güzel göstergelerinden bir tanesi de Zodiak halkalı sikkelerdir. M.S. 238-244 yılları arasında imparator olan III. Gordianus döneminde Adana’da basılmış olan bir sikkenin arka yüzünde, ortada şehrin kendisini temsil eden Kule Taçlı Şehir Tanrıçası ve etrafında da Zodiak sembolleri resmedilmiştir (Fig.104)213. O dönemde evrenin on iki zodiak sembolü ile ifade edilen yıldızlar kümesinden ibaret olduğuna inanılıyordu. Bu durumda Zodiak halkasının tam ortasına yerleştirilen şehir tanrıçası kompozisyonu, o şehri bilinen evrenin ortasında, evrenin merkezi olarak tasvir etmekteydi. Adana ile birlikte (Fig.105. III. Gordianus)214 ve Aigeai (Fig.106. I. Valerianus)215 şehirleri de zodiak halkalı sikkeler darp etmişlerdir.

Fig.107 Fig. 108

İmparator veya tanrıların dışında Kilikia’da, Soloi-Pompeiopolis’te yetişmiş filozof Chrysippos (?) gibi sivil halktan ama şehir için gurur kaynağı olan insanlar da sikkelere konu olmuştur (Fig.107. I. Philippus/Soloi)216.

Son olarak koloni sikkelerinin en ilgi çekici olanı, “koloni kurucunun” (genellikle imparatorun kendisi) kutsal töreni yerine getirmesi, yani bir boğa ve bir ineğin veya iki öküzün çektiği saban ile “yerleşme alanının sınırlarını belirlemesi” tasvirinden bahsetmekte yarar vardır. Bu tasvirler Ninika-Claudiopolis’te birçok imparator için

212 Tahberer Koleksiyonu env., no. 1538. 213 SNG Levante 1233. 214 CNG 216, Lot 346. Ayrıca bkz., SNG Levante Suppl. 390. 215 Bu sikke için bkz., Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ndeki Roma Dönemi Kilikya Şehir Sikkeleri – Melih Arslan, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 1992 Yıllığı, s. 215, Levha 1, Sikke no. 2. 216 Heidelberger Münzhandlung Herbert Grün e.K. Auction 49 (20.05.2008) Lot 102. Ayrıca bkz., SNG Levante 895. 55 basılan sikkelerin temel arka yüz konusu olmuştur (Fig.108. Maximinus I. /Ninika- Claudiopolis)217. M.S. 3.yy.’ın ilk yarısında koloni sıfatını alan Mallos’ta da, olasılıkla emekli olduğunda şehre yerleştirilen askerleri işaret eden asker sancak tasvirli sikkeler koloni olma özelliğinin işareti olarak bir dizi sikkenin arka yüzünde görülür. Diğer şehirlerden farklı olarak koloni olan şehirlerin sikkelerindeki yazılar Latince yazılıyordu (Fig.66).

Kilikia sikkelerinin konuları burada anlatılanlarla sınırlı değildir. Ancak amacımız, bu konuda okuyucuya sadece bir fikir vermek ve onu daha ileri araştırmalara yöneltmek olduğu için, bu kadarıyla yetinmeyi tercih ediyoruz.

217 CNG 134, Lot 236. Ayrıca bkz., SNG Levante 615. 56

SİKKELERİN ÜZERİNDEKİ TARİHLER

ikkelerin üzerine tarih yazma geleneği Hellenistik dönemde yaygınlaşmaya Sbaşlamıştı. Ondan önce basılan sikkelerde, sikkeyi basan kavmin liderinin ismi bulunuyordu ve bu lider sikkenin kullanıldığı yerlerde çok iyi tanındığı için başka bir şey yazmaya gerek kalmıyordu218. Artan askeri faaliyetler ve gelişen ekonomik hayat, sikkelerin hareket ettiği alanları giderek daha genişletmeye başlayınca sikkeler üzerinde verilen mesajlara tarih de eklendi. Üzerinde tarih olan sikkelerin çok büyük bir bölümü Suriye ve Kilikia dahil çevredeki diğer sikke darbeden bölgelerde bulunmaktadır. Kuzeydeki Pontos, Paphlagonia ve Phrygia’daki birkaç şehir dışında Anadolu’nun başka bölgelerinde, üzerinde tarih yazılı sikkelere çok az rastlanır.219

Kilikia şehirlerinde sikkelere tarih yazma geleneği Roma döneminde başlamıştır. Bununla beraber her şehrin takvimi farklıdır. Çünkü şehirlerin çoğu kendilerine göre önemi olan bazı tarihsel olaylara veya bir başka büyük şehrin kullandığı takvime göre şehir yıllarını başlatmışlardır. Bu nedenle iki şehre ait sikkelerdeki tarih, harfleri aynı olsa dahi aynı yılı göstermiyor olabilir. Roma döneminde her şehrin kendi takvimini belirlemesi ve buna göre sikkelerine tarih atması yarı özerk yönetim biçimini destekleyen bir uygulamadır. Bütün bunlar göz önüne alındığında sikkenin üzerindeki tarihi doğru okuyabilmek için şehir yılının ne zaman başladığını öğrenmek ve ona göre deşifre etmek gerekir.

Roma imparatorluk dönemi sikkelerin üzerindeki tarihler “harfler” ile sembolize ediliyordu:                             (C)                               X

Buna göre 482 yazmak istersek veya  harfleri ile bunu ifade edebiliriz. Bir sikkeye göre örnek verecek olursak:

Aigeai şehrinin takvimi M.Ö. 47’de başlar. Yukarıda sağda gördüğümüz Aigeai sikkesindeki tarih “ZMC = 247” Şehir yılını gösteriyor. Şehir yılını Miladi takvime çevirecek olursak:

(M.Ö.) 47 - (M.S. ) 247 = (M.S. ) 200 / 201 bu sikkenin Miladi takvime göre basıldığı yıldır. Birçok sikkede tarih harflerinden önce ETOYC (veya kısaca E, ET, ETO veya ETOV = YIL kelimesi de görülür (Fig.45, 50, 51).

218 Sear, a.g.e., s. XXV. 219 Sear, a.g.e., s. XXV. 57

Daha nadiren de olsa Anemurion ve gibi bazı şehirlerin sikkelerinde =1, =2 ve =3 veya (bir Titiopolis - Antoninus Pius darbında olduğu gibi) =23, saltanat yılı kullanıldığı görülür. İmparatorluk darplarından önce Olba rahipleri de kendi adlarına bastırdıkları sikkelerde kendi yönetimlerine istinaden sikkelerinde =1, =2, =3, =5, =10, =11 gibi yıllar kullanmışlardır. Bununla beraber Seleukeia ve Tarsos gibi bazı şehirler hiçbir zaman sikkelerine tarih atmamışlardır.

Kilikia’da Şehir Takvimleri

Aigeai - M.Ö. 47 Alexandria ad Issum - M.Ö. 67 Anazarbos - M.Ö. 19 Augusta – M.S. 20 Epiphaneia - M.Ö. 68 Flaviopolis – M.S. 73 Eirenopolis - M.S. 52 Mallos - M.Ö. 68 Mopsuestia - M.Ö. 68 (Sonbahar) Rhosos - M.Ö. 42 (Sonbahar) Soloi-Pompeiopolis - M.Ö. 66 Zephyrion-Hadrianopolıs - M.Ö. 68.

58

KILIKIA SİKKELERİNİN BİRİM DEĞERLERİ

aha önce de belirtildiği gibi, ilk sikkeler bilinen bir hükümdarın bilinen D işaretini taşıdığı için üzerinde ayrıca değerini gösteren herhangi bir işaret bulunmuyordu.

İlk sikkelerin herkes tarafından kabul edilmiş ilk birimine “stater” deniyordu. Stater, standart ağırlık veya ağırlık birimi anlamına gelmektedir. Sikke metali ister elektron, ister altın, isterse gümüş olsun stater ilk birim olmuştu. Nadiren de olsa distater denilen iki stater ağırlığındaki sikkelere rastlanmakla beraber, staterin çeşitleri olarak onun bölünmüş parçaları daha çok görülür220.

İlk Kilikia sikkelerinin de en büyük birimi staterdir. Tarsos, Mallos, Soloi, Issos, Nagidos, Kelenderis gibi Kilikia şehirleri M.Ö. 450 ile 323 yılları arasında çeşitli staterler basmışlardır. Antik çağ tartı sistemi bugünkü kadar mükemmel olmamakla beraber gümüş staterler genellikle 9,5 ile 10,5 gram arasında, birbirine çok yakın bir ağırlıkta basılmıştır. Biraz daha ağır veya biraz daha hafif olanlar da görülür. Staterlerin yanı sıra bolca Obol denilen birimlere de rastlanır. Obol, genellikle staterin 1/12’si değerindeki sikkedir. Ama farklı bölgelerde farklı bölünmelerin yapıldığı açıkça görülür. Obol da, yarı obol, çeyrek obol, dörtte bir obol gibi, 0.15 gram ile 1 gram arasında çeşitli ağırlıklara bölünmüştür. Bununla beraber küçük alışverişlerin yürütülebilmesi için obolun çok büyük bir önemi olduğunu anlıyoruz. Çok sık karşılaşılmasa da obolun katları olarak basılmış sikkeler de görülür. Bunlar triobol (2.60 gram civarında) yani trite, tetrobol (3.30 gram civarında) yani tetarte gibi isimlerle anılırlar. Tarsos, Mallos, Soloi ve Kelenderis gibi şehirlerde temel birim staterlerin yanında nispeten daha az miktar ve çeşitte trite ve tetarteler basılmıştır.

Hellenistik dönemde kendi adına sikke basmayan Kilikia şehirleri Otonom dönemde genellikle çapları 15, 20 ve 25 mm civarında olan üç farklı boyutta bronz sikkeler kullanmışlardır. Sadece dar bir alan içerisinde, basıldığı şehir ve ona çok yakın bir başka şehirde kullanıldıkları için bu sikkeler üzerinde herhangi bir değer işaretine rastlanmaz ve çoğunlukla boyutlarına göre değerlendirilmiş olsa gerektirler. Çünkü aynı boyda olup da gözden kaçmayacak kadar farklı ağırlıkta olan birçok sikke görüyoruz. Bunların yanında Tarsos gibi büyük şehirlerde günlük alışveriş hacminin gereği olarak yukarıda bahsedilenlerden daha küçük ve daha büyük bronz darplara rastlamak mümkündür. Sadece Aigeai ve Elaiussa-Sebaste şehirlerinde basılan 15 gram civarındaki gümüş tetradrahmiler ise tamamen bir istisna teşkil ederler.

Bununla beraber antikçağ yazarları Roma dönemi öncesinde çoğu şehirde kullanılan bronz sikkelere khalkous dendiğinden bahsederler. Zaten Grekçe “khalkous= bakır/bronz” (sikke) anlamına gelmektedir221.

220 Staterler duodesimal-onikilik sisteme göre bölünürler. Buna göre bölünen staterler hemistater (yarım), trite (1/3), tetarte (1/4), hekte (1/6), hemitetarte (1/8), hemiekte veya hemiekton (1/12), mysemitetarte (1/16) ve mysemiekton (1/24) olarak anılırlar. En küçük birimin ne kadar bölünmüş olduğu kesin olarak bilinmemekle beraber şimdiye kadar rastlananlar yukarıdaki birimlerdir. 221 Kimi yerlerde tüm bronz sikkeler için kullanılırken kimi yerlerde sadece bir birim için kullanılmıştır. Chalkous’un da ast ve üst katları vardır: hemikhalkon (yarım khalkous), dikhalkon (iki khalkoi), trikhalkon (üç khalkoi), tetrakhalkon (dört khalkoi) ve pentekhalkon (beş khalkoi). Khalkous genellikle bir obolun 1/8’i olarak tarif edilir fakat bazı bölgelerde 1/12’si olarak değerlendirildiği de görülür (Jones, a.g.e. s. 50). Kilikia şehir darplarında khalkous ile ilgili herhangi bir ibare yoktur ancak bazı yazarlar otonom dönem sikkeleri khalkous birimine göre değerlendirirler. 59

Roma dönemi bronz şehir sikkelerinin temel birimi As ya da Assarion’dur. Latince’den gelen Assarion, Grekçe olan Khalkous’un yerine geçmiştir. Assarion’ların ağırlıkları 4 ile 6 gram arasında değişmekle beraber alt ve üst katları da bulunur. Alt katı olarak hemiassarion (yarım assarion) değeri ile, üst katları olarak diassarion (iki assarion), trihemiassarion (üç yarım yani 1,5 assarion) ve tetrassarion (dört assarion) gibi çeşitleri vardır.

Roma dönemi şehir sikkeciliğinin sonlarına doğru Kilikia Trakheia şehirlerinden Lyrbe, Kasai, Kolybrassos, Karallia, , Korakesion, Syedra ve I. ve II. Valerianus, Gallienus ve eşi Salonina adına, Pedias bölgesinde de Hieropolis-Kastabala şehri aynı imparator ve imparatoriçeler adına darp ettikleri sikkeler üzerine değerini gösteren harfler (rakamlar) koymuşlar, diğer şehirler buna hiç ihtiyaç duymamışlardır. Değer sayıları sikkenin ön yüzünde, imparator veya imparatoriçenin lejantından sonra, büstün hemen önündedir.

Sikkelerinde değer sayıları olan şehirler, imparatorlar ve imparatoriçelerden örnekler: Lyrbe, Kasai, Kolybrassos, (I. ve II. Valerianus, IA=11 assaria, IB=12 assaria), Karallia (Gallienus =3, H=8 assaria), Laerte, Koracesion, Syedra, (I. Valerianus, Gallienus, Salonina IA=11, H=8 assaria), Hieropolis-Kastabala (I. Valerianus, S=6 assaria, Gallienus =4 assaria ).

60

KILIKIA SİKKELERİNE KONU OLAN TANRI VE TANRIÇALAR

Adonis: Daha çok güney ve doğu Akdeniz bölgesinde tapınılan bir tanrıdır. Aphrodite’nin lanetiyle babası Suriye Kralı Theias (ya da Kıbrıs Kralı Kinyras)’a tutulan Myrrha (ya da Smyrna)’nın oğludur. Aphrodite ve Persephone’nin sevgilisi olmuş, aralarındaki çekişmenin sonunda diğer tanrıların gönderdiği bir yaban domuzu tarafından öldürülmüş, akan kanından bahar çiçekleri bitmiş. Kışın yeraltında kalan, baharla birlikte yeryüzüne dönen ve aşk cümbüşü içinde fışkırıp gelişen bitkisel varlığı simgeler. Aphrodite: Aşk ve güzellik tanrıçası. Çıplak veya yarı çıplak resmedilir. Ahuramazda: Pers / Sasani dininin en yüksek tanrısı. Kanatlı bir disk üzerinde, sakallı ve silindirik şapkası ile, bir lotus çiçeği ve çelenk tutarken resmedilir. Amazon: Karadeniz kıyılarında yaşayan savaşçı kadınlar. Apollon: Zeus ve Leto’nun oğlu olan Apollon güneş tanrısıdır. Müziğin, kehanetlerin, zanaatların, sürülerin ve çobanların koruyucusudur. Daha çok elinde lir tuturken sikkelere konu olmuştur. Ariadne: Girit Kralı Minos’un kızıdır. Dionysos ile evlenir ve sikkelerde onunla beraber görülür. Asklepios: Apollon’un oğludur veya onun soyundan gelir. Kentauros Khiron tarafından eğitilen sağlık tanrısıdır. Yılanlı âsâsı ile birlikte resmedilir. Athena: Akıl ve zekayı temsil ediyor, tarımı ve el zanaatlarını koruyor olmasına rağmen daha çok savaşta zor durumda kalanın yanında yer alması nedeniyle, elinde mızrağı ve kalkanı, zırhlı elbisesi ile savaşçı bir tanrıça olarak görülür. Baal: Batıdaki Zeus’a eş değerde bir Sami tanrısıdır. Genellikle tahtta oturup buğday başağı, üzüm, kartal ve bir âsâ tutarken resmedilir. Demeter: Tarım alanlarının koruyucusu, verimlilik ve evlilik tanrıçasıdır. Demos: “Halk”. Bağımsız olarak halk, sakallı bir erkek figürü ile temsil edilir. Dikaiosyne: “Adalet”, (doğruluk) Roma’daki Justitia (kavramsal adalet) ve Aequitas’ın (ticari adalet) Grek karşılığı. Dikaiosyne sikkelerde genellikle bir terazi ile resmedildiği için, daha çok Aequitas’ın karşılığıdır ve ticari adaleti temsil etmektedir. Bununla beraber, Grekçede her iki adalet kavramı ile ilgili ayrı kelimeler olmadığı için, Kilikia şehir baskılarındaki Dikaiosyne hem kavramsal hem de ticari adaleti temsil ediyor olmalıdır. Dionysos: Şarap ve eğlence tanrısıdır. Kantharos, thyrsos ve üzüm salkımı tutarken resmedilir. Dioskuroi - Dioscuri (Dioskurlar): Zeus ile Leda’nın ikizleri Kastor ve Polydeukes. Sivri uçlu kepleriyle, yan yana veya sadece kepleri ile tasvir edilirler. Kardeşlik ve dostluğun simgesidirler. “İkizler Burcu” bu iki kardeşten gelmektedir. Ekklesia: Asamble, toplantı: imtiyazlı vatandaşların toplantısını temsil eden kadın figürü. Aigeai sikkelerinde görülür. Elpis: “Umut”. Roma’daki Spes’in Grek karşılığı ve umudun kişileştirilmişidir. Çoğunlukla çiçek tutan genç bir kadın olarak resmedilir. Genius (L): “Ruh/Cin”. Koruyucu ruh/cin anlamında kullanılan bir kelime. Antik sanatta kutsal kişiliği tanımlanamayan tanrı veya mitolojik karakterler için kullanılır. Daha çok insan formundadır. Gorgon Kardeşler: Korkunç suratlı, yılan saçlı, domuz dişli ve başları kanatlı yaratıklar. Savaşçıların zırh ve kalkanlarının süsleyen tasvirleri sikkelerde de sık görülür. Harpoc(k)rates: Osiris ve Isis’in çocuğu olan Horus’un Grekçe ismi. Sikkelerde genellikle bebek veya çocuk olarak, cornucopiae, çelenk, sopa, şahin, nar tutarken veya 61 koç ile resmedilir. Bazen de Herakles’e benzetilerek sopa ve aslan postuyla birlikte resmedilir. Helios: Başında güneşi temsil eden şua tacı ile tasvir edilen güneş tanrısı. Bir elinde küre tutan çıplak tasvirleri birçok sikkeye konu olmuştur. Herakles: Güç, cesaret ve kahramanlık sembolüdür. Zeus ve Alkmene’nin oğlu olan Herakles, genellikle elinde ünlü sopası ve aslan postu ile resmedilir. Bazen bir aslanla bazen de bir mitolojik canavarla savaşırken görülür. Hermes: Tanrıların habercisi olan Hermes, Zeus ve Maia’nın oğludur. Yılanlı âsâsı “Caduceus veya Kerykeion”, kanatlı kepi ve sandalları ile tasvir edilir. Hades yolcularının kılavuzu, çobanların ve tüccarların koruyucusudur. Hygieia: Asklepios’un kızıdır. Sağlık tanrıçası olarak bilinir. Bir elinde tuttuğu tabaktan koluna dolanmış bir yılanı beslerken ve genellikle babasıyla birlikte tasvir edilir. Sağlık ve temizlik anlamına gelen “Hijen” kelimesi onun isminden gelmektedir. Isis: Bir Mısır tanrıçası. Kral tanrı Osiris’in kız kardeşi ve karısı. Genellikle Sarapis ile birlikte resmedilir. Kronos: Uranüs (Uzay) ve Gaia (Yeryüzü)’nün oğlu, Zeus’un babasıdır. Babasını alaşağı edip yerine geçer ve kendisi de aynı kadere kurban gitmemek için çocuklarını yutar. Elinden kaçırılan Zeus da onu alaşağı eder. Poseidon: Denizlerin ve denizcilerin koruyucu tanrısı, Zeus’un kardeşidir. Bir trident ve yunus balığı tutarken, bir geminin pruvasına ayağını koyarken resmedilir. Sarapis: I. Ptolemaios tarafından yaratılan ve diğer tanrıların tüm özelliklerinin hepsini birden taşıdığına inanılan Mısır tanrısıdır. Başında modius olan büstü birçok Kilikia sikkesine konu olmuştur. Sandan: Özellikle Kilikia’da tapınılan güneş tanrısı. Batıdaki Herakles’in özelliklerini taşır. Telephos: Herakles’in Arkadia’daki Tegea Kralı Aleus’un kızı Auge’den olma efsanevi oğludur. Telesphoros (-us): Asklepios kültü ile ilgili genç bir tanrıdır. Roma döneminde az da olsa bağımsız olarak tapınılmış olmakla beraber sikkelerde Asklepios ve Hygieia ile birlikte görülür. Thalassa: Denizlerin kişileştirilmiş hali. Genellikle bir kadın büstü şeklinde tasvir edilir. Zeus: Tanrıların ve insanların babası ve tanrıların en ünlüsüdür. Tahtta otururken, çıplak, yarı çıplak, sakallı, diademli, defne çelenkli büstü ile sikkelere en çok konu olan tanrıdır.

62

ANTİK KILIKIA ŞEHİRLERİ

ADANA / Antiochia ad Sarum

Yaklaşık 3500 yıldır ismini korumuş olan Kilikia’nın en eski şehirlerinden birisidir. Luwi dilindeki belgelerde Adanuwa, Atanuwa, Atanwa şekillerinde, Hitit çivi yazılı belgelerde ise, Adaniia/Ataniia şeklinde geçmektedir. Antik şehir, çok büyük bir ihtimalle, bugünkü Tepebağ höyüğünün bulunduğu yerde olmalıdır. Antik çağdaki birçok kent gibi Adana da bir nehir kenarında kurulmuştu. Bu nedenle bir dönem şehrin ismi kenarında kurulduğu Saros (Seyhan) nehri ile birlikte anılmıştır. Ksenophon (M.Ö. 427- 355) Saros nehrinden Psaros diye bahseder ve onun üç plethron222 genişliğinde, ondan beş parasang223 uzaklıktaki Pyramos nehrinin de bir stadion224 genişliğinde olduğunu bildirir.

Adana arkeoloji açısından şanssız şehirlerden birisidir zira yeni yerleşmeler hep antik yerleşmenin üzerine kurulmuş ve böylece arkeolojik bulgu ve şehrin tarihinin daha iyi belgelenmesi zorlaşmıştır. Bu nedenle Adana sikkelerinin önemi artmıştır.

Adana şehri IV. Antiokhos döneminden itibaren sikke basmaya başlamıştır. Otonom dönemde genellikle  gibi çifte magistrat isimlerine rastlanır225. Roma döneminde ise bir dizi imparator, isimleri ile sikkelerde onurlandırılmıştır. Adana sikkelerinde tarih veya değer işaretleri kullanılmamıştır.

Sikkelerde görülen lejantları:

IV. Antiokhos Dönemi (M.Ö. 175 - 164) Saros kıyısındaki Antiokhia)

Otonom Dönem (M.Ö. 164’ten sonra)  ve çeşitli monogramlar.

Yarı Otonom ve Hadrianus’tan Gallienus’a kadar İmparatorluk Dönemi.    CV. V  CV  

222 Plethron (veya Plathron) = 100 Ayak: ortalama 30 metre. Buna göre antik çağda (M.Ö.4.YY. dolaylarında) Saros nehrinin 90 metre genişlikte aktığını anlıyoruz. 223 Parasang: (Fersah) Eski İran yol ölçü birimi. Yunanistan ve Mısır’da da kullanılmıştır. Yaklaşık 5200 metredir. 224 Stadion= 600 Ayak veya ortalama 192.27 metre. Ama Attika stadionu 184.98 metre ve Heredotos ile Ksenophon’a göre Asia stadionu 147.85 metre idi. 225 Hill, a.g.e., s.xcix, ayrıca bkz., E. Levante, Coinage of Adana in Cilicia, Reprint from the Numismatic Chronicle Volume 144, 1984. 63

 Dionysos onuruna yapılan kutsal festival ve spor karşılaşmaları için.

AIGEAI / AEGEAE

Adana iline bağlı, Ayas ya da Yumurtalık olarak bilinen ilçe merkezindeki antik çağ şehridir. Muhtemelen Seleukoslar hanedanlığı başında kurulmuş veya küçük bir yerleşimken bu dönemde bir şehir haline getirilmiştir. Aigeai ismi, Seleukoslar’ın anavatanı Makedonya’dan aldıkları isimlerden biridir ve keçi demektir.

Kilikia Pedias bölgesinin en önemli liman şehri olan Aigeai hem deniz ticareti yapan gemiler hem de askeri filolar için önemli bir uğrak yeriydi. Bununla beraber şehir daha çok Asklepieion’u ile ünlüydü. M.Ö. II. YY.’dan itibaren sikke basmaya başlayan Aigeai Otonom dönemde ve erken Roma döneminde bastığı gümüş tetradrahmiler ve billon sikkelerle dikkat çeker. Roma döneminde şehrin ismine birçok imparator isminin eklendiği görülür. Kilikia’da en çok sikke basan şehirlerden birisidir. Roma döneminden itibaren sikkelerinde tarih bulunur ama değer işaretleri yoktur. Şehir yılı M.Ö. 47’de (Caesar takvimi) başlar.

Sikkelerde görülen lejantları:

IV. Antiokhos (M.Ö. 175 - 164) Dönemi 

Otonom Dönem ve/veya ya da .

Yarı Otonom ve İmparatorluk Dönemi (Augustus’tan Gallienus’a kadar) veyave imparatorlar onuruna onların isimleriyle birlikte:  V, C, CV ve V, C,   CEVHPIANN , VCCEVHPIANN V, VCV VC) , VCC,VC,V C, VXC v.b. 64

Erken dönemlerde bazı yöneticilerin isimleri de kısaltılarak sikkelere geçmiştir. Tiberius döneminde Culleo - VC gibi. CVCCC - Asklepios onuruna yapılan kutsal festival ve spor karşılaşmaları.

ALEXANDREIA / ALEXANDRIA AD ISSUM

Grekçe Aleksandros (İskender) Yurdu anlamındadır. Hatay ilinin ilçe merkezi İskenderun’un antik çağdaki ismidir. M.Ö. 333’te Büyük İskender’in III. Dareios ile yaptığı savaş sırasında yıkılan Issos şehrinin yerine kurulmuştur. Sikkelerinde değer işaretlerine rastlanmaz ama Caligula/Claudius döneminden (40-54) itibaren sikkeleri tarihlidir. Şehir yılı M.Ö. 67’de başlar.

Sikkelerde görülen lejantları:

IV. Antiokhos ve Otonom Dönemlerde 

Yarı Otonom ve İmparatorluk Dönemi    CC

ANAZARBOS /ANAZARBUS

Adana-Kadirli yolu üzerinde, Anavarza-Dilekkaya diye anılan köyün bitişiğindedir. Antik şehre ismini veren kayalık, kuzeyden güneye 4.5 km. uzunlukta ve 200 metre yüksekliktedir. M.Ö. 1. yy.’a ait sikkelerde ve bölgede bulunan yazıtlarda “” olarak anılan şehrin ismi M.Ö. 19’da, Roma imparatoruna yaranmışlık olsun diye “Caesarea” veya “Anazarbus yanındaki Caesarea” olarak değiştirilmiş ve Commodus dönemine kadar da bu isimle anılmıştır. Anazarbus’ta sıfatının ilk kullanıldığını gösteren belgeye Septimius Severus ile Caracalla’nın ortak yönetimi dönemine ait bir kitabede rastlanır (204/205).

Ayrıca sikkelerinde, şehirde düzenlenen spor karşılaşmaları ve birçok imparatorun şehri ziyaretleri veya özel bağışları nedeniyle aralarında diğer şehirlerde hiç görülmeyen farklı onur unvanlarına da rastlanır. Örneğin M.S. 221’de Elagabalus, yılın iki Demiurgosu’ndan birisi olur ve bu olayı kutlamak için bir hatıra sikke basılır. M.S. 260 yazında I. Valerianus’un Sasani Kralı Shapur tarafından esir alınmasıyla birlikte şehir büyük bir felaketle yüz yüze gelir. Anazarbos en son Gallienus döneminde sikke basabilmiştir. İmparatorluk dönemi sikkelerinin çoğu tarihlidir ama değer işaretlerine rastlanmaz. Şehir yılı M.Ö. 19’da başlar.

Sikkelerde görülen lejantları:

M.Ö. 1. yy. Otonom Dönem  Yarı Otonom ve İmparatorluk Dönemi başından Commodus’a kadar 65

veya C(C)ya da V Ve aynı yazılar farklı kısaltmalı şekilleri ile.

Commodus’tan sonra   ve C,    

Spor karşılaşmaları ile ilgili olarak CCCC CICCCC CCCCXACC C

ANEMURIUM/ ANEMURION

Mersin ilinin ilçe merkezi ’un hemen güneybatısında bulunur. İyi korunmuş harabeleri ile Kilikia Trakheia’nın en önemli şehirlerinden birisidir. İlk sikkeleri Roma tarafından Kilikia Trakheia’nın bir bölümü ile birlikte kendisine verilen Commagene Kralı IV. Antiokhos (38-72) döneminde basılmıştır. En baştan itibaren sikkelerinde saltanat yılı kullanılmıştır.

Sikkelerde görülen lejantları:

Yarı Otonom ve İmparatorluk Dönemi  V   ANTIOKHEIA AD CRAGUM

Kragos üzerindeki Antiokheia, Anamur ile Gazipaşa arasında, antik şehri yakınlarında, Kragos - Karadağ‘da bulunmaktadır. Strabon bu şehirden, “deniz kenarında ve etrafı tamamen dik kayalıklarla çevrili” diye bahseder. İsminden de anlaşılacağı gibi, Seleukoslar hanedanlığından, muhtemelen III. Antiokhos döneminde kurulmuş veya bu ismi almıştır ancak sikke basmaya Roma imparatorluk döneminde başlamıştır. Sikkelerinde tarih veya değer işaretleri yoktur.

