TÜRKİYE SANATI TARİHİ Baskf
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
TÜRKİYE SANATI TARİHİ 3. BASKf GERÇEK WINEVİ 100 SORUDA TÜRKİYE SANATI TARİHİ Doğan Kuban İ.T.Ü. Mim arlık Tarihi Profesörü Birinci Baskı: Mayıs 1970 Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş İkinci Baskı Ekim 1973 Üçüncü Baskı: Şubat 1978 Kapak: Said Maden Kapak Baskısı: Reyo Ofset Dizgi ve Baskı: Gül Matbaası DOĞAN KUBAN İ.T.Ü. Mimarlık Tarihi Profesörü 100 SORUDA TÜRKİYE SANATI TARİHİ GEtÇEK®WlNEVİ Cağaloğlu Yokuşu, Saadet İş Hanı, Kat 4 İstanbul İkinci Baskı İçin Bu baskıda bazı dil ve deyim yanlışlıkları düzel tilmiş, Hıristiyan Çağı öncesine bazı paragrailar ek lenmiştir. Bir baş vurma kitabı olduğu göz önünde tutula rak yeni şekiller, kısa bir bibliyografya ve dizin’in katılması da yararlı görülmüştür. İstanbul, Temmuz 1973 D.K. Önsöz Türkiye Sanatı adı altında yayınlanan bu küçük kitap, Sanat Tarihi alanında bilgisi genel kavramlar dışına çıkmayan büyük okuyucu kütlesine, Türkiye toprakları üzerinde gelişmiş uygarlık ürünleri ve or tamı hakkında genel bir fikir vermek amacıyla hazır lanmıştır. Anadolu kültür ve sanatının verilerini bü tün ayrıntılarıyla ve her alanda göstermek çabasın da bulunmadım. Sadece, Anadolu sanatlarının ken dimce önemli bulduğum noktalarına, zamanımıza yaklaştıkça yoğunlaşacak şekilde, ışık tutmakla ye tindim. Burada bir araya getirilen bilgiler —bu alan ların tümünde uzmanlık kabil olamıyacağına göre— sayısız uzmanın çalışmalarının bir özeti niteliğini, bir dereceye kadar, taşımaktadır. Fakat sanat eserlerinin seçiminde, genel tanım ve yorumlarda bütün sorum luluk bana aittir. Günümüzde bir sanat tarihi kitabının çok sayıda fotoğraf ve şekil ile beslenmemesi, büyük bir eksik liktir. Fakat bu yayın serisinin olanakları içinde bu ğerçekleşemedi. Bu nedenle de, tek tek sanat eserle rinin tanımlanmasından çok, meydana gelme koşul larının anlaşılmasını sağlayacak genel veriler ve tek niklerin açıklanmasına çalıştım. Tarihî verileri bu denli zengin bir ülkede, bütün çağları kapsayan bir sanat tarihi yazmak, ne kadar sınırlı amaçlarla olursa olsun, güç bir işdir. Fakat günümüz Türk okuruna büyük bir kültür mirasını, bir tüm olarak tanıtmak isteği bu cesareti göstermeme yardım etti. Böyle bir denemeye Türkiye'de belki de ilk girişen olduğumu düşünerek, ve kitabın amacını da göz önünde tutarak, eksiklerimin hoş görü ile karşılanacağını umuyorum. İstanbul, Nisan 1970 Doğan Kuban GİRİŞ Soru 1 Türkiye Sanatı ve Türk Sanatı kavramları na sıl tanımlanmalıdır? Kültür, toplumların tarihî süreç içinde biriktirdikleri maddî ve manevî ürünlerin ortamında oluşur. Tarihî biri kimin bilinçlendirilmesi ve günümüz yaşantısına katılması ile kültürel ortam yoğunlaşmaktadır. Bu açıdan, coğrafî sı nırlarımız içinde bulunan geçmiş uygarlık düzeylerinde ya ratılmış mimarlık, heykeltraşlık, resim ve küçük sanat ürün lerinin doğru bir perspektif içinde değerlendirilmesi, günü müz Türk kültürünün tanımlanmasında büyük önem taşıyan sorunlardan biridir. Bugüne kadar da yeterince üzerinde durulmamıştır. Türkiye sanatı üzerine yazılan bu küçük derlemede bu soruna doyurucu bir cevap aramak şüphesiz söz konusu olamaz. Fakat konunun ele alınmasından ön ce bu sorunun