T.C ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI

ABD’NİN GÜNEY KAFKASYA POLİTİKASI (1991-2001)

Yüksek Lisans Tezi

Elnur

Ankara-2004

166

T.C ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI

ABD’NİN GÜNEY KAFKASYA POLİTİKASI (1991-2001)

Yüksek Lisans Tezi

Elnur Jamilli

TEZ DANIŞMANI

Prof.Dr. Hasan Köni

167

Ankara-2004

168 İÇİNDEKİLER

Giriş ...... 1

I. BÖLÜM

Güney Kafkasya’da Devletlerin Jeostrateji ve Ekonomi Uğruna Rekabeti

A. Kafkasya Stratejisi Üzerine...... 4

B. ABD’nin Güney Kafkasya Politikası...... 8

C. Rusya ve Güney Kafkasya...... 13

D. Türkiye ve Güney Kafkasya...... 16

E. İran ve Güney Kafkasya...... 21

F. Çin Halk Cumhuriyeti ve Güney Kafkasya……………………………………....23

II. BÖLÜM AZERBAYCAN -AMERİKA İLİŞKİLERİ(1991-2001)

A. Genel Deyerlendirme...... 26

B. Azerbaycan -Türkiye İlişkileri…...... 27

C. Azerbaycan Rusya İlişkileri...... 30

D. Azerbaycan İran İlişkileri...... 33

E. Azerbaycan-Avrupa İlişkileri...... 36 1- İngiltere...... 36 2- Azerbaycan-Fransa...... 37 3- Azerbaycan- Almanya İlişkileri...... 38

F. Azerbaycan-ABD İlişkileri...... 38

1- ABD- Azerbaycan İlişkilerinin Tarihi...... 38

169 2- Ayaz Mütallibov Döneminde Azerbaycan-ABD İlişkileri...... 41

3- Ebülfez Elçibey Dönemi Azerbaycan–ABD İlişkileri...... 45

4.-Haydar Aliyev Dönemi Azerbaycan Dış Politikası ve ABD...... 49

5-Azerbaycan’la ABD Arasında Ticari ve Ekonomik İlişkiler: Petrol Anlaşmaları ve Boru

Hatları Projeleri...... 62

A. Ekonomik İlişkiler...... 62

B. Petrol ve Doüal Gaz Boru Hatları Projeleri...... 68

1. Bakü –Tiflis – Ceyhan Petrol Boru Hattı...... 68

2. Bakü–Supsa Petrol Boru Hattı...... 70

3. Bakü–Novorossiysk Petrol Boru Hattı...... 71

4. Bakü–Tiflis–Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı...... 72

C. Hazar Denizi Statüsü ve ABD...... 73

D. Dağlık Karabağ Sorunu AGİT ve ABD’nin Tutumu...... 78

III. BÖLÜM

Gürcistan – ABD İlişkileri(1991-2001)

A. Genel Değerlendirme...... 90

B. Genel olarak Gürcistan-Rusya ilişkileri…………….…………………………...92

C. Genel Olarak Gürcistan Türkiye İlişkileri...... 94

D.Gürcistan–AB İlişkileri...... 96

E. Zviad Gamsahurdia Dönemi Gürcistan’ın ABD’yle Olan İlişkileri...... 98

F. Eduard Şeverdnadze Dönemi Gürcistan’ın Dış Politikası ve ABD’le Olan İlişkileri…………………………………………………………………………….101

1-Şeverdnadze Dış Politikasında Rusya…………………………………………...102

170 2-Şeverdnadze Dış Politikasında Dost Türkiye Anlamı…….……………………..104

3-Gürcistan’ın Komşu Devletler Olan Azerbaycan ve Ermenistan’la

İlişkileri………………………………………………………………………...... 106

3-1. Ermenistan…………………………….………………...…………………….106

3-2. Azerbaycan………………………….………………………………………...108

4 -Şeverdnadze Yönetiminin ABD’yle Olan İlişkileri………………………….….109

4-1. ABD–Gürcistan Ekonomik ve Ticari İlişkileri…………...…………………...117

G. Abhaziya Sorunu ve Çözüm Yolları………..………………………………….119

H. Acaristan Problemi...... 122

İ. Güney Osetya Problemi...... 124

IV. BÖLÜM

Ermenistan–ABD İlişkileri(1991-2001)

A.1. Sovyetlerin Çöküşü ve Ermenistan’ın Bağımsızlığını İlan Etmesi...…...... 127

A.2. Ermenistan – Rusya İlişkileri…………………………………………….….128

A.3. Ermenistan – Türkiye İlişkileri…………………...…………………………130

A.4. Ermenistan – İran İlişkileri………………………………...………………...132

A.5. Ermenistan – ABD İlişkilerinin Tarihi...... 134

B.1. L. T. Petrosyan Döneminde Ermenistan’ın Dış Politikası...... 135

B.2. Petrosyan Dış PolitikasındaTürkiye...... 136

B.3. Petrosyan Dış Politikasında Rusya…………………………………………..138

B.4. Petrosyan Dış Politikasında İran……………………………………………141

171

C. Robert Koçaryan Döneminde Ermenistan Dış Politikası...... 142

C.1. Rusya İle Olan İlişkiler...... 142

C.2. Koçaryan Dönemi Ermenistan-İran İlişkileri...... 144

C.3. Koçaryan Dönemi Ermenistan-Türkiye İlişkileri...... 145

D. Petrosyan ve Koçaryan İktidarlarının ABD’yle Olan İlşkileri...... 145

E. Ermenistan’ın İç Ve Dış Politikasında Dağlık Karabağ...... 151

F. Ermenistan’ın Dış Politikasında Terör ve Soykırım...... 156

F.1. Terör...... 156

F.2. Soykırım...... 159

SONUÇ...... 162

KAYNAKÇA...... 166

ÖZET...... 178

SUMMARY...... 180

KISALTMALAR

AB : Avrupa Birliği

ABD : Amerika Birleşik Devletleri

AGİT : Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı

172 AGİK :Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Komisyonu

AHC : Azerbaycan Halk Cephesi

AIOC : International Operating Company

AK : Avrupa Komisyonu

AKP : Adalet ve Kalkınma Partisi

AMİP : Azerbaycan Milli İstiklal Partisi

AMOCO : American Oil Company

BDT : Bağımsız Devler Topluluğu

BM : Birleşmiş Milletler

BMDHS : Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi

BP : British Petroleum

DKÖB : Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi

ECHO : European Commission Host Organization

ECO : Economic Cooperation Organization

ECU : European Currency Unit

EUH : Ermeni Ulusal Harekatı

GIOC : Georgian International Oil Corporation

İİC : İran İslam Cumhuriyeti

İKÖ : İslam Konferansı Örgütü

KEİ : Karadeniz Ekonomik İşbirliği

KGB : Komitet Gosudarstvennoy Bezopasnosti

(Devlet Güvenlik Komitesi)

KİP : Kafkas İstikrar Paktı

NATO : North Atlantic Treaty Organization

RF : Rusya Federasyonu

173 SOCAR : State Oil Company of Azerbaijan Republic

SSCB : Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği

TACIS : Technical Assistance to the Commonwealth of Independent States

TPAO : Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı

USCR : United States Committee for Refugees

174 GİRİŞ

1991 yılında SSCB’nin tarih sahnesinden silinmesinin ardından dünya yeni bir yapılanmaya gitti. Eski SSCB mekanında Asya ve Doğu Avrupa’da yeni bağımsız devletler oluşmaya başladı. SSCB’nin dağılmasının ardından onun iki jeostratejik bölgesi olan Baltık ve Kafkasya ülkeleri hızlı bir şekilde bağımsızlığa ve Rusya’dan koparak Batıya entegre yoluna girmiştir. Ama Rusya’nın kendisini SSCB varisi sayması ve çabuk toparlanması

Kafkasya’nı kuzeyinin bağımsız olmasını engelledi. Rusya Kuzey Kafkasya’daki bağımsızlık hareketlerini tam kontrolü altına ala bildi. Bu başarı Güney Kafkasya’da verimli olamadı.

Güney Kafkasya’da üç bağımsız devlet Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan Cumhuriyetleri oluştu. Yenice bağımsızlığını kazanan bu üç devletten ikisinin Azerbaycan ve Gürcistan’ın dış politikası daha çok ABD ve Avrupa yönlü olmasıyla seçildi. Ermenistan’ınsa kendine

özgür bir dış politikası olmadı ve Rusya’nın etkisinde kendi bağımsızlığını sürdürmeyi kararlaştırdı. Ama zaman-zaman Ermenistan Rusya’nın etkisini azaltmaya ve ABD yanlı politikalar da izlemiştir.

Güney Kafkasya’nın bu üç ülkesinin dış politikasının ilginç tarafları vardır. Bu üç

ülkenin dış politikasının ilginçliğini bölgedeki süper devletlerin rekabet ile de bağlaya biliriz.

Bölge üzerinde en güçlü rekabet ABD ve Rusya arasında sürmektedir. Rusya’nın bölgeye yönelik politikası az da olsa her kese malumdur. Rus üst yöneticileri Kafkasya’ya eski

Politbüro yöneticilerinden farklı bir politika yürütmüyorlar. Rusya Güney Kafkasya’yı halen kendi toprağı olarak görüyor ve gerçeklerle barışmak istemiyor. Rusya’nın bu tutumu

Kafkasya’da olumlu karşılanmıyor ve artan Rus baskılarını önlemek için yenice bağımsız olmuş bu cumhuriyetler ABD ve Avrupa ile işbirliğine gitmek zorunda kalmışlardır. İlk başlarda bu cumhuriyetlerle Avrupa ve ABD arasında işbirliği Türkiye aracılığıyla sağlanmıştır. Çünkü Türkiye SSCB dağıldıktan sonra da bu bölgede batının güvenilir bir

175 müttefiki olarak kalmıştır. Diğer yandan Güney Kafkasya’nın bu üç ülkesinin Türkiye ile sınırının bulunması Türkiye’nin bu bölgeye etkisinin güçlü olmasına neden olmuştur. Türkiye bu bölgede etkisini ilk başlarda Azerbaycan ile ilişkilerinden başlasa da sonradan Gürcistan ile de sıkı işbirliğine gitmiştir. Bölgenin yalnız bir ülkesinde Ermenistan’da Türkiye etkisinin olmadığını görüyoruz. Bununda bir çok nedenleri vardır. Bu nedenleri aşağıdaki gibi şöyle sıralaya biliriz.

1. Ermenistan Dış Politikasında Soykırımın öne çekilmesi,

2. Ermenistan tarafından Türkiye’nin topraklarına sahip olma iddiası,

3. PKK terörist örgütüne destek,

4. Dağlık Karabağ savaşı nedeniyle Azerbaycan topraklarının Ermenilerce işgal

olunması.

Türkiye’den farklı olarak İran Ermenistan ile iyi ilişkide olan bölgenin en büyük

Müslüman ülkesidir. İran’ın Ermenistan’la iyi ilişkiler kurmasına neden onun bölgeden dışlanması olmuştur. Çünkü İran içerisinde yaşayan 30 milyon Azerbaycan Türkü nedeniyle bağımsız Azerbaycan’ı kendisi için bir tehdit olarak algılamış ve Azerbaycan’a karşı işğalcılık politikası yürüten Ermenistan’la sıkı ilişkilere gitmiştir. Yukarıda söylediğim bu

ülkelerin Güney Kafkasya ülkeleri ile ilişkilerini tezimin içerisinde yeterince araştırmaya

çalışmışım. Bu bölgede komşu olmasa da en etkili güç sayılan ABD’nin bu bölgeye yönelik politikası çok az araştırılmış ve bu bölgeyle ABD’nin ilişkilerinin hangi durumda olduğu hepimize belli değildir. Bu yüzden bir Güney Kafkasyalı olarak ABD’nin bu ülkelerle olan ilişkilerini “ABD’nin Güney Kafkasya Politikası (1991-2001)” Yüksek Lisans tezi olarak araştırmaya çalıştım.

176 Konu çok büyük olduğu için içeriği de bir o kadar geniştir. Söz konusu araştırmamı dört bölüme ayırarak çalışmayı daha doğru buldum.

1. Güney Kafkasya’da Devletlerin Jeostrateji ve Ekonomi Üzerine Rekabeti,

2. ABD – Azerbaycan İlişkileri 1991- 2001,

3. ABD – Gürcistan İlişkileri 1991 -2001,

4. ABD- Ermenistan İlişkileri 1991- 2001

Araştırmam içeriğin genişliği nedeniyle uzun bir devri tahminen 1 yıllık bir süreyi kapsamıştır. Araştırmamı iki ülkede Türkiye ve Azerbaycan’da yürüttüm. Ayrıca Türk, Rus,

İngiliz ve Azerbaycan dilindeki kaynakları kullandım.

Bölüm I

Güney Kafkasya’da Devletlerin Jeostrateji ve Ekonomi Uğruna

Rekabeti

A. KAFKASYA STRATEJİSİ ÜZERİNE

177 Kafkasya, Karadeniz’i Hazar Denizi’nden ayıran kıstağı baştan başa kapsayan ve kuzeyde Maniç Oluğu’na kadar uzanan ve 486.000 km2’yi aşan bir yüzölçümüne sahip toprakları içerir. Güneyde Türkiye ve İran, kuzeyde Rusya Federasyonu vardır1. Dünyanın

çatısı olarak görülen Kafkasya, bu değimi sadece coğrafi değil, aynı zamanda ekonomik, politik stratejik nedenlerle de hak etmiştir. Soğuk savaşın sona ermesinden bu yana yaşanan gelişmeler Avrasya coğrafyasında iktidarın ve dünya barışının Kafkasya’da atılacak adımlarla mümkün olacağını kanıtlamıştır. Kafkasya’da bağımsız Azerbaycan, Ermenistan ve

Gürcistan’ın yanı sıra Rusya sınırları içerisinde bulunan Adigey, Karaçay –Çerkez, Kuzey

Osetya, Çeçenistan, Dağıstan, İnguşetya ve Kabarday – Balkar Özerk Cumhuriyetleri de var.

Kafkasya, hem kendisi zengin bir petrol havzasıdır, hem de Basra körfezini kontrol eden stratejik bir mevkie sahiptir. Kafkaslar: Rusya-Akdeniz, Rusya - Afrika, Rusya – Ortadoğu yolları üzerinde tek geçit yeri olması, kuzey – güney yönünün boğum noktasında bulunması nedeniyle, bu coğrafi konumdan kaynaklanan jeopolitik bir değer taşımaktadır. İki kutuplu dünyada Kafkasya tümü ile Rusya’nın egemenlik alanında kalıyordu. Pax Sovyetika adı altında Sovyetler Birliğinin dünyanın üçte birine getirdiği barış düzeni bu bölgede geçerliydi.

Bu nedenle diğer emperyalist ülkeler Kafkasya’ya ne gire biliyordu nede bölgenin diğer

ülkeleri kendi çıkarları doğrultusunda bir düzen kurabiliyordu 2 . Kafkasya’daki tüm problemlerin temelinde bölgenin pek çok ülkeye bölünmüş olması değil tam tersi, daha

öncede olduğu gibi 1990’lı yıllarda bölgenin Rusya gibi bir egemen ülkenin tiranlığı altında yaşamaya mecbur edilmesi yatmaktadır. Kafkas milletlerinin birbiri ile uzlaşma sağlamasının rolü, taraflar arasında bir al – ver dengesinin kurulmasına bağlıdır. Aksi halda bölgenin ekonomi bakımından geri kalmışlığı ve ticari dezavantajı sürecektir. Bu nedenle

Kafkasya’daki “istikrarlı istikrarsızlığı” aşmak gerekmektedir. Kafkasya’da arzu olunan

1 Ramazan ÖZEY “Kafkasya ve Kafkas Ülkeleri”, Avrasya Etütleri, TİKA yayınları, Sayı 17, İlkbahar – Yaz, 2000, S. 22

2 ÇEÇEN,A. “Kuzey Kafkasya ve Çeçenistan”, SAD (der), 2000/2. S. 41

178 gelişmenin başlatılabilmesi için, Kafkasya ile komşu olan ülkeler arasındaki mevcut işbirliğinin artırılması ve bir ortak anlayışın oluşması gerekmektedir. Kafkasya’da

Türkiye’nin faaliyetleri Rusya ve İran’ın baskıları tarihi gerçeklerle dengelenmektedir. Tüm bunlar Transkafkasya ülkelerine sınırlı bir bağımsızlık ve batılı güçlerin bölgeye girebilme imkanı sağlamaktadır3. Güney Kafkasya’da takip ettiği yanlış politikalar nedeniyle Rusya’ya karşı bölge halklarında bir tepki yaranmıştır. Abhaz-Gürcü ve Azerbaycan-Ermenistan savaşında taraf olan Rusya bölgede bulundurduğu ve bulundurmak istediği üsler yüzünden de bölge halkları arasında büyük bir huzursuzluk oluşturuyor. Rusya’nın bu tür politikalarından en çok rahatsız olan ülkelerin önünde Azerbaycan durmaktadır. Azerbaycan Dağlık Karabağ

Savaşında Ermenilerin işgal ettiği Azerbaycan topraklarının arkasında Rusya’nın olduğu kanaatindedir. Azerbaycan ayrıca arazisinde hiçbir Rusya üssü bulundurmayan Kafkasya

ülkesidir. Rusya’ya karşı oluşan bu olaylar Washington yönetiminin bölgede aktifleşmesini sağlayan esas unsur olmuştur. Ama ABD’nin bu girişimleri Rusya’nın karşı adımlar atmasıyla sonuçlanmıştır. Rusya Kafkasya’da artan anti Rusya ve ABD’ye sempati yolundaki girişimleri

önlemeye çalışmıştır. Bu nedenle de 1999 yılının Kasım ayında Aliyev, Şeverdnadze ve

Koçaryan’ı Moskova’ya davet ederek ABD’ye Kafkasya’da hale etkin güç olduğu mesajını vermeye çalışmıştır4. Ama 2001 yılının 11 Eylülünde New York ve Washington’a yönelik terör saldırılarının olması dünyanın da siyasi düzenini büyük ölçüde etkilemiş ve bir çok bölgelerde yeniden yapılanmaya gidilmiştir. Bu yeni oluşumun, dünya düzenindeki Amerikan etkisini artıracağı ve yeni hegemonya ilişkileri kuracağını da dikkate almak gerekmektedir.

Uluslararası sistem üzerinde bu kadar etkili olan 11 Eylülün Kafkasya’daki yapılanmaya da tesir etmesi kaçınılmazdır. 11 Eylül sonrası ortaya çıkan ikili yapıda Güney Kafkasya devletleri olan Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan tahmin edileceği gibi sulh alanında yer almak isteyeceklerdir. Kafkasya’nın ötesinde olan bölge ülkeleri Türkiye, İran ve Rusya’nın

3 KURBANOV, E. “Azerbaycan’ın Güvenlik Kaygıları: Dağlık Karabağ Üzerinde Ermenistan’la Çatışma ve Diğer Ülke İçi Anlaşılmazlıklar”, Avrasya Etütleri, TİKA yayınları, Sayı 4, Kış 1996/97, S. 20 4 Cumhuriyet, 25 Ocak 2000

179 bu tercihe hiç bir itirazı bulunmayacak. Bu ülkelerden ikisi İran ve Rusya Kafkasya’da hiçbir zaman güvenlik ve istikrarın olmasını istememektedirler. Türkiye’yse tarihi, dini, dili ve kültürel benzerlikleri olan Kafkasya’da istikrarın yerleşmesini istemektedir 5. Kafkasya ve yakın bölgesi açısından daha dikkatli bir bakış ile 11 Eylül Türkiye, Rusya ve İran arasında yakın ilişki ve karşılıklı bağımlılığı artıracak bir ortam da oluşturmuştur. Eğer 11 Eylül sonrası Gürcistan’a getirilmiş Amerikan askerleri eski bölünmeleri ortadan kaldırır ve ortaya

çıkan problemleri çözmeye çalışırsa bölgede güvenlikten konuşa biliriz. Bu yalnızca

Amerikan askeri güçlerine bağlı bir işte değil. Yerli yönetimlerin de çabalarını gerektirmektedir. Bu yüzden de hale 11 Eylülden önce Azerbaycan ve Gürcistan NATO ile yakınlaşma girişimlerinde bulunmuş bununla da Rusya’nın bölgedeki askeri varlığını dengelemeye çalışmışlardır. Bu bağlamda batıyla her yönden bütünleşmek eğiliminde olan

Azerbaycan, önce Ermeni saldırısına uğramış ve bir kısım toprakları işgal edilmiş içeride darbeler ve darbe girişimleri yenilenerek, işgalle beraber iç savaş ortamına sürüklenmek istenmiştir; Gürcistan sıkıntılı bir iç savaş yaşamıştır. 26 Mayıs 1995’te, Beyaz Rusya’da

Yeltsin başkanlığında ve daha sonra yapılan toplantılarda Bağımsız Devletler Topluluğu müşterek bir savunma anlaşmasına zorlamıştır. Amaç ise RF’nun cumhuriyetlerde güç bulundurması ve işgali için hukuki kılıfın hazırlanmasıdır 6 . Diğer yandan Kafkasya’nın jeostratejik önemi dışında zengin enerji kaynaklarına sahip olması bu bölgede büyük devletlerin rekabetine hız vermektedir. Özellikle Hazar enerji kaynaklarının işletilmesi ve dünya piyasalarına çıkartılması üzerinde Avrupa ve ABD bölgede çıkarlarının üst – üste düşmesi nedeniyle İran ve Rusya’yla büyük bir rekabet içerisindedir. Rusya içinde bulunduğu ekonomik şartlara ve Kremlindeki güç çekişmelerine rağmen bölgedeki etkinlik siyasetinden vazgeçmedi. Yalnızca büyük Rus petrol firmaları bölgedeki bütün konsorsiyumlarda yer

5 www.mfa.gov.tr/grupa/ae/caucasian.htm 6 SEVİNÇ, T. “Yeni Dünya Düzeni ve Türkiye”, SAD (der), Sayı 2, Şubat 2000, Ankara, S. 7

180 almakla kalmadı, aynı zamanda Rusya aktif olarak kendi ulaştırma önerileriyle ortaya çıktı7.

İran ilk önce taşınacak olan Hazar petrollerinin kendi arazisinden geçmesini istese de sonradan bunun çok zayıf bir ihtimal olduğunu görerek ABD – Azerbaycan – Türkiye –

Gürcistan’ın önerdiği Bakü – Tiflis – Ceyhan hattına karşı Rusya’nın önerdiği Bakü –

Novorossiysk hattını savunmuştur. Yukarıda Kafkasya üzerinde giden oyunlara kısada olsa değindik. Ama Kafkasya’nın büyük bir kısmını oluşturan Güney Kafkasya ve onun üzerine büyük devletlerce oynanan iyi ve kötü oyunların Güney Kafkasya politikasına aşağıda ayrılıklı olarak dokunacağız.

B. ABD’nin Güney Kafkasya Politikası

Sovyet İmparatorluğunun çöküşünü ardından Güney Kafkasya’da eski SSCB üyesi olmuş üç cumhuriyet Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan bağımsızlıklarını kazandılar. Eski

SSCB mekanında oluşan bu bağımsız devletlerin varlığı ABD’nin dış politikasında yeni bir yol açmış oldu. 1991 yılına kadar bu bölgeyi kendisi için bir tehdit olarak algılayan ABD artık burayı kendi nüfus alanına salmayın planlarını çizmeye başlamıştır. Kafkasya’nın jeostratejik

önemi, Büyük İpek Yolunun merkez noktasında bulunması, Uzak Doğu, Orta Asya’nı

Avrupa’yla birleştirecek ticari yolların geçtiği arazide olması ve doğal enerji kaynaklarına sahip olması, ABD’nin bölgeye girişiminin esas nedenleriydi. Özellikle de Hazar denizi petrollerinin dünya pazarına sürülmesi yolunda ABD, Almanya ve Rusya arasında ciddi bir rekabet yaşanmaktadır. Washington bölgede etkinliğini artırmak için bu arazide giden etnik

çatışmalara Rusya’dan farklı olarak çözüm arayışı içindedir. Ama Washington’un bu çözüm arayışlarına çoğu zaman kendi senatosunda büyük engeller oluşturulmaktadır. ABD Güney

Kafkasya’daki Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki savaşı çözmeye çalışsa da kongrenin 24

7 SEZGİN, M. N, “Güney Kafkasya’da Ulaştırma ve Jeostrateji”, Stratejik Analiz, Cilt 2, Sayı 25, Mayıs 2002, S. 44

181 Ekim 1992 yılında Azerbaycan’a karşı ekonomik Ambargonun uygulanmasını öngören 907. ek maddenin kabulü ABD’nin çabalarını çok kötü yönde etkilemiş oldu. Söz konusu 907. ek madde Azerbaycan dışında olan tüm eski SSCB ülkelerine Özgürlüğü Destekleme Kanunu

(Freedom Support Act) çerçevesinde ABD devleti tarafından mali yardımı öngörüyordu 8.

Ermeni lobisinin baskısıyla kongrenin bu tür karar alması neyinki Dağlık Karabağ savaşında

ABD’nin girişimlerini hiçe indirmiş oldu, hatta Hazar petrollerinin işletilmesinde de ABD’nin kollarını bağlanmış duruma getirdi. Bu yüzden ABD Hazar petrollerini işletmek için 1992 yılında oluşturulmuş konsorsiyumun başkanlığını İngiltere şirketi olan BP’ye bırakmak zorunda kaldı. ABD’nin Güney Kafkasya’daki ilk başarısızlıkları bu olmadı. Ermenistan’ın bağımsızlığını kazandıktan sonra yeniden tamamen Rusya’nın etkisine girmesi ve

Gürcistan’da başlatılan Rusya’nın Kafkasya’dan çıkarılmasına karşı düşüncelerin desteklenmemesi ABD’nin başarısızlık politikasının devamı da saya biliriz.

Genel olarak baktığımızda 1994 yılı Azerbaycan’da petrol anlaşmaları imzalanana kadar ABD bölgede çok zayıf bir konumdaydı. ABD’nin bu tür konumunun olmasının esas iki nedeni vardı. Birincisi ABD’nin Kafkasya’yı hale de Rusya’nın arka bahçesi olarak tanıması ve Rusya’yla karşılaşmamak için uzaktan yürütülen etkisiz politikalar. İkincisiyse her üç Cumhuriyet yönetiminin Rusya yönlü politikalar izlemesi. Bu Cumhuriyetlerden

Ermenistan her zaman olduğu gibi Rusya’nın uydusu olarak kalmakta devam etmeye üstünlük vermiş, Azerbaycan ve Gürcistan’sa ABD ve Avrupa’nın yeterli siyasi desteğini alamadıkları için mecburi olarak Rusya yönlü politikalar izlemiştir. 1994 yılında petrol anlaşmalarının imzalanmasıyla ABD’nin Güney Kafkasya politikasında yeni bir canlanma yarandı. ABD bu bölgede işletilmesi öngörülen tüm enerji kaynaklarında öncülüğünü oluşturmak ve onu korumak için girişimlerini hızlandırmıştır. Bu nedenle de bölgede AB, Rusya ve Çin’in etki

8 CEFERSOY, N. “Elçibey Dönemi Azerbaycan Dış Politikası (Haziran 1992 – Haziran 1993)”, ASAM yayınları, Ankara 2001, S. 144

182 alanlarını daraltmaya çalışmıştır9. Süper güç olma peşinde ilerlemek isteyen ABD’nin Güney

Kafkasya’daki olayları da denetiminde tutması şarttır. Artık ABD bu amacını gerçekleştirmek için hem siyasi hem de ekonomik girişimlerini önemli ölçüde geliştirmiştir. ABD’nin bölgeye yönelik politikasını aşağıdaki tarzda özetleye biliriz.

Bölgeye yönelik yatırım yapan ABD şirketlerine destek sağlanması, bu şirketlerin garanti altına alınması için bölgede siyasi ve ekonomik istikrarı sağlamak.

İran’ın bölge dışı tutulması için bölge ülkeleriyle birlikte İran’a baskı oluşturmak.

Rusya’nın da İran gibi bölgeden dışlanmasını sağlamak amacıyla her üç Cumhuriyetle beraber hareket etmek ve onların Rusya’ya bağlı olduğu ekonomik ilişkileri kurmak için karşılıksız mali yardımda bulunmak

Böylece orta doğudan sonra ikinci stratejik ve zengin enerji kaynakları olan Kafkas’lar da tek başına başat güç olmak

ABD’nin Kafkasya’dan Rusya ve diğer rakiplerini dışlamak politikası enerji kaynaklarının işletilmesiyle sınırlı kalmamıştır. Washington yönetimi işletilecek petrolün hangi ülke vasıtasıyla dünya piyasalarına çıkmasına da büyük önem vermiştir. Bu yüzden Washington’la Moskova arasında büyük bir çekişme yaşanmıştır. Washington yönetimi petrol boru hattının Rusya arazisinden geçmekle dünya piyasalarına çıkmasını desteklemiş, Rusya’da en uygun projenin Bakü – Novorossiyisk projesi olduğunu savunmuştur. Rusya’nın bu girişimlerini tek başına değil ABD tarafından ekonomik ambargolar uygulanan İran’la beraber yürütmektedir10. Rusya’nın bu girişimleri sonuçsuz kaldığı için bölgedeki güvensizlik yeniden hız kazanmaya başlamıştır. Rusya Azerbaycan ve Gürcistan’ı Çeçen savaşçılarına her türlü yardımlar etmekte suçlamağa başladı. Olayların gelişimi ve Ermenistan’ın tamamen Rusya etkisine girdiğini gören ABD bu arazide yalnızca Rusya’nın var olmadığını göstermeye çalıştı. Washington kendi çıkarlarında Azerbaycan ve Ermeni liderlerinin barış için tavize

9 ONAY, Y. “Hazar Enerji Kaynaklarının jeopolitik ve jeoekonomik Dinamikleri”, Avrasya Etütleri, TİKA yayınları, Sayı 23, Yaz – Sonbahar 2002, S. 47 10 NESIROV, E. “Azerbaycan – ABD İlişkileri (1991 – 1997)”, Kanun yayınları, Bakü 1998, S. 15

183 zorlamıştı. İstanbul’daki AGİT toplantısında ABD yönetimi her iki lideri barış için toprak değişimini de içeren bir öneri sunmuştur. Karabağ sorunun çözümü için bu adımlar atılırken Ermenistan’da radikal milliyetçi kişilerle ilişkisi olan Unanyan Ermenistan parlamentosuna bir saldırı düzenlenmiş, Başbakan Sarkisyan ve Meclis Başkanı Demirciyan’ın da aralarında bulunduğu 9 kişi öldürülmüştür. Böylece ABD’nin bölge güvenliğini sağlamak için yaptığı diplomasi atağı başarısız olmuştur. ABD’nin Gürcistan’a yönelik politikası da diğer iki ülkeden farklı olmamıştır. Gürcistan içinde yaşanan etnik çatışmaları çözmek ve güvenliği oluşturmak yolundaki girişimlerde sonuçsuz kalmıştır. Bu durum yeni ABD’nin bölgede istediği şeyleri olamaması durumu 2001 yılının 11 Eylülüne kadar devam etmiştir. 11 Eylül olaylarının ardından dünyadaki siyasi yapılanmanın değiştiği gibi, ABD’nin de Orta Doğu, Orta Asya ve Kafkasya politikası da büyük ölçüde değişmiş duruma geldi. ABD Çeçenistan sınırında yer alan Panki Vadisinde El–Kaide militanlarının bulunduğu iddiasına dayanarak Gürcistan’ın kuzey doğusuna 200 Amerikan askeri eğitmeni ve 65 milyon dolarlık askeri yardımda bulunmuştur. Bu rakam Gürcistan’ın yıllık savunma harcamalarının 3 katından daha çoktur11. ABD’nin Afganistan merkezli bu antiterör harekatı, Orta Asya kadar Kafkasya’yı da etkiledi. Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye, son olarak bölgedeki terörist örgütlerle organize suçlara karşı mücadeleyi ve Bakü – Tiflis – Ceyhan petrol boru hattı başta olmakla bölgeden geçecek tüm enerji hatlarının güvenliğini öngören bir anlaşmayı yaşama geçirdiler. Söz konusu anlaşma, 2001 yılının Ekim ayının ortalarında Türkiye tarafından gündeme getirildi. ABD yönetimi aynı zamanda Azerbaycan’la olan ilişkilerinin önünde büyük bir engel olan 907. ek maddenin yürürlükten kalkmasını da sağlamaya çalıştı. Bush yönetimi bu amaçla Amerikan Kongresine bir mektupla müracaat ederek kararın durdurulma yetkisinin Cumhurbaşkanına verilmesini istedi. 14 Ekim 2001’de Senato, 14 Kasım 2001’de Kongrenin iki kanadı arasındaki uzlaşma komisyonu 10 Aralık 2001’de ise temsilciler Meclisi “2002 yılı sonuna kadar 907 sayılı ek maddenin uygulanmasının durdurulması” konusunda ABD Başkanına yetki verilmesine ilişkin kararı onaylamıştır12. Kongrenin verdiği kararın ardından Bakü’nü ziyaret eden ABD Savunma Bakanı Donald Ramsfeld gelişmelerden memnun olduğunu ve bu kararın yürürlüğünün durdurulmasının ABD’nin Azerbaycan’a askeri yardım

11SEZGİN, M. N. “Kafkasya’da Büyük Rekabet”, Radikal, 8 Ekim, 2002 12 ASLANLI, A. “ABD’de Adaletsizliğe Verilen Ara 907 Sayılı Ek Maddenin Uygulanmasının Durdurulması”, Stratejik Analiz, Cilt 2, Sayı 21, Ocak 2002, S. 61

184 yapmasına olanak sağlayacağını bildirmiştir13. Kafkasya’nın ABD nüfus alanına girmesiyle bölgeden dışlanacak ve her tarafı Amerikan üsleriyle sarılacak olan diğer bir ülkeyse İran’dır. İran’ın Kafkasya’daki konumu Rusya’nın konumundan daha kötü durumdadır. Rusya’dan farklı olarak İran’ın hiç bir Kafkasya ülkesinde üssü bulunmuyor ve en sıkı ilişkide bulunduğu ülkeyse Ermenistan’dır. Kısaca olarak yukarıda söylediklerimizi böyle sonuçlandıra biliriz. Bill Clinton yönetimindeki ABD olaylara daha çok karışmamayı ve dış politikada rakipleriyle yüz-yüze gelmemeyi tercih etmiş ve bu da ABD’nin Orta Doğu başta olmakla Kafkaslar ve Orta Asya’da nüfusunu yeterli seviyeye getirememiştir. C. Bush’un iktidarlığıyla ABD artık tek kutuplu dünyada tek süper gücün kendisi olduğunu kanıtlamaya başlamış ve buna da büyük ölçüde sahip olmuştur.

C. Rusya ve Güney Kafkasya

Rusların Kafkasya’ya girişi 1801 yılında Gürcistan’ı işgaliyle başlamıştır. Bu işgaller

1830 yılında Rusya’nın Kafkasya’yı tam olarak işgaliyle sonuçlanmıştır. Ama Çarlık

Rusya’sının 1917 yılında çöküşünden sonra Güney Kafkasya kısa bir süre içinde bağımsız kaldı. Ardından Rusya’da kurulmuş olan Bolşevik Yönetimi bu bölgeye ele geçirmek için savaşlara başladı ve istediği Güney Kafkasya’yı yeniden işgal ede bildi. Rusya’nın Güney

Kafkasya’daki tek başına hegemonyası 1990’lı yılların başlangıcına kadar sürdü. SSCB’nin

çöküşü bu bölgenin de bağımsızlığına yol açtı. Ama Rusya yine de bu araziyi tekelinden

çıkmasını istemiyor. Rusya’nın Kafkasya’daki çıkarlarından kolay – kolay vazgeçmek istememesi doğaldır. Ancak SSCB İmparatorluğu yıkıldıktan sonra Rusya’nın kendi

Federasyonu içindeki özerk cumhuriyetlere uyguladığı baskı politikaları artık resmen

13 www.yenimusavat.com/16.12.2001

185 bağımsız ulus devletler olan Azerbaycan ve Gürcistan’a yönelik açık emperyalist politikaları kabul edilmezdir. Rusya iki yüzyıldan beri egemen olduğu Kafkasya’da en azından hukuki olarak, kendisiyle eşit birimlerin varlıklarını her şeyden önce ruh hali olarak benimsememiş gözükmektedir 14 . Moskova’nın Güney Kafkasya politikası, bölgede varolan istikrarsızlığı kendi çıkarları için kullanmak olarak değerlendirile bilir. Rusya Gürcistan karşısında

Abhazlar ve Osetyalıları destekleyerek Gürcistan’ı BDT’ye katılmaya ve askeri üs vermeye zorlamıştır. Yine Dağlık Karabağ savaşında Ermenilere destek vererek Azerbaycan’ı BDT

üyeliğine zorlamıştır. 1993 yılında Rusya eski SSCB coğrafyasında tek söz sahibi olduğu tezini ihtiva eden “Yakın Çevre” doktrinini açıklayarak uygulamaya koymasıyla, ABD’nin tek kutup haline gelmesinden rahatsızlığını gizletmeyerek çok kutuplu uluslararası sistem

özlemini dile getirmiştir 15 . Rusya’nın Güney Kafkasya politikasında özellikle petrol ve doğalgaz projelerinin transit geçit yolu üzerinde bulunan Gürcistan’ın odak noktası olarak seçildiğini, Abhazya ve Osetya sorunlarının tekrar tahrik edilerek etnik çatışmaların körüklenmeye çalıştığını, ayrıca Cavaheti’de yaşayan Ermenilerin sorun çıkarmaya yönlendirildiği görülüyor. Gürcistan’ın karmaşık etnik yapısı nedeniyle kırılgan bir bünyesi var. Toprak bütünlüğünü tehdit eden Abhazya ve Osetya’daki ayrılıkçı hareketler Rusya tarafından kolayca maniple edilebiliyor. Rusya’nın Çeçenistan sorununa yaklaşımları nedeniyle Azerbaycan ve Gürcistan’ı eleştirmesi üzerine bazı uzmanlar Rusya’nın 10 yıl içinde yeniden güneye inme politikası uygulayacağını iddia ederlerken, bazıları da Rusya’nın buna gücünün yetmeyeceğini ancak bölgede istikrarsızlık yaratmaya devam edeceğini düşünüyorlar. Rusların Çeçenlere en fazla yardım ettiği nedeniyle suçladığı Gürcistan’dan

Rusya’ya karşı zaman-zaman sert tepkilerde gelmiştir. Örneğin başkan E. Şeverdnadze’ye göre Gürcistan’da hiçbir zaman Çeçen casus yuvası olmamış ve olmayacaktır, Gürcistan’ın

Çeçenistan’la komşuluk hariç hiçbir irtibatı yoktur16. 1999 yılının sonlarında B.Yeltsin istifa vermesinin ardından Rusya’da yönetim eski KGB görevlisi Vladimir Putin’e devredildi.

14 AĞACAN, K. “Kardeş Devletler: Azerbaycan – Gürcistan İlişkileri”, Avrasya Dosyası, Azerbaycan Özel, İlkbahar 2001, Cilt: 7, Sayı: 1, S. 321 15 OĞAN,S, AĞACAN, K. “Güney Kafkasya’da Yeniden Başlayan Veya Bitmeyen Soğuk Savaş”, Stratejik Analiz, Cilt: 2, Sayı: 13, Mayıs 2001, S. 26 16 www.gazeta.ru/gruzsheva.shtml

186 Putin’in işbaşına geçmesiyle Rusya’nın iç ve dış politikalarında köklü değişiklikler yaşandı.

Putin Rusya Devlet Duma’sında yaptığı ilk konuşmasında Rusya’nın dış politikada yapacağı temel tercihlerin Rusların ve Rusya’nın yakın ve uzak çevredeki çıkarlarının korunması olacağını belirtmişti17. Putin’in Cumhurbaşkanı olmadan önce söylediği bu sözler 10 Ocak

2000 tarihinde ilan edilen yeni güvenlik doktrini ile resmiyet kazanmıştır18. Rusya’nın bu güvenlik doktrini onun Orta Asya ve Kafkaslarda etkinliğini artırmışsa da 11 Eylül 2001 yılından sonra bu etkinliğin ortadan kalktığını görüyoruz. ABD Rusya sınırlarına yakın bölgede hatta üslerini oluşturduktan sonra Kafkasya’ya doğru da yayılmaya başlamıştır. Bu yayılma şimdilik çok yavaş gidiyor. Bunun da esas nedeni Rusya’nın hale de Güney

Kafkasya’da etkili olması ve burada güçlü askeri üsler bulundurmasıdır. Rusya’nın Güney

Kafkasya’daki en büyük üsleri Ermenistan’da ve Gürcistan’da bulunmaktadır. Rusya’nın

Gürcistan’da GRVZ Komutanlık Karargahı (2.357 Rus askeri personeli güvenlidir), Tiflis’te bulunan 142. Tank Onarım Üssü, Tiflis yakınlığında Viziani 137. Askeri Üssü, Batum yakınlarında Khelvaçauri Askeri Üssü, Batum’da bulunan 12. Askeri Üs, Ahılkelek’te 62.

Askeri Üssü, Abhazya’daki Gudauta 50. Askeri Üssü, Ermenistan’daysa 102. Askeri Üssü bulunmaktadır19. Rusya’nın Gürcistan’da bu kadar Askeri üssü olmasına rağmen Gürcistan

Rusya’yı kendi bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne yönelik bir tehdit olarak algılamaktadır.

Gürcistan gibi Azerbaycan’da Rusya’nı kendi toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı için bir tehdit olarak görmektedir. Ermenistan’sa aksine Rusya’nın ekonomik, siyasi ve askeri yardımı olmadan ayakta duramayacağını biliyor. Bu yüzden Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan’ın

Rusya etkisinden kurtulmak için Batıya dönük politikalarından dışarıda kalmıştır. ABD’ye yakınlaşma ve işbirliği yolumda Azerbaycan bölge ülkeleri ve Rusya’yla dengeli politika izlediği halda Gürcistan bu politikasını açık ve sert tarzda yürütmektedir. Şeverdnadze

Rusya’yla olan ilişkilerinin gergin olduğunu 2005 yılında Gürcistan’ın NATO’ya üye

17 “Vladimir Putin Govarit o Glavnım. İz Vustupleniev Gasudarstvennoy Dume” www.rg.ru/anons/arc- 1999/0817/11.htm 18 CEFERSOY, N. “Bağımsızlığın Onuncu Yılında Azerbaycan Rusya İlişkileri (1991 – 2001)”, Avrasya Dosyası, Azerbaycan Özel, İlkbahar 2001, Cilt: 7, Sayı: 1, S. 315 19 KANBOLAT, H. “Rusya Federasyonu’nun Güney Kafkasya’daki Askeri Varlığı ve Gürcistan Boyutu”, Stratejik Analiz, Sayı: 3, Cilt. 1, Temmuz 2000, S. 44

187 olacağıyla belirtmiştir 20 . Gürcistan’ın bu tür sert açıklamaları Rusya tarafından olumsuz karşılanmıştır. Rusya 2000 yılının Aralık ayından itibaren Gürcistan vatandaşlarına vize uygulaması getirmiştir. Rusya böylece ABD ve NATO’nun eski Sovyet Cumhuriyetlerine yönelik genişlenme dalgasına karşı olduğunu belirtmektedir 21 . Rusya’nın Kafkasya ve

Kafkasya’nın en önemli bölümünü oluşturan Güney Kafkasya politikasının 1991 – 2001 yılları arasında genel değerlendirmesi böyledir. Rusya tarih boyunca tek başına sahip olduğu bu bölgeyi bağımsız olsalar bile yine kendi arka bahçesi olarak görmekte devam etmektedir.

Ama Soğuk Savaş sonrası değişen dünya düzeni Rusya’nın bu isteklerini çoğu zaman karşılamamaktadır. Örneğin Hazar petrollerinin işletmesiyle ilgili anlaşmaların büyük bir kısmında Rusya’nın dışarıda tutulması, Hazar petrollerinin taşınması için Rusya’nın önerdiği

Bakü – Navorossiysk hattının kabul edilmemesi ve Gürcistan’da Rusya’nın baskılarına rağmen ABD ve Türkiye üslerinin oluşması. Bu durumda Rusya bölgede ne kadar güvensizlik olursa bende varım politikasına dayanarak etnik grupları ayaklanmaya sevk etmektedir.

Rusya’nın kuzeyden olan arzu ve istekleri Ermenistan’ın içeride oynadığı rol Kafkasya’da barış ve güvenliğin sağlanmasının büyük ölçüde Azerbaycan ve Gürcistan üzerine yüklemiştir.

D. Türkiye ve Güney Kafkasya

Kafkasya jeopolitik açıdan çok önemli bir bölge ve Türkiye Balkanlara olduğu gibi bu geçiş bölgesine de komşudur. Bunun yanı sıra en önemlisi Kafkasya’da arzuolunan istikrarın başlatıla bilinmesi için, Kafkasya ile komşu olan ülkeler arasındaki mevcut işbirliğinin artırılması ve bir ortak anlayışın oluşması gerekmektedir. Yine burada da uyuşan çıkarların ön plana getirilmesi ve Türkiye ile Rusya arasında daha önce başarıldığı gibi, farklı konuların bir bütün içerisinde değil farklı sepetlerde değerlendirilmesi gerekir. Tüm Kafkas milletlerin

20 www.azeronline.com/habaronline/ ,12 Ekim 2000 21 HODORYONOK, Mihail. “Amerikan Üslerinden Oluşan Bir Halka”, Stratejik Analiz, Cilt: 2, Sayı: 25, Mayıs 2002, S. 95

188 diasporası konumundaki Türkiye her fırsatta Kafkasya’da istikrarın ve gelişmenin sağlanması yönünde yapıcı adımlar atmış ve olumlu gelişmeleri teşvik etmiştir. Türkiye Güney

Kafkasya’nın her üç ülkesiyle iyi ilişkileri kurmaya çalışmıştır. Ama onun bu yöndeki girişimleri Azerbaycan ve Gürcistan tarafından olumlu karşılamıştır. Ermenistan’sa bir çok neden yüzünden Türkiye’yle hiçbir ekonomik ve siyasi ilişki kuramamıştır. Ermenistan’ın

Türkiye ve Azerbaycan’a yönelik toprak iddiasının olması ve “Sözde Soykırım Türkiye karşı baskı aracı olarak kullanmak istemesi onun bu ülkeyle ilişkilerini olumsuz etmiştir.

Ermenistan Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan soykırımla ilgili yaptığı konuşmasının birinde

şöyle diyor: “Ermeni soykırımının uluslararası alanda tanınması Ermenistan’ın dış politika gündemindeki yerini almıştır ve bu durum Ermeni halkının haklı taleplerini ve beklentilerini yansıtmaktadır” 22 . Ermenistan’ın Türkiye’ye yönelik ileri sürdüğü bu esasız iddialar günümüze kadar da devam etmektedir. Ermenistan’dan farklı olarak Gürcistan’la Türkiye’nin ilişkileri çok iyi bir durumdadır. Gürcistan’ın bağımsızlığını kazandığı ilk devirde

Gamsahurdia yönetiminin yürüttüğü milliyetçilik politikaları yüzünden ilişkilerde ara sıra akşamlar yaşansa da Şeverdnadze devrinde bu eksiklikler ortadan kaldırıldı. Şeverdnadze yönetimindeki Gürcistan artık Türkiye’nin ortağı konumunu yürütüyordu. Azerbaycan’dan sonra Gürcistan’ın Türkiye’yle bu kadar sıcak ilişkiler kurmasının 3 esas nedeni vardı. Bu nedenleri kısa olarak şöyle özetleye biliriz:

Hazar petrollerinin Türkiye limanlarına taşınması için oluşacak projelerin Gürcistan arazisinden geçmesinin öngörülmesi ve Gürcistan’ın bu projeler kapsamı içinde tutulması

Gürcistan Rusya’nı kendi bağımsızlığını ve toprak bütünlüğü için bir tehdit olarak görmesi ve bunu önlemek için Türkiye vasıtasıyla ABD ve NATO ile sıcak ilişkiler kurma isteği

22 LAÇİNER, S. “Ermenistan Dış Politikası ve Belirleyici Temel Faktörler 1991 – 2002” Ermeni Araştırmaları (der), Sayı: 5, Bahar 2002, Ankara, S. 168

189 Rusya’yla ilişkilerinin bozulması nedeniyle ekonomik olarak Türkiye’nin yardımına muhtaç kalması

Yukarıda söylediğimiz bu üç esas nedenden sonuncusu hakta Rus basınında da çeşitli yorumlar yapılmıştır. Ruslar bunu Gürcistan’ın paraya olan şiddetli ihtirası olarak nitelendirmişler. Rus yönetimi ve basını özellikle de Türkiye’nin bu bölgede nüfusunun artmasını istemiyor ve bunu engellemeye çalışmaktadırlar. Rusya’nın Türkiye’ye karşı bu sert tutumu:

Tarih boyunca Rusya ve Türkiye’nin Balkanlar ve Kafkas’larda etkin olmak için birbirileriyle yaptıkları savaş ve rekabet, Türkiye vasıtasıyla ABD’nin Kafkasya’da etkisini artıracağından korktuğu için olabilir. Her ne kadar Rus yetkilileri Türkiye’nin bölgede etkinlik artırma çabalarını ekonomik etkinlik olarak değerlendirseler de, Türkiye’nin asıl maksadı tüm dünyaya bende artık bir dünya devletiyim mesajını vermek istemesidir. Aslında

Türkiye’nin dünyaya yaydığı bu ses bir çok alanda onu haklı kılıyor. Türkiye coğrafi yönden

Balkanlar, Orta Doğu, Kafkaslar ve Orta Asya arasında önemli bir yer tutuyor. Bu bölgede yaşayan insanların çoğunluğunu Türk ve Müslümanların oluşturduğunu göz önüne alırsak ve bölgenin diğer bölge ülkelerine oranla en fazla gelişmiş olan ülkesi Türkiye olduğunu düşünürsek Ankara’nın bu konuda haklı olduğunu görürüz. Ama Türkiye’de çoğu zaman bu politikalarını açık olarak - yürütmemiş ve bunu da açısını çekmiştir. Örneğin Azerbaycan’da

Abulfez Elçibey’e karşı Rusya desteğiyle yapılan 4 Haziran 1993 darbesinde Türkiye yalnız seyirci kalmıştır ve Elçibey’in iktidardan düşürülmesine engel olamamıştır 23 . Böylece

Türkiye’nin Güney Kafkasya’da ve Azerbaycan’da güçlenmesini isteyen Elçibey iktidardan uzaklaştırılmış oldu. Türkiye’nin Azerbaycan’da etkisiz olduğu diğer bir konuda 1994 yılının

Eylül ayının 20’de Bakü’de Hazar’ın Azerbaycan bölümündeki petrol kuyularının işletilmesi

23 CEFERSOY, Elçibey Dönemi, S. 132

190 için imzalanan anlaşmalardan diğer devletlere oranla çok az pay almasıdır. Bu anlaşma sonucu Amerikan şirketleri %40, İngiliz şirketleri %19, Rus şirketleri %10 oranında pay sahibi olurken Türkiye %6.75 oranında pay almıştır24. Bu olayların ardından Azerbaycan’da

H. Aliyev’e karşı 1995 yılının Mart ayında yapılan darbe girişimi ilişkileri gerginleştirmiştir.

Darbenin siyasi olarak Türkiye’nin bazı üst yetkilileri tarafından ciddi olarak desteklendiğini ileri süren Azerbaycan söylediklerinin kanıtı olarak o zaman Azerbaycan’da Türkiye’nin

Büyük Elçiliğini yapan Altan Karamanoğlu’nun darbecilere açık desteği nedeniyle sınır dışı etmiştir. Ama yaşanan bu gerginlik çok kısa zaman da aşıldı ve ilişkiler normalleşti. İlişkilerin iyi yönde gelişmesini sağlayan diğer bir unsursa Türkiye ve Azerbaycan’ın Bakü petrollerini taşıyacak hattın Bakü-Tiflis-Ceyhan olması yönünde birlikte hareket etmesi olmuştur. Türkiye ve Azerbaycan’ın bu kararlı adımına Gürcistan’ın da devamlı ve ciddi destek vermesi hattın oluşumunu garantilemiş durumuna getirdi. Bu üç ilke arasındaki işbirliği sonucunda Ekim

2000’de “Güney Kafkasya Güvenlik Pakt” imzalandı. Bu paktın imzalanmasına en çok itiraz eden ülkeyse Ermenistan’dır. Ermenistan’ın dışarıda bırakıldığı bu paktın asıl maksadı bölgedeki terörist örgütler ve organize suçlara karşı beraber mücadele etmeyi ve Bakü-Tiflis-

Ceylan boru hattı başta olmakla bölgeden geçecek tüm enerji hatlarının güvenliğini sağlamaktır. Türkiye’nin bu bölgede güvenlik için başlatmış olduğu diğer bir girişimse

“Kafkas Evi”girişimidir.”Kafkas Evi”girişimi ilk kez Elçibey tarafından ileri sürülmüştür. Bu teklif 1992 yılının Şubat ayının 3’de Bakü’de toplanan Şeverdnadze, Elçibey ve Dudayev tarafından değerlendirilip ”Kafkas Evi” oluşturulmasına karar verildi. Bu toplantıda

Çeçenistan Cumhurbaşkanı Cevher Dudayev, Elçibey’in “Kafkas Evi”nin başkanı, kendisininse Askeri İşler üzere yardımcı olmasını ileri sürmüştür. Elçibey’se dönemli başkanlığı teklif etmiş ve bu olumlu karşılanmıştır. Ayrıca, Çeçenistan sorununu çözmek için

Şeverdnadze,Yeltsin’le, Dudayev’i görüştürmek ve Ermenistan’ı da bu işbirliğine katmak için

24 ARAS,O. N. “Azerbaycan’ın Hazar Ekonomisi ve Stratejisi”, DER yayınları, İstanbul – 2001, S. 62

191 Dudayev Petrosyan’la konuşacağını üstlenmiştir25. Fakat 1993 yılında Elçibey’in iktidardan düşürülmesi “Kafkas Evi”nin de faaliyetinin durmasına neden olmuştur. Ama 2000 yılına geldiğimizde bu yönden girişimlerin hızlandığını görüyoruz. Bunun da nedeni Çeçen Savaşı nedeniyle Putin Rusya’nın Gürcistan ve Azerbaycan’a ciddi baskısı olmuştur26.Azerbaycan ve

Gürcistan’ın bu girişimlerine Türkiye Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de katılmış ve

Gürcistan’a 15 Ocak 2000’de ani olarak yaptığı bir resmi ziyaretinde Kafkasya’nın güvenliği için Kafkas İstikrar Paktı (KİP) önerisini teklif etmiştir27.

