<<

T.C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ARKEOLOJİ ANABİLİM DALI KLASİK ARKEOLOJİ BİLİM DALI

AKHAMENİD DÖNEMDE KİLİKYA BÖLGESİ VE YAKIN ÇEVRESİNDE ATTİKA SERAMİĞİ

Volkan YILDIZ

DOKTORA TEZİ

DANIŞMAN Prof. Dr. K. Levent ZOROĞLU

Konya- 2013

i

ĠÇĠNDEKĠLER BĠLĠMSEL ETĠK SAYFASI ...... ĠĠĠ DOKTORA TEZĠ KABUL FORMU ...... ĠV ÖNSÖZ ...... V ÖZET ...... VĠĠĠ SUMMARY ...... ĠX KISALTMALAR VE BĠBLĠYOGRAFYA ...... X DĠĞER KISALTMALAR ...... LĠĠĠ 1.GĠRĠġ ...... 54 1.1.AMAÇ VE KAPSAM ...... 54 1.2.MATERYAL VE METOT ...... 55 2. KĠLĠKYA BÖLGESĠ SINIRLARI ...... 56 3. KĠLĠKYA BÖLGESĠ VE TARĠHÇESĠ ...... 59 4. KĠLĠKYA‟DA AKHAMENĠD DÖNEM ÖNCESĠNDE SERAMĠK VE EGE COĞRAFYASIYLA OLAN SERAMĠK ĠLĠġKĠSĠ ...... 71 5. AKHAMENĠDLERĠN ĠONĠA VE ATTĠKA ĠLE ĠLĠġKĠLERĠ ...... 77 6. PERSLERĠN KĠLĠKYA‟DAKĠ VARLIĞI ...... 94 6.1. PERS GARNĠZONU: MEYDANCIKKALE (KĠRġU?) ...... 95 6.2. KABARTMALAR ...... 96 6.2.1. MEYDANCIKKALE KABARTMASI ...... 96 6.2.2. ADANA KABARTMASI ...... 98 6.2.3. SĠLĠFKE KABARTMASI ...... 101 6.2.4. ERDEMLĠ KABARTMASI ...... 102 6.3. SĠKKELER ...... 107 6.3.1. ĠÖ 5. YÜZYIL SĠKKELERĠ ...... 107 6.3.2. ĠÖ 4. YÜZYIL SĠKKELERĠ ...... 107 6.3.2.1. TĠRĠBAZOS SĠKKELERĠ ...... 107 6.3.2.2. PHARNABAZOS VE DATAMES SĠKKELERĠ ...... 108 6.3.2.3. MAZAEUS SĠKKELERĠ ...... 118 6.4.KELENDERĠS PERSLĠ FĠGÜRĠNĠ ...... 121 7. KĠLĠKYA BÖLGESĠ‟NĠN ATTĠKA VE ĠLĠġKĠLĠ SERAMĠKLERĠ ...... 122 7.1. BULUNTU MERKEZLERĠ ...... 122 7.1.1. KĠLĠKYA BÖLGESĠNDEKĠ MERKEZLER ...... 122 7.1.1.1. NAGĠDOS ...... 122 7.1.1.1.1. NAGĠDOS‟TA BULUNAN ATTĠKA VE ĠLĠġKĠLĠ SERAMĠKLERĠ ... 123 7.1.1.1.1.1. SĠYAH FĠGÜRLÜ SERAMĠKLER ...... 125 7.1.1.1.1.2. KIRMIZI FĠGÜRLÜ SERAMĠKLER ...... 125 7.1.1.1.1.3. SĠYAH FĠRNĠSLĠ SERAMĠKLER ...... 128 7.1.1.2. KELENDERĠS ...... 130 7.1.1.2.1. KELENDERĠS‟DE BULUNAN ATTĠKA VE ĠLĠġKĠLĠ SERAMĠKLERĠ ...... 133 7.2.1.2.1.1. KELENDERĠS KAZISINDA BULUNAN ATTĠKA VE ĠLĠġKĠLĠ SERAMĠKLERĠ ...... 133 7.2.1.2.1.2. KELENDERĠS KAZILARI ÖNCESĠNDE BULUNAN ATTĠKA VE ĠLĠġKĠLĠ SERAMĠKLERĠ ...... 141 7.2.1.2.1.2.1. SĠLĠFKE MÜZESĠ ...... 141 7.2.1.2.1.2.2. MÜZESĠ ...... 143 7.2.1.2.1.2.3. MÜZESĠ ...... 147 7.1.1.3. MERSĠN – HÖYÜĞÜ ...... 157 7.1.1.4. - GÖZLÜKULE HÖYÜĞÜ ...... 159 ii

7.1.1.4.1. TARSUS- GÖZLÜKULE‟DE BULUNAN ATTĠKA VE ĠLĠġKĠLĠ SERAMĠKLERĠ ...... 159 7.1.1.5. SOLĠ ...... 163 7.1.1.5.1.SOLĠ‟DE BULUNAN ATTĠKA VE ĠLĠġKĠLĠ SERAMĠKLERĠ ...... 164 7.1.1.6. MEYDANCIKKALE ...... 169 7.1.2. KOMġU COĞRAFYALAR ...... 170 7.1.2.1. PAMPHĠLYA BÖLGESĠ ...... 170 7.1.2.1.1. KARAÇALLI NEKROPOLÜ ...... 170 7.1.2.1.1.1. KARAÇALLI‟DA BULUNAN ATTĠKA VE ĠLĠġKĠLĠ SERAMĠKLERĠ ...... 173 7.1.2.1.1.1.1. SĠYAH FĠGÜR TEKNĠĞĠ ĠLE BEZENMĠġ KAPLAR ...... 174 7.1.2.1.1.1.2. KIRMIZI FĠGÜR TEKNĠĞĠ ĠLE BEZENMĠġ KAPLAR ...... 177 7.1.2.1.1.1.3. SĠYAH FĠRNĠSLĠ KAPLAR ...... 178 7.2. MÜZELERDE BULUNTU YERĠ BELLĠ OLMAYAN ATTĠKA VE ĠLĠġKĠLĠ SERAMĠKLERĠ ...... 181 7.2.1. ALANYA MÜZESĠ ...... 181 7.2.1.1. SĠYAH FĠGÜRLÜ SERAMĠKLER ...... 181 7.2.1.2. SĠYAH FĠRNĠSLĠ SERAMĠKLER ...... 183 7.2.2. SĠLĠFKE MÜZESĠ ...... 186 7.2.2.1. SĠYAH FĠGÜRLÜ SERAMĠKLER ...... 186 7.2.2.2. SĠYAH FĠRNĠSLĠ SERAMĠKLER ...... 187 7.2.3. MERSĠN MÜZESĠ ...... 188 7.2.3.1. SĠYAH FĠGÜRLÜ SERAMĠKLER ...... 189 7.2.3.2. KIRMIZI FĠGÜRLÜ SERAMĠKLER ...... 190 7.2.3.3. SĠYAH FĠRNĠSLĠ SERAMĠKLER ...... 190 8-DEĞERLENDĠRME VE SONUÇ ...... 192 9. KATALOG ...... 205 9.1. SĠYAH FĠGÜR TEKNĠĞĠNDE BEZENMĠġ VAZOLAR ...... 205 9.2. KIRMIZI FĠGÜR TEKNĠĞĠNDE BEZENMĠġ VAZOLAR ...... 228 9.3. SĠYAH FĠRNĠSLĠ VAZOLAR ...... 231 10-HARĠTALARIN LĠSTESĠ ...... 256 11-RESĠMLERĠN LĠSTESĠ ...... 257 12-ÇĠZĠMLERĠN LĠSTESĠ ...... 261 13-HARĠTALAR 14-RESĠMLER 15.ÇĠZĠMLER

iii

BĠLĠMSEL ETĠK SAYFASI Adı Soyadı Volkan YILDIZ

Numarası 064103011004

Ana Bilim / Bilim Arkeoloji/Klasik Arkeoloji Dalı

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Öğrencinin Akhamenid Dönemde Kilikya Bölgesi ve Yakın Çevresinde Attika Tezin Adı

Seramiği

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranıĢ ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalıĢmada baĢkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Öğrencinin imzası

iv

DOKTORA TEZĠ KABUL FORMU

Adı Soyadı Volkan YILDIZ

Numarası 064103011004

Ana Bilim / Bilim Arkeoloji/Klasik Arkeoloji Dalı

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez DanıĢmanı Prof. Dr. Kamil Levent ZOROĞLU

Öğrencinin Akhamenid Dönemde Kilikya Bölgesi ve Yakın Çevresinde Attika Tezin Adı

Seramiği

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan Akhamenid Dönemde Kilikya Bölgesi ve Yakın Çevresinde Attika Seramiği baĢlıklı bu çalıĢma 15/04/2013 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği ile baĢarılı bulunarak, jürimiz tarafından doktora tezi olarak kabul edilmiĢtir.

v

Önsöz

Kilikya, Akdeniz boyunca uzanan kıyıları nedeniyle her dönemde oldukça önemli bir konuma sahiptir. Bölgenin bu özelliğine Anadolu‟yu Mezopotamya‟ya bağlayan önemli bir geçiĢ noktası olmasıda eklenmelidir. Ayrıca bölgenin bu özelliklerinin yanısıra madenleri, ormanları ve tarım alanları Antik Çağ ekonomisi ve uygarlıkları için büyük önem taĢıyan bir baĢka nokta olmuĢtur. Böylesine özelliklere sahip bölge hiç Ģüphesiz birçok uygarlığın ilgisini çekmiĢtir. Bu uygarlıklar, doğuda Asurlular, Fenikeliler ve Persler, batıda Grekler bir baĢka ifadeyle Ege adaları ve Batı Anadolu kıyı kentlerindeki topluluklardır. Bölge için önemli ancak problemli olan Akhamenid Dönem‟i ve Persler bölgenin batıya açılması açısından çok önemli bir etken olmuĢtur. Perslerin bölgeye gelmesi ve akabinde bölgeyi ordu ve donanmaları için üs olarak kullanmaları, Kilikyalıların Greklerle bir baĢka ifadeyle Ege dünyası ile olan iliĢkilerinin artmasında ana etken olmuĢtur. Bu artan iliĢkiler sonucunda bizimde konumuzu oluĢturan Attika seramikleri Kilikyalılar tarafından satın alınmaya baĢlanmıĢtır. Özellikle bölgede ilk sistemli arkeolojik araĢtırmaların 1930‟lu yıllarda baĢlaması ve akabinde 1960 ile 1980‟li yıllara kadar yapılan kaçak kazılar ve müze kurtarma kazıları sonucunda ve devamında 1980‟lerden sonra artan arkeolojik kazılarla paralel olarak bölgede Attika vazoları bulunmaya baĢlanmıĢtır. Bu bağlamda, bu çalıĢmada, bu uzun süreç sonucunda bulunan Attika vazoları ve bu vazolar ıĢığında bölgenin Yunanistan ve Ege dünyası ile iliĢkileri değerlendirilmeye çalıĢılmıĢtır. Ayrıca bölgenin Akhamenid Dönem‟deki yapısı ve Perslere dair izler bir araya getirilmiĢtir. Sonuç olarak, özellikle Attika seramikleri ve Pers kalıntılarının bir araya getirildiği ve de sonuçlarının değerlendirildiği bu çalıĢma bir ilktir. Ġlkkez 1999 yılında katılmaya baĢladığım ve 2002 yılına kadar katıldığım Tarsus Cumhuriyet Alanı Kazıları ile devamında 2004 yılından itibaren katılmaya baĢladığım ve halen katılmaya devam ettiğim Kelenderis Antik Kenti Kazıları hayatımın dönüm noktalarından birisi olmuĢtur. Dolayısıyla bu baĢlangıç benim de bölge ile olan iliĢkimin baĢlamasına ve bölgeye olan ilgimin artmasına neden olmuĢtur. Bana bu fırsatı o günlerde veren ve halen vermeye devam eden hiçbir konuda desteğini esirgemeyen, fikirleriyle daima bana yön vererek ufuk açan çok değerli Sayın Hocam Prof. Dr. K. Levent ZOROĞLU‟na ne kadar teĢekkür etsem azdır. Bu konuyu çalıĢmam için beni teĢvik eden ve çalıĢmalarım sırasındaki ilgi, yardım ve desteğinden dolayı kendisine ayrıca Ģükranlarımı sunarım. vi

Tezin her aĢamasında, benden yardımlarını esirgemeyen, her türlü kolaylığı sağlayan ve beni her konuda destekleyen hocam Yrd. Doç. Dr. Mehmet TEKOCAK‟a ne kadar teĢekkür etsem azdır. ÇalıĢmalarım sırasında benden yardımlarını esirgemeyen ve her türlü kolaylığı sağlayan Süleyman Demirel Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Bilge HÜRMÜZLÜ KORTHOLD‟a minnetim sonsuzdur. Ayrıca Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü hocalarımdan baĢta bölüm baĢkanımız Prof. Dr. Ahmet A. TIRPAN olmak üzere, Prof. Dr. Asuman BALDIRAN‟a, Doç. Dr. Ertekin Doksanaltı‟ya, Yrd. Doç. Dr. Mustafa YILMAZ‟a ve Yrd. Doç. Dr. Deniz SEVMEN ile Dicle Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü hocalarımdan baĢta bölüm baĢkanımız Prof. Dr. Vecihi ÖZKAYA ve Yrd. Doç. Dr. Oya SAN olmak üzere tüm mesai arkadaĢlarıma teĢekkürlerimi sunarım. Tezin yazımı, malzemenin çizimi sırasında yardımlarını gördüğüm çok kıymetli dostlarım ArĢ. Gör. Mevlüt ELĠÜġÜK‟e, ArĢ. Gör. Zafer KORKMAZ‟a, ArĢ. Gör. Asena KIZILARSLANOĞLU‟na, arkeolog Ufuk ERDOĞAN‟a, arkeolog Kasım OYARÇĠN‟e, müzelerinde bulunan eserleri görme ve çalıĢma imkanı veren Müze Müdiresi Songül CEYLAN BALA, arkeolog Filiz KEREM ve ağabeylerim arkeolog Mustafa ERGÜN, arkeolog YaĢar ÜNLÜ ile Mersin Müzesi çalıĢanlarına, Müze Müdiresi Ġlhame ÖZTÜRK ve Silifke Müzesi çalıĢanlarına, Anamur Müzesi Müdürü Ramazan PEKER ile arkeolog Murat KALAS ve tüm müze çalıĢanlarına, Alanya Müze Müdiresi Seher TÜRKMEN ile arkeolog Gülcan DEMĠR ve tüm müze çalıĢanlarına; kazısını ziyaret ederek kazılarındaki Attika seramiklerini incelememe ve tezimdeki sonuçlarda kullanmama izin veren ve büyük bir misafirperverlik örneği gösteren Kazısı baĢkanı Prof. Dr. Remzi YAĞCI ve kazı ekibine, Yumuktepe kazı baĢkanı Prof. Dr. Ġsabella CANEVA ile kazı baĢkan yardımcısı Prof. Dr. Gülgün KÖROĞLU ve kazı ekibine, Tarsus Gözlükule kazı baĢkanı Prof. Dr. Aslı ÖZYAR ve kazı ekibine, tezime maddi destek sağlayan Suna- Ġnan KIRAÇ Akdeniz Medeniyetleri AraĢtırma Enstitüsü‟ne ve çalıĢanlarına, kütüphane çalıĢmalarım sırasında her türlü desteği verip misafirperverlik örneği gösteren Ġstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü ve çalıĢanlarına, bölgedeki çalıĢmalarım sırasında bana her türlü desteği sağlayan dostum, ağabeyim Kelenderis ören yeri bekçisi Selahattin ÇIRAK‟a ve burada ismini anmayı unuttuğum bana yardımcı olan ve emeği geçen herkese sonsuz teĢekkürlerimi sunarım.

vii

Son olarak, tüm öğrenim hayatım boyunca beni her konuda destekleyen, tez çalıĢmalarım sırasında ve özelliklede tez izleme zamanlarında bana merakla ne yaptın, ne oldu diye soran ve de bana moral desteği veren sevgili anne ve babama minnetim sonsuzdur.

Konya 2013 Volkan YILDIZ viii

Adı Soyadı Volkan YILDIZ

Numarası 064103011004

Ana Bilim / Bilim Arkeoloji/Klasik Arkeoloji

Dalı

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez DanıĢmanı Prof. Dr. Kamil Levent ZOROĞLU Öğrencinin Akhamenid Dönemde Kilikya Bölgesi ve Yakın Çevresinde Attika Tezin Adı

Seramiği

ÖZET Kilikya, Akdeniz boyunca uzanan kıyıları nedeniyle her dönemde oldukça önemli bir konuma sahiptir. Bölgenin bu özelliğine, Anadolu‟yu Mezopotamya‟ya bağlayan önemli bir geçiĢ noktası olması da eklenmelidir. Ayrıca bölgenin bu özelliklerinin yanısıra madenleri, ormanları ve tarım alanları antik çağ ekonomisi ve uygarlıkları için büyük önem taĢıyan bir baĢka noktadır. Böylesine özelliklere sahip bölge hiç Ģüphesiz birçok uygarlığın ilgisini çekmiĢtir. Bu uygarlıklar doğuda Asurlular, Fenikeliler ve Persler, batıda Grekler bir baĢka ifadeyle Ege dünyasındaki topluluklardır. Bölge için önemli ancak problemli olan Akhamenid Dönem‟i ile Persler bölgenin batıya açılmasında çok önemli bir etken olmuĢtur. Perslerin bölgeye gelmesi ve devamında bölgeyi ordu ve donanmaları için üs olarak kullanmaları Kilikyalıların Greklerle ya da Ege Dünyası ile olan iliĢkilerinin artmasında oldukça önemli bir noktadır. Bu artan iliĢkiler sonucunda bizimde konumuzu oluĢturan Attika seramikleri Kilikyalılar tarafından satın alınmaya baĢlanmıĢtır. Bölgede artan arkeolojik kazılar sonucunda bulunan ve müzelerde sergilenen Attika vazoları bu çalıĢmanın ana çıkıĢ noktasıdır. Ayrıca bu vazolar ıĢığında bölgenin Yunanistan ve Ege dünyası ile olan iliĢkileri üzerinde durulmuĢtur. Bölgenin Akhamenid Dönem‟deki yapısı ve Perslere ait kalıntılar bir araya getirilerek derlenmiĢtir. Bu bağlamda özellikle Attika Seramikleri (form, ressam ve dönemler) ve Pers kalıntılarının bir araya getirildiği ve de sonuçlarının değerlendirildiği bu çalıĢma bir ilktir. ix

Adı Soyadı Volkan YILDIZ

Numarası 064103011004

Ana Bilim / Bilim Arkeoloji/Klasik Arkeoloji

Dalı

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez DanıĢmanı Prof. Dr. Kamil Levent ZOROĞLU

Öğrencinin

Attic Pottery in Region and Its Vicinity in the Achaemenid Tezin Ġngilizce Adı

Period

SUMMARY Cilicia has always held a very important position in every period due to its coasts extending along the Mediterranean Sea. Being an important transit point which connects Anatolia to Mesopotamia must be added to this characteristic of the region. Also, apart from these characteristics of the region, its mines, forests and cultivated lands were important for the economy of the antic age and its civilizations. Undoubtedly, the region with such properties had attracted the attention of many civilizations. These civilizations include Assyrians, Phoenicians and Persians at the east and the Greeks, in other words, communities in the Aegean world in the west. Persians had become a very important factor for the region to open up to the west with Achaemenid period. The Persians‟ coming to the region and subsequently using the region as a base for their army and fleet, is a very important point in the increase of the relationships between the Cilicians and the Greeks or Aegean world. At the result of these increased relations, Attic pottery, which constitute our subject, had started to be purchased by the Cilicians. Attic pottery, which were found in archaeological excavations and being displayed in museums, are the main starting point of this study. In addition, the region's relationship with Greece and Aegean world have dwelled upon in the light of these vases. The structure of the region in Achaemenid period and the ruins that belong to Persians are collected and compiled. In this context, this is the first study in which Attic pottery (form, painters and periods) and Persian ruins are gathered together and evaluated. x

KISALTMALAR ve BĠBLĠYOGRAFYA ANTĠK YAZARLAR

Diodoros Diodori bibliotheca historica, ed. F. Vogel and K.T. Fischer, Leipzig: Teubner, 1906 (repr. Stuttgart: 1964).

Herodot Herodot, Herodot Tarihi (Türkçesi: M.Ökmen), 1983.

Nepos Datames Vitae, Cornelii Nepotis Vitae cum Fragmentis, ed. P. K. Marshall, 1977.

Strabon Strabon, Coğrafya, (Çev.A.Pekman), 1987.

Thukydides Thucydidis historiae, ed. H.S. Jones and J.E. Powell Oxford:Clarendon Press, 1942 (repr. 1970). Xenophon Anabasis Anabasis (Çev:Tanju Gökçöl), Ġstanbul- 1998.

Xenophon Hellenika Hellenica, Xenophontis opera omnia, ed. E.C. Marchant Oxford:Clarendon Press, 1900 (repr. 1968). Xenophon Cyropaedia, Xenophontis opera omnia, ed. E.C. Marchant, Kyroupedia Oxford: Clarendon Press, 1910 (repr. 1970).

MODERN KAYNAKLAR

AA Archaologischer Anzeiger.

ABV J.D.Beazley, Attic Black Figüre Vase Painters, Oxford- 1956.

AchHist Achaemenid History.

ADerg Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Dergisi.

 Bu çalıĢmada AA 1997, 612-624‟de yer alan kısaltmalara ek olarak aĢağıdaki kısaltmalar ve yayınlar kullanılmıĢtır.

xi

Agora XII B. Sparkes – L.Talcott, Black and Plain Pottery of the 6th, 5th and 4th Centuries B.C., The Athenian XII, Part I- II, Princeton- 1970.

Agora XXIII M.B. Moore-M.Z. P. Philippides, The Athenian Agora Attic Black Figured Pottery volume XXIII, Princeton- 1986.

Agora XXIX S. Rotroff, Hellenistic Pottery, Athenian and Imported Wheelmade Table Ware and Related Material, Princeton New Jersey- 1997.

Agora XXX M.B. Moore, Attic Red-Figured and White Ground, The Athenian Agora XXX, Princeton- 1997.

AJA American Journal of Archaelogy.

AkĢit 1985 O. AkĢit, Roma Ġmparatorluk Tarihi, Ġstanbul.

Akurgal 1962 E. Akurgal, “The Early Period and the Golden Age of Ionia”, AJA Vol. 66, No. 4 (Oct., 1962), 369- 379.

Alkaç 2006a E. Alkaç, Antik Kentinin Klasik Dönem Seramiği, (yayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi) Mersin.

Alkaç 2006b E. Alkaç, “Tarsus Müzesinde Bulunan Bir Grup Lekythos”, XIV, 53- 70.

AMS Asia Minor Studien.

AnadoluYıl Anadolu Medeniyetleri Müzesi Yıllığı.

Andrewes 1956 A.Andrewes, Greek Tyrans, London.

ANRW Aufstieg und Niedergang der Römischen Welt.

ANS American Numismatic Society.

AnSt Anatolian Studies. xii

Arias ve Hirmer 1960 P.E. Arias- M. Hirmer, Tausend Jahre Grichischer Vasenkunst.

Arslan 1998 N. Arslan, Kilikya Bölgesi Demir Çağı Seramiği, (YayınlanmamıĢ Doktora Tezi) Konya.

Arslan 2001 N. Arslan, "Kilikia Bolgesindeki Grek Kolonizasyonu", Olba IV, 1- 17.

Arslan 2010 N. Arslan, Kilikya Bölgesi Demir Çağı Seramiği, Ġthal Boyalı Seramikler ve ĠliĢkiler, Ġstanbul.

AST AraĢtırma Sonuçları Toplantısı.

ARV I J.D.Beazley, Attic Red Figüre Vase Painters, ARV Volume I, Oxford- 1963.

ARV III J.D.Beazley, Attic Red Figüre Vase Painters, ARV Volume III, Ġndexes, Oxford- 1963.

Austin 1994 M. M. Austin, “ Society and Economy” CAH Vol. VI,

527- 564.

Aydınoğlu 2002 Ü.Aydınoğlu, Daglık Kilikia‟da Hellenistik Dönem Kentlesmesi: Olba Tapınak Devlet Modeli, (YayınlanmamıĢ Doktora Tezi), Ege Üniversitesi, Ġzmir. Aydınoğlu 2003 Ü.Aydınoğlu, “The Settlement Patterns of the Olbian Territory in Rough Cilicia in the ”, Olba VIII, 251- 263, Mersin: Mersin Üniversitesi Kilikia Arkeolojisini Arastırma Merkezi Yayınları. Aydınoğlu 2004 Ü.Aydınoğlu, “Yerel Ġrade-DıĢ Baskı Tartısmaları Arasında Olba Territoriumu‟ndaki Yerlesim Düzenlemesi ve Hellenistik Dünyadaki Yeri”, Olba X, 169- 184. xiii

Aydınoğlu 2005a Ü. Aydınoğlu, “Yerlesim Modeli Olusturmak Mümkün müdür? Dağlık Kilikia‟dan iki Yerlesim Modeli Denemesi”, Olba XII, 166- 184. Aydınoğlu 2005b Ü. Aydınoğlu, “Kilikia‟da Hellenistik Dönem Kentleri: Hellenistik Dönem Kentlesmesi, Kentler ve Kurucuları”, Tarih içinde Mersin, Kolokyum II, Mersin: Mersin Üniversitesi Yayınları, 11- 20. Bahar 1996 H. Bahar, Eskiçağ Konya AraĢtırmaları I, Ġstanbul.

Bahar 1999 H. Bahar, Demirçağı'nda Konya ve Çevresi. Konya.

Balcer 1972 J.M. Balcer, „The Persian Ocuppation of Thrace 519- 491 B.C. The Economic Effects‟, Actes du Ile Congres international des Etudes du sud-est Eropéenes Vol 2, Athens, 241- 258.

Balcer 1984 J.M. Balcer, Sparda by the Bitter Sea: Imperial Interaction in Western Anatolia, California.

Balcer 1987 J.M. Balcer, Herodotus &Bisitun, Stuttgart.

Balcer 1988 J.M. Balcer, “Persian Occupied Thrace (Skudra)”, Historia 37, 1- 21.

Balcer 1989 J.M. Balcer, “Ionia and Sparda under the Acheamenid Empire: The sixth and Fifth Centuries B.C., Tribute, Taxation and Assessment”, in P.Biriant&C.Herrenschmidt (eds.), Le Tribut l‟empire Perse, 1-27, Paris.

Balcer 1991 J.M. Balcer, “The East Greeks under Persian Rule: A Reassessment”, AchHist VI, 57- 63.

Balcer 1993a J.M. Balcer, “The Ancient Persian Satrapies and Satraps in Western Anatolia”, AMI 26, 81- 90.

Balcer 1993b J.M. Balcer, A Prosopographical Study of The Ancient Persians Royal and Noble, c. 550-450 B.C., Lewiston/Quenstone/Lampeter.

Balcer 1995 J.M. Balcer, “The Persian Conquest of the Greeks 545- 450 B. C.”, Xenia38, Konstanz. xiv

Balcer 1997 J.M. Balcer, “The Liberation of Ionia”, Historia 46/3, 374- 377.

Barnett 1939 R. D. Barnett, “The Greek Pottery” Annals of Archaelogy and Anthropology Liverpool 26, 98- 130.

Barnett 1953 R. D. Barnett, “Mopsos”, JHS 73,140- 143.

Barron 1962 J.P.Barron, “Milesian Politics and Athenian Propaganda c. 460- 440 B.C.”, JHS, Vol. 82, 1- 6.

Bean ve Mitford 1962 G.E. Bean – T.B. Mitford, “Sites Old and New in Rough Cilicia”, AnatSt 12, 185- 217.

Bean ve Mitford 1970 G.E. Bean – T.B. Mitford, Journeys in Rough Cilicia in 1964- 1968, (ETAM 3=Denkschr. ÖAW. phil.hist Kl.102).

Bean 1999 G.E. Bean, Eski Çağda Güney Kıyılar (Çev. Ġ. Delemen-S. Çokay) Ġstanbul.

Beazley 1928 J.D. Beazley, Greek Vases in Poland, Oxford.

Beazley 1939 J.D.Beazley, Excavations at Al Mina, Suedia III, The Red Figured Vases, The Journal of Hellenic Studies Volume LIX.

Beazley 1944 J.D. Beazley, Potter and Painter in Ancient Athens, Oxford.

Beazley 1951 J.D. Beazley, The Development of Attic Black Figure, London.

Beazley 1966 J.D. Beazley, Greek Sculpture and Painting, London.

Beazley 1967 J.D.Beazley, Attic Red Figüred Vases in American Museums, Roma. xv

Beazley Para J.D. Beazley, Paralipomena, Additions to Attic Black- Figure Vase-Painters and to Attic Red-Figure Vase-Painters, Oxford- 1971.

Beazley 1986 J.D. Beazley, The Development of Attic Black Figure, London.

Beazley Addenda Thomas H. Carpenter, Beazley Addenda, Additional references to ABV, ARV and Paralipomena ². 2. ed Oxford- 1989.

Bell 1977 E. Elizabeth Bell, The Attic Black Figüred Vases at The Hearst Monument, San Simeon University of California, Berkeley.

Berger 1992 S. Berger, “ Revolution and Society in Greek Sicily and Southern Italy”, Historia Vol. 71,15- 122.

Bing 1971 J.D.Bing, Tarsus: a forgotten Colony of Lindos, JNS 30, 99- 109.

Bing 1987 J.D.Bing, A History of Cilicia during the Assyrian Period.

Bing 1998 J.D.Bing, “ Datames and Mazaeus: The Iconography of Revolt and Restoration in Cilicia” Historia Vol. 47, 41- 76.

Blamire 1956 A. Blamire, “Herodotos and Histiaios”, ”, CQ, New series, Vol.9, 142- 154.

Blamire 2001 A. Blamire, “Athenian Finance, 454- 404 B.C.”,Hesperia, Vol. 70, No. 1 (Jan.-Mar., 2001), 99- 126.

Blumenthal 1963 E.Blumenthal, Die Altgriechische Siedlungskolonisation im Mittelmeeraum Unter besonderer Berücksichtigung der Südküste Kleinasiens.Tübingen. xvi

Boardman 1958/59 J.Boardman, "Old : The Attic Pottery", BSA 53-54, 59, 152-181.

Boardman 1959 J.Boardman, “Greek Potters at Al Mina” AnatSt IX, 163- 169.

Boardman 1965 J.Boardman, “Tarsus, Al Mina and Greek Chronology”, JHS 85, 2- 15.

Boardman ve J.Boardman-J.Hayes, Excavations at Tocra 1963- 1965 The Hayes 1966 Archaic Deposits I ( BSA, Suppl. Vol. 4) Oxford.

Boardman 1967 J. Boardman, Excavations in Chios 1952- 1955 Greek Emporio, London.

Boardman ve J.Boardman-J.Hayes, Excavations at Tocra 1963- 1965 The Hayes 1973 Archaic Deposits II and Later Deposits ( BSA, Suppl. Vol. 10) Oxford.

Boardman 1981 J. Boardman, Kolonien und Handel der Griechen: vom späten 9. bis zum 6. Jahrhundert v. Chr., München.

Boardman 1982 J. Boardman, “ The Material Culture of Archaic Greece” CAH Vol. III, 442- 461.

Boardman 1984 J. Boardman, “ Image and Politics in Sixth Century Athens” and Related Pottery Proceedings of the International Vase Symposium in Amsterdam 12- 15 April 1984, H.A.G. Brijder (ed) 239- 247.

Boardman 1988a J. Boardman, “Greek art and Architecture” Greece and The Hellenistic World Eds. John Boardman-Jasper Griffin- Oswyn Murray, New York. 269- 304.

Boardman 1988b J. Boardman, “The Trade Figures” OxfJA 7(3), 371- 373.

Boardman 1988c J. Boardman, “Trade in Greek Decorated Pottery” OxfJA 7(1), 27- 33. xvii

Boardman 1996 J.Boardman, Rotfigurige Vasen aus Athen die Klassische Zeit, Mainz.

Boardman 1999 J. Boardman, The Greeks Overseas, London.

Boardman 2000 J. Boardman, Persia and The West, London.

Boardman 2001 J. Boardman, The History of Greek Vases, London.

Boardman 2006a J.Boardman, “Al Mina: Notes and Queries”, Ancient West and East Vol. 4 No.2, 278- 291

Boardman 2006b J.Boardman, “Greeks in the East Mediterranean (South Anatolia, Syria and Egypt) Grek Colonisation an Account of Greek Colonies and Other Settlements Overseas, Vol. 1 ed. Gocha R. Tsetskhladze, 507- 534.

Borchhardt 1968 J. Borchhardt, Epichorische, Grako-Persisch beeinflußte Reliefs in Kilikien, IstMitt 18, 161- 211.

Boulter 1953 C.G. Boulter, “Pottery of the Mid-Fifth Century from a Well in the Athenian Agora”, Hesperia, Vol. 22, No. 2 (Apr.-Jun., 1953), 59- 115.

Boulter 1963 C.G.Boulter, “ Graves in Lenormant Street, Athens” Hesperia Volume XXXII, 113- 137.

H.Brandt, “Gesellschaft und Wirtschaft Pamphyliens und Brandt 1992 Pisidiens im Altertum”, AMS Band 7, Bonn.

P. Briant, The History of Persian Empire: from Cyrus to Briant 2002 Alexander, Eisenbrauns. xviii

P. Briant, “ History of Persian Empire 550- 330 BC” Briant 2005 Forgotten Empire The World of Ancient Persia, J.Curtis& N. Tallis (eds.) 12- 17.

A.B. Brownlee, Attic Black Figüre from Corinth I, Brownlee 1987 Hesperia Vol.56, No.3, pp. 337- 382.

A.B. Brownlee, Attic Black Figüre from Corinth III, Brownlee 1995 Hesperia Vol.64, No.1, pp. 73- 95.

The Annual of the British School at Athens. BSA

Papers of the British School at Rome. BSR

Burn 1984a A.R. Burn, Persia and the Greeks, Oxford.

A.R. Burn, Persia and The Greeks the Defence of the West, Burn 1984b c.546- 478 B.C. London.

The Cambridge Ancient History. CAH

F. De Callatay, “ Les Monnayages Ciliciens Du Premier Callatay 2000 Quart Du IV s. av. J.C.” Mecanismes et Innovations Monataires Dans L‟Anatolie Achemenide Numismatique et Histoire Actes de la Table Ronde Internationale d‟ 22- 23 mai 1997, Olivier Casabonne (ed.) 93- 127.

I. Caneva, “A Wiew From Afar: The Origins of thepolitical Caneva 2001 Space in Cilicia, Le Cilicie: Espaces et Pouvoirs Locaux Actes de la Table Ronde Ġnternationale/ Kilikia: Mekanlar ve Yerel Güçler (M.Ö. II. bin yıl –M.S. 4. yüzyıl ), Uluslararası Yuvarlak Masa Toplantısı Bildirileri, Ġstanbul 1999, (Ed.) E.Jean, A.M. Dinçol, S. Durugönül, 560- 570.

I. Caneva- V. Sevin, Mersin Yumuk tepe a Reappraisal, Caneva ve Sevin 2004 Lecce. xix

I. Caneva-G.Köroğlu, Yumuktepe Dokuz Bin Yıllık Caneva ve Köroğlu Yolculuk, Ġstanbul. 2010

O.Casabonne, “Local Powers and Persian Model in Casabonne 1999 Achamenid Cilicia: A Reassesment” Olba 2, 57- 63.

O.Casabonne, “ Conquete Perse et Phenomene Monetarie: Casabonne 2000 L‟Exemple Cilicien” Mecanismes et Innovations Monataires Dans L‟Anatolie Achemenide Numismatique et Histoire Actes de la Table Ronde Internationale d‟Istanbul 22- 23 mai 1997, Olivier Casabonne (ed.) 21- 91.

O.Casabonne, La Cilicie a le epoque Achemenide, Casabone 2003 Collection Persika 3 (Ed.P. Briant) Paris.

O.Casabonne, À l'époque la Cilicie Achaemenid, Paris. Casabonne 2004

L. Casson, Ancient Trade and Society, Detroit. Casson 1984

Chapman 1972 G. A. H. Chapman, “ Herodotus and Histiaetus‟ Role in the Ionian Revolt”, Historia 21, 546- 568.

W.A.P. Childs, “ Lycian Relations with Persians and Childs 1981 Greeks in the Fifth and Fourth Centuries Re-Examined” AnSt Vol.XXXI, 55- 80.

Christopoulos 1975 G.A.Christopoulos, Christopoulos, G.A., History History of of the the Hellenic Hellenic World, World, TheThe Archaic Period, London. Archaic Period, London.

C. Clairmont, “Grek Pottery from the Near East”, Berytus Clairmont 1954/55 11, 85- 141.

J.N. Coldstream, Greek Geometric Pottery. A Survey on Coldstream 1968 ten Local Styles and their Chronology.

J.N. Coldstream, “The Greek Geometric and Plain Archaic Coldstream 1981 Imports”, in: Excavations at Kition, IV: The Non-Cypriote Pottery, Nicosia, 17- 22. xx

J.N. Coldstream, “Knossos 1951- 61: Classical and Coldstream 1999 Hellenistic Pottery From The Town”, BSA 94, 321- 351.

R.M. Cook, Ionia and Greece in the Eighth and Seventh Cook 1946 Century, JHS 66, 67- 98.

R.M. Cook, The Greeks Till Alexander, London. Cook 1961

R.M. Cook, The Greeks in Ionia and The East, London. Cook 1962

R.M. Cook., "Old Smyrna, Fourth Century Black Glaze", Cook 1965 BSA 60, 143-153.

R.M. Cook., The Greeks in Ionia and the East, London and Cook 1970 Southampton.

R.M. Cook, “ The Eastern Greeks” CAH Vol. III, 196- Cook 1982 221.

R.M. Cook, The Persian Empire, New York. Cook 1983

R.M.Cook, Greek Painted Pottery, London. Cook 1997

R.M.Cook- P. Dupont, East Greek Pottery, Routledge. Cook ve Dupont 1998

P.E. Corbett, "Attic Pottery of the Later Fifth Century from Corbett 1949 the Athenian Agora", Hesperia 18, 298-351.

P.E. Corbett, “Palmette Stams from an Attic Black- Glaze Corbett 1955 Workshop”, Hesperia 24, 172- 186.

S.Herbert, Corinth Volume VII Part IV The Red- Figure Corinth VII Pottery, Princeton New Jersey -1977.

C.W. Blegen, H. Palmer, R.S. Young, Corinth XIII, The Corinth XIII North Cemetery, The Classical and Roman Periods, Princeton- New Jersey – 1964. xxi

G.CoĢkun, Daskyleion Siyah Firnisli Attika Seramikleri CoĢkun 1999 (YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi), Ġzmir.

G.CoĢkun, "Daskyleion'da M.Ö. 5.Yüzyıl Siyah Firnisli CoĢkun 2004 Attika Seramikleri", Olba 10,89- 135.

G.CoĢkun, “ Attic Pottery from Seyitömer Höyük” TÜBA- CoĢkun 2010 AR Vol. 13, 61- 76.

J. Curtis, “ Jewellery and Personal Ornaments” Forgotten Curtis 2005a Empire The World of Ancient Persia, J.Curtis& N. Tallis (eds.) 132- 149.

J. Curtis, “ The Archaeology of the Achaemenid Period” Curtis 2005b Forgotten Empire The World of Ancient Persia, J.Curtis& N. Tallis (eds.) 30- 49.

J. Curtis, “ Greek Influence on Achaemenid Art and Curtis 2005c Architecture” The Greeks in the East, A. Willing (ed.) 115- 123.

Corpus Vasorum Antiquorum CVA

S. Karouzou, CVA Athens 2, Grece Athenes Musee CVA Athens 2 National, 1954.

I.Wehgartner, CVA Berlin 8, Antikenmuseum, 1991. CVA Berlin 8

S. Dimitriu- P. Alexandrescu, CVA Bucarest 1, Roumenie, CVA Bucarest 1 1965.

W. Lamb, CVA Cambridge 1, Fitzwilliam Museum, 1930. CVA Cambridge 1

A.Bruckner, CVA Suisse Geneve, Musee d‟art et CVA Cenevre 1 d‟historie, 1962.

C. Dunant- L. Kahil, CVA Suisse Geneve, Musee d‟art et CVA Cenevre 2 d‟historie, 1980. xxii

C. Blinkenberg- K. Friis Johansen, CVA Copenhague CVA Copenhague Musee National, 1926.

E. Moignard, CVA Great Britain The National Museums of CVA Edinburgh Scotland Edinburgh, 1989.

F. Giudice, CVA Italia Museo Archeologico Nazionale Di CVA Gela Gela Collezione Navarra, 1979.

E. Brümmer, CVA Deutschland Hamburg, Museum Für CVA Hamburg 1 Kunst und Gewerbe, 1976.

G. Hafner, CVA Deutschland Karlsruhe, Badisches CVA Karlsruhe 1 Landesmuseum, 1951.

A.B. Kolbe, CVA Deutschland Mainz, Römisch- CVA Mainz 1 Germanisches Zentralmuseum, 1977.

S. Marstrander- A. Seeberg, CVA Norway Public and CVA Norway 1 Private Collections, 1964.

J. D. Beazley, CVA Great Britain Oxford Ashmolean CVA Oxford 1 Museum, 1927.

J. D. Geniere, CVA Italia Palermo Collezione Mormino CVA Palermo Banco Di Sicilia, 1971.

D. Braunova- J. Cadik- M. Dufkova, Republique Tcheque CVA Prag Pilsen, Musee De la Boheme De L‟ouest, 2000.

K. L. Zoroğlu, CVA Silifke Türkiye Cumhuriyeti (Turkish CVA Silifke Republic) , 2009.

G.H. Chase- M. Z. Pease, CVA United States of America CVA USA 8 Fogg Museum and Gallatin Collections, 1942.

H. P. Ġsler, CVA Zürich Öfflentliche Sammlungen, 1973. CVA Zurich

H. Yılmazer Çorbacı, “Soli Kazıları‟ndan Kırmızı Figürlü Çorbacı-Yılmazer Bir Eros Betimi” Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi xxiii

2008 Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 8, Sayı 41, 99- 111.

S. Çokay-Kepçe, Karaçallı Nekropolü, Antalya. Çokay-Kepçe 2006

S. Dalley, “Sennacherib and Tarsus”, AnSt, Vol.49, 73- 80. Dalley 1999

Dandamaev 1989 M. A. Dandamaev, A Political History of Achaemenid Empire, Leiden.

Dandamaev ve M. A. Dandamaev, -V. G. Lukonin, The Culture and Lukonin 1989 Social Institutions of Ancient Iran, Cambridge.

A. Davesne- F. Laroche Traunecker, Le site de Davesne ve Laroche Meydancıkkale: recherches entreprises sous la direction 1998 d'Emmanuel Laroche (1971-1982) Paris.

A. Davesne, “ Remarques Sur Le Developpement Des Davesne 2000 Monnaies Divisionnaires D‟Argent En Cilicie” Mecanismes et Innovations Monataires Dans L‟Anatolie Achemenide Numismatique et Histoire Actes de la Table Ronde Internationale d‟Istanbul 22- 23 mai 1997, Olivier Casabonne (ed.) 153- 158.

De Sanctis 1931 G. De Sanctis, “Aristagora di Miltiado”, RIFC 59, 48- 72.

P. Desideri- A.M. Jasink, Cilicia Dalla eta di Desideri ve Jasink alla Conquista Macedone, Torino. 1990

K. DeVries, “Attic Pottery in the Achaemenid Empire”, DeVries 1977 AJA, Vol.81 No:4, 544- 548.

K.DeVries, “The Attic Pottery from ” Athenian DeVries 1997 Potters and Painters The Conference Proceedings, J.H. Oakley&William D. E. Coulson& Olga Palagia (eds.) 447- 455 xxiv

A.N. Dinsmoor, “ Red-Figured Pottery from Samothrace” Dinsmoor 1992 Hesperia Vol. 61, 501- 515.

E.Doksanaltı- R. Özgan, “ Kilikya‟dan Arkaik Döneme ait Doksanaltı ve Özgan iki Kabartma Üzerine DüĢünceler” Anadolu/Anatolia Vol. 2007 32, 1- 20.

E. Doksanaltı- R. Özgan, “Silifke Müzesi‟nde Bulunan Doksanaltı ve Özgan Klasik Döneme ait Kabartmalı Mermer Blok” Olba XVI, 2008 207- 225.

T. J. Dunbabin, The Western Greeks, London. Dunbabin 1948

T. J. Dunbabin, The Greeks and Their Eastern Neighbours, Dunbabin 1957 London.

S.Durugönül, “Kilikia Kulelerinin Tarihteki Yeri”. Durugönül 1995a Arkeoloji Dergisi, Sayı: III, 197- 203. Ġzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları. S.Durugönül, “Olba: Polis mi, Territorium mu?” Lycia, Sayı Durugönül 1995b II, 75- 82. Antalya: Akdeniz Üniversitesi Likya Arastırma Merkezi ve Arkeoloji Bölümü. Durugönül 1998a S.Durugönül, “Seleukoslar‟ın Olba Territorium‟undaki Akkulturation Süreci Üzerine DüĢünceler”, Olba 1, 69-76. Durugönül 1998b S.Durugönül, Türme und Siedlungen im Rauhen Kilikien. Eine Untersuchung zu den archäologischen Hinterlassenschaften im Olbischen Territorium, Asia Minor Studien Band 28, Bonn. Durugönül 2000 S.Durugönül,”Nagidos‟dan (Bozyazı) Bir Diadem”, Olba III, 135- 141. xxv

Durugönül 2001 S.Durugönül, “ Nagidos‟un Tarihteki Yeri”, Kilikia: Mekanlar ve Yerel Güçler (M.Ö. 2. Binyıl- M.S. 4. Yüzyıl) Uluslar arası Yuvarlak Masa Toplantısı Bildirileri, Ġstanbul 2- 5 Kasım 1999, E.Jean& Ali M. Dinçol&Serra Durugönül (eds.) 429- 443. Durugönül 2001- S.Durugönül, “Development of Ancient Settlements in 2002 Cilicia” Adalya, Sayı: V, 107- 118. Antalya.

Durugönül 2002 S.Durugönül, “Dağlık Kilkya ve Karpaz Bölgesi (Kuzey Kıbrıs) YerleĢim Özellikleri”, Olba VI, 57-69. Durugönül vd. 2002 S. Durugönül- M. Durukan- Ü. Aydınoğlu, “2001 Yılı Nagidos (Bozyazı) Kazısı”, 24. KST, Ankara, 243- 248.

Durugönül 2007 S.Durugönül, Dağlık Kilikia‟da Bir Antik Kent Kazısının Sonuçları: Nagidos, Ġstanbul. Durukan 2001 M. Durukan, Dağlık Kilikia Mezarları ve Ölü Kültü, (YayınlanmamıĢ Doktora Tezi) Ġzmir. Durukan 2007a M. Durukan, “Nagidos Kazısı Arkaik Dönem Seramikleri”, Dağlık Kilikia‟da Bir Antik Kent Kazısının Sonuçları NAGIDOS, (ed.) S. Durugönül, 43- 112, Ġstanbul. Durukan 2007b M. Durukan, “Nekropol Alanları”, Dağlık Kilikia‟da Bir Antik Kent Kazısının Sonuçları NAGIDOS, (ed.) S. Durugönül, 23- 42, Ġstanbul. Durukan ve Alkaç M. Durukan - E. Alkaç, “Nagidos Kazısı Klasik Dönem 2007 Seramikleri”, Dağlık Kilikia‟da Bir Antik Kent Kazısının Sonuçları NAGIDOS, (ed.) S. Durugönül, 112- 154, Ġstanbul. Dusinberre 1997 E.R. M. Dusinberre, Satrapal : Aspects of Empire in Achaemenid Capital, a dissertation University of Michigan.

Dusinberre 2003 E. R. M. Dusinberre, Aspect of Empire in Achaemenid Sardis, Cambridge. Eddy 1973 S.K. Eddy, “The Cold War between Athens and Persia, ca. 448- 412 B.C.” Classical Philology, Vol. 68, No. 4, pp. 241- 258. xxvi

Eph’al 1988 I. Eph‟al, “ Syria- Palestine under Achaemenid Rule” CAH Vol. IV, 139- 164. EpigrAnat Epigraphica anatolica. Zeitschrift für Epigraphik und Historische Geographie Anatoliens. Erickson 2005 B. Erickson, “Archaelogy of Empire: Athens and Crete in the Fifth Century B.C.” AJA Vol. 109, 628- 663. Erzen 1940 A. Erzen, Kilikien bis zum Ende der Perserherrschaft, Leipzig.

Evans 1963 J.A.S. Evans, “Histiaeus and Aristagoras”, AJPh LXXXIV, 113- 128.

Fazlıoğlu 2000 Ġ.Fazlıoğlu, "Edirne Arkeoloji Müzesin'de Yer Alan Bir Grup Attika Üretimi Seramik", Türk Arkeoloji ve Etnografya Dergisi, Sayı 1, 17- 21.

Filges 1992 A. Filges, “Korinthische und Attische Keramik Der Archaischen und Klassischen Zeit” AMS 5, 109- 143.

Finley 1981 M. I. Finley, Economy and Society in Ancient Greece, London.

Fleischer 1984 R. Fleischer, “Reisenotizen aus Kilikien” AA 99, 92- 98.

Forbes 1950 R. J. Forbes, Metallurgy in Antiquity, Leiden.

Francfort 1988 H. P. Francfort, “ Central Asia and Eastern Iran” CAH Vol. IV, 165- 193.

French 1980 D.H. French, “The Roman Road-System of Asia Minor”, ANRW II.7.2, 698- 729.

Gates 1998 M.H.Gates, ''1997 Archaeological Excavations at Kinet Höyük (YeĢil-Dörtyol,Hatay)'', XX.KST I, 259-282. Gates 1999 C. Gates, “Kinet Höyük 1992- 1997: The Achaemenid Persian and Hellenistic Periods”, Olba 2 Cilt 2, 323- 332. Gates 2000 M.H.Gates, “1998 Archaeological Excavation at Kinet Höyük (YeĢil-Dörtyol, Hatay)”, 21. KST 1.Cilt, 193- 208. xxvii

Gates 2005 C.Gates, “The Place of the Achaemenid Persian Period in Archaeological Research in Cilicia and Hatay ()”, Persika 6, 49- 69. Gates 2006 C. Gates, “Orientalizing and Archaic East Greek Pottery Types from Kinet Höyük (Cilicia)”, (Ed.) B.Avunç, Hayat Erkanal‟a Armağan: Kültürlerin Yansıması/ Studies in Honor of Hayat Erkanal; Cultural Reflections, Homer Kitabevi, Ġstanbul, 368- 372.

Garstang 1953 J. Garstang, Prehistoric Mersin Yümük Tepe in Southern Turkey, Oxford. P. B. Georges, “Persian Ionia under Dareius: The Revolt Georges Reconsidered” Historia 49: 1, 1- 39. 2000

Gezgin 1997 Ġ.Gezgin, Pers Yönetimi Döneminde Batı Anadolu ġehir Devletlerinin Politik ve Sanatsal YaĢamı, (YayınlanmamıĢ Doktora Tezi), Ġzmir.

Gill 1984 D. W. Gill, “The Workshop of Attic Bolsal” Ancient Greek and Related Pottery Proceedings of the International Vase Symposium in Amsterdam 12- 15 April 1984, H.A.G. Brijder (ed) 102- 106. Gill 1987 D. W. Gill, “ Two New Silver Shapes From Semibratny (Seven Brothers Tumuli)” BSA Vol. 82, 47- 53. Gill 1988a D.W.Gill, “The Distribution of Greek Vases and Long Distance Trade”, Proceedings of the 3rd Symposium on Ancient Greek and Related Pottery, Copenhagen 31 August - 4 September 1987, ed. J. Christiansen - T. Melander, Copenhagen: 175- 181.

Gill 1988b D. W. Gill, “Silver Anchors and Cargoes of Oil: Some Observations on Phoenician Trade in the Western Mediterranean” BSR Volume LVI, 1- 12.

Gill 1988c D. W. Gill, “ Trade in Greek Decorated Pottery: Some Corrections” OxfJA 7(3) 369- 370. xxviii

Gill 1991 D. W. Gill, “Pots and trade. Spacefillers or objets d‟art?” JHS, 111, 29- 47.

Gjerstad 1935 E. Gjerstad, Finds and Results of the Excavations in Cyprus 1927- 1931, SCE II, Stockholm.

Gjerstad 1948 E. Gjerstad, The Cypro-Geometric, Cypro-Archaic and Cypro-Classical Periods, SCE IV 2, Stockholm.

Gjerstad 1977 E. Gjerstad, Greek Geometric and Archaic Pottery Found in Cyprus, Stockholm.

Goldman 1956 H.Goldman, Excavations at Gözlükule, Tarsus. From the through the Bronze Age, Princeton. Goldman 1963 H.Goldman, Excavations at Gözlükule, Tarsus, Vol.III The Iron Age, Princeton. Gorman 2001 V. B. Gorman, Miletos, the ornament of Ionia: a history of the city to 400 BC, Ann Arbor Michigan. Göktürk 1997 M. T. Göktürk, “ Akhamenid Dönemi Kilikia Buluntusu Oboller” AnadoluYıl, Sayı XI, 67- 100. Göktürk 2000 M. T. Göktürk, “ Small Coins from Cilicia and Surroundings” Mecanismes et Innovations Monataires Dans L‟Anatolie Achemenide Numismatique et Histoire Actes de la Table Ronde Internationale d‟Istanbul 22- 23 mai 1997, Olivier Casabonne (ed.) 143- 151. Görkay 1995 K.Görkay, “Attika Boyalı Seramiğinin Değeri, Ticareti, Dağılımı Üzerine Yeni Değerlendirmeler” Ġ. Metin Akyurt- Bahattin Devam Anı Kitabı, 147- 158. Görkay 1999a K. Görkay, “Attic Black-Figure Pottery From Daskyleion”, Asia Minor Studien 34, 1- 100.

Görkay 1999b K. Görkay, Batı Anadolu‟ya Korinth ve Attika Siyah Figür Seramiğinin Ġthali, Dağılımı ve Değerlendirilmesi (YayınlanmamıĢ Doktora Tezi) Ankara. xxix

Görkay 2004 K. Görkay, “Batı Anadolu‟ya Korith ve Attika Siyah Figürünün Ġthali ve Dağılımı” I.- II. Ulusal Arkeolojik AraĢtırmalar Sempozyumu, Anadolu/Anatolia, 75- 93.

Götte vd. 1999 E.K.G.- K. Tancke- K.Vierneisel, Die Nekropole von Der Mitte Des 6. Bis Zum Ende Des 5. Jahrhunderts, Kerameikos Band VII München.

Graeve 1970 V. von Graeve, Der Aexandersarkopgag und seine Werkstatt, Berlin. Greenewalt 1995 J.C.H.Greenewalt, “Croesus Sardis and Lydian Kingdom‟, J.M. Sason (ed.), Civilization of the Ancient Near East” New York, 1173- 1183. Grundy 1901 G. B. Grundy, The Great Persian War and its Preliminaries, London.

Günaltay 1987 ġ. Günaltay, Yakın ġark Anadolu, TTK, Ankara.

Hammond 1980 N. G. L. Hammond, “ The Extent of Persian Occupation in Thrace”, Chiron 10, 53- 61.

Hanfmann 1948 G. M. A. Hanfmann, “Archaeology in Homeric Asia Minor”, AJA, Vol.52, 135- 155.

Hanfmann 1956 G. M. A. Hanfmann, On Some Eastern Greek Vases found at Tarsus, in: S. S. Weinberg (Hrsg.), The Aegean and the Near East. Studies Presented to Hetty Goldman 165-184.

Hanfmann 1963 G. M. A. Hanfmann, Excavations at Tarsus Gözlü Kule III: The Iron Age, Princeton.

HarvStCIPhil Harvard Studies in Classical Philology.

Haspels 1936 C.H. Emilie Haspels, Attic Black Figured Lekythoi, Paris.

Head 1911 B.V. Head, Historia Numarum, A Manual of Greek Numismatics, 1911. xxx

Heberdey ve A. Wilhelm- R. Heberdey, Reisen in Kilikien, Wilhelm 1896 Denkschriften der Österreichischen Akademie der Wissenschaften, phil.- hist. Kl., Band 44, Wien. Heinlein 1909 S.Heinlein, “Histiaios von Miletos”, Klio 9, 341- 351.

Hermary 1984 A. Hermary, “Un nouveau relief “Greco-Perse” en Cilicie”, RA 289- 300. Hesperia Journal of the American School of Classical Studies at Athens. Highby 1936 L. I. Highby, The Decree: contributions to the early history of the Delian League and the Peloponnesian confederacy Scienta Verlag.

Hignett 1963 C. Hignett, Xerexes‟s Invansion of Greece, Oxford.

Hild ve F. Hild- H. Hellenkemper, Neue Forschungen in Kilikien, Hellenkemper 1986 Wien.

Hild ve F. Hild- H. Hellenkemper, Kilikien und Isaurien, Tabual Hellenkemper 1990 Imperii Byzantini 5, Wien.

Historia Zeitschrift für Alte Geschichte.

Holladay 1985 A.J. Holladay, “Sparta and the First Peloponnesian War”, JHS, Vol. 105, 161- 162.

Hornblower 1983 S.Hornblower, The Greek World 479-323 B. C., London – New York.

Hornblower 1988 S.Hornblower, “ Greece: The History of the Classical Period” Greece and The Hellenistic World Eds. John Boardman-Jasper Griffin- Oswyn Murray, New York. 118- 148. Hornblower 1994 S. Hornblower, “ Persia” CAH Vol. VI, 45- 96.

How ve Wells 1928 H.How- J. A. Whells, A Commentary on Herodotus, 2. Vols. Oxford. xxxi

IrAnt Iranica antiqua.

IstForsch Istanbuler Forschungen.

IstMitt Istanbuler Mitteilungen.

Jasink 2001 A.M. Jasink, ''Kizzuvatna and Tarhuntassa'',Varia Anatolica XIII, 47-56. Jean 1999 E. Jean, “The Greeks in Cilicia at the end of the 2nd Millenium B.C.: Classical Sources and Archaeological Evidence, Olba II, 27- 39. Jean 2003 E. Jean, “From Bronze to Ġron Ages in Cilicia: The pottery in its Stratigraphic Context”, Ġdentifying Changes: The Transition from Bronze to Ġron Ages in Anatolia and Ġts Neighbouring Regions, Ġstanbul.

JHS The Journal of Hellenic Studies.

Johnston 1978 A.W. Johnston, “List of Contents: Attic Vases” AJA Vol.82, 222- 226. Johnston 1979 A. W. Johnston, Trademarks on Greek Vases, London.

Johnston 1984a A.W. Johnston, “ The Development of Amphora Shapes, Symposium and Shipping” Ancient Greek and Related Pottery Proceedings of the International Vase Symposium in Amsterdam 12- 15 April 1984, H.A.G. Brijder (ed) 208- 211. Johnston 1984b A. W. Johnston, “IG II 2311 and the Number of Panathaneic Amphorae” BSA Vol. 82, 125- 129. Johnston 2006 A. W. Johnston, Trademarks on Greek Vases Addenda, London. Jones 1971 A.H.M. Jones,The Cities of the Eastern Roman Province, Oxford. Jones 1986 R.E. Jones, Greek and Cypriot Pottery A Review of Scientific Studies, Greece. xxxii

Kaptan 2008 D. Kaptan, “Sketches on the Archaeology of the Achaemenid Empire in Western Turkey” Prof. Dr. Haluk Abbasoğlu‟na 65. YaĢ Armağanı, Cilt II, 653- 660, Ġstanbul. Karageorghis 2002 V. Karageorghis, Ancient Art from Cyprus, Athens.

Kearsley 1989 R. Kearsley, The Pendent Semicircle Skyphos. A study of its Development and Chronology and an Examination of its Evidence for Euboean Activity at Al Mina, London. Keen 1998 A.G. Keen, Dynastic Lycia A Political History of the Lycians and Their Relations with Foreign Powers C. 545- 362 B.C., Leiden. Kelly 2003 T. Kelly, “Persian Propoganda- A Neglected Factor in Xerxes‟ Invasion of Greece Herodotus” IrAnt XXXVIII, 173- 219. Kınal 1987 F. Kınal, Eski Anadolu Tarihi, Ankara.

King 1910 L. W. King, “Sennacherib and the Ġonians”, JHS, No:30, 327- 335.

Kleemann 1958 I. Kleemann, “Der Satrapen- Sarkophag aus Sidon” IstForsch 20, Berlin. Knigge 1976 U. Knigge, Ergebnisse der Ausgrabungen. Der Südhügel, Kerameikos IX, Berlin. KoĢay 1968 Hamit Zübeyr KoĢay, “Kilikya Tarihi”, Belleten XXXII, 297-299. Kozal 2003 E. Kozal, “Analysis of Distribution Patterns of Red Lustrous Wheel-made Ware, Mycenaean and Cypriot Pottery in Anatolia in the 15th-13.th Centuries B.C.”, Ġdentifying Changes: The Transition from Bronze to Ġron Ages in Anatolia and Ġts Neighbouring Regions, 65- 77, Ġstanbul.

KST Kazı Sonuçları Toplantısı. xxxiii

Kubala 2000 A. Kubala, “Remarks on So-Called Graeco-Persian Art from the Area of Cilicia” Les Cıvılısatıons du Bassın Medıterraneen, sous la redaction de Krzysztof M. Cialowicz et Janusz A. Ostrowski, 249- 259.

Kuhrt 1988 A. Kuhrt, “Babylonia from Cyrus to Xerxes” CAH Vol. IV, 112- 138.

Kurt 2004 M. Kurt, “Eski Çağ Tarihinde Kilikya‟nın Doğal Kaynaklarının Anadolu Mezopotamya ĠliĢkilerindeki Rolü”, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 114- 117.

Kurtz ve Boardman D.C. Kurtz- J. Boardman, Grek Burial Customs, Newyork. 1971

Kurtz 1975 D.C. Kurtz, Athenian White Lekythoi Pattern and Painters, Oxford.

Kurtz 1984 D.C. Kurtz, “Vases For the Dead. An Attic selection, 750- 400 B.C. “ Ancient Greek and Related Pottery. Procedings of the Ġnternational Vase Symposium. Volume 5, 314- 328.

KoĢay 1968 H.Z. KoĢay, “Kilikya Tarihi”, Belleten, 125- 128, 297- 299.

Lang 1968 M. Lang, “Herodotus and the Ionian Revolt” Historia 17, 24 - 36.

Lang 1999 M. B. Lang, “The Thucydidean Tetralogy (1.67- 88)”, CQ, New Series, Vol. 49, No. 1, 326- 329.

Langlois 1947 V. Langlois, Kilikyada Gezi (Çev. R.Balaban).

Laroche ve Davesne E.Laroche-A.Davesne, ''Les fouilles de Meydancıkkale Pres 1981 de Gülnar(Turquie) et le tresor monetaire Hellenistique'', CRAI, 356-370. Lateiner 1982 D.Lateiner, “The Failure of the Ionian Revolt”, Historia 31, 129- 160. xxxiv

Legon 1969 R. P. Legon, “The Peace of Nicias”, Journal of Peace Research, Vol. 6, No. 4, Special Issue on Peace Research in History, 323- 334.

Lehmann 1996 G. Lehmann, Untersuchungen Zur Spaten Eisenzeit in Syrien und Libanon Stratigraphie und Keramikformen zwischen ca. 720 bis 300 v. Chr. Münster. Lehmann 1998 G. Lehman, Trends in the Local Pottery Development of the Age and Persian Period in Syria and Lebanon, ca.700 to 300 B.C. Basor No.311, pp.7- 37 Lehmann 2000 G.Lehman, East Grek or Levantine? Band-Decorated Pottery in the Levant during the Achaemenid Period, Transeuphratene 19. Lemaire 2000 A. Lemaire, “ Remarques Sur Certanies Legendes Monetaires: Ciliciennes (V- IV s. av. J.C.)” Mecanismes et Innovations Monataires Dans L‟Anatolie Achemenide Numismatique et Histoire Actes de la Table Ronde Internationale d‟Istanbul 22- 23 mai 1997, Olivier Casabonne (ed.) 129- 141. Lemos 1997 A. A. Lemos, “ Rizari. A Cemetery in Chios Town” Greek Offerings Essays on Greek Art in Honour of John Boardman Ed. Olga Palagia 73- 85, Oxford. Lewis 1977 D.M. Lewis, Sparta and Persia, Leiden.

Loomis 1990 T.Loomis, “Pausanias, Byzantion and the Formation of the Delian League. A Chronological Note”, Historia 39, 487- 492.

MacDonald 1981 B.R. MacDonald, “The Emigration of Potters from Athens in the Late Fifth Century B. C. and Its Effect on the Attic Pottery Industry” AJA Vol. 85, No. 2, pp. 159- 168. Magie 1950 D. Magie, Roman Rule in Asia Minor I-II.

Mansel 1995 A.M. Mansel, Ege ve Yunan Tarihi, Ankara. xxxv

Manville 1977 P.B. Manville, “Ariatogoras and Histiaios: The Leadership Struggle in the Ionian Revolt” CQ New series, Vol. 27, No.1, 80- 91.

McPhee 1987 I. McPhee, “ Attic Red Figure from the Forum in Ancient Corinth” Hesperia Vol. 56, 275- 302. Meiggs 1963 R. Meiggs, “The Crisis of Athenian Imperialism”, HarvStClPhil, Vol. 67, 1- 36.

Meijer 1986 F. Meijer, A History of Seafaring in the Classical World, Australia. Mellaart 1968 J. Mellart, “Anatolian trade with Europe and Anatolian geography and culture provinces in the late bronze age”, AnatSt 18, 187- 201. Mellink 1988 M. Mellink, “ Anatolia” CAH Vol. IV. 211- 233.

Meritt 1950 B.D.Meritt, The Athenian Tribute Lists III, Princeton.

Metzger 1965 H. Metzger, Recherches Sur L‟Ġmagerie Athenienne, Paris.

Metzger 1972 H.Metzger, Fouilles de Tome IV Les Ceramiques Archaiques et Classiques de L‟acropole Lycienne, Paris. Mildenberg 2000 L.Mildenberg, “ On the So Called Satrapal Coinage” Mecanismes et Innovations Monataires Dans L‟Anatolie Achemenide Numismatique et Histoire Actes de la Table Ronde Internationale d‟Istanbul 22- 23 mai 1997, Olivier Casabonne (ed.) 9- 20. Miller 1999 M. C. Miller, Athens and Persia in the Fifth Century B.C., Cambridge.

Mitford ve Andrews T.B. Mitford-St.Andrews, “Roman Rough Cilicia”, ANRW 1980 II.7.2, 1230-1261.

Mitford ve Andrews T.B. Mitford-St.Andrews, “The Cults of Roman Rough 1990 Cilicia”, ANRW II.18.3, 2131-2159. xxxvi

Mook ve Coulson S.M. Mook – W. D. E. Coulson, “East Greek and Other 1995 Imported Pottery”Excavations at Dor, Final Report Volume 1B Areas A and C, Jerusalem: 93- 126. Moore 1986 M.B. Moore, “Aegina Aphaia Tempel VIII. Attic Black Figured Pottery” AA, 50- 93. Moore 1987 M.B. Moore, “ Attic Red Figure Painters and the Athenian Agora” Athenian Potters and Painters The Conference Proceedings, J.H. Oakley&William D. E. Coulson& Olga Palagia (eds.) 469- 472. Morris 1992 Ian Morris, Death-ritual and social structure in classical Antiquity, Cambridge University Press.

Mosca ve Russel 1987 P. Mosca – J. Russel, “A Phoenician Inscription from Cebel Ires Dağı in Rough Cilicia” EpigrAnat 9, 1- 28. Moysey 1986 R. Moysey, “The Silver Stater Ġssues of Pharnabazos and Datames from The Mint of Tarsus in Cilicia” ANS, 7- 61.

Murray 1988 O.Murray, “Life and Society in Classical Greece” Greece and The Hellenistic World Eds. John Boardman-Jasper Griffin- Oswyn Murray, New York. 198- 227.

Mutafian 1988 C. Mutafian, La Cilicie au carrefour des empiries.

Nauman 1998 R. Naumann, Eski Anadolu Mimarlığı, (Çev.Beral Madra) TTK Ankara. G. Neumann, Zum Namen Kilikien, in: O. Carruba (Hrsg.), Neumann Studia Mediterranea Piero Meriggi dicata, 429- 437. 1979

Neville 1979 J.Neville, “Was there an Ionian Revolt?” CQ, New series, Vol 29, No2., 268- 275.

Nylander 1970 C. Nylander, Ionians in Pasergadae, Upsala.

J. H. Oakley, “Zwei Alte Vasen- Zwei Neue Danaebilder” Oakley 1990 AA, 65- 70. xxxvii

A. T. Olmstead, “A Persian Letter in Thucydides”, AJSL Olmstead 49, 154- 161. 1933

Olmstead A. T. Olmstead, History of the Persian Empire, London. 1948

Olmstead 1978 A. T. Olmstead, Olmstead A. T., History of the Persian Empire, London.

R. Osborne, Demos: The Discovery of Classical Attika, Osborne London. 1985

R. Osborne, Greece in the Making 1200- 479 BC, London. Osborne 1996

R. Osborne, Archaic and Classical Greek Art, London. Osborne 1998

G. Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, (Çev. F.IĢıltan), Ostrogorsky 1995 Ankara.

H. Otten, Die Bronztafel aus Boğazköy, Ein Staatsvertrag Otten 1988 Tuthalijas IV, Wiesbaden.

H. Otten, Die 1986 in Boğazköy gefundene Bronztafel, Otten 1989 Innsbrucker Beiträge zur Sprachwissenchaft, Vorträge und

Kleinere Schriften, 42, Innsbruck. xxxviii

T. Özaydın, “Demir Çağı Tabakaları”, Yumuktepe Dokuz Özaydın 2010 Bin Yıllık Yolculuk, (eds.)I. Caneva-G.Köroğlu,73- 78, Ġstanbul.

E. Özbayoğlu, “Soli (Cilicia) ve Soleicismus”, OLBA II, Özbayoğlu 209- 219. 1999

R. Özgan, “Adana Arkeoloji Müzesi‟nde Bulunan Klasik Özgan 2008 Çağ Sonlarına ait bir Mezar TaĢı” Prof. Dr. Haluk Abbasoğlu‟na 65. YaĢ Armağanı, Cilt II, 891- 898, Ġstanbul.

T.Özoral,“1974- 1975 Yılları Ağva Nekropolü Kurtarma Özoral 1977 Kazısı Raporu”, TAD 24- 2, 91- 121.

A.Özyar, G. DanıĢman, C. Gürbüz, H. Özener, Tarsus Özyar vd. Gözlükule 2001 Yılı Disiplinlerarası AraĢtırmaları, 20. AST, 1.Cilt, 273-282, Ankara. 2003

A.Özyar, G. DanıĢman, H. Karabulut, H. Özener, Tarsus Özyar vd. Gözlükule 2002 Yılı Disiplinlerarası AraĢtırmaları, 21. AST, 2.Cilt, 235-244, Ankara. 2004

A.Özyar, G. DanıĢman, H.Özbal, Tarsus Gözlükule 2003 Özyar vd. Yılı Disiplinlerarası AraĢtırmaları, 22. AST, 2. Cilt, 87-92, Ankara. 2005

A.Özyar, (ed.) Field Seasons 2001-2003 of the Tarsus- Özyar 2005 Gözlükule Interdisciplinary Research Project, Ġstanbul.

A.Özyar, G. DanıĢman, H.Özbal, Tarsus Gözlükule 2004 Özyar vd. Yılı Disiplinlerarası AraĢtırmaları, 23. AST, 2. Cilt, 155- 162, Ankara. 2006 xxxix

Özyar ve A.Özyar, G. DanıĢman, Tarsus-Gözlükule 2005-2006 DanıĢman Disiplinlerarası AraĢtırmaları, 26. AST, Cilt 1, 383-398, 2009 Ankara.

Özyar vd. A.Özyar, G. DanıĢman, E. Ünlü, E. Kuruçayırlı, Tarsus- 2009 Gözlükule 2007 Yılı Kazısı. 30. KST, Cilt 2, 47-60, Ankara.

Özyar vd. A.Özyar, E. Ünlü, G.Kaschau, C.Person, S. Duvarcı, 2010 Tarsus-Gözlükule 2008 Yılı Kazısı, 31. KST, Cilt 1, 265- 284, Ankara.

Özyar vd. A.Özyar, E. Ünlü, S. Karacic, C. Person, T. Pilavcı, S. 2011 Yalçın, “Tarsus-Gözükule 2009 Yılı Kazısı.” 32. KST, Cilt 3, 251- 262, Ankara.

Özyar vd. A.Özyar, E. Ünlü, S. Karacic, Ç. Külekçioğlu, T. Pilavcı, 2012 “Tarsus-Gözükule 2010 Yılı Kazısı.” 33. KST, Cilt 2, 413- 432, Ankara.

