4 Sinema Dergisi. Aralık 1966 Ocak 1967

Total Page:16

File Type:pdf, Size:1020Kb

4 Sinema Dergisi. Aralık 1966 Ocak 1967 yeni sinema 4 sinema dergisi. aralık 1966 ocak 1967. sayı* SEMİH TUĞRUL TÜRK SİNEMASININ 50.YILI : «KARAKOLDA AYNAVAR W Yanlış anlaşılmasın. Yazıma bu başlığı istiyerek seçme­ düstrisini şaşırtıcı bir ortamı vardır. Piyasa romanları, dim. «Karakolda ayna var» son aylar içinde gördüğüm güreş tefrikaları için geçerli olan tutumun, sinema yazar­ bir Türk filminin adıdır. Bir yanda «Aşkın Gözyaşları», ları açısından benimsenmesine bugün imkân yoktur. Türk ortada «Pembe Kadın» anlamsızlığı, öte yanda «Karakol­ filmcilik endüstrisinin hastalığı deş'lmek isteniyorsa, si­ da ayna var». Bu filmlerimizin adları 50. yılını idrak nema yazarları, film eleştirmenleri bu tür sinema yapıt­ eden Türk f:lmcilik endüstrisinin fikir ortamını kendili­ ları üzerinde de durmak zorundadırlar. ğinden tanımlamış oluyor. «Karakolda ayna var» gibi bir film her şeyden önce Başka Türk filmlerinin de adlarını sıralayabilirdim. Ama adına bakılarak küçümsenebiTr aydınlar tarafından. Oy­ neye yarar. Yeşilçam sokağı argosundan örnekler ver­ sa, film önemsiz bile olsa, ortada hiç de küçümsenme­ mekle bir yere ulaşılmaz. Amacım «Karakolda ayna var» mesi gereken bir olay vardır. Bu olay film yönetmeni filmini, bu filmin yapımcısını, yönetmenini kınamak da Sayın Bay Halit Refiğ'in sinemayı öğrendiğini, bu sana­ değ:l. Filmciliğimizin bugünkü ortamında artık şu yapım­ tın temel kurallarını artık 'yice bildiğini göstermektedir. cıyı ya da bu yönetmeni bireysel olarak kınamanın bir Seyredin «Karakolda ayna var» ı. Filmde en küçük bir ku­ anlamı kalmadığına inanıyorum. ruluş hatası bulamayacaksınız. Olaylar süratli bir tempo Bundan önce kaliteli filmler çevirm:ş, hepsi başarılı de­ iie, iyi düzenlenmiş, kaliteli olarak çekilmiş bir görün­ ğilse bile, iddialı filmlerle ortaya atılmış bir Halit Refiğ, tü dîzis: içinde seyircinin önüne seriliyor, Doğrusu is­ şimdi tutar da, «Karakolda ayna var» gibi b^r filmi tenirse, bu karakollu, aynalı filmde öyle pek aşırılıklar yönetirse, bu herşeyden önce Halit Refİğ'İn değilse bi­ da yok. Tam tersine, İyi bir oyuncu yönetimi var. Sür­ le, Türk film cilik endüstrisinin hasta olduğunu gösteren prizler, beklenmedik gelişmeler var. Kısacası, filmin gra- b*r işarettir. fis! başarılı. Ama, denilebilir kİ, kadın polis tipi inan­ İstanbul Amerikan kolejinde eğitimini tamamlamış; kül­ dırıcı mı, Türkiyede böyle şeyler olur mu? Olabilir de, türlü, dünya sinema tarihini, yedinci sanattaki çağdaş olmıyabilir de. Bunlar önemli değil. akımları bilen, yönetmenliğe atılmadan önce başarılı bir Önemli olan bu kadar yıllık tecrübesinden sonra Ha­ s:nema yazarı, öfkeli ve acımasız bir film eleştirmeni lit Refiğ gibi bir yönetmenin bu türde flmleri çevir­ olan, o sıralarda her fırsatta Türk filmciliğine dolu diz­ mek zorunda kalmasıdır. İşte bunun nedeni araştırılma­ gin atıp tutan, ikide birde «Türk filmciliği kurutulması lıdır öncelikle. Ve bunun nedeninin araştırılması çaba­ gereken bir bataklıktır» diye kesin yargıları öne süren sına Halit Refiğ de, Öteki genç yönetmenler de katılma­ b*'r Halit Refiğ bugün «Karakolda ayna var» lara, «Istan- lıd ırla r. bulun kızları» na imzasını hiç çekinmeden atıyorsa bu­ nun mutlaka çok önemli bir nedeni olmalıdır. Bundan on yıl kadar önce Halit Refiğ sinema yazarlığı­ Gerçekten de bu önemli «nedenleri» Halit Refiğ'lerin, na atıldığı zaman, aralarında ben:m de bulunduğum bir­ Atıf Ylmaz'ların, Metin Erksan'ların, Türk sinemasının kaç film eleştirmeni günlük gazetelerde, haftalık dergi­ iyi niyeti2 genç yapımcılarının kişisel davranışlarının dı­ lerde, o yayın organlarının yöneticilerinin inançsızlığına şında aramak gereklidir. rağmen, adetâ yangından mal kaçırır gibi, üstelik eme­ «Karakolda ayna var» filmini kalemime ve dilime dola­ ğimizin