TABAL HEYKELTIRA ŞLIK ESERLER İ ÜZER İNE GENEL B İR DE ĞERLEND İRME

ARA ŞTIRMA MAKALES İ Doç. Dr. Atakan AKÇAY Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü [email protected] ORCID: 0000-0001-5872-4227 Gönderim Tarihi: 08.04.2020 Kabul Tarihi: 23.06.2020 Alıntı: AKÇAY, Atakan (2020). “ Heykeltıra şlık Eserleri Üzerine Genel Bir De ğerlendirme”, AHBV Edebiyat Fakültesi Dergisi, (2) 11-28.

ÖZ: Anadolu’da Orta Demir Ça ğı genel olarak MÖ 900-550 yılları arasındaki dönem olarak kabul edilmek- tedir. Geç Hitit Dönemi ise, Hitit İmparatorlu ğu’nun yıkılı şı ardından yakla şık MÖ 1050’li yıllarda şlayan ve MÖ 700’lere kadar devam eden süreçtir. Urartu, Frig (Mu şki) ve Lidya gibi siyasi aktörlerin de oldu ğu bu dönemde, Yakın Do ğu’nun en büyük siyasi gücü ise Yeni Asur Devletidir. Yeni Asur Devleti’nin yayılmacı askeri siyaseti özellikle MÖ 9. yüzyıldan itibaren Anadolu’da ve Kuzey Suriye’de etkisini arttırmı ştır. Geç Hitit Krallıkları Asur’un bu yayılmacı siyasetinin etkilerini sanatsal üretimlerine de yansıtmı şlardır. Orta Ana- dolu’da Geç Hitit kültürünün temsilcisi olan Tabal Ülkesi de özellikle heykeltıra şlık eserlerinde Asur, Arami ve Fenike gibi sanat ekollerinin etkileri altında kalmı ştır. Bu makalede, Tabal Heykeltıra şlık ürünleri çok genel bir çerçevede tanıtılmaya çalı şılmı ş ve Geç Hitit Sanatı içerisindeki yerine vurgu yapılmak istenmi ştir. Anahtar Kelimeler: Geç Hitit, Tabal, Yeni Asur, Heykeltıra şlık, İvriz Kaya Anıtı.

A General Evaluation on Tabal Sculptural Works ABSTRACT: In , the Middle is generally considered to be the period between 900 and 550 BC. The Late Hittite Period is the one that started circa 1050s BC following the fall of the Hittite Empire and continued until the 700s BC. In this period, when there were such political actors as Urartu, Phrygia (Mush- kian) and Lydia, the New Assyrian State was the biggest political power in the Near East. The expansionist military policy of the New Assyrian State increased its effect in Anatolia and Northern Syria especially as of the 9 th century BC. The Late Hittite Kingdoms reflected the effects of this expansionist policy of in their artistic productions, as well. Tabal Country, which is the representative of the Late Hittite culture in Central Anatolia, came under the influence of art schools such as Assyria, Arami and especially in sculpting. This article is designed to introduce the Tabal Sculpting products in a very general framework and intended to emphasize their place in the Late Hittite Art. Key Words: Late Hittite, Tabal, Neo Assyrian, Sculpture, İvriz Rock Monument.

Giri ş Tabal Ülkesi Orta Demir Ça ğı’nda ortaya çıkan Geç Hitit Krallıklarının Orta Anadolu’daki temsilcisidir ve Tabal’in tarihsel süreci Asur yazılı kaynaklarına dayanan bir kronoloji ile MÖ 9- 7. yüzyıl aralı ğında takip edilebilmektedir (Akçay, 2014: 38-39). Bu tarihsel süreç içerisinde ülkenin sınırları bazı de ğişiklikler göstermekle beraber ( Şenyurt-Akçay, 2018: 97) günümüz Kayseri, Nev şehir, Aksaray, Ni ğde ve Ere ğli Tabal’in en geni ş sınırlarını olu şturmaktadır. Tabal tarihi ve kültürü üzerine yapılan ara ştırmalar özellikle 19. yüzyılın sonlarına do ğru Asur ba ş- kentlerinin ke şfedilmesi ve çivi yazısının çözülmesiyle ba şlamı ştır. Bu kapsamda ilk kez 1850 yılında H. C. Rawlinson'un “Siyah Obelisk” yazıtının içeri ğini sunmasıyla (Rawlinson, 1849- 1850: 442, 464-465) Tabal kavramı ile tanı şılmı ştır. İlerleyen yıllarda çivi yazısı ve hiyeroglif yazısının çözülmesi ile Orta Anadolu platosundaki Hitit heykel ve kabartmaları da (Messersch- midt, 1900) dikkat çekmeye ba şlamı ştır. Ancak bu dönemde özellikle hiyeroglifli yazıtların okunmasındaki zorluklar, eserlerin kronolojik sıralamasında da bazı hataların yapılmasına se- bep olmu ş ve yapılan yanlı ş yorumlar daha sonraki çalı şmalar için önemli sorunlar olu şturmu ş- tur. 12 AHBV Edebiyat Fakültesi Dergisi (HEFAD) Sayı 2 / 2020 Bahar

Tabal Ülkesinde 1900'lü yılların ba şlarından itibaren yo ğunla şan ara ştırma gezileri es- nasında çok sayıda heykeltıra şlık eseri de tespit edilmi ştir. 1905 yılında ve çevresinde çalı şmalar yürüten W. M. Ramsay ve G. Bell (Ramsay-Bell, 1909: 505-508) bugün Karaman ili sınırları içerisinde KIZILDA Ğ ve KARADA Ğ’daki yazıtları ke şfetmi ş, Kızılda ğ’daki kaya - bartmasını yanlı ş bir şekilde bir tanrı ya da rahip figürü olarak tanımlamı şlardır. Cornell Üni- versitesi'nin 1907’de yaptı ğı ara ştırma gezisi sırasında ise Kayseri’deki TEK İRDERBENT ve EĞRİKÖY yerle şimleri ve yazıtları ke şfedilmi ştir (Paton, 1908: 89). E. Forrer’in 1926 yılında yaptı ğı ara ştırmalarda (Forrer, 1927: 27-43) ba şta ÇALAPVERD İ Höyü ğü ve yazıtı olmak üzere Geç Hitit Dönemine ait birçok yeni alanın tespit edildi ği görülmektedir. Bu tespitler ardın- dan birçok ara ştırmacı Geç Hitit Dönemi eserlerini sanat üslupları bakımından analiz ederek hangi döneme ait olduklarını tespit etmeye çalı şmı ştır. Bu kapsamda özellikle E. ’ın Späthethitischen Bildkunst” adlı çalı şması (Akurgal, 1949) ve W. Orthmann’ın “Untersuchun- gen zur späthethitischen Kunst” adlı çalı şması (Orthman, 1971) öne çıkan önemli eserlerdir. 1971 yılında T. Özgüç’ün Tabal heykeltıra şlık sanatı hakkında bilgiler sundu ğu çalı şmaları (Özgüç, 1971; Özgüç, 1975: 1-18) özellikle Kululu ve Kültepe’de bulunan eserlerin Tabal kim- li ği altında sunulması açısından son derece önemlidir. K. Bittel’in Hitit kültürü hakkında çıkar- dı ğı eserinde de (Bittel, 1976: 281-292) Tabal tarihi ve kültürü ile ili şkili materyaller tanıtılmı ştır.

Geç Hitit Sanatı Kronolojisi Geç Hitit sanatının kronolojik geli şim a şamaları ile ilgili öncü çalı şmalar E. Akurgal tara- fından gerçekle ştirilmi ştir (Akurgal, 1949: 139-144). Bu çalı şmalarda sanatsal geli şim a şama- ları, Hitit sanatı özelliklerini devam ettiren "Erken Yeni Hitit", zayıfta olsa Asur etkileri gösteren "Orta Yeni Hitit" ve güçlü bir şekilde Asur, Arami ve Fenike özellikleri gösteren "Geç Yeni Hitit" şeklinde üç temel a şamaya ayrılmı ştır. Eserlerin tarihlendirilmesindeki en önemli ayrım nokta- sını ise stilistik ve ikonografik özelliklerdeki Asur etkisinin geli şim a şamaları olu şturmu ştur. E. Akurgal daha sonraki çalı şmalarında (Akurgal, 1961: 92-101) bu sanatsal evreleri, Geleneksel Stil (MÖ 1050-850), Asur Etkili 1. Stil Evresi (MÖ 850-745), Asur Etkili 2. Stil Evresi (MÖ 745- 700) ve Aramla şmı ş-Fenikele şmi ş Evre olmak üzere bölümlendirmi ştir. Temelde E. Akurgal'ın ayrım noktalarını kabul eden W. Orthman ise (Orthman, 1971, 148, 220-221). Geç Hitit Sanatı için, Geç Hitit I (MÖ 1000-950), Geç Hitit II (MÖ 950-850), Geç Hitit III şeklinde a şamalar be- lirlemi ştir. Bu a şamaların sonuncusunu ise kendi içerisinde Geç Hitit IIIa (MÖ 850-750) ve Geç Hitit IIIb (MÖ 750-700) olmak üzere iki alt döneme ayırmı ştır. E. Akurgal'ın daha sonraki çalı ş- malarında da (Akurgal, 1988: 142-144; Akurgal, 1998: 195-204) bu evreler temelde de ğişme- mekle birlikte, tarih aralıklarında bazı de ğişiklikler yapılmı ştır. M. Darga'nın çalı şmasında da (Darga, 1992) E. Akurgal ve W. Orthman'ın ayrımları temel alınmı ştır. Sonuçta ortaya çıkan tablo içerisinde Geç Hitit Sanatı içerisinde dört farklı dönemin varlı ğı ortaya konulabilmektedir. Bu a şamalar a şağıdaki şekildedir.