E. G. Pemperton, “Corinthian Black-Glazed Pottery With Pemperton Incised And Stamped Decoration, Hesperia 66, 49- 97. 1997

G.Perides, “Persian Ionia under Dareius: The Revolt Perides Reconsidered” Historia 49:1, 1- 39. 1999

E. Pfuhl, Malerei und Zeichnung Der Griechen, Band 1- 2- Pfuhl 1923 3, München. xl

E.Pfuhl, Meisterwerke Griechischer Zeichnung und Malerei, Pfuhl 1924 München.

G. Plough, The Aegean, Corinthian and East Greek Pottery Plough 1973 and Terracottas, Sukas II, Copenhagen.

J. N. Postgate- H. D. Baker, v.d.,“Kilisetepe 1994”, AnatSt Postgate ve Vol. LXV, 139-191. Baker 1995

E.R.Price, Pottery of Naucratis JHS, Vol.44,Part 2, pp. 180 Price 1924 222.

W. Kendrick Pritchett, “ The Attic Stelai” Hesperia Vol. 25, Pritchett 178- 319. 1956

RA Revue archeologique.

Ramsay 1890 W.M. Ramsay, Anadolu‟nun Tarihi Coğrafyası, (Çev. M.PektaĢ), 1960. Razmjou 2005 S. Razmjou, “ Religion and Burial Customs” Forgotten Empire The World of Ancient Persia, J.Curtis& N. Tallis (eds.) 150- 180. RDAC Report of the Department of Antiquities, Cyprus.

Real 1973 W.Real, Studien Zur Entwicklung Der Vasen Malerei im Ausgeheden 5. Jahrhundert v. Chr. Münster, Westialen. Richter 1904- 1905 G. M. A. Richter, “Distribution of Attica Vases”, BSA 11, 224- 242. Richter ve Milne G. M. A. Richter- M. J. Milne, Shapes and Names of 1935 Athenian Vases, Newyork.

Richter 1946 G. M. A. Richter, “Greeks in Persia”, AJA 50, 14- 30.

Robertson 1940 M. Robertson,”The Excavations at Al Mina, Studies IV. The Early Greek Vase, JHS 60, 2- 21. xli

Robertson 1965 M. Robertson, “Attic Red Figüre Vase Painters”, JHS, Vol.85, 90- 101. Robertson 1975 M. Robertson, A History of Greek Art I, London.

Robertson 1985 M. Robertson, “Greek Art and Religion”, Greek Religion and Society P.E. Easterling (ed.) 155- 190. Robertson 1992 M. Robertson, The art of vase-painting in classical Athens.

Robinson 1933 D. M. Robinson, “Excavations At Olynthus”, Part V, Mosaics, Vases and Lamps of Olynthus Found 1928 and 1931, Oxford.

Robinson 1950 D. M. Robinson, Excavations at Olynthus Part XIII Vases Found in 1934 and 1938 London.

Roaf 1983 M. Roaf, Sculptures and Sculptors at Persepolis, IrAnt 21, London.

Roebuck 1959 C. Roebuck, Ionian Trade and Colonization. New York.

Roebuck 1988 C. Roebuck, “ Trade” CAH Vol. IV, 446- 460.

Roller 1984 L.E. Roller, “ The Greek View of Anatolia” Ancient Greek and Related Pottery Proceedings of the International Vase Symposium in Amsterdam 12- 15 April 1984, H.A.G. Brijder (ed) 260- 263.

Roller 1988 L.E. Roller, “Foreign Cults in Greek Vase Painting” Ancient Greek and Related Pottery Proceedings of the 3rd International Vase Symposium in Copenhagen August 31- 15 September 4 1987, J.Christiansen&T.Malender (eds) 506- 515.

Rotroff ve Oakley S. Rotroff - J.H. Oakley, J, “Debris From a Public Dining 1992 Place in the Athenian Agora”, Hesperia XXV, 3- 154.

Salmeri 2003 G.A. Salmeri, “Processes of Hellenization in Cilicia” Olba VIII, 265- 292. xlii

Sayar 1991 M.H.Sayar, “Equites Singulares Augusti in Neuen Inschriften von Anazarbos”, EpigAnat 17, 19- 40.

Sayar 1995a M.H.Sayar, “Kilikya‟da Epigrafi ve Tarihi Cografya Arastırmaları 1993”, XII. Arastırma Sonuçları Toplantısı, 39- 60, Ankara. Sayar 1995b M.H. Sayar, “Eine neuentdeckte seleukidische Bergfestung im ostkilikischen Taurus”, Antike Welt 4. 279- 282 Sayar 1999 M.H. Sayar, Antik Kilikia‟da ġehirleĢme, XII. TTK, 12- 16 Eylül 1994, Cilt : I 193- 216, Ankara.

Sayar 2000 M.H. Sayar, “Kilikya‟da Epigrafi ve Tarihi Coğrafya AraĢtırmaları, 1999”, XVIII. AraĢtırma Sonuçları Toplantısı, 275-281. Sayar 2002 M.H. Sayar, “Kilikya‟da Epigrafi ve Tarihi Cografya Arastırmaları 2000”, 19/2. Arastırma Sonuçları Toplantısı, 111- 126, Ankara. Schaeffer v.d. 1997 J.S.Schaeffer- N.H. Ramage- C. H. Greenewalt, Jr. “The Corinthian, Attic and Lakonian Pottery from Sardis, Archaelogical Exploration of Sardis, Monograph 10, (Harvard University Cambridge) Scheffer 1988 C. Scheffer, “Workshop and Trade Patterns in Athenian Black Figure” Ancient Greek and Related Pottery Proceedings of the 3rd International Vase Symposium in Copenhagen August 31- 15 September 4 1987, J.Christiansen&T.Malender (eds) 536- 546. Schilardi 1984 D.U. Schilardi, “ Representations of Free Standing Sarcophagi on Attic, White Ground Lekythoi” Ancient Greek and Related Pottery Proceedings of the International Vase Symposium in Amsterdam 12- 15 April 1984, H.A.G. Brijder (ed) 264- 270. xliii

Schlörb ve Vierneisel B. Schlörb-Vierneisel, “Eridanos-Nekropole, I. Graber und 1966 Opferstellen hS 1- 204”, AM 81, 4- 111.

Schnapp 1988 A. Schnapp, “ Why Did the Greeks Need Images” Ancient Greek and Related Pottery Proceedings of the 3rd International Vase Symposium in Copenhagen August 31- 15 September 4 1987, J.Christiansen&T.Malender (eds) 568- 574.

Sekunda 1998 N. V.Sekunda, “Achaemenid Military Terminology”, AMI 21, 69- 77. Sevin 1999 V. Sevin, Anadolu Arkeolojisi, Ġstanbul.

Sevin ve Özaydın V. Sevin- T. Özaydın, “Iron Age Levels” Mersin 2004 Yumuktepe a Reappraisal, (eds.) I. Caneva- V. Sevin, Lecce, 85- 101.

Shear 1993 T. L. Shear, “The Persian Destruction of Athens. Evidence from Agora Deposits”, Heperia 62, Vol.4, 383- 482.

Sherratt 1993 S.A. Sherratt, The Growth of the Mediterranean Economy in the Early First Millennium BC, World Archaeology, Vol. 24, No. 3, Ancient Trade: New Perspectives (Feb., 1993), pp.361-378.

Sichtermann 1963 H. Sichtermann, Die Griechische Vasen, Berlin.

SNG 1966 H. Von Aulock, Sylloge Nummorum Graecorum, Heft 13 Kilikien, Berlin. Söğüt 1991 B. Söğüt, Kilikya Tracheia‟daki Anıt Mezarlar, Konya, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi). Söğüt 1993 B. Söğüt, Kilikya Tracheia‟dan Bir Hellenistik Mezar Yapıtı”, S.Ü. Fen Edebiyat Fakültesi, Edebiyat Dergisi 7- 8, 221- 236. Söğüt 1998 B. Söğüt, Kilikya Bölgesi‟ndeki Roma Ġmparatorluk Çağı Tapınakları, (YayınlanmamıĢ Doktora Tezi) Konya. xliv

Starr 1975 C. G. Starr, “Greeks and Persians in the fourth Century B.C.” A Study in Cultural Contacts Before Alexender. Part I., IrAnt XI, 39-99.

Starr 1982 C. G. Starr, “Economic and Social Conditions in the Greek World” CAH Vol. III, 417- 441. Stewart 2008 A. Stewart, “ The Persian and Carthaginian Invasions of 480 B.C.E. and Beginning of the Classical Style: Part 2, The Finds from Other Sites in Athens, Attica, Elsewhere in Greece, and on Sicily; Part 3, The Severe Style: Motivations and Meaning”, AJA Vol.112, 581- 615. Stissi 2009 V.V. Stissi, “Why Did They End up There? The Role of Iconography in the Distribution, Purchase and Use of Siana Cups” Shapes and Images Studies on Attic Black Figure and Related Topics in Honour of Herman A.G. Brijder Eds. Eric M. Moormann and Vladimir V. Stissi 21- 35. Sullivan 1980 R.D. Sullivan, “The Dynasty of Cappadocia”, ANRW II.7.2, 1149- 1229. Syme 1969 R.Syme, “Legates of Cilicia under Trajan”, Historia XVIII, 1969, 352vd. ġimĢek 1992 C. ġimĢek” Burdur Müzesinde Sergilenen Siyah Figürlü Bir Boğumlu Lekythos”, TAD 30, 41- 50. TAD Türk Arkeoloji Dergisi.

Talcott 1935 L.Talcott, “Attic Black-Glazed Stamped Ware and Other Pottery from a Fifth Century Well”, Hesperia 4, 477- 523. Tallis 2005 N. Tallis, “ Transport and Warfare” Forgotten Empire The World of Ancient Persia, J.Curtis& N. Tallis (eds.)210- 234. TaĢyürek 1972 A.TaĢyürek, “Kelenderis 1971” AnSt 12, 49- 50.

TaĢyürek 1975a A.TaĢyürek, “1973 Yılı Kilikya AraĢtırmaları”, TürkAD 22- 1, 117- 125. TaĢyürek 1975b A.TaĢyürek, “Some New Assyrian Rock-Reliefs in Turkey”, AnatSt 25, 169- 180. xlv

TaĢyürek 1979 A.TaĢyürek, “Silifke “Keben” Hitit Kaya Kabartması”, TürkAD 32- 1, 97- 98. Texier 1922 Ch. Texier, Küçük Asya, (Çev. A.Suat), H.1340/M.1921- 1922. Tırpan 1994 A.A. Tırpan, “Kilikya Tracheia‟da Polygonal TaĢ Örgülü Duvarlar, XI. TTK, 1994, 405- 424. Tiverios 1984 M. Tiverios, “The Excavation of the Cemetery” ADelt 39, 22. Topper 2009 K. Topper, “Primitive Life and the Construction of the Sympotic Past in Athenian Vase Painting” AJA Vol. 113, 3- 26. Trundle 2004 M. Trundle, Greek Mercenaries From the Late Archaic Period to Alexander, London. Tsingarida 2008 A. Tsingarida, “ Color for Market? Special Techniques and Distiribution Patterns in Late Archaic and Early Classical Greece” Papers on Special Tecniques in Athenian Vases, Proceedings of a Symposium Held in Connection with the Exhibition The Colors of Clay: Special Techniques in Athenian Vases, K. Lapatin (ed.) 187- 206. Tsoukala 2009 V. Tsoukala, “ Honorary Shares of Sacrificial Meat in Attic Vase Painting: Visiual Signs of Distinction and Civic Identy” Hesperia Vol. 78, 1- 40. TTKY Türk Tarih KurumuYayınları.

Tuna Nörling 1993 Yasemin Tuna Nörling, “Phokaia Attika Seramiğinden Seçmeler”, Arkeoloji ve Sanat 59, 16- 27. xlvi

Tuna Nörling 1994 Yasemin Tuna Nörling, "Attika Siyah Figür Seramiğinin Batı Anadolu 'da Yayılımı", XI. AST, 437- 451.

Tuna Nörling 1995 Yasemin Tuna Nörling, “Die Attisch Schwarzfigurige Keramik und Der Attische Keramik Export Nach Kleinasien” IstForsch Band 41, 3- 180.

Tuna Nörling 1996 Yasemin Tuna Nörling, Attische Keramik Aus , Germany.

Tuna Nörling 1997 Yasemin Tuna Nörling, “ Attic Black Figure Export to the East Tyrrhenian Group in Ġonia”, J. H. Oakley- W. D. E. Coulson- O. Palagia (ed.), Athenian Potters and painters, The Conference Proceedings, Oxbow Monographs 67, 435- 446.

Tuna Nörling 1998 Yasemin Tuna Nörling, “Die Attisch Rotfigurige Keramik aus Alt Smyrna”, IstMıtt Band 48,173- 192.

Tuna Nörling 1999 Yasemin Tuna Nörling, "Daskyleion I, Die Attische Keramik", ADerg VI.

Tuna Nörling 2001a Yasemin Tuna Nörling, “ Zur Einem Attisch-Rotfigurigen Krater Aus Tekirdağ” AA, 27- 44.

Tuna Nörling 2001b Yasemin Tuna Nörling, “ Attic Pottery from ” Achaemenid Anatolia Proceedings of the First Ġnternational Symposium on Anatolia in the Achaemenid Period Bandırma 15- 18 August 1997 ed.Tomris Bakır, Leiden.

Tuna Nörling 2002a Yasemin Tuna Nörling, “Attische Keramik aus Phokaia (Eski Foça)” AA, 161- 231.

Tuna Nörling 2002b Yasemin Tuna Nörling, “ Attisch Schwarzfigurige Keramik aus Alt Smyrna (Bayraklı) Addenda. ASM Band 44, 1- 24.

Tuplin 1987a C.Tuplin, “Xenophon and the Garrisons of the Achaemenid Empire” AMI Band 20, 167- 245. xlvii

Tuplin 1987b C.Tuplin, “The Administration of the Achaemenid Empire” Coinage and Administration in Athenian and Persian Empires, ed. Ian Carradice, BAR 343, 109- 167. Tuplin 1996 C.Tuplin, “Achaemenid Studies” Historia Vol. 99, 9- 224.

Ünal 2006 A.Ünal, “Hitit Ġmparatorluğunun YıkılıĢından Bizans Dönemi Sonuna Kadar Adana ve Çukurova Tarihi”, ÇÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (Arkeoloji Özel Sayısı), Cilt 15 Sayı:3, 67- 102.

Ünal ve Girginer A.Ünal-K.S.Girginer, Kilikya- Çukurova Ġlk Çağlardan 2007 Osmanlılar Dönemi‟ne Kadar Kilikya‟da Tarihi Coğrafya, Tarih ve Arkeoloji, Ġstanbul. Vickers ve Gill 1994 M.Vickers- D. Gill, Artful Crafts. Ancient Greek Silverware and Pottery, Newyork. Villing 2005 A. Villing, “ Persia and Greece”, Forgotten Empire The World of Ancient Persia, J.Curtis& N. Tallis (eds.) 236- 249. Voigtlander 1982 W. Voigtlander, “Funde aus der Insula westlich des Buleuterion in Milet”, ĠstMitt Band 32,30- 173. Wallinga 1991 H. T. Wallinga “ Naval Installations in Cilicia Pedias: The Defence of the Parathalassia in Achaemenid Times and After.” De Anatolia Antiqua Eski Anadolu I, 277- 281. Wiesehöfer 2003 J. Wiesehöfer, Antik Pers Tarihi, (Çeviren: Mehmet Ali Ġnci) Ġstanbul: Telos Yayıncılık. Wiesehöfer 2009 J. Wiesehöfer, “The Achaemenid Empire” The Dynamics of Ancient Empires State Power from to , Oxford, 66- 98. Wieseman 1961 D.J. Wieseman, Chronicles of the Chaldaem Kings, London. Williams 1954 M. Seton Williams, Cilician Survey, AnatSt 4, 121-174.

Williams 1985 D. Williams, Greek Vases, London. xlviii

Williams 2009 D. Williams, “From East and West: the Inspiration of Athenian Potters” Shapes and Images Studies on Attic Black Figure and Related Topics in Honour of Herman A.G. Brijder Eds. Eric M. Moormann and Vladimir V. Stissi 1- 10. Woolley 1938 L. Woolley, “Excavations at Al Mina, Suedia”, JHS 58, 1- 30, 133- 170.

Yağcı 1999 R.Yağcı, “M.Ö. III.-II. Binde Kilikia‟da Ticaret”, OLBA II, Mersin, 17- 25.

Yağcı 2001 R.Yağcı, “The Ġmportance of Soli in the Archaeology of Cilicia in the Second Millenium BC”, Le Cilicie: Espaces et Pouvoirs Locaux Actes de la Table Ronde Ġnternationale/ Kilikia: Mekanlar ve Yerel Güçler (M.Ö. II. bin yıl –M.S. 4. yüzyıl ), Uluslararası Yuvarlak Masa Toplantısı Bildirileri, (Ed.) E.Jean, A.M. Dinçol, S. Durugönül, 159- 165, Ġstanbul.

Yağcı 2001 R.Yağcı, “Soli Pompeiopolis 2000 Yılı Kazıları”, 23. KST, I. Cilt, 285- 294, Ankara.

Yağcı 2002 R.Yağcı, “Soli Pompeiopolis 2001 Yılı Kazıları”, 24. KST, I. Cilt, 513- 520, Ankara.

Yağcı 2003 R.Yağcı, “Soli /Pompeiopolis 2002 Yılı Kazıları”, 25. KST, II. Cilt, 49- 60, Ankara.

Yağcı 2007 R.Yağcı, “Soli/ Pompeiopolis 2006 Yılı Kazıları” ANMED, 73- 78, Antalya. xlix

Yağcı 2011a R.Yağcı, “Mersin‟in Antik Dönem Ticaret Tarihinde Soli Pompeipolis Limanı” Türk Deniz Ticareti Sempozyumu III, Mersin ve Doğu Akdeniz, 7- 8 Nisan 2011, 56- 64.

Yağcı 2011b R.Yağcı, “Problematizing Greek Colonization in the Eastern Mediterranean in the Seventh and Sixth Centuries BC: The Case of Soli in Rough Cilicia, New Historical and Archaeological Approaches”. An International Symposium, University of Nebraska, October 2007 (co-editor Michael Hoff) Oxford. (Baskıda)

Yakar 2007 J. Yakar, Anadolu‟nun Etnoarkeolojisi: Tunç ve Demir Çağlarında Kırsal Kesimin Sosyo-Ekonomik Yapısı, Ġstanbul.

Yalouris 1997 E. Yalouris, “East Greek and Related Pottery at Harvard” Greek Offerings Essays on Greek Art in Honour of John Boardman Ed. Olga Palagia 63- 71, Oxford. Yıldızhan 2007 H. Yıldızhan, Erken Akhaemenid Dönemde Daskyleion, (YayınlanmamıĢ Doktora Tezi) Ġzmir. Young 1988a T. C. Young, “ The Early History of the Medes and the Persians and the Achaemenid Empire to the Death of Cambyses”, CAH Vol. IV, 1- 52. Young 1988b T. C. Young, “ The Consolidation of the Empire and Its Lımıts of Growth under Darius and Xerxes”, CAH Vol. IV, 53- 111. Zoroğlu 1986 L.Zoroğlu, “Kelenderis Mezar Buluntuları”, Anadolu AraĢtırmaları X, 455- 466.

Zoroğlu 1988 L.Zoroğlu, “Kelenderis 1987 Yılı Kazısı”, KST X, II, 135- 155, Ankara.

Zoroğlu 1990 L.Zoroğlu, “Kelenderis 1989 Yılı Kazısı”, KST XII, II, 301- 322, Ankara. l

Zoroğlu 1991 L.Zoroğlu, “Kelenderis 1990 Yılı Kazısı”, KST XIII, I, 241- 254, Ankara.

Zoroğlu 1992 L.Zoroğlu, “Kelenderis 1991 Yılı Kazısı”, KST XIV, II, 165- 180, Ankara.

Zoroğlu 1994a L. Zoroğlu, Kelenderis I, Kaynaklar, Kalıntılar, Buluntular, Ankara. Zoroğlu 1994b L. Zoroğlu, “Cilicia Tracheia in the Iron Age: The Khilakku Problem”, Anatolian Iron Ages 3, 301- 309.

Zoroğlu 1994c L. Zoroğlu, “Kelenderis‟in Ġlk Çağ Tarihi Hakkında Notlar”, TTKY. 9, 437- 448. Zoroğlu 1995a L.Zoroğlu, “1994 Yılı Kelenderis Kazı ve Onarım ÇalıĢmaları”, KST XVII, II, 263- 276, Ankara. Zoroğlu 1995b L. Zoroğlu, Tarsus Tarihi ve Tarihsel Anıtları, Adana.

Zoroğlu 1995c L.Zoroğlu, “Kelenderis 1992 Yılı Kazı ve Onarım ÇalıĢmaları”, KST XV, II, 189- 209, Ankara.

Zoroğlu 1996a L. Zoroğlu, A Guide to Tarsus, Ankara.

Zoroğlu 1996b L.Zoroğlu, “Kelenderis 1995 Yılı Kazı ve Onarım ÇalıĢmaları”, KST XVIII, II, 383- 400, Ankara.

Zoroğlu 1998 L.Zoroğlu, “1996 Yılı Kelenderis Kazısı Raporu”, KST XIX, II, 483- 492, Ankara.

Zoroğlu ve Arslan L.Zoroğlu- N. Arslan,”Kelenderis 1997 Yılı Kazı 1998 ÇalıĢmaları” KST 20, 2. Cilt, 457- 462, Ankara.

Zoroğlu 1999a L. Zoroğlu, “Zwei Lekythoi Des Klügmann-Malers Aus Kelenderis” AA 141- 145.

Zoroğlu 1999b L.Zoroğlu, “1998 Yılı Kelenderis Kazı ÇalıĢmaları”, KST XXI, II, 323- 336, Ankara. li

Zoroğlu 1999c L.Zoroğlu, “Kilikya Berenike‟sinin Yeri”, Olba Dergisi, Sayı II/II, s. 369- 380. Mersin: Kilikia Arkeolojisini AraĢtırma Merkezi Yayınları. Zoroğlu 2000a L.Zoroğlu, Tarsus(Aziz Pavlus‟un Kenti), Ankara.

Zoroğlu 2000b L.Zoroğlu, “Kelenderis Nekropolü”, Olba Dergisi Sayı III, Mersin: Mersin Üniversitesi Kilikia Arkeolojisini AraĢtırma Merkezi Yayınları, 115- 133. Zoroğlu v.d. 2000 L. Zoroğlu- N. Arslan- M. Tekocak, “Kelenderis Kazısı 1999 Yılı ÇalıĢmaları”, KST XXII, II, 311- 324, Ankara.

Zoroğlu 2001 L. Zoroğlu, “ Dağlık Kilikya- Ovalık Kilikya”, Kilikia: Mekanlar ve Yerel Güçler (M.Ö. 2. Binyıl- M.S. 4. Yüzyıl) Uluslar arası Yuvarlak Masa Toplantısı Bildirileri, Ġstanbul 2- 5 Kasım 1999, E.Jean& Ali M. Dinçol&Serra Durugönül (eds.) 425- 428.

Zoroğlu v.d. 2004 L. Zoroğlu- A.Çalık Ross- M. Tekocak- Volkan Evrin, “Kelenderis 2002 Yılı Kazısı Raporu” KST XXV, II, 451- 466, Ankara.

Zoroğlu v.d. 2004 L. Zoroğlu- A.Çalık Ross- M. Tekocak- S. Sağlan, “Kelenderis 2003 Yılı Kazısı Raporu” KST XXVI, I, 333- 346, Ankara.

Zoroğlu v.d. 2005 L. Zoroğlu- A.Çalık Ross- M. Tekocak- S. Sağlan, “Kelenderis 2004 Yılı Kazısı Raporu” KST XXVI, II, 241- 256, Ankara. lii

Zoroğlu 2006 L. Zoroğlu, “ Dağlık Kilikya ve Likya‟da Ölü Gömme Gelenekleri ve Mezar Mimarisi ĠliĢkileri Üzerinde Bir Deneme” III. Likya Sempozyumu 07- 10 Kasım 2005, AKMED Vol. II, 917- 929.

Zoroğlu ve Tekocak L. Zoroğlu- M. Tekocak, “Kelenderis 2006 Yılı 2007 ÇalıĢmaları” KST XXIX, I, 515- 538, Ankara.

Zoroğlu 2008 L.Zoroğlu, Kelenderis ve Karaçallı Nekropolleri: Klasik Çağa ait Ġki Mezarlık hakkında DüĢünceler, Prof. Dr. Haluk Abbasoğlu‟na 65. YaĢ Armağanı, Cilt II, 1235- 1246, Ġstanbul.

Zoroğlu ve Tekocak L. Zoroğlu- M. Tekocak, “Kelenderis 2007 Yılı Kazı ve 2008 Onarım ÇalıĢmaları” KST XXX, 3.Cilt, 343- 372, Ankara.

Zoroğlu ve Tekocak L. Zoroğlu- M. Tekocak, “Kelenderis 2008 Yılı Kazı ve 2009 Restorasyon ÇalıĢmaları” KST XXXI, 3.Cilt, 427- 452, Ankara.

liii

DĠĞER KISALTMALAR A.Ç Ağız çapı m. Metre a.g.e adı geçen eser M Mersin Müzesi

AL Alanya Müzesi Res. Resim

AN Anamur Müzesi s. Sayfa

Bkz. Bakınız S Silifke Müzesi

C.K Cidar Kalınlığı SF Siyah Figür cm. Santimetre SFr Siyah Firnisli

Çiz. Çizim U. Uzunluk

Fig. Figür vd. ve devamı

G. GeniĢlik Y. Yükseklik

G.Ç Gövde çapı

G.G Gövde geniĢliği

Kal. Kalınlık

Kat. No. Katalog Numarası

KF Kırmızı Figür

K.Ç Kaide çapı

K.Y Kaide yüksekliği

Lev. Levha

54

1.GĠRĠġ

1.1.Amaç ve Kapsam Kilikya Bölgesi‟ndeki sistemli ilk arkeolojik araĢtırmalar 1930‟lu yıllarda yapılmaya baĢlanmıĢtır. 1960‟lı yıllara gelindiğinde ise ilk sistemli kazıların yerini definecilerin gerçekleĢtirdiği kaçak kazılar almıĢ. 1970‟li yıllarda ise bu dönem yerini birkaç müze kurtarma kazısına bırakmıĢtır. Uzun süren bir boĢluk döneminden sonra sistemli arkeolojik kazılar 1980‟li yıllardan itibaren giderek artmıĢtır. Bölgedeki yerleĢmelerden Kinethöyük, , Tarsus Gözlükule, Tarsus Cumhuriyet Alanı, Soli, Yumuktepe, Eleussia- , Sirkeli, Kilisetepe, Meydancıkkale, Nagidos ve Kelenderis‟de, birkaçı sona ermiĢ olmakla birlikte, kazılar halen devam etmektedir. Söz konusu kentlerdeki bu çalıĢmalar sonucunda bölgenin Arkaik ve Klasik Dönemlerine ait Attika üretimi seramik örnekleri ortaya çıkartılmıĢtır. Ġthal kap kacakların yanı sıra bölgede Attika üretimi seramik örneklerinin imitasyonu da söz konusudur. Buradan hareketle söz konusu Attika seramiklerinin imitasyonlarının da kendine özgü bir piyasasının olduğunu görmekteyiz. Bugüne kadar Kilikya Bölgesi Attika Seramikleri tekil merkezler dıĢında, Silifke Müzesi - Tarsus Müzesi- Nagidos, bir bütün olarak ele alınmamıĢtır. Burada, çalıĢma izinleri alınabilen merkezler ve müzelerdeki Attika Seramikleri bir bütün halinde değerlendirilerek, seramiklerin türleri, bölgeye geliĢ Ģekli ele alınmaktadır.

Bilindiği üzere Akdeniz Havzası‟nda bulunan Doğu Grek ya da Ġonia seramikleri, bölgedeki kentlerin koloni kentleri olarak yorumlanmasına yol açmıĢtır. Bu bağlamda, Adalardan‟dan ve Batı Anadolu‟dan gelen en erken seramik örneklerinin bölgeye nasıl geldiği konusu hala tartıĢmalıdır. Batıdan gelen bu ithal seramiklerin bölgeye ticaret yoluyla mı, yoksa gerçekten kolonizasyon sonucunda mı geldiği tam olarak açıklanamayan bir sorun olarak ortada durmaktadır. Ancak hemen belirtmeliyiz ki sadece çeĢitli merkezlerde bulunan seramik örneklerinden yola çıkarak bir Ġonia ya da Grek kolonizasyonundan bahsetmek imkansız görünmektedir.

Ortaya konulan araĢtırmada, Kilikya Bölgesi‟nde Yunanistan‟dan gelen bu seramiklerin form repertuvarı saptanmıĢ; aynı zamanda Kırmızı ve Siyah figür süslemeler ile bu vazoların hangi ressama ait olduğu üzerinde durulmuĢtur.

55

1.2.Materyal ve Metot Bu çalıĢma iki ana bölümden oluĢmaktadır. Ġlk bölümde, Kilikya Bölgesi‟nin sınırları, bölgenin Akhamenid Dönem tarihçesi bir baĢka ifadeyle asıl konumuzu oluĢturan Attika Seramikleri‟nin yoğun olarak görüldüğü 5. ve 4. yüzyıllardaki tarihsel süreç, bu tarihsel süreç kapsamında Perslerin Ionia ve Attika ile iliĢkileri, bölgenin Ege dünyası ile olan seramik iliĢkisi, bir baĢka ifadeyle bölgenin Ionia ve Attika ile olan iliĢkileri, bölgede var olan Akhamenid Dönem‟e ait arkeolojik materyaller detaylı bir Ģekilde değerlendirilmiĢtir.

Ġkinci ana bölüm ise, bölgede izinleri alınan müze ve kazılarda açığa çıkarılan Attika üretimi seramiklerden oluĢmaktadır. Bu bölümde Attika seramikleri değerlendirilmiĢtir. Katalogda Mersin, Silifke, Anamur, Alanya Müzeleri‟nden ve Kelenderis kazısından seramikler vardır. Ayrıca bu çalıĢmadan önce yayınlanmıĢ olan Tarsus ve Silifke Müzeleri ile Nagidos kazısı, Attika seramikleriyle ilgili bilgilerin elde edilmesini sağlamıĢtır. Materyal kazı merkezlerinde ve müzelerde yapılan çalıĢmalar sonucunda toparlanmıĢtır. Kazılar dıĢında çeĢitli yollarla müzelere kazandırılmıĢ olan Attika seramikleri kataloga dahil edilmiĢtir. Katalogda yer alan örneklerin birçoğu Kelenderis kazılarında çeĢitli dönemlerde ve çeĢitli Ģekillerde bulunmuĢtur.

Katalogun yazımında Ģu yol izlenmiĢtir: katalog no ve müze envanter no, eser adı, buluntu yeri, ölçüleri, kil ve astar, boya ve firnis özellikleri, tanım, analoji ve en sonda tarihleme ve de figürlü örnekler için ressamı verilmiĢtir. Kapların tanımlamalarında standart terimlerin kullanılmasına özen gösterilmiĢtir. Kil ve astar, boya ve firnis renklerinin tespitinde “Munsell Soil Color Chart” renk katalogundan yararlanılmıĢtır.

ÇalıĢmamızdan daha önce yayınlanan Silifke Müzesi, Tarsus Müzesi ve Nagidos kazısı örneklerinden yararlanılmasıyla Soli, Tarsus Gözlükule, Yumuktepe kazılarında bulunan Attika seramikleri yerinde incelenmiĢ ve istatistiksel olarak değerlendirmeye alınmıĢtır.

56

2. KĠLĠKYA BÖLGESĠ SINIRLARI Kilikya1 Bölgesinin sınırları Roma Ġmparatorluk Çağı‟na kadar farklı görüĢler doğrultusunda belirtilmiĢtir. Herodot, Kilikya‟nın, kuzeyde Halys ve güneyde Mısır‟a dek uzanan oldukça geniĢ bir bölge olduğuna iĢaret eder2. Daha sonraki dönemlerde ise bölgenin sınırlarının bu kadar geniĢ bir alana yayılmadığını görürüz. Manavgat (Melas) Çayı‟ndan baĢlayıp3 Toros dağlarının güney etekleri boyunca Amanos Dağları‟na kadar uzanmaktadır4. Bölge, topografik yapısına bağlı olarak Dağlık Kilikya (Cilicia Tracheia) ve Ovalık Kilikya (Cilicia Pedias) olmak üzere iki bölüme ayrılır5. (Bkz. Harita 1- 2)

ĠÖ 5. yüzyılda, yani bir baĢka deyiĢle Akhamenid Dönem‟de, Kilikyanın orijinal sınırlarına kavuĢtuğunu varsayabiliriz. Batıda Pamphilya, kuzeyde Phyrigya sınırları değiĢmezken, Kapadokya ile olan sınırı değiĢmiĢtir. Xenophon‟dan gelen bilgilere göre Kilikya, Halys‟e doğru geniĢlememiĢtir. Dolayısıyla, ve Kilikya kapıları sınır oluĢturmaktaydı. Halys ve Toros dağları arasındaki topraklar bu dönemde artık Kilikya‟nın değil, Kapadokya‟nındır. Bu dönemde Cataonia ve Melitene, Kilikya‟dan ayrılıp Kapadokya yönetimine verilmiĢtir. Strabon tarafından açıklandığı gibi, bu Akhamenid Dönem‟de uygulanan bir satraplık oluĢturma stratejisiydi. Daha sonra ise bu alan Kapadokya veya Büyük Kapadokya olarak adlandırılmıĢtır6. Xenophon‟un anlattığı gibi, Suriye kapıları olarak adlandırılan ve Suriye‟ye karĢı olan sınır daha sonraki dönemde oluĢmuĢtu. ĠÖ 401‟de, Kilikya, politik olayların sonucu olarak, maalesef toprak kaybetti ve zarar gördü. Burada

1Kilikya adının ilk defa ne zaman kullanıldığı ve nereden geldiği kesin olarak bilinmemektedir. Herodot bölgenin “Hypachoea” olarak adlandırıldığını, Fenikeli Agenor‟un oğullarından Cilix‟in buraya gelip yerleĢtiğini ve onun adından dolayı bölgenin Kilikya adını aldığını yazmaktadır (Herodot, VII, 91). Bugün ise Kilikya adının Asur kaynaklarında Dağlık Kilikya için kullanıldığı düĢünülen “Hilakku” kelimesinden türediği kabul görmektedir (Erzen, 1940: 54- 58) Ovalık Kilikya ise “Que” olarak adlandırılmıĢtır. Mısır kaynaklarında ise Que=Qedi=Kedi olarak tespit edilmiĢtir (Erzen, 1940: 57; Hild-Hellenkemper, 1990: 30). Hellenkemper‟e göre Kilikya adı Anadolu Kökenlidir. ĠÖ 16. yüzyıl Hitit metinlerinde Adaniye ile birlikte Chalaka Ģeklinde görülmektedir. (Hild – Hellenkemper, 1990: 30.) Ayrıca Kilikya adı ve kaynağı konusunda daha geniĢ bilgi için bkz. Neumann, 1979: 429- 435; Mutafian, 1988: 75- 77 (Kilix -Kil ikya iliĢkisi). 2 Herodot, II.34 3 Bölgenin batı sınırı hakkında değiĢik fikirler ileri sürülmektedir. Strabon, XIV, IV, 2 ; Machatschek, 1967: 12 ve Langlois, 1947: 16 da Alanya (Korakesion)‟dan baĢlatmıĢlardır. Aralarında Arthemidoros‟un da bulunduğu diğer bir grup ise Aydıncık (Kelenderis)‟tan baĢlatmaktadırlar (Strabon, XIV, V, 3). L.Zoroğlu ise Demir çağında bölgenin batı sınırının GazipaĢa () olduğunu söylemektedir (Zoroğlu, 1994b: 304 vd.) 4 Erzen, 1940: 1 vd. ; Texier, 1922: 271;; Herodot ise bölgeyi hem Dağlık hem de Ovalık Kilikya‟yı kapsayan ve kuzeyde Kızılırmak (Halys)‟a kadar uzanan geniĢ bir devlet olarak tarif eder, (Herodot, I, 72) ancak kesin bir sınır belirtmez. 5 Strabon, XIV, V, 1; Langlois, 1947: 16. 6 Erzen, 1940: 114.

57

tanımlanan kapsamda, bölgenin sınırları, genellikle doğal sınırlar tarafından belirlenmiĢtir. Kilikya Roma Dönemi‟ne kadar Amanos ve Toros dağlarıyla korunmuĢtur7.

Roma Dönemindeki Kilikya Bölgesi‟nin sınırı, doğuda Amanos‟un denizden yükseldiği yer olan Hızır (Rhosus) Burnu‟ndan baĢlar, kuzey bölümde Ceyhan Nehri‟nin (Pyramos) vadisinde biter8. Burası Ġssus Körfezi ile sınırlandırılmıĢtır. Pyramos‟tan batıya doğru, MaraĢ (Germanicea) ve onun Kommagene‟ye bağlı olan bölümüne kadar sarp bir Ģekilde uzanmaktadır. Seyhan‟ın (Saros) üst kısımlarından Kapadokya sınırını oluĢturan Gülek Boğazı‟na ulaĢılır. Gülek Boğazı‟ndan sonra Tarsus ile Silifke (Seleukeia) arasındaki kıyı Ģeridini, kuzeyde bir duvar gibi kesen, Bolkar Dağları‟nın güney yamaçları boyunca uzanmaktadır. Mut‟un arkasındaki Sertavul zirvesinden batıya doğru uzanan Kuzey Kalykadnus Vadisi de, Anadolu platosunun gerçek sınırı olmalıdır. Kalykadnus Nehri Geyik Dağı ile sonuçlanan dağ kütlesinin içinde dolaĢmaktadır. Geyik Dağı‟ndan baĢlayan nehir toprağı uzantısı kuzeybatıdaki sarp dağları geçerek Melas‟a ulaĢır. Güzel Su‟dan (Sulles) Davukkuyu Deresi‟nin Melas‟a uzanan bölümü ve Cendeve‟nin bir bölümü gerçek bir sınır olmaktadır. Batı sınırını Melas nehri belirlemektedir9. Bölgenin güneyi ise Akdeniz ile sınırlandırılmıĢtır. Günümüz coğrafyasına göre Antalya Ġli Manavgat Ġlçesinden, doğuda Ġçel, Adana illeri ile Hatay Ġlinin kuzeyinde Ġskenderun Ġlçesini kapsamaktadır. Dağlık ve Ovalık Kilikya‟yı birbirlerinden ayıran sınır Lamas Çayı (Limonlu)‟dır10. Sınır Lamas Çayı olmakla beraber, eski Kalykadnos (Göksu)‟un getirdiği alüvyonlardan oluĢmuĢ Göksu Deltası‟ndan batıya doğru Manavgat Çayı‟na kadar uzanan dağlık bölgenin, ovalık bölgeden her yönüyle farklı olduğu açıktır. Dağlık Kilikya Bölgesi beĢ alt bölgeye ayrılmıĢtır11. Bu beĢ bölgenin dıĢında Cetis12, Lalatis ve Campestris gibi alt bölgelerin varlığı da bilinmektedir. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi dağlık ve ovalık olmak üzere iki farklı topografyadan oluĢan Kilikya Bölgesi Orta Anadolu, Suriye ve Kuzey Mezopotamya'ya açılan çeĢitli geçitlere sahiptir. Ova Kilikya'dan bu bölgelere Gülek Geçidi (Cilicia Pylae) ve Belen Geçidi (Pylae Syria) 13 ile

7 Erzen, 1940: 115. 8 Mitford ve Andrews, 1980: 1232- 1234. 9 Mitford ve Andrews, 1980: 1234. 10 Langlois, 1947: 16. 11Bu bölgeler Mitford ve Andrews, 1990: 2136- 2137 de; Doğu Pamfilya, Merkez Dağlık Kilikya, Kalykadnos‟ta Seleukeia‟nın Serbest ġehri, Orta Kalykadnos, Güney ve Doğu Ġsauria Bölgesi olarak belirtilmektedir. 12L.Zoroğlu, Kelenderis‟in Tracheia‟nın bir alt kolu olduğu zannedilen Cetis‟in kentleri arasında sayıldığını, ancak bunun yanlıĢ olduğunu söylemektedir. (Zoroğlu, 1994a: 15- 16). Bu konudaki değiĢik görüĢler için bkz. Magie, 1950: 1365; Jones, 1971: 195-196; Mitford ve Andrews, 1980: 1245 ; Hild ve Hellenkemper, 1990: 301 ; Ramsay, 1890: 363-364 ; Mitford ve Andrews, 1990: 2135. 13 Xenephon, Anabasis: I, IV, 4.

58

geçilir. Bahçe Kapısı, Kilikya ile Kapadokya arasındaki bağlantıyı sağlar. Yine bu bölgede, bugünkü AslantaĢ Barajı'nın olduğu, antik çağda adlı kentte de Orta Anadolu'ya açılan bir baĢka geçidin kesin olmamakla birlikte var olduğu söylenir. Ova Kilikya‟nın bağlantıları Doğu Mezopotamya ve Kuzey Anadolu olarak iki farklı güzergaha yönelmiĢtir.

59

3. KĠLĠKYA BÖLGESĠ ve TARĠHÇESĠ Lidya krallığının, neredeyse tüm Küçük Asya‟yı fethetmesinin sonucu olarak doğunun siyasi durumunda da çeĢitli değiĢiklikler olmuĢtur. Bu değiĢikliklerden bir tanesinin sonucu da, Akhamenid Ġmparatorluğu‟nun egemenlik alanı altında olan bölgelerin Lidyalıların eline geçmesidir. Syennesis14, Akhamenid Ġmparatorluğu‟na direnmeyi göze alamadığından, Persleri destekleyip, bir nevi Kyros‟a itaat etmek zorunda kalmıĢtır. Bu desteğin sonucu olarak ta Anadolu‟da Lidya Krallığı‟nın yanında bağımsız bir Syennesis krallığı oluĢmuĢtur. Xenophon‟a göre Lidya Krallığı‟nın yıkılmasından kısa bir süre sonra Kilikya kralı Akhamenid üstünlüğünü tamamen kabul etmiĢtir. Ancak bu bilgi pek mümkün görünmemektedir. Çünkü, yaklaĢık olarak ĠÖ 545‟te Karia ayaklanmasının bozgununda Kilikya, kendi isteğiyle Kyros‟un yanında yer almayı tercih etmiĢtir. Kilikya Kralı, Sardes‟in fethinden sonra, vergi ödemeye baĢlanmasıyla Akhamenid üstünlüğünü kabul etmiĢtir15. Esasında krallık, bu durum sonucunda tam anlamıyla olmasa da bağımsızlığını kaybetmiĢtir. Sonuç olarak Kilikya Krallığı‟na özel bir durum ortaya çıkmıĢtır16. Krallık, Kyros‟un ordusuna lojistik destek sağlayan bir pozisyona sahiptir. Xenophon, Kıbrıslıların, Paphlagonialıların ve Kilikyalıların vergi ödemeleri yaptığından bahseder. Böylece Akhamenid ordusunun ihtiyaçları için kaynak elde edilmiĢ olurdu17. Kyros‟un krallığı sırasında bölgede koruma amacıyla konuĢlandırılmıĢ Pers süvarileri vardı. Bu süvarilerinde ücretleri ve her türlü ihtiyaçları Syennesis tarafından sağlanıyordu. Bölge, Darius ve Kyros‟un egemenliği altında muhtemelen oldukça rahat ve çok iyi Ģartlara sahipti. (Bkz. Harita 3) Kıbrıslı prensler diğer müttefikleri Samos‟lu Polycrates ile Ġonialılara karĢı, Fenikeliler ise Mısır‟a karĢı etkili olmuĢlardır. Herodotos‟a göre, Pers savaĢları sebebiyle Kilikyalılar 100 Trireme göndermiĢlerdi. Belki onlara Fenikeliler veya Kıbrıslılar dahil edilmiĢti18. Buradan hareketle, Kilikyalıların bu

14 Syennesis‟ten ilk kez Herodotos bahseder. Daha sonraki Grek yazarlarında Kilikya kralı Syennesis karĢımıza çıkmaktadır. ĠÖ 500 civarında, Ionia isyanı zamanında, Syennesis krallığı olarak adlandırılmıĢtır. Syennesis Pixodarus‟un babası, Mousolos‟un oğludur. Oromedon‟un oğlu olan Syennesis ile bu Syennesis‟in aynı olup olmadığı konusu kesin olarak belli değildir. Herodotos, Oromedon oğlu Syennesis‟ten büyük Pers savaĢları sırasında bahseder. Syennesis‟in ölümünden sonra, muhtemelen onun yerini Halikarnassoslu Xeinagoras aldı. O zamandan 401 yılına kadar Kilikya kralı hakkında pek fazla bilgiye sahip değiliz. Bu tarihte Genç Kyros Kilikya krallığından ve kralından bahseder. Ayrıca, Syennesis adıyla Akhamenid imparatorluğunun oluĢmasından sonra çeĢitli vesilelerle klasik kaynaklarda karĢılaĢıyoruz. Farklı Syennesis‟ler bu kaynaklarda, 401‟e kadar Kilikya‟nın Basileus‟u veya Hyparchos‟u olarak adlandırıldı: Herodot. V. 118, VII. 98, IX. 107; Xenophon, Anabasis: 1. 1. 12- 27; Diodoros, XIV. 20; Ctesias, Persika: 563. 15 Erzen, 1940: 97. 16 Erzen, 1940: 97; Desideri ve Jasink, 1990: 178. 17 Erzen, 1940: 97. 18 Erzen, 1940: 98.

60

sıralarda büyük bir ticari filoya sahip oldukları söylenebilir19. Herodotos ve Xenophon tarafından anlatıldığı gibi merkezi Tarsus olan bir Syennesis krallığı vardı20. Xenophon bölgeyi iyi hatırlıyordu. O, Kilikya Kraliçesi Epyaxa ve Kral Syennesis ile görüĢmüĢtü. Ayrıca Tarsus‟ta onların sarayını da görmüĢtü21. ĠÖ 5. yüzyılın ortasından 4. yüzyılın baĢına kadar muhtemelen Tarsus‟ta basılan gümüĢ sikkelerde kral görülmektedir. Kilikya kralı Pers kıyafetleri içinde betimlenmiĢtir. Tüm tarihsel veriler bu olayları desteklemektedir22. Büyük kralın imparatorluğunun tamamında bulunan, kalelerde yer alan ve doğrudan onun emri altında bulunan iĢgal kuvvetlerinin Kilikya‟daki varlığı üzerine Herodotos bilgiler verir. Onun andığı atlı birlikler Kilikya Kapıları‟ndaki gibi Kilikya‟daki kalelerde bulunan iĢgal kuvvetleri olarak değil, aksine Kilikya‟daki nöbetçiler/karakollar Ģeklinde adlandırılır23. Xenophon‟dan öğrenildiği üzere Genç Kyros geldiğinde Kilikyalılar geçitleri tutar24. Kilikya, önemli stratejik konumundan dolayı bir operasyon üssü olarak kullanılırdı25. Örneğin Persler olasılıkla ĠÖ 498‟de ordusuyla birlikte Kilikya topraklarında toplanmıĢtı. Ve Fenike donanmasıyla birlikte Kıbrıs isyanını kontrol altına almak için Kilikya‟dan harekete geçtiler. Buradan hareketle Kilikyalılarda bu seferlere katılmıĢ olmalıdırlar. ĠÖ 497‟deki Kıbrıs isyanından sonra Pers donanması Ionia‟ya doğru harekete geçti. Bu hareketten önce yine Kilikya‟ya gelmiĢlerdir. Orada toplandıktan sonra Lade SavaĢı‟nda Yunanlılarla savaĢtılar26. Daha sonraki yılarda ise Perslerin batıdaki seferleri kazanmasında Kilikya önemli bir rol oynadı. Yunanistan‟a karĢı seferleri planlayan Darius oğlunu yasal olarak görevlendirmiĢti. Akhamenid ordusunun en büyük ve en önemli komutanlarından birisi olan Mardonius 492 baharında ordusuyla Kilikya‟ya doğru harekete geçti. Bu olay sonucunda Kilikya

19 Erzen, 1940: 102. 20 Erzen, 1940: 99; Desideri ve Jasink, 1990: 179. 21 Desideri ve Jasink, 1990: 179, 184. 22 Erzen, 1940: 99. 23 Erzen, 1940: 102. 24Kyros‟un ordusu Kilikya Kapıları‟ndan bölgeye girmeye çalıĢır, ancak Kilikya kralı Syennesis bu sırada Kilikya Kapıları‟nı tutar. Ancak Kilikya‟nın baĢka tehditler altında olduğu haberini alan Syennesis geçidi bırakmıĢtır. Nihayetinde Kyros herhangi bir direniĢle karĢılaĢmadan bu geçitten bölgeye girer. Buradan geçerken de Kilikyalıların geçitleri tutarken kullandıkları çadırları görür. Xenophon, Anabasis: I, II, 21- 23. 25 Erzen, 1940: 102; Desideri ve Jasink, 1990: 20; Kilikya Pedias‟ın Akhaemenid dönemi deniz üsleri, limanlar ve Akhamenid döneminde diğer bölgelerle olan deniz iliĢkileri konusunda ayrıntılı bilgi için bknz. Wallinga, 1991: 277- 281. 26 Erzen, 1940: 108.

61

donanmanın merkezi haline geldi ve de Kilikya, Akhamenid ordusu ve donanmasının toplanma yeri ve de baĢlangıç noktası oldu27. ĠÖ 490 yılının ardından Datis seferinde Darius, deniz ülkelerinin at taĢımacılığı yapmalarını ve daha sonra baharda Pers generali Datis‟in yeni orduyu toplamasını emretti. Artaphernes, baharda Kilikya kıyılarına donanmasıyla geldi. Kilikya‟da Alaia Vadisi‟nde büyük ordusuyla kamp kurdu. Bu olay Yunanistan‟a karĢı Datis seferinde Kilikya‟daki Akhamenid ordusu olgusunu doğrulamaktadır. Lade SavaĢı‟nda olduğu gibi, tüm donanmayla yani 600 trireme, deniz nakliye gemileri ile birlikte geldi28. Bu gemiler Artaphernes komutasında denize açıldı29. Bu bir tesadüf müdür bilinmez ama Akhamenid ordusu iki kez batıya karĢı seferlerde baĢlangıç noktası ve toplanma yeri olarak Kilikya‟yı seçmiĢtir30. Kilikya‟nın mükemmel konumu, Anadolu‟nun güney doğu köĢesindeki Ġssus körfeziyle, Perslerin stratejisinde çok önemli ve büyük bir rol oynadı. Burası, donanma için uygun bir toplanma alanı olması sebebiyle, onların orada kalmasına müsaade ettiler ve Kilikyalılar iyi bir ev sahipliği yaptılar31. Kilikya kıyılarındaki limanlar oldukça çekiciydi. Büyük donanmalar bile limanların yapısı gereği küçük bireysel filolarla durdurulabilirdi. Yunanistan‟a karĢı, Xerxes‟in büyük seferinden önce Akhamenid Donanması‟nın Kilikya‟da toplandığını varsayabiliriz. Kilikyalılar, Akhamenid savaĢlarında çok önemli denizciler olarak görülüyordu. Eskiden beri Kilikyalılar, gemicilik geleneğiyle ve denizle bağlantılıydılar32. Akhamenid Ġmparatorluğu‟nun deniz güçlerinin merkezinde Fenike, Kıbrıs, Kilikya kara kuvvetlerinde ise Ġran, Mezopotamya ve de Anadolu vardı33. ĠÖ 481‟de Kilikyalı Syennesis‟in oğlu Oromedon 100 savaĢ gemisiyle Akhamenidlere komutanlık etmiĢtir34. Akhamenid gemilerinin önemli bir bölümünü Kilikyalılar oluĢturmaktadır. Kilikyalılar sadece deneyimli ve yetenekli denizciler değil aynı zamanda cesur denizcilerdi. Onlar kralları Syennesis ile kahramanca savaĢıyorlardı. Herodotos‟a göre tüm gemilerdeki ekipleri Med‟ler ve Pers‟ler oluĢturuyordu35. Artemision‟da denizcilikte yetenekli Kilikya filosu kabul edildi ve bazı Kilikya gemileri Akhamenid donanmasının güvenliğini sağlama görevini üstlenmiĢti. Aeschylos Artemisia‟da Akhamenid

27 Erzen, 1940: 109; Desideri ve Jasink, 1990: 19. 28 Erzen, 1940: 109. 29 Desideri ve Jasink, 1990: 19. 30 Desideri ve Jasink 1990: 182. 31 Erzen, 1940: 109; Mellink, 1988: 227. 32 Erzen, 1940: 110. 33 Desideri ve Jasink, 1990: 185. 34 Erzen, 1940: 110; Herodot, VII, 98; Mellink, 1988: 227. 35 Erzen, 1940: 110.

62

donanmasından bahseder. ĠÖ 480 de Salamis savaĢında36 Kilikyalılarında savaĢtığını anlatır. Ayrıca Aeschylos Syennesis‟in ölümünü de anlatır ve onun kahramanca cesaretini övmüĢtür. Dolayısıyla, Syennesis hakkında güvenilir bilgiler Aeschylos‟tan gelir37. Herodotos, Xerxes zamanında Sardes‟ten geri çekilmesinden sonra olanları anlatır. Masistes kardeĢi Persli Arytyantes‟e hakaret eder ve buna öfkelenen Arytyantes Masistes‟i öldürmeyi denemiĢtir. Ancak Praxilaos‟un oğlu Xeinagoras onu engelleyerek, Masistes‟in hayatını kurtarmıĢtır. Bu olay sonucunda büyük kral ödül olarak Kilikya‟yı Xeinagoras‟a vermiĢtir. ĠÖ 449 yılında Kilikya hakkında yine bilgi ediniyoruz. Akhamenid savaĢları sırasında Atinalılar, ĠÖ 449 yılında bir yıllığına da olsa Kilikya‟yı iĢgal etmiĢler ve Soli‟yi bölgenin yönetim merkezi haline getirmiĢlerdir. Ancak bir yıl sonra yapılan Kilyos barıĢından sonra burayı Perslere‟e terk etmiĢlerdir38. Eurymedon savaĢında taraflardan birinin Kilikyalılar olup olmadığı konusunda net bir Ģey söyleyemiyoruz. Thukydides ve Callisthenes sadece Fenike gemilerinin savaĢa katıldığını anlatır. Ephorus ve Diodoros Fenikelilere ilaveten Akhamenid donanmasında Kıbrıs gemilerinin de olduğunu söyler. Kesin olmamakla birlikte, bu savaĢ için Akhamenid donanması ve ordusu Kilikya‟dan yola çıkmıĢ olmalıydı. Megabyzos‟un komutasında savaĢan Kilikyalıların ĠÖ 458 ve 456 yılları arasında Mısır ile bağlantılı oldukları olasıdır. ĠÖ 449 yılında, Artabazus komutasındaki Akhamenid donanması, Kilikya ve Fenike gemilerinden oluĢuyordu ve Kıbrıs seferinde Kimon‟la savaĢtılar. Salamis tepelerine geldiler ve Greklerle deniz savaĢı baĢladı. Persler tarafından yenilgiye uğratıldılar39. Bu seferde Kimon öldü. SavaĢ sonucunda Pers Artabazos ve Megabyzos Kıbrıs‟a tekrar hakim oldular. Bu sefer Kallias barıĢından önce Doğu Akdeniz‟de Greklerin son harekatı olarak kalmıĢtır40. Diodoros, Megabyzos‟un Akhamenid ordusuna komuta ettiğini ve 3 milyon Akhamenid askerinin Kilikya‟da toplandığını söylemiĢtir. Thukydides, deniz ve kara savaĢını anlatmıĢtır. Megabyzos ordusuyla Kıbrıs‟a Kilikya‟dan hareket etti. SavaĢtan sonra hayatta kalanlar, Kilikya‟ya geri döndüler. Genç Kyros‟un ĠÖ 401‟deki seferine kadar Kilikya hakkında antik yazarlar çok fazla bir Ģey söylemezler. Greklerin olması sebebiyle bu çağda Kilikya‟ya yabancılar geldi. Perslerden, önemli olmayan küçük anlaĢmazlıklar dolayısıyla, sadece bu bağlamda sözü edilir41.

36 O. Casabonne, hükümdarların Karia soylularıyla aile iliĢkileri olduğunu söyler. Bknz. Casabonne, 1999: 59. 37 Erzen, 1940: 111; Ünal ve Girginer, 2007: 212. 38 Ünal ve Girginer, 2007: 212. 39 Erzen, 1940: 113. 40 Desideri ve Jasink, 1990: 187. 41 Erzen, 1940: 113; Desideri ve Jasink, 1990: 184- 185.

63

Kyros babası Darius tarafından ĠÖ 408 yılında Anadolu‟ya gönderildi. Persler adına alınan vergiler nedeniyle çeĢitli bölgelerde rahatsızlıklar oluĢmaya baĢlamıĢtı. Kyros 405 yılında babasının ölüm döĢeğinde olması nedeniyle geri dönmek zorunda kaldı. Darius öldü ve Akhamenid krallığı Artaxerxes‟in eline geçti. Kyros, Sardes‟te satrapların baĢkomutanı rütbesini aldı42. ĠÖ 401 yılından sonra Genç Kyros erkek kardeĢi büyük kral II. Artaxerxes‟e karĢı harekete geçmiĢti. Kyros yapılan hazırlıklar sonucunda ordusunu topladı. Misis kentinden Phyrigya‟ya yürüdü. Aynı anda Mısırlı Tamos ve Samios komutasındaki Sparta gemileriyle iĢbirliği sonucunda onun filosuna izin verdi. O, Phyrigia içine doğru ordusuyla yürüdü ve Kaystrupedion‟a ulaĢtı. Paralı askerler Kyros‟tan üç aylık ödemelerini talep ettiler. Kyros‟ta onlara ödeme yapma sözü vermiĢti. Kilikyalı muhafızların eĢlik ettiği Kilikya Kralı Syennesis‟in karısı Epyaxa ile anlaĢma yaptı. Aspendians‟ın onlara dört ay için ödeme yapması sonucunda büyük bir miktar parayı olayda kazandırdıkları görüldü43. Daha sonraki olaylar Tarsus‟ta gerçekleĢti. Kyros‟un seferlerinin baĢarısında Syennesis‟in yardımlarının katkıda bulunduğunu düĢünmekteyiz. Dahası Syennesis, ordunun ilerlemesine ve Kyros‟un Kilikya kapılarından girmesine izin verdi44. Bu nedenle, Kyros‟un gizlice Kilikya kralına destek vereceğine dair güvence verdiği ve de onunla gizli bir anlaĢma yaptığı düĢünülebilir. KarĢılığında ise Kilikya topraklarını iade etme sözü vermiĢti. Syennesis‟in, Kyros‟a karĢı Kilikya‟nın Toroslar üzerindeki geçitlerini iĢgal etmesi büyük kralı dikkatlice desteklemesiydi. Onun davranıĢları, belirsiz bir oyun izlenimi veriyordu. Kraliçe Epyaxa, kendi koruma muhafızlarıyla devam etmeye karar verdi. Epyaxa‟nın Kyros‟a ilgisinin olduğunu söylemekte mümkündür. Kraliçe arabulucu rolü oynayarak kocasına yardım istedi. Her durumda o, Kyros ile yürümeye devam etti. Kilikya kraliçesinin Phyrigia Tyrieon‟da Kyros‟a Grek ve barbarlardan oluĢan bir ordu sunmasıyla, Kyros bu hareketin ihtiĢamına hayran kaldı. Kyros, Phyrigia yakınındaki Ġconium‟a hareket etti. Ve Lycaonia‟dan 5 günlük yürüyüĢle Lycaonia-Kapadokya sınırına geldi. Eski ordusundan geriye kalanlar ve ticaret yolundan 4 günlük yürüyüĢle Kapadokya‟nın Ģehrine geldiler. Xenophon‟a göre Thoana idi45.

42 Desideri ve Jasink, 1990: 188. 43 Erzen, 1940: 115. 44 Erzen, 1940: 116; Desideri ve Jasink, 1990: 189. 45 Erzen, 1940: 116.

64

Kyros, Kilikya‟yı iĢgal etmeyi denedi. Ġlk önce Toroslardaki Kilikya geçitlerine yürüdü. Kyros‟tan bir gün sonra, Kyros‟un meyve bahçesi olarak adlandırılan ovada kaldığını, böylece Syennesis‟in birlikleriyle bu geçitleri iĢgal ettiğini öğrendi. Xenophon‟a göre, geçitlerin zorluğu sayesinde güç kullanmak mümkün değildi46. Kilikya kapıları, tarafından bloke edilen bölge batılı akınlara karĢı adeta bir bariyer görevi görmekteydi. Kyros, aynı zamanda denizden saldırmadan bu kapıları zorlamanın imkansız olduğunu fark etti. Bu Ģekilde kral Syennesis, büyük krala bütün sadakatiyle bağlı olmasına rağmen Kyros‟un güçlerine karĢı koyamadı47. Kyros, geçitlerin bırakılması için ovada bilerek bekledi. Kilikya sahillerine donanmasını göndermesi sebebiyle ve askerlerin bir numarasıyla Epyaxa gönderilmiĢti. Kilikyalıların giriĢimleri sonucunda, Syennesis güçleri geçitleri terk etmesine yol açtı. Bu taktiğin baĢarı potansiyeli vardı. Ertesi gün Kyros‟a bir haberci geldi. Syennesis‟e dağlarda olanları bildirdi. Sonra, Menon ordusunun zaten Kilikya dağlarında olduğunu ve Ġonialı Tamos‟un Kilikya‟ya doğru gelmek üzere denize açıldığını öğrendi. Syennesis olasılıkla ilk olarak baĢkent Tarsus‟a hızlı bir Ģekilde hareket etti. Böylece Kyros‟u engellememiĢ ve de onun ordusu geçitlere ulaĢmıĢ oldu. Kyros oradan ovaya doğru indi ve uzun bir yürüyüĢten sonra (4 gün içinde) Tarsus‟un içinden geçti. Tarsus‟a vardığı zaman, Ġssus‟un arkasında kalan kıyı toplulukları Soli‟de yaĢarken onların kral Syennesis ile Tarsus‟ta yaĢayanlarla birlikte dağlardaki kalelere sığınmıĢ olduklarını öğrendi. Syennesis‟in karısı Epyaxa, 5 günde Tarsus‟a Menon‟la ulaĢtı. Kyros‟tan önce geçitler üzerine yürüdüğü sırada dağlarda iki yüz asker ölü olarak bulundu. Onların neden öldüğü kesin belli değildi. Belki Kilikyalılar tarafından soyulup öldürülmüĢ, belki ordunun arkasını kesmek için gönderilmiĢ ve tekrar yolu bulamadıkları için ölmüĢlerdi. Askerler öfkeliydi ve kraliyet kalesini ve de Ģehri yağmaladılar. Kyros, Syennesis‟in kendisine gelmesini istediği bir haber gönderdi48. Kendisine kiĢisel güvenlik garantisi verildi ve karısı tarafından ikna edilmesine kadar teslim olmadı. Tarsus‟ta, Kyros ve Syennesis arasında görüĢmeler vardı. Xenophon‟a göre, Syennesis ordusunu korumak için Kyros‟a büyük bir para ödedi. Kyros, kral için onur verici olduğu düĢünülen hediyeler verdi. Bu hediyeler: Altın kemerli bir at, bir altın kolye, bilezik, bir altın kılıç ve Pers festival kıyafeti. Ayrıca Syennesis‟e ülkesinin uzun süre yağmalanmayacağının ve eğer Kilikyalılar tesadüfen çekilirlerse çalıntı köleler için olanak

46 Erzen, 1940: 117. 47 Desideri ve Jasink, 1990: 190. 48 Erzen, 1940: 117; Desideri ve Jasink, 1990: 191.

65

sağlayacakları sözünü verdi. Xenophon‟daki detaylara göre, Syennesis‟in ihaneti, Ctesias ve Diodorus‟un açıkça anlattığı bilgilerde açık bir Ģekilde kabul edilmedi. Ctesias ve Diodorus bu konuda detaylı bilgiler verir. Burada gördüğümüz gibi, Syennesis, savaĢın sonucunun nasıl olduğunun belirsiz olması sebebiyle konumu belirtilmiĢti. Parasıyla Kyros‟u destekledi ve onun oğlunun askeri birliklerinin, Kyros‟un askeri harekatına katılmasından dolayı, büyük kraldan özür diledi. Onun sadakatine inanan diğer oğullarıyla gizlice ona karĢı güç toplamıĢtı. Güçlü bir ordunun kendisine doğru ilerlediği haberi ve kendi askerlerinin ve büyük kralın ordusu arasında bir bağlantı umudu vardı49. Ctesias‟a göre Kilikya kralı Syennesis hem Kyros hem de Artaxerxes ile savaĢtı. Nerdeyse çocuklarının ikiye bölünmesi, bölgenin içindeki duygusal karmaĢayı anlatmaktadır50. Kyros Tarsus‟ta 20 gün kaldı. Paralı askerler gibi, büyük krala karĢı sefer hakkında onların reddettiğini öğrenmiĢti. Onlar, büyük kralın ordusundan korkması sebebiyle ve geniĢ mesafelerde yürüyüĢ nedeniyle, tehlikeli görevler için ödemeleri istediler. Ayrıca geri çekilme için bir lider istedi. Bu yüzden Kyros ve Kilikyalılar tarafından engellendi. Son olarak, Kyros fazla yürüyüĢ için onları ikna etti. O zamanda Kyros, onlara yüksek ödeme sözü verdi. Sonra Kyros, Saros nehri üzerinden, Tarsus‟tan ordusuyla hareket etti. Pyramos üzerinden Kilikya Bölgesi‟nin son Ģehri olan Ġssus ġehrine kadar gittiler. Tamos‟ta Kyros komutasındaki donanmasıyla birlikte Lacedaemonianlı Pythagoras komutasındaki Peleponnes gemileri bile geldi. Ġssus‟tan itibaren, Kyros Suriye-Kilikya kapılarına kadar bir günlük yürüme uzaklığında yürüdü. Xenophon‟un tanımlamalarına göre, iki kale vardı. Birisi Kilikya tarafındaydı ve Syennesis‟in korumalarının denetimindeydi. Diğer kale Suriye bölgesinde bulunmaktadır. Büyük kralın korumalarını Suriyeliler oluĢturuyordu. Kapılar yüksek sarp kayalıklar civarındaydı. Böylece onlar aracılığıyla güç kullanmak mümkün değildi. Kyros, Suriye satrapı Abrokomas‟ın, Suriye kapılarını iĢgal ettiğine inanıyordu. Bu nedenle, her iki tarafın düĢman saldırısıyla askerleri bölünmüĢtü ve orada kara birliklerine izin verdi. Fakat onun beklentilerine karĢı kapılar serbestti. Abrokomas‟ın bir ordusu vardı. Diodorus tarafından 300000 kiĢilik fantastik bir ordu olarak tanımlanmıĢtı. Büyük kral zamanında, Kyros Kilikya içinde ordusuyla kamp yaptığını anladı51. Böylece, Kyros Myriandos‟a kadar serbestçe hareket etmeye devam etti. Onlar, 7 gün dinlendikten sonra, Euphrates‟i geçmek için Suriye Baylan‟a kadar yürüdüler. Kilikya‟da sonraki yıllarda meydana gelen olaylar hakkında hiçbir Ģey bilmiyoruz. Tarihçilerin genel

49 Erzen, 1940: 118. 50 Desideri ve Jasink, 1990: 192. 51 Erzen, 1940: 119.

66

olarak kabul ettiğine göre bu olay Syennesis‟in ihaneti yüzünden Cunaxa savaĢından hemen sonra gerçekleĢti. Kyros, Syennesis‟in liderliğinde rahatladı ve Kilikya‟nın durumunda değiĢiklik yapıldı ve haklı olarak Pers satraplığına dönüĢtürülmüĢtür. Daha sonra, Kilikyalı Syennesis sadece Pers Satraplığı olarak görünmektedir. Kilikya tarihinin Satraplık Dönemi hakkında çok az bilgi vardır. ĠÖ 4. yüzyılın ilk yılları hakkında inandırıcı bilgi elde edilemez. Bu son olayda Pers satrapının isminin speküle edildiğini görmekteyiz. Daha sonraki sikkeler tarafından satrap isimleri önerilmektedir. Bu öneriler, Kilikya devletinin Akhamenid satraplığına dönüĢtürülmesinin sonucuydu. ĠÖ 398 yılında, ilk kez Kipros‟u görüyoruz. Ve Kilikya‟da ordusu ve Akhamenid donanması Sparta‟ya karĢı savaĢ için yoğunlaĢtı. Bu savaĢta Conon tarafından Perslerin 10 savaĢ gemisine komutanlık ettiler52. ĠÖ 396‟da 10 gemi Akhamenidlerin 90 gemisine katıldı. Conon komutanlığında Rodos 80 gemiyle katılmıĢtı53. Bu zamanda Conon bütün Akhamenid donanmasına komuta ediyordu. Bu yıllardan Mazaeus dönemine kadar, edebi olarak Akhamenid satraplığı hakkında veya Kilikya satraplığı hakkında çok fazla bilgi yoktur54. ĠÖ 386 zamanındaki tarihsel olaylar çok azdır. Kilikya sikkeleri, Kilikyalı satraplar olarak Tiribazos, Pharnabazos ve Datames, hakkında bilgi verir. Antalcidas barıĢından sonra, Tiribazos ve Orontes, Abrokomas gibi Tithraustes ve Pharnabazos da Mısır‟da büyük krala karĢı isyan etmiĢtir. Kıbrıslı Eugoras‟a karĢı yapılan hareketler büyük krala karĢıda yapıldı. Genel olarak atanan Tiribazos askerlerin ücretini ödedi. Aynı zamanda Tiribazos tüm Akhamenid donanmasının lideriydi. Orontes kara ordusunun Eugoras gibi Kilikya kıyıları, Kilikya kıyı kentleri ve Fenike kıyılarına doğru yayılan güçlerin ve barıĢın tanımlanmasıydı. Perslerin hala tehdit olarak görülmesi sebebiyle büyük kral için harcamalar yapıldı. SavaĢ hazırlıklarının tamamlanmasından sonra Ġonialı Orontes ve Tiribazos, Kilikya‟ya ĠÖ 382‟de Kıbrıs‟tan gelmiĢlerdir55. Eugoras, gıda maddesi taĢıyan nakliye gemilerinin Akhamenid saldırılarına uğramasına izin verdi. Böylece adaya tahılın ulaĢmasını engelliyorlardı. Sonuç olarak, kıtlık baĢladı ve Persler arasında bir isyan patlak verdi. Ġsyan generaller tarafından bastırıldı. Ancak donanmanın tümünün Kilikya‟ya dönmesiyle, önemli bir miktarda tahılı Kıbrıs‟a taĢıdı. Böylece artık bir gıda bolluğu vardı. Kition deniz savaĢında Eugoras‟ın

52 Erzen, 1940: 120. 53 Desideri ve Jasink, 1990: 193. 54 Erzen, 1940: 120. 55 Erzen, 1940: 121; Tuplin, 1996: 10.

67

donanmasını yenmeyi baĢardı. Diodorus‟a göre Tiribazos deniz savaĢından sonra, büyük kralın bu zaferinin anlatılmasıyla Kilikya‟ya gitmiĢ olmalıydı. Büyük kralın devam eden savaĢta malzeme isteği vardı. Eugoras gibi, Salamis‟te Persler tarafından tuzağa düĢürüldü. Ve o, Mısır kralına yardım sağlamak için harekata kalkıĢtı. Ancak bunda baĢarılı olamadı. Kıbrıs‟taki tüm Akhamenid ordusunun komutanı olan Tiribazos‟dan barıĢ istedi. Bu son iddialar sebebiyle Eugoras adeta ona köle olmuĢtu. BarıĢ görüĢmeleri baĢarısızdı ve Eugoras kendini savunmak için savaĢa devam etmeye karar verdi. Sonuç olarak, Orontes büyük krala olanları Ģikayet etti. Eugoras‟a karĢı yavaĢ hareket eden Tiribazos sanık olarak gizli planlar yapmakla suçlandı. Dolayısıyla büyük kral Orontes‟e Tiribazos‟u tutuklamayı emretti. Tiribazos‟u, hükümdarlığına gönderdi. Orontes en yüksek komutanlığa getirildi. ĠÖ 380‟deki barıĢtan sonra Tiribazos ve Eugoras‟ın serbest kalmaları sağlandı. Daha sonraki yıllarda Tiribazos‟un siyasi faaliyetleri hakkında hiçbir doğru bilgiye sahip değiliz. Ancak Kilikya‟nın onun egemenliği altında olduğunu söyleyebiliriz56. Kilikya‟da Pharnabazos‟un iĢi ve makamı hakkında kesin bir Ģey bilmiyoruz. Büyük kral savaĢın sonunda, Eugoras‟a karĢı olduğu gibi, ikinci kez Mısır‟a karĢı yürümeye karar verdi. Bu sefer için gerekli hazırlıklar yapıldı ve komutan olarak da Pharnabazos atandı. Kilikya sikkelerine baktığımızda, Pharnabazos Kilikya‟da ĠÖ 379- 374‟e kadar oturmuĢ gibi görünmektedir. Ve satraplık güçlerini kullanmıĢtır. Bu fikirler, Kilikya sikkelerinde onun isminin görünmesindeki gerçek gibi görünmektedir. Datames‟in sikkeleri Pharnabazos‟un sikkelerinin orijinaliyle neredeyse aynıdır57. Datames‟in Karialı Kamisares‟in oğlu olduğu sanılmaktadır. Hem Kamisares hem Datames Ġranlı ismidir. Onlar PersleĢmiĢ Karia ailesine mensup olmalıdırlar. O, II. Artaxerxes‟in saray muhafızı olarak kariyerine baĢladı. Ve askerlikte terfi etmeyi baĢardı58. Onun üstün askeri baĢarılarından dolayı, büyük kral Mısırlılara karĢı seferin komutanı olarak Datames‟i atamıĢtı. Bu belki de hemen Paphlagonia yenilgisinden sonra oldu59. Çünkü Datames Pharnabazos‟un 373‟te Mısır‟ı geri alamaması nedeniyle onun yerine geçmiĢti60. Datames selefi gibi, Filistin‟deki Ake‟de büyük bir güç toplamak için Kilikya ve Tarsus‟u askeri toplanma merkezi olarak kullandı. Ake‟de (ĠÖ 371/0) hazırlıklar tamamlanırken, Cataonialı Aspis tarafından krala karĢı isyan baĢlatıldı. Kilikya‟nın kuzey ve

56 Erzen, 1940: 122; Tuplin, 1996: 11; Ünal ve Girginer, 2007: 213- 214. 57 Erzen, 1940: 123. 58 Bing, 1998: 44; Moysey, 1986: 24. 59 Erzen, 1940: 124. 60 Erzen, 1940: 124; Moysey, 1986: 24.