karşılığını bile almadan, y'nema üzerine yazılar yıp, örneğin Halit Refİğ'İn sekiz yıl önce yaptığı gibi, yazıyorduk. **- «Türk filmciliği denen bataklığı kurutalım» diye öfkeli Halit Refiğ gibi sağlam sinema kültürüne sahip bir genç nutuklar çekecek değilim. Kaldı ki, adını andığım, üzerin­ arkadaşın aramıza katılmasını çok olumlu karşılamıştık. de durduğum bu film, kend; türü içinde, hiç de başa­ Sonradan o ve onun gibi bîr iki ynema yazarı daha rısız sayılacak nitelikte değil. İddiasız, alelade, yabancı eleştirmenlikten yönetmenliğe atıldılar. Heyecanlıydılar. sinemalarda yüzlerce örneğini gördüğümüz, oyalayıcı, eğ­ İyi ve kaliteli filmler yapabileceklerine inanıyorlardı. lendirici bir yapıt. Roma'dan, Hollywood'dan, Tokyo'ya Yazarlıkta kalan bizler, klasik deyim ile, arkadaşlarımı­ kadar, şimdi bütün dünya filmcil-ginde pek yaygın olan zın kameranın arkasına geçmelerini sevinçle karşıladık. James Bond salgınının etkilediği bir avantür filmi. Bu gençlerin mesleğe girmeleri Türk filmciliği için bir Gazetelerde yayınlanan piyasa romanlarının, güreş tefri­ umut kapısının açılması demekti. Sinema yazarı arkadaş­ kalarının üzerinde durmak, bunları incelemeye kalkışmak larımdan çoğu g;bi, ben de bu ekibin ortaya koyduğu ilk ne denli anlamsız bir çaba :se, bu tür filmlerin üzerin­ filmleri aşırı bir iyimserlikle tuttum, övdüm. O zamanın de durmak da, sinema yazarları için anlamsız bir davra­ koşulları içinde tüm sinema yazarlarının, film eleştir­ nıştır diyebilirsiniz. Doğrudur. Fakat, Türk filmcilik en­ menlerinin böyle davranması gerekliydi. 4 Hemen hemen sekiz yıl geçt1 aradan. Sekiz yılda ülke­ 50-60 bin lira ödemekte bir sakınca görmeyen pro­ mizde çok şey değişti ama Türk filmciliğinin içinde bo­ düktör beyler, en başarılı yönetmenlere bile, film bayma, caladığı koşullar hiç değişmedi. Değişmek bir yana, bu 15-20 bin lira ödemeye zor yanaşmaktadırlar, işte sa­ koşullar büsbütün kötüleşf'. İşte Hali t Refiğ ve tıpkı yın Halît Refiğ'ler, Atıf Yılmaz'tar, Duygu Sağıroğul'ları onun gibi düşünen bazı genç sinema yönetmenleri bu ve hepsinin adlarını teker teker sayma!< istem ediğim ay­ gerçeği göremiyoriar, görmek istemiyorlar. Gerçek bir nı kuşağın yönetmenler1 her şeyden önce bu gerçekleri anarşi, eşine az raslanır bir enflâsyonist ortamın içinde görmek, kavramak davranışlarını buna göre düzenlemek kendin1 yitirmekte olan filmciliğimizin asıl şimdi «kuru­ zorundadırlar. tulması gereken bir bataklık» olduğuna inanmıyorlar. Böyle yapacakları yerde, Türk filmciliğinin sorunlarının İnanmak şöyle dursun, bu bataklıktan yararlanmak pe­ tartışılmasına gelince, hemen her zaman iri iri sözleri şinde koşuyorlar. Kendileriyle konuşacak olursanız, size sıralamaları, «ülkenin toplumsal koşullarını biimekten», filmciliği meslek olarak seçtiklerini söylüyor, çalışmak «yabancı filmcilerin hegemonyasından» söz etmeleri, «As­ zorunluğundan, geçim sıkıntısından, ekmek parasından ya tipi üretim» ve benzeri, sorunumuzun özü ile hiç ilgi­ dert yanıyorlar. si bulunmayan düzmece gerekçelere sığınmaları herhal­ Geçim aracı, meslek, ekmek parası, evde bekleyen çoluk de olumlu davranışlar değ:Idir. çocuk edebiyatı, ülkemizde bilinen bir gerçektir, çoğu za­ Bu genç kuşağın hemen hiç biri bir sinema eğitimi gör­ man çoğu kişilerin veregeldikleri tavize karşı öne sürü­ mek olanağına kavuşmamış elemanları için okuî niteliğin­ len yaldızlı bir acındırma gerekçesidir. de olan Sinematek Derneğine karşı taraf tutmak, öfkeli 1958 yılında Türk filmciliğinin fikir ortamı ne idiyse, bu­ jestlerle Dernek üyeliğinden İstifa etmek, her ciddi teşeb­ gün, 1966'da yine aynı ortamdır. Hatta, bu ortam eski­ büs karşısında dedikodu çamuruna yatarak işin içinden ye kıyasla daha alçalmış, kapkaççı yapımcılar tarafın­ sıyrılmaya, kaçmaya çalışmak yalnız sorumsuzca davra­ dan bilinçli olarak alçaltı İm ıştı r. nışlar olarak kalmaz, bunun