Geç Hitit Sanatı I Geleneksel Hitit Biçemi MÖ 1050 -850 Geç Hitit Sanatı II Asur Etkisi Gösteren Geç Hitit Biçemi MÖ 850 -800 Geç Hitit Sanatı IIIa Asurla şmı ş Geç Hitit Biçemi MÖ 800/750-700 Geç Hitit Sanatı IIIb Aramile şmi ş-Fenikele şmi ş Geç Hitit Biçemi MÖ 700 -

Tablo 1: Geç Hitit Sanatının Kronolojik A şamaları

Kaya Anıtları Tabal Ülkesi sınırları içerisindeki en önemli sanat eserlerinin ba şında İVR İZ Kaya Anıtı gelmektedir. Bolkar Da ğları'nın kuzeyinde, İvriz Çayı'nın çıkı ş noktasındaki kaya anıtında (Res.1) Kralı Warpalawas ve ba ş tanrı (fırtına tanrısı) Tarhunzas beraber tasvir edil- mi ştir. Fırtına tanrısı ve aynı zamanda bolluk/bereketin de tanrısı olan Tarhunzas'ın sa ğ elinde tuttu ğu üzüm salkımları belindeki kemer üzerinden a şağıya do ğru sarkmaktadır (Res.1.b) . Sol elinde ba şak demetleri ve uzun asası bulunmaktadır. Tanrının ete ğinin kıvrımları Tabal’deki Doç. Dr. Atakan AKÇAY / Tabal Heykeltıra şlık Eserleri Üzerine… / 13 di ğer örneklerden olan Ambarderesi (Ere ğli) ve Ke şlikyayla (Ni ğde) stellerindeki ile oldukça benzer olup, iki ucu birer volütle sona ermektedir. Belindeki kalın kemerinin Frig (Mu şki) etkisini yansıttı ğı kabul edilmektedir (Akurgal, 1998: 148). MÖ 2. Bin Anadolu tasvir sanatından Geç Hitit sanatına geçen temel unsurlardan birisi olan sivri uçlu ayakkabıları bezemesizdir.

Resim 1: İvriz Kaya Anıtı, b) Tarhunzas detay, c) Warpalawas detay Tanrının ba şında boynuzlu ba şlı ğı bulunmaktadır. Saçları uzundur ve ba şlık altından çı- kacak şekilde ense üzerinde topuz şeklinde toplanmı ştır. Kula ğında bir küpe, kolunda ise bir bilezik görülmektedir. Sakallar, saçtaki spiral bukleler, gözlerin şekli ve kemerli burun Geç Hitit döneminin karakteristik üslup özelliklerini yansıtmaktadır. Kral Warpalawas tanrının kar şısında daha küçük boyutlarda ve dua eder durumda tasvir edilmi ştir (Res.1.c) . Üzeri geometrik mo- tiflerle, gamalı haç dizileri ile bezenmi ş, bile ğe kadar uzanan bir tunik giymi ştir ve bunun da üzerinde ete ği püsküllü, ucu saçaklı, bezemelerle süslenmi ş Arami biçiminde yapılmı ş (Darga, 1992: 306) bir kaftan bulunmaktadır. Elbise üzerindeki geometrik bezemeler ve süslemeler Orta Anadolu Orta Demir Ça ğı seramikleri üzerinde görülen geometrik motiflerle uyumludur. K. Bittel, kralın elbisesi üzerindeki Frig fibulası ve elbise üzerindeki bu bezemelerden hare- ketle, kralın Frig kuma şından brokar türü i şlemeli bir giysi giydi ğini öne sürmü ştür (Bittel, 1976: 292). Ayakkabılar, tanrı tasvirinde de oldu ğu gibi sivri uçludur. Kralın ba şlı ğı kafasını sıkıca 14 AHBV Edebiyat Fakültesi Dergisi (HEFAD) Sayı 2 / 2020 Bahar sarmaktadır ve üzeri üç sıra boncuk dizisi ile süslenmi ştir. Kralın boynundaki üç sıra boncuktan olu şan kolye, yine kendisinin tasvir edildi ği Ni ğde-BOR STEL İ’nde de görülebilmektedir. İVR İZ Kaya Anıtı, Frig/Mu şki, Asur ve Arami etkilerinin bir arada görülebildiği nadir sanat eserlerinden birisidir. Özellikle tanrının külahı, her iki figürün saç ve sakal stilizasyonu ile büyük kavisli burun detayları Arami tarzını yansıtmaktadır (Akurgal, 1988: 147; Darga, 1992: 305- 306; Aro 1998: 357-358, A100). Kralın üzerindeki zengin bezemeli kaftan/palto kendi bölgesi içerisinde Ni ğde-Bor Steli dı şında Gaziantep-Zincirli ve Sakçagözü örneklerinde de görülebil- mektedir. Kralın üzerindeki kaftanın yakasını birleştirmek için kullanılan fibulanın en yakın ben- zerleri (Birmingham, 1961: 186, fig.1) Gordion'daki Büyük Tümülüs ve III Numaralı Tümülüs'te kar şımıza çıkmaktadır. İvriz Kaya Kabartması üzerindeki fibula tasviri (Res.1.c) , kaya anıtları üzerindeki tek örnek de ğildir. MÖ 8. yüzyıla tarihlenen örnekler Zincirli, Mara ş ve Kargamı ş'tan da bilinmektedir (Muscarella, 1967: 81, fig. 1). Asur ba şkenti Khorsabad'dan (Dur-Şarrukin) da MÖ 8. yüzyıl sonuna tarihlenen örneklerin de Frig kökenli oldu ğu kabul edilmektedir. Warpa- lawas'ın İvriz Kabartması Tabal Ülkesi’nde ya şayan halk gruplarına yönelik ortak bir söylemi ve propagandayı içermektedir. Anıtın bir yer altı su kayna ğının yanına yapılmı ş olması Hitit İmparatorluk dönemindeki anlayı şın devamı niteli ğindedir. Tanrının duru şu, giysisi ve kralın dua eder pozisyonu da Hitit İmparatorluk dönemi sanatının etkilerini yansıtmaktadır (Akurgal, 1998: 148). Tüm bunlarla birlikte İVR İZ Kaya Anıtı’nın, Tuwana kralı Warpalawas’ın yazılı kay- naklar içerisindeki yerine de bakılarak (Akçay, 2014: 46-47) MÖ 720-700 yılları arasına tarih- lenmesi mümkündür. İvriz Kaya Anıtı’na oldukça yakın bir mesafede Ambarderesi Mevkii'ndeki Ambarderesi Kaya Anıtı 1906 yılından beri bilinmektedir (Messerschmidt, 1906: 335-336). İVR İZ Kaya Anı- tının ba şarısız bir kopyası (Darga, 1992: 305) görünümündeki kabartma (Res.2) , daha kaba ve düzensiz i şlenmi ştir. Yo ğun bir biçimde a şınmı ş olan kaya anıtının tarihlendirilmesi husu- sunda kesin kaynak mevcut de ğildir. Ancak İVR İZ Kaya Anıtının bir kopyası olması sebebiyle MÖ 8. yüzyılın son çeyre ğine tarihlendirilebilir. İvriz Kaya Anıtı'nın daha sonraki bir zaman aralı ğındaki ikonografik kopyası oldu ğu şeklinde bir yorum da bulunmaktadır (Hild-Restle, 1981: 139-140). Bununla birlikte Ambarderesi Kaya Anıtı'nın, İvriz Kaya Anıtının yapım a şa- ması öncesinde bir deneme/eskiz niteli ğinde olması daha büyük ihtimaldir. İvriz Kaya Anıtı'na 100 metre uzaklıkta aynı bölge içerisinde İvriz-2 ismiyle bilinen üçüncü kaya anıtı bulunmaktadır. Karız Suyunun olu şturdu ğu vadinin içerisinde yer alan kaya anıtı (Res.3) kötü korunmu ştur. Figürlerin bulundu ğu kaya yüzeyinin hemen sa ğ tarafında 2-3 sırası korunmu ş kayaya açılmı ş basamaklar görülmektedir. Basamakların çıktı ğı platformda ise bir sunak bulunmaktadır. Kabartmanın ilk bölümünde sol tarafa yürür pozisyonda bir hayvan ve bu hayvanın arkasındaki ki şi sa ğ profilden tasvir edilmi şlerdir. Uzun kuyruklu, dar ve uzun ka- falı özellikleri dı şında hayvanın kimli ğini ortaya koyacak detaylar görülememektedir. Bu figür- lerin önünde ise uzun ete ğinin bir kısmı ve ayakları korunmu ş daha büyük boyutlu ikinci bir ki şi figürü bulunmaktadır. Arkadaki ki şi ise hayvanın kula ğını sol eliyle tutarken sa ğ eliyle de hay- vanı belinden kavramı ş şekilde tasvir edilmi ştir. Burun ve göz detayları foto ğraftan anla şılama- maktadır ancak L. Bier'in verdi ği çizimde (Bier, 1976: 115-126, res. 4) figürün ensesinde topuz yapılarak toplanmı ş saçlar görülmektedir. Tanrıya hayvan kurban etme töreni ile ili şkili oldu ğu anla şılan bu kabartma ve di ğer kaya anıtları, Toros Da ğlarının önemli geçitlerinden birisi üze- rinde ve güçlü yer altı su kaynaklarının yata ğını olu şturan vadinin ça ğlar boyunca kutsal bir alan olarak kabul edildi ğini (Maner-Kuruçayırlı, 2018: 798) göstermektedir. Hem Tabal hem de Tarhunta şş a Ülkesinin tarihsel süreçleri içerisinde, tarihlendirme açı- sından en problemli anıtlardan birisi Karaman sınırları içerisinde yer alan KIZILDA Ğ-1 Kaya Anıtı'dır (Res.4) . Tahtında oturan kral figürü ve figürün üzerindeki Luwi hiyeroglifli yazıtın ta- rihlendirilmesi noktasındaki fikir uyu şmazlıkları halen tam olarak çözümlenebilmi ş de ğildir. Yüksek arkalıklı taht üzerinde oturan kral (Hartapu) sakallı olup, sivri uçlu ba şlı ğının altından çıkan saçları ense üzerinde toplanmı ştır. E. Akurgal (Akurgal 1949: 13, n.102, 137), W. Orth- man (Orthman, 1971: 115) ve K. Bittel kral figürünün, Asur özellikleri gösterdi ğini ve MÖ 8. yüzyılın sonlarına tarihlenmesi gerekti ğini (Bittel, 1976: 238; Bittel, 1986: 105) haklı bir şekilde Doç. Dr. Atakan AKÇAY / Tabal Heykeltıra şlık Eserleri Üzerine… / 15 belirtmi şlerdir. Ancak kral figürünün hemen üzerindeki “Büyük Kral Hartapu(s)” yazıtının tarih- lendirmesi hususunda daha çok MÖ 13. yüzyılın sonları ve MÖ 12. yüzyılın ba şları öne çıka- rılmaktadır. Tarihsel süreç içerisinde de kral Hartapu’nun esasında Demir Ça ğı kralı olması gerekti ği yönündeki dü şünceler (Akçay, 2014: 9-24) tasvirin MÖ 9-8. yüzyıla tarihlenmesi ge- rekti ği yönündedir.