bazı yönlerini aydınlatmak gerekiyor. Geçmişte yaratılmış olan bütün değerler insanlığın or tak malı sayılsa da, toplumlar kendi tarihî gelişimleri için de yarattıkları sanata millî sanat olarak bakarlar. Bu bir noktaya kadar doğru bir tutumdur. Çünkü insan çevresiyle beraber oluşur. Parisli Notre-Dame'ın katıldığı bir fiziksel çevrede, İstanbullu Yenicaminin katıldığı bir fiziksel çev rede yaşar. Bununla beraber Türk Millî Sanatı' kavramı söz konusu olduğu zaman bu kabulun tutarsız bir yönü ortaya çıkar: Türkler Türkiye sınırları dışında da sanat ürünleri ya- Tatmışlardır; Türkiye’de de Türkler gelmeden sanat ürünleri yaratılmıştır. Bu yüzden ‘Türkiye Sanatı’ ile 'Türk Sanatı’ değişik kavramlardır. Millî bir sanatın tanımlanması söz ko nusu olduğu zaman bu durumun değerlendirilmesinde or taya ilginç sorunlar çıkmaktadır. Bir grup yorumcuya göre Millî Sanat sadece Türklerin yarattığı sanattır. Türkiye’nin Türklerden önceki sanatı, millî bir sanat olma açısından, bizi ilgilendirmez. Böylece Uygur Sanatı veya Timur Çağı Ortaasya sanatı Türk sa natıdır. Ve millî bir sanat tarihi yazmakla görevli olanlar ancak bu sanatları ve bunların Türkiye'deki Türk Sanatı ile ilişkilerini araştırmakla yetinmelidirler. Bu görüşte olan lar için, zaman içinde eşdeşliğini korumuş bir toplumun millî özelliklerinin devamlı ifadesini aramak kültür ve sa nat tarihinin esas amacıdır. Bir diğer grup yorumcuya göre Türk Sanatı, bugün Türkiye'de yaşayanları ilgilendirme açısından, Türkiye sa natıdır. Anadolu’nun bütün kültür katlarının sanat alanın daki ürünlerini tanımak ve değerlendirmek Ortaasya’daki ürünleri tanımaktan daha önemlidir. Bu ikinci görüşte gü nümüz insanı ile çevresi arasındaki ilişki birinci planda önem kazanmaktadır. Çağdaş sanat tarihi anlayışı içinde bugünkü Türk top- lumunu ilgilendiren kültürel veriler olarak sanat eserlerini bu tutumlardan sadece biriyle açıklayamayız. Bütün günü nü Ege kıyısında Didima'da, Hellenistik Çağın ünlü Apol- lon tapınağı yanında geçiren Türk köylüsünün yaşantısında en önemli fiziksel çevre ilişkilerinden biri şüphesiz o tapı naktır. İçinde yaşanan çevrenin ürünü olduğu halde, Türk- Öncesi Çağına aittir diye.o anıtı Sanat Tarihimizin dışında bırakmak anlamsız olur. Öte yandan, daha yüksek bir iliş kiler düzeyinde, Timur saraylarının minyatürleri ile Osmanlı minyatürleri, Ortaasya, İran ve Anadolu kervansaray veya medreseleri arasındaki açık ilişkileri görmemezlik de ede meyiz. Yukarıdaki açıklamalar, bu değişik çevrelere ait sanat ürünlerinin, bugün Türkiye’de yaşayanları farklı yönlerden ilgilendirdiklerini ortaya koyuyor: Bu ürünlerden Türkiye’de olanlarla beraber yaşıyoruz; Hitit yapıları. Roma tiyatrola rı, Bizans kiliseleri ve Osmanlı camileri günlük çevremizin elemanlarıdır. Türkiye dışındaki Türk Sanatı ürünleriyle ise, maddî olmayan bir düzeyde, tarihî zaman içinde bir bağlan tı kuruyoruz. Ben bu kitapta Türkiye'deki bütün kültür çağ larına ait sanat eserlerini, Türkiye’de yaşayan insanların malı olarak, ve henüz değilse, Türk kültürüne mal etme amacıyla ele almak istedim. Ve toplumun günlük yaşan tısında yeri olduğu için Türkiye üzerindeki bütün sanat ürünlerine Millî kültürün bir parçası olarak bakıyorum. Türkiye dışında