Tarihteki Krizin Faturası Kadına Militarizmin Göçmen Kadınlardan s 8 Anarşist Kadınlar(3) Modası Umudun Reçelleri Krizin Faturasını Ödemeyeceğiz s 16 s 9 s 32 s 20

kendi “İnsan ancak anların adar özgür ins k ürdür” arasında özg

SAYI:37 MART 2017

Kadınlar Sokaklara, Özgür Yaşamı Yaratmaya YAŞASlN 8 MART YAŞASlN ÖZGÜRLÜK 2

Meydan Gazetesi 37. sayısını, Umudun reçellerini tenef- Mart sayısını yine biz Anarşist Kadınlar füs zilini beklemeden yi- olarak hazırladık. Sadece gazetemizin sayfa- yecek çocuklarımız, onlar larında değil, meydanlarda da bu ay yine biz için “nasıl”ını tartıştığımız varız. Her yıl olduğu gibi bu yıl da 8 Mart gün- alternatif okullarımız var. Ka- demiyle buluşsak da, her gün bizim diyerek dının etine saldıran katillerin dolduracağız sokakları, meydanları. geliştirdiği katil buluşlar, par- çalanarak katledilen kadınlar, Bu sayının yazılarında öfke, tasa, heyecan, erkek ellerden akan kan var. umut, direniş var. Her birinde kadın, her bi- Büyük şehirlerin gecekondu- rinde mücadele var. Kadını hedef alan gün- larında, sınırların duvarlarında, demlerin kadının kalemiyle verdiği bir sınav akıl hastanelerinin odalarında var. Referanduma dair sözü olan, krize kaybolmuş, unutulmuş kadınlar mücadelesi alternatif olan kadın var. var. Düşmüş kadınlar var karanlı- Tarih var buram buram özgürlük ko- ğın orta yerine. Yalnız kadınlar var kan. Kolektif uyum var benleri biz Mozart’tan da öte, her şeye rağmen yapan. Dünyanın dört bir yanın- isyan şarkısını söyleyebilen. Her şeye dan sesimize ses, isyanımıza rağmen yazabilen kadınlar var ve bu ortak olan kadın yoldaşlar var. yazılarda küfre yer yok. Direnen kadın- Hiç olmasa dediğimiz bir savaş, lar var. Fabrikalarından sokaklara koşan. doğduğumuz andan itibaren et- Bitmeyen bir maratonda özgürlüğe el ele rafımızı kuşatan militarizmin be- koşan, “edi bes e” diyerek haykıran, biri denimize giydirdiği, yakıştırdığı düştüğünde diğerinin kaldırdığı kız kardeşliğin bir modası bile var. Bizi böyle ruhu var. bilmeyin, biz kapitalizme kar- şıyız ancak, krizin yoksullu- Bu sayıda onlarca kadın var ama milyonlar- ğunda sattığımız saçlarımız- ca kadının bulacağı bir şey mutlaka var. Sözün la bir el sıkışmışlığımız yok. özü bu sayıda önce kadın var. Çaresizlik var kimi zaman ama her an yanı başımız- Biz Anarşist Kadınlar buradan tüm kız da uzanabileceğimiz bir el kardeşlerimize sesleniyoruz; her gün bi- mutlaka var. Dayanışma zim her yerde biz varız demek için, öz- var. Kadın başına tek ba- gürlük için, yaşam için örgütlenelim. şına direnenlerimiz, bir araya gelip kadın kadı- Her yıl olduğu gibi bu yılda “Yaşasın 8 na üretenlerimiz var. Mart! Yaşasın Özgürlük!” şiarıyla meydan- larda sokaklarda buluşmak umuduyla... MEYDAN KADlNLARlNDlR 3

8 Mart Mitingi, 2011, Kadiköy KENDi KiMLiĞiMiZLE, KENDi iRADEMiZLE MÜCADELEYE

(5 Mart Dünya Kadınlar Günü asla unutmamıştır. Erkek egemenli- getiren iktidar, bunun dışında bir darın çoğunluğun gücüyle azınlıkları mitingini düzenleyen 8 Mart Ka- ğine karşı özörgütlü bir şekilde dire- gündemin tartışılmasını da olanak- nasıl yok saydığını da deneyimledik. dın Platformu'nda yaşanan ana nen ve mücadele eden kadınlar, bu sızlaştırmıştır. söylem tartışmasına dair ana mücadelenin gün olan 8 Martlarda İktidarların tüm manipülasyonla- söylemin 'Referanduma Hayır'a da, her yerde sokaklara çıkmış; yine 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne rına karşı, kadınlar olarak verdiğimiz sıkıştırılmasına karşı koyan kadın dayanışmasından aldıkları güç- yönelik söylem ve eylemler de, ik- mücadelemizin öznesinin “biz kadın- tek kadın örgütü olan Anarşist le, örgütlenmiş ve erkek egemenliği- tidarın bu çabalarının bir yansıma- lar”, ana söyleminin de “kadınların Kadınlar'ın eleştirisinin özetidir.) ne karşı direnişi yükseltmiştir. sı olarak, kadın mücadelesinin öz özgürlüğü” olması gerektiğini hiçbir öznesinden ve ana söyleminden zaman unutmamalıyız. Özörgütlü Kadınların özgürlük mücadele- İktidarlar kendilerine karşı gelişen uzaklaşmıştır. İstanbul’da mücade- mücadelemizin, erkek egemenlerin si, tarih boyunca, dünyanın dört bir toplumsal muhalefetin tümüne yö- le etmekte olan “kadın örgütleri” dayattığı gündeme sıkıştırılarak ma- yanında, öznesini “kadın”, söylemini nelik olduğu gibi, tarih boyunca ka- için yıllardan bu yana ortak bir “ka- nipüle edilmesine ve kadın mücade- “kadının özgürlüğü, dayanışması ve dınların mücadelesine yönelik de bir dın zemini” olma özelliğini taşıyan 8 lemizin zeminin kaydırılmasına izin kadının isyanı” çerçevesinde belirle- manipülasyon çabasındadır. Kadın Mart Platformu, iktidarın manipülas- vermemeliyiz. miştir. Politikalarını özörgütlü müca- mücadelesini kimi zaman kendi poli- yonun yarattığı yanılgının etkisiyle, deleleri içinde düşünen ve eyleyen tik süreçlerinde yalnızca birer “renk” düzenlenecek kadın mitinginin ana İşte bu yüzden bu 8 Mart’ta da, kadınlar, bu mücadelede erkek ege- olarak gören iktidarlar, gerektiğinde söylemini “referandumda hayır”a sı- bizleri yok sayan iktidarların tümü- menliğini yıkmak ve kendi özgürlük- kadınların mücadelesini kendi poli- kıştırma yanılgısına düşmüştür. Bu ne karşı sokaklarda olmalıyız. Ken- lerini yaratmak için direnen aktif bi- tik süreçlerine sıkıştırmaya çalışmış, sıkışma ana söylem tartışmasının di gündemlerimizi baskılayan ve rer özne olmuştur. mücadelenin öz gündemini manipüle hayır – hayır değil darlığından öte manipüle etmeye çalışan iktidarla- etmeye yönelik algısal saldırılarda daha geniş bir tartışmadır. Yani kadı- ra; gerçek mücadelemiz olan kadın İktidarlar eliyle yaratılan ekono- bulunmuştur. Kadınlarsa, erkek ik- nın öz örgütlü mücadelesinin zemi- mücadelesinin ikincil plana itilmesi- mik-siyasal-sosyal krizlere, yok- tidarların bu gibi algısal saldırılarına nin kaymasıyla alakadır. Bu tarihsel ne; “referanduma hayır” söylemiyle sulluklara, yoksunluklara ve ada- ve manipülasyonlarına karşı özör- bir yanılgıdır. mücadelemizin zemininin kaydırıl- letsizliklere zaten direnen kadınlar, gütlülüklerinden aldıkları güçle her masına yönelik itirazlarımızla “kendi bütün bunların dışında, “kadın daim direnmiş ve kendi “varoluş mü- Bizler oy kullanmama sorumlulu- irademizi, kendi kimliğimizi ve kendi mücadelesi”nin asıl öznesinin “ka- cadelelerini” sürdürmüşlerdir. ğumuzun varoluşsal bir sorumluluk gündemimizi” savunarak “Yaşasın 8 dın” asıl söyleminin de “kadın özgür- olduğunu düşünen Anarşist Kadınlar Mart!, Yaşasın Özgürlük” diye hay- lüğü” olduğunu asla unutmamıştır. Yaşadığımız coğrafyada da er- olarak, bu coğrafyada iktidarın seçim kırmalıyız. Kadınlar bir yandan erkek bir yandan kek iktidarlar bugün varolan politik sonuçlarını nasıl manipüle ettiğini, devlet şiddetine maruz kalır, ekono- gündemle kadınların söylemlerini seçim sonuçlarında istediğini alama- (Eleştiri metninin tamamı mik adaletsizliklerle yoksullaştırılır, manipüle etme, mücadele alanlarını yınca manipülasyonu nasıl arttırdı- anaristkadinlar.org'da bulun- siyasal gündemlerle baskılanırken; sıkıştırma gayretine girmiştir. Yak- ğını son birkaç seçimde de tekrar maktadır.) özgürlüklerinin ancak özörgütlü bir laşmakta olan “referandum”u coğ- tekrar deneyimledik. Toplumda öyle mücadeleyle mümkün olduğunu da rafyanın tek ve ana gündemi haline ya da böyle çoğunluğu kazanan ikti- 4

Mantar Tesisinde “BES E” DiYORUZ Kadın İşçi Yaşamını Yitirdi

Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde ne düştü. Üzerlerine devrilen demir bulunan bir mantar üretim tesisin- rafların altında kalan kadınlardan de, üzerinde yaklaşık 20’şer kiloluk 62 yaşındaki Sultan Kahraman has- mantar toprağı çuvalların bulunduğu taneye kaldırılırken yolda yaşamını demir raflar Sultan Kahraman ve Ay- yitirdi, 42 yaşındaki Aysel Özer ise sel Özer isimli işçi iki kadının üzeri- ağır yaralandı. Merve Demir Genç İşçi Derneği Migros Deposunda [email protected] 5 metre bir masa, etrafında afilli dönen sandalyeler, herkesin önünde küçük ekranlar, bir bardak su. Bir toplantı masasında Kadın İşçilere Taciz olması gereken her şey, olması gerekenler olmasa da alınan bir Migros’un Gebze deposunda çalı- ruz kalıyor. Depoda çalıştıkları süre toplantı. Salonlar değişir, konular değişir, toplantıya girenler de- şan sendikalı 13 işçi küçülmeye gi- boyunca işçi kadınlar, depo amirleri- ğişir. Ancak masa, masanın üzerindekiler ve başkalarının adına diyoruz bahanesiyle işten çıkartıldı. nin, hastalanan kadın işçilere çirkin alınan kararlar hep benzerdir. Depo önünde direnişe başlamaları- ifadelerde bulunduklarını, kadın iş- nın ardından 13 işçi de çay molasın- çilerin önüne prezervatif atarak hır- Yine rutin olan gerçekleşti; bir sabah uyandık ve aniden Varlık da direnişe destek verdiği için “ahlak sızlıkla suçladıklarını, kadın işçileri Fonu’na geçtiğimizi yani ekonomi stratejisinin toptan değişti- dışı tutum” da bulundukları söylene- odasına çağırarak sözlü taciz ettiği, rildiğini öğrendik. Yine bir gün yılbaşında tüm işçilerin otoma- rek işten atıldı. DGD-SEN üyesi 26 amirin kendi yaptığı usulsüzlüklerin tik olarak zorunlu BES(Bireysel Emeklilik Sistemi)’e geçeceği- işçi 13 şubattan bu yana direnişlerini faturasını işçilere kestiğini gibi pek ni öğrendiğimiz gibi. Ne olduğunu anlamaya çalışırken Varlık sürdürürken, bir yandan da ÖBG ve çok haksızlıkla karşılaştıklarını söy- Fonu’nda üst düzey ekonomi yetkililerinin söylemlerinin tersi- polislerin taciz ve tehditlerine ma- lediler. ne kanun gerekçesinin üç ayrı yerinde Bireysel Emeklilik Sis- temi fonlarının kullanılacağını öğrendik. Birileri işçinin İşsizlik Sigortası’na ve BES fonlarına göz dikmişti.

Her gün kafamızdaki soru işaretlerine bir yenisi daha ekle- KHK ile İşten Atılan niyor. Nereden ve kimlerden gerçek bilgiyi alabileceğimiz ko- nusunda tasalanıyoruz. Çünkü şunu biliyoruz karar verenlerin Kadınların Direnişi Sürüyor masasında işçiler yok, biz yokuz.

Kadınlar işten atılmalara karşı her şan Betül Celep, 6 Ocak 2017 tarihin- Peki BES nedir? yerde direniyor. Nuriye Gülmen'in de yayınlanan KHK ile hiçbir gerekçe Ankara Yüksel caddesindeki direni- gösterilmeden işten atılmasının ardın- Bireysel emeklilik sistemi, “kişilerin çalıştıkları dönemdeki ha- şi gözaltılara rağmen sürüyor. Alev dan, 23 Ocak’tan bu yana direniyor. yat standartlarını emeklilik dönemlerinde de devam ettirmeleri Şahin, Düzce'de Çevre ve Şehircilik Betül Celep işe geri alınana kadar için bugünden düzenli birikim yapma imkanı sağlayan, devlet Müdürlüğü'nde ki işinden KHK ile atıl- hafta içi her gün saat 12:00 ile 18:00 katkısıyla desteklenmiş bir tasarruf ve yatırım sistemi” olarak ması sonucunda direnişe başladı. arasında Khalkedon Meydanı’nda ey- tanımlansa da aslında “işçiden ne kadar koparsak kardır”, “biz lemine devam edeceğini belirterek; şimdi alalım sonra kat be kat size dönecek” yalanlarıyla işçinin İstanbul Kalkınma Ajansı’nda çalı- tüm kadınları dayanışmaya çağırdı. emeğini gasp eden devletin kendine çalmak için kılıf uydurduğu bir düzen hilesidir.

Peki bize neyi vaat ediyorlar da biz inanarak bu siste- KHK'larla İşçiler Aydın’da 11 me dahil oluyoruz?

İnanmasak bile bir temenni diyelim biz buna. Çünkü işçinin geleceğini de baskı altına alarak hiçbir güvence sağlamayan Malatya’da 43 Kez patron ve destekçisi devlet “huzur”u ve geleceğe yatırımı vaat ediyor. Bu huzuru ve yatırımı bir şartla veriyor aslında. Yeni eko- nomi sisteminde “kamu otoritesi” olarak geçirdiği şartlanma ile işçilere “paranızı bize verin bir süre kadar bu paraya ne olduğu- Gözaltına Alındı nu sormayın” bile diyor. Malatya’da, Kanun Hükmünde den bu yana 43’üncü kez gözaltına Zorunlu denilen BES gerçekten zorunlu mu? Kararname (KHK) ile görevlerinden alınan işçiler, yeniden emniyete gö- ihraç edilen Kamu Emekçileri Sen- türüldü. Hayır, değil. Çalıştığınız iş yeri bir sigorta şirketi ile çalışıyorsa dikası Konfederasyonu (KESK) üyesi bu şirket ile anlaşıyor ve siz de otomatik olarak BES’li oluyor- öğretmenler Umut Sertaç Ökdemir, Aydın’da ise son KHK ile yakla- sunuz ama iki ay içinde bundan cayma olanağınız var. Şayet iki Özkan Karataş ve Erdoğan Canpolat şık 50 KESK üyesi öğretmen gö- ay içinde caymazsanız BES’li olarak çalışma hayatınıza devam ile sağlıkçı Cengiz Uğurlu gözaltına revlerinden ihraç edilen öğretmen- ediyorsunuz. Yok, illa ki ben BES’li olmayacağım diyorsanız da alındı. lerden Bunun üzerine KESK Aydın iki ayın sonunda caymadığınız için sizden kestiği maaşı size geri Şubeler Platformu 14 Şubat’tan ödemiyor şirket. Eğer patron anlaşmada ihlal yaparsa Çalışma KESK’lilere “izinsiz eylem yaptık- beri Aydın Kent Meydanı’nda ey- ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na sadece 100 liralık bir para ce- ları” iddiasıyla saldıran polis, 4 işçiyi lemler gerçekleştirmeye devam zası ödüyor. gözaltına aldı. İhraç edildikleri gün- ediyor.

Bizler henüz çalışırken ve işimizin karşılığı olan maaşımızı patronların ve devletin gaspından kurtarmaya çalışırken; “ge- leceğe yatırım” olarak gündemimize giren BES de zaten gasp edilmekte olan maaşlarımız için “yeni kesinti”ler anlamına ge- www.meydangazetesi.org [email protected] liyor. Hal vaziyet buyken, “haleti ruhiyemiz” de elbette gözler İstanbul: İstiklal Caddesi Mis Sokak No: 4/5 Taksim/(Saray Ozalit Üstü) Tel: 20212 41 244 2 önüne seriliyor.

Amed: Kooperatifler Mahallesi Bahar Sokak. Pamukçuoğlu Apartmanı No:11/18 Ofis Patronların ve devletin emeğimizi sömürmesine, maaşımızı GAZETE MEYDAN Yerel Süreli Yayın Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Faaliyet gasp etmesine, bizleri köleleştirmesine zaten öfkeliyken; irade- Yayınevi adına Hüseyin Civan Adres: İstiklal Caddesi Mis Sokak No: 4/5 Taksim/ miz dışında alınan bu karar bizi daha fazla öfkelendiriyor. Bize İSTANBUL [email protected] www.meydangazetesi.org Baskı: Özdemir dayatılan her karara artık yeter, BES’e de “BES E” diyoruz! Matbaacılık Gümüşsuyu C. Odin San. Sit. No:28/245 Zeytinburnu/İST Tel:(212) 577 54 92 5 Meslek Hastalıkları(4): Meslek Astımı 5

Artan sanayileşme ile birlikte pek çok iş ko- rı işten ya da çalışma ortamından dolayı maruz Meslek hastalıklarına yer verdiğimiz yazı lunda işçiler, zararlı kimyasal maddeler veya kaldıkları meslek hastalıkları, devlet için patron- dizimizin bu sayısında, fırıncılardan ilaç sa- fiziksel etkiler sebebiyle, hem bedensel olarak ların, patronlar içinse çalışanların eksikliği olarak nayisi işçilerine, halı dokuyanlardan sağlık hem de ruhsal olarak zarar görmektedir. Hatta görülüyor. Öte yandan işçilerin hastalıklarının çalışanlarına, marangozlardan temizlik işçi- bu geri dönüşü olmayan zararlar artarak, ya- mesleklerinden kaynaklandığını tespit ettirmesi lerine, matbaacılardan plastik lastik/kauçuk şamlarını idame ettirebilmek için kötü koşullarda de oldukça zor. Herhangi bir şikayetle hastane- işçilerine kadar pek çok meslek grubunda çalışan işçilerin yaşamlarını çalmaktadır. Kapita- ye giden insanlara tanı koyarken meslekleri gör- yaygın olarak görülen meslek astımını irde- list sistem içerisinde işçilerin yalnızca yaptıkla- mezden gelinerek sorulmuyor bile. leyeceğiz.

Aylin Sal [email protected]

eslek astımı hastalığı birçok lıkların da zamanla kalıcı halde astı- çileri, kuaförler, uhu, zamk yapanlar rinin kaybına da sebep olabilir. Mülkede en sık görülen mesle- ma dönebildiği bilinmektedir. riskli mesleklerden bazılarıdır. ki akciğer hastalığıdır. Yaşadığımız Meslek astımının kesin tanısını topraklarda silikozis ve kronik bron- Meslek Astımı Kimlerde Görü- Meslek Astımı Belirtileri Neler- koyduran tek bir test yoktur. Çeşit- şitten sonra meslek hastalıklarının lür? dir? li formlar, immünolojik, serolojik ve nedeni olarak üçüncü sırada yer al- solunum fonksiyon testleri tanıya maktadır. Tahıllar, enzimler, lateks, reçine, Meslek astımı havayollarının yardımcı olarak kullanılan testlerdir. izosiyanatlar, ağaç ya da tahta toz- (bronşların) daralması ile ortaya çıkar Atölyeler, fabrikalar gibi iş ortam- ları, metaller, lehimler, boyalar, for- ve ataklarla seyreder. Ataklar dışında Mesleksel astımı tanısının erken ları, hem meslek astımının ortaya maldehit, gluteraldehid, persülfat, çoğu kez hiçbir yakınması olmayan konulup tedavisine zaman kaybet- çıkmasına hem de kişide önceden akrilat, ilaçlar iş yeri koşullarında hastalarda atak sırasında nefes darlı- meden başlanması oldukça önemli- var olan astımın şiddetini artmasına meslek astımına sebep olan madde- ğı, öksürük, hırıltılı solunum, göğüs- dir. Tüm meslek hastalıkları için ge- sebep olan 350’den fazla duyarlaştı- lerdir. Tüm bunların kullanıldığı sek- te sıkışıklık hissi gibi belirtiler görülür. çerli olan en ideal çözüm ise etken rıcı ve tahriş edici madde içermek- törler risk altındadır. Fırıncılar, deter- maddeden uzaklaşmak olacaktır. tedir. Yani astım kimi zaman çalış- jan işçileri, ilaç sanayi işçileri, halı Ataklar genellikle sabaha karşı or- Ekonomik kaygılar nedeniyle sağlık- ma ortamından kaynaklanır, kimi dokuyanlar, sprey boyacılar, plastik taya çıkar, hasta tedavi gördüğünde larını bozan işlere devam edenlerde zamansa var olan astımın yapılan ya da epoksi reçineler kullananlar, geriler. Tedavi görmemiş veya dü- hastalığın semptomları devam eder. işe bağlı olarak şiddeti artar. İkinci rafinerilerde çalışanlar, kauçuk kö- zensiz tedavi olan hastalarda, za- Bu durumlarda hastalığın şiddetine durum meslek hastalığı olarak kabul pük imal edenler veya kullananlar, manla atak sıklığı ve şiddeti artar; göre hastaya tazminat ödenmesi edilmemesine rağmen böyle hasta- dökümcüler, temizleyiciler, tekstil iş- hastalık uzun vadede akciğer işlevle- gündeme gelmektedir. 6

Savaşın Patronları Taarruzda Emine Sakin

evletlerin şiddet ve terörizm çevirmeyi tasarladıkları görünmez En bilinen silah üretimi Leopard maları Enstitüsü’nün (SIPRI) raporu, Dpolitikaları dünyada ve coğ- kılınmak isteniyordu. tankları olan, zırhlı araç ve top da güvenlik konferansının gerçek özeti rafyamızda savaşları yükseltirken, imal eden Krauss Maffei Wegmann, gibiydi. Rapor, Soğuk Savaş’tan bu bu savaşların ekonomik ve askeri Üç gün süren ve Münih’in en lüks dünya genelinde füze üretimi teke- yana en yüksek silah satışı rakamla- planlayıcıları, sponsorları birer ay oteli Bayerischer Hof’ta gerçekleşti- lini elinde bulunduran Raytheon, bir rına ulaşıldığını bildiriyordu. Bu “res- arayla ikinci kez toplandılar. Bu yıl rilen konferansta, Donald Trump’ın başka tekele, uçak ve helikopter üre- mi” rakamların yanında, el altından 47.si düzenlenen, kapitalizmin dev- ABD Başkanı seçilmesi, İngiltere’nin timiyle havacılık alanında sahip olan piyasaya sürülen silahların kimler letlerden ve patronlardan yana nasıl AB’den ayrılması, NATO ittifakı için- Lockheed Martin, konferansın silah tarafından üretilip dağıtıldığını an- daha “sağlıklı” işletilebileceğinin tar- deki anlaşmazlıklar, göçmen sorunu, üretici şirketleri alanındaki sponsor- lamak için konferans katılımcılarına tışıldığı Davos Zirvesi’nin ardından, Suriye’deki savaş, Avrupa ve dünya- ları ve katılımcılarıydı. Bunların yanı bakmak yeterli olacaktır . geçtiğimiz günlerde Münih Güvenlik da yükselişe geçen milliyetçi akımlar sıra devletlerin, şirketlerle ortak Konferansı toplandı. 1963 Yılından tartışıldı. Sayılan tüm bu sorunların kurduğu, enerji, siber güvenlik gibi Yayınlanan silah alım raporla- bu yana düzenlenen konferansta, kaynağı bizzat kendileri değilmiş alanlarda faaliyet gösteren think- rı, devletler tarafından yükseltilen devletler o yıl için izleyecekleri sa- gibi, büyük bir soğukkanlılıkla ara- tankler katılımcılar arasındaydı. savaşlar ve terörizm konusunda, vaş stratejileriyle, yükseltecekleri dan sıyrılıveren devletlerin ve şir- bu malumun ilanı anlamına gelir- terörizm politikalarını deklare eder- ketlerin, bu meseleleri “çözmek” için Münih Güvenlik Konferansı’nda ken, Davos’ta, Münih’te olduğu gibi ken, silah şirketleri ise devletlerin bu topladığı konferans bu yanıyla da acı tartışılan gündemlerden biri de Tür- toplanan konferanslar da ekono- strateji ve politikaları doğrultusunda bir ironi barındırıyordu. kiye oldu. Geçen yılki konferansta da mik, siyasi ve askeri anlamda, yine “ürünlerine” pazar arıyor. Konferan- devletin baskı politikalarından dola- devletlerce oluşturulan bu şiddet sın 1963 yılındaki ilk toplantısının Münih Güvenlik Konferansı Baş- yı gündemleşen Türkiye, bu yıl da ortamını organize etmeyi amaçlı- çağrıcılarından Edward Teller’ın hid- kanı Wolfgang Ischinger konferans OHAL uygulamaları ve referandum- yor. Dünyadaki savaşlar ve teröriz- rojen bombasının mucitlerinden ol- öncesi ve sırasında yaptığı açık- la, dünya güvenliğine tehdit oluştu- min sorumluları kah Davos’taki kar ması, bu “ürünlerin” içeriği ve alıcıla- lamalarda, söz konusu bu ironiye racak 10 madde arasında yer aldı. manzarasında, kah Münih’in, lüks rının niyeti arasındaki bağı açıklıyor. devletler ve şirketlerin savaş ve TC devletinin, 2015 yazında Kürdis- otellerinde bu ortamın finansman ve sömürü içeren “hislerine” adeta tan coğrafyasında başlattığı savaş organizasyonunu gerçekleştirirken, Konferansa bu yıl 500’ün üzerinde tercüman oldu. Konferansa bu yıl politikalarıyla, 15 Temmuz sonrası savaşların sonucu olarak dünya coğ- bürokrat, think-tank temsilcisi, gü- rekor sayıda katılıma atfen “Sade- ilan edilen OHAL ile arttırdığı baskı rafyası, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu venlik uzmanı, devlet başkanı, baş- ce Kuzey Kore’den kimseyi davet ortamının, Avrupa için de tehdit ola- yana en büyük göçmen hareketliliği- bakan ve bakanlarla, NATO temsilci- etmedik. Doğrusu bu kadar cesur bileceği konferansın sonuç raporuna ni yaşıyor. Devletler ve şirketler bu leri katıldı. Bill Gates ile rock şarkıcısı olamadık.” sözü ince bir espriden yansıdı. sayfiye mekanlarında, kendi dünya Bono da konferansa “renkli simalar” öte, baskıcı yönetimi zaten herke- tahayyüllerini hayata geçirme plan- kontenjanından davet edilerek, dev- sin malumu bu devleti günah keçisi Münih Güvenlik Konferansı’nın ları yaparken, bu kirli tahayyülün letlerin ve şirketlerin yıl boyunca yaparak diğer devletleri temize çı- bitiminden hemen sonra açıklanan muhataplarına hayatta kalma savaşı dünyayı nasıl bir savaş coğrafyasına karma niyeti taşıyordu. Stockholm Uluslararası Barış Araştır- düşüyor. 7

Nusaybin'de “Terörist” Diyemezse Katliam ve İşkence “Kaza” Der

Ömer Barış’ı geçtiğimiz hafta tanıdık. Polis tara- fından ensesinden vurularak katledildiğinde… Ha- berlerde ve katil polisin yaptığı savunmada “kaza” olarak yer aldı ölümü. Polis havaya ateş etmiş, sonrasında, bir anda Ömer’in ensesine isabet eden mermi, kovandan çıkıvermişti. Tıpkı mendil satan Bülent Çalıkıran zabıtadan kaçarken, ona çarpıve- ren araba gibi. 4 yaşındaki göçmen Alan Kurdi’yi kıyıya taşıyan botun “kazayla” devrilerek Alan’ın bedeninin kıyıya vurması gibi. İnşaattan düşerek iş “kazasında” yaşamını yitiren 15 yaşındaki Ahmet gibi...

