T Ürkler'in Tarih Içindeki 2200 Yıllık Macerasını Anlatan Bu Kitabın Şu Ilk
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
T üRKLER'İN tarih içindeki 2200 yıllık macerasını anlatan bu kitabın şu ilk cildinde Türkler gelmeden önce Anadolu ve Trakya’nın tarihi ile Türkler’in Orta Asya’daki hayatlarım ve medeniyetlerini okuyacaksınız. Başlangıcından Zamanımıza Kadar TÜRKİYE TARİHİ T. YILMAZ ÖZTUNA HAYAT KİTAPLARI 37 TARİH SERİSİ 1 (Cilt I ) Kapak lim ml: Büyük T ü rk H a ta m Selçuklu sultan Saııcar, ihtiyar oir kartının şikâyetini dinliyor taslı KisâmVnhı ffamse'vlnirı Paris'te Bibliothegue Jialionale'tleki nüsJıasında bulunan bu minya tür, Miluiban Danışman tarafından kopya edil m iştir). Bu kitap, HAYAT YAYINLAR! A. Ş. adına Tifdruk Matbaacılık Sanayii A. S. Matboası’nda, 1963 yılında basılmıştır. AĞDAŞ tarih ilminin geri kalııuş dallarından biri Türk ÇTaıihi’dir. Bunun başlıca iki sebebi vardır: Birincisi, Türk t&rilıi, başka her haugi bir milletin tarihi ile mukayc» se edilemiyccek kadar çeşitli kaynakların tetkikiyle yazıla bilir; bıı kaynaklar en az 15-20 dilde ve düzinelerce leh çede kaleme alınmış, birçoğu neşredilmemiş yüzlerce ve binlerce yıllık eserlerdir: Milât’tan Önceki Çin vekayina- melcrinden İtalyanca'nın Venedik lehçesi ile yazılmış ar şiv vesikalarına kadar. Türk tarih tetkiklerinin geri kal masının ikinci sebebi de, modern tarihçiliğin ve tarih ine* todunun Türkiye’de pek yakın bir geçmişi olmasıdır. Ba tılı mânasiyle tarihçilerimiz çok geç yetiştiği ve birçoğu Avrupa’dakileıin araştırma imkânlarından ınahrtıııı bu lunduğu tein, mensup olduğumuz Türk milletinin tarihi üzerindeki millî kitaplarımız, mevzuun azameti hatırlanır sa, pek az sayıda kalır. Çünkü bir milletin tarihini en çok o milletin bilginleri incelerler. Bütün milletlerden Fransa tarihi mütehassısı yetişmiştir ama, Fransa tarihini en iyi yazanlar, rakipsiz olarak, Fransız tarihçileridir. Türk tari hinin her branşında hemen her milletten mütehassıs ta rihçi yetişmiştir; îakat bunların çalışmaları, TUı-k tari hinin muazzam boşluklarını doldıu-abilmekten henüz uzaktır. Gerek Batılı, gevek Türk tarihçilerinin gittikçe artan tempodaki çalışmaları asla küçümsenemez. Fakat işin da ha başlangıcında olduğumuzu kabul zarureti vardır. Türk tarihinin kaynaklarının mühim kısmı daha ne derlenmiş, ne de basılmıştır. Bilindiği gibi bu iş Avrupa milletlerin de, geçen asırda tamamlanmış bulunuyordu. Hiçbir tavihçi biitün Türk tarihi üzerinde ihtisasa varan VI TURK1YS TARİHİ bâr bilgi derccesine erişemez. Bunun sebebi, söylediğimi* gibi, Tüık tarihinin hususiyetidir. Başka her hangi bir milletin bütün tarihini ihata edebilen âlimler belki çıkmış tır. Fakat bu, Tüık tarihi için hiçbir zaman bahis mevzuu olaını.vacaktır. Türk tarihi, ayrı ihtisas kolları halinde ince lenmek durumundadır. Bu hususiyet, Türkler’iu 2200 yıllık tarihleri boyunca akılları durduracak bir coğraFya azame tine malik olmalarıdır. Hindistan, Çin, Avrupa kıtasının ya rısından Fazlası, AFrika kıtasının bütün kuzey yarısı, Asya' nın akla gelebilecek her hangi bir bölgesi, ta İndonezya’ya kadar. Türk hâkimiyet, nüFuz ve idaresinden uzak kalmış değildir. Bıı durum o kadar Fevkalâdedir ki, insan heye canlanır; Türltler’in âdeta