Ruhi Su Öldü

Total Page:16

File Type:pdf, Size:1020Kb

Ruhi Su Öldü View metadata, citation and similar papers at core.ac.uk brought to you by CORE Halk providedsanatçısı by Istanbul Sehir University Repository Ruhi Su öldü Kültür Servisi — Halk sanatçısı, Türk halk mü­ ziği yorumcusu, besteci, ozan, Devlet Operası es­ ki sanatçısı, basbariton Ruhi Su, dün sabaha karşı 04.00’te tedavi edilmekte olduğu Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Onkoloji Servisi’nde öldü. 73 yaşındaki Ruhi Su, uzun süredir prostat kanseri­ ne yakalanmış, bir süre önce de aynı hastanede bir ameliyat geçirmişti. Ruhi Su’nun cenazesi ya­ rın Şişli Camii’nde kılınacak öğle namazından son­ ra Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Uzun yıllar siyasal nedenlerle pasaport verilme­ yen Ruhi Su, bu yüzden tedavisi için de yurt dışı­ na çıkamadı. Dünyaca ünlü sanatçının, ağır has­ talığı dolayısıyla Almanya ve İngiltere başta ol- (Arkası Sa. İS, Sü. S'te) Koca Ruhi Su gitti gider ¿/-M* T A L İP APAYDIN_______________________ Bu yaz Ören’den bir başka türlü uğurladık Ru­ hi Su Hocayı. Tüm komşular sabahın altısında ayaktaydı. Oysa o sessizce ayrılmak istemişti. Biz- ler birbirimizle gözlerimizle konuşuyorduk. Her­ kesin yüzünde dile gelmez bir hüzün vardı. Bili­ yorduk bu son gidiş. Ören’e geleli daha bir ay bite olmamıştı ve gün günden eriyordu. Dayanılmaz ağrılar çekiyordu. Çok kez geceleri uyuyamadığı- nı öğreniyorduk. Açıkça konuşulmuyordu ama herkes biliyordu. Yazlık sitemizin sevgili büyüğü öyle acılar içindeydi ki hepimiz bölüşmeye çalışı­ yorduk ama bir yarar sağlamıyordu. Doktorları­ nın her gün İstanbul’dan, Bursa’dan telefon ilgi­ leri, ilaçlar... yetersiz kalıyordu. Artık ne isterse o *ü İ b îr yapılsına kalıyordu iş. ON İKİ UZUNÇALAR — Ünlü sanatçı “ Dadaloğlu” uzunçaları üstüne çalışıyordu, (Arkası Sa. 15, Sü. 6 ’da) dir. Ağca’ya sahte pasaport, Çatlı ve aır,,.— , Halk sanatçısı Ruhi Su lanmıştır. (Baştarafı 1. Sayfada) su’yla yaptığı çalışmalarda da Çatlı, suç ve eylem arkadaşı Mehmet Şener ile birlikte mak üzere birçok ülkeden sanat öğrencilerini aynı doğrultuda 22 Şubat 1982 günü Zürih'te sahte pasaport ile yakalan­ kuruluşları tedavisini ve bakımı­ eğitiyor, onlara türküleri “uydu­ mış, ancak Türkiye’den ilgili dosya gönderilmediği için ser­ nı üstlenmek amacıyla başvuru­ ruk süslerden arındırarak” söy- best bırakılmıştır! da bulundu, ancak sonuç alama­ letmeyi amaçlıyor, onları çokses- TİP’li yedi gencin öldürülmesi olayına karışan Duran De- dı. Sanatçının ailesi ve dostları­ siliğe alıştırmaya çalışıyordu. mirkıran, Abdullah Çatlı’nın "büyük reis’’ olarak adlandı­ nın uzun çabaları sonucu, iki ay Ülkesi dışında, çağrılı olarak rıldığını ve cinayeti planlayıp yönettiğini söylemiştir. kadar önce İçişleri Bakanlığı ve gittiği Federal Almanya, Hollan­ da, İsveç ve Bulgaristan’da şen­ Aynı olay nedeniyle yargılanan İbrahim Çiftçi, olay ye­ İstanbul Sıkıyönetim Komutan­ rinde araba içinde gördüğü kişinin Çatlı’ya benzediğini söy­ lığının özel izniyle pasaport ve­ liklere katılarak konserler veren lemiş; Çiftçi’nin bu sözleri, ölmeden önce ifade veren Ser­ rildi. Hastane raporlarına daya­ Ruhi Su, ABD’den Yunanis­ nan bu özel izin, Ruhi Su’nun tan’a, Fransa’dan Arjantin’e ka­ dar Alten’ce de doğrulanmıştır. yurt dışına yalnız bir kez çıkması dar birçok ülke radyosunda, 9 Ekim 1978 günü, yedi TİP’li gencin oturdukları ev, Çat- koşulunu taşıyordu. Ama hasta­ bantlarda ve plaklarda geniş yı­ lı’nın yönetimindeki ülkücülerce basılır, ülkücü saldırgan­ lığı artık çok ilerlemiş bulunan ğınlara sesini dinletti. Ancak kı­ lar, önce getirdikleri eter ile yedi TİP’li genci bayıltırlar, son­ Ruhi Su’nun yurt dışında teda­ sa bir dönem dışında, kendi ül­ ra da baygın gençleri arabaya bindirip bir ıssız yerde ta­ vi görmesi, doktorlar tarafından kesinin radyo ve TV’sinde ken­ banca kurşunları