68

Kapadokya‟nın güney topraklarında isyan patlak verdi. Kral isyanı bastırmak amacıyla Datames‟in gemileriyle geri dönmesini emretti. Bu arada kral fikrini değiĢtirdi. Datames‟e emrini iptal ettiğini bildirdi. Fakat Datames‟in isyanı hızlıca bastırdığını duyunca memnun oldu. Bu operasyonun hızıyla Akhamenid sülalesinden olmayan birisi sarayda güven kazandı. Ve hızla yükselmeye baĢladı. Fakat sarayda ona karĢı husumet oluĢmaya baĢlamıĢtı61. Bu olaylar sonucunda, Datames bu baĢarılarından dolayı Mısır‟a karĢı ordunun komutanı olarak büyük kral tarafından tekrar atanmasına rağmen saray entrikaları sonucunda komutanlığı kaybetti62. Nepos bize, Datames‟in Mısır seferi eğer baĢarısız olursa büyük bir tehlikenin olduğunu kral hazinesini elinde tutan arkadaĢlarından gelen mektupla uyarıldığını anlatır. Datames‟e mektubun ulaĢmasından sonra, Datames Ake‟ye döndü. Ve daha sonra, Datames Paphlagonia ve Kapadokya‟yı kontrol altına almak ve kuzeye doğru yürümek için Kilikya‟ya geldi. Ve krala isyan63 etmeye karar verdi. Böylece Ġran ile Anadolu‟nun diğer satraplıklarının kara yollarını kesecekti. Nepos, Datames‟in sonradan Ariobarzanes‟le gizli bir anlaĢma yaptığını söyler. Ariobarzanes‟in ĠÖ 366 yılının baĢında krala açıkça isyan ettiğini biliyoruz. Gizli anlaĢma ĠÖ 367/6 tarihinde yapılmıĢ olabilir. Ġzin verilen zamanda, Datames Kapadokya ve Paphlagonya‟yı fethetti. Ġsyanın baĢlangıç tarihi olarak ĠÖ 369/8 tarihi ortaya çıkar. Muhtemelen, Paphlagonia‟nın bu fethi sırasında Karadeniz‟deki Sinop Datames‟in kontrolü altındaydı64. Datames ve Pharnabazos sikkelerinin basılması olasılıkla seferleri finanse etmek için uygulanan bir sistemdi. Kilikya satraplıklarından bu dönemden kalanlardır. Akhamenid generallerin düĢüncesinde baĢlangıç noktası olarak Kilikya görünür. Ve Kilikya Ģehirlerinin ordunun maaĢlarını ödemek için sikke basması gerekirdi. Diodorus satrap isyanı hakkında bilgi verir ve Anadolu‟nun kıyısında oturanların yani Kilikyalıların isyana katıldığını söyler. Olasılıkla, Mazaeus satrap isyanındaki bozgunundan sonra (ĠÖ 361) Kilikya satrapı olmuĢtur. ĠÖ 351‟de Kilikya‟nın satrapı olarak Belesys ile birlikte yer aldı. Fenikeli isyankarlara karĢı Suriyeli satrap, bu giriĢim için muhtemelen büyük kraldan emir almıĢtı. Bu sefer, baĢarılı olmadı ve hem Sidon kralı Tenes hem de Grek generalleri tarafından geri püskürtüldü65. ĠÖ 344‟te, Muhtemelen Belesys‟in yer değiĢtirmesinden sonra Kilikya ve Suriye‟yi Euphrates civarında yerleĢtirilenler idare etti. Mazaeus‟un veya Arsames‟in hala III. Darius emrinde Kilikya yönetimini idare edip etmediği belli değildir. Diğer taraftan,

61 Moysey, 1986: 24. 62 Erzen, 1940: 124; Moysey, 1986: 24. 63 Datames‟in krala karĢı isyanıyla ilgili olarak detaylı bilgi için bknz. Bing, 1998: 45- 52. 64 Moysey, 1986: 25. 65 Erzen, 1940: 125.

69

Mazaeus‟un Ġskender‟in fethine kadar Suriye satrapı olduğunu düĢünenlerde vardı. III. Darius‟a önemli yardımları olması sebebiyle ona önemli görevler emanet edilmiĢtir. Onun, Kilikya satraplığından mahrum edilmesinde baĢlangıçta hiçbir neden yoktur. Diodorus Arsames‟ten Kilikya satrapı olarak bahseder. Arsames‟in Kilikya satrapı olarak anlatılmasını ve tarihi değerinin inkar edilmesi merak konusudur. Ġssus‟un düĢmesi ve Granikos‟ta savaĢan Arsames önemlidir. Kilikya satrapı Arsames doğrudan III. Darius‟un emrindeydi. Olasılıkla 333‟te Suriye ve Kilikya‟yı yöneten 2 satrap vardı. Curtius ve Arrianos Arsames‟i ya Tarsus‟un komutanı ya da Kilikya satrapı olarak anlatır. Büyük kralın Kilikya‟daki garnizon birliklerinin komutanı da olabilirdi66. Büyük Ġskender‟in iĢgali sırasında büyük kral Tarsus‟tan niçin kaçtı. Bu olaylarda ve bu yılda Arsames‟ten bahsediliyordu. Diğer Pers generallerinden bahsedilmedi. Artabazos oğlu ĠÖ 330‟da Ġskender‟e gitti. ĠÖ 333‟te Granikos savaĢında, Tarsus‟ta Memnon‟la Arsames‟i Curtius hesaba katar. Bu da, Kilikya‟nın resmi satrabı Arsames hakkında, Arrianos‟tan bildiğimiz iki detay vardır. Arsames Arrianos‟un dolaylı olarak kanıtladığı satraptır. Diodorus tarafından anlatılanlara göre, Mazaeus‟dan Kilikya satrapı olarak doğrudan bahsedilmedi. Ayrıca Mazaeus, Ġssus savaĢında ortaya çıkmıĢ olmalıdır veya diğer taraftan o zamanda o gerçekten Kilikya satrapı olabilirdi67. Arsames ĠÖ 334‟te Granikos savaĢında Akhamenid süvarilerinin lideriydi. Ve ordunun sol kanadında savaĢtılar. ĠÖ 333 yılında Ġskender tarafından iĢgal edilen Tarsus‟ta, Arsames Ġskender tarafına geçmiĢti. Birçok tarihçiye göre Darius emrindeki Mazaeus artık Kilikya satrapı değildi68. Arsames halefi olarak görevlendirildi. ĠÖ 334 yılında Granikos savaĢında kendi süvarileriyle sol kanatta Perslerin Kilikya satrapı olarak savaĢtı. ĠÖ 333‟te Büyük Ġskender zamanında, Arsames‟in Tarsus‟ta olduğu bir zamanda ordusuyla Kilikya‟dan Kapadokya‟ya yürüdü. Bu birliklerin Toros geçitlerini iĢgal etme planlarının çalıĢtırılmasına olanak sağlardı. Ġskender‟in bu geçitleri iĢgal ettiğini gördük ve Kyros‟un kampı denilen alana geldi. Bu geçitler, kolayca az bir güçle fethedilmesine rağmen, Büyük Ġskender‟in Kilikya birliklerini sol tarafa gönderdi. Ġskender mücadele olmadan Kilikya kapılarını geçti ve Kilikya‟nın içine doğru gitti69. Arsames‟in Tarsus‟u boĢaltmaya karar verdiğini öğrendi. Ġskender geçiĢ hakkında öğrendikleriyle Torosları geçti. Ve Ġskender onun süvarilerini hızlı bir yürüyüĢle yakalamak için Tarsus‟a doğru hızlıca hareket etti.

66 Erzen, 1940: 126. 67 Erzen, 1940: 127. 68 Erzen, 1940: 125. 69 Erzen, 1940: 129; Desideri ve Jasink, 1990: 199.

70

Arsames, Ġskender‟in hızlıca yürüdüğünü öğrendiğinde, Suriye‟ye büyük kralın yanına kaçtı. Böylece, Tarsus direniĢ olmadan Ġskender‟in eline geçti70. Ġskender bir hastalık nedeniyle Tarsus‟ta kaldı. Ġskender iyileĢmesinden sonra, Darius‟un ordusuyla Tarsus‟a birkaç günlük mesafede olduğunu öğrendi. Ve Paremenion‟un piyade birlikleriyle ve süvarilerle Suriye- Kilikya kapılarına doğru hareket etti. Darius‟un onlardan önce bu kapıları iĢgal etmesi sebebiyle onlar uzun yoldan gittiler. Daha sonra Ġskender, Tarsus‟tan ‟ye ve Soli‟ye doğru hızlı bir Ģekilde yürüdü. Kentte seçkin bir nüfus vardı. 200 talent gümüĢ miktarı sebebiyle onlar Perslerle birlikte bir Ģeyler yapma giriĢiminde bulundular. Bazı okçular, buradan Makedon piyadelerini aldılar. Tüm Agrianern‟in yağmalanmasına karĢı Dağlık Kilikya‟dan ayrıldılar. Bu olay, birkaç gün içinde itaati getirdi. Daha sonra tekrar Soli‟ye döndü. Soli‟de kurtulduğu için teĢekkür amacıyla Asklepios‟a kurban kesti ve ordusuyla beraber kutsal bir tören düzenledi. Daha sonra, Soli‟den hızlı bir Ģekilde Tarsus‟a geldi. Pyramos nehriyle Alaia ovasına Philotas komutasındaki süvarileri gönderdi. Mallos‟tan sonra oradan Magarsos‟a kraliyet süvarileri ve piyade birlikleriyle yürüdü. Kahraman Amphilochus‟u onurlandırdılar. Ayrıca orada bazı isyanları bastırdılar. Mallos‟ta Ġskender Darius ordusundan mesaj aldı. Suriye‟deki Sochoi kentinde, Suriye geçitlerinden 2 gün uzaklığındaydılar. Bu haber ile Ġskender, Darius‟a karĢı oradan hızlıca hareket etti. Ve Ġssus‟a doğru yürüdü. Geçitlerden geçtiler. Ve Myriandos kenti yakınlarında konakladılar. Bu arada, Darius kuzey Suriye‟den Amanos dağları ve Amanos geçitleri olarak adlandırılan bölgeye geliyordu. Daha sonra Büyük Ġskender‟in arkasına geldi ve Ġssus Ģehrine kadar yürüdü. Ġskender sürpriz haberi duyduğu zaman, haberin doğruluğunu teyit etmek için izcilerini hemen gönderdi. Birliklerini ise sahil geçiĢine gönderdi. Sonra dinlenen birlikleriyle, ertesi gün karĢı yürüyüĢe geçti. Darius, Ġssus‟un güneyinde Pinaros (Deli çay) nehrinde Ġskender‟i bekliyordu. Ġssus‟ta III. Darius ile Ġskender savaĢtılar. Akhamenid kralı ordusuyla birlikte ağır bir yenilgiye uğradı ve kaçtı. Birçok Pers generali savaĢta öldü. Onların arasında Kilikya‟nın Pers satrapı Arsames‟te vardı71. Darius‟un, yıkıcı kuĢatılmasıyla Ġskender Kilikya‟daki Pers egemenliğine son verdi. O zafer sonucunda yeni bir hakimiyet kuruldu. SavaĢtan sonra Büyük Ġskender tarafından, kraliyet muhafızı Nicanor oğlu Balakros, Kilikya satrapı olarak atandı72.

70Erzen, 1940: 129; Ünal ve Girginer, 2007: 215. 71 Erzen, 1940: 130; Desideri ve Jasink, 1990: 200; Casabonne, 2004: 224- 225. 72 Erzen, 1940: 130; Casabonne, 2004: 226; Ünal ve Girginer, 2007: 214- 217.

71

4. KĠLĠKYA’DA AKHAMENĠD DÖNEM ÖNCESĠNDE SERAMĠK ve EGE COĞRAFYASIYLA OLAN SERAMĠK ĠLĠġKĠSĠ Kilikya, Akdeniz boyunca uzanan kıyıları nedeniyle Doğuda gerçekleĢtirilen kolonizasyon ve ticari faaliyetler sırasında önemli bir konuma sahiptir. Bu özelliklere, bölgenin Anadolu‟yu Mezopotamya‟ya bağlayan önemli karayolu geçitleri de eklenmelidir. Kilikya‟nın jeopolitik konumu yanında, madenleri, ormanları ve tarım alanları ise antik çağın ekonomisi için büyük önem taĢıyan diğer faktörlerdir. Böylesine özelliklere sahip bölge hiç Ģüphesiz birçok topluluğun ilgisini çekmiĢtir. Bu topluluklar doğuda Asurlular, Fenikeliler, ve Persler, batıda Grekler daha doğrusu Ege Adaları ve Batı Anadolu kıyı kentlerindeki halklardır73. Kilikya‟nın Grek dünyasıyla kurulan iliĢkilerin ilk olarak ĠÖ 12. yüzyılda baĢladığı bilinmektedir. Ve bu durum kendi kökenlerini geçmiĢe bağlayan bazı Grek entelektüelleri tarafından ĠÖ 2. yüzyılda bile vurgulanmıĢtır. Bugün doğruluğu Ģüpheli olsa da yakın bir zamana dek kabul edilen görüĢlere göre, ĠÖ 2. bin sonunda Grekçe konuĢan bir toplumun Kilikya‟ya yerleĢmiĢ olduğu önerilmiĢtir74. Pamphilya sınırından baĢlayan Kilikya‟nın batı kısmı, Tracheia bölümü, ĠÖ 13- 6. yüzyıllar arasına iliĢkin birçok boĢluk taĢımaktadır. Buna karĢın önemli stratejik konumu ve verimli bir ovaya sahip olan Kilikya Pedias‟tan bölümün batısında yer alan Mersin ve Tarsus antik yerleĢimlerinden önemli bilgiler sağlanmaktadır. Her iki yerleĢimde ulaĢılan sonuçlar birbirine oldukça yakındır. Tarsus ve Mersin‟de ortaya çıkarılan mimari ve seramik buluntular son Bronz Çağı‟ndaki Hitit egemenliğine iĢaret etmektedir. Kilikya ovasını idare eden bu kiĢilerin kültürel açıdan Hitit Ġmparatorluğu‟nun üyesi oldukları açıktır. Bu stratejik noktada kazılar ile ortaya çıkarılan savunma duvarları, bir yerleĢim kurmak amacı taĢıyan Mykenler‟i engellemek amacı ile inĢa ettirilmiĢ olabilir75. Kilikya bölgesinde ortaya çıkarılan Myken seramikleri nicelik yönünden Batı Anadolu‟dan çok daha az miktardadır76. Kazanlı‟daki Geç Helladik II A (1580- 1380) dönemine tarihlenen bir iki parça Kilikya‟daki en erken Myken seramiğidir. Geç Helladik III A-B Kilisetepe‟de77 Mersin-Yumuktepe78 ve Kazanlı‟da79 tespit edilmiĢtir. Yine nadir olarak

73 Arslan, 2001: 1. 74 Salmeri, 2003: 266; Boardman, 1999: 35- 36. 75 Hanfmann, 1948: 138; Yağcı, 2001: 162. 76 Kozal, 2003: 68. 77 Postgate ve Baker, 1995: 176- 177; Kozal, 2003: 68. 78 Garstang, 1953: 253- 259; Kozal, 2003: 68. 79 Kozal, 2003: 68.

72

Geç Helladik III B (1340- 1190) dönemi örneklerinin varlığına rağmen en büyük grubu Geç Helladik III C dönemine tarihlenen seramikler oluĢturur80. Sondaj ve kazılarla Geç Bronz Çağı ve/ya da Erken Demir Çağı özelliği gösteren 8 yerleĢim yeri tespit edilmiĢtir. Bunlar, Gözlükule/Tarsus, Yumuktepe/Mersin, Soli, Kazanlı, Sirkeli, Kinethöyük, Kilisetepe ve ‟dir. Sirkeli‟deki stratigrafik dizi çok açık değildir. Soli‟dekiler ise oldukça yenidir. Kazanlı buluntuları 1930‟larda yapılan az sayıdaki sondajla tespit edilmiĢtir, günümüzde de doğru bir stratigrafi belirlenebileceği Ģüphelidir, son olarak Domuztepe Erken Demir Çağı (ĠÖ 10.yy) yerleĢimi buluntuları ise yayınlanmamıĢtır. Bu nedenden ötürü sadece 4 yerleĢim yeri; Gözlükule/Tarsus, Yumuktepe/Mersin, Kinethöyük, Kilisetepe üzerine konuĢulabilir81. Hanfmann‟ın yaptığı araĢtırmalarda Mersin‟in batısından itibaren Rhodos‟a kadar uzanan hat boyunca Myken seramiğine rastlanmamıĢtır82. Bunun nedeni Pamphilya ve Kilikya Tracheia‟nın kıyı kesiminin Egeli tüccarlar için bu dönemde belirli bir çekiciliğe sahip olmaması olabilir. Bunun yanında Ovalık Kilikya‟nın Hititler yönetimi altında, dikkatli bir Ģekilde korunuyor olması, Mykenlerin bu bölümde bir yerleĢim yeri kurmalarını engellemiĢ olabilir83. Ancak Mykenler‟in Kilikya‟nın hemen karĢısında yer alan Kıbrıs‟ta bu zamana kadar çoktan yerleĢik düzene geçtikleri, Suriye ve Filistin ile de yoğun bir ticaret iliĢkisi sürdürdükleri bilinmektedir. Bunun en açık kanıtı bölgede bulunan ithal Myken seramikleri ve yerli üretim taklitlerdir84. Kozal‟a göre, Geç Helladik III C Myken seramiği Anadolu‟ya Kıbrıs ya da Kilikya Kapıları ve Kilikya yoluyla Kuzey Suriye‟den gelmiĢ olmalıdır85. Buna karĢın Salmeri, Strabon‟un Kilikya halkı için oluĢturduğu tablonun bölgede ortaya çıkarılan Myken ve Myken tipi seramikler ile desteklenebileceğini ve ĠÖ 12. yüzyılda bu kapların Mykenler tarafından bölgeye getirilmiĢ olabileceğini belirtmiĢtir86. Suriye, Fenike ve Minos örneklerinin Mykenae‟ye ve Myken vazolarının da Suriye, Filistin ve Mısır‟a götürüldüğü en önemli deniz rotası, Küçük Asya‟nın güney kıyısının büyük bölümünün çevresini takip eden rotadır. Bu nedenle Jean, Kilikya‟da bulunan ĠÖ 14. ve 13. yüzyıllara tarihlenen Myken seramiklerinin Kıbrıs‟taki Myken yerleĢimcilerinin kısıtlı ve günlük ticaretiyle ilgili olabileceğini ifade etmiĢtir. Bununla birlikte Mykenler‟in bu dönemde,

80 Arslan, 2001: 2; Arslan, 2010: 14- 15. 81 Jean, 2003: 80. 82 Hanfmann, 1948: 139. 83 Jean, 1999: 39. 84 Hanfmann, 1948: 139. 85 Kozal, 2003: 70. 86 Salmeri, 2003: 268.

73

Küçük Asya‟nın güneyinde yer alan yerleĢimler hakkında bilgi toplamaktan da geri kalmadıkları görülmektedir. Ancak yine de ĠÖ 1200 civarında istilacı bir toplumun Mersin‟de ve Tarsus‟taki varlığı hem tarihsel hem de arkeolojik kanıtlar ıĢığında bilinmektedir87. Kilikya Demir Çağı ĠÖ 1100- 525 tarihleri arasındaki zaman dilimini kapsamaktadır. Tarsus kronolojisi esas alınarak Erken Demir Çağı (ĠÖ 1100- 850), Orta Demir Çağı (ĠÖ 850- 700) ve Geç Demir Çağı (ĠÖ 725- 525) olmak üzere üç evreye ayrılmıĢtır88. Demir Çağı‟nın baĢlarında, bölgeye büyük göç hareketlerinin olduğunu söylemek mümkün değildir89. Bu nedenle Erken Demir Çağı Kilikya seramiğinde bir değiĢim ve kesinti söz konusu değildir. Bronz Çağı ve Demir Çağı‟nda, Geç Hitit, Luwi, Danuna, Hurri, Fenike ve Suriye halklarından oluĢan karıĢık bir topluluğun Kilikya Bölgesi‟nde iskanı söz konusudur. Kilikya kentlerinde ele geçen ithal seramikler hem deniz hem de karayoluyla bölgeye gelmiĢtir. Ancak deniz yoluyla ithal edilen seramikler daha fazladır. Kara yoluyla bölgeye ulaĢan çömlekler Suriye limanları üzerinden özellikle Al Mina‟dan gelmiĢ olmalıdır90. Ġthal seramikler baĢta Kıbrıs olmak üzere Kyklad, Euboia, Korinth, Rhodos, Samos ve Batı Anadolu kıyı kentlerinden gelmektedir. Hanfmann‟a göre Kilikya‟ya Grek ya da Ġonia seramiği ĠÖ geç 9. yüzyıldan itibaren gelmeye baĢlamıĢtır91. Dayanağı ise Kyklad kökenli skyphoslardır. Bu skyphosların Kilikya‟daki erken Grek kapları olduğunu belirterek, Grekler ile ilk temasın ĠÖ 800‟lerden önce gerçekleĢtiğini kabul eder. Ancak Hanfmann‟ın görüĢünü desteklediği yarım konsantrik daireli skyphosların Euboia ve baĢka merkezlerde de üretildiği ortaya konmuĢtur. Bu tür seramikler Al Mina ve Kıbrıs‟ta üretilmiĢtir. Tarsus‟taki skyphosların bu merkezlerden birinde üretilmiĢ olma olasılığı yüksektir. Ayrıca Hanfmann‟ın en erken ithal Grek seramiği olarak sunduğu parçaların tarihi de tartıĢmalıdır. Nitekim, sözü edilen kapların tipolojisini hazırlayan Kearsley, Kilikya‟da ele geçen yarım konsantrik daire süslü skyphosları ĠÖ 800- 750 yıllarına tarihler92. Arslan‟a göre, Kilikya‟daki ithal seramik buluntularından iyi tarihlenebilen örnekler ĠÖ 8. yüzyılın ortaları ile son çeyreği arasında bölgeye ulaĢmıĢtır. Bunun yanında ithal Grek

87 Jean, 2003: 79. 88 Arslan, 2010: 101. 89 Arslan, 2010: 101; Hanfmann, 1963: 158- 159. 90 Arslan, 2010: 101; Hanfmann, 1963: 155. 91 Hanfmann, 1963: 116. 92 Arslan, 2010: 102.

74

seramiği ĠÖ 7. ve 6. yüzyıllarda daha yoğundur. Kilikya‟daki ithal seramikler, Milet, Rhodos, Samos ve Ege Adaları ile bağlantılıdır93. Kilikya‟daki ithal seramikler arasında Rhodos ve Samos kapları ilk sırada gelmektedir. Olasılıkla Kilikya ile yapılan ticari iliĢkilerde veya olası kolonizasyon hareketlerinde bu iki adadan gelenler önemli bir rol oynamıĢlardır. Ġkinci binin sonunda Kilikya‟yı ziyaret eden Mykenler‟den sonra Grekler‟in ticaret ve kolonizasyon amaçlı hareketleri 8. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Ege denizindeki topluluklar tarafından gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu hareketler ĠÖ 6. yüzyıl içlerine kadar azalarak devam etmiĢtir. Asurluların ĠÖ 7. yüzyılın sonlarında ortadan kalkmasından sonra Babilliler ĠÖ 6. yüzyılda Suriye ve Filistin kıyılarındaki Grek ticari hareketlerini Fenikelilere karĢı desteklemiĢtir. Perslerin Babil‟i ele geçirmesinden sonra da Greklerin ticari faaliyetleri desteklenerek Al Mina‟daki liman yüzyılın sonunda yeniden inĢa edilmiĢtir94. Suriye ve Filistin‟deki bu geliĢmelere karĢılık Kilikya‟da, ĠÖ 6. yüzyılın ilk yarısından itibaren, Doğu Grek günlük kullanım seramiğinde bir artıĢa karĢın ithal seramikte bir azalma söz konusudur. Hanfmann bunun Karadeniz‟de artan Ionia kolonizasyon hareketleri ile bağlantılı olabileceğini ileri sürer95. ĠÖ 7. yüzyılda Grekler‟in Anadolu‟nun güney kıyılarında da koloniler kurduğu antik yazarlarca anlatılmaktadır. Bu kentler arasında Soli, Holmoi, , Kelenderis ve Nagidos bulunmaktadır. Son yıllarda özellikle Kelenderis, Soli ve Nagidos‟ta yapılan arkeolojik kazılar, bu kentler ve kuruluĢları hakkında bir fikir ileri sürülmesine imkan vermektedir. Nagidos‟ta yapılan kazılarda hemen ana kaya üzerinden gelen ĠÖ 7. yüzyılın ikinci yarısına tarihli Ġonia kylikslerinin bulunması kentin kuruluĢ tarihi önerisini destekliyor olsa da tüm kazı sezonları sonucunda ulaĢılan seramik repertuvarı kentin bir Samos kolonisi olarak kurulduğu bilgisini desteklememektedir. Doğu Grek kentlerinin ĠÖ 7. yüzyılda ürettiği vazo formlarına rastlanmamıĢ, Kyklad ya da Korinth‟ten ithal hiçbir örnek bulunamamıĢtır. Coğrafi yakınlık nedeni ile güçlü bir Kıbrıs etkisinde kaldığı hem seramik buluntularla hem de ortaya çıkarılan figürinler yoluyla anlaĢılmıĢtır96. Kelenderis bir Samos kolonisi olarak kurulmuĢ kentlerin arasında anılmaktadır. ĠÖ 8. yüzyılın son çeyreğine tarihlenen Doğu Grek Geç Geometrik Seramikleri, kentin en erken

93 Arslan, 2010: 103. 94 Boardman, 1981: 57; Arslan, 2010: 103. 95 Arslan, 2010: 103. 96 Durukan, 2007: 48- 49.

75

buluntularıdır97. Bu noktada kuruluĢ tarihi açısından bir sorun yoktur. Bunun yanında kentte yapılan kazılar sonucunda Samos ya da Samos seramiği ile yakın iliĢkili görülen en erken parçalar ĠÖ 8. yüzyılın son çeyreğine, diğer Samos tipi parçalar ise ĠÖ 7. ve 6. yüzyıllara aittir. Samos tipi krater ve skyphosları, dinoslar, kuĢlu kotyle örnekleri, Samos tipi Ġonia kaseleri buluntu grubunun yoğun örnek içeren parçalarıdır98. Kelenderis‟in Kolonizasyon Çağı içinde bir Samos kolonisi olduğunu kanıtlayacak yeterli miktarda seramik buluntusu ortaya çıkarılmıĢtır. Ancak diğer arkeolojik verilerin eksikliği nedeniyle kesin bir yorum yapmak pek mümkün görünmemektedir. Soli buluntuları ile birlikte oldukça önemli bir yere sahiptir. Kentte yapılan kazılar sırasında diğer kentlerden farklı olarak Grek kökenli sima, çörten ve çatı kiremidi gibi mimari levha parçalarına ulaĢılması bir koloni kenti olabileceği yorumunu da kuvvetlendirmektedir. Bunun yanında yine önceki araĢtırmalarda elde edilen bir yazıt Soli‟nin dil ve kültürünün Grek özellikleri gösterdiğini de açıkça ortaya koymaktadır. Genel olarak, Kilikya‟da ve koloni kenti olabileceği düĢünülen Doğu‟daki diğer yerleĢimlerde bulunan seramik parçaları, Soli‟de de ortaya çıkarılmıĢtır. Özellikle ĠÖ 7. yüzyıl sonundan itibaren kentte aktif bir Grek etkisi görülmektedir. Ġthal seramiğin bölgeye geliĢi, burada yaĢayan bir Grek topluluğunun –tüccar, kolonist ya da asker olarak yaĢayan- varlığı ile iliĢkilendirilir. Bunun yanında Yumuktepe‟de küçük bir alanda Grek seramiğinin bulunduğu tabakada çok miktarda Rhodos-Ġonia günlük kapları, az sayıda Kıbrıs ve Korinth seramiği ve çok az miktarda Fikellura seramiğinden ibaret ithal seramik ile karĢılaĢılmıĢ ve bir ticarethane olarak yorumlanmıĢtır99. Tarsus‟ta, yine önemli miktarda Grek seramik örneklerine sahiptir. Daha önce Bing ve Boardman tarafından önerilen bir koloni kenti olabileceğine iliĢkin yorum ise kabul edilmemektedir. Bir diğer yoğun miktarda Grek seramiği bulunan yerleĢim ise Kinet Höyük‟tür. Ancak kazılar yoluyla tespit edilen Doğu Grek üslubundaki seramiklerin büyük kısmı yerel üretimdir. Bu durum Kinet Höyük‟te yaĢayan Grek kökenli bir toplumun varlığından çok, yakın Doğu ile kurulan sıkı ticaret iliĢkileri ile açıklanmaktadır. Doğudaki yerleĢmelerde ele geçen ithal seramikler genellikle kolonizasyon hareketlerine bağlanmaktadır. Ancak Ġonia seramiğinin asker ve tüccarlar tarafından doğuya taĢınması ve yerel halk tarafından kullanılmıĢ olması göz ardı edilmemelidir. Ġnsanların

97 Zoroğlu, 1993: 193- 194. 98 Arslan, 2010: 89- 90. 99 Arslan, 2010: 104.

76

günlük ihtiyaçlarından olan, çömleklerin tamamının ithal edildiğini ileri sürmek doğru değildir. Kilikya‟nın yakın komĢuları olan Fenikelilerin, Akdeniz‟deki ticari faaliyetleri ve Kilikya‟daki varlıkları nedeni ile ithal malların Kilikya‟ya taĢınmasında rol oynamıĢ olmalıdırlar. Antik Çağ‟da kıyıları takip eden denizciler yolculukları sırasında sık sık limanlarda molalar vermiĢlerdir. Fenike ve Ionialı denizciler Akdeniz‟deki seferleri sırasında, Kilikya‟nın kıyı kentlerine uğramıĢlardır. Bu molalarda bazı denizcilerin yerel halk ile iyi iliĢkiler kurarak buralara yerleĢmiĢ olmaları mümkündür. Bir baĢka ifadeyle bölgede bir Ġonia ya da Grek kolonizasyonundan söz edebilmek için elimizdeki tek veri seramiklerdir. Ancak seramiklerden yola çıkarak bir kolonizasyondan söz etmek pek mümkün görünmemektedir. Seramikler bölgeye çeĢitli Ģekillerde ulaĢmıĢ olabilirler. (Bkz. Harita 4- 5) Arslan‟a göre, Kilikya‟da Ġonia seramikleri ĠÖ 7. yüzyıl ve ĠÖ 6. yüzyılın ortalarında yoğunlaĢır ve daha sonra giderek azalır. Ġthal Grek seramiğinin azalması Ionialıların Karadeniz‟deki koloni hareketlerine ağırlık vermeleri ile iliĢkilendirilir. Ancak bölgenin ĠÖ 6. yüzyılın ortalarından sonra Pers kontrolünde olmasının da bu azalmada etkisi vardır. Kilikya krallarının diğer bölgelerin aksine Pers kralları ile çok iyi iliĢkiler kurdukları bilinmektedir. Ionia‟daki Ģehir devletlerinin Perslerle sürekli kavgaları ve Kilikya Kralları‟nın Pers yanlı tutumları, Greklerin Kilikya‟daki hareketlerini zorlaĢtırmıĢtır100.

100 Arslan, 2010: 109.

77

5. AKHAMENĠDLERĠN ĠONĠA VE ATTĠKA ĠLE ĠLĠġKĠLERĠ ĠÖ 7. yüzyılın sonlarına doğru Yakındoğu‟da Medler, Asurlular‟a karĢı Babiller ile koalisyon kurmuĢlar ve bu kurulan koalisyon sonrasında, ĠÖ 612 yılında Niniveh ve Mezopotamya‟da baĢarılar kazanmıĢlardır. ĠÖ 559- 530 yılları arasındaki yaklaĢık 30 yıllık süreçte, Kyros tarafından yönetilen Akhamenid ordusu Med, Lydia ve Neo-Babil krallıklarını ele geçirmiĢtir. Kyros bu baĢarıları neticesinde Ġran Platosu ve Asya‟daki Pers egemenliğinin bir anlamda temellerini atmıĢtır101. ĠÖ 7. yüzyıl baĢlarında Batı Anadolu‟ya baktığımızda ise, Lydia Krallığı‟nın baĢında Mermnad sülalesinin olduğunu görmekteyiz102. Lydia Krallığı oldukça verimli bir ovada yer alması ve sahip olduğu altın madeni ile kısa zamanda yükselmiĢtir. Bu yükselme neticesinde Lydia krallığı ĠÖ 6. yüzyılın baĢlarından itibaren Yunan kentleri üzerinde baĢarı sağlamaya baĢlamıĢ ve bu yüzyılın ortalarına doğru tüm Aiol, Ġon ve Karia kentlerini ele geçirerek, bu kentleri vergiye bağlamıĢtır103. Söz konusu tarihlerde Lydialıların Yunanlılar ile yakın iliĢkiler kurduğu bilinmesine rağmen, zaman zaman aralarında anlaĢmazlıkların da olduğu düĢünülmektedir104. Lydialılar Yunanlıları politik olarak kontrolleri altında tutup vergilerle güçlenmelerini engellemiĢlerdir. Ayrıca Yunanlı vatandaĢlarla kapsamlı iliĢki içinde olmalarına rağmen, tyranlığa özel bir destek vermemiĢlerdir. Bu bağlamda, Yunanlılar açısından Lydia ve Akhamenid yönetimi arasında benzerlikler olmasına rağmen, genel anlamda bir farklılık söz konusudur105.

ĠÖ 7. yüzyılda ve ĠÖ 6. yüzyılın baĢında tyranlıkla yönetilen Ġon ve Aiol kentleri, aktif olarak yer aldıkları deniz ticareti sayesinde, yeni pazarlar oluĢturmak amacıyla Troas, ve Karadeniz‟de koloniler kurmuĢlardır106. Bu koloni faaliyetlerinin sonucuyla paralel olarak, ĠÖ 6. yüzyılın ilk yarısında Anadolu kentleri zenginleĢmiĢ ve doğu ile kurdukları iliĢkilerin de etkisiyle, büyük mimari projeler uygulanmaya ve buna bağlı heykeltıraĢlık eserleri yapılmaya baĢlanmıĢtır. Söz konusu büyük mimari proje örneklerinden birisi de Ephesos Artemis Tapınağı‟dır107. Dönemin ticari pazarlarında önemli yer edinmeyi baĢarmıĢ olan Ġonia Bölgesi oldukça zenginleĢmiĢ ve kentlerin üretimleri sanayi boyutuna ulaĢmıĢtır. Ticaretteki bu baĢarı,

101 Briant, 2002: 13. 102 Herodotos I: 6- 14. 103 Herodotos I: 6- 15. 104 Herodotos I: 17,-22, 26. 105 Austin, 1994: 527 vd; Yıldızhan, 2007: 67. 106 Roebuck, 1959. 107 Star, 1975: 76- 77.

78

Ġonia‟da bilim, felsefe ve sanat alanlarında da görülmüĢ, Ġonia‟nın Altın Çağı olarak adlandırılan bu dönemdeki geliĢme, kendisini birçok alanda hissettirmiĢtir. Bu dönemde Lydia Kralları‟nın olumlu politikaları sayesinde Batı Anadolu‟daki Yunan kentleri geliĢimlerini devam ettirmiĢlerdir. Bu olumlu politikalar sonucunda Lydia Kralları‟nın bazı inĢa faaliyetlerinde Yunanlı kentlere yardım ettikleri, bunun yanı sıra, Lydia kralları‟nın Yunan Tanrıları‟na saygı gösterdikleri ve tapınaklara sunuda bulundukları, zaman zaman Apollon tapınaklarına kehanet için baĢvurdukları, antik kaynaklardan takip edilebilmektedir108. Akhamenid Dönem öncesinde, Sadyattes, Alyattes ve Kroisos‟un Lydia‟ya hükümdarlık yaptığı dönemde, Batı Anadolu Yunan kentlerinin önemli bir ekonomik güce sahip olduğunu söylemek mümkündür. ĠÖ 6. yüzyılda, Akhamenid Ġmparatorluğu‟nu kuran Kyros‟un Urartu Krallığı‟nı yıkmasıyla güç kazanması ve Lydia‟nın, Phrygya Devleti‟nin ortadan kalkmasıyla sınırlarını Kızılırmak‟a kadar geniĢletmesi bu iki ülkeyi karĢı karĢıya getirmiĢtir109.

ĠÖ 559 yılında Kyros Astyages karĢısında üstünlük kazanarak, Anshan bölgesindeki Pers ve Akhamenid topluluklarının baĢına geçerek, Maraphioi, Maspioi ve Passargadlıları yöneterek110, ĠÖ 550 yılında Pasargadai Ovası‟ndaki savaĢtan sonra Persler, Medler ve dağlık bölgede yaĢayan göçebe topluluklardan Mardoi, Sartianlar ve yerleĢik düzendeki Karmanianlılar, Panthianlılar ve Derousiailar tarafından kral olarak tanınmıĢtır111. Kyros‟un kozmopolit etnik gruplar üzerinde yükselmeye baĢlayan krallığı, Ġran yaylasından Anadolu içlerine kadar uzanan bir imparatorluk haline gelmiĢtir. Bu dönemde Anadolu‟da bütün Ġon, Aiol ve Karia kentlerini ele geçirmeyi baĢarmıĢ olan ve Mısır ve Babil ile dostluklar kuran Lydia Kralı Kyros Perslerin sürekli yayılmasından rahatsızlık duymaya baĢlamıĢtır. Bunun üzerine elçiler gönderdiği kehanet merkezlerinden almıĢ olduğu cevapları olumlu kabul ederek gerekli askeri hazırlıkları yaptıktan sonra Kapadokya‟ya ilerleyip Kızılırmağı aĢmıĢ, ‟yı ele geçirerek bu yöredeki Suriye‟lileri göç etmeye zorlamıĢtır112.

Kroisos‟un bu seferinden haberdar olan Kyros, Herodotos113 tarafından Büyük Kral Yolu olarak tanımlanan güzergâhı aĢarak Pteria civarına ulaĢmıĢtır. Bu arada Kroisos‟un

108 Herodotos, I: 14; 46; 51- 53. 109 Yıldızhan, 2007: 71. 110 Balcer, 1993b: 4. 111 Dandamaev, 1989: 13. 112 Herdotos, I: 75. 113 Herodotos, I: 52- 54.

79

hakimiyeti altında olan Ġonia kentlerini ona karĢı teĢvik etmek üzere elçiler yollamıĢtır114. Miletos dıĢındaki Ġonia kentleri bu öneriyi dikkate almamıĢlardır115. Asker sayısı bakımından sayıca daha az olduklarını gören Kroisos, Sardes‟e dönmüĢ, Mısır ve Sparta‟dan yardım istemeyi ve kıĢı savaĢa hazırlık yaparak geçirdikten sonra Perslerle savaĢmayı düĢünmüĢtür. Onun bu davranıĢını gören Kyros‟ta arkasından Sardes‟e ilerlemiĢ ve iki ordu Sardes önlerindeki ovada karĢılaĢmıĢlardır116. Kyros tarafından kuĢatma altına alınan Sardes kuĢatmanın 14. gününde, düĢmüĢ ve Kroisos yakalanmıĢtır117. Sardes‟in düĢüĢü, neredeyse Yakın Doğuda Niniveh‟in ĠÖ 612 yılındaki düĢüĢü kadar büyük bir Ģok dalgası yaratmıĢtır118.

Batı Anadolu‟ya komutanlarını gönderen Kyros Babil‟e yönelmiĢ ve burayı ele geçirdikten sonra, hemen kurmaylarını toplayarak geniĢleyen imparatorluk topraklarını yönetmek için yeni bir sistem uygulamanın gereğinden bahsederek, buna uygun atamalar yapmıĢtır119. Kyros‟un son seferi, Massagetler üzerine olmuĢ ve Massagetler Kraliçesi ile yaptığı savaĢta ölmüĢtür120.

Son Lydia Kralı Kroisos, 547/6 yılında Kyros tarafından yenildiğinde Lydia Krallığı‟nın sınırları doğuda Halys ırmağı, batıda Ege kıyılarına kadar uzanmaktaydı121. Bu krallığın da baĢkenti olan Sardes, Pers yönetimi boyunca ticari yolların üzerinde bulunmasının vermiĢ olduğu avantajlar ve stratejik uygunluğu ile Sparda satraplığının yönetim merkezi ve baĢkenti olmuĢtur. Kyros‟un bu baĢarısı Anadolu‟daki Yunanlılar için dönüm noktası olmuĢtur. Kendisine elçiler göndererek onunla anlaĢmak isteyen Aiol ve Ġonia kentlerini, daha önce Kroisos ile iĢbirliğinde bulunmamaları konusunda uyardığını hatırlatan Kyros,122 onları geri çevirmiĢtir. Bunun üzerine, Kyros‟un isteklerine boyun eğmek ve organize olarak ona karĢı direnmek seçeneklerinden ikincisini seçen Ġonia kentleri, kentlerinin etrafını surlarla

114 Herodotos, I: 76. 115 Briant, 2002: 36; Herodotos, I: 141. Ġonia kentlerinden sadece Miletos Perslilerle anlaĢma yoluna gitmiĢtir. Böylece Miletos‟lular kendilerini Pers saldırılarında hem korumuĢ hem de Kuzeydeki ve Mısırla olan ticaret ağının Persler tarafından kesintiye uğramasını engellemiĢ oluyordu. Balcer‟e göre Miletos‟un Karia ve Ionia kentleri arasında bir sınır ve aynı zamanda önemli bir liman kenti olması Persler açısından önem taĢıyor olmalıdır. Miletos‟un Perslerin yanında yer alması, aynı zamanda Ionia ve Karia kentleri arasındaki fiziksel iletiĢimin kopmasını sağlıyordu Bkz. Balcer, 1984: 98. 116 Herodotos, I: 79- 85. 117 Herodotos, I: 80- 85. 118 Briant, 2002: 36. 119 Xenephon, Kyropaidia: VIII. 6. 1- 7. 120 Herodotos, I: 124. 121 Herodotos, I: 86; Balcer 1984, 13: ; Greenewalt, 1995: 1173- 1183; Briant, 2002: 34. 122 Herodotos, I: 141, 143. Ionia kentlerinden sadece Miletos Perslilerle anlaĢma yoluna gitmiĢtir.

80

çevirerek Panionion‟da toplanmıĢ ve Sparta‟dan yardım istemiĢlerdir.123 Aiol kentleri de Ġon kentlerini takip etmiĢlerdir. Yunan tarihinde ilk defa Batı Anadolu‟daki Yunanlılar dıĢ bir güç tarafından gelen tehlikeye karĢı yüzlerini, Ege‟nin karĢı tarafında yer alan Yunanlılar‟a dönmüĢlerdir124.

Sardes‟e yerleĢtirilen ilk satrap, birçok Lydia‟lının da yönetimi altında olduğu Tabalos‟tur125. Kyros Sardes‟ten ayrılır ayrılmaz, kralın diğer savaĢlarla ilgilendiğini gören Tabalos‟un yönetimi altında bulunan Lydialı Paktyas, Lydialıları Perslere karĢı kıĢkırtarak isyana teĢvik etmiĢtir. Bunun üzerinde Kyros Mazares‟i Sardes‟e göndermiĢtir. Üzerine bir ordunun gönderildiğini duyan Patyas önce Kyme‟ye sığınmıĢ sonunda da Khios tarafından, karĢılığında Mysia Bölgesi‟ndeki Aterneos‟un alınmasıyla, Paktyas Perslere teslim edilmiĢtir126. Mazares ayaklanmanın ardından, tüm Batı Anadolu‟yu Akhamenid egemenliğine sokmak için çalıĢmalarda bulunmuĢ, ilk olarak ayaklanmaya katılan asilere karĢı sefer açmıĢtır127. Mazares‟in ölümü üzerine onun yerine Kyros‟un sağ kolu olan Harpagos geçmiĢtir. Harpagos Sardes‟e geliĢini takiben sistematik bir biçimde Ġon kentlerini kuĢatmaya baĢlamıĢtır. Harpagos‟un ilk ele geçirdiği yer Phokaia olmuĢtur. Ardından üzerine yürümüĢtür128. Ġonia‟nın ele geçirilmesinden sonra, “adalardaki Ġon‟lar da, aynı akıbete uğramaktan korkarak, Kyros‟a kendiliklerinden teslim olmuĢlardır”129. Böylece Lydia, Ġonia kentleri, Kuzey Aiolis Bölgesi ve Ġonia adalarına hükmeden Harpagos, Karia‟lılar, ‟lular ve Lykia‟lılar üzerine yürümüĢlerdir. Harpagos güneyde olduğu sırada, Kyros Oroites‟i Sardes‟e hyparchos olarak görevlendirmiĢtir130. Persepolis, Susa ve Pasargadae de çalıĢtırılmak üzere, Ġonia, Karia ve diğer bölgelerden sanatçılar Oroites zamanında yollanmıĢtır131. Batı Anadolu‟ya komutanlarını gönderen Kyros, Babil‟e yönelmiĢ ve burayı ele geçirdikten sonra, hemen kurmaylarını toplayarak geniĢleyen imparatorluk topraklarını yönetmek için yeni bir sistem uygulamanın gereğinden bahsederek, buna uygun atamalar

123 Briant, 2002: 36; Herodotos, I: 141. 124 Christopoulos, 1975: 268. 125 Herodotos, I: 153. 126 Briant, 2002: 38. 127 Herodotos, I: 161; Balcer, 1984: 103. 128 Herodotos, I: 169. 129 Herodotos, I: 169. 130 Herodotos, I: 14- 157; III, 20; Cook, 1983: 59- 60; Briant, 2002: 52; Balcer, 1984: 105. 131 Dusinberre, 1997: 34- 35; Roaf, 1983: 12.

81

yapmıĢtır132. Kyros‟un son seferi, Massagetler üzerine olmuĢ ve Massagetler Kraliçesi Tomris ile yaptığı savaĢta ölmüĢtür133.

Kyros‟un ardından yerine oğlu Kambyses geçmiĢtir. Onun imparatorluğun yönetiminde bulunduğu yıllar arasında, kayıtlarda Anadolu ile iliĢkili önemli bir olayla karĢılaĢılmamaktadır134. Xenephon‟un bahsettiği gibi “Kyros ölür ölmez, çocukları anlaĢmazlığa düĢmüĢ, eyaletler ayaklanmaya baĢlamıĢ, her Ģey kötüye gitmeye baĢlamıĢtı”135. Kambyses Mısır seferindeyken, kardeĢi ile aynı adı taĢıyan, Smerdis isimli bir Mag gerçek Smerdis‟i öldürmüĢ, bu ayaklanma haberini alan ve dönüĢ yolunda aldığı bir yara sonucunda ölen Kambyses‟in yokluğundan yararlanan Smerdis iktidarı ele geçirmiĢtir136. Tahta geçen Smerdis‟in gerçek Smerdis olmadığının anlaĢılması üzerine yedi soylu Pers tarafından düzenlenen bir darbe sonucunda, Dareios‟un baĢa geçmesiyle birlikte tahtı elinde bulunduran sülalenin de değiĢtiği görülmektedir137. Ġmparatorluk tahtını ele geçirmek için verilen bu mücadele sırasında, Ġmparatorluğun hemen her köĢesinde ayaklanmalar patlak vermiĢ, yönetim kargaĢasını değerlendiren bazı yöneticiler isyan etmiĢlerdir. Ġsyanların bastırılmasında Dareios‟a yardımı kabul etmeyerek, isyan eden yöneticilerden biri de Sardes satrabı Oroites‟tir138. Dareios, Oroites‟in Ġmparatorluğun batıdaki topraklarına yönelik bu tehtidinin farkına varmıĢ ve tahta geçer geçmez onu öldürtmüĢtür139. Ardından Otanes‟i Sparda‟ya göndermiĢtir. Otanes kısa sürede Khios, Lesbos ve Samos ile bazı Kuzey Ege adalarını Pers yönetimine dahil etmiĢtir140. Dareios, yönetiminin baĢlarında Ġmparatorluk topraklarında patlak veren pek çok ayaklanmayı bastırmak için seferler düzenlemiĢtir141. Dareios Asya‟da sürdürdüğü mücadelenin ardından, Ġonia Ġhtilali‟ni hazırlayan olayların ve Hellospontus‟taki bazı kentlerin isyanının142 baĢlangıcı olarak kabul edilen Skyth seferine çıkmıĢtır. Oroites‟in Sardes‟te öldürülmesi (ĠÖ 520) ile Dareios‟un Skyth seferi (ĠÖ 513) arasındaki süreçte, Batı Anadolu‟daki Yunan kentleri hakkında bilgimiz oldukça azdır.

132 Xenephon, Kyropaidia: VIII. 6.1- 7. 133 Herodotos, I: 124. 134Bu yıllarla ilgili olarak Ġon kentleri ile iliĢkili önemli tek olay, Mısır‟a sefer düzenleyeceğini duyduğu Kambyses‟in hem dostluğunu kazanmak hem de muhaliflerinden kurtulmak isteyen Samos tyranı Polykratesin, Kambyses‟e 40 trireme destek göndermesidir; Herodotos, III: 44. 135 Xenephon, Kyropaidia: VIII. 8. 2. 136 Herodotos, III: 61- 67. 137 Herodotos, III: 68- 80; Burn, 1984b: 94; Olmstead, 1978: 109; Balcer, 1995: 118- 9. 138 Herodotos, III: 126; Briant, 2002: 122. 139 Herodotos, III: 120- 128; Balcer, 1995: 118- 119; Briant, 2002: 122. 140 Balcer, 1995: 118- 119. 141 Burn, 1984b: 96; Briant, 2002: 114- 117. 142 Blamire, 1956: 142.

82

Herodotos‟a göre Dareios hakimiyeti altındakilere mesaj göndererek sefer için hazırlık yapılmasını istemiĢtir143. Dareios‟un bu seferinde yanında yer alan Yunanlı kentler arasında; Hellespontos ve Propontis kentlerinden; , Lampsakos, Parion, Prokennesos, Kyzikos, Byzantion, Ġonia‟dan Miletos, Khios, Samos ve Phokaia, Aiol kentelerinden ise, Kyme yer almaktadır144. Herodotos‟un Skyth seferi ile ilgili anlattıklarından anlaĢılacağı kadarıyla, Atiana‟da tyranların kovulmasının bu tarihlere rastlamasıyla, Yunan dünyasında baĢlayan köklü siyasi hareketin yansımalarının, Anadolu kentlerinde de bir monarĢi-demokrasi çatıĢmasına neden olduğu görülmektedir145. Büyük kralın prestijine zarar veren bu baĢarısız seferden146 sonra Dareios, Khersonesos‟taki üzerinden Asia‟ya geçmiĢ, bunu yaparken de Daskyleion satrabı Magabazos komutasındaki bir birliği Avrupa‟da bırakmıĢtır147. Megabazos‟un komutasındaki birlikler, Paionia‟yı ele geçirerek, Thrakia içlerine ilerleyerek, buradaki bütün kentleri büyük krala bağlamıĢlardır148. Buranın güvenliğini sağlamak için de halkın bir kısmını doğuya sürerek asimile etmiĢlerdir149. Thrakia‟nın ele geçirilmesi Persler için önemli bir olaydı. Bu bölge stratejik öneme sahip materyaller açısından oldukça zengin bir bölgeydi. Dareios Histiaios‟a, Thrakia‟da Myrkinus yakınlarında bir bölgeyi bağıĢlamıĢtı150. Histiaios‟un burada yeni bir yapılanma baĢlatması üzerine Megabazos‟un uyarısı ile Histiaios‟u kendisine danıĢman yaparak Susa‟ya götürmüĢ, bunun sonucunda boĢalan Miletos tyranlığına da Histiaios‟un damadı ve yeğeni, Aristogoras‟ı getirmiĢti151. Magabaozos‟un da Dareios‟a hatırlattığı gibi bu kent gümüĢ madenleri ve sedir ormanları açısından zengin ve çevresi Yunanlılarla diğer halklar tarafından iskan edilmiĢti. Susa‟ya dönmeden önce kardeĢi Artaphernes‟i, Sardes satrabı, Otanes‟i de Megabazos‟un yerine orduların komutanı olarak atamıĢtır. Otanes Byzantion, Kalkhedeon, Antandros ve Lamponion‟u ele geçirmiĢ, ardından da Lemnos ve Imbros adalarını almıĢtır152. Sonuç olarak, Thrakia‟nın Persler tarafından ele geçiriliĢi ne ikincil ne de geçici bir öneme sahipti. Burada kurulan garnizonlarla ve vergilendirmeyle Megabazos ve Otanes tarafından uygulanan önemli bir strateji ile karĢılaĢılmaktadır; bu yolla Batı Anadolu ile yeni ele geçirilen Avrupa‟daki

143 Herodotos, IV: 83. 144 Herodotos, IV: 138. 145 Herodotos, IV: 120- 146. 146 Briant, 2002: 143. 147 Herodotos, IV: 143. 148 Herodotos, V: 11. 149 Balcer, 1995: 157. 150 Herodotos, V: 11. 151 Herodotos, V: 30. 152 Herodotos, V: 23- 26.

83

topraklar arasındaki yol, boğazlar, kontrol altında tutulmuĢ oluyordu153. Grundy‟e göre Akhamenid politikasının o zamanki en önemli hedefi Hellespont-Makedonia kıyı yollarını kontrol altında tutmaktır154. Bu kıyı yollarının en önemli noktası Styrmidon vadisi ile bağlantının kurulduğu noktadır. Bu yol merkezi avrupadan çıkan büyük kuzey ticaret yolundan gelen bir hat olup, Thrakia‟dan gelen altın madenlerinin dağılım yollarının merkezidir. Bu önem göz önünde bulundurulduğunda, Akhamenid politikası açısından Paeonia‟lıları buradan çıkarmak, askeri bir müdahale kararını gerekli kılmıĢtır. Myrkinus‟ta Paeonia‟ya yakın olmasından ötürü, aynı stratejik-kritik konuma sahip olduğundan, Dareios‟un buranın ekonomik mal varlığını ve önemini atlamıĢ olduğuna dair Herodotos‟un imalarına inanmak imkansızdır. Aksine Paeonialıların buradan çıkarılmaları ve Myrkinus‟un bahsedilmesi Perslerin Thrakia‟nın bu bölgesinde ortak tasarıya yönelik varlıklarını kuvvetlendirmek yönünde olmuĢtur. Histiaios, Kralın yakın arkadaĢı olduğundan Dareios Myrkinus‟u bir Akhamenid yöneticiye bırakmaktan çok Histiaios‟a devretmekte tereddüt yaĢamamıĢtır155. Dareios Histiaios ile Susa‟ya döndüğünde Kuzeybatı Anadolu‟da güvenlik sağlanmıĢ görünüyordu. Akhamenid yönetimi her geçen gün büyüyen bu imparatorluğu ayakta tutabilmek için, içinde birçok değiĢik kültürü, dili, dini barındıran farklı etnik gruplar için yasal ve rasyonel politika geliĢtirmiĢtir156. Ġmparatorluk içinde yer alan her etnik topluluk için, Kyros‟un hem yerli monarkhların hem de imparatorluğun baĢı olduğu görülmektedir. Böylece yerli toplulukların çıkarlarının korunmaması halinde, imparatorluk için büyük tehlike arz edecek huzursuzlukları bertaraf ederek, kendisine bağlı olan her bölgeyi koruyan ve bu bölgelerdeki ticaretin geliĢmesine yardım eden bir politikayı benimsemiĢtir. Sınırları içindeki farklı dil, din, kültür, yasa ve etnik yapıya sahip toplulukların haklarını büyük huzursuzlukların oluĢmaması için her bölgede değiĢik toplulukların çıkarlarını koruyan bir politika geliĢtirmiĢlerdir157. Akhamenid yönetimi ĠÖ 494 yılındaki Miletos ayaklanmasına kadar askeri harcamalar için gerekli masrafları, Skythia ve Thrakia‟daki altın ve gümüĢ yataklarını158 ve aynı zamanda ticarette zenginleĢmelerini engellemediği Batı Anadolu kentlerini kullanarak sağladığı anlaĢılmaktadır. Skyth seferinden sonra, Avrupaya saldırma düĢüncesi bir an için sona erince, bu birkaç yıllık sukünet içinde Batı Anadolu kentlerinin

153 Briant, 2002: 145. 154 Grundy, 1901: 65- 66, 70- 75. 155 Blamire, 1956: 143- 144. 156 Balcer, 1993b: 7. 157 Balcer, 1993b: 22. 158 Balcer, 1972: 242; Herodotos, I: 153.

84

ekonomik yapısında bir rahatlama olmuĢtur. ĠÖ 6. yüzyılın son çeyreği içinde bu kent devletlerinin daha önceki döneme oranla yoğun olarak ticarete yönelik ufak birimde sikke basmaları,159Miletos, Samos ve Ephesos gibi kent gelirinin büyük bir kısmı bu tapınak ekonomisine dayanan kentlerdeki büyük tapınak inĢalarının ve buna bağlı heykeltıraĢlık eserlerinin, Batı Anadolu‟da hala belirli merkezlerdeki atölyelerin seramik üretiminin devam etmesi160 ve büyük çoğunluğunun göç ettiğine inanılan bazı sanatçı ve mimarların hala üretimlerine devam etmesi Perslerin baĢlangıçtaki toleranslarının göstergeleri olarak sayılabilir. Bu tolaransı en iyi, ĠÖ 6. yüzyılın ilk yarısında zenginleĢen Anadolu kentlerinin baĢlatmıĢ olduğu mimari projelerin; Batı Anadolu‟nun Akhamenid egemenliğine girdiği tarihten, Ġonia ihtilaline kadar olan döneme kadar duraksamaya girmeden devam etmesi göstermektedir. Ancak bu durum, Miletos‟un bu toleranstan yararlanarak zenginleĢmesi ve kente Persler tarafında yerleĢtirilen tyran Histiaios‟un yardımcısı Aristogoras‟ın baĢkaldırması ile son bulmuĢtur. Herodotos, Otanes‟in ĠÖ 510‟lardaki fetihleri ile Ġonia ihtilali arasındaki süreçle ilgili fazla bir Ģey söylememiĢtir. Lydia ve Pers Kralları için Miletos, Sardes, Sparda ve deniz kenarında ye alan Ġonia‟lılar ile Perslerin Kıbrıs, Kilikya ve Fenike limanları ile olan bağlantısını, donanma ve ticari ihtiyaçlarını sağlayan önemli bir liman merkezi idi. Aynı zamanda Skudra‟daki kıyı yerleĢimlerini ve Hellespontus‟taki boğazların kontrolünü de sağlıyordu. Bu nedenle Dareios görevlendirmiĢ olduğu tyran Histiaios‟un politik rolü Sparda Daskyleion ve Skudra „da dört Miletos körfezini yaralı ve kontrol edilir hale getirmekti161. Miletos‟un Sparda‟daki önemi ve üstün pozisyonuna rağmen içte ve dıĢta birtakım problemleri vardı. Samos tyranı Polykrates Miletos‟a karĢı ticari bir rekabete giriĢmiĢti korsan atakları ile Miletos ticaretine ve filosuna saldırıyordu162. Tyranların kovulmasından hemen sonra, özellikle Atina‟lılar geç ĠÖ 6. yüzyılda Miletos‟un Naukratis‟teki ticari yerini almaya baĢlamıĢtı. Peisistratos, ağabeyi Miltiades‟i Thrakia‟ya Khersonesos‟a yollamıĢtı. Böylece Propontise ulaĢım kontrol altına alınmıĢ ve Miletos‟un buradaki hakimiyeti kesintiye uğramıĢtı. Atina ve Samos‟luların Ġtalya kıyılarına yaptıkları seferler ile ĠÖ 510 yılında Sybaris‟in yıkılması Miletos‟un batıdaki pazarları ile olan bağlantılarını kesintiye uğratmıĢtı. Perslerin ĠÖ 525 yılında Mısır‟ı ele geçirmesiyle, Ġonia‟lıların Nil bölgesiyle olan ticari iliĢkileri azalmıĢtır. Darios‟un Skyth seferi sırasında boğazları ele geçirmesi ile Miletos‟un

159 Balcer, 1991: 57- 65. 160 Cook, 1983: 148. 161 Balcer, 1984: 228. 162 Herodotos, III: 39.

85

Karadeniz‟deki kolonileri üzerindeki tekeli bozulmuĢtu. Böylece ĠÖ 510-500‟lerde Miletos‟un baĢarıları perdelenmiĢ, ve diğer Yunan kentleri ile rekabet etmek zorunda kalmıĢtı. Aynı zamanda aralarındaki geleneksel bağların kopması ile ticari iliĢkileri zayıflamıĢ ve güçlü bir rekabet olan Fenikelilerle karĢı karĢıya kalmıĢlardı163. ĠÖ 540‟dan sonra giderek Miletos‟un mal varlığı, ekonomik durumun değiĢmesiyle tehlikeye girmiĢtir164. Ekonomik olarak zor durumda olan Miletos Tyranı Aristagoras ĠÖ 550-499‟da ortak çıkarları doğrultusunda Sardes satrabı Artaphernes‟e bir öneriyle gelmiĢtir. Ülkelerinden kovulmuĢ bir grup Naksos‟lu aristokrat, daha öncede aralarında Histiaios ile kurmuĢ oldukları dostluk çerçevesinde Aristagoras‟tan yardım talebinde bulunmuĢlardır. Naksos‟un kontrolünü kendisi kazanacağını ümit ederek onlara yardım etmeyi kabul eder165. Böylece Aristagoras vekil olarak gücünü geniĢleterek Miletos‟ta kiĢisel gücünü artıracaktı166. Kendi baĢına bunu yapabilecek güce sahip olmayan Aristagoras, Artaphernes‟i böylesine bir seferin getireceği avantaj konusunda ikna etmeye çalıĢmıĢ ve kendisini Kyklad‟ların anahtarı olarak lanse etmiĢtir.167 Dareios‟unda izniyle baĢında Megabates‟in bulunduğu bir donanama168 ile Naksos‟u kuĢatmaya hazırlanmıĢ ve hezimete uğrayarak geri çekilmek zorunda kalmıĢtır. Bu baĢarısızlığın ardından, gücünün elinden alınacağından ve Artaphernes tarafından cezalandırılıcağından, sadece Artaphernes‟ten değil aynı zamanda Dareios ve Histiaios‟tan da korkan Aristagoras bir ayaklanma tasarlamıĢtır169. Milliyetçi bir hareketin baĢında yer alarak tehlikeye atmıĢ olduğu otoritesini yeniden kazanmayı umut etmiĢ olmalıdır. Böylece Perslere karĢı kendisine destek verecek yandaĢlar aramıĢ ve Atina‟ya giderek yardım sözü almıĢtır170.

Ġonia Ġhtilalinin nedenleri en az ihtilale karıĢan bireyler ve kentler kadar çeĢitlidir. Modern araĢtırmacılar ihtilali motive eden nedenleri çeĢitli aĢamalarda analiz etmiĢlerdir. Ġonia Ġhtilalinin ardındaki nedenler derin politik ve ekonomik yapıya sahiptir. Pers istilası ve yeni yöneticilerin politikasıyla, Ġonia‟lılar bağımsızlıklarını ve otonomilerini kaybederlerken aynı zamanda ticari ve deniz aktiviteleri de zarar görmüĢtür. Tüm bu olaylar genel olarak Ġonia kentleri arasındaki rahatsızlığı dalgalandırmıĢ olmalıdır. Ġsyanın nedenleri arasında

163 Chirstoupolos, 1975: 298; Gorman, 2001: 130. 164 Perides, 1999: 1- 39. 165 Manville, 1977: 83. 166 Manville, 1977: 83. 167 Briant, 2002: 153. 168 Grundy, 1901: 86; De Sanctis, 1931: 51. 169 Manville, 1977: 84. 170 Burn, 1984b: 193.

86

gösterilen en zayıf neden, Yunan kentlerinin baĢlarına, Perslerin güvendikleri tyranların görevlendirilmiĢ, kenti ilgilendiren kararlar halk tarafından değil, tyranlar, satraplar ve Büyük Kral tarafından alınır olmuĢ olmasıdır. Herodotos ihtilalin önemli bir nedeni olarak, anti tyranlık düĢüncesini göstermektedir. Aynı Ģekilde Blamire‟e göre Ġonia‟lıarın asıl kızgınlığı Histiaios‟un da Danube‟de171 arkadaĢlarına hatırlattığı gibi, Perslerin modası geçmiĢ tyranlık sistemini muhafaza etmeleridir. Bu farkındalıkla Aristogoras‟ın ĠÖ 499‟daki Ġonia‟lı tyranları kovma giriĢimi baĢarılı olmuĢ ve bu durum Ġhtilalin hemen ardından Perslerin demokratik reformları için bir veri oluĢturmuĢtur172. Kendi kararlarını meclislerinde almaya alıĢık olan Yunanlılar içinde demokratik yönetime inananların yer alıyor olması, Ġonia‟lıların kendi ellerinden milli bağımsızlıklarının ve otonomilerinin alındığını hissettirmiĢtir. Oysaki Ġonia kentlerinin çoğunun baĢında Persler gelmeden önce de tyranlar bulunmaktaydı. Bu tyranlar Dareios‟un Skyth seferinde ellerine geçen fırsatı değerlendirmek yerine Perslere sadık kalmayı kabul etmiĢlerdir. Tüm bunların yanı sıra, Perslerin Ġonia‟ya ilk geliĢlerinde bile Perslere karĢı bu kadar kolektif bir davranıĢ göstermeyen kentlerin, daha sonra isyan etmek için en temel nedenleri Perslerin Ġonia‟lılardan talep ettiği vergiler olmalıdır173. Sardes‟in ele geçiriliĢinin hemen ardından Persler Ġonia‟lılara Lydia‟lı monarkhların onlara bahĢettiği Ģartlarda boyun eğmeyi önerdiler. Fakat, Miletos‟un dıĢındakiler bu öneriyi reddettiler174. Hellen dostu olan Kroisos döneminde sadece Lydia vatandaĢı olarak vergi ödeyen Ġonia‟lılar175, askerlikten muaftılar.176 Fakat Ģimdi ödenen vergilere ek olarak gemi ve adam talebinde de bulunuyordu. Ġonia‟lılar hemen vakit kaybedilmeden Harpagos‟un Karia ve Lykia‟ya177 ve Kambyses‟in Mısır‟a karĢı düzenlediği seferde askere alınmıĢlardı178. Ġonia Ġhtilalinden sonra Perslerin yasal olarak finansal koĢullarda bir hafifletmeye yönelik yeniden organizasyona gittikleri zamanda dahi179, askerlik konusunda hiçbir Ģey yapmamıĢlardı. Dahası Perslerin Atina ve Eretria‟ya karĢı düzenledikleri sefere de savaĢ gemisi ve atlı taĢımacılığa destek vermekle yükümlüydüler180. Herodotos‟un Ġhtilal üzerine verdiği bilgilerde, Aristagoras ve Histiaios‟un etrafında merkezileĢen bu olayın nedenini kiĢisel

171 Herodotos, IV: 137. 172 Blamire, 1956: 146. 173 Burn, 1984a: 193. 174 Herodotos, I: 141. 175 Herodotos, I: 6. 176 How ve Wells, 1928: I.141. 177 Herodotos, I: 171. 178 Herodotos, II: 1. 179 Herodotos, VI: 42- 43. 180Herodotos, VI: 48; Blamire, 1956: 147.

87

motivasyonlar olduğu yönündeki ifadeler aĢırı bir Ģekilde vurgulanmıĢ gibi görünmektedir. Bazı araĢtırmacılar181 sadece kendi çıkarlarını gözeten motivasyonların Ġhtilalin nedeni olabileceğine ve Herodotos‟un hikayesine karĢı çıkarlar. Manville‟e göre bu iki liderin davranıĢları aslında Miletos üzerinde sürdürülen güç kavgası olarak görülmelidir182. Aristagoras elinde bulundurduğu gücü bırakacakmıĢ gibi yaparak isyancıları Ġonia‟daki tyranları kovmaya ikna etmiĢtir. Bu durum doğrudan doğruya Histiaios‟un da görevden alınması demekti183. Daha sonra Ġonia delegesi olarak Sparta‟dan yardım istemek üzere yola çıkan Aristagoras yardım konusunda onları ikna edememiĢtir184. Bunun üzerine Atina‟ya giden Aristagoras buradan küçükte olsa destek almayı baĢarmıĢtı. Aristagoras Atina ve Eretria‟dan aldığı yardımla Sardes‟e savaĢ açmıĢ, Miletos‟luların baĢına kardeĢi Kharopinos ve Hermopanthos‟u geçirerek kendisi Miletos‟ta kalmıĢtır. Aristagoras‟ın ihtilalin patlak vermesinden sonraki stratejisi de Histiaios‟a duyduğu düĢmanlığı destekler niteliktedir. Aristagoras‟ın Sardes saldırısı sırasında Miletos‟ta kalmıĢ olması, Histiaios‟un buraya dönüĢünden ve sivil savaĢı tyranlar lehine çevirmesinden korkmuĢ olmasına bağlanabilir185. Ephesos‟luların önderliğinde ilerleyen isyancılar, kenti ele geçirip yakarlar. Küçük bir grubun kenti savunduğunu gören Ġonia‟lılar, paniğe kapılarak geri çekilip gemilerinin yanına dönerler. SavaĢ haberini alan Hermos civarında bulunan Persler Sardes‟e gelmiĢler ve Ġonia‟lıları Ephesos‟a kadar takip etmiĢler, burada Ġonia‟lıları bozguna uğratmıĢlardı186. Ġonia‟lılar bu savaĢta baĢarısız olunca Atina‟lılar ve Eretria‟lılar ülkelerine geri dönmüĢ, Ġonia‟lılar, Dareios‟a karĢı hazırlıklara baĢlayarak Hellespontos üzerine bir gemi göndermiĢlerdir. Byzantion, Karia‟lılar ve sonradan Kaunos Kenti de Ġonia‟lılara destek olmaya razı olmuĢlardır. Ġonia kentlerinin hepsi bu ihtilalde yer almamıĢtır; Kolophon, ve Lebedos‟tan hiçbir yerde bahsedilmez, Klazomenai‟ın rolü kesin değildir187. Ephesos ise açıkça diğerleri ile bir çatıĢmaya girmekten kaçınmaktadır. Bu sadece bir Ġon macerası değildir; Lesbos 70 gemi ile katılmıĢ188, Kıbrıs‟ın durumu Ģüpheli189, Kyme ve Mytillene‟de

181Heinlein, 1909: 341- 351; Grundy, 1901: 66- 144; Blamire, 1959: 142- 154; Evans, 1963: 113- 128; Lang, 1968: 24- 36. 182 Manville, 1977: 81- 90. 183 Evans, 1963: 120. 184 Herodotos, V: 36- 38. 185 Manville, 1977: 85. 186 Herodotos, V: 98- 102. 187 Herodotos, V: 123. 188 Herodotos, VI: 8 189 Herodotos, V: 104.