11 Eylül olaylarının ardından Türkiye’nin Güney Kafkasya’da ABD desteğiyle etkili olduğu da göz önünden kaçmamalıdır. Gürcistan’ın Azerbaycanlılar yaşadığı bölgesi olan

Marneuli’de bir askeri üs oluşturmuştur. Bu üssün kullanımı Türkiye’ye hiç bir karşılık olmadan verilmiştir 28 . Türkiye böylece 2000’li yıllarda 90’lı yılların sonuna kadar

Kafkasya’da yürüttüğü çekingenlik ve ihtiyatlı politikasını değişmiş ve bölgede ABD ve

Rusya’yla rekabete katılmıştır.

İran ve Güney Kafkasya

Sovyetler Birliğinin çöküşünden sonra İran,Orta Asya ve Kafkasya bölgesini kendi güvenliği açısından önemli bir yer olduğunu düşünüyor.Bu yüzden Güney Kafkasya’da gelişen bütün olaylarla çok yakından ilgilenmektedir. İran’ın bölgede kurulmuş üç

Cumhuriyetten Azerbaycan’la daha çok ilgilendiğini görüyoruz. Çünkü Azerbaycan hem dini hem de etnik olarak İran’la çok yakındır. Azerbaycan Cumhuriyeti Şii nüfusunun

25 TAHİRZADE, A. “Prezident Elçibey”, Yeni Müsavat gazetesi yayınları, Bakü 2001, S. 219 - 220 26 www.prime-news.com.ge/daily/2000-15-01/dr.htm 27 CEFERSOY,N. “Tarihten Günümüze “Kafkas Evi Girişimleri ve Türkiye”, Stratejik Analiz, Cilt 1, Sayı: 7, Kasım 2000, S. 33 28 BAŞLAMIŞ,C. “Türkiye’ye İki Üs”, Milliyet Gazetesi 03.01.2002

192 büyüklüğüne göre dünyada İran’dan sonra ikinci sırayı almaktadır29. Diğer yandan İran’da

Azerbaycan’la sınır arazilerde otuz milyonun üzerinde Azerbaycan Türkünün yaşadığı bildiriliyor. Toplam diğer Türk kavimleriyle birlikte bu sayı otuz beş milyon civarındadır30.

Bu da İran’da büyük bir korkuyla karşılanmaktadır. Azerbaycan bağımsızlığını ilk tanıyan komşu devlet Türkiye olsa da diğer yakın komşu devlet olan İran uzun bir süre Azerbaycan’ın bağımsızlığını tanımak istememiştir. Öncelikle bağımsızlığını ilan edilmesi Tahran’ı

Azerbaycan’la ilişkilerde nasıl bir tutum sergileyeceği konusunda ikileme sokmuştur31. İran yalnız üç ay sonra 1991 yılının Aralık ayında Azerbaycan’ın bağımsızlığını tanıdı.

Azerbaycan’da oluşmuş milliyetçi ortam İran’ın Güney Azerbaycan endişesini haklı olarak artırıyordu. İran artık AHC dönemindeki Azerbaycan’ı kendi toprak bütünlüğüne karşı bir tehdit olarak görüyordu. AHC iktidarının ardından Aliyev’le ilişkilerini sıcaklaştıran İran yönetimi çok geçmeden Azerbaycan’la ilişkilerini yeniden gözden geçirmek zorunda kaldı.

Çünkü 1994 yılında imzalanmış petrol anlaşmalarından ABD’nin baskısıyla İran uzak tutulmuş ve hiç bir pay sahibi olmamıştır. Diğer yandan Azerbaycan’da çeşitli siyasi parti ve birlikler tarafından Güney Azerbaycan konusu yeniden gündeme gelmişti. Artan bu gerginliğe

Hazar’ın statüsü ve İran’a sınır bölgedeki petrol kuyularının işletilmesi de ilave olununca durum daha da kötüleşti. İran uluslararası kuralları çiğneyerek savaş uçaklarıyla bir kaç kez

2001 yılının Ağustos ayında Azerbaycan’ın hava sahasını ihmal etmiştir 32. İran’ın bu tür hareketlerine en sert tepki Türkiye ve ABD’den gelmiştir. Diğer yandan kendi ülke içinde yaşayan Azerbaycan Türkleri tarafından da çok sert bir dille eleştirilmiştir. İran Azerbaycan’ı kendi için bir tehdit olarak algıladığı için “Düşmanımın düşmanı benim dostumdur”prensibini

29 NESİPLİ, N. “Azerbaycan ve Moskova Erivan Tahran İttifakının Jeopolitik Kuşatması”, S. 63 30 REHİMOĞLU,A. “Satranç Tahtasında Azerbaycan ve Farsistan”, Avrasya Dosyası, Azerbaycan Özel, İlkbahar 2001, Cilt: 7, Sayı: 1, S. 342 31 CEFERSOY, Elçibey Dönemi, S. 112 32 SAMEDBEYLİ, P. H, KURUÇİM,A.Y. “ Hidropolitik Boyutunda Azerbaycan – Gürcistan – Türkiye İlişkileri” Orun, Ankara 2002, S. 70

193 düşünerek Ermenistan’la sıkı ilişki içerisine girmiştir. İran’la Ermenistan arasındaki ortak hareket etme ve ortaklığın oluşumunu kısaca şöyle özetleye biliriz.

Gerek İran’ın,gerekse de Ermenistan’ın birbirlerine hem politik hem de ekonomik açısından dış dünyaya açılan bir kapı olarak görmesi.

İki ülke arasında üzerlerinde yoğun olarak yapılan ve bir bölümü hayata geçirilen stratejik değerdeki projelerin gerçekleştirilmesi

Ermenistan ile Azerbaycan arasında yaşayan Dağlık Karabağ probleminde İran’ın tutumu

İran-Azerbaycan arasındaki Güney Azerbaycan sorununun ilişkilere yansıması33.

Yukarıda bahsettiğimiz konular İran’ın Ermenistan’la işbirliğini oluşturan esas konulardır. Bunlardan sonuncusu İran için daha önemlidir. Güney Kafkasya bölgesinde

İran’ın Azerbaycan ve Ermenistan’la olan bütün her taraflı ilişkilerinin olmasına rağmen

Gürcistan’la o kadar da sıkı ilişkide bulunmamıştır. Yalnız bir kaç ticari ilişki dışında. İran’ın

Gürcistan’la siyasi ilişkilerinin bu kadar zayıf olmasının sadece gözle görünecek iki nedeni var.

Gürcistan’la İran’ın Ermenistan ve Azerbaycan’dan farklı olarak sınırının bulunmaması,

İran’ın Gürcistan’ı bir Rusya etki alanı olarak görmesidir.

F. Çin Halk Cumhuriyeti ve Güney Kafkasya

33 GÜL,N, GÖKÇEN,E. “Ortak Tehdit Algılamaları ve Stratejik İttifaklığa Doğru İlerleyen İran – Ermenistan İlişkileri”, Stratejik Analiz, Cilt: 2, Sayı: 22, Şubat 2002, S. 39

194 Kafkasya’da son on yılda gelişen ekonomik ve siyasi olaylar uzak doğu ülkesi olan

Çin’in de bu bölgeye merakını artırmıştır. SSCB’nin çöküşünden sonra bir çok batılı ülkenin dış politikasında yer alan Kafkasya, Çin’in de dış politikasında öne çıkmıştır. Çin

Türkiye,Rusya ve ABD’den farklı olarak Kafkasya’nı Güney ve Kuzey bölümlerine ayırarak iki farklı politika yürütmektedir. Çin Halk Cumhuriyeti, uzun zamandan beri stratejik ortağı olan Rusya Federasyonu’na toprak bütünlüğünün korunması üzerine politikalarını belirlemiş,Rusya’nın Kafkasya politikasına destek veren ve Çeçen sorununda Rus yanlısı bir tavır içine giren bir politika benimsemiştir34. Kısacası Çin Kuzey Kafkasya’nı Rusya’nın etki alanı ve sınırları içerisinde olduğunu kabul ediyor ve bu bölgede problemlerin yaşanmamasını kendisi için de önemli sayıyor. Çünkü Çin Rusya’nın bu bölgesinde oluşacak bağımsız devletlerin Rusya’nın parçalanmasını ve ABD’nin buraya yerleşeceğinden endişeleniyor.

Çin’in Güney Kafkasya politikasıyla biraz farklıdır. Çin Sovyet imparatorluğunun dağılmasından sonra boşalan Güney Kafkasya ülkelerine ABD ve Avrupa’nın yerleşmesinin

önlemek ve boşalan Sovyet imparatorluğunu kendisi doldurmak istiyor. Ama bölgede artık müttefiklik oluşturmuş ABD-Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan birliğine karşı direnememiş ve kendisine en uygun yer olarak Rusya-Iran-Ermenistan müttefikliği yanında yer almıştır. Çin

1999 yılının Mayıs ayında Ermenistan’a bu müttefiklik içinde 60-80’ km. menzilli seksiz adet

“Tayfun” füzesi satmıştır 35 . Çin’in bu tür tutumu resmi Bakü tarafından büyük tepkiyle karşılanmıştır. Bunu üzerine 22 Haziran 2000 yılında Azerbaycan’ı ziyaret eden Çin Halk kongresi başkanı Lee Pen “Çin’in Azerbaycan’ın bağımsızlık ve toprak bütünlüğünden yana olduğunu ve Azerbaycan’la aktif işbirliğini istediklerini” belirtmiştir36. Çin yetkilisi ayrıca

Hazar petrollerine olan Çin’in ilgisini de açıklamıştır. Çin’in Gürcistan politikası daha çok ekonomik ağırlıklı bir politika olmuştur. Diğer yandan Çin Rusya’dan farklı olarak Abhazya

34 KANBOLAT,H. AĞACAN,K. “Çin Halk Cumhuriyetinin Kafkasya’ya Artan İlgisi ve Ekonomik Boyutları”, Stratejik Analiz, Cilt: 1, Sayı: 7, Kasım 2000, S. 59 35 http://www.president.az/azerbaijan/nk/conf3.htm 36 KANBOLAT, AĞACAN, Çin Halk Cumhuriyetinin, S. 60

195 ve Güney Osetya meselelerinde Gürcistan’ı desteklemiş ve onun toprak bütünlüğünü tanıdığını defalarca duyurmuştur. Güney Kafkasya politikalarının çoğu zaman farklı olmayan

Çin ve Rusya’nın son yıllarda farklılıklar olduğu ortaya çıkmaktadır. Rusya ve ABD’nin

Hazar bölgesinde tek başın hakimiyet kurma girişimlerine Avrupa Birliği’nin yanı sıra Çin’de sert bir şekilde karşı çıkmaktadır37. Çin bununla hem rakiplerine hem de müttefiklerine büyük güç olduğunu bildiriyor ve yeniden yapılanan her işte kendisinde ortaklığının şart olduğunu belirtiyor. Çin’in Sovyetlerin çöküşünden sonra oluşturmak istediği iki kutupluk için güçlü ordu ve ekonomiye de büyük ihtiyacı vardı. Bu yüzünden Çin 1991 yılından bu yana askeri harcamalarını önceki yıllar oranla %2.8 artmış,ekonomisiyse %9.86 büyümüştür 38. Çin’in

Güney Kafkasya ve Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmek istemesi Hazar havzası

çevresinde rekabetin büyümekte olduğunu göstermektedir.39

37 EFEGÜL, E. “Washington’un Hazar Havzası Politikası ve Türkiye”, Avrasya Dosyası, ABD özel, Cilt: 06, Sayı: 02, Yaz 2000, S. 201 38 www.igeme.org.tr/tur/foyler/ulke/cin/cin1.htm 39 KANBOLAT, AĞACAN, Çin Halk Cumhuriyetinin, S. 60

196

İKİNCİ BÖLÜM

AZERBAYCAN -AMERİKA İLİŞKİLERİ

(1991-2001)

A. Genel Değerlendirme:

SSCB’nin 1991 yılındaki, çöküşünün ardından diğer eski Sovyet Cumhuriyetleri gibi

Azerbaycan’da kendi bağımsızlığını ilan etmiş oldu. Ama diğer ülkelerden farklı olarak

Azerbaycan’ın bağımsızlık kazanması Moskova yönetimince olumlu karşılanmadı. Petrol ve

Doğal kaynaklarla zengin olan Azerbaycan’ı kendi kontrolünde tutmak için her türlü yolları deneyen ve hiçbir sonuca varamayan Emperyalist yönetim en sonunda katliam yolunu bile denemekten vazgeçmedi. 20 Ocak 1990 yılında Rus ordusu Bakü’ye girerek bağımsızlık için meydanlarda toplanan sivil ve silahsız Azerbaycan vatandaşlarına saldırarak. Bakü sokaklarında dünyada benzeri bulunmayan bir katliam yaptı. Bu katliam sonucu yüzlerce sivil insan öldürüldü bir o kadar da insan sakat kaldı. Ama yapılan bu vahşilikler Azerbaycan

Türklerinin bağımsızlık yolundaki mücadelesini hafifletmedi aksine daha da hızlandırdı .

Azerbaycan’da artan bağımsızlık için mücadele sonucunda 1991 yılının Ekim ayın 18’de

Azerbaycan 20. yüzyılda ikinci kez kendi bağımsızlığını ilan etti ve kendisini 1918 yılının

28 Mayısın da oluşturulmuş ve 1920 yılının 28 Nisanın da Rus Bolşevik Kızıl Ordusu tarafından işgal edilmiş Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin varisi ilan etti. Bacımsızlığın ilanının ardından Azerbaycan bağımsızlığını yeniden kaybetmemek için Birleşmiş Milletlere

(BM) üye olan tüm ülkelere Azerbaycan’ın bağımsızlığını tanımaları için yazılı mektupla müracaat etti. Çok kısa zamanda Azerbaycan’ın bu mektubuna tüm demokratik ülkelerden

197 olumlu cevaplar geldi. Uzun zaman Emperyalizm işgali altında bulunan Azerbaycan artık dış dünyayla kendisi ilişkiler kurma yoluna girmeye başlamıştı.

B. Azerbaycan -Türkiye İlişkileri

SSCB’nin çökmesi ve Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan etmesinin ardından tarihi, dini ve etnik yakınlıkları bulunan Türkiye ile ilişkiler hızlı bir şekilde gelişmeye başladı. Bu dönemin ilk lideri de 1990 yılının 20 Ocak olaylarından sonra devlet başına eski Sovyet yönetimince getirilen Ayaz Mütallibov’dur. Komünist rejimine bağlılığı ile tanınan

Mutallibov göreve başladıktan kısa bir süre sonra Türkiye’ye resmi bir ziyarete gitti. Bu ziyaret sonunda Türkiye ile Azerbaycan’ın ilişkilerini geliştirmek için dönemin Türkiye

Cumhurbaşkanı Turgut Özal 15 Mart 1991 yılında Bakü’ye resmi bir ziyarete geldi. Ama

Dağlık Karabağ’daki gelişmeler ve Halk Cephesinin Azerbaycan halkı içerisinde etkin güce sahip olması 1992 yılının Martında ’un istifa etmesi ve iktidara Elçibey’in gelmesi ile sonuçlandı. Elçibey dış politikasında Türkiye’ye diğer ülkelere göre öncelik tanıdı.

Ama, Elçibey’in Türkiye’ye verdiği bu öncelik, karşılık görmedi. Türkiye Elçibey’e gereken desteği veremedi ve 1993 yılının Nisan ayında ermeni ve Rus askeri birlikleri Karabağ dışında bulunan Azerbaycan’ın Kelbecer şehrini işgal etti. Bu olayların ardından 1993 yılının haziran ayında Suret Huseynov isimli bir ordu komutanı başlattığı darbe sonucunda Ebülfez

Elçibey yönetimini iktidardan devirerek Haydar Aliyev’in göreve gelmesini sağladı.

Türkiye Cumhuriyeti Azerbaycan’ın Bağımsızlığını tanıyan ilke devlet olmuştur.

Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerin en sıcak devri de Elçibey iktidarı devrinde olmuştur. Elçibey Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ilk resmi ziyaretini 1992 yılının

Haziranında Türkiye’ye yapmış. Burada Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİK)’nın

198 toplantısına katılmıştır.40 Bu devirde Azerbaycan’la Türkiye arasında olan ilişkiler yalnız ekonomik ve siyasi alanlarda değil ayrıca eğitim ve kültürel alanlarda da devam etmiştir. İlk defa 1992 yılının 19 Temmuzun da Türkiye’ye burslu olarak Azerbaycanlı örgenciler gönderilmeye başlanmıştır. Türkiye ayrıca Dağlık Karabağ probleminin çözümü yolunda her zaman Azerbaycan’ı desteklemiş ve bu desteğini şimdiye kadarda sürdürmektedir. Ama

Türkiye Cumhuriyeti Elçibey’e olan desteğini tam olarak yerine yetirememiş ve 1993 yılının

Haziran darbesinde seyirci kalmıştır. Elçibey’in darbe sonucu iktidardan uzaklaşmasının ardından işbaşına gelen Aliyev kısa bir zaman içinde batılı devletlere uyguladığı ambargo politikasına Türkiye’yi de katmış ama sonradan bu politikasından vazgeçmeye başlamıştır.

Aliyev döneminde Türkiye Azerbaycan ilişkileri zaman-zaman soğukluklar yaşanmasına rağmen olumlu devam etmiştir. Aliyev yönetimiyle Türkiye Cumhuriyeti arsında soğukluk oluşturan olaylardan biriside 1995 Mart olaylarıdır. Aliyev yönetimi 1995 yılının Mart ayında kendi iktidarına yönelik yapılan darbenin Türkiye’de ki bazı çevrelerce desteklendiğini iddia etmiştir. Bu olaylar sonunda Azerbaycan’da görevli olan birkaç Türkiye vatandaşı tutuklanmış ve Bakü’deki Büyükelçi Altan Karamanoğlu persona non grata ilan edilmiştir.

Son anda dönemin Türkiye Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in araya girmesiyle tutuklanan

Türk görevlileri Türkiye’ye iade edilmiştir.

Ama Haydar Aliyev’in , dönemin Türkiye Cumhurbaşkanı Demirel’le olan sıcak ilişkileri nedeniyle bu gerginlik kısa bir zaman içerisinde ortadan kaldırıldı ve Azerbaycan

Türkiye ilişkileri yeni bir boyuta Haydar Aliyev’in sözleriyle söylesek “Bir Millet İki

Devlet” boyutuyla ilerlemeye başladı.

40 “Anadolu Toprağında Görüşmeler”, Halk Gazetesi, 30 Haziran 1992.

199 Türkiye bu dönemde, Azerbaycan’la siyasi ilişkilerinin yanı sıra ekonomik ilişkilerini bir o kadar da geliştirmemiştir . Türkiye 1994 yılının Eylül ayının 20’de Bakü’de imzalanmış

“Asrın Anlaşması” Petrol anlaşmalarında yalnız bir şirketle temsil olunmuş ve bu şirketinde anlaşmalardan aldığı pay oranı 6,75 olmuştur.

Türkiye şimdiye kadar imzalanmış olan 19 petrol anlaşmasından sadece dördünde veya yüzde yirmi birinde pay sahibi olmuştur.41

1995 yılının Ekim ayında Türkiye’yle Azerbaycan arasında Askeri alanda eğitim, teknik ve bilimsel işbirliği anlaşması imzalanmıştır. Azerbaycan’sa aynı zamanda Türkiye için büyük öneme sahip olan Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattının çekilmesinde ısrarcı olmuştur.

2001 yılının Mart ayının 12’de imzalanmış anlaşmayla Azerbaycan doğal gazı

Türkiye’ye ihraç edilecektir. Böylece Türkiye bununla kendi ihtiyaçlarını karşılayacak kadara daha ucuza mail olan doğal gaz ala bilecektir.

Türkiye’nin ayrıca 1992 yılından bu yana Ermenistan’a kapattığı sınırlarını açmaması bu ülkeyle olan ilişkilerin sıkı olduğunu kanıtlıyor. İster Azerbaycan’da isterse de Türkiye’de devletin başında kimin olmasına bakmazsızın her iki ülkenin dış politikasının her zaman yabancı tehditlere karşı ortak olacağını görüyoruz.

C. Azerbaycan Rusya İlişkileri

41 MESİMOV,A. “Bağımsızlık Yıllarında Azerbaycan – Türkiye İlişkileri”, Avrasya Dosyası, (Azerbaycan Özel), C: 2, S: 1, İlkbahar 2001, s. 281.

200 1991 yılında Azerbaycan Bağımsızlığını ilan etse de Yönetimin başında halede eski

Komünist parti üyeleri durmaktaydı. 1990 yılının kanlı ocak katliamından sonra işbaşına gelen Ayaz Mutallibov’da ondan önceki halefi Abdurahman Vezirov’un yolunu devam ettirerek Rusya yönlü politika izlemeye devam etmiştir. Mutallibov yönetiminin Rusya yönlü politika izlemesinin en açık kanıtı BDT yani Bağımsız Devletler Topluluğuna üye olma imzasını atmasıydı.42 Bu kurum eski SSCB’NİN devamı olarak oluşturulmuştur. Ama parlamentoda o zaman AHC (Azerbaycan Halk Cephesi) üyelerinin çokluğu nedeniyle bu karar onaylanmamıştır.

Bu devirde Rusya diğer eski SSCB Cumhuriyetleri gibi Azerbaycan’ı da bağımsız olarak tanımamış ve onunla hiçbir anlaşma imzalamamıştır. 1992 yılının Şubat ayında

Rusya’nın Dağlık Karabağ’daki 366. Alayının Ermenilerle birlikte Azerbaycan’ın Hocalı kentinde katliam yapması Ayaz Mutallibov iktidarının istifasına neden olmuştur.

Azerbaycan’da Rusya’ya karşı olan nefretin arttığı bir devirde Rusya Azerbaycan’a karşı izlediği politikada değişiklikler yapmaya başlamıştır. Böyle ki 1992 yılının Nisan ayının

3’de Bakü’ye resmi ziyarete gelen dönemin Rusya Dışişleri Bakanı Andrey Kozırev

Rusya’nın Azerbaycan’ı bağımsız bir devlet olarak resmen tanıdığını açıklamıştır. Kozırev,

Azerbaycan Dışişleri Bakanı Hasan Hasanov ile görüşmesinin ardından Dağlık Karabağ sorununa da değinerek “bu sorunun çözümü Yeltsin için çok kolaydır” demiştir.43

Rusya’nın bölgede etkinliğini artırdığı bir zamanda 1992 yılının Haziran ayında

Azerbaycan’da iktidara Azerbaycan Halk Cephesi (AHC) geldi. Azerbaycan’ın bağımsızlığına her zaman büyük önem veren AHC bu bağımsızlığı tehdit edecek ülke olarak

42 İSMAYILOV,E, “ Azerbaycan Tarihi”, Öğretmen Yayınevi, Bakü 1995, s. 341. 43 “KOZIREV: Yeltsin Karabağ Anlaşmazlığını Birkaç Günde Çözer”, Azatlık Gazetesi, 7 Nisan 1992.

201 Rusya’yı görüyordu. AHC bu yüzdende iktidara geldikten sonra Rusya’yla Azerbaycan’daki

Rus üslerinin tasfiyesi için acil görüşmelere başladı. 7 Ağustos 1992 yılında Moskova’da yapılan iki taraflı anlaşma sonunda Rus askerlerinin geçici statüsü belli oldu. Böyle ki, iki yıl içerisinde sınır kuvvetleri emlakını Azerbaycan’a bırakarak ülkeyi terk edecekti44 Bu anlaşmalar dan sonra Rusya ile Azerbaycan arasında ilişkilerde bir gerilme başlanmış oldu.

Elçibey yönetimi Rusya’yla olan bu gerilmeni ortadan kaldırmak için ne kadar çaba sarf etse de fakat olumlu yanıtlar alamadı. Bağımsızlığı korumak için Rusya ve İran ile ilişkileri ilerletmeye devam etmişler.

Çünkü o zaman bağımsızlığını yenice kazanmış Azerbaycan’ın ABD ve Batı Avrupa ülkeleriyle direk ilişkisi yoktu. Batıyla tüm ilişkiler sadece Türkiye vasıtasıyla sağlana biliyordu.. Artık 23 Mayıs 1993 yılında Azerbaycan’daki sonuncu Rus ordusu birleşmesi General Şerbak’ın başkanlığında silahlarını Azerbaycan’da bırakarak ülkeyi terk etti.

Elçibey İktidarının Rusya’yla olan ilişkilerini etkileyen nedenlerden biride BDT’nin oluşmasından buyana Azerbaycan’ın bu kurum dışında kalmasıdır. Bu birlik 1991 yılının 8

Aralığında Beyaz Rusya’daki “Belovejskaya Puşka” denilen yerde eski SSCB üyesi Rusya,

Ukrayna ve Beyaz Rusya arasında imzalanmış anlaşmayla kurulmuştur.45 Böylece Rusya eski

SSCB’den ayrılmış tüm cumhuriyetleri bağımsız görmeye çalışmamış, onları yeni bir kurum altında kendi yönetmenliğiyle yönetmeye çalışmıştır. Bu yüzden Rusya Azerbaycan’ı bağımsızlığını ilan ettikten tam beş buçuk ay sonra Nisan 1992’de tanımıştır46

1992 yılının Ekim Ayında E. Elçibey Rusya’ya resmi ziyarete gitmiş ve bu ziyaret zamanı Azerbaycan’la Rusya arasında birçok anlaşmalar imzalanmıştır. Ama bu ziyarette

44 Azatlık Gazetesi, 13 Ağustos 1992. 45 http://www. cis.minsk.by/russian/cis_prof.htm 46 CEFERSOY, Elçibey Dönemi ,S. 102.

202 ilişkilere bir sıcaklık getirememiş ve Rusya E. Elçibey yönetiminin iktidardan uzaklaştırmak için Suret Hüseynov tarafından başlatılan darbeye gizlide olsa tam destek vermiştir.

AHC iktidarı ile anlaşamayan Rusya, Elçibey’den sonra iktidara gelen Haydar Aliyev ile anlaşmakta o kadar da zorluk çekmedi. Aliyev iktidara geldikten sonra ilk resmi ziyaretini

Rusya’ya yaptı.

Aliyev döneminde Rusya hatta Karabağ probleminin çözümü için oluştuırulmuş AGİT

(Avrupa Güvenlik ve İŞ Birliği Teşkilatı) Minsk Grubu eş başkanlığına getirildi. Bu karar aynı zamanda gergin ilişkiler yaşayan AGİT- Rusya ilişkilerinin yumuşatılması değil, aynı zamanda Rusya’nın problemin çözümü yolunda üzerine aldığı, “Bireysel Barışseverlik” isteğinin karşısının alınması idi47. Bu dönemde aynı zamanda Karabağ’da askeri yenilgiler artmış ve Azerbaycan’ı yeniden BDT üyeliğine katılması tartışmaları başlamıştır. 20 Eylül

1993’te Azerbaycan Parlamentosunun verdiği yetki üzerine 24 Eylül 1993 yılında Aliyev

Moskova’da toplanan BDT üye ülkeleri konferansına katılmış, üyelik anlaşmasını ve birkaç güvenlik ve ekonomik işbirliği anlaşmalarını imzalamıştır.48

D. Azerbaycan İran İlişkileri

1991 yılında bağımsızlığını bir yüzyılda ikinci kes kazanmış olan Azerbaycan’ın İran’la ilişkilerinin düzenlenmesi birinci için çok önemli idi. Ama bu ülkede 30 milyon civarında

Azerbaycan Türkünün yaşaması yenice bağımsızlığını ilan etmiş Azerbaycan’la ilişkiler kurmakta İran’ı ikilemeye sokmuştur. İran Türkiye ve Pakistan gibi Azerbaycan’ın

47 AHMEDOV,E. “Ermenistan’ın Azerbaycan’a Tecavüzü ve Uluslar arası Örgütler” , Tarih ve Onun Problemleri Dergisi Yayınları, Bakü 1998, s. 33. 48 NESİBLİ,N: “Azerbaycan ve Moskova- Erivan ve Tahran İttifakının Jeopolitik Kuşatması”, s.65.

203 bağımsızlığını ilk tanıyan devletlerden olmamıştır. Hatta dönemin İran Dışişleri Bakanı

Velayeti Kasım 1991’de SSCB’yi ziyaret ederken Bakü’ye gelmiş ve verdiği açıklamalarında

Sovyetler Birliğinin varlığına gerek olduğunu açıklamıştır. İran Azerbaycan’ın bağımsızlığını

1991 yılının Aralık ayında tanıdı. Ocak 1992’de İran Azerbaycan’da ilk resmi Büyükelçiliğini açtı. İran hatta Dağlık Karabağ sorununun çözülmesi için arabuluculuk misyonunu da üstlendi

.15 Mart 1992 yılında Tahranda Azerbaycan ve Ermenistan yetkilileri Dağlık Karabağ’da

“Ateşkes İçin Memorandum” imzaladılar.49 Ama 1992 yılının Haziran seçimlerinde

Azerbaycan’da iş başına gelen Elçibey’in İran’la olan ilişkilerinde gerginlikler yaşanmaya başlandı. Buna neden de Elçibey’in İran’da yaşayan yaklaşık 30 milyon çıvarındaki

Azerbaycan Türklerinin haklı davasını savunması ve o toprakların eski Azerbaycan toprakları olduğunu resmen söylemesi idi. Elçibey Haziran seçimlerinden bir gün önce Azerbaycan

Devlet Televizyonunda Yaptığı açıklamasında İran’ın parçalanacağına ilişkin kullandığı ifadeler50 İran yetkilileri tarafından endişe ile karşılanmıştır. Elçibey hatta 2 Şubat 1993 yılında yaptığı bir açıklamasında İran’da yaşayan Azerbaycan Türklerinin Azerbaycan vatandaşları ile aynı haklara sahip olduğunu söylemiştir. Elçibey İran’la ilişkilerini eşit şartlar altında kurmaya ve İran’daki 30 milyonluk Azerbaycan Türkünün halklarının korunmasını bu devletten resmi olarak talep ediyordu. Güney Azerbaycan Sorunu Elçibey yönetimi ile İran arasında ilişkileri büyük bir çıkmaza sokmuştur. Elçibey resmi olarak İran’a birkaç kes davet almış ama kendisi bu daveti kabul etmemiştir. Nedeni ise İran’da Azerbaycan Türklerinin kendi dilinde gazete veya dergi çıkarmasına, mili kültürünü yaşatmasına izin verilmemesi olmuştur.51 İran’ın ayrıca bu dönemde Türkiye ve Azerbaycan tarafından bloke edilmiş

Ermenistan’a petrol, doğal gaz ve yiyecek vermesi ilişkileri daha da gerginleştirmiştir.

Elçibey hükümeti ile bu tür politik savaş İran’ın Haziran 1993’te Rusya desteği ile Elçibey’e karşı başlatılmış olan darbeye destek vermesine getirip çıkarmıştır.

49 RAMEZANZADEH,A. “İran’s Role As Mediator in the Nagorna Karabah Crisis” http:// poli.vub.ac.be/publi/ 50 E. ELÇİBEYİY’in 6 Haziran 1992 yılında Azerbaycan Devlet Televizyonunda Yaptığı Konuşma 51 CEFERSOY, Elçibey Dönemi,. 118-119.

204 1993 yılında Elçibey’in Bakü’yü terk edip Nahçivan’a gitmesinin ardından devletin başına gelen Haydar Aliyev Azerbaycan’ın dış politikasında köklü değişikler yapmaya başladı. Aliyev Elçibey döneminde Rusya ve İran’la olan soğuk ilişkilere sıcaklık getirmeye

çalıştı. Bunu az da olsa başarmış oldu. Ama Aliyev’in İran’a yönelik uyguladığı sıcak politika

İran resmileri tarafından olumlu karşılanmadı.

1993 yılının Ekim ayında İran’la Azerbaycan arasında Ekonomik ve Siyasi İşbirliği

Hakta Anlaşma imzalandı. Ama ABD’nin ısrarlı isteği üzerine İran şirketlerinin petrol anlaşmalarından uzaklaştırılması gerginliği artırdı. İran’ın tecrit edilmemesinin savunan

Aliyev Talış Deniz Petrol Anlaşmasında İran’a % 10 pay vermiştir.

Daha sonra Azerbaycan’da Güney ve Kuzey Azerbaycan’ın birleştirilmesine yönelik hareketliliğin artması, bu yönde Azerbaycan’da siyasi kurum ve kuruluşların kurulması ve onların faaliyetine Aliyev’in göz yumması ve 1995 Mart darbesinin ardından, darbeni yapan

Ruşen Cavadov’un kardeşi Mahir Cevadovun ‘İran’da barınması ve Aliyev’e karşı set suçlamalar yapması ilişkileri yeniden her iki ülke açısından büyük bir çıkmaza sokmuştur.52 ilişkilerin bozulmasında en temel nedenlerden biri olan Hazar Denizi’nin sektörlere bölünmesi konusunda bir anlaşma sağlanmamıştır. İran’ın Hazar’ın hukuki statüsü konusunda görüşü şöyledir: kıyıdan 12 mil açığa kadar olan yerler Hazar’ın etrafındaki ülkelere ait olacak, kalan bölümünün ise ortak yönetilmesi gereklidir.

Azerbaycan’sa sektörlere bölünme fikrini savunmaktadır. İran’la Azerbaycan arasında bu gerginlik 2001 yılının Ağustos ayında İran askeri uçaklarının Azerbaycan hava sınırını birkaç kes bozması ile daha da arttı.

52 BAYIR,E; ASLANLI, A: “Tehdit Merkezli Bir Dış Politika:İran’ın Azerbaycan Politikası”, Stratejik Analiz, C.2, S. 18, Ekim 2001, s.51.

205

Türkiye Ermenistan’a ambargo uyguladığı halde, İran bunu aksine olarak Dağlık

Karabağ Savaşı’nda Karabağ Ermenilerine yiyecek, yakıt ve hatta silah yardımı etti. Bu da

Aliyev iktidarı tarafından olumlu karşılanmadı. İlişkilerin gittikçe bozulmasına tek bu tür işler neden olmadı. 1994 yılında imzalanmış olan “Asrın Anlaşmalarında” İran şirketlerine yer verilmemesi, Hazar denizi statüsü ve 1992 yılında imzalamış olan Tebriz kentinde

Azerbaycan Konsolosluğunun açılması ile ilgili anlaşmanın yerine getirilmemesi olmuştur.

2001 yılında İran’la Azerbaycan arasında ilişkileri gerginleştirmek açısından önemli olan problemlerin halen de çözümünü bulamadığını görüyoruz.

E- Azerbaycan-Avrupa İlişkileri

1. Azerbaycan-İngiltere

Komşu ülkelerle ilişkilerini geliştirmekte ısrarlı olan Azerbaycan, aynı ilişkilerin Avrupa

ülkeleri ile de olmasında israflı idi. İngiltere BM beş daimi üyesinden biridir. Azerbaycan

üçün bu devletle karşılıklı işbirliği yapmak, çok büyük siyasi ve uluslar arası önemi vardır.

Diğer Batı Avrupa ülkeleri gibi de Kafkasya’da ve Azerbaycan’da özel siyasi ve ekonomik

çıkarları vardır. Azerbaycan’ın uygun jeostratejik durumu ve Avrupa-Asya ulaştırma hatlarının merkezinde olması BDT ülkeleri içerisinde bağımsız politika izlemesi, dış politikasında batı ve Avrupa yönlü politikalara öncelik tanıması bu ülke ile kurulmuş ilişkilerin kuvvetlenmesine neden olmuştur. İngiltere’yle Azerbaycan arasında ilk resmi ilişkiler 1992 yılının 15 Temmuzun da Brayn Foll’un Azerbaycan’a Büyükelçi tayin edilmesi ile başlamıştır. 1994 yılının Şubat ayının 23’de Azerbaycan’la B.K. arasında dostluk, ekonomik, siyasi, kültürel alanlarda anlaşmalar imzalanmıştır. Ayrıca 24 Eylül 1994 yılında

206 Bakü’de imzalanmış olan “Asrın Anlaşmasında” B.K.’ da petrol şirketleri katılmış ve büyük

ölçüde pay sahibi olmuşlar. Bu şirketler şunlardır: “B.P”, “Con Brown”, “Kayzer İncirining”,

“Ci-Pi-Ti”, “Yord-Layd”.

2- Azerbaycan-Fransa

Fransa SSCB’nin çöküşünden sonra bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan Cumhuriyetini

1992 yılının Ocak ayının 3’de resmen tanıdı ve Azerbaycan’la diplomatik ilişkiler kurdu.

1992 yılının Mart ayının 26’da Jak Perren Fransa’nın Azerbaycan’daki ilk resmi Büyükelçisi olarak atandı. Fransa Azerbaycan’ın bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü de tanımıştır.

Aralık 1996 yılında AGİT’in Lizbon Zirve Toplantısında Karabağ probleminin çözümüne dair kabul edilmiş belgeye en büyük destek veren ülkelerin başında Fransa da vardı. Fransa aynı zamanda Azerbaycan’ın Avrupa ile ilişkililerinde önemli yer tutmaktadır. Bu ülkenin de diğer

Avrupa ülkelere gibi Azerbaycan’da siyasi ve ekonomik çıkarları vardır.

3- Azerbaycan- Almanya İlişkileri

SSCB’nin çökmesi yeni bağımsız devletleri ortaya çıkardığı gibi bazı devletlerin de birleşmesine neden oldu. 2. Dünya savaşından sonra Batı ile SSCB arasında paylaşılan

Almanya 1990 yılında birleşerek Almanya Federal Cumhuriyeti adını aldı. Azerbaycan’la

Avrupa ülkeleri arasında ilk resmi ilişkiler de Almanya ile kurulmuştur. Almanya 1991 yılının

Aralık ayının 12’de Azerbaycan’ı resmen tanımış ve onunla her türlü iş birliğine hazır olduğunu açıklamıştır. 1992 yılının Şubatında Bakü’de Almanya Büyükelçiliği aynı yılın

Haziran ayında Bonn şehrinde Azerbaycan Büyükelçiliği açıldı. Dağlık Karabağ Sorunu ile ilgili olarak Almanya Bundestagının Kafkasya Üzre Komisyon Başkanı Villi Vimer Aralık

207 1993 yılında Haydar Aliyev’le görüşü zamanı şu sözleri söylemiştir: “Sınırları zorla değişmek isteyenler bilmelidir ki Almanya onları desteklemiyor”. Almanya aynı zamanda Azerbaycan’a en çok sosyal yardım yapan bir Avrupa Birliyi ülkesidir.

F- Azerbaycan Amerika İlişkileri

1- ABD- Azerbaycan İlişkilerinin Tarihi

ABD’yle Azerbaycan arasında ilişkiler 1990’lada değil, ondan daha öncelere, 1918 yılında Doğuda kurulmuş ilk demokratik cumhuriyet olan-Azerbaycan Halk Cumhuriyeti ile başlamıştır. 1917 yılı Ekim devrimi batılı devletlerin ve ABD’nin Güney Kafkasya’ya olan ilgisini artırdı. Bolşeviklerin savaşan ülkelere barış kararnamesi ile müracaat etmesi

ANTANTA tarafından Kafkas cephesine dikkati artırmayı gerektiriyordu. o zamanki

Tiflis’teki ABD Konsolosu Devlet Departmanına gönderdiği telgrafta, Transkafkasya’nın yerli halkının çoğunluğunun ve ordunun Bolşeviklerin ardınca gitmekten yana olmadığın hatırlatıyordu. 9 gün sonra gönderdiği 2. telgrafta Smit, Bakü’nün Bolşeviklerin elinde olduğunu göstermekle beraber Transkafkasya halkının çoğunluğunu Bolşevikleri ve onların liderlerini tanımak istemediklerini, ayrıcı bakışa taraftar olmadıklarını yazıyordu. Ancak ABD hükümeti Rusya’nın parçalanmasından ihtiyat ederek Transkafkasya Komiserliğine mali yardım göstermeği gereksiz gördü. Bunun ardından Transkafkasya Federasyonu da başarılı olamamış ve 26 Mayıs 1918 yılında kendisini fes etmiştir.53 Transkafkasya Federasyonunun

çöküşünün ardından ilk olarak Gürcistan 26 Mayıs 1918 yılında Bağımsızlığını ilan etti.

Bunun ardında 28 Mayıs 1918’de Azerbaycan kendi bağımsızlığını ilan etti. Bağımsızlığın kazanılması ve yürütülmesi kolay olmadı. Çünkü 1. Dünya Savaşını sürdüğü bir zamanda

53Azerbaycan, (dergi), Azerbaycan Kültür Derneği Yayını, Ankara 1 Şubat 1999, s.16.

208 yeni devletlerin bağımsızlıklarını koruması ve o zamanki süper devletlerle normal ilişkiler kurması çok zor bir görevdi.

Yenice bağımsızlığını ilan etmiş olan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin o zamanki yöneticileri de bunun bilincinde idiler. Bu geçici zor durumdan çıkmanın tek yolu vardı, o da

Osmanlı devletinin Dış İşleri Bakanlığından yararlana bilmekti. Bu maksatla Dışişleri Bakanı

M. Hacinski Osmanlı Dışişleri Bakanlığı’na çektiği telgrafta gösteriyordu ki, “büyük devletin esas işi batılı devletlerle ilişki kurmaktır. Azerbaycan devleti de yeni kurulduğu için Avrupa merkezlerinde temsilcilikler kurmakta zorluk çekiyor. Bu durumda Osmanlı devleti elçileri vasıtası ile batılı devletlerle Azerbaycan arasında aracı olmayı kabul etmenizi rica ediyorum”.

Müracaat üzerine 4 Haziran 1918’de “Osmanlı Devleti Hükümeti ile Azerbaycan hükümeti Arasında “Dostluk ve İşbirliği Anlaşması” imzalandı. Dönemin Başbakanı F. H.

Hoyski ve Dışişleri Bakanı Adil Ziyadhan 10 Kasımda ABD Başkanı Wudro Wilson’a telgrafla müracaat ettiler. Telgrafta Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının dünya devletleri tarafından tanınmasına Başkan W.Wilson’un yardım etmesi rica olunuyordu. 1919 yılında 1. Dünya Savaşının bitişinin ardından Versay Barış Konferansı çağrıldı. Bu konferansa Azerbaycan’da davet edilmiştir. Yeni kurulmuş Cumhuriyetlerin temsilcileri

İstanbul’da olduğu zaman Versay Konferansının kararı ile Rusya’nın güneyinde siyasi ve ekonomik durumu öğrenmek için 30 kişiden oluşan özel komisyon oluşturulup bu bölgeye gönderilmiştir. temsilciler 3 heyete bölünmüştür. Onlardan biri Kafkasya’da olan durumu

öğrenmeli idi. Bu bölüme Amerikalı albay Benjamin Burçeg Moore başkanlık ediyordu.

Moore’nin Azerbaycan’a vasilik edebilecek ülkeyi öğrenmek isteğine cevap olarak A.M.

Topçubaşov şunları söylemiştir: “bizden maddi hiçbir şey ummayacağı ve başkan Wilson’un

14 barış prensibinin evrensel ve manevi değerlerine dayanması halinde, ABD Azerbaycan için

209 manda devlet olabilir“. Böyle bir durumda Azerbaycan heyeti Paris Barış Konferansı

Başkanına, ABD, İngiltere, Fransa ve İtalya başkanlarının adına birer mektup yazdı. Mektupta

şu sözler vardı, “28 Mayıs 1918 yılında bağımsızlığını ilan etmiş olan Azerbaycan

Cumhuriyeti’nin 4 milyon nüfusu ve 100 bin kilometre kare arazisi vardır”. Ama Amerika

Başkanı Wilson’da yenice bağımsızlığını ilan etmiş Azerbaycan hakta çok az bilgisi var idi.

Bu yüzden o zamanki Baş Bakan A.M. Topçubaşov Azerbaycan’ın ekonomi ve mali durumu hakkında dosyaları etnik yapısı hakkında bilgileri ABD Başkanına gönderdi. Amerika ile sıcak ilişkiler kurmak için ABD’nin tanınmış şirketlerinden birinin başkanı Maks Robinson,

Azerbaycan heyetinin mali danışmanı tayin edilmiştir. Robinson, piyasada uygun fiyatlarla

Azerbaycan’dan petrol alınmasını buna mukabil Azerbaycan’da ABD’den manifatura malları ithal etmesini önermekte idi. Ama tüm bu çabalara rağmen o zamanki ABD yönetimi Rus

Bolşevik Kızıl Ordusunun Azerbaycan’ı 1920 yılının 28 nisanında işgal etmesine sessiz kaldı.

2. Ayaz Mütallibov Döneminde Azerbaycan-ABD İlişkileri

Ayaz Mutallibov dönemi bağımsız Azerbaycan Cumhuriyetinin tarihinde çok kısa bir devri kapsamıştır. Bu devirde Azerbaycan bağımsızlığını yenice ilan etmiş ve batıyla o kadar da köklü ilişkiler kuramamıştır. Mutallibov dönemi genel olarak AHC-Mutallibov rekabeti ile daha çok yadda kalmıştır. Ama bunun dışında komşu ülkelerle ve ABD’yle ilişkilerinde temeli koyulmuştur. Ama bu ilişkilerin ortaya çıkmasını söylemeden önce Mutallibov’dan

önce ve Mutallibov zamanında Azerbaycan’daki siyasi duruma kısaca değinelim.

1988 yılının Şubat ayının 13’de Azerbaycan sınırları içerisinde bulunan Dağlık Karabağ

Özerk Bölgesi’nde (DKÖB) yaşayan ermecilerin bu bölgedeki idari kurumlara Ermenistan

Sosyalist Cumhuriyetinin bayrağını asması ve DKÖB yönetim kurulunun olağanüstü bir

210 toplantı yaparak, özerk bölgenin Ermenistan’a birleştirilmesine ilişkin karar alması

Azerbaycan’da geniş toplumsal tepkiler oluşturdu. Bununla da Ermenilerin Azerbaycan topraklarına olan esassız iddiaları resmiyete dökülmüş oldu. Böyle bir durumda Azerbaycan halkı Komünist Parti dışında çeşitli küçük ve büyük kurumlar altında örgütlenmeye başladı.

17 kasım 1988 yılında Bakü’de tahminen 1 milyon kişinin katıldığı mitingler başladı.

Başlayan bu mitingler 5 Aralık 1988 tarihine kadar aralıksız olarak devam etmişedir.

Durumun Azerbaycan’da kendileri için olumsuz olduğunu gören SSCB yönetimi 24 Aralık

1988 yılında Bakü ve Azerbaycan’ın 17 ilinde olağanüstü hal ilan etti. Ama bu durum

Azerbaycan’da başlayan Halk Harekatını durduramadı. Halk artık meydanlarda

örgütleniyordu. Bu örgütlenmenin de başında 1988 yılında oluşturulmuş Azerbaycan Halk

Cephesi duruyordu. 16 Temmuz 1988 yılında Bakü’de Azerbaycan Halk Cephesi kuruluş kongresi yapıldı. Kongrede AHC başkanlığına Sovyetler döneminde milliyetçilik ve vatanseverlik yüzünden tutuklanmış ve tutuklanmasına rağmen düşüncelerinden vazgeçmeyen

Ebülfez Elçibey getirildi.

Ekonomik alanda “Bölgesel Kendini Yönetim” yaklaşımını kabul eden AHC,

Azerbaycan toprakları, suları, madeni kaynakları ve diğer doğal zenginlikleri üzerinde cumhuriyetin tam ekonomik egemenliğini savunmaktaydı.54 Azerbaycan’daki bu gelişmeler

SSCB Yüksek Sovyet Prezidyumu’nun (Başkanlık Divanı) olağanüstü hal ilan etme kararının alınmasıyla sonuçlandı. 16 Ocaktan başlayarak halkın Bakü’nün giriş ve çıkış noktalarında ve askeri üslerin etrafını barikatlarla kuşatması SSCB Birlik Sovyet’inin Başkanı Yevgeni

Primakov tarafından Bakü’de “Olağanüstü hal ilan edilmeyecek” açıklamasını yapmasına neden oldu. Ancak SSCB Yüksek Sovyet Prezidyumu 19 Ocakta Bakü’de olağanüstü hal ilan

54 CEFERSOY,Elçibey Dönemi, S. 17

211 etme kararını aldı. Ama karar yürürlüğe girmeden önce Rus askeri birlikleri 19 Ocak akşam saat 3’de Bakü’ye girerek meydanlara toplanan ve kendi hak ve özgürlüğünü talep eden sivil insanlara karşı katliam yaptı. Sovyet Ordusunun 20 Ocak’ta ateşli silah kullanarak Bakü’ye girişi sonucunda, resmi açıklamalara göre 131 kişi ölmüş, 744 kişi yaralanmış, 400 kişi göz altına alınmış ve 4 kişide kaybolmuştur.55

Tüm bu olayların ardından Azerbaycan Komünist Partisi birinci sekreterliği görevine

Vezirov’un yerine Mutallibov getirildi. Muhalefetin karşı çıkmasına rağmen Mutallibov 8

Eylül 1991 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimlerine gitti ve Cumhurbaşkanı seçildi.

Mutallibov’un Cumhurbaşkanlığı sadece 6 ay sürdü. Bu kısa zaman içinde

Azerbaycan’ın bağımsızlığı yabancı ülkeler tarafından artarda tanınmaya ve uluslararası

örgütlere tam üyelik olmakla devam etti. Mutallibov ilk resmi dış gezisini İran’dan başlamış ve bu ülkede Nahçivan’a geçiş için yol verilmesini istemiştir. Mutallibov 1992 yılının Ocak ayında Türkiye’ye resmi ziyarete gelmiş ve Türkiye ile Azerbaycan arasında Dostluk İşbirliği

Anlaşması imzalanmıştır56.

Mutallibov’un Cumhurbaşkanlığı döneminde Azerbaycan 8 Aralık 1991 yılında İslam

Konferansı Örgütüne, 20 Ocak 1992’de AGİT ve 2 Mart 1992’de BM’ye tam hukuklu üye kabul edilmiştir. Mutallibov iktidarının dış politikasında Rusya ve İran’a öncelik tanımaları, batı ve ABD’yle ilişkiler kurmasında isteksizliğe neden olmuştur. Aynı zamanda ABD de yenice SSCB’den ayrılmış ve bağımsızlığını ilan etmiş Azerbaycan’ın nasıl bir dış politika izleyeceğini görmek için bir süre beklemekle yetinmiştir.