coğraFya meFhumundan gaFil bulunduklarını sanası gelir. Türkleı’in tarihî macerasını bir tek ana mecrada bul mak mümkündür. Bu mecra, Asya Hımları’ndan Göktürk- ler voliyle Karahanlılar, Selçuklular ve Osmanlılaı’dır. Biz buna “Büyük Türk Hakanlığı” diyoruz. Bu hakanlık, Türk milletinin tarihî mukadderatını 2200 yıl boyunca, munta zam diyebileceğimiz hamlelerle güneybatıya, kapah kıta dan açık kıtaya, denizlere doğru kaydırmıştır. Türkiye, bu kaymanın tarihi mahsulüdür. Uygurlar’a, yani Göktürk saltanatının yıkılışına kadar, Tiirkler’in ağırlık noktasının — anayurdu diyelim— Kuzeydoğu Asya, bugünkü Moğo listan olduğu görülür. Uygurlav, Türkler’i daha güneyba tıda, tam Olta Asya'da, bugünkü Doğu Türkistan’da top larlar. Onların haleFi olan ve İslâm dinini kabullenen Ka- ıahanlılar, biraz daha güneybatıya, şimdiki Batı Türkis tan’a kayarlar. Fakat asıl büyük inkılâp, Karahanlılar’ın haleFi olan Selçuklular taraFından gerçekleştirilir: Bu ha nedan, Türkler'i Yakın Doğu’ya, açık kıtaya, Akdeniz’e çı karır ve Tüıklcr’in ikinci anayurdu olan Anadolu’yu Fet heder, üstelik Türkiye devletini kurar. Bundan böyle Sel çukluların haleFi olan Osmanoğulları ile Türklüğün ağır lık noktası — bütün şüphelerden uzaktır ki — Türkiye’dir, Batı Türk Âlemi’dir. Türkistan, Doğu Türk Âlemi ikinci derecede kalır. Kaba kalcın darbeleriyle çizdiğimiz bu akı şın dışında kalan Türk tarihi de vardır ve son derecede haşmetlidir. Bazan büyük nehirden ayrılan bu kollar, ana mecra derecesinde ehemmiyet kazanırlar: derhal Çinli’ Ieşen Çin’de saltanat sürmüş Türk hanedanlarını sayma- sak bile, başlıbaşına bir Hindistan, bir Mısır, bir Doğu Av rupa Türk tarihi vardır. Tarihî ehemmiyet bakımından Osmaalı tarihinin, bü VII tün Türk tarihinin yüzdü elliden Fazlasını topladığı ileri sürülebilir. Osmanlı tarihi, Selçııkhı, Beylikler ve Cumhu riyet devirleri dışında, Türkiye talihini, Türkiye tarihinin münakaşasız şekilde en büyük bahsini teşkil eder. Devam» lılık ve azamet bakımından bütüıı tarih boyunca kurulmuş imparatorluklar içinde ancak bir dereceye kadar Roma ve Britanya imparatorlukları Türk-Osmanh devleti ile kıyas kabul edebilir. Bir balcıma Osmanlı tarihinin tetkikinin, Türk tarihinin her hangi bir devrini incelemekten çok da* ha kolay olduğu sanılır. Bu zannı kuvvetlendirecek sebepler birden Fazladır. Osmanlı tarihi, bilhassa İstanbul'un Fet- hi'nden sonraki devirler içijı, bir kaynak bolluğu arzeder. Her sahadaki vesikaların sayısı, astronomik rakamlara ula şır. Ancak bu vesikalardan yalnız kitap şeklinde olanlar bile doğru dürüst kullanılmış değildir. Gerçek Osmanlı tarihi şüphesi/ arşiv malzemesi, bu günkü Başbakanlık Arşivi başta olmak iizerc arşivlerimiz de ve yabancı arşivlerde toplanmış vesikalarla — muhte melen XXI. veya XXII. asırda — yazılacaktır. Bu aışiv ve sikalarının sayısı birkaç yüz milyon civarındadır, helki mil yara yakındır. Bunların yüzde birine bile, yazıldıkları çağ dan sonra insan gözü değmemiştir. Lısaıı hayatı birkaç yüz yıl olsaydı ve bir ekip halinde çalışılabilseydi, şüphesiz Osmanlı tarihini, kitap şeklinde ki kaynakları ikinci plâna itip, bu arşiv vesikaları ile yaz mak, en doğru ilmi yol olurdu. Önümüzdeki asırlarda bu yapılacak, Osmanlı tarihi âdeta yeni baştan