da Ötesmde, bu genç kuşak Bunun nedenlerinin araştırılması çabasına gelince, bu ça­ yapımcılarının daha yıllar boyu kendilerini karakollu, baya kendilerine «prodüktör» lük sıfatını yakıştıran Ye- aynalı, argolu filmleri yönetmeye mahkûm etmeleri an­ şilçam sokağı ağalarının katılmayacakları tabiidir. On­ lamına gelir. ların savunduğu bir ortam vardır; kendi çıkarlarından İşte biz bundan yana değiliz. Haydi yine bazılarının ad­ yana kendilerinin kurdukları bir ortamdır bu. Bu baylar, larını tekrarlıyalım, Hal*‘t Refiğ'lerin, Atıf Yılmaz'larm, şimdiki statüko'nun süregelmesi için sırasında demagoji­ Duygu Sağıroğfu'nun, prodüktör beylerin empoze ettikle­ ye sarılmayı, sırasında tehditlere, zora başvurmayı, sıra­ ri fikirsizlik potasında eriyip gitmelerinden, yaratıcı güç­ sında da, taktik gereği, susmayı, sinmeyi öngörürler. lerini yozlaştırmalarından yana değiliz. Prodüktör beylerin tutumu bu iken, ne acıdır ki, çoğu genç yönetmenler de, kendi çıkarlarının bilincine bile Genç kuşak yönetmenleri ya bu gerçeğ; anlarlar, ya da varamadıklarını isbatlayan bir davranışla, bu beylerden bu ülkede Kültür'e, Sanata, sanatların en etkilisi olan yana çıkmakta; Türk filmciliğinin bugünkü anarşik orta­ Sinemaya olumlu bir yön verecek bir kadro işbaşına ge­ mını savunmak için direnmekte ve diretmektedirler. Ger­ çince, hep birlikte bu piyasadan silinmeyi göze alırlar. çekte asıl tehlike!1 olan davranış budur. Sine-İş Sendi­ , O zaman «ülkenin toplumsal koşulları», «Asya t:pi üre­ kasının iyi niyetli yöneticileri gücenmesinler, bugün film ­ tim» ve benzeri kulaktan dolma sözler de kendilerini cilik endüstrimizde henüz sihhatli b r işveren - İşçi ayırı­ ağır sorumluluktan kurtaramayacaktır. Zira, öne sürdük­ mı bile yapılmış değildir. Adı geçen sendika, doğrusu leri bu sözlerin yapageldikleri fikirsizlik örneği filmler­ istenirse, fikir yönünden de malî yönden de şaşılacak ka­ le bir ilişkisi yoktur. Bunun böyle bilinmesinde, artık dar güçsüzdür. Türedi sinema oyuncularına f:lm başına kartların açık oynanmasında
Recommended publications
  • Turkish Cinema
    Turkish cinema Nezih Erdoğan Deniz Göktürk The first years Cinema, as a Western form of visual expression and entertainment, did not encounter resistance in Turkey, a country culturally and geographically bridging East and West. It perfectly represented the ambivalent attitudes of the national / cultural identity under construction. On one hand, cinema came as a sign of modernization / Westernization, not only for the images of the Westbeing projected onto the screen, but also for the condi- tions of its reception. Cinematography was a technological innovation imported from the West and the ritual of going to the movies became an important part of the modern urban experience. On the other hand, cinema offered possibilities for the production of a ‘national discourse’. Many of the early feature films reflect the ‘birth of a nation’ or resis- tance to the Allied Forces during World War I. The audience was already familiar with the apparatus (theatre, screen, figures, music and sound, light and shadow), which bore some resemblance to the traditional Turkish shadowplay Karagöz, one of the most popular entertainment forms of the past. Ayse Osmanoğlu, the daughter of Sultan Abdülhamid II, remembers that the French illusionist of the palace used to go to France once a year and return with some novelties to entertain the palace population; a film projector throwing lights and shadows on a wall was the most exciting of these spectacles. The first public exhibition took place in 1896 or 1897 in the Sponeck pub, which was frequented by non-Muslim minorities (namely Levantines), as well as Turkish intellectuals infatuated with the Western civilization in Pera (today Beyoğlu), a district in the European part of Istanbul known for its cosmopolitan character.