Resim 2: Ambarderesi Kaya Anıtı (T. Bilgin. www.hittitemonuments.com)

Resim 3: İvriz-2 Kaya Anıtı (Bier, 1976: 115-126, res. 4) 16 AHBV Edebiyat Fakültesi Dergisi (HEFAD) Sayı 2 / 2020 Bahar

Resim 4: Kızılda ğ-1 Kaya Anıtı (C. Süer, www.hittitemonuments.com’dan alınarak düzenlenmi ştir). Bir di ğer örnek Kayseri'nin Erkilet İlçesi yakınlarında bulunan KARAPINAR Kaya Anıtı- dır. Kızılırmak Nehri'ne birle şen, güçlü su kaynaklarının açtı ğı derin vadilerden birisi üzerindeki kaya anıtında (Res.5) ayakta, sa ğ cepheden tasvir edilmi ş olan figürün yüz detayları a şınmı ş- tır. Ancak ba şında şapka olmayan figürün alın üzerindeki saç bukleleri ve ensedeki topuzu belli belirsiz de olsa görülebilmektedir. Burun oldukça uzun ve göz badem biçimlidir ve basit bir sakalın izleri görülebilmektedir. Geni ş omuzlar üzerinde uzun elbisesinin kısa kolları ise daha net olarak görülmektedir. Kalın kemerli, ayak bile ğine kadar uzanan elbisenin uçlarında püskül yerine dikdörtgen bezeme görülmektedir. Ayakkabıların uçları yukarı do ğru kıvrıktır. Sol el a ğ- zın önünde yer alırken, ANDAVAL, Ç İFTL İK, SULTANHAN örneklerinde oldu ğu gibi, yazıtın "ben" ifadesi ile ba şladı ğını göstermektedir. Gö ğüs hizasına kadar kaldırdı ğı sa ğ elinde uzun bir asa tutmaktadır. Belinde, sol tarafına takılı uzun bir kılıç kını görülmektedir. 3 adet Luwi Hiyeroflif i şareti içerisinde okunabilen "Pa" i şareti ve muhtemel bir ismin ba şlangıç harfi olarak kabul edilmektedir. T. Özgüç bu i şaretten hareketle kabartmanın KULULU'daki di ğer Luwi Hi- yeroglifli yazıtlarda da adı geçen Panunis' e ait olabilece ğini önermi ştir (Özgüç, 1993: 497; Öz- güç, 1998: 617) ve MÖ 8. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenmelidir. Ni ğde Kemerhisar'da, Gökbez Köyü'nde yer alan Gökbez Kaya Kabartmasında (Res.6) fırtına tanrısı Tarhunzas'ın kabartması bulunmaktadır. Ana kayadan kopmu ş bir blok üzerin- deki tanrı kabartmasında sola yürür durumda tasvir edilmi ş tanrının tepelikli ba şlı ğı üzerinde boynuzlar görülmemektedir. Ni ğde-Ke şlik stelinde oldu ğu gibi ba şı ve ayakları profilden göv- desi cepheden tasvir edilmi ştir. Adım atıyormu ş gibi görünen fırtına tanrısının sa ğ elindeki bal- tası net olmakla beraber sol elindeki şim şek demeti çok açık de ğildir. Ayrıca ayaklarındaki çarı ğın uçları yukarı kıvrık olmayıp düzdür. Figür iri gözlü olup, burun detayları oldukça a şın- mı ştır. Sakalları belirgindir ve saçı yuvarlak bir top halinde omuzlarının üstünden a şağı dü ş- mektedir. Kısa kollu, düz etekli, saçakları olmayan kemerli elbisesi diz kapaklarına kadar inmektedir. Kabarık kemeri dı şında elbisede çok fazla süsleme yapılmamı ştır. Kabartmanın sol alt tarafında, dört üzüm salkımı bulunan asma tasviri yer almaktadır. Figürün arkasındaki tasvirin daha çok üst kısmı yuvarlatılmı ş dikdörtgenlerden olu şan simetrik bir bezeme oldu ğu anla şılmaktadır. Ancak bu tasvirin daha çok Eski şehir-Afyon bölgesinde görmeye alı şık oldu- ğumuz, ana tanrıçayı (/Kybele) ifade eden bir ikiz idol olabilece ğini dü şünmekteyiz. Kabartmanın, oldukça kaba i şlenmi ş ve muhtemelen bitirilmeden bırakılmı ş olmasına ra ğmen Doç. Dr. Atakan AKÇAY / Tabal Heykeltıra şlık Eserleri Üzerine… / 17

MÖ 8. yüzyılın geç evresine tarihlenebilece ği önerilmektedir (Faydalı, 1974: 135-136; Çına- ro ğlu, 1986: 324; Aro, 1998: 410, B114).

Resim 5: Karapınar Kaya Anıtı (Özgüç 1993: fig.13, taf. 87’ alınarak yeniden çizilmi ştir)

Resim 6: Gökbez Kaya Anıtı (B. Bilgin, www.hittitemonuments.com’dan alınarak düzenlenmi ştir).