88

190 yardım etmiĢtir. Herodotos bu konuda pek yardımcı olmasa da Rhodos‟unda, elde bulunan veriler Ģüpheli olmasına rağmen, bu harekete katılmıĢ olması gerekir. Herodotos‟un anlatmıĢ olduğu hikayeden anlaĢılacağı kadarıyla açık bir Ģekilde Perslere sadece Miletos isyan etmiĢtir. Bazı Ġonia kentleri ve diğerleri savaĢ boyunca sendelemiĢ ve kararsız kalmıĢlardır. Ġsyancılar Sardes baskınından sonra biraz hız kazanmıĢlar, fakat ortak bir amaç, genel bir hedef olmadığından, aksine kentler motivasyon olarak farklı farklı Ģeyleri göz önünde bulundurduklarından isyana katılmakta, ondan ayrılmakta olduğu gibi oldukça özgürce davranmıĢlardır191. Bu tarz bir resim emperyalist Perslere karĢı birleĢmiĢ bir Ġonia‟nın demokratik devrimi olarak kabul edilebilecek söylemden oldukça uzak görünmektedir. Dahası baĢlangıçta Aristagoras‟ın Akhamenid yardımı alarak kendi tyranlığını sağlama almaya çalıĢmasını demokratik bir devrimmiĢ gibi görmek oldukça zordur192. Andrewes‟e göre Histiaios ve Ariatogoras kendi çıkarı için gittiği yere kadar ya da durum Perslerin lehine dönene kadar Pers desteğini almak konusunda tamamiyle oportinist davranmıĢlardır193. Ayaklanmadan etkilenen Kıbrıs‟ın da Perslere baĢkaldırdığı ve bu çatıĢmayı Perslerin kazandığı görülür194. Daha sonra Pers generallerinin, Ephesos‟ta Yunanlıları yendikleri ve bütün Yunan kentlerini aralarında paylaĢarak yağmaladıkları görülmektedir. Böylece durumu iyice tehlikeye giren Aristagoras Myrkinos‟a kaçmıĢ buraya ulaĢtıktan bir süre sonra ise Thrakia‟lılarla yaptığı savaĢı kaybederek ölmüĢtür195. Ayaklanmanın hemen ardından, ayaklanmayı bastırmak ve huzuru sağlamak amacıyla, Dareios‟tan izin alan Histiaios serbest bırakılmıĢ, Susa‟dan ayrılan Histiaios Artephernes ile yeni bir koalisyon kurma umuduyla Sardes yolundayken, Aristogoras ölmüĢtü. Böylece Artephernes‟in Histiaios‟a ihtiyacı kalmamıĢ, isyan sona ermiĢ ve bu nedenle de Artephernes Histiaios‟u geri çevirerek isyanın suç ortağı olarak yargılanmıĢtır196. Bu suçlamanın ardından Histiaios Khios‟a gitmiĢtir. Buradan da eski tyranı olduğu Miletos‟a geçmiĢ, yeni bir tyran istemeyen Miletos‟lular onu kente almamıĢlardı. Bundan sonra Mytilene‟ye geçip Lesbos‟lulardan aldığı donanmayla boğazları tutarak Karadenizden gelen gemileri yağmalamaya baĢlamıĢtır197. Böylece Miletos‟a gelen tahıl sevkiyatını geciktirerek eski tyranları olarak kente Ģantaj yapmıĢ

190 Herodotos, V: 38- 39. 191 Neville, 1979: 272- 273. 192 Neville, 1979: 273. 193 Andrewes, 1956: 124. 194 Herodotos, V: 108- 115. 195 Herodotos, V: 124- 126. 196 Herodotos, VI: 1- 2. 197 Herodotos, VI: 5.

89

olacaktır198. Bu olaylar sırasında, Yunan‟lıların ortak hareket ettiklerini gören Akhamenid generalleri, doğuda yer alan Yunan Kentleri‟nden aldıkları yardımla Miletos üzerine yürümüĢlerdir199. Bunun üzerine Miletos‟un yardım talebine karĢılık olarak Ġonia‟lılar Persler ile deniz savaĢı yapmaya, Miletos‟un savunmasını ise Miletos‟lulara bırakmaya karar vermiĢlerdir. ĠÖ 494 yılında Lade Adası‟nda toplanan Ġonia‟lılar arasında zamanla çıkan huzursuzluklar sonucunda Samos‟lular ile Lesbos‟lular savaĢmaktan vazgeçince, Ġonia‟lıların büyük bir bölümü de onlara katılmıĢtır200. Böylece Ġonialılar organizasyon eksikliği ve iç huzursuzlukları yüzünden bu savaĢı kaybetmiĢlerdir. Persler Samos‟a Aiakes‟i göndermiĢler, böylece Samos yağmalanmadan kurtulmuĢtur. Bundan kısa süre sonra Persler Karia‟yı da egemenlikleri altına almıĢlardır. Lade SavaĢı bozgunu ve Miletos‟un ele geçiriliĢi ile birlikte Histiaos‟un Miletos‟a tyran olarak geri dönme umudu yok olur. Bu felaket haber ona Byzantion‟dayken geldiğinde, korsanlığı bırakarak, Khios‟a yelken açar. O ve yandaĢları savaĢlardan yorgun düĢen adayı kontrol altına alırlar201. Bu baĢarısına güvenen Histiaios önceki durumuna geri dönebilmek için Myrkinos‟a yönelir ama istediği baĢarıyı elde edemez. Bunun üzerine pek çok avantaja sahip olan Thasos Adası‟na saldırır. Donaması ile Lesbos‟a girmeye çalıĢtığı sırada, donama açlıktan ölür. Böylece kendi topraklarına dönmek zorunda kalan Histiaos Atherneus‟ta Harpagos tarafından yakalanarak, Sardes‟e götürülür ve burada öldürülür202.

ĠÖ 493 yazında Persler, Ġonia Ġhtilali‟nden önce sahip olduğu toprakları yeniden ele geçirmiĢti. Olayların yatıĢmasının ardından Artaphernes Ġonia kentleriyle bir anlaĢma yapmıĢtır. Buna göre kentler aralarındaki anlaĢmazlıkları bir hakem aracılığıyla çözecek ve toprakları ölçüsünde eskisinden farklı olmayan oranda vergi vereceklerdi203. ĠÖ 492 yılında büyük bir ordu ve donanma ile deniz kıyısına gönderilen Mardonios, Yunan seferi öncesinde Anadolu Yunan kentlerinin rahat durmalarını sağlamak amacıyla, Ġonia‟daki bütün tyranları kovarak sitelere demokrasiyi getirmiĢtir204. Mardonios daha sonra Hellespontos‟a geçerek ve burada bir donanma ile kara ordusu toplayarak, Eretria ve Atina‟ya saldırmak üzere Avrupa içlerine ilerlemiĢ, baĢarısız geçen bu seferden sonra ordusuyla birlikte Anadolu‟ya geçmiĢtir.

198 Manville, 1977: 89. 199 Herodotos, VI: 6- 8. 200 Herodotos, VI: 7- 14; Burn, 1984: 210. 201 Herodotos, VI: 15- 16. 202 Herodotos, VI: 30. 203 Herodotos, VI: 42. 204 Herodotos, VI: 43.

90

Dareios Mardonios‟u görevden alarak yerine Med‟li Datis ile Artephernes‟i atamıĢtır. Önce Naksos ve Delos Adası‟nı ele geçiren Datis, Euboia‟ya yönelmiĢtir. Eretriayı ele geçiren Persler, birkaç gün sonra Atina‟lılara saldırmak için seçtikleri Maraton Ovası‟nda yenilerek Anadolu‟ya dönmek zorunda kalmıĢlardır. Maraton savaĢındaki yenilginin ardından büyük bir ordu toplayan Dareios‟un ĠÖ 486 yılında ölmesiyle yerine kardeĢi Xerxes geçer205. Tahta geçen Xerxes, Yunanistan üzerine düzenlenecek sefer için dört yıl hazırlandıktan sonra, boğazları bir köprü ile geçerek, Thessalia üzerinden Yunanistan‟a doğru yola çıkmıĢtır. Persleri Termopylai‟da karĢılayan Yunanlılar ĠÖ 480 yılında ağır kayıplar vermiĢlerdir. Yunanlıları denizde de yenmek isteyen Xerxes, donanmasını Salamis‟te bekleyen Yunan donamasının üzerine göndermiĢ, oldukça Ģiddetli geçen savaĢtan Yunanlılar galip gelmiĢlerdir. Bunun üzerine geri dönen Xerxes Mardonios‟u Thessalia‟da bırakmıĢtır. ĠÖ 479 yılında Mardonios orduyu hazırlayarak Atina‟ya yürümüĢ, bunu haber alan Sparta Atina‟lılara yardım göndermiĢtir. Attika‟da savaĢmak istemeyen Mardonios, Ġsthmos‟da kamp kurmuĢtur. Plataia‟da karĢılaĢan iki ordunun yaptığı savaĢ sonucunda Mardonios hezimete uğramıĢtı. Bu arada ĠÖ 479 yılında Anadolu‟daki Yunan Kentleri Xerxes‟e karĢı ayaklanmıĢlar, böylece Persler sadece Platai‟da değil aynı zamanda Mykale‟de de yenilmiĢlerdi. ĠÖ 480- 479 yılları Batı Anadolu‟daki Yunan kentleri için önemli bir baĢlangıçtır. Bu savaĢlarla Anadolu‟da yaĢayan Yunan halkları yeniden özgürlüklerine kavuĢmuĢlardır. Perslerin yayılma politikaları sona ererken, Persler artık savunma yapmaya baĢlamıĢlardır. Genel olarak bakıldığında Perslerin Anadolu üzerindeki iki yüzyıllık egemenliği süresince, Batı Anadolu kentlerinde pek çok Ģeyin değiĢtiği görülmektedir. Ġonia için en önemli etmen onun coğrafik konumuydu. Herodotos buranın Yunan ve doğu etkilerinin karĢılaĢtığı ve çarpıĢtığı önemli bir nokta olduğunu açıkça görmüĢtü. Gerçekten de Ġonia‟lılar Herodotos‟ta yer alan tüm belli baĢlı olaylar içinde, Lydia‟nın yükseliĢinden, Mykale‟den sonraki bağımsızlıklarına kadar, yer almıĢlardır206. Akdeniz ve Karadeniz‟de pek çok koloni kuran Yunan kentleri, Pers hakimiyeti altına girdikten sonra tek bir koloni kenti bile kuramamıĢlardır. Bu durum kentlerin ticari aktivitelerini ve bununla bağlantılı olan ekonomik durumlarını sekteye uğratmıĢ olmalıdır. Özellikle Ġonia ihtilalinden sonra, kazısı yapılan kentlerin planlarına bakıldığında Arkaik Dönemi‟ne öncülük yapan Yunan kentlerinin, hem fiziksel hem de ekonomik olarak küçüldükleri görülmektedir207. ĠÖ 494 yılında yapılan Lade SavaĢı‟nda

205 Balcer, 1995: 223. 206 Neville, 1979: 269. 207 Gezgin, 1997: 143.

91

yakılan ve nüfusunun büyük bölümü sürgün edilen Miletos halkı kentlerine ancak ĠÖ 479 yılındaki Plataia ve Mykale SavaĢı‟ndan sonra geri dönebilmiĢlerdir. Benzer bir durumla Klazomenai Kenti de karĢılaĢmıĢtır. Erken Arkaik Dönem‟de ticarette söz sahibi olan pek çok Batı Anadolu Yunan Kenti‟nin ticaretten aldığı pay düĢmüĢ, Persler tarafından yeniden düzenlenen vergilendirmelerle de birlikte ekonomik alandaki gerilemenin yansımaları sanatsal yaĢamda da kendine yer bulmuĢtur. 479 yılındaki Perslerin Plataia‟daki yenilgilerinin ardından Yunan kentleri kendilerini Attika-Delos Deniz Birliğinin içinde bulmuĢlardır208.

ĠÖ 478 yılında Atina‟nın öncülüğünde Attika – Delos Deniz Birliği kurulmuĢtur209. Bu siyasal birliğin amacı, Perslere karĢı mücadele ederek adalar ve Batı Anadolu‟daki Yunan kent devletlerinin bağımsızlığını sağlamaktı210. Ancak zamanla Atina‟nın birlik üzerindeki kontrolünün artıĢı, tüm kaynakları özgürce kullanıĢı ve gücünün ciddi bir boyutta artıĢı söz konusu olmuĢtur. Atina211, birlik hazinesini imar faaliyetlerinde harcamaya, birliğe karĢı isyan eden kentleri ağır Ģekilde cezalandırmaya baĢlamıĢ, birliğin yönetimini tam anlamıyla kontrol altına almıĢtı212. Birlikte yer alan kentlerin ödedikleri vergilerin tutulduğu yıllık vergi listeleri bulunmaktaydı. Böylelikle hangi kentin hangi yıl Atina‟ya vergi ödemediği listelere dayanılarak görülebilmekteydi. Örneğin, M.Ö. 454/3 ve 453/2 yıllarına ait listelerde yer almayan Miletos‟un Atina‟ya karĢı isyan ettiği anlaĢılmaktadır. Bunun arkasından Atina‟nın buna karĢı yapmıĢ olduğu düzenlemelerle ilgili bilgiler alınmaktadır213.

Kolophon‟un da birlik üyesi olarak ödemeler yaptığı, vergi listelerinden anlaĢılabilmektedir. Erythrai ve Miletos Atina‟ya karĢı isyan ettiğinde Kolophon‟un vergilerini düzenli olarak ödediği görülmektedir214. Bu listelere dayanarak Kolophon‟un ĠÖ 449 – 446 yılları dıĢında düzenli olarak vergisini ödediği bilinmektedir. Bu yıllar arasında Kolophon Atina‟dan uzaklaĢmıĢ, bir çeĢit isyan içinde görünmüĢtür215. Kolophon‟un bu dönemde Akhamenid yanlısı tutum izlediği anlaĢılmaktadır. Ayrıca, Kolophon‟un, Ġonialı karakteristik bir bayram olan Apaturia Bayramları‟nı, Ġonialı bir kent olmasına rağmen

208 Yıldızhan, 2007: 88. 209 Highby, 1936: 39- 57. 210 Mansel, 1995: 299. 211Atina‟nın ĠÖ 454- 404 tarihleri arasındaki ekonomik durumu hakkında detaylı bilgi için bkz. Blamire, 2001: 99- 126. 212 Cook, 1970: 121. 213 Barron, 1962: 1- 6. 214 Meiggs, 1963: 6. 215 Meiggs, 1963: 18.

92

kutlamadığını Herodotos söylemektedir216. Kolophon‟un izlediği Akhamenid yanlısı tutuma ve isyanlarına yönelik olarak, Atina‟nın Kolophon halkı için yayınlamıĢ olduğu ĠÖ 447/6 yılına ait bir deklerasyon bulunmaktadır217. YayınlanmıĢ olan bu deklerasyonun ardından ĠÖ 446‟dan itibaren kentin ödemelerinin düzenli olarak devam ettiği görülmektedir.

Perslerin Batı Anadolu‟yu iĢgalinden itibaren Pers SavaĢları süresince Delphoi ve ‟daki Apollon kehanetlerinin Pers çıkarları yönünde olduğu görülmektedir. Bir Didyma kehanetine göre, Miletoslu Paktyas, Perslere karĢı ayaklandığında Didyma Apollonu, onun kent halkı tarafından Perslere teslim edilmesini emretmiĢ, Knidoslular Pers iĢgalinden kurtulmak amacıyla kentlerini adaya dönüĢtürmek için uğraĢ verdiklerinde, Delphoi bir kehanetle bunu yasaklamıĢtır218. Klaros Apollonunda bu iki büyük bilicilik merkezini takip edip etmediği konusunda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Peloponnesos SavaĢları‟nın219 baĢlıca nedeni olarak Atina‟nın önlenemez bir Ģekilde gücünü arttırması görülmektedir. Ekonomik olarak kurmaya baĢladığı egemenlik diğer Yunan Ģehirlerini rahatsız etmiĢ ve Atina‟ya karĢı düĢmanlığın geliĢmesine neden olmuĢtur. Sparta ve Atina ile bunların müttefikleri arasında gerçekleĢen savaĢ ĠÖ 431 – 404 yılları arasında yirmi yedi yıl sürmüĢtür220. Bu savaĢın sonunu Perslerin, Spartalıların tarafını tutarak yardım etmesi belirlemiĢtir. Yenilen Atina, Sparta ve müttefikleri tarafından yağmalanmıĢtır. Bu savaĢ sadece Yunan anakarasında kalmamıĢ, Anadolu kentlerini de içine almıĢtır. Peloponnesos SavaĢları, Lesbos‟un, Atina müttefikliğinden ayrılarak, Sparta‟dan yardım istemesiyle, Batı Anadolu‟ya sıçramıĢtır. Thukydides, Atina ve Peloponnesos gemilerinin ĠÖ 427‟de Klaros sularında karĢılaĢmalarını anlatır. Klaros önlerinde demirlemiĢ olan Peloponnesos gemileri Atina‟ya ait gemileri fark ettiklerinde hızla kaçarlar. Thukydides ‟dan “Kolophonlulara ait” olarak bahseder. ĠÖ 430‟da Akhamenid yanlısı olan kesimin yardım istemesi üzerine, Persler tarafından alınan Yukarı ġehir Kolophon‟un Atina yanlısı halkı, Notion‟a yerleĢir221. Notion‟da yerleĢmiĢ olanların yeniden aralarında kavgalara baĢlamalarının ardından, Persli ve Arkaidalı paralı askerler Ģehrin garnizon olarak kullanılan kısımlarına yerleĢirler. Kolophon‟daki Akhamenid yanlıları da gelerek onlarla birleĢir ve Notion‟u ele geçirirler. Bunun ardından Notion halkı Atina‟dan yardım ister. Atina‟lı Pakhes surlara saldırarak tüm

216 Herodotos, I: 147. 217 Meiggs, 1963: 27. 218 Olmstead, 1939: 306- 307, 310, 314. 219 Lang, 1999: 326- 329; Legon, 1969: 323- 324. 220 Holladay, 1985: 161- 162. 221 Miller, 1999: 25.

93

Arkadialı ve Persleri öldürür. Thukydides‟in bu anlattıklarından Kolophon halkının ikiye ayrıldığı, Akhamenid yanlısı tutum izleyenlerin Kolophon‟da kaldığı, ancak Atina yanlılarının Notion‟a yerleĢtiği anlaĢılıyor. Atina, Peloponnesos SavaĢlarına kadar olan ĠÖ 478 – 431 yılları arasında “Pentekontaeti” olarak adlandırılan bir üstünlük dönemi yaĢamıĢtır222. Bu dönemde Attika – Delos Deniz Birliği‟nin imkanlarını da kullanarak, mimari ve diğer sanat alanlarında büyük geliĢme göstermiĢtir. Ġonia‟dan göç eden sanatçılar Atina‟da faaliyet göstermiĢlerdir. Ayrıca felsefe alanında da, yaĢanan beyin göçüyle Atina üstün konuma gelmiĢtir. Ġonia ise, Pers iĢgalleriyle baĢlayan, Ġonia ayaklanması ve arkasından gelen sürekli savaĢlar nedeniyle gücünü kaybetmiĢtir. ĠÖ 5. yüzyıl içinde Ġonia‟da sanatsal anlamda ortaya çıkan büyük eserler bulunmamaktadır. ĠÖ 7. yüzyılla baĢlayan öncülüğünü Atina‟ya kaptırmıĢ görünmektedir.

Peloponnesos SavaĢları‟ndan sonra da Yunanistan‟da ve Anadolu‟daki savaĢlar devam etmiĢtir. Spartalılar ve Persler arasında yaĢanan savaĢlar, Atina ile Persler arasındaki birleĢme, bu arada Atina‟nın yeniden güçlenmeye baĢlaması bu dönemde yaĢanan olaylardır. Bu dönemde Anadolu‟daki tüm Yunan Ģehirleri yeniden Pers egemenliği altına girmiĢtir. Bu arada ĠÖ 378/7 yılında Atina ikinci kez bir deniz birliği oluĢturur223, ancak zamanla yeniden güçlenmeye ve rahatsızlık vermeye baĢlaması üzerine, Persler tarafından kıĢkırtılan birlik üyeleri Atina‟ya karĢı ayaklanırlar. Bu dönemde Perslerin artan baskıları ve Atina‟nın yeniden gücünü kaybetmesi söz konusudur. Bütün bunların ardından ĠÖ 4. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Makedonya etkisi ve Panhellenizm akımları görülmeye baĢlar224. Büyük Ġskender‟in Panhellenizm akımını devam ettirerek Hellen Birliği kurma isteğiyle ortaya çıkması sonucunda, Perslerin Yunanistan ve Anadolu‟daki varlıkları son bulur. Batı Anadolu‟daki birçok kent ĠÖ 330 yıllarında Büyük Ġskender tarafından özgürlüğüne kavuĢturulur.

222 Mansel, 1995: 297. 223 Mansel, 1995: 388. 224 Mansel, 1995: 397.

94

6. PERSLERĠN KĠLĠKYA’DAKĠ VARLIĞI Anadolu‟yu yıllarca egemenlikleri altında tutan ve yaptıkları seferlerde Anadolu‟yu bir üs ve de geçiĢ noktası olarak kullanan Perslere ait izler oldukça azdır. Günümüzde, Anadolu‟da Akhamenid Dönemi denildiğinde akla hemen birkaç kent ve bölge gelmektedir. Kentler arasında Daskyleion ve Sardes baĢta gelirken, bölgelerden ise hiç kuĢkusuz Likya ve Batı Anadolu (Ġonia- Karia) gelmektedir. Ġsmini zikrettiğimiz bölge ve kentler bu önemli dönemin somut ve sağlam kanıtlarının olduğu yerlerdir; ve de bu yerleĢimler Anadolu‟da Akhamenid Dönemi‟ni araĢtıran bilim adamlarının, devamlı ana çıkıĢ noktası olmuĢtur. Anadolu genelinde olduğu gibi Kilikya bölgesinde de Pers Dönemi oldukça karmaĢık, zor ve problemli bir sürece iĢaret etmektedir. Bölgedeki Pers varlığına dair sorunların bu kadar fazla ve karmaĢık olmasının belki de ana nedeni, bölge genelinde Perslere ait kalıntı ve buluntuların oldukça az olmasıdır. Bir baĢka ifadeyle Meydancıkkale dıĢında, Pers dönemi buluntuları genellikle kazılarda bulunmayan ve tesadüfen ya da kaçak kazılarda bulunmuĢ örneklerdir. Dolayısıyla bu açıdan bakıldığında Meydancıkkale bölge için çok önemli bir yerleĢimdir. Bir anlamda Meydancıkkale, sistemli olarak kazılmıĢ ve bilimsel açıdan, Kilikya‟da Pers varlığının somut kanıtlarının en önemlisidir. Kilikya Bölgesi sınırları içinde yer alan müzelerde sergilenmekte olan kabartmalar (Adana, Silifke ve kabartmaları) ile yine bölgedeki müzelerde ve dünyanın çeĢitli müzelerinde ve de koleksiyonlarında yer alan ĠÖ 5. ve 4. yüzyıl sikkeleri (Tiribazos, Pharnabazos, Datames ve Mazaeus) ve Kelenderis Persli figürini, Meydancıkkale dıĢında bölgedeki Pers varlığına ait önemli buluntulardır. Bu bölümde, yukarıda sözünü ettiğimiz, Kilikya bölgesinde Perslere ait buluntular ve Meydancıkkale‟deki kalıntılar kapsamlı bir Ģekilde anlatılacaktır.

95

6.1. Pers Garnizonu: Meydancıkkale (KirĢu?) Ġçel iline bağlı Gülnar ilçesi sınırları içindeki Meydancıkkale‟de kazı çalıĢmaları 1971- 1972 yılları arasında R. Temizer ve E. Laroche tarafından yapılır. 1973- 1982 yıllarındaki kazı çalıĢmaları E. Laroche ve 1990 yılına kadar Davesne tarafından yürütülür225.

Geç 5. yüzyılda ve 4. yüzyılın Büyük Ġskender‟in geliĢine kadar olan zaman diliminde, Persler yönetim stratejilerini değiĢtirmiĢtir. Bu değiĢim sonucunda bölgelerin yönetimi yerli krallardan alınıp satraplara verilmiĢtir. Böylece Persler Dağlık Kilikya Bölgesi‟nde bir denetim kurmak için Meydancıkkale'de, yani Luvi Pirindu Krallığı‟nın baĢkenti olan KirĢu'da bir garnizon kurmuĢtur226. YerleĢim yeri Demir Çağı‟nda ve Pers Dönemi‟nde KirĢu olarak adlandırılmıĢtır. Appuassu‟nun kraliyet ve bölgesel baĢkentidir. Prindu Hanedanı, Yeni Babil merkezi gücüne karĢı isyan etmiĢtir. Appuassu‟nun esas baĢkenti Ura‟dır. Tarihçiler Ura‟nın Olba‟da (Ramsay 1929; Wiseman 1956; Bing 1969) Kelenderis‟te (Beal 1992) veya Silifke‟de (Davesne- Lemaire- Lozachmeur 1987: Lemaire 1993 b) bulunduğunu öne sürmüĢlerdir. Son hipotez, yani Silifke yakınlarında olduğu düĢüncesi arkeolojik sonuçlar ve klasik kaynaklara göre diğerlerinden en makul olanı gibi görünmektedir227. Yerel güç, kıĢ boyunca deniz kıyısında kalır. Ve yaz boyunca ise dağlarda yaĢardı. Yaz aylarında bölge çok sıcak ve özellikle deniz kıyısında çok nemli olurdu. Dolayısıyla KirĢu‟yu Appuasu Hanedanlığı için bir tür yayla olarak düĢünebiliriz. Son olarak, KirĢu‟nun resmi karakterini veren Persepolis kabartmalarıdır. Bu alanın kontrolü ve yönetilen topraklar boyunca önemli rol oynadığını varsayabiliriz. Bu topraklar, Pers güçlerinin geliĢmesini sağlamıĢlardır. Özellikle gemi yapımı için ormanla kaplı alanlar sömürülmüĢtür228. Dolayısıyla bu konuda Akhamenid Dönem‟de, KirĢu‟dan, hala bölgesel ve geçici sermayeden yerel hanedanın (Epyaxa ve Appuassu) sorumlu olduğunu düĢünülmektedir. Meydancıkkale‟de bulunan birkaç Aramice yazıt, müstahkem garnizon‟un giriĢinde keĢfedilen önemli bir yapının yeniden inĢasını anmak için olabilirdi. Yeniden inĢa edilen yapı 5. yüzyılın sonu 4. yüzyılın baĢı civarına tarihlenebilir229. Persepolis kabartmalarında aynı tarihe ait olduğu görülmektedir. Ġlaveten bölge genelinde, ĠÖ 425- 380 arasında değiĢiklikler gözlemleyebiliyoruz. Ġssus‟ta Ģehir surlarında önemli bir mimari

225 Arslan, 2010: 32. 226 Casabonne, 1999: 61; Mellink, 1988: 227. 227 Casabonne, 1999: 61. 228 Casabonne, 1999: 62; Wallinga, 1991: 277- 281. 229 Casabonne, 1999: 62.

96

değiĢiklik görülebilir230. Ayrıca bu dönemde Kilikya‟da sikke üretimi yoğunlaĢır. Bu gözlemler hakkında, Delos birliğinin oluĢturulması, batı topraklarının (Ġonia ve Trakya) kaybı sonrası Perslerin Akdeniz‟de ön örgütlenmesini ortaya koyabilirdi. Doğu Akdeniz‟de Atina seferlerini izleyen Akhamenid ordusunun imhası ve Peleponnes SavaĢı sonunda Atina ile para ithalatı azalmıĢtır. Kilikya yerel güçleri Pers güçlerine katkı sağlamıĢlardır. Bu çabanın yeniden düzenlenmesi ĠÖ 386‟daki kral barıĢı olarak adlandırılan barıĢ ile tamamlanmamıĢ gibi görünüyordu. Yerel hanedanın satraplıklarla ilgili sorumlulukları için Karia‟da (ve Likya‟da) Hekatomnidler gibi, belki de Kilikya‟da Tarkumuwa‟larda (ve Pamphilia‟da) bu görevi görmektedir231. Tarsus ve Mallos‟ta basılan sikkelerdeki Pers ikonografisinde olduğu gibi, örneğin Meydancıkkale‟deki kabartmalarında Pers güçlerine yerel güçlerin boyun eğmesi anlamına gelebilirdi232. (Bkz. Res. 1- 6)

6.2. Kabartmalar

6.2.1. Meydancıkkale Kabartması Meydancıkkale Pers kabartması hakkında ilk bilgiler 1969 yılında Ġstanbul Fransız Arkeoloji Enstitüsü Müdürü E. Laroche‟a iletilmiĢtir. Bu bilgilerde E. Laroche‟a, Mersin‟in Gülnar ilçesinde bir Hitit kabartmasının varlığından bahsedilmiĢtir. Bu ilginç haberi alan E. Laroche Hititlere ait bir sınır kalesi bulmak amacıyla Gülnar‟a gitmiĢtir. Hitit kabartması olarak bahsedilen bu kabartmanın Pers kabartması olduğunu görmüĢ; ve sonuçta burasının bir kale olduğu sonucuna varmıĢtır. E. Laroche kabartmaları ilk gördüğünde Persepolis‟teki kabartmalar ile bu kabartmalar arasındaki benzerliği fark etmiĢtir. Dolayısıyla bu muhteĢem eserin bulunduğu kalede kazı yapmak amacıyla gerekli izinleri alma giriĢiminde bulunmuĢtur. Kentin doğu yamacında bulunan kabartmalar iki ana bloktan oluĢmaktadır233. Bulunduğu zaman bloklar yerde uzanmaktaydı. Kabartmalar ve diğer birçok mimari parçalar yakındaki köylerde devĢirme malzeme olarak kullanılmıĢtır. Bu nedenle söz konusu kabartmaların ve çeĢitli mimari parçaların yoğun bir Ģekilde tahribata maruz kaldığı görülmektedir. Söz konusu ana bloklardan ilkinde üst bölüm iyi yontulmuĢtur. Alt ve arka bölüm yontulmadan kabaca bırakılmıĢtır. Ana sahnede bacakları tahrip olmuĢ beĢ adet erkek figürü görülmektedir. Bu figürlerin sol bacakları öne doğru atılmıĢ ve aynı hızda sola doğru ilerlemektedir. BeĢ figürin de elleri dirsekten kırılmıĢ ve ellerinde bir nesne tutmaktadır.

230 Gates, 1999: 323- 332. 231 Casabonne, 1999: 62. 232 Casabonne, 1999: 63. 233 Davesne ve Laroche, 1998: 293.

97

Figürlerin baĢında bir baĢlık vardır; uzun sakallıdırlar ve saçlar arkada topuz yapılmıĢtır234. (Bkz. Res. 7- 9) Ġkinci ana blokta ilk blok gibi yoğun tahribata uğramıĢtır. Burada da beĢ figür yer almaktadır. Figürler yürürken betimlenmiĢlerdir. Sol ayak öne atılmıĢ sağ ayak topuğu ise yüreme hareketine paralel olarak yerden kalkmıĢtır. Elbise kıvrımları bacak arasından sarkmaktadır. Figürler ilk bloktakiler gibi ellerinde bir nesne tutmaktadırlar. Bu iki ana blok dıĢında küçük dikdötgen formunda iki blok daha yer almaktadır235. Üçüncü ve dördüncü bloklarda birer figür yer almaktadır. Ayakta duran bu figürler diğer iki ana bloktaki figürlerle neredeyse aynıdır. Üçüncü ve dördüncü blokların büyük bir kısmı eksiktir ve yoğun tahribat söz konusudur. Bu bloklardaki figürlerde ellerinde mızrak tutmaktadırlar236. Darius‟un sarayının merdivenlerinde ve apadanalarında Büyük kralın huzuruna çıkan ve ona hediyeler sunan figürler yer almaktadır. Burada farklı ülkelerden gelen birçok temsilci tasvir edilmiĢtir. Ayrıca Pers ileri gelenleri de bu kabartmalarda yer almaktadır. Meydancıkkale kabartmaları Persliler gibi değil, Kilikyalılar gibi giyinmiĢlerdir. Bu görüĢümüzü Persepolis‟teki Darius sarayının doğu ve kuzey merdivenlerinde yer alan Kilikyalı betimlemeleri de desteklemektedir. Burdaki figürlerde sivri sakallı, çift saç bantlı, uzun elbiseli olarak betimlenmiĢlerdir. Ayrıca ellerinde deri, kumaĢ, ve kaseler taĢımaktadırlar. Meydancıkkaledeki üçüncü ve dördüncü bloklarda Persli askerler betimlenmiĢ olmalıdır. Persepolis kabartmalarında olduğu gibi buradada Persli askerler profilden gösterilmiĢ, elinde mızrak taĢımaktadırlar. Sol bacakları öne doğru adım atmıĢtır. Ayrıca genellikle bir yay ve sadak taĢımaktadırlar. Meydancıkkale kabartmasının üçüncü ve dördüncü bloklarındaki figürlerdeki silah ve askeri kıyafetler farklı olsa da Pers askeri oldukları bellidir. Meydancıkkale Pers kabartması, ikonografik açıdan, Persepolis kabartmaları ile benzeĢmektedir. Olasılıkla Meydancıkkale kabartmaları bir binanın giriĢinde yer almaktadır. Binanın giriĢindeki iki ana blokta Büyük Krala hediyeler getiren figürler tasvir edilmiĢ. Üçüncü ve dördüncü bloklarda ise bu töreni koruyan silahlı iki Pers askeri tasvir edilmiĢ olmalıdır237. Meydancıkkale kabartmaları ikonografik olarak incelendiğinde geç 5. yüzyıl ya da erken 4. yüzyıla tarihlendirmek mümkün görünmektedir238.

234 Davesne ve Laroche, 1998: 294. 235 Davesne ve Laroche, 1998: 295. 236 Davesne ve Laroche, 1998: 296. 237 Davesne ve Laroche, 1998: 297. 238 Davesne ve Laroche, 1998: 298 vd.

98

6.2.2. Adana Kabartması Adana kabartması 1914 yılında Silifke‟de bulunmuĢ olup Ģimdi Adana Arkeoloji (Müze Envanter No: 876) müzesinde korunmaktadır. Oldukça tahrip olmuĢ kabartmanın üst kısmında yer alan kenet deliği izlerinde, mimari blok olduğu anlaĢılmaktadır. Kabartma beyaz mermerden yapılmıĢ olup, korunan uzunluğu 0.885 m, yüksekliği 0.48 m, geniĢliği kenarda 0.20 m ve merkezde 0.30 metredir. Arkası dıĢ bükeydir. Levhanın sağ tarafı eksiktir. Kabartmanın sol tarafa doğru geniĢlediği görülmektedir. (Bkz. Çiz. 2) Kabartmaların bulunduğu sahnenin üst bölümünü 6.5 cm, alt bölümünü ise 2.5 cm yüksekliğinde çıkıntılı Ģerit sınırlandırmaktadır. Çok aĢınmıĢ olmasına rağmen kabartmanın iki ucundan birbirlerine doğru gelmekte olan iki atlının betimlendiği anlaĢılmaktadır. Panterin yüzü tahrip olmuĢtur. Panter ince ve atletik bir vücuda sahiptir. Hayvan, ön ayaklarını öne doğru uzatarak göğsünü yere dayamıĢ, kalçası havada, düĢmanlarına saldırmak üzere hazır beklemektedir. Uzun kuyruğu, arka bacakları arasından geçip, gövde altına kıvrılmıĢtır. Soldan gelmekte olan atlı pantere oldukça yaklaĢmıĢ ve sol eliyle atın dizginlerini tutarken, sağ elinde havaya kaldırdığı silahıyla pantere saldırmaktadır. Ayrıntıları oldukça aĢınmıĢ olan binici, belden kemerle bağlanmıĢ kısa tunik giymiĢtir. Binicinin olasılıkla mızrak olan silahı, boya ile verilmiĢ olmalıdır. Binicinin kısa tuniği, arkadan atın sırtına yayılmıĢtır. Kalça ve arka ayakları korunmamıĢ olan atın, dizginleri binici tarafından çekilmesinden dolayı, baĢı boynuna yaklaĢmıĢtır. Ön ayakları havalanarak Ģaha kalkmıĢtır. Soldakine oranla daha az korunmuĢ olan sağdaki atlı, pantere tam anlamıyla yaklaĢamamıĢtır. Atın baĢı ileridedir ve ön ayakları havada hızla pantere doğru koĢmaktadır. Ön kısmı korunan binicinin, dizginleri tuttuğu sol eli görülmektedir. Atın ayrıntıları aĢınmıĢ olmasına rağmen, baĢ konturundan alın perçeminin bağlanmıĢ olduğu görülür. Atın baĢının üzerindeki bu detay muhtemelen Pers stilinde dekoratif at yelesinin tüyüdür239. Adana kabartmasının ana teması panter avıdır. Ġki atlının arasında panter betimlenmiĢtir. Sağdan ve soldan gelen atlılar ortalarına aldıkları pantere yönelmiĢlerdir. At üzerinde panter avı sahnesi, mezar stellerinde olmasa da birçok lahit üzerinde betimlenmiĢtir. Örneğin Ġskender lahdinin kısa kenarlarından birisinde panter avı betimlenmiĢtir. Bu sahnede panter avı yaya ve atlılardan oluĢan bir sahnedir. Sahnede atından inmiĢ bir binici, atını kontrol ederken, panterin baĢına toplanan dört yaya, ellerindeki silahlarla panteri öldürmek üzeredir. Bu avcıların silahlarının hepsi korunmamakla birlikte, bu avın balta ve mızrakla gerçekleĢtirildiği görülmektedir. Av sırasında bir köpek avcılara eĢlik

239 Kubala, 2000: 254- 255; Casabonne, 2004: 145- 147.

99

etmektedir.240 Kalabalık bir grupla gerçekleĢtirilen bir baĢka panter avı sahnesi, Ağlayan kadınlar Lahdi kaidesinde betimlenmiĢtir. Bu sahnede de panter yaya avcılar tarafından öldürülmek üzereyken, atlı avcılar yayalara yardım için yetiĢmeye uğraĢmaktadırlar. Bu sahnede de köpekler ava katılmıĢtır.241 lahdinde panter, soldan ve sağdan birer atlı avcı tarafından sıkıĢtırılmıĢtır. Yine bu av sırasında da avcılara bir köpek de yardım etmektedir242. Adana kabartmasında betimlenen panter avının en yakın benzeri, Satrap lahdinde ve ÇavuĢ köy stelinde görülmektedir. Lahdin uzun kenarlarından birisinde, geyik ve panter avı birlikte verilmiĢtir. Sol taraftaki geyik, bir atlı tarafından yaralanmıĢ olarak yere düĢerken, sahnenin neredeyse ortasında betimlenen panter, her iki yandan gelen atlı avcılar tarafından sıkıĢtırılmıĢtır. Her iki avcıda sağ ellerindeki mızraklarını havaya kaldırmıĢ, avlarına son hamleyi yapmak üzereyken betimlenmiĢlerdir243. Av sahneleri Daskyleion yakınlarında bulunmuĢ olan Sultaniye, Aksakal ve ÇavuĢ köy mezar stelleri üzerinde de görülür. Ayrıca Bergama ve Bursa‟daki stellerin üzerinde de aynı Ģemanın tekrar ettiği görülebilir. Birincisi, efendisine eĢlik eden, ayağı soldan sağa doğru hareket eden bir hizmetçi veya bir ya da iki omzunda mızraklı avcı tutar. At sırtında, bir avcı sahnenin ana figürü, kabartmanın merkezini kaplar. Kıyafetleri her durumda kolaylıkla fark edilebilir244. Atın uzatılmıĢ gövdesinin altında ya bir ya iki avcı köpeği koĢmaktadır. Yaban domuzu veya geyik ya saldıran ya da genellikle kaçan pozisyonda kabartmanın sağ tarafını kaplar. Grek ve Pers öğeleri Limyra‟da bölük pörçük levhalar üzerinde tasvir edilir. Av sahnelerinde bir Ģerit çerçeve mevcuttur. Kabartmada insanlar, hem yürürken hem de binici olarak gösterilir. Med giyim tarzında (dar pantolon ve tiara) ve vahĢi hayvanların avlanması vardır. Mezar sanatında Likya sahnelerinde tipik domuz, panter ve ayı avıdır. Aslında hiçbir hayvan korunan friz üzerinde, olmamasına rağmen muhtemelen orijinalde av hayvanlarını tanımlar. Adana kabartması, büyük önem taĢıyan bu tartıĢma için av sahnesiyle süslenmiĢtir. Bu durumda, iki atlı, bir hayvan avlar. Ġlk figürün duruĢu, doğulu atlıların benzeridir. Perslerin proto tipidir ve Daskyleion ile Xanthos kabartmalarında görülür. Ancak, her iki avcının atları Grek tipindedir. Ġki avcının atlarının baĢının üstünde çıkıntılı bir dekoratif tüy Pers stilindedir. Atın ön bacakları, boyun ve baĢ ileriye uzatılmıĢ, dörtnala resmedilmiĢtir. Bu tür dekoratif elemanlarda görülür. Atlar Persepolis apadanalarının kabartmalarında görülür. Greko- Pers

240 Graeve, 1970: 60- 61, Tafel 42- 45. 241 Borchhardt, 1968: Tafel 56/1- 2. 242 Borchhardt, 1968: Tafel 56/2. 243 Kleemann, 1958: 16 vd.; Kubala, 2000: 256. 244 Kubala, 2000: 254; Casabonne, 2004: 145- 147.

100

stilindeki kabartmalar atlarda görülür. Avlanan hayvanlar farklıdır. R. Fleischer‟e göre leopardır. O atlılar yerine hayvanları yakalamaktan ziyade öldürmek amaçlıdır. Leoparlar avda kullanılmak için eğitilmiĢtir245. J.Borchhardt, onların cennette avlandıklarını söyler. Satraplıkların yakınında özel avlanma parkları vardır. Anadolu panterinin, ormanlık ve dağlık alanlar anavatanıydı. Strabon, Perslerin at üzerinde mızrak kullanarak avlandıklarını kaydetmiĢtir. Bir kabartma veya heykellerin bu motifi, Ģimdiye kadar bilinmeyen resmi Pers sanatında bulunmaktadır. ÇeĢitli kaynaklar böyle olan tasvirleri bize bildirir. Örneğin Herodot, Darius‟un at sırtında bir adamın betimlendiği kabartma yapılmasını emrettiğini ve Oibares‟in kiĢisel hizmetçisinin ithaf yazıtının da eklendiğini kaydetti. Kral Darius‟un tasvirini gördüğümüz belli değildir. Bu varsayım, Herodot‟un metinlerinden gelirdi. Prens Arsamda Akhamenid kraliyet ailesinin üyesiydi. Ve Mısır satrapı yapılmıĢtır. ĠÖ 5. yüzyılın sonunda heykeltıraĢ Hinzani‟ye bir mektubunda, önceden Hinzani‟nin yaptığı bir at ve binicisinin benzerini tekrar yapmasını emretmiĢti. Binici betimlemesinin erken örneği Anshan‟daki damga mührü tarafından verilir. Persepolis‟te bir tablet ĠÖ 6. yüzyılın baĢına tarihlenirdi. Kral dörtnala koĢan ata biner. Sağ kolunu kaldırır, kaçan düĢmanın çarpıcı niyetiyle elinde silah tutuyor. Ayrıca, Ceyhan‟dan gelen altın kılıfın üst kenarında tasvir edilen iki atlı duruĢudur. Avcılar arasında, arka bacakları üzerinde duran aslanın kaldırılan mızrakla öldürülme sahnesi vardır. At sırtında avcı tasviri, aynı hazineden gümüĢ madalyon üzerinde bulunmaktadır. Her iki nesne, 7. yüzyılın sonu veya belki de 6. yüzyılın ilk yarısına tarihlenir. Ninova‟dan Assurbanipal‟ın bilinen kabartması, bir av sahnesi bu motif için proto tip olarak düĢünülmelidir. At sırtında bir kral, ona doğru atlamıĢ olan aslanı öldürüyor. At ve vahĢi hayvan bir kompozisyon oluĢturur. Binicinin vücudunun üst bölümü cepheden tasvir edilmiĢtir. BaĢını ve bacaklarını profilden göstermiĢtir. Benzer kompozisyon ÇavuĢ köyden binici figürü olarak tanınıyordu246. Adana yüksek kabartmasındaki figürlerin detayları aĢınmıĢ olmasına karĢın, kabartmanın yüksek olması nedeniyle, figürlerin dıĢ hatları görülmektedir. Borchhardt, Adana kabartmasını ĠÖ 400 civarına tarihlemektedir247. Hermary, sol taraftaki atı, Messene kabartmasındaki binicinin atı ile karĢılaĢtırır. Hermary, levhaların stilistik ve ikonografik analizlerinden sonra ĠÖ 4. yüzyılın son çeyreğine ait tarihin düĢürülmesini

245 Kubala, 2000: 255; Casabonne, 2004: 145- 147. 246 Kubala, 2000: 256; Casabonne, 2004: 145- 147. 247 Borchhardt, 1968: 170.

101

önermiĢtir.248 Fleischer‟e göre Adana kabartması ĠÖ 4. yüzyılın ortasına aittir. Ayrıca Fleischer, Adana ve Silifke kabartmalarının aynı tarihe ait olduğunu söylemektedir249.

6.2.3. Silifke Kabartması Silifke kabartması 1914 yılında Silifke‟de bulundu. ġimdi Silifke Arkeoloji müzesinde (Müze Envanter No 134) korunmaktadır. Kabartmanın üst yüzünde, kenet delikleri yer almaktadır. Kabartma beyaz mermerden yapılmıĢ olup, korunan uzunluğu 0.82 m, yüksekliği 0.48 m ve geniĢliği 0.38 metredir. Sol tarafın alt köĢesi eksiktir. Hem arkada hem önde bazı bölümleri tahrip olmuĢtur. (Bkz. Çiz. 3; Res. 10) Kabartmalı bölümde ise ağır tahribat vardır. Kabartmadaki sahnede, birisi atlı dört birey betimlenmiĢtir. Bu bireyler kıyafetlerinden anlaĢıldığına göre erkektir ve sola doğru ilerlemektedir. En önde uzun boylu figür olmak üzere, diğerleri boy sırasına göre sıralanmıĢ olan üç erkek figürü vardır. Bu erkek figürleri kısa tunik giymiĢlerdir. Merkeze doğru yürüyen figür sağ dizinin üzerinde, yüksek çıkıntı gibi görünen su/Ģarap çantası taĢır. Kabartma üzerinde sadece bir tanesi korunmuĢ olan figürün, bacaklarını Pers tarzında dar pantolon (Anaksyrides) kaplar. Daha iyi korunmuĢ olan ortadaki figürün sol omzundan aĢağıya sarkan bir kumaĢ parçası ve tomarı görülürken, altına anaksyrides giymiĢtir250. Figürün sol kolu dirsekten kırılmıĢ ve öne doğru uzatılmıĢtır. Önündeki figürle konuĢma jesti içindedir. Bu üç figür arkalarından gelen bir atlıya eĢlik etmektedir. BaĢı tahrip olmuĢ, gövdesi oldukça aĢınmıĢ binici figürü, kısa bir tunik ve sırtındaki konturdan anlaĢıldığına göre, olasılıkla tiara giymiĢtir. Binici atın sırtındaki, ön kısmı çengellerle, arka kısmı üçgen süslerle sona eren süslü bir eyer üzerinde oturmaktadır. At sakin bir Ģekilde ilerlemektedir. Tahrip olmakla beraber, kuyruğunun kısa olması, bağlanmıĢ olduğuna iĢaret etmektedir. Bu kabartmada ekphora sahnesi görülmektedir. Ekphora sahnelerinde bilinen üç senaryo vardır. Yaya takipçileri ve yedek atı ile avcılık için ayrılıĢ, tek bir adam silahlı görevlilerin takip edilerek ele geçirilmesi ve bir atlı arabayla, oturan adamın binici eĢliğinde hareket etmesidir. Ġlk senaryoyu Ergili ve Dere köyde bulunan stel parçaları temsil etmektedir. Dere köydeki parçada atın altında koĢan bir köpek görülür. Orijinal tüm levhalarda ekphora sahnesi için birçok figürden oluĢan kompozisyon öneriliyordu. Ergili‟den bir parça üzerinde 2 yaya kalkanlı ve silahlı atlıları takip eder. Borchhardt atlıları koruma olarak yorumlamıĢtır. Ancak, onlar satraptan ziyade Pers aristokratlarının atlılarının

248 Hermary, 1984: 300 Fig.15. 249 Kubala, 2000: 258; Casabonne, 2004: 145- 147. 250 Kubala, 2000: 252; Casabonne, 2004: 145- 147.

102

maiyetinden insanlar veya silahlı sahipleri gibi görünüyor. YürüyüĢ hareketindeki bir atlının ayrılıĢ kompozisyonunu takip eden yayaların, benzer sahnenin olduğu Sardes‟te bulunan alçak kabartmalı bir steldir. Bu stel halen Bergama müzesinde korunmaktadır. Üçüncü senaryoyla ilgili olan, Çivril‟den kaya kabartmalarında törensel ayrılıĢ sahnelerinin görülmesidir. Xanthos‟ta G Heroon‟un güney frizinde karĢımıza çıkar. Silifke kabartmasındaki sahne ikinci tipi temsil eder. Burada üç yaya, yürürken ve kısa chiton giymiĢ olarak gösterilmiĢtir251. Atın sırtı, süslü koĢu takımıyla kaplıdır. Arka kenarı zik zak deseniyle süslüdür. Eyer örtüsü Ġskender mozaiğinde tasvir edilen Pers atlarının sırtında görülür. J.Keil ve A. Wilhelm üç kiĢinin önündeki birinin kadın olduğunu ve atların sakince ayakta durduğunu söyler. Yayalardan birinin bacakları korunmuĢ, pantolon giymiĢtir. Bu kabartmanın tahrip olması nedeniyle erkeklerin silahlarının olup olmadığı tespit edilemez. Aslında yaya yürüyüĢlerinin lideri olmasına rağmen Silifke‟deki bu kabartma Bergama ve Ergili‟deki steller gibi aynı kategoriye yerleĢtirilebilir252. Silifke kabartması, Borchhardt tarafından ĠÖ 400 civarına tarihlenmiĢtir253. Hermary kabartmayı ĠÖ 4. yüzyılın son çeyreğine tarihlemiĢtir254. Fleischer Silifke kabartmasının ĠÖ 4. yüzyılın ortasına ait olduğu eğilimindedir255.

6.2.4. Erdemli Kabartması Erdemli kabartması, 1977 yılında Korykos‟ta (Kız kalesi) JH alanında bulunmuĢtur. ġimdi Mersin müzesinde koruma altındadır. Bloğun üst kısmında, yanlarında, kenet izleri görülmektedir. Kabartma beyaz mermerden yapılmıĢ olup, uzunluğu 0.85 m, yüksekliği 0.48 m, ve korunan geniĢliği 0.35 m ölçülerindedir. Kabartmanın hem sol köĢesi hem de sağ alt köĢesi eksiktir. (Bkz. Çiz. 4; Res. 11) Kabartma üstüne doğru geniĢler ve kısmen alt kısmı zarar görmüĢtür. Kabartmanın yüzeyinde yanık izleri görülmektedir. Yüzeyi havadan dolayı yıpranmıĢtır. Kahverengi patina ve modern çizikler vardır. Arkası düzensiz ve hafif dıĢ bükeydir. Figürlü sahnenin yer aldığı ön yüzün üst kısmı 6- 6.5 cm, alt kısmı 2 cm. yüksekliğinde bantlarla sınırlanmıĢtır. Kabartmada, katırlar üzerinde iki kadın ile birisi erkek dört yaya katılmaktadır. Gruba bir kadın önderlik etmektedir. Kadının gövdesinin bir bölümü katırın arkasında kalmıĢtır. Kadının gövdesi cepheden betimlenmiĢ, baĢını sola doğru çevirmiĢ, arkadan gelenlere bakmaktadır. Yere kadar uzanan bir chiton ve sağ omzuna attığı

251 Kubala, 2000: 253. 252 Kubala, 2000: 254; Casabonne, 2004: 145- 147. 253 Borchhardt, 1968: 210; Casabonne, 2004: 145- 147. 254 Hermary, 1984: 299- 300. 255 Kubala, 2000: 258.

103

ve diz altına kadar inen bir hymation giymiĢtir. Chiton kıvrımlarından sağ bacağını hafifçe büktüğü anlaĢılmaktadır. Kadın sağ eliyle katırın dizginlerini tutmaktadır. Sol eli ise katırın kulaklarına doğru kalkmıĢtır. Kadının saçları arkada topuz yapılmıĢtır. Yüzü tahrip olmasına rağmen konuya uygun olarak ağırbaĢlı bir havaya sahiptir. Katır kadının kontrolündedir. BaĢı aĢınmıĢ, gövdesi iyi korunmuĢtur. Katırın neredeyse tüm sırtını kapatan, dikdörtgen bir eyer örtüsü vardır. Katırın üzerinde bir kadın oturmaktadır. Katırın üzerine oturan kadın, ayaklarını eyerin bir parçasının üzerine koymuĢtur. Gövdesi cepheden verilen figür, baĢını figürlerin gidiĢ yönüne doğru çevirmiĢtir. Kadın chiton ve baĢını örten bir hymation giymiĢtir. Yüzü tahrip olmuĢtur. Plili kumaĢtan oluĢan örtü, sol bacağı üzerinde durmaktadır. Sağ kol dirsekten kırılarak, hymationun kenarını tutarken, eyer üzerindeki sağ elinde ne olduğu belirlenemeyen bir nesne tutar. Katırın arkasında iki kadın ayakta durmaktadır. Bunlardan birincisi cepheden betimlenmiĢ ve gövdesinin bir bölümü katırın sağrısının arkasında kalmıĢtır. Figür, yere kadar uzanan chiton ve sağ omzuyla birlikte vücudunu saran hymation giymiĢtir. Yüzü aĢınmıĢ olmasına rağmen, baĢını hemen yanındaki diğer kadın figürüne doğru hafifçe çevrilmiĢtir. Bu figürle konuĢma jesti içerisindeki diğer kadın, sağa doğru profilden betimlenmiĢtir. Chiton ve sol omzuna aldığı bir hymation giymiĢtir. Kadın saçlarını arkada topuz yapmıĢtır. Sağ kolunu ileriye doğru uzatmıĢ, vücut ağırlığını sol ayağına vermiĢ, sağ ayağının parmak ucuna basmaktadır. Bu iki yaya kadın figürünü, öndeki ile benzer Ģekilde katır üzerinde gitmekte olan bir kadın ve katırın kontrolünü sağlayan seyis figürü izlemektedir. Seyis katırın boynunun arkasında kalmıĢtır. Sağa doğru ilerlemesine karĢın, baĢını arkaya döndürmüĢtür. Yüzü aĢınmıĢ olan figür, diz altına kadar inen bir tunik giymiĢtir. Bacakları çıplak olan figürün, erkek olduğu anlaĢılmaktadır. Sağ eliyle katırın dizginlerini tutmaktadır. Öndeki katır ile benzer özelliklere sahip olan katırın yüz detayları aĢınmıĢ olmasına rağmen, geriye doğru yatmıĢ uzun kulakları oldukça net bir Ģekilde görülmektedir. Katırın sırtında öndekine benzeyen bir eyer örtüsü ve eyer vardır. Bu eyerin üzerinde, yüzünü izleyicilere dönmüĢ bir kadın oturmaktadır. Bu kadında öndeki ile benzer durumda betimlenmiĢtir. Kabartmanın yan kenarlarında bulunan anathyrosisden, bu bloğun tek baĢına durmadığı, en azından iki yanında da birer bloğun daha yer aldığı anlaĢılmaktadır. Bu nedenden dolayı blok üzerindeki sahneyi, tek baĢına değil, bir frizin parçası olarak düĢünmek gerekir. Figürlü sahnede, sağa doğru ilerleyen bir kortejin bir bölümü betimlenmiĢtir. Bu kortej, katırı kontrol eden kadın ile baĢlar. Bunu biri katır üzerinde, ikisi yaya üç kadın izler.

104

En sonda erkek bir seyis tarafından götürülmekte olan ikinci bir katırlı kadın gelmektedir256. Katır veya at sırtındaki kadınların katıldığı betimlemeler, Anadolu‟da çok sık görünen konular değildir. Bu sahnenin benzerleri Daskyleion civarından gelmektedir. Bunlardan iki tanesi mezar stelinde, diğeri mimari blok üzerinde ele geçmiĢtir. Bunlardan ĠÖ 5. yüzyılın sonlarına tarihlenen Ġstanbul 5762 stelindeki atlı kadın, cenaze arabalı ekphora sahnesinin devamı olarak stelin sol yanında betimlenmiĢtir257. Manyas Eski Çatal köyünde ele geçen ve ĠÖ 4. yüzyıl sonlarına tarihlenen stel üzerinde de benzer konu betimlenmiĢtir258. Yine Daskyleion‟da bulunan mimari blok üzerinde de, arka arkaya üç atlı kadın ilerlemektedir. Kadınlar tarafından binilen atların ikisi, önlerindeki Pers giysili seyisler tarafından götürülmektedir. Bu üç betimlemede ekphora kortejinden alınmıĢ sahnelerdir. Bu bağlamda, Erdemli kabartmasının da bunlara yakın konu benzerliği nedeni ile üzerinde betimlenen ekphora sahnesi olmalıdır. Ayrıca bu konuların benzerleri, Orta doğu sanatında özellikle de Pers sanatında bilinmektedir259. Fleischer, kadın figürlerinde hymationun altında kalan ve sol göğüs üzerine uzanan kolun, kumaĢ altından gösterildiğine ve öndeki katırın arkasında ayakta duran kadının, cepheden betimlenmesine dikkat çekerek, bu motifin ĠÖ 4. yüzyıldan daha geç bir tarihe ait olduğunu belirtmiĢtir260. Hermary ise manto altından gösterilen sağ kol motifinin, ĠÖ 4. yüzyılın son çeyreğine ait olduğunu söyler ve kabartmayı, ĠÖ 4. yüzyılın son çeyreğine tarihlemektedir261. Kubala ise, ĠÖ 4. yüzyıl Greko- Pers sanatının tören karakterini vurgulamak için tekrarlanan bir sahne olduğunu söyler262. Bu örnekler, Pers sanatçılarının Assur proto tiplerine göre at üstünde avcı betimlemesini kullandıklarını göstermektedir. Yeni Assur saray kabartmaları binicinin her iki bacağı bazen görülebilirken Greko- Pers gemmelerinde sadece bir bacağı görülebilirdi. Böylece, motif için Grek kökenli hipotezi belirsiz olabilir. Likya‟nın Grek kabartmalarını çalıĢan Rodenwaldt, Eski Mezopotamya‟nın binici motifleri, Assur ve daha sonra Akhamenid sanatına kaydığı sonucuna ulaĢmıĢtır. Bu göz önüne alındığında, olasılıkla Doğu- Grek Arkaik döneminin doğu etkisini benimsemiĢtir. Kyzikos‟tan gelen bir kabartmada at arabası ve atlar görülür. Klazomenai‟den bir lahit üzerinde dörtnala koĢan atlıyı gösteren sahne mevcuttur. Bu durumların her birinde ise çok hızlı hareket tasvir edilmiĢtir. Avcılık, Pers aristokrasisinin favori sporu olmuĢtur. Askeri

256 Kubala, 2000: 250- 252; Casabonne, 2004: 145- 147. 257 Borchhardt, 1968: 194- 195. 258 Graeve, 1970: 91, 101; Hermary, 1984: 295- 296. 259 Kubala, 2000: 252. 260 Fleischer, 1984: 93 vd. 261 Hermary, 1984: 299- 300. 262 Kubala, 2000: 252.

105

amaçları da vardır. Katılımcılar kendilerinin savaĢa alıĢtığını ve deneyimli biniciler olduklarını göstermek istemiĢtir. Avcılık bu nedenlerden dolayı Pers aristokrasisinin eğitiminin bir parçasını oluĢturmaktadır. III. Kyros tüm satrapları av konusunda teĢvik etmiĢti. Saray halkıyla birlikte sık sık ava çıkarlardı. Ve bunlar için özel av parkları oluĢturulmuĢtu. Böyle yerler, Tiger nehri yakınında Sittake, Sardes, Phrygia‟daki Kelainai ve Sidon‟dur. Xenophon Hellenika‟da Daskyleion Paradeisos‟u tanımlar. (kuĢ bahçesi?) Büyük kral aynı zamanda Paradeisos avında resmedilir. Darius, Mısır‟da ‟den gelen Akhamenid mühürde at arabasıyla aslan avı betimlenmiĢtir. Akhamenid yöneticiler, Assur kraliyet ikonografik stilini betimlediler. Bir araba, bir kral Yeni Assur saray kabartmalarının sürekli bileĢenidir. Ancak, Pers kralları aristokratları gibi at sırtında avlanırdı. Güçlü Pers av sahneleri 6. yüzyılın baĢından Assur proto tipine dayanan bu kraliyet avcılığı canlı Ģemayla belgelenmiĢtir263. Aslan kraliyet ailesinin avıydı. Pers sanatçıları, hayvan avı konusunda Assur proto tiplerine kuvvetli bir Ģekilde bakmıĢtı. Orada aslan yerine yaban domuzu resmedilmiĢti. Metzler, av sahnelerinin özelliklerinin cenaze törenine bağlar. Pers inanıĢlarında öteki dünyayla iliĢkide önemli rol oynardı. Bu mezar stelleri üzerindeki av sahnelerinin yerleĢtirilmesini de açıklar. Erdemli kabartmasında, ilk planda her bir figürün arka planında yer alan karĢılığı vardı. HeykeltıraĢ açıkça profil ve cephe görünüĢünü tercih etmiĢti. Dörtte üçlük dönüĢü kullanmamıĢtır. Ata binen kadınların karĢılaĢtırılmasında, sert ve Ģematik betimlemede ortada yürüyen kadını çok daha güzel tasvir etmiĢlerdi. O, özellikle mezar ve adak kabartmalarında 4. yüzyıla doğru görünen türü temsil eder. Ayrıca bu dönemin özelliği binici kadınların davranıĢıydı. Önde oturan kadın, kolunun ön kısmında paltosunu tutar. Fleischer‟e göre Erdemli frizi Kilikyanın bu döneminde yapılmıĢtı. Krallığın bu uzun dönemi sonrasında yerel hükümdarlar tarafından yönetildi. Dolayısıyla 401- 333 arasında yönetim satraplık oldu. (Fleischer levhanın tarihi konusunda ĠÖ 4. yüzyılın ortası eğilimini sürdürmektedir.) Fleischer‟e göre, Silifke ve Adana levhaları aynı tarihli olmalıdır. A. Hermary, levhaların stilistik ve ikonografik analizlerinden sonra 4. yüzyılın son çeyreğine ait tarihin düĢürülmesini önerdi. Borchhardt‟a göre, Kilikya levhaları aynı mezar binasına ait olmalıydı. Onların ikisi, ya ortada betimlenen sahneye doğru ya da mezarın giriĢine doğru yürüyenlerin amacı iki bölümde aynı Ģekilde betimlenmiĢtir. Daha sonraki durumda, ölüyü onurlandırmayla bağlantılı törenin bölümü olacaktır. Borchhardt, bu yürüyüĢü ekphora terimiyle tanımlar. Biniciler ölen kiĢinin aile üyeleriydi. Ve olasılıkla yürüyen insanların

263 Kubala, 2000: 257; Casabonne, 2004: 145- 147.

106

statüsü daha yüksektir. Hermary, sonradan bunları hizmetçi olarak yorumlar. Bilim adamlarına göre, üçüncü kabartmada aynı anıta aitti. Greko- Pers stilinde genellikle mezar kabartmaları olarak görülen av sahnelerini içermektedir. Anıt, diğer üç kabartmanın aynı zamanda Greko- Pers ikonografisinin özelliklerinde iki konusu savaĢ ve ziyafet sahnesi tasvirleriyle süslü olabilirdi. Anıt, heroon olabilirdi. Özellikle bu tür anıtlar, Akhamenid imparatorluğunun batı kesiminde çok popülerdi264. H. Metzger, cenaze töreni olarak Silifke ve Erdemli kabartmalarındaki sahnelerin yorumlarına itiraz etti. O, Erdemli levhasının süsleme sahnelerinde hükümdar ve maiyetinin yürüyüĢünün betimlendiğini görür. R. Fleischer iki yürüyüĢün anlamının belirsizliğini koruduğunu söyler. Fleischer sahnedeki insanların üzüntü veya keder belirtilerinin olmaması sebebiyle, cenaze töreniyle ilgili konuları dahil etmemiĢtir. Hermary‟nin önerisi ise bu üç plakanın büyük bir mezar binasının parçası olduğuydu. Likya ve Karia‟dan gelen mezar anıtlarının Kilikya versiyonudur. Anadolu‟da Greko- Pers stilinde çok betimlendiği görünen yapı kuralları, (Kilikya‟ya ait levhalar) Ģemaların kompozisyonu, karĢıt bölgelerin varlığını göstermektedir. Ayrıca bu sahnelerin varlığı olasılıkla bir sanat dekorasyonu olan satrap konutlarında aranmalıdır. Stilistik analizler, kabartmaları yapanların hem Pers hem Grek heykel geleneğini bildiğini açıkça gösterir. Bu gerçek sanatçılar için yerel kökenli teorisine neden olabilir. Onların Doğu Grek atölyelerinde çalıĢtıkları varsayılabilir. Ve güdülerini kullanan biçimler Akhamenid sanatından alınmıĢtı. Onlar kendi sanat komisyonlarını yerine getirmeyi denedi. Kilikya levhaları bir Heroona ait olabilir. Bu tür mezarların Akhaemenid dönemde Ġran‟da kullanıldığı bilinir. Ancak onlar Anadolu‟da da benimsenmiĢti. Greko- Pers sanatını tanımlayan Furtwangler, çalıĢanların (yapan sanatçıların) Pers komisyonlarında çalıĢan Grekler olarak kabul ediyordu. Daha fazla araĢtırmaya dayalı olan bu karıĢık stilin önemli bir bileĢeni nedeniyle Greko- Pers sanatı olarak önerilen tanımın doğru olarak kabul edilemeyeceği sonucuna varıldı. Kilikya levhaları yaygın bir Ģekilde Greko- Pers olarak tanımlanan objelere komisyonlar tarafından üretilen Greko- Pers sanatının, sanat eseri gibi görünür. Bunları ya Perslilerin ya da Persia‟nın kuvvetli bir Ģekilde etkilediği söylenebilirdi. Komisyonlar siyasi yönlendirmeleri ve etnisiteleriyle bağlantılı konuları ve betimlenen ikonografik detayları gösterdi265.

264 Kubala, 2000: 258; Casabonne, 2004: 145- 147. 265 Kubala, 2000: 259; Casabonne, 2004: 145- 147.

107

6.3. SĠKKELER

6.3.1. ĠÖ 5. Yüzyıl Sikkeleri ĠÖ 5. yüzyılın ikinci yarısında Tarsus‟un dolayısıyla Kilikya‟nın ilk gümüĢ sikkelerinin basımı baĢlar. Bunların üzerindeki çeĢitli betimlemeler bir yandan Persli ve Doğulu kimliğini, bir yandan da Klasik Çağ Grek sanatı ile iliĢkilerini açıkça ortaya koymaktadır266. Kentin adı bazen Arami harfleriyle, Trz (Tarz)267 veya Grek harfleriyle Tersi (TEPΣI…) biçiminde yazılmıĢtır. Böylece Tarsus‟un bu devirde yarı bağımsız bir kent olduğu, yani Pers egemenliği altında, ancak ekonomik özgürlüğe sahip, bünyesinde çeĢitli halkları ve kültürleri barındıran bir kent olduğu anlaĢılmaktadır268. (Bkz. Çiz. 5- 7) ĠÖ 5. yüzyılda Kilikya sikkeleri, Pers sikke standardında basılmıĢtı. Olasılıkla Pers savaĢlarına, kıyı komĢuları filolarıyla katıldılar. ġüphesiz ki onlar tüm Kilikya gemilerine komuta eden Kilikya kralı Syennesis‟in komutasındaydılar. Her durumda, bir Grek liderinden ordu dıĢında bahsedilmedi ve bağımlı olan statü ile ilgili olarak bu zamanda Kilikya Grek Ģehirlerini alarak en çok kanıtı sağladı. Bunun tek istisnası Kelenderis Ģehri oldu. ĠÖ 425‟te Atina birliğine vergi veren devletlerin listesinde görünmekteydi. Sonuç olarak, onların Pers imparatorluğundan ayrılmıĢ olduğunu söylüyorlardı. Ancak, diğer Grek Ģehirleri Grek karakterlerinde Ģehir adları Ģekliyle kendi sikkelerine sahiptirler269.

6.3.2. ĠÖ 4. Yüzyıl Sikkeleri

6.3.2.1. Tiribazos Sikkeleri ĠÖ 4. yüzyıl Kilikya sikkeleri, Kilikyalı satraplar olan Tiribazos, Pharnabazos ve Datames hakkında bilgi verir. Tiribazos sikkeleri ĠÖ 386- 380 arasında Ġssus, Mallos, Soli ve Tarsus‟ta basılmıĢtır270. Bir tarafta Baal ile Aramice yazılmıĢ Tiribazos‟un ismi görülür. Ayrıca Ģehir isimlerinin kısaltması görülmektedir. Diğer tarafta Ahura Mazda ve aĢağıda orta

266 Anadolu‟nun tüm Eskiçağ tarihi boyunca bütün toplumlarda din ve askeri güç, devlet yönetiminde en etkin rol oynayan iki önemli unsuru oluĢturur. Bu olgu Kilikya‟da yaklaĢık 200 yıl kadar süren Pers iĢgali sırasında oldukça zayıf olmalıdır ki, bu konuda çok fazla bir veriye sahip değiliz. Buna karĢılık, söz konusu döneme ait sikkelerden anlaĢıldığına göre, yerli halk, kökleri demir çağına ve hatta daha öncesine giden eski kültürlerini Grek panteonu ile özdeĢleĢtirmiĢler ve Persler de bu kültlerin varlığından rahatsız olmamıĢlar; bir baĢka deyiĢle, bu duruma hoĢgörü ile yaklaĢmıĢlardır. Diğer yandan, Persler kendileriyle ilgisi olmasa da, yerli halkların bu köklü inançlarını kullanarak, bölgeyi yönetmek gibi bir anlayıĢa da sahip değillerdi. Böylece Kilikyalılar kendi geleneksel inançları çerçevesinde dinsel yaĢamlarını Persler döneminde de sürdürmüĢlerdir.( Zoroğlu, 2001: 425.) 267 Zoroğlu, 1995b: 19. 268 Zoroğlu, 1995b: 20; Erzen, 1940: 99; Ünal ve Girginer, 2007: 209. 269 Erzen, 1940: 105; Ünal ve Girginer, 2007: 210. 270 Bing, 1998: 49.

