Ikinci Dünya Savaşi Sürecinde (1939-1945) Muhalif Basin
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SÜRECİNDE (1939-1945) MUHALİF BASIN YÜKSEK LİSANS TEZİ Hazırlayan Ahmet ÇELİK 0830204324 Danışman Yrd. Doç. Dr. Kadir KASALAK ISPARTA–2011 i ÖNSÖZ Muhalif olmak kelime anlamı bakımından; bir tutuma, bir görüşe, bir davranışa karşı olma durumudur. Siyasi literatürde ise anlamı aynı olmakla beraber amacı değişmektedir. Muhalefet, kişinin veya grubun eksik yanlarını görmesine yardımcı olarak daha iyi çalışmasını sağlayan adeta yardımcı bir kuruluştur. Muhalif olmak ile kişisel veya içinde bulunduğu grubun çıkarları için muhalefet adı altında karalama yapmak farklı şeylerdir. Karalamak; kendinden üstün bir kişiyi veya grubu, çıkar sağlamak için kötülemekten başka bir şey değildir. Görevini layıkıyla yapan kurum veya partiler muhalefetten korkmazlar. Eksikliklerinin göz önüne çıkmasını istemeyenler bu eksikliklerinin farkındadır ve gizleme gereği duyarlar. Yani işlerini düzgün yapmayanlar karşılarında bir muhalefet olsun istemezler. Basın, kitle iletişim araçlarının en eskisi olmasına karşın hala en geçerli ve en etkili olanıdır. Olayları ve haberleri kısa sürede geniş kitlelere ulaştırması sebebiyle önemlidir. Kişilerin, kurumların ve partilerin iyi veya kötü eylemleri basın aracılığı ile kısa sürede geniş kitlelere ulaşabilir. İyi işlerin halka basın tarafından bildirilmesi memnun edicidir, fakat kötü eylemlerin halka ulaşması pek hoş karşılanmaz. Bir de yaptığınız işlerin halk tarafından onaylanması gerekiyorsa basının önemi daha da artar. Bu sebeple hükümetler karşılarından muhalif bir basın olsun istemezler. Elinde bulundurdukları yasal veya yasal olmayan güçle basını yanlarına çekmeye ya da susturmaya çalışırlar. İkinci Dünya Savaşı, dünya genelinde etkili olmuş, sonrasında yeni düzenlemeleri beraberinde getirmiş önemli bir olaydır. 1789 Fransız Devriminden sonra nasıl ki, dünya yapısında değişmeler olmuşsa, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki dönemde bir öncesinden farklı olmuştur. Bu önemli olayın meydana geldiği süreçte, Türkiye’de Tek Parti iktidarı, yönetimi elinde bulundurmaktaydı. Avrupa’da meydana gelen siyasal oluşumlardan etkilenerek Milli Şef ilan edilen İsmet Paşa’nın yönetimi İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’nin politikasını belirlemiştir. Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’na fiilen katılmamış olsa da savaşın etkisini yakından hissetmiştir. 1939–1945 yılları arasında hem iç hem de dış politikasını savaşa göre düzenlemiştir. Türkiye bu savaşa girmemekle birlikte, savaş boyunca ii devam eden kanlı ve tahripkâr olayların iktisadi ve mali akislerinden etkilenmiş, bunun yanında savaş nedeniyle ihtiyati tedbir olarak 1.300.000 kişi silâhaltına alınmıştır. Askere alınan erkek nüfusun yokluğundan dolayı üretim düşerken, tüketim ihtiyaçları ise sürekli artmıştır1. Elbette ki, savaşa dâhil olunmasa bile, gerekli önlemleri almak zorunluydu. Şartlar normal bir zamanın gerektirdiği gibi olamazdı. Fakat alınan ekonomik tedbirlerin katı olması, yolsuzluklar, idari suiistimaller, sorumsuz davranışlar ve plansızlıklar da eklenince, ülke fiilen savaşın olmadığı bir ortamda savaş havasını yaşamak zorunda kalmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nda Türk dış politikasını; savaşın gidişatına göre üç dönemde ülke lehine olabilecek farklı politikalar oluşturmuştur. Müttefiklerin üstün olduğu dönemde (1939–1941), Müttefik yanlısı bir eğilim göstermiştir. Mihver devletlerin üstün olduğu dönemde (1941–1944), denge politikası uygulanmaya çalışılırken, Müttefiklerin savaşı kazanacağının anlaşılması üzerine tekrar demokrasi yanlısı politika uygulanmıştır. İkinci Dünya Savaşı Sürecinde yayınlanan gazetelere kısaca göz attığımızda; gazetelerin önem bakımından en başta geleni, CHP’nin resmi organı olan Ulus’tu. İsmet İnönü’nün yakın arkadaşı Falih Rıfkı Atay’ın yönetimindeki bu gazete, hükümetin siyasetini destekçisi konumundaydı. Ulus gazetesi, İsmet İnönü’nün sesi gibiydi. Nadir Nadi’nin kendi gazetesi olup 7 Mayıs 1924’te babası Yunus Nadi Abalıoğlu’nca kurulan Cumhuriyet’e ise, savaşın başlarında genellikle Mihver yanlısı gözüyle bakılıyordu. Ancak ilerleyen süreçte hükümetin de etkisiyle gazetenin politikasında sapma görülecektir. Uzun bir geçmişi bulunan, Ziyat Ebüzziya’nın sahipliği ve yöneticiliğini yaptığı Tasvir-i Efkâr gazetesi Mihver yanlısı olup belirli biçimde Nazileri tutan Ali İhsan Sabis, gazetenin genel yayın müdürlüğünü yapıyordu. Savaş yıllarında ideolojik durumunu sürekli koruyan tek gazete ise, sol eğilimli Tan olmuştur. Savaş yılları ilerledikçe, Sabiha sertel, Zekeriya Sertel’in sosyalist felsefe görüşünü bir Sovyet komünizmi anlayışına çevirmiştir. Tan gazetesi 1 Muhammed Güçlü, “Varlık Vergisi ve Ankara Uygulaması”, Tarih İncelemeleri Dergisi, Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir–1996, s. 177. iii 4 Aralık 1945’te komünizm karşıtı bir öğrenci gösterisi sırasında tahrip edilmiş, Serteller ise Sovyetler Birliği’ne gitmiştir. 1918’de, Kazım Şinasi Dersan, Ali Naci Karacan ve Necmettin Sadak’ın kurduğu Akşam, tıpkı Ulus gibi, ölçülü bir müttefik yanlısı yazı politikası izlemiş, bazen hükümetin politikasını eleştirmekten de geri kalmamıştır. İkinci Dünya Savaşı Sürecinde gazetelerin günlük ortalama tirajları şöyleydi: Cumhuriyet.......................16.000 Ulus ..................................12.000 Tan....................................12.000 Yeni Sabah .......................10.000 Akşam...............................10.000 Son Posta..........................10.000 Vatan ..................................7.000 Tasvir-i Efkâr .....................6.000 Son Telgraf.........................4.000 İkdam..................................4.000 Vakit...................................4.000 İkinci Dünya Savaşı sürecinde hükümet-basın ilişkileri, yukarıda bahsedildiği gibi, hükümetin uyguladığı değişken politikaya göre şekillenmiştir. Hükümet izlediği dış politikada basını bir araç olarak kullanmaya çalışmıştır. Hükümet basına verdiği talimatlarla izlediği dış politikayı meşrulaştırmaya çalışmış, savaşan tarafların sempatisini kazanmak için yine basın alet edilmiştir. İncelenen dönem içersinde basın hem içeride, hem dışarıda hükümetin siyasal çizgisini gösteren bir kaynak olarak görülmüş, bu sebeple hükümet tarafından özgür bırakılmak istenmemiştir. Hükümetin izlediği gerek iç gerekse dış politikadan memnun olmayan veya hükümetin izlediği dış politikanın aksi yönden yayın yapan muhalif bir basın da mevcuttur. Örneğin; hükümetin Müttefik yanlısı politika izlediği dönemde Mihver yanlısı olan veya Mihver yanlısı politika izlediğinde Müttefik yanlısı yayın yapan iv gazeteler olmuştur. Tek Parti rejimi, muhalif yayın organlarını ya kapatarak ya da talimat vermek yoluyla susturmuştur. 1944 başlarına kadar tam manasıyla muhalif bir basından söz etmek zordur. Ancak, 1944 başlarında Müttefiklerin savaşı kazanacağının kesinleşmesinden sonra Tek Parti Rejimi ister istemez liberal yönde eğilim göstermek zorunda kalmış, bu durum muhalif basın organlarına da yansımıştır. Bu bakımdan İkinci Dünya Savaşı Sürecinde Muhalif Basın’ı iki kısma ayırmak mümkündür; 1944’e kadar üstü kapalı muhalefet, 1944’ten sonra açık muhalefet. İkinci Dünya Savaşı sürecindeki hükümet-basın ilişkilerini; otoriter bir babanın kimisi uysal, kimsi asi çocukları ile olan ilişkiye benzetebiliriz. Genelde babalarının yaptıklarını destekleyen, hoşnut olmayıp karşı çıkanların ise babaları tarafından kulağı çekilen bir ortam olmuştur. Yapılan çalışma beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde dünya genelinde meydana gelen ve sonrasında dünyada önemli gelişmelere sebep olan İkinci Dünya Savaşı’na değinilmiş, sebepleri ve başlayıp yayılması kısaca anlatılmıştır. Savaş boyunca ülkeyi yönetmiş olan Tek Parti Rejimi, bu rejimin Avrupa’daki gelişmelerden etkilenerek oluşturduğu Milli Şef Sistemi, basının bu siyasal yapıya bakışı ve mevcut yapının savaş boyunca izlediği dış politika ile basının genel tavrı ele alınmıştır. İkinci bölümde, savaş sürecinde basın ile hükümetin ilişkilerini belirleyen yasalar özetlenmiş ve bu yasaların savaş sırasında geçirdiği değişiklikler ele alınmıştır. Savaş boyunca, hükümet ile basın ilişkilerinde önemli yere sahip olan gazeteci milletvekilleri ve yazılarına yer verilmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye Cumhuriyeti’nde üç hükümet görev yapmıştır. On ikinci, On üçüncü ve On dördüncü Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri. Çalışmanın üçüncü, dördüncü ve beşinci bölümlerinde savaş sırasında ülkeyi yönetmiş bu üç hükümetin içeride ve dışarıda izlediği politikaya muhalif olmuş basın ile hükümetlerin muhalif basına karşı tutumu çerçevesinde basına verilen talimatlar ve kapatılan gazetelerin yayınları incelenmiştir. v Tez çalışmasında, hükümetin basın organları üzerinde kurduğu baskı eleştirilmiş gibi görünse de bilimsel araştırmanın gereği olarak olaylara objektif yaklaşılmıştır. Bu tez Süleyman Demirel Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) Komisyonu Başkanlığı tarafından desteklenmiştir. Çalışma sırasında disiplini ve prensipleriyle desteğini eksik etmeyen, eleştirinin değil başarının bir parçası olmayı amaç edinmiş danışman hocam Sayın Yrd. Doç. Dr. Kadir KASALAK’a, diğer bölüm hocalarıma ve Ankara’daki çalışmalarım sırasında desteğini esirgemeyen kardeşim Yücel ÇELİK’e teşekkür ederim. Ahmet ÇELİK vi İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ......................................................................................................................... i İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... vi ÖZET.........................................................................................................................