Şeyma Çopur

Devlet Katliamı Sever

Devlet katliamdan çekinmez, katletmeyi sever. Yüzyıllardır süregel- miş devletlerin her birinin tarihinde katliam geleneği vardır. Yapılan her katliam, devleti kanla beslemiş ve kendinden olmayanı yok etmeye yö- nelmiştir. Kürt diyerek, Ermeni diyerek, teferruattır diyerek… Ancak her Mercan Doğan katliamı yapan kılıfını hazırlar. Devlet de çoğu zaman “düşman” diyerek [email protected] toplumun hassasiyetlerini kurcalar, savaşların ve katliamların hepsini meşrulaştırır. aha önceden hiç Koruköy’ü duymuş muydunuz? Mardin’in DNusaybin ilçesine bağlı küçük bir köy, hani şu 90’lı yıllar- Bir Kürt, devlet için düşmandır. Devlet Roboski’de yaptığı katliamı sa- da, askeriyle polisiyle yerle bir edilen Kürdistan köyleri var ya, vunmaktan çekinmez. Bir aileyi, bir şehri, bir halkı katleder böylelikle. onlardan biri. Evleri yakılan, çocukları, eşleri, kadınları ve er- kekleri birbirlerinin gözleri önünde katledilen ya da kaybedilen Devrimciler devlet için düşmandır, işkencehanelerde, hapishaneler- onlarca insanın memleketi. 1995 yılından sonra köylerini terk de, ölülerine bile yapılanları savunur devlet hiç tereddütsüz. etmeye zorlanan fakat ortamın yumuşamasıyla yavaş yavaş tekrar köylerine dönmeye başlayanların memleketi. Ancak her zaman işler devletin planladığı gibi gitmez, Gezi İsyanı gibi katliamın meşruluğunun hiç kimse tarafından kabul edilmediği dö- İşte bu Koruköy’de 11 Şubat günü, yine sokağa çıkma yasağı nemlerde devletin tek çaresi, şiddeti herkese yönelterek herkesi kor- ilan edildi. Devletin başta Sur ve Cizre olmak üzere Kürdistan’ın kutmaktır. “Tabi yapacaktık, iyi yaptık, size de yaparız” gibi kendinden birçok yerinde uyguladığı sistematik katliam Koruköy’de bütün emin konuşarak, herkesi susturmaya çalışır. vahşetiyle uygulanmaya başlandı. Şu an, bu yazı yazılmaya devam ederken, askerler, evlere baskın yapıyor. Kadın erkek, “Berkin ekmek almaya gitmiyordu, eyleme gidiyordu, ondan vurduk” yaşlı genç, çoluk çocuk demeden hane sakinlerine küfürler yağ- diyerek kendi meşruluğunu, manipülasyonlarla, anlamsızlıklarla tekrar dırıp akla gelmeyecek işkenceler yapıyorlar. Evin erkekleri bu ve tekrar yaratmayı çabalar. işkence seansından sonra askerlerce bir yerlere götürülüyorlar. Kimisinin hastanede olduğu söyleniyor, kimisinin gözaltında, “Terörist” Diyemezse “Kaza” Der kimisinin ise halen nerede olduğu bilinmiyor. Gözaltından çı- kan birkaç kişi, işkencenin çok ağır olduğunu, içeride kalanla- Ne yapsa ne etse devlet bazı katliamları kılıfına uyduramaz. Çün- rın durumunun çok ciddi olduğunu söylüyorlar. Şu ana kadar 3 kü toplumun hassasiyetlerine ulaşamadığı, vicdanına hitap edemediği, kişinin öldürüldüğü, 40’tan fazla kişinin gözaltına alındığı bili- arasına sızamadığı bazı çatlaklar vardır. Bu tür durumlarda sığınabilece- niyor, kayıp sayısı hakkında kimsenin net bir fikri yok. Askerler ği en iyi bahanesi “kaza”dır. Devlet açıklayamadığı katliamları sevmez. hayvanların boğazını kesip ölülerini sokaklara atıyor. Bir köylü Çünkü toplumun vicdanını uyandırmak tehlikelidir. ineğini ahırda dumandan ya da bir kimyasaldan boğulmuş bir şekilde buluyor. Köye ulaşmak isteyenler, ulaşamıyor; köyden Devlet 16 yaşındaki Ömer’in katledilmesinin bir tarifini yapamaz. çıkmak isteyenler çıkamıyor. Köyün etrafında zırhlı araçlar ve Çünkü toplumda yarattığı hassasiyetlerde bile Bülent’in hiçbir “suç”u iş makineleri dolaşıyor. yoktur. Ömer de Berkin gibi katliam kelimesinin karşılığı olmasına rağ- men devlet ona “kaza” diyerek katliamın üstünü örterken Berkin’in kat- Askerler tarafından işkence edilmiş yaşlı bir adamın fotoğra- ledilmesinin emrini kendisinin verdiğini açıkça belirtmişti. fını internetten servis ediliyor. Bir devlet yetkilisi çıkıp “bu şahıs teröre destek veriyor…” diyor. 90’larda, kendisiyle aynı görevi Bir işçinin şantiyede düşerek yaşamını yitirmesinin, toplumda kar- yapmış Abi’sinin izinden gidiyor, hatta belki de geçiyor bile. şılığı vicdandır. Bu vicdanı susturmak için ona da “kaza” der devlet. Soma’da katledilen madencilere de… Hatta bazen “sorumluları” işten Fakat durum hepimizin de gördüğü üzere acı ve şiddet do- atar, açığa alır, savcılığa verir. Kendini tatmin etmek için değil, toplumun luyken. Toplumun neredeyse tüm kesimlerinin büyük bir ses- vicdanını tatmin etmek ister. sizlik içinde olması da şiddeti ve acıyı katlayan bir diğer unsur. Ne Yapsalar Katliam Ne Söyleseler Yalan Siyasi partiler ve çeşitli iktidar odakları, ana akım medya ve sosyal medya, sokaklar ve alanlar, yani aslında siyasetin nere- Toplumsal hareketleri ve kendine karşı olan her şeyi yakıp yıkmaya deyse tümü seçim tartışmaları gömülmüşken, bu tartışmaların çalışan devletin tek çıkar yolu daha çok baskı, daha çok yalan ve daha gölgesinde kalan bir şey var. çok katliamdır. Yoluna taş koyanı da, yolundan etmek ister. Ancak kim olursak olalım, nerede yaşarsak yaşayalım bilmeliyiz ki; onların yaptık- Fakat bu şey hiç de yenilir yutulur bir şey değil: Koruköy’de ları katliam, söyledikleri yalandır. İşkence ve Katliam Var! 8

Ekonomik krizin yaşandığı Venezüela’da günde yaklaşık 200 kadın, gıda, ilaç ve bebek bezi gibi ihtiyaçlarını karşılayabilmek için saçlarını satmaktadır. Krizin Faturası Kadına

Kapitalizm yarattığı krizden çıkmanın yollarını ararken, devletler ve şirketler krizin faturasını işçilere ve işsiz- “lere kesmeye çalışırken; küresel çaptaki sosyal ve ekonomik krizlerin en ağır faturası yine biz kadınlara kesiliyor. Sadece kriz dönemlerinde değil erkek egemenler tarafından ucuz iş gücü olarak görülen, beden ve emek sömü- rüsüne her koşulda maruz kalan yine kadın oluyor. Merve Arkun [email protected]

adın tarihçi Joan Scott’un 1986 yönelik olarak karşımıza çıkarken; Kriz dönemlerinde giderek artan yapılan başvurular yüzde 123 ora- Kyılında ilk kez belirttiği, “kadın ev içi emeği de bu etkiler kapsamın- işsizliğin, yoksulluğun ve güvence- nında artış göstermiş; geçen yıldan tarihinin, sadece bir eksiklikler ta- da değerlendirmek gerekir. sizliğin yanında, ev dışı bir alanda bu yana işten atılan toplam 500 bin rihinin tamamlaması olamayacağı “ücretli olarak” çalışıyor olsak dahi, kişinin 343 bininin kadın işsizler ol- fikri”, hem yeni bir tarih yazımında Ekonomik kriz dönemlerinde daha erkeğe oranla daha ucuz olan ve ko- duğu açıklanmıştır. Bu gibi örnekler hem de kadın çalışmalarında önemli fazla gündeme gelen istihdam, çoğu lay kontrol edilebilen “yedek işgücü” aslında biz kadınların özellikle kriz tartışmaları beraberinde getirmiştir. zaman güvencesizliği, esnekliği ve haline getiriliriz. “Sınırsız esneklikte dönemlerinde “istihdam piyasasında Scott bahsettiği kadın tarih yazımın- kayıt dışılığı da yaratmaya başlar. çalışma biçimleri” olan işler “kadına ilk feda edilecekler” olmalarının açık da, kadınları temelde erkeklerin olan Kriz dönemlerinde artan yoksullaş- uygun iş” olarak tanımlanır; bu tanı- göstergesidir; bu göstergeyi yaratan tarihe eklemek yerine, toplumsal ma ise, krizden etkilenen her birey mın en somut hali ise ev içi işlerde sebep ise dünyanın hemen her ye- cinsiyeti belirleyici bir faktör olarak için olduğu kadar biz kadınlar için karşımıza çıkar. Ev içi kadın emeği rinde karşımıza çıkan “ekmek kaza- kullanmıştır. Böylelikle sosyal bi- de, çalışma zorunluluğunu berabe- “hayalet emeğe” dönüştürüldükçe, nanın erkek” olduğu illüzyonudur. limlerin hemen tamamında önemli rinde getirir. Patronlar bu zorunlulu- krizin etkisiyle zaten sömürülmekte bir değişim gerçekleşmeye, yeni bir ğu, daha fazla kazanmak için birer olan biz kadınlar için sömürü daha Kriz ve Zorunlu Göç perspektif açığa çıkmaya başlamıştır. fırsata dönüştürürken; bizim için kriz da katlanır; krizin etkisi daha da be- Bu açıdan düşündüğümüzde, top- dönemlerinde daha fazla açığa çıkan lirginleşir. Kriz, biz kadınları elbette yalnızca lumsal cinsiyet perspektifi küresel çalışma zorunluluğu, “ev işlerinin çalışma hayatında ki adaletsizlikler çapta yaşanan ekonomik ve sosyal kadın işi olarak kaldığı koşullarda” Bazı örneklere göz atmak, biz ka- ya da egemenlerin istihdam politi- krizlere dair değerlendirmelere de daha fazla sömürü anlamına gelir. dınların krizden nasıl etkilendikleri kalarıyla etkilemez. Kriz sebebiyle dahil oldukça, krizin kadınlar üze- sorusunu yanıtlamakta faydalı ola- giderek artan yoksullaşma, gıdaya rindeki etkisini anlamaya, toplumsal “Kadınların İşi Hiç Bitmez” caktır. 1997 yılında yaşanan Güney ya da sağlık hizmetine erişimin ola- cinsiyet faktörünün de krize yönelik Kore Krizi sonrasında işten atılan naksızlaşması gibi etmenler, yaşam etkilerini ve yarattığı sonuçları gör- Biz kadınların ev içi emeği, cinsi- kadınların sayısının, aynı dönemde alanlarımızı doğrudan etkiler. Var memize fayda sağlamaya başlamış- yete dayalı iş bölümünün ve kapita- işten atılan erkeklerin sayısından 7 olan yaşam alanlarında kriz sebebiy- tır. lizmden güç alan ataerkinin etkisiyle kat fazla olduğu açıklanmıştır. 2005 le artık yaşayamayacak hale getiri- tarih boyunca “doğal” olarak kur- yılında küresel çapta yapılan bir len biz kadınlar, bazen krizin çözü- Toplumsal Cinsiyet ve Kriz gulanmıştır ve bu alandaki işler de araştırmada ise görüşülen kişilerin münü başka coğrafyalara göç ederek İlişkisini Kurmak kadının “doğal işi” olarak dikte edil- %40’ı, kriz dönemlerinde iş olanak- aramaya başlarız. miştir. Çocuk bakımı ya da temizlik ları kısıtlı hale geldiğinde, erkekle- Ekonomik krizlerin, küresel çapta, gibi “iş”lerin biz kadınların asli görevi rin çalışma “hakkı”nın kadınlardan Kriz sebebiyle yaşadıkları toprak- üzerimizde yarattığı etkileri birkaç olduğu iddiası, ev dışındaki başka bir daha fazla olduğu yönünde görüş lardan başka coğrafyalara göç et- başlıkta toplamak mümkün. Bu etki- alanda çalışırken çifte vardiya ile sö- bildirmiştir. Yaşadığımız coğrafyada mek zorunda bırakılırken “daha iyi lerin ilki özellikle “kadın istihdamı”na mürülmemizin zeminini hazırlar. ise geçtiğimiz son bir yılda İŞKUR’a koşullarda çalışabilmeyi uman” ka- 9 dınlar, cinsiyet temelli iş bölümünün mevcut yapısı nedeniyle, yine “kadın işlerinde” çalışmak zorunda bırakılır. Çoğunlukla düşük ücretli, sosyal güvencesi Krizin Faturasını Ödemeyeceğiz! olmayan ve kötü çalışma koşulları olan bu işler, kriz- den kaçarak yeni bir yaşam hayalinin peşine düşmüş olanlarımızı, yeni bir krizin içerisine sürüklemiş olur. Böylelikle hem göçmen, hem işçi, hem de kadın sıfa- tıyla sınırsız sömürüye ve ezilmeye maruz bırakılır- Krize Karşı ken, aynı zamanda içine itildiğimiz yeni krizden çıkış yolları aramaya zorlanılırız. Kadın Dayanışması Krizle Artan Kadına Yönelik Şiddet

Özellikle devletlerin ekonomik kriz dönemlerinde uyguladıkları politikalar, biz kadınlara karşı psikolo- jik şiddeti beraberinde getirir. Kriz dönemlerinde iş- ten atılanların eşlerine destek olmaları istenir; yani kadının erkeğe psikolojik destek sunup onu rahatlat- ması, böylelikle krizin yol açacağı depresyon halinde bir sibop etkisi yaratması umulur. Yazının yukarıda- ki kısmında bahsettiğimiz Güney Kore Krizi örneği- ne yeniden geri dönmek gerekirse; 1997 yılındaki kriz sonrasında uygulanan devlet politikası tam da Ekonomik kriz, aslında sadece belli 1993’te yayınladıkları bildiriyle, Zapa- bu duruma örnek niteliğindedir. Kriz sürecinde kore- dönemlerde ortaya çıkan bir durum tist Kadınlar kendi özgün politik varo- li kadınlara yönelik olarak “Kocalarınıza enerji verin” değildir. Çoğunlukla sömürünün yo- luşlarını bu deneyim içerisinde kattı- sloganını üreten ve kullanan Güney Kore hükümeti, ğunlaştığı, büyük kırılmalarla zengin lar. Kurmuş oldukları sağlık ve eğitim bu yolla krizin erkekler üzerindeki etkisini kadınla- ve fakir arasındaki uçurumun açıldığı merkezleri aracılığıyla, bir yandan rın azaltmasını istemiştir. Özetle biz kadınlar, bu ve dönemleri ifade etse de; biz kadınlar bu ihtiyaçlarını karşılarken, öte yan- biliriz kapitalist sistemin her gün ya- dan gündelik işleyiş içerisinde kadın benzeri devlet politikalarıyla işsizliğin ve yoksulluğun şadığımız bir kriz olduğunu. Ve biliriz hareketliliğinin toplum içinde de art- arttığı kriz dönemlerinde, yaşanması muhtemel bir sömürülmeyeceğimiz bir şekilde, ihti- masını hedefl iyorlar. Zapatist Kahve toplumsal kırılmaya karşı tampon olma görevini üst- yaçlarımızı karşılamamızın yollarını. Kooperatifl eri’nin içerisinde yer almak lenmiş oluruz. dışında, sadece kadınların ihtiyaçlarını Tarihteki deneyimlerimizden biliriz. karşılamak amacıyla kurdukları mısır, Kriz döneminde artan elbette yalnızca devlet şid- Paris Komünü’nün kadınlarının sadece fasulye ve kabak kooperatifl eriyle, deti değildir. Devletin ekonomik ve psikolojik şiddeti- barikatların arkasından değil, Komün üretim-tüketim ilişkilerini kadın eliyle nin yanı sıra, kadına yönelik erkek şiddeti de özellik- için yaşamı yeniden yaratmasından; örgütlüyorlar. Zapatist Kadın Koope- ihtiyaçların üretimini ve tüketimini ratifl eri, oluşturdukları tekstil atölye- le kriz dönemlerinde artış gösterir. Yine 1997 Güney planlayıp hayata geçirmelerinden bili- leriyle; bölge halkının gıda ihtiyacı dı- Kore Krizi’nde ev içi şiddete uğradığı için Kadınlar için riz. Ya da Avrupa’nın ekonomik kriz- şında giyim ihtiyacını da karşılamaya Yardım Hattı’nı arayan kadınların sayısı, krizden he- le boğuştuğu bir süreçte, hem de bir çalışıyor. men sonra 1998 yılında bir önceki yıla göre yedi kat yandan da faşizme karşı savaşırken artış göstermiştir. Tayland'da ise Kadın Hakları’nı Ko- Mujeres Libres’in öz-örgütlülükleriyle La Via Campesina Bağımsız Kadın ruma Merkezi’nin verilerine göre kadına yönelik ev içi organize ettiği kooperatifl erden, ko- Kooperatifi : şiddet vakası 1997 yılında 534 iken, bu sayı 1998’de lektifl erden; Katalonya’da yarattığı 812’ye ulaşmıştır. devrimden biliriz. Uluslararası Çiftçi Hareketi olan Via Campesina, dünya üzerindeki fark- Ne erkeğe, ne devlete, ne de patron- lı farklı “topraksız hareketlerin” ve Yaşadığımız topraklara ilişkin verilere göz atmak lara ihtiyaç duymadan yaratılan kadın yoksul köylülerin oluşturduğu bir fe- gerekirse; 2008 ekonomik krizinin ardından ölüm- deneyimleri, dün nasıl ekonomik ihti- derasyon gibi hareket ediyor. Küresel le sonuçlanan kadına yönelik şiddet vakalarında da yaçlara çözüm olduysa, bugün de aynı kapitalizme, GDO’lu ürünlere ve en- belirgin bir artış söz konusudur. 2008 yılında yaşa- şekilde kadın öz-örgütlülükleriyle ka- düstriyel tarım uygulamalarına karşı nan ekonomik krizin ardından 2009 yılında 105 kadın pitalizmden uzak çözümler yaşanma- köylüler arasında dayanışma ilişkile- erkekler tarafından katledilmişken, krizin etkilerinin ya devam etmekte. rinin oluşturulması ve baskılara karşı sürdüğü 2013’te bu rakam 214’e çıkmıştır. Anlaşıla- beraber mücadele edilmesi amacıyla cağı gibi, “toplumsal bir buhrana” yol açan ekonomik Abahlali Kadınlar Birliği: kurulmuştu. krizin kendisi, erkekler üzerinde de bu buhranın et- Kapitalizmin sömürüsü denildiğinde Kadınların bir hayli aktif olduğu hare- kisini belirgin derecede arttırmış; ekonomik kriz, biz akla ilk gelen coğrafyalardan birisi ket içinde sadece kadınlardan oluşan kadınlara yönelik doğrudan fiziksel şiddettin artışına Afrika’dır. Güney Afrika’nın yoksul ge- bir çok kooperatif ve kolektif de bu- neden olmuştur. cekondu mahallelerinde 2005’ten bu lunuyor. Mozambik’ten Hindistan’a; yana, devlet ve kapitalizmin saldırı- Filistin’den Brezilya’ya kadar yayılan Krizin Cinsiyeti, Kadının Ezilmesi larına örgütlü bir şekilde direnen ge- Bağımsız Kadın Kooperatifl eri, hem cekondulular, Abahlali Basemondjolo/ kadınların gündelik yaşam içerisinde “Krizin cinsiyeti olur mu?” sorusunun cevabı aslın- Gecekondulular Hareketi’ni yarattı. karşılaştığı tecavüz, şiddet ve taciz Mahalleli kadınların hareketten ba- gibi saldırılarla mücadele ediyor hem da krizin yaşamlarımız üzerinde yarattığı etkileri göz ğımsız bir şekilde kurdukları Abahlali de bu kolektifl erde ürettiklerini farklı önünde bulundurdukça ortaya çıkacaktır. Tarih boyun- Kadınlar Birliği, tacize ya da tecavüze kanallarla dolaşıma sokarak koopera- ca itildiğimiz “ikincil konum” özellikle kriz dönemle- uğrayan kadınların, rehabilite edilmesi tifl erin paydaşı olan kadınların ekono- rinde daha da fazla açığa çıkmaya başladıkça; hem ve tekrar yaşama katılması, mahal- mik ihtiyaçlarının da karşılamalarını emeğimiz hem de bedenimiz böyle dönemlerde sömü- lelerde yaşanan taciz ve şiddet olay- sağlıyor. Öte yandan Bağımsız Kadın rünün temel odaklarından biri haline geldikçe, krizin larının önüne geçilmesi, kıtada çok Kooperatifi , her yıl ayrı bir kadın bu- cinsiyetinin ne olduğunu anlamak da kolaylaşır. yaygın olan AIDS hakkında özellikle luşması düzenleyerek “kadın çiftçile- kadınların bilgilendirilmesi konusunda rin” sorunlarını masaya yatırıyor ve çalışmalar yürütüyor. Ayrıca, tekstil bunların çözümüne dair tartışmalar Tarih boyunca ataerkiden bağımsız gelişmeyen ka- atölyeleri, ortak bahçeler ve el ürün- yapıyor. pitalizm, bugün kendi yarattığı krizlerin etkisini de leri atölyelerinden oluşan kooperatifl er yine kendisini besleyen ataerkinin unsurlarından olan aracılığıyla, kadınlar kendi ihtiyaçları- Kadınların ortaya koydukları bu öz- toplumsal cinsiyet etmeni ile arttırmakta ve belirgin- nı kendileri karşılıyor. Açlık ve sömü- örgütlüğe dayanan deneyimler her ge- leştirmektedir. rüye terkedilen bir coğrafyada ka- çen gün daha da önem kazanmaktadır. dınlar, özörgütlülükleriyle bir yandan Sadece, kapitalizm kaynaklı ve dönem yaşamlarını sürdürüyor, diğer yandan dönem yoğunlaşan krizler nedeniy- Ekonomik krizler, dünyanın farklı coğrafyaların- mücadelelerini... le değil. Dünyanın dört bir yanında, da biz kadınlar için sınırsız sömürüyü ve güvence- tarihin farklı zamanlarında kadınlar, sizliği yaratırken; krizden çıkış yollarını bedenimizi Zapatist Kadın Kooperatifl eri krizlere kendi deneyimleri ve birlik- ve emeğimizi sömüren kapitalizmde, varoluşumuzu telikleriyle hep çözüm bulabilmişler- yok sayıp bizleri kimliksizleştiren ataerkil sistemde Güney Amerika’da Zapatist deneyim dir. Ancak bu deneyimlerin en önemli aramamalıyız. Erk’ek egemenlerin yarattıkları kriz- bugün, devlet ve kapitalizmden uzak yanı, aynı zamanda yeni bir yaşamın den çıkmanın ya da bu krizleri topyekûn ortadan bir yaşamın nasıl olacağına ilişkin de- şimdiden inşa edilmesinin örnekleri ol- kaldırmanın gücünü, biz kadınlar ancak ve ancak vam eden en büyük deneyimlerden. masıdır. kendi mücadelemizl e, dayanışmamızla ve örgütlülü- ğümüzle bulacağız. 10

Yeni muhafazakarlığın coğrafyamızdaki temsilcisi AKP iktidarının kadın politikasının amacı; toplumda kadının, kendini değerli bulduğu ve kendisi için özel alanlar talep ederek özgür olduğu hissiyatına kapılmasını sağlamaktır. AKP iktidarı uyguladığı kadın politikasıyla yalnızca siyasi tabanına, muhafazakar kadınlara hitap etmeyerek toplumdaki tüm kadınları bu politikaya sıkıştırmak istemektedir. Yeni muhafazakarlığın cazibesine kapılarak yaratılmak istenen özgürlük illüzyonuna sıkışan birçok kadın; hem yeni muhafazakarlığın, hem de ataerkilliğin birer uygulayıcısı haline gelir. Popülist Muhafazakarlık

Ece Uzun [email protected]

Muhafazakârlığın Kadındaki şimdilik böyle. hata olur. Bizi sadece tek bir odağa bu olgunun küresel ölçekte örgütlen- Siyasi Sembolü Olarak Başörtü- sıkıştırır, hareketsiz kılar. Meseleye diğini görmek açısından önemlidir. sü AKP iktidarının şimdilerde bilinen başka bir açıdan bakmak gerek, bu en önemli özelliği tek başkan rejimi kaçınılmaz. Muhafazakarlar ve Karşıtları- Kadının başörtüsü yıllardır siyasi savunuculuğu yani “Erdoğancılık”. nın Sıkışmışlığı olarak sürdürülen en yoğun ve uzun AKP’de kim varsa artık “Erdoğan- Nedir Bu “Yeni Muhafazakar- soluklu tartışmalardan biriydi. AKP cılığı” benimsemek zorunda, yoksa lık?” Yaşadığımız coğrafya özelinde ve benzeri muhafazakar tabanlı ya- bu iktidarın masasına asla otura- muhafazakarlık tartışmaları gerici- pılanmaların içerisinde kesik bir yara maz. Aslında “Erdoğancılık” o kadar Bahsettiğimiz bu yeni muhafaza- lik-ilericilik, sekülerlik-dincilik ikilik- gibi kanayan bu mesele, başörtüsü da muhafazakar değil, sadece yıl- karlığın, siyasi literatürdeki neocon- lerine sıkıştırılmakta ve meselenin serbestliğinin getirilmesiyle kurum- lar önce üzerine oynadığı bu kesimi servatism diye adlandırılan muhafa- özünden uzaklaşılmaktadır. “Laiklik sal anlamda sona erdi. Bu tartışma kaybetmeme derdinde. Şu gerçeği zakarlık anlayışıyla karıştırılmaması savunucuları” tarafından sadece din öyle uzun soluklu bir tartışma oldu göz ardı etmemek gerek, yaşadığı- gerekir. İkisi arasındaki farkın anla- ile ilişkilendirilen ve adeta parano- ki; her kesimden kadın ister istemez mız toplumun yapısı gereği, büyük şılmasındaki işe yarar örnek, neo- yaklaşmış bir kaygı olarak topluma bu tartışmaya dahil oldu. Bir kesim bir çoğunluk muhafazakarlıktan bes- con’ların Bush yönetimi ABD’si ile yansıyan bu mesele, İran benze- bunu sekülerizme karşı olarak gör- leniyor. Dolayısıyla “Erdoğancılık” da yeni seçilen başkan Trump ABD’si ri devletlerin rejimlerine dönüşme dü, diğeri dini referansları savundu, bunu kullanıyor, söylemlerini bu mu- arasındaki farktır. Dolayısıyla bugün şeklinde vurgulanmaktadır. Diğer bir diğeri kadının beyanını esas aldı hafazakar geleneğin üzerine inşa et- burada da, başka bir coğrafyada da, taraftan “muhafazakar elitler” eko- ve bir de bu tartışmaya girmeyenler mesi gerektiğini çok iyi biliyor. Ancak yeni muhafazakarlık denilen bu ol- nomik ve sosyal yaşamlarını sürdü- oldu. Çünkü mevzu bahis örtü kadı- yine de her yerde her fırsatta vur- guyu anlamak için özellikle günümü- rebilmek için muhafazakar yaşam nın başındaydı. Öznesi kadın olan bir guladıkları gibi bir yeninin peşinde- zün ilerici/laik-gerici/dinci çerçevesi tarzını topluma geleneksel değerler tartışmanın eyleminde de kadınlar ler. Ve işte tam da burası çok önem- yetmeyecektir. Dünyadaki liberal olarak dayatırlar. Özellikle her iki ta- vardı tabi ki. Görmezden gelinme- li; çünkü içinde bulunduğumuz sisli demokrasi kültürünün, değerlerinin rafın da yaşam tarzı dediğinde hedef meli, başörtülü de olsa bu kadın- hava yüzünden göremediğimiz bir ve işleyişinin bir krizde olduğu ger- aldığı asıl özne kadındır. Bu, özünde lar ülkedeki değişen siyasi rejimler buz dağı var. Dümendekiler çarpma- çektir. Toplumun kültürel değerlerini devlet yapısı ve yaşam tarzına odak- sonucunda çok sert uygulamalarla ya odaklı rota aldılar bile. Çarpacağız belirleme noktasında ortaya konulan lanan orta ve üst sınıfların kaygıla- karşı karşıya kaldı. Tartışma, AKP ve tepetaklak olacağız. Biz buna bo- bütün iddiaların sahte olduğu orta- rını barındırdığı bir tartışma olarak iktidarının uygulamalarıyla şimdilik ğulma süreci diyelim. Uzun bir süre ya çıkmıştır. Birbirinden farklı yaşam görülebilir. Ancak kadın tüm bu tar- sona erdi, başörtülü kadınlar artık çırpınacağız yani. Çünkü karşı kar- tarzlarının meşruluğu, barış içinde tışmalara sıkışarak eriyen bir kimlik devletin en görünür mekanizma- şıya kaldığımız şey eskiden daha da birlikte yaşam, bireysel özgürlükle- olarak ezilmeyi sürdürür. Erkek-ege- larında yer alıyor, mecliste koltuk beter bir hal alabilir. rin değeri, adaletin sağlanması, ka- men sistemin en temel dinamiklerin- kapıyor, TSK’da ve emniyet teşkila- dın özgürlüğü, kadın-erkek eşitliği den olan devlet, herhangi bir yapısal tında görev alıyor, üniversitelerinde Peki, Geleneksel Muhafaza- gibi “erdemler”, liberal demokrasi- değişiklikle iyileştirilemeyeceği gibi; ders veriyor, medya kanallarında po- karlıktan Daha Beter Olan Nedir? nin iddia ettiği gibi gerçekleşmiyor. orta ve üst sınıfların “yaşama tarzı” litika yapıyor… Bir taraf kazandı gibi Böyle bir krizin yarattığı boşluğu ise, talepleri de ezilenlerin talepleriyle görünüyor, bir taraf kazanmak için Şimdilerde; yeni bir muhafaza- yine iktidarlı düşünceler ve yapılan- örtüşmeyecektir. Diğer yandan, bu hala savaşıyor, bir diğer taraf olanı karlık, yeni bir anlayış örgütlenmek malar doldurmaya çalışıyor. Bah- tartışmalarda görünmeyen ya da gö- biteni sadece izliyor. isteniyor. Yani sadece kılık kıyafete settiğimiz bu yeni muhafazakarlık rülmek istenmeyen bir diğer şey de, indirgenmeyen, eğitim gibi kökten- anlayışı yeri geldiğinde geleneksel yeni muhafazakarlık denilen bu an- AKP iktidarı gelenekçi muhafa- ci uygulamaları yadsımayan, algısal muhafazarkarlığın siyasal ideolojisini layışın tüm kadınlara; yani başı açık zakar bir yapılanma ve tabanını da bir muhafazakarlık. Kadını örtmek, ve söylemlerini kullanarak dine refe- ya da kapalı olana da erişebilmesidir. bu çoğunluk oluşturuyor, bu anlam- dinsel eğitimi zorunlulaştırmak dı- rans verse de, amacı dinsel değerler da hitap ettiği bir kesim var. Yani en şında hem algısal hem bütünsel bir üzerinden topluma yapacağı bütün- Değişen Ne Olursa Olsun Ezi- azından uzun bir süre bu böyley- kapatılmadan bahsediyoruz. Belki sel etkidir. Dünyanın farklı coğrafya- len Kadın di. Sonra işler yavaş yavaş değişti, de uzun yıllar kurtulamayacağımız larında özellikle yeni sağ ile birlikte muhafazakar taban önce çatırdadı bir kapatılma. Bu yüzden yıllarca yükseltilen, yeni muhafazakarlık Yaşadığımız coğrafyanın yeni sonra bozuldu, gelenekçiler ayrıştı, muhafazakarlık başlığında sürdü- kültürünü yaymaya çalışan tüm ya- muhafazakarları değişimi öncelikli yenilikçiler ayrıştı, can ciğer bilinen rülen başörtüsü tartışması gibi aynı pılanmaların “ırkçı”, “ayrımcı”, “ka- olarak “kadın” üzerinden tartışmak- cemaatle kanlı bıçaklı olundu; yani eksene tekrar tekrar dönmek büyük dın düşmanı” söylem ve politikaları, tadır. Son dönemlerde yapılan araş- 11