18 AHBV Edebiyat Fakültesi Dergisi (HEFAD) Sayı 2 / 2020 Bahar

Steller ve Dikilita şlar Tabal Ülkesindeki tasvirli sanat eserleri içerisinde en yo ğun grubu steller olu şturmakta- dır. Bunların ço ğunda fırtına tanrısı Tarhunzas'ın tasvir edildi ği görülmektedir. Tarhunzas tas- virleri di ğer Geç Hitit krallıklarındaki tasvirlerden, duru ş pozisyonları ve tanrılık epitetleri açısından birtakım farklılıklar göstermektedir. Tanrının ba şlı ğı üzerindeki boynuzlar, elindeki yıldırım demeti di ğer co ğrafyalardaki örnekler ile benzerlik göstermekle birlikte, elinde tuttu ğu üzüm salkımları, bastı ğı zeminden yükselen asma dalları veya bu ğday ba şakları Tabal Ülke- sine özgü niteliklerdir. Bu durum, Tarhunzas'ın şarabın, bolluk ve bereketin tanrısı olarak da kabul görmesiyle ili şkilidir. Bu çerçevede Tarhunzas’ın daha geç dönemlerde kar şımıza çıkan Dionysos’a köken olu şturdu ğu da anla şılmaktadır. Tabal'deki kabartmalı steller içerisinde en iyi korunmu ş örnek N İĞ DE STEL İ’dir. Buluntu konteksti açısından insitu olmayıp, Ni ğde şehir merkezindeki bir camide ikinci kez kullanılmı ş- tır. Bununla birlikte Ni ğde Tepeba ğları Höyü ğü'nden gelmi ş olabilece ği dü şünülmektedir (Ka- laç, 1979: 243). Stel (Res.7) üzerindeki metin, tanrı Tarhunzas için Muwaharanis tarafından yaptırıldı ğını ifade etmektedir. Boynuzları ve sol elinde tuttu ğu üç çatallı yıldırım demeti, figürün bir tanrı tasviri oldu ğunun (Aro, 1998: 382, A140) i şaretleridir. Sa ğ eliyle sanki çift a ğızlı bir baltayı savuruyor gibi gözükmektedir. Figürün önünde bir bu ğday demeti, arkasında salkımları ile üzümlü asma demeti yer almaktadır. Uzun sapları a şağı do ğru sarkan bu ğday ba şağı ve solda yer alan yapraklı üzüm salkımları özellikle İvriz Kaya Anıtı ile uyum içerisindedir. Stelin ön yüzü bize tanrının dört sembolünü göstermektedir. Ellerinde tuttu ğu yıldırım demeti, çifte balta, alt kısmında bu ğday ba şağı, üzüm salkımları tanrılık alametleridir. Bu tür anıtların ço- ğunlu ğu Babil, Kürtül, Körkün, Til-Barsip ve Zincirli'de oldu ğu gibi ellerinde fırtına ve sava ş sembolü olarak yıldırım demeti, balta veya topuz tutan bir gruba aittirler. Fakat ( İvriz'de oldu ğu gibi) bolluk bereket sembolü olarak ba şak, üzüm salkımı veya çam kozala ğı tutan ikinci bir grup daha az görülür. Hava tanrısı sembollerinin bu iki grubun aynı eser üzerinde en güzel bulu şması N İĞ DE STEL İ’nde görülür. Gerek tarihsel veriler, gerekse Asur etkisi ta şıyan figü- ratif detaylar ve yakın bölgedeki di ğer benzerleri Ni ğde Stelinin MÖ 8. yüzyılın son çeyre ğine tarihlenmesi gerekti ğini göstermektedir. Steller üzerinde çok yo ğun olmasa da yönetici veya kralların da tasvirleri bulunmaktadır. Ancak yazıtlardan bu tasvirlerin daha çok yöneticilerin ölümleri ardından dikildikleri anla şılmak- tadır. Bu grup içerisindeki en önemli eser BOR STELİ'dir. Üzerinde bir yazıtında bulundu ğu stel (Res.8) Tuwana Kralı Warpalawas'ın tasvirini içermektedir. Metinden, stelin Warpa- lawas'ın o ğlu Muwaharanis tarafından yaptırıldı ğı anla şılmaktadır. Stel, dikilita ş (obelisk) biçiminde olup iki parça halindedir. Figürün yüzü sola dönüktür, kolları dirsekten kırık şekilde yukarı do ğrudur ve ellerini dua eder şekilde kaldırmı ştır. Kral sa- kallıdır, saç ense üzerinde topuz biçiminde toplanmı ştır. Kafasını sıkıca saran üzeri i şlemeli bir ba şlık giymi ştir. Diz kapa ğı hizasında biten bir etek (tunik) ve onun üzerinde ise ayak bile ğine kadar uzanan manto/kaftan giymi ş şekilde tasvir edilmi ştir. Her ikisi de saçaklıdır ve nakı şlarla süslenmi ştir. Alttaki etek üzerinde kalın sayılabilecek bir kemer görülmektedir. Ete ğin özellikle diz kapa ğının altında kalan kısımdan a şağıya kadar, kareler ile sınırlandırılmı ş bordürler içeri- sinde farklı geometrik bezemeler görülmektedir. Aynı şekildeki bezemelere kaftan ve sivri uçlu ayakkabı (çarık) üzerinde de rastlanmaktadır. Elbisenin alt kenarını süsleyen örme şerit ve saçaklar Kululu Heykeli ile benzerlikler göstermektedir. Bu biçimde zengin bezemeli manto/kaf- tanlar Zincirli ve Sakçagözü eserlerinden de bilinmektedir. İvriz Kaya Anıtı üzerindeki kral War- palawas tasviri ile çok büyük benzerlikler gösteren BOR STEL İ'nde fibula, küpe ve bilezik gibi ayrıntılar görülmemekle birlikte, Arami biçimini ortaya koyan İvriz Kaya Kabartması ile aynı yontu ekolüne ait oldu ğu dü şünülmektedir. İstanbul Eski Şark Eserleri Müzesi'nde restoras- yonu yapılarak kırık bölümleri tamamlanan BOR STEL İNE, İvriz Kaya Anıtı'ndan esinlenerek Doç. Dr. Atakan AKÇAY / Tabal Heykeltıra şlık Eserleri Üzerine… / 19 bir fibula eklemesi yapıldı ğı bilinmektedir. Tuwana kralı Warpalawas dönemi içerisinde, MÖ 8. yüzyılın son çeyre ğine tarihlenmesi gerekmektedir 1. Kültepe'de bulunmu ş olan stel parçaları içerisindeki örneklerden ilki muhtemelen bir tan- rıya ait olup, figürün diz kapaklarından a şağı kısmı eksiktir. Kültepe Sitadelinde Hrozny'nin yaptı ğı kazılar sırasında bulunmu ş olan Kültepe Steli (Res.9) , kabartmalı yüzü altta kaldı ğı için uzun süre fark edilmemiş daha sonra köylüler tarafından Kayseri Müzesine teslim edilmi ştir. Bazalttan yapılmı ş Stelin tamamı sa ğlam olarak ele geçmemi ş olup, üzerindeki figürün diz ka- paklarından a şağı kısmı eksiktir. Üst kısmında, yan yüzde bulunan delik muhtemelen yanında bulunan di ğer ortostata ba ğlantı için açılmı ştır. Stel üzerindeki tanrı kabartması sa ğ tarafa yü- rür şekilde betimlenmi ştir.

Resim 7: Ni ğde Steli (Hawkins, 2000: pl.301’den alınarak düzenlenmi ştir)

1 Ni ğde Bor sınırları içerisinde yeni bulunan, üzerinde fırtına tanrısı Tarhunzas kabartması ve yazıt yer alan stel henüz yayınlanmamı ş olup kısa bilgi için bkz. Ünal, 2015. 20 AHBV Edebiyat Fakültesi Dergisi (HEFAD) Sayı 2 / 2020 Bahar

Gövdesine dayalı sa ğ kolu, bel hizasında, dirsekten yukarıya do ğru bükülü olup elinde bir mızrak bulunmaktadır. Gö ğüs hizasına kadar kalkmı ş olan sol kol, dirsekten kırık bir şekilde yukarıya do ğru kalkmı ştır ve elinde a şağıya do ğru sallanmı ş, bacaklarından tuttu ğu bir tav şan ve yumru ğu üzerinde duran bir kartal bulunmaktadır. Ba şındaki yuvarlak ponponlu sivri uçlu ba şlık üzerinde 4 boynuz görülmektedir. İki şerit halinde enseye inen saçlar, omuz üzerinde bir kıvrım meydana getirmektedir. Sakalları uzundur ve iki sıra halinde, çengel biçiminde yu- karıya kıvrık biçimlidir. Üzerindeki tunik kısa kollu olup, alt kısmı saçaklıdır ve belin hemen altında sonlanmaktadır. Belindeki şerit şeklindeki kemer geni ş bantlıdır. Diz kapa ğı kemikleri, çıkıntı şeklinde verilmi ştir. T. Özgüç koruyucu tanrı heykeli olarak tanımladı ğı eseri MÖ 9. yüz- yılın ikinci yarısına tarihlendirmektedir (Özgüç, 1971: 11). W. Orthman ve M. Darga da bu ta- rihlemeye paralel bir şekilde stel parçasını Geç Hitit Sanatı-II dönemi (GHS II) örnekleri içerisinde görmektedir (Orthman 1971: 518, Taf. 38b; Darga, 1992: 330, Abb. 313).