kendilerini Türk olarak tanımladığımız diğer toplamların uygarlık ürünlerine ise millî kültürün za man içindeki uzantısı olarak bakmak gerekir. Millî tarihi mizin Anadolu dışındaki kökleri ve uzantılarının dünü ve bugünü daha çok anlaşılabilir yapan bütün verilerini tanı mağa ve değerlendirmeğe çalışmak da, aynı önemde bir kültür sorunu olarak, değişik bir görüş açısından ele alın malıdır. Soru 2 Bu kitapta konular nasıl bir görüş açısından ele alınmıştır? Sanat tarihi yazımında nesnel bir tutum ne ölçüde mümkün olabilir? Bu kitabın amacı Tarih Öncesinden Cumhuriyete ka dar Türkiye’de birbirlerini izleyen uygarlık katlarının-başlı ca sanat ürünleri hakkında bir fikir vermek, geçmiş toplum- ların sanat ortamını kısaca yansıtmaktır. Bu amaçla seç tiğim sorunların saptanmasında kabul ettiğim bazı kriterler- uerı sözetmeği zorunlu buluyorum. Klasik, fakat belki de başka türlü olamıyacak bir tanıma göre sanat eserinin iki yüzü var: Biçimi ve içeriği (eski deyimle muhtevası); sanat eserini biçimiyle ve bize anlatmak istediği, ya da öyle san dığımız şeyler, ya da yaradığı işe göre tanımlıyoruz. Her eşyanın bir biçimi olduğuna göre, bu, sanat eseri için bir ayırıcı özellik değil; içeriği ise zorunlu olarak bir eşyayı sanat eseri yapmaz. Bununla beraber yine de bunlardan başka niteliklerle bir sanat eserini tanımlamak kabil de ğildir. Öyleyse eşyaların biçim ve içeriklerinin özel bir durumu, özel bir beraberliği onlara sanat eseri dedirtiyor. Bu özel durum güzellik denilen ve çağdan çağa, insandan insana değişebilen, bazan da evrensel bir genişlik kazanan bir değer yargısıdır. Tanımı da kanımca şimdiye kadar açık lığa kavuşmamıştır. Bu bakımdan çağdaş bir sanat tarih çisinin yapacağı şey geçmiş uygarlıkların maddî ürünlerin de birtakım güzellikler arayıp bulmaktan çok, onlar ara sında, toplumsal ve tarihî değer yargıları sonucu sanat eseri sıfatına erişmiş olanların meydana gelme koşulları nı anlatmak ve nesnel olarak onları tanımlamaktır. Biçim ve içerik toplum yapısının koşulları içinde orta ya çıkarlar. Sanat eserinin amacını, kullanacağı yeri, an latması istenen konuyu, kullanacağı malzemeyi, kullanaca ğı tekniği toplumun o andaki ekonomik, kültürel ve teknik düzeyi tesbit eder. Eserin biçimi bütün bu koşulların blleş- gesi doğrultusunda meydana gelir. Toplum, bazan kullanış gereklerinden doğan, bazan anlaşılması güç köklere inen eğilimlerle bazı biçimlere karşı duyarlık gösterir. Bu biçim ler, belli zaman sürelerinde ortak bir kabule kavuşurlar. Belli yapı tipleri, belli resim konuları, belli dekoratif motif ler, bazan teknik, bazan fonksiyonel, bazan da biraz daha karışık nedenlerle, veya bütün bu nedenlerin tümü tarafın dan etkilenerek ortaya çıkar. Bu genel şemalara uygun ola rak sayısız maddî ürün meydana gelir. Yüzlerce tapınak, binlerce cami, yüzbinlerce tablo yapılır. Bunların büyük bir çoğunluğu yokolur. Büyük bir kısmı güzel olmak endişesiy le de yapılmamış olabilir. Fakat teknik ve fonksiyonel, yani belli bir amaca yönelten veriler hepsi için ortaktır. Sanat tarihçileri ve arkeologlar geçmişten kalan eserlere kendi çağlarının yaratma koşullarını anlatacak verileri bulmak için eğilirler. Böylece bir çağın maddî kalıntılarının incelen mesi, zorunlu olarak