Siyah Beyaz Dergisi___Temmuz
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
Dünya çapında milyon- larca hayranı bulunan efsanevi Heavy Metal topluluğu Savatage’in efsanevi adamı Jon Oliva, şu anki gru- bu Jon Oliva’s Pain ile Ankara’da verdiği muh- teşem konser öncesi Al- ways Rock Bar’da hay- ranlarıyla birlikteydi. Ülkemizde ilk kez kon- ser veren Jon Oliva’nın bu ilk konserindeki imza günü için seçtiği mekan Always Rock Bar oldu. Selamlar, eden ve bizi uyaran dikkatli okuyucularımıza teşekkür ediyor, bu hata nedeniyle de kendi Bu ayki editör yazısını kısa tutuyorum. Zira adıma sizlerden özür diliyorum. Dizayn prog- yazacak fazla bişey yok. Kral öldü, geriye ramımızda yapmayı unuttuğum bir ayardan pop müziğin külleri kaldı. Dünyanın en bü- kaynaklandı bu sorun. Ayrıca geçtiğimiz sayı- yük pop sanatçısı Michael Jackson geçtiği- da yer alan Hayko Cepkin sayfalarımızda kul- miz günlerde aramızdan ayrıldı. Dergimizin landığımız fotolar Maral Engür’e aitti, yaz- bu sayısını naçizane kendisine adıyoruz, hu- mayı unutmuşuz, kendisinden özür diliyoruz. zur içinde yatsın. Gelecek ay görüşmek üzere... Geçtiğimiz ay editör yazısında satır kesme- lerinin hep yanlış yerlerden yapıldığını fark John Voxville :: EDİTÖR // YAYIN VE SANAT YÖNETMENİ :: MERVE VARIŞLI :: YAZARLAR :: EMRE DEDEKARGINOĞLU, ARZU BODUROĞLU, AMİR NECİM, AYÇA GAMZE TÜRKDOĞAN, BAHA ÖZER, BEGÜM ÜRÜGEN, CAN ÇAKIR, DURSUN ÇİFTKROSOĞLU, EMRE AKPOLAT, GÜVENÇ ŞAHİN, JOHN VOXVILLE, KEMAL ARSLAN, MELİS SARILAR :: İLETİŞİM :: E-Mail: [email protected] | MySpace: www.myspace.com/siyahbeyazonline THE KING IS GONE... JJOHNOHN VOXVILLEVOXVILLE Seksenler ve doksanlar gençliğinin en büyük ila- hı Michael Jackson artık yok. Bi sabah uyanıp Facebook’ta insanların “Michael Jackson RIP” yaz- dıklarını göreceğimi hiç düşünmemiştim. Daha bir de makale yazmak istemiştim o sayıda ancak doğrusu, hazır değildim böyle bir ölüme. Gördü- Jackson’la ilgili bişeyler yazmak her zaman zordu, ğüm kadarıyla bizim jenerasyondan hiç kimse hazır halen de zor geliyor. Hatta şimdi ölümünün ardın- değildi. Uzun saçları ve her konserinin başlangıcın- dan daha da zor geliyor. daki dik duruşuyla Jacko hiç ölmeyecekmiş gibiydi. Ne 1990’da, ne 10 sene önce, ne de bugün... Bat- 1989 yılında ilk defa TRT’de izlemiştim Micha- man veya Superman gibi her fi lmin sonunda galip el Jackson’ı. Seksenleri seksenler yapan albüm gelen, bi sonraki fi lmde yine karşımızda olacağın- “Thriller” 1982’de, ‘Dirty Diana’ çığlıklarıyla ha- dan şüphe duymadığımız bi süper kahraman haline fızamıza kazınan “Bad” 1987’de yayınlanmıştı ve gelmişti yıllar içinde. Birinin çıkıp “Batman ölmüş yer ‘Beat It’, gök “Smooth Criminal”dı. Bugünden abi” demesi kadar tuhaf geliyor Jacko’nun ölümü. bakınca çok görkemli zamanlardı. Tam 20 yıl geç- Şu an bunları yazarken bile birinin çıkıp “ölmedi miş. Bizden sonraki yeni jenerasyon belki hatırla- lan durun” diyeceğini falan düşünüyorum bi yan- maz, TRT o zamanlar tek kanaldı. Ne yayınlarlar- dan. sa o kanundu. Jackson çıktığında televizyonun di- binde oturup izlediğimi hatırlarım. 