66

Sikkelerde görülen lejantları:

İmparatorluk Dönemi. XCveyaV

APHRODISIAS

İsmi, Hellen dilinde “Aphrodite’ye adanmış, Aphrodite Yurdu” anlamındadır. , Anamur ile Silifke arasında, bucak merkezi Ovacık yakınlarında, denize uzanan Ovacık burnu üzerindedir. Erken dönemde güzel sikkeler basmış olan şehir, muhtemelen Roma imparatorluk döneminde önemini yitirmiştir. Erken dönem sikkelerinde sadece bazı monogramlara rastlanır. İsim yazılı değildir.

AUGUSTA

Adana ilinin hemen kuzeyinde, Saros (Seyhan) nehri kıyısında, ilk Roma İmparatoru Augustus’un karısı Livia Augusta adına, olasılıklan oğlu Tiberius tarafından kurulmuş bir şehirdir. Kalıntıları bugün Seyhan baraj gölü altında kalmıştır. Ancak sular çekildiğinde tiyatrosunun yüksek kısımları görülebilmektedir. En baştan itibaren sikkeleri tarihlidir ama değer işaretleri taşımazlar.

Seyhan nehri kıyısında ve bugün baraj gölünün içinde kalmış olan höyüklerde iki farklı zaman dilimine ait yerleşmeler dikkati çeker. Bunlardan kimilerinde tarih öncesi çağlardan Hellenistik dönemin sonuna kadar kültür izine rastlanırken daha sonraki dönemlerin izleri yoktur. Kimileri ise Roma döneminden başlayıp Orta Çağ’a, hatta günümüze kadar kullanılagelmiştir ama oralarda da daha eski döneme ait izler bulunmaz. Bunun en önemli sebeplerinden birisi Roma dönemi öncesi bölge halkının daha korunaklı yerlerde yaşamak zorunda olmalarıdır. Roma hâkimiyeti ile sınırlar genişlemiş ve savaşlardan uzak, nispeten daha uzun bir barış dönemi yaşanmıştır. Bu barış ortamı nedeniyle bölgedeki dağınık yerleşmeler bir araya getirilmiş ve böylece Augusta şehri kurulmuş olmalıdır. Vergi toplama konusunun da dağınık yerleşmelerin bir arada toplanmasında önemli bir rol oynadığı unutulmamalıdır. Şehir yılı M.S. 20’de başlar.

Sikkelerde görülen lejantları:

İmparatorluk Dönemi  V VC VC  / KARALLIA

Antalya ili, Alanya ilçesi, Güney köyü, Gözübüyük mahallesinin güneyinde, yolun yaklaşık 500 m. batısındaki iki tepe üzerine kurulmuştur. Bugün Güney Kalesi ya da Ören mevkii olarak bilinmektedir. Burada bulunan kitabeler G. E. Bean ve T. B. Mitford tarafından yayınlanmış ve şehir Cibyra Minor olarak lokalize edilmiştir. Daha sonra J. 67

Nolle tarafından yeni bulunan kitabeler de değerlendirilerek, antik kentin Karallia olduğu ortaya konmuştur.226

Sikkelerde görülen lejantı:

İmparatorluk Dönemi 

CASAE / KASAI

Pamphylia sınırında Kolybrassos yakınlarında bir şehirdir.

Sikkelerde görülen lejantı:

İmparatorluk Dönemi C

CESTRUS / KAYSTROS / KESTROS

Antalya-Gazipaşa’nın 6 km. güneydoğusunda, Macarköy yakınındaki harabelerde bulunan bir yazıttan, Kestros şehrinin yerinin burası olduğu tespit edilmiştir.

Sikkelerde görülen lejantı:

İmparatorluk Dönemi C

CETIS / CIETIS (Ketis-Kietis)

Roma döneminden kalma belgelerde adı geçen bir bölgedir. Ramsay’e göre Mut ile Silifke arasında, Calycadnos-Göksu’nun doğusunda, Weissbach’a göre Anamur ile Kelenderis arasında yer alan bölgedir. Anamur sikkelerinin bazılarında bulunan  yazısı göz önüne alındığında ikinci görüşün daha doğru olma olasılığı artıyor.

CIBYRA MINOR (Kibyra Minor)

Pamphylia ile Dağlık Kilikia sınırında, Kibyra-Alara çayının ağzından 3 km. kadar güneydoğuda, Karaburun denen çıkıntının ucunda bir kıyı kentidir.

Sikkelerde görülen lejantı:

M.Ö. 2. /1. yy. Otonom Dönem   COLYBRASSUS / KOLYBRASSOS

Pamphylia sınırında, denizden içeride bir kenttir.

226 Söğüt, 2001, s. 484. 68

Sikkelerde görülen lejantları:

İmparatorluk Dönemi VCC VCC

CORACESIUM / KORAKESION

Antalya ili, Alanya ilçe merkezinin antik çağ ismidir. İsmini Hellenistik dönemde almıştır, daha önceki ismi bilinmemektedir. Strabon’un anlattıklarına göre Kilikia korsanlarının kullandığı önemli bir liman şehri olmuştur. Büyük Pompeius bu şehir önlerinde korsanları yenilgiye uğratınca Roma hâkimiyetine geçmiş, daha sonra Kilikia eyaletine dahil edilmiştir. Traianus’tan (98-117) Valerianus’a (253-260) kadar sikkelerine rastlanır. Sikkelerinde tarih bulunmaz ancak Valerianus döneminden itibaren değer rakamları görülür.

Sikkelerde görülen lejantları:

İmparatorluk Dönemi C C

COROPISSUS / KOROPASSOS / KOROPISSOS

Dağlık Kilikia’nın Lykaonia sınırındaki Cetis/Ketis bölgesinde, Ermenek-Karaman yolu üzerinde bir kenttir.

Sikkelerde görülen lejantları:

İmparatorluk Dönemi CC Cve bazen Cveya ile birlikte.  CORYKUS / KORYCOS

Bugün Kızkalesi olarak anılan bölge yakınlarındaki Cennet Obruk’unu çevreleyen antik çağ kentidir. Roma adına bölgeyi yöneten Kommagene Kralı IV. Antiokhos’un darphanelerinden birisidir (M.S. 38 - 72)227. Korykos, Grekçe “torba” demektir. M.S. I. yy.’da coğrafyacı Pomponius Mela, Korykos şehrinin kıyıya dar bir yol ile bağlandığını ve bir limanı olduğunu bildirir. Bu durumda bugün bir ada haline gelmiş olan deniz kalesinde de bir yerleşme olduğunu anlıyoruz.

Strabon, özellikle bugün Cennet olarak bilinen çukurdan, burada yetiştirilen safrandan ve içinde büyük bir kaynak olan mağaradan bahseder. O zamanlar Pikron Hidor-Acı Su diye adlandırılan bu kaynağın suyu ileride, bugün Narlıkuyu diye anılan

227 Hill, a.g.e., s. Lxiii. 69 yerde denize dökülür. P. Mela da bu mağaradan, “emsalsiz özelliklerinden dolayı kolayca tanımlanması mümkün olmayan bir yer” diye bahseder. Çukurdaki doğa harikalarını anlattıktan sonra mağaranın derinliklerini, nasıl korkunç sesler geldiğini, sonra giderek karanlıklaştığını anlatır. Biraz ileride ise Typhon mağarası diye anılan, dar ağızlı bir başka mağara olduğundan, içerisinin çok karanlık olduğu için incelenmesinin mümkün olmadığından ve içine girenlerin hayatlarını kaybettiklerinden dolayı bu mağaradan bahsetmenin gerektiğini yazar228.

Şehrin temel kutsal tanrısı Hermes’tir. Roma dönemi darplarında denizcilikle ilgili önemini belirtmek için  deyimi görülür.

Sikkelerde görülen lejantları:

M.Ö. 1. yy. Otonom Dönem ve kısaltılmış magistrat isimleri.

Yarı Otonom ve İmparatorluk Dönemi VveyaVVbazen NAVAPXIC ile birlikte.  DIOKAESAREIA

İsmi, Grekçe Dio (Zeus’un), Caesar (Kaisar-Roma İmparatoru) ve -ia (-yurdu) kelimelerinden türetilmiş, “Zeus’un koruduğu imparator şehri” anlamındadır. Antik Cennatis (Kennatis) bölgesinin metropolüdür. Silifke’nin 32 km. kuzeyinde, Uzuncaburç olarak anılan yerdedir.

Sikkelerde görülen lejantları:

Yarı Otonom ve İmparatorluk Dönemi C C C CC kimi sikkelerde C (refah).

ELAIUSSA / ELAEUSA-SEBASTE

Korykos/Kızkalesi’nin hemen doğusunda, önceleri karaya yakın bir ada olan fakat sonra karayla birleşen, şimdiki adı Ayaş/Kumkuyu olan yerde kurulan antik çağ kentidir.

M.Ö. 20 ile M.S. 18 arasında Kilikia Trakheia’yı yöneten Kapadokya Kralı Arkhelaos karada bir saray inşa etmiş ve Augustus’un onuruna buradaki şehre Sebaste ismini vermiştir. Hellen dilinde Sebaste, Latincedeki Augustus’un dişi biçiminin

228 Mela, 1998, s. 55. 70

(Augusta) tam karşılığıdır. Elaiussa daha sonra bitişiğinde bulunan Sebaste ile birleşmiş ve ismi Elaiussa-Sebaste olmuştur229.

Sikkelerde görülen lejantları:

M.Ö. 1. yy. Otonom Dönem     M.Ö. 18/17 ile M.S. 5/6 arasında Elaiussa, Kapadokya Kralı Arkhelaos Philopatris’in darphanesiydi. Üzerinde kendi portresi bulunan gümüş drahmilerinde  lejantı bulunuyordu.

Yine bu dönemde şehrin eski isminden vazgeçilip bronzdan basılan sikkelerde  lejantı kullanılmaya başlanmış.

IV. Antiokhos ve Iotape adına (M.S. 38-72)

 

Yarı Otonom ve İmparatorluk Dönemi CC CCVXIC, CCC AVTO VXIC, CCC  CCC CCV ve çeşitli kısaltmaları CCayrıca bazen 

EPIPHANEIA

Kuruluş tarihi, olasılıkla Hitit dönemi veya öncesine rastlayan ve asıl ismi Oinoanda olan şehir, Hatay ili, Erzin (Yeşilkent) ilçesinin 7 km. kadar batısındaki Gözene bölgesinde bulunmaktadır.

İsmi, IV. Antiokhos (M.Ö. 175-164) döneminde, yine Antiokhos’un bir lakabı olan ve Grekçe “gösterişli, parlak, görkemli” anlamına gelen Epiphanes (Epiphaneia - Epiphanes’in yurdu) olarak değiştirilmiştir. Şehir yılı M.Ö. 68’de başlar.

Sikkelerde görülen lejantları:

229 Tekin, 1998, s., 151. 71

Yarı Otonom ve İmparatorluk Dönemi VV)   ayrıca erken imparatorluk döneminde 

FLAVIOPOLIS

İsmini, İmparator Vespasianus’un aile ismi olan ve Latince Sarışınlar anlamına gelen Flavius’tan almıştır. Flaviopolis, Osmaniye ilinin, eski ismi Kars Pazarı, yeni ismi Kadirli olan ilçe merkezidir. İmparator Vespasianus’un eyaletleri düzenleyen yeni yasalar çerçevesinde, kendisine göre güvenilir ve askeri geçmişi olan bölgesel bir aristokrasi yaratma çabaları neticesinde kurulmuş şehirlerden birisidir. Şehir yılı M.S. 73’te başlar.

Sikkelerde görülen lejantları:

İmparatorluk Dönemi V V V  

GERMANICOPOLIS

Şimdiki Ermenek ilçe merkezi. M.S. 1.yy. ortalarında Kommagene devletinin son kralı IV. Antiokhos tarafından, M.S. 38’de Kommagene devletini yeniden canlandıran ve ülkesine Dağlık Kilikia ve Isaura bölgesinden yeni parçalar ekleyen, krallığına da kendisini getiren Roma İmparatoru Gaius Caesar Germanicus’un (Caligula) adını yaşatmak için kurulmuştur.

Sikkelerde görülen lejantları:

Hadrianus’un İmparatorluk Dönemi    HIEROPOLIS-KASTABALA / CASTABALA

Osmaniye ilinin hemen kuzeyinde, Kadirli yolu üzerindedir. Hellen dilinde “Tapınak Kenti” anlamına gelen Hieropolis, Kastabala şehrinin Hellenleşme döneminde, şehirde bulunan Artemis tapınağı nedeniyle aldığı isimdir. Bu tapınak nedeniyle bazen, Kutsal Şehir anlamına gelen “Hierapolis” ismiyle de anılır. Strabon, Kastabala’da bulunan Perasia Artemis’inin tapınağında rahibelerin çıplak ayakla, hiç acı 72 duymadan kızgın kor üzerinde yürüdükleri söylenir. Burada da bize bazı kimseler Orestes ile Tauropolos’u tekrar tekrar anlattılar ve diğer taraftan geldiği için Perasia’lı dendiğini ısrarla söylediler, diye yazar.

IV. Antiokhos (M.Ö. 175-164) döneminden itibaren sikke basmaya başlamıştır. M.Ö. 64’te Romalı general Büyük Pompeius tarafından kurulan Tarkondimotos Hanedanlığı, M. Antonius’un M.Ö. 39’da Tarkondimotos I’i kral ilan etmesiyle, başkenti Kastabala olmak üzere Kilikia Krallığı230 ismini almış ve M.S. 17’de Kral Philapator ölene kadar bu hanedanlık sikke basmaya devam etmiştir. İmparatorluk döneminde de aktif olan şehir, en son Gallienus (253-268) zamanında sikke basmıştır.

Sikkelerde görülen lejantları:

IV. Antiokhos Dönemi veyaCveya  C

Otonom Dönem veyaC ve 

Yarı Otonom ve İmparatorluk Dönemi    bazen Cile birlikte.

Commodus’tan itibaren C

Elagabalus’tan itibaren sadece Cveya C

HOLMI

Mersin’in Silifke ilçesi, Taşucu kasabası yakınlarında kurulmuş bir antik şehirdir. M.Ö. 333’te Büyük İskender gelene kadar gümüş staterler basan şehir, korsan baskınlarına çok açık olduğu için, bu tarihten sonra önemini yitirmiş ve halkı daha sonra Seleukoslar’ın kurduğu Seleukeia’ya (Silifke) taşınmıştır.