ile öldürürler. geç bulundu ve sanatçı son ola­ di halkı Ruhi Su’nun sesini din­ Olayda kullanılan araba, MHP Gençlik Kolları Başkanı rak Cerrahpaşa Hastanesi’ne ya­ leme olanağı bulamadı. Mustafa Mit üzerine kayıtlıdır ve olay günü Abdullah Çatlı tırıldı. Onkoloji Anabilim Dalı 1933’lerde Varlık ve Değirmen tarafından kullanılmaktadır. dergilerinde şiirleri de yayımla­ doktorlarından Prof. Dr. Uğur Bu alçakça ve hunharca cinayet nedeniyle ölüm ceza­ Derman, Ruhi Su’nun hastane­ nan Ruhi Su, bu türdeki çalış­ malarını 1977-79 yıllan arasında sına çarptırılan Haluk Kırcı, cinayetin Çatlı’nın emirleri ile ye getirildiğinde kanserin bütün gerçekleştirildiğini, Çatlı’nın sağladığı eterle bayıltılan genç­ vücuduna yayılmış olduğunu gazetemizde yayımladı. 1984 yı­ lerin elleri arkadan bağlanarak yine Çatlı’nın kullandığı ara­ söyledi. lına kadar 16 tane 45’lik plak, 11 1912’de Van’da doğan Ruhi tane de uzunçalar yapan Ruhi ba ile Eskişehir yoluna götürülüp öldürüldüklerini mahke­ Su, anasını babasım hiç tanıma­ Su, son olarak “ Dadaloğlu” me önünde anlatmıştır. dı. Van’dan Adana’ya yoksul uzunçaları üstünde çalışıyordu. ÜGD Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu da askeri savcıya, "Ola­ bir ailenin yanına geldiğinde çok Ancak ellerindeki kireçlenme ne­ yın Çatlı'nın organizasyonu ile gerçekleştirildiğini" söyle­ küçük yaşlardaydı. Adana, İn­ deniyle bu çalışmasını ertelemiş- miştir. giliz ve Fransız işgalindeydi. Ya­ ti. Sanatçının bugüne kadar ya Yedi TİP’li genci hunharca ve alçakça öldürten Çatlı’dır; nında kaldığı ailenin bir süre To- yımlanan uzunçalarları şunlar: Ağca’yı cezaevinden kaçırtanların başında Çatlı vardır; Ağ­ roslara sığınmasından sonra ye­ “ Seferberlik Türküleri” (1970), ca’ya sahte pasaport sağlayan yine Çatlı’dır. Papa suikas­ niden Adana’ya dönen Ruhi Su, “Kuvayi Milliye Destanı” tında kullanılan silahı, AvusturyalI silah kaçakçısı eskiNa- orada öksüzler yurduna girdi. (1971), “Yunus Emre” (1972), ziden satın alan yine Çatlı’dır; Avrupa’da ülkücülerle Er- Artık hep yatılı okuyacaktı. Mü­ “ Karacaoğlan” (1973), “ Pir menilerin ortak oldukları uyuşturucu madde kaçakçılığının zik yaşamı orada marşlar, şarkı­ Sultan Abdal” (1974), “Şiirler kilit adamlarından biri yine Çatlı’dır... Türküler” (1975), “ Köroğlu” lar söyleyerek başladı. Müzik Fransa'da yakalanan Çatlı’nın uluslararası anlaşmalara (1976), “ El Kapıları” (1977), öğretmeni Mehmet Tahir’in göre Türkiye’ye gönderilmesi gereklidir. okula bir keman aldırması üze­ “ Sabahın Sahili Var” (1978), rine Ruhi Su kemana başladı. “ Semahlar” (1979) ve “Çocuk­ Adalet Bakanı’na soruyoruz; bu yoldaki girişimlerden ne Daha sonraları Ruhi Su, bir lar, Gözler, Balıklar” (1980). gibi sonuç alınmıştır? 22 Şubat 1982 günü İsviçre’de ya­ süre Halıcıoğlu Askeri Lisesi’n- Son olarak, kısa bir süre önce kalanan Çatlı için niçin ilgili dosya zamanında İsviçre yet­ de ve Adana Lisesi’nde okuduk­ Ruhi Su’nun şiirleri, türkü söz­ kililerine ulaştırılmamıştır? tan sonra ortaöğrenimini Anka­ leri ve marşları, Ruhi Su için ya­ Çatlı’nın Türkiye’de yargılanması, TİP’li yedi gencin ci­ ra Müzik Öğretmen Okulu’nda, zılmış şiirler, yazılar ve sanatçıy­ nayetini olduğu gibi, ipekçi cinayetini de aydınlatacaktır. yükseköğrenimini Ankara Dev­ la yapılmış söyleşiler, “Ezgili Ülkücü eylemler ile uyuşturucu madde kaçakçılığının kilit let Konservatuvan Opera Yük­ Yürek” adlı kitapta bir araya ge­ tirildi. adamı Çatlı, Türkiye’ye getirilip yargılanmadıkça birçok olay sek Bölümü’nde tamamladı. karanlıkta kalacaktır... 