Doç. Dr. Atakan AKÇAY / Tabal Heykeltıra şlık Eserleri Üzerine… / 21

Resim 8: Bor Steli (Hawkins 2000: pl. 296’dan alınarak düzenlenmi ştir)

Resim 9: Kültepe Steli (T. Bilgin. www.hittitemonuments.com’dan alınarak düzenlemi ştir) Resim 10: Andaval Steli (Hawkins, 2000: plt. 291’den alınarak düzenlenmi ştir)

Ni ğde'nin Andaval Köyü (Akta ş Köyü) sınırları içerisinde bulunmu ş olan ANDAVAL STEL İ (Res.10) bir kilisenin temelinde ikinci defa kullanılmı ştır. Üzerindeki yazıttan Nahitiya Kralı Saruwanis tarafından diktirildi ği anla şılmaktadır. Bazalttan yapılmı ş stelin üzerinde, yüzü sa ğ cepheden verilmi ş muhtemelen bir krala ait ba ş figürü görülmektedir. Figür sakalsız olup, kulak saçın altından net bir şekilde görülebilmektedir. Kulaklar stilize biçimde gösterilmi ştir ve gözler badem biçimlidir. Saçlarda çengel görülmektedir. Yazıt, MÖ 8. yüzyıl sonlarına tarihlen- dirilmektedir (Hawkins 2000: 514-515, X42). W. Orthman (Orthman, 1971: 479-480) da stilistik özelliklerinden hareketle steli MÖ 8. yüzyıl içerisine tarihlendirmektedir. D. Ussishkin (Ussish- kin, 1967: 199) ise kralın saç şeklinin MÖ 9. yüzyılda Karkamı ş’ta ortaya çıkan küçük kanca ile tutturulmu ş saç lülelerine uydu ğunu belirtmektedir. Ancak figüratif detaylar ve yazılı kaynak- lar eserin MÖ 8. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenmesi gerekti ğine i şaret etmektedir. Tanrı Tarhunzas tasvirinin görüldü ğü steller içerisindeki örneklerden birisi, üzerinde oku- namayacak ölçüde kötü korunmu ş bir yazıtın da bulundu ğu Ni ğde-Bor sınırları içerisinde bu- lunmu ş Ke şlik Yayla Steli’dir. Kabartmanın (Res.11) ba ş ve ayakları profilden, vücudu cepheden gösterilmi ştir. Sivri serpu şu üzerinde dördü önde, dördü arkada sekiz boynuz yer almaktadır. Gözleri badem şeklinde, iri burunlu, uzun dikdörtgen sakallıdır. Saçları arkada, omuz hizasında topuz şeklinde toplanmı ştır. Elbisenin kolları dirsek hizasında, etekler diz ka- pakları üzerinde, etek uçları yukarı do ğru kıvrık biçimde i şlenmi ştir. Ayakkabılar sivri uçları yukarı kalkık şekildedir. Sa ğ el, kutsal asma çubu ğunu tutar vaziyettedir, kol bel hizasında gö ğse do ğru hafifçe kalkmaktadır. Elinden ve belinden üzüm salkımları sarkmaktadır. Sol kol ileri ve hafifçe yukarıya kalkık vaziyette, elinde sapları ayak hizasına kadar uzanan ba şak de- meti tutmaktadır. Stel, İVR İZ ve Ambarderesi'ndeki kabartmaların üslubuyla örtüşmektedir ve MÖ 8. yüzyılın son çeyre ğine tarihlenmelidir.

22 AHBV Edebiyat Fakültesi Dergisi (HEFAD) Sayı 2 / 2020 Bahar

Resim 11: Ke şlik Yayla Steli (Berges- Nollé, 2000: 103’den alınarak düzenlenmi ştir) Aksaray şehir merkezinde, Hükümet Caddesi üzerindeki Mehmet Şişman İş Hanı'nın in şaatı esnasında bulunmu ş olan (Aro, 1998: 345) AKSARAY STEL İ’nde ise (Res.12) fırtına tanrısına ait kabartmanın sadece alt kısmı korunabilmi ştir. Fırtına tanrısının bacaklarındaki kas kıvrımları oldukça detaylı biçimde i şlenmi ştir. Sa ğa dönük şekilde tasvir edilmi ş tanrının saçaklı ete ğinin küçük bir kısmı görülebilmektedir. Ayakkabıları düz burunlu olup, sol baca ğının arka- sında muhtemel bir kılıç kabzasının dip kısmı korunmu ştur. Stelin üç yüzünde Luwi Hiyeroglif- leri ile yazılmı ş bir yazıtın son be ş satırı korunmu ştur. II. Sargon dönemi yazılı kaynaklarından da bilinen " Şinuhtu Kralı Kiakki" şeklinde geçen Kiyakiyas tarafından yaptırılmı ştır. Tarihsel verilerin de deste ği ile MÖ 735-720 yılları aralı ğına tarihlendirilmesi mümkündür.

Resim 12: Aksaray Steli (Hawkins, 2000: plt. 264’den alınarak düzenlenmi ştir) Doç. Dr. Atakan AKÇAY / Tabal Heykeltıra şlık Eserleri Üzerine… / 23

İnsan Heykelleri İnsan heykelleri içerisindeki en özgün örnek, anıtsal boyutlardaki Kululu Heykelidir. Par- çalar halinde, farklı zamanlarda bulunmu ş heykelin (Res.13) asıl buluntu yeri bilinmemekle birlikte en büyük parçalar Kululu Höyü ğü yakınlarındaki Manavuz Köyünde bulunmu ştur. Hey- kelin ba ş kısmı eksiktir. Heykel esasında tek parça andezit ta ştan i şlenmi ştir. Ayak bileklerine kadar inen, kısa kollu, geni ş yapılı bir elbise giymi ştir. Bu elbisenin de üzerinde, diz altına kadar inen ikinci bir manto bulunmaktadır. Elbisenin üzerinde süslemeler yer alırken, bu süslemeler omuz üzerinden bele kadar inen ve sa ğ kol altında kalan ikinci bir parça üzerinde de görülebil- mektedir. Elbisenin kısa kolları altında ve yukarı kolun üstünde ba ş kısımları birbirine bakan iki bilezik görülmektedir. Sa ğ omuz üzerinden sarkan ikinci parça bir şal biçiminde a şağıya do ğru uzanmaktadır. Elbisenin sa ğ kenarı üzerinde uzun bir püskül ile sonlanan bir şerit halinde bir örgü bulunmaktadır. Ba ğcıklı sandal biçiminde bir ayakkabı izleri fark edilebilmektedir. Kululu Heykeli’nin MÖ 700 yıllarından daha geç bir safhaya tarihlenemeyece ği dü şünülmektedir (Orthman, 1971: 518). Bu dü şünce haklı bir şekilde, Kululu'da MÖ 8. yüzyılın sonlarından iti- baren Tabal siyasi yapısının çökmesi ve bu şekilde anıtsal bir heykelin bu dönemden sonra yaptırılamayaca ğı fikri ile peki ştirilmi ştir (Özgüç, 1971: 48-49). Ancak özellikle elbise üzerindeki püsküllü şerit örgü, Malatya-Darende'de bulunmu ş olan PALANGA HEYKEL İ ile karşıla ştırıl- masına sebep olmu ştur. Belden üst kısmı eksik olan Palanga Heykeli E. Akurgal tarafından Do ğu-Yunan sanat akımının etkisinde görülerek MÖ 6. yüzyıl veya daha sonrasına tarihlendi- rilmi ştir (Akurgal, 1949: 3; Akurgal, 1955: 61, dipnot 12). Bu fikre ve tarihlendirmeye katılmayan ara ştırmacılar, bu akımın Yunan etkisi ile ili şkili olmadı ğı ve Anadolu üzerinden batı dünyasına ta şındı ğını iddia etmi şlerdir (I şık, 1989: 12-14). Üzerindeki Luwi Hiyeroglifli yazıt da MÖ 8. yüzyılın son çeyre ğine tarihlenmektedir (Hawkins, 2010: 140). Bununla birlikte Kululu'daki di- ğer heykel parçası örnekleri içerisindeki aslan heykeli ba şının, MÖ 7. yüzyılın hemen ba şlarına tarihlenen Karatepe aslanları (Çambel, 1999: Lev. 18-23) ile yakın benzerli ği görülmektedir. Kululu'daki heykeltıra şlık ekolünün MÖ 7. yüzyılın hemen ba şlarına kadar sürdü ğü anla şılmak- tadır. Kululu Heykeli’nin de en geç bu zaman aralı ğına tarihlenmesi gerekmektedir.