1991’de “Dan- Hiç kimsenin onu son yıllarındaki tuhaf haliyle ana- gerous” çıktığında yer gök inlemişti. Yaş itibarıyla cağını zannetmiyorum. Görünen ve görünmeyen çıkışına yetişebildiğim ilk Jacko albümü olmasın- pek çok etken adamın hayatını altüst etmişti son dan kelli bende yeri her daim ayrı olmuştur ki ge- yıllarda. Sanırım onu en çok sarsan mevzu da şu nelin aksine Dangerous’un Jacko’nun kariyerindeki saçma çocuk tacizi davalarıydı. Ortadaki açık ve en iyi albüm olduğunu da düşünürüm. 1992’de özel devasa komployu görmeyip buna inanan insanla- kanalların yayına başlamasıyla ‘Black Or White’ın ra gerçekten şaşıyorum. Zeitgeist izleyip “abi her- efsanevi klibini daha çok izleme imkanımız olmuş- şeyimizi başkaları kontrol ediyo” geyikleri çeviren tu. Bugün bile dünyanın en iyi kliplerinden biri ol- adamlar “Maykıl Ceksın sübyancı sapıktı” diyolar. duğunu düşündüğüm gerçek bir yaratıcılık abide- Adam öldü, hala söylüyolar bunu. siydi. Çocuk aklımızla hayranlık içerisinde izledi- ğimizi, o önü açık beyaz gömleğin ve ele sarılan Siyah Beyaz’ın ilk sayısında editör yazısının ya- beyaz bandajın nasıl bir anda moda olduğunu çok nında büyükçe bi Michael Jackson fotoğrafına yer net hatırlıyorum. O zamanlar herkes her şeye daha vermiştim. Derginin yayın hayatının başlangıcında saygılıydı. Jacko’yu da eleştirmek resmen tabuy- Jackson’dan bişeyler olsun istemiştim. Hatta du, aradaş gruplarından afaroz edilme sebebiydi zira Jacko’nun bizim gözümüzdeki yerine yakla- şabilecek başka bir sanatçı yoktu yeryüzünde. Bu- gün aradan geçen 20 seneden sonra da halen yok. Dangerous’tan çıkan ‘Give In To Me’, ‘Remember The Time’, ‘Jam’, ‘Heal The World’, ‘Why You Wanna Trip On Me’ gibi şahane parçalara bünye- yi teslim ettiğimiz 1991 yılında her şey çok güzel- di ancak zaman geçtikçe, Jacko’nun beyazlama- ya başlaması, 1993’te başlayan çocuk tacizi da- vaları, bir yıl sonra Elvis Presley’in kızı Lisa Ma- rie Presley ile evlenmesi (adam Elvis’in kızıyla ev- lendi, dünyada bundan daha cool bi magazin ha- beri olabilir mi bilemiyorum) gibi mevzular gün- demden düşmedi. Düşmedi ve bir çok pop ikonu- nun başına gelen “müziğin medya tarafından ikin- ci plana atılması” vakasını çok ciddi şekilde yaşa- dı Jacko. İlerleyen yıllarda bu tabloid atraksiyon- lar iyice tavan yapacak, bu nedenle hayranlarının bir kısmı ondan uzaklaşırken bir kısmı da daha çok destekleyecekti Jacko’yu. Ölümünün üzerinden henüz bikaç gün geçti, şu an herkes timsah ama bakmayın, ölümünden önceki bikaç yılda sürek- li yerden yere vuruldu bir çok kesim tarafından. Tarihler 1995’i gösterdiğinde rafl ara dizilen “HIStory”e, o zamana dek “Thriller”, “Bad”, “Dangerous” gibi üç başyapıt albümü hatmetmiş jenerasyonun gösterdiği ilgi inanılmazdı ki bu je- nerasyona dahil bir fani olmak, o gün de bugün de bir gurur kaynağıdır benim için. Çift kaset halin- de yayınlanan (“bir doksanlar jenerasyonu olarak Michael Jackson’ı kasetten dinlemiş olmak” no- tunu da buraya düşüyorum naçizane) albümde ilk kaset derleme best-of, ikinci kaset ise yeni par- çalardan oluşuyordu. HIStory’deki yeni şarkılar arasında şüphesiz en iyisi “They Don’t Care Abo- ut Us” idi. İnanılmayacak kadar kısa bir zaman- da marş haline gelen bu parça, geri kalanını pek beğenemediğim o ikinci kaseti o haliyle bağrıma basmamı sağlayan yegane parça olacak kadar güç- lüydü. Yazıyı daha fazla uzatamıyorum zira onunla ilgi- li söyleyecek çok şey var ama yazarak anlatmaya güç yetmez. 