inşa edilecek tir. Ancak zaten ayrı bir ihtisas işi olan ve terkibi tarih çilikle hiçbir alâkası olmıyan arşivde çalışarak tarih yaz mak, bir hayalden ibarettir. Arşivde, ancak çok dar mev zularda tetkikler yapılabilir. Zaten arşiv malzemesini» neşri tarihçiliğin başka bir branşıdır; terkibi tarih yaz mak, büsbütün başka bir ihtisas işidir. Terkibi tarihçi, an cak yayınlanmış arşiv malzemesinden Faydalanır, Batı'da böyledır. Yoksa ham arşiv malzemesi kullammya terkibi tarihçinin ne vakti olur, ne de bu işi doğru dürüst yapa bilmesi bahis mevzuudur. O halde bu eseri kaleme alırken, ancak yayınlanmış arşiv m;>İ2cmcsi ile iktiFa edildiğini söylemek bile Fazladır. Osmanlı tarihinin şimdiye kadar yazılmış olduğu ki- lap şeklindeki vesikaların çoğundan Faydalanılmıştır. Bu Faydalanma tabiatiyle bazı eserlerde âzami haddi bulmuş, o eserin posası atılıp 02ü alınıncaya kadar üzerinde çalı şılmış, bazıları ise ancak sathi bir incelemeye mevzu ola VIII TÜRKİYE TARİHİ bilmiştir. Yazma halinde bulunan eserlerin ancak bir kıs mından İaydulanılabilmiştir. Bu da, Türkçe yazılmış ve matbu nüshası bulunımyan ehemmiyetli tarih kitapla rı İçin mümkün olabilmiştir. Aksi halde yazmaların için de boğulup bir türlü eseri kaleme alamamak tehlikesi vardı. Basılı kitapların Osmanlı tarihiyle en uzaktan alâka dar olanları, Türkiye’de nüshaları bulunnuyanları bile gö rülmüştür. Bu binlerce eserin çoğu, iyi bir tetkikten geçi rilmiştir. Ancak anlıyamadığınıız Batı dillerinde yazılmış kitaplardan Faydalanma imkânı, bizim için ya olmamıştır, yahut çok mahdut bir sahaya inhisar etmiştir. Meselâ S3;ıv dillerinde yazılmış kitaplardan birinci elden Fayda lanmak mümkün olmamıştır. Bu malzemenin kıymeti, Türk çe malzeme ile ülçülemiyecek derecede küçükse de, birçok bahislerde Türk membalarını tamamladığını, hattâ düzelt tiğini ıımıtmamak lâzımdır. Doğu dillerinden Osmanlı ta rihini ilgilendiren Arapça ve Farsça bütün matbu eserler den Faydalamlmıştır. Diğer Doğu dillerinde yazılmış Os- ınanlt tarihi ile alâkadar kitapların ise zaten pek az ehem miyeti vardır veya hiç yoktur. Netice olarak, şimdiye kadar yazılmış hiçbir Osmanlı tarihinin bibliyograFya malzemesinin bizimki kadar bol ve çeşitli olmadığını rahatça söyliyebiliriz. Hiçbir mühim bah si, şimdiye kadar yapılmış ve alışılmış olduğu gibi beş. on tanınmış kaynak ile kaleme almakla iktiFa etmedik. Türkiye tarihinin Osmanhlar'dan önceki devresine, Selçuklu çağına gelince, bu bahis, tamamen ihtisasımızın dışında kalan, ayrı karakterde ve Osmanlı tarihine naza ran çok daha zayıF ve az membalara dayanan, esas kay nakları Farsça ve Arapça olan bir Türk tarihi dalıdır. Biz bu bahsi, en iyi vu sağlam tetkiklerden hıılâsa etmekle yelindik, hiçbir memba araştırmasına girişip vakit kaybet medik. Şu çerçeve içinde* eserimizin “Türkiye Tarihi” adına rağmen, daha çok Osmanlı İmparatorluğu tarihi olduğu anlaşılır. ISserin ilk 2 cildi, bir giriş cildidir. Burada önce Türkler’den önce Tiiıklcr’in ikinci anayurdu olan Anadolu (ve Trakya) tarihi ele alınmış (I. kitap), sonra Türkiye ta rihi dışında kalan Türk tarihinin ana çizgileri çizilmiş (II. kitap), nihayet Osmanhlar’dan önceki Türkiye tarihi kısa* ca ele alınmıştır (III. kitap). Onun için bu ciltler, hususi