    [Show full text]
  • Den Farlige Seksualitet
    Pitircik Akerman (th) i A Passing Summers Rain ( Yaz Yagmuru, 1993, instruktion Tomris Giritlioglu) Den farlige seksualitet Kvindebilleder i tyrkisk film AfSerazer Pekerman Siden 1940 erne har melodramaet været fleste filmselskaber havde til huse.11 mange den helt dominerende genre i tyrkisk film. år blev langt størstedelen af landets film I daglig tale bruger man udtrykket ‘som i produceret i dette Tyrkiets svar på Hol­ en tyrkisk film’, når utrolige og uventede lywood, og Yesilçam kom til at stå som tragedier pludselig vælter ind over én, generel genrebetegnelse for de populære og kun et mirakel synes at kunne bringe tyrkiske melodramaer, der typisk handler verden tilbage på ret køl. Udtrykket har om umulig kærlighed mellem en rig mand først og fremmest baggrund i de såkaldte og en fattig kvinde - eller omvendt. Yesil<;am-melodramaer. Yesilgam, der be­ Deniz Kandiyoti, der har forsket i den tyder ‘fyrretræ’, var tidligere navnet på den tyrkiske litteraturs kvindebilleder, har 104 gade i bydelen Beyoglu i Istanbul, hvor de beskrevet, hvordan det tyrkiske samfund afSerazer Pekerman historisk bygger på en klassisk patriarkalsk perspektiv for en analyse af kvinderepræ­ orden, hvor kvinden har en underordnet sentationen i tyrkisk film. Mere specifikt status (Kandiyoti 1996: 170). I denne so­ vil jeg fokusere på ‘faldne kvinder, der er ciale struktur sikres det gennem ægteska­ et hyppigt optrædende dramatisk tema i bet, at kvindens arbejdskraft og reproduk­ tyrkiske film. De faldne kvinder er typisk tionsevne tilhører en mand. Hun forventes velmenende og godhjertede, men er af at sidde dydigt og vente på, at denne mand den ene eller den anden grund kommet på kommer og tager hende, og for sin egen afveje.
    [Show full text]
  • CINEMA EVENT” in 1960S TURKEY from the PERSPECTIVE of an AUDIENCE DISCOURSE
    YE§IILC:AM i n l e t t e r s : a “CINEMA EVENT” IN 1960s TURKEY FROM THE PERSPECTIVE OF AN AUDIENCE DISCOURSE A THESIS SUBMITTED TO THE DEPARTMENT OF GRAPHIC DESIGN AND THE INSTITUTE OF ECONOMICS AND SOCIAL SCIENCES OF BiLKENT UNIVERSITY IN PARTIAL FULFILLMENT OF THE REQUIREMENTS FOR THE DEGREE OF DOCTOR OF PHILOSPOHY IN ART, DESIGN AND ARCHITECTURE By Dilek Kaya Mutlu June, 2002 I certify that I have read this thesis and that in my opinion it is fully adequate, in scope and quality, as a thesis for the degree of Doctor of Philosophy. Prof. Dr. Bülent Özgüç (Principal Advisor) I certify that I have read this thesis and that in my opinion it is fully adequate, in scope and quality, as a thesis for the degree of Doctor of Philosophy. Assist. Prof. Dr. Halil ISlklfaoMu (Co-Advisor) I certify that I have read this thesis and that in my opinion it is fully adequate, in scope and quality, as a thesis for the degree of Doctor of Philosophy. Prof. Dr. Nilgiin Abisel I certify that I have read this thesis and that in my opinion it is fully adequate, in scope and quality, as a thesis for the degree of Doctor of Philosophy. Assist. Prof. Dr. Mahmut Mutman I certify that I have read this thesis and that in my opinion it is fully adequate, in scope and quality, as a thesis for the degree of Doctor of Philosophy. Assist. Prof. Dr. Asuman Suner I certify that I have read this thesis and that in my opinion it is fully adequate, in scope and quality, as a thesis for the degree of Doctor of Philosophy.