Resim 13: Kululu Heykeli (Orthman, 1971: 518’den alınarak düzenlenmi ştir); Resim 14: Göllüda ğ Aslanları (T. Bilgin, www.hittitemonuments.com’dan alınarak düzenlenmi ştir) 24 AHBV Edebiyat Fakültesi Dergisi (HEFAD) Sayı 2 / 2020 Bahar

Aslan ve Sfenks Heykelleri Kapı aslanları ve sfenksler koruyucu özellikleri ile MÖ 2. Bin yıldan beri, özellikle şehir giri ş kapılarında kullanılan heykeltıra şlık unsurlarındandır. Demir Ça ğı'nda daha yo ğun bir bi- çimde kullanılan kapı aslanları ise ço ğunlukla çift olarak görülmektedir (Aro, 2010: 264). Ni ğde- Göllüda ğ'da, birisi aynı blok üzerindeki çift kapı aslanı (Res.14) di ğeri ise tek kapı aslanı olmak üzere aslan heykelleri bulunmu ştur. Göllüda ğ blok biçimli çift kapı aslanlarının Göllüda ğ Me- garonlarına giri şi sa ğlayan bölümde yer aldıkları dü şünülmektedir. Aslanların uzunlu ğu 1.70 metreye ula şmaktadır ve aslanlardan sa ğda yer alanı 10 cm daha öndedir. Böylece bilinçli bir perspektif uygulandı ğı anla şılmaktadır. Her iki aslanında gövdelerinin kabartma yüksekli ği fazla de ğildir. A ğızlar son derece tehditkâr şekilde, açık biçimde tasvir edilmi ştir. Di şler düzgün şekillidir, burunlar kırı şıktır ve bıyıklar yukarı do ğru kıvrılan 4 sıra kalın kabartma ile verilmi ştir. Kulaklar arkaya do ğru yatık biçimdedir. Boyun, önde gövdeye kadar inen arkada sırtın ortasına kadar uzanan perçemli yelelerle örtülüdür. Sa ğ ve sol bacakların sa ğrıları açıkta bırakılmı ş, buradan ba şlayarak gövde altından arka baca ğın gövde ile kesi şti ği yere kadar boyundaki ye- leler tekrarlanmı ştır. Kuyruk, hareket halindeki arka bacakların arasında, uç kısmı yerden ze- mine de ğerek kıvrılmı ş biçimde gösterilmi ştir. Ön ayaklar ise hareketsiz şekilde verilmi ştir. Göllüda ğ'daki di ğer kapı aslanı çifti ile benzeri özellikler ta şımakla birlikte, yeleler daha hare- ketlidir. Yüz detayları tamamlanmamı ş haldedir Ön ayaklarının bir kısmı ve sol arka sa ğrısının bir bölümü eksiktir. Bacaklarda, eklem noktalarında yuvarlak kabartmalar görülmektedir ve di- ğer örnekte oldu ğu gibi, kuyruk arkadaki hareketli bacakların arasında gösterilmi ştir. Kapı as- lanlarının üçüncüsünün sadece tek tarafı i şlenmi ş, arka yüzü i şlenmeden hafifçe düzeltilerek bırakılmı ştır. Ba ş kısmı bulunamamı ştır ve ön ayak kısımlarının tamamlanmadı ğı görülmekte- dir. Yüksek kabartma halindeki aslanın kuyru ğu di ğer kapı aslanlarında oldu ğu gibi, arka ayak- lar arasındadır. Biçimsel açıdan, di ğer aslanlarla aynı döneme tarihlenebilece ği anla şılmaktadır. Göllüda ğ kazılarını ba şlatan R. O. Arık (Arık, 1936: 16) aslanları MÖ 9. yüzyıla tarihlendirirken, E. Akurgal (Akurgal, 1961: Abb. 136) ve W. Schirmer (Schirmer, 2002: Abb. 22) ise güçlü Asur etkilerini i şaret ederek MÖ 8. yüzyılın sonu, MÖ 7. yüzyılın ba şlarını öner- mi şlerdir. S. Aro (Aro, 2010: 266-267) ise Asur etkileri ta şıdı ğını kabul ederken, Göllüda ğ'ın Tuwana kralı Warpalawas'ın o ğlu Muwaharanis veya onun halefi tarafından kurulup yerle şile- memi ş bir şehir olabilece ğini dü şünmektedir. Bu sebeple Göllüda ğ Aslanlarının tarihlendirmesi için MÖ 700-650 yılları aralı ğını önermektedir. Ancak, aslanların özellikle burun kıvrımları, yele biçimleri, a ğzın ve di şlerin tehditkâr pozisyonu, ayaklar ve kuyru ğun duru ş pozisyonu Sakça- gözü Kapı Aslanı (Akurgal, 1961: Abb.135) ile son derece benzerdir ve MÖ 8. yüzyılın sonla- rına, Asurla şmı ş Geç Hitit Biçemi evresine tarihlenmesi gerekti ği dü şünülmektedir. Tüm bunlarla birlikte Göllüda ğ'daki kazılarda elde edilmi ş seramik buluntuları da yerle şimin MÖ 8. yüzyılın ikinci yarısına tarihlendi ğine, heykeltıra şlık eserlerinin ait oldu ğu son mimari evrenin ise II. Sargon dönemi ile ili şkili olması gerekti ğine i şaret etmektedir ( Şenyurt-Akçay, 2018: 105- 106). Di ğer kapı aslanı Kululu'da köylülerin tarla açma faaliyetleri sırasında buldukları bir aslan ba şıdır. Kireçta şından yapılmı ş aslan ba şının büyüklü ğü sa ğlam halinde oldukça büyük bir heykele ait oldu ğunu göstermektedir. Göz çukurları bo ştur ve bir aplik ile dolduruldu ğu anla şıl- maktadır. Bu özellik Karatepe'de bulunmu ş olan (Çambel, 1999: 18-23) örneklerde de görül- mektedir. T. Özgüç (Özgüç, 1975: 6-7, Lev. VI-IX) burun altında ve yanaklar üzerindeki, bıyıklar, küçük biçimli a ğız ve dı şa sarkan dili ile Zincirli'de Geç Hitit Sanatının eski üslubuna giren örnekler ile benze şti ğini belirterek MÖ 8. yüzyılın sonlarına tarihlendirmi ştir. Kapı aslanları gibi sfenkslerde ço ğunlukla şehir giri ş kapıları üzerinde yer almaktadır. Tabal sınırları içerisinde sa ğlam şekilde korunmu ş bir sfenks heykeli örne ği bulunmamaktadır. Bildi ğimiz iki örnekten ilki Kululu'dan bulunmu ş olan bir sfenks ba şıdır. Kireçta şından yapılmı ş sfenksin sadece ba ş kısmı (Res.15) korunmu ştur ve heykelin sa ğlam halinin oldukça büyük boyutlu oldu ğu anla şılmaktadır. En dikkat çekici özelliklerinden birisi göz bebeklerinin oldu ğu yerdeki bo şlu ğun, muhtemelen bir göz bebe ği apli ği ile doldurulmu ş olmasıdır (Özgüç, 1971: 50; Lev. XLI. 1a-c, Res. 146). Özellikle a ğzının küçük boyutlu i şlenmesi, yanaklar ve çenenin dolgun biçimi yumu şak bir yüz ifadesinin olu şmasını sa ğlamı ştır. T. Özgüç, mahalli özellikler Doç. Dr. Atakan AKÇAY / Tabal Heykeltıra şlık Eserleri Üzerine… / 25 ta şıyan sfenks ba şını MÖ 8. yüzyılın ilk yarısına, F. I şık (I şık, 1989: 13) ise MÖ 8. yüzyılın sonlarına tarihlenmesi gerekti ğini önermi ştir.

Resim 15: Kululu Sfenks Ba şı (T. Bilgin, www.hittitemonuments.com’dan alınarak düzenlenmi ştir)