108

kısımda güneĢ kursu motifi vardır. Ellerinde çiçek ve çelenk tutmaktadırlar271. (Bkz. Res. 12- 13)

6.3.2.2. Pharnabazos ve Datames Sikkeleri Pharnabazos Kilikya sikkelerinin Tarsus, Nagidos ve Ġssus‟ta basıldığını biliyoruz272. Kilikya Tarsus darphanesine atfedilen, Pharnabazos ve Datames Pers satraplarının 6 gümüĢ stater emisyonu vardır. Özellikle Pharnabazos ve Datames‟in iki önemli emisyonunda, Syracusalı Kimon‟un ünlü tetradrahmileri taklit edilmeye çalıĢılmıĢtır. Emisyon genellikle ĠÖ 379- 372‟ye tarihlenmektedir. Bu emisyon iki satrap tarafından yönetilen, Mısır‟a karĢı Pers seferiyle iliĢkilidir273. Pharnabazos ve Datames‟in staterlerinin ön yüzünde Kimon‟un Arethusa baĢının imitasyonu görülürdü; arka yüzde Attik miğferli Ares olarak tanımlanan sakallı savaĢçı görülür. Arka yüzdeki, Aramice lejant Datames sikkelerini Pharnabazos‟tan ayırır. Pharnabazos emisyonu staterlerin ön yüzünde Tarsuslu Baal Tarz solda diphros üzerinde oturmaktadır. (Bkz. Res. 14- 15) Arka yüzde ise miğferli savaĢçı veya Ares betimlenmiĢti. Pharnabazos‟a atfedilen, çok az staterde ön yüzde aslan postlu Herakles baĢı ve arka yüzde Ares veya miğferli savaĢçı betimlenmiĢti. Ancak bu sikkelerde ön yüzde Aramice KLK (Kilikya) ve arka yüzde ise Grekçe TEPΣĠKON (Tarsus) lejantı vardır. Ġlaveten Arethusa sikkelerinin imitasyonunda Datames iki stater emisyonunda ön yüzde tahtta oturan Tarsuslu Baal‟i basmıĢtır274. Hem Pharnabazos hem de Datames‟in iki emisyonu arka yüz kalıpları staterlerin basılmasında kullanılmıĢtır. Ġki satrapın, tek baĢına bastığı önerilen iki emisyon arasında ön yüzleri üst üste gelmiĢti. Ayrıca, iki ön yüzden birinin kalıbında Nymphe‟nin çenesi de bozulmuĢtu. Ġki sikke, Pharnabazos‟un gösterilmesiyle ön yüz kalıplarıyla basıldı. Kalıpların geri kalanı nispeten iyi durumdaydı. 5 sikke kalıpların bozulmasının gösterilmesine kadar aynı kalıplarla Datames tarafından da basılıyordu. En geç örneklerinde kalıpların dıĢ çerçevesi de bozuldu. Morkholm, Pharnabazos ve Datames‟in Bayan/Ares staterlerini Karaman definesi ile yorumladı. Pharnabazos‟un sikkelerinde, aĢınma değiĢen derecelerde oluĢtuysa da, Datames‟in tüm sikkeleri oldukça yeni ve düzgündü. Pharnabazos sikkelerinin tümü 10.602- 10.503 gram arasındaydı. Datames sikkelerinin ise ortalama ağırlığı biraz düĢmüĢtü. Genellikle sikkelerin peĢ peĢe olan emisyonlarında biraz eksik ağırlıktan yana bir eğilim vardı. Pharnabazos‟un genellikle ağır sikkeleri önceden

271 Erzen, 1940: 121. 272 Erzen, 1940: 123. 273 Moysey, 1986: 7; Casabonne, 2004: 101- 114. 274 Moysey, 1986: 8.

109

bastığı önerilebilir. Son olarak, iki emisyondaki biçimsel farklılıklar nedeniyle, Pharnabazos Bayan/Ares staterlerinin Datames‟ten önce geldiğini önerebiliriz275. Pharnabazos sikkelerinin bir grubunda ön yüzlerinde Syracusa sikkelerindeki gibi küçük yunus betimlemesi, sol aĢağıda kıvırcık saçlı Nymphe bulunan sikkeler orijinal Kimon‟a yakın benzerlik göstermekteydi. Bu sikkelerin tümü, pürüzsüz çizgisel sınır ile çevrilidir. Çizgisel sınırlı, pürüzsüz ön yüzleriyle Pharnabazos tarihi muhtemel gibi görünmektedir. Datames‟in tüm önyüzlerinde sınır noktalıdır. En erken Pharnabazos Bayan/Ares staterleri, Aramice Khilik ve Grekçe KIΛIKION bilingual lejantına sahiptir. Bu sikkeler, ĠÖ 385- 383 tarihinde Mısır‟a karĢı yapılan erken Pers seferiyle alakalı olmalıydı. Nymphe‟nin portre stili, özellikle saç iĢleniĢi, ön yüz kalıplarında önerilen yeterli bazı özelliklerdir. Pharnabazos emisyonunun arka yüzlerinin, farklı detayları görülmektedir. Bazen solda bazen sağda Ares yüzü vardır. Miğferin Ģekli ve miğferin önü (açılıp kapanan kısmı) farklıdır. Bilinen 5 farklı darphane iĢareti vardır. Bazı örneklerde miğferin üzerinde Grek harfleriyle MA veya AM lejantları bulunur. Bazen sağda bazen solda Pharnabazu Khilik okunmaktadır. Bu farklı kombinasyonlarda bilinen 27 farklı tip yapılmıĢtı276. DeğiĢik emisyonlar içinde farklı seriler gösterip göstermediği belirsizdir. Ön/Arka yüz bağlantılı olan bu değiĢik sistemin algılanması farklı olurdu. Bu durum sikke basmaya yardım eden ve en azından bazı değiĢik kontrol iĢaretleri olmalıydı. Kesinlikle farklı türevlerin, farklı yılları ifade ettiğini söyleyemeyiz. Bu sistem birçok Grek darphanesinde de kullanıldı. Türevlerin sayısı, yılların sayısından daha fazla olabilirdi. Bu sikkenin basılmasında Pharnabazos‟un baĢlıca amacı olasılıkla ĠÖ 374/3 yılında Mısır‟a karĢı Pers kralının seferinde hizmet eden Grek paralı askerlerine ödeme yapmaktı. Bu konuyla ilgili Diodoros‟ta detaylı açıklama görülmektedir. Bu seferde, danıĢman olarak Atina‟ya hizmet eden Ġphicrates vardır. Ve en azından dört yıllık planları kapsayan büyük bir çaba olduğu söylenir. Filistin Ake‟de Pharnabazos Pers imparatorluğunun kara kuvvetlerinden 200000 askeriyle 20000 Grek paralı askerini ve deniz kuvvetlerinde bulunan 300 trireme ve 20 triaconters‟ini birleĢtirdi. Bu ihtimalde, Tarsus bu seferde asker toplama merkezi ve toplanma noktasıydı277. Bu büyük saldırı, Nil‟in yıllık taĢmasından önce 373 baharında gerçekleĢmiĢti. Ama bataklığa saplandılar ve daha sonra o yaz baĢarısız oldular. Ġphicrates kaçtı ve gelecek yıl strategos seçimleri için Atina‟ya döndü. Tam olarak Pharnabazos‟a ne olduğunu bilmiyoruz. Nepos, Pharnabazos‟un kral tarafından geri

275 Moysey, 1986: 9; Casabonne, 2004: 101- 114. 276 Moysey, 1986: 10. 277 Moysey, 1986: 11; Casabonne, 2004: 101- 114.

110

çağrıldığını ve yerini Datames‟in aldığını anlatır. Nepos, kaynakları Datames‟i övmek için saptırmıĢ olabilir. KuĢkusuz Pharnabazos‟un komutanlıktan uzaklaĢtırılmasından kısa bir süre sonra ölmüĢ olabilir. Her durumda, Datames muhtemelen 373 kıĢında veya 372 baharında kral tarafından Mısır‟ı geri kazanmak için önerilen yeni seferin komutasını devralmıĢtır. Dolayısıyla, Pharnabazos Bayan/Ares staterleri ĠÖ 378/7- 374/3 tarihli olmalıdır. Datames benzer tiplerde sikke basmaya devam etti. Ve Pharnabazos‟tan kalan sikkelere bakıldığında, Datames‟in ondan fazla sikke bastığı görülüyordu278. Datames‟in Tarsus sikkeleri, Kilikya‟yı kontrol altında tutmasıyla ilgili güçlü kanıtlar oluĢturmaktadır. Datames, en erken ĠÖ 373 ile suikastla yaĢamının sona erdiği 360 yılına kadar Kilikya‟yı kontrol altında tutmuĢtu279. Datames‟in Bayan/Ares sikkeleri incelendiğinde birkaç ilave bilgi ortaya koyabiliriz. Eklenen, iki ön yüz, iki arka yüz kalıbı birbiriyle bağlantılıydı. Hem Pharnabazos hem de Datames kullanmıĢtı. Her iki arka yüz kalıbı Datames ve Pharnabazos‟un ön yüzleriyle kullanıldığından Datames‟in kullandığı ön yüzlerin yıpranmıĢ olduğu görülür. Datames‟in bilinen 15 arka yüz türevleri (variantları) Pharnabazos için bilinenden sayıca daha fazla olduğu görülür. Ancak birçoğu Pharnabazos‟un benzeridir280. Bazı önemli farklılıklar arasında darphane iĢaretlerinin yokluğu ve ilaveten birkaç yeni türev mevcuttur. Soldaki alanda üzüm salkımı, miğferin üstünde bir palmet, miğferin sol alt köĢesinde küçük T veya A vardır. Bu değiĢiklikler açıklanamaz. Aynı ön yüzlerin, yedi farklı tipte arka yüz kalıplarıyla kullanılanları bulunmuĢtur. Önemli türevler coğrafi veya kronolojik olarak hiç ayırt edilemezdi. Bazı Datames sikkelerinde kullanılan küçük semboller ve Nagidos‟un üzüm salkımları arasında stilistik benzerlik yoktur. Ġlaveten üzüm salkımlı tiplerin parçası olarak, Datames‟in ön yüzünde Baal Tarz buğday baĢağıyla betimlenmiĢti281. Pharnabazos sikkelerinde, Ares‟e benzeyen miğferli savaĢçı betimlenmiĢtir. Nagidos kentiyle ilgili sikkelerde Aphrodite tahtta sfenksle beraber oturuyor ve yan tarafta NAΓIΔIKON solda sınır boyunca görülür. Ne ön yüz ne de arka yüzde üzüm salkımı yoktur282. Datames‟in ön yüzlerinde süslemelerin küçük detayları değiĢtirilmiĢtir. 4 ön yüzde alıĢılmıĢ kolyesini takan Nymphe görülür. Fakat burada kolye sadece merkezi pendanttan ziyade alıĢılmıĢ çoklu pendant halkalarına sahiptir. Bu dört ön yüzde, Nymphe‟nin saçı belirgin biçimde farklı iĢlenmiĢtir. Muhtemelen bu kalıplar aynı kiĢi tarafından kesilmiĢti. Fakat bu dört kalıbın

278 Moysey, 1986: 12. 279 Bing, 1998: 53. 280 Moysey, 1986: 12. 281 Moysey, 1986: 13. 282 Erzen, 1940: 123; Durugönül, 2001: 429- 443; Moysey, 1986: 13.

111

kronolojik olarak gruplandırılmıĢ olması demek değildir. Datames ve Pharnabazos tarafından kullanılan tiplerin seçimleri ilginçtir. Kimon‟un Arethusa tetradrahmileri, 4. yüzyılın baĢından ortasına doğru geniĢ ölçüde taklit edildi283. Bu etkileyici portre popüler olmuĢ gibi görünmekteydi. Kilikya‟nın Syracusa ile arasında hiçbir bağlantı yoktur. Taklitçi darphanenin, bastığı sikkelerde Arethusa‟ya paralel yerel bir tanrı da yoktur. Kilikya sikkelerinde tasvir edilenlerin kim olduğunu bilmiyoruz. Olasılıkla en çok kabul edilen tercih, Grek paralı askerlerine ödeme yapılacak sikkelerde kullanılmıĢ olduğuydu. Syracusalı Dionysos, yöneticiler tarafından Sparta‟ya yardım etmek amacıyla ve Kartaca‟ya karĢı seferde paralı askerlere ödeme yapmak için çok sayıda kullanılmıĢ olabilir. ĠÖ 378- 369‟da Sicilya savaĢına ara verilmesiyle, bazı paralı askerlere bilinen Arethusa sikkeleriyle ve/veya diğer imitasyonlarıyla ödemeler yapılmıĢtı. Bunların arasında satraplar için çalıĢanlarda vardı. Arka yüz tipi Ares veya Pharnabazos‟un miğferli savaĢçı betimiyle bir savaĢ temasına sahiptir. Datames Bayan/Ares staterlerinin tarihi 373/2- 369/8 olmalıdır. Datames Mısır‟a karĢı Pers seferlerinin komutanı olarak tutulmadı. 373/2‟ye kadar Kilikya staterlerinin geniĢ miktarda darphane fırsatına sahip olmamıĢtır. Olasılıkla, Datames 369/8‟deki krala isyanına kadar onları basmaya devam etti. Pharnabazos‟un emisyonu olan diğer iki stater Bayan/Ares emisyonundan önce gelebilir. Herakles/Ares emisyonu, yukarıda belirtildiği gibi, Pharnabazos‟a katiyen isnat edilemezdi. Lejantlar Pharnabazos‟tan bahsetmezdi. Ancak, emisyonun Pharnabazos‟la iliĢkili çeĢitli nedenleri olabilir. Ön yüz ve arka yüz lejantları açıkça Kilikya‟da Tarsus darphanesini göstermektedir. Arka yüz tipi, solda Ares-miğferli savaĢçı, Arethusa imitasyonunun arka yüzünde Ares‟e güçlü bir benzerliğiyle açıklanabilir. Bu satrap portrelerinde bazı öneriler olarak kabul edilemezdi. Pharnabazos ve Datames staterlerinin üzerinde sakallı baĢ portreleri farklıdır. Bu Grek paralı askerleri için Ares fikri idealize edilmiĢ gibi görünmektedir284. Bu emisyondan sadece 7 sikke bilinir. Hepsi aynı önyüz kalıbıyla basılmıĢtır. Bunlardan 4 farklı arka yüz bilinir. Herakles‟in aslan postundan iz kalmamıĢtır. Aslında Pharnabazos sikkeleri üzerinde erken dönemde adı görülmezdi. Mısır‟a karĢı Pers seferleri zamanında muhtemelen Pharnabazos, Tithraustes ve Abrokomas‟la komutanlığı paylaĢmıĢtı. Daha erken seferler için antik kanıtlar çok azdır. Ġsokrates Panegyrikos (ĠÖ 380‟de) seferin son üç yılını bize anlatır. Ama bu seferin çok az baĢarılı olduğunu söyler. Bunun için 386- 383 tarihi önerilebilir. SavaĢçı motiflerinin tipleri yeniden emisyonun Grek paralı askerleri için basıldığı ipucunu verir. Hem Grek tipleriydi hem de arka

283 Moysey, 1986: 13; Bing, 1998: 54. 284 Moysey, 1986: 14.

112

yüz lejantında Grekçe TEPΣĠKON kanıtı bunu güçlendirmektedir. Ġkinci emisyonda Baal Tarz solda diphros üzerinde oturuyor. Elinde uzun bir asa var. Aramice Baal Tarz lejantı görülüyordu. Sakallı miğferli savaĢçı veya Ares, solda Aramice lejant Pharnabazu ve Khilik‟in çok daha fazla büyüklükte olduğu görülmektedir. Bu tipten bilinen 90 örnek vardır. 60 farklı önyüz kalıbı ve 74 farklı arka yüz kalıbı görülür. Arka yüzde olan Herakles Arethusa imitasyonunun arka yüzündeki Ares‟le yakın benzerlik gösterir. Arka yüzdeki Pharnabazu lejantı, Pharnabazos‟un tek baĢına komutan olduğu 378- 373‟teki Pers seferi dönemini iĢaret etmektedir285. Bu emisyonlar, Pharnabazos‟un Bayan/Ares emisyonlarıyla baĢka benzerlikler taĢımaktadır. Bazı arka yüzlerin üzerinde üç zeytin yaprağı ve miğfer vardır. Diğer darphane iĢaretleri ve arka yüzdeki Bayan/Ares‟lerin benzer türevlerinde ön yüzde Baal Tarz /Ares emisyonu bulundu. Basılan dört sikkeyle son ön yüz kalıbı, lejantların harf formları ve onların stilinin özellikleridir286. Bu emisyonun, arka yüzünde Pharnabazos‟un adı, arka yüzde askeri tema olması ĠÖ 378- 373 Pers seferi zamanında emisyonun en iyi özelliği olarak görülebilirdi. Bu emisyon Arethusa imitasyonundan, önce tarihli olmalıdır. Baal Tarz‟ın Tarsus‟ta olan kült heykelinin tasviri olabilirdi. Yunanistan‟ın oturan kült heykelleriyle büyük benzerlik vardır. Ön yüzde Baal Tarz ile Datames emisyonu iki stater, Pharnabazos‟un Baal Tarz‟ından açıkça farklıydı. Datames‟in iki emisyonunda Baal Tarz‟ın tasvir edilmesi, Pharnabazos tarafından basılanlardan farklı olmuĢtur. Datames‟in Kilikya satrapı olarak halefi olduğu ve daha çok Mazaeus‟un Baal Tarz emisyonlarına benzemektedir. Datames‟in her iki ön yüzünde Baal Tarz mazgallı sınır tarafından çevrilmesinden ziyade basit çizgi sınırları Pharnabazos‟un Baal Tarz emisyonlarında kullanılmıĢtır. Sağda, tanrı tahtta oturmaktadır. Sağ elinde üzüm salkımı ve sol elinde buğday baĢağı tutar. Sol kolunun altında uzun asa ve kanatlarını açmıĢ bir kartal figürü görülür. Tanrının sol kolunun üstünde yanan tütsülük vardır. Baal Tarz Aramice lejantta solda tanrının arkası boyunca yazılıdır. Baal Tarz yapraklardan oluĢan taç giyer. Bu emisyonun arka yüzü, satraplık emisyonunun arasında üniktir. Bir dikdörtgen içinde, yarım daire antefixli tapınak tasvir edilmiĢtir. Solda sakallı, çıplak ayakta duran bir erkek figürü görülür. Grek tanrılarının görünümünü andıran bir duruĢu vardır. Figürler arasında Thymiaterion vardır287. Sağdaki figürün sol bacağı boyunca Aramice yazıtta, Tadanmu okunuyor. Soldaki figür, aĢağı yukarı sikkelerin yarısında tanımlanamamıĢtır. Fakat, diğer

285 Moysey, 1986: 15. 286 Moysey, 1986: 16. 287 Moysey, 1986: 17.

113

yarısında daha küçük Aramice lejantta sağ bacağıyla ve sınır arasına sığdırılan Ana288 okunuyordu. Ana lejantının çok az örneği vardır. Sol alt sınır dıĢına yazıldı. Sonradan akla gelen birçok kalıpta önerildiği gibi harfler sıkıĢtırılmıĢtır. Tanrının tanımlaması hakkında bazı sorular olabilir. Tapınak sahnesinde bir nebze propaganda önerilir. Datames, krala isyanından sonra onun bağlılığından esinlenerek koyulmuĢ olabilir. Tanrı Ana, komutasında Babylonia‟nın kurtuluĢunu üstlendiğini bildirdi. Datames‟in Euphrates üzerinde ve Mezopotamya‟nın fethine baĢladığını biliyoruz. Olasılıkla Büyük Ġskender ve Genç Kyros‟un

288 Ana, Datames‟in halkı için oluĢturulan farklı etnik grupları uzlaĢtırmak için tasarlanmıĢ çift anlamlı bir kelimedir. Ve Tarsus‟a yönelik piyasaya sürülen sikkeler için düĢünülmüĢtür. Kilikyalılar, Grekler ve Kapadokyalılar. Datames, Ana‟yı II. Artaxerxes‟in zayıflığından faydalanarak bağımsızlığını ilan etmesindeki tehlikenin tanrısal meĢrulaĢtırması için kullanmıĢtır. Greklerin kurduğu birçok kurnazlığı ve bu birçok hilenin somut kanıtlarını zekice sağlamıĢtır. Geleneksel açıklamayla, en önemli kült merkezi olan Sümer Ģehri Uruk Mezopotamya gök tanrısı Anu ile tanımlanır. Bu tanımlamada iki problem vardır. Ġlki filolojiktir. “Anu” tanrı ismi olarak tasarlanmıĢtır. Arami lejantlarında “nw” (Anu) olarak okunur. Ġkincisi tarihseldir. Uruk‟taki Anu- Antu kültüne rağmen, Seleukoslar döneminin içine doğru uzanan ĠÖ 4. yüzyıl boyunca yeniden canlanma geçirmiĢ olabilir. Datames ile Anu‟nun iliĢkisinde askeri amaçlar ve doğrudan siyasal amaçları görmek zordur. Merkezin bağlılığına güvenmesi ve Anadolu‟nun kuzeyinde rejime karĢı çıkan isyanlarda Grek paralı askerlerinin bağlılığını sürdürmesidir. Ana olarak “N” nin 2 olası yorumu, Datames‟e daha uygun olan ve onun hemen ilgisini çekmesidir. Onlar karĢılıklı olarak ayrıcalıklı değildir. Ana, çok belli olmamakla beraber, Datames‟e propaganda amaçlı hizmet etmiĢtir. Ana yerli Anadolu tanrısıdır. Onun ismi, orta tunç çağında Kapadokya‟da bulunan eski Assur tabletlerinde ortaya çıkmıĢtır. Ana‟nın KaneĢ‟in koruyucu tanrısı olduğu önerilmiĢtir. Eski Assur ticaret kolonisi olan KaneĢ‟deki özel bayramda diğer tanrılardan da bahsedilir. Diğer Anadolulu tanrılar; Nipas, Parka, Harihari ve Tuntuhanum‟dur. Bayram yerel kültürel günlüklerde anlatılır. Metinlerde KaneĢ‟de bayramın yeni yıla girerken kutlandığı ortaya çıkmıĢtır. KaneĢ orta Kapadokya‟nın önemli bir politik merkeziydi. Orta Tunç Çağında, Anadolu tanrısı olarak görünür. Ve yaklaĢık 15 yüzyıl sonra ĠÖ 4. yüzyılda yerli Anadolu tanrısı tekrar ilgi görüyordu. Burada yerel din geleneklerinin sürekliliğini varsayarsak bunun iyi bir nedeni olmalıdır. Yazılan kanıtlar, Greko- Roman döneminden önce, Anadolu‟nun antik dönemi boyunca nadirdir. Kapadokya‟daki erken 2. Bin Assur Ticaret Kolonileri dönemindeki dokümanlar, yerel kültürel manzaranın özelliklerinin görünmesinde sadece kısa bir vitrindir. ĠÖ 19. ve 4. yüzyıllar arasında tanrı Ana‟nın kanıtlarının yokluğunun temelinde olanları kabul edemeyiz. Yakın doğudaki baĢka yerlerde, Anadolu‟nun merkezinden daha iyi dokümanlar vardır. Dini inançların sürekliliği zaman oldukça uzun süre üzerinde doğrulandı. Örneğin Babil‟de Marduk, Uruk‟ta Anu, Assur‟da Ashur, Anadolu‟da Kybele‟nin kökeni, Çatal höyükte çanak çömleksiz Neolitik döneme kadar gider. Datames için Kilikya konuları, Tanrı Ana ve onların yerli tanrısı Baal Tarz‟dır. Tarsus sikkelerinin ön yüzünde simge olarak Arethusa kullanılmıĢtır. Datames ve Pharnabazos‟un piyasaya sürülen sikkelerinde kısa bir yokluktan sonra aynı oldular. Aramice‟de Ana, Greklerde “ava” olarak okunabilir. Anlamı kral veya lord‟dur. Ve sadece tanrılara hitaben kullanılırdı. Sikkelerde betimlenen görüntü, Datames ve tanrı birbirlerine bakacak Ģekildedir. Ġkisi de diğerine doğru ellerini kaldırmıĢtır. Buradan, birbirlerine hitap ettikleri yorumuna ulaĢabiliriz. Lejantların her Ģeklinde, onların duruĢları ve jestlerinde, figürlerin ne dediği ifade ediliyordu. Tanrı satrapa “Tarkumuwa/Datames ismini söylüyordu. Datames tanrıya döndü ve ona “Ana” veya “Lord” olarak seslendi. Bunun Grek olması, olası değildi. Datames‟in ismi Aramice lejantlarda böyle okunurdu. Ġnsan figürü açık olurdu. O, sikkeleri piyasaya sürmek için genel sorumlulukları ve paralı askerlerin istihdamlarında bulundu. Grek formlarına çok benzerdi. Mesaj yeterli ve açık olmalıdır. Datames ilahi yaptırım almıĢtır. O, tanrıyı lord kelimesini kullanarak adlandırır. Olasılıkla Grekler bu tanrıya Zeus derdi. Datames adıyla, onlara katılan askeri eylemlerde üstlenir. Tarsus staterleri üzerindeki “n” nin anlamı için burada önerilen doğrudur. Grekçe ava‟nın doğal eĢsesliliği ve yerli Anadolu tanrısı Ana‟nın adı sebebiyle, Aramice lejantta çok önemli askeri baĢarıları olan, Grek paralı askerleri kadar Anadolu‟nun merkezinde yerli konular onun yeni elde ettiği propaganda amaçlı olacaktı. 3 önemli toplumun, Kilikyalılar, Kapadokyalılar ve Greklerin nümizmatik mesajları aynıydı. Datames‟in talimatı ve tanrıyı desteklemesinden yararlanıldı. Datames tanrının direktiflerini takip etti. Bu, Tarsus‟un Lord‟u Baal Tarz veya Anadolulu Ana, Grek Zeus‟u olabilirdi. 360‟lardaki isyan boyunca Tarsus sikkelerinde Datames‟in güçlü propaganda amaçlı karakterlerde Perslerin resmi sorumluluğu gerekliydi. (Bing, 1998: 58- 63.)

114

yolundan Babil‟e yürümeyi amaçlıyordu. Datames‟in Persli değil Karialı olduğu unutulmamalıdır289. Datames Baal Tarz/Ana emisyonu, Datames isyanı zamanında 369/8- 361/0 dönemine tarihlenmiĢ olmalıydı290. Sadece ikonografi ve ortalama ağırlıkların önemli farklılıkları Bayan/Ares emisyonunda değil kalıpların aks pozisyonuda diğer 5 emisyondan farklıdır. Bu emisyonun arka yüze ön yüzün pozisyonunun aksı, kalıpların bağlantılı oluĢu %50‟den fazladır. Diğer emisyonlar tamamen rastgele gibi görünüyordu. Sikkelerden kalanların ve farklı ön yüzlerin sayısına bakılarak Bayan/Ares sikkelerinin sayısının Datames‟in Mısır seferi komutanı olduğu üç yıl için oldukça yeterli olduğu muhtemeldir. ĠĢaretler, Baal Tarz/Ana Datames emisyonundan kalan 136 sikke, 81 bilinen farklı önyüz ve 109 bilinen farklı arka yüz kalıbı vardır. Bu önemli emisyon, Datames isyanı sırasında hizmet eden çok sayıda Grek paralı askerine ödemede kullanılmıĢtı. Datames‟in son stater emisyonu, Datames‟in isyanıyla iliĢkili olabilir. Dramatik bir Ģekilde, sikkelerin ağırlığında azalma olmuĢtur. Mevcut gümüĢ miktarı azalmıĢtı ve çok sayıdaki paralı askere ödeme yapmaya ihtiyaç vardı. AĢağı yukarı Datames Bayan/Ares emisyonu 6 gramdan azdır. Pharnabazos emisyonu ise 7 gramdan azdır. Bu iĢaretler, bu emisyondan kalan 72 sikke, 29 bilinen önyüz ve 60 bilinen arka yüz öncekine göre daha küçüktür. Ön yüzde yine, Baal Tarz mazgallı sınırlar içinde sağda tahtta otururken gösterildi. Baal Tarz‟ın bu emisyonu sağdaki alanı kaplardı. Fakat, o aynı üzüm salkımı ve sol elinde buğday baĢağı tutar. Uzun asa ve kanatları açılmıĢ kartalla bitirilmiĢtir. Aynı tütsülük sağ kol üzerinde görülür. Aramice Baal Tarz lejantı tanrının arkasında solda çerçeve boyunca bulunur. Ön yüzlerde, Baal Tarz‟ın oturduğu diphros altında en azından farklı 9 darphane iĢareti ayırt edilmiĢtir. Ön tarafta kambur bir boğa, oturan aslan, bukranium, köpek, bir hayvan dikilmiĢ kulakları291, aĢık kemiği, lotus çiçeği baĢka bir çiçek ve Grekçe M harfi, iki ön yüzde tahttın altında hiçbir Ģey yoktur. Arka yüz çok sıra dıĢı bir ikonografidir. Pers kıyafetli satraplar görünür. Satraplık tiarası ve sağda altta ok ve yay tutar. Sağda kanatlı Ahura Mazda uçuĢ pozisyonuna uygun olarak betimlenmiĢtir. Satrapın arkasında sikkenin sol tarafı boyunca Aramice lejantta Tadanmu okunur. Diphros üzerinde satrap oturmaktadır. (KuĢkusuz Datames‟in kendisinin olması gereklidir.) Ön yüzde oturan tanrıya özen gösterildi. Satrapın ayakları yastığa dayandırılmıĢtı. Onun, ok ve yay ile tasvir edilmesi Pers imparatorluğunun sikkelerini çağrıĢtırmaktadır. Ahura Mazda iyi Ģans için Perslerin dini yaptırımlarının eklenmesiyle sahneyi tamamlar

289 Erzen, 1940: 124; Moysey, 1986: 18; Bing, 1998: 55. 290 Moysey, 1986: 19; Bing, 1998: 59. 291 Moysey, 1986: 19; Bing, 1998: 55.

115

ve/veya satrapların koruma planları ve tekrar sık sık aynı sembollerle Pers kralı geri çağırılırdı. Dikkat çekici bir biçimde Susa ve Persepolis kabartmalarıyla iliĢkilidir. Güçlü bir Ģekilde bu ikonografi tekrar satrap isyanları dönemine iĢaret etmektedir. Diğer Baal Tarz staterlerinin aksine bu emisyon, Perslerin bakıĢ açısıyla Datames‟in meĢru hırslarının gerilimi gibi görünüyordu. Satrap ok ve yayla gösterildi. Ahura Mazda kralla iliĢkilendirildi. Bilinen diğer satraplık sikkelerinde sadece, satraplık tiarası baĢında görülmektedir. Hiçbir Ģekilde satraplığın temsili değildir. Birçok eski satrap portreli sikkede kralın yaptırımının bazı imaları vardır. Örneğin lejantta BAΣIΛEΩΣ yazar. Satraplık gücünün bu cesur temsili en iyi ĠÖ 369/8- 361/0 dönemine tarihlenebilir. Belki, Datames‟in son Kilikya emisyonu olarak düĢünülmelidir292. Arka yüz ikonografisi, Pers tahtına karĢı birleĢen satraplık döneminde önerildiği anlamında olabilirdi. Ana- Datames emisyonundan sonra, bu arka yüzde gerçek olabilir. Datames isyanının erken aĢamasında, emisyonda oturan satrap basılmıĢ olabilir. (ĠÖ 369/8- 365) O, Anadolu‟nun diğer Pers satraplarıyla birleĢmiĢti. Fonlar isyanın, erken döneminde daha az olabilirdi. GümüĢ yetersizliği sikkelerin daha düĢük ağırlıkta basılmasının nedeni olmalıydı. O diğer satraplarla ve zengin Mısır kralı Tachos‟la birleĢmesiyle Bayan/Ares emisyonlarının, ağırlıklarının standart noktaya yakın ayarlanması da mümkün olabildi. Ayrıca Ana- Datames sikkelerinin arka yüz ikonografisini bu bağlamda en iyi Ģekilde anlayabiliriz. Sikkelerin birçok emisyonunda çeĢitli türde kalite iĢareti vardı. Kalite iĢaretlerinin çoğu arka yüzde görünürdü. Çoğunluk ‟un gümüĢ sikkeleri kaydedildi. Tarsus, ve Byzantium gibi Ģehirlerin emisyonundan da gelirdi293. Hem Herakles/Ares emisyonu hem de Bayan/Ares emisyonu Datames‟in sikkelerinin üzerine basılanları kapsar. Yukarıda belirtildiği gibi, sikkeler üzerinde Herakles baĢı basıldı. Datames‟in iki sikkesine basılan Bayan/Ares tespit edilebilir. Define kanıtları da çok yardımcı değildir. Datames ve Pharnabazos‟un Kilikya emisyonlarında 6 define bulundu. Bu definelerin hiçbiri tarihlemede tam faydalı değildir. Karaman definesi, 1947‟de Lycaonia‟da bulundu. Pharnabazos‟un 108 Bayan/Ares stateri, Datames‟in 319 Bayan/Ares stateri ve Datames‟in 36 Baal Tarz/Ana staterleriyle birlikte Atina tetradrahmileri, Sinop drahmileri ile Aspendos ve staterlerini içermekteydi. Bu defineyle, Bayan/Ares emisyonunun varlığı, bu definenin tarihinin saptanabilir olması (370- 360) Morkholm tarafından önerilmiĢtir. IGCH 1261, 1947‟de Anadolu‟nun güneyinde bulundu. Lapethos, Soli, Mallos, Ġssos, Kelenderis, Side sikkeleriyle

292 Moysey, 1986: 20. 293 Moysey, 1986: 21.

116

Pharnabazos ve Datames‟in Bayan/Ares emisyonlarını kapsadı. Bu definenin tarihi, Datames Bayan/Ares emisyonlarının varlığı sebebiyle 375- 370 olmalıdır. 1GCH 1263, 1901‟de Kilikya‟da bulundu. Sadece Pharnabazos Bayan/Ares bölümünü kapsardı. Küçük bir define, Babil‟de bulundu. Ve Pharnabazos staterleri kadar Pers Siglosları ve Mazaeus‟un staterlerini içermekteydi294. Ceyhan‟daki antik Sogdiana‟dan gelen define, Kilikya staterlerini Tiribazos, Pharnabazos Bayan/Ares staterleri, Datames Bayan/Ares ve oturan satrap emisyonlarını, Mazaeus‟un staterlerini ve Atina‟nın emisyonlarını, Byzantium, Aspendos, Kelenderis ve Sidon‟a kadar birkaç Helenistik monarĢinin sikkelerine atfedilenleri içermekteydi. C.Hoard, Kilikya staterlerinin Tiribazos ve Datames‟i içerdiğini söyler. (Bayan/Ares ve oturan satrap) Yine oturan satrap emisyonunda Datames‟in varlığı, bu definenin tarihini 380- 360 olarak değiĢtirmiĢ olabilir. Son bir nokta, Kilikya gümüĢ emisyonları Datames ve Pharnabazos hakkında yapılmalıdır. Ön yüzlerde, diğer Grek darpları arasında geniĢ ölçüde paralel tipler ya da Tarsus‟un yerel koruyucu tanrısının örneği vardır. Arka yüz satrap lejantında yazılanlar ve özellikle Datames‟in iki emisyonunda satrap propagandasıydı. Nümizmatik bulguları, epigrafik ve edebi dokümanlarla çok kötü olan tarihin bir dönemini aydınlatmaya yardımcı olur. Aslında Pharnabazos Bayan/Ares emisyonları hemen baĢarılı olmuĢtur. Cornelius Nepos, Pers kralı II. Artaxerxes‟in Mısır ordularına karĢı komutan olarak Datames‟le Pharnabazos‟u değiĢtirdiğini söyler. Pharnabazos‟un Baal Tarz‟ı ve Bayan/Ares emisyonunun olasılıkla büyük bölümü 20000 Grek paralı askerinin ödemesi için basılmıĢtı. Genellikle Atina paralı askerlerine Ġphicrates‟in ödeme yapması kadar diğer askeri harcamaları talihsiz 373 Mısır seferinin baĢlamasına sebep oldu. Bu büyük emisyonlar için külçe Kilikya madenleri tarafından ve/veya Pers hazinesinden sağlanırdı. Sadece iki olası küçük stater emisyonu 373‟te Mısır saldırısının baĢarısız harekatın pahalı harcamalarını karĢılaması için yeterliydi295. Nümizmatik kanıtlarının dikkatlice incelenmesi ve Datames‟in iki Baal Tarz emisyonunun ikonografisi bu emisyonun 369/8- 361/0 isyanın dönemini ortaya koymaktaydı. Bu yeni tarihle, büyük satrap isyanıyla Datames‟in önemli yakınlığı arasında manzara değiĢir296. Datames‟in isyan dönemine tarihlenen sadece tek sikkesi standart halk tipinde Sinop gümüĢ drahmisiydi. Ön yüzde Sinop Nymphe‟si ve arka yüzde pençeleriyle bir yunusu kapan kartal görülür. Bu sikkelerin lejantı ΔATA, ΔATAM veya ΔATAMA halk arasında kullanılanıysa ΣINΩ. Bu emisyon, halk emisyonlarının özerkliğini gösteren aynı bağ ve AΠO aynı

294 Moysey, 1986: 22. 295 Moysey, 1986: 23. 296 Moysey, 1986: 24.

117

monogramla Sinop örneklerine dahil oldu. Halk emisyonlarıyla güçlü benzerlikler gösterirdi. Bu sikkeler, 368- 361 tarihli olmalıdır. (O dönemden daha erken bir tarihte olamaz çünkü olasılıkla Datames Sinop‟a 368/7‟de gelmiĢ olmalıdır.) Bu sikkelerden büyük miktarlarda basıldığına dair hiçbir gösterge yoktur. Datames seferi sırasında bazı noktada parasızlık nedeniyle birliklerine ödeme yapmak için Strategeme baĢvurmuĢtur. Onun birlikleri tapınak yağmalamıĢ ve elde ettikleri gümüĢ objeleri Karadeniz kıyısındaki Amisos‟tan ileri göndermiĢtir. Bu sikkelerin Sinop‟ta basılmasını emretmiĢti297. Amisos sikkelerinde, Datames‟le alakalı hiçbir iĢaret görülmez. Bir define, 1930 yılında Ġsrail‟de bulundu. Ġki küçük gümüĢ sikke, Attik tiplerin imitasyonuydu. Ön yüzde sağda Athena baĢı ve arka yüzde Athena‟nın baykuĢu ve zeytin dalı ve de AΘE lejantı görülür. Lejantın altında Aramice olarak çeĢitli Ģekilde yorumlanan 4 harf vardır. E.T. Newell, örneği MNPT olarak okudu. C.Lambert MNRT olarak önerdi. Ve bu okuma Grek ismi Mentor‟la iliĢkiliydi. Mentor Rodos paralı askerlerinin komutanı ve 343‟te Mısır seferinde baĢarılı olan ve III. Artaxerxes‟in hizmetinde çalıĢtığı çok iyi bilinmektedir. Tarihsel olarak bu yorum mantıklıdır. Attik imitasyon üretimi darphane, örneğin Gaza‟da bilinir ve orada olasılıkla diğer Filistin bölgesi ya da Fenike yakınında bulunan sikkelerde vardı298. Ancak, bir dil sorununu gündeme getiren Lanbert‟in yorumunu çağrıĢtırır. Meshorer lejant olarak TDNM‟yi okudu. Aramice harfler ustaca yazılmamıĢtı. Bu yapılan, ikinci ve üçüncü harflerin okunmasını zorlaĢtırıyordu. Olasılıkla Meshorer‟in okuması doğru gibi görünüyor. Eğer öyleyse, bu Datames sikke tiplerine eklenecek önemli yeni bir bilgiydi. Satrap isyanı zamanında müttefiki Datames, Mısırlı Tachos tarafından basılan Attik imitasyonlarına paralel olacaktır. Bu sikkeleri, Datames Grek paralı askerlerine ödemek için basmıĢ olabilir. Birkaç küçük nominal değerde Bayan/Ares sikkesi bilinir. Bu iki sikke Ġsrail‟de bulundu. Bu, Suriye‟yi istila eden Datames güçlerinden dolayı sürpriz değildi. Tachos‟un adamlarının Suriye ve Fenike‟nin iĢgal edilen bölümlerinde olduğu bilinmektedir. Eğer Meshorer‟in okuduğu lejant doğruysa sikkenin tarihi ĠÖ 362- 360 olmalıdır. 5 satraptan, satrap isyanına karıĢanlardan sadece Datames‟in sikkeleri sorunlu zamanın iĢaretlerini gösterir299. (Bkz. Res. 16- 27)

297 Moysey, 1986: 25. 298 Moysey, 1986: 26. 299 Moysey, 1986: 27.

118

6.3.2.3. Mazaeus Sikkeleri ĠÖ 359 ve 336 arasında Tarsus‟ta Mazaeus ile piyasaya gümüĢ staterler sürülmüĢtü. Ön yüzde, tahtta oturan Baal Tarz‟ın sola döndüğü görülür. Bir kartal, tanrının sağ eline tünemiĢtir. Yukarıda bir buğday baĢağı ve aĢağıda üzüm salkımı görülür. Sol kolunda mızrak vardır. Sol alanda üzüm salkımının aĢağısında bir Fenike harfi vardır. Tahtın altında, Aramice lejantı, sağ alanda standart Aramice lejant tanrı Baal Tarz olarak tanımlanır300. Arka yüzde aslan-boğa mücadelesi görülmektedir. AĢağıda Aramice lejantta (Mazdai) yazıyordu. Pers satrapı Mazaeus‟un sikkesiydi. Bazı kaybolan harf ve sembollerin altında boğa vardı. Newell, Tarsus‟ta piyasaya sürülen Mazaeus‟un V serisinde yerleĢtirilen staterlerinde karakteristik bir özellik olduğunu söyler. Staterlerin ağırlığı 10.91 gramdır. Sikkelerin ağırlığı, yakındaki bir darphane Ģartlarından açıkça etkilenmiĢtir. Ön yüzde Baal Tarz‟ı kanıtlamaya yardım eder. Arka yüze yakın plandan bakılınca, 9 ve 7 arasında yayılan ıĢınların yukarısında tanrının baĢı betimlenmiĢtir. Baal Tarz baĢının yayılmasında Mazaeus zamanında tanrının gökyüzüyle ilgili veya yıldızlarla ilgili veya gökyüzünün tanrısı olarak tanımlanmasını kanıtlamaktadır. Newell her zaman Baal Tarz‟ın güneĢ karakteri olduğunu iddia etti. Ancak, onun yorumu 1920‟de yapılmıĢtı. Suriye‟nin doğu kültlerinin ilkel yaygınlığını güneĢ teolojisini önerdi. F. Cumont 1913 ve 1917 yılları arasında bunu çalıĢtı. Ve bunlardan etkilendi301. Belki bu nedenle, Newell, Mazaeus sikkelerinin ikonografik birçok özelliğini güneĢ sistemine bağladı. Newell, Herakles ve Baal Tarz‟ın yüzünde, Aslan- boğa mücadelesinde ve kartalın tanrının sağ elinde tünemesinde güneĢin önemini gördü. Baal Tarz baĢ motifinin yayılması, Tanrının güneĢle ilgili karakteri hakkında kanıt sağladı. Bu geliĢmeyle, ĠÖ 4. yüzyılın 2. yarısında, yakın doğunun yerel kültlerinden güneĢ sistemi teolojisinin basitçe bir terim olduğu anlaĢılmamalı. Spesifik tarihsel koĢullar, Kilikya sikkelerinde Mazaeus‟un ikonografik değiĢikliklerini üretti. Bu ünik Ģartlar, Asya‟nın batısında sık rastlanan güneĢ kültlerinin belirsiz teoloji teorilerinden, Mazaeus‟un nümizmatik ikonografileri için tatmin edici bir açıklama sağladı. Tarsus‟ta Mazaeus‟un erken sikkelerindeki semboller ve betimlemeler, Datames isyanının daha kapsamlı açıklaması ve Tarsus sikkelerinin propagandasının daha iyi anlaĢılmasını sağladı302. GeniĢ toprakları kapsayan, Datames isyanı 360‟lar boyunca, Suriye‟den kuzey Mezopotamya‟ya, Sinop‟a, Pisidia‟ya ve Aspendos‟a kadar yayıldı. Tarsus ve Sinop‟ta basılan Datames sikkeleri,

300 Bing, 1998: 63. 301 Bing, 1998: 64. 302 Bing, 1998: 65.

119

kıyılardaki askeri operasyonları kanıtlamaktadır. Datames‟in ölümünden ve satrap isyanından önce 3000- 20.000 arasında Grek paralı askerlerine istihdam sağladı. Kilikya‟daki Pers güçlerinin yenilenmesinde yetenekli bir yönetici gerekliydi. Ve Akhamenid hanedanlığının arkasındaki soru, sadık olan bir kiĢi kimdi. Mazaeus staterlerinin ikonografisinde resmi propaganda mesajı iletilirdi. Pers kraliyet otoritesinin yenilenmesi ve imparatorluğun merkezi Persepolis ve satraplığın baĢkenti Tarsus arasında yakın bağ oluĢtu. Mazaeus, Kilikya‟da Artaxerxes‟in temsilcisi gibiydi. Dolayısıyla Baal Tarz, Akhaemenid hanedanlığının tanrısı Ahura Mazda‟nın yerel tezahürüydü. Mazaeus staterlerinin ikonografik iki özelliği, Persepolis ile Tarsus ve Ahura Mazda ile Baal Tarz‟ın yakın iliĢkisini anlatır. Aslan- boğa mücadelesi motifi ve Baal Tarz‟ın tacıdır303. Mazaeus, erken Tarsus sikkelerinde görünen aslan-boğa mücadelesi motifini canlandırdı. Ancak, birkaç on yıl sonra motif tedavülden kalktı. Bu simge çeĢitli Ģekillerde yorumlanırdı. Newell, Tarsus Ģehrinin sembolü olduğuna inandı. Aynı zamanda Baal Tarz ile iliĢkili üzümler ve buğday, boğa sembolü ve aslan sembolü ile dünyanın verimli kaynakları anlatılmak isteniyordu. Ayrıca, önemli olan dindi. A.D.H. Bivar, aslan- boğa mücadelesi sahnesi için, Mazaeus‟un kiĢisel sembolü olduğunu önerdi. BaĢka bir görüĢ, mücadele sahnesi, astronomik (gökyüzü) olay, boğa takımyıldızının (boğa burcu) inmesiyle, aslan takımyıldızının (aslan burcu) yükselmesi arasındaki anlaĢmazlık ile iliĢkili olduğuydu. Bu yorumlar Ģüphelidir304. Bu sembolün anlamının, hizmet yerine ve zamana göre farklı olması mümkündür. Pers imparatorluğu bağlamında, sadık bir satrap Tarsus sikkelerinde bu motifin devamlı olduğu, Perslerin kraliyet baĢkenti Persepolis‟in Akhamenid politikasının merkezi ile yerel yönetimin yakın iliĢki içinde olduğunu önerir. Aslan- boğa mücadelesi sahnesi, saray cephelerinde yaklaĢık 28 kez betimlenmiĢtir. Apadana‟nın merdivenlerinde büyük doğu alayında en az dört kez ifade edildi. Merkezi panelde, Pers soylularını, tahtta oturan büyük kralın kabul etmesi gösterilmektedir. Merdivenlerdeki bu tören merdivenin tamamını kaplar. Akhamenid hanedanlığının, sakral ve kraliyet xvarnah, kanatlı güneĢ diski sembolünün merdivenlerin yan tarafındaki merkezi panellerde 2 örneği vardır. Aslan- boğa symplegma‟sı Persepolis‟te anıtsal ölçülerde sıklıkla görülür. Bunlar bu baĢkentin özel simgesi veya olasılıkla kraliyet gücünün simgesidir. Aslan- boğa mücadelesi sahnesi 5. yüzyılın ikinci yarısında Tarsus darphanesinden piyasaya sürülen sikkelerin bazılarında görülür. Ve bu sikkeleri basan yerel, Syennesis hanedanlığı, Pers karakterlerinin rejimi ve Perslere sadakatlerinin sembolü olarak aslan- boğa simgesini kullanmıĢlardır.

303 Bing, 1998: 66. 304 Bing, 1998: 67.

120

Tarsus‟ta piyasaya sürülen son sikkelerini, Mazaeus aslan- boğanın altında mazgallı ve kuleli duvarları ile doldurdu. Olasılıkla bunlar Tarsus Ģehrini, belki de Suriye‟nin 2 eyaletini (nehirlerin ötesinde) sembolize ediyordu. Ve Kilikya‟nın onun koruması altında olduğunu çerçevenin üst bölümü boyunca Aramice lejantta ima etmektedir. Astrolojik spekülasyonlar veya diğer dini önemli motifler305 merkezi kraliyet otoritesindeki Persepolis‟te ve Kilikya‟nın yerel satraplığının yönetimi arasındaki yakın bağlantının, politik mesajın vurgulanması en azından bu nümizmatik bağlamında düĢünülmelidir. Tüm ulusların sadakati ile Persepolis‟le birleĢen bu motif, Apadanaların merdivenlerindeki önemli konumu ve ayinler boyunca tören baĢkentinde her yıl yeni yıl bayramında yapılan, ayinlerdeki Pers imparatorluğunun satrapları ifade edilmiĢti. Apadana merdivenlerinin heykel panelleri, büyük kralın yeni taç giydiği ve tüm ulusların ödediği vergilerin örneklerini gösterir. Bu en azından sembolik, yıllık denemeyi, yenilemeyi ifade eder. Ve dolayısıyla devamında onların Akhamenid hükümdarına sadakatidir. Baal Tarz‟ın yayılması sadece teolojik bağlamda aynı mesajı ifade eder. Baal Tarz baĢının yayılması, Newell‟ın açıklamalarına göre, gökyüzüyle ilgili karakterler ile yerel bir tanrıyı sağlamıĢtır. Bu tanrı, Tarsus Ģehrini çevreleyen verimli ovalar ile geleneksel açıdan bağlantılıdır. Luvi fırtına tanrısı Tarhuzas ile tanımlanmıĢtır. Ġkinci olarak, tanrı geç 8. yüzyılda, Fenikeli Baal Shamem ile tanımlanan ve cennet tanrısı olarak Karatepe‟deki Luvice yazıtlarda görülmektedir. Tanrının gökyüzüyle ilgili karakteri eĢi görülmemiĢ bir özellik olacaktır. Baal Tarz‟ın yayılmasından ziyade, Ahura Mazda ile yerel Tarsus efendisi satrapla bağlantılıdır. Muhtemelen bu kısıtlı bir giriĢimdir. Cennetin efendisi, gökyüzüyle ilgili ve güneĢ betimlemesiyle belirlenmiĢtir306. Mazaeus‟un Tarsus staterlerindeki sembolleri için yukarıda yapılan açıklamalar doğrudur. Daha sonra, büyük satrap isyanı dönemi boyunca Tarsus sikkeleri ve Perslerin yenilenmesi çağında, aynı dönemde de Ġsrail ve Sidon‟daki sikkelerde bir motif uygun görülmüĢtür. Tipik ön yüz ikonografisi büyük satrap isyanından önce, Sidon‟da dalgaların aĢağısındaki zik zak ile siper boyunca bir kalkan ve kürekli savaĢ kadırgası betimlenirdi. Arka yüzde Pers krallarının çeĢitli betimlemeleri görülürdü. Sidon kralı bir atın çektiği arabada, ayağında kraliyet asasını taĢırken, yay atarken, dizleri üzerine çöküp yay atarken, aslan öldürürken betimlenmiĢtir. I. Abdashtart (372- 363/1) isyanı boyunca, Attikten Fenike sikke standardına geçildi. Ön yüze, Pers kralının taç giymesi gibi kendi portresini yerleĢtirdi. Arka yüze ise, savaĢ kadırgası koydu. Sidon darphanesinde isyanı takiben Mazaeus‟un kontrolüne girdi. Erken standart tipte arka yüzde Pers kralı yeniden

305 Bing, 1998: 68. 306 Bing, 1998: 69.

121

görüldü. Ya aslan öldürürken ya da Sidon kralı ile at arabasında otururken betimlenmiĢtir307. (Bkz. Res. 28- 33)

6.4.Kelenderis Persli Figürini Kelenderis mezar buluntuları arasında Akhamenid döneme tarihlenen Persli bir figürin yer almaktadır308. Açık devetüyü rengi killi olan figürin sağlam olmakla birlikte, yüzeyde yer yer kireç tabakası oluĢmuĢ, ayrıntılar aĢınmıĢtır. Kaidenin altı açıktır ve ayrıca sırtın orta yerinde üçgen biçimli bir havalandırma deliği bulunmaktadır309. Eser dikdörtgen bir kaide üzerinde durmaktadır. BaĢındaki tiaranın ucu sola yatmıĢtır. Figürün yüzünü yanlarda da çevreleyen bu baĢlık omuza kadar inmektedir. Yüz ayrıntılarının iyice silikleĢmiĢ olmasına karĢılık, figürün sakallı olarak yapıldığı anlaĢılmaktadır. Ön kısmını bir parça açıkta bırakarak, omuzlardan itibaren vücudun arka kısmını örten kalın manto (kandys), dizin altına kadar inmektedir. Bunun altında, mantoya göre daha ince bir kumaĢtan yapılan ve eteği dizlerin altına kadar inen, uzun kollu bir baĢka elbise vardır. Bir kemerle bel kısmında sıkılan bu elbisenin kıvrımları kalın bir biçimde verilmiĢtir. Kollar serbest bir biçimde yanlara sarkar. Elbisenin altında, uçları bileklere kadar inen pantolon ve çizme giymiĢtir. Bu cephe görünüĢüne karĢılık, figürün sırt kısmı neredeyse düz biçimde yapılmıĢ ve herhangi bir ayrıntı verilmemiĢtir. Kelenderis‟te bulunan tek örnek olmasının yanı sıra, bu eserin benzerleri, Kıbrıs baĢta olmak üzere, Suriye ve Filistin‟de bulunmuĢtur. Kelenderis figürininin bir mezar buluntusu olup, olmadığı konusunda herhangi bir yargıya varmak zordur; fakat yakın benzerleri olarak verdiğimiz örneklerden bir kısmının mezarlarda ele geçtiğini belirtmeliyiz. Bu yüzden, biz de Kelenderis figürininin bir mezarda ele geçmiĢ olabileceğini sanıyoruz. Eser olasılıkla ĠÖ 4. yüzyıldandır310. Kelenderis‟in piĢmiĢ toprak heykelciği acaba Akhamenid döneminde kentte gömülen bir Perslinin temsili olabilir mi?311 (Bkz. Res. 34- 36)

307 Bing, 1998: 70. 308 Anamur Müzesi Envanter No: 5- 2- 66, yükseklik 20cm. 309 Zoroğlu, 1994a: 63. 310 Zoroğlu, 1994a: 64; Casabonne, 2004: 115- 117. 311 Casabonne, 2004: 115- 117. Casabonne, Kelenderis Pers dönemi eserlerinden bahsederken Ģunları söyler: Yunan alemiyle ticari iliĢkileri doğrulayan seramiğin dıĢında, önemli diğer arkeolojik belgeler içerisinde, eski mezar kazıları esnasında mücevherler ve bir heykelcik meydana çıkarılmıĢtır. Bir altın ve gümüĢ bilezik (Ģu anda Adana Arkeoloji müzesinde) bulunmaktadır. Gövdesi gümüĢtür. Uç kısımları altın koçbaĢıyla bitirilmiĢtir. (Bkz. Res. 37) Yüzüğün gövdesi, çiçek motifleri ile süslenmiĢtir. Bu tür bilezik, koçbaĢlı yüzükleri nadir olarak görülse de, özellikle Anadolu‟da 4. yüzyıldan itibaren bütün Akhamenid imparatorluğunda sıkça rastlanmaktadır. Bilezik, iki parçalı yapısıyla, Pers mücevherlerini taklit eden 4. Yüzyılın Anadolu kuyumculuğunun tipik bir örneğini teĢkil etmektedir. Altından iki küpe, Ģu anda özel bir koleksiyonda bulunmaktadır. Her küpenin, baĢın yanındaki çapı sivri Ģekildeki ucundan daha yüksek olan saçak Ģeklinde bir gövdesi bulunmaktadır ve bu küpe bir aslan baĢıyla süslenmiĢtir. (Bkz. Res. 38) Bu tür küpe sıkça bütün Doğu

122

7. KĠLĠKYA BÖLGESĠ’NĠN ATTĠKA VE ĠLĠġKĠLĠ SERAMĠKLERĠ

7.1. Buluntu Merkezleri312 Bölgede bulunan Attika vazoları iki farklı kaynaktan gelmektedir. Bu kaynaklar kazılar ve müzelerdir. Bu bölümde, bölgede bulunan merkezler ve bu merkezlerdeki Attika vazoları değerlendirilecektir. Bu merkezler arasında Dağlık Kilikya‟dan Nagidos, Kelenderis ve Meydancıkkale, Ovalık Kilikya‟dan ise Soli, Tarsus- Gözlükule Höyüğü ve Yumuktepe Höyüğü yer almaktadır.

7.1.1. Kilikya Bölgesindeki Merkezler

7.1.1.1. Nagidos Nagidos, Mersin Ġli, Bozyazı Ġlçesinin merkezinde, Anamur'un 10 km. doğusunda Orta Dağlık Kilikya'da bir antik yerleĢimdir. Antik kentin akropolü, yani yerleĢim alanı bugün PaĢabeleni olarak adlandırılan tepenin üzerindedir. PaĢabeleni Tepesi 68 m. yükseklikte, yaklaĢık 400x300 m. ebatlarında oldukça dik bir tepedir. Toroslar'dan gelen nehir (bugün: Sini Çayı) akropolün batısında denize kavuĢmaktadır. Nagidos'un konumu bilinçli olarak seçilmiĢ ve akropolü, denizden nehir içerisine girecek olan gemilerin görülebileceği nokta üzerine kurulmuĢtu. Akropolün 200 m. karĢısında bir ada vardır. Antik çağda Nagidussa olarak bilinen bu ada Nagidos'un konumunu güçlendirmekteydi313. Nagidos antik kentinin sınırları tam olarak bilinmemektedir. Batıdaki en yakın antik kent 'dur, ancak buradaki Helenistik Dönem'e ait verilerin azlığı, iki kentin sınırları ve iliĢkileri hakkında bir fikir yürütmemize olanak sağlamamaktadır. PaĢabeleni'nin 3 km. doğusundaki tepenin üzerinde yoğun olarak Roma mezarları bulunmaktadır. Konum olarak, nehrin yanındaki bir tepenin üzerinin yerleĢim alanı olarak tercih edilmesinin Ģüphesiz ki birçok avantajı olmuĢtur. Ticari ulaĢım bunların en baĢında gelmiĢtir. Birçok antik kentin kurulduğu yerde, aranan avantajların hemen hepsini Nagidos'ta bir arada bulmak mümkündür314: Hem denizden, hem karadan ulaĢılabilirlik, Nagidos'u askeri, ticari ve de

Akhamenid dünyasında karĢımıza çıkmakta hatta Helenistik devirde de rastlanmaktadır. Kelenderis (Gilindire) küpeleri (ki bunlar mücevherin gövdesi ile aslan baĢı arasındaki çiçekli motiflidirler) Kıbrıs‟ın Amanthonte sarayında bulunan küpeye çok benzemektedir, bu da ĠÖ 300 yılına doğru sarayın yıkımından sonraki bir bölümünün yeniden düzenlenmesi evresiyle bir iliĢki kurmamızı sağlamaktadır. 312Buluntu merkezlerinden Ovalık Kilikya‟da yer alan Kinethöyük‟ün Attika vazolarıyla ilgili detaylı bilgi ve yayın yoktur. Kinethöyük kazı baĢkanından malzemeyle ilgili izin de alınamamıĢtır. Dolayısıyla bu merkez çalıĢma kapsamı dıĢında bırakılmıĢtır. 313 Durugönül, 2007: 3. 314 Durugönül, 2007: 3.

123

tarımsal ihtiyaçlara cevap verecek özellikler taĢıyan önemli bir merkez haline getirmiĢtir. Gerçekten de Arkaik Dönem'den, yerleĢimin terk ediliĢine değin kent hemen hemen her dönem ticaretin içinde olmuĢtur. Bunu, her dönemde Samos, Kıbrıs, Mısır (Ptolemaioslar dönemi) ya da Ionia veya Attika eserlerinin veya taklitlerinin Nagidos'ta biliniyor veya üretiliyor olmasından anlamaktayız. Nagidos yerleĢiminin baĢlangıcının, düzlükten ziyade tepelik mevkilerde tercih edilmiĢ olduğunu PaĢabeleni Tepesi'nin 2 km. doğusunda bulunan Belen Tepesi kazılarının sonuçları göstermektedir. Burada PaĢabeleni Tepesi'nden elde edilmiĢ bulunan Arkaik seramik malzemenin aynısı ele geçmiĢtir, ancak daha sonraki evrelere ait hiçbir buluntuya rastlanmamıĢtır. Buna karĢın PaĢabeleni Tepesi'nde Arkaik Dönem'e ait en erken buluntulardan sonra, Klasik ve Hellenistik malzemeye de ulaĢılmıĢtır. Buna göre Nagidos halkı Belen Tepesi'ni terk ederek, yaĢamını PaĢabeleni'nde devam ettirmiĢ olmalıdır. Arkaik Dönem'e geri giden PaĢabeleni Tepesi'nin doğusundaki nekropolden, Nagidos'un en erken mezar buluntuları gelmiĢtir. Gömü, daha sonra Gürlevik ve Çubukkoyağı nekropollerinde devam etmiĢtir. Nagidos'un birkaç evreli bir yerleĢime sahip olduğu anlaĢılmaktadır. Gerçekten de sur sisteminin içerisinde yükselen ve erken evresi Klasik Dönem'e geri giden akropol, Helenistik Dönem'de geliĢtirilmiĢtir. Aynı dönemde güney yamaçlarda evler yükselmeye baĢlamıĢtır. Burada da Helenistik Dönem içerisinde en az iki evre tespit edilmiĢtir. PaĢabeleni Tepesi'nde, yamaçlarda veya düzlükte ya da Gürlevik Mevkii'ndeki yaĢam ve ölüme ait izler, Helenistik Dönem'de ĠÖ 2. yüzyılın ikinci çeyreğinde sona ermiĢtir. Bunun nedeni tam olarak açıklanmıĢ değilse de limanın dolması, nehrin elveriĢsiz hale gelmesi veya toprak kayması olabilir.

7.1.1.1.1. Nagidos’ta Bulunan Attika ve ĠliĢkili Seramikleri Nagidos‟ta Attika vazoları yerleĢim alanlarında (Akropol‟de) ve Gürlevik nekropolünde bulunmuĢtur. Yürütülen arkeolojik çalıĢmalar sırasında, tahribatlardan etkilenmemiĢ olduğu anlaĢılan üç noktada, özellikle315 Klasik Dönem malzemesine rastlanmıĢtır: "Z-30", 'J-25" ve "0-18 Teras B". Bu kontekstlerde ele geçen malzemeler arasında Doğu Akdeniz'de sık rastlanan kap formları bulunduğu gibi, Attika'dan ithal edilmiĢ olan siyah firnisli kaplara ya da Kırmızı Figür seramiklere de rastlanmaktadır.

315 Durukan ve Alkaç, 2007: 112.

124

Akropolün doğu bölümünde yer alan 4 numaralı kule içinde yapılan çalıĢmalar (Z-30 sektörü), bu kulenin kazamatlı bir temele sahip olduğunu göstermiĢtir. Ġki kazamat içinde yürütülen kazılarda (Mekân I ve Mekân II), Helenistik malzemelerin bittiği seviyeden itibaren, Klasik Dönem seramiklerine ulaĢılmıĢtır. Bu buluntu grubunun içinde, Attika üretimi siyah firnisli malzemeye yoğun olarak rastlanmaktadır. Bunlar arasında stemless, bolsal, sykphos, cup sykphos, cup kantharos, tek kulplu, dıĢa çekik dudaklı, sığ gövdeli, minyatür kâseler, krater ve lekanis parçaları ile Kırmızı Figürlü kaplara ait parçalar dikkat çekmektedir. Bu kontekstte ele geçen Attika malzemeleri, Nagidos'ta üretildiği tahmin edilen ya da Doğu Akdeniz'de örneklerine rastlanan seramikler için önemli bir referans kaynağı olmuĢtur. Ele geçen Attika seramiklerinin en erken örnekleri arasında: ĠÖ 425/400 yıllarına tarihlenen bir bolsal, ĠÖ 420'ye tarihlenen bir stemless ve yine ĠÖ 425/400 yılları arasına ait olan sığ gövdeli bir kâse bulunmaktadır. En geç örnekler arasında ise ĠÖ 375 yılına verilen tek kulplu kâse, ĠÖ 375/350 yılları arasına tarihlenen bir minyatür kâse ve yine ĠÖ 375/350 yıllarına tarihlenen Attika taklidi bir skyphos kaide gövde parçası sayılabilir. Bu gerekçeyle Z-30 kontekstinde bulunan seramikleri, ĠÖ 425-350 yılları arasına tarihlemek mümkün olabilmektedir. Klasik Dönem seramiklerini aydınlatmaya yardımcı olan bir diğer önemli sektör, J- 25 plan karesi olmuĢtur. Bu alan, Nagidos akropolünün kuzeyinde yer almaktadır. Burada yapılan kazıda Klasik Dönem Attika seramikleriyle birlikte, yine lokal olarak tanımlanabilecek bazı seramik örneklerine rastlanmıĢtır. Homojen bir karakter gösteren buluntular arasında, Attika üretimi olan ve ĠÖ erken 4. yüzyıla tarihlenen bir cup skyphos ile ĠÖ 4. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen bir çan krater parçası dikkat çekmektedir. Tarihlemeye yardımcı olan diğer önemli malzemeler arasında ise, benzer bir örneği Nagidos'ta bir mezarda bulunmuĢ olan ve ĠÖ 4. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen bir hydria ayağı da sayılabilir316. Güney yamaçta kazılmıĢ olan bu sektörün buluntuları arasında, diğer iki kontekst ile paralellik gösteren seramiklere rastlanmıĢtır. Bu kontekst de Attika ürünleriyle birlikte ele geçen lokal ya da bölgesel kaplardan oluĢmaktadır. Attika üretimi seramikler arasında ĠÖ 5. yüzyılın son çeyreğine tarihlenen bolsal, stemless ve amphoriskos parçaları dikkat çekmektedir. Bunlar arasında ĠÖ 6. yüzyıla tarihlenen iki adet kyliks parçası bulunmaktadır. Ancak Attika seramiklerinin esas yoğunluk gösterdiği dönem ĠÖ 5. yüzyılın ikinci yarısı ve 4. yüzyıldır.

316 Durukan ve Alkaç, 2007: 113.

125

Tablo 1: Nagidos Attika ve ĠliĢkili Seramiklerinin Gruplara Göre Dağılımı.

7.1.1.1.1.1. Siyah Figürlü Seramikler ĠÖ 6. yüzyıla ait Attika üretimi örneklerin sayısı sadece ikidir ve bunlar Siyah Figür tekniğinde bezenmiĢ olduğu anlaĢılan iki farklı kylikse ait parçalardır317. Her ikisi üzerinde de nokta sıraları ve bantlar görülmektedir. Ayrıca 2 numaralı örnekte ıĢın demeti bezemesi de korunmuĢtur. Bu örnekler, paralelleri yardımıyla ĠÖ 540- 510 yılları arasına tarihlenmektedir. Bir diğer örnek ise bir kulp parçasıdır ve birbirini takip eden dalga motifleriyle bezenmiĢtir. Firnis kalitesi ve dalga motiflerinde gözlenen tarz, geç Siyah Figür tekniğine (ĠÖ 5. yüzyılın ortaları) iĢaret etmektedir318 (Bkz. Tablo 1- 2).

7.1.1.1.1.2. Kırmızı Figürlü Seramikler Nagidos'ta Attika ürünlerinin artıĢ gösterdiği evre ĠÖ 5. yüzyılın ikinci yarısı ve özelikle de bu yüzyılın son çeyreğidir. Ardından ĠÖ 4. yüzyılda da yoğunluğun devam ettiği tespit edilmiĢtir. Bulunan seramikler arasında en kaliteli örneklerin Kırmızı Figür tekniğinde bezenmiĢ olan kaplara ait oldukları göze çarpmaktadır319. Lekanis kapağı320 olan örneğin üzerinde, Beazley'in "Otchet" grubuna dâhil ettiği "Düğüne Hazırlık" sahnesi yer almaktadır.

317 Durukan ve Alkaç, 2007: 126; Kat. No. 1- 2. 318 Durukan ve Alkaç, 2007: 114; 126. 319 Durukan ve Alkaç, 2007: 114. 320 Durukan ve Alkaç, 2007: 127; Kat. No. 4.

126

Bu sahnede, elinde taneia taĢıyan Eros'un kolu, gövdesinin bir bölümü ve kanatları görülebilmektedir. Uçar vaziyette tasvir edilen Eros'un karĢısında, sağ elinde thyrsos tutan bir Menad bulunmaktadır. Menad'ın sağ kolu, üst gövdesinin bir kısmı ve alt gövdenin büyük bölümü korunmuĢtur. Menad‟ın sağ omuzu üzerinden iki saç buklesi inmektedir. Bu figürün elbisesi, bir yelpaze gibi açılmıĢtır ve elbisenin kıvrımları aĢağıya doğru dikey olarak inmektedir. Elbisenin uç kısmında yatay, kalın siyah bir bant bulunmaktadır ve bandın altındaki kıvrımlar ise dalga Ģeklindedir. Bu sahnenin benzer örnekleri, ĠÖ 4. yüzyılın ilk yarısına tarihlenmektedir. Tanıtılan amorf bir gövde parçası üzerinde, sağa doğru yönelmiĢ olan iki kiĢinin bacakları ve bunların arasında tripoda benzer bir obje görülmektedir. KorunmuĢ olan bu bölüm, stil kritiği ve tarihleme yapabilmek için yeterince ipucu vermemektedir. Bu nedenle bu örnek tarihlenirken bulunduğu tabaka esas alınmıĢtır. Bu tabakada ĠÖ 5. yüzyılın son çeyreğine tarihlenen Attika üretimi bir stemless ve bir amphoriskos ele geçmiĢtir. Dolayısıyla söz konusu örnek de, ĠÖ geç 5. yüzyıla ait olduğunu önermek mümkündür. Bir baĢka amorf parça üzerinde, çıplak iki erkek figürü tasvir edilmiĢtir. Bu figürlerin bacakları ve vücutlarının bir kısmı korunabilmiĢtir. Sahnenin sağ tarafında tasvir edilen erkek figürünün sol omzundan vücudunun arkasına doğru giden ve arka tarafta devam eden bir pelerin görülmektedir. Bu pelerin, dikey kıvrımlara sahiptir. Figürün phallosu belirgindir ve sağ elinde uzun bir mızrak tutmaktadır. Sahnenin sol tarafında tasvir edilen figürün sol bacağının önünde pelerini vardır. Bu figür, sağ elini dirsekten kırarak yukarıya doğru kaldırmaktadır. Diğer figürde olduğu gibi bu figürün de phallosu görülebilmektedir. Stilistik açıdan bu figürlerin ĠÖ 4. yüzyıl baĢlarına tarihlenmesi gerektiği önerilebilir. Nitekim aynı tabakada ele geçmiĢ olan bir cup skyphos da bu döneme tarihlenmekte ve bu fikri desteklemektedir. Bir baĢka kırmızı figür örnek ise, olasılıkla bir kraterin gövde parçasıdır. Üzerinde, meander motifleri görülmektedir, iki meander arasında ise satranç tahtası motifi yer almaktadır. Bu parçanın benzer örnekleri ĠÖ 5. yüzyılın ikinci yarısı ile 4. yüzyılın ilk yarısı arasına verilmektedir. Bulunduğu tabakanın diğer seramikleri de bu tarihi desteklemektedir. DıĢa çekik dudaklı bir skyphosa ait bir örnek söz konusudur. Parça üzerinde, sola dönük ve oldukça ĢiĢman bir erkek figürünün baĢı ile gövdesinin küçük bir kısmı görülebilmektedir. Stilistik açıdan çizimin oldukça dejenere olduğu, yüzeyi doldurmak amacıyla geniĢ spiral motiflerinin kullanıldığı ve bu özelliğiyle geç dönem Kırmızı Figür tekniğine yakınlık gösterdiği söylenebilir. Ayrıca kabın formu da bu tespiti

127

desteklemektedir ve benzer örnekler yardımıyla ĠÖ 4. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenmektedir321 (Bkz. Tablo 5).

Tablo 2: Nagidos Attika ve ĠliĢkili Seramiklerinin Gruplara Göre Yüzdelik Dağılımı.

Tablo 3: Nagidos Attika ve ĠliĢkili Seramiklerinin Formlara Göre Dağılımı.

321 Durukan ve Alkaç, 2007: 115; 127.

128

Tablo 4: Nagidos Attika ve ĠliĢkili Seramiklerinin Formlara Göre Yüzdelik Dağılımı.

7.1.1.1.1.3. Siyah Firnisli Seramikler Nagidos‟ta saptanan Attika üretimi siyah firnisli seramikler arasında 64 adet örnek saptanmıĢtır. Ayrıca Attika üretimi örneklerin imitasyonları da söz konusudur. 20 adette imitasyon siyah firnisli örnek tespit edilmiĢtir. Siyah firnisli seramikler arasında çeĢitli formlar saptanmıĢtır. Bu formlar arasında Stemless322, Bolsal323, Skyphos324, Cup Skyphos325, Cup Kantharos326, Kantharos327, Tek kulplu kase328, ÇeĢitli formlarda kaseler329, Lekanis330, Amphoriskos331 ve Krater332 yer almaktadır. Söz konusu örnekler arasında en erken örnek ĠÖ

322 Durukan ve Alkaç, 2007: 127- 129; Kat. No.9- 18. 323 Durukan ve Alkaç, 2007: 129- 130; Kat. No. 19- 26. 324 Durukan ve Alkaç, 2007: 131- 132; Kat. No.27- 36. 325 Durukan ve Alkaç, 2007: 132- 134; Kat. No. 37- 46. 326 Durukan ve Alkaç, 2007: 134; Kat. No. 47. 327 Durukan ve Alkaç, 2007: 134; Kat. No. 48- 50. 328 Durukan ve Alkaç, 2007: 135; Kat. No. 51- 53. 329 Durukan ve Alkaç, 2007: 135- 140; Kat. No. 54- 82. 330 Durukan ve Alkaç, 2007: 140; Kat. No. 83. 331 Durukan ve Alkaç, 2007: 140; Kat. No. 84. 332 Durukan ve Alkaç, 2007: 141- 142; Kat. No. 85- 92.

129

480li yıllara tarihlenen bir skyphostur. En geç örnek ise ĠÖ 350- 325‟li yıllara tarihlenen minyatür kaselerdir333 (Bkz. Tablo 2- 3).