Sikkelerde görülen lejantları:

Pers dönemi   

230 Bu dönem lejandları için aşağıda KILIKIA KRALLIĞI başlığına bakınız. 73

   IOTAPE

Dağlık Kilikia bölgesinde, Anamur ile Gazipaşa arasında, Gazipaşa’ya 8 km. uzaklıktaki bir kıyı şehridir. İsmini olasılıkla, Roma’nın yanaşma krallarından Kommagene Kralı IV. Antiokhos’un M.S. 1. yy.’da bölgeyi Roma adına yönettiği dönemde, karısı ya da kızı Iotapa/Iotape’den almıştır. Bir başka iddiaya göre, İmparator Vespasianus M.S. 74’te, Prenses Iotape ile kocası Aleksandros’a bir adadan oluşan küçük bir krallık ülkesi bağışlamıştır; belki de o krallık ülkesi burasıdır ve ada, sonradan alüvyon dolgusuyla anakaraya bağlanmış olabilir. Traianus ile Valerianus dönemleri arasında sikkelerine rastlanır.

Sikkelerde görülen lejantları:

İmparatorluk Dönemi     IRENOPOLIS / EIRENOPOLIS

Ovalık Kilikia’nın en doğusunda, bugünkü Düziçi ilçe merkezi ve çevresinde kurulmuş olan bir antik şehir. Bugün de kullanılan Haruniye kaplıcası nedeniyle antik çağda bir Hygieia kült yerine sahip olduğu sanılan şifa merkezidir. İmparator Domitianus’dan Gallienus’a kadar bu şehrin sikkelerine rastlamak mümkündür. Batıda, Dağlık Kilikia’da da bir Irenopolis vardır; bunun için aşağıdaki Lacanatis başlığına bakınız. Şehir yılı M.S. 52’de başlar.

Sikkelerde görülen lejantları:

Yarı Otonom ve İmparatorluk Dönemi        ISAURA NOVA

Dağlık Kilikia ile Lykaonia arasında kalan bölgeye Isaura denir. Lykaonia’nın güneybatısında, eşkıyalar şehri olarak bilinen, şimdiki Bozkır kasabasının 8 km. 74 doğusunda, Ulupınar köyü yakınlarında bir tepe üzerinde kalıntıları görülen antik şehir ise Isaura Nova (Yeni Isaura) olarak tanımlanmıştır. Sınırlı sayıdaki baskılarına Septimius Severus ile Severus Alexander’in annesi Iulia Mamaea arasındaki dönemde rastlanır. Sikkelerde görülen lejantları:

Yarı Otonom ve İmparatorluk Dönemi C C C

ISSUS / ISSOS

Hatay ili, Dörtyol ilçe merkezinin hemen kuzeybatısında, antik çağda Issos körfezi denilen İskenderun körfezinin en üst bölümünde bulunan antik şehirdir. Kurulduğu dönemde deniz kenarında olan şehrin kalıntıları, bugün alüvyonların etkisiyle denizden biraz içeride bulunmaktadır. Ksenophon’un bildirdiğine göre Issos Kilikia’nın doğudaki son şehriydi. Deniz kenarına kurulmuş, zengin bir şehirdi. Strabon burayı tanımlarken, “Aigiai’dan (Yumurtalık) sonra küçük bir limanı olan Issos’a ve Pinaros nehrine gelinir, bu koy Issikos körfezi olarak anılır”, der. M.Ö. 333’te Büyük İskender ve Pers Kralı III. Dareios’un ordularının karşı karşıya geldiği ünlü savaşa mekân olmuştur. Büyük bir yenilgiye uğrayarak kaçan Dareios’tan sonra İskender’in orduları tarafından yakılıp yıkılan şehrin halkı sonradan biraz daha güneyde, Issos Savaşı’nın anısına, İskender adına kurulan Alexandria’ya taşınmıştır. M.Ö. 4. yy.’dan itibaren gümüş staterler basmaya başlamış olan Issos, sikkelerinde Aramice ve Grekçe yazıları birlikte kullanmıştır.

Sikkelerinde görülen lejantları:

Pers Dönemi  veya

Bazen Aramice satrap isimleri veya Grekçe kısaltmalarıyla birlikte: Balakros ve yarı kuş yarı insan tanrı Ahuramazda için AMI gibi. Bölgede bulunan bazı sikkelerde görülen Aramice “iz” damgası da Issos şehrini işaret ediyor olabilir.

KELENDERIS/ CELENDERIS

Yakın zamana kadar antik çağdan kalma ismi ile, Kilindere ya da Gilindere olarak anılan, Anamur ile Silifke arasında, Aydıncık bucak merkezidir. Antik Nagidos ile Aphrodisias arasında bulunan Kelenderis, Dağlık Kilikia’nın en önemli şehirlerinden birisidir.

M.Ö. 5. yy.’da, Atina’nın önderliğinde Persler’e karşı kurulan Attik-Delos Deniz Birliği’nin en doğudaki üyesi ve müttefiki olan Kelenderis, korunaklı limanı sayesinde bölgenin en etkili ticaret merkezlerinden birisi olmuş, M.Ö. 401-330 arası süren Pers işgaline rağmen ticari bağımsızlığını korumayı başarmıştı. Kelenderis, Büyük İskender’in ölümünden sonra Mısır’da kurulan Ptolemaios Krallığı ile iyi ilişkiler içine girdi. M.Ö. 100 yılına kadar bağımsız bir şehir devleti olan Kelenderis, bu dönemden 75 itibaren etkinliğini artıran korsanlara karşı, Roma’nın bölgedeki en yakın müttefiki olmuştur.

M.S. 1. yy.’da kısa bir süre Kommagene Krallığına bağlanan kent, Vespasianus döneminde Kilikia Eyaleti’nin ’dan Seleukeia’ya (Silifke) kadar uzanan Kelenderitis bölgesinin başşehri olmuştur. Kelenderis ilk çağlardan beri sürekli yerleşilen bir şehir olduğu için, geçmişle ilgili kalıntılardan günümüze çok az şey kalmıştır.

M.Ö. 5. yy.’ın ortalarında sikke basmaya başlayan Kelenderis, erken dönem sikkelerini gümüş stater, tetrobol, obol, hemiobol şeklinde Pers standardında basmıştır. M.Ö. 2. yy.’dan itibaren otonom dönem bronz baskıları başlar. Kelenderis sikkelerinin en popüler konusu, çömelen ve geriye bakan bir keçidir. Antik dönem şehirlerinde şehir ismi genellikle arka yüzde yazılmasına rağmen, M.Ö. 4. yy.’a kadar basılan Kelenderis sikkelerinde şehir ismi bazen ön bazen de arka yüzde yer almıştır. Roma döneminde de aktif olan Kelenderis’te, Domitianus’tan Traianus Decius’a kadar örneklere rastlanır.

Sikkelerde görülen lejantları:

M.Ö. 5 YY.’dan itibaren 

Otonom ve erken İmparatorluk Dönemi bazen magistrat isimlerinin baş harfleri ile birlikte.

İmparatorluk Dönemi  

KLAUDIOPOLIS – NINIKA CLAUDIOPOLIS

Mersin ilinin Mut ilçesinin antik çağdaki ismidir. Coğrafyacı Ptolemaios Ninika Klaudiopolis şehrinin Lalassis bölgesinde olduğundan bahseder. Bazı yazarlar resmi ismi Claudiopolis olan Mut ile aynı yer olduğunu iddia ederler. Bir başka görüşe göre, Klaudiopolis (Mut) iki bölümden oluşmaktaydı veya burada yan yana iki şehir bulunmaktaydı ve Ninica Claudiopolis, Claudiopolis’in kolonileştirilmiş diğer bölümünün ismiydi231.

1- Klaudiopolis:

Sikkelerde görülen lejantları: M.Ö. 1. yy. V

İmparatorluk Dönemi V

231 Head, a.g.e., s. 719. 76



2-Ninika-Claudiopolis:

Sikkelerde görülen lejantları:

Erken İmparatorluk Dönemi PRINCEPS FELIX önyüzde, COL IVL arka yüzde. NINIC COL, COLONIA IVLIA II.VR

Traianus - Maximus arası Dönem COL IVL AVG FELI NINIC CLAVD (ve farklı kısaltılmış formları), NINI COL CLAVDIOPOLI, COL NINICA CLAVIOPO, NINI COL CLAUIOPOL Ayrıca birçok farklı kısaltmalar şeklinde.

LACANATIS

Kelenderis ile Anamur arasında kalan ve Cetis diye anılan bölgenin bir iç mahallesidir. Dağlık Kilikia’da olağanüstü kayalık bir yerde kurulmuştur. M.S. 1. yy. ortalarında Roma’nın izniyle bölgeyi yöneten Kommagene Kralı IV. Antiokhos zamanında kısa süreli olarak sikke basmıştır. Muhtemelen sikkeler de Batı Irenopolis’te basılmıştır.

Sikkelerde görülen lejantı:

Kommagene Kralı IV. Antiochos ve oğulları Epiphanes ve Kallinikos Dönemi (M.S. 38- 74)

 bazen CCile birlikte.

LAERTES

G. Bean ve Mitford’un orada bulduğu çok sayıdaki yazıt sayesinde yeri tam olarak belirlenmiş olan, Dağlık Kilikia’nın batısında kurulu ilkçağ kentidir. Alanya- Anamur yolunun 13. km.’sinden kuzeye ayrılan yolun 12.5 km. yukarısında, Gözüküçüklü köyü, Karamuvar mevkii yakınında bulunan bir tepe üzerinde kurulmuştur. Laertes’te Roma imparatorluk çağında Claudius, Apollon ve Zeus Megistos adına inşa edilmiş üç tapınak bulunmaktadır232.

M.S. 3. yy.’da yaşadığı tahmin edilen ünlü tarihçi ve yazar Diogenes Laertius bu şehrin yerlisidir. Ünlü Filozofların Yaşamları, Görüşleri ve Sözleri Üzerine adlı kitabı birçok tarihsel olayın aydınlatılması açısından büyük önem taşır. Tüm eserleri

232 Söğüt, a.g.e., s. 480. 77 kaybolmuş bazı filozoflardan ele geçebilen tüm bilgiler hemen hemen hep bu kitaptan alınmadır.

Roma imparatorluk döneminde sikke basmaya başlamış olan Laertes’te, Trainus’tan Saloninus’a kadar sikkelere rastlanır.

Sikkelerde görülen lejantları:

İmparatorluk Dönemi    Bazı geç dönem sikkelerde  gibi değer işaretleri görülür.

LALASSIS-LALASSEIS

Dağlık Kilikia’da Lacanatis’in kuzeyinde bir bölge ismidir. Yeri tam olarak bilinmemektedir. Ptolemaios (5 VII 6) bunların bölgesini Lalassis diye anar. Plinius da (V94) orada bir Lalasis kentinden bahseder, fakat burası bir şehir miydi, yoksa o bölgeye verilen bir ad mıydı, kesin olarak bilinmemektedir.

Cennatae ile ortak sikke çıkaran Lalassis’in sikkeleri muhtemelen Olba’da basılmaktaydı.

LAMUS / LAMAS /

İçel ili, Erdemli ilçesinin hemen batısındaki Limonlu köyünde, adını içinden geçen Lamas çayından alan bir antik şehir bulunur. Ayrıca, Dağlık Kilikia’nın batısında, Antalya ili, Gazipaşa ilçesi, Çile köyünde233 bulunan bir Lamos (Lamus) antik şehri daha vardır ama sikkeleri görülen şehir yukarıda bahsi geçen Limonlu’daki Lamos mu, yoksa Dağlık Kilikia’daki Lamos mu, kesin olarak belli değildir. Strabon Limonlu’daki Lamos’tan bahsederken (belki de sadece kıyıdan seyahat ettiği için) batıdaki Lamos’tan hiç söz etmez.

Lamas, Lamotis diye adlandırılan bölgenin metropolisidir ve sikkelerindeki VClejantı Dağlık Kilikia’daki Lamos’u işaret ediyor olabilir. Ayrıca sikkelerde görülen dört sütunlu tapınak içinde oturan Zeus ve ibiğinde çelenk tutan, kanatları açık kartal tasvirleri Dağlık Kilikia Lamas’ında tespit edilen kaya mezarı süslemeleriyle büyük benzerlikler taşımaktadır. İmparatorluk döneminde sikke basmaya başlayan Lamos’ta Septimius Severus’tan I. Valerian’a kadar örneklere rastlanır234.

Sikkelerde görülen lejantları:

İmparatorluk Dönemi 

233 Scarborough, 1998, s. 78/80. 234 Head, a.g.e., s. 723. 78

CveyaCC C

LYRBE

Kilikia’nın en batısında, Side yakınlarında olduğu sanılmaktadır. Kilikia Trakheia’nın başlangıcı olarak Korakesion’u (Alanya) alan Strabon gibi coğrafyacıların, Lyrbe’yi Kilikia’nın dışında görmesine rağmen diğer birçok yazar bu şehrin de Kilikia sınırları içinde olduğunu belirtirler.

Lyrbe, İmparatorluk döneminde, Marcus Aurelius’tan Salonina’ya kadar sikkelerine rastlanan bir şehirdir. Oldukça yoğun sikke bastığı bilinen Lyrbe şehri darplarında birçok Kilikia şehrinin aksine, şehrin ismi dışında farklı hiçbir unvan ve isme rastlanmaz. Sadece Gallienus’un karısı Salonina adına yapılan bir darbın ön yüzünde ”IA=11 assaria“ şeklinde değer işareti görülür235.