Genel De ğerlendirme Tabal Ülkesi co ğrafi konumunun bir yansıması olarak Geç Hitit kültürü ile Anadolu’nun batısındaki di ğer kültür bölgeleri arasında (Frig/Mu şki, Lidya) bir geçi ş co ğrafyası özelli ği ta şı- maktadır. Geç Hitit Dönemi’nde Melid, Kargamı ş ve Zincirli gibi merkezlerden elde edilen veri- ler bu dönem sanatının odak merkezlerini ortaya koyar niteliktedir. Ancak Tabal Ülkesi için şimdiye dek bu şekilde bir sanatsal üretim merkezinin varlı ğı ortaya konulabilmi ş de ğildir. Tabal sınırları içerisindeki sanat eserlerinin büyük kısmı ara ştırma gezileri sırasında veya kaçak ka- zılar yoluyla tespit edilebilmi ş olup sayısal anlamda çok fazla örnek bulunmamaktadır. Bu du- rum bölgedeki Demir Ça ğı kazılarının yetersizli ği ile de yakından ilgili olup, Kululu ve Kültepe gibi uzun süreli kazıların yürütüldü ğü merkezlerden daha fazla sayıda eserin ele geçmi ş olması da bu fikri desteklemektedir. Bir di ğer husus ise sanat eserleri içerisinde, özellikle heykeltıra şlık ürünlerinin korunma durumlarının oldukça kötü olmasıdır. Ta şınabilir nitelikteki, kabartmalı stel gibi eserlerin birço ğunun eski kilise veya camilerde ikincil malzeme olarak de ğerlendirilmi ş ol- ması da bunda etkilidir. Kazılarda bulunmu ş olan eserler ise Kululu ve Kültepe örneklerinde oldu ğu gibi Hellenistik ve Roma dönemlerinde ya şanan yo ğun tahribatlarla kar şı kar şıya kal- mı ştır. Eserlerin sayısal anlamda az kalmasının bir diğer sebebi de, Tabal’in en önemli şehir- lerinden Şinuhtu'nun muhtemelen Aksaray, Tuwana'nın ise Kemerhisar (Nigde-Bor) gibi modern yerle şimler altında kalmı ş olmasıdır. Tabal'deki kapı aslanı örneklerine ev sahipli ği yapan Göllüda ğ (Ni ğde) yerle şiminde ise çe şitli zorluklar sebebiyle yapılamamı ş olan kazılar bu eksikli ğin di ğer sebeplerindendir. Tabal heykeltıra şlık eserlerini insan-tanrı heykelleri, rölyefli kaya anıtları, steller, kapı as- lanları-sfenksler şeklinde gruplar altında de ğerlendirmek mümkündür. Tabal sınırları içerisinde heykeltıra şlık eserlerinin bugüne kadar en yo ğun şekilde rastlandı ğı bölge Kayseri sınırları içe- risinde kalan Kululu ve yakın çevresi olmu ştur. Kululu'da sayıları otuz be şe ula şan heykel ve heykel parçası içerisinde sadece bir heykel bütün eser niteli ğindedir. Tanımlanabilecek eserler dı şında küçük boyutlarda korunmu ş heykel parçaları, sfenks parçaları, kabartmalı orthostat parçaları ve arslan heykeli parçaları da bulunmaktadır. T. Özgüç tarafından MÖ 8. yüzyılın sonlarına tarihlendirilen söz konusu heykeltıra şlık eserleri Kululu’nun önemli bir sanat merkezi olabilece ğini ortaya koymaktadır. Di ğer taraftan Kululu heykellerinin, Geç Hitit sanatının geç dönemine ait olmaları dikkat çekicidir. Bu etki, dönemin sanatsal modalarının do ğal yollu etki- le şimlerden daha çok, MÖ 8. yüzyılın son yarısında Asur’un Orta Anadolu’da yürüttü ğü askeri siyaset ve politika ile ili şkili olmalıdır. Özellikle II. Sargon döneminde, Parzuta-Bit Brutash ve Shinuhtu gibi önemli merkezlerde ya şanılan toplu nüfus de ğişimleri son derece önemlidir. Ku- zey Suriye’den hatta Karkamı ş’tan zorunlu göç ettirilen halk toplulukları ile Tabal Ülkesi’nde 26 AHBV Edebiyat Fakültesi Dergisi (HEFAD) Sayı 2 / 2020 Bahar sistematik bir kültürel de ğişimin de ya şandı ğı anla şılmaktadır. Bu de ğişim özellikle MÖ 8. yüz- yılın son yirmi yılı içerisindeki sanat ürünlerinde, Asur’lu ve Arami ustalar tarafından uygulan- mı ş örneklerin de olabilece ğini dü şündürmektedir. Kaya anıtları üzerindeki tasvirlerin ikonografik özellikleri kendi dönemlerinin sanat ekol- lerini yansıtmakla birlikte, esasında siyasi ve politik erkin gücünü yansıtan propaganda araçla- rıdır. Bu yakla şımın en güzel örneklerinden birisi Tabal’in en gösteri şli heykeltıra şlık eserlerinden birisi olan İvriz Kaya Anıtı’dır. İvriz, tanrılar dünyası ile ba ğlantının sa ğlandı ğı güçlü bir su kayna ğı üzerinde yer alması ile Geç Hitit toplulukları için de son derece özel bir yere sahiptir. Buradaki kaya anıtında ba ş tanrı Tarhunzas’ın kar şısındaki kralın Warpalawas olması ise de ğerlendirilmesi gereken bir detaydır. Zira Warpalawas, Luwi Hiyeroglifli yerel ya- zılı kaynaklara göre Wasusarma veya Tuwati gibi “büyük kral” unvanı kullanabilen bir kral ol- mayıp, Tuwana’nın yerel kralıdır. TOPADA yazıtı da onun büyük kral Wasusarma ile müttefik yerel bir kral oldu ğunu göstermektedir ( Şenyurt-Akçay, 2018: 100-101). Tabal’in asıl büyük krallarının dahi bu denli gösteri şli bir anıt yaptırmamı ş/yaptıramamı ş olmalarına ra ğmen, yerel bir kralın hem de ba ş tanrı kar şısında kendisini tasvir ettirmi ş olması dikkat çekicidir. Warpa- lawas, Asur yazılı kaynaklarında MÖ 743-709 yılları arasında görülebilen bir kraldır (Akçay, 2014: 46). Şüphesiz bu tarihler onun saltanat yıllarını yansıtmasa da, en azından Tabal kralları içerisindeki en uzun süreli kral oldu ğunu ortaya koymaktadır. III. Tiglat-Pileser ve II. Sargon ile ça ğda şlı ğı bulunan Warpalawas’ın hâkimiyet bölgesi ise Toros Da ğları’ndan Ni ğde’ye kadar uzanmaktadır. II. Sargon dönemi kayıtları (Saggs 1958: 182-185, Nr. 39) Warpalawas’ın yü- rüttü ğü siyaset ile Asur’un güçlü bir müttefiki haline geldi ğini ve bir dönem di ğer Tabal kralları üzerinde de yetkilendirildi ğini göstermektedir. Dolayısıyla Warpalawas’ın İvriz Kaya Anıtı’nda, Asur siyasi deste ğini de almı ş bir kral olarak kendisini tasvir ettirmi ş olması, siyasi gücünün propagandasını resmettirmi ş olması ihtimali çok daha yüksektir. İvriz Kaya Anıtı’nda görülen güçlü Asur ve Arami etkilerinin yanı sıra, tarihsel verilerin çözümlenmesi ile de İvriz Kaya Anıtı için en öne çıkan tarih MÖ 715-700 yılları aralı ğı olmalıdır. Gerek Tabal Ülkesinin gerekse di ğer Geç Hitit Devletlerinin, yazılı kaynaklara aktarılmı ş dil unsurları dolayısıyla Luwi'li bir etnik yapıya sahip oldu ğu dü şüncesi, Geç Hitit dönemi sa- natsal uygulamalarının da Luwi Sanatı şeklinde de ğerlendirilmesine (Aro, 2010: 246) neden olmu ştur. Bununla birlikte, Anadolu'daki Orta Demir Ça ğı'na (Geç Hitit Dönemi) ait kaya anıtları ve heykeller, ço ğunlukla Hitit İmparatorlu ğu sanatının bir devamı niteli ğinde görülerek "Geç Hitit", "Kuzey Suriye" veya "Suriye Hitit" sanatı gibi isimler altında da de ğerlendirilmi ştir. Sa- natın “Luwi” etnisitesi altında isimlendirilmesi ise Geç Hitit topluluklarının etnisitesi ve Luwi’lerin Demir Ça ğı’ndan çok daha önceye dayanan varlı ğı için büyük bir tezat olu şturmaktadır. Orta Anadolu Bölgesi'nin daha çok batısında bulunmuş olan sanatsal ürünler ise "Frig Sanatı" içerisinde yorumlanmı ştır. Tüm bunların yanı sıra, Yeni Asur dönemi yazılı kaynakla- rında ve MÖ 9-8. yüzyıla tarihlenen Anadolu kökenli yazılı kaynaklarda henüz Phryg/Frig şek- linde bir isme rastlanmamı ş olup, kaynaklarda Mushki şeklinde geçen toplulu ğun Frigler oldu ğu da genel olarak kabul görmektedir. Bu kapsamda, Orta Demir Ça ğı’nda Gordion merkezli kül- türün sanatsal unsurlarının isimlendirmesinde de önemli bir problem oldu ğu ortadadır. Birbirin- den kronolojik olarak tamamen farklı yazılı kaynaklarda, tamamen farklı isimlerle kar şımıza çıkan Mu şki ve Frig kavramlarının zamansal düzlemde aynıla ştırılması, sanat ve kültür unsur- ların da Frig kimli ği ile tanımlanıp tanımlanamayaca ğı sorusunu ortaya çıkarmaktadır. Gordion yerle şim tabakaları içerisinde özellikle YH 6A-B’de görülen orthostlar, çift renkli çakıl dö şeme gelene ği, ana tanrıça kültü (Kubaba/Kybele) ile ili şkili verilerin Geç Hitit Kültürü ile güçlü ba ğ- lantıları da bu kapsamda göz ardı edilmemelidir. Gordion “Yeni Kronoloji” önerilerinin ortaya koydu ğu bir gerçek de Erken Frig Gordion’u ile Geometrik Dönem Batı Anadolu yerle şmeleri arasındaki fark oldu ğunu, güneydo ğuda yer alan Suriye-Hitit bölgesi ile ortak özelliklerin çok daha fazla oldu ğunu (DeVries, 2005: 36-55) göstermektedir. Bu çalı şma içerisinde çok genel hatları tanıtılmaya çalı şılan Tabal heykeltıra şlık eserlerinin çok büyük bir oranda MÖ 8. yüzyılın ikinci yarısına tarihlendirilmi ş olmaları, Tabal heykeltıra şlık eserlerinin daha çok “Asurla şmı ş Geç Hitit Biçemi” ve “Aramile şmi ş-Fenikele şmi ş Geç Hitit Biçemi” dönemleri içerisinde de ğer- Doç. Dr. Atakan AKÇAY / Tabal Heykeltıra şlık Eserleri Üzerine… / 27 lendirilmesi gerekti ğini göstermektedir. Şüphesiz bu kronolojik tasnif, mevcut veriler ile yapıla- bilen bir zamansal ayırımı içermektedir. Tabal’in merkezi bir devlet otoritesine sahip olmaması, merkezi bir ba şkentinin bulunmaması, Urartu, Mu şki veya Lidya örneklerinin aksi bir durum yaratmaktadır. Tabal için seramik gelenekleri üzerinden kurulabilen bir takım tarihsel devamlı- lıklar şu anda heykeltıra şlık, maden ve mühür gibi di ğer kültür unsurları üzerinden kurulama- maktadır. Bölgedeki Demir Ça ğı yerle şimlerinde, tabakalara dayalı, uzun süreli, sistematik kazılar ile elde edilecek veriler, malzeme sayısını ço ğaltmanın ötesinde, muhtemelen şu ana kadar kullandı ğımız bazı tarihlendirmelerin de de ğişmesine katkı sa ğlayacaktır.