Tablo 5: Nagidos Attika ve ĠliĢkili Seramiklerinin Yüzyıllara Göre Yüzdelik Dağılımı.

333 Durukan ve Alkaç, 2007: 116- 121; Kat. No 65- 77.

130

7.1.1.2. Kelenderis Kelenderis, Doğu Akdeniz dünyasının bir parçası olan, Kilikya Bölgesi‟nin Orta Dağlık bölümünde yer alan bir kıyı kentidir. Antik kent bugünkü Mersin-Antalya karayolu üzerinde, Silifke ve Anamur ilçeleri arasında, Mersin‟e bağlı olan Aydıncık ilçesinde yer almaktadır. Modern kent ile antik kent iç içe geçmiĢ durumdadır. Kalıntılar, batıda Karabıyık burnunda bulunan Saplı Ada ile doğuda Sancak Burnu arasında toplanmıĢtır.

Dağlık bir bölgede kurulmuĢ olan ve bu sebeple de tarıma elveriĢli topraklardan yoksun olan kentin en önemli avantajı, belki de kurulduğundan bugüne kadar varlığını sürdürmüĢ olmasının nedeni, doğal bir limana sahip olmasıdır. Antik kentin yerleĢim alanı da bu limanın güneyindeki “Akropolis” olarak adlandırılan yarımada ve batısındaki “AĢağı ġehir”in bulunduğu düzlüktür334.

Kent bulunduğu konum itibari ile bölgedeki diğer kentlere göre hem karayolu hem de deniz yolu ulaĢımında avantajlıdır. UlaĢım yönünden sahip olduğu bu elveriĢli konumu sayesinde de bir yandan iç bölgelerdeki kentler ile diğer yandan da kıyı kentleri ile iliĢki kurabilmiĢ ve kurduğu iliĢkileri devam ettirebilmiĢtir. Deniz yolu ulaĢımı kentin sadece yakın komĢuları ile değil aynı zamanda baĢka ülkelerle de iliĢki içerisinde olmasını sağlamıĢtır. Bu durum kentin her dönemde tarih sahnesinde kimi zaman parlak, kimi zaman sönük de olsa yer almasını sağlamıĢtır.

Kelenderis antik kentinde 1987 yılından baĢlatılan ve halen kent merkezinde devam eden kazılarda kentteki ilk yerleĢimin ĠÖ 8. yüzyıl sonlarına kadar uzandığı tespit edilmiĢtir. Kent en parlak dönemini yaĢadığı Klasik çağda, Anadolu ile Kıbrıs arasında bir uğrak noktası olmuĢ, bir baĢka ifadeyle, Helenistik çağda da devam etmiĢ olan, Anadolu ile Kıbrıs arasındaki ticarette aktif bir rol oynamıĢtır335.

Büyük Ġskender‟in ölümüyle birlikte bölgede durmak bilmeyen bir karıĢıklık dönemi baĢlamıĢ ve uzunca bir süre devam etmiĢtir. Bununla birlikte özellikle de Dağlık Kilikya‟da korsanlar ve dağ kavimleri yolcuları soyarak tedirginlik yaratmıĢlardır. ĠĢte böyle karıĢık bir ortamın var olduğu ĠÖ. 2. yy. baĢlarında Kelenderis‟in bağımsız olup olmadığı bilinmemektedir. Ancak her dönem ve Ģartta ticari hayatını devam ettirebilmiĢ olan kent bu ortamda da var olabilme gayreti içerisinde olup dönemin ticaret sahnesinde söz sahibi olan

334 Kentin topoğrafyası ve yerleĢimi ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Zoroğlu, 1994a: 2- 5. 335 Zoroğlu, 1994c: 445.

131

Mısır ile bir iliĢki içerisinde olmuĢtur336. Ptolemaioslar‟ın Akdeniz üzerindeki etkisinin ĠÖ 2. yüzyılın sonlarına doğru azalmasıyla birlikte korsanlık ve köle ticareti giderek artmıĢtır. Kelenderis bu dönemde bağımsız olmasına ve kendi sikkelerini basmasına karĢın bu olaydan çok olumsuz etkilenmiĢtir337. Romalılar uzun ve zorlu bir mücadeleden sonra büyük oranda artan korsanlığı tümüyle yok etmiĢlerdir. Bölgenin önemli liman kentlerinden birisi olan Kelenderis‟te korsanlıktan duyduğu rahatsızlık nedeniyle ĠÖ 77 yılında General Servilius Vatia‟nın, soyguncuları temizlemek amacıyla yaptığı sefere gemileri ile destek vermiĢtir338. Kelenderis kenti korsanlara karĢı yürütülen mücadele süresince (ĠS 1.yüzyılın ortalarına kadar) kendini toparlayamamıĢtır.

Yukarıdaki ifadelerden anlaĢılacağı üzere Roma Erken Ġmparatorluk döneminden, Domitian‟a kadar olan zaman zarfında birkaç antik kaynak dıĢında yeterli bilgiye sahip değiliz. Ancak L. Zoroğlu kentin ĠÖ 1 ve ĠS 1. yüzyıllarda bir liman kenti olma özelliğini halen devam ettirebildiğine iĢaret etmektedir339. ĠÖ 81 yıllarına ait bir yazıtta, Karia‟daki, Hekate tapınağının kutsallığını kabul eden kentler arasında Kelenderis‟in de isminin verilmiĢ olması oldukça önemlidir340. 1992 yılında AĢağı ġehir‟de ele geçirilen bir heykel kaidesi üzerindeki yazıt Vespasianus zamanına ait olup imparatora ithaf edilmiĢtir341. Bu yazıtın imparatora ithaf edilmiĢ olması kentin Roma ile korsan seferleri sırasında geliĢtirilmeye çalıĢılan iliĢkilerin bir baĢka kanıtıdır. Bu yazıt aynı zamanda bölgesel imara önem veren imparatorun belki de Kelenderis kentine yol dıĢında baĢka yardımlarının olduğunu ve kentin de bu yardıma karĢı Ģükranlarını sunmuĢ olabilecekleri ihtimalini akla getirmektedir. Trajan Decius dönemine kadar aralıklarla devam eden Kelenderis darplı Roma sikkeleri basımı Domitian zamanında baĢlamıĢtır342.

Kentin Geç Roma dönemi hakkında bize kazılar dıĢında bilgi veren bir baĢka kaynakta geçmiĢten günümüze ulaĢabilmiĢ liman hamamı, surlar, theatron, suyolu, birkaç sarnıç ve mezar kalıntılarıdır343. AĢağı Ģehirde hemen limanın yanı baĢında büyük ölçekli bir liman hamamının bulunması Ģehrin hala hatrı sayılır bir durumda olduğunu gösterir. Kazılarda

336 Zoroğlu, 1994c: 445; Ġskenderiye‟de bulunan bir Hadra Vazosu ve kentte bir hafriyat sırasında ortaya çıkan II. Ptolemaiosa ait altın tetradrachmiler kentin Ptolemaioslarla iliĢki içerisinde olduğunu gösteren bir baĢka kanıttırlar. 337 Zoroğlu, 1994c: 447; Sikkelerin ön yüzlerinde Gorgon baĢı, arka yüzlerinde ise teke betimlemesi vardır. 338 Strabon, XIV.V.7 ; Zoroğlu, 1994a: 23- 24. 339 Zoroğlu, 1994a: 24, not.91- 94. 340 Zoroğlu, 1994a: 24. 341 Zoroğlu, 1995c: 197, res.15. 342 Head, 1911: 719. 343 Kentteki kalıntılar hakkında bilgi için bkz. Zoroğlu, 1994: 31- 54.

132

ortaya çıkarılan zemin mozaiği de, panolardan birisinde Geç Antik döneme ait kentin limanı ve çevresindeki yapıları tasvir etmiĢ olmasıyla, kentin geç dönemi ile ilgili oldukça önemli bilgiler elde edilmesini sağlamıĢtır. Mozaik tıpkı liman hamamı gibi kentin bu tarihlerde yeniden parlak bir dönem yaĢamıĢ olabileceğini ortaya koymaktadır.

Yukarıda vermiĢ olduğumuz bilgilere ulaĢmamızı sağlayan Kelenderis ile ilgili araĢtırma ve kazıları da sadece baĢlıklar halinde vermek istiyoruz344. 1986 yılında kısa süreli bir yüzey araĢtırmasının ardından 1987 yılından itibaren sürekli kazılar baĢlatılmıĢtır. Kazıların ilk iki yılı kentin batı ve doğu nekropollerine ayrılmıĢtır. Mezarlık çalıĢmaları daha sonraki yıllarda da kısmen devam ettirilmiĢtir. AĢağı ġehir sondajındaki kazılara 1989 yılında baĢlanılmıĢtır. Benzer çalıĢmalar 2000 yılında Akropolisde, yani limanın güneyindeki yarım adanın kuzeye bakan yamacında, 2001 yılında theatronda, 2002 yılında da agora olarak düĢünülen alanda baĢlatılmıĢtır.

344 Kelenderis hakkında daha detaylı bilgi için bknz. Zoroğlu, 1986: 455- 466; Zoroğlu, 1988: 135- 155; Zoroğlu, 1990: 301- 322; Zoroğlu, 1991: 241- 254; Zoroğlu, 1992: 165- 180; Zoroğlu, 1993: 189- 209; Zoroğlu, 1994a: Zoroğlu, 1994b: 437- 448; Zoroğlu, 1995a: 263- 276; Zoroğlu, 1996b: 383- 400; Zoroğlu, 1998: 483- 492; Zoroğlu ve Arslan, 1998: 457- 462; Zoroğlu, 1999b: 323- 336; Zoroğlu vd., 2000: 311- 324; Zoroğlu vd., 2003: 451- 466; Zoroğlu vd., 2004: 333- 346; Zoroğlu vd., 2005: 241- 256; Zoroğlu ve Tekocak 2007: 515- 538; Zoroğlu ve Tekocak, 2008: 343- 372; Zoroğlu, 2009: 427- 452.

133

7.1.1.2.1. Kelenderis’de Bulunan Attika ve ĠliĢkili Seramikleri Kelenderis‟te bulunan Attika seramikleri, Akropol ve AĢağı ġehir Sondajı ile Nekropollerde (Batı, Kuzey ve Doğu) ele geçmiĢtir. Attika seramikleri ile ilgili en sağlıklı verilere tabiki fazlasıyla bozulmamıĢ ve az çok bir kontekst oluĢturan mezar buluntularından ulaĢılmıĢtır. Kelenderis‟in geniĢ alanı kapsayan nekropollerinden özellikle figürlü seramikler batı ve kuzey nekropollerinde bulunurken doğu nekropolünden sadece siyah firnisli seramikler bulunmuĢtur.

7.2.1.2.1.1. Kelenderis Kazısında Bulunan Attika ve ĠliĢkili Seramikleri 1987 yılında Kelenderis kazılarının baĢlamasıyla birlikte nekropollerde yapılan temizlik çalıĢmalarının ardından AĢağı ġehir Sondajı olarak bilinen alanda baĢlayan kazılar sekiz sezon devam etmiĢtir. Sekiz sezonluk çalıĢmalar sonucunda AĢağı ġehir Sondajının ĠÖ 7. Yüzyılda baĢlayan ve ĠS 6. Yüzyıl sonlarına kadar devam eden stratigrafisi tespit edilmiĢtir. Burada ana kaya üzerindeki arkaik yerleĢmenin hemen üzerinde yalnızca küçük bir duvar parçasıyla temsil edilen klasik çağla ilgili olarak fazla bir mimari bulunamamıĢ olmakla birlikte bazı figürlü ve figürsüz Attika üretimi vazolar ele geçmiĢtir. Buna göre kazılar sırasında bulunan en erken tarihli malzeme olasılıkla bir kasenin (kylix) tondosunda kırmızı ve siyah boyalarla yapılmıĢ olan dil motifinin olduğu örnektir. Bir diğer önemli örnek ise komast sahnesinin betimlendiği olasılıkla çan krater parçasıdır. Kelenderis nekropollerinde345 de 1987 yılında çalıĢılmaya baĢlanmıĢ ve farklı kazı sezonlarında bu çalıĢmalar devam etmiĢtir. Yukarıda da değindiğimiz gibi Kelenderis nekropolleri özellikle Klasik Çağ ve sonrası dönemler için oldukça önemli bir pozisyona sahiptir. Bu nekropoller sadece Kelenderis için değil bölge içinde oldukça önemlidir. Bu bağlamda, her ne kadar birçoğu farklı dönemlerde soyulmuĢ olsa da, Kelenderis‟in nekropolleri elde edilen verilerle kentin Klasik Çağ‟daki Yunanistan ile olan bağlantısına da ıĢık tutmaktadır. Kelenderis‟in bu iliĢkileri özellikle Klasik Çağ‟da bölge genelindeki kentlerden oldukça ön planda olduğunu göstermektedir. Ayrıca, burada değindiğimiz noktaları Kelenderis‟in ĠÖ 425‟teki Attik- Delos deniz birliği listesinde yer almasıda

345Kelenderis nekropolleri ve nekropol buluntuları Hocam Prof. Dr. K. Levent ZOROĞLU tarafından yayına hazırlanmaktadır. Ayrıca Kelenderis nekropolleri ile ilgili ayrıntılı bilgi için bknz. Zoroğlu, 1986: 455- 466; Zoroğlu, 1988: 135- 155; Zoroğlu, 1990: 301- 322; Zoroğlu, 1991: 241- 254; Zoroğlu, 1992: 165- 180; Zoroğlu, 1993: 189- 209; Zoroğlu, 1994a: Zoroğlu, 1994b: 437- 448; Zoroğlu, 1995a: 263- 276; Zoroğlu, 1996b: 383- 400; Zoroğlu, 1998: 483- 492; Zoroğlu ve Arslan, 1998: 457- 462; Zoroğlu, 1999b: 323- 336; Zoroğlu vd., 2000: 311- 324; Zoroğlu ve Tekocak 2007: 515- 538; Zoroğlu ve Tekocak, 2008: 343- 372; Zoroğlu, 2009: 427- 452.

134

desteklemektedir346. Kelenderis buluntuları arasında sayıca çoğunluğu oluĢturan eser grubu piĢmiĢ toprak vazolardır ve bunların diğer seramik gruplarına göre sayıca daha az, fakat önemli bir grubunu Attik siyah ve kırmızı figürlü vazoları ile siyah firnisli vazolar oluĢturur. Bölgenin diğer kentlerindeki Attika seramiklerine oranla Kelenderis‟te Attika seramikleri daha fazladır. Kentte bulunan Attika üretimi seramiklerin gruplara göre dağılımına baktığımızda, 93 parça Siyah Figür Tekniğinde, 39 parça Kırmızı Figür Tekniğinde, 101 parçada Siyah Firnisli örneklerin olduğunu görmekteyiz (Bkz. Tablo 6- 7). Bu yoğunlukla doğru orantılı olarakta, Attika üretimi seramiklerin form repertuvarına baktığımızda, bölge genelindeki en geniĢ form repertuvarının Kelenderis‟te olduğunu görmekteyiz. Kentin Attika Seramikleri arasında 19 farklı form saptanmıĢtır (Bkz. Tablo 8- 9). Bu formlar arasında daha çok kolay taĢınabilen, basit süslü, figürlü ve bezekli vazolar (örneğin lekythos, oinochoe gibi) ile özellikle askos, skyphos, kylix ve çeĢitli tipteki kaselerden oluĢan siyah firnisli vazolar yer almaktadır. Ancak birkaç parça ile temsil edilen amphora ve krater gibi daha büyük kaplara ait parçalar da mevcuttur. Kelenderis‟te en yoğun bulunan form lekythostur. Lekythosların büyük bir çoğunluğu ikincil tip denilen gruba girmektedir. Bu lekythoslar kırmızı figür tekniği baĢladıktan sonra ĠÖ 6. yüzyılın son çeyreği ile 5. yüzyılın ilk çeyreği arasında çok yaygın bir üretim olup Kelenderis‟teki bu gruba giren vazoların Haimon ve Sappho ressamlarına ait örnekler olduğu görülmektedir.

346 Zoroğlu, 1994a: 12, 22.

135

Tablo 6: Kelenderis Attika ve ĠliĢkili Seramiklerinin Gruplara Göre Dağılımı.

Tablo 7: Kelenderis Attika ve ĠliĢkili Seramiklerinin Gruplara Göre Yüzdelik Dağılımı.

136

Tablo 8: Kelenderis Attika ve ĠliĢkili Seramiklerinin Formlara Göre Dağılımı.

137

Tablo 9: Kelenderis Attika ve ĠliĢkili Seramiklerinin Formlara Göre Yüzdelik Dağılımı.

138

Kelenderis Attika seramikleri hem ressamları/grupları saptanmıĢ Attik atölyelerden gelmiĢ ve böylece kolaylıkla tarihlenebilir olmaları, hem de Kelenderis‟in Yunanistan ve Atina ile iliĢkilerinin kanıtlanması açısından çok değerli arkeolojik belgelerdir347. Kelenderis‟te Ģimdiye kadar değerlendirilen Attika vazoları arasında en erken tarihli örneklerin ĠÖ 6. yüzyılın 2. yarısına ait olduğu görülmüĢtür348. Kilikya genelinde olduğu gibi Kelenderis‟te de 6. yüzyıla ait örneklerin oldukça az olduğu görülmektedir. Kelenderis Attika seramiklerinin en yoğun olarak görüldüğü tarih aralığı ĠÖ 500- 400‟dür. Attik vazoların kullanımı özellikle yoğun olarak siyah firnisli örneklerle 4. yüzyıl boyuncada devam etmiĢtir (Bkz. Tablo 10).

Tablo 10: Kelenderis Attika ve ĠliĢkili Seramiklerinin Yüzyıllara Göre Yüzdelik Dağılımı.

347 Zoroğlu, 1994a: 60. 348 CVA, Silifke: 1 v.d.; Zoroğlu, 1994a: 60.

139

Kelenderis Attik Siyah ve Kırmızı Figürlü vazoları arasında farklı ressamlara ait örnekler yer almaktadır. Yukarıda da değindiğimiz gibi 6. yüzyılın 2. yarısından itibaren sayıca az da olsa üretimde bulunan ressam, atölye/gruplara ait vazolar mevcuttur349. Örneğin, ĠÖ 550lilerden sonraya tarihlenen Siana kasesine ait bir parça mevcuttur. ĠÖ 525- 500 aralığında vazoların sayısında az da olsa bir artıĢ mevcuttur350. Bu tarih aralığındaki örnekler Silifke müzesinde sergilenmektedir351. 5. ve 4. yüzyıl içinde faaliyette bulunan ressam/grup ve atölyelerden özellikle Haimon Ressamı veya atölyesi, Athena Ressamı, Beldam Ressamı veya Atölyesi, Klügmann Ressamı, Bowdoin Ressamı veya Atölyesi, Mina Ressamı, Carlsruhe 280 grubu, ġiĢman Çocuk Ressamı‟na ait örnekler mevcuttur352. Bu ressamlara yada atölyelere ait vazoların yoğunluğu oldukça farklıdır. Bölge genelinde olduğu gibi Kelenderis‟te de en yoğun buluntu grubunu geç siyah figür ressamlarından birisi olan ve daha çok bezekli vazolar üreten Beldam Ressamı yada atölyesine ait lekythoslar oluĢturmaktadır. Kelenderis Attika Seramikleri arasında diğer önemli bir vazo grubunu siyah firnisli vazolar oluĢturmaktadır. Bu vazolar parlak siyah firnisli ve zengin bir form repertuvarına sahip olmalarının yanı sıra özellikle açık formların iç yüzeylerine yapılan baskı, rulet veya kazımayla yapılmıĢ süsleriyle dikkat çekicidir. Özellikle ĠÖ 5. yüzyılda aktif olan Attika atölyelerinin ardından, ĠÖ 4. yüzyıl baĢlarından itibaren bazı taĢra atölyelerinin de, Attik olanlara yakın kalitede siyah firnisli kaplar ürettikleri bilinmektedir. Ancak Kelenderis siyah firnisli vazolarının çoğunluğunun, özellikle 5. yüzyıl örneklerinin Attika atölyelerinin üretimi olduğu anlaĢılmaktadır353. 4. yüzyıl örnekleri de gerek astar kalitesi gerekse form özellikleri bakımından yine Attika üretimi olmalıdırlar. Batı Anadolu‟daki merkezlerde bulunanlara kıyasla Kelenderis Attika seramikleri hem sayıca daha az hem de yalnızca belli tiplere ait vazolardır. Diğer taraftan, Attik vazoların Attika dıĢı coğrafyalarda bulunmasını, yalnızca oralardaki Grek kökenlilerin taleplerini karĢılamaya yönelik bir ticaret malzemesi olarak değil, aynı zamanda, bu lüks vazolara sahip olma isteğinin belli seviyedeki aristokrat çevrelerde bir moda malzemesi olma özelliği içerdiğini de unutmamak gerekir. Çünkü, Klasik Çağ‟da ırk ve kültürel bakımdan Kilikya halkları en azından çoğunluk olarak Grek değillerdi. Burada önemli bir durum da, ithal edilen

349Bu konudaki bilgiler Prof. Dr. Levent ZOROĞLU ile kiĢisel görüĢmelerimizde kendisi tarafından verilmiĢtir. Ayrıca 2004 yılından beri Kelenderis kazılarının heyet üyesi olarak Kelenderis Kazısının deposunda çalıĢma fırsatı buldum. Söz konusu Attika vazoları defalarca elimizden geçmiĢtir. 350CVA, Silifke: 1 v.d. 351 Detaylı bilgi için bknz. CVA, Silifke: 352 CVA, Silifke: 1 v.d.; Zoroğlu, 1994a: 60- 61. 353 Zoroğlu, 1994a: 61.

140

vazoların tip ve bezeme özellikleri bağlamında yörelere ve zamana göre farklılık göstermesidir. Örneğin, Ege ve daha batısındaki merkezlerde alıcıların Grek kültürüne olan yatkınlığı, dolayısıyla Grek vazolarına talebin daha fazla olması sonucunu doğurduğu gibi, Kilikya ve daha doğudaki coğrafyalarda yaĢayan insanların, bu kültürün oldukça dıĢında veya uzağında kalması sonucunda; aynı zamanda, ekonomik nedenlere de bağlı olarak, ithal edilen vazoların tip ve bezeme bakımından oldukça sınırlı olduğu da gözden kaçmamaktadır354. Bir baĢka deyiĢle, Kelenderis‟te bulunan Attik vazolar daha çok kolay taĢınabilen basit süslü, figürlü ve bezekli vazolar, (lekythos ve oinochoe gibi) ile özellikle askos, skyphos ve çeĢitli küçük kaselerden oluĢan siyah firnisli vazolarla sınırlıdır. Bu bakımdan, Kelenderis‟te bulunan Attik siyah ve kırmızı figürlü ve siyah firnisli vazoların çoğunluğunun aynı ressam ve atölyelerin ürünü olmaları da bu bağlamda dikkat çekici diğer bir olgudur. Böylece Akdenizin doğusundaki diğer bölgelerde olduğu gibi, Kilikya‟da, genellikle kolay taĢınabilen, belli tiplere ait olan, ikinci, üçüncü kalite Attika iĢi vazolar ithal edilerek, mezarlara ölü armağanı olarak konma modası, Attik vazoların revaçta olduğu yaklaĢık üç yüzyıl boyunca sürdürülmüĢtür355.

354 Attik figürlü vazoların değerleri konusunda farklı görüĢler söz konusudur. Figürlü bir vazonun değeri, vazonun formu ve vazonun üzerindeki figür sayısıyla doğru orantılıdır. Vazo büyüdükçe ve üzerindeki figür sayısı arttıkça vazonun değeri de artmaktadır. J. Boardman figürlü Attik vazoların ucuz ürünler olmadığını, A. Johnston‟un tablolarına dayanarak, ileri sürmektedir. Ayrıca, Boardman Attik vazoları birlikte taĢınan yüklerle (Ģarap, yağ, buğday, arpa v.s.) beraber değerlendirmektedir. Boardman‟ın görüĢlerinin aksine bir görüĢü David W. J. Gill ileri sürmektedir. Seramik ve Ticaret baĢlıklı makalesinde, Attik vazoların değeri konusunda J. Boardman‟ın söylediği kadar söz konusu vazoların değerinin olmadığını iddia etmektedir. Hatta Attik vazoların kargo gemilerinde boĢluk doldurmak için kullanıldıklarını ileri sürmektedir. Attik Figürlü vazoların Arkaik ve Klasik dönemlerdeki değerleri konusunda detaylı bilgi için bknz. Boardman 1988c, 371- 373; Boardman 1988b, 27- 33; Gill 1988c, 369- 370; Gill 1991, 29- 47; Johnston 1978, 222- 226; Johnston 1979, ; Johnston 2006: 355 Zoroğlu, 2008: 1239.

141

7.2.1.2.1.2. Kelenderis Kazıları Öncesinde Bulunan Attika ve ĠliĢkili Seramikleri356

1960‟lı ve 1970‟li yıllarda Kelenderis nekropollerinde defineciler tarafından yapılan yoğun kaçak kazılarda bulunan birçok arkeolojik buluntu arasında Attika üretimi vazolar ilk sırada yer almaktadır. Bu vazolar yoğun olarak Erdemli Müzesine ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesine satılmıĢtır357. Söz konusu vazolar Erdemli Müzesinin kapatılmasından sonra Anamur Müzesine nakledilmiĢtir. Anadolu Medeniyetleri Müzesine satılan vazolar ise Alanya‟da müze kurulmasına karar verilmesiyle Alanya‟ya nakledilmiĢtir. Ayrıca 1966 ve 1971 yıllarında Adana Müzesince yapılan kurtarma kazılarında bulunan eserler arasında Attika kökenli vazolar bulunmaktadır. 1971 yılı kazıları daha sonra Batı ve Doğu nekropolleri olarak adlandırılan alanda gerçekleĢtirilmiĢtir358. Bu duruma benzer bir durum ise Silifke Müzesi tarafından 1982 yılında gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu tarihte müze tarafından Kelenderis‟te kurtarma kazısı yapılmıĢtır. Bu kurtarma kazısında da Attika üretimi vazolarla karĢılaĢılmıĢtır. Ne yazık ki, farklı tarihlerde Kelenderis antik kentinde kaçak kazılar yapılmaya devam etmiĢtir. Bu faaliyetler sonucunda, Alanya, Anamur ve Silifke Müzelerinde Kelenderis kökenli Attika vazolarının sayısı her geçen gün artmıĢtır. Bu vazoların 23 adeti siyah figürlü, 3 adeti kırmızı figürlü ve 28 adeti ise siyah firnislidir.

7.2.1.2.1.2.1. Silifke Müzesi359 Silifke Ġlçesi‟nde ilk müze çalıĢmalarına 1939- 1940 yıllarında bölgenin eski eserlerinin Cumhuriyet Ġlkokulu‟nda bir araya getirilmesiyle baĢlanmıĢtır. 1958 yılında aynı okulun bir kısmı depo müze olarak kullanılmıĢtır. 1973 yılında bugünkü müze binasının yapımına baĢlanmıĢ ve aynı yıl müze hizmete açılmıĢtır. Müzede yaptığımız çalıĢmalar sonucunda 7 adet Attika Seramiği360 saptadık. Bu vazolardan 3 tanesi siyah figür, 4 tanesi ise

356 Kilikya Bölgesi ve yakın çevresinde bulunan , Hatay, Adana, Karaman ve Ereğli Arkeoloji Müzelerine 2008- 2010 yılları arasında 3 kez izin için baĢvurmama rağmen bu müzelerden çalıĢma izni alınamamıĢtır. 357 Adana, Karaman, Ereğli ve NevĢehir müzelerinde de Kelenderis kökenli Attika vazoları bulunmaktadır. 358TaĢyürek, 1972: 49- 50; Zoroğlu, 1994a: 30. 359 Bu bölümdeki katalog numaralarının kısaltmalarının açılımı Ģu Ģekildedir: AL: Alanya Müzesi SF: Siyah Figürlü KF: Kırmızı Figürlü SFr: Siyah Firnisli; AN: Anamur Müzesi SF: Siyah Figürlü KF: Kırmızı Figürlü SFr: Siyah Firnisli; S: Silifke Müzesi SF: Siyah Figürlü KF: Kırmızı Figürlü SFr: Siyah Firnisli. 360 Silifke Arkeoloji Müzesi‟nde bulunan 148 adet Attik ve Non Attik vazo Sayın Hocam Prof. Dr. Levent Zoroğlu tarafından Corpus Vasorum Antiquorum Silifke Museum bandında yayınlanmıĢtır. Biz bu bölümde CVA Silifke Bandına alınmayan vazoları kullandık. Ve genel anlamda CVA Silifke bandının sonuçlarını tablolarda kullanmayı yeğledik.

142

Siyah firnisli örneklerdir. Söz konusu vazoların bazıları Kelenderis‟te bulunmuĢtur. Ancak bazılarının buluntu yerleri ne yazıkki belli değildir. SSF 25, (Bkz. Çiz. 32; Res. 109- 111) Lekythos. AĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, içbükey profilli yüksek kaidelidir. Ağzın hemen altından çıkan ve omuz üzerine tutturulmuĢ dikey, Ģerit kulpludur. Omuz üzerinde siyah boya ile yapılmıĢ ıĢın dizisi. Gövdede iki yatay bant arasında kafes, sarmaĢık dalı ve meyveleri, kafes bezeme. SSF 25, form ve bezeme özellikleri açısından Beldam atölyesinin eserleriyle benzeĢmektedir. Söz konusu özellikler nedeniyle bizim örneğimizde Beldam atölyesi tarafından üretilmiĢ olmalıdır. Dolayısıyla örneğimiz ĠÖ 5. yüzyılın ikinci veya üçüncü çeyreğine tarihlenmektedir361.

SSFr 21, Stemless (Ayaksız Kylix). (Bkz. Çiz. 61; Res. 195- 197) Kenar ucu sivrileĢtirilmiĢ, yarım küre gövdeli, alçak halka kaidelidir. Gövde üzerinden çıkan yatay kulpludur. SSFr 22, ĠÖ 400 civarına tarihlenmektedir362. SSFr 25, Skyphos. (Bkz. Çiz. 65; Res. 207- 209) DıĢa çekik ağızlı, konik gövdeli, gövde aĢağı doğru daralmaktadır. Alçak halka kaidelidir. Ağız kenarının hemen altından çıkan yatay kulpludur. SSFr 26, ĠÖ 375- 350 arasına tarihlenmektedir363. SSFr 39, Bolsal. (Bkz. Çiz. 79; Res. 249- 251) Kenar ucu sivri, sığ ve yarım küre gövdeli, alçak halka kaidelidir. Ağız kenarının hemen altından çıkan yatay kulpludur. SSFr 41, ĠÖ 430- 400 arasına tarihlenmektedir364.

361 Boulter, 1963: Pl. 38/C1; Brownlee, 1995: Pl.80. 221- 223; Clairmont, 1955: 115- 116, Pl. XXV 6, 12; CVA, Bucarest (1): Pl. 30/8- 9; CVA, Edinburgh: Pl.16/15- 16; CVA, Gela (IV): Tav. 46/1- 2; CVA, Geneve (2): Pl.78/3- 12; CVA, Mainz (1): Taf. 37, 8; CVA, Norway (1): Pl. 26/ 3; CVA, Prag: Pl.11/ 1- 3; CVA, Russia (1): Pl. 44/7; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. IV/1- 4; CVA, Zurich (1): Taf. 20/17- 20; Çokay- Kepçe, 2006: SF/7; Filges, 1992: Taf. 19/3; Götte v.d., 1999: Taf. 5 /3,4- Taf.43/ 257,2- 3- Taf. 55/ 282, 1- 8; Haspels, 1936: 170- 191; Knigge, 1976: Taf. 100/ Pr 14. 1- 3; Kurtz, 1975: Pl. 70/6- 7; Tuna Nörling, 1995: 89, Taf. 44/ 140; Tuna Nörling, 1999: 55- 56, Taf. 17/ 308- 323; Zoroğlu, 1994a: 61, Res. 64. 362 Agora, XII: 102- 105, fig. 5, Pl. 22, No. 483- 487; Zoroğlu ve Arslan, 1998: fig. 4, 5; Çokay-Kepçe, 2006: 118- 119. 363 Agora, XII: Pl.16/350; CVA, Geneve (1): Pl. 30/14; CVA, USA (8): Pl. XXIII/4; Çokay- Kepçe, 2006: 106- 107, SFr 13- 14; Robinson, 1950: Pl.200/582. 364 Agora, XII: 107- 108, Pl. 24/541; CVA, Cambridge (1): Pl. XLI/24; CVA, Oxford (1): Pl. XLVIII/3, 6, 44; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. X/1- 4; CVA, USA (8): Pl. XXIII/11a ; Çokay- Kepçe, 2006: 114-117; Robinson, 1950: Pl.212- 213/663-665; Schaeffer v.d. , 1997: Pl.60/32.

143

7.2.1.2.1.2.2. Alanya Müzesi

Alanya'da müze kurulmasıyla birlikte bazı eserler, Ankara Anadolu Medeniyetleri müzesinden Alanya müzesine nakledilmiĢtir. Müzeye nakil yoluyla gelen eserler arasında yer alan Attika üretimi seramikler, 1960'lı yıllarda Kelenderis ile Silifke'de defineciler tarafından yapılan kaçak kazılar sonucunda bulunmuĢ ve Anadolu Medeniyetleri Müzesine satılmıĢtır. Alanya Müzesinde yaptığımız çalıĢmalar sonucunda 27 adet Attika üretimi vazo saptadık. Söz konusu vazolardan 11 tanesinin buluntu yeri belli iken 16 tanesi müzeye farklı tarihlerde satın alma ile kazandırılmıĢtır. Dolayısıyla buluntu yerleri belli değildir. Bu seramiklerden 12 tanesi Siyah figür tekniğinde, 1 tanesi Kırmızı figür tekniğinde, 14 tanesi ise Siyah firnisli olarak yapılmıĢlardır. Müzedeki vazoların formlarına baktığımız zaman özellikle figürlü seramiklerde tamamen lekythos formunun olduğunu görüyoruz. Siyah firnisli örnekler arasında da küçük ve açık vazolar yer almaktadır. Alanya Müzesinde siyah figür tekniğinde bezenmiĢ olan ALSF 2, bir Lekythos‟tur. (Çiz. 9; Res. 42- 44) Lekythos, aĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, içbükey profilli yüksek kaidelidir. Omuz üzerinde, direkt zemine, siyah boya ile yapılmıĢ ıĢın dizisi. Gövde de nokta ya da benek süsü, yer almaktadır. Figürler oldukça tahrip olmuĢtur. Ana frizdeki figürlerden, soldaki ayakta betimlenmiĢ, elbise kıvrımları kazıma ile verilmiĢtir. Olasılıkla bu tanrıça olabilir. Ortada ise bir savaĢ arabası ve arabacı betimlenmiĢtir. Soldaki figürün baĢ hizasından itibaren diğer figürlerin üzerine doğru devam ettiği görülen sarmaĢık ya da asma dalı mevcuttur. ALSF 2‟yi form ve bezeme özellikleri açısından benzerleriyle kıyasladığımızda örneğimizin ĠÖ erken 5. yüzyıla ait olduğunu görmekteyiz. Ayrıca örneğimiz Haimon Ressamı365 veya atölyesinde üretilmiĢ olmalıdır366. ALSF 15, Lekythos. (Bkz. Çiz. 22; Res. 79- 81) Huni (konik) ağızlı, silindirik uzun boyunlu, aĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, içbükey profilli yüksek kaidelidir. Omuz üzerinde kırmızı astar üzerine siyah boya ile yapılmıĢ ıĢın dizisi. Gövdede iki yatay bant arasında meander, kafes, sarmaĢık dalı ve meyveleri, kafes bezeme. Gövdenin alt bölümünün astarı dökülmüĢtür. ALSF 15‟de form ve bezeme özellikleri açısından Beldam atölyesinin eserleriyle benzeĢmektedir. Söz konusu özellikler nedeniyle bizim örneğimizde Beldam

365 Haspels, 1936: 130- 141; Kurtz, 1975: 150 153. 366 CVA, USA (8): Pl. 21, 1; Pl. 43, 5 a-b; CVA, Karlsruhe (1): Pl. 14, 7- 8; CVA, Norway (1): Pl. 30, 1- 2; Schlörb ve Vierneisel, 1966: 28, Beil. 25, 1, 48 (hS 120).

144

atölyesi tarafından üretilmiĢ olmalıdır. Dolayısıyla örneğimiz ĠÖ 5. yüzyılın ikinci veya üçüncü çeyreğine tarihlenmektedir367. ALSF 16, Lekythos. (Bkz. Çiz. 23; Res. 82- 84) Huni (konik) ağızlı, silindirik uzun boyunlu, aĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, içbükey profilli yüksek kaidelidir. Ağzın hemen altından çıkan ve omuz üzerine tutturulmuĢ dikey, Ģerit kulpludur. Omuz üzerinde kırmızı astar üzerine siyah boya ile yapılmıĢ ıĢın dizisi. Gövdede iki yatay bant arasında meander, kafes, sarmaĢık dalı ve meyveleri, kafes bezeme. ALSF 16‟da form ve bezeme özellikleri açısından Beldam atölyesinin eserleriyle benzeĢmektedir. Söz konusu özellikler nedeniyle bizim örneğimizde Beldam atölyesi tarafından üretilmiĢ olmalıdır. Dolayısıyla örneğimiz ĠÖ 5. yüzyılın ikinci veya üçüncü çeyreğine tarihlenmektedir368. ALSF 17, Lekythos. (Bkz. Çiz. 24; Res. 85- 87) Huni (konik) ağızlı, silindirik uzun boyunlu, aĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, içbükey profilli yüksek kaidelidir. Ağzın hemen altından çıkan ve omuz üzerine tutturulmuĢ dikey, Ģerit kulpludur. Omuz üzerinde kırmızı astar üzerine siyah boya ile yapılmıĢ ıĢın dizisi. Gövdede iki yatay bant arasında meander, diğer süslemeler tahrip olduğu için belli değildir. ALSF 17‟de form ve bezeme özellikleri açısından Beldam atölyesinin eserleriyle benzeĢmektedir. Söz konusu özellikler nedeniyle bizim örneğimizde Beldam atölyesi tarafından üretilmiĢ olmalıdır. Dolayısıyla örneğimiz ĠÖ 5. yüzyılın ikinci veya üçüncü çeyreğine tarihlenmektedir369. ALSF 18, Lekythos. (Bkz. Çiz. 25; Res. 88- 90) AĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, içbükey profilli yüksek kaidelidir. Omuz üzerinde, direkt zemine, siyah boya ile

367 Boulter, 1963: Pl. 38/C1; Brownlee, 1995: Pl.80. 221- 223; Clairmont, 1955: 115- 116, Pl. XXV 6, 12; CVA, Bucarest (1): Pl. 30/8- 9; CVA, Edinburgh: Pl.16/15- 16; CVA, Gela (IV): Tav. 46/1- 2; CVA, Geneve (2): Pl.78/3- 12; CVA, Mainz (1): Taf. 37, 8; CVA, Norway (1): Pl. 26/ 3; CVA, Prag: Pl.11/ 1- 3; CVA, Russia (1): Pl. 44/7; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. IV/1- 4; CVA, Zurich (1): Taf. 20/17- 20; Çokay- Kepçe, 2006: SF/7; Filges, 1992: Taf. 19/3; Götte v.d., 1999: Taf. 5 /3,4- Taf.43/ 257,2- 3- Taf. 55/ 282, 1- 8; Haspels, 1936: 170- 191; Knigge, 1976: Taf. 100/ Pr 14. 1- 3; Kurtz, 1975: Pl. 70/6- 7; Tuna Nörling, 1995: 89, Taf. 44/ 140; Tuna Nörling, 1999: 55- 56, Taf. 17/ 308- 323; Zoroğlu, 1994a: 61, Res. 64. 368 Boulter, 1963: Pl. 38/C1; Brownlee, 1995: Pl.80. 221- 223; Clairmont, 1955: 115- 116, Pl. XXV 6, 12; CVA, Bucarest (1): Pl. 30/8- 9; CVA, Edinburgh: Pl.16/15- 16; CVA, Gela (IV): Tav. 46/1- 2; CVA, Geneve (2): Pl.78/3- 12; CVA, Mainz (1): Taf. 37, 8; CVA, Norway (1): Pl. 26/ 3; CVA, Prag: Pl.11/ 1- 3; CVA, Russia (1): Pl. 44/7; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. IV/1- 4; CVA, Zurich (1): Taf. 20/17- 20; Çokay- Kepçe, 2006: SF/7; Filges, 1992: Taf. 19/3; Götte v.d., 1999: Taf. 5 /3,4- Taf.43/ 257,2- 3- Taf. 55/ 282, 1- 8; Haspels, 1936: 170- 191; Knigge, 1976: Taf. 100/ Pr 14. 1- 3; Kurtz, 1975: Pl. 70/6- 7; Tuna Nörling, 1995: 89, Taf. 44/ 140; Tuna Nörling, 1999: 55- 56, Taf. 17/ 308- 323; Zoroğlu, 1994a: 61, Res. 64. 369 Boulter, 1963: Pl. 38/C1; Brownlee, 1995: Pl.80. 221- 223; Clairmont, 1955: 115- 116, Pl. XXV 6, 12; CVA, Bucarest (1): Pl. 30/8- 9; CVA, Edinburgh: Pl.16/15- 16; CVA, Gela (IV): Tav. 46/1- 2; CVA, Geneve (2): Pl.78/3- 12; CVA, Mainz (1): Taf. 37, 8; CVA, Norway (1): Pl. 26/ 3; CVA, Prag: Pl.11/ 1- 3; CVA, Russia (1): Pl. 44/7; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. IV/1- 4; CVA, Zurich (1): Taf. 20/17- 20; Çokay- Kepçe, 2006: SF/7; Filges, 1992: Taf. 19/3; Götte v.d., 1999: Taf. 5 /3,4- Taf.43/ 257,2- 3- Taf. 55/ 282, 1- 8; Haspels, 1936: 170- 191; Knigge, 1976: Taf. 100/ Pr 14. 1- 3; Kurtz, 1975: Pl. 70/6- 7; Tuna Nörling, 1995: 89, Taf. 44/ 140; Tuna Nörling, 1999: 55- 56, Taf. 17/ 308- 323; Zoroğlu, 1994a: 61, Res. 64.

145

yapılmıĢ ıĢın dizisi. Gövdede iki yatay bant arasında meander, kafes, sarmaĢık dalı ve meyveleri, kafes bezeme. ALSF 18‟de form ve bezeme özellikleri açısından Beldam atölyesinin eserleriyle benzeĢmektedir. Söz konusu özellikler nedeniyle bizim örneğimizde Beldam atölyesi tarafından üretilmiĢ olmalıdır. Dolayısıyla örneğimiz ĠÖ 5. yüzyılın ikinci veya üçüncü çeyreğine tarihlenmektedir370. ALSF 19, Lekythos. (Bkz. Çiz. 26; Res. 91- 93) Silindirik boyunlu, aĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, disk biçimli kaidelidir. Ağzın hemen altından çıkan ve omuz üzerine tutturulmuĢ dikey, Ģerit kulpludur. Omuz üzerinde, kırmızı zemine, siyah boya ile yapılmıĢ ıĢın dizisi. Gövdede iki yatay bant arasında meander, kafes, olasılıkla sarmaĢık dalı ve meyveleri, kafes bezeme. Gövdenin alt bölümünün astarı yer yer dökülmüĢtür. Gövde üzerindeki motifler oldukça aĢınmıĢ olmasından dolayı mevcut izlerden anlaĢılmaktadır. ALSF 19‟da form ve bezeme özellikleri açısından Beldam atölyesinin eserleriyle benzeĢmektedir. Söz konusu özellikler nedeniyle bizim örneğimizde Beldam atölyesi tarafından üretilmiĢ olmalıdır. Dolayısıyla örneğimiz ĠÖ 5. yüzyılın ikinci veya üçüncü çeyreğine tarihlenmektedir371. ALSF 20, Lekythos. (Bkz. Çiz. 27; Res. 94- 96) AĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, içbükey profilli yüksek kaidelidir. Omuz üzerinde, kırmızı zemine, siyah boya ile yapılmıĢ ıĢın dizisi. Gövdede iki yatay bant arasında meander, kafes, sarmaĢık dalı ve meyveleri, kafes bezeme. ALSF 20‟de form ve bezeme özellikleri açısından Beldam atölyesinin eserleriyle benzeĢmektedir. Söz konusu özellikler nedeniyle bizim örneğimizde Beldam atölyesi tarafından üretilmiĢ olmalıdır. Dolayısıyla örneğimiz ĠÖ 5. yüzyılın ikinci veya üçüncü çeyreğine tarihlenmektedir372.

370 Boulter, 1963: Pl. 38/C1; Brownlee, 1995: Pl.80. 221- 223; Clairmont, 1955: 115- 116, Pl. XXV 6, 12; CVA, Bucarest (1): Pl. 30/8- 9; CVA, Edinburgh: Pl.16/15- 16; CVA, Gela (IV): Tav. 46/1- 2; CVA, Geneve (2): Pl.78/3- 12; CVA, Mainz (1): Taf. 37, 8; CVA, Norway (1): Pl. 26/ 3; CVA, Prag: Pl.11/ 1- 3; CVA, Russia (1): Pl. 44/7; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. IV/1- 4; CVA, Zurich (1): Taf. 20/17- 20; Çokay- Kepçe, 2006: SF/7; Filges, 1992: Taf. 19/3; Götte v.d., 1999: Taf. 5 /3,4- Taf.43/ 257,2- 3- Taf. 55/ 282, 1- 8; Haspels, 1936: 170- 191; Knigge, 1976: Taf. 100/ Pr 14. 1- 3; Kurtz, 1975: Pl. 70/6- 7; Tuna Nörling, 1995: 89, Taf. 44/ 140; Tuna Nörling, 1999: 55- 56, Taf. 17/ 308- 323; Zoroğlu, 1994a: 61, Res. 64. 371 Boulter, 1963: Pl. 38/C1; Brownlee, 1995: Pl.80. 221- 223; Clairmont, 1955: 115- 116, Pl. XXV 6, 12; CVA, Bucarest (1): Pl. 30/8- 9; CVA, Edinburgh: Pl.16/15- 16; CVA, Gela (IV): Tav. 46/1- 2; CVA, Geneve (2): Pl.78/3- 12; CVA, Mainz (1): Taf. 37, 8; CVA, Norway (1): Pl. 26/ 3; CVA, Prag: Pl.11/ 1- 3; CVA, Russia (1): Pl. 44/7; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. IV/1- 4; CVA, Zurich (1): Taf. 20/17- 20; Çokay- Kepçe, 2006: SF/7; Filges, 1992: Taf. 19/3; Götte v.d., 1999: Taf. 5 /3,4- Taf.43/ 257,2- 3- Taf. 55/ 282, 1- 8; Haspels, 1936: 170- 191; Knigge, 1976: Taf. 100/ Pr 14. 1- 3; Kurtz, 1975: Pl. 70/6- 7; Tuna Nörling, 1995: 89, Taf. 44/ 140; Tuna Nörling, 1999: 55- 56, Taf. 17/ 308- 323; Zoroğlu, 1994a: 61, Res. 64. 372 Boulter, 1963: Pl. 38/C1; Brownlee, 1995: Pl.80. 221- 223; Clairmont, 1955: 115- 116, Pl. XXV 6, 12; CVA, Bucarest (1): Pl. 30/8- 9; CVA, Edinburgh: Pl.16/15- 16; CVA, Gela (IV): Tav. 46/1- 2; CVA, Geneve (2): Pl.78/3- 12; CVA, Mainz (1): Taf. 37, 8; CVA, Norway (1): Pl. 26/ 3; CVA, Prag: Pl.11/ 1- 3; CVA, Russia (1):

146

ALSF 22, Lekythos. (Bkz. Çiz. 29; Res. 100- 102) AĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, disk biçimli kaidelidir. Boyundan omuz üzerine tutturulmuĢ Ģerit kulpludur. Omuz üzerinde, siyah boya ile yapılmıĢ ıĢın dizisi. Gövdede iki yatay bant arasında meander, kafes, sarmaĢık dalı, kafes bezeme. ALSF 22‟de form ve bezeme özellikleri açısından Beldam atölyesinin eserleriyle benzeĢmektedir. Söz konusu özellikler nedeniyle bizim örneğimizde Beldam atölyesi tarafından üretilmiĢ olmalıdır. Dolayısıyla örneğimiz ĠÖ 5. yüzyılın ikinci veya üçüncü çeyreğine tarihlenmektedir373. ALSF 28, Lekythos. (Bkz. Çiz. 35; Res. 118- 120) Huni (konik) ağızlı, silindirik uzun boyunlu, aĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, içbükey profilli yüksek kaidelidir. Ağzın hemen altından çıkan ve omuz üzerine tutturulmuĢ dikey, Ģerit kulpludur. Omuz üzerinde, direkt zemine, kırmızı boya ile yapılmıĢ ıĢın dizisi. Gövde üzerindeki motifler oldukça aĢınmıĢtır. Gövde üzerinde sadece iki yatay bant arasında meander bezemesi mevcuttur. Gövde üzerindeki ana motif çapraz çizgilerdir. Bu çapraz çizgiler ile örgü motifi oluĢturulmuĢtur. Gövdenin alt bölümünde kafes süsü görülmektedir. ALSF 28‟de form ve bezeme özellikleri açısından Beldam atölyesinin eserleriyle benzeĢmektedir. Söz konusu özellikler nedeniyle bizim örneğimizde Beldam atölyesi tarafından üretilmiĢ olmalıdır. Dolayısıyla örneğimiz ĠÖ 5. yüzyılın ortasına tarihlenmektedir374. Alanya Müzesinde Kelenderis kökenli olan Kırmızı Figür Tekniğinde bezenmiĢ tek örnek mevcuttur. ALKF 1, Lekythos. (Bkz. Çiz. 37; Res. 124- 126) Huni (konik) ağızlı, silindirik uzun boyunlu, geniĢ omuzlu, aĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, disk biçimli kaidelidir. Boyundan omuz üzerine tutturulmuĢ, dikey Ģerit kulpludur. Omuz üzerinde, kırmızı zemin üzerine, siyah boya ile yapılmıĢ ıĢın dizisi. Gövde de, iki yatay bant arasında meander, ana sahnede ne olduğu tam olarak anlaĢılamayan, olasılıkla ayakta duran ve elinde mızrak olan bir erkek figürü betimlenmiĢtir. Lekythosun yoğun tahribata uğraması nedeniyle

Pl. 44/7; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. IV/1- 4; CVA, Zurich (1): Taf. 20/17- 20; Çokay- Kepçe, 2006: SF/7; Filges, 1992: Taf. 19/3; Götte v.d., 1999: Taf. 5 /3,4- Taf.43/ 257,2- 3- Taf. 55/ 282, 1- 8; Haspels, 1936: 170- 191; Knigge, 1976: Taf. 100/ Pr 14. 1- 3; Kurtz, 1975: Pl. 70/6- 7; Tuna Nörling, 1995: 89, Taf. 44/ 140; Tuna Nörling, 1999: 55- 56, Taf. 17/ 308- 323; Zoroğlu, 1994a: 61, Res. 64. 373 Boulter, 1963: Pl. 38/C1; Brownlee, 1995: Pl.80. 221- 223; Clairmont, 1955: 115- 116, Pl. XXV 6, 12; CVA, Bucarest (1): Pl. 30/8- 9; CVA, Edinburgh: Pl.16/15- 16; CVA, Gela (IV): Tav. 46/1- 2; CVA, Geneve (2): Pl.78/3- 12; CVA, Mainz (1): Taf. 37, 8; CVA, Norway (1): Pl. 26/ 3; CVA, Prag: Pl.11/ 1- 3; CVA, Russia (1): Pl. 44/7; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. IV/1- 4; CVA, Zurich (1): Taf. 20/17- 20; Çokay- Kepçe, 2006: SF/7; Filges, 1992: Taf. 19/3; Götte v.d., 1999: Taf. 5 /3,4- Taf.43/ 257,2- 3- Taf. 55/ 282, 1- 8; Haspels, 1936: 170- 191; Knigge, 1976: Taf. 100/ Pr 14. 1- 3; Kurtz, 1975: Pl. 70/6- 7; Tuna Nörling, 1995: 89, Taf. 44/ 140; Tuna Nörling, 1999: 55- 56, Taf. 17/ 308- 323; Zoroğlu, 1994a: 61, Res. 64. 374 Boulter, 1963: Pl. 38/C2; Haspels, 1936: 181, Pl.50/4; CVA, Geneve (2): Pl.78/13- 14; CVA, Karlsruhe (1): 40, Taf. 32/6; CVA, Norway (1): 27, Pl. 26/1; CVA, Zurich (1): Taf. 20/21- 22.

147

üzerindeki figürlerin ne olduğu ve konusu anlaĢılamamaktadır. Dolayısıyla, bu durum neticesinde lekythosun ressamını saptamakta mümkün değildir. Örneğimizi, ĠÖ 500- 450 yılları arasına tarihlemek mümkün görünmektedir. ALSFr 2, Lekythos. (Bkz. Çiz. 42; Res. 142- 143) GeniĢ omuzlu, aĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, disk biçimli kaidelidir. Astarda renk dalgalanması görülmektedir. Lekythos üzerinde herhangi bir süsleme yoktur. Örneğimizi, benzerleri yardımıyla ĠÖ 500- 450 arasına tarihlemek mümkün görünmektedir375.

7.2.1.2.1.2.3. Anamur Müzesi Anamur‟da 1976 yılında baĢlanılan müze kurma çalıĢmaları 1990 yılında tamamlanmıĢtır. Neticede 1992 yılında teĢhir ve tanzim çalıĢmalarının sonuçlanmasıyla da Anamur müzesi faaliyete geçmiĢtir. Daha önceki yıllarda Anamur ve civarında çeĢitli Ģekillerde bulunan eserler Silifke, Alanya ve Erdemli Müzelerine koruma ve sergileme amaçlı gönderilmiĢtir. Söz konusu eserler 1990- 1992 yılları arasında Anamur müzesine geri getirilmiĢtir. Özellikle Erdemli Müzesinin kapatılmasından sonra bu müzeden de birçok eser Anamur müzesine nakil edilmiĢtir. Bizim konumuzu oluĢturan Attika seramikleri de bu eserler arasında yer almaktadır ve bu eserlerin tamamı Kelenderis kökenlidir. Bu eserler 1960‟lı ve 1970‟li yıllarda Kelenderis‟te yoğun biçimde yürütülen kaçak kazılar sonucunda bulunmuĢ ve Erdemli müzesine satılmıĢtır. Attika üretimi seramikler olasılıkla Kelenderis antik kentinin nekropollerinde bulunmuĢlardır. Bu eserleri müzeye satan kiĢiler de Aydıncıklılardır. Müzede yaptığımız çalıĢmalar sonucunda 42 adet Attika seramiği tespit ettik. Bu vazoların 39 adeti Kelenderis kökenlidir. Bu eserlerin 13 tanesi Siyah Figür Tekniğinde, 2 tanesi Kırmızı Figür Tekniğinde ve 27 tanesi de Siyah Firnisli olarak yapılmıĢlardır. ANSF 1, Lekythos. ( Bkz. Çiz. 8; Res. 39- 41) Huni (Konik) ağızlı, kısa silindirik boyunlu, aĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, disk biçimli kaidelidir. Boyundan omuza tutturulmuĢ Ģerit kulpludur. Omuz üzerinde, kırmızı zemin üzerine yapılmıĢ ıĢın dizisi. Gövde de nokta ya da benek süsü, ana sahnede 2 figürün ortasında bir domuz, onların arkasında ise chlamys ve sarmaĢık dalı betimlenmiĢtir. Olasılıkla bu figürler, Herakles ve Erymanthos (Domuz) olmalıdır. ANSF 1, Haimon grubuna aittir ve ĠÖ 500- 480 arasına tarihlenmektedir376.

375 CVA, Toronto (1): Pl. 41, 7. 376 Zoroğlu, 1994a: 60, Resim 57.

148

ANSF 3, Lekythos. (Bkz. Çiz. 10; Res. 45- 47) Silindirik boyunlu, aĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, disk biçimli kaidelidir. Boyundan omuz üzerine tutturulmuĢ Ģerit kulpludur. Omuz üzerinde kırmızı astar üzerine siyah boya ile yapılmıĢ ıĢın dizisi. Gövdede çift çizgi arasında meander, kafes, ters-düz yerleĢtirilmiĢ palmet bandı, kafes bezeme. ANSF 3, form ve bezeme özellikleri açısından Beldam Ressamı veya Atölyesinin eserleri ile birebir benzeĢmektedir ve ĠÖ 5. yüzyılın 1. veya 2. çeyreğine tarihlenmektedir377. ANSF 4, Lekythos. (Bkz. Çiz. 11; Res. 48- 50) AĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, disk biçimli kaidelidir. Omuzda ıĢın dizisi, gövde üzerinde dört adet palmet bezemesi görülmektedir. Palmet yaprakları kazımayla verilmiĢtir. ANSF 4, Beldam/Haimon atölyesi tarafından üretilmiĢtir ve ĠÖ 500- 450 arasına tarihlenmektedir378. ANSF 5, Lekythos. (Bkz. Çiz. 12; Res. 51- 53) Huni (konik) ağızlı, silindirik uzun boyunlu, aĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, içbükey profilli yüksek kaidelidir. Omuz üzerinde kırmızı astar üzerine siyah boya ile yapılmıĢ ıĢın dizisi. Gövdede iki yatay bant arasında meander, kafes, sarmaĢık dalı ve meyveleri, kafes bezeme. ANSF 5, form ve bezeme özellikleri açısından Beldam atölyesinin eserleriyle benzeĢmektedir. Söz konusu özellikler nedeniyle bizim örneğimizde Beldam atölyesi tarafından üretilmiĢ olmalıdır. Dolayısıyla örneğimiz ĠÖ 5. yüzyılın ikinci veya üçüncü çeyreğine tarihlenmektedir379. ANSF 6, Lekythos. (Bkz. Çiz. 13; Res. 54- 56) Silindirik uzun boyunlu, aĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, içbükey profilli yüksek kaidelidir. Boyundan omuz üzerine tutturulmuĢ Ģerit kulpludur. Omuz üzerinde kırmızı astar üzerine siyah boya ile yapılmıĢ ıĢın dizisi. Gövdede iki yatay bant arasında meander, kafes, sarmaĢık dalı ve meyveleri, kafes bezeme. Gövdenin alt bölümü siyah astarlıdır. ANSF 6, form ve bezeme özellikleri açısından Beldam atölyesinin eserleriyle benzeĢmektedir. Söz konusu özellikler nedeniyle bizim

377 Kurtz, 1975: Pl. 70.1; CVA, Bucarest (1): 34, Pl. 30/3; CVA, Karlsruhe (1): 40, Pl.32/4; CVA, Silifke: Pl. II/5- 6; Çokay-Kepçe, 2006: 92/ SF 4; Schlörb ve Vierneisel, 1966: no.hs 164. 378 Boulter, 1963: Pl. 37/B5; Brownlee, 1995: Pl. 78- 79; Clairmont, 1955: Pl. XXV/10, 116; CVA, Bucarest (1): Pl. 31/4, 5, 9, 10; CVA, Cambridge (1): Pl. XXII/18; CVA, Edinburgh: Pl. 16/ 9- 10; CVA, Gela (IV): Tav. 44; CVA, Karlsruhe (1): Taf. 32/ 8- 9; CVA, Norway (1): Pl. 25/ 7; CVA, Palermo: Tav. 20; CVA, Russia (1): Pl. 43/7; CVA, Zurich (1): Taf. 20/13- 14; Çokay- Kepçe, 2006: 93/SF 6; Kurtz, 1975: Pl. 69/2;Tuna Nörling, 1995: 88- 89, Taf. 43/ 135- 137. 379 Boulter, 1963: Pl. 38/C1; Brownlee, 1995: Pl.80. 221- 223; Clairmont, 1955: 115- 116, Pl. XXV 6, 12; CVA, Bucarest (1): Pl. 30/8- 9; CVA, Edinburgh: Pl.16/15- 16; CVA, Gela (IV): Tav. 46/1- 2; CVA, Geneve (2): Pl.78/3- 12; CVA, Mainz (1): Taf. 37, 8; CVA, Norway (1): Pl. 26/ 3; CVA, Prag: Pl.11/ 1- 3; CVA, Russia (1): Pl. 44/7; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. IV/1- 4; CVA, Zurich (1): Taf. 20/17- 20; Çokay- Kepçe, 2006: SF/7; Filges, 1992: Taf.19/3; Götte v.d., 1999, Taf. 5 /3,4- Taf.43/ 257,2- 3- Taf. 55/ 282, 1- 8; Haspels, 1936: 170- 191; Knigge, 1976: Taf. 100/ Pr 14. 1- 3; Kurtz, 1975: Pl. 70/6- 7; Tuna Nörling, 1995: 89, Taf. 44/ 140; Tuna Nörling, 1999: 55- 56, Taf. 17/ 308- 323; Zoroğlu, 1994a: 61, Res. 64.

149

örneğimizde Beldam atölyesi tarafından üretilmiĢ olmalıdır. Dolayısıyla örneğimiz ĠÖ 5. yüzyılın ikinci veya üçüncü çeyreğine tarihlenmektedir380. ANSF 7, Lekythos. (Bkz. Çiz. 14; Res. 57- 59) Huni (konik) ağızlı, silindirik uzun boyunlu, aĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, içbükey profilli yüksek kaidelidir. Boyundan omuz üzerine tutturulmuĢ Ģerit kulpludur. Omuz üzerinde kırmızı astar üzerine siyah boya ile yapılmıĢ ıĢın dizisi. Gövdede iki yatay bant arasında meander, kafes, sarmaĢık dalı ve meyveleri, kafes bezeme. Gövdenin alt bölümü siyah astarlıdır. ANSF 7, form ve bezeme özellikleri açısından Beldam atölyesinin eserleriyle benzeĢmektedir. Söz konusu özellikler nedeniyle bizim örneğimizde Beldam atölyesi tarafından üretilmiĢ olmalıdır. Dolayısıyla örneğimiz ĠÖ 5. yüzyılın ikinci veya üçüncü çeyreğine tarihlenmektedir381. ANSF 8, Lekythos. (Bkz. Çiz. 15; Res. 60- 62)Huni (konik) ağızlı, silindirik uzun boyunlu, aĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, içbükey profilli yüksek kaidelidir. Boyundan omuz üzerine tutturulmuĢ Ģerit kulpludur. Omuz üzerinde kırmızı astar üzerine siyah boya ile yapılmıĢ ıĢın dizisi. Gövdede iki yatay bant arasında meander, kafes, sarmaĢık dalı ve meyveleri, kafes bezeme. Gövdenin alt bölümü siyah astarlıdır. ANSF 8, form ve bezeme özellikleri açısından Beldam atölyesinin eserleriyle benzeĢmektedir. Söz konusu özellikler nedeniyle bizim örneğimizde Beldam atölyesi tarafından üretilmiĢ olmalıdır. Dolayısıyla örneğimiz ĠÖ 5. yüzyılın ikinci veya üçüncü çeyreğine tarihlenmektedir382. ANSF 9, Lekythos. (Bkz. Çiz. 16; Res. 63- 65) Silindirik boyunlu, aĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, içbükey profilli yüksek kaidelidir. Boyundan omuz üzerine tutturulmuĢ

380 Boulter, 1963: Pl. 38/C1; Brownlee, 1995: Pl.80. 221- 223; Clairmont, 1955: 115- 116, Pl. XXV 6, 12; CVA, Bucarest (1): Pl. 30/8- 9; CVA, Edinburgh: Pl.16/15- 16; CVA, Gela (IV): Tav. 46/1- 2; CVA, Geneve (2): Pl.78/3- 12; CVA, Mainz (1): Taf. 37, 8; CVA, Norway (1): Pl. 26/ 3; CVA, Prag: Pl.11/ 1- 3; CVA, Russia (1): Pl. 44/7; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. IV/1- 4; CVA, Zurich (1): Taf. 20/17- 20; Çokay- Kepçe, 2006: SF/7; Filges, 1992: Taf. 19/3; Götte v.d., 1999: Taf. 5 /3,4- Taf.43/ 257,2- 3- Taf. 55/ 282, 1- 8; Haspels, 1936: 170- 191; Knigge, 1976: Taf. 100/ Pr 14. 1- 3; Kurtz, 1975: Pl. 70/6- 7; Tuna Nörling, 1995: 89, Taf. 44/ 140; Tuna Nörling, 1999: 55- 56, Taf. 17/ 308- 323; Zoroğlu, 1994a: 61, Res. 64. 381 Boulter, 1963: Pl. 38/C1; Brownlee, 1995: Pl.80. 221- 223; Clairmont, 1955: 115- 116, Pl. XXV 6, 12; CVA, Bucarest (1): Pl. 30/8- 9; CVA, Edinburgh: Pl.16/15- 16; CVA, Gela (IV): Tav. 46/1- 2; CVA, Geneve (2): Pl.78/3- 12; CVA, Mainz (1): Taf. 37, 8; CVA, Norway (1): Pl. 26/ 3; CVA, Prag: Pl.11/ 1- 3; CVA, Russia (1): Pl. 44/7; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. IV/1- 4; CVA, Zurich (1): Taf. 20/17- 20; Çokay- Kepçe, 2006: SF/7; Filges, 1992: Taf. 19/3; Götte v.d., 1999: Taf. 5 /3,4- Taf.43/ 257,2- 3- Taf. 55/ 282, 1- 8; Haspels, 1936: 170- 191; Knigge, 1976: Taf. 100/ Pr 14. 1- 3; Kurtz, 1975: Pl. 70/6- 7; Tuna Nörling, 1995: 89, Taf. 44/ 140; Tuna Nörling, 1999: 55- 56, Taf. 17/ 308- 323; Zoroğlu, 1994a: 61, Res. 64. 382 Boulter, 1963: Pl. 38/C1; Brownlee, 1995: Pl.80. 221- 223; Clairmont, 1955: 115- 116, Pl. XXV 6, 12; CVA, Bucarest (1): Pl. 30/8- 9; CVA, Edinburgh: Pl.16/15- 16; CVA, Gela (IV): Tav. 46/1- 2; CVA, Geneve (2): Pl.78/3- 12; CVA, Mainz (1): Taf. 37, 8; CVA, Norway (1): Pl. 26/ 3; CVA, Prag: Pl.11/ 1- 3; CVA, Russia (1): Pl. 44/7; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. IV/1- 4; CVA, Zurich (1): Taf. 20/17- 20; Çokay- Kepçe, 2006: SF/7; Filges, 1992: Taf. 19/3; Götte v.d., 1999: Taf. 5 /3,4- Taf.43/ 257,2- 3- Taf. 55/ 282, 1- 8; Haspels, 1936: 170- 191; Knigge, 1976: Taf. 100/ Pr 14. 1- 3; Kurtz, 1975: Pl. 70/6- 7; Tuna Nörling, 1995: 89, Taf. 44/ 140; Tuna Nörling, 1999: 55- 56, Taf. 17/ 308- 323; Zoroğlu, 1994a: 61, Res. 64.

150

Ģerit kulpludur. Omuz üzerinde kırmızı astar üzerine siyah boya ile yapılmıĢ ıĢın dizisi. Gövdede kafes, sarmaĢık dalı ve meyveleri, kafes bezeme. Gövdenin alt bölümü kırmızımsı kahverengi tonlarında astarlıdır. ANSF 9, form ve bezeme özellikleri açısından Beldam atölyesinin eserleriyle benzeĢmektedir. Söz konusu özellikler nedeniyle bizim örneğimizde Beldam atölyesi tarafından üretilmiĢ olmalıdır. Dolayısıyla örneğimiz ĠÖ 5. yüzyılın ikinci veya üçüncü çeyreğine tarihlenmektedir383. ANSF 10, Lekythos. (Bkz. Çiz. 17; Res. 66- 68) Huni (konik) ağızlı, silindirik uzun boyunlu, aĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, içbükey profilli yüksek kaidelidir. Boyundan omuz üzerine tutturulmuĢ Ģerit kulpludur. Omuz üzerinde kırmızı astar üzerine siyah boya ile yapılmıĢ ıĢın dizisi. Gövdede iki yatay bant arasında meander, kafes, sarmaĢık dalı, kafes bezeme. Gövdenin alt bölümü siyah astarlıdır. ANSF 10, form ve bezeme özellikleri açısından Beldam atölyesinin eserleriyle benzeĢmektedir. Söz konusu özellikler nedeniyle bizim örneğimizde Beldam atölyesi tarafından üretilmiĢ olmalıdır. Dolayısıyla örneğimiz ĠÖ 5. yüzyılın ikinci veya üçüncü çeyreğine tarihlenmektedir384. ANSF 11, Lekythos. (Bkz. Çiz. 18; Res. 69- 70) Huni (konik) ağızlı, silindirik uzun boyunlu, aĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, içbükey profilli yüksek kaidelidir. Omuz üzerinde kırmızı astar üzerine siyah boya ile yapılmıĢ ıĢın dizisi. Gövdede figürler neredeyse tamamen tahrip olmuĢtur. Ancak kalan küçük kalıntılardan iki yatay bant arasında meander, kafes, sarmaĢık dalı, kafes bezeme olduğu anlaĢılmaktadır. Gövdenin alt bölümü siyah astarlıdır. ANSF 11, form ve bezeme özellikleri açısından Beldam atölyesinin eserleriyle benzeĢmektedir. Söz konusu özellikler nedeniyle bizim örneğimizde Beldam atölyesi

383 Boulter, 1963: Pl. 38/C1; Brownlee, 1995: Pl.80. 221- 223; Clairmont, 1955: 115- 116, Pl. XXV 6, 12; CVA, Bucarest (1): Pl. 30/8- 9; CVA, Edinburgh: Pl.16/15- 16; CVA, Gela (IV): Tav. 46/1- 2; CVA, Geneve (2): Pl.78/3- 12; CVA, Mainz (1): Taf. 37, 8; CVA, Norway (1): Pl. 26/ 3; CVA, Prag: Pl.11/ 1- 3; CVA, Russia (1): Pl. 44/7; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. IV/1- 4; CVA, Zurich (1): Taf. 20/17- 20; Çokay- Kepçe, 2006: SF/7; Filges, 1992: Taf. 19/3; Götte v.d., 1999: Taf. 5 /3,4- Taf.43/ 257,2- 3- Taf. 55/ 282, 1- 8; Haspels, 1936: 170- 191; Knigge, 1976: Taf. 100/ Pr 14. 1- 3; Kurtz, 1975: Pl. 70/6- 7; Tuna Nörling, 1995: 89, Taf. 44/ 140; Tuna Nörling, 1999: 55- 56, Taf. 17/ 308- 323; Zoroğlu, 1994a: 61, Res. 64. 384 Boulter, 1963: Pl. 38/C1; Brownlee, 1995: Pl.80. 221- 223; Clairmont, 1955: 115- 116, Pl. XXV 6, 12; CVA, Bucarest (1): Pl. 30/8- 9; CVA, Edinburgh: Pl.16/15- 16; CVA, Gela (IV): Tav. 46/1- 2; CVA, Geneve (2): Pl.78/3- 12; CVA, Mainz (1): Taf. 37, 8; CVA, Norway (1): Pl. 26/ 3; CVA, Prag: Pl.11/ 1- 3; CVA, Russia (1): Pl. 44/7; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. IV/1- 4; CVA, Zurich (1): Taf. 20/17- 20; Çokay- Kepçe, 2006: SF/7; Filges, 1992: Taf. 19/3; Götte v.d., 1999: Taf. 5 /3,4- Taf.43/ 257,2- 3- Taf. 55/ 282, 1- 8; Haspels, 1936: 170- 191; Knigge, 1976: Taf. 100/ Pr 14. 1- 3; Kurtz, 1975: Pl. 70/6- 7; Tuna Nörling, 1995: 89, Taf. 44/ 140; Tuna Nörling, 1999: 55- 56, Taf. 17/ 308- 323; Zoroğlu, 1994a: 61, Res. 64.