1942’de Devlet Operası’na giren sanatçı, on yıl sonra uzaklaştırı­ î tP lacağı bu kuruluşta “Maskeli Koca Ruhi Su gitti gider Balo” , “Figaro’nun Düğünü” , (Baştarafı 1. Sayfada) dan baktı, mutlu olmuştu. “Şu Bir Yunus’u, bir Karacaoğlan’ı, “Madam Butterfly” , “Tosça” , Almanya’ya götürülme tarihi­ çocuklarla konuşmak”, dedi “şiir Pir Sultan’ı, Dadaloğlu’nu.Kö- “Satılmış Nişanlı” , “Bastien- ni öne aldırmaya çalışıyorduk. gibi...” Yaşlı bir çınar ağacının roğlu’nu adsız nice türkülerimi­ Bastienne” , “Fidelio” gibi ope­ Gerçi o bile bir umar değildi ar­ yeşil çimenlere duyduğu ilgiye zi hiçbir sanatçı böylesine bir yet­ ralarda sahneye çıkacaktı. tık, anlıyorduk. Günlerimiz bir benzettim. kiyle söylememiştir. Opera çalışmaları sırasında karabasan olmuştu. Merdiven On yıldır her yaz birlikte ol­ Olanaklar verilseydi daha ne­ Türk halk müziğine de büyük il­ başlarında, kapı önlerinde fısıl- duk. Sabah akşam, gün boyun­ ler yapabilirdi Ruhi Su... Onlar gi duymaya başlayan Ruhi Su, daşıyor, son durumu görüşüyor­ ca. Konuştuk, dinledik. Birlikte hep özlem olarak kaldı içinde. Vedat Nedim Tör’ün müdürlü­ duk. Tavla oynamak istemiş, bi­ denize girdik, kumlara uzandık. Devletin desteklediği çoksesli bir ğü sırasında, 1943-45 yıllarında ze gelecekmiş, bilmem nereden Ne çok anılar biriktirdik. Benim koro kurabilirdi. Bestecisi çık­ radyoda on beş günde bir tür­ telefonla aramışlar, yeni ziyaret­ tanışıklığım daha da eskilere da­ saydı, çağdaş Türk sesini dünya­ külerimizi söyledi. çileri varmış... Evi her gün dolup yanır. 1943 yılında Çifteler Köy nın her köşesine ulaştırabilirdi. 1952’de operadan da ayrılmak dolup boşalıyordu. Gerçekten Enstitüsü’nde kısa bir süre öğret­ Susuz çölde kendi çabası ile açan zorunda kalan Ruhi Su, aynı yıl hiçbir sanatçı bu kadar aranma­ menim olmuştu. Çok derinden renkli ve kokulu bir çiçek olarak Türkiye Komünist Partisi’ne ka­ mıştır, adı bilinen bilinmeyen ki­ etkilemişti beni. Hem sanatçı kaldı. Bunun acısını Ruhi Su tıldığı gerekçesiyle tutuklandı. şilerce böylesine bir sevgiyle sa- olarak, hem insan olarak çok az kendi başına yaşadı. Yargılama sonucu beş yıl hapis rılmamıştır. Elbet mutlu oluyor­ rastlanır bir kişiyle karşılaştığı­ Yakında şiirlerini ve konuşma­ cezasına çarptırıldı. Tutuklulu­ du bundan. Zayıflamış sararmış mı anlamıştım. Aradan 42 yıl larını içeren bir
Recommended publications
  • Literary Translation from Turkish Into English in the United Kingdom and Ireland, 1990-2010
    LITERARY TRANSLATION FROM TURKISH INTO ENGLISH IN THE UNITED KINGDOM AND IRELAND, 1990-2010 a report prepared by Duygu Tekgül October 2011 Making Literature Travel series of reports on literary exchange, translation and publishing Series editor: Alexandra Büchler The report was prepared as part of the Euro-Mediterranean Translation Programme, a co-operation between the Anna Lindh Euro-Mediterranean Foundation for the Dialogue between Cultures, Literature Across Frontiers and Transeuropéenes, and with support from the Culture Programme of the European Union. Literature Across Frontiers, Mercator Institute for Media, Languages and Culture, Aberystwyth University, Wales, UK This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivs 2.0 UK: England & Wales License. 1 Contents 1 EXECUTIVE SUMMARY ............................................................................................ 4 1.1 Framework .......................................................................................................... 4 1.2 Method and scope ................................................................................................. 4 1.3 Conclusions ......................................................................................................... 5 1.3.1 Literary translation in the British Isles ................................................................... 5 1.3.2 Literature translated from Turkish – volume and trends .............................................. 6 1.3.3 Need for reliable data on published translations
    [Show full text]
  • Ruhi Su'yla Yaşamak
    Ruhî Su anıldı ► Ünlü besteci ölümünün 7. yılında dün mezarı ba­ şında türküleriyle anıldı. Anma töreninde sanatçı­ nın dostlan. Drama Köprüsü türküsünü coşkuyla söylediler. B5. Sayfada Eşi ve oğlu Ruhi Su’yu anlatıyor RUHİ SU’YLA YAŞAMAK Can Kartoğlu Gürses 12. S A YFADA SAYFA CUMHURİYET 12 DİZİ YAZI 1940’lı yılların sonu, konuşacak o kadar çok şey varki Tutuklanacağımız günü bekledik yi. Sansaryan’da hücrede olduğunu yeceğimdem utanıyorum ama, orada söyledi. Hatta, dedi, sabah bir gürültü sille tokat döverler, hakaret ederler, Kar yağıyor. Ankara bu. Kışı kış. Eşi ve oğlu Ruhi Su’yu duydum, onu da hazırlıyorlar sandım, uykusuz bırakırlardı. Ben, dayana­ Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nin ama baktım yok. Neden getirilmedi maz, mutlaka yere düşerdim. Yerler, bahçesi bembeyaz. Rüzgâr, ordan anlatıyor bilemiyorum, diye sürdürdü sözünü. buz gibiydi. Hemen hastalanmıştım oraya savuruyor yerdeki beyazı. Son­ Benim canım iyice sıkkın. Artık, Har­ orada da. Sonra, bir kanama başla­ ra bir, iki, üç, dört... Geldikçe geliyor, biye Askeri Cezaevi günleri başlamış­ mıştı. Ve bir türlü geçmiyordu. Bir ay. çoğaldıkça çoğalıyor gençler. Bunlar, tı. Ve ben, 10-15 gün sonra, bir gün, iki ay sürmüştü bu. Sonunda, doktor genç Cumhuriyetsin gencecik çocukla­ RUHİ SU’YLA orada Ruhi’yle karşılaştım. Onu tanı­ getirmek zorunda kalmışlardı. San­ rı. Kararlı, öfkeli, sevinçli, kaygılı, yamadım desem abartmış çlmam. saryan Han’da tabutluklar vardı. On­ ama mutlaka umutlu bakıştan var. Sı­ Çok zayıflamış, çok bitkindi. İşkence ların önündeki geniş alanda görüş­ cacık. dokunulmamış... Kimi derse YAŞAMAK görmüştü. Bu, hemen anlaşılıyordu. müştük doktorla.” giriyor, dersten çıkıyor kimi... Zaten, yaralan iyileşmediği için San­ Tabutluklar mı? Tabutluklar da Sıdıka Umut, Dil ve Tarih Coğrafya saryan Han'da bir süre daha bekletil­ neydi acba? “Aaa, evet” diyor Sıdfka Fakültesi Felsefe Bölümü'nde oku­ miş, sonra getirilmiş Harbiye’ye.
    [Show full text]
  • 103 TURKISH LITERATURE in JAPANESE Oğuz BAYKARA*
    İ.Ü. Çeviribilim Dergisi, Sayı: 6 (2-2012) s. 103-133 I.U. Journal of Translation Studies, Issue: 6 (2-2012) p. 103-133 103 TURKISH LITERATURE IN JAPANESE Oğuz BAYKARA* Abstract This article gives an account of Turkish works translated into Japanese between 1925 and 2012. It is also an attempt to provide some answers, especially to the question concerning the reasons of the lack of interest for Turkish literature in Japan. The first part of this article sets out the theo- retical framework. The second part outlines the literary exchange between Japan and Turkey. The third part presents the data collected regarding the published Turkish literature in Japanese by surveying the authors, publishers, translators and translated works as well as scrutinizing the translation activity and the forces that triggered it. The final part evaluates the position of the translated Turkish literature in the Japanese polysystem, based on the data obtained from this research. Key Words: Polysystem Theory, Turkish Literature in Japanese, literary exchanges and relations, central/marginal positions. Özet Bu makalede 1925-2012 yılları arasında Türk edebiyatından Japonca- ya çevrilen eselerler ele alınmaktadır. Makale aynı zamanda Japonya’da Türk edebiyatına olan ilginin neden marijinal düzeyde olduğu sorusuna da yanıt aramaktadır. İlk bölümde çalışmanın kuramsal çerçevesi belirlenmiş- tir. İkinci bölüm Japonya ve Türkiye arasındaki edebi alış-verişi özetler. Üçüncü bölümde Japoncaya çevrilen Türk edebiyatı üzerinde yaptığımız araştırmalardan elde edilen veriler sunulmuştur. Veriler toplanırken sadece çevrilen eserler, yazarlar, çevirmenler ve yayınevleri değil, aynı zamanda çeviri etkinliği ve onu tetikleyen güçler de göz önünde bulundurulmuştur. Dördüncü bölümde ise elde edilen veriler temel alınarak, Japon diline ak- tarılan Türk edebiyatının Japon çoğuldizgesi içindeki konumu üzerinde bir değerlendirme yapılmaktadır.
    [Show full text]
  • Anadolu Pop/Rock'ta Toplumsal Belleğin Izini Sürmek: 1960'Lı Ve
    Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı Kültürel Çalışmalar ve Medya Bilim Dalı ANADOLU POP/ROCK’TA TOPLUMSAL BELLEĞİN İZİNİ SÜRMEK: 1960’LI VE 1970’Lİ YILLAR Gökçen Sena DUMAN Yüksek Lisans Tezi Ankara, 2021 ANADOLU POP/ROCK’TA TOPLUMSAL BELLEĞİN İZİNİ SÜRMEK: 1960’LI VE 1970’Lİ YILLAR Gökçen Sena DUMAN Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı Kültürel Çalışmalar ve Medya Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi Ankara, 2021 TEŞEKKÜR Teşekkürlerin en büyüğü şüphesiz devam etmekte güçlük çektiğim anlarda bana inanmaktan bir an bile vazgeçmeyen, ilerlemem için cesaretlendiren değerli tez danışmanım Doç. Dr. Gülsüm Depeli Sevinç’e. Kendisine en yoğun zamanlarında bile bana sabır, heyecan ve titizlikle yol gösterdiği için müteşekkirim. Tezimin kuramsal arka planını oluşturmaya başladığım ilk günlerden itibaren ve sonraki tüm süreçlerde bellek çalışmaları alanındaki derin bilgisini benden esirgemeyerek ufkumu açan Dr. Öğr. Üyesi Göze Orhon’a tezime sunduğu kıymetli katkılar için ne kadar teşekkür etsem az kalır. Savunma jürisinde yer almayı kabul eden değerli etnomüzikolog Doç. Dr. Evrim Hikmet Öğüt’e yapıcı yorumları ve değerli katkılarıyla tezimi zenginleştirdiği için çok teşekkür ederim. Duruşlarıyla ve ürettikleriyle akademinin gerçek anlamını ve değerini koruyan Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin tüm değerli hocalarına da teşekkürü borç bilirim. Tez çalışmamı 2210-A Genel Yurt İçi Yüksek Lisans Burs Programı ile destekleyen TÜBİTAK Bilim İnsanı Destekleme Daire Başkanlığı (BİDEB)’na teşekkürlerimi sunarım. Saha araştırmasında yer almayı kabul ederek hayatlarını ve bellek anlatılarını bana açan, çalışmamı şekillendiren görüşmecilerimin hepsine çok teşekkür ederim. İlkokul yıllarından bugüne dek birbirimizin her anına tanık olduğumuz, İlayda, Zeynep, Mert ve Can’a bu süreçte de bana güç verdikleri için; Semiha, Şeyma ve Gamze’ye “galiba yapamayacağım” hissine kapıldığım tüm anlarda beni sabırla dinleyip keyifli sohbetleriyle sakinleşmemi sağladıkları için çok teşekkür ederim.
    [Show full text]
  • The Poetry of Nazim Hikmet
    THE BELOVED UNVEILED: CONTINUITY AND CHANGE IN MODERN TURKISH LOVE POETRY (1923-1980) LAURENT JEAN NICOLAS MIGNON SCHOOL OF ORIENTAL AND AFRICAN STUDIES UNIVERSITY OF LONDON THESIS SUBMITTED FOR THE DEGREE OF PHD ProQuest Number: 10731706 All rights reserved INFORMATION TO ALL USERS The quality of this reproduction is dependent upon the quality of the copy submitted. In the unlikely event that the author did not send a com plete manuscript and there are missing pages, these will be noted. Also, if material had to be removed, a note will indicate the deletion. uest ProQuest 10731706 Published by ProQuest LLC(2017). Copyright of the Dissertation is held by the Author. All rights reserved. This work is protected against unauthorized copying under Title 17, United States C ode Microform Edition © ProQuest LLC. ProQuest LLC. 789 East Eisenhower Parkway P.O. Box 1346 Ann Arbor, Ml 48106- 1346 2 Abstract The thesis explores the ideological aspect of modern Turkish love poetry by focusing on the works of major poets and movements between 1923 and 1980. The approach to the theme of love was metaphorical and mystical in classical Ottoman poetry. During the period of modernisation (1839-1923), poets either rejected the theme of love altogether or abandoned Islamic aesthetics and adopted a Parnassian approach arguing that love was the expression of desire for physical beauty. A great variety of discourses on love developed during the republican period. Yahya Kemal sets the theme of love in Ottoman Istanbul and mourns the end of the relationship with the beloved who incarnates his conservative vision of national identity.
    [Show full text]
  • NÂZIM HİKMET'in HAYATI VE ŞİİRLERİ Mariya LEONTİÇ Özet
    NÂZIM HİKMET’İN HAYATI VE ŞİİRLERİ Mariya LEONTİÇ1 Özet Nâzım Hikmet 1902‟de Selanik‟te doğdu. Nâzım Hikmet, Osmanlı İmparatorluğu‟nda birçok örneği görülen kozmopolit bir aileye mensuptur. 1921‟de Nâzım Hikmet Moskova‟ya gider ve “Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi”nde sosyoloji, politoloji ve sanat tarihini okumaya başlar. Çağdaş Türk şiirinde Nâzım Hikmet‟in önemli yeri vardır. İlk şiirlerini hece vezniyle yazar. Moskova‟da fütürist ve konstrüktivizm akımlarıyla tanışır ve özellikle Vladimir Mayakovski‟den etkilenir. Böylece Nâzım Hikmet Türk dilinin zengin ses sisteminden ve ses uyumlarından yararlanarak Türk şiirine serbest nazmı getirir. Şiirleri elliyi aşkın dile çevrilmiştir. Kitaplarını yazarken ilhamı hayatından ve dünyada yaşayan insanlardan, özellikle Türkiye‟de ve Sovyetler Birliği‟nde yaşayan insanlardan alır. O, şiirlerinde, hayat, ölüm, adalet, barış, hapis, kadın, eş, adam, anne, baba, çocuk, sevgi, köyler, şehirler, vatan ve insan sevgisi için yazar. Nâzım Hikmet 1963‟te Moskova‟da vefat etti. Anahtar kelimeler: lirik şair, serbest nazım, insan sevgisi, kadın sevgisi, vatan sevgisi. NAZIM HIKMET’S LİFE AND POETRY Abstract Nazım Hıkmet was born in Salonica, Ottoman Empire, today Thessaloniki, Greece, in 1902. He came from a cosmopolitan and distinguished family. He is one of the best lyric poets in Turkey. In 1921 Hikmet went to Moscow where he studied Sociology at the Communist University of the Toilers of the East. Nazim Hikmet has an important place in contemporary Turkish poetry. He was writing his first poems in syllabic verse. In Moscow, he was influenced by the young Rusian poets, especially by Vladimir Mayakovsky. There, Nazim Hikmet changed his form and preferred writing in free verse which harmonised with the rich vocal properties of the Turkish language.
    [Show full text]
  • LESSONS in SOUND & POETRY AUTHOR Nia Rose Vestal, Troy HS, Montana USA [email protected] INTRODUCTION
    LESSONS IN SOUND & POETRY AUTHOR Nia Rose Vestal, Troy HS, Montana USA [email protected] INTRODUCTION & BACKGROUND This lesson introduces students to the art of listening to their surroundings. The series of readings and activities can serve as a springboard to introduce imagery in writing, to introduce poetry, to introduce the concept of geography through mapping sound instead of boundaries or this lesson can be used to emphasize placed based learning (which is my intent as a teacher). Place based learning starts with students connecting with the spaces that they are community members in but ultimately, placed based learners also become global learners. In educating students about their personal and community history, they develop an educational foundation and confidence to also explore and accept the place based space of other learners throughout the world. Over the years in teaching and traveling much of my data and experience gathering have fit into my Spanish classes. Although, I also teach writing and reading most of my travel academics easily fit into the foreign language classroom. Once in awhile on a trip, I would feel motivated to include academic reflections into writing activities or classroom discussions. In thinking about my activity and goals to excite students about Turkey, it all revolved around sound and writing­ even from the start. Here is a short excerpt from my application essay before the trip: “The air settles around me. It smells fresh and wet and heavy at the same time; a wave of strong coffee hits my senses. My ears hear languages being spoken. Is that Arabic? Turkish? Greek? How many languages are being spoken in the open street? Dusk settles and I hear the Call to Evening Prayer.
    [Show full text]
  • Indiren Sizin Müdürünüz Meki Beyden Memnun Oluşunuzdur
    Nazım Hikmet • Kemal Tahir'e Mapusaneden Mektuplar ADAM YAYINLARI © Anadolu Yayıncılık A.Ş. Birinci Basım: Ağustos 1968 İkinci Basım: Haziran 1975 Adam Yayınları'nda �irinci Basım: Ekim 1990 Adam Yayınları'ndl!; ikinci Basım: Ocak 1991 Adam Yayınları'nda Uçüncü Basım: Ağustos 1991 Adam Yayınları'nda Dördüncü Basım: Ocak 1992 Adam Yayınları'nda Beşinci Basım: Şubat 1993 Kapak Düzeni: Aydın Ülken 93.34. y .0016.386 ISBN 975-418-009-1 , Nazım Hikmet'in Kemal Tahir'e yazdığı mektupların her türlü yayın hakları saklıdır. Bu mektuplar yazılı izin alınmadan aktarılamaz, başka dillere çevrilip yayımlanamaz. YAZIŞMA ADRESi: ADAM YAYINLARI, BÜYÜKDERE CADDESi ÜÇYOL MEVK!l NO: 57 MASLAK-ISTANBUL TEL:276 23 30(8 hat)TELG: ADAMYAY TELEKS: 26534 rada tr FAX: 276 27 67 Nazım Hikmet • Kemal Tahir'e Mapusaneden Mektuplar BİRKAÇ SÖZ Nazım Hikmet 1902 yılında doğmuş, 1920'de, Bolu'da bir zaman öğretmenlik yaptıktan sonra Moskova'da dört yıl okuyup 1924'te lstanbul'a dönerek yeni şiirlerini ve politik yazılarını yayımlamaya başlamıştır. Şeyh Sait ayaklanması bahanesiyle çıkarılan Takriri Sükun Kanunu sırasında - 1926 yılında - Ankara İstiklal Mahkemesi'n­ ce "gıyaben" 15 yıl ağır hapse (kürek cezasına), 1930 yılında Burs� Ağırceza Mahkemesi'nce 6 yıl 6 ay ağır hapse, 1938 yılında, Ankara'da, Harp Okulu Askeri Mahkemesi'nce 15 yıl ağır hapse, gene 1938 yılında Donanma Kom. Askeri Mahkemesi'nce 20 yıl ağır hapse mahkum. edildi (Ceza toplamı: 61 yıl 6 ay, bunun mahpusta geçen miktarı 18 yıldır.). 1950 genel af kanunuyla cezaevinden çıkan Nazım Hikmet, 1951 yılında memleketten kaçmak zorunda kaldı. Ölüm tarihi olan 1963 yılına kadar, 12 yıl da, bir şiirinde "zor zenaat" dediği sürgün cezası çekmiş oldu.
    [Show full text]
  • Ruhi Su (1912 – 1985): Ein Politischer Künstler in Der Republik Türkei
    Titel der Dissertation Ruhi Su (1912 – 1985): Ein politischer Künstler in der Republik Türkei Inaugural-Dissertation zur Erlangung des Grades eines Doktors der Philosophie in der Fakultät für Philologie der RUHR-UNIVERSITÄT-BOCHUM vorgelegt von Behcet Sovuksu (Matrikel Nummer: 108000230854) Gedruckt mit der Genehmigung der Fakultät für Philologie der Ruhr-Universität Bochum Referent: Prof. Dr. Stefan Reichmuth Korreferent: Prof. Dr. Hans Hinrich Biesterfeldt Tag der mündlichen Prüfung: 6. 12. 2012 II Widmung Meine Arbeit widme ich vor allem der 1990 in Frankfurt im Exil verstorbenen und von dem Dichter Ali Yüce als „Tochter der Stimme Ruhi Sus“ bezeichneten Sümeyra Çakır und allen früheren und heutigen Mitglieder des Chors der Freunde (Dostlar Korosu), die Ruhi Su in ihren Liedern weiterleben lassen. Die Widmung drückt nur einen Bruchteil dessen aus, was ich meinem Lehrer Ruhi Su verdanke. III Danksagung Es ist mir ein Bedürfnis, allen denen zu danken, die mir Gelegenheit gegeben haben, diese Dissertation zu schreiben und die mich während des Schreibens so freundlich wie tatkräftig unterstützt haben. Insbesondere danke ich meinem Doktorvater, Herrn Prof. Dr. Stefan Reichmuth, dass er mein vorgeschlagenes Thema angenommen und mich sorgfältig betreut hat. Er hat mir mit fachlichem Rat beigestanden und mich bei zu bewältigenden Schwierigkeiten geduldig beraten. Prof. Dr. Hans Hinrich Biesterfeldt hat mir dankenswerter Weise geholfen, in dem er das Korreferat übernahm. Weiterhin bin ich Herrn Prof. Dr. Reinhold Schiffer zu Dank verpflichtet, dass er sich der sprachlichen Form wie auch der argumentativen Struktur der Studie angenommen hat. Hilfreiche Unterstützung bei der Übersetzung der Prosatexte und Gedichte habe ich erhalten von meinen Kollegen Hakan Taner.
    [Show full text]
  • A Romantic Poet: After an Impossible Aesthetic
    Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (http://sbe.gantep.edu.tr) 2010 9(2):377-386 ISSN: 1303-0094 A Romantic Poet: After an Impossible Aesthetic İmkansız Estetiğin Peşindeki Romantik Şair Ahmet Ağır* Gaziantep Üniversitesi Abstract Although the first examples of Turkish novels began to be written in the second half of the 19th century as a kind of adaptation from the western literature, it followed a much more different route than that of the western novel. The first Turkish novelists were generally classical poets of the Ottoman Empire. Despite this belatedness, Turkish novel proved itself to be able to cope up with the new novel movements emerged again in the West. In the turn of the century, Turkish novelists began to write technically excellent novels. In the 1930s, when the Soviet literature was in search of establishing a literary tradition according to the Marxist point of view, Turkish writers triggered the arguments regarding this new method in Turkey, as well. In this article, Nazım Hikmet’s, a well-known Turkish poet, views about the novel as were conveyed to Kemal Tahir through his letters are explored. Key Words: Nazım Hikmet, Socialist Realism, Kemal Tahir, Turkish Novel Özet Türk romanı, kendi muadili olan Batılı örneklerinden çok daha farklı bir yol izlemiştir. 19. asrın ikinci yarsından itibaren tercümeler ve adaptasyonlar aracılığı ile Türk okurunun tanıştığı roman, özellikle Divan şiiri geleneğinden gelen şairler öncülüğünde gelişim göstermiştir. Toplumsal gelişimin doğruduğu doğal bir süreç olmanın ötesinde, bu dönem yazar ve şairlerin, Batıda gördükleri bu türden etkilenmeleri sonucu ortaya çıkmıştır roman. 20. Asrın ilk yarısında özellikle Sosyalist Gerçekçiliğin Sovyetler'de ortaya çıkması ile birlikte Nazım Hikmet bu akımın roman ile ilgili ortaya attığı düşünceleri Türk romanına taşımak istemiş ve hapishanede iken Kemal Tahir'e yazdığı mektuplarında bu görüşlere sık sık yer vermiştir.
    [Show full text]
  • Nazım Hikmet'te Umut Kavramı
    Nazım Hikmet'te Umut Kavramı Seda Altun* ORCID:0000-0001-6153-176X Öz Şair Nazım Hikmet,keskin ve net çizgileri ile farklı bir yol tutan ve bunu yalın hali ile aktarmayı amaçlayan sanatçı olarak ön plana çıkmaktadır.İdeolojisi ve fikirleri doğrultusunda yaşamını şekillendiren,sürgün ve hapis yıllarında dahi umuda dair eserler ortaya koyan bir şahsiyet olan Nazım Hikmet, onu yetiştiren ailesinin sanatkar ve milliyetçi yaşam biçiminin de tesirleriyle sanatına yön vermiş ve birikimlerini zamanla farklı bir boyuta taşımıştır. Dolayısıyla o hayat serüveninin tüm zorluklarına rağmen umudunu hiç yitirmeyen bir insan olarak ön plana çıkan Nazım Hikmet bu yaklaşımını eserlerine de ustaca yansıtmıştır. Hayata dair argümanlarını umut ve özgürlük gibi imgelerle ortaya koymayı başaran şair,insanların her koşulda umut taşımaları gerektiğine dair yaklaşımlar sergilemiştir. Bu bağlamda çalışmamız usta sanatçının hayat hikayesinden kesitler sunarak onun sanatını ana hatlarıyla analiz etmeyi ve belli başlı şiirleri ekseninde umut imgelemini tartışmayı hedeflemiştir. Anahtar Kavramlar: Nazım Hikmet, Şiir, Umut, Edebiyat Gönderme Tarihi: 30/12/2019 Kabul Tarihi:26/01/2019 *Yüksek Lisans Öğrencisi, İstanbul Aydın ÜniversitesiTürk Dili ve Edebiyatı Bölümü, E- Mail:[email protected] © ATDD Tüm Hakları Saklıdır Yaqub Mahmudov 80.Yıl Armağan Sayısı Cilt:6 / Sayı:5 Altun/ ss 231-256 Kış 2019 Concept of Hope in Nazım Hikmet Seda Altun Abstract Poet Nazım Hikmet comes into prominence as an artist who lived in a different way with his sharp and clear lines and aimed to convey (narrate) this by its plain case. Nazım Hikmet, a character who shaped his life in line with his ideology and ideas and who presented works for hope even in his exile and prison years, steered his art also with effects of his family (who had raised him)’s artisan and nationalist way of life and carried his experiences (accumulations) to a different dimension over time.
    [Show full text]
  • Ermeni Yetimi “Ellerin Kabesi Var Benim Kabem Insandır”
    Ermeni Yetimi “Ellerin Kabesi var Benim Kabem insandır” Dedi Öldürüldü Pişkin bir kısrağı kıraçta Dört nala kaldırmaktır Öpüşerek yüzmektir temmuz denizlerinde Dutu daldan yemektir Meyvalarla kuzularla kuşlarla sevişmektir Ruhi Su’yu dinlemek.”[1] Gerçek adından sonra Mehmet diye anıldı ama Ruhi Su diye tanındı. “Ellerin Kabesi var/ Benim Kabem insandır,” dediği için 12 Eylül’cülerin bilinçli olarak ölüme sürüklediği Komünist Ozan prostat kanseriydi, 12 Eylül yönetiminin engellemeleri yüzünden yurt dışında tedavi şansı bulamadı. (Pasaportu ölümünden sonra çıkartıldı!) Resmen öldürüldü. Ve 20 Eylül 1985 tarihinde aramızdan ayrıldı. 12 Eylül darbesinin ardından kasetleri yok edilmekle kalınmadı, “Kamuya açık yerlerde çalınması yasaktır” ibaresiyle anılır oldu… Binlerce kişinin katıldığı cenaze töreni 12 Eylül döneminin ilk büyük kitle gösterilerinden birine dönüşmüş, cenazesinde gözaltına alınan 163 kişi, İstanbul siyasi şubede 15 gün gözaltında tutulmuştu. “Biri yer biri bakar kıyamet bundan kopar, kıyamet dedikleri, ha koptu ha kopacak, fakirden halktan yana bir dünya kurulacak” diyen komünizm davasının TKP’li sevdalısıydı… Yaşamı dönüştürmek derdini çok ciddiye alan Ruhi Su, Karacaoğlan, Mevlana, Köroğlu ve diğerleri için söylediği söze; bire bir benzer: “Daha adil ve güzel bir dünyayı düşlediler. Belki o dünyayı göremediler ama görmüşcesine söylediler.” Ömrünü davasına türkülere vermişti; hüzünlü bir öykü, dağ gibi bir insandı… İstanbul Operası’ndan Kevork Tavityan’ın ifadesiyle, “Bas profundo bir ses”ti ve Aşık Veysel “O saksıda yetişmiş bir bozkır çiçeğidir,” demişti hakkında. ‘Çanakkale İçinde’ ile ‘Drama Köprüsü’nü gelmiş geçmiş en güzel yorumlayandı; ne müthiş bir sesti öyle o! “Ne mutlu ki bize insan ölmüşüz./ İnsan sevgisini gerçek bilmişiz./ İnsanın dalında açıp gülmüşüz./ Muhabbet insana, insan olana,” derken; sesiyle ürpertirdi insanı. “Popülist” değildi; sanatını bir devrimci disipliniyle icra ederdi.
    [Show full text]