Kaynaklar AKÇAY, A. (2014). “Tabal Ülkesinin Tarihsel Süreci Üzerine Bir De ğerlendirme”, Tarih İnceleme- leri Dergisi XXIX/1, ss. 37-58. AKURGAL, E. (1949). Späthethitische Bildkunst, Ankara. AKURGAL, E. (1955). Phrygische Kunst, Ankara. AKURGAL, E. (1961). Die Kunst Der Hethiter, München. AKURGAL, E. (1998). Anadolu Kültür Tarihi, Ankara. AKURGAL, E. (1988). Anadolu Uygarlıkları, İstanbul. ARIK, R. O (1936). "Göllüda ğ Hafriyatı", Türk Arkeoloji Dergisi 3, ss. 3-19. ARO, S. (1998). Tabal, Zur Geschichte und Materiellen Kultur des Zentralanatolsichen Hochpla- teaus von 1200 bis 600 v. Chr., Helsinki. ARO, S. (2010). "Sanat ve Mimari", Luviler: Anadolu'nun Gizemli Halkı, C. Melchert (Ed.), B. Bay- sal, Ç. Çidamlı (Çev.), İstanbul, ss. 245-287. BERGES, D., Nollé J. (2000). - Archäologisch-historische Untersuchungen zum südwest- lichen Kappadokien , Bonn, Hebelt. BİER, L. (1976). "A Second Hittite Relief at İvriz", Journal of Near Eastern Studies Vol. 35, No. 2, ss. 115-126. BİRM İNGHAM, J. M. (1991). "The Overland Route Across Anatolia in the Eighth and Seventh Centuries B.C.", Anatolian Studies 11 , ss.185-195. BİTTEL, K. (1976) . Die Hethiter, München. ÇAMBEL, H. (1999). Corpus of Hieroglyphic Luwian Inscriptions, Volume II. Karatepe-Aslanta ş, Berlin/New York. ÇINARO ĞLU, A. (1986). "M.Ö I. Binde Ke şlik Yaylası ve Civarı", Türk Tarih Kurumu Kongresi 9, ss. 323-332. DARGA, M. (1992). Hitit Sanatı, İstanbul. DEVR İES, K. (2005). “Greek Pottery and Gordion Chronology”, The Archaeology of Midas and the . Recent Work at Gordion , L. Kealhofer (ed.), Philadelphia, ss. 36–55. FAYDALI, E. (1974). "Gökbez Kaya Kabartması", Anadolu 18, ss. 135-136. FORRER, E. (1927). "Ergebnisse einer archaologischen Reise in Kleinasien", Mitteilungen der Deutschen Orient Gesellschaft 65, ss. 27-43. HAWK İNS, J. D. (2010). "Yazılar ve Metinler", Luviler: Anadolu'nun Gizemli Halkı, C. Melchert (Ed.), İstanbul, ss. 121-156. HAWK İNS, J. D. (2000). Corpus of Hieroglyphic Luwian Inscriptions: Inscriptions of the Iron Age, Volume 1 (Untersuchungen Zur Indogermanischen Sprach- Und Kulturwissenschaft, N.F., 8.1), Berlin. 28 AHBV Edebiyat Fakültesi Dergisi (HEFAD) Sayı 2 / 2020 Bahar

HİLD, F.-Restle. M. (1981). Tabula Imperii Byzantini 2. (Kappadokien, Charsianon, Sebasteia und Lykandos). IŞIK, F. (1989). "Batı Uygarlı ğı'nın Kökeni, Erken Demir Ça ğı Do ğu-Batı Kültür İli şkilerinde Ana- dolu", Türk Arkeoloji Dergisi 28, ss. 1-39. KALAÇ, M. (1979). "Ni ğde'de Bulunan Bir Hava Tanrısı Steli", Türk Tarih Kurumu Kongresi 8, ss. 239-243. MANER, Ç.-Kuruçayırlı E. (2018). “ İvriz Ambarderesi Kızlar O ğlanlar Sarayı (Manastırı) Ma ğa- rası’nda Ara ştırmalar”, Belleten, Cilt LXXXII, 295, ss. 785-801. MUSCARELLA, O. W. (1967). "Fibulae Represented on Sculpture", Journal of Near Eastern Stu- dies 26, No. 2, ss. 82-86. MESSERSCM İDT, L. (1900). "Corpus Inscriptionum Hettiticarum, Zweiter Nachtrag", Mitteilungen der Vorderasiatischen Gesellschaft 5, ss. 112-159. MESSERSCM İDT, L. (1906). "Corpus Inscriptionum Hettiticarum, Zweiter Nachtrag", Mitteilungen der Vorderasiatischen Gesellschaft 11, ss. 317-336. ORTHMANN, W. (1971). Untersuchungen zur späthethitischen Bildkunst, Saarbrücker Beiträge zur Altertumskunde 8. ÖZGÜÇ, T. (1971). Demir Devrinde Kültepe ve Civarı/Kültepe and Its Vicinity in The Iron Age, Ankara ÖZGÜÇ, T. (1975). "Kululu Hakkında Yeni Gözlemler", Anadolu 17, ss. 1-18. ÖZGÜÇ, T. (1993). "Aspects of Art and Iconography: Anatolia and Its Neighbours", Studies on Hittite Relief Vases, Seals, Figurines and Rock-Carving , Studies in Honor of Nimet Özgüç/ Nimet Özgüç'e Arma ğan, M. J. Mellink, E. Porada, T. Özgüç (Ed.), Ankara, ss. 473-499 ÖZGÜÇ, T. (1998). "Kululu'da Yeni Bulunmu ş Bir Sfenks Ba şı ve Yazıt Parçası", Studies Light on the Top of the Black Hill, Studies Presented to Halet Çambel/ Karatepedeki I şık, Halet Çambel'e Arma ğan , G. Arsebük, M. J. Mellink, W. Schirmer (Ed.), ss. 615-618. PATON, J. M. (1908). "Archaeological News (July-December 1907)", American Journal of Archa- eology 12, ss. 79-137. RAMSAY, W.M-Bell, G.L. (1909). The Thausand and One Churches, London. RAWL İNSON, H.C. (1849-1850). “On The Inscriptions of Assyria and Babylonia”, Journal of Ro- yal Asiatic Society 12, ss. 402-483. SAGGS, H. W. F. (1958). "The Nimrud Letters,1952-Part IV", Iraq 20, No.2, ss. 182-212. SCH İRMER, W. (2002). "Stadt, Palast, Tempel: Characteristika hethitischer Architectur im 2. Und 1. Jahrtausend v. Chr..", Die Hethiter und ihr Reich: Das Volk der 100 Götter, Bonn, ss. 204-217. ŞENYURT, S.Y.-Akçay, A. (2018). “Topada Yazıtına Farklı Bir Bakı ş: Geç Hitit Döneminde Ana- dolu’da Güç Dengeleri”, Türkiye Bilimler Akademisi Arkeoloji Dergisi, 22, ss. 95-117. USS İSHK İN, D. (1967). "On the Date of the Neo-Hittite Relief from Andaval", Anadolu 11, ss. 97- 201. ÜNAL, A. (2015). "Yeni bir Geç Hitit steli ve hiyeroglif yazıt," Aktüel Arkeoloji 45, 54-57.