Sikkelerde görülen lejantı:

İmparatorluk Dönemi 

MALLUS / MALLOS

Kilikia’nın en eski yerleşmelerinden birisi olan Mallos, Adana ili, Karataş İlçesi, yakınlarında, efsanevi kahramanlar Mopsos ve Amphilokhos tarafından kurulduğu sanılan bir antik şehirdir236. Mitolojiye göre Mopsos ve Amphilokhos Troya’dan gelip

235 Bkz., SNG Levante 291 ve SNG Paris 521. 236 Mallos şehrinin kesin yeri konusunda çeşitli tartışmalar vardır. 19. yy.’ın sonlarında ve daha sonra 20. yy’ın ortalarında, kimi gezginler, Roma dönemine ait sikkelerde görülen aksi yönlere yüzen nehir tanrıları tasvirleri nedeniyle Mollos’u Kızıltahta köyüne lokalize etmişlerdir. Teorilerine göre Ceyhan Nehri Kızıltahta civarında iki kola ayrılıyordu ve aksi yönlere yüzen nehir tanrıları da bu ayrılan kolları temsil ediyordu. Bugün de ayakta duran, köyün hemen yanıbaşındaki görkemli su değirmeni binası, muhtemelen bahsi geçen gezginlerin kararını etkilemiştir. Bununla beraber, değirmen binası dışında ne Kızıltahta’da ne de yakınlarında Mallos gibi önemli bir şehirde bulunması gereken yapı unsurlarının hiçbirine rastlanmaz. Kızıltahta ve çevresinde yaptığım incelemeler sırasında, Mallos şehrinin üzerinin Ceyhan nehrinin getirdiği alüviyonlarla tamamen kapandığı iddiasını destekleyecek hiçbir kanıt göremedim. Zira 1980’li yılların başında dozerlerle tesviye edilenlerin dışında, Develiören ve Çağşırlı gibi bitişik köylerdeki höyükler halen ayaktadır. Eğer Mallos alüvyon altında kalmış olsaydı, bu höyükler de toprak altında kalmış olurlardı. Gerçekten köy içinde bulunan birkaç eski yapı taşı kalıntısı ve biraz ilerideki bir höyükten getirilmiş olan bir sütun başlığının dışında buranın Mallos gibi önemli bir şehrin merkezi olduğunu gösterecek hiçbir ize rastlanmaması, Kızıltahta’nın Mallos’un gerçek yeri olmadığını düşünmeme neden olmuştur. Kimi coğrafyacıların da işaret ettiği gibi Mallos denize daha yakın bir yerde, Pyramos’un oluşturduğu bir deltanın ucunda kurulmuş olmalıdır. Tıpkı Olba - Diokaesareia örneğinde olduğu gibi Mallos şehri için önemli olan Athena Magarsis tapınağı büyük bir ihtimalle Mallos’un birkaç kilometre batısında ve deniz kenarında kurulmuş olan Magarsos uydu şehrindeydi. Bu nedenle Arrianus, Büyük İskender’in Tarsos’tan sonra önce Athena Magarsis tapınağını ziyaret ettiğini, daha sonra Mallos’a geçtiğini yazar. Gerek halen Karataş feneri yakınlarında bulunan Yunan sitili tiyatro ve denize bakan yar üzerindeki yapı izleri, gerekse bu noktadan Küçük Karataş ve daha kuzeye doğru, bir zamanlar Pyramos’un döküldüğü Akyatan gölüne, kadar uzanan yapı izleri Mallos şehrinin esas yerini işaret ediyor olmalıdır. Ayrıca, Magarsos şehri hiçbir dönemde sikke darp etmemiştir. Eğer Karataş ilçe merkezi 79

Mallos’u kuruyor, daha sonra Amphilokhos Argos’a gidiyor ama orada fazla kalmayarak Mallos’a geri dönüyor. Burada yönetime ortak olmak isteyince Mopsos ile araları açılıyor ve yaptıkları kavga neticesinde ikisi de ölüyor. Magarsa’da (Karataş’ın batısı?), birbirini görmeyen bir yere gömülüyorlar.

Tarihçi Arrianos (M.S. 2. yy.), Büyük İskender’in M.Ö. 333’te buraya uğradığını yazar. Mısır ve Fenike’den gelen deniz ticaret yolunun önemli uğrak yerlerinden birisi olan Mallos, ünlü gezgin ve coğrafyacı Strabon (M.Ö.1. yy.) tarafından da ziyaret edilmiştir. Deniz yoluyla Tarsos’tan doğuya doğru seyahat eden Strabon, Geographika, V, 16’da Mallos’un Pyramos nehrinin yanında bir tepeye kurulmuş olduğunu bildirir. Pomponius Mela (M.S. 1. yy.) doğudan deniz yoluyla batıya doğru giderken, antik Issos şehrinden bahsettikten sonra Pyramos nehrinin Mallos’un yanından geçtiğini söyler.237 Gezilerinin esas amacı dünyanın şeklini belirlemek olan Mela, denizden biraz içeride kalmış olan Anazarbos, Adana gibi şehirlerden bahsetmediğine göre, Pedias bölgesinde sadece denize yakın olan Mallos’a uğramış olmalıdır. Bütün bu bilgiler, Mallos şehrinin Kızıltahta gibi denizden oldukça uzak bir bölgede aranmaması gerektiği görüşünü destekliyor.

Mallos sikkelerinde sık olarak Athena Magarsis’in tek başına veya dört sütunlu bir tapınak içindeki kült heykeli tasvirlerine rastlanır. Ama Magarsos şehri adına basılmış sikkeye rastlanmaz. Yine ilginç bir şekilde erken dönem sikkelerinde isminin MARLOS olduğu görülür. Bu isim muhtemelen Kizzuwatna veya Hitit kökenli bir sözcüktür. Strabon, dilbilgisi çalışmalarıyla ünlü, gramerci ve filozof Krates’in doğum yerinin Mallos olduğunu bildirir (M.Ö. 2. yy.)238. Malloslu Krates, dünyaca ünlü Pergamon Kütüphanesi’nin de ilk yöneticisidir.

Mallos, M.Ö. 5. yy. sonlarına doğru gümüş stater, obol, 1/2 ve ¾ obol şeklinde sikkeler basmaya başlamıştır. Erken dönem sikkelerinde sıkça görülen, sağa veya sola yürüyen, duran ya da uçan kuğu tasvirleri, Suriye, Fenike ve Afrika’da ay tanrıçası olarak tapınılan ama Grek inanışında Selene veya Artemis’ten daha çok Aphrodite’ye tekabül eden tanrıçanın (Astarte-Aphrodite) sembolüydü. Muhtemelen Pyramos nehrinin denize döküldüğü yerde oluşan deltanın bataklıklarında bol miktarda kuğu yaşıyordu.

Sikkelerdeki isim, M.Ö. 4. yy.’ın ikinci yarısından itibaren MARLOS yerine MALLOS şeklini alır ve Grekçe’nin yanı sıra Aramice yazılara da rastlanır. Ayrıca Pers döneminde bölgeye gelen satraplar adına basılmış sikkeler vardır. Pers satraplarının diğer bölgelere yapacakları askeri seferleri finanse etmek için Tarsos, Issos, Nagidos ve Soloi gibi şehirlerde basılan sikkelerin bir çoğuna konu olan bazı tanrı ve tanrıça tasvirleri, aynı şekilde, sadece baskı işareti M ile birlikte Mallos’ta da görülür. Daha çok Pers dönemi Tarsos sikkelerinin konusu olan, iki sıra duvar üzerinde boğaya saldıran aslan tasvirli ama darp işareti M olan sikkeler, bunlardan Mallos’ta da basıldığını ya da en azından Mallos şehri için Tarsos’ta basıldığını işaret eder.

sınırları içinde görülen büyüklükte bir şehir Magarsos olsaydı, mutlaka kendi adına sikke darbeden şehirlerden birisi olurdu. 237 Mela, a.g.e., s. 55. 238 Geographika, XIV, V, 16. 80

Büyük İskender’in bölgeye gelmesiyle başlayan Hellenistik dönemde de birçok stater ve tetradrahmiler basılmıştır. Mallos’a ait ilk bronz sikkeler M.Ö. 4. yy.’dan itibaren görülür.

İmparatorluk dönemi darpları Augustus’tan Valerianus’a kadar uzanır. Elagabalus döneminde Coloniae unvanını alarak koloni ve yarı otonom bir şekilde Valerianus dönemine kadar sikke basmaya devam etmiştir. Koloni unvanını alan şehir halkı, yeterince Romalılaştığında Roma vatandaşlığına geçmiş sayılıyordu ve sikkelerinde Grekçe yerine Latince yazılar kullanılıyordu. Mallos, Kilikia’da bu unvanı almış birkaç şehirden birisidir. Şehir yılı M.Ö. 68’de başlar.

Sikkelerde görülen lejantları:

M.Ö. 425 - 375  veya  

M.Ö. 375 - 1. yy.  

M.Ö. 1. yy. - İmparatorluk Dönemi  (veya bazen  ?), X

Elagabalus-Valerianus Senior Dönemi MALLO COLONIA, bazen FELEX ile birlikte, genellikle S.C. Bazen  şeklinde.

MOPSUS / MOPSOS / MOPSUESTIA

Adana - Ceyhan yolu üzerinde, Pyramos (Ceyhan) nehri kıyısında, son zamanlara kadar Misis olarak anılan, ancak şimdiki adı Yakapınar olan bucak merkezidir. Antik kaynaklardaki ismi Mopsou Estia veya Hestia olarak geçer ve Grekçe Mopsos’un Ocağı anlamına gelir. Troya savaşına katılan Amphilokhos’un bilici239 arkadaşı (veya bazı kaynaklara göre kardeşi) Mopsos adına kurduğu şehir olarak bilinir. Mopsos soyundan geldiğini iddia eden Geç Hitit krallarından Asativata’nın başkentinin de Misis Höyüğünün altında bulunduğu sanılmaktadır240.

239 Mopsos’un bilici-kahin olma ihtimali oldukça yüksektir çünkü özellikle otonom dönemde çok sık rastlanan bir arka yüz konusu olan yanar sunak Mopsuestia şehrinin kutsal kehanet tapınağını işaret etmektedir. 240 Muhtemelen Misis veya Adana-Tepebağ Höyüğü katmanlarında. 81

M.Ö. 2. yy.’da, IV. Antiokhos zamanında sikke basmaya başlayan Mopsos’un ismi, bu dönemde kısa bir süre, Pyramos Üzerindeki Seleukeia olarak değişmiştir ancak IV. Antichos’un ölümünden sonra (M.Ö. 164) yeniden Mopsuestia ismini aldığını sikkelerde görüyoruz.

Seleukos hanedanları arasındaki çekişmeler sırasında X. Antiokhos’a yenilen VI. Seleukos kaçarak buraya yerleşmiş ama şehirlilere uyguladığı ağır vergi ve baskılar nedeniyle çıkan bir çatışmada öldürülmüştür. Bu olayın öcünü almak için, VI. Seleukos’un kardeşleri Mopsuestia’ya saldırmış ve şehri yakıp yıkmış, halkını da kılıçtan geçirmiştir.

Roma İmparatorluğu döneminde gümüş tetradrahmiler (Hadrianus ve Antoninus Pius adına) basmış ender Kilikia şehirlerinden birisidir. Roma döneminde yaptırılan köprüsü halen kullanılmaktadır.

Sikke basmaya başladığı en erken dönemlerden itibaren yanar şekilde tasvir edilen sunağı ile ünlüdür ve bu sunak tasvirleri İmparatorluk dönemi sonuna kadar oldukça sıklıkla Mopsuestia sikkelerinin konusu olmuştur. Şehir yılı M.Ö. 68 Sonbaharında başlar.

Sikkelerde görülen lejantları:

IV. Antiokhos dönemi (M.Ö. 175-164) 

M.Ö. 164’ten sonra Otonom Dönem  genellikle ile birlikte.

İmparatorluk Dönemi  CCC veya bazen AYTONOMOY yerine sadece C

Hadrianus ve sonrası C, veya  bazen de M  

Ayrıca imparatorlara atfedilen sıfatlar 

Festivaller ile ilgili: C 82

MYRIANDROS

Ovalık Kilikia’nın güneydoğusunda, İskenderun ilçesinin 5 km. güneybatısında, deniz kenarında kurulmuş olan ilkçağ kentidir. M.Ö. 4. yy.’dan itibaren sikke basmaya başlamış ama Büyük İskender’den sonra önemini yitirmiş olmalı ki, daha sonraki dönemlere ait sikkelerine rastlanmaz. Sikkelerindeki lejandlar Aramicedir.

MYUS

Bu şehrin yeri ve gerçek ismi konusunda çok çelişkili bilgiler vardır. Gerçek isminin MOUSBANDA / MOUSBADA olma ve Calycadnos / Göksu Vadisinde bulunma olasılığı vardır. Zira burada bir Muzvadı köyü vardır. Bununla beraber, bazı kaynaklarda Kelenderis ile Anamurium arasında bir şehrinden bahsediliyor241.

Sikkelerde görülen lejantı: 

NAGIDUS / NAGIDOS

Dağlık Kilikia’nın önemli liman şehirlerinden olan Nagidus, İçel ili, Anamur ilçesinin 25 km. doğusundaki Bozyazı köyünün hemen yanındadır.

Nagidos, M.Ö. 5. yy. sonlarına doğru Pers standardında gümüş stater ve obol şeklinde sikkeler basmaya başlamıştır. Birçok Dağlık Kilikia şehri gibi, Nagidos sikkelerinde de kullanılan dil Grekçe’dir. M.Ö. 379’da Bithynia’daki Daskyleion satrabı olan Pharnabazos, Pers İmparatorluğu adına Mısır’ı fethetme görevini üstlendiğinde Tarsos, Issos, Mallos gibi Kilikia şehirlerinde olduğu gibi, Nagidos’ta da bu seferi finanse etmek için bol miktarda sikke basılmıştır. Bu dönemde darbedilen sikkelerin bazılarında Aramice satrap isimlerine de rastlanır.

Nagidos, Büyük İskender’in bölgeyi işgal etmesinden sonra ve Roma imparatorluk döneminden önce önemini yitirmiş olmalıdır, zira bu döneme ait sikke dahil pek fazla kayıt yoktur.

Sikkelerde görülen lejantları:

Pers dönemi  veya sadece  

Bazen magistrat isimleriyle birlikte 

OLBA

Mersin ili, Silifke ilçesi’nin 32 km. kuzeyinde bulunan ve Roma döneminde ismi Diokaesareia olarak değiştirilen Yeni Olba’nın 4 km. doğusunda yer alır. Bu iki şehir antik bir yolla birbirine bağlanır ve bu yol halen kısmen kullanılmaktadır.

241 Head, a.g.e., s. 725. 83

Uzuncaburç’taki Zeus tapınağını yaptıran, Teukher oğlu Ajax tarafından kurulduğu söylenir. Augustus ve Tiberius dönemlerinde Yüksek Rahip olan Ajax, sadece Olba’nın değil tüm Cennatis (Kennatis) ve Lalassis bölgelerinin de yöneticisiydi. Ajax’tan sonra, Pontos Kralı I. Polemo’nun en büyük oğlu olan M. Antonius Polemo yüksek rahip olur. Ajax ile Hadrianus dönemi arasında sikkelerde Olba ismine rastlanmaz.

M.Ö. 1. yy.’dan itibaren sikke basmaya başlayan Olba, Zeus-Jüpiter ve Tykhe Tapınaklarının yer aldığı batısındaki Diokaesareia’nın gölgesinde kalmıştır.

Sikkelerde görülen lejantları:

Otonom dönem 

Ajax Dönemi M.S. 10/11-14/15 ve sonrası Yarı Otonom Dönem Xarka yüz Xveya KENNA- Xbazen arkada) veya ve iki monogram. Bazen de şeklinde. Tarihler -ET A, B ve E.

Aynı tarihlerde İmparatorluk darpları (Augustus ve Tiberius başları ile) XXve 5 yılında 

M. Antonius Polemo (Muhtemelen Pontos ve Pythodoris’li Polemo I’in en büyük oğlu), yaklaşık M.S. 19/20 - 21/22 Xön yüzde, arka yüzde  Tarihler ET I ve IA (11 yılında magistrat ismi yazılmamıştı). Bu dönem ile Hadrianus dönemi arasında (yaklaşık M.S. 41 - 68 tarihleri arasında) Olba’da sikkeler, ismiyle, Pontos’lu Pelamo II tarafından bastırılmıştır. Ayrıca arka yüzünde CC yazan, Galba’ya ait bir sikkenin de muhtemelen Kilikia’da basılmış olması gerekir (arka yüzde ayakta duran Athena tasviri).

Yarı Otonom ve İmparatorluk Dönemi (Hadrianus’tan Philipus’a kadar)   veile birlikte Bazen ile beraber.