2001 yılında çıkan son Jacko albümü “Invincible” benim de asla ısınamadığım bir al- büm, ancak müzik marketlerde elde kalan ürünle- rin satıldığı ucuzluk reyonlarına düşmeyi hak edi- yor muydu orası tartışılır. Evet, kral artık yok. O gidince pop müzikten geri- ye de pek bişey kalmadı sanki... Dünya tarihinin en büyük pop yıldızı artık aramızda yok, son kez aya yürüdü. Alkışlarla, Michael Jackson... Bir kaç zaman önce çıkan yalan haber beni sarsmış- tı. Bu defa da öyle olmasını isterdim. Michael Jackson, efsane adam... Ölecekti en nihayetinde. Ama alışması söylemesi kadar kolay olamıyor. Benim ve bizim neslimizin çoğunun çocukluğu onu din- leyerek ve moonwalk denemeleri yaparak geçmiştir. Aslında bir nesli katmak da yanlış olur. Michael Jackson o siyahi adam hepimizin kalbini fethetmiştir. Doğru bir hayat mı yaşadı bilinemez ama herhangi biri onun yaptıklarını yapmış olsa birçok insan suratına tü- kürmek isterdi. Ancak o Michael Jacksondı ve hiçbiri- miz ona kötü şeyler konduramıyorduk. Başka bir deyiş- le o ne kadar değişirse değişsin bizim için hep o eski adam olarak kaldı. Ve artık ebediyen de öyle kalacak. 23 Eylül 1993... Amcama bu muhteşem deneyimi yaşat- tığı için ne kadar teşekkür etsem az sanırım. Yedi ya- şındaydım ve Michael Jackson hayranıydım. İstanbul’a geleceğini öğrendiğimde aileme neredeyse yalvarmış- tım. İzin vermek istememişlerdi ama amcam benimle birlikte konsere gelerek bütün engelleri ortadan kal- dırmıştı. İlk gittiğim konserdi ve iyi ki de gitmişim. Şu an kendimi onu izlediğim için şanslı hissediyorum. Eve geldiğimde hala mutluluktan havalara uçuyordum. Uyumamak için zor tutuyordum kendimi ama durmak- sızın konseri anlatıyordum. Belki en mükemmel performansı değildi ama yedi yaşında bir ço- cuk için unutulamayacak kadar güzel bir anıydı. Ve bu zamana kadar izlediğim her konserden daha güzeldi. Geriye baktığımda trajik bir ya- şam hikayesi barındırıyor ama beni daha çok etkileyen geçmi- şimdeki şeylerin teker teker bu- ğulanması. İlk taksimdeki ma- dalyalı amcamızı kaybettik ar- BBEGÜMEGÜM ÜRÜGENÜRÜGEN dından taksimin simgesi haline gelen Ebru köpeği... Ve daha ni- cesi... Şimdi de Michael Jack- son ve sonrada bir başka geçmiş anı silinecek. Hayatı anlamaya, daha doğrusu hayata alışmaya, başlıyorum sanırım. Fazla uzatmak istemediğim bir yazı çünkü gerçekten söylene- cek fazla birşey yok. Huzur içinde yatsın... - ENGL FIREBALL head Graphic Equalizer - MARSHALL 1960 A LEAD kabinet - ALESIS 3630 Compressor - HUGHES & KETTNER ATTAX CLUB RE- - ALESIS Midiverb 4 Digital Processor VERB amfi - POWEPLAY PRO-XL 4 Channel Headp- - MARSHALL JMP-1 Tube Midi Guitar Pre- hones (2 adet) amp - M-AUDIO BX8a dinleme kabinleri - MARSHALL MG100 HDFX head (2 Adet) - MARSHALL MG412A kabinet (2 Adet) - PEARL EXPORT SELECT SERIES Bateri - PEAVEY TNT 115 Bas amfi si - WHARFEDALE PRO EVP-X SERIES 600 - 14 inç Pearl Export snare WATT mikrofon kabinleri - 14 inç Pearl Masters Retro Spec Mapp- le Shell snare - JACKSON DK2 Elektro gitar - 10 inç alto - YAMAHA AES420 Elektro gitar - 12 inç alto - IBANEZ AK 95 HOLLOW BODY gitar - 13 inç alto - CORT GB-JB Bas gitar - 14 inç fl oor tom - 16 inç fl oor tom - DOD Metal X Fx70 Distortion