    [Show full text]
  • Bir Filmin Çekimine Tanık Olmak, Kuşku­ “Burada Kızla Oğlan Kavga Edip Ayrılacak­ Suz, Ilginç Bir Olaydır
    10 • MİLLİYET DİZİ YAZILAR Yeşilçam Değişirken -J TARIK DURSUN K. BAŞLARKEN ğu kendi insanımız açısından olumlu bir yerdir. Yola çıkma, gidiş ve varış süreci boyunca türlü I NCELİKLE şunu belirtmeli, bu yazı dizi- yanlışlara, kusurlara ve olumsuzluklara rastlan- s/, bir Türk sinema tarihi değildir, ama maktadır. Bunlar, olağandır. Çünkü gerek sine­ I ne var, sinemamızın son yıllardaki olum­ macılarımız, gerek seyircimiz yılların birikimi mlu ve umut verici gelişmelerini değerlendirebil­ olan koşullandırmalardan, alışkanlıklardan bir mek, bu yeni değişimi yerli yerine oturtmak için anda kurtulamıyorlar. Zamanla bu da aşılacak­ İster istemez geçmişi de sergilemek gerekiyor­ tır. du. Başlardaki tarihe dönüklük, aslında, bu ne­ Sinema ve sinemacılar, "değişim"e girdiler, denden kaynaklanıyor. sürdürüyorlar. Onları desteklemek, onlara arka Türk sineması, diğer adıyla Yeşilçam sine­ çıkmak, şiirimizin, resmimizin, roman, hikâye ve ması bir süredir, özellikle genç sinemacıların tiyatromuzun var olduğu kadar sinemamızın da birbiri ardına yaptıkları atılımlarla bir yerden bir var olduğunun dünyaya kanıtlanmasında, ödev, yere doğru götürülüyor. Bu, hem sinemamız, şimdi seyircimizindir. YenI ve genç sinemacı­ hem de sinemamızın anlatmakla yükümlü oldu­ larımızın filmleri, onların yakın ilgisini bekliyor. T.D.K. Bir film in "filnrhikâyesi \ Doğduğu yörenin acılı, soğan­ lı, sarımsaklı yemeklerine tut­ kun ünlü arabeskçiyle rol icabı öpüşm ek sırası gelen ar­ tistler tir tir titriyordu İLMDE çalışanların sayısı, çevrelerine sokak boyunca toplanmış olanların sayısın­ dan en az elli kat altında. İş­ li, işsiz, çoluk çocuk, kadın erkek, genç yaşlı, tanıdık ta­ nımadık herkes “Film çekiliyor, koşun!” çağ­ rısına uymuş, toplanmışlar. Bu nedenle ola­ M tf/creAr; "...(Denetleme Kurulu) bir er­ cak, başta rejisör, film ekibinin hepsi birer si­ kekler kurulu öncelikle ve filmlerimize öy­ nir küpü.
    [Show full text]
  • Türk Sineması'nda Türler Üzerine Bir Inceleme (1970-1980)
    Journal of Yasar University 2011 23(6) 3866-3877 TÜRK SİNEMASI’NDA TÜRLER ÜZERİNE BİR İNCELEME (1970-1980) AN ANALYSIS ON GENRES IN TURKISH CINEMA (1970-1980) Ürün YILDIRAN ÖNKa ÖZET Sinema ile toplumun karşılıklı bir etkileşim içinde olduğu genel kabul görmüş ve üzerine pek çok araştırma yapılan bir olgudur. Sinema gerek ortaya çıktığı yerin ve zamanın tanımlanması bakımından, gerekse toplumsal yapıyı oluşturan siyaset, ekonomi, tarih ve özellikle kültürü aktarması bakımından toplumu anlama çabalarında iyi bir yol göstericidir. Bu bağlamda filmleri tek tek değerlendirmek yerine tür bazında ortak özelliklerinin belirlenmesine dayanan tür çalışmaları, onları bir bütün olarak görebilme açısından son derece yararlıdır. Bu çalışmada amaç, 1970 ile 1980 yılları arasında çekilen Türk filmlerini tür bazında inceleyerek sınıflandırmak ve bu bulguların dönemin siyasi, ekonomik ve toplumsal olaylarıyla etkileşimini ortaya koymaktır. Anahtar Kelimeler: Film Türleri, Türk Sineması, 1970’ler, Türk toplumu ABSTRACT The relationship between cinema and society has long been accepted and searched for various academicians. Cinema describes the place and time that it was made in, at least it carries the political, economic, historical and cultural elements composing the social structure. So it can assist people with their effort to understand society. From this perspective genres studies based on identifying the similarities of the films, enable academicians to see them as a whole instead of evaluating them one by one. The aim of this study is to classify Turkish films produced between 1970-1980 according to their genre, and to analyze the findings of the classification in order to discover their interactions with the political, economic, and social issues of the era.