PHILADELPHIA

Philadelphos, Grekçe “kardeşini seven” anlamına gelir. da “Kardeşseven Yurdu” demektir. Roma’nın yanaşma krallarından Kommagene Kralı IV. Antiokhos’un kız kardeşi olan Iotape ile evlenmesi nedeniyle, denetimi altında bulunan 84 bu şehre Kardeşini Seven anlamında böyle bir isim verilmiş olmalıdır. Yeri tam olarak bilinmeyen şehir, bir görüşe göre Mut’un 21 km. ötesindeki Mallıca’da, diğer bir görüşe göre ise 19 km. doğuda, Sarıkavak’ta bulunmaktadır.

Sikkelerde görülen lejantları:

Yarı Otonom ve İmparatorluk Dönemi (Traianus’tan Maximinus’a kadar) C C veyaCC ya da

RHOSOS

Güneydoğu Kilikia’daki en son şehir olan Rhosos İskenderun - - Uluçınar yakınlarındadır. Şehir yılı M.Ö. 42 Sonbaharında başlar.

Sikkelerde görülen lejantları:

M.Ö. 1. yy. (42’den önce) VV.

SELEUKEIA AD CALYCADNOS

Grekçe Calycadnos kıyısındaki Seleukos Yurdu anlamına gelir. Göksu Irmağı kenarında kurulmuş olan Silifke ilçe merkezidir. Seleukos hanedanlığı döneminde bu isimle anılan birçok şehir vardı. Genellikle bunları birbirinden ayırabilmek için yakınındaki nehir veya dağ isimleriyle birlikte anılmışlardır. Calycadnos, Göksu ırmağının antik çağdaki ismidir ve nehir kıyısında kurulan birçok şehir gibi Seleukeia da kıyısında kurulduğu ırmak ile birlikte anılır ve böylece diğer Seleukeia isimli şehirlerle karıştırılmaz.

Büyük İskender’den sonra korsan baskınları nedeniyle gelişemeyen Holmi şehri halkının da katılmasıyla I. Seleukos (Nikator)242 tarafından kurulmuştur. Büyük İskender’in diğer bir generali ve Mısır ülkesinin hâkimi olan Ptolemaios’un kurduğu hanedanlığın da batıya açılma yeri olarak gördüğü Seleukeia her dönemde önemli bir şehir olmuştur. Bu nedenle bölgenin hâkimiyeti için yapılan savaşlar daha çok korsanların işine yaramış ve Roma egemenliğine kadar korsan yatağı Kilikia’nın bir şehri olarak kalmıştır.

Roma döneminde yeniden gelişen Seleukeia, Kilikia Trakhea’sının ve hatta tüm Kilikia’nın en önemli şehirlerinden birisi olmuştur. M.Ö. 2. yy.’dan itibaren sikke basmaya başlayan Seleukeia’da, Seleukos hanedanlığının (VIII. Antiokhos ve VI. Seleukos’a ait - M.Ö. 121-95). bazı gümüş tetradrahmilerinin basılmış olması ihtimali vardır. Bu tarihten itibaren görülen ve Roma döneminde de aktif bir şekilde artan bronz darplar yanında Hadrianus, Antoninus Pius, S. Severus ve Caracalla gibi İmparatorlar adına gümüş tetradrahmiler de basan Seleukeia, bölgede önemli bir ekonomik güç olduğunu ispat etmiştir. Bronz darplar Gallienus (M.S. 253 - 268 ) dönemine kadar uzanır.

242 Nikator- Zafer kazanmış, muzaffer. 85

Sikkelerde görülen lejantları:

M.Ö. 2. 1. yy. Otonom dönem   Genellikle kısaltılmış, bazen de Xve gibi tam yazılmış magistrat isimleriyle birlikte.

Yarı Otonom ve İmparatorluk Dönemi (Hadrianus’tan Gallienus’a kadar) C Cgenellikle TC ve bu yazıların çok çeşitli kısaltmalı şekilleriyle birlikte. Hadrianus döneminde ayrıca, CCdaha sonra C Hadrianus’tan Caracalla’ya kadar gümüş baskılar mevcuttur. Bu dönemin sonlarında C ile birlikte; Hadrianus ve Antoninus Pius için  unvanı.

SELINOS / SELINUS-TRAIANAPOLIS

Antalya ili, Gazipaşa ilçesinde, muhtemelen Selenti Çayı kenarında kurulmuş olan antik çağ şehridir. M.S. 117’de İmparator Traianus, doğu seferinden Roma’ya dönerken burada ölmüş ve muhtemelen burada yakılarak külleri Roma’ya götürülmüştü. Bu nedenle şehrin ismi daha çok Selinus-Traianapolis veya bazen sadece Traianapolis olarak geçer. Kommagene Kralı IV. Antiokhos, karısı Iotape ve oğulları Epiphanes ve Callinicus’un (M.S. 38-74) sikkelerini bastırdığı darphane şehirlerinden birisidir.

Sikkelerde görülen lejantları:

Kommagene Kralı IV. Antiokhos dönemi CIVC C C

İmparatorluk Dönemi CCveya C CC  CVCI[]veya Cbazen THC Cile birlikte.

SOLOI-POMPEIOPOLIS

Mersin ili, Mezitli beldesi ile deniz arasındaki bölgede bulunan antik çağ liman kentidir. M.Ö. 7. yy.’da Akhaia’lı ve Rodos’lu göçmenler tarafından kurulduğu iddia edilen ve Soloi olarak anılan şehir, M.Ö. 333’te Büyük İskender’e direnen ender Anadolu şehirlerinden birisi olarak, Büyük İskender’e 200 talanton ceza ödeyebilecek kadar varlıklıydı.

M.Ö. 1. yy. başlarından Seleukoslar arasındaki iç çekişmeler ve korsanlar nedeniyle istikrarın kaybolduğu bölgede (M.S. 83’ten hemen sonra) söz sahibi olmaya 86

çalışan Ermeni Kralı Tigranes tarafından yıkılan şehrin halkı sürgün edilmişti. Ancak bölgeyi korsanlardan ve diğer yabancı güçlerden temizleyen Romalı Büyük Pompeius M.Ö. 66’da şehri yeniden kurdu ve şehre Pompeiopolis adı verildi. Strabon, ”Şehrin azalan nüfusunu artırmak için, Büyük Pompeius’un, yenilgiye uğrattığı korsanlardan geriye kalan ve bağışlanmayı hak edenleri buraya yerleştirdiğini”, yazar.

Babası Tarsos’tan gelmiş olan stoik filozof Khrysippos, güldürü şairi Philemon ve nazım tarzında yazılmış olan “Phainomena” adlı eserin yazarı Aratos (Aratus), Soloi şehrinin yerlisi olan ünlü kişilerdir.243 Coğrafyacı Pomponius Mela, şehirle ilgili bilgileri aktardıktan sonra, şehrin hemen yakınında bulunan şair Aratos’un mezar anıtındaki yığma taşların parçalara ayrılmış olduğunu ve sebebini de kimsenin bilmediğini söyler.244

Antik Kilikia’nın en erken (M.Ö. 5. yy.’ın ikinci yarısı) sikke basmaya başlayan şehirlerinden birisi olan Soloi, Roma döneminin sonuna kadar bu geleneğini sürdürmüştür. İlk başlarda Pers standardında staterler ve obollar basan şehir, Seleukoslar döneminde, Tigranes şehri yıkana kadar çok çeşitli bronz sikkeler, M.Ö. 66’da Büyük Pompeius şehri yeniden kurduktan sonra da, Volusianus dönemine kadar Yarı Otonom veya imparatorların emriyle sikke basabilecek güçte olmuştur. Şehir yılı M.Ö. 66’da başlar.

Sikkelerde görülen lejantları:

M.Ö. 450 - 386 Pers Dönemi 

M.Ö. 386 - 333 

Ayrıca Soloi’de, Büyük İskender döneminin ünlü drahmi ve tetradrahmilerinden de basılmış olması ihtimali vardır. Keza bölgede bulunmuş baskı işareti taşıyan birçok Büyük İskender sikkesine rastlanmaktadır.

M.Ö. 66 ‘dan sonra ve İmparatorluk Dönemi  ve benzeri kısaltmalarla. Antoninus Pius’dan itibaren ön yüzlerde   CC COVNIAC, C  V

Ayrıca S. Alexander’den itibaren A  assaria, S = 12 assaria şeklinde değer işaretleri.

243 Strabon, a.g.e., XIV,V,8. 244 Mela, a.g.e., s. 55. 87

SYEDRA

Alanya’nın 14 km. güneydoğusunda, ana yola yakın Seki köyü bitişiğinde, tümsek denebilecek bir tepe üzerine kurulmuştur. Roma döneminde sikke basmaya başlamış olan şehir ve çevresinde henüz sistematik kazılar yapılmadığı için ayrıntılı bilgi yoktur. Bugünkü kalıntıların çoğu geç Roma döneminden kalma gibi görünüyor. Syedra’da, Tiberius’tan Gallienus’a kadar basılan sikkelere rastlamak mümkündür.

Sikkelerde görülen lejantları:

İmparatorluk Dönemi CC CC C, unvanları ile birlikte. Ayrıca Gimnazium (Spor Salonu), yağ havuzu lejantı: CX Ve güreşçi; C. Geç dönemdeki sikkelerde değer işaretleri; IA ve H.

TARSOS

Antik çağdaki birçok kent gibi Tarsos da bir nehir kenarında kurulmuştu. Ovanın tam ortasındaki stratejik pozisyonuna rağmen şehrin kuruluşu konusunda kesin bilgiler bulunmamaktadır. Hititler’in Tarşa, Asurlular’ın Tarzi, Hellenler’in Tarsos, Romalılar’ın da Tarsus diye andıkları Kilikia’nın bu en önemli şehri, M.Ö. 5. yy.’dan itibaren Pers standardında sikke basmaya başlamış, M.S. 3. yy.’ın ikinci yarısına kadar, Kilikia’da en çok sayı ve çeşitte sikke basan şehir olmuştur.

Gözlükule höyüğünde yapılan kazılarda bölgede yerleşmenin Neolitik Çağ (M.Ö. 8000 - 5500) sonlarına kadar indiği anlaşılmıştır. M.Ö. 17. yy.’da Hititler’e bağlı olan bölge daha sonra Hurriler’in kurduğu Kizzuwatna Krallığı’na başkent olmuştur. II. Tuthaliya (M.Ö. 1460 - 1440) döneminde tekrar Hitit Krallığı egemenliğine girmiş ve daha sonra da Asurlular’ın eline geçmiştir. Pariyavatri’nin Oğlu, Büyük Kral İşputahşu yazılı mührün Gözlükule höyüğünde bulunmasıyla şehrin Kizzuwatna başkenti olduğu görüşünü desteklemektedir. Strabon şehrin kuruluşunu ünlü bir efsaneye, İo’yu aramak üzere Triptolemos ile dolaşan Argos’lulara, bağlamaya çalışır ama bunun gerçekle ilgisi yoktur.

Daha sonra Persler’in eline geçen şehir, Pers satraplarının güney ve doğu seferlerinin merkezi üssü ve ardından da bir satraplık merkezi olmuştur. M.Ö. 5. yy.’da bölgeye gelen Ksenephon, Kydnos nehrinin şehrin içinden geçtiğini ve Tarsus’un Syennesis adlı bir kralın başşehri olduğunu bildiriyor. M.Ö. 333’te bölge Büyük İskender’in eline geçene kadar, satraplar Tribazos, Pharnabazos, Datames, Mazaios ve Arsames doğrudan veya dolaylı olarak bölgede yöneticilik yapmışlardır. Büyük İskender’in ölümünden sonra Seleukos hanedanlığının eline geçen Tarsos, M.Ö. 66’da Kilikia Roma’ya bağlanınca yeniden Kilikia’nın başkenti oldu. M.Ö. 1. yy.’da VII. Kleopatra ile Marcus Antonius’un Tarsos’ta buluşması birçok sanat eserine konu olmuştur. O zamanlar Kydnos nehrinin ulaşıma elverişli olması nedeniyle Tarsos bir liman şehri sayılıyordu. 88

Strabon, Kydnos’un ”Gençler Gymnasium’unu yalayarak hızla aktığını ve suyunun çok soğuk olduğunu” yazar. Bu nedenle bu suya girmenin damar şişmesi, sinir gerginliği gibi sorunları olanlara iyi geldiğine inanılmaktaydı. Halkı eğitime son derece önem veriyordu. Bu sayede antik çağda Tarsos, felsefe ve fen bilimleri eğitimi açısından Atina ve Aleksandria’yı (İskenderiye) geride bırakmıştı245. Ancak Tarsoslular’ın okuma aşkları onları diğer ünlü kentlere sürüklüyor ve genellikle de geri dönmüyorlardı. Diğer şehirlere giden ve oralarda ünlü olan birçok Tarsoslu vardır. Bunlar arasında Caesar’ın da hocası olan Athenodoros, Roma’da yaşayan en ünlü Tarsosludur. Caesar’ın kız kardeşi Octavia’nın oğlu Marcellus’un öğretmeni ve Strabon’un çağdaşı olan akademisyen Nestor da Tarsosludur. Her ikisi de yaşlandıklarında Tarsos’a geri dönmüşler ve şehrin yöneticiliğini yapmışlardır. Strabon ayrıca, şehir şehir dolaşan ve okullarda yöneticilik yapan Plutiades ve Diogenes adlı filozofların da bu şehrin yerlileri olduğundan bahseder.

M.Ö. 5. yy.’dan itibaren Pers standardında sikke basmaya başlayan Tarsos, M.S. 3. yy.’ın ikinci yarısına kadar, Kilikia’da en çok sayı ve çeşitte sikke basan şehir olmuştur. Erken dönem sikkelerindeki yazılar bazen Aramice bazen Grekçe bazen da her ikisi birliktedir.

Sikkelerde görülen lejantları:

M.Ö. 450 - 387 Syennesis Krallığı dönemi Aramice lejant (= Tarz), 

M.Ö. 386 - 333 Satraplar Dönemi Tiribazos (M.Ö. 386 - 380) Aramice satrap ismi ve T. (Aynı tip sikkeler Issos, Mallos ve Soloi’de de basılmış sadece T yerine o şehrin isminin baş harfi gelmiştir.) Pharnabazos (M.Ö. 379 - 374) Aramice satrap ismi ve unvanı (=Pharnabazu khilik), 

Bithynia’daki Daskylion satrabı olan Pharnabazos, M.Ö. 379’da Pers İmparatoru tarafından Mısır’ı tekrar ele geçirmekle görevlendirildi. Daha sonra Kapadokya satrabı Datames de onun yardımcılığına atandı. Bu görevi yerine getirmek için çoğu Tarsos’ta olmak üzere, çok miktarda gümüş staterler basıldı.

Datames (M.Ö. 378 - 372) Aramice satrap ismi (=Tadnmu) M.Ö. 374’te Pharnabazos’un ölmesiyle birlikte Datames Mısır seferinin tek komutanı oldu. Birkaç yıl sonra Pers Kralına karşı yapılan bir satraplar ayaklanmasına katıldı ve bu sırada bölgesinin sınırlarını Karadeniz’e kadar genişletti.