55 İSMAYILOV, Azerbaycan, S.331 56 “İlişkilerde Yeni Dönem”, Halk Gazetesi 28 ocak 1992.

212 ABD’yle Azerbaycan arasında ilk resmi ilişki Aralık 1991’de ABD’nin Azerbaycan’ın bağımsızlığını resmen tanımasından başlamıştır.57

ABD’nin Azerbaycan’ın bağımsızlığını tanımasıyla Azerbaycan dış politikasında değişikliler yaşandı. Şimdiye kadar kendi güvenliğini korumak için Rusya ve İran’la sıcak ilişkiler kurmak zorunda kalan Azerbaycan artık batıya bir çıkış ve oradan gelen siyasi desteğin güvenilir olmasına inanmaya çalışıyordu. ABD’yle Azerbaycan arasında bu ilişkiler zemininde 1992 yılının Şubat ayının 12’de dönemin ABD Dışişleri Bakanı Ceyms Beyker

Bakü’ye geldi. ABD’li yetkilinin gelişinin amacı Azerbaycan ekonomisinin ve insan haklarının nasıl olduğunu ve Bağımsızlığını yenice ilan etmiş bu Güney Kafkasya ülkesinin eski SSCB başkenti Moskova’ya ne kadar bağlı olup olmadığını öğrenmek olmuştur. Ceyms

Beyker’in bir günlük kısa ziyaretinin ardından Azerbaycan’a daha bir ABD’li yetkili geldi.

1992 yılının Şubat ayının 17’de ABD Dışişleri Bakanı Özel İşler Üzere Büyükelçisi Nikolas

Sangoya Bakü’ye geldi. ABD’li yetkili Bakü’de Azerbaycan Cumhurbaşkanı sözcüsü Mithat

Abbasov ile Bakü’de ABD Büyükelçiliğinin açılmasıyla bağlı anlaşmaya vardı.58

Azerbaycan’ın ABD’yle iyi ilkiler kurmasını engellemeye çalışan Rusya Dağlık Karabağ

Ermenilerini yeniden Azerbaycan topraklarını işgal etmesi için ve Azerbaycan’da güvenliği bozmak için alarma geçti. Karabağ’da yeni Ermeni işgalleri ve katliamları başladı. Dağlık

Karabağ Ermeni işgalinin artmasına Azerbaycan yönetiminin sessiz kalması halk arasında yönetime karşı büyük tepkiler oluşturdu. 1992 yılının Şubat ayının 26’da Ermeni ve Rus 366.

Alayı’nın Karabağ Azerbaycan nüfusunun çoğunluk oluşturduğu Hocalı kentinde soykırım yapması Azerbaycan’da Ermenistan, Rusya ve Azerbaycan yönetimine karşı çok sert tepkilerle karşılandı. Ermeni ve Rus askerleri tarafından yapılan bu katliam sırasında 450 kişi

öldürülmüş, 400 kişi yaralanmış ve bir o kadar da sivil halk kaybolmuş veya rehin alınmıştır.

57 HASANOV,A. “Anlaşılmaz İlişkilerden Stratejik İşbirliğine Doğru (Ekim 1991 – Ağustos 1997)”, Azerbaycan Üniversitesi Yayınları, Bakü 1997, s.30 58 NESİROV, Azerbaycan – ABD , S. 22.

213 Azerbaycan’da yönetime karşı olan bu tepkiler sonucunda 6 Mart 1992 yılında Ayaz

Mutallibov İstifa etmek zorunda kaldı. Böylece Azerbaycan yeni bir siyasi sürecin içine girmiş oldu.

3. Ebülfez Elçibey Dönemi Azerbaycan–ABD İlişkileri

Ayaz Mutallibov’un istifasının ardından o zamanki Azerbaycan Yüksek Sovyet’i

Cumhurbaşkanı görevlerini yürütmek için devletin başına geçici bir başkan atadı. Bu o zaman

Yüksek Sovyet Başkanlığını yürüten Yakup Memmedov oldu. 25 Marta 1992 yılında yüksek Sovyet’in verdiği kararla Azerbaycan’da 7 haziran 1992 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimine gidildi. 13 haziran 1992 yılında Azerbaycan Merkez Seçim Kurumunun yaptığı resmi açıklamaya göre adaylardan Ebülfez Elçibey geçerli oyların %59,4’ünü alarak, 16

Haziran’da yemin ederek Cumhurbaşkanlığı görevine resmen başladı.

E. Elçibey’in seçim programında Karabağ probleminin çözümü ülkenin siyasi olarak bağımsızlığının güçlenmesine ve ekonomik olarak gelişmesinde esas olarak nitelendiriliyordu.59

Elçibey yönetiminde kendisinden önceki yönetim gibi dış politikada Rusya ve İran’la iyi ilişkiler kurmaya öncelik veriyordu. Fakat Rusya’yla ne kadar sıcak ilişkiler kurmaya çalışsa da, aynı zamanda bağımsızlığa yönelik en büyük tehdit olarak ta Rusya’nı görüyordu.

ABD’yle Azerbaycan arasında Mutallibov döneminde olan çok kısa süreli ilişkiler

Mutallibov’un istifasından sonra yeni bir sürece girdi. 17 mart 1992 Yılında ABD

Azerbaycan’da resmi olarak ilk büyükelçiliğini açtı. Açılış konuşmasını yapan o devrin

59 “Azerbaycan Cumhurbaşkanı Adayı Ebülfez Elçibey’in Seçim Programı”, Azatlık Gazetesi, 3 Haziran 1992

214 ABD’nin Azerbaycan’daki temsilcisi Robert Finn Büyükelçiliğin açılmasının her iki devlet açısından karşılıklı ilişkilerin gelişmesine ve Azerbaycan hakta doğru, güvenilir haberlerin

ABD’ye zamanında ulaşacağına yardım edeceğini söylemiştir.60 Riçard Mayls’sa ABD’nin

Azerbaycan’daki ilk Büyükelçisi tayin edildi. Bu dönemde Azerbaycan ABD ilişkileri karşılıklı anlaşmazlık içerisindeydi. ABD’yle kurulan ilişkilerin ardından 1992 yılının Nisan ayında ABD Senatosunun AGİT üzere komisyon başkanı Dennis de Konsinin başkanlığı altında Kongre heyeti Bakü’ye resmi ziyarete geldi.61 Bu ziyaretin amacı Azerbaycan cumhuriyeti hakta geniş bir bilgi toplamak, Dağlık Karabağ hakta gerçekleri öğrenmek ve

Azerbaycan’ın Türkiye, Rusya, İran’la ilişkilerinin nasıl olduğunu öğrenmekti.

1992 yılının Mayıs 19’da ABD Dışişleri Bakanlığından bildirilmiştir ki,Amerika Dağlık

Karabağ’da ve Nahçivan’da savaş ve şiddetin gittikçe artmasını kınıyor ve toprakların statüsünün tek yanlı olarak değişilmesinin kabul edilemeyeceğini savunuyor.62 Azerbaycan’da

Haziran 1992’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından ABD yönetiminin yaptığı açıklamada seçimin demokratik ortamda yapıldığını ve bunun Azerbaycan’ın yeni yönetiminin uluslararası hukuk ve yasal normlara sadık olacağını kanıtladığını belirtmiştir.63

Azerbaycan’daki bu iktidar değişikliğinin ardından ABD Güney Kafkasya’da önemli jeostratejik bir öneme sahip olan Azerbaycan’la ilişkilerini, geliştirmeye ve buradaki tüm siyasi olaylarda etkili olmaya çalışmıştır. Bu amaçla 1992 yılının Temmuzunda AGİT

Helsinki Zirve Toplantısında ABD Başkanı George Bush, Azerbaycan Cumhurbaşkanı

Elçibey’e resmi bir mektup yolladı ve ülkesinin Azerbaycan’la tüm alanlarda ilişkiler kurmaya ve bu ilişkileri geliştirmekte duyarlı olduklarını belirtmiştir.

60 Azerbaycan Gazetesi, 18 Mart 1992, s.2 61 NESİROV,Azerbaycan - ABD, S.22. 62 HASANOV, Azerbaycan’ın Dış Politikası, S.146. 63 CEFERSOY, Elçibey Dönemi, S.139.

215 Bu ilişkiler sonucunda 1992 yılının Eylülün de Azerbaycan’la ABD arasında “Deniz

Ötesi Özel Yatırım Korporasyonu”, 1993 yılının Nisan ayının 13’de Azerbaycan

Cumhuriyetiyle ABD hükümeti arasında “Ticari İlişkiler Hakta” anlaşma imzalanmıştır.

Azerbaycan ABD ilişkilerinin gelişmesinde özellikle petrol faktörü da ön plana çıkmıştır.

Diğer yandan Azerbaycan tam olarak ABD’ye Ermenistan’la olan savaşın tam nedenini anlatamadı. Tabi ki bununda bir çok nedeni vardır. Bu nedenlerden en esası,ABD’de güçlü bir

Ermeni lobisinin olmasıydı. ABD’deki Ermeni lobisi Azerbaycan’ı bu haklı savaşta haksız

çıkartıyor ve senatodaki Ermeni yönlü senatörler aracılığıyla bunu Amerikan yönetimine kabul ettirmişler.

Amerika savaş nedeniyle Azerbaycan’ın kendi sınırlarını Ermenistan’a kapatmasını

Ermenistan’a yönelik ekonomik ve siyasi ambargo olarak değerlendirmiş ve Azerbaycan hükümetini insan haklarını korumamakta suçlamıştır.

ABD Kongresi 24 Ekim 1992’de 2532 sayılı “Özürlüklere Yardım Yasası”nı onayladı.

Fakat bu yasaya ek olarak 907 sayılı ek maddeyle birlikte. 907 sayılı ek madde,

Azerbaycan’ın eski Sovyet Cumhuriyetlerine başlangıç için 460 milyon dolar olarak düşünülen yardımın dışında tutulmasını öngörmekteydi. Ek maddeye göre, “Bu ve Benzeri

Yasalar Kapsamında Azerbaycan’a Ekonomik, Yardım Sadece ABD Devlet Başkanının,

Azerbaycan yönetiminin Ermenistan ve Dağlık Karabağ’a yönelik tüm ambargoları ve her türlü kuvvet kullanımını sona erdirdiğini tespit ettiği ve bu konuda Kongreye bilgi verdiği zaman ”yapabilecekti64 Bunun yanı sıra ABD Rusya ve Türkiye’yle birlikte Ermenistan’ı işgal ettiği bölgelerden çıkmaya çağırmıştır. 1993 yılının Haziran’ın da Bakü’ye ABD’nin

64 ASLANLI, A. “ABD’de Adaletsizliğe Verilen Ara: 907 Sayılı Ek Maddenin Uygulanmasının Durdurulması”, Stratejik Analiz, C.2, S.21, Ocak 2002, s.57

216 Dağlık Karabağ temsilcisi Jon Mareska ve Yeni Bağımsız Devletlerle İlişkiler temsilcisi

Stroub Talbott gelmiştir. Onlarında Bakü’ye gelişinin amacı Dağlık Karabağ problemi ve bu problemin AGİT çerçevesinde çözüm yollarını sağlamak olmuştur.

Böylece E. Elçibey döneminde Azerbaycan’ın dış politikasına, özelliklede ABD’yle olan ilişkilerine ana hatlarıyla araştırmaya çalıştık. E. Elçibey iktidarı kısa bir zamanı (1992

Haziran – 1993 Haziran) kapsıyor. Bu devirde Azerbaycan yönetiminin ABD’yle olan ilişkileri ilk başlarda normal olmuşsa da sonralar ABD’deki Ermeni lobisinin yönetime baskısı sonucunda ilişkiler büyük ölçüde bozulmuştur. Azerbaycan’da Elçibey’in Rusya ve

İran desteğiyle yapılan iç darbe sonucunda iktidardan uzaklaşmasıyla ilişkilerde uzun bir zaman soğukluklar yaşanması devam etmiştir. Elçibey’in İktidarının ardından Azerbaycan’da yönetime gelen Aliyev’in dış politikasında ABD’nin önemi tamam farklı olmuştur.

5. Haydar Aliyev Dönemi Azerbaycan Dış Politikası ve ABD

Bir önceki bölümde söylediğimiz gibi Haydar Aliyev’in Azerbaycan’da işbaşına gelmesiyle Azerbaycan’ın dış politikası büyük ölçüde değişildi. Elçibey döneminde izlenen

Türkiye ve Türkiye aracıyla Batıya dönük politika yerini Rusya ve İran yönlü politikaya verdi. Aliyev’in iktidarının ilk yıllarında izlediği bu politika İster Azerbaycan’da isterse de batılı ülkelerde fazlasıyla eleştirildi. Ama Aliyev’in iktidara geldiği ilk devri hatırlasak bu devirde yenice bağımsızlığını ilan etmiş, ekonomik, askeri yönden çok zayıf olan bir

Azerbaycan vardır. Diğer yandan Rusya ve İran’ın açık olarak Azerbaycan’a baskıları bağımsızlığı iyice zora sokmuştu. Rusya’nın iç ve dış politikasını haleflerine oranla daha iyi bilen Aliyev Rusya’yla olan ilişkilerine yeni bir şekil verdi. Bu amaçla Aliyev ilk resmi ziyaretini de Rusya’dan başladı. Ziyaret sırasında Aliyev Rusya Federasyonu (RF)

Cumhurbaşkanı Boris Yeltsin ve Başbakan Viktor Çernomirdin’le görüştü. Görüşmelerinde

217 Aliyev kendisinden önceki devlet başkanından farklı bir politika izleyeceğini, Rusya’yla ilişkilerini geliştireceğini ve BDT’ ye üye olmak isteğini bildirmiştir.65 Fakat Rusya’yla yakınlaşma girişimlerinin Karabağ’da Ermeni işgallerini durduramaması ve ekim 1993 yılına kadar süren Ermeni saldırılarında 6 ilin Ermenilerce işgali, Aliyev yönetiminin Rusya’yı yatıştırma politikasının sona erdirmesine neden olmuştur.66 Bunun ardından Aliyev yönetimi batılı şirketlerle Petrol anlaşmaları imzalamak için görüşmelere başladı. Amaç ise bu şirketler vasıtasıyla Batı ve ABD’yle bozuk olan ilişkilerini geliştirmek, Rusya’nın ülke üzerindeki etkisini azaltmak ve en esası kendi iktidarına Avrupa ve ABD’den güvenilir desteği almak olmuştur. Ama bu politikayı izlediğinde bile Aliyev Rusya’ya daha fazla “dokunmamaya”

çalışıyordu. Bu amaçla 24 Eylül 1993’te Aliyev Moskova’daki BDT zirvesinde üyelik imzasını attı.67

Rusya’nın en büyük isteklerinden olan Rus Ordusunun Azerbaycan’da sürekli bulunması talebi Aliyev tarafından kabul edilmemiştir. İlişkilerdeki diğer bir boyutsa petrol boyutu olmuştur. Azerbaycan hükümeti 1993 yılının Ekim ayında imzalanmış bir anlaşmayla

Rusya’nın petrol şirketi olan Lukoil’a Hazar’ın Azerbaycan sektöründe petrol çalışmaları yapma hakkı vermiştir. Ardından da 1994 yılının Eylül ayında yapılmış “Asrın Anlaşması” ile

Lukoil’a %10 oranında hisse vermiştir.

Aliyev yönetimiyle Rusya arasında gerginlik oluşturan diğer bir olaysa birinci ve ikinci

Rus – Çeçen savaşıdır. Çeçenistan’da bağımsızlık için mücadele veren tüm Çeçenleri dünyaya terörist olarak kabul ettirmeye çalışan Rusya, Azerbaycan’ı bu “teröristlere” destek vermekte suçlamıştır. 1996 yılında Rusya’yla Çeçenistan arasında imzalanan “Hasavyurt

Anlaşmasıyla” Azerbaycan ve Rusya arsındaki ilişkilerde Çeçenistan sorunu gündemden

65NESİBLİ, Azerbaycan ve Moskova , S.65. 66 CEFERSOY, “Bağımsızlığın Onuncu Yılında Azerbaycan – Rusya İlişkileri (1991 - 2001)” Avrasya Dosyası, Azerbaycan Özel, İlkbahar 2001, C.7, S.1, s.309. 67, NESIBLI, Azerbaycan ve Moskova ,s. 65.

218 çıkmış, esasen bu sorundan kaynaklanan Rusya’nın Azerbaycan’a yönelik uyguladığı tek taraflı ekonomik ambargosu aşamalı olarak ortadan kaldırılmıştır.68 Ama 1999 yılında başlayan ikinci Rus – Çeçen savaşı ilişkileri yeniden gerginleştirdi. Birinci savaşta olduğu gibi Rusya ikinci savaşta da Azerbaycan’ı Çeçenlere maddi ve askeri yönden desteklemekte suçladı. Rusya’nın bu suçlamaları kuru laftan o tarafa gitmemiş ve 1 Ekim 1999 yılında Rus

Askeri uçağı Azerbaycan’ın Rusya’yla sınırda bulunan ili Zakatala’nın Gımır köyünü bombalamıştır.69

31 Aralık 1999 yılında Yeltsin’in istifa etmesinin ardından hukuki olarak devlet başkanlığı görevini üstlenen Vladimir Putin 10 Ocak 2000’de “Yeni Güvenlik Doktrinini” ilan etti. Bu doktrinin amacı BDT üye ülkelerinde Rusya’nın menfaatlerine çalışmak ve bu

ülkeleri siyasi olarak etki alanına salmayı sağlamak olmuştur. Putin 9-10 Ocak 2001 tarihinde

Bakü’ye resmi bir ziyaret yapmıştır. Putin’in ziyaretinin amacı Güney Kafkasya’da zayıflamış

Rusya etkinliğini artırmak ve tüm dünyaya burası hale de benim “arka bahçemdir” mesajını vermek olmuştur. Aliyev ise kendi iktidarını korumak için ABD’yle arasındaki buzları eritmeğe çalışmıştır.

Aliyev ile ABD yönetimi arasında ilk ilişkiler Aliyev’in Nahçivan’da Yüksek Sovyet’in başına gelmesinden başlamıştır. Aliyev 1993 yılının Ocak ayında dönemin ABD Başkanı

Clinton’a bir mektup yollamıştır. Mektubunda Aliyev yenice göreve başlayan Clinton’u tebrik etmiş ve Nahçivan’ın Ermenistan tarafından ablukaya alınmasına son verilmesini için ABD

Başkanından yardım ricasında bulunmuştur.70 Bunun ardından ABD’nin Bakü’deki

Büyükelçisi Riçard Mayls Nahçivan’a giderek Aliyev’le görüşmüştür.71

68 CEFERSOY,Elçibey Dönemi, S.309 69 Şerq Gazetesi, 2 Ekim 1999. S.1. 70 Halk Gezeti, 22 Ocak 1993, s.3. 71 HASANOV, Azerbaycan – ABD, S. 36.

219 1993 yılının Haziran ayında işbaşına gelen Aliyev ilk önce ülkedeki tüm yabancı

şirketlerin banka hesaplarını dondurarak, Rusya ve İran’a yönelik politika izlemesi ABD tarafından büyük tepkiyle karşılanmıştır. Aliyev 1993 yılının Eylül ayında ABD Başkanı

Clinton ve Başkan yardımcısı Albert Gor’a bir mektup yolladı. Mektupta Aliyev 907 sayılı ek maddenin yürürlüğünün kaldırılmasının Bakü – Washington ilişkilerini etkileyeceğini ve bu kararın yürürlükten kaldırılmasını istiyordu72. Bu mektubun ardından ABD Dışişleri

Bakanlığının Yeni Bağımsız Devletlerle İş Üzere Temsilcisi Stroub Talbott Azerbaycan’a gelerek Haydar Aliyev’le görüşmüştür. Talbott Aliyev’e ABD Başkanının bir mektubunu da getirmiştir. Mektupta ABD Başkanı Dağlık Karabağ problemiyle ilgili endişesi ve 907 sayılı ek madenin her iki ülke açısından ortaya çıkardığı problemleri azaltmak amacıyla gayri devlet fonları vasıtasıyla Azerbaycan’a maddi yardım edileceğini bildirmiştir. Azerbaycan’da aynı zamanda ABD’de lobi faaliyetine başlamış ve birkaç Senatörle görüşmeler geçirmiştir. Bu bağlamda Senatör Konsin’in talebiyle ABD Senatosu 907 sayılı ek maddenin yürürlüğünün durdurulmasıyla ilgili toplanmış ve Senatör Konsin Senato’ya yolladığı mektupta Ermenistan

Askeri birliklerinin Dağlık Karabağ ve aynı zamanda Karabağ dışında olan bölgeleri de işgal ettiğini ve bu işgal zamanı yüz binlerce insanın kendi yurt yuvalarını terk ederek, dayanılmaz bir durumda yaşadıklarını,ve bu amaçla onlara ABD yardımını göstermek için 907 sayılı ek maddenin yürürlükten kaldırılmasını istemiştir.73 ABD yönetimi ayrıca bu devirde

Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü kabul eden BM’nin onayladığı 7 beyanat, 4 kararı onaylamıştır.

Genel olarak baktığımızda 1994 yılının ortalarından itibaren ABD’yle Azerbaycan arasında ilişkilerde bir yakınlaşma oluşmaya başlamıştır. Bu yakınlaşma aslında her iki

ülkenin karşılıklı olarak attığı olumlu adımlardan sonra ortaya çıkmıştır. Çünkü Aliyev’in bu devirde Rusya ve İran yönlü politikası istenilen sonucu alamamış, aksine Rusya ve İran yine

72 USİA (United States İnformation Agency), 5 Ağustos 1997, s.6. 73 NESİROV, Azerbaycan – ABD, S.34.

220 de Azerbaycan’ın bağımsızlığının korunması yolunda en büyük tehditleri oluşturmakta devam etmişlerdir. Önceleri ABD’yle siyasi ilişkiler bile kurmakta zorlanan Azerbaycan artık

ABD’yle askeri ilişkiler kurmaya başlamıştır. 1994 yılının Mayıs ayının 4’de Brüksel’de

Azerbaycan NATO çerçevesinde Barış İçin İşbirliği Planına katılmayı kabul etmiştir. 1994 yılının Mayıs ayından başlayarak sürekli olarak Senatoda 907 sayılı ek maddenin kaldırılmasıyla ilgili tartışmalar yaşanmıştır. 907 sayılı ek maddenin yürürlükten kaldırılması için senatörler P.Saymons, G.Reyd, D. Konsini ve G. Liki’nin faaliyetleri bu devirde özellikle daha aktif olmuştur.74

Azerbaycan’la ABD arasında üst düzeyde ilk görüş 1994 yılının Eylül ayının 3’de

ABD’nin BM’deki temsilcisi Madlen Olbrite’in Bakü’ye gelmesi ve Haydar Aliyev^le görüşmesi olmuştur.75 Bunun ardından 1994 yılının Eylül ayının 6’da Mısırda Azerbaycan

Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’le ABD Başkan Yardımcısı Albert Gor’un, Eylül ayının

27’yse Nyu-York’ta Aliyev’le Başkan B. Clinton’un görüşleri olmuştur. Her iki yetkiliyle görüşünde Aliyev 907 sayılı ek maddenin yürürlükten kaldırılmasını, Dağlık Karabağ

Probleminin çözülmesinde ABD’nin Azerbaycan’a desteğinin verilmesini istemiştir.

Clinton’sa problemin AGİT çerçevesinde çözülmesi için yardımcı olacağını bildirmiştir.

Ayrıca Hazarın Azerbaycan bölümündeki petrolün çıkarılması ve dünya pazarlarına taşınılması için 1994 yılının Eylül ayının 20’de imzalanmış anlaşmaya ABD’den büyük destek gelmiştir.

1995 yılındaysa Aliyev Başkan Clinton’la iki kez görüşmüştür. Aliyev yönetiminin

ısrarları sonucunda 1996 yılının Ocak ayının 25–26’da senatör C. Wilson’un teklifi üzerine

Senato Azerbaycan’a direk olarak maddi yardım edilmesi hakta karar kabul etti. Bu kararın senatoda oylanması ABD’deki Ermeni lobisini rahatsız etmiş ve senatoda Azerbaycan’a karşı yeni ambargolar uygulanması için kararlar kabul etmeye başlamışlar. 1996 yılının Haziran

74 Azerbaycan Gazetesi, 27 Temmuz 1997, s.3. 75 USİA, 10 Şubat 1998, s.16.

221 ayının 11’de ABD senatosu senatör Porter’in önerisiyle Azerbaycan’a karşı senatoda “Porter

İlavesi” denilen bir karar kabul edildi.76 Senatoda kabul edilmiş bu karara Azerbaycan anında sert bişr tepkiyle cevap verdi. “Porter İlavesinin” içeriği kısa olarak şöyledir. Dağlık Karabağ

Azerbaycan Cumhuriyetinin sınırları içerisinde değil,bağımsız bir taraf olarak veriliyor ve

Dağlık Karabağ’a da mali yardım edilmesini içeriyordu. Bu karara Azerbaycan’ın baskısı sonuç verdi. 26 Temmuz’da Senatoda Yeni Bağımsız Devletlere yardım edilmesiyle bağlı toplantıda “Porter İlavesi” onaylanmadı.77 Bunun ardından 1997 yılının Ekim ayında ABD

Devlet Departmanı yazılı bir mesaj yayınlayarak ABD’nin Dağlık Karabağ’da Ermenistan vasıtasıyla düzenlenmiş olan “Cumhurbaşkanlığı” seçimlerini tanımadıklarını, Azerbaycan’ın sınır bütünlüğünü tanıdıklarını desteklediklerini açıklamıştır.78

1997 yılına baktığımızda ABD – Azerbaycan ilişkileri daha çok karşılıklı resmi ziyaretler dışında o kadar da önemli değişiklikler olmamıştır. 1997 yılının Mayıs ayının 18 -

23’de Azerbaycan’ın Başbakanı başta olmakla bir grup resmi yetkili ABD’ye gitti. Ziyaretin amacı ABD’yle Azerbaycan arasında ekonomik ve ticari ilişkilerin daha da gelişmesini ve

ABD’li yatırımcıları ülkeye davet etmek olmuştur. Diğer yandan cumhurbaşkanı Aliyev’in

Temmuz – Ağustos ayında ABD’ye yapılacak resmi ziyareti öncesi bir araştırma gezisi gibi de değerlendirile bilir. 1997 yılın Eylül ayında Aliyev İspanya’da NATO’nun Avrupa –

Atlantik İşbirliği Komisyonunun Madrid Toplantısında ABD Başkanı B. Clinton ve Dışişleri

Bakanı M. Olbrite’la bir araya gelmiştir. Görüşmelerde Aliyev Dağlık Karabağ’la ilgili son durum ve 907 sayılı ek maddenin ilişkilerin gelişmesinde ortaya çıkardığı olumsuzlukları açıkça söylemiştir. Aliyev ABD’li yetkililerle resmi görüşlerini 1997 yılının 27 Temmuz – 7

Ağustosu’nda bu ülkeye yaptığı resmi ziyaretinde de devam etmiştir. Ziyaret sırasında Aliyev

ABD’de bir çok siyasi ve ekonomik kuruluşlar, işadamları, senatörlerle görüşler geçirmiş ve onları Azerbaycan’da giden siyasi ve ekonomik gelişmelerin hızlandığına inandırmaya

76 Halk Gazetesi, 14 Haziran 1996, s. 2. 77 USİA, 20 Haziran 1997, s. 9 – 10. 78 Halk Gazetesi, 30 Ekim 1996, s. 3.

222 çalışmıştır. Nyu-York ve Washington’daki bu görüşmelerin ardından Aliyev Ağustos ayının

1’de Başkan Clinton’la bir araya gelmiştir.

1997 yılının 4 Aralığında ABD Azerbaycan’a yeni bir büyükelçi Stenli Eskudero’yu atamıştır. Aliyev’le görüşünde Aliyev Azerbaycan’la ABD arasında ilişkilerin normal olduğunu söylemiş ve Azerbaycan’ın bu ülkeyle imzaladığı tüm anlaşmalardan ileri yükümlülükleri uyguladığını ama nedense ABD gibi devletin 907 sayılı ek maddenin yürürlükten kaldırılmasında aciz kaldığını Büyükelçinin dikkatine çattırmıştır. Bu görüşmede

Büyükelçi Dağlık Karabağ konusunda ABD’nin tutumunu bir daha yenilemiş ve Dağlık

Karabağ’ı Azerbaycan’ın toprağı olarak gördüklerini açıklamıştır.79 Büyükelçi bununla da

ülkesinin Azerbaycan’ı bir müttefik olduğunu gördüğünü söylemeğe çalışmıştır.

Tüm bunların yanı sıra ABD Hazar Deniz’i statüsü konusunda Azerbaycan’ı desteklemiş ve bu problemin biran önce çözülmesi için girişimlerini hızlandırmıştır. Bu çerçevede 1998 yılının yazında ABD Devlet Başkanı ve Dışişleri bakanı Hazar Havzası konusunda özel müşavir kadrosu oluşturmuş ve deneyimli diplomat Richard Morningstar bu göreve getirilmiştir.80 Aynı zamanda 907 sayılı ek maddenin yürürlükten kaldırılması için Temsilciler

Meclisinde görüşmeler de başlanmıştır. 1998 yılını Ekim ayında ABD’nin yeni Enerji Bakanı

Richardson, beş bölge ülkesiyle beraber Ankara’da Bakü – Tiflis – Ceyhan Petrol Boru

Hattı’nın yapılmasını öngören “Ankara Beyannamesini” imzalamıştır.81 Genel olarak 1998 yılında ABD’yle olan ilişkilerde bir zayıflama ortaya çıkmıştır. Ama bu Azerbaycan’dan kaynaklanmamıştır. Buna neden ABD’nin bölgeye yönelik yürüttüğü farklı politikaların başarısızlığı olmuştur. Yani ABD’nin biri birine zıt olan üç problemi aynı anda çözmek istemesinden ortaya çıkmıştır.

79 Azerbaycan Gazetesi, 13 Aralık 1997, s. 1 80 NESİBLİ, N. “Doğu – Batı Ekseninde Azerbaycan”, Stratejik Analiz, C. 2, S. 20, Aralık 2001, S. 104. 81NESİBLİ, Doğu – Batı Ekseninde, S. 104.

223

Gelecekte Demokratik Rusya ile normal ilişkilere sahip olmak ve kendi güvenliği ile ilgili yaşamsal çıkarlarını güvence altına almak.

Ermenistan’ı Rusya’nın etki alanından çıkararak, Güney Kafkasya’yı tamamen kendi etki alanına almak.

Azerbaycan’ın hidrokarbon kaynaklarından ve jeopolitik olanaklarından yararlanmak, daha da ileri gedip Orta Asya’yı Batılı kurumlara bağlamak.82

Azerbaycan ise ilişkilerin böyle olmasından oldukça rahatsız olmuş ve ilişkileri yeniden geliştirmek için yapılan tüm ihalelerde Amerikalı şirketlere öncelik tanımıştır. 1998 yılında Azerbaycan ABD’deki Ermeni lobisinin etkisini petrol şirketleriyle dengeleme politikasını sürdürmüştür. Bu yıl içerisinde SOCAR (State Oil Company Azerbaijan Republik) Başkan Yardımcısı ’in ABD’ye ziyareti gerçekleşmiştir. Bu ziyaret sırasında çoğu sayıda petrol şirketi, siyasi kuruluş ve medya ile önemli görüşmeler gerçekleşmiştir. Bu görüşmelerde 907 sayılı ek maddenin yürürlükten kaldırılması da ele alınmıştır.83 Ama tüm bu görüşmelere rağmen ABD yönetimi 1998 yılına kadar Azerbaycan’a 100 milyon dolar ayırmışsa da Ermenistan’a ayrılan mali yardımsa 1 milyar doları geçmiştir.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev 1999 yılının Nisan ayının 22’de NATO’nun 50. Yıl kutlamalarına katılmak için ABD’ye resmi ziyarete gitmiştir. Ziyaret sırasında Aliyev Başkan Clinton ve Dışişleri Bakanı M.Olbrite’la bir araya gelmiştir. Bu görüşmelerde de yine ana hattı 907 sayılı ek maddenin yürürlükten kaldırılması olmuştur. Clinton ve Olbrite Aliyev’e bu kararın uygulanmasının durdurulması için her şeyi yapacaklarını söylemişler.84 görüşmelerde ayrıca Dağlık Karabağ probleminin çözümü de ele alınmıştır. Aliyev ziyareti sırasında 26 Nisan’da Washington’da Stratejik ve Uluslar arası Araştırmalar Merkezinde yaptığı konuşmasında ABD’yle olan işbirliğinden memnun kaldığını, Dağlık Karabağ probleminin çözümünde ABD’nin girişimlerini desteklediklerini söylemiştir. Ayrıca petrol

82NESİBLİ, Doğu – Batı Ekseninde,S.106. 83 ASLANLI, ABD’de Adaletsizliğe, S. 60. 84 ASLANLI, ABD’de Adaletsizliğe,S.60.

224 konusuna da dokunan Aliyev bölgede ABD ve Avrupa şirketlerine her zaman öncelik tanıdıklarını ve bunu devam ettireceklerini de söylemiştir.85 1999 yılında ilişkilerde bu tür sıcak ve olumlu ilişkiler yaşanırken diğer yandan olumsuz ilişkilerde yaşanmıştır. ABD Devlet Departmanının 1999 yılında Global Terörizm hakta yayınladığı bildirisinde Azerbaycan’ı uluslar arası terörizme yardım eden ülkeler sırasına katması Bakü’de çok olumsuz karşılandı. Bildiride ayrıca Azerbaycan’ın Rusya’ya karşı yönelmiş teröristleri dolayı yolla savunduğunu ve Çeçen savaşçılarına da yardım ettiği bildiriliyordu.86 Bu olayın ardından ABD’nin Bakü Büyükelçisini kabul eden Aliyev Devlet Departmanının sözü giden bildirisinde önemli yanlışlıkların olduğunu bildirmiş ve bu bildiriyi sert bir dille eleştirmiştir. Aliyev: “Ben inanmazdım ki ABD Azerbaycan’a karşı bu kadar adaletsizdir, terörizmle savaş Azerbaycan’ın her zaman iç ve dış politikasının esas faktörlerinden biridir”.87 Aliyev’in bu sert bildirisine karşı Devlet Departmanı önceki bildirisinde bazı yanlışlıkların olduğunu bildirmiş ve ikinci bir ılımlı bildiri yayımlamıştır. Bu bildirinin ardından Aliyev Yeniden ABD’nin Bakü Büyükelçisi Stenli Eskudero’nu kabul etmiş ve ikinci bildirinin birinciden farklı olmasına rağmen yine de bazı adaletsizliklerin yazıldığını bildirmiştir. Aliyev aynı zamanda bu bildiriyle birlikte ABD yönetimiyle Devlet Departmanı arasında Azerbaycan’a yönelik politikalarında çelişki olduğunu da belirtmiştir.88

İlişkilerde ki, bu soğukluk Aliyev’in 2000 yılını başında ABD’ye yaptığı resmi ziyaretle ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Aliyev 2000 yılının Şubat ayının 12’de ABD’ye resmi bir ziyaret yapmış ve bu ziyaret sırasında Beyaz Saray’da Aliyev Başkan B. Clinton , Dışişleri Bakanı M. Albrite, Milli Güvenlik İşleri Üzere yetkili kişi olan Sandi Berger, Savunma Bakanı Uilyam Kohen, Enerji Bakanı Bill Richardson ve çoğu sayıda üst düzey yetkililerle görüşmelerde bulunmuştur.89 Bu görüşmelerinde ana hatlarını 907 sayılı ek maddenin yürürlükten kaldırılması, Dağlık Karabağ probleminin çözüm yolları ABD’yle Kafkasya’da işbirliğinin güçlendirilmesi oluşturmuştur. Bu problemler içerisinde Aliyev’in üzerinde en fazla ısrar ettiği konu 907 sayılı ek maddenin yürürlükten kaldırılması olmuştur. Aliyev mayıs

85 “Washington’daki Stratejik ve Uluslar arası Araştırmalar Merkezinde Azerbaycan Cumhurbaşkanının Söyleşisi”, Dirçeliş - XXI Esr (der), Bakü, Mayıs 1999, s. 10 – 15. 86 “ABD’nin İkili Standart Sindromu”, Dirçeliş – XXI Esr (der), Bakü, Temmuz – Ağustos 2000, s.106. 87 ABD’nin İkili Standart Sindromu”, Dirçeliş – XXI Esr (der), Bakü, Temmuz – Ağustos 2000, s.106.

88 “Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev ABD Büyükelçisini Kabul Etmiştir”, Dirçeliş – XXI Esr (der), Bakü, Temmuz – Ağustos 2000, s. 104 – 105. 89 “Azerbaycan – ABD Strateji Taraftaşlık İlişkilerini Daha da Güçlendiren Tarihi Ziyaret”, Dirçeliş – XXI Esr (der), Bakü, Mart 2000, s.3.

225 2000’de ABD’li senatörlerle yaptığı görüşmelerde ve Ekim 2000^de Albrite’a yolladığı mektupta 907 sayılı ek maddenin varlığının verdiği rahatsızlığı tekrar dile getirmiştir90

2000 yılının Eylül ayının 6’dan 8’e kadar Aliyev BM’nin Nyu-York’ta düzenlediği

“Binliğin Zirve Görüşüne ” katılmak için yeniden Amerika’ya gitmiştir. Bu toplantıya katılmanın yanı sıra Aliyev 2000 yılında ikinci kez Başkan Clinton ve Dışişleri Bakanı M.

Albrite’la görüşmüştür. Bu görüşmede de önceki görüşmelerde görüşülen konular ve Bakü –

Tiflis – Ceyhan Petrol Boru Hattı’nın inşası hakkında görüşmeler olmuştur.91 Bu ziyaret sırasında ayrıca GUUAM Devletleri Başkanları BM karargahında bir araya gelerek geleceğe doğru işbirliği ve politikalarının ne olacağı yönünde bir toplantı da yapmışlar. 2000 yılı

Azerbaycan’da aynı zamanda parlamento seçimlerinin yapılması yılı olduğundan ABD’nin de ilgisi Azerbaycan’a bir hayli artmıştır. 5 Kasım 2000 yılında yapılan parlamento seçimlerinin ardından ABD Devlet departmanı sözcüsü An Jonson 6 Kasım’da seçimlerin gidişiyle ilgili

Devlet Departmanının görüşlerini açıkladı. Yapılan açıklamada AGİT(Avrupa Güvenlik ve

İşbirliği Teşkilatı) ve A.K.’nin (Avrupa Konseyi) verdiği ve kendilerine gelen bilgiler sonuncunda seçimlerin uluslar arası koşullara uygun olmadığını belirtmiştir.92Aliyev yönetiminin ABD’yle olan ilişkilerinin en başarılı devri gibi 2001 yılını göstere biliriz.

ABD bölgede kendi etkinliğini artırmak için 2000 yılından başlayarak bölgedeki etnik sorunları da çözmeyi üstlenmeğe çalışmıştır. Bununla da ABD Rusya’nın Güney

Kafkasya’daki etkisini azaltmak ve kendi şirketlerinin rahat çalışması için güvenliği sağlamak istiyordu. Bölgede bulunan en büyük ve çözümü bulunamayan etnik problemse Dağlık

Karabağ problemiydi. Bu problemi çözmeyi üstlenen ABD yönetimi 3 Nisan’da Aliyev ve

Koçaryan’i Florida eyaletinde ki Key West şehrine davet etti. ABD yönetimi taraflara AGİT planları dışında ilk kez farklı bir plan önerdi. Plana göre Karabağ - Ermenistan ve Nahçivan –

90 ASLANLI, ABD’de Adaletsizliğe, S. 60 91 “Azerbaycan – ABD Dostluk ve Stratejik Taraftaşlık İlişkilerini Daha da Geliştiren Tarihi Ziyaret”, Dirçeliş – XXI Esr (der), Bakü, Eylül 2000, s. 6 – 8. 92 “Azerbaycan’da Parlamento Seçimleri ile İlgili ABD Devlet Departmanı’nın İlkin Reyi”, Dirçeliş – XXI Esr (der.), Bakü, Kasım – Aralık 2000, s. 65.

226 Azerbaycan arasında toprak değişimi yapılmalıydı.93 Ama ABD’nin de önerdiği bu planın sonucu ondan önceki çözüm planlarından farklı olmadı. Aliyev ABD’ye bu görüşmeler için yaptığı ziyaret sırasında 9 Nisan’da Beyaz Saray da Başkan Clinton’la bir araya geldi. Bu görüşmede esasen Hazarın enerji kaynaklarının beraber işletilmesi ve dünya piyasalarına

çıkartılması, Dağlık Karabağ sorunun çözümü ve 907 sayılı ek maddenin yürürlükten kaldırılması konuları görüşülmüştür.94

11 Eylül sonrası yaşanan gelişmeler ve Azerbaycan’ın terör karşıtı koalisyonunda yer alması ABD yönetimine uzun zamandan beri yürürlükte olan 907 sayılı ek madde konusunda bir takım adımlar atmaya olanak sağlamıştır. Ekim ayının 2’de ABD Kongresinin 29 üyesi

Dışişleri Bakanı Colin Povell’e 907 sayılı ek maddenin yürürlükten kaldırılması için yazılı müracaat etmiştir. Bunun yanı sıra Başkan Yardımcısı Richard Cheyni ve Milli Güvenlik

İşleri üzere yardımcı Kondoliza Rays Başkan Bush’a kongre üyelerini destekleyen müracaatlar etmiştir.95 Bu konudaki haberlerin yayılması üzerine Ermenistan Cumhurbaşkanı

R. Koçaryan Başkan Bush’a 9 Ekim 2001 tarihinde bir mektup göndererek 907 sayılı ek maddenin yürürlükten kaldırılmasının ve ya bu bölümdeki hükümlerin hafifletilmesinin

Karabağ sorununun çözümü için sürdürülen barış sürecine zarar vereceğini ifade etmiştir.96

Ama bu tür baskıları önemsemeyen Bush yönetimi kongreye mektupla müracaat ederek bu maddenin durdurulması konusunda Başkana yetki verilmesini istemiştir. Bunun üzerine 24

Ekim 2001’de Senato, 14 Kasım 2001’de kongrenin iki kanadı arasındaki uzlaşma komisyonu, 10 Aralık 2001’deyse Temsilciler Meclisi “2002 yılı sonuna kadar 907 sayılı ek

93 OGAN, AĞACAN,Güney Kafkasya’da Yeniden, S. 29. 94 “Azerbaycan Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı H. Aliyev’in ABD’ye Resmi Ziyareti”, Dirçeliş – XXI Esr (der.), Bakü, Nisan 2001, s. 29 – 30. 95 Mövge Gazetesi, 20 –23 Ekim 2001, s. 4. 96 Ermeni Araştırmaları (der.), ASAM yayınları, Eylül, Ekim, Kasım 2001, s. 28.

227 maddenin uygulanmasının durdurulması” ABD Başkanı’na yetki verilmesi konusunda kararı onayladı.97

ABD Başkanı Kongreye yolladığı mektupta Azerbaycan’a gelecekte antiterör faaliyetlerini güçlendirmek, askeri kuvvetlerinin modernizasyonunu desteklemek ve sınırlarını güçlendirmek için yardım yapılması gerektiğini öngörmekteydi.98 ABD yönetimin beklenmedik bu kararı alması Azerbaycan’da çeşitli yorumların ortaya çıkmasına neden oldu.

Muhalefet bu kararın kabul edilmesiyle ABD’nin Azerbaycan’a ilgisinin artması ve Rusya –

İran işbirliğinin sıkıştırılıp bölgeden çıkartılması için yapıldığını iddia ediyorduysa, iktidar bunu kendi başarısı olarak yorumluyordu. Tüm bu yorumlara rağmen Yaşanan bu son gelişmeler Azerbaycan açısından oldukça olması gereken bir olaydır.

Böylece Azerbaycan – ABD siyasi ilişkilerinin 10 yılını olumsuz ve olumlu olayların oluşumu ve yorumlarıyla araştırmaya çalıştık. Geldiğimiz sonuçsa kısaca şöyledir: Her ne kadar her iki ülke arasındaki ilişkilerde ilk başlarda olumsuzluklar yaşanmışsa da artık 2001 yılından başlayarak bu olumsuzluklar yerini olumlu gelişmelere bırakmıştır. Bunu Hem

Azerbaycan yönetiminin yürüttüğü dış politikaya hem de ABD’nin Güney Kafkasya’ya artan ilgisi olarak ta değerlendire biliriz.

5. Azerbaycan’la ABD Arasında Ticari ve Ekonomik İlişkiler: Petrol Anlaşmaları ve

Boru Hatları Projeleri

A. Ekonomik İlişkiler

97 ASLANLI, ABD’de Adaletsizliğe,S. 61 98 Mövge Gazetesi, 27 – 30 Ekim 2001, s. 7.

228 1991 yılında Bağımsızlığını ilan iden Azerbaycan’ın önüne koyduğu en esas politikalardan biride komşu ve batılı ülkelerle siyasi ilişkiler dışında ekonomik ve ticari ilişkileri de geliştirmek olmuştur. Özellikle de ABD şirketlerini ülkeye getirmek en esas iş olmuştur. Çünkü Amerikanın büyük şirketlerinin Azerbaycan’a ekonomik yatırım yapması yenice bağımsızlığını ilan etmiş olan bu ülkeni Rusya ve İran’ın artan baskılarından koruya bilirdi. ABD’yle siyasi ilişiklerin kurulmasının ardından Azerbaycan bu ülkeyle ekonomik ve ticari ilişkilerine deyeni boyut verdi. ABD’yle Azerbaycan arasında siyasi ilişkiler resmi olarak 1991 yılında Ayaz Mutallibov’un Cumhurbaşkanlığı devrinde başlasa da ekonomik ilişkilerin temeli Ebülfez Elçibey’in Cumhurbaşkanlığı devrinde olmuştur. Bu devirde ilişkilerin ekonomik boyutunun ilerlemesi üç esas anlaşmayla tarihe geçmiştir. Bunlardan birincisi 1992 yılını Eylül ayında imzalanmış “Deniz ötesi Özel Yatırım İşbirliği Hakta” anlaşma, ikincisi 1993 yılının Nisan ayının 12’de imzalanmış “Azerbaycan Cumhuriyeti

Hükümetiyle ABD yönetimi arasında ticari ilişkiler hakta” anlaşma, sonuncusuysa 1993 yılının Eylül ayının 28’de imzalanmış “Azerbaycan Cumhuriyeti hükümetiyle ABD arasında kapital yatırımına yardım hakta” olan saziştir.99

Azerbaycan’la Batılı şirketler arasında ilk anlaşma 1991 yılının Ocak ayında

Azerbaycan’ın ilan ettiği ihaleyle başlamıştır. Bu ihaleni Amerikanın AMOKO şirketinin başını çektiği Mc Dermott, Yunokal grubu kazandı. Azerbaycan sahip olduğu kaynakları işletmek için 1992 yılının Eylülünde Azerineft ve Azneftkimya adlı iki devlet şirketini birleştirerek Azerbaycan Devlet Petrol Şirketini (State Oil Company of the Azerbaijan

Republic-SOCAR) kurdu. 1992 yılında Azerbaycan uluslar arası petrol konsorsiyumu ile petrol anlaşmalarının geliştirilmesi amacıyla bir anlaşma imzaladı. Anlaşmaya göre projenin yüzde otuzu SOKAR’a verilmiştir. Ama 1993 yılının Haziran darbesinin ardından iktidara

99 NESIROV,Azerbaycan - ABD, S. 92.

229 gelen Aliyev bu anlaşmaları iptal etti. 1994 yılının Şubat ayından itibaren bu petrol şirketleri

Aliyev’le anlaşmak için masaya oturdular. Rusya’nın bu devirde Aliyev iktidarından artan baskısı sonucunda Azerbaycan Elçibey zamanında anlaşma dışı bırakılan Rus Lukoil şirketine

%10’luk bir pay verdi .Rusya’nın baskısını sonuç verdiğini gören İran da bu konsorsiyumda pay almaya çalıştır. Ama batılı şirketlerin kendi devletleri aracılığı ile Aliyev iktidarına yaptığı baskı sonucunda İran anlaşmalar dışında bırakıldı.

1994 yılının Eylül ayının 20’de Bakü’de “Asrın Anlaşması” adı verilen Azerbaycan’ın

Hazar petrollerinin işlenmesi hakta anlaşma imzalandı. Bu anlaşmada 8 devlet, ABD,

İngiltere, Norveç, Japonya, Rusya,Türkiye ve Suudi Arabistan’a ait 12 şirket vardı. Bunların içerisinde en çok pay oranını ABD’li şirketler sahip oldu (tahminen % 40 oranında). Bu anlaşmaları imzalamak ve ABD’ni büyük ortak yapmakla Aliyev kendisine yönelik artan İran ve Rusya baskısına önemli bir sınır çekmiş oldu. bu aynı zamanda ABD’nin güney

Kafkasya’da güçlenmesini sağlamak yolunda en büyük adımlardan biri olmuştur Bu anlaşma

1994 yılının 2 Aralığında Azerbaycan parlamentosunda onaylanmış ve 12 Aralık 1994 yılında yürürlüğe girmiştir.100 Bu anlaşmaya göre pay dağılımı şirketler arasında şöyledir:

-Azerbaycan-SOCAR %10;

-Amerikan Caspian Sea Ltd %17,01;

-İngiliz BP Exploration (Caspian Sea) Ltd %17,1267;

-Suudi Arabistan Delta Nimir Khazar Ltd % 1,68;

-Norveç Den Norske Stats Oliese Lscp a.ş. %8,5633;

-Rusya S/C Lukoil % 10;

-Amerikan Penzoil Caspian Corparation % 4,8175;

-İngiliz Ramco Khazar Energy Ltd % 2,0825;

100 Azerbaijan İnternational, Summer 1998, s. 77.

230 -Türk Türkiye Petrolleri A.O. % 6,78;

-Amerikan Unocal Khazar Ltd % 10,0489;

-Amerikan Exxon % 8,006;

-Japon İtochu % 3,9205101.

Hazarın Azerbaycan bölümündeki petrolün işletilmesi için anlaşmalar gittikçe artmaya başladı. 1995 yılının Kasım ayının 10’da Azerbaycan Hükümetiyle James A. Tilley başkanlığında kurulan ve terkibinde Lukoil, Ağip ve Penzoil olduğu CIPCO - Hazar Denizi

Uluslar arası Petrol Şirketiyle “Karabağ” yatağının işletilmesi hakta anlaşması imzalandı. 102

Bu anlaşmada taraflardan biri SOCAR diğerleriyse Rus, Amerikan ve İtalyan şirketleri idi.