    [Show full text]
  • Başlangıcından Bugüne Fotoğraflarla Türk Sineması
    Başlangıcından Bugüne Fotoğraflarla Türk Sineması The TrırkishCinema with stills/from its to IDGSA Sinema Televizyon Enstitüsü Yavmı Başlangıcından Bugüne Fotoğraflarla Türk Sineması The Turkish Cinema with stills/from its beginnings up to date Geçmişi tanımak, değerlendirmek; gilizce özgeçmişleriyle filimle­ geleceği hazırlayacak olan bugü­ rine ait 252 fotoğraf sergide nün sanatını yaratacak kişilerin yer alıyor. kendi kararlarını vermeleri açı­ Serginin küçük bir modeli olan sından kaçınılmaz bir zorunluluk katalog, da gene bu çalışmanın ta olarak karşımızda. mamlayıcısı niteliğindedir.Gerek Hergün yeni bir gerçekle karşıla sergide,gerekse katalogda türkçe şan çağdaş insan,değerlendirmele ve İngilizce olarak Türk sinema rinde de hergün yeni bir açı bu­ tarihi özetlenmiştir.Bundan yeni luyor .Tarihe bakışı,geleceği dü kuşaklara ve ilgi duyanlara bu şünüşü de hergün değişiyor. Top­ sanatın gelişiminin dününü ve bu lum kendi dinamiğini yitirmediği gününü,kısa ve kolay bir biçimde sürece de ürün verme durumunda o tanıtmak amaçlanmaktadır. lan sanatçı toplumla etkileşimi­ Yeni kuşaklara,2.İstanbul Sanat ni sağlıklı ve sürekli bir biçim Bayramı'yla başlayacak olan bu de sağlamak,geçmiş ile köprüleri tanıtma programlarında ilginç ve -ister etki,ister tepki biçimin­ önemli bir olanak sunulmuş ola­ de olsun-sağlam atmak gereksimi- caktır .Bir yıl içinde yüzden faz ni duyuyor. la Türk filmi gösterilecektir.Si Hiç kuşkusuz geçmiş ile gelecek nema-TV Enstitüsü Yayın Bölümü arasındaki bağlantıyı bugünün sa tarafından hazırlanan Giovanni natçısı
    [Show full text]
  • I.Dünya Savaşi Ve Türk Kurtuluş Savaşinin Beyaz Perdeye Yansimalari
    I.DÜNYA SAVAŞI VE TÜRK KURTULUŞ SAVAŞININ BEYAZ PERDEYE YANSIMALARI Serap (Kurt) KAYSERİLİ TARİH ANABİLİM DALI Yüksek Lisans Tezi Prof. Dr. Selami KILIÇ 2011 Her Hakkı Saklıdır ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI Serap (Kurt) KAYSERİLİ I.DÜNYA SAVAŞI VE TÜRK KURTULUŞ SAVAŞININ BEYAZ PERDEYE YANSIMALARI YÜKSEK LİSANS TEZİ TEZ YÖNETİCİSİ Prof. Dr. Selami KILIÇ ERZURUM-2011 T.C. ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ TEZ BEYAN FORMU 11.04.2011 SOSYAL BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE BİLDİRİM Atatürk Üniversitesi Lisansüstü Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğine göre hazırlamış olduğum " I. Dünya Savaşı ve Türk Kurtuluş Savaşının Beyaz Perdeye Yansımaları" adlı tezin tamamen kendi çalışmam olduğunu ve her alıntıya kaynak gösterdiğimi taahhüt eder, tezimin kağıt ve elektronik kopyalarının Atattürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü arşivlerinde aşağıda belirttiğim koşullarda saklanmasına izin verdiğimi onaylarım: Lisansüstü Eğitim-Öğretim yönetmeliğinin ilgili maddeleri uyarınca gereğinin yapılmasını arz ederim. Tezimin/Raporumun tamamı her yerden erişime açılabilir. Tezim/Raporum sadece Atatürk Üniversitesi yerleşkelerinden erişime açılabilir. Tezimin/Raporumun …… yıl süreyle erişime açılmasını istemiyorum. Bu sürenin sonunda uzatma için başvuruda bulunmadığım takdirde, tezimin/raporumun tamamı her yerden erişime açılabilir. 11.04.2011 Serap (Kurt) KAYSERİLİ İÇİNDEKİLER SOSYAL BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE ......................................... I ÖZET ..........................................................................................................................
    [Show full text]
  • The Case of Türkan Şoray Zeynep Çiğdem
    ANALYSIS OF FEMALE STAR IMAGES IN POPULAR MAGAZINES IN THE 1960s: THE CASE OF TÜRKAN ŞORAY ZEYNEP ÇİĞDEM KARABEKİROĞLU SEPTEMBER 2006 ANALYSIS OF FEMALE STAR IMAGES IN POPULAR MAGAZINES IN THE 1960s: THE CASE OF TÜRKAN ŞORAY A THESIS SUBMITTED TO THE GRADUATE SCHOOL OF THE UNIVERSITY OF BAHCESEHIR BY ZEYNEP ÇİĞDEM KARABEKİROĞLU IN PARTIAL FULFILLMENT OF THE REQUIREMENTS FOR THE DEGREE OF MASTER OF ARTS IN THE DEPARTMENT OF FILM AND TELEVISION SEPTEMBER 2006 ABSTRACT ANALYSIS OF FEMALE STAR IMAGES IN POPULAR MAGAZINES IN THE 1960s: THE CASE OF TÜRKAN ŞORAY Karabekiroğlu, Zeynep Çiğdem M.A. Department of Film and Television Supervisor: Assoc. Prof. Süheyla Kırca Schroeder September 2006, 117 pages This study covers the 1960s during when Turkish movie industry Yeşilçam had its golden age. Directors and producers made over two hundred films per year in this period. What I would like to do is to analyze how female star images were constructed by popular magazines in the 1960s. I will try to find out how private life of a star influences the representation of his/her image in popular magazines. The magazines that will be analyzed in this thesis are Ses (1961- 1967) and Artist (1960-1967). These magazines will be essential for studying the ways that the ‘star image’ was constructed and explaining how fame was produced through the written media. The case study will focus on Türkan Şoray, an actress who earned a distinctive reputation as a ‘star’ in this period. Keywords: Yeşilçam, Cinema, Popular Magazines, Star, Star Image, Türkan Şoray - iii - ÖZET 1960’LARDA POPÜLER DERGİLERDE YILDIZ İMAJININ İNCELENMESİ: ÖRNEK İNCELEME TÜRKAN ŞORAY Karabekiroğlu, Zeynep Çiğdem Yüksek Lisnas, Film ve Televizyon Bölümü Tez Yöneticisi: Doç.