Mazaios (M.Ö. 361 - 334) Aramice satrap ismi (=Mazdai) ve Aramice lejand (=Baal tarz), ayrıca M.Ö. 351’den itibaren kullandığı unvanı (=Mazdai zi al Ebernahara vu Khilik = Fırat ötesi ve Kilikia Valisi).

Aralıksız 27 yıl Kilikia satraplığı yapan Mazaios, Büyük İskender’in bölgeyi ele geçirmesinden sonra kaçtığı Babil’de, İskender’in gözüne girmeyi başarmış ve Babil valiliğine atanmıştır. Kendisi adına Kilikia’da basılan sikkelerin çok büyük bir bölümü

245 Strabon, a.g.e., XIV,V,13. 89

Tarsos’ta, hatta üzerinde  Issos, Mallos ve Soloi şehirlerine ait baskı işaretleri olan sikkelerin bile Tarsos’ta basılmış olması ihtimali vardır.

Yukarıdakilere ek olarak, M.Ö. 4. yy.’a ait olan ve üzerinde herhangi bir baskı işareti taşımayan bol miktarda gümüş obol ve daha küçük sikkelerin baskı yeri yine bu şehir olmalıdır.

Ayrıca arka yüzünde  baskı işaretleri olan Büyük İskender tetradrahmilerinin de, masrafları Issos, Mallos, Soloi ve Tarsos şehirleri tarafından karşılanmış olmak üzere, Tarsos’ta basılmış olmaları gerekir.

IV. Antiokhos (M.Ö. 175 - 164) Dönemi - Antiokheia ad Kydnos X

I. Alexander’den (M.Ö. 150 - 145) IX. Antiokhos’a (M.Ö. 116 - 95) kadar Seleukos Hanedanlığı krallarından bir çoğu tetradrahmi ve drahmi şeklinde sikkelerinin bazılarını burada bastırmıştır.

Otonom dönem (M.Ö. 164’ten İmparatorluk Dönemine kadar)  Tam veya kısaltılmış magistrat isimleri ile birlikte.

Yarı Otonom (Commodus Dönemine kadar) ve İmparatorluk Dönemi (Augustus’tan Salonina’ya kadar) veya  C X  C, A. M. K. ( veya -Antinous zamanında), Commodus zamanında C  Diğer imparatorlar zamanında onların isimleriyle birlikte: C (veya - C, CC, C, C,  C,  CV C veya Cve bunların sayısız kısaltılmış şekilleriyle birlikte.    90

Yasal durumla ilgili yazıtlar Septimius Severus’tan Gallienus’a kadar: ve Gallienus’tan Valerianus’a kadar: bazen de  C (veya -C, KOINOC X

Üç valilikle ilgili yazıtlar: ICAYPIA, 

Eyalet (bölge) meclisi: 

Kilikia valisinin ofisi: KIIKAPXIAC. X

Festivaller: CC, CV C, C C) OPOIC (muhtemelen Septimius Severus’un Pescennius Niger’e karşı kazandığı zafer anısına düzenlenen oyunlar), KOPAIA

Bazı tanrıların bölgesel isimleri: Athena - C Perseus - Tykhe -Xgibi. Hadrianus’tan itibaren tüm imparatorlar için ön yüzde  Tiberius’tan itibaren birçok imparator için farklı ağırlıklarda gümüş (daha sonraları gümüş kaplama) veya billon darplar.

TITIOPOLIS

Kesin yeri bilinmeyen şehrin Göksu vadisinin üst tarafında, Ermenek yakınlarında olduğu sanılıyor. Titius’un şehri anlamına gelen Titiopolis’in, Marchus Antonius’un destekçilerinden Marchus Titius adına kurulduğu tahmin ediliyor.

Sikkelerde görülen lejantı:

İmparatorluk Dönemi - Hadrianus’tan Geta’ya kadar  bazı sikkelerde tarih yazısı C ve tarih sayısı ile birlikte.

ZEPHYRION-HADRIANOPOLIS

Mersin il merkezinin antik çağdaki ismi olan Zephyrion, Grek dilinde Zephyr - Batıdan Esen Tatlı Rüzgar Yeri anlamına gelir. Zephyrion antik çağda çok önemli bir yerleşme merkezi olmamakla birlikte daha sonradan sürekli iskân edildiği için, arkeolojik açıdan şansız sayılacak yerleşmelerden birisi olmuştur. Şehir yılı M.Ö. 68’de başlar.

91

Sikkelerde görülen lejantları:

M.Ö. I. yy. Otonom ve İmparatorluk Dönemi  

Hadrianus’tan itibaren  

KILIKIA KRALLIĞI M.Ö. 1. yy.’da kurulan Kilikia Krallığı’nın başkenti Hieropolis-Kastabala’dır.

Tarkondimotos I Philantonius M.Ö. 64’de Pompeius tarafından hanedan ve 25 yıl sonra da Marcus Antonius tarafından kral ilan edildi.Bu nedenle sikkelerinde Antonius'un Dostu lejantı yer almaktadır.)

M.Ö. 39 - 31 dönemi: 

Philapator M.Ö. 30’da tahttan indirilen Tarkondimotus I’in oğlu ya da torunu. M.S. 17’de öldüğü biliniyor. CC C

92

KILIKIA ŞEHİRLERİNİN UNVAN VE SIFATLARI

.Ö. 5. yy.’dan itibaren sikke basmaya başlayan Kilikia şehirleri, başka Myerlerde de görüldüğü gibi, sikkelerine şehirlerinin isimlerini ve unvanlarını yazmayı ihmal etmemişlerdir. Daha önce de belirtildiği gibi erken dönemlerde isimler batıda Grekçe, doğuda ise Aramice yazılıyordu. Bazen her ikisinin birlikte yazılmış olduğunu, bazen da şehrin ismiyle birlikte şehrin yönetiminden sorumlu satrabın veya magistratın isimlerini aynı sikke üzerinde birlikte yazıldığını görüyoruz. İsimler her zaman tam olarak yazılmayabiliyordu. Bazen isim bir veya iki harfe kadar kısaltılabiliyordu. Bu tür sikkelerdeki semboller, o kadar o şehre özgüydü ki, ismi tam olarak yazmaya gerek kalmıyordu. Otonom dönemde de devam eden bu uygulama Roma dönemine gelindiğinde, ekonomik ve sosyal yaşantıda meydana gelen gelişmeler sayesinde şehirlerin isimlerinin yanında çeşitli unvanlar almalarıyla birlikte, yazılı mesajlara dönüşmüştür. Şehirler arasındaki rekabetin arttığı bu dönemde şehir yöneticileri, en önemli propaganda araçları olarak gördükleri sikkelere, isimlerinin yanında unvanlarını da sıralayarak, ekonomik görevlerinin yanı sıra politik görevler de yüklüyorlardı. Kilikia’nın en eski ve en büyük şehirlerinden olan Tarsos Roma döneminden itibaren İlk, En Büyük, En Güzel anlamına gelen kelimelerin kısaltılmışı olan” AMK “ harflerini, M.S. 3. yy.’ın ikici yarısına kadar bastığı tüm sikkelerde kullanmıştır. Daha sonra Anazarbos da aynı unvanı sikkelerinde kullanmış, onunla da yetinmemiş ve = MUHTEŞEM-ÜNLÜ gibi daha iddialı sıfatları sikkelerine yazdırmışlardır. Aşağıda bunlardan bazılarını görebilirsiniz.

Unvan ve Sıfatlar (Yunanca)

(İlk, En büyük, En güzel XYüksek rahip.  Şeref ve haysiyetine dokunulamaz (sığınma verme hakkına sahip). - Özerklik ayrıcalığı (genellikle Pisidia, Kilikia ve Suriye’deki şehirlere verilirdi). veya ( Üç bölgeye hükmeden iki tapınağı olan. CC Kral, yönetici.  Yardımcı. XIKH VSulh hâkimi makamı. VŞef magistrat ofisi. VBirçok Kilikia şehrindeki şef magistrat.  Armağan (lar).  Tahıl armağanı. C İmparatorlara sonsuzluk dileme.  Halk Toplantısı (Asamblesi).  Senatonun resmi izni (Senatus Consultum -S.C.) ile özgürlük ve ayrıcalık hakları verilen şehirlerin aldığı unvan.  Ünlü, meşhur; şanlı şerefli, muhteşem.  En ünlü.  Üç bölge (Kilikia, Isauria, Lykaonia). İmparatorluk Dönemi Roma valisinin sorumlu olduğu bölge. 93

 Asil bir soydan gelen.  Dindar.  Şanslı-başarılı.  Tanrıların sevgilisi. XSpor karşılaşmaları yöneticisinin ofisi.  Kutsal ve dokunulmaz. Kendi sınırları içerisinde tapınağı olan tanrıların ilahi koruması altında olduklarını iddia eden şehirlerin kullandığı unvan. Eyalet Asamblesi başkanın ofisi.  Topluluk; bölgesel birlik, devletler, şehirler topluluğu. Bazen tüm eyalet için, şehirlerin birlikte bastırdıkları sikkelerde kullanılır. VEyalet Asamblesi toplantısı.  Eyalet asamblesinin paylaştığı tapınak (-lar) veya oyun (-lar).  Kurucu. Karagöz  Makedonyalı. C,  Tam karşılığı Ana-Şehir, fakat genel olarak bir bölge veya eyaletin başşehri. XBazı deniz kenarında kurulu şehirlerin denizcilikle ilgili önemini belirtmek için aldıkları unvan.  Genellikle imparator tapımı için tapınak kuran ve bakımını üstlenen şehirlere verilen unvan.  Tapınak Sahibi. Bir Roma İmparatoru ve İmparatorluk Şehrine adanan bir tapınağın kurulduğu şehre verilen unvan. Bazen ikinci veya üçüncü bir tapınak daha kurulduğunda onları da bildirmek için vb gibi sıfatlar kullanılıyordu. C) - Ülkenin babası. Deniz kenarında bulunan.  Babaya ait (babasal). C Sadık.  İlk. Gerçekliği şüphe götüren ve genellikle komşularına üstün olduklarını ima etmek isteyen şehirlerin kullandığı unvan. Aynı zamanda spor karşılaşmalarındaki açılış törenine katılma sıralamasını da ifade ediyor olabilir.  Roma ödülleriyle (ganimetleriyle) donatılmış. X O şehrin Roma ile resmi bir anlaşması olduğunu ifade eder. V Vali (consul).

Unvan ve Sıfatlar (Latince)

COLONIA – Koloni MALLO COLONIA FELIX – Mutlu Koloni Mallos PRINCEPS FELIX – Mutlu Lider (Princeps = Lider), (Felix = Mutlu: başarıdan dolayı), Augustus bu unvanı kendisi için kullanmıştır.246 SACRA SINATUS – (Mallos sikkelerinde) Kutsal, büyük Senato (SENATUS yerine SINATUS büyük bir ihtimalle yanlış yazılmıştır).

246 Bkz., Jones, 1990, s.114 ve 253. Eskikitaplarim.com 94

SPOR KARŞILAŞMALARI VE KUTSAL FESTİVALLER

 Kutsal Oyunlar (spor karşılaşmaları).  Hadrianus onuruna düzenlenen karşılaşmalar.  Büyük İskender onuruna.  Antoninus ismini taşıyan çeşitli imparatorlar adına, özellikle Caracalla ve Elagabalus. Asklepios onuruna.  Sığınma; himaye hakkına sahip şehir veya tapınak ile bağlantılı yapılan kutlamalar. Gallienus onuruna.  Gordianus III onuruna. Traianus Decius onuruna.  Demeter onuruna. Karagöz  Dionysos onuruna.  Yarışmalarda zafer kazanan sporcuya imparator tarafından verilen, oturduğu şehre döndüğünde, şehir surunda o amaca mahsus açılmış bir kapıdan (gedikten), dört atlı zafer arabasıyla şehre girme hakkı. Bundan sonra o kişiye günlük iaşesi yiyecek veya para olarak verileceği belirtilirdi.  Askeri zaferler anısına düzenlenen zafer oyunları.  Helios onuruna.  Hera onuruna. Herakles onuruna.  Belli bir miktarda para ödüllerinin verildiği (mahalli) karşılaşmalar.  Augusta tapınımı ile ilgili olarak kutlanan oyunlar.  Eyalet konseyi toplantıları nedeniyle düzenlenen festival.  Commodus onuruna. Persephone onuruna.  Leto onuruna. Bazı gizemli olaylarla (eski dinlerdeki gizli ayin) bağlantılı karşılaşmalar. XGemi yarışları. Yerel su perileri onuruna.  Karşılaşmaların herkese açık olduğu spor karşılaşmaları. Zeus Olimpia onuruna düzenlenen ünlü olimpiyat oyunları. İmparatorluk Döneminde birçok şehirde düzenlenirdi ve o şehre göre ek sıfatlar ile anılırdı.  Belirli periyotlarda tekrarlanan karşılaşmalar.  Septimius Severus onuruna.  Valerian onuruna.  Caracalla ve Geta kardeşlerin onuruna.

Eskikitaplarim.com 95

ROMA İMPARATORLARI*

AUGUSTUS M.Ö. 27 - M.S . 14 TIBERIUS. 14-37 CALIGULA 37-41 CLAUDIUS 41-54 NERO 54-68 GALBA 68-69 OTHO 69 VITELIUS 69 VESPASIANUS 69-79 TITUS 79-81 DOMITANUS 81-96 Karagöz NERVA 96-98 TRAIANUS 98-117 HADRIANUS 117-138 ANTONINUS PIUS 138-161 MARCUS AURELIUS 161-180 LUCIUS VERUS 161-169 COMMODUS 177-192 PERTINAX 193 SEPTIMIUS SEVERUS 193-211 CARACALLA 198-217 GETA 209-212 MACRINUS 217-218 DIADUMENIANUS 218 ELAGABALUS 218-222 SEVERUS ALEXANDER 222-235 MAXIMINUS 235-238 GORDIANUS I-II 238 BALBINUS 238 PUPIENUS 238 GORDIANUS III 238-244 PHILIPPUS I 244-249 PHILIPPUS II. 247-249 TRAIANUS DECIUS 249-251 TREBONIANUS GALLUS 251-253 VOLUSIANUS 251-253 VALERIANUS SENIOR 253-260 GALLIENUS 253-268 VALERIANUS II 253-255 CLAUDIUS II 268-270 AURELIAN 270-275 PROBUS 276-282 CARINUS ve NUMERIAN 283-284 DIOCLETIAN 284-305 CONSTANTINIUS 306-313 CONSTANTINIUS ve LICINIUS 313-324 *Çok kısa süre imparator olan bazıları hariç.

Eskikitaplarim.com 96

KILIKIA’DA SİKKESİ BASILAN İMPARATOR VE İMPARATORİÇELERİN EN ÇOK KARŞILAŞILAN İSİM YAZILIŞLARI

Augustus:  Livia: IOVLIA Tiberius: C CC CCC;   Claudius: C C C Agrippina:  Nero:  Vespasianus: CCC. Domitianus: C; C. Karagöz Domitia:  Nerva: C; C. Traianus: C; C. Plotina: Hadrianus: C; C C; C C. Sabina: C; C Antinous: C C. Aelius: C; C C. Antoninus Pius: C, C; C; C; C. Faustina Senior: CC Marcus Aurelius (Caesar olarak): C CC C (C) CC C Marcus Aurelius (Augustus olarak): EC (EC, C, C); EC, EC; C C; C. Faustina Junior:CCECECEE EC Licius Verus: C CCCC; C; C. Lucilla:  Commodus: C; C; C; C C; CC; C;  C; C; C; C; C; C  Crispina: CCCC Septimius Severus: CEYHPOC, CEOYHPOC; . CEYHPOC; EY. CEBHPOC EP.; CE. CEYHPOC .;. CE. CEYHPOC (CEBHPOC) EPTH.; . CE.. CEOYHPOC; . EP. CEYHPOC. Iulia Domna: C Caracalla:C (C, C); C; C; C (C); CVC C. Plautilla:  Eskikitaplarim.com 97

Geta: EC; CEEC;. CEEC; CEEC. Macrinus: EC, C; ECECECEEC (C); EEC; EC CEEC. Diadumenianus: EC; EC; EC EC; EC; EC; C; EEC. Elagabalus: C (C, EC); C (EC, C, EC); CEV. EC. Iulia Paula:  Aquilia Severa: CECECECE Annia Faustina: CEC Iulia Soaemias: CEC (COAIMIC, COAIMIAC, COKaragözEMIAC, COYAIMIC, COYAIMIAC, COYIMIAC, CYAIMIC, CYAIMIAC). Iulia Maesa: CMECA, MECCA); CCTPA. Severus Alexander: EC; CEOYHPOC EC; M. AYP. CEOY. (CEVH., CEB.) EC; EC. Orbiana: CEI. EP. CCEI. CA. C.CC  Iulia Mamaea:E CCTPA Maximinus: EC, C; EC (C); C; EC; C. Paulina: EVE Maximus: C; C) C; C. Balbinus: C; C; EC; EC. Pupienus: C C; C; C. Gordianus III: C; C) C; C C. Tranquillina:EEC AB.ECECEE  Philip I: C; C. OtaciliaSevera CEYHPA;EE CEOYHPA (CEYHPA, CEBHPA);E CEOYHPA (CEYHPA, CEBHPA). Philip II: C; C; CEOY.C; CEY.  Traianus Decius: C EC; C EC (veya EC C); MEC. C EC; EEC; EC. C EC (veya EC C), E. Herennia Etruscilla:EEECCEE ECC

Eskikitaplarim.com 98

Herennius Etruscus: EC. EEEEEEEC ECEEEECCEC.EEC  EEEEEEC. Hostilianus: CEC. C; MECCIOC KYINTOC. Trebonianus Gallus: C; EC C;E EC; EEEC. Volusianus: CCC; CCC; CC; CC; C C CCC; CABIN. C; CCIANOC (CIANOC); CIANOC; OYEIB. (BEIB.) C CCC; C C.; C CCIANOC. Karagöz Valerianus Senior: C; C; C C). Gallienus: C (C); C; C; C (C, C); C (C); C. Salonina: CCCCC CCCCC  CC Valerian Junior: CC CC

Eskikitaplarim.com 99

KÜÇÜK SÖZLÜK

Aegis(ai-): Zeus’a ait olan ama genellikle kızı Athena tarafından giyilen bir çeşit zırh veya pelerin. Üzerinde korku ve terörün timsallerinin bulunduğu ve sallandığında düşmanı uçurduğu söylenir. Muhtemelen fırtına veya hortum kelimelerinden türemiş olmakla beraber “keçi” anlamına gelen bir diğer kelime de anlamını etkilemiş olabilir. Kenarlarda yılan ve ortada da Gorgon başı dekorlu olan bu kısa pelerin, muhtemelen keçi derisinden yapılmaktaydı. Koruma ve korkutma özelliklerine sahiptir. Agonistik: Spor karşılaşmalarıyla ilgili. Antaios: Libya’lı bir kral ve dev. Sadece Herakles’in yenebildiği bir savaşçı. Aphlaston (Aplustre) : Bir geminin kıvrımlı ve süslü burun bölümü. Biga: İki atlı araba. Billion-Billon: Döküm sikkeler için kullanılan bir deyim. Karagöz Caduceus: Haberci tanrı Hermes’in, etrafına yılan dolanmış âsâsı. Capricorn: Oğlak burcu. Chlamys: Antik çağlarda erkeklerin giydiği kısa pelerin. Cista Mistica: Dionysos’un mistik ayin törenlerinde kullanılan ve içinden dışarıya yılanlar sarkarken resmedilen sepet. Cornucopiae-( çoğ.:cornuacopiae): Bolluğu temsilen içinde çeşitli meyvelerin dolup taştığı bereket boynuzu. Dekastyle: Dört sütunlu (tapınak). Demiourgia: Şef magistrat ofisi. Domiourgos: “Zanaatkar, yapıcı, üretici” anlamındadır; ayrıca bir şehrin magistratı (yöneticisi). Diadem: Önceleri Pers krallarının kraliyet tiara’sı üzerine taktıkları bir kurdele. Daha sonra Büyük İskender tarafından da kullanı lmış ve yaygınlaşmıştır. Metalden (altın) yapılanları da vardır. Distyle: İki sütunlu (tapınak). Gymnasium: Spor yapmak için ayrılmış bir alanı ve etrafında soyunma odaları ve hamam gibi binaların bulunduğu yer. Gymnasiarkhes: Gymnasium yöneticisi. Hexastyle: Altı sütunlu (tapınak). Hydra: Herakles’in öldürdüğü çok başlı ejderha. Kantharos: Genellikle Dionysos’un taşıdığı, kulak gibi iki kulpu olan büyük kavanoz. Kentauros: Yarı insan yarı at yaratık. Kilikarkh: Eyalet Meclis Başkanı. Lagobolon: (Lat. Pedum) ”Tavşan Atar” Öldürmek amacıyla tavş ana atılan bir çeşit değnek. Daha çok çoban değneğini tanımlamak için kullanılır. Lejant: Bir sikkenin etrafında bulunan her çeşit yazı. Modius: Geleneksel Roma mısır ölçü kabı. Genellikle dört ayak üzerinde durur ve 8 - 9 litre mısır alır. Tek başına görüldüğünde verimliliği temsil eder. Ayrıca Mısır tanrısı Sarapis’in şapkasıdır. Monogram: Bir ismin birkaç harfinden veya baş harflerinden meydana getirilen desen. Nebris: Dionysos ve/veya perilerinin giydiği ceylan derisi. Nike: “Zafer” sembolü. Genellikle elinde zafer tacı ve palmiye dalı taşırken resmedilen kanatlı bir kız olarak tasvir edilir. Nymphaeum: Şehirlerde bulunan anıtsal çeşme binası. Oktastyle: Sekiz sütunlu (tapınak).

Eskikitaplarim.com 100

Omphalos (-us): “Göbek”. Vücudun merkezi sayılan göbek; Delphi’de dünyanın merkezi olarak kabul edilen bir taşın ismidir. Delphi için çok önemli olan Apollon, genellikle bu taş üzerinde ayakta veya oturur şekilde resmedilir. Patera: (Bkz. Phiale) Pedum: Bkz. Lagobolon Pegasus: Kanatlı at. Phiale: İçilen içkinin bir kısmının, tanrıların şerefine yere dökülmesinde kullanılan kulpsuz, ince ve küçük tabak. Polos: Bir çeşit silindirik şapka. Quadriga: Dört atlı araba. Satyr:Ormanlarda yaşayan, yarı insan yarı hayvan yaratıklar; genellikle Dionysos ile birlikte görülürler. Satrap: Pers imparatorunun bölge valisi. Karagöz Sella Crulis (Crules): Romalı en yüksek magistratın oturduğu sandalye. İki U şeklinde katlanabilir ayak üzerine oturaklı, bir çeşit sandalye; iki Roma consulünü temsil eder. Sestertius: Bir gümüş denarius’un çeyreği değerinde olan büyük, bronz Roma sikkesi. Sfenks: Dişi aslan gövdeli, kanatlı ve kadın başlı bir yaratık. Skylla: Homeros tarafından altı başlı, on iki ayaklı olarak anlatılan, daha sonraki yontucular tarafından belden yukarısı bir kadın ve alt tarafından köpek veya kurt başları ile balık kuyruğu sarkar şekilde resmedilen bir deniz canavarı. Sphendone: Özellikle kadınların başlarına bağladıkları sapan kayışı şeklindeki şerit. Belki de savaş zamanlarında baştan çıkarıp sapan olarak kullanılmak üzere başta taşınıyordu. Stater: Çeşitli ağırlık standartlarına göre 9.5 gr ile 10.5 gr arasında değişen ağırlıklarda basılan gümüş sikke. : Özellikle kadınların başlarına sardıkları bir çeşit bant veya çelenk. Taenia (Tainia): Bir çeşit saç bağı. Tetradrahmi: Çeşitli ağırlık standartlarına göre 12.5 gr ile 17.5 gr arasında basılmış gümüş sikke. Dört drahmi anlamındadır. Tetrastyle: Dört sütunlu (tapınak). Thyrsos (-sus): Dionysos ve taraftarlarının taşıdığı, başında çam kozalağ ı veya asma yaprağı ya da asma yaprağından yapılmış çelenk bulunan bir çeşit âsâ. Tiara: Persler’in kullandığı keçeden yapılmış bir çeşit sivri uçlu başlık. Tripod: Genellikle üzerinde adaklık bir şey koymak için kullanılan üç ayaklı sehpa. Tropaion: Genellikle bir imparator ile birlikte veya tek başına resmedilir. Bir sopa üzerine giydirilmiş öldürülen düşmanın miğferi, zırhları, kılıcı ve kalkanından oluşan giysilere verilen ad. Her iki yanında elleri arkadan bağlı, yerde oturan iki esirle birlikte tasvir edilir.

Eskikitaplarim.com 101

KAYNAKÇA

Alp, S., Hitit Çağında Anadolu, Ankara 2001.

Akurgal, E., Anadolu Uygarlıkları, İstanbul 1989.

Bean, G.E., ’s Southern Shores, London 1979.

Cicero, Cilician Letters (çev. H. Abbaıklklş), Ottowa 1972.

Davesne A., G. Le Rider, Le Tresor de Meydancıkkale, Paris 1989.

Erhat, A., Mitoloji Sözlüğü, İstanbul 1978.

Eyuboğlu, İ. Z., Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü, İstanbul 1991. Karagöz Girginer, K.S., “Kizzuwatna Ülkesindeki Önemli Olaylara Kısa Bir Bakış”, Kizzuwatnalı Kraliçe Puduhepa Anısına Denemeler, Adana 2001. Gough, M., “Anazarbus”, Anatolian Studies, (British Institute of Archaeology), Ankara 1952, s. 85-150.

Head, B. V., Historia Numorum, London 1991.

Herodot Tarihi, (çev. Müntekim Ökm.en) İstanbul 1983.

Hill, G. F., B.M.C. Lykaonia, Isauria and Cilicia, London 1900.

Homeros, Odysseia, (çev. Azra Erhat-A. Kadir), İstanbul 1984.

İpek, İ., et al, ADANA GEÇ HİTİT HEYKELİ KURTARMA KAZISI 1997 YILI ÇALIŞMA SONUÇLARI, IX. Müze Kurtarma Kazıları Semineri,27-29 Nisan 1998 Antalya - Ankara 1999.

Jenkins, G. K., Ancient Greek Coins, London 1990.

Jones, J. M., A Dictionary of Ancient Greek Coins, London 1986.

Ksenophon, Anabasis (çev. Hayrullah Örs) İstanbul 1975.

Luckenbill, D.D., Ancient Record of Assyria and Babylonia, Historical Records of Assyria from The Earliest Times to Sargon, Vol:1, New York 1968.

Mela, P., Description of the World , (transl. F.E.Romer) the University of Michigan 1998.

Meyer, M., “Die Sog. Tykhe von Antiokheia als münzmotiv in Kilikien”, Olba II, Mersin1999, s.185-194.

Mommsen, T., The Provinces of the Roman Empire, New York 1996.

Price, et al, Coins and Their Cities, London 1977.

Pozzi, S., Catalogue de Monnais Greques Antiques, Zürich 1966.

Ramsay, W. M. , Cities of St. Paul, [b.y.] 1907.

Sayar, M. H., “Antik Kilikya’da Şehirleşme”, XII. Türk Tarih Kongresi I, Ankara 1999, s.193-216.

Scarborough, Y.E., “Dağlık Kilikya-Lamotis Mezarları”, Olba I, Mersin 1998, s.78-85.

Sear, D. Greek Coins, London 1979.

Sear, D., Greek Imperial Coins, London 1995.

Eskikitaplarim.com 102

Söğüt, B., “Kilikya Bölgesindeki Roma İmparatorluk Çağı Tapınakları”, Kilikia: Mekanlar ve Yerel Güçler, İstanbul 1999, s. 479-504.

Stewenson, S. W., A Dictionary of Roman Coins, London 1964.

Strabon, Antik Anadolu Coğrafyası (Geographika XII-XIII-XIV), (çev. Prof. Dr. Adnan Pekm.an), İstanbul 1993.

Tacitus, The Annals of Imperial Rome, (transl. Michael Grant), London 1989.

Tekin, O., Antik Numismatik ve Anadolu, İstanbul 1992.

Tekin, O., “ Sikkeleri”, Adalya II, 1998, s., 151-158.

Tekin, O., “River Gods in Cilicia in the Light of Numismatic Evidence”, LA CILICIE: ESPACES ET POUVOIRS LOCAUX ACTES DE LA TABLE RONDE INTERNATIONALE D’ISTANBUL 2-5 Novembre 1999, edi. E. Jean, A.M. Dinçol et S. Durugönül) İstanbul 2001 s.519-551. Karagöz

Ünal, A., 1 “Çukurova’nın Antik Devirlerde Taşıdığı İsimler ile Fiziki ve Tarihi Coğrafyası”, Efsaneden Tarihe, Tarihten Bugüne ADANA: KÖPRÜBAŞI, YKY, İstanbul 2000.

Ünal, A., 2 “Adana’da Kizzuwatna Krallığı, Taş Devrinden Hitit Devleti’nin Yıkılışına Kadar Adana ve Çukurova Tarihi”, Efsaneden Tarihe, Tarihten Bugüne ADANA: KÖPRÜBAŞI, YKY, İstanbul 2000.

Ünal, A., Hititler- Etiler ve Anadolu Uygarlrıkla ı, İstanbul 1999.

Ünal, A., Hititler Devrinde Anadolu I, İstanbul 2002.

Walbank, F. W., The Hellenistic World, Cambridge,Massachusetts 1981.

Ziegler, R., Stadtisches Prestige und kaiserliche Politik, Düsseldorf 1985.

Ziegler, R., Kaiser, Heer und Städtisches Geld, Wien 1993.

Zoroğlu, L., “Cilicia Trakheia in the Iron Age: The Khilakku Problem “ Anatolian Iron Ages 3, 1994,

Eskikitaplarim.com