Gittikçe arka arkaya imzalanan bu anlaşmalar içerisinde imzalanan bir anlaşma daha ilginçtir. Bu anlaşma 4 Temmuz 1996 yılında imzalanmış “Şah Deniz” projesidir. Bu projenin ilginç tarafı şimdiye kadar hiçbir projeye katılmayan İran’ın bu projeye katılması ve tüm projelere katılan ABD’nin bu projeye katılmamasıydı. Bu proje aynı zamanda en büyük doğal gaz projesidir. Şah Deniz projesine katılmayan ABD sayıca dördüncü proje olan “Dan

Ulduzu” ve “Eşrefi” yataklarının işletilmesi için tüm şirketlerden ileri gitmeyi başarmıştır. Bu anlaşmalar 1996 yılının Aralık ayının 14’de imzalandı ve 1997 yılının Mart ayının 7 ‘de yürürlüğe girdi. Bu anlaşma sonucunda Amerikan şirketleri olan Amoko - %30, Yunokal -

%25,5 oranında pay sahibi oldular.103

Bu anlaşmada Amerikan şirketlerine verilen pay oranı onları daha sonra imzalanan

“Lenkeran deniz” ve “Talış Deniz” anlaşmalarına katılmaya sevk etmemiştir. Tüm

101 ARAS, Azerbaycan’ın Hazar , S. 62 102 Azerbaycan Gazetesi, 11 Kasım 1995, s. 7. 103 KLOCKRENBRİNK, T. “Dan Ulduzu and Ashrafi”, Azerbaijan İnternational, Summer 1998, S. 83

231 söylediğimiz bu 5 anlaşma boyunca ABD şirketlerinin ve SOCAR’ın pay oranı Aşağıdaki tablodaki gibi olmuştur.104

Petrol Şirketlerin İmzalanmış 5Anlaşmaya Net Gelir

Şirketleri Göre Pay Oranı Mln. Ton

%

1 2 3 4 5 Ortalama %

AMOKO 17,0 0 0 30,0 0 11,31 31,1025 1

EXON 8,00 0 0 0 0 3,48 9,5700 6

PENZOİL 4,81 30,0 0 0 0 5,23 14,3825 75

YUNOKAL 10,0 0 0 25,5 0 7,69 21,1475 489

SOCAR 10,0000 7,5 10,0 20,0 25 12,09 33,2475

1997 yılını Ağustos ayında Aliyev’in ABD’ye resmi ziyareti sırasında burada yeni anlaşmalar imzalanmıştır. Bu anlaşmalardan biride 1 Ağustosta imzalanmış “Abşeron” anlaşmasıdır. Anlaşma Washington’da ABD’nin Chevron Fransa’nın Total ve Azerbaycan’ın

SOCAR şirketi arsında olmuştur. Bu anlaşma gereğince ABD şirketi olan Chevron %30 oranında pay sahibi olmuştur. Anlaşmaların devamı olarak imzalanmış “Nahçivan petrol kuyusu anlaşmasında ABD’nin Exson şirketine %50 oranında pay sahibi olmuştur. 27 Kasım

1997 yılında yürürlüğe giren bu projenin yatırım maliyeti 5 milyar dolardır. ABD şirketlerinin

104 NESİROV, Elman, a.g.e, s.67

232 katıldığı anlaşmalar bununla kalmamış ve yeni projelerin beraber işlenmesi için işbirliği artmıştır. Bu anlaşmaları kısa olarak ve ABD şirketlerinin pay oranlarını şöyle vere biliriz.105

“Kürdaşı”, “Kigan”, “Arazdaşı” yatakları anlaşması Azerbaycan’ın SOCAR, Türkiye’nin

TPAO, Japonya’nın MITSUI ve İspanya’nın Repsol şirketleri arasında 2 haziran 1998 tarihinde imzalandı. Bu anlaşmaya ABD’li şirketler katılmadı.

“İnam” yatağı anlaşması 21 temmuz 1998’de Londra’da imzalandı. Anlaşmaya BP

AMOKO, Hollanda’nın RD SHELL ve Azerbaycan’ın SOCAR şirketleri katıldı.

“Alov” – “Şark” – “Araz” yatakları anlaşmaları 21 Temmuz 1998’de Aliyev ve T.

Blair’in katılımıyla yapılmıştır. Bu projede Amerikanın EXON /MOBİL şirketi %15 oranla temsil olunmuştur.

“Yanan Tava” – “Ateşgah” – “Muğan Deniz” anlaşmaları Azerbaycan’la Japon şirketleri arasında 25 Aralık 1998’de yapılmıştır. Anlaşmada Amerikan şirketlerinin ortaklığı yoktur.

“Zafer” – “Meşel” anlaşmaları 27 nisan 1997’de Washington’da imzalandı. Amerikan

EXON / MOBİL şirketi %30, Amerikan CONOCO şirketi %20 oranında pay aldı.

“Lerik Deniz” – “Savalan” – “Dalğa” – “Cenub” anlaşmaları 27 Nisan 1999 tarihinde

Washington’da imzalandı. Yatırım hacmi 2 milyar dolar olan bu anlaşmalarda Amerikan

EXXON şirketi %30 oranında pay sahibi oldu.

“Kürsengi” – “Karabağlı” anlaşmaları 2 Haziran 1998’de Bakü’de yapıldı. Bu anlaşmaya göre iki Amerikan şirketi Frontera Resources %30, Amerada Hess %10 oranında pay sahibi oldu.

“Padar” - “Harami” anlaşmaları27 Nisan 1999 yılında Washington’da yapıldı. Amerikan

Moneriel Oil %62’lik bir paya sahip oldu.

105 ARAS, Azerbaycan’ın Hazar, S. 74 – 82.

233 Böylece ABD’nin en büyük Uluslar arası şirketleri Azerbaycan’ın Hazar ve Karedeki doğal gaz ve petrol anlaşmalarının büyük bir kısmında yer alarak en fazla pay oranına sahip olmuşlar.

B. Petrol ve Doğal Gaz Boru Hatları Projeleri

1. Bakü –Tiflis – Ceyhan Petrol Boru Hattı

Hazar bölgesindeki anlaşmalardan büyük pay sahibi olan ABD bu kaynakların dünya pazarlarına çıkartılması için kendine en uygun olan bir taşıma yoluna ihtiyacı vardı. Bu yol

öyle bir yol olmalıydı ki Azerbaycan’la komşu olan Rusya2nın etkisinde çok az bulunsun veya hiç bulunmasın. Ama Güney ve Kuzey Kafkasya’daki etnik çatışmalar bu projenin coğrafi yolunun nerden geçeceğini net olarak ortaya koymamıştı. Kuzeydeki Çeçen – Rus savaşı nedeniyle Güneyden geçmesi ve İran körfezine çıkarılması planlanan boru hattı projesi

ABD’nin İran’la olan soğuk ilişkileri nedeniyle ertelenmiştir. Diğer bir yol olan Ermenistan

üzerinden Türkiye’ye ulaştırılması öngörülen projeyse Azerbaycan tarafından kabul edilmedi.

Böyle bir durumda Azerbaycan ve Türkiye arkalarına ABD desteğini de alarak taşınması gereken bu petrolün Gürcistan üzerinden geçmekle Türkiye limanlarına ulaşmasını öneren

BAKÜ – TİFLİS – CEYHAN projesini konsorsiyuma katılan şirketlere önerdiler. Bu projeye ilk sert tepki Rusya’dan geldi. Rusya bu projenin oluşmasına ihtiyaç olmadığını ve taşınacak petrolün Bakü – Novorossiysk hattıyla taşınmasını önerdi. Ama bu ABD başta olmakla

Türkiye ve Azerbaycan tarafından kabul edilmedi. BTC hattının uzun ve pahalı olması nedeniyle bazı şirketler tarafından da olumlu karşılanmadı. Hattın toplam maliyetiyse 4,8 milyar dolardır. Hattın uzunluğu 1730 km.dir. Bunun 1037 km. Türkiye’nin, 468 km.

Azerbaycan’ın, 225 km Gürcistan’ın arazisinden geçecektir. Hattın ilk ortaya çıkma projesi

1992 yılında olmuştur. Bu hat yalnızca Azerbaycan petrollerini değil, gelecekte Kazakistan

234 petrolünü de taşımak gücünde olacaktır. Hat başlangıcın Bakü’nün Sangaçal terminalinden götürecek ve Gürcistan üzerinden geçerek Ceyhan limanında son bulacak.106 Ama bu hattın oluşması o kadar da kolay olmamıştır. Çünkü BTC hattı hazar kaynaklarını dünya pazarlarına taşıyacak tek proje olmayacak. Bu hattın ardından yeni projelerin de oluşması ortaya çıkacak mesela Bakü – Tiflis – Erzurum doğal gaz boru hattı projesi de gündeme gelecek. Tüm bunlarsa Kafkasya ve orta Asya’da Sovyetlerin çöküşünün ardından ortaya çıkmış Rusya –

Türkiye rekabetini hızlandırmaktadır. Rusya bu bölgedeki doğal kaynakların Türkiye vasıtasıyla dünya pazarlarına çıkarılmasına izin vermemeğe çalışıyor. Bu işte Rusya’nın aldığı en büyük destek AB üye ülkelerindendir. AB üyesi ülkelerin Rusya’ya verdiği bu desteğin esas nedeni gelecekte kendi ülkelerinin enerji kaynaklarının Türkiye’nin elinde bulunmasından korkuyorlar. Türkiye ise ABD’nde bu yönde desteğini arkasına alarak BTC ve sonra çekilmesi planlanan hatların kendi ülkesinden geçmesini sağlamak için bölgede

Rusya’yla açık rekabete girmekten çekinmiyor. Çünkü bu hatları kendi ülkesinden geçirmekle

Türkiye ilk olarak kendi petrol ve doğal gaz ihtiyaçlarını giderecektir. Hatların Türkiye’den geçmesinin diğer önemiyse Türkiye’nin Ortadoğu, Avrupa ve Kafkaslarda bir enerji hatlarını bulunduran ülke konumuna gelmesidir.

19 ekim 2000’de Türkiye’de BTC Boru Hattı Nihai Anlaşması imzalandı. 2004’te faaliyete girmesi planlanan boru hattı projesi, finansman giderleri ve içini dolduracak ham petrol hariç, 2,4 milyara mail olacak.107 Bu hattın onaylanmasını istemeyen ülkeler yalnızca

İran ve Rusya değil aynı zamanda Ermenistan ve ABD’deki Ermeni lobisidir. ABD’deki

Ermeni lobisi daha ileriye giderek bu hattın Gürcistan’dan geçmesini önlemeye ve hattın

Ermenistan geçmesini sağlamak amacıyla ABD yönetimine baskılarını artırmış ve çeşitli medya ve basınlarda bu hatla ilgili yalan haberler yaymıştır. The New-York Times

106 ARAS, Azerbaycan’ın Hazar,S.82. 107 ARAS, Azerbaycan’ın Hazar, S. 115.

235 gazetesinde 11 Ekim 1998 tarihinde yazılmış bir makalede Amerikanın BTC boru hattı projesinden vazgeçtiği ve ana petrollerin Bakü – Supsa boru hattından taşınacağına ilişkin bir haber yayımlamıştır. Bunun ardından Başkan B. Clinton’un Hazar Havzası Enerji Politikaları

Özel Danışmanı Richard Morningstar, AIOC’un Bakü – Supsa hattını tercih etmesinin söz konusu olmadığını ve BTC’den başka alternatif hattın olmadığını ifade etmiştir.

2. Bakü–Supsa Petrol Boru Hattı

Hazar petrollerini uluslar arası piyasalara taşıyacak diğer bir boru hattıysa 9 Ekim

1995’te imzalanan Bakü – Supsa Petrol Boru Hattıdır. Bu hatla genel olarak ilkin Azerbaycan petrolü olan ve “Azeri”, “Çırak”, “Güneşli” yataklarının petrollerini taşımak için

öngörülmüştür. Bu hat 17 kasım 1999 yılından başlayarak kullanılmaya başlanılmıştır. Bu hattın oluşmasına ABD’den ne Azerbaycan’a nede Gürcistan’a hiçbir destek verilmemiştir.

Bu hat yalnız AB üye ülkeleri tarafından ciddi olarak desteklenmiştir. Diğer yandan

Bakü’deki Amerikan şirketleri de kendi yönetimlerine baskı yaparak ülkelerinin maliyeti

BTC’den az olan bu hattı desteklemesini istemiştir. Ama bu boru hattının Gürcistan’dan geçen bölümünün Ermenilerin yaşadığı Cavahetiya bölgesinden geçmesi hattın güvenliğini tehlikeye sokmuştur.108 ABD siyasi olarak bu projeye destek vermese de ekonomik

çıkarlarından vazgeçmeyerek şirketleri vasıtasıyla bu projenin ihalelerine katılmıştır. Böyle ki

Amerikanın Mobil şirketi Bu hatla ilgili ihalelerin birisine katılarak ihaleyi kazanmıştır.

3. Bakü–Novorossiysk Petrol Boru Hattı

Bakü – Novorossiysk Petrol Boru Hattı eski SSCB döneminden kalma bir boru hattıdır.

1994 yılının Eylül ayının 20’de imzalanan “Asrın Anlaşmasıyla” Hazar petrolünün dünya piyasalarına hangi yollarla çıkarılacağı ortaya çıktığında bu hat Rusya tarafından

108 NEBİYEV, N. “İktisadiyat Cemiyet ve Ekoloji Muhit”, Ağrı dağ yayın evi, Bakü 2000, s. 253

236 Azerbaycan’daki yabancı şirketlere ve Azerbaycan yönetimine önerilmiştir. Rusya bu hattın güvenilir ve tehlikesiz olduğunu savunuyor ve erken petrolün buradan dünya piyasalarına

çıkmasını istiyordu. Sonralar BTC’nin gerçekleşmesinin güçlendiği bir zamanda Rusya’nın bu hat üzerinde ısrarla durduğunu da görüyoruz. Ama birinci Rus – Çeçen savaşının çıkması bu boru hattının güvenliğini tehlikeye sokmuştur. Ancak Rusya taşınacak petrolde Türkiye’ye

öncelik tanımamak için girişimlerini hızlandırmış ve Rusya’yla Çeçenistan Devlet Petrol

Şirketi YUNKO arasında anlaşma imzalamıştır. AİOC ve Rusya’nın Transneft şirketi arasında

16 Şubat 1996’da imzalanan anlaşmayla Bakü – Grozni – Novorossiysk boru hattıyla ilkin petrolün ihracatına karar verilmiştir. 109 Rusya bu hattı diğer hatlardan hem ucuz hem de daha

çabuk gerçekleştireceğini savunmaktaydı.110 Ama 1999 yılında başlayan ikinci Rus – Çeçen savaşı, Türkiye’nin boğazlardan geçecek petrol tankerlerine yeni uygulamalar yapması ve

ABD’nde güçlü desteğiyle Azerbaycan’ın ekonomik olarak Rusya’dan bağlılığını koparma gayreti hattın oluşumunu engellemiştir. Böyle bir durumda Rusya ve İran BTC’ye alternatif olarak Bakü – Basra Petrol Boru hattını gündeme getirmişler. Ama bu proje ne Azerbaycan nede ABD tarafından desteklenmedi.

4. Bakü–Tiflis–Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı

Hazar Denizinde bulunan Şah Deniz yatağının işletilmesi hakta anlaşma imzalandıktan sonra bu yatakta büyük ölçüde doğal gazın olması ortaya çıkmıştır. Azerbaycan’da ilk kez böyle bir doğal gaz yatağının bulunması ve bulunan doğal gazın dünya piyasalarına

çıkarılması için boru hattının olmaması yeni bir boru hattı projesinin ortaya çıkmasına neden oldu. İlkin belirlemelere göre Şah Deniz yatağında 700 milyar metreküp gaz bulunmaktadır.

Komşusunda bu kadar doğal gazın bulunduğunu gören Türkiye diğer ülkelerden aldığı bazı doğal gaz anlaşmalarını askıya alarak onlardan daha ucuza mail olacak Azerbaycan gazını

109 ARAS, Azerbaycan’ın Hazar, S. 90. 110 BURCELİYEV,R. “Petrol, İktisadiyat ve Geosiyaset ” Millet Gazetesi, 18 Aralık 1997, s. 3-4.

237 almak için Azerbaycan’la bir anlaşmaya vardı. Bu anlaşmaya göre Şah deniz yatağındaki gaz

Bakü – Tiflis – Erzurum hattıyla Türkiye’ye taşınacaktır. Aynı zamanda Türkiye’nin ihtiyaçları dışında kalan gazında Yunanistan’a bu hat vasıtasıyla ulaştırılması da kararlaştırıldı. Bu projeye en büyük destek ABD ve Gürcistan’dan geldi. 2001 yılının Mart ayında Azerbaycan Cumhurbaşkanı H. Aliyev’in Türkiye’yi ziyareti sırasında Ankara’da

Azerbaycan ve Türkiye arasında doğal gaz ihracatına ilişkin bir anlaşma imzalandı. Anlaşma gergince 2004 yılından itibaren Türkiye’ye Şah Deniz yatağından çıkarılacak 2 milyar metreküp hacminde, 2005’te 3 milyar metreküp, 2006’da 5 milyar metreküp ve 2007 – 2008 yıllarında 6,6 milyar metreküp olmak üzere toplam 5 yıl içerisinde 23,2 milyar metreküp doğal gaz ihracı planlaştırılmıştır. 111

C. Hazar Denizi Statüsü ve ABD

1991 Yılında Sovyetler Birliğinin resmen dağılmasının ardından Rus ve Fars olmayan üç yeni Türk Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan etti. Bununla da Hazarın kıyısındaki devletlerin sayısı 2’den 5’e yükseldi. Ama Hazar Denizinin petrol ve doğal gazla zengin olması onun hukuki statüsünün çözülmesinde büyük bir engel olmuştur.

Uzmanlar günümüzde Hazar Havzasının, 275 trilyon metre küp doğal gaz ve 150 milyar varil petrol içerisinde olduğunu söylemektedirler. Bu yüzden Hazar Denizi büyük

ülkelerin çekişme odağı olmuştur. Onlar Hazar göl mü yoksa deniz mi sorusuna cevap arıyorlar.

111. ARAS, Azerbaycan’ın Hazar , S.130

238 Hazar’la ilgili ilk anlaşma 10 Şubat 1828 yılında Çar Rusya’sıyla İran arasında imzalanmıştır. Anlaşma tarihe ”Türkmençay anlaşması” adı altında girmiştir. Bu anlaşma aynı zamanda Azerbaycan’ı resmen ikiye bölerek İran ve Rusya egemenliğine sokmuştur.

Anlaşmanın 4. maddesine göre Hazarda askeri birlik bulundurma yalnız Rusya’ya aittir. Ama

Çarlık Rusya’sının dağılmasının ardından kurulan Rus – Bolşevik hükümeti 1921 yılının

Şubat ayının 26’da İran’la Hazar Deniziyle ilgili yeni bir anlaşma imzalamıştır. Anlaşma gereğince tüm Sovyet ve İran gemileri Hazar üzerinde serbest dolaşma hakkı kazanmıştır.

Hazar üzerinde imzalanmış anlaşmalar bununla sınırlı kalmamış, 27 Ağustos 1935 yılında imzalanmış anlaşmayla Hazar’da seyrüsefer özgürlükler tekrarlanmış ve 10 millik balıkçılık bölgesi kurulmuştur. Bu anlaşmanın tekrarı 25 Mart 1940 yılında yeniden imzalanmış bir anlaşmayla devam etmiştir.112

Sovyetlerin dağılmasıyla Rusya Hazar’ı uluslararası göl olarak nitelendirmiş ve gölün statüsünün kıyıdaş ülkelerin kendisi kararlaştırılmasını ileri sürmüştür. Böylece Hazar bir göl mü veya deniz mi tartışmaları ortaya çıkmıştır. Eğer Hazar deniz olarak kabul edilirse o zaman 1982 yılında kabul edilmiş BM deniz Hukuku Sözleşmesine göre her kıyıdaş devletin kara suları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgesinin olması gerekmektedir.113

Hazarın doğal kaynaklarının büyük kısmı Azerbaycan’la, Kazakistan sınırında bulunmaktadır. Bu yüzden her iki ülke kendi ekonomilerini yeniden inşa etmeyi ve içerideki istikrarı sağlamak için yatırıma ihtiyaçları vardır. İran’ında kendi sınırlarına yakın yerlerde büyük rezervlere sahip olduğu söyleniliyor ama bunlar Hazar’ın derin kısmındadır ve onları

112 GROISSANT, C. M, GROISSANT, M. P, “Hazar Denizi Statüsü Sorunu: İçeriği ve Yansımaları”, TİKA yayınları, Avrasya Etütleri, C.3, S.4, Kış 1996/97, s.27 – 28. 113 ÇOLAKOĞLU, S. “Uluslar arası Hukukta Hazar’ın Statüsü Sorunu”, A.Ü. S.B.F. Dergisi, Ocak – Aralık 1998, C.53, N0 – 1- 4, s. 108.

239 çıkarmak şimdilik çok pahalı ve zor. Yukarıda söylediğimiz gibi eğer hazar deniz statüsü alırsa bundan en karlı çıkacak ülke olan Azerbaycan olacaktır. Rusya’ysa önceleri ileri sürdüğü iddiaları kendisine destek bulamayınca sonralar Hazarın deniz olarak kabul edilmesini ve tüm gelirlerinin toplanarak kıyıdaş ülkeler arasında beraberce paylaşılmasını savunmuştur.114

İran’sa Hazar’ın 12 mil prensibini savunmaktadır. İran’dan farklı olarak Rusya 1998 yılında Hazar’la ilgili tutumunu değiştirmiş ve deniz tabanının eşit uzaklık ilkesine göre bölünmesini ve su kitlesinin ortak kullanılmasını önermiştir. Hazar’ın deniz olduğunu savunan Azerbaycan’sa bölgede Rusya ve İran’ın çabalarının karşısını alma rolünü üstlenmiş ve Rusya’nın önerdiği 45 millik kara su önerisini reddetmiştir. Çünkü Azerbaycan’ın doğal kaynakları bu 45 millik arazinin içerisindedir. Azerbaycan Hazar’a 1982 yılında kabul edilmiş

BM DHS’nin uygulanmasını istemektedir. Kazakistan’da Hazar’ın statüsü konusunda

Azerbaycan’ın bu tezini savunmaktadır. Kazakistan 1997 yılında Hazar denizi statüsüyle ilgili yeni bir öneri verdi. Bu öneriye göre Hazar yüzeyi deniz olabilir ancak tabanı göl yatağıdır.

Bu öneriye ilk tepki Rusya’dan geldi. Hazar’ın statüsü konusunda görüşlerinin ne olduğu belli olmayan ülkeyse Türkmenistan’dır. İlk önceleri Hazar’ın statüsüyle ilgili Azerbaycan ve

Kazakistan’ın tezini savunan Türkmenistan sonralar bu tutumundan vazgeçmiş ve Rusya ve

İran’ın ileri sürdüğü tezleri savunmuştur. Ama Türkmenistan bu tutumuna da sadık olmamıştır. Türkmenbaşı Rusya ve İran’ın önerdiği 45 millik bölünme tezine olumlu yaklaşmış ve sonralar bu düşüncesinden de vazgeçmiştir. Türkmenistan’ın Azerbaycan’la anlaşamadığı diğer bir konuysa Hazar’da bulunan petrol yataklarının statüsüyle ilgilidir. Bu yatakla içersinde en çok tartışma yaratan yataksa “Kepez” yatağıdır. Bu yatak 1959 yılında

Azerbaycanlı jeofizikçiler tarafından bulunmuştur. Azerbaycan’ın bu yatağı işletmesi 1988

114 EZİZ,M. “Hazar Kendisi Boyda Bir Oyundur”, Zaman (Azerbaycan), Bakü, 11 – 12 Ocak 1998, s.2.

240 yılından başlamıştır. 1997 yılında Türkmenistan Bakanlar Kurulu Hazar’ın Türkmenistan’a ait yataklarının işletilmesi hakta uluslar arası ihale açtı. Bu ihaleye “Kepez” yatağının da katılması ve Türkmenistan’ın bu yatağın kendisine ait olduğunu iddia etmesi taraflar arasında anlaşmazlığa neden oldu.

İran’da Hazar’ın statüsü konusunda Rusya ve Türkmenistan’ın tezini savunmaktadır.

1998 yılında Rusya ve Kazakistan’ın Hazarın kuzeyini beraberce işletilmesi yolunda anlaşma imzalaması İran’ın büyük tepkisine neden olmuştur. Bu anlaşmaya karşı İran ve Türkmenistan

çok sert tepki göstermişler. Bundan sonra İran’la Rusya arasında tek anlaşılan konu Hazar’ın dibinden boru hatlarının çekilmesine karşı ittifak oluşturmak olmuştur. İran aynı zamanda hiçbir kıyıdaş devletin olumlu bakmadığı bir tezi günümüze kadar da savunmaktadır. Bu teze göre hazar 5 devlet arasında %20 olanla beraberce bölünmelidir. İran ve Rusya’nın asıl amaçlarının Amerikanın petrol şirketleri vasıtasıyla bölgede güçlenmesinin karşısını almak ve bu bölgeyi kendi nüfuz alanında tutmaktan başka bir şey değildir. Hiçbir siyasi yolla bu amacına ulaşamayan İran bölgede kendi etkinliğini göstermek amacıyla askeri hava güçlerinden yararlanmaya çalışmıştır. 2001 yılının Temmuz ayında İran savaş uçakları

Azerbaycan’ın hava sınırını bozmuş birkaç gün buna devam etmiştir. Bu olay tüm komşu devletler hatta İran’ın Müttefiki sayılan Rusya tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Azerbaycan yönetimiyse olaylara seyirci kalmıştır. Olayların bu tür gelişimi ve bölgedeki Amerikan

şirketlerinin güvenliğinin sağlanması için Amerika ve Türkiye İran’ı sert bir dille eleştirdi.

Türkiye daha ileri giderek İran’a sert tepkisi dışında kendi savaş gösteri uçaklarını Bakü’ye getirerek bir gösteride bulundu. İran’ın bu tutumuna karşı İran’da yaşayan Azerbaycan

Türkleri Aliyev’e bir mektup yollayarak, ülkelerinin yapmış olduğu bu hareket de

Azerbaycan’ın yanında olduklarını bildirmişler. Ama İran verilen bu sert tepkileri önemsiz saymış ve hareketlerine devam etmiştir. Olayların bu tür gelişiminin ardından ABD ikinci kez

241 İran’a bu tür hareketlerine son vermesi için bir uyarıda bulunmuştur. İran’ın bu tutumunun ardından Rusya İran’la olan ortak hareket etme düşüncesinden vazgeçmiş ve Putin Hazar’ın statüsüyle ilgili İran’ın istekleri bizim genel isteklerimiz dışındadır açıklamasını yapmıştır.115

ABD’yse hazar bölgesinden uzak olmasına rağmen bu bölgede etkili olmasını sağlamaya çalışmıştır. Bunun içinse ona bu bölgede olan ülkelerden birinin üs vermesi gerekiyor. Bu misyonu Hazar kıyıdaş devletlerinden biri olan Azerbaycan üstlenmiştir. ABD

Hazar denizinin hukuki statüsünün acilen çözülmesini istiyor ve bu çözüm yolunda

Azerbaycan’ın tutumunu açık ve tam olarak desteklemektedir. Çünkü Hazar’ın sektörel olarak

Azerbaycan’ın istediği tarzda bölünmesi ABD’nin bölgedeki ekonomik çıkarlarıyla uzlaşmaktadır. Resmi Washington Azerbaycan’a en büyük desteğini Rusya’nın ileri sürdüğü

45 millik anlaşma planını geri çevirdikten sonra vermiştir. ABD’nin Azerbaycan2a verdiği en büyük ikinci destek İran uçaklarının Azerbaycan Hava Sınırlarını ihlal ettikten sonra olmuştur. Böylece ABD bu bölgede ona yardımcı ola bilme gücüne sahip Türkiye’yi de yanına alarak bu bölgede İran ve Rusya’nın etkisini azaltmaya çlışmıştır.116 ABD’nin bölgede ki hedefleri ve Azerbaycan’ın hedeflerinin arasındaki paralelliğin varlığı, Azerbaycan için önemli bir avantaj olmuştur. ABD’nin bu bölgede yayılma politikasını eski Amerikan yöneticilerinden biri H. Kissenger’in diliyle söylesek daha doğru olur. “Bizim hedefimiz her

şeyden önce sağlam bir dış politika ile uzun vadeli çıkarlarımızı desteklemektir. Bu politika ne kadar çok bizim ve başkalarının çıkarlarını realist bir tarzda değerlendirilmesi üzerine dayanırsa, dünyadaki rolümüz de o kadar etkili olur. Dünya ile ilgilenmemizin nedeni yükümlülüklerimizin olması değil, dünya ile ilgilenmemizden dolayı yükümlülüklerimiz

115 525.Gazete, 3 Ağustos 2001, s. 2. 116 www.ourworld.compuserve.com/homepages/usazerb/casp.htm

242 vardır. Çıkarımız yükümlülüklerimize şekil vermiştir. Yükümlülüklerimiz çıkarlarımıza değil”.117

D- Dağlık Karabağ Sorunu AGİT ve ABD’nin Tutumu

Yüzyıldan beri Ermenilerle Azerbaycan Türkleri arasında çatışma noktası olan Dağlık

Karabağ Hankendi merkez olmakla Şuşa, Akdere, Hocavend, , illerinden

(rayon) oluşmaktadır. Karabağ bölgenin genel ismi sayılır ve iki bölgeye ayrılır. Dağlık

Karabağ ve Aran Karabağ. Aran Karabağ’sa Ağdam, Terter, Yevlah, Beylegan, Kubatli,

Kelbecer, hanlar, Cebrayıl, Mingeçevir ve Berde illeri oluşturmaktadır.

Karabağ’ın tarihine baktığımızda buranın eski bir Türk toprağı olduğunu görüyoruz.

Karabağ 16. Yüzyılda kurulmuş Azerbaycan – Safevi devletini oluşturan bölgelerden biri olmuştur. Bu bölge 1724 yılında Osmanlı devletinin kontrolüne geçmiştir.118 Karabağ 18.

Yüzyılda kurulan on sekiz Azerbaycan Hanlığından (yerel küçük devlet) birisi olmuştur.

Karabağ Hanlığı o devirde büyük bir arazini kapsıyordu. Güneyden Araz nehrini, kuzeyden

Gürcistan sınırındaki Sınık Köprünü, doğudan Kür nehrini, batıdaysa şimdiki Ermenistan’la sınırlanıyordu.11919. Yüzyılda Rusya’nın bölgeye artan etkisi ve 1804 – 1813 birinci Rus –

İran savaşı sonucu Karabağ hanlığı Rusya’ya katıldı. Rusya’yla İran arasında 1813 yılının

Ekim ayının 12’de imzalanmış “Gülistan” anlaşmasıyla Azerbaycan resmi olarak ilk defa iki yere ayrıldı. Araz’dan kuzeyde bulunan araziler Rusya’nın, güneyde bulunan arazilerse

Fars’ların kontrolüne geçti. 20.Yüzyılın başlarında Güney Kafkasya’daki siyasi boşluk burada yeni üç devletin oluşmasını ortaya çıkardı. Bu devletlerden biride 1918 yılının 28 Mayıs’ında kurulan Azerbaycan halk Cumhuriyetidir. Ermenilerin Karabağ’la ilgili iddiaları bu devirden

117 KİSSİNGER,H. “Diplomasi”, Türkiye İş Bankası Kültür yayınları, çev. İbrahim.H.Kurt, Ankara 1998, s. 675. 118 BÜNYADOV, Z.M, YUSİFOV, Y.B, “Azerbaycan Tarihi”, Azerbaycan Devlet Yayınevi, Bakü 1994, s. 531. 119 PETRUŞEVSKİY, İ.P, “Oçerki po İstorii Federalnıh Otnoşenniy Azerbaydjana i Armenii v XVI – Naçale XIX vv.” Moskova 1949, s. 125.

243 başlamış ama o zamanki Azerbaycan yönetimi Ermenilerin bu iddialarının gerçekleşmesini

önlemeği başarmıştır.

28 mayıs 1920 yılında Azerbaycan’ın Rusya tarafından işgalinin ve tüm ülkenin Sovyet yönetimine katılmasının ardından Karabağ problemi yeniden ortaya çıktı. Azerbaycan

Komünist yönetimine baskı yapan Sovyet Rusya’sı 7 temmuz 1923 yılında Azerbaycan sınırları içerisinde Karabağ Özerk Bölgesini oluştura bildi. Ermeni ve Rus işbirliği bununla da bitmedi. 1948 yılında Stalin’in emriyle Ermenistan’da yaşayan yüz binden fazla Azerbaycan

Türkü Azerbaycan ve Orta Asya’ya sürüldü. 1980’li yıllara geldiğimizdeyse Sovyetler

Birliğinin ekonomik ve siyasi olarak çöküşünü görüyoruz. Böyle bir durumda Ermeni milliyetçileri Azerbaycan’ karşı yeni toprak iddialarında bulunmaya başladılar. 1984 yılında

Ermeni yazar Zori Balayan’ın “Ocak” kitabının basılması, uzun zaman Sovyetlerin bizlere aşıladığı “dostluk ve kardeşlik” politikasının boş bir şey olduğunu ortaya çıkardı. Kitapta yazar kendi diliyle Türklere büyük nefretinin olduğunu saklamıyor ve Azerbaycan’a karşı toprak iddialarını açıklıyor. Olayların bu tür devam etmesi ve Sovyet yöneticilerinin sessizliği sonucunda her iki ülke arasında başlayan bu anlaşmazlık büyüyerek bugünde çözümü bulunamayan bir duruma gelmiştir.

12 temmuz 1988 yılında DKÖB Yerel Meclisi Azerbaycan’dan ayrılma kararı aldı. Bu olayın ardından ertesi gün toplanan Azerbaycan Yüksek Sovyet’i Başkanlık Divanı yerel meclisin kararını geçersiz ilan etti. Gelişmeler üzerine 18 Temmuz’da toplanan SSCB Yüksek

Sovyet Başkanlık Divan’ı her iki cumhuriyetin kararlarını değerlendirdi. Değerlendirme sonucu konuşma yapan SSCB KP MK Genel Sekreteri M. Gorbaçev Karabağ’ın sorunlarının

244 varlığını kabul ettiklerini, fakat bu sorunları Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne dokunulmadan çözüleceğini ifade etti.120

Olayların en gergin olduğu devir SSCB’nin çöküşü ve bağımsız Devletlerin oluşmasının ardından oluştu. Ermeniler Rus ordularıyla Azerbaycan köy ve şehirlerini arka arkaya işgal etmeye başladılar. 26 Kasım 1991 yılında Azerbaycan Yüksek Sovyet’i toplanarak DKÖB’

ÜN statüsünü ortadan kaldırarak buraya bağlı tüm illeri direk Bakü’ye bağladı. Ama bu

Azerbaycan’la Ermenistan arasındaki savaşı durduramadı. Ermeni ve Rus birlikleri 1992 yılının Şubat ayının 26’da Azerbaycan’ın Hocalı Kentinde büyük bir katliam yaptı bu katliam

2. Dünya Savaşında Alman Nazilerin yaptığı katliamlardan daha korkunç olmuştur.

Genel olarak Elmeni ve Rus işgalleri Azerbaycan topraklarında 1991 yılından başladı ve

1993 yılının sonlarına kadar devam etti. Bu devirde Ermeniler Hocalı dışında 1992 yılının

Mayıs ayının 8’de Şuşa’nı, aynı yılın Mayıs ayının 18’de Laçın’ı, 1993 yılının 3 Nisanında

Kelbecer’i, 23,24 Temmuzda Ağdamı, 26,28 Haziranda Akderen’i, 23 Ağustosta Fizulin’i,

25,26 Ağustosta Cebrayıl’ı ve 31 Ağustosta Gubatl’ı ve Zengilan kentlerini işgal etti. 9 mayıs

1994 yılında Moskova’da Azerbaycan ve Ermenistan tarafı savaşı siyasi yolla çözüm hakta

“ateşkes” anlaşması imzaladılar. O zamandan 2001 yılının sonuna kadar kısa çatışmaları göz

önünde bulundurmazsak hiçbir büyük çatışma veya savaş olmamıştır.

Karabağ savaşını uluslar arası kurumlar tarafından incelenmesi ve çözümü yolundaki ilk addım Azerbaycan ve Ermenistan’ın Ocak 1992 yılında Çek Cumhuriyeti’nin başkenti

Prag’da yapılan AGİT toplantısında her iki devletin bu kuruma üye olmasıyla başlamıştır.

1992 yılının Şubat ayının 26’da Ermenilerin Hocalı kentinde yaptıkları soykırım dünya

120 ASLANLI, A.“Tarihten Günümüze Karabağ Sorunu”, Avrasya dosyası, Azerbaycan Özel Sayısı, C.7, S.1, İlkbahar 2001, s. 400.

245 devletleri tarafından kınandıktan sonra AGİTİ’ DE işe karışmasına neden oldu. 24 Mart 1992 yılında 11 devletin (Azerbaycan, Almanya, ABD, Ermenistan, Çek ve Slovak Federal

Cumhuriyeti, Rusya, Beyaz Rusya, Türkiye, İsveç, İtalya, Fransa) katılımı ile AGİT’in Minsk

Grubu oluşturuldu.121 Bu gruba başkanlığı İtalyalı diplomat Mario Rafaelli’e verildi. AGİT’in

Minsk Grubunu Dağlık Karabağ olaylarına direk müdahalesi komşu ülke olan İran tarafından olumlu karşılanmadı. İran AGİT içerisinde Avrupa ve ABD’nin yenice kurulmuş bu devletler

üzerinde etkisinin artmasına izin vermemeye ve bölgede tek etkili güç olarak kendisini gösterme amacıyla Dağlık Karabağ problemini çözmek için kendi adamlarını Bakü’ye yolladı. Nisan ayında başlayan İran’ın arabuluculuk politikası Mayıs ayında daha da hız kazandı. Mayısın 7’de Tahranda Azerbaycan ve Ermenistan devlet başkanları problemi

çözmek için kendi aralarında İran’ında katılımı ile bir anlaşma imzaladılar. İran’da bu anlaşma imzalandığı sırada Ermeni ordusu Azerbaycan’ın en büyük kentlerinden olan Şuşan’ı işgal etti.122 Ermeni ordusunu bunun ardından Laçın’ı işgal etmesi Azerbaycan’ı 21 Mayıs

1992 ‘de Helsinki’de yapılın AGİT’in alt düzey toplantısında Azerbaycan’ın Ermenistan tarafından saldırılara maruz kaldığını ve saldırgana karşı ciddi yaptırmalar uygulanmasını talep etmesine neden oldu.123

AGİT’in çabaları problemi çözmekten yana olsa da bunu başaramadı. 29 Haziran- 7

Temmuz 1992 yılında AGİT’in Roma’da yaptığı 3. Toplantısında Dağlık Karabağ

Ermenilerinin daha önce Mayıs ayında elde ettikleri “ilgili taraf” statüsünden vazgeçerek

“Dağlık Karabağ Cumhuriyeti” adı altında toplantılara katılma isteği katılımcılar arasında tepkiye neden olurken, ABD Dışişleri Bakanı James Baker, Dağlık Karabağ Ermenilerinin

121 http://www.osce.org/docs/russian/1990-1999/mcs/adhels92 r.htm 122 http://www.president.az/azerbaijan/nk/conf3.htm 123 GASIMOV, M. “Uluslar arası İlişkiler Sisteminde Azerbaycan (1991-1995)”, Genclik Metbaası, Bakü 1996, s.105.

246 Roma görüşmelerine katılmalarını sağlayacağını belirtti.124 AGİT’te bu devirde ve sonralar kendi içinde olaylara bakış açısından görüş ayrılıklarının olması problemi çözülmesini zorlaştırdı. Fransa, Rusya ve Ermeni lobisinin etkisi ile bazı devletler Ermenistan yanlı politika izliyor, diğer bir gurup ABD başta olmakla Türkiye ve bazı Avrupa devletleri

Azerbaycan’daki doğal kaynaklardan pay sahibi olmak için Azerbaycan yanlı politika izlemişler. Rusya ise bu bölgede yaşanan tüm çatışmaları kendisinin katılımı olmadan

çözülmesini imkansız sanır ve bölgede artan ABD, İran ve Avrupa etkisine karşı kendi girişimlerine hız vermiştir. 3 Ocak 1993 yılında Moskova’da bir araya gelen ABD Başkanı

George Bush ve Rusya devlet başkanı Boris Yeltsin Dağlık Karabağ problemine ilişkin bir deklarasyon imzaladılar. Deklarasyonda taraflar Dağlık Karabağ’da ve Ermenistan-

Azerbaycan sınırında çatışmalardan rahatsız olduklarını, problemin AGİT çerçevesinde

çözümünü tercih ettiklerini açıklamışlardır.125 Fakat Ermenilerin 1993 yılının Nisan ayında

Dağlık Karabağ’la ilişkisi olmayan Kelbecer şehrini ve ona ait olan köyleri işgal etmesi barış ve çözüm için AGİT’İN başlattığı çabaları hiçe indirmiştir. Azerbaycan’ın o zamanki baskısı ve dünya ülkelerine çağrısı sonucunda dünya devletleri tarafından Ermenilerin bu işgali tepki ile karşılanmıştır. Bu işgale ilk tepki Dağlık Karabağ probleminin çözülmesinde her zaman

Azerbaycan’ın yanında yer alan Türkiye Cumhuriyetinden gelip. Dönemin T.C. Dışişleri

Bakanı Hikmet Çetin Rusya Dışişleri Bakanı Andrey Kozırev’i ve ABD dışişleri Bakanı

Uorren Kristofer’le telefonla görüşerek olaylara tepki göstermelerini istedi.126 bu olayın ardından ABD yönetimi Ermenistan’a arka arkaya iki mektup yolladı. Mektuplarda ABD devlet Departmanı sözcüsü “Etnik Ermeni Silahlı Kuvvetleri”nin Azerbaycan’ın Kelbecer

şehrinin işgaline tepki ile yaklaşılmıştır. Mektupta rahatsızlığını dile getiren ABD yönetimi mektubun birini Ermenistan yönetimine diğerini ise Dağlık Karabağ Ermenileri sözcüsüne yollamıştır. Bu sırada Daşkent’de olan T.C. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın tepkisi daha sert

124 CEFERSOY,Elçibey Dönemi, S. 81. 125 Azerbaycan Gazetesi, 5 Ocak 1993, s. 4. 126 TAHİRZADE, A.: “Prezident Elçibey”, Yeni Müsavat, Bakü-2001, S. 262

247 olmuştur. O Türkiye’nin Ermenilerce yapılan bu işkalcılık politikasını durdurmak için her

şeye el atacağını belirtmiştir. Yalnız bundan sonra 1993 yılının 3 Nisanında Türkiye

Ermenistan’a her türlü yardımı durdurmuştur.127 Nisan ayının 6’da BM Güvenli Konsey’i toplantısında Azerbaycan Cumhurbaşkanı E. Elçibey’in bu kuruma yolladığı müracaata bakıldı ve güvenlik konseyi bölgede sulh ve güvenliğe engel oluşturan tüm hareketlere son verilmesini ve işkalcı güçlerin işgal edilmiş arazilerden çekilmesini istedi. Rusya ve Fransa bu kararın alınması da pasif rol alsalar da ABD, İngiltere ve Çin’in tavrı Azerbaycan’dan yana idi. Kelbecer’in işgali zamanı o zamandan şimdiye kadar en iyi ilişkide olan Azerbaycan’la

Türkiye arasında hala da anlaşılmayan bir problem yaşanmıştır. Böyle ki o zamanki

Azerbaycan yönetimi Kelbecer’deki insanları taşımak için Türkiye’den helikopter istemiş, ama Azerbaycan’ın bu isteği dönemin T.C. Başbakanı S. Demirel tarafından kabul edilmemiştir. Demirel bir gazeteye verdiği demeçte bunu şöyle açıklıyor “buradan oraya helikopter yollamak o kadar da kolay değil, mesafe çok uzundur, gelip gitmek kolay değil”128

Ama Agustos 2001 yılında Türkiye askeri uçakları Demirel’in uzak dediği mesafeyi çok kolayca kat ederek Bakü’ye gelmiş ve burada bir havai gösteri yaparak rahat bir tarzda geri dönmüştür.

BM’nin ardından ABD de olaya sert tepki göstererek Ermenistan’ın işgallerini kınadı. 15

Nisan 1993^de BM’nin Dağlık Karabağ’la ilgili yayınladığı deklarasyonda ise ilk kes

Ermenistan da savaş eden ikinci bir taraf olarak gösteriliyor ve savaşın Azerbaycan topraklarında gittiğini belirtiyorlar.129 30 Nisan 1993 yılında BM Güvenlik Konseyi

Ermenistan güçlerinin Azerbaycan’a işgal olunmuş Kelbecer ve diğer arazilerinden

çekilmesini isteyen 822 no’lu kararı kabul etti. 822 nolu kararın içeriği kısaca şöyledir: bölgede (yani Azerbaycan-Ermenistan sınırında) ateş hemen durdurulsun ve Kelbecer başta

127 TAHİRZADE, Prezident Elçibey, S. 267. 128 Türkiye Gazetesi, 4 Nisan 1993, s. 5. 129 TAHİRZADE, Prezident Elçibey, S 280.

248 olmakla diğer işgal olunmuş araziler hemen boşaltılsın .aynı zamanda AGİT’e de bölgeye giderek durumu incelemeği ve BM Konseyine bilgi vermesi istendi. Bu karara esasen Ermeni

Güçleri 11 Hazirandan başlamakla 5-6 Temmuzda Kelbecer’i tamamen boşaltacaktı. Ama 4

Haziran1993 darbesi bu planın gerçekleşmesini askıya aldı. Azerbaycan’daki darbe sonucundaki iktidar değişikliğinin olması Ermenistan’ın tüm dünyaya şu açıklamayı yapmasına neden oldu: “Azerbaycan’da güvenilir bir yönetim yoktur ve bu bölgede yaşayan ermeni nüfusunun garantisini sağlamak çok zordur”. Bunun ardından Karabağ’da yeniden

çatışmalar hız kazandı. 23-24 Temmuz 1993’te Azerbaycan’ın Ağdam şehrinin Ermenilerce işgalinin ardından 29 Temmuzda BM Güvenlik Konseyi toplanarak 853 nolu kararı onayladı.Bu kararda da bundan önce onaylanmış 822 sayılı kararın uygulanmasını aynı zamanda Ermeni güçlerinin işgal olunmuş Ağdam ve diğer yerlerden AGİT çerçevesinde

çıkarmakla gereken tüm adımların atılmasını istedi.130 Azerbaycan’la Ermenistan arasında

çatışmaların hızlandığı sırada, Ağustos ayında ABD’nin BM temsilcisi M. Albrite bir açıklama yaparak durumun gerginleşmesinden üzüntü duyduğunu ve Ermenistan’ın BM’de kabul edilmiş tüm kararları uygulayarak Azerbaycan topraklarını terk etmesi istenmiştir. Bu aynı zamanda ABD’nin bölgede etkili olduğunu göstermek için yapılmış bir çağrı olarak ta değerlendirilmiştir. Çünkü ABD çok iyi biliyordu ki Ermenistan’ın bu kararları uygulamamasının arkasında Rusya’nın olmasıydı.

Ermenilerin gittikçe artan saldırıları sonucunda 1993 yılının sonbaharında

Azerbaycan’ın Zengilan kenti de Ermenilerce işgal edildi. Bu diğer arazilerin yeniden işgali

üzerine 11 Kasım 1993’te toplanan BM Güvenlik Konseyi sayca 4. Olan 884 sayılı kararı kabul etti. Bu karar dada önceki kararlarda gösterilen arazilerin boşaltılması, ayrıca Zengilan ve Horadiz’den de Ermeni güçlerinin çekilmesini ve ateşkes yapılmasını istiyordu.131 Rusya

ABD’nin AGİT ve BM aracılığıyla olaylara etkisinin karşısını almak için kendi girişimlerini hızlandırdı. 18 Şubat 1994’de Moskova’da Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya Savunma

Bakanları ateşkes yapmak hakta ön protokol imzaladılar. Bunun ardından 9 Mayıs 1994’de

130 http://www.un.org/Docs/scres/1993/853e.pdf 131 http://www.un.org/Docs/scres/1993/884e.pdf

249 Azerbaycan, Ermenistan Savunma Bakanları ve Karabağ’daki ayrılıkçı Ermenilerin temsilcisi ateşkesle ilgili anlaşma imzaladılar. 12 Mayıs 1994’ten itibaren ateşkes rejimi uygulanmaya başladı.132 Ateşkesin ardından Rusya ve ABD gibi Fransa da olayların kendi girişimlerini başlattı. Fransa aynı zamanda problemin çözümü için oluşturulmuş AGİT Minsk Grubu eş başkanlarından biridir. Ama Fransa’nın girişimleri bu ülkede yönetimin Ermeni lobisinin etkisinde olması nedeni ile Azerbaycan tarafından problemin çözümü gibi kabul edilmemektedir. Azerbaycan AGİT tarafından problemin adaletli çözümü yalnız ABD temsilciliğinde görüyor. Çünkü Dağlık Karabağ Ermenilerine Rusya’nın askeri Fransa’nın ise maddi desteğinin olduğu her kese bellidir. ABD’nin tutumu da bundan farklı değil. Fakat

ABD’nin Azerbaycan vasıtasıyla Güney Kafkasya’ya ve Orta Asya’ya sahip olma isteği, aynı zamanda Hazar denizi doğal kaynakları üzerinde tek etkili güç olma hevesi onu az da olsa bu problemin çözümünde Azerbaycan’ın haklarını savunmaya zorlamıştır.

AGİT tarafından şimdiye kadar Dağlık Karabağ problemini çözmek amacıyla 3 öneri verilmiştir:

-1997 yılının Haziranında sunulan”çözüm paketi”

-Aynı yılın Ekim ayında sunulan “aşamalı çözüm”

-1998 yılının Kasım ayında sunulan “ortak devlet” önerisi.

Bu önerilerin ikisi Ermenistan ,sonuncusu ise Azerbaycan tarafından geri çevrilmiştir.133 problemin çözümünde en etkili olabilecek AGİT girişimi 2 Aralık 1996 yılında Portekiz’in

132 ASLANLI, Tarihten Günümüze, S. 415. 133 İBRAHİMOV, R. “Dağlık Karabağ Sözde Cumhuriyetinin Bağımsızlığının Tanınması Durumunda Uluslar arası Ortamda Ortaya Çıkabilecek Sorunlar”, Ermeni Araştırmaları, S.6, Yaz 2002, s. 116.

250 Başkenti Lizbon’da geçirilen AGİT Lizbon Zirve Toplantısı idi. Toplantının sonuç bildirisine göre Azerbaycan ve Ermenistan’ın toprak bütünlüğü güvence altına alınmalı, kendi kaderini belirtme hakkına dayanarak Dağlık Karabağ’a yüksek yerel idare hakkının verilmesi, Dağlık

Karabağ statüsünün tamamına güvenlik garantisi verilmesi bildiriliyordu. Bu bildiri toplantıya katılan 54 AGİT üyesinden yalnız Ermenistan’ın karşı çıkmasıyla onaylanmadı. Bundan sonra devam eden AGİT girişimleri de olumsuz olmuştur. Taraflar problemin çözümünü kendilerinde görmüşler.

Temmuz 1999’dan 2000 yılı sonuna kadar bu amaçla Robert Koçaryan ve Haydar

Aliyev tam olarak 13 kes görüşmüşler. Ama bu görüşeler de sonuçsuz olmuştur. 2001 yılının

Mart ayının 5’de Paris’te Fransa Cumhurbaşkanı J. Chirak’ın katılımı ile Azerbaycan ve

Ermenistan Cumhurbaşkanları bir araya geldi. Ama bu görüş de diğerlerinden farklı olmadı.

Görüşte aynı zamanda AGİT’in Şubat ayında taraflara gizli olarak önerdiği plan da görüşülmüştür. Plan ilk olarak her iki Cumhurbaşkanı tarafından medya ve halktan gizletilmiş ama sonradan artan baskılar sonucu resmi gazetelerde tam olmasa da kısmen yayımlanmıştır.

Sonralar ermeni yetkilileri resmi Bakü’nü “Paris Anlaşmasını” bozduğunu ve bazı şartları yerine yetirmemekte suçlamıştır. Bu açıklama Azerbaycan basınında yönetime karşı sert bir tepki oluşmasına neden oldu.

Fransa’daki görüşmelerin ardından ABD’de bölgede barışı sağlamak amacıyla kendi girişimlerini hızlandırdı. 25 Mart 2001 yılında ABD Dışişleri Bakanı Colin Powel’in resmi müracaatı sonucunda 3 Nisan 2001’de Azerbaycan ve Ermenistan Cumhurbaşkanları

Amerikanın Florida eyaletindeki Kei West kentinde 6 Nisana kadar devam eden bir görüşme yaptılar. Bu görüşmeye her iki Cumhurbaşkanının yanı sıra ABD Dışişleri bakanı Colin

251 Powel, AGİT’in her üç eşbaşkanı da katılmıştı. Görüşme sonunda basın toplantısı yapan

Aliyev Ermenistan’a yönelik sert açıklamalarda bulundu.134

Genel olarak baktığımızdaysa Dağlık Karabağ probleminin çözümünde AGİT Minsk

Grubunun yetersiz olduğunu görüyoruz. Çünkü AGİT’in BM veya NATO gibi kabul ettiği kararları uygulamak için askeri birliklerden yoksun kalmasıdır. Diğer bir yandan her üç AGİT

Minsk grubu eş başkanlarının Yoğun biçimde Ermeni lobisi etkisinde kalmasıdır.