    [Show full text]
  • T 1-££P991 a Chronological History of the Turkish Cinema
    t 1-££P991 A Chronological History of the Turkish Cinema (1914-1988) Agâh Özgüç £ ( he cinema is such an invention that one day, as will be seen, it will change the outcome of world civilisation much more than the invention of gun powder, electricity or printing. The cinema will give to people living in the most distant places of the world the chance to know and love each other. The cinema will erase the differences in thoughts and appearance between human beings and be of great help in the realisation of the human ideal. We must give to the cinema the importance that it is worthy of.” Kemal Atatürk Undoubtedly each country has its own history of the cinema and such an history is confirmed by documents. According to such documents, the official history of the cinema, known then as the cinématograph, begins on December 22, 1895, in Paris, at the Grand Café, near the Boulevard des Capucines, where two young Frenchmen, the brothers Louis and Auguste Lumière, stage a first showing. Agah Ozgüç, Researcher 53 TURKISH REVIEW According to several sources the cinema enters Turkey first through private showings, held at the Sultan’s court (The Yıldız Palace), followed by public ones. We know, for example, that in 1897 a Rumenian citizen of Polish origin, Sig­ mund Weinberg staged a first public show in Istanbul, the place being Sponeck’s beerhouse in Galatasaray square. 1914 Starting from 1908 more movie theaters are opened in various cities, most of them owned by foreigners or minorities. Practically, the history of the Turkish cinema starts on November 14, 1914, when Fuat Uzkinay, being at that time an army officer, shoots a 150 meter long documentary (Ayos Stefanos’daki Rus Abidesinin Yıkılışı/T/ıe Demolition o f the Russian Monument in St.
    [Show full text]
  • Ulusal Sinema Düşüncesi Bağlaminda Bir Kuram Önerisi
    T.C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ RADYO SİNEMA VE TELEVİZYON ANABİLİM DALI ULUSAL SİNEMA DÜŞÜNCESİ BAĞLAMINDA BİR KURAM ÖNERİSİ YÜKSEK LİSANS (MASTER) TEZİ GÜNEŞ ÖZAYTEN Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. ÖMER SAYDAM UYSAL İstanbul, Eylül 2009 İÇİNDEKİLER Sayfa No: İçindekiler…………………………………………………………………………iv Özet……………………………………………………………………………….vi Abstract…………………………………………………………………………..viii Önsöz……………………………………………………………………..............xiii Giriş………………………………………………………………………………..1 BİRİNCİ BÖLÜM KURAM 1.1.KURAMIN TANIMI…………………………………………………………...7 1.1.1.Pozitif Bilimlerde Kuram……………………………………………………..8 1.1.2. Sosyal Bilimlerde Kuram………..………………………………………........9 İKİNCİ BÖLÜM BATIDA SİNEMA KURAMLARI 2.1.BATILI SİNEMA KURAMCILARI……………………………………………12 2.1.1.1.Lindsay………………………………………………………………........13 2.1.1.2.Münsterberg…………..……………………………………………….......13 2.1.1.3.Arnheim………...…………………………………………………………16 2.1.1.4.Pudovkin………………………………………………………………......17 2.1.1.5.Eisenstein………………………………………………………………….19 2.1.1.6.Balasz……………………………………………………………………...20 2.1.1.7.Bazin………………………………………………………………………20 2.1.1.8.Kracauer…………………………………………………………………...22 2.1.1.9.Sinema Göstergebilim Kuramı…………………………………………..23 2.2.BATILI SİNEMA AKIMLARI………………………………………………31 2.2.1..Dışavurumculuk Akımı……………………………………………………..31 2.2.2.Yeni Gerçekçilik Akımı……………………………………………………...32 2.2.3.Yeni Dalga Akımı…………………………………………………………….34 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TÜRKİYE’DE SİNEMA KURAMLARI 3.1.TARİHSEL BAĞLAM……………………………………………………………39 3.1.1.Sinemanın Türkiye’ye Gelişi…………………………………………………...39 3.1.2.Türk Sinemasında