151

tarafından üretilmiĢ olmalıdır. Dolayısıyla örneğimiz ĠÖ 5. yüzyılın ikinci veya üçüncü çeyreğine tarihlenmektedir385. ANSF 12, Lekythos. (Bkz. Çiz. 19; Res. 71- 73) Huni (konik) ağızlı, silindirik uzun boyunlu, aĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, içbükey profilli yüksek kaidelidir. Boyundan omuz üzerine tutturulmuĢ Ģerit kulpludur. Omuz üzerinde kırmızı astar üzerine siyah boya ile yapılmıĢ ıĢın dizisi. Gövdede kafes bezeme, sarmaĢık dalı, kafes bezeme. ANSF 12, form ve bezeme özellikleri açısından Beldam atölyesinin eserleriyle benzeĢmektedir. Söz konusu özellikler nedeniyle bizim örneğimizde Beldam atölyesi tarafından üretilmiĢ olmalıdır. Dolayısıyla örneğimiz ĠÖ 5. yüzyılın ikinci veya üçüncü çeyreğine tarihlenmektedir386. ANSF 13, Lekythos. (Bkz. Çiz. 20; Res. 74- 75) AĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, disk biçimli kaidelidir. Omuz üzerinde kırmızı astar üzerine siyah boya ile yapılmıĢ ıĢın dizisi. Gövde üzerindeki bezemeler tamamen tahrip olmuĢtur. ANSF 13, form ve bezeme özellikleri açısından Beldam atölyesinin eserleriyle benzeĢmektedir. Söz konusu özellikler nedeniyle bizim örneğimizde Beldam atölyesi tarafından üretilmiĢ olmalıdır. Dolayısıyla örneğimiz ĠÖ 5. yüzyılın ikinci veya üçüncü çeyreğine tarihlenmektedir387. ANSF 27, Lekythos. (Bkz. Çiz. 34; Res. 115- 117) AĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, içbükey profilli yüksek kaidelidir. Omuz üzerinde kırmızı astar üzerine siyah boya ile yapılmıĢ ıĢın dizisi. Gövdede çift çizgi arasında meander, kafes bezeme, içinde noktalamalar. ANSF 27, form ve bezeme özellikleri açısından Beldam atölyesinin eserleriyle benzeĢmektedir. Söz konusu özellikler nedeniyle bizim örneğimizde Beldam atölyesi

385 Boulter, 1963: Pl. 38/C1; Brownlee, 1995: Pl.80. 221- 223; Clairmont, 1955: 115- 116, Pl. XXV 6, 12; CVA, Bucarest (1): Pl. 30/8- 9; CVA, Edinburgh: Pl.16/15- 16; CVA, Gela (IV): Tav. 46/1- 2; CVA, Geneve (2): Pl.78/3- 12; CVA, Mainz (1): Taf. 37, 8; CVA, Norway (1): Pl. 26/ 3; CVA, Prag: Pl.11/ 1- 3; CVA, Russia (1): Pl. 44/7; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. IV/1- 4; CVA, Zurich (1): Taf. 20/17- 20; Çokay- Kepçe, 2006: SF/7; Filges, 1992: Taf. 19/3; Götte v.d., 1999: Taf. 5 /3,4- Taf.43/ 257,2- 3- Taf. 55/ 282, 1- 8; Haspels, 1936: 170- 191; Knigge, 1976: Taf. 100/ Pr 14. 1- 3; Kurtz, 1975: Pl. 70/6- 7; Tuna Nörling, 1995: 89, Taf. 44/ 140; Tuna Nörling, 1999: 55- 56, Taf. 17/ 308- 323; Zoroğlu, 1994a: 61, Res. 64. 386 Boulter, 1963: Pl. 38/C1; Brownlee, 1995: Pl.80. 221- 223; Clairmont, 1955: 115- 116, Pl. XXV 6, 12; CVA, Bucarest (1): Pl. 30/8- 9; CVA, Edinburgh: Pl.16/15- 16; CVA, Gela (IV): Tav. 46/1- 2; CVA, Geneve (2): Pl.78/3- 12; CVA, Mainz (1): Taf. 37, 8; CVA, Norway (1): Pl. 26/ 3; CVA, Prag: Pl.11/ 1- 3; CVA, Russia (1): Pl. 44/7; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. IV/1- 4; CVA, Zurich (1): Taf. 20/17- 20; Çokay- Kepçe, 2006: SF/7; Filges, 1992: Taf. 19/3; Götte v.d., 1999: Taf. 5 /3,4- Taf.43/ 257,2- 3- Taf. 55/ 282, 1- 8; Haspels, 1936: 170- 191; Knigge, 1976: Taf. 100/ Pr 14. 1- 3; Kurtz, 1975: Pl. 70/6- 7; Tuna Nörling, 1995: 89, Taf. 44/ 140; Tuna Nörling, 1999: 55- 56, Taf. 17/ 308- 323; Zoroğlu, 1994a: 61, Res. 64. 387 Boulter, 1963: Pl. 38/C1; Brownlee, 1995: Pl.80. 221- 223; Clairmont, 1955: 115- 116, Pl. XXV 6, 12; CVA, Bucarest (1): Pl. 30/8- 9; CVA, Edinburgh: Pl.16/15- 16; CVA, Gela (IV): Tav. 46/1- 2; CVA, Geneve (2): Pl.78/3- 12; CVA, Mainz (1): Taf. 37, 8; CVA, Norway (1): Pl. 26/ 3; CVA, Prag: Pl.11/ 1- 3; CVA, Russia (1): Pl. 44/7; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. IV/1- 4; CVA, Zurich (1): Taf. 20/17- 20; Çokay- Kepçe, 2006: SF/7; Filges, 1992: Taf. 19/3; Götte v.d., 1999: Taf. 5 /3,4- Taf.43/ 257,2- 3- Taf. 55/ 282, 1- 8; Haspels, 1936: 170- 191; Knigge, 1976: Taf. 100/ Pr 14. 1- 3; Kurtz, 1975: Pl. 70/6- 7; Tuna Nörling, 1995: 89, Taf. 44/ 140; Tuna Nörling, 1999: 55- 56, Taf. 17/ 308- 323; Zoroğlu, 1994a: 61, Res. 64.

152

tarafından üretilmiĢ olmalıdır. Dolayısıyla örneğimiz ĠÖ 5. yüzyılın ortasına tarihlenmektedir388. ANKF 2, Lekythos. (Bkz. Çiz. 38; Res. 127- 131) Huni (konik) ağızlı, silindirik uzun boyunlu, aĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, disk biçimli kaidelidir. Boyundan omuz üzerine tutturulmuĢ Ģerit kulpludur. Omuz üzerinde kırmızı figür tekniğinde lotus-palmet bezemesi. Gövdede, kırmızı figür tekniğinde meander, ana sahnede sağ elinde mızrak, sol elinde kalkan tutan amazon, onun karĢısında palmiye ağacı bezemesi. Vazonun diğer bölümlerinde siyah- kırmızı tonlarında astarlıdır. ANKF 2, form ve bezeme özellikleri açısından Klügman Ressamına aittir. Dolayısıyla örneğimiz ĠÖ 430- 400 arasına tarihlenmektedir389. ANKF 3, Oinochoe. (Bkz. Çiz. 39; Res. 132- 136) Omuzda dil süsü, asıl sahnenin altında, yumurta dizisi, asıl sahnede, ortada çıplak bir atlet ve iki yanında giyimli birer figür; atletin baĢı sağa dönük, göğsü cepheden; yandan gösterilen sağ bacak dizden bükülerek, ileri doğru hamle yapmıĢ, sol bacak ise, cepheden ve yalnızca ayak uçları ile yere değmekte; yukarı kaldırdığı sol elinde bir strigilis tutmakta; vücudu oldukça dolgundur ve ayrıntıları kısa ve basit çizgilerle verilmiĢ; atletin her iki yanında, giyimli figürler (antrenör) vardır. Elbise kıvrımları da oldukça sadedir. ANKF 3, form ve bezeme özellikleri açısından ġiĢman Çocuk Ressamına aittir. Dolayısıyla örneğimiz ĠÖ 4. yüzyılın ilk yarısına tarihlenmektedir390. ANSFr 4, Bodur Lekythos. (Bkz. Çiz. 44; Res.147- 148) Basık karınlı, alçak halka kaidelidir. Omuz üzerinde 2 sıra yatay bant vardır. ANSFr 4, ĠÖ 425- 400 arasına tarihlenmektedir391. ANSFr 5, Bodur Lekythos. (Bkz. Çiz. 45; Res. 149- 151) Huni (konik) ağızlı, kısa silindirik boyunlu, ağızdan boyna geçiĢte bir profillendirme, basık karınlı, alçak halka kaidelidir. Boyundan omuz üzerine tutturulmuĢ Ģerit kulpludur. Omuz üzerinde, boyunla birleĢme yerinde profil vardır. Gövde üzerinde, 3 adet kil renginde yatay bant Ģeklinde yapılmıĢ süsleme. ANSFr 5, ĠÖ 425- 400 arasına tarihlenmektedir392.

388 Boulter, 1963: Pl. 38/C2; Haspels, 1936: 181, Pl.50/4; CVA, Geneve (2): Pl.78/13- 14; CVA, Karlsruhe (1): 40, Taf. 32/6; CVA, Norway (1): 27, Pl. 26/1; CVA, Zurich (1): Taf. 20/21- 22 389 Zoroğlu, 1994a: 60, Resim 59; Zoroğlu, 1999a: 141- 145. 390 ARV I, 1487, 104- 115. 391 Agora, XII: Pl.38/1128; CVA, Bucarest (1): Pl. 35/13; CVA, Geneve (1): Pl. 23/13; Çokay- Kepçe, 2006: 103, SFr 2; Götte v.d. , 1999: Taf. 68 /400. 7- 8. 392 Agora, XII: Pl.38/1128; CVA, Bucarest (1): Pl. 35/13; CVA, Geneve (1): Pl. 23/13; Çokay- Kepçe, 2006: 103, SFr 2; Götte v.d. , 1999: Taf. 68 /400. 7- 8.

153

ANSFr 6, Bodur Lekythos. (Bkz. Çiz. 46; Res. 152- 154) Huni (konik) ağızlı, kısa silindirik boyunlu, ağızdan boyna geçiĢte bir profillendirme, basık karınlı, alçak halka kaidelidir. Boyundan omuz üzerine tutturulmuĢ Ģerit kulpludur. Omuz üzerinde, boyunla birleĢme yerinde profil vardır. Gövde üzerinde, bir adet kil renginde yatay bant Ģeklinde yapılmıĢ süsleme. ANSFr 6, ĠÖ 425- 400 arasına tarihlenmektedir393. ANSFr 7, Bodur Lekythos. (Bkz. Çiz. 47; Res. 155- 157) Huni (konik) ağızlı, kısa silindirik boyunlu, basık karınlı, alçak halka kaidelidir. Boyundan omuz üzerine tutturulmuĢ Ģerit kulpludur. Omuz üzerinde, boyunla birleĢme yerinde profil vardır. Omuz üzerinde “S” ve noktalama süsü görülmektedir. ANSFr 7, ĠÖ 425- 400 arasına tarihlenmektedir394. ANSFr 8, Bodur Lekythos. (Bkz. Çiz. 48; Res. 158- 160) Huni (konik) ağızlı, kısa silindirik boyunlu, ağızdan boyna geçiĢte bir profillendirme, basık karınlı, alçak halka kaidelidir. Boyundan omuz üzerine tutturulmuĢ Ģerit kulpludur. Omuz üzerinde, boyunla birleĢme yerinde profil vardır. Gövde üzerinde, üç adet kil renginde yatay bant Ģeklinde yapılmıĢ süsleme. ANSFr 8, ĠÖ 425- 400 arasına tarihlenmektedir395. ANSFr 9, Amphoriskos. (Bkz. Çiz. 49; Res. 161- 163) DıĢa uzantılı, konik ağızlı, silindirik kısa boyunlu, aĢağı doğru daralan torba karınlı, basamaklandırılmıĢ kaidelidir. Boyundan çıkan kulplar omuz üzerine tutturulmuĢtur. Omuzda baskı olarak yapılmıĢ dil süsü, karında sırasıyla palmet, iki sıra yiv, meander, ve bir sıra yiv görülmektedir. ANSFr 9, ĠÖ 430- 400 arasına tarihlenmektedir396. ANSFr 10, Amphoriskos. (Bkz. Çiz. 50; Res. 164- 166) AĢağı doğru daralan torba karınlı, basamaklandırılmıĢ kaidelidir. Omuzda baskı olarak yapılmıĢ dil süsü, karında sırasıyla dört sıra palmet, bir sıra meander, görülmektedir. ANSFr 10, ĠÖ 430- 400 arasına tarihlenmektedir397.

393 Agora, XII: Pl.38/1128; CVA, Bucarest (1): Pl. 35/13; CVA, Geneve (1): Pl. 23/13; Çokay- Kepçe, 2006: 103, SFr 2; Götte v.d. , 1999: Taf. 68 /400. 7- 8. 394 Agora, XII: Pl.38/1124; CVA, Copenhague: Pl.168/9- 10; CVA, Geneve (1): Pl. 23/11; CVA, Norway (1): Pl. 43/1; Götte v.d. , 1999: Taf. 68 /400. 13; Robinson, 1933: Pl.145/465. 395 Agora, XII: Pl.38/1128; CVA, Bucarest (1): Pl. 35/13; CVA, Geneve (1): Pl. 23/13; Çokay- Kepçe, 2006: 103, SFr 2; Götte v.d. , 1999: Taf. 68 /400. 7- 8; Robinson, 1933: Pl.145/465. 396 Agora, XII: Pl.39/1150, 1159; CVA, Cambridge (1): Pl. XLI/39; CVA, Copenhague: Pl.179/8- 12; CVA, Geneve (1): Pl. 27/10; CVA, Karlsruhe (1): Taf.34/10; CVA, Mainz (1): Taf.41/4; CVA, Oxford (1): Pl. XL/10; CVA, Prag: Pl.30/4. 397 Agora, XII: Pl.39/1150, 1159; CVA, Cambridge (1): Pl. XLI/39; CVA, Copenhague: Pl.179/8- 12; CVA, Geneve (1): Pl. 27/10; CVA, Karlsruhe (1): Taf.34/10; CVA, Mainz (1): Taf.41/4; CVA, Oxford (1): Pl. XL/10; CVA, Prag: Pl.30/4.

154

ANSFr 11, Parfüm ġiĢesi. (Bkz. Çiz. 51; Res. 167- 169) Kenar ucu yuvarlatılmıĢ, kenar üzerinde bir hazne oluĢturulmuĢtur. Kısa silindirik boyun, torba karınlı, hafif belirginleĢtirilmiĢ kaidelidir. ANSFr 11, ĠÖ 4. yüzyıla tarihlenmektedir398. ANSFr 12, Askos. (Bkz. Çiz. 52; Res. 170- 171) DıĢa çekik ağız kenarlı, kısa silindirik boyunlu, basık disk biçimli gövdeli, boyundan çıkan kulp gövde üzerine tutturulmuĢtur. ANSFr 12, ĠÖ 430- 350 arasına tarihlenmektedir399. ANSFr 16, Kylix. (Bkz. Çiz. 56; Res. 180- 182) DıĢa sarkık kenarlı, kenardan gövdeye geçiĢte bir dirsek yapmıĢ, konik gövdeli, disk biçimli kaidelidir. Gövde üzerinden çıkan yatay kulpludur. ANSFr 17, ĠÖ 500- 480 arasına tarihlenmektedir400. ANSFr 17, Stemless (Ayaksız Kylix). (Bkz. Çiz. 57; Res. 183- 185) Kenar ucu yuvarlatılmıĢ, yarım küre gövdeli, alçak halka kaidelidir. Kaide basamaklandırılmıĢtır. Gövdeden çıkan yatay kulpludur. Tondoda derin olmayan iki sıra rulet süsü görülmektedir. ANSFr 18, ĠÖ 420- 400 arasına tarihlenmektedir401. ANSFr 18, Stemless (Ayaksız Kylix). (Bkz. Çiz. 58; Res. 186- 188) Kenar ucu yuvarlatılmıĢ, yarım küre gövdeli, alçak halka kaidelidir. Kaide basamaklandırılmıĢtır. Gövdeden çıkan yatay kulpludur. Tondoda dört sıra yivin içinde derin olmayan rulet süsü görülmektedir. ANSFr 19, ĠÖ 420- 400 arasına tarihlenmektedir402. ANSFr 19, Stemless (Ayaksız Kylix). (Bkz. Çiz. 59; Res. 189- 191) Kenar ucu sivrileĢtirilmiĢ, konik gövdeli, basamaklandırılmıĢ halka kaidelidir. Kenardan gövdeye geçiĢte derin bir profil vardır. Gövde üzerinden çıkan yatay kulpludur. Tondoda derin bir yiv vardır. Tondonun merkezinde baskı olarak yapılan rozet, etrafında dil sırası ve palmet sırası vardır. ANSFr 20, ĠÖ 420- 400 arasına tarihlenmektedir403. ANSFr 20, Stemless (Ayaksız Kylix). (Bkz. Çiz. 60; Res. 192- 194) Kenar ucu sivrileĢtirilmiĢ, konik gövdeli, basamaklandırılmıĢ halka kaidelidir. Gövde üzerinden çıkan yatay kulpludur. Kaide profillendirilmiĢtir. Tondonun merkezinde derin olmayan üç sıra rulet süsü görülmektedir. ANSFr 21, ĠÖ 420- 400 arasına tarihlenmektedir404.

398 Agora, XII: Pl.39/1201; CVA, Cambridge (1): Pl. XLI/1. 399 Agora, XII: Pl.39/1174- 1176; CVA, Bucarest (1): Pl. 41/6; CVA, Oxford (1): Pl. XLVIII/31; CVA, Zurich (1): Taf. 28/16; Çokay- Kepçe, 2006: 103/SFr 3. 400 Agora, XII: Pl.19/403- 405; CVA, Bucarest (1): Pl. 42/7; CVA, Geneve (1): Pl.26/3; CVA, Norway (1): Pl. 50/1; Götte v.d. , 1999: Taf. 28 /147. 4; Knigge, 1976: Taf. 81/10.2. 401 Agora, XII: Pl.23/513; CVA, Oxford (1): Pl. XLVIII/1; Çokay- Kepçe, 2006: 120, SFr 47. 402 Agora, XII: Pl.23/513; CVA, Oxford (1): Pl. XLVIII/1; Çokay- Kepçe, 2006: 120, SFr 47. 403 Agora, XII: Pl.23/513; CVA, Oxford (1): Pl. XLVIII/1; Çokay- Kepçe, 2006: 120, SFr 47. 404 Agora, XII: Pl.23/513; CVA, Oxford (1): Pl. XLVIII/1; Çokay- Kepçe, 2006: 120, SFr 47.

155

ANSFr 22, Skyphos. (Bkz. Çiz. 62; Res. 198- 200) DıĢa çekik ağızlı, konik gövdeli, gövde aĢağı doğru daralmaktadır. Ağız kenarının hemen altından çıkan yatay kulpludur. ANSFr 23, ĠÖ 375- 350 arasına tarihlenmektedir405. ANSFr 23, Skyphos. (Bkz. Çiz. 63; Res. 201- 203) Kenar ucu yuvarlatılmıĢ, konik gövdeli, alçak halka kaidelidir. Ağız kenarından çıkan birisi dikey diğeri yatay kulpludur. ANSFr 24, ĠÖ 480- 470 arasına tarihlenmektedir406. ANSFr 24, Skyphos. (Bkz. Çiz. 64; Res. 204- 206) DıĢa uzantılı kenarlı, yarım küre gövdeli, alçak halka kaidelidir. Tondoda bir sıra dil motifinin etrafında dört adet, içinde dört adet palmet vardır. ANSFr 25, ĠÖ 400- 375 arasına tarihlenmektedir407. ANSFr 32, Cup- Kantharos. (Bkz. Çiz. 72; Res. 228- 230) DıĢa çekik kenarlı, kenar ucu yuvarlatılmıĢ, konik gövdeli, alçak halka kaidelidir. Gövdeden çıkan yatay kulpları vardır. ANSFr 34, ĠÖ 350- 325 arasına tarihlenmektedir408. ANSFr 35, Bolsal. (Bkz. Çiz. 75; Res. 237- 239) Kenar ucu sivri, sığ ve yarım küre gövdeli, alçak halka kaidelidir. Ağız kenarının hemen altından çıkan yatay kulpludur. ANSFr 37, ĠÖ 430- 400 arasına tarihlenmektedir409. ANSFr 36, Bolsal. (Bkz. Çiz. 76; Res. 240- 242) Kenar ucu sivri, sığ ve yarım küre gövdeli, alçak halka kaidelidir. Ağız kenarının hemen altından çıkan yatay kulpludur. ANSFr 38, ĠÖ 430- 400 arasına tarihlenmektedir410. ANSFr 37, Bolsal. (Bkz. Çiz. 77; Res. 243- 245) Kenar ucu sivri, sığ ve yarım küre gövdeli, alçak halka kaidelidir. Ağız kenarının hemen altından çıkan yatay kulpludur. Tondoda bir sıra yivin etrafında dört adet palmet vardır. ANSFr 39, ĠÖ 430- 400 arasına tarihlenmektedir411.

405 Agora, XII: Pl.16/350; CVA, Geneve (1): Pl. 30/14; CVA, USA (8): Pl. XXIII/4; Çokay- Kepçe, 2006: 106- 107, SFr 13- 14; Robinson, 1950: Pl.200/582. 406 Agora, XII: Pl.17/361; CVA, Prag: 24/2; Götte v.d. , 1999: Taf. 28 /142. 4; Knigge, 1976: Taf. 31/122.2; Robinson, 1950: Pl.197- 198/569; Zoroğlu, 1994a: 61- 62, Res.65. 407 Agora, XII: Pl.27/621; CVA, Cambridge (1): Pl. XLI/31; CVA, Mainz (1): Taf.42/3; CVA, Silifke: Pl. X/5- 7; Çokay- Kepçe, 2006: 108- 109/SFr 19- 20. 408 Agora, XII: Pl.28/661; CVA, Silifke: Pl. XI/1; CVA, USA (8): Pl. XXIV/13a; Çokay- Kepçe, 2006: 108, SFr 18; Robinson, 1950: Pl.183/504-505. 409 Agora, XII: 107- 108, Pl. 24/541; CVA, Cambridge (1): Pl. XLI/24; CVA, Oxford (1): Pl. XLVIII/3, 6, 44; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. X/1- 4; CVA, USA (8): Pl. XXIII/11a ; Çokay- Kepçe, 2006: 114-117; Robinson, 1950: Pl.212- 213/663-665; Schaeffer v.d. , 1997: Pl.60/32. 410 Agora, XII: 107- 108, Pl. 24/541; CVA, Cambridge (1): Pl. XLI/24; CVA, Oxford (1): Pl. XLVIII/3, 6, 44; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. X/1- 4; CVA, USA (8): Pl. XXIII/11a ; Çokay- Kepçe, 2006: 114-117; Robinson, 1950: Pl.212- 213/663-665; Schaeffer v.d. , 1997: Pl.60/32. 411 Agora, XII: 107- 108, Pl. 24/541; CVA, Cambridge (1): Pl. XLI/24; CVA, Oxford (1): Pl. XLVIII/3, 6, 44; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. X/1- 4; CVA, USA (8): Pl. XXIII/11a ; Çokay- Kepçe, 2006: 114-117; Robinson, 1950: Pl.212- 213/663-665; Schaeffer v.d. , 1997: Pl.60/32.

156

ANSFr 38, Bolsal. (Bkz. Çiz. 78; Res. 246- 248) Kenar ucu sivri, sığ ve yarım küre gövdeli, alçak halka kaidelidir. Ağız kenarının hemen altından çıkan yatay kulpludur. Tondoda bir sıra yivin etrafında dört adet palmet vardır. ANSFr 40, ĠÖ 430- 400 arasına tarihlenmektedir412. ANSFr 44, Kase. (Bkz. Çiz. 84; Res. 264- 266) DıĢa uzantılı kenarlı, yarım küre gövdeli, alçak halka kaidelidir. Tondoda bir sıra dil motifinin etrafında dört adet, içinde dört adet palmet vardır. ANSFr 46, ĠÖ 4. yüzyıla tarihlenmektedir413. ANSFr 45, Kase. (Bkz. Çiz. 85; Res. 267- 269) Ġçe dönük kenarlı, yarım küre gövdeli, alçak halka kaidelidir. ANSFr 47, ĠÖ 350- 325 arasına tarihlenmektedir414.

412 Agora, XII: 107- 108, Pl. 24/541; CVA, Cambridge (1): Pl. XLI/24; CVA, Oxford (1): Pl. XLVIII/3, 6, 44; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. X/1- 4; CVA, USA (8): Pl. XXIII/11a ; Çokay- Kepçe, 2006: 114-117; Robinson, 1950: Pl.212- 213/663-665; Schaeffer v.d. , 1997: Pl.60/32. 413 Agora, XII: Fig.9/880. 414 Agora, XII: Fig.9. 949 Pl. 34. 949; CVA, Bucarest (1): Pl.43. 11- 12; CVA, Oxford (1): Pl. XLVIII. 32; Schaeffer v.d. , 1997: Pl. 56. 580.

157

7.1.1.3. Mersin – Yumuktepe Höyüğü Yumuktepe, Mersin kent merkezinde DemirtaĢ Mahallesi‟nde yer almaktadır. Kilikya Ovası‟nın batısında Soğuk Su kıyısında yer alan Höyük, Neolitik Dönem ile Orta Çağ arasında çeĢitli dönemlerde yerleĢim yeri olarak kullanılmıĢtır. 25 m. yüksekliğinde ve 5 hektar geniĢliğindedir. Kazılar 1937- 1940 ve 1946- 1949 tarihlerinde J. Garstang baĢkanlığında gerçekleĢtirilmiĢtir415. ÇalıĢmalar bugün, Prof. Dr. Isabella Caneva baĢkanlığında bir Türk-Ġtalyan ekip tarafından sürdürülmektedir416. Kazıları 1937 yılında baĢlatan J. Garstang‟ında belirttiği gibi Yumuktepe, “Kilikya‟nın batısına açılan bir kapı görevi görürken, Suriye417 ve Anadolu arasındaki kültürel, ekonomik ve benzeri trafiği de kontrol etmektedir418. Yumuktepe‟de bulunan ve yayınlanan Attik seramiklerin sayısının oldukça az olduğunu görmekteyiz. Bu seramiklerin arasında yer alan formlar, Lekythos, Krater (destekli ve çan) Kylix, Bolsal, Küçük kase (sosluk-tuzluk) ve bir kandil419 vardır. Figürlü seramikler ise sadece birkaç tane küçük parçadan ibarettir420. Olasılıkla bir çan kratere ait gövde parçası üzerinde kırmızı figür tekniğinde yapılmıĢ palmet süsü görülmektedir. Yine bir kylix üzerinde bir insan bacağı ve bir klineye ait ayak görülmektedir. Ayrıca bir lekythos‟a ait gövde parçası üzerinde bir ters bir düz olarak yerleĢtirilmiĢ palmet görülmektedir421. Bu lekythos Beldam Ressamı veya atölyesine aittir422. Diğer figürlü örnekler amorf durumunda olduğu için özellikle ressam ve formları hakkında detaylı bir Ģey söylemek pek mümkün görülmemektedir. Bu bağlamda değerlendirdiğimiz Yumuktepe Attika seramiklerinin ĠÖ 5.ve 4. yüzyıllara ait olduğunu görmekteyiz. Figürlü seramikler de geç siyah figür ve kırmızı figür tekniğinde bezenmiĢlerdir (Bkz. Tablo 11).

415 Garstang, 1953: 1- 4. 416 Yeni dönem kazıları için bknz. Caneva, 2001: 560- 570; Caneva ve Sevin, 2004: ; Caneva ve Köroğlu, 2010: . 417 Caneva ve Köroğlu, 2010: 9. 418 Caneva ve Köroğlu, 2010: 10. 419 Özaydın, 2010: 78, Res.118. 420 Özaydın, 2010: 76, Res.115; Sevin ve Özaydın, 2004: Fig.7/18, Pl.2/6. 421 Sevin ve Özaydın, 2004: Fig.7/18, Pl.2/6. 422Yumuktepe kazısını 03.10.2010 tarihinde ziyaret ettim. Bu ziyaret sırasında Attik seramikleri inceleme fırsatım oldu. Seramikleri incelememe izin veren kazı baĢkanı Prof. Dr. Ġsabella Caneva ile Kazı baĢkan yardımcısı Prof. Dr. Gülgün Köroğlu‟na ve kazı ekibine teĢekkürü borç bilirim.

158

Tablo 11: Yumuktepe Attika ve ĠliĢkili Seramiklerinin Yüzyıllara Göre Yüzdelik Dağılımı

159

7.1.1.4. Tarsus- Gözlükule Höyüğü423 Höyük, Modern Tarsus‟un merkezinde, Mersin-Adana karayolunun batı kıyısında yer almaktadır. Gözlükule‟deki arkeolojik kazılar 1934- 1938 tarihleri arasında H. Goldman‟ın baĢkanlığında yapılmıĢtır. Demir Çağı seramiği 1963 yılında yayınlanmıĢtır. 2001 yılında, araĢtırmalara, Boğaziçi Üniversitesi‟nden Prof. Dr. Aslı Özyar baĢkanlığında yeniden baĢlanmıĢtır424. Gözlükule‟de Neolitik-Ġslami dönemlere ait tabakalar tespit edilmiĢtir. Ancak Arkaik- Helenistik dönem arasındaki yerleĢme oldukça zayıftır. Höyük üzerindeki çalıĢmalarda Grek seramiği B bölümünden daha yoğun bulunmuĢtur425.

7.1.1.4.1. Tarsus- Gözlükule’de Bulunan Attika ve ĠliĢkili Seramikleri426 Gözlükule höyüğünde farklı sektörlerde yapılan eski dönem kazılarında Attika seramikleri bulunmuĢtur. Yeni dönem kazılarında ise üst seviyelerde çalıĢıldığı için Attika seramiği henüz bulunamamıĢtır. Eski dönem kazılarında bulunan ve yıllarca Adana Arkeoloji Müzesi depolarında koruma altına alınan Attika seramikleri, Gözlükule‟de yeni dönem kazılarının baĢlaması ve bu geliĢmenin sonucunda kazı deposu sorununun giderilmesiyle Tarsus‟a nakledilmiĢtir. Gözlükule kazı deposunda yapılan çalıĢmalar sonucunda 45 parça Attika seramiği ile karĢılaĢılmıĢtır. Bu seramiklerin bir bölümü 1963 yılında H. Goldman tarafından yayınlanmıĢtır427 (Bkz. Tablo 12- 13). Attika üretimi seramik örneklerine, genel anlamda baktığımızda, çok küçük parçalar olduğunu görmekteyiz. Bu seramiklerin arasında figürlü seramikler sayıca oldukça azdır. Daha önce belirttiğimiz gibi özellikle figürlü seramiklerin oldukça küçük parçalar olduğunu ve dolayısıyla bu parçalardan ressam saptamanın pek mümkün olmadığını görmekteyiz. Sadece birkaç lekythos gövde parçasından yola çıkarak Beldam ressamı veya atölyesine ait geç siyah figür eserini saptamak mümkün olmuĢtur. Ayrıca, H. Goldman tarafından olasılıkla Kentaur Ressamına ait bir parça saptanmıĢtır. Seramikler arasında en yoğun buluntu grubu siyah firnislilerdir. Bu gruba giren 32 parça saptanmıĢtır. Gözlükule Attika Seramiklerinin form repertuarına baktığımızda ise 10

423 Tarsus‟ta 1993- 2003 yılları arasında yapılan Cumhuriyet Alanı Kazılarında da Attika seramikleri bulunmuĢtur. Cumhuriyet Alanında siyah firnisli vazolara ait örnekler mevcuttur. Kazılar sırasında figürlü bir vazo bulunamamıĢtır. Bu örnekler Hocam Prof. Dr. K. Levent ZOROĞLU tarafından yayına hazırlanmaktadır. 424 Yeni dönem kazıları için bknz. Özyar vd. 2003: 273- 282; Özyar vd. 2004: 235- 244; Özyar vd. 2005: 87- 92; Özyar 2005: ; Özyar vd. 2006: 155- 162; Özyar ve DanıĢman, 2009: 383- 398; Özyar vd. 2009: 47- 60; Özyar vd. 2010: 265- 284; Özyar vd. 2011: 251- 262; Özyar vd. 2012: 413- 432. 425 Arslan, 2010: 29- 31; Hanfmann, 1963: 19- 21. 426Gözlükule kazısını 28.06.2012 tarihinde ziyaret ettim. Bu ziyaret sırasında Attik seramikleri inceleme fırsatım oldu. Seramikleri incelememe izin veren kazı baĢkanı Prof. Dr. Aslı ÖZYAR ve kazı ekibine teĢekkürü borç bilirim. 427 Goldman, 1963: 150- 160; 292- 295.

160

farklı form olduğunu görmekteyiz (Bkz. Tablo 14- 15). Gözlükule‟de en erken Attika Seramiği 6. yüzyılın ortasından itibaren görülmeye baĢlanmaktadır. 5. ve 4. yüzyıllarda da kullanılmaya devam etmiĢtir428 (Bkz. Tablo 16). Kilikya Bölgesi genelinde bulunan Attika seramikleri ile Gözlükule Attika seramikleri arasında birçok yönden paralellik olduğunu görmekteyiz. Özellikle form repertuarı açısından ve Attika seramiklerinin gruplara göre dağılımı açısından Gözlükule örneklerinin bölge genelindeki malzeme ile benzeĢtiğini söylemek mümkündür. Gözlükule Attika seramikleri ile bölge genelindeki Attika seramikleri arasındaki en önemli fark ise burada en erken Attika seramik örneklerinin olmasıdır. Bu bağlamda değerlendirdiğimiz zaman Kilikya bölgesinde Attika ile iliĢki kuran ilk kentlerden birisi olarak Tarsus‟u zikretmek olası bir durumdur. Ayrıca bölge genelinde tek örnekle temsil edilen ve ĠÖ 545- 525 yılları arasında çalıĢan Kentaur Ressamına verilen kylix parçasının benzerleri özellikle yoğun olarak Kıbrıs‟ta bulunmuĢtur429.

Tablo 12: Gözlükule Attika ve ĠliĢkili Seramiklerinin Gruplara Göre Dağılımı.

428 Goldman, 1963: 150- 160; 292- 295. 429 Gjerstad, 1977: 45- 47; Pl. XXXIV Fig. 2- 7; Pl. XXXVII Fig. 1- 2; Pl. XXXVIII Fig. 9- 10; Pl. XLI Fig. 2- 3.

161

Tablo 13: Gözlükule Attika ve ĠliĢkili Seramiklerinin Gruplara Yüzdelik Göre Dağılımı.

Tablo 14: Gözlükule Attika ve ĠliĢkili Seramiklerinde Saptanan Formlar.

162

Tablo 15: Gözlükule Attika ve ĠliĢkili Seramiklerinde Saptanan Formların Yüzdelik Dağılımı.

Tablo 16: Gözlükule Attika ve ĠliĢkili Seramiklerinin Yüzyıllara Göre Dağılımı.

163

7.1.1.5. Soli Bugün, Mersin‟in yaklaĢık 11 km. batısında, ilçesindeki ViranĢehir‟de kalıntılarına rastlanan Soli antik yerleĢimi, Kilikya Tracheia (Aspera) ile Kilikya Pedias (Campestris) bölümleri arasında sınır oluĢturan kentinin doğusunda bulunmaktadır. Höyük, 22 metre yükseklikte ve 300 metre çapındadır. Kazı çalıĢmaları 1999 yılından bu yana Prof. Dr. Remzi Yağcı tarafından sürdürülmektedir. Soli (Soloi) adının anlamı “metal külçesi” olarak belirtilmiĢtir. Ve ekonomik zenginliği ile iliĢkilendirilmiĢtir430. Ġsmiyle bağlantılı olarak ĠÖ 2. bin yıl içinde Soli, Ura gibi çeĢitli metallerin (altın, gümüĢ, bakır vb.) ticaretinde, ithalat ve ihracatın yapıldığı bir depo gibi; ya da Hitit ticari gemileri için bir liman görevini üstlenerek kullanılmıĢ olabileceği düĢünülmüĢtür431. ĠÖ 7. ve 6. yüzyılda Soli, Doğu Akdeniz ticareti içinde önemli bir liman kenti konumundadır. Kentin bir Rhodos-Lindos kolonisi olduğu ve bu dönemde Doğu Grek dünyası ile en yoğun iliĢkilerde bulunduğu ortaya çıkarılan arkeolojik buluntularla da kanıtlanmaktadır432. Genel olarak kabul edilen görüĢ Soli‟nin bir Grek kolonisi olduğu doğrultusunda ise de Salmeri, kazılar yoluyla gün ıĢığına çıkarılan Rhodos seramiklerinin yerli üretim olabileceğinin de göz önünde bulundurulması gerektiğini belirtir. Soli kentinin ĠÖ 8.yüzyıl sonunda kurulmuĢ bir Rhodos - Lindos kolonisi olamayacağını da belirtmiĢtir433. Ancak bu görüĢün aksine, Soli Höyük‟te sürdürülen kazı çalıĢmalarında ortaya çıkarılan Demir Çağı‟na tarihli buluntular, Soli‟nin Grekler ile olan yakın iliĢkisini desteklemesi bakımından oldukça önemlidir. Bunlar arasında Rhodos kuĢlu kaseleri, Ġonia kykliksleri, lebesler, yaban keçisi stili örnekleri, Korinth kökenli seramik parçaları ve Samos‟ta benzerleri bulunan çift örgülü bant bezemeli bir örnek Soli‟nin bir Rhodos Lindos kolonisi olarak ĠÖ 7. ve 6. yüzyıllarda Grek dünyası ile olan yakın iliĢkilerini kanıtlamaktadır434. Soli Höyük‟te ortaya çıkarılan seramik örneklerinin yanı sıra diğer arkeolojk veriler; ĠÖ 7. yüz yılbaĢlarından itibaren yoğunlaĢan bir koloni etkinliğini ve Soli‟nin kolonileĢmiĢ bir liman kenti konumunda olduğunu desteklemektedir. Kazılarda gün ıĢığına çıkarılmıĢ piĢmiĢ toprak mimari levha parçaları bu noktada oldukça önemlidir. Özellikle Kilikya‟da ilk kez ortaya çıkan ve Ģimdilik sadece Soli‟de ulaĢılabilen Arkaik Dönem sima, çörten ve çatı

430 Yağcı, 2001: 159. 431 Yağcı, 2001: 162. 432 Yağcı, 2002: 513- 520; Yağcı, 2003: 49- 60. 433 Salmeri, 2003: 270. 434 Yağcı, 2001: 285- 294.

164

kiremidi parçaları435 bir kolonizasyonun olabileceği fikrini mimari açıdan da desteklemesi yönünden oldukça büyük önem taĢımaktadır.

7.1.1.5.1.Soli’de Bulunan Attika ve ĠliĢkili Seramikleri436 Soli‟nin Grek dünyası ile yoğun iliĢkilerinin doğal sonucu olarak Soli‟de yapılan kazılarda Attika seramikleri bulunmuĢtur. Soli kazılarında Attika seramiği bulunan iki önemli çalıĢma alanı mevcuttur. Bu çalıĢma alanlarından en çok ve önemli buluntu veren yeri Soli höyüktür. Bir diğer buluntu yeri ise sütunlu caddedir. Ancak sütunlu caddeden gelen Attika seramikleri yoğunluk bakımından Soli höyük‟ten gelenlere göre daha azdır. Soli‟nin Attika seramiklerine baktığımız da sütunlu caddeden daha çok siyah firnisli örneklerin geldiğini, figürlü Attika seramiklerinin daha az olduğunu söylemek mümkün görünmektedir. Figürlü seramik açısından Soli höyük daha zengin buluntu vermektedir. Soli Attika seramiklerinin buluntu yerlerine göre değerlendirmeden tüm kazı alanlarından gelen örnekleri beraber değerlendirmeyi tercih ettik. Attika malları arasında siyah figürlü örneklerin çok az olduğunu görmekteyiz. Soli kazı deposundaki çalıĢmalarımız sırasında 5 parça siyah figürlü örnek tespit ettik. Bu örnekler bölge genelindeki diğer kazılarda olduğu gibi oldukça küçük parçalardır. Dolayısıyla bu örneklerin ressamları hakkında birĢeyler söylemek pek mümkün görünmemektedir. Attika malları arasında en yoğun buluntu grubunu kırmızı figürlü seramik örnekleri oluĢturmaktadır437. Soli‟deki çalıĢmalarımız sırasında kırmızı figürlü 84 parça seramik saptanmıĢtır. Bir diğer yoğun buluntu grubu ise siyah firnisli seramiklerdir. Bu gruba ait 78 parça tespit edilmiĢtir (Bkz. Tablo 17- 18). Soli Attika seramiklerinin form repertuvarına baktığımızda ise bölge genelinden farklı bir durumla karĢılaĢmaktayız. Bölge genelindeki kazı ve müzelerde genellikle daha çok kapalı kaplar (örneğin lekythos gibi) mevcutken Soli‟de en çok bulunan form ise özellikle kırmızı figür tekniğinde boyanmıĢ kraterlerdir. Yoğun bulunan diğer kap formları da kylix, skyphos, bolsal, kantharos, kase ve lekanis gibi açık kaplardır. Kapalı kaplar arasında ise lekythos ve oinochoeler yer almaktadır.

435 Yağcı, 2002: 516. 436 Soli kazısını 01.08.2012 tarihinde ziyaret ettim. Bu ziyaret sırasında Attik seramikleri inceleme fırsatım oldu. Seramikleri incelememe izin veren kazı baĢkanı Prof. Dr. Remzi YAĞCI ve kazı ekibine teĢekkürü borç bilirim. 437 Soli Attika seramikleri Yrd. Doç. Dr. Hatice Çorbacı Yılmazer tarafından çalıĢılmaktadır. Kırmızı figürlü bir lekanis parçası Yrd. Doç. Dr. Hatice Çorbacı Yılmazer tarafından yayınlanmıĢtır. Bu kırmızı figürlü lekanis parçası üzerinde eros figürü yer almaktadır. Eros elinde bir kutu ve bir kuĢak tutmaktadır. Lekanisler üzerinde düğüne hazırlık sahnelerinde gelini süslemek için koĢuĢturan kızlar betimlenmiĢtir. Kızların yanı sıra eros da kutu, kuĢak, ayna gibi nesneler taĢımakta ve geline hizmet etmektedirler. Beazley, lekanis boyayan bir ressam grubunu Otchet grubu olarak adlandırmıĢtır. Bu grubun eserleri genel olarak ĠÖ 4. yüzyılın 2. çeyreğine verilmektedir. Soli erosu da Çorbacı Yılmazer tarafından bu gruba verilmiĢtir. Bu konuda detaylı bilgi için bknz. Çorbacı Yılmazer, 2008: 99- 111.

165

Ancak onlar da açık kaplara göre oldukça azdır (Bkz. Tablo19- 20). Burada önemli bir baĢka nokta ise Soli Attika Seramiklerinin tamamının yerleĢim alanlarından gelmiĢ olmasıdır. Bir baĢka ifadeyle bu örneklerin arasında nekropol buluntusu yoktur. Dolayısıyla bazı formların sayıca az olmasının sebepleri arasında, örneğin lekythoslar gibi, bu tespit oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Soli Attika seramiklerinin tarihsel aralığına baktığımızda erken örneklerin olmadığını görmekteyiz. Soli‟de Attika seramikleri, ĠÖ 5. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yoğun olarak görülmekte ve 4. yüzyıl boyunca da Attika mallarının kullanımı devam etmektedir (Bkz. Tablo 21). Soli Attika seramiklerinin genel olarak değerlendirildiği bir çalıĢma henüz mevcut değildir. Sadece bir lekanis parçasının ressamı saptanmıĢtır. Bir düğüne hazırlık sahnesinin anlatıldığı bu örnek Otchet grubuna verilmiĢtir438. Kilikya‟da bu gruba ait bir baĢka lekanis kapağı parçası Nagidos‟ta bulunmuĢtur. Bunun üzerinde de eros betimlenmiĢtir439. Kilikya bölgesindeki kazı ve müzelerdeki Attika seramik örnekleri ile Soli Attika seramikleri arasında farklılıklar olduğu görülmektedir. Özellikle bu farklılıkların gruplarda, form repertuvarında ve tarihlerinde olduğu açıktır. Örneğin bölge genelinde kırmızı figürlü örneklerin sayı bakımından oldukça az olduğunu ve özellikle de kırmızı figür tekniğinde boyanmıĢ krater örneklerinin çok az olduğunu görmekteyiz. Ancak Soli‟de bu durumun tersi görülmektedir. Özellikle kırmızı figür tekniğinde boyanmıĢ kapların neredeyse tamamına yakını krater formuna aittir. Ayrıca bölgede ĠÖ 6. yüzyılın ortasından itibaren görülmeye baĢlayan Attika seramiği örnekleri, Soli‟de ĠÖ 5. yüzyılın ortasından itibaren görülmektedir. Tabiki bu durum değiĢebilecek bir değerlendirmedir. Soli Attika seramiklerinin kapsamlı bir Ģekilde değerlendirilmesi sonucunda tarih aralığı daha dar bir sürece indirgenebilir. Ayrıca kazılar devam ettikçe daha erken örneklerle karĢılaĢmak olası bir durum gibi görünmektedir. Soli‟deki diğer buluntular bu olası durumun değiĢeceğinin bir baĢka kanıtı olarak ortada durmaktadır. Soli‟de kırmızı figürlü örneklerin fazla olması ve bu örneklerin neredeyse tamamına yakınının krater olması ilginç bir durumdur. Bu durumda Soli Attika Seramiklerinin yerleĢim alanlarında bulunması önemli bir etkendir440.

438 Çorbacı Yılmazer, 2008: 99- 111. 439 Durukan ve Alkaç, 2007: 115, 127, kat no: 4. 440 10.02. 2013 tarihinde Mezitli‟de alt yapı çalıĢmaları sırasında Klasik Çağa ait bir oda mezar bulunmuĢtur. Mezar ve buluntuları Yrd. Doç. Dr. Mehmet TEKOCAK tarafından yayına hazırlanmaktadır.

166

Tablo 17: Soli Attika ve ĠliĢkili Seramiklerinin Gruplara Göre Dağılımı.

Tablo 18: Soli Attika ve ĠliĢkili Seramiklerinin Gruplara Yüzdelik Göre Dağılımı.

167

Tablo 19: Soli Attika ve ĠliĢkili Seramiklerinde Saptanan Formlar.

Tablo 20: Soli Attika ve ĠliĢkili Seramiklerinde Saptanan Formların Yüzdelik Dağılımı.

168

Tablo 21: Soli Attika ve ĠliĢkili Seramiklerinin Yüzyıllara Göre Dağılımı.

169

7.1.1.6. Meydancıkkale Ġçel iline bağlı Gülnar ilçesi sınırları içindeki Meydancıkkale‟de kazı çalıĢmaları 1971- 1972 yılları arasında R. Temizer ve E. Laroche tarafından yapılır. 1973- 1982 yıllarındaki kazı çalıĢmaları E. Laroche ve 1990 yılına kadar Davesne tarafından yürütülür. AraĢtırmalarda Meydancıkkale‟de tespit edilen yazıtın Hitit kralı Muwattali‟ye ait olduğu ifade edilmektedir. Yine Neriglesser‟in yıllıklarında adı geçen KirĢu Meydancıkkale‟ye lokalize edilir. Meydancıkkale kazılarında elde edilen buluntular Kıbrıs etkileri taĢıyan Arkaik Çağ mezarı, ĠÖ 5.- 4. yüzyıla tarihlenen Pers frizleri ve Helenistik Çağ‟a ait sikke definesi olarak sıralanabilir. Buradaki ithal seramikler, Ionia kasesi, Yaban Keçisi Stili ve kırmızı figürlü Attik vazo parçaları ile sınırlıdır. YerleĢmedeki bulgular, Bizans Çağı‟na kadar iskanı ortaya koymaktadır441 (Bkz. Çiz. 1).

441 Arslan, 2010: 32.

170

7.1.2. KomĢu Coğrafyalar

7.1.2.1. Pamphilya Bölgesi

7.1.2.1.1. Karaçallı Nekropolü Karaçallı Tepesi, antik çağda Pamphylia olarak anılan bölgede, Perge ve Magydos kentleri arasındaki ovalık alanda ve Perge'nin 9 km. güneyinde, günümüzde Çalkaya Belediyesi sınırları içerisinde olup, Aksu-Kemerağzı yolunun doğusundadır.

Bölgede Pers hakimiyetinin arttığı ĠÖ. 5. yüzyıla ait yazılı bilgilere göre, söz konusu dönemde Pamphilya Bölgesi'nde gerçekleĢtiğini bildiğimiz ilk olay, Eurymedon SavaĢı'dır, Herodotos, bu savaĢ öncesinde Persler'in ileri bir karakolu konumundaki bölgenin, Kserkses'in Yunanistan seferi için442 hazırlanan donanmasına 30 gemiyle yardım ettiğini bildirir. Doğu'da güçlenip, Pamphilya Bölgesi ile gibi Akdeniz'de stratejik önemi olan yerleri ele geçiren Persler'e karĢı ĠÖ 478/477 yıllarında, Attika-Delos Deniz Birliği kurulmuĢ ve müttefik kentlerden birlik hazinesinde biriktirilmek üzere gemi ve para toplanmıĢtır. Ege Denizi ve adalara da hakim olarak güçlenmeye çalıĢan Persler'e karĢı seferler düzenlemeye baĢlayan birliğin ĠÖ 476'daki donanma komutanı Kimon, Thrakia'daki Pers garnizonlarını ele geçirdikten sonra, ĠÖ 467/466'da 200 gemisini 'ta toplar ve Pers garnizonlarınca korunan yerleri alır. Önemli bir ticaret limanı olan Phaselis, birlik üyesi Khioslular'ın sayesinde ele geçirilir. Böylece Persler ve Kimon komutasındaki birlik askerleri, Eurymedon ağzında karĢılaĢır.

Eurymedon SavaĢı ile ilgili olarak baĢlıca iki antik kaynak bilgi vermektedir. Ephoros'tan aldığı bilgileri aktaran Thukydides'e göre, Kimon Kıbrıs'ta Persler'in 100 kadar gemisini ele geçirdikten sonra, aynı gün Pamphilya'ya doğru denize açılmıĢ, ordusunu Eurymedon ağzına yerleĢtirmiĢ ve nehir kıyısındaki henüz tam yerleĢmemiĢ durumdaki Pers ordusunu bozguna uğratmıĢtır. Bununla beraber, Kıbrıs seferinin ardından aynı gün içinde Eurymedon'a varılması, askerlerin karaya çıkması ve gece boyunca Pers garnizonunun yok edilmesi, oldukça inanılmaz görünmektedir. Bugün çoğunlukla kabul edilen görüĢe göre, Thukydides'in metninde yararlandığı Ephoros'un epigramı ĠÖ 450'de Kıbrıs'ta Pers filosunun yok edilmesiyle bağlantılıdır ve yazar, bu seferle Eurymedon SavaĢı‟nı karıĢtırmıĢtır.

442 Çokay- Kepçe, 2006: 2.

171

Plutarkhos ise, savaĢ öncesinde, Eurymedon Nehri içinde ve manevra yapamayacak durumda bulunan Pers filosunun, Kıbrıs'tan gelecek 80 gemiyi beklediğini anlatır. Persler'in savunmaya yöneldiği Eurymedon SavaĢı'nı Atinalılar kazanmıĢtır. Eurymedon zaferi, gerek Kimon'un kariyerinde, gerekse Attika-Delos Deniz Birliği'nin tarihinde önemli bir noktadır. Eurymedon SavaĢı'ndan sonra tüm Karia ve Lykia'nın Attika-Delos Birliği'ne katıldığı anlaĢılmaktadır. Gerek Güney Anadolu, gerekse Yunanistan için bu döneme ait önemli bir filolojik veri, Attika-Delos Deniz Birliği listeleridir. Bu listeleri inceleyen Meritt'e göre savaĢ sonrasında Phaselis'in "ötesindeki" kentleri, Aspendos, Kelenderis ve Fenike kıyılarında Doros kentleri temsil etmektedir. Birliğin ĠÖ 454/453 yılı listesinde para ödeyen kentler arasında, Phaselis, Aspendos ve Kelenderis isimlerine rastlanır. Pamphylia Bölgesi'nin diğer kentlerinin isimleri ise ĠÖ 425 yılına dek görülmez. Ġmparatorluğun sınırları içindeki tüm kentleri kapsayan ĠÖ 425 yılı listesinde Karia kenti olarak adı görülen, Perge, Magydos, 'nun ne kadar ücret ödediği belirsizdir. Meritt, Attika-Delos Deniz Birliği'ne ait hazine listeleri üzerine yaptığı incelemede, birliğe üye kentlerin üç gruba ayrıldıklarını saptamıĢtır. Pamphylia kentlerinden çoğu, birlik listelerinde seyrek görünen veya geç dahil olan gruba girmektedir. Bunların birliğin daimi üyeleri olmadıkları, zaman zaman para verdikleri ileri sürülür443. ĠÖ 449' da Kıbrıs ya da Susa‟da yapılan görüĢmeler sonucunda imzalanan Kallias BarıĢı'na göre Küçük Asya' daki kentler Persler'e karĢı bağımsız olmuĢtur.

Thukydides'in verdiği bilgilere göre, ĠÖ 430/429'da Atinalı Melesandros, Karia ve Lykia'ya vergi toplamak için gönderilir. BaĢarısızlıkla sonuçlanan seferin bir sebebinin de güç toplamak ve aynı zamanda korsanlar yüzünden Ege'de engellenen güvenli hareketi sağlamak olduğu düĢünülmektedir. Yunan kültürüne sahip ve Yunanca konuĢan kentleri Pers egemenliğine bırakan ve ĠÖ 386' da imzalanan Antalkidas BarıĢı'ndan sonra, Ġskender'in bölgeye gelmesine dek bölgeye yapılan akınlar ya da savaĢlarla ilgili bir bilgiye rastlanmaz.

ĠÖ. 5. yüzyıl Pamphilyası'nda arkeolojik veriler, önceki dönemlere oranla, nispeten yoğundur. Yukarıda da değindiğimiz yazıt dıĢında, Perge Akropolisi'nde yapılan çalıĢmalarla, kentin Arkaik ve Klasik dönemlerde Akropolis'te yerleĢim gördüğü, Helenistik Dönem'den itibaren ise, AĢağı Kentte yayıldığı ortaya çıkmıĢtır. Perge'de Arkaik ve Klasik Dönem buluntuları, siyah figürlü, siyah fırnisli ve kırmızı figürlü kap parçaları ile yerel seramiklerden oluĢur. Bu buluntular dıĢında, Sillyon'dan bazı siyah fırnisli seramik parçaları, Aspendos'ta ĠÖ

443 Çokay- Kepçe, 2006: 3.

172

5. yüzyıla tarihlenen bir mezar, Varsak'ta bulunmuĢ bir krater (ĠÖ. 4. yüzyıl) ile araĢtırmamızın konusunu oluĢturan Karaçallı buluntuları dıĢında bir buluntu henüz yoktur. 1971 yılında keĢfedilen ve olarak lokalize edilen Ağva Nekropolü ise olasılıkla Lykia Bölgesi sınırları içinde bulunmasına rağmen, Pamphilya'nın söz konusu dönemleriyle çağdaĢ toplu buluntu sunması nedeniyle dikkat çekicidir.

Karaçallı Nekropolü yukarıda da değinildiği gibi, bölgenin az bilinen Klasik Dönemi için özel önem taĢımaktadır. Mezar odaları ve eserlerin analojiler yardımıyla değerlendirilmesi, eserlerin kökenlerinin saptanarak, Pamphilya'nın çevre bölgelerle arasındaki iliĢkisinin ortaya çıkarılması açısından önemlidir. Bunun yanı sıra antik bir taĢ ocağı olan alanın Perge'ye yakınlığı ve Perge Akropolü‟nde bulunan Klasik Dönem Yapısı I‟in temellerinde benzer taĢların kullanılması nedeniyle, Karaçallı-Perge iliĢkisinin aydınlatılması sorunu gündeme gelmiĢtir444.

444 Çokay- Kepçe, 2006: 5.

173

7.1.2.1.1.1. Karaçallı’da Bulunan Attika ve ĠliĢkili Seramikleri

Tablo 22: Karaçallı Attika ve ĠliĢkili Seramiklerinin Gruplara Göre Dağılımı.

Tablo 23: Karaçallı Attika ve ĠliĢkili Seramiklerinin Gruplara Göre Yüzdelik Dağılımı.

174

7.1.2.1.1.1.1. Siyah Figür Tekniği ile BezenmiĢ Kaplar Anadolu'nun birçok yerinde olduğu gibi Karaçallı'da da siyah figürlü lekythoslar ve lekythos parçaları bulunmuĢtur. Tüm ve parçalar halinde toplam 12 adet lekythostan üçü, siyah gövdeleri ile diğer lekythoslardan ayrılır. Siyah gövdeli terimi, tamamen siyah fırnisle kaplanan ve yivleme ya da yalın alan (reserve) uygulamasıyla hareketlendirilen kaplardan farklı olarak kullanılmaktadır. Bu tip kaplar, damga veya yivle yapılan süslemeden yoksundur; bezeme, yalın alan düzenlemesi ve ek renk uygulamalarından oluĢur. Gövdesi palmetlerle bezenen lekythoslar ise Karaçallı'da dokuz örnekle karĢımıza çıkar. Yalın bırakılmıĢ boyun kısmında bezeme yoktur, ancak omuzda çizgi ve ıĢın motifi bulunmaktadır. Gövdenin asıl bezemesi ise, sırasıyla meander, kafes, ters-düz palmet ve kafesten oluĢmaktadır. Palmetlerin arasındaki boĢluklar noktalarla doldurulmuĢtur. Bezemeleri yer yer dökülmüĢ olduğu için, palmetlerdeki ilk yaprak kıvrımları tam olarak belirgin değildir. Kerameikos'taki bir çocuk mezarında bulunmuĢ bir lekythos da, gövde445 üzerinde düz-ters yerleĢtirilmiĢ üç palmeti ve meander bezemesiyle Karaçallı lekythosuna benzerdir. Bu durumda bu örnek genel özellikleriyle, Beldam atölyesinin iĢlerine yaklaĢtığı ve mezar içindeki diğer buluntulardan hareketle olasılıkla ĠÖ 440- 400 evresine tarihlenebileceği söylenebilir. Karaçallı Nekropolü'nde ele geçmiĢ diğer lekythoslar ise oldukça parçalanmıĢ durumdadır. Gövdelerinin alt kısmında iki üç sıra siyah bandın üzerinde kazımayla yapılmıĢ palmet izleri yer yer seçilebilmektedir. Tümü silindirik gövdeli olan Karaçallı siyah figürlü lekythosları, benzerlerine dayanarak, kabaca ĠÖ 500- 450 yıllarına tarihlenebilir. Anadolu'nun geneline bakıldığında ĠÖ 6. yüzyıl baĢında Troas bölgesinden Lykia'ya ve içte Lydia, Mysia ve Phrygia'da bulunmuĢ çeĢitli kap parçalarından anlaĢıldığı kadarıyla Batı Anadolu, siyah figürlü seramikler için önemli bir pazardır. Ayrıca Perge Akropolisi'nde yapılan çalıĢmalarda bulunmuĢ siyah figürlü çeĢitli kaplar arasında, Karaçallı Nekropolü'ndekilere benzer lekythos parçaları ele geçmiĢtir. Bu durumda, Karaçallı Nekropolü siyah figürlü seramikleri, Pamphilya Bölgesi seramik repertuvarına yeni örneklerin eklenmesini sağlamıĢtır. Bir baĢka lekythos örneği, bodur gövdesi, kalan izlerden anlaĢıldığı kadarıyla düzenli yapılmıĢ ağ deseniyle kaplanmıĢ, boynu dikey çizgilerle süslenmiĢtir. Dolayısıyla yukarıda sıraladığımız gövdesi siyah figür tekniğinde bezenmiĢ lekythoslardan farklı olarak, Bulas Grubu'ndan bir örnektir. Üzeri çapraz taralı köĢeli lekythoslar, ĠÖ 4. yüzyıl'da yoğun olarak görülür. Atina Agorası'ndaki örnekler sayıca fazla değildir. Olynthos, Anadolu'da ve Daskyleion

445 Çokay- Kepçe, 2006: 23.

175

çeĢitli buluntular vermiĢtir. Çoğunda çapraz taranmıĢ alanların ortasında beyaz benekler vardır. Çapraz taramaların kesiĢtiği noktalarda beyaz benekler vardır. ĠÖ 375- 350 yıllarına tarihlenmektedir446 (Bkz. Tablo 22- 23).

Tablo 24: Karaçallı Attika ve ĠliĢkili Seramiklerinde Saptanan Formlar.

446 Çokay- Kepçe, 2006: 24.

176

Tablo 25: Karaçallı Attika ve ĠliĢkili Seramiklerinde Saptanan Formların Yüzdelik Dağlımı.

177

7.1.2.1.1.1.2. Kırmızı Figür Tekniği ile BezenmiĢ Kaplar Karaçallı Nekropolü'nde bulunmuĢ figürlü kaplar arasındaki ikinci grubu, kırmızı figür tekniğinde bezenmiĢ kaplar oluĢturur. Toplam 12 adet kırmızı figürlü kap arasında sayısal yönden fazlalık, lekythoslardadır. Ayrıca, üç oinochoe, iki krater ve B tipi bir skyphos buluntular arasındadır447. Bilindiği gibi kırmızı figürlü seramik, yerel taklitlerinin yapıldığı siyah firnislilerin aksine, çok yoğun olarak imite edilmemiĢtir. Bununla beraber, özellikle Peloponessos SavaĢları sırasında ve sonrasında doğan karıĢıklık durumu ve salgın hastalıklar nedeniyle, çömlekçilerin, zanaatkarların ve hatta448 kölelerin Yunanistan'dan kaçarak Anadolu'ya ve Güney Ġtalya'ya gittikleri, buralarda kendi atölyelerini tekrar kurdukları anlaĢılmaktadır. Hatta bazılarının, söz konusu karıĢık dönemden sonra, tekrar kendi yurtlarına döndükleri de bilinmektedir. Ancak bir yandan da, kırmızı figürlü kapların ithali sürmüĢtür ve anlaĢıldığı kadarıyla Attikalı çömlekçiler, doğu pazarlarına da açılmıĢtır. Kimi vazo resmi üzerinde görülen Persli betimi ya da rhyton tutan symposiast, doğu pazarları için, hatta belki de buradaki alıcıların özel talebi üzerine yapılmıĢtır.

Pamphilya Bölgesi'sinde az sayıda da olsa kırmızı figürlü seramik örnekleri bulunmuĢtur. Bunlardan Aspendos ve Varsak kraterleri ile Lykia Kızılbel krateri tüm olmaları ve Karaçallı buluntularına analoji oluĢturmaları nedeniyle önemlidir. Aspendos krateri, çeĢitli bronz kap ve kap parçaları ve iki piĢmiĢ toprak kaseyle birlikte bulunmuĢtur. Ön yüzünde üç figürden oluĢan komos sahnesi vardır. Arka yüzünde ise, savaĢ dansının ya da savaĢa hazırlığın konu edildiği anlaĢılmaktadır. Krater, Karaçallı mezar odalarından farklı olarak, etrafı taĢla örülü bir lahit içinde bulunmuĢtur ve A. Akarca tarafından Leningrad Ressamı'na atfedilmiĢtir.

Varsak krateri ise 1927 yılında Antalya Müzesi'ne getirilmiĢtir. Kraterin ön yüzünde gryptomakhia, arka yüzünde ise palaestra sahnesi betimlenmiĢtir. Buluntu A. Akarca tarafından ĠÖ 4. yüzyıl ortalarına tarihlenmiĢtir.

447 Çokay- Kepçe, 2006: 24. 448 Çokay- Kepçe, 2006: 39.

178

Elmalı Kızılbel'de bulunup 1943'te Ankara Arkeoloji Müzesi'ne getirilmiĢ kraterin ön yüzünde üç figürden oluĢan komos, arka yüzünde ise palaestra sahnesi betimlenmiĢtir ve eser N. Altan tarafından Kleophon Ressamı'na atfedilmistir.

Söz konusu bu tüm örneklerin yanı sıra, Ağva Nekropolü'nde 1970'li yıllarda yapılan kurtarma kazısıyla ortaya çıkarılan buluntular arasında kırmızı figürlü iki lekythos dikkat çeker. Lekythoslardan birinin üzerinde oturan bir kadın betimlenmiĢtir. Diğerinde ise, sağa dönük bir sfenks betimi bulunmaktadır. Bu örnekler, Karaçallı lekythoslarına oldukça benzemektedir ve hemen hemen aynı dönemlerde yapılmıĢ olmalıdır.

Yukarıda saydığımız tüm örneklerin yanı sıra, Perge Akropolisi'nde son yıllarda ortaya çıkarılan ve çeĢitli tipte kapları içeren kırmızı figürlü seramik parçaları da, Güney Anadolu kırmızı figürlü seramik repertuarına yeni örneklerin eklenmesini sağlamıĢtır. Ayrıca, siyah fırnisli ve siyah figürlü seramiklerle beraber bulunmuĢ veya kaçak kazılar sonrasında Kelenderis kökenli oldukları saptanan kırmızı figürlü kaplar da, Güney Anadolu sahillerine ithalat yapıldığının açık bir göstergesidir.

Karaçallı Nekropolü'nde bulunmuĢ kırmızı figürlü kaplar, sayıca az olmalarına rağmen, kaliteli firnisleri ve bezeme Ģemaları açısından dönem geleneğini yansıtan buluntulardır. Çan ve destekli krater ile, diğer kırmızı figürlü kaplar, yukarıda saydığımız ölçütler nedeniyle ithal olmalıdır. Bununla beraber, civarda kırmızı figürlü kap üretimi yapan bir atölyenin var olup olmadığı sorusu, gelecekte yapılacak araĢtırmalar ve yeni buluntular yardımıyla açığa kavuĢacaktır449 (Bkz. Tablo 22- 23).

7.1.2.1.1.1.3. Siyah Firnisli Kaplar Karaçallı Nekropolü‟nde de Akdeniz dünyasının çoğu yerinde olduğu gibi siyah firnisli seramikler ele geçmiĢtir. Bunlar, askos, lekythos gibi yağ ya da değerli sıvıları içeren kaplarla, symposionda kullanılan çeĢitli seramik malzemeyi içermektedir450 (Bkz. Tablo 22- 23). Karaçallı Nekropolü'nde toplam 48 adet siyah firnisli seramik ele geçmiĢtir. En geniĢ buluntu grubunu dokuz adet ile küçük kase/tuzluklar oluĢturur. Skyphos sekiz, bolsal yedi, ayaksız kyliks beĢ, askos, maĢrapa ve kyliksoid skyphos iki örnekle temsil edilir. Bunları birer adet ile bileĢik kap, kyliksoid kantharos, tabak ve tek kulplu kap izlemektedir (Bkz. Tablo 24- 25). Bilindiği gibi, özellikle ĠÖ 6. yüzyıldan 3. yüzyıl ortalarına kadar Akdeniz

449 Çokay- Kepçe, 2006: 40. 450 Çokay- Kepçe, 2006: 41.

179

havzasında yaygınlık kazanan siyah firnisli seramik geleneği, baĢlangıçta Atina'nın tekelindeyken, zamanla farklı bölgelerde taklit edilmeye baĢlamıĢtır. Hatta Attik seramiklerin yerel kopyaları, zaman zaman orijinallerinden ayırt edilemeyecek kadar kaliteli yapılmıĢtır. Karaçallı'da ele geçmiĢ siyah firnisli kaplarda firnis, genellikle fırça ya da sünger yardımıyla sürülmüĢtür. Birçok kapta, ayak-gövde bağlantısındaki veya ayağın zeminle temas ettiği kısımdaki451 yalın alan uygulaması bunun bir göstergesidir. Üç adet kabın ise, daldırma sure- tiyle sırlandıkları, gövde boyunca akan izlerden ve dip özelliklerinden anlaĢılmaktadır. Buluntular, genellikle kaliteli, parlak firnise sahiptir. Bununla birlikte, piĢirme hataları sonucunda, firniste renk değiĢimleri görülmektedir452.

Karaçallı siyah firnisli kaplarındaki bezeme Ģemasına genel olarak bakıldığında, hemen hepsinin dönemlerine özgü bezeme Ģemalarını yansıttıkları görülecektir. Damgalar, geleneksel palmet, yumurta ve dairelerden oluĢmaktadır. Kazıma yaylarla birbirine veya çemberlere bağlı palmetler, kazıma çember içinde yan yana sıralı yumurta veya daireler, palmet haçları, Attik siyah fırnis repertuvarında yaygın bir biçimde kullanılmıĢtır ve bu Ģemaların, Attik kapların kopyalarında da uygulandığı bilinmektedir453.

Güney Anadolu'da Perge Akropolisi ve Sillyon'da yapılan çeĢitli kazı ve sondajlarda, siyah firnisli seramik parçaları ele geçmiĢtir. Ayrıca Perge Batı Nekropolis 2002 yılı kazı çalıĢmalarında bulunmuĢ bir üçayak, civarda siyah firnisli seramik üretimi yapıldığına bir iĢaret olarak kabul edilebilir. Ancak verilerin sınırlı olması, kesin yorum yapmayı engellemektedir. Bununla birlikte Karaçallı siyah firnisli seramikleri, gerek profil, gerekse teknik yönlerden, dönemin Attika seramiklerine benzer. Dip halkalarından, damga ve/veya kazımayla yapılan bezemelere kadar tüm özellikleri, doğrudan Attik geleneği yansıtır. Dolayısıyla Karaçallı Nekropolü'nde ele geçen siyah firnisli kapların Attik kökenli olması kuvvetle muhtemeldir454.

451 Çokay- Kepçe, 2006: 54. 452 Çokay- Kepçe, 2006: 55. 453 Çokay- Kepçe, 2006: 57. 454 Çokay- Kepçe, 2006: 58.

180

Tablo 26: Karaçallı Attika ve ĠliĢkili Seramiklerinin Yüzyıllara Göre Dağılımı.

Tablo 27: Karaçallı Nekropolünde Saptanan Ressam ve Gruplar.

181

7.2. Müzelerde Buluntu Yeri Belli Olmayan Attika ve ĠliĢkili Seramikleri

7.2.1. Alanya Müzesi

Alanya'da 1967 yılında müze kurulmasıyla birlikte bazı eserler, Ankara Anadolu Medeniyetleri müzesinden Alanya müzesine nakledilmiĢtir. Müzeye nakil yoluyla gelen eserler arasında yer alan Attika üretimi seramikler, 1960'lı yıllarda Kelenderis ile Silifke'de defineciler tarafından yapılan kaçak kazılar sonucunda bulunmuĢ ve Anadolu Medeniyetleri Müzesine satılmıĢtır. Alanya Müzesinde yaptığımız çalıĢmalar sonucunda 27 adet Attika üretimi vazo saptadık. Söz konusu vazolardan 11 tanesinin buluntu yeri belli iken 16 tanesi müzeye farklı tarihlerde satın alma ile kazandırılmıĢtır. Dolayısıyla buluntu yerleri belli değildir. Bu seramiklerden 12 tanesi Siyah figür tekniğinde, 1 tanesi Kırmızı figür tekniğinde, 14 tanesi ise Siyah firnisli olarak yapılmıĢlardır. Müzedeki vazoların formlarına baktığımız zaman özellikle figürlü seramiklerde tamamen lekythos formunun olduğunu görüyoruz. Siyah firnisli örnekler arasında da küçük ve açık vazolar yer almaktadır.

7.2.1.1. Siyah Figürlü Seramikler455 Alanya müzesinde 12 adet456 siyah figür tekniğinde yapılmıĢ olan Attika seramiği mevcuttur. Örneklerimizin hepsinin formu lekythostur. Bu lekythoslardan 3 adetinin buluntu yeri belli değildir. ALSF 14, bir Lekythos‟tur. (Bkz. Çiz. 21; Res. 76- 78) AĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, içbükey profilli yüksek kaidelidir. Omuz üzerinde ıĢın dizisi. Gövdede iki yatay bant arasında meander, kafes, sarmaĢık dalı, kafes bezeme. Gövdenin alt bölümü siyah astarlıdır. Örneğimizdeki gibi bitkisel bezemeye sahip olan lekythosların, geç siyah figür evresinde, ĠÖ 470 yıllarından baĢlayarak 5. yüzyılın üçüncü çeyreğine kadar devam ettiği görülmektedir457. Beldam Atölyesi üretimi eserlerin büyük bir kısmını ĠÖ 5. yüzyılın ikinci ve üçüncü çeyreğine ait bitkisel süslemeli beyaz zeminli lekythoslar oluĢturmaktadır458. Haspels, Atina‟da bulunan ve üzerinde satyrlerin bir yaĢlı kadına iĢkence sahnesinin betimlendiği lekythostan yola çıkarak, bu ressama Beldam adını vermiĢtir459. Beldam ressamı, Gela ressamından sonra

455Bu bölümdeki katalog numaralarının kısaltmalarının açılımı Ģu Ģekildedir: AL: Alanya Müzesi SF: Siyah Figürlü KF: Kırmızı Figürlü SFr: Siyah Firnisli. 456Alanya Müzesinde sergilenen Kelenderis kökenli Attika vazoları Kelenderis baĢlığı altında değerlendirilmiĢtir. 457 Boulter, 1963: 120. 458 Boardman, 1996: 136; Tuna Nörling, 1999: 10. 459 Haspels; 1936: 170.