Azerbaycan’sa bu kurumda Ermenilerin gücünü dengelemek amacıyla Türkiye’nin de bu kurumun eş başkanlığına getirilmesini ısrarla talep etmiştir. Fakat bu talep Ermenistan tarafından kabul edilmiyor. Sonuç olarak 1992 yılından başlayan tüm barış ve çözüm için girişimler başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

III. BÖLÜM Gürcistan – ABD İlişkileri(1991-2001)

A. Genel Değerlendirme

1990’lı yılların başlarında SSCB’nin çöküşü artık açıkça gözüküyordu. Bu çöküşün esas nedeni olarak Sovyet ekonomisinin yetersizliği düşünülse de çöküşünün diğer nedeni içinde tuttuğu milletleri özgürlük isteğiydi. Sovyetler içerisinde milletlerin özgürlük hareketi ilk kez

Güney Kafkasya’dan Azerbaycan ve Gürcistan’dan başladı. 1988 yılında Bakü’de başlayan

özgürlük harekatı çok kısa bir zamanda Gürcistan’a da yayıldı Gürcistan’da başlayan milliyetçi hareketler sonucunda ortaya yeni liderler ve kurumlar çıktı. Başlayan bu hareketlilik Gürcü halkını iki liderinin daha aktifliğiyle his olunmaya başladı. Bunlardan biri

134 ASLANLI,. Tarihten Günümüze , S.425

252 Gia Çanturiya Gürcistan “Ulusal Partisini” kurmuş, diğeri Z. Gamsahurdia “Erdemli Aziz İlia

Topluluğu”nu kurmuştur. Gürcistan’da artan bu hareketliliği durdurmak ve bunu diğer cumhuriyetlere yayılmaması için Sovyet Rusya’sı kendi askeri güçlerinden yararlanarak 9

Nisan 1989 yılında Tiflis’te kanlı katliam yapılmış39 Ve onlarla çocuk kadın katıl edilmiştir.

Rusların yaptığı bu katliam Gürcüleri bağımsızlık iradesini kırmamış ve Mart 1990’da

Gürcistan kendi bağımsızlığını ilan etmiştir. Ama bağımsızlığın ilan edilmesi hiçte Gürcü halkını birlik ve beraberlik gösterisi değildir. Çünkü bağımsızlığın ardından geçirilmesi ön görülen parlamento seçimleri siyasi parti ve kurumlar arasında bir tartışma konusuydu.

Nihayet 28 Ekim 1990 yılında Gürcistan’da yapılan parlamento seçimleri “Yuvarlak

Masa” muhalefet bloğunun seçimleri kazanmasıyla sonuçlanmıştır. Bu birlik seçmenlerin yüzde elli dördünün oyunu alarak parlamentoda yüz elli beş sandalye kazanmıştır. Kasım ayında yapılan parlamentonun ilk oturumunda birlik başkanı Zviad Gamsahurdia Gürcistan

Yüksek Sovyet’inin başkanlığına seçilmiştir. Gamsahurdia Siyasi görüşleri bakımından aşırı bir Gürcü milliyetçisiydi. Rusya’nın Gürcistan’da olan tüm başlarını koparmak için milliyetçi bir politika izlemekte idi. Gamsahurdia 31 Mart 1991 yılında Gürcistan’ı SSCB’den ayrılması ve bağımsızlığın halk tarafından kabul edilmesinin onaylatmak için referandum yaptı.

Referandum sonuçları 9 Nisan şehitlerin anısına 9 Nisan 1991 yılında açıklandı. Seçmenlerin yüzde doksan yedisi bağımsızlık ve SSCB’den ayrıldığı yönünde oy kullandı. Gamsahurdia

Gürcistan’da yaptığı bu seçimleri uluslararası arenaya taşımak için ABD ve Avrupa

ülkelerinden de gözlemciler davet etmiştir ülkeye. Bunlardan en ünlüsü eski ABD başkanı

Richard Nixon idi 40. Bu seçimlerin ardından Zviad Gamsahurdia 1997 yılının 26 Mayıs

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde büyük ses çoğunluğuyla Gürcistan’ın ilk Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Gamsahurdiya’nin Gürcistan’da Cumhurbaşkanlığı 1992 yılına kadar

39 AĞACAN,K.: “Kardeş Devletler Azerbaycan – Gürcistan İlişkileri”, Avrasya Dosyası, Azerbaycan Özel, İlkbahar 2001, Cilt: 7, Sayı: 1 S. 320 40 Cumhuriyet, 2 Nisan 1991. “Halk Bağımsızlık Dedi”

253 sürmüştür.Bu devrin Gürcistan’ın Batı,Komşuları ve ABD’yle ilişkilerine ileriki bölümlerimizde ayrıca dokunacağız.

B. Genel olarak Gürcistan-Rusya ilişkileri

Sovyet sisteminin çöküşü ve milletler topluluğu olan bu kurumun içerisinde özgürlük hareketlerinin başlanması 1990 yılında daha da hızlanmıştı.Bu hareketlilik eski SSCB’nin iki en önemli stratejik bölgesi olan Baltik yanı ülkeler ve Güney Kafkasya’da daha da hızlı olması Sovyet yönetiminin işini daha da zora sokmuştu.Baltik yanı ülkelerdeki bu hareketliliği Batının o zaman o bölgede etkili olması nedeniyle çökertemeyen Sovyet sistemi olayların sonraki gelişiminin karşısını almak için bu çökertmeni Güney Kafkasya’dan başlamaya karar verdi. Güney Kafkasya’da bu olaylar genel olarak Azerbaycan ve

Azerbaycan’dan etkilenen Gürcistan’da ortaya çıkmıştı.Ama nedense o zamanki Sovyet

Rusya’sı ilk önce Gürcistan’ı cezalandırmakla yetindiler.Gürcistan’daki hareketliliği

çökertmek için Rusya 9 Nisan 1989’da askeri güçlerini bu ülkeye soktu ve Tiflis’te kanlı bir katliam yaptı.Ayrıca burada etnik çatışmalar oluşturmaktan bile vazgeçmedi.Bu

çatışmalarında başında Abhaz-Gürcü münakaşası ve Rusya’nın Abhazlara desteği öne

çıkmaktadır.Rusya ayrıca Gürcistan’ı kendi elinde tutmak için Acaristan,Güney Osetya ve

Ermeni problemine de destek vermişti.Gürcistan etnik yönden çok karışık bir bölgedir.Bu

254 yüzden burada sakin bir durumun ve zamansa mümkün olacağını söylemek çok zordur.Bu etnik karışıklık aşağıdaki tabloda verilmiştir41.

Oranla % Rakamlarla

Gürcüler 3.787.393 70.1

Ermeniler 437.211 8.1

Ruslar 341.172 6.3

Azeriler 307.556 5.7

Osetinler 164.055 3.0

Bizans Yunanları 100.324 1.8

Abhazlar 95.853 1.8

Ukrayınlar 52.443 1.0

Yahudiler 24.626 0.

Diğerleri 90.208 1.7

Total 5.400.841 100

Yukarıda verdiğimiz tabloda Gürcistan’ın etnik olarak nasıl bir durumda olduğunu gördük.Sovyetlerin dağılmasının ardından başı kendi iç karışıklıklara karışmış Rusya 1993 yılında artık onun Gürcistan’da etkin hala gelmesinin karşısında büyük engel olan

Gamsahurdia’nı iktidardan düşürmesi ve onun yerine kendi görüşlerine uygun bir insanı

41 ÇİLOĞLU, F.: “Rusya Federasyonu ve Transkafkasya’da Etnik Çatışmalar”, Sinatle yay. İstanbul 1998, S. 176

255 getirmek düşüncesine varmıştır.Rusya’nın yardımıyla ülke dahili muhalif grupların baskısı ve etnik çatışmaların artması 1992 yılında Gamsahurdia’nı iktidarda bırakmaya zorluyor.

Gamsahurdia’nın ardından Gürcistan’da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini eski

SSCB’nin sonuncu Dışişleri bakanı olmuş Eduard Şevernadze kazanıyor.Bununla

Gürcistan’ın hayatında yeni bir aşama başlıyor. Gamsahurdia zamanında soğuk olan Rusya-

Gürcistan ilişkilerinde bir ısınma başlıyor.Ama Şevernadze’de kendisinden önceki yönetim gibi olmasa da Rusya’ya o kadar da bağlanmıyor.Şevernadze’nin Rus askeri güçlerinin

Gürcistan’daki statüsünü ortaya attıktan sonra Rusya Abhaziya’da gerginliyi gittikçe artırmaya başlıyor. 1993 yılında Abhaziya bölgesinde Gürcistan’ın egemenliği ortadan kalkıyor. Tehlikenin bu dereceye çatması Gürcistan’ı Kasım 1993’te BDT’ye girmeye zorluyor42. Ama Gürcistan’ın sorunları BDT içerisinde çözülmedi. Aksine gittikçe artmaya başladı. BDT içerisinde Rusya’ya karşı Batı yönlü ülkelerin oluşması Gürcistan’ı da bu bloğa katılmasına neden oldu. bu blok 1997 yılında başlayan Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan ilişkileri sonucu ortaya çıkmış ve 1998 yılının Nisan ayında Moldova’nın da katılmasıyla

GUAM adını almıştır43. Bundan sonra Rusya’nın Gürcistan’a baskıları gittikçe artmış ve bu baskı sonucunda Rusya Aralık ayı 2000’den itibaren Gürcistan vatandaşlarına vize uygulaması getirmiştir. ama ilginç olan bir husus var oda Abhaz ve Osetinler’in bu uygulamanın dışında tutulması olmuştur. 11 Eylül 2001 tarihinden sonra dünyanın siyasi düzeni yeniden oluşmaya başladığından Gürcistan’da bunun dışında kalmamaya karar vermiş ve ülkesini ABD askeri güçlerine açmıştır. Bu da Rusya tarafından sert tepkilere neden olmuştur.

C. Genel Olarak Gürcistan – Türkiye İlişkileri

42 http:/www.ng.ru/printed/cis/2001 – 09 – 06/5_Kafkazhny.html 43 AĞACAN, Kardeş Devletler, S.323

256 Gürcistan bağımsızlığını ilan ettikten sonra Azerbaycan gibi onunda bağımsızlığını ilk tanıyan ülkelerden biri Türkiye Cumhuriyeti olmuştur. Gamsahurdia yönetiminin sırrı Gürcü milliyetçiliğini öne çekmesi Türkiye’ye olan ilişkileri zora sokmuştu. Çünkü yönetim tarafından uygulanan bu politika nedeniyle Özbekistan’dan çıkartılmış Ahıska Türklerini

Gürcistan kabul etmedi. Gamsahurdia yönetimi Stalin zamanında Gürcistan’dan Orta Asya ve

Sibirya’ya sürülmüş bu grubu kabul etmemesi ilişkilerde soğukluk yarattı. Gürcistan’la

Türkiye arasında ilişkilerin siyasi ve ekonomik alanlarda kurulması ve gelişmesi 1992 yılının

Martında E. Şevernadze’nin iktidara gelmesiyle başlamıştır. İlişkilerin olumlu yönde gelişmesini sağlayacak esas rol Hazar petrollerinin Tiflis üzerinden Türkiye’ye ve oradan da batıya çıkmasını sağlayacak petrol ve doğal gaz boru hatlarının gerçeği dönüşümü olmuştur.

Aynı zamanda Rusya’dan isteğini olamayan Gürcistan’ın bu ülkeden yüz döndürerek Batıya ve ABD’ye yüz tutması onun Türkiye’yle ilişkilerinde de mühim adım olmuştur. Gürcistan kendi içinde bulunduğu etnik çatışmaları artık Rusya’nın değil ABD ve uluslararası kuruluşlar olan NATO ve BM vasıtasıyla çözmeye çalışmaktadır. Bunun içinse ilk önce ABD ve NATO’nun en iyi müttefiki olan sınır komşusu Türkiye’yle ilişkilerin iyi olması gerekir.

Gürcistan’ın NATO yolunda arttığı adımları da en fazla destekleyen Türkiye olmuştur.

Dönemin Gürcistan parlamento başkanı Zurab Jvaniya Türkiye’nin bu yöndeki desteğini söyle açıklamıştır: Türkiye’nin bizim bu yoldaki hedefimize olumlu yaklaşımının farkındayız ama Rusya bizim güvenliğimize bir tehdittir 44 . Türkiye’nin Gürcistan’a yaptığı askeri yardımlar, 1995 yılında 5.5 milyon dolar, 1999 yılında 2.5 milyon dolar, 2000 yılında 4 milyon dolar ve 2001 yılında 2.5 milyon dolar olmak üzere toplam 14.6 milyon dolara ulaşmıştır 45 . Türkiye askeri ve maddi yardım dışında aynı zamanda Gürcistan’a siyasi desteğini de sürdürmüş ve sürdürmektedir. Gürcistan içerisinde baş veren etnik çatışmalara münasebette Türkiye Gürcistan’ın sınır dokunulmazlığını her zaman desteklemiş. Türkiye’nin

Güney Kafkasya’da güçlenmesini sağlayacak iki kale vardır. birinci kale rolünü Azerbaycan oynamaktadır. İkincisiyse Gürcistan. Azerbaycan Türkiye’yle etnik, dini, kültürel ve ortak

44 Turkish Daily News. 06. 07. 2001 45 KANBOLAT, H ve AĞACAN, K.: “Gürcistan’daki Rus üslerinin tasfiyesinde Mehter Adımları: Bir Geri, İki İleri: , Stratejik Analiz, Ankara, ASAM yayını, cilt 2, Sayı 16, Ağustos, 2001, s. 15

257 tarih bakımından aynı hisleri paylaştığı için Türkiye burada o kadarda zorluklar yaşamıyor.

Gürcistan’daysa durum daha farklıdır. Gürcülerin Türkiye’yle ilişkileri Azerbaycan’da olduğu gibi etnik, dini ve kültürel esaslara dayanmıyor. Gürcistan sadece olarak Rusya’nın artan askeri ve siyasi baskısının karşısına almak için Türkiye vasıtasıyla ABD’nin ülkesinde güçlenmesini sağlamak düşüncesindedir. Diğer yandan Azerbaycan’la Türkiye arasında olan ekonomik gelişmelerin dışında kalmamak ve bundan kendisi için yararlanmak istiyor.

D. Gürcistan – AB ilişkileri

Gürcistan’ın bağımsızlığını ilan ettikten sonraki devirde Avrupa ülkeleriyle olan politik ilişkilerini AB içerisinde araştırmayı daha doğru buldum. Çünkü Gürcistan’ın ABD’yle olan ilişkilerinin gelişmesi veya buna engellerin olması yolunda Avrupa ülkelerinin hiçbir rolü yoktur. Gürcistan’ın AB’yle olan ilişkileri sadece ekonomik ilişkiler olmuştur. AB’yi 1996 yılına kadar Gürcistan’a toplam olarak 128 milyon Euro değerinde yardım yapmıştır. Bu yardımın 63 milyonu insani yardım, 42 milyonu gıda yardımı geride kalan bölümüyse teknik yardım olarak verilmiştir. AB, SSCB’yle imzalanmış olduğu 18 Aralık 1989 Tarihli Ticari ve

Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının 1 Haziran 1990 tarihinde yürürlüğe girmesine rağmen

Sovyetler Birliğinin dağılması ve yeni bağımsız devletlerin kurulması karşısında bu bölgeyle ilişkilerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalmıştır46. AB’nin Kafkasya’da 1992 yılından bu yana yürüttüğü en büyük projelerden biri TACİS (Tehnical Assistance to the

Commonwealth of independent states – Bağımsız Devletler Topluluğuna Teknik Yardım) projesi olmuştur. Programın üç temel hedefi vardır47: I Piyasa ekonomisi ve demokrasiye geçiş. II Tüm düzeylerde AB’yle ortaklık ve ikili ilişkilerin geliştirilmesi. III Program kapsamında ülkelerin dünya ekonomisine entegrasyonu. Bu program içerisinde Gürcistan

1992 – 2000 yılları arasında 70 milyon ECU almıştır. Toplam diğer ülkeleri ise bu yıllarda 4

46 HÜSEYNOV, F.: “Avrupa Birliği Türk Cumhuriyetleri İlişkileri ve Türkiye” Avrasya Etidleri, TİKA yayınları, Sayı 21, Kış 2002, s. 61. 47 Avrupa Birliği ve Türkiye, T.C. Başbakanlık DTM., 4. Baskı, Ankara, Ekim 1999, s. 145

258 milyar 226 milyon Euro karşılıksız yardım yapılmıştır48. AB aynı zamanda diğer Bağımsız

Devletler Topluluğunu üye ülkelere uygulandığı iki yeni proje içerisinde Gürcistan’a da

büyük önem vermiştir. Bu projelerden biri Avrupa – Kafkasya ve Orta Asya’nın bir birine

bağlayacak bir koridorun olmasını sağlayacak TRACECA (Transport Corridor Europe –

Caucasus – Asia Avrupa – Kafkasya – Asya Ulaştırma Koridoru) projesidir. Bu projenin

oluşumu Mayıs 1993’te Belçika’da Orta Asya ve Kafkasya ülkelerinin katılımıyla ortaya

çıkmıştır. Merkezi Asya’dan başlayarak Kafkasya’dan geçerek Kara Denize ulaşması

öngörülen TRACECA programına AB büyük ilgi ve önem vermektedir49. AB’nin bu bölgede

önem verdiği ve 1995 yılından başlatılmış olan projelerden biride INOGATE (İnterstate

Oiland Gas Transport to Europe – Petrol ve Gazın Avrupa’ya Uluslararası Nakli) projesidir.

İNOGATE programının esas hedefleri, yeni bağımsız devletlerin aşağıdaki konularda

çabalarını desteklemekten ibarettir50.

1.Bölgesel gaz ulaştırma sisteminin, petrol ve petrol ürünlerinin nakli sistemlerinin yeniden yapılması, geliştirilmesi ve modernizasyonu,

2.Hazar Deniz’in den ve Merkezi Asya bölgesinden Avrupa ve Batı pazarlarına karbonhidrat nakli için alternatif yolların belirlenmesi.

Böylece AB Gürcistan’a yardımlarını bu programlar içerisinde ve bunların dışında da

devam ettirmiştir. Diğer yandan Hazar petrollerinin ve doğal gazının Gürcistan üzerinden

Kara Denize oradan da Avrupa’ya çıkışında AB her zaman desteklemiştir. Bu projeler AB

çıkarlarına uygun olsa da Gürcistan içinde büyük önemi vardır. Gürcistan’ın bu projelerden

iki esas çıkarı vardır. Birincisi bu projeler sonucunda Gürcistan’ın her yıl kazandığı

48 http://www.europa.eu.int/comm/external_realitions/tacis/intro/tacis_leaf_uk.pdf, 29.05.2001 49 HÜSEYNOV,Avrupa Birliği Türk,. 66 50 HÜSEYNOV,Avrupa Birliği Türk,. 66

259 milyonlarla dolarlar ve ekonomisinin kalkınması. İkincisi Gürcistan’ın çıkarıysa bu projelerin devamı sonucunda ülkenin iç ve dış güvenliğinin sağlanmasıdır.

E. Zviad Gamsahurdia dönemi Gürcistan’ın ABD’yle olan ilişkileri

Sovyetlerin dağılma sürecinin hızlandığı bir devirde Gürcistan’da diğer eski SSCB

Cumhuriyetlerinden geri kalmamış ve kendi ülkesinin statüsünün belirlenmesi için mübarezeye başlamıştır. Gürcistan’da giden bu milliyetçi proseslerin önünde aşırı milliyetçi bir görüş sahibi olarak tanınan Gamsahurdia olmuştur. Gamsahurdia 1990 yılında bir çok parti ve kurumun birleştiği “Yuvarlak Masa İttifakı”nın başkanı seçilmiştir. Ardından yapılan

1990 yılı Kasım ayı parlamento seçimlerinde ayların yüzde 54’ü olarak Gürcistan Yüksek

Sovyet’inin (Şimdiki Parlamento) başkanı seçilmiştir. 1991 yılının Mart ayında SSCB’nin devamı için yapılan referanduma Gürcistan katılmamış ve 9 Nisan 1991’de bağımsızlığını ilan etmiştir. Bağımsızlığının ardından 1991 yılının 26 Mayısında Gürcistan’da yapılan ilk

Cumhurbaşkanı seçimlerinde Gamsahurdia ezici üstünlük sağlayarak seçimleri kazanmıştır51.

Sovyet yönetimine ve politikalarına karşı sert açıklamalarıyla tanınan ve Cumhurbaşkanı seçilen Gamsahurdia iktidara geldikten sonra bu başarısını gösterememiştir. Gamsahurdia’nın iktidarı devrinde ülkede hızla yayılan etnik çatışmalar ve muhalif grup taraftarlarının artışı

Gürcistan’ı bir anarşi devleti konumuna getirmiştir. Gamsahurdia’nın iktidarda olduğu devirde Abhaziya, Güney Osetya, Acaristan olayları artmış ve bunun üzerine Gürcistan’da yaşayan Ermenilerin aktifleşmesi de ilave olunmuştu. Rusya’yla olan olumsuz ilişkiler nedeniyle resmi Moskova Gürcistan’a ambargo uygulanmıştır.. Hem komşuları hem de batılı devletler hale de varlığını sürdüren SSCB yönetimiyle ilişkilerini gerginleştirmek niyetinde değildiler. Gamsahurdia yönetiminin ABD’yle bu devirde ilişkileri de çok kötü durumdaydı.

Gamsahurdia yönetimi zamanı Gürcistan’a gelmiş en üst düzey de görevli 9 Nisan 1991

51 JONES, F, S.: “: the trauma of statehood.”, Lan Bremmer ve Ray Taras (der) New States New Politics: Building the Post – Soviet Nations, Gambridge, Gambridge Uni. Press, 1997, s. 521.

260 yılında yapılan Gürcistan’ın bağımsızlığı için referanduma Gamsahurdia’nın daveti üzerine gözlemci olarak gelen ABD’nin eski Cumhurbaşkanı Richard Nixon olmuştur. Bağımsızlığını ilan ettikten sonra Gamsahurdia Gürcistan’ın bağımsızlığının ABD tarafından tanınması için bu ülkeye bir delegasyon göndermişti52. Ama Sovyet yönetimiyle karşılaşmaya göz önünde bulundurmak istemeyen ABD bu teklife ciddi yanaşmadı. Bakmayarak ki, Gamsahurdia zamanında ABD’nin her zaman Avrupa, Afrika ve Asya’daki en büyük rakibi olan Sovyet

Rusya’sı Gürcistan’da dışlanmıştır. Bu ülkede olan Rus askeri birlikleri sorun olarak ortaya

çıkmıştır. Gamsahurdia devrinde Gürcistan’daki Rus ordusu “işkalcı” ordu olarak görülmüştür 53 . Gamsahurdia’nın dış politikada yaşadığı uğursuzluklar iç politikaya da yansımış ve ülkede ona karşı muhalif grupların aktifleşmesine neden olmuştur.

Gamsahurdia’ya karşı en büyük muhalif grupların başında Ulusal Bağımsızlık Parti Başkanı

E. Şenğeliya ve Ulusal Demokratik Parti Başkanı G. Çanturiya durmuşlar. Onlar

Gamsahurdia yönetimini iç ve dış politika yürütmekte yetersiz bulduklarını ve yönetimin istifasını talep ediyorlardı. Hatta bu muhalif gruplara Gamskhurdia tarafdarı olmuş tanınmış yüzlerde katılmıştır. Gamsahurdia iktidarının Başbakanı T. Sgua ve Gamsahurdia ’ya bağlı

“Ulusal Muhafızlar Silahlı Birliyinin” komutanı T. Kitovani muhalifete katılan iktidar temsilcileriydi. Artan baskılar sonucunda 1992 yılının 6 Ocağında Gamsahurdia iktidarı bırakarak Gürcistan’ı terk edip Çeçenistan’a sığındı. Çeçenistan’a sığınsa da kendini cumhurbaşkanı olarak görüyor ve dışarıya Gürcistan’daki iç karışıklık nedeniyle kısa bir devir için ülkesini terk ettiğini bildiriyordu. Ama Gamsahurdia ’nın siyasi faaliyeti 1992 yılının sonlarına kadar devam etti. 1992 yılının 4 – 6 Eylülünde Çeçenistan’ın başkenti

Groznı’da dönemin Azerbaycan Cumhurbaşkanı E Elçibey’in girişimleriyle başlatılan

“Kafkas Evi” birliğine Gürcistan’dan Gamsahurdia katılmıştır54. Bu toplantıya aynı zamanda

Çeçenistan Devlet Başkanı Cevhar Dudayev ve Azerbaycan Devlet Başkanı Müşaviri Arif

52 GURTİS, GLENN(dergi), Armenia, Azerbaijan and Georgia: Country Studies, Washington, Federal Research Division, Library of Gongress, 1994, s. 119 53 KANBOLAT, ve AĞACAN, Gürcistan’daki Rus , S. 7 54 CEFERSOY, N.: “Tarihten Günümüze Kafkas Evi Girişimleri ve Türkiye” Stratejik Analiz, Cilt1, Sayı 7, Kasım 2000, s. 31.

261 Haciyev’de katılmıştır55. Bu toplantının amacı Kafkasya’da Rus etkisinin azaltmak için ve

Rusya’nın dayaklarını mahvetmek olmuştur. Bu yüzden bu toplantıya her zaman Rusya’nın

Kafkasya’da kalesi rolünü üslenen Ermenistan davet edilmiştir. Genel olarak ele aldığımızda

Gamsahurdia ’nın 10 aylık iktidarını Gürcistan için verimli olarak kabul edemeyiz. Çünkü bu devirde Gürcistan iç savaşları ve dışarıdan Rusya tehditleriyle yaşamıştır. Bununda 2 esas nedeni vardır. Birincisi Gamsahurdia yönetiminin yürüttüğü aşırı milliyetçilik politika ve bu nedenle içerideki etnik grupların yönetimine karşı ayaklanması. Bu ayaklanmalara da Rusya tarafından açık ve ciddi desteğin verilmesi sonucu ülkede anarşinin oluşması. İkinci nedense halen SSCB’nin çökmüş olsa da varlığını sürdürmesi ve bu yüzden Gürcistan yönetiminin

Avrupa ve ABD’den hiçbir destek alamaması olmuştur. Yalnız Romanya dışında bağımsızlığın anılması 1991 yılı sonuna kadar. Gamsahurdia ’nın Gürcistan’daki iktidarlık süreci birçok anlamda Azerbaycan’da E. Elçibey iktidarı süreciyle aynıdır. Gürcistan’da

Gamsahurdia zamanında Abhazlar, Osetinler ve Adığeyler iç savaşlar çıkartıyorduysa bu görevi Azerbaycan’da Karabağ Ermenileri üstlenmişti. Her iki yönetime en büyük dış baskı

Rusya’dan oluyordu. Her ikisinde iktidardan düşmesini Rusya yanlı muhalif güçler yapmıştı.

Sonucu olarak her iki iktidarın güç yoluyla devrilmesine kendini demokrasi ve insan hakları savunucusu aynı zamanda güç kullanmakla iktidara gelmeye karşı olan ABD’nin seyirci olması olmuştur.

F. Eduard Şeverdnadze dönemi Gürcistan’ın dış politikası ve ABD’le olan ilişkiler

Zviad Gamsahurdia ’nın çok kısa olan 10 aylık iktidarının ardından Gürcistan’da iş başına önceleri Gürcistan “KGB” başkanı olmuş ve buradan da yükselerek SSCB’nin son

Dışişleri Bakanı olmuş Eduard Şeverdnadze geldi. Şeverdnadze 7 Mart 1992 yılında

Gürcistan’da oluşturulan “Devlet Konseyi”nin başkanı seçildikten sonra resmen bu ülkenin yönetimini üstlenmiştir. Halefi Gamsahurdia ’dan farklı olarak Şeverdnadze dış ilişkilere

55 www.poli.vub.ac.be/publi/etni-2/aliev.htm.

262 özellikle de Rusya ve ABD’yle olan ilişkilere büyük önem vermiştir. Şeverdnadze’nin iktidara gelişini ardından 1992 yılının Mart ayında batıyla olan ilişkilerinin sonucu olarak bu

ülkede arka arkaya Almanya, Türkiye, ABD ve Rusya büyükelçilikleri açılmıştır56. Bunun ardından 24 Mart 1992 yılında Gürcistan AGİT üyeliğine kabul edilmiştir. Bu gelişmeler artık

Gürcistan’ın dünya tarafından tanınmasına ve ona karşı olan ilginin artmasından haber veriyordu. Şeverdnadze Abhaziya ve Güney Osetya problemlerini çözmeyi kendi imkanları dahilinde çözmeye çalışsa da bunu başaramamış görünmekteydi. Şeverdnadze Rusya’yla olan ilişkilerini sıcak tutmaya çalışmış ama fazlada Rusya’ya bağlanmayı istememiştir. Bu yüzden

Rusya’nın Şeverdnadze’ye çnerdiği BDT üyeliğini bir kaç kez geri çevirmiştir. Ama artan

Rusya etkisine ve Abhaziya problemine devam getirmemiş ve 1993 yılında da istemese de bile BDT üyeliğine katılma hakta anlaşmaya imza atmıştır57.

1-Şeverdnadze dış politikasında Rusya

Rusya Sovyetler birliği dağıldıktan sonra eski SSCB’nin nüfuz dairesinde olan bölgelerden vazgeçmek istemiyor ve bu arazileri yeni RF’nin etki alanı olarak görüyordu. Bu yüzden Rusya bu bölgede istikrar ve güvenliğin sorumluluğunun ona ait olduğuna inanmıyordu. Bu inanç 1993 yılının Ocak ayında dönemin RF Dışişleri Bakanı Andrey Kazırev tarafından gündeme getirilen “Yakın Çevre Doktrini”nin Güvenlik Konseyinde onaylanması ve Nisan ayında da Cumhurbaşkanı B. Yeltsin tarafından onaylanmasıyla sonuçlanmıştır58. Rusya bu doktrini kabul etmekle batı ve batının timsalinde ABD’ye bölgede SSCB’den sonra etkin güç olduğunu göstermek idi. 1994 yılının Şubat ayının 3’de Rusya Cumhurbaşkanı B. Yeltsin Tiflis’i ziyaret etmiş ve bu ziyaret sırasında bir kaç anlaşma imzalanmıştır. Bunlardan biri RF sınır birliklerinin Gürcistan’da kalmasını içeren anlaşma, diğeriyse dostluk ve işbirliği anlaşması olmuştur. Bu anlaşmaya esasen BDT güvenliğinin korumak amacıyla Tiflis yakınlarında üç askeri üs oluşturulması kararlaştırılmıştır. Ayrıca Anlaşma çerçevesinde Rusya Gürcistan topraklarının savunmasına yardım edecek ve Rusya

56 Gurtis, Clenn E (der), Armenia, Azerbaijan and , S. 221 57 AGACAN, Kardeş Devletler, S. 320 58 CEFERSOY, Bağımsızlığın Onuncu , S. 293

263 Gürcistan ordusunun oluşturulmasına ve eğitimine yardımcı olacaktı 59 . Bunun ardından Rusya Gürcistan’a 1995 yılının Mart ayında bu ülkede kendisine ait 4 askeri üs hakkı veren bir anlaşma imzalamaya mecbur etmiştir. Rusya’nın baskıları sonucu Şeverdnadze’ye imzalattığı bu anlaşmalar ülke dahilinde olumlu karşılanmış muhalif grupların tepkisine neden olmuştur. Muhalif gruplar hatta Şeverdnadze’ni Gürcistan’ı Rusya’ya satmakta bile suçlandırmışlardır60. Bu olaylar sonucunda Şeverdnadze Rusya’yla olan ilişkilerine yeniden bakmak zorunda kaldı. Şeverdnadze’nin bu harekatı Rusya tarafından olumlu karşılanmadı ve Rusya’nın desteğiyle 29 Ağustos 1995 yılında kendisinin güvenlik başkanı tarafından kendisine suikast girişimi yapıldı. Ama bu suikast girişimi başarısız oldu. Bundan sonra Şeverdnadze Rusya’ya karşı politikasında sertleşmenin ortaya çıktığını görüyoruz. Şeverdnadze 4 Ekim 1996 yılında imzaladığı bir kararla 3 Şubat 1994’de imzaladığı Gürcistan sınırlarını Rus Birlikleriyle beraber koruma anlaşmasından imtina etmiş ve Gürcistan sınırlarını Gürcü askerlerinin korumasının gerekli olduğu ileri sürmüştür. Bu devri yani Şeverdnadze’nin Rusya’yla ilişkilerinde bozulmasının ortaya çıkmasını ne ülke dahili muhalif grupların aktifleşmesine nede Şeverdnadze’nin vatanseverlik duygularını bağlayamayız. Çünkü bu devirde ABD başta olmakla Batı Hazar petrollerini çıkarmak için Azerbaycan’a büyük yatırımlar yapmış ve bu yatırımların güvenliğini sağlamak için Gürcistan’ı da Rusya etki alanından uzaklaştırarak kendi etki alanına sokmaya çalışmıştır. Gürcistan Hazar petrollerini taşıyacak Bakü – Ceyhan petrol boru hattının geçeceği bölge olması da onun batı tarafından desteğinin ortaçağından haber veriyordu. Diğer yandan BDT’nin verimsizlik problemi ve BDT içerisinde Anti Rusya bloğunun olması Gürcistan’ı da büyük ölçüde etkilemişti. Azerbaycan bu kurum içerisinde batı yönlü politika izleyen ülkeleri bir araya getirmek için girişimlerini hızlandırmıştır. Bu girişimler sonucunda 1997 yılında Gürcistan’da katılmakla Azerbaycan, Ukrayna, Moldavya ve Özbekistan (1999 yılında katılmıştır) ortak işbirliği olan GUUAM oluşmuştur61. Rusya’yla olan bu tür siyasi gelişmeler önceleri imzalanmış Askeri anlaşmalarda etkilemiştir. Gürcistan kendi arazisinde olan Rus üslerinin kapatılması ve Rus ordusunun ülkesinden çıkmasını istese de Rusya buna olumlu yanaşmamış ve durum AGİT’in İstanbul zirvesine kadar taşınmıştır. Kasım 1999 yılında

59 KANBOLAT, H ve AĞACAN, K.: “Gürcistan’daki Rus , S. 7

60 Cumhuriyet, 3 Mart – 1994 61 GOLOVENKE, A.: “Troyanski Kon” v stranah SNG” – “Troya atı BDT ülkelerinde” www.korrespondent.net/main.php?arid=9428

264 İstanbul’da yapılan AGİT zirvesinde üye ülkelerinde baskısıyla Rusya ve Gürcistan 17 Kasımda bir bildiri yayımlamışlar.Bu bildiriye göre Rusya’yla Gürcistan arasında yapılmış anlaşmaya göre Gürcistan arazisinde bulunan Vaziani ve Gudaita askeri üslerinin boşaltılması 1 Temmuz 2001 yılında bitmelidir62. Gürcistan’da askeri üslerini kaybetmeye başlayan Rusya bu ülkeyi ekonomik şartlar altında kendi kontrolünde tutmaya çalışmıştır. Rusya bu amaçta Gürcistan vatandaşlarına 5 Aralık 2000’den itibaren vize uygulaması yapmıştır. Rusya bunu yapmasını nedenini bu ülkeden Rusya’ya geniş çaplı ve yasadışı yollarla insan Göçünün karşısını almak olduğunu açıklamıştır63. Ama bu karar Gürcistan vatandaşlarına uygulanması öngörülse de nedense Gürcistan vatandaşı olan Abhazlar, Osetinler ve Acarlar bunun dışında tutulmuştur. Bu da Rusya’nın bölgede kendisinin de defalarca açıkladığı gibi barışçı bir devlet olduğu düşüncesinin gerçek olmadığını açıkça yansıtıyordu. Rusya bu tür eylemleri yani Gürcistan’da iç karışıklık yaratmak eylemlerini 1991 yılından bu yana devam ettirmiş ama istediği sonuca varamamıştır. Gürcistan’sa Rusya’nın bu baskılarının karşısını almak için ABD’nin desteğini daima arkasında tutmak istiyor. Bu yüzdende Gürcistan Cumhurbaşkanı Şeverdnadze değişik zamanlarda “2005’te NATO’nun kapısını çalacağını” açıklamıştır 64 . 2001 yılının 11 Eylül ABD’ye yönelik terör saldırılarının ardından dünya düzeninin hızla değişmesi ve ABD’nin Gürcistan’a olan ilgisinin bu ülke tarafından olumlu ve sıcak karşılanması Şeverdnadze’nin NATO haktaki önceleri verdiği açıklamalar da ne kadar ciddi olduğunun kanıtıdır.

2-Şeverdnadze Dış Politikasında Dost Türkiye Anlamı

Bağımsızlığını kazanmış Gürcistan’ın İkinci Cumhurbaşkanı E. Şeverdnadze dış politikasında önem verdiği hususlardan biride komşu ülkelerle iyi ilişkiler kurmak olmuştur.

Şeverdnadze özellikle Türkiye’yle kurulacak ilişkilerde daha meraklı olmuştur. Çünkü

Gürcistan’a yönelik artan Rusya baskınlarının karşısını Türkiye ve Türkiye vasıtasıyla batıyla sıcak ilişkiler kurmaktan geçer. Şeverdnadze’nin Türkiye’ye yönelik sıcak ilişkileri bir taraflı değildi. Türkiye’de Gürcistan’la ilişkilerini geliştirmek ve Güney Kafkasya’da etki alanını

62 Anlaşma metni için bkz.www.osce.org/docs 17 Kasım 1999 63 AĞACAN, K.: “Rusya’nın Gürcistan’a Vize Uygulaması silahsız savaş mı?” Stratejik Analiz, Sayı: 9, Ocak 2001, s. 34. 64 AĞACAN, K.: “Bağımsızlığın 10 Yılında Gürcistan: ABD’nin Kafkasya’daki kalesi mi?” Stratejik Analiz, Cilt 1, Sayı 11, Mart 2001, s. 35

265 genişletmek düşüncesinde olmuştur. Ama Şeverdnadze’nin iktidarının ilk yıllarında bu ilişkiler daha çok ekonomik ağırlıklı olmuştur. Hem Şeverdnadze Rusya’yı dışlayıp

Türkiye’yle açık ilişkiler kurmaktan çekiniyor. Hem de Türkiye bu bölgede Rusya’yla karşılaşmak istemiyordu. Gürcistan’la Türkiye arasında 1992 yılının Mart ayında Tiflis’te

Büyükelçiliğin açılmasının ardından ilişkiler siyasi anlamdan daha çok ekonomik olarak gelişmiştir. Türkiye 1992 yılında Gürcistan’a 50 milyon dolarlık Eximbank kredisi ayırmıştır65. Türkiye ayırıcı Rusya’dan farklı olarak Gürcistan’ın sınır bütünlüğünü tanımış ve içeride giden etnik çatışmalarda Şeverdnadze hükümetine desteğine her zaman devam ettirmiştir. 1994 yılının Eylül ayında Azerbaycan’da petrol anlaşmalarının imzalanmasının ardından Gürcistan’ın önemi Türkiye açısından daha da artmıştır. Azerbaycan petrol ve gazının bu ülke vasıtasıyla Türkiye’ye taşınması projeleri ikili ilişkilerin olumlu yönde hızlı gelişimi sağlamıştır. Gürcistan bağımsızlığını ilan ettikten sonra Türkiye’den bu ülkeye ilk resmi ziyaret dönemin Türkiye Dışişleri Bakanı Hikmet Çetinin 21 Mayıs 1992 yıl Tiflis ziyareti olmuştur66. Bunun ardından Tiflis’i Başbakan Süleyman Demirel başkanlığında bir heyet ziyaret etmiştir. Türkiye 1992 yılında Karadeniz kenarında ve Kafkasya’da mevcut olan devletleri bir araya getirmek için KEİ (Karadeniz Ekonomik İşbirliği) teşkilatı oluşturmak girişimlerine başlamıştı. Bu teşkilatın kuruluş toplantısına katılmak için E. Şeverdnadze 25

Haziran 1992 yılında İstanbul’da resmi bir ziyaret yaptı 67. Ziyaret sırasında Şeverdnadze

Başbakan S. Demirel ve birçok yabancı devlet yöneticileriyle görüşmelerde bulunmuştu.

Böylece Türkiye’yle Gürcistan arasında ilişkilerde yeni bir dönem başlamış oldu. Türkiye toplam bu 10 yıl içerisinde Gürcistan’a 100 milyon dolarlık bir yardım yapmıştır. Bu yardımında büyük kısmı askeri yardımlar olmuştur. Türkiye ayrıca mali yardım dışında

Gürcistan’a askeri eğitim ve Gürcü ordusunun NATO kriterlerine uygun hazırlanmasında da büyük yardımlar yapmıştır. Ekim 2000’de Türkiye ve Gürcistan Marneuli Askeri

Havaalanının modernsize edilmesi için anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşma sonucunda,

Türkiye’nin yaklaşık bir buçuk milyon dolar yardımı ile tamamlanan havaalanı Ocak 2001’de

65 AĞACAN, Kardeş Devletler, S. 329 66 İMEDAŞVİLİ, A.: “Anlaşmanın 10. Yıl Dönümü” Yeni Köprü (der), Sayı: 3, 2002. s. 9 67 İMEDAŞVİLİ, Anlaşmanın 10, S. 9

266 Türkiye Milli Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlunun da katılımıyla hizmete açılmıştır 68 . Bunun ardından Türkiye Marneuli’den sonra 2001 yılının Temmuz ayında imzalanmış bir anlaşmaya Rusya’nın boşalttığı Vaziani üssünün de modernizasyonunda

üslenmiştir. Türkiye’nin bu tutumu Moskova yönetimince endişeyle karşılanmıştır69. Ama

Türkiye Moskova’nın bu endişeleri karşısında geri çekilmemiş ve Gürcistan’a NATO’yla işbirliği içerisinde askeri yardımlarını devam ettirmiştir. 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından dünyada giden yeniden yapılanmada Gürcistan’da dışarıda kalmamayı istememmiş ve bundan yararlanarak Rusya’dan tam kopmayı ve Türkiye aracılığıyla batıya entegre olmayı büyük fırsat olarak değerlendirmektedir.

3-Gürcistan’ın Komşu Devletler Olan Azerbaycan ve Ermenistan’la İlişkileri

3-1. Ermenistan

Gürcistan SSCB döneminde hiç bir problem yaşamadığı Ermenistan’la bu birliğin dağılmasının ardından etnik ve arazi sorunlarını yaşamağa başladı. Özelliklede Ermenilerin

çoğunluk oluşturduğu Cevahetiya bölgesi gelecekte yaşanabilecek her türlü problem açısından Tiflis’i endişen diriyor70. Çünkü bazı Ermeni yazarları da komşularının topraklarını

Ermenistan sınırları içerisinde gösterme hastalığı vardır. Nitekim Erivan Üniversitesi Ermeni

Dil ve Edebiyatı Fakültesinde S. Ambarsumyan başkanlığında B. Nersesyan, E. Ağayan, G.

Caukyan, E. Ayvazyan ve G. Ananyan’ın redaksiyonunda yaptıkları dört cildlik “Ermenistan ve Yakın Çevresinin Toponom Sözlüğü” isimli esas söz konusu hastalığı taşımaktadır. T.

Hakopyan, S. Melikyan ve H. Barsegyan’ın ilk iki cildin yazarları olduğu eserin önsözünde gerçekler tahrif edilerek Ahalkalaki ve Güney Gürcistan toprakları Ermeni bölgesi olarak ele

68 KANBOLAT, ve AĞACAN, Gürcistan’daki Rus, S.14 69 “Georgia Asks Türkey’s Help to Remove Russian military Bases”, Turkish Daily News, Ankara, 05. 07. 2001 70 KOEN, A.: “SŞA, Stranı Sentralnoy Azii i Kafkaza: Problem i Perespektivi Vzaimootnoşeniy” http:/www.ca- c.org/journal/caco8_2000/05.Kohen. Shtml

267 alınmıştır71. Diğer bir yandan Gürcistan nüfusunun %8.1’ni Ermenilerin oluşturduğunu72 göz

önüne alsak resmi Tiflis’in endişelenmeğine hak vere biliriz. Ermeniler ayrıca Gürcistan’da giden iç karışıklıklardan yararlanarak bu bölgede güçlene bilmişlerdir ve bu bölgeye hakim olmuşlar. Ermeniler Gürcistan yönetimine karşı olan itirazlarını 9 Nisan 2000’de yapılacak

Başkanlık seçimleri öncesi bölgeye ziyaret eden Şeverdnadze’ye yumurtalı saldırıyla bildirmişler 73 . Ama resmi Ermenistan Gürcistan içerisinde gelişen bu tür etnik Ermeni hareketliliğine açık destek vermekten şimdilik kaşıyor. Çünkü Karabağ savaşı nedeniyle

Ermenistan’ın Azerbaycan ve Türkiye’yle olan sınırları kapatılmıştır. Ermenistan dışarıyla olan bağlantısını yalnız İran ve Gürcistan üzerinden sağlamaktadır. Eğer Gürcistan’da kendi sınırlarını Ermenistan’ın yüzüne kapatırsa Ermenistan ekonomik olarak büyük bir krizle uğraşacak. Gürcistan Ermenistan’ın ekonomik olarak kullandığı en esas ülkedir. Ermenistan

Gürcistan’la arasındaki gizli soğuk savaş durumuna rağmen, 1994 senesinden beri Ahalkelek

(Ahıska bölgesi) – Gümrü demiryolu yapılmaktadır74. Ne Gürcistan Ermenistan’la ilişkilerini bozmak istemiyor nede Ermenistan Gürcistan’la Ermenistan’ın nedenleri aynıdır. Yani

Gürcistan’ın arazisini kullanmakla dışarıyla ekonomik ve ticari ilişkilerini ayakta tutmak, en büyük destekçisi Rusya’yla bu araziden kara bağlantısı oluşturmak ve.s.Gürcistan’ınsa

çıkarları ülkede giden bir kaç etnik karışıklığa bir yenisini yani Ermeni ayaklanmasını da başlatmamak. Gürcistan ülkesinde yaşayan Ermeni grupların aktifleşmesini önlemek için

Ermenistan’la ilişkilerini ılımlı tutmaya devam etmektedir.

71 ARVELADZE, B.: “Henüz Geç Değil”, Uluslararası İlişkiler Literatüründen ,Stratejik Aaliz, Cilt 2, Sayı: 25, Mayıs 2002, S. 88 – 89. 72 www.parliament.ge/GENERAL/C.D/etnic.html 73 AGACAN, Gürcistan’a Yönelik Artan , S. 32 74 BÖRÜSOY, E.: “Ermenistan ve Gürcistan Arasındaki Sorunlar”, Stratejik Analiz, Cilt 2, Sayı 22, Şubat 2002, s. 97

268 3-2. Azerbaycan Gürcistan’da toplam nüfusun %8.1’ni Ermeniler oluşturuyorsa bu nüfusun %5.7’ni de

Azerbaycan Türkleri oluşturmaktadır75. Resmi bildirilere göre Gürcistan’da 31 bine yakın

Azerbaycan Türkü yaşıyor. Onlar başlıca olarak Tiflis ve Kvemo vilayetine bağlı Marneuli,

Bolnisi, Dmanisi ve Gardabani rayonların da yaşamaktadırlar. Bu bölge Azerbaycan Türkleri arasında Borçalı mahalı olarak adlandırılmaktadır 76 . Ama burada yaşayan Azerbaycan

Türkleri Ermenilerden farklı olarak hiçbir otonomi taraf olmamışlar. Şeverdnadze’nin iktidara gelişiyle Gürcistan’ın Azerbaycan’la olan ilişkilerinde yeni bir merhale başlatmıştır. Bu iki devlet Güney Kafkasya’nın bir birine toprak iddiasında olan devletler olmamışlar.

Şeverdnadze’nin yanı sıra Azerbaycan’da da devletin başında H. Aliyev’in olması ilişkileri olumlu yönde etkilemiştir. Bu iki yöneticinin ilginç benzer tarafları da var. Böyle ki H.

Aliyev ve E. Şeverdnadze her biri Sovyetler döneminde ilk olarak en büyük görevleri

Gürcistan ve Azerbaycan “KGB”lerine başkan tayin edilmekle başlamışlar. Ardından her ikisi de kendi Cumhuriyetlerinde Komünist Parti Birinci Sekreterliğine, oradan da SSCB Politbüro

üyeliğine kadar gitmişler. Aynı zamanda H. Aliyev SSCB Başbakan Yardımcılığına, E.

Şeverdnadze’yse SSCB Dışişleri Bakanı görevini de yürütmüşler. Bu yüzden her iki devletin iç ve dış politikasını bir az yakından izlersek tamamen aynı olduğunu görürüz. İlişkilerin olumlu yönde gelişmesinin ilk adımları 1993 yılının Şubat ayında E. Şeverdnadze’nin

Azerbaycan’a resmi ziyaretiyle başlamıştır. Bu ziyaret sırasında Azerbaycan’la Gürcistan arasında “Dostluk, İşbirliği ve Savunma Antlaşması imzalanmıştır 77 . Her iki devletinde bağımsızlıklarına dışarıdan en büyük tehdit Rusya’dır. Rusya’nın bu tür tehditlerini önlemek için dış ilişkilerde beraber hareket etmektedir. Bu iki Cumhuriyete dışarıdan diğer bir tehdit yaşatan ülkede Ermenistan’dır. Ermenilerin Azerbaycan’da Dağlık Karabağ, Gürcistan’da

Ahalkala ki bölgelerinde haksız iddiaları onu bu iki devletten tehcir etmiştir. Bu yüzden

75 Gürcistan’ın etnik terkibi için bakınız: www.parliament.ge/GENERAL/C_D/ethissu.html 76 AĞACAN, Kardeş Devletler, S. 331 77 Azerbaycan Gazetesi, 09.02.1993

269 Ermenistan Azerbaycan ve Gürcistan’ın Rusya’nı bölgeden çıkarmak yolundaki en büyük engel olmuştur. Bu yüzden Azerbaycan ve Gürcistan arasında oluşmuş bu stratejik ortaklık

Rusya tarafından olumlu karşılanmamış ve Rusya bu ortaklığı bozmaya çalışmaktadır78.

4.Şeverdnadze Yönetiminin ABD’yle Olan İlişkileri

Sovyetler Birliğinin tam olarak dağılmasının ardından eski SSCB üyesi olmuş diğer devletler de olduğu gibi Gürcistan’da da bir iç boşluk yaranmıştı. Kendisini eski SSCB’nin varisi ilan etmiş Rusya’nın içerisinde giden iç savaşlar (Çeçenistan, İnguşetiya, Tataristan) nedeniyle arka bahçesi saydığı Kafkas’lardan kopmuştu. Güney Kafkasya’da Rusya’dan kopmanın ilk adımlarını Gürcistan atmıştır. Fakat o zaman SSCB’nin “de yuri” ayakta olması

ABD’ni bu bölgeye girmekte çekindiriyordu. Diğer bir yandan Gürcistan’ında kendi içinde giden iç savaş ve huzursuzluklar onun dış politikasında büyük ölçüde etkilemişti. 1992 yılının

Ocak aylarından sonra Z. Gamsahurdia ’nın iktidarı bırakıp ülkeni terk etmesi ve onun yerine

E. Şeverdnadze’nin gelmesi Gürcistan açısından olumlu bir olay olmuştur. Şeverdnadze’nin

SSCB’nin sonuncu Dışişleri Bakanı olması kendisinin bir çok batı ve ABD’li yöneticilerle

şahsi ilişkiler kurmasına neden olmuştur. Gürcistan’da iş başına geldikten sonra Şeverdnadze bu ilişkilerden Gürcistan için yararlanmaya çalışmıştır. Nitekim 1992 yılının 25 Mayısında dönemin ABD Dışişleri Bakanı James Baker Lizbon’dan ülkesine dönerken Gürcistan’a gitmiş ve bununla da ABD’nin Şeverdnadze yönetimine destek verdiğini belirtmiştir 79 .

Şeverdnadze yönetimininse ABD’ye yönelik politika izlemesinin esas üç nedeni var. Birincisi

ülke içerisinde giden etnik çatışmaları çözmek için Rusya’dan istediğini alamadığı için

çözümün diğer yolunu ABD’de görmesi. İkincisi RF’nun Gürcistan’a karşı tutumu ve onu kendi “arka bahçesinin” bir tarafı olarak görmesi. Üçüncüsü Hazar enerji kaynaklarının başta

ABD olmakla batılı şirketlerin işletmesinden dışarıda kalmamak ve ortaya çıkmış projelere katılmakla kendi devletinin güvenliğini sağlamak olmuştur. Diğer yandan ABD’de esas rakibi olan SSCB’nin yakınında önemli rol üstlenmiş Şeverdnadze’nin karşısında manevi olarak

78 İBRAHİMLİ, H.: “Rusya’nın Kafkaslara Yönelik Yeni Siyaset Felsefesi”, Ayna Gazetesi, 30 Mart, 2001. 79 ÇİLOĞLU, Rusya Federasyonu ,S.185

270 borçlu durumundaydı80. ABD aynı zamanda RF’nun etkin olduğu bölgelerde onun çıkarlarını tehdit etmediği süreçte RF’nun her hangi bir askeri müdahalelerine karşı çıkmamayı düşünüyordu. Rusya’nın Şubat 1993’te “Yakın Çevre Doktrini”ni kabul etmesi ve B. Yeltsin tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girmesiyle Gürcistan’ın ABD ve Batıyla olan ilişkilerin sınırlı olmuştur. Çünkü o zaman Gürcistan’ın üst görevli yetkilileri ve

Şeverdnadze’nin taraftarları Rusya’yı bir tehdit olarak görmüyor ve aksine ülke içindeki etnik

çatışmaların ve ekonomik huzursuzlukların çözümünü Rusya’da görüyordu. Diğer yandan

ABD’nin de Gürcistan’ı hala Rusya’nın etki alanı olarak görmesi Gürcistan’la ilişkilerini pek geliştirmeye getirip çıkarmadı. İlişkilerde bu tür sınırlı işbirliği 1995 yılına kadar devam etti.

Ama 1995 yılına kadar ABD Gürcistan’a diğer eski SSCB ülkelerine ayırdığı gibi her yıl belirli bir miktarda demokrasi ve insani yardımda bulunmuştur. 1995 senesine geldiğimizde

Gürcistan’da yeni bir gelişmelerin olduğunu görüyoruz. Artık Rusya’nın Gürcistan’daki problemleri çözmek istemediğini ve bu problemlerin devam etmesi durumunda Rusya

Gürcistan’ı daha iyi halde kendi etkisi altında tuttuğu düşüncesini görüyoruz. Rusya’nın bu tutumu hem Gürcü halkı hem de yönetim tarafından iyice anlaşılmıştı. Artık yönetim dış politikasında Rusya’ya daha az yer ayırmadığı ve batıyla ilişkilerini geliştirmeye yön vermekteydi. İlişkilerin bu tür gelişimini etkileyen diğer bir neden 19 Ağustos 1995 yılında E.

Şeverdnadze’ye yapılan suikast girişimi olmuştur. Gürcü yöneticileri bu başarısız suikast girişiminin arkasında Rusya’nın olduğunu söylüyor ve artık Rusya’nı bir güvenlik etkeni olarak değil tehdit olarak düşünüyorlardı. Diğer yandan Hazar’ın enerji kaynaklarının batı pazarlarına çıkarılması için Bakü’de yapılmış anlaşmalar Gürcistan’ın önemini ABD için artırmış olmuştu bu devirde. Bunu ayrıca Gürcistan açısından zamanın şansı olarak da değerlendire biliriz. Çünkü anlaşmaların yapıldığı bir zamanda ABD bölgedeki enerji kaynaklarının Rusya’nın tekelinden çıkarmak için taşınacak petrol ve doğal gaz kemerlerinin

Ermenistan’dan geçmesine taraftar olmuş, ama Dağlık Karabağ savaşı nedeniyle Azerbaycan buna razı olmamış. İran ve Gürcistan varidatlarında ısrar etmiştir. Bu devirde İran içerisinde ve dış politikasında ABD ve İsrail’e yönelik kötü gelişmelerin yaşanması Gürcistan

80NODİA,G.: “Obraz Zapada v Gruzinskom Soznanii”, Mejdunarodniy Opıt Razresheniya Etnicheskih Konfliktov”. http://www.poli.vub.ac.be/publi/etni3/nodia.htm

271 varyantını daha optimal hale getirmiştir. Bu gelişmeler Gürcistan’ı ekonomik olarak ABD’ye bağlılığını artırmakla yanışı aynı zamanda siyasi alanlarda da ABD’yle işbirliğinin artırmasına neden ola bilerdi. Böylece Gürcistan, Rusya’nın toprak bütünlüğüne ve bağımsızlığına yönelik oluşturduğu tehdidi, yalnız geniş anlamda batı, özel olarak ABD ve bölgesel güç olarak Türkiye ile dengeleyebileceğini düşünmekteydi81. Eğer Ağustos 1995 yıl

Şeverdnadze’ye karşı olan suikast başarılı olsaydı Gürcistan yeniden çok asanlıkla geriye iç huzursuzluklara ve etnik çatışmalara getire bilirdi. Bu devirde ABD’nin Gürcistan’a ilgisi de artarak devam ediyordu. Bunun da bir nedeni vardı. Hazar bölgesinin büyük petrol kaynaklarının çoğu Gürcistan’dan ihraç olunmasını düşünüyordu. Çünkü eğer Gürcistan’da yeniden münakaşalar başlardıysa, Hazar petrol ihracatçıları bazen Rusya’yla petrol ihracında azaltmalar ede bilerdi 82 . 1996 yılına geldiğimizde ABD’nin Gürcistan’a daha sıkı bağlandığını ve hatta ekonomik yardımlar dışında iç politikaya da etkili olduğunu görüyoruz.

Nitekim Clinton yönetimi 1996’dan itibaren geliştirmeye başladığı Gürcistan’la ilişkilerini kısa bir süre sonra Tiflis’in karşı – karşıya olduğu sorunlara sahip çıkarak, Gürcistan’ın hamisi olduğunu ve Rusya’nın bu ülkenin bağımsızlığına tehdit niteliği taşıyan girişimlerini

önlemek niyetinde olduğunu göstermiştir 83. ABD’nin bu devirdeki Gürcistan’a yardımları daha çok USAİD tarafından sağlanan teknik yardımlar olmuştur USAİD yardımlarını üç esas iş için ayırmıştır.

I. Ekonominin yeniden yapılandırılma

II. Demokratik dönüşüm

III. Sosyal istikrarın sağlanması

USAİD aynı zamanda Gürcistan yönetimine bütçe ve ekonomik reformlar konusunda da danışmanlık yardımları yapmıştır.

Genel olarak öten yıllar içerisinde ABD yönetiminin eski Sovyet Birliğinin yerinde kurulmuş yeni bağımsız Devletlerine (YBD) yardımı ABD’nin en önemli bölgeler olan bir

81 AĞACAN, Bağımsızlığın 10, S. 34 82 “U. S. Covernment Assistance to and Cooperative Activities with the New İndependent States of the Former ”, FY 1995 Annaual Report. www.state.gov/p/cur/rls/fs/11029pf.htm 83 AĞACAN, Bağımsızlığın 10, S.36

272 araziye dikkatinin artırmasına neden olmuştur. ABD yönetiminin düşüncesine göre bu bölgede, güvenlik, gelişme ve kalkınmanın hızlanması ayrıca demokrasinin artışı bölgede ABD çıkarlarını koruya bilir. Bunun için ABD 1997 yılında bölgeye yönelik mali yardımlarını artırmıştı. Bu yardımlar özellikle Gürcistan ekonomisinin kalkınması için yapılmıştır. 1997 yılının Temmuz ayında Gürcistan Devlet başkanı E. Şeverdnadze ABD’ye resmi bir ziyarete gitti. Bu ziyaret sırasında o ABD’yle ekonomik ve siyasi işbirliği anlaşmaları imzaladı. Şeverdnadze ayrıca ABD yönetimiyle askeri işbirliği içinde görüşmelerde bulunmuştur84. Bu görüşmelerin ardından ABD yönetimi Gürcistan ordusuna yaklaşık 17.6 milyon dolar askeri yardım yapmıştır. Bunun dışında ABD özgürlüklere destek kanunu çerçevesinde Gürcistan’a yaklaşık 27 milyon dolar yardım ayırmıştır. Kısaca olarak 1997 yılını ABD’nin Gürcistan’a dikkatinin ve etkisinin artığı yıl olarak ta diye biliriz. 1998 yılının başlarında Şeverdnadze’nin ABD yönlü politikasını önlemek için ona karşı yeni bir suikast girişimi bulunuldu. Ama bu suikast girişimi de öncesinden farklı olmadı yani başarısızlıkla sonuçlandı. Aynı zamanda hükümet içinde de bir huzursuzluk yaranmıştı. Gürcistan’da 1998 yılında olmuş esas olayları şöyle sıralaya biliriz. I. Şubat ayında Şeverdnadze’ye karşı olan suikast girişimi

II. Mayıs ayında Abhaziya’nın Gali rayonun da yeniden başlanan savaş

ve bu savaş sonucunda 40.000 Gürcünün göçmen olarak evlerini terk

ederek Gürcistan’ın diğer bölgelerine gelmesi

III. Yaz aylarında ortaya çıkmış kabine krizi

IV. Ekimde yönetime karşı başarısız askeri ayaklanma

V. Kasımda olmuş ekonomik kriz.

Tüm bu yukarıda söylediklerimiz Gürcistan’ı 1998 yılında ekonomik ve siyasi gelişiminin durmasına neden olmuştur. Ama tüm bu yaşananlara rağmen Gürcistan yönetimi bir kaç önemli reformları yapa bilmişti. Gürcistan 1998 yılında ABD’nin yardımıyla Kara Deniz sınır gözlemciliğini Rusya’dan alarak kendi sınır gözlemcilerine vere bildi. Gürcistan yönetimi bu yardım kapsamında aynı zamanda Türkiye’yle olan sınırların kendi askeri güçlerinin koruması yolunda Rusya’yla anlaşma sağladı. Bu yıl içerisinde ayrıca Gürcistan’da

84 DORCHİASVİLİ, D.: “The Russian Military Presence in Georgia: The Parties Attitudes and Prospects”, Caucasian Regional Studeis, 1997, C. 2, S. 1. http:poli.vub.ac.be/

273 olan ABD şirketlerinin sayı iki kez arttı85. Gürcistan aynı zamanda Hazar enerji kaynaklarının Türkiye’nin Aralık denizi limanlarına çıkması için oluşacak projeler kapsamında resmi toplantılara davet aldı. Dış politikaya yardım kapsamındaysa Gürcistan ABD’den 1998 yılında 1.5 milyon dolar yardım almıştır. ABD’nin Gürcistan’a yönelik politik ve ekonomik yardımları NATO çerçevesinde de devam etmiştir. 1999 yılında ABD yönetimi Gürcistan’a 143.9 milyon dolar yardım etmiştir. Bu yardımın 85.61 milyonu özgürlüye yardım aktı çerçevesinde olmuştur. Ayrılan mali yardımının 21.5 milyon dolar çeşitli ABD hükümeti fontları ve 36.72 milyon doları Savunma Bakanlığıyla insani yardım kurumları yapmıştır. Ayrıca USİAD (U. S. Agency For İnternational Developmant – ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı) Gürcistan’a 1998 yılında 57 milyon dolar yardım etmiş ve bu yardımında 19.25 milyon doları insani yardım, 19.6 milyon doları ekonomik reformlar, 8.5 milyon doları demokratik reformlar, 4.4 milyon dolarıysa diğer reformlar için ayrılmıştır. Gürcistan’a ABD tarafından ayrılan mali yardımlar bununla sınırlı kalmamıştır. USDA (U. S. Deportment of Agriculture - ABD Tarım Bakanlığı) tarafından 17.8 milyon dolar yardım ayrılmıştır. Bu yardımın 15 milyon doları Gürcistan hükümetine. 2.8 milyon dolarıysa gayri – hükümet kuruluşlarına verilmiştir86. Böylece Gürcistan Ermenistan’dan sonra eski SSCB üye ülkeler içerisinde ABD’den en fazla yardımdan ülke konumuna gelmiştir. Bu mali yardımlar dışında ABD aynı zamanda Gürcistan’a siyasi desteğini de kesmemiş ve onu Moskova’nın etkisinden korumaya çalışmıştır. ABD aynı zamanda Gürcistan’ı Rusya etkisinden korumak çerçevesinde Gürcü ordusuna da modernizasyon ve silah almak için de yardımlarını devam ettirmiştir. Gürcistan ayrıca FMF (Foreign Military Financing – Yabancı Askeri Finansman) ve IMET (İnternational Military Education and Training – Uluslararası Askeri Eğitim ve Talim) programlarından da yararlan bilmiş ve bu programa uygun olarak ABD’den askeri araçlar ala bilmiştir87. 1999 yılının mali ilinde ABD hükümeti Gürcistan’a 146.87 milyon dolar yardımda bulunmuştur. Gösterilen bu yardımın 5 milyon doları ABD Tarım Bakanlığına 480 sayılı devlet kanununun 1. maddesine uygun olarak indirimli oranla 39.08 milyon doları ABD Savunma Bakanlığı ve başka insani yardımlar tarafından edilmiştir88. ABD’nin Güney Kafkasya ülkelerine ayırdığı yardımlar kapsamında en çok askeri yardımı da Gürcistan’ın alması iki yorumun ortaya çıkışını sağlıyor. Birincisi Rusya’nın siyasi ve askeri baskısı karşısında Gürcistan ordusunun direnişini sağlamak, ikincisiyse gelecekte NATO üyeliğine alınması planlanan Gürcistan ordusunun modernizasyonunu sağlamak ve Gürcü ordusunun

85 FY 1998 Annual Report 86 FY 1999 Annual Report 87 Fy. 2000 Annual report 88 Fy. 1999 Annual report

274 NATO ordusuna uzlaştırmak. ABD 1999 yılı ve ondan önceki iki yıl içerisinde Gürcistan ordusuna 17.5 milyon dolar askeri yardım yapılmıştır ki, bu da Gürcistan için büyük bir rakamdır 89 . 2000 yılında ABD hükümeti Gürcistan’a 149.56 milyon dolar mali yardım ayırmıştır. bu yardımın 108.64 milyon doların Özgürlüğe yardım fonunun 15.33 milyon doları diğer yardım fonlarının ettiği yardımlardır. ABD Savunma Bakanlığının 2000 yılında Gürcistan’a diğer insani kurumlarla birlikte yaptığı yardımın miktarıysa 25.29 milyon dolar civarında olmuştur 90 . 2000 yılında Gürcistan’a artan mali yardımla birlikte ABD siyasi desteği de önemli ölçüde artmıştır. Bunun da asıl nedeni Rusya’da B. Yeltsin’in istifasının ardından V. Putin’in iktidara gelmesi ve Rusya’nın “Yeni Güvenlik Doktrinini” kabul etmesiydi.Yeni Güvenlik Doktrininde uluslararası prensiplere uygun olarak Bağımsız Devletler Topluluğuna üye devletlerle ilişkilerin geliştirilmesi, Bağımsız Devletler Topluluğu çerçevesinde Rusya menfaatlerine uygun düşen entegrasyon süreçlerinin geliştirilmesi: küresel ve bölgesel iktisadi ve siyasi yapılara Rusya’nın bütün haklara sahip olarak katılması: yurtdışındaki Rusya vatandaşlarının hukuki hak ve menfaatlerinin korunması, bu amaçlar siyasi, iktisadi ve diğer karakterli tedbirlerin alınması, temel dış politika amaçları olarak ele alınmıştır 91 . Rusya’nın bu doktrin çerçevesinde Güney Kafkasya’da yerleşmek istemesi ABD’nin endişelerini haklı olarak artırmaya başladı. Çünkü Ermenistan’da etkin güç olan Rusya Güney Kafkasya’daki yerleşmesini Gürcistan üzerinden sürdürecekti. Bunun için Rusya’nın elinde iki koz vardı. Birincisi Gürcistan’da çoğu sayıda Rus üssünün bulunması ve ikincisi ikinci Çeçen – Rus savaşı nedeniyle Rusya’nın kendi sınır güvenliğini sağlamak istemesini savunmasıydı. Putin yönetimi kendi sınırları Gürcistan’ın arazisi sayılan Panki Vadisindeki Çeçen teröristlerce ihlal edildiğini açıklıyor. Washington’un desteğini arkasına alan Tiflis yönetimiyse bunu yalanlıyordu. Cumhurbaşkanı Şeverdnadze yaptığı basın konferanslarının birinde Rusya’nın Gürcistan’a olan baskısını şöyle eleştirilmiştir: “Panki vadisi problemi Çeçenistan problemi ile bağlı olarak yaranmıştır ve bazı Rus politikacılarının söylediği gibi, Çeçenistan problemi bizim suçumuz değil”92. Rusya’nın Şeverdnadze’ye olan baskıları direk onun şahsiyetine de yapılmıştır. Böyle ki, Rusya’nın Başsavcısı Şeverdnadze’ye karşı dava açılmasını Rusya yönetiminden talep etmiştir. Nedeniyse Şeverdnadze’nin SSCB Dışişleri Bakan işlediği devirde ABD Dışişleri Bakanıyla yaptığı bir anlaşmanın devlet çıkarlarına aykırı olması ve bu anlaşma sonucunda Rusya’nın şimdi de

89 DARCHİASVİLİ, D.: “Georgia Courts NATO, Strves For Defense Overhaul”, www.eurasianet.org 90 Fy. 2000 Annual report 91 CEFERSOY, Bağımsızlığın 10, S. 315

92 “Rusya’nın Gürcistan Planları”, Yeni Müsavat gazetesi 7 Ağustos, 2002

275 büyük ekonomik kayıplar vermesi iddiası olmuştur 93 . ama Rusya’nın Gürcistan’a olan baskıları sonuç vermedi. 2001 yılının 11 Eylülünde ABD’nin New– York ve Washington kentlerinde yapılmış terörist saldırıların ardından ABD ve NATO tarafından başlatılan askeri operasyonların dünyayı yeni bir yapılanmaya götürdüğünü yukarıda söylemiştir. ABD ve onun müttefiklerinin başlatmış olduğu bu yapılanma Güney Kafkasya bölgesinde de Gürcistan üzerinden başlanmıştır. Afganistan’da operasyonu başarıyla sonuçlandıran ABD Gürcistan’ında isteği üzerine bu ülkeye El – Kaide örgütüyle ilişkisi olan terörcü grupları aradan kaldırmak için bir grup Amerikan askeri yolladı. Bu askerlerin Gürcistan’a yollanması Rusya tarafından büyük bir tepkiyle karşılandı. Ama Gürcistan’daki alt yapının, halen uluslararası terörizme karşı mücadeleyi sürdüren ABD ile NATO’nun kullanımına teslim edileceğine şaşırmamak gerekir herhalde. Çünkü ülkenin Orta Asya’dan petrol ürünleriyle diğer mineral kaynakların dünya piyasalarına taşınması bakımından önemli bir transit geçit bölümünü temsil eden jeopolitik durumu, bu genç bağımsız Cumhuriyetin yönetimine dış siyaset alanında geniş manevra olanağı için çok sayıda avantaj vermektedir. Ayrıca Gürcistan topraklarının ABD’nin artık oldukça geniş bir biçimde dünya çapında duyurulmuş olan İran ve Irak’a karşı giriştiği kapışmanın içerisinde kullanılabileceği belli bir takım avantajlar sahip bir üs olabilmesi de göz ardı edilmemesi gerekmektedir94. Gürcistan böylece, ABD’nin doğal bir müttefikine dönüşmektedir. Bununla birlikte Rusya ABD ve NATO’nun Gürcistan’daki askeri mevcudiyetinin ikinci ve şimdiki teorik düzeyde olan üçüncü genişletme dalgasına doğal olarak karşıdır. Çünkü NATO üyesi ülkelerle – ABD, Türkiye’yle askeri alanda işbirliği yapan Gürcistan Rusya’yı tedirgin etmektedir 95. Rusya’nın baskılarının amacının Gürcistan’ı Batı yanlısı politikalarından döndürmek olduğunu bilen ABD, Gürcistan’ı himaye etmekte ve Rus baskılarına karşı tavır almaktadır96. Bunun yan sıra ABD Gürcistan’ın ihtiyaç duyduğu toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığına yönelik tehdit olarak algıladığı Rusya baskılarına karşı desteğini her fırsatta dile getirmiştir 97 . ABD yönetimi Rusya baskıları karşısında gerileniyor aksine daha da ileriye doğru ilerliyor. Gürcistan’da askeri yönden güçlenmeye başlayan ABD FMF programı çerçevesinde 2001 yılında bu ülkeye 10 UH1H helikopteri de vermiştir. Böylece ağırlıklı olarak 1996’da başlayan Gürcistan – ABD ilişkileri,

93 “Gürcistan Rusya Karşısında Geri Çekiliyor”, Şerg gazetesi, 10 Eylül 2002, Elçin Halidbeyli 94 HODORYONOK, M.: “Amerikan Üslerinden oluşan Bir halka” Stratejik Analiz, Cilt: 2, Sayı 25, Mayıs 2002, s. 94 95 www.kavkaz.org/news/2000/06/23/news7.htm 96 AĞACAN,Bağımsızlığın 10, S. 36 97 KOEN, SŞA, Stranı Sentralnoy

276 Gürcistan’ın jeopolitik konumu ve Batıyla bütünleşme stratejisi sebebiyle müttefiklik düzeyine ulaşmıştır. Günümüzde ABD – Gürcistan ilişkileri çok yönlü olarak gelişmektedir98.

4-1. ABD – Gürcistan Ekonomik ve Ticari İlişkileri Yeni bağımsız devletler gibi Gürcistan’ında bağımsızlığını kazandıktan sonra büyük bir ekonomik kriz yaşamaktadır. Kendisinin bu krizi önlemek için yeterince enerji kaynakları olmayan Gürcistan’ın bu yüzden ekonomik olarak Batıya ve ABD’ye bağlamak zorunda kalmıştır. Gürcistan 1991 yılından 2001 yılına kadar olan zaman içerisinde ABD’den yaklaşık olarak 1 milyar dolar mali yardım almıştır. 1992 – 1993 yılında Amerikan yönetimi hem devlet hem de özel kurumlar vasıtasıyla Gürcistan’a 224 milyon dolar ayırmıştır. Ama yetersiz durumda olan Gürcistan ekonomisinin bu paralar geliştirilmemiş ve Şeverdnadze

ABD hükümetinden ilave yardım edilmesini rica etmiştir99. Gürcistan’a en fazla dış yatırımda

ABD tarafından yapılmaktadır. ABD’nin Gürcistan’a ayırdığı ekonomik ve siyasi programlar

çerçevesindeki yardımlar sırasıyla şöyle söyleye biliriz.

I. Eğitim ve ortaklık

II. Bölgesel istikrar ve güvenlik

III. Ekonominin gelişimi ve yapılanması

IV. Sosyal ve insani yardımlar

V. Ticari ve yatırımlar

VI. Enerji

VII. Demokrasinin gelişimi programları100

Genel olarak ABD Gürcistan’ın dış ticaretinde 28.5’lik payla beşinci sırada bulunmaktadır101.

98AĞACAN,Bağımsızlığın 10, S. 38 99 Gurtis, Glenn E(der), Armenia, Azerbaijan, S. 119 100 F. Y. 2002. Annakal Report 101 AĞACAN,Bağımsızlığın 10, S. 37

277 Gürcistan 1995 yılına kadar ABD’den 430 milyon dolar yardım almıştır. 1995 mali yılındaysa Gürcistan ABD’den 118 milyon dolar yardım almıştır. yapılan bu yardım ülkede enflasyonu büyük ölçüde durdura bildi ve Uluslararası Para Fonu hedefleriyle uzlaştırdı. Gürcistan Tarım Bakanlığı ve USAİD’ın yardımıyla Tri – velley Growers şirketi 1995 yılında Gürcistan’da ABD – Gürcü bira fabrikası kurdu. Ayrıca USAİD yardımıyla enerji sektörünün gelişimi için 2 milyon dolar yardım alındı. Yapılan yardımlar içerisinde tekniği yardımlar daha fazla olmaktadır. bu yardımlar daha çok USAİD tarafından maliyeleşmekte ve yürütülmektedir102. USAİD ayrıca Gürcistan yönetimine ekonomik ve ticari reformlar için danışmanlık hizmetleri de yapmaktadır. ABD yönetimi Gürcistan’ın ekonomik zorluklarını aşması için yaptığı ekonomik yardımları Uluslararası Para Fonu İMF (İnternational Monetary Fond) tarafından da sürdürmüştür. İMF Gürcistan yönetimine 2000 yılına kadar toplam 294 milyon dolar yardımda bulunmuştur. Gürcistan’da bu yatırımlar sonucunda 1996 yılına kadar yabancı yatırım 6 milyon olduğu halde 1996’dan itibaren 50 milyonun üzerine çıkmıştır. Ama batıdan ve ABD’den yapılan bu yardımların olmasına rağmen Gürcistan halada Rusya’ya olan ekonomik bağımlılığını koparamamıştır. Şuanda Rusya’da 700 bin civarında Gürcistan vatandaşı çatışmaktadır. Zor günler yaşayan Gürcistan ekonomisinin 700.000 kişiyi adsorbe etmesine imkan yoktur. Ayrıca bu 700 binin büyük çoğunluğunda aile reisidir 103. Diğer yandan Gürcistan’ın ithal ve ihraç ettiği ürünler Rusya başta olmakla eski SSCB ülkelerine yönlüdür. Son yıllarda Gürcistan’ın bu bağı koparmağa çalıştığını da görüyoruz. 2000 yılında Gürcistan ABD’de desteğiyle Dünya Ticaret örgütüne WTO’ya (World Trade Prganization) 4. Gamsahurdia ü eski SSCB ülkesi olarak üyeliğe kabul edilmiştir. Bununla da ABD yönetimi 1974 yılında SSCB mallarının ülkeye girişimini yasaklayan “Jakson – Vanik” düzelisini Gürcistan için kaldırmıştır. Bu kısıtlamanın kalkmasından sonra ABD’yle Gürcistan arasında olan ekonomik ilişkilerin daha da gelişmesi beklenmektedir. Gürcistan’ın ABD’yle olan siyasi ilişkilere beraber ekonomik ilişkilerinde geliştirilmesi Tiflis yönetimince ve halkınca büyük desteğini kazanmıştır. Çünkü Gürcistan yönetimi ne kadar Batı ve ABD’ye bağlanırsak bir o kadar da Rusya’dan koparız ve iç güvenliğimizle beraber bağımsızlığımızda garantilemiş oluruz düşüncesiyle bu işe katılmıştır.

G. Abhaziya Sorunu ve Çözüm Yolları

102 http://www.usaid.gov/country/ce/ge/ 103 AĞACAN, Gürcistan’a Yönelik Artan, S. 115

278 Abhaziya Kafkasya’da en batıda Karadeniz kıyısında yer alan Gürcistan’a bağlı özerk bir cumhuriyettir. Kafkasların Karadeniz’e sokulduğu kısımda toplam 8600 km2’lik bir alan üzerinde kurulmuştur. Buranın yerli nüfusu sayılan Abhazlar Çerkezlerin bir kolu olarak biliniyor. Onlara tarihte ilk kez Eski Yunan kaynaklarında “Abasgi”adında rast geliniyor. Toplam şu andaki Abhaziya nüfusunun sayı 524.000’dir. Bunun %35’ini Miğrel ve Svanlar, %14’ünü Ruslar, %14’ünü Ermeniler, %18’ini Abhazlar, %10’nu Gürcüler ve %7’ini diğer Kafkas toplulukları oluşturmaktadır. Başkenti 121.000 nüfusu olan Suhumi kentidir 104 . Abhaziya isminde ilk Cumhuriyet 1921 yılının 3 Martında Bolşevikler tarafından oluşturulmuş ve 21 Aralık 1921 yılında Gürcistan SSC’le imzalanmış “Birlik Anlaşması” sonucunda Gürcistan’a katılmıştır. 1931 yılında itibaren Abhaziya’ya Gürcistan içerisinde özerk Cumhuriyet statüsü verilmiştir. 190’lı yılların başlarında eski SSCB Cumhuriyetlerinde oluşan milliyetçilik düşünceleri Abhaz’lardan da vaz geçmemiştir. Abhaziya’da bağımsızlık mücadelesi 1989 yılının 18 Martında Lıhnı toplantısına katılan Abhaz içtimai ve siyasi birliklerinin ve Abhaz parlamenterlerin katılmasıyla başlamıştır. Toplantının sonunda ortak bir deklarasyon yayımlanmıştır. Deklarasyonda Stalin zamanından başlayarak bu güne kadar özerk Cumhuriyetin Abhazlar’a hiçbir problemlerini çözmekte yardım etmediğini ve bu problemlerin çözümü için Bağımsız Abhaz Cumhuriyetinin oluşmasının şart olduğu gösterilmiştir105. Bu deklarasyon Tiflis yönetimince çok sert bir tarzda eleştirildi. 1989 yılının 28 Martında Gürcistan Komünist parti iktidarı toplanarak bu deklarasyonu tartışmış ve onu geri çevirmiştir. bunun üzerine Abhaziya’da gerginlik gittikçe tırmanmaya başladı. 14 Ağustos 1992 yılında Gürcistan askeri birlikleri Abhaz’ların itirazlarının önüne almak için Abhaziya’ya girdi. Gürcüler savaşın ilk devrinde Abhazlar’a üstünlük sağlasalar da sonrada Rusya’nın Abhaz’lara verdiği destek sayesinde bu üstünlükleri kayıp etmiştiler. Abhaziya’da her şeyini kayıp eden Gürcistan yönetimi NATO, AGİT, BM başvurarak ülkesinin toprak bütünlüğünün korunması ve barış için çözüm istemiştir106. Abhaz’larla yanı sıra bu savaşta Çeçenler ve Kafkasya’nın Müslüman halkları da Gürcülere karşı savaşmaktaydı 107 . E. Şeverdnadze yönetimi problemi çözmek için girişimlerini özellikle BM içerisinde

104 ÖZEY, Kafkasya ve Kafkas, S. 36 105 “Lıhnı Deklarasyonu, 18 Mart 1998”, NART, Ankara, Kafkas Derneği Yayını, Eylül – Ekim 1999, S. 16 - 22 106 Cumhuriyet, 8 Ekim 1992 107 KOEN, SŞA, Stranı Sentralnoy

279 hızlandırmışlardır. Ama BM’den Şeverdnadze istediği desteği alamamıştı birkaç gözlemci göndermek dışında. Şeverdnadze’nin asıl istediği Gürcü Abhaz barış bölgesine BM barış gücünün gelmesini sağlamak olmuştuysa bunu başaramamış ve BDT barış gücünün bölgeye yerleşmesini kabul etmiştir. BDT barış gücünün bu araziye girmesiyle Rusya’nın Gürcistan’daki üs sayısı artmış ve Gürcistan’a ilave olarak 1800 asker yeniden getirilmiştir. Rusya aynı zamanda barış sağlamak için BM ve AGİT’i devre dışı bırakmayı başarmış ve çözümün anahtarının kendisinde olduğunu öne sürmüştür. 1994 yılının 4 Nisanında Moskova’da Gürcistan ve Abhaziya yetkilileri bir araya gelerek “Barış İçin Öneriler Deklarasyonu” imzalamışlar. BDT barış gücünün Gürcistan’a yerleşmesini Şeverdnadze ısrarla istese de parlamento üyeleri buna karşı çıkmışlar. 1997 yılının Temmuz ayında bu barış gücünün zamanı dolmalıydı. Bundan yararlanmak isteyen Gürcistan bölgeye BM gözlemcilerini getirmek için diplomasi atağına geçti. Şeverdnadze ABD başkanı Clinton ve BM başkanı K. Annan’la uzun görüşmeler yaptıysa da hiçbir sonuca varamadı. Diğer yandan Rusya’nın baskısı üzerine BDT barış güçlerinin zamanını ikinci kez uzatmış oldu108. Genel olarak Abhaziya probleminin uluslararası örgütler vasıtasıyla çözmek için bir çok girişimlerde bulunmuştur. Bunları arka - arkaya şöyle sıralıya biliriz. I. 17 – 19 Kasım 1997 Cenevre görüşmeleri

II. 16 –18 Ekim 1998 Atina görüşmeleri

III. 7 –9 Haziran 1999 İstanbul görüşmeleri

IV. 15 – 16 Mart Yalta görüşmeleri

Ama bu görüşmelerde hiçbir sonuç vermemiştir. Böylece radikal görüşlere sahip Abhaz politikacıların bakış acısıyla son on yıllık döneminde Gürcistan’da her aşamada ulus – devletin kuruluşunun ilerlemesi Gürcü olmayan grupları Sovyet döneminden de geriye götüren koşulların oluşmasına yol açmıştır109.

108 Cumhuriyet, 11 Ağustos 1997 109ULUDAĞ, M.B, (Miheil Hmaladze).: “1995 Gürcistan Anayasası ve Abkhazya Sorununun Çözümüne olası Etkileri”, Çveneburi (der) Sayı 46, Ekim – Aralık 2002, S. 10

280 H. Acaristan problemi

Acaristan Gürcistan’la Türkiye arasında, Karadeniz sahili boyunca yer alan bir özerk

Cumhuriyetidir. Acaristan’ın yüz ölçümü 2911 km2’dir. Acaristan Özerk Cumhuriyeti 16

Temmuz 1921 yılında kurulmuştur. 1921, 1929, 1945 yıllarında Acarlar kendi yurtlarından

Orta Asya ve Sibirya’ya sürülmüşlerdir. Acaristan’ın toplam nüfusu 400.000’dir. bunun

350.000’i Acarlar, 20.000’i Ruslar, 15.000’i Ermeniler geride kalanını diğer halklar oluşturmaktadırlar. Nüfusun %70’i Müslümanlardır. Başkenti Batum şehridir. Gürcistan’ın bağımsızlığını ilan etmesiyle Acarlar’da kendi bağımsızlığını ilan etmemişlerdir. Çünkü

Acaristan’ın o zaman başında duran kişi Aslan Abaşidze Gamsahurdia ’nın “Yuvarlık Masa” birliğinin Acaristan temsilçisi olmuştur. Bu yüzden Abaşidze Acaristan’da bağımsızlık isteyenlerin önünü ala bilmişti. Gamsahurdia ’nın devrilmesi sonrası yeni yönetimi tanıtmış olsa da Gamsahurdia yanlıları ile de bağlantısını devam ettirmiştir. Abaşidze Gamsahurdia

’nın iktidardan uzaklaşması sonrası, Tiflis’le ilişkilerini daha dikkatli bir zemine oturtmuş,siyasi iktidar çekişmesine taraf olmamıştır. Abhaziya – Gürcü savaşında tarafsızlığını ilan etmiştir110. Türkiye’yle sınırda yerleşmesi Acaristan’ın durumunu daha da iyileştirmiştir. Bu da Acaristan’ı ekonomik ayakta tutmakta büyük rol oynamaktadır.

Abaşidze 1992 yılında halen başkanlığını yürüttüğü Gürcistan’ın canlanması için Demokratik

Birlik (GCİDB), (İlk Kurulduğunda Canlanma için Tüm Gürcistan’ın Birliği Adıyla kurulmuştur. Gürcüce: Sruliad Sakartvelos Aghordzinebis Kavşiri olan parti günlük kullanımda daha çok canlanma anlamına gelen Aghordzineba olarak kullanılmaktadır) adlı siyasi partiyi kurmuştur111. Bu parti sonralar Gürcistan’da geçirilen parlamento seçimlerinde tek başına bazen de diğer partilerle Fraksiyalar oluşturarak önemli sayıda milletvekili çıkara bilmiştir. Güney Osetya ve Abhaziya’dan farklı olarak Acaristan yönetimi ve halkı bağımsızlık istemiyor aksine Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü korunmasını desteklemişler.

110 ZOİDZE, O,BERDZENİŞVİLİ, D.: “Protivostoyanie Mejdu i Batumi, İli O Problemali Sobrannosti Naçii i Polnote Gasudarstva”, Çentralnoya Aziya i Kavkaz, 2000 www.ca-c.org/journal/cac08- 2000/22.zoidze.shtml 111 AĞACAN, K.: “Bir Özerkliğin Anatomisi: Gürcistan – Acaristan İlişkileri”, Stratejik Analiz, Cilt 2, Sayı 14, Haziran 2001. S. 28

281 Ama Abaşidze yönetimi Gürcistan yönetiminin Acaristan’ın işlerine karışmasını istememiş ve her şeyi kendi istediği gibi yönetmeye çalışmıştır. Gürcistan’da 1995 yılında kabul edilmiş

Anayasaya uygun olarak Acaristan, Abhaziya ve Güney Osetya’nın özerklik hakkı tanınmamıştır. Fakat Acaristan’ın özerkliği değerlerinden farklı olarak Kars Antlaşmasıyla kararlaştırıldığından Nisan 2000’de Gürcistan Parlamentosu Acaristan’a özerklik tanıyan

Anayasa değişikliğini kabul etmiştir 112 . Gürcistan’la iyi ilişkilerde olmakla yanı sıra, bu

ülkeyle Acaristan arasında çözümü bulunmayan problemlerde var. Gürcistan yönetimi ABD yönlü bir politika izlemesine rağmen Acaristan yönetimi Rus üslerinden yana bir politika izlenimi içerisinde olmuştur. Diğer yandan Acaristan’a özerklik statüsü verilmesine rağmen

özerk, yönetim arasındaki yetki ve görev paylaşımı henüz oluşmaması çözümünü bekleyen problemlerdendir. Diğer bir çözümü bekleyen problemse Acaristan’ın Türkiye’yle olan sınırlarının korunmasının kimin yetkisinde olduğunu belirlemek olmuştur. Gürcistan yönetimi bunun kendisine ait olduğunu ve sınırı Gürcü Sınır Birliklerinin korunmasını istiyor.

Acaristan yönetimiyse bu sınırı korumayı kendisine ait olduğunu ve Rus sınır birliklerinin korumasını istiyor. Abaşidze Gürcistan yönetimiyle ne kadar iyi ilişkilerdeyse bir o kadar da bu yönetimi kendisine karşı bir tehdit olarak algılıyor. Bu yüzdendir ki, 1991 yılından bu yan

Gürcistan Parlamentosunun üyesi olsa da bir kez olsun Tiflis’e gelip parlamento toplantısına katılmamıştır.

Acaristan’ın statüsünün netleşmesi Gürcistan yönetiminin yanı sıra bölge ve komşu

ülkeleri de ilgilendirmektedir. Çünkü Güney Kafkasya ve Avrasya’nı Türkiye’yle bağlayan tek kara yol geçidi buradaki Sarp sınır kapısından geçir. Türkiye’nin bu bölgeyle tüm ekonomik ilişkileri bu sınır kapısından geçiyor. Diğer bir yandan burada Rusya’nın 12. Batum

Askeri üssü bulunmaktadır 113 . Bu üssün boşaltılmaması için Acaristan yönetimi elinden geleni yapmaktadır. Çünkü Acaristan mevcut yönetiminin arkasında önemli bir halk desteği

112 AĞACAN, Bir Özerkliğin Anatomisi , S. 29 113 KANBOLAT, H.: “Rusya Federasyonu’nun Güney Kafkasya’daki Askeri Varlığı ve Gürcistan Bıyutu”, Stratejik Analiz, C. 1, S: 3. S. 44

282 bulunmaktadır. Fakat Acaristan halkı kendisini Gürcistan’dan ayırmakta istemiyor. Gürcistan yönetimiyse durumu gerginleştirmemek üçün Acaristan yönetimine yeni teklifler vermeyi planlaştırmaktadır. Çünkü Acaristan’ın statüsünün ve merkez özerk yönetim yetkililerinin ne olacağı diğer iki özerk cumhuriyet olan Abhaziya ve Güney Osetya bakımından da önemlidir

.

İ. Güney Osetya Problemi

Güney Osetya Büyük Kafkas dağlarının güney yamaçlarında yer alır. Yüzölçümü 3.900 km2’dir. Toplam nüfusu 100.000 civarındadır. Gürcistan’a bağlı bir yönetim birimidir. Güney Osetya: Başkenti Tskhinvali’dir (Şhinval). Toplam nüfusun %66’sını Osetler, %29’unu Gürcüler geride kalanıysa diğer halklar oluşturmaktadır. Osetinler Kafkasya’da iki ülkenin arazisinde yaşamaktadır. Gürcistan arazisinde yaşayan Güney Osetya’lılar ve Rusya Federasyonu’na bağlı Kuzey Osetya Özerk Cumhuriyetinde yaşayanlar Kuzey Osetya’nın hem yüzölçümü hem de nüfusu Güney Osetya’dan defalarca büyüktür. Yüzölçümü 8.000 km2, nüfusu 632.000’dir. Bu nüfusunda %53’ü Osetyalılar oluşturuyor114. SSCB’nin dağılma sürecinde Gürcistan’da giden milliyetçi hareketlilik Güney Osetya’dan da yan geçmemiş aksine bu bölgede bağımsızlık harekatının başlanmasına neden olmuştur. Bu devirde Güney Osetya’da bir çok örgütler kurulmuştur. Ama bu örgütler içerisinde en fealı öğrenciler ve ilim insanlarının oluşturduğu “Adamon Nihas” yani kurultay örgütü olmuştur. Örgüt aşırı milliyetçi insanların toplandığı bir kurum haline gelmiştir. 1989 yılının 26 Eylülünde Güney Osetya Özerk Vilayeti Sovyet’i Oset dilini geliştirme programını kabul etmiş, Gürcü ve Rus dillerini yani sıra Oset dilinin de vilayetin resmi dili olmasına önermiştir115. Ama Adamon Nihas örgütü daha ileri giderek Güney ve Kuzey Osetya’nın birleşmesini ileri sürmüşler. Örgüt bu birleşmeni yalnız RF sınırları içerisinde görmekteydi. Bu yüzden onlar Gürcistan’dan ayrılarak RF’na katılmaya talep etmekteydiler. Bu örgütün başkanlığındaysa Rusya’ya yakınlığıyla tanınan Alan Çoçiev yapmaktaydı. Gelişmelerin üzerine Gürcistan parlamentosu Aralık 1990’da Güney Osetya’nın özerkliğini kaldırma kararı almıştır. Güney Osetya’ya özerklik statüsü ilk kez 1922 yılında verilmiştir. 1990 yılının 20 Eylülünde Güney Osetya Vilayet Sovyet’i vilayetin ismini Güney Osetya Demokratik Cumhuriyetine sonralarsa Güney Osetya Cumhuriyeti olarak değiştirmiştir. Tüm bu gelişmeler yukarıda da söylediğimiz gibi Güney Osetya’nın özerklik statüsünün Gürcistan yönetimince

114 ÖZEY, Kafkasya ve Kafkas, S. 31 115 ÇOÇİEV, B., DZOEV, M. (der), “Güney Osetya 1988 – 1992, Gürcü Saldırıları, Tutanaklar”, İstanbul, Nart Yayıncılık, 1999, S. 26

283 kaldırılmasına neden olmuştur. Sorunun çözümünün aranmasından daha çok her iki yönetim tarafından gerginlik oluşturulması sonucu 1991 yılının Ocak ayından 1992 yılının Haziran ayına kadar Osetya’lılarla Gürcüler arasında savaş başlamış ve çok sayıda insan ölmüştür. Bu çatışmalarda Rusya Kuzey Osetya vasıtasıyla Gürcistan’daki Oset’leri gizlice desteklemiştir. Hatta RF parlamento başkanı Ruslan Hasbulatov 22 Haziran 1992’de yaptığı bir açıklamada “Tiflis’in geri adım atmayacağı halde Güney Osetya’nın Rusya’ya birleştirilmesi dilekçesine bakacağıyla” Gürcistan’ı tehdit etmiştir116.24 Haziran 1993’de Rusya Federasyonu başkanı B. Yeltsin ve Gürcistan Cumhuriyeti başkanı E. Şeverdnadze arasında savaşı çözmek için “Dagomis Anlaşması imzalanmıştır. Anlaşmada hemçinin bölgedeki barışı sağlamak için Gürcü, Osetyalılar ve Ruslardan teşkil olunmuş barış gücüde oluşturmak kararlaştırılmıştır. Her üç gruptan oluşan barış güçleri 15 Temmuzdan 1992 yılından bölgeye yerleştirilmiş ve böylece çatışmaların önüne bu günkü güne kadar önleye bilmiştir. Rusya bir yandan bu bölgede barışı sağlamak görüntüsü çizse de diğer hareketleriyle bunu istemediğini kanıtlıyor. Örneğin Aralık 2000’de Rusya’nın Gürcistan’a vize uygulaması ve Abhazlarla Güney Osetya nüfusunun bu vize kapsamına girmemesi bunun kanıtdır117. Rusya bununla da Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü tanımadığını belirtiyor ve kendi askeri üslerinin boşatılmaması için Abhaziya ve Güney Osetya’nı Gürcistan’a karşı bir tehdit olarak kullanıyor

116 http://www.polivub.ac.be/publi/contborders/eng/ 117 AĞACAN, Rusya’nın Gürcistan’a , S. 38

284

IV.BÖLÜM

Ermenistan–ABD İlişkileri(1991-2001)

A.1. Sovyetlerin Çöküşü ve Ermenistan’ın Bağımsızlığını İlan Etmesi

1980’lerin sonuna doğru SSCB’nin gittikçe çöküşe doğru gitmesi bir çok eski SSCB

üyesi gibi Ermenistan’da da his olunuyordu. Bu yüzden 1980’li yılları sonuna doğru

Ermenistan’da da bir canlanma vardı. Fakat bu canlanma ilk olarak eski Azerbaycan toprağı olan ve şimdiye kadarda Azerbaycan sınırları içerisinde bulunan Yukarı Karabağ da başladı.

20 Şubat 1988 yılında Hankenti () meclisindeki Ermeni asıllı üyelerin Ermenistan

– Azerbaycan sınırını değiştirerek Yukarı Karabağ’ın Ermenistan’ın parçası haline getirilmesi yönünde Moskova’ya bir teklif götürme kararı bu iki SSCB üyesi ülke arasında şimdiye kadarda çözümü bulunmayan büyük bir krize neden oldu. Gittikçe artan bu krizin ilk kurbanları Ermenistan arazisinde tarih boyunca yaşamış ve yaşamakta olan Azerbaycan türkleri oldu. 1988 yılında başlayan Azerbaycan Türklerini Ermenistan’dan çıkartma operasyonu sonunda 200.000 Azerbaycan Türkü yuvasından göçmeli oldu. 1989 yılında

Ermenistan’da Karabğ’daki Ermeni gruplarınıda kapsayan Ermeni Ulusal Harekatı (EUH) kuruldu. EUH 1990 yılının Ağustosunda Sovyet Ermenistan’ı Hükümetini kurdu. Levon Ter

Petrosyan Yüksek Sovyet Prezidyumunun başkanı seçildi. 1991 yılının Eylül ayında

Ermenistan’da bağımsızlık için bir referandum yapıldı ve halkın çoğu Ermenistan’ı bağımsız gördüğünü duyurdu. Aynı yılda yapılmış olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini de yine Levon

Ter Petrosyan kazandı. Bağımsızlık sonrasında Ermenistan’ın dış politikasında genellikle dışarıdaki diasporayla birlik, “Haydat” doktrininini hayata geçirmeye çalışılmıştır. Doktrinin teorik esasını, bölgesel yayımcılığa ulusal güvenlikleri için başlıca tehdit olarak kabul eden

285 Ermeni tarihsel – politik “komşularından duyulan korku” geleneği oluşturmaktadır118. 1995 yılının Temmuz ayında Ermenistan’ın Anayasası kabul edildi. Ama kabul edilmiş Anayasada diğer komşu ülkelerin yani Gürcistan ve Azerbaycan Anayasalarında farklı olarak demokrasi

çok sınırlıydı. L. T. Petrosyan’ın Ermenistan’da Cumhurbaşkanlığı dönemi 1998 yılının Şubat ayına kadar devam etti. Aynı gün Petrosyan’ın istifasının ardından bu mevkiye Azerbaycan vatandaşı olan Robert Köçeryan geldi. Köçeryan göreve başladıktan çok kısa bir zaman sonra

Taşnak lideri Vahan Havannisian’la görüşmüş ve bu görüşme sonunda Havannisyan

Taşnakların sonuna kadar Köçeryan’ı desteklediğini bildirmiştir119.

A.2. Ermenistan – Rusya İlişkileri

Ermenilerin Ermenistan dışında en fazla yaşadıkları yerlerden biride Rusya’dır. Siyasi ve

Kültürel merkezlerini sayına göre Rusya’da Yahudi, Ukraynalı ve Tatarlardan sonra

Ermeniler dördüncü sırada yer alırlar120. Bağımsızlığını ilan ettikten sonra Ermenistan’a en fazla yardım gösteren ülkelerin başında da Rusya geliyordu. 1991 Eylül seçimlerini kazanan

L. T. Petrosyan iç ve dış politikasında kendi devleti ve milleti açısından doğru bir yol tutmuş oldu. Petrosyan Batı ve Rusya’yla olan iyi ilişkilerini Türkiye’yle de sürdürmek istiyordu.

Ermenistan’ın dış politikasının analizini yaparken önemle üzerinde durulması gereken konulardan biriside Ermeni toplumunun gerek Ermenistan toprakları içerisinde, gerekse de diaspora Ermenilerinde ki, etno – psikolojik durum, yani “Mağduriyet” psikolojisidir. Tarih boyunca olduğu gibi SSCB çöküşünün ardından da Ermeniler yine Rusların desteğiyle ayakta durmaya çalışmaktadırlar. Petrosyan Cumhurbaşkanlığının ilk dönemlerinde Rusya’ya ne kadar bağlıydıysa bir zaman geçtikten sonra bu bağlılığı koparmak ve Batıyla entegrasyona

118SARKİSYAN, M.: “Ermenistan’ın Dış Politikası” , Ermenistan Ulusal ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi Yayını, Erivan 1998. 119 DANİELYAN,E.: “Change of Leadership Without Political Reform”, Country Files: Armenia. Annual Report 1998 120 PALOSKOVA, A.: “ Armyanskaya Diaspora v Rossi” - (Rusyadaki Ermeni Diasporası) www.armenia.ru

286 çalışıyordu. Ama Dağlık Karabağ çatışmasından kaynaklanan bölgesel istikrarsızlık

Ermenistan’ın güvenlik kaygılarını arttırdı ve her geçen yıl Ermenistan Rusya’ya daha da bağımlı hale geldi. Ermenistan Rusya’nın hiçbir problem ile karşılaşmadan üsler bulundura bileceği bir ülke oldu 121 . Yalnız Rusya Ermenistan için gerekli değildi, aynı zamanda

Ermenistan’da Rusya için Kafkasya’da stratejik bir öneme sahip olma üstünlüyü veriyordu.

Böyle ki Sovyetler Birliğinin çöküşünün ardından Kafkasya’da bağımsızlık hareketleri güçlendi ve bu hareketler sonucunda bağımsızlığını duyurmuş olan Kafkas Cumhuriyetlerinin başına milliyetçi ve Batıya yönük politikalar izleyen liderler geldi (Azerbaycan’da E. Elçibey,

Gürcistan’da Z. Gamsahurdiya, Çeçenistan’da C. Dudayev). Bu değişiklik aynı zamanda

Rusya’nın bölgeden izolya olmasına neden olmuştur. Rusya bu dönemde bu bölgede tamamen kendi nüfuzunu kaybetmiş sayılırdı. Böyle bir kritik durumda Rusya Ermenistan’ı kullanarak Kafkasya’da kendi etkinliğini artırmaya çalışmıştır. Diğer yandan Azerbaycan’la

Ermenistan arasındaki “Yukarı Karabağ” savaşı Rusya’nın açık şekilde bölgede askeri birliklerini de yerleştirmesine neden olmuştur. Ermenistan Güney Kafkasya’da Rus askeri birliklerini arazisinde bulunduran tek ülkedir122. Rusya “Yukarı Karabağ” savaşı başlayandan bu yana Ermenistan’a gizli ve açık tarzda destek veren tek ülkedir. Tüm bunlara göre resmi

Moskova bu kanaatindedir ki, Ermenistan hiçbir zaman Rusya’yı terk etmeyecek 123 .

Ermeniler Azerbaycan topraklarında Rus askerleri ve Rus silahlarıyla kazanmışlar 124 .

Görünen bu ki, ne Ermenistan’ın başına gelecek yeni isimler Rusya’dan kopmak ne de

Rusya’nın başına gelecek yeni isimlerin Ermenistan’ı elinden bırakmak niyetleri olmayacaktır.

A.3. Ermenistan – Türkiye İlişkileri

121 ADALİAN, R, and MASİH, J.: (ed), “Armenia and Karabagh Factbook”, Washington D. C. : Armenian Assembly of America, Temmuz 1996, s. 19 – 20 122 http://www.ng.ru/printed/cis/2001-01-12/5_party.html 123 http://www.ng.ru/printed/cis/2001-01-12/5_party.html Rossiya - Zakavkaziye naçinaetsya novoya partiya 124 “Rusya’dan Ermenistan’a Silah” Cumhuriyet 19 Temmuz 1999

287

1997 yılında bağımsızlığını kazanan Ermenistan’ın aslında diğer komşuları gibi (İran ve

Rusya), Türkiye ile ilişkileri normal ve karşılıklı iletişim şeklinde olmamıştır. Bununda bir

çok nedeni vardır. Birincisi Ermenilerin uzun zamandan beri Türklerin (Osmanlı Devletinin) onları karşı soykırım yaptığını dünya kamuoyuna sürekli çıkartması ve bir çok Avrupa

ülkelerinin parlamentolarında Türkler Ermeni milletine soykırım yapan millet gibi tanıtmasıdır. İkinci neden bağımsızlığını yeniden ilan eden Ermenistan’ın hayali olarak düşündüğü Büyük Ermenistan haritası içerisinde Türkiye’nin 6 İlinin isminin de bulunması ve milli marşlarında Türklere yönelik hakaretli lafların kullanılmasıdır. Üçüncü nedeni ise 1988 yılından başlamış Yukarı Karabağ problemi nedeniyle ilişkilerin kötüye doğru gitmesi. Yani

Türkiye tarih boyunca aynı kanı, aynı dili ve aynı dini yaşatan Azerbaycan’la ilişkilerini iyi tutmak ve Kafkaslarda tek sığınacağı ülkenin, Ermenistan’la olan kötü ilişkiler nedeniyle bu

ülkeyle ilişkilerini geçici olarak durdurmuştur. Ama Türkiye ilişkileri bu kadar da bitirmemiş zaman – zaman Ermenistan’la iyi ilişkiler kumaya çalışmıştır. Böyle ki, Türkiye dönemin

Cumhurbaşkanı L. T. Petrosyan’a sıcaklık göstermeye çalışmış ve 1992 yılının Eylül ayında

Ermenistan’a 100 bin ton buğday satmıştır. İlişkiler bu kadar da kalmamış 1992 – 1993 kış aylarında Türkiye’nin Ermenistan’a üç yüz milyon kilovat – saat elektrik enerjisi satmaya taahhüdünü içeren bir anlaşma imzalanmıştır 125 . Türkiye’nin bu girişimleri Azerbaycan tarafından büyük tepkiyle karşılanmıştır. 1993 yılında Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarına misilleme saldırılarının ardından Türkiye Ermenistan’la ilişkilerini tam olarak kesmiş ve

Kars’taki sınır kapısını da kapatmıştır. Türkiye’nin bir tür tutumu Avrupa ve Amerika’da hoş karşılanmamış hemen harekete geçen Avrupa ve Amerika’daki Ermeni lobisi Türkiye’nin bu kapıları açmadığı halda AB’den dışlanacağı haberlerini yaydı. Örneğin Fransız ajansı AFR,

“Eğer Türkiye AB’ye girmek istiyorsa Ermenistan’la olan Ekonomik ilişkilerini geliştirilmesi

125 BÖLÜKBAŞI, S.: “Ankara’s – Centered Transcaucasia Policy: Hasit Failed ?”. Middle East Journal, ciltsı, No 1. Yaz 1997. s. 84

288 gerekir” diye yazmıştır 126. L. T. Petrosyan’dan sonra iş başına gelen R. Koçaryan daha değişik bir politika izlemiştir. R. Koçaryan Türkiye’ye rakip olan tüm ülkelerle işbirliğini artırmak, hatta bu yakınlaşmaları askeri iş birliğine de taşımağa çalışmıştır. Bu konuda

Ermenistan’da en iyi ilişkileri Yunanistan kurmuştur. Hatta bu yakınlaşmanın en iyi misali gibi 19 Mayıs’ta Ermenistan’da Sözde Rum Soykırımını Anma Günü ilan edilmiş olmasıdır 127 . Ama tüm çabalara rağmen Köçeryan’da Türkiye’nin bölgedeki nüfusunu görmüş ve Türkiye ile temasa geçme konusunda her fırsatı kullanmaya başlamıştır128.

A.4. Ermenistan – İran İlişkileri

Soğuk Savaşın ardından çöken eski SSCB mekanı içerisinde bulunan Güney

Kafkasya’da bağımsızlığını ilan eden 3 cumhuriyetten (Ermenistan, Gürcistan, Azerbaycan) ikisi (Azerbaycan ve Gürcistan) dış politikalarını batıya yönük kurmaya çalışmışlardır. Bu iki

Cumhuriyetin batı yanlı politika izlemesi komşu ülke olan İran’ı rahatsız etmişdir.

Azerbaycan ve Gürcistan Türkiye vasıtasıyla ABD’nin bölgede daha üstün ve etkileyici güç olmasını sağlaması yolundaki politikaları İran’ı bölgede güçlendirmek için yeni bir üs bulmayı vadar etti. Bu üste ambargo uygulamaları ve yetersiz ekonomik durumuyla kötü durumda kalan Ermenistan’dı. İran aynı zamanda Ermenistan’la Azerbaycan arasındaki

Yukarı Karabağ savaşı nedeniyle her iki ülkenin iç ve dış politikalarına açıkça karışmaya başlamıştır. İran bölgede etkin olma bağlamındaki girişmelerinden biride Karabağ sorununda arabuluculuk misyonunu üstlenmesiydi. Bu çerçevede 25 Şubat 1992’de İran Dışişleri Bakanı

Vilayeti Bakü’yü ziyaret ederek arabuluculuk önerisinde bulundu 129 . Diğer yandan İran defalarca Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgal etti söylese de bunlar yalnız söz olarak kaldı. Yani İran’da Türkiye gibi sınırlarını Ermenistan’a kapatmadı. Aksine Ermenistan’a

126 “Turkey will not Re – open with Armenia: Minister; Agence France Press, 19 Ağustos 2002. 127 “Armenia to Comme morate Greek Genocide Memorial Day”, Pan Armenian News, 14 Mayıs 2002 128 “Armenian President Convinced Yerevan Should Not Avoid Contacts with Ankara”, Pan Armenian News, 20 Mayıs 2002 129 “Velayetinin Bakü Ziyareti”, Halk Gazeti, 26 Şubat 1992

289 maddi ve enerjik yardımlar yaptı. Mesela 2000 yılında Agarak – Norduz sınır kapısını (bu sınır Ermenistan’la İran arasındadır) 15 bin araç geçmiş ve bu araçlardan da 12 bini İran’a aittir 130. Aynı zamanda Yukarı Karabağ çatışmasının çözümü konteksinde Laçin’i Meğri koridoruyla değiştirme olasılığı gündeme geldiğinden bu yana Tahran Ermeni – İran sınırını iki ülke için geçişleri daha da kolaylaştırma konusunda bizim verilerimize göre en az üç kez

Yeravan’a çağrıda bulundu. Meğri sınır pazarı açıldı. Tüm bunların sonucu olarak 3 Mayıs

2001’de Ermenistan ve İran arasında Araks ırmağı üzerinde hidro – elektrik santralı kurulmasıyla ilgili belge imzalandı131. Bu işbirliği bununla kalmamış bu her iki ülkenin dış politikada da beraber hareket etmesine kadar gitmiştir. Ağustos 1995’te Ermenistan, İran ve

Yunanistan işbirliği ortaya atılmış Aralık 1997 tarihinde ise Atina’da her üç ülkenin Dışişleri

Bakanlarının toplantısıyla hayata geçmiştir. Şimdilik üçlü işbirliği adı altında 6 alt komite faaliyet yürütmektedir. Üçlü işbirliği gündeminde İran – Ermenistan gaz boru hattının inşası,

Yunan tarafının da katılımıyla plan – proje kısmı tamamlanmıştır. Meğri – Marand Fiberoptik projesinin gerçekleştirilmesi İran kömür ocaklarının işlenmesi alanında işbirliği ve diğerleri de yer olmaktadır 132. Aslında bu üçlü işbirliğinin birinci isteği bölgede kendi etkinliğini artırmaksa ikinci isteği Azerbaycan ve Türkiye karşı oluşturulmuş bir kurum olmak ve bölgede Türkiye’yi sıkıştırıp çıkartmaktır. Bazı Ermeni araştırmacıları ise bölgenin batıyla entegrasyonunun zararını yalnızca Ermenistan’ın gördüğünü ve bunun içinde buna karşı

çıktıklarını ileri sürmektedirler. Bunun içinde bölgede Ermenistan’ın da yardımıyla Rusya ve

İran’ında güçlenmesini gerekli görüyorlar. İran tarafından bakıldığındaysa Ermenistan İran’ın batı ve kuzeyini Türklerden korumasını sağlayan bir etkendir.

130 http://www.azg.am./TR/20010620/2001062008.shtm/ 131 http://www.diplomatikgozlem.com/turkish/ozel.dosya/petrol_ve_doğalgaz_boru.html 132 http://www.azg.am./_TR/200202120620/2001062008.shtm/

290 A.5. Ermenistan – ABD İlişkilerinin Tarihi

Ermenilerin ABD ile olan ilişkileri aslında ABD kurulduğundan başlamıştır. Fakat bu uzun süreli bir devri kapsadığı için ben sadece diğer iki Cumhuriyet deki gibi genellikle on dokuzuncu yüzyılın sonu yirminci yüzyılı kısaca araştırmaya çalışacağım. Aslında Ermeniler

ABD’deki ve diğer ülkelerdeki lobicilik faaliyetlerinin başlamasını 1915 yılında Osmanlılarca

Ermenilere yapılmış olan Sözde Ermeni Soykırımına bağlarlar. Yani tehcir olayından sonra

Ermeniler tüm dünya ya dağılmış ve kendi haklarını korumak için lobiciliğe başlamışlar.

Lobiciliğin ana hattını da Türkiye’nin dış politikasına her an mümkün olduğu kadar darbe indirmek olmuştur. ABD’deki Ermeni lobisinin tarihi uzun olsa da en etkin oldukları devir

60’lı yıllardan sonra olmuştur. Bu lobicilik faaliyetleri ABD’de yaşayan zengin Ermeni asıllı kişiler tarafından oluşturulan çeşitler kuruluşlar vasıtasıyla daha da etkili hala gelmiştir.

ABD’de faaliyet gösteren Ermeni çalışmaları ve Araştırma Merkezleri çeşitli Amerikan

Üniversitelerinde faaliyet göstermektedirler. Bunun dışında ABD’de bugün başta

Kaliforniya’da olmak üzere Michigan, New Jersey, New York ve Nevada da ABD ve dünyanın diğer yerlerinde Ermeni çıkarları için hizmet veren vakıflar vardır. Bu kuruluşlar dışında ABD’de mevcut olan Ermeni kiliseleri de buradaki Ermeni lobisinin etkileyici kollarından biridir. Tüm bu kuruluşlar 1984 yılında Amerika Ermeni Asamblesi adıyla bir lobi kurumu kurmuşlar 133 . Bu çalışmalarıyla Ermeni lobisi zaman – zaman istediği

Ermenistan’la ilgili birçok yardım kararlarının çıkarılmasında etkili olmuştur. 1995 yılında

Senatör Porterin çalışmalarının sonucu buna örnektir. Yani gelişim için Ermenistan’a 30, insani yardım olarak da 85 milyon dolar yardım ayırtmıştır devletten134.

B.1. L.T.Petrosyan Döneminde Ermenistan’ın Dış Politikası

133 www.aaainc.org/about.htm. 134 U. S. Congressional Records, April 24. 1996, S. H 3776 ?

291

Ermenistan’ın Dış politikasına girmezden önce onun jeopolitik konumuna ve hangi

ülkelerle sınır komşusu olmasına da bakmamız gerekir. Çünkü her bir ülkenin dış politikasında bu tür şeyler çok önemlidir. Ermenistan coğrafi olarak “kapalı” bir ülkedir.

Hiçbir denize ve ticari merkezlere direk yada dolayısı çıkışı yok durumdadır. Ermenistan’ı eski SSCB Cumhuriyetlerine bağlayan bir çok demir yolları, karayolları ve deniz yolu

Azerbaycan üzerindendi. Çok az kısmıyla Gürcistan üzerindendi. Malum Dağlık Karabağ savaşı nedeniyle Azerbaycan kendi arazisinden Ermenistan’a giden tüm bu yolları haklı olarak kapatmıştır. Bu yüzden Ermenistan için Gürcistan büyük bir öneme sahiptir. Çünkü

Ermenistan’ın diğer bir komşu ve sınır ülkesi olan Türkiye’de kendi, sınırlarını Dağlık

Karabağ ve Azerbaycan’ın topraklarının Ermeni ve Rus birlikleri tarafından işgalini durdurmak ve işgal olunmuş toprakların Azerbaycan’a geri verilmesi nedeniyle kapatmıştır.

Bu kapatma için Türkiye şimdiye kadar bir çok Avrupa ülkeleri ve hatta ABD tarafından baskılara maruz kalmaktadır. Böyle bir durumda Ermenistan için Gürcistan’ın önemi çok büyüktür. İster ekonomik alanda isterse de siyasi alanda. Ama son 3 yılda Ermenistan’ın

Gürcistan’a arazi iddiasında çıkış etmesi ve orada yaşayan Ermenilere muhtariyet verilmesi talebi Gürcistan’la bu ülke arasında ilişkileri büyük bir çıkmaza sokmuştur. Aynı zamanda

Gürcistan’ın ABD yanlı bir politika izlemesi onu Rusya’nın Güney Kafkasya’daki tek varlığı olan “Küçük Rusya’dan” yani Ermenistan’dan uzaklaştırmıştır. Rusya Ermenistan’ın dış politikasında önemli rol oynayan bir ülkedir. İster L. T. Petrosyan isterse de R. Koçaryan’ın

Ermenistan’ı Rusya’ya olan bağımlılıktan kurtarma çabalarında başarılı olamamışlar.

Ermenistan’ın diğer bir sınır komşusu İran’dır. SSCB’nin çöküşünün ardından bir çok yeni devletlerin oluşması ortaya çıkmıştır. bu devletlerden biride Güney Kafkasya’daki

Azerbaycan Cumhuriyetidir. İran sınırında Azerbaycan adını taşıyacak bir Cumhuriyetin varlığını hiçbir zaman istememiştir. Çünkü kendi sınırları içerisinde üç tane Azerbaycan

292 Ostanı (Vilayeti) ve aynı zamanda 30 milyon çivarında Azerbaycan Türkü yaşamaktadır.

Azerbaycan’la Ermenistan arasında Dağlık Karabağ savaşı başladıktan sonra İran

Ermenistan’a gizli ve açık şekilde her zaman yardım etmiş ve bu günde bu yardımlar davam etmektedir. İran’ın Ermenistan’a yardımının nedeni birinci olarak hem Farsların hem de

Ermenilerin aynı milli kökten olmasıysa ikinci nedeni Azerbaycan’ın iç problemlerden kurtulmamasını sağlamaktır. Çünkü içerisinde hiçbir problemi bulunmayan ve ekonomisi güçlü olan bir Azerbaycan İran için tehlikelidir. Bu yüzden Ermenistan İran’ın bölgede en iyi anlaşa bildiği bir ülkedir.

B.2. Petrosyan Dış PolitikasındaTürkiye

1991 yılının Ekim ayının 16’da Ermenistan’da geçirilmiş devlet başkanlığı seçimlerini

“Ulusal Demokratik Birlik” partisinin lideri Levon Ter Petrosyan kazandı135. Petrosyan’da kendisinden sonra devlet başına gelecek olan Robert Koçaryan gibi Dağlık Karabağ sorunundan faydalanarak bu koltuğa oturdu. Petrosyan’ın dış politikasına baktığımızda öne

çıkan ana hatlar şunlardır. Ermenistan’ın sınır ülkelerle özelliklede Türkiye’yle dış ilişkilerini normsallaştırmak, Rusya’yla olan bağımlılığı azaltmak ve ABD yanlı politika izlemek, Dağlık

Karabağ sorununa kısa zamanda çözüm bulmak. Aslında birinci ve üçüncü hattın tüm amaçları aynıdır. Yani Türkiye’yle dış ilişkilerin normalleşmesi Dağlık Karabağ sorununun

çözümünden geçiyor. Çünkü Türkiye’nin sınırlarını Ermenistan’a kapatmasının nedeni budur.

Petrosyan Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Türkiye’yle ilişkilerini iyi şekilde tutmak istemesini de açıklamıştı. Ama Türkiye “Sözde Ermeni Soykırımı” iddialarından

Ermenistan’ın bir devlet olarak vaz geçmesini ve Dağlık Karabağ’da bir çözüm bulunmasını talep etmiştir. Fakat 23 Ağustos 1991 tarihli “Bağımsızlık bildirisi”nin 11. maddesinde

“Ermenistan Cumhuriyeti, 1915’te Osmanlı Türkiye’si ve Batı Ermenistan’da işlenen

135 LİBARELDİAN, J.: “Ermenilerin Devletleşme Sınavı”, İletişim Yayınları, İstanbul, 2001, S. 66

293 soykırımın uluslararası alanda kabul edilmesi için sürdürülen çabaları destekleyecektir” demektir136.

Petrosyan’ın en çok çekindiği noktalardan biride dışarıda bulunan diasporanın devlet işlerine karışması ve dış politikada ki etkisini artmasıdır. Diasporanın Ermenistan’ın gelişmesinde maddi ve manevi olarak mutlaka olmasını bilen Petrosyan bir yandan diasporayla ilişkileri iyi tutmakta onları kendisinden ve Ermenistan’dan uzak tutmamayı

çalışırken diğer yandan diasporanı iç ve dış politikadan mesafeli tutmaya çalışmıştır. Ama

Ermenistan’ın dış politikasında özelliklede ABD ile olan ilişkilerinde diasporanın yeri inkar edilmezdir. ABD’deki Ermeni lobisi, Kongrede genel olarak üç tema üzerinde çalışmaktadır.

Birincisi: Sözde Soykırımı Amerikan Senatosundan çıkarmak. İkincisi: ABD’nin

Ermenistan’a insani yardım programları, teknik yardım ve kalkınma yardımını sağlamak.

Üçüncüsü: Azerbaycan’a ve Türkiye’ye müeyyideler uygulanmasıdır137. ABD’deki Ermeni lobisinin çalışma taktiklerinden biriside Parlamento senatörlerini sık – sık Ermenistan’a kısa gezilere götürmeleridir. Bu senatörlerden biri Senatör Pell 1990 yılının 24 Nisanında bölgeye gittiğini ve Ermeni mültecilerle konuştuğunu ve onların ne kadar acılar çektiğini, gördüğünü anlatmıştır Senato toplantısında 138 . Ermenistan’ın dışında lobi tarafından aparılan bu tür propagandalar hiç gerçeği anlatmıyor. Ama bir şeyde doğru ki, Dağlık Karabağ savaşı

Ermenistan’ın iç politikasını ne kadar etkilemişse dış politikasını da bir o kadar etkileye bilmiştir. Böyle ki, Ermenistan bağımsızlıktan bu güne kadar Dağlık Karabağ probleminin yarattığı güvenlik problemleri ile karşılaşmış, bu da Ermenistan’ın dış politikasına bütün komşu ülkelerle ve bu devletlerin jeopolitik ve jeoekonomik ortamda ki rolleriyle beraber,

136 İbrahim Kaya, “Sözde Soykırımın Tanınması: Ermenilerin Amaçları ve Sorunları”, Stratejik Analiz, cilt3, sayı 28, Ağustos 2002, s. 39. 137 KANTARCI, Ş.: “Ermeni lobisi: ABD’de Ermeni Diasporasının oluşması ve lobi Faaliyetleri”, Ermeni Araştırmaları, sayı 1, Mart – Nisan – Mayıs 2001, s. 162. 138 U. S. Congressional Records, April 24. 1990, s. S 4850 ?

294 Ermenistan’ın temel stratejik çıkarları göz önünde tutularak ilişkileri kurma zorunluluğunu yaratmıştır139.

B.3. Petrosyan Dış Politikasında Rusya

Bu konuya genel olarak Ermenistan’ın dış politikasında Rusya bölümünde kısaca değinmişiz. Ama L. T. Petrosyan dönemindeki Ermenistan – Rusya ilişkileri o kadar da açıklık kazanmamıştır. Ermenistan’da L. T. Petrosyan dönemi 1990’lardan 1998’e kadar olan devri kapsıyor. Bu devirde Petrosyan iktidarı dış politikasında Rusya’yı iki farklı bölüme ayıra biliriz. Birinci dönem Ermenistan’da Rusya’ya tam bağlılık devri ve ikinci dönem L. T. Petrosyan’ın ikinci kez Cumhurbaşkanı seçildikten sonra izlediği batı yönlü politika ve bu politika sonucu Rusya’dan kısmen de olsa kopa bilme isteği vardı. Birinci dönem yani Ermenistan’ın Rusya’ya sıkı halde bağlamasının ardından ekonomik olarak çok kötü durumda olarak Rusya’nın ekonomik yardımları sonucunda ayakta kala bilmesini sağlamak. II. Dağlık Karabağ için giden savaşlarda Rusya’nın Ermenistan’a olan askeri yardımının devam etmesini sağlamak. Ermeni dış politikasında “Sözde Ermeni Soykırımının arttığı bir devirde Rusya Duması’da buna sessiz kalmamış ve 15 Nisan 1995 tarihinde “Sözde Ermeni Soykırımını” tanıyan bir karar kabul etmiştir140. Rusya’nın Ermenistan’a yaptığı bu iyiliklerin tek karşılığı Kafkasya’da güçlenmek değil. Rusya’nın asıl amacı Gürcistan ve Azerbaycan’da etkili güç durumuna gelmekte olan eski rakibi Türkiye’yi buradan sıkıştırıp çıkarmaktır.

Başlangıçtan beri bölgesel stratejisini Rusya’yla işbirliği üzerinde kuran Ermenistan ise bir ilkem içerisinde bulunmaktadır. Ermenistan Rusya’yla sağladığı askeri stratejik işbirliğiyle bölgede önemli toprak işgal etmiş ve nüfus yarışında Rusya lehine kazanımlar sağlamıştır 141 . Rusya Devlet Duması’nın Savunma Komisyonu Başkanı General Eva

Roxlin’in yaptığı açıklamalara göre 1996 – 1998 yıllarında Rusya Ermenistan’a bir milyar dolarlık silah vermiştir. bu silahlar içerisinde son model T – 72 tankları, uzağı vurma için

139 SARGSİAN,M,GRİGORİAN, A, NOVİKOVA, G.: “Armenia’s National Policy”, The Armenian Center For National and İnternational Studies. http://acnis.am/articles.htm 140 Ermeni Araştırmaları Dergisi, Sayı: 3, Eylül, Ekim, Kasım 2001. s. 18 141 OĞAN, S, AĞACAN, K.: “Güney Kafkasya’da Yeniden Başlayan veya Bitmeyen Soğuk Savaş”, Stratejik Analiz, Cilt: 2. Sayı: 13, Mayıs 2001, s. 28

295 raket atarlar ve Skud – 2 roketleri de bulunmaktadır 142. Ermenistan ayırıcı Rusya’yla 18

Nisan 1997 tarihinde Ermenistan’da bulunan 30 bin askere sahip 2 Rus üsü’nün statüsünü onaylamıştır. Bununla da Ermenistan savaş olduğu halde Rusya’nın onun yanında yer almasını planlamıştır 143 . Petrosyan iktidar ayrıca Rusya’nın AGİT eş başkanlığına getirilmesinde aktif rol oynamıştır. 1994 yılının Aralık ayında AGİT’in Budapeşte zirve toplantısında tek başkanlı Minsk Grubu ikili eş başkanlık sistemine geçmeye ve Rusya’nı ikinci eş başkanı olarak kabul etmiştir 144 . Petrosyan yönetimi Rusya’ya bu kadar bağlı olmasına rağmen aynı zamanda ABD’le de ilişkilerini geliştirmeye başlamıştır. Özelliklede

Petrosyan’ın ikinci kez 1996 yılında Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra Rusya’dan kopma meyilleri yönetim içerisinde artmıştır. Ama parlamentoysa tam tersi Ermenistan’ın Rusya’ya bağımlılığını artırmaya ve bunu da korumaya çalışırdı. Parlamentonun bu tutumuna

Rusya’nın destek vermesi ve Petrosyan’a baskısı hükümeti ikiye bölmüştür. Artık

Petrosyan’ın Parlamentoya yolladığı kararlar onaylanmıyor ve geri çevriliyordu. İç politikada yaşananlar dış politikada yansımaya başlamıştı. Ermenistan’ın ABD’le yakınlaşmasına karşı

Başbakan Robert Koçaryan, Savunma Bakanı Vazgen Sarkisyan, İçişleri ve Güvenlik Bakanı

Serj Sakisyan dış politikada Rusya’ya öncelik verilmesini istiyorlardı. böylece yönetimde

Rusya ve ABD yanlı güçler arasında bir rekabet olmuştu. Hatta Petrosyan’ın istifası da dile getirilmeye başlamıştı. Petrosyan’ın Dağlık Karabağ sorununu çözmek yolunda tutuğu yumsama da Rusya yanlı güçler için bir bahane oluşturdu. Ter – Petrosyan Yukarı Karabağ anlaşmazlığını çözmek için AGİT Minsk Grubu eş başkanlarından birinin 1997 Eylülünde sunduğu taslak öneriyi kabul etmiş, buna karşı çıkan kendi kabinesindeki kuvvetli üyelerin baskısı sonucu istifa etmiştir145. Petrosyan’a karşı olan bu grup Ermenistan’ı Rusya’nın bir parçası olarak görür ve bunun da karşılığında Rusya onları Karabağ’ı Ermenistan’a vermekle

ödüllendireceğini düşünüyorlardı. Ama Rusya’nın ulusal çıkarlarının izin verdiğinden daha fazlasını Ermenistan için yapamayacağını görünen o ki, anlamamışlardır.

142 COHEN, SŞA Stranı 143 “Rus Silah Mafyası Korkuttu”, Zaman, 5 Şubat 1998 144 GASPARYAN, A.: “Dinamika Karabakskoğa Konflikta I Rol Rossiyskoy Federasii v Ego Uregulirovanii (Dağlık Karabağ Sorununun Dinamiği ve Rusya Federasyonunun Sorunun Çözümündeki Rolşü. www.ca- c.org/journal/cac06_1999 145 LİBARDİAN, Ermenilerin Devletleşme, S. 75

296

B.4. Petrosyan Dış Politikasında İran

İran Ermenistan bağımsızlığını kazandıktan bu yana Rusya’dan sonra bu ülkeye hem siyasi hem de ekonomik olarak en büyük destek veren ikinci ülke konumundadır. İran böylece

Moskova’nın eski Sovyetlerinin güneyindeki politikasını desteklemiştir. Gürcistan ve

Azerbaycan’ın Batı ile entegrasyonu’ndan korkan Ermenistan, Rusya ve İran başta olmak

üzere diğer bölgesel güçlerinde Kafkaslarda bulunmasına çaba göstermektedir146.Ama Ermeni araştırmacılar Ermenistan-İran ilişkileri açısından, İran’I genel olarak batı entegrasyon süresine karşı tek başına durabilecek güç olarak yetersiz bulmakta, Tahranı ancak Rusya ve

Çin’e destek verecek jeopolitik oyuncu ve Türkiye’nin Kafkaslarda ki ekonomik ve kültürel yayılmacılığına siper olabilecek ülke gibi değerlendirmektedir 147 . İran’ınsa Ermenistan’la olan iyi ilişkilerinin nedeni ülkesinin Türk milli gruplarının çoğunluğu oluşturmasıdır.

Ermenistan bağımsızlığını kazandıktan ta 1998 yılının Şubat ayına kadar Ermenistan’da

Devlet başında L. T. Petrosyan olmuştur. Petrosyan döneminin Ermenistan’ının İran’la ilişkileri diğer komşu ülkelere oranla daha iyi bir yoldaydı. Hatta Petrosyan komşularla ilişkilerini geliştirme konusunda İran’a 1992 yılında bir ziyarette bulunmuş ve iki devlet arasında, Aras nehrinin üzerinde köprü yapmak anlaşması imzalanmıştır. Bu arada 21 maddelik bir anlaşma iki devletin cumhurbaşkanları arasında yapılmıştır.

C. Robert Koçaryan Döneminde Ermenistan Dış Politikası

146 GÜL, N, EKİCİ, G.: “Azerbaycan ve Türkiye ile Bitmeyen Kan Davası Ekseninde Ermenistan’ın Dış Politikası”, Avrasya Dosyası, Azerbaycan Özel, İlkbahar 2001, Cilt: 7, Sayı:1, s. 378 147GÜL, EKİCİ, Azerbaycan ve Türkiye, S. 380

297

C.1. Rusya İle Olan İlişkiler

Petrosyan’dan sonra Ermenistan’da işbaşına gelen R. Koçaryan selefinden farklı olarak dış politikasında Rusya’ya fazla öncelik vermeye başladı. Koçaryan’ın iktidarının ilk 3 yılı tamamen Rusya yönelik olmasıyla tanındı. SSCB’nin çökmesinin ilk başlarından Dağlık Karabağ’da Krunk (Turna) teşkilâtının liderliğini yapan

Koçaryan, 1992’de sözde Dağlık Karabağ Savunma Komitesi Başkanı, 1996’da ise

Cumhurbaşkanı seçilmiştir.148 Petrosyan tarafından Ermenistan’da 1997 yılının Mart ayında Başbakanlık görevine getirilen Koçaryan, daha sonra muhalefet sıralarına katılarak Petrosyan’ın Dağlık Karabağ politikasını eleştirmeye başlamıştır. Petrosyan,

1998’te istifa ettikten sonra Başbakanlık görevinde bulunan Robert Koçaryan devlet başkanının yetkilerini kullanmaya başlamıştır. 1998 yılının 30 Mart tarihinde yapılan seçimlerde devlet başkanı seçilmiştir.

Koçaryan iktidara geldikten sonra Ermenistan’ın iç ve dış politikasında ciddi değişiklikler olmuştur. Her şeyden önce, Rusya ile ilişkilerini geliştirmeye çalışan

Koçaryan, askeri, ekonomik ve siyasi açıdan Rusya ile işbirliğine önem vermiştir.

Koçaryan, iktidarının ilk yıllarında ekonomik sorunlardan daha çok siyasi sorunların

çözülmesine öncelik vermiştir. Karabağ sorununun çözümü için Azerbaycan Devlet

Başkanı Haydar Aliyev ile yaptığı görüşmelerde konu ile ilgili anlaşma sağlanmamıştır.

Koçaryan, yönetimi ‘çözümsüzlükte bir çözümdür’ prensibine göre hareket ederek sorunu zamana yaymaya çalışmıştır.

148 Daha geniş bilgi için bkz: Ermenistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Web Sitesi: http://www.president.am/rus/?folder=president&sub=biography

298

Dış politika çerçevesinde başta Rusya olmak üzere ABD ve Avrupa ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmeye çalışmış, yurtdışında yaşayan Ermenilere yönelik ciddi

çalışmalar başlatılmıştır. Diaspora Ermenileri ile ilişkilere özel önem veren Koçaryan, bununla da diaspora Ermenilerinin yatırımları ile ekonominin sorunlarını azda olsa hafifleteceğini düşünmüştür. Ermenistan ve Rusya arasında ekonomik ve ticari ilişkileri etkileyen en önemli sorunlardan biri de Ermenistan’ın Rusya’ya olan borcunun

ödenmesinde yaşanan zorluklar olmuştur. Bağımsızlığın ilk yıllarında Rusya’nın verdiği borçlarla ayakta kalmaya çalışan Ermenistan birkaç yıl sonra bu borçları ödeyemez duruma gelmiştir. Rusya bulduğu her fırsatta Ermenistan’a borcunu geri ödemesi gerektiğini hatırlatmış ve verdiği doğalgazda kesintiler yapmaya başladıktan sonra,

Ermenistan hükümeti Rusya’ya olan borcunu ödemek için yollar aramıştır. Taraflar arasında yapılan uzun görüşmelerden sonra Ermenistan Devlet Başkanı Robert

Koçaryan’ın teklifi üzerine Rusya, toplam 101 milyon Dolar borç karşılığında

Ermenistan’ın büyük askerî sanayi tesisi olan Nairit ve ülke elektrik ihtiyacının % 40’nı

üreten Hrazdan hidroelektrik santrali başta olmakla beş büyük sanayi tesisini almaya karar vermiş ve 17 Temmuz 2002’de bu konuda anlaşma imzalanmıştır.149 Taraflar arasında imzalanmış bu anlaşma uzun süre Rusya Duma’sında onaylanmamıştır.

Bunun en büyük nedenlerinden biri de Rusya’nın kontrolüne verilmiş bu sanayi merkezlerinin demirbaş sayısının kesin olarak hesaplanmaması olmuştur. Yapılan görüşmelerden sonra bu konudaki anlaşmazlıklar da halledilmiş ve Rusya Duma’sı

Ermenistan ile imzalanmış anlaşmayı 15 Mayıs 2003 tarihinde onaylamıştır.

149 Daha Geniş Bilgi İçin Bkz: http://www.azg.am/start.pl?lang=TR&num=2003051501

299 Rusya’daki Ermeni diasporası, Ermenistan-Rusya arasındaki ekonomik ilişkilerin gelişmesi yönünde ciddi faaliyette bulunmuştur. Ermeni diasporası liderleri Rus işadamlarının Ermenistan’a yatırım yapmalarını propaganda etmektedir. Özellikle

Rusya Ermenileri Birliği’nin (REB) bu konuda ciddi girişimleri vardır.

C.2. Koçaryan Dönemi Ermenistan-İran İlişkileri

Petrosyan’ın iktidarı bırakmasının ardından Ermenistan’da Taşnak komitecilerinin de desteğini alarak işbaşına gelen R.Koçaryan’ın ekonomik politikalarda ve ülkenin krizden

çıkartılması için İsrail’den sonra en yoğun ABD yardımı alan devletin Ermenistan olacağı düşünülüyordu. Koçaryan’ın seçim programlarında, ABD çerçevesinde ilişkilerin gelişmesi,

Rusya ile geleneksel işbirliğinin daha da canlandırılması ve en önemlisi dış politikanın

önceliklerinden biri, yakın komşularla , özelikle de İran ve Gürcistan ile ilişkilerinin geliştirilmesi olmuştur.150 Koçaryan dış politikasında Rusya’dan sonra kendine en güvenilir müttefik olarak İran’ı görmekteydi.

C.3.Koçaryan Dönemi Ermenistan-Türkiye İlişkileri

Petrosyan yönetiminin kısmen ılımlı dış politikasından sonra Koçaryan’ın 1998 yılının

Nisan ayında cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte, aşırı milliyetçi hareketler serbest olmuş ve

Ermenistan komşularıyla özellikle Türkiye ile ilişkilerine fazla dikkat etmemiş aksine ilişkilerin normalleşmesine hiçbir gayrette bulunmamıştır. Hatta Koçaryan resmi bir

150 “Ermenistan’da İkinci Raunt” Milliyet, 30 Mart 1998

300 açıklamasında : “Soykırım trajediyi dünyaya hatırlatmak durumunda olduklarını ve bu olayı hiçbir zaman unutmayacaklarını” ifade etmiştir. Koçaryan aynı söylemlerini BM Genel

Kurulunda da dile getirmiş ve Ermenistan’ın Azerbaycan ve Türkiye tarafından ablukaya alındığını söylemiştir. Söz konusu devlet politikasını Dışişleri Bakanı Vardan Oskanyan da dile getirmekte ve (sözde) soykırımın tanınması konusunun Ermenistan dış politikasının en

önemli parçalarından birisi olduğunu savunmaktadır. Böylece Türkiye’nin önünde bağımsızlık bildirgesine (sözde) soykırım iddiasını koyan ve buna sadık kalınacağı ifadesini yerleştiren, Anayasasının 13. maddesinin ikinci fıkrasında Ermenistan devletinin “arma”sı tarif edilirken, Ağrı Dağına yer veren, gerek Ermenistan’da gerekse dünya kamuoyunda

Türkiye’ye sürekli sorun çıkartan bir Ermenistan tablosu bulunmaktadır.

D. Petrosyan ve Koçaryan İktidarlarının ABD’yle Olan İlşkileri

ABD, 1991’de bağımsızlığının hemen ardından Ermenistan’ı tanımış ve diplomatik ilişkiler kurmuştur. ABD’de büyük Ermeni toplumunun bulunması nedeniyle Ermenistan ile ilişkileri diğer Güney Kafkasya ülkelerinden farklı olmuştur. Bundan başka daha Sovyetler

Birliği’nin dağılmasından çok önce ABD ve Ermenistan arasında bazı ilişkiler mevcut olmuştur. Nitekim daha 1970’li yılların başlarından itibaren Ermenilerin ABD’ye göç etmelerine izin verilmiştir. XIX. Yüzyılın sonu, XX. Yüzyılın başlarından itibaren ve

Sovyetler zamanı ABD’ye göç eden Ermeniler burada ciddi bir şekilde örgütlenmiştir.

Bağımsızlık sonrası ABD’nin Ermenistan politikasının oluşumunda Ermeni diasporasının büyük önemi olduğu söylenebilir. Bunu ABD-Ermenistan ilişkilerinin ilk dönemlerini incelediğimiz zaman görebiliriz.

301 Bağımsızlığının ilk yıllarında ABD, Azerbaycan ve Gürcistan ile diplomatik ilişkiler kurmasına rağmen, bazı konularda kendisini dışarıda tutmaya çalışmıştır. Ancak

Ermenistan’ın siyasi, ekonomik ve mali sorunları ile daha yakından ilgilenmiş, Ermeni diasporasının başarılı faaliyeti sonucunda Ermenistan’a özel ilgi göstermiştir.

ABD mali ve ekonomik olarak Ermenistan ile daha sıkı bir işbirliği içinde bulunsa da askeri ve siyasi açıdan ilişkilerinde ciddi bir gelişme yaşanmamıştır ve ABD’nin

Ermenistan’da askeri varlığı söz konusu değildir. Ermenistan ‘Barış İçin İşbirliği’ programı

çerçevesinde NATO ile ilişkilerini geliştirmeye çalışsa da, güvenlik alanında Rusya ile işbirliğine daha çok önem vermektedir.

ABD’nin mali açıdan Ermenistan’ı desteklemesinin en önemli nedenlerinden biri de

ABD Ermeni diasporasının Kongre ve Senato’da yaptıkları lobi faaliyetleridir. Özellikle

Ermenistan’ın Türkiye ve Azerbaycan tarafından ekonomik ablukaya alındığını iddia eden

Ermeni diasporası 2002 yılı başlarına kadar ABD’nin Ermenistan’a 1 milyar 200 milyon

Dolar mali yardım etmesini sağlamıştır ki bu açıdan Ermenistan İsrail’den sonra ABD’den en

çok yardım alan ikinci ülke olmuştur. Üç milyon nüfusa sahip Ermenistan’da kişi başına 42 dolar Amerikan yardımı düşerken bu rakam Bosna’da 34 dolara, Rusya’da 1.40 Dolara,

Hindistan’da ise 0.14 Dolara kadar iniyor.ABD Yönetiminin dış yardımları azaltma eğilimine karşın bu durumdan etkilenmeyen çok az ülke arasında bulunan Ermenistan’a 2001 yılı bütçesinden de 90 milyon dolar ayırdı.151 Özellikle de Mitch McCONNELL’in 1994 yılında

ABD Senatosu Ödenekler Dış Operasyonlar Alt komitesi Başkanı seçilmesinden sonra ABD yönetimi 1994 yılından şimdiye kadar Ermenistan’a 500 milyon doların üzerinde yardımda bulunmuştur.152 1996 yılında ABD yönetimi Ermenistan’a 300 milyon dolar kredi sağlamış ama bu kredinin nereye harcandığı üzerinde durmamıştır. 153 1998 yılında ABD’nin ettiği yardımlar sayesinde Ermenistan’da kişi başına düşen para 97 dolar olduğu halde

151 http://www.milliyet.com.tr/2001/02/01/dunya/adun.html 152 http://www.milliyet.com.tr/2001/02/01/dunya/adun.html 153 http://karabakhdoc.gen.az/forum/viewtopic.php?p=361&sid=1d5fcaf24c4318ea44e4130831116c10

302 Azerbaycan’da bu rakam 3 dolar olmuştur. 154 Kısa olarak ABD’nin Güney Kafkasya

ülkelerine yaptığı yardımların listesini aşağıdaki tabloda göstere biliriz.155

Ülkeler ve 1998 1999 2000

Yıllar

Azerbaycan 34291 23840 33500

Ermenistan 87500 79900 71500

Gürcistan 92500 84360 83500

Ermenistan Başbakanı A.Margaryan’ın açıklamasına göre, 1992-2001 yılları arasında

ABD, Ermenistan’a teknik ve insani yardım çerçevesinde1.400 milyon Dolar yardımda bulunmuştur. 156 Bundan başka ABD Kafkasya ülkelerine mali yardım ederken Dağlık

Karabağ’ı ayrı bir birim olarak görmüş ve yardımda bulunmuştur ki bu durum Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanıması hakkında görüşlerine ters düşmektedir. 157 2003 yılında ABD

Freedom Support Act programı gereğince Ermenistan’a 93 milyon 750 bin Dolar, Karabağ’a ise 25 milyon Dolar yardımda bulunmuştur.158

10 Ocak 2002 tarihinde Ermenistan’da yapılan Ermenistan Cumhuriyetinin Güncel

Sorunları adlı yuvarlak masa toplasında Ermenistan Dışişleri Bakanı Vardan Oskanyan’ın

‘ABD’nin Ermenistan’a yerleşmesi hiçbir zaman Rusya’nın varlığı ile mukayese edilemez ve onun yerini dolduramaz’ şeklinde açıklama yapması, ABD-Ermenistan arasındaki ilişkileri etkilememiştir. Bu açıklamaya rağmen, Ermenistan Barış için İşbirliği programı çerçevesinde

154 http://karabakhdoc.gen.az/forum/viewtopic.php?p=361&sid=1d5fcaf24c4318ea44e4130831116c10 155 http://karabakhdoc.gen.az/forum/viewtopic.php?p=361&sid=1d5fcaf24c4318ea44e4130831116c10 156 http://karabakh-doc.gen.az/forum/viewtopic.php?p=361&sid=1d5fcaf24c4318ea44e4130831116c10

157 Daha geniş bilgi için bkz: http://www.azg.am/_TR/20021009/2002100904.shtm

158 Daha geniş bilgi için bkz: http://www.panarmenian.net/news/rus/headlines/?task=archive&day=27 &month=01&year=2003&id=7203

303 NATO ile ilişkilerine devam etmektedir. Ermenistan Savunma Bakan Yardımcısı Mikael

Melkonyan NATO-Ermenistan ilişkilerini değerlendirirken NATO ile işbirliği içinde olduklarını ancak, Ermenistan’ın NATO’ya üye olmak istemediğini vurgulamıştır. 159

Ermenistan’ın bu tutumu karşısında bile ABD Ermenistan ile askeri işbirliğine devam etmekte ve özel olarak askeri yardımlarda bulunmaktadır. Ermenistan’ın ABD’den aldığı mali yardımlara rağmen, devlet yetkililerinin bu tür açıklamalarda bulunması özellikle güvenlik ve askeri ilişkiler açısından Rusya’ya olan bağımlılığının bir göstergesidir.

18-19 Mayıs 1999’da Erivan’da düzenlenen ‘Rusya-Ermenistan-İran: Uygarlık

Diyalogu’ adlı konferansta konuşma yapan Ermeni Devrimci Federasyonu

(Taşnaksutyun Partisi) Merkez Yönetim Kurulu Başkanı ve Devlet Başkanı

Koçaryan’ın Danışmanı görevinde bulunan Vahan Ovannisyan Ermenilerin son 300 yıllık tarihinde Rusya’nın büyük rol oynadığını ve Ermenistan’ın bağımsızlığının garantörü olduğunu ifade etmiştir. 160 Ovannisyan’ın bu görüşü 8 Ekim 2002’de

Moskova’da düzenlenen ‘Yüzyılın Kavşağında Dünya Ermenileri ve Uluslararası

İlişkilerin Güncel Sorunları’ adlı konferansta konuşma yapan Rusya Dışişleri Bakanı

İgor İvanov’un görüşleri ile uyuşmaktadır. İvanov görüşlerini, ‘…Rusya Kafkasya devletidir ve bu bölgede doğal çıkarları vardır. Rusya’nın Kafkasya politikası tarihi, ekonomik, siyasi, dini ve kültürel ilişkilerin sürekliliğine dayanmaktadır. Bizim başlıca amacımız bu bölgede güvenlik ve istikrarı sağlamaktır. Bizim bölgedeki varlığımız istikrarın sağlanması için yeterlidir. Bu konu bugün de bizim için

159 GRİGORYAN, L.: “Armeniya ne Sobiraetsa Vstupat v NATO”, Daha geniş bilgi için bkz: http://www.panarmenian.net/news/rus/headlines/?task=archive&day=13&month=11&year=2002&id=6731

160 PETROSYAN, S.: “Rossiya – Armeniya – İran:Dialog Tsivilizatsii”, Daha Geniş Bilgi İçin Bkz. http://www.ca-c.org/journal/cac05_1999/st_05_spetrosjan.shtml

304 güncelliğini korumaktadır. Ermenistan Kafkasya ülkeleri arasında

Rusya için özel öneme sahiptir. İki ülke arasındaki ilişkiler dostluk ve işbirliği prensibine, karşılıklı anlaşmaya, milli çıkarların

161 örtüşmesine ve tarihi geleneklere dayanmaktadır’. şeklinde ifade etmiştir.

Ermenistan’da Rusya’nın askeri ve siyasi varlığının büyük bir ölçüde devam etmesi

üzerine ABD, Türkiye’nin Ermenistan ile olan sınır kapısının açılması için zaman zaman

Türkiye’ye karşı baskı uygulamıştır. ABD, Türkiye ile ilişkilerini geliştiren Ermenistan’ın bu

ülke üzerinden batıya açılması üzerine Rusya’nın siyasi ve askeri etkinliğinin zayıflayacağını düşünmektedir. Bu konuda önemli olan konulardan biri de ABD’nin tek taraflı olarak

Türkiye’ye baskı uygulamasıdır. Sınır kapılarının açılmasını isteyen ve Rusya’nın

Ermenistan’daki askeri ve siyasi etkinliğinin zayıflamasına çalışan ABD sözde soykırım propagandasını durdurmak için Ermenistan’ı uyarmamıştır. Ancak sadece sınır kapılarının açılması Ermenistan-Rusya askeri ve siyasi ilişkilerini zayıflatmayacaktır. Bunun da birkaç nedeni vardır:

- Her şeyden önce Rusya, Ermenistan yönetiminin iç işlerine karışmamakta,

ülkedeki baskıcı rejimi eleştirmemekte, insan hakları, basın yayın özgürlüğünü sorgulamamıştır.

- Dağlık Karabağ Savaşı’nda Ermenistan’ı her zaman askeri ve siyasi açıdan desteklemiştir.

161 Vstuplenie Ministra inostrannıh Del Rossii İ. S. İvanova Zaklyuçitelnom Plenarnom Zasedanii Mejdunarodnıy Konferantsii ‘Armyane na Rubeje Vekov i Aktualnıe problemı Mejdunarodnıh Otnoşenii’, Daha geniş bilgi bkz: http://www.ln.mid.ru/ns- sng.nsf/6bc38aceada6e44b432569e700419ef5/432569d800022146643256c4d0032 6374?OpenDocument

305 - Rusya’da yaşayan yaklaşık 2 milyon Ermeninin Rusya ile ilişkilerin bozulması sonucunda ana vatanlarına geri dönmeleri Ermenistan’ın iç politikasında ciddi sorunların yaşanmasına neden olacaktır (ABD’de yaşayan yaklaşık 1 milyon Ermeninin her hangi bir nedenle ABD hükümetinin geri göndermesi söz konusu değildir).

Bağımsızlığının ilk yıllarından bugüne kadar Ermenistan Rusya ve ABD arasında denge politikasını izlemeye çalışmış, hem Rusya’nın askeri ve siyasi desteğinin hem de ABD’nin mali yardımlarının devam etmesini sağlaya bilmiştir.

Ancak Ermenistan ile askeri ve siyasi ilişkilerinin üst düzeyde olmasına rağmen, Rusya

Kafkasya’daki etkinliğini daha fazla sürdürme imkanına sahip değildir. Çünkü, ABD bölgedeki enerji kaynaklarının ve ulaştırma hatlarının tamamının kontrolünü eline geçirmiş ve bölgeye Rusya’dan daha çok sermaye yatırmıştır. Bu nedenle de bölgenin güvenliğinin sağlanmasında kendisini sorumlu görmektedir.

E. Ermenistan’ın İç Ve Dış Politikasında Dağlık Karabağ

Azerbaycan’ın tarihi toprağı olan Dağlık Karabağ’a Ermenilerin asılsız “benimdir” iddiası 1988 yılından Sovyetler Birliği çökmezden önce başlamıştır. Bu iddianın arkasında o zamanlar Moskova ya yakınlığı bulunan ermeni aydınlar dayanmaktaydı. Onların desteğiyle

1988 yılında Hankenti (Stepanakert) Meclisi Ermenistan- Azerbaycan sınırını değiştirilmesine karar vererek bu kararı Moskova’ya götürmüştür. Fakat bu karar hem Azerbaycan hem de

Sovyet yönetimince olumlu karşılanmamıştır. Gittikçe artan siyasi gerginliyi çözemeyen

Moskova Ermenistan ve Azerbaycan arasında Dağlık Karabağ dışarıda kalmakla nüfus değişimi getiren bir düzenleme yaptı. 170 bin Etnik Azerbaycan türkü Ermenistan’ı terk

306 etmeye zorlanarak Azerbaycan’a gönderildi ve 300 bine yakın etnik Azerbaycan Ermenileri de aynı kadere zorlanarak Ermenistan, Rusya, ve Orta Asya cumhuriyetlerinde sığınmacı oldu162. Ermenilerin bu asılsız iddialarına dışarıdan en etkili destek uzun süredir ABD ve

Avrupa’da oluşmuş Ermeni lobisinden gelmiştir.

1988 yılında başlayan bu problem 1991 yılında Azerbaycan ve Ermenistan’ın bağımsızlıklarını kazanmasıyla yeni bir mecraya girmiştir. Ermenistan’ın bağımsızlığını ilan etmesinin ardından işgalci Dağlık Karabağ yönetimi de sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyetini ilan etmiştir. 163 Ama dönemin Ermenistan cumhurbaşkanı Petrosyan dağlık Karabağ cumhuriyetini tanımadı. Petrosyan devam eden bu çatışmanın Ermenistan Azerbaycan arasında bir çatışma olarak algılanmaması için çaba sarf ettiğini ve “Dağlık Karabağ

Cumhuriyetini” Ermenistan’ın tanıması halinde Ermenistan!ı Azerbaycan’ın iç işlerine karışmak ile suçlanacağını belirtti.164 Ermenistan bununla da savaşta taraf olmadığını ve bu savaşı Dağlık Karabağ Ermenilerinin özgürlük savaşı olarak uluslararası arenada ad kazanmasını sağlamayı planlıyordu.

1980’lerin sonlarına doğru başlayan küçük çaplı çatışmalar, 1990’ların başında tam anlamıyla savaşa dönüştü. 1992 yılının ortalarına kadar Ermenistan askeri güçleri bazen küçük operasyonlarla, bazen de Hocalı soykırımında olduğu gibi büyük çaplı saldırılarla

Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinin önemli bir kısmını işgal ettiler. 1992 yılı ortalarından sonlarına kadar olan dönemde Azerbaycan savaşta bir takım başarılar kazanarak topraklarının

önemli bir kısmını işgalden temizlese de fakat çok geçmeden bunu Ermenistan askeri güçlerinin yeni işgalleri izledi.165

162 LİBARDİAN, Ermenilerin Devletleşme, S. 25-26 163 KASIM, K.: “Ermenistan’ın Dış Politikası: Ter Petrosyan ve Koçaryan Dönemlerinin Temel Parametreleri ”, Stratejik Analiz, Cilt:3, Sayı:27, Temmuz 2002, S. 52 164 KASIM, Ermenistan’ın , S. 44 165 ASLANLI, A.: “Küresel ve Bölgesel Aktörlerin son girişimleri Işığında Karabağ Sorunu: Çözüme Doğru mu? ” Stratejik Analiz, Cilt:1, Sayı:12, Nisan 2001, S. 52

307 Karabağ savaşının Ermenistan dış politikası üzerindeki etkisini özetleyecek olursak bu savaş Ermenistan’da istikrarın sağlanmasını geciktirmiş, olaylara daha gerçekçi ve sağduyulu yaklaşa bilen grupları olabildiğince çok zayıflatmıştır.166 Azerbaycan’da da durum bundan farklı değildi. Olayların gittikçe gerginleştiğini gören her iki taraf problemi çözmek için ortaya arabulucuları sokmaya çalıştı. İlk arabuluculuk görevini de Rusya ve İran üstlendi.

Ama bu yeterli olmadı. 1992 yılını Haziran ayında Rusya ve İran’ın başlattığı Azeri ve

Ermeni taraflar arasında arabuluculuk çabaları yerini Avrupa Güvenlik ve İşbirliği

Teşkilatı’nın (AGİT zamanın AGİK’i) arabuluculuğundaki görüşmelere bıraktı.167 AGİT’in

Minsk Grubu bugüne kadar taraflara “paket”, “aşamalı” ve “ortak devlet” ilkesine dayalı

çözüm önerileri verse de sonuç olumsuz olmuştur.

AGİT’in ileri sürdüğü çözüm önerileri içerisinde en optimalı 2 Aralık 1996 yılında Lizbon’da toplanan AGİT üyelerinin 53’nün onayladığı “işgal olunmuş Azerbaycan topraklarının boşaltılması ve Karabağ’a Azerbaycan içinde en yüksek özerklik” sağlanmasını öngören plan olmuştur. Bu plan Azerbaycan tarafından kabul edilirken Ermenistan tarafından reddedilmiştir.168 Lizbon toplantısının ardından Ermenistan’da muhalefetin Petrosyan’a karşı sert eleştirileri de başlamıştır. Muhalefet AGİT’in 53 ülkesinin aldığı kararın Ermenistan’ın dış politikasını zayıf olmasından kaynaklandığını belirtiyordu. İşin gerçeği artık Petrosyanı istemeyen Rusya bu toplantıyı muhalefetin elinde en büyük koz olarak kullanmaya sevk etmesiydi. Petrosyan Rusya’nın kendisine yönelik oyunların arkasında dayandığını gördüğü için ABD yanlısı politika izlemeye çalışmıştır. 1997 yılında AGİT Minsk Grubunun Ermenilerin işgal ettikleri Azerbaycan topraklarının bir kısmından geri çekilmesini öngören barış planını Petrosyan’ın imzalaması muhalefet tarafından çok sert karşılandı.169 Parlamento ve bazı Bakanların da Petrosyan’a karşı çıkması sonucunda Petrosyan 1998 yılının Şubat ayında istifa etmek zorunda kaldı.

166 LAÇİNER, S.: “Ermenistan Dış Politikası ve Belirleyici Temel Faktörler 1991 - 2002”, Ermeni Araştırmaları , Sayı:5, Bahar 2002, S.201 167LİBARDİAN, Ermenilerin, S. 52 168 AYDIN, M.: “Dağlık Karabağ Sorunu, Türk Dış Politikası İçinde” , Baskın Oran (ed), Cilt:2, İletişim yayınları, İstanbul 2002, S. 401 169 KASIM, K.: “Başlangıçtan Barış Sürecine Dağlık Karabağ Çatışması ”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 2, Haziran-Temmuz-Ağustos 2001 , S.136

308 Petrosyan’ın istifasının ardından cumhurbaşkanı seçilen ve Azerbaycan vatandaşı olan

Robert Koçaryan Karabağ sorununu çözmek için görüşmelere Dağlık Karabağ yönetiminin de taraf olarak katılması yönünde çaba göstermiştir. Ama Koçaryan’ın bu ilginç iddiası vatandaşı olduğu Azerbaycan tarafından kabul edilmedi. Koçaryan’a göre Dağlık Karabağ hiçbir

şekilde Azerbaycan’a bağlanamaz, Azerbaycan içinde Dağlık Karabağ’ın tecrit olunmuş vaziyette kalmasının mümkünsüzlüyü, Dağlık Karabağ’ın tam ve geniş güvenlik garantisinin bulunması gereklidir.170 Bu öneriler Azerbaycan tarafından kabul edilmediği için Koçaryan

çözüm için Aliyev’le görüşmek fikrinden vazgeçti. Olayların kontrolden çıktığını ve

Kafkasya’da Rusya’nın istediğini yaptığını gören ABD olayların bu tür gidişine müdahale etmeye başladı. Washington’un kendi çıkarlarını da gözeterek Azerbaycan ve Ermeni liderlerini barış için tavize zorlaması Moskova’da ve Ermenistan’daki radikal milliyetçileri rahatsız etmiştir. AGİT’in İstanbul toplantısında Washington yönetiminin taraflara barış için toprak değişimini de içeren bir önerini sunması Ermenistan’da bir iç karışıklığa neden olmuştur. 27 nisan 1999 tarihinde Ermenistan parlamentosunda gerçekleştirilen saldırıda

Başbakan Vazgen Sarkisyan ve Parlamento başkanı Karen Demirçiyan’ında bulunduğu 8 parlamenter öldürüldü.171 Ermenistan parlamentosunda gerçekleşen bu terör eylemi Karabağ sorununun çözümü için başlatılan görüşmeleri yarıda bıraktı. 1999 yılında AGİT Minsk

Grubu çerçevesinde Rusya’nın önerdiği Azerbaycan ve Karabağ arasında bir çeşit ortak devlet kurulması önerisi ise 1996 Lizbon kararlarının hiçe sayılması anlamına geleceğinden

Azerbaycan tarafından reddedilmiştir.172 Ama Azerbaycan ve Ermenistan liderleri barış için görüşmelerine ara vermemiş şimdiye kadar da bu görüşmelerini devam ettirmektedirler.

Aliyev ve Koçaryan 30 Kasım 2000 yılında Beyaz Rusya’nın başkenti Minsk’te BDT zirve toplantısına katılmış ve toplantıdan sonra Dağlık Karabağ sorununu çözmek için yeniden biraraya gelmişler. Görüşmeden sonra her iki liderin yaptığı açıklamada problemin

çözümünün 2001 yılına umutlu oldukları açıklanmış ve bunu gerçekleştirmek için her iki

170 NESİPLİ, Azerbaycan ve Moskova, S. 114 171 KAMER, Ermenistan’ın, S.47 172 KASIM, Başlangıçtan Barış, S.137

309 tarafında karşılıklı tavizler vermesi belirtilmiştir.173 Rusya’nın bu girişimlerine karşı ABD

Dışişleri Bakanı Colin Powel Aliyev ve Koçaryan’ı 3 Nisan 2001 yılında Florida eyaletindeki

Kei West kentine çözüm için görüşmeye davet etti. 3-6 Nisan 2001 yılında Kei West’de

Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev, Ermenistan Devlet Başkanı Koçaryan ve ABD Başkanı

Bush soruna çözüm bulmak amacıyla biraraya geldiler. Taraflar AGİT Minsk Grubu ile işbirliği içerisinde görüşmelere devam etmek konusunda anlaştılar. 174 Koçaryan Erivan’a dönüşte yaptığı açıklamasında “Karabağ görüşmelerinin yapıcı geçtiğini ve 13 yıllık sorunu sona erdirecek yeni bir barış planının yolunu açtığını” da ifade etmiştir.175

2001 yılında dünya sistemini yeniden yapılandıracak olan 11 Eylül olaylarının olması

ABD’nin Güney Kafkasya’da yerleşmesini sağlayacak esas neden olmuştur. Teröre karşı koalisyon oluşturan ABD tüm dünyada terörle mücadelenin aralıksız devam ettireceğini açıklaması yıllardır Ermeni teröründen yaralar alan Azerbaycan’ı da koalisyona girmesine neden olmuştur. Azerbaycan bununla da teröre karşı olduğunu ve uzun yıllardır terörle mücadele ettiğini tüm dünyaya daha açık tarzda duyura bilme imkanı da kazanmıştır. Bunun karşılığında Bush yönetimi dağlık Karabağ savaşı nedeniyle Azerbaycan’a karşı uyguladığı

907 sayılı ek maddenin yürürlüğünü durdurması ve Dağlık Karabağ sorunu konusunda

Azerbaycan’ın haklı olduğunu bir kez daha vurgulamıştır.

F. Ermenistan’ın Dış Politikasında Terör ve Soykırım

F.1. Terör:

173 ASLANLI, Tarihten Günümüze, S.417 174 KASIM, Başlangıçtan Barış, S.138 175 ASLANLI, Tarihten Günümüze, S.426

310 Ermeni terörü tarihte yeni değildir. Bu terör Ermenilerin 1915’te Anadolu da ve 1918’de

Azerbaycan’da yaptıkları katliamlarla ortaya çıkmıştır. Her iki bölgede yüz binlerce

Müslüman türkünü katleden bu terörist etnik grup bu adı kendi üzerinden kaldırmak için kendilerine karşı Osmanlı tarafından soykırım yapıldığını iddia etmeye başladılar. Ne kadar terörist bir millet olmadıklarını kanıtlamaya çalışsalar da 1970’li yıllardan başlayarak yeniden terör sahnesinde yer almaya başladılar. Bu yıllarda ilk Ermeni terörü 1973 yılında ABD’nin

Santa Barbara kasabasında başlamış ve 1984 yılına kadar devam etmiştir. Türk diplomatlara karşı yönelen bu terör sonucu Türkiye’nin yaklaşık 34 diplomatının öldürülmesiyle sonuçlanmıştır.176 Türkiye2nin Ermeni terörüne şehit verdiyi ilk diplomat Los Angeles Baş

Konsolosu Mehmet Baydar ve yardımcısı Konsolos Bahadır Demir olmuştur. 177 Büyük açılmasızlıkla devam eden bu terör eylemleri şu sırayla devam etmiştir.

22 ekim 1975’de Vyana Büyükelçisi Danış Tunalıgil , 24 Ekim1975’te Paris

Büyükelçisi İsmail Erez ve şoförü Talip Yener, 1980’li yıllardaysa Belgrad Büyükelçisi Galip

Balkaç, Sydney Başkonsolosu Kemal Arıkan, Ottawa Büyükelçisi ve Askeri ataşesi Atilla

Altıkat ve başkaları olmuştur.178

Temeli 1980 yılında koyulmuş “Hınçak” ve “Daşnaksyütün” terör örgütleri yaptıkları bu terörist eylemleri dünya kamuoyunu kendilerine doğru çekmeye çalışmışlardır. Ama sonralar bu terörist eylemler sonucu Avrupa ve Amerika vatandaşlarının da zarar görmesi Ermenilerin suskunlaşmasına neden olmuştur. Çünkü artık Avrupa ve ABD’de Ermeniler ve Ermeni lobisi terörist bir tanımlamaya doğru gitmeye başlamıştır. Ama Ermenilerin Türklere karşı tarih boyunca başlattıkları terör eylemlerine son verme durumu uzun sürmemiş ve 1988 yılında bu terör eylemleri coğrafi olarak yönünü değişerek Azerbaycan’da ve onun tarihi

176 LAÇİNER, S.: “11 Eylül Olayları (Yeni Terörizm) ve Ermeni Sorunu”, Stratejik Analiz, Sayı:19, Cilt: 2, Kasım 2001, S.43 177 ŞEMŞİR.N, B.: “Ermeni Terörü Kurbanları Şehit Diplomatlarımız Anıldı”, Ermeni araştırmaları, Sayı:1, Mart-Nisan-Mayıs 2001, S.175 178 ŞEMŞİR.N, Ermeni Terörü ,S.176

311 toprakları olan Dağlık Karabağ’da devam etmiştir. Karabağ da Ermenilerce başlatılan terör eylemleri sonucu binlerce Azerbaycan türkü Anadolu Türklerinin önceleri yaşadığı ermeni vahşiliğini yaşamak zorunda kalmıştır. Yalnız 1988 yılında Dağlık Karabağ’da Ermeniler tarafından 40 eylemi yapılmıştır.179 1994yılında Bakü metrosunda yapılan terörist eylemin Ermeniler tarafından yapılması ispatlanmıştır. Ermeni teröristlerin Azerbaycan’da yaptıkları en büyük terörist eylem 1992 yılının Şubatın 26’da yaptıkları Hocalı katliamı olmuştur. 366. Rus Alayı ve ermeni teröristlerce yapılan bu terör eylemi sonucu binden fazla çocuk, kadın ve sivil halk katledilmiştir. Rusya’nın 366. alayının yanı sıra bu terör eylemine ASALA ve HAYDAT örgütleri de katılmıştır. İlginç olan diğer bir olaysa bu katliam sırasında teröristlerin çeşitli kod adlar kullanmasıdır. Kod Adlarsa şöyle olmuştur: 16+97, 14+64. yani 16 Ermeni teröristi ve 97 Rus askeri, 14 Ermeni teröristi ve 64 Rus Askeri.180 Bu katliamın ardından 366. Rus alayının generallerinden V. Savelyev’in BM ve Avrupa Konseyine yolladığı “gizli dosyada” şöyle yazılmıştır: Ben tüm bunları yazamaya bilmem. İnsanların çocuk ve hamile kadınların kurşunlanmış bedenlerini unutmam. Azerbaycanlılar beni afetsin çünkü bu katliamı durdurmak için elimden hiçbir şey gelmedi. Okumanızı isterim. Biz Rusların şerefini görün nasıl sattılar.181

Dağlık Karabağ’ın Ermenilerce işgalinin ardından bu arazi kontrolsüz bölge haline gelmiştir. Ermeni terör örgütlerinin yanı sıra burada uluslar arası terör örgütleri de kendi kamplarını kurmuşlar. Bu Örgütlerin isimleri ve Karabağ’ın hangi ilinde bulundukları da

Azerbaycan İstihbaratı tarafından tespit edilmiştir. Bu terör örgütleri aşağıdakilerdir:

1.Vatan Kıvılcımları (Çin Halk Cumhuriyeti, Örgüt başçısı Abdülkadir Şehriyar),

2. Kürt Kongresi (Örgüt başçısı Zeynal Öcalan, yerleştiği arazi Laçın ili Zabuh köyü),

3. Halk Özgürlük Cephesi (Suriya, örgüt başçısı Zamir Al-Gisse) ,

4. Hizbullah (Livan, örgüt başçısı Ömer Şahabi),

5. Hamas (Livan, örgüt başçısı Musa Gulam Hak),

179 NURANİ, “Azerbaycan ve Ermeni Terörizmi”, Stratejik Analiz, Cilt:2, Sayı:19,Kasım 2001, S.132 180 MEHERREMOĞLU, Ş.: “Ermeni Terörünün Hocalı Eseri”, Olaylar Gazetesi, Bakü, 15-16 Kasım 2001 181 NOVRUZOĞLU.R.: “Rus Komandanın İtirafları”, Olaylar Gazetesi, 10-14 Kasım, 2001

312 6. El-Cihat (Mısır, örgüt başçısı Seid Cemal).182

Böylece durum göz önündedir. Terörün belirtileri ortadadır. Azerbaycan toprakları olan

Karabağ’da terör birlikleri bulunmaktadır.183 Ama 11 eylül olaylarından sonra görünen o ki

Ermeni ve ya diğer terörist gruplar eylemlerini bundan sonra çok kolay bir şekilde meşrulaştıramayacaklardır. Gelinen noktada her türlü olasılık üzerinde durulmalı, bunun yanında Ermeni terörünün unutturmayacak şekilde hem Azerbaycan hem de Türkiye ciddi bir kampanyada başlatmalıdır.

F.2. Soykırım

Osmanlıdan günümüze kadar gelen ve üzerinden uzun bir zaman geçmiş olmasına rağmen , sözde ermeni soykırımı halen güncelliğini korumaktadır. Ermeniler Türklerin onlara soykırım ve tehcir yaptığını Türkiye ise tarihte hiçbir zaman Ermeni soykırımının yapılmadığını söylüyor. Gerçekten Ermenilere soykırım ve ya tehcir yapıldığını hukuki ve tarihi yönden inceleyelim. Soykırım suçu hukuki bir terimdir: çerçevesi 9 Aralık 1948 tarihli soykırım suçunu önleme ve cezalandırma sözleşmesi tarafından çizilmiştir.184 Soykırımda bir grubun tümünü ve ya bir bölümünü yok etme iradesiyle bazı fillerin işlenmesi gerekiyor.

Oysa bir grubun mensuplarının o gruba ait olduklarından dolayı ırkçı nefretle yok edilmesi söz konusuysa, yok etme iradesinin grubun tümüne dönük olması gerekiyor. Milliyet, etnik köken, ırk ve ya dini bağlamdan oluşan bir gruba mensup insanlardan her hangi birini sadece ve sadece o grubun üyesi olduğu için fiziksel olarak yok etme girişimine açık olarak niyetlenmek ve ya kastetmek durumunda, öldürme eylemi soykırım haline dönüşür.185 Ama

182 “Vatan Sesi”(gaz), Bakü, 12 Temmuz, 2002 183 NURANİ, Azerbaycan ve Ermeni, S.133 184 PULAT.Y.T.: “Ermenilere Soykırım Yapıldığı Savının Hukuksal ve Ahlaki Açıdan İncelenmesi”, Ermeni Araştırmaları, Sayı:2, Haziran-Temmuz-Ağustos 2001, S.89 185 TÜRKMEN.F, EKİCİ.M, FEDAKAR.S, “10 Soruda Ermeni Sorunu” Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü, İzmir-2001, S.17

313 Türklerin hiçte böyle bir niyetinin olmadığını görüyoruz.Bunu o zamanki Osmanlı Devletinin

üst düzey yöneticilerinin çoğunun Ermeni olması kanıtlıyor. Bu yüzden Ermeniler de yok etme amacını kanıtlayacak belgelerin olmaması onları farklı bir stratejiye doğru sürüklemiştir.

Ermenilerin iddiasına göre Osmanlı Ermenileri yok etmekten çekindikleri için tehcirden yararlanıp Ermenileri katletmişler. Bu iddiayı daha çok Amerika’daki ermeni lobisi savunmaktadır. Ama Amerika’nın 2. Dünya Savaşı sırasında batısında yaşayan Japonlara tehcir yaparak onları doğuya göçürmesini hiç kimse katliam olarak görmüyor.

Osmanlı imparatorluğunda Ermenilere karşı ırkçı nefret olmadığı biliniyor. Ermenilerle karşılaştırıldığında, Almanya’daki Yahudiler bağımsızlık için mücadele etmemiş, teröre başvurmamış, savaş düşmanlarıyla işbirliği yapmamış, terör örgütleri vasıtasıyla sivilleri katletmemişler. Yahudilerden farklı olarak Ermeniler tüm yukarıda söylediklerimizi Osmanlı

Devletine ve Halkına yapmışlardır. Ama maalesef bazı devletler olaya Ermeni lobisi açısından bakmış ve bunu soykırım olarak tanımışlardır. 1991 yılında Ermenistan’ın bağımsız olmasından sonra bu iddia artık lobi faaliyetleri dışına çıkarak bir devlet politikası olmuştur.

Nitekim Ermenistan Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan’ın 24 Nisan 2002’de yaptığı bir konuşmada aynen böyle diyor: Ermeni soykırımının uluslar arası alanda tanınması

Ermenistan’ın dış politika gündemindeki yerini almıştır ve bu durum Ermeni halkının haklı taleplerini ve beklentilerini yansıtmaktadır. 186 Böylece Ermenilerin amacı dünyada ve

özellikle Avrupa ve Amerika’da böyle kararlar aldırmak ve Türkiye’ye baskı yapmaktır.

Ermenilerin bu yasayı tüm dünyaya tanıtmalarının bir nece nedeni vardır.

1. Türkiye’den tazminat talebi yani 1915 yılında Osmanlıya karşı ayaklanmada ölen

Ermenilerin ailelerine Türkiye’nin mali yardımda bulunmasını sağlamak,

2. Türkiye’ye karşı iddia ettikleri toprak taleplerine dış arenada destek sağlamak,

186 LAÇİNER, Ermenistan Dış Politikası, S.207

314 3. “Sözde soykırımın” tanınmasının Ermenistan’ın güvenliğini sağlayacağını.187

Türkiye ise buna karşı olarak bugüne kadar izlemiş olduğu savunma politikasından

çıkmak zorundadır. Suçlu izlenimi veren bu politika bugüne kadar başarısız olduğunu göstermiştir. Türkiye’nin haklı ve güçlü olduğu bir çok konu vardır ve atak zamanı gelmiştir.188 Türkiye ayrıca Ermenilerce Azerbaycan ve Anadolu Türklerine yapılmış terör ve soykırımı dünyaya duyurmak için Azerbaycan’la beraber radikal adımlar atmalıdır.

SONUÇ

1980’lerin son yıllarında eski SSCB mekanında “yeni bağımsızlık mücadelesi dönemi” başlamıştır. Bu ulusal bağımsızlık mücadelesini etkileyen faktörler, 1980’lerin sonlarında Sovyetler Birliğinde ekonomik, siyasi ve sosyal alanda gelişen süreç ve bunun başta Güney Kafkasya olmakla tüm cümhuriyetlere yansıması olmuştur. Güney

Kafkasya’da olayların hızlanmasına en önemli neden bu bölgenin insanları arsında

Rusya’ya tarıh boyunca oluşmuş anti sempati dayanıyordu. Deli Petro döneminden başlayan

Rusya’nın Kafkasya işğali bu bölgenin uzun zamanlar Rusya’ya karşı sürdürdüğü savaşlarla

187 KAYA, İ.: “Sözde Soykırımın Tanınması: Ermenilerin Amaçları ve Sorunlar”, Stratejik Analiz, Cilt:3, Sayı.28, Ağustos 2002, S.44 188 LAÇİNER, 11 Eylül Olayları, S.46

315 yadda kalmıştır. Bu mücadelelerin sonucu olarak 1918 yılında Güney Kafkasya’da 3 bağımsız cumhuriyet oluşmuştur. Ama bu cumhuriyetlerin bağımsızlıkları cok fazla devam etmemiş ve 1920 yılında Rusya’nın ardarda bu cumhuriyetleri işğal etmesiyle sonuçlanmıştır.

1980’lerin ikinci yarısında Sovyetler Birliği’nde ortaya çıkan sosyo-ekonomik sorunlar ve Sovyet ekonomisinin verimsizli artarak toplumun yiyecek ihtiyacını bile karşılayamaz duruma düşmesi, SSCB yöneticilerinin “sosyalizmi giçlendirme” sloganı adı altında reformlara başlamasına neden olmuştur. Başlatılan bu program çerçevesinde demokrasileşmeye büyük önrm verilmesi kararlaştırılmıştı. Doğal olarak, siyasal sistemde yapılan demokratikleşme girişimleri sonucu tek parti tekelinin sona ermesi ve çok partililiğin ortaya çıkması da imparatorluğa bağlı cumhuriyetlerde siyasi mücadele için uygun ortam yaratmıştır.

Güney Kafkasya ülkeleri olan Azerbaycan ve Gürcistan’da ulusal siyasi mücadelenin başlangıcında önemli faktör rolünü oynayan ülke dahilindeki sosyo-ekonomik durum ve bunun zorlamasıyla merkezi yönetimin uyguladığı Perestroyka ve Glasnost politikalarının dışındaki diğer bir önemli etken, Azerbaycan’da Karabağ bölgesinin Ermenistan’la birleştirilmesi yönündeki Ermeni talepleri, Gürcistanda ise Acaristan, Abhaziya ve Güney

Osetya’nın bağımsızlık talepleri olmuştur. Moskova yönetiminin Karabağ sorununda

Ermeni yanlısı tutumuna ve Gürcistan’da bağımsız olmak isteyen bölgelere yeterli cevap vermemesi her iki cümhuriyetin halklarının gündemine girmiş ve zamanla kendiliğinden başlayan kitlesel gösterileri düzenli bir şekilde sürdürecek örgütlenmeye sevk etmiştir.

316 Azerbaycan’da bu örgütlenmeye E.Elçibey başkanlığındaki “AHC” öncüllük etmişdirse Gürcistan’da bu misyonu Z.Gamsahurdiya yönetimindeki “Yuvarlaq Masa” kendi üzerine almıştır.

Ermeniatan’daysa durum daha farklı idi. Ermenistan SSCB’de giden bu bağımsızlık harekatlarına seyirci olarak bakmak istemiyor ama Rusyan’ın elinin üzeründen götürmesini de istemiyordu. Ermenistan’da giden bağımsızlık mücadelesini “EUH” üstlenmişti.

Ama her üç cumhuriyet için bağımsızlığa giden süreç kolay olmamıştır. Bir yandan

Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Karabağ problemi nedniyle orataya çıkan savaş ve

Gürcistan’da özerk bölgelerin merkez yönetime tabe olmamak isteyi, öte yandan SSCB yönetiminin bağımsızlığı engelleme çabaları, ulusal bağımsızlık mücadelelerini büyük zorluklarla karşı karşıya bırakmıştır.

Fakat çökmekte olan SSCB yönetimi tarafından yapılan tüm “merkeze birleştirme” işleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Tam Bağımsızlıkatn sonra Ermenistan daha cok Rusya yanlı politika izlemeye üstünlük versede Azerbaycan ve Gürcistan daha çok batı yanlısı dış politika izlemeye üstünlük vermişlerdir. Bu politikanın acılarını her iki cumhuriyet çok yaşamıştır. Her iki cumhuriyete ardarda yaşanan yönetime karşı darbeler, yönetim deyişikliyi ve ülke dahilinde karışıklık buna kanıttır. 1990 yılından 1993 yılının ortalarına kadar Azerbaycan ve Gürcistan’ı tamamen itirmiş Rusya ciddi çabalardan sonra bu isteyine varmıştır. Ama Rusya’nın bu başarısı yinede uzun sirmemiştir. Gamsahurdia ve Elçibey’den sonra işbaşına gelen Şeverdnadze ve Aliyev yönetimleri işk yıllarda Rusya’ya yönelik politika izlediklerini gösterselerde sonrakı yıllarda bunun tam aksini göstermeye başlamışlardır. Aliyev’in 1994 yılının 20 Eylülünde Azerbaycan petrolunun batılı şirketler

317 tarafından imal edilmesini sağlayan mukavile imzalaması Rusya’nın Azerbaycan’dan sıkıştırılmasının ilk adımı olmuştur.

Bölgeden sıkıştırıldığını anlayan Rusya kendisine destek arayışlarına başlamıştır.

Arayışıysa uzun sürmemiş ve ona bölgede tam destek İran tarafından gelmiştir. Böylece

Güney Kafkasya’da iki taraf oluşmuştur. Bu tarflardan Biri Rusya ve İran birliği, diğeriyse

Başta ABD olmakla batılı devletlerin Türkiye’yle beraber oluşturduğu birlik. Neden

Türkiye’yle? Çünki Türkiye bölgeye en yakın NATO üyesidir ve en esası Güney Kafkasya halklarıyla milli, dini ve etnik bağları olan bir ülkedir. Böylece bu bölge üzerinde bazen gizli bazen de açık olarak ABD-Rusya rakabeti yaşanmaktadır. 1990’lı yılların başlarında bölgede ABD etkisi zayıf olsa da artık 1990’lı yılların sonlarında aynı şeyleri Rusya için söyleye biliriz. ABD’nin Güney Kafkasya’da güçlenmesinin esas nedni Azerbaycan ve

Gürcistan’daki yönetimlerin izlediyi ABD yönlü dış politika olmuştur. Tabii ki bu politikanın her iki cümhuriyyetde izlenmesi yalnızca ABD’nin bölge için uyğuladığı dış politikasının başarısı olarak deyil, Türkiye’nin her iki cümhuriyet içerisindeki olumlu imajı ile bağlamk daha iyi olurdu. Yani ABD bölge içerisinde ne kadar etkili olmuşsa bunun için

Türkiye’ye çok şeyler borçludur.

318 KAYNAKÇA

Kitaplar

ARAS,N.O.: Azerbaycan’ın Hazar Ekonomisi ve Stratejisi, İstanbul, Der yayınları,Eylül-2001

ARTAM, A.: Türk Cumhuriyetlerinin Sosyo-Ekonomik Analizleri ve Türkiye İlişkileri, İstanbul, SAV yayınları, 1993

BÜNYADOV. Z. M, YUSİFOV. Y. B.: Azerbaycan Tarihi, Azerbaycan Devlet yayınevi, Bakü-1994

CEFERSOY, N.: Elçibey Dönemi Azerbaycan Dış Politikası (Haziran 1992- Haziran 1993), Ankara, ASAM yayınları, 2001

GASIMOV, M.: Uluslararası İlişkiler Sisteminde Azerbaycan(1991-1995), Bakü, Genclik yayınevi, 1996

HASANOV, A.: Anlaşılmaz İlişkilerden Stratejik İşbirliğine Doğru (Ekim 1991-Ağustos 1997), Bakü, Azerbaycan Üniversitesi yayınları, 1997

HASANOV, A.: Azerbaycan’ın Dış Politikası: Avrupa Devletleri ve ABD 1991-1996), Bakü, Azerbaycan yayınevi, 1998

İSMAYILOV, E.: Azerbaycan Tarihi, Bakü, Öğretmen yayınları, 1995

KİSSİNGER, H.: Diplomasi, Ankara, Türkiye İş Bankası Kültür yayınları,1998, Çev.İbrahim H. Kurt

LİBARDİAN, G. J. Ermenilerin Devletleşme Sınavı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2001

NEBİYEV, N.: İktisadiyat Cemiyet ve ekoloji Muhit, Bakü, Ağrıdağ yayınevi, 2000

NESİROV, E.: Azerbaycan-ABD İlişkileri, Bakü, Kanun yayınları, 1998

PETRUŞEVSKİY. İ. P.: Oçerki Po İstorii Federalnıh Otnoşeniy Azerbaydjana i Armenii v xvı- naçale xıx vv., Moskova, 1999

SAMEDBEYLİ, P. H, KURUÇİM,A.Y.: Hidropolitik Boyutunda Azerbaycan- Gürcistan-Türkiye İlişkileri, Ankara, Orun, 2002

SARAY, M.: Azerbaycan Türkleri Tarihi, İstanbul, Nesil yayıncılık,1993

319

SARKİSYAN, M.: Ermenistan’ın Dış Politikası, Ermenistan Ulusal ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi Yayını, Erivan 1998

TAHİRZADE, A.: Prezident Elçibey, Bakü, Yeni Müsavat yayınevi, 2001

ÇİLOĞLU. F.: Rusya Federasyonu ve Transkafkasya’da Etnik Çatışmalar, İstanbul, Sinatle yayınları, 1998

Makaleler

ADALİAN, R, and MASİH, J.: (ed), “Armenia and Karabagh Factbook”, Washington.D. C.:Armenian Assembly of America, Temmuz 1996

AGACAN, K. : “Kardeş Devletler: Azerbaycan – Gürcistan İlişkileri”, Avrasya Dosyası, Azerbaycan Özel, İlkbahar 2001, Cilt: 7, Sayı: 1

------“Bağımsızlığın 10 Yılında Gürcistan: ABD’nin Kafkasya’daki kalesimi?” Stratejik Analiz, Cilt 1, Sayı 11, Mart 2001

------“Bir Özerkliğin Anatomisi: Gürcistan – Acaristan İlişkileri”, Stratejik Analiz, Cilt 2, Sayı 14, Haziran 2001

ASLANLI, A.: “ABD’de Adaletsizliğe Verilen Ara 907 Sayılı Ek Maddenin Uygulanmasının Durdurulması”, Stratejik Analiz, Cilt 2, Sayı 21, Ocak 2002

------“Tarihten Günümüze Karabağ Sorunu”, Avrasya Dosyası, Azerbaycan Özel Sayısı, C.7, S.1, İlkbahar 2001

------“Küresel ve Bölgesel Aktörlerin son girişimleri Işığında Karabağ Sorunu: Çözüme Doğru mu? ” Stratejik Analiz, Cilt:1, Sayı:12, Nisan 2001

AHMEDOV, E.: “Ermenistan’ın Azerbaycan’a Tecavüzü ve Uluslararası Örgütler” Tarih ve Onun ProblemleriDergisi Yayınları, Bakü 1998

320 ARVELADZE, B.: “Henüz Geç Değil”, Uluslararası İlişkiler Literatüründen ,Stratejik Analiz, Cilt 2, Sayı: 25, Mayıs 2002

AYDIN, M.: “Dağlık Karabağ Sorunu, Türk Dış Politikası İçinde” Baskın Oran (ed),Cilt:2, İletişim yayınları, İstanbul, 2002

BAŞLAMIŞ,C.: “Türkiye’ye İki Üs”, Milliyet Gazetesi

BAYIR,E; ASLANLI, A.: “Tehdit Merkezli Bir Dış Politika:İran’ın Azerbaycan Politikası”, Stratejik Analiz, C.2, S. 18, Ekim 2001

BÖLÜKBAŞI, S.: “Ankara’s Baku – Centered Transcaucasia Policy: Hasit Failed ?”. Middle East Journal, cilt, No 1. Yaz 1997

BÖRÜSOY, E.: “Ermenistan ve Gürcistan Arasındaki Sorunlar”, Stratejik Analiz, Cilt 2, Sayı 22, Şubat 2002

CAFERSOY, N.: “Bağımsızlığın Onuncu Yılında Azerbaycan Rusya İlişkileri (1991 – 2001)”, Avrasya Dosyası, Azerbaycan Özel, İlkbahar 2001, Cilt: 7, Sayı: 1

------“Tarihten Günümüze “Kafkas Evi Girişimleri ve Türkiye”, Stratejik Analiz, Cilt 1, Sayı: 7, Kasım 2000

ÇEÇEN, A. “Kuzey Kafkasya ve Çeçenistan”, SAD (der), 2000/2

ÇOLAKOĞLU, S.: “Uluslararası Hukukta Hazar’ın Statüsü Sorunu”, A.Ü. S.B.F. Dergisi, Ocak – Aralık 1998, C.53, N0 – 1-4

DANİELYAN, E.: “Change of Leadership Without Political Reform”, Country Files: Armenia. Annual Report 1998

DARCHİASVİLİ, D.: “Georgia Courts NATO, Strves For Defense Overhaul”, www.eurasianet.org

DARCHİASVİLİ, D.: “The Russian Military Presence in Georgia: The Parties Attitudes and Prospects”, Caucasian Regional Studeis, 1997, C.2, S.1. http:poli.vub.ac.be

EFEGÜL, E.: “Washington’un Hazar Havzası Politikası ve Türkiye”, Avrasya Dosyası, ABD Özel, Cilt: 06, Sayı: 02, Yaz 2000

EZİZ, M.: “Hazar Kendisi Boyda Bir Oyundur”, Zaman (Azerbaycan), Bakü, 11 – 12 Ocak 1998

321 GASPARYAN, A.: “Dinamika Karabakskoğa Konflikta I Rol Rossiyskoy Federasii v Ego Uregulirovanii (Dağlık Karabağ Sorununun Dinamiği ve Rusya Federasyonunun Sorunun Çözümündeki Rolşü. www.ca-c.org/journal/cac06_1999

GOLOVENKE, A.: “Troyanski Kon” v stranah SNG” – “Troya Atı BDT Ülkelerinde” www.korrespondent.net/main.php?arid=9428

GRİGORYAN, L.: “Armeniya ne Sobiraetsa Vstupat v NATO”, Daha geniş bilgi için bkz: http://www.panarmenian.net/news/rus/

GROISSANT.C.M, GROISSANT.M.P.: “Hazar Denizi Statüsü Sorunu: İçeriği ve Yansımaları”, TİKA yayınları, Avrasya Etütleri, C.3, S.4, Kış 1996/97

GURTİS, G.: (der), Armenia, Azerbaijan and Georgia: Country Studies, Washington, Federal Research Division, Library of Gongress, 1994

GÜL.N, EKİCİ.G.: “Azerbaycan ve Türkiye ile Bitmeyen Kan Davası Ekseninde Ermenistan’ın Dış Politikası”, Avrasya Dosyası, Azerbaycan Özel, İlkbahar 2001, Cilt: 7, Sayı:1

GÜL.N, GÖKÇEN. E.: “Ortak Tehdit Algılamaları ve Stratejik İttifaklığa Doğru İlerleyen İran – Ermenistan İlişkileri”, Stratejik Analiz, Cilt: 2, Sayı: 22, Şubat 20

HALİTBEYLİ, E.: “Gürcistan Rusya Karşısında Geri Çekiliyor”, Şerg Gazetesi, 10 Eylül 2002

HODORYONOK, M.: “Amerikan Üslerinden oluşan Bir halka” Stratejik Analiz, Cilt: 2, Sayı 25, Mayıs 2002

HÜSEYNOV, F.: “Avrupa Birliği Türk Cumhuriyetleri İlişkileri ve Türkiye” Avrasya Etidleri, TİKA yayınları, Sayı 21, Kış 2002

İBRAHİMLİ, H.: “Rusya’nın Kafkaslara Yönelik Yeni Siyaset Felsefesi”, Ayna Gazetesi, 30 Mart, 2001

İBRAHİMOV, R.: “Dağlık Karabağ Sözde Cumhuriyetinin Bağımsızlığının Tanınması Durumunda Uluslararası Ortamda Ortaya Çıkabilecek Sorunlar”, Ermeni Araştırmaları, S.6, Yaz 2002

322 İMEDAŞVİLİ, A.: “Anlaşmanın 10. Yıl Dönümü” Yeni Köprü (der), Sayı: 3, 2002

JONES, F, S.: “Georgia: The Trauma of Statehood.”, Lan Bremmer ve Ray Taras (der) New States New Politics: Building the Post – Soviet Nations, Gambridge, Gambridge Uni. Press, 1997

KANBOLAT, H.: “Rusya Federasyonu’nun Güney Kafkasya’daki Askeri Varlığı ve Gürcistan Boyutu”, Stratejik Analiz, Sayı: 3, Cilt. 1, Temmuz 2000

KANBOLAT. H, AĞACAN,. K.: “Çin Halk Cumhuriyetinin Kafkasya’ya Artan İlgisi ve Ekonomik Boyutları”, Stratejik Analiz, Cilt: 1, Sayı: 7, Kasım 2000

------“Gürcistan’daki Rus üslerinin Tasfiyesinde Mehter Adımları: Bir Geri, İki İleri: , Stratejik Analiz, Ankara, ASAM yayını, cilt 2, Sayı 16, Ağustos, 2001

KASIM, K.: “Başlangıçtan Barış Sürecine Dağlık Karabağ Çatışması ”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 2, Haziran-Temmuz-Ağustos 2001

------“Ermenistan’ın Dış Politikası: Ter Petrosyan ve Koçaryan Dönemlerinin Temel Parametreleri ”, Stratejik Analiz, Cilt:3, Sayı:27, Temmuz 2002

KAYA, İ.: “Sözde Soykırımın Tanınması: Ermenilerin Amaçları ve Sorunlar”, Stratejik Analiz, Cilt:3, Sayı.28, Ağustos 2002

KOEN, A.: “SŞA, Stranı Sentralnoy Azii i Kafkaza: Problem İ Perespektivi Vzaimootnoşeniy” http:/www.ca- c.org/journal/caco8_2000/05.Kohen. Shtml

KONTARCI, Ş.: “Ermeni lobisi: ABD’de Ermeni Diasporasının Oluşması ve lobi Faaliyetleri”, Ermeni Araştırmaları, sayı 1, Mart – Nisan – Mayıs 2001

KOZIREV,A.: “Yeltsin Karabağ Anlaşmazlığını Birkaç Günde

323 Çözer”, Azatlık Gazetesi, 7 Nisan 1992

KURBANOV, E.: “Azerbaycan’ın Güvenlik Kaygıları: Dağlık Karabağ Üzerinde Ermenistan’la Çatışma ve Diğer Ülke İçi Anlaşılmazlıklar”, Avrasya Etütleri, TİKA yayınları, Sayı 4, Kış 1996/97

LAÇİNER, S.: “Ermenistan Dış Politikası ve Belirleyici Temel Faktörler 1991 – 2002” Ermeni Araştırmaları (der), Sayı: 5, Bahar 2002, Ankara

------“11 Eylül Olayları (Yeni Terörizm) ve Ermeni Sorunu”, Stratejik Analiz, Sayı:19, Cilt: 2, Kasım 2001

MEHERREMOĞLU, Ş.: “Ermeni Terörünün Hocalı Eseri”, Olaylar Gazetesi, Bakü, 15-16 Kasım 2001

MESİMOV, A.: “Bağımsızlık Yıllarında Azerbaycan – Türkiye İlişkileri”, Avrasya Dosyası, (Azerbaycan Özel), C: 2, S: 1, İlkbahar 2001

NESİBLİ, N.: “Doğu – Batı Ekseninde Azerbaycan”, Stratejik Analiz, C. 2, S. 20, Aralık 2001

NODİA,G.: “Obraz Zapada v Gruzinskom Soznanii”, http://www.poli.vub.ac.be/publi/etni3/nodia.htm

NOVRUZOĞLU, R.: “Rus Komandanın İtirafları”, Olaylar Gazetesi, 10-14 Kasım, 20

NURANİ.: “Azerbaycan ve Ermeni Terörizmi”, Stratejik Analiz, Cilt:2, Sayı:19,Kasım 2001

OĞAN.S, AĞACAN. K.: “Güney Kafkasya’da Yeniden Başlayan Veya Bitmeyen Soğuk Savaş”, Stratejik Analiz, Cilt: 2, Sayı: 13, Mayıs 2001

ONAY,Y.: “Hazar Enerji Kaynaklarının Jeopolitik ve Jeoekonomik Dinamikleri”, Avrasya Etütleri, TİKA yayınları, Sayı 23, Yaz – Sonbahar

ÖZEY, R. “Kafkasya ve Kafkas Ülkeleri, Avrasya Etütleri, TİKA yayınları, Sayı 17, İlkbahar – Yaz, 2000

324 PALOSKOVA, A.: “Armyanskaya Diaspora v Rossi” - (Rusyadaki Ermeni Diasporası) www.armenia.ru

PETROSYAN, S.: “Rossiya – Armeniya – İran:Dialog Tsivilizatsii”, Daha Geniş Bilgi İçin Bkz. http://www.ca-c.org/journal/cac05_1999/st_05

PULAT, Y, T.: “Ermenilere Soykırım Yapıldığı Savının Hukuksal ve Ahlaki Açıdan İncelenmesi”, Ermeni Araştırmaları, Sayı:2, Haziran-Temmuz- Ağustos 2001

RAMEZANZADEH, A.: “İran’s Role As Mediator in the Nagorna Karabah Crisis” http:// poli.vub.ac.be/publi

REHİMOĞLU, A.: “Satranç Tahtasında Azerbaycan ve Farsistan”, Avrasya Dosyası, Azerbaycan Özel, İlkbahar 2001, Cilt: 7, Sayı: 1

SARGSİAN.M, GRİGORİAN. A, NOVİKOVA. G.: “Armenia’s National Policy”, The Armenian Center For National and İnternational Studies. http://acnis.am/articles.htm

SEVİNÇ, T.: “Yeni Dünya Düzeni ve Türkiye”, SAD (der), Sayı 2, Şubat 2000, Ankara

SEZGİN,M,N.: “Güney Kafkasya’da Ulaştırma ve Jeostrateji”, Stratejik Analiz, Cilt 2, Sayı 25, Mayıs 2002

------“Kafkasya’da Büyük Rekabet, Radikal, 8 Ekim, 2002

ŞEMŞİR.N, B.: “Ermeni Terörü Kurbanları Şehit Diplomatlarımız Anıldı”, Ermeni araştırmaları, Sayı:1, Mart- Nisan-Mayıs 2001

TÜRKMEN.F, EKİCİ.M, FEDAKAR.S, “10 Soruda Ermeni Sorunu” Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü, İzmir- 2001

ULUDAĞ, M.B, (Miheil Hmaladze).: “1995 Gürcistan Anayasası ve Abkhazya Sorununun Çözümüne olası Etkileri”, Çveneburi (der) Sayı 46, Ekim – Aralık 2002

ZOİDZE.O, BERDZENİŞVİLİ. D.: “Protivostoyanie Mejdu Tbilisi i Batumi, İli O Problemali Sobrannosti Naçii i Polnote Gasudarstva”, Çentralnoya Aziya i Kavkaz, 2000 www.ca-c.org/journal/cac08- 2000/22.zoidze

325

“Azerbaycan Cumhurbaşkanı Adayı Ebülfez Elçibey’in Seçim Programı”, Azatlık Gazetesi, 3 Haziran 1992

“Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev ABD Büyükelçisini Kabul Etmiştir”, Dirçeliş – XXI Esr (der), Bakü, Temmuz – Ağustos 2000, s. 104 – 105

“Azerbaycan – ABD Strateji Taraftaşlık İlişkilerini Daha da Güçlendiren Tarihi Ziyaret”, Dirçeliş – XXI Esr (der), Bakü, Mart 200

“Azerbaycan’da Parlamento Seçimleri ile İlgili ABD Devlet Departmanı’nın İlkin Reyi”, Dirçeliş – XXI Esr (der.), Bakü, Kasım – Aralık 2000, s. 65

"Azerbaycan Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı H. Aliyev’in ABD’ye Resmi Ziyareti”, Dirçeliş – XXI Esr (der.), Bakü, Nisan 2001

“ABD’nin İkili Standart Sindromu”, Dirçeliş – XXI Esr (der), Bakü, Temmuz – Ağustos 2000, s.106

“Armenia to Comme Morate Greek Genocide Memorial Day”, Pan Armenian News, 14 Mayıs 2002

“Armenian President Convinced Yerevan Should Not Avoid Contacts with Ankara”, Pan Armenian News, 20 Mayıs 2002

“Anadolu Toprağında Görüşmeler”, Halk Gazetesi, 30 Haziran 1992

“Avrupa Birliği ve Türkiye”, T.C. Başbakanlık DTM., 4. Baskı, Ankara, Ekim 1999, s. 145

“E. Elçibey’in 6 Haziran 1992 yılında Azerbaycan Devlet Televizyonunda yaptığı konuşma”

“Georgia Asks Türkey’s Help to Remove Russian Military Bases”, Turkish Daily News, Ankara, 05. 07. 2001

“İlişkilerde Yeni Dönem”, Halk Gazetesi 28 ocak 19

“Lıhnı Deklarasyonu, 18 Mart 1998”, NART, Ankara, Kafkas Derneği Yayını, Eylül – Ekim 1999, S. 16 – 22

“Rusya’nın Gürcistan Planları”, Yeni Müsavat gazetesi 7 Ağustos, 2002

“Rus Silah Mafyası Korkuttu”, Zaman, 5 Şubat 1998

326

“Vladimir Putin Govarit o Glavnım. İz Vustupleniev Gasudarstvennoy Dume” www.rg.ru/anons/arc-1999/0817/11.htm

“Vstuplenie Ministra inostrannıh Del Rossii İ. S. İvanova Zaklyuçitelnom Plenarnom Zasedanii Mejdunarodnıy Konferantsii, Armyane na Rubeje Vekov i Aktualnıe Problemı Mejdunarodnıh Otnoşenii”,Daha geniş bilgi bkz: http://www.ln.mid.ru/ns- rsng.nsf/6bc38aceada6e44b432569e700419ef5/432569d800022146643256c4d0032

“Washington’daki Stratejik ve Uluslar arası Araştırmalar Merkezinde Azerbaycan Cumhurbaşkanının Söyleşisi”, Dirçeliş - XXI Esr (der), Bakü, Mayıs 1999, s. 10 – 15

Elektronik Kaynaklar www.aaainc.org www.azeronline.com www.azg.am www.cis.minsk.by www.diplomatikgozlem.com www.europa.eu www.gazeta.ru www.igeme.org.tr www.kavkaz.org www.karabakh-doc.gen.az www.mfa.gov.tr www.milliyet.com.tr www.ng.ru www.osce.org www.ourworld.compuserve.com www.panarmenian.net www.parliament.ge

327 www.poli.vub.ac.be www.president.am www.president.az www.prime-news.com.ge www.un.org www.usaid.gov www.yenimusavat.com

GAZETE VE DERGİLER

Azatlık (Azerbaycan)

13 Ağustos 1992

Azerbaycan (Azerbaycan)

18 Mart 1992 27 Temmuz 1997 13 Aralık 1997 09 Şubat 1993

Azerbaycan, (dergi), Azerbaycan Kültür Derneği Yayını, Ankara

1 Şubat 1999

Azerbaijan İnternational (Azerbaycan)

Summer 1998

Cumhuriyet (Türkiye)

2 Nisan 1991 3 Mart – 1994 8 Ekim 1992 11 Ağustos 1997 19 Temmuz 1999

328 Ermeni Araştırmaları (dergi), ASAM yayınları

Eylül, Ekim, Kasım 2001

Halk Gazetesi (Azerbaycan)

30 Haziran 1992 28 Ocak 1992 22 Ocak 1993 14 Haziran 1996 30 Ekim 1996 26 Şubat 1992

Milliyet (Türkiye)

30 Mart 1998

Mövge (Azerbaycan)

20 –23 Ekim 2001 27 – 30 Ekim 2001

Turkish Daily News (Türkiye)

06. 07. 2001

Türkiye (Türkiye) 4 Nisan 1993

Şerq Gazetesi (Azerbaycan)

2 Ekim 1999

U. S. Congressional Records (USA)

April 24. 1996 April 24. 1990

USİA (United States İnformation Agency)

10 Şubat 1998 20 Haziran 1997 5 Ağustos 1997

Vatan Sesi (Azerbaycan)

12 Temmuz, 2002

329

525.Gazete (Azerbaycan)

3 Ağustos 2001

“U. S. Covernment Assistance to and Cooperative Activities with the New İndependent States of the Former Soviet Union”, F.Y. 1995 Annaual Report. www.state.gov/p/cur/rls/fs/11029pf.htm

F.Y. 1998 Annual Report F.Y. 1999 Annual Report F.Y. 2000 Annual Report F.Y. 2002 Annual Report

330 ÖZET

“ABD’nin Güney Kafkasya Politikası (1991-2001) ” başlığı taşıyan tez Giriş, Dört

Bölüm ve Sonuçtan oluşmuştur.

Birinci bölüm “Güney Kafkasya’da Devletlerin Jeostrateji ve Ekonomi Uğruna

Rekabeti” ismini taşıyor. Bu bölümde genel olarak Giney Kafkasya ölkelerinde SSCB’nin

çöküşünün ardından bağımsızlığını kazanan üç Güney Kafkasaya cümhuriyeti, baüımsızlıktan sonra ortaya çıkan problemler ve süper devletlerin bu bölge üzerindeki rekabetinden bahs ediliyor.

“Azerbaycan-Amerika İlişkileri (1991-2001)” başlığını taşıyan ikinci bölümde genel olarak Azerbaycan’ın 1991 yılında bağımsızlığını kazandıktan sonra başta ABD olmakla komşu ülkelerle olana siyası, ekonomik ve ticari ilşkileri araştırılmıştır.

Üçüncü bölüm “Gürcistan – ABD İlişkileri(1991-2001)” ismini taşıyor. Bu bölümde

Gürcistan’ın bağımsızlığını kazandıktan sonra Z. Gamsahurdia ve E.Şeverdnadze döneminde

ABD ve komşularıyla siyasi ve ekonomik ilşkilerinden ve aynı zamanda her iki liderin dış politikasında Rusya’nın etkisinden bahs ediliyor.

“Ermenistan–ABD İlişkileri(1991-2001)” ismini taşıyan dördüncü bölümde

Ermenistan’ın dış politikasının parametrelerinin neler olduğu araştırılmış ve Ermenistan’ın

ABD’yle olan ilşkilerinin nasıl bir çerçeve içinde olduğuna dikkat edilmiştir.

331 Böylece araştırdığım bu tez 1991-2001 yılları arasında Güney Kafkasya’da, başta

ABD olmakla süper devletler tatarafından yürütülen siyasi ve ekonomik politikalar ve onların ortaya çıkardığı sonuçlara dokunulmuştur.

332 SUMMARY

The thesis named “The U.S. Policy on South Caucasus (1991-2001)”

is composed of Introduction, Four Chapters, and Conclusion.

The first chapter is named “The Geo-strategic and Economic Competition of Powers in South Caucasus”. There are generally talked about three South Caucasian republics that gained independence after the break-up of the USSR, problems appeared after the independence at the South Caucasus states, and competition of the super powers on this region.

There are, in general, searched political, economic, and trade relationships of

Azerbaijan with the neighboring states being in the head the U.S. after having gained its independence in 1991 at the second chapter which is titled “The Azerbaijani-American

Relations (1991-2001)”.

The third chapter is named “The Georgian-U.S. Relations (1991-2001)”. This chapter is discussed about the political and economic relationships of Georgia with the United States and its neighbors during the ruling of Z. Gamsahurdia and E. Shevardnadze after gaining its independence, and at the same time about the influence of Russia at the foreign policy of both leaders.

There have been searched the parameters of the Armenia’s foreign policy and paid attention in which framework is the Armenian relationships with the U.S. at the forth chapter titled “The Armenian- U.S. Relations (1991-2001)”.

333 Thus, there has been touched political and economic politics run in the South

Caucasus by the super powers headed by the U.S. in 1991-2001 and conclusions appeared by them at my thesis.

334