    [Show full text]
  • Fotojenik Makyajdan Plastik Makyaja 2000'Li Yıllar Öncesi Türk Sinemasında Makyaja Genel Bir Bakış
    Erciyes İletişim Dergisi / Journal of Erciyes Communication e-ISSN: 2667-5811 | ISSN: 1308-3198 Araştırma Makalesi Fotojenik Makyajdan Plastik Makyaja 2000’li Yıllar Öncesi Türk Sinemasında Makyaja Genel Bir Bakış Ferhat Zengin (Dr. Öğr. Üyesi) İstanbul Gelişim Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu [email protected] ORCID: 0000-0002-6785-3257 Başvuru Tarihi: 05.08.2019 Yayına Kabul Tarihi: 28.12.2019 Yayınlanma Tarihi: 24.01.2020 DOI: http://10.17680/erciyesiletisim.601909 Öz Sinemanın görsel etkisini artıran öğelerden biri makyajdır. Makyaj sahne atmosferinin ve sinemasal gerçeklik hissinin oluşmasında önemli bir anlatım aracıdır ve özellikle karakter ve tip yaratımında oyuncuların sergiledikleri kişilikleri yansıtmak için ihtiyaç duyulur. Dolayısıyla hareketli görüntülerin doğuşundan itibaren film endüstrilerinde makyaj bir meslek olarak kabul edilmiş, makyaj sanatçılarının uygulamaları önemsenmiş ve ödüllendirilmiştir. Sektörleşme adına büyük sıkıntılar yaşayan Türk sinemasında ise yıllarca görmezden gelinen makyaj, bir meslek olarak uzun yıllar var olmaya çalışmıştır. Bu çalışmada makyaj sanatının Türk sinemasındaki tarihsel gelişim ve dönüşümü ele alınmış, 2000 öncesi Türk sinemasında makyaj sanatının yerli film sektöründeki konumu araştırılmıştır. Çalışmada derinlemesine görüşme gerçekleştirilmiş, literatür ve arşiv taraması yapılmış, çeşitli makyaj uygulamaları amaca yönelik örnek yerli filmler üzerinden gösterilmeye çalışılmıştır. Böylelikle elde edilen bilgiler ışığında 2000’li yıllar öncesi Türk sinemasında makyajın
    [Show full text]
  • 5310-Sinemamizin Umud Yillari-1970-80 Arasi Turk Sinemasi-Atilla Dorsay-1989-294S.Pdf
    A TİLLA DORSA Y • SlNEMAMIZIN UMUT YILLARI 1970-80 Arası Türk Sinemasına Bakışlar İNKILAP KİT AB EVİ SiNEMA DiZİSİ Kapak: Sait Maden Danışman: Öner Ciravoğlu Dizgi: Erdem Dizgi Babıali Cad, Birlik Han, 20/3 Cağaloğlu Tel. 511 65 98 526 37 96 Baskı: ANKAOFSEf Cemalnadir Sok. 24 Cağaloğlu - lSTANBUL 1989 ATiLLA DORSA Y SİNEMAMIZIN UMUT YILLARI 1970 - 80 Arası Türk Sinemasına Bakışlar Birinci Basım ,, .ı ,"..., 'i' İnkılap Kitabevi YAYlN SANAYi ve TiCARETAŞ. Ankara Cad. 95, iSTANBUL İÇİNDEKİLER: Sunuş 1970'1erin Sinemasına Genel Bir Bakış BİRİNCİ BÖLÜM: 1970 - 1974 YILLARINDA SlNEMAMIZ 25 Lütfi Akad Gerçekçiliği: Kader Böyle İstedi 1 Yaralı Kurt 1 lrmak 1 Gökç0 Çiçek 1 Gelin 1 Dü!ıün1 Diyet 27 Yılmaz Güney Olayı: Umut 48 Atıf Yılmaz Çeşitlemeleri: Kızıl Vazo 1 Zeyno 1 Utanç 1 Ccmo 1 Kambur 1 Kuma 53 Ulusal Sinemacılardan Kalan: Adsız Cengaver 1 "Fatma Bacı" üzerine 1 Vurun Kahpeye 1 Sultan Gelin 1 Kuyu 1 Reyhan 1 Dagdan lnme 1 Vatan ve Nam ık Kemal 1 Namus 63 Eskilerden Gelen: Büyük Yemin 1 Üç Arkadaş 1 Toprak Ana 1 Gazi Kadın 1 Keloglan 1 Bedrana 1 Kczban Roma'da 1 Almanyalı Yarim 1 Vukuat Var 1 Mahpus 1 Sokaklardan Bir Kız 1 Kanlı Deniz 1 2000 Yılın Sevgilisi 1 Sahipsizler 1 Bizimkiler 1 Düşman 1 Yunus Emre 74 Orta Kuşak Sirıemacıları: Pir Sultan Abdal 1 Fato 1 Kızgın Toprak 1 Merhamet 1 Bacım 1 Açlık 1 t nleyen Nagmcler 1 Yüregimde Yare Var 1 Çılg;ınlar1 Yarınlar Bizim 94 Ertem Eğilmez Güldürüleri: Canım Kardeşim 1 Oh Olsun 1 Salak Milyoner 1 Köyden lndim Şehire 106 Milli Sinema Hareketi: Kızım Ayşe 1 Mcmleketim 1 Diriliş 112 1?70 Sonrası Yünetmenleri: 1970 Sonrası Yönetmenleri Hakkında 1 Dikkat..
    [Show full text]