182

çalıĢmıĢtır. Dolayısıyla ĠÖ 5. yüzyılın ikinci çeyreğinde çalıĢmıĢ olan en geç siyah figür ressamlarındandır460. ALSF 14, hem form hem de bezeme özellikleri açısından Beldam atölyesinin eserleri ile birebir benzeĢmektedir. Bu yakın özellikler nedeniyle bizim örneğimizi de ĠÖ 5. yüzyılın ikinci veya üçüncü çeyreğine tarihlendirmek mümkündür461. Örneğimizin form ve bezeme özellikleri açısından benzerleri bölgedeki Anamur, Silifke,462 Mersin ve Tarsus463 müzelerinde sergilenmektedir. ALSF 21, Lekythos. (Bkz. Çiz. 28; Res. 97- 99) AĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, disk biçimli kaidelidir. Omuz üzerinde, siyah boya ile yapılmıĢ ıĢın dizisi. Gövdede iki yatay bant arasında meander, kafes, sarmaĢık dalı, kafes bezeme. Gövdenin alt bölümünün astarı yer yer dökülmüĢtür. ALSF 21‟de form ve bezeme özellikleri açısından Beldam atölyesinin eserleriyle benzeĢmektedir. Söz konusu özellikler nedeniyle bizim örneğimizde Beldam atölyesi tarafından üretilmiĢ olmalıdır. Dolayısıyla örneğimiz ĠÖ 5. yüzyılın ikinci veya üçüncü çeyreğine tarihlenmektedir464. ALSF 29, Lekythos. (Bkz. Çiz. 36; Res. 121- 123) AĢağı doğru daralan silindirik gövdelidir. Omuz üzerinde ıĢın dizisi, gövde üzerinde 4 adet palmet süsü görülmektedir. Palmetlerin yaprakları kazımayla verilmiĢtir. Gövdenin altı siyah astarlıdır. Palmetlerin altında da 2 yatay bant mevcuttur. Örneğimizi, benzerleri yardımıyla ĠÖ 500- 450 arasına tarihlemek mümkündür465.

460 Kurtz, 1975: 153. 461 Boulter, 1963: Pl. 38/C1; Brownlee, 1995: Pl.80. 221- 223; Clairmont, 1955: 115- 116, Pl. XXV 6, 12; CVA, Bucarest (1): Pl. 30/8- 9; CVA, Edinburgh: Pl.16/15- 16; CVA, Gela (IV): Tav. 46/1- 2; CVA, Geneve (2): Pl.78/3- 12; CVA, Mainz (1): Taf. 37, 8; CVA, Norway (1): Pl. 26/ 3; CVA, Prag: Pl.11/ 1- 3; CVA, Russia (1): Pl. 44/7; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. IV/1- 4; CVA, Zurich (1): Taf. 20/17- 20; Çokay- Kepçe, 2006: SF/7; Filges, 1992: Taf. 19/3; Götte v.d., 1999: Taf. 5 /3,4- Taf.43/ 257,2- 3- Taf. 55/ 282, 1- 8; Haspels, 1936: 170- 191; Knigge, 1976: Taf. 100/ Pr 14. 1- 3; Kurtz, 1975: Pl. 70/6- 7; Tuna Nörling, 1995: 89, Taf. 44/ 140; Tuna Nörling, 1999: 55- 56, Taf. 17/ 308- 323; Zoroğlu, 1994a: 61, Res. 64. 462 CVA, Silifke: 4- 6, Pl. 2- 4. 463 Alkaç, 2006: 53- 70. 464 Boulter, 1963: Pl. 38/C1; Brownlee, 1995: Pl.80. 221- 223; Clairmont, 1955: 115- 116, Pl. XXV 6, 12; CVA, Bucarest (1): Pl. 30/8- 9; CVA, Edinburgh: Pl.16/15- 16; CVA, Gela (IV): Tav. 46/1- 2; CVA, Geneve (2): Pl.78/3- 12; CVA, Mainz (1): Taf. 37, 8; CVA, Norway (1): Pl. 26/ 3; CVA, Prag: Pl.11/ 1- 3; CVA, Russia (1): Pl. 44/7; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. IV/1- 4; CVA, Zurich (1): Taf. 20/17- 20; Çokay- Kepçe, 2006: SF/7; Filges, 1992: Taf. 19/3; Götte v.d., 1999: Taf. 5 /3,4- Taf.43/ 257,2- 3- Taf. 55/ 282, 1- 8; Haspels, 1936: 170- 191; Knigge, 1976: Taf. 100/ Pr 14. 1- 3; Kurtz, 1975: Pl. 70/6- 7; Tuna Nörling, 1995: 89, Taf. 44/ 140; Tuna Nörling, 1999: 55- 56, Taf. 17/ 308- 323; Zoroğlu, 1994a: 61, Res. 64. 465 CVA, Bucarest (1): Pl. 31/1; CVA, Gela (IV): Tav. 44/6 (117) ; Çokay- Kepçe, 2006: 93/SF 6.

183

7.2.1.2. Siyah Firnisli Seramikler ALSFr 3, Bodur Lekythos. (Bkz. Çiz. 43; Res. 144- 146) Basık karınlı, alçak halka kaidelidir. Boyun ile omzun birleĢme yerinde profillendirme yapılmıĢtır. Gövde de siyah boya ile meander ya da “S” yapılmıĢtır. Gövdenin altıda siyah, kırmızı ve kahverengi tonlarında astarlıdır. ALSFr 3, literatürdeki benzerleri yardımıyla ĠÖ 400- 375 arasına tarihlenebilir466. ALSFr 13, Feeder (Emzikli Kap). (Bkz. Çiz. 53; Res. 172- 174) Konik gövdeli, alçak halka kaideli ve emziklidir. ALSFr 14, ĠÖ 400- 350 arasına tarihlenebilir467. ALSFr 15, Kylix. (Bkz. Çiz. 55; Res. 178- 179) DıĢa sarkık kenarlı, kenardan gövdeye geçiĢte profillendirme görülmekte, kaide ayağına geçiĢte profil mevcuttur. Gövde üzerine tutturulmuĢ yatay kulpludur. ALSFr 16, ĠÖ 5. yüzyılın 2. yarısına tarihlenmektedir468. ALSFr 27, Skyphos. (Bkz. Çiz. 67; Res. 213- 215) Kenar ucu sivri, konik gövdeli, alçak halka kaidelidir. Kenardan hemen çıkan yatay kulpludur. ALSFr 28, literatürdeki benzerleri yardımıyla ĠÖ 425- 400 arasına tarihlemek mümkündür469. ALSFr 28, Cup-Skyphos‟tur. (Bkz. Çiz. 68; Res. 216- 218) DıĢa çekik kenarlı, yarım küre karınlı, alçak halka kaidelidir. Gövde üzerinden çıkan yatay kulpludur. ALSFr 29, ĠÖ 500- 450 arasına tarihlenmektedir470. ALSFr 30, Kantharos. (Bkz. Çiz. 70; Res. 222- 225) DıĢa dönük kenarlı, silindirik boyunlu, gövdenin ortasından bir dönüĢ yaparak aĢağı doğru daralmaktadır. Konik kaidelidir. Kaidenin üzeri basamak Ģeklinde profillendirilmiĢtir. Ağız kenarından hemen çıkan mahmuzlu kulp gövde üzerine tutturulmuĢtur. Gövde üzerinde graffito vardır. ALSFr 31, ĠÖ 350- 325 arasına tarihlenmektedir471. ALSFr 31, Cup- Kantharos. (Bkz. Çiz. 71; Res. 226- 227) DıĢa sarkık kenarlı, kenardan gövdeye geçiĢte dıĢbükey profillendirme, aĢağı doğru daralan gövdeli, gövdenin alt bölümüne geçiĢte dıĢbükey profillendirme mevcuttur. Yüksek halka kaidelidir. Kaidenin

466 Agora, XII: Pl.38/1123- 1126; Corbett, 1949: Pl. 91/42; CVA, Copenhague: Pl.168/10; CVA, Geneve (1): Pl. 23/10; CVA, Norway (1): Pl. 43/1; Götte v.d. , 1999: Taf.63/370- Taf.68/400, 13; Robinson, 1950: Pl.167/400. 467 Agora, XII: Fig. 11. 1197, Pl. 39- 1197- 1199; CVA, Copenhagen (4): Pl. 179. 2; Robinson, 1950: Pl. 178- 179. 480- 487. 468 Agora, XII: Pl. 20/443; CVA, Cambridge (1): Pl. XLI/33; CVA, Geneve (1): Pl.26/4; CVA, USA (8): Pl. XXIV/16. 469 Agora, XII: 84- 85, Pl. 16/349; CVA, Mainz (1): Taf. 44/4; CVA, Silifke: Pl. IX/2- 3; Robinson, 1950: Pl.196- 197; Schlörb ve Vierneisel, 1966: Beil. 28, 4. 1. 470 Agora, XII: 109- 110, Pl. 25/576- 577; CVA, Oxford (1): Pl. XLVIII/4. 471 Agora, XII: Pl.29/708- 710; CVA, Norway (1): Pl.50/5; CVA, Zurich (1): Taf.28/6.

184

üzerinde basamak Ģeklinde profillendirme görülmektedir. Tondonun iç yüzünde 3 sıra rulet süsü vardır. ALSFr 33, ĠÖ 350- 325 arasına tarihlenmektedir472. ALSFr 33, Bolsal. (Bkz. Çiz. 73; Res. 231- 233) Kenar ucu sivri, sığ gövdeli, alçak halka kaidelidir. Hemen ağız kenarından çıkan yatay kulpludur. ALSFr 35, ĠÖ 430- 400 arasına tarihlenmektedir473. ALSFr 34, Bolsal. (Bkz. Çiz. 74; Res. 234- 236) Kenar ucu sivri, sığ gövdeli, alçak halka kaidelidir. Hemen ağız kenarından çıkan yatay kulpludur. ALSFr 36, ĠÖ 430- 400 arasına tarihlenmektedir474. ALSFr 40, Kase. (Bkz. Çiz. 80; Res. 252- 254) Ġçe dönük kenarlı, kenardan gövdeye geçiĢte bir profil oluĢturulmuĢ, alçak halka kaidelidir. Tondonun merkezinde üç sıra derin olmayan yivin içinde dört adet palmet vardır. ALSFr 42, ĠÖ 425- 400 arasına tarihlenmektedir475. ALSFr 41, Kase. (Bkz. Çiz. 81; Res. 255- 257) Ġçe dönük kenarlı, kenar ucu yuvarlatılmıĢ, yarım küre karınlı, alçak halka kaidelidir. Tondonun merkezinde bir daire etrafında dört adet palmet görülmektedir. ALSFr 43, ĠÖ 5. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenmektedir476. ALSFr 42, Kase. (Bkz. Çiz. 82; Res. 258- 260) Kenarı dıĢa sarkık ve kalınlaĢtırılmıĢ, kenar ucu yuvarlatılmıĢ, yarım küre karınlı, alçak halka kaidelidir. Tondonun merkezinde iki sıra yiv etrafında palmet süsleri ve onun içinde yine iki sıra yiv etrafında palmet süsleri görülmektedir. ALSFr 44, ĠÖ 400- 375 arasına tarihlenmektedir477. ALSFr 43, Kase. (Bkz. Çiz. 83; Res. 261- 263) Ġçe dönük kenarlı, yarım küre karınlı, alçak halka kaidelidir. ALSFr 45, ĠÖ 350- 325 arasına tarihlenmektedir478.

472 Agora, XII: Pl.28/661; CVA, Silifke: Pl. XI/1; CVA, USA (8): Pl. XXIV/13a; Çokay- Kepçe, 2006: 108/SFr 18; Robinson, 1950: Pl.183/504-505. 473 Agora, XII: 107- 108,Pl. 24/541; CVA, Cambridge (1): Pl.XLI/24; CVA, Oxford (1): Pl. XLVIII/3, 6, 44; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. X/1- 4; CVA, USA (8): Pl. XXIII/11a; Çokay- Kepçe, 2006: 114- 117; Robinson, 1950: Pl.212- 213/663- 665; Schaeffer v.d. , 1997: Pl.60/32. 474 Agora, XII: 107- 108,Pl. 24/541; CVA, Cambridge (1): Pl.XLI/24; CVA, Oxford (1): Pl. XLVIII/3, 6, 44; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. X/1- 4; CVA, USA (8): Pl. XXIII/11a; Çokay- Kepçe, 2006: 114- 117; Robinson, 1950: Pl.212- 213/663- 665; Schaeffer v.d. , 1997: Pl.60/32. 475 Agora, XII: Fig.8/ 817- 821, Pl.32/ 819- 820; CVA, Mainz (1): Taf. 43/13; CVA, Silifke: Pl. XI/5- 6; Çokay- Kepçe, 2006: 112/SFr 28- 29; Götte v.d., 1999: Taf.65/383- 6; Robinson, 1950: Pl.224/784. 476 Agora, XII: Pl.33/844, 861; CVA, Mainz (1): Pl.43/14; CVA, Silifke: Fig. 29, Pl. XI, 7- 8 477 Agora, XII: Fig. 9, Pl.33/882; Durukan ve Alkaç, 2007: 135, Kat. No. 54. 478 Agora, XII: Fig.9. 949 Pl. 34. 949; CVA, Bucarest (1): Pl.43. 11- 12; CVA, Oxford (1): Pl. XLVIII. 32; Schaeffer v.d. , 1997: Pl. 56. 580.

185

Alanya Müzesindeki Attika üretimi vazolarının tarihsel yoğunluğuna baktığımızda ĠÖ 5. yüzyıla ait örnekler daha fazladır. ĠÖ 4. yüzyıla ait vazoların tamamı da figürsüz siyah firnisli örneklerdir. Bu vazolarda da yine belli tiplere ait vazolar ithal edilmiĢtir. Diğer taraftan, Attika vazoları Attika dıĢı coğrafyalarda bulunmasını, yalnızca oralardaki Grek kökenlilerin taleplerini karĢılamaya yönelik bir ticaret malzemesi olarak değil, aynı zamanda, bu lüks vazolara sahip olma isteğinin belli seviyedeki aristokrat çevrelerde bir moda malzemesi olma özelliği içerdiğini de unutmamak gerekir. Çünkü, Klasik Çağ‟da ırk ve kültürel bakımdan Kilikya halkları en azından çoğunluk olarak, Grek değillerdi. Burada önemli bir durum da, ithal edilen vazoların tip ve bezeme özellikleri bağlamında yörelere ve zamana göre farklılıklar göstermesidir. Örneğin, Ege ve daha batısındaki merkezlerdeki alıcıların Grek kültürüne olan yatkınlığı, dolayısıyla Grek vazolarına talebin daha fazla olması sonucunu doğurduğu gibi, Pamfilya, Kilikya ve daha doğudaki coğrafyalarda yaĢayan insanların, bu kültürün oldukça dıĢında veya uzağında kalması sonucunda; aynı zamanda, ekonomik nedenlere de bağlı olarak, ithal edilen vazoların tip ve bezeme bakımından oldukça sınırlı olduğu da gözden kaçmamaktadır479. Bir baĢka deyiĢle, Alanya Müzesinde bulunan Attika vazoları belli birkaç biçimle sınırlıdır ki, bunlar, kolay taĢınabilen basit süslü, figürlü ve bezekli vazolar (lekythos) ile özellikle bolsal, feeder, kantharos, kylix, skyphos ve çeĢitli kaselerden oluĢan siyah firnisli vazolardır. Böylece Akdeniz‟in doğusunda, yani Kilikya‟da, genellikle, kolay taĢınabilen, belli tiplere ait olan, ikinci, üçüncü kalite Attika iĢi vazolar ithal edilerek, mezarlara ölü armağanı olarak konma modası, Attik vazoların revaçta olduğu yaklaĢık üç yüzyıl boyunca sürdürülmüĢtür480. Attika üretimi figürlü vazoların değerleri konusunda farklı görüĢler söz konusudur. Figürlü bir vazonun değeri, vazonun formu ve vazonun üzerindeki figür sayısıyla doğru orantılıdır. Vazo büyüdükçe ve üzerindeki figür sayısı arttıkça vazonun değeri de artmaktadır. J. Boardman figürlü Attika vazolarının ucuz ürünler olmadığını, A. Johnston‟un tablolarına dayanarak, ileri sürmektedir. Ayrıca, Boardman Attika vazoları birlikte taĢınan yüklerle (Ģarap, yağ, buğday, arpa v.s.) beraber değerlendirmektedir. Boardman‟ın görüĢlerinin aksine bir görüĢü David W. J. Gill ileri sürmektedir. Seramik ve Ticaret baĢlıklı makalesinde, Attika vazolarının değeri konusunda J. Boardman‟ın söylediği kadar söz konusu vazoların değerinin olmadığını iddia etmektedir.

479Zoroğlu, 2008: 1239. 480Zoroğlu, 2008: 1239.

186

Hatta Attika vazolarının kargo gemilerinde boĢluk doldurmak için kullanıldıklarını ileri sürmektedir481.

7.2.2. Silifke Müzesi Silifke Ġlçesi‟nde ilk müze çalıĢmalarına 1939- 1940 yıllarında bölgenin eski eserlerinin Cumhuriyet Ġlkokulu‟nda bir araya getirilmesiyle baĢlanmıĢtır. 1958 yılında aynı okulun bir kısmı depo müze olarak kullanılmıĢtır. 1973 yılında bugünkü müze binasının yapımına baĢlanmıĢ, 2 Ağustos 1973 yılında müze hizmete açılmıĢtır. Müzede yaptığımız çalıĢmalar sonucunda 7 adet Attika Seramiği482 saptadık. Bu vazolardan 3 tanesi siyah figür, 4 tanesi ise Siyah firnisli örneklerdir. Söz konusu vazoların bazıları Kelenderis‟te bulunmuĢtur. Ancak bazılarının buluntu yerleri ne yazıkki belli değildir.

7.2.2.1. Siyah Figürlü Seramikler483 SSF 23, Lekythos. (Bkz. Çiz. 30; Res. 103- 105) GeniĢ omuzlu, aĢağı doğru daralan silindirik karınlı, ince disk biçimli kaidelidir. Omuzda ıĢın dizisi kalıntıları mevcuttur. Kırmızı boya ile yapılmıĢ meander, kafes süsü, sarmaĢık dalı ve meyveleri, kafes süsü mevcuttur. SSF 23, form ve bezeme özellikleri açısından Beldam atölyesinin eserleriyle benzeĢmektedir. Söz konusu özellikler nedeniyle bizim örneğimizde Beldam atölyesi tarafından üretilmiĢ olmalıdır. Dolayısıyla örneğimiz ĠÖ 5. yüzyılın ikinci veya üçüncü çeyreğine tarihlenmektedir484. SSF 24, Lekythos. (Bkz. Çiz. 31; Res. 106- 108) Huni (konik) ağızlı, silindirik uzun boyunlu, aĢağı doğru daralan silindirik gövdelidir. Ağzın hemen altından çıkan ve omuz üzerine tutturulmuĢ dikey, Ģerit kulpludur. Kırmızı boya ile yapılmıĢ meander, kafes süsü mevcuttur. Omuzda kırmızı boya ile yapılmıĢ ıĢın dizisi görülmektedir. SSF 24, form ve

481Boardman, 1988b: 371- 373; Boardman, 1988c: 27- 33; Gill,1988c: 369- 370; Gill, 1991: 29- 47; Johnston, 1978: 222- 226; Johnston, 1979: ; Johnston, 2006: 482 Silifke Arkeoloji Müzesi‟nde bulunan 148 adet Attik ve Non Attik vazo Sayın Hocam Prof. Dr. Levent Zoroğlu tarafından Corpus Vasorum Antiquorum Silifke Museum bandında yayınlanmıĢtır. Biz bu bölümde CVA Silifke Bandına alınmayan vazoları kullandık. Ve genel anlamda CVA Silifke bandının sonuçlarını tablolarda kullanmayı yeğledik. Ayrıca Silifke Müzesinde sergilenen Kelenderis kökenli Attika vazoları Kelenderis baĢlığı altında değerlendirilmiĢtir. 483 Bu bölümdeki katalog numaralarının kısaltmalarının açılımı Ģu Ģekildedir: S: Silifke Müzesi SF: Siyah Figürlü KF: Kırmızı Figürlü SFr: Siyah Firnisli. 484 Boulter, 1963: Pl. 38/C1; Brownlee, 1995: Pl.80. 221- 223; Clairmont, 1955: 115- 116, Pl. XXV 6, 12; CVA, Bucarest (1): Pl. 30/8- 9; CVA, Edinburgh: Pl.16/15- 16; CVA, Gela (IV): Tav. 46/1- 2; CVA, Geneve (2): Pl.78/3- 12; CVA, Mainz (1): Taf. 37, 8; CVA, Norway (1): Pl. 26/ 3; CVA, Prag: Pl.11/ 1- 3; CVA, Russia (1): Pl. 44/7; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. IV/1- 4; CVA, Zurich (1): Taf. 20/17- 20; Çokay- Kepçe, 2006: SF/7; Filges, 1992: Taf. 19/3; Götte v.d., 1999: Taf. 5 /3,4- Taf.43/ 257,2- 3- Taf. 55/ 282, 1- 8; Haspels, 1936: 170- 191; Knigge, 1976: Taf. 100/ Pr 14. 1- 3; Kurtz, 1975: Pl. 70/6- 7; Tuna Nörling, 1995: 89, Taf. 44/ 140; Tuna Nörling, 1999: 55- 56, Taf. 17/ 308- 323; Zoroğlu, 1994a: 61, Res. 64.

187

bezeme özellikleri açısından Beldam atölyesinin eserleriyle benzeĢmektedir. Söz konusu özellikler nedeniyle bizim örneğimizde Beldam atölyesi tarafından üretilmiĢ olmalıdır. Dolayısıyla örneğimiz ĠÖ 5. yüzyılın ikinci veya üçüncü çeyreğine tarihlenmektedir485.

7.2.2.2. Siyah Firnisli Seramikler SSFr 29, Cup- Skyphos. (Bkz. Çiz. 69; Res. 219- 221) DıĢa sarkık ağızlı, yarım küre gövdeli, alçak halka kaidelidir. Ağız kenarının hemen altından çıkan yatay kulpludur. Kaide üzerinde iki adet yiv ya da profillendirme vardır. SSFr 30, ĠÖ 400- 375 arasına tarihlenmektedir486. Silifke Müzesindeki Attika vazolarının tarihsel yoğunluğuna baktığımızda, Alanya ve Anamur müzelerinin aksine, ĠÖ 6. yüzyıla ait vazoların olduğunu görmekteyiz. Her ne kadar Attika üretimi malzemenin %1‟lik bir bölümünü oluĢtursa da erken Attika vazolarının örneklerinin bölgedeki varlığını göstermesi açısından oldukça önemlidir. Bölgenin 6. yüzyılda Attika ile iliĢkilerinin çok zayıf olması malzemenin az olmasının baĢlıca nedeni olmalıdır. ĠÖ 5. yüzyıl ile birlikte, Perslerin etkisiyle, Attika ile olan iliĢkiler artmıĢ ve bunun sonucunda da 5. yüzyıla ait vazo örneklerinin de sayısında bir artıĢ söz konusu olmuĢtur. Attik vazolara genel anlamda baktığımızda ĠÖ 5. yüzyıla ait örnekler yine en yoğun buluntu grubunu oluĢturmaktadır. ĠÖ 4. yüzyıla ait vazoların tamamı da figürsüz siyah firnisli örneklerdir. Bu vazolarda yine belli tiplere ait vazolar ithal edilmiĢtir. Diğer taraftan, Attika vazolarının Attika dıĢı coğrafyalarda bulunmasını, yalnızca oralardaki Grek kökenlilerin taleplerini karĢılamaya yönelik bir ticaret malzemesi olarak değil, aynı zamanda, bu lüks vazolara sahip olma isteğinin belli seviyedeki aristokrat çevrelerde bir moda malzemesi olma özelliği içerdiğini de unutmamak gerekir. Çünkü, Klasik Çağ‟da ırk ve kültürel bakımdan Kilikya halkları en azından çoğunluk olarak, Grek değillerdi. Burada önemli bir durum da, ithal edilen vazoların tip ve bezeme özellikleri bağlamında yörelere ve zamana göre farklılıklar göstermesidir. Örneğin, Ege ve daha batısındaki merkezlerdeki alıcıların Grek kültürüne olan yatkınlığı, dolayısıyla Grek vazolarına talebin daha fazla olması sonucunu doğurduğu gibi,

485 Boulter, 1963: Pl. 38/C1; Brownlee, 1995: Pl.80. 221- 223; Clairmont, 1955: 115- 116, Pl. XXV 6, 12; CVA, Bucarest (1): Pl. 30/8- 9; CVA, Edinburgh: Pl.16/15- 16; CVA, Gela (IV): Tav. 46/1- 2; CVA, Geneve (2): Pl.78/3- 12; CVA, Mainz (1): Taf. 37, 8; CVA, Norway (1): Pl. 26/ 3; CVA, Prag: Pl.11/ 1- 3; CVA, Russia (1): Pl. 44/7; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. IV/1- 4; CVA, Zurich (1): Taf. 20/17- 20; Çokay- Kepçe, 2006: SF/7; Filges, 1992: Taf. 19/3; Götte v.d., 1999: Taf. 5 /3,4- Taf.43/ 257,2- 3- Taf. 55/ 282, 1- 8; Haspels, 1936: 170- 191; Knigge, 1976: Taf. 100/ Pr 14. 1- 3; Kurtz, 1975: Pl. 70/6- 7; Tuna Nörling, 1995: 89, Taf. 44/ 140; Tuna Nörling, 1999: 55- 56, Taf. 17/ 308- 323; Zoroğlu, 1994a: 61, Res. 64. 486 Agora, XII: Pl.27/621; CVA, Cambridge (1): Pl. XLI/31; CVA, Mainz (1): Taf.42/3; CVA, Silifke: Pl. X/5- 7; Çokay- Kepçe, 2006: 108- 109/SFr 19- 20.

188

Pamfilya, Kilikya ve daha doğudaki coğrafyalarda yaĢayan insanların, bu kültürün oldukça dıĢında ve ya uzağında kalması sonucunda ; aynı zamanda, ekonomik nedenlere de bağlı olarak, ithal edilen vazoların tip ve bezeme bakımından oldukça sınırlı olduğu da gözden kaçmamaktadır487. Bir baĢka deyiĢle, Silifke Müzesinde bulunan Attika vazoları belli birkaç biçimle sınırlıdır ki, bunlar, kolay taĢınabilen basit süslü, figürlü ve bezekli vazolar (lekythos) ile özellikle bolsal, feeder, kantharos, kylix, skyphos ve çeĢitli kaselerden oluĢan siyah firnisli vazolardır Böylece Akdeniz‟in doğusunda, yani Kilikya‟da, genellikle, kolay taĢınabilen, belli tiplere ait olan, ikinci, üçüncü kalite Attika iĢi vazolar ithal edilerek, mezarlara ölü armağanı olarak konma modası, Attika vazolarının revaçta olduğu yaklaĢık üç yüzyıl boyunca sürdürülmüĢtür488. Müzedeki Attika vazolarının ressamlarına baktığımız da ise daha çok geç siyah figür ressamlarından Beldam ressamı veya atölyesinin ürünlerin olduğunu görmekteyiz. Müzede saptanan gruplar ve ressamlar arasında, Athena Ressamı, Beldam Ressamı veya atölyesi, Bulas Grubu, Bowdoin Ressamı veya atölyesi, Carlsruhe 280 Grubu, Klügmann Ressamı ve son olarakta Mina Ressamı yer almaktadır.

7.2.3. Mersin Müzesi Mersin‟de 1978 yılında eski halk evi binasının küçük bir bölümünde kurulan müze, aynı binanın restore edilerek Kültür merkezi haline dönüĢtürülmesinden sonra 1991 yılında teĢhire açılmıĢtır. Mersin Müzesine 1980, 1981, 1988, 1999 yıllarında satın alma ve hibe ile kazandırılmıĢ bir grup Attika seramiği bulunmaktadır. Bu grubun içinde, 3 adet lekythos, 1 adet guttus, 1 adet skyphos ve 3 adet küçük kase yer almaktadır. Attika üretimi bu seramikler arasında siyah ve kırmızı figürlü birer örnek mevcuttur. Diğer Attika seramiği örnekleri arasında ise siyah firnisliler yer almaktadır. Müzeye satın alma ve hibe ile kazandırılmıĢ olan bu örneklerin ne yazık ki buluntu yerleri belli değildir. Mersin ili genelinde Klasik dönem yerleĢmelerinin varlığının bilinmesine ve özelliklede yoğun Attika seramiği veren çeĢitli merkezlerin olmasına rağmen, Mersin müzesindeki Attika üretimi seramik örnekleri oldukça azdır. Kilikya bölgesinin genelinde olduğu gibi Mersin müzesindeki örneklerimizde daha çok Attika‟nın ikinci sınıf malları diyebileceğimiz örneklerdir.

487 Zoroğlu, 2008: 1239. 488 Zoroğlu, 2008: 1239.

189

7.2.3.1. Siyah Figürlü Seramikler489 Siyah figür tekniğinde yapılmıĢ olan MSF 26, ( Bkz. Çiz. 33; Res. 112- 114) huni (konik) ağızlı, aĢağı doğru geniĢleyen uzun silindirik boyunlu, boyundan omuza geçiĢ sert ve keskindir. GeniĢ omuzlu, aĢağı doğru daralan, silindirik gövdeli, disk biçimli kaidelidir. Ağız kenarı, kulpun dıĢ yüzü ve gövdenin alt bölümü ile kaidenin üzeri siyah boyalıdır. GeniĢ omuz üzerinde kırmızı zemin üzerine yapılmıĢ nokta ve ıĢın dizisi görülmektedir. Keskin olan omuz- gövde geçiĢi siyah yatay bantla belirginleĢtirilmiĢtir. Gövde üzerinde yoğun tahribattan dolayı olası motiflerin sadece izleri kalmıĢtır490. Gövdenin üst kısmındaki izlerden, meander ve bu bezemenin altında kafes süsü olduğu anlaĢılmaktadır. Gövde üzerinde beyaz zemin üzerine siyah boya ile yapılmıĢ bitkisel süslemeler (palmet ya da sarmaĢık dalı gibi) ve bitkisel süslemelerin hemen altında da olasılıkla kafes süsü olmalıdır. Gövdenin alt kısmı ve kaidenin üzeri kahverengi kırmızı ile mat siyah renkte boyanmıĢtır. Örneğimizdeki gibi bitkisel bezemeye sahip olan lekythosların, geç siyah figür evresinde, ĠÖ 470 yıllarından baĢlayarak 5. yüzyılın üçüncü çeyreğine kadar devam ettiği görülmektedir491. Beldam Atölyesi üretimi eserlerin büyük bir kısmını ĠÖ 5. yüzyılın ikinci ve üçüncü çeyreğine ait bitkisel süslemeli beyaz zeminli lekythoslar oluĢturmaktadır492. Haspels, Atina‟da bulunan ve üzerinde satyrlerin bir yaĢlı kadına iĢkence sahnesinin betimlendiği lekythostan yola çıkarak, bu ressama Beldam adını vermiĢtir493. Beldam ressamı, Gela ressamından sonra çalıĢmıĢtır. Dolayısıyla ĠÖ 5. yüzyılın ikinci çeyreğinde çalıĢmıĢ olan en geç siyah figür ressamlarındandır494. MSF 26‟da tanıtılan lekythos, Beldam ressamı veya atölyesinin ürettiği eserler ile hem form hem de bezeme özellikleri açısından benzeĢmektedir. Bu yakın özellikler nedeniyle bizim örneğimizi de ĠÖ 5. yüzyılın ikinci veya 3. çeyreğine tarihlendirmek mümkündür495.

489 Bu bölümdeki katalog numaralarının kısaltmalarının açılımı Ģu Ģekildedir: M: Mersin Müzesi SF: Siyah Figürlü KF: Kırmızı Figürlü SFr: Siyah Firnisli. 490 Müzedeki çalıĢmalarımız sırasında, lekythos üzerinde yaptığımız detaylı çalıĢmalarda eserin üzerinde yoğun miktardaki kireç tabakasının kazındığını saptadık. Bu kazıma iĢlemi sırasında, ne yazık ki gövde üzerindeki beyaz zemin ve motifler, birkaç küçük iz hariç, nerdeyse tamamen yok olmuĢtur. 491 Boulter, 1963: 120. 492 Boardman, 1996: 136; Tuna Nörling, 1999: 10. 493 Haspels; 1936: 170. 494 Kurtz, 1975: 153. 495 Boulter, 1963: Pl. 38/C1; Brownlee, 1995: Pl.80. 221- 223; Clairmont, 1955: 115- 116, Pl. XXV 6, 12; CVA, Bucarest (1): Pl. 30/8- 9; CVA, Edinburgh: Pl.16/15- 16; CVA, Gela (IV): Tav. 46/1- 2; CVA, Geneve (2): Pl.78/3- 12; CVA, Mainz (1): Taf. 37, 8; CVA, Norway (1): Pl. 26/ 3; CVA, Prag: Pl.11/ 1- 3; CVA, Russia (1): Pl. 44/7; CVA, Silifke: Pl. III/2- 5, Pl. IV/1- 4; CVA, Zurich (1): Taf. 20/17- 20; Çokay- Kepçe, 2006: SF/7; Filges, 1992: Taf.19/3; Götte v.d., 1999, Taf. 5 /3,4- Taf.43/ 257,2- 3- Taf. 55/ 282, 1- 8; Haspels, 1936: 170- 191; Knigge, 1976: Taf. 100/ Pr 14. 1- 3; Kurtz, 1975: Pl. 70/6- 7; Tuna Nörling, 1995: 89, Taf. 44/ 140; Tuna Nörling, 1999: 55- 56, Taf. 17/ 308- 323; Zoroğlu, 1994a: 61, Res. 64.

190

Örneğimizin form ve bezeme özellikleri açısından benzerleri Alanya, Anamur, Silifke496 ve Tarsus497 müzelerinde sergilenmektedir.

7.2.3.2. Kırmızı Figürlü Seramikler MKF 4, bodur lekythos örneğidir. (Bkz. Çizim 40; Resim 137- 139) Huni ağızlı, ağız kenarı dıĢa çekiktir. Böylece ağız kenarı üzerinde düz (disk biçimli) bir alan oluĢturulmuĢtur. Kısa silindirik boyunlu, basık küre gövdeli, dıĢa çekik halka kaidelidir. Boyundan omuz üzerine tutturulmuĢ Ģerit kulpludur. Karın üzerinde kırmızı figür tekniğinde yapılmıĢ palmet motifi görülmektedir. Örneğimizi, literatürdeki benzer örneklerin yardımıyla ĠÖ 4. yüzyılın ilk yarısına tarihlemek mümkündür498. Söz konusu örneğin taklit örnekleri de oldukça fazladır. Bizim örneğimiz gerek palmet motifi gerekse firnis kalitesi göz önüne alındığında taklit olmamalıdır. Bu örneğin benzerleri bölgedeki Silifke499 ve Tarsus500 müzelerinde sergilenmektedir.

7.2.3.3. Siyah Firnisli Seramikler MSFr 1, siyah gövdeli lekythos örneğidir. (Bkz. Çiz. 41; Res. 140- 141) Huni (konik) ağızlı, aĢağı doğru geniĢleyen silindirik boyunlu, düz bir omuzdan sonra keskin bir dönüĢle gövdeye geçilmektedir. AĢağı doğru daralan silindirik gövdeli, disk biçimli kaidelidir. Boyun üzerinden çıkan kulp omuz üzerine tutturulmuĢtur. Lekythos yer yer mat siyah, yer yer ise parlak siyah firnislidir. Üzerinde herhangi bir motif yoktur. Siyah gövdeli lekythoslardan olan örneğimiz ĠÖ 5. yüzyılın ilk çeyreğine ait olmalıdır501. Bu örneğimizin benzeri Alanya müzesinde sergilenmektedir. MSFr 14, siyah firnisli bir guttustur. (Bkz. Çiz. 54; Res. 175- 177) DıĢa çekik kenarlı, kenar ucu yuvarlatılmıĢ, kısa aĢağı doğru geniĢleyen boyunlu, boyunla gövdenin birleĢme noktasında dıĢbükey profillendirme görülmekte, basık küresel gövdeli, alçak halka kaidelidir. Omuz üzerine tutturulmuĢ dikey Ģerit kulpludur. Agora‟daki benzer örnekler yardımıyla örneğimizi ĠÖ 4. yüzyılın ilk yarısına tarihlemek olasıdır502.

496 CVA, Silifke: 4- 6, Pl. 2- 4. 497 Alkaç, 2006: 53- 70. 498 Alkaç, 2006: 70. Fig. 7- 8; Clairmont, 1955: 125- 128, Pl. XXIX. 2- 3, 6- 7; CVA, Berlin (8): Taf. 45. 4- 7; CVA, Bucarest (1): Pl. 35. 5- 10; CVA, Cambridge (1): XXVIII. 4; CVA, Copenhagen (4): Pl. 168. 6- 7; CVA, Norway (1): Pl.43. 4- 6; CVA, Oxford (1): Pl. XL. 11; CVA, Silifke: Pl. VII. 7- 8; CVA, Fogg Museum and Gallatin Collections: Pl. XX. 10- 15; Çokay- Kepçe, 2006: 100/ KF 9; Robinson, 1950: Pl. 106, 131. 499 CVA, Silifke: Pl. VII. 7- 8. 500 Alkaç, 2006: 60. 501 Agora, XII: 153, Pl.38- 1118. 502 Agora, XII: 160, Fig. 11. 1194, Pl. 39- 1192- 1196; Robinson, 1950: Pl. 168. 411- 421

191

MSFr 26, skyphos‟tur. (Bkz. Çiz. 66; Res. 210- 212)Ġçe dönük kenarlı, konik gövdeli, halka kaidelidir. Kenar üzerinde 2 adet yatay kulpu vardır. Benzerleri yardımıyla, örneğimiz ĠÖ 5. yüzyılın 2. yarısına tarihlenmektedir503. MSFr 46- 48, küçük kaselerdir. (Bkz. Çiz. 86- 88; Res. 270- 278)Ġçe dönük kenarlı, yarım küre gövdeli, alçak halka kaidelidir. Kaidenin dıĢ yüzünün merkezinde bir çıkıntı oluĢturulmuĢtur. Örneklerimiz ĠÖ 4. yüzyılın 3. çeyreğine ait olmalıdır504. Mersin müzesinde sergilenmekte olan Attika seramiklerinden lekythoslar olasılıkla mezar armağanıdır. MSF 26‟un mezarda toprağa temas eden yönündeki yoğun kireç tabakası kalıntısı bu görüĢümüzü destekler niteliktedir. Bu kireç tabakası kesici bir alet ya da zımpara yardımı ile kazınmıĢtır. Tabiî ki bu kazıma iĢlemi sırasında eserin üzerindeki bezemelerde tahrip olmuĢtur. Ayrıca vazoların oldukça sağlam ele geçmesi mezar armağanı olma olasılığını da güçlendirmektedir. Lekythosların ölü kültüyle olan iliĢkisi de önemli olan bir baĢka husustur. Ancak eserlerin tamamının buluntu yerlerinin belli olmaması bu konuda sağlıklı fikirler ileri sürmemizin önündeki en büyük engeldir. Kilikya Bölgesinde Attika üretimi ya da Attika taklidi seramiklere Nagidos, Kelenderis, Meydancıkkale, Soloi, Mersin- Yumuktepe, Kinethöyükte yapılan kazılarda rastlanmıĢtır505. Attika üretimi olan kaliteli seramiklerin, belki de birinci sınıf mallar diyebileceklerimizin, döneminin lüks ve pahalı kapları oldukları ve her kesimden insanın alım gücüne hitap etmedikleri bilinmektedir. Dolayısıyla, Kilikya genelinde olduğu gibi Mersin müzesindeki Attika üretimi seramik örneklerinin de ikinci sınıf mallar olması ekonomik olarak daha ucuz olmasıyla bağlantılı olmalıdır. Attika seramiklerinin, bölge genelindeki birçok merkezde taklitlerinin yoğun olması, taklitlerinin de kendine özgü bir piyasasının olduğunu göstermektedir. Mersin müzesinde de söz konusu taklit örnekler mevcuttur. Mersin müzesinde sergilenmekte olan Attika üretimi seramik örnekleri her ne kadar buluntu yerleri belli olmasa da, bölgedeki benzerlerinin varlığıyla, bölgenin 5. yüzyılda Attika ile olan ticari bağlantısına bir ıĢık tutmaktadır.

503 Agora, XII: Fig. 4. 318, Pl. 15. 318; Corinth, VII: 14- 15, Pl. 31. Deposit 1; Çokay- Kepçe, 2006: 107/SFr 16; CVA, Copenhagen (4): Pl. 176.14; CVA, Fogg Museum and Gallatin Collections: Pl. XXIII. 7; Robinson, 1950: Pl. 198. 570- 571. 504 Agora, XII: 137, Fig.9. 949 Pl. 34. 949; CVA, Bucarest (1): Pl.43. 11- 12; CVA, Oxford (1): Pl. XLVIII. 32; Schaeffer v.d., 1997: Pl. 56. 580. 505 Alkaç, 2006: 62.

192

8-DEĞERLENDĠRME VE SONUÇ Kilikya, Akdeniz boyunca uzanan kıyıları nedeniyle Doğuda gerçekleĢtirilen kolonizasyon ve ticari faaliyetler sırasında önemli bir konuma sahiptir. Bu özelliklere, bölgenin Anadolu‟yu Mezopotamya‟ya bağlayan önemli karayolu geçitleri de eklenmelidir. Kilikya‟nın jeopolitik konumu yanında, madenleri, ormanları ve tarım alanları ise antik çağın ekonomisi için büyük önem taĢıyan diğer faktörlerdir. Böylesine özelliklere sahip olan bölge hiç Ģüphesiz birçok topluluğun ilgisini çekmiĢtir. Bu topluluklar doğuda Asurlular, Fenikeliler, ve Persler, batıda Grekler daha doğrusu Ege adaları ve Batı Anadolu kıyı kentlerindeki halklardır506. Kilikya bölgesi için, kolonizasyon konusu tıpkı Pers Dönemi gibi problemli olan bir baĢka tarihsel noktadır. Bu süreçte, Grekler‟in Kilikya‟da bazı koloni kentleri kurmuĢ olduklarını antik yazarlar anlatmaktadır. Bilindiği üzere Akdeniz havzasında bulunan Doğu Grek ya da Ionia seramikleri bölgedeki kentlerin koloni kentleri olarak yorumlanmasına yol açmıĢtır. Bu bağlamda, adalardan ve Batı Anadolu‟dan gelen en erken seramik örneklerinin bölgeye nasıl geldiği konusu hala tartıĢmalıdır. Batıdan gelen bu ithal seramiklerin bölgeye ticaret yoluyla mı yoksa gerçekten kolonizasyon sonucunda mı geldiği tam olarak açıklanamayan bir sorun halindedir. Ancak hemen belirtmeliyiz ki sadece çeĢitli merkezlerde bulunan seramik örneklerinden yola çıkarak bir Ionia ya da Grek kolonizasyonundan bahsetmek imkansız görünmektedir. Seramik buluntuları dıĢındaki veriler Soli‟den gelmektedir. Kentte yapılan kazılar sırasında diğer kentlerden farklı olarak Grek kökenli sima, çörten ve çatı kiremidi gibi mimari levha parçalarına ulaĢılması bir koloni kenti olabileceği yorumunu da kuvvetlendirmektedir. Bunun yanında yine önceki araĢtırmalarda elde edilen bir yazıt Soli‟nin dil ve kültürünün Grek özellikleri gösterdiğini de açıkça ortaya koymaktadır. Genel olarak, Kilikya‟da ve koloni kenti olabileceği düĢünülen Doğu‟daki diğer yerleĢimlerde bulunan seramik parçaları, Soli‟de de ortaya çıkarılmıĢtır. Özellikle ĠÖ 7. yüzyıl sonundan itibaren kentte aktif bir Grek etkisi görülmektedir507. ĠÖ 1. Binde, 8. ve 7. yüzyıllara ait Asur Kaynakları‟nda Kilikya Bölgesi Hilakku508 olarak geçer, bunu izleyen Babil Kaynakları‟nda bu alan Pirundu Bölgesi509 içindedir. Adı geçen kaynaklarda Kilikya Bölgesi‟ne bir sefer düzenlenir, daha sonraları Asur Kralı III. Sargon da ĠÖ 707-705‟de Hilakku‟ya çeĢitli seferler düzenler ve bölgenin en batısı olan

506 Arslan, 2001: 1. 507 Yağcı, 2011b: 508 Zoroğlu, 1994b: 301- 302. 509 Zoroğlu, 1994a: 9.

193

Seleukeia‟ya kadar ulaĢır510. Bölgenin Asur himayesinden ne zaman kurtulduğu hakkında kesin bir bilgi yoktur. I.Darius Devri‟nde Küçük Asya‟nın mali bakımdan dört büyük eyalete bölündüğünü biliyoruz. Ancak Paphlagonya ile Kilikya Krallık‟ları, vergi vermek ve büyük kralın temsilcisinin hakimiyeti altında bulunmak Ģartıyla yerel yönetimlerini muhafaza etmiĢlerdi. Bu iki bölge ile birlikte Pers Krallığı toplam on satraplığa ayrılmıĢtı. GeniĢ sınırlara sahip Kilikya yüksek dağlar arasında son derece verimli geniĢ ovalara, büyük vadilere sahipti. Buralarda bol miktarda tahıl, meyve ve üzüm yetiĢtiriliyordu. Lakonia‟nın yüksek dağları arasından Mezopotamya ve Suriye‟ye giden yollar Kilikya‟dan geçiyordu, Kyros‟un düzenlediği doğu seferinde de bu yollar kullanılmıĢtı511. Bu dönemde Kilikya Büyük Pers Kralı‟na vergi veren yerel yönetici Syennessis idaresinde bulunuyordu512. Ġlk dönemde Kilikya sınırları, yerli karakollara karĢı imparatorluk karakollarıyla çevrilmekle beraber, sınır geçitleri de ayrıca askeri kulelerle korunuyordu. Kilikya‟da sadece satrapların hakim olduğu dönemlerinde var olduğunu, bu devirde basılan ve üzerinde satrapların portreleri bulunan birçok sikkeden anlıyoruz. Akhamenid Donanması içinde, her zaman Kilikya gemilerinin bulunduğunu ve Xenophon‟un Kilikya‟yı her zaman Pers Ġmparatorluğu‟ndan saydığını biliyoruz513. Bunlarda, gösteriyor ki Persler, ilk fetihleri sırasında birçok bölge gibi, Kilikya‟nın da eski yerel yöneticilerini yerlerinde bırakmıĢlardı. Kilikya açısından bakıldığında ise Syennesis, Akhamenid Ġmparatorluğu‟na direnmeyi göze alamadığından, Persleri destekledi ve bir nevi Kyros‟a itaat etmek zorunda kaldı. Bu desteğin sonucu olarakda Anadolu‟da Lidya Krallığı‟nın yanında bağımsız bir Syennesis Krallığı oluĢmuĢtur. Kilikya Kralı, Sardes‟in fethinden sonra, vergi ödemeye baĢlamasıyla tam olarak Akhamenid üstünlüğünü kabul etmiĢtir514. Aynı zamanda krallık, Kyros‟un ordusuna lojistik destek sağlayan bir pozisyona sahiptir. Xenophon, Kıbrıslıların, Paphlagonyalıların ve Kilikyalıların vergi ödemeleri yaptığından bahseder. Böylece Akhamenid ordusunun ihtiyaçları için kaynak elde edilmiĢ olurdu515. Kyros‟un krallığı sırasında bölgede koruma amacıyla konuĢlandırılmıĢ Pers süvarileri vardı. Bu süvarilerinde ücretleri ve her türlü ihtiyaçları Syennesis tarafından sağlanıyordu. Bölge, Darius ve Kyros‟un egemenliği altında muhtemelen oldukça rahat ve çok iyi Ģartlara sahipti. Bu zamanda her ne kadar kesin bilgilere

510 Erzen, 1940: 27. 511 Xenephon, Anabasis: I, II, 21 ve I, IV, 4. 512 Xenephon, Anabasis: I, II, 12. 513 Xenephon, Anabasis: I, II, 18. 514 Erzen, 1940: 97. 515 Erzen, 1940: 97.

194

sahip olmasakta Kilikyalıların deniz güçleri vardı. Herodotos‟a göre, Pers savaĢları sebebiyle Kilikyalılar 100 Trireme göndermiĢlerdi. Belki onlara Fenikeliler veya Kıbrıslılar dahil edilmiĢti516. Buradan hareketle, Kilikyalıların bu sıralarda büyük bir ticari filoya sahip oldukları söylenebilirdi517. ĠÖ 5. yüzyılın ortasından 4. yüzyılın baĢına kadar muhtemelen Tarsus‟ta basılan gümüĢ sikkelerde kral görülmektedir. Kilikya kralı Pers kıyafetleri içinde betimlenmiĢtir. Tüm tarihsel veriler bu olayları desteklemektedir518. Kilikya, önemli stratejik konumundan dolayı bir operasyon üssü olarak kullanılırdı519. Örneğin Persler olasılıkla ĠÖ 498‟de ordusuyla birlikte Kilikya topraklarında toplanmıĢtı. ĠÖ 497‟deki Kıbrıs isyanından sonra Pers donanması Ionia‟ya doğru harekete geçti. Bu hareketten önce yine Kilikya‟ya gittiler. Orada toplandıktan sonra Lade SavaĢı‟nda Yunanlılarla savaĢtılar520. Daha sonraki yıllarda ise Perslerin batıdaki seferleri kazanmasında Kilikya önemli bir rol oynadı. Akhamenid ordusunun en büyük ve en önemli komutanlarından birisi olan Mardonius 492 baharında, ordusuyla Kilikya‟ya doğru harekete geçti. Bu olay sonucunda Kilikya donanmanın merkezi haline geldi. Bölge Akhamenid ordusu ile donanmasının toplanma yeri ve de baĢlangıç noktası oldu521. Kilikya‟nın mükemmel konumu, Anadolu‟nun güney doğu köĢesindeki Ġssus Körfezi ile, Perslerin stratejisinde çok önemli ve büyük bir rol oynadı. Burası, donanma için uygun bir toplanma alanı olması sebebiyle, onların orada kalmasına müsaade edip Kilikyalılar iyi bir ev sahipliği yaptılar522. Kilikya kıyılarındaki limanlar oldukça çekiciydi. Büyük donanmalar bile limanların yapısı gereği küçük bireysel filolarla durdurulabilirdi. Kilikyalılar, Akhamenid SavaĢları‟nda çok önemli denizciler olarak görülüyordu. Eskiden beri Kilikyalılar, gemicilik geleneğiyle, denizle bağlantılıydılar523. Akhamenid Ġmparatorluğu‟nun deniz güçlerinin merkezinde Fenike, Kıbrıs, Kilikya, kara kuvvetlerinde ise Ġran, Mezopotamya ve de Anadolu vardı524. ĠÖ 6. yüzyıldan itibaren bölgedeki Pers iĢgaline rağmen, bazı kentlerin Atina ile iliĢki içinde olduğu bilinmektedir. Pers iĢgali sırasında Atina ile iliĢkileri ileri düzeyde olan

516 Erzen, 1940: 98. 517 Erzen, 1940: 102. 518 Erzen, 1940: 99. 519 Erzen, 1940: 102; Desideri ve Jasink, 1990: 20. 520 Erzen, 1940: 108. 521 Erzen, 1940: 109; Desideri ve Jasink, 1990: 19. 522 Erzen, 1940: 109; Mellink, 1988: 227. 523 Erzen, 1940: 110. 524 Desideri ve Jasink, 1990: 185.

195

Kelenderis ĠÖ 460-454‟de Atinalılar‟ın Mısır seferi sırasında Atina gemileri için bir mola limanı olarak kullanılmıĢ ve Atina‟ya vergi vermiĢtir525. Kyros babası Darius tarafından ĠÖ 408 yılında Anadolu‟ya gönderildi. Persler adına alınan vergiler nedeniyle çeĢitli bölgelerde rahatsızlıklar oluĢmaya baĢlamıĢtı. Kyros ĠÖ 405 yılında babasının ölüm döĢeğinde olması nedeniyle geri dönmek zorunda kaldı. Darius ölmüĢ ve Akhamenid Krallığı Artaxerxes‟in eline geçmiĢti. Kyros, Sardes‟te satrapların baĢkomutanı rütbesini aldı526. ĠÖ 401 yılından sonra Genç Kyros erkek kardeĢi büyük kral II. Artaxerxes‟e karĢı harekete geçmiĢti. Kyros‟un seferlerinin baĢarısında Syennesis‟in yardımlarının katkıda bulunduğunu düĢünmekteyiz. Dahası Syennesis, ordunun ilerlemesine ve Kyros‟un Kilikya kapılarından girmesine izin verdi527. Bu nedenle, Kyros‟un gizlice Kilikya kralına destek vereceğine dair güvence verdiği ve de onunla gizli bir anlaĢma yaptığı düĢünülebilir. KarĢılığında ise Kilikya topraklarını iade etme sözü verilmiĢti. Syennesis‟in, Kyros‟a karĢı Kilikya‟nın Toroslar üzerindeki geçitlerini iĢgal etmesi büyük kralı dikkatlice desteklemesiydi. Bu Ģekilde kral Syennesis, büyük krala bütün sadakatiyle bağlı olmasına rağmen Kyros‟un güçlerine karĢı koyamadı528. Bu olaylar sonucunda Kilikya, Büyük Ġskender‟in bölgeye gelmesine kadar Persler‟in satraplık merkezine dönüĢtürüldü. Kilikya tarihinin satraplık dönemi hakkında çok az bilgi vardır. ĠÖ 4. yüzyılın ilk yılları hakkında inandırıcı bilgi elde edilemez. Kilikya Pers satraplarının isimlerini sikkelerden öğrenmekteyiz. ĠÖ 398 yılında, ilk kez Kipros‟u görüyoruz. Bu zamanda Conon bütün Akhamenid donanmasına komuta ediyordu. Bu yıllardan Mazaeus Dönemi‟ne kadar, edebi olarak Akhamenid satraplığı hakkında veya Kilikya satraplığı hakkında bilgi yoktur529. Kilikya sikkeleri, Kilikyalı satraplar olarak Tiribazos, Pharnabazos, Datames, Mazaeus ve Arsames hakkında bilgi verir. Darius, Ġssus‟un güneyinde Pinaros (Deli çay) nehrinde Ġskender‟i bekliyordu. Ġssus‟ta III. Darius ile Ġskender savaĢtılar. Akhamenid kralı ordusuyla birlikte ağır bir yenilgiye uğrayıp kaçtı. Birçok Pers generali savaĢta öldü. Onların arasında Kilikya‟nın Pers satrapı Arsames‟te vardı530. Darius‟un, yıkıcı kuĢatılmasıyla Ġskender Kilikya‟daki Pers egemenliğine

525 Meritt, 1950: 260- 261. 526 Desideri ve Jasink, 1990: 188. 527 Erzen, 1940: 116; Desideri ve Jasink, 1990: 189. 528 Desideri ve Jasink, 1990: 190. 529 Erzen, 1940: 120. 530 Erzen, 1940: 130; Desideri ve Jasink, 1990: 200; Casabonne, 2004: 224- 225.

196

son verdi. Bu zafer sonucunda yeni bir hakimiyet kuruldu. SavaĢtan sonra Büyük Ġskender tarafından, kraliyet muhafızı Nicanor oğlu Balakros, Kilikya satrapı olarak atandı. Anadolu‟yu yıllarca egemenlikleri altında tutan ve yaptıkları seferlerde Anadolu‟yu bir üs ve de geçiĢ noktası olarak kullanan Perslere ait izler oldukça azdır. Günümüzde, Anadolu‟da Akhamenid Dönemi denildiğinde akla hemen birkaç kent ve bölge gelmektedir. Kentler arasında Daskyleion ve Sardes baĢta gelirken, bölgelerden ise hiç kuĢkusuz Likya ve Batı Anadolu (Ġonia- Karia) gelmektedir. Ġsmini zikrettiğimiz bölge ve kentler bu önemli dönemin somut ve oldukça sağlam kanıtlarının olduğu yerlerdir; ve de bu yerleĢimler Anadolu‟da Akhamenid Dönemi‟ni araĢtıran bilim adamlarının, devamlı ana çıkıĢ noktası olmuĢtur. Anadolu genelinde olduğu gibi Kilikya Bölgesi‟nde de Pers Dönemi oldukça karmaĢık, zor ve problemli bir sürece iĢaret etmektedir. Bölgedeki Pers varlığına dair sorunların bu kadar fazla ve karmaĢık olmasının belki de ana nedeni, bölge genelinde Perslere ait kalıntı ve buluntuların oldukça az olmasıdır. Bir baĢka ifadeyle Meydancıkkale dıĢında, Pers Dönemi buluntuları genellikle kazılarda bulunmayan ve tesadüfen ya da kaçak kazılarda bulunmuĢ örneklerdir. Dolayısıyla bu açıdan bakıldığında Meydancıkkale bölge için çok önemli bir yerleĢimdir. Bir anlamda Meydancıkkale, sistemli olarak kazılmıĢ ve bilimsel açıdan, Kilikya‟da Pers varlığının somut kanıtlarının en önemlisidir. Kilikya bölgesi sınırları içinde yer alan müzelerde sergilenmekte olan kabartmaları (Adana, Silifke ve Erdemli kabartmaları) ile yine bölgedeki müzelerde ve dünyanın çeĢitli müzelerinde ve de koleksiyonlarında yer alan ĠÖ 5. ve 4. yüzyıl sikkeleri, (Tiribazos, Pharnabazos, Datames ve Mazaeus) ve Kelenderis Persli figürini, Meydancıkkale dıĢında bölgedeki Pers varlığına ait önemli buluntulardır. Burada kısaca değindiğimiz zengin tarihsel sürece sahip ve her dönemde farklı uygarlıkların ilgisini çekmiĢ olan Kilikya Bölgesi‟ndeki sistemli ilk arkeolojik araĢtırmalar 1930‟lu yıllarda yapılmaya baĢlanmıĢtır. 1960‟lı yıllara gelindiğinde ise ilk sistemli kazıların yerini definecilerin gerçekleĢtirdiği kaçak kazılar almıĢ. 1970‟li yıllarda bu dönem yerini birkaç müze kurtarma kazısına bırakmıĢtır. Uzun süren bir boĢluk döneminden sonra sistemli arkeolojik kazılar 1980‟li yıllardan itibaren giderek artmıĢtır. Bölgedeki yerleĢmelerden Kinethöyük, Karatepe, Tarsus Gözlükule, Tarsus Cumhuriyet Alanı, Soli, Yumuktepe, Sirkeli, Kilisetepe, Meydancıkkale, Nagidos ve Kelenderis‟de, birkaçı sona ermiĢ olmakla birlikte, kazılar halen devam etmektedir. Söz konusu kentlerdeki bu çalıĢmalar sonucunda bölgenin Arkaik ve Klasik Çağlarına ait Attika üretimi seramik örnekleri ortaya çıkartılmıĢtır. Ġthal kap kacakların yanı sıra bölgede söz konusu Attika üretimi seramik örneklerinin imitasyonu da

197

mevcuttur. Buradan hareketle söz konusu Attika seramiklerinin imitasyonlarının da kendine özgü bir piyasasının olduğunu görmekteyiz. Bu çalıĢmada bölge genelindeki, izinleri alınabilen, Attika seramikleri ilk kez bir araya getirilerek kapsamlı bir Ģekilde değerlendirilmiĢtir. Bölgedeki Mersin, Silifke, Anamur ve Alanya müzelerindeki Attika üretimi olan vazolar kataloglanarak incelenmiĢtir. Ayrıca yayınlanan Attika seramiklerinin, örneğin Nagidos ve Tarsus ile Silifke müzesi, sonuçları direkt olarak yayınlardan derlenmiĢtir. Bölgede Attika seramiği bulunan birçok merkez mevcuttur. Bu kentlere baktığımızda hepsindeki yoğunlukların farklı olduğunu görmekteyiz. Nagidos, Kelenderis ve Soli en fazla Attika seramiğinin bulunduğu kentler arasında yer almaktadır. Yumuktepe, Gözlükule ve Meydancıkkale ise diğer kentlere göre daha az buluntu vermektedir. Bu bağlamda bölgedeki müzelerdeki Attika vazolarının buluntu yerlerine baktığımızda en çok Attik vazo bulunan kentin Kelenderis olduğu görülmektedir. Kelenderis kazılarıda bu veriyi desteklemektedir. Bölgedeki Attika vazolarının gruplara göre dağılımına baktığımızda en yoğun buluntu grubunu siyah firnisli Attika vazoları oluĢturmaktadır. Figürlü seramik gruplarında ise kırmızı figürlü vazoların siyah figürlü vazolara göre daha yoğun olduğu görülmektedir. Bölge genelinde en yoğun kırmızı figürlü seramikler Soli‟de bulunmuĢtur. Diğer kentlerde siyah figürlü seramikler daha yoğundur. Bölgede hem siyah figürlü vazolar hem de kırmızı figürlü vazolara baktığımızda form olarak daha çok küçük vazoların tercih edildiği görülmektedir. Ayrıca bölge genelinde siyah figürün geç örneklerinin oldukça yoğun ve popüler olduğunu görmekteyiz (Bkz. Tablo 28). Bu vazoların birçoğunun bezekli örnekler olduğu da görülmektedir.

198

Tablo 28: Kilikya Bölgesi Attik ve ĠliĢkili Vazolarının Gruplara Göre Yüzdelik Dağılımı.

Bölgedeki Attika vazolarının form repetuvarına baktığımızda ise çok zengin bir repertuvarla karĢılaĢmaktayız. Yaptığımız değerlendirmeler sonucunda Attika seramiklerine ait 18 adet farklı form saptadık (Bkz. Tablo 28). Bu seramiklerde özellikle açık kaplara ait olan formların daha yoğun olduğu görülmektedir (Bkz. Tablo 29). Bu açıdan bakıldığında, açık kap oranın fazla olmasında bölgede oldukça yoğun bulunan çeĢitli tipte kaselerin ve kraterlerin bulunması önemli bir etkendir. Kapalı kaplarda ise en yoğun saptanan form farklı tiplerdeki lekythoslardır. Figürlü seramiklerde ise en yoğun bulunan formlar lekythos ve kraterlerdir (Bkz. Tablo 30). Burada belirtmemiz gereken bir baĢka husus ise özellikle farklı kentlerdeki kap formlarındaki yoğunluğun değiĢkenliğidir. Örneğin Soli‟de kırmızı figürlü krater örnekleri oldukça yoğundur. Aynı zamanda bölge genelinde kırmızı figürlü kraterler en çok Soli‟de bulunmuĢtur. Ancak hemen belirtmeliyiz ki farklı kentlerde bulunan Attika seramiklerinin buluntu yerleri de bu form çeĢitliliğini etkileyen önemli bir noktadır. Soli‟de bulunan Attika vazolarının tamamı yerleĢim alanlarından (Soli Höyük ve sütunlu cadde) gelmiĢtir. Dolayısıyla, Soli‟de daha çok krater gibi açık formların gelmesindeki en önemli etken vazoların yerleĢim alanlarında yapılan çalıĢmalarda bulunmuĢ olmalarıdır. Bölgedeki

199

müzelerde sergilenen veya koruma altında bulunan Attik vazoların buluntu yerlerine baktığımızda ise en yoğun buluntu yeri olarak Kelenderis karĢımıza çıkmaktadır. Kilikya Attik Figürlü vazoları arasında farklı ressamlara ait örnekler yer almaktadır. Yukarıda da değindiğimiz gibi 6. yüzyılın 2. yarısından itibaren sayıca az da olsa üretimde bulunan ressam, atölye/gruplara ait vazolar mevcuttur. ĠÖ 525- 500 aralığında vazoların sayısında az da olsa bir artıĢ mevcuttur531. ĠÖ 5. ve 4. yüzyıl içinde faaliyette bulunan ressam, grup ve atölyelerden özellikle Haimon Ressamı veya atölyesi, Athena Ressamı, Pithos Ressamı, Beldam Ressamı veya Atölyesi, Tymbos Ressamı, Klügmann Ressamı, Bowdoin Ressamı veya Atölyesi, Mina Ressamı, Carlsruhe 280 grubu, ġiĢman Çocuk Ressamı ve Otchet grubuna ait örnekler mevcuttur. Bu ressamlara yada atölyelere ait vazoların yoğunluğu oldukça farklıdır. Bölge genelinde en yoğun buluntu grubunu geç siyah figür ressamlarından birisi olan Beldam Ressamı ya da atölyesine ait bezekli lekythoslar oluĢturmaktadır (Bkz. Tablo 34). Bu noktada özellikle geç siyah figür vazo üretimi yapan atölyelerden örneğin Beldam atölyesinin ürünlerinin imitasyonları da birçok yerde bulunmaktadır. Özellikle bu atölyenin ürünlerinin Korinth‟de yoğun olarak taklitlerinin yapıldığını bilmekteyiz. Bu bağlamda elimizdeki örneklerin kesinlikle Attika ya da Korinth üretimi olduğu konusunda yapılacak kil analizleri sayesinde daha sağlam sonuçlara ulaĢmak mümkün olacaktır. Ancak biz özellikle Beldam Ressamı veya atölyesine verdiğimiz 35 adet lekythosun boya, bezeme, beyaz zemin gibi özelliklerinin kaliteli olması nedeniyle Attika malları dolayısıyla Beldam atölyesinin ürünleri olduğunu düĢünmekteyiz.

531CVA, Silifke: 1 v.d.

200

Tablo 29: Kilikya Bölgesi Attik ve ĠliĢkili Seramiklerinin Formlara Göre Dağılımı.

Tablo 30: Kilikya Bölgesi Attik ve ĠliĢkili Seramiklerinde Açık Kap- Kapalı Kap Oranı.

201

Tablo 31: Kilikya Bölgesi Attik ve ĠliĢkili Figürlü Seramiklerinin Formlara Göre Yüzdelik Dağılımı.

Tablo 32: Kilikya Bölgesindeki Müzelerde Sergilenen Attik ve ĠliĢkili Seramiklerinin Buluntu Yerlerine Göre Yüzdelik Dağılımı.

202

Bölgede ĠÖ 6. yüzyıla ait Attika vazolarının sayısı oldukça azdır. Bu vazolarda özellikle 6. yüzyılın 2. yarısına ait örneklerdir. Söz konusu vazolar Tarsus Gözlükule, Soli ve Kelenderis‟te bulunmuĢtur. Attika vazolarının en yoğun bulunduğu tarih aralığı 5. yüzyıldır. 4. yüzyıla ait örnekler genellikle siyah firnisli vazolardır. Bu yüzyılda figürlü olan örnekler sayıca oldukça azdır ve daha çok Soli ve Kelenderis‟te bulunmuĢlardır. Kilikya bölgesinde özellikle 6. yüzyılın son çeyreğinden sonra Attika üretimi seramiklerin sayısında yavaĢ yavaĢ bir artıĢ görülür. Bu artıĢ 5. yüzyılda zirve yapar (Bkz. Tablo 33). Özellikle bölgede Pers hakimiyeti ile birlikte Attika üretimi seramiklerin sayısında bir artıĢ söz konusu olmuĢtur. Bu açıdan bakıldığında bölgenin Pers hakimiyetinde olmasıyla Attika seramiklerinin artıĢı arasında ters korelasyon görülmektedir. Dolayısıyla, Perslerin, Kilikya bölgesini tüm seferleri için (örneğin Mısır, Kıbrıs, Batı Anadolu ve Yunanistan seferleri için kara kuvvetlerini ve deniz kuvvetlerini bölgede toplamıĢlardır.) üs olarak kullanması sayesinde bölgenin bu bölgelerle olan ticari, ekonomik, sosyal iliĢkileri artmıĢtır. Antik kaynaklar, söz konusu seferlerde, özellikle Kilikyalı denizcilerinde yer aldıklarını belirtmiĢtir. Batı Anadolu, adalar ve Attika üretimi seramiklerin bölgeye gelmesinde Ģüphesiz bu durumunda etkisi büyük olmalıdır. Bu dönemde tabi ki, Bing532‟inde söylediği gibi, Batı Anadolu‟da artan sikke darbı ile ham madde ihtiyacının karĢılanması için Kilikya bölgesinin gümüĢ madenlerine artan yoğun ilgi de Batı Anadolu ve de Attika ile iliĢkilerin artmasının bir baĢka nedeni olmalıdır. Bu durumun doğal bir sonucu olarak, bölgedeki Attika ve Batı Anadolu kökenli seramiklerin sayısında artıĢın olması söz konusudur. Burada değindiğimiz noktaları Kelenderis‟in ĠÖ 425‟teki Attik- Delos deniz birliği listesinde yer almasıda desteklemektedir.

532 Bing, 1971: 100 v.d.

203

Tablo 33: Kilikya Bölgesi Attik ve ĠliĢkili Seramiklerinin Yüzyıllara Göre Yüzdelik Dağılımı.

ĠÖ 6. yüzyılın baĢlarından itibaren, neredeyse 4. yüzyıl sonlarına kadar, Attika siyah ve kırmızı figürlü, siyah firnisli vazolar, baĢta Ġtalya, özellikle de Etrurya olmak üzere, tüm Akdeniz ve Karadeniz havzasındaki irili ufaklı merkezlerdeki alıcılara satılmıĢlardı. Konumuz bağlamında belirtecek olursak, Kilikya Bölgesi‟nde Attika‟dan ithalin, diğer merkezlerde olduğu gibi, ĠÖ 6. yüzyılın ortalarından itibaren baĢladığını, Helenistik Çağ baĢlarına kadar da sürdüğünü göstermektedir. Bölgedeki merkezlerde ele geçen Attika ithali vazoları bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Ancak, Ģunu da kabul etmeliyiz ki, özellikle Batı Anadolu‟daki merkezlerde bulunanlara kıyasla, Kilikya ele geçen bu tür malzeme sayıca hem çok az, hem de yalnızca belli tiplere ait vazolar ithal edilmiĢtir. Ayrıca bölgede daha çok ikinci sınıf ressamlar ya da atölyelere ait vazolar bulunmaktadır (Bkz. Tablo 34). Diğer taraftan, Attik vazoların Attika dıĢı coğrafyalarda bulunmasını, yalnızca oralardaki Grek kökenlilerin taleplerini karĢılamaya yönelik bir ticaret malzemesi olarak değil, aynı zamanda, bu lüks vazolara sahip olma isteğinin belli seviyedeki aristokrat çevrelerde bir moda malzemesi olma özelliği içerdiğini de unutmamak gerekir. Bunun nedeni, Klasik Çağ‟da köken ve kültürel bakımdan Kilikya halkları en azından çoğunluk olarak, Grek değillerdi. Burada önemli bir durum da, ithal edilen vazoların tip ve bezeme özellikleri bağlamında yörelere ve zamana göre farklılıklar göstermesidir. Örneğin, Ege ve daha batısındaki

204

merkezlerdeki alıcıların Grek kültürüne olan yatkınlığı, dolayısıyla Grek vazolarına talebin daha fazla olması sonucunu doğurduğu gibi, Pamphilya, Kilikya ve daha doğudaki coğrafyalarda yaĢayan insanların, bu kültürün oldukça dıĢında ve ya uzağında kalması sonucunda ; aynı zamanda, ekonomik nedenlere de bağlı olarak, ithal edilen vazoların tip ve bezeme bakımından oldukça sınırlı olduğu da gözden kaçmamaktadır (Bkz. Tablo 28, 31, 33, 34). Böylece Akdeniz‟in doğusunda ve diğer bölgelerde olduğu gibi, yani Kilikya‟da, genellikle, kolay taĢınabilen, belli tiplere ait olan, ikinci, üçüncü kalite Attika iĢi vazolar ithal edilerek, mezarlara ölü armağanı olarak konma modası, Attika vazolarının revaçta olduğu yaklaĢık üç yüzyıl boyunca sürdürülmüĢtür533.

Tablo 34: Kilikya Bölgesi Attik ve ĠliĢkili Seramiklerinin Ressam, Atölye/Gruplara Göre Dağılımı.

533 Zoroğlu, 2008: 1239.

Özgeçmiş

Adı Soyadı: Volkan YILDIZ

Doğum Yeri: Ġzmir/ÇeĢme

Doğum Tarihi: 04.09.1979

Medeni Durumu: Bekar

Öğrenim Durumu

Derece Okulun Adı

İlköğretim Akhisar Misak-ı Milli Ġlkokulu

Ortaöğretim Akhisar Ali ġefik Ortaokulu

Lise Akhisar Lisesi

Lisans Selçuk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü

Yüksek Lisans Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klasik Arkeoloji Bilim Dalı

Becerileri:

Klasik, Helenistik ve Roma Dönemi Seramikleri.

İlgi Alanları:

1999- 2002 Tarsus Cumhuriyet Alanı Kazıları (Prof. Dr. K. Levent

İş Deneyimi: ZOROĞLU baĢkanlığında) (Doldurulması 2004- 2012 Kelenderis Antik Kenti Kazıları Heyet Üyesi (Prof. Dr. K. Levent isteğe bağlı) ZOROĞLU baĢkanlığında)

Aldığı Ödüller: (Doldurulması isteğe bağlı)

Hakkımda bilgi almak için önerebileceğim şahıslar: (Doldurulması isteğe bağlı)

Tel: 532 711 90 94

Dicle Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü- 21280

Adres Kampüs/Diyarbakır

İmza: