Sava§ ve Dünya AskeriGüç ve KıtalannKaderi 14 50,2000

Jeremy Black (1955)

İngiliz sava§ tarihçisi. Exeter Üniversitesi'nde profesör olmasının yanı sıra Dı§ Politika Ara§tırma Enstitüsü'nde de sava§ tarihi üzerine dersler vermektedir. Cambridge'teki Queen's College'te eğitim gördükten sonra akademik kariyerine St. John's, Merton ve Durham üniversitelerinde devam etti. Kanada, Avustralya, Almanya, Fransa, Danimarka gibi ülkelerde konuk öğretim üyesi olarak bulundu. 1996 yılından bu yana Exeter Üniversitesi'nde profesör olarak ders vermektedir. Ba§lıca yapıtları arasında World War Two: A Military History (2003), Retitinking Military History (2004), ve Kings, Nobles and Comrrwners: States and Societies in Early Modem Europe (2004) sayılabilir.

D Black, Jeremy Savaş ve Dünya: Askeri Güç ve Kıtaların Kaderi 1450-2000 ISBN 978-975-298-388-5 1 Türkçesi: Yeliz Özkan 1 Dost Kitabevi Yayınları Mart 2009,.Ankara, 504 sayfa. Tarih-Sovo§ Tarihi-Toplumbilim-Notlar-isim Dizini SAVAŞ VE DÜNYA

AskeriGüç ve KıtalannKaderi 14 50� 2000 .

Jeremy Black ISBN 978-975-298-388-5

War and the World: Miliıary Power and the Faıe of Conıinenıs JEREMY BLACK

©Jeremy Black, 1998

Bu kitabın Türkçe yayın hakları Akcalı Telif Ajansı aracılığıyla Dost Kitabevi Yayınları'na aittir. Birinci Baskı, Mart 2009, Ankara

İngilizceden çeviren, Yeliz Özkan

Teknik Hazırlık, Mehmet Dirican-Dost İTB

Baskıve cilı, PelinOfset Ltd. Şti.; İvedikOrganize Sanayi Bölgesi,Maıbaacılar Sitesi 58 8. SokakNo: 28-30, Yenimalıalle Arıkara 1 Tel:(0312) 3952580-81 • Fax:(0312) 3952584

Dost Kitabevi Yayınlan MeşrutiyetNo: Cad. 37!4Yerıi§elıir06420,Arıkara Tel:(0312)43593 70 • Fax:(0312) 4357902 www.dosıyayinevi.com • bi/gi@dosıyayinevi.com İçindekiler

Önsöz 9

Teşekkürler ıı

1 Giriş 13

2 Gibbon Stratejileri 17

3 OnBeşinci ve OnAltıncı YüzYıllar: Yayılma ve Savaş 40

4 OnYedinci YÜzYıl 110

5 Devrim ÖncesiOn Sekizinci YüzYıl 167

6Devrim Çağıve Emperyal Büyüme 1775-1815 221

7 OnDokuzuncu YüzYd 280

8 Savaşve Devlet 1450-1900 347

9 Yirminci YüzYıl 392

İsimDizini 494

Geoffrey Parker'a

Önsöz

Yeni bir göreve getirilm em ve 1400-2000 arasındaki sava§larla ilgili bir ders v�rme kararım beni bu kitabı yazmaya itti. Kitap, uzun yıllardır verdiğim askeri tarih derslerimin bir yansıması ve daha önceki çalı§ma­ lanmın, özellikle de European Warfare 1660-1815 (Londra ve New Ha­ ven, 1994) isimli kitabıının daha geli§tirilmi§ bir §eklidir. Giri§ bölümünde de açıkça belirtildiği gibi, birçok açıdan yeni yakla§ımlar getirmeyi amaç­ ladım. Bu çapta bir konu ve bu büyüklükte bir çalı§ma ile bu kitap yal­ nızca konuya bir katkı olarak görülmelidir: sava§, çok geni§ ve geli§en bir konudur ve tarih meselesinde olduğu gibi küresel bir bakı§ açısı ile dünya askeri tarihini özellikle de tek bir ciltte anlatırken kesin konu§uyormu§ gibi davranmak yanlı§ olur. Bu kitapta eğilimleri incelemenin yanı sıra önemli bilgileri vermeyi amaçladım. Bazı kısımlarda, özellikle tarihler bakımından büyük oranda bilgi bulunmaktadır, fakat bu bilgiler Batılı okurların da bilmediği olaylan biçimlendirmek ve ili§kilendirmek için gereklidir. Kitabın konusu sayfaların elverdiği oranda geni§ kapsamlı olarak ele alınmı§tır. Notlar, metine daha fazla yer kalması ve bu kitabın yazılmasını sağlayan bursun reklamını yapmayı değil daha geni§ okur 10 SAVAŞ VE DÜNYA kitlelerine ula§mayı amaçladığım için çok kısıtlı ölçüde kullanılml§, doğ­ rudan alıntılada ve mümkün olduğunca da eri§ilebilir ikincil literatür ile sınırlandırılmı§tır. Teşekkürler

Kitabın ilerleyen bölümlerindeki argümanları geli§tirmem konusunda a§ağıda sıraladığım kurumlarda konu§ma yapmam için aldığım davetler­ le sunulan fırsatlar için müte§ekkirim: Aberdeen, Bristol, British Co­ lombia, Cambridge, Denver, Dundee, Edinburgh, Illinois (Urbana) , India­ napolis, Maine, Manchester, Marburg, Missouri (St. Louis), New Hamp­ shire, Northumbria, Odense, Oxford, Plymouth, Southeastem Lousia­ na, Victoria, Virgina ve Yale üniversiteleri ile West Point, Royal Mili­ tary College of , Brown, Lamar, Lethbridge, McMaster, Pennsyl­ vania State, Rice, St. Andrews, Simon Fraser, Stirling, Temple, Texas Christian, Washington (St. Louis), Wesleyan (Normal), Westem On­ tario ve Wilfrid Laurier üniversiteleri, Austin, Corpus Christi ve Peter­ house yüksekokulları, Cambridge ÜniversitesiTarih Ara§tırmaları Ensti­ tüsü, Londra'daki Alman Tarih Enstitüsü, Oxford'daki Virginia Mezun Yaz Okulu ve York'taki Açık Öğretim Üniversitesi Yaz okulu, Dartington, Huddersfield, City of London School ve St. Swithun's School'da verdi­ ğim donanma tarihi konferansları. Tom Amold, Chris Bartlett, Ian Bec­ kett, Volker Berghahn, George Boyce, Ahron Bregman, Martin van Cre- 12 SAVAŞ VE DÜNYA

veld, Brian Davies, Kelly DeVries, Jan Glete, JeffreyGrey, John Hatten­ dorf, Nicholas Henshall, Stewart Lone, Peter Large, Piers Mackesy, John Pocock, George Raudzens, Dennis Showalter, Gene Smith, Lawrence Sondhaus, Edward Spiers, Armstrong Starkey, David Stevenson, John Thronton, Spencer Tucker, Bruce Vandervort, Arthur Waldron, Geof­ frey Wawro, Scott Wheeler, Russell Weigley ve Peter Wilson'a ilk tas­ lakla ilgili yorumlan için te§ekkür ederim. Wendy Duery' e ise sekreterya i§lerinden ötürü müte§ekkirim. Bu kitabı Sarah'ın sevgisi ve desteği ol­ madan yazamazdım. Bu kitabı yazmayı San Jacinto Devlet Sava§ Alanı Tarihi Parkı'nda bulunan Amerikan gemisi Texas'ı ziyaret etmemden kısa bir süre sonra bitirdim. Bu özel gün, yaptığım seyahatin beni Galveston'daki Gulf'e, Baton Rouge'd:iki Mississippi'ye ve Pontchartrain Gölü'nü a§an geçite götürmesi gibi en çok sevdiğim iki §eyi bir araya getirdi; birincisi, Amerika Birle§ik Devletleri'ni gezerek canlılıktan, çe§itlilikten ve Amerikalıların arkada§lıklarından keyif almak ve ikincisi, ı§ığın ve suyun tadını çıkar­ mak- dalgalanan denizde ı§ığın oyna§ması, altın ı§ık altında barı§ arayı§ı. 1 Giriş

Tekrar olamaz. 1 770'lerde yazan Edward Gibbon'ın, çağda§ Avrupa'nın kendisinin barbar olarak nitelendirdiklerine yenilip yenilmeyeceğini de­ ğerlendirirken vardığı iyimser sonuç buydu. Gibbon'ın cevabı askeri iler­ leme ile ifade edilir: "Büyük toplar ve surlar artıkTatar atma kar§ı a§ılmaz bir engel halini almı§tır."1 Gibbon'ın analizi, bu kitapta, Avrupa askeri gücünün küresel boyutta yükseli§i ve Avrupalı olmayan halkların göre­ celi askeri geli§imi ve ba§arısı arasındaki ili§ki üzerinde yoğunla§an bir dizi çok önemli ve ili§kili meseleyi ele almak için ba§langıç noktası ola­ rak kullanılmaya çalı§ılmı§tır. Geni§ bir alandaki sosyal ve politik sis­ temlerin sava§ın sonsuz mücadelesine uyarlanabilirliğini gösterme ve harekat malzemesi ve 'yeni askeri tarih' ba§lığı altında toplanan daha kapsamlı konular arasında bir denge amaçlanmı§tır. Ba§langıçta iki noktayı ele alırrak gerekmektedir. İlk olarak, Avrupalı gücün yükseli§inin iyi bir §ey olduğu öne sürülmerni§ve zaferci bir yakla§ıtn

1) Edward Gibbon, The History of the Decline and Fall of the Roman Empire, (yay. haz.) J. B. Bury (7 cilt, Londra, 1896-1900), IV, 166-7. 14 SAVAŞ VE DÜNYA kesinlikle benimsenmemi§tir. Bu, yalnızca sava§ın bölgesel kontrol açısın­ dan doğurduğu sonuçlar için değil, aynı zamanda çatı§manın doğası ve §ekilleri için de geçerlidir. İrısanları daha 'etkin biçimde' ya da acımasızca öldürmek medeniyetin arzulanan bir yönü veya geli§menin bir safhası ola­ rak görülmemektedir. Bu nokta önemle vurgulanmalıdır, çünkü bu gibi varsayımlar sava§la ilgili yazınların tümünde olmasa da çoğunda saklıdır. İkinci olarak, bu konu tabula rasa değildir; önemi göz önünde bulundu­ mlmasına rağmen konuya daha fazla ilgi gösterilmemi§ olması §a§ırtıcıdır. Bu durum, bir bakıma, son kırk yılda akademik çevrelerin askeri tarihi, özellikle de 1990 öncesini, nispeten ihmal ettiğini göstermektedir. Bir bakıma da, ister eylemsel isterse daha geni§ çaplı bir sosyal yönü olan sözde 'yeni askeri tarih' olsun, askeri tarih çoğunlukla Batı tarihine odak­ lanmı§ ve dünyanın diğer bölgelerindeki geli§meleri değerlendirirken bile çok fazla Avrupa merkezli olmu§tur. -Bu da birkaç etkene bağlıdır. Mevcut kaynaklar ve dil becerisi elbette çok önemlidir, ancak değerlendirmesi daha zor olan tutumlara ili§kin etkenler de öyledir. Bunlardan ilki ve veri ile dil meseleleriyle ili§kili olanı askeri tarihin çoğunluğuna hakim olan olumlu havadır. Bu ise hem eylemsel hem de 'yeni' askeri tarihle uğra§mak için geli§tirilen yakla§ımla­ rın tartl§malı sonuçları, modemAvrupalı askeri güçlerin bürokratik doğa­ sı, askeri tarihçi olan insan tipleri ve konunun 'kültürü' ile ba§a çıkabil­ mek için geli§tirilen yakla§ımların bir sonucudur. Aynca, daha kapsamlı küresel durumu anlamaya kar§ı bir isteksizlik ya da konuya klasik olarak Batının teknoloji vasıtasıyla zafer kazandığını söyle­ yen belirli açıklayıcı modelin bir i§levi olarak yakla§ma eğilimi vardır. Bu, entelektüel ve görsel açıdan, askeri tarihe "Rorke's Drift" yakla§ımı mese­ lesidir: teknoloji ve bir görev a§kıyla az sayıda Avrupalı pek çok Avrupalı olmayan 'diğer' askerleri yenebildi, hatta mahvetti. Avrupalı olmayanla­ rın askeri kültürleri büyük oranda göz ardı edildi ve edilmekte; bunun bir nedeni, meseleyi incelemede kar§ıla§ılan problemler, yani tarafsız 'akade­ mik' bir yakla§ımdır; diğeri ise, Avrupalı olmayan halkların eskiden oldu­ ğu gibi §imdi de anakronik ve kaybetmeye mahkum görünmeleridir. Aslında, Avrupalı olmayanlar geçmi§te ve günümüzde genellikle an­ cak Avrupalılada ili§kili olduğunda ve özellikle de Avrupalıların kullan­ dıkları silahları ve yöntemleri benimseyip benimsemedikleri söz konusu olduğunda askeri yönden ilgi görürler. Birincisi, "Plassey Yakla§ımi"na i§aret eder. Bu yakla§ımda, örneğinHindistan ve Plassey, Afgan i§galciler ile Maratlıalar arasında verilen ve Marathaların hezimete uğradığı büyük GiRiŞ 15

Panipat Çarpı§ması veya İranlıların 1739'daki Hindistan i§gali (ki bu İranlıların Karnal'da zafer kazanmasını, Delhi'nin yağmalanmasını, İran Şahı Nadir'e Sind ile İndus Nehrirnin batısındaki Moğol topraklarının verilmesini sağlaını§tır) gibi daha büyük ve Avrupalıların yenildiği savaş­ lardan ziyade, özellikle de Avrupalıların galip olduğu Plassey (1 7 5 7) ·Savaşı gibi savaşlara odaklanılır. Avrupa merkezci Plassey yakla§ımı hiçbir za­ man etkili olmamı§tır, çünkü Amerikan deneyimi Avrupalı ve Ame­ rikan yerlileri arasındaki mücadele 'Batının yükselişi' §eklinde ele alına­ rak sağlanabilir. Bu nedenle, askeri tarih yanıltıcı bir Batı ve Diğerleri haline gelir. Hiçbir askeri tarihçinin küresel askeri tarih ve askeri teknoloji ile uğraşmadığını söylemek yanll§ olacaktır. Aslında, üç akademisyen büyük katkılar sağlamı§tır. Becerikli bir küresel tarih araştırmacısı olan Wil­ liam H. McNeill, Gücün Peşinde. Teknoloji, İS lOOO'den Bu Yana Silahlı Kuvvet ve Toplum (Oxford, 1983)2 adlı kitabında ve askeri tarih uzmanı, yenilikçi Martin van Creveld, Teknoloji ve Savaş. İÖ 2000'den Günümüze (New York, 1989) isimli kitabında, her ikisi de eylemsel askeri tarihle pek ilgilenmemelerine ve teknolojinin altını çok fazla çizmekle ele§tiril­ mi§ olmalarında rağmen, sava§ın teknoloji rolünü aydınlatmı§lardır. Geoffrey Parker,Askeri Devrim. Askeri Yenilik ve Batının Yükselişi, 1500- 1800 (Cambridge, 1988, ikinci basım, 1996) isimli kitabında on altıncı yüzyıldaki Avrupa askeri gelişmelerini küresel boyutta ele almı§tır. Elinizdeki bu çalı§ma, bu giri§imleri yok saymak için değil, üzerine bir §eyler koymak için yazılmı§tır. Özellikle de Parker'ın iki ba§arısı üzerin­ de yoğunla§mı§tır: birincisi, deniz ve kara savaşlarını aynı çerçeve içinde değerlendirmesi; ikincisi, Avrupa'daki ve Avrupa dı§ındaki savaşları bir araya getirmesi. Peki bu konu zaten ele alınmışsa bu kitap gereksiz bir çalışma mı olmu§tur? Hayır, çünkü Parker, birincisi, kitabındaki tarihlere karşın 1650 öncesi döneme çok fazla odaklanmıştır. İkincisi, Parker'ın Michael Roberts'tan aldığı, on altıncı yüzyıldaki Avrupa 'askeri devrimi' fikri pürüzsüz değildir.3 Parker'ın da belirttiği gibi, Avrupa'nın on altın-

2) Askeri teknolojinin rolü, McNeil!'in The Rise of the West (Chicago, 1963) isimli kitabında ve The Age of Gunpowder Empires 1450-1800 (Washington, 1989) başlıklı öze­ tinde karşımıza çıkar. 3) J. M. Black, A Military Revolution? Military Change and European Society 1550- 1800 (Basingstoke, 1991) ve European Warfare, 1660-1815 (Londra, 1994), s. 3-11; C. J. Rogers (yay. haz.), The Military Revolution Debate: Readirıgs on the Military Transfor­ mation of Early ModernEurope (Boulder, Colorado, 1995). 16 SAVAŞ VE DÜNYA cı yüzyıldaYeni Dünya ve Hint Okyanusu'nda gösterdiği ba§an on doku­ zuncu yüzyılda diğer yerlerde karada pek askeri yetkinlik sergileyememe­ si ile çeli§mi§tir. Üçüncüsü, bu konu çok geni§ olduğu için birden fazla yoruma açıktır. Geoffrey'nin bu kitabı ona adamama izin vermesi benim için bir zevktir. Onun çalı§malarını okumak her zaman bana ilham vermi§tir. Geoffrey, büyük bir kabiliyeti, zekası ve metaneti olan bir akademisyen­ dir. 2 Gibbon Stratejileri

Özellikle Edward Gibbon'ın (1737-94) görüşlerini değerlendirerek baş­ lamak uygun olacaktır. Geride bıraktığımız bin yılın tartışmasız en büyük tarihçilerinden biri olmasının yanı sıra, Gibbon iki nedenden ötürü önem­ lidir. Birincisi, Avrupa merkezci olmaya çalışmamış ve yaşadığı dönemin entelektüel yapısı ve akademik çevrelerinin yarattığı kısıtlamalar içinde amacına ulaşffil§tır. Bu, en bilinen ve tartışmalı biçimiyle, Gibbon'ın dini ele alış şeklinde ortaya çıkmıştır; Gibbon, İslam'ın gücüne hayranlık duy­ muş ve Hıristiyanlığı da bolca ele§tirmi§tir. Daha genel bir deyi§le, Gibbon bir Avrupa zafereisi olmaffil§tır. İkincisi, imparatorluklann yükselişleri ve çöküşleri Gibbon'ı büyülemi§tir. Sadece Roma İmparatorluğu'nun çökü­ §üyle ilgili yazılar yazdığına dair genel görüş ise yanıltıcıdır. Aslında, Gib­ bon, yazılannda bin yılı aşkın bir tarihi ele alffil§tır. Batı ve Doğu Roma imparatorluklannın ardından kurulan devletleri incelemi§, aynca daha pek çok konuyu ele almı§tır; örneğin İran ve daha ziyade bir özet gibi olsa da Çin, Gibbon'ın ilgilendiği konular arasındadır. Gibbon, imparatorluklar hakkındaki görüşlerini Avrupalılann konu hakkında uzun zamandır süregelen söylemlerinin karşıtı olarak yazmıştır. 18 SAV� VEDÜNY A

Bu söylemler ahlaki ve polemik amaçlara hizmet eden ve özellikle ahlaki terimlerle ifade edilen söylemlerdir. Hıristiyan kavramları uluslararası ili§kiler hakkındaki tartı§maları §ekillendirmi§ ve bu nedenle, bu gibi ili§kilerin geleneksel olarak ele alını§ı saldırgan hareketleri yorumlaya­ mamı§tır. Hıristiyan inançlarından ziyade kültürel görecelik Gibbon'ın Aydın­ lanma ideolojisinin önemli bir yönüdür. Gibbon, 'bir dünya vatanda§ı' olduğunu ve çatı§ma yanda§ı olmadığını iddia eden bir entelektüeldi. "Kom§u ülkeler arasındaki ayrılıkları azaltan, önyargıları yumu§atıp çıkar­ larını ve endüstrilerini birle§tiren ve gelecekteki anla§mazlıklarının daha az sayıda ve daha çözümlenebilir olmasını sağlayacak her anla§ma bana mutluluk verecektir".l Üstelik Gibbon bu hayali sadece Pan-Avrupalı değerleri benimseyerek değil, aynı zamanda Avrupa dı§ındaki kültürlere kendisi gibi yazarlardan daha büyük bir sempati ile bakarak gerçekle§­ tirmeye çalı§mı§tır. Gibbon'ın analizinde askeri geli§meler hem Avrupa tarihini açıkla­ mak hem de Avrupa'nın büyük dünya içindeki konumunu anlatmak için çok önemliydi. Gibbon'ın iddiasına göre, Avrupa'da askeri imkan ve kabiliyetteki açıklar, politik toplum ile uluslararası ili§kilere özgü do­ ğanın temeli ve sonucuydu. Gibbon, medeni hükümet §eklinin reka­ betçi ortamında i§leyen bir devletler ağının ilerleme için gerekli olduğu­ nu ileri sürer. ı 772'de yazdığı ve "Roma İmparatorluğu'nun Batı'daki Çökü§ü Hakkında Genel Gözlemler" ba§lıklı ve Romaİ mparatorluğu'nun Gerilemesi ve Çökü�ü ("Decline and Fall of the Roman Empire", Londra, ı 776-88) kitabında yer alan makalesinde Gibbon, imparatorluk Ro­ ma'sının merkezi hükümeti ile (bununla ilgili olarak da imparatorluk Roma'sının otokratik suiistimale açık olduğunu hissetmi§tir) on seki­ zinci yüzyılın çoklu hükümet biçimini kar§ıla§tırır:

Avrupa artık güçlü ama e§it olmayan on iki krallığa bölündü; üçü saygın cumhuriyetler, diğerleri ise bir dizi daha küçük ama bağımsız devlet; en azından hükümdar sayısı ile kral ve bakan olabileceklerin sayısı arttı. (.. . ) Korku ve utancın birlikte yarattığı etki sayesinde zorbalıklar kısıtlandı; cum-

1) J. E. Norton (yay. haz.), The Lerters of Edward Gibbon (Londra, 1956), III, 61. Gibbon hakkında R. Potter'ın yazdığı Gibbon (Londra, 1988) ve R. McKitterick ile R. Quinault'ın (yay. haz.), Edward Gibbon and Empire (Cambridge, 1996) isimli kitaplanna bakınız. GIBBON STRATEJiLERi 19

huriyetler düzen ve istikrar kazandı; monar§iler özgürlük veya en azından ılımlılıkprensiplerini özümsedi ve en kusurlu anayasalar çağıngetirdiği genel tutumlar sayesinde onur ve adalet hissi kazandı. Barı§ zamanında bilgirlin ve sanayinirıilerlemesi faal pek çok rakipten daha iyisini yapma dilrtüsü ile - hizlanır; sava§ zamanında ise ılımlı ve sonu belirsiz çeki§melerle Avrupalı kuvvetler kullanılır.Z

Gibbon'a göre, bu '§en birle§me ve bağımsızlık karı§ımı' Antik Yu­ nan'da ve ilk Roma Cumhuriyeti döneminde öngörülmü§ ve on be§inci yüzyıla gelindiğinde Avrupa' da çoktan geli§mi§ti. Buna kar§ın diğer güçle­ rin rekabet ve daha iyisini yapma, durum ve süreç dürtüsü yoktu. Örne­ ğin, Gibbon'a göre dili ve kibri ile diğerlerinden ayrılan Bizans "yabancı ülkelerin değerlerinin kıyaslanmasından rahatsız olmadı. Ne onları geli§­ meye itecek rakipleri ne de ba§anlarını taçlandıracak hakemleri olduğun­ dan bu yan§ta geri kalmalan §a§ılacak bir §ey değildir". Bu durum on birinci yüzyıldan Batı Avrupalı gücün Haçlılar ile doğuya yönelmesine kadar deği§medi, "ki bu dönemde de Avrupa ve Asya milletleri birbirine karı§tı ( ...) ve ancak Komnenos hanedanlığı süresince Bizans İmparator­ luğu'nda bilgi ve askeri erdem edinmede cılız bir giri§im oldu" (Decline and Fall VI. ı 08-9; VII. ı ı 6). Son zamanlarda, benzer bir sav, Çin gibi Asyalı güçlerin barudu silah­ lar alanındaki ilerlemelerini devam ettinnede neden ba§arısız oldukla­ rını açıklamada kullanılmaktadır. William MacNeill'in iddiasına göre, 'ağır silahların kullanımı ve tekelle§tirilmesi yoluyla merkezi otoritelere önemli bir avantaj sağlandığında, barutlu silahların kendiliğinden ge­ li§imi sona erdi. ( ...) Yeni araçlari denemeye pek ilgi gösterilmedi." Mac­ Neill, yeni askeri örgütleme biçimlerini deneme konusunda da isteksiz­ lik olduğunu, bunun da on altı, on yedi ve on sekizinci yüzyıllarda Avru­ pa'daki piyade ve deniz örgüdemelerinde meydana gelen geli§melere te­ zat te§kil ettiğini ileri sürer. Batı, barutlu silahlar teknolojisinde böyle hızlı ilerleme kaydederken Asya ve Bizans'ın bunu neden beceremediğine ili§kin verilebilecek ce­ vap, sürekli veya en azından sık sık çıkan sava§lar değildir, çünkü bu

2) Edward Gibbon, The History ofDecline and Fal! of the Roman Empire, (yay. haz.) J. B. Bury (7 cUt, Londra, 1896-1900), IV, 165-6. Askeri teknolojinin sava§ alanındaki sınırlı etkileri için bkz. G. Raudzens, "Firepower Limitations in Modem Military History", Journal of the Society for Army Histarical Research, 67 (1989), s. 151-2. 20 SAV� VE DÜNYA

Resim 1: Jan Mostaert, West Indian Landscape (Batı Hindistan Manzarası). İspanyol imparatorluk gücü yeni sava§ biçimlerinin yanı sıra yeni bir çe§it ekonomik, politik ve sosyal örgütlenme yarattı.

açıklama kültürel, politik ve eylemsel faktörleri hariç tutmakta veya en aza indirgemektedir. Ayrıca, on be§inci yüzyılda Bizans yoksul bir dev­ letti ve bu yoksulluk kayda değer bir silah endüstrisi geli§tirememelerine neden olmu§ olabilir. Birçok ekonomi tarihçisi, özellikle de Eric Jones ve Joel Mokyr, poli­ tik bölünmelerin Avrupa'da teknolojik geli§meleri sürdürme konusun­ daki önemine i§aret eder. Detaylara inecek olursak, teknolojik yenilik yarı§ının ba§ını çeken bir güç yarı§ı bıraktığında diğeri onun yerini alırdı ve aynı §ey ticari enerji ile mali te§ebbüsler için de geçerli olurdu.3 Bu bakı§ açısından ele alındığında bu bölünmeleri tetikleyen ve devamını

3) McNeill, The Pursuit of Power. Technology, Armed Force, and Society since AD 1000 (Oxford, 1983), s. 98 ve}. A. deMoor ve H. L. Wesseling'in (yay. haz.) lmperialism and W ar. Essays on Colonial Wars in Asia and Africa (Leiden, 1989) isimli eserindeki "European Expansion, Power and Warfaresince 1500" ba§lıklı kısım, s. 14; E. L.Jones, The EuropeanMiracle. Environments, Economies and Geopolitics inthe History ofEurope and Asia (Cambridge, 1981), s. 45, 123-4; J. Mokyr, The Lever of Riches. Technological Creativity andEconomic Progress (New York, 1990), s. 206-7; I. Wallenstein, TheModem World-System: Capitalist Agriculture and the Origins of the European World-Economy in the Sixteenth Century (New York, 1974). GIBBON STRATEJiLERi 21 sağlayan politik ve askeri faktörler teknolojik deği§iklik süreci ile kuv­ vetlendi, Dolayısıyla, uluslararası rekabet baskısı askeri yeniliklerin or­ taya çıkmasını sağlarken, matbaa fikirlerin yayılmasını ve ulusal kimlik­ lerin olu§masını sağlayıp askeri güçte uzun dönemli bo§luklar olu§masını engelledi. Bu nedenle, Avrupa'daki uluslararası sistemin özelliği kıtadaki sava§ın kendine özgü doğasını hem taktikler, teknoloji ve tekniklerin i§levi ve uygulanması hem de idari ve sosyal eylem ile deği§im için baskı açısın­ dan açıklamada önemli bir deği§ken haline gelir. Çok kutuplu Avru­ pa'da, dünyanın diğer bölgelerinde, güçlü kom§ulardan yoksun devletle­ rin durumunda olduğu gibi, toplumlar sava§ için kaynaklarını harekete geçirme imkanına sahip değildi. Bunun yerine, uluslararası rekabet baskısı devletlerin doğasını, politik tutumları, toplumların kültürünü, askeri açıdan hazır olma derecesini ve diplomatik örgüt ile araçlarda güvenlik sağlama için alternatif yol arayı§larını etkiledi.

Güç Dengeleri

Gibbon'a göre, bir güç dengesi, ortak güvenliğin ve ortak güvenlik sağlama­ nın hayati bir aracıydı. Gibbon, güç dengesinin kendi içindeki hatalan düzelttiğine, hegemonyayı engellediğine, temelinde rekabetçi olan ama Avrupa'da 'o dönemin tutumları' ile §ekillenen ilerlemeyi taklit etme yoluy­ la mümkün kıldığına inanmaktaydı. Dolayısıyla, Gibbon, herhangi bir çağa ait olmayan jeopolitik ve bütünü etkileyen bir anlatımdan ziyade, ulus­ lararası ili§kilerin ideolojik bağlamının önemli olduğunu iddia eder. Uluslararası güç dengesi üzerindeki baskı, iç politika dengesine ben­ zer bir önem ta§ıyordu. Gibbon, toplumlardaki gücün dağılımında ve kullanılmasında bir denge olmasını yeğlemi§ti, ancak bu dengenin anaya­ sal-yapısal olduğu kadar ideolojik-kültürel etkenler barındırdığını da çok iyi bilmekteydi: denge en iyi §ekliyle erdemli toplumlarda var olabile­ cekti. Gibbon'a göre, cumhuriyetçi Roma anayasasının sağlam ve e§it terazisi biraz da anla§ılmaz bir biçimde üç farklı unsuru 'birle§tirdi': halk meclisleri, senato ve kraliyet sulh hakimi (IV. 160) , ve "yasama yetkisi halk meclislerinde çok dengeli bir mülk ve hizmet terazisine göre dağı­ tılıyordu" (V. 263). Bunun aksine, klasik dönem sonrası dünyada 471- 526 arasında Ostrogot kralı Büyük Theodarich denge yoluyla 'Gotlara ve Romalılara' katılmayı ba§aramayıp Roma medeniyeti ile barbar gücünü 22 SAVAŞ VE DÜNYA

bir potada eritebilen sarsılmaz bir devlet yaratamadı (IV. 187). 'Barbar­ lar'ın Batı Roma İmparatorluğu'nu devirmek için kullandığı askeri imkan ve kabiliyet politika kapasitelerine denk değildi: bu, Nazi Almanya'sı ve Japon İmparatorluğu için de öne sürülebilecek bir iddiadır. M.S. sekizin­ ci yüzyıl Roma'sında denetim ve denge mekanizmalarıyla birlikte. 'vas at bir cumhuriyetçi hükümet modeli'ni yeniden yaratma giri§imi ba§ansız oldu, çünkü 'ruh yoktu', böylece bağımsızlık, ahlaksızlık ve baskının büyük çatı§ması yüzünden gözden dü§tü' (V. 263-4). Ancak Gibbon'ın hem iç hem de uluslararası politikada denge kav­ ramını kullanması beraberinde birçok soruyu da getirmektedir. Denge­ nin ifade ettikleri ve görüntüsüncieki a§ikar keskinlik ve doğallık Newton ve mekanik fizik çağında popülerliğini büyük oranda artırınl§tır. Aynca, denge ılımlılığın değerini ve on sekizinci yüzyıl İngiltere'sinde ahlaki ve sükunet etiğinin en az anla§ılır değeri olan 'nezaketi' vurgulayan bir kül­ tür için uygun bir leitmotifolarak i§e yaraml§tır. Denge askeri bakımdan, uluslararasında ve ülke içinde e§itliğe hizmet etmeleri için yaratılmı§ olmamalarına rağmen disiplin, askeri talim ve sava§ bilimine verilen önem ile ili§kili olmu§tur. Fakat güç dengesi fikri, teorinin tanımlayıcı ve normcu olasılıkları arasında temel bir çeli§ki varken güç ile askeri imkan ve kabiliyet ölç­ mek, niyetleri değerlendirmek veya deği§ime cevap vermek için hangi kıstasların kullanılacağını gösterınede yetersiz kalml§tır. Uluslararası ili§­ kilerde bölgesel dengenin genel denge ile nasıl bir ili§kisi olduğu da, yani askeri-politik sistemin nasıl i§lediği, açık değildi. Bölgesel hegemonyalar dengeyi korur veya tehdit ederken görülebiliyordu. Örneğin, Gibbon, Theodorich'i uluslararası istikrarı tehdit etmek yerine, destekleyen bir ki§i olarak tanıtır: "[Theodorich] gücü sayesinde Batı'da dengeyi korudu ( ...) ve Vizigot kralı atılgan ve §anssız akrabasını destekleyememesine rağmen ( ...) pek çok zafer kazandıklan bir dönemde Frenkleri durdurdu ( ...) Alemanlar korunuyordu ( ...) Burgonyalılann baskını §iddetle ceza­ landırılıyordu" (IV. 186). Gibbon'ın ifade ettiğine göre, "Lombardlann gidi§i ve Gepidlerin yok edilmesiyleT una Nehri'ndeki güç dengesi bozul­ du" (V. 53), ama bölgedeki Avar hakimiyeti Constantinopolis'i tehdit etse de, bu çaptaki bölgesel dengelerin daha geni§ anlamda nasıl bir etki­ si olacağı net değildi. Diğer kavramlarda olduğu gibi, bu kısıtlamalar analitik güçlükler ba­ kımından dengenin politik ve polemik bir araç olarak değerine zarar vermemi§tir. Aslında, yoruma açık olu§U kavramı daha esnek kılmı§ ve GIBBON STRATEJiLERi 23

dolayısıyla yazınlardaki kullanımı artmı§tır:4 kavramların geçmi§teki kullanımı ve geli§imi göz önüne alındığında, akademik çevrelerde arzu­ lanan kesinlik temelde yanıltıcıdır. Gibbon'ın güç dengesine dair övgüleri kültürel açıdan çok daha fazla Avrupa merkezeisi olan diğer on sekizinci yüzyıl tarihçilerinin görü§leri ile uyum içindeydi. Bu tarihçiler, güç dengesini Avrupa politik toplumu­ nun bir özelliği, Avrupa ilerlemesinin ve gücünün bir nedeni ve sonucu olarak değerlendirirler. Avrupalı olmayanlar genellikle denetim ve den­ ge mekanizmalarından yoksun kabul edilir. Denge, ayrıca, Papa'nın oto­ ritesine ve on altıncı yüzyıldan beri süregelen Yüce Roma İmparator­ luğu'nun kurumlarına kar§ı verilen ba§arılı mücadelenin damgasını vur­ duğu Ortaçağ sonrası dünyanın bir özelliği olarak görülmekteydi. Bu da sava§ın bu dönemden itibaren deği§tiği hissini yaratmaktaydı. William Robertson, Roma İmparatorluğu'nun Yıkılışından On Altıncı YüzyılaKa dar Avrupa'daki Toplumun İlerleyişine Dair Bir Bakış Açısı ile İm­ parator V. Charles'ın Hükümdarlık Tarihi ("The History of the Reign of the Emperor Charles V. With a View on the Progress ofSociety inEurope, from the Subversion of the Roman Empire, to the Beginning of the Sixteenth Century", 1 769) adlı kitabında dengeyi politika biliminin bir ürünü olarak tanımlamı§tır.

( ...) Genel özgürlük ile bağda§madığı için herhangi bir hükümdarın böyle bir güce ula§masını engelleyen bir metot ( ...) gücün, sistemin -ki Avrupa devletleri bu sistemin içine doğmu§tur- tüm üyelerine uygun bir §ekilde dağıtılınasını sağlayan modem politikanın bu büyük sırrı. (... ) Bu döneme bakarak [1494-1516 arasındaki İtalyan Sava§ları] Avrupa güçlerini bir­ birlerine çok sıkı bir biçimde bağlayan uluslar arasındaki ili§kinin geli§imini izieyebilir ve bafl§ zamanında uzaktaki beklenmedik tehlikelere kar§ı sa­ vunına sağlayan ve sava§ zamanındahızlı ve yıkıcıi§galleri önleyen bu ihtiyatlı politikanın i§leyi§ini anlayabiliriz. 5

4) Black, "The Theory of the Balance of Power in the First Half of the Eighteenth Century: A Note on Sources", Review of lntemational Studies, 9 (1983), 855:61. 5) William Robertson, The History of the Reign of the Emperor Charles V. With a View on the Progress of Society in Europe, fromthe Subversion of the Roman Empire, to the Beginning of the Sixteenth Century (Londra, 1 769; Londra 1782 baskısı), I. 134-5. Robertson ve Gibbon hakkında bkz. W. Nippel'ın "Gibbons 'philosophische Geschichte' und die schottische Aufklarung", W. Kürtler ve diğerleri, Geschichtsdiskurs (Frankfurt am Main, 1994), II. 219-28. 24 SAV� VE DÜNYA

Batı'daki Roma'nın çökü§ü ve ardından İslam'ın yükseli§i, Moğollar, 'Timur ya da Timurlenk' ve Osmanlı Türkleri ile ilgili olarak Gibbon'ın anlattıkları, bir bakıma bu gibi i§gallerle ilgiliydi; içinde denge bulunma­ yan bir dünyanın resmini çiziyordu. Gibbon'a göre, barbarlar ve Doğulu­ lar devletler değil, sadece denge nedir bilmeyen despot imparatorluklar kurdular. Robertson'ın oldukça ba§arılı kitabı, özellikle de kitabın kapanı§ bölümleri, Gibbon'ın uluslararası ili§kilerle ilgili dü§Ünceleri için önemli bir kaynaktır. Bu kitap, çağda§ Avrupa nosyonunun hegemonya gücüne kar§ı i§lerliği olan bir alternatif için ampirik bir destek ve sadece iç ge­ li§meyi sağladığı için değil fakat aynı zamanda rekabetçi ama sınırlı taklit­ ler Avrupa'ya Avrupalı olmayan güçler kar§ısında askeri ve politik bir üstünlük sağladığı için daha iyi bir alternatif sunar. Gibbon §öyle devam eder:

Kendi vatanının çıkarlannı ve zaferinikutlama ve sürdürme bir vatanseverin görevidir. Ama bir felsefeci, görü§lerini geli§tirip, içinde ya§ayan çe§itli mil­ lederin hemen hemen aynı düzeyde bir nezaket ve görgü �ahibi olduğu Avrupa'nın tek ve büyük bir cumhuriyet olduğunu dü§ünebilir. Güç dengesi dalgalanmayadevam edecektir ve kendinrizin veya koffi§u krallıkların refahı ya yüceltilecek ya da zayıflatılabilecektir; ama bu taraflı olaylar bizi tüm insanlıktan,Avrupalılar ve kolonilerinden üstün kılan genel mutluluk ha­ limizi, sanat sistemimizi, kanunlarunızı ve tavrımızı önemli ölçüde zede­ leyemez (IV. 163).

Böyle bir bakı§ açısı -evrenselciliğin Avrupa versiyonu- Roma'nın çökü§üne ve ardından 'barbar' gücün gelgiderine rağmen değerleri canlı tutmaya çalı§an ve Decline and Fall'da övgüyle bahsedilen felsefecilerin görü§leri ile bağda§maktadır. Ancak, Gibbon'a göre güç dengesi, gücün gelgitlerinin artık daha i§e yarayan bir biçimde ve bağlamda, Ortaçağ döneminden bu yana ilerleyen ve artık 'barbar' güçlere kar§ı koyacak kadar güçlenen bir Avrupa'da yer almasını sağlar. Belki de Gibbon, denge ve biraz da iç rekabet içeren çokuluslu siste­ min avantajlarını abartmı§tı, ama bu kavram pek çok Çinli yazarın da gözünden kaçmı§tır: onlar tat'ung veya büyük uyum/birliğinpe§indeydiler. Bu bir noktaya kadar uygulanabilirdi ve Çin'in büyüklüğü ile gücü son bin yılın uzun yılları boyunca Doğu Asya'nın pek çok bölgesine barı§ getirdi, fakat entelektüel, politik ve idari katılığı olan ve büyük alanlara yayılan bölgesel bir devletin ba§ını çekti. Sonuç olarak, on dokuzuncu GIBBON STRATEJiLERi 25 yüzyılda Çin İmparatorluğu savunulması imkansız hale geldi: hem sai­ fang (Asya'nın içlerindeki topraklann savunması) hem de haifang'ı (de­ niz savunması) ba§armak mümkün değildi, dolayısıyla seçimler yapıl­ malıydı. Bunlar yetersiz kalıp, krallığın politik gücünü zayıflattı. Batılı olmayan toplumların zayıflığını artıran bu gibi politik ve askeri ko­ nularla ili§kisi olmayan diğer nedenler, Batı'nın neden zafer kazandığının açıklanmasında teknolojik kararlılığın önemsenmemesini sağlamakta­ dır. 'Barbarlar', bunlardan sadece Roma'yı ala§ağı edenler değil, genellik­ le be§ ve on be§inci yüzyıllar arasında yerle§ik Avrasya halklan üzerinde baskı kuran göçebe, seyyar, akıcı kuvvetler Decline and Fall'da önemli bir rol oynadılar. Gibbon, Moğollar ve Tatarlar'ın 'hızlı i§gallerini' 'yerküre­ nin yüzeyini kan§tıran ve deği§tiren doğanın ilkel çırpınmaları' ile kı­ yaslayarak barbar enerjisini ve arayı§ını tarih öncesi çağlara ait bir güç gibi sunar (VII. 1). Barbarların askeri potansiyeli toplumlarının ve sınır­ lı geli§melerinin doğal bir i§leviydi; onların toplumunda politika ka­ baydı ve mertlik evrensel kabul edilir di (VII. 2) :

Doğal olarak her insanınsilah gücü ile kendisini ve sahip olduklannı koruma; kar§ı koyma ve hatta dü§manlannınvah§etini önleme ve intikam alıp tatmin olana kadar da düşmanlığınısürdürme hakkı vardır. Özgür Arap toplumunda krallık kullannın ve vatanda§lann görevleri küçük bir engel te§kil etmiştir.

Eski Roma §enliği Lupercalia'da sergilenen "vah§i ve basit ayinler, sanat ve tarımın icadından önceki toplumun durumunu gösterir". Gib­ bon'a göre, törenlerdeki farklıla§ma askeri ve uluslararası sonuçları olan sosyal geli§menin önemli bir yönüydü. Bu sayede, on ve on sekizinci yüzyıl Batı Avrupa'sını kıyasladı.

Birincisinde hükümet zayıftı ve her bölgenin soylulan iktidara kar§ı çıkıyordu ( ... ) ve kendi denklerine veya kom§ulanna bitmek bilmeyen bir dü§manlık besliyordu. Hükümet biçiminialtüst eden özel savaşlan ulusun askeri ruhunu biçimlendirmi§ti. Çağda§ Avrupa sisteminde kılıç gücü aslında en az beş veya altı güçlü hükümdarın elindeydi; hayatlarını askerlik sanatının in­ celenmesi ve uygulanmasına adayan bir dizi insanın olu§turduğu uzak bir hudutta harekatlar yapılıyor, ülkenin geri kalanı ve toplum savaşın ortasında barı§ın sükunetini ya§ıyor ve yalnızca kamu vergilerinin artırılması veya azaltılması ile olu§an değişikliklerden haberdar ediliyordu. On ve on birinci 26 SAV� VE DÜNYA

yüzyıllarınkarga§asında her köylü bir asker, her köy bir istihkam alanıydı. (V.358-9; IV. 33; VI. 98).

Göçebe ve ilkel halklar çok daha sava§çıydı, çünkü onların aykırı ya§am alanlarında, "toplumun ilk çağlarına, yani daha vah§i hayvan­ ların insanoğluyla sık sık sahipsiz topraklar üzerinde kavgaya dü§tüğü zamanlara geri dönmek mümkündü". Bunun tersine, 'Roma İmparator­ luğu'nun medeni §eklinde vah§i yaratıklar uzun zaman önce insanın önünden ve kalabalık §ehirlerin çevresinden çekilmi§ti" (1. 93). Ro­ bertson, sınırlı sosyo-politik geli§im ile sava§a bağlılık ve sava§ enerjisi­ ni ili§kilendirir. Roma İmparatorluğu'nu i§gal eden barbarlar hakkında §öyle yazar:

Bunlar, çoğu kısmı ormanlar ve bataklıklada kaplı topraklardan gelen i§galciler; sadece avianarak veya otlaklada ya§ayan barbar ulusların en önemlilerinden bazıları; ki toplumun her iki §eklinde de yalnızca birkaç

Resim 2: Sir John Smythe'nin zırhı.Muhte­ melen Augsburglu bir İngiliz askeri ve dip­ lomatı, y. 1585. Kaplama zırh barutlu si­ lahlar kar§ısında çok az koruma sağlayabi­ liyordu, ama göğüs göğse mücadelelerde de­ ğerliydi. Özellikle ba§lıklar ve göğüs kapla­ maları değerliydi. GIBBON STRATEJiLERi 27

yerleşirncininhayatını sürdürebilmesi için geniş araziler gereklidir ve hepsi sanata veya endüstriye yabancılar-:-- ki bunlar olmadan bir toplum herhangi bir geli§mişlik düzeyine ulaşamaz. Bu koşullar, barbar ulusların nüfusunun artmasını engellediyse de, kendilerini farklı kılarısav a§çı ruhlannınbeslenip - güçlenınesini sağladı( ...) bu insanlar, harekete geçmek için sürekli hazırlık yapmayı ve savaşmak dışında her işi hor görmeyi içeren bir yaşam biçimine alışıklardı; askeri girişinılerini gayret ve şiddetle başlatıp sürdürdüler-ki nazik zamanlarm incelikleriyle yoğnılmuş insanlar bununla ilgili hiçbir fikir yürütemeyeceklerdir.6

Dolayısıyla, barbarlarsavaşmaya yatkın oldukları için bir tehdit teşkil ediyorlardı. Avrupalı güçlerin, tek başlarına veya toplu olarak, onlara meydan okuyup yenmek için barbarların avantajını dengeleyecek bir şeye ihtiyaçları vardı. Bunun sadece tarihsel açıdan bir önemi yoktur, çünkü Gibbon'a göre, medeniyet ve barbarlık, hatta Avrupa medeniyeti ile bar­ barlık arasındaki çatışma bitmemiş, daha ziyade yer değiştirmişti, çünkü barbarlar Avrupa dışına olmasa da geri püskürtüldü. Ancak, Avrupalılar okyanus aşan kolonkiler haline geldikleri için Gibbon'ın bu konudaki görüşleri pek net değildir.

Asya

Ancak, Asya'da medeniyet ve barbarlar arasındaki mücadele benzer şekilde yön değiştirmedi. Gibbon, barbarlar hakkında şöyle yazmıştır: "Barbar­ lar her çağda bu doğal güçleri askeri sanatın kaynakları ile dengelerneyi ihmal etmiş ve hala ihmal eden nazik ve barışçı Çin, Hindistan ve İran uluslarını baskı altına almışlardır" (IV. 166). Bu, Çin ve göçebeler arasındaki ilişkinin genellikle sembiyotik doğa­ sına ve daha genel olarak on sekizinci yüzyılda Çin dinamizmine pek imkan tanımadı. 1449'da Çin'in Zhengtong imparatoru bir Moğol saldı­ rısı sırasında tutsak alınıp ordusu yok edildi7 ve 1640'larda Ming Hane-

6) Robertson, Charles V, I. 5-6. 7) T. J. Barfield, The Perilous Frontier: Nomadie Empires and China, 221 BC to AD 1757 (Oxford, 1989); F. W. Mote, "The T'u-mu incident of 1449", F. A. Kierman veJ. K. Fairbank (yay. haz.), Chinese Ways in Warfare (Cambridge, Mass., 1974), s. 243-72. Daha genel bilgi için bkz. D. O. Morgan, "Edward Gibbon and the East", Iran, 33 (1995), s. 85- 92. 28 SAVAŞ VE DÜNYA danlığı, Mançu i§galcilerinin eline geçti ve bu i§gal ı650 ve ı660'lara kadar uzanıp güçlendi. Ancak, on sekizinci yüzyılda durum farklıla§tı. ı680'lerden itibaren geli§en iç istikrar ve büyük çaplı demografik büyü­ me Çin İmparatorluğu'nun geni§leyip, Çinli olmayan insanlarca yerleşim alanı olarak kullanılan büyük bölgeler üzerinde söz sahibi olduğu muaz­ zam bir dönemin temelini oluşturdu. Ruslar, ı680'lerde Amur bölgesin­ den çekildi ve ı695'te Moğollara karşı yapılan seferin ardından Dış Mo­ ğolistan Çinlilerce kontrol altına alındı. ı7ı8'den itibaren Tibet'te ve ı720'den itibaren de Qinghai'de askeri müdahaleler oldu ve bu bölgele­ re sırasıyla ı 750 ve ı 724 yıllarında hükmedilmeye ba§landı. ı750'lerde Çin gücü Balkaş Gölü'ne kadar uzandı; ı7 59'da Kaşgar ele geçirildi. ı7 46- 9, ı 765, ı 78ı-4 ve ı 787-8 yılları arasında Çinli olmayanların çıkardığı ayaklanmalar bastırıldı. Kısacası, Gibbon, barbarlığıp alt edilmesi için gerekli olan ön §artın çokuluslu bir devlet, bu ulusun iç rekabeti ve güç dengesi ile sağlanan askeri imkan ve kabiliyeri olduğu fikrinde yanıt­ mıştır.

Decline and Fall'un daha şaşırtıcı özelliklerinden biri, büyük bir okur kitlesi olan Gibbon'ın kendisini çağdaş Asya ve Güney Asya' dan ziyade on üçüncü yüzyıldaki Doğu hakkında bilgili bir kişi olarak ortaya koy­ masıdır. Gibbon, Batılılar haricindekilerin geri kalanlarını ele alışında bitkin bir 'doğulu' monarşinin yanıltıcı stereotipini yaratmı§tır. Aynı zamanda, "Charlemagne'dan Haçlılar dönemine kadar (çünkü uzaktaki Çin Krallığı'nı göz ardı ediyorum) dünyanın Yunanlılar, Sarazenler ve Frenkler olmak üzere üç büyük imparatorluk veya ulus tarafından işgal edildiğine" (VI. 9ı) dair Avrupa merkezci, yanıltıcı bir fikir öne sür­ müştür. Ayrıca, çağdaş Asya'nın askeri açıdan önemsiz olmasının öte­ sinde, o bölgede Gibbon'ın 'askeri sanatın kaynakları' olarak nitelendir­ diği şeye büyük ilgi gösteriliyordu. Haydar Ali ve Mysore sultanı Tipu ve Maratha önderi Sindhia Mahadaci gibi Hintli hükümdarlar, birlikleri­ nin en azından bir kısmını Avrupa hatlarında eğitmek ve modern top ve tüfekler edinmek konusunda istekliydiler. Aslında, Asya'nın bir kısmın­ da, Gibbon tarafından hayati olarak nitelendirilen rekabetçi taklitçi­ liğin askeriye tarafındakisüreci on sekizinci yüzyılda da gerçekleşiyordu. Fakat bu noktada farklı olan bir şey vardır; o da, ı760'ların ortalarından itibaren Hindistan'ın büyük bir kısmındaki en önemli tehdidin, o ve daha önceki yüzyıllarda olduğu gibi, göçebelerin (özellikle Afganlar) de­ ğil imparatorluk İngilteresi'nin Hindu Kuş Dağları'nı geçerek ilerle­ yişiydi. GIBBON STRATEJiLERi 29

Avrupa ve 'Barbarlar'

Gibbon, Avrupa'daki askeri geli§ime odaklanarak medeniyet ve barbar­ lar arasındaki çatı§manın nasıl yön deği§tirdiğini açıklar:

Askerlik sanatı insanı doğanın en güçlü iki aracına, havaya ve ate§e hük­ metınesini mümkün kılan barutun icadı ile deği§ti. Matematik, kimya, me­ kanik, mimari sava§ın hizmetine sunuldu ve dü§man taraflar birbirlerine kar§ı en detaylı saldırı ve savunma §ekillerini kullanmakta� Tarihçiler, hiddetle, bir ku§atma hazırlığının büyüyen bir koloninin temellerini atıp ya§amasını sağladığını gözleınlemekteler,yine de bir §ehrin ele geçirilmesinin pahalıya patlayan ve zor bir ݧ olduğunu ya da üretken bir halkın askeri ahlakı koku§turan usullerle korunmasıgerektiğini görmekten ho§nutsuzluk duyamayız. Artık top ve istihkamlar Tatar atma kar§ı zapt edilemez bir

Resim 3: Henry Hexam'ın Prin­ ciples of theMilitarie (Askeriyenin Temelleri) isimli eserinde resme­ . dilen Kargı Taliminden detaylar. Bir kargılı asker birliğinin tatbikat yapması talirrıe dayalı uyumlu ey­ lemler gerektiriyordu. Yaylım ate§­ lerinde de metodolajik eğitim ge­ 7 8 rekliydi. 30 SAVAŞ VE DÜNYA

engel olu§turmakta ve Avrupa Barbariann gelecekteki herhangi bir saldırısına kar§ı güvende, çünkü Barbarlar Avrupa'yı fethetmedenönce barbar olmayı bırakmalıdırlar. Barbarların askerlik ilmindekikademeli ilerlemeleri, Rusya örneğinde gördüğümüz gibi, barı§ ve sivil politika alanında her zaman aynı oranda geli§me ile izlenecektir ve barbarlar boyunduruk altına aldıkları nezaket sahibi uluslarm arasında yer almayı hak etmelidirler.8

Gibbon, askeri teknolojinin Avrupalı güçleri barbarların eline dü§üp kurtulma döngüsürıden çıkardığını öne sürdü ve bu görü§ on sekizinci yüzyılda makul kabul edilebilir göründü. Daha önce, 1650'lerden 1680'lere kadar, Osmanlı Türkleri çok dinamik bir güç olmaya devam ettiler. Aslında, 'askeri devrim' olarak isimlendirilen bir durum -sava§ın yapılma ve örgütlenme §eklinde büyük bir deği§iklik- ister Michael Ro­ berts'ın seçtiği dönemde (1560-1660)9 isterse daha önce, Geoffrey Par­ ker'ın topları önlemek için olu§turulan istihkam kuvvetlerindeki ilerle­ me konusu üzerinde yoğunla§arak veya John Guilmartin'in İspanya'da kargılı askerler, makineli el silahı ta§ıyan askerler ve süvarilerden olu§an silahlı güçlerin yapılandırılmasını vurgulayarak söylediği gibi gerçekle§­ mi§ olsun, 10 bu geli§meler o zamana kadar Hıristiyanlık alemi ve İslam arasında bulunan sınırdaki askeri bir denge veya harekette keskin bir deği§ikliğe yol açmadı. Ancak, 1718'e gelindiğinde durum kökten deği§ti ve Decline and Fall'un teması olacak olan Hıristiyan Avrupa üzerindeki Doğu baskısı artık tersine döndü. 'Batı' ve 'Doğu' arasındaki askeri denge­ ler deği§ti. Bu ili§ki yerle§ik halka, göçebe kavimler kar§ısında: zafer kazandıran barutlu silahlar meselesinden daha karma§ıktır ve sadece Avrupa ile sınırlı değildir. Çin geleneklerinde de bir göçebe stereotipi ve göçebenin geldiği el değmemi§ topraklar vardı. Hu, yani atlı göçebeler, Gibbon'ın üzerinde durduğu Avrupa örneğinde olduğu gibi, Çin için kontrol edil­ mesi güç bir tehdit olu§turuyordu. Gibbon yaptığı analizde top ve surla-

8) "Historians" Voltaire'in 1706'daki Torino ku§atması hakkında yazdıklarına bir refe­ ranstır. 9) M. Roberts, The Military Revolution 1560-1660 (Belfast, 1956), yeniden baskısı, Roberts (yay. haz.), Essays in Swedish History (Londra, 1967), s. 195-225. 1 O) G. Parker, The Military Revolution. Military Innovation and the Rise of the West, 1500-1800 (2. baskı, Cambridge, 1996), s. 9-12; J. F. Guilmarrin, "The Military Revolution: Origins and First Tes ts Abroad", C. J. Rogers (yay. haz.), The Military Revolution Debate. Readings on the Military Transformatian of Early Modem Europe (Boulder, 1995), s. 307-8. GIBBON STRATEJiLERi 31 nn göçebe kavimlerin yarattığı yıkımı durdurma konusundaki önemini Çinlilerin seddine benzetir, oysa Çinliler barutlu silahların yanı sıra tatar yayı da kullanıyorlardı. Cengiz ve Timur'un iki büyük göçebe kavmi ve bu kavimlerin kade­ meli yaylada silahlandınlmı§ hafif süvarileri, sırasıyla on üçüncü ve on be§inci yüzyılın ba§larında güçlerini artırmada sıra dı§ı bir biçimde ba­ §arılı oldular. Ortaya koydukları güce 'Batı', Çin ve Güney ile Güneybatı Asya devletleri, uzun bir zaman boyunca kar§ılık veremedi. Müslüman­ lar, Hindistan'la atlı okçuları tanı§tırdılar. Aslında, Avrasya'yı etkin biçimde kontrol edenler Moğol imparatorluklarıydı ve on üçüncü yüzyıl itibariyle Avrasya'nın askeri tarihinin olu§maya ba§lamasını sağlayan §ey, onların geri çekilmeleri ile dağılmaları oldu. Böyle bir yakla§ım, Av­ rupalı askerleri ba§kalarıyla dolu bir tür karanlık bo§luğa sürmekten zi­ yade, Avrupalılan güvenilir bir bağlama yerle§tiren geni§ bir örgütleme prensibi sağlamaktadır. Timur'un imparatorluğu ve diğer imparatorluklar çok büyüktüler ve genellikle bilindiğinden daha fazla örgütlenmi§lerdi. Ama Avrupalıların on be§inci yüzyıldan itibaren kullandıkları kaynaklar ve uzmanlıktan yoksundular. Bu imparatorlukların askeri sınırlanmalar veya ba§arı­ sızlıklardan ziyade yasama prensiplerinin olmayı§ı, haleflik mücadelele­ ri, ortak etnik köken eksikliği ve coğrafi güçlükler yüzünden gerçekle§en politik çürümeleri, Avrupa'ya hudutlarda askeri ba§arı kapılarını açtı. Avrupa'nın politik bölünmesiyle beslenen yoğun askeri çatı§maların Batı'nın teknoloji önderi olmasını sağladığının da altını çizerek askeri teknoloji etkeninden bu noktada bahsedilebilir; bu, en azından Avrupa ve Ming Çin'deki ate§li silahların kaderi arasındaki kıyas bakımından önemlidir. Yerle§ik ve göçebe halklar ile her birinin kendine has askeri tarzları arasındaki farklar dikkatle ele alınmalıdır. Batı Avrupalılar 'askeri dev­ rim'den çok önce yerle§ik ya§ama geçtiler, ama kendilerine göre, gezgin dü§manları üzerinde askeri bir üstünlüğe sahip değillerdi: Moğollar on üçüncü yüzyılın ortalarında, Osmanlılar ise on dördüncü yüzyılın sorıla­ rından itibaren Batı Avrupa'ya ciddi yenilgiler ya§attılar. Osmanlılar, 1683'te Viyana'nın dı§ında yenilclikleri dönemde,11 artık göçebe bir ka-

ll) T. M. Barker, Double Eagle and Crescent: Vienna's Second Turkish Siege and its Histarical Setting (Albany, New York, 1967) ve "New Perspectives on the Histarical Significanceof the 'Year of the Turk"'. AustrianHistory Yearbook, 19-20 (1983-4), s. 3-14. 32 SAVAŞ VE DÜNYA

Resim 4: Viyana Ku§atması, 1683. 16 Temmuz'da Büyük Vezir Kara Mustafa'nın komutasındaki Türklerin hızlı bir akını ile §ehir ku§atıldı. Bir kurtarma kuvveti topla­ nırken, Türkler ku§atmasil ahlarını konu§landırmaya ve saldırılardüzenlemeye ba§ladılar. Türkler giderek daha fazla ba§an kazanırkengamizonda ağır kayıplar verildi ve dizante­ rininde bunda payı oldu. Türkler de benzer sıkıntılar ya§adı ve zayıf konuma dü§tü, ama Ağustos boyunca §ehrin dl§ındaki savunma mevzileri ardı ardına dü§tü. Yüksek kalibre toplan olmayan Türkler, savunmaları zayıflarmak üzerinde yoğunla§tı ve bunda biraz ba§an da gösterdiler. Yine de, kurtarma ordusu 12 Eylül'de Viyana'yı çevreleyen dağ­ lardan indi, saldırıya geçti ve Türkleri yenilgiye uğrattı. vim değil büyük bir imparatorluktu. Gibbon, on dördüncü yüzyıldaki eğitimli Osmanlı piyadelerinden olu§an 'düzenli bir olu§umun' geli§iınini vurgular, ki bu olu§um Osmanlılara Hıristiyanlar kar§ısında ezici bir üstünlük getirmi§tir. Osmanlılar, barutlu silahlarla oldukça geç tanı§mı§ olsalar da, 1 450'ye gelindiğinde hem top hem de elde ta§ınan barutlu silahları kullanmaktaydılar. Yine de, 1683'ten sonra Türkleri geçerek ilerlemelerini sağlayan §ey, kısmen, barutlu silahlar konusundaki üstünlükleriydi. Fakat bu, sadece teknolojiyle ilgili bir mesele değildi. Piyade ate§ oranı için çok önemli olan Osmanlı disiplini ve becerisi o dönemde zayıftı. Gibbon, yeniçeri­ lerin cesaretlerinin azaldığını, disiplinlerinin gev§ediğini ve dağınık dü- GIBBON STRATEJiLERi 33

zenlerinin modern taktiklerin düzeni ve silahlarıyla ba§a çıkamaclığını yazmı§tır (VII. 25, 32). Türkler hiçbir zaman kapsamlı bir askeri kuru� sistemi veya göçebe ruhlarından tainamen bağımsız bir askeri tavır geli§­ tirmemi§lerdir. 1683'te Batı kaf§ısında, sayı ve vah§ilik açısından avan­ tat sağlamı§lardı; disiplinli değillerdi ve toplarla kaleler konusunda üs­ tünlük gösteremiyorlardı. On yedinci yüzyılın sonlarından itibaren, Avrupa ordularındaki ni­ tel deği§iklikler, süngü, çakmaklı alaybozan tüfeği ile isabet oranı yüksek ve hareket eden, pe§rev mermili toplar gibi, ate§li silahlarla donatılmı§ ordular arasında büyük iktidar farklılıklarına neden oldu. Yana§ık düzen­ deki birliklerinin yaylım ate§i de çok önemliydi: Alaybozan tüfeği olan bir askerin ve hatta bunların olu§turduğu bir kalabalığın etkinliği sınır­ lıydı. Uzun bir dönem boyunca bozkır göçebelerinin kademeli yayları ile sağlanabilen ate§, isabet ve yayılma oranı ancak alaybozan tüfeği ile ba­ §arılabilecek kadardı, fakat bu durum deği§ti ve örneğinAngola' da okçu­ lar önemini koruduysa da, yalnız atlı okçuların becerileri ne olursa ol­ sun, alaybozan tüfekli birliklerin toplu ate§ gücü arttı. Avrupa'nın kara ve deniz taktiklerinde talim, disiplin ve profesyonelliğe önem veriliyordu. Bu da hızlı, kalabalık, çok sayıda yaralı olması riskini içeren yakın mesafeli ate§ gücüne verilen önemin doğal bir sonucuydu, oysa Ortaçağ'da askeri uyum ve i§birliği açısından bunların benzerleri vardı. 12 Ortaçağ Avrupa'sında piyadelerin etkin biçimde kullanılması ve bireysel kahramanlığı değil, disiplini vurgulayan askeri yapılar ile sosyal ve kültürel uygulamaların yaratılması, Avrupa ordularının ate§li silahlara ba§arıyla uyum sağlamaları için gerekli bir arka plan olu§turmu§tur. Bu nedenle, askeri imkan ve kabiliyet sadece teknolojik bir mesele değildi ve Gibbon'ın askeri geli§meyi daha geni§ bir bağlamda incelemesi yerindeydi. Avrupa'nın askeri teknik ve altyapı avantajı Avrupa'nın yüzyıl� lar boyunca süren sosyal ve kurumsal deği§ im temellerine dayanır .13 Tek­ noloji ve kültür birbiri içine geçer; bunlar basit alternatifler değillerdi ve değillerdir. Teknoloji içinde bulunduğu bağlamda değerlendirilmelidir. Gibbon'ın yazdığı dönemde 'barbarlar' gerçekten de yenilmi§ gö­ rünüyorlardı. 1736-9, 1768-74 ve 1787-92 sava§larında Osmanlılara kar§ı

'12) D. Showalter, "Castle, Skill and Training: The Evolution of Cohesion in European Armies from the Middle Ages to the Sixteenth Century", Journal of Military History, 57 (1993), s. 407-30. 13) Black, European Warfare 1660-1815 (Londra, 1994). 34 SAVAŞ VE DÜNYA

Resim 5: Prag ku§atması, 1742. Kasım 174l'de Fransa ve Alman müttefiki tarafından hücuma uğrayan Prag, Temmuz' daAvusturyalılarca ku§atıldı. Fransızlar, Arahk 17 42'deki zorlu kı§ §artlannda §ehri terk etti. Bu geri çekili§ Moskova'dan Napoleon'u i§aret ediyordu. Prag, Bohemya'nın kontrolü ve dolayısıyla Ortadoğu Avrupa'daki hegemon­ ya açısından çok önemliydi.

Resim 6: Fontenoy Çarpl§ması, ll Mayıs 1745. Blarenberghe'nin resminden (bkz. Resim 34) daha biçiınlendirilmi§ bir bakl§ açısı olan bu resim, sava§ alanının sıralı düzenini ve dü§man kuvvetlerinin yakınlığı ile olu§umlarınıngeometrik doğasını yansıtır. GIBBON STRATEJiLERi 35 kazanılan başarılar sayesinde Rusya, göçebelerin Doğu'dan Avrupa'ya saldırmak için kullandıkları geleneksel rota olan Karadeniz'in kuzeyin­ deki toprakları ele geçirdi. ı 783'te- Kırım istila edilmişti; Kırım Tatar­ lannın Hanlığı artık yoktu. Kağan, ı683'e kadar her yıl Rusya'dan vergi aldı ve bu, ancak ı 700'de, Kağan'ın Türk derebeyi tarafından durdurul­ du.14 ı 787'de Rusya kraliçesi Büyük Katerina, Avusturya hükümdarı, İm­ parator II. Joseph ile birlikte Ukrayna ve Kırım'ı gezerken bu geziyi Rus­ ya'nın askeri zaferini Avrupa medeniyetinin bir öncüsü olarak göster­ mek için kullandı. Daha önce Balkanlar'da hizmet etmiş olan 1 740'lann önde gelen ge­ nerali Marshal Saxe, "Galyalılar'ın savaş disiplinlerinde veya tarzlarında herhangi bir değişikliğe gitmeyerek kaybettiklerini geri almaya çalışmadan, sürekli olarak Romalıların istilasına uğradığı yıllar" hakkında yazdığı Reveries'te, Osmanlılar ve Galyalılar ve dolayısıyla da Avustur­ yalılar ile Ruslar ve Romalılar arasında doğrudan bir kıyas yapmıştır. "Artık Türkler de aynı örneği teşkil etmektedir". Saxe'ın yaptığı kıyas Avrupa' da Klasik dünya bilgisinin büyük bir önemi olduğuna ilişkin daha genel bir görüş yansıtmaktadır, bu da Gibbon'ın kitabına gösterilen il­ giyi artırmıştır. 15 Gibbon'a göre, Avrupalı olmayan halkların Avrupa'nın büyük aske­ ri avantajı karşısında denge sağlayabilmeleri, Rusya'nın Deli Petro'nun (ı689- ı 725) hükümdarlığı altındayken yaptığı gibi, 'barbar' olmayı bırak­ malanyla mümkündü. 'İlerleme' çok safhalı bir süreçti. On altıncı yüzyıl­ daki Sibiryalıların çoğu gibi, demir çıkaramayan halklar ateşli silahlar da üretemiyordu. Ancak Gibbon, daha ziyade sosyo-politik gelişme ile ilgi­ leniyordu. Ona göre Avrupalılaşma, 'sanat ve politikadaki ilerleme', ken­ dilerinden daha güçlü olan Rusya karşısında gelişmenin anahtarı olmuştu, fakat Gibbon, bunun askeri teknolojileri ödünç almaktan daha öte bir şey olduğunu dü§ünüyordu (IV. ı20-ı). Bu konu, David Ralston'ın süreçle

14) A. Fisher, The Russian Annexation of the Crimea, 1772-83 (Cambridge, 1970) ve daha genel olarak, The Crimean Tatars (Stanfo rd, 1978); B.W. Menning, "Russian Mili­ tary Innovation in the Second Half of the Eighteenth Century". War and Society, 2 (1984), s. 23-41; W. C. Fuller, Strategy and Power in Russia 1600-1914 (New York, 1992) s. 158-66. 15) Saxe, Reveries (Londra, 1757) s. 47; F. Gilbert, "Machiavelli : the Renaissance of the Art of War", E. J. Earle (yay. haz.), Makers of Modem Strategy (Princeton, 1943), s. 3-25; G. E. Rothenberg, "Aventinus and the Defense of the Empire against the Turks", Studies in the Renaissance, 10 (1963), s. 62-5. 36 SAVAŞ VE DÜNYA ilgili son çalı§masında da ele alınmı§tır.l6 Gibbon, Robertson'ın, taklit ve kültürel yayılmanın büyüyen Avrupa homojenliğinde önemli bir rol oynadığı görü§üne de katılıyordu ve bunu Avrupalı olınayanlann kar§ı­ sında göreli bir güç kaynağı olarak sunuyordu.17 Gibbon, bazı askeri tekniklerin barbarlar. tarafından da kullanıldığını kaydeder: "Ülkesinin fidye ödemeyi reddettiği bir tutsağın umutsuzluğu Avarlara askeri motorlarm icadını ve uygulamasını göstenni§tir; ama ilk denemeleri ilkelee tasarlanmı§ ve beceriksizce kullanılmı§tı." 626'daki Constantinopolis ku§atmasında Avarlar 'saldın sanatında bir ilerleme' gösterdi ve Cengiz Han, on üçüncü yüzyılda Hazar Denizi ve Hint Okya­ nusu arasında bulunan istihkam §ehirlerini ba§arıyla ku§atınak için Çinli mühendisleri görevlendirdi. Benzer biçimde, Çirılilerin dokuzuncu yüzyıl­ dan itibaren barut hakkında öğrendikleri, Moğollann on üçüncü yüzyılda Çin'i fethetınelerini engellemedi; Moğollar hem ku§atma sanatı teknikle­ rini hem de yabancı uzmanlar kullandılar 0/.56, 58; VII. 9,1 1-12; VI. 141). Birbirini taklit etme konusu da ele alınmı§tır. Gibbon, arada sırada 'barbarlar' ve daha 'medeni' dü§manlan arasındaki askeri teknoloji bo§lu­ ğunun altını çizmi§tir. Oklar gibi fırlatılabilen silahiara tutturulan sön­ dürülemez bir madde olan ve Gibbon'ın detaylı biçimde anlattığı 'Yunan ate§i' (VI. 10-ll) Bizans İmparatorluğu'na henüz kendisi kadar mede­ nile§memi§ olan dü§manları kar§ısında hayati bir teknolojik üstünlük sağlayan barutun i§areti olarak sunulmu§tur, ancak Gibbon'ın 'Yunan ate§i' hakkında anlattıkları yanlı§tır. Gibbon, 668-7 5 yıllarında Arap­ ların Constantinopolis'i i§gali sırasında Sarazerrlerin yapay ate§in garip ve muazzam etkisi kar§ısında deh§ete dü§tüklerini yazmı§tır. Bu ku§atına ile 716- 18 arasında gerçekle§en ikinci ku§atınada Constantinopolis;in kurtulu§U asıl olarak, barutun sava§ sanatında ve insanlık tarihinde yeni bir çığır açmasına kadar kullanılan Yunan ateşinin getirdiği yenilik, terör ve gerçek etkiye atfedilebilir. 'Yunan ate§i' 941 ve 1043'te Rusya'nın Constantinopolis'e yaptığı saldırıları da durdurınu§tur 0/1. 3, 9 12). Yine de, Gibbon, 'Yunan ate§inin' Müslümanlar tarafındanya ke§fe­ dildiğini ya da çalındığını ve Haçlılara kar§ı kullanıldığını iddia etmi§tir 0/l. 11-12, 156). Gibbon, uluslararası ili§kilerdeki askeri etkenleri ince-

16) D. B. Ralston, Importing the European Army: The Introduction of European Military Techniques and Instructions into the Extra-European World, 1660-1914 (Chica­ go, 1990). 1 7) K. O'Brien, "Between Enlightenment and Stadial History: William Robertson on the history of Europe", British Journal for Eighteenth-Century Studies, 16 (1993), s. 60. GIBBON STRATEJiLERi 37

Resim 7: Fiji Sopası. Bu gibi silahlar göğüs göğse müca­ delede çok önemliydi. Bu dönemde, Avrupalılann ve barutlu silahiann gelmesinden önce Pasifik'teyapılan sava§larda büyük bir deği§im gerçekle§memi§tir.

Resim 8: Yeni Zelanda, Maori kemik Sopası. Göğüs göğse mücadelede kullanılan çe§itli silahiann bir örneği. Barutlu silahiann ortaya çıkması bir standartla§tınna önlemi alınmasını gerektirdi.

lediği çalı§masında, önce 'Yunan ate§inin' ve daha sonra barutun Avru­ palı olmayan halklar tarafından kullanılmasının yarattığı sonuçlan göz ardı eder. Taklit etme sadece 'Yunan ate§i' ve barutla sınırlı değildir. Aslında, on bir ve on üçüncü yüzyıllar arasındaki Avrupa askeri tarihi kısmen §U iki konuya odaklanıyordu: birincisi, §Övalyelerin, kalelerin ve ku§atma tekniklerinin Frenk tarzındaki geli§iminin bunları kullanan hükümdarların güçlerini içteki dü§manlarına kar§ı ve hudutlannda nasıl artırdıkları; ikinci olarak da İskoçya, Prusya ve Litvanya gibi ikincil böl­ gelerdeki hükümdarları bunları kullanmaya sevk etmeleri. 18 Ancak, bu taklit etme ve yayılma süreci, örneğin Avrupalı olmayanların 'Yunan ate§ini' kullanmalannın aksine, sosyokültürel deği§iklik gerektirdi. Daha geni§ çaplı bir sosyal deği§imin olmayı§ı silahların ve belirli askeri teknik­ lerin benimsenmesini sınırladı, dolayısıyla da dikkati Gibbon'ın Avru­ palıla§tırma konusunda vurguladıklanna çekti. Gibbon'ın anlattıkları birçok nedenden ötürü değerlidir. Uzun vade­ li ve tarihsel bakı§ açısı, Avrupa ve dı§ındaki dünya arasındaki askeri ili§kiye hem saldırganlık hem de savunma açısından bakmasını sağla-

18) R. Bartlett, TheMaking of Europe (Londra, 1994). 38 SAVAŞ VE DÜNYA mı§tır. Aynı durum, İngiliz İmparatorluğu'nun en §a§alı döneminde önde gelen bir jeo-politikacı olan Halford Mackinder için de geçerlidir. Mackinder, 1904'te "Avrupa ve Avrupa tarihini ( ...) Asya ve Asya tari­ hinden daha önemsiz olarak değerlendirmi§tir, çünkü Avrupa medeniyeti ( ...) Asya i§gallerine kar§ı verilen asırlık bir mücadelenin sonucudur ( ...) bin yıl boyunca bir dizi at binen halk Asya' dan çıkıp gelmi§lerdir". 19 Gibbon, Avrupa yayılmacılığının sorunlu doğası ve askeri yönünün farkındaydı. Barutlu silah kullanabilmeleri Avrupalıların "yeni dünyanın vah§ileri kar§ısında kazandıkları kolay zaferlerin" nedeni olarak göste­ rilmekteydi (VII. 82). Bu zaferler, politik kontrol kaybedilse de devam edecek olan Avrupalıla§tırmanın bir yönü olarak tartl§ılmaktaydı; ger­ çekte, Gibbon bu noktaya parmak basmamı§ olsa da, Avrupalıla§tırrna, Avrupa politik kontrolünün Yeni Dünya'da ba§arıyla reddedilmesi için gerekli bir ba§langıç noktası oldu. Daha genel olarak, ancak böyle bir toplum ve ekonominin böyle bir kontrolü yenebilecek askeri imkan ve kabiliyeti olabilirdi. Gibbon'ın iddiasına göre, yeni barbar saldırıların­ dan önce Avrupa'da medeniyetin çökme ihtimali yokmu§ gibi görünen dönemde "Avrupa, halihazırda kolonileri ve kurumlarıyla dolu olan Amerikan dünyasında tazelenip geli§iyordu". Çağda§ Amerikan devri­ mi ile İngiliz otoritesine (1775-83) atıfta bulunan bir dipnotunda ise §öyle der: " Amerika'da artıkAvrupa soyundan altı milyon ki§i bulunmak­ tadır ve sayıları en azından Kuzeyde sürekli olarak artmaktadır. Politik durumlarındaki deği§iklikler her ne olursa olsun Avrupalı tutumlarını korumak zorundalar" (IV. 166) . Fakat Gibbon, Avrupa yayılmacılığının sorunlu doğasının da farkın­ daydı. Yayılmacılığın genel olarak sağladığı faydalar konusunda ikna ol­ mu§ tu, "çünkü be§eri ilimlerin, sava§ın, ticaretin ve din CO§kusunun ke§fi bu paha biçilemez armağanları eski ve yeni dünyanın vah§ileri arası­ na sokmu§tU ( ...) dünyanın her çağında gerçek zenginlik, mutluluk, bil­ gi ve belki de insan ırkının erdemleri çoğalmı§ ve çoğalmaktadır". Ama zekice bir dipnot da eklemi§tir: "Ke§iflerde bulunmanın fazileti sık sık açgözlülük, zalimlik ve fanatizm ile lekelenmi§tir ve uluslararasındaki ili§ki hastalık ve önyargının bula§masına neden olmu§tur" (IV. 1 68-9). Yine de, İS 1. yüzyıl İskoçya'sındaki durumla ilgili yaptığı kar§ıla§tır­ maya rağmen, "doğanın onlara kazandırdığı erdemler ile ı§ıldayan eğitim-

19) H. J. Mackinder, "The Geographical Pivot of History", Geographical- Journal, 23 (1904), s. 423, 429. GIBBON STRATEJiLERi 39 siz Kaledonyalılar, ve zenginlik ile köleliğin getirdiği kötü huylada yoz­ la§ml§ Romalılar" (I. 130), Gibbon, Parker ve Keegan tarafından yakın zamanda ifade edilen ve Avrupalı olmayanların sava§larının çok vah§i ve yıkıcı olmadığı ve dü§manlarını öldürmeye daha az niyet ettiklerine dair modem görü§ü onaylamamı§tır.20 Bu görü§ §üphe götürmektedir ve tarih öncesi sava§ların modem zamanlardaki sava§lara kıyasla daha öl­ dürücü, sık ve acımasız olduğu tartı§malıdır.21 Ancak Avrupalıların sa­ va§larda Avrupalı olmayanlardan daha acımasız ve yıkıcı olduğu görü§ü, Modem Çağ'ın ilk yıllarındaki Kuzey Amerika, Sibirya ve Güneydoğu Asya konusunda yapılanlar dahil bazı ara§tırmalarla desteklenmekte­ dir. 22 Amerikalı Kızılderililer bazen Avrupalılardan farklı dürtülerle sa­ va§tılar. Nüfuslarınıkoruma endi§esi onları mahkı1mlaradaha çok dikkat etmeye ve ağır yaralılar vermekten kaçınmaya itti. Dolayısıyla, onların zafer tanımları zaman zaman Avrupalılarınkinden farklıydı. Doğanın heyecan verici değerleri askeri bakımdan ba§arı getirebili­ yordu: Romalılar, Graupius Dağı'ndaki çarpı§mada (İS 84) Kaledonyalı­ ları (İskoçya) yenmesine rağmen onları boyunduruk altına alamadılar. Gibbon, Avrupa�yayılmasının zalim yanını da görmü§tü: yayılmanın bu yönü Azteklerin İspanyolları barbar anlamına gelen popolocas §eklinde isimlendirmelerine neden oldu,23 bu da sürecin ba§langıcını irdelemek için dönüp bakılması uygun bir noktadır.

20) Parker, Military Revolu tion, s. 118-19; J. Keegan, A History of Warfare (Londra, 1993), s. 387-92. Ayrıca bkz. McNeil!, "European Expansion, Power and Warfare since 1500", Moor ve Wesseling (yay. haz.), Imperialism and War, s. 19-20. 21) L. H. Keeley, War Before Civilization: TheMyth of the PeacefulSav age (Oxford, 1996). 22) W.J. Eccles, The Canadian Frontier 1534-1760 (New York, 1969), s. 6; S. Malone, Indian and English Military Systems in New England in the Seventeenth Century (Ann Arbor, 1971), s. 30-1; D. K. Richter, "War an dCulture: The Iroquois Experience", William and Mary Quarterly, 40 (1983), s. 528-59; J. Forsyth, A History of the Peoples of Siberia. Russia's North Asian Colony 1581-1990 (Cambridge, 1992), s. 19, 51; A. Reid, Europe and SoutheastAsia: The Military Balance (Townsville, Queensland, 1982), s. 1, 5; H. Macedo, "Reorganizing the Unknown: The Discoverers and the Discovered in the Age ofEuropean Overseas Expansion", Camôes Center Quarterly, 4, (1992), s. 13. Fransızların İtalyan dü§manlarını yenerek sergiledikleri acımasızlık için bkz. A. Santosuosso, "Anatomy of Defeat in Renaissance Italy: The Battle of Fornovain 1945", International History Review, 16 (1994), s. 240, 245-7. 23) N. Wachtel, The Visian of the Vanquished. The Spanish Conquest of Peru through Indian Ey es 1530-1570 (Hassocks, 1977; Fransızca orjinalinden 1971 yılında yapı­ lan çevirisi), s. 20. 3 On Be�inci ve OnAltıncı Yüzyıllar: Yayılma ve Sava�

Hıristiyan Gücünün Sınırları

On be§inci yüzyılın ilk üç çeyreğinde, Hıristiyan Avrupa olarak bilinen Avrupa politik açıdan dünyadaki en etkileyici güç değildi. Avrupa teri­ mi, aslında var olmayan bir uyum seviyesi ifade ettiği için yanıltıcıdır. Avrupa'da uyumdan ziyade, en önemlisi İngiltere ile Fransa ve Burgonya ile Fransa arasında büyük çatı§malar vardı; bunlar, Türklerin ilerlemesi­ ni sınırlayacak olan çatı§malardı. Bu bölünmelerin yanı sıra Avrupa po­ litik alanında da baskı vardı. Osmanlı Türklerinin Balkanlar'a doğru geni§lemesi (Hıristiyan) Avrupa'nın politik kontrolünü kaybetmesine sebep oldu, bu da din,' ırk, dil ve ekonomi sahalarında bir harekete yol açtı. İki ay süren bir ku§atmadan sonra 1453'te Constantinopolis'in Os­ manlıların eline geçmesi önemli olduğu kadar sembolikti ve asıl önem­ lisi sembolik olmasıydı. Hıristiyan olmayan halkaların yakla§ık bin yıl süren saldırılarına direnen bir güç odağı nihayet yenildi ve 'barbar' bir topluma değil, kökenindekinden çok farklı devletçilik tekniklerini be­ nimsemi§ bir rejime teslim oldu. Dahası, Osmanlı Türkleri barutlu silahlar kullandı ve bunu Osmanlı­ ların sayı üstünlükleri de çok önemli olmasına rağmen Sultan II. Meh- ON BEŞiNCi VEON ALTINCI YÜlYILl.AR:YAY lLMAVE ŞAVAŞ 41 met'in becerili yönlendirmeleri sayesinde etkili biçimde yaptı.1 Bizans donanmasını püskürten ve Constantinopolis surlannda gedik açan topçu birlikleri, 'medeni' toplumu, yani -Hıristiyanlan koruyor gibi görünen askeri tutum ve uygulamalara dikkat çekilmesini sağladı. 'Barbarlan' durdurmak, sayılarını, canlılıklarını, hareketliliklerini ve saldırganlık­ larını dengelemek için istihkama güvenmek artık inandırıcı bir politika gibi görünmüyordu. Constantinopolis'in 1453'te düşmesi ve Belgrat'ın 1521'te I. Süley­ man'ın eline geçmesi genellikle Türklerin Avrupa'ya yaptığı saldırılar olarak görülmemektedir. 1456'da II. Mehmet, daha önce 1440'ta Osmanlı kuşatmasına direnen Belgrat'ın dışında yenil di ve 1480'de Rodos Adası'nı fe thedemedi. Fakat Türkler, Arnavutluk, Sırbistan, Attika, Mora (Pelo­ ponnesos) ve Ege dahil olmak üzere önemli bölgeleri topraklanna kattı­ lar. Türklerin 1461'deki başarılı Mytilene kuşatmasının ardından Les­ bos (Midilli Adası) kaybedildi. Venedik ile 1463-79 arasında yapılan savaş sırasında kilit konumdaki adaların ve üslerin ele geçirilmesi Türk­ lere Ege'de baskın bir pozisyon kazandırdı. 1480'de Güney İtalya'daki Otranto hem karadan hem de sudan saldırabilen 12.000 Türk tarafın­ dan zapt edildi, ancak bir sonraki yıl uzun süren bir kuşatmadan sonra Türkler teslim oldu. Daha önce 1454'te Tatar Türklerine başarıyla kar§ı koyan Kefe'nin Cenevizlilerden alınması Osmanlıların Kırım' a yerle§ me sini sağladı. Kefe, Kılburun, Kerç, Özi, Azov ve Kırım'ın güney kıyılan doğrudan Os­ manlı yönetimi altına girdi. Oinyester Nehri'nin ağzındaki Akkerman 1484'te Türkler tarafından ele geçirildi. Türkler, Anapa'dan Kuban'a hükmedip, Kafkasya'ya nüfuz ettiler. Anadolu'da Trebizond ' daki (Trab­ zon) Yunan krallığı ve batısındaki İslami İsfandiyar Beyliği kontrol altı­ na alınıp Türklere Katadeniz'in güney kıyılarında hakimiyet sağladı: hem Sinop hem de Trabzon 1461 'de ele geçirildi ve Köyhis ar ile Kara­ hisar'ın İsfandiyar kaleleri Mehmet'in toplarınca bombalanmalarının ardından düştü. Karadeniz artık Türklerin egemenliğine geçti, bu da Türklere Kara­ deniz' e akan nehirler ve dolayısıyla bu denizin etrafındaki topraklar

1) K. DeV ries, Arrnyand Society in the EasıemMediıerranean, 7"'- 16"'Centuries (Leyden, 1996) kitabından "Gunpowder W eapons at the Siege of Constantinople, 1 453'' bölümü. Yenilenler hakkında M. C. Bartusis, The Laıe Byzantine Arrny:Aıms and Society, 1204- 1453 (Philadelphia, 1992). 42 SAVAŞ VE DÜNYA

üzerinde kontrol veya etki sağladı. Moğol İmparatorluğu'nun batıya yaptığı fetihlerdeki halef devleti Altınordu, on be§inci yüzyılın ilk ya­ rısındaki liderlik mücadeleleri sonucunda Tatar Hanlıkları'na bölün­ dü; bu ise Karadeniz'in kuzeyinde egemen bir İslamcı güç bırakmadı. Dolayısıyla, İran'ın yaptığı ve Memluk Mısır'ın diğer yerlerde yapmaya çalı§tığı gibi, hem Osmanlı'nın hem de Hıristiyan güçlerin ilerlemesi­ ni durduracak bir güç yoktu. Kırım Hanlıkları, Kazan, Altınordu ve Astragan Moskof ilerlemesini durduracak kadar güçlü değillerdi, ama on be§inci yüzyılda Karadeniz'in kuzeyini egemenliği altına alan Mos­ kova değil Türkiye idi, dolayısıyla da o bölgede himaye altında olanları askere almak için en iyi konuma sahip olan devletti. ı 44 ı'de kurulan Kırım Hanlığı ı 4 75-6'dan itibaren Türklerle yakın ittifak kurdu ve önemli sayılarda köle sağladı. Bu ise Tatarları, ili§kileri ı 4 7 O'lerden sonra gerilen Moskova'ya saldırınaları konusunda cesaretlendirdi. Rus­ lara yıllık vergiler ödetildi, ama bu, köle bulmak için yapılan saldırıları durduramadı. Türkler, sürekli ve güçlü bir kar§ıt ittifakın bulunmayı§ından hem Avrupa hem de Asya'da çıkar sağladı. Irak ve İran'daki Akkoyunlu Kon­ fe derasyonu'nun ba§ı Uzun Hasan, ı458'de Trabzon kralı David Kom­ nenos ve birkaç Kafkas hükümdar ile bir koalisyon kurdu. ı 460- ı'de ise bu tehlikeli ittifak Avrupalı Hıristiyan aleminden destek talep etti. Fakat, Türklere kar§ı harekatlarda birlikte hareket edecek güçlü bir birlik olu§turulamadı. Avrupalılar gibi Türkiye'nin İslamcı kar§ıtları da birle§e­ medi ve kutupla§ınanın her iki tarafında da rol oynayabilecek bir bir­ liğin olu§aınayacağı ortaya çıktı.

Küresel Erişim

Türk baskısının haricinde Avrupalılar on be§inci yüzyılda genel ola­ rak yerkürede yayılma göstermedi. Çinlilerle Avrupalıların bu bağlamda kıyaslanınası öğreticidir. Büyük bir Moğol-Çin kuvveti ı292'de Ca­ va'yı i§gal etti. 1350'lerden itibaren donanınası top ta§ıyan Ming Hane­ danlığı döneminde Amiral Zeng He (1371-ı433) kamutasında Hint Okyanusu'na yedi sefer yapılıp, bir Müslüman ve Çin gücü okyanus kıyılarının büyük kısmında kendini gösterdi. En büyük gemiler 1200 metre uzunluğundaydı ve dokuz direk ta§ıyordu. Bu kuvvet Burma ve Vietnam'a karadan baskı yaparken, Çinliler büyük bir güç gösterisi ile ON BEŞiNCi VEON ALTINCI YÜZVILlAR: YAYlLMAVE ŞAVAŞ 43

Aden ve Mogadi§u'ya varıp 1411'de yaptıkları üçüncü seferde Sri Lan­ ka'yı ba§arıyla i§gal ettiler. Güney Asya ticareti de önemli ölçüde etki- lendi.2 - Buna kıyasla, Portekizliler 14 15'te Fas'ı kuşattı ama 1437'de Tanca'yı ele geçiremedi. Fakat İberyalılar, Afrika'nın kuzey batı kıyıları boyunca ve açıklarında deniz kuvveti olarak giderek önem kazandılar. Portekiz'in Madeira yerleşim alanı 1424'te, Asor ise 1430'larda kurulmaya başladı, 1 440'larda Portekiz modem Gine'ye kadar Afrikakıyılarını ke§fetti. Kas­ tilyalıların Kanarya Adaları'na gösterdikleri ilgi de arttı. Bu durumu, askeri bir devrimi olu§turan ve yansıtan bir deği§imi gös­ termek için on be§inci yüzyılın sonlarından itibaren Avrupa gücünde ve varlığındaki kayda değer artı§ın arka planı olarak kullanmak mümkün­ dür. Böyle bir incelemenin odak noktası, Portekiz gücünün Hint Ok­ yanusu'na girmesi ve devamında Portekiz denizcilik imparatorluğunun yaratılması ile İspanyolların Yeni Dünya'daki Aztek ve İnka imparator­ luklarını devirmesiyle ilgili iki yönlü bir süreç olacaktır. Bunlar çok önemli deği§ikliklerdi, ancak Avrupalıların dünyadaki yegane dinamik /güç olmadıklarııla i§aret etmek ve daha genel olarak Avrupa askeri gücünün sınırlı yönlerine dikkat çekmek de gerekecektir. Her iki konu da bu kitap boyunca tekrarlanacaktrr, ama hangisinin vurgu­ lanması gerektiği sorusu da önemlidir. Bir bakıma uzak bölgelere gücünü yetirebilmenin sonucu, gücün belirli bir alandaki tesirinden çok daha önemlidir. Örneğin, on altıncı yüzyılda Portekiz varlığı hem Çin hem de Japonya için bir meseleydi, ama tersi geçerli değildi. Fakat bu dikkatle ele alınması gereken bir görü§tür: Viking kuvveti Kanada'ya kadar uzanmı§ ancak etkisi yetersiz olmu§tur. Ayrıca deniz ve kara kuvvetlerini yay­ manın en iyi nasıl ili§kilendirileceği ve deniz gücü ile karadaki direni§ arasındaki ili§kinin nasıl bağda§tırılacağı sorusu da vardır. Avrupalılar deniz güçlerini uzak bölgelere eri§tirmede karada olduklarından daha iyiydi. Daha genel olarak, deniz gücünün tanımlanması bir sorundur. Deniz gücü her biri bir diğeriyle yakından ili§kili olan gemilerin, insan gücünün, üsler ve lojistik desteğin bir i§leviydi ve deniz gücünün birden fazla ta-

2) J. Lo,"The Decline of the Early Ming Navy", Orierıs Extremus, 5 (1958), s. 149-68; R. Finlay, "The Treasure Ships of Zheng He: Chinese Maritime Imperialism in the ", Terrae Incognitae,23 (1991), s. 1-12; L. Levathes, WhenChina Ruled theSeas. The Treasure Fleetofthe Dragon Throrıe 1405-1433 (New York, 1995). 44 SAV� VE DÜNYA

nımını yapmak gerekir. Ayrıca, kaynakları ele geçirme, güç kullanarak kazanç sağlama şeklini şiddet açısından düşünmenin ayartıcılığı, ticare­ tin sembiyotik doğası ve gelip geçici yağınacılardan daha üstün olmak istiyorlarsa kendilerini kara merkezli ekonomik sistemin tanıdığı fırsat­ ıara ve taleplere uydurmak için uzun menzilli okyanus taşımacılığında düzenli bir tekel oluşturan deniz güçlerine duyulan ihtiyaçla ilişkilen­ dirilmelidir. Kıyas konuları ve farklı sistemleri karşılaştırmadan doğan problem­ ler önemli bir rol oynamaktadır. Ancak, bu gibi kıyaslamaların neden . yapılmak zorunda kalındığını da bilmek gerekir. Böylece, Hıristiyan Av­ rupa' daki güçlere ilaveten on beşinci ve on altıncı yüzyılların başındaki birkaç dinamik güce odaklanmak da çok yararlıdır.

Türklerin İlerlemesi

Osmanlı Türkiye'si hem Avrupa hem de Avrupa dışındaki topraklara uzanan böyle bir güç tü. Aslında jeopolitik açıdan kabaca söylemek gere­ kirse, Portekiz'in Hint Okyanusu'na kadar yayılması ile Türkler tarafın­ dan kazanılan Güneybatı Asya'nın önemli kısımlarında ve Kuzey Afri­ ka'nın çoğundaki daha merkezi yönetim arasında aşikar bir tezat vardı. Askeri ve politik açıdan bu önemliydi, çünkü bu yayılma gelişmemiş göçebe rejimler pahasına değil, bir imparatorluk sisteminin (Safevi İran'ın) yenilmesi ve bir diğerinin (Memlı1k Mısır'ın) devrilmesi ile ba­ şarılmıştı. Gibbon, Osmanlıların 1402 'de Timur'a. yenilmesinde baro­ tun kullanılamamasının önemli olduğunu iddia etse de (VII, 59), on beşinci yüzyılın sonlarına gelindiğinde Osmanlılar ateş gücünü İslamcı rakipleri karşısında bu konuya eğilen modem alimiere destek sağlayarak ustalıkla uyguluyordu. 1473'teki Başkent Savaşı'nda Osmanlı Türkleri­ nin Türkmen süvarilerine karşı kullandıkları toplar ve el silahları Irak ve İran'ın büyük bir bölümünü kontrol altında tutan Akkoyunlu Konfe­ derasyonu'nun başı Uzun Hasan'ın yenilmesine yol açtı. Osmanlılara kıyasla, Hasan'ın ordusu süvari birliklerine odaklı klasik bir Orta Asya ordusuydu: yay ve kılıç kuşanın!§, iki kanatlı süvari birliği şeklinde ko­ n:uşlanmış klanlar ordunun yüzde yetmişinden fazlasını oluşturmaktaydı. Ancak savaş sadece teknolojik bir mesele değildi. Osmanlılar, süvari saldırılarına karşı koymak için takviye edilmiş bir kampa sahip olma­ nın ve hem sayıca üstünlüklerinin hem de daha disiplinli olmalarının ON BEŞiNCi VE ON ALTINCI YÜlYILLAR:YAYl LMA VEŞAVAŞ 45 faydasını gördüler.3 Osmanlılar, ba§langıçta, atlı okçulara bel bağlamı§, ancak on dördüncü yüzyılın ikinci yansında sava§ topları ve el silah­ larıyla donatılını§ ve merkezden ücret alan sürekli bir piyade birliği kur­ mu§tut.

� Osmanlı hükümdan I. Selim ('Yavuz') döneminde (1512-20) , Türk­ ler için en büyük mücadeleler ve fırsatlar Avrupa'da değil Asya'da ortaya çıktı. Bu da, Avrupa merkezli bir yakla§ımı ister Osmanlı isterse Roma İmparatorluğu ve ardında da Bizans tarihi ve jeo-politikasına uyarlanma­ nın ne kadar tehlikeli olduğunu anımsatacaktır. Bir bakıma Güneybatı Asya' da önemli bir istikrar bulunmaktaydı. Büyük İskender'in kısa ömürlü imparatorluğu bir istisna olsa da, Akdeniz' de bulunan hiçbir devlet İran'ı i§gal edemeıni§, hatta Sudan da kontrol edilememi§tir; benzer §ekilde, İskender'in İran'ı yıkmasının ardından Anadolu üzerindeki kontrol, daha ziyade Ege tarafı,İran'ın elinden çıktı. Yine de, Anadolu ve İran arasında bulunan bu zengin ve büyük toprak parçası, bu bölgeleri yöneten devlet­ ler arasında sık sık hakimiyet mücadelesine neden oldu. Avrupa merkezci anlatımlarda, Türklerin Avrupa'ya kar§ı olu§tur­ duğu tehdide verilen önem, İran'ın rolü ve öneminin genellikle azımsan­ dığını ortaya koymasına rağmen -ki bu da Avrupalı olmayan halkların göz ardı edilmesinin benzeri bir durumdur- altıncı yüzyılın ba§ında Sa­ fe vi İran'ın dinarnizınİ Osmanlı Türkiye'sininki kadar gözler önündeydi. Safeviler, güçlü bir askeri boyut geli§tiren militan Müslüman düzenine sahipti. 1500'te Şirvan vilayetini ݧgal ettiler. Kuzey İran'ın Şarur'daki Türkmen Akkoyunlu hükümdarlarını yenip Tebriz'i ele geçiren ve bura­ da kendini §ah ilan eden I. Şah İsmail (1501-24) ve onun Azerbaycan'dan gelen göç�be Türkmen yanda§ları, 1501'de İran'daki Safevi gücünü kur­ du. Akkoyunlular, 1503'te, Hemedan yakınlarındaki Alıne-Qulaq'ta yüz­ yılın en kanlı sava§larından biri ile büyük bir yenilgiye uğratıldılar. Bu yenilgi İsfahan, Ş iraz, Yezd ve Kirman dahil İran platosunun dü§mesine yol açtı. 1507-8'de Diyarbakır fethedildi ve 1508'te Bağdat, İsmail'e kar§ı bir direni§ göstererneden dü§tü. 1510'a gelindiğinde, modern İran ve Irak Safevi hakimiyeti altındaydı. Safeviler, Akkoyunluların uyumsuzluğu ve çatl§malarından fayda sağlamı§lardı.

3) H. R. Roemer, "The Safavid Period", S. Jackson ve L. Lockhart (yay. haz.), The Cambridge History of Iran VI (Cambridge, 1986), s. 179-80; J. E. Woods, The Aqquyunlu, Clan, Confederation, Empire: A Study in 15thj9rh Century Turko-Iranian Politics (Minneapolis, 1976), s. 122; Baskent hakkında, a.g.e., s. 132-44. 46 SAVAŞ VE DÜNYA

Safeviler, pek çok alanda çalı§tılar ve pek çok yönden tehdit edildi­ ler. Ba§ka bir Orta Asya bozkır rejiminin, Özbeklerin, baskısı altınday­ dılar. Özbek kabileleri çok hareket ediyordu ve ba§arıları hafif süvari birliklerinin gücünü yansıtıyordu. Maveraünnehir'e sürekli saldırıp, 1499'da Buhara'yı, 1500'de Semerkant'ı, 1503'te Ta§kent'i, 1504'te Fer­ gana ve Kunduz'u, 1506'da Baglan'ı ve 1507'de Herat'ı aldılar. 1510 yılında ise İsmail, Türkistanlı Özbekleri Merv yakınlarında gerçeklqen bir sava§ta yendi. Özbek hükümdan Muhammed Şeyhani'nin kafatası altınla kaplanıp bir içki bardağına dönü§türüldükten sonra İsmail'in diğer büyük dü§manı Osmanlı Sultanı IL Bayezid'e (1481-1512) gön­ derildi. Doğu Anadolu halkları arasında Safeviiere ve binyılcılıklarına (millenarianism) verilen destek, özellikle 151 1-12'de bu bölgede isyanlan tetiklediğinde, Osmanlı'nın hem güvenliği hem de dini kimlik anlayı­ §ına kaqı bir tehdit oluşturuyordu. Selim, isyancılan zalimce bastırdı ve HernanCortes'in Aztek ba§ken­ tine emsalsiz büyüklükte bir ordu ile yürümesinden be§ yıl önce, 1514'te İran'ı i§gal etti. Safeviierin ekonomik sistem ve mesafeler ile politik kül­ türün desteklediği ilk kavrulmu§ toprak stratejisi Osmanlı kuvvetleri için ciddi lojistik sorunlar yaratıyordu. Ancak İsmail, 23 Ağustos'ta Çal­ dıran'daki sayısız dü§mam ile sava§mayı seçti. Safevi ordusu geleneksel Orta Asya göçebe tipinde bir orduydu: ha­ reket kabiliyeti ve ate§ gücü ile büyük alanlan kontrol edebilme ve sava§ alanında etkin biçimde dövü§ebilme yeteneğini birle§tiren atlı okçulan vardı. Ancak Osmanlılar daha karı§ık bir kuvvet düzenine geçmi§lerdi ve yeni silah sistemleri vardı. Süvari birliklerinin yanı sıra el silahlarıyla kuşatılmış piyadeleri ve savaş topları vardı. Karışık veya birleşik silah gücünün varlığı çok önemliydi; bu, İspanyollar Fransızlam yüzyılın ilk dönemlerinde İtalya' da başarıyla saldırırken de ispatlanmıştı. Safeviler kuşatmalarda top kullanmı§ olsalar da, Çaldıran'da topları yoktu. Kültürel etkenler önemliydi: Safeviler, ateşli silah kullanmayı korkaklık olarak değerlendiriyordu ve ba§langıçta toplan isteksizce be­ nimseyip savaşlarda değil kuşatmalarda kullanıyorlardı. Sayıca üstünlük­ leri ve ate§ güçleri sayesinde -ki bunlardan hangisinin daha önemli ol­ duğunu anlamak güçtür- Osmanlılar Safevi süvarileri karşısında ezici bir zafer kazandı. Ancak toplar başka bir nedenle de önemliydi: birbirle­ rine zincirlenen toplar suvari hücumlanna karşı bir duvar oluşturuyordu.4

4) R. Savory,Iran under tlıeSaf avids (Cambridge, 1980), s. 41A. ON BEŞiNCi VEON ALTINCIYÜZVIUAR: YAYlLMA VE ŞAVAŞ 47

Osmanlıların herhangi bir bölgesel ilerlemesi ile kar§ıla§mayan Bas­ kent'in aksine, İran'ın ba§kenti Tebriz'in ı5ı4'te alınmasının ardından Çaldıran geldi. Fakat Osmanlının desteklediği ve Akkoyunlu lideri Sul­ tan Murad'ın liderliğinde yapılan ilerleme Çaldıran'dan haftalar sonra­ Ruha yakınlarında durduruldu ve Murad öldürüldü. Ayrıca, İranlıların kavrulmu§ toprak taktikleri nedeniyle ciddile§en lojistik sorunlar T eb­ riz' in yitirilmesi anlamına geliyordu. Yine de Osmanlı sınırları büyük oranda doğuya doğru kayıyordu. Safe viierin kavrulmu§ toprak taktikleri, Türkler ı534, ı548 ve ı554'te i§gal ettiklerinde Osmanlı'nın toprak ka­ zanımlarını sınırlasa da, Safeviler yüzyılın büyük kısmında savunma ha­ linde kalmaya zorlanmı§lardır. Safeviler, ı516'da küçük bir alaybozan tüfekli asker ve topçu birliği kurdu. Osmanlılar için güneye doğru yayılma fırsatı da doğdu. İranlıların yenilmesi Türklerin hem Memlı1kler hem de Hıristiyanlara kar§ı ilerle­ melerinin çok önemli bir önko§ulu oldu. Anadolu ve Mezopotamya arasındaki Dulkadiroğulları Beyliği 1515'te ele geçirildi; daha sonra, Se­ lim, 1485-9ı arasında, Toros Dağları ve çevresindeki takviye edilmi§ mevziler için verilen ve esasen Memlı1kler tarafından kazanılan müca­ deleyle sınırlı bir çatı§madan ibaret olan ve babasının yaptığı bu sonuç getirmeyen sava§taki yayılmacılığına ba§arıyla direnip, Memlı1k İmp�ra­ torluğu'nu hızla devirmeyi ba§ardı. Yeni sava§taki ate§ gücü, Meınlı1kle­ rin ağır süvarilerinin Mercidabık (1516) ve Ridaniye (ı5ı7) muharebe­ lerinde yenilmesine neden oldu. Bu sava§lardan birincisi, Suriye'nin ve Halep ile Şam'daki güç merkezlerinin i§galine, ikincisi ise Mısır'ın fe the­ dilmesine yol açtı. Bu nedenle, Osmanlı kuvveti, (Portekizlilere kar§ı direnebilecek bir deniz kuvveti olu§turabilmek amacıyla Memlı1klerin yardım talepleri üzerine yardım gönderdikleri 15 ı ı yılından itibaren bölgede önemli bir varlık gösterseler de) Kızıl Deniz'de konu§landı. Memlı1k'un Süvey§'teki deniz üssü 15ı ?'de alındı; Osmanlılar önemli bir prestij kaynağı ve Müs­ lümanlığın kutsal §ehirleri Mekke ve Medine'yi ele geçirdi. Ardından Aden (1538) ve Massava'yı (1557) kazanıp Afrika Boynuzu'ndaki çatı§­ malara yoğunla§arak, Hint Okyanusu'nda aktif hale geldi. Safeviler gibi Memlı1kler de topçu birliklerine büyük önem verdiler ve ate§li silahların kullanımını kabul edilir bir sava§ tarzı olarak görmedi­ ler. Japonya'daki sarnuraylarınon yedinci yüzyıldan on dokuzuncu yüzyı­ la kadar ate§li silahiara kaqı nefret duymalarında olduğu gibi, ate§li si­ lahlar toplumu çökerten bir unsur olarak kabul edildi. On altıncı yüzyılın 48 SAVAŞ VE DÜNYA ba§ında bir top dökümhanesi kurulmasına ve Memlı1kordusu Dulkadir­ oğulları Beyliği'nin Şah Suvar'a kar§ı barut kullanmasına kar§ın, alaybo­ zan tüfekli askerlere gösterilen dü§manlık Memlı1k sultanlarını ı 498 ve ı5 ı 4 yıllarında daha önce yeti§tirdikleri birlikleri dağıtmaya zorladı. Fakat süvari birlikleri kullanmamı§ olan Aztekler gibi Memlukler de bireysel cesaret ve kendine denk bir dü§man ile göğüs göğse, adam adama cengi vurgulamı§tır; bu ise onları, daha çok ortak yapılan manevralara ve do­ laylı çarpı§maya5 önem veren kuvvetler kar§ısında zayıf bıraktı. Memlı1k dünyasının fe thedilmesi Osmanlı yayılmasının son noktası olmadı. ı534'te I. Süleyınan (Muhte§em, ı520-66) burayı i§gal ettiğinde İranlılar geri çekildi. Safeviler ise çatl§maya girmekten kaçındı; dolayısıyla Süleyınan İran'ın çetin ikliminde harekat yapmayı bıraktı ve bunun yeri­ ne Kuzey ve Orta lrak'ı istila etti. Daha sonra Basra ve Güney Irak ele geçirildi ve Osmanlının gücü doğuya doğru geni§leyip Basra Körfezi'ne kadar uzandı. Bahreyn yakınlarındaki Arap limanı Katif ı550'de ele geçi­ rildi. Mısır'ın tahıl ambarının ve çok önemli limanı İskenderiye'nin fethe­ dilmesi, Osmarılılara taze bir güç kazandıran ve Büyük Roma ile Bizans tarihinin ilk dönemi arasında yeniden çok önemli bir bağ olan Constan­ tinopolis-İskenderiye eksenini olu§turdu. Bu güç, Osmanlı deniz kuvve­ tinin büyümesinde ve ı5 ı 7'de Kıbrıs'ın vergi veren bir bölge olmasına, ı522'de Rodos'un ele geçiritmesine ve Osmanlı hakimiyetinin Kuzey Afrika kıyıları boyunca uzanmasına neden olan Akdeniz' deki nüfuzu­ nun artmasında açıkça görülmü§tür. Osmanlılar Karadeniz'de baskın olmaya devam etti.6

5) S. Har-El, Strngglefo r Damination in theMiddle East: The Ottoman-Mamluk War, 1485- 1491 (Leyden, 1995); D. Ayalon, Gunpowder and Fireaıms in theMamluk King dom. A Challenge to a MedievalSociety (Londra, 1956); H. İnalcık, "The Socio-Political Effects of the Diffusion of Fire-arms inthe Middle East", V. J. Parry ve M. E. Yapp (yay. haz.), War, Technology and Society in the Middle East (Londra, 1975), s. 195-217; A. R. Zaky, "Gunpowder and Arab Firearms inthe Middle Ages", Gladius, 6 (1967), s. 57-8; S. Christensen, "European-Ottoman Military Acculturation in the Late Middle Ages", B. S. McGuire (yay. haz.), War and Peace in the Middle Ages (Kopenhag, 1987), s. 234; C. F. Petry, Protectors or Praetorians? The Last MamlukSıJtans and Egypt's Waning as a Great Power (Albany, 1994); I. Clendinnen, "The Cost of Courage in Aztec Society", Past and Present, sayı: 107 (Mayıs 1985), s. 60-1. 6) A.C. Hess, "The Evol u tion of the Ottoman SeabornEmpire in the Age of Oceanic Discoveries, 1453-1525",American HistaricalReview, 75 (1970), s. 1892-1919, ve "The Otto­ man Conquest of Egypt and the Beginning of the Sixteenth Century World W ar", Inter­ nationaljournalofMiddle East Studies, 4 (1973), s. 3�17; C. M. Kortepeter, "Ottoman irnperial policy and the economy of the Black Sea region in the sixteenth century", Journal of the American Oriental Society, 86 (1966), s. 86-113. ON BEŞİNCi VEON ALTINCI YÜZVIUAR: YAYlLMAVE ŞAVAŞ 49

Osmanlılar, ı 453'te Constantinopolis'e saldırdıklarında bu §ehrin kurtanlmasını engellemeye yardım eden bir donanma yarattı; daha önce kurulan bir donanma ı4ı6'da Çanakkale Bağazı'nda Venedik donan­ ması tarafından yok edilıni§ti. Bunun ardından Osmanlılar, daha uzak bölgelerde harekat yapabilen ve top ta§ıyabilen bir donanma yaratıp bu donanınayı ı 499 ve ı500 yıllarındaki Zonchio Deniz Sava§ı'nda Vene­ dikliler kar§ısında etkin biçimde kullandılar. Venedik'le yapılan bu sa­ va§ta (ı499-ı503) Osmanlılar, Venediklileri Mora (Peloponnesos) üsle­ rinden çıkarmak için çarpı§ına yerine hem deniz hem de kara hare­ katlarını desteklemek için geli§tirilen güçlü bir donanma ve deniz yolu ile ta§ınan ağır ku§atma silahlarını ba§arıyla birle§tirdiler. İnebahtı ı499'da, 'Venedik'in gözleri' Modon ve Koron ise ı500'de dü§tü. Akde­ niz' de geriye kalan Venedik ve Ceneviz sömürgeleri de ı53 7-40 ve ı566'da büyük oranda fethedildi. 7 Osmanlı Devleti, Avrupa-Asya ve biraz da Büyük Sahra-a§ırı tica­ ret ağlarının mirasçısı ve Hint Okyanusu ile lider Avrupa antreposu Venedik arasındaki değerli ekonomik alan üzerinde bulunan deği§ken ticari hegemonya·yarı§ında önemli bir katılımcı haline geldi. Osmanlı deniz gücü bu süreçte çok önemli oldu, çünkü V enedik gibi diğer güçle-· ri zayıflatarak ikili ili§kilerde bu güçleri ikincil kıldı. Kızıl Deniz ve Hint Okyanusu'ndaki Portekiz ilerlemesi Osmanlılarm Avrupa-Asya sahasındaki konumlarını güçlendirdi, çünkü Portekiziiiere direnebi­ lecek top ve donanma gücüne sahip tek güç anlardı. Osmanlılar Kör­ fe z'de güçlü bir donanma bulunduramamasına rağmen, Irak'ın fethe­ dilmesi Osmanlı gücüne Akdeniz' den Basra Körfezi'ne uzanan diğer önemli bir eksen kazandırdı. 8 Ancak Portekiziiierin bölgede yayılma­ larını sınırlandırdı.

7) F. C. Lane, "Naval Actions and Fleet Organisation, 1499-1502", J. R. Hale {yay. haz.), Renaissance Venice {Londra, 1973), s. 149-54; J. H. Pryor, Geography, Technology, and War: Studies in the Maritime Historyof the Mediterranean (Cambridge, 1988), s. 177-83. 8) S. Brummett, " and Ottoman gunpowder diplomacy", S. Deringil ve S. Kuneralp {yay. haz.), Studies in Ottoman Diplamatic History V {, 1990), s. 1-15, ve OttomanSeapower and Levantine Diplomacy in the Ageof Discovery (Albany, New York, 1994); S. Özbaran, "Ottoman naval policy in the south", M. Kunt ve C. Woodhead {yay. haz.), Süleyman the Magnificient and HisAge. The in the Early Modem Wo rld (Harlow, 1996), s. 66. İslam ticareti hakkında bkz. S. Risso, Merchants and Faith, Muslim Commerce and Culture in theIndian Ocean {Boulder, Colorado 1995). 50 SAVAŞ VE DÜNYA

Bir Yığın Dinamik Güç

On beşinci yüzyılda bahsedilmeye değer diğer dinamik güçler şunlardı: Hindi-Çin'de, ı471'de Çampa'yı (Güney Vietnam) yenen ve ı476'da baş­ kent Vijaya'yı topraklarına katıp devletin bağımsızlığını sona erdiren An­ nam (Dai Viet) ; Güneydoğu Asya' da, Güney Malaya'nın büyük bir kısmını ve Doğu Sumatra'yı işgal veya kontrol eden Malakka; Sri Lanka' da, devamı olınasa da VI. Parakramabahu (ı4 ı ı -66) hükümdarlığındaki Kotte Krallı­ ğı; Batı Afrika'da, Hausa'yı çok fazla zorlayıp Kana'dan takdir gören orta Nijer Songay İmparatorluğu ve Yeni Dünya' da, Aıtekler ve İnkalar. Güney Amerika' da ı 438'den sonra Pachacuti Inea güç kazanınca oldukça merkezci bir İnka Devleti kuruldu. İnka dinamizmi Peru'nun kuzey kıyılannı kont­ rol altında tutan Çimulann ı 4 7 6'da yenilmesiyle net olarak ortaya kondu. Topa Inea (ı471-93), Şili'deki Maule Nehri'nin güney tarafı İnka derle­ mesini engellemiş olsa da, İnka hakimiyetini modem Şili ve Kuzey Arjan­ tin' e kadar götürdü. Halefi Huyana Capac (1493-ı525) İnka topraklannı kuzeye doğru modem Ekvador'a kadar genişletti.9 Orta Amerika' da Aıtek­ ler ınilitarist kültürleri ve profesyonel ordulan 10 ile o zamana kadar daha güçlü olan şehir devleti Atzcaportzalco'yu ı428'de yendi ve daha sonra Meksika Körfezi'nden Pasifik'e kadar uzanan bir imparatorluğu fethetti. Benzer biçimde, on altıncı yüzyılda, askeri dinamizm Avrupalılann tekelinde olmadı. Portekizliler Hindistan'da Babürlülerden daha etkili ol­ madılar. Babür hanedanlığının kurucusu Babür, Cengiz Han ve Timur (Tamberlaine) soyundan gelmekteydi ve Gibbon'ın 'barbar' ruhunun kay­ nağı olarak gösterdiği Orta Asya'nın sıra dışı askeri gücüne başka bir örnek oluşturuyordu. Babür, ı 494'te, Timur'un imparatorluğunun halef devletle­ rinden biri olan Orta Asya krallığı Fergana'yı miras aldı; ı504'te Kabil ve Gazni'yi fethederek Doğu Afganistan'ın kontrolünü ele geçirdi; ı525'te Pencap'ı istila etti ve 20 Nisan ı526'daki ilk Panipat muharebesinde Ku­ zey Hindistan'ın hakimi Afgan Delhi Sultanlığı Lodi'yi hezimete uğrattı. 11

9) M. Parssinen, Tawantinsuyu: The inca Stateand its Political Orgaııizatian (Helsinki, 1982). 10) R. Hassig, .AztecWarf are: ImperialExpansiorıand PoliticalControl (Notman,Oklaho­ ma, 1988). ll) M. Hasan, Babur, Fourıderof theMughal Empire in India (Delhi, 1985); D. E. Streu­ sand, TheFormatian of theMughal Empire (Delhi, 1989). Daha önceki durum hakkında bkz. ]. N. Sarkar, TheArt of War in Medieval India (Yeni Delhi, 1984). Göçebe saldınlanmn rolü, K. N. Chaudhuri, Asia before Europe: Economy and Civilizatiorıof the Indian Ocean from the Rise of Islam to 1750 (Cambridge, 1991) kitabında vurgulanml§tır. ON BEŞİNCi VEON ALTINCI YÜlYILLAR: YAYilMAVE ŞAVAŞ 51

Behlül Han Lodi (1451-89) ve İskender Lodi (1489-1571) halihazırda Lodi sömürgelerini Delhi'nin doğusu ve güneyine dek geni§letıni§lerdi. Babür'ün afyon bağımlısı halefiHüinayfın Şah, (1530-56), Çausa ve Ka­ nauc'da Afgan §ahı Şir Han'a 1539 ve 1540'ta yenildikten sonra Hindis­ tan'dan sürüldü, ama 1555'te kazanılan zaferierin ardından Delhi'nin kontrolünü yeniden ele geçirdi. Oğlu Akbar (1556-1605) büyükbabasının imparatorluğunu yeniden in§a edip geni§letti. Gucerat (1572-3), Bengal (1575-6), Kabil (1585), Ke§mir (1585-9), Tatta (Sind) (1586-93) ve Oris­ sa (1592) fetihlerini yaptı. 12 Kazanılan bu toprakların bazıları diğer yayıl­ makta olan politikaların önünü kesti. Asya'nındiğer bölgelerinde Altan Han (1550-73) Moğol gücünü can­ landırıp, 1550'de Pekin surlannın altında at binerek Ming Çin'e saldırdı. Altan Han, aynı zamanda, 1552'de Karakurum'u alarak Kuzey Moğolis­ tan'ın Oyrat konfederasyonunu yendi: 'Barbar' güçler daha yerle§ik dev­ letlerin güçleriyle olduğu kadar birbirleriyle de sava§abilrriekzorunda kaldı­ lar. Birman Taungo Hanedanlığı'nın, 1535-41'de Pegu'yu, 1542'de Pagan çevresindeki topraklan ve 1555'te dü§man Ava Krallığı'nı istila etti. Bu­ nun sonucunda ortaya çıkan dinamik devlet 1556'da Chiang Mai'yi ve 1564 ile 1569'da Siyam ba§kenti Ayutthaya'yı ele geçirerek 1550 ve 1560'larda oldukça geni§ledi. Daha da doğuda, sengoku jidai, yani 1467'de ba§layan ve uzun süren bir iç sava§ dönemi olan 'sava§an devletler çağı'nın ardından, Toyotomi Hideyoshi 1590'da Japonya'yı siyasal bir birlik haline getirdi ve bu yeni devlet 1592 ve 1597-8'de Kore'ye yaptığı saldırıl9-rı ba§­ lattı. 13 Doğu Afrika'da, Adal Emirliği'nin İslam Sultanı Ahmad ibn İbrahim al-Ghazi, 1528'de Shimbra Kure'deki İmparator Lebna Dengel emrindeki Hıristiyan Etiyopya'nın çok daha büyük ordusunu sevk etti. Batı Afrika'da Songay İmparatorluğu 1546'da Mali'yi yok etti ve kendisi de 1591'de Ton­ dibi' deki Faslı sefer kuvvetlerinin zaferinin ardından çöktü.

Çatışmanın Doğası

Geni§leyen güçlerin listesi bu dönemdeki çatı§maların ne kadar sert geçtiğini açıklamaktadır ve bu liste daha da uzayabilir, fakat bir sınıflan-

12) I. Prasad, The Life and Times of Humayun (Kalküta, 1955); Streusand, Mughal Empire. 13) M. E. Berry, Hideyoshi (Cambridge, Mass., 1982). 52 SAVAŞ VE DÜNYA dırma daha yararlı olacaktır. Bunu ilk olarak sosyo-politik açıdan yapa­ biliriz. Avrupa ve Çin'deki gibi yerle§ik zirai toplumlar göçebe veya yan göçebe toplumlardan, örneğin Kuzey Amerika, Sibirya, Orta Asya ve Avustralya'dakilerden farklıydı. Zirai toplumların, özellikle de doğu yanküredeki saban toplumlannın tanını daha büyük nüfuslan besleye­ biliyordu; dolayısıyla da önemli silahlı kuvvetler için ve para politikalan ve vergilendirme sayesinde geli§mi§ hükümet yapıları için gerekli olan kaynaklara sahiptiler. Modem açıdan bakıldığında kesin hatlarla çizilmi§ sınırlar olmasa da, nispeten iyi belirlenmi§ kontrol bölgeleri bu gibi yapı­ lann önemli bir yönüydü ve istihkamı önemli kılıyordu, bu da en açık §ekilde bir kısmı on altıncı yüzyılda in§a edilen Büyük Çin Seddi ile görülüyordu. Muskovi/Rusya tarafından step göçebelerinden korunmak için yapılandırılan istihkam hatları, mesela 1630 ve 1640'ların Belgorod Hattı ile 1670'lerin İzyum Hattı, diğer ömeklerdir.l4 Yerle§ik toplumlar haberle§me sistemleri geli§tirdiler: yollar, köprüler ve yeni doğan adar için yedek istasyorılar in§a ettiler. Yine de, hiç at olmayan Güney Ame­ rika'da İnkalar, sadece ticareti değil aynı zamanda birlikleri ve komuta­ ları geniş sömürgeleri boyunca hızlandıran etkin bir yol ve köprü sistemi yarattılar. 15 Y erle§ik toplumların aksine göçebe halkların nüfusu daha azdı ve hükümet yapıları geli§mi§ değildi. Dolayısıyla, istihkam ve bunun doğal sonucu olarak ku§atma sanatı veya farklı biçimde geliştirilen silahlar veya silah sistemleri açısından mukayese edilebilir bir askeri uzmanlık geli§tirme eğiliminde olmadılar. Göçebe halklar, sava§ sırasında 152l'de Kırım ve Kazan Tatarlarının Moskova'ya ilerlemesinde olduğu gibi dü§manlarına baskın yaptılar - ki bu, ku§atma sanatındaki eksiklikleri ile birle§tiğinde toprak alma ve koruma becerilerini zayıflattı. Yerieşik ve göçebe halklar arasındaki bu önemli ayrım, dünya çapın­ daki sava§lan etkileyen genel ko§ullardan da etkilenerek benzeriikiere mi yoksa farklılıklara mı vurgu yapılacağı konusunda alışıldık akademik problemlere neden olmuştur. Sosyal yapı ve uygulamalardaki farklılık­ ların yanı sıra çok önemli benzerlikler de bulunmaktaydı. Öncelikle,

14) A. Waldron, Tlıe Great Wallof Chirıa: From Hiswry wMyıh (Cambridge, 1990); D. ]. B. Shaw, "Southem Frontiers of Muscovy, 1550-1700", ve I. Stebelsky, "The Frontier in Central Asia", ]. H. Bater ve R. A. French (yay. haz.), Russian Histarical Geography, (Londra, 1983), 1, 117-73. 15) J. Hyslop, The Inka Road System (New York, 1984). ON BEŞiNCi VEON ALTINCI YÜlYILLAR: YAYlLMAVE ŞAVAŞ 53 sava§ın yönetilmesi tüm toplumlarda erkeğin göreviydi. Kadınlar ise sa­ dece yaralanmalan sebebiyle değil, sava§an toplumlarm ekonomik açıdan hayatta kalmalan için son derece önemli olan tarım i§çilikleri nedeniyle sava§a dahil oluyorlardı; fakat çatı§malara doğrudan katılımları çok na­ dirdi. En geli§mi§ on altıncı yüzyıl toplumlannda bile nispeten zayıf tekno­ loji, tüm sava§ların dünya çapında kar§ıla§ılan fiziksel engellere açık ol­ masına neden oldu. Oü§ük tarımsal üretim ile sınırlı sanayi faaliyetleri kaynakları, refahı ve vergiye tabi potansiyeli kısıtladı. Tarım toplumlarının yetersizlikleri ve insanoğlunun dü§manlık dolu bir ortam kar§ısındaki savunmasızlığı, özellikle de bula§ıcı hastalıklar ve bunların bula§masını sağlayanlada ilgili hiçbir doğru anlaYl§ın olmayl§ı, her yerde nüfusun az olmasına neden oldu; dolayısıyla da potansiyel asker sayısı sınırlı kaldı. Demografik geni§leme dönemleri boyunca, özellikle Avrupa'da on altıncı ve on dokuzuncu, Çin'de on sekizinci yüzyılda, bu durum o kadar ciddi değildi, fakat on yedinci yüzyılda dünyanın çoğu bölgesinde olduğu gibi gerileme ve durgunluk dönemlerinde daha ciddi bir hal aldı. Hastalıklar hem belirli harekatları hem de sava§ın genel parametre­ lerini etkiledi; belki de en önemlisi, kuvvetlerin ağır kayıplar verıneden hareket edebildikleri mevsimler ve ortamları olu§turarak bunu yaptı. Hastalık, alı§ıldık olmayan ekasistemlere giren birliklere mahsus bir prob­ lem oldu. Bu, onlar için Tropikler olan bölgelerde harekatlarda bulunan Avrupalılar için net bir dezavantajdı. Örneğin, sıtma ı526'da Güney Carolina'daki Pee Dee Nehri'nin ağzında kurulan İspanyol kolonisinin hızla bölgeden çekilmesine yol açtı ve ı582'de Doğu Antiller'deki Ter­ nate'ye yapılan bir İspanyol seferini mahvetti. Ancak, farklı ekasistem­ lere adapte olma ihtiyacı diğer halkları da e tkiledi. Kuzey Hindistan ova­ larında etkin biçimde faaliyet gösterebilen Afgan ve diğer Orta Asya atlıları, Bengal, Ass am ve Dekkan Yayiası'ndan ho§lanmadılar. ı 7 6 ı'de, Delhi'nin kuzeyindeki Panipat'ta Marathalar kar§ısında kazandıkları zaferden sonra Afganlar, Hindistan'ın sıcak ve nemli ikliminde kalmak istemediler. Tüm toplumların askeri potansiyeli enerji kaynaklarının doğası ve intikal ettirilmesi ile haberle§menin doğasından da etkilendi. En çok çaba genellikle yetersiz beslenmi§ insan ve hayvanlarca gösterildi ve di­ ğer güç kaynakları doğal kaynaklardı; bunların çoğu da ta§ınamazdı: ör­ neğin, su ve rüzgar gücü ve ağaçların yakılması. Ancak, büyük orduları 54 SAVAŞ VE DÜNYA karayolu ile konuşlandırma, teçhizi ve toplan nehir filotillalan ile gön­ dermek mümkün olduğunda azaldı, çünkü yük taşıma suda, karadakin­ den daha kolaydı. Böylece, Rus steplerinin geriiş alanlannda harekat yapmak, 1550'lerde Kazan ve Astrahan'a saldınrken IV. İvan için Vol­ ga'yı kullanabilme becerisinden ötürü kolay oldu. Don Nehri, on yedinci yüzyılın ikinci yarısında Azov'a karşı gerçekleştirilen Rus harekatların­ da kullanıldı. Dinyeper Nehri'nin aşağı kısımlanndaki ivinti yerleri bu nehrin Ruslar tarafından kullanılmasını engelledi. . Hızlı haberleşmenin olmayışı dünyanın her yerinde askerlerin, mü­ himmatın ve mesajlannJletilmesinde rol oynamış ve bu da lojistik kapa­ site ile kumanda ve kontrol kapasitesi bakımından ciddi sonuçlar doğur­ muştur. Gerçek zamanlı bir tarih bakışı ve askeri dönemin imkan ve kabiliyeti ile birleşmedikçe modern haritalar bu dönemin stratejileri ve taktikleri değerlendirilirken yanıltıcı olabilir. Örneğin, Akdeniz'de yaygın rüzgar biçimleri, akıntılar ve iklim, gemiciliğin genellikle birkaç rota ile sınırlamış, böylece stratejik seçenekleri etkilemiş ve bu rotalar­ daki düğüm noktalarını kontrol etme konusunda baskı yaratmıştır.16 1588'de mevsim normallerinden farklı olan hava İspanya donanmasının İngiltere karşında yenilmesine neden olmuştur.17 Bu engellere ilaveten, modern savaşla kıyaslandığında zıt bir durum da vardı. Yirminci yüzyılın son döneminde düzenli askeri kuvvetler her zamanki düşmanlarının kullandıklarına nispeten biraz farklı silahlar kullandı ve taktikleri tüm dünyada benzerlikler gösterdi. Ancak durum on beşinci yüzyılın sonlarında böyle değildi. Büyük Osmanlı ordulannın topları ve ateşli silahları ile Avustralya ve Sibirya'nın Aborijin halk­ larının kullandığı ağaç, kemik ve taştan yapılma silahları arasında dün­ yalar kadar fark vardı. Osmanlı'nın topçu kuşatma birliği, 1500'de gerçekleşen ve başarıyla sonuçlanan Modon kuşatmasında çok büyük bir rol oynadı: 22 top ve iki havan topu günde toplam 155 ile 180 arası atış yaptı. Batı Sibirya'daki Tunguzlular bu gibi kaynaklada Muskovi'ye sal­ dıramazlardı. Böylece, çok farklı askeri sistemler birlikte var olmuş ve hatta yarışmış­ lardır. Bu da bize farklı bir sınıflandırma yapma fırsatı sunmaktadır; bu da, sosyo-politik bağlamdan ziyade silahiara odaklanan bir sınıflandır-

16) Pryor, Geography, Technology and War. 1 7) Hava ko§ullannın sava§lardaki rolü, F. Femandez-Armesto'nun The Spanish Ar­ mada: the experience of war in 1588 (Oxford, 1988) isimli kitabında vurgulanmaktadır. ON BEŞiNCi VEON ALTINCI YÜlYIUAR: YAYilMAVE ŞAVAŞ SS madır. Birçok durumda on altıncı yüzyıldaki ezici galibiyetler farklı silah sistemlerindeki teknolojik açığı ortaya çıkarmıştır; özellikle de denizde kullanılan topların rolü ve barutlu -silahların karada, piyadelere birbirle­ ri üzerinde sağladığı avantaj veya keskin ve süngülü silahlar kullanan suvariler bu açığı olu§turmu§tur: misiller şok saldırıya üstün gelmi§tir (ate§li silahlar kullanan süvariler §Ok saldırıya önem veren süvarilerden farklıydılar) . Böyle bir açık olduğunda teknoloji, kısa veya uzun vadede diğer etkenler kadar olmasa da, elbette önemli bir etkiye sahip olur.

Ateş Gücünün Rolü

_ı498'de Portekiıli denizci Vasco da Gama Asya savaş gemilerinde olma­ yan ve savaş esnasında ba§arıyla kar§ı kayamayacakları toplar ta§ıyan gemilerle Hindistan sularına ula§arak 20 Mayıs'ta Kalikut yakınlarında demir attı. Bu teknolojik fark, Kalikut filosu Arap gemileri ile desteklen­ mesine rağmen, ı502'de gerçekle§en çarpı§mada Portekiz' e zafer kazan­ dırdı. Aynı teknoloji ısu:te Japara ve ı528'te Gucerat filolarıkar§ısında da üstünlük sağladı. Güney Asya ticaret rotaları da deği§ti. Gemi yapımı ve denizcilikte on dördüncü yüzyılın sonlarında ve on be§inci yüzyılda gerçekle§en geli§melerden, özellikle de gemi omurgası, üç kö§eli yelken ve dört kö§eli yelken yapımında Atlantik ve Akdeniz tekniklerinin bile§iminden ve denizde konum tespiliyle ilgili ilerleme­ lerden ıs faydalanan Portekizliler, top ta§ıyor olsalar da olmasalar da, di­ ğer gemiler üzerinde avantaj sağladılar. ı 484'te Ekvator'un güneyindeki eniemin ölçümünde ya§anan problem için geli§tirilen çözümdeki gibi, denizeilikle ilgili diğer geli§meler ve pusulanin kullanılması sayesinde denizin haritasını çıkarmak ve bununla ilgili bilgileri toplayıp yaymak, okyanusun uçsuz bucaksızlığı ile insanoğlunun hiç olmadığı kadar fani olu§U arasındaki ili§ki üzerinde daha fazla kontrol sahibi olabilmeyi mümkün kıldı.

18) R. C. Smith, Vanguard ofEmpire: Ships ofExploratiorı in the Age ofColumbus (Oxford, 1993); J. H. Parry, The Age of Reconnaissarıce (Londra, 1964), s. 113-14; C. M. Cipolla, Guns and Sails and Empire. Technological Innovation and the Early Pirates of European Expansion, 1400-1700 (Londra, 1965); S. Chaunu, L'Expansion Europeennede XVIII au XVsiecle (, 1969), s. 268-88; F. C. Lane, "The Economic Meaning of the lnvention of the Compass", American Histarical Review, 58 (1963), s. 605-17; D. W. Waters, The Art of Navigation in England in Elizabethan and Early Stuart Times (Londra, 1958). 56 SAVAŞ VE DÜNYA

Portekiztilerin denizlerdeki gücü Hint Okyanusu'ndaki hafifgemile­ ri batırabilen ağır, dövme demir silahlan taşıyabilecek kadar güçlü, tam arınalı gemilere dayanmaktaydı. Bir geminin gemilere yüklenmiş silah­ larla hatırılması on altıncı yüzyılın başına kadar gerçekleşmemesine rağ­ men, on beşinci yüzyılın ortalarından itibaren oldukça ağır toplar bazı Avrupa sava§ gemileriyle ta§ınmaktaydı. Bu toplar özellikle denizde kulla­ nılmaları amacıyla karada konu§landırılmı§ silahların kullanımından farklı bir biçimde geliştirilmi§ti: bu, uzmanla§manın önemli bir yönüdür. Ayrıca, iki direği olan büyük yelkenli gemilerde, kürekçilere bağımlı kü­ rekli sava§ gemilerinden daha az kaide gerekiyordu: mürettebat sayılan daha azdı ve daha fazla yiyecek ve su ta§ıyabiliyordu. Sonuç olarak, makul bir maliyet ile büyük bir yükü uzun mesafelere ta§ıyabilen bu gemiler toplan sayesinde saldırılara kar§ı da kendilerini koruyabiliyordu.19 Portekiz sava§ gemilerinin ağır silahları, daha fazla askeri ve gemisi olan dü§manlannın sayı üstünlükleri karşısında hayati idi. Portekizliler ba§langıçta hızlı ve denize dayanıklı ama nispeten küçük bir gemi olan karavela ve kalyon tipli büyük bir gemi olan ruıu ya da 'büyük gemi'yi kullandılar. Ardından, enine ve boyuna omurgası kısaltılıp daha hızlı yapılan, daha uzun ve dar olan, daha fazla manevra yapabilen ve daha ağır silahlan taşıyabilen kalyonu geliştirdiler. Toplar geminin yan tara­ fından ate§lendi, bu ise silah iskelesinin geli§tirilmesi sayesinde gerçek­ le§en bir değişiklik oldu. Bu gibi toplar su düzeyi yakınına ciddi hasar verebildi, böylece dü§man gemilerde gedik açabildi. Silah dökmeciliğinde ve barutta kaydedilen geli§meler nispeten hafif silahlan daha etkili kıldı ve ta§ınabilen top sayısını artırdı. 1518'de dahi bir Portekiz kalyonunun standart silahları 35 toptan olu§uyordu ve Por­ tekiıliler, bazen kalyonlarını Osmanlıların denizden gelen tehditlerine karşı koymak için Hint Okyanusu'nda konuşlandırdılar. Japon hükümdan Toyotomi Hideyoshi 1592'deki Kore işgalini planladığıiida, iki Portekiz kalyonunu kiralamak istedi, ama başarısız oldu. Ate§ gücünde kar§ıla§ılan farklılıklar karada yapılan sava§larda da görülmektedir. İspanyolların iki önde gelen Amerikan devletini, Mek-

19) K. DeVries, "A 1445 reference to shipboard artillery", Technology and Culture,31 (1990), s. 828-29; S. Padfield, Gurısat Sea (Londra, 1975), s. 19-29; J.F. Guilmartin, "The Early Provision of Artillery Armament on Mediterranean War Galleys", Mariner's Mirror, 59 ( 1973), s. 257-80; K. N. Chaudhuri, "The Containment ofislam and the Background to European Expansion", F. Femandez-Armesto (yay. haz.), The GlobalOppo rrunity (Alder­ shot, 1995), s. 308. ON BEŞiNCi VEON ALTINCI YÜZVIUAR: YAYlLMAVE ŞAVAŞ 57

Resim 9: İlkel zırhlı atl§ aracının resmedildiği, Jan Mandign'in The Temptation of St Antlwny isimli tablosu. Resmin arka sol tarafında görünen bu gibi araçlara en çok şeytan fantezileri aleminde rastlanırdı. sika'daki Aztek İmparatorluğu ve And Dağları'ndaki İnka İmparatorlu­ ğu'nu fe thetmesi genellikle yeni bir askeri dünyanın, Avrupa'nın eski dünya üzerindeki etkisi olarak sunulur, çünkü ne İnkalarm ne de Aztek­ lerin ate§li silahları veya atları vardı. Bu toplumlar demir ve çeliğe değil, oduna ve ta§a dayanmaktaydı. Sapanlar, tahta sapalar ve absidiyen ta­ §ından yapılma bıçaklar İspanyol silahlarının hiç dengi değildi. İspanyol­ ların topları, makineli el silahları ve tatar yayları dü§manlarının silah­ larından daha uzun bir menzile ve öldürme gücüne sahipti. Ayrıca, Aztek­ lerin ele geçirdikleri silahları kullanıp kullanmadıkları veya ate§li silah­ lar kullanmaları için eğitilen Hindistan birliklerinin İspanyollar tarafın­ dan ne zaman kullanılmaya ba§ladığı bilinmemesine rağmen, muhteme­ len Aztekler ele geçirdikleri ate§li silahları kullanamıyorlardı, çünkü hiç barutları yoktu ve gerekli eğitimden yoksundular. İspanyollar, göğüs göğse mücadelede tek elle ta§ınabilen çelik kılıçları ve çelik miğferlerinin gücü ve esnekliğinden de fayda sağladılar. Yakın dövü§lerde, hatta atsız yapılan­ larda bile, bunlar İspanydllara Aztek ve İnkalar kar§ısında üstünlük sağ- 58 SAVAŞ VE DÜNYA

Resim 10: 1542'ye tarihlerren İngiliz Bronz Culverin topu. Mary Rose gemisinin enkazından çıkarıldı. On altıncı yüzyıl Avrupa sava§ gemileri üç tip top kullandı: demir dökme top­ lar, ta§ mermiler atan ince duvarlı bronz toplar ve fazla barut hakkından kaynaklanan yüksek basınca dayanıklı ve çok büyük

· delici gücü olan demir gülleleri yüksek hızda atabilen kalın bronz dökme toplar. 1540'lardan itibaren demir dökme top­ lar İngiltere'de üretildi. Donanma sava§ gereçlerinde kaydedi­ len geli§meler Avrupalılara büyük bir avantaj sağladı.

ladı: metal silahlar ta§tan daha etkiliydi; metal zırhlar pamuklu yorgan­ lardan daha çok koruma sağlıyordu. Teknolojik üstünlüklerden küçük Avrupa kuvvetlerinin zaferlerine ili§kin açıklamalarda sık sık bahsedilir. Hernan Cortes 1519'da Veracruz'a vardığında, sadece 500 İspanyol asker, 14 küçük top ve 16 ata sahipti. 'nun yalnızca 168 Avrupalı askeri, . 4 topu ve 67 atı vardı, yine de 153 1-3'te İnkaları yendi: Pizarro, makineli el silahlannın açtıkları ate§e §im§ek anlamına gelen Yllapas ismini verdi. 1536'da İs­ panyol süvarileri bir İnka isyanını §iddetle bastırdı: açık arazide İnkalar çok savunmasızlardı. Pizarro'ya komutası altında hizmet eden ve 1539- 1543 arasında §imdinin Güney Amerika Birle§ik Devletleri'ndeki yerli halkı acımazsıca yağmalayan Hemando De Soto, 1541 'de Mabila'da (Sel­ ma, Alabama) Çoktavlar ile yapılan sava§ı kazandı - kibu sava§ta, süva­ rileri açık araziye mücadele etmeden hakim oldular. Macellan, 1512'de Filipinler'deki Cebti'ya vardığında, oradaki nüfusu kudreti konusunda ikna edebilmek için ate§li silahlarını ve zırhlı güçlerini gösterdi. Ate§li silahlar doğu yanküredeki ba§lıca sava§larda da önemli oldu. Macaristanlı IL Louis'in ağır süvarileri, Mohaç Meydan Muharebesi'nde ON BEŞİNCi VEON ALTINCI YÜlYIUAR: YAYlLMAVE ŞAVAŞ 59

(1526) Kanuni Sultan Süleyman'ın daha hafif olan süvarilerini geçti, ama atışlan büyük hasara yol açan topları ve piyadeleri tarafından dur­ duruldu ve Macarlar yenildi. Ayni yıl, Panipat'taki ilk savaşta, Babür, hem fitilli tüfek birliklerini hem de topçu birliklerini Lodilerin ateşli silahları olmayan süvarileri karşısında başarıyla kullandı. Babür'ün Orta Asya süvari birlikleri tarafından kullanılan esnek kuşatma taktikleri etkili ve savaş sırasında atlı okçular fitilli tüfek piyadelerinden daha önemli olsa da, 1527'de Moğol ateş gücü, Kanua'daki Sarga (Mewarlı Rana) tara­ fından yönetilen bir konfederasyonunun hükümdarlanna ait olan süva­ ri birliklerinin ve zırhlı savaş fillerininyenilmesinde rol oynadı. Bir son­ raki yıl Jam Savaşı'nda, Safevi topçu birlikleri İran hükümdan I. Şah Tahma sb'ın Özbekleri yenmesinde etkili oldu. Bunun ardından da Hora­ san'ın fethi geldi. Panipat, Mohaç, Kanua, Jam ve Çaldıran'daki taktikler benzerdir. Kazanan tarafTürkçe'de tatarcengi olarak bilinen bir taktik kullanmıştır:

Resim ll: 26 Ağustos 1526, Mohaç Meydan Muharebesi. IL Louis'in ko­ mutasındaki Macarların Kanuni Sul­ tan Süleyman komutasındaki Türk­ ler kar§ısında aldıkları ağır yenilgi. Macar:süvarileri saldırıya geçip Türk süvarilerini geriletti ve ancak yeniçeri piyadeleri ve topları ile durdurulabil­ di. Açılan ate§ büyük bir tahribata neden oldu ve güçleri tükenen Ma­ carlar ön ve arka cephelerde sayısız Türk askerinin saldırısına uğradılar. Louis ve krallığından pek çok soylu sava§ alanında veya Karasu bataklığın­ da can verdi. 60 SAVAŞ VE DÜNYA

Resim 12: Hint i§lemeli ve vernikli çok parçalı yay, on sekizinci yüzyıl. Bu süslemeli ölümcül bir silah örneğidir.Çok parçalı yay ile o klar kayda değer bir ivme ile fırlatılabi­ lirdi.

dü§man kuvvetlerin ilerlemesini durdurmak için zincirlerle birbirlerine bağlanmı§ at arabalan merkez boyunca dizilmi§, ardına da topçu birlikle­ ri ve süvariler konu§landırılmı§tır. Atlı okçular kanatlara- yerle§tiril­ mi§tir. Osmanlılar, Ba§kent'te (1473) Timur'un araba konvayuna (wa­ gon fort) benzeyen takviye edilmi§ bir kamp kullandı, fakat toplada da savunma yaptı: ilk ba§ta süvarileri takviye konumunda kaldı. Osmanlının çok önemli bir katkısı ate§ gücüydü. Araba konvoyu fikri Orta Asya'daki Moğol Türklerine yabancı gelmedi, fakat ate§ gücü ile desteklendi. Babür de bu taktiği Osmanlıdan aldı. 20 Ate§ gücü ba§ka bir sava§ta da önemli bir rol oynadı. 1556'daki İkinci Panipat Sava§ı'nda Akbar'ın saltanat vekili Bayramhan yönetimindeki Moğol ordusu, Hemu idaresi altındaki çok daha büyük bir isyancı gücü, tatar cengi ya da görünürde ağır silahlar ,kullanmadan yendi. Hemu, fil gücüne güvenmi§ti, fakat Moğollann merkezi, bir koyağın arkasına konu§­ landı ve nihayetinde adı okçularına müte§ekkir kaldı.2ı Gogunda Çarpı§­ ması'nda (1576) bir Moğol kuvveti bir Racput ordusunu yendi, çünkü sadece Moğolların alaybozan tüfekli askerleri vardı ve Moğol okçuları dü§manlarının ordusu için çok önemli olan fil binicilerini öldürebildL 22 1591 yılında Tandibi Sava§ı'nda, Fas'ın açtığı yaylım ate§i ile Songay süvarileri yenildL Liderlik gibi diğer etkenler de önemli olmu§tur, ama ate§li silahiara eri§im nispeten küçük kuvvetlerin çok daha fazla sayıdaki dü§manlarını yenmelerini sağlamı§tır. Kesin rakamların doğrulanması zor olmasına rağmen bu olgu İspanyolların Aztek ve İnka imparatorluklarını i§galinde,

r 20) Streusand, Mughal Empire, s. 52; R. K. Phul, Armiesof the Great Mugha/s (Yeni Delhi, 1978), s. 271-7; Woods, Tlıe Aqquyunlu, s. 131-2; İnalcık, "Socio-Political Effects", s. 204. 21) Streusand, Mughal Empire, s. 53; J. Sarkar, Military History of india (Bombay, 1960), s. 65-9 . . 22) Streusand, Mughal Empire, s. 56-7. ON BEŞiNCi VEON ALTINCIYÜZVILIJ\R: YAYlLMA VEŞAVAŞ 61

Racput hükümdarlarının Moğol yenilgisinde ve Tondibi Sava§ı'ndaki Fas zaferinde gerçekle§mi§tir. Kanua'da Babür'ün sadece 12.000 civarın­ da adamı, Racput dü§manlarının ise, iddialara göre 80.000 süvarisi ve 500 sava§ filivardı. Jam Sava§ı'nda I. Şah Tahmasb'ın 24.000, dü§man­ larının ise, söylenene göre yakla§ık 120.000 adamı vardı.

Ate§li Silahiann Yayılması

Ate§li silahların kullanımı devletler, halklar ve bölgeler arasındaki askeri avantaj dengesini bozdu. Ate§li silahların sahibi ve uzmanı olmak, aske­ ri üstünlük ve hatta hayatta kalabilme mücadelesi için öncelikli hale geldi. Bu durum çok fazla deği§kenlik gösterdi, çünkü ate§li silahlar ve bunları kullanma eğitimleri ihraç edildi, bazı hallerde ise hızla yayıldı. Macar ve Alman topçuları 1453 yılında Sultan IL Mehmed'e Constanti­ nopolis'te yardım ettiler. Yunan sömürgeleri üzerindeki Türk baskısın­ dan endi§e duyan Venedikliler, 1470 'lerde Akkoyunlu İranlılarına Türk­ lere kar§ı kullanmaları için ate§li silahlar sağladı ancak ba§arısız oldular. 1472'de Uzun Hasan top, topçu ve makineli el silahı talep etti. 1473'de elindebu istedikleri yokken Ba§kent'te Sultan Il. Mehmed'e yenildi, ama be§ yıl sonra, kaynağı belli olmasa da, Akkoyunlu ordusu hem sava§ top­ larına hem de el silahlarına sahip oldu. Portekizliler, on altıncı yüzyılın ba§ında, Basra Körfezi'nin kuzey kıyı­ larındaki Hünnüz üssünden İran'a topçtı birlikleri göndermenin önemi­ ni kavradı ve okyarrus ticareti yapamadığı için top edinemeyen Özbekle­ re kar§ı kullanabilmeleri için top tedarik ettiler. İranlılar Rusya'dan da top aldılar. 1600'de İran Safevilerinin yakla§ık 500 topu varken, yüzyılın ortalarında Osmanlılar Özbeklere ate§li silahlar ve birkaç topla silahlandırılmı§ 300 ki§ilik güçlü bir yeniçeri kuvveti gönderdi. Osmanlılar, Kırım Ham'na korumalık yapan sekban isimli 1200 ki§ilik yeniçeri birliğine de ate§li silahlar ve top tedarik etti. Kademeli yaylar ve/veya kılıçlar ku§anmı§ Kırım Tatarları hafif süvari birliklerini tercih ettiği için, sekbanlar, barutlu silahların yayılmasında sınırlı bir rol oyua­ salar da, Han'ın politikası üzerinde kontrol görevi de gördüler.23 Daha

23) Woods, The Aqquyunlu, s. 128 ve yayunlanmamı§ bölüm, "Firearms in Iran and Central Asia". Bana bir kopyasını gönderdiği için kendisine te§ekkür ederim. A. W. Fisher, The RussianAnnexationof the Crimea 1772-1783 (Cambridge, 1970), s. 14-15. 62 SAVAŞ VE DÜNYA doğuda, Osmanlılar, Kabartay' daki Rus müdahalesine kar§ılık olarak Kaf­ kas destekçilerine ı560'larda silah sağladılar. ı580'lerde ise, Ruslar Kafkas destekçilerine ate§li silahlar verdiler. ı520'lerin ortalarında Afrika Boynuzu'ndaki Adal'ı fetheden ve Eti­ yopya'ya kar§ı kutsal bir sava§ ba§latan İmam Ahmad ibn İbrahim al­ Ghazi, adamlarını, ısı ?'de Mısır'ı almalarının ardından Kızıl Deniz çev­ resine Osmanlılar tarafından getirilen yeni ate§li silahlar ve taktikler konusunda eğitti. Daha iyi silahlar ı528'de Ahmed'in Shimbra Kure'de zafer kazanmasını sağladı, fakat bu durum kurmu§ olduğu kavim konfe­ derasyonu çöktüğü için ı529'da sona erdi. Fakat ı530'da, yedi top satın almak ve bunları kullanacak yabancı uzmanlar getirtmek için ı528'deki seferinden elde ettiği ganimeti kullandı; ayrıca bir Arap okçu kuvveti de tuttu. Ahmed'in topları ı53 ı yılında Etiyopyalılar kar§ında Antika zafe­ rini getirdi. ı520'de iki topu hediye olarak göndermi§ olan Portekizliler, ı54ı'de Etiyopya'ya (burada ilk alaybozan tüfekler Türk tüccarlardan alınmı§tır) yardım için 400 alaybozan tüfekli asker sevk etti ve birle§ıni§ bir Etiyopya ve Portekiz ordusu Ahmed'i yendi. Ahmed ise yardım iste­ rnekiçin Osmanlılam döndü ve onlardan 900 alaybozan tüfekli asker ile ıo top alıp Etiyopya-Portekiz ordusu kar§ısında ı542 yılında zafer ka­ zandı, ancak bir sonraki yıl tekrar yenil di. 24 Çad Gölü bölgesinde bir İslam devleti olan Bomu'nun mai'si (hü­ kümdarı) (ı569-y.ı600), Akdeniz'de bulunan ve ısSı'de Osmanlılar tara­ fından ele geçirilen Trablus'tan alaybozan tüfekçilerini aldı ve bu askerle­ rin yardımı hükümdarın ba§arısında rol oynadı. Tüfekler ya diplomasi ya da maceracılar veya tüccarlar yoluyla edinildi. Berızer biçimde, Osmanlılar Müslüman Sumatra'nın Açe Sultanlığı'na donanmasının yetkinliğini artı­ ran silah dökümcüleri ve topçu neferleri sağlayarak yardım etti: ı530'lar­ da yüzlerce asker gönderildi; ı560'larda daha da fazla yardım geldi. Por­ tekiıliler kadar Türkler ve Açeler de on altıncı yüzyılda Cava eyaleti De­ mak'ın askeri kuvvetini artırdılar. Güney Hindistan'da, dinamik lideri Aliya Rama Raja'nın (ı542-65) hükmündeki Hindu eyaleti Vijayanagara, Portekizli veya Müslüman topçuları olan topçu birlikleri ile donatılmı§

24) H. G. Marcus, AHistory ofEthiopia (Berkeley, 1994), s. 31-4; R. Pimkhurst, ASocial Historyof Ethiopia: The N orthem and Central Highlands fromEarly Medieval Times to theRise of Emperor Tewodras II (Trenton, New Jersey, 1992), s. 16, 277 -8; R. S. Whiteway (yay. haz.), The Portugese Expeditionto Abyssinia in 1541-1543 as related by Castarılwsoand Bemu­ daz(Londra, 1902). ON BEŞiNCi VEON ALTINCI YÜlYIUAR: YAYilMAVE ŞAVAŞ 63

ordularını yayarak pozisyonunu korudu. 1565'te Rama Raja'nın yenilme­ sinde büyük rol oynayan Golkanda §ahı İbrahim Kutb (1530-80) , hem soylular tarafından yönetilen ağır süvari birliklerine hem de Avrupalı özel topçu birliğine bel bağladı. Golkonda, Açe Sultanlığı'na Malakka'ya saldır­ ması için silah ve asker de sağladı.25 Batı Hindistan' da, Gucerat §ahı Baha­ dur, 1530'larda Portekiz topçularının kullandığı yeni toplada donatılmı§ büyük bir ordu kurdu. Şah Bahadur'u öldürenler ise Portekizliler oldu. El silahı ve top kullanan Portekiz yardımcı birlikleri on altıncı yüzyıl­ da Arakan'da önemli rol oynadılar ve Birman Taungo Hanedanlığı'ndan gelen Tabinshweithi (1531-51) ile Bayinnaung'a (1551-81) güçlü bir Birmanya devleti kurmalarında yardımcı oldular. 1535-4 1 yıllarında Pegu, 1555'de Shan Platosu'nun büyük alanları Ava fe thedildi. Siyam eyaleti Chiang Mai dahil olmak üzere Laos ve Siyam istila edildi ve Si­ yam ba§kenti Ayutthaya 1564 ile 1569 yıllarında ele geçirildi.26 Gerçek­ ten de, on yedinci yüzyıla gelindiğinde, askeri etkileri abartılamayacak olsa da, yerel hükümdarlar için top imal eden muhtemelen binlerce Av­ rupalı hain bulunmaktaydı. 27 Portekiıli tüccarlar yeni teknolojinin tanı­ ttlmasını sağladv ancak Bayinnaung'un ordusundaki rolleri selefinin ordusundaki rollerinden daha önemli olmadı. Benzer §ekilde, iki Müslü­ man hain Etiyopya ordusundaki ilk topu i§letmekten sorumlu oldular. 1540'larda Etiyopyalılar, Portekiıli alaybozan tüfekçilerini toprakla ödül­ lenciirdi ve bu alaybozan tüfekçiler ile onların soyları devam eden yüzyıl­ da da önemli bir rol üstlendi. Türk alaybozan tüfekçileri ve tüfekleri Orta Asya hükümdarları arasında tartı§malara neden oldu. 28

25) A. R.Reid, Southeast Asia in the Ageof Commerce 14 50-1680. II. Expansionarul Grisis (New Haven, Conn., 1993), s. 146-7, 226; S. Subrahmanyam, The Political Economy of Commerce: Sauthem lrulia 1500- 1650 (Cambridge, 1990), s. 151-3. 26) V. Lieberman, "Europeans, Trade and the Unification of Burma, c. 1540-1620", OriensExtrem us, 27 (1980), s. 208-14. 27) M. A. Lima Cruz, "Exiles and renegades in early sixteenth-century Portugese Asia", Irulian Economic arul Social HistoryReview, 23 (1986), s. 249-62; S. Subrahmanyam, "The Kagemusha effect: the Portugese, firearms and the state in early modem South Asia", MôyenOrient et Ocean Indien, 4 (1989), s. 97-123; G. V. Scammel, "European exiles, renegades, and outlaws and the maritime economy of Asia, c. 1500-1700", Modem Asian Studies, 26 (1992), s. 641-61; C. R. Boxer, "Asian Potentates and European Artillery in the 16th-18th Centuries",Journal of the Malaysian Branchof the Royal Asiatic Society, 28 (1996), s. 156-72. 28) Parker, "Europe and the Wider World, 1500-1750: the Military Balance", J. D. T racy (yay. haz.), The Political Economy of Merchant Empires (Cambridge, 1991), s. 177-8; Reid, SautheastAsia, Il, 224-5; Pankhurst, Etlıiopia, s. 178-9; İnalcık, "Socio-Political Effects", s.209. 64 SAVAŞ VE DÜNYA

Yayılma konusu ve daha genel-olarak ate§li silahiara sahip olma, Avru� palıların ne barutu icat ettiklerini ne de bunun tekelini yürüttüğünü bize hatırlatmaya yarayacak meselelerdir. Aynı §ey, örneğin süvarilerle yapılan sava§lardaki ilk yenilikler için de geçerlidir. Bu kabul edilmekle beraber, Avrupalıların bu silahları diğer toplumlardan daha etkili biçimde kullandıkları ve bu sayede askeri üstünlük elde ettikleri iddia edilebilir. Benzer §ekilde, Ortaçağ'da Orta Asyalı Müslüman atlıların Hindis� tan'daki ba§arısı, taktikleri ve profesyonel askerleri konusunda ezici bir avantaja i§aret etmektedir.29 Ancak böyle bir çözümleme, on altıncı yüz� yılda Avrupalıların gösterdiği ba§arı oranı, kazanılan ba§arıların neden� lerincieki çe§itlilik ve o dönemdeki ate§li silahların kısıtlamaları konula� rını da kar§ ıla§tırmalıdır.

Avrupa Yayılmacılığı

Ba§arı zor elde edilir bir §eydir. Diğer dinamik güçlerin sayısına dikkat çekme_k, ister istemez Avrupalılara yalnızca askeri harekatları ve bölge� sel yayılmayı biçimlendirenler olarak bakılınaması gerektiğini gösterecek� tir. Ancak, böyle bir yakla§ım da kıyas yapmayı güçle§tirecektir. Bakılacak ilk nokta, Avrupalılar ve Avrupalı olmayanlar arasında gerçekle§en askeri uyu§mazlıklar ve çatı§malardır. Bunlar on altıncı yüzyıl� da birçok anla§mazlığı içine almı§tır ve bazı sınıflandırmaları doğurmak� tadır: en açık olarak karada ve denizdeki çarpı§malar; ya da barutlu silah� ları kullanan ve kullanmayan halklar veya Avrupa ve çevresindeki su� larda ya§ayanlara kat§ılık daha uzaklarda olanlar; ya da geli§mi§ rejimleri olanlar ile yapıları o kadar geli§ıni§ olmayanlar. Ayrıca, ba§arıyı ölçerken ne tür standartlar kullanılması gerektiği sorunu da vardır. Bir bölgeyi ele geçirmenin en iyi ölçü olduğunu dü§ünmek çok kolay olacaktır, ama bu muhtemelen yanıltıcı ve çağdl§ı bir ölçütü benimsemektir. Örneğin, on dokuzuncu yüzyılın 'Yeni Emperyalizm' döneminde, özellikle de 'Afrika'ya H ücum', çok önemli olan bölgesel tahakküm 350 yıl önce çok daha önem� sizdi. Bunun yerine, Portekizliler ve on altıncı yüzyılın sonlarından itiba� ren Almanlar ve İngilizler, Hint Okyanusu'na yoğun §ekilde ticaret yap� mak için geldiler. Şiddet, özellikle de toprak kazanmaktan ziyade rakip� leri saf dı§ı bırakarak, ticaret §artları üzerinde söz sahibi olmak ve hatta

29) B. Stein,The New Cambridge Historyof lrıdia. 1.2 Vijayanagara (Cambridge, 1989), s. 22. ON BEŞiNCi VEON ALTINCI YÜlYIUAR:YAYi lMAVE ŞAVAŞ 65

zorla kabul ettirmek için kullanıldı. Portekizlilerin Asya'da önemli bir bölgesel güç haline gelmek için yeterli sayıda adamı olmadı. On altincı yüzyılda yakla§ık bir milyon olan Portekiz nüfusu büyük değildi ve özel­ likle de daha yakın olan Brezilya kolonisi gibi daha pek çok göç edilebile­ cek yer vardı. Tropik hastalıklar Hindistan'a giden pek çok Portekizliyi ölüme götürdü ve göç eden kadın sayısı azdı.30 Güney Asya'daki kara sava§larında Yeni Dünya'dakilere oranla daha fazla yetkinlik sergilendi. İnka ve Azteklerin aksine, Portekiztilerin Hintli dü§manları barutlu silahlara31 çelik zırh ve kılıçiara ve sava§ atlarına sahipti ve bu diğer bazı Asyalı dü§manları için de geçerliydi. Portekizli­ ler, ısıO'da Goa'yı ele geçirdiklerinde cephane deposunda 3000 ate§li silah buldular. ıs ı ı'deki saldırıda Portekizlilere teslim olan Malakka'nın en büyük antreposunda pek çok bronz top bulundu, oysa sonucu belirle­ yen çarpı§ma Sultan'ın sava§ filleri ile ate§ gücü kadar kargıya da güve­ nen ve iyi koordine edilmi§, kararlı Portekiz kuvveti arasında gerçekle§ti. Fakat Portekiz topları dü§manlarınınkinden daha fazla üstünlük gös­ terdi. Yine de, on altıncı yüzyılda, Asyalılar Portekiztilere hem ticari hem de askeri bakımdan daha etkili biçimde cevap verdiler. Bu nedenle de Portekiztilerin Hint Okyanusu'ndaki hakimiyet oranı abartılmama­ lıdır.32 Kısaca söylemek gerekirse, Avrupalılar on altıncı yüzyılın ikinci ya­ rısında Osmanlının ilerlemesini durdurdu, okyanusta hakimiyet kazan­ dı ve Yeni Dünya'daki dinamik güçler haline geldiler; fakat Afrika ve Asya'da sınırlı biçimde ve sadece kıyılarda etkili olabildiler. Böyle bir cümle, k�zanılanları vurgulamak isterse de, yenilgilerin ve kısıtlamala­ rın üzerinde durmak için uzunca ve çe§itli açılardan açıklanabilir. Dikkat genellikle kazanılanlara çekildiği içindir ki, bazı ba§arısızlıklar anlatıl­ maya değerdir.

30) C. R.Boxer, The PortugeseSeabome Empire, 1415-1825 (Londra, 1969); B. W. Diffie ve G. D. Wini us, Fourıdationsof the Portugese Empire, 1415-1580 (St. Paul, 1977). 31) I. A. Khan, "Origin and Development of Gunpowder Technology in India, AD 1250-1500", IndianHistoıical Review, 42 (1977), s. 20-9, ve "Early Use of Cannon and Musket inindiaAD 1442-1526",]oumal oftlıeEconom ic arul Social Historyof the Orient, 24 (1981), s. 146-64. 32) Diffie ve Winius, Fourıdations of thePortugese Empire, s. 259; S. J. Marshall, "We­ stern Arms inMaritime Asia in the Early Phases of Expansion", Modem Asian Studies, 1 (1980) , s. 17-19. 66 SAVAŞ VE DÜNYA

Yeni Dünyadaki Avrupalılar

En ba§ından itibaren, İspanyollar zorluklarla kaqıla§tılar. Yerli Guanche­ lerin gayretli bir direnç gösterdiği Kanarya Adalan üzerinden Batı Hint Adalan'na geldiler. İspanyollar, on altıncı ve on yedinci yüzyıllarda, Av­ rupa ve Akdeniz'deki mücadelelerde gösterdikleri çabaya kıyasla Yeni Dünya'ya asla askeri kaynak tahsis etmediler. Yeni Dünya' da, İspanyollar Küba'yı ı5 ı ı -13 yıllannda ve Yeni Gımata'yı (Kolombiya) ı536-9 arasın­ da nispeten hızla ele geçirirken, diğerleri daha da ileri gittiler. Bunun nedenleri çe§itlidir, ama yerel direni§, zorlu çevre ko§ullan, sınırlı İspan­ yol insan gücü ve yayılmacılığa kaqı yetersiz ilginin tipik bir bile§imidir. Meksika'da kuzeye doğru ilerleme ı550-90 yıllan arasında Chichimec kabileleri tarafından33 ve daha kuzeyde yağmalayacak altın zengini bir medeniyet olmadığının anla§ılması ile engellenmi§tir. İspanyollar, Orta Amerika'da da sorunlarla kar§ıla§tılar. Bizzat Cor­ tes, ı524'te Honduras'ta pahalıya mal olan bir saldırıyı yönetti. Guate­ mala ı542'de fethedildi, ancak Maya medeniyetinin merkezi Yucatan hemen ele geçirilemedi: yine de Yucatan'ın büyük bir kısmı ı 5 2 7-4 ı arasında istila edildi; Orta Peten'deki ltzalar kar§ısındaı697'ye kadar zafer kazanılamadı ve batıdaki Lakandonların topraklan asla i§gal edile­ medi.34 İspanyolların Meksika'nın güneydoğusundaki cengel bölgeleri üzerindeki hakimiyeti sınırlıydı ve bozguna uğratılabilen Aztek veya İnka imparatorluklanna benzeyen önemli imparatorluk devletlerinin olmayl§ı İspanyolların daha fazla sayıda grubu kontrol edip etmemeyi ve nasıl kontrol edeceklerini dü§ünmelerini gerektirdi. On dokuzuncu yüzyılın sonlarında Afrika'da olduğu gibi, Avrupalılar geli§mi§ rejimleri asefala sınıfından halkları alt etmekten daha kolay buldular. Güney Amerika'da, Orta Şili ı540-58 arasında fe thedilip, ı54ı'de Santiago kuruldu. Ancak, meydan muharebesinden ziyade gerilla sava§-

33) A. M. Stevens-Arroyo, "The Inter-Atlantic Paradigm: The Failure of Spanish Medieval Colonization of the Canary and Caribbean Islands", Journal of Comparative Studies in Society and History, 35 (1993), s. 515-43; S. Powell, Soldiers, Indians and Silver: The Northward Advance of New , 1550-1600 (Berkeley, 1952); S. Gerhard, The North Frontier ofNew Spain (2. basım, Nonnan Oklahoma, 1993), s. 5-9. 34) R. S. Chamberlain, The Conquestand Colonizationof Yucatan 1517-1550 (Washin­ gton, 1948); Gerhard, The Southeast Frontier of (Princeton, 1979); G. D. Jones, "The Last Maya Frontiers of Colonial Yucatan", M. J. MacLeod ve R Wassertrom (yay. haz.), Spaniards and Indians in Southeastem Mesoamerica: Essays on the History of Ethnic Relations (Lincoln, Nebraska, 1983), s. 64-91. ON BEŞiNCi VEON ALTINCI YÜlYILLAR:YA YlLMAVE ŞAVAŞ 6 7 larını tercih eden İspanyollar tarafındanArakuanyalılar olarak isimlendi­ rilen Şili yerlileri yenmesi güç düşmanlar oldular. At birrrneyi öğrenerek ve ele geçirdikleri İspanyol silahlarim kullanarak yayılmadan bir ölçüde fayda sağladılar.35 Sürekli bir süreç olan İspanyol ilerlemesinden çok uzak­ ta-olan İspanyollar, 1598-1604 arasındaki dönemde Orta Vadi'den çekil­ meye zorlandı ve ardından da Bi6-Bi6 Innağı'nın öte tarafı Arakuanyalı­ lara özgürlük alanı tamyan bir sınır olarak hizmet etti. Florida'da pek çok kıyı üssü bulunmasına rağmen, en önemli üs St. Augustine kurularak İspanyol hakimiyeti kısıtlandı. İspanyollar, 1513'te buraya ilk vardıklarında Timucua ve Calusa kabilelerinin okçuları tara­ fından geri çekilmek zorunda bırakıldılar. Panfilo de Narvaez'in 1528'de yaptığı sefer, İspanyol zırhlarını delip geçebilen oklar kullanan Apa­ lacheeler ve Auteler tarafından geri püskürtüldü. St Augistine' de 1565'te inşa edilen ilk liman bir sonraki baharcia Timucua kabilesi tarafından yakılarak yerle bir edildi.36 Karayipler'de, Küçük Antiller'deki Kulinago ve Guianas'taki Karip­ ler ve Aravaklar, İspanyol saldırılarını engelledi ve tropik ağaçlardan oyma, hızlı, manevra yapabilen sığ su gemileri ile karşı saldırılar yaptı­ lar.37 St. Vincent'teki Karipler İspanyolların bölgeye girmesine izin verme­ di ve aslında 1772-3'deki İngiliz saldırısına dek Avrupalı güçlere boyun eğmediler.38 Pamuklu yorgandan yapılma zırhlarla korunan ve yaylar, sapanlar, ucunda taş olan mızraklar ile çakmaktaşı veya absidiyen taşı uçlu kılıçlar taşıyan savaşçılar, 1517'de Yucatan ve Campeche kıyıların­ da köle arayan Hemandez de C6rdova liderliğindeki küçük bir İspanyol birliğini geri püskürttü. Benzer biçimde, Portekizliler, 1500'de 'keşfettikleri' Brezilya' da, kabi­ leler arasındaki rekabet ve bazı kabilderin de müttefikleri olmasından faydalanmalarına rağmen,39 Tupinamba ve Tapuya40 pahasına yavaş bir

35) L. de Armond, "Frontier Warfare inColonial Chile", Pacific Histarical Review, 23 (1954), s. 125-3 2; R. C. Padden, "Cultural Change and Military Resistance inAra u canian Chile, 1550-1730", Southwestem]oumal of Anthropology (1957), s. 103-21. 36) I. K. Steele, Warpaths. Invasions ofNorth America (New York, 1994) , s. 7- 13, 33. 3 7) J. Thomton, Africa and Africans in the Making of the Atlantic Wo rld, 1400-1680 (Cambridge, 1992), s. 40-1. 38) P. Boucher, Cannibal Encounters. Europeans and Isiand Çaribs, 1492- 1763 (Baltimo­ re, 1993). 39) J. Hemming, Red Gold: The Conquestof theBrazilian Indians, 1500- 1 760 (2. basım, Londra, 1995), s. 70, 74-6, 89. 40) A.g.e., s. 72-3, 78-9, 90-3. 68 SAV� VE DÜNYA ilerleme sağladılar. Portekiz tüfeklerinin uzman okçular ve orman sava§­ laiına iyi uyum sağlayan gezgin sava§çılar olan göçebe Aimore kar§ısında pek değeri olmadı.41 Yine de, Avrupa hakimiyetine kar§ı gösterilecek olası direnç kö­ lele§tirme ve hastalık yüzünden azaldı. Kölele§tirme, sosyal yapı, hane halkı ve toplumsal ekonomiyi sarsıp açlığa ve nüfusun azalmasına sebep oldu. Köle halkların, örneğin 1510'larda Bahama Adalan'ndan Hispa­ niola altın madenierinde çall§tırmak üzere getirilen Aravaklann bir araya getirilmesi hem yeni hem de eski hastalıkların §iddetini artırdı. Çiçek hastalığı, 1519'da Hispaniola nüfusununbüyük bölümünü yok etti.42 Kö­ lele§tirme olmasa bile, Avrupalıların getirdiği hastalıklar, özellikle de çiçek hastalığı, yerli nüfuslarm büyük oranda azalmasına yol açtı.43 İspanyol i§gali sadece ba§ta gösterilen askeri ba§arıdan ibaret değildi. Kolonkiler ve çiftlik hayvanlarının gelmesi, Hıristiyanlığın yayılması ve rakip dini ayinlerin yok edilmesi, idari ve mülkiyet yapılarının getiril­ mesi, İspanyolların yerel seçkinleri ve yerel maddi kültürleri kabul etmele­ ri ve İspanyolların bölgeye uyum sağlamaları ile devam etti. Altın külçele­ rinin İspanyol ekonomisi ve Habsburg maliyesi için önemi, hükümet denetimi ve sorumluluğunu artırsa da, kolonkilerin toprak arayl§ı İs­ panyol hakimiyetinin geni§lemesini sağladı.

Hint Okyanusu

Osmanlıların devlet politikası, en hırslı oldukları dönemde mümkün olan her hudut bölgesinde saldırganlıkla toprak edinmek olsa da, Por­ tekiz, Akdeniz'deki Venedik İmparatorluğu'na ait daha farklı bir modele sahipti; bu da antrepolan koruyan ve tekelci veya tekel benzeri ticari §artlar uygulayan bir adalar ve kaleler zinciriydi. Bu, Portekiz İmparatorlu­ ğu'nun özüydü: küresel bir imparatorluk.

41) A.g.e., s. 94-6. 42) L.A. Newson, Aboriginal and Spanish Colonial Trinidad: A Study in Culture Contact (Londra, 1976); F. Moya Pons, "TheT ainos ofHispaniola", CaribbeanReview, 13 (1984), s. 4 7; N. D. Cook, Demographic CoUapse: Indian Peru, 1520-1 o20 (Cambridge, 1981). 43) A. Crosby, TheColumbian Exchange: Biological and Cultural Consequences of 1492 (Westport, Conn., 1969) ve Ecological Imperialism: TheBiological Expansionof Europe, 1500- 1900 (Londra, 1986) ; J. D. Daniels, "The Indian Population ofNorth America in 1492", WiUiam andMary Quarterly,49 (1992), s. 298-320. ON BEŞiNCi VEON ALTINCI YÜlYIUAR: YAYilMAVE ŞAVAŞ 69

Portekizliler, Hint Okyanusu'nda ilk büyük etkiyi yarattı. Kale zinci­ rinde Kızıl Deniz yakınlarında bulunan ve çok az su olduğu için hızla terk edilen Sokotra (ı507), Basra Körfezi'nin ağzındaki Hürmüz Limanı (ı507 ve ı5ı5'te burayı kaybetmi§lerdir), Koçin (ı503), Kananot (ı505), Goa (ı5ıO) , Diu (ı534) ve Hindistan'ın batı kıyısındaki Bassein (Pa­ thein) (ı534) ile bölgenin bağazındaki Malakka (15ı ı) yer almaktaydı.44 Portekizliler, Maskat ve Suhar'dan Basra Körfezi'nin giri§indeki Arap kıyılarını kontrol ettiler. Bir MemlO.k kar§ı saldırısı Hindistan sularında durduruldu: 1507'de Süvey§'ten yola çıkarılan ve Gucerat gemileriyle desteklenen bazı kadırgalardan olu§an bir Mısır filosu ba§langıçta, sayı olarak çok üstün bir Portekiz filosunu ı508 yılında Chaul'da yendi, ama Diu'da Francisco de Almeida tarafından bozguna uğratıldı (ı509). Porte­ kiz Hindistan'ın ilk genel valisi olan Almeida, daha önce Gırnata'ya kar§ı verilen İspanyol sava§ında görev yaptı. Genel vali Alfonso de Al­ buquerque (ı509-ı5), bölgedeki deniz gücünün stratejik öneminin değ­ erini bildi ve bunu sistematik bir biçimde uyguladı. Avrupa ekonomik hegemonyasının askeri temelleri üzerinde durarak modern dünya siste­ minin temelleriyle ilgili çalı§maları daha somut hale getirmek için Por­ tekiz'in ba§arılarını göz önünde bulundurmak gerekir. Yine de, bu ba§arı öyküsü sınırlandırılabilir ve sorgulanmalıdır. Önce­ likle, Portekiz'in hedeflediği tütn bölgeler ele geçirilemedi. ı5 ı3 yılında Albuquerque Aden' de yenildi, bu da, Kızıl Deniz'in İslam dananınalarının yürüttüğü kar§ı saldırılar için ana rota olması göz önüne alındığında, önemli bir yenilgidir. Portekizliler, duvarları, önce top ate§i ile delmeye değil, yükseltilebilen merdivenler kullanarak a§maya çalı§tılar. Toplar, ate§ ta§ ları savunmacılar tarafından kullanıldı. ı 5 ı 7 'de giri§ilen ikinci bir deneme de ba§arısız oldu; Memluklar da ı516'da aynı yerde geri püskürtülmü§tü. ı5 ı 7 yılında Cidde'de bir Türk kadırga filosu, Portekizh­ Ierin Albuquerque'nin yerine gelen Lopo Soares'in emrinde kıyı topçu­ larının koruması altındaki sıra kayalada çevrili limanda savunma pozis­ yonuna geçerek Kızıl Deniz'in yukarısına kadar açılma giri§imini kontrol altına aldı. Bölgedeki istihkam, en önemlisi de Cidde'de, Portekiztilere kar§ı destek sağlamaları amacıyla gönderilen MemlO.k kuvvetleri tarafın­ dan büyük oranda iyile§tirildi.45

44) K. S. Mathew, Portuguese Trade with Indiain theSixteenth Century (Yeni Delhi, 1983). 45) Ayalon, Gunpowder and Firearms, s. 113; J. F. Guilmartin, Gunpowder and Galleys: Changing Technology and Mediterranean Warfare at Sea in theSixteenth Century (Cambridge, 1974). 70 SAVAŞ VE DÜNYA

İkinci olarak, 1522'de Temate'de kurulan üsleri, sadece be§ aylık bir ku§atmadan sonra 1575'te dü§mesine rağmen, özellikle Malakka sınırla­ nnın dı§ında, Portekiz üsleri, Elmina, Goa ve Malakka gibi takviye edilmi§ mevkiler değil genellikle ticari merkezierdi ve Solor (1562) ile 'de (1578) diğer gamizonlar kuruldu. Portekizliler, Çin'deki Macau (1557) ve Japonya'daki Nagasaki (1570) üsleri ile birlikte Malakka'dan Uzakdo­ ğu'ya kadar geli§tirdikleri ticaret yollarından kazanç elde ettiler, fakat bölgede herhangi önemli bir askeri iktidar gösteremediler. 1568 ve 1570'deki giri§imlerine rağmen Filipinlerde bir İspanyol gücünün olu§­ masını önleyemediler veya Felemenklilerin Doğu Hint Adalan'nda ar­ tan menfaatlerine etkin biçimde kar§ı koyamadılar.

Portekiz'e Karşı Osmanlılar

Üçüncü olarak, Portekizliler daha batıda ciddi mücadelelerle kar§ıla§tılar. Osmanlıların Mısır ve Irak içlerine kadar yayılması bu dinamik İslam gücünün Kızıl Deniz ve Basra Körfezi ile ilgilenmesini sağladı. Oysa 1520'lerde ve 1530'ların ilk yıllarında Süleyman, bölgeye çok az ilgi gös­ termi§ ve aslında 1532'de Süvey§'ten Akdeniz'e top ve cephane ta§ımı§tı. 1538'de Diu'ya gönderilen 72 gemilik güçlü Osmanlı filosu -ki bu Osmanlıların Hint Okyanusu'na gönderdiği en büyük filodur- Guce­ rat'ın desteğini alamayıp geri püskürtüldü. Fakat Türkler, bu yol üzerin­ de, bir Portekiz saldırısını hertaraf eden Aden'i ku§atıp Osmanlının Ye­ men eyaletinin temellerini attı ve Osmanlının Kızıl Deniz'i savunma ve Afrika Boynuzu'na müdahale becerisini güçlendirdi. Osmanlı amiralleri ve S ey di Ali Re is, Aden' deki Basra ve S üvey§ üslerinden yüzyılın ortalarında büyük bir baskı yarattılar. 1552'de, Piri Reis, 30 sava§ gemisi ve 850 asker ile Süvey§'ten denize açılıp Portekiz'in Maskat üssünü yağ­ maladı ve sonra da Hürmüz Limanı'nı ku§attı. Ancak, Hürİnüz ba§arıyla kar§ı koyarak Piri Reis'in idamına neden oldu ve Seydi Ali Reis komuta­ sındaki bir Osmanlı filosu 1554'te burada ağır bir yenilgiye uğratıldı. Çarpı§malarda ate§ gücünün rolü büyüktü, ama 1552 seferinde de çok önemli bir teçhiz gemisinin kaybı ile uzla§ma sağlandı. 46

46) İnalcık, "Socio-Political Effects", s. 203, 205; Özbaran, "The Ottoman T urks and the Portuguese in the PersianGulf, 1534-1581",]oumalof Asian History, 6(1972), s. 45-87. ON BEŞiNCi VEON ALTINCI YÜlYILLAR: YAYilMAVE ŞAVAŞ 71

1568'de topçu birlikleri ve silahÇılar Sumatra'nın Açe Sultanlığı Ma­ lakka kar§ısında destek olmalan için gönderilmi§ olsa da, 1560'lardan itibaren Osmanlının Hint Okyamisu'ndaki donanma faaliyetleri azaldı: Sultan, gemi yapımı ve istihkam konulannda uzman ki§ilerin de gelme­ sini talep etti. 1570'lerin ortalanndan sonra Akdeniz'deki İspanyollar ve Osmanlılarda olduğu gibi, donanma hegemonyası alanlan veya en azından donanma faaliyetleri arasında kaba bir ayrım geli§tirildi. Porte­ kizliler, 1541'de Kızıl Deniz'e bir sefer yapmı§ olsa da, ki bu seferde Süvey§'teki Osmanlı filosunu yok etmeyi ba§aramadı ve o bölgeyi haki­ miyet altına alma limitleri bo§a çıktı. 1585 ile 1589 yıllannda Türkler, Portekiziiierin Doğu Afrika'nın Shawili kıyısındaki konumunu tehdit etti: Mir Ali Bey komutasındaki filolar Mogadi§U ve Kilva arasındaki kıyı §ehirlerinin çoğunu Osmanlı hükümdarlığını kabul etmeye zorla­ yabildi. Ancak, Portekizliler İranlılann yardımı ile Osmanlının Basra Körfe­ zi'ndeki varlığını sınırlandırabildi ve aynca Osmanlı denizciliği (Kara­ deniz ve Akdeniz'in yanı sıra) Körfez ve Kızıl Deniz ile önemli ölçüde kısıtlandı. Sava§la:nn doğası göz önünde bulundumlduğunda bu da bek­ lendik bir §ey olmu§tur. Osmanlı kadırgaları Hint Okyanusu'na Por­ tekiz gemileri kadar uyum sağlayamadı. 1570'de Osmanlılar, uzaktaki Açe Sultanlığı'na yardım göndermek yerine Kıbrıs'a saidırınayı tercih etti. Hudutlar sağlamla§tırıldı. Etiyopyalıların direni§i 1578'den itiba­ ren Massawa'daki Kızıl Deniz üssünden içeri doğru yapılan Türk ilerle­ mesinin bozguna uğrarılınasına neden oldu.47

Portekiz Gücünün Kar§ıla§tığı Güçlükler

Hint Okyanusu'nun diğer bölgelerinde Portekizliler Asyalı güçler ta­ rafından mücadeleye zorlandı. Endonezya Sultanlıklan, özellikle de Açe Sultanlığı, birkaç kez Malakka'ya saldırdı. Sultan Ali Mughayat Syah, 1524'te bir Portekiz fi losunu yenip bölgedeki Portekiz varlığını sona erdirerek48 Kuzey Sumatra'nın doğu ve batı kıyılarının büyük kısmını

4 7) Reid, "Sixteenth-century Turkish influence in westem Indonesia", Journal of South-East Asian History, 10 (1969), s. 395-414; Cipolla, Guns arul Sails in the Early Phase of European Expansion, s. 102-3; Pankhursc, Ethiopia, s. 278-9. 48) Reid, SoutheastAsia, II, 212. 72 SAVAŞ VE DÜNYA

1520-4 arasında istila ettiğinde, büyük oranda geni§leyen bir Sultanlık olan Açe İslami faaliyetlerin merkezi haline geldi. J apara'nın kuzey eyaleti Cava 1513 ve 1574'te Malakka'ya ve Malakka hükümdarlık ailesinin Portekiz tarafından alınmasının ardından yerle§tiği Johor, 1551'de yapı­ lan da dahil olmak üzere saldırılar ba§latmı§ken, 15.000 asker ve 300 gemilik bir Açe filosu 1553'te Malakka'ya saldırdı ve daha sonraki sal­ dınlar da 1568, 1570, 1573 ve 1595'te yapıldı. 1587'ye kadar Açe Sultan­ lığı ile bari§ sağlanmadı. Portekizliler, yüzyılın sonuna doğru, 1590'larda Kotte Krallığı'nı alıp49 Sri Lanka' da üstünlüğü ele geçirmi§ olmalarına rağmen, Asya' da giderek artan bir baskı altında kaldılar. İmparatorluğun savunma maliyetleri arttı. Portekiztilerin Hindistan ile yaptığı ticaret saldırıya uğrayıp 1580'den itibaren azalarak savunma giderlerinin arttığı dönemde gelirlerin azal­ masına neden oldu. Maloku Adalan'ndaki İslam kimliği güçlenmi§, Por­ tekiztilerin Ternate Sultanlan ile olan ili§kileri zayıfladı. 1575'te Por­ tekizliler mevzilerinin uzun süre ku§atılmasının ardından Ternate 'den çıkanldı ve Portekiziiierin Maloku baharat ticareti üzerinde tekel yarat­ ma çabalan bununla birlikte kaybolup gitti. 1580'den itibaren Portekiz . kralı da olan, İspanya kralı IL Felipe, 1558'de Goa genel valisinin Açe'ye saldırmak üzere kuvvet isteğini geri çevirdi. Portekizliler, 1589'da Os­ manlılann ilerlemesini kontrol altına almak için Shawili kıyılanna büyük bir kuvvet göndermek zorunda kaldılar. Portekizliler, 1587'de Maskat'ta ve 1593'te Mombasa'da istihkam yapmaya ba§lamak gerektiğini dü§ündü. 1596'da ilk Felemenk filosu Batı Cava'daki Banten'e ula§tı ve 1602'de Sri Lanka'ya ilk kez ayakbastılar. Portekizliler, 1599'da Solor Adası'ndaki bir isyanı bastırdıhan sonra Felemenkler tarafından 1613'te kovuldu, ama 1636'da geri döndüler.50 Bu mücadeleler imparatorlukların a§ırı gerilmesine atfedilmi§ ve bunu yansıtmı§tır: gerginlikler kar§ılıksız taahhütler için çabalayan, büyük ama en nihayetinde sınırlı kaynaklan olan emperyal bir gücün problem­ leriydi. Genel olarak, Portekiz ve İspanya'nın okyarrus a§ırı fa aliyetleri, zaferierin ve yenilgilerin nedenleri meselesine ve böylece o dönemdeki ate§ gücünün yetersizliklerine bakılınasını sağlar.

49) T. Abeyasinghe,Portuguese Rule in Ceylon, 1594-1612 (Colombo, 1966). 50) C. Wessels, Histoire dela Mission d"Am-hoinc, 1546-1601 (Louvain, 1934), s. 85-95; M. A. S. Meilink-Roelofsz, Asian Trade and European Influence in the Indone-sianArchipelago between 1500 andabout 1630 (TheHague, 1962). ON BEŞiNCi VEON ALTINCI YÜlYILl.AR: YAYlLMA VEŞAVAŞ 73

Daha önceki gelişmelerde olduğu gibi, örneğinüzengi ile yapılan süvari savaşlarında, başarı askeri teknoloji açısından açıklanabilir, fakat bu açık­ lama ilave veya alternatif etkeniei-le genişlerilebilir de. Böylece, askeri imkan ve kabiliyet bakımından büyük bir açık varken Asya'da Portekiz İmparatorluğu'nun ortaya çıkması donanma gücü ile neler ba§arılabile­ ceğini göstermektedir. Ancak Portekiz'in ba§arısı kayda değer politik bölünmelerin ve dolayısıyla da nispeten az muhalefetle ve bazı yerel rejim­ lerle i§birliği yaparak yeni politik bağlar veya varlıklar yaratma ihtimali olan Maluku Adaları gibi bölgelerde ve Shawili ile Hindistan kıyılarında kokmilerin ilerleyi§ine ili§kin çabaların doğurduğu avantajı da yansıtır. Albuquerque, 15 1 ı'de Güneydoğu Asya'nın önde gelen antreposu Ma­ lakka'yı 1200 asker ve ı 7 veya 18 gemi ile işgal ettiğinde yerel politik hava önemliydi. Albuquerque, Sultan'a kar§ı destek kazanmak için büyük,· çok kavimli ticari toplum içindeki bölünmeler üzerine oynadı. ı528'de donanınası Portekizliler tarafından yenilgiye uğratılan Gucerat §ahı Baha­ dur, 1535'te Moğollar tarafından saldırıya uğradı. Daha sonra Diu'da bir kale in§a eden Portekizlilerle bir savunma antla§ınası yaptı. Buna kıyasla, Asyalı hükümdarların politik güçlerini sağlarulaştırma giri§iınleri, örneğin Vijayanagaralı Rama Raja'nın ı544-54 yıllarında Hindistan'ın Koromandel ve Malabar kıyılarında yaptıkları, PortekizH­ Ierin yayılmasını engelledi. Daha önce Albuquerque, Vijayanagara İmpa­ ratorluğu ile iyi ilişkiler kurınu§ ve bu durum Portekiztileri dü§ınan Müs­ lüman eyaleti Bijapur ile kar§ı kar§ıya getirmi§ ve Portekiztilere yerel güç politikalarına dahil olma hakkı tanıını§tır. Benzer biçimde, Türklerin Afrika Boynuzu'ndaki etkisi Etiyopya'nın direni§i nedeniyle azaldı. Eti­ yopyalılar, ganimet olarak, esir aldıkları Türklerden ve gizli yollardan ate§li silahlar edindi.51 Portekiz harekatı nispeten etkili oldu, çünkü bir devletin kaynakları ile desteklenmişti. Portekizliler, ba§langıçta, daha gayri resmi fa aliyet­ lerde bulundular. Böylece, örneğin, Batı Afrika'nın Altın Kıyısı'ndaki Portekiz varlığı, zengin bir sermayedar olan Fernao Gomes'in emrinde çalı§an deniz kaptanlarının ı 469'da Mina'yı ke§fetmesiyle ba§ladı. An­ cak Portekiz Devleti, hemen çok daha büyük bir rol oynar hale geldi. Aslında, Mina'nın altın ticareti bir kraliyet tekeli olarak kontrol edil­ di.52 Felemenk Doğu Hindistan Şirketi gibi büyük özel kurumların daha

51) Stein, Vijayanagara, s. 55, 114-15; Pankhurst, Ethiopia, s. 279. 52) J. Vogt, Portuguese Rule on the GoldCoast, 1469-1682 (Atina, Georgia, 1979). 74 SAVAŞ VE DÜNYA

planlı müdahaleleri toprak kazanılmasını sağlaml§ olsa da, politik hırs­ lar ve mevcut kaynaklar Avrupa devletlerinin okyanus a§ın müdahale­ lerinin korsanlarınkilerden daha etkili ve kalıcı olduğunu gösterdi. Çoğu toprak İspanya tarafındanele geçirildi. İspanya yayılma modeli­ nin özü Portekiz modelinden çok farklı değildi. Adalarda ve anakarada bulunan kale limanlarına dayanan bu model Kanarya Adaları ile Sep­ te'de uygulandı. Ancak Cortes, İspanya yetkililerininkini değil kendi ihtiras dolu projesini uyguladı ve Meksika'da ruhsatının gerektirdikleri­ ne ve ruhuna aykın davrandı. Ba§arı kendine özgü bir carılılık kazandı ve İspanya'nın geni§ toprak fetihleriyle ilgili resmi politikasında bir deği§ime neden oldu.

Avrupa Yayılrnacılığı ve Yerel Bölünmeler

İspanya'nın Yeni Dünya'da ba§arılı olmasının askeri teknolojiden ba§ka nedenleri de oldu; bunlar, özellikle Aztek ve İnka liderlerinin ve sosyo­ politik yapılarının zayıflıkları ve İspanya'nın yerel müttefikler bulma becerisiydi. Buna ilaveten, İspanyollar daha ziyade kazanacakları çok §ey bulunan Yeni Dünya bölgelerinde ba§arılı olduğu için yayılmadaki ba§arı­ sızlıkları ille de askeri nitelikli değildi. Aztek ve İnka'nın yenilgisinde teknolojinin rolünü abartmamak gerekir. Azteklerin çakmakta§ı ve ob­ sidiyen ta§ı uçlu tahta sopaları, sava§çıların becerileri sayesinde İspanya atlıları kar§ısında etkiliydi. Sapan atı§larına kar§ı koruma sağlayan me­ tal miğferlerinden vazgeçmemelerine rağmen İspanyollar da yerlilerin pamuklu yorgandan yapılma zırhlarını kullandılar, çünkü bu zırh ora­ daki iklim ko§ullarında metal zırhtan daha kullanı§lıydı ve mızraklar ile yaylar kar§ısında koruma sağlıyordu. Ortak kültürel anlayı§ noksanlığı Aztek yenilgisinde rol oynadı. Pa­ nik içindeki Aztek lideri Montezuma, Cortes'e hayran olup, onun bir tanrı veya güçlü bir kralın elçisi olabileceğinden endi§e duyarak Cortes'e kar§ı kararlılıkla hareket etmekte isteksiz davrandı. Cortes, sava§mak zorunda kalmadan Aztek ba§kenti Tenochtitlan'a girdi. 1520'de Man­ tezuma ya İspanyollar tarafından ya da İspanya kar§ıtı bir ayaklanma esnasında öldürüldükten sonra Azteklerin belli bir lideri kalmadı. Yeri­ ne geçen giri§imci karde§i Cuitlahuac, 1520'deki bir çiçek salgınında öldü: Amerika'ya İspanyollar tarafından ta§ınan hastalık Aztek nüfusu­ nun en az yarısını öldürdü ve hayatta kalanların morallerini çökertti. ON BEŞİNCi VEON ALTINCI YÜlYILLAR:YA YlLMAVE ŞAVAŞ 75

Benzer şekilde, Hindistan'da Sultan İbrahim Lodi'nin ve ı526'da Pani­ pat'taki Lodi seçkinlerinden çoğunun ölümü Moğol gücünün kurulmasın­ da kolaylık sağlarken, Babür'ün i§gali kendisine önemli ölçüde insan gücü sağlayan İbrahim'in muhalifleri tarafından desteklendi.

· · Bölünmeler İspanyolların müttefik kazanmasını da sağladı. İnka hü­ kümdan Huyana Capac (1493-ı525), sırasıyla oğlu Atahuallpa ve üvey erkek kardeşi Huescar tarafından yönetilen imparatorluğun kuzey ve güney bölgelerinde ihtilaflı bir haleflik bıraktı. İspanyollar tarafından ele geçirilince, Atahuallpa, ı533'te boğazlanarak öldürülmeden önce ra­ kibi Huescar'a karşı kullanıldı. Bu hiziplerden birine veya öbürüne gös­ terilen bağlılık İspanyollara karşı tepkileri büyük oranda etkiledi. Pizar­ ro'nun gücü ele geçirmesi bir işgal olduğu kadar kısmen bir darbe de oldu. Aynca , on beşinci yüzyıldaki Az tek ve İnka yayılması işgale uğrayan halk­ ları İspanyollada işbirliği yapmaya hazır hale getirdi. Totonak ve Tlakska­ la halkları Cortes'i hoş karşıladı ve o da, ı5ı9'da Zempoala hükümdarına karşı yapılan bir isyanı destekledi. Cortes, . ı 5 20' de Tenochtithin' dan sü­ rüldükten sonra, Tlakskala halkının desteği ile gücünü topladı ve ı52 ı'deki nihai zaferi yakla§ık 200.000 Hintli müttefikinin yarattığı etki sayesin­ de kazandı. Avrupa silahlarına, özellikle de ateşli silahiara karşı koymak için taktiklerini değiştirmeyi öğrenmiş olan Aıtekierin devasa sayı üstünlüklerini dengelemek için yerli halkın desteğini almak çok önem­ liydi.53 Pizarro, Kanarya Adaları'ndaki Hintiiierin desteğini aldı. İspanyol­ lar, Guatemala seferinde, Maya grupları arasındaki anlaşmazlıklardan

53) I. Clendinnen, Aztecs: An Interpretation (Cambridge, 1991), s. 111-28, 267-73; H. Thomas, The Coruıuest of Mexico (Londra, 1993); Hassig, Aztec Warfare, Mexico and the Spanish Coruıuest (Harlow, 1994) ve "W ar, Politics, and the Conquest ofMexico", J. Black (yay. haz.), War and Warfare 1450-1815 (Londra, 1998). Aztek bak!§ açısı için bkz. M. Leon-Portilla (yay. haz.), The Broken Spears: The Azıec Account of the Coruıuest of Mexico (Boston, 1966). N. Wachtel, The Visian of the Varuıuished. The Spanish Coruıuest of Peru through IrulianEyes, 1530-1570 (Hassocks, 1977) isimli bu kitap Aztekler hakkında ba§lığının ifade ettiğinden daha fazla §eY öne sürmek te ve Aztekler ile Mayalar hakkında bir tartı§ma da içermektedir. Aztek sava§lan "The Cost of Courage in Aztec Society", s. 56-64 isimli kitapta da yer almaktadır. Silahlar hakkında, A. Bruhn de Hoffmeyer, "Las armas de los conquistadores. Las armas de los Aztecas", Gladius, 17 (1986), s. 5-56. Teknolojikaçıdan bakmayan ve son zamanlarda yazılmı§ bir ara§tırma için bkz. G. Raudzens, "So Why W ere the Aztecs Conquered, and What W ere the Wider Implications? Testing Military Supe­ riority as a Cause ofEurope's Pre-industrial Colonial Conquests", War in Hiswry,2 (1995), s. 87-104, özellikle s. 102-3. 76 SAVAŞ VE DÜNYA

fayda sağladı. 1559'da Fensacola Körfezi'ne yapılan İspanyol seferi, Coosa halkının Napochi'lere boyun eğdirmesini sağladı.54 Yerel politik durum İspanyolların Filipinlerin büyük kısmında kont­ rolü ele geçirmesinde hayati öneme sahipti. Filipinlerdeki Avrupa deniz gücünün küresel boyutu ve bağımsız veya otonam harekat ve sistemin tarafları arasında ortak desteğe dayalı çok yaygın Avrupa askeri sistem­ lerinin kapasitesini işaret eden ilk İspanyol sömürgesi, İspanya'dan yapı­ lan bir seferle değil, Meksika'dan çıkıp Pasifik Okyanusu'nu aşan bir seferle kuruldu. 1565'te Miguel L6pez de Legaspi, Cebu Adası'nda bir üs kurdu ve 1572'de ölmeden önce Leyte, Panay, Mindoro ve en büyük ada

· Luzon'un merkez ovasında olduğu kadar bu adadaki İspanya hakimiyeti­ ni de yaydı. Filipinlilerin ada doğası İspanya harekatlarını kolaylaştırdı, çünkü burası denizden gelecek saldırılara çok açık bir bölgeydi. Yerel istihkamın sınırlı oluşu da önemlidir. Legaspi 1572 yılında Manila Körfezi'ne vardı­ ğında, yerel topluluklar Pasig Nehri'nin ağzında sadece bir bambu şa­ rampolü ile korunmaktaydı ve İspanyollar gelmeden önce Filipinler'de yalnızca bir tane taştan yapılma kale olduğu bilinmektedir. Yine de, po­ litik koşulların daha önemli olduğu tartışmalıdır. Bu, çok az mücadele içeren bir fetihti, çünkü Filipinlerde direnişi harekete geçirecek herhangi güçlü bir politik varlık bulunmuyordu. Nispeten küçük bir hısım grubu olan barangay yegane önemli politik birlikti ve bu da direnişin örgütlen­ mesini kısıtlamıştı. Buna ilaveten, animi ve örgütlenmiş bir kilise yapısına sahip olma­ yan Filipin dininin doğası ve İspanyanın etkin Katalik misyoner faali­ yetleri desteklemesi kültürel asimilasyonu kolaylaştırdı. Filipinler'de İs­ lam dininin çok etkili olduğu bölgeler olan Mindanao Adası ve Sulu'da İspanyolların en ciddi direniş ile karşıla§ması anlamlıdır. Sulu'ya yapılan ilk büyük İspanyol saldırısı 1578'te başladı ve Mindanao Adası'na 1596'da yapılan sefer gibi ba§arısız oldu. Neyse ki, Filipinler İspanyollar için din­ da§lara destek sağlayabilecek uzak merkezlerin olduğu İslam dünyasının bir ucundaydı, 55 ancak bu merkezler de, örneğinAçe, İberya kuvvetinin

54) P. Bakewell, A Hiswry of Latin America (Oxford. 1997), s. 98; C. Hudson ve diğerleri, "The Tristan de Luna Expedition, 1559-1561", J. T. Milanich ve S. Milbrath (yay. haz.), First Encounters: Spanish Explorations inthe Caribbeanand the United States, 1492- 1570 (Gainesville, Florida, 1989), s. 119-34. 55) J. L. Phelan, The Hispanization ofthe Philip-pines: Spanish airnsand Filipino responses, 1565-1700 (Madison, Wis., 1967). ON BEŞiNCi VEON ALTINCI YÜlYILLAR: YAYilMAVE ŞAVAŞ 77 yerel merkezleri, özellikle de Malakka ile çatışmaya girdiler. İspanyollar, Filipinleri daha ileri yayılma için bir başlangıç noktası olarak gördüler. 1589'da Il. Felipe, valisine Formaza Adası'nı (Tayvan) işgal etmesini emretti ve 1598'de iki İspanyol savaş gemisi Keelung Limanı'nı kuşatmak için gönderildi, fakat bu gemiler hava koşullan nedeniyle geri dönmek zorunda kaldı. İberyalı azimli maceracılar için varolan fırsatlar Yeni Dünya'da yapı­ lan ilk fe tih dalgasının ardından Asya'da daha büyüdü, çünkü kraliyet kuvveti ve bağımsızlık iddialan Yeni Dünya'da hızla arttı. Portekiıli bir tüccar olan Diego Veloso'nun liderliğinde İspanyollann desteklediği ma­ ceracılar, 1590'larda Kamboçya'yı almaya çalıştı ve 1597'de onlann çıkar­ dığı bir aday kral ilan edildi. Sayıca çok üstün olan İspanyollar bir direniş esnasında öldürülünce bu gayretler 1599'da sonlandı, ama aynı yıl Por­ tekiıli bir maceracı olan Felipe de Brito, bölgeye saldıran Arakan hü­ kümdan tarafından Pegu'daki Syriam Limanı'nda görevlendirildi. Brito, 1570'lerden itibaren Arakan hükümdan Minyazagyi'ye hizmet etti. Por­ tekiz hükümdan de Brito'ya Syriam kaptanlığını vererek kendisini tanıdı ve de Brito, Bengal Körfezi'nin doğusu ve Aşağı Burma arasındaki tica­ rette etkili olmaya çalıştı.

Ruslar, Kazanve Astrahan

Muskovi gücünün doğu ve güney doğuya yayılması potansiyel düşmanlar arasındaki uyuşmazlıklar nedeniyle çok kolay hale geldi. III. İvan (1462- 1505), Muskoviler ve Tatarlar arasında uzun zamandır süregelen müca­ delede üstünlüğü ele geçirdi. ı 467-9 arasında Kazan'a bir dizi saldın dü­ zenledi ve daha sonra Hanlıktab hanedanlık çekişmesinden avantaj sağ­ ladı, böylece ı487'de ivan'ın kuvvetleri uyumlu ve iddialı bir Han çıkar­ dılar. , III. Vassily (ı505-33) başlangıçta Kazan ile iyi ilişkiler içinde bulun­ du, fakat Kınm Tatarlan, ı52 ı'de Kazan'ın Muskovi yanlısı hükümdannı tahtından eden bir Tatar birliği kurup Kınm Ham'nın kardeşi Sahib'i başa geçirdiler. Aynı yıl, Kınm ve Kazan T atarları, güneyden ve doğudan Moskova'ya doğru ilerledi ve şehir ancak Astrahan Tatarlarının Kınm'a düzenlediği bir saldın ile kurtarılabildi. ı524'te Kazan Ham, Kanuni Sultan Süleyman'ın sultanlığını tanıdı, fakat ı532'de Vassily, başka bir Muskovi yanlısı Han, Dj an Ali'yi atamayı başardı. Ancak, bu Han, ı535'te 78 SAV� VE DÜNYA

öldürüldü ve yerine Sahib'in yeğeni Safa-Giray getirildi. Tatar süvarile­ rinin sık sık düzenlediği saldırılar nedeniyle Muskovi ve Kazan arasın­ daki ili§kiler gerildi. Çağda§ Rus kaynakları Kazan Hanlığı'nda en az 60.000 Rus tutsağın bulunduğundan bahsetmektedir. ı545'te IV.İ van (Korkunç) (ı533-84), Tatarlar arasındaki uyu§mazlık­ lardan çıkar sağlayarak üstünlüğü ele geÇirdi. ı547-8 ve ı549-50 yıl­ larında kı§ın Kazan'a iki kez saldırı ba§lattı, ancak Rus ordusunun bölge­ de takviye edilmi§ bir üssü olmaması nedeniyle, sağanak yağınur yüzün­ den topları geride bırakıp Kazan kalesini ku§atmada i§e yaramayan özel bir süvari birliği ile yaptığı saldırılarını soniandırmak zorunda kaldığı için, bu saldırılar ba§arısız oldu. Fakat üçüncü bir sefer için üs sağlamla§tırıldı. ı55 ı 'in kı§ ve baha­ rında, Ruslar kale kulelerini ve duvar bölümlerini Ugliç yakınlarında önceden imal edip bunları top ve birliklerle birlikte mavnalar üzerin­ de Volga'nın a§ağısına, (Kazan'dan 25 kilometre uzaklıkta bulunan) Sviiaga Nehri ile birle§tiği noktaya ta§ıdılar; burada da sadece 28 gün­ de Rus kalesi Sviiazhsk dikildi. Sviiazhsk sadece Kazan'a kar§ı yapılan harekatlarda bir üs görevi görmeyip aynı zamanda Volga'nın yukarısın­ daki §ehirleri Kırım Tatarlarının saldırılarından korudu. O yaz, ku§atma silahları ve erzakı Oka ve Volga'dan a§ağıya doğru Sviiazhsk'a nakledi­ ldi ve Kırım'ın muhtemelen Türkiye'den aldığı top desteği ile yaptığı güney Muskovi i§gali Haziran ortasında Tula yakınlarında bozguna uğratıldıktan sonra Rus ordusu Kazan'a doğru iledeyip 20 Ağustos'ta buraya vardı. İstihkam eri ve ta§ımacı olarak zorla toplanan köylüler dahil Rus ordusu, söylenenlere göre, ı50.000 ki§ilik bir güçtü. Ayrıca ı50 ku§atma topu vardı. Kazan, Kazanka ve Bulak nehirlerine bakan yüksek bir kayalığın üze­ rinde bulunuyordu. Kille ve ara ara da ta§la kaplanmı§ me§e kütüklerin­ den yapılmı§ ikili duvarları ve çevrelerinde derin çukurlar açılmı§ ı 4 tane ta§ kulesi vardı. Gamizonda 30.000 asker ve 70 top bulunuyor, §ehrin dı§ındaki 20.000'den fa zla süvariyle destekleniyordu. Ruslar, topların ate§ açtığı ku§atma hatları olu§turdular ve tekerlek­ ler üzerinde hareket eden ve top ta§ıyan tahtadan yapılma ku§atma kule­ si de kullandılar. Kazan'ın destek süvari birliği 30 Ağustos'ta gönderHip §ehri çevreleyen hendek çalı demetleri ile dolduruldu, istihkam erleri duvarların altından tüneller açtı. 2 Ekim'de mayınlar patlatılarak iki geçidin duvarları yıkıldı, bunun üzerine de yedi kala ayrılan Rus ordusu §ehrin yedi kapısının hepsine aynı anda saldırdı. Kısa bir zaman sonra ON BEŞiNCi VEON ALTINCIYÜZVILLAR: YA YlLMA VEŞAVAŞ 79 içeri girdi ve Kazan 25 gün süren kuşatmanın ardından düştü. Ruslar ilk kez bu harekatta büyük çapta top ve mayın kullandı. Ruslar, daha geli§ıni§ silahlar, Özellikle de toplar sayesinde zafer ka­ zandı ve bu savaş ivan'ın yeni piyade ve topçu birliklerinin etkinliğini ortaya koydu. Fakat diğer önemli etkenler de vardı. Demografiküstünlük Rusya' dan yanaydı ve liderlik ahengi ile kalitesinde aşikar bir farklılık vardı. IV. ivan'ın azınlığı döneminde Rus hükümeti zayıf ve parçalanmış olmasına rağmen, 1546 ile 1552 arasında tahtın altı kez el değiştirdiği Kazan' daki durumdan pek de farklı değildi. Bu da Ruslara müdahale ede­ bilmeleri için sayısız fırsat sağladı. Kazan düşünce, 1553, 1554 ve 1556'da pek çok ciddi direniş baş gö­ sterdi ve direni§ler acımazsıca bastınldı: §ehirler yıkıldı, insanlar katle­ dildi, kadın ve çocuklar tutsak edildi, ta§ra harabeye döndürüldü. Ör­ gütlü direni§ ancak 1556'da son buldu.56 Step halklan arasındaki uzla§mazlıklar da Rusların i§ine yaradı. Kafkas­ ya'nın kuzeyinde ya§ayan Nogayların desteğinden oldukça yarar sağladı­ lar. 1520'lerin sonlannda Nogay at ticaretinin merkezi Constantinopo­ lis'ten Moskova'ya kayıp politik ili§kilerin güçlenınesini sağladı. Bunun kar§ılığında, Ruslar biraz ate§li silah dahil mal tedarik etti. Nogay itti­ fa kı birkaç nedenle önemlidir. Nogaylar, Rusların 1556'da Astrahan'ı ve 1582'de Sibir Hanlığı'nı almalarını mümkün kıldılar. At tedarik etme­ leri Rusların Kuzey Rusya'yı çevreleyen ormanların dı§ında hareket etme­ lerini sağladı. Buna ilaveten, Kazan'ın dü§mesiriin ardından Ruslar, Ta­ tar direni§ini bastıtmaları konusunda Hanlığın daha önceki uyruklarının çoğundan gördüğü destek ile yardım aldılar. Kazan'ın fethi Rusların Kafkasya ve Ural Dağları üzerinden Batı Sibir­ ya'ya kadar geni§leme yollarını açtı. Güneydoğu hududunda Tatarların askeri baskısı biraz azaltıldı ve Muskovi, Kafkasya ve Orta Asya ticaret yollarına daha fazla eri§im kazanıldı. Rusların Güney Volga'yı istila et­ mesi, aynı dönemde Safeviierin Kafkasya'da kendilerine meydan okur­ ken Osmanlıların Sünni dinda§ları ve Semerkant'taki ticaret ortakları ile bağlarının kopmasına yol açtı. Rusya ve Osmanlı arasındaki rekabet yoğunla§tı ve Avrasya jeo-politikasında ba§lıca unsur oldu. Fakat Rus­ ların yerel parçalanmalardan fayda sağlama politikası, 1580'ler ve 1590'larda Osmanlı karşıtı koalisyonlar kurma çabalarının sonuçsuz

56) J. Pelenki, Russia and Kazan: Conquestand ImperialIdeology, 1438- (TheHague, 1974) , s. 48-9. 80 SAVAŞ VE DÜNYA kaldığı ve 1594 ile 1605'te Rus seferlerinin tamamen yollandığı Kuzey Kafkasya'da pek ba§arılı olmadı. Türkiye veya Rusya değil, İran bölgedeki hakim güç haline geldi. 57 Benzer biçimde, en önemlisi de Rus hudutlannda merkez kançılar­ yalan ve askeri valilerin ortaya çıkmasıyla 1550'lerde Rus askeri imkan ve kabiliyeti geli§me göstermi§ olmasına rağmen, 1558-83 arasında İsveç ve Polanya'ya kar§ı verilen Livonya Sava§ı'nda yenilgiye uğradılar. Rus­ lar, İsveçlileri dı§arı sürme ve 1575-7 arasında Reval'den Riga'ya kadar Baltık Denizi kıyılarını istila etme konusunda oldukça ba§arı gösterdi­ ler. Fakat o dönemde IV. İvan, belki de hükümdarlığının sallantıda ol­ duğunu dü§ündüğü Polanya kralı Stefan Batory' e kendi lehine olan ate§kes §artlannı kabul ettirebileceğini dü§ünerek, Güney Livonya'nın giri§ kapısı olan Riga'yı i§gal etmeme hatasına dü§tü. Sonuç olarak, Çar Livonya'yı terk eder etmez Riga' dan gelen kuvvetler kaleleri tekrar ele geçirmeye ba§ladı ve bir zamanlar tahtını sağlama aldığı Batory, Litvanya ile bir­ liğini daha önce Polanya kralları için mümkün olmayan daha büyük bir gücü harekete geçirmek için kullanabildL Batory, 1579'da Polotsk'un büyük kısmını geri alabildi, çünkü kuvvetleri (41 .000 ve beraberinde 10.000 İsveçli) sayıca Ruslardan üstündü; Muskovi ordusunun bir kısmı Kırım Tatarlarına kar§ı koyınaları için güney hududuna yöntendirildiği için, Ruslar kuzeybatı hududunda 35.000 ki§iydi. Fakat, Polonyalılar 1581-2'de Pskov'u ku§attıklannda pek ba§arılı olamadılar. Sayıca çok üstün olan Rus savunmacılar dayanıp Polanya ordusunu yordu ve böyle­ ce Polonyalılann daha ileri gitmesini engellediler. Bu duruma katkıda bulunan diğer etken, İsveçlilerin Polonyalılarla daha yakın askeri i§­ birliğini reddetmeleriydi. Bu nedenle, Avrupa yayılmacılığında olduğu gibi, askeri kaynaklar ba§arıyı garanti etmezken, politik ortam, ittifak politikası ve stratejisini belirlemede veya etkilemede önemli bir rol oy­ namı§tır.

57) H. İnalcık, "The Origin of the Ottoman-Russian Rivalry and the Don-Volga Cana! (1569)", Annales de I"Universite d Ankara, (1947), s. 47-110; C. Lemercier- Quel­ quejay, "Cooperation of the elites of Kabarda and Daghestan inthe sixteenth century", M. B. Broxup (yay. haz.), The North Caucasus Barrier. The Russian Advance towards the Muslim Wo rld (Londra, 1992), s. 22-3, 39-40. ON BEŞiNCi VEON ALTINCI YÜZVIUAR:YA YlLMAVE ŞAVAŞ 81

Fetihlerin Politik Yönü

Dönemin askeri tarihiyle ilgili bu kadar şeyin yanı sıra şunu da anlamak gerekir; fethi kolaylaştıran politik ortam -ki bu IV. İvan'a Kazan karşrsrnda çok fazla fayda sağlarken nihayetinde Livonya'da aynı etkiyi göstermedi- sadece Avrupa yayılmacılığrnaözgü değildi ve bu konu daha geniş bir açıdan bakıldığında daha iyi anlaşıla caktır. Bu nedenle, Adal' dan Ahmad ibn İbrihim al-Ghazi, 1527-40 arasında Etiyopya'nın büyük kıs­ mını fethetmesini, Etiyopya'nın Hıristiyan derebeyleri arasında yarım asır süren sürtüşmeye ve devletin doğasına borçludur. Etiyopya sayısız dilin konuşulduğu, sayısız etnik köken ve dinden gelen ve normal ko­ şullarda kültürel asimilasyon veya politik uyum sayesinde elde edilen ahenkten yoksun topluluklardan oluşan çok heterojen bir rejimdi. Bu­ nun yerine, ancak modem bir maddeleştirme yapmak için 'merkez hükü­ metin' askeri üstünlüğü58 ortadaysa birlik sağlanabiliyordu. Bu durum sadece Etiyopya için değil, aslında daha çok Aztek Meksika ve Moğol İmparatorluğu, 59 Güney Hindistan' daki Vicayanagar60 ve Doğu Antilerde bulunan Sumatra'da Açe, Selebes Denizi'nde Gowa ve Ca­ va' daki Mataram gibi dönem devletleri için geçerliydi. Delhi'deki Lodi Sultanlığı 1518'den itibaren iç savaş nedeniyle zayıflamış ve bu da Moğ­ ol işgalini kolaylaştırınıştı. Bu devletlerin hükümet ve politika şekilleri böyle hızla devrilmelerini açıklama konusunda faydalı olur. Bunu yap­ mak için askeri teknoloji açısından bakmak gerekli değildir ve aslında böyle hızlı yenilgileri sadece Avrupalı güçlerin başarıları açısından gör­ mek yanlış olur. Fakat Gımata'nın düşüşüyle ilgili ve iç çatışmaların rolünü ele alan yeni bir anlatırnda bu yenilgilerin İspanya'nın büyük oranda Alman askerlerinin olduğu topçu birliklerini kullanmasından daha önemli olmadığı ileri sürülmüştür. Yine bu anlatırnda Moroların sergilediği direnişin İspanyolları, taktiklerini uyarlamak ve düzeltmek zorunda bırakarak 1500'lerde İtalya'da Fransızlada düştükleri çatışmada kendilerine faydası olacak elzem bir eğitim almalarını sağlamıştır.61

58) T. Tamrat, Church and State in Etlıiopia 1270-1527 (Oxford, 1972), s. 297-8. 59) M.Alam, The Crisis ofEmpire inMug/ıalNorth India. Awadh and the Punjab 1707- 1748 (Delhi, 1986), s. 5-6, 15, 50. 60) Stein, Vijayanagara, s. 71, 110. 61) W. F. Cook, "The Cannon Conquest ofNasrid Spain and the End of the Recon­ quista",]ournal ofMilitary History,57 (1993), s. 69-70; A. D. McJoynt (yay. haz.), The Art of War in Spain: The Conquest of Granada (Mechanicsburg, Penn., 1995). 82 SAVAŞ VE DÜNYA

Kuzey Afrika'daki Hıristiyan,Müslüman Çatışması

Avrupalılar, Kuzey Afrika'da ciddi güçlüklerle kaf§ılaştılar ve bu durum Afrika kıyılannın önemli bir kısmında Türklere karşı verilen ve ı520'ler­ den itibaren Müslümanların inisiyatifi ele geçirdiği büyük mücadelenin bir yönü haline geldi. 62 ı49 2 yılında, Recorıquista, yani Hıristiyanlarm yüzyıl­ lar süren İberya (İspanya ve Portekiz) işgali İspanya'nın en mağribi eyaleti Oranada'nın ele geçirilmesiyle doruğa ulaştı. Bu başarı geniş askeri kaynak­ ları ile İspanyolların top kullanımı sayesinde kazanıldı. Düşmanlarının silahları sayıca daha azdı ve İspanyollar yalnızca daha fazla ve daha iyi donatılmış toplada değil, aynı zamanda ateş gücünü 'harekat merkezine' kaydırarak ve saldırgan topçu taktikleri kullanarak üstünlük sağladılar. ı48 7' de Malaga, ardından da ı48 9 yılında Baza, Almeria ve Ouadixdüştü. 63 Reconquista İberya toplumunun askerileşmesine neden oldu ve daha sonra İspanyolların ve Portekizlilerin Kuzey Afrika'da toprak kazanma, özellikle de bölgesel ticaretin kontrol edilebileceği limanları ele geçirme istekleriyle askerileşme gelişti; zaten ı 4 ıS'te Septe, Portekizliler tarafın­ dan alınmıştı. İspanya'nın toprak edinme isteği dini nedenlerle daha da arttı: Oranada'nın fethi İspanya'daki Müslümanların sadakati ve yaban­ cıların onlar adına yapabileceği müdahale konusunda endişeler uyandır­ dı. Ve gerçekten de ı487'de Oranada destek bakımından hem Osmanlı­ lara hem de Memluklara cazip geldi. Akdeniz harekat ve müdahale için bir engel olmadı; bunun yerine harekat ve müdahaleyi tetikledi ve kolay­ laştırdı. Bu mesele ıS02 ve 1525'te vaftiz ve Müslümanların sürgüne gönderilmesi kararlarına yol açtı, ama İspanya, sadakatleri şüpheli önemli bir azınlık olan ve din değiştiren moriseolar ile kaldı.64 Portekiztilerin de Fas'a yayılmak gibi bir tutkuları bulunmaktaydı ve kıyı boyunca bir üs ağı kurmuşlardı. Akrabalık, fırsatlar ve duydukları ilgi Portekiziiierin Fas'taki taahhütlerini diğer yerlerde olduğundan daha güçlü kıldı. 1502'de Vasco da Oama'nın Hindistan'a yaptığı ikinci sefer­ de 20 gemi vardı ve bu filo o zamana dek Avrupa'dan bu kadar uzağa açılan herhangi bir filodan daha büyük, ama yine de 20 gemilik bir fi-

62) Hess, The Forgotten Frontier. A Hiswry ofthe Sixteenth Century Ibero-Afr ican Frontier (Chicago, 1978). 63) Cook, "Cannon Conquest", s. 43-70, özellikle s. 50-1, 70. 64) J. F. Powers, A Society Organized for War (Berkeley, 1988); Hess, "The Moriscos: An Ottoman Fifth Column in Sixteenth- Century Spain", American Histarical Review, 74 (1968), s. 1-25. ON BEŞiNCi VEON ALTINCI YÜlYILLAR:YA YlLMA VEŞAVAŞ 83

Resim 13: Pavia Sava§ı, 25 Şubat 1525. Ressamı bilinmiyor. Pek çok sava§ gibi bu da bir ku§atmayı sonlandi.rma çabalan nedeniyle patlak verdi. Lombardia'da gerçekle§en Pavia Sava§! Fransa kralı I. François tarafındanaçıldı. Habsburg imparatoru V. Charles komutasındaki bir İspanyol kurtanna ordusu, karanlık basınca Fransız hadanna saldırdı ve Fransız kar§ı saldınlarını beklemek içirı Fransız muhaberatı kar§ ısında konu§landı ve kanatlarda arkebüzlü ve kargılı erler, ortada ise süvariler §eklinde savunma pozisyonu aldılar. Fransız süvarileri İspanyol süvarilerini yenilgiye uğrattı, ama İspanyol kargılı askerleri tarafından zapt edildi ve arkebüzler ile paramparça edildiler. Daha sonra, Fransa hizmetirideki İsviçreli kargılı askerler, arkebüz ate§i ile geri püskürtüldüler. Günün sonunda François esir dü§tü. Pavia Sava§ı'nın sonucunu belirleyen; sava§ alanı istihkamlarından ziyade açık alanda çarpı§an kargılı ve arkebüzlü erierin bile§imiydi. loydu. Hindistan Portekiz'in genel valisi Alfonso de Albuquerque (ı509- ı5), 3000 Portekizliden olu§an büyük bir donanma istemi§ ancak bunla­ rın hiçbiri on altıncı yüzyıl boyunca Hint Okyanusu'na gönderilmemi§ti. ı5ı3'te 1000 Portekizli ve 700 Malabar okçusuyla birlikte Aden'e sal­ dırdı. Oysa rakamların abartılmı§ olma ihtimaline rağmen, söylenenlere göre, Portekizliler Fas kıyılarındaki Arzila'yı ı 4 7 ı'de ele geçirmek için 400 gemi ve 30.000 asker kullanmı§ken, ı5 ı5 yılında Fas'ta yenilen kuv­ vet Albuquerque'nin emrindeki kuvvetten daha büyüktü. Benzer biçim­ de, Il. Felipe, ı583'te Asar Adaları'ndaki Terceira'yı almak için 98 gemi ve ı5.000 asker gönderdi, ki bu Filipinlere gönderilenden çok daha büyük bir kuvvettir. Doğu Antilerle Portekiz-İspanya tarafından gönderilen 84 SAVAŞ VE DÜNYA

en büyük filo, ı606'da 43 savaş gemisi ile Malakka'ya doğru yola çıkan filoydu. Portekiz'in Fas kıyılanndaki toprakları ele geçinnesinde toplar önemli bir rol oynadı.65 Portekizliler, ı458'de Alcacer'i, (ı437, ı463 ve ı464 yıllarında Tangie r'i alma girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından) ı471'de Larache ve Tangier'i, ı505'te Agadir'i, ı508'de Sa­ fi'yi, ı513'te Azamor'u ve ı5 ı 4'te Mazagao'yu almı§, böylece Fas'ın Atlan­ tik kıyılarındaki §ehirlerinin çoğuna hakim oldu. Bu nedenle de bölgedeki ticarete el koymaya çalıştılar. Uzun süren Oranada Sava§ı askeri çarklarını bilediği ve dü§manları hem zayıf hem de bölünmü§ olduğu için İspanyollar, Kuzey Afrika'da başlangıçta çok ba§anlı oldular. Melilla ı497'de, Portekiziiierin ı50ı'de başarısızlığa uğradıklan Mersü'l Kebir ı505'de, ı509'dave Bougie, ile Cezayir'e hakim Pefi6n d'Argel Kalesi ı5ıO'da alındı. Ancak, İspanya'nın, Aşağı Ülkeler'in, Habsburg'a miras kalan toprak­ ların (Avusturya, Bohemya, Silezya) ve Güney İtalya'nın hükümdan olan Habsburg Kutsal Roma imparatoru V. Charles, Fransa kralı I. Francis ile -özellikle Lombardiya'da (Milano'ya ait) savaşa daha fazla kaynak ayır­ dıkça- bu durum ı520'lerde kötüle§ti. Bu da Müslümanların Kuzey Af­ rika' da inisiyatifi ele geçinnesini sağladı. Bu süreç, özellikle Kemal Reis ve daha sonra Oruç ve kardeşi Barbaros Hayrettin gibi korsanlada başladı, ancak ı5ı 7'de Mısır'ın alınmasının ve ı523-4'te buradaki Memluk isya­ nının bastırılmasının ardından Kanuni Sultan Süleyınan, Kuzey Afrika ve Batı Akdeniz ile daha fazla ilgileurneyeba§ladı. ı 5 ı 6' da Cezayir hüküm­ darları, Barbaros'tan Pefi6n'u tekrar almasını istedi. Barbaros, ı529'da bunu yaptığında, Cezayir ve arka bölgelerine hakim olup Müslüman hü­ kümdarları, özellikle de Tilimsen Sultanı Zayanid'i, yerlerinden etti. Oruç, ı5ı 7'de Tilimsen'i aldı, ama ı5ı8'de İspanyollar tarafından öldürüldü. Türkler ve Hıristiyan güçler arasındaki çatı§malara yapılacak bir vurgu, Türklerin dinda§ları ile düştükleri çatı§malara yeterli özeni gösterdikle­ ri yanılgısına dü§meye neden olabilir. İspanyollar, Bougie'yi yine ı529'da kaybetti. Osmanlı donanmasm­ dan Barbaros Hayrettin Paşa, Süleyman tarafından görevlendirildi ve ı534'te İspanyollan ı532'de aldıklan Mora'daki Koron'dan sürdü, Gü­ ney İtalya kıyılarına saldırdı ve Tunus §ehrinin Mağribi, İspanya yanlısı

65) J. Vogt, "Saint Barbara' s Legions: Por-tuguese Artillery in the Struggle for Moroc­ co", MilitaryAff airs, 41 (Aralık 1977), s. 176-82. ON BEŞiNCi VE ON ALTINCIYÜlYIUAR: YAYlLMA VEŞAVAŞ 85 amiri Mulay Hasan'ı da sürgüne gönderdi. İspanya ve İtalya arasındaki deniz ili§kisi ile Habsburg gücünün temel eksenleri tehdit edildi. Buna ilaveten, Avrupa ve Osmanlı arasındaki hudutların daralması, yalnızca, Osmanlılar doğudan batıya giderken, batıdan doğuya kayan İs­ panyollann Akdeniz' e ilgi göstermesi değil, aynı zamanda dini gerilimlerin artı§ı ile ili§kiliydi. 1480-1'de Türklerin İtalya'daki Otranto'yu ele geçir­ mesi ve beraberindeki zulüm Avrupa'yı doğudan gelen tehdide kar§ı ha­ rekete geçirip 1430'lardan beri Bizans sığınmacılarının istediği bir §eyi gerçekle§tirdi. 1499'daki Venedik-Türk sava§ı sırasında Türk akınları Kuzeydoğu İtalya'daki Friuli sınırlarına kadar ula§tığında, Türklerin Hıristi­ yan köylüleri yakalamak için mastı kullandıkları dedikodusu yayıldı. Fran­ sa kralı VIII. Charles'ın Napali'yi almak için 1494-5'te İtalya'yı i§gal etmesinin sözde amacı daha büyük bir haçlı seferiydi. Seferler 1500, 1517 ve 1530'da ilan edildi. Batı Avrupa'daki çe§itli Kutsal Birlikler nihai amaçlarının Türklere saldırmak olduğunu dü§ündü ve bu amaçla 1538 ile 1571 yıllarında bir araya gelip harekete geçtiler. Barbaros'un 1534'de Tunus §ehrini ele geçirmesine bir tepki olarak Avrupa'dan bir haçlı seferi ba§latıldı ve V. Charles'ın bizzat kendisi La Goletta ve Tunus §ehrini 1535'te fethetti. İspanya yanlısı bir Müslüman amir de Tunus §ehrine atandı. Charles, 1541'de Cortes'le birlikte, önemli bir lojistik ba§arı olan büyük bir arnfibi sefere, bu defa önde gelen korsan merkezi Cezayir üzerine düzenlenen bir haçlı seferine liderlik etti, ancak donanınası bir sonbahar fırtınasında büyük hasar aldı ve bunun ardından dikkatini Fransa'ya ve artan Alman Protestancılığı meselesine yöneltti. 1551 yılında Barbaros'unhalefiTurgut Reis, Trablus'u St. John §övalye­ lerinin elinden alıp Sultan'ın hakimiyetindeki bir korsan üssü haline getirdi. Charles'ın oğlu İspanya kralı IL Felipe Trablus'u tekrar almak için bir İspanyol kuvvetini görevlendirdi, ancak 1560'da bu kuvvet 10.000 asker kaybederek Tunus §ehri ve Trablus arasında yer alan 'da yenilgiye uğradı. Türkler 1565'te 'ya saldırdıklarında zapt edildi ve donanmalan İspanya, Venedik ve Papa'nın ortak donanınası tarafırıdan 1571'de İnebahtı'da mağlup edildi. Fakat 1570-1'de Kıbrıs'ı, 1574'te Tu­ nus §ehrini ve Bizerta'yı66 aldılar ve 1578'e gelindiğinde Oran'ın doğu

66) S. Soucek, "The rise of the Barbarassas in North Africa",Archivium Ottomarıicum, 3 (1971), s. 238-50; Hess, "The Battle ofLepantoand its Place in Mediterran ean History", Past and Present, sayı 57 (1972), s. 53-73. Daha genel bir görü§ açısı için bkz. J. R. Hale, "Men and Weapons: the Fighting Potential of Sixteenth-Century Verretian Galleys", B. Bond ve L Roy (yay. haz.), War and Society (Londra, 1975), s. 1-23. 86 SAVAŞ VE DÜNYA tarafında İspanyollara ait toprak kalmadı. Venedik 1573'te Türklerle çoktan bir barı§ antla§ması yapmı§, İspanya da 1578'de bir ate§kes imza­ lamı§tı. 1570'lerin ba§ındaki etkili harekatların ardından, kısmen hem İspanya hem de Osmanlıların kar§ılıklı taahhütlerini (sırasıyla Hollanda Ayak­ lanması ve İran ile yapılan sava§) yansıtan uzun bir stratejik durağanlık dönemi geldi, ancak bu aynı zamanda, askeri imkan ve kabiliyet konu­ sundaki bo§luğun yarattığı bir sonuçtu. Her iki taraf da toplu kadırgalar­ dan oluşan etkin filolara sahipti, öte yandan bunların menzili hakim rüzgar yönleri ve üslerin varlığından etkilendi.67 Mesafelerin Osmanlı harekat etkinliğinde yarattığı tahdidi gözler önüne seren ve Astrahan'a karşı yapılan ba§arısız 1569 seferinin gerçekle§tirildiği Güney Rusya'dan farklı olarak, Osmanlılar 1560'lar ve 1570'lerde Akdeniz'deki olası büyük çaplı saldırı menzillerini aşamadı. Korfu, Güney İtalya ve Malta hala muhtemel hedeflerdi. Ancak, Türkler Hıristiyan istihkamındaki geli§melerden ve bu amaç için ağır masraflar yapılmasından etkilendiler. Modon ve Rodos gibi Hıris­ tiyan kayıpları, V enediklilerin imparatorluklarında oldukça hızlı kullan­ dıkları açılı kale burcu mimarisinin kullanıma konmasından önce ger­ çekleşti. Yüzyılın ikinci çeyreğinde, Girit'teki Kandiye'de (Iniklion) bir kale ve 1573'ten sonra Rethimnon'da önemli bir hisar inşa edildi. Bu gibi hisariarı ele geçirmek Türkler için zor oldu, öte yandan tamamen en modem tasanma göre inşa edilen genişletilmiş duvarlarla çevrelenen ilk şehir olan Kıbrıs'taki Lefkoşe'yi 1570'de ancak zulüm ederek aldılar. Türkler, istihkamı Avrupalılar kadar büyük oranda gözden geçirmediler, çünkü on altıncı yüzyılda saldırı altında olmadıkları için buna hemen hemen hiç ihtiyaç duymadılar.68 Fakat, bir sonraki yüzyılda, üzerlerindeki dı§ baskı arttıkça, Türkler birçoğu ancak uzun süren kuşatmalardan sonra düşen etkileyici istihkam­ lar inşa ettiler: Belgrat, Buda ve T una Nehri üzerindeki Vidin, Tisza üzerindeki Temeşvar, Dinyester Irmağı üzerindeki Hotin ve Bender, Din­ yeper Halid'ni kontrol eden Özi ve Kılburun ile Don Irmağı üzerindeki

67) Guilmartin, Gunpowder and GaUeys, s. 18; Hess, "Ottoman Seabome Discoveries", s. 79. 1910. 68) W. E. D.Allen, Problems of Turkish Power in the Sixteenth Century (Londra, 1963); S. Pepper, "Fifteenth-Century Ottoman Military Architecture: A Reassessment". Yayımlan­ mamış bu çal�masını bana ödünç verdiği için Prof. Pepper'a teşekkür ederim. ON BEŞiNCi VEON ALTINCI YÜlYIUAR: YAYlLMAVE ŞAVAŞ 87

Azov. Türk mevkileri, teknik açıdan Vauban'ın XIV. Louis için in§a ettiği istihkamlar kadar etkileyici olmasalar da aynı amaca hizmet etti: genel olarak, dü§manın eline geçmeden önce büyük oranda kuvveti mas­ setti ve aynı zamanda Osmanlının elinde bulunan kaynaklan yansıttı.

Fas'taki Yenilgi

On altıncı yüzyılda Avrupalıların yayılma esnasında ya§adıklan en önemli tek yenilgi 1578'te gerçekle§ti. Portekiz'in genç hükümdan Kral Sebas­ tian, Fas'ı bağımlı bir devlet haline getirmek ve ayrıca gittikçe yayılan Osmanlı tehdidinden bağı§ık kılmak için, Portekiz'in Fas'ta uzun zaman­ dır süregelen çıkarlarını cesurca geni§letmeye çalı§tı. Fakat, Fas'ın askeri imkan ve kabiliyeti yüzyıl önce Portekizliler "çok yönlü harekat, taktik uzmanlığı ve silah çe§itliliği, sayısı ve tekniği açısından önemli bir üstün­ lük" geli§tirdikleri dönemde çok fazla ilerleme kaydetmi§ti.69 O zaman­ dan itibaren, Fez §ehrinde ya§ayan Vattasi hükümdar sülalesi daha gayretli dü§manlar olan Sadiler tarafından Fas'ın büyük kısmından sürüldü. 1536- 49 arasındaki yıllar Fas için hayati öneme sahipti. Yerel hanedanlık daha çok toprak edinip, Avrupalı mühimmat kaynaklan ile ili§kileri sağlamla§­ tınp zaferler kazandıkça, ate§li silahlarla ku§atılmı§ kuvvetler ve top cephanelikleri önemli ölçüde büyüdü. Sultanlar, arkebüzleri ve sahra toplarını kuvvetlerine katmak ve muharebeleri için birle§ik piyade ve süvari taktikleri geli§tirmek üzere gayretle çalı§tılar. Hafifsüvari birlik­ leri Memlılklerin ve Batı Avrupa ordulannın ağır birliklerinden çok daha esnektiler. Sadiler, 154 1'de Agadir'i aldı ve Portekizliler Safi (1542), Azamor (1542) ve Arzila'yı (1549) terk etmeye mecbur birakıldılar. 1549'da Mu­ hammad ash-Shaykh, Fas'a nesillerdir olmadığı kadar birlik ve beraber­ lik getirdi: o yıl Fez (Fas) §ehrini Vattasi Hanedanlığı'ndan aldı. Santa Cruz'un Portekiz'den alınması Fas'ın saldırı harekatlannda ilk topçu birliği zaferi oldu ve kara sava§ındaki teknolojik açığın kapandığına i§aret etti. Artık Fas ele geçirilmeye çalı§ılan bir toprak değil, Akdeniz'deki sava§ta yer alan gizil bir dü§mandı. Portekiz istihkamı kar§ısındaki devi­ nimsiz ku§atmalardan piyade-süvari birliklerinin İslamcı dü§manlara,

69) Cook, "W arfare and Firearms inFifteenth Century Morocco, 1400-1492", War and Society, ll (1993), s. 31. BB SAVAŞ VE DÜNYA

özellikle de 1550'lerde ilerlemekte olan Osmanlılara kar§ı hızlı manev­ ralanna dönü§tükçe, Fas'ın askeri imkan ve kabiliyeti geli§ti. Dı§anda kazanılan ba§arılar Fas'a içeride istikrar sağladı. Sebastian ise buna meydan okudu. 1578'de Sebastian, kötü bir §ekilde hazırlanml§ 18.000-20.000 asker­ lik bir orduyu Sultan Abdal Malik'in 70.000 ki§ilik ordusuna meydan okumak için Fas'ın iç bölgelerine gönderdi. Sebastian, amcası Abdal Ma­ lik tarafından aziedilen bir önceki Sultan Muhammed el-Mütevekkil'e yardımederek Fas'taki bölünmelerden fayda sağlamaya çalı§tı. Bu §ekilde kendine bağımlı bir hükümdar kazanacağını umdu. Ayrıca, Fas ku§atma­ sında Türklerden ve Habsburglulardan destek gören Abdal Malik'in de tahttan edilmesi gerektiğini hissetti. Sebastian, piyadelerinin Fas süvarilerine ba§arıyla kar§ı koyacağına inanarak, 4 Ağustos'ta Kasrü'l Kebir'de (Alcazarquivir) sava§ ba§lattı. Piyadelerini, yanda süvariler ve önde toplada derin bir fa lanjın içine mevzilendirdi. Faslılar ise arkebüzlü atlılada ardı ardına saldırılada sava§ açıp desteksiz Portekiz toplarını a§tı. Ancak Portekiz piyadeleri iyi sava§tı ve Fas piyadeleri üzerinde çok baskı yaptı. İkinci bir Fas süvari atağı her iki kanattah Portekiz süvarilerini sıkı§tırdı ama Faslılar yine güç kay­ betti. Portekiz piyadelerinin yeni bir saldırısı sol kanatlarında bir açığa yol açtı ve Faslılar da bundan beceriyle faydalandı. Ardından Fas'ın arke­ büzlü atlıları Portekiz arka sağ kanadının bütünlüğünü kırmacia ba§arılı oldu ve Sebastian'ın ordusu dağıldı. Sebastian öldürüldü ve tüm ordusu ya katiedildi ya da esir dü§tÜ. Becerikli, disiplinli Fas kuvveti, üstün liderlik ve disiplin ile daha esnek birlikler, taktikler ve muharebe sayesinde ezici bir zafer kazandı. Fas ordusu ilk dönem barut kuvveti olarak olgunla§tı ve at sırtındayken ate§ etmek üzere eğitilen arkebüzlü erleri etkin biçim­ de kullandı.7° Fas, 1844'e kadar Avrupa istilasına uğramadı. Kasrü'l Kebir Muharebesi'ne sava§ tarihinde genellikle önem verile­ mez. Batı'nın büyük yükseli§ temasında kendine yer bulamaz gibi görünür. Hıristiyan dünyası ile İslam arasında on altıncı yüzyılda gerçekle§en askeri mücadelenin incelenmesi, Afrika Boynuzu ve Rusya' da gerçekle§enler dahil diğer mücadelelere zarar vererek Osmanlı-Habsburg çatı§ması üze­ rinde yoğunla§ır. Buna ilaveten, askeri tarihçiler (veya aslında. pek çok

70) E. W. Bovil, The Battle of Alcazar (I..ondra, 83, 1952); Cook, The HurıdredYears War fo r Morocco. Gunpowder and the Military Rev-olution in the Early Modem Muslim Wo rld (Boulder, 1994). ON BEŞiNCi VE ON ALTINCI YÜlYILI.AR:YA YilMAVE ŞAVA Ş 89

diğer tarihçi) asla Fas'ı önemli bulmaını§lardır. Kasrü'l Kebir ele alınırsa da, Sebastian'ın akılsızlığına bakılarak göz ardı edilir. Bu yakla§ıın yanıltıcıdır. Avrupa'nın askeri becerisi ve yayılması tar­ tı§ınalannda, Kasrü'l Kebir birkaç nedenle önemlidir. Özellikle, Avru­ pa'nın Fas üzerindeki baskısını sona erdirerek Avrupa yayılmasında sınır­ layıcı olması önemlidir. Daha genel olarak, Fas, Cezayir ve Tunus'un sözde Berberi Eyaletleri'ni alma konusunda sergilenen ba§ansızlık, Avru­ pa askeri sisteminin ülkelerin iç kısımlarında saldın yapıldığında yeter­ siz kaldıklarını ve ayrıca hem kıyılardaki konumlara kar§ı düzenlenen arnfibi harekatlar hem de kazanılını§ topraklarda güçlerini peki§tirmek ve toprakları ellerinde tutmak için gösterdikleri savunma çabaları konu­ sundaki sınırlamalarını ortaya koyar. Bu hususlar yalnızca on altıncı yüzyıldaki Kuzey Afrika ile ili§kili değildir ve aslında hem kronolojik hem de coğrafi açıdan çok daha geni§ çaplı bir alanla ilgilidir. Kasrü'l Kebir, Avrupa askeri imkan ve kabiliyeti ile ate§li silahları yaygın ve etkin biçimde kullanan diğer devletlerin askeri becerisi arasındaki ili§ki meselesine de dikkati çekmektedir. Porte­ kizlilerin Hint Okyanusu'na girmesi, yalnızca Müslüman kuvvet kar§ı­ sında kısmen jeopolitik bir üstünlük sağlanması §eklinde değil, aynı za­ manda kar§ı konması güç bir askeri tehdit ve daha kolay kullanılabilir bir faaliyet sahası arayı§ı olarak yorumlanıp yorumlanmaması sorusunu da gündeme getirmektedir.

Portekiz İmparatorluğu

Son olarak, Kasrü'l Kebir Portekiz'in bağımsızlığını sona erdirdi. Sebas­ tian'ın çocuğu yoktu. Halefi, Kardinal Henrique ya§lı, hasta ve çocuksuzdu ve 1580'de öldüğünde II. Felipe, hem geni§ çapta rü§vet vererek hem de bölükleri kullanarak tahtta hak iddia etti. Cadiz' den gelen bir filodan destek gören Alba Dükü, Haziran sonunda saldırıya geçti. 18 Temın uz' da Setubal, Ağustos sonlarında Lizbon ve 8 Eylül'de Coimbra dü§tü. Por­ tekiziHer Alcantara'da yenilgiye uğradı. Bu saldırı yüzyılın en hızlı ve kati saldırılarından biriydi. K�§ulların farklı olmasına rağmen, Portekiz İmparatorluğu Aztek ve İnka imparatorluklanndan çok daha çabuk dü§tÜ. Uzun Portekiz direni§i Asor Adaları ile sınırlı oldu ve burada Portekiz'in taht sahibi Don Antonio'yu destekleyen Fransız sava§ gemilerini bozgu­ na uğratan 1582 ve 1583 İspanyol seferleri ile nihayet son buldu. 90 SAVAŞ VE DÜNYA

Dünyanın önde gelen iki okyarrus aşırı koloni imparatorluğundan biri olan Portekiz, rakip imparatorluk İspanya tarafından nispeten az mücadele verilerek ele geçirildi; bu da Portekiz ve İslam arasındaki müca­ deleye bariz bir tezat oluşturmaktadır. Yine de, bu, on altıncı yüzyıl Avrupa rejimierindeki hanedanlık konusunun önediğini yansıtır: hanedanlığın yıkılınası ve tükenınesi (Sebastian'ın ölümü ve tahtın varisinin olmayışı) bağımsız Portekiz'in sonunu getirdi. Fakat 1603'te İskoçya ve İngilte­ re' de olduğu gibi, bağımsız kurumların ve ayrı uygulamalar ile ayrıcalıkla­ rın korunmasına gösterilen istek, hanedanlığın devredilme sürecini ko­ laylaştırdı. II. Felipe, Portekiz kralı I. Felipe oldu. Herhangi yeni bir eyalet kurulmadı. Fakat Portekiz 1580'den 1640'a kadar İspanya krallan tarafından yöne­ tildL O zamana kadar ciddi problemlerle karşılaşmış olsalar da, bu durum Portekiz'inimparatorluk faaliyetlerini ve yayılmasını tehlikeye attı. Porte­ kiz kaynakları, ilk olarak 1580'den sonra, kısmen İspanya'nın Avrupa'da ve diğer yerlerdeki çıkarlarını genişletmek için kullanıldı ve bu süreç 1588'de en canlı halini aldı. İngiltere karşısındaki İspanyol Arınadası Liz­ bon' dan denize açıldı ve sonraki savaşların asıl ağırlığı Portekiz kalyonlann­ ca taşındı. 1583'de Asor Adaları'ndaki Terceira ele geçirilince, Angra'daki kale İspanya'nın transadantik ticaretini korumak için güçlendirildL Portekiz kaynaklarının kullanımındaki bu sapma çok önemlidir, çünkü bundan önce Portekiz'in eline pek çok fırsat geçmiştir. Ne var ki, İtalyan Savaşları'na ve 1494-1559 yıllarında meydana gelen Franco ile Habs­ burg arasındaki üstünlük mücadelesine karışmadığı gibi, ne de, 1546-7 Habsburg-Alman Protestan çatışmasıyla başlayan ve 1560'larda II. Peli­ pe Krallığı'na karşı başlatılan Hollanda ayaklanmasının yanı sıra Fransa Din Savaşları ve İskoçya, İngiltere ve İrlanda'daki günah çıkarmalada ilgili iç çatışma ile daha da yaygınlaşan 'Din Savaşlarına' bulaşmıştır. Böylece, Portekiz, diğer Avrupa devletlerinden farklı olarak, nüfus yoğun­ luğu az olsa da, askeri kaynaklarını ister Fas isterse daha öte yerler olsun Avrupa dışındaki topraklarda düzenlediği harekatıara yönlendirdi, an­ cak Fas dışındaki bölgelere girmeye çall§ması İspanya ile ilişkilerini ger­ di. Örneğin, İspanya'nın müdahalede bulunabileceği endişesi Portekizli­ leri Maluku Adaları'nda, Ative'de (1564) ve Hitu'da (1568) kaleler inşa etmeye itti. Bu sayede Portekiz, Waterloo'dan sonra yüzyılın büyük kıs­ mında İngiltere'nin konumunu belirleyen askeri bir başarı elde etti: İn­ giltere Avrupa'nın kıyısında ve kıtada yaşanan mücadelelerden nispe­ ten uzakta yayılınacı bir güç oldu. ON BEŞiNCi VEON ALTINCI YÜlYILlAR:YAYl LMA VEŞAVAŞ 91

İkinci olarak, Portekiz, İspanya sisteminin bir parçası haline gelince, sistemin kendinden doğan saldınlarına maruz kaldı ve gerçekten de Porte­ kiz İmparatorluğu'nun zenginliği ve a§ikar savunmasızlığı onu cazip bir kurban haline getirdi. 1580'den önce Portekiz'in küresel askeri-ekono­ mik örgütlenmesi pek çok güçlükle kar§ı kar§ıya kaldı. 1580'den sonra bu güçlükler daha çözülmez bir hal aldı. 1580'den önce İngilizlerin Porte­ kiz ticaretine yaptığı saldınlar küçük çaplıyken, bu tarihten sonra Por­ tekiz'in sahip oldukları İspanya donanınası ve kolonHerine kaqı ardı ardına yapılan İngiliz saldınlarından doğrudan etkilendi. Hollandalılar da Portekizliler için ciddi bir tehdit olu§turdular. II. Felipe, 1594 yılında Hollanda'nın Lizbon ile ticaret yapmasını yasakladı ve Hollanda'nın baharat almak için Asyalı kaynaklara yönelmesine neden oldu. İngiliz gemileri Hint Okyanusu'na ilk defa 1591 yılında vardı. Daha önce Portekiz' e hizmet eden James Lancaster'ın kaptanlığını yaptığı Ed­ ward Bonaventure, 1592 yılında üç Portekiz gemisini almı§tı. Lancaster, saldınlara devam ederek 1595'te Brezilya'daki Portekiz üssü Pemambu­ co'yu alıp büyük bir ganimet ele geçirdi ve 1600'de kurulan İngiliz Doğu Hindistan §irketine ait ilk filoyu komuta etti. 1602'de Açe'ye vardığın­ da, İngilizlerin Portekizliler kar§ısında müttefik olarak kabul edildikle­ rini gördü. Buna ilaveten, Portekiziiierin artık bu gibi saldınlara nasıl kar§ılık verileceğini belirlemek için gerekli olan diplomatik bağımsızlık­ ları kalmamı§tı. Böylece, çeli§kili olsa da, 1580-1640 arasındaki İspanyol­ Portekiz birliği, Avrupa dı§ındaki topraklarda harekatlar yapan Avru­ palı güç sayısını azaltmı§ olmasına rağmen bu güçler arasındaki rekabeti artırdı veya en azından §iddetlendirdi.

Portekiz ve Aşağı Sahra Afrika'sı

Avrupalılar, Kuzey Afrika'da olduğu kadar A§ağı Sahra Afrika'sında da sorunlarla kar§ıla§tılar. Daha önce Portekizliler, köleler için yapılan baskınların Nehri'nin güneyinde bulunan güçlü krallıklar tara­ fından büyük bir dirençle kar§ılandığını fark etmi§lerdi. Bunun yerine de, bu bölgeye girmek71 ve daha ileriye yayılma hareketini finanse etmek için ticareti kullandılar. 1482'de kurulan ticaret üssü Sao Jorge da Mi-

71) M. Newitt, "Prince Henry and the Origins ofPortuguese Expansion", Newitt (yay. haz.), The First Portuguese Colonial Empire (Exe ter, 1 986), s. 29. 92 SAV� VE DÜNYA na'dan edinilen kar, Diogo Cio ve Bartolomeu Diaz gibi daha sonra yapı­ lan deniz seferleri için kullanıldı. Hepsi Portekiz' de hazırlanan ta§lar, kalaslar ve kiremitlerle önceden in§a edilen Mina, lojistik bir ba§anydı. Genel olarak üsleri kurmak ve ele geçirmek, Portekizlilerin Doğu Afrika'daki Safala (1505), Kilwa (1505) ve Mozambik (1507), Ango­ la'daki Luanda (1576) ve Batı Afrika'daki Mina (1482), Axim (1495) ve Accra'da (1515) 72 yaptığı gibi mümkün olsa da, iç bölgelere doğru ilerle­ mek zordu. Bu da Angola'daki ve Zambezi Vadisi'ndeki Portekizliler için sorun te§kil etti. Monomotapa altınlarını ele geçirmek için 1571-3'te 700 alaybozan tüfekli asker ile Zambezi Vadisi'ne yapılan seferde asker­ lerin çoğu hastalık nedeniyle kaybedildi. Hiç altın madeni bulunamadı. Portekizliler, açıkça İspanyolların Yeni Dünya'da ba§ardıklarından daha iyisini ba§armaya çalı§tılar. Ama bunun yerine Avrupa askeri sistemi­ nin A§ağı Sahra Afrika'sındaki kara saldınlarının hepten yetersizliğini ortaya koydular. Biri 1569-75 arasında Mozambik, diğeri ise 1575-90 yıllarında Angola olmak üzere, Portekizlilerin Afrika'daki en büyük iki i§gal giri§imi ba§arısızlıkla sonuçlandı. Hastalıklar Afrika'daki Avrupa­ lılar için olduğu kadar Yeni Dünya'daki rakipleri için de yıkıcıydı. 1575- 90 arasında Angola'da çarpı§an Portekiz askerlerinin yakla§ık yüzde 60'ı hastalıktan öldü. Geri kalanların çoğu ise ya öldürüldü ya da terk edildi. Ayrıca adar da hayatta kalamadı. Genellikle, buradaki ortam Yeni Dün­ ya' dakinden çok daha vah§iydi. Meksika ile Peru nüfusu kalabalık ve bir i§galci için bolca kaynak sağlayabilen iyi geli§mi§ bir tarım sistemine sahipken, Afrika'nınambarları, yağmalanacak yiyecekleri ve yolları yok­ tu. Ayrıca, Meksika ve Peru politik açıdan daha merkeziydi ve dolayısıy­ la hükümdar bir kez tutuklandığıncia toprağı ele geçirmek kolayla§ıyordu. Portekizliler, ayrıca, Afrikalıların Yeni Dünya'nın tahta ve absidiyen ta§ından yapılma silahlanndan kesinlikle daha üstün ve bazı açılardan kendi çelik silahlan kadar iyi olan demir silahlarla ku§anmı§ olduklannı gördüler. Ancak, Batı Avrupa kıyılarındaki Portekiz varlığı, altın ve diğer de­ ğerli varlıkların Sahra üzerinden Magrip'in (Kuzey Afrika) daha eski antrepolarından ziyade, Orta Batı Afrika'dan kıyı antrepalarma kayına­ sına neden oldu. Bu nedenle, Fas'ın ele geçirilmesi ticari açıdan on be§inci yüzyıldaki kadar önemli değildi. Buna ilaveten, Portekiz etkisi sadece bir çatı§ma meselesi değildir. 1 483'te Portekizli denizci Diogo Gio, Kongo

72) A. W. Lawrence, Trade Castles and Forts ofWest Africa (Londra, 1963). ON BEŞİNCi VEON ALTINCI YÜlYILLAR:YA YlLMA VEŞAVAŞ 93

Krallığı'na ayak basan ilk Avrupalıydı. Barı§çıl ili§ kiler kuruldu ve ı 49 ı' de Kral Joao olarak vaftiz edildi. Birbiri içine geçmi§ Hıristiyanlık ve yerel dini değerler hızla yayılıp Avrupa'nın Avrupa dı§ındaki dünyada yarat­ tığı etki süreci için iyi bir model olu§turan bir bile§im oldu.

Ate� Gücünün Sınırlan

On altıncı yüzyıldaki tüm sava§lann neticesini elbette sadece ate§ gücü belirlemedi. Safeviierin Alme-Qulaq'ta (1503) Akkoyunlu'yu yenebilme­ sinin bir nedeni, Akkoyunlu içindeki bölünmelerin bir araba konvayu­ nun arkasındaki top arabalannın ko§um parçalarını çıkarma uğra§lannı engellemesiydi. ı573'te, Moğol hükümdan Akbar'ın 3000 askeri, Guce­ rat'taki bir isyanı bastırmak için deve sırtında yola çıktı, 500 mili (800 km.) yalnızca ı ı günde kat etti ve sonra bir süvari çarpı§masında ı5.000 isyancıyı alt etti. Sekiz yıl sonra Akbar'ın devasa sahra ordusu hala 28 top arabası, 50.000 ki§ilik süvari kuvveti ve 500 sava§ filine sahipti. Mo­ ğolların Hindistan'daki sava§ atı kaynaklarını elinde tutabilmesi on al­ tıncı yüzyılda alt kıtadaki atlı okçulara hakim olmasını sağladı ve bu okçuluk §ekli o zamana kadar Hindistan sava§lannda çok daha önemli olan fillerinni speten önem kaybetmesine neden oldu. Bu deği§imde topçu birlikleri kadar atlı okçular da kayda değerdi ve Babür ate§li silahlardan çok bu gibi okçuları kullanarak zafer kazandı. Tukaroi Sava§ı'nda ( ı57 5), Tadar Mal yönetiminde Doğu Hindistan' daki Moğol ordusu, Bengal'in Afgan Sultanı Davud Kararani'yi, fillerleMoğol merkezine yapılan ba§arılı bir saldırının ardından toparlanıp, okçuluğun büyük rol oynadığı zorlu bir muharebe ile bozguna uğrattı.73 İran hükümdan I. Şah Abbas ı598'e Herat'a doğru ilerlerken, Özbeklerin biraz daha büyük bir kuvvetini, Şah'ın bizzat kendisi tarafından yönlendirilen atlı korumasının yaptığı saldırı ile sona eren -i Pariyan Sava§ı'nda yendi. Orta Asya kökenli atlı okçular, on ikinci ve on üçüncü yüzyılda İslam dünyasının kaqı kar§ıya kaldığı tehlikelere, Haçlı Seferlerine ve özellik­ . le de Moğollara verilecek en uygun cevap oldu. On altıncı yüzyılın ba§­ larında Türkler atlı okçuların artık eskidiğini. göstermi§ olsa da, Güney ve Orta Asya'da önemini korudu.

73) Woods, TheAqquyun lu, s. 175; S. Digby, War Horseand Eleplıant in theDeUıi Sultanate (Oxford, 1971), s. 23-82; Phul, Amıies, s. 64-6. 94 SAVAŞ VE DÜNYA

1llıi!SIIılill� Resim 14: Fırlatma bıçağı, Sudan. Mızraklar gibi bu bıçaklar da silahlan fırlatmave bıçaklama ara­ sında fark gözetme tehlikesini ortaya koyar.

Resim 15: Kongo baltası. Şok taktikler için çok önemli olan göğüs göğse sava§larda baltalar etki­ lisilahlardı. Bu gibi taktikler Kongo ve Batı Afrika Altın Sahili gibi ormanlık alanlarda gerçekle§en çoğu sava§ın özelliğiydi. Böyle bir ortam ate§li silahlarm kullanılmasına imkantammaını§tır. Di­ ğer hücum silahlan arasında kılıçlar, bıçaklar, ka­ malar, baltalar ve ciritler bulunmaktaydı.

Afrika'da ateşli silahlar en çok Akdeniz kıyılarından gelen 'yabancı' İslam etkisinin en çok hissedildiği Savana bölgesinde tesirli oldu, ama bu tesiri abartmamak gerekir. Faslılar 1591'de Timbuktu'yu istila etti, ancak güçlü Songay direni§i daha ileri gitmelerini engelledi. Ahmad İbn Fartuwa'nın çağda§ anlatımlarında, Bomu kralı İdris Aloma ve Kanem arasındaki sava§larda silahların önemli bir rol oyrıadığına dair herhangi bir yorum bulunmamaktadır ve Fartuwa, Aloma'nın ordusundaki diğer birliklerin ve ate§li silahların olmadığı yöntemlerin üzerinde yoğunla§ır. · Etiyopya'da ateşli silahların kullanımı var olan atım ve barut ile sınır­ lıydı. On yedinci yüzyılın başlarında, hiçbir sefere 500'den fazla alaybo­ zan tüfekli asker katılmadı. 74 Yerli Afrika savaş yöntemleri çok etkiliydi. Afrika'nın okçu ve kargı­ lı asker taşıyabilen kısa kürekli kıyı gemileri, Batı Afrika kıyılarında Porte-' kiz akıncılarına meydan okuyabildi. Daha büyük ve yanları yüksek Por­ tekiz gemilerini geri püskürtmeleri zor olsa da, Portekiz toplarının vura-

74) H. J. Fisher, "The central and Sudan", R. Gray (yay. haz.), The Cambridge Historyof Africa IV(Cambridge, 1975), s. 71. Ayrıca bkz. G. White, "Firearms in Africa: An lntroduction", ve H. J. Fisher ve V. Rowland, "Firearms in the Central Sudan",]oumal of African History, 12 (1971), s. 173-84, 15-39; Pankhurst, Ethiopia, s. 16. ON BEŞiNCi VE ON ALTINCI YÜzylLlAR: YAYlLMA VEŞAVA Ş 95 mayacağı kadar hızlı ve küçük hedeflerdi. Örneğin, 1535'te Portekizliler Batı Afrika açıklarındaki Bissagos Takımadaları'nı- almaya çalışınca bir kez daha geri püskürtüldüler. Portekiz topları karada, Afrika'nıntoprak tabyalan üzerinde pek etkili değildi. Angola' da alaybozan tüfeklerinin yavaş atış oranı ve Afrika savaş tertibinin açıklığı ateşli silahların tesirini azalttı ve Portekizliler, ancak yerel birliklerden destek aldıklarında zafer kazanabildiler. Süvariler açısın­ dan ise Portekizliler küçük bir kuvvetten fazlasına sahip olmadıkların­ dan, düşmanlarının açık düzen savaş biçimine karşı koyamadılar.75 Ben­ zer şekilde, kuzeydeki steplerin göçebe atlılarına karşı yapılan Çin sal­ dırılarının başarılı olabilmesi için genellikle göçebe müttefiklere ve göçe­ be toplumun politik ve ekonomik dinamiklerini anlamaya karşı istekli olmak gerekti. 76 Batı Afrika'nın iç bölgeleri söz konusu olduğunda, Ku­ zey Afrika'da yetiştirilen daha iri at cinsleri, yeni binicilik teknikleri ve yeni süvari savaşı yöntemlerinin yayılışı ateşli silahların kullanımından daha önemli oldu, oysa bu süreç en azından on dördüncü yüzyılda baş­ lamıştı.

japonya

Asya'daki durum sadece barutlu silahiara yönelmiş olmanın ortaya koy­ duğu durumdan daha karmaşıktı. Ateşli silahlar Japonya'da da gerçekten önemliydi. On dördüncü yüzyıla kadar temel çatışma şekli, ana silahlar yay ve ok olmak üzere at üzerinde savaş olarak kalmış ve bu tarihten sonra yapılan savaşlarda piyade erieri daha çok yer almaya başlamıştı. Japonlar barut ile on üçüncü yüzyılın sonlarındaki Moğol istilaları döne­ minde tanıştı ve on beşinci yüzyılda Çin' den derme çatma silahlar aldı, ancak işlevsel olarak etkili ilk silahlar Portekizli tüccarlar tarafından 1543'te getirildi. Bu silahlar on yıl içinde büyük çapta kopyalandı, çünkü Japonya'nın metalürji endüstrisi büyük sayılarda alaybozan tüfeği ürete­ bildi. Shinano Asahiyamajo Savaşı'ndan (1555) sonra ateşli silahlar

7 5) Thomton, "The Art of War in Angola, 1575- 1680", Comparative Studies in Society and History,30 (1988), s. 360-78. 76) A. Waldron, "Chinese Strategy from theFourteenth to the Seventeenth Centu­ ries", W. Murray, M. Knox ve A. Bemstein (yay. haz.), The Making of Straıegy. Rulers, States, and War (Cambridge, 1994) , s.109, 113. 96 SAVKı VE DÜNYA sava§larda elbette önemli rol oynadı ve Naga§ino Sava§ı'nda (1575) Oda klanından gelen Nobunaga ordusundaki 3000 tüfekli asker yaylım ate§i ile T akeda süvarilerinin hücumlannı bastırıp sava§ı kesin sonuca götüren bir zafer kazandılar. Bu sahne 1980 yılında Akira Kurosawa tarafından yapılan Kagemusha filminde canlandınldı. Japon sava§larının gidi§atı ve birle§me süreci üzerinde yarattığı etki tartı§malı olsa da, böyle ate§ tak­ tikleri o dönemde ne Çin' de ne de Avrupa' da kullanılmaktaydı. Ate§ gücü, Shizugatake Sava§ı'nda (1583), Hideyoshi komutasındaki kuvvet­ lerin siperler arkasına konu§landınldığı Kyu§U Sava§ı'nda (1587) olduğu gibi, Japonya'nın savunma taktiklerine yoğunla§masına yol açtı. Koreli­ lerin çok az alaybozan tüfeği olduğundan, 1592'de Japonya'nın istilasına uğradıklarında zayıf kaldılar. Japonlar 1551'de top ile tanı§tı, oysa toplar ancak yüzyılın son çeyre­ ğinde önem kazandı ve 1582'den ba§layarak ku§atmalarda kullanıldı. Kore sava§ gemilerinin ve istihkamlarının 1590'larda uğra§tırıcı olması

Resim 16: Sakai Daimyo askerinin zırhı, y. 1550. Japon vücut zırhları ile esneklik ve korunmanın birle§tirilmesi amaçlandı, ama bu zırhlar ate§li silah­ ların geli§iyle deği§ti. ON BEŞiNCi VEON ALTINCI YÜlYILlAR: YAYilMAVE ŞAVAŞ 97

Japonları karada ve denizde ağır silahlar geli§tirmeye itti, oysa 1598'e gelindiğinde Koreliler özellikle denizde. ağır silahlar konusunda liderliği ele geçirmi§ gibiydi.77 Japonya'daki en büyük deği§iklikler, on be§inci yüzyılın ba§larından itibaren sava§ların hızı arttıkça meydana geldi. Bu sava§lar daha büyük orduları, sayıca daha üstün piyadeleri, giderek geli§mi§ taktikler ve komu­ ta planlarını ve özellikle mızrak ve zırhlarda olmak üzere silahlarda deği­ §imi içerdi. Portekiziiierin getirdiği en büyük deği§iklik ate§li silahtı. Bu, önemli bir silah haline geldi ve zırh tasarımını büyük oranda etkilese de, sava§ların yönetilme §eklinde Avrupa'da olduğu kadar bir devrim yarat­ madı. Avrupalılar, Japon harplerinde Moğol istilaları kadar etkili olma­ dılar. Moğollar, sarnurayların kar§ısına daha geli§mi§ taktikler ve hem kılıç, yay ve zırh gibi tanıdık silahların yeni biçimlerini hem de patlayan top merrnileri gibi tamamen yabancı silahlan kullanan bir dü§man çıkar­ dılar. İstilalar, Japonya'nın, ayakta sava§maya daha uygun zırhlar, daha kısa kılıçlar, daha ağır bıçaklar kullanmasını ve örneğin daha koordine piyade hareketleri olu§turmalarında olduğu gibi, taktiklerinde de deği­ §iklikler yapmasını tetiklemi§ görünmektedir. Tüm bu deği§iklikler on dördüncü yüzyıl boyunca görüldü, ancak bunların otonam . iç geli§me­ lerden mi yoksa Moğol deneyiminden sonra teknik ve taktiklerin yayıl­ ması ve iyile§mesinden mi kaynaklandığını söylemek zordur. Gibbon'a göre, on altıncı yüzyılın büyük kısmında Japon klanları ara­ sında ya§anan hakimiyet mücadelesi, daha iyi olmak için birbirleriyle rekabet edip ate§li silahları benimseme ve büyük istihkamların ill§a edil­ mesi sonucunda, askeri geli§meye katkıda bulundu. 1590'larda Kore ile yapılan sava§ taklit etme yoluyla da geli§meyi sağladı. Fakat on yedinci yüzyıldaki Japonya uluslararası ili§kilerde benzer bir eylem biçimini ba§­ latmayı seçmedi ve askeri imkan ve kabiliyeti ne karada ne de denizde geli§ti. Halktan insanlara silah verilmesine kar§ı güçlü bir sosyo-kül­ türel muhalefet olu§tU. Dı§a kapalı samuray elit sınıfı dı§ındaki hiç kim­ seye kılıç da dahil olmak üzere silahianma izni verilmedi. Doğu Asya'nın diğer yerlerinde ate§li silahlar daha önemsiz bir rol oynadı ve bu da ate§li silahiara gereğinden fazla yoğunla§manın tehlikeli olduğuna bir i§arettir, çünkü böyle bir yoğunla§ma yalnızca askeri tekno-

77) D. M. Brown, "The Impact ofFirearms onJapanese Warfare, 1543-98", Far Eastem Quarterly, 7 (1948), s. 236-53; J. L. Boots, "Korean weapons and armour", Transaction of the Korean Branch of the Royal Asia: Society, 23, sayı 2 (1934), s. 25. 98 SAVAŞ VE DÜNYA loji etkenlerinin rolünü değil, aynı zamanda barutlu silahların özel rolünü abartmaya neden olacaktır.

Çin

Barutlu silahlar ilk kez barut üretmek için kullanılan doğru formülün dokuzuncu yüzyılda ke§fedildiği ve metal namlulu etkin silahların on üçüncü yüzyılda üretildiği Çin' de geli§tirildi. 78 Topların ve diğer ate§ li silahların kullanımı Burma, Kamboçya, Siyam, Vietnam ve diğer yerlere on dördüncü yüzyılda Çin' den ba§layarak yayıldı. Portekizliler ı5 ı ı'de Malakka'yı aldıklarında pek çok top buldular, oysa İspanyollar ı579 yılın­ da Brunei' de ı 70 top ele geçirmi§lerdi. On altıncı yüzyılda Cava' da büyük toplada da atı§ yapıldı. 79 Fakat Çin önemli geli§melerden sorumlu olma­ sına rağmen, elde ta§ınır ate§li silahlar alanında liderliği kaybetti. Fitilli tüfek muhtemelen hem Sincan Uygur Müslümanları vasıtasıyla Türkler, hem de ya doğrudan ya da Japon korsanlar aracılığıyla maceraperesr Porte­ kiıli tüccarlar tarafındanÇin' e sokuldu. Buna ilaveten, Çinliler, çakmaklı tüfekler geli§tiremediler. 80 Moğollar, on altıncı yüzyılın ilk yarısında ya§adıkları iç çatı§maların ardından ayağa kalktığında Çin'e ağır baskı yaptılar. ı550'den ı566'ya kadar her yıl saldırılar düzenlediler ve ı552 yılında steplerde pusuya dü§ürdükleri bir Çin ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattılar. Sonuç olarak, yıllık askeri harcamaları hızla artan Çinliler, stratejik geçitler ve surlar­ daki gamizonlara bel bağlayarak ve Moğollara ayak uydurmak için ba§arılı adımlar atarak savunmaya döndüler. ı57ı'de Atlan Han'la bir antla§ma imzaladılar. Ticaret ve armağanlar etkili savunma araçları olarak kul­ lanıldı.81

78) J. Needham, Military Technology: The Gun-powder Epic (Cambridge, 1987); Nee­ dham, Science in Traditional China (Cambridge, 1981) isimli kitabından "The Epic of Gunpowder and Firearms, Devdoping fromAlchemy" s. 27-56, ve Gunpowder as the Fourth Power, East and West (Hong Kong, 1985); L. C. Goodrich ve F. Chia-Sheng, "The Early Development of firearms in China", 36 ( 1946), s. 114-23. 79) Reid, Southeast Asia in the Age ofCommerce, II, 219-23. 80) Needham, Military Technology, s. 444-465. 81) F. W. Mote ve D. Twitchett (yay. haz.), The Cambridge History of China VII. The Ming Dynasty, 1368-1644, Bölüm 1 (Cambridge. 1988), s. 4 78; Barfield, The Perilous Frontier; Nomadie Empires and China (Oxford 1989), s. 249-50. ON BEŞiNCi VEON ALTINCIYÜlYILlAR: YAYlLMAVE ŞAVAŞ 99

Yer değiştirebilen topçu birlikleri 1570'lerde Çin'de geliştiriidi ve Çin Seddi tüfekli askerlerin Moğollara direnebilmeleri için yeniden yapı­ landırıldı,82 fakat Ming İmparatorluğu'nun askeri gücü temelde yaklaşık yarım milyonluk ordusunun büyüklüğüne, kısmen de ateşli silahlardan ziyade istihkamlara dayanmaktaydı. Daha gelişmiş ateşli silahlar ve istihkam faydalı olsa da, Ming İmparatorluğu 1550'lerde Sarı Deniz kıyıla­ rına saldıran Çin'deki wako Qapon korsanları) üslerini ele geçirmek için geleneksel silahlar (yaylar, kargılar ve kılıçlar) kuşanmış çok sayıda adam kullandı. Topların güvenilmez ve/veya hatalı olduğu düşünüldü. 1593'te önemli olan şey, Korelileri Japon istilasına karşı desteklemek için gönde­ rilen ordunun askeri teknoloji düzeyi değil, büyüklüğüydü. Japonlar Pu­ san yakınlarındaki bir köprübaşına kadar geriledi, ancak Çinliler bu köp­ rübaşını yıkamadılar. Buna kıyasla, 1582-3 ve 1484 yıllarında Birman­ ya'ya yapılan seferler başarılı oldu. Çin kuşatma tekniklerinde rakamlar da önemliydi. Barutun Çin'deki ilk kullanımı, takviye edilmiş şehirlerinin on altıncı yüzyılın toplatma dayanabilen çok kalın surları olmasını sağladı. Sonuç olarak, bombardı­ man yerine saldırı yapmak istihkama kar§ı kullamlan bir taktik oldu. Ayrıca, bu, var olan büyük kuvvetler için de uygun bulundu. Ağır kayı­ plar verme riski kabul edilebildi -ki bu hem pragmatik askeri düşünceler hem de kayba, acıya ve disipline karşı takınılan kültürel tutum meselesi­ dir- ve büyük ordulan beslemede yaşanan lojistik problemler nedeniyle kuşatmalar mecburen hızla sonlandırıldı.

GüneydoğuAsya

Ateşli silahlar Güneydoğu Asya ve Doğu Antiller' de, Ca va üzerinde veri­ len savaşta olduğu gibi, nispeten önemsiz bir rol oynamıştır. Bu da kültü­ rel varsayımları yansıtmaktadır. Vurgulanan nokta büyük rakamlar de­ ğil, bireylerin savaşma kalitesi ve sava§çı elider olmuştur. Genel olarak silahşorlar hor görülmüş ve bu elider grubunun üyeleri olarak kabul edil­ memişlerdir. isabet oranı dü§ük alaybozan tüfeklerinin yoğun ate§ açabil­ me etkinliğinin artırılması, düzenli bir biçimde kullanılmalarını gerektir­ miştir. Gerekli disiplin ve talimler bölgede savaşla ilgili sosyal varsayımlar­ la örtüşmemi§tir, çünkü bireysel beceriyi ve sosyal mevkii toplu, düzenli

82) A. Chan, The Gloryand Fall af the Ming Dynasty (Norman, 1982), s. 51-63. 100 SAVAŞ VE DÜNYA

birliklere nazaran ikinci plana atılml§tır. Ayrıca, toplar, katil makineler­ den çok otoritenin sembolik destekçileri olarak görülmüştür. Toplar sa­ rayların eklentileri olmuş ve manevra kabiliyederinden ziyade büyüklük­ lerine önem verilmiştir.83 Buna ilaveten, tıpatıp aynı olması şöyle dursun, sayıca çok benzer silahların yayılması yerel metalürjik kapasitenin ötesinde olmuştur. Av­ rupa tipi fitilli tüfekler, Burma ve Vietnam gibi birkaç ülkede üretilmiş ama çakmaklı tüfekler ve emniyet kilitleri Avrupa'dan ithal edilmiştir. Pek çok şehir surlada çevrili olmadığı için kuşatmalar sınırlı bir rol oyna­ mıştır, ki bu Malakka, Johor, Brunei ve Açe için kesinlikle geçerlidir. Ancak, Avrupa yaptığı baskıya karşılık olarak, Cava'da olduğu gibi şehir surlarının inşa edilmesi on altıncı yüzyılda yaygınlaşmıştır. Yine de, bir şehri almak için savaşma düşüncesi kültürel bakımdan gelişmemişti. Bu­ nun yerine yerel savaş kültürü genellikle daha güçlü ve ayrılmadan önce şehri yağmalayan saldırganlada karşılaşıldığında şehri terk etme yönün­ de olmuştur. Harekatların genel amacı toprak değil tutsaklardır. Avru­ pa'nın istila ve istihkam ile pozisyonu güçlendirmeye yönelmesi ise başka bir kültürü yansıtmaktadır. Farklı varsayımlar herhangi bir teknolojik fark kadar önemli olmu§tur: Portekiz topları Endonezyalı rakipler tara­ fındançabucak ele geçirilmi§ ve Portekiz karadaki teknolojik üstünlüğünü kaybetmiştir.84 Atlı okçuluk Güney Asya'nın büyük kısmında çok önemli kabul edilse de, bu, Güneydoğu Asya'da böyle olmamış, savaş filleri öne­ mini korumuştur. Güney Hindistan'daki Kerala, Kuzey Hindistan'dan . çok Güneydoğu Asya ile benzerlikler göstermiştir.

Hindistan

Moğol Hindistan göz önünde bulundurulduğu takdirde askeri ba§arının çoğulcu yorumlanması gerektiği aşikar olacaktır. Akbar (1556-1605) ege­ menliğindeki Moğol bölgesinin müthiş geni§lemesi, Akbar'ın enerjisini ve kararlılığını, düşmanları arasındaki parçalanmaları, Hindistan'ın etki-

83) L. Y. Andaya, "Interactions with the Outside World and Adaptation in Southeast Asian Society, 1500-1 800", N. Tariing (yay. haz.), The Cambridge Historyof South-East Asia (2 cilt, Cambridge, 1992) s. 380-95; Reid, Southeast Asia, II. 223-9. 84) Reid, Europe and Southeast Asia: The Military Balance (Townsville, Queensland. 1982), ve Southeast Asia, II. 87-90; M. C. Ricklefs, AHistory of Modem indonesia since 1300 (2. basım, Basingstoke, 1995) s. 24. ON BEŞiNCi VEON ALTINCIYÜzy lLLAR:YAYi lMAVE ŞAVAŞ 101 leyici demografik, ekonomik ve mali kaynaklarını, fe tihlerle alınan bölge­ leri ve Moğol askeri sisteminin gücünü ortaya koyar. Elbette ate§li silah­ ların da rolü olmu§tur. Akbar, ahybozan tüfeklerinin geli§tirilmesine ilgi gösterip kendisinin bizzat denediği özel bir tüfek koleksiyonu yaptı.85 Piyadeleri alaybozan tüfekleri ile silahiandı ve topları dü§man topların­ dan üstündü. 1569'da Ranthambor'un Racput kalesi gibi istihkamı iyi konumların alınmasında Akbar'ın ku§atma topları yararlı oldu, ancak 1568'de Chittoor'un ku§atılmasında istihkam erieri tarafından dö§enen barut yüklü mayınlar daha önemliydi.86 Yine de Moğol askeri kuvveti sadece ate§li silahlarla sınırlı kalmadı. Moğollar, kılıç ve kargı ku§anmı§ ağır süvariler, atlı okçular ve sava§ filleri de konu§landırdı. Akbar, buna ilaveten, konumunu birkaç kale ile sağlamla§tırdı: Agra, Allahabad, Lahor, Acmir, Rohtak ve Attock. Ba­ rutlu silahlar Akbar için önemli olsa da, dü§manları da bu silahlardan faydalandı ve aldığı zaferler kolay olmadı. Chittoor ve Ranthambor ku­ §atmaları, topların mevzilendirilmesindeki gibi, uzun ve güçtü. Lojistik ku§atmalarda büyük rol oynayarak ku§atma sürdürülürken pazarlıkların yapılmasını sağladı.87 Akbar, ba§arılarının büyük kısmını askeri imkan ve kabiliyeri ve devletinin güçlü yapılanmasına borçludur. Ayrıca, bir­ çok silahın birlikte ba§arıyla kullanımı da önemli oldu. Bu nedenle, ate§li silahiara odaklanma değerlendirilmeli, daha ziyade bir bağlama oturtul­ malıdır. Teknoloji tarihçileri, nadiren herhangi bir geli§meyi teknolojiye kar§ı verilen basit bir tepki olarak görürken, askeri tarihçiterin bakı§ açısına göre taktikler pek çok nedenle deği§mekteydi ve teknolojideki yenilikler bunlardan sadece biriydi.

Denizlerdeki Durum

Avrupalıların barutlu silah kullanımını değerlendirirken barut kulla­ nan diğer toplumlarla kıyas yapmak öğretici olsa da, okyanus geçebilen top yüklü sava§ gemilerine dair hiçbir referans noktası yoktur. Batı Hin­ distan kıyılarında veya Kızıl Deniz ile Basra Körfezi arasında yolculuk eden Mısır ve Türk gemileri uzun mesafeleri kat edebilmeleri ve daha az

85) J. F. Richards, TheMugha l Empire (Cambridge, 1993), s. 288. 86) Streusand, MughalEmp ire, s. 57-87. A.g.e., s. 63-5. 87) A.g.e., s. 63-5. 1 02 SAVAŞ VE DÜNYA miktarda ağır silah ta§ımalan bakımından farklıydılar. Gerçekten de, on altıncı yüzyıldaki kara sava§lannda kayda değer bir oranda yeni silahlar ve teknikler yayılırken deniz silahlarında ve tekniklerinde böyle bir yayıl­ ma bulunmamaktaydı. Yine de, bu Avrupa sava§ gemilerinin savunmasız olduğu anlamına gelmemektedir. Afrika, Hindistan ve Endonezya sulannda ağır silahlar ta§ıyan Portekiz gemileri, derin sularda ilerlemeleri ve yelkeniere bağlı olmalan nedeniyle sığ sularda seyredebilen körekli batlar kaf§ısında zayıf­ nlar. Hintli (Malabar) ve Malay korsanlan bu gemilere biraz zarar verdi­ ler. Genel olarak, Portekiz sava§ gemileri diğer Avrupalı güçlerin gemi­ leri gibi kıyıya yakın yerlerde, haliçlerde, deltalarda ve nehir kıyılannda sınırlı bir güce sahipti ve bu durum on dokuzuncu yüzyılda çelik toplar ta§ıyan ve sığ sularda seyreden buharlı gemilerin kullanılmaya ba§lanma­ sına dek sürdü. Güneydoğu Asya hükümdarları Avrupalı sava§ gemileri­ nin olu§turduğu tehdide kaf§ılık olarak bu gemilerin aynısını yapmak yerine, kürekleri sayesindekıyıya yakın yerlerde manevra yapabilen daha büyük silahlı kadırgalar yaptılar. 1643'te, 50 Koçin-Çin kadırgasından olu§an bir filo, üç Hollanda sava§ gemisini yok etti. 88 Ancak derin sulardaki büyük Portekiz gemilerine ba§arıyla saldırmak zordu ve Avrupa sav� gemilerinin top ta§ıyabilmedeki etkinlikleri su hattının hemen üzerindeki silah limanlan ve su geçirmez muhafazaların geli§tirilmesi ile arttı. Bu da silahların daha yukarılarda olduğu kadar su hattında da ta§ınmasını sağladı, dolayısıyla da üstteki ağırlığı ve artan ate§ gücünü azalttı. Dünya okyarruslarında Avrupa'nın askeri teknolojisine meydan oku­ yacak çok az §ey vardı, fakat bu, teknolojik determinizm ile öne sürülebile­ ceğinden daha karma§ık bir durumdur. Avrupa'nın okyarrus a§ırı sular­ daki üstünlüğünü değerlendirirken sessiz bir tehlikenin varlığını da göz önünde bulundurmak uygun olacaktır. Dünyadaki en kalabalık ve en zengin ülke olan Çin -ki bu devlet en büyük orduya sahipti ve on be§inci yüzyılın ba§larında diğer herhangi bir devletin yaptığından daha fazla uzun menzilli deniz kuvveti konu§landırdı- Portekiziiierin Hint Okya­ nusu'na veya Endonezya sulanna kadar gelmelerine itiraz etmedi ve İs­ panyol gücünün Filipinler'de yerle§mesine kar§ı koymadı. Çin'in deniz­ lerdeki büyük seferlerinin ardından 1420'lerde biraz da Vietnam'da ya§anan ba§arısızlığa bağlı olarak bir zayıflama dönemi geldi. Deniz tica-

88) Reid, Southeast Asia, II, 229-30. ON BEŞiNCi VEON ALTINCI YÜZVIUAR: YAYlLMA VEŞAVAŞ 103

Resim 17: Malay hançeri. Bu gibi silahlar alaybozan tüfe­ ğinin geli§ririlmesindensonra da önemini korudu. Askeri tarihçiler, haksızlık yaparak, göğüs göğse mücadelede silahların kullanılmasını en çok ate§ gücünü vurgulayıp küçümsediler.

retine kar§ı beslenen dü§manlık, bu dönemin öne çıkan özelliğiydi. Ba§­ kentin 14 21'de N anjing'ten Pekin' e ta§ınması, Güneydoğu Asya'ya göste­ rilen ilginin azalmasına neden oldu, bununla beraber de ticaret gerile­ di.89 Gemi in§aatları sınırlı hale geldi. Top kullanan bir Çin deniz filosu 1522'de Tuen Mun (Tou-men) açıklarında bir Portekiz kuvvetini yendi, fakat bu yenilgi Macau yakınlarındaki Tuen Mun ile ilgili bir meseleye de dikkati çeker. Çin yelkenlileri Hint gemilerinden daha güçlüydü. Por­ tekizliler, Hint Okyanusu'na sekiz yıl önce gelmedikleri için §anslıydılar. On altıncı yüzyılın ba§larında, Çinliler, kıyıya yakın yerlerde donanma gücüne sahipti, ama artık uzun menzilli filolarkonu§landırmamaktaydılar ve donanmaları Japon korsanları ile mücadelede sorunlarya§amaktaydı.90 Çinliler, on altıncı yüzyılda, hiç de barı§sever olmadılar: Moğollarla çar­ pı§tılar, Japonya'yı geri püskürtrnek için Kore'ye büyük bir ordu gönder-

89) J. Lo,"The Decline of the Early Ming Navy", Oriens Extremus, 5 (1958), s. 151-2. 90) K. So, ]aparıese Piracyin Ming Clıinaduring the SixteenthCentu ry (East Lansing, 1975) . 104 SAVAŞ VE DÜNYA

diler ve Güneybatı Çin yerlilerine kar§ı saldırılar ba§lattılar. Ancak Por­ tekiz ile sava§a girmediler. Olsaydı, az sayıda silah ta§ıyacak olmalarına rağmen, Çinlilerin çok fazla sava§ gemisi olurdu. On altıncı yüzyılda yenmesi güç filolar konu§landıran Doğu Asya güçleri ile ilgili de benzer bir kanıya varılabilir. Japonya'yı tek bir çatı altında birle§tiren Toyotomi Hideyoshi 1578'deki Kyu§U istilasında ge­ mileri kullandı ve 1592'de Kore'ye saldıran arnfibi kuvveti yüzyılın en büyük armadasıydı. 1592 ve 1597'de yakla§ık 150.000 asker ile i§gallerde bulundu. Çinlilerin Kore tarafındaki kara müdahaleleri kadar deniz hare­ katları da önemliydi. Japon filosu Sarı Deniz Sava§ı'nda (1592) Yi Sun­ Shin'in kumanda ettiği ve zamanın etkileyici sava§ gemilerinden bir kaçma sahip olan bir filo tarafından mağlubiyete uğratıldı. Bunlar, Ko­ re'nin 'kaplumbağa gemileri' idi. Bu gemiler küreklerle ilerliyor, top ate§i açabiliyordu, ayrıca kanca atılmasını ve barda etmeyi önlemek için yapı­ lan altıgen metal tabakalarla kaplıydı ve muhtemelen mancınıklarla do­ natılmı§tı. Ancak Japonlar hızla gemilerine top yükleyip 1593 ve 1597'de bunları etkin biçimde kullandılar.91 1598'de Koreliler, bir top uzmanı olan Ch'en Lin'in komutasındaki bir Çin filosundan destek aldılar.92 Aynı yıl içinde Japon filosu Yi tarafından Jinhae Körfezi'ndeki sava§ta yenilgiye uğratıldı. Ancak, ne Japonya ne de Kore uzun menziller kat edebilen bir donan­ ma geli§tirdi ve Asya sularındaki İberya varlığına kaf§ı mücadeleye giri§ti. Japonlar demir tabakalarla korunan gemiler in§a etmek üzere adımlar attı, fakat Kore'yi i§gal etme arzuları 1598'de Hideyoshi'nin ölümüyle son bulunca bu adımlardan vazgeçildi. Kore'nin kaplumbağa gemileri artık ba§ka sava§lara katılmadı. 1603'te Portekiziiierin bir filosu Johor açıklarında yenilgiye uğradı ve Sri Lanka' daki ana üsleri Asyalılar değil Hollandalılar tarafından ele geçirildi. Askeri tarihçiler, hem gerçeklik kar§ıtı terimler hem de göreceli kapa­ siteyi belirlemek açısından, meydana gelenler kadar meydana gelmeyen muharebeleri, harekatları ve sava§ ları da değerlendirmelidirler. Portekizli­ ler, Hint Okyanusu'nda Türklerle çarpı§ını§ olsalar da Akdeniz'deki ana Türk donanınası ile çatı§maya girmediler.93 On altıncı yüzyılda kayda

91) A. L. Sadler, "The Naval Campaign in the Korean W ar of Hideyoshi (1592-8)", Trarısactiorısof the Asiatic Society of]apan (1937), s. 177-208. 92) Mote ve Twitchett (yay. haz.), Cambridge History of China. VII,s. 573. 93) Hess, "Ottoman Seaborne Empire", s. 1918. ON BEŞiNCi VE ON ALTINCI YÜlYILlAR: YAYlLMA VE ŞAVAŞ 105 değer bir Avrupa-Doğu Asya çatışmasının olmayışı diğer bir önemli ör­ nektir. 1577'de Antiller Konseyi, İspanya'nın Çin'i ve/veya Japonya'yı işgal etmesi önerilerini reddetti ve bu önerilerin 1583-6'da yinelerrmesi de sonuçsuz kaldı.94

· - Yüzyılın ikici yarısında, birkaç Güneydoğu Asya devleti, özellikle de Açe, Johor, Bantem ve Brunei, önemli savaş kadırgası filoları geliştirdi ve bu filolar o dönemde zayıflamakta olan Portekiz İmparatorluğu karşı­ sında başarı gösterdi.95 Ama bu durum, daha iddialı Hollandalılar ve İngilizler ağır silahlar ta§ıyan gemilerini on yedinci yüzyılda konu§landı­ rınca değişmeye başladı ve Doğu Hindistan ticaret teşebbüslerinin oto­ rrom yapısı sayesinde Doğu Antiller'de kazandıklarını, güçlü konum­ larını korumak için kullanabildiler.

Sonuç

Yakın zamanda ortaya konan etkileyici bir çalışmada, Charles Tilly, askeri geli§im, kapitalizm ve hükümet gücü arasında ortaklaşa sürdürülen bir ili§ki olarak gördüğü bir konuya dikkat çekmekte ve Modern Çağ'ın ilk dönemlerinin bu süreçte önemli olduğunu ileri sürmektedir:

On be§incive on altıncıyüzyıl savaşlanndakiörgütsel ve teknolojikyen ilikler ile büyük sayıda askere ve önemli miktarda sermayeye sahip olan devletler, net bir avantaj elde edip ya haraç toplayanları geri sürdü ya da daha dayanıklı bir devlet yapısı in§a eden bir köken kalıbına girmeye zorladı.96

Bu bölümde daha önce bahsedildiği gibi, temelde Gibbon'ın görü§lerini yansıtan ve Tilly' e ait olan yorum, göçebelerin şiddetli saldırılarına karşı koyacak olan Avrupa'nın daha uzun dönemli iktidarını açıklamak için

94) Parker, "David or Goliath? Philip II and his world in the 1580s", R. L Kagan ve Patker (yay. haz.), Spain, Europe and the Atlantic World. Essays in Honour of John H. Elliott (Cambridge, 1995), s. 247-8, 254-6; Boxer, "Portuguese and Spanish Projects for the Conquest of Southeast Asia, 1580-1600", Boxer, Portuguese Conquest and Commerce in SouthemAsia, 1500- 1 750 (Londra, 1985), s. 118-36. 95) P. Y. Manguin, "The Vanishing]ong. lnsular Southeast Asian Fleets in Trade and W ar", Reid (yay. haz.), Southeast Asia in the Early Modem Era (lthaca, 1993), s. 197-213; Reid, Southeast Asia, s. 233. 96) C. Tilly, Coercion, Capital, and European States, AD990-1 990 (Oxford, 1990) , s. 65. 106 SAVA"? VE DÜNYA bir nebze değerlidir. İkinci bir Moğol saldırısı olsaydı, Moğollar muhte­ melen on üçüncü yüzyılda kar§ıla§tıklanndan daha güçlü bir dirençle kar§ıla§ırlardı. Kırım Ham Devlet Giray, 157l'de Moskova'yı yağmaladı; fakat bunu ba§arabilmesinin sebebi, Korkunç İ van'ın Baltık'ın doğu kıyı­ larındaki Livonya üzerinde hakimiyet sağlama mücadelesine yoğun­ la§masıydı. Benzer biçimde, Tatarların 1633'de Muskovi'ye yaptıkları ana saldırı, Rusların Smolensk'i ku§atmakla me§gul olmasından ötürü kolayla§tı. Fakat Tilly'in yorumu hem Avrupa devletleri ile diğer rejim­ ler arasındaki askeri ili§kiyi anlatma hem de diğer hiçbir devletin değil ama birkaç Avrupa gücünün okyanus a§ırı kapasitelerinin artı§ınt açıkla­ mada yetersiz kalmaktadır. Buna ilaveten, hem sava§lardaki teknolojik yeniliklerin hem de bunla­ rın on altıncı yüzyıldaki küresel etkilerinin vurgulanması, Michael Ro­ berts ve Geoffrey Parker'ın öne sürdüğü ve Avrupa sava§larındaki deği§imlerin aslında devrimci değil ancak uzun dönemli ve evrimsel oldu­ ğunda dair görü§ ile sorgulanır. Askeri devrim teorisinin yanda§ları on be§inci ve on altıncı yüzyılda meydana geldiğini savundukları yeni tak­ tikler, daha büyük ordular, artan askeri harcamalar ve traceitalienne tek­ niği ile yapılan kalelerinin yayılmasının Ortaçağ'da barutlu silah tekno­ lojisi ile ortaya çıkmamı§ emsalleriydi. Gerçekten de, İtalya' daki on be§inci yüzyıl ku§atmaları sava§çıların ruh ve sadakatlerinin önemine ve baru­ du silahlardan ziyade, gedik açmak için yeti§en piyadelerin varlığına i§aret eder. Buna kar§ıt olarak, Roberts-Parker döneminden önce Avru­ pa'daki barutlu silahlann etkisi vurgulanabilir.97

97) M. A. Vale, War and Chivalry: Warfare and AristocraticCulture in England, and Burgundy at the End of the Middle Ages (Londra, ı98ı), s. 129-46; S. Contamine, War in the Middle Ages (Oxford, ı 984), s. 249- 50; K. DeVries, Medieval Military Technology (Peterbo­ rough, Ontario, ı 992) , s. ı 43-68, "The Impact of Gunpowder W eaponry on Siege Warfare in the Hundred Years War", I. A. Corfis ve M. Wolfe (yay. haz.), The Medieval City under Siege (W oodbridge, ı 99 5), s. 22 7-44, ve "The Use of Gunpowder Weaponry by and against Joan of Are during the Hundred Years War", War and Society, ı4 (ı996), s. ı-ı5; M. Mallett, "Siegecraft in Late Fifteenth-Century Italy", ve B. S. Hall, "The Changing Face of Siege Warfare: Technology and Tactics in Transition", Corfis ve Wolfe (yay. haz.), Medieval Ciıy,s.245-55,256-76; D.Braid, "Ordnance and Freedam ofThought: the Deve­ lopment ofGunmaking inBohemia, 33 50-1450", Journalof the Ordnance Socieıy,5 (1993), s. 7 5-93; B. S. Hall, Weapons and Warfare in Renaissance Europe (Baltimore, 1997); M. Mallett, "The Art of W ar", T. A. Brady, H. A. Oberman ve J. D. Tracy (yay. haz.), Handbook of European History 1400- 1600. Late Middle Ages,Renaissance and Reforrnation. I. Structures and Assertions (Leiden, 1994), s. 535-6. ON BEŞİNCi VEON ALTINCIYÜ':flllAR : YAYlLMAVE ŞAVAŞ 1 07

Ayrıca, Roberts ve Parker'ın değerlendirdiği Avrupa'daki değişiklik­ lerin devrimci karakteri ve önemi, kapsam, ölçek, kronoloji ve sonuçlar açısından sorgulanabilir.98 Askeri Devrim teorisinin bir eleştirisi, dev­ rimci öncülüğe verilen önemden ziyade pek çok teknoloji tarihçisinin evrimci teorileri ile daha iyi örtüşmektedir. Avrupa savaşlannın yeni­ den değerlendirilmesi, Avrupa küresel gücünün on altıncı yüzyılda ge­ nişlemesi esnasındaki savaşlarda teknolojik yeniliklerin rolünü anla­ mak için önemli sonuçlar doğuracaktır. Avrupa' daki teknolojik yayılmaya bakıldığında yeni gelişmelerin hızla yayıldığı aşikardır. Gibbon'ın rekabetçi taklit tezi temel bulmuştur. İsveç kargılı askerlerinin Burgonya kralı Cesur Charles'ın ordusu karşısında 14 7 6- 7' de gösterdiği etkinlik, diğer güçleri İsveçlileri kiralamaya (Fran­ sa) veya onları taklit etmeye (birçok Alman hükümdar) itti. Disiplinli düzendeki kargılı askerler hep beraber (en masse) yıkıcı bir güç oluşturdu ve bunun uyarlanması pek çok Ortaçağ askerinden çok daha üstün eği­ timli, profesyonel piyadelere ihtiyaç duyulmasını gerektirdi. Fakat ister taktik ister teknolojik açıdan olsun, bir kapasite farkı yaratan askeri yeni­ liklerde çok sık rastlandığı üzere, farkın sebeplerini, kapsamını �e doğa­ sını değerlendirirken dikkatli olmak gerekir. İsveçliler, Cesur Charles karşısında aldıkları zaferde kargılı askerilerinden olduğu kadar düşman­ larının zayıfliderliğinden ve müttefiklerininsağladığı süvarilerden fayda­ landılar ve İsveç taktiklerinin katı olduğu çok çabuk ortaya çıktı. V. Charles'ın ordusundaki toplar, arkebüzlü ve kargılı erler 1522'de Bicoc­ ca' da gerçekleşen savaşta bir İsveç kargılı asker saldırısını geri püskürtüp ağır kayıplar verdirdi. Fransa kralı VIII. Charles, küçük güllelerin büyük taşlarla yapılan atışların yol açtığı yıkım kadar etkili olmasını sağlayan demir top gülle­ lerini kullanarak, 1494'te İtalya'yı işgal etti. Dolayısıyla sürekli teker­ lekli arabaların üstünde duran daha küçük, hafif ve daha çok manevra yapabilen toplar kullandı. Toplar o zamanlarda yaşayan pek çok İtalyan'ı etkileyip Aragonese'nin 1495'te Napali'deki tophanede demir toplar dökmesini, Venediklilerin 1 496' da yeni toplar ( 6 ile 12 librelik mermi

98) C. J. Rogers (yay. haz.), The Military Revolution Debate. Readings on the Military Transf oımationof Early Modem Europe (Boulder, 1995) okunmalıdır, ama konuyu ele alan en sert ele§tirmenlerin değerlendirmelerini içermemektedir. Bunlar için bkz. J. Plowright, "Revolution or Evolution?", British Aımy Review, 90 (1988), s. 41-3 ve B. S. Hall ve K. DeVries, "The Mili-tary Revolution Revisited", Technology and Culture, 31 (1990), s. 500-7. 1 08 SAVAŞ VE DÜNYA

Resim 18: Top, Albrecht Dürer. Alman sanatçı hiçbir sava§ta yer almadı, ama 1527'de Etliche Underrich zur Befesıigung der Stett Schloss und Flecken ba§lıklı bir istihkam incelemesi yayımlandı. Silah platformlan da içerecek devasa kulderin önemli bir yer tuttuğu duvarlar yapılmasını önerdi.

atan 100 adet tekerlekli top) sipari§ etmesini ve Ferrara Dükü'nün aynı yıl yeni istihkam in§a ettirmeye ba§lamasını sağladı.99 Toplar mükemmel hale gelmi§ti; bunun en önemli nedeni ise, namlunun dikey bir düz­ lemde dönebildiği top muylusunun eklenmesi ve hareket edebilen ara­ baların geli§tirilmesiydi. Bu geli§meler ve Avrupa toplumunda alan ve zamanın giderek daha çok ölçülmesi menzilin tahmin edilmesini ve hesap­ lanmasını sağladı. Bu sayede de sava§ın önemli bir yönüyle ilgili araçlar geli§tirildi. 100

99) Mallett, "Art of War", s. 544; S. Pepper, "Castles and cannon in the Naples campaign of 1494-95", D. Abulafia (yay. haz.), The French Descent into Rerıaissance italy 1494- 95. Antecedents and Effects (Alder-shot, 1995), s. 264, 290; Mallett and Hale, The Military Orgarıizaıion ofa Renaissance State: Venice, 1400-1617 (Cambridge, 1984), s. 81-7. 100) J. Bennett ve S. Johnston, The Geometry of War 1500- 1750, Bilim Tarihi Müzesi sergi kataloğu, Oxford, 1996; A. W. Crosby, The Measure of Reality. Quanıificaıion and Westem Society, 1250-1600 (Cambridge, 1997). ON BEŞiNCi VEON ALTINCI YÜlYIUAR:YA YlLMA VE ŞAVAŞ 109

Avrupa'daki teknolojik deği§im, Asya'da, elbette İslam dünyasında ve giderek de Çin'de olduğundan daha hızlı gerçekle§ti.101 Bu önemlidir, ancak sava§ı sadece yayılmanın ve kültürle§menin bir yönü olarak değer­ lendirmernekdaha uygundur. Uygulanması bakımından Avrupa merkezli olan böyle bir model farklı sava§ geleneklerinin enerjisi ve ba§arısını değerlendirmeye yetecek kadar geni§ bir bakı§ açısı sunmaz. Genellikle, kelimenin tam anlamıyla, 1 490'lardan 1590'lara kadar dünya sahnesinde patlama ya§ayan ve Kolomb ve da Gama'dan Kampuç­ yalı Khmerlere Cortes'in Azteklere yaptığını yapmaya çalı§an İspanyol maceracılara kadar resmedilebilecek bir Avrupa'nın bütün ve sonsuz öneminin altını çizerken diğer geni§leyen güçlerin ve kültürlerin varlığı en iyi nasıl vurgulanabilir sorusu ortaya çıkar. Hindistan'ın büyük kıs­ mını istila edenler Portekizliler değil Moğollar olsa da, Avrupa'nın göre­ celi konumu tamamen deği§mi§tir: Portekizliler Dejima Adası'nda bulun­ dular, ama Japonlar Wight Adası'nda bulunmadı. İspanyollar Septe ve Melilla'yı ellerinde tutarken, Osmanlılar çok uzaklara yayılmadan, Otran­ to'yu almaya çalı§tı ancak ba§arısız oldular. Habsburg İspanya hem Avrupa içinde hem de dı§ında yayıldı. Osmanlılar, İnkalar, Aztekler, Safeviler, Moğollar ve Japonlar, en azından on altıncı yüzyılın bir kısmı boyunca ilerlemi§ olmalarına rağmen hiçbir Avrupalı olmayan güç Habsburg'a kadar yayılmadı. On altıncı yüzyıl aynı zamanda küresel sava§ların yapıl­ dığı ilk yüzyıldı. İslam ve Hıristiyan güçleri arasında yöresel ve atalardan kalma mücadele büyük oranda arttı: 102 Osmanlılar ile müttefikleri ve İberyalılar ile müttefikleri arasındaki çatı§malar Batı Akdeniz' den Güney­ doğu Asya'ya kadar geni§ledi. Bunların hemen ardından da Avrupa için­ deki küresel çaplı sava§lar geldi.

101) Çin" in zaten geçilmi§ olduğuna dair iddialar için bkz. L. White, Medieval Religion and Techrwlogy. Collected Essays (Berkeley, 1978), s. 218-19, ve Avrupa'daki geli§melerle bunların nedenleri hakkında bkz. K. David, "T echnological Change in Early Modern Europe, 1500-1780",]ournalofthe ]apan-NetherlarıdsInstitute, 3 (1991), s. 32-44. Bu mesele Vasco da Gama'dan bu yana bilim ve teknolojinin aktarılması hakkındaki konferansta sunulan raporların hasılınası nedeniyle daha fazla ilgi görür. 1991'de Amsterdam ve Lei­ den'de verilen bu konferansta bazı önemliraporlar sunulmuştur. Ekmeleddin İhsanoglu'nun Osmanlı bilimi ve Avrupa bilimi ile teknolojisi arasındaki ili§kiye dair katkıları büyük bir açığı kapatmı§tır. Güney Asya'nın Avrupa'dakilerle kıyaslanabilir ölçekte endüstrile§me taraftarı bölgeler içerdiğine ili§kin iddia için bkz. F. Perlin, "Proto-industrialization and Pre-colonial South Asia", Pastand Present, 98 (1983), s. 30-95. 102) N. Housley, TheLater Crusades, 1274-1580: FromLyons toAleazar (Oxford, 1992). 4 On Yedinci Yüzyıl

Bir önceki bölümde altı çizilen ana meseleler on yedinci yüzyılda hala geçerliydi: Bunlar, Avrupalıların deniza§ırı yayılmasını kolayla§tıran de­ nizcilik ve ate§li silah teknolojisinin rolü; göçebe ve yerle§ik halklar arasında süregelen çatı§malar ve yerle§ik halkların göçebelerinkinden üstün askeri yetkinlikleri olduğunu öne süren görü§ün sınırlı olduğu noktalardı. Teknik üstünlük açık denizlerde ve istihkam mevkilerinin korunmasındaki haller dı§ında Avrupalılara nadiren kazanç getirdi ve pek çok fe tih insan gücüne ve 'sava§ sanatına' sahip ve Avrupalıların katılımından fayda sağlayacak olan yerlilerin ittifakıyla ve genellikle onların çıkarları daha üstün tutularak, ama bu çıkarların altında ezilme­ den yapıldı. Bu arada kayda değer geli§meler de oldu. Temelde, Avrupa güçleri çok eski ve yeni dü§manlıkları içlerinde ta§ıyarak karada ve denizde saldır­ gan bir tutumla geni§lediler. Avrupalı güçler arasındaki okyanus ticare­ ti, denizlerin kontrolü ve koloni kazanılmasına ili§kin büyük rekabet, Avrupalı olmayan güçlere kar§ı girilen herhangi bir okyanus a§ırı mücade­ leden daha önemliydi ve on yedinci yüzyılda, Kuzey Amerika halkları ON YEDiNci YÜZVIL 111

üzerinde Avrupa'nın etkisi büyüktü. Askeri imkan ve kabiliyetteki bir deği§im, bazı Avrupalı olmayan güçlerin çökü§ünün ve Avrupa'nın baskın olduğu ve kısmen bugüne dek süregelen yeni bir güç dengesinin başlangıcının habercisiydi.

· Avrupa'daki Osmanlılar bir kara sava§ıı;ıda ilk defa hezimete uğratıl­ dı ve ilk defa dominyonlar ve bunların Avrupalı dü§manları arasındaki sınırlar Constantinopolis'e kadar daimi olarak çekildi. Rusya, Sibirya'da çok büyük oranda Asya toprağı ele geçirdi ve bu sayede Avrupa haki­ miyetini Pasifik'e kadar geni§letti. Bu, Avrupa ile Çin'in doğrudan sınır komşuları olmasını sağladı ve gerçekten de bölgede bir sınır dü§üncesi yarattı. Ancak Avrupalı olma­ yan güçlerin hepsi geri çekilmedi: Rus yayılması Çinlilerin kazandığı ve kısa süren bir çatı§maya yol açtı; bu da hem Çinlilerin askeri kapasitesi­ nin bir kanıtı oldu, hem de yirminci yüzyılın sonlarına dek sürecek olan sınır gerilimlerinin ba§ladığına işaret etti. Ho Handalıların P' enghu Ada­ ları ve Formaza'dan (Tayvan) kovulması Çinlilerin dinamizmine ör­ nekti. Ancak, 1680'letdeki Çin, yarım yüzyıl önce Mançu işgalcilerinin gi­ derek artan baskısı altındaki Ming hükümeti zamanındakinden çok farklı bir askeri güce sahipti. Çin'den bahsetmek on yedinci yüzyıl çatışmasına ili§kin iki noktaya değinilmesini sağlar. İlk olarak, tarihçiler, ya yüzyılın ortalarına özel, ya da daha çok yüzyılın bütünü He çe§itli demografik, ekonomik, sosyal ve politik problemlerle ilişkilendirilen genel bir 'on yedinci yüzyıl krizi' saptamı§lardır. Yiyecek tedariki ve tüm dünyadaki insanlar üzerinde şiddetli etkileri olan küresel ve ani bir iklim değişikliği bu krizi tetiklemi§ olabilir. 1644'te Ming hanedanlığı bu genel istikrarsız­ lık haline kurban gitmiş ve hanedanlığın yerini Mançurya'dan gelen göçebe güçler almıştır. 1690'larda Rusya'ya meydan okuyanlar da bu güç­ ler olmuştur. İkinci olarak, Ming hanedanlığının devrilmesi ve Mançuların gelişi göçebeler ve yerle§ik dünya arasındaki bitmez tükenmez mücadelenin başka bir safhası olarak görülebilir - ki yakın zamanda Denis Sinor, bu mücadelenin bir kısmını "İç Asya halkları ile yerleşik nüfuslar arasın­ daki yöresel çatışma" olarak isimlendirmiştir. Fakat Çin ve komşuları arasındaki ilişkinin doğası değişkendir. Bu ilişkiye düşmanlıklar açısın­ dan bakılabilir; ancak, genellikle iddia edildiğine göre, kuzey sınırlarını kontrol eden göçebe hükümdarların pek çoğu Çin'i işgal etmek yerine buradan kaynaklar almak istemiş ve ilişkiler barış içinde ise bu alımlar 112 SAVAŞ VE DÜNYA verimli olınu§ ve müdahaleler genellikle Çin içindeki politik parçalan­ malara verilen bir tepki olarak doğmu§tur. 1 Avrupa yayılması §üphesiz rekabet halindeki Avrupalı olmayan güç­ ler arasında çatı§ınalarıkı§kırtırken, Sinkiang Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Çungar hanedanlığı gibi Avrupalı olmayan yayılınacı güçlerin de olduğu ve Avrupa yayılmasının muhtemelen yerkürenin diğer bölgelerindeki çatı§malara bağlı olarak geli§tiği unutulmamalıdır. 1690'lara gelindiğin­ de, dinamik Mançu Çin, ba§arıyla Sinkiang Uygur Özerk Bölgesi'nin içlerine doğru ilerledi; bu da bize, tarihi uzun süren eğilimiere bakarak basitle§tirme tehlikesini hatırlatır.

Deniz Gücü

Avrupa yayılmasının arkasındaki ana teknoloji denizcilikti. Avrupalı­ lar, on yedinci yüzyılda dünya topraklarının daha çoğunu ele geçirmenin yanı sıra, çok önemli deniz üslerini ele geçirerek ya da in§a ederek ana ticaret rotalarındaki konumlarını sağlamla§tırdı;2 böylece uzak bölgeler­ deki sömürgelerini destekleyip onlardan yarar sağladılar. Fakat Avrupa deniz gücü asla sonsuz olmadı. Avrupalıların, Afrika, Hindistan ve Endo­ nezya kıyı sularındaki hakimiyetleri sınırlıydı ve sava§ gemileri, manev­ ra kabiliyerlerinin olmayl§ı ve derin sularda seyredebilmeleri nedeniyle, bu sularda gerçekle§en çatı§ınalarda güçlükler ya§adı. Ancak Portekizli­ ler, Goa, Diu ve Basra Körfezi'nde kıyı filolarıgeli§tirdiler. Bu filolar yerli kürekli tekneler veya küçük yelkenlilerden olu§uyordu. Önemli ba§arılar da elde edildi. 1664'te Bengal Körfezi'nin Arakan kıyılarındaki Çhittagong'da üslenıni§ Portekizli feringhis'den (maceracı­ lar) olu§an bir filo, ırmak üzerinde Dakka'ya doğru yelken açıp, 260 ge­ milik bir Moğol filosunu kaçmaya zorladı ve bunların yarısından faz­ lasını yok etti. Arakanlı Magh halkı da Bengal kıyılarına saldırdı. An­ cak, 1644'te, Bengal'in yeni Moğol valisi Mirza Abu Talib, yeni bir filo

1) D. Sinor, "The Concept oflnner Asia", The Cambridge Historyof Early Inner Asia, Sinor (yay. haz.) (Cambridge, 1990), s. 3; T. J. Barfield, The Perilous Frontier: Namadie Empires and China (Oxford, 1989); S. Jagchild ve V.J. Symons, Peace, War, and Trade along the Great Wall: Nomadic-Chinese Interaction through Two Millenia (Bloomington, lndiana, 1989). 2) B. I. Watson, "Fortification and the 'idea' of Force in Early English East India Company Relations with India", Pası and Present, sayı 88, Ağustos 1980, s. 70-87. ON YEDiNCi YÜlYIL 1 J 3

kurup dışandan gelen tehditlere meydan okudu. Peringhis ise Magh halkı ile çatıştı ve bazıları taraf değiştirip, filosu Arakanlı rakiplerini yenen ve Çhittagong bölgesini ele geçiren Mirza Abu Talib'i destekledi. Moğol ve Magh filolarının varlığı, Portekiz'in on altıncı yüzyılda edindiği ba­ şartiardan sonra, artık büyük ve muhtemelen güçlü bir Güney Asya do­ nanması olmadığının sanılması gibi bir hataya neden olur. Benzer biçimde, 1629'da, Açe Sultanı İskender Muda, 236 gemiyle Portekiz'in Malakka üssüne karşı büyük bir kara ve deniz saidmsı başlattı, ama tamamen başarısız oldu. Açe Sultanlığı'nın, 600'ün üzerinde asker taşıyabilen bu büyük kadırgaları, ı 6 ı 4' te bir Portekiz filosunu yenmişti. Mataram Sultanı Agung (ı613-46), Cava'nın, önemini gemi yapımında kullanılan kerestesinden alan kıyı bölgelerini ele geçirdikten sonra, düş­ man Surahaya Devleti'yle çatışmalarında kendisine fayda sağlayacak bir donanma oluşturdu; aynı zamanda Hollanda donanmasının da desteği­ ni almaya çalı§tı ama ba§aramadı. ı622'de, Mataram donanması, gidebile- . ceği kadar uzağa gitti ve Borneo'dakiSukadana Limanı'nın ele geçirilme­ sinde önemli bir rol oynadı.3 Avrupa ve Avrupa dı§ındaki devletlere ait donanmaların güç e§it­ sizliği en çok Avrupa gemilerinin giderek daha çok silahlandığı açık denizlerde ortaya çıktı. Avrupa Atlantik güçleri, özellikle de İngilizler, Fransızlar ve Hollandalılar, din deği§tirıni§ tüccarlara güvenı:nektense ağır silahlarla donatılmı§, buna uygun olarak da omurgası dayanıklı ve belli bir amaca hizmet etmek için inşa edilen sava§ gemilerini kullandı­ lar. Bu da donanma memuriyeti, kıdem sıralamaları ve altyapının olu§­ turulmasını sağlayıp, aynı zamanda, ı652-4 arasında yapılan ilk İngiliz­ Hollanda Savaşı'nda kullanılanlar gibi, daha hafif silahiara sahip gemi­ leri kullanı§sız hale getirdi. Silahlarda, donanımda ve . yelken kalıplarındaki geli§meler, Akde­ niz'deki sava§larda, kadırgalardan çok yelkenli gemilerin daha önemli hale gelmesini sağladı. Bu sayede, sava§ gemileri yerel üslere bağımlılık­ tan kurtuldu. Bu deği§im büyük çapta yaygınla§tı: Türkler ve Kuzey Af­ rika' daki Berberi devletler de dahil olmak üzere, Akdenizli güçler, Akde­ niz'deki donanma sava§larına yeni yöntemler getiren bu İngiliz ve Hol-

3) A. Deshpande, "Liınitations of Military Technology: Nava! Warfare on the West Coast, 1650-1800", EcarıomicPalirical and Wee kly, 27 (1992), s. 900-4; C. R. Boxer, Portugese Conquestarıd Commerce in SoutlıemAsia, I 500- I 750 (Londra, 1985) bölüm 4; D. Lombard, Le Sultanatd'Arjeh au temps d'Iskandar Muda, I 607- I 636 (Paris, 196 7); Ricklefs, Irıdonesia,s. 4 3. 4 5. 114 SAVAŞ VE DÜNYA

Resim ı 9: Dunkirk K�§atması, ı 658. Kuzey Denizi'ndeki en önemli İspanyol donanma üssü Dunkirk, deniz yolu ile İspanyol Hollanda'ya ikmal yapılmasında çok önemliydi. Fransızlar bu üssü ı646'da ele geçirdi ve ı652'de kaybetti; daha sonra ise İngilizlerin kara ve deniz desteği ile 1658'de yeniden aldılar. Bu üssün dü§mesinin ardından Durres Muharebesi patlak verdi ve bu muharebede İspanya kurtarma giri§imi bertaraf edildi: İspanyollar sayıca azdı, topları gelmedi ve arazi §artları süvarilerinin etkin biçimde kullanılmasını engelledi ve kanatlan İngiliz sava§ gemilerince bombalandı. Yapılan barı§ ta Dunkirk İngiltere'ye armağan olarak verildi, fakat IL Charles burayı 1662'de XIV. Louis'ye sattı. landa gemilerini taklit etti. İngiliz ve Hallandalı korsanların arabulucu­ luğu vasıtasıyla, -on altıncı yüzyılın sonlarında- Atlantik donanma tek­ nolojisini ilk uygulayanlar Kuzey Afrika'daki Berberi devletleriydi. Türk­ ler, meydan okuma ve tehdide uzun süre maruz kalmadı ve yelkenli ge­ mileri yüzyılın ikinci yarısına dek benimsemediler. O zaman bile iyi topçu­ ya olan gereksinimleri devam etti. Sava§ gemilerinin menzili ve rolü büyüdü. Ağır toplar ve top ta§ıyan gemiler Yeni Dünya'nın büyük bir kısmının İspanyollar ve Portekizliler tarafından fe thedilmesinde yalnızca küçük bir rol oynamasına rağmen, Avrupalılar arasındaki çatı§ma İberya imparatorluklarını ele geçirme ve ON YEDiNci YÜlYIL 115

Resim 20: Orta Akdeniz'deki deniz çarpı§malannda Türkler de yer almasına rağmen, 1670'lerde Avrupa donanmalan arasında bir dizimuharebe gerçekle§ti. Fransızlar, 167 S'te sergiledikleri etkileyici bir donanma ate§ gücüyle Augusta'nın Sicilya Limanı'nı kolayca ele geçirdiler. Bir sonraki yıl, İspanyollar ve Ruyter komutasındaki Hollandalılar, mev­ zü yeniden almaya çalı§tı ama Fransa ile girdikleri bir donanma muharebesinde geri püskürtüldüler. XIV. Louis, her iki çarpı§ma için de zaferi kutlayan resimler yaptırdı.

deniz rotaları için Avrupa güçleri arasında verilen müteakip mücadele­ ler anlamındaydı.4 On yedinci yüzyılın sonlarında Avrupa'nın demir top dökmede gerçekle§tirdiği bir bulu§, büyük miktarda ve nispeten ucuz ve güvenilir demir toplar üretilmesini kolayla§tırdı. Bunlar, genellikle o dönemde kullanılan pahalı bronz topların yerini aldı ve Avrupa sava§ filolarının hızla yayılmasına doğrudan fayda sağladı. Demir, (patlamak­ tan ziyade §i§en ve yarık açan) bronzdan daha ağır ve öldürücüydü; fakat ağırlık, denizde karada olduğu kadar önemli değildi ve demirin çok daha ucuz olan maliyeti önem kazandı.

4) J. R. Jones, The Angio-Dutch Wars of the Seventeenth Century (Harlow, 1996), s. 38-42; P. Earle, Corsairs of Malta and Barbary (Londra, 1970), s. 30, 49-52; ]. Glete, Navies and Nations. Warships, Navies and State Building in Europe and Arnerica, 1500-1650', Mariner's Mirror, 82 (1996), s. 269-300, 301-24. 116 SAVAŞ VE DÜNYA

Avrupa donanma teknolojisine meydan okuyacak çok az güç olması­ na rağmen, on altıncı yüzyılda olduğu gibi çatl§malar gerçekleşmedi. Ör­ neğin, İspanya, Filipinler'deki Manila'da bulunan kalesinden, (IV. Peli­ pe'nin ada üzerinde hak talep ettiği 1627 yılını da kapsayan yıllar arasın­ da) Formaza'da (Tayvan) üsler inşa etti-1626'da Chi-lung'da ve 1629'da Taipei' de- ve ciddi bir direniş ile karşılaşmadan böylesine büyük sularda egemen olunabildiği ölçüde Batı Pasifik'tekihakim güç haline geldi. İspan­ ya hakimiyeti bölgenin bazı takımadalarına dek yayıldı: 1668'te Mariana Adaları ve 1696'da Caroline Adaları. Pasifik-aşırı ticaret Meksika'nın Pasifik kıyılarındaki Manila ve Acapulco arasında o kadar gelişti ki, Mek­ sika gümüş doları bölgenin uluslararası para birimi haline geldi ve Çin ile Japonya ekonomisi üzerinde büyük bir etki yarattı. Pasifik'teki bu gibi yerleşim alanları ve ticaret Doğu Asya güçlerince kurulmadı, ancak Formaza'ya yerleşen ve Ming destekçisi olan Koxinga haletleri 1673'te Filipinlere bir sefer düzenlediler. Japonlar İspanyol Ma­ nila'ya bir saldırı yapmayı tasariadı fakat bunu gerçekleştirmediler. Bu­ nun yerine, Japonya, on yedinci yüzyılda tüm uzun menzilli denizcilik faaliyetlerini terk etti. Bunun bir sebebi ülke içindeki güç anlaşmalarıydı. Japonya'nın güçlü Satsuma klanından gelen Şimazu Ailesi'ne, Çin ile Ryukyu Adaları üze­ rinden yapılan karlı ticareti canlandırması için izin verildi. İlk girişimleri başarısız oldu, dolayısıyla 1609'da Satsuma'nın hükmünün kabul edil­ mesi için 1.500 askerden oluşan bir istila gücü gönderildi. Satsuma'nın gücünden endişe eden yeni samuray Tokugawa Ieyasu Güneybatı Japon­ ya'daki tüm büyük gemilerin yok edilmesini emrederek karşılık verdi. 1616'da Tayvan Adası'nı fethetmesi için gönderilen bir haydut filo­ su utanç içinde cezasını buldu; Japon askerleri ile dolu 13 yelkenli gemi bir fırtınadabattı. Sadece bir gemi Formaza'ya vardı ve yerli halk mürerte­ batı öldürdü. Maceraperesr bir Japon tüccar tarafındanbaşlatılan girişim tekrarlanmadı. Başarısızlığının nedeni bir fırtına olsa da, daha sonra bir girişimde bulunulmaması Japon maceracıların askeri faaliyetlerine getiri­ len daha yaygın bir kısıtlamayla ili§kilendirilebilir. Oysa Avrupalı hü­ kümdarlar, maceracılam daha fazla alan tanıdı ye bunlar birliklerin yeti§­ tirildiği askeri giri§imcilik sistemi için çok bfrük önem teşkil ettiler. Japonya'daki samuraylar, kısmen, ülkeye yeni gelen Avrupalı misyo­ nerler ve tüccarlar arasındaki çekişmeler ile alevlenen iç huzursuzluktan korktular. 1630'lara gelindiğinde bunların çoğu, 1639'da Portekiztilere yapıldığı gibi, sürüldü. Japonlar, on altıncı yüzyılda Güneydoğu Asya ile ON YEDiNCi YÜlYIL 117

ticaret yapmı§ olsalar da, 1630'larda deniza§ırı ülkelere gitmeleri yasak­ landı. 1603 'te Tokugawa samuraylığını kuran Ieyasu, güç kullanarak yük­ seldi. 1600;deki Sekigahara Meydan Muharebesi onu hükümdarlık kol­ tuğuna ta§ıdı ve o da konumunu zorbalıkla korudu: Toyotomi muhalefe­ tini sona erdirdi ve 1614-15'te Osaka Kalesi'ni iki kez ku§attı. Ancak, uzun dönemli bir iç istikran ve dış banşı başlattı ve dış ülkeleri fe thet­ mek gibi bir arzusu olmadı. Japonlar top dökmeye devam etti, ama on altıncı yüzyılda Ainu'nun Japon kuvvetlerine şiddetle direndiği Yezo' daki (Hokkaido) hakimiyetlerini yaymak için ciddi bir adım atmadılar.5 1647'de Ruslar Ohotsk Denizi'nde bir üs inşa ettiler ve buradan Kuzey Pasifik'i ke§fetmeye çıktılar - ki bu süreç Japonya tarafından denetlen­ medi. Ancak kuzeyde olanlara karşı gösterdikleri bu ilgisizlik on doku­ zuncu yüzyıldan itibaren köklü bir değişikliğe uğradı.

Dünya Gücü Hollanda

Rusya, Kuzeybatı Pasifik'e serbestçe girerken, Hollandalılar da Güney Asya ve Doğu Antiller'in kıyı bölgelerinde büyük Asya güçlerinin engelle­ mesi ile karşılaşmadan ticaret yapabiliyor ve üsler kurabiliyordu. Doğu Antiller'e ilk Hollanda seferi, 1595 yılında 249 asker ve 64 top taşıyan dört gemi ile yapıldı. 1598'de yirmi iki gemi daha yollandı, 1601'de ise 14 sefer daha yapıldı. Avrupa'ya gerniletle baharat taşıma ticaretinden elde edilen kar Birleşik Doğu Hindistan Şirketi'nin temellerinin atılmasını sağladı ve bu şirkete bir imtiyaz verilerek savaş açma, barış ve antlaşma yapma ve kale inşa etme dahil olmak üzere politik ve askeri güçler tanın­ dı. 1603'ten itibaren ticari bir Hollanda üssünü barındıran Cayakerta, 1619'da bir hücuma uğrayıp Bantam yenildikten sonra Hollanda kuvveti­ nin Doğu Antiller'deki merkezi haline geldi. Şehrin yeni ismi Cakarta oldu. Hollandalılar, 1608'de Bengal Körfezi'nde meydana çıkıp Masulipa­ tam ve Pulicat'a yerleşti ve Portekiziiieri körfezden çıkarma amacıyla hareket etmeye başladılar. Ancak, Hollandalılar, Çin topraklarına çok yaklaşıp 1622'den itiba­ ren Formaza Adası'nın batısındaki P'enghu Adaları'nda bir üs kurmaya çalışınca, büyük bir filo tarafından ta§ınan on binlerce askerlik bir Çin ordusu 1624'de işgal ba§lattı ve 800 kişilik Hollanda kuvvetini suların-

5) ]. A. Harrison, ]apan's Nortlıem Frontier (Gainesville, 1953), s. 7, 10. 118 SAVf'.!'s VE DÜNYA

Resim 2 ı: Zeelandia Kalesi, Tayvan, ı 63 2. ı 624-62 arasında Ta v\ran'daki ana Hollan­ da üssü. Bu mevzi dokuz ay süren bir ku§atmadan sonra ı662'de Koxinga tarafından alıniiU§trr. Hollandalılann Çin'e bu kadar yakın olan askeri varlıklannı koruyamamalan iki yüzyıl önce İngilizlerin Hong Kong' a yerle§melerini Çiniilere kabul ettinneye zorla­ maları ile oldukça çeli§mi§tir. dan sildi. 6 Hollandalılara Zeelandia Kalesi'ni kurdukları Tayvan Adası'na geri çekilme izni verildi. ı 64 ı'de Tayvan Adası'ndaki İspanyol mevzile­ rini istila edememi§ olsalar da, ı642'de sekiz sava§ gemisi ve 690 asker­ den olu§an bir Hollanda kuvveti kumanda pozisyonlarına top yerle§ti­ rerek zayıf İspanyol konu§lanmalarını teslim olmaya zorladı. 7 Hollandalılar, yüzyılın ilk yarısında dünyanın önde gelen deniz kuvve­ tiydi, denizdeki üstünlükleri deniz ticareti konumlarıyla da yakından ilintiliydi. Hollandalılar, Avrupa'daki ba§ ticaret simsarlarıydı ve ben­ zer mallar satan ticari aracı olmaları ucuz toptan ticaret yapmalarını sağlıyordu - ki bundan çok kar elde ediyor ve rakiplerinden ucuza mal

6) L. Blusse, "The Dutch occupation of the Pescadares (1622-1624)" , Trarısacıiorıs ofthe InternationalConf erenceofOrientalists in]apan, 18 (ı973), s. 28-43. 7) E. Van Veen, "How the Dutch Ran a Seventeenth-Century Colony. The Occupa­ tion and LossofFonnosa 1624-1662", Itinerario, 20 (1996), s. 59-77. ON YEDiNCi YÜlYIL 1 1 9 ediyorlardı. Asya sularındaki Hollanda Doğu Hindistan Şirketi benzer §ekilde ticaret bölgelerini bağlıyor, böylece ekonomide uzmanla§ma ve deği§ toku§ geli§iyordu. Bu durum daha sonra Hollandalılara rakiplerini yerinden etme gücünü verdi ve bunu yapabilmeleri için de kaynak sağla­ dı. Dolayısıyla, İspanyollar Tayvan Adası' ndan, İngilizler Maluku Ada­ ları'ndaki Ambon'dan ve Portekizliler Sri Lanka,8 Ambon, Hindistan'ın Malabar kıyısı ve Malakka'dan sürüldüler. Fakat Hollandalılar 1622'de Portekiz Maçao'suna saldırdıklarında ba§arısız oldular ve ba§ta kazanı­ lan zaferiere rağmen Portekizlileri Brezilya, Angola ve Batı Afrika'dan çıkaramadılar. Fransa ile 1672-8 arasında (ve Fransa'nın müttefiki İngil­ tere ile 1672-4 yıllarında) yapılan sava§ın Avrupa kaynak üssü ve ticari konumunu kötü biçimde vurmasına kadar Hollandalılar yüzyılın küre­ sel bakımdan en yayılınacı Avrupalı gücüydü. Bu güç, askeri kuvvet ile ticari becerileri en iyi §ekilde birle§tirdi. Ama bundan sonra, Hollanda­ lıların deniz a§ın te§ebbüsleri azaldı ve yükselmekte olan İngiliz ticareti ve deniz gücünün kar§ısında nispeten zayıfladılar.9 Bu açıdan bakıldığın­ da yayılma ve imparatorluk yurttaki askeri kuvvetin yerini alamamı§tir.

Umman'ın Yükseli§i

Avrupa deniz gücüne sadece Hint Okyanusu'nun batı kısmında ciddi biçimde meydan okundu ve Portekizliler buradaki Umman deniz gücünün yükselmesinden etkilendi. 1650 yılında U ınınan Sultanı Bin S aif el-Y arubi Portekiz'in Muskat üssünü aldı ve limancia ele geçirdiği gemilerle bir filo kurup Muskat'taki melez kültürü ele geçirdi. Ummanlılar, iyi silahlarla ku§atılmı§ yenmesi güç sava§ gemilerinden olu§an bir donanma kurdu ve bu Hint Okyanusu'nun batı kısmındaki en büyük filo oldu. Avrupalı denizciler ile Bollandalı ve İngiliz dümenciler, topçular ve silah tedarik­ çilerinden fayda gören Ummanlılar, Portekiz'in deniz a§ın büyük impara­ torluğunun sürekli Hollanda saidıniarı kar§ısında zayıflamı§ olmasın­ dan da çıkar sağladı. Portekizliler, Batı Afrika kıyılannda kısıtlı bir var-

8) G. D. Wini us, The Fatal History ofPortugese Ceylan: Transition toDutch Rule (Cam­ bridge, 1971). 9) J. I. Israel, Duıch Primacy in World Trade, 1585-1740 (Oxford, 1989); G. V. Scammel, The World Encompassed (Londra, 1981); K. Glamann, Dutch-Asiatic Trade, 1620-1740 (2. baskı, The Hague, 1981). 120 SAVAŞ VE DÜNYA lık gösterdiler: Asker, gemi ve para sıkıntısı çektiler. Ummanlılar, ı66ı'de Mombasa'yı yağmaladı ama oradaki Portekiztilerin güçlü Jesus Kalesi'ni bıraktılar. Ummanlılar, ı670'de Mozambik'i yağmaladılar ama kale gami­ zonu tarafındangeri püskürtüldüler. Sadece Doğu Afrika'daki Portekizh­ iere değil, aynı zamanda Hindistan'a da baskı uyguladılar: ı66ı-2'de Bom­ bay'a, ı674'te Bassein'e saldınlar oldu ve ı668 ile ı676 yıllannda Diu yağmalandı. 10 Yine de Uınınan gücünün çapını ve ağrılığını abartmamak önemlidir. Diu'da etkili olmalan dı§ında Hindistan'da pek varlık göstermedi. Um­ manlıların Anjedive'yi bir üs haline getirmeyi öneren Maratlıalar ile bağları olmasına rağmen, bu ili§kiler Portekizlilere kar§ı ortak bir hare­ kete öncülük etmedi. Buna ilaveten, Doğu Afrikakı yılanna yapılan Um­ man saldınları nadiren büyük bir etki yarattı. Pate Adası dü§tü, ama zaten neredeyse hiç savunulmadı. Jesus Kalesi ı698'de dü§tÜ fakat ku§atma iki yıl sürdü ve Ummanlılann hiç ku§atma topu yoktu. Portekizliler, gamizonun onda dokuzunu öldüren beriberi ve diğer hastalıklar nede­ niyle zayıf dü§tü. ı 728 yılında Portekizliler tarafından tekrar ele geçiri­ len Mombasa ı 729'da yeniden Ummanlılara geçti; fakat ku§atmacıların toplan yoktu ve çok az ate§li silahları vardı. Dolayısıyla, gamizon dü§ük moral ve yiyecek ikmalinde ya§anan sorunlar nedeniyle teslim oldu. Jesus Kalesi'nin kaybedilmesi Afrika'nın Hint Okyanusu kıyı §eridin­ deki Avrupa varlığını zayıflattı, ancak kalenin tarihi buranın güvenilir bir yer olmadığını zaten ortaya koymu§tu. Kale, ı63 ı'de Mombasa Sul­ tanı Muhammed Yusuf'un anisaldınsı ile dü§tÜ ve ı632'de Goa'dan ha­ reket eden bir Portekiz seferi ile geri alınamadı. Ancak, Sultan, Portekiz saldınlarının baskısı altındaki kaleyi terk edince geri dönebildiler.11 Kuzey Afrika'da on be§inci yüzyıldaki Hispanik ilerlemesinde büyük bir canlanma görülmemi§tir. İspanyollar, ı60ı; ı602 ve ı609'da olmak üzere Berberi korsaulanna kar§ı deniz seferleri ba§lattı ama ı6ıO'da Fas kıyılarındaki el-Arai§'in alınmasına rağmen kazanılan toprak miktarı azdı. ı655 yılında Robert Blake komutasındaki bir İngiliz filosu Porto Farina'da bir Tunus filosuna saldınp hem filoyu hem de kıyıdaki topçu bölüğünü yok etti.

10) R. D. Bathurst, "Maritime Trade and lmamate Government:two principal themes in history of Oman to 1 728", D. Hopwood (yay. haz.), The Arabian Peninsula. Society and Politics (Londra, 1972), s. 99-100, 102-3. ll) C. R. Boxer ve C. De Azevedo, Fort]esus and thePortuegese in Mombasa 1593-1729 (Londra, 1960) , s. 59-73, 81-3; J. Kirkman, Fort]esus (Oxford, 1974), s. 4-5. ON YEDiNCi YÜlYlL ı 2 ı

Afrika'daki Portekizliler

Afrika' daki Portekiz tecrübesi, genellikle, A vrupalılann kendi kıtalan dı§ında bulunan topraklarda yaptıklan sava§lardaki tahdidatı ortaya çı­ kardı, Sena ve T ete gibi Zambezi §ehirlerinde ya§ayan Portekiıli macera­ cılar imparatorluğun sınırları içinde güçbela hareket ederek Mozam­ bik'ten Zambezi Nehri'nin yukarı kısımlarını kontrol altına almaya ça­ lı§tılar, fakat az sayıdaki kuvvetlerini güçlendirecek teknolojik çarpana sahip değildiler: Portekiz'in alaybozan tüfekli askerleri bölgede sava§maya alı§ık daha büyük güçler kar§ısında duramadı. Maceracılar, köleleri arasın­ dan özel ordular yeti§tirip, bu orduları Mutapa'daki (modern Zimbabve) iç sava§larda ücretli olarak hizmete sundular; hatta bazen iki maceracı, dü§man taraflar için hizmet verdi. Bunun kar§ılığında da, o zamanlar Portekiz' de toprak bağı§ı olarak gösterilen gelir toplama sorumluluğu ile ödüllendirildiler ve bunların Portekiz krallığı tarafından tanınmasını sağladılar. Askeri büyüme yerel halkın kendi kuvvetlerinde hizmet ver­ mek üzere istihdam edilmesiyle gerçekle§tirildi. Maceracılar, yerel sava§­ larda hiçbir zaman tamamen bağımsız olarak hareket etmedi, ama haki­ miyetini kabul edip tanıdıkları Afrika hükümdan ile her zaman i§birliği içinde oldular. 1693'te Butua Çangamire'si (hükümdar) Portekiztileri platodan sürünce a§ağı Zambezi' deki Tete'ye kadar gerilediler.12 Angola'daki Portekizliler ancak Afrika kuvvetleri ile birle§tiklerinde etkiliydiler: Aslında, pek çok on dokuzuncu yüzyıl kolani ordusunda olduğu gibi, Angola'daki Portekiz ordusu temelde bir Afrika kuvvetiydi ama yapısı farklıydı. Afrikalı askerlerin olu§turduğu on dokuzuncu yüzyıl Avrupa tipi örgütlenmi§ birliklerin aksine, on yedinci yüzyıl Angola'sın­ daki Portekiztilerin hepsi kendi kumanda §ekline sahip tek bir birlik halinde örgütlenmi§ iken, Afrikalılar, ister ücretli askerler isterse uyruk hükümdarları ya da müttefikler olsun, kendi birlikleri içinde kendilerine özgü kumanda §ekilleri ile ayrı ayrı örgütlendiler. Portekizli subaylar ancak tüm ordunun harekatları söz konusu olduğunda kumandaya geçebildiler. Portekiz'in alaybozan tüfekli askerlerinin etkisi, yava§ ate§ etmeleri ve rakiplerinin doğrusal olmayan, dağınık nizarnsava§ metotları nedeniy­ le azaldı. Ateşli silahlar hızla yayıldı ve 1620'lerde Ndango Kraliçesi Ana de Sousu Nzinga'ya (1626-8) kar§ı açılan ilk savaşta sayıları bildiril-

12) R. Gray, "Portuguese musketeers on the Zambezi", Journalof African History, 12 (1972), s. 53 1-3; M. Newitt, Portuguese Settlement on the Zambezi (Londra, 1973), s. 1-73. 122 SAVAŞ VE DÜNYA diğinde Afrikalılar muhtemelen bu silahiara e§it rakamlarda sahiptiler. Mbumbi Sava§ı (1622) sırasında Kongo Krallığı'nın kalkanlı ağır piyade­ leri kar§ısında ezici sayı üstünlüğü sayesinde Portekiz zaferi elde edildi ve Portekiz ordusu hızla geri çekilip Bakango ordusu bölgeye . vardığında yakalamı§ oldukları esirleri bile geri vermedi. Portekiz kuvvetleri Afri­ ka'nın hafif piyadelerindenyoksun kalınca, Ngolomene Sava§ı'nda (1644) Kraliçe Nzinga'nın da yaptığı gibi yok edilebildiler. Ate§ gücünün yanı sıra zırhları ve kılıç kullanma ustalığı olan Afrika ve Avrupa piyadelerinin birle§mesi Portekiz'in Cavanga Sava§ı'nda (1646) Nzinga'ya ve Mbwila (Ambuila) Çarpı§mas1'nda (1665) Kongo kralı I. Antonio'ya kar§ı aldıkları zaferlerde etkili oldu. Antanio'nun ordusu iki topun yanı sıra küçük bir alaybozan tüfekli asker birliğinden olu§uyordu. Portekiz'in Mbwila (Ambuila) Çarpı§ması'nda kazandığı zafer dikkatleri üzerine çekti, ama Kongo çabuk dü§medi: Portekiz bunu ba­ §armak için uzun bir süre uğra§mak zorunda kaldı. Portekizlilerin Ki­ tombo'daki Kongo iç sava§ına müdahale etme giri§imleri felaketle so­ nuçlandı (1670). Bu da, iç sava§ta ciddi biçimde parçalanmı§ olduğu za­ manlarda bile Kongo'ya müdahale etme ümitlerinin terk edilmesine yol açtı. İç sava§, pek çoklarının Portekiz'in en büyük ba§arılarından biri (Mbwila) olarak kabul ettiği bir dönemin ardından 1665'te henüz ba§la­ mı§ olduğu için, daha önce fethedilemez olan bir ülkede hangi menfezle­ rin var olduğu §üpheli kalmı§tır. Kitombo, zayıflamı§ bir Kongo kar§ısında bile kazanılacak çok az §ey olduğunu ortaya koymu§tur. Buna ilaveten, 1579'da Ndango Krallığı'na kar§ı ba§latılan uzun süreli bir dizi sava§ 1680'lerin ilk yıllarında Portekizlileri bir açmaza sokarak sonlandı. 1672'de gerçekle§en görkemli bir ku§atma ile Pungo Andon­ go'yu kayda değer kayıplar vererek aldıktan sonra, Orta Afrika'daki Por­ tekiz politikası büyük çaplı sava§lardan uzakla§tı. Orta Angola'yı on doku­ zuncu yüzyılın sonlarına dek fe thetmediler.13 Portekizliler için sava§ı herhangi bir örgütlü ve kararlı direni§ kar§ısında daha doğuya doğru ta§ımak uzun ikmal hatlarına duydukları ihtiyaçtan ötürü güç olurdu. Aynı §ey kuzey yönü (Kongo'ya doğru) için de geçerliydi ve 1680'lerden itibaren ya§anan durgunluk dönemi kısmen bu gerçeğin kabul edilmi§ olduğunun göstergesidir.

13) J. Thomton, "The Art of War in Angola, 1575- 1680", Comparative Studies in Society and History, 30 (1988), s. 360-78, ve The Kingdom of Kongo: Civil War and Transition, l641- 1718 (Madison, Wisconsin, 1983). ON YEDiNCi YÜlYIL 1 23

Avrupalılar ve Yerel Mücadeleler

Angola örneği, daha genel olarak Avrupa askeri gücünün daha geniş bir dünyada kullanılmasıyla ilgilidir. Salt bir Avrupa'ya kar§ı yerliler duru­ mundan ziyade, Batı'ya karşı Geri kalanlar durumunda, bu Avrupalı güç­ ler, Avrupa'daki askeri bağlantılarını kendi amaçlan için kullanan bir grup yerli liderle açıkça veya zımnen ittifak kurmuşlardı. Avrupalılar tarafından sıkça yanlış anla§ılan bu ili§kilerin kullanılması yerel poli­ tika açısından önemli sonuçlar doğurmu§tur. Ayrıca, Portekiz kuvvetleri yalnızca Afrika'da yenilgiye uğramadı. 1630'daki Randeniwela Sava§ı'nda Sri Lanka'daki ordu Kandy birlikle­ rince kurulan tuzağa kurban gitti ve Başkumandan öldürüldü. 1638'de ise ba§ka bir yenilgi ya§andı ve diğer bir Ba§kumandan öldürüldü. Bizzat Kandy, 1638'de Hollandalılar ile ittifak kurdu ve 1640'ta yapılan ortak saldırılar Portekizlilerin elindeki Galle ve Negombo'nun düşmesine yol açtı. Özellikle kıyılardan ve liman kalelerinden uzaktaki Avrupa askeri gücünün doğrudan etkisi sadece Afrika ile sınırlı kalmadı. Bu güç Sibir­ ya'nın dışında Asya'da da sınırlıydı ve Avrupalılar Güney Asya'da top­ rak kazanmaktan çok ticaretle ilgilendiler. Moğol İmparatorluğu'nu ele geçirmek mümkün olmadı, ama burada ticaret yapılabildi. Hollandalılar Doğu Antiller'in bazı kısımlannda kontrolü ele geçirdi, ama bu süreç pek kolay olmadı. Örneğin, Selebes Adası'ndaki Gowa ancak 1669'da uzun süren mücadelelerin ardından ele geçiril�bildi. Hollanda'nın ba§arısı, karadaki çatı§manın büyük kısmını yönlendiren yerli hükümdar Bugi lideri Arung Palakka'da tarafından desteklenmesine çok şey borçludur. Yine de Hollandalılar, Makassar hisariarına yapılan saldırıya 600 bölük ile katıldı ve 30.000 misket topu kullandılar. Aynı zamanda Makassar filosunu yenen Cornelis Speelman komutasına 21 gemi verdiler. Nihai antlaşma ile Makassar'ın Ujung Pandang kalesi Hollandalıların eline geçti; onlar da kaleye Rotterdam ismini verdiler.14 Benzer §ekilde, Hollandalılar yerli kuvvetiere Avrupalı dü§manlar kar§ısında destek verdiler. 1605'te Maluku Adaları'nda Hollandalıların

14) R. Buckley, "Colonial Military History: AResearch Note", Itinerario, 5 (1981), s. 68-77; L. Y. Andava, The Heritage of Arung Palakka, AHistory ofSouth Sulawesi (Celebes) in the Seventeenth Century (The Hague, 1981), s. 76-8, 130-3; A. Reid, Europe and Southeast Asia: The MilitaryBalan ce. Occasional Pa per, sayı 16 (T ownsville, Queensland, 1982), s. 8. 124 SAVAŞ VE DÜNYA

Hitulara yardım etmesi Portekiziiierin Ambon kalesini teslim etmeleri­ ne neden oldu ve T ernate Sultanı Zaide Portekiziiieri Ternate ve Ticlo­ re'deki kalelerinden sürerken Hollandalılardan destek gördü. Oysa 1606'da yapılan bir İspanyol seferi ile müttefikler yenilgiye uğratıldı ve Ternate Adası'nda bir garnizon bırakıldı. 1639 yılında Portekizliler ve Hollandalılar, Vicayanagara asilzadeleri arasındaki çatı§mada kar§ı saf­ larda yer aldılar.15 Kandy Krallığı'nın içerideki hükümdan Kral II. Rajasim­ ha onlardan destek istediğinde Hollandalılar, Portekiziiieri Sri Lanka'daki kıyı üslerinden 1638-42 yılları arasırıda sürebilmelerine rağmen yüzyılın ikinci yarısında Kandy'ye kar§ı böyle bir ba§arı gösteremediler. Hollanda kuvvetleri, 1678-81 arasında Cava Adası'nın iç kısımlarına doğru ilerle­ di, ama bunu ancak isyancıların kar§ısırıda duran Mataram kralı II. Amang­ kurat ile ittifak yaparak ba§ardılar. Hollandalılar, Asyalı dü§marılanna göre daha iyi silahlanmı§, daha iyi eğitilmi§ ve daha disiplinli olmu§lardır, fakat lojistik, arazi, dü§man kuvvetlerin sayısı ve müttefiklerinin güveni­ lirliği nedeniyle problemlerle yüz yüze kalmı§lardır .16 Avrupa'nın Güney Asya'daki istihkam mevkileri genellikle saldırı­ lara dayanacak kadar güçlüydü: 1628-9 arasında, Cava Adası'nda bulu­ nan ve Hollanda'nın kontrolündeki Cakarta, Mataram Sultanı Agung'un düzenlediği iki kuşatmayı adattı ve Portekiziiiere ait Malakka Açe Sulta­ nının yaptığı bir kuşatmadan kurtuldu. Açe'nin yenilgisinde Johor Sul­ tanı Abdul } alil'in filosu tarafından Portekiziiiere sağlanan desteğin rolü büyüktü. Ancak, Malakka, ı 64 ı'de Abdul J alil'in desteğini alan Hollanda­ lıların eline geçti. Portekiz'in Goa kolonisi 1510, 1654 ve 1659'da Bica­ pur Sultanlığı'nın ve 1683'te Marathaların düzenlediği saldırılara diren­ di. Goa ve 1683'te saldırıya uğrayan Chaul, aynı yıl Moğollar Marathala­ ra saldırdığı için kurtuldu. 1634'te Portekizliler tarafından Diu'da başlatılan ana yapılar gibi, Avrupa istihkamları yerli kaynaklar güç kullanarak elde edilse bile çok pahalıya mal oldu. 1599'da Aşağı Birmanya'daki Syriam'ı ele geçiren Por­ tekiıli maceracı Felipe de Brito, bir Avrupa devletinin veya ticaret §irke­ tinin kaynaklanndan yoksun kaldı. A§ağı ve Yukarı Birmanya'yı işgal eden Birmanyalı hükümdar Anaukpetlun, karadan ve denizden yürütü­ len uzun bir kuşatmanın ardından 1613'te Syriam'ı ele geçirebildi. Goa

15)Ricklefs, Indonesia, s. 62-3; Stein, Vijayarıagara,s. 125. 16) S. Arasaratnam. Dutch Power in Ceylmı 1658-87 (Amsterdam, 1958) ; Ricklefs, Indonesia, s. 7 6-7. ON YEDiNCi YüZVJL 125 garnizonu rahatlarmaya yarayacak kadar kısa zamanda bir filo göhder­ medi ve savunmacılardan biri kapılan açınca ihanete uğradı. De Brito çarmıha gerildi veya kazığa oturtuldu (söylentiler fa rklıdır) ve Portekizli­ lerle Avrasyalılar kölele§tirilip ni§ancı olarak görevlendirildiler. - İstihkamı Goa'dan daha zayıf olan Portekiz mevzileri, Asya saldırılan kar§ısında dü§tÜ: 1632'deki bir ku§atmadan sonra Arakan §ahı Selim Portekiıli maceracılan Sandvip Adası, Çhittagong ve Dianga'daki mev­ zilerini bırakmaya zorladı. Bengal'in Moğol Valisi Bengal' deki Hugli'yi ele geçirdi. 1650'lerde İkkeri kralı Sivappa Nayaka, Hindistan'ın Kanara kıyılarındaki Portekiz sömürgeleri Honawar, Basrur, Gangolli ve Man­ galor'u ele geçirdi. 1662'de Sao Tome'deki Portekiz garnizonu Golkanda tarafından alındı. Böylece, Bengal Körfezi'ndeki Portekiz varlığı Hollan­ da ve İngiltere saldırılan nedeniyle olduğu kadar Hindistan saldırıları sonucunda azaldı. Portekiztilerin genellikle küçük garnizonları vardı ve bunlar 1636'da Etiyopya'dan sürüldü. Genel olarak, Avrupalılar denizlerdeki konumlarını ve kıyı üslerini koruma konusunda oldukça ba§arılı olmalarına rağmen durumlarını belir­ leyen ticari çıkarları vardı. Bu da, karadaki haberle§me rotalarını, mal kaynaklarını ve pazarlara giri§i kontrol eden kara güçleriyle ili§kilerinin Avrupa planlarının ve mevkilerinin ba§arısı için çok önemli olmasını sağladı. Bu Asyalı güçlerin rolü ve ticaret sisteminin doğası, Hint Okya­ nusu'nda yapılan ticaretin büyük kısmının Avrupalı güçlerirı kontrolü dı§ında gerçekle§mesini garanti etti. Avrupalılar gamizonlan ele geçir­ diklerinde bir tekel yaratmak §öyle dursun ticaretlerini korumada bile zorlandılar. Dolayısıyla, Malakka Portekiz için pek değerli olmadı ve Goa' dan elde edilen gümrük vergisi on yedinci yüzyılın ba§ında azaldı. 17 Asyalı güçler, Avrupalıların rekabetinden çıkar sağladı. İran §ahı Abbas, İngilizlerin İran ile ticaret yapma arzusunu ve İspanya'nın İngil­ tere ile olan rekabetini Portekiz üssü Hürmüz'e kar§ı İngilizlerin desteği­ ni kazanmak için kullandı. Safevilerirı yerli Hürmüz hükümdannın anaka­ radaki varlıklarını ele geçirmesinden sonra, dostça davranan iç bölgeler­ den ve İngiliz kuvvetlerince sağlanan deniz desteğinden yoksun olan Hürmüz 1622'deki bir ku§atmadan sonra teslim oldu. Yeterli topu da yoktu. Bunun kar§ılığında Türkler, 1624 yılında Portekiztilerden İranlı-

ı 7) E. Winius, "Portugal's 'Shadowy Empire in the Bay of Bengal'", Camoes Center Quarterly, 3, sayı ı ve 2 (1991), s. 40-1; S. Arasaratnam, Maritime India in the Seven-teenth Century (New York, 1994); Ricklefs, Indonesia, s. 24. 126 SAVAŞ VE DÜNYA lara karşı yardım istedi. Batı Antiller'deki Selebes Adası'nda bulunan Gowa Sultanlığı, Hollandalıları bir baharat tekeli yaratma girişimlerinden caydırmak için diğer Avrupalı güçlere döndü ve bu da 1615'ten itibaren Hollanda ile bir anlaşmazlığa yol açtı. Avrupa'nın askeri, kültürel ve ekonomik yayılması kendi kontrollerinde olduğu kabul edilen bölgelerde bile sınırlıydı. Filipinler tarihi atlaslarda 1570'den itibaren İspanyol olarak gösterildi. Yine de, on altıncı yüzyıl sona ermeden İspanya seferleri Kuzey Luzon'a varmış olmasına rağmen, bulgu­ lara göre İspanyollar, denizden uzak bir tarım bölgesi olan ve günümüzdeki Orta Ifugao'da ancak 1 736'dan itibaren varlık gösterdiler. Luzon'un bu bölgesindeki İspanyol askeri ve misyoner faaliyetler on dokuzuncu yüzyıl­ da halen düzensizdi. Pek çok Avrupa imparatorluğununki gibi İspanyol varlığı da en çok hyı bölgelerde kendini gösterdi. Böylece, 1635 yılında Mindanao kıyısındaki Zamboanga fe thedildi ve misyoner mühendis Melchor de Vera'nın yönlendirmesi ile güçlü bir kale inşa edildi.

Sibirya'nın Fethi

Luzon'daki Avrupa gücü dağınık bir hükümet yapısı olan halklada kar­ şılaştı. Bu, Avrupalıların on yedinci yüzyılda çok geniş topraklar kazan­ dıkları bölgeler olan Sibirya ve Kuzey Amerika için de geçerliydi. Sibirya, o çevrede avcılık, balıkçılık ve kırsal olanaklara alışkın az sayıda göçebe ve yarı göçebe halkların yaşadığı çok büyük bir alandı. Ayrıca, dünyanın başta gelen kürk kaynağıydı ve kürk zenginlik ile prestijin çok önemli bir şekliydi. Sonuç olarak, Rus tüccarlar, özellikle de Novgorodlu Stroganov Ailesi, on altıncı yüzyılın sonlarından itibaren Sibirya ile daha çok ilgilen­ meye başladılar. Neredeyse yüz yıl süren bir çatı§manın ardından 1552'de IV. ivan'ın (Korkunç) fethettiği Kazan'ın İslamcı Tatar ham Sibirya'ya eri§imi uzun bir süre engelledi. O dönemde İ van, Volga Nehri boyunca acımasız sefer­ ler yapıp güç kullandı ve nihayet 1556'da hiç mücadele etmeden Astra­ han'ı istila etti. Aynı yıl, soyluları ömür boyunca askeriyede veya idari mekanizmalarda hizmet vermeye mecbur kılan bir Hizmet Kararnamesi yayımladı. Böylece askeri kaynaklarını çok büyük oranda artırdı. Ancak, bunlar batıdaki Hıristiyan güçlere, yani Polanya ve İsveç'e karşı verilen mücadelelere tahsis edildi. Doğuya yayılma ise çok daha az politik ittifak ve askeri destek gerektirdi. ON YEDiNCi YÜlYIL 1 27

Astrahan'ın ve özellikle Kazan'ın fe thi Rusların Ural Dağları'na ve sonra birkaç alçak geçidin bulunduğu Güney Urallar'a kadar ilerleyebil­ melerini sağladı. Ate§li silahlar Sibirya fe thinin 1581-2'deki ilk safhala­ rında en önemli rolü oynadı. Stroganov Ailesinin hizmetindeki Yermak Timofeyevich'in komutasındaki 800 askerden olu§an bir Kazak kuvveti 158l'de iledeyip Sibir'in Tatar Hanlığı'nı pek çok muharebeden sonra 1582'de fethetti. Kazaklar, ba§langıçta üç küçük topa sahipti, ancak bun­ lar muhtemelen bir süre önce yol üzerinde terk edilmi§lerdi. Yine de, 1581-2'de Kazakların ate§li silahlara, dü§manlarının ise sadece yay ve oklara sahip olmaları çok önemliydi. Fakat bu durum ba§langıçta ba§arı getirmi§ olsa da, Tatarlar sayı ve hareket edebilme avantajları sayesinde 1585'te Yermak kuvvetinin büyük kısmını yok ettiler. Rusya, Hanlığı kontrol edebilmek için 1586-98 arasında daha fazla sefer ba§latmaya ihtiyaç duydu. Sibiryalı Tatarlar, 1598'de K üç üm Han'ın yenilmesine dek direnmeyi bırakmadılar. Rus ate§li silahları sava§larda önemli rol oyuasalar da barut ve mermi stoklarını tekrar yerine koymak güç olduğu için bunların dikkatli kullanılması gerekti. Avrupalılar Sibirya'da ilerlerken teknolojik açıdan bariz bir üstünlük sergilediler ve bu üstünlüklerini zalimce kullandılar. Dü§manlarının hiç barutlu silah teknolojisi yoktu ve aslında pek çoğunun, özellikle Kuzey ve Doğu Sibirya'dakilerin, askeri teknolojisi çok ilkeldi: Sürekli sava§ veya metal bulunması gibi askeri yeniliklerin gerçekle§mesini sağlayacak bir katalizör yoktu. Rusların hizmetindeki Kazaklar ate§li silahları Sibir­ ya yerlileri ve Tobol ile İrti§ ırmakları boyunca uzanan Tatar Altın Boynu­ zu'ndan kalanlara kar§ı etkili biçimde kullandı. Bir Moğol kabilesi olan Buryatlar 1630 ve 1640'larda Rus ate§ gücü vasıtasıyla yenilgiye uğratıldı. Yerli halklar Rusların kale in§a etmeleri sayesinde de zapt edildi. 1586'da Samara Irmağı ve Ufa'da ve daha sonra Urallar boyunca 1586'da Tyumen'de ve 1587'de Sibir mevkisinin yakınlarında bulunan Ob Irma­ ğı üzerindeki Tobolsk'da üsler kuruldu. Rus gücü buradan 1619'da Yeni­ sey Irmağı üzerindeki Yeniseysk'te, 1632'de Lena Innağı üzerindeki Ya­ tuksk'ta, 1647'de Ohotsk Denizi'ndeki Ohotsk'ta ve 1661'de Irkutsk'da kurulan üsler ile Sibirya'yı a§arak (kuvvetli step göçebelerine kar§ı gü­ neye doğru geni§lemektense) doğuya doğru geni§ledi. Pasifik'e ise ilk kez 1639'da ula§ıldı ve Ulya Nehri ağzında bir garnizonkuruldu. Rus §ehirleri tipik olarak kazıkiada çevrildi ve her birinin bir kale, kı§lalar, bir hapis­ hane, bir kilise ve vali konağı olmak üzere kontrol ve kuvvet binaları vardı. Kaleler ate§li silahların savunma potansiyelini en yüksek dereceye 128 SAVf'..:'sDÜNYA VE

Resim 22: Adam Brand'in A]oumal of the Embassy from their Majesties over Land into China (Londra, 1698) adlı eserinden bir resim. Ok ve yay ku§anll11§ Sibiryalı kabileler Rus kuvvetlerinin ilerleyi§ine çok sınırlı bir biçimde kar§ı koyabildiler; bunun en önemli sebebi ise aralanndaki parçalanmalar ve Avru­ pa'dan çıkan hastalıklardı. Ancak, bazı kabileler zorlu rakiplerdi.

çıkardı ve Rus hatlarını Pasifik'e kadar uzattı. ı 666-7'de Evenklerin Zashi­ versk Kalesi gibi kaldere yaptığı saldırılar savunma ateşi ile geri püskür­ tüldü, ama ı654'te Ohotsk Evenkler tarafından yağmalandı. Bu kale Ruslar tarafından hızla tekrar inşa edildi ve ardından da ı665 ve ı677 yıllannda çıkan yerel isyanlara direndi. Son isyanda yay ve kemik uçlu oklarla kuşanmış ı .000 asker tarafından başarısızlıkla sonuçlanan bir ablukaya alındı. Buna ilaveten, Rusların Kazan'ı ilk fe tihlerinde olduğu gibi, yerel par­ çalanmalar dolayısıyla direniş zayıfladı. Sibirya'nın durumunda ise da­ yanışık düşman kabUelerin çoğu Ruslara destek sağladı. Böylece, Ketler ve Evenkler arasında Yenisey Innağı üzerindegerçekleşen çatışmalardan çıkar sağlayarak Ketlerin desteğini aldılar. Ayrıca, Çarlığın derebeyliği olmayı kabul eden ünlü Tatarlar ve diğerleri askeri hizmet karşılığında konumlarını korudular. Direnenler ise barbarca muamele gördü. Bu ve Rusların kürk üzerinden zorla vergi alması, yasak ve, özellikle ı630'dan ON YEDiNCiYÜlYll 1 29

itibaren, suçiçeği gibi hastalıklada kat§ılaşılmasının yanı sıra yerli ka­ dınlara el konulması yerel nüfusun çok büyük oranda azalmasına neden oldu. Nüfustaki azalma yerlilerin direniş ve sonraki isyan kapasitelerini azalttı, dolayısıyla sayılarının az olmasından kaynaklanan zayıflıklarını ve yerel halkların zaten sınırlı olan devlet geli§imlerini kötüleştirdi.18 Yakutların yüzde sekseni suçiçeği yüzünden yok oldu. Bu nedenle Ruslar İspanyolların Karayipler'deki etkisine benzer bir demografik etki göster­ diler. Ancak, başarılı direnişler kuzeydoğuda, özellikle de Kuzeydoğu Si­ birya'nın Çukçi halkı ve Kamçatkalı Koryaklar arasında devam etti. Rusların sınır yerleşimlerinin güneye doğru yayıldığı Güneybatı Sibir­ ya' da, Ruslar bir yüzyıldan fazla bir zaman boyunca Kalınıklar, Yenisey Kırgızları, Halha Moğolları ve Çungarlar gibi savaşçı göçebe atlılada savaşmak zorunda kaldılar. Bu göçebeler Rus silahlarını ele geçirerek ateşli silah teknolojisine de sahip olabildiler. Yenisey Kırgızları ı 640'larda bile Ruslara karşı silah kullandı. Ruslar da Güney Sibirya' da İşim Hattı gibi güçlendirilmiş hatlar inşa etmeyi gerekli buldular. Ancak, Rusların Yukarı Yenisey'e ilerlemelerini geciktiren Kırgızlar, ı690-2 ve ı 70ı yılla­ rında hezimete uğradı. Ruslar potansiyel düşmanları arasındaki parçalan­ malardan yine fayda sağladı: ı635'te Rusların müttefikiolan Çungarlar Kazakları yendi.

Ruslara kar§ı Çinliler

Rus yayılması yalnızca kürk üreten bölgeleri hakimiyet altına alma çaba­ sından ibaret değildi; Amur Vadisi içlerine kadar yayılmayı da amaç­ lamışlardı. Bu vadiyi Sibirya yerleşim bölgeleri için bir yiyecek kaynağı olarak görmüş, ancak buna ilaveten kara üzerinden Çin ile ticaret yolları geliştirmeyle de ilgilenmişlerdi. 19

18) G. A. Lantzeffve R. A. Pierce, Eastward toEmpire. Exploration and Corıqueston the Russian OpenFrontier, to 1750 (Montreal, 1973); T. Armstrong, Yemıak's Campaign in Siberia (Londra, 1975); I. Stebelsky, "The Frontier in Central Asia", ]. A. Bates ve R. A. French (yay. haz.), Russian Histarical Geography I (Londra, 1983), s. 145-7; Forsyth, Historyof the Peoples of Siberia, s. 26-83. Tarihler konusundaki tavsiyeleri için James Forsyth'a müte­ §ekkirim. 19) M. Bassin, "Expansion and colonialism on theeastem frontier: views ofSibetia and the Far East in pre-Petrine Russia",]oumal of Histarical Geography, 14 (1988), s. 3-8. 130 SAVAŞ VE DÜNYA

Fakat Ruslar 1640'larda vadiye doğru ilerlerlerken, Mançular Ming hanedanlığını devirme harekatlarını tamamlayınca Ch'ing (Mançu) Çin'in §iddetli tepkisi ile kar§ıla§tılar. Amur'da ba§langıçta ba§arılı olan Kazak kuvveti 1658 yılında bir Çin filosu tarafından yenilgiye uğratıldı. 1682'de Çinliler, Ruslara Amur Vadisi'ni terk etmelerini emretti ve 1685'te Rus kalesi Albazin'i ba§arıyla ablukaya aldı. Ruslar kaleyi tekrar in§a etti, ama 1686'da yapılan ikinci bir ku§atma ile yeniden kaybetti. Kuvvetlerin büyüklüğüne dair tahminler deği§iklik gösterse de, Rus kuv­ vetlerinin sayısı Çin kuvvetleri kar§ısında oldukça azdı. 20 Her iki taraf da toplarla donanmı§tı, ancak Albazin'i ele geçirirken büyük sayılarda askeri olan Mançular kar§ı tarafın açlığın pençesine dü§mesi sonucunda kazanan taraf oldu. 1683-4 yıllarında diğer Çin kuvvetleri Amur hav­ zasının kuzeyindeki Rus mevzilerine saldırıp, Zeya, Selemja ve Tugur nehirleri üzerindeki kaleleri yerle bir ederek deniz bölgesinden Rusları .sildi. 1 689'da büyük bir Çin ordusu N erçinsk' e kadar ilerledi. 1 689'da yapı­ lan Nerçinsk Antla§ması ile Ruslar, Çin'in Amur Vadisi'ndeki haki­ miyetini tanıdı; ancak Ruslar Pasifik kıyı §eridini terk etsinler diye Çinii­ lerin Rusya' dan Baykal Gölü'nün gerisine çekilmesi talebi kabul görme­ di. Ruslar Çin ile daha iyi ili§kiler içine girebilmek için Amur'u vermeye hazırdı, fakat kaynakları, prestiji ve Pasifik ile bağlantısı nedeniyle Sibir­ ya'yı ellerinde tutmaya niyetlendiler. Yine de, Rusların Çin' e doğru iler­ lemeleri durduruldu. On yedinci yüzyıl Çin 'i askeri kudrete sahip, yayılınacı ve Avrupalı olmayan bir güçtü. 1690'larda Moğolistan'da alınan zaferlerle birlikte Çinlilerin Rusları Amur' dan çıkarması Çin' e on be§inci yüzyılın ba§ından beri görülmemi§ güçte ve geli§mi§ bir kuzey hududu sağladı. Çinliler, 1680'lerde Rusları Amur'dan sürerek Moğolistan'a kadar olan mevzile­ rini kuvvetlendirdi. Rusların yayılmasından değil ama Rusların toplu adı Oyratlar olan ve 1635'ten itibaren dinamik yeni Çungar konfede­ rasyonu altında birle§en Batı Moğolistan kabileleri ile askeri bir ittifak kurup onlara silah sağlama tehlikesinden endi§elendiler ve erken dav­ ranıp bunu engellemek için de Nerçinsk Antla§masını imzaladılar. Rus­ lar, 1690'da Çungar'ın ittifak teklifini gerçekten de geri çevirdi.

20) Lantzeffve Pierce, Eastward to Empire, s. 175'teki tahmine gore 2.000 ile 10.000 arasında Mançu 350 Rus'a kar§ı iken, N. I. Nikitin, Sibirskaia Epopeia XVII Weka'da (Moskova, 1987) S.OOO'e kar§ı SOO diyerek bir tahmin yürütmektedir. ON YEDiNCi YÜlYIL 1 31

Böylece, hem Çin'in Asya içlerine kadar yayılması hem de Rusya'ya kar§ı güttükleri politika Çungar'dan gelmesi beklenen tehdit ile §ekil­ lendi: Rusya ve Çin arasındaki çatı§manın daha önemli olduğu sonra­ dan anla§ıldı. 1 667'de Çungarlar Kuzeybatı Moğolistan' daki Altan Han'ın topraklarını ele geçirdi ve 1670'de Tuva'nın batı kısmında bulunan ön­ ceki derebeylikleri kar§ısında galip geldi. Galdan (167 1-97) hükmün­ deki Çungarlar, Moğolistan yakınlanndaki İslamcı vahaları 1679'dan itibaren ele geçirdi: Hami ve Turfan 1679'da, Ka§gar 1680'de ve hemen ardından da Yarkent kaybedildi. Çungarlar, 1688'de Moğolistan'ın Halha bölgelerini aldı. Halhalar Çin'e sığınıp pek çoğu da Çin ordusuna ka­ tılınca Çungarlar Çin ile doğrudan kaf§ı kar§ıya geldi. 1690'da iki ordu Pekin'e 300 kilometre uzaklıktaki Ulan Bator'da çarpı§tı: Galdan'ın sa­ vunma taktikleri -ki bunlardan en önemlisi askerlerini keçe ile kaplanmı§ develerin arkasında saklamasıdır- Çinli topçulann etkinliğini sınırladı ve Çinli kumandan memnuniyetle bir ate§kes imzaladı. Çungarların Mançulara göre ba§arısız olacakları belli değildi. Ancak 1696'da Kangxi imparatoru kuzeye doğru ilerleyerek Jao Moda'da Galdan'ın ordusunu yok etti ve bu zaferi kendisine çok fazla yardım eden Galdan'ın isyancı yeğeni Tsewang Rab tan' a borçlu oldu. Çin-Rus dü§manlığı ancak göçebe halkların yenilgisinden sonra bölgedeki odak noktası haline geldi. ı ı Rusların Sibirya ve Çintilerin Moğolistan içlerine doğru ilerlemesi gelişmi§ hükümet yapıları olan devletlerin hakimiyeti altındaki Avras­ ya'nın önemli ölçüde büyümesine neden oldu: Avrasya'nın büyük kısmı uzaktaki yerle§ik halkların politik ve askeri yapılarının yönetimi altın­ daki kolaniler haline geldi. Örneğin, Mançular, Rusların ilerlemesine bir tepki olarak, Amur ve Argun nehirleri arasındaki bölgeyi doğrudan hakimiyetleri altına alıp yerli halkı kendi birliklerine yardım etmek üze­ re olu§turulan çok iyi ordular olarak örgütlediler. Hindistan'daki benzer bir süreçte, Moğol kuvvetleri 1641, 1643 ve 1661'de arka arkaya yapılan saldırılar ile Cheros isimli kabile halkının ya§adığı Bihar'ın güneyindeki ormanlık ve dağlık bir bölge olan az nüfuslu Palamau kabilesini ele ge­ çirdi. Rusların azametine dair günümüz dü§ünceleri on yedinci yüzyıla daya­ nır. Ohotsk Denizi'ne doğru ilerlemeleri Rusların çok geni§ bir toprağa

2 1) M. Mancall, Russia and Chiruı: their dip/nmaticrelations to 1728 (Cambridge, Mass., 1971), s. 146-62; M.'A. Courant, L'Asie centraleaux XVIIeet XVIIle siecles: Empire kalmoukau empire mantchou? (Lyons, 1912); Barfield, Perilnus Frontier, s. 275-87. 132 SAVA:j VE DÜNYA hakim olmalarını sağladı ve Ruslar, sonraki iki yüzyıl boyunca susamuru kürkü peşinde oldukları için Aleut Adaları'na ve sonra da Alaska'ya kadar geldiler, buradan da Kuzey Amerika'nın batı kıyılanna doğru yayıl­ dılar. Bu faaliyetler diğer Doğu Asya güçlerinin faaliyetlerini baskılamış olmasına rağmen Rus Devleti'nin Pasifik'e karşı gösterdiği bağlılık sınırlıydı. Rusya'nın Avrupa yakasındaki nüfus yoğunluğu, kaynaklar ve yönetim Deli Petro'nun sermayesini Moskova'dan yeni şehri St. Petersburg'a getirmesi ile ı 712'den itibaren daha da arttı. Doğu Bal­ tık'ta yapılan fetihler Rus liderler için daha önemliydi. Ancak Pet­ ro'nun hükümdarlığı sırasında madenler gibi devlet teşebbüsleri Sibir­ ya'daki özel giri§imlerden daha önemli hale geldi. Sibirya'daki Rus nüfu­ su ı 70ı'de ı00.000 iken ı 72ı'de 700.000'e yükseldi. Madencilik ve me­ talürji ilk olarak Urallar'da ve ardından da Altaylar'da gelişti ve beslen­ mesi ve korunması gereken önemli sayılarda nüfus yoğunla§masına yol açtı. ız Yine de, çetin Sibirya ortamı sadece bölgenin uçsuz bucaksız mesa­ feleri nedeniyle ortaya çıkan güçlüklerle şiddetlendi ve kıyı boyunca hiçbir sıcak su hattı yoktu. Ayrıca, Ohotsk çok zayıf bir limandı ve burada inşa edilen gemiler kalitesizdi. Ruslar, ı860'da Vladivostok'u kurana dek Pasifik'te iyi bir limana sahip olmadılar. On yedinci yüzyıl denizcilik teknolojisi Avrupa yayılmasını desteklemeye her zaman yet­ memiştir. Sibirya üzerinde bir nehir hattı da yoktu: Ana nehirler batıdan doğu­ ya değil güneyden kuzeye akmaktadır. Dolayısıyla Rusların Ukrayna nehir­ lerini kullanmalarına denk düşecek bir §ey olmadı; örneğin ı646'dan itibaren Azov ve Kırım Hanlığı karşısında Don Nehri boyunca küçük filo seferleri yapıldı, ancak bunlar bile güçlüklerle kar§ıla§tı. Örneğin, Dinyeper Irmağı'nın ivintileri ı680'lerde Kırım'a kar§ı sefer yapılmasını zorlaştırdı. On yedinci yüzyılın sonlarında, on sekizinci ve on dokuzun­ cu yüzyıllarda Ruslar askeri kaynaklarını Avrupa'daki savaşlarda ve Türk­ lere kar§ı verdikleri mücadelelerde kullandılar. ı904-5'te gerçekle§en ve Japonlarm başlattığı Rus Japon Savaşı'na kadar da Uzakdoğu'da çok büyük bir savaşta yer almadılar. Bunun ardından, ı939 ve ı945 yıllannda Ja­ ponya ile ya§anan anlaşmazlıklam ve ı969'da Çin'le karşı karşıya gelme­ lerine rağmen, Ruslar tüm dikkatlerini yine Avrupa'ya yönelttiler.

22) A. Wood (yay. haz.), The History of Siberia, From Russian Conquesı to Revolution (Londra, 1991), s. 5, 74. ON YEDiNCi YÜlYIL 1 33

Kuzey Amerika

On yedinci yüzyıl Sibirya'sında ileilemekte olan Avrupalılam kar§ı di­ renci artırmak için Ruslardan transfer edilen askeri teknoloji sınırlıydı. Oysa Kuzey Amerika' da hem ate§li silahlar hem de atlar yerli halklar tarafından tedarik ediliyordu. Avrupalılar bir dizi yerle§im yeri kurdu­ lar; bunlar Fransızlar tarafından kurulan Quebec (ı608), İngilizlerin kur­ duğu J amestown (ı 607) ve Plymouth (ı 620) ve Hollandalıların kurduğu New Amsterdam (1614) ve Albany (ı624) §ehirleridir. Avrupalıların giderek artan varlığının ve yerli haklara sağladığı büyük ticari fı rsatlar, Avrupalılarla haberle§meyi kontrol etmek istedikleri için kabileler ara­ sında artan sava§lar ve Avrupa'nın sava§ larda daha çok yer alması sonu­ cunu doğurdu. Fransızlar, ba§langıçta ate§li silahlar tedarik etmeyi red­ detti, ama ilk engellernelerin ardından Hollandalılar ticaret yapmaya ba§ladı ve sava§ların çapı büyüdükçe ate§li silah tedarikine uygulanan kısıtlamalar azaldı. ı640'ların ba§larında Fransızlar da vaftiz edilmi§ yer­ li müttefiklere ı643 ve ı648'te yapılan anla§maların ardından kendileri de serbestçe Hollanda alaybozan tüfeği ticareti yapan Mohavklar kar­ §ısında güç kazanmaları için alaybozan tüfekleri satmaya ba§ladılar. ı648'e gelindiğinde, Mohavklar en azından 800 adet alaybozan tüfeği toplamı§lardı. İsveçliler, ı660'ların ilk yıllarında Delaware Vadisi'nde ya§ayan Suskehanna kabilesine top sağladı; onlar da bu topları hem İro­ kua kabilesine hem de İngilizlere kar§ı kullandılar. Ancak ağır silahlar nadiren nakledildi ve Amerikan yerlileri toplar olmadan Avrupa kalele­ ri üzerinde çok az etki yarattılar. Böylece, Avrupa yayılması sava§ ve teknolojide bir yükselme ile sonuçlandı. Çok sık olduğu gibi Avrupa güçleri arasındaki parçalan­ malar Avrupalı olmayan devletlere silah sağlama arzularını artırdı ve Avrupalılar buna ilaveten yerel mücadelelerin içine çekilip yarattıkları etki en çok bu mücadelelerde aldıklan rol ile hissedildi. Aynı §ey Batı Afrika için de geçerliydi: on yedinci yüzyılda Avrupa güçleri arasında gerçekle§en rekabet Portekiz ile hissedilen Avrupa varlığının ba§­ langıçtaki hakimiyetinin yerini aldı. Portekizliler, on altıncı yüzyılda Afrikalılara silah satınayı reddederken on yedinci yüzyılda tüm Avru­ palılar bunu yapmak istedi. Eğer Avrupalılar Altın Sahil'deki Afrika parçalanmalarını kendi çıkarları için kullandılarsa, Afrikalılar da Avru­ pa içindeki dü§manlıklardan fayda sağladı. Yerel mücadeleler Yeni İspan­ ya'nın İspanya i§galinden ziyade Amerikan yerlileri arasındaki dü§- 134 SAVAŞ VE DÜNYA manlıklar nedeniyle ciddi deği§ikliklerin olu§tuğu kuzey sınınnda önemli bir rol oynadı.23 Kuzey Amerika'daki Amerikan yerlileri sınırlan çizilmemi§ iç bölge­ lerde sava§maya alı§kındılar ve belirli sava§ pozisyonlannın olmayı§ı Av­ rupalıların net askeri hedefler koymasını zorla§tınp, yaylım ate§i açılma­ sını engelledi. Ayrıca, Doğu Amerika halkları yay ve ok kullanımında uzman oldukları için misil sava§ında ustalık gösterdiler ve böylece ni§an alması daha kolay ve akların aksine kuf§unları daha az sapan ve hedefi vuran alaybozan tüfeklerine kolaylıkla uyum sağladılar. Bu etkenler bir­ le§ince göçmenlerin askeri teknoloji konusunda sahip olabilecekleri kay­ da değer herhangi bir avantajı zayıflattı. ı637 yılında yapılan Pequot Sava§ı'nda, Connecticut Irmağı vadisinde İngilizlere zafer kazandıran ate§li silahlar ilk ezici üstünlük oldu, fakat dü§manlarının diğer kabileler tarafından desteklenmemesinin de bunda payı vardı. Ancak ı 640'lar­ dan itibaren ate§li silahların yerli halklar arasında yayılması bu halkları Avrupalı kolonkiler için daha etkili dü§manlar haline getirdi. N ew England'ta ı 6 7 5-6 yıllarındaki isyan (Kral Philip Sava§ı) , büyük zorluklarla hastınldı ve ı682'de Fransızların batıdaki İrokua kabilesini ezip geçme giri§imi, Fransız kuvvetinin grip ve lojistik problemler yüzün­ den zayıflamasının ardından, küçük dü§ürücü bir çökü§ ile sonuçlandı. 24 Hastalıkların yol açtığı tahribata rağmen, İrokua konfederasyonu on ye­ dinci yüzyılda büyük bir Kuzey Amerika gücü olarak kaldı; İngiltere ve

23) R. Law, "'Here is No Resisting the Country'. The Realities of Power in Afro­ European Relations on the WestAfrican'Slave Coast"', Itinerario, 18 (1994), s. 51-2; A. H. Schroeder, "Shifting for Sur-vival in the Spanish Southwest", New Mexico Histarical Re­ view, 43 (1968), s. 291-310. Amerikan yerlileri arasındaki parçalanmalar için aynca bkz. L. V. Eid, "The Ojibwa-lroquois War: The War the Five Nations Did Not Win", Ethno­ history, 26 (1979), s. 297-324. 24) S. M. Malone, "Changing military technology among the Indians of southem New England 1600-77", American Quarterly, 25 (1973), s. 48-63, ve The Skulking Way of War. Technology and Tactics among the Indians of New England (Londra, 1991); M. L. Brown, Fireaıms in ColonialAmerica: The Impact on History and Technology 1492-1792 (Washington, 1980); B. Given, "The lroquois and Native Fireanns", B. A. Cox (yay. haz.), Native Peoples, Native Lands. Canadian indians, Inuit and Metis (Ottawa, 1987), s. 3-13; T. B. Abler, "Euro­ pean Technology and the Art of W ar in lroquoia", D. C. Tkaczuk ve B. C. Vivian (yay. haz.), Cultures in Conflict: Current Archeological Perspectives (Calgary, 1989), s. 273-82; D. Delage, Bitter Feast: Amerindians and Europeans in Northeastem North America, 1600-64 (Vancouver, 1993). 1682'de Fransızlar hakkında bkz. W. J. Eccles, Frontenac: The Courtier Governor (Toronto, 1959), s. 157-72. ON YEDiNCİ YÜlYJL 135

Fransa ile bölgedeki askeri mücadeleler konusunda a§ağı yukarı e§it bir mücadele verdi. New England'taki Amerikan yerlileri, kur§un ve silah çakmağı dökmeyi öğrendi, ama barut imal edemedi. Bazı Amerikan yer­ Iisi kabileler ı 6 7 O'lerde kale burçlannı ve ı 6 7 5 'te çakmakta§lı silah kullan­ mayı öğrendiler. En azından on iki ya§ından itibaren yeti§tirilen, günde en az 30 mil yürüyebilen, atıcılık ve kalkan altından ate§ açınada uzman ve askeri liderlik meziyetlerine güvenen yerliler, yenmesi güç dü§man­ lardı. Bölgedeki askeri denge ancak Amerikan yerlilerin sayıca azınlıkta olduğu bir sonraki yüzyılda Avrupalıların lehine döndü. Avrupa kaleleri önemliydi, çünkü garnizonları saldırı birliklerine direnebildi. Fakat haki­ miyeti garanti edemediler. ı658'de Fransa'nın Sainte-Marie-de-Gannen­ taha garnizonu, yakında ba§layacak olan saldırının haberini alınca kaçtı. İngilizler, ı 750'lere kadar Kuzey Amerika'ya bir kaç düzenli birlik yolla­ dı ve ilk kez ı665'te gönderilen Fransız düzenli birlikleri, kayda değer bir ba§arı sağlayamadı. Avrupalıların deniz yoluyla seyahat edebilme bece­ rileri kıyı bölgelerinden ayrılınca eski önemini kaybetti. İngiliz koloni­ cileri dağınık düzende ilerleyerek, var olan gizlenrtıe yerlerine uyum sağ­ layıp belirli hedeflere ate§ açtıklarında, Kral Philip isyanını bastırdık­ larında olduğu gibi, Avrupalıların Angola'daki Portekiziiiere benzer bi­ çimde Kuzey Amerika' daki hudutlarda gerçekle§en sava§larda ba§arılı olması, yerlilerin desteğini almaları veya bu insanların sava§ §ekline uyum sağlamaları gerekti. Yerliler ve kolonkiler arasındaki güç dengesinde olu§an deği§iklik silahlardan ziyade demografiden kaynaklandı. Avrupalılar, Kuzey Ame­ rika'ya ticaret yapmak yerine burayı kolonile§tirmek için ve giderek ar­ tan sayılarda geldiler. Yeni göçmenler olarak sürekli bir deği§im içinde olmalarına rağmen Anglo- Fransız göçmenlerin yerle§ik hükümet §ekilleri ve sosyal örgütleri vardı. Amerikan yerlilerinin sayısında ise bir artı§ görülmedi. New England'ın kolonile§me öncesi nüfusu ı50.000'den azdı. Çiçek hastalığı yüzünden Be§ Ulus (İrokualar) ı633'te, Huronlar ı634'te ve Be§ Ulus'tan biri olan Mohavklar ise hemen ardından peri§an oldular. Sık sık Avrupalılar ile ittifak kuran Amerikan yerlileri arasındaki uyu§mazlık da çok fazla önem te§kil etti. ı609'da Amerikan yerlileri Huronlar ve Dağlılar (Montagnais) Mohavklar kar§ısındaki Fransız li­ der Samuel de Champlain'e katıldı. Fransız lider, tahta zırhlarıri kul­ lanıldığını, akların uçu§tuğunu ve toplu düzenierin olu§turulduğunu ra­ por etti. İngilizler, Pequot Sava§ı'nda Narragansetlerden destek gördü, 136 SAV� VE DÜNYA ancak 1675'te Büyük Bataklık Çarpı§masıolarak bilinen bir sava§ta Pikuat sava§çıları İngilizlere Narragansetler kar§ısında yardım etti. İngilizle­ rin Metacom yerine 'Kral Philip' olarak adlandırdığı Pokanoket kabilesi Reisi, 1676'da İngiliz ve Amerikan yerlileri ittifakının ba§ı Benjamin Church'ün kurduğu bir tuzağa dü§ürülerek bir Amerikan yedisi tarafın­ dan öldürüldü. Pek çok Amerikan yedisi din deği§ tirerek Hıristiyan oldu ve din deği§tirenler hem Kanada hem de New England'ta Avrupalıları destekleme eğilimi gösterdiler. Bununla birlikte geleneklerindeki kül­ türel ve dini inançlar kaybolup gitti. Ancak, Fransız hakimiyeti altındaki St. Lawrence boyunca ve Kuzey Amerika'nın giderek daha çok İngiliz hakimiyeti altına giren doğu kıyısın­ da Avrupalıların giderek artan sayıları ve hareket kabiliyeti, lojistik des­ tek ve takviye avantajları sayesinde çatı§ına noktalarında kuvvetleri yoğunla§tırma becerileri çok önemliydi. Bu da, Denis Sinor'un iddia et­ tiğine göre, Avrasya'daki durum ile paralellik gösteriyordu:

Her bir İç Asya saldınsınınetkisiz hale getirilme tarzı ve uzunluğu durumdan duruma deği§iklik gösterdi, ama yerle§ik halk zulmederek nadiren zafer kazandı ( ...) neredeyse hep üstün olan doğurganlık oranı çatı§manın so­ nucunu belirleyen bir e tk endi ( ...) dl§tan içeriye doğru ya va§ ya va§ ilerleme her §eyden önce ister doğal nedenlerle, isterse göç vasıtasıyla olsun, yerle§ik nüfusunartı§ından kaynaklandı. 25

Ternelde tedrici olan bu dü§ünce dünyanın bazı bölgelerinde diğerle­ rine oranla daha uygun bir zemin buldu. Rusların steplere doğru yayıl­ ması hem bir askeri ba§arı hem de yeni toprakları tarıma uygun hale getiren Rus köylülerinin yayılmaları meselesiydi.26 1694-1718 arasında Volga ve Don nehirleri arasında in§a edilen Tsaritsyn hattı gibi güçlen­ dirilıni§ savunma hatlarının olu§turulması ve bunlara bağlı askeri kolo­ niler Rusların tarım alanlarını korudu. Sinor'un yakla§ıını yerle§ik veya göçebe halklar arasındaki politik veya askeri ili§kiler meselesini ele al­ maını§, ancak farklı toplum yapıları arasındaki ba§arı farkları konusunda

25) G. Raudzens, "Why Did Amerindian Defences Fail? Parallels in the European Invasions of Hispaniola, Virginia and Beyond", War in History, 3 (1996), s. 352; Sinor, "Concept oflnner Asia", s. 3. 26) W. H. McNeill, Europe"sSteppe Frontier, 1500- 1800 (Chicago, 1964), s. 199-200, 2- 14; M. Raeff, "The Style ofRussia's Imperial Policy and Prince G.A. Potemkin", G. N. Grob (yay. haz.) , Statesmenand Statecraft of the Modem West (Barre, Mass., 1967), s. 37. ON YEDiNCi YÜlYIL 137

-ki bunların birinde askeri açıklamalar iddiasız bir rol oynamaktadır­ yeni bir bakı§ açısı getirmi§tir. Böyle bir bakı§ açısı demografik -sava§ları gündeme getirir. Halkların yok edilmesi çağda§lar için gerekli gibi görünebilir. Örneğin, ı665 ve ı666 yıllannda Fransızlar, İrokualar konfederasyonunun olu§turduğu tehdidi sonlarıdırmak için karar aldı; ana Mohavk kasabalarını ve tahıl­ larını yakmak üzere anla§ma yapmaya zorladılar. Fransızlar ve Ottawa gibi müttefiklerinin ı687'de Seneca üzerine veya Irokualann ı689 yılın­ da Montreal yakınlanndaki Fransız yerle§im yerlerine düzenledikleri gibi yıkıcı saldırılar harekatlar için hayati önemi olan yiyecek ikmaline son verdi. Lojistik olduğu kadar demografik etkiler de oldu. Örneğin, Kral Philip Sava§ı'nın arifesinde New England'ın güney kısmında ya§ayan ı ı .600 Amerikan yerlisinden 7 .900'ü sava§, hastalık veya korunmasızlık nedeniyle öldü, ya da köle olarak satılıp veya daimi sığınınacılar haline gelip yerlerinden edildiler. 27 Dolayısıyla, gelecekteki direni§ olasılığı azaldı. Avrupa sava§larında uygulanması beklenen teröre ili§kin engeller, Avrupa dı§ındaki topraklarda genellikle göz ardı edildi. 28 Bu durum on yedinci yüzyılda Portekiz'in Brezilya'da gerçekle§tirdiği harekatlarda da ortaya çıktı: Pek çok durumda zulme ba§vuruldu. On sekizinci yüzyılın uluslararası ili§kiler konusunda önde gelen yazarı Emmerich de Vattel, sava§ kanunlarının 'vah§i' insanlarla çarpı§ırken uygulanması gerekme­ diğini dü§ünmü§tür.29 Yirminci yüzyıl sava§larında genellikle katliam §eklinde görülen vah§etin emsalleri olmamı§ değildir. Ancak, Avrupalı­ lar kazanmak için birliklerinin büyük kısmını feda etmeye hazırdılar ve bu da, yerli halkın kayıp vermenin kabul edilebilir sosyal sınırlan oldu-

2 7) J. Axtell, Beyand 1492: Encounters in Colo-nial North America (New Yark, 1992), s. 239; F. J ennings, The Ambiguous Iroquois Empire (New York, 1984) . Demografikonu su için bkz. D. K. Richter, The Ordeal of the Longhouse: The Peoples of the Iroquois League in the Era of European Colonization (Chapel Hill, N.C., 1992). Avrupa'nın etkisi için bkz. B. G. Trigger ve W. E. Washbum (yay. haz.), The Cambridge Historyof the Native Peoples of the Americas. North America (Cambridge, 1996). 28) H. E. Selesky, "Colonial America", M. Howard, G. Andreopoulos ve M. R. Shul­ man {yay. haz.), The Laws of War: Constraints on Waıfare in the We steı;nWorld (New Haven, 1994), s. 66. 29) Hemming, Red Gold, örneğin 1690-1700'ler için s. 365-9; E. de Vattel, The Laws of Nations: or the Principles of the Law of Nature, Applied to the Conduct and Affairs of Sovereigns (İngilizce baskısı, Philadelphia, 1861, 1758 tarihli Fransızca orijinali) , s. 361. Bu kaynağı Armstrong Starkey'e borçluyum. 138 SAV� VE DÜNYA

ğuna dair görü§lerin yaygın olmadığı Kuzey Amerika' daki gibi toplumlar kar§ısında kendilerine avantaj sağladı.30

Toplumlar ve Devlet Geli�imi

Dolayısıyla, sava§lar değerlendirilirken deği§ik toplum biçimleri göz önünde bulundurulmalıdır. Bu da bizi Gibbon'ın paradigmalarına geti­ rir. Gibbon'ın öne sürdüğü geli§im sosyolojisi sadece kuvvetlerin uzman­ la§ması ı§ığında değil, aynı zamanda farklı demografik oranların yoğun­ luğu ve artı§ına daha uygun olan belirli sosyal örgütlenme §ekilleri açısın­ dan değerlendirilebilir mi? Ayrıca, en önemlisi de, kayıp vermeye gönül� lü olan bu çe§itli §ekillerin askeri imkan ve kabiliyer bakımından doğur­ duğu farklı sonuçları var mıdır? On yedinci yüzyıl, Gibbon'ın 'barbar' olarak nitelendirdiği 'göçebe' halkların küçüldüğü bir dön:emdi. Bunlar güçlü ve uzak yerlere yayılmı§ hükümet kurumları olmayan toplumlardı. Sonuç olarak, bu dönem, daha güçlü devlet düzenleri olan toplumlar kaf§ısında bu gibi toplumların nispi kapasitesindeki deği§iklikler bakımından önemliydi. Yüzyılın or­ talarında pek çok devletin içinde ya§anan politik krizierin askeri güçle­ rini farklı §ekillerde etkilediği doğrudur ve bu krizlerden etkilenen dev­ letler arasında Çin, Osmanlı İmparatorluğu, Moğol Hindistan, Rusya, Fransa, İspanya, Polonya ve İngiltere bulunmaktadır. Büyük bir göçebe kuvvet olan Çungarlar politik çalkantılardan etkilenmelerine rağmen, göçebe halklar bundan çıkar sağladılar. Diğer bir göçebe toplumu olan Don Kazakları, 1637 yılında Türklerin elindeki Azov'u aldı, aynı zaman­ da Ukrayna'daki Polonya mevzilerini de zayıflattılar. Yine de, tüm dünyada ekonomik problemlerden kurtulma ve hükü­ met gücünün sağlamla§tırılması süreci yüzyılın ikinci yarısında somut­ la§tt. Bu da, yaygın demografikdurağanlık ve süregelen ekonomik güçlük­ Iere rağmen devletin kullanımına hazır kaynaklarda ve birçok gücün askeri faaliyetlerinde artı§a yol açtı. Bu güçler Çin, Osmanlı İmparator­ luğu, Moğol Hindistan, Rusya, Fransa, Avusturya ve İngiltere idi, ancak

30) L. V. Eid, "'A Kind of Running Fight': Indian Battlefield Tactics in the Late Eight�enth Century", Westem PennsylvaniaHistarical Mag azine, 71 (1988), s. 171; A. Hirsch, "The Collision of Military Cultures in Seventeenth-Century New England", Journal of AmericanHistory , 74 (1987-8) , s. 1187-212. ON YEDiNCiYÜlYfl 39 1

Resim 23: 24-25 Mart 1678'te Ypres Kalesi'ne yapılan gece saldınsı. Louis, kaleyi İspanyollardan, torunu XIV. Louis ise 1744'te Hollandalılardan aldı. Daha önce ise, 1648 ve 1658'de, Fransızlar bu kaleyi ele geçirmi§lerdi. En çok mevzi harbi uzmanı Sebastien Le Prestre de Vauban (1633-1707) kamutası altından geli§tirilen daha sis­ temli ku§atma teknikleri sayesinde, ku§atma sava§lannda giderek daha çok beceri ka­ zandılar. Kalderin savunmasız olu§u sava§ alanında uzmanlığın önemini ortaya koydu, ancak bu savunmasızlık genellikle ba§anlı ku§atmacıların önemli sayılarda kuvvet konu§landınnasını da gerektirdi.

Polanya ve İspanya bunlara dahil değildi. Bu faaliyetlerden bazılan Moğo­ listan'daki Çinliler, Sibirya'daki Ruslar ve Yeni Dünya'daki Avrupalılar gibi dağınık devlet yapıları olan halklara yöneltildi. Don Kazakları Azov'u ellerinde tutarnadı ve Ukrayna, iki ülke arasında 1654-67 arasında yapı­ lan sava§tan sonra, Rusya ve Polanya arasında bölü§üldü, oysa her iki devletin de bölgedeki gücü sınırlıydı. Ancak, pek çok askeri devlet faali­ yeti benzer hükümet §ekilleri olan devletler kar§ısında gerçekle§tirildi ve yüzyılın ortalarında ya§anan krizlerden kısmen sorumlu olan dı§ askeri kuvvetler genellikle benzer politika §ekilleri olan yerle§ik devletlere ait­ ti. Bu, Ming Çin için değil ama Avrupa devletleri için geçerliydi. Böyle­ ce, örneğin yüzyılın ba§ında Rusların 'Sorunlar Zamanı' (1598-1613) 140 SAVAŞ VE DÜNYA

Resim 24: Menin Ku§atması, 1706. Geometrik istihkamlar ve sistemli ku§atma sanatı. Malborough dükü komutasındaki Müttefiklerin gerçekle§tirdiği ba§arılı bir ku§atma. Toplara korunak sağlamak için hendekler kazıldı ve ağrr ate§ altındaki Fransular, İngiliz bataryalan kar§ ı yara konu§landırılır konu§ landırılmaz teslim oldular.

Tatarların veya Hazar Denizi'nin doğusundaki halkların değil, Polanya ve İsveç ordularının elinde yenilgiler gördü (1610'da Klu§ino'da alınan İsveç zaferi gibi) . Bir nebze tutarlılık, süreklilik ve bürokratik geli§im gösteren devlet­ ler, dağınık hükümet yapısına sahip devletler kar§ısında pek çok avan­ taja sahipti. Bu devletler toplumlarının demografik ve ekonomik kay­ naklarından fayda sağladı ve haberleşme teknolojisi geni§ çaplı okurya­ zarlık ile bir baskı ve yayın endüstrisinden yoksun olan toplurnlara uğra­ madı. Topçuluk, taktikler, talim, istihkam ve ku§atma sanatıyla ilgili basılı el kitapları, tekniklerin sözlü anlatım veya el yazmaları ile olduğun­ dan daha hızlı yayılmasını sağladı ve ayrıca hem askeri imkan ve kabili­ yeti artıran hem de gelişmi§ ve kalabalık devletlerin askeri kaynakları ba§arıyla kullanması için önemli olan bir standardizasyon oluşmasını mümkün kıldı. Matbaanın Avrupa'daki rolü bunu kullanan devletlere matbaacılığın hiç olmadığı ya da sınırlı ölçüde bulunduğu devletlerin yoksun olduğu askeri potansiyel konusunda bir avantaj sağladı. ON YEDiNCi YÜZVIL 141

Devlet geli§imi ve askeri potansiyel arasındaki ba§ka bir ili§ki, seçkin kuvvetlerden ziyade büyük kuvvetiere göre yapılandınlml§ ate§ gücünü sağlamak için büyük sayıda irısanı hareket ettirebilen idari politika yapısı­ na duyulan ihtiyaç ile doğdu. Bu da en çok on yedirıci yüzyılınikirıci yarısın­ da -ç ok büyük kuvvetler yaratan Avrupa devletleri için geçerliydi, fakat diğer yerlerde de aynı durum geli§ti. Ömeğirı, Altın Sahil'deki (modem Gana kıyıları) ve Köle Kıyısı'ndaki (modem Togo ve Benirıkıyılan) baskın taarruzlannın yerini misil taktiklerinin alması tamamen ate§li silahların yayılmasına dayalıydı. Bunun yerine, mesele politik, sosyal ve ekonomik geli§meler bağlamında ele alınmalıdır. Bahsedilen askeri deği§imler Altın Sahil'deki Akwamu ve Asanti ile Köle Kıyısı'ndaki Dahomey devletleri­ nin yükseli§iyle ili§kilidir. O zamana kadar nadiren rastlandığı veya hiç bilirımediği bir bölgede ate§li silahların yayılma sebepleri, süreci ve sonuç­ lan ile ate§li silahların uzun zamandır kullanılmakta olduğu Avrupa gibi bir bölgede yayılma nedenleri, süreci ve sonuçlan arasında bir fark vardır.

Moğollar

'Göçebe' halkların on yedinci yüzyıl boyunca destek kaybettiğine dair görü§ değerlendirilmelidir. En önemlisi, ba§arılan sayesinde 'yerle§ik' hale gelmelerine rağmen Çin'deki Manço isyanı unutulmamalıdır. Mo­ ğolların (yüzyılın ortasında ya§anan Çin problemleri, sonrasında dün­ yanın lider askeri kara gücüyle problemlere bakıldığında) hem Hindi­ stan' da hem de kom§u bölgelerde ciddi engellerle kar§ıla§tığının da al­ tını çizmek gerekir. Bu durum özellikle toprakların Moğol kuvvetleri için uygun olmadığı bölgelerde gerçekle§ti. Aslen Birmanya'nın yukarı kısmından gelen bir Şan halkı olan Ahomlar, Brahmaputra Vadisi'nde 1612'den itibaren ciddi bir tehdit olu§turdu, çünkü tüm sava§ kaynak­ larını seferber ettiler. N ehir kıyısı ve cengel arazi Moğollann yoğun biçim­ de harekatlarda bulundukları ve bu bölgede çarpı§mak için uygun silah­ Iara ve taktiklere sahip oldukları Racasthan ovaları ve tepelerinden fark­ lılık gösterdi. Nüfusu az Ahomların sava§ teknikleri ise arazi ile uyum içindeydi. Alaybozan tüfekleri veya ok ve yaylada ku§anmı§ piyadelere güvenip ani gece saldırıları gibi esnek taktikler kullandılar ve hızla bam­ bu kazıklarla güçlendirilmi§ mevziler olu§turdular. 1636-8 arasında ger­ çekle§en çetin bir sava§ bir barl§ uzla§ması ile sonuçlandı, ama 1682'de

Moğollar geri çekilmeye" zorlandılar. 142 SAVAŞ VE DÜNYA

Afganistan da Moğollar için zor bir araziydi. 1646'da Özbeklerin üze­ rine doğru iledeyip Bedeh§an ve Baglan'ı aldılar, fakat 1647'de sahra toplan ve alaybozan tüfekli askerleri daha çok hareket edebilen dü§man­ lannı yenemedi ve aynca ko§ullan çetin bu bölgede yeterli derecede teçhi­ zat sağlayamadılar. Bölgenin bilinmesi, teçhizat ve askeri intibak kabi­ liyeri burada ba§arı kazanmak için elzemdi. 1647'de Prens Evrengzib, Baglan'ı bo§alttı ve ağır kayıplar vererek karlar altındaki Hinduku§ Dağ­ lan'na kadar geri çekildi. Ceyhun, Moğol Hindistan'ın hududu haline gelmedi. 1672-4 yıllarında, Kabil yakınlarındaki bir Pe§tU kabilesi olan Afridiler, Moğol ordularını ba§arıyla yağınaladı. Evrengzib ise Pe§tuları sessiz tutmak için rü§vet vermek zorunda kaldı. Bu yüzden, Moğollar askeri güçleri ve kararlılıklanna rağmen hudut bölgelerindeki kötü ko§ullarda varlıklarını sürdüremediler. Ayrıca, 1650'lerden itibaren Marathaların hareket kabiliyeri olan, hafif zırhlar­ la korunan atlıları ve alaybozan tüfekli askerlerinin elinde çok acı çekti-

Resim 25: Dekkan'daki Mo­ ğol komutanı. Dekkan'ın Mo­ ğollar tarafındanfe thedilmesi ilk dönem modern Hindis­ tan'ın jeopolitikası açısından çok önemliydi. Moğollar, en çok süvarileri kullandı. Bu ko­ mutan mızrak, kılıç, ok ve yay ku§ anın!§. ON YEDiNCi YÜlYIL 143 ler. Şivaci (1627 -80) hükmüncieki Marathalar çevresel ve politik koşul­ ların yarattığı problemlere çok iyi ayak uydurdular. Savaştan kaçınıp, bunun yerine teçhizat hatlarını kestiler ve akınlar yaptılar. Marathalar, savaşlarda Moğolları hezimete uğratmadı, ama Moğolların zaferlerini ve karada yayılmalarını kabullenmediler. Ancak, Moğol kuvvetinin merkezleri on yedinci yüzyıl boyunca ya­ §adıkları sorunlardan dolayı İspanya veya Türkiye'nin kuvvet merkezle­ rininki kadar da dü§medi. O dönemde kar§ılarına gerçek bir rakip kuv­ vet çıkmadı. Moğollar, politik açıdan Güney Hindistan'daki diğer dev­ letlerden daha güçlüydü - ki bu devletlerden bazıları, örneğin Vicayana­ gara, güçlü eyalet valilerini kontrol etmekte zorlandı.31 Gerçekten de, bazı hudut sorunlarının vurgulanması Moğolların Dekkan Sultanlıkları, Bicapur ve Golkanda'yı 1636'da derebeyliğe dönüştürme ba§arılarını önemsiz kılmamalıdır. Bağımsızlıklarını yeniden kazandıktan sonra, 1 686 ve 1687'de yeniden istila edildiler. Ayrıca, Moğollar kuzeye doğru, Baltis­ tan ve Ladah'a (1637-9) hücum ettiler. Evrengzib ve ordusunun büyük kısmı Marathalar ile sürüncemede kalan çatı§malarla me§gulken bile Kuzey Hindistan'daki hakimiyetlerini koruyabilmeleri anlamlıdır. Buna ilaveten, Moğollar Maratha kaleleri kar§ısında zafer kazandı: Evrengzib, 1689'da ve 1700-7 arasında bir dizi kaleyi aldı ve böylece Bicapur Sulta­ nının 1659'da yapabildiğinden çok daha fazlasını ba§ardı. Kaleler Moğol­ lar için açık hedefler ve etkin kuşatma donanıını sağladı. Marathalar mevzilerini korurken hareket etme avantajlarını kaybettiler, ama kale­ lerin hem bir güç sembolü hem de gerçek güç için gerekli olduğuna ka­ naat getirdiler.

Ming Çin'in Çökü�ü

On yedinci yüzyılda ya§ayan M oğalların çıkı§ları ve ini§leri Çin' deki Ming ve Mançu tecrübeleri ile kıyaslanabilir. Burada devlet çökmüş ve hanedanlık sona ermi§tir. İlk önce Güneydoğu Mançurya Dağları'nda konu§lanan Ruzhenler, Nurhaçi (1559-1626) hükümdarlığı altında on yedinci yüzyılın ba§larında Çin Seddi'nin kuzey tarafındaki topraklara hakim olmak için geni§lediler. Nurhaçi, hem savaş, evlilik ittifakları ve Çin vergi sisteminden yararlanarak Ruzhen kabilelerini birle§tirdi, hem

31) T. V. Mahalingam, Readings in South indian History (Delhi, 1977), s. 154. 144 SAVAŞ VE DÜNYA

de atlı okçulara dayalı güçlü bir süvari ordusu kurdu; bunlar kabile grup­ larını da içlerine alan birlikler olan 'sancaklar' §eklinde örgütlendi.

· 1616'ya kadar da kuvvetlerini Doğu Mançurya'nın büyük bir kısmını ele geçirmek için kullandı. Nurhaçi, 1615 yılında kendisini Han olarak ilan etti ve Mançu Devleti'ni kurdu. 1618'de Çiniilere saldırıp Fushun'u aldı. Nurhaçi'ye kar§ı yapılan Kore destekli Çin saldırıları 1619'da hezimetle sonuçlandı; Çin ve Kore ate§li silahları ile askerleri kararlı, iyi idare edilen ve sayısız Mançu süvarilerinin hareket taktiklerine kar§ı koyama­ dılar. Sonuç olarak, Çin orduları, Siyanggiayan (1619), Niu-mao chai (1619) ve Kuang-ning (1622) olmak üzere bir dizi ana sava§ta yenilgiye uğradı.32 Liaoyang 1621'de Mançuların eline geçti ve Nurhaçi, istila edilmi§ toprakları yağmalamak ve sancakları arasında bölü§türmek yeri­ ne Çinli bürokratlar tarafından yönetilmesi için kabile sisteminin dı§ında bıraktı. Böylece, Çiniileri ve Ruzhenleri ayrı ayrı yöneten ikili bir devlet olu§tU. Mançuların dinamik yayılmaları devam etti ve 1636 yılında L'ung Taiji (Abahay; 1626-43) kendisini Mançu imparatoru ilan etti. 1627 ve 1636-7 yıllarındaki istilalarından sonra Çin'in en önemli müttefiki Kore derebeylik konumuna getirildi: Koreliler 1636-7 arasında kı§ın gerçek- . le§en istila kar§ısında iki ay içinde teslim oldular. Moğolistan'ın iç böl­ geleri 1633-4'te Mançu egemenliği altına girdi ve bu süreç Moğollar ara­ sındaki ayrılıklar ile kolayla§tı: Halhalar hem Çaharlara hem de Oyrat­ lara yardım etmeyi reddettiler. Çaharların lideri Likdan Han (1604-36), 1618'de Ming ile ittifak kurdu, ancak Çinliler para yardımını kesti ve 1628'de Han'ın desteğini kaybettiler. Likdan, bozkınn kontrolünü kay­ bedip 1632 ve 1634'te Mançular tarafındanyenilgiye uğratıldı. Çinliler, uzun zamandır süregelen bozkır kom§ularını yönlendirme politikaları konusunda ba§ansız oldu ve, çok sık rastlandığı gibi, 'barbarlar' arasın­ daki mücadele, 'barbarlar' ve yerle§ik toplumlar arasındaki mücadeleler bakımından çok önemliydi. Mançular, Moğolistan seçkinleri ile yaptık­ ları ittifak evlilikleri, Ming vergilerini birle§tirme ve Moğol adarını sa­ tın almadan da büyük çıkar sağladı. Moğol sancakları Mançular tarafın­ dan örgütlendi. Moğolların i§birliği, en önemlisi Kuzeydoğu Çin'deki Shanhaiguan' da bulunan Çin sa�unmalarını tuzağa dü§ürerek, Çin' e sal­ clırınayı kolayla§tırdı. Amur bölgesi de fethedildi ve Amur ve Argun

32) R. Huang, "The Lung-ch'ing and Wan-li reigns. 1567-1620", Mote ve Twitchett (yay. haz.), History of China VII, s. 552-3, 602; Barfield, Perilous Frontier, s. 251-7. ON YEDiNCiYÜZVIL 145 nehirleri arasında bulunan daha kuzeydeki alan 1643'te Mançu haki­ miyeti altına girdi. 1627 ve 1630'da Çin'e yapılan saldırılar ba§ansızlıkla sonuçlandı, ancak Dalinghe Kalesi 163 1 'de, Ming yardım giri§imi engellenciikten sonra dü§tÜ ve 1629, 1632 ve 1634'te Kuzey Çin içlerine doğru yapılan yağmalama seferlerinin ardından, 1638AO yıllan arasında, Shandong ve Hebei' deki pek çok §ehrin ele geçirildiği ana istilalar geldi. Mançu süva­ rilerinin 1644'te gerçekle§en Pass (Shanghai-Kwai) Sava§ı'ndaki zaferi­ ni Pekin'in alınması izledi. Mançular, Kuzey ve Doğu Çin'i 1644-S'te, Sichuan'ı 1646'da, Kanton'u 1650'de, güney bölgelerinin büyük kısmını 1652'de ve güneybatıdaki Yunnan'ı 1659'da ele geçirdi. Bazılan bunun 'barbar ba§ansı'na ili§kin çok net bir örnek olduğunu söyleyip, en son Jin (Ruzhen) ve Moğollar gibi, Çin'in önce çoğunu son­ ra her yerini ele geçiren önceki bozkır halklannın zaferlerinin ardından göçebe ve yerle§ik halklar arasındaki mücadelenin ba§ka bir safhası ola­ rak görecektir. Mançu zaferi Çin'in devinimsiz askeri sistemi ve sava§ı kar§ısında süvarilerin üstünlüğü olarak kabul edilebilir. Bu, ayrıca, on yedinci yüzyılda Avrupalıların önce Kazan'ı sonra da Türkleri yenebil­ mesinde olduğu gibi, Çin'in Avrupa kar§ısındaki muhtemel askeri zayıf­ lığına da i§aret eder. Ancak böyle bir inceleme yanıltıcıdır ve fe tihlerin karma§ıklığını basite indirger. İlk olarak, Çin tarafındaki birlik eksikliğini ve bunun direnci zayıflatıp bazı durumlarda Mançu ilerlemesini doğrudan ko­ layla§tırdığını görmek gerekir. İkinci olarak, Gibbon'ın Avrupa'daki 'bar­ barlara' ba§anyla meydan okunınası halinde çok önemli olarak nitelen­ dirdiği ve buna örnekolarak Deli Petro hükümdarlığındaki Rusya'yı ver­ diği medenile§me süreci de Mançulann Çin' e kar§ı olu§turduğu askeri tehdide kadar uzanabilir. Mançulann kendisi tam değil ama yan 'barbar' olarak görülmelidir; Mançular, 1 126'dan 1234'e kadar Huai Innağı'nın kuzey kısmında kalan Çin'in tümüne hakim olan Jin (Zurhen) soyundan geliyorlardı. Mançu fe thi bir göçebe halkın neredeys� hiç deği§meden Çin'in gelişmiş bürokratik yapısını devralıp süreç içinde yerleşik olma­ ları ile sonuçlandı. Mançuların eline geçen Çin, içteki istikrarsızlık ve düzensizlikten ötürü ciddi biçimde zayıfladı. 1582'den ba§layarak zayıf imparatorlar, giderek daha keyfihareket eden bir merkezi hükümet, baskıcı vergilendir­ me ve artan mali sorunlar vardı. Bu, hem isyancıları hem de hırslı lider­ ler arasında güç arayışını tetikledi. 1644'te Pekin'in alınmasından ve 146 SAV/\5's VE DÜNYA son Ming imparatorunun intihar etmesinden sorumlu olan ki§i, güçlü bir mahalli diktatör olan Li Zcheng'dir. ı64ı'de Hunan'da bir üs kurdu ve Ming kuvvetleri ile istihka.mlarımn kuzeyde yoğunla§masından ve buradan gelecek olan saldırılara direnmek üzere olu§turulmasından çıkar sağladı. Li, Shun hanedanlığını ilan etti, ama ordusunun disiplini zayıftı ve me§rutiyetin, güçlü müttefiklerin ve idari düzenin desteğinden yok­ sundu. Mançulara fırsat tanıyan §ey, Li sayesinde Ming hanedanlığının çökü§ü ve böylece hudut savunma sisteminin dağılmasıydı. Diğer güçlü Çin §ahsiyetleri Mançulara doğrudan destek verdiler. Kuzey sınırındaki en büyük Çin ordusunu kumanda eden Wu Sangui, Li'ye teslim olmayı reddetti ve bunun yerine Mançuları destekledi. Wu ve Mançolar birlikte hareket ederek Pass Sava§ı'nda Li'yi yenip, ı644'te Pekin'i bırakmaya zorladılar. Wu, Li'nin pe§ine dü§tÜ ve ı645'te ölümü­ ne sebebiyet verdi. Mançular, Çin birliklerini tekrar örgüdedi ve bu bir­ likleri Çin'in geri kalanının alınmasında yardımcı kuvvet olarak kullan­ dılar. Hong Chengchou, Mançu generali oldu ve Hankou ile Nanjing'i alıp Fujian'ı etkisizle§tirdi. Keng Ching-chung da bir Mançu generali oldu. Mançolar daha önce ı6 ı 9'da Shenyang ve ı 62 ı' de Liaoyang'ı alırken be§inci kaleulardan da destek gördüler. Diğer yayılınacı güçler gibi Mançolar da yerel müttefik arayı§ına gir­ di. Önemli Çin unsurları ile i§birliği Mançuları askeri bakımdan güçlü kıldı. Örneğin, Çinliler ı 63 ı'de Dalinghe yakınlarında gerçekle§en bir sava§ta Mançu süvarilerinin cepheden taarruzlarını engelledi, ama daha sonra Mançuların Çinli müttefiklerinin topları ve ate§li akları ile dağıl­ dılar. Dolayısıyla, Mançu süvarileri nihayetinde ba§arılı oldular.33 Mançolar dü§manlannın askeri teknolojisinden faydalanmaya çalı§tı ve buna uyum sağladılar. On altıncı yüzyılın sonunda, Mançurya'da bir metalürji sanayi kuruldu, böylece cephane üretimi ana faaliyet alanı ha­ line geldi. Top üretimi de geli§ti. Mançular, ı629'da Portekiz toplarını dökmede becerili olan Çinli topçu neferlerini ele geçirdi ve ı 63 ı'e gelin­ diğinde tutsaklarından yakla§ık kırk parça edindiler. Ming dü§man kuv­ vetleri sadece Portekiıli top teknisyenlerinin değil, aynı zamanda ken­ dileri için daha küçük ve hareket kabiliyeti daha fazla toplar geli§tiren Avrupalı astronom Adam Schall'ın da tavsiyelerini almak istedi.

33) F. Wakeman, The Great Enterprise. The Manchu Reconstruction of Imperial Order in Seventeenth-Century China (2 cilt, Berkeley, 1955), I, 178; Barfield, Perilous Frontier, s. 258- 65. ON YEDiNCiYÜZVIL 147

Mançular sadece askeri teknolojiyi kopyalamadı. imparatorluk Çin'in politika tekniklerini ve idari yapılarını da taklip edip, kabilecilikten gözle görülür §ekilde ayrılan bir sistem kurdular. Bu da Mançuların 1644'teki akımdan daha fazla fayda görmesini sağladı; buna kıyasla, dağınık biçim­ de-ötgütlenmi§ Shun hanedanlığı Li yenilince çöktü. Dolayısıyla, tarihte çoğu kez görüldüğü gibi, kesin kabul edilen §eyler incelendiğinde altından ba§ka §eyler çıkmaktadır. Mançu fe tihleri bir süreç olarak bakıldığında daha karına§ıkla§ır ve sonuç olarak buna askeri bir açıklama getirmek hemen anla§ılması güç ve çok katmanlı bir hal alır. 1618-21 yılları arasında gerçekle§en harekatların da açıkça ortaya koyduğu gibi, Çin askeri sistemi aynı sorunları ya§adı ve Çin politikası ile hükümetinin yetersizliğinden zarar gördü. Fakat imparatorluk Ro­ ma'sının 'gerileme ve çökü§ünde' ve 'barbarların' hem Roma'yı yenme­ leri hem de Roma için sava§malarında da olduğu gibi, keskin hatlarla birbirinden ayrılmı§ iki tarafın var olduğu pek açık değildir. İki tarafın etnik veya kültürel tanımları veya açıklamaları yapılırken dikkatli ol­ mak gerekir. Mançuların fe tih süreci, Çinliler ve 'barbarlar' arasındaki farkların giderek örtadan kalktığı ve tanımların daha esnek olduğu kül­ türel sadakatin yeni tanımlarını barındırdı. Bu deği§im hem Çiniileri hem de Mançuları etkiledi. Kimlik kültürel ve politik açıdan esnek bi­ çimde ifade edildi. 34 Bu tanımlama sorunları Mançu hükümdarları Güney Çin'de güçlü bir direni§ ile kar§ıla§tıklarında daha da a§ikar hale geldi.35 Korsanlık ve ticaretten elde ettiği gelide Fujian merkezli büyük bir filo kuran ve bazı­ ları Avrupa tarzı silahlar k�§anmı§ 50.000'den fazla askerden olu§an çok büyük bir ordu toplayan Zheng Chenggong (Avrupalılarca Koxinga ola­ rak bilinirdi) yüzünden Mançuların konumları tehdit altına girdi. 1656- 8 yılları arasında Ming için Güney Çin'in büyük bir kısmını geri aldı. Koxinga'nın ba§arısı barutlu silahiara odaklamanın yarattığı tehlikeyi hatırlatır. 1659'da Nanjing'e yapılan seferde idare ettiği 250.000 asker­ lik kuvvet genellikle kılıç -iki elle ta§ınan uzun ve ağır kılıçlar- veya kalkanların ta§ıdığı kısa kılıçlar ku§anmı§tı. Koxinga'nın ordusunda top-

34) O. Schall, J. Waley-Cohen, "China and Westem Technology in the Late Eighte­ enth Century", American Histarical Review, 98 (1993), s. 1531-2; J. A. Gross, "Approaches to the Problem ofldentity Formation", Gross (yay. haz.), Muslims in Central Asia. Expressiorıs of Identityand Change (Durham, Kuzey Carolina, 1992), s. 17. 35) L.A. Struve, The SouthemMing 1644- 1662 (New Haven, 1984). 148 SAVAŞ VE DÜNYA lar ve alaybozan tüfekli askerlerin yanı sıra, alaybozan tüfekli askerler­ den daha etkili özel okçu birlikleri de vardı.36 Bu ordu, Mançu süvari ve piyade saldınları sonucunda Nanjing dı§ında yenilgiye uğradı, fakat ba§ta kazandığı ba§arı askeri imkan ve kabiliyeti tek bir küresel standarda göre değerlendirme tehlikesini ortaya çıkarır. Bu, 1661'de Mançuların 1659'da Fujian'a girmesinin ardından anakara üslerinden yoksun kalan Koxinga, dikkatini Tayvan Adası'na yöneitin­ ce daha çok ispatlandı. Ada, daha önce Çin hakimiyeti altına girmemi§ ve Hollandalıların buradaki etkisi büyük olmu§tur. Koxinga, 1661'de 300 yelkenli gemi ve 250.000 asker ile adayı istila etti ve dokuz ay süren bir ku§atmadan sonra Hollanda üssü Zeelandia Kalesi'ni aldı - ki bu ku§atma sırasında gamizonun bir kısmı ihanet edip kaleye en iyi nasıl saldınlacağını açıklayarak Koxinga'ya yardım etti. Koxinga, ba§arısını eski ve yeni stildeki silahiara borçluydu. Kalkanlı askerlerini saldırgan hücum kuvveti olarak kullandı, ama pek çok piyade saidmsı geri püskürtüldü. Koxinga, bazıları Hallandalı tirariler tarafın­ dan kumanda edilen 28 adet Avrupa stili topa da sahipti ve kale Utrecht tabyası ağır ate§ sonucunda çökünce teslim olduY Hollandalıların Cava Adası'ndaki Cakarta'dan yardım gönderme giri§imleri zayıf liderlik, kötü hava §artları ve yetersiz bölüklerden ötürü sonuçsuz kaldı. 1662, 1663 ve 1664'te Hollanda mevzilerini yeniden olu§turmak için gönderilen fırka­ ların hepsi ba§arısız oldu. Koxinga'nın top kullanması önemli olsa da, Avrupa standartları ile kıyaslandığında kuvvetleri hafif §ekilde silahlanmı§tı. Ayrıca, diğer Çin orduları gibi Koxinga'nın ordusu da çakmakta§lı silah kullanmamı§tı. Fakat Çin'deki top sayısı 1674-81 arasında Üç Derebeyliğin Sava§ı olan ve Güneybatı Çin'in büyük kısmını kontrol eden Wu San-kuei, Keng Ching-chung ve Shang Chih-hsin isimlerindeki eyalet valileri güçlü generaller tarafındanba§latılan San-fan isyanı sırasında arttı. Derebeylik­ ler tapınak çanlarından elde ettikleri bronzu top dökmek için kullandı ve İmparator da bunun kar§ılığında Avrupa Matematik Kürsüsünün Ciz­ vit ba§kanı Peder Perdinand Verbi est'e ordunun toplarını tamir ettirdi ve 152 yeni parça döktürdü. Verbiest, Avrupa tipi yeni topları kullanıma

36) Wakeman, Great Enterprise. II, 1047. 37) C.R. Boxer, "The Siege of Fort Zeelandia and the capture of Formasa from the

Dutch, 1661-2", Transactians arıd Proceedingsof tlıe]apan Society ofLorıJmı, 24 (1926-7), s. 16- · 47. ON YEDiNCi YÜlYIL 149

sokmaktansa Çin'in hafifve demir dökme mühimmatını iyile§tirdi. Onun topları 1685-6'da Amur üzerindeki Ruslara kaf§ı yapılan harekatlarda da kullanıldı ve 1839 yılında gerçekle§en Afyon Sava§ları'nda bu toplar hala yarar sağlaml§tı.38 Yine de, on yedinci yüzyılda Çinliler, Cizvitler sayesinde hemen hemen yeni Batı teknolojisine eri§ebildiler. Derebeylikler Güney Çin'in pek çoğunu aldı, ama yerel Çin kuvvet­ leri olan Ye§il Askerler'in kullanılması sayesinde 1677'de güneybatıya kadar geri çekilmeye zorlandı. Mançu birlikleri daha önce isyancıları yenme konusunda ba§arısız oldu ve bu, Mançu kabilelerinin Çin yöne­ tim tekniklerinin, personelinin ve önceliklerinin vurgulanmasına artık kar§ı koyamadıkları yeni bir politik sistemin olu§masını sağladı. Wu 1678'de öldü, fakat Çinlilerin Türkistan'daki Çungar yayılmasına muha­ lefet etmesini engelleyen isyan 168l'e dek son bulmadı.39 Bu, Avrupa merkezli önyargı nedeniyle sava§ tarihinde genellikle göz ardı edilmi§ önemli bir sava§tır.

AsyaAsk eri Gelişmeleri

1670'lerdeki duruma rağmen Çin'deki topların bölüklere oranı Avrupa standartları ile kıyaslandığında önemsizdi ve 1620'lerde Çinliler Mançu­ lara kar§ı destek sağlamak için Macau'dan top aldılar ve Portekiıli topçu eğitmenlerine ba§vurdular.40 Bu durum Çin ile sınırlı kalmadı. Silahlar bakımından, on yedinci yüzyıl Hindistan sava§ları da hiç yenilikçi değil­ dir. Çakmakta§lı silahlar Avrupa'da olduğundan daha yava§ bir §ekilde benimsendi ve süngü kullanılmadı. Sava§ alanı taktiklerini ate§ gücüne odaklamak için herhangi bir çaba gösterilmedi. Moğol Hindistan, Avru­ palıların topçulukta gösterdiği ilerlemeyle, özellikle de demir dökme tek­ nolojisi ile ba§a ba§ bir geli§me gösteremedi. Akbar'ın halefieri ate§li silah teknoloji ile ilgilenmedi. Bu ba§arısızlık birkaç açıdan değerlendirilebilir. İlk olarak, ba§arıyı engelleyip engellemediğine bakılabilir. Daha iyi ve daha fazla sayıdaki

38) Needham, MilitaryTechnology; The Gun-powder Epic, s. 393-8; Waley-Cohen, "Chi­ na and Westem Technology", s. 1531. 39) L. D. Kessler, K'ang-hsi and the Cansalida-tion of Ch'ing Rule, 1661-1684 (Chicago, 1976). 40) Needham, Military Technology,s. 392-3. 150 SAVAŞ VE DÜNYA

ate§li silahların Çinlilerin Mançuları yenmesini sağlayabilir ya da Koxin­ ga'ya zafer kazandırabilirdi, ama böyle bir analiz bu gibi mücadeleterin geni§ 'politik' bağlamını göz ardı etmektedir. İkinci olarak, Asya güçleri arasındakiler gibi diğer askeri boyutlar ve farklılıklara odaklanılmalıdır. Dolayısıyla, Arakan, Burma ve Nepal'de Kuzey Hindistan' daki gibi paralı askerler yerine silah altına alınmı§ bölük­ lerin kullanılması, ate§ gücüne odaklanılmasından daha çok sava§ın ka­ rakteri bakımından önemlidir. Ayrıca, Arakan, Burma, Kerala ve N e­ pal'de kazık çitlerin ba§arıyla kullanılması gibi diğer önemli taktik fark­ lılıklar vardır. Kerala ve Kuzey Hindistan'daki sava§lar arasındaki farklı­ lıklar Hindistan' da yapılan sava§ ların ortak bir biçimi veya yönü olduğunu varsayma tehlikesini de anımsatır. Üçüncü olarak, Çin ve Hindistan üzerindeki dı§ baskıların askeri deği§im ve yenilikterin hızını artıracak kadar büyük olmadığı ileri sürüle­ bilir ve Gibbon da Avrupa'nın askeri üstünlüğünü açıklamak için bunu kullanmı§tır. 1629'da Malakka'ya yapılan Açe saldırısının hezimete uğra­ ması ve aynı yıl Mataram'ın ikinci Cakarta ku§atmasında ba§arısız ol­ ması, Avrupa'nın denizlerde ve Doğu Antiller'in kıyı üslerindeki varlı­ ğının yerel güçlerin en kuvvetlisine kar§ı bir kanıt olduğuna i§aret etti. Çin ve Hindistan devletleri Avrupalılardan böyle darbeler aldı. Ancak diğer dı§ tehditlerle de kar§ıla§mı§lardır. Üç Derebeylik is­ yanından sonra Çin ciddi bir tehditle kar§ıla§mazken, 1618-81 arasın­ daki dönem tam bir kriz zamanıydı ve bundan sonra Çungarlardan korkuldu. Hindistan örneğinde ise sürekli bir dı§ baskı vardır. Ahomlar veya Pe§tularla kötü ko§ullarda gerçekle§en çatı§malar askeri teknolojiye itibar gösterilmesini sağlamamı§ olabilir, ama ister Ahmednagar, Bica­ pur ve Golkanda'ya isterse Marathalara kar§ı olsun, Dekkan'da yapılan harekatlar örneğinde böyle hiçbir çevresel avantaj olmadı. Buna ilaveten, Safeviierin Moğol ilerleyi§ine direnen Dekkan Sul­ tanlıklarında etkili olması Moğollar ve İran Safevileri arasında uzunca bir zaman süren bir husumete neden oldu. Fakat bu husumette, İranlılar için Güney Afganistan'ın ve İndus Vadisi'nin kapısı konumundaki Kan­ dahar üzerindeki hakimiyete odaklanıldı. İran hükümdan I. Şah Ab­ bas'ın ele geçirdiği Kandahar, kendi hükümdarlığınca infaz edilmekten korkan İranlı kumandanın teslim olduğu 1638 yılında yeniden alındı. IL Şah Abbas, 1649'da Kandahar'ı tekrar ele geçirdi ve Moğollarm burayı yeniden kazanmak için 1649, 1652 ve 1653'te gerçekle§en giri§imlerinin hepsi ba§arısız oldu. Moğol gücünün merkezinden bu kadar uzaktayken ON YEDiNCi YÜlYIL51 1 etkili harekatlar yapmak zorlaştı ve çetin kış başlamadan önce zafer ka­ zanılması gerekiyordu. Moğolların ağır kuşatma silahları kuşatmacılara ağır kayıplar verdiren İran toplarımi kıyasla kalitesizdi ve atışlardaki isa­ bet oranı daha düşüktü. 1653'te, üç özel dökülmü§ ağır silah Kandahar surlarında gedik açtı, ama kış mevsiminin gelmesi ve lojistik problemler nedeniyle bu durumdan yararlanılamadı. Bu nedenle, Japonya örneğinde var olan yabancı düşmanların olma­ yışının askeri geli§ime kar§ı bir uroarsızlık doğurduğu iddiası Moğol Hin­ distan için geçerli olamaz. Benzer nedenlerle, bu iddia İran Safevileri ve Osmanlı Türkiye'si için de geçerli olmayacaktır. Moğol Hindistan gibi, bunlar da yenilmez ve güçlü dı§ dü§manlarla kar§ı kar§ıya kaldılar - ki bu düşmanlar da birbirleriydi. Ayrıca, bu devletler askeri imkan ve kabili­ yederini açık şekilde geliştirmişlerdi. İranlılar, askeri imkan ve kabiliyet

Resim 26: Eksiksiz bir Kuzey Hindistan zırhı, Lahor, on sekizinci yüzyılın sonu. Bu zırh alay­ bozan tüfekleri ile açılan yaylım ate§i kar­ §ısında değersizken, göğüs göğse çarpl§malarda kullanı§lıydı. 152 SAVAŞ VE DÜNYA ile yönetim reformu arasındaki etkile§imin örneğiydi. L Şah Abbas (1587- 1629) Kafkas askeri tutsaklardan (ghulam'lar) olu§an düzenli bir ordu yarattı. Bu orducia 12.000 askerlik topçu birlikleri ve 500 silah bulun­ maktaydı, oysa ghulam'lann çoğu geleneksel silahlarla sava§maktaydı. Bu kuvvet kabile §eflerine bağlı eyaletlerden elde edilen gelirden ziyade dev­ let kasasından doğrudan ödeme yapılmasını sağlayan yönetim deği­ §iklikleri sayesinde desteklenebildi. Oluham'lar eyalet valileri olup Şahın konumunu güçlendirirken, Abbas doğrudan hakimiyeti altındaki toprak­ lan geni§letti. Hükümet ile ordu arasındaki bu güçlenmi§ bağ, İran'ın bir dizi önemli askeri ba§ansına katkıda bulundu. 1598'de Herat Özbekler­ den ve, her ikisi de 1622'de olmak üzere, Kandahar Moğollardan ve Hür­ müz Adası Portekizlilerden tekrar alındı. Abbas, Tebriz'i 1603'de ve Eri­ van'ı 1604'te Türklerden alıp 1605'te Sufiyan Sava§ı'nda yendi ve 1623 yılında Bağdat'ı da ellerinden aldı.41 Sumatra'nın Açe sultanı İskender Muda (1607-36), Abbas'ınkinden daha küçük bir orduya sahipti, ama 1629'da Malakka'ya saldırdığı sırada Portekizliler tarafından çoğu yok edilen büyük bir filosu da vardı. Yine de, Muda'nın ordusunda piyadeler, süvariler ve fillerin yanı sıra pek çok top da bulunmaktaydı. Bu ordu, piyade koordinasyonu ve önde gelen Avrupa ordularında çok önem verilen ate§ gücünden yoksun olmasına rağmen Güney Sumatra' daki hakimiyetini çok iyi bir §ekilde sürdürdü. Moğollar ellerindeki ate§li silahların kalitesine pek önem vermeseler de, karma silahiara sahip çetin bir orduya sahiptiler. 164 7' de tarihçi Abdul Hamid Lahori, Moğol askeri kuvvetinde 200.000 maa§lı süvari, 185.000 diğer tür süvari ve 40.000 alaybozan tüfekli asker ve ni§ancıdan olu§an bir merkez gamizonu olduğunu yazmı§tır.42 Büyük bir süvari kuvveti tek ba§ına askeri bir eskimenin i§areti değil- di. Hindistan, Orta Asya, Çin ve Afrika'nın sahel bölgesinde (Sudan) süvarilere verilen değer ve Yeni Dünya'da atın yayılmasının dı§ında süva­ rilerin on altıncı ve on yedinci yüzyıllarda Avrupa'daki rolü (kargılı asker­ lerin rolü gibi) ate§li silahiara odaklanılması nedeniyle küçümsendi.

41) R. Matthee, "Unwalled Cities and Restless Nomads: Firearms and Artillery in Safavid Iran", Pembroke Papers, 4 (1996), s. 389-416. Bu kaynakta Safevi askeri geli§imi mükemmel biçimde ele alınmı§tır. 42) J. F. Richards, The Mughal Empire (Cambridge, 1993), s. 139. Toplar için bkz. W. Irvine, TheAımy ofthe Indian Moghuls: its Organisation and Administration (Delhi, 1962), s. 113-59. Aynca bkz. J. Sarkar, TheMilitary Despatches of a Seventeenth CenturyIndian General (Calcutta, 1969). ON YEDiNCi YÜlYIL53 1

Ancak, süvarilerin geleneksel yakın menzil çatı§malarının ne kadar önemli olduğu Otuz Yıl Sava§ları (1618-48) boyunca Almanya'da ger­ çekle§en muharebelerde ortaya koridu.43 Katalik Birliği süvarileri Dani­ marka'nın ı626 yılında Lutter'de aldığı yenilgide çok önemli bir rol oy­ nadı. 44 Moğalların ağır süvarileri Avrupalı benzerlerinden daha etkin ve daha hareketliydi. Osmanlı Türkleri, ı683-99 yıllan arasında, Avusturya kar§ısında ba§arısızlığa uğradı, ancak askeri bakımdan genellikle etkiliydiler. Gerçek­ ten de, Osmanlı İmparatorluğu on yedinci yüzyılın ortalannda ya§adığı krizi adatıp ı660'lardan itibaren gözle görülür bir canlılık sergiledi. Po­ lonyalılar, ı672'de Podolya'yı bırakmaya zorlanırken ve sava§ sonuçsuz kalsa da ı677-8'de Doğu Ukrayna'daki Türk istilalan Ruslar üzerinde büyük baskı yaparken, verilen ağır kayıpların ardından Girit Adası niha­ yet Venediklilerden ı 669 yılında alındı. Yine de, ı 681 'de Ruslar ve Türk­ ler arasında imzalanan Bahçesaray Andaşması Ukrayna'nın sağ yakası (batı) üzerinde Türklere hak tanıdı. Türklerle kar§ı girilen mücadele Ruslar için Amur Vadisi'nde Çinlilerle karşı karşıya gelmelerinden daha önemliydi. ı682'de Avusturya Habsburg'a karşı saldırılar düzenleyen ve Macar Tökeli İmre'yi destekleyen Türk kuvvetleri, Kösice'yi aldı ve Tökeli İmre, Macaristan kralı olarak taç giydi. ı683 yılında Türkler Viyana dı§ında yenilgiye uğrayıp, ı686-7 arasında Macaristan'ın büyük kısmından geri çekilmeye zorlandılar, ancak ı690'da ba§arılı bir karşı saldırı düzenleyerek Ni§ ve Belgrat'ı yeniden aldılar. ı 717'de Belgrat'ın dışına püskürtülen Türkler bu şehri ı 739'da tekrar ele geçirdiler. Benzer biçimde, Osmanlı donanmasının modernleştiril­ mesi ı650'lerde başladı ve ı680'lerde çok daha fazla geli§ti: Yelkenli gemilerin sayısı arttı.45 Osmanlı askeri sistemi özellikle liderlik nitelikle­ rine dayanıyordu. 1657'de güçlü yeni Ba§vezir Köprülü Mehmed Pa§a Venediklilerin Çanakkale Bağazı'ndaki ablukasını yardı; 1 690'da be ce-

43) D. A. Parrott, "Strategy and Tactics in the Thirty Years' War: The 'Military Revolution"', C. J. Rogers (yay. haz.), The Military RevolutionDebate: Readings onthe Mil itary Transformatianof Early Modem Europe (Boulder, 1995), s. 239, 245-6. 44) S. D. Lockhart, Denmark in the Thirty Years' Wa r, 1618-1648 (Cranbury, New Jersey, 1996), s. 148. 45) R. Murphey, "The Ottoman Resurgence inthe Seventeenth-Century Mediterra­ nean: the Gamble and its Results", MediterraneanHistorical Review, 8 (1993), s. 198-200. Daha genel bir bakı§ açısı için bkz. K. M. Seton, Venice, Austria and the Turks in the Seventeenth Century (Philadelphia, 1991). 154 SAVf'l:ı VE DÜNYA

rikli ve enerjik yeni Ba§vezir Fazıl Mustafa Pa§a orduda yeniden düzen sağladı ve Ni§ve Belgrat'ı tekrar aldı. 1695-6 arasında cevval yeni Sultan Il. Mustafa, Macaristan' da inisiyatifi ele geçirdi. Bu nedenle, bariz bir sorun olan ve net bir açıklama gerektiren Asya askeri ba§ansızlığını çö­ zümlerken dikkatli davranılmalıdır. Eger Hindistan, İran ve Türkiye çok net bir baskı ve dü§manlık or­ tamında operasyonlar yaptıysa, aynı §ey Avrupa devletleri için de geçer­ liydi. Bu da birbirlerinden daha iyi olma rekabetine hız kazandırdı. Her bir güç, dü§manlannın güçlü yönlerini alt etmeye çalı§tıkça, on altıncı yüzyılda gerçekle§en İtalyan sava§larındaki kayda değer muharip ordula­ rının ayıncı özelliği olan farklı silah sistemlerinin yerine, önemli dere­ cede düzen geldi. Paralı askerler, askeri uygulamalann yayılmasını sağla­ dı ve yabancı ülkelerdeki geli§melere büyük ilgi gösterildi. Böylece, on yedinci yüzyılın ba§lannda Danimarka kralı IV. Christian Hollanda ör­ neklerinden medet umdu. 46 Göreli türde§ bir ölçüt Batı Avrupa'nın tören sahaları, sava§ alanlan ve tersanelerinde yaygınla§maya ba§ladı. Bu da, güçlerin askeri imkan ve kabiliyet konusunda ister yeni silahlar isterse sava§ gemileri için geli§ tirilen pruva hattı gibi taktikler açısından kalıcı farkların olu§masını engellemelerini sağladı. Bu gibi farklar, örneğin ha­ zırlıksız Fransızların 1636 yılında Capelle ve Le Catelet kalelerini hızla teslim . etmelerine neden olan İspanya havan toplarının patlayıcı bom­ baları, 47 çabucak kaqılığını buldu. Askeri imkan ve kabiliyette farklılık olmayı§ı, hem karadaki hem de denizdeki kalelerin daha büyük hale ge­ tirilmesini tetikledi.

Türkler ve Avrupa

Avrupalı olmayan halklara kıyasla Avrupa'nın etkinliğini artıran reka­ bet ve kaynakların kullanımı vasıtasıyla olu§an askeri 'ilerleme' süreci­ nin uzunluğunu hesaplamak zordur. Daha önce de bahsedildiği gibi, Av­ rupa kuvvetlerince yürütülen okyarrus a§ırı operasyonlar kara sava§la­ rındaki teknolojik güçlerinin bir ölçütü olmadı. Karada ne kadar sava§

46) Lockhart; Denmark, s. 65-6. 47) J. lsrael, "Oiivares, the Cardinal-Infante and Spain's Strategy in the Low Coun­ tries (1635-1643): the Road to Rocroi", Kagan ve Parker (yay. haz.), Spain, Europe and the Atlantic World, s. 280. ON YEDiNCi YÜlYIL 1 55 yapıldığı ancak Türklere kaf§ı verilen mücadeleler söz konusu olduğun­ da kolayca söylenebilir. Yine bu noktada askeri ve politik bağlamlan farklı taahhütleri olan muharipleriiı kararlılığını ve Hıristiyan tarafın­ daki koalisyon sava§lannın dinamikleri ve sorunlannı da ele alarak daha gerri§ çapta değerlendirmek gerekir. Aynca, lojistiğin sürdürülmesi Tür� tarafında çok önemli olmu§tur ve Hıristiyan kuvvetler ilerlemeye ba§layınca onların tarafında da önemli hale gelmi§tir. Türk saldınlanna direnen ama yenilgiye uğratamayan Hıristiyan kaleler örneğindeki aske­ ri imkan ve kabiliyetin en iyi nasıl değerlendirileceğine karar vermek her ko§ulda güçtür. Ku§atmaların nasıl değerlendirilmesi gerektiği ko­ nusu da çok kanna§ıktır, çünkü 1526'da, Mohaç Meydan Muharebesi'nde Türklerin Macarlam kar§ı aldığı zaferin ardından nispeten çok az sava§ yapılmı§tır. 1529'da Muhte§em Süleyman Viyana'yı ku§attı, ancak 27 Eylül'e ka­ dar §ehre vararnadı ve §ehir 14 Ekim'de Osmanlılar geri çekilmeye ba§­ layana kadar saldınlara kar§ı koyabildL Sağanak yağmur yolları çamurla§­ tınp Türkleri ağır silahlanndan yoksun bıraktı. Bölükler ve teçhizat ha-

Resim 27: 1594yılında Türklerin Yanıkkale (Macarca: Gyor, Almanca: Raab) kU§atması. Yanıkkale, Tuna Nehri üzerindeki Habsburg savunma sisteminin çok önemli bir kıs­ mıydı. Topların ve savunmanın sağlamla§tırılmasının önemi apaçıktır. 156 SAVAŞ VE DÜNYA

"' Resim 28: Saint Gotthard sava§ planının bir bölümü, 1664. Bu sava§ Türklerin Avus- turyalılar kar§ısında aldıklan büyük bir yenilgiyle sonlandı ve 1683'ten itibaren geli§en bir dizi sava§ın ba§langıcı oldu. Avusturyalılar, Türk kuvvetlerininyayılınasını engelle­ mek için artık kalelere bağımlı kalmadılar.

rekat sahasına ula§ana kadar aylarca yollarda kalırken, kı§ın geli§i ha­ rekat süresini sınırladıkça, üslerinden bu kadar uzakta harekat yapmak lojistik problemlere neden oldu. Süleyman'ın bir sonraki seferine (1532 Güns ku§atması) kadar hiç sava§ yapılmadı. 1534-5, 1548 ve 1554 yıllarında İranlıların da yaptığı gibi, Avusturyalılar en iyi politikamu büyük sava§lara girmekten kaçın­ . mak olduğunu öğrenmi§lerdi, oysa Süleyman'ın böyle bir mücadeleyi kı§­ kırtmak konusunda ba§arısız olduğu da söylenebilir.48 Ancak, Avustur­ yalılar, Osmanlıların etkin Osmanlı harekat mesafesi içinde kalan bölge­ lerdeki ilerleyi§lerini engelleyemediler. Böylece, Osmanlılar, Macaris­ tan' da, Gran'ı (Estergon) 1543 'te, ViSegrad'ı 1544'te ve Teme§var'ı 1552'de aldı. Osmanlılar, muharebeler yapılırken 1552 yılında Szeged ve Fü­ lek'teki gibi ba§arılı oldu. 1566'dan sonra, 1593-1606 arasında, 13 yıl süren sava§a kadar büyük çaplı hiçbir çatı§ma olmadı. Bu mücadele 1590'da gerçekle§en Osmanlı-

48) C. Oman, The Art of War in the SixteenthCentury (Londra, 1937), s. 678-81; J. F. Guilmartin, "The Military Revolution: Origins and First Tests Abroad", Rogers (yay. haz.), Military Revolution Debate, s. 308. ON YEDiNCiYÜZVJL 1 57

İran sava§ının sona ermesinden sonra patlak verdi. Osmanlının Avrupa üzerindeki baskı süreci ancak Osmanlı taahhütleri açısından bakıldığında anla§ılacaktır. Avusturyalılar, 159J'te Hırvatistan'daki Sisak'ı ku§atan bir Osmanlı kuvvetini yenilgiye uğrattı, ancak hemen ardından aynı Avusturya ordusu lojistik sorunlar nedeniyle dağıldı.49 Sayısız hudut ka­ lesine sürekli asker göndermek mali baskı yaratsa da, Osmanlılar lojistik açısından daha etkindi. 50 Söz konusu sava§ta Avusturya piyadelerinin ate§ gücü daha etkindi, ancak sava§ alanındaki üstünlük taraf deği§tirmedi. Bunun bir nedeni, Osmanlıların daha fazla alaybozan tüfekli asker kullanmasıdır.51 1596 yılında III. Mehmed'in bizzat kendisinin ordunun ba§ına geçmesi -ki Süleyman'dan beri bunu yapan ilk Sultan olmu§tur- Osmanlı ordusunu sürekli olarak etkili kıldı. Eğri Kalesi ba§arıyla ku§atıldı ve Mehmed, Kere§te§ Sava§ı'nda ağır silah ve süvari avantajı ile dü§manın kanadını_ çevirip Osmanlı merkezini delen Avusturya piyadelerini yendi. Fakat Kont Raimondo Montecuccoli hükmüncieki Avusturyalılar, Osmanlı ilerlemesine kar§ı yürütülen ba§arılı bir savunma operasyonu ile Saint Gotthard (1 644) Sava§ı'nı kazandı-ki bu sava§ 1683-99 arasında yapılan bir sonraki sava§ sırasında ya§anan tek önemli çatl§madır. Vi­ yana ku§atmasını tetikleyen ve Osmanlının ardı ardına aldığı ba§arılan sonlandıran 1683 Kahlenberg Sava§ı ile ba§layarak devamındaki 1683- 99 sava§ları sırasında birkaç zafer de kazandılar. Türk kumandanlan arasında ortak bir amaç ve güvenilir kumanda yapılarından yoksun ol­ duklarını gösteren ayrılıklar Osmanlıların 1683'teki yenilgisinin ana nedeni olarak görünmektedir. Kırım ham Murat Giray, Köprülü'ye iti­ mat etmemi§ ve Hıristiyan kuvvetlerinin Tuna'yı geçmelerini kasten engellememi§tir. Türk sağ kanadı ise bir sonraki sava§ı kendiliğinden terk etmi§tir.52

49) G. E. Rothenberg, "Christian lnsurrections inTurkish Dalmatia 1580-96", Slavonic and East European Review, 40 (1961), s. 141. 50) C. Finkel, The Adrrıirıistration of Warfare: OttomanCampaigrıs in Hungary, 1593-1606 {Viyana, 1988), and "The Costs ofOttoman Warfare and Defence", ByzantirıisclıeFors chun­ gen, 16 (1990), s. 96. 51) H. İnalcık, "The Socio-Political Effects of the Diffusionof Firearms in the Middle East", V. J. Parry ve M. E. Yapp (yay. haz.), War, Technology and Society in the Middle East (Londra, 1975), s. 199-200. 52) A. Arkayin, "The Second (1683) and its consequences", Revue Internationaled'Histoire Militaire, 46 (1980) , s. 114-15. 158 SAVAŞ VE DÜNYA

Resim 29: Buda'ya yapılan saldın, 1684. Avusturyalılar, Viyana'daki Türk yenilgisinin devamını getirmede zorlandılar. Lorraine dükü Charles, Macaristan'a açılan kapı Bu­ da'yı ku§attı. Ama kalenin güçlü toplada desteklenmesi ve hastalık ile ikmal problem­ leri nedeniyle dört ay süren ku§atma engellendi ve nihayetinde sonlandırıldı. Ancak, 1 686' da ana barut cephaneliği üzerine dü§en bir bomba surlarda büyük bir gedik açtı ve ardından gelen sürekli saldınlar §ehrin dü§mesine neden oldu. Bu resim Tuna üzerin­ deki donanma kuvvetlerinin önemini gösterir.

Savaşın sonraki yıllarında, Baden markgrafının* Köprülü Mustafa Pa­ şa'nın ordusunu Salankamen'de (1691) yenmesi ve Prens Eugene'nin 1697 yılında Zenta'da kazandığı zafer bilhassa önemlidir. İlk olarak, Avusturya kuşatma s�natındaki zayıflık, ki 1684'te Buda kuşatmasında başarısızlığa yol açmıştı,53 giderildi: Novç Zamsky 1685'te, Buda 1686'da, Eğri 1687'de, Petervaradin ve Belgrat 1688'de düştü. Ruslar üstünlüğü ele geçirdiği için Karadeniz'in kuzeyinde benzer bir değişim yaşandı. On altıncı yüzyılın başlarında ve hatta 1633'te Tatarlar Muskovi'ye hücum etti ve çok fazla sayıda köle ele geçirdi. Tatarlar 1659'da

* Markgraf (Al.): Sınır bölgelerindeki kontluklann yöneticilerine verilen unvandır. Bir korrta göre daha geni§ yerkilere sahiptir. (y.n.) 53) J. Stoye, Marsigli's Europe, 1680-1 730. The Ufe and Times ofLuigi FerdinarıdaMarsigli. SoldierarıdVirtuoso (New Haven, 1994), s. 37-8. ON YEDiNCiYÜZVIL 1 59

Ukrayna hetmanı* Vyhovsky'ye ve Kazaklara katılıp Konotrop'ta Rus ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı: Bu, bozkır süvarilerinin Rus süvarile­ ri karşısında aldıklan bir zaferdir. Türkler, ı672'de Polanya'yı Batı Ukray­ na üzerindeki Türk hükümdarlığını tanımaya ve yıllık ağır bir vergi öde­ nieye zorladı. Sultan IV. Mehmed, Kamaniçe'yi ziyaret edip bir camiye dönüştürülmüş olan katedralinde dua etti. Türkler, ı677-8'de Doğu Uk­ rayna' da Ruslara şiddetli baskı uyguladı. Ancak, ı695'te Deli Petro 90.000'in üzerinde askerden oluşan bir ordu ile önemli Türk üssü Azov'u kuşattı ve ı696'daki ikinci bir kuşat� madan sonra da üssü ele geçirdi. Başarısında Don Nehri üzerinde bir filo oluşturulmasının büyük payı vardır. Petro, Azov'u aldıktan sonra Tagan­ rog'da bir donanma kurdu. Güç dengeleri değişti ve bu Rusya'nın büyük bir güç olarak doğmasında çok önemli oldu. Ruslar, Tatarlar ve Türklere karşı başarıyla savaş açtılar. Türkler, Karlofça Barışı (ı699) ve İstanbul Andaşması (1700) dolayısıyla Macaristan'ın büyük kısmı ve Transilvan­ ya'dan Avusturya'ya, Mora'dan Venedik'e ve Azov'dan Rusya'ya kadar çok fazla toprak kaybettiler. Tatar hanının Rusya'dan yıllık vergi alma talebi de geri çevrildi. Bir sonraki yüzyıl önemli başarısızlıklam rağmen devam eden Avus­ turya ve Rusya zaferleri, bir bakıma Avrupa askeri teknolojisindeki genel gelişmelere, özellikle de on yedinci yüzyılın sonlarından itibaren her ikisi de önem kazanmış olan süngüye geçiş ve çakmaktaşlı tüfeklerin benimsenmesine ve hafif demir dökıtıe silahların kullanılmasına atfedi­ lebilir. Ruslar çakmaktaşlı tüfekleri yüzyılın ortalarından, fakat süngüyü ı 700'lerden itibaren kullandılar. Bu süreç, Rusya'nın yalnızca ı 700 ve ı 710 yılları arasında 125.000 el silahı üreten etkin metalürji ve silah endüstrisi ile desteklendi. Çakmaktaşlı tüfeklerin ve süngülerin kullanıl­ ması Rus piyadelerini saldırgan taktikler geliştirmeye teşvik etti:54 Daha etkili piyade silahlan Avrupa güçlerinin zırhları yavaş yavaş bırakmasını sağladı, bu da birliklerin hareket kabiliyetini artırdı. Rus topçulan, ı 70 ı'de düzenli bir kola ayrıldı ve 1706'da topları çeken sürekli atlı birlikler oluşturuldu. 55 Buna kıyasla, Türkler silahlar ve taktikler bakımından daha

* Hetman: 16. ve 17. yüzyıllarda Polonya-Litvanya Devleti'nde kullanılan unvan. (ç.n.) 54) R. Hellie, "The Petrine Army': Continuity, Change, and lmpact", Canadian-Ame­ rican SlavicStudies, 8 (1974), s. 239-40. 55) A.g.e., s. 242. 160 SAVAŞ VE DÜNYA tutucuydu. Hareket kabiliyeti olan saha toplarından yoksundular ve çakmaktaşlı tüfeklerle süngüyü benirusernekte ağır davrandılar: Bu silah­ lar ancak 1 730'lardan itibaren nispeten az kullanıldı. Türk kuşatma sa­ natı Avrupalı rakipleriiıinki kadar gelişememişti. Türkler toplarını stan­ dart hale getirmede veya topçu neferlerinin kalitesini geliştirmede ye­ tersiz kaldılar. 56 Günümüzde bu yaklaşımın ne kadar kabul göreceği belirsizdir, ama kanıtlar Gibbon'ın tezinin ispatlandığını göstermektedir. Avrupalı güç­ ler arasındaki çatışma o dönemde Avrupalı olmayan halklara karşı etkin biçimde kullanılmakta olan yeni silahların hızla yayılmasına neden ol­ muştur, oysa Kuzey Amerika'nın yerli halkları bu gibi silahiara erişe­ bilmişlerdir. Buna ilaveten, yeni silahlarının kapasitesindeki artış, XIV. Louis komutasındaki Fransız ordusunda olduğu gibi, disiplin ve talime odaklanılmasını sağlamıştır. Bu durum, önemli ölçüde asker sıkıntısı çekilen on yedinci yüzyılın demografik durağanlığıyla ve asl}erliğin do­ ğası ve algılanmasında kısmen bir değişikliğin yanı sıra askeri birlikler ile kuvvetlerin devamma daha fazla önem verildiğini garanti etmek için yurtiçinde ve uluslararası alanda oluşan politik değişimlerle birleşmi§tir.

Avrupa'daki Gelişmeler

Ancak, Avrupa askeri değişiminin hem Avusturya hem de Rusya için kısmen küresel askeri mücadeleterin bir sonucu olduğunu öne sürerek Doğu Avrupa'daki değişimi farklı §ekilde kavramlaştırabiliriz. Doğu Av­ rupa'yı, özellikle de Roberts ve Parker'ın yava§ olarak kabul ettiği erken dönem modern Avrupa 'Askeri Devrimini' benimseyen Avusturya ve Rusya'yı 'gelişmemi§' güçler olarak değerlendirmektense, çok merkezli bir erken dönem modernAvrupa 'Askeri Devrimi' açısından değerlendir­ mek muhtemelen daha uygun olacaktır. Roberts ve Parker'ın odaklan­ dığı Batı Avrupa kara savaşlarındaki trace italienneisimli yeni kale yapım tekniği ve diğer değişikliklere ilaveten, Atlantik donanma devrimi ile Türkler ve Tatarlar arasındaki çatışmanın sağladığı ivmeyle çok etkile­ nen Doğu Avrupa kara sava§larındaki değişiklikleri de tartışmak müm-

56) G. Agoston, "Ottoman Artillery and Euro-pean Military Technology inthe fifte­ enth toseventeenth centuries, ActaOrientalia Academiae Scientiarum Hung. 47 (1994), s. 46- 78. ON YEDiNCi YÜZVlL 161

Resim 30: Kargılıaske rler tarafından desteklenen imparawrluk alaybozan tüfekli askerleri. Ressaım bilinmemektedir. Otuz Yıl Sava§lan (1618-48) sırasında resmedilmi§tir. Bu ağır tüfeklerin, bazı gemilerde ve Asya'nın bazı yerlerinde kullanılan döner kancalı ate§li silahların tersine, sabit kancalan vardı. Bu tür tüfeklerin göğüs göğse sava§ta sağladığı koruma yetersizdi. kündür. Dolayısıyla, dı§ tehditlere uyum sağlama Avrupa içi çatı§malann sunduğu örnekkadar önemlidir. 1526'da Mohaç Meydan Muharebesi'nde yok edilen Macar süvarilerinin yerine ve Osmanlı piyadeleri ve toplan­ na kar§ılık olarak -ki Batı Avrupa sava§lanmn sunduğundan daha gün­ cel ve acil bir örnektir-, Habsburglar, sava§ meydanı istihkamıyla destek­ lenen mevzi sava§lannda piyadeleri ve toplan konuşlandırdılar. Ruslar da benzer §ekilde, piyadeler, toplar ve istihkamlar arasmda bağlantı olu§­ turdu. Türkler, yeniçerilerden örnek alınarak olu§turulan yeni streltsy piyadeleri ile on altıncı yüzyılın ortalannda oluşturulan Rus ordusunun kuvvet yapısı ve taktikleri üzerinde etki yarattılar. Dı§ baskı ve fırsatlarve belirli bölgelerdeki çatışma koşullan kesinlikle önemliydi. Buna ek olarak da silahlar ve taktikler Avrupa içinde yayıldı. Böylece, on altıncı yüzyıl Rusya'sı Avrupa'nın diğer yerlerinde meydana gelen geli§melerden, en önemlisi de İtalyan askeri mühendisliğinden ve 162 SAVAŞ VE DÜNYA

Resim 31: Avusturya köylüleri tarafından Linz ku§atması, 1626. Sonunda ba§ansız olmalarına rağmen köylü ordusu düzenli bir ku§atma yapabildL Ayaklanma nizami birlikler tarafındanbastınldı. silah yapımından etkilendi. 1610'larda Bollandalı gemi yaptıncılarıİsveç donanmasına yardım etmeleri için tutuldular. 161 7'de Venedikliler, 4.000 Hollanda birliğini Avusturya'ya kar§ı yürüttükleri operasyonlarda des­ tek kuvvet olarak kullandı ve 1618'de Bollandalı bir deniz filosundan Avusturya'nın müttefikiİspanya'ya kar§ı destek almaya çalı§tılar.57 Büyük sayılarda İngiliz, İrlandalı ve İskoç askerleri bu yüzyıl boyunca yabancı ordularda görev aldılar - ki 1625 ve 1632 arasında bu sayıya İskoçya'daki yeti§kin erkeklerin yüzde lO'u dahildL Bunun ardından pek çoğu sava§ deneyimlerinden Britanya'da faydalandı.58 Saint Gotthard'daki sava§ın galibi Montecuccoli Otuz Yıl Sava§larında sava§tı; Eugene, XIV. Louis'ye kar§ı sava§tı.

57) G. E. Rothenberg, "Venice and the Uskoks ofSenj: 1537-1618",]oumal ofModem History, 33 (1961), s. 155-6. 58) R. A. Stradlirıg, The Spanish Monarchy and Irish Mercenaries: theWild Geese in Spain 1618-68 (Dublin, 1994); Parker, "The World beyond Whitehall: British Historiography and European Archives", R. M. Smu ts (yay. haz.) , The Stuart Court and Europe (Cambrid­ ge, 1996), s. 280-1. ON YEDiNCiYÜZVIL 163

Ruslar, Polanya ve İsveç ile uzun zamandır süre gelen bir çatışma içindeydi ve Batı tarzı birlikler oluşturmalarına yardım etmeleri için yabancı subaylar tutmuşlardı. Del( Petro, babası Alexis'in politikasını izledi. Avusturya ve İsveç'ten el kitapları ve talimatlar ödünç alındı.59 16.51 Ve 1663 yılları arasında İsveç ve Polanya ile yapılan savaşların baskısı altındaki Rus ordusunun Avrupa metotları ile eğitilmiş 'yeni düzen birlikleri'nin oranı ciddi şekilde azaldı. Bu gibi birlikler daha önce, Polanya'nın paralı askerleri kadar tecrübeli olmasalar da, Polanya'ya karşı 1632-4 yıllarında verilen Smolensk Savaşı'nda kullanıldı. Ancak, Smo­ lensk'i alamamalarının asıl nedeni kötü hava koşulları ve ilkel yollar nedeniyle Rus toplarının geç kalmalarıydı. Avrupa içinde askeri örnekle­ me ve yayılmanın önemli rolüne rağmen, Avrupa silahları ve askeri me­ totlarının dünyanın diğer yerlerine yayılmasında olduğu gibi, teknoloji ve taktiklerin benimsenmesi ile bunların etkinliğinin yerel koşulları ve durumu yansıttığı da unutulmamalıdır. 1685'te İngiliz Ordu Donatım Dairesi Jacob Richards'ı Tuna cephesine gönderdi:

' "Mümkünolduğu kadar hızlı bir §ekilde Macaristan'a doğru yola çıkacak, orada yalnızca Hollanda'nın değil yolunuz üzerindekiistihkamlan vetoplarını araştıracak, öğrenecek ve inceleyeceksiniz ( ...) ve İmparator ordusunun bir sonraki seferine ula§tığınızda tüm yürüyü§ ile geri yürüyü§ü ve herhangi bir §ehri ku§atırken yaklaşmalan,bataryalan, mayınlan, koruma hatlarınıve ku§atma ordusu tarafından kazılan hendek hatlarını nasıl yaptıklarını göz­ lemleyeceksiniz ( ...) mevki ve istihkamların seviyelerini hesaplaya­ caksınız."60

Richards da Buda ku§atmasında yer alarak bunları yaptı. İngiltere'ye dön­ dükten sonra da III. William'ın İrlanda, Belçika, Lüksemburg ve Hollan­ da'ya düzenlediği seferlerde hizmet verdi. Avrupalıların, Türklerden ve hemhudut dü§manlarından askeri me­ totları ödünç alma oranının ne derece dü§tüğü önemlidir. On beşinci yüzyılın sonlarında, İtalya'daki sava§lar Osmanlı ilerlemesinden ve buna verilen tepkilerden etkilendi. Venedik, 1482-4 arasında gerçekle§en Fer­ rara Sava§ı'nda ilk ba§ta Mora ve Friuli' de Türklerle çarpı§malan için tutulmu§ olan Arnavut ve Yunan stradiot'larını (hafif süvari birlikleri)

59) Hellie, "The Petrine Army", s. 238, 241-3. 60) British Library (bundan sonra BL) Stowe Man-uscripts, 447 f. !. 164 SAVAŞ VE DÜNYA

Resim 32: Valtellina içindeki yollan gösteren el yazması harita. Kuzey İtalya'daki İspanyol Hab­ sburg hanedam ile Avusturyalı kuzenleriningüçlerini birle§tiren bu Alp vadisi, Lombardiya ve Tirol arasında hayati öneme sahip bir yoldu. Fransızlar gibi Hab­ sburg dü§manlan bu yolu kapat­ maya çalı§tılar. İspanyollar 1620'de vadiyi istila ettiler. Da­ ğlık arazi Avrupalıların harekat güçlükleriyle yalnızca Avrupa dı§ında kaqı kar§ıya kalmadık­ larını da gösterdi. Valtellina'da Rohan d ükü komutasındaki Fran­ sız kuvvetleri 1635'te yarı belle­ rindeki kar ile uğra§mak zorunda kaldı ve yiyecek, hayvan yemi ve para sıkıntısı çekti.

kullandı. Venedik'in düşmarilan ise 148l'de Otranto'nun düşmesinden sonra ele geçirilen ve tekrar görevlendirilen Türk süvari bölüklerini kul­ landı. Stradiot'lar, ana savaşta ön çarpışmalardaki kadar değerli olmama­ lanna rağmen, 1 495'teki Fornova Savaşı'nda Fransızlara karşı kullanıl­ dı.61 Türklerle savaşmaları için oluşturulan hafif süvari birlikleri ardı ardına gelen pek çok olayda Avrupa içindeki çatışmalar için kullanıldı; Avusturya'nın Macar süvarilerini Avusturya Veraset Savaşı'nda kullan­ ması bilhassa etkili oldu. Fakat hem Avusturya ve Türkler arasında gerçekleşen çatl§malann Tuna tarafında, hem de genellikle Avrupa'da piyadelerin ateş gücüne verilen önem arttıkça, Türkler ve Türk askeri metotlan ile savaş örneklerive savaş yapılabilmesi giderek önemini kay­ betti. Bunun yerine, Türkler, Belgrat'taki yeni istihkamlann tasadan­ masında ve Kandiye kuşatmasında İngiliz ve Bollandalı nişancılar ile

61) M. E. Mallett ve J. R. Hale, TheMilitary Org anization of aRenaissance State: Venice, 1400-1617 (Cambridge, 1984) , s. 71-4; Mallett, "Venice and theWarof Ferrara, 1482-84", D. S. Chambers, C. H. Clough ve Mallett (yay. haz.), War, Culture and Societyin Renaissance Yenice (Londra, 1993), s. 66; A. Santosuosso, "Anatomy ofDefeat in Renaissance Italy: The Battle ofFomovo in 1495", International History Review, 16 (1994), s. 226, 242-3. ON YEDiNCiYÜZVIL 165

Resim 33: Anglo-Hollandalıların Meuse Kalesi'ni ele geçirmelerini anmakiçi n dövü­ len bir madalyonun arka tarafı, 1702. Ma­ dalyonun üzerinde mevzilerin bombalan­ masını gösteren bir resim bulunmaktadır. Bazı istihkamlarayapılan hücumlardan soma açılan baraj ate§inin ardından Verılodü§tü. Ku§atmasırasında 40.000 batınademeti kul­ lanıldı.

İtalyan silah yapımcılarını kullanmalarında olduğu gibi daha çok Ba­ tılıyı istihdam ettiler.62

Sonuç

Avrupa merkezciliği sadece neye odaklanıldığıyla ilgili değildir. Kapsa­ nacak hatta bahsi geçecek konularda da önemli bir role sahiptir. Örne­ ğin, küresel ve askeri tarihe ili§kin kitaplarda Özbekler genellikle göz ardı edilir. Fakat Özbekler, Orta Asya askeri gücünün sürekli canlılığını etkileyici biçimde temsil eden halklardan biridir. Kendileri üretim yapa­ madıkları için Özbeklerin çok az ate§li silahları vardı ve Türkler, silah taleplerine az sayıda silahla kar§ılık verdi, ama Özbekler yine de önemli bir kuvvetti. On altıncı yüzyılda birkaç kez Horasan'ı i§gal eden Özbek­ ler, uzun bir süre Safevilerle sava§tı. Kendileri Kazakların baskısı altında olmalarına rağmen, Moğolistan'ın Dörben Oyrat etnik grubuna §iddetli baskı yaptılar. Özbek göçebe sistemi politik bakımdan bölünmeciydi ve kabileler arasındaki sava§larda çok fazla enerji harcandı. On altıncı yüz­ yılın sonlarında Sultan Abd Allah, Maveraünnehir bölgesini birle§tir­ mek için en son ve esaslı bir giri§imde bulundu. 1573'de Baglan'ı, 1578'de Semerkand'ı, 1582'de Türkistan\ 1584'te Bede§han'ı ve 1598'de He-

62) Brett Steele'in yayımlanmamı§ "Early Modem Science and Military Culture: the European and Ottoman Reactions" isimli çall§masından oldukça faydalandım. Bana bir kopyasını verdiği için te§ekkür ederim. 166 SAVAŞ VE DÜNYA rat' ı ele geçirdi. Ancak, Kabil, Horasan ve Kaşgar'ı fethedemedi ve ı598'de Kazaklar, Özbek topraklarını işgal ettiler. Abd Allah o yıl öldü ve Özbek­ ler parçalandı. Yine de, Cani (Aştarhan) Hanedanlığı, özellikle de Şey­ hani Han'ın hükmü altındaki Özbekler yaklaşık ı660'lara kadar geniş topraklara yayılmı§ büyük bir güç olmayı sürdürdüler, ama bu tarihten sonra da Ceyhun'un güneyinde bulunan topraklardaki hakimiyetlerini kaybettiler. Halen Caniler tarafından yönetilen Özbek Buhara Hanlığı, ı 740 yılında (Safeviler değil Şah Nadir hakimiyetindeki) İranlılar tara­ fından fe thedildi, ama Şah'ın ı 7 4 7' de ölmesinden sonra yeniden bağun­ sızlığını kazandı.63 Bu dönemde, örneğin, yenmesi güç kuvvetler içerebilen muharebele­ rin yapıldığı Madagaskar ve Güney Hindistan tarihi64 gibi Özbekistan tarihi de burada ya§ayanlar hariç hiç kimse için uzun dönemde büyük bir önem arz etmiyor gibi görünebilir ve bu tarihin neden genellikle adan­ dığı kolaylıkla anla§ılabilir. Yine de, bu gibi kararların temelini oluşturan teleoloji, Avrupa merkezciliği ve önyargı tartışmalıdır. Benzer şekilde, Kuzey Afrika da göz ardı edilmi§tir. Ancak, Sultan Muley İsmail (ı672- ı 727) hakimiyeti altındaki Faslıların baskısı İspanyolları La Mamora (ı68ı), Larache (ı689) ve Arzila'dan (ı69ı) ve İngilizleri Tanca'dan (ı684) çıkardı; İspanya'nın elindeki Septe ba§arısız bir biçimde kuşatıldı (ı694- ı 720) ve Faslıların Cezayir pahasına yayılması Şelif Ovası'nda aldıkları ağır yenilgi ile ı 70ı 'de durduruldu. Bu gelişmeler hem kendi içlerinde önemliydi, hem de daha yaygın eğilimlerin, en önemlisi de İslamcı güçle­ rin canlılığının göstergesiydi. Yine de bunlar genellikle göz ardı edilmi§tir. İlk dönem modem savaş­ ları hakkındaki çalı§malarda muharebeler ve kuşatmalara çok fazla dikkat yöneltilmesi ve lojistik, sonuçsuz seferler, yüksek rütbeliler arasındaki tereddütler ve politik bağlarnlara yetersiz yer ayrılması gibi Avrupa için­ deki mücadele süreci gereğinden fazla vurgulanmıştır. Özbeklere gelin­ ce, Moğolların ı647'de Hindukuş Dağları'nın ötesine dek yayılmasını önemsiz kılan başarıları imparatorluk güçlerinin sınırlarını ve çetin arazi­ lerde gerçekle§mesi mümkün olaylara çok iyi ayak uyduran kuvvetlerin canlılığını gösterir. Alınan bu ders, aynı arazide bu sefer İngilizler ve Sov­ yetlerin yenilmesiyle on dokuzuncu ve yirminci yüzyıllardatekrarlanmıştır.

63) Özbekler hakkında çok az çalı§ma bulunmakta. "Westem Turkestan: The Emer­ gence of the Uzbeks" ba§lıklı yayımlanmamt§ bir çalı§manın kopyasını verdiği için David Morgan'a te§ekkür ederim. 64) Mahalingam, Southindian History,s. 155. 5 Devrim Öncesi On Sekizinci Yüzyıl

Prusya kralı II. Frederick (Büyük) (1 740-86) ve İlk Konsül Napoleon (1799-1804) ile sonraki Fransa imparatorunun (1804- 14, 18 15) yaratığı etki sayesinde on sekizinci yüzyıldan on dokuzuncu yüzyılın ba§lanna kadar olan dönem, askeri tarihteki Avrupa merkezciliğinin klasik bir örneğini temsil eder. Bu çeli§kili bir durumdur; çünkü, örneğin İspanya kralı II. Felipe, on yedinci yüzyıl Hollanda Cumhuriyeti veya Kraliçe Victoria'nın hükmündeki Britanya'nın aksine, ne Friedrich yanlısı Prusya ne de Napoleoncu Fransa gibi Avrupa dı§ında doğrudan bir askeri etki yarattı. IL Frederick ve kuvvetleri Avrupa topraklan dı§ında hiç savaş­ ınadı ve Prusya donanınası hem küçük hem de önemsizdi. On sekizinci yüzyılın sonunda, Napoleon Mısır'da herkesçe bilinen harekatlar yaptı, ancak deniz a§ın imparatorluğu kaybedildiği için hü­ kümdarlığı süresince Fra�sa'nın askeri bakımdan küçüldüğüne §ahit oldu. Askeri tarihi anlatmaya sadece Prusya ve Fransa'ya dikkat çekilmemesi gerektiğini söyleyerek ba§lamak, hem bu dönemde küreselle§ebilen Avru­ pa gücü Britanya hem de Türkleri yenerek pek çok toprak elde eden Avrupa gücü Rusya'ya dikkat çekmek demektir. 168 SAVAŞ VE DÜNYA

Önceki iki yüzyılda olduğu gibi, Avrupa'nın Asya ve Ortadoğu'daki askeri etkisi sınırlıydı ve ı560 ile ı660 arasında durumun göze çarpar biçimde tersine dönmesiyle Çin yüzyılın en yayılınacı güçlerinden biri oldu. Yine de, diğer yerlerde Avrupa etkisi giderek açık hale geldi. Gib­ bon'ın uygarlık ve 'barbarlar' arasındaki çatl§ması söz konusu olduğunda ise göçebelerin Avrupa içlerine doğru yaptıkları geleneksel akın yolları, Rusya ı 736-9, ı 768-74 ve ı 787-92 yıllarında Osmanlılara karşı aldığı zaferler sayesinde Karadeniz'in kuzeyindeki toprakları ele geçirdikçe Av­ rupa'nın kontrolü altına girdi. Buna ilaveten, Kırım Tatarları Hanlığı'nın ı 783'te Rusya kraliçesi Büyük Yekaterina tarafından istila edilmesi bir zamanlar Moskova'yı tehdit etmiş olan bir gücü sona erdirdi ve 'barbar­ lar' arasında önde gelen isimlerden birinin yok oluşuna damga vurdu. Avrupalılar, Kuzey Amerika'da kayda değer ölçüde toprak elde etti, ama 'barbarlar' dayanıklı olduklarını gösterdiler. Bu durum da en çok Güneybatı Asya'da görüldü: Afganlar, ı 710'lar ve ı 720'lerde İranlılara karşı pek çok kez başarı kazandı; Arap ve Kürt kabileleri ı 730'lar ve ı 7 40'larda Osmanlı hükümdarlığına karşı ayaklanmalar çıkardı ve ı 74 ı'de İran hükümdarlığına karşı bir Arap isyanı çıktı. Türkler ise kar­ şılık vermek için hücumları Irak ve Suriye arasındaki kervan yollarını tehdit eden Sincar Yezidilerine ı753'te saldırdılar. Moğolistan, Sinkiang Türkmenleri ve Tibetlileri yenen Çin önemli toprak kazanımları elde etse de ve Çin ile Rusya arasındaki topraklarda yaşayan halklar bu iki ülkeden birinin hakimiyeti altına girmiş olsa da, bu türden süreçler Güneybatı Asya' daki durumu açıklayamaz. Rusya, Tür­ kiye, İran ve Moğol Hindistan, müdahaleci halkları ve diğer komşu kabi­ leleri boyunduruk 'altına alamadı ve İran, Afgan saldırıları karşısında yenilgiye uğradı. Genellikle, 1720-60 yılları arasında özellikle Afgan, İran, Türkmen ve Arap kabilelerinin komşu devletleri işgal etmeleri ve bölgedeki kabile süvarilerinin önemini artırmalarıyla bir kabile patla­ ması yaşandığı iddia edilir. 1 Bu da, Gibbon'ın göçebe halkların iledeyiş­ lerinin durmamış olabileceğinde dair görüşünü haklı çıkarır. Okyanus aşırı bölgelerde üstünlük Avrupalıların elindeydi, çünkü kenevir, yelken bezi ve demir gibi denizcilik için gerekli donanma leva­ zımına ulaşmalarını sağlayan ticaret düzenine ve okyanusta seyredebi­ len savaş gemilerinden oluşmuş büyük filoları inşa etmek ve ayakta tut­ mak için gereken teknikiere ve sistemlere sahiptiler. Gerçekten de, on

1) C. A. Bayly, "India and West Asia, c. 1 700-1830", Asian Affairs, 19 (1988), s. 3-19. DEVRiM ÖNCESi ON SEKiZiNCi YÜZVIL 169 sekizinci yüzyılda Avrupalı olmayari hiçbir güç bölgesel bağlamda olsa da Avrupalıları savunma yapmaya zorlayan Ummanlılar ve Koxinga'nın on yedinci yüzyıl donanma hamleleriyle rekabet edemedi. Ummanlılar, Luanda, Rio de Janerio veya Lizbon'u değil Mombasa'yı; Koxinga ise Malakka, Cakarta veya Amsterdam'ı değil Zeelinda Kalesi'ni aldı. Hindistan'daki İngilizlerin 1 757'den itibaren karadan ilededikleri ve ı 788 yılında Avustralya'da bir İngiliz mevzisinin kurulduğu iyi bilin­ mektedir. Fakat Güney Amerika'da ı 760'larda bir Fransız üssünün geli§­ tirilmesi veya ı 785'te bir Hollanda filosunun Kuala Selangor ve doğu­ nun Malakka Boğ�zı'na yakla§masını kontrol almı§ olan Riau Adalan'nın fe thedilmesi gibi göze pek batmayan hayli hamle yapıldı. Ayrıca, Avru­ palı olmayan hükümdarların Avrupa'nın askeri uzmanlarını ve silah­ larını kullanma süreci devam etti. Bunların her ikisi de Hindistan Marat­ halar örneğinde önemliydi. ı 790'larda Hawaii takımadalarındaki üstün­ lüğünü kanıtlayan I. Kamehameha, Avrupa silahlarınıkullanması saye-

Resim 34: FonterwyS� vaşı, Il Mayıs 174 5. Louis-Nicolas van Blarenberghe tarafından resmedildi. Bu sava§, 1761 'te Panipat'ta Afganlar ile Maratlıalar arasında yapılan diğer uzun bir sava§la tezat olu§turmaktadır. Daha ziyade bir piyade sava§ı olan Fontenoy'da süvariler çok daha az rol oynadı ve toplar ile sahra istihkamı daha önemliydi. Maratlıa­ lar gibi bir koalisyon ordusu olmalarına rağmen Müttefikler Fontenoy'da uyum içinde çarpı§tılar. Her iki sava§ ta da gücü elinde tutmak büyük önem te§kil ediyordu. Forıte­ noy, Panipat'a kıyasla savunmanın kazandığı bir zaferdi. 170 SAVAŞ VE DÜNYA

Resim 35: Timothy Tindall tarafındanresmedilen piyade süngüsü. On yedinci yüzyılda geli§tirilen ve alaybozan tüfek­ lerinin ağzına takılabilen ince saplı bir bıçak olan bu silah, askerlerin piyade ve süvari saldırılarına kar§ı koyabilmelerini sağladı, ama bu süngü takılıyken tüfek ate§lenemiyor ve aynı zamanda namluya zarar veriyordu. 1680'ler ve 1690'larda bu süngüler için halka ve soketler üretildi. Avrupalı­ lar, barut kullanan diğer toplurnlara nazaran süngüyü daha kolay benimsediler ve bu da Avrupa piyadelerini daha etkili kıldı.

Resim 36: Alaybozan tüfeği, İngiliz veya Flaman y. 1642 (üstte) ve İngiliz y. 1640. Toplar gibi alaybozan tüfekleri de modem dönemin ilk zamanlannda kayda değer oran­ da deği§ikliğe uğradı. Bu deği§iklikler hem silahların kendisi hem de kullanımlanyla ilgiliydi. Disiplinli yaylım ate§i çok önemliydi, çünkü yaylım ate§i alaybozan tüfeklerinin dü§ük ate§ ve sınırlı isabet oranı problemini ortadan kaldırdı. sinde aynısını yaptı. Silahlar mızrak, sopa, hançer ve sapanların yerini aldı ve Kamehameha'yı takımadaların hükümdan yapan Nuuanu (1795) zaferi gibi çok büyük zaferler kazanılmasını sağladı. Bu geni§ açıklama on yedinci yüzyıla Üi§kin açıklama ile büyük oran­ da benzerlik göstermektedir ve deği§imin doğasını ve seviyesini belirle­ mek için daha fazla detaya girmek uygun olacaktır. Avrupalıların hem karada hem de denizdeki göreceli askeri kapasiteleri on sekizinci yüzyıl­ da bir önceki yüzyılda olduğundan daha büyük oldu. Karada, daha fazla alaybozan tüfekli asker kargılı askerin yerini aldı; on yedinci yüzyıl bitip on sekizinci yüzyıl ba§larken tüfeklerin üzerindeki süngüler ile savunma kapasiteleri geli§ti. Fitilli tüfekler yerine çakmakta§lı tüfekler kullanıldı. Her iki deği§im de Avrupa piyadelerinin ate§ gücü için çok önemliydi. Ayrıca, silahların standartla§tırılması piyadelerin manevra kabiliyetini artırdı. Talim ve disiplinin ate§ gücü için §art olması gibi, silah sistemle­ rinde daha etkin talimlere olanak sağlayan deği§im de önemliydi. Yükse- DEVRiM ÖNCESiON SEKiZiNCi YÜZVIL 171 len burgunun geli§tirilmesi ve döküm tekniklerindeki ilerlemeler top­ ların etkinliğini artırdı. Britanya ve Fransa, yüzyılın ortasında, Hindistan ve Kuzey Amerika topraklarının kontrolünü ele geçirmek için çatı§tı. Her iki ülke, Hindis­ tan'da, çoğunlukla Hindistan birliklerini istihdam etti, ama Kuzey Ame­ rika' da Amerikan yerlisi ve Avrupalı göçmen milisler her iki tarafta da kullanılmasına rağmen, o zamana dek görülmemi§ büyüklükteki ordu­ ların konu§landırılması ile sava§ Avrupalıla§tırıldı. Birle§ik kara ve de­ niz operasyonları, uzun ku§atmalar ve çok çe§itli stratejik planlar da te­ mel bir rol oynadı.

Denizcilikteki Gelişmeler

Denizlerde, on yedinci yüzyılın ikinci yarısında birkaç Avrupa kuvveti tarafından geli§tirilmi§ pruva hattı taktiklerini uygulayan ağır silahlanmı§ gemi filoları, on sekizinci yüzyılda kısmen gemi tasarımındaki deği§ik­ likler sayesinde daha fazla uzak mesafe harekatı yapabilir hale geldi. Hiçbir Avrupalı olmayan güç Avrupa'nın denizcilik geli§meleri ile rekabet edemedi. İngilizler, ı 756'da Batı Hindistan hükümdan Angres'in üssünü ve filosunu yok ettiler. Bu zaferde Maratha desteğinin payı büyük­ tü. Umman Arapları, filoları ı 717 veya ı 718'de Bahreyn'i fethetmi§ ol­ masına rağmen donanma menzillerini artırmadılar. Umman, Basra Kör­ fezi'nde Bu§ir merkezli ve Gombroom'daki bir top dökümhanesi ile des­ teklenen bir donanma yaratmayı amaçlayan İran §ahı Nadir'in askeri müdahale hedefiydi. İngiliz ve Hcllandalı Doğu Hindistan §irketlerini gemi satmaya zorladı ve ı 7 3 7' de iki tanesini İngilizlerden aldığı dört adet büyük sava§ gemisinden olu§an bir filoya sahip oldu. İranlıların ı 735'te Basra'yı Türklerden almaya çalı§ıp ba§arısız olmalarından bir yıl sonra Bahreyn ele geçirildi. Bu filo ı 73 7' de Umman'a 5.000 süvari, ı 738'de ise 6.000 asker ta§ıdı. Genellikle, Avrupalıların yaptığı pek çok seferde olduğu gibi, İran harekatlarını birbirlerinden açıkça ayrılmı§ iki gücün arasındaki bir ça­ tl§ma olarak değil, her iki tarafın da i§birliği yaptığı bir mücadele olarak görmek gerekir. Bunun sonucu olarak, İranlılar, ı 73 7 ve ı 738'te Umman imamının kendileriyle ittifak yapmasıyla h ücum etti ve söz konusu yıl- · larda yenilgiye uğrayan Bal' arab ibn Himyar Al-Ya'riba'nın emrindeki isyancıların direni§i ile kar§ıla§tı; ancak ittifaklar aynı yıllarda bozuldu. 172 SAVAŞ VE DÜNYA

Resim 37: Sole Körfezi Savaşı, 1672. Üçüncü Angio-Hollanda Savaşı'nda De Ruyter kumandasındaki Hollandalılar, düşmanın ağır kayıplar vermesine neden olarak ve Hol­ landa kıyısına yapılacak bir s aldınyı erteleyerek York d ükü James komutasındaki İngi­ lizleri ve Fransız müttefiklerini şaşırttılar.

İran seferi sırasında ciddi yiyecek ve para sıkıntısı da ya§andı ve bir ön­ ceki yıl Arap filosunu yenen donanma ı 740'ta kazan kaldırdı. Şah N adir, ı 7 40' tan itibaren yeniden bir filo in§a edilmesi için yabancı gemiler almaya çalı§tı ve bu amaçla ı 7 4 ı'de Surat' a ı ı gemi sipari§ edil­ di. Bu yıldan sonra Bu§ir'de daha fazla gemi yapıldı. İranlılar, ı 739-42 yılları arasında Resü'l Hayme Limanı'nda istikrarsız bir konuma gerile­ dikten sonra Uroman'da ı 742'de ba§layan yeni bir iç sava§tan çıkar sağla­ dılar. Fakat özellikle Türklere kar§ı ba§ka taahhütler para ve erzak sıkın­ tısına yol açarken İran birliklerinin burayı terk edip teslim olmalarına neden oldu ve birlikler İranlı kumandanı N adir' e kar§ı ayaklandı. 2 Takviye eksikliği Umman'daki. İran varlığının ı 744'te sona ermesine yol açtı:

2) A. Deshnande, "Limited of Military Technology. Naval Warfare on the West Coast, 1650-ıSOO", Economic and Political Weekly (Bombay), 25 Nisan ı992, s. 902-3; L. Lockhart, "N adir Shah's Campaigns in Oman, ı 7 34-ı 7 44", Bulletin of the Sclwol of Oriental and African Studies, S (ı935-7), s. 157-73. DEVRiM ÖNCESi ON SEKiZiNCi YÜlYJL 73 1

Özbekler ve Türklerle yapılan sava§lar daha fa zla önem kazandı. İranlı­ lar, denizcilik planlarında ısrarlı davranmadılar; bu nedenle de Moğolla­ ra ve Belucistan'a denizden değil k�radan baskı yaptılar. Osmanlının Basra merkezli Basra Körfezi filosu, bu yüzyıl boyunca kar§ı tarafınkinden daha etkili olamadı. Osmanlı donanma kuvveti Kara­ deniz ve Akdeniz'de çok daha önemliydi, ama Türkler Ege'de ı 770'de gerçekle§en Sakız Adası ve Çe§me Deniz sava§larında 23 sava§ gemisi kaybederek Ruslar tarafından yenilgiye uğratıldı. Karadeniz'deki Dinye­ per (ı 788) ve Tendra (ı 790) sava§larında Türkler 12 sava§ gemisi kaybe­ derken, Ruslar sadece bir adet gemi yitirdiler. Kuzey Afrika güçleri Fas, Cezayir ve Tunus'un donanma kuvvetleri esasen filo muharebeleri değil ticari baskınlar için uygun korsan kuvvetlerdi. Madagaskarlı Sakalavalar ve Betsimisarakalar yüzyılın sonunda kuzey Mozambik'in ana toprak­ larına kadar akınlar yapabilen uskundra kanolarından olu§mU§ filolar geli§tirdi. Sava§ kanoları Batı Afrika'nın kıyı lagünlerinde kullanıldı ve ı 780'lerde kano filolarına mil üzerinde dönen toplar yerle§tirildi, ancak bu filoların menzili sınırlıydı. Avrupa'nın büyük askeri imkan ve kabiliyeti, Avrupalı/Avrupalı ol­ mayan dengesi açısından bakıldığında, beklenildiği kadar etkili olamadı. Bunun en büyük nedeni, Avrupalıların askeri kaynaklarını birbirleriyle olan çatl§malarına ayırmasıydı. Gibbon'ın Avrupalı güçlerin mücadele­ siyle ilgili anlatımı dünyanın diğer bölgelerinde gerçekle§en, Kuzey Ame­ rika'daki Anglo-Fransız sava§ları gibi, buna benzer çatl§maları da kapsa­ yacak §ekilde geni§letilebilir. Yine de bu durum özellikle yüzyılın ilk üç çeyreğinde Avrupalı olmayanlara kar§ı büyük kuvvetlerin konu§lan­ dırılmasına yol açmadı. Bu safhadaÇinlileri ve Japonları ticaret yapma­ ya veya belli malların ticaretini yapmaya zorlamak için deniz kuvvetleri­ ni kullanmaya ili§kin bir giri§im olmadı; bir sonraki yüzyılda ortaya çıka­ cak olan gambot ticaretine bir ba§langıç yapılmadı. Avrupalı olmayan­ lada girilen çatı§malar sınırlı bir düzeyde kaldı ve ı 740'lar ve ı 750'ler boyunca Hindistan'da gerçekle§en ve müttefik ve kendilerine bağımlı hükümdarların dahil olduğu Anglo-Fransız mücadelelerinde olduğu gibi, Avrupalıların arasındaki rekabetin doğurduğu bir sonuç ortaya çıktı. Artan deniz kapasitesi Avrupalı olmayan güçler ile yeni ili§ kiler do­ ğurmamı§ olsa da Avrupa ate§ gücünün büyük etkisi sonuçsuz kalmadı. ı 757'de Bengal'deki Plassey Çarpı§ması'nda İngilizlerin kazandığı zafer bu sürecin açık bir neticesiydi. Fakat bu tip bir incelemeye çok da fazla anlam yüklenmemelidir. Bengal nevabı (mülki amir) , Afgan Durrani Ha- 174 SAV� VE DÜNYA iıedanlığı'nın kurucusu Ahmed Han Abdali'den gelecek muhtemel bir saldınyı kar§ılamak için kuvvetlerini bölerken, ordusu içinde olu§an bir ihtilaf İngilizlerin Plassey'de zafer kazanmalarında önemli rol oynadı.3 Buna ilaveten, Osmanlı'nın dayanıklılığı 173 7-9 arasındaki Avusturya­ Türkiye Sava§ı'nda fazlasıyla ortaya kondu ve Ruslar, 1768-74 arasında Türklere kar§ı zafer kazanabilmek için daha iyi sahra ate§ gücünden faz­ lasını sergilediler.

Avrupalılar ile Türkler Arasındaki Çatı§ma

Yine de, 1683'e kadar süren durumun tam tersine, Türklerle yapılan mü­ cadele, ba§langıçta olmasa da, Hıristiyanlar lehine geli§ti. Osmanlılar, 1710'da Rusların Polanya'daki hakimiyetinden endi§e duyup, özellikle İsveç kralı XII. Charles gibi Rusya dü§manlarının etkisinde kalarak Deli Petro'ya sava§ açtılar ve Balkanlar'ı i§gal ettiler. Modern dönemin ilk zamanlarındaki pek çok Avrupa saldınlarında olduğu gibi, bu i§galde de Petro'nun dü§manlarının parçalanmasına çalı§ıldı. 1680'lerdeki yaygın taktik, dü§man devletin içine zorla çekilen halklardan d�stek almaktı: İspanya ve Aztekler, Adal ve Etiyopya, 1680'lerdeki Avusturyalılar ve Balkanlar, bunun en bariz örnekleridir. 1708-9 yıllarında güç kullanarak Ukrayna'nın hakimiyetini ele geçiren Petro, bu taktik kar§ısında savun­ masız kaldı. 4 1 711'de 'Karadağ Halkı' ve 'Türk hakimiyeti altındaki Hıris­ tiyan Halkı'ndan yardım talep etti. Petro, Boğdan prensi Demetrius Can­ temit ile bir antla§ma imzalayarak kendi hükmündeki bağımsız bir Boğ­ dan üzerinde Rus koruması sağladı ve Türklere kar§ı Boğdan'ın desteğini aldı. Ba§arılı olsaydı bu antla§ma Rus gücünü Karadeniz' e ta§ıyabilirdi. Fakat Petro'nun gerçekle§tirdiği i§gal, kendisini gülünç duruma dü­ §Üren bir fiyasko ile sonuçlandı. 1709 Poltava Sava§ı'nda İsveç kralı XII. Charles kar§ısında zafer kazanılmasını sağlayan ordu ve devletin yeni­ den yapılandınlması, Türkler söz konusu olduğunda benzer sonuçlar ya­ ratmadı: Güçleri uzak yerlere konu§landırma becerisi i§e yaramadı. 171 l'de 54.000 askerden olu§an ordu Çar Alexis'in hükmü altına girme-

3) B. J. Gupta, Sirajuddaullııhand the East India Company, 1756-1757: Background tothe Foundation of British Power in India (Leiden, 1966) , s. 1 16-26. 4) O. Subtelny, "Russia and the Ukraine: the Difference that Peter I Made", Russian Review, 39 (1980), s. l0-ll. DEVRiM ÖNCESi ON SEKiZiNCi YÜZVIL 1 75

Resim 38: Parlamenterler tarafindangörülen Naseby Sava§ı, 1645. I. Charles'ın sadece 3.600 süvari ve 4.000 piyadesi; Yeni Model Ordunun Ba§kumandanı Fairfax'ın ise 14.000 askeri vardı. P;rlamenter sağcı Oliver Cromwell kral yanda§! süvarilerini yeni­ lgiye uğratıp sayıca üstün parlamenter kuvvetlerine mağlup olan ortadaki kral yanda§! piyadelerine saldınrken Kralcı General Prens Rupert parlamenterlerin kuvvetlerini sava§ alanının sol tarafindan çevirdi, ama daha sonra yük trenine saldırdı.

siyle bölgedeki Rus askeri imkan ve kabiliyetini büyük oranda geli§tiren Kiev'den çıkıp ilerlemeye ba§layarak, Polanya üzerinden Boğdan'a doğru yürüdü, ancak erzak problemleri ve Tatarların tacizlerinden kötü etki­ lendi. Bu iki problem Prens Golitsin'nin Kınm'a 1687 ve 1689'da yaptığı seferleri de ciddi biçimde etkiledi ve seferlerde ya§anan sorunların aslın­ da §ehir üsleri veya erzak sağlanabilecek bir nüfustan yoksun bölgelerde ortaya çıktığını gösterdi. 1711'de Deli Petro Bağdan'ın desteğini aldı, ama Eflak prensi Kon­ stantin Brancovan, büyük bir Osmanlı ordusunun h�lı ilerleyi§i kar§ı­ sında sözünü turamayarak kuvvetlerini göndermekten caydı ve bunun yerine Petro'nun Sırp takviye birliklerinin ilerleyi§ini engelledi. Bağ­ dan'ın alınamaması Rus lojistiğini de etkiledi. Büyük bir orduyu uzak mesafeler kat ederek dü§man topraklarına götürmek güçtü. Gerçekten de, kuvvetin insan gücüne oranla yüksek olduğu bu giri§imde donanma gücü, eğer kullanılabilseydi, fayda sağlayabilirdi. Rusya'nın temel dezavan- 176 SAV� VE DÜNYA

tajlarından biri, denizlere eri§iminin ve denizcilik kapasitesinin sınırlı kalmasıydı - ki bu dezavantaj Rus liderlerini St. Petersburg, Sivastapal ve Vladivostok gibi limanlar in§a etmeye itti. ı 71l'de Petro, Türkler geçmeden önce Tuna Nehri'ne varmayı plan­ Iadı ve Türklerin ondan korktuğuna dair yalan haberlerden cesaret aldı. Ancak Ruslar çok yava§ ilerlediler ve üstünlüğü kaybettiler. Bir orduyu ilerleterek lojistik baskıyı artırıp Türklerin onları çevirmesini kolayla§­ tırdılar. Çok daha büyük olan Türk kuvvetleri Tuna Nehri'ni çoktan geçmi§ ve Prut lrmağı'nın sağ kıyısı boyunca kuzeye doğru ilerlemi§lerdi. Petro §a§ırıp, manevra deği§tirdi ve geri çekilirken teslim oldu. Hareket halindeki Tatarlar, Rusların la§i'ye doğru giden geri çekili§ yollarını blo­ ke ettiler. Rus mevzilerine hakim olan dağlarda üslenen Osmanlı top­ ları, Rus kampını bombardımana tuttu. Osmanlı saldırıları güçlükle püs­ kürtüldü ve yiyecek, su ve saman sıkıntısı ya§ayan Petro, Temm uz ı 7 ı ı' de bir barı§ anla§ması imzalamak zorunda kaldı.5 Bu, Osmanlıların ı 7ıO'larda elde ettiği tek ba§arı değildi. Aslında, ı 71 ı- ı5 arasında Osmanlılar, Avrupa'daki herhangi bir güçten daha fazla askeri ba§arı kazandılar. Türkler, hafif bir direni§le kar§ıla§maları nedeniyle olsa da, ı 715'te Venediklileri Mora Yarımadası'ndan sürdü­ ler. Fakat ı 7 ı6'da sava§ın sürmekte olduğu Macaristan cephesinde du­ rum çok daha farklıydı. Osmanlılar, Avusturyalı General Prens Eugene'i Petervaradin'deki bir istihkam kampında ku§attı. Ancak, Eugene, 5 Ağustos'ta 70.000 askerle ku§atmadan çıktı ve 120.000 askerden olU§an dü§man kuvvetini yendi. Türk yeniçerileri Avusturya piyadeleri kaf§ı­ sında bir nebze ba§arılı oldu, ancak Avusturya süvarileri dü§manı püskür­ tüp korumasız kalan yeniçerilerin hemen hemen hepsini yok etti. Köp­ rülü ve Silahtar Ali Pa§a dahil olmak üzere, muhtemelen 30.000 Türk öldürüldü. Otuz Yıl Sava§ları'ndaki (1643) Rocroi ve İngiliz İç Sava­ §ı'ndaki (ı645) Naseby gibi diğer olaylarda da süvari muharebelerinin kaybedilmesi ile korunmasız kalan ve savunma hattında konu§landırılan güçlü bir piyade kuvveti saldırıya açık hale geldi. Eugene, muharebeleri ve ku§atmaları ba§arıyla birle§tirdi - ki bu ilk dönem modem generallerinin beceremediği ve Eugene'nin hem beceri­ sini hem de Avusturya ordusunun kapasitesini ortaya koyan stratejik bir

5) B. H. Sumner, Peter the Great and the Ottoman Empire (Oxford, 1949), s. 39-42; L. R. Lewitter, "Jean Nicole Moreau de Brasey's letter on the Moldavian campaign of Peter 1", ]ahrbilcher Geschichte Osteuropas, 40 (1992) s. 517-29; E. V. Anisimov, The Reforms ofPeter theGreat: Progress through Coercion in Russia (Moscova, 1993 ), s. 127-34. DEVRiM ÖNCESi ON SEKiZiNCi YÜlYIL 177 yetenektir. Eugene, aldığı zaferden sonra 1690'larda Avusturyalılara kar§ı koyınu§ olan ve Doğu Macaristan'ın büyük kısmını kontrol veya tehdit eden Teme§var'a yürüdü. Nehir ve bataklıklada korunmasına ve istih­ kamı kuvvetli olmasına kaqın Teme§var ağır bombardımanın ardından 23-Ekim'de teslim oldu. Eugene, 1717'de Belgrat'a saldırmak için ilerledi ve §ehrin doğusun­ daki Tuna Nehri'ni 15 Haziran'da geçti. Belgrat'ta Mustafa Pa§a komu­ tasındaki 30.000 askerlik büyük bir gamizon bulunmaktaydı. Ağustos'ta Vezir Halil Pa§a kumandasındaki ana sahra ordusu §ehre yardım etmek üzere buraya gelmi§ti ve Avusturyalılan yüksekten bombardımana tut­ tu. Zor durumda kalan Eugene ani bir saldırı yapmaya karar verdi ve 16 Ağustos sabahı 60.000 Avusturyalı Halil'in ordusunu yok etmek için sisli havada ilerledi. Bu, altı gün sonra Belgrat'ın teslim edilmesine ve 1718'te Pasarofça Antla§ması'nın yapılmasına neden oldu: Bu antla§ma Avusturya'ya önemli ölçüde toprak kazandırdı: Teme§var'ın Banat eyale­ ti, Küçük (Batı) Eflak ve Kuzey Sırbistan. Belgrat Muharebesi karl§ık bir saldırıdır. Birbirine ate§ eden belirgin birlikler yoktu ve bunun Avrupa ate§ gücünün getirdiği bir zafer olduğu­ na karar vermeden önce iyi dü§ünmek gerekir. Yine de, bazı Avrupa birliklerinin, kendilerinden sayıca çok üstün kuvvetler kar§ısındaki sava§ alanı üstünlüklerini ortaya çıkardı. 1526 yılında Mohaç Meydan Muha­ rebesi'nde Macarların ayıncı özelliği olan ate§ gücü eksikliği artık fazla­ sıyla giderilmi§ti. Çatı§manın bir sonraki safhası, 1735-9 arasında gerçekle§ti. Bu dö­ nemde iki ili§kili mücadele oldu: Osmanlı-Rus6 ve Avusturya-Türkiye. Birincisinde daha az ça.tı§ma ya§andı, çünkü Karadeniz'in doğusundaki topraklar Osmanlının Avrupa'da askeri açıdan asıl dikkate aldığı Tuna Vadisi'ne göre önemsizdi. Ruslar mücadelede üstünlüğü ele geçirdi, dola­ yısıyla bu sava§ Rusların güçlerini dü§man topraklannda ve oldukça uzak mesafelerde nasıl ba§arıyla ortaya koyacakları meselesi haline geldi. Bu sava§ ba§arılı ku§atmalar -1736'da Azov, 1737'de Özi ve 1738'de Ho­ tin- üzerine odaklansa da, asıl harekat mücadelesi, mesafe ve araziyle ilgiliydi. Ruslar, 1736' da Kırım 'ı ilk kez i§gal ettiklerinde, Tatarlar muhare­ beden kaçındı ve hastalık, sıcak ile yiyecek ve su sıkıntısından ötürü yorgun dü§en i§galciler geri çekildi. 1737 ve 1738'de Kırım i§galleri de

6) C. H. von Manstein, Contem-porary Memoirsof Russia from the Year 172 7 to 1744, ed. D. Hume (Londra, 1856) isimli eser çatl§manın çağda§ bir yorumunu içermektedir. 178 SAVAŞ VE DÜNYA

Resim 39: Chiari Sava§ı, ı Eylül ı 701. Prens Eugene kumandasındaki Avusturyalılar, Villeroi kumandasındaki Franco-İspanyol ordusunu yenilgiye uğrattı. Hem Türkler hem de Burbonlar ile çarpl§an Eugene'nin kariyeri bazı Avrupa ordularının kar§ı kar§ıya kaldıklan dü§manlann çe§itliliğini gösterir. ı697'de Zerrta'da zafer kazanan Eugene, Macaristan'daki sava§ın hareket kabiliyetini batı Avrupa'ya da aktararak 170ı-2 ve ı 706 yıllarında Kuzey İtalya'daki manevralarda cesaret sergiledi. Sava§mak ve zafer kazanmak için duyduğu arzunun önüne geçilmemesi için Fransızların savunmaya önem vermelerini engelledi. ba§arısızlıkla sonuçlandı. Ruslar, ı 737 Kırım harekatında hastalık yüzün­ den 34 .SOO kayıp verirken, sava§ alanında 2. ı ı 4 askerleri öldü. Rusların lojistik kapasitesi 17 ı ı 'de Sava§ Komiserliği'nin yaratılması ve levazım teminincieki geli§meler ile artsa da, lojistik görevi oldukça güçle§ti. ı 737'de Özi üzerine yürüyen kuvvet Dinyeper Innağı'ndan a§ağı doğru teknelerle ve yine bu yolu takip eden 28.000 atlı yük arabası tarafından ta§ınan levazım ile desteklendi. Hastalık ve lojistik problemleri ı 7 3 7 yılında Rusların sonraki ilerle­ melerini de engelledi ve ı 738'de Mare§al Münnich'in Dinyester Nehri'ni geçerek Balkanlar'ı i§gal etmehayalleri de suya dü§tü. Özi binlerce Rus'un ölümüne neden olan vebanın patlak vermesi kar§ısında terk edildi. Ekin­ Ierin ve hayvan yemlerinin yakıldığı ve kuyu sularının zehirlendiği kav­ rulmu§ toprak stratejisi uygulayan Tatar düzensiz süvarileri de ba§ edil­ mesi güç bir tehdit olu§turdu. Bu strateji ı 736 yılında Kırım'da dauygu- DEVRiM ÖNCESiON SEKiZiNCi YÜZVIL 179

lanmıştı. Tatarlar, ı 73 7'de Bug ve Dinyester ırmakları arasındaki çayır­ lan yakarak Münnich'in Özi'yi işgal ettikten sonra düzenlediği harekatlan engellediler. Hem Harp Okulu başkanı hem de bir Alman olan Münnich, Alman taktikleri ve metotlarının fazlasıyla etkisi altındaydı. Ağır süvari birtikleri ve ağır silahlan tercih etmesi, Türklerle yaptığı savaşlar için uy­ gun olmadı ve ordusunu gerekli hareket kabiliyeünden yoksun bıraktı. Yine de, başansızlığa odaklanarak, Rus askeri makinesinin düzensiz veya 'barbar' düşmanları ile çetin arazi koşullannın birleşmesinden do­ layı işe yaramaz kabul edildiğini öne sürmek yanlış olacaktır. Ruslar ku§ atma savaşlarında b aşan gösterdiler, böylece hem Azov hem de Özi' de görüldüğü gibi, bir sahra ordusunun korumasından yoksun kalan Türk istihkamları ise savunmasız kaldı. Buna ilaveten, Polanya arazisi üzerin­ den ı 739'da gerçekle§tirilen bir ilerleyi§ ba§anlı oldu. Münnich, Kara­ deniz yakınındaki topraklardan ve Tatarlardan uzak durdu; Dinyester Nehri'ni geçti ve Osmanlı ordusunu Stavuchanakh'daki kampından sür­ dü. Stavuchanakh Savaşı, ba§langıçta, ı 7 ı ı bozgununun bir tekran gibi görünüyordu. Rusların ilerleyi§ yolları toplamda 70 topa ulaşan ı o batar­ yalı üç siper hattına gizlenen 80.000-90.000 Türk tarafından engellendi� Bu arada Tatar süvarileri de Rus kanatlarını çevirdi. Fakat sonuç farklı oldu. Münnich, kuvvetlerini tüm toplan ve ordu ağırlığıyla birlikte Shula­ nets Nehri üzerindeki dubalar üzerine kurulu 27 köprüden geçirdi. Rus­ lar nehrin kar§ı tarafında tek bir kitle halinde yeniden toplandı; topla­ rını yüksek tepelere yerleştirdi ve parçalanıp Hotin'e kaçan Türklerin üzerine yürüdüler. Ruslar çok az kayıp verdiler. Münnich, zaferini ni§an alarak ate§ etmeyi önemsemesine bağladı. 7 Münnich, daha sonra Hotin'in büyük kalesini ve Bağdan başkenti la§i'yi ele geçirdi. Bağdan soylulan da İmparatoriçe Anna'ya bağlılık yemi­ ni ettiler. Böylece, Rus askeri sistemi, Türklerin Avusturyalılara yönel­ mesinden faydalanması oranında olsa da, zafer getirebildi. Ancak, ı 739'da Rusları hayal kırıklığına uğratan da buydu, çünkü savaşta kötü duruma düşen Avusturyalılar Osmanlı ile tek taraflı bir barış imzaladılar. Avusturya'nın sava§taki kötü performansı Osmanlıların askeri ba­ kımdan yorulduğu veya askeri tarihin değişmiş olduğu ya da yavaşça de­ ği§tiği kanısına kapılma tehlikesine i§aret eder. Avusturya'nın 1737'de Sırhistan içlerine doğru ilerlemesi, ı695'den itibaren görülmü§ en ba­ şarısız saldırıydı. Mare§al Seckendorf, ı 737'de Sırhistan içlerine ilerledi,

7) W. C. Fuller, Strategy and Power in Russia 1600-1914 (New York, 1992), s. 158. 180 SAVAŞ VE DÜNYA

Resim 40: Önerilen istihkfunlangösteren Belgrat krokisi, y. 1720. Türk yardım ordusu­ nun yenilgiye uğratılmasından sonra, 1717' de Avusturyalılar tarafındanele geçirilen Tuna üzerindeki bu önemli mevzi o zamanlarda sekiz büyük tabyalık yeni bir istihkam muhiti ile yoğun olarak tekrar tahkim edildi. Ancak, sava§ alanındaki yenilgiler ve inancın kaybedilmesi Avusturyalılann hala sapasağlam duran kaleyi 1739'da teslim etmelerine neden oldu. Avusturyalılar, 1789'da ağır bir bombardımandan sonra Belgrat'ı yeniden aldılar, ancak içteki huzursuzluk ve Anglo-Prusya ittifakı nedeniyle olu§an baskı altındayken yapılan ban§ sonucunda §ehri geri verdiler.

ama geri püskürtüldü. Oysa Türklerin Transilvanya'daki Habsburg mev­ zisini bozma giri§imleri de ba§arısız oldu. Türkler Eflak ve Sırbistan'ı 1738'in ba§larında yağmaladı ve Haziran'da Yeni Ür§ova'yı ku§attılar. Yeni kumandanları Kont Königsegg komutasındaki Avusturyalılar, ka­ leyi kurtarmak üzere yola çıkıp Comea yakınlarında Türkleri yendiler. Daha sonra Türkler ku§atmayı kaldırdı, ama ikinci bir Türk ordusu kar­ §ısında ve Mehadya' da alınan diğer bir zafere rağmen, Königsegg geri çekilip hem Mehadya'yı hem de Yeni Ür§ova'yı terk etti. Av usturya or­ dusu hastalıktan kırıldı, çünkü Tuna Vadisi, özellikle yaz aylarında, batak­ lıkları ile çok sağlıksız ko§ullara sahipti. Komuta 1 739'da Habsburg hizmetindeki bir iriandalı olan Kont Wallis'e geçti, ancak ilerlemekte olan birlikleri Belgrat'ın güneydoğu- DEVRiMÖNCESi ON SEKiZiNCi YÜlYil 181

sunda bulunan Grocka/Krozka'daki dar bir boğazdan geçerken Osmanlı ordusu karşısında ağır kayıplar verdi. Avusturyalılar savaş alanının kont­ rolünü ele geçirmiş olsa da, Wallis tedbirli davranma yanılgısına kapıla­ rak geri çekildi. Durumdan faydalanan Türkler ise Belgrat'ı kuşattılar. Bu-şehir ı 717'de Avusturyalılar tarafından tekrar alınmasından itiba­ ren yeniden güçlendirildi, ancak kendilerine güvenlerini yitirmiş yerel Avusturyalı komutanlar teslim oldular ve Belgrat, Küçük Eflak ve Kuzey Sırbistan'ı vererek barış yaptılar. Ruslar da barış yapmak zorunda kaldı­ lar. Güney stepleri ve istihkamsız Azov kendilerine ait olsa da, Karade­ niz'de bir kıyı şeridine hala sahip değildiler. Fransa, Sardinya ve İspanya ile yapılan Polanya Veraset Savaşı'nın (ı 733-5) yıprattığı ve kötü biçimde komuta edilen Avusturya ordusu ı 7 3 7-9 arasında çok zayıf bir haldeydi; Avrupa sistemi içindeki rekabet, bu kez Avrupalı olmayan bir gücün aleyhinde etkinliği artırmadı. Buna ilaveten, Avusturyalılar tarafından uygulanan standart düzen -süvariler kanatlarda olmak üzere doğrusal konuşlanma- yetersizdi, çünkü hem sayıca az olan Avusturya süvarileri kanatlan koruyamıyordu, hem de Türkler Avusturya cephesinin bütününden ziyade kısımlanna ayrı ayrı saldınlar yapıyordu ve bu da hat düzenini zayıf kılıyordu.8 ı 730'larda yaşanan kriz Osmanlıların sahip olduğu potansiyel avan­ tajı ortaya koydu: Merkezi konumlan hangi düşmana odaklanacaklarına karar verebilmelerini sağladı ve düşmanlarının harekatları koordine et­ melerini güçleştirdi. Bunun askeri olduğu kadar politik bir yönü de bulun­ maktadır. ı 730'larda Doğu Avrupa Hıristiyan güçlerinin Avrupa politi­ kasında Doğu Sorunu ortaya çıktı: Bu so�un aslında Osmanlı veraseti için Avusturya ve Prusya arasında verilen bir mücadeleydi. Bu da Tüı\ıerin oldukça işine yaradı. Avrupa içindeki rekabet, daha önce Osmanlıların Balkanlar'da ve daha kuzeyde ve kuzeybatıda toprak almasını kolay­ laştırırken, aynı rekabet Balkanlar'daki Osmanlı etkisinden kurtulma sürecini de yavaşlattı. ı 739'dan sonra Habsburg'un Balkanlar üzerinde uyguladığı politik baskıdaki azalma Rus etkisinin artmasını sağladı ve Rusya ı 760'lardan itibaren Habsburg'un yerini alarak Balkan Hıristi­ yanlarının en önemli politik umudu haline geldi.9

8) A. Balisch, "Infantry Battlefield Tactics in the Seventeenth and Eighteenth Cen­ turies on the European and Turkish Theatres of War: the Austrian Response to Different Conditions", Studiesin Historyand Politics,3 (1983-4), s. 51. 9) I. Parver, Habsburgs and Ottomans between Viennaand Belgrade 1683-1739 (Boulder, Colorado, 1995). 182 SAVAŞ VE DÜNYA

Askeri geli§meler daha geni§ bir uluslararası bağlamda ele alınmalıdır. Hıristiyan ve Osmanlı askeri imkan ve kabiliyetinin göreceli geli§imini değerlendirmek güçtür, çünkü her iki taraf da sürekli sava§ halinde olma­ mı§tır. Ayrıca geni§ bir alana yayılmı§ bir imparatorluk olan Osmanlılar pek çok cephede sorunlarla kar§ıla§ını§ ve askeri sistemleri de bu sorun­ lara cevap verebilmek zorunda kalmı§tır. Osmanlılar, Afganlann ba§anlı i§gali sonucunda Safevi hükümdarlığının ı 722'de çöktüğü İran'daki geli§melerden çok fazla endi§e duyınaktaydı. Osmanlılar o dönemde Batı İran'ın büyük bir kısmını ele geçirdi, ancak ı 730'da geri püskürtüldüler ve ı 732-3 ve ı 743 yıllannda Bağdat'ı İran'ın yeni hükümdan Şah Nadir'in düzenlediği saldırılara kar§ı korumak zorunda bırakıldılar. Avusturyalılar da buna benzer §ekilde çe§itli tehditlerle kar§ı kar§ıya kaldı ve Prusya kralı Büyük Frederick, ı 740'ta Silezya'yı i§gal edip hükümdarlığı süresin­ ce devam eden ve ı 740-2, ı 744-5, ı 756-63 ve ı 778-9 arasında gerçekle§en dört Avusturya-Pmsya Sava§ı'ndan birincisini ba§latınca Almanya'daki üstünlüklerini korumak için bir mücadelenin içine çekildiler. Gerçekten de, Ruslar ı 7 68 'e, Avusturyalılar ise ı 7 88 'e kadar Türklerle sava§tılar. Bu arada askeri deği§imin iki yönü ortaya çıktı. Osmanlı'yı Avrupalıla§ma tela§ı sardı. Türkler, kadırga filolan yerine sava§ gemile­ rini getirip en büyük ba§arıyı donanınalarmı geli§tirmede elde ettiler. Zaten on yedinci yüzyılın sonlarında ağırlıklı olarak yelkenli sava§ filosu

üzerinde deği§iklik yaptılar - V enedikliler aynı dönemde yelkenli filolar in§a ettiler. Aslında Türkler on sekizinci yüzyılın sonlarına dek kararlı bir §ekilde birçok kadırgayı ellerinde tutan çoğu İtalyan donanınası ka­ dar tutucu davranınadılar - Türkler, bu dönemde kadırgalardan nere­ deyse tamamen vazgeçip yerlerine kürekli küçük gemileri getirdiler. Türklerin ordularını modemle§tirme konusunda pek ba§arılı olama­ maları tutuculuğun kazandığı bir zafer ve ordunun Türk kültürü, toplu­ mu ve politikasındaki ana rolünün yansıması olarak değerlendirilebilir. Ancak, tutuculuk askeri tarih ve diğer tarih türlerinin evrensel ve genel kavramıdır, çünkü en önemlisi bir kavram olarak tanımlayıcı, analitik ve açıklayıcı görünmemektedir. Bu ise yanıltıcıdır. 'Tutucu' toplumların bir dinamizmi ve kendilerine has bir intibak yeteneği vardır ve bu ikisini göz ardı etmemek gerekir. Türklere bakıldığında, askeri sistemlerinin bariz biçimde kusurlu ve on sekizinci yüzyılın ortalarında güçlü yönlerinden gerçekten de yoksun oldu­ ğunu göstermek zordur. ı 723'te Kirman§ah'ı ele geçirdiler, oysa ı 726'da Kirman§ah ve Hemedan arasında ağır bir yenilgiye uğradılar ve Şah Nadir DEVRiMÖNCESi ON SEKiZiNCi YÜlYIL 183

ı 730'da Nihavend'deki ordularını yenerek Osmanlılan Batı ve Kuzey Sır­ histan'dan sürdü. Ancak, ı 739'da Moğollar ve ı 740'ta Özbekler Şah Na­ dir'in karşısında hiç varlık gösteremediler ve Osmanlılar Bağdat ve Mu­ sul'u ı 732-3'te ve tekrar ı 743'te Şah'akarşıbaşanyla savundular. Şah Nadir, 1744'te 80 günlük bir kuşatmaya rağmen Kars'ı almayı başaramadı, fakat bir yıl sonra ı00.000 askerden oluşan bir Osmanlı ordusunu Erivan yakınla­ nnda bozguna uğrattı.10 Ruslar ı 739'da Türklerden önemli topraklar aldı, fakat bunlar Türklerin Avusturyalılan püskürtmeleri kadar önenıliolmadı. Alınan birkaç zafere rağmen Türkiye'nin tepesindekiler askeri yenilik- . leri biraz desteklemekteydiler. Sırasıyla XIV. Louis ve Prens Eugene ile ters düşen bir Fransız as ili olan Bonneval Kontu Claude-Alexandre * Müslüman oldu ve ı 730'lardan itibaren Türk ordusunu Avrupalılaştır­ maya çalıştı. Savaş gereçlerinin yenileştirilmesine de gayret gösterdi ve ı 734'te bir askeri mühendislik okulu açtı. Diğer yabancı danışmanlar, kendilerine din değiştirmelerini veya Osmanlıya ayak uydurmalarını şart koşmayan Sultan I. Abdülhamit (1774-89) tarafından getirtildi. Fransız ordusunda (topçu sınıfı)yükselmiş bir Macar soylusu olan Baron François de Tott ı 770'lerde etkili oldu. ı 774'te hızlı ateş eden yeni bir topçu kolordusu kurdu ve modern bir top dökümhanesi ile bir matematik okulu inşa etti. Bu gibi hamleler, silahları yayma girişimi, taktikler ve askeri altyapının -ki bu durumda da Batılılaşmanın- safhaları idi. Ancak, Batılılaşmaya gösterilen ilgi dini hakimler olan ulema tarafın­ dan desteklenen üst düzey memurların bir kısmınca reddediliyor ve kitlelerin büyük kısmı ı 730 yılındaki Pattona Halil isyanında olduğu gibi zaman zaman şiddetli direniş sergilerneye yönlendiriliyordu. Petro Rus­ ya'sında da benzer şeyler oluyordu, fa kat seçkinler daha az direniş gösteri­ yordu, çünkü en önemlisi Batılılaşmaya karşı çıkan dindar gruplarla aynı görüşlere sahip değillerdi. Bu gruplar yerleşik dini yapı olan Rus Orto­ doks kilisesi içinde Osmanlı İmparatorluğu'ndaki benzerleri kadar önemli bir yer tutmuyordu. Batılılaşmanın yanı sıra sistemdeki gelişmeler, yani Avrupa savaşları­ nın taklit edilmesi de önemlidir. Bu, Fransızlar yeni bir filo inşa etmeye

10) R. W. Olson, The Siege ofMogul arulOttoTnfln-Persian Relatiorıs 1718-1743. AStudy of Rebellion in the Capital arul War in the Provinces of the OttornanEmpire (Bloomington, Indiana 1975). Osmanlının bilimsel askeri kültürü beniseyememesi konusunda bkz. B.D. Steele, "Early Modem Science and Military Culture: the European and Ottoman Reactions", yayımlanmallll§ rapor. * Ahmet Pa§a. (y.n.) 184 SAV� VE DÜNYA başladığı için ı 720'lerden itibaren en çok denizde görüldü; karada ise Prusya'nın başarıları on sekizinci yüzyılın ortasında Avusturya, Fransa ve Rusya'yı askeri etkinliklerini geliştirmek üzere büyük girişimlerde bu­ lunarak cevap verıneye ittiği için görüldü. Başarısızlıklara karşı verilen bu tepkiler genellikle benzerdi. Böylece, örneğin Fransız donanınası Yedi Yıl Savaşları'nda aldığı yenilgiye savaş sonrası yeniden yapılandırma ve reform programı ile cevap verdi ve aynı şeyi Amerikan Bağımsızlık Sa­ vaşı'ndan sonra da yaptı. Silahları standardaştırma girişimleri geliştirilmiş Avrupa etkinliği­ nin önemli bir yanıydı - ki bu, ustalık becerilerini, yani belirli bir silahın özelliklerini ve ayrıntılarına dair bilgiyi azaltan ve yerine intizamın ge­ lişmesini sağlayan bir süreçtir. Bu açıdan bakıldığında, silah üretimi modem sanayi tekniklerini müjdeliyordu. Bu, özellikle de ustalığın öne­ minin azalması açısından modem sanayi üretimine geçişin bir parçasıydı. Benzer şekilde, Amerikan silah üreticileri on dokuzuncu yüzyılda Ame­ rikan üretiminin sanayileşmesinde odak noktası haline geldi. Böylece, örneğin ı 718-36 yılları arasındaki İspanyol denizcilik bakanı Jose Pa­ tino, her iki kilo yedi yüz gramlık top güllesinin iki kilo yedi yüz gram ağırlığında olmasını sağlamaya çalıştı. Bu gibi bir standartlaştırına, karada ve denizdeki ateş gücünün azami dereceye çıkarılması için çok gerekli olan talim ve disipline verilen öne­ min tamamlayıcısıydı. Ruslara bakıldığında, talimler topçu sınıfının hızını ve isabet oranını artırarak savaşlarda daha etkin hale getirirken, bir dizi yeni top daha büyük ateş gücü sağlıyordu. Avusturya topçu sınıfı da yüzyılın ortasında büyük gelişme kaydetti. Rus ordusunun günlük yü­ rüyüş hızları arttı. Ruslar, sahra istihkamlarının kullanımında, savaş dü­ zenlerinin oluşturulmasında ve hafif birliklerin kullanılmasında da gelişme gösterdiler. İkınal sisteminin esnekleştirilmesi Rus sahra ordusu­ nun hantal yük trenini kullanma oranını azalttı, ama lojistik demiryol­ larının geliştirilmesine dek ciddi bir problem olarak kaldı. Bunun da en önemli nedeni, imparatorluktah yönetim sisteminin ilkel doğasıydı. 11 Ruslar, genellikle, diğer Avrupa ülkelerinin çözümlerini uygulamaktan ziyade, kendi çözüm yolları ile Rus askeri imkan ve kabiliyetini değiştir­ mekle ilgilenen profesyonel subay kolordusu geliştirdiler. Bu da stratejik ve taktik düşünce ile uygulamayı etkiledi.

ll) J. Keep, "Feeding the Troops. Russian Army Supply Policies during the Seven Years W ar", Canadian SiavorıicPapers, 29 (1987), s. 24-44. DEVRiM ÖNCESiON SEKiZiNCi YÜlYJL 185

Bu geli§melerin tümü Rus ordusunun Yedi Yıl Sava§lan'ndaki (1756- 63) çarpı§ma deneyiminin ve Türkler ve Tatarlada uzun zamandır yaptık­ lan step sava§ına uyum göstermeleİinin i§lerine yaraması gibi, ı 768'de Türklere kaqı verilen sava§ sürerken fayda sağladı. Rusların Yedi Yıl Sava§lan'nda uyguladığı saldırgan hücum taktikleri ve stratejisi ile daha önceki çatı§malar yüzyılın ortasında ordunun iyile§tirilmesi sayesinde daha ba§arılı sonuçlar doğurdu. Bunlar birle§tirildiğinde çok etkiliydi. Rus stra­ tejik planlaması önceki Osmanlı-Rus sava§larına nazaran bu sefer çok daha iyiydi. Golitsin, ı 769'da Hotin ve Münnich'in ancak ı 739'da varabildiği mevzi la§i'yi fe thetti. Golitsin'in yerine gelen Kont Peter Rumyantsev, hem stratejik hem de taktik hücuma katı biçimde bağlı kaldı. Bu bir mizaç meselesidir, ancak Rumyantesev'in büyük bir ordunun kar§ı kar§ıya kal­ dığı lojistik güçlükterin farkında olduğunu ve üstünlüğü ele geçirme ihti­ yacı duyduğunu da gösterir. ı 770'te Prut'tan a§ağı doğru iledeyip sırasıyla Ryabaya, Mogila, Larga ve Cahul sava§larında Osmanlı mevzilerine hücum etti. Osmanlılar ağır kayıplar verirken Ruslarm kayıpları nispeten azdı. 12 Rumyantsev, muharebede geleneksel tek düzen taktiğini bırakıp pi­ yadelerini hem hızlı hem de bağımsız biçimde ilerieyebilen ve ortak sal­ dırılarda birbirlerine destek verirken dörtlü tümen düzenine geçebilen kollar §eklinde örgütledi.� Bu kollar önemli rol oynayan seyyar toplar içeriyordu ve Rumyantsev, Osmanlı saldırılarını püskürtrnek için ağır­ lıklı olarak ate§ gücünü kullandı. Fakat önemli rol oynayan bir diğer §ey ise süngüyle hücumdu: Ate§ açılmasının ardından göğüs göğse mücade­ leler verildi. Hem stratejik hem de taktik açıdan Rumyantsev h ücumdan taraftı. ı 770'de Prut'a yaptığı sefer ı 7ı ı'de Deli Petro'nun seferinin üstü­ ne büyük bir geli§meydi. Rus ordusu daha profesyonel ve etkiliydi. Sadece eski rejim Avrupa sava§larına at gözlüğü ile bakanlar bunun deği§im ve geli§im için yarattığı imkanı inkar edecektir. Hücum taktikle­ rinin Fransız devrimciler tarafından icat edildiğini dü§ünmek yanıltıcı olacaktır: Kol düzeninin ortaya çıkması için ideolojik geli§melerin olu§­ ması gerekmemi§tir. Doğu Avrupa'daki sava§lar batıdakilerden daha ye­ nilikçi görünüyordu, ama bölgenin güçleri on sekizinci yüzyıldaki Batı Avrupalı entelektüellerin ve onlardan sonraki alimlerin iddiasına göre politik, kültürel, ekonomik ve askeri bakımdan 'geri' kaldı. Rumyantsev, Prut Innağı'nda büyük kuvvetler kar§ısında kazandığı zaferierin ardından Tuna Nehri'nin a§ağısına doğru ilerledi ve burada

12) Fuller, Sırategy and Power, s. 165. 186 SAV� VE DÜNYA

önemli İzmail, Kilya ve Braila kalelerini hızla ele geçirdi. Akkerman ve Bükre§ de dü§tü. ı 769-70 arasında Akdeniz üzerinden Baltık'a giden Rus donanması, Çe§me'de (ı770 ) Türkleri yendi -ki bu zafer ba§ ve kıçtan birbirlerine çok yakın bağlanmı§ Türk filosuna kar§ı ate§ gemilerinin etkin biçimde kullanılması sayesinde kazanıldı. ı 771'de Kınm istila edil­ di, fakat Ruslar 1772'de Polanya'nın İlk Payla§ımı ve ı 773'te Pugaçev köle isyanı ile me§guldü. Rumyantsev, ı 774'te Tuna'daki ana Osmanlı kaleleri Silistre ve Rus­ çuk'u ku§attı ve öncüleri Kozludzhi yakınlarındaki ana Osmanlı ordusunu yerinden etti. Osmanlı kale sistemi tamamen çöktü ve Ruslar Tuna'nın güneyine doğru hücuma kalktı. Osmanlılar önemli Eflak ve Bağdan tarım alanlarını kaybettiler. Türkler, Küçük Kaynarca Antla§ması (1774) ile çabucak bir barı§ yaptılar ve Ruslar bu anla§ma ile gemilerinin Karade­ niz'de seyretme hakkı ile Karadeniz'in kuzeyinde toprak elde ettiler. Bu topraklara Dinyester'e kadar olan kıyılar ve Kafkasya dahildir. Türklere kar§ı alınan zafer Rusların Polanya'nın İlk Payla§ımı sırasında Palon­ ya'da toprak kazanmalarının Türkler tarafından engellenmemesini sağ­ ladı. Bu ba§arı Litvanya ve daha sonra on be§inci yüzyıldan itibaren böl­ gede daha güçlü görünen Polanya-Litvanya yerine bölgedeki hakim Hıris­ tiyan gücün Rusya olması sürecinin neticelerrmesinde belirleyici oldu. Rus ba§arısının sım sadece silahların etkin kullanımında yatmamak­ tadır. Türkler de kötü liderler nedeniyle zayıf dü§tüler. Örneğin, 1770'de Büyük Vezir Mehmed Emin Pa§a askeri beceriden yoksundu; etkili her­ hangi bir planı yoktu ve ordusuna yeterli ikmal veya maa§ düzenlemeleri yapamadı. Kötü liderlik kısmen telafi edilebilir. Yine de, her ne müsa­ maha gösterilirse gösterilsin, ı 768-74 arasındaki Osmanlı-Rus Sava§ı, özellikle de önceki seferlerle kıyaslandığında, Rus askeri yiğitliğinin etki­ leyici bir gösterisiydi. 13

Rus Yayılması

Rus zaferleri, muhtemelen, Avrupa'nın askeri bakımdan devrim öncesi on sekizinci yüzyılda Avrupalı olmayanlara göre daha ba§arılı olduğu-

13) Daha ele§tirel bir görü§ için bkz. V. Aksan, "The One-eyed Fighting the Blind: Mobilization, Supply, and Command in the Russo-Turkish War of1768- 1774", International History Review, 15 (1993), s. 221-38. DEVRiMÖNCESi ON SEKiZiNCi YÜZVIL 187 nun en göze çarpan ömeğidir. Ancak bu yegane örneğide te§kil etmemek­ tedir. Ruslara bakıldığında, Sibirya'daki sürekli ilerlemeden bahsetmek de uygun olacaktır. Kamçatka'da ya§ayan ve ellerinde yalnızca ta§ veya kemik uçlu oklar ve sapanları olan . Kamçadallar Rusların kürk arayı§ı sırasında vah§i muamelelere maruz kaldılar. Bu halk ı 706'da ayaklandı ama bastırıldı. ı 7 3 ı'de yeniden ayaklandıklarında Kamçadallar Ruslar­ dan edindikleri birkaç ate§li silaha sahiptiler ve bunun sonuncunda da pek çok kayıp verilmesine yol açabildiler. Fakat hastalıklar ve dü§manları nedeniyle sayıları giderek azaldıkça, en nihayetinde hezimete uğratıldı­ lar. ı 7 4 ı'deki diğer bir ayaklanma da bastırıldı. Yaylar ve ganimet olarak toplanmı§ ate§li silahları kullanınada etkili olan ve Ruslara kar§ı birle§me konusunda istekli ve hiddetli Kamçatka halkı Koraklar, Kamçadallara kıyasla daha güçlü bir dü§mandı. İli§kiler öldürücüydü ve Ruslar, en çok da ı 745-56 arasındaki sava§ta, öldürebil­ dikleri kadar Korakı öldürmeye çalı§tılar. Bundan sonra Koraklar teslim oldular. Kuzeydoğu Sırbistan'ın Çukçi halkı, ı 729'daki bir Kazak seferi­ ni yenilgiye uğratarak ve ı 730-ı ile ı 744-7 arasındaki ırkçı saldırılara direnerek çetin bit dü§man oldu. Sonunda Ruslar, henüz ı 726'da gerçek­ le§en ku§ atmaya ba§arıyla direnmi§ olan Anadyrsk'deki kalelerini terk ederek ı 764'te sava§mayı bıraktılar. Ticaret bağlantıları olu§turuldu ve nihayet Ruslar Çuçki'ye toprakları üzerinde hak tanıdılar.14 Ruslar İran'da da yayıldılar. Deli Petro, ı 722-3 yıllarında Hazar De­ nizi boyunca ilerledi ve İran içindeki parçalanmalardan faydalanarak ipek yolunun kontrolünü ele geçirmeyi, toprak istila etmeyi ve Osmanlı yayılmasını etkisiz kılınayı umuyordu. ı 722'de Derbent, ı 723'te ise Bakü ve Rasht dü§tü. Rus yayılmasının öncesinde çok dikkatli planlar ya­ pılmı§tı: Denizcilik ve kartografiye ili§kin görevlendirmelerle kıyı §eridi ara§tırılarak haritası çıkarıldı ve bir ordu görevlisi yolları inceledi.15 Yine de harekatın bazı yönleri yanlı§ idare edildi: Özellikle yiyecek ve mühim­ mat ikmali bakımından lojistik zayıftı. Bu açıdan bakıldığında sava§ın daha çok katmanında profesyonelle§me ba§lamı§tır, ancak uzun mesafe çarpı§malarının ana öğesi olan lojistik, kötü biçimde ve kısmen de plan­ sız programsız düzenlenmi§ti. Hazar'ın fethi Ruslara pek fayda sağlamadı: Önemli sayılarda gami­ zon birliği, muhtemelen 130.000 asker, hastalık nedeniyle kaybedildi ve

14) Forsyth, Historyof the Peoples of Siberia, s. 135-6, 138-40, 144-50. 15) Olson, Mosul, s. 45; Anisimov, Refomıs of Peter the Great, s. 255-61. 188 SAVAŞ VEDÜ NYA

Ruslar, İran gücünün yükseldiği bir dönemde, Hazar'ın gün�yindeki top­ raklan ı 732'de terk ettiler. Ruslar, Hazar'ın güneydoğusunda da toprak ele geçirdiler, ama Çungarya Havzası'ndaki altın kumlan bulmak için daha doğuya gönderdikleri bir seferi kuvveti ı 715'te haberle§me sistemle­ rini tehdit eden üstün güçler kar§ısında teslim olmak zorunda bırakıldı. ı 7 ı9'da gönderilen ikinci bir seferi kuvvetiRusların ate§li silah üstünlük­ lerine rağmen bariz bir yenilgiye uğradı. Rusların Obi Nehri'nin yukarı sularına doğru ilerlemeleri nedeniyle Çungarlarla ili§kiler hali hazırda gerilmi§ti. Biysk 1709'da bir üs olarak kurulmu§tu, ama Çungarlar bunu yıkarak ve Kuznetsk'i ba§arısızca ku§atarak cevap verdiler. Bu ise Rusla­ rın standart bir tepki göstermesine yol açtı: istihkam yoluyla yayılma ve takviye. Çungarlara cevaben İrti§ Irmağı üzerinde Omsk ( 1716) ve Öske- en (1719) dahil olmak üzere bir dizi kale in§a edildi. Ayrıca, Rusların Altay eteklerindeki mevzisi Kalmık, saldırıları engellemek için tasarla­ nan Kuznetsk-Kolivan Hattı vasıtasıyla korundu. 1715-16 yıllarında Hazar Denizi'nin doğu kıyılarında iki Rus kalesi in§a ettiren Prens Cherkasskii, Hive hanını Rus hükümdarlığını kabul etmeye ikna etmede ve bundan sonra da Hindistan yolunu ara§tırınası yönünde aldığı emirleri yerine getirınede pek ba§arılı olamadı. Prens'in kuvveti 1717'de Hive halkı, Özbekler ve Kazakların saldırısına uğradı ve bu ordu kamplarının ate§ gücü ile koruması altında olmalarına rağınen kampı terk ettiklerinde imha edildi. Yine de, Ba§kırlar 1730'lar ve 1740'larda bastırıldılar. Kazaklada ili§kiler ise 1731'den itibaren iyile§ti ve Kalmıklar, Ba§kırlara kar§ı destek verdiler. Ba§kırlar üzerindeki haki­ miyet Volga' dan, Orenburg'da 1 733'te in§a edilmeye ba§layan yeni bir kaleye dek uzanan yeni bir kale hattı ile güçlendi. Urallar'ın doğusunda­ ki tarım alanlarını korumak üzere, Uy Nehri boyunca, Troitsk merkezli Usinskaya Hattı (1743) kuruldu. Rus yerle§imleri güneye doğru yayıldık­ ça ݧim Hattı etkisiz hale geldi ve yerine Petropavlovsk (ı 752) ve bunun Presnogor'kovskaya Hattı (ı 755) kuruldu. İstihkamların güneye doğru yayılmaları Rus piyadelerinin ve topçularının hücum taktikleri ile para­ lellik gösteriyordu. Gibbon'ın sözünü ettiği 'toplar ve istihkamlar' sade­ ce 'barbarlara' kar§ı savunma yapmak için değil, aynı zamanda bunların Batı Avrupalılar tarafından okyanus a§ırı sava§larda kullanılmalarına denk dü§en bir saldırgan tavır için kullanıldı. Yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde, uzunluğu 4.000 kilometreyi bu­ lan bir kale zinciri Hazar Denizi'nden Altayların eteklerindeki Kuz­ netsk' e kadar uzanmaktaydı. Bunlar Kuzey Amerika'daki İspanyol pres i- DEVRiMÖNCESi ON SEKiZiNCi YÜZVIL 189 dios'a (askeri kaleler) göre daha etkiliydi, çünkü en önemlisi Ruslar bu i§ için daha fazla askeri kaynak ayırdı; sadece be§ düzenli piyade alayı 17 45'te İrti§ Hattı'na ilave edildi. Kazaklar, Kalınıklar ve Ba§kırlar arasındaki rekabet Rusların Ba§kırlan zapt edebilmesinde önemli rol oynadı. Kazak­ lar; Çungarlara kar§ı askeri destek almak için 1731'de Ruslara ba§vurdu ve önce Genç Kazakistan A§ireti, ardından da Orta Kazakistan A§ireti ı 740'ta Rus derebeylikleri oldu. 16

Kuzey Afrika

Hıristiyan-Müslüman 'Cephesi'ndeki çatı§malar Avrupa'da sık sık ve Asya'da nispeten az gerçekle§ıni§se de, Kuzey Afrika'da hemen hemen hiçbir hareket olmadı. Cezayirliler İspanya'nın iç sava§ ve yabancı müdahaleleri ile sarsılml§ olduğu 1708'de Oran'ı ele geçirdiler. ı 732 yılın­ da birle§ıni§ ve güçlü İspanya limanı yeniden aldı, ama bu saldırı İspanya eylemlerinin ve yayılmasının olduğu bir dönemde bölgede gerçekle§en tek saldınydı. Oysa V. Felipe, Sardinya Adası (ı 717), Sicilya (1718, ı 734), Napoli (1734) ve Savoie'ye (1743) saldınlar ba§latmayı tercih etti. Septe 1694-1720 ve ı 732'deki Fas ku§atmalanna ve Melilla 1774-5 arasındaki ba§ka bir saldınya direndi, fakat Fas ı 765'te Mazagam'ı Portekiziiierden aldı ve Fransızların Fas'taki el-Arai§'e çıkma giri§imi yoğun ate§le kar­ §ıla§malan nedeniyle ba§arısızlıkla sonuçlandı. Portekizliler, Doğu Af­ rika'daki Mombasa'yı 1728 yılında yeniden ele geçirdi, ancak ı 729'da tekrar kaybettiler ve 1769'daki diğer bir fe tih giri§imleri sonuçsuz kaldı.

Güneydoğu Asya

Hindistan hariç olmak üzere Güney Asya'daki Avrupalılar, anakaradan çok adalarda etkinlerdi. Bollandalı Doğu Hindistan Şirketi, krallıktah Birinci ve İkinci Cava Adası Veraset Sava§ lan (ı7 04-8, 1 7 ı 9-23) sırasında

1 6) A. S. Donnelly, The RussianConquest of Bashkiria, 1552-1740 (New Haven, Conn. 1968); M. Khodarkovsky, "Uneasy Alliance:Peter the Great and Ayuki Khan", Central Asian Survey, 7, sayı 4 (1988), s. 25-7, ve Where Two Worlds Met: the Russian State and the Kalmyk Nomads 1600-1771 (Ithaca, New York, 1992); Stebelsky, "Frontier in Central Asia", s. 149-51. 190 SAVAŞ VE DÜNYA meydana gelen anla§mazlıklara müdahale ederek Cava'da önemli bir rol oynadı. Ancak, zayıf Hollanda ordusunun kıyı bölgelerinden uzak alan­ lardaki harekatlarda ba§arılı olma oranı, Üçüncü Ca�a Veraset Sava§ı (ı 746-57) ve Bantam'a kar§ı ı 750'de yapılan harekatta da görüldüğü gibi, sınırlı kaldı. ı686 ve ı 74ı yıllarında Hollanda garnizonları Ma­ taram'ın ba§kenti Kartasura'dan geri çekilmeye zorlandı. ı 749'da im­ zalanan bir antla§ma ile Hollandalılar Mataram üzerinde egemenlik ka­ zandı, ama uygulamada çok az bir hakimiyet sergilendi ve aslında Hal­ landalılar da ülkenin iç bölgelerini istila etmeye pek heves etmediler. Bunun yerine, buradaki hükümdarların kıyı mevzileri ve ticaretlerini ele geçirmemelerini sağlamaya çalı§tılarY Hollandalıların sadece bir tane ve küçük düzenli kuvvetleri vardı ve çoğunlukla yerel birlikleri kullan­ dılar. Sumatra'daki Siak prensi Raca Muhammed, ı 759'da Pulau Gon­ tong'daki Hollanda garnizonunu yerle bir etti, fakat Hollanda'nın ı 76ı'de gerçekle§tirdiği bir misilierne seferi ile katharnın intikamı alın­ dı ve Raca'nın karde§i tahta çıkarıldı. ı 7 6 ı -6 arasında alınan Kandy zaferi Hollandalılara Seylan'ın tüm kıyı bölgelerinde hakimiyet tanıdı. İspanyollar ise Güney Filipinleri boyunduruk altına alma ve Hıristiyan­ la§tırma konusunda pek de ba§arılı olamadılar. Güneydoğu Asya anakarasındaki Avrupa gücü çok az etki yaratabildL İngilizlerin ve Fransızların ı 750'lerde Burma'da varlıklarını kabul ertir­ me giri§imleri ba§arısız oldu. Daha batıda ise Portekizliler, Marathalar ile felaketle sonuçlanan bir sava§ın içine sürüklendikleri ı 7 3 7-40 yılları arasında §iddetli bir baskı altında kaldılar. ı 7 3 7' de Salsette Adası alındı, bir ku§atmanın ardından ı 739'da Bassein dü§tÜ ve aynı yıl Goa'nın kay­ bedilmesine ramak kaldı. Chaul ise ı 7 40'ta alındı. Marathalar ba§kaldıran köylülerden fayda sağladılar. Köylüler Maratha süvarilerini tamamla­ yacak olan piyadeler ile destek sağladı ve bu piyadeler ba§arılı ku§atmalarda hayati bir rol oynadı. Bu arada Hindistan'da, Hollandalılar Travankor tarafından ı 74 ı yılında yenilgiye uğratıldılar. Basra Körfezi Avrupa güç­ lere kapalı kalmaya devam etti ve Hollandalılar buradaki son üslerini ı 765'te kaybettiler. İngilizler ise ticaretre ya§anan sorunlar nedeniyle Körfez'deki Bender Abbas'ı ı 763'te bıraktılar.

1 7) M. C. Ricklefs, War, Culture and Economy in]ava, 1677-1726 (The Hague, 1990), ve Indonesia, s. 85-97. DEVRiM ÖNCESi ON SEKiZiNCi YÜlYIL 191

Hindistan'daki İngilizler

Hindistan'daki bölgesel çatışmalar Avrupalılara yayılma için daha fazla fırsat tanıdı ve yüzyılın ortasında meydana gelen büyük bir değişim Avru­ palıların burada önemli kara üsleri kurmalarını sağladı. Hem İngiltere hem de Fransa ı 740'lardan itibaren Karnataka (Güneydoğu Hindistan) hükümdarları arasındaki birbirlerini yıkıp geçen ihtilaflarcia önemli rol oynar hale geldi. Fransız Vali General Joseph Dupleix, Güney Hindistan politika�ında becerikli bir oyuncu oldu, ama İngilizler tarafından bece­ riyle alt edildi ve amaçlarını gerçekleştirebileceği kaynaklardan yoksun kaldı. Dupleix'in müttefikiChanda Sahib ı 7 49' da Karnatakakral naibi oldu, fakat bunu isteyen başka bir rakip İngilizler tarafından desteklendi. Ro­ bert Clive, Chanda Sahib'in başkenti Arkot'u fe theden 500 askerlik bir şaşırtma kuvvetini kumanda etti ve daha sonra bu kuvvetleri büyük düş­ ınaniarına karşı kullandı. ı 752'de hem Fransızlar hem de Chm:ıda Sahib teslim oldu. Lally komutasındaki Fransızların Yedi Yıl Savaşları (ı756- 63) sürerken, ı 7 58 yılında St. David Kalesi'ni almalarıyla Karnataka' daki mevzilerini geri kazanma girişimleri başlangıçta başarılı olsa da, Madras kuşatması Fransızların Masulipatam'da (ı 759) yenilgiye uğrarnaları ile sona erdi ve Lally, daha sonra Sir Eyre Coote tarafından Vandivaş'a (ı 760) gönderildi. Yedi Yıl Savaşları sırasında gerçekleşen Fransız muharebeleri ile Avru­ pa çarpışmalarının bileşimi ve ı 759'daki İngiliz deniz zaferleri Fransa'nın kalanilerine daha fazla yardım göndermesini engelledi. Fransızların Ame­ rikan Bağımsızlık Savaşı (ı 775-83) sırasında -ki bu dönemde İngiltere başka şeylerle meşguldü ve Fransa Avrupa kıtasında savaşmamaktaydı­ Hindistan'da yeniden hayat bulmaları ise bunu desteklemektedir. Tüm dünyada yapılan savaşlar giderek daha fazla birbirlerine bağlı hale gelmek­ teydi: Avrupa'daki çatışmalar Kuzey Amerika veya Hindistan'ı etkile­ mekteydi ve tam tersi de olmaktaydı. Bu ise on sekizinci yüzyılın giderek önem kazanan bir özelliği idi. Savaşlar arasındaki ilişki büyüyen Avrupa hakimiyeti ile alakalıydı, ama bu da kesinlik kazanmadı. Fransa ile rekabet İngilizlerin Bengal'e yaptığı müdahalelerde de rol oynadı, fakat İngiltere'nin buradaki rakibi ı 756'da Doğu Hindistan Şir­ keti'nin ticaret üssü William Kalesi'ni ele geçiren ve mahkumlarını acı­ masızca 'Kalküta'nın Kara Deliği'ne kapatmış olan Bengal genel valisi Siraj-ad-Daula ismindeki bir Hintliydi. Clive, 850 Avrupalı ve 2.ı00 192 SAV� VE DÜNYA

Hintli sepoy'dan olu§an bir kurtarma seferi ile Madras'tan yola çıktı - ki bu İngiliz gücünün önemli bir stratejik tertiplenmesiydi. Tümamiral Charles Watson komutasındaki bir deniz mangasının silahlan sayesin­ de William Kalesi geri alındı. Vali, bunun ardından Kalküta'ya doğru ilerledi, ama yoğun sabah sisi içinde yapılan bir §a§ırtma harekatı ile Clive tarafından kontrol altına alındı. Bu da bir barı§ yapılmasını sağladı ve Clive bu batı§ süresince Watson'ın sava§ gemilerinden açılan ate§i kullanarak ' daki Fransız üssünü teslim olmaya zorladı. Clive, daha sonra Fransızlada entrika çevirdiğinden §üphelendiği vali­ nin yerine ba§kasını getirmeye karar verdi. Valinin generallerinden biri olan Mir Jaffir ile bir anla§maya vardı ve ba§kente doğru yürüdü. Vali, çok daha büyük olan kuvvetini Clive'ın ilerlemesini durdurmak için Plassey' de konu§landırdı, fakat Hintliler topçu ve piyade ate§i ile engelle­ nen iki yürüyü§ dı§ında saldırı yapmaya pek gayret etmedi. Daha sonra Clive'ın askerleri iledeyip Hint kamp yerine hücum etti. Doğu Hindis­ tan'daki İngiliz mevzisi ı 764 yılında Patna ve Baksar'da alınan zaferlerle sağlamla§mı§tı - ki bu sava§ların her ikisinde de demet atı§ıyla Hint saldırılarını durdurdu ve dü§mana ağır kayıplar verdirdi. ı 762'de Madras'tan yelken açan İngiliz kuvvetinin Manila'yı dü§ür­ mesi Avrupa toplannın değerini bir kez daha ortaya koydu. Bu da Avru­ pa 'topçu kalelerinin' daha üstün toplada yürütülen saldırılara kar§ı sa­ vunmasızlığını açığa çıkarır ve Avrupalı olmayan güçlerin bu kaleleri alırken kar§ıla§tıkları güçlüklerle çeli�ir. İngiliz kuvvetlerinden Albay George Manson §öyle demi§tir:

2 Ekim gecesi kale duvarlanndan 300 yarda (274 metre) uzaklıktan sekiz topluk bir batarya bitirildi ve sabah olduğunda güneybatı burcu üzerine üçüncüsü açıldı. Bu da dü§manın silahlarını hemen susturdu ve kalenin d1§ındabir gedik açtı. Geee açılan dördüncü batarya ile güneydoğu burcunun ve §ehrin batısındaki küçük tabyalann savunması çökertilmeye ba§ladı. Sabah on civarında ise general bir sonraki gün bölgeye hücum edilmesi için emirler verdi. Sabah yedide bu emir yerine getirildi ve bizim taraftan çok az kayıp verildi. ıs

Fakat istihkamlar zayıf, gamizon küçüktü ve saldırı beklendiği gibi ol-

18) George Monson to Charles Townshend, Secretary at War, 30 Ekim 1762, Public Record Office (bundan sonra PRO) , War Office, 1/319, s. 392. DEVRiMÖNCESi ON SEKiZiNCi YÜZVIL 193 madı.19 Aynı yıl Havana'da İngiliz topçuları daha güçlü istihldimlar kar­ §ısında etkili oldu:

Şehre kar§ı kullandığımız yeni bataryalar kusursuzla§tığı için (bunlar kırk

· -dört parça top içeriyordu} hepimiz birden aldığımızbir i§aret ile bunlarıaçtık ve muazzam biçimde kullandık. T oplarıınız o kadar iyi doldurulup ate§­ leniyordu ve özellikle de §ehrin savunması üzerine açılan ate§ o kadar ağır ve devarnlıydı ki, İspanyolların silahlarını bırakmaması mümkün değildi. 20

Avrupa ate§ gücü çarpıcı biçimde artmaktaydı. Bu da ı 760'da İngilizler Hirıdistan'ın Kamataka kıyısındaki 'ı Fransızların elirıden aldığın­ da ortaya çıktı. Bölgedeki İngiliz ba§mühendis John Call §öyle yazar: "94 adet silah bulduk ( ...) bu sayı giderek artıp 6 adet havan topu ve bol mühim­ mat ile birlikte toplamda 155'e ula§tı." Call, daha sonra Hirıdistan'daki ana Fransız üssü Pondiçeri'yi ku§atmak içirı hazırlıklara ba§ladığında §Un­ lara sahip olduğunu kaydeder: "Küçük silahlar, 6 büyük havan topu ve 12 Royal veya Coehom havan topunun yanı sıra 30,24 librelik ve 20, ıS libre­ lik toplar ile günde 25 topu ate§leyemeye yetecek 40 günlük mühimmat sayesinde Fransız üssü bir sonraki yıl dü§tü." Call, on yıl içinde Avrupalı­ ların Delhi'yi kimirı yöneteceğine karar vereceklerirıe dair tahminirıde yanılm1§tır,21 fakat kendisinin karlyeri Avrupa ate§ gücü potansiyelinin bir göstergesiydi. ı 762'de Hirıdistan'ın ana kalesi Yellar'un alınmasından sorumludur; İngiliz toplar yerel istihkamlar kar§ısında oldukça etkiliydi. Ocak ı 760'da Sir Eyre Coote, Kamataka'daki Chetteput'tan §öyle yazar:

Burayı 27'si gecesi ku§attım. Ordu 28'irıde gamizondan üç mil uzaklıkta kamp kurdu; aynı gece iki librelik bir batarya olu§turdum ve bu sabah gün ağanrken kalenin güneybatı kulesini vurmaya ba§ladık. Saat ı ı'e gelirken bir delik açıldığında teslim bayrağı açıldı.22

İngilizlerin Hindistan'da ve diğer yerlerde aldıkları zaferin yegane anahtarı ate§ gücü değildi. Mir J affir, ı 7 5 7 yılında politik ve askeri etmen-

19) N. Tracy, Manila Ransorned. TheBı itish Assault on Manila in theSeven Years War (Exeter, 1995). 20) Francis to Jeremy Browne, 26 Ekim 1762, BL. RP. 3284. 21) Call to Colonel Draper, 15 Temmuz 1760, BL. India Office Collections (bundan soma IO.), H/Misc/96, s. 28-9, 31. 22) Bengaland MadrasPapers . III, 1757-85 (Kalküta, 1928), 1760kısım, s. 29. 194 SAVAŞ VE DÜNYA lerin birbirlerini etkilediği Bengal'de önemli bir rol oynadı. Benzer §e­ kilde, İngilizler Oudh (Ayodhya) ile i§birliği yaparak ı 774'te Rohilla devletini yıktı ve burası Oudh tarafındanistila edildi.23 Yine de ate§ gücü önemliydi ve bu açıdan bakıldığında Asyalılann Avrupa'daki geli§melere ayak uyduramadıklan açıktır. Örneğin, Baksar'da (ı 764) Hindistan or­ dusunun daha fazla topu vardı ve bunları oldukça etkin biçimde kullan­ dı,24 ancak İngiliz ate§ gücü üstünlük sergiledi. ı 750'lerde İngiliz Doğu Hindistan Şirketi, Karnataka'daki Hintliler alaybozan tüfekleriyle bir­ likte kendilerinin hizmetine girince bundan memnun oldu, fakat bu silahları Avrupalı benzerleri kadar etkili bulmadı ve yerlerine mümkün olduğunca kısa sürede ba§ka silahlar koydu. Bunun önemli bir nedeni, Hint ordularındaki süvarilerin aynadıkla­ rı büyük rol ve prestij sonucunda, piyadelere daha az dikkat yöneltilmesi olabilir. Seyyar hafif süvariler, örneğin Bhopal yakınındaki Haydarabad Nizarnı'nın ı 737'de yenilgiye uğratılmasında ana görevi gördüklerinden Maratha güçleri için çok büyük önem te§kil etti. Hindistan sava§larında süvarilerin rolü ı 4 Ocak ı 7 6 ı' de Delhi'nin kuzeyindeki platolarda yapı­ lan Üçüncü Panipat Muharebesi, diğer bir deyi§le yüzyılın en büyük savaşı sırasında fazlasıyla sergilendi. Ahmed Han komutasındaki Mgan fatihle­ ri, büyük oranda, çakmaktaşlı tüfekler kuşanmış atlı ni§ancılann yanı sıra, zırhlı ve kılıç ile mızraklan olan ağır süvari birliklerinden oluşmaktaydı: daha önce çakmakta§lı tüfekler kuşanmış atlı nişancılar, atlı okçuların yerini almı§tı ve bu da Orta Asya sava§ biçiminin barutlu silahıarageçi§ini temsil ediyordu. İlk önce atlı ni§ancılar ve sonra ağır süvari birlikleri tara­ fından yapılan Mgan süvari saldınlan, Maratha merkezinin çökü§ünde i§levsel oldu. Develere yüklü mil üzerinde dönen toplan da olan Mg arılar iyi çarpıştılar, fakat aldıkları zaferde Maratha çapındaki koordinasyon eksikliği, özellikle de bir araya gelmi§ farklı orduların etkin bir merkezi kumandasının olmayışı çok fazla i§ lerine yaradı. Kısacası, politik ve askeri etkenler komuta ve kontrol alanında hayati bir rol oynadı. 25

23) J. Gommans, The Rise of the Irıdo-Afgluın Empire c. 1710-1780 (Leiden, ı995), s. ı 78. 24) ı 764'teki Hindistan toplarına ili§kin övgüler için bkz Yarbay Alexander Cham­ pion'ın ki§isel günlüğü, 23 Ekim ı 764, lO. H/Misc./ı98, s. ı 12, ve Kaptan Harper'ın günce­ si, lO. Mss. Eur. Orıne OY 2ı9, s. 40-ı, 44, ve ı 794'teki Mysore top ate§i için bkz. Major Skelly'nin anlatımları, BL. Add. 9872 f. 21. 25) J. Gommans, "Indian Warfare and Afghan Innovation during the Eighteenth Century", Studies in History, 11(1995), s. 271-3; T. S. Shejwalkar, Panipat: 1761 (Poona, ı946); H. R Gupta (yay. haz.), Maratluıs and Panipat (Chandigarh, ı96ı). Maratha'mn koordinasyon eksikliği için s. ı82, ı9ı, ı93, 248. DEVRiM ÖNCESi ON SEKiZiNCi YÜlYIL 195

Resim 41: Gurka kılıcı (kukri), on dokuzuncu yüzyıl. Gurkalar, hem geleneksel silahlar hem de Avrupa silahlarıılı kullandılar. Arazi §artları nedeniyle orduları piyadelerden olu§uyordu. Uyguladıkları taktikler arasında pusuya dü§ürınek, hileler, geçici istihldm­ lar, özellikle de kazık çitler bulunuyordu. Gurkalar, 1814-16 yıllarında Britanya ile yaptıkları sava§ ta savunma mevzileri, özellikle de tepe kaleleri ve kazık çitler ile İngiliz müfrezelerine düzenledikleri saldırıların bir bile§imi sayesinde ba§langıçta ba§arılı oldu­ lar. İngilizlerin 1815-16 yıllarında süngü saldırıları, §ans, kumandan subayların becerisi ve Sihler ile Marathaların Gurkalara destek verememesi sayesinde kazandıkları zaferler gidi§atı deği§tirdi. •

Hindistan kuvvetlerindeki pek çok süvari İngilizlerden daha iyi at binmekteydi ve İngiliz generalleri de buna en iyi nasıl kar§ılık verileceği konusunda endi§e duymaktaydı. Afganların Hindistan' da at ve süvari birliği ihtiyacını kaqılama rolleri İngilizlere kıyasla kendilerine bir askeri önem kazandırdı. 26 Hafifsüvarilerin etkin biçimde kullanılması Haydar Ali'nin Birinci Anglo-Mysore Sava§ı'nda (1 767 -9) İngilizleri kontrol altına almasını sağladı. Hindistan hükümdarlarından bazıları, yüzyılın son yıllarında topçu birliklerini geli§tirmek ve Avrupa modelini izleyerek etkin piyade birlik­ leri yaratmak için büyük bir çaba gösterdiler. Panipat'ta Maratha kuvvet­ leri İbrahim Gardi isimli bir kumandanın eğitimli piyadelerini zaten bünyesinde bulunduruyordu. Nepal'in büyük bir kısmını tek bir çatı altın­ da toplayan Gurka hükümdan Şah Prithvi Narayan (1742-75), İngilizle-

26) G. ]. Bryant, "The Military lmperative inEarly British Expansion in India, 1750- 1 785", Indo-BritishReview 21, 2 (1996), s. 32; J. Gommans, "The Horse Trade inEig hteenth­ Century South Asia", ]oumal of the Economicand Social History of the Orient, 37 (1994), s. 247, 250. 196 SAVAŞ VE DÜNYA rin askeri örgütlenme modelini uygulamaya çalı§tı. On sekizinci yüzyılın sonunda, çakmakta§lı tiifeklerin, s üngülerin ve piyade talimlerinin bir� likte kullaruma konmasının ardından ve Avrupa tehdidinin ve Avrupa örneğinin etkisi altında, barutlu silahlar Hindistan sava§ alam taktikle� rinde daha büyük bir rol oynar hale geldi. Eskiden hareket kabiliyeti önemliyken artık darbe gücü önem kazanmı§tı. Güneydoğu Asya' da ise adaptasyon, aslında Batılıla§ma, çok daha az oranda gerçekle§ti. Burada ate§li silahlar yaygll)- biçimde kullanılıyor olsa da yaylım ate§i tekniği uygulanmadı. Hala ağırlıklı olarak sava§ filleri, kargılar, kılıçlar ve mızraklar kullanılmakta ve ate§li silahlar taktikler üzerinde pek etkili olmamaktaydı. Onsekizinci yüzyıla gelindiğinde, Gü� neydoğu Asyalılar hem ate§li silahlar hem de barut üretimindeki yeni geli§melere ayak uydurmaktan vazgeçtiler. Bu nedenle, Güneydoğu Asya dökümhanelerinde emniyet kilidi ve çakmaklı silah mekanizmalan de� ğil, sadece fitilli tüfekler imal edilmekteydi. 27 Bu durum, o dönemdeki devletler için bir problem te§kil etmedi. Yüz� yılın ikinci yarısında Birmanya hanedanlığı Alaungpaya'mn da ortaya koyduğu gibi, Avrupa tarzı ate§li silahlar olmadan da ba§arılı ve dinamik kalınabiliyordu. Ancak bu, Avrupa'nın ate§li silahlarına tamamen ilgi� siz kalındığı anlamına gelmemektedir: 1787'de Kral Bodawpaya, Fransız� lardan Bengal' deki Chandannagar üssünde ate§ li silah istedi. 28 Ancak, bu silahlar olmaksızın 1784�5 yıllarında Arakan'ı i§gal etti; Laos'un bir kısmım geri aldı; Kra Isthmus'u istila etti ve Siyam'daki Chiang Mai'ye yürüdü.

Çin

Benzer §ekilde, Doğu Asya'da, Çin ve Japonya, ordulanın deği§tirmeye veya deniz kuvvetlerini geli§tirmeye bile te§ebbüs etmediler. Çinliler hala (çakmaklı tüfek değil) fitilli tüfek, alaybozantüfeği kullanmakta ve askeri modemle§meye hemen hemen hiç ihtiyaç duyınamaktaydı. Deniz� den gelen bir tehdit yoktu ve Çin karada hızla geni§ledi.

27) L. Y. Andaya, "lnteractions with the outside world and adaptation in southeast Asian society, 1500-1800", N. Tariing (yay. haz.), TheCambridge Hiswryof SoutheastAsia(2 cilt, Cambridge, 1992), I, 380-95. 28) W.J. Koening, The Bumıese Polity, 1752-1819 (Ann Arbor, Michigan, 1990), s. 22-5. DEVRiM ÖNCESi ON SEKiZiNCi YÜZVIl 197

Çinliler, Formoza Adası'nı fethedip Ruslan Amur bölgesinden sür­ dükten ve 1690-7 yıllannda Dı§ Moğolistan'ın kontrolünü ele geçirdik­ ten sonra hızla yayılmaya devam ettiler. Kısmen, Moğollara kar§ı yürüt­ tükleriharekatları canlı tuttular ve Moğol gücünün sorun yarattığı bölge­ lere girdiler. Tibet, kralın tahttan indirildiği 1642 yılından itibaren kıs­ men Moğolların hakimiyeti altında kaldı, fakat Moğolların Dalay Lama ile ili§kileri her zaman sorunsuz olmadı. Tibet Budizm'inin Moğol poli­ tikasında oynadığı önemli rol, Çin'in müdahalesine zemin hazırladı. Dalay Lama'nın halefinin kim olacağına ili§kin 1705'ten beri süren ihtilaf, Çin'in diplomatik eylemde bulunmasına neden oldu. Çungarlar, 1717'de Tibet'i i§gal ederek Çin kar§ısında Tibet desteğini almayı umdular. Lha­ sa'yı ele geçirip Çinli bağımlı hükümdar Lajang Han'ı öldürdüler. Çinli­ ler, 1718'de 7.000 askerden olu§an bir orduyu harekete geçirdiler, ama bu ordu Çungarlar tarafından yok edildi. ı 720'de Çinliler, hem Tibet hem de Çungarya Havzası üzerine daha geni§ çaplı saldırılar yapıp Lha­ sa'yı aldılar; bunun üzerine Çungarlar da Tibet'ten çekildi ve Çinliler himayeleri altında/bir devlet kurdular. Belki Çin'in yirminci yüzyıl politi­ kalanndan çok farklı olmasa da, Lhasa i§gal edildi, surlan yıkıldı ve içine bir Çin garnizonu yerle§tirildi. Çinliler, ı 730'da bir Tibet derebeyliği olan Bhutan üzerinde hakimiyetlerini ilan ettiler.29 Çinliler ba§ka topraklarda da faaliyet gösterdiler: Türkistan' daki Urumçi ı 722'de i§gal edildi ve Qinghai'nin istila edilmesi Çinlilerin ı 724'ten itibaren kontrolü ele geçirmelerini sağladı. ı 727'de Sulu, Çin'in askeri faaliyetlerine uygun dü§mese de, Çin' e vergi vermeye devam etti. ı 730'larda Çungarlarla yeni çarpı§malar gerçekle§ti. Bir Çin ordusu ı 73 ı 'de yok edildi ve bunun ardından Çungarlar ı 731 ve ı 732 yılların­ da Moğolistan' a saldırdı. 1739' da ise barı§ yapıldı. Fakat 1750' de ba§layan haletlik anla§mazlıkları bir iç sava§a ve Çungarya'daki birlik beraber­ liğin kaybedilmesine yol açtı. Sonuç olarak, Çinliler yerel müttefikler buldular. Çinliler, ı 755'te Çungarya'yı istila ettiler ve ciddi bir direni§le kar§ıla§madılar: Dü§manları Ili Nehri'nde yenilgiye uğradı. Yine de, Çinli­ ler, o dönemde ancak ı 757'de Çungarların yarısının ölümüne neden olduğu söylenen bir. çiçek salgını sayesinde bastırabildikleri isyanlada kar§ı kar§ıya kaldılar. Çin ordusu hastalığa yakalanmamı§ olanların ço­ ğunu öldürdü ve sağ kalanların bazılarını Mançurya'ya sürgüne yolladı.

29) L. Petech, Clıina and:Tibet in the Early Eighteenth Century. Historyof the establishment of theChinese protectorate in Tibeı (Leiden, 1950). 198 SAVAŞ VE DÜNYA

Resim 42: Lhasa Kalesi, Potala. Athanasius Kircher'in LaClıine Illustn!e (Amsterdam, 1670) isimli resminden alıntılandı. Lhasa pek çok çatl§�aya sahne oldu. 1706'da Dalay Lama, Lha-bzan Han tarafından azledildi; Lhasa kendisini deviren bir Çungar ordusu tarafından 1717'de sağanak hücumuna uğradı ve Çinliler 1720'de §ehri ele geçirdiler. Bu dönemde yalnızca Avrupa tarzı kaleler önemli ve etkili değildi.

Nihayetinde de, Çungarlar ismini kullanmak yasaklandı. 30 Çinliler, bütün bunların aksine, Ka§garlar ve Tibet'te yerel yönetim hakkını yerli seçkin­ lere verdiler.31 ı 750'deki bir Tibet ayaklanması ve ı 756-7 arasında Moğo­ listan'da gerçekle§en bir Halha isyanı da bastırıldı. Bu sayede, Çin gücü ı 7 50'li yıllarda Sinkiang'ı a§arak Balka§ Gölü ve Müslüman Doğu Türkistan'a kadar uzandı; Ka§gar ı 759'da Çinlilerin eline geçti. Ukrayna' daki Ruslar örneğinde de görüldüğü gibi, Çin'in o zamana dek yerli halklar ve gruplarla mücadele etme becerisine dayandı­ ğı bölgelerde artık doğrudan güç kullanılmaktaydı. Çinliler, Rusların ı 756'da topraklarına katını§ olduğu Güney Altaylar'a doğru da ilerledi­ ler. İki taraf da birbirinin taleplerini tanımaını§ olmasına rağmen çatı§ffia­ dan kaçınıldı. Bazı kabileler her iki tarafa da vergi vermeye zorlandı. Çinli olmayan halkların Çin' deki ayaklanmaları, örneğin ı 77 ı -6' da yapılan İkinciJinchuan Sava§ı32 sırasında yüksek ta§ kalelere kar§ı havan

30) T. J. Barfield, The Perilous Frontier: NamadieEmpires and China (Oxford, 1989), s. 290-4. 31) Goınmans, lndo-Afghan Empire, s. 31. 32) J. Waley-Cohen, "China and Western Technology in the Later Eighteenth Cen­ tury", American Histarical Review, 98 (1993), s. 1537-9. DEVRiMÖNCESi ON SEKiZiNCi YÜlYIL 199 toplannın kullanılması vasıtasıyla §iddetle hastınldı ve 1766-9 arasında Çintilerin Birmanya istilaları pek ilerleme sağlamaml§ olmasına rağmen Birmanyalıları zayıflattı ve Birmanyalılar Çin'i istila etmediler. Çinliler, 17_88'de Vietnam'a müdahale ettiklerinde ba§arısız oldular. Çin nüfusundaki artı§ ülke içindeki istikrarla birle§ince geni§ çaplı yayılmayı kolayla§tırdı. Mançu Hanedanlığı birçok açıdan Çin'i yöne­ ten bir hükümet olmaktan ziyade, Çin, Mançurya, Moğolistan, Tibet, Kore ve daha sonra da Sinkiang'a hükmeden bir imparatorluk gücü ola­ rak görülebilir. Çin ve Mançurya dillerinde yazılını§ ve ba§langıçta sade­ ce çevrilıni§ metinler olduğu dü§ünülen dokümanların her iki dilde de farklı §eyler anlattıkları ortaya çıktı. Hem Tibetlilere hem de Moğollara hakim olmak için Budizm de açık §ekilde kullanılıyordu. Dolayısıyla, 1 750'lerde Sinhang'da yapılan fe tihlerin sadece Çinlilerin Türk halkını alt etmeleri olarak tanımlanması sorunsaldır. Ordunun büyük bir kısmı Mançu ve Moğol sancak askerlerinden olu§uyordu ve askeri sistemleri örgütlenmedeki bu gibi yeniliklere bağlıydı. Sancak sistemi Moğollar, Çinliler ve Mançuların tek bir askeri makinenin parçası olarak faaliyet göstermelerini sağladı. Bir bakıma, Mançuların Çinli birlikleri kullan­ ma biçiminin İngilizlerin Hindistan'da sepoy'ları (yerli qirlikler) kullan­ ma biçimine çok benziyordu. Ancak, Mançuların Çin kültürüne uyum sağlama ve asimile olma oranı daha büyüktü ve bundan dolayı Çin teri­ mini kullanmak daha uygundur. Yine de, Mançu Çin gücünün büyük kısmını ilk Mançu anavatanını olu§turan araziler ve alınmı§ toprakların (kuzeydoğu, Moğolistan) bir önceki Ming Hanedanlığı (etnik olarak Çinli) için çözümlenmesi zor problemlecin kaynağı olmasına borçludur. Çin'e kıyasla Japonya yayılınacı değildi. Ülkede Ruslar konusunda endi§e olu§ffiU§ ve bunun sonucunda Hokkaido'yu ku§atmaya daha fazla ilgi gösterilıni§ti, 33 fakat Rus baskısı on dokuzuncu yüzyıla kadar en az düzeyde kaldı. Bu arada, Tokugava Samuraylığı kendisini ülkedeki poli­ tik birle§meye adadı. Ne Çin ne de Japonya'nın kendilerine meydan oku­ yan bir rakibi oldu ve bu iki ülke de Avrupa'da askeri teknoloji alanında gerçekle§en geli§melere ayak uydurma ihtiyacı duymadılar. Aslında, Av­ rupalılar, Çin ile yaptıkları ticareti bir sonraki yüzyılda sergilenecek olan tehditler yoluyla değil, sadece diplomatik yollarla geli§tirdiler. Bu nedenle, Avrupa'ya nispeten Doğu Asya'daki askeri imkan ve kabi­ liyetin herhangi bir değerlendirmesi teknoloji ile ili§kilendirilmelidir.

33) J. A. Harrison,Japan's Northem Frontier (Gainesville, 1953) , s. 17. 200 SAV� VE DÜNYA

Yani silahlar arasındaki farklar nedir veya olayların kıyaslanınası bakımın­ dan, sava§ yapılsaydı ne olurdu? Fakat iki yakla§ımın da pek bir faydası yoktur. Daha önce de belirtildiği gibi, Birmanya ordusu gibi Çin ordusu da ellerindeki görevlerin çaresine bakabildi. Bu ordu fazlasıyla bürok­ ratikle§mi§ti ve bir merkez devlet tarafından desteklenen muazzam §ekilde geli§ıni§ lojistik sistemine sahipti. Bölgede ciddi bir askeri varlık göstermeyen Avrupalı kuvvetlerle varsayıma dayanan sava§lara hazır­ lanmak hiç gerekli olmaml§tı ve bu nedenle ate§li silahların ve topların nispeten bol olmasının henüz önemi yoktu. Kazaklar, ı 726-9 yılların­ daki bir Çungar istilasına kar§r koydu ve bu olayda iki tarafında 'geli§mi§' Avrupa silahlarına ihtiyacı olmaml§tı. Elbette bir tarihçinin bir sonraki yüzyılda gerçekle§en olayların ı§ığında geli§melerin veya on sekizinci yüzyılda bu geli§melerin olmamasının daha sonra zar_arlı sonuçlar doğur­ duğunu söylemesi mantıklıdır. Ancak bu söylem teleoloji, anakronizm veya kronolojik gerekircilik suçlamaları ile kar§ıla§ılma riskini de içerir. Bu iddianın on sekizinci yüzyılda yapılan sava§lar ve Doğu Asya'daki askeri teknolojiyi yargılamak için uygun bir yol olduğu tamamen §üphe­ lidir.

İran

Bu yakla§ım İran için de uygundur. Şah Nadir'in ı 730'da Hemedan, Kir­ mall§ah ve Tebriz'i Türklerin elinden alması veya ı 735'te Türk General Abdullah Köprülü'yü yenmesi ya da ı 739'da Delhi'nin ele geçirilmesi gibi harekatlar i§e yaramayan bir askeri sistemin var olduğuna dair id­ diayı çürütmektedir. Karizmatik liderlerin komuta ettiği ve gelenekle­ rinde sava§çılık olan, isteğe bağlı askerlik yapan yığınla insan hala önemli ba§arılar kaydedebilmekteydi. Ağır silahlar Şah Nadir'in amaçlarına hiz­ met etmekteydi. Şah Nadir, Ağustos ı 743'te toplarından önce Os­ manlının hakimiyetindeki Kerkük'e vardı ve §ehri ele geçiremedi, fakat ağır silahlar getirilince bir gün süren bombardımandan sonra kale teslim oldu. Elbette Şah Nadir de engellemelerle kar§ıla§tı, fakat önemli olan, bunların bir Avrupa gücünü etkileyebilecek türden olmasıdır. Örneğin, Kafkasya'nın çetin toprakları ı 7 4 ı-3 arasında Dağıstan'ı fe thetmeye çabaladığı sırada yenilgilere ve ba§arısrzlıklara neden oldu, fakat askeri bakımdan daha geli§mi§ Ruslar Kafkasya'yı zapt emek konusunda zor­ landılar. DEVRİM ÖNCESi ON SEKiZİNCi YÜlYIL 20 1

Şah N adir'in 174 7' de suikasta uğramasının ardından durum deği§ti. Parçalanmı§ ve zayıflamı§ İran hala seferler· yapıyor olmasına rağmen eski saldırganlığını yitirdi. Kerim Han Zend ve 30.000 asker gücündeki ordusu, 13 ay süren bir ku§atmadan sonra, ı 776'da Basra'yı ele geçirdi.34 Şah Nadir imparatorluğunun doğu kısmı yalnızca günümüz Afganistan'ı değil, aynı zamanda güney, doğu ve batıda Pencap, Sind, Belucistan ve Ke§mir olmak üzere pek çok toprağı içine alan ve ı 748'ten itibaren ba§kenti Kandahar olan Afgan Dürrani hükümdan Ahmed Şah'ın (1 7 4 7- 73) eline geçti. Bunlar Moğol dünyasından alınan topraklardır ve İngiliz­ lerin almasıyla Hindistan'da kaybedilen topraklar kadar önemlidir. Ah­ med Şah, Özbeklerin ı 768 yılında Baglan'ı yeniden ele geçirme giri§im­ lerini de engelledi. 35 Ahmed Şah ordusunu Şah Nadir'in örgütleme düzenine benzer bir biçimde örgütledi; en önemlisi, alaybozan tüfekli atlı askerler kullandı. Bu orduda hareket kabiliyetine çok önem verildi; bu nedenle de ate§ gücü bakımından ne kadar değerli olursa olsun, ağır hareket eden her §eyden kaçınıldı. Pı.hmed Şah, ağır silahların yerine develerle ta§ınabilen silahları kullanmayı tercih etti: develerin eyederine sabitlerren döner milli toplar. Bu silah Afganların Gulnabad Sava§ı'nda (ı 722) İranlılara kar§ı etkin biçimde kullandıkları bir araçtır. Afgan toprakları ve seferle­ rinin çapı ve doğası öylesine büyüktü ki, piyadeler yerine süvarilere önem verildi. ı nı'de Kirman'ı ve ı 722'de İsfahan'ı bombardıman değil, açlık sayesinde fethettiler.36

Afrika

Afrika'nın bazı bölgelerinde ate§li silahların kullanımı arttı, fakat bura­ daki geli§meler, Avrupa'daki durumla kıyaslamadan önce dikkatle ele alın­ malıdır. Örneğin, Batı Afrika'daki Avrupalılar sadece hastalıkların vur­ duğu birkaç kıyı üssüne sahipti ve yerel liderler için ciddiye alınacak bir askeri tehdit olu§turmadılar. Gerçekten de, pek çoğu zayıfbiçimde koru­ nan küçük Avrupa kaleleri Afrikalılar tarafından alınabildi: Offra' daki Hollanda üssü ve Ouidah'daki Fransız üssü 1692'de harap edildi; Chris-

34) J. R. Perry, Karim Kharıd Zarıd. A History Iran,of 1747- 1 779 (Chicago, 1979). 35) Gommans,Rise ofthe Irıdo-A fg luınEm pire, c. 1710-1780. ' 36) Gommans, "Indian Warfare", s. 274-7. 202 SAVAŞ VE DÜNYA

tiansborg'daki Danimarka üssü ı693'te dü§tÜ. Fakat, Sekandi'deki İngi­ liz fabrikası ı694'te dü§se de, Cape Kıyısı Kalesi'ndeki İngiliz ana üssü asla alınamadı ve ı688'deki Afrika salcimsına ba§arıyla direndi. İngiliz topları ı 728'de Ouidah'daki kalelerine saldıran Dahomey kuvvetlerini geri püskürttü, fakat bu kuvvetler daha önce buradaki Portekiz kalesini ele geçirıni§ti (ı727) ve Fransız kalesi ı 728 yılındaki bir barut patlaması nedeniyle kısmen yıkıldı. Ate§li silah trafiği kıyıdan uzak bölgelerde yava§ ilerlemesine rağ­ men, Avrupa silahları Batı Avrupa'da politik kontrol olmaksızın yayıl­ dı. Alaybozan tüfekleri, barut ve mermiler giderek artan miktarlarda ithal edildi ve özellikle köle ticaretinde önem te§kil etti. Hükümdarlar Avrupa birliklerini ve bunların yerel desteklerinin tertiplenmelerini yakından izlemelerine rağmen, Avrupalıların ate§li silah kullanımıyla ilgili gerçek bir eğitim verdiğine dair çok az kanıt bulunmaktadır. Destek kuvvetleri Avrupa mevzilerinin güvenliği ve Avrupa kuvvetlerinin sal­ dırı kapasiteleri için elzemdi, ayrıca uzmanla§mada muhtemelen kilit görev gördü. Avrupalılara mevsimlik hizmet vermeleri ve örneğin Sene­ gal Nehri üzerindeki nehir botu konvoylarında ate§li silahları kullanma­ ları için eğitilmderi dolayısıyla uzmanlıklarını yerel hükümdarlara pazar­ lamak için bol fırsat elde ettiler. Bazı Afrika krallıklarına ait birliklerin tertipler §eklinde eğitildiklerine dair kanıtlar bulunmaktadır. Buna ilave­ ten, Afrikalılar, Avrupa toplarını ancak birkaç kez ele geçirebildiler ve kullandılar. Fakat sahra topları, bazıları hediye olarak verilse de, genel­ likle Afrikalılara satılmadı. Batı Afrikalı demirciler, ı690'dan itibaren temel ate§li silah olarak Altın Sahil ve Köle Kıyısı'na ihraç edilen ve fitilli tüfeklerin yerini alan çakmakta§lı alaybozan tüfeklerini üretebil­ mi§ler ama top dökmeyi becerememi§lerdi. 37 Avrupa standartlarına bakarak Afrika'nın ate§li silahları ele§tiri­ lebilir, fakat bu silahlar amaca hizmet etti ve Afrika'nın büyük kısmın-

3 7) J. F. Searing, West AfricanSlavery and Atlantic Commerce. The Senegal River Valley, 1700- 1860 (Cambridge, 1993), s. 21; R. A. Kea, "Firearms and Warfare on the Gold and Slave Coasts from the Sixteenth to the Nineteenth Centuries", Journal of African History, 12 ( 1971) , s. 185-213, ve Settlements, Trade, andPolitics in theSeventeenth-Century Go/dCoast (Baltimore, 1982), s. 130-64; R. S. Smith, Warfare and Dip1mnacy in Pre-Colonial WestAfrica (Londra, -1976, 2. basım, Londra, 1989); J. E. Inikori, "The Import ofFirearms into West Africa", Journal of African Hiswry, 18 (1977), s. 339-68; W. Richards, "The Import of Firearms into West Africa in the Eighteenth Century", Journal ofAfrican History, 21 (1980), s.43-59. DEVRiM ÖNCESi ON SEKiZiNCi YÜlYIL 203 da, örneğinAngo la'da38 ve Altın Sahili ve Köle Kıyısı'nda, genel misille­ me silahı haline geldi. Kral Agaja (y. ı 7 ı6-40) hükümranlığındaki Daho­ mey Krallığı on sekizinci yüzyıldaki yükseli§ini Avrupa ate§li silahlarını etkin biçimde kullanmasına ilaveten, Avrupalı gözlemcileri oldukça etki­ leyen eğitim ve disiplin standartlarına borçludur; salt silahlar yeterli olmamı§tır. ı 724'te Allada Krallığı istila edildi ve krallıkta ate§li silah­ ların yaygın olarak kullanılmasına rağmen Dahomey kuvvetleri ı 727'de Ouidah'ı fe thetti. Köle Kıyısı'ndaki Avrupalılar, Dahomey'in görü§lerini dikkatle ele almak zorunda kaldılar, çünkü en önemlisi kavgaların bu krallık ile yapılan ticareti baltalamasını engellemeye mecbur oldular. İki Fransız subayı, ı 720'ler boyunca Dahomeylilere nasıl hendek kazılacağı­ na ili§kin talimler de dahil askeri danı§manlık yaptı. 39 Etiyopya kralı Bekaffa'nın (ını-30) alaybozan tüfekleriyle donat­ tığı yeni birlikler olu§turabilmesi isyancı eyaletleri yeniden kontrolü altına almasını mümkün kıldı. ı 760'lı yıllarda Etiyopya hükümdan Ras Mikail Sehul, 8.000 asker gücünde bir ordu olu§turdu ve bu askerleri alaybozan tüfekletiyle silahlandırdı. ı 769 yılında da efendisi İmparator lyoas'ı yendi. Ancak, pek çok Etiyopya askerinin elinde alaybozan tüfeği yoktu ve bu silaha sahip olan askerler de kıyıya en yakın eyalet olan Tigre'den gelmi§ti. Etiyopya'nın elindeki çakmakta§lı alaybozan tüfek­ leri Massava üzerinden ithal edildiği için nispeten pahalıya mal oluyor­ du ve ikmal sorunları ya§anıyordu. Tigre'ye hakim olması Ras Mikail'e baskın bir pozisyon kazandırdı, fakat ı 77 ı yılında pek çok alaybozan tüfekli askeri olan ve baskın taktiklerinin Tigre'yi bozguna uğratacağın­ dan ku§ku duyınayan Bawandwassan of Bagemder, Mikail' i yendi. Tigre ordusu silahlarını teslim etmek zorunda kaldı ve bu da ate§li silahların yayılmasını sağladı. Böylece, Etiyopya'da silah kapasitesindeki bo§luk kapandı.40 Orta Madagaskar'da Merina, ate§li silahları etkin biçimde kullanarak yayıldı. Benzer §ekilde, Fas ve Moritanya orduları Senegal Vadisi'nin orta bölgelerini ba§arıyla i§gal ettiler. Ancak, Hindistan'da olduğu gibi,

38) Thomton, "Art ofWar in Angola", s. 366. 39) R. Law, "Warfare on the West Afiican Slave Coast, 1650-1850", R. B. Ferguson ve N. L. Whitehead (yay. haz.), War in theribal T Zone: ExpandingStates and Indigenous Warfare (Santa Fe, 1992), s. 103-26, ve '"Here is No Resisting the Country'. The Realities of Power inAfro-European Rela-tions on the West Afiican 'SlaveCoast"', Itinerario, 18 (1994) , s. 55- 6. Robin Law'un tavsiyelerinden yararlandım. 40) Pankhurst, Ethiopia, s. 81, 280-3. 204 SAVAŞ VE DÜNYA

ate§li silahların rolünü abartmamak gerekir. Süvariler Sudan'da önemi­ ni korudu ve büyük oranda Oyo İmparatorluğu'nun (modem Kuzeydoğu Nijerya) süvarileri sayesinde Dahomey'i yendi ve ı 7 40'lardan itibaren vergi vermeye zorladı. Yüzyılın ortasında güçlerini yaygınla§tıran Doğu Angola'daki Lunda halkı, özellikle de kılıçlada yapılan göğüs göğse müca­ delelere itibar ettiler.41 Bir kez daha askeri teknoloji ve taktikler yerel ihtiyaçlar ile ko§ullara göre deği§ti ve devam etti.

Güney Amerika

On sekizinci yüzyılda Güney ve Kuzey Amerika'da Avrupalıların haki­ miyetindeki topraklar hızla geni§ledi. Avrupa silahları da bu topraklar­ da daha çok kullanılmaya ba§landı, ama Avrupa sava§larının diğer yön­ leri benimsenmedi. Ayrıca, Kuzey ve Güney Amerika' daki durum farklılık gösteriyordu. Güney Amerika'da temelleri güçlü koloniletin hakimiyeti kıtanın her iki tarafında da arttı, ama teknoloji çok az yayıldı. İspanyol­ lar, güneye doğru hem ı 763'te San Carlos de Ancud'un kurulduğu Şili'de hem de ı 779'da Carmen de Patagones'in kurulduğu Patagonya'da pek kayda değmeyecek §ekilde ilerlediler, fakat Şili'deki yayılma sınırlı kaldı ve ı 723, ı 766 ve ı 769-70 yıllarında saldırıya geçen Arakuanyalılarla yapılan sava§lar azaldı. Arokarya yerlileri de Arjantin'deki İspanyol me­ vzilerine meydan okumak için And Dağları'nı geçerek ilerlediler. Bölge­ sel ve ekonomik bakımdan Brezilya'daki Portekiziiierin ve İspanyolların And Dağları'nın doğusundan ve Buenos Aires'in kuzeyinden Güney Amerika'nın içlerine doğru ilerlemesi daha önemliydi. Brezilya'nın iç kısmındaki Minas Gerais'te altın ve elmas madenierinin bulunması büyük bir kolonile§meye neden oldu. Avrupa'nın burada yayılması, sayıca üstünlük, ate§li silahlar ve ör­ gütlenmi§ büyük çaplı bir direni§in olmayı§ı ile kolayla§tı. Asker sayısı

4ı) H. J. Fisher, "The Central Sahara and Sudan", R. Gray (yay. haz.), The Cambridge History of Africa N (Cambridge, ı97 5), s. 73; J. S. Smaldone, Waıfare in the Sakoto Caliphate (Cambridge, ı 977); Law, The Oya Empire y.l600-y. 1836: a West African Imperialism in thera E of Atlantic Slave Trade (Oxford, ı977), The Horse in West African History: the role of the horse in the societiesof pre-colonial West Africa (Londra, ı 980) ve "The Horse in Pre-Colonial W est Africa", G. Pezzoli (yay. haz.), Cavaliri deU' Africa (Milano, ı995), s. ı 75- 84: R. L. Roberts, Warriors, Merchants, and Slaves: the State and the Economy in the Middle Valley, 1700- 1914 (Stanford, ı 987) ; S. S. Rtvna, Wars Without End: The Politicai Economy ofa Precolonial African State Hanover (Hanover, New Hampshire, ı990). DEVRiM ÖNCESi ON SEKiZiNCi YÜlYIL 205

ve ate§li silahlar isyanların -ki bunların ıOO'den fazlası And Dağlan'nda yalnızca ı 742-82 arasında gerçekle§mi§tir- hastınlmasını sağladı, ama büyük ayaklanmalada nadiren kar§tla§ıldı.42 Ancak, insafsızca vergi top­ lanması ı 780- ı arasında Peru'da son İnka hükümdarlannın soyundan gelen Tupac Amam'nun ba§ını çektiği genel bir isyanın çıkmasına ne­ den oldu. Amaru, yerel kolonkilerden yardım istedi, fakat öldürüldü. Tupac Amam'nun isyanı ile ba§Iayan sava§ta ıOO.OOO'in üzerinde insan hayatını kaybetti.43 ı 780 yılında Peru'daki Arequipa Sava§ı'nda üstün ate§ gücü, mızraklar, sapalar ve geleneksel And silahı saparılada ku§anml§ yerel isyancıların sonunu getirdi. Benzer §ekilde, ate§ gücü, yani toplar ve alaybozan tüfekleri Caibate Sava§ı'nda (ı756) zafer kazanılmasını sağ­ ladı. Bu zaferde ortak bir Portekiz-İspanya ordusu Paraguay ve Brezil­ ya'nın Cizvit misyonerliklerine doğru ilerlemelerini engellemeye çalı§an bir Hint kuvvetini top ve tüfek ate§inin altında bırakarak ezip geçti ve öldürülen 1.400 Hintliye kar§ın Portekiz'in sadece üç kayıp verdiği iddia edildi. Top ate§inin kullanılması diğer bir Hint kuvvetinin geri çekil­ mesine neden oldu. 44 Yine de, ate§ gücü kapasitesi ancak bu kadarının ba§arılmasını sağla­ dı. Bazı bölgelerdeki çetin arazi ko§ullan kararlı bir direni§in veya büyük bir Avrupa baskısının olmamasi yerli kuvvetiere ba§arı getirdi. İspanyol­ lar, ı 770'lerde modem Kolombiya'daki Guajira Yarımadası'nda ya§ayan Guajira yerlilerini boyunduruk altına almada ba§arısız oldular.45 Nikara­ gua, özellikle de Miskito Kıyısı üzerindeki hakimiyetleri de sınırlı kaldı. Amazonya'da Portekiziiierin Tapaj6s Irmağı'nın yukarısına doğru ilerleyi§leri Mawe tarafından direni§le kaf§ılandı ve Portekizliler Orta .

42) L. Campbell, "Recent Research on Andean Peasant Revolts, ı 750- ı820", Latin American Research Review, ı 4 (ı979), s. 3-50; A. McFarlane, "Rebellions in Late Colonial SpanishAmerica: a Comparative Perspective", BuUetinof Latin American Research, ı 4 (ı995), s. 313. 43) D. Cahil!, "Taxonomy of a colonial 'riot': the Arequipa disturbances: ı 780", J. R. Fisher, A. J. Kuethe ve A. McFarlane (yay. haz.), Reformand Insurrection in Bourbon New Oranada and Peru (Baton Rmige, ı990), s. 276; S. J. Stern, "The Age of Andean Insurrec­ tion, 1742-1782", Stern (yay. haz.), Resistance, RebeUion and Consciousness in theAn dean Peasant World. 18th to20th Centuries (Madison, Wisconsin), s. 35; O. Cornblit, Power and Violence ina Colonial City: Orurofrom theMining Renaissance tothe Rebellion of Tupac Arnaru, 1740-1782 (Cambridge, 1995). 44) Hemming, Red Gold, s. 489-90. 45) A. J. Kuethe, "The pacification campaign on the Riohacha frontier. 1772-1779, HispanicAmerican Historica! Review, 50 (1970), s. 467-81. 206 SAVAŞ VE DÜNYA

Amazonya'da ı 760'lar ve ı 770'ler boyunca Portekiz kanalarmı pusuya düşüren ve birbirlerinden uzak yerleşim alanianna saldıran gezgin Muralar tarafından düzenlenen gerilla saldırılarına karşı koyamadılar. Muralar ateşli silahların nasıl kullanıldığını öğrenmemişti, ama okları ve yayları ile etkili oldular. Yine de, Muralar Portekiziileri asla yenemediler ve ı 784'te barış yapmaları koloni gücü ile bir uzlaşmaya varma ihtiyacı duy­ duklarını yansıtmış gibi görünmektedir.46 ı 746'da büyük bir ayaklan­ manın baş gösterdiği Yucatan'daki sık ormanlar İspanya'nın kontrolünü kısıtladı. Avrupalıların on sekizinci yüzyılda Güney Amerika'da bulunmaları ile Güney Asya'da bulunmaları arasında pek çok fark vardır. Önemli bir demografikdengesizlik olmamıştır; Avrupalılar uzun süre önce kurulmuş koloni yerleşimlerinde kalmış, hakimiyetleri altında olmayan bölgeler­ de güçlü devlet yapıları ile karşılaşmamış ve hakimiyet altına aldıkları topraklarda da yerli nüfus ile büyük oranda birbirlerine karışmışlardır. Sonuç olarak, yerel askeri kuvvetler Fransa ve Hollanda'nınkinden çok farklı bir ortamda ve Güney Asya'daki İngiliz kuvvetlerinden daha fazla gelişmiş tir. Yine de, temeldeki askeri sorun aynıdır. Avrupa hükümetleri ve imti­ yaz beratı olan ticaret şirketleri on sekizinci yüzyılda, özellikle de büyük bir konuşlandırmayı gerekli kılacak bir saldırı amacının olmadığı barış zamanlarında, ancak az sayıda birliği Avrupa dışındaki bölgelerde ko­ nuşlandırabiliyordu. Fakat bu tip bir konuşlandırmanın nedenleri de vardı ve bunlar malların güvenliğini sağlamak, hükümetin hakimiyetini korumak, isyanları bastırmak ve dış saldırıları püskürtmekti. Dışarıdan gelen saldırılar; özellikle Latin Amerika'daki İspanyollar için ciddi bir sorun teşkil ediyordu, çünkü uluslararası ortam İspanyollar için hali hazırda tehdit içerir hale gelmişti. On altıncı yüzyılın sonunda, Fransa ve İngiltere korsanları, örneğin Francis Drake, İspanya mallarını yağmalamış ve bazen daha önemli seferler yapmışlardı. Ancak, İngilizler ve Fransızlar, Drake'in 1585-6 seferi ile Cartegana ve St. Augustine'i yağmalamasında olduğu gibi, zarar vermelerine rağmen, temelde başarısız olmuşlardı. Fransızlar ı552'de Havana'yı yaksalar da Florida'ya yerleşme çabaları sonuçsuz kaldı. Etkili konvayların örgütlenmesi de dahil olmak üzere Karayipler'deki İspanya savunma önlemleri on altıncı yüzyılda ge-

46) D. Sweet, "Native resistance in eighteenth-century Amazonia: the 'Abominable Muras' in War and Peace", Radical History Review, 53 (1992), s. 49-80. DEVRiM ÖNCESi ON SEKiZiNCi YÜZVJL 207

li§ti47 ve Drake'in 1595-6 arasında yaptığı son Karayip seferi ba§arısızlığa uğradı. İngilizlerin İspanya menfaatlerine kar§ı yürüttüğü saldırılar sürekli hakimiyetten ziyade kar odaklı olduğu için genellikle yağmalama §eklindeydi ve dolayısıyla pek çok İngiliz kuvveti küçük kuvvetlerdi. İngi­ lizler, üslerinde, altyapıdan ve İspanya hakimiyetine ciddi bir tehdit olu§­ turmak için gerekli olan kara ve deniz kuvvetlerinden yoksun kaldılar.48 On sekizinci yüzyıla gelindiğinde durum farklıla§tı. İngilizler, Karayip­ ler'de 1655 yılında İspanya ile sava§arak ele geçirdikleri Jamaika dahil olmak üzere üslere sahip oldu ve sava§ zamanında burada büyük kuvvet­ ler konu§landırdılar. Latin Amerika kıyılarına saldırılar düzenlendi. Bu­ nun bir örneği, Amiral Vernon'un 1739 yılında Porta Bella'yu almasıdır. Bu ise aslında İspanya ve Portekiz arasındaki çatı§maların neden olduğu gibi savunma sistemlerinin geli§tirilmesini sağladı. Zaten İspanyollar, bir İngiliz korsanı Robert Searles tarafından yönetilen ba§arısız bir sal­ dırıya kar§ılık olarak 1672-87 arasında St. Augustine'de sabit bir garni­ zonu olan ve ta§ tan yapılmı§ devasa Castillo de San Marcas kalesini in§a ettiler.49 İspanyollar, on sekizinci yüzyılda, 1764'ten itibaren giderek daha faz­ la Siyahın dahil edildiği milis kuvvetler tarafından desteklenen düzenli ordu birliklerine ve istihkamlara dayalı bir sistem geli§tirdiler.50 Bu, tro­ pik bölgelerdeki sava§ların lojistik, çevresel ve ekolojik sorunları için çözüm getiren bir metottu ve İspanya Yedi Yıl Sava§ları'ndan sonra Fran­ sızlardan 'yı aldıklarında koloninin savunma hatları buna uy­ gun olarak yeniden düzenlendi. Fransız kolonisi Cayenne'nin iç kısım­ larının korunması Amerikan yerlileri ve bir asker bölüğü §eklinde örgüt­ lenen özgür Zenciler'in sorumluluğundaydı.51 1760 ve 1770'li yıllarda

47) S. E. Hoffma�, The Spanish Crow: and Deferıseof the Caribbean, 1535-1585 (Baton Rouge, 1980) ; S. Pierson, "The Development ofSpanish Naval Strategy and Tactics in the Sixteenth Century", M. R. Thorp ve A. J. Slavin (yay. haz.), Politics Religion, and Diplomacy in Early Modem Europe (Kirksville, Missouri, 1994) . s. 214. 48) Karayipler'deki İngiliz gamizonlan hakkında bkz. S. S. Webb, The Govemors­ General: the English Army and the Definition of the Empire, 1569-1681 (Chapel Hill, N.C. 1979). 49) Steele, Warpaths, s. 34-5. 50) C. I. Archer, The Army in Bourbon Mexico 1760-1810 (Albuquerque, 1977); J. R. Booker, "Needed but unwanted: Black militiamen in Veracruz, Mexico, 1760-1810", Histo­ rian, 55 (1993), s. 259. 51) R.J. Singh, French Diplorrıacyin theCaribbean and theAmerican Revolution (Hicksvil­ le, New York, 1977), s. 122. 208 SAV� VE DÜNYA tüm Brezilya'da süvari ve piyade alaylan yeti§tirildi, ayrıca siyah ve melez Brezilyalılar düzensiz piyade bölüklerine alındılar.52 Ancak, bu birimler­ de anavatanlara kar§t dü§manlık olu§tu, çünkü en önemlisi Latin Ame­ rika' da Avrupa' dan getirtilen düzenli alaylar önemli sayıda yerliyi bünye­ sine dahil etmݧ ve yerliler yönetirnde daha fazla söz sahibi olmu§lardı.

Kuzey Amerika

İngiliz kolonkilerinin Kuzey Amerika'daki askeri deneyimleri de uzun dönemde kart§tk politik sonuçlar doğurdu. Bunlar hem Amerikan yerli­ leri (Kızılderililer) hem de diğer Avrupalılada -Kanada'da Fransızlarla, Florida'da İspanyollarla- sava§arak askeri deneyim kazandılar.53 Çarpl§­ tıkları Avrupalılar ise yenmesi güç dü§manlardı. Amerikan yerlileri Av­ rupa ilerlemesine kararlılıkla direndiler. Doğu kıyısı yakınındaki İngiliz­ lere, Louisiana'dan ba§layarak kuzey sınırı boyunca Fransız yayılmasına ve Meksika' dan kuzeye doğru ilerleyen İspanyollara kar§ı direni§ gösterildi. İngilizlere kar§t verilen mücadelede Kriklerin desteğini alan Yamasiler, 1715 yılında Kuzey ve Güney Carolina'daki İngiliz kolonilerini neredey­ se yerle bir ederken, Abenaki kabilesinin yürüttüğü gerilla sava§lan 1720'li yıllarda İngilizlerin Vermont'a girmesini engelledi. Yine de, Amerikan yerlileri girdikleri rekabetten zarar gördüler. 1711'de Yamasiler, Kuzey Carolinalılara Tus karoralann saldırısı sırasın­ da yardım etti; 1715'te Çerokiler, Yamasi kabilesini yenmeleri için Caro­ linalılara destek verdi. Yenilgiler ise Amerikan yedisi nüfusunu ciddi biçimde etkiledi. Tuskaroralann sayısı 5.000'den 2.500'e dü§tü. Pek çoğu İrakilerden sığınma talep ederek gitti ve kalanlar kolonkiler tarafından kendilerine ayrılan yerlerde toplandılar - ve ı 7 60' a gelindiğinde bu bölge­ lerde yalnızca 300 ki§i kaldı. ı 7ı5'te Yamasi kabilesi üyelerinin çoğu ya öldürülmü§ ya da kölele§tirilıni§ti ve bu gibi kayıplar Avrupa'nın kontro­ lündeki sınırın sürekli olarak geni§letilmesini sağladı. On dokuzuncu yüzyıl Amerikan ordusunda da olduğu gibi, Avrupalı­ lar varlıklarını müstahkem mevkileri ile sağlamla§tırmaya çalı§ını§lardır. Örneğin, Fransızlar Michillmackinac (ı700) , Detroit (ı 70ı) ve Niaga-

52) K. Maxwell, Pombal. Paradox of the Enlightenment (Cambridge, 1995), s. 120. 53) F. Anderson, A People's Army. Massachusetts Soldiers and Societyin the Seven Years' War (Chapel Hill, N.C. 1984). DEVRiM ÖNCESi ON SEKiZiNCi YÜZVJL 209

ra'daki kalelerle (1720) batıya doğru yayıldılar. Bu süreç zamanla hızlan­ dı ve böylece İngilizler ı 720'ler ile ı 7 40'lar arasında geçıni§e oranla daha fazla kale in§a ettiler. Bu kaleler Amerikan yerlilerinin olu§turduğu sa­ vunma hatlarından daha güçlüydü, oysa Büyük Illinois Bozkın'ndaki Fox (diğer adıyla Mesquakie) Kalesi ı 730 yılında Fox halkını Fransızların açtığı ate§ten koruyan istihkamı çok iyi yapılını§ bir savunma çiti ile labirent gibi hendekiere sahiptir. Ancak, Faxların elinde top yoktu.54 Pemaquid'deki İngiliz kalesi William Henry'nin çevresi 737 ayak uzunluğundaydı ve 28 top mazgalı ve buna ilaveten 18 topu vardı. Yine de, Amerikan yerlilerin saldırılarını hertaraf etmek için tasarlanan kale­ ler arasında önemli bir fark bulunmaktaydı. Bir tarafta basit savunma çiti tasarımına bağlı kalınarak in§a edilenler, diğer tarafta ise İngilizlerin Vauban'ın tasarımlarından yola çıkarak yaptıkları Charleston ve Hali­ fax kaleleri gibi Avrupa tarzı ku§atmalara dayanabilecek §ekilde incelik­ le in§a edilen kaleler vardı.55 Fakat iç bölgelerde in§a edilen İngiliz ve Fransız kaleleri, ı 750'lerde yalnızca Amerikan yerlilerinin değil Avrupalıların da saldırıları ile yüz yüze kaldı. 56 Avusturya Veraset Sava§ ı gazisi Marquis de Montealın Louis (ı 712-59) komutasındaki Fransız düzenli kuvvetleri, topların, Amerikan yedisi müttefiklerin ve ani saldırı yapabilmenin sağladığı avantaj ile, Yedi Yıl Sava§ları sırasında İngilizlerin içteki kalelerine saldırdılar. ı 756'da İngilizleri Onrario Gölü'nden sürüp Bull, George, Ontario ile Oswego kalelerini aldılar. Bir sonraki yıl Fransızlar Hudson'a doğru ilerle­ yerek kara yoluyla ku§atınaya:getirilen30 topun ağır bombardımanı sonra­ sında William Henry Kalesi'ni ele geçirdiler. İngilizler ise bunun kar­ §ılığında çok daha büyük kuvvetler kullanarak Louisbourg ile Frontenac Kalesi (ı 758), Niagara ve Quebec (ı 759), ve Montreal'i (ı760) aldılar. Fransızlar ı699'da Biloxi'de, ı 710'da Mobile'de, ı 718'de New Or­ leans'da ve ı 722'de Baton Rouge'da yerle§im yerleri kurarak Louisia­ na'yı geli§tirdiler. Louisiana'da 800 askerden olu§an bir Fransız kuvveti sistemli bir katliam harekatı ile ı 729-3 ı arasında Natchez yerlilerini vah§ice yok etti. Mahkumların çoğu Karayipler' deki Santo Domingo'ya

54) R. D. Edmunds ve J. L. Peyser, TheFax Wars. The Mesquakie Challenge toNew France (Norman, Oklahoma, 1993), s. 142-3, 147. 55) D. W. Marshall, "The British Military Engineers 1741-1783: a Study of Organiza­ tion, Social Origin, and Cartography" (Doktora tezi, Michigan, 1976), s. 21-2, 25. 56) W. A. Hunter, Fortson thePennsylvania Frontier 1753-1758 (Harrisburg, 1960). 210 SAVAŞ VE DÜNYA gönderildi ve burada kölele§tirildi. Natchez yerlileri diğer kabilderin desteğini kazanamadıklan için ba§arısız oldular. Fransızlar, ı 730'lu yılla­ rın sonunda Çikasovlara yeniidi ve ı747-8 ile ı752 yıllannda Çikasov­ lar tarafındanyapılan baskınlara maruz kaldılar. Ancak, yerel köyleri ve ekinleri harap etmek §eklinde uygulanan a§ırı metotlar Çikasovları ı 752'de anla§ma yapmaya zorladı. İstilikarn kaleleri Avrupa hakimiyeti için çe§itli açılardan değerliydi. Hareket kabiliyeti olan bir kuvveti belirli bir noktada sabit kalarak savun­ ma yapmaya zorlayarak sınıriayabildi ve bu durum da söz konusu kuvve­ tin pek de lehine olmadı. ı680 ile ı692 yılları arasında Pueblo isyanı nedeniyle New Mexico'nun Santa Fe bölgesinden çekilmek zorunda ka­ lan İspanyollar, kuzeydeki topraklarını korumak için a§ılması güç bir (takviye edilmi§ üsler) kordonu olu§turmaya çalı§tılar, fakat Amerikan yerlilerinin sava§çıları bunları kolaylıkla a§tı. Santa Fe ı 680' de bir ku§atmaya direndi, ama burası daha sonra bo§altılmak zorunda kalındı. Büyük Düzlükler nüfusunda, özellikle de Komançilerin ve Utelerin gü­ neye doğru hareket etmeleriyle olu§an deği§imler İspanyollar üzerinde baskı yarattı. Apaçi, Komançi ve Büyük Düzlükler'de ya§ayan diğer kabi­ leler iyi at binicilerine ve silahiara sahiptiler ve silahlarını İngiliz tüc­ carlada ve Louisiana İspanya hakimiyeti altındayken (ı 763-83) burasıy­ la yaptıkları ticaret yoluyla edinmekteydiler: Buradaki yerle§ik politika, kabileleri ticaret aracılığıyla kazanmak §eklindeydi. Yerliler arasında ate§li silahların yayılması İspanyolları askeri metotlarını yeniden gözden geçir­ meye itti. Yerli kabileler İspanyolların askeri metotlarına önemli ölçüde esneklikle cevap verebildiler. İspanya'nın ı 732 ve ı 775 yıllannda Apaçi­ ler üzerine yaptığı gibi seferler belirli saldırı pozisyonlarına sahip olma­ malarından ötürü engellendi. Yerli müttefiklerin deği§ken yapılarından elde edilen desteğe bağımlı olan acımasız seferler en iyi §ekilde yürütüldük­ lerinde bile sınırlı kaldı. ı 7 5 ı' de Arizona'nın Pima kabilesi isyan çıkar­ dı. ı 7 58'de Komançiler, modem Austin'in kuzeybatısına seksen mil uzak­ lıktaki San Saha misyonerliğine saldırıp misyonerlerden biri hariç ):ıep­ sini ve nüfusunbüyük çoğunluğunu öldürdü. Bu da, İspanyolların Apaçi­ leri dine kazandırma çabalanndan caydırdı ve yüzyılın sonunda misyoner­ likterin çoğu ile kuzeydeki presidios terk edildi. İspanya mevzilerinin yok edildiği ı 78ı Yuma ayaklanması, Colorado Vadisi ve Arizona'nın iç kı­ sımlarına yayılma planlarını engelledi. Ancak, Amerikan yerlileri arasında önemli bir rekabet olduğu için, İspanya ile yerliler arasındaki dü§manlığa odaklanmak yanlı§ olacaktır. DEVRiMÖNCESi ON SEKiZiNCi YÜZVIL 211

Bu rekabet İspanyolların ı692'de Santa Fe'yi yeniden i§gal etmelerinde i§lerine yaradı. Komançiler, ı700'lerde Pe11Xaye Apaçilerirıi yenmi§ ve yüzyılın ikinci yarısında güneyde ya§ ayan ve kendileri de ı 7ıO'lardan ı750'lere kadar Navajoları yenilgiye uğratmı§ olan önceki müttefikleri Ut:eler ile uzun süren bir mücadele içine girdiler.57 Amerikan yerli kabileleri arasındaki farklılıklar direni§ gösterilmesi­ ni engellemi§ olsa da, Avrupalılar arasında da rekabet gerçekle§ti. Fakat iki 'tarafın mücadele ettiği güçlerin sayısı bakımından çok önemli bir fark vardır: Avrupa tarafında rekabet edenler sadece İngiltere, İspanya ve Fransa idi. Buna ilaveten, yerliler arasında ve Avrupalılar arasında olu§an rekabet kaçınılmaz biçimde birbiri ile ili§kiliydi. Bu durum da meseleye Avrupalılam kar§ı Avrupalı olmayanlar açısından yakla§mayı tehlikeli kılar. Farklı bir açıdan bakıldığında, bu gibi rekabetler Avrupa­ lılar ile Avrupalı olmayanlar arasındaki muhalifliğin önemli bir yönü ve ate§li silahların yayılma nedeni olduğu kadar, Avrupalıların çıkarlarını ve etkilerini artırdıkları bir yol olarak görülmelidir. İngiliz ve Fransız sömürgecileri iç bölgelerde ticaret yapabilmek için kıyasıya rekabete girdi­ ler ve bu da çatı§mayı körükledi. Örneğin, Mississippi-Illinois bölgesin­ deki Fox kabilesinin İngilizlerle bir entrika çevirdiğinden §üphelenen Fransızlar, Amerikan yerlilerinin desteğini de alarak ı 712-34 yılları ara­ sında bu kabileye be§ kez saldırı düzenledi ve nihayet özellikle Illinois Grand Prairie'de ı730'da kazanılan bir zafer sayesinde Fox direni§ini kırdılar. ını'de İngiltere'nin Massachusetts kolonisi valisi Fransız Cizvit Sebastian Rale misyonunu yok etmek ve bu sayede Doğu Abenaki kabile­ sinin Fransız etkisini ortadan kaldırmak amacıyla modem Maine eyaleri­ ne bir sefer düzenledi. Fransızların ı740'lı yıllarda yerel müttefiklerinin İngilizlerle ticaret yapmalarını engelleme giri§imleri İngilizler tarafın­ dan körüklenen bir direni§ olu§masına neden oldu: Huronlar Detroit'i yakıp yıkarken, Miami halkı Miami Kalesi'ni (1747) ve Vincennes Kale­ si'ni (175ı) yağmaladı. Fransızlar ise Miami'yi tekrar müttefik olmaya zorlayarak (1752) ve Yukarı Ohio'da yeni mevziler olu§turarak buna kar­ §ılık verdiler. Bu da Kuzey Amerika' da Fransız ve Kızılderili Sava§ ı ola-

57) D.]. Weber, The Sparıish Frarıtier inNorthAmerica (New Haven,Conn. 1992), s. 166, 213-14, 220-4, 258, 247; W. A. Beck and Y. D. Haase, HistoricalAtlas ofthe American West (Norman, Oklahoma, 1989), s. 17-18; A. B. Thomas, The Plains Indians and New Mexico, 1751-1778 (Albuquerque, 1940); T. H. Naylor ve C. W. Pilzer, Pedro de Rivera and the MilitaryRegulations for Northem New Spain, 1724-1729 (Tucson, 1988); W. B. Griffen, The Apaches at War and Peace: the}anos , 1750- 1858 (Albuquerque, 1988). 212 SAVAŞ VE DÜNYA

rak bilinen bir çatı§mayı, yani İngiltere ile yapılan Yedi Yıl Sava§ları'nı tetikledi. 58 Aslında, sava§a yol açan §ey Fransızların Amerikan yerlileri ile yapı� lan ve ticaret yoluyla ayakta tutulan ittifaktan ziyade kalelere güvenmele� riydi. Avrupa yayılması sırasında pek çok kez kar§ıla§ıldığı gibi, yerli halklar üzerindeki hakimiyetin artırılınasına ve istihkam mevkileri ile bu hakimiyetin güçlendirilmesine yönelik giri§imler sadece bu halkların değil, aynı zamanda diğer Avrupalı güçlerin de tepki vermelerine yol açtı. Bu durum Afrika, Asya ve Okyarrusya'da on dokuzuncu yüzyılda, fakat Kuzey Amerika' da on sekizinci yüiyılda olu§mU§tu; oysa on doku� zuncu yüzyılda ABD ve diğer Avrupa güçleri arasında ve İspanya ve Meksi� ka Sava§ı sırasında bir rekabet ya§andı. 1 755'te General Edward Braddock komutasındaki İngiliz �izarniasker� lerinden olu§an bir kuvvet ve Virginia milisieri Duquesne Kalesi'ne doğru yürüdükleri sırada Monongahela Nehri'nde yenilgiye uğradı. Ormanı siper olarak kullanan daha küçük bir Fransız ve Yerli kuvvetinin açtığı isabetli ate§, nasıl kaqılık vereceklerini bilmeyen bir kol kuvveti için yıkıcı sonuçlar doğurdu. Amerikan yerlilerinin ittifak yapmaması ve or� manda yapılan sava§lar konusunda deneYim eksikliği Braddock'un yenil� gisinde büyük bir rol oynadı. Yedi Yıl Sava§ları'nın ardından yeni bir İngiliz�Amerikan yerlisi geri� limi olu§tU. Yapılan barı§ anla§ması Amerikan yerlilerinin görü§lerini içermedi ve İngilizler yeriilere bekledikleri hediyeleri vermedikçe geri� lim yükseldi; bu arada da İngiliz Amerikalı göçmenler yerlilerin toprakla� rına yerle§meye ba§ladı. Bu ise, özellikle Pontiac idaresindeki Ottawa ba§ta olmak üzere, birkaç kabilenin katıldığı "Pontiac Komplosu'na (1 763-4) yol açtı. Birkaç İngiliz kalesine ba§arılı saldırılar düzenlendi; bu arada İngilizler diğer pek çok kaleyi terk etmek zorunda kaldı. İngiliz sahra kuvvetleri de pusuya dü§ürüldü. İngilizler, sınır bölgelerinin orman�

58) Edmunds ve Peyser, Fox Wars ; L. P Kellogg, The Frerıch Regime in Wisconsin and the Norıhwest (Madison, 1925); L. H. Gipson, Zones of International Friction: North America, South of the Great Lakes Region,1748-1754 (New York, 1939); G. F. G. Stanley,: TheLast Phase, 1744-1760 (Toronto, 1968); W. J. Eccles, The Canadian Frontier, 1534- 1 760 (2. basım, Albuquerque, 1983); R. White, The MiddleGround : Indians, Empires, and Repub­ lics in the Great Lakes Region, 1650-1815 (Cambridge, 1991), s. 199-232; M. N. McConnell, A Country Between: The Upper Ohio Valley and its Peoples, 1724-1774 (Lincoln, Nebraska 1992), s. 61-120; C.J. Balesi, The Time of the Frerıch in the Hearı ofNorth America, 1673-1818 (Chicago, 1991). DEVRiM ÖNCESiON SEKiZiNCi YÜlYIL 213 lık arazilerinde dü§ınanlan kadar etkili olamadı ve İngilizlerin ikmal hatlarına bağımlı olmalan kurulan pusulara kar§ı savunmasız kalmalan­ na neden oldu. Ancak, İngilizlerin ı 7 58-60 yıllan arasında Kanada'yı fe thetmeleri yüzünden, yerlilerin, ele geçirdikleri hariç, ate§li silahiara erf§im olanakları kalmadı. Amerikan yerlilerine, örneğin V ermont'lu Abenaki kabilesine, silah ve mühimmat sağlayarak bir nebze fırsattanımı§ olan Anglo-Fransız rekabeti de sonlandınldı. İngilizlere kar§ı cephe alan Amerikan yerlileri Fransız desteğini kaybetti. Buna ilaveten, ı 763-4'deki Detroit, Niagara ve Pitt Kalesi gibi büyük gamizonlan ve ağır silahları olan ana İngiliz mevzileri saldırılara ba§arıyla direndi. İngilizler, çiçek virüsü bula§ını§ battaniyeleri dağıtınayı da plan­ Iadı ve gerçekten de kabileler çiçek salgınına yakalandı - ki bu biyolojik sava§ın ilk ömeğidir. Uzun çatı§ınalara dayanamayan ve muhtemelen barut sıkıntısı ya§ayan Amerikan yerlileri, ı 764 yazının son günleri ve sonbaharında çatı§ınayı sonlandırdı. İngilizlerin Muskingum Vadisi'n­ deki Ohio gibi Amerikan §ehirlerine doğru ilerlemesi tehdidi ile de kar­ §ıla§tılar ve çiçek hastalığından da etkilendiler. Amerikan yerlilerinin Avrupa mühimmatına bağımlı olmalanndan faydalanarak yaratılan problemler yeni değildi. İrokilerin, Kuzey Ameri­ ka'nın iç bölgelerindeki en güçlü askeri kuvvet olmayı sürdürdükleri on yedinci yüzyılın ikinci yarısındaki 'A§il topuğu', Avrupa'nın ate§li ve de­ mir silahlarına, özellikle de baruta giderek daha fazla bağımlı hale gelme­ siydi. 59 Bu da, Avrupa silahlarının yayılması ile Avrupalılann elindeki askeri avantajın zayıfladığı iddiasının büyük oranda yanlı§ olabileceğini gösterdi. Bu durum ise ancak olası olmayan ko§ullar bir araya geldiğinde meydana geldi. Birincisi, silah yapmak, tamir etmek ve cephane üretmek için imkan yaratmak gerekiyordu. İkincisi, silahlar konusunda, ister Avrupa taktiklerini kopyalayatak isterse söz konusu çevreler ve toplum­ lar için geli§ tirilen taktiklerle birlikte silahları kullanıma sokarak, maha­ ret kazanmak önemliydi. Aksi takdirde, Avrupa silahlarının benimsen­ mesi, devletleri ve bunlardan etkilenen halkları zayıflatabilirdi. On sekizinci yüzyılda, Amerikan yerlileri daha sonra ABD halini alacak doğu eyaletlerinde büyük baskı altına girdiler. Bunun en önemli

59) H. H. Peckham, Pontiacand the Indian Uprising (Princeton, 1947) ; Eccles, France in Arnerica (2. basım, East Lansing, (Michigan, 1990), s. 48; McConnell, CountryBetween, s. 147-81; C. Calloway, The Westem Abenakis of Ve rmont, 1600-1800 (Norman, Oklahoma, . 1990). 214 SAVAŞ VE DÜNYA nedeni, Avrupa-Amerikalıların büyük nüfus yoğunluğuydu. Paris Ban­ §ı'ndan sonra, New England'ın kuzeyindekiVermont'uri Abenaki kabi­ lesi, New Hampshire milisierinin Green Dağlan'nda bir yol açmalannın ardından yayılan yerle§im kar§ısında tehlikeye dü§erken, Avrupa-Ame­ rikalılarm yerle§meleri Apala§ Dağları'nın batısındaki sayıyı artırdı. Ancak bu baskı batıda henüz olu§mamı§tı. Aslında, Avrupa silah­ larının yayılması Amerikan yerlilerinin askeri potansiyelini artırdı. Büyük oranda silah temin edebilen Kriler ve Çipevyalar gibi kabileler rakiplerini alt edip ticaret ve kürk avcılığı imparatorluklan kurabildiler. Çipevyalar rakiplerine denk biçimde silahlanınca, Hudson Körfezi'nin batısında kuzeye doğru yayılan Krileri engelleyebildi. Amerika'ya getirilen en önemli Avrupa askeri teknoloji öğelerinden biri at idi. Hayvanları ilk olarak on yedinci yüzyılın ba§ında İspanyol yerle§im alanlarına yakın yerlerde ya§ayan yerli halklar edindi ve bu, ticaret ile hırsızlık yoluyla kuzeye doğru, Kayalık Dağlan'na ve Büyük Düzlükler'e yayıldı. Apaçi ve Komançi kabileleri yüzyılın sonuna gelme­ den, Cheyenne ve Pavni kabileleri ise ı 77 5'te at sahibi oldular. On seki­ zinci yüzyılda, St. Lawrence Vadisi'nden getirdikleri atların ticp_retini yapan Avrupalılardan daha fazla at aldılar. Büyük Düzlükler üzerinde önemli bir binicilik kültürü geli§ti. Dolayısıyla, Amerikan yerlileri daha fazla hareket edebildi ve silahlar ile atların bile§imi Büyük Düzlükler kabilelerini yenmesi güç askeri bir tehdit haline getirdi. Buna kıyasla, uzaktaki Pasifik kıyılarında ya§ayan Amerikan yerlileri ise hem silahlardan hem de atlardan yoksun kaldılar. A§ağı Califomia'nın ele geçirilmesi için girilen ilk çarpl§ma olan 13 Kasım ı697 tarihli Lare­ to Conchô Muharebesi'nde, mesquite ağacının dikenli dallarıyla olu§­ turulan bir bariyerin koruması altındaki mevziiye yerle§tirilen bir misyo­ ner birliği, ok ve yay ku§anml§ Califomialılann saldırısına uğradı. Zaferi kazanan tarafın elinde ise ta§ fırlatabilen bir havan topu, bir çift üçayaklı döner milli top ve alaybozan tüfekleri vardı. İkinci ve daha küçük bir çarpı§mada İspanyollar hiç adam kaybetmezken, yerliler altı kayıp verdi­ ler.60 İberyalıların Latin Amerika'yı i§gali sırasında kanıtlandığı gibi, kü­ çük ve zayıf yerli grupların din deği§tirmeye daha açık olmalan nedeniy­ le, bu zaferin ardından Hıristiyanlık yayıldı.61 İpailerin ı 775'te San Die-

60) H. W. Crosby, ArıtiqueCalifo mia.Mission Cand olony onthe Perıiıısular Frontier, 1697- 1768 (Albuquerque, 1994), s. 29-33,39. 61) A.g.e., s. 37. DEVRiM ÖNCESiON SEKiZiNCi YÜZVIL 21 5 go'daki misyonerleri yakmasına rağmen, 1770'lerde İspanyol gücü hızla Meksika'dan Califomia'ya yayıldı. Böylece, Kuzey Amerika'daki nÜfus Avrupa silahlarını benimserneyi çok fazla istemesine rağmen, Kuzey ve Güney Amerika' da nispeten küçük Avrupa birliklerinin konu§landınlması, ele geçirilen topraklar bakımın­ dan Afrika veya Güney ve Doğu Asya' dakinden daha fazla bir etkiye neden oldu. Bunun ana nedeni, askeri değil demografiktir. Avrupa kala­ nicileri Kuzey ve Güney Amerika'ya akın ederken Afrika ve Güney As­ ya'ya bu kadar ilgi göstermediler. Amerika'da toprak sahibi olup oraya yerle§mek ticaretin önüne geçti: Ku§atma ortak ya§amaya tercih edildi. Buna ilaveten, Kuzey Amerika' da Güney Asya'ya nazaran çok daha küçük bir yerli nüfusu ya§amaktaydı. Arasında kıyas yapılabilecek tek §ey ise Rus i§gali ve Sibirya'nın topraklara katılmasıdır. Buradaki yerl�§imcilerin sayısı daha azdı, ama yerli nüfus sadece 200.000-240.000 kadardı. 62 Aynca, Amerikan yerlileri parçalanmı§tı, sık sık politikaları zıt kutuplara bölün­ mü§tÜ ve Avrupa ilerleyi§ine kaqı örgütlü, büyük çaplı ve sürdürülebilir bir direni§ gösterebilmek için gerekli olan nüfus sayısının yanı sıra, alt­ yapıdan da yoksundu. Yine de, örneğin Kuzey Carolina'nın istila edilmesinin ba§arıyı tem­ sil ettiğini, ama Çin'de herhangi bir toprak parçasının ele geçitilmerne­ sinin ba§arısızlık i§areti olduğunu varsayınak yanlı§ olacaktır. Pratikte, Carolina'ya yerle§ilmesinden çok Canton ile yapılan ticaretten para ka­ zanıldı. Avrupalıların Yeni Dünya'da ele geçirmi§ oldukları altın külçe­ leri Avrupa'ya karlı Asya ticaretinin yolunu açarak Avrupa ekonomik hegemonyasının olu§masına katkıda bulundu, oysa buna ek olarak, 1757'den itibaren İngilizlerin Hindistan'da bulunmaları buradaki altın külçelerini tüketme konusunda İngiltere'ye avantaj sağladı. Gibbon, Hin­ distan'ın zenginliklerinden §öyle bahseder: "Artık Kuzey Okyanusu'n­ daki uzak bir adadan gelen Hıristiyan tüccarlarına ait bir §irketin elin­ deki zenginlikler" (VII. 71). Bununla birlikte, İngiliz Parlamentosu tarafından 1784'te kabul edi­ len Hindistan Yasası, "Hindistan' daki dominyonun fetih ve yayılma plan­ lannın bu ülkenin istekleri, onuru ve politikasına zıt dü§en önlemler" olduğunu söyler.63 Avrupalı güçler Avrupalı olmayan ülkeleri fethet-

62) A. Wood (yay. haz.), TheHistory of Siberia (Londra, 1991), s. 38. 63) B. B. Misra, The Central Admirıistrationof theEast India Company, 1773-1834 (Man­ chester, 1959), s. 32. 216 SAVAŞ VE DÜNYA

rnekten ziyade, hem Avrupa'da hem de deniza§ın bölgelerde birbirleri ile çarpı§maya ilgi gösterdiler. İngilizler, Kentucky yerine Fransız üssü Quebec'i ele geçirmeye çalı§tılar. Yeni Dünya, Havana, Ekvator'daki Guayaquil ve ı 77 6'dan itibaren de Montevideo'daki İspanyol deniz üsle­ ri, İspanya'nın yerel direni§ veya isyanlara değil, diğer Avrupalı güçlere kaf§ı kayabilmesi için tasarlandı.

Küresel Güç İngiltere

Avrupalılar arasındaki mücadele Yedi Yıl Sava§lan'nda (ı 756-63) bir gücü, İngiltere'yi, ı580'de Portekiz İmparatorluğu'nu ele geçirmesinin ardından İspanya kralı Il. Felipe'nin daha önce sahip olduğu bir konuma, yani küresel hakim konumuna getirdi. İspanya'nın bu konumu Hallan­ dalıların Hispanik dünyasına yaptığı saldınlarla tehdit edilmi§ti ve on yedinci yüzyılda İngiltere, Fransa, İspanya ve Hollanda güçlü ülkelerdi; fakat hiçbiri Il. Felipe'nin ı580'lerin ba§ında veya İngiltere'nin ı 760'lann ortasında sahip olduğuna benzer bir konuma gelememi§lerdi. İngilizler, ı 758'te Batı Afrika'daki Fransız üslerini istila etti; ı 758-60 arasında Kanada'nın Fransız kanyonunu, ı 7 60-ı yıllarında Hindistan' daki Fran­ sız mevzilerini fethetti ve ı 762'de Havana ve Manila'yı İspanyolların elinden aldı. İngilizlerin ba§anları, Fransızların deniza§ın üslerine yapı­ lan düzenli saldınlar kaf§ısında savunmasız kaldıklarını ortaya çıkardı. 1 744'te İngiliz diplomat Robert Tremor, Avusturya-Hollanda'daki Hol­ landa sınır kaleleri hakkında §Unları yazml§tır:

Kalelerinin ele geçirilemez olduğunu söylemeye yeltenmiyorum. ( ...)B u yerlerin sava§ alanında dü§mana kar§ı duran bir ordu tarafından korumaya alındığını görmeyi, ordunun bu yerlerde korumaya alındığınıgörmeye tercih ederdiın. Sahip olduğu istihkam mevkilerinin sayısına oranla bir ülkenin nasıl zayıf konumda olabileceğini anlamayanlardan olduğumu itiraf edi­ yorum; ancak istihkam mevkileri geni§leyeceği yere bir devletin askerlerini yutacaksa, durum böyle olmak zorundadır.64

imparatorluk bağlamında bakıldığında, Yedi Yıl Sava§ları boyunca Fran­ sızlar ve İspanyollar, ister mevzilerine siper olması için ordularına (ya da

64) Trevor to Onslow Burrish, 5 Mayıs 1744, PRO. SP. 110/6. DEVRiMÖNCESi ON SEKiZiNCi YÜlYIL 21 7

Resim 43: Toulon Sava§ı, ll Şubat 1744. Politikanın rolü. Britanya Fransa ile sava§­ mazken, bir Franko-İspanyol filosunuen iyi ne §ekilde sava§a sokulacağına karar ver­ mek kolay olmadı. Fransızlar, pek fazla hasar veremeyecekleri bir mesafeden ate§ açarken, İngilizler İspanyollar üzerinde büyük bir baskı kurdular. Tümamiral Richard Lestock'un hattı koruma kararlılığı nedeniyle kuvvetin geride kalan kısmı çarpl§maya girmedi. İngilizler sayı avantajlarını kullanarnadı ve kumandanları Amiral Thomas Matthews görevden alındı.

donanmalanna) isterse üslerin kendi savunmaianna güvensinler, üsle­ rini korumada zorlandılar. Bahsedilen birinci durumda Fransızlar, Quebec (ı 759) d1§ında karada ve Hindistan'daki Wandewash'da (1760) yenil­ giye uğradılar. Culloden'de (ı746) Jacobusçu tehdidi hertaraf edilince, İngiltere'nin zaferleri daimi üslerincieki güvenli kontrolüne, deniz gücü ve ba§ansına bağlı oldu. Ganimetler ve gemi yapımı sayesinde İngiliz donanınası ı 760'da yakla§ık 375.000 ton büyüklüğünde deplasmana sahip oldu - ki o dönemde bundan daha büyüğü bulunmamaktaydı. Gibbon'ın silahlar alanındaki benzeriikierin herhangi bir Avrupa gücünü hegemonyaya sahip olmaktan alıkoyacağına dair savı, denizcilik ve Avrupa toprakları dı§ındaki ülkeler söz konusu olduğunda, tamamen hatalıdır. Aslında İngiliz donanması, kullandığı silahlar bakımından dü§ınan donanmaları ile çok benze§ınekteydi. ı 755-71 yıllannda İngiliz donanınası Mesahacısı Sir Thomas Slade, hem manevra yapabilen hem de yakın menzilden top atl§lan ile yapılan çarpı§ınalarda pozisyonlarını koruyabilen bir dizi iki güverteli ve 74 toplu sava§ gemisi tasadamak için ı 740'larda ele geçiri- 218 SAVAŞ VE DÜNYA

Resim 44: Centurion ve Nuestra Serwrade Covadonga Arasındaki Çarpışma, 20 Haziran 1 743, Samuel Scott. İngilizler tüm dünyada Burbon ticaretine saldırdı. Anson, Filipin­ ler açıklarında ganimet yüklü Manila kalyonunu ele geçirdi.

len İspanyol ve Fransız sava§ gemilerinde çalı§tı. ı 759'a gelindiğinde bunlardan on dört tanesi hizmete kondu ve Yedi Yıl Sava§ları'ndaki İn­ giliz zaferlerinde önemli rol oynadı. Bu, hem 'yelkenli sava§ filosu kavramı' hem de 'deniz sava§larının bürokratik §ekli' açısından Avrupalı güçlerin birbirlerincieki geli§meleri taklit ettikleri bir sistemin parçasıdır.65 Taklitçilik için Deli Petro'nun Hollandalılar ile İngilizlere bel bağlamasında olduğu gibi, yabancı tersa­ ne i§çileri ve tasarımcılara i§ verildi ve yabancı sava§ gemileri satın alın­ dı. ı 714-15 yıllarında İspanya ba§bakanlığını yapan Jean Orry, İspanya Veraset Sava§ı'nın ardından yabancı ülkelerden gemi satın alarak İspan­ ya donanmasını yeniden in§a etmeye çalı§tl. Jorge Juan, 1749-50 arasın­ da İngiliz donanma projelerini ve in§aatlarını incelemek üzere İspan­ ya'dan ayrıldı. J uan, her iki konunun da rehberi olan Examen Maritimo'yu (ı 771) yazmakla görevlendirildi, Donanma İn§aatı Genel Müdürü oldu

65) J. Glete, "The European Navies 1688 to 1713", "IVerne Joumees franco-britanniques d'histoire de la marine", Guerresmantimes 1688-1713 (Vincennes, 1996), s. 300. DEVRiMÖNCESi ON SEKiZiNCi YÜZVIL 219

Resim 45: Blenheim Sava§ı, 13 Ağustos 1704. Zaferin büyüklüğü. 108.000 sava§çıdan 30.000 kayıp verildiği çok çetin geçen bir çarpl§ma. Bu zafer John Churchill'irı esnek bir taktik uygulaması, özellikle de kontrol ve manevra kabiliyetini elirıde tutması sayesinde kazanıldı. Sava§ın sonucunu belirleyen etkenler araziye hakimiyet, rezervlerin korun­ ması ve idare edilmesi ile ağır darbenin zamanlamasıydı. Savunma çarpı§malannda Fransız piyadelerinin çoğunu kö§eye sıkı§tıran Marlborough, merkezde tutarak sava§a dahil etmediği önemli bir kuvveti harekete geçirdi. ve üç İngiliz uzman kiralayarak İspanya donanma mimarisi okulunu açtı. Bu uzmanlardan biri olan Mathew Mullan, 1 769'da denize indirildiğin­ de dünyanın en ağır silahlı gemisi olan Santissima Trinidad'dan sorumlu olduğu Havana'ya gönderildi.66 Deniza§ırı çatl§malarda İngilizler belirli noktalarda daha çok güç uy­ gulayabilme avantajına sahip olmalarına rağmen, Avrupalı rakipleri­ ninkine benzeyen silahlar ve taktikler kullandılar. Dolayısıyla, İngilizle­ rin ba§arısında silah kapasitesindeki bir farklılık rol oynamadı. İngiliz donanınası rakip dananınalardan daha etkindi, ama bunun en büyük nedeni, daha fazla sayıda gemi, yaygın ve etkili bir yönetim sistemi, kamu

66) G. D. lnglis, "The Spanish N ava! Shipyard at Havana irıthe Eighteenth Century", New Aspects of Naval History. Selected Papers from the SrhNaval HistorySymposium (Baltimo­ re, 1985), s. 48, 56. 220 SAVAŞ VE DÜNYA maliyesinin gücü, faziledere dayalı terfisistemi ve Fransa'nınkinden daha birle§ıni§ bir donanma geleneği, iyi donanma liderliği ve ulusal kaynak­ ların kara sava§larından ziyade donanınaya tahsis edilmesidir. Ulusal kaynakların donanınaya ayrılması ise kamu kültürünün ve ulusal kimli­ ğin doğasını yansıtan politik bir tercihtir. Bu ise Çin' deki uygulamadan çok farklıydı, bu nedenle ı 760'lar boyunca her ikisi de topraklarını büyük oranda geni§leten dönemin en büyük iki gücü, politik, jeopolitik ve askeri açıdan büyük farklılıklar gösterdiler. Bir İngiliz diplamatı olan Sir Horace Mann, ı 779 yılında Avam Karna­ rası'na yaptığı bir konu§mada İngiliz gücünün temelini ve ekonomik §artlarını §öyle ifade eder,

Gücümüzün ve büyüklüğümüzün kaynağı olan ve olduğu umulan §ey, ticaretimizin yanı sıra denizcilerimizin sayısı ve hepimize birden zenginlik ve güç kazandıran donanma üstünlüğümüz ile yaygın ticaret yoluyla kazanılan her §ey, sayısız sömürgeler ve deniza§ındoıninyonlar ile bunları sürdürme ve koruma yollarımızdır. Acaba denizlerdeki üstünlüğümüzü kaybetsek ken­ dimizihangi noktada buluruz? Elbette Avrupa'nın birincigüçlerinden değil, sonunculanndan biri oluruz. Pek çok ülke dominyonlarınırıçapı ile diğerleri ise yerli üretimleri ve belki de üreticileri ile bizden üstündür. Dolayısıyla, diğer herhangi bir güç ile bize özgü özelliğimiz konusunda e§it hale gelirsek önemimizi mutlaka kaybederiz; bu adanın d1§ırıda sahip olduğumuz her §ey güvenilmez imtiyaz sahiplerinin elinde olacak ve Avrupa'nınen büyük güç­ leri arasındaki etki ve önemimiz kendisini yaratan amaçtan sapmak zorunda kalacaktır. 67

67) Mann, 8 Mart 1779. W. Cobbett, Parlia-mentary History of Englandfrom 1066 to 1803 (36 cilt, Londra, 1806-20), 20, 224. 6 DevrimÇağı ve Emperyal Büyüme 1775-- 1815

177 5 ve 1815 yılları arasındaki askeri tarihe genel yakla§ım, Avrupa merkezci olsun veya olmasın, çeşitli açılardan ele alınabilir. Avrupa mer­ kezci bir yaklaşım benimsenecekse, Fransız Devrimi'ne ve Napoleon Savaşları'na odaklanmak ve dönemin diğer yönlerini sonucu etkilemeyen taraflar olarak görmek mümkündür. Buna alternatif olarak da, Ame­ rikan Devrimi (1775-83) ve Latin Amerikan bağımsızlık sava§larının kökeni geniş olarak ele alınabilir. Bu meselelere, Fransız devrim sava§lannda olduğu gibi, askeri deği§im sürecinin bir parçası olarak, özel­ likle de silah altına alınmı§ insanlar ve/veya yeni askeri geli§imin bir yönüne ili§kin örnekler olarak bakılabilir: Bu, Avrupa soyundan gelen insanların Avrupa silahlarını ve askeri tekniklerini kullanarak Avru­ palı nizami askerlere kar§ı aldıkları zaferdir. Avrupa merkezci bir bakış açısı getirmek de mümkündür, ama bu bakı§ açısı dikkatin doğrudan Avrupa'ya değil de Avrupa gücünün de­ niza§ırı ülkelerdeki yayılmasına yöneltilmesi şeklinde olabilir. Diğer Avru­ palı imparatorluk güçlerinin ve Avrupalı olmayan halkların yenilgiye uğratılması ile meydana gelen İngiliz İmparatorluğu'nun genişlemesi bu­ radaki bariz konudur. Böyle bir yakla§ım ise Rusların hem Türklere kar§ı 222 SAV� VE DÜNYA hem de Kafkaslar' daki ba§arıları ile yayılmasından da bahsetmeyi gerek­ tirecektir. Böylece, Avrupa askeri gücü Avrupa içinde ve dı§ındaki po­ tansiyeli ile faaliyetleri değerlendirilerek daha iyi anla§ılacaktır. İngilte­ re'nin Amerikan Devrimi ile ba§a çıkınada sergilediği ba§arısızlık ile ate§li silahlar ku§anmı§ diğer dü§manları, özellikle de Mysore kralı Tipu Sultan ve hatta Marathalar kaqısında gösterdiği ba§arı ilginç bir zıtlık ortaya koyar. Bu zıtlık ise çe§itli alanlardaki askeri potansiyel ve göreceli askeri imkan ve kabiliyet konusunda sorular doğurur. Yine de, daha az Avrupa merkezci bir bakı§ açısı da getirilebilir. Doğu Asya ve Afrika' daki durumun bir değerlendirmesi Avrupalı güçlere daha az odaklanılmasını sağlayacaktır. Ancak, İngiliz gücünün Güney Asya ve Asya kıtasının güneydoğusundaki adalara kadar uzanmasının bunu bir önceki yüzyıla göre daha geçersiz kıldığını söylemek uygun olacaktır.

1792 Olaylan

ı 792'de gerçekle§en ve her biri farklı bir sonuca götüren veya belirli bir imge sunan dört olayla ba§lamak belki de en doğrusu olacaktır. Bunlardan ilki Prusyalıların Paris'e doğru ilerlemeleridir. Askeri açıdan eski ve yeni, genellikle Fransa'nın doğusundaki Valmy' de 20 Eylül ı 792'de rekabet eden kuvvetler olarak görülür ve bunun sonucu da Fransız devrimcilerinin ilk askeri zaferi ve dolayısıyla da yeni bir askeri düzen olarak değerlendirilir. Sık sık bu sava§ın sava§ tarihinde bir devrim olduğundan bahsedilir: 'Popü­ ler' veya ulusal bir ordunun bir hanedanlık ordusu kar§ısında kazandığı ilk zaferdir. Aslında bu harekat çok daha karına§ıktır. Büyük Fredetik'in öğ­ rencisi deneyimli Prusya kumandanı Braunschweig dükü, ilerleyi§i sırasında Fransız cephesinin a§ılmaz Argonne bölgesi, lojistik, yağmurun yollar üze­ rindeki etkisi ve orducia ba§ gösteren hastalıklar, özellikle de dizanterinin neden olduğu ciddi sorunlarla yüz yüze kaldı. Daha da ciddi olanı ise, Fran­ sa'nın direni§i bırakmaması ve Braunschweig'in ordusunun büyük bir ha­ rekat için hazırlıklı olmamasıdır. Valmy tam bir sava§ olmadı. Sayıca daha az olan Prusyalılar, Fransız mevzilerinin gücü, özellikle de eski rejim ordu­ sundan gelen Fransız topları sayesinde durduruldu ve geri çekildiler.!

1) S. Bertaud, Valmy, la Democratie enAnnes (Paris, 1970); E. Hublot, Valmy ou la De/ense de laNarian par les Annes (Paris, 1987);]. Lynn, "Valmy", Military History Quarterly, 51 (1992), s. 88-97; T. C. W. Blanning, The French RevolutiorıaryWars 1787-1802 (Londra, 1996),s. 75-80. DEVRiM ÇAGI VE EMPERYAL BÜYÜME 1775-1815 223

Resim 46: Türkler üzerindeki baskı, Hotin Ku§atması, ı 788. Dinyester Nehri üzerin­ deki kilit kale Hotin, Avusturya ve Rus kuvvetleri tarafındanele geçirildi. Bu kale daha önce de ı 739 ve ı 769 yıllarında Ruslar tarafındanalınilll§tı. Türklerin muharebedeki mağlubiyeti kalelerinin savunmasızlığı ile ili§kiliydi. Balkanlar'ı koruyan kaleler 1788- 90 arasında hula dü§tü.

İkinci olay, binlerce mil uzaklıktaki güneydoğuda meydana geldi. ı 7 36- 48 arasında Nepal'i fe thetmeyi ba§aramayan Gurkalar ı 767-9 yıllarında Katmandu'yu ve Nepal Vadisi'ni ele geçirdi ve daha sonra ı 789'da Sikkim ile ı 790'da Kumaun olmak üzere Himalayalar'ın çoğu kısmını istila etti. Bu faaliyetlerden ve saldırgan kral naibi Bahadur Şah'ın tetiklediği Gur­ ka'nın Çin yönetimi altındaki Tibet'e göz dikmesinden endi§e eden Çinli­ ler, 1788'de askeri baskı uygulamaya ba§ladı ve bu da ı 792'de en ba§arılı generallerinden biri olan Fukang'an komutasındaki bir istila ile sonuç­ landı. İngiliz ba§kumandanı ve Hindistan genel valisi Marquis Comwal­ lis, Doğu Hindistan Şirketi'nin dominyonları ile ticareti geli§tirme arayı§ı içinde ı 792 yılında Nepal'e yakla§tı. Nepal ise bunun kar§ılığında Çinii­ lere kaqı askeri yardım talep etti, fakat temkinli Comwallis arabulu­ culuk yapmaktan fazlasına gönüllü olmadı.2 Çinliler, Katmandu'ya ka-

2) Comwallis to Henry Dundas, President of the Board of Control, 15 Ekim 1792, 25 Ocak, 24 Mart 1793, PRO. 30/1 1/151 s. 138, 148-9, 156; K. C. Chaudhuri, Anglo-Nepalese Relatiorısfrom the Earliest Times of the BritishRule in India till the Gurkha War (Calcutta, 1960), s. 63-9. 224 SAV� VE DÜNYA

Resim 47: Martinestie Muharebesi, 22 Eylül ı 789. Avusturyalılar, ı 737-39 arasında Türklere kar§ı uyguladıklan hat taktikleri yerine ortak destek sağlamak için olu§turulan dörtlü piyadeleri kullandılar. Rusların ağır baskısı altındaki Türkler etkin bir direni§ gösteremediler ve 1 789'un sonunda Belgrat ve Sırbistan'dan geri çekilmek zorunda · kaldılar. dar Nepal'e girebildiler. Çinlilerin ticari çıkar sağlamak için İngiltere'yi ı 792'de terk eden Macartney elçiliğine kar§ı mesafeli bir tavır takınmı§ olmaları §a§ırtıcı değildi; ı 793'te Pekin'e ula§an misyon ba§arısız oldu, ama İmparator Qianlong kendisine sunulan ı ı o toplu Royal Soverign gemisinin modelinden etkilendi ve sava§ gemileri hakkında bir dizi tek­ nik soru sordu.3 Üçüncü olay Güney Hindistan'da meydana geldi. Haydar Ali, ı 76ı yılında Mysore tahtına zorla el koyunca Haydarabad'ın güneyinde ba§ka bir bölgesel güç ortaya çıktı. Haydar Ali, ı 763'te Kanara'yı fethedip Mysore'a bir kıyı §eridi kazandırdı. ı 780'de güçlü süvarilere sahip büyük ordusu ile Kamataka'yı i§gal ederek Perumbakam Sava§ı'nda William Baillie komutasındaki 3.720 askerlik bir İngiliz kuvvetini yok etti. ı 782'de tahta geçen Haydar'ın oğlu Tipu Sultan, İngilizlere §iddetli bir baskı

3) A. Peyrefitte,The CoUision ofTwo Civilisations: the British expeditionto China, 1792-4 (Londra, 1993); G. Staunton, ATıAuthentic Account of an Embassy from the King of Great Britain to the Emperor of China (3 cilt, Londra, 1797), III, 140-1. DEVRiM ÇAGI VE EMPERYAL BÜYÜME 1775-1815 225

uyguladı ve on ay süren bir ku§atmadan sonra ı 784'te Mangalor'u aldı. İngiltere ve Tipu, ı 784'te barı§ yapma konusunda uzlaştıktan sonra Tipu, Haydarabad'a baskı uygulamak ve Marathaları tehdit etmek için süvari­ leri kullandı ve piyadelerle topçuları eğitti.

· -ingiltere ve Tipu arasındaki sava§, Tipu'nun ı 789'un sonunda İngil­ tere'nin müttefikiTravankor Prensliği'ne saldırması ile yeniden ba§ladı. ı 790 harekatında General Medows pek etkili olamadı ve ı 79ı'de Com­ wallis göreve getirildi. Comwallis, Tipu'nun Kamataka'ya yönelik yıkıcı hücumlarının ancak Mysore i§gal edilirse durdurulabileceğine inandı ve Mysore kaleleri kar§ında çok etkili olan ate§ gücü ile büyük hareket kabi­ liyetini birle§tirebildi. Comwallis, topları hareket ettirmek için hem süvarilerin hem de öküzlerin önemli olduğundan bahseder:

Büyük demir silahlar hareket halindekiler için elbette uygun değildir, ama ben her zaman yeterli sayıda ağır silahı ve önemli miktarda parayı bera­ berimizde götürmedikçe Gat Sıradağları'na tırınanmaktan herhangi maddi bir çıkar sağlayamayacağımızı düşünmü§ümdür.4

Comwallis, lojistik problemierin de farkındaydı ve Kamataka ile haber­ le§mek için Bangalore'yi kuşatmayı ve böylece Seringapatam'ın başkenti Mysore'ye yapılacak bir ilerleme için güvenilir bir ikmal sistemi yarat­ mayı önerdi. Bangalore Kalesi'ne 2 ı Mart ı 79 ı'de hücum edildi ve Com­ wallis Seringapatam yakınında Tipu'yu yendi. Ancak, şehir çok iyi savu­ nulduğu ve Comwallis ikmal sıkıntısı çektiği için tekrar Bangalore'ye geriledi. Cornwallis, ı 79 ı 'in sonunda, o dönemde ele geçirilemez olduğu düşünülen bir dizi tepe kalesini ele geçirdi ve, Malabar kıyısını daha önceden ele geçirmiş olan ve Bombay'dan gelen İngiliz kuvvetlerinin de kendisine katılmasıyla, ı 792'de hızla Seringapatam'a doğru ilerledi. Corn­ wallis'in sürekli ikmal kolları Maratha hafifsüvarileri tarafından korun­ du. Bu önemlidir, çünkü daha önceki çatışmalarda İngilizler geniş çaplı tertiplenmiş ama ezici güce sahip olmadıkça mevzilere saidırmayan Mysore süvarilerine yeterli bir tepki verememiştir.5 Kuşatmanın hızla

4) Comwallis to Medows, 28 Aralık 1790, PRO. 30/1 1/173 f. 38. 5) President and Council at Fort St George to Court of Directors, 31 Temmuz 1760, BL. IO. H/Misc/96 s. 61; Josias Du Pre to Robert Orme, 10 Haziran 1769, BL. IO. Mss Eur. Orme OV 30, s. 125-S;John Shore to Comwallis, 4 Ekim 1787, PRO. 30/1 1/122 f. 33-4. 226 SAVAŞ VE DÜNYA

Resim 48: Prusya subaylannın ünifor­ ması, 1789. Üniforma ordulann bir­ liği için önemli oldu. Hem kontrolü hem de standardı temsil etti ve her biri egemenliğe dayandınldı. Avrupa tarzı üniformalanndünyan ın diğer yer­ lerinde kullanılması Avrupa askeri modelmin yarattığı etkiye kanıt oldu. Pratikte pek çok üniforma hareket etme ve sava§mayı zorla§tırdı, fa kat devlet gücü ve birlik uyumunun yan­ sıtılması önemliydi. ilerlemesi Tipu'nun teslim olmasına ve topraklannın büyük kısmını bı­ rakmasına neden oldu.6 İngiltere'nin yanı sıra müttefikleri de toprak kazandı. ı 792'de meydana gelen dördüncü olay, Rusya'nın açıkça kazandığı bir sava§ ın ardından Rusya ve Türkiye arasında imzalanan la§ i Anla§ması oldu. Anla§ma ile zımnen Kırım'ın ı 783'te ilhak edilmesi onaylandı; Özi ve ı 788'de fethedilen Dinyester'e kadar olan topraklar Rusya'ya ve­ rildi ve Karadeniz'in kuzey kıyılan üzerinde ko§ulsuz hakimiyet tanındı. Osmanlı İmparatorluğu'nun çok önemli bir gelir ve kaynak sağlayan Ka­ radeniz ticareti üzerindeki kontrolü yok edildi. Askeri durum ise açıkça deği§ime uğradı: ı 792'de İngiliz hükümeti, Kaptan Sidney Smith'i kara­ dan ve denizden yapılması muhtemel bir saldırının en iyi ne §ekilde önlenebileceğini ara§tırması için Constantinopolis'e gönderdi. 'Doğu Meselesi', yani Osmanlı İmparatorluğu'nun kaderi, bir sonraki yüzyıl bo­ yunca Avrupa siyasetinde giderek daha önemli bir rol oynadı. Bu dört olay on sekizinci yüzyılın sonundaki sava§lann farklı yönleri­ ni ortaya çıkardı: Bunlar, Avrupa'da yapılan sava§lardaki deği§imler,

6) F. Wickwire ve M. Wickwire, Cornwallis. The Imperial Years (Chapel Hill, N.C. 1980), s. 117-73. DEVRiM ÇAGI VE EMPERYAL BÜYÜME 1775-1815 227

Avrupalı olmayan güçlerin süregelen canlılığı ve hem karada hem de yerkürenin diğer tarafında güçlü devletlere karşı Avrupa gücünün konuşlandırılmasıdır. Sonuncusu en önemlisiydi, çünkü ı 768- ı813 yıl­ ları arasında güneydeki Türkiye ve İran ile arasındaki sınırlarda ve ı 775- ı8ı-s ariısındaki dönem boyunca Hindistan'da sırasıyla Ruslar ve İngiliz­ ler, önemli büyüklükte nüfusları ve ateşli silahları yaygın ve etkin biçim­ de kullanan ordular olan güçlü devletlerle başa çıktılar. Bu, on altıncı yüzyılda, Hint Okyanusu'ndaki Portekiz yayılması açısından çok farklı bir durumdu. Dolayısıyla, İngiltere'nin Hindistan üzerindeki etkisi Güney Asya' da daha önce uygulanan Avrupa askeri baskısından nitelik bakımından fark­ lıydı. Bu etki küresel açıdan Avrupa içindeki geli§melerden daha önem­ liydi. Avrupa dünyasındaki en kayda değer sava§ Amerikan Devrimi' dir. Küresel tarih ve geli§imde önemli bir olay7 olan bu sava§ İngilizlerin yenilgiye uğramasının kaçınılmaz olup olmadığı sorusunu akla getirir. Bu da, bir yerle§im kolonisi (Avrupalıların yaşadığı bir koloni) karşısında Avrupalı bir gücün aldığı ilk yenilgi olması itibariyle büyük askeri öne­ me sahip olan bir mücadeleye ı§ık tutar. Bu, dünyadaki en güçlü askeri kuvvetin yenilgisi de olmu§tur ve bu nedenle ı965-73 yılları arasında Amerika'nın Vietnam'da uğradığı başarısızlıkla kıyaslamaların yapılması­ na yol açmı§tır. Varsayımsal tarihi ele§tiren birileri her zaman olmu§tur ve genellikle yanıltıcı olmasa da önemsiz gibi sunulur. Fakat bu tarih yakla§ımından da öğrenilecek çok şey bulunmaktadır. Geçmi§, genellikle anlatılanlar­ dan çok daha karına§ıktır ve tarihçiler kaçınılmazlıkların olduğunu ima eden metotlar veya süreçlere kar§ı korunmalıdırlar. Yoksa §ans ve ihti­ maller göz ardı edilirse geçmi§ anla§ılamaz. Kararları ve geli§meleri etki­ leyen belirsizliklerle dolu bir seçimler dünyasını yaratırken, akademisyen­ ler, öğretmenler ve öğrenciler özgür irade ve tarihe etik açıdan yakla­ §ılmasına ili§kin unsurları korurlar; bu da bizleri geçmi§teki insanların nasıl seçimler yaptığını değerlendirirken aynı ko§ullar altında kendimi­ zin neler yapmı§ olabileceğini veya yapacağını dü§ünmeye davet eder. Geçmişin belirsizlikleri genellikle bireylere ait olmayan kuvvetlerin haki­ miyetindeki tarihi imgeleme insani bir bakı§ açısını geri getirir.

7) Mücadeleye ili§kin son yazılar için bkz. J. M. Black, War for America. The Fight for American Independence 1775-1 783 (Stroud, 1991) ve S. Conway, The War of American Inde­ pendence 1775- 1783 (Londra, 1995). 228 SAVfV:ı VE DÜNYA

Askeri tarihi bugünün ko§ullanna göre değerlendirmek tehlikelidir. Sava§ oyunlarını oynayanlar tamamen makul bir uğra§a zaman ayırarak muharebelerin, harekatların veya çatı§malann farklı sonuçları olup ola­ mayacağını sorarlar. Jacobusçular kazanabilir miydi, İngilizler Amerikan devrimcilerini yenebilir veya Konfederasyon Ordusu Amerikan İç Sava§ı'ndan zaferle çıkabilirler miydi? Şansın ve bölgenin sunduğu ihti­ malterin rolü, liderlik kalitesi, moral, rezervler ve bir barut cephaneliği­ ni ate§leyen beklenmedik bir kıvılcım belirli çarpı§maları açıklarken önem arz eder. Sava§lar her zaman büyük müfrezelerle kazanılmaz ve Paul Kennedy'nin Rise andFall of the Great Powers (Büyük Güçlerin Yük­ seli§i ve Çökü§ü, Londra, 1988) adlı çarpıcı kitabında benimsenen bir yakla§ım olan ve belirli devletlerin ekonomik güçleri bakımından ulus­ lararası ili§kilerdeki ba§arıyı anlatan gerekirci ekonomik açıklama, ciddi bir sorgulamaya açıktır.

Amerikan Bağımsızlık SavQ_§ı

Mücadelenin sonucuna bakıldığında, İngilizlerin Bağımsızlık Sava§ı'nı kazanma ihtimallerinin olup olmadığını sorgulamak anlamsız gibi görü­ nebilir. Ayrıca, Amerikalı okurlar için bir hakaret olduğu da dü§ünüle­ bilir, ama Amerikan İç Sava§ı ve Konfederasyon Ordusu'nun neden kay­ bettiğiyle oldukça ilgilenen Güney'deki ki§iler için muhtemelen pek de öyle olmayacaktır. Bunun yeniden değerlendirilmesi ise ilgisiz olacaktır. Sava§ın bildik resmi -İngiliz askerlerinin yana§ık düzende yava§ça iler­ lerken ağaçlar ve duvarlan siper alan cesur ve kamuflajlı Amerikan asker­ leri tarafından vurulmaları- çatı§manın sonucunun önceden belli ol­ duğunu gösterecektir. Buna ilaveten, bir tarih hatası yapıldığına ili§kin bir iddia da bulunmaktadır: Bu iddiaya göre, İngiliz Sava§ı devrim ve devrimci sava§ın, özellikle de kitlesel politikle§tirme, §evk, canlılık ve enerjinin olu§ması kar§ısında ba§arısız olmaya mahkum katı ve modası geçmi§ eski rejim askeri sisteminin bir örneğidir. Yine de böyle bir anlatım yanıltıcıdır, çünkü çatı§manın doğasını göz ardı eder ve aslında sava§ın sonucunu kaçınılmaz gibi göstererek Ame­ rika'nın ba§arısını hafife alır. Bunun yerine devrimi ideolojik yönleri açısından ve İngilizce konu§ulan ülkelerdeki mücadelelerle birlikte ele almak yararlı olacaktır. Şu soruyu sormak da faydalıdır: Amerikalılar neden kazandı ve sürgün edilen Stuart Hanedanlığı'nın özellikle Kuzey DEVRiM ÇAGI VE EMPERYAL BÜYÜME 1775-1815 229

İskoçya'da ı 715-ı6 ve ı 745-6 yıllan arasında isyan çıkaran destekçiteri Jacobusçular neden kaybetti? Bu soruya verilecek klasik cevap bellidir. Amerikalılar geleceği, hür­ riyetin, özgürlüğün, laikliğin ve bireyciliğin geleceğini temsil ettiler. Ja­ cobusçular geçmi§tir, gerici ve dincidirler - ki bunlar da hanedanlığa kar§ı gösterilen eski sadakat duygusunun harekete geçirdiği hiyerar§ik toplumun yarattığı §eylerdir. Bu farklılığın da askeri metotlannda göre­ ce ba§arılarını ve ba§arısızlıklarını açıklayacak biçimde ortaya çıktığı söylenir. Bu nedenle, Kuzey İskoçya halkının büyük hücumları, disiplinli İngiliz piyadelerinin ate§ gücü kar§ısında yenilmeye mahkum oldukları için anakronik görülmü§tür. Bunun aksine, vatansever Amerikan tüfekli askerlerinin her birinin isabetli atı§ları disiplinli İngiliz ve Hesse asker­ lerinin akılsız, mekanik metotlarından üstün kabul edilmi§tir. Bu zıtlık büyük ulusal mitleri yansıtmaktadır, ama öte yandan hata­ lıdır. Jacobusçulara, özellikle de Kuzey İskoçya halkına kar§ı küstah bir dü§manlık hissini ifade etmektedir ve yanıltıcıdır. Bu analiz Amerikan Bağımsızlık Sava§ı'nın hatalı bir teleolojik yorumunu da benimsemekte­ dir. Rekabetin söz konusu olduğu pek çok noktanın altını çizmeye değe­ cektir. İlk olarak, on sekizinci yüzyıl İngiliz Devleti o dönemde muhte­ melen dünyadaki en güçlü ve korkunç sava§ makinesinin kontrolünü elinde bulunduruyordu ve Jacobusçuların yenilgisi George Washing­ ton'un New York' u yeniden ele geçirememesinden daha utanç verici veya anakronizmin delili değildi. İngiltere dünyanın en büyük donan­ masını komuta ediyordu, en iyi kamusal finansa sahipti, en güçlü ticari güç tü ve okyarrusa§ırı operasyonlar konusunda yeni tecrübeler edinmi§tİ. İkincisi, İngiliz Devleti, içteki isyanları bastırma ve iç sava§ları kazan­ mada iyi bir geçmi§e sahipti. Bu devlet, ı 7ı5-ı6 ve ı 745-6 yıllarında Jacobusçu ayaklanmalarını bastırmanın yanı sıra, Monmouth'un ı685'te­ ki isyanını ve İrlandalıların ı690-ı yıllarındaki direni§lerini de ezip geçti ve ı 798'deki İrlanda ayaklanmasını bastırdı. Dolayısıyla, Amerikan Devrimi on sekizinci yüzyıl İngiltere'sinde ba­ §arıyla sonuçlanan tek ayaklanmaydı. Bu ise yalnızca Fransızların ka­ tılımı sayesinde gerçekle§medi, çünkü Fransızlar iki tarafa da zafer ka­ zandırmaksızın İs koç ve iriandalı isyancılam yardım etmek için müdaha­ lede bulundular. Mesafe etkeni de çok öneriılideğildi. İngilizler, ı 757-60 arasında Kanada'yı fethetmeyi ba§ardılar ve o dönemde tüm birliklerin deniz yolu ile gönderilmesi gerektiğinden ve Süvey§ Kanalı'nın olmayı­ §ından ötürü çok daha uzak olan Hindistan'da etkin biçimde faaliyetler- 230 SAV� VE DÜNYA

de bulunabildiler. Aslında, uzaklık etkeni İngilizlerin önemli bir yönden i§lerine yaradı. Amerikalılar, Kuzey Amerika'da ba§ansız olsalar da, Ja­ cobusçuların Aralık ı 745'te yaptığı gibi, Londra'yı ku§atmak gibi bir tehlike arz etmediler. Oysa Fransızlar, ı 778'te sava§a girdikten sonra Fransa'nın donanma planlarından endi§e duyuldu ve ı 779'da Fransa ile İspanya beraberce Güney İngiltere'yi istila etmeye çalı§tılar. Yine de, İn­ gilizlerin deniz gücü sayesinde Amerikan tehdidi kontrol altına alındı ve bu durum ısı2'de yapılan sava§ sırasında da korundu. Amerikan kor­ sanları yalnızca İngiliz ikmal gemilerini ele geçirerek rahatsızlık verdi­ ler. İngilizlerin Kuzey Amerika'ya levazım ve asker akı§ı kesilmedi. Kıta donanınası bir fiyaskoydu. Kendi kaynakları ile Kraliyet donan­ masını püskürtecek kadar büyüyemedi. 8 Bu nedenle, ı 776'nın ba§ında St. Lawrence üzerindeki buz kınldığında İngilizler engellemeyle kar§ıla§­ madan Quebec'i kurtarabiidiler ve ı 778'te İngiliz kumandan General Sir Henry Clinton Philadelphia'dan geri çekilince, Monmouth Cout­ house Muharebesi'nin ardından hiç duraksamadan New Jersey kıyılann­ dan New York'a yelken açabildi. Büyük Britanya'nın ba§mühendisi Kor­ general William Skinner, ı 779'da "tüm gamizonların veya büyük kale­ lerin mümkün olduğunca kıyıya yakın konumlandırılmasını ve böylece filolarından yardım alabilmelerini"9 önerdi. Aslında, Amerikalıların, Jacobusçuların ve bundan dolayı da İngiliz­ lerin Hintli dü§manlarının İngiltere'nin denizlerdeki üstünlüğüne mey­ dan okuyamaması İngiltere gücünün temelini olu§turdu ve bu Fransız müdahalelerinin önemini anlamaya da yardım eder, çünkü Fransa dün­ yanın ikinci büyük donanma kuvvetine sahiptir ve üçüncü en güçlü do­ nanmaya sahip olan İspanya ile de ittifak halinde olmu§tur. Donanma gücü ile on altıncı yüzyılda Portekizliler tarafından geli§tirilen takviye edilmi§ deniz üslerinin bile§imi, İngiliz gücü için yalnızca Kuzey Ame­ rika'da değil, özellikle Batı Antiller ve Hint Okyanusu kıyılarında ol­ mak üzere diğer bölgelerde de önemliydi. Fakat Hollandalıların daha önce Portekiziiiere meydan okumasında olduğu gibi, İngilizler kendile­ rine ve dü§manlarına ait deniz üslerinin kaderinden etkilendiler. ı 782'de Tümgeneral Sir John Burgoyne, daha önce İngilizler tarafından Hallan­ dalıların elinden alınmı§ olan Sri Lanka limanı Trincomalee'nin Fran­ sızların eline geçmesi hakkında yorum yapmı§tır: "Bu limanıri kaybedil-

8) W. M. Fowler, Rebels underSail (NewYork, 1976). 9) Skinner to General Lord Amherst, 4 Mayıs 1779- PRO. WO. 34/1 14 f. 104. DEVRiM ÇAGf VE EMPERYAL BÜYÜME 1775-1815 231 mesiyle tüm Kamataka'nın kaderinin etkilendiğine inanıyorum. Bu li­ man bizde kalsaydı, arniralin §U an elindeki gibi bir filo ile korkacak hiçbir §eyimiz kalmazdı."10 Kalanilerin iç bölgelerindeki sava§ deniz üslerinde yapılan sava§lar­ dan farklıydı. Amerika'da İngiltere kar§ıtları, 1 778'ten itibaren orta kolo­ nilerde ve ı 780'den itibaren de Güney'de, zaman kazanmak için geri çekilme taktiğini* önemli ölçüde gerçekle§tirdiler. Jacobusçular ve İr­ landalılargeri çekilmek ve manevra yapmak için gerekli olan bu alandan mahrumdular. Ayrıca, Amerika uzun süren çatı§maların yarattığı baskı­ ya İrlanda ve İskoçya'nın çetin arazilerinin elverdiğinden daha iyi bir §ekilde kar§ı koyan kalabalık nüfuslu ve refah bir toplumdu. Yine de Amerikalıların zafer kazanmasının, kraliyet ordusunun ı 7 ı5- ı6 ve ı 745-6 yılları arasında Jacobusçuları yenmesi kadar kaçınılmaz olduğu a§ikardır. Amerikalıların verdiği ağır kayıplar çatı§manın ciddi­ yetini kanıtlamı§tır. Amerika muharebede yakla§ık 6.000 asker kaybet­ mesine rağmen, kamplarda ve mahkumlar arasında verilen kayıplada birlikte görev sırasında ölenlerin muhtemel sayısı 35.000'in üstündeydi. Bu rakam, Amerika'nın İç Sava§'taki yakla§ık ı,6, Birinci Dünya Sava­ §ı'ndaki O, 12 ve İkinci Dünya Sava§ı'ndaki 0,28'lik nüfus kaybı oranı ile kıyaslandığında, 1 780'deki Amerika nüfusunun yüzde 0,9'u kadardır. Bu ağır kayıplar Bağımsızlık Sava§ı'nın iki safhası olduğunu gösterir. ı 775-6 yıllarında İngilizleri sürmeleri nispeten kolaydı, çünkü en önem­ lisi, asker sayısı az olan ve Massachusetts'te kuvvet sergilemenin gerekli olduğuna ve ba§arı getireceğine inanan İngilizler, birliklerini Boston'a yığarak kraliyet otoritesinin diğer bölgelerde kolayca çökmesine izin ver­ diler: Krala sadık kimseler bu mantıksız politika yüzünden güç kaybetti­ ler. Massachusetts'te yapılan Bunker Hill Çarpı§ması (ı 775) sırasında İngilizlerin büyük oranda kayıp vermesi sonraki saldırı operasyonların­ dan vazgeçilmesini sağladı, dolayısıyla İngilizler hem stratejik hem de taktik üstünlüklerini kaybettiler. Ancak, İngilizler ı 776'da devrimi bastırmak için çok büyük bir ordu yolladı ve böylece ba§langıçta tahmin edildiğinden daha yaygın, §iddetli ve uzun süreli ikinci safha ba§ladı. Bu, İngilizlerin Jacobusçuların ı 715 ve ı 745'te İngiltere'ye doğru ilerlemelerine kaf§ı yaptıkları hamle ile

10) Burgoyne to Earl of Shelbume, 1 Kasım 1782. Bowood, Shelbume Papers 3 7. cilt. Bu raporlan kullanmama izin verdiği için Shelbume kontuna te§ekkür ederim. * "Trade space for time" yerine. (y.n.) 232 SAVAŞ VE DÜNYA

e§değerdi, fakat Amerikalılar mücadele etmek için alana ve kaynaklara sahipken, Jacobusçular bunlardan mahrumdu. Öte yandan, İngiliz Adala­ rı'nda bulunan İngiliz üssü Amerikan saldırıları ile kar§ı kat§ıya kalmadı. Bu mücadele mantıkla çeli§ir biçimde İngiltere 'nin meydan okumasını azımsayıp yenilgisini kaçınılmazmı§ gibi gösteren ve dolayısıyla hem Amerika'nın ba§arısını en aza indirgeyip hem de çatı§manın asıl detay­ larına dikkat edilmesini engelleyen Amerikan halk efsanelerinde anla­ . tıldığından daha çetin geçti. ı 780'e gelindiğinde, Amerikalılar, artan tükenmi§lik hissi ve sava§ yorgunluğu ile kat§ı kat§ıya kaldılar. Kongre­ nin güvenilir olmayı§ı ve eyaletlerin önceliklerini ve kaynaklarını arka plana atmaya kar§ı isteksizlikleri, ordunun açlık sınırında ya§amasına neden oldu. Ocak ı 78ı'de para, yiyecek ve giyecek sıkıntısı çeken ve terhis edilmek isteyen Pennsylvania Hattı ile üç New Jersey alayı ayaklan­ ma çıkardı. Bu olayın tümü devrimci davaya yönelik faydalı bir uyarıydı, fakat ordu Comwallis'in ı9 Ocak ı 78ı'de Yorktown'da ku§atılmı§ bir İngiliz ordusunu teslim etmesiyle meydana gelen çatı§mayı zaferle sonlan­ dırması ilmidi olmadan ba§ka bir sert kı§ geçirmek zorunda kalsaydı ne olacağına dair spekülasyonları da artırmadı. T üfek, Amerikan halk efsanelerinde sık sık anlatıldığı gibi, Ameri­ ka'nın zafer kazanmasını kaçınılmaz hale getirmedi. Tüfeklerin süngüle­ ri yoktu, doldurması bir dakika alıyordu ve ate§lemek için de bir uzman gerekiyordu - ki bu uzmanların sayısı nispeten azdı. Genellikle alaybo­ zan tüfekleri çağındaki tüfekler bilindiğinden daha fazla kullanıldı, fakat çoğunlukla sporcular ile ni§ancılar tarafından ve çarpı§malarda sadece uzman piyadelerce kullanıldığı için sava§larda pek etkili olmadı. 11 İngiliz alaybozan tüfekleri yivli tüfekten daha hızlı ate§ alıyordu ve bunlara süngü takılabiliyordu. Amerikan askerlerinin çok azı tüfekli askerierdi ve Amerikalılar genellikle, Fransızların sağladığı ve İngiliz Brown Bess alaybozan tüfeğinin tam anlamıyla benzeri olan Charleville alaybozan tüfeği de dahil olmak üzere, bu tüfeklerle silahlanmı§lardı. İskoç saldırıların anakronik bir sava§ sistemi olarak göz ardı edilme­ mesi gerektiğine ili§kin iddia yoluyla, teknolojik bakımdan farklılığın olmayı§ı ile Jacobusçu örneği arasında bir benzerlik kurulabilir.12 İskoç-

ll) N. York, "Pennsylvania Rifle: a Revolutionary Weapon in a Conventional War?", Pennsylvania Magazine of History and Biography, 103 (1979) s. 302-24. 12) J. M. Hill, "The Distinctiveness of Gaelic Warfare, 1400-1750, European History Quarterly, 22 (1992), s. 323-45; bu eser değerlidir ama taktik saldınlardan kaynaklanan sürekli tehditleri önemsememektedir. DEVRiM ÇAGI VE EMPERYAL BÜYÜME 1775-1815 233

Resim 49: Barselona Kuşatması, 1714. Berwick dükü komutasındaki bir Franko-İspanyol kuvveti üç defa sağanak hücumu yapmaya çall§tı ama geri püskürtüldü. Sayıca az kalan savunmacılar daha sonra şartları kabul etti. lar, 21 Eylül 1745'te Edinburgh'un doğusundaki Prestonpans'ta bir krali­ yet ordusunu hezimete uğrattılar. Sir John Cope'un karşı ordusunun açtığı ateş ile dağılmayan İskoç saldırısı, kraliyet kuvvetlerinin birkaç dakika sonra panik içinde kaçmalarına neden oldu. İskoçlar, baltalarıyla tepele­ rine birrrneden önce yalnızca bir kez ateş açabildiler. Jacobusçular, Falkirk Savaşı'nda (17 Ocak 1746) yine başarılı oldular. Kuzey İskoçyalıların saldırıları yine çok sertti, hatta kraliyet bölükleri yokuş yukarı savaşmak zorunda kaldıkları için engellendi ve bu arada havanın giderek karardığı bir kış günü yağan sağanak yağmur barutları ıslattı. Böylece silahlar ateş almadı ve dolayısıyla ateş gücü savaşta rol oynamadı. Kuzey İskoçya halkı kazanmak için savaştı ve, yaptıkları sal­ dırından anlaşılacağı üzere, karşı tarafıhezimete uğratacak bir zafer ka­ zanmak uğruna her şeyi yapmaya hazırdı. Buna kıyasla, pek çok Ame­ rikalı komutanının yaptığı gibi, George Washington da ordularının so­ nunu getirecek herhangi bir saldırıya karışmamak için hazırlıklıydı. Bu nedenle, Amerikalı komutanlar kazanmaktan ziyade kaybetmemek üze­ rine kurulu kısıtlı çarpışmalara girdiler. Jacobusçuları Batı Avrupa savaşlarından ayırmak yanıltıcı olacaktır. Diğer ordular taktik ve/veya stratejik saldırıya dayalıydılar. Büyük Frede­ rik cesur bir generaldiP 1745'te Prusya piyade saldırıları Avusturya-

13) Daha yakın zamanda yazılmı§ kaynaklar için bkz. D. Showalter, The Wars of Frederick the Great (Harlow, 1996). 234 SAV� VE DÜNYA

Resim 50: İngiliz ve Amerikan birliklerinin konumlannı gösteren New York Haritası, Charles Wil­ son Peale, 1776. Bu harita Long Island'a çıkan İngiliz kuvvetleri­ nigöstermektedir. 27 Ağustos'ta burada yapılan muharebede Amerikalıların sol taraflanndaki Jamaika Geçidi'ni koruyamama­ lan, İngiliz ordusunun sol kana­ dı Amerikan cephesi ile çarpl§ırken sayıca üstün ve Ame­ rikalılarm kanadını çeviren İngi­ lizlerin i§ine yaradı. Amerikalı­ lar burada artçı bir çarpı§ma ba§lattı, ama esir dü§tüler veya ana kuvvetlerinin Brooklyn Te­ peleri'ndeki mevzilerine dönme­ leri nedeniyle dağıldılar.

Sakson kuvvetlerine Hohenfriedberg, Soor ve Kesseldorfta zafer getirdi. Bu zaferler ı 7 4 ı 'te Fredetik'in piyadelerine görev ba§ındayken süngülerini sürekli hazır tutınalarını emretmeye iten soğuk çeliğe gösterilen ilgiyi haklı çıkarını§ gibi görünmü§tür. ı 7 40'lı yılların ortasında önde gelen Fransız General Marshal Saxe de stratejik hücum ve göğüs göğse taktik­ lerinin savunucusuydu. ı 745 yılı yaz aylarında Planders'ta ve ı 746'nın ilk aylarında Brabant'ta yürüttüğü saldırıların hızı Jacobusçuların ilerle­ me hızı ile kar§ıla§tırılabilir. Benzer biçimde, Fransız-İspanyol kuvvetle­ ri ı 745'in sonunda Kuzey İtalya'ya doğru hızla ilerledi. Batı Avrupa sava§ları, uzun süren ku§atmalarla ilgili olarak, genellik­ le yava§, sınırlı ve sonuca götürmeyen sava§lardı. Oysa ağır silahlardan yoksun Jacobusçular ku§atmalarla ili§kilendirilmemi§lerdir. Yine de bu zıtlığın altını çok fazla çizmernek gerekir. Batı Avrupa orduları Bavyera, Fransız ve Sakson kuvvetlerinin ı 7 4 ı yılında Prag'da ve Fransızların ı 7 46' da Charleroi ile ı 7 4 7' de Bergen op Zoom' da -ki bunlar Benelüks Ülkeleri'ndeki en son ve en iyi biçimde takviye edilmi§ mevzilerdir­ yaptıkları gibi hücuma bağlı kaldılar. Bu nedenle, Jacobusçu sava§larının Batı Avrupa çatı§malarından tamamen farklı ya da Afrikalılann on doku- DEVRiM ÇAGI VE EMPERYAL BÜYÜME 1775-1815 235 zuncu yüzyılın sonundaki sava§ları gibi yabancı olduğunu söylemek yanıl­ tıcıdır. Aksine, Jacobusçu sava§ları katı bir modele sahip olmaktan çok süreklilik arz etmeleri nedeniyle Batı Avrupa sava§larının bir yönü ola­ rak ele alınmalıdır. -Kraliyet kuvvetleri 1745'teki muharebelerden yalnızca birini kazan­ dı, ama zafer çok keskindi. Culloden Sava§ı'nda (16 Nisan 1746) arazi, savunma pozisyonundaki Cumberland d ükü için uygun §artlar sağlarken, Jacobusçuların gece saldırısı planı suya dü§tÜ. Dükün topçuları ve pi­ yadeleri halihazırda sayıca az olan öncü klan üyelerinin sayısını o kadar azalttı ki, kraliyet bölüklerine ula§mayı ba§aranlar süngülerle geri püskür­ tüldü. Jacobusçuların kar§ı tarafı bozguna uğratacak bir ate§ açmaması ile genel ate§ oranı artarken, Kraliyer birliklerinin ön cephenin solun­ dan ileri yanda mevzilenmesi Culloden'i katliam alanına çevirdi.14 Amerikalılar, ciddi darbelere maruz kalmı§ olmalarına rağmen daha önce Culloden'deki kadar ağır bir yenilgiye uğramadılar. Charleston, 5.500 kıta askeri, milis ile silahlı vatanda§ ve Kıta dananınasından ge­ riye kalanlada birlikte 12 Mayıs 1780'de teslim oldu. ı6 Ağustos ı 780'de Camden'de Horatio Gates'in ordusu hezimete uğratıldı ve ordu kaybet­ tiği teçhizatın ve mahkum edilen ı .000 askerinin yanı sıra, 800 ölü ve yaralı verdi. Cornwallis'in ise yalnızca 300 kaybı oldu. Bunlar ciddi darbe­ lerdir; İngilizlerin Güney Carolina kıyılarında mevzi olu§ turmalarını sağ­ ladı ve Amerikalılar sava§ boyunca bir daha Charleston'u yeniden ele geçiremediler. Yine de, iki darbe de ölümcül değildi. Amerikan davasının gücü farklı toplulukların serbestçe birle§mesine dayanmasında yatmaktaydı. Sava§ ideolojik §ekli ve sosyo-politik bağlarnından ayı dü§ünülemez. Her bir koloninin/eyaletin politik bir örgütü ve kendine ait askeri ve ekonomik kaynakları vardı ve İngilizlerin Amerika'nın bir bölgesinde aldıkları za­ fer diğer bölgelerde çok az etki yaratmaktaydı. Charleston'un dü§mesi Bostan'un dü§mesini olası kılmadı. Şüphesiz, iç kesimlerdeki kolaniler coğrafi konumları nedeniyle Gü­ ney Carolina'dan çok daha fa zla önem te§kil ediyorlardı. Ancak, bura­ daki Amerikalılar ciddi ama ölümcül olmayan darbeler de aldılar. ı 776'da Long Isiand'da yenilgiye uğrayıp New York'u, ı777'de Brandywine Sa­ va§ı'nda Philadelphia'yı kaybettiler. Yine de, bu yenilgilerin ikisi de dev­ rimin çökmesine neden olmadı. Amerikan kolonilerinden bir strateji

14) Black, Culloden and the '45 (Stroud, 1990). 236 SAV� VE DÜNYA merkezi olmayışı İngilizler için sorun yarattı. Philadelphia'nın alınması bile devrimi sona erdiremedi. Amerikalılar, yenilen kuvvetlerinin geri çekilebilmesinden büyük oranda fayda sağladılar. İngilizlerin Saratoga (1777 ) ile Yorktown'da (1781) ve Amerikalıların benzer şekilde Washington Kalesi (1 776) ile Charleston'da (1780) verdikleri gibi toplu bir kayıplan olmadı. Yine de, İngilizler ister Long Isiand'da isterse Brandywine'da daha büyük bir zafer kazanmış olsalar bile, New England ve Güney'in yenilmezliğiyle yüz yüze gelmek zorunda kaldılar. Jacobusçulara kıyasla Amerikalılar daha fazla bölünmüş liderlik, daha fazla askeri ve politik özerklik ile daha fazla alana sahip olmaktan fayda sağladılar. Culloden'in ardından geniş iç kısımlarda Washington'unki gibi, örneğin BatıNew Jersey' deki Watchung Dağlan mevzisi, savunulabilir mevziler değildi. Soğuk, çıplak ve verimsiz dağ ülkesi İskoçya, Jacobusçu ordusunun yeniden örgüdenebilmesi için gerekli ortamı sağlayamadı. Ancak, koloniler liderliğin bölünmesinden de zarar gördü. Her bir koloni, İngiliz kökenli olmasına rağmen, farklı bir geleneğe ve mirasa sahipti. Koloniler birlik içinde olmayı zor buldular ve onları ancak İngi­ liz varlığı bir araya getirebildL 1 789'daki Fransız Devrimi'nden de öğrenilecek çok şey vardır. Fran­ sız devrimcileri, Jacobusçulann aksine, ama Amerikalılar gibi gücü ele geçirip, bunu hem içteki hem de dıştaki kuvvetler vasıtasıyla korumada başanlıydılar. Ancak, her iki devrim arasında büyük farklılıklar vardır. Amerikan devrimci konseyleri ve milisieri Krala sadık kimselerle ilişki­ lerinde oldukça sert davranınalarma rağmen, bunlara karşı takındıklan tutum Fransa' daki Kral yandaşlanna karşı takınılan tutumdan daha sert değildi: Amerika'da kurbanlan idama götüren arabalar görülmemiştir. Amerikan toplumu devrimci Fransa toplumu kadar savaşa hazır değildi ve özel mülkiere ve eskiden beri var olan kurumlara daha saygılı dav­ ranıyorlardı. Bunun nedeni, Fransa'daki devrime kıyasla Amerikan devri­ minde daha zayıf bir sosyal mücadele olmasıdır. Buna ilaveten, Fransız yerel hükümeti, taşra meclislerini kapatarak kurumsal ve coğrafi açıdan yeniden örgütlendi. Amerika'da benzer bir merkezileşme yer almadı. Aslında, merkezile§meden kaçınma Amerikan devrim ideolojisinin bir ilkesiydi. Söz konusu devrimden önce Ameri­ ka'nın İngiliz dünyasının bir parçası olması dışında güçlü bir kimliği yoktu - ki Fransızlar kıyaslanamayacak kadar güçlü bir kimliğe sahipti­ ler. Fransa'nın aksine, Amerika'da devrimi destekleyenleri terörize ede- DEVRİM ÇAGI VE EMPERYAL BÜYÜME 1775-1815 237

bilecek bir devrimci hareket kaynağı bulunmamakla birlikte, yeni devle­ tin nasıl örgütlernesi gerektiğine dair alternatifve daha az merkezci gö­ rü§ler vardı. Ayrıca, devrimi ihraç etmeye yönelik, özellikle de Kuzey Amerika dı§ına ta§ırmak için bir giri§iınde bulunulmuyordu. Amerikalı­ lar-devrimci Fransa'nın pek çok politikacısını etkileyen evrensellik haya­ line kapılmadılar ve dolayısıyla muhalefet bir koalisyonu harekete geçir­ mediler. Fransa ve İspanya Amerikalılada ittifak kurabileceklerini dü­ §Ündü. Böylece, Amerikan Devrimi'nin ideolojisi ve uygulaması, devri­ min çok büyük bir destek görmesini sağladı ve bu destek sava§ın gidi§atı için önem te§kil etti. Amerikan Devrimi'nin tutuculuğu Fransa'da gerçekle§en devrim ile taban tabana zıttır ve bu, Amerikan davasının -Amerika'nın farklı bölge­ lerindeki farklı politik kültürleri birle§tirip i§birliği yapınalarmı sağlamak­ ba§ansı ve Amerikan politik karakterinin çizilmesi için çok önemliydi. Yine de, bu tutuculuğa rağmen, sava§ Amerika'da yeni bir ulus yarattı. Fransız devrimcileri hakliı.r, sorumluluklar ve bireyler ile kurumların malları konusunda sert bir tutum sergilediler. Aynı zamanda devletin yeni bir takvim yaratarak ve Hıristiyanlığa saldırarak toplumu deği§tirme­ sinin tamamen uygun olduğunu dü§ündüler. Amerikalılar kazanmak için devlete kar§ı böyle bir tutumu taklit etıni§ olsalardı bunun sonucu çok farklı bir Amerikan toplum kültürünün geli§mesi olabilirdi - ki bu kül­ tür, bireyden çok ulusal devletin ve haklardan çok zorunlulukların altını çiziyordu. Amerikan Devrimi'nin ideolojik temelleri o kadar güçlüydü ki, çoğu Amerikalı kendi prensiplerinden vazgeçmek gibi bir durum kar­ §ısında devrimi terk edebilirdi. Jacobusçu ayaklanmaları da Fransız Devrimi ile kıyaslandığında tutu­ cudur ve ayrıca Amerika'nın özgürlük ideolojisi ve uygulaması ile zıt dü§er. Ancak Jacobusçuların ba§arısızlıkları kendi tutuculuklarından de­ ğil, çatı§manın belirli coğrafi ko§ulları ve birbiriyle ili§kili politik ve askeri etkenlerden kaynaklanıyordu. Jacobusçular, ı 744-6 yılları arasın­ da Fransız i§gal planları konusunda etkin biçimde koordine olarnamak­ tan büyük zarar gördü ve zayıf dü§tüler. ı 745'in sonunda ise Bonnie Prens Charlie güneye doğru yürüyünce İngiltere'de ciddi destek sıkıntısı ya­ §ayarak engellerle kar§ıla§tılar. Buna ilaveten, ı 78ı'de Fransız donan­ ması kar§ısında Amerikan sulannda ya§anan durumun aksine İngiliz do­ nanması denizlerdeki üstünlüğünü kaybetmedi. Bu etkenierin kar§ısına, 5 Aralık ı 745 tarihli 'Kara Cuma' günü Lon­ dra'ya yürümeme kararının alındığı Derby' den önce J acobusçuların ba- 238 SAVf'l5s VE DÜNYA

§arısı konmalıdır. Prestonpans'ta alınan zaferin yanı sıra, Jacobusçular İngiltere'yi i§gal ettiklerinde de zafer kazandılar: Carlisle Kalesi, zayıf savunması ve küçük garnizonu nedeniyle 15 Kasım'da teslim oldu ve Jacobusçular bundan sonra güneye doğru ilerlerken hiçbir direni§le kar­ §ıla§madılar. Penrith, Kendal, Lancaster, Preston, Manchester ve Derby direni§ göstermeden dü§tükçe Hanover Hanedam'nın savunmasız ol­ duğu vah§i biçimde ortaya çıktı - ki aynı durum 1 775'te Amerika'da kraliyer otoritesinin kolayca çökertilmesinde de ya§andı. ı 745-6 yılların­ da Amerika' daki Hanover rejiminin savunması hem İskoçya hem de İn­ giltere'de ı 745 yılında alt edilmi§ olan nizami askerlerin elindeydi. Aralık ı 745'teki stratejik bir durumun değerlendirmesinden çıkacak ilginç sonuçlardan biri de, Jacobusçuların kazanabilecekleridir. Jacobus­ çuların hem Derby' den çıkarak ilerlemeleri hem de Fransızların i§gal etmeyi planladığı15 Güney İngiltere'yi istila etmeleri ciddi tehditlerdi. Bu ikisi birle§tiğinde birinin olu§turduğu tehlike diğerininkini artırabi­ liyordu. Londra bölgesindeki Jacobusçu kuvvetler Fransız ilerlemesine kaf§ı tutarlı bir direni§ olu§masını engellemi§ olabilirler. Fransızlar ise Jacobusçulara mahrum oldukları §eyleri sunabildi: ku§atma topları, bir ate§ muharebesi sırasında İngiliz nizami birliklerine kar§ı durabilecek düzenli piyadeler ve güvenli bir lojistik üs. Fransızların ı 744'te Güney İngiltere'yi i§gal etme giri§imlerinin kötü hava ko§ulları nedeniyle ba§arısızlıkla sonuçlanması, donanma güçleri­ nin ve arnfibi kabiliyetlerinin ı 745-6 yıllarında tehdit olu§turmadığı anlamına gelmemektedir. O zamana kadar Toulon açıklarında ı 744'te yapılan tek deniz muharebesi sonuç getirmedi ve İngiliz arniraller ile zalim parlamenterler arasında sert tartı§malara neden oldu. Fransızların ı 7 59'da bir sonraki i§gal giri§imlerine dek -ki bu giri§im de Quiberon Körfezi'nde Hawke'ın aldığı zafer ile engellendi- İngilizler ı 744-6 arasın­ da ana Fransız deniz üssü olan Brest'i ablukaya alamadılar. Bu arada For­ bin'in ı 708'de bir Fransız i§gal filosuDunkirk 'ten Forth Körfezi'ne götür­ meyi ba§arması 16 bu limanın ba§arıyla ablukaya alınamayacağına i§aret etti. ı 7 Aralık ı 745'te Marshal Richelieu'nun emrindeki kuvvet Dun­ kirk'te gemiye binmi§ olsaydı, kendisinin de tahmin ettiği gibi muhte­ melen İngiltere'ye varırdı. Bu dönemdeki arnfibioperasyonlar hiç de kolay

15) F. McLynn, France and the ]acobiıe Rising of 174 5 (Edinburgh, 198 1). 16) J. S. Gibson, Playingthe Scottish Card. The Franco-]acobite invasion of 1708 (Edinbur­ gh, 1988). DEVRiM ÇAGI VE EMPERYAL BÜYÜME 1775-1815 239

değildi, çünkü gemiler rüzgar ve gelgit durumuna bağlıydı, hiç çıkartma gemisi yoktu ve yalnızca birkaç rıhtım vardı. Fakat Oranje Hanedam Willem 1688'de Torbay'a çıkmayı ba§ardı ve Richelieu da William gibi direni§le kar§ıla§mayan bir ·çıkarma yapacaktı. Richelieu kendinin ve Fransa'nın bir sonraki arnfibi operasyonu olan İngiliz yönetimindeki Mi­ norka'yı i§galinde (1 756) ba§arılı oldu. Bu nedenle, Jacobusçuların ba§arısızlıkları değerlendirilirken olasılık­ ların rolü sık sık ortaya çıkmaktadır ve bu da çatı§ınada teknolojik gere­ breilik hususundaki herhangi bir iddiayı çürütebilir. Olasılıklar Ameri­ ka'nın aldığı zafer örneğinde de görülebilir. Amiral Howe, Amerika'nın Long Island' dan geri çekilmesini durdursa veya Washington, Trenton'da sürpriz bir başarı elde etmeseydi ne olurdu? Peki, Burgoyne, ı 777' de Sara­ toga'ya doğru güneye harekete geçmese veya General Howe daha önce Philadelphia'yı ele geçirmeseydi? Fransa sava§a girmeseydi veya ı 78l'de Chesapeake'i engellemeseydi? Bu sorular listesi kolaylıkla uzatılabilir. Her bir hipotez üzerinde dü§ünülebilir ve bunların hiçbiri Amerika'nın konumunun güçlü, İngiltere'nin ise zayıf olduğu gerçeğini çürütmez. Yine de, her biri §ansın sava§taki rolünü ve kaçınılmaz bir sonuç ummanın budalalık olduğunu hatırlatır. "Güney, Amerikan İç Savaşı'nı kazanabi­ lir miydi?" tartı§ınasında olduğu gibi bu konudaki spekülasyonları anlam­ sız ya da deği§iınci yanlılık ve nostalji olarak görmek yanıltıcıdır. Geçıni§ ve dolayısıyla bugün, bireylerin geçmişte kar§ı kar§ıya kaldığı seçenekler göz ardı edildikçe asla anla§ılamaz. Yalnızca tarihin akı§ının önceden belirlendiğini ve a§ikar olduğunu değil, aynı zamanda geçıni§in fatihlere ait olduğunu ve hem günümüze hem de geleceğe sahip olmaları gerekti­ ğini dü§ünmek yanlı§tır. Bu da özellikle askeri tarih için geçerli bir olgu­ dur. Piers Mackesy, kar§ı ayaklanma olasılıklarının altını çizıni§ ve İngiliz­ lerin Güney'de bastırılabileceğini iddia etıni§tir. Buna ilaveten, Fransız­ ları etkileyen sorunlara da dikkat çekıni§tir - ki bu konu Dan Baugh'un sonraki çalı§ınasında da ele alınmı§tırP Mackesy, Fransa sava§tan çekil­ seydi, 'isyancıların' 1 78ı'de içinde bulundukları durumda sahradaki ni­ zami birlikleri muhtemelen daha fazla destekleyemeyeceklerini de söy­ lemiştir. Bu ise, Mackesy'nin iddiasına göre, isyanların hastınlmasını

17) D. Baugh, "Why did Britain lose command of the sea during the war for Ameri­ ca?", ]. M. Black ve S. Woodfine (yay. haz.), The British Navy and theUse of Naval Powerin the Eighteenth Century (Leicester, 1988), s. 161-3. 240 SAVAŞ VE DÜNYA kolayla§tıracaktı. 18 Mackesy sözlerini, "bence İngilizler biraz daha da­ yanabilselerdi sava§ı kazanabilirlerdi"ı9 diyerek sonlandırmı§tır. Ancak, Mackesy'nin özellikle Güney Carolina kıyılannın pasifle§tirilmesi ko­ nusundaki iddialan New England için geçerli değilmi§ gibi görürunek­ tedir. Buna ilaveten, örneğinı 776'da mümkün olabilecek bir pasifle§tirme eylemi yıllarca süren politikle§tirme ve sert çatı§malardan sonra pek uygulanamadı. Bununla birlikte, iç kesimlerdeki kolaniler etkisiz hale getirilip kral yanda§larının hakimiyeti altına almsaydı, New England kıyılannın ablukaya alınması ile A§ağı Hudson hattının kontrol edil­ mesi (Kanada değil, New York merkezli kuvvetler tarafından) New Eng­ land'daki direni§in sürmesini güçle§tirebilirdi (İngiliz i§galiyle değil, politik iradenin kaybedilmesi ile) . Avrupa dünyası bünyesindeki deniza§ın isyanların, diğer bir deyi§le yerli halktan ziyade Avrupalı kolonkilerin çıkardığı isyanların bir safhası olarak görülen Amerikan Devrimi, Avrupa'nın Yeni Dünya üzerinde doğrudan uyguladığı politik kontrolün sonianmasına neden olan bir dizi zaferin ilki olarak ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, Avrupa devletlerinin Avrupalıla§tınlmı§ kolonilerde ı 775-ı835 arasındaki dönem boyunca sergiledikleri ba§arısızlık ile aynı dönemde Avrupalı olmayan halkları yenerek -ki bunun en belirgin örnekleri, Okyarrusya ve Hindistan'daki İngilizler, aynı zamanda ı830'dan itibaren Cezayir'deki Fransızlar ve Doğu Antiller'deki Hollandalılardır- daha çok toprak üzerinde hakimiyet kur­ malan arasmda belirgin bir çeli§ki var gibi görünebilir. Amerika'nın, örneğin Ohio bölgesinde ve Florida' daki Amerikan yerlilerini yenerek yayılmasının (Avrupa veya en azından Avrupalıla§tınlmı§ dünyanın ya­ yılmasının bir yönü olarak) konuya dahil edilmesi, bu değerlendirmeyi güçlendirile bilir. Eğer böyle bir değerlendirme benimsenecekse, Avrupa askeri sistemi­ nin en önemli etken olduğu sonucuna vanlacaktır: Bu sistem Avrupalı­ la§tırılmı§ isyancı kolaniler değil fakat bu sistemden yoksun halklar kar§ısmda zafer kazanılmasını garanti etti. ı 79ı'de Toussaint L'Ouver­ ture (ı743- ı803) liderliğinde San Domingo Adası'nda çıkan köle ayak­ lanması ilginç bir deği§imdir. Ayaklanma ve takip eden sava§ ta Afrika'nın yankıları oldu ve ayaklanmada Avrupa uygulamalan ile devrimci Fransız

18) S. Mackesy, Couldthe British have won the War ofindependence?(W orcester, Mass., 1976), s. 23-4. 19) A.g.e., s. 28. DEVRiM ÇAGI VE EMPERYAL BÜYÜME ı 775- ı 8 ı 5 24 1 ideolojisinden faydalanıldı. Toussaint adanın İspanya'ya ait olan kısmını 1800'de ele geçirmiştir. Kısmen Toussaint'ın 1802'deki müzakereler sırasında ihanete uğraması nedeniyle, kuvvetleri Charles Leclerc komuta­ sındaki Fransızlar tarafından yenilgiye uğratıldı, ama Toussaint'ın halefi Jean-Jacques Dessalines Fransızlan 1803'te geri püskürterek 1 Ocak 1804 tarihinde bağımsız Haiti Devleti'ni kurdu. Dessalines kendini İnıpara­ tar I. Jacques ilan etti, ancak iki yıl sonra suikasta kurban gitti. İngiliz Batı Hindistan Alaylan ile yaşanan deneyimler, özellikle sıtma hastalıkla­ una daha çok direnç gösterebildikleri için Siyahlann Karayipler'de Avru­ pailiardan çok daha iyi savaşçilar olduğunu ortaya koydu20 ve bu Haiti' de de gözlemlendi. Adadaki çatışma hem ideolojik etkenierin gücüne hem de kolonileri etkileyen diğer taahhütlerin rolüne de işaret etti. Genellikle, Avrupa kuvvetini Avrupalı olmayanlar karşısında artıra­ rak nispeten az sayıda askerin çok daha kalabalık orduları yenmesini olanaklı kılan askeri altyapı ve teknikler Avrupalılaştırılmış yerleşirnciler karşısında aynı etkiyi yaratmadı. Sonuç olarak, askeri imkan ve kabiliyet bakımından herhangi net bir üstünlük veya aşikar bir fark olmaksızın, savaşlar her zamarrvar olan diğer faktörlerden etkilendi: birincisi, savaşın alışılmış yönleri, özellikle kararlılık, moral, liderlik ve çarpışma kalitesi; ikincisi, uzak mesafelerde savaş açma konusunda yaşanan lojistik sorunlar, özellikle etkin biçimde hakimiyet kurmayı ve kuvvet sevk etmeyi amaçla­ yan imparatorluk gücü ile hızla etkin biraskeri altyapı kurmaya çabalayan isyan arasındaki zıtlık; üçüncüsü, çatışmanın yıpratıcı doğası, özellikle de çatışma, isyanlar ve iç savaş üzerinde yoğunlaştığında gerçekleşen askeri ve politik yıpranma. İlk önce İngiltere'nin ve sonra İspanya'nın yenilmiş olması bu üç faktörün Avrupa'nın Avrupalılaşmış kolaniler tarafından yenilgiye uğratılmasını olası kıldığını gösterebilir; oysa milenyumun or­ tasında, on beşinci yüzyıldan başlayarak Avrupalılann Avrupalı olmayan­ lar karşısında gösterdiği başan Avrupa savaşlan terimi ile özedenen tek­ nolojik, örgütsel ve diğer öğelerin belirleyici olduğu sonucuna götürebilir. Ancak bu çözümleme genişletilebilir. Öncelikle, on dokuzuncu yüzyıla kadar Avrupalı güçlerin karada ezici bir askeri üstünlüğü olduğu kesinlikle net değildir. Örneğin, verilen kayıplar ve İngilizlerin 1803'te Hindis-

20) C. L. R. James, The Black]acobins: Toussaint L'Overture and theSan Domingo Revo­ lution (Londra, 1980) ; D. S. Geggus, "The Haitian Revolution", F. W. Knight ve C. A. Palmer (yay. haz.), The ModemCaribbean (Chape! Hill, N.C. 1989), s. 21-50; L. D. Langley, The Arnericas inthe Age of Revolution (New Haven, 1996), s. 102-35; R. N. Buckley, Stives in Red Coats: The British West India Regiments, 1795-1815 (New Haven, Conn. 1979), s. 104. 242 SAV� VE DÜNYA

tan' da Maratlıalar kaf§ısında aldıklan zafer sırasında kar§ıla§tıklan güçlük­ ler böyle bir üstünlüğün olmadığına i§aret etmektedir. İkinci olarak, hem İngilizler hem de İspanyollar, isyancı kolonicilerle yaptıklan sava§larda böyle bir incelemenin ortaya kayacağından daha fazla ba§arı gösterdiler. Bu durum ise hem salıradaki çatı§malar, örneğinHuaqui (ı8 ı ı) ve İspan­ ya'nın Yukarı Peru (Bolivya) ile Rancagua'yı (ı8ı4) yeniden fe thetmele­ rini sağlayan -ki bu da Şili'nin alınmasına yol açtı- Sipe Sipe (ı8ı5) zaferleri, hem de aslında iç sava§ın gerçekle§tiği dönemde İngilizlere ve İspanyollara yerli halkın destek vermesi konularında geçerli oldu. Üçün­ cü olarak, devrime ayak direyen güçlerin sergilediği eski rejim askeri metot­ larının uygulanabilirliği ve esnekliği devrimci kuvvetlerin er geç kazana­ cakları iddiasını haklı çıkarmaktadır. İspanyollar, Yarımada Sava§ı'nda etkili olan kumandanları kuvvetlerine kattılar. Dördüncüsü, Amerikan yayılması Amerikan yerlilerinden çok zayıf kom§uların zararınaydı. Amerikalılar, ı 790-ı820 yılları arasında eski kuzeybatıdaki Amerikan yerlilerinin ve ı8ı2 Sava§ı'ndan sonra da Flo­ rida' daki Amerikan yerlileri ve Maroon topluluklarının elinden toprak aldı, ama aynı §eyi Fransız Devrimi ve Napoleon Sava§ları döneminde Güney Körfez'deki güç kaybetıni§ İspanyollara da yaptılar. İyi korunma­ yan Baton Rouge ı8ıO yılında gayrı resmi bir Amerikan kuvveti tarafın­ dan ele geçirildi ve daha sonra yağmalandı. Andrew Jackson ı8ı8'de ba§arıyla Florida'yı i§gal etti ve bir sonraki yıl burası İspanyollar tarafın­ dan terk edildi. Böylece, Amerika Birle§ik Devletleri, Körfez kıyılarında­ ki çıkarlarını sağlama almak için Avrupa ulusunun zayıflığından fayda­ landı. Amerikalılar, 1812 Sava§ı sırasında Kanada'yı da ku§atmak için giri§imde bulundular, ancak İngiliz Kanada onları geri püskürtecek ka­ dar güçlü çıktı. İspanyollar, askeri problemlerden ziyade politik problemler nedeniy­ le güç kaybetti. Bunların en önemlisi de Fransa'nın kıta İspanyası'na arka arkaya vurduğu darbelerden kaynaklanan sorunlardı. Latin Ameri­ ka'daki Kral yanda§ları (İspanyol destekçiler) çok kötü biçimde parça­ landı ve bölünmü§lükleri İspanya'nın tutarsız politikalarını etkiledi. Si­ vil ve askeri yetkililer, büyük §ehir veya ta§ra yöneticileri sık sık çatı§tılar. Yeni Granada'da genel vali ile ba§kumandan §iddetli bir rekabet içine girdi. Mali sıkıntılar kraliyet ordusunu yerel ekonomiye bağlı kıldı - ki bu da nüfusunomuzlarına büyük bir yük bindirdi. Zorla alınan borçlar ve ku§atmalar 'insanların gönlünü ve aklını çelmenin' en iyi yolu değildi. İspanya'dan gönderilen kraliyet kuvvetleri de özellikle sarıhumma ve DEVRiM ÇAGI VE EMPERYAL BÜYÜME 1775-1815 243

dizanteri ile darbe aldı ve yerli halkı askere almak zorunda kaldılar ve bu da yeni politik sorunlara yol açtı. New Granada 1816'da kraliyet ordusu­ na kucak açmışken, 1819'a gelindiğinde bağımsız bir Küba için her yerde sesler yükselmeye başladı. 21 -ispanya herhangi bir teknolojik avantaja sahip değildi. Aksine, diğer Avrupalı güçler İspanya'yı askeri bakımdan geri kalmış olarak görüyor­ du. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki silah satıcıları, ayaklanmacıları büyük oranda desteklediler. İspanya hükümetleri Amerika'daki kuvvet­ lerine nispeten az sayıda silah tedarik etti. Kral yandaşlannın kullandığı silahların çoğu yerlilerden tedarik .edildi. Üstüne üstlük, çeşitli ayaklan­ macı gruplar silahlar açısından biraz üstünlüğe sahipti. Örneğin, Kolom­ biya' da cumhuriyetçiler Kolombiya ve Venezüella arasındaki geniş ova­ ları ele geçirmiş olan Llanero kovboylannın binicilik becerilerinden fayda­ landılar. Llanero'lar çok iyi mızrak kullanıyorlardı ve kralın yandaşlan atlı Llanero saldırılarına tatmin edici bir şekilde karşı koyamadı. Bir süvari birliği saldırısı da ayaklanmacıların Şili' deki Chacabuco Çarpışması'nda (181 7) zafer kazanmalarında önemli oldu. Teknolojik değil fakat politik faktörler çok fazla önem teşkil ediyor­ du. İspanyol- Amerikan bağımsızlık savaşları teknolojik avantajın uzun süredir belirleyici bir rol oynadığı İspanyol fe tihlerinin bir tekran değil­ di. Ancak o zaman, üçüncü bölümde de belirtildiği gibi, fetihlere bu biçimde bakılması da sorgulanabilir. İngiltere örneğinde etkileyici olan şey, askeri gücün çeşitliliği ve çok katmanlılığıdır. 1740 ile 1783 arasında İngiliz Devleti Jacobusçu ayak­ lanmasını bastırdı; Avrupa kıtasında Fransızlara karşı çok iyi mücadele verdi; Fransız denizaşırı imparatorluğunun büyük bir kısmını fethetti ve İngiliz İmparatorluğu'nun Savaşı (1775-83) olarak tanımlanabilecek olan bir mücadelede Fransa, İspanya ve Hollanda'nın o sırada darbeler almak­ ta olan ama yıkılınayan İngiliz dünyasını parçalama girişimlerini herta­ raf etti. 1783 ile 1815 arasında İngiliz Devleti, en dinamik Hindistan kuvvetleri olan Mysore ve Marathaları yendi; 1 798'e tarihlerren İrlanda ayaklanmasını bastırdı ve devrimci ve Napoleoncu Fransa'nın meydan okumasına karşı koyarak, sonunda Napoleoncu Fransa'yı yendi.

2ı) G. A. Smith, "Storm over the Gulf: America's Destiny Becoming Manifest", The Consortium on RevolutionaryEurop e: Selected papers, 1994 (T allahassee ı 994) , s. 5 ı 0-ı 6; S. Clissold, Bemarda O'Higgirıs and the Independence of Chile (ı968); J. Lynch, The Spanish ArnericanRevoluıions 1808-1826 (2. basım, Londra, 1973); T. Anna, The Fal! of the Royal Govemment inMexico Ciıy (Lincoln, Nebraska, ı978) . 244 SAV!\:'s VE DÜNYA

Bu durum ise askeri bakımdan zayıf veya katı bir devlete i§aret etme­ mektedir. Aksine, İngiltere kara ve deniz gücünü birle§tirmede diğer herhangi bir devletten üstündü. Amerikan Bağımsızlık Sava§ı'na ili§kin anlatımlarda bu ba§an genellikle küçümsenir, çünkü Comwallis'e ı 78ı yılında denizden destek sağlanamamasına odaklanılır ve genellikle Amerikalıların denizden ciddi bir saldırı ba§latamamı§ olması, Ame­ rikalı akademisyenlerin sava§a ili§kin genel çalı§malarında donanma boyutuna dikkat edilmemesine neden olmu§tur. Portekizliler ve Doğu Asyalılar örneğinde olduğu gibi, on altıncı yüzyılda yapılmayan sava§lar askeri durumun genel izlenimini §ekillendirmi§tir. Askeri boyut politik etmenlerden ayrı tutulamaz. Kazanmaya olan kararlılık askeri imkan ve kabiliyet söz konusu olduğunda çok fazla önem te§kil etmi§tir. Sadece bu sebeple bile, Amerikan Bağımsızlık Sava§ı bir­ kaç yıl daha uzasaydi neler olurdu diye sormak anlamsız olacaktır. İngi­ lizler askeri bakımdan ı 782'de sava§maya devam etti ve hatta N apoleoncu Fransa ile daha uzun bir süre ara vermeksizin sava§mı§ olmalarına rağ­ men, bu politik açıdan pek fazla ba§arı getirmedi. Daha önce gerçekle§mi§ olan çatı§maların aksine artık yalnız kalan İngiltere, ittifak politika­ larının zorunlulukları ile problemlerini ve müttefikler çatı§madançekil­ dikçe yalnız kalma tehlikesini dü§ünmek zorunda kalmadı - İngiliz hükü­ meti, bunun yerine, dü§manlarının arasındaki parçalanmalardan çıkar sağladı. Ancak zafer kazanılamaması morali çökertti. Yedi Yıl Sava§- 1 ları'nda §evkle ça.rpı§malarını sağlayan ve ı 759-6ı yılları arasında Fran- · sa'ya ve ı 762'de Ispanya'ya kar§ı kazanılan zaferiere benzer bir olay ger­ 1 çekle§medi. Bunun yerine, Hindistan, Afrika, Batı Antiller, Akdeniz, kendi karasuları ve Kuzey Amerika'da zafer kazanılamaması morali zayıf­ la ttı. Ayrıca bu durumun hem Comwallis'in risk alarak Virginia'ya yürü­ mesine neden olan fırsatçılıkhissine , hem de Yorktown ve Akdeniz üssü Minarka'nın ı 782'de kaybedilmesi gibi engellerin abartılarak, genel inanı§a göre, Fransız Devrimi'inde ve Napoleon Sava§larında olduğun­ dan daha fazla biçimde barı§ yapılması için baskı olu§tuğuna dair endi§elere yol açtığı iddia edilebilir. ı 775-8 yıllarında alınan yenilgilere ve Kuzey Amerika'daki engellere göğüs gerilebildi. Bunlar en az Yorktown kadar ciddiydi: Mart ı 776'nın sonunda On Üç Koloniden hepsinin üzerindeki hakimiyetin kaybedil­ mesi, ı 775 sonunda Amerikalıların ba§langıçta ba§arılı olan Kanada i§­ gali, Saratoga'daki (ı 777) teslim olu§, Philadelphia'nın terk ediln;ıesi (ı77 8) . Ancak ı 78ı-2 yıllarındaiç politika ve coğrafi durum farklıla§tı: DEVRiM ÇAGI VE EMPERYAL BÜYÜME 1775-1815 245

Yukanda bahsedilenlerden herhangi biri, muhtemelen Yorktown'ın ar­ dından ya§anana benzer bir politik deği§ime neden oldu. İngilizler için seçilecek en iyi yol, 1775 öncesinde kolonidiere Car­ lisle Komisyonunun 1778'te öne sürdüğü ko§ullan veya sava§ sırasında İrlanda'ya tanınan yasama özgürlüğüne benzer bir hak önererek devrim­ den kaçınmak olurdu: Bu önlemlerden her ikisi de hükümetin esnekliği­ ni kaybettiği anlamına gelmektedir. Devrim bir kez patlak verdiğinde ve Kral yanda§ları ilk ba§ta verilen mücadelelerde ba§arısız olup böylece kraliyetİn On üç Kolani üzerindeki hakimiyeti tanınmadığında, İngiliz­ ler için en iyisi muhtemelen kayıplarını azaltmak olurdu. Çatı§ınadan 'galip çıksalardı' konumlarını korumak için çok büyük bir kuvvet konu§­ landırmak zorunda kalacaklardı ve böylece İngiliz Devleti'nin askeri ve mali kaynaklarını kullanınada a§ırıya kaçacaklar ve Kuzey Amerika'da yeni baskılar olu§turarak uzla§ına olasılıklarını tehlikeye atabileceklerdi. Bu iddia üzerinde çok fazla durulmamalıdır. 1746'dan sonra İskoçya ve 1798'den sonra İrlanda ba§a çıkılmaz hakimiyet sorunlarına sebebi­ yet vermediler ve İngiliz hükümeti Amerika'nın pek çok bölgesinde yar­ dım almak için yanda§larına dönebilecekti. Yine de gerginlik olacaktı ama nihayetinde tüm bu gerginlikler çözümlenecekti. İngiliz tarihinde belirleyici bir rol oynayan dönem olan 1775 ile 1785 yılları arasında İngiltere iki büyük tehditle kar§ı kar§ıya kaldı. Birincisi Amerikan Dev­ rimi ve ikincisi de devrimci ve Napoleoncu Fransa ile yapılan sava§lardı. Bu ikisinden de uzakta olması ve hükümet, finans ve askeri alanlarda ya§anan yeniden canlanma dönemi ile bunlardan ayrılması İngiltere'yi §anslı kıldı. Amerika 1812'ye kadar İngiltere'ye bir daha meydan okuma­ dı ve o zamana dek 1795-8 ve 1805-11 yılları arasında kar§ıla§ılan tehdit­ ler hertaraf edilebildi, Fransız donanınası yenilgiye uğratıldı ve Napoleon Rusya'ya saldırdı. Ancak İngilizler, Amerikalıların İngiltere'ye kar§ı kay­ naklarını daha önce kullanmayacaklarını bilemezlerdi. Eğer İngiliz İm­ paratorluğu'nun hala bir parçası olsalardı, 1790'lar veya 1800'lerde bu­ rada yapılacak ba§ka bir devrim gerçekten de çok ciddi olabilirdi. İkincisi, büyük sayılarda in§a edilen sava§ gemileri Fransa ile müttefik­ lerinin ve daha sonraki çatı§ınalarda da Fransa'ya bağımlı ülkelerin do­ nanmalarını yenmek için kullanıldı. Bu ilk mücadele ya§anmasaydı, İn­ giliz donanınası hem küçük hem de ya§lı ve denize pek dayanıklı olma­ yan gemilerden olu§ur ve ölümcül sonuçlar doğurabilirdi; oysa Fransa donanmasının Amerikan sava§ının bir sonucu olarak büyük sayılarda gemi in§a ettiği de doğrudur. 246 SAV� VE DÜNYA

Yenilginin faydalarından bahsetmek çeli§kili görünebilir, fakat bu, tarihin, özellikle de askeri tarihin istemeden elde edilen sonuçlarını hatırlatır. İngilizler devrimi engelleyebilseler ba§arılı olabilirlerdi ve iyi bir askeri çözüm Aralık 1776' da ortaya kondu. Bu tarihten sonra zaferler kazanmak mümkündü ve gerçekten kazanıldı, fakat muhtemel bir zafer bunların dı§ında kaldı; İngilizler ı 780'de New Jersey'e doğru ba§arıyla ilerleyebilseydi bir hezimet yaratabilirlerdi, ama Amerikan tarafında ya§anan problemler her ne olursa olsun, zafer kazanmak giderek imkan­ sız görünmekteydi. O günkü ko§ullara bakarak bu muhtemelen istenme­ di, fakat 1770'lerde İngiliz devlet adamları bağımsız bir Amerika'nı:p. İngiliz dünyasını devirmek için Fransa'ya katılmayacağını bilemezlerdi. Yeni olu§an Amerika kolonile§meden ilk ve en çok uzakla§an ülke­ lerden biri oldu ve Avrupa mirası, bağımsızlığı ve yayılma için yeni fır­ satların bile§iminden en iyi faydayı sağladı. Kanada'nın kararlılığı kar§ı­ sında ı 812-ı 4 yıllarında yapılan Anglo-Amerikan Sava§ ı sırasında Ka­ nada'yı i§gal edememesine rağmen, Amerika Birle§ik Devletleri ısıS'te New Orleans'taki İngiliz saldırısına ba§arıyla direndi ve İspanya'yı yene­ rek ı810'larda Meksika Körfezi boyunca da yayıldı. New Orleans'ta alı­ nan zafer Andrew Jackson'ın ba§kanlık kariyerinin temelini olu§turdu ve Amerikan ulusçuluğunun geli§mesinde çok fazla önem te§kil etti - ki bu, kimlik ve gurunun önemli bir kaynağıydı. Amerika §iddet mezhebi içinde §ekillenen bir ulustu ve otoritenin sorgulanması, kimliği için ha­ yati öneme sahipti.

İngiliz Emperyalizmi

Yine de gücün yayılması ve on sekizinci asrın son yıllarında küresel ili§kilerin deği§mesi bakımından dönemin en önemli geli§mesi, İngilizle­ rin ı 792'de Tipu Sultan'a kabul ettirdiği ko§ullardı. İngilizler sadece önemli ölçüde toprak elde etınediler, aynı zamanda müttefiklerinin de -Marat­ halar ve Haydambad Nizamı- toprak kazanmalarından sorumlu oldular. Kısacası, Hindistan hükümdarları ile ili§kiler giderek daha çok İngiliz buyruğu altında kuruldu. İngilizler, bazı açılardan, örneğin Lodiler ve Moğolların daha önce yaptıkları ve Afganların yüzyılın ikinci yarısında yapmaya çalı§tığı gibi, sadece Hindistan zenginliğini ve topraklarını ele geçiren, diğer bir Hintli olmayan halktı. Ancak, Hindistan değerlerini benimseme konusunda DEVRiM ÇAGI VE EMPERYAL BÜYÜME 1775-1815 247 daha önceki fatihler kadar istekli olmadılar22 ve anavatanlarının uzaklığı kendilerine özgü kimliklerini korumalarını sağladı. İngilizlerin veya diğer Avrupa giiçlerinin ve halklarının askeri faali­ yetlerinin Avrupa dışındaki tüm bölgelerde etkili olduğunu düşünmek yanlıştır. Japonya ve Çin hala dışa kapalı ülkelerdi. Ruslar, Çinlilerin kendilerini Amur bölgesinden çıkarmalanna henüz bir karşılık verme­ mişlerdi. Örneğin, Borneo'da bulunan İngiliz yerleşim alanı Balamban­ gan ı 775'te yerel bir ayaklanma ile yok edildi. Genellikle, Avrupalı güçler taahhütlerinde kısıtlı hareket etme gere­ ği duyuyorlardı. Bu nedenle, İngilizler, ı 790'ların başlannda (modem Malezya' daki) Kedah prensinin Siyam karşısında yardım taleplerine ce­ vap vermeme kararı aldı. Oysa, İngilizler ı 786'da böyle muhtemel bir destek sözü vererek Pinang'ı ele geçirmişlerdi.23 ı 782 yılında, daha sonra I. Rama (ı 782-ı809) unvanını alan dinamik bir Siyamlı general olan Chakri, Siyam tahtını ele geçirdi ve Birmanya ve Kuzey Malay hükümdar­ ları üzerindeki Siyam baskısını sürdürdü. Birmanyalılar, ı 785 ve ı 786 yıllarında, İngiltere'nin Güney Asya'da konuşlandırabileceğinden çok daha büyük bir kuvvetle, zorunlu askere alınan 200.000 adaınla Siyam üzerinde seferler düzenledi. Ancak başarısız oldu ve bu kuvvetin yaklaşık yüzde 40'ını hastalık ve firarlarneden iyle kaybetti. 24 ı 790'lar ve 1800'ler­ de Siyam, Kamboçya ve Kuzey Lao devletleri üzerindeki etkisini artırdı ve Birmanya' da yeniden toprak elde etti. İngiltere ise bu çatışmayı kont­ rol etmedi ve etkilemedi. İngiltere'nin ihtiyatlı davranması yalnızca yerel kuvvetlerin gücü de­ ğil, aynı zamanda bölgesel yayılma konusunda kaygılı olunduğunu göste­ riyordu. 1790'da, radikal olduğu söylenemeyen Fife kontu, "dominyonlan genişletmekle değil, elimizdekileri yönetmekle ilgileniyorum" diyordu. İki yıl sonra, kraliyet konuşmasının bir taslağı muhalif politikacılara gösteril­ diğinde, bunlardan biri olan Lord Loughborough, Başbakan William Pitt'e (Genç) yazdığı mektupta şöyle demiştir: "Ele geçirilen tüm bu toprakların topraklan genişletmekten ziyade sahip olduklarımızı korumak konusun­ daki önemi ve askeri operasyonlarımızdaki amacın fe tihler değil güverılik olmasına ilişkin görüşler, çoğumuz için memnuniyet vericidir."

22) A. C. Bayly, "The British Military-Fiscal State and Indigenous Resistance. India 1750-1820", L. Stone (yay. haz.),An lmperialState at War. Britainfrom 1689 to 1815 (Londra, 1994), s. 324-49. 23) R. Bonney, Kedah 1771 -1821 (Oxford, 1971), s. 100. 24) N. Tariing (yay. haz.), Cambridge Historyof Southeast Asia, s. 580. 248 SAV� VE DÜNYA

Temmuz ı 786'da Hindistan İdare Kurulu, Gizli Yönetim Kurulu Ko­ mitesi'ne resmi politikanın önceliklerini açıkça belirten birtakım tali­ matlar gönderdi: "İster yerel kuvvetlerin bugünkü durumunda isterse gelecekte kendi aralannda yapılabilecek herhangi bir devrimde benim­ seyeceğimiz prensip, halihazırda elimizde bulunan topraklardan mem­ nun olduğumuz ve ba§ka topraklar edinmek için sava§a girmeyeceği­ mizdir."25 Kurul buna bir ihtar da eklemi§ ve herhangi bir yerli prens Avrupa'nın desteğini kabul edecek olursa, İngiltere'nin dü§man yerli hükümdarları destekleyeceğini ancak bunun da savunma gereği konulan bir hüküm olduğunu söylemi§tir. Mayıs ı 790'da toplanan Fransız Ulusal Meclisi'nde 'evrenselmonarş i'26 pe§inde olmakla suçlanan İngiltere, bölgesel yayılınacılık konusunda a§ırı tedbirli davrandı ve bu İngiltere'nin askeri sistemini hem yansıtıyor hem de etkiliyordu. Bu, ayrıca on sekizinci yüzyıl Avrupa deniz kuvvetleri için de geçerliydi. Okyanus a§ırı ticareti yaymakla §üphesiz ilgilenirler­ ken, bölgesel hakimiyeti geni§letme ve ba§ka büyük yükümlülükler üst­ lenme konusuna kar§ı ilgisiz kaldılar. Ancak, saldırgan İngiliz resmi gö­ revlileri ve tüccarları söz konusu politikanın savunmacı yönüne ayak uyduramadılar. Göçün getirdiği karma§aya rağmen, ulusal politika ile kavgacı korsanların giri§imleri arasında benzer bir zıtlık Amerika Birle§ik Devletleri'nde de olu§tu.27 Buna ilaveten, ı 788'de Avustralya'da ve ı 789'da Andaman Adaları'nda olduğu gibi, hiçbir yerel devlet tanınmasaydı İn­ giltere daha cesur davranıp kıraç veya çöl olarak kabul edilen topraklara ili§kin yerle§ik kanılardan fayda sağlayabilirdi.28 İlk önce devrimci sonra da Napoleoncu Fransa'nın dirayeti ve hırs­ ları açığa çıktıkça ve Fransa kaf§ısında yenilgiye uğrarnaları veya bağım-

25) Fife to William Rose, 7 Mayıs 1790, Aberdeen, University Library 2226/131/817; Loughborough to Pitt, 9 Aralık 1792, PRO. 30/8/153 f. 71. B.E. Kennedy, "Anglo-French Rivalry in India and in the Eastem Seas, 1763-93: A study of Anglo-French tensions and of their impact on the consolidation of British power in the region" (Doktora tezi, Austra­ lian National University) s. 183. 26) Archives Pariementairesde 1 787 a 1860: Recueil complet des debuts legislatifs et politiques des chambres francaises (27 cilt, Paris, 1879-1913), XV, 528. 27) R. C. Stuart, United States Expansionism and British North America, 1775-1871 (Chapel Hill, N.C. 1988), s. 5. 28) W.E. Washbum, "The Moral and Legal Justifications for Dispossessing the ln­ dians", J. M. Smith (yay. haz.), Seventeenth Century America: Essays in Colonial History (Chapel Hill, N.C. 1959), s. 24-32; A. Frost, "New South Wales as terra nullius: the British denial of Aboriginal land rights", Historical Studies, 19 (1981), s. 513-23. DEVRiM ÇAGI VE EMPERYAL BÜYÜME 1775-1815 249

sızlıklarını kaybetmeleri daha önce Fransa kar§ıtı olan imparatorluk güçle­ rini donanmaları ve kolonileri konusunda endi§eye sürükledikçe, ileri savunma, ı 793'ten itibaren bölgesel toprak ediniminde İngiltere için büyük önem kazandı. Fransa, ı 795'te Birle§ik Eyaletleri (Hollanda) i§gal edip İngiltere'nin kolani üslerini ele geçirmesine yol açtı: Malakka, Trin­ comalee, Galle, Padang ve Cape Kolonisi aynı yıl ya ele geçirildi ya da i§gal edildi. Napoleon'un ı 798'de Mısır'ı istila etmesi yalnızca Doğu Akdeniz'deki mevcut durumu değil, aynı zamanda Hindistan'a giden yolları da tehdit etti. Fransızlar, be§ yıl içinde Hindistan, Batı Antiller ve 180ı'de İspanyollardan alınan Louisiana'ya sefer düzenleme planları yaptılar. Fransızların ve Rusların niyetlerine ili§kin endi§eler İngilte­ re'nin Yakındoğu'ya daha fazla ilgi göstermesine neden oldu. ݧte bu yıllar­ da 'ileri savunma' açıkça görülebilir,29 ve yine bu yıllarda bölgesel toprak edinimine odaklanıldı, oysa bu İngiltere ve diğer Avrupa güçleri arasın­ da daha önceki barı§ yıllarında da bir faktördü (ı 784-92). Fakat imparator­ luğun temel dürtüsü, hem güç ve toprak edinmek hem de korku salmak için sava§maktı. Bu yüzden, ancak İngiltere'nin Fransa ile sava§a girdiği yıl olan 1 793'ten itibaren ileri savunma yeniden önem kazandı. Bu deği­ §imin gerçekle§eceği, Üçüncü Mysore Sava§ı (ı 790-2) sırasında bir fetih haline gelen sava§ı hükümetin ve halkın desteklemeye kar§ı gösterdiği istekle Hindistan'daki İngiliz politikasında önceden belli oldu.30

Pasifik

Dolayısıyla, Avrupalıların tüm dünyada bölgesel hakimiyet kurma ama­ cıyla yola çıktıklarını dü§ünmek yanlı§ olmasına rağmen, Avrupa'nın etki alanı dı§ında kalan bölgelerin çapı giderek azalmaktaydı. On seki-

29) C. de La Jonquiere, L"Expedition d'Egypte, 1798-1801 I (Paris, 1900) ; F. S. Renaut, LaQuestion de laLouisian e, 1796-1806 (Paris, 1918); G. Blainey, The Tyrannyof Distance (Melbourne, 1966), s. 70-98; I. Murat, Napoleon et le reve americain (Paris, 1976); M. E. Yapp, Strategies of British India: Britain, Iran and Afghanistan 1798-1850 (Oxford, 1980); E. Ingram, Commitment to Empire: Prophecies of the Great Game in Asia, 1797- 1800 (Oxford, 1981); S. Mackesy, Warwithout Victory. The Downfall of Pitt, 1799- 1802 (Oxford, 1984), s. 144-7; S. Förster, Die machtigen Diener der East India Company. Ursachen und Hintergründe der britischen Expansions-politik inSlidasien, 1793-1819 (Stuttgart, 1992). 30) S. J. Marshall, '"Cornwallis Triumphat': W ar in India and the British Public in the Late Eighteenth Century", L. Freedman, S. Hayes ve R. O'Neill (yay. haz.), War, Strategy and International Politics (Oxford, 1990), s. 60-74. 250 SAVAŞ VE DÜNYA zinci yüzyıl Avrupalıların Pasifik'içoğunlukla sava§ gemileriyle ke§fettik­ leri çağ olmu§tur. Fransa, ı 784-9 yıllan arasında, Hint ve Pasifikokyanus­ lanna on defa deniz seferi düzenleyip Süvey§'ten Kore'ye kadar Asya kıyılannın haritasını çıkardı. La Perause'un ı 785-8 arasında yaptığı se­ fer Avrupalıların ne kadar ilgili olduklannı gösterdi. Pasifik'e ula§tıktan sonra, Macau'ya geçmeden önce, ilk olarak Alaska'dan Monterey'e uza­ nan Amerika kıyılarını takip etti; bu rotayı takip ederken Hawaü Takımada­ lan'nda bulunan ve kendisinin Necker Adası ismini verdiği yere ula§an ilk Avrupalı oldu - ki bu da Avrupalıların dünyanın geri kalanını 'ke§fe­ derek' ve isimlendirerek kendilerine mal etme sürecinin bir kısmıdır. La Perouse, ı 787'de, Kore, Sakhalin, Hokkaido ve Kamçatka kıyılarını takip ederek Kuzeybatı Pasifik'i ke§fe çıktı. 24 Ocak ı 788 tarihinde İngilizle­ rin bir sürgün kolonisi kurmak için buraya gelmelerinden altı gün sonra Botany Körfezi'ne ula§tı. La Perause'un seferlerinde bilimsel amaçlar rol oynasa da, İngiltere ile rekabetten kaynaklanan politik ve ekonomik çeki§me de çok önemliydi.31 Ke§ifler, özellikle de denizierin haritalannın çizilmesi, askeri rekabet ve kapasitenin bir yönünü olu§turuyordu. İngilizlerin kurduğu üsler §Unlardı: ı 785 yılında Hindistan'a açılan 'Orta Boğaz'daki Diego Garcia, ı 786'da Malaya açıklanndaki Pinang, ı 788'de Avustralya'daki sürgün kolonisi Botany Körfezi ve ı 789'da Andaman Adalan'ndaki donanma üssü Cornwallis Limam. İngilizler, imparatorluklarına Güneybatı Pasifik'teki Lord Howe Adası (ı788) , Chatham Adası (ı 79ı) ve Pitt Adası'nı (ı 79ı) da kattılar. Kaptan Le­ ver, Kermadec Adaları ve Penrhyn Adası'nı; Kaptan Gilbert ve Kaptan Marshall kendi isimlerini alan adalan ke§fettiler; ve T eğmen John Short­ land, ı 789'da, Guadalcanal ve San Crist6bal kıyılarını ke§fe çıktı. Ku­ mandan George Vancouver, Yeni Zelanda kıyılannın bir kısmını ara§­ tırdı; Chatham Adası'nı ke§fetti ve Snares Adaları'nın haritasını çiz- d.ı. 32

31) G. Williams, The Expansion of Europe in the Eighteenth Century: Overseas Rivalry, Discovery and Exploitation (Londra, 1966); S. Chapin, "Scientific Profit from the Profit Motive: the Case of the La Perause Expedition", Actes du XII Cangres Internationald'Histoire des Sciences XI (Paris, 1971), s. 45-9, ve "The Men from across LaManche: French Voyages, 1660-1 790", D. Howse (yay. haz.), Background to Discovery. Pacific Explorationfr om Dumpier to Cook (Berkeley, 1990), s. 113; C. Gaziello, L'Expedition de LaPerause 1785-1788 (Paris, 1984). 32) J. C. Beaglehole, The Exploration of ıhe Pacific (3. basım, Londra, 1960), s. 318-22, ve The Discoveryof New Zealand (2. basım, Oxford, 1961), s. 72-3. DEVRiM ÇAGI VE EMPERYAL BÜYÜME 1775-1815 251

İspanyollar, Meksika ve Filipinler'deki üslerinden Pasifik'i ke§fetme konusunda oldukça aktif biçimde hareket ettiler,33 ancak İspanya'nın yenilgiye uğrayıp fethedildiği ve daha sonra ülkeyi kurtarmak için yeni­ den sava§tığı Fransız devrimci ve Napoleon Sava§ları nedeniyle bu süreç sona erdi. Aynı §ey Fransa için de geçerliydi. ı 79ı'de D'Entrecasteaux koroutasında ba§latılan Fransız seferi ile Avustralya'nın etrafı dola§ıldı; D'Entrecasteaux Adaları ile Solomon Adaları ke§fedildi, fakat Fransız­ lar sava§lar nedeniyle Güneybatı Pasifik'te imparatorluklarına hiçbir §ey katamadılar. İngilizler, Fransızların aksine, donanma güçlerinin eri§ebildiği yerler söz konusu oldukça okyanus a§ırı Avrupa dünyasında önemli ölçüde top­ rak edindiler. Ele geçirilen bazı topraklar yapılan nihai barı§lar ile geri verilse de, ı815 Viyana Kongresi, Seylan (Sri Lanka) , Sey§eller, , Trinidad ve Tobago, St. Lucia ve Cape Kolonisi 'ada karalarını', Essequibo ve Demerara'yı (İngiliz Guyanası) İngiltere'ye kazandırdı. Ruslar, bu dönem boyunca denizcilikte daha büyük bir etkinlik göster­ diler. ı 799'da Rus-Amerikan Şirketi kiralandı. Ruslar, deniz yoluyla dün­ yanın etrafını ilk kez 1804-6 yılları arasında dola§tL ı812'de Califor­ nia'da bir Rus üssü olan Ross Kalesi in§a edildi ve ı8ı5'te §irketin bir çalı§anı olan George Sheffer'ın kendi giri§imiyle Hawaii neredeyse alın­ dı.34 Rus donanma saldırıları ve ı 780'lerden itibaren Hokkaido ile Sakha­ lin açıklarında uygulanan 'gambot diplomasisi', bazı Japon yorumcuları, Japonya'nın bir donanınayave kıyılarda ağır silahiara ihtiyaç duyduğuna ikna etti.35 Daha doğuda, Ruslar, Aleut Adaları halkı ve Alaska Es kimoları kar§ısın­ da ilerleme kaydetmi§ olmalarına rağmen, Tlingit Hintlileri Ruslar için yenmesi güç dü§manlardı.36 Ruslar, örgütlü bir direni§le ilk kez ı 760'lı

33) M. E. Thurman, The Naval Department of San Bias: New Spain"s Bastion for Alta Califomia and Nootka 1767 to 1798 (Glendale, Califomia, 1967); W. L. Cook, Flood Tide of Empire: Spain and the PacificNor th-west, 1543-1819 (New Haven, Conn., 1973); S. Saavedra ve diğerleri, To the Totem Shore: The Spanish Presence on the North-west Coast (Madrid, 1986). 34) R. A. Pierce, Russia's HawaiianAdventure, 1815-1817(Berkeley, 1965); J. R.Gibson, Feeding the Russian Fur Trade: Provisionment of the Okhotsk Seaboard and the Kamchatka Peninsula, 1639-1856 (Madison, Wisc. 1969) ; G. Barratt, Russia in Pacific Wa ters, 1715-1825 (Vancouver, 1981), ve Russia and the South Pacific, 1696-1840 (Vancouver, 1988-90) ; A. V. Postnikov, The Mapping of Russian America (Milwaukee, 1995). 35) C. Totman, Early Modem]apan (Berkeley, 1993), s. 482-93. 36) Forsyth, A History of the Peoples ofSiberia, s. 151-2. 252 SAVKı VE DÜNYA yılların başında Doğu Aleut Adaları'na vardıklarında kar§ıla§tılar. Ilmnak'daki tüccarların ı 76ı'de öldürülmesiyle Fox Adaları'nda etkili bir direniş başladı. Ancak, be§ yıl sonra Ohotsk'tan gelen tüccar Ivan Solovief ardı ardına adalara saldıran bir filoyu örgütledi. Toplar Aleut köyleri üzerinde etkili oldu ve direniş kınldı. Katliam ve Avrupa hastalık­ ları Aleut nüfusundaciddi bir azalmaya neden oldu. Aleut Adaları'ndaki Kodiak halkının kitlesel biçimde din deği§tirınesi ı 794'te ba§ladı. Tlingitler, ı 790'lardan Alaska ı867'de ABD'ne satılana kadar, Rus� lara kar§ı koydu. İngiliz ve Amerikan ate§li silahlarını ellerinde bulun­ durmaları Tlingitleri daha güçlü düşmanlar kıldı ve Rus kürk avcıları ile bunların merkezlerine sık sık saldırı düzenlediler. Sitka'daki yerle§im alanı New Archangel, (Rus tarafından 20, Aleut tarafındansa verilen 130 kayıpla) ı802 yılında Tlingitler tarafından yok edildi; ı804'te yeni­ den kuruldu: Rus sava§ gemilerinin adayı uzun süre bombardımana tut­ masının ardından yeninden ele geçirildi. Ancak, bir sonraki yılda Y aku­ tat'taki Rus üssü saldırıya uğradı ve ı8ı8 yılında Ruslar bölgeye bir sava§ gemisi göndermek zorunda kaldılar. Daha güneyde, Ross Kalesi yakının­ da ya§ayan Pomolar Rusların bölgeye gelişine §iddetle tepki verdiler, fakat hastalıklar ve Rus ate§ gücü nüfuslarını azalttı.

Donanma Gücü

ı 490'lardan itibaren olduğu gibi, Avrupa askeri imkan ve kabiliyetinin en çarpıcı yönü deniz gücüydü. Sava§ gemisi filoları karma§ık, fevkalade endüstriyel ve lojistik kaynaklada ayakta tutulan güçlü askeri sistemler­ di - ki bu, Amerikan devrimcilerine ait ve böyle bir altyapıdan yoksun Kıta donanmasının çok zayıf olmasının bir nedeniydi. On sekizinci yüzyılın sonunda ana Avrupa güçleri hala daha büyük filoları ellerinde bulundurabiliyorlardı. ı 775 ile ı 790 arasındaki yıllarda çok büyük sayıda gemi suya indirildi: İngiliz, Fransız ve İspanyol gemilerinin toplam taşırma suyu miktarı 550.000'den 730.000 metreküpe yükseldi. Örneğin İspan­ ya, yüksek kalitede üretilen 7 4 silahlı ve iki güverteli gemilerin yanı sıra, ı ı 2 ve ı 20 silahlı devasa üç güverteli gemileri de suya indirdi. Fransız donanınası ı 790'da, ı 775'e göre yüzde 60, İngiliz donanınası yüzde 40, İspanya donanınası ise yakla§ık yüzde 30 daha büyüdü ve ı 792-ı8ı5 arasın­ daki dönemde süregelen çatı§malar (Fransız Devrim Sava§ları ve Na­ poleon Savaşları) bu güçlerin donanma sıralamasında çok önemliydi. DEVRiM ÇAGI VE EMPERYAL BÜYÜME 1775-1815 253

Rus donanınası ı 790'da, ı 773 yılına göre yüzde 130 daha büyüdü ve bu büyüme ı 780'lerde gerçekleşti.37 Bu muazzam donanma büyüklügü Avrupalı olmayan güçlerinkini on beşinci yüzyılda olduğundan daha çok gölgede bıraktı. Ummanlılar ve Berberi devletleri gemi in§a etmeye devam etti, ama bunu hiçbir yerde aynı hızda yapamadı. Doğu Asya güçleri bir donanma iktidarına sahip olmadı. Fakat Türkler ı 790'dan itibaren büyük bir donanma in§aatı prog­ ramı başlattı, dolayısıyla Türkiye-on dokuzuncu yüzyılın başında dör­ düncü büyük donanma kuvvetine sahip oldu. Fransız Devrim Savaşları ve Napoleon Savaşları boyunca Avrupa donanma gücüne ve dolayısıyla da �kyanus a§ırı arnfibi kapasite ile aske­ ri potansiyele odaklanıldığı için durum değişti. Fransızlar tarafından kuşatılmalarıyla birlikte İngilizlerin saldırılarına uğramaları, Danimarka, Hollanda ve özellikle de İspanya donanmatarının büyük bir kısmının yok olmasına neden oldu.38 Napoleon'un, imparatorluğunun son yılların­ da özellikle Fransız Devrim Savaşları'nın ilk dönemlerinden beri Fran­ sa'nın elinde bulunan Anvers'te aktifbir inşaat programı yürütmesi Fran­ sız savaş gemilerinin sayısında bir artış sağlamı§ olmasına rağmen, Fran­ sız donanınası İngilizler karşısında ardı ardına yenildiği için büyük bir darbe aldı. Napoleon, İngiltere'ye karşı kıtanın gemi inşaatı endüstrisini tamamen kullandı. Örneğin, on savaş gemisi ve birkaç firkateyn Vene­ dik'te, daha az sayıda gemi ise Napoli ve Trieste'de yapıldı. En azından Akdeniz' de Fransızlar tarafından başlatılan gemi inşaatı projeleri gele­ cek yıllarda bölgenin donanma gücü dengesini etkiledi. Avusturyalılar, ı 83 2 'de başlangıçta Fransızlar tarafından V enedik' te inşa edilen bir firka­ teyni denize indirdiler. Ancak, diğer donanmaları kuşatan problemierin bariz etkisi ve İngi­ liz donanmasının gelişimi öyle büyük oldu ki, Gibbon'ın Avrupa sistemi içinde var olmasını olası görmediği egemen güç denizlerde Yedi Yıl Sa­ vaşları'nda olduğundan daha net bir biçimde yeniden doğdu. İngiltere ı 790'da tüm dünyadaki donanma kuvvetlerinin yüzde 29'una sahipken, bu oran ısıO'da yüzde SO'ye ulaştı. İngiltere'nin ticaret gemiciliği de gelişerek İngiltere'nin dünyanın önde gelen donanma gücü olmasını mümkün kılan ticari insan gücü ve ticaret zenginliğinin yeterli miktar-

37) J. Glete, Navies and Nations. Warships, Navies and State Building in Europe and America, 15G0-1860 (Stockholm, 1993), s. 276. 38) J. Habron, Trafalgar and the Spanish Navy (Annapolis, 1988). 254 SAVAŞ VE DÜNYA

da olmasını sağladı. James Oglethorpe, The Sailors Advocate (Londra, ı 728) isimli kitabında §öyle yazar;

Ticaretimiz ve gücümüz birbirleriyle o kadar ili§kili ki, ya birlikte ayakta kalacak ya da birlikte çökecekler. Bizden daha güçlü bir ulusun bize dü§rnan olduğunu ve ticaretimizin yok olduğunu farz edin; i§te bu gücümüzün sonudur, çünkü para donanmanın desteği ve ticaret zenginliğin kaynağıdır.39

İngiltere, donanma gücü sayesinde, ı 796 ve ı 798'de İrlanda hariç, istila giri§irnleriniengelleyebildi ve Napoleon'un ı806-13 yıllan arasında Kıta Sistemi ile uygularnaya çalı§tığı ticaret ablukasını bozup önleyebildi. İn­ gilizler, cephelerde de ciddi bir tehlike ile kar§ıla§rnadan sava§larla ba§a çıkabildiler. Böylece, Fransa ile yapılan sava§, ı 799 Dördüncü Mysore Sava§ı'nda Tipu Sultan gibi Hintli dü§rnanlarla ya§anan çatı§rnalar ve ı812-ı 4 yıllarında Amerika Birle§ik Devletleri ile yapılan sava§ ile birle§tirilebilir. Her ikisinde de İngiliz takviye birlikleri güven içinde hareket edebilmi§ ve İngiltere'nin dü§manları politik i§birliği içinde olsa­ lar bile ortak herhangi ciddi bir askeri tehdit olu§turmadı. Buna ilave­ ten, İng�liz donanması, sava§ gemilerini tüm denizlerde hızla hareket ettirmenin mümkün olmadığı bir dönemde birkaç alanda birden saldırı­ lar düzenieyebilecek kadar büyüktü. Örneğin,İngiliz sava§ gernileri ısıı­ ıs yılları arasında İspanya kıyılarındaki operasyonları desteklerken, di­ ğer gemiler Kuzey Amerika' daki arnfibioperasyonlarda yer alarak Kana­ da'yı takviye etti ve Baltirnore, Washington ve New Orleans'a saldırdı.40 İngiliz donarnasıdü§man donanni.alarakıy asla daha güçlüydü. İngiliz ate§ disiplini Fransızlarınkinden daha iyi olmasına rağmen İngiliz do­ nanrnasının dü§man dananınalardan daha güçlü olması, gernilerin silah sistemi bakırnından üstün olmasından çok, İngiltere'nin bir donanma devleti olarak sergilediği güç ve yaygın denizcilik ve topçuluk özellikleri, becerikli ve kararlı kaptanlar, güçlü liderlik ile etkili ve küresel bir donan­ ma altyapısı meselesiydi. İngiliz donanmasının sahip olduğu kaynaklar ve güç, kirlenme ve gemi kurtçuklarıyla uğra§mada tersanelere duyulan ihtiyacın azaltılması için sava§ gemilerinin zerninini bakır ile kaplama

39) J. S. Bromley (yay. haz.), The Manning of the Royal Navy. Selected Public Pamphlets 1693-1873 (Londra, 1974), s. 71. 40) J. R. Elring, Amateurs, to Anns! A Military History of the War of 1812 (Chapel Hill, N.C. l991). DEVRiM ÇAGJ VE EMPERYAL BÜYÜME 1775-1815 255

kararını aldıkları ı 779'da fazlasıyla ortaya kondu.+1 İngilizler, en büyük sava§ gemisi filosuna sahip olmalan bir yana, küçük gemiler konusunda da lider konumdaydılar. Örneğin, firkateynsayılan 1 790'lar ve ı SOO'ler­ de büyük oranda arttı. 42 · -İngiliz donanması, Avrupalıların dünya nüfusunun bir azınlığı ol­ maktan çıkıp büyümelerini {ı800'de, 900 milyonun yakla§ık ı90 milyo­ nu) ve ordularını yerkürenin her yerinde konu§landırmalarını sağlayan askeri imkan ve kabiliyet türünün en iyi örneğini te§kil etti. Comwal­ lis'in Üçüncü Mysore Sava§ı'nda yaptığı gibi, sistemli planlama ve İngi­ lizlerin 1815'te Sri Lanka Krallığı'nın Kandy §ehrini ele geçirmesini sağ­ layan ve bağımsızca hareket edebilen kollarca yürütülen ortak operasyon­ lar, sadece Avrupa toplumlanna özgü değildi. Çin askeri faaliyetleri çok daha fazla örgütlenme gerektiriyordu, fakat Amerika Birleşik Devletleri hariç olmak üzere, Okyanusya, Afrikave Yeni Dünya'da devlet ile askeri örgütlenmenin bu çapta ve bu denli karma§ık şekilde hareket edebilmesi mümkün olmadı. Hem sava§ alanında hem de sava§ alanı dı§ında askeri imkan ve kabiliyet konusunda kaydedilen geli§melerle birleştiğinde, mo­ dem dönemin ilk yıllarında birkaç askeri sistem birlikte var olduysa da, bu eksiklik nedeniyle on dokuzuncu yüzyıldaki hakim askeri sistemAvru­ pa askeri sistemiydi.

Tropik Ortamlar

Ancak, donanma gücü İngiltere'nin karada savaş kazanmasını sağlama­ dı. Avrupalılar tüm gelişmiş silahlarına rağmen dünyanın pek çok kıs­ mına güven içinde seferler düzenleyemediler: Tropik hastalıklar Afri­ ka'dan Batı Antiller'e kadar birlikleri kırıp geçirdi ve bu hastalıkların, özellikle de ı 790'larda Karayipler'de harekat yapan İngiliz kuvvetleri üzerinde yıkıcı bir etkisi oldu.43 İngilizler 1803'te Kandy Krallığı ile gi­ riştiği savaşta kötü arazi şartları, lojistik problemler ve gerilla saldırıları nedeniyle engellendiler. Genel hastalık sorununa ilaveten, savaş alanında

41) R. J. B. Knight, "The Introduction of Copper Sheathing into the Royal Navy, 1779- 1786", Mariner's Mirror, 59 (1973), s. 299-309. 42) S. Webb, "The Frigate Situation of the Royal Navy 1793-1815", Mariner's Mirror, 80 (1996), s. 38. 43) M. Duffy, Soldiers, Sugar and Seapower. The British Expeditions tothe West Indies and the WaragainstRevolutionaryFrance (Oxford, 1987). 256 SAVAŞ VE DÜNYA gösterdikleri yetkinlik, dünyanın diğer yerlerinde sergiledikleri kadar kendiliğinden zafer kazanmalanna yetecek ölçüde olmadı. Yine de, yerel çevre koşullarıyla ilgili yaşadıkları problemlere rağ­ men, Avrupalılar ve Güney Afrika'daki Hollanda kökenli Güney Afrikalı­ . lar ve Avrupa soyundan gelen Amerikalılar ile Latin Amerikalılar gibi bu ortamlarda sava§maya alı§kanlık kazanmı§ Avrupa kökenli halklar önemli ölçüde ilerlediler. Örneğin, on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyılın sonunda yerliler ile Avrupa kökenli Amerikalılar arasında Brezilya'da oldukça fazla sava§ yapıldı. Amerikan yerlileri, özellikle de Mura kabile­ si, Cabanagem ayaklanması boyunca çok iyi çarpl§malarına rağmen, Avrupa kökenli Amerikalılar ı 756'daki Caibate Muharebesi gibi planlı muharebelerin yapılmamasına kaf§ın savaşların çoğunu kazandı. Ele geçi­ rilmesi güç Canoerio, on dokuzuncu yüzyılın ba§ında T ocantins Innağı boyunca gerilla taktikleri uyguladı. Fakat on dokuzuncu yüzyıl Brezilya kauçuk patlaması boyunca Amerikan yerlilerinin katledilmesinin yanı sıra bazı Kaiap6 kabileleri ve ı 780'lerde Rio Branco'da 'isyan çıkaran' kabileler vahşice bastırıldı.44

Mısır

ı 775-ısı5 yılları arasındaki dönem boyunca Avrupalılar savaş alan­ larında muhte§em zaferler kazandılar. Bunlardan belki de en çarpıcı olanı, Napoleon ı 798'de Mısır'ı istila ettiğinde yaşandı. Bazı açılardan muha­ rebeler Osmanlıların ı5 ı ?'de aldığı zaferin, özellikle de ağır süvari birlik­ lerinin yenilgiye uğrarılınasında ate§ gücünün kesin sonuçlar verdiği Ri­ daniye zaferinin bir tekrarıydı. ı 798'de Shubra Khit ve Piramitler Çar­ pl§ması olarak bilinen Embabeh Savaşları'nda Napoleon, Avrupa sava§ alanlarında sık sık kullanılan hat düzenini kullanmadı. Bunun yerine, Rumyantsev'in ı 770'de Türkler karşısında yaptığı gibi, piyadelerini kare §eklinde konuşlandırdı. Bu da imparatorun sıkı düzendeki piyadelerinin ateş gücü ile daha hareketli süvariler tarafından önden veya arkadan saldırıya uğradığında tehlikeye düşmeyecek birlik düzeni taktiğini bir­ leştirmesini sağladı. Muharebelerde Fransız topları ve alaybozan tüfeği ateşi süvari saldırılarını geri püskürtüp dü§manın ağır kayıplar vermesi-

44) A. J. Hemming, Amazan Frontier. The Defeat of the Brazilian Indians (2. basım, Londra, 1995). DEVRiM ÇAGI VE EMPERYAL BÜYÜME ı 775- ı 8 ı 5 257

ne neden oldu. Bu muharebeler piyadelerin süvariler karşısında aldıkları muazzam zaferierdi ve uzun süren savaş deneyimi sınırlı olan ve özellikle Avrupa tarzı çatışmaları tanımayan Mısır askeri sisteminin ne kadar zayıf olduğunu ortaya koydu. Fransızlar, Sadiman (1798) ve Tabor Dağı (ı 799) savaşlarını da kazandılar. Tabor Dağı Savaşı'nda birliklerin kare­ ler şeklinde konuşlandırılması savaşın sonucunu belirledi: Türkler kar­ şısında ı 7'ye ı kalan Fransız kuvveti, Napoleon tarafından destek alma­ dan önce sekiz saat boyunca Türklere geçit vermedi. Avrupalı olmayan kuvvetler hareket kabiliyederine dayalı durum­ larda daha fazla etkinlik gösterdiler. İster savaş alanında isterse kalelerde olsun, savunma pozisyonlarında ateş gücü ve Avrupa birliklerinin tak­ tik esneklikleri karşısında zayıf kaldılar. Böylece, Napoleon, ı 799'da Fi­ listin içlerine doğru ilerlerken El Ariş ve Yafa kalelerini hiçbir güçlükle karşılaşmadan aldı. Napoleon, ı 799'un Mart ayı ile Mayıs ayı arasında başarıyla kuşattığı Akra'da başarısız oldu ve bu yenilgiye ateş gücündeki eşitlik nedeniyle uğradı. Napoleon'un deniz yoluyla gönderilen kuşatma silahları İngiliz sava§ gemileri tarafından ele geçirildi ve sahra topları yetersiz kaldı. Akta pek çok topu olan güçlü bir kaleydi ve İngiliz savaş gemileri ile desteklenen bir Fransız emigre (göçmen) albay tarafından beceriyle savunuldu. Akra'da başarısız olan Napoleon Mısır'a doğru geri çekildi, ama daha sonra İngilizler tarafından gemiyle Mısır'a gönderilmiş olan bir Türk kuvveti karşısında başka bir zafer kazandı. Ebu Kir Savaşı'nda (ı 799) ateş gücü ile taktik kontrolü birleştirdi. Fransızlar, süvarilerin saldırıya geçmelerini sağlamak üzere bir alan açmak için topları kullanarak is­ tihkam hadanna başarılı biçimde saldırdılar. Türk ordusu ağır kayıplar vererek dağılırken Fransızların kayıpları çok azdı. 4S Yine de, tüm zaferler böyle kolay elde edilmedi ve Avrupalılar ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldılar. ı807'de, Alexander Fraser komutasında­ ki 5.000 İngiliz askeri Mısır'a gönderildi. İyi korunmayan İskenderiye kolay­ ca ele geçirildi, ama Reşid'i kuşatmak üzere gönderilen bir müfreze, şehrin dar sokaklarına hücum etme girişimleri başarısız olduktan sonra Mehmet Ali'nin Arnavut askerleri karşısında ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kaldı ve İngilizler Mısır'ı boşalttılar. Yetersiz istihbarat ve kararlı

45) J. Herold, Napoleon in Egypt (Londra, 1961); M. Barthorp, Napoleon's Eg yptian Campaigns, 1798-1 799 (Londra, 1978); R. L. Tignor (yay. haz.), Napoleon in Eg ypt. Al­ ]abarti's Chronicle of the French Occupation, 1798 (Princeton, 1993). 258 SAVAŞ VE DÜNYA

direni§ Fraser'ı engelledi ve, geneline bakıldığında, İngilizler Mısır'a karar­ lı bir saldırı düzenleyebilmeleri için gerekli olan kaynaklardan yoksun kal­ dılar; oraya gönderilen birliklerin sayısı azdı. Yine de, İngilizlerin ba§arısızlığı Hindistan' da edinilen deneyimden de açıkça anla§ılan §eyin altını çizrni§tir; iyi idare edilen, motive edilıni§ ve ate§li silahlar ku§anmı§ Batılı olmayan kuvvetler yenmesi güç dü§manlar haline gelebiliyordu.

Hindistan

İngilizler, ı 790 ile ı8 ı5 yılları arasında Hindistan'da sayısız sava§a girdi­ ler, ama bu sava§larda kendilerine üstünlük kazandıran olgu, dü§manla­ rına ayrı ayrı saidırma becerileri ve böylece Hintli askerlerini etkin biçim­ de kullanabilmeleriydi. Sık sık rastlandığı gibi, Avrupalı olmayan halk­ lar arasındaki bölünmeler büyük önem te§kil ediyordu. ı 792'de Corn­ wallis'in Tipu Sultan'a kar§ı düzenlediği harekat Maratha ve Hayciara­ bad süvarileri tarafından desteklendi. Cornwallis, Kuzey Hindistan'da Oudh ile iyi ili§kiler kurdu.46 Buna ilaveten, Hindistan örneğinde, İngiliz­ lerin Avrupa askeri varlığının tekelini ellerinde bulundumbilmeleri kar§ı bir bölünme olmamasını sağladı. ı 790-2 arasındaki Üçüncü Mysore Sava§ı'nın ardından ı 794'te İkin­ ci Rohilla Sava§ı yapıldı ve bu sava§ta Cornwallis'in halefiBa§kumandan Sir Robert Abercromby küçük bir kuvvetle Gholam Mahommed komu­ tasındaki çok daha büyük bir ordu ile çarpı§arak Battina Sava§ı'nı kazan­ dı, ancak zaferin elde edilmesi kolay olmadı. Bu sava§ İngilizleri tatmin eden bir barl§ anla§masının yapılmasına yol açtı. Dördüncü Mysore Sava§ı'nda (ı 799) Tipu Sultan'ın ba§kenti Seringapatam'a ba§arılı bir hücum düzenlendi ve Tipu savunma yaparken hayatını kaybetti. Bu ise Mysore'u artık bağımsız bir güç olmaktan çıkardı. Dört yıl sonra, daha geni§ çaplı ve ciddi bir çatl§ma olan İkinci Ma­ ratha Sava§ı İngilizlerin bir kaç cepheye 60.000 asker yığdığı batıda ve Kuzey Hindistan'da patlak verdi. ı803'te bir dizi ciddi çarpı§ma ya§andı. Daha sonra I. Wellington dükü (ı 769-ı85ı) olan Sir Arthur Wellesley, Assaye Sava§ı'nda (23 Eylül) 4.500 asker, ı 7 top ve 5.000 güvenilmez Hintli süvariyle birlikte Avrupalı subaylar tarafından eğitilen fakat pek

46) R. B. Bamett, North Iııdia Between Empires. Awadh, theMug hals,and the British17 20- 1801 (Berkeley, 1980) s. 229. DEVRiM ÇAGJ VE EMPERYAL BÜYÜME 1775-1815 259

çoğunun İngilizlere sığınınası ve geri kalanlarının da ordudan ihraç edil­ mesi nedeniyle güç kaybetmi§ olan 10.000 piyadenin yanı sıra 30.000 süvari (ancak muharebede süvariler çok az yer aldı) ve IOO'ün üzerinde toptan olu§an bir orduya kar§ı ba§arıyla mücadele verdi. Alman bir pa­ ral! asker olan Pohlmann'ın düzenlediği büyük toplar hızla ilerledi, iyi mevzilendirildi, İngiliz silahlarını etkisiz hale getirdi ve ağır kayıplar verilmesine neden oldu. Wellesley, buna kar§ılık olarak, Hindistan'da harekat yaparken gerekli olduğuna inandığı §eyi yaptı: ani saldırı. As­ saye'de kazandığı ba§anda süngü hücumu büyük rol oynadı -ki bu hücum tarzı soğuk çeliğe güvenerek ilerleyen birlikleri yok etmek için ate§ gücü savunmasına dayalı Avrupalı orduların bildik görünümüne neredeyse hiç uymayan bir manevradır. Bostan yakınlarında 177 5'te yapılan Bunker Hill Sava§ı ile kıyaslandığında, verilen kayıplar İngiliz kuvvetinin dört­ te birini olu§turuyordu. Süngü hücumu Anthony Wayne komutasın­ daki Avrupalı Amerikan kuvvetlerinin Fallerı Timbers Çarpı§ması'nda (1 794) Amerikan yerlilerini yenilgiye uğratırralarında da çok önemli bir rol oynadı. Bu zafer Amerikan yerlilerinin kuzeybatıdaki mevzilerinin yarılmasını ve Avrupalı Amerikalıların bölgeye yayılmasını sağladı. Amerikan yerlileri gıdasız kaldı ve kısmen de gafilavlandı lar.47 İngilizlerin 29 Ekim'de Argaon'da (Argaum) aldıkları zafer sırasında verdikleri kayıplar daha azdı, fa kat ilk İngiliz hücumunu kontrol altına alan Maratha topçuları yine etkiliydi. Wellesley hafif toplarla destekle­ nen ikinci bir saldırı ile nihayet ba§arıya ula§tı. Bu zafer ve W ellesley'in hareket kabiliyetini koruması ve üstünlüğü elinde tutması o yılın Aralık ayında tatmin edici bir barı§ anla§ması yapılmasını sağlamada yararlı oldu. Son zamanlarda yapılan bir çalı§ma, "Maratha toplarının İngiliz toplarına göre pek çok açıdan daha geli§ıni§ olduğunu", fakat Marathala­ rın "komuta yapılarının karmakarı§ık olduğunu" ve düzenli ödemelerin yapılmamasının disiplin ve kontrolü bozduğunu ortaya koydu. 48 Kısa-

4 7) Hızlısaldırının değeri hakkında bkz., J. Weller, We lling-ton in Iıulia (Londra, 192 1), s. 192. Fallen Timbers hakkında bkz. S. D. Nelson, "Anthony Wayne's InciianW ar in the Old Northwest, 1792-1795", Northwest Ohio Quarterly, 56 (1984), s. 131. ve "General Charles Scott, the Kentucky Mounted Volunteers, and the Northwest Inciian Wars, 1784-1 794",]ournalof the Early Republic, 6 (1986), s. 248. Sava§ hakkında daha genel bir bakı§ açısı için bkz. W. Sword, President Washington's Iıulian War: the Struggle for the Old Northwest, 1790- 1 795 (Norman, Oklahoma, 1985). 48) ]. Pemble, "Resources and Techniques in the Second Maratha War", Histarical Journal, 19 (1976), s. 375-404; R. G. S. Cooper, "Weliington and the Marathas in 1803", InternationalHistoryReview , ll (1989), s. 36-8. 260 SAVAŞ VE DÜNYA

cası, askeri teknoloji değil, diğer askeri-politik etkinliğe ili§kin faktörler önem te§kil etti. Wellesley'in sava§ alanmda üstünlüğü ele geçirmesi İngilizlerin ba§an elde etmesi bakımından da hayatiydi. İngilizler Kuzey Hindistan' daki operasyonlarda da zaferler kazandı­ lar. Buradaki İngiliz kuvvetlerini Wellesley gibi cesur bir general olan ve Fransız subaylarından olu§an kuvvetleri Delhi'de (ı ı Eylül ı803) ve Les­ wari'de (1 Kasım ı803) yenilgiye uğratan Bengal'deki Ba§kumandan Ge­ neral Gerard Lake (1744- ı808) komuta etti. Delhi'de İngilizler 838, Ma­ rathalar ise 7.000 ölü ve yaralı verdiler. Bir sonraki yıl Perruhabad Sava­ §ı'nda (ı7 Kasım) Casvant Rao Holkar'ı yenilgiye uğrattı ve ı805'te tes­ lim olmaya zorladı. Wellesley gibi Lake de, hareket kabiliyetinin önemli olduğuna yürekten inanıyordu. Gerçekten de, İngilizler, ancak stratejik hareket kabiliyeti yoluyla ve pek çok yönden saldırı düzenlemek için denizlerdeki hakimiyetlerini kullanarak Maratha süvarilerine kaf§ı koy­ mayı becerebildiler49 ve böylesine geni§ bir alana yayılabildiler. Bu, kıyı kalelerini ve Avrupalı dü§manlann ticaret üslerini kontrol etme safhasından uzakla§ınca Avrupa'nın deniza§ın sava§lar sırasında ya§a­ dığı önemli harekat problemlerinden biri oldu. Lake, hafifkuvvetler geli§ tir­ mekle ilgileniyordu: atlı topçular, yerli hafif süvariler ve yerli sava§çı piyadeler. Kısaca, Hint sava§ metotlarına bir kar§ılık geli§tirmek istedi. Durum, İngilizlerin barutlu silahlar ve taktiklerle sergilediği etkinliğin kaçınılmaz bir zafer getirdiğini öne sürebilecek olan iddiadan çok daha karma§ıktı. Böyle bir yorum muharebelere a§ın bir önem yüklemektedir. Avrupalı ve Hintli insan gücünün, becerilerinin ve kaynaklarının birle§mesi Güney Asya'da o zamana dek görülmemi§ bir imparatorluk devletinin yaratılmasını sağladı ve bu bölgede yeni bir güç §ekli olu§ turdu. Ordu, hem kuzeyde hem de Dekkan'da olmak üzere Hindistan çapmda ba§anlı faaliyetlerde bulundu ve buna ilaveten İngiliz gücüne çok önem­ li anıfibi bir unsur katıldı. İngiliz gücü etkileyici biçimde büyüdü. İngiliz­ lerin kontrolündeki, çoğunluğu Hint yerlilerinden olu§an ordu, ı 763'te ı8.200, ı 782'de ı ı5.400, ı805'te ı54.500 ve ı820'ye gelindiğinde yakla§ık 230.000 asker gücündeydi. Bu orduya bakmak pahalıya mal oluyordu ve bakım maliyeti Doğu Hindistan Şirketi'nin endi§e duymasma ve §irket ile vali generalleri ve Wellington'm abisi Wellesley markizi Richard gibi kumandanlar arasmda gerginliğe neden oldu.

49) Weller, Wellington, s. 275-6; G. J. Bryant, "The Cavalry Problem in the Early British Indian Army, 1750-1785", Warin History 2 (1995), s. 20-1. DEVRiM ÇAGI VE EMPERYAL BÜYÜME 1775-1815 261

Yine de, İngilizler bu çabayı göstermekten vazgeçmedi, çünkü benzeri görülmemi§ askeri sistemleri yine benzeri görülmemi§ bir ekonomik sis­ tem ile desteklenebildi. İngiliz idaresindeki verimli Hint toprakların­ dan -Bengal ve Kamataka- elde edilen kaynaklar, ödemeler ve bazen koruma ücreti adı altında diğer bölgelerden toplanan katkılar ve İngiliz­ lerin karlı ticari ili§kiler kurmalarını ve bunları kontrol etmelerini sağ­ layan küresel ticaret sistemi ile birle§tirildi. Bu kaynaklar 1800'lerde en güçlü Hint kuvvetlerini yenebilecek bir orduyu destekledi. Napoleon Sava§ları boyunca Hindistan'dan Sri Lanka, Mısır, Mauritius ve Cava Adası'na seferler düzenlendi. Batı Antiller'deki önde gelen Hollanda mevzisi Cakarta'nın 1811 yılında alındığı seferde 5.344 İngiliz askerinin yanı sıra 5.770 Hintli de bulundu. Dört yıl sonra Sir Robert Brownrigg, 900 İngiliz ve 1.800 Hintli askerle beraber Sri Lanka'nın Kandy Krallığı'nı i§gal etti. Böylece, İngiltere'nin Hint ordu­ su Avrupa yayılmasında tekrar tekrar §ahit olunan §eyin büyük çaplı ve sistematik bir örneğini olu§turdu: Avrupa dı§ındaki harekatlarda kar§ıla§ılan demografik ve coğrafi problemleri ortadan kaldırmak için Avrupalı olmayanlada i§birliği yapma veya bunları kuvvetlerine katma. Kuzey Amerika'daki İngilizler, Angola'daki Portekizliler ve Hindistan'da İngilizlerin Maratha hafif süvarilerini kullanmaları örneğinde olduğu gibi, bazı durumlarda bu, İngilizlerin yoksun olduğu askeri imkan ve ka­ biliyeti sunan kuvvetleri kullanma örneğini olu§turdu. Ancak, Hintli asker alayları söz konusu olduğunda İngilizler Hintlileri kendileri gibi sava§mak üzere yeti§tirdi - ki bu askeri sistemlerine duydukları güvenin i§aretiydi. Cornwallis, 1790'da §öyle yazmı§tır:

Bu kolordularda hizmet edecek olan subayların hayatlarının ilk dönem­ lerinde olmaları ve kendilerini tamamen Hindistan'a hizmet etmeye ada­ maları halkın iyiliği için kesinlikle gereklidir; dilin çok iyi bilinmesi veHintli askerlerin gelenekleri ile dini önyargılarına özen gösterilmesi ise çok önem­ lidir.

Comwallis öngörüsü ile §Unu da eklemi§tir: "Yerel birliklerimiz içinde muhalefet olu§ması bu ülkedeki varlığımız için ne kadar da tehlikeli olacaktır,"50 fakat 1857 yılındaki Hint ayaklanmasına kadar böyle bir isyan gerçekle§medi.

50) Comwallis to Dundas, 4 �isan 1790, PRO. 30/11/151 f. 40. 262 SAVAŞ VE DÜNYA

Avrupa Yayılması

Avrupalılar; ı 775-ı8ı5 yılları arasındaki dönemde ate§li silahlar ku§an­ mı§ Avrupalı olmayan kuvvetler (Avrupa soyundan gelenler hariç) kar§ısında yenilgiler almı§ olsalar da, büyük zaferler de kazandılar. Mısır ve Hindistan'da kazanılan ve halihazırda bahsi geçenler dı§ında önemli zaferler arasında, İngilizlerin ı8ı2'de Cava Sultanı Yogyakarta'nın kra­ ton'una (kraliyet ikametgahı) çok daha büyük garnizonu ve sayısız topu­ na rağmen hücum etmeleri51 ve ı 787-92 ile ı806-12 yıllan arasında Rus­ ların Türklere kaqı kazandığı zaferler yer aldı. Rus ordusunun yetersiz destek hizmetlerini de içeren eksiklikleri bu orduyu etkili olmaktan alı­ koymadı. Ruslar, ı806-ı2 arasında Moldavya ve Eflak'ıistila edip Tuna Irmağı'nın güneyinde operasyonlar düzenlediler ve Kutuzov'un Rusçuk'ta (ı8 ll) aldığı zaferin sonucunda Besarabya'yı ele geçirdiler. Benzer biçim­ de, Avusturyalılar, ı 789'da Türkleri yenmelerini sağlayan52 ve Türkle­ rin süvari üstünlüklerini, özellikle de dama tablası §eklinde tertiplenme­ lerini sağlayan dörtlü piyadeler ile ba§a çıkabilmek için taktik tertipler geli§ tirdil er. Ruslar, Kafkaslar'da da toprak ele geçirdiler. ı 783'de, ba§lıca Gürcis­ tan devleti Kartli-Kaheti hükümdan II. Erekle, Rus himayesi altına girdi ve Rus birlikleri Tiflis' e girdi. ı 784'te, Rusya ve Doğu Gürcistan'ı bağla­ yan askeri yol Daryal Geçidi tamamlandı. Bu gibi adımlar yerle§ik toplumların askeri imkan ve kabiliyetlerinin tipik ve önemli bir yönü oldu; bu toplumlar lojistik ve dolayısıyla hare­ kat potansiyellerini deği§tirecek büyük i§lerin altına girebildiler. Yol, kanal, liman ve tersane yapımı bunun önemli örnekleridir. Bunlar on dokuzuncu yüzyılda demiryolu sistemlerinin geli§tirilmesi ile birle§tiril­ mi§ ve bu süreç teknik ilerleme, plan yapma becerisi, bir sisteme kar§ı duyulan istek ve sistemi olu§turmak için gerekli kaynakları bir araya getirdi. Fransızların Cherbourg'da ı 783'te in§a etmeye ba§ladığı yapay

51) S. Carey (yay. haz.), The British in ]ava, 1811-1816: a]avanese Account (Oxford, 1992). 52) G. F. Jewsbury, TheRussian Annexatimı of Bessarabia: 1 774- 1828. A Stıulyof Imperial Expansion (Boulder, 1976), ve "Chaos and Corruption: the Comte de Langeron's Critique of the 1787-1792 Russo-Turkish W ar", Stwlies in Historyand Politics, 3 (1983-4), s. 73-83; A. Balisch, "Infantry Battlefield Tactics in the Seventeenth and Eighteenth Centuries on the European and Turkish Theatres of War: the Austrian Response to Different Condi­ tions", Stwlies in Historyand Politics, 3 (1983-4), s. 53-60. DEVRiM ÇAGI VE EMPERYAL BÜYÜME 1775-1815 263 liman örneğinde de olduğu gibi, zaman zaman bu gibi planlar sırasında ciddi engellerle kar§ıla§ıldı, ancak çevreyi ve hayatın parametrelerini deği§ tirrnek için sürekli ve giderek artan giri§imler askeri imkan ve kabili­ yet için önemli oldu.

- · Ancak, Ruslar ba§langıçta Gürcistan'daki varlıklarını sürdüremedi­ ler. Türkiye ile girdikleri sava§ Rus birliklerinin ı 7 8 7' de buradan çekilme­ sine neden oldu ve Il. Katerina, Erekle ı 79ı'de İran saldınlarına maruz kaldığında, birlikleri buraya geri göndermeyi reddetti. ı 795'te İran süva­ rileri Gürcistan' ı istila etti ve Tiflis'i yağmaladı.53 Yine de, Ruslar 1 796'da Derbent'i ele geçirdi ve ı80ı'de Gürcistan'ın büyük bir kısmını toprakla­ rına kattı. 18ı2'de ba§ gösteren bir Gürcü ayaklanması ba§ansızlıkla so­ nuçlandı. Ruslar, donanma imkan ve kabiliyederini de geli§tirdiler. Il. Kateri­ na, I. Petro'nun hükümdarlığı döneminde geli§en Rus donanma gücünü canlandırdı ve böylece Rusya'yı Batlık ve Akdeniz'de ya korku duyulacak ya da bel bağlanacak bir güç haline getirebildL 1783'te Kınm'ın alınma­ sının ardından, özellikle Sivastopol olmak üzere, deniz üsleri geli§tirildi. Rusya'nın Karadeniz filosu ı 788'de Özi'nin ele geçirilmesinde önemli bir rol oynadı ve ı 79ı' de, V ama'nın güneyindeki Kaliakra Burnu Sava­ §ı'nda olduğu gibi, ı 790- ı arasında Türk dü§nıanlannı ezici birüstünlükle yendi. Karadeniz giderek bir Rus denizi haline geldi. Bu coğrafi ko§ullar 1800'lere kadar sürdü.54 Rusların İyonya Adaları üzerinde kısa bir süre­ liğine hakimiyet kurması da dahil olmak üzere, ı 799 ile 1807 arasında Akdeniz'de boy göstermeleri dönemin uluslararası ili§kilerinde büyük rol oynadı. Doğu Akdeniz'deki Anıerikan filosunun hemen hemen aynı boyutta bir Sovyet filosu tarafından takip edildiği Arap-İsrail Yonı Kip­ pur Sava§ı'na (1973) kadar, Ak deniz'deki Rus varlığı kıyas götürür bir stratejik öneme sahip olmadı.

Batılılaşma

Avrupalılar ve Avrupalı olmayanlar arasındaki askeri deği§im, on sekizin­ ci yüzyıldan çok ı 775-1815 arasındaki dönemde doğrudan bölgesel sonuç­ lar doğurdu. Bu geli§nıeler birkaç Avrupalı olmayan gücün kuvvetlerini

53) Lang, Georgian Monarchy, s. 182-5, 203-6; Atkin, Russia and iran, s. 29-30, 37. 54) N. E. Saul, Russia and the Mediterranean, 1797-1807 (Chicago, 1970). 264 SAVAŞ VE DÜNYA

batılıla§tırmaya çalı§masına neden oldu. 1 777'de Kırım Han'ı olan Şahin Giray, bundan böyle Tatar klanlarının iyi niyetlerine bel bağlamamak için emirlerine uyacak düzenli bir ordu kurmaya çalı§tı. 20.000 askerden olu§an bir ordu kurmayı isteyen Şahin zorunlu askerliği getirdi: Buna göre, her 50 haneden bir asker ile hanenin bu askere temin edebileceği silahları ve atları aldı. Askerler Batılı askeri kıyafetleri giyrnek ve Rus tarzında talim yapıp örgüdenmek zorunda bırakıldı. Şahin, bir barut fab­ rikası ile dökümhane kurma planiarına da ba§ladı. Şahin'in Batılıla§ma politikaları ı 777'de bir isyana yol açtı ve Rusların askeri desteği sayesinde ancak ı 778'de kontrolü yeniden ele geçirdi. Rus tarzı bir ordu kurma giri§imlerine devam etti, fakat bu sefer emri altında sadece 1.000 muhafız vardı. Silah satın almaya da çalı§tı ve ı 78ı 'de 30 top ve havan edindi. Ancak, Şahin'in planları ı 783'teki Rus i§gali ve bir isyan nedeniyle yarım kaldı - ki bu isyanda ordusunun güvenilmezliği de ortaya çıktı. 55 III. Selim, Türk ordusunda deği§iklikler yapmaya çalı§tı. Nizam-i Ce­ did (yeni ordu düzeni) ismini verdiği yeni bir kuvvet kurdu ve bu kuvveti Avrupa hudutlarında örgüdeyip silahlandırdı. Fakat ıSO?'de yeniçerile­ ri ba§tan yaratmaya uğra§tığı sırada tahttan indirilmesi, Selim'in yeni kuvvet modeli Nizam-ı Cedid'in dağılması56 ve II. Mahmut'un 18ıO'larda yeniçenlere hükmetme konusunda ba§ansız olması, Türk askeri reformu­ nun olu§mamasına neden olan kökü derinlerdeki ideolojik, politik ve sos­ yal engellerin varlığını ortaya koydu. Askeri geli§meler rol oynamı§ alına­ sına rağmen, Türk İmparatorluğu on dokuzuncu yüzyılda ayakta kalabil­ mesini, imparatorluğun çökmesi durumunda ortaya çıkacak uluslararası sonuçlardan endi§e duyan Avrupalı güçlerin müdahalesi ve diplomatik baskısına borçlu oldu; Örneğin, ı807'de Fransız danı§ınanlar, Türkleri Rusya ile aralarındaki sava§ ta arabulucu olmaya zorlayan bir İngiliz filosu­ nu önlemek için topları mevzilendirme konusunda Türklere yardım et­ tiler. Buharlı gemilerin icadından önceki o yıllarda, İngiliz donanınası ters rüzgarlar nedeniyle de engellendi. Samuray sınıfının deği§mesini ve bürokratikle§mesini sağlayan barı§ ın yüzyıllarca sürdüğü Japonya' da, aske­ ri yönden modernle§me için neredeyse hiçbir baskı olu§madı.57

55) A. W. Fisher, The Russian Annexation of the Crimea 1772-1783 (Cambridge, 1970), s. 86-8, ll7, 126. 56) S. S haw, "The Origins of Ottoman Mili-tary Reform: The Nizam-i Cedid Army of

Sultan Selim iii", ]oumalofModem History 37 (1965) ,s. 291-5. 57) M. Jansen (yay. haz.), Warrior Rule in]apan (Cambridge, 1995). DEVRiM ÇAGJ VE EMPERYAL BÜYÜME 1775-1815 265

Askeri değişim Hindistan' da ise başarıyla karşılandı. Bu ise hem My­ sore hem de Maratha kuvvetleri için geçerliydi. Mysore hükümdan Haydar Ali'nin kuvveti ağırlıklı olarak süvarilerden oluşsa da, bir topçu kuvveti ve dökümhaneler kurmak için Fransız uzmanlardan faydalap.dı. Marat­ halar Avrupalı orduların piyade ve topçu birleşimlerini giderek daha fa zla taklit etmeye başladı. On sekizinci yüzyılın ortasında Avrupalılar tarafından Hindistan'a getirilen yeni silahiara karşılık olarak Maratha orduları daha da büyüdü ve profesyonelleşti. Böylece karadan uzakta ya­ şama temeline dayanan bir strateji artık uygulanabilirliğini kaybetti. Askeri gelişmeler yönetime ilişkin sonuçlar da doğurdu; buna ilaveten, yeni piyade ve topçu birlikleri pahalıya mal oldu. Bu ise gelir yönetimi, bankacılık ve kredilerde gelişmeler kaydetme yolunu açtı. Hem Maratha hem de İngiliz kuvvetlerinin daha etkin hale gelmesi önce lojistik sonra ise finans sistemleri üzerinde ağır yükler oluşturdu. Sindhia Mahadaci, Maratha süvarilerini desteklemek için Avrupa hudutları boyunca piyadelerini ve topçularını eğitmede en kararlı Maratha lideri oldu. ı 784'te görevlendirdiği bir Fransız, Benoit de Boigne, baş­ langıçta 2.000 askerlik bir kuvveti eğitti, ama ı 790'da imzaladığı yeni bir kontrata göre, çok daha büyük bir kuvvet yetiştirmesine olanak sağlayan büyük bir personel emrine verildi. Avrupa metotları ile yetiştirdiği kuv­ vetler ı 793 yılında 130 topa sahip 2 7.000 askere ulaştı ve toplar düşman kalelerinin askeri etkinliğini bertaraf etmek için kullanıldı. Alaybozan tüfeklerinin yanı sıra barut ile mermiler ve toplar, İskoçyalı Sangster isimli bir adam tarafındankurulan beş fabrikada imal edildi. Subay kolor­ duları ise neredeyse tamamen Avrupalılardan oluşuyordu. ı 794'te ölen kumandanları Sindhia ve ı 797'de ölen Tukoji Holkar sayesinde, ı 780'ler ve ı 790'lar boyunca Racasthan üzerinde hakimiyet kurabildiler, bu ise askeri gelişim için gerekli kaynakların elde edilmesini sağladı. Nihaye­ tinde, orduları İngilizler tarafından ı803-4 yıllarında yenilgiye uğratıldı, fakat bunlar kısmen de olsa teknolojinin yanı sıra Avrupa askeri teknikle­ rini benimseyen kuvvetler olarak örnek teşkil ettiler.58

58) B. S. Lenman, "The Weapons of War in Eighteenth-Century India", Journalof the Society for Army HistaricalResearch , 46 (ı 968), s. 33-43; S. Bidwell, Swords for Hire: European Mercenaries in Eighteenth CenturyIıulia (Londra, ı 971); Gordon, Marathas,s. ı 68; M. Turlot­ te, "La Mission Militaire Française aupres des Nababs du Mysore a La fin de l'ancien regime", Revue Historiques des Armees, sayı: ı90 (March ı993), s. 4-5; G. Bodinier, "Les officiersfrançais en Inde de ı 750 a ı 793", S. Decraene (yay. haz.) , Trois Siecles depr esence frarıçaiseen Inde (Paris, ı 994). 266 SAVAŞ VE DÜNYA

Resim 51: Kaptan Robert Gray'in Bostan merkezli Coluriıbiagemisi ile bazı Kwakiutlar (Amerikan yerlileri) arasında Queen Charlotte Sound' daki bir muharebe, 1 792. Avru­ palı ve Avrupa-Amerikalı tüccarlar PasifikKıyı sı'na ve daha çok Pasifik'e ate§li silahlar getirdiler. Bu silahların geli§i ise hem Hawaü hem de Yeni Zelanda'da sava§ lan deği§tirdi.

Gurkalar, İngiliz asker kaçaklarını, kendilerine İngiliz talimlerini ve Avrupa tarzı alaybozan tüfeklerini nasıl ürettiklerini öğretmeleri için kullandılar. Nasıl top döküldüğünü de öğrendiler ancak sava§ sırasında taktik açıdan bir Avrupa kuvveti gibi hareket etmediler. Sih klanlarını birle§tiren ve ı 799'da Pencap'a Sih hakimiyeti getiren Ranjit Singh, ı803'te Sih süvarilerine destek vermek için Batı modeline dayalı bir düzenli piyade ve topçu kolordusu kurmaya ba§ladı. ı807'de Lahor'da silah üretimi için fabrikalar kurdu. 59

Ateşli Silahlann Yayılması

Ate§li silahlar genel olarak yayılmaya devam etti. Bu silahlar Kuzey Ameri­ ka'nın kuzeybatısına Avrupalı ve Amerikalı tüccarlar tarafından ı 780'ler-

59) J. Pemble, The Invasion ofNepal. John Company at War (Oxford, 1971), s. 26-8; S. Barua, "Military Developments irıIndia, 1750-1850",] oumal of Military History, 58 (1994), s. 610-11. DEVRiM ÇAG/ VE EMPERYAL BÜYÜME 1775-1815 267

de getirildi ve ateşli silah ticareti yapmak istemeleri Amerikan yerlileri­ ni yaylar ve akları bırakıp bunları kullanmaya itti, oysa yaylar ile akların ve yerlilerin savaşma tarzlarının limitleri ateşli silahları geleneksel silah­ lam göre üstün kılacak kadar büyük değildi. Yay ve okun kullanılması kabileler arasında yapılan ticaret yoluyla arttı ve bunları kullanınada hızla ustalaşan Amerikan yerlileri bu silahları hem birbirlerine hem de beyazlara karşı kullandılar. Gerçekten de, daha doğuda, Kuzey Amerika'nın kuzeydoğusunda, Amerikan yerlilerinin savaşları karmaşıktı. Savaş alanı manevralarında yarım ay pozisyonundan başlayarak kanatlarda ustaca hareket ettiler. Kanatlardaki bu hareketler ateş gücü ile birleştirildi ve ilerleme veya geri çekilme için kullanıldı. Amerikan yerlilerinin askerleri disiplinliydi ve kabiliyedi subaylar tarafından komuta ediliyorlardı. Amerikan yerlileri­ nin askeri kabiliyeti dini inançların yeniden uyanması ile ortaya çıkan ortak kimlik duygusunun oluşması ile gelişme gösterdi. Amerikan yerlile­ rinin topraklarına yapılan Avrupa-Amerikan seferleri, örneğinJohn Sul­ livan'ın 1 778'te İrakilere karşı yürüttüğü harekat, genel olarak başarı­ sızlıkla sonuçlandı/ve Amerikan Bağımsızlık Savaşı boyunca Amerikan yerlileri ne çok iyi savaştı ne de yenilgiye uğradılar. Ancak, ekonomileri sarsıldı ve giderek artan çatışma baskısından zarar gördüler.60 Ateşli silahlar Yeni Zelanda'ya Avrupalı tüccarlar tarafından getiril­ di ve daha sonra cindokuzuncu yüzyılda yapılan kabileler arası savaşlarda Maoriler tarafından yaygın olarak kullanıldı. Ateşli silahların yarattığı etki, Maori şefi Hongo Hika'nın 1820'de alaybozan tüfekleri ve çift narn­ iulu bir silah almak üzere İngiltere'ye gitmesi ile ortaya kondu.61 I. Ka-

60) R. Fisher, "Arms and men on the north-west coast, 1774-1825", BritishColumbia Studies (Londra, 1976), s. 3-18; J. B. Townsend, "Firearms against native arms: a study in comparative efficiencieswith an Alaskan example", Aretic Anthropology, 20 (1983), s. 1-33; ]. R. Gibson, Otter Skins, Bostan Ships, and China Goods: the Maritime Fur Trade of the NorthwestCoast, 1785-1841 (Montreal, 1992), s. 220-4; T. L. Connelly, "Indian Warfare on the Tennessee Frontier, 1776-1794: Strategy and Tactics", East Tennessee Histarical So­ ciety's Publications, 36 (1964) , s. 3-22; L. V. Eid, "The Cardinal Principle of Northeast Woodland Indian War", W. Cowan (yay. haz.), Papers of the Thirteenth Algonquian Canfe­ rence (Ottawa, 1982), s. 243-50, ve "A Kind ofRunning Fight": Indian BattlefieldTactics in the Late Eighteenth Century", Westem Pennsylvania Histarical Magazine, (1988), s. 147- 71; G. E. Dowd, A Spirited Resistance: The North American Struggle fo r Irıdian Unity 1745-1815 (Baltimore, 1992); C. G. Galloway, The American Revolution in Indian Country:Crisis and Diversity in Native American Communities (Cambridge, 1995). 61) A. W. Crosby, Ecological Imperialism. The BiologicalExpa nsion of Europe, 900- 1900 (Cambridge, 1986), s. 236-7. 268 SAVAŞ VE DÜNYA mehameha, en çok Avrupa gemilerinin sık sık uğradığı Hawaii Adası'nın batı kıyısında hakimiyet gösterdi ve Avrupalılan ni§ancı ve gemi bakımcı­ ları olarak kullandılar. 1 793'te Güney Afrika'da Hollanda kökenli Gü­ ney Afrikalılar ile çarpı§an Xhosalardan bazılarının da ate§li silahları vardı. Hindi-Çin'de Nguyen Anh (1762-1820), Koçin Çin'i ele geçir­ mek için Fransız tüccarların yardımı ile 1789-92 yıllarında birliklerini Avrupa metotlarına göre eğitmek üzere Fransız danı§manlar tuttu. 180l'de, Hue'de Tay Son karde§lerin ba§kentini ele geçirerek devam etti ve 1802'ye gelindiğinde tüm Vietnam, tarihinde ilk defa, tek bir hüküm­ cların yönetimi altında birle§ti. Nguyen Anh, kendisini İmparator Gia Long olarak ilan etti.62 Bunun olu§masında pek çok etken rol oynamı§ olmasına rağmen, bu durum Avrupa askeri tekniklerinin değerli olduğu­ nu gösterdi. T aklitçilik güçlü bir görece kapasite hissini de yansıtıyordu. Bu her zaman bir 'tarafsızlık' veya 'bilimsel gözlem' meselesi olmadı. Ate§li silah­ Iara sahip olmak çok büyük bir önem te§kil ediyordu. Hem büyük hem de pratik anlamda değerli olan adar için rekabet edildi; oysa ate§li silahlar söz konusu olduğunda bu durum bölgeye ve sava§çıya göre farklılık gös­ teriyordu. Afrika'daki sava§ların karma§ıklığı ate§li silahların oynadığı rolde herhangi bir kalıp veya teleoloji olduğunu varsayma tehlikesini ortaya çıkarır. Bu, Edward Quin'in çizdiği ve dünyanın büyük bir kısmını örten, bulutlar ve karanlığın Avrupalıların önünde yava§ yava§ dağıldığı Dünya Haritalan Serisinden Tarihi Atlas (Londra, 1830) isimli atlasında sunulan Avrupalıların kartografi bilgisinin artı§ına paralel olarak ate§li silahların yayılması meselesi değildi. Bundan ziyade, ate§li silahlar Afrika ve diğer yerlere getirilmi§ olsa da, bazı bölgelerde diğerlerine nazaran çok daha az etkiliydi. Buna ilaveten, ate§li silahlar kolaylıkla veya zorla sürekli yayılmaktan çok bazı toplumlar tarafından istenmedi. Bu toplurnlara örnek olarak on yedinci yüzyılda Japonya ve Afrika devleti Bornuverile ­ bilir. İkisi de ate§li silahları reddetmekten ötürü herhangi bir sorun ya§amadı, ancak on yedinci veya on sekizinci yüzyılda bu ülkeler yayıl­ macı bir politika izlemedi. Usman dan Fodio ve Fulani tarafından mo­ dernKuzey Nijerya'nın Hausa eyaletlerine kar§ı ba§latılan Cihad'ın (kutsal sava§) ba§arılı kuvvetlerinin ba§langıçta ate§li silahları yoktu ve bu kuv­ vetler temelde seyyar piyade kuvvetleri, özellikle de 1804'teki Tabkin

62) S. Pluchon, Histoirede laCalanisation Française. I. LePremier Empire Coloniol (Paris, 1991), s. 760-4. DEVRiM ÇAGI VE EMPERYAL BÜYÜME 1775-1815 269

Kwotto Sava§ı'nda olduğu gibi, ate§ güçlerini yerle§ik güçlerin süvarile­ rini yenmek için kullanabilen okçulardan olu§uyordu. Bunun ardından ate§li silahlan değil de süvarileri benimsernelerihareket, manevra ve ani saldırıya dayalı taktikler geli§tirmelerini sağladı. Hausa'nın istihkamı gtiÇlü mevzileri yalnız kaldı ve isyancıların eline dü§tÜ. Böylece, 1808'e gelindiğinde, tüm büyük Hausa eyalerleri dü§tÜ. 1808'de Gobir ba§kenti Alkalava koordineli ve üç yandan kıskaç saldırısı kaf§ısında dü§tü63 ve bu durum ate§li silahların ve/veya 'Avrupa tarzı sava§ların' karma§ık saldırı stratejileri için bir önko§ul olmadığını ispatladı. Cihad, Sakoto Caliphate isimli yeni bir devletin kurulması ile sonuçlandı.

Avrupa'daki Askeriİmkan ve Kabiliyet

1775 ile 1815 yılları arasında Hindistan, Madagaskar ve Kuzey Ameri­ ka'nın Büyük Düzlükleri gibi dünyanın bazı bölgelerinde, ate§li silahla­ rın kullanımının arttığı dönemde Avrupa sava§lan da tüm hızıyla de­ vam etmekteydi. 1792'de, Fransız Devrimi'nin arifesinde Avrupa askeri sistemleri on be§inci yüzyıldaki duruma göre farklılık göstermekle bir­ likte, temelinde on sekizinci yüzyılın ilk dönemlerindekine benzer bir haldeydi. On be§inci yüzyılın sonu ile kıyaslandığında hem piyadelere hem de ate§ gücüne büyük önem verilmekteydi: Kargılı askerler gitmi§ ve ağır süvariler eski önemini kaybetmi§ti. Türklerin dahil olduğu operas­ yonlar istisna olmak üzere hem silahlar hem de taktikler önemli ölçüde standart hale getirildi. Karma düzenden ziyade çizgisel taktikler ve yaylım ate§i vurgulanıyordu. Hem kalelerde hem de sava§ alanlannda kullanı­ lan topların sayısı oldukça arttı. Tek ba§ına küçük İngiliz adası Guem­ sey'in Ağustos 1780' de Fransız saldırılarından korunmak için konu§landı­ rılmı§ 253 adet topu vardı. Yedi Yıl Sava§ları'nda ağır silahların sava§ alanında kullanılması en çok topçu bölükleri §eklinde artı§ gösterdi. Bu ise Fransız Devrim Sava§ları ve Napoleon Sava§lan sırasında daha da ileriye ta§ındı. Yedi Yıl Sava§lan'nın ardından devrim döneminin yeniliklerini belir­ leyen taktik tartı§maları ortaya çıktı. Bunlar önemliydi, fakat dönemin demografik ve ekonomik deği§imleri daha da büyük önem te§kil ediyor­ du. Avrupa'nın büyük kısmında on yedinci yüzyılın ba§ından beri ya§a-

63) Smaldon e, Waıfare in the SakotoCaliplıate, s. 26-3 7. 270 SAV� VE DÜNYA nan demografik durağanlık döneminden sonra, nüfus ı 7 40'ların ba­ §ından itibaren hızla artı§a geçti. Kıtanın nüfusu ı 700'de 118 milyon­ dan bir asır sonra muhtemelen ı87 milyona ula§tı. Toprak kazanılması ı 719'da 15 milyon olan Rus nüfusunu ı800'de 35 milyona çıkardı -ki bu rakam Rusya'yı toprak istila etme yoluyla nüfusu ı 700'de ı9 veya 20 milyondan 1 789'da 27 milyona çıkan Fransa'nın önüne geçirdi. Böyle bir büyüme hükümdarların büyük ordular kurma ve bunları sürdürmele­ rini sağladı. On sekizinci yüzyılda Rusya'daki toplam nüfus artı§ının yak­ la§ık yüzde 35'i yeni toprakların alınmasına bağlanabilir. Rusya'nın yıl­ lık ortalama nüfus artı§ı ı 762-82 arasındaki dönemde yüzde ı,02 ile en yüksek orana ula§tı ve bir asırlık dönem boyunca hazır ordusundaki asker sayısı yakla§ık 200.000'den 450.000'e çıktı.64 Büyük ordulara bakmak için ekonomik geli§ me de önemliydi. Avru­ pa'nın çoğu kısmında tarımda nitel olarak çok az bir geli§me kaydedil­ mesine rağmen, özellikle cephe toprakları Macaristan ve Avusturya ile Rus imparatorluklarına katılan Ukrayna'da üretim arttı. Tahıl üretimi her iki bölgede de geli§ti ve ekonomik geli§meleri daha önce Türk haki­ miyeti altındayken sergiledikleri durumdan gözle görülür §ekilde fark­ lıydı. Rusya için step topraklarındaki ekonomik geli§meler Baltık eyalet­ lerinin ele geçirilmesi kadar önemliydi, çünkü bu Rusya'nın elindeki kaynakları artırarak politik bakımdan güçlenınesini sağladı. On sekizin­ ci yüzyılın ortasında, hükümetin Avusturya ordusu için Macaristan ürün­ lerini almaya yönelik isteği arttıkça Macaristan tarımı için yeni pazar­ lar doğdu. Avrupa'daki endüstriyel büyüme de büyük miktarlarda silahın üretil­ ınesiiçin temel olu§ turarak ve silahlanınada hızla yeni geli§melerin kayde­ dilmesini mümkün kılarak önemli oldu. Metalürjide geli§meler kaydedildi ve demir ve çeliğin eritilmesi için odun kömürü yerine kok kömürü kulla­ nıldı. Bu da endüstriyi odun ikmaline bağımlı olmaktan kurtardı. Yolu İngiltere açtı ama teknoloji yayıldı. Liege'de bulunan ana cephane me­ rkezinde yüksek kaliteli demirin üretimi için ı 770'de kok kömürü kulla­ nılmaya ba§landı. ı 776'dan itibaren Prusya madencilik bölümünün ba§­ kanlığını yapan Friedrich von Heinitz, ilk Prusya kok kömürü ocaklarını in§a etti. Canlı metalürji endüstrileri İngiliz ve Rus askeri faaliyetlerinin temelini olu§turdu ve büyük ölçüde talep olu§tu. ı 760'da İngiliz askeri

64) A. Kahn, The Plow, the Hammer, and the Knout. An Economic History ofEigh teenth­ Century Russia (Chicago, 1985), s. 7-8. DEVRiM ÇAGI VE EMPERYAL BÜYÜME 1775-1815 271

Resim 52: İngiliz donanma gücü altyapısının çok güçlü bir parçası olan Woolwich Tersanesi, Nicholas Pocock (y. 174 1-182 1). Pocock, donanma çarpl§malannı resmet­ tiği bir dizi eserinde İngiliz zaferlerinin kroniğini çıkaran bir ki§ i olarak hareket etti. faaliyetlerinin merkezi olmayan fakat daha sonra Amerikan yerlileri ile çatı§maya giren Güney Carolina'ya gönderilecek olan mühimmat 36.000 alaybozan tüfek fi§eği ve bilyesi ile 3.600 çakmakta§ı içeriyordu. Tam bir dünya sava§ı olan Amerikan Bağımsızlık Sava§ı'nda, İngilizlerin diğer pek çok yükümlülüğünün olduğu ı 780'de, Tümgeneral Vaughan'ın St. Lucia'daki kuvveti 1.500 kürek, 800 kazma, 800 sava§ baltası, 500 el arabası, 600.000 alaybozan tüfek fi§eği, 200.000 çakmaklı tüfek, 2.400 top mermisi, ı2.000 fıçı barut, 50 ton alaybozan tüfek bilyesi, 366 alay­ bozan tüfek fi§eği kutusu ve araba üzerinde dört hafifaltılı top talep etti. ı809'da, 'de 46 İngiliz topu be§ gün içinde 4.000 atı§ yaptı ve ıO.OOO mermi kovanı kullandı.65 Bu gibi gereksinimler üç yüzyıl öncesi­ ne göre oldukça artmı§tı ve merkez üslerinden çok uzaktaki büyük kuv­ vetler tarafından talep ediliyordu. Yine de, Avrupa ekonomileri bu gibi gereksinimleri kar§ılayabildi. ı 780'ler Avrupa için büyük donanma in§aatları çağı oldu ve bu arada ı 787-92 yılları arasında sava§lar ve askeri açıdan yapılan hazırlıklar Av-

65) PRO. WO. 34/84f.44, 34/126 f. 86-7; R. N. Buckley (yay. haz.), Tlıe NapoleorıicW ar ]oumal ofCaptain Tlwmas Henry Browrıe 1807-1816 (Londra, 1987), s. 87. 272 SAVAŞ VE DÜNYA

rupa askeri imkan ve kabiliyetinin önemli özelliklerini ortaya çıkardı. ı 786'da Fransızlar, bu dönemde standartla§tırmanın açıkça belli olduğunu kanıtlar biçimde, filolan için standart gemi in§aatı §ekilleri geli§tirdiler. Amerikan Bağımsızlık Sava§ı'nın ardından Fransızlar, bakır malıfazalı­ ma ile kısa ve hafifgü lle gibi İngiliz donanınası yeniliklerini kendi bünye­ lerine de dahil ederken, ı 788-90 yıllarında Doğu Baltık'taki İsveç-Rusya sava§ında her iki tarafın da diğerinin donanma kapasitesine ula§mak veya bunları yok etmek için uğra§tığı görüldü;66 bunlar Gibbon'ın reka­ betçi taklit yoluyla ilerleme örnekleridir. Takımada firkateyn filosunu geli§tiren İsveçli gemi tasanıncısı Fredrik Henrik af Chapman (ı 72ı­ ı808) Fransa ve İngiltere'de eğitim gördü. Bu faaliyetlerin devrimci sava§ biçimini geçersiz kılmak üzere olduğu tutucu bir ortamda gerçekle§tiğini dü§ünmek yanll§ olacaktır. Rumyarıt­ sev ve Suvorov komutasındaki Ruslar, Türklere kar§ı verdikleri ve hiç de katı bir tutuculuk sergilemedikleri sava§larda ortaya çıkan sorunlara çö­ züm bulabildiler. Yedi Yıl Sava§lan'ndan sonra Prusya metotlarında çok az deği§iklik gözlenirken, IL Frederik, ı 768'de yeni ve esnek taktikleri, özellikle de açık düzen ilerlemeyi dikkate aldı. Sava§ta aldıkları ba§arısızlık kar§ısında teorik ve pratik anlamda en çok deneme yapan ülke Fransa'ydı. Guibert, Napoleon'u da etkileyen EtaiGeneral de Tactique (Paris, ı 772) isimli eserinde, hareket ve ku§ atma manevralannın altını çizip operasyonların hızını artırmak için karadan uzakta ya§aınak gerektiğini savunuyor ve istihkama bağımlı kalmayı ele§­ tirip vatansever yurtta§ ordusunun kurulmasını te§vik ediyordu. Fran­ sa'da, tüm silahların özelliklerini barındıran ve dolayısıyla bağımsız ha­ reket edebilen bir birlik §eklindeki bölünme kavramı geli§tirildi. Böyle bir birlik hem ayrı bir kuvvet olarak hem de stratejik bir plana uygun biçimde hareket eden koordine bir ordunun parçası olarak hizmet ede­ bildi. Bölünme sistemi ı 759'dan itibaren geli§ti ve ı 787-8 yıllarında ordu yönetimi bölünmü§ kollar §eklinde düzenlendi.67 Fransa'da deği§ik sava§ma metotlarına da ilgi gösterildi. Bu ise Saxe gibi yazarlar tarafından öne sürülen ilk fikirlerin geli§ imidir. Saxe, ı 7 3 2' de yazdığı fakat ölümünden sonra yayımlanan Mes Reverien isimli eserde,

66) E. Karppinen (yay. haz.), The War of King Gustavus III and the Naval Batdes of Ruotsin-salmi (Kotka, 1993). 67) S. T Ross, "The Development of the Combat Division in Eighteenth-Century French Armies", FrenchHistarical Studies, 1 (1965), s. 84-94. DEVRiM ÇAGI VE EMPERYAL BÜYÜME 1775-1815 273

Resim 53: Oudenaarde Krokisi: 1667 ve 1674'te Fransızlar tarafından kolayca ele geçirilen ve 1708'de MüttefiklerinFransa'yı yendiği alan olan Oudenaarde Schelt üze­ rindeki bir geçidi koruyordu. N ehirler ve kalderin konumları arasındaki yakın ili§kiye bir örnek te§kil ediyordu.

sadece ate§ gücüne bağımlı kalınmasını ele§tirmi§ ve bunun yerine ate§ gücü ile baskın taktiklerinin birle§tirilmesini savunmu§tur:

Öldürmekten çok gürültü çıkarmaya yarayan küçük silahların önemsiz olduğu fark edilmeye ba§landı ( ...) barutun çarpı§malardaki etkileri daha az korkutur hale geldi ve barut genel kamya kar§ınartık daha az can almakta. Tüm bir yaylım ate§i ile dört askerin bile öldürülemediğine §ahit oldum; ancak tek bir hücum dü§mamn ilerleyi§ini engellemek ve intikam almak için bu kadar korkunç olsa ve aynı anda süngülerle saldırı yapılsa büyük sayılarda asker yok edilebilir ve zaferler kazanılabilir.

Saxe, "hali hazırdaki emir komuta ile ate§ açma metodundan ho§nut değildi, çünkü bu metot askeri kısıtlı bir pozisyonda kalmaya zorluyor ve isabetli ni§an almasım engelliyordu"; bunun yerine bireysel açılan ate§i tercih ediyordu. Saxe, baskın taarruzlarım desteklemesine ve geleneksel ince hata kar§ın yeni tertiplenmeler üzerinde dunnasma rağmen, kolon­ lara ili§kin sorunlardan da bahsetmi§tir: 274 SAVAŞ VE DÜNYA

Eğer olursa, saflar ister engebeli arazide yürüyerek isterse dü§manın toplanyla bir kez dağıldığında -ki bu durumda dü§man yağmalayıp geçecektir- bunlan yeniden düzene sokmak imkansız olacaktır; böylece saflar hareketsiz bir kitle haline dönü§ecek, düzen kalmayacak ve tamamen bir karga§a ya§anacaktır.

Kolonlar gerçekten de Fransız devrim sava§ında çok daha etkiliydi, fakat Saxe, taktikler ve strateji bakımından yeni fikirler ortaya attığı için önemlidir. Saxe'ın gözlemleri Rumyantsev ile Suvorov'un taktik yeniliklerinde hayat buldu, ama bu iki lider fikir üretmek için Saxe'a bağımlı kalmadılar. Böyle dü§ünen tek ki§i Saxe değildi. Ate§ gücü ile çizgisel taktiklere eskiden beri verilen öneme kıyasla diğer iki Fransız yazar, Falard ve Mes­ nil-Durand, kolonlar halinde saldırıya geçen bir kuvvetin yaratacağı §Oku ve ağırlığı vurguluyorlardı. ı 778'de dü§man sistemlerini denemek için tasarlanan manevralar bu zıtlığı sonuca bağlayamadı, fakat ı 79 ı' de çıkan­ lan yeni taktik el kitabı her ikisini de birle§tirmeyi ba§ardı.68 O dönemin en iyisi olan ve Avusturya ağır silahları ile Yedi Yıl Sava§ları sırasında hizmet veren Jean de Gribeauval (ı715 -89) , ı 7 65'ten itibaren Fransız ağır silahlarını standart hale getirdi ve ı 776'da Ağır Silah Müfetti§i olarak atandı. Standart tanımlamalar kullandı: 4, 8 ve 12 ağır top ve 8 toplu bataryalar içinde 6 parmaklık (inç) havan top­ ları. Hareket kabiliyeri güçlü ve daha büyük tekerlekler, daha kısa varil­ ler, daha hafif toplar ve daha iyi döküm metotları ile artırıldı. Atı§ isabeti, daha iyi görü§ kuvveti, atı§ talimi tahtalan ve eğim i§aretlerinin getiril­ mesi ile geli§tirildi. Ate§ oranı önceden paketlenmi§ atımlar sayesinde yükseldi. Adar ardı ardına değil, çiftler halinde ko§uldu. Gribeauval'ın reformları sayesinde devrimci Fransa Avrupa'daki en iyi ağır silahiara sahip oldu. Fransa ı 763 ile ı 792 arasında yapılan Avrupa sava§ında yer alma­ dığı için eski rejim ordusunun yeni fikirleri benimseyip benimsemediği, Devrimin olu§turduğu özel ko§ullar kıyas yapmayı güçle§tirene dek anla­ §ılamadı. Pek çok önemli açıdan devrimci Fransa'nın ordusu devrim öncesi deği§ikliklerin bir ürünü oldu. Bir önceki ba§kumandanı XVI. Louis idam edilmi§ olsa bile Gribeauval'ın silahları standart kaldı. Bun-

68) R. Quimby, Backgroundof Napoleorıic Warfare: the Theory of Miütary Tactics in Eigh­ teenth-Century France (New York, 1957); J. Chagniot, le Chevalierde Falard (Paris, 1997). DEVRiM ÇAGI VE EMPERYAL BÜYÜME 1 775-1815 275 ları kullanmak üzere ders alan Napoleon da Guibert'in eserlerini oku­ du. Düzenli ordu firarlar ve göç nedeniyle bozuldu, fakat 1792'de alı­ nan ba§arılarda önemli bir rol oynadı. 69 Bunlar sık sık devrimcilik arzu­ suna atfedilmi§tir, fakat askeri imkan ve kabiliyere de dikkat çekilme­ lidir. 1792-ı8 ı5 arasındaki Avrupa sava§ı iki bakı§ açısı altında sunulabi­ lir. Bir tarafta, devamlılığın, aslında tutuculuğun altı çizilebilir. Devrim çağında bundan bahsetmek bir paradoks gibi görünebilir; çünkü, en önem­ lisi, Avrupa' daki ba§arılı devrim kar§ıtları kısmen kendileri deği§im yarat­ tıkları için var olabildiler. Yine de, bir yargıya varmak için on dokuzuncu yüzyıldaki bağlam ele alınacaksa, o zaman ı 792-ı 8 ı5 arasındaki dönemde deği§imden ziyade devamlılığın altı çizilebilir; alı§ıldık askeri süreçleri takip edebilmek için materielve fonlar olarak henüz yeterirıce büyümemi§ insan kaynaklarının kullanıldığı iddia edilebilir. Hafif piyadelerin kul­ lanılması Napoleon sava§larının belli bir özelliğiydi, fakat daha önceki çatı§malarda beklendiğinden daha fazla ortaya çıkmı§tır: büyük ordular, hareket etme stratejisi, ku§atmalardan ziyade muharebelerin tercih edil­ mesi, ağır silahiara daha fazla önem verilmesi. Bu bağlamda, Napoleon bir yenilikçiden çok planlamacıydı. Fakat politik ve sosyal bağlamlar çok önemli olarak değerlendirile­ cekse, o zaman devrim ve N apoleon dönemi, silahlar ve donanma çatı§ma­ ları üzerinde yoğunla§ıldığı takdirde, daha çok bir sapma olarak görüne­ cektir. Zorunlu askerlikle kurulmu§ ve kolordular §eklinde tertiplenmi§ büyük ordular Batı Avrupa'da yeni bir geli§imdi. Muhtemelen en büyük taktik farklılık sava§ların çapı ve bunun so­ nucunda kar§ıla§ılan örgütsel, eylemsel ve lojistik problemlerdi. ı6-ı9 Ekim ı813 tarihinde Leipzig'de 560.000 asker 'Ulusların Sava§ı'nda çar­ pı§tı ve ı 813 harekatı sonradan Alman genelkurmayı tarafından mo­ dern sava§ların önemli bir safhası olarak görüldü. ı866'daki Königgditz Çarpı§ması'na kadar en fazla sayıda asker burada çarpı§tı. Napoleon, yarım milyon askerle birlikte, 1812'de Rusya'yı i§gal etti ve Borodino Çarpı§­ ması'nda Ruslar Fransız ilerleyi§ini durdurmaya çabalarken 233.000 asker ile 1.227 top konu§landırıldı. ı815'te Waterloo Sava§ı küçük çaplı bir sava§ oldu, ama Prusyalılar hariç olmak üzere, sava§ta 140.000 asker yer aldı ve Wellington, Napoleon'un dü§manlarının 450.000 asker konu§lan-

69) S. F. Scott, The Response of the Royal Army to the French Revolution. The Role and Development of the UneArmy 1 787-1794 (Oxford, 1978). 276 SAVAŞ VE DÜNYA dırarak ezici bir üstünlük sağlayana dek s�ldırıya geçmemeleri gerektiği­ ni iddia etti.70 Ayrıca, bu dönemdeki sava§lar temelde, hala bir 'aynısının daha faz­ lası' meselesi olsa bile, özellikle on dokuzuncu yüzyıldaki bakı§ açısı ile değerlendirildiğinde önemli nitel farklılıklar ortaya çıkmı§tır. Bunun bir nedeni, birliklerin ve subayların çatl§malar boyunca edindikleri hare­ kat deneyimleridir - ki bu, ister büyük sayılarda isterse sava§ alanında olsun, talimlerin bir sonraki yüzyıla göre daha az yapıldığı bir dönemde önemli bir geli§meydi. Bu, ayrıca, askeri metotlarda bütüne etkisi muh­ te§em boyutlarda olan küçük nitel iyile§meler meselesidir. Özellikle top­ larda önemli deği§iklikler olmasına rağmen konu yalnızca yeni silahlar­ dan ibaret değildi. Çakmakta§ları 1 778'den itibaren İngiliz donanmasında toplara uyarlanıp daha hızlı, güvenilir ve kontrollü ate§ olanağı sağladı. Bo§ bir silindir §eklinde ve mermi ile patlayıcı dolu §arapnel yine ilk defa İngilizler tarafından ı804'te kullanıldı. Balonlar -ilk kez sava§ alanında ke§if yapmak için ı 794'te kullanıldı-, roketler71 ve ilk pervaneyle yol alan araçlar olan denizaltılarda 72 da ilerlemeler kaydedildi. Bu dönemdeki harekatlar söz konusu olduğunda, hafif süvarilerin ge­ li§tirilmesi yukarıda bahsedilenlerin hepsinden daha fazla önem te§kil ediyordu. Ate§ açma disiplininin yerle§tirilmesi de özellikle İngiliz donan­ ması ve piyadeleri için önemliydi. Böylece, Gibbon'ın analizine bakarak Avrupa askeri sistemlerinin etkinliğinin Avrupalı olmayan halklarla ili§kili olarak arttığı iddia edilebilir, çünkü bu dönemde sık sık yapılan sava§ lar ile halihazırda etkin olan askeri uygulamaların ince ayarları yapıldı. Bu dönemdeki sava§lar en geni§ anlamıyla Avrupa devletlerinin askeri etkinliğinin geli§mesinde önemliydi. Dolayısıyla, büyük oranda kaynak, sava§lara ve ulusal insan gücünün büyük bir kısmının kullanıma hazır hale getirilmesine aktanldı ve sava§ döneminin uzunluğu ve askeri hazır­ lık nedeniyle refah sürekli kılındı. Fransızlar, Ocak ı 794'te yakla§ık 800.000 askeri aktif görev için hazırladı. Napoleon, ı800-ı ı yılları arasın­ da ı,3 milyon, yalnızca ı812-13 arasında ise bir milyon ki§iyi askere aldı. Benzer §ekilde, büyük miktarlarda mühimmat üretildi. Fransızlar, ı 793-

70) Wellington to Lord Stewart, later Jrd Marquis ofLondraderry, 8 Mayıs 1815, BL. Loan 105 ff.9-10. 71) F. Winter. The First GoldenAge of Rockets: Cangreve and Hale Rockets of the Nine­ teenth Century (Washington, 1991). 72) A. Roland, Unde rwater Warf are in the Age of Sail (Bloomington, Indiana 1 978). DEVRiM ÇAGI VE EMPERYAL BÜYÜME 1775-1815 277

Resim 54: Napoleon Alp Dağlannı Geçerken, Jacques-Louis David. David, 1798'de Napoleon ile ta­ Ill§tıktan soma ate§li bir Banapart taraftan oldu. Askeri cesaret Na­ poleon'u cezp etmekteydi ve o da bunun propaganda yapmak için değerli olduğunun farkındaydı. Bunun gibi resimler ve David'in arkada§ı Antoine Gros'un yaptı­ ğı Areale Köprüsündeki Napoleon isimliresim Napoleon efsanesi için çok önemli simgelerdi.

4'te yakla§ık 7.000 yeni top ve havan topu dökerken, Fransız devrim askerlerine silah sağlama ihtiyacı Grenelles'te günde 600 kilo barut üre­ ten büyük bir barut fabrikasının kurulmasına yol açtı. Ağustos 1813'te Napoleon'un alaybozan tüfek fişeği stoku 18 milyona ula§mıştı.73 Saldırının lojistik temeli yetersiz olmasına ve Fransızların kırsal alanı yağmalamakla yetinmek zorunda kalmalarına rağmen, 1805'te Na­ poleon'un 194.000 askeri ve yakla§ık 300 topu Kuzey Fransa'dan Güney­ batı Almanya'daki Avusturyalılam saldırmak için hızla doğuya götüre­ bilmesinde olduğu gibi, muazzam miktarlarda üretilen kaynaklar hızla ve etkin biçimde konu§landırılabildi. Daha iyi yollar ve daha iyi yapılan haritacılık, birliklerin daha hızlı hareket ettirilmesini sağladı. Hiçbir Avrupalı olmayan devlet önde gelen Avrupa güçleri ile boy ölçü§ecek metalürjik imkana sahip değildi. Buna ilaveten, karada veya denizde Avrupa ate§ açma disiplini için son · derece önemli olan silah­ ların standart hale getirilmesine başka hiçbir yerde rastlanmadı veya,

73) J. Lynn, "Towards an army ofhonor: the moral evalutian of the French army 1789- 1815", French HistoricalStudies, 16 (1989), s. 177; G. Rothenberg, TheArt ofWarfare in the Age of Napoleon (Bloomington, Indiana, 1978), s. 122-3; J. R. Elting, Swords araund a Throne: Napoleon's GrandeArmee (New York, 1988), s. 263. 278 SAVAŞ VE DÜNYA rastlansa bile, bu geli§me aynı derecede olmadı. Denizlerde, Avrupalı­ ların in§a edip bakımını sağlayabildiği ve ağır silahlarla ku§atılmı§ sava§ gemileri ile kıyaslanabilecek hiçbir §ey yoktu. Amerikan Bağımsızlık Sava§ı boyunca Kuzey Amerika' daki silah en­ düstrisinin hızla geli§mesi böyle bir kapasitenin olu§ma hızına ve aynı zamanda bu kapasitenin olu§masının Avrupa (bu bağlamda bakıldığın­ da Avrupa-Amerikan) endüstriyel bağlannın bir yönüne i§aret etmek­ tedir. ı 775'te Hanford ve Rhinebeck'te barut imalathaneleri kuruldu. Fredericksburg, Virginia ve Providence'te silah tesisleri kuruldu. Easton, Doğu Bridgewater, Lancaster, Principio, Springfield ve Trenton'da dö­ kümhaneler İn§a edildi. Kıta Ordusu Levazım Dairesi Ba§kanı Nathanael Grene, ı 777'de Philadelphia'nın savunulmasına gerekçe olarak bura­ daki endüstrilerin ordu için önemli olduğunu söylemi§ tir; 74 bu ise Avru­ pa stratejisinin ortak bir özelliğinin ilk örneğiydi: endüstriyel kapasiteyi korumak. Bağımsız Amerika Birle§ik Devletleri ihtiyaçlarını kar§ılayacak dere­ cede silah üretebilmek zorunda kaldı. Amerika'nın ı8ı6'ya kadar hiç sava§ gemisi olmamasına rağmen, ı 799'da sava§ gemileri in§a etmek için Washington Tersanesi kuruldu. Yine de, ıSOO'lerde bu tersane tarafın­ dan üretilen küçük gemiler Kuzey Afrika'nın Berberi devletlerine kar§ı saldırılar düzenieyebildi - ki bu hiçbir Avrupalı olmayan devletin boy ölçü§emeyeceği bir askeri faaliyetti. On dokuzuncu yüzyılda Ruslar, ABD' den sava§ gemileri satın aldı; bunların arasında ikinci büyük ebatlı Rus buharlı sava§ gemisi olan Kamchatkada bulunmaktadır. 75 Daha son­ ra Fulton ismi verilen ilk buharlı sava§ gemisi Demologos (Halkın Sesi) ı8ı4'te Amerika'da Robert Fulton tarafından in§a edildi. 30 top ta§ıyan bu gemi New York Limanı'nı koruması için üretilmi§ti. Ancak, ı8ı2-ı4 yılları arasında yapılan Anglo-Amerikan Sava§ı'nda, Amerikalılar İngiliz­ lerin donanma gücü ile ba§a çıkarnadı ve bunun yerine korsanlığa bel bağladılar. İngilizler ABD'yi engelledi ve Chesapeake ve New Orleans üzerine saldırılar düzenlediler. Bu nedenle, sürekliliğe vurgu yapılırken, Avrupalıların ı 775-ı8ı5 yılları arasındaki dönemin mücadelelerine cevaben yaptıkları deği§iklik-

74) R. K. Showman (yay. haz.), ThePapers of General NathanaelGreene II (Chapel Hill, N.C. 1980) 135. 7 5) Saul, "The Impact of the Napoleonic War upon Russian Priorities on N ava! Deve­ lop-ment", W. B. Cogar (yay. haz.), New Interpre-tationsin Naval History (Annapolis, 1989). s. 55. DEVRiM ÇAGI VE EMPERYAL BÜYÜME 1775-1815 279 leri, sarf ettikleri çabadaki küresel yeterliliği ve bunun potansiyel yönle­ rini de değerlendirmek uygun olacaktır. Bunlar sosyal refah gibi mesele­ lerde sınırlı bir rol oynamayı benimseyen devletlerin askeri imkan ve kabiliyete odaklanan toplum alanlarında ne derece bir rol oynadığını da yansıtriıı§tır. Bu durum Avrupa devletleri ile sınırlı kalmadı, ama görece daha etkin olmaları hem hükümetin ısrarlı müdahalelerine hem de plan­ lama ile ölçme ve zaman ve mekanın anla§ılması ve kontrol edilmesinin geli§tiği bir kültürün olu§masına dayanıyordu. Bu kültürel ve psikolojik tutumlar ve usuller, Avrupalıların teknolojik deği§ikliklerden fayda sağ­ lamasını ve askeri eylemleri daha iyi inceleyip sistematik hale getirmele­ rini, yeni fikirleri tartı§maya açmalarını ve sava§ı politik ve sosyal bağ­ lamları içinde ele almalarını sağladı.76 Avrupalı güçler 1792-1815 arasın­ daki uzun süren Avrupa iç sava§ıyla me§gul olurken, bu güçlerin Fransız kuvvetlerinin meydan okumasına ve bunun kullanılmasına cevap veren silahlı kuvvetleri77 ve ardından 1848'te ayyuka çıkan politik karga§a ve bunun sonucunda Avrupa devletlerinin küresel askeri imkan ve kabi­ liyeti, bu durumun doğurduğu sonuçlarla kısıtlı kaldı. Fakat, bu durum yüzyılın ilerleyen dönemlerinde deği§ti.

76) S. Paret, Yorck and the Era of Prussian Reform (Princeton, 1966); C. White, The EnüghterıedSoldier: Scharnhorst and theMiütaıische GeseUsc hafi in Berün, 1801-1805 (New York, 1989); K. Alder, Engineering the Revolution: Arms and Enüghtenment in France 1763-1815 (Princeton, 1997). 77) W. O. Shanahan, Prussian Miütary Reforms 1786-1813 (New York, 1 945); R. Glover, Peninsular Preparation: the Reform of the British Army, 1795-1809 (Cambridge, 1963); D. E. Showalter, "Hubertusberg to Auerstadt: The Prussian Army inDecline ?", German History 12 (1994), s. 321-33; Rothenberg, Napoleon's Great Adversaries: the Archduke Charles and the Austrian Army, 1792-1814 (Bloomington,Indiana, 1982); G. J. Evelyn, "'Ileamed what one ought not to do': The British Army in Handers and Holland, 1 793-95", ve S. Mackesy, "Abercromby in Egypt: the Regeneration of the Army", A. J.Guy (yay. haz.) The Road to Wa terloo. The BritishArmy and the StruggleAgainst RevolutionaryFra nce, 1793-1815 (Londra, 1990) , s. 16-22 ve 101-10. 7 OnDokuzuncu Yüzyıl

Ben Kaptan Corcoran, Size denizlere nasıl hükmettiğimizi, Ahmak Gallileri, Saksonlan ve Keltleri nasıl korkuttuğumuzu öğreteceğim. Bunlann Avrupa'yı sallayan saldınları, Maxim silahı ve Nordenfeldt ile nasıl uğra§tı (veya gerektiğinde nasıl uğra§acak) Onu da öğreteceğim. Eğer kartlannızı denizciler gibi oynayacaksanız, Yelkenlerinizi çözün ve hız kesin Direklerden inin- artık onlara ihtiyacınız kalmayacak. Artık gönüllü milisler de olmasak, Dümendeyiz ve ate§i besliyoruz. Kömür ile kokkömürü sayesinde, Gemilerimizi asla karaya oturtmuyoruz!

Kaptan Sir Edward Coreoran R N., Gilbert ve SulHvan'ın UtopiaLimited adlı eserinden (1893), I. sahne

* Hız, Buharve Kaynatılmı§ Süt

Napoleon sonrası on dokuzuncu yüzyıl boyunca, 1815'te zaten a§ikar hale gelmi§ olan askeri deği§im süreci daha yoğun ve daha etkili biçimde devam etti. Afrika'dakibölge sel hakimiyet konusunda ve Doğu ve Güney­ doğu Asya' da 1815-1900 arasındaki döneme damgasını vuran etki konu­ şunda meydana gelen ciddi deği§iklikler göz önüne alındığında, sava§­ lardaki yeni geli§melere bakmak ve bunların çok önemli olduğunu söyle­ mek cezp edicidir. Yararlı olmasına rağmen bu yakla§ım dönemin daha önceki süreçlerin devamından ne derecede etkilendiğini hafife almakta­ dır. Yeni olan §ey, Avrupa (ve Avrupa-Amerikan) askeri hakimiyetinin tüm dünyada ve pek çok farklı arazi ve iklim ko§ullarına sahip karalarda ne derece uygulanabileceğiydi.

* Evaporated milk: Taze sütün kaynanlarak içindeki su oranının o/o 60 oranında azaltıldığı, dolayısıyla daha kıvamlı ve içilirken de suyla karı§tınlarak içilen süt. Bu i§lem sütün kolay bozulmasını önlediği için, kaynatılmı§ süt buzdolabından önce çok yaygın olarak kullanılıyordu. (y.n.) ON DOKUZUNCU YÜlYIL 28 l

Hastalık ve ta§ıyıcılarıyla ilgili bilgilerdeki deği§iklikler, lojistikte kaydedilen bilimsel gelişmeler ve haberleşmedeki devrimin bunda büyük payı vardı. Bunlardan ilki kayıp oranını düşürdü ve hayatta kalan birlik­ lerin etkinliklerini artırdı: Örneğin, Avrupalı birliklerin T ropiklerde dana başarılı olmasını sağladı. Lojistikteki gelişmeler de T ropiklerde önemliydi, ama daha da fazla önem kazandı. Hem hastalıkların kavranmasında hem de mühendislikte kaydedi­ len gelişmeler, hastalıkla mücadelede önemli hale geldi. Mikrop teorisi ve tedavi etmekten ziyade mikropların önlenmesine dikkat edilmesi, temiz su, yeterli beslenme ve lağım arıtmanın zeminini olu§turdu. Sağlık mühendisliği çok büyük bir fark yarattı ve tropik ilaçlar ile hijyen 1870, 1880 ve 1890'lı yıllarda hızla gelişti. 182l'de İranlıların Bağdat'a ilerle­ mesi bir kolera salgını nedeniyle durduruldu. 183 7-8 yıllarında Fransızla­ rın Meksika' daki Veracruz'u denizden ablukaya almaları sarıhumma yü­ zünden mahvoldu; fakat yüzyılın ilerleyen dönemlerinde tropiklerdeki ablukalar kolaylaştı. Sıtma, sanhumma ve kolera artık öldürücü hastalık­ lar değildi. Ama sivrisinekterin sıtma ve sanhumma virüslerini taşıdık­ lan ancak yüzyılın sonunda keşfedildi. 1 1836-4 7 yılları arasında Hindis­ tan'ın Madras Başkanlığı'nda görevli İngiliz birlikleri arasındaki ölüm oranı binde 4 1,50'ydi. Hindistan'daki oran ise 1909-13 yılları arasında binde 4,87 idi. Benzer biçimde, tıbbi hizmetler de gelişti; böylece, örne­ ğin 18 7 7-8 arasında yapılan Osmanlı-Rus Savaşı'nda hastalık ve yaralan­ malar nedeniyle kaybedilen personel sayısı Kırım Savaşı'ndaki (1854-6) kayıp sayısının yaklaşık üçte biri kadardı. 2 1840 ve 1860'lı yıllar arasında konserve et, süt tozu, kaynatılmış süt ve margadnin icat edilmesi erzaklann dayanıksızlığını ve hacmini de­ ğiştirdi.3 Hastalıklara karşı kaydedilen ilerleme gibi icatlar, karada ol-

1) J. A. de Moor, "Warmakers in the Archipelago: Dutch Expeditions in Nineteenth Century lndonesia", J. A. de Moor ve H. L. Wesseling (yay. haz.), Impeıialism and War. Essays on Colonial Wars in Asia and Africa (Leiden, 1989), s. 63; M. Harrison, "Tropical Medicine in Nineteenth-Century India", BritishJournalfor the History ofScie nce, 25 (1992), s. 299-3 18. 2) President and Council at Fort St George to Court of Directors, 31 Temmuz 1760, lO. H/Misc/96, s. 56; S. D. Curtin, Death by Migration: Europe"s Encounterwith the Tropical Worldin the Nineteenth Century (Cambridge, 1989); B. Menning, Bayonets before BuUets: The Impeıial RussianArmy, 1861-1914 (Bloomington, lndiana, 1992), s. 82. 3) J. Keegan, A History of Warfare (Londra, 1993), s. 305. 282 SAVAŞ VE DÜNYA

duğu kadar denizlerdeki sava§larda da önemli oldu. Erzak ikmalleri arasın­ da daha uzun süreli harekatlar yapmayı kolayla§tırdı ve böylece kuvvet­ lerin daha çok araziye yayılmasını ve çarpı§malara daha fazla zaman ayıra­ bilmelerini sağladı. Mekanik su damıtma da önemli oldu. Fakat bu deği§ikliklerin yarattığı etkiyi abartmaya gerek yoktur. Gü­ ney Afrika'daki Güney Afrika Sava§ı'nda (ı899-ı902) çarpı§an İngiliz ordusu ve ı 900-ı yıllarında Filipinler'i bastırmaya çalı§ an Amerikan ordusu yine de hastalıklardan ötürü çok zor zamanlar ya§adı. İngilizler tifo yüzünden 13.000 askerini kaybederken Boerlerin öldürdüğü İngiliz askeri 7.000 idi: Lord Roberts, bağırsak hummasının yarattığı etki nede­ niyle ı900'de Bloemfontein'de ordusunu yakla§ık iki ay boyunca dinlen­ dirdi. İki yıl önce, Küba'daki Amerikalılar hastalık nedeniyle İspanyollar ile yaptıkları sava§ta kaybettiklerinden üç kat daha fazla adam kaybet­ mi§lerdi. ı890'larda Madagaskar'daki Fransızlar sarıhummadan büyük zarar gördüler. Ancak, kayıpların oranı on sekizinci yüzyıldakine göre farklıydı: O dönemde ölüm oranları daha dü§üktü ve ordular artık eriyip gitmiyor du. Geli§meler sadece Tropiklerle sınırlı değildi. Tıbbi bilgi ve uygula­ malar büyük oranda arttı. Anestezi askeriyede ilk defa ı 84 7 'de kullanıldı ve harekat sonrası olu§an enfeksiyonların -tetanos, kangren ve septise­ mi-görülme oranı azaldı. Tıbbi tedaviler (kısmen, atların çektiği ambu­ lanslar sayesinde) daha hızlı, profesyonel ve önceden kestirilebilir hale geldi. Haberle§mede kaydedilen geli§meler de çok önemliydi. Yeni buhar ve demir teknolojileri denizde ve karada büyük fırsatlaryarattı; bunların göze en çok çarpanları buharlı gemiler ve demiryollarıydı. Askeri hare­ katlar yaygın demiryolu sistemi ve ardından mekanize kara transferinin geli§tirilmesine kadar askerlerin yürüyü§ hızına bağlıydı; ama bu ge­ li§meler sayesinde birliklerin hareket etmeleri artık yorucu olmaktan çıktı. Fakat demiryollarına verilen önem askerleri demiryolunun bittiği noktalara bağlayarak yeni bir askeri kısıtlama getirdi. Buna ilaveten, se­ fer alanLarında levazım ikmali yapabilecek kadar §anslı kuvvetler hariç olmak üzere, o dönemdeki harekatlar yük hayvanları ve araçlarına da bağlı kaldı. Demiryolu lojistiği deği§tirdi. Amerikan İç Sava§ı (ı86ı-5) hem demiryolunun hem de telgrafın önemli olduğunu ortaya koydu. Prusya demiryolu ağının kurulması ve bunun seferberlikler için kullanıl­ ması, Prusya'nın Almanya'nın birle§mesine yol açan zaferleri kazanmasını ON DOKUZUNCU YÜZVIL 283

sağladı, ancak yegane etken bu değildi. 4 Denizde, buhar gücü gemileri rüzgar kuvveti ve .yönüne bağımlı olmaktan kurtardı, hatta kömür is­ tasyonlarının varlığı artık önem kazandı ve yayılınacı güçlerin stratejile­ rinde yoğun olarak yer aldı. Buharlı gemiler ve demiryolu kuvvetleri konu§landırma maliyetinin azalmasını sağladı. Bu ise silahlarda kayde­ dilen teknolojik geli§ıneler kadar önemliydi. Buna ilaveten, azalan ta§ıınacılık maliyetleri koloniterden daha fazla fayda sağlamayı mümkün kıldı.5 Haberle§ıne, komuta ve kontrol kapasitesinde de devrim yarattı. 1 794'te Fransa'da kullanılmaya ba§layan sistem Napoleon tarafından Venedik, Amsterdam ve Mainz' e kadar uzatıldı. Semafor ı 96 farklı i§ aret kombinasyonu kapasitesine sahipti ve dakikada üç i§aret gönderebile­ cek hızdaydı; §ifreli mesajlar kullanılabiliyordu. Hava güzel olduğunda Paris ile arasındaki 150 mil (24 ı km.) mesafe üzerinden sadece be§ dakikada bir i§aret gönderilebiliyo rdu. 6 Yine de, semafor sisteminin sınırlı olduğu taraflar da vardı: sis, kötü hava ve karanlık, mesajların iletilmesi­ ni imkansız hale getiriyordu ve seyyar semafor istasyonlarının olmayı§ı diğer bir engeldi. Napoleon döneminde pek çok emir ve rapor neden oldukları problemlere rağmen halen atlı ulaklar veya gemilerle iletiliyor­ du. Bu sorunlardan en büyüğü talimatların gerçekten iletitip iletileme­ diğinin anla§ılması ve çabuk cevap alınamamasıydı. 1899'da birİtalyan, Guglielmo Marconi, telsiz (radyo) kullanarak Man§ Denizi üzerinden mesajlar iletti ve böylece haberle§mede sabit bağlantı­ lara dayanmayan yeni bir teknolojik geli§im safhası ba§ladı. Marconi, 190l'de Atlantik'in 3.000 mil öte tarafına radyo sinyalleri gönderdi. Seyrek §ekilde ayrılmı§ birlikleri kontrol ve koordine etmeye ihtiyaç duyan İngiliz donanması, Marconi'nin en iyi mü§terisi oldu. Radyo ağ­ ları kuruldu. Almanlar, 1912-14 yılları arasında kolonileri içinde bir radyo istasyonu ağı kurdu: Bu koloniler Duala, Windhoek, Dar es-Sa-

4) D. Showalter, Railroads and Rifles: Soldiers, Technology and the Unificatimıof Gemıany (Hamden, Connecticut, ı975), s. 38-46. Prusya'nın kar§ıtı Avusturya'nın zayıflıkları için bkz. G. Wawro, "An 'Arıny ofPigs': The Technical, Social, and Political Bases of Austrian Shock Tactics, l859-l866",]oumal of Military History, 59 (1995), s. 407-34 ve The Austro­ Prussian War: Austria's War with Prussiaand Italy in 1866 (Cambridge, 1 996). 5) Daha genel bir görü§ için bkz. D. R. Headrick, The Tools of Empire: Technology and European Imperialism in the Nineteenth Century (Oxford, ı 98 ı). 6) Elting, Swords araund a Throne, s. 103-6; M. van Creveld, Technology and War. From 2000 BC (New York, ı989), s. 154-6. 284 SAVAŞ VE DÜNYA

laam, Kamina, Qingtao, Yap, Apia, Rabaul ve Nauru'dur. Telsiz kuleleri­ nin ku§atılması veya tahrip edilmesi Birinci Dünya Sava§ı'nın ilk safha­ larında Avrupa dı§ındaki topraklarda rol oynadı. 1914'te İngiliz donan­ ması Alman kablo hatlarını kesti ve Dar es-Salaam'daki telsiz kulesini top ate§ine tutarak Alman Doğu Afrika'ya (§imdiki Tanzanya) saldırı yapmaya ba§ladı. Diğer donanma birlikleri aynı yıl Almanya'nın Pasi­ fik'teki telsiz kulelerini yok etti.7

Denizde Buhar

Teknolojik deği§iklikler sava§ları, özellikle de deniz sava§larını, hızla

· etkiledi. 1819'da in§a edilen ve İngiliz donanınasındaki ilk buharlı gemi olan Comet, sava§çılar için bir yedekleyen gemiydi ve ilk gemiler hızla­ rının yava§lığı, çok fazla kömür tüketmeleri ve kapladıkları alan da dahil olmak üzere yandan çarklı olmaları nedeniyle pek verimli değillerdi. Ancak, donanma operasyonlarında buhar gücünün potansiyeli hızla geli§tirildi. General Sir Howard Douglas, OnNaval Warfare under Steam (Buharın Altındaki Deniz Savaşları Hakkında, Londra, 1858) isimli kita­ bının giri§ bölümünde, "buharın tüm denizci ulusların cenkçi donanma­ larında motive edici bir güç olarak kullanılmasının deniz sava§larında ya§anan çok büyük ve ani bir deği§im olduğunu" iddia eder. Artık sakin sularda manevra yapabilen ve ters rüzgarlara kar§ı yol alabilen her bir sava§ gemisinin filo çarpı§masındaki harekat serbestliği büyük oranda geni§letildi. Buna ilaveten, kıyı mevzileri söz konusu olduğunda, buhar sava§ ge­ milerinin manevra kabiliyetini artırdı; bu arada uzun menzilli toplar ve zırh tabakası bu gemileri kıyı kaleleri.kar§ısında daha etkili kıldı. Buharlı gemiler, İngiliz donanma filosu Kasım 1840'ta Akra'yı bombardımana tuttuğunda ve Canton a§ağısındaki Pearl Irmağı'nı savunan kalelerde Ocak 184l'de gedik açan İngiliz sava§ gemilerini mevzilere çektiğinde, yararlı oldu. 'Avrupa' dünyası içinde, bundan farklı olarak, Vicksburg' deki çok iyi takviye edilmi§ Konfederasyon mevzisi, Farragut'un Birlik filosu tarafından 1862 yılında Mississippi'den bombalarıdığında zayıf dü§medi. Artan manevra kabiliyeti hem kıyıya yakın yerler ve tehlikeli sularda

7) D. R. Headrick, The Invisible We apon. Telecommunications and InternationalPoli-tics 1851-1945 (NewYork, 1991), s. 117, 130, 141. ON DOKUZUNCU YÜZVIL 285

ara§tırma yapmayı hem de limandaki dü§man filolarına saldırmayı ve yok etmeyi kolayla§tırdı; dolayısıyla limanların ve tersanelerin çok iyi takviye edilmesini sağladı. Buhar gücü yeni hassasiyetler ve fırsatlardağ­ masına da yol açtı. İngiliz hükümetleri Fransız buharlı gemilerinin i§ga­ line kaf§ı İngiltere'nin savunmasız olduğunu dü§ünüyorlardı. Gemilerin nehirlerde ve kötü hava ko§ullarında ݧ görme becerisi de arttı. Buhar sahilden uzak bölgelerde yapılan denizcilik için son derece önemliydi. Bu, 1824-5 arasında yapılan Birinci Burma Sava§ı'nda, İngiliz Doğu Hindistan Kumpanyası'nın 60 beygir gücündeki buharlı gemisi Diana'nınhızla akan Irrawaddy üzerinde operasyon yapmasım sağladığında örneklendi. Diana yelkenli gemileri çekti ve Burma sava§ teknelerini yok etti, ayrıca İngilizlerin nehrin 400 mil yukarısına doğru ilerlemesinde çok önemli oldu. Bu ise Burmalıların müzakere yapıp İngiliz §artlarını kabul etmelerine neden oldu. Demir gemiler eski tahta gemilerden daha yararlıydı: Tropik parazirlerden çok daha az zarar görüyordu, alevlere kar§ı daha dayanıklıydı, daha hafif ve daha güçlüydü. Gambotlar Ame­ rikan İç Sava§ı'nda, örneğin Şubat 1862'de Orta Tennessee'deki kritik seferde Cumberland ve Tennessee nehirlerindeki Birlik tekneleri büyük rol oynadı. 1877'de Ruslar, Türklere kar§ı verdikleri mücadelede Tuna Nehri'ni geçmek için buharla yol alan büyük sandallar kullandılar. Ha­ sar ve teknik sorunlara maruz kalmalarına rağmen, Fransızlar Batı ve Ekvatoral Afrika'daki, Hollandalılar ise Borneo'daki nehirlerde buharlı gambotlar kullandılar. Fransızlar, 1894 yılında Timbuktu'ya ilerledikle­ rinde iki gambot kullandılar ve 1898'de be§ İngiliz gambotu Kitchener'i Yukarı Nil üzerindeki Fa§oda'ya götürdü. Portekizliler, gambotları Lim­ popo ve Zambezi ırmakları üzerinde kullandılar. Buharlı gemiler kötü hava ko§ullarıyla da ba§a çıkabiliyordu. 1840 yılında Ümit Burnu'nunsert kı§ rüzgarları arasında Çin'e doğru yol alan, demirden yapılma Nemesis isimli bir İngiliz buharlı gemisi, Macau'ya varan bu tip gemilerin ilk örneğiydi. Ancak aynı yıl iki küçük sava§ ge­ misi Şili'den denize açılıp Pasifik'i geçti.8 1842'de omurgaları demir dök­ me, Guadalupe ve Mantezuma isimli buharlı firkateynler Meksika için İngiltere'de üretildi.

8) C.J. Barlett, Great Britain andSea Power 1815-1853 (Oxford, 1963), s. 199-200; G. S.Graham, The China Station. War and Diplomacy 1830-1860 (Oxford, 1978), s. 140-4; Headrick, Tools of Empire, s. 20-57; A. S. Kanya Forstner, "The French Marines and the Conquest of the Westem Sudan, 1880-1899", Imperialism and War, s. 150. 286 SAVAŞ VE DÜNYA

1815'ten sonra buhar teknolojisinin donanma savaşlannda devrim yaratma süreci gelip geçici bir değişim olmadı. Aksine, her biri kendi kronolojisine ve yayılma şekline sahip bir dizi icat yapıldı. Bunlar arasın­ da, 1820'lerdeki çarklar ve daha güçlü donanma silahları, 1840'lardaki pervane ve 1860'dan itibaren pervane ile zırhın birleştirilmesi vardır ve bunların ardından karşılığında çok daha kalın demir dökme zırhların yapıldığı çok daha ölümcül silahlar geliştirildi.9 1820'lerin başında Albay Henri-Joseph Paixhans, büyük mennileri ateşiemek ve bunlara büyük bir geminin yan tarafınıdelip içeride patlaya­ cak büyüklükte bir ilk hız sağlamak için gerekli olan patlayıcıların çıkar­ dığı sese karşı sabit durabilecek bir top ve top kundağı inşa etti. Paixhans, gülle yerine patlayıcı mermi kullandı. Getirdiği yenilikler 1824'te başarıyla sergilendi ve yarattıkları etki Nouvelle Force Maritime et Artille­ ne (1822) ve Experiences faites sur une Armee Nouvelle (1825) gibi yayınla­ rıyla arttı. Dokuz yıl sonra, Sardinyalı Giovanni Cavalli, etkili bir silah olan namlusu yivli tüfeği yaptı. Fransızlar, 1837'de, Paixhans mermili topunu her savaş gemisine yerleştirdiler; bir sonraki yıl, İngilizler, mer­ mili topu standart teçhizatlarının bir parçası olarak benimsediler. Bu gibi gelişmeler de zırhlı savaş gemilerinin yapımına yol açtı. 10 Angio-Fransız rekabeti yeni teknolojilerin geliştirilmesini tetikledi. İngilizler, 1879'dan itibaren buharlı torpido tekneleri yapımında öncü­ lük ettiler. Fransızlar da karşılık verdi. Bu şekilde, pek çok alanda görüldü­ ğü gibi, güçler teknolojik liderliklerini sürekli kılıp geliştirdikçe, bir buluş diğerini tetikledi. Buharlı gemilerle ticaret hem karada hem de denizde hareket kabili­ yetini artırdı. Buna ilaveten, düşmanın ticaret faaliyetlerini yok etmek için buharlı savaş gemilerini kullanma olasılığı Amerikan İç Savaşı'nda Konfederasyon Donanınası Sekreteri olan Stephen Mallory'nin aklına geldi ve dolayısıyla İngiltere' de üretilen hızlı hücum teknelerinden sipariş etti. İngiliz ve Fransız tersanelerinde yapılan ve Konfederasyon'a bağlı

9) D. K. Brown, Before the Ironclad: Develop-ment of Ship Design, Propulsion and Arma­ ment in the Royal Navy, 1815-1860 (Londra, 1990); A. Lambert, Battleships in Transition: the Creation of the Steam Battle-fleet, 1815-1860 (Londra, 1984), The LastSailing Battle-fleet. MaintainingNaval Mastery 1815-1850 (Londra, 1991), ve S team, Steel and Shellfire: The Nine­ teenth CenturyNaval Technical Revolution (Londra, 1992); C. I. Harnilton,Ang lo-French Naval Rivalry, 1849-1870 (Oxford, 1993). 10) R. Luraghi, A History of the Confederate Navy (Londra, 1996), s. 55-8. ON DOKUZUNCU YÜZVIL 287 eyaletlerin parasını ödeyemediği gemiler, en sonunda Danimarka, Prus­ ya ve hatta Japonya gibi ülkelerin donanınalarmda yer aldı.

Sanayileşme

Silahlanmadaki geli§meler büyük miktarlarda ve standart üretim yapa­ bilme becerisi ile paraleldi. 1 798'de Amerikalı Eli Whitney değiştirilebilir parçalan olan alaybozan tüfekleri üreterek silahların seri imalata geçiril­ mesinde öncülük etti. Silah imalatı sanayile§mede büyük rol oynadı; çünkü, en önemlisi, talebin çapı ve bazı silahların büyüklüğü yeni imkan­ lar ve süreçlerin oluŞmasını gerektiriyordu. Sanayileşme hem Avrupa içindeki sava§lar hem de Avrupa gücünün deniza§ırı hamilikleri için daha fazla silahın üretilmesini sağladı. Ağaç omurgalı demirle kaplanmış gemiler ve daha uzun mesafeli silahlar gibi yeni teknolojilerin benim­ senmesi tüm silah sistemlerinin gerçekte veya görünüşte rafa kaldırıl­ masını ve dolayısıyla bunların yerine yenilerinin konma ihtiyacına ne­ den oldu; bu, sadece sanayi kapasitesinin değil, aynı zamanda politik ve mali açıdan hazır olmanın sınanmasıydı. Mermi ate§i ve merrnileri erimiş demir ile doldurabilen ocakları de­ nizde taşıyabilen demir omurgalı gemiler, ağaçtan yapılma gemilerin so­ nunu getirdi. Mermili silahların amacı, yivli merrnileri nispeten yavaş bir hızda atıp, bunların dü§man gemisinin gövdesine girmesini, sonra da patlamasını ve hatta mümkünse gemiyi batırmasını sağlamaktı. Top gül­ leleri sadece geçip gidiyor, insanları öldürüyor ama gemileri nadiren ba­ tırıyordu; çünkü açtığı delik kolayca yamanabiliyordu. İngilizler, kaybede­ cekleri §ey çok olduğu, yani dünyadaki en büyük ağaçtan yapılma yelkenli gemi filosuna sahip olduklan için, deniz sava§larındaki yeni teknolojiye ayak uydurmaya isteksizdiler. On dokuzuncu yüzyıldaki sanayi teknolojisinin ve seri üretim toplu­ mu için entelektüel ve kurumsal olu§umların yaygın etkisi, Amerikan İç Sava§ı'nın (1861-5)11 ve bunun ardından Avrupa içinde (ve Avrupa­ Amerika) ya§anan çatı§maların özelliğiydi. Gemi yapımı maliyetinin dü§­ mesi Avrupa'nın deniza§ırı bölgelerde güç sergilemesini kolayla§tırdı. Avrupalılar bilgiyi topl-ama, sistemle§tirme ve bilgi uygulamalarından

ll) E. Hagerman, The American Civil War and the Origins of Modem Waıfare. Ideas, Organization, and Field Command (Bloomington, Indiana, 1988), s. xi, xvii. 288 SAVAŞ VE DÜNYA

Resim 55: Fitilli alaybozan tüfeği, Güney Hindistan, on sekizinci yüzyıl. Çakmaklı tüfekler Avrupa'ya kıyasla Asya'da daha az ve daha yava§ benimsenmi§tir. Bu da, Avrupa silahlı birimlerinin sava§ alanında avantaj sahibi olmalannı sağlamı§tır. Çak­ maklı tüfekler hafif, emniyetli, ate§lemesi kolay ve hızlı silahlardı. Bu tüfeklerdeki barut çakmağın çelik bir tabakaya çarparak çıkardığı kıvılcımlada ate§leniyordu.

da fayda sağladılar. Böylece, örneğin derinlikler, akıntılar ve buz ko§ulları hakkındaki bilgiler donanma operasyonlarının etkinliğini artırdı.

'Modernleşme'

Bu geli§meler Amerikan/Avrupalılardan Avrupalı olmayanlara, endüst­ riyelden endüstriyel olmayan toplurnlara kadar herkesin görece askeri imkan ve kabiliyetini geli§tirdi. Kurumsal askeri eğitim gibi 'modernle§­ menin' diğer ili§kili yönlerini ve Avrupa silahlarını benimsernek için giri§imler yapılmasına rağmen bu geli§meler diğer yerlerde aynı oranda gerçekle§medi. Bu, 1815'ten itibaren Mısır'da etkileyici bir askeri sistem geli§tiren Mehmed Ali örneğinde görüldü. Bu sistem, 1816 yılında Kahi­ re'de kurulan bir subay eğitim kursu ile 1820'lerde zorunlu askerliğin getiriimesini içeriyordu. Devletin ilk sürekli bölümü bir sava§ bakanlı­ ğ�ydı. Nispeten iyi donanımlı Mısır kuvvetleri, Osmanlı hakimiyetine direni§ gösteren Yunanlılara kaqı 1824'ten itibaren ba§arılı harekatlar yaptılar; Osmanlılar ise Nizip'te Mısırlılar tarafından 1839'da ağır bir yenilgiye uğratıldı. 12 Türkiye'de IL Mahmut (1807 -39) III. Selim'in reform­ larını uygulayıp 1826'da yeniçerileri bastırdı. Dünyanın diğer yerlerinde benzer bir süreç Sih ve İran kuvvetlerini etkiledi. 1822'de Sih lider Rancit Singh pek çok Avrupalı subay topladı. Bunlardan ikisi Fransız ordusunun geri kalanı için örnek olu§turan ve

12) D. B. Ralston, Importing the European Aımy. The Introduction of European Military Techniques and Institutions into the Extra-Euro-pean World, 1600-1914 (Chicago, 1990), s. 85- 93; K. Fahmy, All the Pasha"s Men. Mehmed Ali, his aımy and themaking of modemEgypt (Cambridge, 1997). ON DOKUZUNCU YÜlY/L 289

Fauj-i Khas ismi verilen bir nizami piyade ve süvari birliği yetiştirdi. 1835'e gelindiğinde, düzenli ordu tugay hatlannda örgütlendi ve çak­ maklı tüfekler kuşandılar. 1839 yılında Rancit öldüğünde orduda, 60.000- 65.000 nizami asker de dahil olmak üzere, yaklaşık 150.000 askeri bulun­ maktaydı. Subayların çoğu Avrupa tarzı talimlere ve taktiklere göre yetiş­ tirilen Sihlerdi.13 1845-6 yıllarında yapılan Birinci Anglo-Sih Savaşı' nda, Sihleri yendikten sonra İngilizler Lahor Andaşması uyannca Sihleri ordulanndaki asker sayısını azaltmaya zorladılar. İran'daki Veliaht Prens Abbas Mirza (1833) Avrupalı subaylardan oluşan bir ordu kurdu ve Rusların 1804-13 ile 1826-8 savaşlarında aldık­ ları zaferiere karşılık olarak Nizam-ı-Cedid'i (yeni ordu) eğitti. Bu ordu 1813'e gelindiğinde 24.000 asker ile 20 topa sahipti. Ordunun iki Avru­ palı subayı Claude August Court ve Paolo di Avitabile, Rancit Singh kamutası altında başarılarını sürdürdüler. Diğer İran prensleri de Avru­ palı yetişmiş birlikler kurdular. Bab da (Şirazlı Mirza Ali Muhammed) böyle bir kuvvete sahipti ve bu kuvvet 1810'ların ortasında kendisi için, Yusuf Khan isimli Rus bir firari tarafindan oluşturulan bir top garajına bağlıydı. Yusuf, pirinç top üretimi için bir dökümhane ve barut ün�timi için bir fabrika da kurdu. Ancak, bu önlemlerin getirdiği başarı kısıtlıydı. Bab'ın yenilikleri 1826-8 yıllarında Ruslar karşısında yenilgi alınmasını engellemedi; 1838'de İranlılann Herat'ı kuşatmalarıyla başa çıkılamadı ve gözlemciler yeni birlikleri İran kumandanları tarafindan komuta edi­ len geleneksel atlı eratları pek etkileyici bulmadılar.14 Yüzyılın ilerleyen dönemlerinde, özellikle Japonya'da, sanayide başka benzer girişimlerde bulunuldu. Ancak 1840'ta askeri açıdan Avrupalılaş­ ma süreci coğrafinedenlerle engellendi; hatta 1860'da bile, değişim için daha fazla çaba gösterilmesine rağmen, değişirnin kapsamı sınırlı kaldı. Sonuç olarak, Avrupa silahları ve teknikleri 1815'ten itibaren daha etkili hale geldikçe, diğer halklar Avrupalılada rekabet edecek veya onlara direnecek kapasiteden yoksun kaldılar. Bu da özellikle topraklar açısın­ dan ciddi bir meseleydi, çünkü Avrupalıların, özellikle de Batı Avrupalı-

13) ]. S. Grewal ve I. Banga (yay. haz.), Civil and MilitaryAff airs ofMaharaja Ranjit Singh (Amritsar, 198 7); J. M. Lafont French Administrators ofMaharaja Ranjit Singh (Delhi, 1988) ve La Presence française dans le royaume sikh du Penjab (Paris, ı992); S. Barua, "Military Developments inIndia, ı 7 50-1850" ,Journalof MilitaryHis tory, 58 (ı 994), s. 610-12. ı 4) S. Avery, G. Mambly ve C. Melville, The Cambridge Historyof Iran. VII. From Nadir Shah to the Islamic Republic (Cambridge, ı991), s. 158-9, ı69, ı 71. 290 SAVAŞ VE DÜNYA ların, toprak kazanılmasına kar§ı resmi ve popüler tutumlarında bariz bir deği§imin olu§masında rol oynadı. Farklı haiklara hükmetme ve top­ rakları koruma ihtiyacı, görevi ve hakkına inanma Avrupalılar (ve Avru­ palı-Amerikalılar) arasında önem kazandı. Bu nedenle, 1492 yılında Oranada'nın fe thedilmesinden sonra İspanya' da olduğu gibi, fırsat ve görev birbirine yakla§tı.

İngiliz Yayılması 1815-45

ı815'ten sonra Kıta Avrupa'sı politikasında nispeten sınırlı bir rol oyna­ yan Britanya örneğinde fırsatlarınolduğu a§ikardır. İngiliz sava§ gemile­ ri, denizciliği ve ı824'ten itibaren de birlikleri Portekiz monar§isini des­ tekledi ve bu durum ı826-7 yıllarında İspanya tarafından desteklenen bir ayaklanma ile hükümet tehdit edildiğinde doruğa ula§tı. Üstün İngi­ liz topçuluğu sayesinde Sir Edward Cadrington komutasındaki Anglo­ Fransız-Rus filosu, 20 Ekim ı 82 7' de Yelkenli Sava§ları Çağı'nın en büyük sonuncu sava§ı Navarin Deniz Sava§ı'nda Osmanlı ve Mısır filolarını hezimete uğrattı. Ancak, İngilizler kıta politikasına dahil olmak konusun­ da genellikle çekimser kaldılar. 18ı5 Kutsal ittifakı'na ne katıldılar ne de kar§ı çıktılar ve Fransız birlikleri ı823 yılında İspanya'da gerçekle§en liberal devrimi bastırmaya yardım etmelerine rağmen, burada veya diğer bölgelerde liberal bir mücadele ba§latmak için hevesli olmadılar. Ya­ rımada Sava§ı ya§am öykülerinde veya diğer kitaplarda tekrar tekrar anlatılmı§ ama İngiliz birliklerinden kesinlikle bahsedilmemi§tir. İngiltere kıta politikasına ne fazlaca müdahale etti ne de görüldüğü üzere buna ihtiyaç duydu. Avrupa'nınçatı§malarına odaklanmamak İngil­ tere'nin yayılmasınave diğer bölgelerde sava§masına fırsat tanıdı. Avru­ pa'daki denge dı§arıda fırsat sağladı. ı835 yılının hemen ardından diğer Avrupa devletlerinin ancak birkaç kolani edindiği otuz yıl boyunca, İn­ giliz İmparatorluğu pek çok kıtada yayıldı. İngilizler, ı8ı8'de Batı Hindis­ tan'daki Maratha dominyonları, Khadki ( 18 ı 7), Sitabaidi (ı 8 ı 7), Mahid­ pur (1817), Koregaon (18ı8) ve Satara'da (ı8ı8)15 zaferler kazandılar. Burma'nın elinden alınan topraklar Arakan ve Tenasserim, ı83 ı'de Mysore, arnfibi saldırı ile ele geçirilen Karaçi ve Umarkot (1843) ile Mir-

15) D. H. A. Kolff, "The End ofanArıcıenRegime. in India 1798-1818", de Moor ve Wesseling (yay. haz.), Imperialism and War, s. 22-49. ON DOKUZUNCU YÜlYll 29 l

pur Has'daki (1843) İngiliz zaferlerinin ardından 1843'te alınan Sind gibi büyük toprakların elde edilmesiyle Hindistan en önemli yayılma alanı oldu. İngilizler tüm Hindistan çapında strateji ve lojistik planlama ve sürdürme konusunda becerikli olduklarını ortaya koydular. Ayrıca potansiyel düşmanların işbirliği yapamaması da işlerine yaradı. Böylece Nepal; Çin, Bhutan, Marathalar ve Sihlerden 1814'te yardım talep et­ tiğinde kimse karşılık vermedi. İngilizler Malakka ve Singapur'u ele geçirerek Malay Takımadaları'nda da yayıldılar ve 1839'da Aden'i istila ettiler - ki bu kent ilk defa Avru­ palı bir gücün eline geçmiş oldu. İngilizlerin 1839-42 yılları arasında yapılan Afyon Savaşlan sırasında Amoy, Zhoushan Takımadaları, Kan­ ton, Ningbo, Şangay ve Zhenjiang'ı arnfibi kuvvetleriyle alması, Çin'in 1842'de imzalanan Nanjing Antiaşması ile Hong Kong'u teslim etmesi­ ne yol açtı. İngiliz savaş gemileri Qasimi Araplarının korsanlıkları ola­ rak değerlendirdikleri şeyi durdurmak için Basra Körfezi'ne doğru ilerle­ di. Arjantin ve Amerika'nın Falkland Adaları'ndaki çıkarları 1832-3 yıllarında İngilizlerin bu adaları tekrar işgal etmesi ile engellendi. 16 Gü­ ney Afrika'da İngilizler Burun Kolonisi'nden başlayarak kıtanın içine doğru yayıldılar. 1840'ta İngilizlerin Mehmed Ali'ye karşı yaptığı donan­ ma harekatı -Sidon ve Beyrut'u işgal edip Akra'yı bombardımana tuta­ rak alması- Mısır'ın kuzeye doğru yayılmasını sınırladı. İngilizler, diğer güçler için özellikle denizcilik teknolojisi bakımından örnekoluşturdular. Böylece, İngiltere ve Hollanda'daki tersaneleri iki yıl boyunca ziyaret ettikten sonra mühendis Mikhail Grinval' d, Rusya'nın ilk buharlı firka­ teyni Bogatyr'i inşa etmek için 1835'te Rusya'ya döndü. 17

1815-45 Yıllarındaki Dünya

Fransızlar 1830'da Cezayir'i, 1842 'de Pasifik'tekiMarkiz Adaları ve (hami­ lik ilan edilen) Tahiti'yi ve 1844'te BatıAfrika'dakiGabon'u işgal ettikle­ rinde ikinci (devrim sonrası/Napoleon) kolani imparatorluklarını

16) C. F. Davies, The Bload-RedArab Flag. An Investigationinto Qasimi Piracy 1797-1820 (Exe ter, 1997); B. Gough, The Falk/and Islands!Maivinas. The Cantest for Empire in the South Atlantic (Londra, 1992), s. 89-104. i 7) N. E. Saul, "The Impact of the Napoleonic War upon Russian Priorities on N ava! Development", W. B. Cogar (yay. haz.), New Interpretations in Naval History (Annapolis, 1989)' s. 56. 292 SAVAŞ VE DÜNYA

ba§latmalanna rağmen, hiçbir Avrupa devleti İngilizlerin okyanus a§ırı bölgelerde aldıklan topraklada kıyas kabul edecek kazançlar elde etme­ di. Fas Sultanı Mevlay Abdurrahman'ı Cezayir'deki muhalefeti destek­ lemekle suçlayan Bugeaud idaresindeki Fransızlar, Cezayir'den yola çıka­ rak 1844'te Fas'ı i§gal etti ve III. Abdülkadir (Isly) Sava§ı'nda Sultan'ın kuvvetlerini yenilgiye uğrattı. Ruslar, Orta Asya'da toprak edinmekten çok Polanya'daki direni§çi isyana önem verdiler, ama Kafkaslarve çevresinde Türkleri ve yerli halk­ lan yenerek ilerlediler ve Kazakistan'da da toprak ele geçirdiler. 1828-9 Osmanlı-Rus Sava§ı'nda Ruslar, Anapa, Akhaltsikhe, Kars ve Erzurum'u aldı18 ve Edirne Anla§ması (1829) ile Türkler Çerkez kıyılanndaki mev­ zilerini terk ettiler. Yine de, birliklerin sadakati, donanma ablukası, kale in§aatları ve hem sindirme hem de zalim taktikler uygulama giri§imlerine rağmen Rusların Çerkezleri boyunduruk altına alma çabaları pahalıya patladı. Ancak, Ruslar Kafkas halkları arasındaki etnik ve dinsel parça­ lanmalardan çıkar sağladılar. Çeçenistan ve Dağıstan 1859'a, Çerkez toprakları ise 1864'e kadar i§gal edilemedi. Ruslar, 1822'de Orta Kazakistan A§ireti'nin topraklarını istila edip, buranın örgütlenmesini ve liderliğini yeniden yapılandırdı ve 1824-31 yılları arasında in§a edilen bir dizi kaleye dayalı Rus yönetim sistemini getirdiler. Yeni takviye edilmi§ topraklar -Ilek ve New Line- en iyi otlak­ lan Rus hakimiyetine kattı. Kazaklar ayaklanıp Rus kalesi Akmolinsk'i (1838) ele geçirdiler, fakat direni§leri parçalanmalar nedeniyle zayıfladı: Ruslar, sırasıyla Büyük Orda'nın (1846) bağlılığını kazanıp Hakand ile ittifak yaparken, isyancılar Büyük A§irete Hakand hanını püskürtmesi için yardım etmek zorunda kaldılar. Hakand Hanlığı'na sadakat gös­ teren Kırgızlar daha sonra isyancıları yok etti. Bu arada, Rus kaleleri­ nin ve çiftçilerinin amansız ilerlemeleri devam etti. Bir önceki yüzyılda Büyük Orda'yı büyük oranda kontrol eden ve Orta Orda üzerinde kayda değer bir etkisi olan Çinliler artık bölgeye müdahale edebilecek kadar güçlü değildi.19 Ruslar Türkistan'a da yayıldı. 1839'da Rus- kervarılarını soymak için Hive Hanlığı'na kar§ı ba§latılan bir saldırı ba§arısız oldu, ama bundan sonra 1840'ta, Aleksandrovskiy ile ba§lamak üzere, kaleler in§a edildi.

18) W. E. D. Alien ve S. Muratoff, Caucasian Battlefields: A History theof Wars on the Turco-Caucasian Border, 182Ş-1921 (Cambridge, 1953), s. 23-45. 19) Stebelsky, "Frontier inCentral Asia", s. 154-5. ON DOKUZUNCU YÜlYJL 293

Kuzey Amerika'da Amerikan yerlileri arka arkaya yenilgiye uğradılar. Krikler 1813'te saldınya uğradı ve Tallasahatchee ile Talladega sava§la­ nnda yenildiler. Bir sonraki yıl, Andrew Jackson, Krik kuvvetinin mer­ kezlerine saldırdı ve Horseshoe Bend'deki istihkam kamplarına baskın düzenledi, ama kazandığı zaferi yerli sava§çılanna borçlu oldu. Yerliler Florida'daki Serninale sava§lannda da (1817-18, 1837-43) yenilgiye uğ­ radılar. Birinci sava§ta, Andrew Jackson, 1818 Florida i§gali sırasında bir A§ağı Krik kuvvetinden yardım gördü. İkinci sava§ta ise hükümet büyük sayılarda birlikler konu§landırdı. Sayıca az olan Seminoller genellikle açık arazide sava§maktan kaçındı ve nihayetinde Everglades'in eri§ilmez kesimlerine sığındı. Bunun ardından da hükümet sava§ı sonlandırdı. Avrupalı Amerikan yerle§im cephesi Mississippi'nin batısına doğru da kaydı ve bu hareket eski kuzeybatıda bulunan ve Kanada' daki İngilizlerle yakın ili§ki içindeki kabilelerin yenilmesi ile mümkün oldu. Bunlar, Tip­ pecanoe Çarpı§ması (1811) ve 1812'deki sava§ sırasında, 1813'te Tha­ mes (Londra yakınında, Ontario) Sava§ı'nda Şavnilerin ve Black Hawk kabilesinin Bad Axe Nehri'nde hezimete uğratılmasıyla hızla sona eren Illinois ve Wiscorısin'de 1832 yılında yapılan Black Hawk Sava§ı'nda Black Hawk, Sauk ve Fox halklarının yenilgileriydi. Boer ate§ gücü Na­ tal'da 1838'de yapılan Blood River Sava§ı'ndaki araba konvayuna yapı­ lan Zulu saldınsını sonlandırdı. 1815-45 arasındaki dönemde Avrupalılar, Latin Amerikan Kurtulu§ Sava§ları hariç, pek fazla yenilgi almamı§ olmalarına rağmen, İngilizler bütün bir İngiliz-Hint tümenini 1842 yılında Afganistan'ın fe laketle sonuçlanan tahliyesi sırasında kaybettiler ve Ruslar 1842 ile 1845 yılla­ rında Kafkaslar'da yenilgilere uğradılar. 1842'de İngilizlerin ba§ına gelen felaket alınan kötü kararlar, Afganistan'ın politik durumunu doğru değer­ lendirememe ve 'General Winter' nedeniyle gerçekle§ti. Waterloo'da çok iyi çarpı§ını§ olan Kabil'deki ya§lı, güçten dü§ffiܧ ve hazırlıksız ku­ mandan Tümgeneral William Elphinstone, geri çekilmek veya olduğu yerde kalmak konusunda tamamen kararsızdı. Nihayet gitmeye karar verdiğinde kı§ geldi ve (o zamana kadar morali çökmü§) ordusu karla kaplı geçitleri a§maya çalı§ırken ciddi lojistik problemlerle kar§ıla§tı. Kabil' e 116 mil (186 km.) uzaklıktaki Jalalabad'da bir İngiliz garnizonu beklemekteydi ve kıta ilk gün sadece be§ mil yürüye bildi. Ghilzni kabile­ si üyeleri, İngilizleri pusuya dü§ürdü, ama bu olay sava§ta arazi ve komu­ tanın önemine i§aret eden klasik bir örnekti. Oysa, 1878-9 yıllarında daha sonra Lord unvanı alan Sir Frederick Roberts, Kabil dı§ında ku- 294 SAVAŞ VE DÜNYA

§atmaya uğradı fakat kalması gerektiğinin farkına vardı; güçlü bir mevzi hazırladı; kı§ için yiyecek depoladı ve hayatta kaldı. Sierra Leone Valisi Albay Sir Charles McCarthy komutasındaki küçük bir İngiliz kuvveti, tüm cephanesini bitirmi§ olduğu için çok daha büyük bir kuvvet olan Asanti ordusu tarafından 1824'te hezimete uğratıldı. Valinin kellesi ise bir sava§ ganimeti oldu. Afrika'nın diğer bölgelerinde, Güney Mozam­ bikli Gaza Nguni 1834'te bir Portekiz ordusunu ezip geçti ve Zulular bir önceki yıl Lourenço Marques'i yağmalamı§lardı. Rusların Fransız, İran ve Türk orduları kar§ısında yüzyılın ilk yarısın­ da gösterdikleri ba§arı ile Çeçenistan ve Dağıstan'ı almalarının uzaması20 arasındaki zıtlık halkın muhalefeti kar§ısında askeri gücün sınırları ve askeri kapasite ve imkan ile ba§arı için tek bir hiyerar§ik yöntem benimse­ menin hatalı olduğunu gösteriyordu. Buna ilaveten, Amerikalılar, özellik­ le 1830'larda Florida'nın Serninale bölgesini boyunduruk altına almada güçlükler ve yenilgilerle kar§ıla§tılar. Seminole, 1835'te İkinci Serninale Sava§ı'nın ilk safhalarındapek çok muharebe kazandı. Everglades'te ken­ dilerini koruyabildiler. Hollandalıların Sumatra' daki Palembang üzerine düzenledikleri sefer­ ler 1819'da bozguna uğratıldı ve 1821'de ilk önce geri püskürtülseler de sonunda zafer kazandılar. Ayrıca, Sumatra Adası'nda Hollandalılar, Lin­ tau'da (1823) aldıkları ağır yenilgi de dahil olmak üzere pek çok mağlubi­ yetten sonra, yalnızca Padri Sava§ı'nı (1821-38) kazandılar. 1825'te ba§­ layan Cava Sava§ı be§ yıl süren zorlu çatı§malardan sonra Hollandalılar tarafından ba§arıyla sona erdirildi. Hollandalıların birlikleri sayıca az olsa da, Yogyakarta sultanı gibi Endonezyalı müttefiklerinden fayda gör­ düler. Ba§langıçta, Hollandalılar, istihkam üsleri ağı geli§tirdi; buradan yerli nüfusu denetleyen seyyar kollar gönderdiler ve isyancı mevzileri­ nin güçlenınesini engelleyip isyancılara saldırdılar.21 Ne var ki, 1831-2 yıllarında, 1830'da Hollanda yönetimine kar§ı ayaklanan Belçika'yı yeni­ den fethedemediler. Fransızlar, 1832'de cihadilan etmi§ olan Abdülkadir (1807 -83) komu­ tasındaki ate§li silah kullanabilen birliklerin Cezayir'de 1840'lardan iti-

20) M. Gammer, "Russian Strategies in the Conquest of Chechnia and Daghestan, 1825-1859", M. B. Broxup (yay. haz.), The North Caucasus Barrier. The Russian Advance towards the Muslim World (Londra, 1992), s. 58; M. Gammer, Muslim Resistance tothe Tsar. Shamil and the Corıquestof Chechnia and Daghestan (Londra, 1994). 21) M. C. Ricklefs, A History of ModemIndo ne-sia since y. 1300 (2. basım, Basiugstoke, 1993), s. 140, 142, 116-17. ON DOKUZUNCU YÜZVIL 295

Resim 56: İnceKırmızı Hat, Robert Gibb (1881). Bu eserde Balaklava Sava§ı'ndan bir olay resmedilmi§tir. Resim William Howard Russell'a ait sava§ alanı sevkıyatını konu alır. Resim, Rus süvarilerini 93. Kuzey İskoç birliklerine olduğundan çok daha yakın göstermektedir, çünkü İskoçlar ellerindeki Minie tüfekleri ile dü§manı püskürtmü§ ve 600 yard (548 m.) uzaklıktan ate§ açını§lardır. baren gösterdikleri güçlü direnişle karşılaştılar. İyi komuta edilmeyen bir Fransız kolu Sidi-Brahim'de (1845) hezimete uğradı. Fransız yerleşim alanları için toprak ele geçirilmesi Fransızların var olan güç yapısına uyum sağlamalarını zorlaştırdı. Başlangıçta, Afrika Ordusu'nun Fransız kumandanları bildik taktikler uygulamaya çalıştılar: Napoleon Savaşla­ rı'ndaki taktikler, yani toplu manevra ile büyük kollar ve bir cephe oluş­ turan kışlaların bölgeleri ellerinde tutması. Ancak, bu politika General Bugeaud tarafından 1840'larda, Fransızlar daha değişken bir strateji be­ nimsedikçe değiştirildi. Bu stratejide hızla ilerleyen kolların ve süvari birliklerinin Cezayirtilere saldırdığı saldırgan bir strateji için birlikleri serbest bırakmak amacıyla pek çok kışla terk edildi. Bu taktikler çok büyük bir kuvvet ile de desteklendi: 1846'ya gelindiğinde, Fransızların Cezayir'de düzenli ordularının üçte birini oluşturan 108.000 hazır askeri vardı; 25-30 Cezayirliye karşı bir askerin düştüğü ve Abdülkadir'in komu­ tasındakinden sayıca çok daha fazla olan bir güçtü. Cezayirliler, 1847'de teslim oldular. Daha batıda İngiliz donanınası Faslı korsanlada başa çık­ ınada zorlandı; bunun en önemli nedeni, korsanların alaybozan tüfekleri­ nin İngilizlerin tüfeklerine göre daha iyi olmasıydı. 22

22) C. R. Pennell, "Dealing with Pirates: British, French and Moroccans, 1834-56", ]oumal of imperialand Commonwealth History, 22 (1994) , s. 63. 296 SAVAŞ VE DÜNYA

Bu dönemle ilgili edinilen izlenim, muharebelerde ve seferlerdeki Avrupa-Amerikan etkinliğinin, güçlüklere rağmen, giderek arttığıdır. Bunun ba§ka bir kanıtı, İngilizlerin Afyon Sava§ı'nda kazandığı zaferdir. Bu ise kısmen Avrupalı küçük birliklerin Avrupalı olmayan rakipleri­ nin daha büyük birlikleri kar§ısında kazandıklan bir zafer sayesinde ger­ çekle§ti. Ancak, daha da önemlisi, bu, bir Batı Avrupa devletinin Çin'e açtığı ilk sava§tır ve Çin'de Çinliler kar§ısında kazanılan ilk Avrupa zaferidir. Buna ilaveten, Cava Adası hakimiyet altına alındı ve, daha küçük çapta olsa da, Hindistan merkezli İngiliz gücünün yayılması gibi, Hollanda gücünün yayılması için de bir temel olu§turmaya ba§ladı. Her iki devlet de varlıklarının İngiliz Doğu Hindistan Kumpanyası tarafın­ dan kontrol edildiği dönemde olduğundan daha dolaysız bir rol üstlendi. Donanma kuvvetleri de etkin biçimde kullanıldı. Denizden yapılacak bir bombardıman tehdidi 1824'te Cezayir Dayısı'nı (Vali) İngiliz talep­ lerine teslim olmaya itti; §ehir 1816 yılında Angio-Hollanda filosu tara­ fından zaten bombalanmı§ ve bu Hıristiyan kölelerirı alınmasını sona erdiren bir anla§ma ile sonuçlanmı§tı. İngiliz donanma bombardımanı ve Akra'nın ele geçirilmesi, Mısır kuvvetlerinin 1840'ta Suriye'den ko­ vulmasında büyük bir darbe oldu. Bir topçu mermisi tesadüfen ana cepha­ neliğin havaya uçmasına neden oldu, ama tüm operasyon Batı gücünün modernle§en ve bir imparatorluk in§a etmekte olan Mısırlılar kar§ısın­ daki etkileyici bir gösterisiydi.

Silahlar

Yüzyılın ilk birkaç on yılı boyunca piyade silahlarındaki temel yenilikler hep Avrupalılar tarafından gerçekle§tirildi. Avrupa, atı§ hızını ve em­ niyetini geli§tirdi. 1807'de İskoç ruhban sınıfı üyesi Alexander Forsyth, ate§li silahlar için ate§leyici olarak barut yerine cıvalı patlayıcıların pa­ tentini aldı. Cıva patlayıcıları, çakıldığında ate§ alıyordu: Harici ate§e, dolayısıyla da patlamaya gerek kalmıyordu. Cıva patlayıcısı ile kaplı tüfek kapsülünün kullanılması emniyetli ve her türlü hava ko§ulunda kullanı­ labilen bir ate§leme sistemi yarattı. Joshua Shaw, 1822'de metal tüfek kapsülünün seri üretimini yaptı. Bu sistemde, atı§ deliğine yerle§tirilen kapsül asıl barutu ate§liyordu. Bu tür darbeli tüfekler Avrupa ordulann­ da, örneğin Avusturya ordusunda 1836'dan itibaren kullanılmaya ba§­ landı. Ate§ alınamadaki azalma ate§ gücünde büyük bir artı§la sonuçlan- ON DOKUZUNCU YÜlYIL 297

dı. Ancak, hükümet desteğinin olmayı§ı, Forsyth'in icadının kullanılması ve geli§tirilmesini geciktirdi ve 1815'e kadar pek etkili olmadı. Darbeli kapsülün ardından, Kaptan Calude Minie'nin tüfeğin içinde sıkı bir kapak yaratmak ve bu sayede yüksek ilk hız elde etmek için ate§­ lendiğinde geni§leyen yan silindir kuf§un mermisi (1849) ve Johann von Dreyse'nin 'iğneli' tüfeği geldi. Minie merrnisi hızlı ate§ etme ve isabet ettirme için yapılmı§tı ve 1851'de İngiliz ordusu tarafından kulla­ nılmaya ba§landı. Minie mermisi tabanında demir bir tıkaç içeriyordu ve namlunun çapından biraz daha dar olarak dökülüyordu. Namlu ağzına tahldığında kolayca a§ağı kayabiliyordu. Silah ate§lendiğinde barut demir tıkacı mer­ minin altına itip, bunun geni§lemesini sağlıyordu. Bu sayede, bu §ekilde yapılan atı§lar isabetli oluyordu. Minie merrnisinin bir sonraki §ekli bo§ bir tabana sahipti ve bununla demir tıkaca gerek kalmadı. Barut dı§taki bir darbeli kapsül ile ate§leniyor ve bu sistem Minie mermisi ile daha isabetli atı§lar yapılmasını sağlıyordu.

Sava§lar 1845�75

1845'ten sonraki otuz yıl boyunca daha önce bahsedilen eğilimler de­ vam etti ama Avrupa ve Avrupa-Amerikan dünyasında uzun süren bir savaş dönemi de ya§andı. Bu çatışmalardan ilki 1848'teki milliyetçi ayak­ lanmalar ve ardından gelen Alman (1864, 1866, 1870-1) ile İtalyan (1848- 9, 1859-61, 1866, 1870-1) birleşmesiydi. İkincisi ise Meksika-Amerika Savaşı (1846-8) ve daha sonra Amerikan İç Sava§ı idi. Ağır kayıplar verildi. Yalnızca Amerikan İç Savaşı'nda bir milyon un üzerinde insan öldü veya yaralandı. Bunun bir nedeni de, yeni ate§li silahların, özellikle de darbeli-çakmak tüfeklerin (percussion-lockri fle) kullanılmasıydı-Gettys­ burg'deki Pickett'ın Hücumu'nda (1863) olduğu gibi, yana§ık düzen saf ve kıta saldırılan bu silah karşısında zayıf kalıyordu. 1840'larda geliştirilen darbeli-çakmak tüfeklerin yivli namluların­ dan ateşlerren mermiler, alaybozan tüfeklerinin düz namlulanndan ateş­ lerren merrnilere oranla hem daha emniyetli bir mermi yoluna sahipti hem de çok daha fazla etkililerdi. Darbeli-çakmak tüfeği ile Minie merrni­ sinin bile§imi ölümcüldü. Piyadeterin etkin ateş gücü menzili arttı ve yanaşık düzendeki piyadelere yapılan saldırılarda kayıp oranı büyük ölçü­ de yükseldi. 1854-6'daki Kırım Sava§ı'nda Rus kollanna düzenlenen sal- 298 SAVAŞ VE DÜNYA dırılarda İngilizler ve Fransızlar ağır kayıplar verdi. Bu savaş gazete ha­ berleri sayesinde hem halk hem de askeri gözlemciler tarafından takip edildi. Böylece, Amerikan Savaş İdaresi, İç Savaş'ta ismi öne çıkacak ve 1861'de Birlik Başkumandam olarak atanacak George B. McClellan gibi Amerikan ordusu subaylarının raporlarına dayanan 1854, 1855 ve 1856 Avrupa Savaş Sanatı Raporu (3 cilt, Washington, 1857-61) adında bir rapor yayımladı. Alman ve İtalyan birleşme sava§larındaki çok çetin geçen dört muha­ rebede, özellikle Avusturyalılar kar§ısında Solferino' da alınan Fransa­ Piemonte zaferinde (1859) ağır kayıplar verildi ve geli§miş topların nasıl bir etki yarattığı görüldü: Yeni Fransız yivli namlulu toplar, Avusturya yapımı düz namlulu toplardan çok üstündü ve yüksek isabet oranı ile bu silahların çoğunu yok etti. On yedinci yüzyılın ortasında geli§tirilmesine rağmen, bu topların üzerindeki optik görü§ araçları ancak on dokuzuncu yüzyılın ortasında yaygın hale geldi. 1859'da demiryolları her iki tarafta da kuvvetlerin sevk edilmesi ve konu§landırılması için kullanıldı; Fran­ sızlar, demiryolu ile İtalya'ya 130.000 asker sevk etti. Ancak, yere yatarak doldurulabilen ve dakikada dört ile yedi atış yapa­ bilen uzun menzilli arkadan dolma Prusya yapımı Dreyse Zündnadelgewehr veya 'iğne' tüfek (iğne şekilli mili nedeniyle böyle isimlendirilmiştir) ile kıyaslandığında, ağızdandolma tüfekle dakikada bir ile üç atl§ yapılabiliyor­ du. Gaz kaçağı problemi nedeniyle, Dreyse yalnızca arkadan ateşlene­ biliyordu. İlk kez Prusyalılar tarafından 1849'da Baden ve Hessen'de Al­ man devrimcilere karşı kullanılan arkadan dolma tüfekler, Prusyalılar tarafından1864 'teki Danimarka S�vaşı'nda ve 1866'dakiAvusturya Sava­ §ı'nda ölümcül bir silah olarak kullanıldı. Her iki çatışma da, Duppel (1864) ve Sadowa/Köninggratz (1866) ile birlikte Prusya için muhteşem zaferler getirdi. Prusyalılar, tüm askerlerini avcı olarak yeti§tirınelerine rağmen, Sadowa' da önemli: olan §ey, atı§ların isabetinden ziyade yoğunluğ­ uydu. Yere yatarak tüfeklerini doldurup ate§leyen askerler siperleri etkin biçimde kullanabildi; bu da kazılan siper sayısını artırdı. Prusya'nın 1866'daki ba§arısı diğer Avrupalı güçlerin arkadan dolma tüfekleri benimsemesine ve seyrek asker hatlarına yoğunla§masına ve böylece piyade ve top ate§lerine kaqı daha dayanıklı ve kollar ile saflar­ dan daha dağınık olan uzatılmı§ düzenleri kullanmalarına neden oldu. Fransızlar, 1866'da gaz sızdırmayan ve Prusya'nın iğne tüfeğinden daha uzun menzilli chassepot tüfeğini kullanmaya ba§ladılar; ama Prusya'nın Worth'teki aptalca cephe saldırısında ağır kayıplar verileceğine i§aret ON DOKUZUNCU YÜlYIL 299 eden gelişmiş piyade silahlarına rağmen, Fransızlar, Fransa-Prusya Sa­ vaşı'nı (1870-1) kaybettiler. Bu da, halen namludan dolma toplar kulla­ nan Fransızlara kıyasla Prusya toplarının üstünlüğünü yansıtmıştır ve ayrıca Prusyalıların daha ağır hareket eden Fransız ordularına kıyasla daha iyi manevra yapabilen dağınık kuvvetleri kullanmadaki becerisi­ nin de kanıtı olmuştur. Prusya stratejisi ve taktikleri, yüzyılın ortasında namlulu silahlarda kaydedilen gelişmeler ve, 1859'da İtalya'da, 1864'te Danimarka'da ve 1865'te Virginia'da görüldüğü gibi, savunmaya pek çok avantaj sağlayan çatışmaların büyüklüğüne (ama bu Avusturyalılar, Danimarkalılar ve Konfederasyon Ordusu'nun yenilmesini engelleyemedi) ters düşüyordu. Bir yıpratma savaşı yerine, Prusya Genelkurmay Başkanı Helmuth von Moltke, demiryolları da dahil olmak üzere, endüstriyel çağın pratikliği ile sürekli saldırıya dayalı Napoleon fikirlerini birleştirdi.23 Cephe saldı­ rısı yerine, düşman kuvvetlerini kuşatmayı ve düşmanı, manevra kabili­ yetine yeniden kavuşması için bu gibi saldırılara mecbur etme yolunu seçti. Prusya'nın zaferi Alsace- Lorraine ile Fransa'dan da önemli miktarda bir tazminat almasını ve Almanya' daki hegemonyasını Berlin' den yöne­ tilen bir Alman emperyalizmine dönüştürmesini sağladı - ki bu Büyük Frederik'in amaçladığından çok daha büyük bir başarıydı. Bu türden çatışmalar Avrupalı kuvvetlerin sadece küçük bir kısmının Avrupalı olmayan halkları yenerek yayılma taraflısı olmalarını sağladı. Diğer Avrupalı güçlere karşı yeni zırhlı savaş gemileri kullanıldı veya kullanılması planlandı; Avusturyalıların 1866'da Adriyatik Denizi'ndeki Lissa Çarpışması'nda kendilerininkinden çok daha büyük İtalyan do­ nanması karşısında aldıkları zafer bunun bir örneğiydi. Buharla işleyen zırhlı savaş gemilerinden oluşan iki filonun dahil olduğu bu savaş, 1805 yılında yapılan Trafalgar'dan beri ve 1905'teki Tsuşima Savaşı'ndan önce verilen en büyük deniz savaşıydı. 1860'larda Adriyatik Denizi'nde İtalya ve Avusturya24 arasındaki gibi silah yarışları Avrupalı güçler arasında gerçekleşti. Benzer biçimde, Amerikalılar, İç Savaş'ta Amerikan yerlile­ rine karşı verdikleri savaşta olduğundan daha fazla birlik konuşlandırdı.

23) D.]. Hughes (yay. haz.), Moltke on theArt ofWar (Novato, Califomia, 1993), s. viü; Wawro, Austro-Prussian War, s. 13-25; M. Howard, The Franco-Prussian War (Londra, 1961). 24) L. Sondhaus, The Habsburg Empire and the Sea: Austrian Naval Policy, 1797-1 866 (West Lafayette, Indiana, 1989). 300 SAV� VE DÜNYA

Latin Amerika

Latin Amerikalı güçler okyarrus a§ın geni§lemeye katılmadılar: Özellik­ le deniz kuvveti ve finansman gibi kaynaklardan yoksundular, böyle bir geleneğe sahip değildiler ve Avrupa ile ABD'nin ekonomik etkisi altın­ daydılar. Bunun yerine, ulusçuluk tutkuları, Latin Amerika içinde 1864- 70 yıllannda Paraguay'a kaT§ı verilen Üçlü Müttefik Sava§ı (Arjantin, Brezilya ve Uruguaylı koloradolar) ve Şili, Bolivya ve Peru'nun Şili'nin kuzeyindeki Atacama Çölü'nün zengin nitrat kaynakları üzerinde söz sahibi olmak için çarpı§tığı Pasifik Sava§ı (1879-83) gibi çatı§malara neden oldu. Sayıca üstün Şili, zırhlı sava§ gemilerinin Perulu zırhlı sava§ gemisi Huascar kar§ısında Punta Angamos açıklarında aldığı zafer (1879) sayesinde kazandı, Uma'yı ele geçirdi (1881) ve Bolivya'nın Pasifik kıyı §eridini topraklarına kattı. 25 Bu Güney Amerika çatl§maları büyük sava§lardı. Paraguay Sava§ı'nda, pek çoğu 1866'daki vah§i muharebelerde olmak üzere 330.000 insan öldü ve Paraguay enkaz haline geldi: Müttefikler 1866'da ba§kent Asunci6n'u istila etti ve Paraguay lideri Francisco Lopez 1870'de öldürüldü; bu da dü§manlıkların sona ermesini sağladı. Piyade taktikleri genellikle cephe saldırılan üzerine kuruluydu ve çetin arazilerde yapılan harekatlarda lojis­ tik kapasite önemli rol oynuyordu. Avrupa silahlarının var olması da önemliydi. Üçlü Müttefik Sava§ı boyunca birlikler sava§a yönlendirildikçe akın­ cı Yerli kabileler Arjantin'in büyük çiftliklerine baskınlar düzenlediler. Sava§ sona erdikten sonra hükümet üstünlüğü yeniden ele geçirip demir­ yolları ile bağlantılı kaleler in§a etti ve 187 7' deki birkaç çarpı§mada Yer­ lilerin yenilgiye uğradığı ve kabile topraklarının ele geçirildiği büyük bir saldırı ba§lattı.

Amerikan İç Sava§ı

Amerikan İç Sava§ı (1861-5) strateji, taktikler ve lojistik bakımından Napoleon Sava§ları'ndan farklıydı. Demiryollan Kuzey'in çok büyük de­ mografik ve ekonomik kaynaklarının harekete geçirilmesini sağlayarak ve özellikle de muharebelerde rol oynayarak fark yarattı. Trenlerle

25) W. F. Sater, Chile and the War of the Pacific (Lincoln, Nebraska, 1986). ON DOKUZUNCU YÜZVIL 301

Resim 57: Fredericksburg Savaşı, 13 Aralık 1862. Cari Rochling tarafından resmedildi. Ambrose Burnside komutasındakiBirlik kuvvetlerinin Robert E. Lee komutasındaki Konfederasyon Ordusu'nun güçlü mevzilerine saldırısı savunma için kullanılan ate§ gücünün potansiyelini ortaya koyan ve pahalıya patlayan bir örnekti. ula§tırtlan istihkamlar Konfederasyon Ordusu'nun Bull Run Çarpı§ma­ lan'nda (1861) zafer kazanmasını sağladı. Atlanta, Chattanooga, Corinth ve Manassas gibi demiryolu kavŞakları stratejik açıdan önem kazandı ve harekatların hedefi haline geldi. Ayrıca, demiryolları için tasarlanan setler gibi insan elinden çıkma arazi özellikleri muharebelerde rol oynu­ yordu. Kuzey'in demiryollarına bağımlı olması Güney'in hem demiryolla­ rına hem de telgraf tellerine saidırmasına yol açtı. Sava§ alanında, ate§ gücü, özellikle de Enfield gibi yeni, çok güçlü tüfekler o zamana dek Kuzey Amerikan çatı§masında görülenden çok daha ölümcül oldu. Amerikan silah üretimi çağda§ standartlarla kıyaslan­ dığında çoktan geli§mi§ti. Kırım Sava§ı'nın ardından İngilizler silah üre­ timinde kullanılan Amerikan makinelerinden elde ettiler: Ordu Dona­ tım Kurulu, Colt ve diğer üreticilerden donatımı geri getirmeleri için bir tefti§ takımı gönderdi. Meksika Sava§ı'nda Colt'un makineli tüfeğin kullanılmasının ardından 1862'de patenti alınan ilk, el çevirmeli çok namlulu makineli tüfek olan Gading silahı Amerikan İç Sava§ı'nda kul­ lanıldı. 186l'de Amerikan ordusunda kullanılan standart piyade silahı Model 1855 Minie menuisi atıyordu ve namlu çıkı§ hızı saniyede 950 ayaktı (289 m/s). 1863'te Birlik süvarilerinin çoğu Doğu Tennessee'yi geçmek için kullandıkları arkadan doldurma ve seri ate§ edebilen karabi- 302 SAV� VE DÜNYA nalar [kırmalıkısa tüfek] ile donatıldı ve 1865'e gelindiğinde bazı piyade­ lere de bu tüfeklerden verildi. Savunmacia ate§ gücü sayesinde hazır mevzilere yapılan toplu cephe salcimları daha pahalıya mal oldu ve ba§arısızlıkla sonuçlandı; örneğin Birlik, İkinci Manassas (1862) ve Fredericksburg (1862) çarpı§malarında, Konfederasyon ise Corinth (1862) ve Stones Nehri (1862-3) sava§larında bunu deneyimlediler. İç Sava§ sırasında tüfek ate§i ile verilen kayıpların çoğu siperlerin arkasından açılan isabetli savunma ate§inden kaynak­ landı. Her iki taraf da, Antietam (1862) Çarpı§ması'nda birbirleriyle sava§manın bir sonucu olarak, siper kazmanın önemli olduğunu anladı. Süngüler ve fi§ekli tüfeklere istihkam veya topların tercih edilmesiyle daha az önem verilir oldu - ki bu da geli§mi§ güçler arasında ileride gerçekle§ecek sava§ların karakterine i§aret ediyordu. Ağır kayıplar ve Ulysses Grant'in Mayıs 1864'teki ilerleyi§inden itibaren çatı§manın nere­ deyse hiç durmadan devam etmesi Virginia'daki sava§a yeni bir boyut kattı. Bu, daha küçük bir ordusu olan Güney için büyük sıkıntılar yarattı. Siperler önemli hale gelmesine rağmen, William Sherınan'ın 1864'teki 'Georgia üzerinden Yürüyü§ü' ve süvariler daha büyük rol oynadıkça Vir­ ginia, batı ve güneyde sava§ daha devingenle§ti.26 Güney, yiyecek sıkın­ tısı dahil olmak üzere ciddi ekonomik problemler de ya§adı. İç Sava§'ta 'Avrupa' bağlamında çatl§manın bir aracı olarak yıkıp geçme eylemine sıkça rastlanıyordu: Sherman, 'dü§man bir halkla' sava§tığını ve sivil toplumun iradesini yok etmek, 'Georgia'yı inletmek!' için yola çıktığını dü§ünüyordu. 1865'te Güney Carolina yok edildi. Denizde zırhlı gemiler önemli rol oynadı, ama bu, her iki tarafın da gemileri mevzilendirebilmesiyle ve David Farragut'un Birlik filosuAğus­ tos 1864'te Mobile Körfezi'nden kolaylıkla geçtiğinde, her iki tarafın da zırhlıları olmasıyla önemini yitirdi. Örneğin, tarihteki ilk zırhlı gemi çarpı§ması olan Monitor ve Merrimac (Konfederasyon tarafından Vir­ ginia olarak yeniden isimlendirildi) arasında 9 Mart 1862'de Hampton Roads'da yapılan düello sonuç vermedi. Zırhlı gemilerin kullanılması bunların Avrupa'daki üretimini artırdı: Bu da Avrupa-Amerikan ve

26) G. McWhiney ve S. D. J amieson, Attack and Die. Civil War MilitaryT actics and the Southem Heritage (Tuscaloosa, 1982); R. E. Beringer, Why the South Lost the Civil War (Atina, Georgia, 1986); J. M. McPherson, Battle Cry of Freedom. The Civil War Era (Oxford, 1988) ; E. J. Hess, "Tactics, Trenches and Men in the Civil W ar", S. Förster ve J. Nagler, (yay. haz.) On the Road to Total War. The American Civil War and the German War of Unification, 1681-1871 (Cambridge, 1977), s. 481-96. ON DOKUZUNCU YÜZVIL 303

Avrupa dünyası arasındaki yayılmanın bir örneğiydi. Ba§anlı ilk torpido botu saldırısı 1864'te Albemarle Sound'da (Kuzey Carolina) yapıldı ve . Birlik bu saldırıda bir fırlatmamebnizmasına oturtulan zıpkın torpido­ suyla (spar torpedo) Merrimac'e benzeyen ve Konfederasyon'a ait silahlı bir gemi olan Albemarle'yi batırdı. Aynı yılın ilk aylannda HunleyCharles ­ ton Limanı'nda Birlik'in ufak torpido muhribi Housatonic'i batınp pat­ lamanın şiddetiyle kendisi de yok olduğunda, ilk etkili denizaltı saldırısı yapıldı. Hunley, Konfederasyon'un Davids olarak bilinen ve Birlik'in cia­ nanması Goliath ile çarpışmak üzere tasarlanan birkaç pervaneli gemi­ sinden biriydi. Amiral Samuel F. du Pont, 1863'te Charleston'a yapılan bir saldırıda Birlik'in dokuz zırhlı gemisini komuta etti, fakat bunlar mayınlarla engellendi ve gemilerden beşi kıyı bataryaları nedeniyle büyük hasar aldı. 27 Büyük Birlik'in donanma kuvvetleri nihayetinde hayatta kalabildi. Ocak 1865'te o zamana dek görülmemiş büyüklükte bir filo olan ve 58 Birlik savaş gemisi ile yürütülen arnfibi bir harekat ile Fisher Kalesi ele geçirildi ve böylece Konfederasyon'un en büyük limanı Wil­ mington kapatıldı. Gibbon'ın Avrupalı güçler arasında taklit yoluyla rekabet modelinde olduğu gibi, Amerikan İç Savaşı sırasında askeriye ve donanma kapasite­ sinde muhteşem boyutlarda bir büyüme kaydedildi. Böylece, 1861'deki Birinci Manassas/Bull Run Seferi'nde yenilmi§ olan Birlik kuvvetlerini Potamac Ordusu olarak yeniden örgüdeyip disiplinli, donanımlı ve büyük bir ordu yarattı. Yine de, örgütlenme ve kaynaklar, ehil liderlikten yok­ sun kalındığı için yetersizdi. Kasım 186l'de Genelkurmay Başkanı olan ve yeni orduyu örgütleyen George McClennan'ın kararsız, sakıngan ve savunma odaklı tutumu, Konfederasyon'un 1862-3 yıllarını kapsayan dönemin büyük kısmında doğudaki cephede üstünlüğü ele geçirmesini sağladı. Buna karşın, Grant, kazanmak için neyin gerekli olduğunu bili­ yordu.

Avrupa Yayılması 1845�75

Avrupalı ve Avrupalı/Amerikan güçler arasındaki savaşlara rağmen, Av­ rupalı olmayan devletlerle savaşarak yayılma da sürdü. Bunun en önemli

2 7) S. R. Wise, Gate of Hell: Campaignfor Charleston Harbor 1863 (Kolombiya, Güney Carolina, 1994). 304 SAVAŞ VE DÜNYA

nedeni, toprak kazanmak için en iyi konuma sahip iki Avrupa gücü olan Britanya ve Rusya'nın, kısa süren (1854-6) Kırım Sava§ı bir istisna ol­ mak üzere, bu dönemde Avrupa çatı§malanna katılmamı§ olmasıydı. Hindistan, 1840'ların sonundan itibaren yine İngiliz yayılmasının temelini olu§turdu. Buradaki seferler İngilizlere Avrupa dı§ında yapılan harekatlar için hayati öneme sahip deneyimler kazandırdı ve Hindistan ordusu karada İngilizlerin önde gelen stratejik rezervi oldu. Ka§mir 1848'te derebeylik yapıldı. Birinci (1845-6) ve İkinci (1848-9) Anglo-Sih Sava§­ ları'nda etkili ate§li silahlar ve toplar ku§anmı§ Sih kuvvetlerine kaf§ı verilen bir dizi zorlu mücadelenin ardından kazanılan İngiliz zaferi ile Pencap 1849'da istila edildi. Sih Sava§ları daha fazla sayıda ve daha ağır toplara önem verilmesine neden oldu.28 Sihler, ciddi bölünmeler nede­ niyle zayıf dü§tÜ. A§ağı Burma, 1852'de İngilizler tarafından istila edildi, ama 1857'ye kadar 'sindirilemedi'; Nagpur, Hansi ve Berar 1853'de ve Oudh 1856'da ele geçirildi. Hintliterin 1857-9 yıllarındaki ayaklanması, İngilizler ve, özellikle Sihler ve Gurkalar olmak üzere, sadık Hindistan birlikleri ta­ rafından, İngilizlerin Napoleon Sava§ları'ndan o zamana dek ve 1899- 1902'deki Güney Afrika Sava§ı'ndan önce görülmü§ en fazla asker ko­ nu§landırması ile vah§ice sonlandırıldı. Bu uzun çatı§mada alınan zafer İngilizlerin itibarı ve Hindistan'daki güçleri açısından çok önemli ola­ rak değerlendirildi. İsyancılar arasından çıkan sayısız eğitimli topçunun varlığı ile mücadele §iddetlendi. Bu topçular Enfield tüfeklerine de sahip­ tiler. Hindistan askeri insan gücünün önemli rolü ayaklanmanın patlak vermesi ile ortaya çıktı; bu da İngilizlerin Hintli askerlerinden hayvan yağı ile yağlanan yeni Enfield tüfekleri için yeni fi§ekler kullanmalarını talep etmesiydi - ki bu, dini nedenlerden ötürü yaygın olarak kabul edile­ mez bir önlemdi. 29 Yeriiierin direni§i Avustralya'da ve, daha kolay ve tamamen olmasa da, 1860-72 yılları arasında Yeni Zelanda' da bastırıldı. Titokowaru ve Te Kooti'ye bağlı Maoriler bombalanması veya hücum edilmesi zor siperler ve pa (kale) sistemleri kullandı ve İngilizlerin ağır kayıplar vermesine

28) B. S. Nijjar, Anglo-Sikh Wars, 1845-1849 (Yeni Delhi, 1976); H. Sstrachan, From Waterloo to Balaclava, Tactics, Technology and theBritish Army, 1815-1854 (Cambridge, 1985) s. 124-5. 29) J. Pemble, The Raj, theIndian Mutinyand theKingdoms of Oudh 1801- 1858 (Hassocks, 1977); R. Mukheriee,AwadhinRevolt, 1857-1858 (Delhi, 1984). ON DOKUZUNCU YÜlYll 305 neden oldular.30 Afrika'da Cape Kolonisi 1847'de istila edilen İngiliz Kaffravia'nın alınmasıyla geni§ledi; Natal ise 1845'te zaten ele geçirilmi§ti. 1861'de ise Lagos istila edildi. İngilizler, 1873-4 yıllarında Batı Afrika'nın askeri bakımdan en güçlü halklarından biri olan Asanti halkına kar§ı Gamet Wolseley ile yürüttükleri iyi örgütlenmi§ ve ba§arılı seferde Gading silahları ve yedi librelik toplar kullandılar. Ba§ta Fanti­ ler olmak üzere diğer Afrikalıhalklardan da yarar sağladılar. Asanti halkı İngilizlerin arkadan dalına tüfekleri -Asanti halkının alaybozan tüfek­ leri ile açtıkları ate§ ancak küçük yaralanmalara sebebiyet verdi- kar§ı­ sında savunmasız kaldı ve ilerlemekte olan İngiliz tümeninin çevredeki bitki örtüsüne sürekli ate§ açmasıyla Amoafu'da (1874) yenilgiye uğradı. Asanti ba§kenti Kumasi ele geçirildi ve yakıldı.31 1864 yılında yapılan bir önceki sefer hastalık nedeniyle ba§arıya ula§amadı. Fransızlar, buharlı gemilerle birbirine bağlanmı§ etkili bir nehir kıyısı kalesi zinciri geli§tirip 1854'ten itibaren Senegal Vadisi'ndeki güçlerini sağlamla§tırdılar.32 Fransızlar, Cezayir'de de hakimiyetlerini geni§lettiler ve Hindi-Çin, Somali ile Fildi§i Salıili'nde bölgesel varlık göstermeye ba§ladılar. 1853'te· Yeni Kaledonya'yı istila ettiler. Hollandalılar, Doğu Antiller'de -Bomeo, Selebes Adası, Bali, Sumat­ ra, Yeni Gine- toprak ele geçirdi, ama bu süreç yava§ ilerledi. Bunun bir nedeni harekat problemleri -lojistik, hastalıklar ve yerel direni§-, diğeri ise sınırlı politik irade ve kaynaklardı.33 Hollandalılar, İngilizlere ve Fran­ sızlara nazaran, emperyalizme pek fazla önem vermedi ve daha az asker ayırdı: Elbette Cezayir' deki Fransızlar ve Hindistan' daki İngilizler ile kıyaslanabilecek ba§ka bir §ey yoktu.

30) P. Adams, FatalNece ssity. BritishIntervention in New Zealand 1830-1847 (Auckland, 1977); J. Belich, The New Zealnd Wars and the Victorian Interpretation of Racial Conflict (Auckland, 1986). 31) B. Keegan, "The AshantiCampaign 1873-4", B. Bond (yay. haz.), Victorian Military Campaigns (Londra, 1967), s. 163-9; D. Killingray, "The British and Asante 1870-1914", de Moor ve Wesseling (yay. haz.), Imperialism and War, s. 158-67; I. Wilks, Asante in the NineteenthCentury, (Cambridge, 1975). 3 2) D. Robinson, The Holy War of Umar Tel. TheWe stem, Sudan in the Mid-Nineteenth Century, (Oxford, 1985), s. 330. 33) J. A. de Moor, "Warmakers in the Archipelago: Dutch Expeditions in Nineteenth Century Indonesia", de Moor (yay. haz.) , Imperialism and War, s. 50-71, özellikle 70-1; M. Brossenbroek, "The Living Tools of Empire: The Recruitment of European So Idiers for the Dutch Colonial Army, 1814-1909", Journal of Imperial and Comrnonwealth History, 23 (1995). 306 SAV� VE DÜNYA

Amerikan yerlilerinin Kuzey Amerika'daki yayılma hızı Amerikan İç Sava§ı'nın bu süreci kesintiye uğratmasının ardından devam etti. Ameri­ kan yerlileri birlik ruhundan yoksun olmalan ve zayıf Meksika idaresi­ nin el deği§tirmesi ile yeni filizlenen Amerika Devleti'nin ısrarlı toprak talepleri ve askeri faaliyetleri nedeniyle sıkıntı çekti. Yine de, asıl önem­ lisi, Avrupalı-Amerikalıların demografik ağnlığı ile bunların halihazır­ da yerle§mi§ olduklan yerlerden Amerikan yerlilerinin ya§adığı yerlere göç etmeyi istemeleriydi. Demiryolu yalnızca Amerikan birliklerini hızlandırmada değil, aynı zamanda Amerika kıyıları ile iç bölgeleri arasında ekonomik bağlantılar kurarak yerle§im alanlarını dünya ekonomisiningereklilikleriyle bütünle­ yerek büyük bir rol oynadı. Bu ise hem sığırcılığın hem de madenciliğin (örneğin, gümü§) geli§mesi için önemliydi. Böylece, on sekizinci yüzyıl­ da Ukrayna'daki Ruslar örneğinde görüldüğü gibi, politik-askeri kont­ rolün yayılması yerle§im ve ekonomik sömürü ile birlikte yer almak zo­ rundaydı. Ancak tüm Amerikan kabileleri Avrupa-Amerikalılada sava§­ madı. Örneğin, Ute, Crow ve Pavni kabileleri genellikle barl§çıldı ve aslında orduya gözcüler verdiler. İç Sava§ gazisi Nelson Miles, Siu kabi­ lesine ve Custer'ın Little Bighorn'da aldığı yenilgiden sonra Kuzey Che­ yenne'e saldırdığında, Crow kabilesinden destek aldı.34 Kırım Sava§ ı Rusların Avrupa' daki Türk İmparatorluğu'na ili§ kin hırs­ ıarını dizginlemesine rağmen, Rus sının 1845 ve 1875 yılları arasında büyük oranda geni§ledi. Kırım Sava§ı 1853'te ba§layan bir Osmanlı-Rus Sava§ı'ndan kaynaklandı. İngilizler ve Fransızlar kaqısında Kırım'da ye­ nilgiye uğrasalar da, Ruslar iyi sava§tılar ve dü§manlarını sava§ın ba§ındaki amaçlarını terk etmeye zorladılar. 1853 'te Eflak ve Moldova' dan sürülme­ lerine kaqın Türkler kar§ısında daha fazla ba§arı gösterdiler. Tahta bir Türk filosu §a§ırtılıp topçu mermisi kullanan Rus sava§ gemileri tarafın­ dan 30 Kasım 1853'te Sinop'ta yok edildi. 4.400 Türk'ten 3.000'i haya­ tınıkayb etti. Kafkaslar' daki ana Türk ordusu 1 854'de Kumdere'de ve Kars 'ı almak için yaptığı hücum giri§iminden sonra 1855'te yenilgiye uğradı ve Ruslar §ehri aldı. Daha doğuda Rusya ve Çin arasındaki dengelerin deği§mesi Rusya'nın 1858'de Amur bölgesini ve 1860'da Ussuri bölgesini almasını sağladı.

34) W. H. Leckie, The MiUtaryConques t ofthe South Plains (Norman, Oklahoma, 1963); S. L. A. Marshall, CrimsonedPrairie: the Wars Between the United States and the Plains Indians during the Winning ofthe West (New York, 1972). ON DOKUZUNCU YÜlYIL 307

1860 tarihli Pekin Antla§ması uyarınca yeni bir sınır çizildi. 1860'da Ussuri bölgesinde Vladivostok kuruldu ve bu Rusya'ya Pasifik'te bir li­ man kazandırdı. Ruslar, Orta Asya'da önemli ölçüde ilerledi. 1864-5 yıllarında Türkistan'a kar§ı bir kale hattı in§a edildi ve artık dt§ müdahale­ lere uğramayan Kazakistan giderek daha fazla Rus idaresi altına girdi ve 1868 kanunları ile yerle§ime açıldı. Genç Kazakistan A§ireti'nin 1869'da çıkardığı isyan bastırıldı. Ruslar, 1840'larda Türkistan'da Siriderya'ya kadar ilerledi ve 1850'ler­ de Hakand Hanlığı'nı yenerek toprak kazandı. 1860'ların ilk yıllarında, 1865'te Türkistan'da düzenlenen fe tih gibi büyük çaplı fetihler yapıldı. Hive (1873)35 gibi 1865'te Ta§kent ve 1868'de Semerkant ele geçirildi. Hakand (1866) ve Buhara yenilgiye uğratılıp Buhara ve Hive Rusya hima­ yesi altına alındı. Rusya, deniza§ırı bir imparatorluk yaratan Britanya ve Fransa'dan farklı olarak, kendi sınırlarını geni§leterek bir imparatorluk haline geldi. Rus yayılmasında Hanlıkların birlik olmayı§ının rolü büyük­ tü. Buhara dahi isyanlada zayıfladı.

Japonya

Yine de, bu dönem büyük deği§ikliklerin habercisiydi. BazıAvrupalı olma­ yan güçler Avrupa teknolojisi, askeri teknikleri ve kurumlarını benim­ sernek için büyük çaba sarf ediyordu. Bunların en önemlisi de Japonya idi. Dı§arıdan gelen baskı, özellikle de Tuğamiral Perry'nin 1853'te ve 1854'ten itibaren yaptığı seferler, ülke içindeki tepkilerin bir sonucu nedeniyle olsa da, Japonya'yı deği§tirdi: Çin üzerinde daha fazla baskı olu§tu, ama ülke içindeki ortam Batılıla§mayı pek kolayla§tırmadı. Toku­ gava Şogunluğu 1867'den itibaren ordusunu Fransız hatları boyunca göre yeniden düzenlemek için büyük çaba sarf etmeye ba§ladı.36 Ço§u gibi halihazırdaki beylikler askeri reformlar gerçekle§tirdi ve bunun sonu­ cunda 1866'da §Ogunluğun ordusu yenilgiye uğratıldı. Ardından 1868'de bir iç sava§ çıktı ve İmparator Meici'nin sözde yeniden yapılandırması sırasında T okugava Şogunluğu devrildi. Bu dönemde ya§anan sivil §iddet Batı silahlarının üstünlüğünü gös­ terdi ve politik deği§im yeni bir askeri düzen getirilmesini ve bu düzenin

35) Stebelsky, "Frontier inCentral Asia", s. 155-63. 36) Ralston, EuropeanAmıy , s. 149. 308 SAVAŞ VE DÜNYA savunulmasını kolayla§tırdı. Askeri hizmetin ayrıcalıklı, kast doğası ye­ rine, 1869'da ba§latılan zorunlu askerlik geldi. Biri geleneksel diğeri ise Avrupalı ve modern olan iki sistem Satsuma'nın güneybatı beyliğinde patlak veren bir samuray ayaklanması ile 1877'de çatı§ma içine girdi. Bu da kılıçlar ve fitillitüf ekler ku§anmı§ büyük sayılardaki samuray kuvvetini askere alınml§ köylülerden olu§an yeni kitle ordusu ile kaqı kaqıya getir­ di. Bazı açılardan Memlukların 151 ?'de Osmanlılar kar§ısında ve 1798'de Napoleon Sava§ları'nda yenilgiye uğramasının bir tekran gibi, bireysel askeri beceri ve cesaret örgütlenmi§, disiplinli bir ordu kuvvetine yenik dü§tü. Zorunlu askerlik küçük ve bazen de Batılıla§mı§ düzenli ordu ile çok farklı biçimde silahlanmı§ ve genellikle kabile ruhuna sahip zorunlu askerler arasındaki ayrımı -ki bu ayrım Türkiye, İran ve Çin'i ethledi­ ortadan kaldırarak çok önemli bir süreç oldu. Japon askeri geli§imi eğitim politikaları ve endüstrile§me ile destek­ lendi ve planlamanın kurumsalla§tırılmasıyla daha da arttı. 1874'te Ordu Bakanlığı içinde planlar ve harekatlar geli§tirme bürosu Sambokyoku kuruldu ve bu ilk Kurmay Subayları Bürosu ve ardından da Genelkurmay Karargahı oldu. 37 Japonya ordusunun örgütsel deği§ imi kurumsal bir pro­ fe syonelle§me ve aynı zamanda deniza§ırı harekat kapasitesinin olu§tu­ rulması ile ili§kiliydi. 1880'lerde tümen sisteminin yaratılması sayesin­ de ordu ağır silahlar ku§anmı§ ve statik bir garnizona bağımlı ülke içi güvenlik kuvvetinden seyyar bir kuvvete dönü§türüldü. Avrupa tarzı bir donanma da geli§tirildi. Fransız ve daha sonra Al­ man modelleri ve askeri misyonlan Japonlan etkiledi; donanma, sava§ gemileri ve eğitimde İngiltere'yi örnek aldı. Böylece, 1905'te Tsu§ima Adalan'nda Rus filosunu yenilgiye uğratan Heihachiro Togo, eğitim al­ mak üzere 1871'de İngiltere'ye gitti. Hem ordu hem de donanmanın geli§mesi sayesinde Japonlar arnfibi kapasiteye de sahip oldular. Japon askeri faaliyetleri küresel askeri ili§kilerde daha önemli bir tema haline gelecek Avrupalı ve Avrupalı la§an askeri güçler arasında artan çatl§maların önemini de ortaya koydu. İmparator Maximilian'ın 1860'lar­ da Meksika'yı alma giri§iminde yenilgiye uğramasıAvrupa askeri gücünün Avrupalıla§mı§ bir güç kar§ısındaki eksikliklerinin bir örneğiydi. Avus­ turya imparatoru I. Franz Joseph'in küçük karde§i Maximilian, Cortes'in

37) R. Hackett, Yamagata Ariwmo in the Rise ofModem]apan, 1838-1922 (Cambridge, Mass. 1971), s. 81-2; M. ve S. Harries, Soliders of the Sun. The Rise and Fal! of the Imperial ]apaneseArmy (New York, 1991), s. 43, 47. ON DOKUZUNCU YÜlYIL 309

1519-21 yıllan arasında elde ettiği kadar ba§arıya ula§amadı, ama mesele karma§ıktı: Müdahale yanlı§ yönetiidi ve güçlü bir ulusal tepkiyle kar§ı­ la§ıldı. Birkaç geleneksel muharebenin yapıldığı uzun bir gerilla sava§ı gerçekle§ti ve Fransızların desteği hem yetersiz kaldı hem de sürdürüle­ medi. III. N apoleon, Maximilian'ı Meksika tahtı teklifini kabul etmeye ikna etti, fakat Amerikan İç Sava§ı'ndan sonraki Amerikan baskısı Na­ poleon'u kuvvetlerini geri çekmeye zorladı ve MaximiHan yenilgiye uğra­ yıp 1867'de vurularak öldürüldü. Japonya'da askeri deği§im için olu§an baskı Avrupalı ve Amerikan donanma gücünün yüzyılın ortasında bu ülkeyi ticarete açmak için §iddet kullanmasından kaynaklandı. Buna ilaveten, Japonya'nın kuzeyindeki Sahalin Adası ve Kuril Adalan için Japonya ve Rusya arasında bölgesel bir çatı§ma ortaya çıktı. Diğer Avrupalı güçlerin muhtemel hırslarından duyulan endi§e ve fırsatlar Rusya'nın 1853'te Sahalin'i i§gal etmesine yol açtı; böylece Japonların buradaki varlığı sona erdi. Ba§langıçta Saha­ lin üzerinde iki ülkenin ortak hakimiyet kurması ve Kuril Adaları'nın parçalanması, ardından da 1876'da yapılan bir antla§ma uyannca Rus­ ya'nın Sahalin'i Japonya'nın ise Kuril Adalan'nı almasıyla mesele çözü­ me bağlandı.38 Bu antla§malar askeri geli§imin ve bölgesel yayılmanın güçlü kuvvetiere sahip devletler arasındaki çatı§malann ne derece büyük olduğunu gözler önüne serdi. Daha az askeri güce sahip halklar ve hükü­ metler tarafından sağlanan tampon bölgeler on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında yava§ yava§ i§gal edildi. Dünya Avrupalı güçler tarafındangide­ rek daha fazla sınırla bölündü ve bu sınırlar güç kullanarak çizildi.

Çin

Japonya gibi Çin de Batılıla§ma sürecinden etkilendi, fakat politik bağ­ lam çok farklı geli§ti ve Batı örneklerine dü§manca tepki verildi. Çin'in 1860'da yakla§ık 30.000 İngiliz ve Fransız askerine teslim olması, As­ ya'nın on dokuzuncu yüzyıldaki pek çok askeri ba§arımının 1945 döne­ mi sonrası ile kıyaslandığında en sert çeli§kisiydi. Bunun ardından İngi­ lizler, Kowloon Yarımadası'nı almak için Hong Kong'da yayılma göster­ diler. Ancak, Çin ordusu teknolojik bakımdan Avrupalı kuvvetlerden

38) G. A. Lensen, The Russian Push towards]apan: Russo-]apanese Relations, 1697� 1875 · (Princeton, 1959), s. 426-7, 442-5. 310 SAVAŞ VE DÜNYA geride olmasına rağmen, bu Avrupalı güçlerin kazandığı muhte§em zafer­ leri açıklamaya yetecek kadar büyük bir fark değildi. Bunun yerine, liderle­ rin ülkeyi kendi arkalarında birle§tirememeleri önemliydi. Çinliler iyi sava§abiliyordu; Doğu Çin istihkamları İngiliz ate§ini yutarken, İngiliz­ ler 1859'da Hai Irmağı'nın ağzında Çinlilerin açtığı ate§in kendilerinin­ kikadar isabetli olduğunu gördüler ve İngiliz sava§ gemileri Çin toplannın saldırısı kar§ısında ağır hasar aldı. İngilizlerin Taku'ya varmaları sonuç­ suz kaldı, ama liman bir sonraki yıl dü§tü. Kanton ise zaten 1857'de i§gal edilmi§ ti. 39 1860'larda Taiping devrimi ile sava§mak için alınan paralı askerler -Amerikalı maceracı Frederick Townshend W ard tarafından örgütle­ nen Filipinli Yabancı Tüfek Kolordusu, Fransızlarca kumanda edilen Asla Mağlup Olmayan Ordu ve kamutası İngilizlere bağlı olan Her Zaman Zafer Kazanan Ordu-40Batılı askeri örneğin önemli bir yönünüydü. Asla Mağlup Olmayan Ordu'nun Fransız topları Zhejiang (1863) ve Hanz­ hou'daki (1864) Taiping mevzilerini yardı ve Charles Gordon kumanda­ sındaki Her Zaman Zafer Kazanan Ordu Suzhou'da (1863) aynı etkiyi gösterdi, fakat toplar yeterli olmadı: Mevziler yarılınca hücum yapılması gerekti. Bu kuvvetler bir ilham kaynağı olarak ve birçok Çinli lidere de tehdit olu§ turarak yüzyılın sonuna doğru Batı tarzı orduların kurulmasını sağladı. Yenilen Taiping kuvvetleri ise binlerce küçük silah edinmeleri­ ne rağmen,41 kargılı askerler, mızraklı balta ku§anmı§ adamlar ve çakmak­ ta§lı tüfeklere bel bağladılar.42

İran ve Türkiye

İran'ın Kaçarlı Hanedam silahlı kuvvetlerini modemle§tirmek için nis­ peten az bir çaba sarf etti ve Japonya, Türkiye ve hatta Çin ile kıyaslandı­ ğında, bu ülkede 1848-1922 yılları arasında orduyu Batılıla§tırmak için sınırlı bir giri§imde bulunuldu. Bunun yerine, Etiyopya'da olduğu gibi,

39) Graham, China Station, s. 3 7 3-7. 40) R. J. Smith, Mandarins and Mercenaries:"The Ever-Victorious Amıy in Nineteenth Century China (Millwood, NewYork, 1978). 41) Needham, Military Technology: The Gun-powder Epic, s. 466. 42) W.J.Hail, Tseng Kuo-Fan and the Taiping Rebellion (New Haven, 1927),s. 125; S. A. Leibo (yay. haz.), A]oumal of theChinese Civil War 1864, yazan Prosper Giquel (Honolulu, 1985), s. xiv, ll, 47-8. ON DOKUZUNCU YÜZVIL 311 geleneksel biçimde çarpı§an kabile kuvvetleri küçük düzenli ordudan sayıca çok üstündü. İran' da reform giri§imlerinikısıtlayan güçlü bir muha­ fazakarlık doğdu ve Türkiye, Çin ve Etiyopya'dakinin aksine, yabancı dü§manlarla sınırlı çatı§malar ya§andı. Yine de, 1878'de Rusya'yı ziyaret eden Şah Nasir al-Din Rus Kazak kuvvetlerinden etkilendi ve bundan sonra 1879'da kurulan İran Kazak Tugayı'nın yeti§tirilmesi için Rus su­ baylarını kullandı. Benzer biçimde, Tahran'daki ilk modem polis kuvve­ ti Avusturyalı bir subayın tavsiyeleri alınarak 1879'da kuruldu. Rus etki­ sinin bir aracı olan ve Muhammed Ali Şah'ın 1908'deki bir darbede ulusal hükümeti bastırmak için kullanılan Kazak Tugayı, Şah için önem­ li bir destek kaynağıydı.43 Türkler, çok etkili bir silah olan arkadan dol­ durma Peabody-Martini tüfeğini benimsediler ve 48 adet Krupp çelik top alarak 1870'ler boyunca ordularını modemle§tirdiler. Tuna Nehri üzerindeki zırhlı gemileri de dahil olmak üzere, buharlı gemilerden olu§an bir donanınaya sahip oldular. Ancak, 1869'da ve 1873'te Açe Sultan­ lığı'nın Hollandalılar kar§ısında Türklerden yardım alma talepleri so­ nuçsuz kaldı. Muhte§em Süleyınan çağı çoktan geride kalmı§tı.44 IV. Rama (1851-68) ve özellikle de V. Rama (1868-1910) hakimiyeti altındaki Siyam'da ordu, ileti§im sistemleri ve finansmanda kayda değer deği§iklikler gerçekle§tirdi ve bir nebze modemle§me sağlandı. Siyam İngiliz (Burma, Malay Takunadaları) ve Fransız (Hindi-Çin) yayılmacı­ lığının ortasında olmaktan çıkar sağladı ve tampon devlet olarak görev yaptı.

Avrupa Yayılması 187 5- 1 900

On dokuzuncu yüzyılın son 25 yılında Avrupalı ve Avrupa-Amerikalı güçler, ba§ta Afrikaolmak üzere dünya topraklarının çoğu kısmını payla§­ tılar. Bunu yapmak için de, hem 1896'da Fransızlar tarafından ele geçiri­ len Madagaskar gibi ate§li silah kullanan büyük sayıda silahlı kuvveti bulunan geli§mi§ devletleri, hem de Britanya, Almanya ve Hollanda ara­ sında bölü§türülen Yeni Gine gibi bu gibi kuvvetlerden yoksun halklada

43) Cambridge History of Iran,VII, ı 77, ı 91-2, ı 98, 205; A. Amanat, The Pivot of the Universe. Nasir al-Din Shalı arul the Iranian Monarchy, 1831-1896 (Londra, ı996). 44) B. Langentsiepen ve A. Güleryüz, The Ottorrıanteam S Navy, 1828-1923 (Aldershot, ı995). 312 SAVAŞ VE DÜNYA

sava§arak oları yenilgiye uğrattılar. 350 yıllık 'Avrupa'-Amerikan yerli­ leri çatı§masının son büyük çarpı§masında Si u kabilesi Yaralı Diz' de (1890) yenilgiye uğratılarak Amerikan yerlilerinin direni§i bastırıldı. Bir asayi§ operasyonuyken sava§a dönü§en bu çatı§ma Minikancu Siula­ nnı silahsızlandırma giri§imi sırasında ortaya çıkan bir çeki§meden kay­ naklandı. Sayıca az olan Siular, Yedinci Süvari Birliği tarafından dört Hotchkiss topu ile açılan ate§ nedeniyle adamlarının çoğunu kaybetti.45 Çatı§manın ba§ka bir boyutunda ise, Fransa ve Çin arasında 1883-5 yıllarında yapılan ve Fransızların Hindi-Çin'e yayılmasından kaynakla­ nan sava§ Fransızların zaferi ile sonlandı ve ardından da Tonkin Fransız­ ların eline geçti. Diğer yerlerde, Avrupa gücüne tarih boyunca ayak di­ remi§ bölgeler ele geçirildi: İç bölgelerde sert gerilla direni§i sürse de Sumatra'daki Açe Sultanlığı 1873-4 yıllarında Hollandalıların eline geçti ve Hollanda'nın ba§ dü§manı ancak 1903'te teslim oldu. Umman 1891'de İngiliz himayesi altına girdi. İngilizler, 1900'de dünyanın be§te birini ve 400 milyon insanı; Fransızlar ise 15.540.000 kilometrekarenin 2.590.000 kilometrekaresini ve 52 milyon insanı içine alan imparatorluklam sahip oldular. Ancak, Avrupa yayılması sırasında önemli yenilgiler ve kayda değer güçlükler de ya§andı.46 Bunlar arasında Little Big Horn'daki 'Custer'ın Kara Direni§i' Çarpı§ması (1876) ; dü§üncesizce komuta edilen ve sayıca az olan Amerikan kuvvetinin Siular kar§ısında yenilgiye uğraması; Zulu kabilesinin Isandhlwana'da (1879) İngilizleri yenmesi; Fransızların Hin­ di-Çin'deki Lang Son'da (1885) ve Yen The Massifte (1892) yenilmesi; Jules Ferry'nin politik kariyerini sona erdiren Lang Son'daki yenilgi; Timbuktu (1895) yakınlarında bir kuvvetin §Ok gece saldırısı neticesin­ de verilen Fransız kayıpları ve İtalyanların Adova'da (1896) Etiyopyalı­ lar kaqısında yenilgiye uğraması vardı. Isandhlwana'da 20.000 askerden olu§an bir Zulu kuvveti (58 1 'i düzenli asker olan) 1.800 askerlik bir İngi­ liz kuv_vetini yendi. İngilizlerin yalnızca iki adet yedi librelik topu vardı ve kampları siperlerle çevrelenmemi§ti. Zulular İngiliz kanatlarını çe­ virdi ve dü§manlarının cephanesiz kalmasından faydalandı, ancak İngi-

45) R. M. Utley, The Lası Days of the Sioux Naıion (New Haven, 1963), ve Frontier Regulars: The Urıited SıaıesAımy arul theIrıdian, 1866-1891 (New York, 1973); R. K. Andrist, The Long Deaıh: The Lası ofıhe Piains Irulians (New York, 1964) . 46) M. Crowder (yay. haz.), West African Opposition: the Miliıary Response to Colonial Occupaıion (Londra, 1971). ON DOKUZUNCU YÜZVIL 313

liz Martini-Henry tüfekleri sayesinde Zulular çok fazla kayıp verdiler.47 Tüfek kullanmak istemeyen Zulular, göğüs göğse çarpı§madıkları için İngilizleri korkak olarak nitelendirdiler. Fransızlar, Timbuktu yakınların­ da yalnızca 82 asker kaybederken, sayıları az ve kötü komuta edilen İtal­ yanlar Adova'da 10.000 kayıp verdiler.48 İtalyanlar, Etiyopya kuvvetinin ku§atma taktiklerini kullanmasıyla bir İtalyan kolunun yok edildiği ı887 yılında, Asınam'nınkuzeyindeki Dogali'de 430 asker kaybetmi§lerdi. Eyüp Han tarafından komuta edilen ve İngiliz Enfield tüfekleri ile üç tane ı 4 librelik namlulu Armstrong topu da dahil olmak üzere 30 adet topa sahip ı1.000 asker gücündeki bir Afgan kuvveti, ı880'de 2.500 asker gücün­ deki bir İngiliz tugayını, 962 askerini öldürerek Maivand' da yenilgiye uğrattı: İngiliz topları etkisiz hale getirildi ve askerler be§ saat sonra geri çekildi.49 Isandhlwana ve Adova, yayılanların ve on dokuzuncu yüzyıl boyunca yayılını§ olanların yalnızca Avrupalı ve Avrupa-Amerikalı devletler ol­ madığını hatırlatır. Afrika'daki Mısır hakimiyeti güneye doğru kaydı. Mehmed Ali, 1818'de Kızıl Deniz'deki Massava ve Suakin'i ve 1820'de Nübye'yi (Kuzey Sudan) i§gal etti. Mısır, 1811, ı815 ve 1818 yıllarında Arabistan'a da seferler düzenledi. 1898'de İngiliz-Fransız çatı§ınasına sahne olan Fa§oda, 1855'te bir Mısır üssü olarak kuruldu ve 1860'ların ortasında burada güçlü bir kale in§a edildi.50 1871'de Equatoria (Güney Sudan), 1874'te Darfur (Batı Sudan) ve 1874'te (daha sonra İngiliz Soma­ liland olan) Harrar, Mehmed'in torunu İsmail'in komutasındaki Mısır kuvvetleri tarafından ele geçirildi. Toplar Mısır kuvvetlerinin 1820-1 yıllarında Doğu Sudan'daki Shayqiyya kar§ısında aldıkları iki önemli za­ ferde hayati öneme sahipti. Mısır ordusu 1875'te 60.000 askere sahipti ve Remington tüfekleri, Gading makineli silahları ve 80 mm. 'lik Krupp toplarıyla modem silahlar ku§anmı§tı. Ancak, 1879-8 ı yılları arasın-

4 7) J. S. C. Laband ve P. S. Thompson, FieldGuide tothe ar W in Zululandand theDefe nce ofNaıal 1879 (Pietermaritzburg, 1983), s. 54-7. Ate§li silahların rolünün abarnlmamasına ili§ kin bir uyarı için bkz. J. J. Guy, "A Note on Firearıns in the Zulu Kingdom with Special Reference to the Anglo-Zulu War, 1879",]oumal of' African History 12 (1971), s. 557-70. 48) R. H. Rainero, "The Battle of Adowa: a Reappraisal", de Moor and Wesseling (yay. haz.), Imperialism and War, s. 188-200. 49) B. Robson (yay. haz.), "The Kandahar Letters of the Reverenci Alfred Cane", Journalof the Society fo r Army Histarical Research, 69 (1991), s. 206, 2ll-12. 50) R. Hill, Egyptin theSudan, 1820-81 (Oxford, 1959); D. L. Lewis, The Race toFashoda. European Colonialism and African Resistance in the Scramble for Africa (Londra, 1988), s. 3-4. 314 SAVAŞ VE DÜNYA daki politik istikrarsızlık ile sarsıldı ve Wolseley komutasındaki İngiliz­ ler tarafından 1882'de Tel el Kebir'de bozguna uğratıldı. Ba§langıç ola­ rak, bir İngiliz süvari bölüğü, İskenderiye yakınındaki kaleleri susturdu. 1816-28 yılları arasında reisieri olan Saka'nın emrindeki Zulular, yüz­ yılın ikinci çeyreğinde Güney Afrika'daki diğer halkların Mfecane (Sorun­ lar Zamanı) döneminde göç etmesine liderlik ederek faal oldular. Avru­ pa metotlarını uygulamaktan uzak olan Shaka, hafiffı rlatma assegais (mız­ rak) yerine ağır bir saplama mızrağı olan i-klawa'yı getirip hızlı saldırılar ve §Ok taktiklerin üzerinde durarak Zulu taktiklerini deği§tirdi. Zulular, etkili subayları sayesinde cesur ve disiplinli birliklerini hilal §eklinde ba§arıyla tertiplediler. Shaka, yenilmi§ halkları Zulu kabilesine katılma­ ya zorladı.51 Birkaç tane güçlü ama ömrü kısa devlet yaratıldı. İlk önce, 1848'den itibaren Hacı Ömer ve daha sonra 1870'ler ve 1880'lerde Fransızların 'Sudan' ın Napoleon'u olarak isimlendirdikleri Toure Samory, yukarı Ni­ jerya'da devletler kurdular. Hacı Ömer'in cihadındayer alan süvari seçkin­ leri Tukulör İmparatorluğu'nu yarattı, ama Fransızların hareket kabili­ yeti ve ate§ gücü 1850'lerde üstün geldi. Malinke halkının lideri Samory, Avrupa tarzı eğitim almı§ ve büyük bir milis kuvvet tarafından sağlanan modern silahlar ku§anmı§ profesyonel biriikiere güveniyordu. Ate§li si­ lahların bir kısmı Sierra Leone'de bulunan İngilizlerden satın alınmı§, · ama aynı zamanda Samory'nin kendi atölyelerinde de üretilmi§ti. Sa­ mary, Fransız cephaneliğine tüfeklerin ve topların nasıl yapıldığını öğren­ meleri için daha önce ajanlar gönderıni§ti.52 Samory'nin kuvvetleri deği§­ ken ve sık sık gerillalar gibi çarpı§tılar - ki bu da Fransızların Batı Su­ dan'ı i§gal etmesini geciktirdi. Mennaların Hova Krallığı 1880'e gelin­ diğinde Madagaskar'ın büyük kısmını i§gal etmi§ti. Kendisini Mehdi olarak isimlendiren Muhammed Ahmed İbnü's­ Seyyid Abdullah, 1881'den itibaren Sudan'ın büyük bölümünü ele geçirdi ve bunun için Hicks Pa§a'nın Avrupa kumandasındaki Mısır ordusunu 5 Kasım 1883'te yapılan Şeykan Çarpı§ması'nda yendi; Hartum'u ele geçir­ di; 1885'te 'Çinli Gordon'u öldürdü ve Mısır'ın çok büyük bir alanı kapsa­ yan imparatorluğunun dayandığı ileti§im hatlarını kesti. Mehdiler, Batı

51) I. Knight, TheAnatamy of the Zulu Army: from Shakato Cetshwayo, 1818-1879 (Londra, 1995). 52) M. Legassick, "Firearms, Horses and Sarnarian Army Organisation 1870-1898", Journalof AfricanHistory, 7 (1966), s. 95-115. ON DOKUZUNCU YÜZVIL 3 1 5 tüfekleri 0ihadiyya)ku§anmı§ piyadeleri olmasına rağmen, mızraklı asker­ leri önemli gördüler. Bu da Şeykan'da çok önemli bir rol oynadı. Mehdi, 1885'te tifo nedeniyle hayatını kaybetti ve halefi Abdullah bin Muham­ med Etiyopya'ya saldırdı: Hıristiyanlar gibi Etiyopyalılar da köktendinci Mehdiler için ba§ dü§man oldular. 1887 yılında Tana Gölü yakınlannda bir Etiyopya ordusu ağır bir yenilgiye uğradı. Yakla§ık 100.000 askerden olu§an bir Mehdi ordusu a§ağı yukarı aynı sayıdaki bir Etiyopya ordusunu İmparator Yohannes vurularak öldürülünce 1889'da Gallabat'ta yendi.53 Daha uzun süre ayakta kalan devletler de geni§ledi. Askerleri ate§li silahlar ku§anmı§ Dahomey hükümdan Gezo (1818-58), Üyo Krallığı'nı yendi; 1823'te bu krallığa vergi ödenmesine son verdi ve 1 750'lerdeki bir Dahomey saldınsına ba§anyla direnmi§ olan kuzeydoğudaki Mahi'yi i§gal ederek Dahomey'i son noktasına kadar (1830'lar ile 1840'larda) geni§letti. Dahomey, iç bölgelerdeki halklara Avrupa ate§li silahlarının satı§ını engellediği için Mahi politik açıdan parçalandı ve oklar ile yay­ lada sava§tı. 54 Etiyopyalılar, II. Tevodros , N. Yohannes ve Il. Menelik isimli üç impara­ tor sayesinde ba§anlı bir ordu kurdu. Bu ordu 1860'larda 15.000'den daha az askere sahipken bu sayı 1896'da 150.000 askere çıktı - ki bu askerlerden hemen hemen yarısı modem silahlar ku§anını§tı. Tevodros (1855-68) ulu­ sal bir ordu kurmaya çall§tı; büyük sayılarda alaybozan tüfeği ithal etmeye çalı§tı ve top ile ha van topları döktürmeyi amaçladı. Askeri geli§im, kendi­ sinden sonra gelenler için olduğu gibi, Tevodros için de modemle§menin odağıydı,55 ama Korgeneral Robert Napier komutasındaki bir İngiliz se­ fer kuvvetini geri püskürtemeyince intihar etti. Napier, İngiliz rehinele­ ri kurtarması emredilen bir Hindistan kuvvetini komuta etti. Napier'in kuvveti, metodolajik §ekilde planlanan bir harekat yaparak Kızıl De­ niz'den dağların içine doğru ilerledi; Arogee Çarpı§ması'nda Etiyopyalı­ lan yendi ve Magdela Kalesi'ne hücum ederek rehinelen kurtardı.56

53) S. M. Holt, The MahdistState in the Sudan 1881-1898 (2. basım, Oxford, 1970). 54) Kea, "Firearms on the Gold and Slave Coasts", s. 201; Law, "Warfare on the West Afiican SlaveCoast", s. 124-5. 55) Pankhurst, Ethwpia, s. 286-7; D. Crummey, "Tewodros as reformer and moderni­ zer", ]ournalof African History, 10 (1969), s. 457-69; R. A. Caulk, "Firearms and Princely Power in Ethiopia in the Nineteenth Century",]ournalof African Hiswry, 13 (1972). 56) F. Mya tt, The March W Magdala: The AbyssinianW ar of l868 (Londra, 1970); D. G. Chandler, "The Expedition to Abyssinia, 1867-81, Bond (yay. haz.), Victorian Military Campaigns, s. 105-59. 316 SAVAŞ VE DÜNYA

Etiyopyalılar, İtalyanlara kar§ı direni§lerinde daha fazla ba§art gös­ terdiler. Gundet (1875) ve Gura'da (1876) Mısır kar§ısında alınan zafer­ ler sayesinde toplar alındı ve 1880'e gelindiğinde Etiyopyalı bir topçu kuvveti yeti§tirmi§ olan topçular tutsak edildi. Fransız ve Rus danı§­ manlar, 1890'larda Etiyopya toplarını geli§tirerek İtalyanların 1896'da Adova' da yenilgiye uğratılmasını sağladılar. Etiyopyalılar, sava§ ta Hotchkiss makineli topları kullandılar, ama zafer kazanılmasının asıl nedeni, İtalyanların zayıf taktikler gütmesi, en önemlisi de e§güdüınlü harekatlar yapamamalanydı. IL Menelik, 1881 'den itibaren Şeva toprakla­ rını Etiyopya dağlarından ba§layarak güneye doğru geni§letti ve 1889'da Etiyopya imparatoru olduktan sonra daha çok toprak aldı. Adova'daki zafer Etiyopya'ya Afrika'daki özgürlük mücadelesinin lideri unvanını ka­ zandırsa da, koın§U Somalililer bu imparatorluğa farklı bir gözle baktılar. Etiyopya, Somaliland'in bölü§türülmesinde İtalyanlar, İngilizler ve Fran­ sızlara resmi olarak katıldı ve Ogaden bölgesini aldı - ki bu toprakların alınması 1970'ler ve 1980'lerde iki devletin ili§kilerini zehirlediY Ancak, Avrupa askeri teknolojisinin Afrika'da yayılması genellikle sınırlıydı. Ate§li silahlar §evkle benimsenmesine rağmen tekerlekli top arabaları pek etkili olmadı. Buna ilaveten, Avrupalılardan alınan veya taklit edilen silahlar, Avrupa standartlarına kıyasla, her zaman askeri amaçlar için veya etkin biçimde kullanılma dı. Örneğin, Zinder kralı Te­ nimu (1851-84) topları, barutu ve top mennilerini yerel olarak üretti ve tekerlekli top arabaları yaptı, fakat bu arabalar elveri§li olarak kullanıl­ ınadı ve toplada sadece selamlama atı§ları yapıldı. 58 Ruslar Türkleri 1877-8 yıllannda Asya'da yenilgiye uğratarak İstan­ bul'un 15 km. içine kadar girmelerine rağmen, Türkler çok çetin ve iyi bir mücadele verdiler. Böylece, Ruslar Kars ve Plevne'yi ba§arıyla ku§attı, ama ku§atma hem çok uzun sürdü hem de pahalıya mal oldu ve Ruslar Erzurum ve Batum'u alamadılar. Türkler, 1876'da Sırpları ve 1897'de sayıca az Yunanlıları yendiler. 1915 yılında ise İngilizler Çanakkale Bağa­ zı'na girmeye çalı§tıklarında onları da yenilgiye �ğrattılar. Uzakdoğu'da, Japonya, 1894-5'teki Çin-Japon Sava§ı'nda Çiniileri ka­ rada ve denizde ağır yenilgiye uğratarak 1874'te ba§arısızlıkla sonuçla-

57) J. Dunn, '"For God, Emperor, and Country!' The Evolution ofEthiopia's Nineteen­ th-Century Army", War in History, (1994), s. 278-99; H. G. Marcus, The Ufe and Times of MenelikII: Ethiopia, 1844-1914 (Oxford, 1975). 58) R. Law, "Wheeled Transport in Pre-Colonial West Africa", Africa, 50 (1980), s. 255-7. ON DOKUZUNCU YÜlYIL 31 7 nan bir saldırı düzenledikleri Formosa'yı (Tayvan) ve bunun sonucunda da P'enghu Adaları'nı aldılar. Japon donanması, daha yava§ ve yeterince manevra yapamayan Çin donanmas(kar§ısında Yalu Irmağı Çarpı§ması'nı (1894) kazandı. Japon kuvvetleri lojistik ve ta§ıma açısından ya§anan problemlere kar§ın Kore'yi geçip Mançurya içlerine doğru ilerledi ve Arthur Limanı ile W eihai gibi önemli üsleri ele geçirdi, ama Rusya, Al­ manya ve Fransa'nın baskısı kar§ısında toprak almayı sınırlandırmak zorunda kaldı. 59 Afrika ve Asya' daki asıl konu, on sekizinci yüzyılda Hindistan' da olduğu gibi, Avrupalı güçlerin yıpranmı§ devletler ve geli§memi§ toplum­ ların pasif dünyası içine yayılması değil, askeri kuvvetleri ve hastalıkları kontrol almaları sayesinde o zamana kadar olduğundan daha çarpıcı Avrupalıların dinamik bir dünyanın giderek daha fazla önem kazanan bir yönü olmalarıydı. Bu toplumlar yıpranmı§, ilkel, geli§memi§ veya zayıf olmadıkları için Avrupalıların büyük alanları fethedebilmeleri müthi§ bir askeri ba§arıyı temsil ediyordu. Bu, lojistik ve ate§ gücünün bir karı­ §ımı, en önemlisi de 1883'te kullanılmaya ba§layan Maxim topları saye­ sinde gerçekle§ti. Hilaire Belloc §Unu gözlemlemi§tir:

"Her ne oluyorsa, Maxim topuna onlar değil de biz sahip olduğumuz için oluyor."

Oysa, Afrika'nın büyük kısmında arkadan dolma tüfeğin kullanıldığın­ dan bahsetmi§ olsa daha uygun olurdu. Lee Metford, Kropatschek ve 1886 model Lebel gibi §arjörlü tüfekler İngiliz Martini-Henry ve Fransız Gras gibi tek atımlık arkadan dolma topların yerini aldı. İngilizler Afrika'da makineli silahlar kullandı, ama Fransızlar bu silahları tercih etmedi ve Almanlar da bu konuda ağır ha­ reket ettiler. Afrika'da Boerler, 1837 yılında Bandebeleleri yendi, İngi­ lizler, 1879'da Gingindlovu, Khambula ve Ulundi'de Zulu kabilesini ye­ nilgiye uğrattı ve Samory 1898'de Fransızlar tarafındanele geçirildi. Gin­ gindlovu, Khambula ve Ulundi'de toplada desteklenen piyadelerce açı­ lan ağır savunma ate§i, Zulular İngiliz hatlarına varamadan onları durdur­ du ve İngiliz süvarileri geri çekilmekte olan Zululara ağır kayıplar verdir­ di. İngilizler, 1873-4 ve 1895-6 yıllarında Batı Afrika'nın Asanti halkı

59) S. Lone, ]apan's First ModemW ar: Army and Societyin theConflict with Clıina 1894- 1895 (Londra, 1994). 318 SAVAŞ VE DÜNYA

üzerine başarılı harekatlar düzenlediler ve ı896'da Zimbabve'deki Mata­ beleland ile Mashonaland halklarını yendiler. Bir sonraki yıl İngilizlerin telgraf ve buharlı gemiler sayesinde yaptığı hızlı saldırıda Benin düştü. Nijerya'daki Yoruba halkı yenildi; İngilizler, burada yetişmiş Batı Afrika Cephe Kuvveti'nden faydalandılar. Fransızlar, Senegal ve Cezayir' de mevzileri yarmak ve daha sonra bun­ lara hücum etmek için top kullandılar. Seyyar, hafifbir havan topu olan Treuille de Beaulieu şarjörlü dağ topu, Fransızlar tarafındanilk kez ı857'de Cezayir'de sınandı. Toplar, özellikle de daha güçlü patlayıcılar kullanan 95 mm. kuşatma top lan, Tukulör kalelerinin ı890-ı arasında Fransızlar tarafından ele geçirilmesinde önemli bir rol oynadı ve ı903'te İngilizler toplan Kano'nun duvarlannda bir saat içinde gedik açtı. Yine de, Fransız­ ların Batı Afrika'nın büyük kısmını ele geçirmesinde toplardan ziyade süngüler önemliydi ve Fransızlar kolonilerde makindi silahlar kullanma­ dılar. Bu silahlar takılıp işlemez hale gelebildi ve mitralyöz gibi ilk silah­ lar ağırdı. ı 89 ı'de Fransızlar tarafindan yakalanan Samory'ninsof a'lann­ dan biri, kendisine Lebel tüfeği gösterilip Yarbay Humbert'in bunun ne olduğunu sorması üzerine, "Bu bana dokunursa sonumu getirir," diyerek cevap verdi. Ardından bir top gösterildiğinde ise, "Bu çok gürültü çıkarır ama asla kimseyi öldürmez," dedi.60 İngilizler, Tel el Kebir'de önceden bir bombardıman yapmaksızın Mısır'ın toprak tabyalarına saldırdılar. Wolseley, çok saldırı yaparak avan­ tajlı konuma geçmeyi tercih etti ve piyadeleri süngüleriyle saldırıya geçir­ di. İngilizler, Hindistan'daki dağlık arazide toplarını kullanmakta güçlük çektiler ve sahra top lan, her ikisi de İkinci Afgan Savaşı'nda kullanılmış olan binalar ve siperler karşısında pek etkili olmadı. En iyisi seyyar burgulu toplardı. Bunlar hafif, mangalar arasında taşınabilen ve ateşlernek için birbirine vicialanabilen silahlardı. ı896'dan itibaren, geniş açılı havan top lan, örneğin Kitchener tarafından Omdurman'da kullanıldı. Belçikalılar ı890'larda Kongo' daki direnişi kırmak için Krupp 7 5 mm. toplan ve makineli silahlan kullanırken, daha doğudaki Almanlar Krupp

60) L. Barrows, "The Impact of Empire", s. 71, 81, ve C. Badesi, "West African Influ­ ence on the French Anny of World War One", G. W. Johnson (yay. haz.), Double Impact: France and Africain theAge of Imperialism (W estport, Conn., 1985), s. 96-7; Fotstner, "The French Marines and the Conquest of the Westem Sudan, 1880-1899", de Moor ve Wes­ seling (yay. haz.), Imperialism and War, s. 138, 150; Badesi, From Adversaries toC omrades­ in-arms: West Africans and theFrench Military, I885-1918 (Waltham, Mass., 1979), s. 20; Lewis, Road toFashoda, s. 68-70. ON DOKUZUNCU YÜlYll 3 J 9

toplarını Unyamwezi karşısında kullandılar.61 İngilizler, Sudan'ı fe thet­ tiler. 1896'da Dungula alındı; 1898'de Atbara'da ilerlemekte olan İngiliz birlikleri topları olmayan Mehdiler karşısında silah üstünlüğü sağladı; İngiliz topları, makineli silahları ve tüfekleri Omdurman'da (1898) saldı­ rıya geçmiş Mehdileri yok etti ve İngiliz ordusundaki Sudan tugayı bun­ da büyük rol oynadı. Son olarak, Um Debreika'daki bir süvari kuvveti Mehdi'nin yerine geçen Halife Abdullah bin Muhammed 'i 1899'da yenil­ giye uğrattı ve öldürdü. Orada bulunan Churchill ürodurman hakkında şöyle yazmıştır: "Bu makinelerle ilgili bir meseleydi."62 Ruslar, Tepe (1881) ile Aşkabat ve Merv'i (1884) alarak Orta As­ ya' da yayılmaya devam ettiler ve arkadan dolma tüfekler kuşanmış, çoğun­ luğu Orta Asyalı birliklerden oluşan bir Rus kuvveti Penjah'da (1885) Afganları yenilgiye uğrattı. Hokand 1876'da Türkistan içine çekildi. 1881'de yenilgiye uğrayan Tekeler, Hive (1855) ve İran (1861) saldırıla­ rını hertaraf etmişlerdi. Daha önce 1879'da yapılan bir Rus saldırısı da geri püskürtülmüştü. Asya ve Afrika'yadenizaşırı yayılmanın ilk dönemine kıyasla (Ameri­ ka olmamasına rağmen) bölgesel hakimiyere artık daha fazla önem veril­ meye başlandı. Bağımsızlık hükmetmekten daha hayatiydi ve jeo-poli­ tika kar etmekten üstün tutuluyordu. Piyasa arayışları da önemli olması­ na rağmen emperyal yayılmanın büyük bir kısmı 1880'den itibaren diğer Avrupalı güçlerin asıl veya görünürdeki planiarına verilen tepkiden doğ­ du. Sırasıyla Güney Afrikave Nijerya'ya İngiliz hakimiyetini getiren Cecil ve Frederick Lugard gibi emperyalistler hem ticaret hem de büyük güç rekabetinin yandaşlarıydılar. Kıta Avrupa'sı 1885'den 1903'e kadar etkili bir güç dengesi veya poli­ tik çıkmaz içinde kaldı: Fransa ile Rusya, Almanya, Avusturya-Macaris­ tan ve İtalya'ya karşı yer aldı ama savaş çıkmadı. Böylece, Avrupa dışına yayılmak için hem teşvik oluştu hem de fırsat doğdu ve giderek artan askeri profesyonellik ile imkan ve kabiliyet giderek büyüyen bir emperya­ list askeri misyon fikri ile etkileşti. Askeriye ulusal ve uluslararası poli­ tikada büyük bir etken haline geldi ve sık sık önemli roller üstlendi. Büyük güçler aralarındaki rekabeti değiştirdi, bunun için de rekabe­ tin güvenlik içinde ve büyük kaynaklar ayırmadan sürebildiği yerküre­ nin Avrupalı olmayan bölgelerindeki nüfuzlarını ve güçlerini artırdılar.

61) A.g.e., s. 157, 196, 201-2. 62) I. H. Zueto, Karari:the Sudanese account ofthe battle of Onulurman (Londra, 1 980). 320 SAV�'\:'s VE DÜNYA

Gerçekten de, nispeten az sayıda asker gönderiletek çoğunlukla yerli as­ kerlere güveniliyordu. 1898'deki İspanya-Amerika Sava§ı büyük 'Avru­ palı' güçlerin birbirleriyle doğrudan bir çatı§maya girmeden amaçlarının pe§inden ko§maları bağlamında alı§ılmadıktı. 1904-5 tarihli Rus-Japon Sava§ı gibi, İspanya-Amerika Sava§ı'nda da Avrupa güç politikaları ile müttefiklikler yoluyla kısıtlanmayan ve bunun yerine toprak seçenekle­ rinin uluslararası askeri rekabet ve bölgesel yayılma nedeniyle sınırlan­ dığı bir dünyada bir konum kazanmak için gücün gerekli olduğuna ina­ nan tek bir muharip Qaponya, ABD) olması önemlidir. Ancak, Amerika genellikle Avrupalı güçlerle çatı§maya girmedi. Alaska i§gal edilmedi, Ruslardan satın alındı. 1814'ten sonra Kanada sınırı meselesi de dahil olmak üzere birçok soruna kar§ı İngiltere ile sava§a girmekten kaçınıldı. Amerikan İç Sava§ı boyunca büyük bir ordu kurmu§ olan Amerikan hükü­ meti orduyu terhis etti. Avrupalı güçler birbirleriyle doğrudan çatı§maya girmek yerine rakip­ lerini etkisiz kıldılar. 1884-5 yıllarında yapılan Berlin Koloni Güçleri Kongresi'nde geli§tirilen 'etkili i§gal' doktrini i§gal sürecini hızlandırdı. Rusların, Türk İmparatorluğu ve Fransızların Kuzey Afrikaüzerinde plan­ lar yaptığından §üphelenen İngilizler, Kıbrıs ve Mısır'a girdiler. Oysa İngilizlerin 1882'deki Mısır i§gali bölgedeki tehlikeli istikrarsızlığa kar§ı bir tepki olarak gerçekle§en emperyalist yayılmanın klasik bir örneğiydi -ki bu i§galde tehlikeli olarak görülen §ey Arap Pa§a'nın ulusalcı ayaklan­ ması neticesinde Süvey§ Kanalı'na (ve Avrupalı tahvil sahipleri) kar§ı olu§an tehditti. Fransızların amaçlarına ili§kin endi§eler İngilizlerin Mandalay'ı (1885) fethetmelerine ve çoğu kısmı, örneğin Shan ve Wa eyalerleri ile Kareni, sadece sınırlı bir hakimiyet altında olmasına rağ­ men Yukarı Burma'yı (1886) almalarına neden oldu. Rusların Orta As­ ya'daki ba§arısı İngiliz Hindistan'ın 'kuzeybatı sınırını' güçlendirip daha da ileriye ta§ıma çabalarına ve Güney İran ile İran Körfezi'nde İngiliz nüfuzunun artmasına yol açtı. İngilizlerin ku§atma altındaki Kandahar'ı kurtardığı ve sonunda Eyüp Han'ı yenilgiye uğrattığı (1880) İkinci Af­ gan Sava§ı'ndaki (1878-81) harekatların ardından, İngilizler kaleler ve kı§lalar kurdu ve nihayet 1893 yılında sınır bölgesi ele geçirildi.63 Piyasa arayı§ları ve hammadde, örneğin palmiye yağı, bulma isteği gibi ekonomik faktörler de rol oynamasına rağmen, Fransa ve Alman­ ya'nın Afrika'da yayılması İngilizlerin kar§ı önlemler almasına yol açtı.

63) B. Robson, The Roadto Kabul - The SecondAfglıan War, 1878- 1881 (Londra, 1986). ON DOKUZUNCU YÜlYIL 321

1885'te Sudan'ı terk eden İngilizler, Fransa'yı etkisiz kılmak için burayı 1896'da yeniden i§gal ettiler. 1887-8 yıllannda Gambia'nın iç bölgeleri­ nin istila edilmesi, 1896'da Sierra Leone'nin himaye altına alındığının bildirilmesi, 1900'de Kuzey ve Güney Nijerya'nın himaye altına alın­ ması64 ve bir isyanın bastınlmasının ardından, 190l'de Asanti'nin alın­ masıyla İngilizler Batı Afrika'da hızla yayıldılar. Almanya, 1884'te Togo, Kamerun, Güneybatı Afrika ve Batı Yeni Gine, 1885'te ise Tanganika üzerinde hamilik iddia etti. Almanya'nın Doğu Afrika'daki hamleleri 1890'larda Uganda'da İngiliz hakimiyetinin olu§ınasına yol açtı. Kıyı Kenya 1890'ların ilk yıllarında i§gal edildi, b ura­ nın Arap hükümdarları Hindistan'dan gelen İngiliz askerleri tarafından yenilgiye uğratıldı. Fransızlar, 1882-96 arasında Tonkin'e yerle§ınek için 500 milyon al­ tın frank harcayarak Hindi-Çin'i i§gal ettiler.65 Annarn 1883'te, Laos ise bundan on yıl sonra Fransa'nın himayesi altına girdi. 1881'de Tunus ve 1892-4 arasında Dahomey de dahil olmak üzere Kuzey ve Batı Afrika'nın büyük bir kısmını fethettiler. Fransızlar, Afrika ve Senegal'de daha önce çarpı§arak edindikleri deneyimlerden faydalandılar. Avrupalı birlikleri iyi donanımlı ve eğitimli Afrika hafif piyadeleri, özellikle de 1850'lerde ayrı bir kuvvet olarak örgütlenen Tirailleurs Senegalais tarafındandestek­ lendi.66 Madagaskar 1894-5 yıllarında fe thedildi, Antananarivo ise 1895'te dü§tü.67 Belçikalıların Kongo Bağımsız Eyaleti (modem Zaire) , Belçika Kralı I. Leopold için Francis Dhamis komutasındaki Halk Kuvveti tarafından fe thedildi. Ancak, Kongo'yu i§gal edebilmek için uzun yıllarm geçmesi gerekti. Shaba 1891'de ba§arıyla i§gal edildi, fakat 1892'de Doğu Kon­ go'nun büyük bir kısmı Svahili kuvvetleri tarafından istila edildi ve Te-

64) D. J. M. Muffett,Canceming Brave Captains (Londra, 1964) ; O. lkime, The Fall of Nigeria. The British Conquest (Londra, 1977). 65) C. Fourniau, "Colonial Wars before 1914: the Case ofFrance in lndo-China", de Moor ve Wesseling (yay. haz.), ImperiaUsm and War, s. 85. 66) A. S. Kanya- Forstner, The Conquest of the Westem Sudan. A Study in French Military ImperiaUsm (Cambridge. 1969); R. Betts, Tricouleur: The French Overseas Empire (1978); G. W. Johnson (yay. haz.), Double Impact: Franceand Af rica in theAge oflmperialism (W estport, Conn., 1985); W. A. Hoisington, Lyautey and theFrench ConquestofMorocco (Basingstoke, 1995); B. Vandervort, Wars of lmperial ConquestinAfrica, 1830-1914 (Londra, 1998). 67) J. S. Gallieni, LaPacification de Madagas car 1896-1899 (Paris, 1900); Y. G. Paillard, "The French Expedition to in 1895", de Moor ve Wesseling (yay. haz.), ImperiaUsm and War, s. 168-88. 322 SAVAŞ VE DÜNYA telalar 1893'te ba§kaldırdı. Yaka isyanı 1906'ya kadar bastınlamadı.68 İtalyanlar 1885'te Eritre'ye yerle§tiler; 1891'de Etiyopya'yı himayelerine aldıklarını ilan ettiler ve bu reddedilince Eritreli askari'leri (destek kuv­ vetler) kullanarak 1895'te burayı i§gal ettiler. Portekizliler, Angola ve Mozambik'in büyük kısmını aldı. Pasifik emperyal güçler arasında pay­ la§ıldı. Bu eylemlerin hepsi üstün silahlar, tıptaki ilerlemeler ve yerel dü§­ manlıklar gibi çe§itli etkenler sayesinde gerçekle§tirilebildi. Avrupalı kuvvetler, özellikle de İngilizler, Avrupa dı§ındaki halklada sava§arak ve anla§malar yaparak kazandıklan büyük deneyimleriyle Afrika'da sa­ va§maya geldiler. Bu deneyimler askere alma, eğitim ve yerel zorunlu askerler ile müttefik kuvvetlerinin kullanılması, lojistik beceri ve kıyı ve nehir gemileri ile yapılan birle§ik harekatlan içeriyordu. Pek çok durumda yerel dü§manlıklar önemliydi. Böylece, Portekizliler, Krallığa kar§ı ken­ di halkının ayaklanmı§ olmasından yararlanarak Güney Mozambik'teki Gaza Krallığı'nı 1895'te yenebildiler. Portekizliler, Gaza hücumlarını dur­ durmak için muharebeler sırasında Kropatschek §arjörlü tüfeklerini kul­ landılar. Buharlı gemilere kömür sağlanması için gerekli olan küresel üs ağları da Avrupa yayılmasında destekleyici bir rol oynadı; ama bu üsler yirmin­ ci yüzyılda petrol kömürün yerini alıp denizdeki sava§ gemilerine petrol gemileri ile yakıt ikmali yapılabilince önemini kaybetti. Böylece, Marti­ nik, , , Libreville, Diego-Suarez (Antsiranana) , Ubuk, Saygon, Kwangchowan, Yeni Kaledonya ve Tahiti Fransız üsleri oldu. 1898'deki İngiliz üsleri arasında ise §Unlar yer alıyordu: Wellington, Fiji, Sidney, Melbourne, Adelaide, Albany, Cape York (Avustralya), Labuan Adası (Kuzey Bomeo) , Singapur, Hong Kong, Weihai (Çin) , Kalküta, Bombay, Trincomalee, Colombo, Sey§el Adaları, Mauritius, Zanzibar, Mombasa, Aden, Cape Town, St. Helena, Ascension, Lagos, Malta, Gib­ raltar, Halifax (Nova Scotia) , Bermuda, Jamaika, Antigua, St. Lucia, Tri­ nidad, Falkland Adaları ve Esquimalt (İngiliz Kolombiyası) . Bu gibi üsler askeri kaynakların -asker, mühimmat, gemiler- intikal ettirilmesinde düğüm noktalarıydı - ki bu da emperyal ba§arının önemli bir yönüydü. Böylece, Hollandalılar, 183 7-40 arasında Batı Afrika'nın Altın Kıyıla­ rı'nda yeti§tirilen zorunlu askerleri Doğu Antiller'e ta§ıdılar. 1860'da Çin'deki Taku Kaleleri'ni saran Angio-Fransız kuvvetleri Sinho yakınla-

68) S. Hinde, The Fall of the Congo Arabs (NewYork. 1969). ON DOKUZUNCU YÜZVIL 323 nnda Moğol atlılannın saldırısına uğradı, fakat Armstrong toplanndan destek alan Sih süvarileri -ki bu emperyal insan gücü ile İngiliz gücü tarafından desteklenen yerel endüstrinin bir bile§enidir-69 Moğol atlıla­ rını bozguna uğrattı. İngilizler ı867 �8 yıllarında Etiyopya'yı ba§arıyla i§gal ederken Hindistan'dan getirdikleri askerleri kullandılar. Portekiz ı54 ı' de Etiyopya'ya destek vermek için 400 alaybozan tüfekli asker gön­ derirken, Napier ı867'de burayı 13.000 asker ile istila etti. Etiyopyalıla­ rın silah sayısı azdı, çakmakta§lı tüfekleri, ister namludan dalına isterse daha yakın zamanda üretilen arkadan dalına olsun, İngiliz tüfekleri ka­ dar etkili değildi. 70 Aden, Kıbrıs ve Malta'ya da Hindistan' dan kuvvetler gönderildi. Malay Takımadaları'ndaki ı875 tarihli Perak Ayaklanması bastırıldı. Napier'in kariyeri imparatorluğun çapını yansıtmaktadır. ısıO' da Co­ lombo'da doğan Napier, Bengal Mühendisleri'nde görev aldı; Sih Sa­ va§ları'nda hizmet etti ve ı849-56 yılları arasında Pencap'taki kanallar, yollar ile kamu binalarının in§ aatından sorumlu oldu. ı 85 7' de Hint İsyanı sırasında ağır §ekilde yaralanan Napier, ı860'da Çin'de hizmet etti ve ı870-76 yılları arasında Ba§kumandan olarak görev yaptı.71

Bir Dünya Gücü Britanya

Avrupa'nın deniza§ırı üsleri ve emperyal yayılma Avrupalı güçlerin düzen­ lediği ve onların çıkarına i§leyen küresel bir ekonomi ile destekleniyor­ du. Bu da İngiltere örneğinde açıkça görüldü, çünkü İngiltere önde gelen küresel tüccardı. İngiltere'nin Çin' e kar§ı uygulamalarında da görüldüğü gibi, 72 ticaret çıkarlarının korunması için güç kullanılıyordu ve ticaret yoluyla edinilen kar gücün korunmasını sağlıyordu. Bu da ba§arılı yayılma­ nın temelini olu§turuyordu. Bu temel elde edilebilir ticari kar ile savun­ ma yapmanın yükünü azaltmak arasındaki ili§kiydi. Önde gelen buharlı gemi üreticisi İngiltere, ı860 ile ı9ı4 arasında dünya nakliye tonajının yakla§ık üçte birine sahipti. ı 890- ı 9 ı 4 arasın­ da dünya gemilerinin hemen hemen üçte ikisini suya indirdi ve dünya

69) Graham, ChinaStation, s. 399. 70) D. Bares, TheAbyssinian Difficulıy (Oxford, 1979). 71) H. D. Napier, Field MarshalLord Napier ofMagdala (Londra, 1927). 72) J. Y. Wong, Deadly Dreams. Opium, Imperialism and the'Arr ow' War (1856-1860) in China (Cambridge, 1996). 324 SAVf'.5t VE DÜNYA

Resim 58: On Dokuzuncu Yüzyılda Tyneside Üzerinde Demir ve Kömür. William Beli Scott tarafından res­ ınedildL İngiliz endüstriyel kapa­ sitesinin bir kutlamasıdır. Önde gelen Tyneside giri§imcisi William Armstrong (1810-1900) Elswick Ordu donatım Şirketi'ni dünyanın en büyük mühendislik ve silahlan­ ma te§ebbüsü haline getirdi. 1887'de suya indirilen HMS Victoria için üretilen 110 tonluk ve yakla§ık 44 ayak uzunluğundaki Armstrong arkadan doldurmalı silahlar dün­ yanın en büyük ve en güçlü topla­ nydı. Arjantin, Şili, İtalya ve Japon­ ya gibi birkaç yabancı güç için de sava§ gemileri üretildi.

deniz ticaretinin yansını ta§ıdı. John Masefielci 1903'te yayımlanan Car­ goes isimli §iirinde, 'Nineva kadırgası', 'heybetli bir İspanyol kalyonu' ve son olarak da İngiliz ihracat mallarını ta§ıyan 'kirli İngiliz kosteri' ile deniz ticaretinin üç çağını anlatıyordu. İngilizler tarafından suya indiri­ len sava§ gemileri arasında Çin, Japon, Osmanlı ve İran donanmaları için indirilen gemiler vardı. Japonlar, ilk sava§ kruvazörlerini 1910'da İngiltere'ye sipari§ ettiler. İngilizler, savunma için (İngiltere'ninki de dahil olmak üzere) Avrupa-Amerikan emperyalizminden yardım isteyen devletler için in§aatlar yaptılar. İngilizler, Osmanlı donanınası için in§a edilmekte olan SultanOsman ve Reşadiyeisimli iki büyük sava§ gemisi de dahil olmak üzere İngiliz tersanelerinde yapılan tüm yabancı sava§ gemile­ rine 1914'te el koydular. Sava§ gemilerinin çoğu Tyne Innağı üzerinde ve Northumberland'de in§a edildi. Tyne üzerindeki çalı§ınalar ise William Bell Scott tarafından resmedildi. Scott, �esminde bölgenin tarihindeki çağda§ dönemi ve "On Dokuzuncu Yüzyılda Northumberland Halkı De­ mir ve Kömürle Neler Yapılabileceğini Dünyaya Gösterdi" deyi§ini ta§ı­ ını§tır. 186l'de yapılan bu eserde, Tyne üzerinde bulunan ve William Armstrong'a ait cephane fabrikasınca üretilen 100 poundluk ve 7 inçlik arkadan dalına top ve top merrnileri resmedilmi§tir. Küresel ekonomi, ileti§iın ve finans alanında kaydedilen geli§meler ile bu yüzyıl boyunca daha da büyüdü. İleti§iın ticaret ve askeri imkan ve ON DOKUZUNCU YÜZVIL 325

kabiliyet için önemliydi. Bu ise sadece demiryollan değil, denizcilik rota­ lannın gelişmesinde de geçerliydi. Denizcilik rotalan dünya kıyılarının haritasını çıkarmak ve 1869'da açılan Süveyş Kanalı ile kazıları 1881'de başlayan ama ancak 1914'te açılahilen Panama Kanalı açısından önem­ liydi. Süveyş Kanalı üzerinden 1913'te 20 milyon ton üzerinde mal taşındı. Batı Avrupa ile Hindistan arasındaki rota üzerinde önemli bir bağlantı yaratıldı. 1898'de güçlü bir İspanyol filosu Süveyş Kanalı üzerinden Ma­ nila'ya gitmek üzere Cadiz'den açıldı. Aynı yıl Amiral George Dewey'in Amerikan gemilerinden oluşan filosu Hong Kong'dan Manila'ya telgraf ile sipariş edildi.73 Panama Kanalı Amerikalıların savaş gemilerini Atian­ tik'ten Pasifik' e daha hızlı taşımasını sağladı. Yeni rotalar askeri taahhüt­ ler de gerektirdi. Bu nedenle, İngilizler 1 906' da Mısır'ın Sina sının ko­ nusunda Türklere meydan okudu ve Birinci Dünya Savaşı boyunca ka­ nalın Türklere karşı korunması İngilizler için önemli bir hedef oldu. Denizcilik deneyimi ve ticari zenginlik İngiltere'nin donanma gücünü korumasını sağladı. Kırım Savaşı (1854-6) İngiltere'nin Napoleon Savaş­ ları ile Birinci Dünya Savaşı arasında karıştığı tek kara çatışmasıydı. Ça­ tışma İngiltere açısından idari becerisizlik, ağır insan gücü kaybı ve bir dizi yanlış askeri kararlarla -ki bunlardan en ünlüsü HafifTugayın 1854'te Balaklava'daki Ruslara karşı hücum etmesidir- tanımlandı. Hafif Tuga­ yın kaybedilmesi ve İngiliz yarahianna Florence Nightingale'in bakması, savaşın en çok İngilizlerin oynadığı rol açısından hatırlanmasını sağladı, ama Fransız müttefikleri Kırım'da çok daha büyük bir askeri varlık gös­ terdi. Rus ordusu da bu çatışmada pek bir başarı sağlamadı. 74 İngiltere, bu savaşta Doğu Asya' daki Kamçatka kıyılanna kadar uzanan Rus kıyılan­ na düzenlenen donanma saldırılan ile gücünü dünyaya nasıl taşıdığını gösterdi. 75 İngiliz donanınası da teknolojik ilerlemelerle desteklendi: 1854'te Batlık Denizi'ne gönderilen savaş gemilerinin hepsine buhar motorları monte edildi ve bu gemiler Isambard Kingdoru Brunel'in top arabası tasarımlarından da faydalandı. İngilizler ve Fransızlar, bu on yılın

73) !. Smith, The Spanish-American War. Conflictin the Caribbean and thePacific 1895- 1902 (Harlow, 1994) ,s. 176. 74) J. S. Curtiss, The RussianArrny under Nicholas I, 1825-1855 (Durham, North Caro­ lina, 1965) ve Russia's Crimean War (Durham, N.C., 1979). 75) A. Lambert, The Crimean War: British Grand Strategy against Russia 1853-1 856 (Manchester, 1991). 326 SAVAŞ VE DÜNYA

sonunda ilk demir zırhlı sava§ gemilerini suya indirdiler: Zıhlı firka­ teynler Warrior (1860) ve La Glorie (1858) - zırh kaplaması dört buçuk inç kalınlığında ve tonajı 6.109 olan birinci geminin omurgası demir olduğu için (demir kaplama değil tamamen demirden yapıldığı için) daha önemliydi ve genellikle daha güçlüydü. Aslında su geçirmez alt koropar­ tımarılan ile tamamen demirden yapılma ve denizde seyredebilen om ur­ gası demirden yapılma ilk gemi Warrior gemi tasarımda çığır açtı. La Gloire ise metal tabakalarla tutturulmu§ tahtalardan ibaret bir gemiydi ama Fransızlar demir i§letmeleri olmamasından ötürü demir sıkıntısı ya§adılar. 76 Buharlı gemilerin çoğu gibi bu iki gemi de yelken donanımı­ na sahipti. Daha önce Amerikan Bağımsızlık Sava§ı'nda ya§andığı gibi, İngilte­ re'nin bu dönemde ya§adığı en zor deniza§ırı çatı§ma, Avrupa soyundan gelen halklada girdiği çatı§maydı. Güney Afrika'nın Afrikalı cumhu­ riyetleri Oranj Bağımsız Devleti ve Transvaal ile mücadele etti: 1880-1 ve 1899-1902 tarihli Anglo-Boer Sava§ları. İngilizler birinci sava§taki Majuba Dağı Muharebesi'nde (1881) yenilgiye uğradı ve Boerlerirı bağım­ sızlığını tanımaya zorlandılar. İkinci sava§ ise İngilizlerin öngördüğün­ den çetin geçti, çünkü Boerler dumansız, uzun menzilli Mavzer §arjörlü tüfekleri ve stratejik saldırılar ile taktik savunma mevzilerini ba§arılı biçimde kullanıp dü§manın ağır kayıplar vermesine neden olurken, ba§­ langıçta sayıca az olan İngilizler kötü biçimde komuta edildiler. İngiliz topları açık arazide kullanıldı, çünkü menzil sağlamanın tek yolunun bu olduğu dü§ünülüyordu; dü§ınan piyadeleri ve Boerlerin elindeki geli§ıni§ tüfeklere rağmen açtıkları ate§ göz ardı edildi. Dolayısıyla, topçular vuru­ larak öldürüldü. Buna ilaveten, Magersfontein'de olduğu gibi, siperlerin kullanılması topçu ate§ini faydasız kıldı. Eğitim el kitapları genellikle pek yararlı olmadı. İngilizler, Aralık 1899'da Stormberg, Magersfontein ve Colenso'da yenilgiye uğradılar ve Mafeking, Kimberley ile Lady­ smith'teki mevzileri kuşatıldı. Bir sonraki ay Spion Kop'ta mağlup oldu­ lar. İngiliz ordusunun Kuzeybatı Hindistan cephesinde öğrendiği siper­ ler ve isabetli atı§lar Güney Afrika'da kullanılmamı§ gibi görünmü§tür. Teorik olarak, İngilizlerin hareket ve ate§ açma taktikleri bakımından daha becerikli olmaları gerekirdi ve bunun tam tersi hareket etmeleri­ nin nedeni kötü komutanlar ve cephe alaylarının dağ sava§ları için geli§­ tirilen belirli taktik becerileri yayınadaki beceriksizlikleriydi. Fakat çok

76) Harnilton, Anglo-FrenchNaval Rivalry, s. 94. ON DOKUZUNCU YÜZVIL 327 az kayıp verildiği için ordunun büyük kısmımn cephe saldırılarına kar§ı uruarsız bir tavır takınmaları da bu yenilgide rol oynadı. İngilizler, daha önce, örneğin 1878-81 yıllarında yapılan Afgan Sava§ı'nda nispeten az kayıp vermi§lerdi. Ancak, Pathian halkının 1897-8 yıllarında Kuzeybatı Cephesi'nde çıkardığı ayaklanma sırasında modem tüfekler kullanması, Hindistan ordusunun dağ sava§larına ili§kin bir eğitim sistemi geli§tir­ mesine yol açtı. 77 Boer ate§ gücü, taktiklerlu yeniden gözden geçirilmesi­ ni gerektirdi. İngilizler, uygun bir siper alma, sürekli top ate§i ve toplada koordine edilmi§ piyade hücumları kullammım geli§tirdiler. Lord Roberts ve Genelkurmay Ba§kam ve bir sonraki ba§kan Kitche­ ner'in etkin liderlikleri ile 1900'de bu durum deği§ti ve İngiltere'nin orduya 200 milyon sterlin ayırması ve 400.000 asker konu§landırması ülkenin hem ekonomik hem de emperyal sistemlerine ili§kin kamtlar oldu. Avustralya ve Yeni Zelanda gibi diğer kolaniler de asker gönderdi. İngiltere'nin hiçbir ülke tarafından tehdit edilmeden Güney Afrika li­ manları üzerinde hakimiyet kurması gücünü artırdı ve yabancı müdaha­ leleri mümkün kıldı; Boerler ABD'yi ve Japonya'yı önce İspanya sonra da Rusya için yenilmez bir dü§man kılan donanma gücünden ve kıyı §eri­ dinden yoksundular. Donanma, tekerlekler üzerindeki donanma topları ile doğrudan İngiliz ordusuna destek verdi. Buna ilaveten, limanlardan ba§layarak ülkenin iç kısımlarına kadar giden demiryolları Güney Afri­ ka'ya getirilen kaynakların konu§landırılmasım kolayla§tırdı - ki bu da İngilizlerin Kuzey Amerika'daki Amerikan Bağımsızlık Sava§ı sırasında yaptıkları harekatlarla açıkça çeli§iyordu. Fakat demiryollanın daha kullam§lı yük trenleri ile desteklemek gerekiyordu. Bloemfontein'den Johannesburg ve Pretoria'ya yapılan ba§arılı bir ilerleyi§ ile Boer cumhuriyetleri 1900'de ele geçirilince, Boer kuvvetleri, atlı piyadelerinin İngilizlere kar§ı tehdit olu§turduğu dağımk harekatlan­ na yoğunla§tılar. O zamana kadar sayıca artan İngilizler ise buna kar§ılık olarak yaygın bir istihkam sistemine bağlı kaldılar. Bu istihkam sistemi dikenli tellerle çevrili siperler ve küçük mevzilerden olu§an korugan sistemi, kavrulmu§ toprak politikaları ve Boerlerin §ardı teslimiyetleri­ ne yol açan 1902 tarihli Vereeniging Antla§ması'm sağlayan misilleme­ ler üzerine kuruluydu . 78

77) T. R. Moreman, "The British and Indian Armies and North-West Frontier W ar­ fare 1848-1914",]oumal of imperial and CommonwealthHistory, 20 (1992), s. 58-9. 78) I. Pakenham, TheBoer War (Londra, 1979); S. Warwick (yay. haz.), TheSouth Afrkan War: The Anglo-Boer War 1 899-1902 (Londra, 1980). 328 SAVAŞ VE DÜNYA

Boerler, ı901-2 yıllannda dü§manı yarma stratejisini veya yenilmek­ ten kaçmarak kazanmayı denemi§lerdi. Bu, Charles Lee tarafından savu­ nulan bir stratejiydi ve nihayetinde Amerikan Bağımsızlık Sava§ı'nda Washington tarafından da benimsendi. Büyük ihtimalle de, sayıca çok az olan Konfederasyon güçlerinin İç Sava§'ta benimseıni§ olmalan ge­ reken bir stratejiydi.79 Böyle bir strateji İkinci Dünya Sava§ı'ndan sonra gerilla hareketleri tarafından büyük bir ba§arı ile gerçekle§tirilecekti, ama on dokuzuncu yüzyılda, bunu gerçekle§tirecek olanların ı 895-8 yılla­ n arasında İspanya'ya kaf§ı direnen Kübalı isyancılar olacakları tahmin edilemedi. Kübalı isyancılar, ı895'te, İspanyol kuvvetlerini gerilla saldı­ rılan ile baskına uğratmanın ve kendilerini klasik saldınlara açık hale getirecek alanları elde rutınamanın en iyi yol olduğuna karar verdiler.80

On Dokuzuncu Yüzyılın Sonundaki Askeri Geli§meler

Karada ve denizde rekabet Avrupalı güçlerin birle§ik askeri gücünün artmasını da sağladı, ama bu güç büyük çapta sadece Birinci Dünya Sa­ va§ı'nda kullanıldı ve sonrasında da güçlerin kendi sonlarını getirdi. Askeri imkan ve kabiliyetre ya§anan deği§ikliklerin hızı ana güçlerin endüstriyel temelinin esnekliği sayesinde artarken, endüstrile§ıne süre­ ci sosyal bölünmeleri körükledi ve sava§a içte ya§anan krizlerin çözümü olarak bakmaya sevk eden bir durum yarattı. Yeni kavramları alıp bun­ ları nispeten hızlı bir biçimde yeni ve geli§ıni§ silahiara çevirmek müm­ kün oldu. Böylece, Ruslar, ı900'de Putilov demir i§letmelerinden 1.000 adet hızlı ate§ alan sahra topu sipari§ etti. Prusya, ı866 ile ı905 yılları arasında her piyade kolordusuna ı 44 adet çok güçlü sahra topu verdi. Çelik üretimi metotları, özellikle de Bessemer çelik dönü§türücüsü ve Gilchrist-Thomas basit çelik i§leme süreci sayesinde çelik silahlar yapılabildi. Sonuç olarak, çelik üretimi ı 8 7 O'lerden itibaren çarpıcı biçim­ de arttı. Sanayici Alfred Krupp, 1850'lerden itibaren Prusya, Rusya ve 1868'de Krupp'un bir teklifini geri çeviren Fransa'yı yenmesi için ı870- ı'de Prusya'ya yardım eden Belçika veya Türkiye gibi diğer güçler için

79) A. T. Nolan, "Confederate Leadership at Fredericksburg", O. Gallagher (yay. haz.), The Fredericksburg Campaign (Chapel Hill,N.C., 1995), s. 43-4. 80) R. Schwartz, Lawless Iiberators. PaliricalBanditry andCuban Indeperıdence (Durham, North Carolina. 1989), s. 238. ON DOKUZUNCU YÜZVIL 329

ürettiği arkadan dolma toplarda çelik kullandı. Tüfekler ve toplarda sü­ rekli yenilikler yapıldı; bunlara daha etkili biçimde yanan ve merrnilerin menzili ve hızında artış sağlayan cilımansız barut ve fişekieri hızla bes­ Ieyebilmek için fırlatma hareketini kullanan ve seri atış yapabilen tüfekle­ rin ortaya çıkmasını sağlayan şarjör sisteminin geliştirilmesi de dahil­ di.81 Dumansız barutun diğer iki büyük avantajı ise, piyadelerin kendi açtıkları ateş nedeniyle savaş aJanındaki görüş alanının kapanmaması ve düşmanın ateşin nereden açıldığını anlamak için oldukça fazla çaba sarf etmesini gerektirmesiydi. Fişekle beslenen arkadan doldurma tüfek­ ler arasında Fransız Lebel (1886) ve Alman Mavzer (1889) vardı. İngiliz­ ler, Enfield, Snider ve Martini-Henry tüfeklerini başarıyla benimsedik­ ten sonra, birliklerini Lee-Metford şarjörlü tüfekleriyle donattılar. Spit­ zer veya konik kuyruklu merminin geliştirilmesi daha küçük, aerodina­ mik açıdan daha dengeli ve uzun menzilli merminin gelişini sağladı. Buna kıyasla, süvariler ordularda ve askeri planlamada daha az rol oynar hale geldi, ama bu sürece karşı direniş de gösterildi. 1866 ve 1870'de Avusturyalılar ve Fransızların Prusya piyadeleri ve toplarına karşı yürüttü­ ğü ağır süvari saldırıları kan dökülmesiyle yenilgiye uğratıldı. Ekonomik büyüme ve imparatorlukların varlığı askeri fa aliyetler için daha fa zla kaynak ve gelir getirip yüksek oranlardaki barış zamanı harcama­ larının askeri hazırlıklara sarf edilmesini sağladı. Örneğin, Rusya, 1907- 13 arasında hem ordu hem de donanma için büyük harcamalar yaptı ve bu nedenle savunma harcamaları 1908'de 608,1 milyon ruble iken 1913'te

959,6 milyona ulaştı - ki bu rakam enflasyonun çok üzerindeydi. Rus hükümetinin savunma harcamaları 1907'de yüzde 23,2'den 1913'de yüzde 28,3'e çıktı - ki bunun bir nedeni, donanmanın genişletilmesi progra­ mıydı.82 Hükümetler rakiplerinin harcama planlarını yakın takibe aldıkça83 diğer devletlerle yaşanan bütçe rekabeti genellikle askeri harcamalarda büyük bir rol oynar hale geldi. İngilizler, on dokuzuncu yüzyılda, Rus­ ya'nın Büyük Oyun ve diğer krizlerdeki devlet harcamalarını dikkatle incelediler. Büyüyen Rus askeri gücü Almanya'da önleyici bir savaş için

81) Menning, Bayonetsbef ore Bullets, s. 104, 107. 82) K. Neilson, "Russia", K. Wilson (yay. haz.), Decisions for War, 1914 (Londra, 1995), s. 102: D. G. Hermann, TheArnıing ofEurope and theComing of World War One (Princeton, 1996). 83) K. D. Moll, TheInfluence of History upon Seapower 1865-1914 (Stanford, 1968), s. 37- 40. 330 SAVAŞ VE DÜNYA

baskıların artmasına neden oldu. 84 Ruslar, Birinci Dünya Sava§ı'nın arife­ sinde Almanlardan daha fazla harcama yaptı. ı906-ı 4 arasında Genelkur­ may Ba§kanlığı yapan Helmuth Moltke'nin ı 913-ı 4 yıllannda sava§ için baskı yapmasının altında yatan bir neden, Rusların stratejik demiryol­ lan ağı ile birle§en askeri harcamalanydı. Moltke, Almanya'nın Rusya ile daha sonra sava§a girdiği takdirde yenileceğinden endi§e duyuyordu. Yalnızca silahların yayılması değil, aynı zamanda çatı§malar için yapı­ lan hazırlıklarda da hem stratejik hem de taktik planlama yapıldı. Bunun herkesçe bilinen bir örneği, bir saldırıyla Fransa ordusunun ku§atılmasını içeren ı905 tarihli Alman Schlieffen Planı'dır ve aynı strateji Fran­ sa'nın müttefiki Rusya'ya kar§ı da kullanıldı. Avusturya-Pmsya ve Fran­ ko-Pmsya sava§lan gazisi Mare§al Alfredvon Schlieffen ı89ı-ı906 ara­ sında Genelkurmay Ba§kanlığı yaptı ve Avrupa orduları daha profesyo­ nel ve kurumsalla§mı§ bir hal aldı. Prusyalılar, ı866'da Avusturya ve ı870'de Fransa kar§ısında alınan zaferlerle itibar kazanan genelkurmay akademisinde genelkurmay çalı§maları ve eğitimi sistemini geli§tirdi ve bu da diğer yerlerde kopyalandı. Fransa'ya bir kurmay subay okulu kat­ mak için ı878'de Ecole Superieure de Guerre kuruldu. Bu kurum kolani sava§larından ziyade özellikle Napoleon Sava§ları olmak üzere Avru­ pa' daki çatl§malara odaklandı. O zamanlar etkili bir gazete olan Manchester Guardian yazarı ve daha sonra Oxford'da ilk Sava§ Tarihi Profesörü olan Spenser Wilkinson, ı890'da The Brain of an Army (Bir Ordunun Beyni) isimli kitabını yayımladı: Bu kitapta Alman modeline dayalı bir İngiliz genelkurmayı oluşturulması için çağrı yapıldı ve İngiliz genelkurmayı ı904'te kuruldu. Kurmay subaylannın eğitimi Prusya ordusuna dü§manlarının sahip olamadığı bir bütünlük sağladı ve büyük sayılardaki askerinin ve rezervle­ rinin seferber edilebilmesini mümkün kıldı. Bu da, ilk konu§landırmayı hızla sürdürme ve böylece stratejik üstünlüğü ele geçirmek için ı866 ve ı870'de kısmen demiryolu ağının etkin biçimde kullanılması sayesinde gerçekleşti. Fransızlar, buna ayak uyduramadılar.85 Genelkurmaylar di­ ğer yerlerde de olu§turuldu; örneğin ı 882'de İtalya' da ve ı 903 'de ABD' de genelkurmaylıklar kuruldu, ama hiçbiri Alman modeli kadar etkin ve bağımsız olmadı.

84) N. Ferguson, "Germany and the Origins of the First World War: New Perspecti­ ves", Historical]oumal, 35 (1992), s. 733. 85) A. Bucholz, Moltke, Schlieffe n, and PrussianW ar Planning (1991). ON DOKUZUNCU YÜlYIL 331

Acil durum planlaması geliştirildi ve silah yarışı ile etkileşim içine girildi. Schlieffen Planı gibi askeri planlar politikaları etkiledi. Gelecek­ te daha hazırlıklı olabilmek için askeri kurumlar ve yayınlarda harekatlar uzun uzadıya incelendi, ama bu her zaman faydalı olmadı. ı 908-ı ı arasın­ daAskeri Operasyonlar Başkanı olan Yarbay Louis Loizeau de Grand­ maison gibi askerlerin Fransızların Prusya karşısında ı 8 7 O' deki yenilgisini hatalı biçimde değerlendirmeleri offensive a l'outrance doktrinin, yani ne pahasına olursa olsun saldırmak fikrinin oluşmasına yol açtı. ı9ı4'te Fransızların Almanya karşısında peşine düştüğü bu fikir ağır kayıplar verilmesine ve yenilgiye yol açtı. Fransızlar, 'saldırının ruhu'nu Alman gücü karşısında gerekli buldular. Bu aynı zamanda Alsace-Lorraine'i Al­ manya' dan geri almanın tek yolu gibi görünüyordu.86 Bu nedenle, politik amaçlar stratejilerin ve taktiklerin şekillenmesinde rol oynadı. Ancak, ne pahasına olursa olsun saldırmak fikrini yalnızca Fransızlar benimsemedi. ı870-ı arasındaki çatışma nihayetinde Birinci Dünya Sa­ vaşı sırasında yüksek kumanda konurularına sahip olan bir subaylar ku­ şağı, örneğin ı 906-ı 6 arasında Avusturya Genelkurmay Başkanı olan Franz Conrad voiYHötzendorf ile Fransız ve Rus genelkurmay başkanları ve Almanlar tarafından 'derslerde' detaylı biçimde ele alındı. Prusya ha­ rekatları ABD kurınay okullannda da ineelendiP Prusya'nın zaferi Clau­ sewitz'in o zamana kadar nispeten gizli tutulan Savaş Hakkında (ı832) isimli çalışmasının uluslararası çapta tanınmasını sağladı.88 Bu çalışma Ecole Superieure de Guerre tarafından kullanıldı. Zafer ı880'lerden itiba­ ren Japonya ve Türkiye'nin Alman askeri danışmanlar tutmasını da sağ­ ladı. ı904-5 yıllarındaki Rus-Japon Savaşı boyunca Mançurya'daki Ja­ pon kuvvetlerinin komutanlığını yapan Mareşal Iwao Oyama, Franka­ Prusya savaşında gözlemci olarak görev aldı. Avusturya'nın Prusya strate­ jilerini taklit etmedeki kararlılığı ı9ı4'te Rusya ve Sırbistan'a karşı kor­ kunç saldırıların düzenlenmesine yol açtı.89 Askeri planlamacılar, tüm

86) A. Gat, The Development ofMilitary Thought: the NineteenthCentury (Oxford, 1992), s. 114-72; D. Porch, The March to the Mame (Cambridge, 1981); G. Krumeich, Amıaments and Politics in France on the Eve of the First World War (Leamington Spa. 1984), s. 22. 8 7) T. Travers, The Killing Ground: the British Army, the Westem Front and the emergence of modem waıfare, 1900-1918 (Londra, 1987); M. Samuels, Commandor Contr ol? Command, Training and Tactics in the British and GemıanArmies, 1888-1918 (Londra, 1995). 88) C. Bassford, Clausewitz in English: the reception of Clausewitz in Britain and Arnerica, 1815-1945 (Oxford, 1994). 89) G. E. Rothenberg. "The Austro-Hungarian Campaign Against Serbia in 1914", JournalofMilitary Hist ory,53 (1989), s. 134. 332 SAVAŞ VE DÜNYA

Avrupa' da saldırı harekatları için detaylı projeler hazırladı ve bunlar zafer elde etmenin tek yolu olarak kabul edildi.90 Ya§lı Moltke'nin kendisi bile 187l'den sonra stratejik saldırıların potansiyeli hakkında §üpheye kapılmaya ba§ladı.91 Ardından da, sefer­ berlik ve konu§landırmanın birbiriyle olan dinamik ili§kisi ile sava§ plan­ larının bir kriz patlak verdiğinde sava§ı bir 'zaman çizelgesine' bağla­ yarak durdurmayı güçle§tirdiği iddia edildi. Ama ı 9 ı 4 krizinin geli§imini etkileyen politikacıların rolü üzerine vurgu yapılması bu yorumu geçer­ siz kılmı§tır.92 Tüm kıta orduları İkinci Anglo-Boer Sava§ı'na ( 1899-1 902) gözlemci­ ler gönderdi, fakat ardından bu sava§ı sadece ba§ka bir koloni sava§ı mı (dolayısıyla da çağda§ dü§üncelere göre Avrupa'nın ders alabileceği bir kaynak olmadığı) yoksa Avrupa kökenli iki rakibin arasındaki bir sava§ mı olduğu konusunda ciddi görü§ ayrılıkları ya§andı. Almanya ve Avus­ turya yorumcuları, "Hollanda kökenli Güney Afrikalıları sava§çılar ola­ rak nitelendirip övmelerinin yanı sıra benzersiz bir dü§man olmalarının da altını çizip Boerlerin ırk özelliklerine" istinaden o zamanlar revaçta olan Darwin dilini kullandılar. Kıtanın çoğu askeri uzmanı bu çatı§ma ile Avrupa sava§ları arasında pek bir ilinti kurmadı. Pek çok analizci, Boerlerin uzun menzilli ni§ancılıkları gibi faktörleri ve Kıta'daki büyük güçler arasında gerçekle§en çatı§malarda Boerlerin ı900-2 yıllarındaki direni§çi gerilla sava§larının tekrarianmayacağım (doğru olarak) gözlem­ ledi. Ancak, bu sava§ Birinci Dünya Sava§ı'ndaki sava§ alanlarında dolay­ sız top ate§i, dumansız barut, uzun menzilli tüfek ate§i ve kamuflaj gibi önemli sonuçlar doğurdu. Yine de, iddia edilenlere göre, Güney Afrika Sava§ı [İkinci Anglo-Boer Sava§ı] sırasında makineli silahların sava§ alanına hakim olması beklenirken, bu gerçekle§medi. Ancak bu silahlar

90) P. M. Kennedy (yay. haz.), The War Plarıs ofthe Great Powers 1880-1914 (Londra, 1979); J. Snyder, The Ideologyof the Offerısive: Mil-itaryDecision Making and the Disasters of 1914 (Ithaca, N .Y., 1984) ; Rothenberg, "Moltke, Schlieffen, and the Doctrine of Strategic Envelopment", S. Paret (yay. haz.), Makers of Modem Strategy (Princeton, 1986), s. 296- 325; G. A. Tunstall, Plan-Tlingfor War AgairıstRuss ia and Serbia (Boulder, 1993). 91) Rothenberg'in yazdığı önsöz, Hughes (yay. haz.), Moltke, s. ix;A.J. Echevarra, "A Crisis in War Fighting: German Tactical Discussions in the Late Nineteenth Century", Militargeschichtliche MiHeilungen, (1996), s. 51-68. 92) A. J. P. Taylor, War /yy Timetable: How the First World WarBegan (Londra, 1969); M. Trachtenberg, Historyand Strategy (Princeton, 1991), s. 72. 96, 98. ON DOKUZUNCU YÜlYIL 333 toplar ve tüfeklerle birlikte Birinci Dünya Sava§ı'nda yaygın olarak kulla­ nıldı. Bu zıtlık Gading silahının icat edilmesinin ardından bir süre kötü bir §öhrete sahip olmasından kaynaklanıyordu. Sava§lar arasında ı900'le­ rin telle bağlı ilk uçaklarından ı 9 ı 4-ı 8 arasında kullanılan hızlı, kulla­ nı§iı uçaklara geçilmesi gibi teknolojik sıçrama yapıldı. Kamuflaj ı900'lerden itibaren daha yaygın olarak kullanıldı. Sava§ alanında korunma ve gizlenme sağladı ve aynı zamanda kamuflajlı ünifor­ malara geçi§ ile sava§a ili§kin yeni, fonksiyonel bir görü§ getirdi. İngiliz ordusu kamuflajlı üniformaları ilk kez Hindistan İsyanı'nda kullandı, fakat bundan sonra gelenekler yeniden su yüzüne çıktı. Yine de, bu gibi üniformalar Etiyopya, Yeni Zelanda ve Sudan'da benimsendi. İngilizler, Güney Afrika Sava§ı'nın ardından ana rengi olarak rütbe ni§anları için bile haki yerine Boer ni§ancılarının kolayca tespit edebildiği kırmızıyı seçtiler. Alman Ordusu ı9ıO'da Prusya mavisini bırakıp toprak ye§ilini kullanmaya ba§ladı; Hözendorf, Anglo-Boer Sava§ı hakkında bir makale yazarak ordusu için İngilizlerin Güney Afrika' daki deneyimlerine da­ yanan bir kamuflaj üniformasım savundu. 1909'a gelindiğinde, Avustur­ ya-Macaristan düzenli piyade birlikleri mavi yerine tuma balığı grisi ren­ ginde üniformalar giydi. Ancak, Avusturya-Macaristan süvarileri bu mo­ daya direndi ve mavi ceketler ile kırmızı pantolonlar giyerek ı914'te sava§a girdiler. Fransızlar da aynı §ekilde tepki verdi, ama 19ı5'te ufuk mavisini ve ı9ı8'de genel olarak haki rengi kullanmaya ba§ladılar. Avus­ turya-Macaristan'daki kaynak sıkıntısı ı914'te ikinci ve üçüncü saflar­ daki piyadelere yeni üniformalar verilmesini engelledi; bu nedenle de Ruslar -sadece dürbünlerinden bakarak- hangi Avusturya-Macaristan piyadesinin düzenli, hangisinin yedek olduğunu anlayabildiler.

Donanma Teknolojisi

Yeni teknoloji ve yeni silah sistemleri askeri hazırlığın maliyetini de yükseltti. Denizde büyük zırhlı sava§ gemileri, kruvazörler, torpidobot muhripleri ve denizaltılar gibi bir dizi yeni gemi tipleri geli§tirildi. Silah­ lar ve silahianma arasındaki yarı§, sava§ gemilerinin ağırlık ve manevra sorunu 1870'lerin ortasından ı890'ların ba§ına dek silahlarda bir dev­ rim yapılmasına neden olarak Almanya'da Friedrich Krupp'un nikel­ çelik levhanın patentini almasıyla sonuçlandı. Demir donanmanın ardın­ dan ı870'lerden itibaren demir-çelik donanma ve ı890'lardan itibaren 334 SAVAŞ VE DÜNYA de nikel-çelik sava§ gemileri geldi. Bunlar fazladan ağırlık olmadan ko­ runma getirerek daha büyük gemilerin in§a edilmesini sağladı - ki bu da gemi yapımı endüstrisi ile çok fazla harcama gerektiren bir süreçti: zırhlı sava§ gemileri çok pahalıydı. 1860'lardan, (Alfred Thayer Mahan'ın çalı§malanndan destek alan) sava§ gemisi taraftarlan 1890'larda galip gelene kadar, zırhlı gemilerin artan maliyetleri ve boyutlan kruvazör ve torpidobotlan savunanlannın ekmeğine yağ sürdü. Amiral Aube ve Fransız ]eune Ecole sava§ gemisi kaqıtlanna her donanınada en azından biraz destek bulan ideolojik bir görü§ sundu. Sava§ gemileri yerine daha az kömür tüketecek ve manevra kabiliyeti yüksek, deniz geçitlerini koruyabilecek ve dü§manlann ticare­ tine saidırabilecek zırhsız hafif kruvazörler için baskı yaptılar. Bazı yorumcular, torpidolar kar§ısında sava§ gemilerinin bir geleceği olup olmadığını sorguladılar. Motorlu modern torpido 1864 yılında Avusturya'da icat edilen ve sıkı§tırılmı§ hava ile hareket eden, ba§ında patlayıcı madde bulunan küçük bir araçtan geli§tirildi. Bu araç 1868'de Avusturya donanınası tarafından kullanılmaya ba§landığında saatte on altı kilometre hız yapabiliyordu. Britanya ve pek çok Avrupalı güç bu aracı üretme hakkını satın aldı. Buna ilaveten, İngilizler, yeni güçlü Arm­ strong arkadan dolma silahları güvenilmez buldukları için, bir süreliğine ağızdan doldurma toplara bile döndüler. Amerikalılar İç Sava§ filosunu terhis edip 1870-1'de Fransızlar yenilince, 1880'lerin ortasına kadar hiç­ bir ulus İngilizleri tehdit etmedi ve İngilizler, bu arada, denizcilikteki öncülüklerini korudular. Buhar, demir zırh ve arkadan dolma topların daha önce ortaya çıkmalanna kar§ın, okyanusta yol alabilen (hepsi buhar­ lı) sava§ filosu 1890'lara kadar geli§tirilemedi ve bu zaman süreci içinde pek çok deneme yapıldı ve kayda değer ba§arısızlıklar gözlemlendi. Büyük güçler arasında çatı§ma ya§anmaması deniz sava§ı teknolojilerinin ve teorilerinin yeterince denenmemesine yol açtı. İngilizler, 1890'larda Magnificient gemisi sınıfından sava§ gemileri ill§a etti. hk gemiler dumansız barut kullanan büyük toplar ta§ıyan gemilerdi. İngilizler, yeni bir zırhlı sava§ gemisi sınıfının ilk örneği ve Sir Charles Parsons'ın 1884'te icat ettiği dünyanın deniz türbin motoru ile seyreden ilk büyük gemisi HMS Dreadnought'u 1906'da suya indirdiler. Bir yılda ta­ mamlanan geminin in§aatı İngiliz gemi yapımı endüstrisinin ne kadar etkin olduğunu yansıttı. Daha geli§mi§ teçhizat daha iyi eğitilmi§ subaylar ve denizcilere ihtiyaç duyulmasına yol açtı ve dolayısıyla yeni okullar açıldı ve eğitim metotlan geli§tirildi. Amerikalılar, Newport'ta bir Donan- ON DOKUZUNCU YÜlYIL 335 ma Sava§ Okulu kurdular ve donanma stratejisi uzmanı AlfredThayer Mahan (1840- 1914) 1885'ten itibaren burada dersler verip iki kez de oku­ lun müdürlüğünü yaptı. Bu okul donanma faaliyetlerinin devamını sağla­ mak için önemliydi ve bu da karlyer ko§ullannı ve yapılanmalarını getirdi.

· Makineli aletler, metalürjive patlayıcılarda kaydedilen geli§meler daha uzun menzilli ve daha iyi patlayıcıların kullanıldığı silahların üretHebil­ mesini sağladı. Optik telemetrenin geliştirilmesi atış isabet oranını ar­ tırdı. Teknolojik değişimin asıl etkisi, devlet maliyesine ciddi bir yük bindiren rekabet avantajını korumak için aletleri sık sık yenileme ihtiya­ cını doğurmasıydı. On dokuzuncu yüzyılda, savaş gemilerine geçmişe oranla daha az ihtiyaç duyuldu. Örneğin, Dreadrwught devrimi, her bir deniz gücü bu pahalı, yeni savaş gemisinden edinmek için birbiriyle yarı­ şınca maliyederin kadanmasına yol açtı. 93 Benzer şekilde, karadaki tekno­ lojik değişim, fırsatlar kadar problemler de yarattı.94 Hem diğer Avrupalı güçlerin tehditlerine karşı koymak hem de asıl çatışmayı önlemek için, bunları sindirrnekamacıyla daha büyük donan­ ma imkan ve kabiliyetine ulaşıldı. Deniz gücü dengesi yüzyılın son yılla­ nnda önemli ölçüde değişti ve geleneksel Britanya, Fransa, Rusya sırala­ ması, Almanya, ABD ve Japonya'nın ortaya çıkmasıyla bozuldu. İtalya ve Avusturya-Macaristan bile küresel dengede rol oynayacak kadar büyük donanma güçleri geliştirdiler. Yine de, Whitehead torpido kullanarak yapılan ilk başarılı saldırı, Türklerin Baturu'daki liman koruma gemi­ sinin büyük motorlu bir sandaldan fırlarılan iki torpido ile Ruslar tara­ fından Ocak 1878'de hatırılması olmasına rağmen, bu denge Avrupa odaklıydı. Torpido kullanarak yapılan ilk başarılı gündüz saldırısı 1884'te Fransızların Fuzhou'da iki Çin savaş gemisini batırınası ile gerçekleşti. Ancak, 1890'lara kadar en güçlü donanmalar bile Avrupa dışındaki duraklarda bayraklarını gösterebilmek için tam arınalı buharlı gemiler kullandı. Donanmalar ülke sularında ve kolonilerde/denizaşırı durak-

93) D. M. Schurman, The Education of a Navy:the Development of British Naval Strategic Thought, 1867-1914 (Mal bar, 1984) ; J. T. Sumida, In Defence of Naval Supremacy: Finance, Technology and British Naval Policy 1889-1914 (Boston, 1989); R. Walser, France's Search for a Batıle Fleet: Naval Policy and Naval Power, 1898-1914 (New York, 1992); L. Sondhaus, The Nava! Policy ofAustria-Hun gary, 1867-1 918: Navalism, Industrial Development, andthe Politics ofDualism (West Lafayette, Indiana, 1994) ; M. N. Vego, Austro-Hungarian Naval Policy, 1904- 1914 (Portland, Oregon, 1996); S. A. Knight, "The Evolution and Processes involved in the Manufacture of Armour Plate up to the Great War",]ournal of the Ordnance Society, 5 (1993), s. 58-61. 94) Menning, Bayonets before Bullets, s. 2. 336 SAV!\:ı VE DÜNYA larda herkesin görebileceği büyüklükte kuvvetler bırakmak konusunda bir ikilemde kaldı: Bu da sava§ta pek değerli olmayan zırhsız gemiler ve gambotlar karına§asını yarattı. Yine de, kıyıya yakın bölgelerde ve nehirlerde seyreden buharlı gemi­ ler bu gibi duraklarda önemli rol oynayabildi. Nehir gemileri Yangtze, Nijer ve Nil Nehri gibi Çin ve Afrikanehirlerinde çok önemliydi. Avru­ pa'nın nispeten küçük sava§ gemileri de kıyıya yakın sularda sık sık ben­ zer bir rol oynuyordu. Üç İngiliz sava§ gemisi 1849'daki iki muharebede Çin'in 23 adet korsan yelkenlisini yok etti ve bunlardan biri aynı yıl İngilizler arasında hiçbir kayıp verilmeden yakla§ık 1.200 top ta§ıyan 58 korsan yelkenlisini yok etmeye devam etti.95 Benzer §ekilde, küÇük gam­ bot kuvvetleri Avrupa'nın Melanezya96 ve İngiliz Kolombiyası'ndaki çı­ karlarını güçlendirerek kanoları ve köyleri acımasız harekatlada yok etti.97 Britanya'nın Avustralya kolonileri 1882'de gambot tedarik etti; bu da İngiliz koloni donanmalarının çıkı§ noktası oldu.

Avrupa Askeriİmkan ve Kabiliyeti

Donanma kaynaklarının Avrupa sularındaki çatı§malar üzerinde yoğunla§tırılması Avrupalı güçlerin geli§ mi§ kara imkanları için de geçer­ liydi. Avrupa dı§ında ana istihkam mevzileri kuruldu, ama bunlar genel­ likle kıyı kesimlerde konu§landırıldı ve amaçları donanma üslerini ve limanları diğer Avrupa güçlerinin saldırılarından korumaktı. Böylece, muhtemel bir Rus saldırısını engellemek için Avustralya'daki Sydney Limanı'na bir kale dikildi; Aborijinlere kar§ı yapılan savunmacia kıyas götürecek bir harcama yapılmadı. Avrupa dı§ındaki savunma mevzileri için yapılan harcamalar Avru­ pa'daki istihkamların toplam maliyeti ile kıyaslandığında en az düzeyde kaldı. İngilizler, olası bir i§gale kar§ı koruma sağlamak amacıyla 1850'lerde Man§ Denizi kıyı §eridinde, özellikle de Portsmouth yakınında kaleler

95) G. Fox, British Admirals and Chinese Pirates 1832-1869 (Westport, Conn., 1940), s. 107-8. 96) A. Preston ve J. Major, Send a Gunboat! A Study ofthe Gunboat and its Role in British Policy, 1854-1 904 (Londra, 1971); V. Rodman ve M. Cooper (yay. haz.), The Pacification of Melanesia (Ann Arbor, 1979). 97) B. M. Gough, Gunboat Frontier: British Maritime Authority and North-West Indians, 1846- 1890 (Vancouver, 1984). ON DOKUZUNCU YÜlYll 337 in§a ettiler. 98 Geleneksel istihkamlann etkinliği, özellikle yivli, çelik, arka­ dan dolma silahlarm geli§tirilmesi ve yeniden yerle§tirmeyi ortadan kaldı­ ran geli§IDi§ pnömatik geri tepme mekanizmalan olmak üzere, toplarda kaydedilen geli§melerden etkilendi. Bunlar da, Henry Brialmont (1821- 1903) tarafından tasarlanan ve Anvers, Liege ve Namur'u çevreleyen ve çok iyi korunan yapı§ık kaleler gibi, derinlemesine savunma sağlayan daha büyük kale yapılannın olu§masına yol açtı. Fransızlar, 1871 'den sonra ba§ka bir sava§ olduğu takdirde doğudan gelecek olan Alman saldınlarını engelle­ mek içirı uzun bir savunma kemeri yarattılar: Fransızlar ticaret yapabil­ mek içirı o zamana kadar olduğundan daha az alana sahipti. Fransa'daki Belfort ve Verdun gibi askeri üsler istihkam mevkileri ile çevrelendi. Siperlerin savunma potansiyelini kavrayamayan Rusya gibi güçler kaleler ve hareketsiz kale toplarına çok fazla, sahra toplarına ise az yatırım yaptı.99 Siperler kolaylıkla kazılabiliyordu ve dolayısıyla savunma siste­ mi olarak kalelerden daha devingendi; bu arada sahra topları da daha fazla hareket kabiliyeti sağlıyordu. Cepheleri korumak için kalelere ve mevzilere bel bağlama stratejisirlin akılsızlık olduğu Birinci Dünya Sava­ §ı'nda ortaya çıktı: Anvers, Liege ve NarnurAvusturya'nın 305 mm. ve Almanya'nın 420 mm.'lik ağır havan topları ile yapılan bombardımanın ardından dü§tü. Verdun'daki be§ kö§eli Douaumont Kalesi 1916'da Al­ manlar tarafından ele geçirildi, ama altı ay bile geçmeden Fransızlar tara­ fından geri alındı. İngiltere önde gelen koloni gücü olmasına rağmen askeri fikirlerini koloni sava§larındaki deneyimlere değil, Napoleon harekatları ve Al­ man Birle§me Sava§ları'nın değerlendirmelerine göre §ekillendirmi§ti. 100 Fransa da aynı yolu izledi. Yüzyılın ba§ında İngiliz askeri dü§ünürleri Amerikan İç Sava§ı ile de oldukça fazla ilgilendiler. Yine de, Avrupa devletlerinın askeri olu§umları Avrupa güç politika­ larına göre §ekillendirilmi§ olsa bile, bunun sonucunda ortaya çıkan kuv­ vet önceki yüzyıllara kıyasla daha fazla hareket kabiliyetine sahipti ve Avrupa dl§ına daha kolay ta§ınabildi. 1885'te Eritre'yi i§gal eden İtal-

98) M. S. Partridge, Military Planningfor the Defense of the United Kingdam 1814-1 870 (Westport, Conn., 1989); A.T. Patterson, Palmerston's Folly: the Portsdown and Spirhead Forts (Portsmouth, 1985). 99) N. Stone, The EastemFront: 1914-1917 (1975), s. 148-9. 100) H. Strachan, "The British Army and 'Modem' War: the Experience of the Peninsula and of the Crimea", J. A. Lynn (yay. haz.), Tools of War: Instrnments, Ideas, and Institutions ofWarfare, 1445-1871 (Urbana, 1990), s. 213. 338 SAV� VE DÜNYA yanlar, buradaki varlıklarını sağlamla§tırmak için telgraf telleri, buharlı gemiler, dikenli teller, elektrikli mayınlar kullanıp, köprü, yol ve kale in§aatları yaptılar. 101 Buharlı gemiler, demiryolu ve telgraf, kuvvetlerin intikal ettirilmesi ve geri getirilmesini kolayla§tırarak her bir devletin Avrupalı ve okyanus a§ırı askeri yapılarını birle§tirdi. Bu ise, hava gücü birliklerinin ve levazımın intikal ettirilmesinde daha büyük rol oynama­ sıyla, 1 945'ten sonra daha çok dile getirilen bir süreç oldu. Ancak, karı§ık demiryolu ölçekleri, yetersiz demiryolu araçları ve kötü örgütlenme cid­ di problemler yaratmasına rağmen, sürecin ba§lama noktası ve etkileri on dokuzuncu yüzyıla dayandırılabilir. 1885'te Saskatchewan'daki Metilerin isyanı ile kar§ı kar§ıya kalan Kana­ da hükümeti, Kanada Pasifik Demiryolu üzerinden batıya binlerce milis göndererek zafer getiren ezici bir üstünlük elde etti. Hükümet bunun ardın­ dan demiryolları için yeni bir ödenek çıkardı ve demiryolları aynı yıl tamam­ landı. 102 Emperyal güçler ileti§im ağları kurmayı da amaçladı ve bunu poli­ tik ve askeri bakımdan güç kazanma olarak değerlendirdiler. Ruslar, 1896'da Çiri'i, Mançurya'dan geçerek Vladivostok'a ula§an bir demiryolu için rıza göstermeye zorladı ve bu Çiri Doğu Demiryolu 1897-1904 arasında iri§a edildi. Ruslar, Lüda' da iri§a ettikleri limanlar ve Liaodong Yarımadası üze­ rinde kendilerine kiralanan Arthur Limanı ile Mançurya'da donanma faa­ liyetleri de gösterdiler. Kitchener komutasındaki İngiliz ordusu da 1896'da Sudan' ı i§gal edip Vadi Halfa'dan Ebu Hamad'a kadar çölü geçen bir demir­ yolu irı§a etti.Bu demiryolu 1898'de Atbera'ya kadar getirildi ve Sudan'daki İngiliz kuvvetlerine levazım sağlanmasında ana rolü oynadı. İngilizler, 1900'e gelindiğinde Hindistan'da 200.000 mil (322 km.) uzunluğunda bir demiryolu in§a etmi§lerdi, 103 ki bu da, Avrupa' dan kolo­ ni deneyiminin önemli bir rol oynadığı104 Avrupalı olmayan dünyaya yapılan, ama yapılması da gerekli olan, 105 teknoloji transfeririiribir yönünü

101) Dunn, "For God, Emperor and Country", s. 295. 102) R. Beal ve R. Macleod, Prairie Fire: The North-West Rebellion of 1885 (Edmonton, 1984). 103) I. J. Kerr, Building the Railways ofthe Raj 1850-1900 (Oxford, 1995). 104) R. MacLeod ve D. Kumar (yay. haz.), Technology and the Raj: Westem Technology andTec hnicalTransfers toIndia 1700- 1947 (Londra, 1995). 105) Headrick, The Tentaclesof Progress: Technology Transfer in the Age of Imperialism (New York, 1988) ; I. Inkster, "Prometheus Bound: Technology and industrialization in J apan, China and India Prior to 1914 - A Political Economy Approach", Annuals of Science, 45 (1988), s. 399-426; T. Morris-Suzuki, The Technological Transformatian of]apan from the Seventeenth to the Twenty-First Century (Cambridge, 1995). ON DOKUZUNCU YÜlYIL 339

olu§turuyordu. Demiryolları; jeo-politika, strateji ve lojistik bakımın­ dan daha önemli bir rol oynar hale geldi. Hindistan'daki İngilizler, 1897'de Kuzey-Batı Cephesi'ndeki Wazirilere kar§ı trenlerle birlikler ta§ıdılar. Üç yıl sonra Çin'de gizli örgütün Tianjin ve Pekin arasındaki

· hattı tahrip etmesi ba§kentteki elçiliklere yardım giri§iınlerinden vazge­ çilmesine neden oldu. 1900'de Pasifik'inöte tarafındaisyan alanı üzerinde bir demiryolu in§a edilmesi, kolera, kızamık ve bağınacanın da etkisi olmasına rağmen, Mayaların Meksika'ya kar§ı uzun zamandır süre gelen direni§lerinin kırılmasını sağladı. 1904'teki Angio-Amerikan Venezüella Krizi boyunca Kanada'nın i§gal edilmesi korkusu yakındaki Amerikan demiryolunun gözetlenmesine yol açtı. Rusya'da Trans-Sibirya Demir­ yolu'nun kapasitesi ve Baykal Gölü çevresindeki tamamlanmamı§ kısmı, 1904-5 yılları arasındaki sava§ta Rusya'nın Japonya'yı yenilgiye uğratma çabasında önemli oldu; bu demiryolu ile ayda yakla§ık 35.000 asker ta§ı­ nabildi. Ruslar, Kırım Sava§ı'ndaki konuıniarına yeniden dü§ınemeye kararlıydılar; o zamanlarda demiryollarının olmayı§ı takviye kuvvetle­ rin ve levazımın ta§ınınasını sınırlıyordu. Almanların Berlin-Bağdat demiryol u projesiAvrasya'da yeni bir jeopo­ litik eksen olu§turmak için tasarlandı. Fransızlar, 1898'den itibaren Af­ rika'da ve Hindi-Çin'de geni§ çaplı demiryolu in§aatları ba§lattılar. "Em­ peryal dü§üncenin geometrik temeli olarak"106 tanımlanan demiryolu, emperyalizmin akıllarda büyüyen coğrafyası kadar harekatların destek­ lenmesi için çok önemliydi. Ancak, demiryolları harekatlarda doğrudan kullanılma dı. Avrupa hakimiyeti · altına girmeyen Afganistan'da hiçbir demiryolu in§a edilmedi. Kuvvetlerin konu§landırılması ve takviye edilmesinde esneklik kaza­ nılması sava§ alanında muhakkak ba§arı getirmiyordu. Ba§arı kazanıl­ ması Avrupalı kuvvetlerin artan ate§ gücü imkanianna bağlıydı; bunun bir örneği de, 1898'de Omdurman'da Mehdi kuvvetlerini yenen İngiliz­ ler idi. 107 Sudan'daki İngiliz bölüğü 1.500 yardadan (1372 m.) etkili olan Martini-Henry veya Remington tüfekleri ku§andıkları takdirde 100 yar­ dalık (91 m.) cepheden dakikada on atı§ yapabildi. Fi§ekli tüfekler, Ga­ tling, Nordenfeldt ve Fransız Mitrailleuse gibi çok namlulu makineli

106) R. Betts, Tricouleur. The French Overseas Empire (Londra, 1978), s. 28, 134. 107) M. W. Daly,Empire on theile: N theAnglo-Egyptian Sudan I 898-I 934 (Cambridge, 1987). 340 SAV� VE DÜNYA silahlar, Maxim gibi tek namlulu makindi silahlar, dam dom kur§unları, 108 ve Fransız 75 mm. topu gibi etkili geri tepme mekanizmasına sahip hızlı atı§ yapabilen topların kullanılmaya ba§lamasıyla ate§ gücü arttı. Böyle­ ce, Omdurman'da Sudanlıların kayıplan 3 l.OOO'i bulurken Anglo-Mısır birlikleri yalnızca 430 kayıp verdi. Ulundi'de İngilizlerin Zulu kabilesi kar§ısında ve 1903'te Burmi'de Sakoto (Nijerya'da) ordusu kaf§ısında aldığı zaferlerdeki kayıpların oranı benzer biçimde çarpıcıydı. İkinci za­ ferde Halife ve iki oğlu öldürüldü ve Kuzey Nijerya'daki direni§ son bul­ du.109 Patenti Amerika'da Hiram Maxim tarafından 1884'te alınan Maxim silahı geri tepme enerjisi kullanıyordu ve hem güvenilirdi hem de kolay­ lıkla ta§ınabiliyordu. Su ile sağutulan tamamen otomatik bir silahtı. 1912'de İngiliz ordusu tarafından uyarlanan Vickers-Maxim makindi silahı dakikada 250 atı§ yapabiliyordu. ııo Bu gibi silahlar pek çok ni§ all­ cının açtığı ate§ ile e§değerdi. Mükerrer/otomatik bir silah olan makine­ li silah, endüstrinin sava§a uyarlanmasının bir metaforuydu. 1885'teki Berlin Konferansı'nın Afrika'ya modern silahların ihraç edilmesini yasaklama kararı göz ardı edilmesine rağmen, politik ko§ullar ve var olan kaynaklar ihracatı kısıtladı. Pek çok Afrikalı asker açık ara­ zide tüfeklere kar§ı pek de etkin olmayan geleneksel silahlar ku§anmı§tı. Afrika ate§li silahları, örneğin tek atımlık arkadan do lma tüfekler, genel­ likle modası geçmi§ silahlardı. Avrupa geli§melerine kaf§ılık olarak bazı Afrika devletlerinin ellerindeki silahlar geli§mesine rağmen Afrikalıla­ rın kullandığı barut ve toplarda da eksiklikler vardı. ııı İleti§im sistemleri ve ate§ gücü Avrupa askeri gücünün karadaki yayıl­ masında önemliydi, ama kolonilerdeki çatı§malar için uygun taktiklerlu ve stratejilerin geli§tirilmesi de önemliydi. Bazı kolani çatı§malan 'küçük sava§lar' olmaktan ziyade, (hepsi değilse de) Avrupa askeri sistemlerinin ve metotlarının test edildiği büyük sava§lardı. Avrupa'daki çatı§malarda (ya da Amerikan İç Sava§ı'ndaki çok önemli harekat bölgelerinde) dene-

108) E. M. Spiers, "The Use of the Du m Dum Buller and Colonial Warfare", Journalof Imperial and Comrrwnwealth History, (1975), s. 3-14. 109) D. Featherstone,Colonial SmaU -Wars, 1837-1901 (NewtonAbbot, 1973); LJames, The Savage Wars. BritishCampaigns in Africa, 1870-1920 (New York, 1 985); H. Whitehouse, Batıle in Africa, 1879-1914 (Fieldhead, 1987); R. H. Dusgate, The Conquest of Northem Nigeria (Londra. 1985). 1 10) Menning, Bayonets before Bullets, s. 108. lll) Kanya-Forstner, "TrenchMarines", s. 151-2. ON DOKUZUNCU YÜZVIL 341 yimlenenlerden çok fa rklı mesafe ve kuvvet-alan oranlarına Üi§kin fak­ törlere uyum sağlama ihtiyacı doğdu. Bu da, yava§ hareket eden mevzi sava§lanndan ziyade hafif piyadelerden olu§an hareketli kollara önem verilmesine neden oldu. Bugeaud'un 1841-7 yıllan arasında Cezayir'de, Louis Faidherbe'nin 1850'ler ve 1860'larda Senegal'de ve Joseph Cal­ lieni'nin 1890'larda Hindi-Çin ve Madagaskar'da yürüttüğü gibi, Fran­ sız harekatları ile diğer Avrupalı kuvvetlerin ilerleyi§inde buna rast­ lanıyordu.112 Avrupa kuvvetleri muharebede yaylım ate§i, kale düzeni, piyadelerin süvarilere kar§ı verdiği geleneksel kar§ılık olan sıkı düzen hadara güveniyorlardı. Bu teknikler Afrika'daki sava§ alanlarında etkili oldu, ama Birinci Dünya Sava§ı'nda Avrupa'da pek i§e yaramadı. Gerçekten de, koloni sava§larına, Avrupa'nın 1914't eki sava§a hazır­ lanmasını geriletmi§ olarak bakılabilir. Afrika'daki çalılık sava§ı ortası bo§luk kare düzenine ve yaylım ate§ine hayat verdi ve soğuk çeliğin §Ok etkisine olan inancı sağlamla§tırdı. Kale düzenleri Zulular gibi ku§atma kuvvetlerine kar§ı değerli oldu. Topların değerinin küçülmesi -ki bu­ nun bir nedeni, ağır topların kolani çatı§malarında önemli bir rol oyna­ mayı§ıydı- ve hatta makineli tüfeği Avrupalı piyadelerin saldırılarını püskürtmehen ziyade 'vah§ileri' korkutırrak için daha kullanı§lı görmek gibi eğilimler de ortaya çıktı. Buna ilaveten, mızraklı süvariler de dahil olmak üzere geleneksel süvariler koloni sav3§larında ortaya çıktı ve süva­ rilerin arme blanche olarak yararına inanılmasıyla İngilizlerin et-Tellü'l­ Kebir'de Mısırlılam kar§ı aldığı zafer (1882) gibi zaferler sürdürüldü. Gü­ ney Afrika Sava§ı'nda sınırlı bir etkiye sahip olmasına rağmen, İngiliz süvarileri ani taktiklere bağlı kaldı.

Emperyalizm ve Darwincilik

Sava§ alanında alınan zaferierin yanı sıra, on dokuzuncu yüzyıl emperya­ lizminin temelinde yatan büyük politik irade, engeller kar§ısında bile ısrarcı davranma kararlılığını doğurdu. En çok ırkçı ve kültürel küstahlıkla

112) C. E. Callwell, Smail Wars: their Principles and Practice (Londra, 1896); J. Gottman, "Bugeaud. Gallieni, Lyautey: the Development of French Colonial Warfare", E. M. Earle (yay. haz.), Makers of Modem Strategy (Princeton, 1944), s. 234-59; Hoisington, Lyautey, s. 7-8; H. L. Wesseling, "Colonial Wars and Armed Peace, 1870- 1914: a Reconnaissance", Itinerario, 5 (1981), s. 61-3; D. Porch, Tlıe Conquest of Morocco (New York, 1983), s. 184-8. 342 SAVAŞ VE DÜNYA ili§kilendirilen veya böyle ifade edilen bir görev duygusu Avrupa emperya­ lizminin ve mülteci Avrupalıların emperyalizminin özelliğiydi. Ba§arılı emperyalizm ise bu küstahlığın 'kanıtı' olarak sunuluyordu. Popüler kültü­ rün a§ın milliyetçilikle ifade edilmesi bu macera ve taahhüt anlayı§ını yansıtıyordu. 113 Israrcılık, görev duygusu ve Avrupa dı§ındaki emperyalizmi biçimlen­ diren ırkçı/kültürel küstahlık, Avrupa dünyasındaki stratejik ve taktik dü§ünceleri de etkiledi ve bu sıradan vatanda§ın giderek büyüyen askeri ve donanma harcamaları ve (İngiltere hariç) barı§ zamanında askere alı­ ma rıza göstermesi ile daha da fazla gözler önüne serildi. 1870'lerin doğal rekabet edebilirlik fikrini öne süren Sosyal Darwinciliği ve sonrası saldı­ rıya dayalı askeri planlamaya gösterilen ilgiyi artırdı ve Clausewitz'in yeniden canlanması ile aynı zamana rastladı. Clausewitz özellikle İngil­ tere' de Darwin ci gözlerle okunup Sosyal Darwincilik görü§lerini destekle­ dikçe iki olgu birbiri içine geçti. Akademisyenler, bilim adamları, sanat­ çılar, rahipler ve entelektüeller de yayılma ve çatl§ma için mantık geli§tir­ mede önemli rol oynadılar. Sava§ halkların yenilenmesi ve çökü§ten kur­ tulu§ olarak değerlendiriliyordu. Pek çok entelektüel milliyetçiler konu­ sunda ikna oldu; milletler arasında birlik fikrine pek fazla değer verilme­ di. Muzaffer irade kavramı Romantizm ile uluslararası ili§kileri birbirine bağladı. 114 Ne gelirse Tanrı'dan gelir inanı§ı gibi, Almanya ve diğer yer­ lerdeki Binyılcılık teolojisi bu ruhsal dünyaya katkı sağladı. Böylece, eği­ timli seçkinler sava§ın ahlaki bir değeri olduğuna inanır oldular. Bu da özveri temaları ve dirimselcilik fikirlerine odaklanan bir 'rasyonellikti'. Buna ilaveten ve yine aynı amaca hizmet ederek, sanayiciler silahianma programlarının ekonomik ve sosyal menfaati için baskı yaptılar. Saldırı yapma moda olduğundan, Clausewitz'in savunma sava§ına ili§­ kin bölümü [On arW (Sava§ Hakkında) kitabının en uzun bölümü] büyük oranda göz ardı edilmi§; bazı çevirilerde ise bu kısım büsbütün atlanmı§tır.

ı ı3) W. H. Schneider, An Empire for the Masses: the French Popular Image of Africa, 1870-1900 (Westport, Conn., ı982); T. G. August, The Seliing of the Empire: British and French ImperialistPropaga nda, 1890- 1940 (Westport, Conn., ı 985); D. Geyer, Russian Impe­ rialism: the lnteractionofDomesticand Foreign Policy, 1860-1914 (Leamington Spa, ı987); W. R. Katz, Rider Haggardand the Fiction of Empire: a Criti-cal Study of British Imperial Fiction (Cambridge, ı 989); J. Richards (yay. haz.), Imperialismand ]uvenile Uterature (Manchester, ı989) ; J. Mackenzie (yay. haz.), Popular Imperialism and the Military (Manchester, ı990). ı ı 4) R. N. Stromberg, Redemption by ar,W the InteUectuals and 1914 (Lawrence, Kansas, ı982). ON DOKUZUNCU YÜlYIL 343

Strateji ve taktik uzmanları, saldınları sürdürmek ve sava§ alanında daha da öldürücü silahlar kullanarak zafer kazanmak için daha da büyük ordu­ lar kurulması için çağnda bulunuyo-r ve zorunlu askerlik ile dünya çapın­ daki askeri talirolerin mümkün kıldığı çok sayıdaki destek kuvvetlerin önemini vurguluyorlardı. Daha büyük ordular için yapılan baskı nüfus ve doğum oranlan konusunda, özellikle de Almanya'dan daha dü§ük bir doğum oranına sahip olan Fransa'da endi§e duyulmasına neden oldu. Fransız zorunlu askerlik sistemi ile daha da kötüle§en bu nüfus durumu Fransızların Franko-Prusya sava§ı boyunca dü§man kuvvetlerin Fransız­ lara kar§ı sayı üstünlüğüne sahip olmasına yol açtı. Devasa Rus ordusu ile ittifak kurmak Fransız politikacıları için hayati öneme sahip bir konu olmaya ba§ladı. 1900' de, destek kuvvetler hariç bir milyondan fazla askeri ile Rus ordusu, 1826 ile 1912 yılları arasında yüzde 25 daha fazla büyüdü.115 İngiliz gönüllü hizmet geleneğine bağlı İngiliz askeri dü§ünürleri zorunlu askerlik olmadan gelecekteki bir kitle ordusu ile nasıl sava§ılacağı ikile­ mine dü§tüler. Amerikan İç Sava§ ı İngiltere 'yi büyülemi§ti. Camberi ey'de eğitim gören ordu adaylarının /Albay George Francis Robert Henderson'ın yazdığı StonewaU]acksonand the American Civil War (StonewallJackson ve Ameri­ kan İç Sava§ı, Londra, 1898; 3. baskı, Londra, 1902) isimli kitabı okuyup Stonewall Jackson'ın yürüttüğü 1862 tarihli vadi harekatının ayrıntı­ larını bilmeleri bekleniyordu. Bu harekatta seyyar Konfederasyon kuvveti iyi bir manevra yaparak kendisinden daha büyük olan Birlik kuvvetini yenilgiye uğrattı. Henderson, 1862 tarihli Fredericksburg harekatına ili§­ kin bir çalı§ma da yayımladı. Polonyalı banker Ivan Bloch, Future of War (Sava§ın Geleceği, ilk basım 1897, New York, 1899) isimli kitabında modern askeri teknoloji ile endüstriyel gücün bile§iminin Büyük Avrupa Gücü sava§lannı müm­ kün olamayacak kadar yıkıcı bir hale getirdiğini ve böyle bir sava§ patlak verirse sava§ın ancak taraflardan biri açlık ve devrime boyun eğdiği takdir­ de biteceğini öne sürmesine rağmen, yalnızca birkaç Avrupalı dü§ünür orduların geni§lemesi ve askeri metotlardaki deği§ikliklerin gelecekteki herhangi bir sava§ta neden olabileceği korkunç kayıpları öngörmü§tü. Daha önce Friedrich Engels, Amerikan İç Sava§ı'nın gelecekte Avrupa ülkeleri arasında ortaya çıkacak olan sava§ın muhtemel tahrip oranına

115) W. M. Pintner, "The Burden ofDefense in imperial Russia, 1725-1914", Russian Review, 43 (1984), s. 247, 249. 344 SAVAŞ VE DÜNYA

işaret ettiğini iddia etmi§ ve bunun da var olan devlet ve sınıf hegemon­ yalarını zayıflatıp devrim yapılmasını olası kılacağını düşünmüştü. An­ cak, kitle savaşlanndan ders almayan subay kolordulan ile profesyonel ordu liderlerinin bulunduğu Kıta' da Amerikan İç Savaşı'nın Avrupa aske­ riyesi üzerinde yarattığı etki kayda değer görülmedi. 1864-5 yıllarının kış aylarında Virginia' daki Petersburg' da yapılan muharebede görülen siper savaşının ayıncı özelliği ancak 50 yıl sonra fark edilebildi. Siper alan Türk tüfekli askerlerinin Rus cephe saldırılannda düşmanın ağır kayıplar vermesine yol açtığı 1877 tarihli Plevne Savunması'nda da aynı duruma rastlandı. İkinci Plevne Savaşı'nda Rus erlerinin yüzde 23'ü kaybedildi. 116 Benzer §ekilde, Türkler, 1877'de Şipka Geçidi'nde ateş hattı ile korunan Rus mevzilerine düzenledikleri saldırılarda ağır kayıplar ver­ diler. Plevne'ye hücum etmek için arka arkaya yapılan denemeler, top ateşi ile siperlerin yok edilmesinde yaşanan güçlükler, makineli silah­ ların ve büyük miktarda mühimmatın kullanılması da dahil olmak üze­ re, Birinci Dünya Savaşı hakkında önceden fikir verdi. Plevne ancak ku§atılıp açlıkla yüzleşince teslim oldu, fakat Ruslar doğrudan piyade saldınlarının sınırlarını anlayamadılar. Fakat doğrudan saldırının ter­ cih edilmesi yalnızca kültürel bir görkemli eylem tercihinden kaynaklan­ mıyordu, aynı zamanda Rus lojistik sınırlarını ve kaqı saldırılan önle­ mek için üstünlüğü elde tutma ihtiyacını yansıtıyordu. Plevne düştü ve Türkler savaşı kaybetti. Amerikalılar, İç Savaş deneyimine rağmen saldırıya önem vermeye devam ettiler. Savaş alanında Amerikan yerlilerine kaqı hizmet verme ne İç Savaş'tan sorıraki yıllarda çok daha ölümcül hale gelen ateşli silah­ lar ne de büyük sayılardaki askerle başa çıkma konusunda eğitim sağladı. Bunun yerine, muazzam ateş gücü desteği veya dolaysız yaklaşımdan zi­ yade moral ve ruhani özellikler vurgulandı. Ancak, Amerikalılarm zayıf da olsa Avrupalı bir düşmanla kar§ı karşıya geldiği 1898 tarihli İspanyol­ Amerikan Savaşı yüksek hızda dumansız mermiler ate§leyebilen şarjörlü tüfekler ve siperlerin önemine işaret etti. Alman-İspanyol Mavzer tüfek­ leride özellikle etkiliydi.1 17 Bu sava§ ordudan çok yeni geli§en güçlü Ame­ rikan donanınasıiçin a§ikar bir zaferdi. 118 1894'te, halihazırda güçlü olan

ı ı6) Menning, Bayonets before Bullets, s. 64. ll7) S. D. Jamieson, Crossing the Deadly Ground: United States Amıy Tactics, 1865-1899 (Tuscaloosa, ı994); Smith, Spanish-AmericanW ar, s. 2ı5. 118) M. R. Shulman, Navalism and theEmergence of AmericanSea Power, 1882-1893 (An­ napolis, 199 5); W. R. Herrick, The American Naval Revolution (Baton Rouge, ı 966). ON DOKUZUNCU YÜlYIL 345

Amerikan donanınası Brezilya' daki iç savaşı büyük oranda e tkiledi ve İngiliz nüfuzuna bir darbe indirdi.l19 Avrupa emperyalizminin en pai-lak çağı, Avrupa ile dünyanın geri kalanı arasındaki büyük askeri açığı yansıtıyordu, ama Birinci Dünya Savaşı'na dek Avrupa'nın pek çok kısmında görülen hızlı demografik büyüme gibi birkaç etkenden kaynaklanan politik-kültürel değişikliklerin de ürünü oldu. Bu politik-kültürel değişiklikler Avrupa'nın okyanus aşırı toprak hakimiyetini vurguluyordu. Avrupa demografik yayılması böyle bir hakimiyeti somutlaştırma ve yerli direnişine temel oluşturabilecek kara ve halk kimliğini yıpratmada büyük rol oynadı. Bu da en çok Gü- . neydoğu Asya adalan, Kanada ve Kazakistan ile ABD ve Brezilya gibi bağımsız devletlerde görüldü. Uzun mesafeli Avrupa göçleri buharlı ge­ miler ve demiryolları ile oldukça kolaylaştı. 1898'de Fransa ve İngiltere arasında Güney Sudan'a ilişkin çıkarlan ve buraya konuşlandırılan küçük düşman kuvvetler nedeniyle patlak veren Faşoda Krizi120 gibi gerilimler yaşanıyordu. Ama Avrupa emperya­ lizmi, güçlerin ister Avrupa'da isterse denizaşırı bölgelerde düşmanlıkla­ rını savaşa taşımadan okyanus aşırı topraklan ele geçirme konusunda yoğun bir rekabet içine girmelerine neden olan uluslararası kritik duru­ mu da yansıtıyordu. İngilizler, telgrafhatlarını kontrol edebilmeleri saye­ sinde bilgileri kendi istedikleri gibi yönlendiriyor121 ve Avrupa sulanndaki büyük donanma güçleriyle anlaşmazlığı savaşmadan çözüyorlardı. Ancak, düşmanlık tehditlerinden genel olarak kaçınılıyordu. Bu ne­ denle, 1850'lerde ticaretlerine Japonya'yı dahil etınek isteyen güçler çatış­ maktan ziyade rekabet ettiler. Çin'deki yabancı karşıtı Boxer Ayaklan­ ması çoğunluğu Japon askerlerinden oluşan ve 1900'de Pekin'i işgal eden uluslararası bir kuvvet tarafından bastırıldı. Bu kuvvet hızlı ateş eden Krupp toplar kuşanmış Çinlilerin baskısı altındaki kuşatılmış elçilikleri kurtarmak için zamanında yetişmişti. İşbirliği veya daha ziyade anlaşmazlıkların uzlaşma ile çözüme ulaş­ tınlması arayışı bir dizi Avrupa müzakeresinin yapılmasına neden oldu: Angio-Hollanda Sumatra Andaşması (1871), Berlin Kongresi (1884-5)

119) S. C. Topik, Trade andGunboats. The United States andBraz ilin the Age ofEmpire (Stanford, 1996), s. 145-54. 120) G. N. Sanderson, England,E urope and the Upper Ni/e, 1882-1899 (Edinburgh, 1965); D. L. Lewis,The Race toFashoda: European Colonialism andAfricanResis tance in theSeramb/e for Africa (1987). 121) Headrick, Invisible Weapon, s. 85. 346 SAVf'.5ı VE DÜNYA ve 1886 ve 1890 tarihli Anglo-Alman anla§maları gibi müzakereler ile Eski Dünya'nın büyük bir kısmı ve Yeni Dünya'nın bazı bölgeleri Avru­ palı güçler arasında payla§ıldı. İngiltere ve Fransa 1887'de Hebridler'deki çıkarlarını korumak üzere karı§ık bir komisyon olu§turmayı kararla§tırdı ve Almanya ile İngiltere 1885'te Yeni Gine ve Pasifik'teki yayılma alanla­ rını sınırlama konusunda anla§maya vardı. Bu i§birliği Avrupa sistemi­ nin güçlü bir yönünü, yani devletlerin birbirlerini tehdit olarak algılama­ sına yol açan korkuların yanında uzla§ma anla§malarının yapılması için mekanizmaların ve geleneklerin de olduğunu gösteriyordu. Gerçekten de, on dokuzuncu yüzyılda sürekli çatı§malar olmaksızın rekabet eden imparatorlukların muazzam ölçüde geni§lemesi bu sistemin ne derece güçlü olduğunu ortaya koydu. Sistemin yirminciyüzyıldaki çökü§ü Avrupa gücünün kötü sonunu getirdi. 8 Sava� ve Devlet 1450-- 1 900

Sava§, nedeni, süreci ve devlet kurmanın bir sonucu olarak hem tarihçi­ ler hem de politika bilimcileri arasında tarihe yerle§mi§ ve §imdilerde moda olan bir yakla§ım biçimidir: Sava§ devlet kurmak ve devlet kur­ mak da sava§ demektir. Sava§, sosyoekonomik eğilimler veya ülke için­ deki olaylara veya yapısal ve politik geli§melere odaklanan, organik veya ayrı ayrı bölümler §eklindeki bir anlatım yerine, uluslararası ve ülke için­ deki alanları ili§kilendirmeyi ve devlet kurmakla -çağda§ politik toplu­ mun merkezi, yapısal bir özelliği- kronolojik detayları, yani çatı§maların detaylarını sıraya koyan açıklayıcı bir model ortaya koyar.

Şiddetin Devlet Tekelinde Olması

Sava§ ile devlet arasındaki ili§kinin pek çok yönü bulunmaktadır. Dev­ letin sava§ları idare etmedeki etkinliğini artırmak için geni§lemesi, özel­ likle askeri deği§imi desteklemek için gerekli olan yönetim örgütlenme­ sindeki deği§iklikler, politik toplum düzeni ve ekonomik politika ana 348 SAVAŞ VE DÜNYA

Resim 59: Marshal Feuillade'ıh yaptır­ dığı ve Paris'teki Place des Victoires'da bulunan XIV. Louis heykeli. Avusturya elçisi 1686'da Fransa d!§i§leri bakanına yaptığı §ikayetinde, "Monsr. de la Feuil­ lade'ın hayalinin aksine, imparatorun el­ leri zincirlenmi§ bir kölenin konumunda olmadığını" söyledi. Bunun ise yeni heyke­ lin altında bulunan ve zincire vurulmU§ bir köleyi temsil eden figürlerdenbirine dikkat çekilmesi için uygun olacağını dü§ündü. konudur. Önemli olan ba§ka bir nokta ise, devletin örgütlenmi§ §iddetin ne derece bir dı§avurumu olduğudur. Bu, hükümetlerin, vatansız korsan­ lar ve paralı askerler pahasına böyle bir §iddeti tekellerinde bulundurma hırsıyla yakından ili§kilidir. Gerçekten de, §iddetin tekelle§mesi, i§levsel­ den ziyade me§rutiyetçi bir hükümdarlık anlayı§ının yaygınla§masıyla devlet olmanın tanımı haline gelmi§tir. Bu nedenle, on dokuzuncu yüzyılda, o döneme kadar Avrupa siste­ minde yaygın olan uygulamaların sayısında bir azalma gerçekle§mi§ti. Askeri giri§imcilik, paralı asker tutma veya olma azaldı ve bu devletler arasındaki ili§kiler kadar devletler ile devlet olmayan olu§umlar arasın­ daki ili§kileri de e tkiledi. Yabancı yardım ve doğrudan asker alma sübvan­ siyon ile dolaylı asker toplamanın yerini aldı. Kırım Sava§ı İngiliz hükü­ metinin sava§ta hizmet etmeleri için Avrupalı yabancı paralı askerlere görev verdiği son sava§tı.1

ı) C. C. Bayly, Mercerıariesfo r the Crimea: theGerman, Swiss andItalian Legiorıs in British Service, 1854- 1856 (Montreal, ı 977). SAVAŞ VEDEVLET 1450-1900 349

Kuzey Afrika'nın hükümetçe desteklenen ve hükümeti destekleyen Berberi korsanlan gibi, hükümet izniyle çalı§an korsan gemileri ve İngi­ liz Doğu Hindistan Kumpanyası gibi bölgesel güce sahip ticari §irketler, çoğunlukla on dokuzuncu yüzyılda yava§ yava§ tasfiyeedildi. Bu gibi uygu­ lamalann bırakılması tamamen devletin kontrolü altında olmamaların­ dan ötürü, neden oldukları devlet içi çatı§maları ate§lemeleri dolayısıyla gerçekle§ti. Ayrıca, bu uygulamaların kaldırılması yapılanların bir sis­ tem, yani açıkça tanımlanmı§ bir örgüt ve detaylı yönetim kuralları ile devletçe yöntendirilen sistemler açısından bakıldığında, akılcılık yoluy­ la kendilerini tanımlayan devletler ve toplumlar için anakronik olduğu­ nu da yansıtıyordu. Şirketlerin bölgesel ve askeri rollerine son verildi. Böylece, 1882'de İtalyan hükümeti Kızıl Deniz'in ağzına yakın Eritre'de bulunan ve 1870'de Rubattino Buharlı Gemi Şirketi tarafından satın alınmı§ olan Assab'daki kömür madenciliği üssünü devraldı. Bu ise İtal­ yanların Güney Nijerya'yı ve §irketin ordusu Nijerya Kraliyet Jandarma T e§kilatı'nı kontrol etmesini sağladı. İstisnalar da oldu, ancak bunlara pek rastlanmadı. Burma'da yerliler­ den olu§an bir gönüllü süvari birliği kurmu§ olan, günümüzdekilere ben­ zer bir maceracı ve Birinci Burma Sava§ı gazisi James Brooke (1803-68) Sarawak'daki bir isyanın hastınlmasına yardım etti ve Brunei prensi tara­ fından buranın valiliği ile ödüllendirildi (184 1). Bu ise kendisine ve halefieriolan yeğeni ile yeğeninin oğluna Sarawak'ın 'beyaz racaları' den­ mesini sağlayan bölgesel konumlarının temelini olu§turdu: Yeğeninin oğlu 1946'ya dek Sarawak'ı İngiliz Krallığı'na teslim etmedi. Devlet tarafından örgütlenmeyen §iddet, özellikle korsanlık ve top­ rak ele geçirmek için özel giri§imlerle düzenlenen seferler on dokuzuncu yüzyılda büyük oranda ortadan kaldırıldı. Sarawak'ta korsanların bastırıl­ masında asıl rolü oynayan ki§i Brooke olmasına rağmen, bu, devletlerin gücü tekelle§tirme becerilerini hem yansıttı hem de geli§tirdi. 2 Yine de, Avrupa güçleri, özellikle de Britanya, Çin açıklarında, Doğu Antiller' de, İngiliz Kolombiyası açıklarında, Pasifik'te ve Basra Körfezi'nde korsan­ ları bastırmak için büyük çaba sarf etti. 1819'da Bombay'dan hareket eden İngiliz donanma gücü Basra Körfezi'nde bulunan Resü'l-Hayme'deki

2) N. Tarling, Britian, the Brookes and Brnnei (Oxford, 1971), ve The Burthen, TheRisk and the Glory: a biography of Sir ]ames Brooke (Oxford, 1982); J. E. Thomson, Mercenaries, Pirates, and Sovereigrıs:State-Buildingand Extrate rritorialViolence in Early ModemEurope (Prin­ ceton, 1994). 350 SAVAŞ VE DÜNYA

Resim 60: Glen Shiel Çarpl§ması, 10 Haziran 1719. İngilizlerin Kuzey İskoçya'da İspanyol-J acobusçu kuvvetine kar§ı aldığı zafer. Avrupa sava§lan tek tip değildi. İngiliz ve Jacobusçu kuvvetleri arasında büyük farklılıklar vardı. Glen Shiel Çarpı§ması'nda havan topu ate§i ile desteklenen hükümet kuvvetleri üstünlüğü ele geçirdi ve Jaco­ busçulann kanatianna ba§anyla saldırdı. Savunmaciakalmalanna rağınen, kararlılıktan yoksun oldukları için Jacobusçular dağıldılar.

Qasimi korsan üssünü yok etti ve filolarınıenkaza çevirdi. Bu ise 1820'de korsanlığı sona erdiren bir anla§masının imzalanmasını zorunlu kıldı. İngilizlerin 1839'da Aden' i ele geçirmesinde yerel korsanlığı bitirme arzu­ ları büyük rol oynadı.3 Köle ticaretinin yasaklanması ve yasaklamaları yaymak ve uygula­ mak için ardından alınan önlemler, önce devlet tarafından yönlendiri­ ten ve daha sonra devletle ili§kisi olmayan §iddetin sona erdirilmesi için tasarlanan giri§imlere önemli ömeklerdi. İngiliz donanınası köle ticareti­ ne, özellikle de Afrika'dan Doğu Asya'ya yapılan köle ticaretine karşı faaliyet gösterdi ve bu yıkıcı ticareti durdurmak için §iddet uyguladı. 4

3) G. Fox, British Admirals and ChinesePirates, 1832-1869 (Londra, 1940); B. M. Gough, "Pax Britannica: Peace, Force and World Power", Raund Table, 314 (1990), s. 173-4. 4) R. Howell, The Royal Navy and the SlaveTrade (New York, 1987). SAVAŞ VE DEVLET ı 450-ı 900 351

Resim 6l:Erhard Schoen tarafından resmedilen Mürıster KU§atması, 1535. Bu ağaç oyma sayısız kargılı asker ile top bataryalarını birle§tiren bir ordunun Anabaptistler elindeki Münster'i ku§atmasını göstermektedir. Münster'in istihkiiınlarıhenüz moder­ nize edilmemi§ olduğu için §ehir dü§tÜ ve Anabaptistler öldürüldü.

Avrupalı güçler hem Avrupa sınırları içinde hem de kolonilerinde, denizde ve karada askeri gücü tekellerine almaya çalı§tılar. Kazaklann devlet kontrolünde hem Ukrayna hem de Güney ile Güneydoğu Avru­ palı Rusya'dan azar azar getirilmesi (y. 1650-1800), bir §iddet tekelini kuran devletin önemli bir örneğiydi.5 1860'ta Giuseppe Garibaldi'nin Sicilya ve Napali'yi almak için kullandığı kırmızı gömlekli gönüllü kuv­ veti İtalyan ordusuna katıldı ve 1862'de, o zamanlar bir Papa devleti olan Roma'yı ele geçirmek için bir ordu kurduğunda İtalyan ordusu tara­ fından yenilgiye uğratıldı. Şiddetin tekelle§mesi, içteki pasifle§me ve dolayısıyla toplumların kontrol edilmesiyle de bağlantılıydı. Bu, ağırlığı ve çapı büyük oranda deği§iklik gösteren, yava§ ilerleyen ve 1945'ten sonra terörün ve devlet otoritesini tehdit eden diğer §iddet olaylarının tırmanmasıyla birlikte zorlanan ve kısmen tersine döndürülen bir süreçti. Ancak, Avrupa devlet­ leri partizan grupların içteki politik hedeflere ula§mak için örgütlü §iddet uygulamalarını engellemeye uğra§ıyorlardı. Kan davalarına kar§ı da adım­ lar attılar. Devletin faaliyetleri §ahsi alanda o kadar ısrarcı değildi, fakat

5) J. Glete, Navies aru1Nations . Warships, Navies andState Building in Europe andAmerica, 1500-1860 (Stockholm, 1993), s. 477-81; S. Longworth, The Cossacks (Londra, 1969). 352 SAV/\Ş VE DÜNYA

Resim 62: Harap Olm� Brederade Kalesi ile Uzaktaki Haarlem Manzarası, 1655. Jan van der Croos tarafından resmedildi. Hem topların fazla sayıda hem de bağımsız hükümdarların askeri kuvvetlerinin büyük olması sayesinde pek çok Ortaçağ istihkam­ ları demade olmu§tU. Buna ilaveten, Breda gibi yeni istihkam mevzileri cephe bölgele­ rinde toplandı. Breda, 1625'te İspanyolların eline geçti ve 1637'de yeniden alındı. düello yapmayı yasaklayan veya en azından sınırlayan ve silah sahibi olmaya kısıtlamalar getiren önlemler alındı. Bunlardan sonuncusu sosyal uzmanla§manın ve sava§ın pro­ fesyonelle§mesinin önemli bir yönüydü. Eğer silah sahibi olmaya kısıtla­ ma getiren adımlar zorunlu askerlik ve askeri rezervlerin mevcudiyeti üzerinde önemle d urulduğu on dokuzuncu yüzyılda atılsaydı, bu yine de hükümetlerin kitleleri askere alma ve bunun sonuçlannı kontrol etme kararlılığının altını çizmi§ olurdu. Genellikle, sava§ alanında kullanılabilecek silahlar ile ki§isel silahlar arasında bir ayrım vardı. Bunlardan ilki devlet tekelindeki silahlardı. Bu durum ise, ilk geli§im dönemlerinden itibaren toplar ve on sekizinci yüzyılda kullanılan çakmakta§lı silahlar için söz konusuydu. Av tüfekle­ rinin ve diğer ki§isel silahiann siviller arasında yaygınla§ması büyük bir askeri sonuç doğurmadı. En geli§mi§ istihkamlann çoğu on altıncı yüzyıl­ da, hepsi ise on sekizinci yüzyılda merkezi hükümet kontrolü altına alın­ dı: Böyle istihkamlan sürdürmek için gerekli kaynaklara sadece devletler SAVAŞ VE DEVLET 1450-1900 353 sahipti. Sava§ topları, İskoçya'da, 1456'da Kont Douglass'ın Threave'deki kalesinin 'büyük bir bombardıman' kar§ısında teslim olması gibi, boyun eğmeyen §ehirler ve aristokratların kalelerine kar§ı kullanılıyordu. Avrupa'nın dı§ında silahların ve istihkamın kontrol edilme §ekli bü­ yük-oranda farklılık gösteriyordu. Örneğin, Amerikan yerlileri arasında önemli ölçüde bireysel kontrol varken Çin' deki durum farklıydı ve Japon­ ya' da ise daha az kontrol vardı. Bireylerin silah sahibi olması Gibbon tarafından barbar olarak ilan edilen toplumların bir özelliğiydi ve askeri karakterleri açısından gerçekten önemliydi. Böyle bir mülkiyetin ve ka­ bile otoritelerinin elindeki sınırlı kontrol bu gibi toplumlarca sava§ın Avrupalıla§tırılmasını imkansız kılıyordu. 'Barbarlar' militarize olmu§ ama bireyci olarak tanımlanabilir; 'medeniler' ise sava§ın yarattığı ve silahların, elbette sava§ alanında kullanılan silahların, merkezden örgüt­ lendiği devletlerin üyeleri olarak tanımlanabilir. Avrupa kolani hakimiyetinin yayılması, Avrupa'nın silah sahibi olma ve silahların kullanılması konusundaki görü§leri ile uygulamalannın ya­ yılmasını da gerektirdi. Bu ise Avrupalıla§manın pek de kabul görmeyen bir yönüydü. Bu yön, ayrıca, pek çok kolani gücünün temsilcilik doğasıy­ la ve düzenli ordunun bir parçası olmayan yerel askeri birliklerin kulla­ nılmasıyla uyu§uyordu. Avrupa içinde yüksek oranda rekabetçi ve kavgacı uluslararası sistem bir hükümet deği§ikliğine gidilmesi için baskıların artmasına yol açtı,6 ama bu durum Avrupa ile de sınırlı kalmadı. On altıncı ve on yedinci yüzyıldan birkaç önemli örnek vermek gerekirse, Ekber (1556-1605) ha­ kimiyetindeki Moğol Hindistan, Bayinnaung (155 1-81) hakimiyetindeki Burma, Agung (1613-45) hakimiyetindeki Mataram, I. Ab bas (1587- 1629) hakimiyetindeki İran ve ilk iki Büyük Vezir, Köprülü Mehmed Pa§a (1656-61) ile Köprülü Fazıl Ahmet Pa§a (1661-76) idaresindeki Osmanlı İmparatorluğu da uluslararası hırsların etkile§imi, geli§mi§ askeri imkan ve kabiliyeti, özellikle sürekli kuvvetlerin geli§tirilmesi ile yöne­ tim reformunu ortaya koydu. Ancak, böyle bir 'reform' bürokratik merkez­ le§meden daha çok sosyal açıdan güçlülerle uzla§maya odaklanmı§tı; bu-

6) B. M. Downing, The Military Revolution and Political Change. Origins of Democracy and Autocracy in Early Modem Europe (Princeton, 1993); B. D. Porter, War and the Rise of the State. The Military Foundations ofModem Politics (New York, 1994) ; T. Ertman, Birth of the Leviatlıan. Building States and Regimes in Medieval and Early Modem Europe (Cambridge, 1997). 354 SAVAŞ VE DÜNYA

nun nedeni ideolojik gerilimleri, yasal güçlükleri, yönetim kısıtlamalan ve politik problemleri olması değildi. Yeni bir uzla§maya varma çabası merkezile§tiriciydi, yani bölgesel elit tabakanın dikkatini merkeze yön­ lendirmi§ti, ama merkezi olmamı§tı. Silahlı kuvvetlerin büyüklüğüne ve silahlannın geli§mi§liğine önce­ lik tanıyan rekabetçi askeri sistemler merkezci hükümdarların konumu­ nu sağlamla§tırırken, bu gibi ordular ve donanmalar tarafından idare edilmeyen diğer uluslararası ve askeri sistemler bu gibi hükümdarların kontrolü altına girmedi. Hükümdarlar yabancı paralı askerler tuttuğun­ da uzla§ma gerekli değildi.

Sava§ ve Hükümet

Ancak, daha güçlü bir hükümet sadece sava§ın doğasından kaynaklanan bir etken değildi. Politik ve dini kültürler bireylerin rolü kadar önemliy­ di. Örneğin, Açe Sultanlığı'ndaki (Kuzeybatı Sumatra) kraliyet otorite­ si, her ikisi de soylular sınıfını korkutan Şah Alaeddin (1589-1604) ve İskender Muda (1607-36) isimli iki sultanın hakimiyeti döneminde büyük oranda arttı. İskender Muda yeni bir ordu kurmakla sorumlu yeni bir soylu sınıfı yarattı ve ba§kenti kontrol etmek için Türklerin yeniçerile­ rine benzeyen ve yabancı kölelerden olu§an paralı ve sürekli bir ordu kullandı. Bu durum rekabetçi bir uluslararası durumu veya sava§ın doğa­ sındaki deği§iklikleri değil, hükümdarların hırslarını yansıtıyordu. İsken­ der Muda'nın politikalarına kar§ı bir tepki olu§tU, fakat içteki durum ne olursa olsun, 164 7-50 yılları arasındaki bir Hollanda ku§ atması Hollanda­ lıların Açe'nin refahını borçlu olduğu biber ve kalay üreticisi önemli Batı Sumatra sömürgelerini ele geçirmelerini sağladı. 7 Teknolojik geli§menin a§ikar nesnelliği nedeniyle askeri tarih söz konusu olduğunda, teleoloji çekicidir. Ancak, bu geli§imin doğası sorgu­ lanabilir ve askeri tarihteki diğer faktörlerin de üzerinde durulabilir. Askeri imkan ve kabiliyet konusunda yönetimin geli§tirilmesine ve daha genel olarak ate§li silahlardan ziyade çe§itli bağlamları ile birlikte devle­ tin doğasına odaklanılacaksa, askeri tarih süreci oldukça karma§ık bir hal alacaktır. Rekabet eden güçler rekabet eden sistemlerdir; sonuç ola-

7) A. Reid, Southeast Asia in the Ageof Commerce 1450-1680. LI. Expansion and Crisis (NewHaven, 1993), s. 256-7, 266. SAVAŞ VE DEVLET 1450-1900 355

Resim 63: Spurs Muharebesi. Bu muharebe adını Fransızlarm 1513'te VIII. Henry'nin süvarilerinden hızla kaçmasından al1111§tır. Fransızlar, ilerleyi§leri engellendiğindeokçu ate§ine maruz kal1111§lar ve bu nedenle geri çekilmi§ ve nihayetinde de dağılmı§lardır. Bu muharebenin çıkı§ noktası ku§atma altındaki Therouanne'ye ikmal yapma giri§imi olmu§tur. Asıl rolü İngiliz okçulan oynamı§ olsa da, bu resimde süvari çarpl§malanna odaklanılmı§tır. rak da sava§ potansiyeli ile sava§ın etkisi önceden var olan hem yönetim­ sel hem de sosyal yapılar tarafından §ekillenecektir. Buna ilaveten, devle­ tin doğası meselesi toplumların karakteri ve kültürleri konusunda daha geni§ çaplı bir ara§tırma gerektirir. Herhangi bir devlet kaynak yaratma konusunda ne kadar etkin olursa olsun, bu, ister savunma isterse de yayıl­ ma için olsun, halkının mahrumiyeti kabul etmeye ve amaçları için ölme­ ye ne kadar istekli olduğunu açıklamaz ve yine de bu durum devletin askeri karakteri ve kapasitesi için önemli olmu§ ve olmaktadır. Bu dönemde en etkin biçimde küresel çe§itlilik gösteren devletler (1 450- 1900) Batı Avrupalı devletlerdi. Bu toplumların kaynaklarını de­ nizcilik giri§imleri için örgüdemeye kar§ı gösterdiği §evk ve becerileri, bilinmeyen dünyaya kar§ı duydukları merak, elde ettikleri bilgiyi kabul etmekten çok sorgulama istekleri ile birle§mi§ti. Bu dü§ünme ve hareket serbestliği özellikle ka§iflerce ortaya konuyordu: Hükümetten destek istemi§ ama hükümet tarafından engellenmemi§lerdi. Yine de, bireyle­ rin geli§tirdiği küresel bağlar, ancak kaynakları ve kurumsal desteğiyle birlikte sürdürülebilir bir askeri gerçek haline gelebilirdi. Batı Avrupa hükümetlerinin böyle bir hedefbelirlemenin önemli olduğuna karar ver­ meleri, mekan ve tüm devletlerce payla§ılmayan yeni geli§melerin kabul edilmesi hakkındaki görü§leri yansıtıyordu. 356 SAVAŞ VE DÜNYA

Hükümetler sadece hedefler belirlemedi, aynı zamanda politik para­ metreleri deği§tirerek ve kaynak ayırarak bu hedefleri gerçekle§tirdi. Bu amaçla, bazı devletler, on dokuzuncu yüzyıl hariç, daha önceki standart­ larda olmasa da uzaklara eri§ebilen faaliyet gösterme ve nüfuz etme §e­ killerini koruyan etkileyici bürokrasiler geli§tirdi; oysa diğer yerlerde sava§, özel giri§imler ve yerel nüfusun ödeme yapmasıyla daha ilkel aske­ ri düzenlemelere dönmeyi tetikleyebildi. On yedinci yüzyılın ilk dönemle­ rinde, Avrupa ordulannın finans, ikmal ve kontrol sistemlerinin Otuz Yıl Sava§ları'nın (1618-48) yarattığı yükü kaldırmak konusunda yetersiz olduğu doğru olsa da, çok zayıfbir görüntü çizmek yanlı§ olacaktır. Küre­ sel standartlarla kıyaslandığında Avrupa askeri yönetimi iyi geli§mi§ti ve yüzyıllardır böyleydi; buna ilaveten, ordu yönetimindeki aksaklıklara ili§ kin anlatılanlar pek çok uzman gemisinin kullanıma konmasının ami­ ralliklerin geli§mesini sağladığı denizdeki durumu anlamak için yararlı değildir.8 Avrupa sava§ krallığı, uygulamaları ve toplum düzeni, büyük oranda katipiere bağlıydı ve on altıncı yüzyıldaki kısmen serbest ticari fe tihler safhasının ardından bu, özellikle deniza§ırı fa aliyetler için geçerliydi.

8) Eksiklikler için bkz. örneğin, Mallet, "Art of W ar", s. 55ı-2; D. Potter, War and Govemment in the Frerıch Provirıces: Picardy 1470- 1560 (Cambridge, ı 993), s. ı58; J. B. Wood, The King's Army. Waıfare, Soldiers and Society during the Wars of Religion in Frarıce, 1562-1576 (Cambridge, ı996), s. 305-ıO; R. W. Stewart, "Arms and Expeditions: the Ordnance Office and the Assaults on Cadiz (ı625) and the Isle ofRhe (ı627)", M. Fissel (yay. haz.), War and Govemment in Britain, 1598-1650 (Manchester, ı99ı), s. ı26; S. W. Barnford, Fighting Ships and Prisons: the Mediterranean Galleys of Frarıce in 313 the Age of Louis XIV (Minneapolis, ı973); D. Parrott, "French Military Organization in the ı630s: the Failure ofRichelieu's Ministry", Seventeenth CenturyFrerıch Studies, 9 (ı 987), s. ı56-67, "The Con­ straints on Power: Recent Works on Early Modem European History", European History Quarterly, 20 (ı990), s. ıoı-3, ve "The Military Revolution in Early Modem Europe", Hiswry Taday, sayı 42 (Aralık ı992), s. 25. Çok farklı bir görü§ için bkz. M. E. Mallett ve J. R. Hale, The Military Organization of aRenais-sance State: Venice, c. 1400-1617 (Cam­ bridge, ı984), s. ıoı-52; C. C. Sturgill, "Money for the Bourbon Army in the Eighteenth Century: the State within the State", War and Society, 4 (ı986), s. ı 7, 23; T. Hayter (yay. haz.), An Eighteenth-Century Secretary at War. The Papers of William, Viscount Barringron (Londra, 1988), s. ll, ı8; J. S. Wheeler, "The Logistics of the Cromwellian Conquest of Scotland ı650-ı65ı", Warand Society, ı o (ı992), s. ı- ı8, ve "EnglishFinancial Operations during the First Dutch War",]ournal ofEuropean EconomicHistory , 23 (ı994), s. 329-43; M. J. Braddick, "An English .Military Revolu tion?", Hiswrical Journal, 36 (ı 993), s. 965-7 5; R. W. Unger, "Adıniralties and Warships ofEurope and the Mediterranean, ıOOO-ı500", R. W. Love (yay. haz.), Changing Interpretations and New Sources in Naval History (New York, ı980), s. 42. SAVAŞ VE DEVLET 1450-1900 357

Resim 64: İspanyol ordusunun Brugge Kanalı yakınındaki yenilgisi, 31 Ağustos 1667. Halihazırda Portekiz ile· sava§ halinde olan ve daha büyük Fransız kuvvetlerinin sal­ dmsına uğrayan İsparıyollar,ba§anlı bir direni§ gösteremediler. Ana kale Lille üç gün sonra dü§tÜ. Fransız ilerleyi§inin 1667'deki hızı elveri§li ko§ullar olu§tuğunda Avrupa çatı§malanrun kararlı olduğuna i§aret ediyordu.

İçteki tartı§malardan etkilense de, Hollanda Doğu Hindistan Kumpan­ yası'nın 'merkezi ve sistemli otorite yapısı' bu §irkete on yedinci ve on sekizinci yüzyıllarda pek çok yerel devletin sahip olmadığı bir süreklilik kazandırdı. Avrupa'da sava§ açmasına rağmen, İspanya 1620'ler ve 1630'larda tüm dünyada çatı§malara girdi ve bürokrasisi filolara sürekli ikmal yapılmasında kayda değer bir çeviklik, bağlılık ve yaratıcılık sergi­ ledi. Özel yükleniciler ve kamu görevlileri beraberce verimli biçimde çalı§tı: Orman yasası ile kereste stoklarını koruma amaçlanıyor; denizci­ lere ve askerlere besleyici yiyecekler ve iyi sağlık hizmeti vermek için uğra§ılıyordu. Hata yapan filo komutanlan ile bürokratlara ciddi disip­ lin uygulanıyordu.9 Bunlardan sonuncusu, devletin sava§ı kontrol etmesinin önemli bir yönüdür: disiplinin uygulanması ve kabul görmesi. Sava§çı elit kültürü,

9) Reid, Europe and SoutheastAsia: The MiU-taryBalance (Townsville, 1982), s. 8; C. R. Phillips, Six Galleoıısfo r the King of Spain. Imperial Defeııse in the Early Seventeenth Century (Baltimore, 1992). 358 SAVAŞ VE DÜNYA

şövalyeler subay oldukça değişime uğradı. Bu da atalara ait politik ve sosyal ayrıcalıkların devamını sağladı, fakat bunların savaş alanındaki teknik açıdan farklı rolleri daha tahmin edilebilir ve disiplinli bir tepki verilmesini gerektirdi. Hem subaylık hem de generallik daha profesyo­ nel hale geldi veya profesyonelleşme on yedinci yüzyıla kadar Avrupa savaşlarının bir özelliği olan otorrom kuvvetler ile olduğundan daha faz­ la bürokratikleşme ve disiplin gerektirdi ve bundan sonra diğer yerler­ deki orduların da tipik bir özelliği haline geldi. Oliver Cromwell gibi başarılı Avrupalı generaller sık sık detaylara a§ırı bir önem veriyor, özel­ likle de zorunlu askerlik, talim veya kuvvetlerin örgütlenmesi üzerinde duruyorlardı. Silahların etkin biçimde kullanılabilmesi için talime büyük önem verilmesi gerekiyordu, çünkü farklı tiplerdeki birlikler ancak ta­ lim ve disiplin sayesinde muharebe taktiklerinde bir araya gelebiliyordu. Örneğin, ilk silahşorlar piyade ve süvari saldırılarına karşı zayıftı ve dola­ yısıyla göğüs göğse mikadeleye karşı koruma sağlayan kargılı askerler gibi birliklerle birleşmeye ihtiyaç duyuyorlardı: Teknolojideki gelişmeler sınırlı şekilde kullanılıyordu. Avrupa devletleri okyarrus aşırı genişleme ile geliştirilen bir geniş çaplı kaynak merkezinden de fayda sağlayabildiler. Avrupa içinde sık ormanlar ve bol mineral kaynakları bulunuyordu; her ikisi de donanma inşaatlarında ve metalürji için önemliydi. Avrupalılar muhtemelen di­ ğer yerlerde olduğundan çok fazla miktarda ucuz metale sahipti: Çivi şeklindeki bu metallerden bazıları Avrupa gemilerini bir arada tutmak için kullanıldı. Buna kıyasla, Hint Okyanusu gemilerinin kalasları birbiri­ ne iplerle tuttutulmuştu ve dolayısıyla bu gemiler ağır silahların geri tepmelerine ve denizdeki güçlü rüzgarlara karşı zayıf kalıyordu. Ortaçağ'ın sonunda Avrupa'nın su ve rüzgar değirmenleri, demir ocakları ve meka­ nik saatleriyle dünyadaki en gelişmiş sanayi teknolojisi ve örgütlenmesi­ ne sahip olduğu da iddia edildi. 10 Böyle bir iddia Çin'in başarılarını oldu­ ğundan değersiz gösterebilir, ama Avrupa en azından o dönemin en ge­ lişmiş sanayi sistemlerine sahipti ve üstünlük sergilerneye devam etti. Yeni fikirlere nispeten açık olmanın yanı sıra, bu ekonomik güç Avrupa­ lıların barut veya gemi tasarımı gibi diğer yerlerde geliştirilen teknoloji­ leri benimseme ve geli§tirmelerini de sağladı.

10) W. H. McNeil!, "European Expansion, Power and Warfare since 1500", Moor and Wesseling (yay. haz.), Imperialism and War, s. 17-18; D. Landes, "The Foundations of European Expansion and Domin-ion: An Equilibrium Model", Itinerario, 5 (1981), s. 52-3. SAVAŞ VE DEVLET 1450-1900 359

Resim 65: Hollanda Savaşı, 1572. Bu çizimGaspar de Robles için yapıldı. Hollanda Savaşı yoğun olarak kara savaşlarını ele alan çalışmalarda çok sık göz ardı edilen bir çatışma tipi olan arnfibioperasyonları içeriyordu. Hollandalılarıııdenizlerdeki üstünlüğü Hollanda ve Zeeland'de kendilerine büyük bir avantaj sağladı. Hükümet izniyle çalışan ve Deniz Dilencileri isimli bir Hollanda korsanları kuvveti 1572'de Zeeland'in Brill ve Flushing şehirlerini kuşattı. Alba dükü bu mevzileri geri alamadı ve Hollandalılar 1574'te Middleburg'u ele geçirdiler.

Avrupa, modem bürokratik ideoloji standartlan ile kıyaslandığında, sınırlı olduğu pek çok nokta bulunmasına rağmen hükümet sistemi açı­ sından da dünyanın geri kalanına liderlik etti. Bunlar da teknolojik ve bilimsel geli§im ile uygulama sürecini etkiledi. 11 Buna ilaveten, Avrupa­ lılar uluslararası finans konusunda çok ilerideydi ve bu da on altıncı yüzyılda İspanya, on yedinci yüzyılda Birle§ik Eyaletler ve on sekizinci yüzyılda Britanya gibi devletlerin faaliyetlerini uluslararası bir kredi sis­ temi ile kısmen finanse etmelerini sağladı. Çatı§ma geli§meye yol açtı. Örneğin, on yedinci yüzyılın ilk yarısın­ daki Hollanda donanma hareka.tlan, be§ amiralliklerinin otonam doğa­ lan nedeniyle etkilendi, fakat yüzyılın ikinci yarısında Britanya ve Fran-

ll) D. C. Goodman, Power and Penury. Govemment, Techıwlogyand Science in PhiUp II's Spain (Cambridge, 1988). 360 SAV� VE DÜNYA sa ile yapılan savaş sonucunda donanma faaliyetleri ve yönetimi daha iyi koordine edildi. Ayrıca, Hollanda donanınası yeterince adama sahipti: İşçi piyasasındaki denizci tedariki ve savaş dönemindeki düzenlemeler eldeki ve gerekli tüm savaşçıların her daim denize açılabilmelerini ve kalifiyeve istekli subaylar tarafındankumanda edilmelerini sağladı. Eko­ nomik çıkarların korunması ve Avrupa'daki politik durum, sürekli ola­ rak Hallandalı hakim sınıfı güçlü bir donanınaya sahip olduklanndan emin olmaya zorladı. 12 Eğer Avrupa'nın tutumu (okyanus aşırı faaliyetler Avrupalı devlet­ ler tarafından başlatıldığı için) okyanus aşırı faaliyetleri belirlediyse, tüm dünya ölçeğinde bakıldığında, Avrupa içindeki çatışmalar pek farklı de­ ğildi, ama birkaç rekabet eden devletin yakınlığı önemliydi. Kuvvetlerin kullanılmasının pahalıya mal olduğu ise aşikardır. Britanya'nın 1649-52 yıllan arasında İrlanda'daki muhalefeti bastırması ve burayı alması 6,8 milyon pounda mal oldu. Avrupa devletleri arasındaki sonu gelmez reka­ bet hükümet yapılarına ağır bir yük bindirdi ve yalnızca geleneksel bir amaç olan toplum kaynaklarım kullanmayı değil, aynı zamanda bu kay­ naklan ve ekonomik süreçler ile toplumsal yapıların refah yaratan doğa­ sını anlamaya veya takdir etmeye itti. Bu da refahı artırmak için önlem almanın temeli olarak görüldü. Bu tavır ve tutumlar bazen merkantilizmveya kameralizm olarak on yedinci yüzyıl bağlamında tanımlanır. Bunlar planlama, bilgi ve laik geli­ şim nosyonunu gerektiriyordu: Bu da dünyanın koşullarını iyileştirmek için insanların kapasitesi ile onlara duyulan ihtiyaç ve devlet eylemi ile gerçekleştirilebilecek bir ilerlemedir. Avrupalı devletlerin amaçları ve uy­ gulamalarına karşı takınılan tavırlar on altıncı ve on yedinci yüzyıldabüyük oranda değişti. Devletin toplunw iyileştirmek ve kaynaklarını artırmak için yasal ve yönetimsel kuralların düzenleyicisi olduğu fikri yani kamera­ lizm teorisi ve politikası gelişti. Bu iki hedef doğrudan ilişkili olarak da kabul ediliyordu. Profesyonel subay kolordularının desteklediği mutlak egemenlikle temsil edilen devlet için merkezi bir rol öngörülüyordu. Dev­ letin yasama alanı küresel olup hüküm altındakilerin töreleri kadar bun­ ların ekonomilerini de kapsıyordu çünkü hüküm altındakilerin ekono­ miye katkıları törelerine bağlıydı. Bu açıdan bakıldığında denklem şöyle kurulmuştur: disiplinli kültür, zengin kaynaklar, güçlü askeriye.

12) J. R. Bruijn; The Dutch Navy of the Seventeenth and Eighteenth Centuries (Columbia, South Carolina, 1993). SAVNj VE DEVLET 1450-1900 361

Düzenleme fikirleri uygulamada her zaman ba§arılı olmadı, fakat on sekizinci yüzyıl Avrupa Aydınlanması'nda hükümet ve devletin amaçla­ rına kar§ı tutumların hedeflere ve- kısmen de on altıncı ile on yedinci yüzyıl hükümetlerinin politikalarına temellendirilen tedbirle olu§turul­ . duğuhLı gösterdi. Bunlar da Ortaçağ Avrupa §ehirleri tarafından kabul edilen yasamanın esasını getirdi: Avrupa'da planlama ve düzenlernele- rin sürekliliği önemliydi. Avrupa'nın geni§ kentsel geli§iıni devlet otori­ tesinin ve kaynakların ve dolayısıyla da askeri gücün yayılmasını sağladı. Ancak, siyah-beyaz bir resim çizmernek ve kameralizm ile geleneksel kurumlar ve görü§ler arasındaki anla§mazlığı abartmamak gerekir, çünkü kameralistlerin bu gibi kurumlar vasıtasıyla çalı§mayı amaçladıkları açık­ tır. Avrupa merkez hükümetleri gücü tekellerine almak yerine yasaları düzenleyen ve uygulayan küçük kurumları bir araya topladı. Benzer biçim­ de, bağımsızlık sorun yaratan bir terimdir: Modern Avrupa bağımsız­ lığının ilk dönemi -teorik olarak hem kar§ı konulamaz hem de sınırlı olan- terimin bugünkü anlamından farklıydı. 13 Avrupa hükümetinin potansiyeli, özellikle de halkın refahını en üst düzeye getirmek için toplumun kaynaklarını harekete geçirme potansi­ yeli, nasıl tanımlanırsa tanımlansın giderek daha çok anla§ıldı. Güçlü ve merkezi yönetim için olu§an baskının hem sosyal yapı hem de yönetimi öncelikle yasal teamül açısından algılama alı§kanlığının büyük oranda etkilediği imtiyazları ile hakları yansıtan bir sistemin olu§turduğu gele­ neksel hükümet görü§leri ile çakı§an küresel çapta etkileri oldu. Avru­ palı hükümdarlar yasal teamüldeki kraliyet mutlakçılığının geleneksel temeller ve çıkarcı sosyal düzenin yerine yeni bir hükümet fikrini kabul etme konusuna gösterdikleri istek açısından farklılık gösterdiler. Potansi­ yel olarak monar§inin mekanik/üniter/doğal yasa kavramı ile gelenek­ sel/sakral!ortak/itirafçı yasa kavramı arasında bir zıtlık olu§tU. Fakat bu durum Avrupa' da ancak on sekizinci yüzyılın ortasında ortaya çıktı. Daha önce bunlardan ilki, Deli Petro yönetimindeki Rusya hariç olmak üzere, kontrol altındaydı: Ortak ve aracı kurumlar Avrupa'da genellikle yoktu. ModernAvrupa hükümet §eklinin ilk zamanlarında yapılan reformla­ rın çoğu alı§kanlıklar bağlamında ele alındığında anla§ılabilir; yeni prob-

13) M. Raeff, The Well-Ordered Palice State. Social and InstitutiorıalChange through Law in theGemıanics and Russia, 1600- 1800 (New Haven, 1983); R. Axtmann,The Fomıatimıo f the Modem State: theDebate in the Social Scierıces", M. Fulbrook (yay. haz.), NationalHistories and European History (Londra, 1993), s. 21-45; G. Burgess, Absolute Monarchy and the Stuart Constitutimı (New Haven, 1996). 362 SAV!\"ı DÜVE NYA

Resim 66: XIII. Louis'in La Rochelle Kuşatması. Claude Lorrain tarafından resmedildi. Fransa'da önde gelen Huguenot (Protestan) kalesi ku§atıldı ve açlığa mahkum edilerek 1627-28 arasında teslim olmaya zorlandı. İngilizlerin yardım giri§imi 1627'de bertaraf edildi. Böylece, kom§U İspanya'nın standartları ile kıyaslandığında, dönemin Fransız kraliyet ordusu nispeten küçük ve zayıf olmasına rağmen krallığın askeri, politik ve dini otoritesine kar§ı olu§an önemli bir tehdide son verdi. lemlere getirilen çözümler ve var olan uygulamaların daha iyi işlemesi için yapılan girişimler daha iyi işledi. Yine de, hükümdarlar yerel yöneti­ min ve sosyal açıdan güçlü olanların, özellikle de aristokrasinin rızası, desteği ve inisiyatifine bağlı kalmış olsalar da, saldırgan dış politika izle­ mek için yenilmez ordular ve donanmalar yetiştirme becerisi politik yö­ netim yapılarının ve politik uygulamaların gücünü yansıtıyordu. Avrupalı hükümdarlar hükümet çarkını savaş ve dış politika kaynağı olarak gördüler ve hükümetin giderek savaşlarda karşılaşılan askere alma gibi idare sorunları ile başa çıkabileceğini umdular. Böylece, Avrupa dev­ letinin büyüyen rolü yavaş yavaş ilk zamanların yarı bağımlı askeri gi­ rişimcilerinin yerini aldı. Gerçekten de yönetim ve yasama reformunu politik ve mali geçmişten ayırmak yanlış olacaktır. Devletler, askeri kuv­ vetler (kara ve deniz) ve toplumlar arasındaki ilişki on sekizinci yüzyılda bir önceki yüzyıla göre farklılık gösteriyordu, ama önemli süreklilik öğe­ leri de vardı. SAVNi VE DEVLET ı 450-ı 900 363

Resim 67: Orta Rhône, Philippsburg üzerindeki ana Emperyal kalesinin ku§atılması, 1688. Fransız toplan dü§man topları kar§ısında üstünlük sağlayıp kaleyi çevreleyen surlar bir hücum ile yıkıldıktan sonra, Dauphin komutasındaki büyük bir Fransız ordu­ su tarafindanalındı. Dauphin bu sayede ününe ün kattı.

Sava§ masraflarını kar§ılamak, entelektüel görü§ler veya politik kül­ türdeki deği§imler fırsat yarattıkça reformun hızını artırma konusunda önemliydi. Ancak, sava§ın kültürel yanı da mutlaka göz önünde bulun­ durulmalıdır. Meydanlardaki sava§ ayinleri ve serernonileri eliderin sos­ yal rollerinin tanımlanmasında ve elider arasındaki uyurnunsürdürülme­ sinde önemli bir rol oynadı. Ritüeller ve serernonilerde gelenekiere bağlı kalındı ve bunlar hükümdarın feodal hiyerar§ide ba§ olma rolünün al­ tını çizdi. 1740-90 arasındaki dönem boyunca pek çok önde gelen Avrupa devle­ tinin, özellikle de Avusturya, Prusya ve Rusya'nın yönetimini tanımla­ mak için kullanılan aydınlanmı§ mutlakıyetçilik terimi, hükümet amaç­ ları ve politikaları hakkında yapılan iki farklı vurguyu kapsamaktadır. Bunlardan birisi toplumun amacı -Aydınlanma- hakkındaki yeni fikirle­ rin yarattığı etkiyi belirtir ve ülke içindeki reformlara kar§ı nispeten 364 SAVAŞ VE DÜNYA idealist bir yaklaşım üzerinde yoğunlaşır. İkinci yaklaşım sava§ın rolünü, en çok da savaşa hazırlıklı olmak için devletin imkanlarının en iyi se­ viyeye getirilmesine duyulan ihtiyacı vurgular. Bu nedenle, örneğin, Deli Petro'nun Rusya'daki reform programı ı 700-2ı arasındaki Büyük Kuzey Savaşı'nda İsveç ile girilen' zorlu mücadelenin doğurduğu bir sonuçtu. Ama Yekaterina'nın (Büyük) ı 775'teki reformları ı 768-74 yılları arasın­ daki Osmanlı-Rus Savaşı ve Rusya'nın Güneydoğu Avrupa sınırlarında ya§ayan yabancılaşmış halkların çıkardığı Pugaçov sınır isyanı ile ortaya çıkan kaynakları harekete geçirme ve kontrol etme sorunlarının doğur­ duğu bir sonuç olarak açıklanmaktadır. ı 750'lerin ilk yıllarındaki Avus­ turya politikaları, Prusya'nın Silezya'yı ele geçirmesi ve bu bölgenin Yedi Yıl Savaşları'nda (ı 756-63) geri alınması için girişimde bulunulmasınin sonucunda şekillendi. Savaşın ardından çatı§madan kaynaklanan mali yükler ile başa çıkmak ve savaşın başka bir kaçınılmaz safhası için hazır­ lıklı olmak amacıyla Avrupa'da yaygın girişimlerde bulunuldu. Genellikle kıta Avrupası'nın devletleri militarizeydi (ve buna uygun sosyal bir kültüre sahipti) ve dolayısıyla askeri koşullardaki değişimlere karşı duyarlıydılar; oysa Batı Avrupa'da Doğu Avrupa'ya kıyasla serflik, işgücü kontrolü ve askere alma daha az bir oranda gerçekleşti. Askere alma beraberinde getirdiği düzenlemeler ve bilgi toplamayla birlikte dev­ let ve Doğu Avrupa halkı arasındaki ilişkiyi değiştirmede önemliydi. Uluslararası ilişkilerdeki başarısızlık asker zihniyetini gereken oran­ da benimseyememe ile ilişkilendirilebilir. Bu noktada, asker zihniyeti ile etkin bir politik hükümet sistemi, militarize olmuş bir sosyal kültür ve militarist bir toplum düzeni kastedilmektedir. ı 772-95 arasında ba­ ğımsızken parçalanan Polanya politik hükümet sisteminden yoksunken, Bourbon Fransa tarafından ı 747-8 yıllarında işgal edilen ve ı 795'te dev­ rimci Fransa tarafından ele geçirilen Birle§ik Eyalerler (Hollanda Cum­ huriyeti) militarize olmuş bir sosyal kültürden yoksun olarak görülebilir. Polanya, her biri Polanya standartlarına göre merkezileşen bir monarşi olan Avusturya, Prusya ve Rusya'ya kurban gitti. ı650'ler ve ı660'larda kraliyer gücünü artırmaya yönelik girişimiere karşı gösterilen direniş daha etkin bir Polanya ordusunun geliştirilmesi için politik desteğin oluşmasını engelledi.14 Polonyalı mal sahiplerinin köylüler üzerindeki

14) R. I. Frost, "The Polish-Lithuanian Commonwealth and the 'Military Revolu­ tion"', M. B. Biskupski ve ]. S. Pula (yay. haz.) , Paland and Europe: Histarical Dimerısiorıs (Boulder, 1993).s. 46-7. SAVJl.5s VE DEVLET 1450- 1900 365 hakimiyetlerine bölünmü§ güçlerde de rastlanıyordu, fakat Polanya'nın aksine bunların sosyal yapıları ve politik uygulamaları askeri güç amacı­ na hizmet ediyordu. 15 Bu bölünmeler, Avrupa'da Türklerin geni§ toprak­ ları Avusturya'ya verdiği ı 7 18 yılından itibaren en önemli bölge payla§ımı ve Türklerin yenilmesi ile elde edilen topraklar (ı 718, ı 774, 1 792) istis­ na olmak üzere, İspanya İmparatorluğu'nun ı 713 tarihli Utrecht Barı§ Anla§ması ile bölünmesinden itibaren en önemli parçalanmaydı. Ancak, sava§ ve reform diyalektiği askeri zayıflığa neden olabilecek gerilimler de yarattı. II. Joseph'in ı 780'lerde Avusturya'daki reform giri­ §imleri ve aynı dönemde Franz'ın reform süreci ve içeriği ile devleti güç­ lendirme çabaları bu açıdan değerlendirilebilir. Aslında, Yedi Yıl Sava§­ ları'ndan sonra vergi temelli İngiliz imparatorluk sisteminin geni§le­ tilmesi için verilen uğra§lar da bu bakımdan ele alınabilir: Bunlardan sonuncusu, özellikle de ı 765-6 yıllarındaki Pul Yasası krizinde, Ameri­ kan kolonileri ile ili§kilerde ciddi bir hasara neden oldu. ı 750'den sonra hükümdarlar geleneksel görü§leri terk etmeye o zamana dek olduğundan daha fazla hazırdı - ki bu, askeri teknolojideki deği§iklikler değil, farklı bir ideoloji nedeniyle olu§an bir deği§imdir.

Britanya

Britanya, diğer büyük Avrupa güçlerine kıyasla pek çok önemli açıdan, en önemlisi de çizdiği imaj ile, açıkça farklıydı. Britanya elbette on seki­ zinci ve on dokuzuncu yüzyıllar boyunca tüm dünyanın en güçlü donan­ ması ile yenilmez bir askeri güç idi. İngiliz Devleti gücünü etkin biçimde kullanabilmekteydi: ı 762'de İngiliz kuvvetleri hem Havana hem de Ma­ nila'yı ele geçirdi. Buna ilaveten, İngiliz Adaları'nı da hakimiyeti altına alabildi. I. Charles'ın yakalayamadığı ba§arı, yani İngiliz Adaları üzerin­ de güvenli askeri kontrol, Parlamentonun önde gelen generali ve Yeni Tarz Ordusu İskoçya'yı fe theden ilk ordu olan Oliver Cromwell tarafın­ dan gerçekle§tirildi. Bu kontrol daha sonra III. William tarafından ı689- 92 arasında güçlendirildi ve Hannover Hanedanlığı tarafından devam ettirildi.

15) R. Hellie;Enserfment and Military Change in Muscovy (Chicago, 1971); C. B. Ste­ vens,Soldiers onthe Steppe: Army Reform and Social Change in Early Modem Russia (De Kalb, Illinois, 1995). 366 SAVAŞ VE DÜNYA

Yine de, Britanya' da askeri gücün sosyal bağlaını Avrupa'nın geri ka­ lanına göre farklılık gösteriyordu; bunun en önemli nedeni de donan­ manın büyük rolü, İngiliz ordusunun küçük olması ve askere alma siste­ minin olmayışıydı. ı 690' dan sonra ordu finansmanıKraliye te değil Parla­ menraya bağlıydı. Avusturya, Prusya ve Rusya ile kıyaslandığında, Britan­ ya militarist olsa da militarize olmu§ bir topluma sahip değildi. Askeri yönden istisnacılığı vurgulamak akıllıca olmayacaktır. Aksi­ ne, İngiltere askeri harcamalannın büyük kısmını donanma ve kolani kuvvetlerine ayırmasıyla Avrupalı diğer Atlantik güçleriyle daha fazla benzerlik gösteriyordu. Bunlar, ordu birliklerinde sık sık rastlandığı gibi, kendilerini aristokratların mal sahipliğiyle (kontrol, aslında aristokrat kumandanlar tarafindan mülkiyet) kurulan bir kontrol ağına teslim et­ meyen, bundan ziyade devlet tarafından kontrol edilen Brest, Cadiz, Havana ve Portsmouth'taki büyük donanma üsleri gibi te§ebbüsler veya Doğu Hindistan Şirketleri gibi kurumsal ve ortak bir kontrol mekaniz­ masıydılar. Donanma altyapısı ve daha sonra endüstriyel kapitalizm İngil­ tere'de ve Britanya'nın büyük kısmında 'savaşçı' aristokrasinin değerini dü§ürdü; J acobusçuluğun aldığı yenilgi Kuzey İskoçya' da bu sürecin olu§­ masına olanak tanıdı. Buna ilaveten, aristokrasinin askeri kuvvetteki büyük rolü koku§mayı ve yetersizliği davet ettiği ve ayrıca aristokratla­ rın devletin aldığı kararlara rıza gösterme olasılıklan olduğu sürece, Av­ rupa'nın büyük kısmında orduların aristokrasinin mal sahipliğiyle bir­ le§tirilmesi devletin §iddet tekellerinin etkin biçimde geni§lemesi için bir engel te§kil etti. Sava§ ve reformun, reformlara yol açan sava§ın oldukça basit diyalek­ tiği kıta devletlerinin yanı sıra Britanya'ya da uygulanabilir. Böylece, sava§ zamanında artan Britanya iç borçlarının ardından sava§ sonrası önemli yeniden düzenlemeler geldi. 1689-97 ve ı 702-13 yılla'rı arasında -Britanya'nın Dokuz Yıl Sava§ları'na ve İspanya Veraset Sava§ı'na katıl­ dığı dönemler- yapılan kapsamlı sava§lar en azından üç yılda bir parla­ mento seçimlerinin yapılmasını, İngiltere Merkez Bankası'nın ve 1964'te birle§tirilmi§ iç borcun temellerinin atılmasını, ı 707'de İskoçya ile imza­ lanan Birlik Kanunu'nu ve politik aritmetiğe, yani istatistikler vasıtasıyla sosyal inceleme ve planlamaya ilgi gösterilmesini sağlayan 1694 tarihli Triennial Yasası gibi adımlar atılmasına yol açtı. Savaş zamanı ve ı 743- 8 arasında Britanya'nın da katıldığı Avusturya Veraset Sava§ı'nın ardın­ dan gelen çökü§ü, sosyal savaş sonrası reform giri§imleri dönemi izledi. Yedi Yıl Sava§ları'nın (1756-63) ardından imparatorluk ili§kilerinin, en SAV� VE DEVLET 1450-1900 367

Resim 68: Cork Ku§atması, 1690. İrlanda'da Il. James ve III. William arasında verilen sava§ sırasında, daha sonra Marlborough dükü olanJohn Churchill komutasındaki bir İngiliz seferi Cork' a saldırdı. Cork, yüksekten yapılan bombardıman kaqısında istihkam­ larında gedikler açılınca ve J acobusçuların in§a ettiği surlar a§ılınca teslim oldu.

önemlisi de mali sorumlulukların ı 765 yılının Pul Yasası gibi önlemler­ le yeniden düzenlenmeye çalı§ıldığı bir dönem geldi. Amerikan Bağım­ sızlık Sava§ı (ı77 5-83) İrlanda ile yeni anayasal düzenlemelere gidilme­ sine neden oldu ve ardından İngiliz Hindistan hükümetinin yeniden örgütlenmesi, parlamento reformu ve William Pitt'in (Genç) mali yeni­ lenme ve yeni ticari ili§kilerine dair yeniden düzenleme giri§imleri oldu. Bu bağlamda Fransız devrimci-Napalean dönemine sava§ diyalek­ tiğinde yeni bir safha ve devlet geli§imi olarak bakmak mümkündür. Britanya gelir vergisini getirdi (1797), İrlanda ile parlamento birliği kur­ du (1800,ı), ilk nüfus sayımını yaptı (ı80ı), yeni yaratılan Harita Dai­ resi ile ülkenin haritasını çıkardı ve köle ticaretini sona erdirdi. Bu hamle­ ler sosyal devrim yaratmadı, fakat ı 790'ların önde gelen muhafazakar polemikçisi Edmund Burke'ün dü§ündüğü ve savunduğu organik deği§im modeline pek uymadı. Bunun yerine, ayrı ayrı her biri deği§im için alınmı§ 368 SAV/'9 VE DÜNYA

Resim 69: Jan Wyck tarafındanresmedilen Boyne Muharebesi, İrlanda'nın 1 Temmuz 1690'da III. William'a verilmesine neden olan bir sava§tı. IL James'in sayıca az ordusu Boyne dı§ına itildi, dü§man tarafındançevrildi ve ağır baskı altındaki J acobusçular geri çekilmeye zorlandı. Be§ gün sonra Dublin dü§tü. birer karar oldu ve toplu olarak da yeni bir politik aritmetik çağını temsil etti. Britanya istatistik öncesi çağdan uzakla§makta ve bilgiyi yayma ve kontrol etmenin hükümet fa aliyetleri ve reform heyecanının temelini olu§turduğu bir döneme yakla§mı§tL

Reform ve Sava§

Kronolojisi ve detayları farklı olsa da Kıta'da benzer süreçler ya§andı. Napoleoncu giri§im yeniden yapılandırılmamı§ bir eski rejim değil, Fran­ sa'nın geli§melerini yutan devlet §ekilleri tarafından yenilgiye uğratıldı. Avrupa'nın pek çok kısmında politik yapıların ve yönetim uygulamala­ rının modernle§tirilmesi Fransız i§gali veya modellerinin, ya da Fransız­ lara muhalefet etmek için yeni politika ve yönetim stratejileri geli§tirme ihtiyacının etkisi altında kaldı. Napolt�on'a kar§ı 1806'da alınan yenilgi­ nin ardından Prusya ordusunda ve toplumunda yapılan deği§iklikler ba­ riz bir örnektir, ama bu deği§iklikler yalnızca Prusya ile sınırlı kalmadı ve Prusya Fransız fikirlerini reddederken devrim öncesi dönemin aydınlan­ ma reformları kayda değer biçimde kabullendi. Clausewitz'in yorumları Napoleon tehdidinin etkisini yansıtıyordu. SAVAŞ VE DEVLET ı 450-ı 900 369

'Reform' ve gelişmiş askeri imkan ve kabiliyet arasında basit bir ilişki olduğunu söylemek de yanlış olacaktır. Politika ve yönetirnde yaşanan karışıklıklar ve parçalanmalar sık sık reforma eşlik etti ve bürokratik sürekliliğin olmaması donanma gücü açısından ciddi bir sorun yarattı. Bu-nedenle, Fransız Devrimi son dönemlerde büyümekte ve örgütleme ve inşaat alanlarında gelişmekte olan bir donanınayı karışıklığa sürükle­ di. Devrim Toulon'daki Akdeniz filosunun ı 793'te İngilizlere teslim ol­ masına ve Brest filosunun ayaklamasına neden oldu. Devrimci Kamu Güveliği Komitesi merkez hükümetin donanma üzerindeki otoritesini sağlamlaştırmak ve cumhuriyetçi bir donanma yaratmak için terör estir­ di. ı 793-4 yıllarında Brest'e gönderilen Jeanbarı Saint-Andre, ulusun temsil edilmediğine dair iddiaları susturarak filoiçindeki asayişi ve donan­ maya bağlılığı yeniden sağladı. Yerel yönetimlerin bağımsızlığı gibi deniz­ cilerin dolaysız demokrasisinde ifade edilen popüler bağımsızlık fi kri de engellendi. Jeanbarı Saint-Andre, donanınayı dikkate değer biçimde ge­ liştirdi; örneğin donanınaya katılan askerlerin yeterli �ğitim almalarını sağladı. Yine de, Brest filosu ı Haziran ı 794'te, Şanlı ı Haziran Savaşı'nda İngilizler tarafından yenilgiye uğratıldı. Fransızlar yedi savaş gemisini ve ölüm, yaralanma veya esir düşme nedeniyle 5.000 askerini kaybed�rken, İngilizler l.lOO'den az bir kayıp verdi ve tüm gemileriyle birlikte Ports­ mouth'a geri döndüler. Bu savaş İngiliz topçuluğunun süregelen üs­ tünlüğünü ve Fransız mürettebatının deneyimsizliğini ortaya koydu. Ar­ dından da pek çok kaptan görevden alındı veya tutuklandı. Yalnızca Robespierre'in güçten düşmesi iki kaptanı giyotinden kurtardı. Fransız donanınası yönetimi zayıflık sergiledi ve liderlik konusunda fikir ayrılık­ ları doğdu ve Devrim sayesinde mesleki anlaşmazlıklar ideolojik önem kazandı. Yenilgilere rağmen donanma Cumhuriyet'in savaş amaçlarını yalnızca Britanya'yı tehdit etmeye devam ederek ileriye götürdü, fakat inşaat malzemesi, para ve denizci eksikliği donanınayıbüyük ölçüde zayıf­ lattı. ı 790'larda yaşananların da ortaya koyduğu gibi, donanmalar etkin . yönetim gücüne ihtiyaç duyuyordu. 16 Reform tezinin rekabet ve savaş baskısı altında ne derece geliştirilebilece­ ği net değildir. Uluslararası rekabet sadece Avrupa ile sınırlı kalmadı. Na­ poleon Mısır'ı işgal etti ve İran ile müzakereler yaptı. Dolayısıyla, modem-

16) W. S. Cormack,Revolution and Political Conflict in theFrench Navy 17 89-1794 (Cam­ bridge, 1995). 370 SAVAŞ VE DÜNYA

le§meye ili§kin incelemelerin uluslararası bağlamda ne kadar ve en iyi ne şekilde genişletilebileceği açık değildir. III. Selim zamanında Türkiye'deki reform politikaları, Maratha liderlerinin Avrupalıla§ tırılmı§ askeri sis­ temler geliştirme çabaları veya ABD' de fe deral kurumların yaratılması ve yayılması konusundaki baskı, örneğin ulusal bankanın devlete daha iyi mali destek verebilmesi için yapılan tahrikler de ele alınmalı mıdır? ABD'ye bakıldığında, bu ülkenin çetin bir rekabetin ya§andığı ulus­ lararası ortamdan çok uzak olmasının güçlü silahlı kuvvetler ve politi­ kalar ile devlet faaliyetleri ve askeri merkezile§meden uzak durmasını sağladığı iddia edilebilir. Böylece, ABD Bolingbroke ve John Stuart Mill gibi belli başlı İngiliz politika düşünürlerinin Britanya için hayal ettikleri­ nin bir yönünü temsil ediyordu: Bu, uluslararası bağımlılıklardan kaçına­ bilme becerisi sayesinde hükümetin yetki ve güçlerinin sınırlandığı ve denetim ve denge mekanizmaları ile engellendiği bir devlettir. Ameri­ kan yerlileri karşısında alınan yenilgilerin askeri reformu tetiklemesine rağmen, 1 790'larda olduğu gibi, Amerikan yerlileri Amerikan güç odakla­ tma tehdit oluşturacak bir konuma sahip değildi ve 1820'lere gelindiğinde Mississippi'nin doğusunda sergiledikleri güç sınırlıydı. Amerika'nın Ame­ rikan yerlileri karşısında elde taşınabilen silahlar konusundaki liderliği kısıtlıydı, ama Amerikalılar daha fazla sayıda adama ve düzenli bir ordu geliştirmeye olanak sağlayan sosyoekonomik sisteme sahip olmaktan yarar sağladılar. Talim, disiplin ve etkin harekat teknikleri geliştiren ordu, Amerikan yerlileri ile yaşadıkları çatı§malar sırasındaki yetersizliği­ ni giderebiidiP

Savaş ve Kaynaklar

Sava§ tüm dünyada kaynak gerektiriyordu ve erken modem dönemdeki ana eğilim askeri maliyederin artırılması yönündeydi. 18 Bu ise karada ve denizdeki ateşli silahiara sahip kuvvetlerin ihtiyaç duyduğu yeni teçhizat­ lara, topların etkinliğini sınırlamak için gerekli olan istihkam değişik­ liklerine ve silahlı kuvvetlerin on altıncı yüzyılda yaygın olarak karşıla­ §ılan büyümesine ve, en önemlisi, bir sonraki 150 yıl boyunca da olmak

17) R. D. H urt, The Ohio Frontier.Crucible of the Old Northwest, 1720-1830 (Blooming­ ton, Indiana, 1996). 18) W. Reinhard, "Power Elites, State Servants, Ruling Classes, and the Growth of State Power", Reinhard (yay. haz.), Power Elites and State Building (Oxford, 1996), s. 10-11. SAVAŞ VEDEVLET 1450-1900 371

üzere, nüfus durağanlığına bağlıydı. Bu artı§ hem kara hem de deniz sa­ va§lan için geçerliydi. Güney Asya ticaretine doğrudan eri§imi olmasın­ dan ve Yeni Dünya altın külçelerinin kanndan fayda sağlayan Avrupa ekonomik sistemi üzerinde baskı yarattı, fakat bu sistem yüksek büyüme oranlarına sahip olmadı. Sava§ veya askeri imkan ve kabiliyet giderek kapitalizm ve devletin kesi§mesi meselesi haline geldi. 1694'te kurulan İngiltere Merkez Bankası gibi kurumlarda odaklanılan ve sembolize edilen kaynakları düzenleme becerisine bağlıydı. Böylece, erken modem dönemin askeri-mali birle§i­ mini on dokuzuncu ve yirminci yüzyılların askeri-endüstriyel tesisleri takip etti. ݧgücü, tasarruf, yeterlilik ve birikimi vurgulayan bir ekono­ mik sistem kapitalizm ve ticarete değer verilmeyen Çin gibi büyük ve yerle§ik bir devlet kar§ısında avantaj sağladı. Avrupa silahlı kuvvetleri­ nin Asya' dakilere göre çok daha üretken bir endüstriyel sistem tarafın­ dan henüz desteklenmediğine ilişkin iddia19 sorgulanabilir. Buna ilave­ ten, Avrupalı kuvvetler en azından on sekizinci yüzyılda daha etkin mali sistemlerce desteklenmiş gibi görünmemektedir ve endüstri sistemleri büyük sayılarda savaş gemisi üretme ve bakımını sağlamaya daha iyi uyum sağlamış gibi durmaktadır. Kaynaklar yalnızcaAvrupa kuvvetlerinin yara­ tılması için değil, aynı zamanda bunlar üzerinde politik ve yönetimsel kontrolü sürdürmek için çok önemliydi. Örneğin, 1581 'de Alençon d ükü Hollanda'daki Cambrai'yi ele geçirdi, fakat o dönemde maaş almayan ordusu dağıldı. Yine de tüm bu gerekli ve büyük harcamalara gücü yeten veya gücü yetmeye zorlananlar sadece Avrupalılar değildi. Örneğin, on altıncı yüz­ yılda Güney Hindistan'da Aliya Rama Raja (1542-65) idaresindeki Vijaya­ nagar eyaleti, askeriyenin modemleşmesi için yapılan harcamaları piya­ saya sürdüğü para ve gümrük gelirleri ile birleştirdi. Güney Hindistan'da Golkonda şahı Sultan İbrahim Kutup, bölgede yeni keşfedilen bir zen­ ginlik kaynağı olan pırlanta tekeli sayesinde 1560'lar ve 1570'lerde bir topçu kolordusunu finanse etti. 1530'larda Batı Hindistan'daki Gucerat hükümdan Şah Bahadır, devletinin denizcilik servetini yeni toplada donatılmış büyük bir orduyu finanse etmek için kullandı. Hindistan, bazıları benzer büyüklüğe ve güce ve belki de kültürel açıdan ortak etki­ lere sahip ve askeri açıdan birbirlerine tepki olarak gelişen bir eyaletler

19) S. J. Marshall, "Westem Arms in Maritime Asia inthe Early Phases ofExpansion", Modem Asian Studies, 14 (1980), s. 13. 372 SAVAŞ VE DÜNYA

Resim 70: Lowestoft Muharebesi, 3 Haziran 1665, Hendrik van Minderhout tarafından resmedil di. York d ükü, daha sonra II. James olan Amiral James komutasındaki İngiliz­ ler, bayrak gemisi bir patlamada yok edilen Jacob van Wasseaer-Obdam'ı yendi. Bu gibi filo faaliyetleri Avrupa sulanndaki deniz sava§ lannın bir özelliğiydi, ama ancak bir yüzyıl sonra Avrupa dı§ındaki Avrupa donanmalan arasında yaygın hale geldi. topluluğunu içerdiği için, belirli bir ölçüde Avrupa'nın bir varyantı ola­ rak görülebilir. Ancak, Avrupa' da Moğolların on yedinci yüzyıl hegemon­ yasına e§it bir §ey yoktu. Ne yazık ki, potansiyel askeri harcamalara ili§kin küresel hiçbir gös­ terge bulunmamaktadır ve bu nedenle belirli devletlerin sava§ için kaynak yaratmadaki yeterliliklerini değerlendirmek mümkün değildir. Bu yeterli­ lik yalnızca hükümet etkinliği değil, aynı zamanda devlet ve sava§a kaqı takınılan sosyo-kültürel tutumlada da ilgiliydi. Kısacası, devletin kudreti, baskının yanı sıra rıza açısından ele alınmalıdır. Eğer devlet bir noktada hükümdarların çıkarlarını yansıtan politikaları uygulamak için kaynak yaratma yolu olmu§sa,20 kaynaklara katılım sağlamaya gösterilen istek kısmen vatanseverlik ve din gibi ideolojik etmeniere bağlıydı. Ayrıca, §ehir konseyleri gibi, ister temsilci isterse oligar§ik olsun, aracı kurulla-

20) C. Tilly, "War Making and State Makingas Organized Crime", S. B. Evans ve diğerleri (yay. haz.), Bringing the State Backin (Cam-bridge, 1985). SAV� VE DEVLET 1450-!900 373

rm canlılığı da önemliydi. Bu kurullar arabuluculuk yapabiliyor ve merkezi hükümet ile yörenin çıkarlarını merkezi bürokrasiler ve onların yerel tem­ silcileri tarafından yapılamayacak §ekilde bağda§tırıyordu. Bu ise yerel soyluların gönüllülük temelinde bir araya getirilmesi ile ba§arıyla kayna§­ tırrldrğı emperyal/çoklu monar§ilerde son derece önemliydi. Hükümdar­ iara kar§ı parlamento §eklindeki geleneksel ikilik modeli sorgulanabilir.2ı

Politik Uyum

Aslında, uzla§ma yalnızca Avrupa devletleri arasındaki iç politikada de­ ğil, aynı zamanda Hıristiyan Avrupa'nın bölgesel geni§lemesinde bir te­ tim olarak kar§ımıza çıkar. Bu nedenle, örneğin onbe§inci yüzyılda Fran­ sızlar Picardy'e ili§kin menfaatlerini uzla§ma yoluyla elde ettiler. Kuvve­ tin Fransız hakimiyetini yaymadaki rolünün yanı sıra barı§çıl yollarla yerel saygınların pek çoğununun kazanılması da önemliydi. Bu saygınla­ rın sürekli yerel gücü kraliyete 'yakınlıklarının' bölgeye yayılması ile ta­ mamlandı.22 On altıncı yüzyılda ideal kral olarak tanımlanarak sürekli övgü alan 'Halkın Babası' XII. Louis (1498-1515), saldırgan bir dı§ poli­ tika ile Fransa içinde istikrarı birle§tirdi. Kral, danı§manlık meclisleri kurdu ve aslında pek çok parlamento yarattı ve soyluların gücü ile hakimi­ yetini azaltacak aktif bir politikadan kaçındı. Louis, soylular grubunu bir tehdit olarak görmüyordu. 23 Bu uzla§macı etmenler 1560'dan 1648'e kadar en §iddetli halini alan dini ve iç sava§lar dönemi boyunca Avrupa'da sert biçimde ele§tirildL Dini ayrılıklar Hıristiyan güçleri arasında ve içindeki çeki§meleri yoğun­ la§tırdı: Gerçekten de, daha önce sosyal ve ideolojik uzla§manın ba§lıca kaynağı olan din, Hıristiyan Avrupa içindeki §iddet kültüründe önemli bir rol oynar hale geldi. 24

21) R. ]. W. Evans ve T. V. Thomas (yay. haz.), Crown, Church andEstates. Central European Politics in theSixteenth and Seventeenth Centuries (Londra, 1992); N. Henshall, The Myth of Absolutism: Change and Continuity in Early Modem European Monarchy (Harlow, 1992) ve "Early Modern Absolutism 1550-1700: Political Reality or Propaganda", R. G. Asch ve H. Duchhardt (yay. haz.), Der Absolutismus ein Mythos? (Köln, 1996), s. 25-53. 22) Potter, War and Govemment in the French Provinces: Picardy, 1470- 1560. 23) F. ]. Baumgartner, Louis XII (Stroud, 1994). 24) H. G. Koenigsberger, Mars and Venus: Warfare and IntematiarıalRelatiorıs of the Casa de Austria (Portsmouth, 1994), s. 19-22. 374 SAVAŞ VE DÜNYA

Bu dönemde ülke içinde ya§anan gerilimler sava§ın Kraliyet ile soylu­ lar arasındaki bağları zayıflatan politik ve mali baskılar yaratma rolünü yönlendirdi ve §iddetlendirdi. Bu baskılar askeri imkan ve kabiliyeti de harap etti. Örneğin, I. Charles (İngiltere ve İskoçya kralı) İskoçya' daki muhalefeti Westminster Parlamentosu'nun desteği olmaksızın bastır­ maya çalı§tı. İngiliz ordusu kötü hazırlanmı§, konu§landırılmı§ ve yeter­ siz mali durum nedeniyle lojistiği mahvolmu§tu. Sonuç olarak, ı639 ve ı640'da İskoçların saldırısına uğrayan ordu çöktü. Aynı §ekilde, Uzakdo­ ğu'daki dini ayrılıklar da önemliydi, oysa on altıncı yüzyılda Japonya ve on yedinci yüzyılda Çin içindeki ciddi ve uzun süreli uzla§mazlıklar ka­ muda bir çökü§ ya§anması için bu gibi ayrılıkların §art olmadığını gös­ terdi.25 On yedinci yüzyılın ikinci yarısında Avrupa içinde özellikle de dinle ili§kili olan gerilimler çözüldükçe politik yapılar, kültür ve uygulamalar­ daki uzla§ma öğeleri hükümetlere daha fa zla destek verilmesini sağladı. Aslında, bu yüzyılda ı660'dan ba§layarak önde gelen Avrupalı güçlerin büyük askeri gücü, sosyal kapsamı sınırlı olsa da bu i§birliğinin bir ürünü olarak kabul edilebilir.26 Bu dönem boyunca toprak edinmeye çalı§an hükümdarlar ve hükümetlerin bunu genellikle yerel soyluların desteğiy­ le ba§armaya çalı§ması önemlidir. Dolayısıyla, Fransa kralı XIV. Louis, sava§arak aldığı Artois ve Franche-Comte'un farklı kimliklerini koru­ du; III. William, İskoçya ve İngiltere'nin farklı kilisdere sahip olmaları gerektiğini kabul etti ve Rusya kralı Deli Petro, ı 7 ı O' da Es tonya ve Livon­ ya'yı istila ettiğinde yerel Alman Protestan soylularının ayrıcalıklarını garanti altına aldı. Aristokrasİ hükümdarların kurduğu yeni düzenli orduları kumanda etti ve bunu orduların kurulmasına ili§kin ba§langıçta duyulan endi§elere rağmen yaptı. Silahlı kuvvetler sosyal eliderin i§gücü üzerindeki kont­ rolünü sağlamla§tırdı. İnsanların en çok toplandığı ve geleneksel sosyal kontrol §ekillerinden en uzak §ehirler politik kontrol altına alındı. Paris

25) Fissel, TheBislwps ' Wars. Charles I's campaigns against Scotland, 1638-1640 (Cambri­ dge, 1994); M. E. Berry, The Culture of Civil War in Kyoto (Berkeley, 1994). 26) C. Storrs ve H.M. Scott, "The Military Revolution and the European Nobility, 1600-1800", War in History, 3 (1996)," s. 1- 41. Avrupa'nın pek çok kısmındaki duruma kar§ın 1660'dan sonra monar§inin güçlendiği ve askerlikte aristokrasinin nispeten azaldığı Danimarka için bkz. G. Lind, "Military and Absolutism: the Army Officers of Denmark­ Norway as a Social Group and Political Factor. 1660-1848", Scarulinavian]oumal of History, 12 (1988), s. 221-43. SAVAŞ VE DEVLET 1450-1900 375

Resim 71: Charleroi Krokisi. 1667, 1677 ve 1693'te Fransızlar tarafından ele geçirilen Charleroi Sambre'nin kontrol edilmesi için çok önemliydi. 1693 ku§atması Vauban tarafından ustaca planlandı. Vauban' a göre, "sistemli ku§atmasının ba§arısı XIV. Louis' e Fransa'nın bin yıldır s31hip olduğu en iyi hududu kazandıracaktı".

Resim 72: Dendermonde Krokisi. Scheldt savunma sisteminin bir kısmı olan Dender­ monde, savunmayı güçlendirmek adına, nehir kıyısındaki çevresine dayanıyordu. Be­ nelüks ülkeleriAvrupa'nın en büyük istihkamına sahiplerdi ve ku§atma sava§ı buradaki operasyonlarda büyük rol oynadı. 376 SAVAŞ VE DÜNYA

Resim 73: Stratejik avantaj ve ku§atma sanatı: Roermond'daki istihkamların ve geçici kalelerin krokisi, 1702. O dönemde Marlborough dükü olan John Churchill komu­ tasındaki Angio-Hollanda-Alman kuvvetleri tarafından 7 Ekim 1702'de ele geçirildi. Bu ku§atma Marlborough'un Venlo, Roermond ve Liege'yi hızla ele geçirip Büyük Müttefiklereönemli bir stratejik avantaj kazandırdığı harekatın bir parçası oldu. Fran­ sızlar, 1672'de yaptıkları gibi, Almanya'dan Birle§ik Eyaletler'i tehdit edemediler.

ı588 ve ı648'de kraliyet kuvvetlerine kar§ı koyarak bunları §ehirden çıkardı, fakat bu durum ı 789'a kadar bir daha tekrarlanmadı. ı 719'da Londra' da dokumacılar tarafından çıkarılan bir isyana cevaben yönetici kademesindeki bir memur, "Böyle acil bir durumda gamizonun en iyi kısmının yarım saat içinde silah altına alınabileceği Dublin' de olduğu gibi burada da kı§lalarda Muhafızlann olmasını dilemekten kendimi alıko­ yamıyorum" diye yazıyordu.27 Dublin'deki Kraliyet Kı§laları ı 705-9 yıl­ ları arasında kuruldu. Kraliyet ve soyluların i§birliğinin ve ittifakı güçlendirme vasıtaları olarak arabulucu kurumların dünyanın pek çok diğer bölgesinde ne ka­ dar uygun olacağı açık değildir. Hükümdarlar ve halk arasındaki etnik ve dini ayrılıklar bazı bölgelerde.büyük bir sorundu. Bu duruma Avrupa'nın

27) Charles Delafaye, Under Secretary of S ta te to Earl Stanhope, 12 Haziran 1719, PRO. State Papers 43/61. SAV� VE DEVLET !450-!900 377 bazı kısımlarında, özellikle de Doğu Avrupa' da rastlanıyordu. Bu gibi ayrılıklar Moğolların on altıncı yüzyılda Kuzey ve on yedinci yüzyılda Güney Hindistan'da, Çin'deki Mançuların on yedinci yüzyılda göster­ diği ve Çinlilerin on sekizinci yüzyılda Sinkiang ve Tibet'te örnekiediği gibi, ba§arılı fe tihlerin yapılmasını engellemeciL Yine de, bunlar devlet­ lerin bağlılığını zayıftattı ve yenildiklerinde dayanma gücü bırakmadı. Hem soyluların hem de halkın yeni i§galcilerin taleplerini kar§ılama becerisi, örneğin Hindistan, hükümetin gücünü koruyan bir kitlesel uzla§ma gösterilmesine dönü§medi, ancak soylular arasında böyle bir uzla§ma ve i§birliğine rastlanıyordu. Böylece, Hintli Racput soyluları, Akbar idaresindeki İslami Moğol hakimiyetini benimsedi ve bu da bir­ liklerin yeti§tirilmesine kadar gitti.28 Yine de, Moğol ve Çin imparator­ luklarında on yedinci ve on sekizinci yüzyıllarda farklı etnik-dini grup­ larca çıkarılan isyanlar oldu. Ancak, pek çok Avrupalı 'devletin', Britan­ ya ile Rusya'yı da içine alan bir grup hariç, özellikle Avusturya'nın büyük Asyalı denklerinden daha fazla etnik homojenliğe sahip olduğunu iddia etmek güçtür. Genel olarak !Doğu' hakkında gerici olduklarına dair fikirler geli§­ tirmek ve kurumları ile kültürlerini durağan olarak nitelendirip moder­ nizm ile kapitalizme kar§ı dü§manca davrandıklarını söylemek konusunda dikkatli olmak gerekir; ama bu arada, a§ikar farkhklarından ba§ka, Avru­ palı olmayan hükümetlerin eksikliklerini abartmak da aptallık olacak­ tır. 29 Gibbon, Timur İmparatorluğu'nun geçiciliği hakkındaki görü§­ lerinde hükümet yapıları yaratma veya sürdürme konusundaki ba§a­ rısızlıklara ba§vurmu§tu (VII. 70). Ancak, bu Osmanlılar, Moğollar ve Mançular gibi i§galciler için geçerli değildi. Aslında, Gibbon, Osmanlı­ ları "Asya'nın gelip geçici hanedanlıkları" olarak niteledikleriyle kıyas­ lamı§tı (VII. 78). Buna benzer bir devlet, Çungarların lideri Ba'atur tara­ fından 1640'da kurulan pan-Moğol konfederasyonuydu. Bu konfederas­ yon, en önemlisi resmi bir din ilan ederek -:-TibetBudizm'i- bidik sağla­ mak için tasarlanan fakat 120 yıldan daha az bir süre ayakta kalan cesur bir ittifak u. 30

28) J. F. Richards, The Mughal Empire (Cambridge, 1993). s. 20-4; D. H. A. Kolf, Naukar, Rajput and Sepoy: the Ethnohistoryof the Military Labour Market in Hindustan, 1450- 1850 (Cambridge, 1990) . 29) J. Goody, The East in the West (Cambridge, 1996). 30) V. A.Ryazanovsky, FundamentalPrinciples of Mangol Law (Tientsin, 193 7), s. 46-52. 378 SAVAŞ VE DÜNYA

Ancak, on yedinci yüzyılın sonunda Osmanlı Türkiye'si, Moğol Hin­ distan ve Mançu Çin herhangi bir Avrupa devletinin sahip olduğundan daha büyük nüfusları idare ettiler ve her bir devlet yüzyılın ortasında kar§ılarına çıkan ciddi sorunlarla ba§a çıkıp ardından güçlerini toplaya­ bildiler. Avrupa'nın askeri ilerleme standartları ile kıyaslandığında eksik­ likler olduğu a§ikar olmasına rağmen, tutucu olarak nitelendirilen sis­ temlerin dinamizmini küçümsemek kolaydır. Bu nedenle, örneğin, Ek­ ber'in halefleri, Ekber'in alaybozan tüfekleri ve topları ile özellikle ara§­ tırma ve geli§meye gösterdiği ilgiyi canlı tutmayı ba§aramadılar.31 Yine de, on yedinci yüzyıldaki bu dinamizm bir yüzyıl sonra azaldı, oysa Mısır'daki elit politikaları ve askeri topluma ili§kin yakııi zamanda yapılan bir çalı§ma önemli deği§im i§aretlerinin göz ardı edilmemesine i§aret ediyordu. Ba§arısızlıklarının yanında Osmanlı Türkiye'si, İran ve Kuzey Afrika Berberi devletlerinin her biri savunmacia ba§arılıydı, fakat memleket yapıları ile politik süreçlerini yenileyemediler. Osmanlılar, Safeviler ve Moğollar on altıncı ve on yedinci yüzyılda cephe alanlarını emperyal amaçları ile ili§kilendirme konusunda ve bölgeler arası ticaret yollarının kontrolünde ba§arı sağlamı§ olsalar da, on sekizinci yüzyılda Afgan, Arap, İran ve Türkmen kabilelerinden zarar gördüler.32 Silahlı kuvvetleri Avrupalıların giderek daha iyi becerdikleri standartla§tırma, intizam ve talimlerden yoksundu. Elider ile elit olmayanlar, düzenli ve düzensiz ordular arasındaki farklar, Avrupalı olmayan kuvvetleri Avru­ palı kuvvetlerden daha fazla etkiledi. Osmanlılar, gelecekte Balkanlar'da yapılacak sava§ için daha güçlü bir ordu yeti§tirmek amacıyla ı 7 50'ler ve ı 760'lar boyunca ya§anan barl§ dönemini gelir toplama ve rezervlerin geli§tirilmesi ile geçirdi, ancak bu ordu Rus rakibi kadar etkin olamadı. Buna ilaveten, Moğol Devleti çöktü: Eyalet valileri özerkle§ti ve mer­ kezdeki emperyal güç soylular tarafından ele geçirildi. Bundan ötürü ı 739'daki İran i§galine zayıf ve bölünmü§ bir tepki verildi ve aynı yıl anahtar rol oynayan bazı önemli Moğollar Karnal Sava§ı'nda yer almayı reddettiler. Yenilgiye tepki olarak yeni bir imparatorluk merkez ordusu kurma giri§imleri oldu, fakat ı 743'te mali sorunlar nedeniyle bundan

31) H. İnalcık, "Military and Fiscal Transformatian in the Ottoman Empire 1600- 1700", Archivum Ottomanicum, 6 (1980), s. 283-377; Richards, Mughal Empire, s. 142-3. 32) J. Hathaway, The Politics of Households in Ottoman Egypt. The Rise of the Qazdaglis (Cambridge, 1997); J. J. L Gommans, TheRise of theIndo- Afg hanEmpire 1710-1780 (Leiden, 1995), s. 3. SAVA:} VE DEVLET ı 450-ı 900 379

Resim 74: XIV. Louis tarafından Mons'un Fethi, 1691. Büyük bir ku§atmanın ardı ardına açtığı ağu bombardıman altında kalan ve asker sayısı oldukça az İspanya gamizo­ nunun teslim olması, zaferleri ile parıldayan bir krala yeni bir zafer kazandırdı. XIV. Louis §an §öhret sahibi olmak için zaferleri önemli bir kaynak olarak görüyordu. İçinde kralların hayat bulduğu ve rollerinin anla§ılmasını sağladıkları krallık ikonografisi, gös­ teri ve seremoni alanları, askeri ba§arıların altını çiziyordu. vazgeçildi ve ı 748'e gelindiğinde imparatorluk tamamen iflas etti.33 Za­ ten, Haydarahat Nizam'ı ı 724'te Moğol ordusunu yenilgiye uğratmı§ ve Dekkan üzerinde etkin bir hakimiyet kurmu§tu. Moğol Hindistan, bir yüzyılı a§kın bir süre önce Çin'in de yaptığı gibi, derebeyiikiere bölündü.' Bazı Hintli hükümdarlar, özellikle Haydar Ali ve Mysore kralı Tipu Sul­ tan, bireysel olarak hareketlilik göstermelerine rağmen, on yedinci yüz­ yılın etkili Moğol hükümdarları Ekber, Cihangir ve Evrengzib'in sahip olduğu toplam güce eri§emediler. Emperyal İslami devletler -Osmanlı Türkiye'si, İran Safevi Devleti ve Moğol Hindistan- diğer İslam devletlerinin tehdidi ile kar§ı kar§ıya

33) M. Alam, TheCrisis ofEmpire in Muglıal Northlndia. Awadlı and tlıePunjab 1707-1 748 (Delhi, 1986), s. 50-3. 380 SAVAŞ VE DÜNYA kaldı ve İran'daki Safeviler yerlerinden edildiler. İran ve Afganistan'daki halef devletler on sekizinci yüzyılda kayda değer bir güç sergilemelerine rağmen, babadan kalma otokrasi -Asya'nın büyük kısmındaki hükümet §ekli- artan Avrupa baskısı bağlamında askeri rekabeti sürdürmeye yete­ cek derecede sürekli ve ·düzenli kaynak akı§ı sağlayamadı. Bu baskı ı 7 SO'lerden itibaren Hindistan' da giderek daha fazla önem kazandı. Artan baskı süreci sürekli olmasa da, ı683'ten itibaren Türkler ve ı 723'ten itibaren İran için de önemliydi. Ayrıca, bu baskı on dokuzuncu yüzyıla kadar Çin, Burma, Siyam ve Hindi-Çin için büyük bir önem te§kil etmi­ yordu. Yine de, komuta yapılan arasındaki ili§ki ile kaynakların kullanı­ ma hazır hale getirilmesi Avrupalı olmayan toplumlar için artık elveri§li olmadı. Buna ilaveten, diğer yerlerde benzer süreçler ya§anmazken Avrupa'da ı660'dan ı 760'a kadar süren çağda Newton bilimi ile askeri mühendis­ lik, ağır silahlar ve askeri dü§Ünce arasında önemli bir ili§kiye §ahit olun­ du. Bu ise en çarpıcı §ekliyle ı 742 ile ı 753 arasında Benjamin Robins ve Leonhard Euler'ın devrim yarattığı Avrupa balistiğinde örnekleniyor­ du. Robins, yüksek hızdaki merrnilerdeolu§an hava direncini ke§fetmesini ve geli§tirmesini sağlayan yeni aletler icat etti. Namlusu yivli tüfeklerin etkisini fark etmesi de diğer ba§arıları arasında oldu. Euler, ı 753'te ses­ ten yava§ atı§ hareketi denklemlerini çözdü ve sonuçlardan bir kısmını yayınlarda özetledi. Bu teorik ve deneysel ilerlemeler balistiğin gelecekteki gücünü büyük oranda artırdı ve topçuluğu bir sanattan, öğretilebilen ve öğretilmesi gereken: bir bilime dönü§türdü.34

, Emperyal Uyurnun Sınırları

Christopher Bayly, ı 780-ı820 yılları arasında bir 'dünya krizi' ya§andı­ ğını, "Avrupa 'Devrimler Çağı'nın Asya ile İslam dünyasını ve Avrupa kolonilerini etkileyen genel bir krizin parçası olduğunu ( ...) Osmanlı­ lar, İran, Moğolların büyük hegemonyaları ve Uzakdoğu monar§ilerinin çökü§üyle uzun dönemli politik çatı§malar tetiklendiğinde Güneydoğu Asya'nın ba§a çıkılmaz bir hal aldığını" iddia etmi§ti.35 Elbette, bu dö-

34) B. D. Steele, "Muskets and Pendulums: Benjamin Robins, Leonhard Euler, and the Ballistics Revolution", Technology andCulture, 35 (1994) , s. 348,82. 35) C. A. Bayly, Imperial Meridian. The British Empire andthe World 1780-1830 (Harlow, 1989), s. 164,92, özellikle 164-5. SAV� VE DEVLET 1450-1900 381

Resim 75: Benelüks Ülkelerindeki Kraliyet Topları, 1748, David Morier tarafından resmedildi. Avrupa sava§ alanı toplarının sayısı, manevra kapasitesi ve kullanımı on sekizinci yüzyılda Avrupalı olmayan ordularda olduğundan çok daha fazla arttı. Top­ ların hem piyadeler hem de süvariler ile taktik açıdan birle§tirilmesi daha da geli§tirildi ve bu da birliklerin Avrupa d!§ında konu§landırılması durumunda Avrupalılara önenıli bir avantaj sağladı. nemde ya§anan çatı§malara müthi§ miktarlarda cephane ve diğer kay­ naklar harcandı ve dolayısıyla bu çatı§malar hükümetlere ve ekonomile­ re e§it bir tehdit olu§turdu. Cezayir'in 18 16'da Hıristiyan kölelik siste­ mini soniandırmak için tasarlanan nispeten kısa süreli deniz bombardı­ manı bile İngilizlere 40.000 top mermisine mal oldu.36 Bayly'nin tanımla­ dığı krizin iddia ettiği kadar yaygın olup olmadığı net değildir - krizin ba§taki doruk noktalan İran, Burma ve Siyam'da görülebilirken, bu ta­ nımlama Çin ve Japonya için geçerli değildir. Fakat Bayly'nin iddiası askeri gücün politik bağlamında önemli bir yöne, yani bir yanda impara­ torluklar, emperyal yapılar ve hırslar ve diğer yanda diğer küçük devlet­ ler ve bunlann politikalan arasındaki gerilime dikkat çeker. Fernand

36) C. N. Parkinson, Edward Pellew, Viscount Exnıouth, Admiral of the Red (Londra, 1934), s. 419-n. 382 SAVAŞ VE DÜNYA

Braudel, böyle bir gerilimi emperyal on altıncı yüzyılın sonundaki İspan­ ya ile Britanya, Fransa ve Tascana'yı kıyasladığında da fark etıni§ti.37 Eğer küresel -en azından yaygın- eri§im, imparatorlukların bir özel­ liği, hatta bunları tanımlayan bir terim olarak kabul edilecekse, emper­ yal güce kar§ı herhangi sistemli bir deği§im, böyle bir eri§imi ve askeri gücün (imparatorluğun her yana uzanabilmesi yirminci yüzyılda Britan­ ya ve Fransa'nın askeri gücünü zayıflatmasına rağmen) önemli olan ve olmu§ eri§im kapasitesini azaltacaktır. Bu nedenle, küresel veya en azın­ dan yaygın askeri gücün tarihi, bir bakıma gücü artıran ve yayan askeri beceri değil böyle bir gücün desteklenmesini engelleyen politik-sosyal­ ekonomik faktörlerin tarihidir. Büyük çapta örgütlenmi§ özerklik gele­ neklerinin veya güçlü bir ideolojinin olmaması durumunda emperyal güce kar§ı gösterilen direni§, birlik eksikliği nedeniyle sık sık ciddi biçimde zayıfladı.38 Ancak, on dokuzuncu yüzyıldan itibaren ulusçuluk ve yir­ minci yüzyıldaki uluslararası ideolojiler, özellikle de Komünizm, yalnızca Vietnam'daki Amerikalılar örneğinde olduğu gibi, bunun daha da yayıl­ masına kar§ı koydukları değil, aynı zamanda Sovyetler Birliği'nde ulus­ çuloğun nedeni olduğu gibi emperyal devletlerin iç ahengini tehdit ettik­ leri için emperyal askeri eri§imini altüst etti. Sovyetler, 1990'ların ba§ında ulusçuluktan kaynaklanan devlet parçalanmasının bir sonucu olarak 1979-89 arasında, Afganistan üzerinde hakimiyet kurmaya çalı§ırken ya§adığı ba§arısızlık sırasında kaybettiğinden daha fazla güç ve askeri kuvvet kaybetti. On dokuzuncu yüzyıl öncesinde ba§ka yıkıcı güçler de vardi..Din bun­ lardan en güçlüsüydü, çünkü kimlik duygusunun olu§ turulması ve sürdü­ rülmesi için çok önemliydi: Din hem yapı hem de vasıta, hem uygulama hem de söylev oldu. Yine de her devlette Kilise veya ulusal bir kurum olan e§değeri pek çok devletin çoğulcu doğasından ötürü gizil bir bö­ lücüydü: kimlikler çe§itli, genellikle tutarsız ve atalardan kalmaydı. Top-

37) F. Braudel, The Mediterranean and the Mediterranean World in the Age ofPhilip II (2 cilt, Londra, 1966). 38) K. A. Rasler ve W.R. Thomp-son, The Great Powers and GlobalStruggle 1490- 1990 (Lexington, Kentucky, 1994) ve G. Modelski ve Thompson, Leading Sectors and World Powers. The Coevolution of Global Politics and Economics (Columbia. South Carolina, 1996) isimli eserler küresel çatı§malara ili§kin ve uzun bir dönemi kapsayan incelemeler içer­ mektedir. Birlik eksikliği için bkz. M. Finley, The Alost Monstrous of Wars. The Napoleonic Guerrilla War in Southem Italy, 1806-11 (Columbia, South Carolina, 1994), s. 133. SAVAŞ VE DEVLET 1450-1900 383

Resim 76: Minden Çarpı§ması, 1 Ağustos 1759. Büyük Fredetik'in himayesindeki Braunschweig prensi Ferdinand komutasındaki Angio-Alman ordusu, Broglie ve Can­ tades komutasındaki Fransızlan yenilgiye uğrattı. Bu sava§ta Fredetik'in ordusu 2. 762, Fransızlar ise 7.000 kayıp verdi. Sava§, İngiliz piyadelerinin cesareti ve ate§ disiplini sayesinde kazanıldı. Altı tabur emirlerin yanlı§ anla§ılmasıyla ve açık arazide iledeyip iki Fransız hücumunu püskürterek altını§ Fransız süvari taburunu yendi. Süvarilerden pek çoğu alaybozan tüfekleriyle açılan ate§, İngiliz hatlarına ula§abilenler ise süngüyle öl­ dürüldü. Bu hücumların ardından Fransız piyadeleri ilerledi, ama İngiliz top ate§i ile durduruldu. Daha sonra Fransız süvarileriİngilizlere yandan ve arkadan saldırdı, ancak arkadaki kanatların çark ettiğini gördüler. Fransızlar iyi sava§amadı: Plarılamaları zayıftı ve topları yeterli değildi, ama İngiliz süvarileri de hücum etmedi ve zaferlerini sağlamla§tırınadılai.

luluğa katma yoluyla bir tanımlama süreci olarak görülen kimlik, dini aykırılıkla sorgulanıyordu. Askeri kuvvet bu gibi dini kimlik duygularını yaymak için kullanıla­ bildi, fakat on sekizinci yüzyılda bir krala veya devlete sadakat üzerinde yoğunla§an laik ve kapsamlı kimlik görü§leri Avrupa'da giderek daha 384 SAVAŞ VE DÜNYA

çok benimsendi. Monar§ik otoritenin olmadığı veya zayıf kaldığı Birle§ik Eyaletler (Hollanda Cumhuriyeti) ve Britanya gibi 'liberal' devletlerin yanı sıra Prusya kralı Büyük Frederik (1 740-86) ve Avusturya kralı IL Joseph (1780-90) gibi 'aydınlanmı§ despotlar' ho§görüyü açıkça destek­ ledi. Kimlik ve bağlılığa dair kapsamlı ve dinden uzak görü§ler Amerika Birle§ik Devletleri, devrimci Fransa ve 1791 Polanya Anayasası ile yö­ netilen Polanya gibi yeni devletlerin ideolojileri ve anayasalannda odak noktasını olu§turdu.

Ulusçuluk

Ulusçuluk sosyal açıdan kapsamlı ve kitlesel harekette ısrarlı olunmasını ima eden bir kavram olarak mantıken on dokuzuncu yüzyıl öncesindeki pek çok Avrupa devletine uyarlanamaz. Çünkü ciddi ideolojik ve entelek­ tüel deği§iklikler de ya§ anmasına rağmen, önemli, olan öncelikler o dö­ nemde ya§anan deği§imlerdi: daha güçlü devletler, geli§mi§ haberle§me, ulusal eğitim sistemleri, kitlesel okuryazarlık, endüstrile§me, §ehirle§me ve demokratikle§me.39 Ulusal bilinç tüm Avrupa'da ulusçuluk §eklini aldı ve ulusçuluk ulusal bilince nazaran politik açıdan daha kuvvetli ve uyarıcı oldu. Ulusçuluk toplumun ritüel yanlarını yönlendirdi ve tamam­ ladı. On dokuzuncu yüzyılda küresel çapta erkeklere oy hakkı sağlamanın ötesinde buna kucak açtı ve fayda sağladı. Ulusçuluk askeri imkan ve kabiliyeti de doğrudan etkiledi. Askere alma sistemleri ulusçuluğu gerektirmemesine rağmen, Amerikan İç Sa­ va§ı'nda her iki tarafında büyük sayılarda asker çıkarması örneğinde de görüldüğü gibi, bunun sayesinde daha etkin kılındı. Konfederasyon 1862'de, Birlik ise 1863'te zorunlu askerliği ba§lattı. Zorunlu askerlik devrimci ve ulusçu ideolojilerce yasalla§tırıldığı için ulusçuluk sosyal serilik tutsakları olmaksızın zorunlu askerliği kolayla§tırdı. Bununla sivil­ ler ve askerler arasındaki eski ayrımı ortak bir amaç haline dönü§türme

39) E. Kedourie, Nationalism (Londra, 1960), s. 1; E. ]. Hobsbawm, "The Nation as Novelty", Hobsbawm, Nations andNationalism since 1780: Programrne, Myıh, Reality (2.basım, Cambridge, 1992), s. 14-45; J. C. D. Clark, The Language of Liberty: Political Discourse and Social Dynamics in the Angio-American World 1660-1800 (Cambridge, 1993), bölüm 1; J. Breuilly, Nationalism and the State (2. basım, Manchester, 1993). E. Gellner, Nations and Natianalism (Oxford, 1983); A. Smith, The Ethnic Origins of Nations (Oxford, 1986) diğer önemli çalışmalardır. SAVAŞ VE DEVLET 1450-1900 385

Resim 77: 1703'te John Churchill'in Bonn'u ele geçirmesini anmak için Hollandalılar tarafındandövülen madalyon. Ku§atmada yakla§ık 300 hafifveya mucit Menna van Coehoorn'un adını alan 'cohorn' havan topu kullanıldı. İlk kez bir yıl önceki Kaise­ rwörth ku§atmasında 74 adet kullanılan bu topların sayısındaki büyük arti§ Avrupa devletlerinin metalürji ve örgütsel kapasitesini ortaya koydu.

Resim 78: Blenheim Sava§t'nı anmak için dövülen madalyon. Bu gibi madalyanlar dönemin hükümetleriiıceuygulanan propagandaların Çe§itliliğine kanıt te§kil ediyordu. Blenheim Sava§ı ile Fransız kuvvetleri Almanya'dan çıkanldı. Bu sava§ Avusturyalı Habsburg Hanedanını kurtardı ve XIV. Louis 'i savunma yapmaya mecbur bıraktı. Eski rejim Avrupa'da sava§ların ne kadar belirleyici olduğuna i§aret ediyordu. arzulandı.40 Cumhuriyetçiterin geleneksel olarak milis kuvvetleri paralı askerlere tercih etmesi, yabancı değil fakat disiplinli halk birlikleri iste­ mesi41 yeni bir politik bağlama oturtuldu. Ancak, zorunlu askerliğin, özellikle de ayrımcılık olarak kabul edilen muafiyetuygulamaları ile yapıl­ dığında ilgi görmediği de oldu. Zorunlu askerlik 1863'te New York'a su­ nulduğunda büyük ba§kaldırılar ile kar§ılanırken, Konfederasyon kuvvet­ leri firarlardan büyük zarar gördü. 42 Zorunlu askerlik, yine de, ulusçuluğa fayda sağladı. Genç erkekler etki altında kalabilecekleri yaşlarda devlet tarafından yönlendirilen askeri

40) H. Schulze, States, Nations aıul Nationalism from the Middle Ages to the Present (Oxford, 1996), s. 181. 41) D. Laven, "Machiavelli, Italianita and the French invasion of 1494", D. Abulafla (yay. haz.), The Freru:hDescent intoRenaissance ltaly , 1494-95. Antecedents aıuleff ects (Alder­ shot, 1995), s. 363-4. 42) J. W.Geary, We Need Men: the UnionDraft in the Civil War (De Kalb, Illinois, 1991). 386 SAVAŞ VE DÜNYA

örgütlenme ve disipline maruz bırakıldı ve devlet yönlendirmesi merke­ zi hale getirildi: Askeri faaliyetlerin ta§eronlara verilmesine ve aristo­ krasi kökenli subayların özerkliklerine son verildi veya en azından büyük oranda azaltıldı. Zorunlu askerlik, ister ülke içinde isterse dı§ında olsun, asker kiralamaktan daha ucuza mal oldu, fakat hükümet kontrolü altın­ da bir talim ve otorite yapısı gerektiriyordu ve ordunun sava§a büyük oranda hazırlıklı olmasını sağlamıyordu - ki bu da Birinci Dünya Sa­ va§ı'nın cephe saldırı taktiklerinin olu§masını mümkün kıldı.43 Zorunlu askerliğin kapsamlı doğasının abartılmaması gerekınesine rağmen, bu özellikle Rusya'da toplumun askerile§tirilmesini kolayla§tırdı.44 Böyle­ ce, on dokuzuncu yüzyıl Avrupa'sındaki büyük sosyal deği§iklikler daha uzla§macı toplumların ortaya çıkmasını sağlamadı: Rekabet halindeki iktidar seçkinleri daha büyük ekonomik kaynaklar ile örgütlenmi§ ve itaatkar sosyal tutumları kullandılar. Avusturya, Fransa, Almanya ve Rusya büyük yedek ordular kurdu: Zorunlu askerler iki veya üç yıl hizmet verdi ve sonra yedek orduya katılarak sava§ çıkması durumunda önemli sayılarda eğitimli askerin harekete geçirilebilmesine ve barı§ zamanında devletin askerlere para ödememesine imkan tanındı. Bu, ekonomik ve demografik büyüme ile birle§ince orduların potansiyel boyutunu artırdı. Birlikler sık sık kendi mevzilerinden uzakta mevzilendirildi. Fransa ve İtalya'da gözlemlenen bu uygulama45 seferberliği geciktirdi, fakat asker­ leri yerel kimliklerinden çekip alarak ulus bilincinin olu§masını sağladı. Ayrıca, bu uygulama demiryolları ağlarının yaygınla§ması ile kolayla§tı. Ulusçuluk ve on dokuzuncu yüzyılda kaynakların seferber edilmesin­ deki artı§tan dolayı, sava§ın askeri kuvvetlerden çok toplumlar arasında bir mücadele olduğu a§ikar hale geldi. Böylece, Amerikan İç Sava§ı'nın önde gelen Konfederasyon generali Robert E. Lee, zorunlu askerliğin hararetli bir destekçisi oldu. Devlet haklarının Konfederasyon'un davası-

43) S. Paret, "Conscription and the End of the Old Regime in France and Prussia", Clansewitz and the HistoryofWar: Essays (Princeton, 1993), s. 53-74; A. Forrest, Canseripts and Deserters: the Aımyand French Society during theRevolution and Empire (Oxford, 1989); J. Lynn, "War of Annihilation, War of Attrition, and War of Legitimacy: a Neo Clausewit­ zian Approach to Twentieth-Century Conflicts", Marine Corps Gazette, 80, sayı 10 (Ekim 1996)' s. 64-71. 44) D. Moon, "Peasants into Russian Citizens? A Comparative Perspective",Revoluıionary Russia, 9 (1996). s. 65-7; V. R. Berghahn, Militaıism. The History of an InternationalDebate 1861-1979 (Cambridge, 1984), s. 16. 45) J. Gooch, Aımy, State and Society in ltaly, 1870- 1915 (Londra, 1989), s. 11-2. SAVAŞ VE DEVLET 1450-1900 387 na göre ikinci planda kalmasını savundu ve yeminli kurmaylarının bir üyesi olarak 'bağımsızlık güvence altına alına kadar ulusun tek görevinin sava§mak olması nedeniyle tüm ulusun bir orduya dönü§türülmesi, üreti­ cilerin yiyecek sağlaması ve askerlerin sava§ması gerektiğine' inandı.46 r\merikanİç Sava§ı'nda kazanılan zafer ve on dokuzuncu yüzyıl orta- . sındaki Avrupa sava§lan -tüm ulus ve kimlik olu§turma sava§ları- sade­ ce askeri teçhizat değil aynı zamanda ve özellikle insan gücü §eklindeki üstün kaynaklar sayesinde gerçekle§ti. Dı§ tehdidin olmayı§ı ABD'nin bu geli§meye dahil olmasa da bu daha büyük düzenli ordulara ve yedek kuvvetlere, Silahlı Ulus'a47 odaklanılmasına yol açtı. Amerika İç Sava­ §ı'nın çıkarılması için olu§turulan devasa kara ve deniz kuvvetlerinin terhis edilmesi yüzyılın en önemli askeri-politik geli§melerinden biri oldu. On dokuzuncu yüzyılda güç kullanımı giderek otoritenin, özellikle de devlet otoritesinin emrine sunuldu. Bu nedenle, İspanya'daki Karlist gerillalan 1839'da hastınldı ve 1860'larda büyük bir ordu ve terör uygu­ laması Güney İtalya'daki köylü muhalefetini kontrol altına aldı. Bu süre­ ce bireycilik geleneklerinin güçlü, ki§isel silah mülkiyetinin de yaygın olduğu ABD'de bile rastlanıyordu. Dı§a kapanan Batı'nın yerle§ik düze­ ne henüz geçmi§ doğasına rağmen kanunsuzluk kontrol altına alındı ve bu, bu sürecin yirminci yüzyılın ba§ında halen bir sorun olarak görülme­ sini sağladı. Örneğin,Calif omia'nın su kullanım hakkı için verilen 'Küçük İç Sava§ı'nda Owens Vadisi'ndeki çiftçiler Los Angeles'e kadar uzanan su kemerini havaya uçurdu ve 1924'te su kemerinin ana kısmını ele geçir­ diler. Üç yıl sonra su kemerinin bombalanması devam edince, Los Ange­ les ta§ınabilir hafif silahlar ku§anmı§ trenler dolusu nöbetçi gönderdi ve bu güç gösterisi etkili oldu. Ulusçuluk kamu dü§üncesinin ifade edilmesi ve güdümlenmesinin politik kültürde önemli bir rol oynar hale gelmesinde de önemliydi. Bu da sava§ kararlarının alındığı ortamları ve sava§ların yapılma §eklini etkiledi. Bu nedenle, 1895'te Küba'da ba§layan ulusçu isyana kar§ı alınan İspanyol kar§ı saldırı önlemlerinin vah§eti Amerikan kamuoyunu öfke­ lenciirdi ve bu da özellikle William Randolph Hearst'ın New Yorkjournal

46) G. W. Gallagher, "Another Look at the Generalship ofR.E. Lee", Gallagher (yay. haz.) , Lee, The Soldier (Lincoln, Nebraska, 1996), s. 285. 47) M. Howard, TheFran co-Prussian War (Londra, 1961), s. 455; M. S. Coetzee, The Gemıan Amıy League. Popu/arNationalism in WiUıelmineGemıany (Oxford, 1 990) . 388 SAVAŞ VE DÜNYA isimli gazetesi olmak üzere san basın tarafındanistismar edildi.48 Sava§, hanedancılıktan ziyade ulusçuluğun dı§avurumu halinegeldi. Bu ise özel­ likle Batı Yarımküre'nin cumhuriyetçi devletlerinde açıkça ortaya kon­ du,49 fakat hanedanlıklar kitle politikasına ve hakimiyetleri altındaki devletlerin giderek §ehirle§en ve okuryazar hale gelen toplumlanna uyum sağladıkça Avrupa'da da görüldü. Ulusçuluk yabancı sayılan i§galcilere kar§ı destek toplamayı da kolayla§tırdı. 1875-84 sava§ında Mısır'a kar§ı Etiyopya direni§inde ve 1882'de İngilizlere kar§ı Mısır direni§inde din ile vatanseverlik iç içe girdi. Sava§ ve reform diyalektiğinde giderek önem kazanan bir öğe olan ulusçuluk pek çok devleti etki altına aldı. Yenilgiler hem Avrupa içinde hem de dı§ında, örneğin Çin ve Japonya' da, deği§im için politik baskıla­ rın olu§masına yol açtı. 1850'de Prusya'mn Avusturya'ya düzenlediği seferde alınan yenilgi, daha sonra 1857'de Genel Kurmay Ba§kam olarak atanan Moltke tarafından örgütlenen ordunun iyile§tirilmesine zemin hazırladı. 1854-6 Kırım Sava§ı'nda ortaya çıkan eksiklikler nedeniyle sava§çılar sava§ sonrasında deği§iklikler yapılması için baskı uyguladı. Rusya'nın Japonya kar§ısında 1904-5 yıllannda aldığı yenilgiyi bir re­ form dönemi izledi. Bu dönem boyunca 1905'te Devlet Savunma Kon­ seyi kuruldu, askeri harcamalar artırıldı ve çok yeni ağır silahlar kullaml­ maya ba§landı. Türklerin 1912'deki Birinci Balkan Sava§ı'nda yenilmesi askeri bir reform yapılmasım zorunlu kıldı; Alman askeri heyeti 1914'te geldi. Etki sahibi olmak ve anla§malar yapmak için rekabet halinde olan İngilizler bir deniz heyeti gönderdi. Ancak, ulusçuluk tüm devletleri güçlü kılmadı. Fransa ve hatta Al­ manya ile İtalya ulusçuluk sayesinde yeni devletler kursalar da, ulusçuluk deği§ik kökenierden gelen halklarına yeni ulus bilinçleri kazanciırarak Avusturya-Macaristan gibi bazı emperyal devletleri zayıflattı. Öte yan­ dan, bazı tarihçiler 1914 öncesinde ve sonrasında ülke içindeki ulusçulu­ ğun Avusturya'ya ne derece zarar verdiğini sorgulamı§lardır. Avusturya kuvvetleri, harekatlan Almanya istihkamlanna ve kaynaklanna dayalı olsa da, 1918'e kadar sava§ın güçlüklerine oldukça iyi §ekilde direnebildi.

48) W. L. Kahrl (yay. haz.), Califomia WaterAtlas (North Highlands, California, 1978); J. Smith, The Spanish-American War. Conflict in the Caribbean andthe Pacific, 1895- 1 902 (Harlow, 1994). 49) R.W. Johannsen, To the Hallsof the Montezumas: the MexicanW ar in the American Imagination (New York, 1985). SAV� VEDEVLET 1450-1900 389

Resim 79: 1759'da General Wolfe'un yönettiği ku§atma sırasında İngiliz ve Fransız ordularının ana kamp alanlarını ve tahkimadarını gösteren Quebec krokisi. Kuzey Amerika'daki ana Fransız üssü Quebec, 18 Eylül l759 tarihinde İngilizlerin Abraham Ovası'nda be§ gün önce kazandıkları zaferin ardından İngilizlere teslim oldu.

Yine de, ulusçuluk Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nu, Rusya' mn Polonya'daki konumunu ve Britanya ile İrlanda arasındaki ili§ kileri tehdit ederek Avrupa içindeki imparatorluklan zayıflatırken, Avrupa'nın Eski Dünya'daki konumunu zedelemedi. İngilizler ı857'de Hindistan'da büyük bir ayaklanma ile kar§ı kar§ıya kalmalanna ve Hollandalılara kar§ı isyan­ lar çıkmasına rağmen, Hindistan'daki İngilizler ve Doğu Antiller'deki Hollandalılar on dokuzuncu yüzyıl boyunca içten ve dı§tan gelen baskılar­ dan ve Latin Amerika' daki İberya hakimiyetini paramparça eden yenilgi­ lerden etkilenmediler. Avrupa'da fa zlaca önemserren Kraliyet ile seçkinler arasındaki i§birliği §ekli kolonilerde kısmen kopyalandı, ama yetki payla§tınlmaktan ziyade aktarıldı: Elbette, koloniletin merkez idaresinde hiçbir yetki payla§ımı olmadı. Böylece, İngilizler, Fransızların Fas'ta bir ölçüde yaptıklan gibi, Hindistan'da ve daha sonra Nijerya'da yerel hükümdarlada i§birliği yap­ tılar.50 İngilizler, sosyal ve politik otoritenin var olan kalıplarını ve dini inançları yıkmak için birkaç giti§imde bulundular. Dolayısıyla, İngiliz Hindistan'ın Kuzey-Batı Cephesi'ndeki kabile sistemine dokunulmadı ve liderleri ödemelerle ödüllendirilip İslam'a saygı gösterildi; ı857 Hin­ distan Ayaklanması kısmen yerel Hintli kuvvetlerce bastınldı. Büyük sayılarda Avrupalının göç ettiği yerle§im kolonilerinde kolo­ ni güçleri kendi savunmalan için bu kuvvetiere dayanır hale geldi. ı 8 7 ı' den

50) W. A. Hoisington, Lyautey and theFrench Conquest ofMorocco (Basingstoke, 1995). 390 SAV� VE DÜNYA sonra Kanada'da Halifax ve Esquimalt kıyı mevkileri dı§ında hiçbir İngi­ liz üssü kalmadı, ama bu durum Kanada'yı kolonkilere bırakmaktan daha büyük bir meseleydi. 1871'e gelindiğinde, İngilizler, Amerikan İç Sava­ §ı'nda ortaya konan sıra dı§ı çabaların ışığında Kanada'yı savunamayacak­ lanna ikna olmu§lardı. Amerika Birle§ik Devletleri istese Kanada'yı alabi­ lecek konumdaydı. Gladstone ve diğer İngiliz bakanlar savunma masraf­ larından tasarruf etmeyi ve imparatorluğun a§ırı geni§lemesini azalt­ ınayı da ho§ kar§ıladılar. İngilizler, 1900'lerdeki cephe anla§mazlıklarının çözümlenmesinde Kanada çevresini vermek pahasına ABD'yi tatmin etmek zorunda kaldılar. Ancak, Kanada Batılı askeri teknolojiye ve çok büyük kaynaklara sahip bir devlet olan ABD'ye kar§ı savunmasızdı. On dokuzuncu yüzyılda dünyanın ba§ka herhangi bir yerinde Avrupa gücü­ ne denk bir tehdit yoktu.51 Emperyal misyon duygusu ve küresel eri§im kapasitesinin bile§imi olan ulusçuluk, on dokuzuncu yüzyıl Avrupa devletlerinin güç sistemle­ ri olarak yurtdı§ında etkili olmalarını sağladı. Teknoloji ve kapitalizm arasındaki ili§kiyi hem kontrol ettiler hem de bundan faydalandılar. Av­ rupa devletleri küresel çapta etkin olmalarından sadece ekonomik ola­ rak çıkar sağlamadı, aynı zamanda askeri güç kazandılar. Merkez çevre ekonomik geli§me modeli askeriyeye de uygulanabilir ve aslında ikisinin yakın ili§ki içinde oldukları da söylenebilir. Bu nedenle, örneğin erken modem dönemde İspanya, İtalyan, Alman, iriandalı ve Hallandalı insan gücünden faydalanırken, on sekizinci yüzyılda Fransa, İrlandalı, Alman ve İsveçli insan gücünü kullandı. Destek anla§maları Britanya'ya kendi i§gücünü daha özgürce kullanma fırsatını tanıdı ve Britanya için birlik yeti§tiren devletleri, özellikle Hessen-Kassel'i etkiledi. 52 Böyle bir model 1746'daki Jacobusçu ayaklanmalarının bastırılmasından sonra Kuzey İs­ koçya'da ve yüzyılın daha sonraki yıllarında daha küçük çapta olsa da İrlanda' da, Britanya ordusuna yoğun biçimde asker alınmasına ve bunun yanı sıra yüzyılın ortasından itibaren, Doğu Hindistan Kumpanyası'nın ordusu için yerel asker alımının son derece yaygınla§masının sonuçlan­ na dikkat çekmek için on sekizinci yüzyıla yayılabilir.

51) J. M. Hitsman, SafeguardingCanada, 1763-1871 (Toronto, 1968); H. Strachan, "Lord Grey and Imperial Defence", I. F. W. Beckett ve J. Gooch (yay. haz.), Politicians and Defence: Studies in the Formulation or British Defence Policy (Manchester, 1981). s. 8-10. 52) S. K. Taylor, Indentured to Uberty. Peasanı Ufe and the Hessian Military Sıate, 1688- 1815. (Ithaca. N.Y. 1994); F. Redlich. The Gentian MilitaryEntrepreneur and his Work Force (Wiesbaden, 1964-5). SAVNj VE DEVLET 1450-1900 391

On dokuzuncu yüzyılda Avrupalı güçler, Hollanda-Antiller Kraliyet Ordusu ve özellikle Britanya-Hindistan Ordusu gibi büyük ve etkili em­ peryal ordulan yaratmak için bu modelden ve Asya-Afrika ulusçulukla­ rının zayıf yanlardan faydalanabildiler. Benzer §ekilde, Irak'taki Osmanlı ordusu Constantinopolis'te eğitilmi§ Türk subayları tarafından komuta edilen yerli erlerden olu§uyordu. İrlandalılar Britanya ordusuna nüfus­ larının el verdiğinden daha fazla asker verdi; aslında 1830'da ordudaki İrlandalılar İngilizlerden fazlaydı. 53 Ancak, silahlar konusunda olduğu gibi, kapasite bo§lukları da zorluk­ lar yarattı. Avrupalıların toplum, kimlik ve politik eylem fikirlerinin ve politikle§tirme faaliyetlerinin küresel çapta yayılması yirminci yüzyılda emperyal güçlerin devrilmesini sağladı. 1855'te Hindistan Ulusal Kong­ resi; 1897'de Mısır Ulusal Partisi kuruldu. Emperyal güçlerin devrilmesi yalnızca Avrupa kavramları ile tanı§ılması meselesi değildi -yerlilerin kimlik görü§lerini ve pek çoğu köylünün boyun eğmeme kültürüne da­ yalı direni§ eylemlerini azımsamamak gerekir54_ fa kat bu gibi kavramlar zayıflattıkları imparatorlukların içinde yayıldı. Bir imparatorluk projesi olarak kabul edilen 'modemle§meyi' kontrol etmek güçle§ti ya da, sonra­ dan olduğu gibi, ABD 1945'ten sonra tarihinde hiçbir zaman olmadığı kadar büyük oranda militarize oldu ve güçlü devletler tarafından yapı­ landırılmı§ bir dünyada savunduğu demokratik uygulamaların zaman zaman tatsız sonuçları ile kar§ıla§tı. Deği§en politik tutumlar ve ideolo­ jik uyum 1945'ten sonra eyaletler arası sava§ların arttığı bir duruma ne­ den oldu. 55 On dokuzuncu yüzyıldaki endüstrile§en devletlerin ayıncı özelliği (insanlar ile kaynakların toplu olarak seferber edilmesi ve ulusçu­ luğun bile§imi) , 56 Avrupalı olmayan ülkelere de yayıldı ve kolonilere hükmetme mantığı ile uygulamasının zayıflamasını sağladı. Emperyalizm ideolojik ve politik bakımdan çöktü ve bu etken dünyanın büyük kısmı üzerindeki Avrupa hakimiyetinin çökü§ünde ekonomik kaynaklar ve askeri kapasitedeki deği§ikliklerde olduğundan daha önemli oldu.

53) M. E. Yapp, The Near East since the First Wo rld War (Harlow. 1991), s. 77; E. M. Spiers. "Army Organisation and Society in the Nineteenth Century", T. Bartlett ve K. Jeffrey (yay. haz.), A Military History ofIrelaııd (Cambridge, 1996), s. 355-7. 54) J. C. Scott, Weaporıs of the Weak. EverydayFomıs of Peasant Resistance (New Haven, 1985), s. xvi-xvii. 55) K. Holsti, The State War, and the State of War (Cambridge. 1996). 56) S. Forster veJ. N ader (yay. haz.), Onthe Road to Total War. The American Civil War and the GermanWars ofUnifkatimı, 1861-1871 (Cambridge, 1996). 9 Yirminci Yüzyıl

Avrupa Gücü

1900'de Avrupa ve ABD dünyanın geri kalanından daha zengindi ve daha fazla enerji kullanarak yerkürenin ekonomisine hakimdi. Endüstrile§mi§ Avrupa ve Avrupa-Amerikan güçlerinin askeri gücü ve yerkürede istedik­ leri yere ula§abilme becerileri yirminci yüzyılın ba§ında ba§ka hiçbir dev­ lette yoktu. Dünya topraklarının pek çok kısmı bu güçlerin hakimiyeti altındaydı ve bunların askeri güç kullanımları Amerika'nın Filipinler'i i§gali gibi olaylarla ömekleniyordu. Konu§landırılabilen kuvvetlerin çapı kadar sayısı ve karakteri de önemliydi. 1904 yılının soğuk bir Ocak günün­ de Londra'daki söz sahibi Kraliyet CoğrafyaTop luluğu, Britanya' da jeopo­ litiğin öncülüğünü yapan Halford Mackinder'ın Avrasya'daki askeri mü­ cadele ruhunun kısmen teknoloji sayesinde deği§tiğini söyledi:

Rusya Moğol İmparatorluğu'nun yerini alıyor. Finlandiya, İskandinavya, Polanya, Türkiye, İran, Hindistan ve Çin üzerindekibaskısı step halklannın merkezkaç saldırıları ile yer deği§tiriyor ( ...) deve ve at binen adamlar artık yok ( ...) demiryolları bunların yerini alacak, ve sonra bu bölgenin bir ucun­ dan diğer ucuna güç ta§ıyabileceksiniz. YiRMiNCi YÜZVIL 393

Mackinder, gücünü demiryolları sayesinde Avrasya'da göçebelerden daha etkin biçimde kullanabilen bir güç merkezi görüyordu. Teknoloji geli§mi§ ve aslında jeopolitik eksenler yaratrİıı§tı; jeopolitik gerçekten de tekno­ lojinin bir i§leviydi. Ancak, teknolojinin hızla geli§mesini ve endüstriyel kapasitenin rolünü vurgulayan genç Leo Amery, Mackinder'ın yorumu­ na kar§ı çıktı. Amery, deniz ve kara ağları ile gücünün hava ile destekle­ nebileceğini söylüyordu:

Bu coğrafi payla§tırmanın büyük bir kısmı mutlaka önemini kaybedecektir ve ba§arılı güçler en büyük endüstri temellerini atını§ olanlar olacaktır. Bir kıtanın merkezinde veya bir adada bulunmalan önemlideğild ir; endüstriyel güce, icat yapma becerisine ve bilime sahip olan halklar diğer tüm güçleri

yenebilecektir . 1

Avrupa Kolonileşmesi

Yüzyılın ilk 20-30 yılında müzakereler yoluyla Avrupa hakimiyetine ve­ rilen hudutlar genellikle Avrupalı güçlerin istediği bölgeler arasındaki hudurlardı ve bunun ardından yerli halklar üzerinde hakimiyet kuruldu. Örneğin, 1904'te Hollandalılar ve Portekizliler Timor'un Doğu Antil­ ler Adası'nı bölme ve hudutları belirleme konusunda anla§maya vardı­ lar. Bunun ardından, Portekizliler 1912'de, bağımsız Timor soylularını baskı altına aldı ve Portekiz kanunları ile yönetim §eklini uygulamaya ba§ladılar.2 Hollandalılar, hududun kendi taraflarındakibölgede hakimi­ yet kurdular. Avrupa hakimiyetine kar§ı çıkarılan isyanlar bastırıldı. Almanlar, 1905'te, gerillalara kar§ı kavrulmu§ toprak stratejisi kullanarak Alman Doğu Afrika'daki Maji Maji İsyanını hertaraf ettiler ve yakla§ık 250.000 Afrikalıhayatını kaybetti. 1907'de Güneybatı Afrika'dan Nama ve Here­ ro'nun 1904'te ba§lattığı ayaklanma korkunç bir zulümle son buldu. Bu isyanı bastırmak Almanların 700 milyon mark parasına mal oldu ve bu

1) H. J. Mackinder, "The Geographical Pivot of History", Geographical]oumal, 23 1904), s. 436, 443, 440. Amery'ninkatkılan W.R. Louis, In theName of Gad, Go! Leo Amenand the British Empire in theAge ofChurcl ıiU (New York. 1992) isinıli eserinde ele alınm!§tır. s. 54-5. 2) J. Villiers, "The Estado da India in Southeast Asia", M. Newitt (yay. haz.), The First Porıuguese Colonial Empire (Exeter, 1986), s. 61. 394 SAVAŞ VE DÜNYA ba§arı hükümetin ı907 tarihli 'Hottentot seçimine' gitmesine neden oldu. Kolani zulmüne ve yanlı§ yönetime saldıran Sosyal Demokrat Par­ ti, emperyalist hassasiyet kar§ısında büyük oranda oy kaybetti. Alman­ lar, her iki ayaklanmayı da hastınrken makineli tüfekler kullandılar. Su­ matra'daki Hollandalılara kaqı düzenlenen Açe direnişi, ı903'e gelin­ diğinde, çarpı§ınalar devam etmesine rağmen önemli ölçüde dindi. ı898- ı 904 yılları arasında Madagaskar' da ve ı 9 ı5-ı 6 arasında Tunus'taki Fran­ sız karşıtı ayaklanrnacılar, ı906'da Güney Afrika'da bulunan Natal'daki İngiliz kar§ıtı Zulu ayaklanması ve Fas'ın kuzeydoğusunda bulunan Beni Snassen'deki ayaklanma bastınldı. Dolayısıyla, Avrupa emperyalizmi halkların itiraz etmeden teslim olmalarına bağlı kalmadı ama isyanlar bastınldı. Benzer biçimde, Japonlar, Kore'de ı907-9 yılları arasında ger­ çekle§en bir gerilla ayaklanmasını hertaraf ettiler. Avrupalıların o dönerne dek birlik yolladığı bölgeler de dahil olmak üzere, Avrupa emperyalist gücünün hudutları da genişledi. ı 900' de Fran­ sızlar, Sahra Çölü'ndeki Tuat Vahası'nı kuşattı ve burası Fas'ın yüzyılı aşkın bir süre içinde Hıristiyan bir güce kaptırdığı ilk toprak oldu. Fran­ sızlar kayda değer ölçüde toprak elde etmeye devam etti. 3 3 ı Mart ı 904'te, Tibet ba§kenti Lhasa'ya doğru ilerleyen Yarbay Francis Younghusband komutasındaki bir İngiliz kuvveti Guru'da silahlarını bırakmamaha di­ reten Tibetliler üzerine ate§ açtı. İki Maxim silahları, 4 topları ve etkili tüfekleri sayesinde İngilizler, kendileri hiçbir kayıp vermeden 700 Tibet­ liyi öldürdü. Younghusband, bundan sonra Lhasa'ya doğru ilerlemeye devam etti. Britanya emperyal devletinin kaynakları sayesinde bu ilerle­ me ıO.OOO ırgat (coolie), 7.000 öküz, 5.000 iğdi§ edilmiş boğa ve 4.000 üzerinde Tibet öküzü ile kolayla§tı. ı905'te Ahaggar Tuareg Konfederasyonu'nun teslim olması Sahra Çölü'nde Fransızlam kaqı gösterilen etkili direni§i sonlandırdı; be§ yıl önce, In Rhar'ın Fransız toplarının surlarında gedik açmasıyla düşmesi Tidelkt direnişini kırdı.4 Hollandalılar, Doğu Antiller'de daha fazla top­ rak alıp hakimiyet kurdu. ı906'da Güney Bali'ye girdiler. Den Pasar'da ve daha sonra Pamescutan'da, iki raca ailesi dini törenlerle kendilerini ölüme hazırladı ve son savaşlarını (puputan) verdiler: Sadece hançer ve mızraklada silahianan aileler Hollanda ateş gücüne karşı ilerlerken hem

3) Hoisington, Lyautey and the French Conquest ofMorocco, s. 22; R. E. Dunn, Resistance in the Desert: MoroccanRespanses to French Imperialism, 1881-1912 (Londra, 1977). 4) D. Porch, The Conquest of theSahara (Londra, 1985). s. 220. YiRMiNCi YÜlYIL 395

öldü hem de yaralılarını öldürdü. Hollandalılar, 1908'de Klungkung kralı Dewa Agung'a saldırdı ve o da kÇ!ndisinin son sava§ını verdi. 1905-6 arasında Bugiler, Makasarlılar ve Selebes Adası hakimi Toracalann di­ reni§leri kırıldı: Hollanda gücü hem geli§ıni§ devletlere (ilk iki örnek) hem de kafa avcısı Toracalara kar§ı etkiliydi. Borneo'dabulunan Banjar­ masin'deki Hollanda yönetimine kat§ı gösterilen son direni§ 1906'da sona erdi. Sumatra Adası'nda ise Djambi 1907'de kontrol altına alındı.5 İtalya 191l'de Trablusgarp ve Bingazi'yi Türklerin elinden aldı ve Libya'yı fe thettiğini duyurdu. 34.000 askerden olu§an İtalyan donanma­ sı ve ke§if kolordulan, Bingazi ve Trablusgarp gibi pek çok önemli kıyı mevzisini ele geçirdi, fakat iç bölgelerdeki Senusi kabilesinin kararlı dire­ nişi karşısında geni§leyip güçlerini sağlamla§tırma konusunda güçlük çekti. Bu durum, Afrika Boynuzu'nda İtalyarılann daha önce yaşadığı de­ neyim gibi, Avrupa askeri yayılma tarihindesık sık tekrarlanan bir durumdu. Türkler yenilmelerine rağmen Libyalılar savaşmaya devam ettiler. Libya­ lılar ilk önce geleneksel süvari saldırılan düzenledi, fakat Avrupa ate§ gücü kar§ ısında Asaba'da yenilgiye uğradılar (191 3). Libyalılar daha sonra gerilla taktiklerine ba§vurdular. 1915'te 4.000 askerden oluşan bir İtal­ yan kuvveti Libyalı paralı askerleri kendilerine kar§ı cephe alınca büyük oranda yok oldu ve İtalyanlar kıyıdan çekildiler.6 Bir önceki yıl Fas'taki El Herri' de bir Fransız kuvveti çok daha büyük bir kuvvet tarafından her yönden saldırıya uğradığında ağır kayıplar verdi. Aynı yılın ilk aylannda Fransızlar, El Bordj'da seri ate§ açabilen tüfekler ku§anmı§ Faslılada kar§ı karşıya geldiler. İtalya'nın Libya'yı i§gal etmesi uçakların ve zırhlı silahla­ rm ilk kez kullanıldığı sava§tı. 23 Ekim 1911'de bir Türk kampına el bom­ bası atıldı. İtalyan hava bombardımanı birimi komutanı Giulio Douhet (1869-1930) tüm hava sava§larının önemli bir teorisyeni oldu.

Rus-Japon Savaşı

Yine de, politik bilinçte bu hegemonya konumlarına tehdit olu§turacak deği§imlerin öneırıli göstergeleri de oldu. Japonya'nın büyük bir askeri

5) Ricklefs, Modem Indorıesia, s.J36-7, 139-40. 6) D. G. Herrmann, "The paralysis of Italian strategy in the Italian-Turkish War, 1911-1912", English Histarical Review, 104 (1989), s. 332-56;}. Ellis, From the Barrel ofa Gun. A History of Guerrilla, Revolutionary and Counter-insurgency Waıfare, from the Romans to the Present (Londra, 1995). s. 156. 396 SAVAŞ VE DÜNYA güç olarak gelişmesi, hem deniz hem de karada olmak üzere 1904-5 ta­ rihli Rus-Japon Savaşı'nda çarpıcı biçimde ortaya çıktı. Bu savaş, Avru­ palı ve Amerikalı askeri ataşeler tarafındandikkatle takip edildi. Örne­ ğin, 191 7'de Fransa'ya gönderilen Amerikan Ke§if Kuvvetleri Komutanı John Pershing, Japon ordusu gözlemciliğini yaptı. Bu sava§, bir bakıma, Batı tarzı askeri örgütlenme şeklinde Avrupalılaştırmanın elde ettiği bir zaferdi. Japonlar, Avrupa askeri sistemleri ve askeri teknolojisini düş­ manlanndan daha etkin biçimde kullanarak başarı sağladı. Japon ordusu Alman ordusu, donanınası ise İngiliz donanınası model alınarak kurul­ du. Arthur Limanı'ndaki Rus filosuna savaşın başında düzenledikleri baskın taarruzunda torpidolar kullandılar. Tsuşima Savaşı (1905) yir­ minci yüzyıldaki modern savaş gemileri arasındaki yıkıcı çarpışmalarm tek örneğiydi. Her iki taraf damayınlar yüzünden savaş gemilerini kaybet­ ti. Bu savaşta savaş alanı telefonları ve elektrikli arama ışıklannın da kullanıldığı görüldü. Yine de, kısmen Avrupa ırkçı görüşleri ve kısmen de ABD -Avrupa tarzı askeri imkan ve kabiliyete sahip Avrupalı olmayan büyük on doku­ zuncu yüzyıl gücü- bu görüşlere meydan okumadığı veya Afrika ya da Asya'da aktif bir emperyalist politika izlemediği veya hiçbir önde gelen Avrupa ordusuna karşı savaş açmadığı için (1898'de İspanya'ya karşı açtığı kısa ve zaferle dönülen savaş zayıfbir imparatorlukta yapıldı), Japonların zafer kazanması bir şok etkisi yarattı. Japonlar, 1894-5 yıllarında Çin'e karşı aldıklan zaferin sonucunda askeri sistemlerine büyük güven duyma­ ya başladılar ve Japon birliği 1900 tarihli Boxer Ayaklanmasını bastıran en büyük uluslararası güç oldu; fakat bunlar Avrupa'ya değil Çin' e karşı yapılan hamlelerdi. Japonların Rusları yenmesinde diğer etkenler de rol oynadı. Rusya politik merkezinden 6.000 mil (9.656 km.) uzakta çarpışmış ve 1905'te hükümetin ilgilerrmesi gereken bir ülke reformu olmuştu. Ruslar, tehdit­ lerinde söyledikleri gibi, 1905 yılının ortasında yeni kuvvetleri savaşa göndermiş olsaydıJaponlar muhtemelen yenilmiş olurlardı. Ancak, Japon­ lar, sonraki yıllarda sadece J aponlara özgü bir savaşma becerisi yani bushido ruhu ile kültürel açıdan eşiz olduklarına ilişkin mitleri sağlamlaştırmak için bu zaferi kullandı. Rusya'nın yenilgisi Asya'nın diğer bölgelerinde Avrupa karşıtı hareketlere de hız kazandırdı. Hindi-Çin'deki Fransa'ya karşı Chieu komplosu bunun bir örneğidir. Amerika'nın ekonomi ve donanma gücü açısından atağa kalkması, Japonya'nın Rusya'yı tehdit etınesinde olduğu gibi, Britanya için bir tehdit YiRMiNCi YÜlYIL 397 olu§turdu, ama iki taraf da çatı§madan kaçındı. Bu da İngilizlerin Ame­ rikalıların üstünlük iddialarına kar§ı çıkınada isteksiz davrandıklarını yansıtıyordu.7 Buna ilaveten, Amerikalılar, Pasifik'ten çok uzakta olma­ larına rağmen Japonlar kadar saldırgan değillerdi. Amerika'nın resmi emperyalizme karşı takındığı ilgisiz tavır, kısmen Amerika dı§ politikala­ rının Avrupa'nın diğer eski rejim devletlerininkinden farklı olması ve dolayısıyla resmi kontrolden ziyade gayri resmi kontrole dayanması gerek­ tiğine ili§kin görü§ün yaygın olmasına bağlıdır. Oysa, Amerika, Pasi­ fik'teve Karayipler'de doğrudan rol oynayarak Hawaii'yi (ı898) ele geçir­ di ve Haiti (19ı5) ile Dominik Cumhuriyeti'ni (ı9ı6) i§gal etti.8 ı898'de İspanya kar§ısında alınan zafere rağmen Amerikalılar büyük bir sava§ için hazırlıklı değillerdi. ı900-2 yılları arasında Filipin ulusçuları Ameri­ ka'nın topraklarını yağmalamasına kar§ı bir gerilla direnişi başlattı ve bu da Amerika'nın ırkçılık ve kutsal amaç ideolojisine, karşı isyan metot­ larını katmasına neden oldu. Tu tsaklar öldürüldü ve ı ı .000 ki§inin haya­ tını kaybettiği tutsak kampları kuruldu. Amerikalılar ba§arılı oldu, fakat 4.200 asker kaybetti ve ı902'de sona erdirildiğini duyurmalarına rağ­ men direniş devam etti. 9 Japonya'nın kazandığı zafer Avrupalılaşmanın askeri bakımdan doğur­ duğu potansiyel sonuçlara i§aret ettiyse, Avrupalılaşma ile ili§kili poli­ tik süreçlerirı yayılacağına dair düşünceler de var oldu. Çin'deki Mançu İmparatorluğu'nun ı 9 ı ı' de çökertilmesi ve Türkiye'deki Genç Uön] Türk Hareketi Birinci Dünya Sava§ı öncesinde politik ve askeri sistemlerde meydana gelen önemli gelişmelerdi. Türkiye'de Sultan Il. Abdülhamit'e karşı ı908'de ayaklanarak bir sonraki yıl ordunun Batı kar§ıtı katı Müslü­ manlada ilişkili bir kesiminin çıkardığı ayaklanmanın bastırılmasının ardından Sultan'ı tahtından edenler Enver Paşa komutasındaki yabancı­ laşmı§ ordu merısuplarıydı. Türkler, Birinci Balkan Sava§ı'nı kaybederek

7) S. F. Wells, "British Strategic With-drawal from the Westem Hemisphere, 1904- 1906", Canadian Historical Review, 49 (1968), s. 335-56; S. R. Rock, "RiskTheory Reconsi­ dered: American Success and German Failure in the Coercion of Britain, 1890-1914", ]oumalof Strategic Studies, ll (1988), s. 342-64. 8) D. Healy, Gunboat Diplomacy in the Wilson Era: the U.S. Navy in Haiti, 1915-1916 (Madison, Wise, 1976) ve Drive toHegerrwny : the United States in the Caribbean, 1898-1917 (Madison, Wis., 1988). 9) B. A. Linn, The U.S. Army and Counter-insurgency in the Philippine War, 1899-1902 · (Chapel Hill, N .C. 1989) ve "The Long Twilight of the Frontier Army", Westem Histarical Quarıerly, 27 (1996), s. 157. 398 SAVAŞ VE DÜNYA

özellikle Kırklareli (1912) ve Lüleburgaz savaşlannda Bulgadara karşı ağır yenilgiler aldı ve Avrupa imparatorluklannın büyük kısmını kay­ bettiler. Jön Türkler, 1913'te bir darbe ile gücü ele geçirdi ve Kuman­ dan olarak görevlendirilen Enver, İkinci Balkan Savaşı'nda Edirne'yi Bulgarların elinden yeniden aldı. Birinci Balkan Savaşı'nda yaşanan ba§arısızlıkların ardından 1913'te Osmanlı ordusunda reform ger­ çekleştirilmenin amaçlandığı askeri bir göreve liderlik etmesi için bir Alman, Otto Liman von Sanders, Enver'e yardım etti. Sanders, 1913 yılınm sonunda Osmanlı ordusunun genel müfettişi olurken, Enver ise 1914'te Savaş Bakanlığı görevine getirildi. Diğer Avrupalı olmayan güç­ ler de Avrupa silahlanndan tedarik etmeye çalı§tılar. Etiyopya impara­ toru'nun 1902'deki yaklaşık 100.000 asker gücündeki ordusu incelendi­ ğinde, seçme birliklerin makineli silahlar ve topçu ateşi kullandıkları görüldü. 1904-S'te gerçekleşen Rus-Japon Savaşı Birinci Dünya Savaşı'nın (19 1 4- 18) bazı yönlerine ışık tuttu ve Birinci Dünya Savaşı'nın baş­ langıcındaki askeri fikirlerin şekillenmesinde etkili oldu. Japon topçu­ lan Tsuşima Savaşı'nda (1905) daha önce görülmemiş mesafelerden Rus sava§ gemilerine isabetli atı§lar yaptılar. Bu da, pek çoklarının sava§ ge­ mileri ile gelecekte yapılacak çarpı§maların uzak mesafelerle yapılaca­ ğını (haklı olarak) düşünmesine yol açtı ve zırhlı 'büyük toplu' savaş gemilerinin yakında Dretnot gibi olacağı görü§ünü sağlamlaştırarak 1914'ten önceki yıllarda ateş kontrolüne daha fa zla dikkat edilmesine neden oldu. Güçlü savaş gemisi filolaninşa edildi. Bu biraz da Newport'taki Donanma Sava§ları Okulu'nda 1885'ten itibaren donanma tarihi ve stra­ tejileri hakkında dersler vermi§ olan Alfred Thayer Mahan'ın yarattığı etkiyle ili§kilidir. Mahan'ın The Infiuence of Sea Power upon History 1660- 1783 (1890) (Deniz Gücünün Tarih Üzerindeki Etkisi 1660-1 783) isim­ li kitabmda toplanan ders anlatımlan ve diğer çalı§malan denizin kont­ rol edilmesinin önemini vurguluyor ve düşmanın sava§ filosunun yok edilmesini bunun bir yolu olarak görüyordu. Mahan'ın görü§leri büyük oranda yayıldı ve büyük gemilerin in§a edilmesi sürecine ivme kazandır­ dı - ki bu, Avusturyagibi genellikle denizlerde güçlü olduğu dü§ünülmeyen bazı devletler de dahil olmak üzere, pek çok devleti etkileyen bir süreç oldu. Amerika Birleşik Devletleri bir sava§ gemisi filosu yoluyla deniz­ lerde saldırgan bir kontrol kavramı geli§tirdi ve sava§ zamanında bir saldırı filosunun inşa edilmesi için baskı yaptı. Amerika bir askeri en­ düstri kompleksi ile Pasifik'te�i büyük bir fi loyu devamlı kıtabilmek için YiRMiNCi YÜlYIL 399

Panama yoluyla Atlantik'ten Pasifik'e kadar korunan üsler zinciri de geli§tirdi. 10 Rekabetçi taklitçilik her §eyin hızını belirliyordu. İngilizlerce inşa edilen Dretnoı o zamanların en hızlı ve en ağır silahlandınlmı§ gemisiydi ve Almanların güçlü sava§ gemileri in§a ederek kar§ılık vermesine yol açtı. 1904'te kurulan Avusturya Donanma Birliği, Avusturya donanma bütçesinin artırılmasında ve İtalya ile bir donanma yarı§ını ba§latan Dretnoı in§ası programında yararlı oldu. Japonlar, Dretnoı tipi ilk iki ge­ milerini 1909'da suya indirdiler. Dretrıoı'ların geli§iyle gemi inşaatları nispeten durağan bir sürece girdi. 1914 tarihli USS New York (BB-34), 1914 tarihli Texas (BB-35) ve 1916 tarihli Nevada (BB-36), 6 Haziran 1944'teki Normandiya Çıkartması'na katıldı. Texas isimli geminin on adet 14 inçlik topu dakikada 1 Yı atı§ yapabiliyordu ve zırhları delen her topçu mem1isi 1.500 libre (680 kg.) ağırlığındaydı. Karada tüm büyük Avrupa ordularının gözlemcileri, bir harekatın Birinci Dünya Savaşı'nda görülecek olan etkilerine şahit oldu: dikenli teller ve makineli tüfeklerle siper sava§ı, dotaylı top atışları, gizli mevziler­ den atı§ yapan toplar, karanlık çöktüğünde de durmayan bir çatışma ve Manş Denizi'nden İsviçre cephesine veya Birinci Dünya Savaşı'nda Bal­ tık'tan Karadeniz cephesine uzanan hattın sadece bir kısmı uzunluğun­ da olsa da devamlı ön cepheler. Saldırı yanlısı olanlar Rusların savunma­ da kaldıkları için kaybettiğini iddia ederken, Japonlar üstünlüğü ele geçirip makineli tüfekler ve çabuk atı§ yapabilen toplar ile desteklenen kuvvetle­ re, 1905'te Arthur Limanı ve Mukden'de yapıldığı gibi, önden saldınlar yapmaya başladılar ve verdikleri çok ağır kayıplara rağmen ayakta kaldılar. Aslında, Liaoyang Savaşı'nda (25 Ağustos ile 3 Eylül 1904 arası) Ruslar, arka arkaya üç kez daha büyük bir Japon kuvvetinin saldırısına uğradı ve hepsini geri püskürttüler, fa kat kumandanları Aleksei Kuropatkin yenilcli­ ğine inanarak geri çekildi. Amerikan İç Savaşı'nda savunmanın saldırı karşısındaki taktik üstünlüğü, Birinci Dünya Sava§ı'ıun daha sorıragöstere­ ceği gibi, bir problem olarak kabul edilmedi. Rus-Japon Savaşı'nı gözlem­ leyenler en son teknolojiye rağmen önden yapılan saldırıların hala uygula­ nabilir ve süngünün hala geçerli olduğunu söylediler. Japon piyadelerinin cesareti ve gece saldırılan gibi yenilikçi taktikleri herkesi etkiledi.

10) B. F. Cooling, Gray Sıeel and Blue Wa ter Navy: The Fonnative Years of America"s Milir.ary-lndustrial Coınplex, 188 I -1917 (Hamden, Conn., 1979); W. R. Braisted, The United States in chePacific , 1897- 1909 (Austin, Tex., 1 958), ve 1909- 1922 (Austin, Tex., 197 1). 400 SAVAŞ VE DÜNYA

Dönemin Darwin temelli ırkçı tutumları göz önünde bulundurul­ duğunda, Avrupalı uzmanlara göre, Japon (yani 'Beyaz' olmayan) piyade­ ler böyle sava§ ko§ulları atında zafere ula§abildiyse, elbette Avrupa'nın üstün ırklarından gelen piyadeler de, daha büyük olmasa da, pek çoğu­ nun canları pahasına benzer kahramanlık hünerleri sergileyecekti. 1914'ten önce hiç kimse genel bir Avrupa sava§ının uzun süreceğini tahmin etmezken, Birinci Dünya Sava§ı hakkında anlatılanların için­ deki efsanelerden biri, ordu liderlerinin ağır kayıplar vermeyi bekleme­ diğine dair bir kli§edir. 1905'ten itibaren Rus-Japon Sava§ı'ndan öğreni­ len dersler temel alınarak ordu komutanları üçte bir oranında kayıp ve­ receklerini dü§ünüyorlardı. Bu beklenti insan gücü gereklilikleri hakkında dü§ünülenleri çarpıcı biçimde deği§tirdi ve tüm ülkelerin 1914'ten önce ordularının çapını büyütmek için yapılan programlara hız kazandırdı. Askeri hazırlığın artırılması amacıyla silahianma artı§ı bu programlara dahil edildi.11 Rus-Japon Sava§ı gerçek bir teknolojik ba§arı örneği değildi: Felaket­ le sonuçlanabilecek bir yenilgiyi göze aldılar, çünkü politik hırsları yapa­ bileceklerinden fazlasına kalkı§malanna neden oldu. Kuropatkin, Japon­ ları Mançurya içlerine kadar çekip sayıca ezici Rus üstünlüğünü sergile­ yetek istediği gibi sava§abilseydi Japonlar yenilgiye uğrayabilirlerdi. Ku­ ropatkin, en önemlisi Sandepu'da (26-27 Ocak 1905) ba§arıya zaman zaman dü§ünüldüğünden daha fazla yakla§tı. St. Petersburg' daki politik zayıflık Rusların yenilgisinde önemli bir etkendi.

Birinci Dünya Savtl§ı

Genellikle, Birinci Dünya Sava§ı (1914-18) çok fazla askerin çarpı§tığı Fransa ve Belçika'da bulunan Batı Cephesi'nin siper sava§ı açısından hatırlanır. Bu sava§ta kayda değer sayıda insan bo§U bo§una hayatını kaybetti, elbette büyük bir toprak kazanımı da olmadı. Bu sava§ askeri faydasıılığın ve yetersizliğin örneği olarak görüldü. Avrupalı güçler ve kolonileri o dönemden itibaren daha önce görülmemi§ oranda çaba sarf etti ve o dönemde farkında olmadıkları bir güç birliğini temsil eden

ll) E. M. Spiers, "Haldane's Reform of the Regular Army: Scope for Revision", British ]oumal ofintematiarıal Studies, 6 (1980), s. 79-80; D. Stevenson, Amıaments and the Coming of War. Europe 1904-1914 (Oxford, 1996). YiRMiNCiYÜlYil 401 ordular ve donanmalar konu§landırdılar. Bu kuvvetler etkin biçimde hareket edebilen sava§ makineleri ile birle§tirildi, ama ı9ı4'te yıldınm sava§ı12 ile hızla kazanılması bekle�en zafer alınamadı ve ardından da mutlak zafer hayalleri suya dü§tü. Yıldırımsavaşı kavramı mekanize sava§ın öncesinde olu§turuldu ve aslında Almanların geleneksel ku§atma ve yok etme operasyonu kavramianna dahil edildi. Alman ve Avusturya-Maca­ ristan Genel Kurmayları, Birinci Dünya Sava§ı'nda bu açılardan dü§Ü­ nerek demiryolu ta§ıınacılığına ve cebri yürüyü§e güvendiler. Sava§ın patlak vermesinin yarattığı heyecan ve çabucak sona ermesin­ den doğan genel güvenin ardından, Batı Cephesi'nde Ekim ı 9 ı 4' e gelin­ diğinde bir e§itlik ortaya çıktı. Büyük kuvvetlerin nispeten küçük bir alanda yoğunla§ınası, siper mevzilerinin savunma gücü (mevzilerin gücü özellikle dikenli tellerle çevrili olmalan ve makineli tüfeklerinin ate§ hızı ile çapı, çabuk atı§ yapabilen topları ve beton istihkamları sayesin­ dedir) ve dü§ınan hatlan yanlsa bile toprak ele geçinnedeya§anan güçlük­ ler, sava§ın son haftalarında Alman mevzisinin dü§mesine kadar burada­ ki durumun esasen bir çıkmazda olduğunu ortaya koydu. Almanlar yine de Kasım ı9ı8'de ge diksiz bir cepheyi koruyabildiler. Sayıca yerel üstünlü­ ğün büyük ba§arılara dönü§türülmesinin kolay olmadığı böylece ispat­ landı. Dü§ınanın siperleri yarılabildi, fakat bu gibi ba§arıların devamını getirmek güç oldu; o zamana dek uçaklar ve motorlu araçlar saldırılarda etkin biçimde destek sağlayamadı. Ba§arının tek yolu süvarilerdi, ama bunların da potansiyeli sınırlıydı. Almanlar, ı9ı4'te Schlieffen Planı üzerinde bir deği§iklik yaparak Belçika ve Fransa üzerinden açık bir cepheye doğru ilerlemeye ba§layınca, büyük sayılardaki askere yiyecek ve mühimmat ikmali nedeniyle yava§­ lamak zorunda kaldı ve bu da Fransızlam yeniden toplanma, kar§ı saldı­ rıya geçme ve Almanya'nın planını suya dü§ünne fırsatıverdi. Hızla elde edilen askeri bir zaferin olmayl§ı ve Fransa'nın güçlü bir koalisyon üyesi olması, Prusyalılann askeriyeleri sayesinde ı 886 ve ı 8 7 0- ı' de kazandık­ ları ba§arıları mümkün kılan bir dü§ınanın politik çökü§ünün ı914'te tekrarlanmasını engelledi. Birinci Dünya Sava§ı'nın öldürücü silahları, makineli tüfeklerden ziya­ de toplardır; tahminlere göre, top atı§ları sava§ alanındaki ölüınierin

12) Bu terim biraz da anakronistik biçimde kasten kullanılır; genellikle de Alman­ ya'nın 1939-41 arasında yürüttüğü harekatlarda geçer. Daha genel bir bakı§ açısı için bkz. Raudzens, "Biitzkrieg Ambiguities: Doubtful Usage of a Famous Word", War andSoc iety, 1 (1989) , s. 77-94. 402 SAVAŞ VE DÜNYA

yüzde 70'ine neden oldu. Avrupalı güçlerin en kuvvetiisi veya en sanayile§mi§i olmayan İtalyanlar, Ekim ı9ı5'te Üçüncü Isonzo Sava§ı'nda Avusturyalılara saldırmak için 1.200 top kullandılar. İngilizler ise Nisan ı9ı 7'de Arras yakınındaki saldırılannda 2.879 top -cephe boyunca sekiz metrede bir tane- kullandılar. 13 Topçu bombardımanları, özellikle de saldınların ba§ında, Almanların Fransızların elindeki Verdun'a ı9ı6'da saldırdıklarında olduğu gibi, korkunç kayıplar verilmesine neden oldu. İngiliz ordusunun sava§ alanında verdiği kayıpların yüzde 58'i toplar ve havan toplanndan ve yüzde 39'dan biraz azı ise makineli tüfekler ve tüfek merrnilerinden kaynaklandı. Piyadelere dağıtılınayıp bölüklerin konu§landınlmasıyla bir arada tutulan Alman makineli tüfekleri, ı 9 ı 6' da Sorome'de yava§ça ve yana§ık düzende ilerleyen İngiliz birlikleri için yıkıcı sonuçlar doğurdu. Siper harbini öngörmemi§ olan Fransızlar, sa­ va§ın ba§ında ağır silahlardan yoksun olmalarına rağmen, 7 5 mm. 'lik sahra topları dakikada ı5 atı§ yapabildi ve 98.425 metrelik bir alanda etkili olabildi. Almanların ı50 mm.'lik havan topları ise dakikada be§ atı§ yapabiliyordu. Havadan indirilen §arapnel mennileri topçu ate§inin öldürücü özelliğini artırdı. Çelik kaskların yaygınla§ması pek bir koruma sağlamadı. Saldırıya ağırlık veren meslekta§lanna kar§ı çıkan General Petain, "ate§ gücü öldürür" özdeyi§inin babası oldu. Örneğin, İngilizler . tarafından Neuve-Chapelle ve Laos'ta (ı9ı5), Sorome'de (19ı6) ve Ar­ ras ile Passchendaele'de (ı9ı7), İtalyanlar tarafından Isonzo'da (ı9ı5), Fransızlar tarafındanChampagne 'de (ı9ı5) ve Almanlar tarafından Ver­ dun'da (ı 916) düzenlenen saldırılar, daha önce görülmemi§ kayıplar veril­ mesine yol açtı. Bu gibi cephe saldırıları Atıantik'in öbür tarafında, Mek­ sika Devrimi sırasında devrimci General Francisco Villa tarafından da kullanıldı. Bu saldırı türü Villa'ya 19ı4 yılında Torre6n'da zafer kazan­ dırdı; fakat söz konusu taktik, ı9ı5'te Villa'nın siperler, dikenli teller ve makineli tüfeklerin saldırıyı püskürttüğü bir sava§ta, Alvaro Obreg6n kaqısında yenilmesinde olduğu gibi, orada bile pahalıya patladı ve ba­ §arısızlıkla sonuçlanabildi. Birliklerin ve ate§ gücünün mevcut alana oranı Batı Avrupa'da çok daha yüksekti ve bu gibi metotlar çok daha pahalıya patlıyordu. ı9ı 7'de Müttefiklere katılarak sava§a giren Amerikalılar, Batı Cephesi'nde in­ san kalabalıklannın dü§man üzerine salınmasıyla saldınlar düzenledikle- . rinde bunu fark ettiler. Yine de, bazen bu gibi saldınlar §a§ırtıcı §ekilde

13) A. Livesey, TheViking Atlasof World War I (Londra, 1994), s. 74, 124. YiRMiNCi YÜlYIL 403 ba§arılı da olabiliyordu. İngilizler ı9ı5'teki muharebeler sırasında ba§lan­ gıçta ba§arı elde ettiler, fakat üst kademe komutanlar tereddüde dü§ünce bu ba§arılarından da oldular. Birlikler bir kez ilerleyince yeniden örgüt­ lenmek, güç toplamak ve zafer pe§ine dü§mek zordu: Telsiz ileti§imi ı9ı7 sonunda geli§tirilene kadar kontrol ve haberle§me sınırlı kaldı. İngiliz, Fransız, Alman, Rus ve İtalyan generalliklerinin yaratıcılık­ tan uzak, önyargılı fikirlerive sürekli saldırılada dü§manı yıpratma strate­ jileri i§e yaramadı. Pek çok general farklı yakla§ımları benimsernedeya va§ kaldı. Almanların ı9ı6'da Verdun'a düzenledikleri saldırı Fransızların ağır kayıplar vermesinden ba§ka bir §eye neden olmadı. Hiçbir stratejik amaca hizmet etmedi ve Almanların da neredeyse aynı sayıda asker kay­ betmelerine yol açtı. Verdun saldırısı, İngilizlerin ı9ı6'da 'ye yaptıkları saldırı gibi, Batı Cephesi'nde yapılan daha önceki muharebelerden daha geni§ çaplıydı. Bu da sava§çıların birlikleri yeti§tirmede ve kaynak toplamada, özellikle de kumandanlara cepheyi yarmak için baskı yapmanın yanı sıra büyük sayılarda askeri aynı bölgede uzun bir süre tutabilme becerileri konusunda sergiledikleri ba§arıyı yansıtıyordu. Ancak, Doğu Avrupa'da kuvvet-alan oranı daha dü§üktü ve Almanların ı9ı5'te Rusları yenerek gösterdikleri gibi, dü§man hatlarını yarmak ve hızla ilerlemek kolaydı. Sava§ ta yakla§ık 9 milyon asker hayatını kaybetti. Yaralı oranları yük­ sekti. Fransız tarafindan ı8 ile 27 ya§ arasındaki tüm genç erkeklerin yüzde 27'si sava§ta öldü. Avusturya tarafindan konu§landırılan 8 milyon askerden ı. ı 06.000'i hayatını kaybetti. Sonuç olarak, bu sava§ §ekli sava­ §ın yalnızca yıkıcı ve barbar yönünü değil, bo§una olduğunu da gösteren etkili bir örnek oldu. Wilfred Owen ve Siegfried Sassoon gibi bazı önde gelen sava§ §airlerinin sert ele§tirileri büyük ilgi topladı. 19 ı 4- ı 8 arasın­ daki bozgunun ardından zafer kazanan güçler anla§mazlıkları sava§madan çözmeye çalı§tılar. ı9ı9'da uluslararası barı§ın korunması amacıyla Ulus­ lar Birliği kuruldu. Ancak, Birinci Dünya Sava§ı'nın bir hiç uğruna yapıldığı dü§ünce­ sinden doğan deh§et hissi, Avrupa askeri sisteminin etkinliğini gölgede bıraktı. Birinci Dünya Sava§ı, Batı Cephesi'nde ı9ı5-ı 7 arasında olu§an çatı§manın doğasına rağmen, silah sistemlerindeki benzerlikler nede­ niyle ortaya çıkan bir kördüğüm değildi. Almanlar Rusları yenerek Rus­ ya topraklarının büyük bir kısmını ele geçirdi ve zaferleri Rusya'daki Çarlık rejiminin ı9ı 7'de çökmesinde önemli bir rol oynadı. Almanlar, Belçika'yı da i§gal etti (ı9ı4). Sırbistan'ın havadan bambalanmasında 404 SAV� VE DÜNYA

(1915) Merkez Güçler Avusturyalı-Alman-Bulgar askerlerden olu§an bir ordu kullandı ve Bulgarlar ordunun en büyük kısmını olu§turdu. Al­ man mare§aller Sırhistan ve Romanya i§gallerini komuta ettikleri için, bu zaferler (özellikle 19ı6'da Romanya'nın alınması) askeri tarih ara§­ tırmalannda genellikle 'Alman' zaferleri olarak kayda geçti - ki bu Avu­ sturyalı askeri tarihçilerinin hiç de ho§una girmemektedir. Her iki fetih de modem orduların dü§manı hezimete uğratarak zafer kazanabilme bece­ rilerini ortaya koydu: Büyük kuvvetler çetin topraklarda beceriyle konu§­ landırıldı ve koordine edildi. Daha sonra, yıldırımsavtl§ı olarak isimlendirilen taktikler ı 9 ı 6' da kul­ lanılmaya ba§landı. Ele geçirilen bir Fransız kılavuzuna ve Rus General Brusilov'un ı9ı6'da Avusturyalılara kar§ı yürüttüğü ba§anlı baskın taarru­ zuna dayandınlarak geli§tirilen sözde (Almanlar tarafından olmasa da) Hutier taktikleri, ilk defa ı9ı 7'de Almanlar tarafından Riga'daki Doğu Cephesi'nde ve daha sonra Avusturyalılar ve Almanlar tarafından Kaba­ rici'deki İtalyan Cephesi'ne kar§ı kullanıldı. Avusturyalılar ve Almanlar, makineli tüfekler ve hafifsilahlarıyla hızla ilerlediler ve ilerlerken İtalyan direnç noktalarından kaçınıp, İtalyan savunmasının bütünlüğünü ve ha­ berle§me ağını yok ettiler. Almanlar hıza değil, sürekli saldırı yaparak dü§manı yıldırmaya önem verdiler. İtalyanların çökü§Ü Birinci Dünya Sava§ı'nda taarruzların etkinliğine i§aret etti. İtalyanlar yakla§ık olarak 600.000 asker kaybetti ve 80 mil (129 km.) kadar geri çekildiler. İtalya neredeyse sava§ın dı§ında bırakıldı. Almanlar bu taktikleri ilk kez 30 Kasım ı 9 ı 7'de Batı Cephesi'nde kullandılar ve İngilizlerin yakın zamanda tank kuvvetlerini ilk kez kullanmalan sayesinde ele geçirdikleri Cambrai yakınındaki toprakları geri aldılar. Taktiklerle ilgili bu yeni yakla§ım genellikle ı9ı8'de benimsendi ve ı9ı4'ten beri Batı Cephesi'nin ya§adığı çıkınazı deği§tirdi. Alman 'fırtına birlikleri' yaylım ate§i koruması altın­ da dağınık birlikler halinde ilerledi ve Müttefik siperlerini yardı. Avrupa askeri sisteminin etkinliği Avrupa dı§ında da ortaya kondu; aslında bu bir dünya sava§ıydı. Müttefikler, özellikle de İngilizler, Alman Doğu Afrika hariç tüm Alman kolonilerini hızla istila etti ve bu arada İngilizler Türklerin elindeki Mezopotamya (modem Irak) içlerine doğru iledeyip ı9ı 7-ı8 arasında Türkleri Filistin'den çıkararak Basra Körfe­ zi'ndeki petrol kaynaklarını korudular. Bu harekatta süvariler de önemli rol oynamasına rağmen, İngilizler hem tank hem de uçak kullandılar. Ruslar, Kuzey İran'ı ı915'te i§gal etti: İran tarafsızlığını koruyamadı ve Türk, İngiliz ve Rus kuvvetlerinin hepsi ülkede operasyonlar yaptı. YiRMiNCi YÜZVIL 405

Bunlara kıyasla, Türkler, Kafkaslar'da Ruslar kar§ısında yenilmeleri­ ne rağmen İngilizler kar§ısında çok iyi çarpı§arak 1915'te Çanakkale Bo­ ğazı'nı zorlama giri§imlerini bertaraf ettiler ve aynı yıl Bağdat'a doğru ilerlemekte olan bir İngiliz kuvvetini daha iyi manevra yaparak Kut'ta teslim olmaya zorladılar - ki bu yenilgilerin her ikisi de Avrupa kuvvet­ leri için büyük yenilgilerciL Müttefiklerin tarafında çarpı§an Japonlar, 1914'te Almanya'nın Çin üssü Qingdao'yu ve Pasifik'teki Alman üsleri­ ni ele geçirdiler, Avustralya'dan gelen Britanya konvoylarına muhafızlık ettiler, Alman akınetiarını aviayıp 1917'de Müttefiklere destek vermek için Akdeniz' e sava§ gemileri yolladılar. Qingdao'daki Almanların sayısı Japonlara kıyasla 13'e l'den azdı ve Japonların birle§ik operasyonlarına kar§ı sava§amadılar. İngilizler karasularında hakimiyetlerini korudular ve böylece abluka ve i§gallerden korunabildiler, İngiliz kaynaklarının ta§ınabilmesini ·ola­ naklı kılan ticaret ağlarını ellerinde tutabiidiler ve Almanya'yı ablukaya alabildiler; fakat bu abluka Almanya'nın kıtadaki pozisyonu ve gerekli olan tüm kaynakları Avrupa içinden sağlayabilmesi nedeniyle pek etkili olmadı. İngilizler ve Fransızlar, imparatorluğun desteğinden denizde ve daha çok da karada fayda sağladılar. Fransızlar, Batı Cephesi'nde Mr ikalı birlikler konu§landırdılar. 800.000'den fazla Hintli asker sava§ta İngiliz­ ler için sava§tı, böylece İngilizler ülkede bir gamizon kurmak zorunda kalmadı ve bu en önemli kolani büyük bir insan gücü kaynağı haline geldi. İngilizler, Batı Cephesi'nde önemli ölçüde Kanada kuvvetinin yanı sıra çok fa zla sayıda Hintli asker kullandılar. Çanakkale Bağazı'ndan geçme giri§iminde önemli rol oynayan Avustralya ve Yeni Zelanda birlik­ leri Batı Cephesi'ne de gönderildi. imparatorluk güçleri diğer bölgelerde de önemli oldu. Güney Afrikalı birlikler 1915'te Güneybatı Afrika'nın fe thedilmesinde büyük rol oynadı. Hintli birlikler 1914'te Basra'yı ele geçirip İngilizlerin Güneybatı İran'daki petrol çıkarlarını korudu ve bir sonraki yıl Mezopotamya içlerine doğru ilerledi. 1907'den itibaren İngi­ liz donanmasının daha fazla petrol kullanması Ortadoğu hakkındaki stra­ tejik endi§eleri artırdı. Bu durum ise petrolün kara ve hava ta§ımacı­ lığında daha yaygın olarak kullanıldığı İkinci Dünya Sava§ı'nda daha etkili oldu. Emperyal gücün doğası 1914'te İngiliz ve Fransız sava§ gemilerince desteklenen Gurka ve Hint birlikleri Türklerin Süvey§ Kanalı'na yaptık­ ları saldırıları bertaraf etmeleri ile ortaya kondu. imparatorluk olmasay­ dı İngilizler Ortadoğu'da taarruzlar yapamayabilir, Alman kolonileri kar- 406 SAVAŞ VE DÜNYA

§ısında sadece donanma kullanır ve zorunlu askerlik i§lemini ı9ı6'dan önce ba§latmak zorunda kalırdı. Asya'da bir dü§manın var olmayı§ı em­ peryal kuvvetlerin i§ini kolayla§tırdı, ama İkinci Dünya Sava§ı'nda du­ rum tamamen farklıla§tı. Almanya ı9ı8'de yenilgiye uğradı; bunun birinci nedeni ordusunun Batı Cephesi'nde sava§ı kaybetmesi, ikinci nedeni ba§ müttefiki Avus­ turya-Macaristan'ın çökü§ü ve üçüncü nedeni ise askeri, ekonomik ve ülke içindeki sorunların giderek kötüle§mesiyle yüz yüze kalan Alman­ Iann sava§ma isteklerini kaybetmeleriydi. Topyekun bir sava§ için ge­ rekli olan kaynakların hazırlanmasında ya§anan gerginlik Alman toplu­ munun üzerinde olu§an baskıyı giderek artırdı ve ı9ı8 baharındaki taar­ ruzun ba§arısızlıkla sonuçlanması ile gerginlik yoğunla§tı. Bu taarruz, Alman Genelkurmay Ba§kan Yardımcısı Erich Ludendorff'un söz ver­ diği gibi zafer getirmeyince, ordu moral açıdan çöktü. Batı Cephesi çok önemliydi. ı9ı4, ı9ı6 ve ı9ı8'de Alman taarruzla­ rının engellenmesi Müttefiklerinkazandığı zaferin önemli bir önko§ulunu olu§turdu ve ı9ı8'de Almanlar güçlerini yoğunla§tırdıkları harekat ala­ nından büyük oranda geri çekildiler. Bu da, iledernede büyük rol oyna­ yan İngilizler ve müttefikleriiçin zafer kazanılması anlamına geldi. İngi­ lizler, Almanların Mart-Nisan aylarındaki ilerlemelerinin ardından hızla toparlandılar. Almanlar, bu iledernede hem insan kalabalıklarının dü§­ man üzerine salınmasıyla yapılan cephe saldırılarını hem de fırtına bir­ liklerinin daha esnek taktiklerini kullandı, ancak sadece kaynaklarını tüketip Müttefik takviye kuvvetleri tarafından engellendiler. Almanlar, Rusya'nın çökü§ü ile özgür kalan Doğu Cephesi'nden gelen kuvvetleri kullanarak toprak kazandılar, ama dü§manlarının sava§ma becerisini yok edemediler.14 Haziran ı9ı8'de Kuzey İtalya'da bulunan Piave'ye yapılan son Avusturya taarruzu da ba§arısızlıkla sonuçlandı. Temın uz-Kasım ı 9 ı 8 arasında İngilizler ve biraz da Fransızlar ile Ame­ rikalılar Almanları yendikleri bir dizi saldırı ba§latarak Eylül ı9ı8'de Almanya'nın ana savunma sistemini a§tı. Tanklar bu ilerleyi§ esnasında ilk kez İngilizler tarafından Sorome Çarpı§maları'nda ı5 Eylül ı9ı6'da

14) T. Lupfer, The Dynamics of Doctrine: the Changes in Gemıan Tactical Doctrine during the First World War (Leavenworth, Kansas, 1981); B. Gudmunsson, Stormtrooper Tactics (New York, 1989); R. Paschall, The Defeatofimperial Gemıany 1917-1918 (New York, 1989), s. 128-62; M. Samuels, Command or Control? Command, Training and Tactics in theBritish and GemıanAmıies, 1888-1918 (Londra, 1996). YiRMiNCi YÜlYfL 407

ve Fransızlar tarafından bir sonraki Nisan ayında kullanıldığı dönem­ dekinden daha önemli bir rol oynadı ve İngilizlerin tankları topluca kullanması Almanları §a§ırttı. 8 Ağustos 1918'de, 430 kadar İngiliz tankı Amiens yakınlarındaki Alman hatlarını yardı. Tanki ara makineli tüfek­ lerl:e ate§ açıldı ama bir yararı olmadı; tanklar dikenli telleri yerle bir edip siperleri geçebildi. 1918'de Almanlar da tank kullandı, ama ne bu tankların sayısı İngilizlerinki kadar çoktu ne de İngilizler kadar etkin biçimde kullanıldı: Bazıları İngilizlerden ele geçirilen bu tanklar bahar muharebelerinin sonucunu etkilemedi. Endüstrileri bu tanklardan ye­ terli sayıda üretemedi. Almanlar, genel olarak, silah sistemlerindeki üs­ tünlüklerini kaybettiler. Örneğin, İngiliz topçuluğu Alman savunmasında büyük hasara neden oldu. Tankiarın muharebelerde kullanılması hızla uygunsuz hale gelse de ve İngilizler Ağustos'tan sonra zırh kullanılması­ na tepki verseler de, siper harbinin geçit vermezlik özelliği yitirildi.15 1917'den itibaren geli§en Amerikan müdahalesi de önemliydi. Ameri­ kan askeri düzeni, 1898 tarihli İspanyol-Amerikan Sava§ı'nın ortaya çı­ kardığı ve Amerika'nın çatı§maya hazırlanmak için önünde pek çok yıl olması nedeniyle ya§anan hazırlıksızlık ve idare yetersizliklerinden kur­ tuldu. Nisan-Ekim 1918 arasında 1.600.000'den fa zla Amerikan askeri Atlantik'i geçti ve Mart 1918'de, yani dört ay sonra, Almanların Batı Cephesi'ndeki 300.000'lik asker üstünlüğünü Müttefiklerin 200.000'lik asker üstünlüğüne dönü§türdü. 16 Bu ise o zamana dek okyanus a§an en büyük taarruzdu. Amerikalılar taze birliklerdi ve sava§ devam etseydi dü§manı hezimete uğratabilirlerdi. Amerikalılar hava ve deniz sava§larına da önemli katkılarda bulundular. Amerikan birlikleri Batı Cephesi'nde önem te§kil etmelerine rağ­ men, Amerikan mali kaynakları ve endüstri kapasitesi daha da önemliy­ di. 17 Ba§a çıkılamayan Alman denizaltı sava§ları nedeniyle Amerika

15) S. Bidwell ve D. Graham, Firepower. British Army Weapons and Theories of War, 1904- 1945 (Londra, 1982); J. Terraine, White Heat. The New Warfare 1914-18 (Londra, 1982); T. Travers, The Killing Ground: theBritish Army, theWe stem Front, and theEmergence of Modem Warfare, 1900-1918 (Londra, 1987) ve How the War Was Won: Command and Technology in the BritishArmy on the We stem Front, 1917-1918 (Londra, 1992); S. Griffith, Batıle Tactics of the Westem Front: theBriti shArmy"s Art of Attack, 1916-18 (New Haven, 1994) ve (yay. haz.), British Fighting Methods in the Great War (Londra, 1996). 16) D. Trask, TheAEF and CoalitianWa r-Making (Lawrence, Kansas, 1993); G. Martin, "German Strategy and Military Assessments of the American Expeditionary Force, 1917- 18", War in History, 1 (1994), s. l78. 17) K. Burk, Britain, America and the Sinews of War (Londra, 1985). 408 SAVAŞ VE DÜNYA

· Resim 80: Baraj ate§i haritası. Vimy '=-oi\Y·.\!L-•.: Ridge, Nisan 1917. Etkili bir baraj ate§i Kanadalıların Bau Cephesi'ndeki bu mevziyi alınalarmısağladı. Kanada­ lılar, 1.130 top konu§landırdılar - ki bu sayı biryıl önce Somme Çarpl§ma­ lan'nda kullanılandan ikikat fazla top anlamındaydı. sava§a 191 7'de girdi, ama endüstriyel kaynakları ve teknolojisi ba§ından itibaren Müttefiklerin hizmetine sunuldu. Bunlar önemliydi, çünkü 1914'te ne Britanya ne de Fransa Almanya'nınkine e§değer bir endustri sistemine sahipti. imalat aletleri, seri imalat tesisi ve mermi parçaları da dahil olmak üzere, daha fazlası için MüttefiklerABD'ye bağımlı kaldı. Bu nedenle, 1915-16'da ABD'den ve Kanada'dan alınan mermiler Batı Cep­ hesi'ndeki Britanyalılar için gerekli oldu. Bunların ta§ınabilmesi için, diğer nedenlerle de olduğu gibi, Atlantik'i boydan boya geçen yollar Müt­ tefiklerin sava§ma çabaları için önemli hale geldi. Ancak, 1917' ye gelindi­ ğinde, Britanya'nın mühimmat üretimi artını§ ve bir sava§ ekonomisi hazırlanmı§tı. Bizzat Alman endüstri kapasitesi de Merkez Güçler için önemliydi. Örneğin, Türkler Alman cephanderine bel bağladılar ve iki güç arasındaki haberle§menin iyile§tirilmesi 1915'te Sırbistan'ın i§gal edilmesinin bir nedeni oldu. Avusturyalılar ise sınırlı bir endüstri kapasi­ tesine sahipti ve mühimmat üretimleri sava§an diğer Avrupalı ülkelerin üretiminden geriydi. Satın alma da önemli olmasına rağmen, geli§IDi§ silahların Avrupa içinde hızla yayılması sava§ öncesi ve sava§ dönemi ittifak sistemleri sayesinde meydana geldi. 1914'te Sırplar, Fransız ve Rus tüfeklerinin yanı sıra Almanya' dan satın alınan etkili Mavzer tüfekle- YiRMiNCi YÜlYIL 409

Resim 81: Bir U-bot ile çarpışan HMS Merope. William Wyllie tarafından resmedildi. Merope denizaltıların yüzeye çıkmasını ve bunları topçu ate§i ile batımıayısağlamak için savunmasız gibi görünen bir 'Q' gemi idi. 'Q' gemileri, gizli toplarını sonradan ortaya çıkaran geırıüerdi. rine ve aynı zamanda 3 28 modem Schneider Creusot sahra topuna sahip­ tiler. Karadağ'ın İtalyan yapımı ağır silahlan vardı. Yeni ve son teknoloji özellikle uçaklar, denizaltılar, tanklar ve gaz açısından sava§ ta önemli bir rol oynadı. Denizaltılar ve uçaklar, her biri­ nin potansiyeli 1914'te kumandanlar tarafindan büyük ölçüde azımsan­ masına rağmen, sava§larda hızla kullanılmaya ba§landı ve operasyon­ ların gidi§atını hemen e tkiledi. Amiral Tirpitz bile denizaltıları çok sonra kullandı. Yine de, 1914 denizaltı saldırıları tehdidi Büyük Britanya Do­ nanması'nı Kuzey Denizi'nden çekilmek zorunda bıraktı. Denizaltılar menzilleri, denize dayanıklılıkları, hız ve konforlarındaki artı§ ile torpi­ doların isabet oranı, menzili ve hızındaki geli§melerden ve denizaltılar kaqısında kullanılan silahların etkin olmamasından avantaj sağladı; öyle ki, denizaltılar 1914'te 45 deniz milinde 7.000 yarda yol alabiliyordu. Kasım 1916'da Almanlar tek bir denizaltıyı kurtarmak için bütün bir büyük gemi filosunu riske attılar. Bir sonraki Şubat ayında sınır tanıma­ yan bir denizaltı sava§ı ba§latıp Müttefik ticaretine, özellikle de İngiliz­ lere ağır kayıplar verdirdiler. Bu kayıplar aslında İngilizlerin denizaltı saldırılarına nasıl kar§ılık vereceklerini bilmemelennden kaynaklandı. 410 SAVAŞ VE DÜNYA

Resim 82: 1916 tarihli William Wyllie resmi, ]utlandSav�ı. Ünlü denizcilik ressamı bu eserinde Tiger, Princess Royal, Iion, Warrior ve Defence isimli gemileri resmetti. Uon, Veki! Amiral Beatty'nin kamutasında bulunan ve sava§ın ilk safhasında Almanların büyük zarar verdiği kruvazör filosunun bayrak gemisiydi.

Uçaklar denizde de etkili oldu. Temmuz 1918'de Britanya, bir uçak gemisinden kaldırılan kara uçaklan ile ilk saldırıyı yaptı ve bir sonraki ay Almanya deniz uçakları altı kıyı motorbotundan olu§an tüm bir donan­ ma kuvvetini yok etti. Bir sonraki ay 20 uçak ta§ıyabilen ve bacasız HMS Argus isimli düz güverteli bir uçak gemisi İngilizler tarafından hizmete kondu, ama türünün ilk örneği olan bu gemi Ekim 1918'e kadar seyir tecrübesi edinmedi. 18 İlk kez 1915'de Almanlar ve daha sonra aynı yıl İngilizler tarafından kullanılan gaz (örgütlenmi§ ilk kullanımı İkinci Ypres Sava§ı'nda ger­ çekle§ti) zaman zaman ölümcüldü, ama psikolojik açıdan kayda değer bir etki göstermesine rağmen denizaltı sava§ı kadar etkili olmadı. Gaz, 19 15'te Laos'ta İngilizlerin de ba§ına geldiği gibi, rüzgarla geri püskürtülebiliyor­ du. Solunması (ki bu önceki klorlu gaz saldırılarında ölümü de getirdi) ve temas edilmesi halinde zarar veren hardal gazı ilk kez Almanlar tarafın­ dan Passchendaele'de kullanıldı. 19 Hardal gazı, hepsinden önemlisi, kur­ banlarını yakıp vücutlarının su toplamasına neden olarak güçten dü§ü­ rüyor ve bu gaz kaqısında ya§anan tıbbi ve destek hizmetlerine ili§kin problemler de çözümlenemiyordu.

18) S. G. Halpem, ANaval History of World War I (Londra, 1994), s. 334, 442-4. 19) D. Rich ter, ChemicalSoldiers: BritishGas Waıfare in Wo rld War I (Lawrence, Kansas, 1992). YiRMiNCi YÜlYIL 41 1

Ancak, uçaklar, tanklar ve özellikle denizaltılar önemli olmasına rağ­ men, asıl önemlisi teknolojilerin oldukça eski kalmasıydı: Makineli tüfek ve çelik toplar çatı§ınanın §ekli ve sürecinde büyük bir rol oynadı. Tel­ sizde kaydedilen geli§ıneler kara, deniz ve havada önemliydi. Mesajların telsiz operatörü ile iletilmesi metodundan sürekli dalga sistemine geçiri­ lirken, tek yönde sinyal gönderen teçhizatlar konumlamada ve seyrüse­ fer güvenliğinde fayda sağladı. Denizde mayın setleri su üstünde ve altın­ daki araçların kullanımını sınırladı: Müttefikler, Almanya ve Avustur­ ya kuvvetlerinin harekat menzilini sınırlamak için Man§ Denizi, Kuzey Denizi ve Otranto Boğazları'nın tümüne muazzam setler yapıldı. 1915'te İngilizlerin Çanakkale Bağazı'na girme giri§iınleri, üç sava§ gemisi ba­ tırılıp, üç tanesi de ağır hasara uğratılarak, mayınlarla engellendi. Sava§ın sonunda manyetik mayınlar geli§tirildi ve İngilizler tarafından dö§endi. Mayıs 191 7'de İngilizlerin muhafız takımını devreye sokması denizcilik kayıplarını büyük oranda azalttı ve daha çok Alman denizaltısının batml­ masına neden oldu: Mayınlar diğer silahiara oranla daha fazla denizaltı batırmı§ olmalarına rağmen, muhafız takımları Alman saldırılarının kuv­ vetini sınırlamada/mayınlardan daha etkiliydi. Pek göze çarpmayan geli§ıneler de önemliydi. İngilizler Stokes havan topu gibi yeni silahlar geli§tirdiler ve 1918'deki ilerleyi§lerinde yararlan­ dıkları daha etkili topçu teknikleri buldular. Alev makinesi, bu silahı daha sonra müttefikleri Avusturya'ya tanıtan Almanlar tarafından ilk kez 1914'te kullanıldı. Teknolojik ilerlemeler geni§ çapta yayıldı ve kop­ yalandı. Bu ise tanklar, gaz ve hava sava§ları için geçerliydi; örneğin, Fokker tarafından Almanlar için geli§tirilen ve Almanların vurarak dü­ §ürdüğü Fransız uçağı modeline göre yapılan senkronize veya ' darbe di§lisi' sistemi Müttefiklerin uçaklarında uygulandı. Sava§ seferberliğine ili§kin politikalar ve stratejiler açısından vatan cephesinde de bir çıkmaz ya§andı. Hem askerlerin hem de mühimmatın intikal ettirilmesi önemliydi; Fransızlar ve Almanların 1916'da Verdun için girdikleri on aylık rekabetleri boyunca 3 7 milyon top mermisi ate§­ lendi. Topların bu §ekilde kullanılması saldırı maliyetlerinin artmasına yol açtı. Top merrnileri 1915'te Britanya'da politik bir mesele haline geldi ve Fransa'da ciddi bir sorun olu§turdu. Sava§ın sonunda Wool­ wich'deki İngiltere Kraliyet Tophanesi 80.000 ki§iyi i§e aldı. Hükümet­ ler ekonomik etkinliği artırmak ve kaynakların sava§a aktarılmasını sağ­ lamak için düzenleme yapma güçlerini kullandılar - ki bu Avrupa ağır sanayinin sava§ öncesi krizi ile ba§a çıkabilmesini sağlayan bir hamle 412 SAVAŞ VE DÜNYA

oldu. Kapasite fazlasından kaçınmak için silahlara a§ırı bir ilgi gösterildi. Dü§man topraklarının ele geçirilmesi ise ba§ka bir çözüm sundu. Sava§ın ilk safhalarında bile hükümetler kaynakların intikal ettirilmesi için sava§ öncesi uygulamaların bırakılması gerektiğini dü§ündüler. Almanlar 4 Ağustos 1914'te sava§ finansmanı kanunlarını yasala§tırdılar. İngiliz hü­ kümeti demiryollarını (1914), kömür madenierini (1917) ve un değir­ menlerini (1918) kontrol altına aldı; 1915'ten itibaren güçlü bir Mühim­ mat Bakanlığı geli§tirildi ve 1917'de Yiyecek Üretim Departmanı kurul­ du. Ülke tarım komiteleri ulusal tahıl üretiminde yüzde 30'luk bir artı§ olmasını sağlamaya çalı§tı. Sava§ için sarf edilen çabalar yalnızca hükü­ met yönetiminin değil, askeri yönetimin de geni§lemesi ile arttı. 20 Fransa'da mühimmat üretimi müte§ebbislere bırakılınasına rağmen hükümet ekmek fiyatlarını kontrol altına aldı ve önemli endüstrilere kaynak akı§ını devlet denetimindeki konsorsiyum yönlendirdi. Hükü­ met tarafından yönetilen bir kimya endüstrisinin yanı sıra ayakkabı en­ düstrisi de kuruldu.21 İngiliz ablukası etkisini gösterdikçe, Ocak 1915'te Almanya' da ekmek karneye bağlandı. Ana Alman endüstrileri hükümet kontrolü altına alındı ve kamu mülkü olmamasına rağmen ekonomi halk tarafından kontrol edildi. Kame uygulaması yaygınla§tı. 22 Buna kıyasla, endüstriyel üretim ve ta§ımacılık 1915'te ciddi zorluklar ya§adığı için Rus ekonomisi kötü §ekilde yönetildL Kurulan Sava§ Endüstrileri Komi­ teleri pek fazla bulu§ yapamadı ve 1916'da tekeller Rusya'daki kömür ve petrol üretimini ele geçirdiler. Rusya top mermisi sıkıntısına dü§tü.23 Endüstrilerin kontrol edilmesi hem burada hem de diğer yerlerde politik bir mesele halini aldı. Genel olarak, kaynakların, üretimin ve toplumun kitlesel yönetimi önem kazandı. Sava§ devletlere güç veriyor ve sava§

20) G. J. De Groot, Blighty: British Society in the Era ofthe Great War (Harlow, 1996); J. Sumida, "British Naval Administration and Policy in the Age ofFisher",]ournalofMil-itary History, 54 (1990) , s. 22, ve "Forging the Trident: British Naval Industrial Logistics, 1914- 1918", ]. A. Lynn (yay. haz.), Feeding Mars. Logistics in Westem Warfare from the Middle Ages to the Present (Boulder, Co!., 1993), s. 217-49, ve "British Naval Operarional Logistics", ]ournal ofMilitaryHistory , 57 (1993), s. 447-80. 21) J. F. Godfrey, Capitalism at War: Industrial Policy and Bureaucracy in France 1914-1918 (LeamingtonSpa, 1987). 22) G. Feldman, Army, Industry, and Labour in Germany, 1914-1918 (1966). 23) L. H. Siegelbaum, The Politics of Industrial Mobilization in Russia, 1915-1917: a Study of the War- Industries Committees (New York, 1984); N. Stone, "Organizing an Economy fo r W ar: The Russian Shell Shortage, 1914-1917", G. Best ve A. Wheatctoft (yay. haz.), War, Economy and the MilitaryMind (Londra, 197 6) . YiRMiNCi YÜlYIL 41 3

öncesi politikaların yarattığı engelleri ve zorunlulukları ortadan kaldır­ malarını sağlıyordu. Bu durum özellikle mali açıdan böyleydi: Artık hükü­ metler gerekli olduğunu dü§ündükleri miktarda vergi alabiliyor ve borç­ lanma yapabiliyordu. Sava§ın ilk yılında Britanya'daki gelir vergisi ikiye katlandı. Sava§ hem devlet gücü hem de modemle§me için bir katalizör haline geldi. Zorunlu askerlik sistemleri iki farklı referandumda Avustralya ta­ rafından reddedilmesine rağmen, bu sistemi uygulamayan ülkelere de getirildi: Britanya (1916), Kanada (191 7) ve ABD'de (191 7). Küresel askeri eğitim ve hizmet hem sava§lar için hem de ulusal kimliğin asıl ifadesi için çok önemli olarak kabul edildi.24 Sava§ için sarf edilen çaba hükümet tarafından yönlendirilen veya desteklenen propagandalada des­ teklendi. Bu da 1916'da, moral dü§üp çatı§maya kar§ı muhalefet yaygın­ la§tıkça, daha da önemli bir hal aldı. Sava§ kadının ekonomi ve toplum­ daki rolünün büyümesine yol açtı ve bu Britanya'daki Kadın Kara Ordu­ su gibi örgütler ile gerçekle§tirildi. Daha çok kadın i§e yerle§tirildi ve yeni roller üstlendi. Bu durum silahlı kuvvetiere de yansıdı ve kadınlar erkeklerin sava§ alanı görevlerini yerine getirebilmeleri için yardımcı görevler üstlendiler. Sava§ baskısı hem askeriye hem de toplum içindeki gerginlikleri tırman­ dırdı. Hemen herkes moral açıdan çöktü ve bazı isyanlar çıktı; 191 7'de Fransız ve Rus ordularında durum çözülmez bir hal aldı. St. Petersbmg garnizonunun greveilere ate§ açmayı reddetmesi, Çar hükümetinin 191 7'deki çökü§ünde etkili oldu. 1918'de Almanya ve Avusturya donan­ malarında isyanlar çıktı ve Avusturya'nın Haziran 1918'de İtalya'ya dü­ zenlediği son saldırının ba§arısızlıkla sonuçlanmasının ardından isyan­ lar ve toplu firarlar geldi. 25 Yine de, 1917 öncesinde askeriyeye veya sava§ biçimlerine muhalefe­ tin yaygın ve sürekli olduğuna dair çok az i§aret vardı. Aksine, milyon­ larca insanın 1914'ün son dönemlerinden beri ağır kayıpların verildiği bir çatı§ma olduğu çok iyi bilinen bir olu§umda görev almaya ne kadar

24) J. W. Chambers, To Raise an Aımy:the Draft Comes toModem Arnerica (New York, 1987); H. Cecil ve S. H. Liddle (yay. haz.), Facing Aımageddon (Londra, 1996); J. Kocka, Facing Total War: Geıman Society, 1914-1918 (Cambridge, Mass., 1985). 25) M. Comwall, The Last Years of Austria-Hungary (Exeter, 1996); R. Bessel, "Mobili­ zation and demobilization in Germany, 1916-1919", J. Home (yay. haz.), State, society and mobilization in Europe during the First World War (Cambridge, 1997), s. 220-1. 414 SAVAŞ VE DÜNYA

gönüllü ve istekli oldukları dikkate değerdi. Endüstriyel ݧ gücü, sendi­ kalar ve demokratik politikaların düzenlenmesi sayesinde sava§ öncesi edinilen toplu taarruz alı§kanlıkları bu istekliliğe disiplin ve düzenin de kabul görmesini sağlayarak katkıda bulundu, ama aynı §ey sosyal düzenin hiçbir direni§le kar§ıla§ılmadan yerle§mesini de sağladı. Ayrıca, pek çok insan sava§mak, bazıları ise ölmek istiyordu. Sava§, genellikle, Avrupa'daki sosyal deği§imin ana kuvvetiydi. Gele­ neksel görü§ler sorgulandı ve sosyal uygulamalar yüksek enflasyon, yük­ sek vergiler, kame ve kadınların çalı§tırılması ile sendikalıla§manın yay­ gınla§masından etkilendi. Örneğin, İtalya'da enflasyon 1915-18 yılları arasında yüzde 300'den fazla arttı ve ulusal borç yüzde 500 katlandı. Soylu­ ların ve orta sınıfın politik, sosyal ve ekonomik ayrıcalıkları kısıtlandı veya tehlikeye dü§tÜ ve birkaç önemli ülkenin istikrarı giderek bozuldu. Sava§, aynı zamanda, özellikle Almanya ve Macaristan'da olmak üzere, kaf§ılanmamı§ toprak talepleri ve yenilenler arasında mal ve mülke el koyma anlayı§ı da getirdi.

1920'lerde Avrupa Dışındaki Dünya

Almanya ve müttefiklerinin yenilmesi, Avrupa ve Avrupa-Amerika'nın dünya üzerindeki hakimiyetlerinin son haddine ula§masını sağladı. Al­ manya kolonilerinin yeniden dağıtılması Milletler Cemiyeti mandasın­ daki Japonya'nın toprak kazanmasını sağlamasına rağmen, Osmanlı İm­ paratorluğu'nun parçalanması 1920'de Milletler Cemiyeti mandasındaki Britanya'nın Filistin ile Suriye üzerinde ve Fransa'nın Lübnan üzerinde etkin bir hakimiyet kurmasına neden oldu. 1914'te İngilizler Kıbrıs'ı ele geçirdi ve Mısır'ın hamisi oldular - ki bu iki ülke 1878'de ve 1882'den itibaren İngilizlerin hakimiyeti altında olmu§tU. Fakat Avrupa'nın bu güçlü konumu kısa bir süre sonra emperyal güç ve askeri faaliyetlerin a§ırı hale gelmesi konularında ya§anan bir kriz nedeniyle tehlikeye dü§tÜ. Sava§ ekonomileri, kamu maliyesini ve Avrupa toplumlarını tüketti. Kaybedilen ve zarar gören ya§amlar ile kaynakların yanında Avrupa ile dünyanın geri kalanı arasındaki ili§kilerde de önem­ li deği§iklikler ya§andı. Avrupa'nın kontrolü dı§ındaki, özellikle de ABD'ye ait para ve kaynaklara giderek daha fazla bağımlı hale gelindi - bu durum sava§ için gerekli olan paranın borçlanma yolu ile sağlanması nedeniyle daha da kötüle§ti. Ticaret yollarına zarar verilmesi de Avrupa ihracat YiRMiNCi YÜlYil 415 piyasalannın kaybedilmesine ve Asya ile Latin Amerika'da endüstriyel üretimin büyümesine yol açtı. Uzun süreli demografik geni§leme süreci­ nin sonunda, geleceğe kaf§ı güven kaybı §eklinde sosyal yorgunluk orta­ ya çıktı. Birinci Dünya Sava§ı'nda çok fazla Avrupalı genç erkeğin haya­ tım·kaybetmesi de bu durumu etkiledi. Dolayısıyla, uzun dönemde kul­ lanıma hazır insan gücünde olduğu gibi, Avrupa içindeki ekonomik ta­ lep de zayıfladı. Sömürgecilik bir keresinde Rusya'da sergilendi. Britanya, Fransa, Ja­ ponya ve ABD'nin anti-Komünist kuvvetler adına Rus İç Sava§ı'na (ı 9 ı 7- 20) karı§ması ba§arısızlıkla sonuçlandı; bunun bir nedeni kendi ülkele­ rinde bu müdahalenin istenmemesi nedeniyle sınırlı kaynakların kul­ lanılmı§ olmasıydı. Sava§ sonrası terhisler ve Birinci Dünya Sava§ı'ndan kalan mali zorluklar müdahale olanaklarını kısıtladı; ordu içindeki huzur­ suzluk İngiliz hükümetinin terhis etme i§lemlerini ba§langıçta pıanla­ dığından daha hızlı biçimde bitirmesine neden oldu. İngiliz Ba§bakanı Lloyd George, ı9ı9-20'de Britanya'nın Sava§ ve Havacılık Bakanı Wins­ ton Churchill'in talep ettiği müdahaleyi yapamayacağını söyledi. Ancak, yabancı müdahaleler mücadelenin odak noktası olmadı. Müdahaleci güçler ortak amaçlar payla§mıyor ve kararlılık göstermiyor­ lardı: Müdahalelere ayrılan kuvvetler aslında çok küçüktü. Anti-Komü­ nist kuvvetlerin yenilgisi aralarındaki bölünmeler ile Komünistlerin azınini küçümsemeleri, Komünistlerin kararlılığı ile §iddet uygulamaları ve Moskova çevresindeki ana silah fabrikaları da dahil olmak üzere nüfusu yoğun önemli endüstriyel alanları ve demiryollarını kontrol eden mer­ kezi konumlan nedeniyle gerçekle§ti. Komünistler, St. Petersbmg ve Mos­ kova'nın kontrolünü ellerinde tutarak hangi yönetim §ekli süregelmek­ teyse bundan, en çok da Moskova'nın Kızıl Ordu yönetimini yönlendi­ ren Sava§ Komiserliği'nde kalan Çarlık öncesi subaylarından, fayda sağ­ ladı. Komünistler, süvarilerin önemli rol oynadıklan, daha çok bir manevra sava§ı olan çarpı§malarda Rusya topraklarının geni§liğinden faydalana­ rak zaman kazanabildiler. İki taraf da pek stratejik beceri sergilemedi, bunun yerine dü§manlarla kar§ıla§tıkları yerde sava§mayı tercih etti: Ba§arı ise genellikle saldırıya geçen tarafındı. Örneğin, Mikhail Frun­ ze'nin Kırım'daki anti-Komünist savunmalarına kar§ı Kasım ı920'de yürüttüğü ba§arılı saldırı gibi, sabit mevzilere cepheden saldırılar düzen­ lendi. ı 9 ı 7' de subayların disiplin otoritesini tehdit ederek Çarlık ordusu­ nun ahengini bozan Komünistler, ı9ı8'de zorunlu askerlik uygulaması 416 SAVAŞ VE DÜNYA ile kurulan büyük bir ordudan çok büyük fayda sağladılar; sayı üstünlük­ leri çok büyük önem te§kil etti. Moral ve lojistik, muharebelerde büyük bir rol oynadı.26 Sömürgecilik diğer yerlerde de problemler yarattı. Mısır (ı9ı9) ve Irak'taki (ı920-ı) isyanlar Britanya'nın sırasıyla ı922 ve ı924'te bu ülke­ lere bağımsızlıklarını vermesine neden oldu, ama Mısır İngilizler tarafın­ dan etkin biçimde kontrol edilmeye devam etti. İran'daki İngiliz hakimi­ yeti çöktü (ı92ı) ve Çanak Krizi'nde Türkiye ile çarpı§ına Londra'da politik bir krize neden oldu ve bu nedenle İngilizler çatı§ınadan çekildi­ ler. Kanadalı yeni İngiliz Ba§bakanı Andrew Bonar Law, ı922'de "Britan­ ya'nın dünyanın polisi olamayacağını" savundu.27 Bu da Japonya ile ı902'de yaptığı ilk ittifakın sonlanmasından beri -ki bu ittifakın arka planında Britanya'nın o tarihteri itibaren Uzakdoğu'da denetim sağla­ mak için Japonya'ya bağımlı olması vardı- İngiliz politikasının yön de­ ği§tirdiğini gösterdi. İngilizler, İrlanda ulusçuları ile ı 9ı9-2 ı yılları arasın­ da girdikleri bir gerilla sava§ı İngilizlerin İrlanda Bağımsız Devleti'ne bir daıninyon statüsü vermesine yol açtıktan sonra, İrlanda'nın büyük bir kısmı üzerinde hakimiyetlerini kaybettiler.28 Diğer Avrupa güçleri deniza§ırı daıninyanları kontrol etmede gide­ rek büyüyen problemlerle kar§ı kar§ıya kaldı. İtalyanlar ı9ı9'da Libya'nın özerk idaresini tanıdı. Dürz1 kabileler Suriye'deki Fransızlara kar§ı ayak­ lanırken, Fransızlar ve İspanyollar Fas'ta direni§le kar§ıla§tılar. Yunanlı­ ların Ankara'ya doğru ilerleyi§leri Kemal Atatürk tarafından Sakarya Sava§ı'nda (24 Ağustos-ı6 Eylül ı921) engellendi ve Türkler Yunanlı­ ları ı 922'de Anadolu' dan sürdüler: İzmir 9-13 Eylül arasında Atatürk kar­ § ısında dü§tÜ. 2 ı Temın uz ı 92 ı' de, General FernandezSilvestre'nin ordu­ su İspanyol Fas'taki Anual Sava§ı'nda Abd el Krim tarafındanyok edilince ıO.OOO İspanyol askeri öldü. Abd el Krim 25.000 tüfek ve ı50 top ele geçirdi ve bu gücüne güç kattı. ı 924'te hava desteğine rağmen bir İspanyol saldırısı ba§arısızlıkla sonuçlandı ve İspanyollar Sidi Mesaaoud'da yenil-

26) B. Lincoln, Red Victory.AH istoryofthe Russian Civil War (Londra, 1990), s. 447; E. Mawdsley, The RussianCivil War (Bostan, 1987); J. D. Smele, Civil War in Siberia. The anti­ Bolshevik govemrnentof Admiral Kolclıak, 1918-1920 (Cambridge, 1996), s. 672-9. 27) K. O. Morgan, Cansensus and Disunity: the Lloyd George Coalition Govemment 1918 (Oxford, 1979), s. 342; B. Gökay, Clash of Empires. Turkey between Russian Bolshevism and British imperialism, 1918-1923 (Londra, 1996). 28) C. Townshend, The British Campaign in Ireland 1919-2 1 (Oxford, 1975). YiRMiNCi vüzyfl 41 7 giye uğradılar. Makineli tüfekler ve havan topları gibi modem ateşli si­ lahlar ku§anmış gezgin Rif savaşçıları düşmanlarının kullanı§sız ikmal ratalarma bağımlı kalmadılar. 1925'te Fransız Fas saldırıya uğradı ve Rif topçu bombardımanından sonra birkaç gamizon dü§tÜ. EKP (Endonez­ ya Komünist Partisi) Hollanda hükmüne karşı Cava (1926) ve Surnar­ ra'da (1927) çıkarılan bir isyandan sorumlu oldu. Suriye'de 1925-7 arasın­ da çıkan ayaklanma Fransız valinin Jebel Dürzi bölgesine modernleşme reformları dediği şeyleri getirme girişimlerine karşı bir tepki olarak doğ­ du. Bunlar ba§arılı emperyalizmin çok önemli arabulucuları olan ileri gelenleri saf dışı bıraktı. Ancak, kolani güçleri süregelen askeri üstünlükleri nedeniyle kont­ rolü yeniden ele almada genellikle ba§arılı oldu. Fas'taki isyan Franko­ İspanyol kuvvetleri tarafından 1926'da bastmldı - ki bu çatışma İspanyol subayı Franco ismiyle anıldı. Rif savaşçıları Franko-İspanyol topları kar­ §ısında savunmasız kalan istihkamlar inşa etti ve dü§manlan ezici bir güç ve arka arkaya saldırı yapabilme kapasiteleri ile karşılarında durdu. Bu zafer küçük, hafifsilahlar kuşanmı§, yer. değiştirebilen birlikler saye­ sinde kazanılan birjzafer değildi.29 Fransızlar Suriye'de, Hollandalılar ise Endonezya'da 1926-7 yıllarında kontrolü yeniden ele geçirdiler. Fran­ sızlar, 1926'da Şam'daki Dürzi ilerleyişini engellemek için ağır silahlarla bombardıman yaptılar. Siviller üzerinde büyük bir vahşet uygulayıp SO.OOO'den fazla sivili muhtemelen öldüren İtalyanlar 1928-32 arasında Libya'ya boyun eğdirdi. Zırhlı vagon ve motorize piyade kollarının kulla­ nımını, gaz bombalarının atılmasıni ve destek olarak Libyalılar yerine Eritrelilerin kullanılmasını içeren taktiklerine nüfusun acımasızca baskı altına alınması da eklendi. Kuyular kapatıldı, sürüler katledildi, Libyalı­ lar silahsızlandırıldı ve kamplara yerleştirildi.30 Ancak, kolani güçlerine kar§ı direnişler ve isyanlar anti-emperyal anlayışı ve bazen de ulusçuluk ile ortaya çıkan ve Avrupa kolani imparatorluklarının kar§ı kar§ıya kal­ dığı daha genel sorunları açığa vurdu. Bir kolani gücü olmasa da, Amerikalılar Karayipler ve Meksika' da yaygın ve büyüyen ticaret ile yatırımların desteklediği imparatorluk ben­ zeri bir konuma sahiptiler. Her iki bölgede de kendi çıkarlarını korumak için müdahalelerde bulundular, ama Meksika'da ve Karayipler'in bazı kısımlarında, özellikle de Haiti'de ulusal direni§le kar§ılaştılar.

29) D. Porch, The ConquestofMorocco (New York, 1983), s. 204. 30) C. G. Segre, Fourth Slwre:the ItalianColonization ofLibya (Chicago, 1974). 418 SAVAŞ VE DÜNYA

Sovyetler Birliği ı920'de Bakü'de Doğu'nun Halklan Kongresi'ne ev sahipliği yaptı. Komünistlerin Endonezya'daki gibi anti-emperyalizmi kullanma giri§imleri pek ba§anlı olmadı, fakat Komünizm Rusya'da bir merkezi olmasından fayda sağladı. Rus Komünistler, Rus İç Sava§ı sırasında Rusya'da kontrol elde ettikten sonra, Çarlık döneminde Kafkaslar ve Orta Asya'da edinilen toprakların korunmasını da sağladılar. Sovyet kuv­ vetleri ı920'de Ermenistan'ı ve ı92ı'de Gürcistan'ı istila etti. Gürcis­ tan'da 1924'te çıkan büyük bir ayaklanma bastınldı. Türkistan'da bir hükümet kurmak için 1920'lerin ba§ında Müslümanlarca ba§latılan Bas­ ınacı isyanı, daha modern silahiara sahip ve ana §ehirler ile demiryollan üzerinde kontrol avantajı olan Rus yerlileri tarafından bastırıldı. Zo­ runlu askerliğin uygulamaya kanmasına kaf§ı Orta Asya'da patlak veren yaygın bir Müslüman ayaklanması da, korkunç bir vah§et uygulanıp ağır kayıpların verilmesiyle 19ı6'da Çarlık hükümeti tarafından sonlandı­ nlmı§tı. Çarlık himayesindeki bağımsız Orta Asya Buhara ve Hive İslam devletleri ı 920' de boyunduruk altına alındı. 192 ı' de, ilk önce Beyaz (anti­ Komünist) ve daha sonra Komünist kuvvetleri Dı§ Moğolistan'da zapt edildi ve Sovyet yanlısı bir hükümet kuruldu. Böylece, Estonya, Litvanya ve Finlandiya gibi Çarlık hakimiyeti altındaki bazı Avrupa topraklarını kaybetmesine ve ı920'de Var§ova'ya ilerlemeleri engellenmesine rağ­ men, Sovyetler, o zamana dek Çin'in büyük oranda özerk olan büyük bir bölgesini ele geçirdiler. Bu ise teknolojik etkenlere, özellikle de Moğollar ve i§galcileri arasındaki ate§ gücü farkına bağlanabilir, fakat yerel nüfu­ sun az olması gibi diğer etkenler de rol oynamı§tır. Ezici kuvvet, dağ köylerine kar§ı top kullanılması ve yerel partizanların desteği, Sovyetle­ rin ı 920-ı'de Dağıstan ve Çeçenistan' daki İslamcı ayaklanmayı bastır­ masında çok önemliydi ve akabinde gerçekle§en ı924, ı928, ı929, ı936 ve ı940 ayaklanmaları sonlandınldı.31 Sava§ı politikanın diğer yollarla devam ettirilmesi ve tarihi sürecin kaçınılmaz bir kısmı olarak gören Komünistler,32 örneğingeleceğin gene­ rallerinin yeti§tirilmesi için çok güçlü bir okul olan Frunze Askeri Akade­ misi'ni kurarak silahlı kuvvetlerini modernle§tirmeye de çalı§tılar. Yine

31) M. Broxup, "The Last Ghazawat. The 1920-1921 Uprising", ve A. Avtorkhanov, "The Chechens and lngush during the Soviet Period", M. Broxup (yay. haz.), The North Caucasus Barrier (Londra, 1992), s. 112-45, 157-61,183. 32) J. W. Kipp, "Lenin and Clausewitz: the Militarization of Marxism, 1915-1921", W.Frank ve S. Gilette (yay. haz.), Soviet Military Doctrine from Leninto Gorbaclıev, 1915- 1991 (Westport, Conn., 1992), s. 64-78. YiRMiNCi YÜZVIL 419 de, Sovyetler Birliği okyanuslarda varlık gösterebilecek güçlü bir donan­ ma geli§tirmedi. Büyük güçler denizlerde herhangi bir Sovyet tehdidi olmadığını bilerek donanma güçlerini istedikleri düzeyde tuttular.33

Çin

Sun Yat-sen ile Sovyet diplomat Adolph Joffe arasında yapılan 1923 tarihli bir anla§manın sonucu olarak, Sovyet danı§manlar aynı yıl Çin'e gitmeye ba§ladı. Çinliler de, dönü§te Sun Yat-sen'in 1923 yılında kur­ duğu Wampoa Askeri Akademisi'ne kumandan olarak atanan Çan Kay­ Şek de dahil olmak üzere, eğitim için Rusya'ya gönderildi. Ardından, Kuomintang (Milliyetçi Çin) kuvvetlerinin kumandanı olarak 1926'da ba§layan ve bağımsız Çin derebeylerine kar§ı Guangzhou'dan (Kanton) kuzeye doğru yapılan 'Kuzey Seferi'ni komuta etti. Aynı yıl Yangtze'ye varıp Hunan'da Wu Peifu'yu ve Jiangxi'de Sun Ch'uan-fang'ı yenilgiye uğrattı. Çan, 192 7' de N anjing ve Şanghay'ı ele geçirdi ve kuzeydeki dere­ beyi Zhang Zuolin'i yendi. Çan'ın kuvvetleri 1928'de Pekin'i i§gal etti ve 1929-30 yıllannda Shansai derebeyi Yen Hsi-shan ile Shaanxi dere­ beyi Feng Yuxiang'ı yendi. Komünistler 1927 yılında Çin'de Kızıl Ordu'yu kurdular. Ba§langıçta bu ordu §ehirlerin ku§atılması politikası nedeniyle güçlükler ya§adı: Bu da Çan Kay-Şek komutasındaki Milliyetçi orduya hedefler sağladı. Böy­ lece, 1927'de Komünistler hızla ele geçirmi§ olduklan Shantou Lima­ nı'ndan sürüldü ve Changsha'ya saldırdıklarında yenilgiye uğradılar. 1930'da Changsha'yı ele geçirmeleri yalnızca ağır kayıplar vererek geri çekilmelerine neden oldu. Ancak, Kızıl Ordu kırsal kesimdeki saldırılara kar§ı koymacia daha ba§arılıydı. Bu bölgelerde arazinin geni§liği sayesinde zaman kazanabi­ liyor ve özellikle de Milliyetçiler köylülerin desteğinden yoksun oldukları için daha ağır hareket eden dü§manlarını sürekli olarak rahatsız edebili­ yordu. Böylece, Çan Kay-Şek'in Aralık 1930, Şubat ile Temmuz 1931 ve Mart 1933'te Jiangxi üzerindeki Komünist hakimiyetinin büyük bir kısmı­ nı ortadan kaldırmak için ba§latılan 'Komünist çeteleri yok etme hare­ katı' ba§arısızlıkla sonuçlandı. Bunlar büyük harekatlardı: Çan Kay-Şek,

33) E. O. Goldman, Sunken Treaties: Naval Arms Control between the Wars (College Station, Venn., 1994). 420 SAVAŞ VE DÜNYA dördüncü harekatta 250.000 asker konu§landırmı§tı. ı933'te Çan, Hit­ ler'in sunduğu Alman askeri danı§manlann kendi stratejisi üzerinde de­ ği§iklik yapmasına ikna oldu. Ekim ı933'te ba§layan be§inci harekatta, baharda çok pahalıya patlayan cephe saldırıları yerine ablukaya ağırlık verildi. Komünistler geleneksel sava§ usulleri ile bu stratejiyi önlemeye çalı§tı ama ba§ansız oldu ve Ekim ı934'te Shaanxi'ye yapılan Uzun Yü­ rüyü§'te Jiangxi'yi terk etmeye karar verdiler. Çan'ın oğullanndan Chiang W ego Alman ordusu tarafından eğitildive Almanya'nın ı 938'deki Avus­ turya i§galinde yer aldı.34

Emperyalizme Kar§ı Direni§

Emperyal güçlere kar§ı militan direni§ ı930'larda da devam etti. Fransız­ lar, ı930'da Vietnam'da bulunan Yen Bai'deki bir ayaklanmayı bastırdı ve ı933'e gelindiğinde Faslı Atlas'ın kabilelerini etkisiz hale getirdiler. Moğolistan'daki Sovyet kar§ıtı isyan ı932'de sonlandırıldı. İngilizler, Malta'daki Milliyetçi Parti ve en önemli kolonilerindeki §iddet kar§ıtı Hindistan Ulusal Kongresi'nin giderek artan gücü ile engellenirken, ı93ı'de Yunanlı Kıbns milliyetçilerinin ayaklanmaları ve ı936-9 yıllan arasında Filistin'de Arap §iddeti ile kar§ı kar§ıya kaldılar. İngilizler, kıs­ men bir süredir artan sayısız zayıflıkları nedeniyle, İkinci Dünya Sava­ §ı'ndaki gibi hızla Hindistan'ı terk ettiler. Hindistan'ın bazı kısımlarında belirli sorunlar da çıktı. ı920'lerde ı5.000 askerden olu§an ve ıO.OOO Pe§tU milisi tarafından takviye edilen sürekli bir gamizon, dağlık Kuzey-Batı Hindistan Cephesi'ndeki Vaziris­ tan'da, buradaki ı9ı9 isyanının bastırılmasının ardından görevlendiril­ di. Kabileterin kullandığı etkili modem tüfekler İngilizlerin ı 9 ı 9-20 yılla­ rındaki kı§ aylannda ağır kayıplar vermesine neden oldu. lpili Faqir komu­ tasındaki isyan ı936'da devam etti ve İngilizler bir sonraki yıl bu isyanı bastırmak için 60.000 asker konu§landırdı: Faqir'in maksimum gücü 4.000 askerden ibaretti ve askerler yerel olarak üretilen etkili tüfeklere sahip olmalarına rağmen toplar ve makineli tüfeklerden yoksundular. Yine de, İngilizler, hem kabileler arası dü§manlıklar ve mali te§vikler hem de sayı üstünlükleri ve ate§ gücü sayesinde bölgeyi boyunduruk altı­ na aldılar. İngilizlerin ba§arısı yeni yollarla sağlamla§tırıldı, ama Vaziris-

34) E. L. Dreyer, China at War, 1901-1949 (Harlow, 1995). YiRMiNCi YÜlYIL 42 1 tan'daki gerilla direni§i 1943'e kadar devam etti.35 İngilizler, 1938'de Filistin'de, 1936'da ba§layan Arap ayaklanmasını bastırmak için 50.000 asker konu§landırdılar.36 Bunlar hava kuvveti ile desteklenen küçük kuv­ vetler tarafından bastırılabilecek isyanlar değildi. -Yine de, politik gerilimiere rağmen emperyalizm bir askeri sistem olarak giderek daha etkili §ekilde i§ledi. On dokuzuncu yüzyılın sonunda fethedilen bölgeler koloni gücü için asker sağlar hale geldi ve hem bun­ lar hem de uzun süredir hükmedilen bölgelerden gelen birlikler Avrupa sava§ metotları ile eğitildi ve buna göre örgütlendi. O zamana kadar yerel müttefiklerin bağunsız orduları da benzer biçimde örgütlenmi§ veya em­ peryal kuvvetiere dahil edilmi§ti. Birinci Dünya Sava§ı boyunca 750.000, İkinci Dünya Sava§ı'nda ise bir milyon Pencaplı Britanya'nın Hindistan ordusunda görevlendirildi. 65.000 Hintli asker Hindistan'daki ordunun ilk uzun süreli ve geni§ çaplı deniza§ırı sava§ı olan Birinci Dünya Sava­ §t'nda hayatını kaybetti. 37 İklim Fransa' daki harekat kabiliyederini etkile­ se de, Hint ordusu Filistin'de ve Mezopotamya'daki ikinci harekatta çok iyi sava§tl. Sava§ın sonunda Hint birlikleri Irak, Filistin ve Kafkaslar'da konu§landırıldı ve 1920'de Irak'ta çıkan Arap isyanına kar§ılık olarak Hindistan'dan dört bölük gönderildi. Birinci Dünya Savaşı sırasında 250.000 Batı Afrikalıasker Avrupa' daki Fransız ordusunda görev aldı. Bir milyonun üzerinde Afrikalı ve Hindi­ Çinli asker Fransızlara cephe hattı birlikleri olarak, in§aat taburlarında veya çatı§ma sırasında fabrika muhafızları olarak hizmet verdi.38 Yerel

35) T. R. Moreman, "The Arms Trade and the North-West Frontier Parhan Tribes, 1890-1914",]oumalofimperialand Commonwealth History, 22 (1994), s. 211; Fazal-ur-Rahim Marwat, Abdul Karim Khan and Saved Wiqar Ali Shah Krakakhel, "Faqir of Ipi", Rahim and Krakakhel (yay. haz.), Afghanistan and the Frontier (Peshawar, 1993), s. 235-73. Alan War­ ren'ın bu çatı§ma hakkındaki görü§lerinden çok fayda sa�ladım. 36) I. F. W. Beckett (yay. haz.), The Rooıs of Counıer-Insurgency- Armies and Guerilla Waıfare 1900-45 (Londra, 1988). 37) I. Talbot, Punjab and the Raj 1849-1947 (Riverdale, Md., 1988); S.L. Menezes, Fideuty and Honour. The Indian Army fr om the Sevenıeenth to theTwenty-first Century (Yeni Delhi, 1994); D. Omissi, The Sepoy and the Raj. The Indian Army 1860-1940 (Basingstoke, 1994); J. Greenhut, The Imperial Reserve: the Indian Infantry on the Westem Front 1914-15, Journalofimperial and Commonwealth History, 12 (1983). Hindistan'ın IL Dünya Sava§ı'ndaki katkılan için bkz. S. Barua, "Strategies and Doctrines of Imperial Defence: Britain and India, 1919-45", a.g.e., 25 (1997), s. 259-60. 38) C. Badesi, "West AfricanInfluence on the French Army of World W ar One", G. W. Johnson (yay. haz.), Double Impact. France and Africa in the Age ofIm perialism (Westport, Conn., 1985), s. 93-104. 422 SAVAŞ VE DÜNYA birlikler Fransızlara Dürzi isyanını bastırmalannda yardım etti ve Erit­ reliler, İtalyanlar 1935-6'da Etiyopya'yı i§gal ettiklerinde, çarpı§manın çoğunu üstlendi. Fransızların Suriye ve Lübnan üzerindeki askeri kont­ rolü büyük oranda 1921'de 70.000 asker gücünde olan ve daha ziyade Afrika'dan gelen koloni birliklerinden olu§an Armeedu Levantve 1 935'te 14.000 asker gücünde olan Troupes Speciales du Levant ismindeki yerel askeri ve inzibat kuvvetleri ile Jandarma sayesinde sürdürüldü. Her iki­ sinde de Hıristiyanlar gibi nüfusun geri kalanı ile çatı§malar olması du­ rumunda güvenilebilecek güçlü bir yerel azınlık özelliği bulunuyordu.39 Böl, askere al ve yönet, emperyalist kontrolün en önemli biçimi ve hede­ fiydi. Fransızlar, Almanya konusunda duydukları endi§eler yüzünden askeri kaynakları Avrupa dı§ındaki taahhütlerine ve donanınalarma aktarmasalar da, imparatorlukları askeri bakımdan hala etkiliydi.40 Milliyetçi manevralar da ba§arı getirdi. Haiti ve Dominik Cumhuri­ yeti'nde 1920'lerde gerçekle§en gerilla manevraları, pusularının manev­ ra özgürlüklerini kısıtladığını gören i§galci Amerikan deniz kuvvetleri­ nin elindeki kontrolün sınırlandırılabileceğini ispat etti. Amerikan bom­ bardımanı, özellikle de gece kırsal alanlardaki gerilla hakimiyeti kar§ısında tatmin edici sonuçlar doğurmadı. Ancak, Amerikalılar muharebede ye­ nilgiye de uğramadılar ve 1922'de Doıiıinik Cumhuriyeti'ndeki gerilla­ lar §ardı teslim oldular. 1927'de Nikaragua'ya gönderilen Amerikan bir­ likleri, Augusto Sandino komutasındaki isyancı bir köylü ordusunu ye­ nilgiye uğratamadı. Ardından Amerika'nın 1934'te Haiti'den geri çekil­ mesi, çatı§manın dinmeyeceğinin dü§ünülmesi sayesinde gerçekle§ti;41 Amerikalılar, Suriye'deki Fransızlarınki ile kıyaslanabilecek ölçüde kay­ nak ayırmak istemediler. Aske�i açıdan, Avrupalı ve Avrupa-Amerikalı güçler Japonya'nın da katılımıyla hakim olmaya devam etti, ama Japonya 1920'lerde silahlar, örneğin tanklar gibi askeri yenilikler bakımından teknolojik olarak geri kaldı. Bu da Japonya'da 'ruhun' maddeden üstün olduğu görü§üne daha

39) S. S. Khoury, Syria and the French Mandaıe:the Politics of Arab Nationalism, 1920-1945 (Princeton, 198 7). 40) S. Kennedy, "Grand Strategies and Less-Than-Grand Strategies: a Twentieth Century Critique", L. Freedman, S. Hayes ve R. O'Neill (yay. haz.), War, Straıegy and International Politics (Oxford, 1992), s. 230. 41) H. Schmidt, The United States Occupation of Haiti, 1915-1934 (New Brunswick, 1971) ; B. J. Calder, The Impact of Intervention: theDaminican Republic during the US occupation of 1916-1924 (Austin, Tex., 1984). YiRMiNCi YÜlYIL 423

fazla önem verilmesine yol açtı. Avrupalı ve Avrupa-Amerikalı devlet­ ler hem geli§en geleneksel sava§, silah ve sava§ gemileri ve ağır toplar gibi silah sistemleri teknolojilerini, hem de hava kuvveti ve içten yan­ malı motorların tanklar ve kamyonlar §eklinde sava§ alanında kullanıl­ niaya ba§lamasının ardından gelen esnek seyyar kara kuvveti gibi yeni teknolojileri kontrol etti.

Hava Gücü

Yirminci yüzyıl sava§lannda ya§anan devrim niteliğincieki en büyük deği­ §im, havacılığın geli§mesi sonucu ortaya çıktı. ı903'te Amerikalı Wright karde§lerin ilk ba§arılı motorlu uçu§u, İngiliz basın baronu Lord North­ cliffe'e "İngiltere artık bir ada değildir" cümlesini söyletti. Motorlu, kont­ rollü uçu§, H.G. Wells gibi yazarların yaratıcı edebiyatı ile hazırlanmı§ bir dünya üzerinde çok güçlü bir etki bıraktı. ı908'de Kont Zeppelin'in hava gemilerinden biri 240 mil uçtu ve ı909'da Louis Bleriot Man§ De­ nizi'ni ilk kez uçaKla geçti. Havacılık hızla uluslararası rekabet ve askeri çıkar meselesi haline geldi. ı 909 ve ı 913'de, savunmasız stratejik hedeflerin ve §ehirlerin bom­ balanarak Britanya'ya yapılabilecek bir hava gemisi saldırısı konusunda ciddi §üpheler uyandı. Fransa, Almanya ve ABD hava gücünde liderliği ele geçirdi, fakat diğer devletler de buna cevap verdi. İngilizler, ı911'de bir hava müfrezesi, ı9ı2'de ise Kraliyet Uçu§ Kolordusu'nu kurdular.42 ı9ıO'da, bir Amerikan amirali olan Bradley Fiske, Filipinler'in savun­ masının hava gücüne bırakılması gerektiğini teklif edebildi. Fiske, torpi­ do ta§ıyabilen uçaklar geli§tirmeye çalı§tı. 43 Uçaklar ilk kez Birinci Balkan Sava§ı'nda (1 9 ı 2-13) kullanıldı: ı913'te, Türklerin elindeki bulunan ve Bulgarlar tarafından ku§atılan Edirne, bir uçaktan üzerine bomba atılan ilk şehir oldu. Bazı askeri lider­ ler ve dü§ünürler, örneğin Ecole Superieure de laGuerre idarecisi General

42) R. Wohl, A Passian for Wings: Aviation and the Westem Imagination (New Haven, 1994) ; A. Gollin, No Langer an lsland: Britain and the Wright Brothers, 1902 -1909 (Londra, 1984) ve The Impact of Air Power on theBritish People and their Govemment 1 909- 14 (Londra, 1989). 43) S. E. Coletta, Admiral Bradley A, Fiskeand the ArnericanNavy (Lawrence, Kansas, 1980). 424 SAVAŞ VE DÜNYA

Perdinand Foch, ı9ıO'da hava gücünün savaşın yürütülmesinde ancak önemsiz bir yardımcı olacağını iddia etti, fakat diğerleri hava gücünün temel bir rol oynayacağını düşünüyordu. Askeri liderler ve okullar gide­ rek kendilerini hava gücünü tanımaya zorunlu hissettiler. ı 9 ı 4' e gelin­ diğinde, Rusya 244, Almanya 230, Fransa ı20 ve Britanya ı 13 olmak üzere, Avrupalı güçler silahlı kuvvetlerinde toplamda l.OOO'in üzerinde uçağa sahipti. Birinci Dünya Savaşı hava savaşlarında uçaklar ve hidrojenle doldu­ rulmuş hava gemileri, özellikle de ı9ı4'te Anvers, Liege ile Varşova'ya saldıran Alman Zeplinleri kullanıldı. ı9-20 Ocak ı9ı5'te Alınanya Zep­ linleri kullanarak ilk hava bombardıman saldırısını Britanya'ya karşı düzenledi. En büyük saldırı ise 13 Ekim ı9ı5'te Londra'ya yapıldı. An­ cak, Zeplinlerin verdiği maddi zarar nispeten az oldu. Savaş boyunca İngiliz adalarına yapılan toplam 5 ı Zeplin saldırısında (208 sorti) atılan ı96 ton bomba 557 kişinin ölmesine, 1.358 kişinin de yaralanmasına neden oldu. İngiliz kaynakları, saldırlar nedeniyle mülkterin 1.500.000 sterlinlik bir zarara uğradığını tahmin ediyorlardı.44 Siviller üzerine yapı­ lan bu gibi saldırılar asıl savaş için bir hazırlıktı. Zeplinler uzun mesafe görevlerinde de kullanıldı. Bunlardan en uzun u, Bulgaristan Y ambol' daki bir üsten ı9ı 7'de Alman Doğu Afrika'daki Alman kuvvetlerine levazım taşımak için gönderilen ve L59 Zeplininine adı verilen görevdi. L59 telsizle geri çağrıldığında Sudan'daki Hartum'a neredeyse varmıştı ve Yambol'a sağ salim döndü. Uçaklar en çok havadan yapılan keşifler ve topların yerlerinin saptan­ masında faydalıydı. Örneğin, Paris yakınlarındaki Almanya iledeyişinin 19ı4'te yön değiştirdiği böyle saptandı. Fakat Eylül ve Ekim ı9ı4'te 9 kiloluk bombalar taşıyan uçaklar Düseldorf'taki Zeplin hangadarını vur­ mak için Anvers'ten kalkıp bir hava gemisini yok ettiğinde, İngiliz Kra­ liyet DonanınasıHavacılık İdaresi ilk etkili stratejik bombardıman saldı­ rılarını düzenledi.45 ı9ı 7'de, ikiz motorlu Alman Gotha bombardıman uçakları Kuzey Denizi üzerinde uçup Londra'ya yaptıkları saldırılada Bri­ tanya'yı stratejik hava bombardımanına tuttu.

44) R. R. Muller, "Zeppelins", S. C. Tucker (yay. haz.), The European Powers in the First World War, an Encyclopedia (New York, 1996), s. 766. 45) L. Kennett, Tlıe FirstAir War, 1914-1918 (NewYork, 1991), s. 170. Daha genel bir bakı§ açısı için bkz. J. Morrow, The Great War in the Air, MilitaryAviation from 1909 to 1921 (Washington, DC, 1993). YiRMiNCi YÜZ'ı'IL 425

Resim 83: William Wyllie'nin 1918'te resmettiği Marham Aeodrome isimli eser. Wyl­ lie'nin oğlu Harold, Kraliyet Uçuş Kolordusu'nda görev aldı. Uçakların çoğu F.E.26 modeli idi. Bir uçuş filosukumandanı olan Harold, 1916'da şöyle yazdı: "Koruma için F.E. uçaklarının Martinsyde uçaklarıyla birlikte uçmalan cinayetten başka bir şey değil­ dir. Fakat adamlan uçurınak çok ucuzdur ve onları gönderenierin özel hizmet madal­ yaları (DSO) vardır."

Uçakların askeri bakımdan etkinlikleri sava§ boyunca büyük oranda artarak kundak merrnileri ile hava gemilerini yok etmelerini ve kara hedeflerine ba§arıyla saldırınalarını sağladı. Böylece, 191 7'de Alman uçakları Champagne'de hareket halindeki Fransız tanklarını yok etti ve İngilizler Filistin' e ilerlerken hava darbesi yaptılar. İkınal hatlan sürekli saldırıya uğruyor ve bu 1918'deki Alman ve Avusturya ilerleyi§lerini engelliyordu. Uçaklar karadaki harekatların yapılmasını kolayla§tırdı ve denizde de denizaltılara kar§ı kullanıldı; bu da yeni bir silahın diğerine kar§ı kullanılmasıydı. Uçaklar gruplar halinde uçmaya ba§ladı ve tertiplenme taktikleri ge­ li§tirildi. Anthony Fokker'ın Almanlar tarafından dü§ürülen bir Fransız hava ta§ıtına bakarak geli§tirdiği ve Almanlarca tarafından 1915'ten 426 SAVAŞ VE DÜNYA

Resim 84: Birinci Dünya Sava§ı sırasında uçaklara monte edilen havadan ke§if yapan fotoğraf makineleri. Hava gücü sava§ lar üzerinde yalnızca kuvvetlerin ta§ınması değil, aynı zamanda geli§mi§ komuta ve kontrol ile istihbarat açısından da etkili oldu. Bu makineler birliklerin ve teçhizatın konumunu içeren sava§ alanlarının haritasını çıkar­ mayı sağladı. itibaren kullanılıp İngilizler tarafından da kopyalanan senkronize vites, uçakların kendi pervanderine zarar vermeden öne doğru ate§ açabilme­ lerini sağladı. Bu, ba§langıçta amaçlanan rolleri, yani ke§ifler için de çok yararlıydı. ı9ı5'te Süvey§ Kanalı'na doğru ilerleyen Türk kolları İngiliz uçakları tarafından tespit edildi. Havadan fo toğrafların çekilmesiyle yapılan ke§fin geli§tirilmesi, hari­ taların eksiksiz çizilmesini sağladı. İngiliz S efe ri Kuvveti (İSF) ı 9 ı 4'te Fransa'ya gönderildiğinde bir subay ve bir yazman harita çıkarınakla gö­ revlendirildi. 1918'e gelindiğinde, İSF'nin ara§tırma örgütü yakla§ık 5.000 askere ula§mı§tı ve 35 milyondan fazla harita yaprağından sorumluydu. Ağustos 1918'de tam tamına 400.000 nüsha yalnızca on günde hazırlan­ dı.46

46) J. S. Murray, "The Face of Armageddon", Mercator's World, 1, sayı 2 (1996), s. 30-7. YiRMiNCi YÜZVIL 427

Uçak üretimi hızla arttı. 1914'te Farnborough'daki İngiliz Kraliyet Uçak Fabrikası ayda sadece iki uçakiskeleti üretebiliyordu, ama zanaatçı metotları seri üretimin geli§i ile hemen bir kenara itildi. Hava gücü, askeri imkan ve kabiliyet alanında bilimsel ara§tırmanın giderek büyüyen rolÜnün de örneğiydi: Ara§tırma amacıyla rüzgar tünelleri in§a edildi; tamamen metalden üretilen uçaklar ve payandasız kanatlar geli§tirildi. Motorların ebadı küçüldü ve güçleri arttı. Uçakların tırmarıma hızı ve oranı yükseldi. 1918'de İngilizlerin 22.000 uçağı vardı ve aynı yılın Eylül ayında 1.500 uçaktan olu§an Franko-Amerikan-İngiliz birle§ik kuvveti St. Mihiel Salient'teki Almanlara kar§ı gönderildi ve bu o zamana kadar görülmü§ en büyük uçak tertiplenmesiydi. Hava gücü, Avrupalı güçler tarafındanyalnızca emperyal bağları kuv­ vetlendirip47 jeopolitik ili§kileri tekrar yönlendiren yeni bir stratejik küre­ sel ağ yaratmak için değil, aynı zamanda imparatorluğun sınırları için­ deki ve dı§ındaki denetleme görevleri için de kullanıldı. Böylece, hava gücü, İngilizler tarafından hem Irak hem de Afganistan'daki direni§leri çözmek için, İtalyanlar tarafından ise Libya' da kullanıldı. İngiliz hava kuvveti 1919'dakiÜçüncü Afgan Sava§ı boyunca Jalalabad ve Kabil'i, 1920'de Orta Irak'taki kabileleri. ve 1928'de Irak ve Kuveyt'i tehdit eden Vahabi kabilesini bombaladı. İngiliz hava kuvveti İngilizlerin Somali toprağındaki uzun süreli direni§in 1921 'de sona erdirilmesinde rol oynadı ve 1927-34 yılları arasında Yemen'e kar§ı ba§arıyla kullanıldı.48 Hava gücünün Etiyopya'nın sivil anla§mazlıklarında da bir rolü oldu: 1929'da emperyal kuvvetler bir Fransız'ın uçurduğu üst üste üç kanatlı bir uçakla deh§ete dü§mܧ bir isyancı ordusunun üzerinde bombalama uçu§ları yapa­ rak ordunun dağılıp kaçmasına neden oldu.49 Etiyopya'da hava gücünün kullanılması, Birinci Dünya Sava§ı'nda kaydedilen askeri 'ilerlemelerin' yayıldığını örnekledi. Bu, 1920'ler ve 1930'larda hızlı bir süreçti. İngilizler 1919'da General Denikin'in Rus İç Sava§ı'ndaki anti-Komünist ordusu için bir tank kuvveti eğitti. 1928'de Etiyopya'daki bir darbenin engellenmesine yardımcı olması için bir tank

47) R. Higham, Britain'sImperi alAir Routes, 1918-1939 (Hamden, Conn., 1960) ; R. L. McCormack, "lmperialism, Air Transport and Colonial Development: Kenya 1920-1946", ]oumal oflmperial and Commonwealth History, 17 (1989), s. 374-95. 48) D. E. Omissi, Air Powerand Colonial Control. TheRoyalAir Force 1919-1939 (Man­ chester, 1990). 49) H. G. Marcus, A Historyof Ethiopia (Berkeley, 1994), s. 128-9. 428 SAVAŞ VE DÜNYA ve Arabistan'da makineli tüfeklerle donatılını§ Chevrolet kamyonları kullanıldı.50 Birinci Dünya Sava§ı'nın hava gücü gibi özellikleri ı920'le­ rin ortasında gerçekle§en iç sava§lar sırasında Çin'e getirildi.51 Toprak ağalarının orduları Avrupa ordularının bürokratik düzeninden yoksun olsa da, trenler ve ağır silahlar da Çin'de yaygın olarak kullanıldı. ı 920'ler­ de Yemen İmaını'na İtalyanlar tarafından, Arabistan Kralı İbn Saud ve Afganlara İngilizler tarafından uçaklar sağlandı. Afganlar, ellerinde ye­ terli makine ustası olmamasına rağmen sava§lar arası dönemde Sovyet­ ler ve İtalyanlardan da uçaklar aldılar.52 Avrupa' da ı 920'lerde sadece Avrupalı devletlerin hava saldırısı yapa­ cağından korkuluyordu; aynı korku Avrupalı olmayan devletler için duyulmuyordu. Stratejik bombalamaya gösterilen ilgi Birinci Dünya Sava§ı boyunca arttı, ama İngilizlerin Berlin'i bombalamak için geli§­ tirdikleri Handley Page V/500 bombardıman uçağı kullanılamadan bu ilgi sona erdi. ı923'te muhtemel Fransız saldırılarına kaqı Londra'yı korumak için bir hava savunma sistemi kurma planları yapıldı. İngilizler havadan bir öldürücü darbe yapılmasından korku duyuyorlardı: ı932'de eski ve sonraki Ba§bakan Stanley Baldwin'in sözlerine göre, "ı930'larda bombardıman uçağının her zaman geleceğine inanılıyordu". Doktrini, teknolojisi ve örgütlenmesi ile birlikte hava savunması, ı920'ler ve ı930'larda önemli bir mesele haline geldi.53 Tank sava§larının önde ge­ len destekleyicisi İngiliz Albay Fuller, Londra'ya yapılacak hava saldırı­ larının halkın hükümeti teslim olmaya zorlamasına neden olacağını söy­ leyerek yanlı§ bir tahmin yürüttü. Giulio Douhet ve William Mitchell gibi teorisyenler sava§ın hava gücü vasıtasıyla kazanılabileceğini öne sürdüler. ı9ı 7'de İtalyan Merkez Havacılık Bürosu ba§kanlığına getirilen Douhet, Il Dominio ell'Aria (Ha­ vada Hakimiyet, ı 92 ı) isimli eserinde, uçakların en iyi saldırı silahı oldu­ ğunu ve bunlara kar§ı koyacak etkili bir savunma sisteminin olmadığını

50) J. Zdanowski, "Military Organisation of the Wahabi Emirares (1 7 50-193 2)", R. L. Bidwell, G.R. Smith ve ]. R. Smart (yay. haz.), New Arabian Studies II (Exeter, 1994), s. 137. 51) A. Waldron, From War to Nationalism. Clıina's Tuming Point, I 924- I 925 (Cambrid­ ge, 1996). 52) Omissi, Air Power, s. 129-3 1. 53) F. K. Mason, Batıle over Britain: a Historyof Gemıan Air Assaults on Great Britain, I 9 I 7- I 9 I 8 and]uly-December I 940, and of theDevelopment ofBritain's Air Defenses between the World Wars (New York, 1969); U. Bialer, The Shadowof the Bomber: the Fear of Air Attack and British PoUtics, I932-I939 (Londra, 1980). YiRMiNCi YÜlYIL 429 iddia etti. Hava kuvvetlerinin ordu veya donanma kamutasından çıkan­ larak bağımsız olması konusunda baskı yaptı ve hava gücünün düşman haberle§me sistemlerine, ekonomisine ve nüfusuna saldırmak için kul­ lanılabileceğini savundu. Amerikan Havacılık Teşkilatı Başkan Yar­ dımnsı Mitchell de, 1919-25 arasında bağımsız hava gücü için baskı yaptı. Mitchell, hava gücünün savaş gemilerini modası geçmiş kıldığını iddia etti ve bu iddiasını kanıtlamak için 1921'de eski Alman savaş ge­ misi Ostfriesland'i 21,5 dakika boyunca bombalayarak batırdı. Mitchell, stratejik bombardıman ve büyük çaplı hava indirme harekatlarıyla da ilgileniyordu.54 Hava kuvvetlerinin olu§turulması, sava§ örgütlenmesinde büyük bir kurumsal deği§ikliğe ve çok daha fazla harcama yapılamasına yol açtı. Ancak, hava gücüne odaklanılması az bulunan kaynaklann yanlı§ §ekilde kullanılmasına neden oldu. Madrid ve Guemica'daki (1937) gibi sivil hedeflerinHitler tarafından Franko'nun Ulusçularına 1936-9 İspan­ ya İç Savaşı'nda yardım etmeleri için gönderilen Alman uçakları tarafın­ dan bombalanması, savaşın sonucunda önemli bir rol oynamadı. Fakat pek çok insanın iç1ne gelecekteki bir savaşta stratejik bombardımanın dü§manı hezimete uğratacağına dair korku saldı. Hava gücünün potansiyeli sava§lar arası dönemde farklı şekillerde artırıldı. Jet uçakları, raketler ve özellikle 1927'de Uzay Uçuşlan Toplu­ luğu'nun kurulduğu Almanya'da ve Sovyetler Birliği'nde uzay uçu§larına gösterilen ilgi giderek arttı. Konstantin Tsiolkovsky (1857-1936) roket uçuşu teorisi geliştirirken -ki bu da bu tip uçuşlarda sıvı yakacak kulla­ nımı sağladı- diğer çalı§malar Sovyet Katyusha çoklu roket fırlarıcısının geli§tirilmesine yol açtı. Hava gücü hava indirme birliklerinin kullanıl­ masına olan ilgiyi de artırdı. Birkaç güç, özellikle Almanya, para§Üt ve planör indirme birimleri yeti§tirdi. Hava ta§ımacılığında da geli§meler kaydedildi: Sovyetler, 1935'te 14.000 tüfekli askerden olu§an bir bölüğü Moskova yakınlanndan Uzakdoğu'ya taşıdı ve 1937-8 yıllarında paraşüt ile top ve tank bırakma üzerinde çalıştılar. Denizde, 1910'lar ve 1920'ler boyunca kötü hava ko§ulları ve ka­ ranlıkta uçakların uçurulamaması ve kısıtlı yük ile menzil kapasitesi ve mekanik yetersizlik nedeniyle hava gücü sınırlı kaldı, fakat özellikle 1930'larda iyile§tirmeler yapıldı. İngilizler olmasa da, Amerikalılar ve

54) G. Douhet, The Command of tlıeAir (New York, 1942); A. F. Hurley, Billy Mitchell (New York, 1964); M. Smith, BritishAir Strategy Between the Wars (Oxford, 1984). 430 SAVAŞ VE DÜNYA

Japonlar deniz havacılığında ve kargo uçaklarında önemli geli§me kaydet­ ti.55 1930'larda deniz topçu ate§inin havadan tespiti de geli§tirildi.

1930'lar

Karadaki mekanize kuvvetlerin geli§tirilip harekatlarda kullanılması, özellikle de zırhlılar (tanklar) , piyadeler ve süvarileri içeren karma silahla­ rın kullanıldığı harekatıara ili§kin yeni taktikler hakkında tartı§maları da beraberinde getirdi. Birinci Dünya Sava§ı'nın son safhalarında bir İngiliz albayı, J.F.C. Fuller, büyük çaplı bir tank saldırısına dayanan bir strateji olan 'Plan 1919'u planladı. Puller'in ardından ordu eski askeri muhabiri Basil Liddell Hart, hızlı tank muharebeleri fikirlerini geli§tirdi. Hart, özellikle cephe saldırısı içermeyen ilerleyi§leri savundu, yani yıp­ ratmayı değil manevrayı vurgulayan 'dolaylı yakla§ım'ın yanda§ı oldu. Liddell Hart kendi yarattığı etkiyi abartmasına rağmen, bu fikirler İkinci Dünya Sava§ı'ndaki yıldınmsavaşı taktiklerini etkiledi. Bu taktikler meka­ nize muharebelerin ve 191 7'de Almanlar tarafından uygulanan saldırı taktiklerinin geli§mi§ haliydi.56 İspanya İç Sava§ı'nda (1936-9) Franko'ya destek vermek üzere gönderilen Alman kuvvetleri gerçekten de zırhlı kolonlar kullandı. Ancak, İngiliz tankları İkinci Dünya Sava§ı'nın ilk muharebelerinde pek i§e yaramadı; örneğin, yetersiz destek alan tank bataryalarının Al­ manların tankları vurmak için kullandıklan silahlar kar§ısında savunma­ sız kalması57 ve yanlı§ komutan seçimleri nedeniyle sava§ alanında yeni-

55) G. W. Baer, One HundredYears of Sea Power. The U. S. Navy, 1890- 1990 (Stanford, 1993), s. 139-44; G. Till, "Adapting the Aircraft Carrier. The British, American, and Japanese Case Studies", W. Murray ve A. R. Millett (yay. haz.), Military Innovation in the InterwarPeriod (Cambridge, 1996), s. 191-226. 56) B. H. Liddell Hart, TheTanks, 1914-1939 (New York, 1959); B. Bond, Liddell Hart: a Study of his Military Tlıought (Londra, 1972); J. Erickson, The Road toStal ingrad (1. basım. 1975, Londra, 1993), s. 3-5, 26-7; A. J. Trythall, "Boney Fuller: The Intellectual General, 1878-1966" (Londra, 1977); J. J. Mearsheimer, LiddellHartand the Weight ofHistory (Ithaca, 1988); A. J. Smithers, A New Excalibur. The Development ofthe Tank, 1909-1939 (Londra, 1988); H. R. Winton, To Change an Army, General Sir John Burnett-Stuart and BritishAr­ rnoured Doctrine, 1927-1938 (Lawrence, Kansas, 1988); J. S. Harris, Men, Ideas and Taııks: British Military Thought and Arrnoured Forces, 1903-1939 (Manchester, 1995); W. Murray, "Arrnoured Warfare. The British, French, and German Experiences", Murray ve Millett (yay. haz.), Military Iıınovation, s. 6-49. 57) Harris, Men, Ideas and Tanks, s. 306-7. YiRMiNCi YÜZVIL 43 J liklerin yapılması gerektiğinin anla§ılmaması58 gibi hatalı taktikler bu­ nun bir nedeniydi. Sava§ benzer teçhizata sahip kuvvetiere kaf§ı birle§ik harekatlara (örneğin, tanklar ve piyadeler ile veya tanklar ve uçaklar ile) ihtiyaç duyulduğunu ortaya koydu.59 Askeri tarihte sık sık rastlamldığı gibi, birle§ik kuvvetler ile bunların etkin biçimde kullamlmasını sağla­ yacak taktikler ile disiplin, salt teknolojik geli§meden daha önemliydi. 1920'ler ve 1930'larda askeri dü§ünürler ate§ gucü ve taarruzlardaki yeni imkanları ve kuvvet, alan ve zaman arasındaki yeni ili§kileri beninı­ semek zorunda kaldılar.60 Bunu da, örneğin hava gücü ile zırhlıların en iyi ne §ekilde i§birliği yapabileceğini dü§ünerek üç yönlü bir sava§ alanı bağlamında yapmak zorundaydılar. Yine de, denizaltılarda olduğu gibi, bu yeni teknoloji ister saldırı isterse muhafızlık etme amacıyla olsun, emperyal harekatlanndan ziyade Avrupa askeri sistemlerini kullanan ana güçler arasındaki çatı§malar için tasarlandı ve en çok da bunlara uydu. Böylece, 1930'larda Almanlar ve Sovyetlerin hava destekli meka­ nize sava§larla ilgili dü§ünceleri diğer Avrupalı güçlerle girdikleri ça­ tı§malara odaklandı, ancak Sovyetlerin Japonya ile bir sava§a girme olasılığını da dü§ünmesi bir istisna olarak kaldı. Yine de, yeni askeri teknoloji, İtalyanlar 1935-6 yıllarında Etiyop­ ya'yı i§gal ettiklerinde zalimce kullanıldı ve etkili olup ba§arı getirdi. Motorize kolonlar uçaklar tarafından desteklendi ve hardal gazı da kul­ lanıldı. Bu yeni teknoloji Etiyopyalıların cesareti kar§ısında denge sağla­ dı, çünkü İtalyan generalleri çoğunlukla beceriksizlik sergiliyordu ve dağ­ lık, çetin arazide harekat yürütmenin doğurduğu lojistik problemler var­ dı - ki bu da İtalyanların yol yapımında çok fazla çaba sarf etmelerine neden oldu. İtalyanlar §anslıydı, çünkü Etiyopyalılar gerilla taktiklerine bağlı kalmak yerine çarpı§maya girdiler. Etiyopyalılar, 1936'daki Ara­ dam Dağı Muharebesi'nde yenilgiye uğradılar. İtalyanların Adova'daki

58) Murray, "Armoured Warfare ", s. 29, 45. İngiliz generalleri ile ilgili daha olumlu bir bakı§ açısı için bkz. D. French, "Colonel Blimp and theBritish Army: British Divisional Commanders in the war against Germany, 1939-1945", English Historical Review, lll (1996), s. 1996-7. 59) J. M. House, Towards Combined Arms Waıfare: a Survey of Twentieth Century Tactics, Doctrine, and Organization (Fort Leavenworth, Kansas, 1984). 60) Genellikle pek dikkat çekilmemi§ bir bölgeye uyum sağlama ve deği§im gösterme konusunun altını çizen bir çalı§ma için bkz. J. T. Sumida '"The Best Laid Plans': the Development of British Battle-Fieet Tactics, 1919-1942" International History Review, 14 (1992), s. 682-700. 432 SAVAŞ VE DÜNYA

yenilgi rezaleti de unutuldu. Sonradan yapılan gerilla saldırılan biraz etkili olmasına rağmen, İmparator Haile Selassie İngiliz ve İngiliz Mil­ letler Topluluğu kuvvetleri ı 94 ı'de İtalyanlan yenilgiye uğratana kadar Etiyopya'yı geri alamadı. Böylece, İtalyan teknolojisinin yanı sıra yerli stratejisi Etiyopya'da büyük rol oynadı. ı920'lerde Fas'ta olduğu gibi, rakamlar da önemliydi. İtalyanlar, neredeyse 1.000 kişinin çatışmada öldüğü yaklaşık 600.000 asker konuşlandırdı.61 İngilizler de Avrupa dışındaki topraklarda gerçekleşen kara ça­ tışmalannda yeni teknoloji kullandılar. Vaziristan'da ı937'de çıkan ayak­ lanınayla başa çıkmak için konuşlandırılan kuvvetleri, esas olarak yol konvoylanna muhafızlık etmesi için kullanılan yaklaşık 50-60 adet zırhlı araç içeriyordu. Zırhlı araçlar bu sınırlı rollerinde oldukça etkiliydi. Bir avuç tank ise ara sıra açık alanda oraya buraya sürüldü, ama asıl çatış­ malann gerçekleştiği dağlık arazinin yakınına bile ulaşamadı. Bu hare­ kat Batı haberleşme sistemlerinin eksik yönlerini de ortaya çıkardı. Ka­ bile üyeleri telgraf hatlarını kesti. İngiliz kuvvetlerinde telsiz henüz çok yeni kullanıldığı için, tugay seviyesinin altındaki çoğu mesajlaşma eski tip renkli bayraklar, helyograf ve atlı haberciler kullanılarak yapılıyordu. Sadece en büyük üsler ve karargahlar güvenilir telsiz iletişimine sahipti. İngilizler uçakları da kullandı, ama uçakların getirdiği yenilik silindikçe ve kabileler bunların saldırılarını nasıl bertaraf edeceklerini öğrendiği için, uçakların etkinliği muhtemelen abartıldı. Birinci Dünya Sava§ı'ndaki çatışma oranı ve yeni teknolojinin olu§­ turduğu tehdit, devletlerin ı 920'ler ve ı 930'larda askeri-endüstriyel kapa­ sitelerine kayda değer oranda dikkat göstermelerine neden oldu. Ancak, yatırım politikalah alternatif taahhütler nedeniyle tehlikeye dü§tü; bun­ lardan en önemlisi de sosyal refah ve ı930'lardaki ekonomik çöküşlerin mali sonuçlarıydı. Böylece, askeri gelişim en çok otokratik olan ve güçlü temsilci kurumları ile politik fikir birliğinden yoksun devletler için kolaylaştı. Bu da Faşist İtalya, N azi Almanya' sı, Komünist Sovyetler Bir­ liği ve Japonya için geçerliydi. Mussolini, İtalyan silahlı kuvvetlerinin gücü ele geçirip bunu sağlam­ laştırması karşısında ba§arısız kalmasından fayda sağladı ve kuvvetlerin etkinliğini artırdı. İtalya'yı Akdeniz'deki doğal bir uçak taşıyıcısı olarak tanımlayıp hava gücünde ısrarcı davrandı ve geli§miş askeri teknoloji-

61) A. Mockler, HaileSelssie"s War: the Italian-Ethiopian Campaign, 1935-1941 (New York, 1985). YiRMiNCi YÜZVJL 433 nin benimsenmesinin İtalya'nın uluslararası konumunu geli§tireceğine inandı. Ancak, Mussolini uzun bir dönem boyunca Denizcilik Bakanı olmasına rağmen, silahlı kuvvetler üierindeki kontrolü sınırlı kaldı. 1919 Fa§ist programı ile parti kontrolü altındaki halka ait ordunun temelleri­ ni olu§turacak olan Ulusal Milisierin kurulması ve tüm silah fabrika­ lannın ulusçula§tınlması için çağrı yapıldı, ancak Mussolini güç kazan­ dığında bu program için çaba harcanmadı. 1938'de Mussolini kendisini imparatorluğun 'İlk Mare§al'i olarak atadığında -ki bu en azından III. Victor Eınmanuel yani kralla e§it bir askeri rütbeydi-62 Rus ve Macar ordulan gibi travmatik bir devrim deneyimi veya Alman, Avusturyalı ve Macar kuvvetleri gibi yenilgi ya§aınayan İtalyan silahlı kuvvetleri, Fa§ist hakimiyeti altına alınınadı ve Kraliyete bağlılık göstermeye devam etti. Mussolini kıdemlilerin tayinleri üzerinde pek etkili olmadı.63 Buna kıyasla, hem Almanya hem de Sovyetler Birliği'nde 1930'larda kuvvete güvenen diktatörler, ulusal çıkarlar fikrinden ziyade kendileri­ ne bağlı olduklarından emin olmak için kendi kurdukları silahlı kuvvet­ leri korkutmanın gerekli olduğunu dü§ünüyorlardı. Böylece, Hitler, 1934'te Alman ordusuna bir kumandan olarak kendisine ko§ulsuz sada­ kat göstereceklerine dair yemin ettirdi ve 1938'de Sava§ Bakanını ve ordu Ba§kumandanını görevdert alıp kendisini Sava§ Bakanı yaptı ve ordunun kontrolünü en üst düzeyde ele geçirdi. 1934'te Alman ordu üniforması, üzerine Nazi Partisi rozeti ili§tirilerek deği§tirildi. Sovyetler Birliği'nde ise Stalin, daha büyük bir vah§et uygulayarak harekete geçip Sovyet ve Alman orduları arasında bir komplo ke§fettiğini iddia etti. Kızıl Ordu'nun yetenekli kumandanı olan ve mekanize sava§­ larla ilgilenen ve tank kolordularının olu§turulmasından sorumlu Mare­ §al Mikhail T ukhachevsky vuruldu, generallerin yarısından çoğu öldürül­ dü (Devrim sırasında bu rütbe kaldırıldı) ve subay rütbesindekiler tas­ fiye edildi: 35.000 üzerinde subay ya öldürüldü ya da ordudan atıldı. Böy­ lece, alternatif bir politik güç temeli acımasızca yok edildi. 193 7'de poli­ tik komiserlerin yeniden getirilmesi ile silahlı kuvvetlerin parti kontro­ lüne geçmesi zorla kabul ettirildi; bu komiserler askeri beceri sergilemedi­ ler. Arınciırma i§lemlerine rağmen, Ruslar 1939'da Mançurya-Moğolis­ tan sınınnda yapılan Nomonhan Sava§ı'nda Japonya'yı ağır bir yenilgiye

62) S. G. Payne, A History ofFascism.1914-45 (Londra, 1995), s. 235. 63) M. Knox, Mussolini Unleashed, 1939-1941, Politics and Strategy in Fascist ltaly's Last War (Cambridge, 1982), s. 16. 434 SAVAŞ VE DÜNYA

uğrattı. Ancak, beceriidi subaylarm kaybedilmesi ve Stalin'in güvenebi­ leceği ve pek çoğu Stalin'in görü§lerine kar§ı koymak istemeyen vasat adamların atanması, Sovyet ordusunun 1939-40 yıllarında Finlandiya'ya yaptığı saldırı sırasında kötü §ekilde komuta edilmesine neden oldu. Japon silahlı kuvvetleri üzerinde böyle sivil bir hakimiyet kurulmadı. İmparatora sadakat gösterdiler, ama kendi fikirlerinin pe§inden gitme eğilimindeydiler. Japonlar Birinci Dünya Sava§ı'nda Almanya ile olan çatı§malarında yenilgi ya§amamalarına rağmen, çatı§manın doğası Ja­ pon teçhizatı ile taktiklerini modası geçmi§ gibi gösterdi ve bu da 1 920'ler­ de Japon askeriyesini yeni bir askeri teknolojiye sahip olmak için yeni kaynaklar arayı§ına girmeye itti.64 Japon ordusu 1931-2 yıllarında be§ ay süren bir harekat ile ku§attıkları Mançurya'yı sivil hakimiyetinin dı§ında kalan askeri ve endüstriyel bir merkez olarak geli§tirdi ve burayı Çin' de geni§lemek ve Sovyetler Birliği ile Japon ordusu çevrelerinde çok korkulan olası bir sava§ta daha fazla güç sahibi olmak için bir üs olarak kullandı. Japonlar, Mançurya'ya İngi­ lizlerin bir yüzyıl önce Hindistan'da yaptığından daha fazla sermaye ya­ tırımı yaparak burayı kömür ve demire dayalı ağır endüstrisi bölgesi ola­ rak geli§tirdiler. Askeri-endüstriyel bir tesis, endüstriyel kapasiteyi de içine almaya çalı§an bir planlama sisteminin temeli olarak görev gördü. Sava§ Bakanlığı, be§ yıllık planlar hazırlaması ve orduya ekonomik me­ selelerle ilgili tavsiyelerde bulunması için bir danı§manlık kurumu olan Kokusaku Kenkyukai'yi [Ulusal Politikalar Ara§tırma Enstitüsü] kur­ du.65 Yabancı müdahaleler ve dikkatlerini dağıtacak diğer çatı§malar ol­ mamasını sağlayan bu kaynak merkezinin yardımıyla, Japonlar, Çin'de daha fazla ilerlediler. 1935'te Jehol istila edildi ve Japonlar 1937'de fe tih yapmak üzere topyekun bir sava§ ba§lattılar. Şanghay ve N anjing 193 7'de, Guangzhou (Kanton) ve Wuhan 1938'de ve Hainan Adası 1939'da ele geçirildi. FakatJaponlar Çin'in bütününü ele geçirecek kadar insan gücü­ ne sahip değildi ve i§gal edilen bölgelerde bile §ehirler dı§ındaki alanlar-

64) L. Samuelson, "Mikhail Tukhachevsky and War- Economic Planning: Reconside­ rations on the pre-war Soviet Military build-up", Journal Slavicof MilitaryStudies, 9 (1996), s. 804-7; L. A. Humphreys, The Way of the Heavenly Sword: the]apanese Army in the 1920s (Stanford, 1995). 65) J. W. Morley (yay. haz.), The China Quagmire. ]apan's Expansion on the Asian Continent 1933-1941 (New York, 1983), s. 6-7; M. A. Bamhart,]apan Preparesfor Total War: the Search fo r Economic Security, 1919-1941 (Ithaca, New York, 1987). YiRMiNCi YÜZVJL 435

da kontrolleri sınırlıydı. 1937'de Çin donanmasını yok etmek ve ta§ıına­ cılık ağlarının kesi§me noktaları olan §ehirlere kar§ı ezici üstünlüğe sahip kuvvetler konu§landırmak, güç ve alan oranının Japonlar için bir dez­ avantaj olu§turduğu kırsal kesimde sava§maktan -özellikle dü§man ge­ rilla taktikleri uygularsa- çok daha kolay oldu. On altı, on yedi ve on sekizinci yüzyıllarda Avrupa'nın Asya ve Afrika'ya yayılmasında olduğu gibi, Japonlar için Pasifik'te Truk, Kwajalein ve Saipan gibi ada üsleri geli§tirmek ve Çin' deki kıyı mevzilerini kontrol altına almak, bir anakara­ nın büyük kısmını ele geçirmekten daha kolay oldu. Japonlar yerli soyluları kendi imparatorluk sistemlerine dahil etmede ba§ansız oldular. Çin ile çatı§malar kısmen sava§ için daha fazla kaynak üretmek üzere tasarlanan hükümet otoritesinin büyümesine neden oldu: 1938'de Ulusal Seferber­ lik Yasası kabul edildi. Bolivya ve Paraguay arasında 1932-5 yıllarında gerçekle§en Chaco Sava§ı'nda kaynaklar rol oynadı, fakat yenilen Bolivyalılar Paraguay'ın gücünün yetebileceğinden iki kat fazla harcadı, daha fazla bir nüfusa ve uçaklar da dahil olmak üzere en son silahiara sahip oldular. Ancak, Para­ guaylılar politik ve askeri açıdan daha iyi yönetiliyordu, daha iyi haber­ le§ıne sistemleri vardı ve büyük oranda susuz, bodur çalılıklada kaplı çetin arazide nasıl bir manevra sava§ı yapılacağını biliyorlardı. Bolivya mevzileri çevrelendi ve Bolivyalılar büyük ordulan ve toplu saldırı tak­ tikleri için gerekli olan sudan mahrum kaldılar. Bolivya i§galci kuvvetle­ ri yenilgiye uğratıldı ve Bolivya'ya geri çekilmeye zorlandı. Bu da Ba§kan Salamanca'nın 1934'te görevden alınmasına ve Chaco'nun kontrolünü Paraguay'a veren bir ate§kesin imzalanmasına yol açtı.66 1930'larda diğer yerlerde ezici kuvvet kullanarak cesur yayılınacılık giri§imleri veya Al­ manya'nın 1938'de Çekoslovakya'yı yıldırması ve ardından Çek toprak­ larının Almanya, Macaristan ve Polonya tarafından ku§atılmasıyla olu§an tehdit, Almanya'nın 1938'de Avusturya'yı i§gal etmesi ve 1939'da İtal­ ya'nın Amavutluk'u istila etmesinde olduğu gibi, topraklann ele geçitil­ mesine neden oldu. Askeri hazırlık otokratik devletler için daha kolay olmasına rağmen, sava§lar arası dönemde Avrupa ekonomisindeki genel geli§me diğer dev­ letlerin de ilgili endüstriyel olanaklara sahip olmasını sağladı. Özellikle de uçaklar ve arabalar gibi elektronik ve mühendislik mallan gibi ileri

66) B. Farcau, The Clıaco War. Bolivia and Paraguay, 1932-1935 (Westport, Conn., 1996). 436 SAV� VE DÜNYA

teknoloji ürünlerinin seri üretimi, askeri güç için bir kaynak ve beceri temeli sağladı.

İkinci Dünya Savaşı

İkinci Dünya Sava§ı'nda (ı939-45) kaynaklar, kuvvet ve teknoloji yine birkaç gücün elindeydi ve bu güçler hem dünya çapında harekat yürüte­ biliyor hem de diğer bölgesel mücadelelerle çıkarlarını kendi görü§lerine dahil ediyorlardı. Böylece, Avustralya hükümetinin Japonya hakkındaki (ı895'den itibaren dile getirdiği} endi§elerine rağmen, Avustralya kuv­ vetleri ı94 ı-2 yıllarında Kuzey Afrika'da kullanıldı. Sava§ın sonunda bazı Latin Amerikan gerekçelerine göre bu bir formalite olsa bile, dün­ yanın büyük bir kısmı çatı§maya karı§tı. İkinci Dünya Sava§ı, ı939'da Hitler Almanya'sı Polanya'yı hızla istila ettiğinde ba§ladı; Stalin'in Sovyetler Birliği de ülkeye saldırarak Almanya ile i§ birliği yaptıktan sonra, Polanya' dan kendi payına dü§eni aldı. 3 70.000'i yedek asker olmasına kar§ın toplamda 3 milyondan fazla askere sahip bir devletin yenilgisine neden olan bir yıldınmsavaşında Almanlar lO.OOO'den az ölü verdiler. Almanlar, uçaklar, tanklar ve diğer mekanize araçlar açısın­ dan Polonyalılara kaf§ı sayıca üstünlük gösterdiler, bu üstünlüğü ellerinde tuttular ve çoğu piyadelerden olu§an Polanya ordusunun dağınık olması ile Polanya cephesinin uzun ve savunmasız olmasından çıkar sağladılar. Çatl§mayı bir manevra sava§ı §ekline sokarak Polonyalıları çok büyük bir dezavantajın içine dü§ürdüler. Polanya hava kuvveti yok edildi ve bundan sonra Alman zırhlı kuvvetleri daha iyi manewa yapıp dü§manlannı dağıt­ tılar; örneğin, büyük bir Polanya kuvvetini Paznan ve L6dz içinde ve yakınlannda kıstırdılar. Polanya ordusunun bütünlüğü bozuldu. Ba§arılı Alman harekatı hızlı zırhlı ilerlemeden yana olan generallerin konumunu güçlendirdi; süvarilerin sonunun geldiğine de i§aret etti. Polanya'nın ı ı süvari taburu hiçbir katkı sağlamadı. Cesur direni§e kar§ın Alman zaferi çabuk ve tamdı. Polanya ı Eylül'de i§gal edildi, Var§ova 27 Eylül'de teslim oldu ve son Polanya birlikleri 6 Ekim'de sava§mayı bıraktı. İngiltere ve Fransa ı939'da Polonyalıları desteklemek üzere Alman­ ya'ya kar§ı sava§a girdi, fakat destek sağlayamadı: ı 939-40 Phoney Sava§ı sırasında, askeri ve politik tedbirler ve yetersiz hazırlık nedeniyle Al­ manya'ya saldıramadılar. Buna kıyasla, sayıca üstün Sovyetler, ı939-40 yıllarında istihkam edilmi§ Mannerheim Hattı'nı yarmak için üstün top- YiRMiNCi YÜlYIL 437 larını kullanarak Finlandiya'ya saldırdı ve bazı ciddi yenilgilerden sonra toprak kazandılar. Sovyetler, Komünist zulüm uygulayarak kayda değer bir direni§le kar§ıla§madan, 1940'da Baltık devletleri Estonya, Letonya ve Litvanya'yı da i§gal etti. -Almanlar, 1940'ta, İngiliz arnfibi ve donanma kuvvetlerinin Nor­ veç'teki müdahalesine kaf§ı koymak için hava gücünü kullanarak o za­ mana dek tarafsız kalan Danimarka ve Norveç'i ele geçirdiler. Daha son­ ra Hollanda, Belçika ve Fransa'yı kaplayan ve Angio-Fransız ittifakının askeri ba§arısızlığını acımasızca ortaya koyan bir Alman yıldınmsavll§ ı ile Batı Cephesi alındı. Almanlar sözde geçilmez Ardenler Platosu'nu a§ıp Meuse'u boydan boya geçince, Birinci Dünya Sava§ı'nda savunmanın güçlendirilmesine ili§kin alınan dersleri temsil eden ve Almanya'ya yö­ neltilen güçlü bir istihkam hattı olan Fransız Majino Hattı çevrildi. Al­ manlar, özellikle tanklar olmak üzere, mekanize kuvvetlerini ve hava güçlerini, en çok da Ju-87 (Stuka) pike bombardımanı yapan uçaklarını etkin biçimde kullandılar ve toplu olarak sayıca üstün kuvvetler kar§ı­ sında stratejik üstünlüğü ele geçirdiler. Müttefikler Stoka'ya denk bir uçağa sahip değildi ve Alman hava kuvveti Fransız hava kuvvetine göre üstündü. Alman panzer (tank) bölükleri tankların silah özelliklerini mak­ simize eden birimler olarak harekatlarda ba§arı sağladılar.67 Avrupa kıtasından kovulan Britanya -Dunkirk'ten çıkarılma süreci boyunca cesareti, becerisi ve §ansı sayesinde ordusunun büyük kısmını kurtarabilmesine rağmen-, imparatorluğundan ve denizlerdeki hakimi­ yetinden çok değerli bir destek gördü, fakat bu durum Alman hava gücü ve U-botlan (denizaltılar) nedeniyJe tehlikeye dü§tü. Britanya Muharebe­ si'nde Alman hava gücünün İngiliz radarları, giderek artan sayıdaki etki­ li sava§ın uçaklar, becerikli kumanda kararları ve yüksek sava§ma kalite­ si ile köreltilmesi, Hitler'in Operation Sealion isimli planlı Britanya i§galini (1940) durdurmasına neden oldu. Ancak, Almanya'nın İtalyan müttefikince yapılan saldırının Yunanlılar tarafından geri püskürtülmesi ve aynı yılın kı§ aylarında İngilizlerin Kuzey Afrika'da İtalyanlara kar§ı kazandığı ba§arıların ardından, 1941 'de Almanya Libya'ya saldırdı ve bu saldırı sayesinde Mısır'a doğru ilerledi. Daha sonra da hızla Yugoslavya ile Yunanistan'ı fe thetti - ki Yunanistan'ın alınması İngiliz kuvvetleri­ nin Yunanistan ve Girit Adası'nda yenilmelerine yol açtı.

67) A. Home, To Lose aBattle: France 1940 (Harmondsworth, 1969); R. A. Doughty, The Breaking Point: Sedan and the FaU of France, 1940 (Hamden, Conn., 1990). 438 SAVAŞ VE DÜNYA

Girit Adası'nın Mayıs ı 94 ı'de kaybedilmesi Britanya'nın tek ba§ına aldığı son büyük yenilgiydi; sonraki yenilgileri güçlü müttefiklere sahip­ ken gerçekle§ti. Sovyetler Birliği'ne yapılan Alman saldırısı (Haziran ı 941) ve Britanya ile Amerika Birle§ik Devletleri'ne yapılan Japon sal­ dmsı -ki bunun ardından Japonya'nın müttefiki Almanya Amerikalıla­ ra (Aralık ı94 ı'de) sava§ açtı- durumu tamamen deği§tirdi. Almanlar Sovyet kaynaklannın desteğini kaybetti ve iki cephede sava§mak zorun­ da kaldılar. Özellikle ı942 yılının ba§ında, Japonlar önemli ölçüde ilerle­ dikçe Müttefikler ciddi darbeler aldı. ıs Şubat ı942'de Malaya'da kötü §ekilde yönetilen bir harekatın ardından 'ele geçirilemez' Singapur'un Japonlara teslim edilmesi İngilizlerin Asya'daki prestijini yerle bir etti: 130.000 İngiliz askeri mahkum edildi. Malaya'daki İngilizler sayılan ba­ kımından Japonlara göre oldukça üstündüler, ama Japonlar daha iyi ko­ muta ediliyordu; ayrıca, stratejik ve hava üstünlüğüne sahiptiler. On iki gün sonra, Japonlar Cava Denizi'nde bir Müttefik filosunu yok etmek için torpidoları kullanarak be§ gemiyi batırdılar. 29 Şubat'ta kaçan be§ sava§ gemisi daha güçlü Japon kuvvetleri tarafından yok edildi. Japonların ba§ansı, yerkürenin jeopolitik olduğu kadar ırksal olarak yeniden biçimiendirilmesi tehdidi olarak görüldü. ABD'nin kaynaklarını Almanya kar§ısında değil fakat Japonya'nın ilerleyi§ini durdurmak için saldın harekatıanna aktarması konusunda ısrar eden Donanma Harekatlan Kumandanı Amiral Emest King, Mart ı 94 2'de Ba§kan Roosevelt' e yazdığı mektupta, "dünyanın beyaz olmayan ırklan arasındaki tepkilerden ötürü" "beyaz adamın ülkeleri" olan Avustralya ve Yeni Zelanda'nın Japonya tara­ fından fethedilmesine ABD'nin izin veremeyeceğini söyledi.68 Mayıs so­ nunda Japonlar, Hollanda Doğu Antiller'i, Burma'yı ve Filipinler'i fethet­ ti. O yaz hem Çin'in hem de Rusya'nın çökmesi muhtemel görünüyordu. Almanya U-hatlarına kar§ı yapılan Atlantik Muharebesi, uçak gemi­ leri ve uzun menzilli uçakların geli§iyle hava desteğinde kesin bir kazanç sağlandığı ı943'ün ba§ına kadar kazanılamadı. Alman denizaltılan ticari gemiler ile uçak gemilerinden çoğunun kaybedilmesine neden olmasına rağmen Müttefiklerin denizcilik bağlantılarını kıramadı. Yine de, Sovyet­ ler Birliği'nin ve ABD'nin katılımıyla Müttefik sistemi ekonomik olarak Almanya'dan çok daha güçlü hale geldi. Buna ilaveten, İngilizlerin Irak, Lübnan ve Suriye'yi Mayıs-Temın uz ı 94 ı'de fethetınesi, Ağustos ı 94 ı'den

68) M. A. Stoler, "The 'Pacific-First' Altemative in Arnerican World W ar II Stra­ tegy",Int ernationalHistoryReview, 2 (1980), s. 434. YiRMiNCi YÜlYIL 439

ba§layarak İran'ın Anglo-Sovyet kuvvetlerince i§gal edilmesi ve İngilizle­ rin Mayıs-Kasım ı 94 2 aylan arasında Madagaskar'ı fethe tmesi, Alman ve Japon dünyalannın birbirinden uzak turulmasını ve Müttefiklerin parça­ lanmamasını sağladı. Lübnan, Suriye, Madagaskar ve Fransız Kuzey Afrika, Hitler'in kabul ettiği ve merkezi ı940'ta Fransa'nın yenilmesinden sonra kurulan Vichy' de bulunan Fransız hükümeti tarafından yönetildL Alman ve Japon saldınları ı942'nin sonunda köreldiği için, zafere giden uzun ve ta§lı yol artık daha net görülebiliyordu: Amerika'nın Pa­ sifik'tekibir mercan adası olan Midway'i ele geçirmeye çalı§an bir Japon filosunu 3-5 Haziran ı942'de yenmesi ve Sovyetlerin Kasım ı942'de Stalingrad'daki Alman Altıncı Ordusu'nu ku§atması özellikle önemliy­ di. Japonların Avustralya'ya saldırı tehdidini attıracak Moresby Li­ manı'na doğru ilerleme giri§imleri, 4-8 Mayıs ı 94 2 tarihinde yapılan ve uçak gemisi birlikleri arasındaki ilk muharebe olan Mercan Denizi Sava§ı'nda zaten durdurulmu§tU. Almanlar Kuzey Afrika'da İngilizler tarafından da yenilgiye uğratıldılar: Mısır'a ilerleyi§leri Temmuz ayında Gazala Hattı'nda durduruldu ve ı942'nin Ekim-Kasım aylarındaki El Alameyn Sava§ı'nda geri püskürtüldü. Fransız Kuzey Afrika, Kasım ı 94 2 tarihli Me§ale Harekatı'nda Angio-Amerikan arnfibi kuvvetleri tarafın­ dan ba§arıyla i§gal edildi. Strateji uzmanları ve sava§ alanı kumandanları Birinci Dünya Sava§ı'na girerken meseleleri her bir cephede 'tek bir büyük muharebe' yaparak halletmeyi umuyorlardı, ama nihayetinde bunun böyle olmayacağını da gördüler. İkinci Dünya Sava§ı'na girerken 'büyük muha­ rebe' beklenmedi, ama yine de Midway, El Alameyn ve Stalingrad'da bariz dönüm noktaları ya§andı. Müttefikler saldınlar düzenlemeye ba§ladı. Almanya'nın ko§ulsuz tes­ lim olması konusundaki ısrarları ve Hitler rejiminin fanatik doğası bu­ nun bitirilmesi gereken bir sava§ olmasını gerektirdi. Sava§ kısmen Birin­ ci Dünya Sava§ı'na damgasını vuran karada, denizde ve havada yıpratma §eklinde gerçekle§ti. Almanlar, Mayıs ı943'te Kuzey Afrika'da teslim oldu; İngilizler ve Amerikalılar Temmuz'da Sicilya'ya ve Eylül'de İtal­ ya'ya girdiler. Hava, deniz ve karadaki muazzam kaynaklar, arnfibiaraçlar ile bunların eğitimleri ve uçak gemilerinin geli§tirilmesi, arnfibi hare­ katları uygulanabilir kıldı. Ülkenin büyük bir kısmı halen Alman i§gali altında olmasına rağmen, İtalya Eylül ayında ko§ulsuz olarak teslim oldu. Japonlar Pasifik'teki önemli mevzilerinde ı943'te geri püskürtüldü ve bu nedenle Guadalcanal ile Yeni Gine'yi kaybettiler. Haziran ı944'te Amerikan Pasifik FilosuMariana Adaları üzerine arnfibi birsal dırı düzen- 440 SAVAŞ VE DÜNYA ledi ve bu da Japon uçak gemisi kuvvetini hezimete uğratan deniz-hava mücadelesine yol açtı. Saipan dü§tü ve Japonya kabinesi 18 Temmuz'da görevi bıraktı. Japon Pasifik İmparatorluğu kar§ı konulamaz biçimde çök­ tü: Hava üstünlüğü olmadığından Japon donanma birimleri savunmasız kaldı ve Amerikalılar nereye saldırı yapacaklarına karar vererek 'münave­ beli' ilerlemeyi uygun gördükleri Rabaul gibi üsleri etkisiz hale getirebildi� ler. Rabaul'daki büyük garnizonve Norveç'te bulunan çok sayıdaki Alman kuvveti gibi kara birlikleri, stratejik üstünlükten yoksun bir güç için pek önemli bir katkı sağlamadı. Japonlar Burma'da karada yenildiler; muhare­ beleri ba§arıyla kontrol edebilen yüksek kalite birimler, üstün lojistik, hava gücü ve toplardan yararlanan daha iyi eğitilmi§ bir Hindistan ordusu kar§ısında sadece kararlı saldırı taktikleri uygulamak artık yeterli olmadı. Avrupa'da da üstünlüğü ele geçirmek çok önemliydi. Sovyet ilerleyi§i, Ağustos 1944'te Romanya'nın ve bir sonraki ay da Bulgaristan'ın teslim olmasına yol açtı. Fransa ve Belçika'nın hızla liberalle§mesinin ardın­ dan, 1944 sonunda ilerleyi§i engelleyen katı Alman direni§i gelmesine rağmen Angio-Amerikan kuvvetleri Haziran 1944'te Normandiya'ya çıktı. Ardertler Platosu'ndaki bir Alman kar§ı saldırısı Bulge Muharebe­ si ile ba§arısızlığa uğratıldıktan sonra, Amerikan kuvvetleri 1945'in ba­ §ında Ren Nehri'ni a§arak ilerledi. Sovyetler Berlin'e girdi ve Hitler in­ tihar etti.69 Almanlar, Mayıs 1945'te ko§ulsuz olarak teslim oldu. 1812- 14 yıllarında Napoleon'a kaf§ı yürütülen harekatlarda olduğu gibi, Rus gücü önemli bir rol oynadı ve Doğu Cephesi'ndeki rakamlar Almanya'ya kar§ı açılan sava§ta bu cephenin asıl sava§ alanı olduğuna i§aret etti. Ancak, Anglo-Amerikan ba§arısı da kayda değerdi, çünkü en önemlisi Japonya ile yapılan ve Japonların iki Amerikan atom bombasının atılma­ sından sadece birkaç gün sonra, Ağustos 1945'te teslim olmaları ile so� nuçlanan bir çatı§manın yükünü kaldırdılar.

Hava Gücü

Teknoloji İkinci Dünya Sava§ı sırasında tüm çevrelerde sava§ları önemli ölçüde e tkiledi, fakat en yeni etki hava ile ili§kiliydi. 70 Bu ise, en önemlisi

69) J. Erickson, The Road to Berlin (Londra, 1983). 70) R. J. Overy, The Air War 1939-1945 (Londra, 1987); H. Boog (yay. haz.). The Conduct of the Air War in the Second World War: an International Comparison (New York, 1992); Sir Arthur Harris, Dispatch on War Operaıions, (yay. haz.) S. Cox (Londra, 1995). YiRMiNCi YÜlYIL 441

araçların haberle§mesi ve toplanması kar§ısında faydalı olan, uzun men­ zilli ağır silahlar sağlayarak sadece karadaki değil denizdeki çatı§maları da etkiledi. İkinci Dünya Sava§ı'nda Almanlar ve Sovyetler hava gücünün taktik kuHanımına önem verdiler. Bu da Doğu Cephesi'nde uzun menzilli bom­ balamadan çok daha önemliydi. Aslında, Almanya stratejik bir hava silahına sahip değilken, Sovyet hava kuvveti büyük oranda ordunun bir uzantısıydı. Daha önce, Almanya dört motorlu bombardıman uçaklarının ('Ural' ve 'Amerika' bombardıman uçakları) geli§tirilmesinde liderlik etmi§, fakat sadece protatiplerine sahip olmu§tU. Bu konuda kaydedilen ilerleme, bombardıman uçaklarının destekçisi General W alter Wever'in ölmesinin ardından 1936'da durdu: İspanya İç Sava§ı stratejik bombar­ dıman uçaklarının gerekli olmadığını gösterdi ve Almanlar bunun yeri­ ne Franko kuvvetleri adına pike bombardımanı taktiklerini uyguladılar. Buna ilaveten, Almanlar hammadde ve motor üretim teknolojisi sıkın­ tılarından etkilendiler. Alman hava kuvveti Luftwaffe taktik bir hava kuvveti ve dolayısıyla sınırlı menzili olan uçaklarla Britanya Sava§ı'nda çarpı§tı - ki bu da sava§ı kaybetmesinin ana nedeniydi. Ancak, Alman kaynakları genel olarak ordunun ihtiyaçları için olu§turulan taktik kuvvet için harcandı. Bu da kaynak kullanımında yapılan seçimlerin rolünü ve dolayısıyla da sadece kaynakların miktarı­ na ilgi gösterilmesi tehlikesini hatırlatır. Almanya Yzldınm Savaşı taktik­ lerini ko§ullar nedeniyle zorla kullanmadı; bu taktikler bir politika ter­ cihini yansıtıyordu. Hava gücünün Doğu Cephesi'nde yalnızca destek­ leyici bir rolünün olması, bu gücün muazzam çaptaki kara harekatların­ daki etkisinin sınırlı olduğunu ortaya koymaktadır. Yine de, bombardı­ man uçaklarının Normandiya Çıkartması öncesinde Fransa üzerinde stratejik bakımdan ve daha sonra Normandiya üzerinde taktik açıdan kullanılması, hava gücünün i§e yaradığına dair net bir örnektir. Japon bombardıman uçaklarının Princeof Wales ve Repulse gemilerini Malaya açıklarında 10 Aralık 1941'de batırıp Britanya'nın Japonya'nın Malaya'yı i§galine müdahale etme planlarını sona erdirdiğinde olduğu gibi, karadan kalkan uçaklar sava§ gemilerinin kıyıya yakın sulardaki kontrolünü zayıflatabildi. Uçak gemilerinden kalkan uçaklar donanma faaliyetlerinde çok önemli bir hale geldi. Bunlar İngilizlerin Atiantik'te ve yakınındaki sularda Alman sava§ gemilerini takip etmesini sağladı. Genel olarak, hava gücü Almanya denizaltı operasyonlarına kar§ı koy­ ınada ana rolü oynadı. Bu güç Japon uçak gemileri be§ Amerikan sava§ 442 SAVAŞ VE DÜNYA

gemisini 7 Aralık ı 94 ı'de Pearl Harbo ur' da batırdığında patlak veren Pasifik'teki bir sava§ın yürütülme §ekli, yani hem filolar arasındaki ça­ tı§ma hem de arnfibi saldırıların desteklenmesi açısından da çok önemli oldu. Hava gücü, Almanya'nın ı940'ta Danimarka, Norveç, Belçika ile Hollanda'ya ve ı94ı'de Girit Adası'na düzenlediği saldırılarda ve Ja­ ponların Sumatra petrol sahalarını ı942'de ele geçinnesinde olduğu gibi, hem planör hem de para§Üt saldırıları olan hava indirme harekatların­ da da kullanıldı. Hava gücü kara ve deniz kuvvetlerine hava yolu ile ikmal yapılması ve bunların takviye edilmesi için fırsatlar da sağladı. Bu da yol ağlarının güvenilmez olduğu ve birliklerin ayrıldıkları yerlerde çok değerli oldu. Böylece, İngilizlerin ı944'te Burma'da ve Amerikalıla­ rın ı960'larda Hindi-Çin'de havadan tekrar tekrar ikmal yapmalarını kolayla§tırdı. Hava yoluyla levazım ve takviye sağlanması İkinci Dünya Sava§ı'ndan sonra daha da önemli bir hal aldı. Örneğin, Komünistlerin ı 946-9 ta­ rihli Çin İçSava§ı'nda demiryollarını kesmesi, Ulusçuları ı948'te Mançurya, Changchun ve Mukden'deki ana üslerine levazımı hava yolu ile sağla­ mak zorunda bıraktı. Laos'taki Amerika destekli birlikler, ı964-72 yıl­ ları arasında CIA uçakları ile intikal ettirildi. 71 Havaalanları ise stratejik önemi olan noktalar haline geldi: ı968'te Çek hükümeti devrildiğinde Sovyet tankları Prag havaalanına uçuruldu. Hava gücünün lojistik kapa­ sitesi kolayca abartılmasına rağmen, hava gücü sayesinde büyük sayılar­ da birlik gemilerden daha hızlı biçimde deniza§ırı hareket ettirilebildi. Böylece, ı936'da Alman nakil uçakları, Franko'nun birlikleri Fas'tan İspanya'ya intikal ettirmesini kolayla§tırdı; ı950'de Kore'ye ula§an ilk Amerikan birlikleri de hava yolunu kullandı ve ı965 baharında Domi­ nik Cumhuriyeti'nde ya§anan karga§aya tepki olarak ABD iki haftadan daha az bir sürede 23.000 askeri hava yoluyla Hispaniola'ya ta§ıdı. Sov­ yet uçaklarının etkinliği ı975'te Angola'da ve ı977-8 arasında Etiyop­ ya'da sergilendi. Operasyon iyi yönetilmemesine ve Amerikan askeriye­ sinde, özellikle de kuvvetler arası i§birliğinde görev deği§ikliklerinin ya­ pılmasına neden olmasına rağmen, ı983'te helikopterlerle ta§ınan Ame­ rikan denizcileri ve ABD para§ütçü kuvvetleri Karayipler'deki Adası'nı i§gal ettiler. İngilizler ı982'de Falkland Adaları'nı Arjantinlile-

71) W. M. Leary, "The CIAand the 'Secret War' in Laos: the Battle for SkylineRidge , 1971-1972",]oumal ofMilitary History,59 (1995), s. 507. YiRMiNCi YÜlYIL 443 rin elinden alınca, hava yoluyla takviye yapılmasını kolaylaştırmak için büyük ve uzak mesafe uçaklannın inebileceği bir uçak pisti inşa etmeye başladılar. Hava gücü, birliklerin karadan hızlı şekilde taşınmasında da faydalı olarak düşmanların yakında olma avantajlannı da ortadan kaldırdı. Böy­ lece, 1947'de Hintliler hava yolu ile Keşmir'e birlikler gönderdiler. Otuz yıl sonra, Fas askerleri, Angolalı isyancıların işgaline karşı destek olma­ lan için Fransız nakliye uçakları ile Zahire'ye gönderildi. Hava gücü İkinci Dünya Savaşı'nda dü§manlann ekonomik gücünü ve sivillerin moralini çökertmek amacıyla da kullanıldı. Almanların Varşova (1939), Ratterdam (1940) ve Belgrat (1941) gibi savunmasız §ehirleri §iddetle bombalaması, ağır sivil kayıpların verilmesine neden oldu. Britanya için ulusal bağımsızlığın korunması geleneksel olarak güçlü ve başarılı bir donanınaya sahip olmayı gerektirdi, ama 1940'ta yeni tek­ nolojinin etkisi, Birinci Dünya Sava§ı'nda Almanlar tarafından yapılan­ lardan çok daha ciddiydi ve sonu gelmeyen Alman hava saldırılan önem­ senciL Uçaklar ve V1'lerin gelişiyle füze saldırıları denizlerde hakim ol­ manın, i§galleri hala engelleyebilse bile, artık Britanya'yı korumayaca­ ğını ortaya koydu. Almanlar uzun menzilli silahlarla Manş Denizi'nin diğer yakasından Dover'ı da bombaladılar. Ülkenin savunma sahası bu nedenle genişletildi. Almanlar İkinci Dünya Sava§ı'nda uzun mesafeler alabilen ağır bombardıman uçaklan geli§tirmemiş olsalar da, bombardı­ man uçakları Kuzeybatı Avrupa'daki Norveç gibi üslerden kalkarak Bri­ tanya'ya saldırdı; bu arada, saatte 3.000 mil (4.830 km.) hızla bir nokta­ dan diğerine ilerieyebilen V2 füzeleri kayda değer bir uzaklıktan ateş­ lenebildi. 1944-5 yıllarında V2'ler ile bombalanan Britanya, stratejik açıdan artık bir ada olmaktan çıktı. Amerika'nın uzun mesafeden bombalama yapabilmesi, Japonya üze­ rinde benzer bir etki yarattı. 1945'in ilk aylarında Japon §ehirlerinin ve altyapısının sistematik şekilde harap edilmesi, pahalı bir i§galin ve çok daha uzun bir çatı§manın tek alternatifi olarak görülüyordu. Amerikan B-29 'Super Fortress' ve Almanya'ya kar§ı kullanılan, ağır bombaları olan British Lancaster gibi dört motorlu bombardıman uçakları ve özellikle Amerikan P-38'leri, P-47'leri ve P-5 1'leri (Mustang uçakları) gibi uzun menzilli sava§an muhafız uçaklarının geli§i ve seyir gereçlerinde kayde­ dilen geli§meler ile daha kolay hale gelen stratejik bombalama, Japonya ve Almanya' da ağır sivil kayıpların verilmesine neden oldu. Rast gele bomba atan ve yüksekten uçan uçakların bomba isabet oranı sınırlı olma- 444 SAV/<5ı VE DÜNYA

sına rağmen, stratejik bombalama Alman ve Japon lojistiklerinin ve ha­ berle§melerinin bozulmasında çok önemliydi ve harekatların etkinliği açısından önemli sonuçları olan silah üretiminde bir artı§ın olu§masını engelledi. Almanlar muazzam miktarda kaynağını uçaklara kar§ı savun­ ma kuvvetlerine yönlendirdiler. Piyadeler söz konusu olduğunda kabul edilemeyecek sayıda uçak mü­ rettebatı kaybeden İngilizler ve Amerikalılar, Avrupa'da 21.900 bombar­ dıman uçağı kaybetti; ama Almanya ekonomisi, özellikle de petrol en­ düstrisi, uçak üretimi ve haberle§me teknolojileri korkunç bir darbe aldı. Bu da doğrudan Müttefiklerin sava§ gayretlerini artırdı. Örneğin, strate­ jik bombardıman sayesinde geli§tirilen ama yapımı geciktirilen XXIII tipi yeni, daha hızlı bir U-bot Nisan ı945'e kadar harekatlarda kullanıla­ madı - ki bu da Müttefiklerin denizlerdeki hakimiyetini tehdit ederneye­ cek kadar geç bir zamandı. ı943'te Angio-Amerikan bombardımanı İtal­ ya endüstriyel kapasitesinin yüzde 60'ını kullanılmaz hale getirdi. Bomba­ lama, hedeflerin ve ba§arının belirlenmesi için bilgi sağlayan uzun mesa­ fe hava fo toğrafçılığı ke§if görevi ile ili§kilendiriliyordu. Bu ke§if§ekli, Alınanların, yüksekten uçan Domi er Do-2 ı5 B2'ler ve Heinkel He-ı ı ı 'ler ile uzun menzilli ke§ifler yaptıktan sonra ı 94 ı'de Sovyetler Birliği'ne düzenlediği saldırıda da görüldüğü gibi, kara harekatlarının planlamasında da fayda sağladı. İngilizlerin Hamburg ve Lübeck bombardımanı ve Amerika'nın Tok­ yo'ya yaptığı saldırılar gibi bölge bombalamalarırıın bir açıklaması, ağır kayıpların sivil nüfusu deh§ete dü§üreceği ve hükümetler üzerinde baskı yaratacağıydı. İngilizlerin ı943'te Hamburg'a düzenlediği tek bir saldırıda 30.000'in üzerinde insan hayatını kaybetti. Ancak, hava bombardımanı yoluyla sivil halkın moralini çökertme çabaları İkinci Dünya Sava§ı sırasında Almanya veya Britanya'da bo§a çıktı ya da Vietnam Sava§ı'nda (ı965-8) Kuzey Vietnam'a kar§ı yapılan saldırılar istenen etkiyi yarat­ madı. Sir Arthur Haris komutasındaki İngiliz Bombardıman Kumandan­ lığı, Alman §ehirlerinin bölge bombardımanına tutulmasının sınırlı bir etki yarataeağına dair istihbarat raporlarını göz ardı etti. İngilizlerin mo­ rali ve endüstriyel üretimi hava saldınlarından sava§tan önce duyulan korkuya kıyasla çok az etkilendi: Sava§tan önce büyük sayılarda karton tabutlar yapıldı ve havadan yapılacak gaz saldırılarına kar§ı yoğun bir hazırlık içine girildi, ancak bunlar gerçekle§medi. Sava§ boyunca hava saldırısı önlemleri, talim ve sığınıklar Avrupa ve Japonya' daki sivil ya§ am için önemli hale geldi. YiRMiNCi YÜlYIL 445

İkinci Dünya Sava§ı'nın sonuna doğru ağır hava saldırılarına etkili bir kar§ılık vererneyenJapon hükümetinin üzerindeki baskı yoğunla§tı. 1944-5 yıllarında Amerikan bombardıman uçakları Japonya'daki bina­ lann yüzde 30'dan fazlasını harabeye çevirdi. Tokyo'nun yarısından faz­ lası ve Kobe harap edildi ve Tokyo üzerine 10 Mart 1945'te düzenlenen ilk büyük alçak irtifa saldırısında, Nagasaki'ye yapılan atom bombası saldırısında olduğundan daha fazla insan öldü (Hiro§ima'daki sayı daha fazlaydı) . 1945'te Hiro§ima ve Nagasaki'ye atılan ve tek seferde veya en nihayetinde radyasyon zehirlenınesi ile 250.000 insanın ölmesine ne­ den olan atom bombaları, Amerikan hava gücünün yıkıcı potansiyelini gözler önüne serdi ve dü§manı deh§ete dü§ürüp teslim olmaya zorlama sürecini hızlandırdı. Almanlar atom bombası ara§tırmaları yapmadılar, çünkü bu bombaları geli§tirmenin çok fazla zaman alacağını dü§ünü­ yorlardı. Onlara göre sava§ 'geleneksel' silahlar kullanılarak bu bomba­ nın hazır hale getirilmesinden çok önce biter veya bitirilebilirdi - ki bu da teknolojik seçeneklerin geli§tirilmesini engelleyen a§ırı güvene bir örnekti. Nükleer silahların kullanılmasının ardından, bir teknoloji ideoloji­ sinin askeri tarihte neden daha büyük bir rol oynamaya ba§ladığını anla­ mak kolaydır. Hitler'in soykırım politikaları, Sovyetlerin sözde dü§man azınlıkları Kırım ve Kafkaslar'dan sürmesi ve sava§ sonrasında 10 milya­ nun üzerinde Almanın Doğu Avrupa' daki vatanlarından kovulması, sa­ va§ ve jeo-politikada önemli bir etken olarak sivillerin gördüğü muame­ lenin diğer yönleriydi. Japon biyolojik sava§ deneyleri sava§ açma yolla­ rının etkinliğini ve uygulanabilirliğini test etmeye yönelik arzuyu yansı­ tıyordu.

Tekrwloji ve İkinci Dünya Sava§ı

Hava gücünün güç politikaları açısından etkisi hiçbir devletin tek ba§ına bir tekele sahip olmamasıyla sınırlı kaldı, ama aynı §ey uzun menzilli füzeler için geçerli değildi. Ayrıca, denizaltılarda olduğu gibi, teknoloji ve endüstriyel kapasitenin büyük oranda ve hızla katkı sağladığı bir kar§ ı önlemler alma arayı§ı da canlı tutuldu. Böylece, İngilizler, 1940'taki Britan­ ya Sava§ı boyunca Alman hava hamleleri hakkında bilgi sağlamak için ve Atlantik Muharebesi'nde denizaltılara kar§ı radar kullandılar. Tekno­ lojinin insan kapasitesini ne kadar artırahileceği bol bol gözler önüne 446 SAVAŞ VE DÜNYA serildi. Artık insanlar uçmakla kalmayıp gözün görernediğini de 'görebil­ meye' başladılar. 72 Alman mesajlarının, istihbarat bilgilerinin toplan­ ması ve değerlendirilmesindeki önemli geli§melerden biri olan ULTRA sistemi ile engellenmesi ve deşifre edilmesi 1940'ta önem kazandı, fakat daha geleneksel bir bilgi toplama yolu olan Kraliyet Gözlem Kolordusu da önemli oldu. Sinyallerin engellenmesi de Amerikalılara fayda sağla­ yarak, örneğinMidwa y'de, Japonlar karşısında büyük rol oynadı. Genellikle, İkinci Dünya Savaşı boyunca hava gücündeki gelişmelere kaqı koymak için, uçaklara karşı kullanılan silahlar ve sistemler hızla geliştirildL Savaş baskısı altında teknolojik ilerlemeler hızla uygulamaya kondu. Örneğin, ı943'te Almanlar, suya daldıklarında bataryalarını şarj etmelerini sağlayan ve böylece Müttefiklerin hava gücüne karşı savunma­ sızlıklarını azaltan schnorkel araçlarını monte etmek için denizaltılarını geri çağırdılar, bu arada Müttefikler ise daha güçlü sualtı bombaları, de­ niz radan ve daha iyi sualtı ses tespit cihazlarını kullanıma soktular. Almanlar, 1943'te bir atışta üç muhafızgemisini batıran TS ses güdümlü torpidoyu yarattı. Ancak, kaqı önlemlerin alınması da uzun sürmedi. Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında muhariplerin teknolojileri ara­ sındaki benzerlikler önemli farklılıkları gizleyemez, fakat ı898'de Su­ dan' da veya ı 9 ı 9' da Kuzey-Batı Hududu veya Afganistan'daki düşmanlar tarafındankullanılan silahlar arasındaki zıtlıklada kıyaslandığında, bunlar asgari düzeyde kaldı. Dünya savaşlarındaki teknoloji farklılıklarının sınırlı olması sonucunda kaynakların gücü ve endüstriyel merkezler ile kul­ lanıma hazır silahların sayısına olan etkileri, zafer kazanmada ancak ha­ rekatlar, strateji ve politikaya ili§kin görüşlerle birleştiğinde çok önem­ liydi. Bu nedenle, İkinci Dünya Savaşı boyunca MüttefiklerinAtlantik üzerinden deniz bağlantılarını koruma konusunda gösterdikleri başarıda kaynaklar büyük rol oynadı. Oysa, Japonlar, aynı dönemde yeni deniz imparatorluklarının içindeki hatları korunınada başarısızdılar: Japonlar konvoyları koruma ve denizaltılam karşı yapılan savaşlarda da pek etkili olamadı ve bunlar için daha az kaynak ayırdılar. Buna ilaveten, Japonlar denizaltı savaşlarında da pek başarı gösteremediler; bunun bir nedeni, ticari gemilerden ziyade savaş gemilerine karşı kullanmak üzere, su üstü gemilerinin yanı sıra denizaltılarda torpido istifleme konusunda ısrarlı davranmalarıydı. Deniz ablukası Mihver devletleri karşısında işe yarar-

72) D. E. Fisher, A Race on the Edge of Time: Radar - the Decisive Weapon of World War II (NewYork, 1988). YiRMiNCi YÜlYIL 44 7

ken, Müttefikler kar§ısında denizaltılara rağmen aynı etkiyi yaratmadı. Ba§langıçta torpidolar konusunda ya§anan problemlere kar§ın, Ameri­ kan denizaltılan 1. ı 14 Japon ticaretgemisini batırdı ve Japonlan ı 944'te pek çok konvay hattını terk etmeye zorladı. Japonlar, kayıplarını kar§ıla­ maya yetecek kadar gemi in§a edemedi, ticaretleri önemli ölçüde azaldı ve Japon emperyal ekonomisi dağıldı. Amerikalılar, böylece, denizaltı sava§larının tarihteki en ba§arılı uygulayıcısı haline geldiler. Yeni teknoloji saldırı ve savunma arasındaki dengeyi de deği§tirdi. Hem hava muharebelerinde hem de karadaki mekanize sava§larda saldı­ rıların savunma kar§ısındaki taktik üstünlüğü kolayca ortaya çıktı. Bu da tank muharebelerinde a§ikar hale geldi ve Almanlara ı 940'ta Belçika ve Fransa'yı i§gal ettiklerinde büyük bir avantaj sağladı. Tanklar ülkenin bir ucundan diğer ucuna hareket ederek öncü birimleri yollara bağlama ihtiyacını azalttı. Aslında, ı940'ta Fransızların Almanlara göre daha fazla tankı vardı ve bu tanklar biraz yava§ olsalar da çoğunlukla daha çok silahlandırılmı§tı ve daha etkili bir zırh korumasına sahipti. Fakat Fran­ sızlar zırhlarına ili§kin etkili bir doktrin geli§tiremediler. Tankları piya­ delere destek olarak görmede ısrar ettiler ve buna uygun olarak da pek çok Fransız tankı zırhlı tümenler olarak kullanılmaktan ziyade seyyar top olarak kullanılmak üzere küçük gruplara bölündü. Taktikler ve hare­ kat kontrolü ile koordinasyon, silahların teknolojik yeterliliklerinden daha önemliydi. Silahlar ile yol ve köprü in§aatlarındaki geli§meler sayesinde saldırı­ ya geçen bir ordu, özellikle de Almanların Sovyetler Birliği'ni ı 94 ı'de i§gal etmesinde olduğu gibi, tank birimleri açık kanatlar ile hareket edebi­ lir ve destek beklerken destek topçular ile piyadelerin yava§ ilerlemesi nedeniyle engellenmezse, daha önce olmadığı kadar hızlı ilerleyebildi. Ancak, güçlü direni§ kar§ısında, ı943-45 arasında Sovyetlerin yaptığı gibi, topçular ve piyadeler ile i§birliği yapıp bunları seyyar hale getirmek gerekli oldu. Polanya ve Kuzey Fransa'daki önemli sava§ alanı harekatları nispe­ ten küçük olmasına kar§ın, Almanlar Sovyetler cephesinin uzunluğu ve geçmek zorunda oldukları alan nedeniyle elveri§siz bir durumun içine dü§tüler. Mekanize olmayan ve çoğunlukla atlarla verilen lojistik des­ tekleri yeterli olmadı. Amerikalılar ve İngilizler, ı 944'te Normandiya'dan kaçmalarının ardından, lojistik desteğe ili§kin olarak aynı çapta olmasa ve bu denli korkunç sonuçlar yaratmasa da, aynı problemi ya§adılar. Öte yandan, Birinci Dünya Sava§ı'ndaki Batı Cephesi'ne kıyasla, sava§ ala- 448 SAVAŞ VE DÜNYA

nının büyüklüğü ve daha fazla harekat kabiliyeti, savunma ateş gücünün İkinci Dünya Savaşı'nda o kadar da yıkıcı olmamasını sağladı. Ancak, bazı yorumcular ı939 ve ı940'taki ilk yıldırım harekatlannın yarattığı korkunç dramın şok etkisi altında kaldılar ve bu nedenle Al­ manların arasında bile tutarlı bir doktrin yaratılmasından çok doğaçla­ mayı temsil eden Alman askeri metotlarının savaş üzerindeki etkisini abarttılar. Bazılan, Alman ordusunun 1940'ta Fransa'ya bir yıldırım ha­ rekatı düzenlemek yerine ülkeyi boydan boya yürüyerek geçtiğini, esas unsurun saldırı için varını yoğunu ortaya koymaktan çok kaynaklann taktik kullanımı olduğunu savunmuştur. Moral de göz önüne alınıyor­ du: İngilizler, zaman zaman yaptıkları gibi, karşı saldırıya geçtiklerinde Alman ordusunu büyük oranda yardılar. Fakat kötü biçimde kumanda edildiler ve pek çoğu savaşa gönüllerini de koymadı; orduyu Fransa'dan çıkarmak her şeyden öncelikliydi. Fransızların morali ise genel olarak zayıftı. Yıldırım savaşının yarattığı psikolojik şok atlatılınca, tanklara karşı silahlar savaş alanına ulaştı, sonra da savunma ı 94 ı' de bile Kızi.l Ordu ile başlayarak saldırılada yeniden başa çıkabildL Hızla gelişen zırhlar ile Sovyetler Birliği'ne Alman saldırısı düzenlendi, fakat Almanların ağır ilerleyen piyadeleri atlarla yapılan taşımacılığa bağımlı kaldı. Alman lider­ ler aşırı bir kendine güven sergiledi ve Sovyetler kuvvetlerini yeniden toplamak için hızla yanıt verdiler. ı942'de Stalingrad'da saldınya geçen Almanlar, muazzam ölçüde kaynak aktarılmasına rağmen durma nok­ tasına geldiler. İkinci Dünya Savaşı, birincisinden pek de farklı olmadan, giderek uzayan bir yıpranma mücadelesine döndü; ve daha sonraki dö­ nemde, ı967 Arap-İsrail Savaşı ve ı99ı Körfez Savaşı'nda olmak üzere yalnızca iki yıldırım harekatı yapıldığı iddia edilebilir. Liddell Hart, Arap­ İsrail Savaşı'ndaki İsrail stratejisini ve taktiklerini büyük ölçüde övmüş tür. Diğerlerine göre kötü silahiann menzili ve etkinliği de İkinci Dünya Savaşı'nda iyileştirildi. İngilizlerin kullandığı Vickers makineli tüfek 4.000 yardalık (3.657 m.) bir menzile sahipti ve dakikada 500 atış yapabi­ liyordu. Te ls iz ise kısa mesafe haberleşme için giderek daha fazla kulla­ nıldı. Ordu araçlanna monte edilerek taktik esnekliğini ve harekat kont­ rolünü artırdı. Telsizler topların ve hava desteğinin daha etkin kulla­ nılmasını ve radar bilgilerinin iletilmesini sağladı. İkinci Dünya Savaşı 'Avrupalı' dünyadaki askeri yayılmanın rolünü de ortaya çıkardı. Bu ise, özellikle, müttefiklere mühimmat sağlandığı için Müttefikler tarafında böyle oldu - örneğin, İngilizler ve Amerikalı- YiRMiNCi YÜlYIL 449

lar Sovyetlere mühimmat sağladılar, 73 ve İngilizlerin Amerikalıh;ıra ra­ dar hakkında bilgi vermelerinde olduğu gibi, teknoloji paylaşıldı. An­ glo-Amerikan işbirliği atom bombasının geliştirilmesinde de aşikardı. Ancak, düşmanların yenilikleri de kopyalandı. ı930'da, bir İngiliz hava kuvveti subayı olan Frank Whittle ilk kez ı937'de çalıştırdığı gaz türbini jet motorunun geliştirilmesine yol açan kurallann patentini aldı. Yine de, İngiliz jetini havada yenenler, ı939'da Almanlar ve ı940'da İtalyan­ lardı.

Devlet Gücü ve Kaynaklar

Birinci ve İkinci Dünya savaşlan devlet gücünün gelişiminde muazzam ölçüde önemliydi. Savaş devletin rolünü ve hükümet düzenini oldukça güçlendirdi. Ulusal kaynaklann harekete geçirilmesi ile devlet, ekono­ minin önemli bir kısmını kontrol etmeye başladı. Müthiş miktarda le­ vazım üretmek, büyük sayılarda askeri yetiştirmek, eğitmek, giydirmek ve silahlandırmak, bu askerlerin yerine geçecek işçiler bulmak ve ekono­ minin çapını ve esnekliğini artırmak gerekti. Hem serbest ticaret hem de büyük ölçüde düzenlenınemiş endüstriyel üretim kontrol altına alın­ dı. Ekonomik düzenleme ve zorunlu askerlik Birinci Dünya Savaşı'nda olduğundan daha hızlı ve kapsamlı biçimde uygulamaya kondu. Birinci savaştaki devlet müdahalesi deneyimi, bu tür müdahalenin İkinci savaşta daha etkili olmasını sağladı. ı939'da erkeklerin ve ı942'de kadınların zorunlu askerlik hizmetine alınmasının başlatıldığı Britanya'da, tayına bağlama çatışmanın ilk dö­ nemlerinde uygulamaya kondu. Yiyeceklerin karneye bağlanması Ocak ı 940'da başladı ve Yiyecek Bakanlığı kıt yiyecek ürünlerinin en iyi şekilde kullanılmasını sağlayan tüketim şekilleri ve reçetelerini teşvik etti; ba­ lina en çok tercih edilen yiyeceklerden biriydi. Kıyafetler ise ı 94 ı'de karneye bağlandı. Hükümet düzenlemeleri her yerde hissediliyordu ve Bakanlığın Adamları pek çok şeyi açıklayan bir terim haline gelmişti. Norveç'te alınan yenilginin ardından, Mayıs ı940'ta ulusal bir hükümet de kuruldu. Hükümet idaresindeki ihracat indirim politikalan Alman denizaltı tehdidinin hertaraf edilmesini kolaylaştırdı.

73) R. H. Jones, TheRoad to Russia: UnitedStates Lend-leaseto the SovietUnion (Norman, Oklahoma, 1969). 450 SAVAŞ VE DÜNYA

İkinci Dünya Sava§ı boyunca ABD dünyanın en güçlü ülkesi haline geldikçe kaynaklar, taahhütler ve federal hükümetin iddialan oldukça bü­ yüdü. Olağanüstü miktarlarda silah ve silah sistemleri üretildi ve ABD uluslararası gücünü önemli ölçüde artıran üretim odaklı bir politik fikir birliği yaratmak için 1930'larda ya§anan parçalanmalan a§tı. Hem vergiler hem de hükümet harcamalan oldukça arttı. 74 Üretim tutumlan ve teknikle­ ri sava§a odaklandı. Amerikalılar, 186 milyon dolar değerinde müthi§ mik­ tarlarda mühimmat ve bunları intikal ertirmek için bir altyapı üretti. 75 ABD, 1941-5 yıllan arasında 297.000 uçak ve 86.000 tank üretti. Toplam 1.421.000 tonluk petrol tankeri filolannın kaybedilmesine rağmen, Ame­ rikan petrol tankeri filosunun tonajı 1942'de 4.620.000 iken 1945'te 12.875.000 tona ula§tı. Müttefik gücün küresel faaliyet alanı Amerikan gemi in§aatına bağlıydı. Sava§ boyunca Müttefikler tarafından yapılan 42 milyon tonluk gemi in§aatının çoğu Amerikalılar tarafından gerçekle§­ tirildi: Pek çoğu üretim hatlarındaki prefabrik parçaların kullanılmasıy­ la on gün kadar kısa bir sürede in§a edilen Özgürlük gemileriydi. Bütünü kaynaklı gemilerin yerine perçin çivisi kullanılarak yapılan gemiler geldi ve bu da üretimi hızlandırdı. Sosyal esneklik de sürece yardımcı oluyor­ du. 1944'e gelindiğinde, Amerikan gemi in§aatı endüstrisindeki i§çilerin yüzde 11,5'i kadınlardan olu§uyordu. 1940'ta zorunlu askerlik yeniden uygulamaya konuldu ve Mayıs 1945'te zorunlu askerlerden olu§an ordu (hava gücü de dahil olmak üzere} her birine para ödenen, doyurulan, giydirilen, ev verilen ve örgütlenen hemen hemen 8,3 milyon asker içeri­ yordu. Bu ise ABD'nin daha önce vermediği bir yönetim mücadelesiydi. Ruslar, 1920'lerin ba§ından itibaren Alman hava saldırılarının dı­ §ında kalan bir alanda, Urallar'ın doğusunda veya bu dağlarda endüstriyel üretim ve madenciliği geli§tirdiler. Ural metalürji endüstrisi özellikle önemliydi. Buna ilaveten, İkinci Dünya Sava§ı boyunca sanayiler yaygın olarak Ural Dağları'na veya daha doğuya ta§ındı. Benzer biçimde, Ameri­ kan uçak üretimi California'da büyüme gösterdi ve hem burada hem de Washington Eyaleri'nde gemi tersaneleri yapıldı. Endüstriyel kapasitenin yanı sıra haberle§me ağlarında da önemli bir artı§ oldu ve endüstriyel gücün elde edilmesi ve askeri güçten fayda sağ-

74) M. Rupert, ProducingHeg emony. The Politics ofMass Production and American Global Power (Cambridge, 1995). 75) J. K. Ohl, Supplying the Troops. General Somervell and American Logisticsin World War Two (DeKalb, Illinois, 1994). YiRMiNCi YÜlYIL 45 1 lanması için bunlara çok önem verildi. Böylece, Japonların Mançukuo'yu yaratmasının ardından, Pekin-Mukden demiryolu hattına büyük direk­ ler dikildi ve askeriyeye özel bir telgraf hattı dö§endi. 76 Haberle§menin büyüyen rolü, bu hadara saldırı yapılmasım sava§ zamanında, örneğin erken modern dönem ve on sekizinci yüzyıl çatı§malanndakilerden çok daha fazla ana hedef haline getirdi. Bu gibi saldınlar hava gücü ve parti­ zan (gerilla) faaliyetleri için önemliydi. Ancak, her devlet aynı ölçüde etkin olamadı. Her iki dünya sava§ında da Almanlar, dü§manlanmn endüstriyel, mali ve demografik kaynakları ile ba§a çıkamayacakları için hızlı ve saldırıya dayalı bir sava§ta kazanma ihtimallerinin yüksek olduğunu dü§ünüyor ve böylece ani saldırı, 'irade gücü' ve büyük bir dü§mam çatı§mamn dı§ında itmek üzerine yoğunla§ı­ yorlardı. Fakat Müttefikler güçlerine ABD'yi de katıp üstün üretim ka­ pasitelerini harekete geçirerek dü§mam askeri donanımla ezince, bunla­ rın hiçbiri i§e yaramadı. Sonuç olarak, Almanlar, İkinci Dünya Sava§ı'n­ daki Japonlar gibi kaybettiler. Bu sava§ta, Almanlar muazzam endüstriyel üslerini ı939'dan ba§­ layarak uzun süren çatı§ma dönemi boyunca seferber ettiler - ki bu, en­ düstriyel kapasitenin yaygın olarak dü§manlıkların patlak vermesiyle ba§layan sava§ üretimine döndürülmesiydi. Ancak, özellikle ı939-4 ı yıllan arasında pek çok güçlükle kar§ıla§tılar. Almanların silah üretim­ leri en yüksek seviyeye ancak ı 94 2 'de Silah Bakanı olarak atanan Albert Speer'in yaptığı planların gerçekle§tiği sava§ın son döneminde, Eylül ı944'te ula§tı. Dü§manlarının aksine, Almanlar kadın i§gücünden fayda­ lanmadılar. Bunun yerine köleleri kullandılar - ki bu hem etkisiz hem de zalim bir politikaydı. Ayrıca, Almanlar seri üretim tekniklerinden dü§manları kadar iyi §ekilde yararlanmadılar, çünkü yığınlar halinde daha sınırlı sayıda silah üretmek yerine belli ba§lı silahların üretilmesi taleplerine öncelik tanıdı­ lar. 77 Bu ise kısmen bir kültürü, yani on yedinci yüzyılın monar§ik 'mut­ lakiyeçiliğini' yansıtıyordu. Bu kültürde gereksinimleri ve ekonomik po­ tansiyeli ve müzakere olmaksızın gerektiği kadar üretim yapacağına dair basit bir beklentiyi ve düzeni anlamaya kar§ı bir isteksizlik vardı. Tek tek etkinliği sınırlı ama seri üretimi kolay silahlar yerine güçlü silahlar Al-

7 6) Harries and Harries, Soldiers ofthe Sun, s. 207. 77) R. J. Overy, Why the West Won (Londra, 1995) . Jeremy Noakes'a tavsiyeleri için te§ekkür ederim. 452 SAVAŞ VE DÜNYA manları büyüledi - giderek daha da büyüyen tanklar ve silahiara döndü­ ler. Hitler'in silah üretimi için kaynakların tahsis edilmesine ve daha sonra silahların kullanımına müdahaleleri kötü sonuçlar doğurdu. Örne­ ğin, Me262'nin sava§ uçağı olarak kullanılmamasını emrederek (oysa bu §ekilde kullanıldığında çok etkili bir uçaktı) Almanların jet motorlu uçakları konusundaki liderliğini çöpe attı. Stalin gibi Hitler de küçük ve daha etkili sava§ gemilerini ziyan edip zırhlılardan etkilendi.78 Raketler de diğer bir tartı§malı Alman askeri politikasıydı. V2 be§ dakikada 200 mil (322 km.) yol alabilmesine rağmen, o zamanlar var olan teknoloji bu roketlerin hedefivurmasını sağlayacak kadar geli§memi§ti. Roket prog­ ramı ne uygun maliyetliydi ne de Almanların dü§manlarının psikolojisi­ ni anlamasına yarıyordu. 79 İngilizlerin yeni de§ifre sistemi ULTRA'yı kullanmasında olduğu gibi, asıl mesele yeni teknolojinin etkisinden zi­ yade kullanımıydı.80 Görünü§te pek etkili olmasalar da, İkinci Dünya Sava§ı'ndaki gerçek teknolojik devrimierin çoğu, özellikle de radar, 'mikro' düzeyde gerçekle§ti ve bir fark yarattı. Japonlar gibi Almanlar da ele geçirdikleri veya kendileriyle müttefik olan bölgelerin kaynaklan -örneğin Kuzeydoğu Fransa'nın kömürü ile endüstrisi ve Romanya ile Hollanda Doğu Antiller'in petrolü ve i§gücü­ üzerinde hakimiyet kurdu. Ancak, özellikle Sovyetler Birliği'nde olmak üzere, geri çekilen kuvvetlerin neden olduğu tahrip ve ardından gelen Müttefik saldırıları, yeterli ve esnek merkezi planlama eksikliği ve direni§i ve i§gücünün i§birliği (örneğin, i§çilerin Almanya'ya gönderilmesini de içeren zorunlu i§çilik, ki bu Belçika' da olduğu gibi direni§le kar§ılandı) yapmamasını te§vik eden Mihver devletleri hakimiyetinin zalim doğası nedeniyle bunların değeri azaldı. Büyük sayılarda Alman birliği direni§ fa aliyetlerini sınırlamak veya olası direni§lerin olu§masını engellemek için konu§landırıldı. Buna ila-

78) T. R. Philbin, The Lure ofNeptune. Gemıan-SovietN ava! CollaborationandAmbitions, 1919-1941 (Columbia, S.C., 1994),s. xiv. 79) M. J. Neufeld, The Rocket and the Reich. Peenemünde and the Coming of the BaUistic Missile Era (Washington, D.C, 1995), s. 90.274-5, 278. 80) E. J. Drea, MacArthur"s ULTRA Code-breakingand the War Against ]apan, 1942- 1945 (Lawrence, Kansas, 1992); R. Bennett, Behind the Baule. Intelligence in thear W with Germany, 1939-45 (Londra, 1994) . Daha genel bir bak!§ açısı için bkz. Raudzens, "War­ Winning Weapons: the Measure-ment of Teçhnological Determinism in Military His­ tory'', Journal of Military swry,Hi 54 (1990), s. 403-33. Bu makale böyle bir kararlılığı ele§tirmekte ve iki dünya sava§! üzerine yoğunla§maktadır. YiRMiNCi YÜZVIL 453 veten, Almanların uyguladığı korkunç soykırım programları aksi takdir­ de sava§a aktarılabilecek kaynaklan tüketti. Böylece, trenler askeri ik­ mal yerine kurbanları toplama kamplarına ta§ımak için kullanıldı. Ben­ zer biçimde, pratikte sorunlar ya§ansa ve 1939-41 yıllarında Almanların kazandığı ba§arılar bombanın gerekli olmayacağını ortaya koysa da, 'Ya­ hudi fiziğine' kaqı beslenen dü§manlık Alman atom bombası programını e tkiledi. 81 Bu nedenle, ideolojinin sonucu belirleyen bir rolü oldu. İttifak yönü genellikle her iki sava§ için de çok büyük önem te§kil ediyordu ve ideolo­ jik etkenler sıralamada kısmi bir rol oynasa da bu ittifaklar askeri tarihin teknolojiyle ili§kili olmayan yönlerini belirtiyordu. Fetihler, bu ekonomiletin ve aslında Alman ve Japon ekonomileri­ nin en etkin biçimde i§lediği ticaret sistemlerini bozan sava§ gerçeği nedeniyle pek değerli değildi. Petrol kara, hava ve deniz sava§larında hayati öneme sahipti. Özelikle Japonlar petrol sıkıntısı ya§ıyordu, fakat petrol sıkıntısı Almanya'yı da etkiledi ve Hitler'in 1942'de Bakü'deki Sovyet petrol sahalarına ilerlemesine neden oldu. Almanların ele geçir­ diği petrol sahaları sava§tan önce kullanabildiği sahalardır. Bu nedenle Almanlar 1941 'de Sovyetler Birliği'ne saldırdıklarında Estonya'yı istila ettiler, fakat Almanya 1935'ten sonra Estonya'nın yağta§ı sahalarından en fazla petrol alımı yapan ülkeydi. 1939 N azi-Sovyet paktı ile Almanlar Sovyet hammaddelerine eri§im sağladılar. Buna kıyasla, Müttefikler, özellikle 1941'de Irak ve İran'ın i§gal edil­ mesinin ardından tüm dünyanın petrol üretimini kontrol altında tuttu­ lar. Müttefikler batı yarımküre ile güney yarımkürenin büyük kısmı ile Batı Asya dahil olmak üzere dünya ekonomisinin büyük bölümüne hakim oldu veya eri§ebildi. Latin Amerika'nın dahil olu§u, 1930'lardaki İyi Kom­ §U Politikası'nda da örneklendiği gibi, ABD'nin yarımküredeki liderliği­ nin geli§tiğine dair bir göstergeydi. Bu da sava§ boyunca politik, ekono­ mik ve askeri i§birliği yapılmasını sağladı. Kaynaklar, ekonomik merkezler ve iki tarafın yönetim tutumları ara­ sındaki fa rklılıklar sonucunda silah üretiminde de büyük farklılıklar doğ­ du. Daha hızlı ate§ eden silahlar, kullanılan mühimmatın miktarını çok büyük oranda artırdı. 1940'ın sonunda İngilizler Almanların ürettiğin­ den iki kat fazla sava§ uçağı üreterek Alman hava saldırılarını hertaraf

81) M. Walker, German National Socialism and the Questfo r Nudear Power, 1939-I 949 (NewYork, 1989). 454 SAVAŞ VE DÜNYA

ettiler: Özellikle hızlı ve manevra yapabilen Hurricane ve Spitfire uçak­ ları etkili oldu. 1942'de Amerikan ekonomisi tamamen sava§a tahsis edilmeden önce bile Müttefikler 58.000 tank ve 101.000 uçak; Mihver Devletleri ise 11.000 tank ile 26.000 uçak üretti. Sovyet tank üretimi ı943'te 29.000'e, aynı yılAmerikan bombardıman uçağı üretimi de 29.365'e ula§tı. Büyük sayılarda Amerikan uçak gemilerinin in§a edilmesi Pasi­ fik'tekihava, donanma ve kara sava§larım deği§tirdi. Sovyetler Birliği ve Amerikalılar yapımı, kullamını ve tamir edilmesi kolay silahlar üzerinde yoğunla§tılar. Avrupa'daki sava§ bitince, harekatların çapı Sovyetlerin Japonya hakimiyetindeki Mançurya'ya kar§ı 1945'te düzenlediği hare­ katlar için konu§landırdığı kuvvetlerin büyüklüğü ile gösterildi: ı ,5 mil­ yon asker, 4.370 uçak, 5.500 tank ve 28.000 parça top. Ayın yılın ilk aylarında Sovyetler Berlin'e saldırmak üzere 2,5 milyon asker gönderdi. Müttefikler kaynakların miktarı açısından ezici bir üstünlük elde et­ tiler. Bu da sava§ın yapılma §eklini pek çok yönden etkiledi. Örneğin, Amerikalılar Normandiya Çıkartması'mn ardından Fransa üzerinden ilerlerken direni§le kar§ıla§tıklan köylere ve kasabalara hücum etmedi­ ler. Bunun yerine, durdular, hava desteği, ağır silahlar ve toplar getirte­ rek ağır bombardıman ba§lattılar ve birkaç Amerikalı kayıp vererek iler­ lemeye devam ettiler. Endüstriyel kaynaklann önemi stratejik bombar­ dımarn önemli kıldı ve galip güçlerin endüstriyel tesisleri ele geçinneyi amaçlamasım sağladı. 1940'ta Fransa'ya saldıran Alman zırhlı bölükle­ rindeki 2.690 tanktan 38 ı tanesi, Almanların ı 939'da Bohemya'yı yağma­ layarak ele geçirdiği hafifT-38 tanklanydı. Cakovice ve Kunovice'deki Çek AZNP-Avia fabrikalan devralındı ve Messerschmitt sava§ uçakla­ nmn yapımı için kullamldı. Ayrıca, i§çilerin morali de önem kazandı. Zafer elde etmek için silahların sayısı, özellikle sava§ öncesi Polanya ve Rusya uçaklan ve tanklanmn çoğu gibi eski moda ise, tek ba§ına yararlı olmadı. Ancak, sava§ baskısı altında silahların etkinliği konusunda ilerle­ me kaydedildi. Devletin propaganda üzerindeki kontrolü veya etkisi, kitlesel okurya­ zarlık ve radyolara sahip olma yolu ile halkın bilgiye daha çok ula§a­ bilmesini, devletin görü§üyle uyumlu ulusal görü§lerin olu§turulmasını sağladı. İkinci Dünya Sava§ı yalmzca 'topyekun bir sava§' olmadı; bu sava§a dahil olan nüfuslara da bunun bir topyekun sava§ olduğu söylen­ di. Böylece, örneğin BBC İngilizlerin sava§ çabalarım desteklemede en önemlisi ortak bir amaç hissi yaratarak önemli bir rol oynadı. Birinci Dünya Sava§ı'ndaki İngiliz propagandasının ba§arısından oldukça etkile- YiRMiNCi YÜlYIL 455 nen Hitler Almanya' da propagandayı etkin biçimde kullandi, ama bu, insanların sadece çok uzun bir süre seferber olmasını sağladı.82 Televiz­ yon rol oynamadı, ama sinemalarda-gösterilen kısa haberler önem te§kil etti. - -yirminci yüzyılda kitlesel medyanın geli§imi askeri metodara ili§kin tartı§maların parametrelerini deği§tirdi. Belirli silah sistemleri veya stra­ tejilerin destekçiteri hükümet politikası üzerinde etkili olabilmek için kamu platformlarına ba§vurdu. Bu, örneğin yüzyılın ilk dönemlerindeki donanma toplulukları ve havacılık heveslileri için geçerliydi. Britan­ ya'da İngiliz İmparatorluğu Havacılık Topluluğu ve Lord Northcliffin Daily Mail gibi gazeteleri hava gücünün geli§tirilmesi için baskı yaptı.

İmparatorluğun Çöküşü

ABD, oldukça zayıf Sovyetler Birliği hariç olmak üzere, Avrupalı sömür­ ge güçleriyle birlikte İkinci Dünya Sava§ı'ndan tüm dünyanın hakim ekonomik83 ve askeri gücü olarak çıktı. Avrupalı güçler çatı§malarda ağır darbeler almakla kalmadı, aynı zamanda sava§tan sonra Doğu Avrupa'nın çoğu kısmını kontrol eden ve Sibirya, Orta Asya, Kafkaslar ile Moğolis­ tan' ı hala elinde tutan bir Sovyet devleti ile çatı§mak zorunda kaldı. 1944'te daha önce Moğolistan'ın derebeyliği olan ve o zamana dek sözde bağımsız 'halk cumhuriyeti' Tannu Tuva Sovyetler Birliği'ne katıldı. Sömürgeler hızla kayıp verdi. İtalya Mussoli'nin Hitler ile yaptığı itti­ fak sonucunda sömürge imparatorluğunu kaybederken, İngilizler Hindis­ tan (1947), Burma, Seylan ve Filistin (1948) ve (1949) üzerinde hakimiyet kurduklarını ilan ettiler. Japonların geri çekilmesin­ den sonra Endonezya'ya dönen Hollandalılar, milliyetçiterin Cava ve Sumatra üzerindeki kontrolünü sınırlandırmalarına rağmen 194 7' deki milliyetçi direni§i bastıramadılar. Ancak sömürge kar§ıtı Amerikan bas­ kısı, İkinci Dünya Sava§ı sonrası zayıflık, gerilla sava§ları ve milliyetçi kararlılık, Hollandalıları 1949 yılında Endonezya'nın bağımsızlığını ka­ bul etmek zorunda bıraktı.

82) S. Nicholas, The Ec/wofWar. Home Front Propaganda and theWa rtime BBC, 1939- 45 (Manchester, 1996), s. 269-74; R. D. Herzstein, The War that Hitler Won: the Most Famous Propaganda Campaign in History (Londra, 1979); N. J. Cull, Selling War: The British Propaganda Campaign againstAmerican 'Neutrality' in World War II (Oxford, 1995). 83) M. E. Porter, The Competitive Advantage ofNations (Londra, 1990), s. 305-6. 456 SAVAŞ VE DÜNYA

Yine de, Britanya halen büyük bir emperyal güç tü ve ı 940'lar ile ı950'lerin sonunda Afrika, Malaya ve Ortadoğu'da böyle olmaya çalı§tı. ı 940'lann sonunda sömürgelere sınırlı bağımsızlık hakkı tanıma, Bri­ tanya'nın büyük bir güç olma konumunu korumak için tasarlanmı§ bir stratejiydi. Zorunlu askerlik devam etti. Ancak, ı950'lerin sonunda bir dizi kriz -ı95 ı Abadan krizi, ı956 Süvey§ krizi ve ı958'de İngiltere yanlısı Irak hükümetinin dü§mesi- İngiliz gücünün sınırlarını ortaya koydu ve imparatorluğa kar§ı yeni bir tutum olu§masına neden oldu. Bu tutum da sömürgelere hızla bağımsızlık tanınmasına ve günümüzün Avrupa Bir­ liği olan Avrupa Ekonomik Topluluğu'na katılma giri§iminde bulunul­ masını getirdi. ı957'de Gana ve Malaya'ya, ı960'da İngiliz Somaliland, Nijerya ve Kıbrıs'a bağımsızlık tanındı. Bunların içinde en önemlisi Kıb­ rıs'tı, çünkü daha önce Kıbrıs'ın 'asla' bağımsız olamayacağı söylenmi§ti ve yalnızca yarım milyonluk nüfusu ile Kıbrıs'ın bağımsızlığı Britanya İmparatorluğu içindeki küçük devletlere bağımsızlık tanınmasını haklı kılml§tı. İngilizlerin geri çekilmesi bir bakıma milliyetçi baskının üste­ sinden gelememelerine kar§ı verilen bir tepki doğurdu. Daha sonra bağım­ sızlık tanınan sömürgeler §unlardı: ı96ı'de Sierra Leone, Güney Karne­ mn ve Tanganika; 1962'de Jamaika, Trinidad ve Uganda; ı963'te Sabah, Sarawak, Singapur, Zangibar ve Kenya; 1964'te Malavi, Zimbabve ve büyük donanma üssü Malta; ı965'te Gambiya ve Maldivler; 1966'da Bechuanaland, Lesotho, Barbados; ı967'de Aden; ı969'daNauru, Mauri­ tius ve Svaziland; ı970'te Tonga ve Fiji; ı978'te Solamon Adaları, Ellice Adası ve Dominik; ı979'da Gilbert Adaları ve St. Vincent; ı980'de ; ı98ı'de Antigua ve İngiliz Honduras; ı983'te St. Kitts ve ı984'te Brunei. Fransızlar sömürgelerini ellerinde tutmak için büyük çaba gösterdi­ ler ve bunu yapabilmek için ordularını geni§lettiler ve bu Hindi-Çin (ı946-54) ile Cezayir'de (1954-62) Fransa'nın kaybettiği çetin çatı§ma­ lara yol açtı. Oysa Fransızlar bu çatı§malar sırasında 1956'da Cezayir'de 400.000 asker konu§landırdı ve i§kenceler de dahil olmak üzere zorlu isyan kar§ıtı önlemlerle ı 9 5 7' de Cezayirlileri kontrol altına aldılar. 84 Pek çok Cezayirli ve Hindi-Çinli asker ı950'lerde Fransa adına çarpı§tı ve Portekizliler de sömürge birliklerinden oldukça faydalandı. Fransız­ lar, 1848'te Fransa'nın bir parçası olarak ilan edilen (ve böylece kolani olmayan) Cezayir üzerinde yoğunla§mak için Tunus'a, burada 1952'den

84) A. Clayton, TheWars ofFrenchDecolonization (Harlow, 1994). YiRMiNCi YÜZVIL 457 beri süregelen gerilla faaliyetleri §ehirlerde sınırlı bir etki yaratmasına rağmen 1956'da bağımsızlık hakkı tanıdı. Fas'taki Fransız himayesi de 1956'da sona erdi; burada 1955'ten itibaren yaygın gerilla faaliyetleri oldu. Sava§ta yenilmemelerine ve helikopter indirme birimlerini etkin biçimde kullanmalarına rağmen, maliyetli bir mücadele ile gerillaları bastıramayan Fransızlar, 1962'de istemeyerek Cezayir'e bağımsızlığını verdiler. Fransa, 1947-8 yıllarında bir isyanın bastırıldığı Madagaskar da dahil olmak üzere, Avrupa'daki pek çok toprağına 1960'da bağımsızlık tanıdı. Belçika 1 960'da Kongo'yu terk etti ve Avustralya ile Yeni Zelan­ da sömürgelerini bağımsız kıldı: Papua Yeni Gine (1975) ve Batı Samoa (1962). Avrupa emperyalizminin temelini olu§turan yabancı merkezlerin yapısı darbe aldı ve bunların yerine müttefiklerce teçhizatlandırılan üsler geldi. Böylece, Amerikalılar, 1949'da kurulan Kuzey Atlantik Antla§ma Örgütü'nün (NATO) altında Batı Avrupa'da bir üs yapısı geli§tirdiler. Marshall Yardımı* yoluyla ve dalaylı olarak Bretton Woods** sistemince kurulan mali istikrar ile sağlanan ekonomik destek, Batı Avrupa refa­ hının artmasını ve bunun Amerikan sistemi içinde kalmasını sağladı. Pasifik'teki Amerikan üsleri, özellikle de Filipinler, Amerika'nın Doğu Asya'daki operasyonlarına destek verdi. Japonya ise Kore Sava§ı'nda önemli bir Amerikan lojistik üssü olarak görev yaptı. 85 Buna kıyasla, Avrupalılar sömürge topraklarında bulunan üslerinin kontrolünü kaybettiler. Bu durum ise artık Avrupa hakimiyeti altında olmayan ve muhtemel bir Sovyet saldırısına kar§ı savunmaya odaklanan Batı Avrupa askeri önceliklerini garanti altına alan Avrupa'daki Soğuk Sava§'ın bir ürünü olan Üçüncü Dünya'daki milliyetçiliğin yükseli§inin

* Marshall Yardımı 1948-1951 arasında, Marshall Planı çerçevesinde Batı Avrupa ülkelerine yapılan eknomik yardımlardır. Bu yardımlar sava§ sonrası Avrupa'nın kalkın­ masında büyük ölçüde yararlı olmu§lardır. (ç.n.) ** Bretton Woods sistemi, II. Dünya Sava§! sırasında Temmuz 1944'te ABD'nin küçük bir kasabası olan Bretton Woods'da toplanan Birle§mi§ Milletler Para ve Finans konferansında ortaya çıkan iktisadi sistemdir. Bretton Woods uluslararası para idare sistemi, dünyanın önde gelen devletleri arasındaki ticari ve finansal i§lemlerde uyulması gereken kurallan belirler. Bu sistem, dünya tarihinde ilk kez, bağımsız ulus-devletlerin kendi aralarında ortak bir parasal düzen üzerinde anla§malan sonucunda uygulamaya konulmu§tur. (ç.n.) 85) J. A. Huston, Outposts and AUies: US Amıy Logistics in the Cold War, 1945-1953 (Selinsgrove, Pennsylvania, 1988). 458 SAVAŞ VE DÜNYA bir sonucuydu. Bu da özellikle İngiliz savunma harcamaları için önem­ liydi. Böylece, Avrupa içindeki rekabet süreci Avrupa askeri gücünün küresel rolünü zayıflattı. İngilizlerin 'Süvey§'in doğusundaki' askeri var­ lıkları, ı966'dan itibaren ya§anan sterlin krizlerine tepki olarak kuvvet­ lerin ı 967'de Aden' den ve ı 971 'de Singapur' dan çekilmesiyle sona erdi.86 Buna kıyasla, Sovyet saldırısını engellemek için Batı Almanya'da büyük bir kuvvet bulunduruldu. Ancak, Fransızlar, Cibuti gibi bazı eski kolonile­ rinde bulunan üsleri kullanma hakkını korudular. Taktik hava desteği, helikopterler ve geli§mi§ tüfekler ile donanmı§ Portekizliler, ı96l'de Angola'da, ı963'de Gine-Bissau'da ve ı964'te Mo­ zambik'te ba§layan Afrika kolonilerindeki gerilla hareketlerine kar§ılık sava§ verdiler ve bu sava§ 1974'te Portekiz'de sava§a ili§kin askeri tat­ minsizlik nedeniyle meydana gelen so le u devrime kadar sürdü. Portekizli­ ler, Angola'daki askeri yükümlülükleri nedeniyle Goa'daki asker sayısını 4.000'e dü§ürdüler ve Hintliler 196ı'de bir gün içinde 71.000 asker ile Goa'yı aldılar. NATO'da Portekiz'in müttefiki olan Amerikalılar yar­ dım çağrılarına kar§ılık vermediler. Hem ülke içindeki politik kültürler hem de uluslararası ili§kilerin yapısı sömürgeciliğin olu§masına pek olanak tanımadı. Sava§ta moral önemliydi, ama emperyalizmin amacı ve ülke içindeki destek kaybedi­ lince morali ayakta tutmanın güç olduğu da ortaya çıktı.

Gerilla Sava§lan

Bu kitabın ana temalarından biri, askeri teknolojik avantajın sağladığı kuvvetin abartılmaması ihtiyacıdır ve bu temayı vurgulamak için sömür­ gelikten kurtulmak adına verilen sava§ların ba§langıcını ele almak uy­ gun olacaktır. Bu durum Amerika'nın Vietnam Sava§ı'nda bariz §ekilde deneyimiediği gibi olduysa da, bundan çok daha önce açığa çıktı. İkinci Dünya Sava§ı'nda yenilgiler ve bazen i§galler ile zarar görmelerine ve ekonomileri ve parasal kaynakları ciddi biçimde zayıflamı§ olmasına rağ­ men, Avrupa kolani güçleri dü§manlarından daha iyi silahiara sahipti. İngilizlerin nükleer bombası ve stratejik bombardıman uçakları olsa da,

. 86) D. R. Devereux, The Formulation of British Defence Policy towards the MilliileEast, 1948-56 (1990); P. Darby, British Defence Policy Fastof Suez 1947- 1 968 (Oxford, 1973); K. Pieragostini, Britain, Aden and South Arabia: Abandaning Empire (1991). YiRMiNCi YÜlYIL 459

ı955-9 yıllan arasındaki acil durum sırasında Kıbrıs'ı kontrol etmede zorlandılar. Devletler arasında yapılan savaşlarda teknolojik avantajın önemi çok büyük bir farklılık gösteriyordu ve bir yanda devletler ile ordular öbür yanda gerilla kuvvetleri arasında böyle bir avantaj daha az rol -oynuyordu. Devletler ile orduları ve gerilla kuvvetleri söz konusu olduğunda, teknolojik üstünlük sadece gerilla savaşlanna karşı koyma becerisi kazandırıyordu. Buna karşılık olarak gerilla kuvvetleri ise daha geleneksel savaşma metotlan benimsediklerinde avantajlarını koruyabildiler. Bu durum ı 946-9 yılları arasındaki Yunan iç savaşında Komünist gerillaların yenil­ giye uğrarılınasını sağladı. Yunan ordusu ı 94 7' de Amerika'nın desteği, ı948'de statik savunma politikalannın değiştirilmesi, belirli bölgeler­ deki gerilla kuvvetlerinin sistematik biçimde yok edilmesi ve ı948'de Sovyetler Birliği'nden ayrılınca Yugoslavya Başkanı Tito'nun Komünist­ lere destek göndermeme kararı almasından fayda sağladı. Gerilla kuvvet­ leri çok iyi korunan mevzilere saldırdıklarında veya belirli alanları ellerin­ de tutmaya çalıştıklarında zayıf düşebildi. Böylece, ı946'da Fransızlar, Hanoi' de bir Viet Minh ayaklanmasını bastırdılar. Portekizliler, Angola başkenti Luanda' da çıkan ı 96 ı tarihli bir isyanı ezip geçti, ama ardından gelen gerilla operasyonlarını hertaraf etmekte zorlandılar. ı940'lar ve ı950'lerin sonlarında yeterli yabancı yardım olmayışı Doğu Avrupa' daki, örneğin Arnavutluk'ta, Batlık cumhuriyederindeki 'Orman Kardeşliği' ve Bulgaristan ile Yugoslavya'da, Komünizm karşıtı gerilla hareketlerini ciddi biçimde zayıflattı.

Çin İç Savaşı

Ancak, Çin İç Savaşı'nda (ı946-9) Mao Zedong'un liderliğindeki Ko­ münistler, gerilla savaşlarından büyük çaplı geleneksel mevzi savaşlarına başarıyla geçiş yaptı. Bu durum, Milliyetçi kuvvetlerin sayıca daha fazla olmalarına, havadaki üstünlüklerine ve Milliyetçilik davalan için Ame­ rika' dan aldıklan desteğe rağmen gerçekleşti. ı 948' de Mançurya'daki Mil­ liyetçi kuvvetler yok edildi ve Komünistler Orta Çin'in büyük bir kıs­ mını fethettiler. Pekin, Nanjing ve Şanghay da dahil olmak üzere Çin'in geri kalan çoğu kısmı bir sonraki yıl ele geçirildi. Teknoloji zafer getir­ medi: Komünistler silahlar açısından zayıf kaldı, özellikle de hava ve deniz gücünden yoksundular, fakat stratejik görüşleri, taktik becerileri, 460 SAV!\:ı VE DÜNYA ordunun morali ve politik liderlikleri üstündü. Milliyerçilerin davası halkın ve ordunun iyi yönetilmemesi ve beceriksizce olu§turulmu§ taktik­ ler nedeniyle, ayrıca sava§ devam ettikçe ordunun moralinin çökmesi sebebiyle güç kaybetti. İkinci Dünya Sava§ı'ndan itibaren sava§çı sayısı ve sava§ın yapıldığı alan bakımından en büyük sava§ teknolojik üstünlüğe bağlı kahnmadan verildi. Milliyerçilerin elinde yalnızca, Amerikan De­ niz Kuvvetleri tarafından korunduklan ve dü§manlannın sınırlı hava ve donanma kapasitesi kar§ısında güç kazandıkları Formaza Adası (Tayvan) kaldı. ı 94 7' de Tayvan yerlilerinin çıkardığı bir ayaklanma bastırıldı.

Kore ve Vietnam

Çinli Komünistler, geleneksel bir çatışma olan ve dünyanın en büyük gücü ile kar§ ı kar§ıya kaldıklan Kore Sava§ı'na (ı950-3) müdahale ettikle­ rinde pek ba§anlı olamadılar. ı950'nin sonunda Amerika liderliğindeki koalisyonu Kuzey Kore' den sürmelerine ve Ocak ı 9 5 1 'de Seul' u ele geçir­ melerine rağmen, Çin kuvvetleri, o yılın baharında Amerikan ikmal hatları kısaldıkça ve Çin'in insan kalabalıklarını dü§man üzerine sala­ rak yaptığı cephe saldırıları Amerikan ate§ gücü kar§ısında zayıf dü§tükçe, durdu.87 Çinliler, Mançurya merkezli Sovyet 'Grup 64'ün gelişmi§ MIG- 15 sava§ uçaklarınca desteklendi. Sava§ Amerikan askeri harcamaların­ da ciddi bir artı§a gidilmesille neden oldu: Toplam hükümet harcamalan­ nın bir kısmı olarak, 1950'de yüzde 30,4 iken 1954'te yüzde 65, 7'ye çıktı.88 Çin tarafından desteklenen Viet Minh örgütü, Fransızları sınır gar­ nizonlarından çıkardıktan sonra, 195 1 ve 1952'de Kuzey Vietnam'da Kızıl Nehir deltasının açık arazilerindeki Fransız mevzilerine yapılan toplu saldırılarda, örneğin Vinh Yen (195 1) ve Mao Khe (1951) ve Day River harekatında (195ı) yenilgiye uğradı. Yine de, Dien Bien Phu Çar­ pı§ması'nda ı954'te gerçekle§en mevzi sava§ında Fransızları yenebildi. Dien Bien Phu, Fransız para§ütçülerinin Viet Minh'i büyük bir sava§a sürüklemek için Viet Minh ikmal hatlan boyunca geli§tirilmi§ bir öncü üssüydü. Toplu piyade saldırıları sayesinde Viet Minh daha fazla kayıp verdi, Fransız müstahkem mevki uçak pistinin topçu bombardımanına

87) C. MacDonald, Korea: The War Before Vietnam (New York, 1986); W. Stueck, The Korean War: An InternationalHistory (Princeton, 1995). 88) S. H. Lee, Outpostsof Empire . Korea. Vietnam and the Origins of theCold War in Asia, 1949-1954 (Liverpool, 1995), s. 85. YiRMiNCi YÜlYIL 46 1

Resim 85: Sava§ alanında hava gücü. Vietnam Sava§ı'nda helikopterler seyyar silah olmalan ve birlikleri ta§tmalan nedeniyle önemli rol oynadı. Hava gücünü sadece Ame­ rikalılar kullandı ve bu kuvvetlerin eri§ebildiği mesafeleri büyük oranda artırdı. Bu fo toğrafta 18 Nisan 1968 tarihinde Khe Sanh'ta bir helikoptere ko§an denizcilergör ülmek­ tedir.

tutulması nedeniyle hava desteğini kullanmaktan kaçındı ve 55 gün süren kuşatmadan sonra düştü: Viet Minh'in elinde Çin İç Savaşı'nda Çinliler tarafından ele geçirilmiş Amerikan 105 mm. topu ve Çin uçaksavar si­ lahları vardı. Üstün silahlarına rağmen kötü yönetilen Fransızlar, hem gerilla hem de geleneksel savaşta düşmanlarına karşı etkin biçimde sa­ vaşamadıkları için, sonunda Hindi-Çin'i terk ettiler. Fransızlar, 1949'dan itibaren Komünist Çiniiierin Vietnam'ın kuzeyindeki varlıkları nede­ niyle pek çok sıkıntı yaşadılar. Çinliler, otomatik silahlar ve toplar teda­ rik ederek Viet Minh'in geleneksel bir ordu gibi hareket edebilecek bir kuvvete dönüşmesini sağladılar. Vietnam parçalanmıştı ve Kuzey Vietnam'ın kontrolü Viet Minh'e bırakıldı. Viet Minh ise 1956'da Nhge An'da çıkan bir isyam acımasızca bastırdı. Güney Vietnam'da Amerikan destekli bir hükümet kuruldu, fakat bu hükümet 1959'dan itibaren Vietkong'un çıkardığı ve açık ve yaygın bir Amerikan müdahalesine neden olan isyanla karşı karşıya kal­ dı. 1964'ten başlayarak Kuzey Vietnam ordu birimleri Güney' e sızdırılma- 462 SAV/'9 VE DÜNYA

ya ba§landı. Amerikalılar ise ı 965-7 3 yıllan arasmda hava gücünün Viet­ namlı dü§manlannı yenernediğini anladılar; Kuzey Vietnam'ın bomba­ lanması onları yollarından döndüremedi ve ikmal hatlarını bloke ede­ medi. Amerika ı966'da haftada25.0 00'in üzerinde sorti yapıyordu; ı956- 8 arasındaki Rolling Thunder operasyonunda Kuzey Vietnam'a 643.000 ton bomba atıldı. Hareket kabiliyetine ve hava gücüne dayalı bir sava§ yapmak isteyen Amerikalılar, Huey ve Chinook helikopterlerini taktik açıdan sık sık kullandılar. Sava§ süresince 2.300'ün üzerinde Amerikan helikopteri vurularak dü§ürüldü, fakat Amerikalılar muazzam miktar­ larda silahı üretip konu§landırabildiler. Ancak, Vietkong Amerikalı­ ların helikopterleri kullanması ile nasıl ba§a çıkacaklarını öğrenirken, Amerikalıların ba§ta kazandıkları zafer biraz kalıpla§mı§ taktikler benim­ senmesine yol açtı. Vietkong'un Amerikan mevzilerine düzenlediği saldırılar, örneğin ı965'te Plei Me'de ve ı968'teki Tet saldırısı ile Khe Sanh'ta ve A Shau Vadisi'ndeki saldırılar, genellikle kontrol altına alındı ve Vietkong, özel­ likle de ı968 tarihli Tet saldırısında ağır kayıplar verdi; fakat Amerika­ lılar kırsal alanı dü§manlarına bırakmak zorunda kaldılar. Vietkong kır­ sal alanın saklanmaya yarayan ağaçlık ve çalılıklarından faydalandı ve bu da üstün teknolojinin diğer yerlerde, denizde ve çölde sağladığı imka­ na bariz bir tezat olu§turacak §ekilde teknolojinin hedef alabileceği bir §ey bırakmadı. Ayrıca, isyan kar§ıtı politikalar Vietnam'ın bazı bölgelerinde i§e yarasa da genellikle pek bir ba§arı sağlamadı. Uzla§tırma programına, Ame­ rika'nın desteklediği ekonomik ve politik reformlan içeren 'yürekler ve akıllar için sava§' da dahildi. Ancak bu reformların uygulanması yalnızca Vietkong'un direni§i ve yıldırması ile gerilla ve küçük birimlerin yaptığı operasyonlarının etkinliği nedeniyle değil, aynı zamanda Güney Viet­ nam hükümetinin isteksiz olması ve Güney Vietnam'da güvenilir bir politik merkezi bulunmayan Amerika'nın askeri bir çözüm araması nede­ niyle zordu. 89 Mali ve ekonomik sorunlar da önemliydi ve ı 968' de Ba§kan

89) R. A. Hunt, Pacification. The American Strug-gle fo r Vietnam's Hearts and Minds (Boulder, Col. 1995); E. M. Bergerud, The Dynamics of Defeat. The Vietnam War in Hau Nghia Province (Boulder, Col. 1990). Vietnam Sava§ı hakkındaki sayısız kitabın arasında, askeri yönlerin Amerika'nın bakı§ açısı ile geni§ olarak ele alındığı kitap: D. R. Palmer, The Summons of the Trum pet: a Historyof the Vietnam War from a Military Man's View-point (New York, 1984). Bu sava§ J. Prados'un son zamanlarda yazdığı "The Hidden History of the Vietnam War" (Chicago, 1995) isimli kitabında kazanılamaz olarak değerlendirilmi§tir. YiRMiNCi YÜlYJL 463

Johnson'ın Vietnam'a 205.000 asker daha gönderilmesi talebini reddet­ mesine neden oldu.90 Liderlik biçimleri politikalar nedeniyle farklıla§tı ve Amerikalılar stratejik üstünlüğü kaybettiler. Komünistler iyi yönetiliyordu, iyi örgütlenmi§lerdi ve politik sistem­ leri ile kültürleri gösterdikleri çabayı sürekli kılmak için kaynakları hare­ kete geçirip yönlendirmelerini sağlıyordu. Kuzey Vietnamlılar ve Viet­ kong, sava§ın kazanılmasına imkan olmadığını dü§ünen Amerikalılara kıyasla kayıp vermeye daha çok razıydılar. Sınırlı sava§ teorisi bir Batı kavramıdır ve Amerikan stratejisi Kuzey Vietnamlıların yapabileceği kadar kendilerinin de dü§manlarına kabul edilemez kayıpların verdirile­ bileceği varsayımına dayandırılmı§tır.91 Vietnam, güç belli çevrelerde ve ko§ullarda var olduğu için, önde gelen bir dünya gücü olmanın, örneğin sıralamada 60'ıncı olan bir devleti yenebileceği anlamına gelmediğini gösterdi. Görece gücü tanımlama sorunu dünya güçleri sıralamasının gerçekçi olmadığını ifade etmektedir.

Politik İrade ve Sava§ Sonrası ihtilaller

1967-70 tarihli Nijerya İç Sava§ı'nda askeri ate§ gücü dengesi çok önem­ liydi. Ön cephelerle geleneksel sava§ §eklini sürdüren İbolar, Federal dü§manlarının hava gücüne verecek bir kar§ılık bulamadılar ve zırhlı araçlar kar§ında da pek etkinlik gösteremediler. Çatı§manın ilk safhala­ rından sonra sayıca çok geride kaldılar. Viet Minh ve Vietkong'un aksi­ ne, İbolar yabancı kara bağlantılarından çabucak koparıldı ve bu da yiye­ cek ve mühimmat sıkıntısını artırdı. Buna kıyasla, 1958'de Batista hükü­ meti Küba'da Castro'nun gerilla kuvvetlerine kar§ı atağa geçtiğinde sal­ dırı kötü biçimde yönlendirildi ve hem hava hem de yabancı desteğin-

90) R. H. Collins, "The Economic Crisis of 1968 and the Waning of the 'American Century"', American Histarical Review, 101 (1996), s. 413, 417. 91) W. J. Duiker, Sacred War: Nationalism and Revolution in a Divided Vietnam (New York, 1995) . Amerikalıların Kuzey Vietnam askeri kavramlarını anlama konusundaki ba§arısızlıkları için bkz. R. E. Ford, Tet 1968. Understanding the Surprise (Londra, 1995). Vietnam'ı sınırlı bir sava§ın getirdiği kısıtlamalar bağlamında anlamak için bkz. R. Brown, "Limited War", C. Mclnnes ve G. D. Sheffield (yay. haz.) , Waıfare in the Twentieth Century: Theory and Practice (Londra, 1988), s. 177-84. Ayrıca bkz. M. McClintock, Instruments of Statecraft: U. S. GuerillaWa ıfare, Counterinsurgency and Counter-Terrorism, 1940-1990 (New York, 1992). 464 SAVAŞ VE DÜNYA den yoksun kaldı. Harekat başarısızlıkla sonuçlanınca hükümet kuvvetini ve üstünlüğünü yitirdi - ki bu da ölümcül sonuçlar doğurdu. Politik irade ı 948-60 yıllan arasındaki Malaya Olağanüstü Hal döne­ minde ve ı963-5 arasında Malezya'yı destekleyen İngiliz kuvvetleri ile Endonezya arasındaki mücadelede büyük rol oynadı. Bunların birincisin­ de 6.000'i geçmeyen bir Komünist kuvvetini yenmek için 300.000 asker gerekiyordu. İngilizler helikopterleri etkin biçimde kullandı, yiyecek ikma­ lini dikkatle takip etti, yerli halkın büyük kısmını yurdundan etti ve gerilla karşıtı kuvvetleri kullandılar. Olağanüstü Hal'in kendilerini ba­ ğımsızlık için hamle yapmaktan caydırmasına izin vermediler. Düşman­ ları ise Çin ve Rusya desteğinden mahrum kaldı.92 Endonezya hükümeti ı963-5 arasında askeri saldırılarını sınırlan­ dırdı ve Anglo-Malezya istikrarı ve ayrıca ı964'te helikopterlerin İngiliz­ lerce etkin biçimde kullanılması, ı965'te Endonezya'daki hükümet deği­ şikliğinin müzakerelere yol açmasına dek durumun kötüleşmesini engel­ ledi. Endonezyalılar iyi silahlara, özellikle de anti personel mayınlar ile füzeatarlara sahiptiler. Fakat ı 7.000 askerlik İngiliz ve İngiliz Milletler Topluluğu kuvvetleri iyi komuta edildi, iyi eğitilmiş çok yönlü birliklere sahipti ve Singapur' daki iyi bir üs ile hem denizde hem de havada hakimi­ yet sürmenin avantajından ve mükemmel istihbarat ile Britanya'da kayda değer bir iç direniş olmamasından fayda sağladı.93 Köylülerce desteklenen ve ı950-5 yıllan arasında Filipinler'deki Lu­ zon'a düzenlenen Komünist gerilla hareketinde politik ortam önemliy­ di. Hükümet Amerikan silahlarından yararlandı, ama köylüleri kazan­ mak için yapılan toprak reformu ve kırsal yerleşim programı ile ayaklan­ ma karşıtı programları desteklendi. Umman' da Sultan, geniş Dofar bölge­ sinde 1965-75 yılları arasında kabile üyelerinin çıkardığı isyanı bastırdı; bu başarı kısmen yabancı yardımlar, özellikle de İngiltere ve İran yardım­ ları ile, ama aynı zamanda ı970'de babasını tahttan indiren Sultan Ka­ bus daha becerikli bir politikacı olduğu için elde edildi. Bolivya ve Ken­ ya' da da ayaklanma kaf§ıtı savaşlar kazanıldı. Aslında, bu savaş şeklinin maliyeti ve eksiklikleri 1970'ler, 1980'ler ve ı990'larda riski az, düşük maliyetli ve daha az insan gücü gerektiren teröre başvurulmasına neden oldu.

92) E. O'Ballance,Malaya: theCommunis t insurgentW ar, 1948-60 (Londra, 1966) .. 93) J. ve D. S. Smail,The Undeclared War. TheStory of theIndanesian Confr ontatian 1962- 1966 (Londra, 1971), s. 192-3. YiRMiNCi YÜlYIL 465

Sivillerin Tutumu

İkinci Dünya Sava§ı'ndan sonra sava§lan etkileyen önemli bir kültürel deği§im ya§andı. Komünist blok hariç olmak üzere, dünyanın en güçlü askeri devletleri sivillerin görü§lerinin daha büyük rol oynadığı bir or­ tamda politika yaptılar ve bu görü§ler artık İngiliz hükümetinin 1956 Süvey§ Krizi sırasında Mısır'a saldırdıklarında fark ettiği gibi, çatı§manın ahlaki değeri §öyle dursun, dünyanın büyük kısmına hakim olma isteği üzerinde yoğunla§madı. Durum İngilizlerin 1882'de Mısır'a saldırdıkları sırada var olan duruma göre çok farklıydı ve bu farklılık teknolojik değil politiktir. Buna ilaveten, vatanın korunması için kayıp vermek kabul görürken, ba§ka §eyler için hayatların kaybedilmesi ho§ görülmedi. Aslın­ da, bunun bir nedeni, 1945 sonrası sava§lann ülke içindeki ortam ve sava§ kültüründe deği§ikliklerin ya§andığı büyük güçlerin anavatanlann­ da veya bu topraklar için verilmemesiydi; sava§ lar Fransa' da, ABD' de, SSCB'de ve Britanya'da değil, Cezayir, Vietnam, Afganistan ve Falkland Adaları'nda yapıldı. Sava§ topyekun olmaktan ziyade nüfusun çoğunluğu için bir izleyici sporu haline geldi ve halklar sava§ için uzun süren sıkın­ tılara artık katlanmak istemedi. Sava§ın kaybedilmesi, en azından zaferin sağlanamaması, yüzyılın ba­ §ında askerlerin ve halkın moralini çökertti. Bu durum özellikle Birinci Dünya Sava§ı'nda, örneğin Ruslar94 ve 191 ?'de Fransızlar ile 1918'de Almanlar örneğinde görüldü. Çatı§maların sürmesine kar§ı halkın ve askeriyenin duyduğu dü§manlık İkinci Dünya Sava§ı'nda çok daha küçük bir rol oynadı; bunun en büyük nedeni ise sava§ın hem ideolojik açıdan hem de anavatanların korunması §eklinde sunulmasıydı. Sava§ sonrası Britanya' da zorunlu askerlik sosyal refah için haklı bir kar§ılık ve Soğuk Sava§'ta ulusun kararlılığını göstermek için gerekli bir önlem olarak görü­ lüyordu.95 Ancak, sava§a kar§ı çıkma süreci ve bunun askeri ile politik etkileri Amerika'nın Vietnam'a girmesi ile hızla göze çarptı ve daha sonra daha da dikkat çeker hale geldi. Çatı§manın süresi ve amaçların iyi belirlenme­ ınesi nedeniyle Vietnam'a girilmesine kaf§ı muhalefet olu§tU. Amerikalı-

94) A. K. Wildman, The Erıdof the Russian Imperial Army: the OldArmy and the Soldiers' Revolt, March-April I 9 I 7 (Princeton, 1980). 95) L. V. Scott, Canscriptian and the Aıtlee Gov-emments. The Politics and Policy of NationalService, 1945-1951 (Oxford, 1993). 466 SAVAŞ VE DÜNYA ların sava§ alanında zafer kazanmasını engelleyen Vietkong Amerika'da politik baskıların olu§ınasına neden oldu. Giderek destek kaybeden bir sava§ta Amerika'nın büyük çaplı varlığını sürdürmek için gerekli olan zorunlu askerlik bu süreçte önemli bir rol oynadı. 1965-73 yılları arasın­ da yakla§ık iki milyon Amerikalı askere alınmasına rağmen, Vietnam'a giden Amerikalıların büyük çoğurıluğunu askere alınanlar değil gönül­ lüler olu§turuyordu ve 1969'a gelindiğinde Vietnam'daki Amerikan ka­ yıplarının üçte biri askere alınanlar arasından çıktı. Buna kıyasla, Fransızlar 1946-54 arasındaki Hindi-Çin Sava§ı'nda silah altına aldığı askerleri göndermedi. On dokuzuncu yüzyıldan itiba­ ren Fransız kanunu zorunlu askerlerin Fransa'nın bir kolu olarak görü­ len Cezayir dı§ında bir yerde kullanılmasını yasakladı. Bu da Hindi-Çin Sava§ı'nda sömürge birliklerinin ve Yabancı Lejyonların sava§masına neden oldu. Askere alınanlar 1956'dan ba§layarak Cezayir'e gönderildi ve Amerikalıların Vietnam'a asker gönderdiğinde ya§adıklarına benzer sonuçlarla kar§ıla§ıldı. Askere alma Amerikalıların toplu bir yiğitlik gösterisiydi. 1958'e ge­ lindiğinde, ister askere alınanlar isterse askere alınmaya ikna olan gönül­ lüler olsun, genç Amerikalı erkeklerin yüzde 70'i bir bayrak altında hiz­ met verdiler. Yine de, 1969'da Ba§kan Nixon, zorunlu askerliği kaldıra­ rak orta sınıfın endi§elerini dindirme ve yeniden seçilme ihtimalini artır­ ma kararı aldı. Nixon'ın Amerikan kara birliklerini geri çekmesi sava§ın 'Vietnamla§tırılması'nı gerektirdi. Bu da 1973'ten itibaren insan gücü maliyetlerini artıran ve askeriye ile özde§le§meyi azaltan gönüllüler kuv­ vetinin kurulmasına yol açtı.96 Vietnam Sava§ı dünyanın en kuvvetli askeri gücü ABD'de sava§ kar§ıtı hislerin çok büyük oranda artmasına neden oldu. Sava§a kar§ı tepkiler yaygın olarak dile getiriliyordu ve 'zo­ runlu askerlikten' kaçı§ yaygınla§mı§tı. Aslında, 1992 ve 1996'da Ameri­ kalılar Vietnam' da hizmet vermekten kaçınmı§ olmasına rağmen Bill Clinton'ı ba§kanlığa seçtiler. Sava§ 1960'lardan itibaren Batı toplumla­ rının ortak bir özelliği olan saygının da azaldığına dikkatleri çekti. Kahra­ manlık kar§ıtı görü§ler Birinci Dünya Sava§ı'nın acı yönlerini ortaya koyan İngiliz filmi Oh What a Lnvely War! ve 1972-83 yılları arasında televizyon ekranlarında yayınlanan ve Kore Sava§ ı' nı alaycı bir dille anla­ tan M.A.S.H. (Ordu Seyyar Cerrahi Hastanesi) gibi popüler sanatsal ça­ lı§maları §ekillendirdi. Revaçtaki İngiliz televizyon komedi serisi Blackad-

96) G. Q. Flynn, The Draft, 1940-1973 (Lawrence, Kansas, 1993). YiRMiNCi YÜlYIL 46 7 der, 1989'da Birinci Dünya Sava§ı'nı faydasız, zalimce ve korkakça res­ mederek sona erdi. 1992'de Kanada Yayın Kurulu§u, Kanada'nın İkinci Dünya Sava§ı'ndaki rolünü ağır biÇimde ele§tiren taraflı bir televizyon dizisini, The Valourand theH orror'ı (Büyük Kahramanlık ve Deh§et) yayma soktu. Buna ilaveten, askeri ve politik stratejiler gazeteciler tarafından serbestçe sorgulandı. 1990-1 tarihli Körfez Sava§ı'nda, Amerika'nın dahil olduğu bir sava§ta medyanın yorumlan neredeyse anlık hale geldi. Zorunlu askerliğin bırakılması pek çok Batı ülkesinde askeriyenin dünyanın geri kalanına kıyasla daha az rol oynamasını sağladı. Bağım­ sızlıklarını kazanmaya kararlı halklar önemli ölçüde kısa dönemli bir seferberlik yapmayı ba§armasına rağmen, İsrail'in toplurucu özelliği, küre­ sel zorunlu askerlik ve uzun yedek olma yükümlülüğüyle birlikte Silah­ lanmı§ Ulus yakla§ımı Batı' da ba§ka hiçbir yerde görülmedi. Böylece, 1991'de yalnızca iki milyon Sloven'in arasından seçilen yakla§ık 70.000 asker, Slovenlerin bağımsızlık kazanmalarını engellemeye uğra§an Yugos­ lavlara kar§ı koymak için harekete geçti. Yugoslav ordusu çatı§manın yayılmasını önledi, ama Bosna, Hırvatistan ve Sırbistan'daki yaygın sefer­ berlik acı ve sürek1i bir sava§la birle§ti. Ancak, hayatta kalmak ve bağımsızlık kazanmak için sava§mak, diğer Batılı güçlerin kar§ıla§tığı bir §ey değildi. Giderek askeriyenin çok önemli ve, kısa dönemli ulusal veya insani nedenlerle olmadıkça, yabancı top­ raklara müdahale için değil fakat ulusal savunma kuvvetleri olarak var olduğu dü§ünüldü. ݧgalci güçler kuvvetlerini geri çektikten sonra bile sava§ sonrası Almanya ve Japonya'da militarizme kaf§ı direni§ hız kes­ medi. Britanya 1957-63 arasında a§amalı olarak zorunlu askerliği son­ landırdı. 1960'lardan itibaren ulusal hizmetlere ili§kin §ikayetlerin art­ tığı Fransa97 1970'te zorunlu askerliği bir yıla indirdi ve 1996'da bu siste­ min 2002'de sonlandınlacağını ilan etti. 1974'teki Portekiz darbesi ve ardından deniza§ın imparatorluğun terk edilmesini silahlı kuvvetlerin sayısındaki ciddi bir azalı§ izledi: 1974'te 200.000'in üzerinde asker varken, bu sayı 1991'de 40.000'e dü§tü. Portekiz ve diğer pek çok devlet askeri harcamalarda, özellikle de bunlar hükümet harcamalarının bir kısmı ola­ rak görüldüğünde, kısıntıya gitti. Orduların küçülmesi nükleer bombaya

97) M. Howard, War in European History (Oxford, 1976), s. 142-3; B. Bond, "The British Experience of National Service, 1947-1963", R. G. Foerster (yay. haz.) Die Wehrpfiicht:Eintstehung,Ersclıeinungsfamen undpolitisch-militarisclıe Wirkung (Münih, 1994), s. 207 -15; A. Home, TheFrench Army and Politics 1870- 1 970 (Basingstoke, 1984), s. 89. 468 SAVAŞ VE DÜNYA

sahip olan güçlerin ı950'lerde askeri politikalarını nükleerle§tirilmesine neden oldu. Sovyetler Birliği gibi nispeten kontrol altındaki bir toplumda bile, ı980'lerde Sovyetlerin yakla§ık ı5.000 askerini kaybettiği Afganistan'da verilen kayıplar konusunda ele§tiriler yapıldı. ı990'lara gelindiğinde, Amerika'nın Somali'ye girdiği ortaya çıkınca, kayıplara kar§ı hassasiyet arttı. Endonezya ordusu ı975'ten itibaren Doğu Tirnar'daki sivil halkı katietmek için M-ı6 tüfekleri gibi Amerikan silahlarını kullandı, ama Somali ve diğer bölgelerdeki Amerikalılar bu gibi metodara hazırlıklı değildi ve sivillerin öldürülmesi ele§tirildi. Sava§ı tanımlamak için kulla­ nılan terminoloji -silahlı çatı§ına veya polis i§i gibi terimler- sava§a destek vermek konusundaki isteksizliği yansıtmı§tır. Sovyetler Birliği çökünce, ı994'ten beri Çe�enistan'daki Kafkaslar bölgesinin baskı altı- . na alınması politikası ve bunun sonucunda verilen kayıplar konusunda Rusya'da kar§ıt sesler yükseldi. Bu yuınu§affiı§ tutum Sovyetlerin ı 921 'de reform talep eden Batlık Donanınası denizcilerini zalimce bastırmasından çok farklıydı: Donan­ manın Bra§ov' daki merkezine saldırıldı, savunmacılar katiedildi ve §Öh­ retlerine kara bir leke sürüldü. Benzer biçimde, Avrupa Komünist hükü­ metleri ı953'te Doğu Almanya'da, ı956'da Paznan ve Polanya'da ve ı 968-9 yıllarında Çekoslovakya' da yapılan gösterileri bastırmak için güç kullandılar, ama ı988-92 arasında Polanya ve diğer yerlerde aynı §eyi yapmadılar. ı956'da Sovyet zırhlarının kararlı §ekilde kullanılması, Maca­ ristan'daki halk direni§ini kırdı. Sovyetler Birliği, hükümetin liberal Ko­ münizmine engel olmak için Çekoslovakya'yı i§gal etmek üzere ı968'de Bulgaristan, Macaristan ve Polonya kuvvetlerince desteklenen 250.000 asker gönderdi. Gürcistan (ı989), Litvanya (ı99ı), Moldova (1992) ve Çeçenistan'da (ı994-) ulusçu haskılara direnmek için Sovyet ordusu kullanılsa da, ı989'da Doğu Avrupa'da deği§iın tahrikleri ile kar§ı kar§ıya kalıp Komünist hükümetler dü§ünce, durum tamamen farklıla§tı. Buna kıyasla, 1950-9 arasındaki fe tih ve ardından yaygın gerilla direni­ §inin kırılıp Tibet'in ele geçirilmesi, Komünist Çin'de herhangi bir iç politika sorununa neden olmadı. 1980'ler ve ı990'larda Irak ve Bur­ ma'daki diktatörlük rejimleri, Kuzey Irak Kürtleri gibi muhalif azınlıklar üzerinde hakimiyet kurulabilmesi için kayda değer bir kuvvet uygulama­ ya gönüllü oldu. Bir politika aracı olarak sava§ dü§üncesi Avrupa ve Ku­ zey Amerika' da artık daha az kabul görmesine rağmen, diğer pek çok bölgede durum böyle değildir. ı967 -70 Nijerya İç Sava§ı'nda, Nijerya YiRMiNCi YÜlYfl 469 hükümeti dü§manlarını aç bırakarak teslim olmaya zorlamak ve Ilyushin 28'leri kullanarak İboların §ehirlerini bombalamak konusunda tereddü­ de dü§medi. Endonezya ordusu 19S2'de Güney Maluku Cumhuriyeti'ni baskı altına almak, 1963'te Batı Yeni Gine'yi (Batı İrian gibi) istila et­ mek, 1975'te Doğu Timor Demokratik Cumhuriyet'ini i§gal etmek ve ardından Doğu Timor ve lrian' daki Özgür Papua Hareketi'nin bağımsızlık taleplerini bastırmak için güç kullanmaktan kaçınmadı.98 Bunların hiç­ biri de Endonezya' da kayda değer biçimde ele§tirilmedi. Yakla§ık 200.000 Timorlu -nüfusun üçte biri- öldü. Çin 1980'ler ve 1990'larda baskıcı ve merkezden yönlendirilen harekat stratejileri ile Batı askeri sistemini §ekillendiren profesyonelliği kendisine katmaya çalı§tı; bu, diğer devlet­ lerin taklit etmeye çalı§madığı muazzam bir insan gücü ile teknoloji ve örgütsel geli§mi§liğin bir bile§imiydi.

Ordular ve Politikalar

Pek çok Üçüncü Dünya ülkesinde ordular politik birliğin odağıydı. Bunun birkaç nedeni vardır. Sınırları emperyalist güçler tarafından belirlenen 'yapay' devletlerde sömürgele§me sonrası ulusal ordular, bölünmeci kabile­ ler/a§iretler için sık sık önemli bir alternatifti. Ordular radikal dü§üncelere ve ulusal kimlik fikirlerine açıktı. Becerikti ve hırslı bireyler için sosyal seferberlik yolları da sundular. Pek çok devlette politika militarize hale getirildi.99 Son olarak, ordular gücü ele geçirebiliyordu: Yönetim deneyi­ mi, insan gücü, silahlar, haberle§me sistemleri ve araçlara sahiptiler. Bu süreç emperyalizmin gerilemesi ile ba§lamadı. 1908-9 yılları arasın­ da Jön Türkler, askeri kanatın deği§im isteği sayesinde gücü ele geçirdi­ ler; 1903 yılında yapılan askeri bir darbe, bir Sırp kralını tahttan edip diğerini tahta çıkardı. Yuan Shihkai komutasındaki askerler 1912'den itibaren Çin'de hakimiyet kurdu ve ardından Çin uzun süren -özellikle de 1916-28 arasındaki yerel diktatörler çağında, Yuan'ın 1916'daki ölü­ münden sonra, ama özünde Komünistlerin 1949'da kazandıkları zafere kadar uzanan- bir iç sava§ dönemine girdi. Ruslar tarafından eğitilen Per

98) Bond, The Pursuit of Victory. From Napo-lean toSaddam Hussein (Oxford, 1996); Ricklefs, Modem Indonesia, s. 233, 302. 99) ]. S. Ikpuk, Militansatian of Politics and Neo-Colonialism: the Nigerian Experience (Londra, 1995). 470 SAV� VE DÜNYA

Kazak Tugayı albayı Rıza Han, ı 92 ı' de isyanlan bastırdı ve İran' da haki­ miyeti ele geçirdi. Daha iyi teçhizat, düzenli maa§ ve ba§an ile askerleri­ nin bağlılığını kazandığı yeni ulusal bir ordu kurdu ve direni§leri kırmak için bu orduyu kullandı. ı922-5 arasındaki harekatlar tüm İran'da hükü­ metin gücünü hissettirdi. Bölünmܧ kabileler yenilgiye uğradı ve Rıza Han ı923'te Ba§bakan, ı925'te ise Şah ilan edildi. Bundan sonra kabile­ ler silahsızlandınlarak ve kabile üyelerini diğerleriyle çarpl§tırmak için zorunlu askerlik getirilerek konumlan zayıflatıldı. ı929 ve ı932'de büyük kabile isyanları bastırıldı: Kabile üyeleri dü§manlarının yeni yollarda gidebilen ve otomatik silahlar ve hükümet kuvvetlerinin gözlem uçak­ ları tarafından desteklenen zırhlı araçlannın sağladığı hareket kabiliyeri kar§ısında zorlandılar.100 ı9ı9'da, ordunun desteklediği bir general olan Mustafa Kemal yabancı hakimiyetine ve parçalanmaya kar§ı Türk ulusçu­ luğunun örgütlenmesini sağlayabildi. Yeni devletle bütünle§me aracı ola­ rak ordunun geni§letilmesi Iraklı milliyetçilerden ı920'ler ve ı930'lar­ da destek buldu ve ı 934'te zorunlu askerlik getirildi ve bu da subay kolor­ dularının sosyal temellerini geni§letti. ı933'te a§iretlerin elinde yakla§ık ıoO.OOO tüfek varken, Irak ordusunun yalnızca ı5.000 tüfeği vardı, ama ordu bölünmü§ dü§manlarının askeri gücünü bozguna uğratabildi. Asur­ lular (Nesturi Hıristiyanları) ı933'te yenilgiye uğradı ve ı935'teki a§iret ayaklanmaları bastırıldı. Bir sonraki yıl ordu ilk darbesini yaptı. Hükümetin ulusal çıkarları koruyamadığını dü§ünerek hiddetlenen Japon subaylar, ı930-ı yıllarında bir darbe ve askeri bir hükümet kurma planları yaptılar. Bunun yerine Mançurya'nın kontrolünü ele geçirmek daha kolaydı. Avrupa'da da askeri darbeler yapıldı: Örneğin, ı9ı 7 ve ı926'da Portekiz' de, ı923'te Bulgaristan'da ve ı926'da Yunanistan, Po­ lanya ve Litvanya'da darbeler oldu. İspanya İç Sava§ı ı936'daki bir dar­ beyle ba§ladı; burada daha önce ı923'te de bir darbe yapılmı§tı. Askeriye Latin Amerika'da önemli bir rol oynadı. Örneğin, ı930'da Brezilya ordusu yeni ba§lamı§ bir iç sava§ı sona erdirmek için ba§kanı görevden aldı ve seçilen ba§kanın resmen göreve ba§lamasını engelleyip yerine rakibi Getulio Vargas'ı getirdi. Ordunun desteğini alan Vargas, ı932'deki Anayasal Ayaklanmayı ve ı935'teki Komünist ayaklanmaları bastırabildi. 101 Vargas, askeri güç kendisini ilk kez ı945'te ve daha sonra

100) A. Banani, The Modemization ofiran, 1921-1941 (Stanford, 1961); S. Cronin, The Army and the Creation of the Palılavi State in Iran, 1910-1926 (Londra, 1996). 101) R. M. Levine, The Vargas Regime: the Critical Years, 1934-1938 (New York, 1970). YiRMiNCi YÜlYIL 471

ı954'te görevden alana kadar Brezilya'yı yönetti ve ikinci kez koltuğun­ dan olduğunda intihar etti. Şile'deki ordu ı924'te ba§kanı görevden aldı ve ı927'de o zamanlar sava§ bakanı olan eski bir Albay, Carlos Ibafiez ordunun desteğiyle ba§a geldi 1934'te görevden aldıklan ba§kanın seçilmesini garanti etmek için, ordu ı932'de yeniden müdahalede bulundu. Askeri darbe köylülerin desteklediği El Salvador hükümetini ı93ı'de devirdi ve ardından gelen köylü ba§kaldınsı 1932'de katliamlarla bastınldı. ı933'te Küba'da 'Çavu§­ lann Ba§kaldınsı' isimli bir ayaklanma çıktı. Arjantin ba§kanı 1943'te patlak veren bir askeri darbede Grupo de OficialesUnidos {Birle§ik Subay­ lar Grubu) tarafından koltuğundan edildi, 102 aynı yıl askeri bir cunta Bolivya' da hakimiyeti ele geçirdi. Bunna, Hindistan ve Endonezya gibi pek çok kavmi bir arada barın­ dıran devletlerde ordu en etkili ulusal kurum oldu ve Bunna'daki Man­ lar ve Karenler ile Hindistan'da Naga, Sih ve Ke§mir halklannın yaptığı gibi, ayrılıkçı eğilimleri önlemek için hareket etti. 1984'te Hindistan ordusu ana terörist yuvası haline gelmi§ olan kutsal Altın Annistar T apı­ nağı'na saldırdı. Güney Filipinler'de ordu ayrılıkçı bir Müslüman hare­ ketine direni§ gösterdi. Bazen ordunun bu §ekilde kullanılması, Sovyetler Birliği'nin Kuzey Kafkasya'da ı 920'lerde uyguladığı geleneksel bir politika olan diğer grup­ ların askeri güçlerini temizleme giri§imleri ile ili§kilendirilir. Güney Ye­ men' de ulusal kuvvet olan ordu, genellikle özerk kabilderin gücü üzerinde önemli bir kontrol aracı olarak görülüyordu ve kabileciliğe kar§ı önlem­ ler alındı. 1969'da silah ta§ıma yasaklandı. Benzer biçimde, Uroman'da ı 970'den itibaren kabile milisierinin sayısı ordu yararı için azaltıldı. ı979'da Kuzey Yemen'de uygulamaya konan zorunlu askerlik ordu için­ deki kabile öğelerini zayıflattı. Genellikle, ordular devletlerin bütünlüğünü sürdürmek ve güçlendir­ mek için kullanıldı. ı930'ların sonunda İngiliz kaynaklı hafif bombardı­ man uçaklarını kullanan Afgan hava kuvveti, kara kuvvetlerine isyan­ ları bastırma konusunda yardım etti. 103 Pek çok Çin §ehrinin surları, Pekin'in dı§ surları da dahil olmak üzere, Komünistlerin İç Sava§ı kazan­ masının ardından yıkıldı. 1969'da Guyana'da ordu ve polis Rupununi bölgesinde meydana gelen Venezüella destekli ayrılıkçı bir ayaklanmayı

ı 02) R. Potas h, The Amıy andPolitics in Argentina, 1928-1945 (Stanford, ı969). ı 03) Omissi, Air Power andColonial Control, s. 131. 472 SAVAŞ VE DÜNYA bastırdı;104 aynı yıl Arjantin'de ise ordu Kurtuba'daki bir isyanı bastırdı. ı990'lann sonunda Gürcistan ordusu Müslüman eyaleri Abhazya'daki ayrılıkçılığa karşı koymak için güç kullandı, ama Abhazya Ruslardan askeri destek gördü. 105 Sivil otoritelerin düzeni sağlayamadığı yerlerde askerler görevlendirildi; örneğin, İngiltere ı969'dan itibaren Kuzey İrlan­ da' da, Fransızlar Korsika' da ve M eksikalılar ı 990'lann ortasında Guerrero ve Chipas gibi fakir güney eyalerlerinde bunu yaptılar. Nijerya, Pakistan, Sri Lanka ve Sudan gibi belirli etnik ve dini grupla­ rın ordunun kontrolünü ele geçirdiği yerlerde, ordunun ayrılıkçılığa karşı direni§i de dahil olmak üzere yürüttüğü faaliyetler etnik şiddet ile ilişki­ lendirildi. ı946'da Şah, İran ordusunu Tebriz'e sokup burayı kana bula­ dıktan sonra Azerbaycan ayrılıkçılığını bitirdi. Çoğunlukla Batı Pakis­ tan' daki Pencap'tan gelen birlikleri barındıran Pakistan ordusunun Doğu Pakistan'daki Bengal milliyetçiliğini bastırma girişimleri ı970'de isyanın çıkmasına neden oldu.106 Pakistan ordusu Belucistan' daki 1972-6 arasın­ da süren ve özerklik ile kabile gücüne sınırlama getirilmesi çabalarından kaynaklanan bir kabile ayaklanmasını sona erdirmede çok başarılı oldu. Suriye'de Alevit hakimiyetindeki rejim ve ordu 1982'de Sünni Müslü­ manların çıkardığı bir ayaklanmayı zalimce bastırdı. Ayrıca ulusal çıkariara ilişkin askeri görüşler, 1953'te İran'da, 1958 ve 1977'de Pakistan'da, 1960, ı971 ve 1980'de Türkiye'de, 1963'te Gü­ ney Vietnam' da, 1964'te Brezilya' da, ı967'de Peru ve Yunanistan'da ve 1973'te Şili ile Uruguay'da olduğu gibi, demokratik seçimle başa gelen hükümetlere karşı hamleler yapılmasına yol açtı. Demokratik olmayan hükümetlere karşı da darbeler yapıldı: 1952'de Mısır'da, 1958'de Irak'ta ve ı969'da Libya'da monarşik düzen yıkıldı; bununla birlikte, İran şahı, 1979'da silahlı kuvvetlerin desteğini almasına rağmen, bir devrim sonu­ cunda tahttan indi. Gücün askeri gruplar tarafından ele geçirilmesi, 1960'tan sonra özellikle Afrika sömürgelerine bağımsızlıklarının tanın­ masının ardından daha da yaygınlaştı. Aralık 1962 ile Mart 1966 arasın­ da 1 ı Afrika devletinin hükümetleri orduları tarafından devrildi; bunla­ rın arasında Togo, Kongo (Brazzaville) , Dahomey, Zangibar, Cezayir,

104) A. H. Young and D.E. Phillips (yay. haz.), Mili-tarizatian in the Non-Hispanic Caribbean (Boulder, Colorado, 1986), s. 129. 105) E. O'Baltance, Wars in the Caucasus, 1990- 1 995 (Basingstoke, 1996). 106) H. Feldman, The End and the Beginning: Pakistan 1969- 1971 (Londra, 1975); H. Zaheer, The Separation ofEast Pakistan: the Rise and Realization ofBengali Muslim Nationalism (New York, 1994). YiRMiNCi YÜlYIL 473

Kongo (Kinshasa) , Orta Afrika Cumhuriyeti, Yukarı Volta, Nijerya ve Gana vardır. 1969'da Libya ve Sudan, 1971'de Uganda ve 1974'te Etiyopya bunları takip etti. Süreç devam e-tmektedir: Sierra Leone hükümeti 1 997'de devrildi. Kendisini hiçbir zaman apolitik olarak nitelendirıneyen Endonezya ordusu107 1965'te başa geçti ve 197l'de Çin'de bir darbe giri­ şimi oldu. Pek çok hükümet askeri darbe tehdidine karşı ordu üzerinde kontrol sahibi olmak için başka kuvvetler oluşturdu. Böylece, bağımsızlığın alın­ ınasındansonra ordunun büyüdüğü ve 1986'daki gibi politikacılar arasın­ daki mücadelelerde rol oynadığı Güney Yemen'de bir ınilis kuvveti oluş­ turuldu. 1970'lerde Suudi Arabistan'da orduya karşı bir denge unsuru olması için Ulusal Muhafızlar kuruldu. Askeriyenin politik ve yönetim rolü ile sözde askeri kuvvetler öyle bir rol üstlendi ve öyle_ bir kuvvet oldu ki, askeri eğitim kurumları ve süreçleri çok büyük politik öneme sahipti. Bu nedenle, 1957'de Endonezya Magelang'da Askeri Akademi kuruldu ve Ordu Mühendislik Akademisi askeri metodara ilişkin eğitim vermekten fazlasını yaptı.

Silah Ticareti

Avrupalı olmayan devletler gelişmiş askeri imkan ve kabiliye te sahip oldukça, Avrupa dünyası içinde kayıplara ve yabancı halklara hükmetıne­ ye karşı takınılan tavır giderek daha fa zla önem kazandı. İngilizler, Fransız­ lar ve Hollandalıların on altıncı, on yedinci ve on sekizinci yüzyılda Avru­ palı rakiplerinin düşmanlarını silahlandırınaya istekli davranınalarında ve, 1945'ten sonra da olduğu gibi, Sovyetler Birliği ve Çekoslovakya, Çin ve Küba gibi diğer Komünist devletlerin silah endüstrileri, Batı karşıtı hareketleri ve devletleri desteklemek için kullanıldı. Ana farklılıklar ise ideoloji ve kullanım oranındaydı. Seri üretime dayalı silah endüstrileri muazzam bir silah ihracatını karşıladı. Sonuç olarak da Batı'nın çıkarlarına karşı çıkan hareketler ve devletler daha kolay silah edinir hale geldi. 108

107) H. Crouch, The Army and Politics in Indonesia (2. basım, Ithaca, 1988), s. 344. Pakistan için bkz. C. Dewey, "The Rural Roots of Pakistani Militarism", D. A. Low (yay. haz.), The Political Inheritance ofPakistan (Basingstoke, 1991), s. 255-60. 108) K. Krause, Arms and the State: Patternsof Military Production and Trade (Cambrid­ ge,1995). 474 SAVAŞ VE DÜNYA

Askeri destek on yedinci ve on sekizinci yüzyıllardaki yardım anla§mala­ nnın bugünkü §eklidir, ama ana farklılık ideolojik yönüdür. Destek gören modem müttefikinuluslararası alanda olduğu kadar ülkeiçinde de destek sağlayıcısının isteklerine göre hareket etmesi beklenir. Kuzey Koreliler, Stalin'den satın aldıklan ve hafif silahlar ku§anmı§ dü§manları kar§ısında kendilerine avantaj sağlayan T34 ve Yak uçakları ile Haziran ı950'de Güney Kore'yi istila ettiler. Güney Kore'nin ba§kenti Seul ise bu yıldınm harekatıkar§ısında hızla dü§tü. Eylül ı950'de Ameri­ kan kuvvetlerince geri alındı. Aynı yıl Çin'de Sovyet Donanma Danı§­ manlığı Heyeti kuruldu. Sovyet eğitimi, ikmal sistemi ve gemi tasarım­ lan Çin donanmasının geli§tirilmesinde önem te§kil etti. 109 Viet Minh gemisi ı953'te Dien Bien Phu üzerine düzenlediği son saldırıda Sovyet Katyusha raketleri kullandı. Sava§ o kadar büyük çaplı oldu ki, mevzii­ nin 55 günlük ku§atılması boyunca Viet Minh 350.000 mermi attı. Yeni kurulan Castro hükümetine ı960 yılında büyük miktarlarda Çek yapımı küçük silah gönderildi. Çekler, İsrail ve f,tiyopyagibi Komünist olmayan devletleri de silahlandırdı. Aslında, Çekoslovakya'daki Skoda'nın çalı§­ maları Komünist dünyasının ihraç silahlarının çoğunu kar§ıladı. Küçük Çek silahlarının ve biraz da uçağın sağlanması, ı 948 yılında Arap kom­ §Uları tarafından saldırıyauğradığında İsrail için hayati öneme sahipti. 110 Kuzey Vietnamlılar ve Vietkong ise Çin ve Sovyetler Birliği tarafından silahlandırıldı. Sovyet uçaksavar füzeleri ı965-8 yıllarında Kuzey Viet­ nam'ı bombalayan Amerikan uçaklarının ağır kayıplar vermesine neden oldu. Benzer biçimde, Sovyetler Birliği ve Çin ı 960'lardan itibaren Zim­ babve, Namibya ve Güney Afrika'nın beyaz azınlık hükümetlerini devir­ ıneyi ve Portekiz'i Afrika'daki kolonilerini terk etmeye zorlamayı amaç­ layan gerilla örgütlerine de silah sağladı. Örneğin, ı966'da saldırılarına ba§layan Güney Afrika Halkları Örgütü Sovyetlerden destek gördü. Sov­ yetler Birliği'nin Küba delegesi Angola'ya önemli sayıda kuvvet gönde­ rip Güney Afrika müdahalesinin ba§arısızlıkla sonuçlanmasını sağladı. Büyük miktarlarda modem silahın tedarik edilmesi, bölgesel çatı§ma­ ların daha da yıkıcı hale gelmesine neden oldu. Bu durum ise özellikle Amerika'nın ı960'ların sonundan itibaren İsrail'i ve Sovyetler Birliği'nin ı950'lerden itibaren bu devletin dü§manlarını silahıandırdığı Ortado­ ğu'da bariz biçimde ortaya çıktı. Sovyetler, ı955'te Çekoslovakya vası-

109) D. G. Muller, Chirıa as a Maritirne Power (Boulder, Colorado, 1983), s. 18, 19,29,38. 110) A. Ilan, The Originof the Arab-Israeli Arms Race (Basingstoke, 1996), s. 153-74. YiRMiNCi YÜlYll 475 tasıyla Mısır'a 200 MİG-15 avcı uçağı, 50 Ilyushin-28 bombardırnanuça­ ğı ve yüzlerce tank sağlamaya karar verdi. 1956'da bir Mısır-Sovyet silah anla§ması ile 800 Sovyet danı§mamn görevlendirilmesine karar verildi. 1967 tarihli Altı Gün Sava§ı'nda, Mısırlıların kullandığı Sovyet T54 ve T5.5 tanklan Sina Çölü'nde İsraillilerin kullandığı ABD Patton ve İngiliz Centurion tanklannca yenilgiye uğratıldı. Ama bu zaferde İsrail'in hare­ kat esnekliği, dolaysız yakla§ım stratejisini etkin biçimde kullanmaları, Mısır'ın geri bölgesini yarınca durumdan faydalanmalan ve savaşın başın­ da Mısır hava kuvvetinin karadayken darmadağın edilmesinin ardından kazandıkları hava üstünlüğü de rol oynadı. Savaştan sonra, Sovyetler Birliği Mısır ve Suriye'nin teçhizat kayıplarını gidermek için hızla hareke­ te geçti ve askeri damşmanlar sağladı. 1968'de ABD İsrail'e Phantom F4 jetleri verme kararı aldı.ııı Sovyet birlikleri ı970'de Mısır'a gÖnderildi. Her bir tarafa sağlanan silahların kalitesi Arap-İsrail sava§lannda öyle bir rol oynadı ki, çatışmalar üreticilerin reklamlarına dönüştü. Böy­ lece, 1973 tarihli Arap-İsrail Savaşı'nda İsrail'e verilen Amerikan M48 ve M60 tankları, Sovyet T55 ile T62 tanklanndan iki kat daha fazla menzile ve atış oranına sahipti ve bu saldırı harekatlannın daha iyi yürü­ tölmesini sağladı. Buna kıyasla, İsrail'in Amerikan yapımı uçakları ve tanklan Sovyet karadan havaya (SAM 6) ve karadan karaya fü zeleri karşı­ sında savunmasız kaldı. Oysa İsrailliler en iyi tanksavarın ba§ka bir tank olduğunu iddia etmişlerdi: İsrail'in tank kayıplan diğer tanklar kar§ısında yüzde 7 5 ve füzeler kaqısındaysa sadece yüzde 25 idi. Hava kayıplan diğer uçaklar karşısında yüzde 5, geleneksel uçaksavar silahlan karşısında yüzde 40 ve füzeler kar§ısında yüzde 55 idi. Amerikalılar sava§ boyunca hava yoluyla ABD'den İsrail'e Asar'daki üsleri aracılığıyla mühimmat ta§ıdılar. Süper güçlerin 1973'teki silah tedarik §ekli her iki tarafında ne kaybetmesini ne de kazanmasını sağladı. ı 990-ı yıllanndaki Körfez Sa­ va§ı'nda Iraklılar, 500 adet T-72 de dahil olmak üzere Sovyet tankıanna güvendiler. Benzer §ekilde, ı 970'lerin ba§ında AfrikaBoyn uzu'nda Sovyetler Birli­ ği Somali'yi, ABD ise dü§mam Etiyopya'yı silahlandırdı. Sovyet silahları kuşanmı§ Somalililer ı977'de 50 MİG sava§ uçağı ve bir Il-28 bombardı­ man uçak filosu ile Etiyopya'ya saldırdıklannda, SSCB Etiyopya'ya Ame-

lll) S. Green, Uving by the Sword: America and Israel in the Middle East 1968- 1987 (Londra, l988) ; A. Vitan, "The Soviet Military Presence in Egypt 1967-1972: A New Perspective",]ournal ofSlavicMilitary Studies,8 (1995), s. 547-65. 476 SAVAŞ VE DÜNYA

rika ile ittifak olmaktan vazgeçmesi kar§ılığında silah vermeyi vaat etti ve bunu yaptı. 1977'nin sonunda 13.000 Kübalı ve 4.000 Güney Yemenli askerden olu§an Sovyet yedek kuvvetleri destek vermek üzere Etiyop­ ya'ya intikal etti ve Yemenliler Sovyet tanklarının kullanımı hakkında Etiyopyalılara eğitim verdi. Daha önce bir Sovyet hava üssüne, haber­ le§me sistemlerine ve füze deposuna ev sahipliği yapan Somalililer, Sov­ yet desteğinden mahrum kalınca yenilgiye uğradı. 1970'lerin ortasında, Sovyetlerden askeri yardım gören diğer Afrika devletleri arasında Gine, Mali, Moritanya, Nijerya ve Uganda vardı. Rakiplerinin yabancı güçlerce silahlandırıldığını gören devletler, bu yabancı güçlerin dü§manlarından ve ilgilenen diğer güçlerden silah teda­ rik etmeye çalı§tı. Mısır cumhurba§kanı Nasır, 1954-5 yıllarında kendile­ rine silah gönderen Fransa yerine 1955'te Çekler ile büyük bir silah anla§­ ması imzaladıktan sonra, İsrail Nasır'ın Cezayirli direni§çileri destekle­ mesine kar§ı çıkan Fransa'ya ba§vurdu ve Fransa 1967'ye kadar İsrail'e silah sağladı. Haziran 1956'da İsrail ile Fransa arasında imzalanan bir silah anla§ması İsrail'i daha kavgacı olmaya te§vik etti. Çin 1962 yılında kısa l;ıir süre ve ba§arıyla Hindistan'da çarpı§tığında, ABD Hindistan'a silah tedarik etti. Yemen'de Mısırlılar ve Suudi Arabistanlılar 1962-70 yılları arasındaki iç sava§ta farklı tarafları silahlandırdılar. Ürdünlüler askeri danı§manlar ve Suudi Arabistanlılar kral yanda§larına para gön­ derirken, Mısırlılar cumhuriyetçilere destek vermek için yakla§ık 60.000 asker gönderdi. 1980'lerde Hindistanlılar Sovyetler Birliği tarafından, rakipleri ise ABD tarafından silahlandırıldı. Silahların yayılması, talimleri ve ortak tatbikatları kolayla§tırarak askeri i§birliğinin güçlenınesini sağladı. Bu, hem Amerikan silahları alan Endonezya gibi silahlı kuvvetler hem de Sovyetlerin silahlandırdığı diğ­ er ülkeler için geçerliydi. Böylece, Doğu Avrupa' da kuvvetler Sovyet teç­ hizatı, üniformaları ve eğitimi aldılar. Pakistan ise askeri destek için hem Amerika'ya hem de Çin'e ba§vurdu ve her iki durumda da silah kaynakları ulusal politikanın belirlenmesinde rol oynadı. Silah satı§ları etkiliydi ve bu askeri-endüstriyel tesisler için gelir elde etme baskısı ile birle§ince geni§ çaplı satı§ların yapılmasına yol açtı. Bu gibi tesisler daha önce silah ihracatçısı olmayan Arjantin, Brezilya ve İsrail gibi devletlerde geli§tirildi. 112 1 996' da Kuzey Kore'nin Mısır'a Scu d

112) S. P Co hen, The Pakistan Army (Berkeley, 1984), s. 134-41; A. Varas, Militarization and the InternationalArms Race in Latin America (Boulder, Colorado, 1985), s. 49. YiRMiNCi YÜlYil 4 77

füzeleri, seyyar fırlatma araçları ile füzelerin üretimi için gerekli olan malzemeleri sağladığı rapor edildi. Devletler sömürgeci güçlerden kurtulup bağımsızlıklarını kazanınca, kolonkiler askeri destek vermek için yarı§maya ba§ladı. 1964'te gerilla direni§i ile kar§ı kar§ıya kalan Kongo ordusu Amerika ve Belçika' dan yardım aldı ve en sonunda Belçikalı para§ütlü askerlerden faydalandı. Nijerya İç Sava§ı'nda Britanya, Çekoslovakya, Sovyetler Birliği ve İspan­ ya Nijeryalılara destek sağladı. Nijeryalılar, Sovyetler Birliği'nden Ilyushin 28 bombardıman uçağı ve MiG-17 sava§ uçağı, Britanya' dan S aladin ve Saracen zırhlı araçları, uçakların bakımını yaptırmak için teknisyenler ve pilotların yanı sıra bombalar, tüfekler, havan topu, top mernıisi ve el bombası edindiler. Askeri yönden modemle§me dü§üncesi Batı kar§ıtı olmakla övünen devletleri bile Avrupa teknolojisini benimsemeye itti. Petrol fiyatlarındaki sürekli artı§ -ki bu Batı'nın zayıflıklarına bir kanıt­ tl- Ortadoğu' da ve Endonezya ile Nijerya gibi devletlerde muazzam silah alımlarının yapılması için gerekli kaynağı sağladı. Ordu Endonezya'da petrol üretiminde önemli bir rol oynamaktadır. 1973'te petrol fiyatların­ daki inanılmaz artı§; İran §ahına silah edinme programı için mali kaynak olu§turma fırsatı tanıdı. 1972'de Ba§kan Nixon, §ahın Amerika'dan nükleer silahlar hariç her ne isterse almasına onay verdi. Şah da böyle yaptı ve iç istikrarı sağlaya­ mayan ancak Arap kom§ularını korkutan bir askeri teçhizat deposu kur­ du: 1978-9'da canları pahasına çarpı§an direni§çiler kar§ısında birlikle­ rin kullanılması yetersiz kaldı ve bir sonraki yıl §ah tahttan indi.

Güç Kullanımı

Sömürgeci güçlerin ayrılması ile ortaya çıkan sınır anla§mazlıkları, dü­ zenli kuvvetler arasında gerçekle§en pek çok çatı§manın nedeni oldu ve daha geli§mi§ silahiara ihtiyaç duyulmasına. yol açtı. Böylece, örneğin 1963'te Fas ile Cezayir, 1963-7 yıllarında Kenya ile Somali, 1978'de Cu­ yana ile Venezüella ve Uganda ile Tanzanya, 1985'te Mali ile Burkina Faso (Yukarı Volta) ve, daha §iddetli §ekilde, 1948-9, 1965 ve 1984-5 yıllarında Hindistan ile Pakistan arasında sınır çatı§maları ya§andı. Bu gibi sınır çatı§maları bazen isyan hareketleri ile iç içe geçti. Bulgar­ ların Yugoslav ve Yunan kar§ıtı Makedonya İç Devrim Örgütü'ne destek vermesi, Yunanlıların 1925'te Güney Bulgaristan'a kuvvet göndermesi- 478 SAVf\:'ı VE DÜNYA ne neden oldu. Libya 1980'lerde hem ülkenin kuzey kısmından toprak talep eden hem de tüm ülkenin kontrolünü ele geçirmeye çalı§an hi­ maye altındakilere destek vermek için Çad'a müdahalede bulundu. Lib­ ya'nın 1983'teki aleni askeri müdahalesine Zaire ve Fransa tarafından askeri bir kat§ılık verildi ve Libya'nın ilerleyi§i durduruldu. Sovyet ege­ menliğinden kurtulunca, Ermenistan ve Azerbaycan, Azerilerin kontro­ lündeki Dağlık Karabağ ve Ermenistan'daki Nahçıvan yerle§im bölgele­ ri için sava§a girdi. Sömürgelerin son bulduğu çağda Batı'nın doğrudan askeri müdahalele­ ri azaldıkça, Batılı güçler, müttefikleri veya himaye altındakileri, ister istikrar sağlayarak isterse Amerika'nın 1980'lerde Orta Amerikalı temsil­ ciler vasıtasıyla Nikaragua'ya baskı yapmasında olduğu gibi, dü§man rejim­ leri ortadan kaldırarak askeri amaçlarını gerçekle§tirmeleri konusunda te§vik ettiler. 1973'te Amerikan hükümeti CIA yoluyla, Marksist Al­ lende hükümetini devirdiğinde General Pinochet komutasındaki Şili ordusunu destekledi. Amerikan kuvvetleri ise bu meseleye doğrudan dahil olmadı. Genellikle Latin Amerika' da algılanan Komünist tehdidi ABD ile Latin Amerikan askeri ve sıkıyönetim taraftarı yöneticiler arasında sıkı bağlar olu§masına ve 1950'lerin ortasından itibaren de Latin Amerikan askeri kurulu§larının Amerikanla§tırılmasına yol açtı. Bu kurulu§lar Amerikan görü§lerine göre yeniden yapılandırıldı ve pek çok subay ABD'de eğitim aldı.113 Her ne kadar her biri belirli bölgesel sorumluluk­ lan nedeniyle Amerikan askeri gücünün Soğuk Sava§ tamamlayıcısı olsa da, önemli Japon donanmasının ve daha da önemli Alman ordusunun yeniden in§a edilmesi 1945 sonrası askeri tarihin ironilerinden biriydi. Batılı güçlerin temsilciler kullanmasına ek olarak, Batılı olmayan güçler kom§ulannın ili§kilerinde aktif bir askeri rol oynadılar. Örneğin, Suriye 1970'de Filistinli gerilla kuvvetlerine destek vermek için Ürdün'ü i§gal etti ama ba§ansız oldu; Türkiye 1974'te Kıbrıs'ı i§gal etti ve Hindis­ tan 1987'de Tamil isyancılarına kar§ı Sri Lanka'ya yardım vermek için 100.000 asker gönderdi. Vietnam'ın 1978-9 yıllarında Kamboçya'yı fethermesinde olduğu gibi, bu gibi müdahaleler hükümetlerin devrilme­ sine ve Tanıanya'nın Uganda cumhurba§kanı Amin'i 1979'da devirme­ sine neden oldu. Vietnam, Tanzanya, İran ve Türkiye Batı silahlarından

ı 13) S. C. Schmitter (yay. haz.), Military Rule in Latin America. Function, Consequences andP ersp ectives (Londra, ı 97 3) . YiRMiNCi YÜlYIL 479 ve Batı denetiminin veya hegemonyasının bölgesel toprak hakimiyeti ve politik çıkarlarını genellikle güç kullanarak korumasının yarattığı sıkıntıların ortadan kalkmasından fayda sağlayan devletlere örnek teşkil ettiler. Bu nedenle, Hindistan 194 7'de Keşmir'e birlikler gönderdi, 1948'de Haydarahat Prensliği'ni devirdi, 1961 'de Portekiz mülkü olan Di u ve Goa'yı işgal etti, 1971 'de Doğu Pakistan 'ı fe thederek Bangladeş Devleti'ni kurdu, 1975'te Sikkim'i yağmaladı ve 1995'te Nepal'e gözdağı verdi.

Teknolojik Değişimin Hızı

Savaş teknolojisi İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra daha da karmaşık bir hal aldı; bunun bir nedeni, jet uçakları, roketler, atom bombaları ve denizaltı b ataryalarının su altında doldurulabilmesi gibi savaşın son safha­ larında geliştirilen teknikler ve silahların daha da hassalaştırılmasıdır. Amerikalılar, Alman roket programının büyük bir kısmını Peenemün­ de' den Huntsville; Alabama'ya taşıdılar. Soğuk Savaş teknolojik değişim hızının artmasını sağladı. Rekabet 1940'lar ve 1950'lerde jet savaş uçak­ ları gibi gelişmiş silahların üretilmesini ve edinilmesini hızlandırdı. Ma­ kinelerin ana rolü oynadığı silahlar, örneğin nişan için geliştirilen kar­ ma§ık otomatik sistemler, artık askerlikte fiziksel kuvvetten ziyade be­ ceriyi önemli kıldı.I14 Bu da silahlı kuvvetlerin içyapısında, özellikle de komuta ve kontrol sistemlerinde çok büyük sonuçlar doğurdu. Bu gibi sistemler yeni değildir -Arthur Pollen 1900'lerde İngiliz donanınası için geliştirdiği bir ateş kontrol sisteminin bir parçası olarak bir mekanik bilgisayar icat etti-115 ama giderek yaygınlık kazandı. Bilgisayarlar 1960'lar­ dan itibaren harekat çapını ve komuta ve kontrol seçeneklerini değişikliğe uğrattı. Ordu askerleri teçhiz ederken donanma teçhizatı kullanır dü­ şüncesi, modem ordulan tanımlayamayacak kadar sınırlı kaldı. Beceriye verilen önem hem birliklerin kalitesine hem de eğitimine daha fazla ilgi gösterilmesine yol açtı ve zorunlu askerlerden ziyade profesyonel gönül­ lü gücüne askeri destek verilmesini teşvik etti.

114) J. Pay, "The Battlefield since 1945", C. Mclnnes ve G. D. Sheffield (yay. haz.), Waıfare in the Twentieth Century: Theoryand Practice (Londra, 1988); G. Hartcup, The Silent Revolution: Development ofConventional Weapons 1945-85 (Oxford, 1993). 115) J. T. Sumida, In Defence of Naval Strategy: Finance, Technology and British Naval Policy 1889-1914 (Boston, 1989). 480 SAVAŞ VE DÜNYA

Silahlar ve silah teslimat sistemleri hem daha yıkıcı hem de daha etkili olmaya ba§ladı. Örneğin, uçaklar serbest dü§en bombalardan gü­ dümlü bombalara geçti. ı990-ı yıllarındaki Körfez Sava§ı'nda, bomba­ lan hedefe ula§tırmak için termal görüntüleme lazer i§aretleyici sistem­ leri kullanıldı. Pilotlar doğrudan atı§ yapabilmek için bombalarını lazer ı§ınının 'konisine' bırakmak zorunda kaldılar. Ancak, bombalar hedefe iki veya üç mil uzaklıktan ate§lendiği için karadan havaya füze saldırıları kar§ısında savunmasız kaldılar. Buna kai§ılık olarak, ı 990'ların ortasın­ da hedeften 300 mil (483 km.) uzaklıkta ve havadan ate§lenebilen Cruise fü zeleri geli§tirildi: Bunlar biraz daha güçlü ama pahalıydı. Lazer füzesa­ var savunma sistemleri de ı 990'larda denendi. Teknoloji silahlar kadar askerlik ko§ullarını da e tkiledi. Örneğin, aske­ ri tıp daha etkin hale geldi. Yaralıların helikopterlerle ta§ınması ameliyat­ ların daha çabuk yapılmasını sağladı. Kan gruplaması kan naklinin yapıl­ masını mümkün kılarak kan kaybından ölümleri azalttı. Antibiyotikler ve anti bakteriyel sülfonamidler enfeksiyonlada sava§tı. 116 Teknolojik deği§im hız kazandı. Böylece, örneğin denizaltıların tasa­ rımı, in§aat teknikleri, haberle§meleri, silahları ve gözedeme sistemle­ rinde önemli geli§meler kaydedildi. Silahlar çatı§maların fiziksel ko­ §ullarını deği§tirebildi. Amerikalılar, Vietnam'da gerillaların yaprakların arkasına gizlenmelerini önlemek için Agent Orange gibi ağaçların ve bitki­ lerin yapraklarını döken kimyasallar püskürttüler. Sava§ alanında, 1973'te Suriye tanklarının İsrail kai§ısında kullandıkları gibi, kızıl ötesi görü§ araçları geceyi deği§tirirken, yeni sava§ ba§lıkları zırhlann içine i§leyebili­ yordu ve lazerler ile sinir gazları konusunda yürütülen deneyler çatı§manın duyumsal doğasını tehdit eder hale geldi ve savunmasızlık konusuna yeni boyutlar kattı. Gerçek zamanlı, çoklu sensorlu ke§ifhem sava§ alanın­ da hem de gerilla harekatlarında siperlerin niteliğini sınırlandırdı. Iraklı­ lar, Kürt isyancılara kar§ ı 1 980'ler ve ı 990'larda kimyasal silahlar kullan­ dılar. Hafif malzemelerle yapılan deneyler yeniden zırh giyilmesi gerek­ tiğini ortaya çıkardı. Geli§mi§ silahlar ı980'ler ve 1990'larda çatı§ma §eklini ve sürecini etkiledi. Büyük uçak gemilerine ihtiyaç duymayan dikine havalanan jet

1 16) R. A. Gabriel ve K. S. , A Historyof Military Medicine, II: From the Renaissance through modem times (Westport, Conn., 1992). Daha genel bir bakı§ açısı için bkz. M. Harrison; "Medicine and the Management of Modern Warfare", History of Science, 34 (1996), s. 379-410. YiRMiNCi YÜZVIL 481 uçaklan ilk kez İngilizler tarafindan ı982'deki Arjantin i§galinin ardın­ dan Falkland Adalan'nı (Malvinas) yeniden fethederken kullanıldı. Bu çatı§ına daha önce emperyalist olan bir gücün bir devlete kar§ı isyan mücadelesinden ziyade, onunla doğrudan ve açıkça sava§a girdiği nadir olaylardan birine örnekti. On dokuzuncu yüzyıl İngiliz yayılmasından kalan bir bölge için beklenmeyen bir sava§ına ihtiyacı, muhtemelen İn­ giliz hükümetini hızla militarize hale gelen Çin'in Hong Kong'dan hızla ve tamamen çıkmasını sağlamaya te§vik etti; bu da ı997'de gerçekle§ti­ rildi. Geli§ıni§ silahlar ı 990-ı yıllarındaki Körfez Sava§ı'nda da rol oynadı. Irak'ın karadan karaya Scud ilizeleriAmerika'nın liderliğindeki koalisyon için sorun te§kil ediyordu ve Iraklıların biyolojik silahlar (sava§ ba§lıkları) kullanma ihtimali konusunda korku duyuluyordu, ama sonunda ikisi de kullanılmadı. Amerikalılar, Irak ilizelerine kar§ı uydu gözlem araçları ve Patriot füzeleri, Irak'ı bombalamak için Cruise füzeleri ile güdümlü bom­ balar kullandılar. Dü§ınanlan sava§tan çok az kayıp vererek çıkarken Iraklılar ağır kayıplar vererek yerıilgiye uğradılar. Iraklılar Kuveyt i§gal­ lerini korumak için kendilerini emniyete alarak harekat kabiliyederi ve üstünlüklerinden feragat ettiler. İran'la uzun ve kanlı bir sava§a girmi§ olsalar da, bu sava§ Körfez Sava§ı'ndan çok farklıydı: İranlılann tankları ve, daha da önemlisi, hava üstünlüğü yoktu ve sava§ Batı Kuveyt'in düzlük çölünde değil dağlık ve bataklıklada dolu bir arazide yapıldı. Körfez Sava§ı herkesin hava gücünün etkisine duyduğu güveni Viet­ nam'daki bariz ba§ansızlıktan sonra yeniden canlandırmı§ gibi görünınü§­ tür.117 Radarla tespit edilme olasılığını en aza indiren B-2 Stealth bombar­ dıman uçakları, dünyanın en çok savunulan §ehirlerinden biri olan Bağ­ dat'ı bombalaını§tır ve bunu Amerikalıların Hanoi'de riske attığından çok daha az sayıda hava mürettebatını tehlikeye atınalarına kar§ın kayda değer bir keskin ni§ancılık ve hiçbir zarar görmeden yapını§tır. Ancak, Stealth bombardıman uçaklan ve sava§ uçakları, Tomahawk ve Patriot ilizeleriile lazer güdümlü bombalar, o zamanlar iddia edildiği kadar ba§arılı olmaını§tır. Özellikle fazlaca övülen isabet oranları çatı§ına ko§ullarında pek fazla ortaya çıkmaını§tır; bunun en göze çarpan örneği de, füze sava§­ larında Suudi Arabistan'daki Amerikan üslerini Scud saldırılarından

117) J. F. Dunnigan ve A. Bay, From Shield to Storm: High-Tech Weapons, MiUtary Strategy and Coalition Warfare in the Persian Gulf (1992). Bu kaynak Amerikan silahlannın etkinliğini abartmı§tır. 482 SAVAŞ VE DÜNYA koruyarak hayati bir rol oynayan Patriot füzeleri olmu§tur. İngilizlerin uçak pistlerinde oyuklar açan bombaları da beklendiği kadar etkili olma­ mı§ tır. Fazlaca övülen bazı modem silahların sınırlı etkileri ve isabet oran­ ları iki misli önemli olmu§tur, çünkü modem uçaksavar ve fü zesavar silahlarının niteliği isabet oranlarına bağlıdır: Saldırıyı yürüten silahın hızıve tahribat kapasitesi İkinci Dünya Sava§ı'ndakinden çok daha büyük­ tür. Buna ek olarak, modem ileri teknoloji silahları pahalıdır. Her bir Tomahawk güdümlü nükleer füzesi bir milyon dolara mal olmaktadır. Nihayetinde de, devasa depolar yoktur ve geleneksel kuvvetlerin aralıksız geni§ çaplı operasyonları sürdürebildiği dönem, İkinci Dünya Sava§ı'ndaki duruma kıyasla çok sınırlıdır. Geli§mi§ silahlar hem nominal hem de reel bakımdan pahalı olmu§tur. Endüstriyel seri üretim kapasitesi ve buna para ayırabilmek, sadece iki dünya sava§ında değil, aynı zamanda Soğuk Sava§'ta da hayati öneme sahip olmu§tur. Metal i§leme süreçleri önemini korumu§ ama geli§mi§ elektronik mühendisliği o zamana dek görülmeyen büyüklükte bir rol oynamı§tır. Soğuk Sava§'ın, özellikle de 1980'lerdeki füze yarı§ı ve bun­ ların kullanılmasının yüksek maliyeti Sovyetler Birliği'ni iflasa sürükle­ mi§tir. Finans ve endüstriyel kapasite donanma gücünün deği§en dengesi için de çok önemli olmu§tur. 1914'ten önce Britanya, dünyanın ikinci büyük donanma gücü Almanya'nın tehdidini bertaraf etmek için (ama bu arada bir Angio-Amerikan çatı§masının muhtemel olmadığını dü§ünerek Amerikan donanma gücünün yükseli§ini kabul etmi§tir) daha önce görülmemi§ oranda mali ve endüstriyel kaynakları harekete geçirmi§tir. Ate§kesin ve Alman donanmasının İngilizlere teslim ol­ masının ardından Almanlar önemli bir deniz gücü olmaktan çıkmı§tır; ama 1920'lerin ba§ında İngilizler, dünyanın önde gelen endüstriyel ve finansal gücü olan Amerikalıların denizlerdeki denkliğini kabul etmi§ ve her iki güç de Pasifik'teki Japon donanma gücünü tanımı§tır: 1922 tarihli Washington Deniz Antla§ması ile 5:5:3 sava§ gemisi oranı üze­ rinde anla§maya varılmı§tır. Amerikalılar, 1945'ten sonra dünya okyarruslarında tarihte hiçbir gücün yapamadığı oranda hakimiyet kurmu§tur: Teknoloji, filolarına İngiliz donamasının en güçlü olduğu zamanlarda bile yoksun kaldığı kuv­ veti ve kapasiteyi sağlamı§tır. İkinci Dünya Sava§ı'ndan itibaren İngiliz donanınası yava§ ya va§, daha küçük bir güç olana dek gerilemi§tir. 1982'de YiRMiNCi YÜlYIL 483

Arjantin tarafındanele geçirilmesinin ardından Falkland Adaları'nı geri almak için gönderilen filo, Arjantin hava gücünün ve daha büyük oran­ da sava§ gemilerinin yarattığı sıkıntılara kar§ın adaların yeniden ele geçi­ rilmesinde ba§arıyla destek vermi§ fakat geçici bir üstünlük sağlaını§tır. Aynı dönemde, Japonlar tarafından 1905'te yenilgiye uğrarılınasının ardından deniz gücü dengesinde önemli bir varlık gösteremeyen Rusya, 1950'lerdeki Sovyet donanma in§aatının ba§latılmasından sonra hızla dünyanın ikinci büyük donanma gücü haline gelmi§tir. 1980'lere gelin­ diğinde Çin üçüncü, Japonya ise dördüncü sıraya yerle§ıni§tir. Bu çapta donanma in§a etmek için yeterli parayı sağlayabilmi§ ama aynı zamanda deniz gücünün Doğu Asya uluslararası ili§kilerinin rekabetçi ortamında önemli olduğunu da anlamı§lardır. Ancak, Sovyet donanınası 1980'ler ve 1990'larda yeni birimlerin maliyetini kaf§ılayamadığı ve 1990'larda Sovyetler Birliği'nin dağılmasından etkilendiği için giderek eskimeye yüz tuttu. Batılı ülkelerdeki silahların geli§ffii§liklerive yüksek maliyetleri, aske­ ri ve ki§isel silahlar arasındaki uzun dönemli dengesizliği §iddetlendirdi. Bu da askeriyenin daha da profesyonelle§mesi ile ili§kilendirildi. Aske­ riyede profesyonelle§ıne pek çok Batılı ülkenin zorunlu askerliği kaldır­ masına ve bu nedenle de genel sosyal töreler ile askeriye arasında bir ayrılık dağınasına neden oldu. Hiçbir Batılı devlette komutanlar İsrail' de olduğu kadar sık politikaya atılmadı. Öte yandan, askeriyenin sosyal göre­ nekiere uyum sağlaması için büyük bir baskı olu§ tu. Bu baskı hem homo­ seksüellerin ihraç edilmesi eyleminin sonlandırılmasına ili§kin politik baskıda -ki bu 1993'te ABD'de ve 1996'da İngiltere'de tartı§ına konusu oldu- hem de kadınların ön cephe birliklerine katılmasının yaygın­ la§masında görüldü. Böylece, örneğin 1996'da Fransa hava kuvveti kadın­ ların sava§an pilotlar olmasına izin verme kararı aldı; bundan önce kadın­ ların sadece nakliye uçakları ile geri hizmetlerde kullanılan helikopter­ leri uçurmalarına izin veriliyordu. Denizaltılara ve ön cephe ordu birimle­ rine ise alınmadılar.

Teknolojinin Sınırları

İkinci Dünya Sava§ı'ndan sonra olu§an kültürel deği§iklikler ve silah tedarikincieki farklılıklar, Batılı ve Batılı olmayan devletler arasındaki çatı§ınaları Batılı devletler için daha problemli kıldı. Kayıplara gösteri- 484 SAV� VE DÜNYA len hassasiyet, çatı§manın bireysel karakter ve ulusun kaderi için yararlı olacağına dair inanı§ın terk edilmesi, kamuoyu görü§üne gösterilen ilgi, çatı§manın büyüyen maliyeti ve bunun yaratacağı ekonomik sonuçlar hakkındaki endi§e bir araya gelince, hızla ba§an kazanmaya daha fazla önem verildi. Bu da, eğer dü§man, gücün etkin biçimde kullanılması ile hızla harap edilebilecek bir yapıya sahipse mümkün oldu, ama dü§manın yönetim yapısı gelişmemi§ ve askeri altyapısı basitse durum farklıla§ı­ yordu. Buna ilaveten, eğer dü§man ağır kayıpların verilmesini kabul eden, hatta §ehitliği idealize eden ideolojik ve kültürel bir bağlamda çarpı§ıyorsa, durum 'Batılı' güçler için çok güç bir hal alıyordu. Bu durum Japonlarm genel Batı askeri deneyiminin dı§ında kendilerini kurban etmeye gönül­ lü oldukları İkinci Dünya Sava§ı'nda açıkça ortaya çıktı. Saipan ve lwo Jima'da teslim olan her bir askere kar§ılık 120 Japon öldü - ki bu oran, dü§manlarınınkinden çok farklı bir orandır. 118 Kayıp vermenin kabullenilmesi, hatta şehitliğe kucak açılması, 1980- 8 arasındaki sava§ta İran Batılı silahları ve askeri görü§leri ile Irak'ın saldırısına ba§arıyla direndiğinde ve Lübnan'da 1982 İsrail i§galinden sonra çok büyük oranda sergilendi. Eylül 1983'te Amerikan Altıncı Fi­ losu Lübnan ordusuna destek vermek üzere küçük arabalar büyüklüğün­ de top merrnilerikullanarak Beyrut yakınındaki tepelerde bulunan Dür­ zi mevzilerini bombaladı. Yine de bir sonraki ay ne Amerikalılar ne de Fransızlar hayatlarını vermeye hazır gerillalar tarafından sürülen kuv­ vetli patlayıcı maddelerle dolu kamyonların Beyrut'taki kumanda mer­ kezlerini harap etmesini engelleyemediler. Kayıplar ve genel bir politik yetersizlik hissi sonucunda 1982'de Lübnan'a gönderilen Amerikan de­ nizcileri 1984'te geri çekildiler. Bu denizcilerin Lübnan'daki varlığı 1958'deki Amerikan donanma müdahalesi kadar ba§arı getirmedi ve bu farklılık da bölgedeki gücün politik ve askeri çerçevesindeki değişiklikleri yansıtıyordu. İsrailliler, teknolojik açıdan dünyadaki en geli§mi§ Amerikan askeri donanımını kullanmaları�a rağmen, ileri teknoloji silahlardan, özellik­ le de hava gücünden yoksun olan ama yine de sürekli baskı kurabilen, dü§manın ağır kayıplar vermesine neden olan ve karşı saldırılardan sağ çıkmayı ba§arabilen popüler İslamcı direni§ hareketleri ile ba§a çıkmak konusunda sık sık güçlükler ya§adılar. İsrailliler, Lübnan'daki Suriye füze

118) M. ve S. Harries,Soldiers of theSun. The Rise and FaU of theIm perial]apanese Aımy (NewYork, 1991), s. vii. YiRMiNCi YÜlYIL 485 sahalannı, 1982'de burayı i§gal ettiklerinde ortadan kaldırabildiler, ama hem Lübnan'da hem de İsrail i§gali altındaki Gazze'de ve Ürdün'ün Batı Yakası'nda 'ileri teknoloji' sahibi olmayan dü§manları ile ba§a çıkınada zorlandılar. Bizbullah sözcüsünün Nisan 1996'daki ifadeleri ilginçtir: "Daha zayıf olduğumuz için teslim olmamız gerektiğini söylemeyip.. İsrail o kadar da güçlü değil. Vietnamlılara bakın. Amerika daha güçlü olduğu için durdular mı?" Bu konu§ma esnasında sözcü, sanki Batı silahlannın dünya çapındaki yayılmasını gösterir gibi, Amerikan M16 saldırı tüfeği ta§ıyan bir avcı uçağı ile korunuyordu. 119 Ancak bu, yalnızca Amerika ve müttefikleri için bir sorun te§kil et­ miyordu, çünkü Sovyetler 1979-89 arasında Afganistan'da120 ve Etiyop­ yalılar 1980'lerde Eritre ve Tigre'de aynı sorunla kar§ıla§tılar. Sovyetler, 1979'da Afgan hükümetini devirebildi; bunun bir nedeni de hava inciir­ me birlikleriydi, ama bundan sonra gerilla direni§ini kırmakta zorlandı­ lar ve nihayet 1989'da kuvvetlerini geri çektiler. Gerillalar, özellikle geli§mi§ Stinger karadan havaya füzeleri, roket fırlatıcılan, havan topla­ rı ve telsizler, Çin silahları, Suudi·parası ve kom§u Pakistan'ın desteği ile yabancılardan boLyardım alarak avantaj sağladılar. Stinger füzeleri Sov­ yet silahlı helikopterlerinin etkinliğini azalttı. Yine de, tek ba§ına yabancı askeri yardımlar Afgan ba§arısını anlatmaya yetmeyecektir. Afgan toplu­ munun sava§çı ruhu ve politikasının bölünmeci doğası da ülkenin kont­ rol altına alınmasını güçle§tirdi ve Sovyetler büyük §ehirlerden ba§ka bir yeri ele geçiremedi. Kara haberle§mesini konvaylada sağladılar. Suriyeliler, 1987'de Batı Beyrut'u i§gal ettiler, ama kontrolü elde tut­ mak için yerel himaye altındakilerle ittifak halinde faaliyet gösterebil­ mek amacıyla kayda değer sayıda kuvvet konu§landırmak zorunda kaldı­ lar. Benzer biçimde, Ruslar da, Çeçenlerin sayısı göz önünde bulundurul­ duğunda, genellikle dü§ünüldüğünden daha iyi bir i§ çıkarmalanna rağ­ men Çeçenistan'ın Kafkas bölgesinde bağımsızlık kazanma çabalarını engellemek konusunda güçlük çektiler.121 Aralık 1994'te bir istila ha­ reketi ba§latıldı ve ba§kent Grozni 1995'te dü§tü, ama bundan sonraki direni§ kırılamadı. Çeçenistan ba§kanı Dzhokhar Dudayev (1944-96) ilginç bir askeri gelenekler bile§imi sergiliyordu. Sovyet hava kuvveti-

119) The Times, 15 Nisan 1996, s.10. 120) M. Galeotti, Afghanisıan. TheSoviet Union's I.astW ar (Londra, 1995). 121) A. Raevsky, "Russian Military Perforrnancein Chechnya: An initial evaluation", ]oumal ofSlaviç MiliıaryStudies, 8 (1995), s. 681-90. 486 SAVAŞ VE DÜNYA

nin içinden çıkan ilk Çeçen generaldi ve Estonya Tartu'daki stratejik nükleer bombardıman uçaklarının kumandanlığını yürütüyordu. Du­ dayev, Afganistan'da Sovyet hakimiyetine direnen Afganlar olan Mü­ cahitlere karşı yeni bir bombalama stratejisi geliştirdi. Yine de, Afgan­ ların ve Estonyalılann milliyetçiliğinden etkilendi ve Afganların gerilla taktiklerini benimsedi. Çeçenistan' da her insana silah bulundurma hakkı tanıyan bir kararname yayınladı. Nisan 1996'da İsrail'deki Hizbullah hareketine karşı düzenlenen sal­ dırılarda İsrail'in Amerikan Bell AH-1 Cobra silahlı helikopterleri ve düşmanlarının Sovyet Katyusha raketleri gibi Avrupa ve Amerikan tek­ nolojisini kullanması, modem silah sistemlerinin dünya çapında ne oran­ da kullanıldığına işaret ediyordu. Daha önce Afgan isyancıları tarafın­ dan Stinger füzelerinin kullanılması, bir savaşın sonucunu belirleyen, nispeten gelişmemiş savaşçıların elindeki teknolojik bakımdan gelişmiş küçük silahiara örnekti. 1945'ten itibaren modem konvansiyonel silah­ lar yalnızca tahrip gücü bakımından muazzam bir gelişme kaydetmedi, aynı zamanda yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Silahların ve taktikterin dünya çapında ne oranda standart hale getirildiği sorularak teknolojinin rolü sorgulanabilir. Batılılaşmanın si­ lahlar ve bunların küreselleşmesinin vurgulanması ile öne sürülen düşün­ celerden daha sıra dışı olduğu kabul edilebilir. Batı tarzı üniformalar, savaş jetleri vb., Batı askeri imkan ve kabiliyeti konusunda yüzeysel bir izlenim yarattı, fakat bu genellikle Batı tarzı savaşların taklit edilmesi ve Batı tuzaklarının benimsenmesini de içeriyordu: Altta yatan temel pren­ sipler aynen korundu. Böylece, Irak'ta İran ve Birleşmiş Milletler' e karşı verilen Körfez Savaşları'nda üniformalar ve teçhizat Batılı olmuş olabi­ lir. Ancak, altta yatan ve belki de en temel savaş için örgütlenme ve savaş tutumları Batı'nın etkin askeri tutum standartlarından etkilen­ medi. Örneğin, Iraklı subayların savaş alanındaki birliklerinin yanında kalamayışı ve askeriyenin hizmet becerisinden çok kabile ve aile bağlantı­ larına dayalı komuta yapısı, rejimin silahlı kuvvetlerinin gerçek renkle­ rini paranın satın alabileceği jetlerden daha fazla ortaya koyuyordu.

Nükleer Silahlar

İsraillilerin Amerikalı patronlarının tutumlarını ve onlara mali açıdan ne derece bağımlı olduklarını gözden geçirmek zorunda olmaları, mo- YiRMiNCi YÜlYIL 487

Resim 86: Soluk At Üzerinde Ölüm, No. 1, Benjamin West, y. 1787. İngiliz Kraliyet Akademisi'nin müdürlüğüne yükselen ve İtalya' da eğitim gören Amerikalı W est, sava§ın dramını, §anını ve terörünü resme tti. Eserleri arasında GeneralWo lfe 'ün Ölümü (I 770), Boyne Muharebesi (1 780), La Hogue'da Fransız Filosunun Yok Edilmesi (1 780) ve Lord Nelson'ın Ölümü (1806) vardır.

dem askeriyenin küresel gücünü ve kalitesini göstermektedir. Çin tekno­ lojisi nispeten geriydi ve en çok ihtiyaç duyulan veya arzulanan silah tedarikinin hem şimdi hem de öngörülebilir gelecekte başka yerlerden de -A vrupa veya ABD' den- temin edilebilecek olmasına rağmen İsrail'in Ortadoğulu düşmanlarının Çin tarafından silahlandırılabileceği endişesi de buna işaret etmektedir. Yine de, Çin'in rolü Avrupa ve Amerikan devletlerinin artık gelişmiş silah sistemlerinin üretim ve dağıtımını el­ lerinde tutamadıklarını vurgulamaktadır. Bu durum, özellikle Çin, Hin­ distan, Irak ve Pakistan gibi birkaç Asyalı gücün atom bombası geliştir­ mesi ve Çin'in gelişmiş nükleer denizaltı raketleri ve uydu programları ile de gözler önüne serildi. Atom gücüne ilk sahip olan güçler hep 'Avrupa­ lıydı' - ABD (1945), Sovyetler Birliği (1949) , Britanya (1952), Fransa (1960) . Ama 1964'te Çinliler ilk atom bombalarını patlattı ve ardından da 1974'te Hintliler aynı şeyi yaptı.122 Nükleer güce sahip ve sahip olmak üzere olanlar arasındaki rekabet de çok önemliydi ve nükleer silah edini-

122) D. Holloway, Stalin and the Bomb: the Soviet Union and Atomic Energy, 1939-1956 (New Haven, 1994); J. W. Lewis ve X. Litai, China's Strategic Seapower. The Pol-iticsof Force Moderrıization in the Nuclear Age (Stanford, 1995). 488 SAV� VE DÜNYA mini te§vik ediyordu. Çin'in elinde nükleer silah yokken Ba§kan Eisen­ hower, Kore Sava§ı'nı soniandırmak için nükleer bomba tehdidi savura­ bileceğim dü§ünmesine rağmen Amerikan nükleer silah tekeli dönemi çok kısa sürdü. Sovyetler Birliği 1957'de ilk uydu Sputnik l'i yörüngeye fırlattı ve tüm dünyayı vuru§ menzili içine alan, kıtalararası mesafe kat edebilen roketlerin neler yapabileceğini gösterdi. Pahalı roket teknolojisine yapı­ lan yatırım nükleer ba§lıklı balistik fü zelerin olu§turduğu tehdit saye­ sinde bir seçenek olarak ortaya çıktı. 123 19 5 7' den önce Sovyetler Birliği Britanya merkezli Amerikan bombardıman uçaklarının menzili için­ deyken, ABD Sovyet nükleer saldırılannın menzili dı§ında kaldı ve Ame­ rikalılar Rusların Avrupa'da veya ba§ka bir yerde herhangi nükleer ol­ mayan büyük bir kuvvet kullanımına kar§ılık kitlesel nükleer misilierne teorisini geli§tirmeye hazırlandılar. 1948 tarihli Berlin krizi, Amerikan B-29 bombardıman uçaklarının Britanya'da konumlandırılmasına yol açtı. İngiliz Muhafazakar milletvekili Brenden Bracken 1950'de §öyle yazını§tır:

Ba§kan Truman'ın bir zile basarak Amerikan uçaklarının bombalarını yükleyip Londra' danMoskova'ya uçması emrinivermesi ne §ahanebir fikirdir! Uçakların yapacağı bu ziyaretin bedelini Washington değil Londra ödeyecektir. Ulusal egemenlikten vazgeçmek hususunda yapılan tüm bu konu§ınalar, Amerika Birle§ik Devletleri ba§kanı Ship' s Şirketi hakkında hiçbir §ey bilmeden İngiltere'yi bir uçak gemisi olarak kullandığında anlamsızla§ınaktadır.124

Geli§ıni§ Sovyet imkanları 1957'den itibaren iki yönlü bir kaf§ılık buldu. Batı Avrupa merkezli 'taktik' (kısa menzilli) nükleer silahların kullanılması yoluyla. derecelendirilıni§ nükleer misilierne görü§leri, ilk darbeden etkin biçimde kurtulma imkanına ili§ kin bir politikanın geli§ti­ rilmesi ile tamamlandı. Bu da insanların kullandığı savunmasız bombar­ dıman uçaklarının yerine Polaris füzeleri ile teçhiz edilen eri§ilmez de­ nizaltıların ve güçlendirilıni§ silolara dayalı kara raketlerinin getirilme­ sini gerektirdi. Amerikan nükleer silahlannın çe§itliliği ve gücü bu sayede

123) Neufeld, Rocket and the Reich, s. 275. 124) R. Cockett (yay. haz.), My Dear Max. The letters of Brendan Bracken to Lord Beaverbrook, 1925-1958 (Londra, 1990),s. l12. YiRMiNCi YÜlYIL 489 artırıldı. Amerikalılar, 1958'te ilk kıtalararası balistik füzelerini ve ar­ dından 1960'ta ilk sualtı Palaris torpidosunu fırlattı. Denizaltılar hedef­ teki eyaletlerin yakınında üslendirilebildi. 1965'te Amerikan Savunma Bakani Robert McNamara, ABD'nin bir Sovyet saldırısını önlemek için 'kesin yıkım' tehdidine bel bağlayabileceğini söyleyebildi. Bu ise nükleer güçlerin nükleer saldırı ve savunma imkanlarını artırmaya yönelik daha sonraki giri§imlerini engellemedi. Örneğin, 1970'te Amerikalılar Mi­ nuteman III füzelerini konu§landırdılar. Bunlar MIRV'ler (çoklu serbest ni§an alan yeniden giri§ araçları) ile teçhiz edildi ve böylece tek bir torpi­ donun vuru§ kapasitesi büyük oranda arttı. Amerikalılar, 1977'de 'Geli§­ mi§ Radyasyon Silahı' olan bir nötron bombasını test etti. Bu gezegeni birkaç saniye içinde yok edebilme kapasitesi ve deği§ik yok etme yolları [fisyon (atombölünmesi) ve füzyon bombaları] ve tekno­ lojinin iletilmesinde ya§anan deği§iklikler, askeri teknolojinin gücünü ciddi oranda farklıla§tırdı. Nükleer silahlar birkaç güce büyük kayıplar verdirme imkanı tanıyordu, ama 1945'ten beri hiçbiri bunu yapmaya gönüllü olmadı. Bu da caydırma, halkın ve yabancıların görü§lerine ili§kin endi§eler ve ro ket 'fırlatma sistemlerinin tüm alanlara saldırı yapabile­ cek olması arasındaki dengeyi yansıtmaktadır. Bu durum, genellikle uzak­ tah güçlerin askeri planlarıyla ilgili gerilimleri artırdı ve bu arada raketie­ rin konu§landınlmasına da odaklanıldı. Böylece, 1962'de Sovyetler Bir­ liği Küba' da balistik füzeler konu§landırmaya ba§layınca ABD'nin bu ülke ile sava§a girmesine ramak kaldı. Amerikalılar Küba'ya bir saldırı yapmayı dü§ündüler ve daha fazla mühimmatın bölgeye sevk edilmesini önlemek için deniz ve hava ambargosu uyguladılar. Sovyetler Birliği füze­ leri geri çekmeyi kabul etti, 125 ama emir, uygulama ve vuru§ arasındaki farkın az olduğu ortaya çıktı. Buna ilaveten, nükleer silahların yıkım gücü arttı. Atom bombasının ardından, ilk kez ABD tarafından 195l'de ve ar­ dından 1953'te Sovyetler Birliği, 1957'de Britanya, 1967'de Çin ve 1968'de Fransa tarafından patlatılan hidrojen bombası geldi. Hidrojen bombası bir patlama ile hidrojen izotoplarının yeterince ısınmasını sağla­ yarak onları helyum atomlarına dönü§türüyor ve bu dönܧÜm ile inanıl­ maz miktarda tahrip edici bir enerji ortaya çıkarıyordu. Bombalar emper­ yalizm döneminde ele geçirilen bölgelerde denendi ve yerel nüfusun görü§leri göz ardı edildi. Böylece, ilk Amerikan H-bomba testi Pasifik'teki

125) M. J. White, The Cuban MissileCrisis (Basingstoke, 1995). 490 SAVAŞ VE DÜNYA

Marshall Adalan'nda yapıldı, aynı testi Sovyetler, İngilizler ve Çinliler Sibirya' da, Christmas Adası yakınında ve Sinkiang'daki Lop N or' da yap­ tılar. Fransızlar ilk A-bombalarını Sahra Çölü'nde patlattı ve Cezayir'in kaybedilmesinden sonra Pasifik'teki Muratoa Mercan Adası'nda bir test sahası kurdular. 1957'de protatip bir atom bombası ile bu bombayı üretmek için ge­ rekli olan teknik bilgiyi sağlamak üzere Çin ile bir anlaşma imzalayan Rusya vasıtasıyla nükleer teknoloji Asya'ya yayılmaya başladı. Ancak, Sovyetler arılaşma şartlarını yerine getirmedi ve 1960'daki Çin-Sovyet bloğunun dağılmasından ve Sovyet teknik desteğinin sonlandınlmasın­ dan sonra, Çinliler bağımsız bir nükleer program başlattılar. Bu program Batı'da eğitim görmüş mühendisler, özellikle de Kore Savaşı'nın Çinli Amerikalılara karşı şüphe uyanmasına neden olmadan ve 1955'te sınır dışı edilmeden önce, 1940'ların büyük Amerikan roket programında rol oynayan Tsien Hsue-shen sayesinde yürütüldü. Tsien, Çin'de Çin Bilim Akademisi Mekanik Enstitüsü Müdürü olarak atandı ve ABD ve Britan­ ya'da eğitim almış diğer yurttaşları ile Çin füze programını geliştirdi. Bomba programı üzerinde çalışanlar Britanya, Fransa ve ABD' de eğitim almışlardı. Roket ve uydu teknolojisi sadece roketlerin uzun menzilli fırlatma sistemleri değil, aynı zamanda uyduların küresel iletişim şeklinde gelişmiş komuta ve kontrol kolaylıkları ile gözlem olanaklan sağlaması nedeniy­ le önemliydi. 1970'ten beri komuta ve kontrol imkanlarında kaydedilen gelişmeler, en önemlisi de bütünleşmiş devreler ve parçaların min­ yatürleştirilmesi ile küresel ekonomi içinde gelişmeler yaşandı. On doku­ zuncu yüzyılda Batılı olmayan toplumların küresel bağlamda yaşadığı bilgi eksikliği sorunları büyük oranda azaldı. Gelecekteki herhangi bir savaşta düşmanın bilgisayar ve iletişim sistemlerinin muhtemelen elekt­ romanyetik vuruşlarla yok edilmesine öncelik verilmesi olasıdır.126 Ame­ rikan Savunma Departmanı'nın 3 Ocak 1997 tarihli Savaş-Savunma Konusunda Bilgiler başlıklı panelinde, Amerikan ekonomisi ve aske­ riyesinin bilgi sistemlerine yapılacak saldırılara karşı savunmasız olduğu

126) C. Gray, "The Changing Nature ofWarfare ?", Naval War College Review, 96, no. 2 (İlkbahar 1996), s. 14; A. Irvin, "The Buffalo Thom: The Nature of the Future Battle­ field",]ournal of Strategic Studies, 19 (1996), s. 238-40, 245-6; L. W. Grau veT. L. Thomas, "A Russian View ofFuture W ar: Theory and Direction", Journal Slavicof MilitaryStudi es, 9 (1996), s. 508-12. YiRMiNCi YÜZVIL 491 ve halihazırdaki önlemlerin bu gibi saldınlar kar§ısında yetersiz kaldığı bildirildi.

Gelecek

Geleceği görmek her zaman zordur. Yine de bazı önerilerde bulunulabi­ lir. Yakın zamanda nüfusun küresel çapta muazzam biçimde artması, ço­ cuklar ya§landıkça ve anne baba oldukça en az birkaç on yıl daha süre­ cektir. Bu da muhte§em kaynakların doğmasını sağlayacaktır; çünkü, en önemlisi, büyük bir kısmının §ehirlere kayması dünya nüfusunun daha çok tüketim baskısına maruz kalmalarına yol açacaktır. Hindistan gibi ülkelerde kitlelerin televizyona eri§imi yaygınla§makta ve reklamlar saye­ sinde bu baskılar kırsal alanlarda da giderek daha fazla görülmektedir. Temeli Amerika'ya dayanan, tüketime özenen toplum modeli diğer ülke­ lere de kolaylıkla sıçrayabilir. Ağrılıklı olarak genç §ehirli grupların mal ve fırsatlara yönelik talepleri pek çok devletin, özellikle de yüksek büyü­ me oranları tutturamayanların ini§ çıkı§ını artıracak ve politik yöneti­ me ili§kin sorunları kötüle§tirip mağduriyet ve yeniden payla§tırma poli­ tikasına olan ilgiyi tetikleyecektir. Dünya nüfusunun Avrupa ve Ameri­ ka'da ya§ayanlar yüzdesi ve bunların küresel üretim ile tüketimdeki rol­ leri azalmaya devam edecektir. Bu, özellikle Avrupa'da göze çarpmakta­ dır. Avrupa ekonomik ve demografik büyüme oranları yirminci yüzyıl boyunca Amerika'nın büyüme oranlarından daha dü§ük olmu§tur ve bu durum aynen sürecektir. Avrupa 1 900' de dünya nüfusunun yakla§ık yüzde 15'ine sahipken, bu oran 1995'te yalnızca yüzde 9 olmu§ ve 1990'lara gelindiğinde Avrupa ekonomisi ABD veya Doğu Asya ile aynı düzeyde i§ sahaları ve ekonomik büyüme oranları yaratamamı§tır. Küresel açıdan bakıldığında, petrol rezervlerinin tükenınesi büyük bir sorundur. Çin'in refahı ve giderek azalan yiyecek üretimi ba§ka bir sorundur, ki bu durum Çin'in küresel yiyecek ürünlerinin ba§lıca tüketi­ cisi olmasına neden olacak ve bölgesel çatı§malarda daha iddialı olma ihtimalini artıracaktır. Çin'in uluslararası toplumdaki çıkarlarını nasıl i§leteceğini, dengeleyeceğini ve ilerleteceğini öğrenip öğrenmeyeceği (uzun dönemli bir konum edinmek isteyen güçlerin yapması gerektiği gibi) veya Cengiz Han ya da Napoleon'un a§ın merkezci hedefleri ve askeri yöntemlerini benimseyip benimserneyeceği ve hegemonya kar§ıtı bir ittifak kurup kurmayacağı veya sava§a girip girmeyeceği, net değildir. 492 SAVAŞ VE DÜNYA

Buna ilaveten, henüz ortaya çıkan devletlerde sürekli bir politik (ve dola­ yısıyla) askeri istikrarsızlık gözlemlenmektedir. Bu durum kaynaklara eri§imin ve nüfus baskılannın büyük oranda deği§iklik gösterdiği bir dünya ile etkile§ecektir. 127 Kaynaklan koruma ve artırmanın en mantıklı yolu uluslararası i§birliği olmasına rağmen, su gibi kaynaklann yeniden payla§tınlması için yapılan tek taraflı giri§imler nedeniyle ortaya çıkacak olan çatı§malar ve meydan okumalada kar§ıla­ §ılması muhtemeldir. Britanya ve İzlanda ı 972-6 arasındaki Cod Sava­ §ı'nda balık avlama sınırlan içirı çarpı§ml§ ve balık avlama diğer sava§lann da patlak vermesine yol açmı§tır. Günümüzde en a§ikar gerilim nokta­ ları, Irak'ın ı 990' da Kuveyt'i i§gal etmesirlde olduğu gibi, toprak, su ve petrol payla§ımının gerilime neden olduğu Ortadoğu' da ve Güney Doğu Asya açıklanndaki petrol zengini sulardadır. ı996'da Türklerin sulama ve hidroelektrik üretimi için Fırat Nehri üzerinde barajlar in§a etmesi ve Suriye'nin bunları kullanmasına izin vermemesi iki devlet arasında si­ lahların çekilmesine yol açmı§tır. Bu gerilimlerin her nerede olursa olsun kaynak talepleri ve haset politikasının güçlü bir bile§eni olarak ortaya çıkması muhtemeldir. Bun­ dan doğacak çatı§malar askeri etkinliği test edecektir. Konvansiyonel silahlarla yapılan çarpı§malann hızla çözümlenmesini sağlayacaktır: Mo­ dem silahların, özellikle roketler, uçaklar ve sava§ gemilerinin hızı, men­ zili ve gücü, havada ve denizdeki çatı§maların uzamasım önleyecektir. Ancak, Batı'nın modem askeri sistemlerinin, özellikle de çatı§ma boyunca i§gale uğrayan bölgelerin sosyal altyapısı çöktüyse, boyun eğmeyen halk­ ların uzun süre jandarmalığını yapmaya hazır olup olmadığı belli değil­ dir. Patlayıcılar ve ileti§im sistemleri gibi teknolojik geli§meler terörün potansiyel etkinliğini artırmı§tır. Lübnan' daki İsrailliler ve Sri Lanka' daki Hintliler ı980'lerde teknolojik açıdan üstün kuvvetlerin etkin müdaha­ lelerinin nerede sınırlandığını öğrenmi§lerdir. Yine de, halihazırda var olan modem silahların çe§itliliği öyle bir hal almı§tır ki, herhangi bir devletin birkaç yüz mil uzakta bulunabilecek bölgelerdeki dü§manca geli§meleri göz ardı etmesi güçtür. Batı Berlin'deki bir terörist saldında Amerikan askerlerinin öldürülmesine karı§tığı bel­ li olan Libya'ya kar§ılık vermek için Britanya merkezli Amerikan uçak­ ları ı986'da Libya'yı bombalamı§tır. İsrailliler ı98ı'de Osirak'taki Irak

127) N. Myers (yay. haz.), The Gaia Atlas of Planet Management (Londra, 1985); M. Kidron veR. Segal, The State of the Wo rld Atlas (Londra, 1995). YiRMiNCi YÜZVJL 493 nükleer tesisini bombalayıp Iraklıların nükleer silahlar ürettiğini iddia etmiştir: İsrailliler bu saldırıda Amerika'nın sağladığı F- 16 uçaklarını kullanmışlardır. Genellikle, çevresel-ve sosyal tehditler düşüncesi, Ame­ rika'nın Latin Amerika'da narkotik ilaçların üretimini ve dağıtımını engelleme mücadelesinde olduğu gibi, uzak bölgelerde askeri çıkarların oluşmasına da yol açar. Ulusal çıkariara ilişkin uzaklara erişen ve hatta evrenseki anlayış, Birleşmiş Milletler'in küresel iddiaları ve uluslararası problemierin çözüme kavuşturulmasının komşu ülkeler ve diğer güçler için bir sorumluluk olduğu fikri ile etkileşmektedir. Asayişin vurgulan­ ması endişeleri, güvensizliği ve müdahaleleri terikleyecektir. 128 Yirmi birinci yüzyıl, eski askeri tarihin yankılanması olacaktır. Büyük küresel devletler, özellikle göklere ve denizlere hakim olmaları sayesin­ de güçlerini tüm yerkürede hissettirebilecekler ama iki tarafın ateş gücü arasında nasıl bir fark olursa olsun boyun eğmeyen halklar karşısında askeri ve politik hedeflere ulaşmakta zorlanacaklardır. Uzaktaki toprak­ lar üzerinde hakimiyet kurulmasına ilişkin yeni bir isteğin şekillenmesi ihtimal dahilinde değildir. Askeri teknoloji ve silah sistemlerinin kapasi­ tesindeki yenilikler hızla yayılacak, ama bunların benimsenmesi kurum­ ların özelliklerine, 129 kaynaklara ve kültürel, sosyal ve politik yenilikçili­ ğe bağlı kalacaktır.130 'Gelişmiş dünyada' ve bu dünyanın rakipleri arasın­ daki politik rekabet gelişmiş dünya ile bunlar arasındaki uyuşmazlıklar kadar önemli olacaktır. Ancak, ekonomi ve bilginin küreselleşmesi ile küresel çevre sorunları sayesinde potansiyel ve gerçek düşmanlara, bar­ bar olarak görülen veya öyle yansırılanlara karşı sınır çizilmesi fikrigide­ rek daha çok sorgulanacaktır. Gibbon'ın söylediklerine bir kez daha baka­ cak olursak, teknoloji 'medeniyeti' korumak için engeller oluşturamaya­ caktır, çünkü insan toplumunun doğası öyle bir hal almıştır ki, bu engel­ ler kolaylıkla aşılabilir.

128) R.H.Johnson, Improbable Dangers: U. S. Conceptions ofThreat in theCold War and After (New York, 1994); W. J. Durch (yay. haz.) . UNPeacekeeping, American Policy amid the Uncivil Wars of the 1990s (Basingstoke, 1996). 129) J. A. Lynn, "The Evalutian of Army Style in the Modern West, 800-2000", International HistoryReview, 18 (1996) , s. 507. Bu kaynak, bu özelliklere ili§kin değerli bir çalı§madır. 130) Son zamanların önemli bir değerlendirmesi için bkz. S. P Rosen, "Military Effec­ tiveness. Why Society Matters", InternationalSecurity , 19 (1995), s. 5-31, özellikle s. 25-30, ve Societies and Military Power: India and her Armies (lthaca, N. Y. 1997). Isim Dizini

Abbas I, 93, 125, 150, 152. Anson, George 218. Abbas II, 150. Arap Pa§a 320. Abbas, Mirza 289. Armstrong, William 324. Abdülhamit I, 183. Atatürk, Kemal 416. Abdülkadir 292, 294-295. Aube, Arniral 334. Abercromby, Sir Robert 258. Ahmed Han 174, 194. Babür 50-51, 59-61, 75, 93. Ahmednagar 150. Baillie, William 224. Albuquerque, Alfonso de 69, 73-74, 84, Baldwin, Stanley 428. 207, 211-212, 214. Barbaros, Hayrettİn 84, 85. Alexis 163, 174. Batista, Fulgencio 463. Allende, Salvador 478. Baugh, Daniel 239. Almeida, Francisco de 69. Bayezid Il, 46. Aloma, İdris 94. Bayly, Christopher 168, 247, 348, 380-381. Altan Han 51, 13 1. Belloc, Hilaire 317. Amaru, Tupac 205, 210. Blake, Robert 120. Amery, Leo 393. Bleriot, Louis 423. Amin, İdi 478. Bloch, Ivan 343. iSiM DiZiNi 495

Bonaparte, Napoleon 34, 167, 245, 249, Cope, Sir John 233. 253-254, 256-257, 272, 275-277, Cornwallis, Charles, I. Marki 223, 225, 280, 283, 291, 299, 314, 367-369, 232, 235, 244, 250, 255, 261, 265. 440, 491. Cortes, Hernan 66, 74-75, 85, 109. Bonar Law, Andrew 416. Cromwell, Oliver 175, 358, 365. Bonneval, Claude-Alexandre, Kont 183. Custer, George 306, 312. Bracken, Brendan 488. Braddock, Edward 212. David, Jacques-Louis 277. Braudel, Fernand 382. De Soto, Hernando 58. Brito, Philip de 77, 124, 125. Denikin, Anton 4 2 7. Brooke, James 349. Dewey, George 325, 473. Brownrigg, Sir Robert 261. Dhamis, Francis 321. Brunel, Isarobard Kingdom 325. Douglas, Sir Howard 284. Brusilov, Alexei 404. Douhet, Giulio 395, 428-429. Bugeaud, Thomas 292, 295, 341. Dreyse, Johann von 297-298. Burgoyne, Sir John 230, 239. Dudayev, Dzhokkar 485-486. Burke, Edmund 367. Dupleix, Joseph 191. Burnside, Ambrose 301. Eisenhower, Dwight 488. Castro, Fidel 463, 474. Ekber 353, 378-379. Cavalli, Giovanni 286. Elphinstone, William 293. Cengiz Han 36, 50, 491. Engels, Friedrich 343. Champlain, Samuel de 135. Enver Pa§a 397. Chapman, Fredrik Henrik af 272. Erekle II 262-263. Charles I, İngiltere kralı 17 5. Euler, Leonhard 380. Charles V, imparator 84-85 Eyüp Han 313, 320. Charles VII, Fransa kralı 85, 107. Charles XII, İsveç kralı 1 74. Faidherbe, Louis 341. Charles, Cesur, Burgonya dükü 107. Faqir, Ipili 420. Christian IV, Danimarka kralı 154. Farragut, David 284, 302. Churchill, John, I. Marlborough dükü Fartuwa, Ahmad Bin 94. 219, 367, 376, 385. Felipe II, İspanya kralı 72, 77, 83, 85, 89- Churchill, Winston Spencer 415. 90, 167, 216. Clausewitz, Cari von 331, 342, 368. Felipe IV, İspanya kralı 116. Clinton, Bill 466. Felipe V, İspanya kralı 189. Clinton, Sir Henry 230. Ferry, Jules 312. Clive, Robert 191-192. Fiske, Bradley 423. Codrington, Sir Edward 290. Foch, Perdinand 424. Coehoorn, Menno van 385. Fokker, Anthony 411, 425. Coote, Sir Eyre 191, 193. Folard, Chevalier Jean-Charles de 274. 496 SAVAŞ VE DÜNYA

Forsyth, Alexander 39, 129, 187, 25 1, Henry VIII, İngiltere kralı 355. 296-297. Hicks Pa§a 314. Francis I, Fransa kralı 84. Hideyoshi, Toyomori 51, 56, 96, 104. Franco, Francisco 90, 178, 417. Hitler, Adolph 420, 429, 433, 436, 437, Fraser, Alexander 257-258. 439-440, 445, 452-453, 455-456. Frederick, Büyük, Prusya kralı 167, 182. Holkar, Jaswunt Rao 260, 265. Frunze, Mikhail 415, 418. Howe, Sir William, General 239, 250. Fuller, John 35, 179, 185, 428, 430. Hötzendorf, Franz Conrad von 331. Fulton, Robert 278. Hsue-shen, Tsien 490,

Galdan 131. lyoas, Etiyopya imparatoru 203. Gallieni, Joseph 321, 341. Gama, Vasco da 55, 82, 109. İbnü's-Seyyid Abdullah 314. Garcia, Diego 250. İskender, Büyük 45. Garibaldi, Guseppe 351. İsmail, İran §ahı 45, 46. Gates, Horatio 235. İvan III, Moskova dükü 77. Gibbon, Edward 13, 17-19, 21-25, 27- İvan, Korkunç 54, 78-81, 106, 126. 30, 32-33, 35-39, 44, 50, 97, 105, 107, 138, 145, 152, 163, 168, 173, Jackson, Andrew 242, 246, 293. 188, 215, 217, 253, 272, 276, 303, Jackson, Stonewall 45, 343. 353, 377, 493. Jaffir, Mir 192-193. Giray, Devlet 106. James II, İngiltere kralı 367-368, 372. Giray, Murat 157 Joffe, Adolph 419. Gladstone, William Ewart 390. Johnson, Lyndon 463. Gordon, Charles 265, 310, 314. Joseph II, imparator 35, 365, 384. Grandmaison, Louis Loizeau de, Yarbay Juan, Jorge 218. 331. Grant, Ulysses 302-303. Kennedy, Paul 228, 332. Gribeauval, Jean de 274. King, Emest 438. Grinvald, Mikhail 291. Kitchener, Herbert 285, 318, 327, 338. Gros, Antoine 277. Köprülü, Abdullah 200. Guibert, Jaques, Kont 272, 275. Köprülü, Mehmed 153, 353. Guilmartin, John 30, 56, 69, 86, 156. Krupp, Alfred 328. Krupp, Friedrich 333. Hacı Ömer 314. Kuropatkin, Aleksei 399-400. Harris, Sir Arthur 440. Kutup, Şah İbrahim 3 71. Haydar Ali 28, 195, 224, 265, 379. Kutuzov, Mikhail, Mare§al 262. Hearst, William Randolp 387. Heinitz, Friedrich von 270. La Perouse, Jean, Kont, Jean, Kont 250. Henderson, George 343. Lancaster, James 91, 238, 278, 443. iSiM DiZiNi 497

Leclerc, Charles 241. Mesnil-Durand, François-Jean de, Baran Lee, Charles 328. 274.

Lee, Robert E. 301, 386-387. · Miles, Nelson 306. Legaspi, Miguel Lopez de 76. Mill, John Stuart 370. LeopoldJ, Belçika kralı 321. Minie, Claude 295, 297, 301. Liddell Hart, Basil 430, 448. Mir Ali Bey 71. Liman von Sanders, Otto 398. Mitchell, William 428-429. Lloyd George, David 415. Mo!tke, Helmuth von 299, 330, 332, Long, Gia 268. 388. L6pez, Francisco 300. Monson, George 192. Louis II, Macaristan kralı 58-59. Montcalm, Louis, Marki 209. Louis XII, Fransa kralı 373. Montecuccoli, Rairnondo 157, 162. Louis XIV, Fransa kralı 87, 114-115, Muda, İskender 113, 152, 354. 139, 160, 162, 374. Muhammed Ali Şah 311. Louis XVI, Fransa kralı 274. Muley, İsmail 166. Ludendorff, Erich 406. Mullan, Mathew 219. Lugard, Frederick 319. Mussolini, Benito 432-433. Mustafa II 154. Macartney, George 224. Mustafa, Fazı! 154. McCarthy, Charles 294. McC!ennan, George 303. Nadir Şah 15, 166, 171-172, 182-183, Macellan, Perdinand 58. 200, 201. Mackesy, Piers 12, 239-240, 249, 279. Napier, Robert 315, 323. Mackinder, Halford 38, 392-393. Napoleon III, 283, 309. Mahadaci, Sindhia 28, 265. Narvaez, Panfilio de 67. Mahan, Alfred Thayer 334-335, 398. Nasir, al-Din, Şah 311. Mahmut II, 264, 288. Newton, Isaac 22, 380. Mallory, Stephen 286. Nightingale, Florence 325. Mann, Sir Horace 220. Nixon, Richard 466, 477. Marconi, Gugliemo 283. Northcliffe, Alfred, Lord 423. Masefield, John 324. Maximilian, Meksika imparatoru 308- Obregôn, Alvaro 402. 309. Oglethorpe, James 254. MeNarnara 489. Orry, Jean 218. McNeil! 15, 20, 39, 136, 358. Owen, Wilfred 403. Mehmed Ali 288, 291, 313. Oyama, Iwao 331. Mehmed II 61. Mehmed III 157. Paixhans, Henri-Joseph 286. Mehmed IV 159 Palakka, Arung 123. Menelik II, 315-316. Parakramabahu VI, 50. 498 SAVAŞ VE DÜNYA

Parker, Geoffrey 15, 30, 39, 63, 105, Saud, Abdulaziz Bin 428. 106-107, 154, 160, 162. Saxe, Maurice de, Mare§al 35, 234, 272- Parsons, Sir Charles 334. 274. Patifıo, Jose 184. Schall, Adam 146. Perry, Matthew 201. Searles, Robert 207. Pershing, John 396. Sebastian, Portekiz kralı 87-90. Petro, Deli 35, 132, 145, 159, 163, 174- Selassie, Haile, Etiyopya imparatoru 432. 176, 183, 185, 187-188, 218, 263, Selim I, 45-47. 361, 364, 374. Selim III, 264, 288, 370. Pinochet, Augusto 478. Seydi Ali Reis 70. Piri Reis 70. Shaw, Joshua 52, 264, 296. Pitt, William, (Genç) 247, 367. Sheffer, George 251. Pizarro, Francisco 58, 75. Sherman, William 302. Pollen, Arthur 4 79. Shortland, John 250. Silvestre, Femandez 416. Quin, Edward 268. Singh, Rancit 207, 266, 288-289. Skinner, William 230. Raja, Aliya Rama 62-63, 73, 124, 371. Slade, Sir Thomas 217. Rale, Sebastian 21 1. Smith, Sidney 226. Ralston, David 35, 36, 288, 307. Soares, Lopo 69. Rama I, Siyam kralı 247. Solovief, Ivan 252. Rama N, Siyam kralı 31 1. Speer, Albert 451. Rama V, Siyam kralı 31 1. Stalin, Joseph 433-434, 436, 452, 474. Rhodes, Cecil 319. Stefan, Batory 80. Rıza Han 470. Stuart, Charles Edward 248. Richards, Jacob 152, 163, 342, 377. Suarez, Diego 322. Richelieu, Louis, Mare§al, Dük 238-239. Sullivan, John 267, 280. Roberts, Frederick, Lord 282, 293, 327. Sun Chuan-fang 419. Roberts, Michael 15, 30, 106. Sun Yat-sen 419. Robins, Benjamin 380. Suvorov, Alexander 272, 274. Rooseve!t, Franklin Delano 438. Süleyman, Muhte§em 41, 48, 59, 70, 77, Rumyantsev, Peter, Kont 185-186, 256, 155-156, 31 ı. 272, 274. Russell, William 295. Şahin Giray 264.

Sahib, Chanda 77-78, 191. Tahmasp I, 59, 61. Samory, Toure 314, 317-318. Tevodros II, 315. Sandino, Augusto 422. Tilly, Charles 105-106, 372. Sangui, Wu 146. Timofeyevich, Yermak 127. Sassoon, Siegfried 403. Timur 24, 31, 44, 50, 60, 377. iSiM DiZiNi 499

Tipu Sultan 222, 224, 246, 254, 258, Ward, Frederick Townshend 310. 379. Washington, George 229, 233.

Tirpitz, Alfred von 409. · Watson, Charles 192. Tito, Josef 459. Wayne, Anthony 259. TitGkowaru 304. Wellesley, Arthur, I. Wellington dükü Togo, Heihachiro 308. 258-260. Tott, Baran François de 183. Wellesley, Richard, Marki 260. Toussaint LOuverture 240. Wells, H. G. 423. Tökeli, İmre 153. West, Benjamin 487. Truman, Harry 488. Wever, Walter 441. Tsiolkovsky, Konstantin 429. Whitney, Eli 287. Tukhachevsky, Mikhail 433-434. Whittle, Frank 449. Wilkinson, Spenser 330. Uzun Hasan 42, 44, 61. William III, İngiltere Kralı 163, 365, 367- 368, 374. Vancouver, George 134, 250-251, 336. Wolseley, Gamet 305, 314, 318. Vargas, Getıllio 470. Wright karde§ler 4 23. Vassily III, Rusya kralı 77. Wu Peifu 419. Vattel, Emmerich de /137. Vauban, Sebastien le Prestre de 87, 139, Yekaterina, 'Büyük 168, 364. 209, 375. Yohannes IV, Etiyopya kralı 315. Veleso, Diego 77. Younghusband, Francis 394. Verbiest, Perdinand 148. Yuan Shihkai 469. Vemon, Edward 207. Victor III, Emmanuel, Sardinya kralı 433. Zedong, Mao 459. Villa, Francisco 402.

SAVAŞ VE DÜNYA }erem)' Black

••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••• llüresel bir savaş tarihi yazma çabasının modern dönemde­ . ki yegane örneği elinizde tuttuğunuz kitap. Erken modern çağ ve savaş tarihi konusunda uluslararası bir uzman olan Jeremy Black, beş yüz yıllık bir tarih kesiti içinde tarihin yönünü belirlemiş savaşları çözümlüyor. Silahlar, taktikler, strateJiler ve sayaşiarın gerisinde yatan siyasi, kültürel, dinsel ve ticari koşul­ layıcılar ... Ta rihteki büyük genişlemeler, büyük çöküşler. ittifak­ lar. anlaşmalar, göç ve fetihler bu kitabın irdelediği konular ara­ sında. Şimdiye dek kabul gören yerleşmiş yorumlardan aykırı bakış açılarına dek konuyla ilgili tüm verileri çözümleyen Black, savaşı tarihsel ve sosyolojik bir olgu olarak ve bir sebep-sonuç bütünlüğü içınde soruşturuyor. Savaş deneyiminin tüm insan­ lığı etkileyen derin sonuçlarına dair ustaca bir araştırma.

-J2. oo