tırma sonuçlarına göre, muhafaza kadın profilindekilerin yaşamakta ol- Devletin ekonomik kaygılarla reform olmaktan çok, bu kesime ve- edilmesi gereken en önemli şeyin duğu durum tam olarak budur. gündeme taşıdığı “kürtaj” ve “do- rilen sözün tutulduğuna dair bir gös- “aile kurumu” olarak görülmesi de ğum kontrol” tartışmaları; gelenek- terge olarak yorumlanabilir. Keza, değişimin asıl öznesinin kadın ol- Yeni muhafazakarlığın coğrafyamız- sel muhafazakarlığın argümanı olan imam hatip liselerinde yaratılan ve duğunu göstermektedir. Toplumda daki temsilcisi AKP iktidarının kadın dini değerler yükseltilerek yapıldı. örgütlenen “kadının toplumdaki po- “ideal kadın” şöyle tanımlanmakta- politikasının amacı; toplumda kadının, Bu stratejinin bir nüfus, yani ekono- zisyonu” yeni muhafazakar anlayışla dır: “Erkeklerle hukuken eşit, gerek- kendini değerli bulduğu ve kendisi mi politikası olduğu böylece absor- paraleldir. tiğinde çalışıp para da kazanan, ama için özel alanlar talep ederek özgür be edilmiş oldu. Altı boş söylemler aile içerisindeki anne ve eş rollerini olduğu hissiyatına kapılmasını sağla- öylesine kullanıldı ki, dini değerler Yeni Muhafazakarlık, kadına yönelik asla aksatmayan ve ev içi görevle- maktır. AKP iktidarı uyguladığı kadın yükseltilerek nüfus politikası yap- ekonomik stratejileri de beraberinde rini aksatıyorsa işini bırakan; namus politikasıyla yalnızca siyasi tabanına, mamak gerektiği savunusuyla kürtaj uygulamaya sokmuştur. 2015’te yapı- kodlarının dışına çıkarak kocasının muhafazakar kadınlara hitap etmeye- ve doğum kontrolüne dair bilimsel lan yasal düzenlemelerde “ekonomik şerefine laf getirmeyen kadın tipi.” rek toplumdaki tüm kadınları bu po- açıklamalar da yapıldı. 2016 yılında ve sosyal hayatta erkeklerle eşit şe- Dolayısıyla kadın toplumda ona biçi- litikaya sıkıştırmak istemektedir. Yeni “doğum kontrol ihaneti” ve “anne ol- kilde kadınların da dahil olması ama- len tüm rolleri içselleştirmelidir. muhafazakarlığın cazibesine kapılarak mayanın eksik, yarım kadın” olması; cıyla” geliştirilen istihdam projelerin- yaratılmak istenen özgürlük illüzyonu- 2012’deki kürtaj yasası girişimi gibi. den biri “annelik teşviki”ydi. Annelik Yeni muhafazakarlığın merkezinde na sıkışan birçok kadın; hem yeni mu- izninin bitiminden sonra ilk çocuk için yer alan kadının beklentileri ve ta- hafazakarlığın, hem de ataerkilliğin Bahsettiğimiz gibi bu anlayışın he- 2, ikinci çocuk için 4 ay olmak üzere lepleri de bu yeni anlayışın çerçeve- birer uygulayıcısı haline gelir. AKP’nin definde tüm kadınlar var. Geleneksel yarı zamanlı çalışma izni getirildi. Eğer sinde şekillenmektedir. İnançlarıyla tetiklediği bu uygulamalar dinsel re- muhafazakar anlayışa uygun yaşam anne isterse, çocuk ilkokula başlayana doğru orantılı olarak aile kurumunu feranslar alınarak gerçekleşiyor gibi tarzı olmayan kadınlar da yeni mu- kadar yarı zamanlı çalışabilecek, her yükselten, dünya trendlerini kendi- yapılır, ancak bu sadece birkaç istis- hafazakarlık rüzgarının bilinçli/bi- anneye, 1. çocuk için 300, 2. çocuk lerine uyarlayan, ekonomik refaha na olarak kalır. Bu uygulamalar yeni linçsiz birer sürdürücüsü olmaktadır. için 400, 3. çocuk için 600 lira ödeme ulaşabilmenin imkanlarını yaratan, muhafazakar anlayışın özellikle de Dini ve manevi değerlerle ideolojik yapılacak. Kadının toplumsal hayatta yaşam tarzına uygun olanı alternatif- “muhafazakar elitler” tarafından top- ve yaşamsal hiçbir ortaklığı bulun- var olması gerektiğini savunurken, ler üreterek gerçekleştiren kadınlar lumu değiştirme çabasıdır. Bu değişim mayanlar dahi, tıpkı iktidarın yaptığı annelik teşviki ile ekonomik yaşantı- yeni muhafazakarlığın kabulündedir- kendinden olmayanı türlü yöntemlerle gibi, söylemlerinde muhafazakarlaş- nın dışında bırakan istihdam uygula- ler. Ancak burada kadınlık rolü tama- kendine uydurma, uyduramadığında mıştır. Önceden muhafazakarlığın maları yeni anlayışın bir çelişkisi. men içselleştirilmiştir. Diğer taraftan da yok etme üzerine kuruludur. siyasi simgesi başörtüsüyken, şimdi bu “muhafazakar kadınlar” toplum- “modern imajlı” kadın da muhafaza- Sonuç da sosyalleşebilecekleri özel alanlara Yeni Muhafazakarlık Kadını Na- kar olabilmektedir. Mecliste anayasa ihtiyaç duyarlar. Bu anlayış ise hem sıl Etkiliyor? oylaması sırasında kavga eden AKP’li Yeni muhafazakarlık, kadını belli dışlamayı içeren, hem de ataerkil ve CHP’li kadın milletvekillerinin dış söylemler üzerinden geliştirdiği poli- toplumda dışlanmayı içselleştirmiş Yeni muhafazakar anlayışın kadına görünüşü arasında herhangi bir fark- tikalara sıkıştırmayı ve bu söylemleri bir kadın profili yaratır. Dışlama ve yansıması olarak değerlendirebilecek lılık olmaması bize “hangisi acaba kadına benimsetmeyi amaçlar. Bura- dışlanma yoluyla sosyalleşebilen bu sürecin başlangıcı, 2011’de Kadın ve kimden?” sorusunu sordurmuştur. da, yaratılan bu muhafazakar anlayı- kadınların toplumdaki erkeklerden Aileden Sorumlu Bakanlık’ın adının Ama bu yeni muhafazakar anlayışın, şın dışına çıkmak kadınlar için büyük daha fazla muhafazakâr olması eği- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ola- bu örnek dışında dış görünüşte değil önem taşımaktadır. Verilmesi gere- limi belki de bu sebepten ötürüdür. rak değiştirilmesidir. Tam bu sıralarda algılarda örgütlendiğini tekrar hatır- ken mücadele hattı, muhafazakarlık Çünkü sadece muhafazakârlığın kadına yönelik “radikal söylemler” de latmakta fayda var. karşıtlığı üzerinden laiklik savunusu araçsal kullanımı yoluyla sosyalleşe- peşi sıra dillendirilmeye başlanmıştır. yapmak; kadının muhafazakarlıktan bilmektedirler. Ötekinin var olması, Erdoğan’ın “Ben kadın erkek eşitliği- Amaçlanan; dış görünümü veya sıyrılışını referandumda “hayır” de- bizim de ötekiler arasında bir diğer ne inanmıyorum, kadınlar ve erkekler kimliği ne olursa olsun; her kadının meye koymak, seçimlerde muhalif “öteki” olmamız olanağını doğurur. birbirinden farklıdır, birbirinin mütem- bu “muhafazakarlığı” benimsemesi- partilere oy atmak olmamalıdır. Kadı- Bu durum kaçınılmaz olarak, bireyin mimidir” açıklamasını kadın örgütle- dir. Geleneksel muhafazakar kesimin nın ister laik, ister muhafazakar, ister yalnızlaşmasına neden olduğu gibi, riyle yaptığı bir toplantıda sarf et- değer yargılarına paralel olarak ikti- yeni muhafazakar; anlayışı ne olursa yeni bağlamlar türeterek kendini ifşa mesi, sonraki süreçlerde de bu denli darının öncesinde ve iktidarının ilk olsun devlete karşı verdiği öz-örgütlü edebileceği alanlarda yer almasına cüretkar olmasını normalleştirmeye döneminde gündemine aldığı “İmam mücadelesi, muhafızların da muhafa- neden olmaktadır. Yeni muhafazakâr başlamıştır. Hatip Liseleri” eğitim alanında bir zakarların da üstesinden gelecektir. 12

Anarşist Kadınlar'ın Referanduma Dair Yayınlanan Bildirisi Özgürlüğümüz Mücadelemizdedir

adınların özgürlük mücadelesinde “oy hakkı” tartışmaları, şünüyorlardı. Yani kadına oy hakkı verip, “toplumsal değerlerin K“oy hakkı” kampanyalarının yoğunlaştığı 19. yüzyıla kadar daha iyi muhafaza edilmesi” ve “toplumsal saflık” amaçlanıyordu. dayanır. Bugün dünyanın birçok yerinde var olan Batı tarzı “libe- Burada oy hakkı için yükseltilen “kadın”, geleneksel toplum yapısı ral demokrasi”lerle uygulamaya geçtiğinden bu yana “evrensel oy içerisindeki annelik üzerinden yükseltiliyordu. hakkı”, bir politik gerçeklik olarak dayatılsa da; liberal demokra- silerin hiçbir şekilde “özgürlük” getirmediğine tanık olan ve ge- Öte yandan, kadınların oy kullanmasını, kilisenin ve evin bo- tirmeyeceğinden emin olan biz kadınlar için sonu gelmemiş bir yunduruğundan kadının kurtulması gerektiğini düşünenler de tartışmanın konusudur. savunuyordu. Ancak hareketin büyümesine ve yaygın olarak sa- vunulmasına yol açan olgu, oy hakkı taraftarlarının çoğunun ken- “Oy hakkı” kadın-erkek eşitliği ilkesi üzerinden ele alındığında disini “iyi bir Hristiyan, ev kadını ve devlet yurttaşı” yapmak için bu kadını büyük bir yanılgının içine hapsetmiş olur. Liberal demok- oy kullanmak istemesi gerçeğidir. rasinin hak ve özgürlükler kapsamına dâhil ettiği birçok meselede olduğu gibi, konunun teorik ve pratik yanları derinlemesine tar- Böyle bir siyasi ortamda, “oy hakkı” tartışmaları daha da önem tışılmadan, o “hak ve özgürlükler”den yararlanacak bireyler için kazanmaktadır. ’a göre, oy kullanma kampanya- uygulamaların iyi ya da kötü olduğuna karar verilmeden bir oldu- ları, dikkati gerçek mücadeleden saptıran bir durumdu. O, temel bittiye getirme söz konusudur. Liberal demokrasinin bu özelliği, mücadelenin toplumun bir bütün olarak yeniden yapılandırılması, siyasal, ekonomik ve toplumsal işleyişi sorgulatmayan bir devlet kadınların kendileri için özgür ve anlamlı yaşamlar yaratmalarıyla yapısının oluşuyla ve bireylere bu işleyişi dayatmasıyla ilgilidir. verilebileceğini söylüyordu. Bu devletli yapıyı ve işleyişi sorgulayanlar ise “kadın ve erkeğin eşitliği” ilkesine karşı olarak yaftalanmışlardır. Kadın mücadelesinin “oy hakkı”na yoğunlaştığı bir süreçte, anarşist kadınlar devlet yapısını sorgulamanın ötesine geçerek, Gerek geçmişte gerekse de günümüzde, kadınların “oy hakkı ataerkil aile yapısını sorguladılar ve toplumsal cinsiyet sorununu kazanımına” ilişkin bir dizi tartışma mevcuttur. 19. yüzyılda bu tartıştırdılar. Kadınların, toplumda ezilen konumda bulunmalarının kampanyaların yoğunlaştığı Kuzey Amerika coğrafyasında yapı- temelini cinsellik ve doğurganlıkla ilişkilendirdiler. Ekonomik et- lan bu tartışmaları incelemek, sadece “oy hakkı” ve kadın müca- kenlerin yanı sıra, cinsel etkenlerin de kadınları baskı altına almak deleleri arasındaki ilişkiyi daha derinlikli görmemize değil, aynı için kullanıldığını savundular. zamanda kadının siyasal özne oluşu ve siyasal eşitlik gibi kadın mücadelesinin içerisinde bulunan kavramları düşünmemize de Buradan çıkardıkları sonuç, kadının nasıl bir siyasal özne ola- olanak sağlayacaktır. cağıyla ilişkiliydi. Seçim sandıklarıyla değil; erkeklerden ve erkek egemen kurumlardan siyasi, ekonomik, psikolojik ve cinsel açı- “Oy Hakkı” Mücadelesi dan bağımsız olmakla siyasal özne olunacağını savundular.

19. yüzyılda, ABD’de yoğunlaşan “oy hakkı” kampanyalarının Siyasal Özne Olmak çok tartışılmayan tarafı, bu siyasal talebin ortaya çıkmasını sağ- layan düşüncedir. “Oy hakkı” kampanyaları öncelikli olarak, biz Bugün referandum gündeminin de siyasal özne olarak kadın kadınların geleneksel evlilik kurumu içindeki güçlerini arttırmayı açısından sorgulanması şarttır. Bu sorgulama yapılırken, “kazanıl- hedefliyordu. Ve tahmin edilenden farklı olarak, bu orta sınıf ağır- mış bir siyasi hak olarak” oy hakkının tarihsel arka planı da göz lıklı ve muhafazakâr bir hareketti. önünde bulundurulmalıdır. Çünkü;

Kampanyaların yoğunlaştığı süreçte, Oy Hakkı Hareketi’yle Kadın mücadelesinin, biz kadınları oy kullanarak politikleştir- ittifak içerisinde olan Alkol Karşıtı Birlik, Cinsellik Karşıtı Saflık mek iddiasıyla seçimlere katılmaya yönlendirmesi büyük bir ya- Birlik’i (Purity League) gibi muhafazakâr hareketler, toplumsal nılgıdır. Bu yaklaşım, erkek egemenliğine karşı bir mücadele ola- aşırılıklardan kadına oy hakkının verilmesiyle kurtulunacağını dü- rak tanımlanamayacağı gibi, erkek egemenliğinin sürdürüldüğü 13

mevcut sistemde seçme-seçilme ilişkisi üzerinden kadının kendini Kadınlar Referandumdan Ne Bekliyor? birer siyasal özne olarak ta ortaya koymasına olanak vermeye- cektir. Kadın örgütleri, referanduma ilişkin kampanya çalışmalarına şimdiden başladılar. Toplumsal muhalefetin büyük bir kısmının -Seçim propagandalarında sadece bir “alt başlık” olmanın dı- yaptığı gibi… Peki, kadınlar referandumdan ne bekliyor? şına çıkarılmayan kadının, “eşit siyasal özne” olduğu da büyük bir yalandır. Patriyarkal sistemle özdeşleşmiş bir siyasal işleyişten Kadının yok sayılmasının, tacizin, tecavüzün, şiddetin, savaşın, olumlu ve sonuç odaklı bir değişiklik beklemek gerçekçi değildir. katliamların, asgari ücretle çalışan ve sendikalaşma mücadelesi veren işçi kadınların kazanımlarının gasp edilmesinin, kadınların -Erkek egemenliği, içinde yaşadığımız siyasi-toplumsal-ekono- kazandığı tüm hakların elden gitmesinin, kadınların hayatının ve mik işleyişte en temel kurucu dinamiklerden biridir ve toplumun geleceğinin bir kişinin sözüne bağlanmasının, başkanlık sistemi- bütününü şekillendirmektedir. Bu tarz bir iktidar biçimine karşı çı- nin sonlanmasını bekliyorlar. Ancak bu beklentilerin hiçbiri, bir kış bütünlüklü bir mücadeleyle mümkündür. Ekonomik ve siyasal evet ya da hayırla bitmeyecek. Bu sorunların hiçbirisi, bir referan- yapının düzenlenmesinde, devlet işleyişinin düzenlenmesinde be- dumluk süre içerisinde çözüme ulaşılabilir sorunlar değildir. Aynı lirleyici olmak için atılacak referandum ya da seçim tarzı adımlar şekilde, mevcut sorunların derinleşmesinin evet ya da hayır de- kalıcı çözümler yaratamaz. Kadının özgürlüğü, devletli politikaya nilerek önüne de geçilemeyecek. Bunun nedeni devletin, gerçek- dâhil olunup alınacak geçici önlemlerle gerçekleşmez. te otoriteyi, hiyerarşiyi, hâkimiyeti, adaletsizliği ve eşitsizliği ge- rektirmesiyle ilgilidir. Yaklaşmakta olan Dünya Kadınlar Günü’nü, -Kadın mücadelesi, eğer belli bir egemenlik ve iktidar ilişkisini kadınların mücadelesi, dayanışması ve örgütlülüğüyle simgeleşen hedef alıyorsa, bu iktidar ilişkisinin kurduğu yapılar kullanıldığı 8 Mart’ı bile var olan referandum gündeminde “hayır” söylemine takdirde nasıl bir siyasal özneden bahsederiz? Patriyarka, bu sis- sıkıştıran kadın örgütlerinin düşeceği yanılgı da tam olarak budur. temin en kurucu dinamiklerinden biriyse, bu ilişki biçimine karşı çıkış, ancak radikal, bütünlüklü bir politikayla verilebilir. Böyle bir yanılgı yaratmanın kadının özgürlük mücadelesi lehine bir sonuç getirmeyeceği ise aşikârdır. Tam tersine yönetime yakın- -Kadın mücadelesi, siyaset yaparken kadınlar “adına” siyaset laştığını, etki ettiğini düşünen kadın, bu yanılgı ile gündelik gerçek- yapmaya soyunmaz. Amaç kadını politikleştirmek ve örgütlemek- lerden uzaklaşacaktır. Kadının yaşadığı adaletsizliklerden, tutsak- tir. Kadınların iradelerini teslim edecekleri mekanizmalar kullan- lıklardan, yoksulluk ve yoksunluklardan kurtuluyor olduğu yanılgısı mak değildir. mevcut sisteme “demokratik” olduğundan dolayı güven duymasına yol açacaktır. Bu güven duygusunun, en liberal ve demokratik gö- -İnsanların eşit fırsatlara sahip olması gerektiği şeklindeki dü- rüntüsüne sahip olsa bile devletin otoritesiyle, tahakkümüyle ve şünce liberal siyaset felsefesinden kaynaklanır. Kadınların eğiti- erkek egemen yapısıyla en kısa sürede sarsılacağı kaçınılmazdır. me, iş hayatına, parlamentoya eşit ölçüde erişimini engelleyen yasal düzenlemeleri değiştirmek gerektiği, bu düşünce tarafından Bizim irademiz, cinsiyetsiz, adil ve özgür, bir dünya isteğimiz, telkin edilir. Bu esasında, mevcut sistemin içinde rekabet etmeyi referandum ya da seçim gibi mekanizmalarla sağlanamaz. Yoldaş hedeflemekten başka bir şey değildir. Kadın ve erkeğin bu şekilde Emma Goldman’ın da vurguladığı gibi, özgürlüğümüz ve bağımsız- bir işleyişte eşit hale geleceğini düşünmek boş bir düşüncedir. lığımız ancak bizim tarafımızdan gerçekleştirilebilir. “Kadın ilk ola- rak, bedeni üzerinde başka herhangi birisinin hak iddia etmesini -Bu durumun böyle olduğu, özellikle Batılı liberal demokrasi- reddederek; istemedikçe çocuk doğurmayı reddederek; Tanrı’ya, lerce kanıtlanmıştır. Hukuk, oy kullanma ve istihdam alanında devlete, topluma, kocaya, aileye ve benzeri şeylere hizmetkârlık sağlanan “kazanımlar” kadınların ezilmesi gerçeğini değiştirmedi- yapmayı reddederek. Yaşamını daha basit, ancak daha derin ve ği gibi bu yönde olumlu değişikliklerde yaratmamıştır. Toplumsal daha zengin yaparak. Yani, kamuoyu görüşü ile halkın ayıplama- cinsiyetin toplumsal olarak kurumsallaştırılması esas meseleyse, sı korkusundan kendisini kurtararak, yaşamın anlamını ve özünü bu kurumlar ortadan kaldırılmadan sorun bitmiş olmaz, yalnızca tüm karmaşıklığıyla öğrenmeyi deneyerek. Kadınları oy sandığı görünmez kılınmış olur. değil, ancak bu özgürleştirecektir.” 14 Devrimi Yaşayan ve Yaratan Özgür Kadınlar

Özlem Arkun [email protected]

İberya*, 1868’den 1936’ya kadar taş üstüne politika ve sosyal meseleler üzerine anarşist bir dad Estorach’ın da içinde yer aldığı bu grup, ka- taş konarak hazırlanan bir devrim süreci yaşadı. perspektif geliştiren dergiler, gazeteler yayınlan- dınların sendika ve devrimci mücadele içerisinde İberya'daki anarşistler şöyle diyordu, “Devrim dı. Bu programların çeşitliliği, anarşist hareketin daha aktif bir rol oynamasının önünü açtı. yoktan var olmayacak, devrim güçlü ve sağlam bir tarım işçilerinden ev kadınlarına, ev işçilerinden zemine ihtiyaç duyar, bunu yaratmanız gerekir.” çocuklara kadar birçok kesim tarafından anlaşıl- Madrid’te Mercedes Comaposada ve Lucia İberya’nın anarşizmle tanıştığı 1868’den itibaren, masına ve sahiplenilmesine fırsat verdi. Biz bu Sanchez Saornil de benzer çalışmalar yapmışlar- anarşistler ilmek ilmek bir geleneği ördüler. Eşek yazıda İberya’nın anarşist kadınlarına ve onların dı. Sanchez, başından beri kadınların CNT için- üzerinde köy köy gezen anarşistler, gittikleri her mücadele pratiklerine yoğunlaşacağız. de daha da aktifleşmesi için Barcelona’da yoğun yerde baskıya karşı halkın örgütlülüğünün kaza- çalışmalar yürütüyordu. Daha sonra Madrid’te nacağını anlattılar. Özgür Kadınlar Buluşuyor Mercedes’le tanıştı ve birlikte, CNT içindeki sen- dikalarda ve sendika dışında örgütlenen kadın Toplumsal devrim sürecine giden 70 yıllık sü- Toplumsal devrime doğru giden yolu, kadınlar gruplarına bildiriler gönderiyorlar, kadınların han- reçte İberya’daki anarşistler kolektivizm ve ko- da yıllardır arşınlıyordu. Özellikle tekstil sektörün- gi meseleler üzerinde yoğunlaşmak ve konuşmak münizm eğilimlerini başarılı bir şekilde birleştire- de çalışan kadınlar hem direnişlerde hem sendi- istediklerine dair fikir alışverişinde bulunuyorlardı. rek anarko-sendikalizmi yükseltmiş, toplumsal kal faaliyetlerde aktif bir şekilde yer alıyorlardı. Daha sonra bu ekibe Amparo Poch ve Gascon’un devrimci anarşizm adına tarihsel bir iş başarmış- Katalonya’nın bazı endüstriyel bölgelerinde, dik- da dahil olmasıyla çıkaracakları Mujeres Libres lardı. Bununla birlikte toplumsal dönüşüm iddia- tatörlüğün son yıllarında bile kadın çalışması yü- (Özgür Kadınlar) dergisinin altyapısını oluşturmuş sını hem endüstriyel ve kırsal alanlardaki işçiler rüten gruplar vardı. 1928’de, Terrassa’da CNT’li oldular. arasında da yaymışlardı. 1936 Temmuz’una ge- kadınlar, FAI’nin kültür merkezinde bir araya ge- lindiğinde CNT’nin üye sayısı 1 milyonu aşmıştı lerek kendi sorunları üzerine tartışmaya ve eşit Mercedes ve Lucia birçok grupla iletişim ha- ve hemen hemen tüm sektörlerde CNT’li işçilerin ücret, ücretli annelik izni gibi konuları sendika linde olmalarına rağmen 1936 yılına kadar Bar- etkilerinden bahsedebilirdi. Bununla birlikte anar- toplantılarında gündem etmeye başlamışlardı. selona’daki Kadın Kültür Grubu ile bir araya gel- şistler, anarşizmin toplumsallaşması için sadece Her ne kadar kadınların bütünlüklü gelişimini des- memişti. Onlarında bir araya gelmesiyle Mujeres işçi mücadelesinin yeterli olmadığını biliyorlar ve teklemek adına kaynakları sınırlı olsa da, 1936 Libres Federasyonu artık gerçek anlamıyla kurul- her alanda toplumun tüm kesimlerine yönelik ça- Temmuzu geldiğinde Terrassa’lı kadınlar devrime muştu. lışmalar yürütüyorlardı. hazırlardı ve daha savaşın ilk günlerinde bir klinik ve bir hemşirelik okulu kurdular. Özgür kadınları bir araya getiren fikirler Bu dönemde bir taraftan gençler ve yetişkinler neydi? için eğitim programları geliştirildi, kültür merkez- Barselona’da CNT’ye bağlı Kadın Kültür Gru- leri açıldı, ülke çapında geniş tabanlı bir gençlik bu (Grupo Cultural Femenino) 1934 yılı sonlarına Barselona ve Madrid’teki kadınların buluşması- örgütlenmesi yürütüldü; diğer taraftan da kültür, doğru Asturias İsyanı sonrasında kuruldu. Sole- nın ardından kadınların özgürlük mücadelesi de 15 ivme kazandı. Bu ivme hareket içerisinde bir ke- en bilineni Casal de la Dona Treballadora 1937’de işçiliğine kadar çok geniş bir yelpazede yazılar ya- sim tarafından son derece olumlu karşılanırken, Barselona’da açıldı. Bu okulda, okuma yazma ve zılıyor, tüm bu konular anarşist bir perspektiften bir kesim ise hareketin “ayrılıkçılığa” neden ola- temel bilimlerin dışında Dünya Tarihi, Fransızca, bakılarak tartışılıyordu. Bu yayınların dağıtımını cağına ve bu grubun “feminizme” düşme tehli- İngilizce, Rusça gibi dersler de veriliyordu. Ayrıca da organize ediyorlar, İberya’nın her yerine ulaş- kesine dikkat çekerek bu hareketi eleştiriyorlardı. okulda meslek eğitimine yönelik daktilo, hemşi- masını sağlıyorlardı. Devrim sürecinde Barselona Fakat kadınlar bunu reddettiler. Mujeres Libres relik, terzilik, elektrik, tarım eğitimi ve sendikal Ramblas’ta bir kulübe kurmuşlar ve yayınlarını militanlarından Suceso Portales ise “Biz feminist örgütlenme, sosyoloji gibi konularda da dersler buradan da dağıtmışlardı. Bu kulübeyi aynı za- değiliz ve hiç bir zaman olmadık.” diyordu. “ Biz vardı. Buradaki derslere her gün 600-800 kadın manda halka açık sergiler ve yapılan başka etkin- erkeklere karşı savaşmıyorduk… Birlikte çalışmak katılıyordu. likler için de kullanmışlardı. ve birlikte mücadele etmek zorundayız, yoksa 15 toplumsal devrimi asla başaramayız. Fakat biz bir Ülke çapında kültür ve propaganda grupları kadın örgütlenmesine ihtiyaç duyduk çünkü ken- oluştururken, Barselona’da bir grup da düzenli dimiz için mücadele etmeliydik.” Kadınların öz- radyo yayınını üstlenmişti. Başka bir grup ise ba- gürleşmesinin “yok sayılarak köleleştirme, üretici sılı yayınların ve radyo yayınının ulaşmadığı yerle- olarak köleleştirme ve kadın olarak köleleştirme re, köylere giderek sözlü propaganda yapıyorlar- üçgenine” meydan okuyarak mümkün olacağını dı. Mercedes’ten aldığı derslerin ardından, güçlü söylüyorlardı. Mujeres Libres, kadının özgürlüğü- bir hitabet yeteneğine sahip olan Pepita Carpena nün, ancak kapitalizme ve devlete karşı verilen gezici propaganda turlarını üstlendi. Gezici kütüp- bütünlüklü bir mücadele ile anarşizmle mümkün haneler kurarak İberya’nın köylerini kasabalarını olacağını savunuyordu. arşınladılar.

Mujeres Libres bu enstitülerin tek başına ama- ca ulaşmaya yetmeyeceğini biliyordu ve kadınlar sosyal ve duygusal dönüşümünü sağlayabilmek için yöntemlerini sürekli çoğaltıyordu.

Henüz devrim sürecinden önce başlattıkları günlük çocuk bakım hizmeti, devrim sürecinde de geliştiriyorlardı. 1934’te Barselona’da çocuk- lu işçi kadınların mücadele alanlarında daha aktif yer alabilmesi için, gereken zamanlarda onların çocuklarına bakarak bir çözüm geliştirmeye baş- Mujeres Libres’in kuruluşu, kadınların devrim lamışlardı. O günleri anlatırken Soledad’ın gözleri Mujeres Libres bunların yanında Barselona’da sürecinde anarko-sendikalist hareket ve toplum parlıyordu; “Kadınların evlerine gittiğimizde onla- yataklı bir doğum hastanesi kurdu. Casa de Ma- içerisindeki yerlerine sahip çıkmaları adına önemli ra propaganda yapardık. Özgürlükçü komünizm- ternidad adındaki doğumevinde, doğum ve do- bir adım olmuştur. Oluşan bu birliktelik kadınlar den ve başka konulardan bahsederdik. Zavallı ğum sonrası bakımın yanında anne sağlığı, arasında güçlü bir topluluk duygusu yaratmış ve kadınlar toplantıdan çıktıktan sonra bir de bizim doğum kontrolü, cinsellik ve bebek bakımı hak- bu birlikteliğin kendisi özgürleştirici bir nitelik ka- nutuklarımızı dinlerlerdi. Bazen kocaları da evde kında bilgilerde veriliyordu. zanmıştır. Bireyin özgürleşmesi, topluluktaki diğer olur, bizim tartışmalarımıza katılırdı.” Sonrasında bireylerle güçlü bağlar kurmasının bir sonucudur Mujeres Libres ilk kongresinde “çocuk bakımının İberya'nın tamamında kolektifleştirmelerde, ve oluşan bu topluluk duygusu, bu duyguyu pay- bütün topluluğun bir sorumluluğu olduğunu” sa- kooperatiflerin kurulmasında aktif olarak yer alan laştıkları yıllar boyunca onları dönüştürmüş ve vunarak, tüm fabrikalarda ve atölyelerde emzir- Mujeres Libres’li kadınlar toplumun ihtiyaç duy- özgürleştirmiştir. Birlikte geçirilen zaman, yapılan me ve çocuk bakımı için odalar kurmaya çağırdı duğu her alanda çalışmalar yaptılar. Devrimin ilk planlar ve yeniden şekillendirilen toplumsal alan- ve bunların kurulmasında aktif olarak çalıştı. günlerinden başlayarak herkes için yiyecek sağ- larla; bir arada başardıkları her şey kendi potansi- ladılar, aşevleri açtılar. Çocuk gelişimine dair fi- yellerine dair daha geniş bir farkındalık kazanma- Mujeres Libres’in işçi seksiyonu, fabrikalara kirlerini geliştirerek eğitime anarşist bir bakış ge- larını sağlamıştır. Bunlar onların sadece hatıraları düzenli olarak ziyaretler yapıyordu. O ziyaretleri tirdiler. Cinsellik üzerine bilgilendirme çalışmaları değil kendi bireysel dönüşümlerinin de gerçekliği- şöyle anlatıyordu; “Oradaki işi bazen on beş yir- yaptılar ve seks işçilerinin özgürleşmesi için bir dir. Bu, devrim sürecinden sonra, sürgün yılların- mi dakikalığına bazen bir saatliğine durduruyor rehabilitasyon merkezleri kurdular. Mültecilerin da ve sonrasındaki baskı dönemlerinde de onları ve işçilerle konuşuyorduk. Bu elbette işçi komi- yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamak için programlar güçlü ve bir arada tutan duygunun kaynağıdır. tesiyle görüşerek yapıyor ve sendikanın deste- oluşturdular. Tüm bu faaliyetlerin yanında, kadın- ğini alıyorduk… Bu dersleri çok tekstilden meta- lar Franco ordusuna karşı cephede antifaşist mü- lurjiye, aydınlatmadan ağaç işçiliğine kadar çok cadeleye de katıldılar. farklı alanlarda tekrarladık. Bazı günler neredeyse elli fabrikaya gidiyorduk” Bu kolektiflere yapılan gezilerin hem kendini gerçekleştirmeye hem de örgütlenmeye denk düşen iki amacı vardı. Hem kadınlarla işyerindeki sorumlulukları hakkında toplumsal dönüşüm hakkında konuşuyor ve on- ları örgütlenmeye çağırıyorlar; hem de Mujeres Libres’in tüm işçi komitelerinde ve bütün fabrika- larda temsil edilmesinin önünü açıyorlardı.

Özgür kadınlar neler yaptılar? İberya’da yeşeren bu devrim, ortaya konan Mujeres Libres, kadınların sadece mücadele pratiklerle, bugün hala hem anarşist mücadele- ederek özgürleşebileceğini söylerken iki kavramı ye hem de kadın mücadelesine ışık tutmaktadır. öne çıkartıyordu. Kendini gerçekleştime (capaci- Kadınların kendilerini ilgilendiren kararları kendi- tacion) ve örgütlenme (captacion). Bunlardan bi- lerinin alması ve böylece tarihte aktif bir özne ol- rinin eksik kalmasının, kadının özgürleşmesinin maları, bugün hem dünya çapında hem de yaşadı- önüne geçeceğini savunuyor ve çalışmalarını her ğımız topraklardaki kadın mücadelesi için önemini ikisinide sağlayabilecek şekilde tasarlıyor ve ger- kaybetmemiştir. Çünkü İberya'daki anarşistlerin çekleştiriyordu; buda geniş ve çok yönlü bir yak- söylediği gibi “Devrim yoktan var olmayacak,”, laşımı gerekli kılıyordu. Çünkü devrimi ancak, bahanelere sığınmadan, İberya’da anarşist kadınlar toplumun her ala- yaşamlarını eline almak için elini taşın altına ko- Kadınların kendini gerçekleştirmesinin yolların- nında propagandalarını yaygınlaştırmayı çok yanlarla, kendi hayatlarının ve birbirlerinin so- dan biri bireysel gelişimdi. Kadınların okuma yaz- önemsiyorlardı. Bu amaçla 1936 yılında federas- rumluluğunu almaktan kaçınmayanlarla, bitmez ma bilmesini, cinsel sağlık, annelik ve çocuk ge- yonla aynı ismi taşıyan Mujeres Libres dergisini tükenmez enerji ve çabayla yaratabiliriz. lişimi gibi konularda donanımlı olması gerektiğini çıkarmaya başladılar. Dergide politik konulardan söylüyor ve bu amaçla okullar açıyor, farkındalık çocuk bakımına, güncel tartışmalardan film eleş- *1936 Devrimi tüm İberya Yarımadası'nda et- yaratma grupları oluşturuyordu. Bu okullardan tirilerine, sağlıktan modaya, özgür aşktan seks kili oldu. 16 TARiHTEKi ANARŞiST KADlNLAR (3)

Kadınlar farklı coğrafyalar- rattıkları gelenek, günümüze sından oldukça önemlidir. da örgütlenerek, dayanışmayla kadar gelmiştir. Kimi zaman ve mücadeleyle kendi devrim- faşizme, devlete, kimi zaman Meydan Gazetesi’nin kadınlar lerini yaratmıştır. Bizim coğ- kapitalizme, savaşa karşı yaşa- tarafından çıkartılan bu sayı- rafyamızda birçoğunun ismi mı savunan “Tarihteki Anarşist sında, tarihte mücadeleleriy- bilinmiyor olsa da, kadınların Kadınlar”ın yaşamlarını incele- le andığımız anarşist kadınları yüzyıllardır mücadeleyle ya- mek, özellikle biz kadınlar açı- sizlerle paylaşıyoruz.

Leah Feldman

Ethel MacDonald 1899’da Varşova’da doğdu.

1909’da İskoçya’nın Motherwell şehrinde 1917’de Bolşeviklerin iktidara geçmesinin doğan Ethel MacDonald, 16 yaşında müca- ardından yoldaşlarının çoğu Bolşeviklerin ya deleyle tanıştı. 1931’de ve Jany da Çarın ellerinde öldürülmüştü. Leah daha Patrick ile tanıştı ve üç yıl sonra Bağımsız sonra Rusya’ya döndü. Burada Sovyetler ta- İşçi Partisi’nden ayrıldı. Anti-parlementer rihinin son ‘yasal’ anarşist toplanması olan; Komünist Federasyon içerisinde aktif ola- Kropotkin’in cenazesine katıldı. rak yer aldı. Ardından Guy Aldred ile bir- Giliana Berneri likte 1933’te Birleşik Toplumsal Hareket’i Leah sonra Mahnovist hareketten etkilene- kurdu. Ethel MacDonald ve Jenny Patrick Giliana Berneri 5 Ekim 1919’da İtalya’nın rek Ukrayna’ya gitti ve burada harekete katıl- 1936’da İspanya’da savaş başladığında Bir- Floransa şehrinde doğdu. Tıp ve psikiyatri eği- dı. Cephe gerisinde kıyafetlerin ve yemek- leşik Toplumsal Hareket’in temsilcileri olarak timi için gittiği Fransa’da, pediatri ve psikana- lerin organizasyonu, yetimlerin doyurulması Barcelona’ya ve Madrid’e gittiler. İspanya’ya liz üzerine çalıştı. Fransa’daki anarşist hare- gibi işler yaptı. Mahnovistlerin Bolşevikler ta- ulaştıklarında CNT radyosunda yapmaya ketle son derece ilgili olan Berneri, 1930’larda rafından katledilmesinin ardından Ukrayna’yı başladıkları İngilizce yayınlar ve propagan- Fransız Anarşist Federasyonu’na katılarak terk etti. da, halk tarafından oldukça fazla ilgi gördü. mücadele etmeye başladı. Önce Paris’e sonrasında Londra’ya gitti. 1937 Mayıs İsyanları olarak anılan, yüz- Paris’te Sacco ve Vanzetti grubu içinde aktif Farklı topraklarda anarşist hareketleri gözlem- lerce kişinin katledildiği ve anarşistlerin ev- bir militan olarak mücadele etti, bu grup daha lemek istiyordu. Ardından Polonya ve Filistin’e lerinde suikaste uğradığı süreçte yoldaşlarını sonraları Anarşist Federasyon içinde Kronştad gitti. Filistin’de birçoğu daha önce gittiği coğ- polislere karşı savunurken, kendi yaşamını grubu olarak anıldı. 1940’larda Fransa’da gö- rafyalardan tanıdığı eski arkadaşlarıyla Filistin birçok defa riske attı. MacDonald, yoldaşının zaltı kampında tutulan yoldaşı İtalyan anarşist Anarşist Federasyonu’nun kurulmasını sağla- hapishanede gardiyanlar tarafından dövüle- Ernesto Bonomini için dayanışma kampanya- dı. rek katledilmesinin ardından yaptığı eylem- ları örgütledi ve Amerika’da sürgündeyken ler sırasında tutuklandı. Serbest bırakıldığın- ona destek oldu. Albert Camus ve Wilhelm Alman denizcilerin 30’lu yıllardaki antifaşist da ise, İskoçya’ya kaçmadan önce bir süre Reich gibi entelektüellerle fikirlerini paylaştı direnişine ekonomik destek topladı. 1939 yı- Barselona’da saklandı. ve çeşitli konularda konferanslar verdi. Aynı lında Marie Goldberg ve Suceso Portales ile zamanda La Libertaria gazetesinde de hatırı birlikte kurduğu bir giyim atölyesinde kendi İki ay sonra İskoçya’ya döndüğünde 300’e sayılır makaleleri yayınlandı. üretimlerini yaptılar. yakın kişi tarafından karşılandı. Daha sonra 2. Dünya Savaşı sırasında barış hareketleri Fransız anarşist mücadelesinde aktif rol oy- Ömrünün sonuna kadar bulunduğu her içinde yer aldı. Daha sonra Guy Aldred’le The nayan Berneri, 19 Temmuz 1998’de yaşamını koşulda ve her yerde mücadeleyi sürdüren Strickland Press’i kurdular. 1958 yılında çe- yitirdi. Leah’ı yoldaşları Büyükanne Mahnovist olarak şitli sağlık sorunları yaşamaya başladı ve ko- bir ömür boyu anmayı sürdürdü. nuşma becerisini kaybetti. Mücadeleyle dolu geçen yaşamı, 1 Aralık 1960’ta son buldu. “Çalıştığımız atölyede dünyanın her yerinden anarşist kadınlar vardı… Yunanca, Yiddiş, Fransızca, İngilizce, İspanyolca, Katalanca… ayrıca dille- rini bilmediğimiz iki Kıbrıslı, bir Yu- Devletler hiç bir zaman insanları “Amacınızı gerçekleştirdiğinizde, nan ve bir Türk kadınını da sayarsak, kurtaramaz, onların arzusu insanla- kendinizin sahibi olursunuz… Bir ka- nasıl anlaştığımız bazılarına göre bir rı sömürmek ve yok etmektir. Halkı dın gerçekten ‘özgür bir kadın’ oldu- mucizeydi. Bana sorarsanız, kadın- özgürleştirecek tek bir güç vardır. Bu ğunda, hayat binlerce kez daha güzel ların nereden gelirse gelsin ortak bir güç halkın kendisidir. olur… dili yaratabileceklerinin resmiydi.” 17

“ Biz kadınlar tarihimiz süresince erkek egemenliği ile karşı karşıya kaldık ve hep mücadele ettik. Kimimizin adı bilindi, kimimizin hikayesi bilindi. Bilinsek de bilinmesek de, adlarımız farklı da olsa, hikayelerimiz farklı da olsa, mücadelemiz hep aynıydı: Kadının Özgürlüğü

Suceso Portales

Maria Lacerda de Moura María Suceso Portales Casamar, 4 Mart Victorine Brocher/Rouchy 1904’te anarşist bir ailede doğdu. Kardeşle- Maria Lacerda de Moura 16 Mayıs 1887’de ri Acracio, Juan ve Luis de anarşist hareketin Victorine Broucher, 1838’te Paris’te dev- Brezilya’da doğdu. Kilise karşıtı düşünceleri- içindeydi. Terzi olarak çalışmaya başlayan Su- rimci gelenekten bir ailenin içinde dünyaya ni oluşturan ailesinin ona kattıkları özgür dü- ceso, 1934’te CNT’ye katıldı. geldi. Babası cumhuriyetçi bir ayakkabıcıydı. şünce ve halk eğitimiydi. Maria bir öğretmen, 1850’lerde sosyalist ve cumhuriyetçi düşünce- bir yazar, bir gazeteci, bir mimar, bir şairdi. 1936’da kolektif örgütlenmenin bir öznesi ler içinde yetişmeye başladı. 1862’de ayakka- “Anarşizm” demediği zamanlarda bile, onun ve Mujeres Libres’in kurucularından oldu. İber- bıcı bir esnaf olan Jean Rouchy ile evlendi ve neyden bahsettiğini anlardınız. Her şeyini içi- ya Devrimi sırasında Guadalajara’ya taşınarak beraber Orleans ve Paris’teki çeşitli sosyalist ne kattığı anarşizm inancı, ona göre “insanlı- burada çiftçi ve köylülere yönelik örgütlenme gruplara ve Birinci Enternasyonal’e katıldılar. ğın kurtuluşunun parıltısıydı”. çalışmaları yaptı. San Gervasio çiftçi okulunun kuruluşuna katkıda bulundu ve 20 Ağustos 1867’de kolektif bir fırının kuruluşunda yer Mücadeleyle tanışmasının ardından, eylem- 1937’de Ulusal Kadın Kongresi’nin bir parçası aldı. Fransa-Prusya Savaşı sırasında, kocası lerini destekleyen yoldaşı Carlos Ferreira de oldu. Aynı yılın Ekim ayında Barselona’da Mu- savaşta görev aldı, kendisi ise ambulans şo- Moura ile evlendi. jeres Libres Kongresi’ne Guadalajara delege- förü olarak işe başladı. O yıllarda iki çocuğu- si olarak katıldı. Mujeres Libres’te belirttiğine nu büyütmesine yardımcı olan ve sahip çıktı- 1915’te bir kız çocuğu doğurdu ve karde- göre, İberya Devrimi’nin çifte bir kazanım ol- ğı komşu çocuğuna bakan annesiyle beraber şinin oğlunu evlatlık aldılar. Bu sırada Maria duğunu düşünüyordu; bu devrim, bir yandan yaşadı. Fakat bu üç çocuk da birkaç yıl içinde kendisini tamamıyla mücadeleye adadı ve öz- sınıflı topluma karşı, diğer yandan ise erkek yaşamını yitirdi. gür dersler vermeye başladı. Bu deneyimleri- egemen topluma karşı bir zaferdi. nin ardından eğitimin insanın kişiliğini şekil- Eşiyle birlikte, 20 Mart 1872’de Cumhu- lendirdiği, kendi değerlerinden ve kimliğinden Savaşın sonunda Britanya’ya gitmek üzere riyetin Savunması Savaşı’na katılarak Paris vazgeçmesi için zorladığını, davranışları ter- 183 kişiyle beraber Alicante Limanı’ndan ay- Komünü’nde aktif rol oynadı. “Kanlı Hafta” biye ettiği kanaatine vardı. Farkına vardı ki; rıldı. 1939’da İngiltere’nin Holborn kentinde boyunca barikatlarda savaştı. eğer dünyayı değiştirmek istiyorsa yalnız ce- birçok farklı ülkeden anarşist kadınla birlik- haletle mücadele etmek yetmez, sosyal devri- te bir kıyafet mağazası kurdu. Bu süreçte ve Arkadaşları sayesinde önce İsviçre’ye, son- mi yaratmak gerekiyordu. daha sonrasında İberya’daki anarşistlerle iliş- ra Londra’ya kaçmayı başardı. Fakat Jean Ro- kisini hiç bir zaman kesmedi ve Franco karşıtı uchy o hapisteyken yaşamını yitirdi. 1878’de 1918’de toplumsal sorunları aşacak bir öz- tüm eylemlere katıldı. önce Lyon’a, sonra Paris’e döndü ve anarşist gür eğitim çalışmasına girişti ve yazarlığa ilk harekette daha da aktifleşti. Anarşist gazete adım olarak eğitim üzerine kitabını yazdı. 1962’de, İspanya’dan sürgün edilmiş bir La Sociale’de yazmaya başladı. çok İspanyol anarşistle iletişime geçerek Mu- 1881’de Londra Anarşist Konferansı’nda Paris- Sao Paulo’da Enternasyonal Kadın jeres Libres’i yeniden çıkardı. “Sürgünde Mu- li bir delege olan Gustave Brocher ile tanıştı. Federasyonu’nu ve savaş karşıtı kadınları kur- jeres Libres” adında özel bir sayısını hazırla- Sonrasında evlendiler ve Komün’ün beş yeti- du. Buradaki bütün kadınlar eylemlerini bu dı. Bir çok farklı yere taşınmasının ardından mini evlat edindiler. bölgede örgütlüyor ve kadın direnişinin ka- Franco’nun ölümüyle İspanya’ya geri döndü. zanmasını amaç olarak görüyordu. Dönüşünde tekrar CNT örgütlenmesi yapma- 1909’da “Souvenirs d'une morte vivante” ya, 1980’de ise Mujeres Libres’i yeniden kur- adlı eserinde 1871’den beri olan anılarını an- Maria Lacerda de Moura 20 Mart 1944’te maya çalıştı. 94 yaşında, mücadeleye adadığı lattı. 4 Kasım 1921’de Lozan’da yaşamını yi- henüz 54 yaşındayken yaşamını yitirdi. yaşamı sona erdi. tirdi.

“Biz feminist değiliz, hiçbir zaman "Komünü yaratırken hissettikle- olmadık. Biz erkeklere karşı savaşmı- rimizi tarif etmek çok zor. Güç artık “Bir erkek, kadın özgürlüğü fikri- yorduk. Biz birlikte çalışmaz ve mü- bizim elimizdeydi. Fakat bu güç ege- ni sevebilir fakat bunun pratiğinden cadele etmezsek toplumsal devrimi menlerin elindeki güç gibi değildi. Bu hoşlanmaz. Sonuç olarak, başka ka- başaramayız. Fakat bizim özgürlük her şeyin bizim kontrolümüzde oldu- dınların özgürlüğünü isteyebilir, ama için kendi öz-örgütlülüğümüzü yarat- ğunun duygusuydu. Bu birlikte yarat- kendi karısını eve kilitler.” mamız gerekir.” tıklarımızın verdiği güçtü.” 18 Kadın Başına Tek Başına

Birçok şey yaşarız biz kadınlar. Yedimizde de mımıza kasteder, bizi yok sayar. Bizim de kendimizi yetmişimizde de üzerimizden hiç eksik olmaz elle- yok saymamızı, susmamızı, sinmemizi, çaresiz ol- ri, dilleri, bizim için yazılmış kaderleri. Yaşamak mamızı ister. “O”nsuz olmaz, dememizi bekler… zorunda bırakıldıklarımızla geçer ömrümüzün büyük bir kısmı. Yaşamak istediklerimizse Ancak tek başına kaldığında, yaşamını baştan sorulmaz, bilinmez... Kimsenin derdi eksik yaratabilir her kadın. Bir anka kuşu nasıl küllerin- olmasa, yine herkesin derdi bize düşer. Acı- den doğar, kadın da tüm direnciyle yeni bir dünya mız, öfkemiz, derdimiz olur bizim ama çoğu kurar. Üzerine dikilmiş gözlerin, ona her koşulda zaman laf olur diye anlatamayız dertlerimi- zorluk çıkaran bu sistemin karşısına kadın başına zi bir başkasına, içinde yaşarız bu dertlerin. dikilir. “O”nlar çaresizliğimizi görmeyi beklerken, Ama bir dert ortağı bulduk mu kendimize, biz birbirimizin derdini en iyi anlayanlar, farklı paylaşırız derdimizi de sevincimizi de. Ço- hikâyelerimizi aynı dilden konuştuk… Kadının, ğunlukla ortaktır dertlerimiz. Baba, patron, eş, mücadelenin, direnişin dilinden. kardeş... Hep “o” erkek vardır hayatımızda. Yaşa-

Özge Bal - Havva Kızılay

Yalnız kaldığını ilk kez ne Yaşadığın bü- aailemin i l e m i n mu istediği sonucu alır. Umut- zaman düşündün? yük zorluklar ne- yanına ta- suzluğa kapılmamak gerek. lerdi? şşındım, ı n d ı m , Naime: Eski eşim beni terk orada bir Birsen: Her doğumumda, ettiğinde çocuğumla yalnız kal- Naime: Çocu- sene kal- yeniden doğdum. Yıllarca ço- dım. Önceleri zorlandım. Bil- ğum küçüktü, “o” dım. Sonunda her şeyi bı- cuklarımı büyütmeye çalışırken mediğim bir şehirde çocuğumla hiçbir şeyle ilgilenmiyordu. rakıp İstanbul’a döndük. dertlerimi unuttum, düşüncele- yapayalnızdım. Çocuğuma bak- Tekstil atölyesinde çalışıyor- Başımın çaresine bakıp rim, bedenim hep genç kaldı. mam gerekiyordu. dum, çocuğuma ev sahibi ba- mücadele etmem gerek- İnandığım mücadelede yanımda kıyordu. Aklım sürekli evdeydi; tiğini düşünerek çalışma- olan arkadaşlarımla hep daya- Birsen: Evlendikten sonra kızım aç mı, üşüyor mu? Bir ya başladım. Ayrıldıktan nışma içinde olduk. Düşünce- kendimi hep yalnız hissettim. yanda eş, dost, akraba baskısı 3 sene sonra boşanma lerimiz umut dolu olduğundan, Çünkü evde her işe koşturan, bir yanda geçim sıkıntısı. Tam davası açtı; ben de karşı umudumu yitirmedim. her şeyi düşünmesi gereken kişi bir sıkışmışlık. dava açtım. Davayı ben bendim ama güçlüydüm. Ancak kazandım ama nafakayı Asuman: Evliliğimin ilk za- oğlumun ameliyat olması gerek- Birsen: Evlendikten sonra ödemedi, tekrar manlarında sanırdım ki “o” gitse tiğinde yanımda kimse olmadı. belimizi hiç doğrultamadık, hep dava açtım ve yaşayamam. Sonra boşverdim. Maaşımı ameliyat için kullanı- bir parasızlık. Zaten evde tüm tüm nafa- Kendimi kimseye ezdirmedim. yordum ve geriye para kalma- ekonomik yük bendeydi. O yüz- kayı alabil- Tüm erkekleri karşıma aldım, mıştı. Son çare ailemden destek den parayı yetirebilmek için tüm dim. Kadın korkmadım. Güçlü olmam gere- istedim ama bana sırtlarını dön- pazarı gezer her şeyin en ucu- kararlı oldu kiyordu. düler. O zaman gerçekten tek zunu alırdım. Sürekli evden işe, başıma kaldığımı hissettim. pazara koşturuyordum. Sokakta yürürken erkeklerin sataşmalarına maruz kaldım. Asuman: Aslında hep yalnız- Asuman: Biz hep ezilmişiz. Hiçbirinde utanıp sıkılmadım. dım. Evliyken ne bir gün beraber Yalnız bir kadınsan, burnunu Kimi zaman terlik, kimi zaman gezdik, ne bir gün çocuklarla il- evden çıkarınca hemen laf sopa geçti elime. Beni korkut- gilendi. Her dediğini yapardık da olur. Yalnız olduğunu an- maya çalışanların, cesaretimin niye gözü dışarıdaydı, bilmem. layan daha çok gelir üs- karşısında geri çekildiklerini tüne. Benim üstüme çok gördüm. Bizim utanacak bir şe- Ayfer: Evliliğimin ilk ayların- gelen oldu o dönemlerde. yimiz yok. dan sonra hep yalnız hissettim. Yanıldığımı, sorumsuz biriyle Selma: Çokluk içe- Ayfer: Geleceğe umutla bak- yola çıktığımı anlayınca yalnız risinde yalnızlık zordur. tım. Çocuklarıma sevgim, yaşa- kaldım. Çocuklarımı büyütürken ma inancım güç verdi. Tek ba- o adamdan ayrı değildim şıma başarabileceğimi gördüm. Selma: Eşimle ayrı değiliz ama tam anlamıyla yalnız- ama çocuklarımı büyütürken dım. Her gün zordu. Selma: İyi şeyler olacağına tam anlamıyla yalnızdım. inançla her seferinde yeniden Nurcan: Evlenmeden önce başladım. İnanmak çok önemli. Nurcan: Evliyken de yalnız- kendime güvenim vardı, ev- dım. “O” ve ailesi hep benim lendim özgüvenim tamamen Nurcan: Aşmak zorunday- karşımdaydı. Ben ne desem ter- yok oldu. Evden dışarı çıkama- dım. Herkes çekildi kenara, her sini söyler, kavga ederlerdi be- dım, dünyayı unuttum. Telefon şeye yeniden başladım. Evlen- nimle. Ayrıldım, yine yalnızdım. faturası nasıl yatırılır, unutmuş- meden önce kendine güvenin Kimseye anlatamıyorsun derdi- tum. En zoru laf olmasın diye oluyor; evlenince özgüvenim ni, kimse dinlemiyor. yaşadıklarını içine atmak. yok oldu. Şimdi param olmasa da özgüvenim var. Baskı görüp Seher: Aslında hep yalnız- Yaşadıklarınla nasıl başa görmemekle alakalı özgüven. dım, hâlâ yalnızım. Sabah al- çıktın? tıdan akşam dokuza kadar ça- Seher: Yaşadığım her zorluğu lıştıktan sonra eve geldiğimde Naime: Bana yapılan hak- doğrulukla aştım. Doğruluk de- herkes uyumuş oluyordu. Eşim sızlıklara karşı hayata dört elle diğim, insanın kendinden emin öldükten sonra da hayatım ça- sarıldım. Tek dayanağım kızım- olması ve direnç. lışmakla geçti. dı. Baskılardan kurtulmak için 19 12 Duruşmadır Ertelenen Dava Hangisi Yasemin Çakal davası- dırıldığı hastanede bedenin- nın 12. duruşması, 8 Şubat de işkence izleri bulunmuş, günü, Bakırköy 13. Ağır Ceza ancak bu izlere Adli Tıp Mahkemesi’nde görüldü. Kurumu’nun hazırladığı ra- porda yer verilmemişti. Normal? Kocası Özkan Kaymak- lı tarafından sistematik bir Yasemin Çakal’ın avu- şekilde işkence gören Çakal, katları duruşmada raporun meşru müdafada bulunarak tekrarlanması gerektiğini kocasını öldürdüğünden bu belirtirken; davanın 13. du- yana, 3 yıldır tutuklu Çakal’ın ruşması 5 Nisan tarihine er- geçirdiği travma sonrası kal- telendi. 7 Aylık Bebeğe 6 Yıl Hapis Örgüt üyesi olduğu ba- ği ile birlikte hapishanede olan hanesiyle, İstanbul 16. Ağır Gülistan Diken’i yargılayan 16. Ceza Mahkemesi tarafından Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi 6 yıl 3 ay hapis cezası veri- Mehmet Ekinci, 28 Ocak tari- len Gülistan Diken, 7 aylık hinde “FETÖ üyeliği” gerekçe- oğlu Miraz ile Bakırköy Kadın siyle tutuklanmışken; Diken’in Saliha Gündüz Hapishanesi’ne götürülmüş- avukatı yaptığı açıklamayla 16. tü. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdi- ir haber çarpıyor gözümüze gazetede, bir anlığına ği 6 yıl 3 ay hapis cezası kararı- bir haber spikeri konuşuyor, bir ileti düşüyor sos- 19 Şubat’tan bu yana bebe- na itiraz edileceğini belirtti. B yal medya hesabımıza… Bir tane daha, bir tane daha…

İnternette bir arama motoruna sorarak bu haberlerin Kocasından Kurtulamayan on binlercesine ulaşabilirsiniz. Bu listeye yenilerini ekle- mek için uzman bir araştırmacı gazeteci olmaya gerek Kadın Katledildi yok… Bu görünen tablonun dışında ise istismarcıları çok ya- kınında “gizlendiği” için haberlere belki de hiç bir zaman Afyonkarahisar’da yaşa- giden Cemile Şentürk, şika- yansımayacak olan çocukların yaşadıklarını tahmin et- yan Vural Şentürk, Cemile yette bulunmak için gittiği ka- mek için kâhin olmaya gerek yok... Şentürk’ü önce aldattı, sonra rakolun çıkışında kaçamadığı bunu saklaması için 10 gün kocası Vural Şentürk tarafın- boyunca tehdit edip, şiddet dan takip edilerek kız karde- Ya da bu seferlik “şanslı” olanların bir dahaki sefere o uyguladı. Şiddetten kaçmak şinin evinin kapısında taban- kadar şanslı olup olmayacağını sormaya… için Antalya’nın Kepez ilçesine cayla vurularak katledildi. Birer birer solan hayatların ardından “çocuk işte” di- yorlar, “iddia” diyorlar, “iftira” diyorlar, “benim de o yaş- ta çocuklarım var” diyorlar. Susturuyorlar.

Tartıştığı Erkek Tarafından Bazen suçluyu yargılıyoruz diyorlar, çocuğu cezalan- dırıyorlar. Karakolda, mahkemede, psikologta aynı trav- mayı yaşatıyorlar tekrar tekrar.

Bazen çocuğu “korumaya” alıyorlar. Yetiştirme yur- Katledildi dunda en başa dönüyor her şey; hatta bu kez daha sis- temli bir şekilde dönüyor düzen. Tecavüzcüler birbirini Derya Gündüz, Denizli’de henüz bilinmeyen erkek ta- kolluyor, çocuk bir kez düştükten sonra, artık hiç kalka- sokakta birlikte yürüdüğü bancayla Derya Gündüz’ün mıyor. bir erkekle tartışmaya başla- kafasına ateş ederek, 48 ya- dı. Tartışma sırasında kimliği şındaki kadını katletti. Normalde bu haberlerin bir tanesi bile insanlı- ğımızdan utandırmalı bizi, karnımızda bir sancı, boğazımızda bir yumru gibi takılıp kalmalı. Tanığı olduğumuz bu acının biz de bir parçasıyız ya as- Konuşmak İçin Israr lında. Ama öyle olmuyor, bu haberleri her gün birbiri ar- dına duymak normal oluyor artık. Karnımızdaki ağrıya Erkeklik İçin Katliam da, yutkundukça gitmeyen o yumruya da alışıyoruz. Haberlerde bir kanalı değiştirerek, bir başka sekmeye Sinem Metin 7 aydır evli ardından sokak ortasında Si- tıklayarak, olan biten her şeyi arkada bıraktık sanıyoruz, olduğu Mustafa Şahin tarafın- nem Metin’i tabancasıyla vu- hiç olmamış gibi devam etmek istiyoruz. dan katledildi. rarak katletti. Fakat belki hiç tanımadığımız, belki de çok yakınımız- Sinem Metin, 1 Şubat günü Sinem’in cenazesi Tokat’ın da olan bir çocuğumuzun daha hayatını çalıyorlar, bir ablasının kuaför dükkanına Niksar ilçesine gönderilmek çocuğumuz daha kayıp gidiyor ellerimizden biz onu tu- gitti. Mustafa Şahin, Sinem’i üzere kadınların omuzlarında tamadan… yol boyunca takip ederek taşındı. konuşmak için ısrar etti ve 20 Göçmen Kadınlardan Umudun Reçelleri

Onlar, göçmen kadınlar. Sa- geldikleri topraklarda ise ırkçı- Meydan Gazetesi olarak savaşa, silesiyle tanıştığımız o kadınlarla; vaş, yıkım ve katliamlar sebe- lık, dışlama, ötekileştirme gibi sürgüne, sınırlara karşı umutla ha- Kadın Kadına Mülteci Mutfağı’ndan biyle yaşadıkları topraklardan saldırılarla yaşamları iki kat zor- zırlanan ve kadın dayanışmasıyla kadınlarla gerçekleştirdiğimiz rö- göç etmek zorunda bırakılanlar; laşanlar… paketlenen reçelleri ve turşuları ve- portajı sizlerle paylaşıyoruz.

zeleri alıyoruz. Haftada 1-2 gün evlerde bir araya gelip reçelleri, turşuları hazırlıyoruz.

Meryem: Hepsinden önemlisi birlik olduk. Hepimiz Suriye’nin farklı kent- lerinden gelen 17 kadınız. Her reçelin ya da turşunun 3-4 kadından oluşan ayrı grubu oluyor. Henüz bir mutfak kuramadık, böyle zor oluyor. Müsaitse derneğin mutfağında ya da evinde doğal gaz olan kadınların mutfaklarında pişiriyoruz. Tüplü evlerde yapınca pahalıya geliyor çünkü.

Buraya gelmenize yol açan şey Suriye’deki savaştı. Bu savaş hem maddi hem manevi anlamda üzerinizde nasıl bir etki bıraktı? Göç- menler için yaşamanın zorluğu, göç ettikleri mekanda da farklı bi- çimlerde sürüyor. Siz bunu, yaşamın hangi alanlarında daha çok his- sediyorsunuz?

Süheyla: Savaş çok kötü tabi ki, göç etmek zorunda kalmak da. Buraya geldiğimde ben biraz Türkçe konuşabiliyordum da, diğer kadınlar hiç bilmi- yordu. Geldiğimizde maddi olarak hiçbir şeyimiz yoktu yanımızda. Savaş- tan üzerimizdeki kıyafetlerle kaçıp geldik buralara. Manevi olarak çok sıkıntı çektik yer değiştirdiğimiz için, ama burada birbirimizi bulduk. Sokakta iyi insanlar da var, ama kötüleri de.

Meryem: Heseke’deyken eşim ve ben belediyede memurduk. 10 çocu- ğum da üniversite mezunuydu ya da okuyordu. Bir gecede gelmek zorun- da kaldık buraya, her şeyimizi bıraktık. Çocuklarımın beşi durmadı burada, Avrupa’ya gitti. Burada ev bulamadık önce, Suriyeliyiz diye vermek isteme- diler. Bulunca da sürekli zam yaptılar, biliyorlar çıkamayacağımızı, mecbur kaldığımızı. Çocuklarım, eşleri, çocukları; kocaman aile tek bir evde yaşıyo- ruz. Üniversite çağındaki çocuklarım bile çalışmak zorunda ama iş bulmak da kolay değil. 3 çocuğum da rahatsızlandı burada.

Meydan Gazetesi: Öncelikle KKMM’deki kadınlar nasıl bir araya geldi, kuruluş sürecinden bahseder misiniz?

Meryem: Ben 2014’te Heseke’den geldim, savaştan dolayı. Bir yıl, ailem dışında kimseyi tanımadan yaşadım. Buradaki bir çok kadın gibi komşularım vasıtasıyla Okmeydanı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği ile tanış- tım. Dernek 2014’te kentsel dönüşümle mücadele etmek için mahalleliler Muna: Ben Şam’dan beş çocuğum ve eşimle geldim. Savaşta eşimin ba- tarafından kurulmuş. Dernek, mahalleye akın akın gelen göçmenlerin duru- cakları şarapnel parçaları yüzünden sakatlanmıştı. O çalışamıyor. Evde bon- munu görünce kayıtsız kalamamış insanlardan oluşuyor. cuk işi yaparak çocuklarıma bakıyorum. Bir de reçellerimizle. Savaş hepimizi çok etkiledi. 10 yaşındaki kızımın psikolojisi bozuk. Doktorlar Suriyeliyiz, Göçmen kadınların çoğu ev dışında bir yerde çalışmamıştı. Çocuklarımız Türkçe bilmiyoruz diye hor görüyor; kovuyor. Okmeydanı’nı bilirsiniz, ha- vardı. Yaşam çok pahalı, İstanbul çok pahalı; geçinemiyorduk. Mutfakta bir reketli mahalledir. Havada hep polis helikopterleri vardır; benim kızım her şey yapabiliriz diye düşündük. Küçük bir mutfak kursak, böyle reçel, turşu helikopter sesinde masanın altına saklanıyor hala. Söylenenleri hemen an- üretsek. Derneğin desteğiyle oldu bu iş; “Kadın Kadına Mülteci Mutfağı”nı lamıyor. kurduk. Ekonomik olarak düşündük bunu, kendimizce bir çözümdü. Nadya: Halep’ten geldim. Orada ayda 15 lira gibi bir parayla kira, elekt- Şimdi neler yapıyor KKMM? rik, su, yakacak ihtiyacımızı karşılıyorduk; burada yüzlerce lira gerekiyor. Çözüm üretmeyip de ne yapacaktık? Süheyla: Reçel, turşu, acuka üretiyoruz. Onun dışında birbirimizle kay- naşıyoruz, başka göçmen kadınlarla tanışıyoruz. Mahallede kimin neye ihti- Emine: Ailemle Şam’dan göçtüm. Ben de diğer arkadaşların yaşadığı sı- yacı olduğunu soruşturuyoruz. Grup grup gidip pazarlardan meyveleri seb- kıntıları yaşadım. 21

Habibe: 4 çocuğumla Qamişlo’dan buraya geldim. Onlara hem anne, hem de baba olmaya çalışıyorum. Buraya ilk geldiğimde Beyoğlu’nda oturu- yordum. Şimdi Muna’nın evine taşındım ekonomik sıkıntılardan. 15 yaşında Evimiz Evinizdir! bir oğlum var, ona çalışmasını söyledim. Bir gün gitti işe, geri geldiğinde Katalonya özerk bölgesinin göçmen hakları için sokaklara “Ben çalışmam, bir daha sokağa çıkmam anne” dedi. Köle gibi davranmışlar başkenti Barselona’da İspanya çıktı. Castra Nostra Casa Vostra iş yerinde. Psikolojisi bozuldu, evden çıkmıyor. Zaten babalarını gözlerinin hükümetinin göçmenlere verdiği (Evimiz evinizdir) adlı grup tara- önünde kaybetmişti çocuklarım. sözleri tutmaması üzerine 160 fından organize edilen eylem Ak- bin kişi “Evimiz evinizdir” diyerek deniz sahilinde sona erdi. Leyla: Ben de Meryem abla gibi Heseke’den geldim. Bizim orada ateş bütün evlere düştü. Almanya'da Günde 10 Göçmen Meryem: Ağlamayan ev kalmadı anlayacağın, hem orada hem burada.

Songül: Mültecilere “Savaşa gitsinler, niye ülkelerini bıraktılar, bizde sa- Saldırıya Uğruyor vaş olsa biz gitmez savaşırız” gibi laflar ediliyor. Savaşmak istemediler, ço- cukları ölsün istemediler; ki bu onların en doğal hakkı. Her şeylerini bırakıp Almanya İçişleri Bakanlığı’nın çocuk ve işçilerin uğradığı bi- geldiler. açıkladığı bir rapora göre, geç- reysel saldırılarda da ciddi ya- tiğimiz yıl Almanya’da göçmen- ralanmalar söz konusu. Rapo- lere yönelik 3500’den fazla sal- ra göre saldırıların bine yakını dırı yaşandı. Bu da günde 10 göçmenlerin evlerine yapılır- göçmenin faşist saldırılara uğ- ken, saldırılarda 43’ü çocuk ol- radığı anlamına geliyor. Özel- mak üzere toplam 560 göçmen likle göçmenlerin toplu olarak yaralandı. Bu saldırıların 217’si yaşadığı alanlara yönelik yapı- göçmen örgütleri ve gönüllüle- lan saldırıların yanı sıra kadın, rine yönelik yaşandı. Göçmenlerden İntihar İsveç'ten Vurdumduymazlık Geçtiğimiz hafta, İsveç’e göç kaç kişinin sistemden silindiğine eden 18 yaşından küçük göç- bakabiliriz ancak ölüm nedenle- menlerin toplu intihar eylemi rini araştırmak bizim işimiz de- planladıkları öğrenildi. Son bir ğil” açıklamasını yaparak göç- ay içinde üç çocuk göçmenin menlerin devletlerce nasıl yok intihar etmesinin ardından Göç- sayıldığını bir kez daha göster- Bir düşünün; üniversitede okuyorsunuz, ailenizin kendine ait bir evi var, men Dairesi “Ölüm nedeniyle miş oldu. ekonomik durumunuz iyi ve bir gece bunların hepsinden vazgeçip başka bir ülkeye geliyorsunuz. İnsanlar önce biraz empati yapmalı. “Benim başıma gelse nasıl olur?” demeli. Faşist Farage: Bugün yapmakta olduğunuz şey, kadınların kendi öz- örgütlülükleriyle yaptıkları üretim, birçok kadın için umut verici. Peki yarın için planınız nedir, başka neler yapmayı düşünüyorsu- "Malmö Tecavüz Başkenti Olur" nuz? Son olarak, KKMM ile dayanışmayı büyütmek isteyenler neler İngiltere’nin aşırı sağcı Bir- Son yıllarda diğer Avrupa ül- yapabilir? leşik Krallık Bağımsızlık Partisi kelerinin aksine, İsveç çok sayı- lideri Nigel Farage, İsveç’in Mal- da göçmen kabul etmişti. Geçti- Meryem: Belli ki boşuna “umudun reçelleri” dememişiz. (Gülüşmeler…) mö kentinin, göçmenlerden do- ğimiz günlerde de, ABD Başkanı Tek isteğimiz sesimizi duyurmak; büyük bir mutfak kurmak. Reçellerimizi, layı “Avrupa’da tecavüzün baş- Trump, İsveç’i suçlayan itham- turşularımızı -orada, burada değil- kuracağımız bu mutfakta üretmek. Daha kenti” olacağını söyledi. larda bulunmuştu. fazla göçmen kadının derdine derman bulması için bize katılmasını sağla- mak.

Songül: Buradaki kadınlar, Suriye’den böyle pahalı bir şehre gelince çok Libya’da 74 Göçmenin mutsuz oldular. Onlar gelince, burada yaşayan yoksullar da söylenmeye başladı. Onlar yoksul, biz yoksul. En iyisi, yoksulluğumuzu paylaşalım dedik. Cansız Bedeni Kıyıya Vurdu 22 Şubat’ta, Libya’nın Zaviye Bölgede arama çalışmaları sü- Ama yine de fon almadıkları sürece mültecilere su dahi vermeyecek Sivil kentinde, 74 göçmenin cansız rerken kaç kişinin yaşamını yitir- Toplum Kuruluşları’na minnet etmedik. Önce ikinci el kıyafetlerimizi, evden bedeni kıyıya vurdu. Avrupa’ya diğine dair kesin bir bilgi yok. getirdiğimiz battaniyelerimizi kapıya koyduk ve böyle tanıştık mahalledeki gitmeye çalışan göçmenlerin, göçmenlerle. Çekyatımızı paylaştık yerde yatmasınlar diye. Zamanla herke- Akdeniz’i geçmek için bindiği Geçtiğimiz yıl ise yakla- sin yaşamı oturdu dayanışmanın gücüyle. şişme bot motorsuz olarak bu- şık 5 bin göçmen Akdeniz’den lundu. Motorun insan kaçakçıları Avrupa'ya ulaşmaya çalışırken Evinde, bizden aldığı konserve bitince kavanozunu atmayıp bize geti- tarafından söküldüğü sanılıyor. yaşamını yitirmişti. ren insanlar oldu. Beş kavanozdu sadece, belki azdı ama dayanışma için Kadıköy’den gelmişti. Bu bizim için çok değerliydi.

Burada her şey gönüllülükle işliyor. Kadınlar da mutfakta çalışırken çok İranlı Sinemacı Farhadi'den büyük paralar almıyor. Birlikte bir şey üretiliyor. Buna herkes omuz verebilir, vermelidir. Dayanışmak isteyenler reçelleri alabilirler, gelip buraya 1 saat de olsa mutfağa girebilirler, var olan mamayı dağıtabilirler, kadınlarla sorunla- Oscar'a Protesto rıyla ilgili sohbet edebilirler; herkese yapacak bir şey var! Oscar Ödül törenlerinde, “Ya- sajını okudu, Mesajda Farhadi Röportaj için teşekkür ederiz, dayanışmayla... bancı Dilde En İyi Film” ödülü “...Gelmeme sebebim, ülkemin alan “The Salesman” (Satıcı) fil- insanlarına duyduğum saygı ve Umudun Reçelleri'nin Bulunduğu Mekanlar: minin İran’lı yönetmen Asghar saygısızca davranılan diğer 6 Farhadi, Donald Trump’ın müslü- ülkenin insanına olan saygım. 26A Kafe, Direnen Üretici Tüketici Kolektifi, Geko Kafe, Gülce Yöresel manlara yönelik ayrımcı söylem- Sinemacılar kameralarını ortak Ev Ürünleri, Kadıköy Kooperatifi, Komşu Kafe, Kumbara Sanat, Mai Kafe, lerinden ve 7 müslüman ülkeden insani değerlere çevirebilir ve Mançiz Kafe, Marika Kafe, Muhtelif Mekan, Tatavla Dayanışma Pazarı, gelenlerin ABD’ye alınmayacağı- farklı ülkeler, uluslar ve dinlerle Yeryüzü Kafe… nı söylediği için törene katılmadı. ilgili ön yargıları yıkabilir. Em- patiye her zaman olduğundan Bulunduğunuz ilde satış noktası yoksa; Facebook, Twitter ya da İns- Ödülü yönetmenin yerine daha fazla ihtiyacımız var.” di- tagram hesapları üzerinden iletişime geçebilirsiniz. alan, Anousheh Ansari, ödülü yerek ödül törenine neden katıl- aldıktan sonra Farhadi’nin me- madığını belirrtti. 22

KADlNLAR SOKAKLARA ÖZGÜR YAŞAM

Bedenlerimiz, benliğimiz ve ya- ninde cinsel objeye dönüştürülerek leyen ataerkinin toplumsal cinsiyet jımızdan kaç çocuk doğuracağımıza şamlarımızın her alanı; ataerki tara- metalaştırılıyoruz. Üretimde ucuz iş etmeni ile belirginleştiriyor. Kadına kadar yaşamlarımızı belirlemeye ça- fından baskılanmış, kapitalizm tara- gücü, kapitalist pazarda meta iken yönelik şiddet, taciz, tecavüz, kadın lışıyor. Kadın değil aile vurgusuyla, fından kuşatılmış, devlet tarafından ev içinde de hizmetçi, eş, anne olu- katliamları böyle süreçlerde daha da kadını aileye sıkıştırıyor. Yeterince yok sayılmıştır. Devlet, kadın düş- yoruz. Temizlik, yemek, erkeği moti- yükseliyor. sıkıştırılmıyormuşuz gibi, kadın katil- manlığını her geçen gün daha fazla ve etmek, çocuk bakımı bizlerin zo- leri, tecavüzcüleri de “iyi hal” ya da beslemiş, kapitalizm ise biz kadınları runlu işleri sayılıyor. Zaten ucuz olan Daha fazla veya daha az; ekono- “tahrik” indirimleriyle, tecavüz yasa- her geçen gün daha da metalaştır- kadın emeği, ev içinde tamamen gö- mik krizin olduğu veya olmadığı her larıyla taçlandırılarak destekleniyor. mış; ataerkil zihniyeti destekleyerek rünmez kılınıyor. koşulda kapitalizm için kadın ezilme- yaşamdan yoksunlaşmamızı ve yok- si gerekendir. Kapitalizm biz kadınlar Biz kadınlar, devletin kadın poli- sullaşmamıza sebep olmuştur. İçinden geçmekte olduğumuz için hep kriz demektir. tikaları ve yükselen kadın düşman- gibi, kendisi kriz olan kapitalizmin lığı ile, yaşamlarımızın her alanın- Kapitalizm Kadın İçin Hep Kriz “kriz” olarak nitelediği zamanlarda Devlet Kadın İçin Hep Yok da daha fazla baskı, şiddet, taciz, Demektir ise, en çok olan yine biz kadınlara Oluş Demektir tecavüz ve katliamla karşı karşıya oluyor. Kimi durumda işten atılıyor; kalıyoruz. Kahkaha attığımızda, şort Kapitalizm, sonsuz üretim ve son- kimi durumdaysa gelir dağılımının Devlet için biz kadınlar, bir yan- giydiğimizde, parkta spor yaptığı- suz tüketim sistemiyle, hem ekono- bozulması, ev gelirinin azalmasıyla dan muhafaza edilmesi gereken, mızda, hamileyken sokağa çıktığı- mik hem de sosyal olarak yaşamla- ve ucuz işgücü olmanın “avantajıyla” muhafaza edilmeyi reddettiğimizde mızda ya da kürtaj olduğumuzda, 5 rımızı topyekun bir sömürüye maruz daha fazla istihdam edilmeye başlı- ise katli vacip görülenleriz. Muhafa- çocuk doğurmadığımızda, evli oldu- bırakır. Biz kadınlar, kapitalizmden yoruz. zakarlaşan devletin kadın politikaları ğumuz erkekten boşanmak istediği- de nasibini en fazla alanlar oluruz. ve devlet erkanının yükselen kadın mizde, en nihayetinde sadece “kadın Var olduğu günden bu yana ata- düşmanı söylemleriyle, bu durumu olduğumuz için” maruz kalıyoruz Üretim süreçlerinde ucuz iş gücü erkiden bağımsız gelişmeyen ka- günden güne daha da derinden his- bunlara. Dinsel öğretiler, kültürel ve olarak görülerek vasıfsızlaştırılıyor, pitalizm, bugün de kendi yarattığı setmekteyiz. Devlet, nüfus politika- ahlaki normlar, kurallar, yasalar, örf ürünlerin pazarlanmasında ve vitri- krizlerin etkisini yine kendisini bes- larının da bir parçası olarak, kürta- ve adetler, sürekli olarak yaşanmak- 23

NLAR SOKAKLARA ÖZGÜR YAŞAMl YARATMAYA

ta olan bu cinsiyetçiliği gittikçe daha ratılmak isteniyor. “İyi yaşamak” Kadın İçin Kadın, Çözüm De- kendimiz için, birbirimiz için, yaşam da normalleştiriyor. adına seçim şansımız olduğunu mektir için mücadele etmekten başka çözüm sandığımız bu erkek dünyanın olamaz. İhtiyacımız olan, bütünlüklü Muhafazakarlaşan devlette değiş- döngüsünde, her defasında çare- Hangi bölgeden, nasıl bir kültür- bir mücadeledir. Ne yalnızca ekono- meyen; devletin her koşulda baskı, siz hissettiriliyoruz. Hayallerimiz den, kaçıncı sınıftan olursak olalım mik, ne yalnızca politik, ne yalnızca otorite, şiddet, katliam anlamına bazen çeyiz, bazen seçim ya da hepimiz kadınız. Dertlerimiz, sorun- sosyokültürel; yaşamlarımıza sahip geldiği ve erkek olduğu gerçeğidir. referandum sandıklarına kapatılı- larımız, ezilmişliğimiz kadınlığımızdan çıkmamızı sağlayacak olan, bütün- Devlet biz kadınlar için hep yok oluş y o r. geliyor. Kadın olduğumuz için şiddet lüklü bir özgürlük mücadelesidir. Öz- demektir. görüyoruz. Kadın olduğumuz için te- gür bir yaşamı yaratmak adına verdi- Hep seçimler, referandumlar cavüze uğruyor, istenileni vermeyince ğimiz bu mücadelede, birlikte olmaya Seçme-Seçilme ve Referan- gerçekleşti. Hep “kazanırsak daha katlediliyoruz. Devletin savaşlarında, ihtiyacımız var. İhtiyacımız olan, ör- dum Kadın İçin Kazandığını Zan- iyi olacak” denildi. Bazen “iyi” kapitalizmin krizlerinde talan ediliyo- gütlü bir mücadeledir. nederken Kaybetmek Demektir oldu, kazanıldı. Bazen “kötü” oldu, ruz. Kadın olduğumuzu hatırlamaya- kaybedildi. Ancak kadın, her iki lım diye baskılanıyor, bu baskıya rağ- Özgürce düşleyebileceğimiz, düş- Bu kriz ve yok oluş arasında var koşulda da kaybetti; ne özgürlük men hatırlarsak ve diğer kadınlara da lediklerimizi eyleyebileceğimiz, ka- olmaya çalışan biz kadınlara çare ne de adalet geldi. Biz kadınlar için hatırlatmaya kalkışırsak kapatılıyoruz. dın olduğumuzu hatırlayarak bera- olarak, yine sömürünün daha azı- evde, işte, sokakta, devletlerin ve Kadın olduğumuz için yok sayılıyor; berce yaratabileceğimiz bir yaşam na- çoğuna “evet” veya “hayır” kapitalizmin hükmettiği yaşamla- söz konusu seçimler olduğunda “bi- istiyoruz. Bu yaşamı yaratacak çö- demek üzere sandığa gitmek su- rımızın her alanında baskı, şiddet rilerinin” kazanma savaşında, oy po- zümler ne devlette ne de kapitalizm- nuldu. Biz kadınların yaşamın her ve katliamlar artarak devam etti. tansiyeli olarak hatırlanıyoruz. dedir. Bizlerin ruhlarında, bizlerin alanındaki adaletsizliklere karşı Seçme seçilme ve referandumla sözlerinde, bizlerin ellerindedir. Bü- mücadelesi, sandıklara sıkıştırıl- bir şeylerin değişeceğine, düze- “Her birey kendi özgürlüğü ve tün bunlar için, birbirimize, kadının maya çalışılıyor. Sandıktan gele- leceğine inanmak; kadın için ka- gücü üstünde hak iddia etmediği sü- ruhuna ve gücüne inanmaya ihtiya- cek “iyi” veya “kötü” sonuçla her zandığını zannederken kaybetmek rece kimse özgür olamaz.” der Emma cımız var! Şimdi, kadın kardeşim, şeyin değişeceği yanılsaması ya- demektir. Goldman yoldaş. Biz kadınlar için, yoldaşım; ihtiyacımız olan sensin! 24

Biz Anarşist Kadınlar için Yoldaş Emma'nın en anlamlı sözlerinden biri; "Dans edemeyeceksem bu benim devrimim değildir." Bir başka sözü bugünlerde ise bu coğrafyada daha anlamlıdır; "Oy vermek bir şeyleri değiştirseydi, yasaklanırdı." 25 25

Biz Anarşist Kadınlar için Yoldaş Emma'nın en anlamlı sözlerinden biri; "Dans edemeyeceksem bu benim devrimim değildir." Bir başka sözü bugünlerde ise bu coğrafyada daha anlamlıdır; "Oy vermek bir şeyleri değiştirseydi, yasaklanırdı."

*Pakistan Punjap bölgesindeki kadınlar, erkeklerle sorun yaşadıklarında kadın kadına dans ederek sorunları çözeceklerine inanırlar. 26 Dünyadan Anarşist Kadınların Mücadele Mesajları Meydan Gazetesi’nin biz kadınlar tarafından hazırlanan bu sayısında, dünyanın farklı yerlerindeki kadın “örgütlerinden ya da anarşist örgütler içerisindeki kadınlardan gelen ve kadınları erkek iktidarların tümüne karşı mücadeleye ve örgütlenmeye çağıran dayanışma mesajlarını siz okuyucularımızla paylaşıyoruz.

Anarchist Political Organisation Federation of Collecti- Sunbirds - New York Grupo Libertario Via Libre - Kolombiya ves - Ataerkiye Karşı Grup - Yunanistan KATLEDİLEN BÜTÜN Şu anda İstanbul’da, bizimle iletişime geç- Ataerki, iktidar dünyasının dayanaklarından biri ve iktidarın KADINLAR İÇİN! tikleri iletişim kanallarını bile kaybetme riskiyle toplumsal olarak yeniden üretiminin temel unsurudur. Modern Acımasız sıcaklarda koyu karşı karşıya kalan ve Erdoğan’ın hükümetine dünyadaki tezahürleri, örneğin iş yerinde cinsiyetçi şiddetin ve renkli kıyafetlerin içinde ve devlete karşı mücadele eden Anarşist Kadın- sömürünün yaygınlaşması, kadın göçmenlerin maruz kaldığı in- saklanan bütün kadınlar için, lar’daki yoldaşlarımıza dayanışma ve kardeşlik san ticareti ve onları köklerinden ayıran yolculuklarında ve top- Onlar “kaburgadan” doğdular mesajı gönderiyoruz. lama kamplarındaki tutsaklılarında karşılaştıkları çetin koşullar, Onlar psikolojik terörizme egemenlerin toplumun bütününe karşı saldırısı ve toplumu fa- maruz kalır ve sünnet edilir Böylesi zor bir dönemde yoldaşlarımızın mü- şistleştirme çabaları ile birlikte daha da yoğunlaşıyor. Canlı canlı yakılan bütün cadelesiyle dayanışma içindeyiz. Mücadeleden kadınlar için vazgeçmemek, kavgaya devam etmek ve dün- Kadınlar olarak, dayatılan sömürü ve zulmün yanı sıra, ege- Dünya çapında ataerkiye yayı her koşulda değiştirebileceğimizi hatırlamak men sistemin içerdiği bir başka tahakküm biçimi olan cinsiyet direnen bütün kadınlar için için Bogota’dan sesinize ses katıyoruz. ayrımcılığına maruz kalıyoruz. Bu koşullarda, kadınların ataerki Onlar boyunduruk altında zincirlerinden kurtuluş mücadelesi, devletin ve kapitalist dayat- yaşamaktansa ölmeyi tercih Dünyanın diğer ucundan yani çok uzaklardan manın ortadan kaldırılması için verilen daha geniş mücadelenin ettiklerinden bu mesajı gönderiyoruz, ama mücadele eden yü- reklerinize daima yakınız. ayrılmaz bir parçasıdır. Kendilerini öldürmeleri gerekir Rojava’daki devrim için Anarşistler olarak, ezilenlerin kurtuluşunun, onlar adına ha- savaşan bütün kadınlar için reket eden aydınlanmış öncüler tarafından değil, kendileri tara- Onlar otonomiyi istiyorlar ve Alternative Liberter - İtalya fından elde edileceğine inanırız. Özgürlüğün bağışlanan ya da yaşıyor teslim edilen bir şey olamayacağının, mücadeleler yoluyla tanım- Bütün direnenler için Şiddetin çözümü kadınların güçlenmesinde- lanacağının ve kazanılacağının bilincindeyiz. dir. Haklar etkisizse kadınlar için ne adalet, ne Onlar bizi bağlayan düğümleri de özgürlük vardır. Bedenimize, sağlığımıza ve kopardılar! Kadınların özgürlük davasını, otoritenin “eşit” dağılımını talep hazlarımıza biz karar veririz. Tacizci ilişkilerden Özgürlük için örgütlenen etmek olarak gösteren egemen mitler, 19. yy sonunda ve 20. yy çıkmak, güvencesizliğin şantajına direnmek için, bütün kadınlar için başında ABD’deki dokuma fabrikalarında göçmen kadın işçilerin kendi kaderimizi belirlemeliyiz. yürüttüğü ve 8 Mart’ın kökeni olan grevlerden Mujeres Libres’e Özgürlükten başka nedir devrim? uzanan kadın mücadelelerinin bugüne gelen yolunu kazıyan, Her bir sınır izni, sığınma hakkı, tabiiyet ve kanlı ve kavgacı tarihini gizliyor. Şimdi ve burada, özgür olmak toprak mülkiyetine karşı, eğitime karşı, yuvadan için doğduk koleje kadar yapılan ayrımcılığa karşı grevdeyiz. Kadınların mücadelelerini selamlıyoruz: Chiapas’tan Rojava’ya, Çünkü özgür insanlar asla Şiddet ve cinsiyetçilik toplumun yapısal unsurla- Türkiye’den ABD’ye anarşistler olarak yan yana durduğumuz bu ölmez! rıdır. Kendi mekanlarımızı ve toplumlarımızı bile mücadelelerin, havaya kaldırılan bir yumrukta ve dayanışmada bir es geçmez. bakış gibi bir araya gelen sözü ve eylemi, insanın insana tahak- La Alzada - Şili kümünün her biçimini yok etmek ve eşitliğin, dayanışmanın ve Kadın düşmanlığına; cinsiyetçiliğe; ırkçılığa; özgürlüğün dünyasını inşa etmekteki kararlılığımızı güçlendiriyor. Anarşist Kadınlar’dan yol- lezbiyenlere, geylere ve translara karşı ayrımcılı- daşlarımızın devlete ve onun ğa karşı yaşasın kadın dayanışması! kapitalist amaçlarına karşı ver- Red Dawns - Slovenya dikleri mücadele, bugün bu- Anarchist Federation London - İngiltere rada öz-örgütlü, konfederal, Kadınlar, halka açık alanların daralmasına, hayatın gittikçe yerel ve kadının özgür olduğu Ataerkiye Meydan Okumak daha fazla otoriter, cinsiyetçi ve ırkçı söylemlerle dolup taşma- bir dünya yaratmaya çalışırken sına tanık olurken çok öfkeliler. Kadınların üreme(me) hakları bizim verdiğimiz mücadelenin Ataerki, ailede ve genel olarak toplumda, ka- sadece Polonya’da değil, yerel bölgelerimizde de saldırı altında. bir benzeridir. Bu mücadele ka- dın üzerindeki erkek egemenliğinin tezahürü ve Ulusal televizyonda en çok izlenen şovda, kürtaj yaptıran kadın- pitalist, liberal, burjuva sınıftan kurumsallaşmasıdır. Özelimizde, hatta halka açık lar katil olarak damgalanıyor ve “yaşamın kutsallığı” konusunda doğmuş patriyarkanın, kadının alanlarda, dört bir tarafımızdadır. Genelde erkek- vaazlar veriliyor. şiddete maruz kalmasını, yok edilmesini tarihin her zamanın- ler, evin reisi, iş yerinde karar veren olurlar ve nadiren sorgulanan bu düşünceyi, kendileri aktif Sokaklarımızda farklı aşırı-sağ grupların varlığı artıyor. Fiziksel da her yerinde meşrulaştıran olarak yüceltirler. Fakat toplum öyle şekillendiril- baskı, zorlama ve korkutma yoluyla beyaz heteroseksüel erkeğin pratiklerini yok etmek için bir miş ki, ataerkiyi değerlerimizle iç içe görüyor ve ayrıcalıklarını korumak istiyorlar: Halka açık alanlarda göçmen- ihtiyaçtır. bizzat biz, kadınlar olarak, gönüllü olarak boyun lere, otonom mekanlara ve kadınlara saldırılar sürekli hale geldi. Bugün, kadın yoldaşlarımız eğdiğimiz tahakkümün hiç farkında değiliz. Polise güvenemeyiz çünkü onlar sadece kadını mağdur eder ve sesi boğulmaya çalışılan bir yapısı gereği ataerkil şiddeti tekrar üretir. anarşist gazetenin yayınlan- Tipik bir senaryoda, bir kadının girdiği roman- ması için çaba göstermektedir. tik bir ilişki, onu partnerine göre ikincil bir role Kapital dışında her şeyi dışarı atan, kadına karşı şiddetin ve Onları baskılayan şey sadece sürükler. Bu rol, gönüllü olarak sahiplenilmesi cinsiyetçiliğin hala tümüyle kabul gördüğü ve kadınlara hakaret- burjuva toplumu değil, aynı bir yana, dünyanın her yerindeki kadınlar tara- lerin eşlik ettiği kamusal alanlar yetti artık. Kadına karşı şiddet, zamanda erkek egemen toplu- fından, maalesef, bir kazanım olarak düşünülür. ataerkinin günlük pratiğidir. Hem yerelde hem de dünyanın her mun baskısıdır. İşte bu yüzden, Ailenin lokomotifi, erkeklerin ve çocukların baş- yerinde, eski ve yeni partnerleri ya da aile bireyleri tarafından Erdoğan’ın baskıcı devletinin lıca bakıcısı olarak, ataerkiyi yaymak ve erkeğin işlenen kadın cinayetlerine tanık oluyoruz. Eğer günlük pratik ve bütün diğer baskıların kar- egemenliğini kurma sürecine hizmet etmekten şiddetse, o zaman bizim günlük pratiğimiz kadınların mücadelesi şısında ısrarla dimdik duran, sorumlu hale geliriz. Kadınlar gerçekten, bu ka- ve öz-savunma olsun! direnen, direnmekte ısrar eden lıbın o kadar merkezindeler ki onu parçalayacak yoldaşlarımızı selamlamayı güce sahipler ama önce onu anlamamız gereki- Karanlık sokak aralarında yalnız yürümeyin diyen korkulardan kendimize bir borç biliyoruz. yor. Bütün bu gerçekliği kavramış ve bunun için ve uyarılardan çektiğimiz yeter. Onları naralarımız, sıkılı yumruk- özgürlük mücadelesini vermekten yılmayan tüm larımız ve yanan meşalelerimizle aydınlatacağız. Hiçbir cinsiyet- Yaşasın mücadele, yaşasın kadınları selamlıyoruz. çilik bizden kaçamaz! toplumsal devrim! 27

Tecavüzcü Polislere Karşı Liseliler EYLEMDE ANARŞiZM Fransa'da Liseleri İşgal Etti

Casas Viejas Ayaklanması ve Katliam İberya’da 1930’lı yılların başında Katalonya, Valensiya ve Endülüs böl- gelerinde CNT-FAI’nin örgütlendiği köylerde ve mahallelerde ayaklanma- lar gerçekleşti. Endülüs’ün Casas Viejas bölgesinde kökleri 1910’lara da- yanan bir anarşizm geleneği vardı. Primo de Rivera iktidarının baskılarına rağmen inatla devam eden mücadele devrimin temellerinin atıldığı bir de- neyime dönüştü. Primo de Rivera’nın yıkılışıyla anarşistler güç kazandı ve ayaklanmalar süreci başladı. 1933 yılının Ocak ayında CNT-FAI’nin örgüt- 2 Şubat Perşembe günü Paris’in Paris’te polislerin tecavüzüne kar- lendiği köylerde anarşist komünizm ilan edildi. Şehirde gerçekleşen sokak büyük banliyölerinden Saint-Danis şı yapılan eylemlerdeki polis şidde- eylemlerinin birinde 2 sivil muhafızın yaralanmasını bahane eden sivil mu- 93 bölgesinde, polisin “olağan hale tine karşı öğrenciler 16 liseyi işgal hafız ve saldırı birlikleri bu 3 bölgede mevzilenmeye başladı. Köyler boşal- getirilmiş” kimlik kontrolü sırasında etti. Birçok lisenin giriş kapısına çöp tıldı, barikatlar kuruldu ve direniş başladı. Casas Viejas’ta yalnızca Seisse- 22 yaşındaki Theo isimli siyah gence konteynırlarıyla barikatlar kuruldu. dos (Altı parmak) lakabıyla bilinen anarşist Francisco Cruz Gutierrez’in evi 4 polisin copla tecavüz etmesi üze- Bazı liselerde ateş yakılıp, polislerle kalana kadar çatışmalar sürdü. Bu evde konumlanan anarşistler aileleriyle rine başlayan eylemler, 3 haftadır çatışmaya girildi. Çıkan çatışmalarda birlikte sivil muhafızlar tarafından infaz edildi. sürüyor. 11 kişi gözaltına alındı. İtalya'da Devlete Karşı Doğrudan Eylem

1918 Samara Ayaklanması Rus Devrimi sırasında anarşizmin örgütlü olduğu bölgelerden biri olan Volga’da Şubat Devrimi sonrası süreçte Samara Anarşist Federasyonu (SFA) toplumsal devrimin en önemli örgütlenmelerinden biriydi. 1917 yılında kurulan federasyon bir sene içerisinde taksi şoförleri, kamyon şo- förleri ve Volga körfezinde çalışan liman işçileri arasında hızla örgütlendi. Şehirdeki irili ufaklı diğer devrimci gruplarla birlikte kurdukları “Devrimci Komite” vasıtasıyla devlet binalarını kolektifleştirmeye ve özel mülkiye- te son vermeye başladılar. 1918’in Nisan ayından itibaren Bolşevik ko- 18 Şubat tarihinde İtalya’nın Li- Anarşistlerin, sosyalistlerin ve miserliklerin otoritesini tanımayan diğer şehirlerdeki anarşist örgütlen- vorno kentinde işsizliğe, artan sö- sendikaların birlikte düzenlediği ey- melere saldırılar başladı. Anarşist yoldaşlarına yönelmiş saldırılara karşı mürüye, kötüye giden çalışma ve lemde anarşistler “Hükümete Karşı Samara Anarşist Federasyonu’nun çağrısıyla büyük bir 1 Mayıs yürüyüşü yaşam koşullarına, hükümetin uy- Doğrudan Eylem, Öz-yönetim” yazılı düzenlendi, pankartta “Kahrolsun Komiserlikler” yazıyordu. Hemen son- guladığı baskılara ve ırkçı, popülist pankartı taşıdı. rasında anarşistler yasadışı ilan edildi ve bütün SFA’lılar tutuklandı. politikalara karşı yüzlerce kişinin ka- tıldığı bir eylem gerçekleştirildi. McKinley Suikastı ABD’nin Detroit kentinde doğan Leon Czolgosz; 16 yaşındayken çalıştığı fabrika- ABD’de Polis Şiddetine Karşı da örgütlenen grevlerle birlikte genç yaşın- da işçi hareketine katıldı. Zamanla Emma Goldman’ın konuşmalarından etkilenerek anarşist olan Czolgosz, işçi sınıfının maruz Halk Eylemde bırakıldığı bütün acıların sorumlusu olarak gördüğü devlet yöneticileri ve patronlara ABD’de, evinin bahçesindeki çim- Polisin şiddeti sonrasında Los An- karşı başlayan “eylemle propaganda” hare- lere basan bir kız çocuğuna bağıran geles kentindeki Anaheim semtinde ketinden etkilendi. 1901 yılının Ağustos ayında New York’a doğru bir yol- polise karşı çıkan 13 yaşındaki bir eylemler düzenlendi. Polis şiddetini culuğa çıktı, dönemin 25. ABD Başkanı olan William McKinley’i silahından çocuk, polis şiddetine maruz kalmış; kaydeden videonun sosyal medyada çıkan 2 kurşunla yere serdi. Czolgosz, McKinley’i ABD-İspanya savaşı- polis, uyguladığı şiddet sırasında yayılmasının ardından, gece yüzler- nın sorumlusu olarak görüyordu. Tutuklandığı mahkemede Czolgosz’un etraftaki kalabalığın tepkisi üzerine ce kişi sokaklara çıktı. Eylemcilerle elektrikli sandalyeyle idamına karar verildi. Ölümünün ardından başla- havaya ateş açmıştı. polis arasında gece boyu süren ça- tılan sürek avı neticesinde aralarında ’un da bulunduğu 10 tışmalarda 23 kişi gözaltına alındı. anarşist tutuklandı. 28 Anarşist Yayınlar Dizisi (12)

Brezilya'da Anarşist Yayınlar

“ Anarşist Yayınlar isimli yazı dizimizin 12. bölümünde, anarşist süreli yayınlar bakımından en zengin coğ- rafyalardan biri olan Brezilya’yı inceliyoruz. Farklı formatlarda birçok alana yayılmış bir yayıncılık geleneğiy- le bezeli olan Brezilya’da anarşist yayıncılık üzerine çalışmamızı 3 ayrı başlıkta şekillendirdik.

rjantin’le birlikte anarşist ha- bilyacılara, liman işçilerinden tekstil, savaş ilan ettiği yıllardı. Askeri ha- taglia” (Savaş), 9 yıllık yaşamında Areketin toplumsal etkisinin en otel ve lokanta işçilerine kadar he- reketliliğin yoğunluğu kadar işçi mü- uluslararası anarşist hareketin Bre- yüksek olduğu ülke olan Brezilya’da men her alanda örgütlü Conedera- cadelesinin de hareketlilik kazandığı zilya’daki hareketle kurduğu ilişkide anarşizm, genel karakteri itibariy- çao Operaria Brasileiara’da (Brezil- böylesi bir süreçte ilan edilen genel önemli bir işleve sahipti. “La Battag- le diğer Güney Amerika ülkeleriyle ya İşçi Kongresi) anarşist fikirlerin grev, devlet şiddetiyle baskılandı. Ga- lia” olan ismini daha sonra “La Bar- benzer bir gelişim süreci izlemiştir. savunulmasıyla büyüyen hareketin zetenin editörlerinden Edgard Lauen- ricata” (Barikat) olarak değiştiren İtalya başta olmak üzere Portekiz, coğrafyadaki özgürlük mücadeleleri- roth ve birçok savaş karşıtı, anarşist gazete 1912’de kapandıktan sonra İspanya, Almanya ve Avusturya’dan ne etkisi günümüzde farklı örgütlen- militan ya hapse ya da sürgüne gön- yazar kadrosuna birkaç yeni ismin gelen göçmenlerin çantalarında ta- meler aracılığıyla sürüyor. derildi. “A Plebe” gibi Sao Paolo’da de katılımıyla önce La Propaganda şınan anarşist yayınlarla yayılma- yayınlanan diğer günlük gazeteler Libertaria ve sonrasında A Guerra ya başlayan mücadele 1906'dan Brezilya’da anarşist yayıncılık tari- “A Lanterna” (Fener) 1901-34 yılları Sociale isimleri altında yayın yapma- 1920'ye kadarki süreçte kentte ya- hinin miladı, 1892 yılında yayına baş- arasında, “A Vanguarda” (Avangart) yı sürdürdü. Haftalık yayınlar arasın- şayan işçiler arasında sendikalar layan ilk anarşist gazete “Gli Schiavi ise 1921-23 yılları arasında yayınını da Rio de Janeiro’da yayın yapan iki çatısı altında örgütlenmeye başladı. Bianchi”’ye (Beyaz Köleler) kadar sürdürdü. 1935 yılında yazarı olduğu yayından biri “Remodelaçoes” (Tadi- “Günde sekiz saat” iş mücadelesi, götürülebilir. İsmini kahve plantas- A Lanterna’nın düzenlediği bir etkin- lat), 1945-47 yılları arasında, diğe- 1917’deki Sao Paolo Genel Grevi gibi yonlarında çalışan göçmen işçilerden likte anti-klerikalizm hakkında ko- ri “Ação Direta” (Doğrudan Eylem) Brezilya toplumsal mücadeleler ta- alan “Gli Schiavi Bianchi”, İtalyan nuşma yapması planlanan Jose Oiti- 1946-59 yılları arasında yayınlandı. rihinin en önemli olaylarında örgüt- göçmeni anarşist bir grup tarafın- cica, sosyalistlerin sabotaj girişimine Bunlara ek olarak Sao Paolo ve Rio leyici olan anarşist militanlar, kısa dan çıkartılıyordu. Editörlüğünü, Sao maruz kaldı. Saldırının engellenme- de Janeiro’da yayın yapan “A Terra denilebilecek bir sürede hızla örgüt- Paolo’da muhalif kimliğiyle bilinen bir sinden sonra sosyalistlerin arama- Livre” (Özgür Toprak) ise 1907-10 lendiler. kafe işleterek yaşamını kazanan Gali- sıyla alana gelen polis sekiz anarşisti yılları arasında 3 yıl yayında kaldı. leo Botti isimli anarşist üstleniyordu. tutukladı, gazeteyi de kapattı. Diğer Coğrafyanın diğer ülkelerinde ol- Önce Arjantin’e orada iki yıl kaldık- bölgelerde yayın yapan “A Hora So- Dergiler duğu gibi Brezilya’daki anarşist ha- tan sonra Brezilya’ya geçen Galileo cial” (Sosyal Saat), Recife’de, “A Voz reketin içerisinde de anti-klerikalizm Do Povo” (Halkın Sesi) ise Rio de Botti’nin de içinde bulunduğu gaze- Brezilya anarşist yayıncılığın- ve veje taryanlık yaygındı. “İşçi sını- Janeiro’da yayın yapıyordu. teyi çıkaran grup, aynı zamanda 1 da gazetelerin yanında dergi- fının düşmanı” olarak nitelendirdik- Mayıs etkinliklerinin organizasyonu- ler de önemli bir yer tutuyordu. leri tütün ve alkol kullanımına karşı nu yapıyordu. Haftalık Periyotta Yayınlanan Aralarında en eski ve en bili- mücadele ediyorlardı. Süreli Yayınlar neni olan “A Vida” (Hayat) ya- Günlük Periyotta Yayınlanan yına başladığı 1914 yılında Anti-klerikalizm: Dönemin Süreli Yayınlar Haftalık periyotta yayınlanan sü- büyük bir savaş karşıtı kampanya- toplumsal hareketlerinde, özel- reli yayınlara ilk örnek, 1903 yılın- nın örgütlenmesini sağladı. Bu kam- de kilise ve onun mülkleri; genel da yayınlanmaya başlayan ve Errico panya takip eden süreçte merkezi anlamıyla da kurumsal dini yapı- Brezilya’da anarşistler özellikle Malatesta’nın fikirlerine yakınlığıy- Porto Alegre’de bulunan “Savaş Kar- ların insanlar üzerindeki kontro- günlük periyotta gazete yayınlama la bilinen “O Amigo do Povo”’ydu şıtı Birlik”in temellerinin atılmasını lüne karşı olmak anlamına gelir. konusunda ısrarcıydılar. Yerel süreli (Halkın Dostları). Sonrasında 1904 sağlamıştır. Sonrasında 1921- 1922 yayınlar arasında en çok öne çıkan yılında yayın hayatına başlayan, yılları arasında bir yıl yayında kalan gazete 1917 ve 1919 yılları arasın- 5000 tirajıyla sadece anarşist yayın- “Remodelaçoes” (Tadilat), “Renas- 1906 yılında çizme yapımcıların- da yayın yapan “A Plebe”’ydi (Halk). lar arasında değil diğer yerel süreli cença” (Rönesans) 1923-1924 yılla- dan matbaacılara, duvarcılardan mo- Brezilya hükümetinin Almanya’ya yayınlar arasında da bilinen “La Bat- rı arasında yayın yapmıştır. 29 Sicilya'dan Tunus'a Anarşist Etkileşimler

anayi devrimiyle beraber eko- temsilcisi tarafından imzalanan ulus- larını karşılamak adına yerel sağlık kaladığı İtalyan ve Fransız anarşist- Snomik sömürünün artmasıy- lararası bir metne imza attığı için 22 örgütünün kurulmasını sağladı. leri iade etti. Bunun üzerine Tunus’ta la işçiler yaşadığı coğrafyaları terk ay hapis cezasına çarptırıldı. Bu da sokak eylemleri, büyük protestolar ederek, farklı bölgelerde çalışmaya onun İtalya’dan ayrılma kararı alma- örgütlendi. ve yaşamaya zorlandı. Diller, renkler, sında etkili oldu. İlk olarak Fransa’ya coğrafyalar değişirken patronlar işçi- bağlı olan Korsika adasına geçti. Bu- Risorgimento: İtalya ya- ler üzerinde ki sömürü düzenini de- rada “In Marcia” ve “La proprietà” rımadasında tüm krallıkların Tunus’taki “La Protes- ğiştirmeden kurmayı sürdürüyordu. gibi anarşist yayınlara yazılarıyla tek bir İtalyan Krallığı altın- ta Umana” Arjantin'de Aynı dönemde sanayi kentlerinde destek oldu. da birleşmesini savunan dü- FORA’nın çıkardığı gazete anarşistler de örgütlüydü. İtalya’da şünceye ve 1815’ten 1918 ile aynı ismi taşısa da farklı anarşizm örgütleniyor ve yayılıyor Korsika’dayken “L’Internationale tarihine kadar süren döne- gazetelerdir. İtalyan anarşist işçiler de nereye gi- anarchiste” adlı gazetenin oluştu- me verilen isimdir. derlerse gitsinler özgürlük ve adalet rulmasında pay sahibi oldu. Gazete 1900’lerin başında Tunus işçi sı- şiarını gittikleri yerlere taşıyorlardı. İtalyanca ve Fransızca makaleler ya- nıfının öfkeli mücadelesi dünyanın yınlıyordu. Temel amacı da İtalyan Tunus’ta İşçi Mücadelesi dört bir yanındaki işçi mücadeleleri Sicilya boğazının en dar olduğu ve Fransız işçilerin birbirlerine karşı Converti, yoksulların sağlık ih- gibi dalga dalga büyüme gösterdi. yer 160 kilometredir. Bu da Avrupa olan nefret düşüncelerini bitirip da- tiyaçlarına yönelik organizasyon- İşçi sınıfının hareketliliği Converti’nin ile Afrika’nın kuzeyi arasındaki ya- yanışma ilişkisi kurmasıydı. Gazete- ların yanı sıra işçi örgütlenmesini çocukluk arkadaşı Andrea Costa’nın kınlığı göstermektedir. Sömürge bir nin bu amacı gazetenin önemini bir arka planda bırakmadı. İtalya ve parlamentarizme doğru yönelmesine devlette şartlar farklı olsa da ezen- hayli arttırmıştı. Converti de İtalyan Fransa’daki anarşistlerle ilişkilerini neden oldu. Costa 1907’de Converti ezilen ilişkisi her yerde benzerdi. Bu ve Fransız işçiler arasındaki burjuva devam ettirdi. Tunus işçilerini ör- ile görüşmek için Tunus’a gelmesi- noktada Tunus, İtalya’dan sürülen basın tarafından yaratılan nefrete gütlemek için 1888’den 1896 yılına ne rağmen görüşememişlerdi. Belki birçok anarşistin gideceği bir durak son vermek için çalışmalar yaptı. kadar “L’Operaio” adlı işçi gazetesini bu görüşme gerçekleşseydi, Costa haline geldi. çıkarttı. parlamentarist fikirlerinden vazge- çebilirdi. Costa’nın seçimlere girme Tunus’a Geçiş İlerleyen süreçte İtalya’da ceza düşüncesi birçok anarşist çevre ta- İtalyan Anarşist Nicoló Converti anarşizmi farklı coğrafya- alarak çıkış yapan anarşist ve öz- rafından da eleştirilse de Costra ha- Converti’nin Enternasyonelle larda örgütlemek için arkadaşı Gras- tasını büyük bir seçim kampanyası Tanışması gürlükçüleri toparlamak onun için si ile birlikte karar alarak 10 Ocak önemliydi. Çıkardığı dergi ile bu sonrası sandıktan yenilerek çıktığın- 18 Mart 1855’de İtalya’nın kü- 1887’de Tunus’a geçiş yaptı. Bu ta- ilişkiyi sağlayabiliyordu. 1891 yılın- da anlayacaktı. çük bir kasabasında dünyaya gelen rihlerde Tunus Fransa’nın sömürgesi daki verilere göre Tunus’ta 21.000 Nicoló Converti, tıp fakültesini ka- altına girmişti. Tunus, İtalya’daki Ri- İtalyan göçmen bulunmaktaydı. Bir Converti, Tunus ile İtalya arasın- zandığı sırada özgürlükçü fikirler- sorgimento yıllarından beri İtalyan, süre sonra Tunus, Sicilya-Afrikası daki köprünün en büyük ayakla- le haşır neşir olmaya başladı. Daha özellikle de Sicilyalı özgürlükçülerin arası anarşistlerin gizli bir köprüsü rından birini oluşturmuştu. Sadece sonra Converti, Bakunin’in özgür- sığınma noktası olmuştu. Okuma- olmuştu. anarşistlerin değil, yolu Tunus’tan lükçü fikirlerinden etkilenen Napoli yazma oranının çok düşük olduğu bu geçen tüm özgürlükçülerin de ta- Birliği ile tanışıp, İtalyan anarşist- bölgede Converti de ilk olarak yerel Converti 1896’da bu kez Augustin nıdığı bir isimdi. Nicolô Converti 14 komünist Emilio Covelli ile yakın ar- hastanelere katılarak halkın sağlık Hamon, Lüigi Fabbri, Cipriani ve P. Eylül 1939’da yaşama veda etmişti. kadaş oldu. 1878 yılında “II Masani- noktasındaki eksiklerini karşılamaya Raveggi gibi özgürlükçü yazarların- Ama Tunus’taki köylerde hastalık- ello” isimli anarşist gazetenin editör çalıştı. Converti’nin bu çabası kısa da içerisinde bulunduğu “La Protesta larına derman bulduğu köylülerin, ekibine katıldı. zamanda tanınan biri haline gelme- Umana” gazetesini çıkardı. Sicilya boğazının kıyılarına vurmuş sine katkı sağladı. Tunus’ta halk, göçmenlerin, “ekmek, adalet, özgür- sağlık ihtiyaçlarını karşılayamıyor ve lük” sloganlarıyla yankılanan Tunus Fransız devletinin Tunus’a geçen Cezalar ve İtalya’dan Çıkış bu yüzden insanlar yaşamlarını yiti- şehirlerinin sokaklarındaki binlerce anarşistlerden rahatsız olması sonu- Converti, 1885 yılında 300’den riyordu. Converti bu alanda örgüt- insanın hatıralarında ölümsüzleşe- cu Tunus sömürgesi, kıyılarında ya- fazla sendika ve işçi federasyonu lenme yaparak halkın sağlık ihtiyaç- cekti. 30 Anarşistlerin Teori ve Pratik Tartışmaları (3)

Radikal Coğrafya Tartışması D. Harvey’nin S. Springer’e Cevabı

Toplumsal muhalefetin gündemini meşgul de radikal coğrafyacı Simon Springer’in 2004 Bir Yanıt adlı makalesini sizlerle paylaşıyoruz. eden farklı tartışmalarda ve farklı disiplinlerde yılında Dialogues in Human Geography der- Radikal Coğrafya Tartışmasının son bölümün- olduğu gibi toplumsal muhalefetin gündemin- gisinde yer almış “Radikal Bir Coğrafya Ne- de de Springer’in Harvey’e verdiği cevaptan de yaratıcı bir bakış açısı yaratan ve böylece den Anarşist Olmak Zorundadır?” yazısından bölümleri bir sonraki sayımızda yayınlayarak iyi bir eleştirel literatür oluşturan uzam/mekan bazı bölümleri sizlerle paylaşmıştık. Bu sayı- tartışmayı sona erdireceğiz. Yazıların uzunlu- politikalarında da anarşist bir perspektifin var da, David Harvey’nin Springer’in makalesine ğundan kaynaklı sadece belirli bölümlerini ya- olması gerektiğini belirtmiştik. cevap olarak yazdığı “Dinle Anarşist!” Simon yınladığımız ve yayınlayacağımız yazıların tam Springer’in “Radikal Bir Coğrafya Neden Anar- metinlerine Meydan Gazetesi’nin internet site- Bu bağlamda geçtiğimiz sayıda bu bölüm- şist Olmak Zorundadır?” Makalesine Kişisel sinden ulaşabilirsiniz.

David Harvey

“Dinle Anarşist!” Simon Öncelikle kendi konumumu açık- rebilecek yaklaşım”ı tanımlamamız zilya şehirlerinin sokaklarında olup Springer’in “Radikal Bir Coğraf- ça belirteyim. Son (anarşizmle uzun gerekiyor. bitenlerin veya “Occupy”ın ilerici ha- ya Neden Anarşist Olmak Zorun- süredir devam eden bağlantısını reketler olduğunu düşünüyorsam ve dadır?” Makalesine Kişisel Bir kopardıktan sonraki) yazılarında Makalesine bakarsak Springer bunlar ister bütünüyle, ister kısmen Yanıt “Solun geleceği[nin], son tahlilde, böyle bir projede yer almak istemi- anarşist ve otonomist düşünce ve günümüzde ve ufukta belirmeye yor. Daha çok, anarşizmle Marksizm eylemle hayat bulmuşlarsa, neden Simon Springer, radikal bir coğ- başlayan gelecekte, hem Marksizm arasındaki ilişkiyi, bu ikisi sanki bir- onlarla olumlu bir ilişki kurmayayım rafyanın neden köhne bir Marksist hem de anarşizm içerisinde geçer- birlerini dışlıyormuş, hatta birbirine ki? (…) yaklaşımdan çok taptaze anarşist li olan şeyleri kabul etme yetisine düşmanmış gibi kutuplaştırmaya bir yaklaşım benimsemesi gerektiği bağlı” olduğunu düşünen Murray azmetmiş görünüyor. Bence bu an- Toplumsal anarşistler mekan, yer konusunda etkili ve ihtilaflı bir ma- Bookchin’le aynı duyguları paylaşı- lamsız bir çaba. Kendi Marksist bakış ve çevre sorunlarına tipik olarak çok kale yazdı. Bu türden her polemikte yorum (ama onunla tamamen aynı açıma göre, son birkaç yıldır (“Oc- daha fazla ilgi ve duyarlılık gösterir olduğu gibi Springer’in makalesinde fikirde değilim). “Devrimci gelene- cupy” gibi hareketlerde) epey bir si- (bunlar, çoğu coğrafyacının disiplinin de bir yanlış bilgi, abartma ve ad ğin -Marksizmin ve anarşizmin- en yasi aktivizmi harekete geçiren oto- merkezinde olduğunu kabul edeceği- hominem eleştiri kotası var ama tar- iyi yönlerini, bugün karşı karşıya ol- nomist ve anarşist fikir ve taktikler nin düşündüğüm genel kavramlar). tışmaya değer, önemli meseleler de duğumuz türden sorunlara değinen takdir ve analiz edilmeli, uygunsa Marksist gelenek bu tür konulara, ne gündeme getiriyor. yollar ve biçimlerde bir araya geti- desteklenmelidir. Gezi Parkı ve Bre- yazık ki toptan ilgisizdir. Ayrıca kent- 31 leşmeyi, kentli toplumsal hareketle- tıp ısıtıp kullanmak olduğunu iddia çektiğinden yakınmakta gayet haklı. güvenmiyorum. İsyan yoluyla birey- ri, mekan üretimini ve eşitsiz coğrafi ediyor. Dahası, anlaşılan biz Mark- Pek çok toplumsal anarşist grubun sel özgürleşme iyi güzel de diğer her- gelişmeleri (kuruluşunda Marksist sistler anarşistlere her baktığımızda içinde yerleşmiş olduğu proleter dün- kes ne olacak? sosyologların belirgin rol oynadığı, sadece, rakipsiz düşman olarak dev- ya budur. (…) 1977’de yayımlanmaya başlayan İn- leti görüp ona karşı duran insanlar Bookchin’in bütün bu konulardaki gilizce yayımlanmaya başlayan İn- görüyor, dolayısıyla anarşistlerin de Gündelik yaşam perspektifleriyle çizgisini eksik olsa da ilginç buluyo- gilizce-Fransızca International Jour- anti-kapitalist olduğunu yadsıyoruz. hiçbir sorunum yok ve bu konuda- rum. Islah edilemez birer baskı ve nal of Urban and Regional Research Bütün bunlar paranoyak saçmalık- ki toplumsal anarşist duruşu alkış- insan özgürlüğünü yadsıma araçları [Uluslararası Kent ve Bölge Araştır- lar değilse, safi karikatür. İki gele- lıyorum. Bununla birlikte bir ikazım olarak gördüğü devlete ve hiyerarşi- maları Dergisi] ve Lefebvre gibi aşi- nek arasındaki ilişkinin bütün ger- var: bireysel veya yöresel perspek- lere kararlılıkla karşı durmakla birlik- kar istisnalar dışında) büyük oranda çek ve girift karmaşıklığını, olsa olsa tiften bakıldığında gündelik yaşam te Bookchin, iktidarı alma zorunlulu- göz ardı eder. Ana akım Marksizm, 1872’de Paris Komünü’nün acı yenil- sorunları, bir bütün olarak kentin ğu konusunda naif değildi: çevre meselelerinin veya kent- gisiyle zehirlenmiş siyasi atmosferde- yaşam sorunlarından farklı görünü- leşmenin ve kentsel-toplumsal ki Marx ile Bakunin kavgasının çizdi- yor. Kropotkin’den Patrick Geddes’e, Her devrim, hatta temel değişime hareketlerin sermayenin çeliş- ği bir ideolojik çerçeveye tıkıştırıyor. Mumford’a ve anarşizmden esinlenen yönelik her girişim, iktidardaki elitle- kileri içindeki önemini ancak gö- Açık fikirli, özgürlük sevdalısı anarşist şehir planlamacılarına geçiş işte bu rin direnciyle karşılaşacaktır. Devrimi rece yakın zamanda (örneğin, Springer’ın, şu anda önümüzde açık yüzden benim için önemli bir mese- savunma çabaları -hem fiziki hem 1970’lerden beri) görmeye baş- olan düşünsel ve siyasi olasılıkları le haline geliyor. Şehirdeki kent ya- kurumsal ve idari - iktidarın toplan- ladı. 1960’larda çoğu ortodoks haczetmeye çalışması tuhaf. (…) şamını bir bütün olarak nasıl düzen- masını, yani hükümet yaratılmasını Marksist, çevre meselelerini kü- lemeli ki insanların gündelik yaşamı gerektirecektir. Anarşistler devletin çük burjuva romantiklerin derdi Kentleri tarihsel-coğrafi açıdan “pis, hayvanca ve kısa” olmasın? Bu, ilgasını isteyebilir, ama burjuva dev- sayardı (1971 tarihli Post-Scarcity inceleyen bir uzaman olarak, Mark- biz radikal coğrafyacıların üzerinde letin doludizgin terörle topyekun geri [Kıtlık Sonrası Anarşizm] sistlerin gündelik yaşam politikaları durması gereken bir soru. Toplumsal dönmesini önlemek için bir şekilde içindeki çok okunan makalesi “Listen pahasına üretime öncelik vermesin- anarşist geleneğin bu kısmı -aradaki zor kullanmak zorunlu olacaktır. Zira Marxist!”te [Dinle Marksist!] duygu- den her zaman rahatsız oldum, hatta basamakları atlayıp yerel düzeydeki liberter bir örgütün, devrimci kitlele- larını açığa vuran ’i bununla mücadele ettim. Sınıfsal ve hırslar ve gayetler ile metropol ölçe- rin de desteğiyle iktidarı alabilecek- çileden çıkaran da buydu). (...) toplumsal eşitsizliklerin işyerindeki iş ğinde meseleleri bütünleştirivermesi- ken yersiz “devlet” yaratma korkusu bölümleri kadar, konut farklılaşması- açıkça kusurlu olsa da paha biçilmez- yüzünden bundan kaçınması en iyi 1972’de yazdığım etkili bir ma- nın bir ürünü olduğunu, bir “bütün” dir. Çoğu anarşistin, anlaşılan buna ihtimalle kafa karışıklığı, en kötü ihti- kaleyle radikal değişimi ben baş- olarak kentin hem sınıf mücadelesi- Springer dahil, hiyerarşiden esinle- malle toptan bir cesaret iflasıdır. latmışım ve Steen Folke de radikal nin hem diğer toplumsal mücadele- niyor göründüğü veya devlet eliyle coğrafyanın sadece Marksist olabi- lerin başta gelen bir alanı olduğunu müzakere etmeyi ya da devlet erkini (…) Springer’ın “dünün harcanmış leceğinde ısrar ederek değişimi ta- ve bu mücadelelerin büyük kısmının kullanmayı gerektirdiği için bunu göz fikirler denizinde havanda su döv- mamlamış gibi gösteriyor Springer. gündelik yaşam alanında gerçekleş- ardı etmesinden, hatta elinin tersiyle mek” olarak gördüğü işte bu! Bura- Ardından, eserlerim “takip eden tiğini uzun zamandır savunuyorum. itmesinden üzüntü duyuyorum. (…) daki sorun, Springer’ın mutabakata coğrafyacıların büyük çoğunluğu için Bu tip mücadeleler değerin üretimin- dayalı yataylığı tek kabul edilebilir mihenk taşı” olduğundan, “üretken- den çok değerlendirilmesiyle ilgilidir. Eğer anarşizm Springer’ın dediği örgütlenme biçimi olarak fetişleştir- liğim” radikal coğrafyayı Marksist saf 1984 gibi erken bir tarihte “Halkların gibi birincil olarak “yeni örgütlenme mesidir. Uygun ve etkili çözümlerin içine hapsediyor. Anlaşılan Springer coğrafyası halka dayanmalı ve hal- biçimleri yaratma arzusuyla her günü incelenmesi önünde duran tek ve radikal coğrafyayı bu baskıcı Mark- kın vicdanının kaynağına giden derin yeniden fiilen icat etmekle” ilgiliyse, dışlayıcı dogma budur. Son yıllar- sist güçten kurtarmak, gerçek anar- köklerle gündelik hayatın kumaşına yüzde yüz destekliyorum. Eğer ça- da farklı çizgiden anarşistlerin şist kökenlerine dönmesini sağlamak dokunmalıdır” diyordum. lışma, yaşama, yaratma, eylemde benimsediği (bazılarını yerli pra- istiyor.(…) bulunma, düşünme ve kültürel etkin- tiklerden uyarladığı), Graeber’in Kent açısından bakıldığında değer likleri ayırmıyor, bunları tek parça bir ifadesiyle, “zengin ve büyüyen Peki, benim sözde (ve sık sık şüp- üretimi bile yeniden düşünülmelidir. yaşam ağı içinde (bütünlüklü olarak) bir örgütsel araçlar gösterisi”ne heli) Marksizm’im ile Springer’ın Örneğin, Marx, taşımanın bir değer bir arada tutuyor ve o yaşamı yeni- evet diyorum. Olası sol örgüt- anarşizmini ayıran temel fark ve en- olduğunda ve artı değer üretme po- den şekillendirmeye çalışıyorsa, buna lenme biçimleri repertuarına çok geller neler? Bu konuda Springer’ın tansiyeline sahip olduğunda ısrar ben de yüzde yüz katılırım. Gündelik büyük katkıları oldu. Ve elbette tartışmasını pek doğru bulmuyorum. etti. Hızla yükselen lojistik sektörü yaşamı farklı (Raymond Williams’ın demokrasiyi yeniden icat etme kritik Springer, bütün Marksistleri, ko- değer ve artı değer üretimiyle dolu. ifadesiyle) “duygu yapıları” etrafında amacının temel bir mesele olması ge- münizm tarihi sonlandıracak stabil ABD’de en büyük işverenlerden biri yeniden şekillendirme arayışı, Sprin- rektiğinde hemfikirim (kim olmaz ki). aşamaya gelmeye çalıştığında güya artık General Motors değil McDonalds ger ve biyopolitikayla uğraşan otono- Ama kanıtlar açıkça gösteriyor ki, bir yitip gidecek bir komünist devlet, iken araba üretmenin değer ürettiğini mistler için olduğu kadar, benim için yandan tutarlı bir anti-kapitalist poli- bir proletarya diktatörlüğü kurma- ama hamburger yapmanın üretmedi- de kritik öneme sahip. tika peşinden koşarken bir yandan da sı kaçınılmaz olan bir öncü partinin ğini nasıl söyleriz? Manhattan’da 86. demokrasiyi yeniden icat edeceksek, teleolojisine inanan küresel bir pro- ve 2. Caddelerin kesişiminde durdu- Ama bence sonuçlar bundan da bugün pek çok anarşist ve otonomis- leter sınıf kavramına kapılıp gitmiş, ğumda sayısız dağıtım arabası, oto- genel. Hepimizin perspektiflerini bir- tin kendini içine hapsettiğinin ötesine elinde bir tarihte aşamalar teorisi, büs ve taksi sürücüsü görüyorum; leştiren şey, giderek daha anlam- geçen örgütlenme biçimlerine ihtiya- sokak sokak gezip satmaya çalışan Verizon ve Con Edison işçileri kablo sız görünen bir toplumsal dünyada, cımız var. Örneğin, Negri ve tanıdı- işlevselci tarihçiler olarak karika- tamiri için sokakları kazıyor; sokağın bulabildiğim en iyi isimle “bir anlam ğım birkaç Yunan anarşisti gibi ben türize ediyor. Evet, belirli tarihsel aşağısında su şebekesi tamir ediliyor; arayışı”dır. Bu, giderek daha da ya- de Syriza’yı ve Podemos’u destek- dönemlerde bazı komünistlerin ve başka işçiler yeni metroyu inşa edi- bancılaştırıcı hale gelen bir dünyada liyorum; devrimci oldukları için de- bazı durumlarda komünist partile- yor; sokağın bir tarafındaki iskeleyi olabildiğince yabancılaşmamış bir ya- ğil, farklı bir siyaset türüne ve farklı rin parti dogması olarak bu çizgiye söküp, diğer tarafındakini kuruyor; şam sürmek için gerçek bir girişim- bir toplumsal ilişkiye yer açılmasına paralel bir şeyler (nadiren bu kadar bu arada kahve dükkanı kahve yapı- de bulunmayı gerektirir. Tanıdığım yardım ettikleri için. Siyasi gücün basit bir biçimde olsa da) ileri sürdü- yor, 24 saat açık lokantadaki işçiler toplumsal anarşistlere bu girişime harekete geçirilmesi esastır ve ğü inkar edilemez. Ama ben şahsen, yumurta çırpıp çorba satıyor. Bisiklet- duydukları derin kişisel ve düşünsel devletin bir radikalleşme alanı Marksist eğilimleri olan coğrafyacıyla le evlere Çin yemeği götüren şu ço- adanmışlıktan dolayı hayranlık duyu- olabileceği göz ardı edilemez. karşılaşmadım ki bu şekilde düşün- cuk bile değer yaratıyor. Son zaman- yorum. (…) Otonomist ve anarşist meslek- sün; ayrıca Marksist gelenekte böyle larda dikkate değer oranda artan, taşlarımın pek çoğundan ayrıldı- şeyler söylemeye biraz yaklaşma- geleneksel olarak tanımlanan imalat Springer isyancı politikaları dev- ğım noktalar işte bunlar. mış (Lukacs ve Gramsci’den tutun, ve tarımdaki işler değil, bu türden iş- rimci politikalara tercih ediyor. Se- E. P. Thompson, Raymond Williams, lerdir ve hepsi de değer ve artı değer bebini, devrimciler hiçbir zaman gel- Ama bu katıldığımız diğer pek çok Terry Eagleton’a kadar) yığınla ya- üretir. Manhattan koca bir değer ya- meyen devrim için durmadan planlar anti-kapitalist mücadelede işbirliği zar var. Üstelik çağdaş Marksist ratım adasıdır. Kent yaşamının üretim yaparak “tarihin bekleme odası”nda yapmamıza ve birbirimize yardım ekonomi-politiğin büyük kısmı ve yeniden üretiminde çalışanların sonsuza kadar otururken asilerin etmemize engel değil. Gerçek fikir çağdaş sermayenin kriz eğilim- sadece yarısı bu türden değer ve artı “bunu şimdi yapmasına” dayandırı- ayrılıkları verimli işbirliklerine engel lerini anlamaya çalışmakla o ka- değer üretiminde çalışsa, geleneksel yor. Eh bazen yapar, bazen yapmaz- olmamalı. Velhasıl, ulaştığım sonuç dar meşgul ki, bu saçmalıklarla imalattaki otomasyondan ve tarımın lar. şudur: bırakın radikal coğrafya ney- uğraşacak vakti yok. Ama Sprin- sanayileşmesinden kaynaklanan ka- se o olsun: radikal coğrafya; bütün ger, (Marksist eğilimleri olan bir yıpları kolaylıkla telafi eder. İş başın- Bağımsız eylemlerle kendiliğinden “izm”lerden bağımsız, ne daha az, coğrafyanın değil) kendisinin seçip daki çağdaş proleterler bunlardır ve doğan, “amaçtan yoksun bir araç” ne daha çok. tanıladığı, yanlışlığı tarihsel olaylarla Springer ana akım Marksist düşünce- olarak görülen ve “birbirimizi özgür- son derece açık şekilde kanıtlanmış nin büyük kısmının bu yeni durumu leştiremeyiz, ancak kendimizi özgür- İngilizce’den Çeviren Erkan Ünal’ın temalar üzerinden, biz Marksistlerin (ki aslında tamamen yeni de olma- leştirebiliriz” fikri üzerine temellen- Cogito dergisinin 84. sayısında yer tek yaptığının köhnemiş temaları ısı- dığı ortaya çıkıyor) anlamakta güçlük dirilen sürekli isyanlara ben şahsen alan çevirisinden yararlanılmıştır. 32 Militarizmin Modası

Nergis Şen [email protected]

oda, bir süre bir şeye kar- göstererek yaşamın her anına sızmış tim alanlarında da popülerleştirerek oluşturmakta da oldukça etkilidir. Mşı toplumca gösterilen aşırı, topyekün bir saldırıdır. toplumun içerisine sokuyor. Bu militarist kıyafetler savaşın en yaygın düşkünlük olarak tanımlanır. önemli malzemesi olan askerlerin Moda, kapitalizmin kadınları ele ge- Militarizmin modasıysa, savaşın Aynı, 1. Dünya Savaşı dönemin- (genellikle erkektir) üretiminin iç- çirmede en çok kullandığı araçlardan bir parçası olan ürünleri vitrinlere de askerlerin yağmur ve çamurdan selleştirilmesini sağlar. Yani; sava- biridir. Gazete sayfalarıyla, televiz- taşıyarak insanlara pazarlamaktır. korunmak amacıyla kullandığı şim- şın modası bugün etki altına alarak yon ekranlarıyla, reklam panolarıyla, Caddelerin ve AVM’lerin mağazala- dilerde “trençkot” olarak bildiğimiz kamuflaj t-shirt giydireceği genç bir mağazaların birbirinden şık tasarlan- rında alıcılarını bekleyen kabanından paltoların, kapitalizm tarafından kadının, bundan 30 yıl sonra devlet- mış vitrinleriyle kadınların algılarını pantolonuna, atkısından çantasına, birçok mağazanın vitrininde alıcısı- lerin ve kapitalizmin rant için yarat- kilitler ve hemcinsleri içerisinde bir gömleğinden iç çamaşırına kadar nı bekleyen bir ürüne dönüştürül- tığı başka bir savaşa, en yakınlarını “güzellik” rekabetine sürükler. Moda kamuflaj desenleriyle karşımıza çı- mesinde olduğu gibi. Aynı 2. Dün- asker olarak göndermesini sağlaya- sürekli değişir. Değiştikçe de, sürekli kan militarist kıyafetler, postallar ya Savaşı yıllarında İngiliz General cak; savaşın hem öznesi hem mağ- tüketen ve modayı yakalamaya çalı- ve rütbe ya da nişanları çağrıştı- Montgomery’in giydiği kısa ceket duru haline gelmesine ve kadının, şan kadını yaratır. ran aksesuarlar bu savaş modasını “montgomeri/mont” adıyla erkekler yarattığı şiddetin tam ortasında yok açıkça göstermektedir. Vitrinlerde arasında başlayarak, kadın ve çocuk olmasına sebep olacaktır. Militarizm, “bir ülkede ordu gücü- ve sokaklarda yediden yetmişe her reyonlarında da hızlı bir şekilde yeri- nün aşırı derecede ağır basması, her yaştan insanın üzerinde görmeye ni alması gibi. Şimdi kapitalizmin bizlere dayat- tür sorunu askeri yöntemlere başvu- başladığımız bu kıyafetler, modanın tığı bu savaş modasının bir parçası rarak çözme, bundan dolayı silahlı saldırısının ne kadar geniş bir kesimi Savaşın Modası Olur Mu? olmayı reddederek, militarizmin ya- kuvvetlere öncelik tanıma eğilimi ve kapsadığına da işaret etmektedir. şam alanlarımızda normalleşmesine savaşı yükseltme” şeklinde tanımla- Şimdilerde mağazalarda modalaş- ve kapitalizmin bizleri tüketmesine nır ama eksik kalır. Militarizm sadece Kapitalizm; asker olmayı yücelt- mış militarist kıyafetlerin var olması, karşı direnelim. Bizleri kendi yarat- savaş-askerlik demek değildir. Doğ- mek, savaşı normalleştirmek ve al- kadınların algılarında yarın çocukla- tığı kalıplara sıkıştırmak isteyen ka- duğumuz andan başlayarak evde, gılarda bu savaşa alışmamızı sağ- rını, kardeşlerini, eşlerini, sevgilile- pitalizme ve bizleri kendi şiddetiyle oyunlarda, okulda, işyerinde, diziler- lamak adına, savaşın yükseldiği rini savaşa göndermenin alt yapısını yok etmek isteyen militarizme izin de, filmlerde ve haberlerde varlığını dönemlerde militarizmi kendi tüke- vermeyelim. 33

Niğde'de Doğa Koruma Genel Müdürlüğü'nden Zenginlerin Sofrasındaki Rantın Kenti "Korunan" Keçilerin iSTANBUL Katliamına Övgü

“Dünyanın dolar milyarderi Niğde’yi dünya basınına taşıdı” başlığıyla bir paylaşımda bulunan Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Niğde Şubesi, bir silah üreticisinin katlettiği bir hayvanın fotoğrafıyla, av turiz- mini öven açıklamalar yaptı. Pınar Kale Başlığın altındaki paylaşımda “Dünyanın en büyük kurşun ve parlama üreticisi Hornady Manufacturing “İstanbul: Bir megakent; impara- Kurt puslu havayı sever derler ya Company’nin dolar milyarderi sahibi Jason Hornady, torlukların şehri; medeniyetin beşiği; hani, işte aynen öyle. Bu toz toprak; bu av turizminin bir parçası olarak Türkiye’nin Niğde ili seyyahların, gezginlerin, turistlerin göz hengâme içinde, bir “kurtlar sofrası” ku- Çamardı ilçesini ziyaret etti. Toros Altay tur şirketi ile bebeği; bir Doğu-Batı sentezi; Asya’yı ruluyor ve kimi kurtlar, öteki kurtlarla bu av turizminin bir parçası olarak Türkiye’ye gelen Jason Avrupa’ya bağlayan…” sofranın tadını çıkartıyor. Hornady, ziyaretini tamamladı ve ulusal avcılık ve doğa dergisi Avfest Dergisine özel röportaj verdi” denilirken, İşte böyle pazarlanır neredeyse 20 Fakat şunu unutmamak gerekir; bir bi- paylaşım “doğayı korumakla yükümlü kurumların, hay- milyon insan ile beraber yaşadığımız bu reyi ya da toplumu, birey ya da toplum vanların katledilmesine çanak tuttuğu” gerekçesiyle şehir. Duraklarında saatlerce beklediği- yapan, sahip oldukları anıları, kurdukla- büyük tepki topladı. miz; sıkış tepiş otobüslerde, metrolarda, rı ortaklıklardır. Bu anılar ve ortaklıklar metrobüslerde işe geç kalacağız endişe- onların mekanlarına siner. İktidarlar da Fakat, doğayı korumanın müdürlere ve bakanlıklara siyle tırnaklarımızı yiyerek yol aldığımız; bunu bilir; o yüzden varlıklarını tehdit bırakıldığı bir sistemde buna şaşırmamak ve şu soruyu bazen parklarında oturup soluklandığımız eden ya da işlerini güçleştiren “herkesin” sormak gerekiyor “Kimi kimden koruyorsunuz?” bazen de siluetine bakarak “bu nasıl bir “her topluluğun izlerini” önce mekan- manzara!?” deyip, güzel mi yoksa kor- lardan sonra zihinlerden silmeye çalışır. kunç mu olduğuna bir türlü karar vere- Amed’in Sur ilçesinde yaşanan da aynen Aydın’da Jeotermal Santralinden mediğimiz için hayıflandığımız bir mem- budur. Sur’un dar sokaklarında, devletin leket İstanbul. Sevsek de, sevmesek de, arayıp da yok etmek istediği şey sadece 17 Kişi Zehirlendi içinde sıkışıp bunalsak da, yaşadığımız iyi bir binalar yığını değil; örgütlü bir halkın kötü her şeye tanıklık eden hatta tanıklı- bu sokaklara sinmiş anıları ve aidiyetle- Aydın’ın Umurlu Mahallesi’nde bulunan Jeotermal ğın ötesinde buna vesile olan bir mekan; ridir. Elektrik Santralinin etrafa yaydığı kirlilik, çevrede otu- yani yaşam alanımız. ran 5 ailenin zehirlenmesine yol açtı. Zehirlenen 17 ki- Bunun tam tersi de geçerlidir. Toplumu şiyi önce hastaneye götüren şirket; sonrasında olayın Bir kentte, dahası bir kentin boyutla- ihtiyaçları doğrultusunda dönüştürmek duyulmasını engellemek için zehirlenenleri şirket çev- rını çoktan aşarak başlı başına bir mer- isteyen iktidarlar, bir motivasyon bir ai- resindeki otellerden birine yerleştirdi. keze dönen bu yerde yaşamanın “doğal diyet yaratabilmek için mekanda izler bı- sancıları” daha da kötüye gidiyor. Özel- rakırlar. Bunlar anıtlardır. Gördüğümüzde Aydın Çevre Kültür Derneği (AYÇEP) Başkanı Meh- likle, 2000’li yılların başından bu yana hayranlıktan ağzımızı kapatmayı unuttu- met Vergili “zehirlenenlerin yakınları ile görüşmeye müthiş bir hızda devam eden ve yaşadı- ğumuz Hagia Sophia imparator Jüstinyen gittik, jeotermal şirketinin adamları da geldiler. Biz ğımız toprakların dört bir yanına yayıl- tarafından, bastırılırken 30.000 insanın kendilerine, ‘burada 18-20 bin kişi yaşıyor. Bu 17 kişiyi mış olan “mekansal dönüşüm”, kendisi katledildiği Nika Ayaklanması’nın son- otele yerleştirmişsiniz tamam da, Umurlu’yu nereye ta- korkunç bir iş makine biz de izbe bir ev- rasında, otoritesini tekrar kurmak için şıyacaksınız? Yakalandınız’ dedik” şeklinde bir açıklama mişiz gibi, her şeyi yıkıp dökerek üze- inşa ettirilen bir yapıdır. Bu tip anıtların yaptı. Şirket konuyla ilgili henüz herhangi bir açıklama rimize üzerimize geliyor. Mahallerimiz, tarihine bakın, birçoğunun altından böy- yapmazken; zehirlenen ailelerle aynı mahallede yaşa- köylerimiz, ormanlarımız ve derelerimiz le hikayeler çıkacaktır. Bugün yapımına yanlar, mahallede daha önce de 6 keçi ve 45 tavuğun dahası buralara dair anılarımız günbe- başlanan Taksim Cami ya da Topçu Kış- JES kaynaklı yaşamını yitirdiğini belirtti. gün hafriyata dönüşüyor; kayboluyor, lası gibi “tarihi” olduğu söylenen yapılar kayboluyoruz. veya anıtlar, aynı tarzdaki benzer kaygı- Rüzgar ve güneş enerjisiyle beraber temiz enerji larla inşa edilir. Fakat ekonomik kaygılar- olarak pazarlanan jeotermal enerjinin suyu kirlettiği, Bu dönüşümden en büyük pay da mu- la yapılan köprüler de havaalanları da bu kalp-akciğer hastalıklarına neden olduğu ve asit yağ- hakkak İstanbul’a düşüyor. Hangi birin- tespitin dışında tutulamaz. Yavuz Sultan murlarını tetiklediği biliniyor. den başlasam bilmiyorum: 3. Köprü, 3. Selim Köprüsü bunun en açık örneğidir. Havalimanı, Osmangazi Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Kanal İstanbul Devletler kapitalistlerin, kapitalistler ABD Dakota’da Direnişçilere Projesi, Kuzey Ormanları, Maçka Parkı, devletlerin işini kolaylaştırmak için var- Haliç’in doldurulup yat limanına çevrile- dır. Bir gün biri birini ağırlar, başka bir cek olması… Liste böyle uzar gider. gün diğeri ötekini. Bugün ise ev sahibi Polis Saldırısı olan devlet, kapitalistlere leziz bir sofra ABD Kuzey Dakota’da yapılmak istenen petrol boru Siyasi iktidar, “bombalı saldırılar”, hazırlamış, bütün bir menüyü titizlikle hattına karşı direnişe geçen yerli halka polis saldırdı. “darbe”, “OHAL” “KHK”lar ve “ekonomik porsiyon porsiyon konuklarının önüne Yaklaşık bir ay önce tesisin yakınında kurulan kamp kriz” gibi üst üste gelen ağır darbelerle koymuştur. Bugün menüde yaşadığımız yakılarak boşaltıldı. Çadırların ateşe verilmesi sonrası toplumun sersemleşmesini fırsat bilerek şehir, onunla beraber anılarımız, yaşam- yaralanan iki direnişçi hastaneye kaldırılırken; saldırı zorladıkça zorluyor! Hal böyle olunca larımız ve geleceğimiz vardır. Konuk değil sırasında 10 direnişçi de gözaltına alındı. hem ÇED, mahkeme, bilirkişi raporları yiyecek olduğumuz bu sofrada sorulması gibi formaliteler ortadan kalkmış oluyor gereken soru şudur: Yumuşak, sulu, lez- ABD eski başkanı Barack Obama döneminde eylem- hem de canının, işinin derdine düşmüş zetli bir parça mı olacağız, yoksa sofrada ler sonucu yapımı durdurulan boru hattındaki çalışma- insanlar için “yaşadığı mekanın” akıbeti oturanların boğazına takılıp, bu sofranın lar, Donald Trump’ın göreve gelmesiyle tekrar başlatıl- önemsizleştiriliyor. tadını mı kaçıracağız? mış; direnişçiler de bölgede yeniden çadırlar kurmuş, eylemleri kaldığı yerden sürdürmeye başlamıştı. 34

de biraz “daha dahası” için, niye hay- ni düşünmek acizliktir. Kaldı ki, tarih vanın tümünü yetiştirmenin maliye- bu tür deneylerin başarısızlıklarıyla tine katlanalım ki, sadece ihtiyacımız doludur. Unutmayalım ki GDO’lu gı- olan yerlerini yetiştirir, Churcill’in dalar ve soyadan üretilen et ve kıy- bundan yıllar önce dediği gibi “kana- manın da açlık sorununa çözüm ola- dını ya da göğsünü yemek için bütün cağı söyleniyordu. Şimdi bu ürünler YapayEt bir tavuğu yetiştirme garipliğinden, hakkında ne söylendiği herkes tara- bu parçaları uygun ortamlarda ayrı fından biliniyordur sanırım. ayrı yetiştirerek kurtulacağız” denilir. Yani bu gariplikten doğadaki insan Daha Kökten Bir Eleştiriye dışı varlıkları korumak kollamak için Doğru değil, işine öyle geldiği için kurtul- maya çalışılır. Yukarıda saydığımız endişelerin dışında, bu meselelere yönelik kök- Her Yapay Pazar, Kendi Orga- ten eleştiriler de bulunmaktadır. Ya- nik Pazarını Doğurur pay et, yapay deri, yapay organ ve nihayetinde yapay insana evrilmesi Endüstriyel tarım yöntemle- muhtemel olan bir sürecin, insan- ri, endüstriyel hayvancılık, GDO’lu ların ve doğanın git gide birileri için ürünlerin sofralarımızı işgal etmesi, robotlaştırılacağına dair endişeleri organik/doğal tarım/besicilik gibi açığa çıkardığını görüyoruz. Aslında, işleyişlerin ortaya çıkmasına neden bu endişeler çok da yersiz değildir. oldu. Yediği şeyin lezzetsiz, yenilen Günümüz teknolojisi ile kapitalizm şeyin kötü koşullarda yetiştiğini dü- akrabadır. Atom bombası, envai çe- şünen kent soylularının “pazar” ola- şit hastalık ve buna benzer birçok rak görüldüğü bu anlayış, endüstriyel şey bu ortaklığın ürünüdürler. üretimin daha pahalı bir versiyonu olarak hayatımıza iyiden iyiye girdi. Öte yandan herkes bilir ki, en iyi Aynı senaryonun söz konusu mesele beslenme yerel beslenmedir. Kapi- geçerli olabileceğini düşünüyorum. talizmin tarihi, bu beslenmenin kay- Bundan 10 sene ya da 20 sene sonra naklarını belirli merkezlere çekerek marketlerin şarküteri bölümlerindeki bu en temel ihtiyacı kontrol etmek fiyat fişlerinde şöyle yazıların yazdı- üzerine kurmuştur. Sebzeler sera- ğını görmek niçin şaşırtıcı olsun ki: lara, hayvanlar üretim çiftliklerine “Yapay Dana: 20 Lira, Gerçek Dana: ve öteki yiyecekler için kullanılan 60 lira, Organik Gerçek Dana: 100 “hammadeler” de yeni bir ürüne dö- Bundan 10 sene ya da 20 sene sonra marketle- lira”. Alın size, her cebe, her toplum- nüştürülmek üzere fabrikalara top- sal sınıfa uygun yiyecek! lanmıştır. Gıdanın üretimi tam olarak rin şarküteri bölümlerindeki fiyat fişlerinde şöyle merkezileştirilemese bile dağıtımı yazıların yazdığını görmek niçin şaşırtıcı olsun ki: “Açlık Sorunu Miti” ve işlenmesi belli başlı kişilerin, şir- “Yapay Dana: 20 Lira, Gerçek Dana: 60 lira, Orga- ketlerin keyfine kalmıştır. Herhangi nik Gerçek Dana: 100 lira”. Alın size, her cebe, her Geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Mil- bir gıdanın laboratuvar koşullarında toplumsal sınıfa uygun yiyecek! letlerin Güney Sudan’da kıtlık ilan üretiliyor olması ise, bu merkezileşme ettiğini hatırlarsınız. 100.000 insa- hamlesinin doruk noktasıdır. Artık her Aysel Özdemir nın açlıkla sınandığı ve 1.000.000 şey kontrol altındadır. Teknoloji ve genetik bilimi yeni bir zetinin tutturulup tutturulamayaca- insanın kıtlık koşullarında yaşadığı tartışma konusunu daha önümüze ğının endişesini taşırken, bazısı da Güney Sudan’da, kimi yardım kuru- Peki kimler kontrol etmektedir koydu. Son bir kaç yıldan beri, birta- bunun ne kadar sağlıklı olabileceği luşları çocukların ölmemesi için tüm bunu? Sen ben ya da bir lisede biyo- kım bilimciler “Kök Hücreden Yapay üzerine sorular sordu. dünyadan yardım talep etmişti. loji dersinden duydukları ile genetiği Et” üretmeye çalışıtılar ve görünüşe tanımlayan sıradan insanlar mı, yoksa bakılırsa da her geçen gün daha da Endüstriyel Çiftlikler mi? La- Sudan örneğinde gördüğümüz genetik biliminin karmaşık yapısına "başarılı” adımlar atıyorlar. boratuvarlar mı? gibi, özellikle Afrika Kıtasında, her hakim olan bir grup “elit” ve onları bu 3- 5 senede bir kıtlık ilan ediliyor. alanda çalışmaya teşvik eden bir grup kapitalist mi? Halihazırda, gündelik NASA, 2000’li yılların başlarında Pek çoğumuzun bildiği üzere, et Vakıflar ve dernekler yardım çağrı- hayatta kullandığı teknolojik aletlerin uzayda uzun süre kalacak astro- endüstrisi hayvanlara yapılan işken- ları yapıyor. Oyuncusundan, bürok- nasıl açıldığı ve bozulursa nasıl tamir notların beslenme ihtiyacını karşıla- ceyle, küresel ısınmaya yaptığı kat- ratına; dünyanın önde gelen isimleri edilebileceğini bilmeyen ve bu yüzden mak için “Yapay Et” üretme proje- kıyla ve su israfıyla kelimenin tam Afrika’da açlıktan midesi derisine ya- teknoloji şirketlerinin bağımlısı haline lerinin ilkini başlattı. Birkaç yıl önce anlamıyla ekolojik bir felakettir. Fa- pışmış çocuklarla poz veriyor. Fakat gelmiş günümüz insanının; yapılma, de Google'ın kurucu ortaklarından kat yapay et üretmek böyle bir fela- midesi derisine yapışmış bu çocuklar işlenme ve üretilme sürecinden biha- Sergey Brin’in sağladığı 250.000 keti sonlandırabilir mi? Pek mümkün açlıktan iki büklüm kalıp başların- ber olduğu besinlerin yiyecek olması Euro’luk bir fonla Hollandalı bilim- görünmüyor. Çünkü burada doğayla daki akbabanın kendilerini yemesini ve beslenmede ilerleyen süreçlerde ciler tarafından üretilen yapay et kurulan o “tek taraflı” ilişki aynı ka- beklemeye; onlarla yüzlerle binlerle bu şirket ve gruplara bağımlı kalacak daha da geliştirilmek üzere “görü- lırken, sadece onu kullanma yöntemi ölmeye devam ediyorlar. Bütün ça- olması sizleri de endişelendirmiyor cüye çıktı”. Nihayetinde 2016 yılın- değişiyor. Yukarıda adını andığımız balar nedense “sonuçsuz” kalıyor. mu? da Memphis Meat adlı şirket, orji- şirketler ve kurumlar, küresel ısın- Sonuçsuz kalıyor çünkü herkes so- nal et hücrelerini kopyalayarak suni mayı, su israfını, hayvanların kat- nuca odaklanıyor, kimse aslında bir- biftek yapmayı ve etin maliyetini ledilip katledilmiyor oluşunu önem- çoğumuzun bildiği “neden”e odak- *** 18.000 dolara kadar düşürmeyi ba- sedikleri için mi bu işe girmişlerdir, lanmıyor. şardı. Bununla beraber birçok fark- yoksa şirketlerinin geleceğini garanti Teknoloji ve bilim dünyasında yaşa- lı şirket bu meseleye yoğunlaştı ve altına almak, kar etmek ve yeni dö- Özetle, dünyada açlık sorunu nan bu gelişmeler kapitalizmin dünya- bu konudaki çalışmalarını hızlandır- nemde daha fazla güç kazanmak yoktur, sorun adaletsizliktir! Sorun yı sürüklediği uçurumlardan bağımsız dı. “Bu şey”in maliyeti şimdilik çok için mi? Bugünlerde ilkine inanmak kapitalistlerin, devletlerin savur- düşünülemez. Dünyanın sürüklendiği fazla olsa da belki de, beş on yıl en iyi ihtimalle saflıktır. Et endüstri- ganlığında, orta sınıfın konformizm bu yolun taşları da kapitalizm ve ikti- içerisinde hem tat hem de maliyet sinin yaptığı şey; bir canlının sırf onu tutkusundadır. Açık ve samimi ola- darlar tarafından her adımda yaşamın açısından yeterliliğe ulaşabileceği tüketmek ve onun üzerinden kar lım, eğer dünyada gerçekten bir içi boşaltılarak, her varlık teker te- söyleniyor. etmek için “üretiliyor” olması, ikin- açlık sorunu olsaydı dünyanın yarısı ker nesneleştirilerek, metalaştırılarak ci durumda da değişmiyor. Yapay et çok yemek yemekten diğer yarısı da özenle dizilmiştir. Yani kimilerinin id- Bu gelişmenin kendisi pek çok tar- üretme girişimleri, hayvanların ticari yemek yiyememekten ölür müydü? dia ettiğinin aksine, bu tarz çalışmalar tışmayı da beraberinde getirdi, kimi- bir değer olarak görülmesinin ilk adı- bir yaratma ya da can verme eylemi leri bunu “Artık kimse ceset yemek mı olan endüstriyel et üreticiliğinin Açlık sorununu, laboratuvarlar- değil, canlının anlamından ve kökle- zorunda kalmayacak” gibi bir argü- bir üst noktasıdır. Önce hayvandan da değil, sokaklarda bizi açlıkla sı- rinden kopartılmasıdır. Çünkü canlılık manla müjdelerken, kimileri bunun daha fazla verim almak için hayvan nayanlarla kavga ederek çözülebi- yalnızca bir kas ve sinir dokusuna sa- dünyadaki açlık sorununu çözmek şişirilir, daha rahat kontrol edilmesi lir. Bunun, laboratuvarlarda, şaibeli hip olmakla açıklanamaz. için büyük bir adım olduğunu söyle- için kapatılır, daha fazla süt vermesi kaynaklar tarafından fonlanan bir ta- di. Başka bir kesim yapay etin lez- için yavrusundan ayrılır... Nihayetin- kım bilimciler tarafından çözüleceği- 35

Bilim Erkekleri Robot Polisler Küfürü Bilimselleştirdi ya da Polis Robotlar EMiRKULU ROBOTLAR 35

Mercan Doğan [email protected]

mir kulu, ”kendisine emredilen işi yapmak zorunda olan kim- Ese” olarak tanımlansa da, işini yaparken hiç de “zorunday- mış” gibi davranmayan kimseler için kullanılan bir deyimdir. Bunlar, her yeri gaza boğabilir, hamile kadınları coplayabilir, mont çalan Meltem Çuhadar bir çocuğu ensesinden vurabilir ve köy yakabilir. Cezai ehliyetleri vde, sokakta, trafikte, futbol tribünlerinde, roman- yoktur, o yüzden pek ceza almazlar. Bu emir kulları, iradelerini Elarda, filmlerde… Küfür; yaşamımızın her alanına üstlerine devreden astlar olarak, verilen emirleri harfiyen yerine sızmış, varlığı kabullenilmiş, kadını aşağılamanın algılarda getirmek için programlanırlar. oldukça normalleşmiş halidir. *** Bilimciler, geçtiğimiz günlerde küfrün "aslında iyi bir şey "olabileceğini söyleyen bir takım çalışmalar yaptılar. Yapı- Son yıllarda yapay zeka ve robot teknolojileri konusunda lan son araştırmalara göre, küfretmek daha çok espri yap- “önemli” adımlar atılıyor. Savaş robotları, hizmetçi robotlar, dansçı mak ve samimi olmakla alakalıymış! Cambridge Üniver- robotlar derken, insanların yapay zekaya sahip sayborglarla dün- sitesi Öğretim Görevlisi Dr. Still; ABD, Hollanda, İngiltere yayı paylaşacağı fikri günden güne daha da inandırıcı hale gelmeye ve Hong-Kong’da yaptığı belirli örneklem grupları üzerinde başlıyor. yaptığı çalışmalarının sonucunda; “Küfür ve samimiyetsiz- lik arasındaki ilişki zorlu bir mesele. Küfür etmek çoğu kez Geçtiğimiz günlerde sosyal medyaya düşen bir haber ise yuka- uygunsuz görülebilir, ancak aynı zamanda birilerinin size rıda bahsettiğimiz nitelikleri destekler nitelikte. Habere göre Çin samimi görüşlerini ifade ettiğinin de kanıtı olabilir. Dillerini devleti toplumun “güvenliğini sağlamak için” robot polisleri devre- daha lezzetli olacak şekilde süzmedikleri gibi görüşlerini ye sokmuş. de filtrelemiyorlar” şeklinde bir açıklama yaptı ve küfrün “daha samimi ilişki kurmaktan” kaynaklandığını “bilimsel” Zhengzhou Tren İstasyonu’nda devriye görevine başlayan robot olarak kanıtlamaya çalıştı. polisler. “E Patrol Robot Sheriff” ismi verilen polis robotlar, klasik bir devriye polisinin görevlerini yerine getiriyor ve hava sıcaklığını Sıkışmış bir trafikte, bir erkeğin hiç tanımadığı birine ölçerek, yangın tehlikesi gibi durumlarda da uyarı alarmı verebi- ağız dolusu küfür etmesi, kadını aşağılamayı fanatiklik ha- liyor. Aynı zamanda insan beynini, gözlerini ve kulaklarını taklit line getirmiş ve bu konuda oldukça “yaratıcı” olan taraftar- etmesini sağlayabilecek teknolojiye de sahip. ların tribünlerde karşı takımın futbolcusuna veya karşı ta- kımın taraftarlarına cinsiyetçi ithamlarda bulunması, yolda Bir diğer robot polis ise “Anbot”, 1.5 metre boyunda ve 78 kg yürüyen bir kadına giydiklerinden dolayı küfür edilmesi ve ağırlığında, dahili batarya vasıtasıyla 8 saat görev yapabildiği gibi, sayamayacağımız bunun benzeri sayısız örnekler... Tüm saatte 18 km hıza ulaşabiliyor. “İsyan ve terörizm gibi tehditlere bunlar ne kadar da samimi davranışlar değil mi? karşı “savunma” amacıyla hazırlanan polis robotu Anbot”, elektro- nik şok cihazı gibi aletlerle donatılmış. Yapılan bir başka çalışmada ise, “küfretmenin sanıldı- ğının aksine düşük değil yüksek zekâ göstergesi olduğu” Her iki robot da uzaktan kontrol edilip, kumanda edilebiliyor. iddia edildi. New York Marist College’de psikologlar tara- fından yapılan araştırmada; “bir kişinin İngilizcesinin akı- *** cılığı ile küfürlü konuşmasındaki akıcılık arasında bir ilişki olduğu” savunuldu. Hatta küfür eden kişinin daha etkileyi- Burada ilginç bir şey var. Normal şartlar altında bir insanın yeri- ci bir tarzda ilişki kurabildiği ve tek bir küfrün, bir duruma ne, o işi yapmak için üretilmiş robotlar, hem o insana nazaran daha dair duygu ve düşünceleri en net şekilde ifade edebileceği üstün niteliklerle donatılırlar hem de insanın yaşadığı duygusal, söylendi. Yani, bu araştırmaya göre, küfür eden insan- psikolojik ve sosyal sıkıntılardan dolayı açığa çıkan “sorunlara” lar, etmeyenlere oranla hem daha yüksek bir zekâya sahip neden olmazlar. Robotlar hastalanmazlar, grev yapmazlar, moralle- hem de iletişim becerileri konusunda daha donanımlı! ri bozulmaz, kendilerine ve hayata yabancılaşmazlar, sadece prog- ramlandıkları gibi davranırlar yani emirleri getirirler. Bir tartışma esnasında, karşı tarafa verecek bir cevabı kalmadığında küfür etmeye sığınanlar, kendini küfür ede- Bütün bu özellikleri bir arada düşündüğümüzde ister istemez rek ifade edenler, üzüntü, öfke, sevinç gibi duygularını bile insanın aklına şu geliyor. Her ne kadar kesinlikle onaylamıyor ol- küfürle dillendirenler oldukça yüksek zekâya sahip insan- sak da kapitalistlerin ve devletlerin kendi mantıkları içinde işçiler lar olsa gerek! yerine robot işçileri; mühendisler yerine yapay zekaları kullanması anlaşılabilir. Fakat yukarıda adını andığımız robotların hangi özel- Bu araştırmaları yapanların bunlarla neyi amaçladıkları- likleriyle bugünkü “emir kulları”ndan üstün geldiğini anlamak güç. nı bilmiyoruz ama bu araştırmaları yapanların “erkek” ol- duğunu tahmin edebiliyoruz. Küfrün toplumlar içerisindeki Emir kulları,”... simit satmak” gibi çok daha onurlu işler varken, meşruluğu yetmiyormuş gibi bu cinsiyetçi davranış bir de tıpkı yukarıdaki robotlar gibi sadece kendilerine söyleneni yapar- erkek bilimciler tarafından “bilimsellik” unvanıyla taçlan- lar. Üniformanın içine alelade bir insan olarak girenler, zamanla dırılıyor. akıl, vicdan ve bakış açısı gibi şeyleri şeyleri unutup, emir kullarına dönüşürler. Kadının aşağılanması üzerine kurulu bir sistemde, er- kek aklın bu açıklamaları; bu aşağılanmanın pekiştiricisi Dolayısıyla burada bir yenilikten ya da o çok ünlü deyişle bir oluyor. İster samimi olsun ister samimiyetsiz, ister yüksek “ilerleme”den bahsedemeyeceğimiz için bir üniformadan metal bir zekâya sahip olsun ister düşük zekâya; küfür cinsiyetçilik; deriye geçiş olarak yorumlayabileceğimiz bu hamlenin, teknoloji cinsiyetçilik cinsiyetçiliktir. uzmanları için bir başarısızlık olduğunu söyleyebiliriz. 36 Bizi Böyle Bilmeyin 2016 yılı başında medya ve reklam- kadın” imajı, şirketlerin kârıyla doğru “metalaşmış kadın” tasvirini yerle bir cılık uzmanları, kadınları hedefleyen orantılı olarak yükseldi. Bu reklamlar- ederek kadın tüketicileriyle “samimi” medya ve reklam şirketlerine önerilerde daki güçlü kadınlar genellikle hem ev bir bağ kurmayı hedefleyen şirketle- bulunmuş; eski “kadın stereotiplerini” hem de işyerindeki işleri halleden; “ba- rin bu yeni stratejisi de, kapitalizmin bir kenara bırakmalarını salık vermişti. ğımsızlığını” ve kendine olan güvenini hiç de masum olmadığını ve olamaya- Bahsi geçen sektörlerin şirketleri, her kullandığı ürüne borçlu olan sözde “öz- cağını bir kez daha gözler önüne seri- aklı başında kapitalistin yapacağı gibi, gür kadın” olarak sunuldu. yor. Şirketler, kâr için bu kez alışılma- bu tavsiyelere uydu. Beyaz perdede, dık bir yöntem deniyor. billboardlarda, televizyonlarda “güçlü Örneklerde, kapitalizmin klişeleşen

Pelin Derici [email protected]

Puma: “Bu Sensin”

Puma, “Bu Sensin” sloganıy- H&M: “Kendin Ol” la tanıtılan kadın koleksiyonuyla dünyanın her yerindeki kadınla- Bu reklamda fazla kilola- ra “kendine güven ve güçlü dur” rına rağmen bedeniyle ve mesajı vermeyi amaçladığını be- koltuk altı tüyleriyle barışık, lirtiyor. Puma giyen kadınların ne saçlarını üç numara tıraş kadar “güçlü, özgüvenli, güzel” ettirmiş, vücut geliştirme oldukları vurgulanıyor. Reklam, egzersizleriyle pazılarını şi- günlük giyim tarzından antren- şirmiş, yatakta yemek ye- man programına, hayatının tüm mekten çekinmeyen, iş top- kontrolünü elinde tutan, hiçbir lantılarında erkeklere kök şeyden ödün vermeyen, kendine söktüren, etrafındaki insan- güvenen ve ne olursa olsun mo- ları umursamadan dans edip tivasyonunu düşürmeyen kadın şarkı söyleyen ve davranışla- modelleriyle; yaşadığımız koşul- rı yüzünden kimseye hesap larda kendini gerçekleştirmesi vermeyen, etraftaki şaşkın oldukça zor olan kadınları Puma bakışlara aldırış etmeyen ka- satın almaya ve “güçlü, özgü- dınlar yer alıyor. H&M marka venli, güzel” olmaya davet edi- kıyafetler giymesek kendi- yor. “Kendin olmak için SEN ol. miz olamayacak mıyız yani? Bu Sensin.” diyor. Puma ayakka- bılarımız olmadan koşuya çıkar- Protein World: “Yaz Vü- sak biz, biz değil miyiz? cudunuz Hazır mı?”

Billboardları dolduran bu Nike: “Bizi Böyle Bilin!” reklamda, bikinili ve olduk- ça fit bir kadın soruyor: “Yaz Nike’ın bu reklamı, kadınlara biçilmiş rolleri tersine çeviriyor. Me- vücudunuz hazır mı?” Kadın- sela yoğurmakta olduğu hamuru bir anda bırakan ve ağırlık kaldır- lara, Protein World’ün zayıf- maya başlayan bir kadın; mutlu aile fotoğrafı çekilecekken kalkıp latan protein tozlarından 30 kum torbasıyla antrenman yapmaya başlayan bir kadın; altın kolye gün tüketildiğinde reklamdaki takmak yerine altın madalya kazanan bir kadın; kitaplığını düzen- fit kadın gibi kendine güve- lerken bir anda basketbol oynamaya başlayan bir kadın; sessizken necekleri ve yaz vücuduna bir anda bağırarak tenis oynamaya başlayan bir kadın… “Siz bizi sahip olacakları vaat ediliyor. bilirsiniz, değil mi?” sözleriyle sona eriyor. “Nike satın alan kadınlar, Düzenli olarak protein tozunu kalıpları yıkıyor; zincirlerinden kurtulabiliyor” mesajı veriliyor. Gün- de 15 saat hamur yoğuran kadının mı yoksa ağırlık kaldıran kadının kullanmazsak yazın sokağa mı daha güçlü olduğu, elbette sorgulanmıyor bile. çıkmamalı mıyız acaba?

Siz Bizi Öyle Bilmeyin!

Kapitalizm için her şey meşrudur. Onun için en önemli şey ürünü pazarlamak, satmak ve tükettirmektir. Bir yıl “zayıf” kadını meta- laştırır bir yıl “güçlü” kadını; bazen yaşlıyı bazen genci; kimi zaman femineni kimi zaman masküleni. Ama kadın her koşulda metadır kapitalizm için.

Gün geçtikçe artmakta olan kadına yönelik şiddetin üzerini örtme hamlesi bile olabilir kapitalizmin 2016’daki reklamcılık ve medya stratejisi, bu 2017’de de sürmektedir. Daha yüzlerce reklam, film, dizi ile örneklendirilebilecek olan bu yılki “güçlü kadın” imajının yaşamlarımıza yansıması elbette olmadı. Örneğin Manisa’da bir parkta spor yaparken bir erkeğin saldırısına uğrayan 4 aylık hamile kadın Ebru Tireli’yi Nike marka taytlar mı güçlendirecekti, yoksa Puma ayakkabılar mı kurtaracaktı ya da Protein World’un zayıflatan protein tozları mı? Bodyform marka ped kullansaydı ağzı burnu kan içinde kalmayacak mıydı? Elbette hayır! Gerçeklik, bu reklamlar- daki değil; Ebru’nun “montumun her yeri kapalıydı” diyerek savunma yapmak zorunda kalmasıydı.

Kadınların ezilmişlik durumunun da etkisiyle ortaya çıkan “güçlü olmak, kendi ayakları üzerinde durmak, özgür olmak” gibi istekle- riyle, hisleriyle oynayan reklamların veya genel olarak medyanın yine kapitalist çıkarların peşinde olduğu apaçık ortada. Bu ürünleri tüketince ya da televizyondaki kadınları taklit edince güçlü hale gelmeyeceğimiz de… Bizi öyle bilmeyin!

Güçlü değil miyiz yani gerçekte? Güçlüyüz aslında. Bir araya gelince oldukça güçlüyüz mesela. Bizi böyle bilin! 37 BiZiM MARATONUMUZ

Bodyform: “Hiç- bir Kan Bizi Durdu- ramaz, Korkusuzca Yaşa!”

Bodyform pedlerini tanıtan reklam, spor- cu kadınları merkezine alıyor. Koşucu kadın yere düşüyor, eli ka- nıyor. Boksör kadının burnu kırılıyor, yüzü kan içinde kalıyor. Ba- Gizem Şahin lerin kadının sıkı ça- [email protected] lışmaktan ayak par- araton, sporda uzun me- Tarih 2014. İran’da 1979’dan lerimiz, bazen iş yerindeki arka- makları yara oluyor, safeli, sert yollarda yapılan beri kadınların, stadyumlarda daşlarımız. Hepsi rakibimiz olarak kanıyor. Dağcı kadının M mukavemet koşusu olarak geçer. erkeklerle maç izlemeleri yasak. tanıtıldı bize. Ve onları yenmek elleri yarılıyor, bisiklet- Diğer bir anlamı da dayanıklılık ve 2014 yılının Haziran ayında tak- zorundaydık. Ne için? Daha çok çinin bacağını dal sıyı- direnç gerektiren uzun süreli bir vimler ayın 20’sini gösterirken bir kazanmak için, daha çok yüksel- rıyor; hepsi kanıyor ve iştir. “Bizim” yaşamlarımız gibi... grup kadın, erkek voleybol maçını mek için. Dayanışmaya, paylaş- korkmadan yaptıkları izlemek istediler ve tribüne gir- maya yer vermez içinde yaşadı- işe devam ediyorlar. Bir maraton koşusunun her meye çalıştılar. Kadınların hepsi ğımız sistem. Çünkü bir yarışa Bodyform marka ped yenisi düzenlendiğinde bir şey- gözaltına alındı ve rejime karşı ihtiyacı vardır. Yarışın kurallarını, kullanmazsak kandan lerini değiştirirler. Yeri, zamanı, propaganda suçuyla içlerinden kazananını, kaybedenini ken- utanmalı mıyız yani? kazananı, kaybedeni ve kuralları birisi 1 yıl hapis cezası aldı. O da di belirler. Yarış adaletsizliklerle, değişebilir. Bir yıl asla değişeme- tribüne girmek isterken göster- haksızlıklarla doludur. Ama bun- yecek olan bir kural, bir bakmışız diği kararlılığını hapishanede 14 lar sistem için önemli değildir. değişmiştir. gün boyunca açlık grevi yaparak Çünkü yarışta bir kazanan vardır, devam ettirdi ve 5. ayında ser- bir de kaybeden o kadar. Ağustos Sadece bir maraton var; bizim best bırakıldı. En zorlu maraton- ayının 5’i. Birazdan Rio Olimpi- için de, onlar için de. Onlar ma- lardan birini koştu Ghoncheh Ga- yatları başlayacak. Yine bir ma- ratonda her şeyi değiştirebilirler, vami. Onu engellemeye çalışan raton. Yine sert, uzun ve zorlu bizim izlerimiz hariç. “koca” bir devlet vardı. Ama bu bir yol. Kadınlar yan yana dizildi- maratonun kazananı devlet değil ler ve koşmaya başladılar. 5 bin Tarih 1967. Kadınların spor Ghoncheh’di. metre yarı finalinde bir şey oldu. yapmalarının türlü sebeplerle, Nikki ve Abby birbirleriyle çar- “kadına göre değil”, “rahmi dü- Tarih 2015. Zaman geçmiş, pıştı. Abby arkadan geliyordu ve şer”, “erkeklerin işi” vs. denilerek kadınların maratonda koşmaları- Nikki’ye çarptı. Abby’nin önünde yasaklandığı yıllar. Nisan ayının na “izin verilmiş”tir. Artık kimse iki seçenek vardı. Düştüğü yer- 19’u. Boston Maratonu az sonra koşan bir kadını durdurmaya ça- den kalkıp koşmaya devam et- Elidor: “Hayat Sen- gerçekleşecek. 261 numaralı ko- lışmıyor, kadınların üzerine koşup mek ya da çarptığı Nikki’yi yerden den Yana!” şucu maratonu koşmak için hazır. saldırmıyor. Böyle kurallar yok ar- kaldırmak. Maratona devam ede- Koşu başlar. 3. km’ye gelindiğin- tık. Başka kurallar var, regl iken bilirdi. Zaten kurallar böyleydi. Reklamda aynı kadın de bir şeyler “ters” gidiyordur. yapılacaklar gibi. Nisan ayının Onlar rakipti ve Abby’nin önünde oyuncu, iki ayrı karak- 261 numaralı koşucu Kathrine 26’sı. Londra Maratonu az sonra kazanması gereken bir yarış var- teri oynuyor. Biri Elidor adlı bir kadındır. İsmini gizleye- gerçekleşecek. Bir kadın mara- dı. Fakat Abby koşmadı. “Rakibi” marka şampuan kul- rek K. V. Switzer adıyla marato- tonda. Biraz sonra regl kanama- Nikki’yi yerden kaldırdı. Birlik- lanmayan; saçları yıp- na başvurmuştur ve kimse onun sı başlayacak. “Regl olan kadın te düşmüşlerdi, birlikte kalktılar. ranmış; yaşamın her kadın olduğunu fark etmemiştir. kirlidir”. Regl olan kadın ped ya Abby, kazada sağ bacağını incit- alanında başarısız olan 3. km’de kadın olduğu anlaşılan da tampon kullanmalıdır. Ped ya mişti. Birkaç adım sonra sendele- kadın. Diğeri ise Elidor Kathrine’yi maraton görevlileri da tampon kullanmaktan başka di. Yere düştü. Nikki’nin önünde marka şampuan kul- arkasından iterek, çekerek mara- seçeneği mi var? Hayır, kapita- de aynı iki seçenek vardı. “Rakibi” lanan; saçları pırıl pırıl tondan çıkarmaya çalışmış fakat lizm buna izin vermez. Kirli der, yerde bırakıp koşmak ya da “hiç parlayan; elini attığı Katherine hızla “koşmaya” devam sağlıksız der, topluma uygun de- tanımadığı birini” yerden kaldır- her meseleyi çözebi- ederek kendisini engellemeye ça- ğil der. Kiran Gandhi o gün ma- mak. Bu sefer de Nikki, Abby’yi len; başarılı, özgüvenli lışan erkeklerden kurtulmuştur. ratonda bacaklarının arasından bırakmadı. Sarıldılar. Maratonun kadın. İki kadının gö- kan akarak koştu. 42 kilometre bütün kurallarını yıktılar. Rekabe- ründüğü sahneler ara- Tarih 1992. 32 yıldır olimpiyat- 195 metrelik maratonu rahatsız ti silip yerine dayanışma yazdılar. sında ise sahne Elidor lara giremeyen Güney Afrikalılar koşmasına, hatta koşamamasına Yarışı kaybetmişlerdi. Rio Olimpi- kullanan kadının dün- var. Sebebi ne hızlı koşamamaları, sebep olacak bir tamponla yarışa yatları öyle söylüyor. Rio Olimpi- yatlarını boşverin. Abby ve Nikki yayı tersine çevirece- ne de dallarında ödülleri olmayış- katılmadı. Kanamasını önemse- medi, çünkü her an her yerimiz kendi maraton koşularını birlikte ği metaforuyla tersine ları; sebebi ırkçılık. Elena ve De- kanayabilir. Bir kick boks müsa- kazandılar. dönüyor. Reklam müzi- rartu maratonda. Temmuzun 25’i. bakasında, bir tırmanışta veya ğinin sözleri ise şöyle: Barselona Olimpiyatları birazdan başlayacak. Derartu birinci, Ele- bir regl gününde. Her yerimiz ka- Biz kadınların yaşamı, 42 kilo- “Biraz cesaret yeter uç- na ikinci olacak. Ama Barselona nayabilir. Kiran Gandhi maratona metre 195 metrelik maratondan maya. Değişir her şey, Olimpiyatları'nda iz bıraktıkları “bizden” bir iz bıraktı. Artık birinci çok daha uzun. Tarih boyunca sırf istersen bir anda… Ha- şey bu olmayacak. Şeref turunu olmasına pek de gerek yoktu. kadın olduğumuz için önümüze yat senden yana!” Dün- el ele koşacak, bitiş çizgisini el ele konulan engelleri hep aştık. Her yayı tersine çevirmek geçecekler. Irkçılığın karşısında Tarih 2016. Hep bir yarışta ol- engelde daha güçlü olduk, her için Elidor kullanmak kocaman iki kadının dayanışmacı mak zorunda bırakıldık, beşikten kilometrede daha hızlı koştuk. yeterli mi yani? ruhunu herkese gösterecekler. mezara kadar. Okula giderken Günün birinde yürümek zor gel- sıra arkadaşımız, bazen kardeş- mesin diye, biz hep hızlı koştuk. 38 Kâr İçin Saklanan İlaçlar Yaşamları Çalıyor

İlaç fiyatlarını belirleyen ve beş fiyat artışı olacak ilaçların satışlarını Odası’nın itiraz ya da tehditleri, stok- bakanlık temsilcisinin bulunduğu Fi- yapmadıkları, ilaçları ancak fiyat ar- çuları durduramadı ve hastalar, ağrı yat Değerlendirme Komisyonu’nun tışının geçerli olacağı 20 Şubat’tan kesicilerden kanser ilaçlarına kadar 3 Ocak’ta aldığı zam kararından itibaren piyasaya sürecekleri ortaya pek çok ilaca bir ayı aşkın süre ula- sonra, bazı üretici ilaç şirketi ve çıkmıştı. şamadı. Bizler de sağlık ve ilaç sek- ecza depolarının, stoklarında olma- töründe çalışan kadınlara sorduk; sına rağmen, ecza deposu/eczane- TİTCK (Türkiye İlaç ve Tıbbi Ci- “Yaşamların kâr uğruna çalınması lerin taleplerini geri çevirdikleri ve haz Kurumu) ya da İstanbul Eczacı hakkında ne düşünüyorsun?”

Ayşe Demirci - Eczacı Selda Barış - Eczacı Nil Küçük - Hemşire / Araştırma Görevlisi

İlaç şirketlerinin ya da ecza depolarının kar hır- Türkiye’ye ilaçlar yurt dışından ithal ediliyor. İlaç sektörü, eleştirmekle bitmeyecek bir sek- sı uğruna yüzlerce, binlerce insan mağdur oldu; Bugün döviz 4 lira. İlaçların ana alıcısı konumun- tör. İlaç endüstrisinin odağında para vardır. Ay- birçok hastayı, elimde ilaç kalmadığı için geri çe- daki SGK kuru 2.34 olarak sabitlediği için şirket- rıca pek çok suni hastalığın temelinde bu sektö- virmek zorunda kaldım. Bu şirketlerin meseleleri ler de ilaçları getirmiyor ya da depoluyor; zamlı rün olduğu biliniyor. Dolayısıyla bu endüstri için sağlık ya da yaşam değil; kar! Bu, insanlığa sığ- vakitte satmak için. Sen de şahit oldun. İlaç is- zalimlik bu demek. Denetimi için devlete baskı maz… Benim bir çocuğum var. Çocuğum hastay- temek için depoları aradığımızda “Bu ilaç yok!” yapılması gerek ama devlet zaten bu süreci des- ken birilerinin cebi daha fazla do lsun diye ilaç bu- cevabını alıyoruz. Her halde olan hastaya oluyor. tekleyenin başı. Her şey iştirakli. Yani “Kimi neye lamama ihtimalini düşünmek bile istemiyorum. Bunun sorumlusu ne biz eczacılar ne de doktor- şikâyet etsek?” durumu oluyor. Bu çarpık sistemi lar. Sorumlusu tamamen şu anda uygulanmakta bütünüyle eleştirmek gerekiyor. olan sağlık politikaları. İlaçlara bağımlı hale geti- riliyoruz. Her gün yüzlerce mide ilacı, antibiyotik Mine Bilgili - Doktor satmak durumunda kalıyoruz. Aylin Sal - Hemşirelik Öğrencisi Öncelikle zamlar, bir anda duyuldu, hiçbir ne- den gösterilmeden. İlaçlarda bir anda ortadan İlaçlara zam geleceğinin duyulması ile birlik- kayboldu. İlaç firmaları ve piyasayı düzenleyen Hazal Şahin - Tıp Öğrencisi: te ilaç şirketlerinin kimi antibiyotik, ağrı kesici, kurumların bu yaptığı, imkânı olmayan veya tansiyon, astım ve kanser ilaçlarını zamlı haliyle ekonomik darlıkta olan insanları etkiledi. Zaten Söylenecek tek şey var. Bu soruyu sadece sağ- satmak üzere depolarında tutması hastaları ol- imkânı olan, her an parası ile yurtdışından ilaç lık sektöründe çalışanlara değil, kime sorarsa- dukça zor durumda bıraktı. Sırf birileri daha fazla ısmarlatabiliyor, yani olan yoksula oluyor. nız sorun cevap aynıdır: Karaborsacıların yaptığı kazansın diye hastalar ilaçlarını alamadı. Bu du- adaletsizlik ve ahlaksızlıktır! rum şirketlerin ne kadar fırsatçı olduğunun bir göstergesidir. Şirketler ve genel olarak kapitalizm varlığını bu adaletsizlik üzerine kurar.

Çiğdem Aydın - Hemşire

Ülkemizde hatta dünyanın birçok yerinde para, kar öyle bir yere sahip ki; küçücük çocukların bu gözünü hırs bürümüş insanlar tarafından yaşama haklarının elinden alınması, tedavi olmalarının sırf birileri daha fazla kazansın, kar yapsın diye engellenmesi hem biz sağ- lıkçıların hem de bütün insanların dışarıdan izleyip lanet okuduğu bir durum. Ama belirt- tiğim gibi bazen sadece “dışarıdan” izliyoruz. Meydan Gazetesi’ne bu küçücük çocukları, yaşlı amcaları, teyzeleri; tedaviye, ilaca ih- tiyacı olan bütün insanları bizlere hatırlattığı için sonsuz teşekkür ediyoruz. 39 Kadına Şiddetin Hipernormalizasyonu

azetelerin üçüncü sayfaların- ranmaz, iktidarlı ilişkiler bütününde pılıyor ki; artık varolan gerçekliğin mızı sonlandıran gerçeklikler olma- Gda her gün yayınlanan ha- bakıldığında, erkek "normal" dav- dışında ya da ötesinde başkaca bir sının dışında, bugün sadece birer berler, ana haber bültenlerinde 45 ranmış olur. Dahası bir süre sonra olasılığı düşünemez hale getiriliyor. “haber” ya da “istatistik” değerinde. saniyelik görüntülerle servis edilen erkeğin “gerçekliği” kadının gerçek- Geleceğe umutla bakma ihtimalini Özellikle medya aracılığıyla sürekli “dramlar”, öğlen kuşağı programla- liğini baskılamakta ve değiştirmek- günden güne yitiren kitleler, hiçbir olarak maruz kaldığımız bu “haber- rında her gün bir yenisi ortaya çıkan tedir. Kadınlar şiddeti gündelik ha- şeyin değişemeyeceğine inanmaya ler”, durumun vahametini göster- “skandallar”... Kadınlara ve çocuk- yatlarının olağan bir parçası olarak zorlanıyor. Bu zorlanmada kendile- menin dışında çok başka bir amaca, lara yönelik tacizler-tecavüzler, faili görmeye zorlanmaktadır. rine dayatılan “yapay gerçeklikleri” yaşanan bu şiddeti aşırı normalize erk’ek olan cinayetler, sürekli olarak ya da distopyayı giderek normalleş- etmeye ve bu şiddete maruz kalması artan erkek şiddeti... Aşırı Normalleştirerek Başa tirenler, sürüklendikleri umutsuzluk- olası bireylerin bu “gerçeklikle başa Çıkma: HyperNormalisation la ancak bu şekilde başa çıkabiliyor: çıkabilmesi”ne zemin hazırlıyor. Şiddet, özellikle toplumsal cinsi- Hipernormalize ederek yani aşırı yet temeline dayanan haliyle, artık Yapımcı Adam Curtis’in 2016 yı- normalleştirerek. Bir gün gözaltına alınıp ertesi gün yaşamlarımızın bir parçası haline ge- lında yayınlanan HyperNormalisati- serbest bırakılan tacizciler; önce tu- tirilmiş vaziyette. Şiddet olgusunun on belgeseli, “hiçbir şeyi değiştire- Kadına Yönelik Şiddetin Aşırı tuklanıp ardından serbest bırakılan, kendisinin toplumsal cinsiyet norm- meyeceği kapanına kısılan insanlığın Normalleştirilmesi ve Tepkisizlik sonra yine gözaltına alınan erk’ek larıyla olan bu sıkı ilişkisi sürdükçe, öyküsü”nü anlatıyor. 1975’ten bugü- katiller; tutuklanıp tutuklanmadığı şiddetin normalleştirilme süreci de ne kadarki zaman diliminin küresel “Herhangi bir veriyi aşırı normal- belli olmayan istismarcılar söz konu- kesintisiz işlemekte. Giderek devam çaptaki politik ve kültürel tarihine leştirerek onunla başa çıkabilme” su şiddetin failleri olmaktan öte bu eden bu aşırı normalleştirme, büyük dair yeni bir perspektif yaratmaya durumu, özellikle kadına yönelik şiddetin hipernormalize edilmesinde bir duyarsızlığı ve tepkisizliği de be- çalışıyor. şiddetle alakalı olarak da karşımız- yani aşırı normalleştirilmesinde sık- raberinde getirmekte. dadır. Kadın cinayetleri, kadınlara ve ça kullanılan etmenlere dönüşüyor. Hypernormalisation, küresel çap- çocuklara yönelik taciz ve tecavüz, Şiddetin Normalleştirilme Sü- ta yürütülen politikalar sonucu ikti- artarak süren şiddet… erkek ikti- “Normal” şartlar altında taham- reci darlar tarafından dayatılan gerçekli- darlar tarafından artık gündelik ru- mül edilmesi imkansız olan bu ger- ğin dışında bir ihtimali düşünememe tinlerimizin parçası haline getirilmiş çekler artık erk’ek iktidarların bitmek Şiddetin normalleştirilme süreci haline sürüklenmeyi ifade eden ve durumda. bilmeyen manipülasyonlarıyla aşırı üzerine yapılan çalışmalar, şiddet ol- çevirisini “aşırı normalleştirme” ola- normalize edilmiş ve beraberinde çok gusunun kendisine ilişkin bütünlüklü rak yapabileceğimiz bir kavram. Yaşadığımız coğrafyada erkekler büyük bir tepkisizliği de getirmiş du- bir yaklaşımı da beraberinde sunar. Kavram, karşılaşılan herhangi bir 2014 yılında 281 kadını; 2015 yılın- rumda. Şiddetinin “nedeni”nin “ma- Toplumun her kesiminde iktidar iliş- olumsuz durumla başa çıkmanın da 303 kadını; 2016 yılında ise 306 kul” olması, şiddetin failinin (sonra- kilerine bağlı olan şiddet, tahakkümü ancak o durumun “aşırı normalleş- kadını katletti. 2017 yılının yalnız- sında kuşkusuz serbest bırakılacak elinde bulunduran kesimin iktidarı tirilmesiyle” mümkün olacağını ifade ca ilk ayında ise erkekler 37 kadını olsa bile) ilk aşamada gözaltına alın- sarsıldığında ortaya çıkmaya başlar. ediyor. katletti. Birer istatistik olarak konuş- ması ya da tutuklanması; bu şiddet Şiddetin kadına yönelik olan boyu- maya zorlandığımız “kadına yönelik ögelerinin sürekli yayınlanarak bir tu da tahakkümü elinde bulunduran Bugün iktidarların tamamı elle- şiddet” başlığı; geride bıraktığımız “normalleşmeye” yol açması; kadına erk'eğin egemenlik kaygısıyla açığa rinde bulundurdukları manipülasyon üç yıldan bu yana sürekli olarak ar- yönelik şiddetin hipernormalizasyo- çıkar. Bu kaygı, söylendiği gibi yal- imkanlarını kullanarak kitleleri hare- tış gösterdi. Her gün gündeme ge- nunu yaratmaya başlıyor. Bir gün bu nızca eğitimsiz ya da refah seviye- ketsiz hale getiriyor. Yürütülen algı len yeni şiddet vakaları istatistiklere, şiddetin mağduru olabilme potansi- si düşük olan erkeklerde değil; her yönetimi politikaları sonucu “varolan kadın cinayetleri gazetelerin üçüncü yelini taşıyan her kadın da, işte bu sınıftan, her kültürden ve her tipten gerçeklikler” manipüle ediliyor. Her sayfa haberlerine sıkıştırıldı; giderek aşırı normalleştirme sonucu, günün erkekte bulunur. gün kendi yaşamsal gerçekliklerinin kanıksandı. birinde yaşayabileceği bu gerçeklikle dışında iktidarlar eliyle yaratılan “ya- başa çıkmayı “öğrenmeye” zorlanı- Toplumsal olarak cinsiyetlendiril- pay gerçekliklere” maruz bırakılan İstisnasız her gün izlediğimiz- yor, bu durumun “normalliği”n e ikna miş roller bağlamında şiddet uygula- bireyler, içinde bulundukları sistemi okuduğumuz-dinlediğimiz kadına ediliyor. yan erkekler aslında “anormal” dav- öylesine kaçınılmaz bir parçası ya- yönelik şiddet haberleri, yaşamları- 40 Okulun Alternatifi Mümkün mü?

26A Atölye'de Şubat ayında ger- Korkmaz’la bir röportaj gerçekleş- kadar çözüm olacağı sorusunu sak- çekleşen Alternatif Eğitim yöntem- tirdik.Geçtiğimiz on yıl boyunca ya- lı tutarak, çocukları daha özgür ve leri ve Montessori Metodu üzerine şadığımız topraklarda daha bilinir daha bağımsız yetiştirme iddiası ta- gerçekleşen aktarım öncesinde, bu hale gelen ve özellikle Avrupa ülke- şıyan bu yöntemler ve üretilebilecek konulara dair çalışmalar yapan ve lerinde gittikçe yaygınlaşan “alter- farklı pratikler üzerine yaptığımız çalışmaları Alternatif Okullar site- natif eğitim” yöntemlerinin devletli sohbeti sizlerle paylaşıyoruz. sinde derleyerek yer veren Eylem kapitalist düzen içerisinde neye ne

Merhaba Eylem, öncelikle ge- lık ve özgürlük önemli. Çocuğun be- Demokratik okullarda çocuk- Yaşadığımız topraklarda farklı nel olarak alternatif eğitimden beklikten itibaren kendi başına ha- ların karar alma süreçlerine dâhil ideolojik nedenlerle çocuklarını kısaca bahsedebilir misin? reket edebilmesi için gerekli ortam olduğunu söyledin, bu okullar- devlet okullarına göndermek is- sağlanıyor. Önemli ilkelerden biri daki uygulamalardan bahseder temeyen aileler var. Bunlardan Ana akım eğitimin tarihine baktı- “kendi başıma yapabilmem için bana misin? gelir düzeyi yüksek olanlar, ço- ğımızda, bunun makbul vatandaş ve yardım et”. Bu, gereksiz yardımı or- cuklarını farklı ”alternatif okul- belirli bir beceride iş gücü yetiştir- tadan kaldırıyor. Ayrıca bu yöntem Dünyada 300 civarında demokra- lar” a gönderebiliyor fakat bir mek için ortaya çıktığını görüyoruz. çocuğun kararlarına saygı duyma- tik okul var; nüfus açısından küçük de buna imkânı olmayan, hatta Aslında burada çocuk yoktur, insan yı gerektiriyor, çocuğun seçimlerine olan bu okullarda doğrudan demok- ekonomik nedenlerden dolayı da yoktur. Alternatif eğitim hareketi olanak veriliyor… rasi uygulanıyor. Aynı doğrudan de- çocuklarını bakıcıya ya da yu- ise bunun karşıtı olarak ortaya çık- mokrasinin var olduğu toplumdaki vaya bırakamadığı için çocukla- mıştır. Bu hareketin içinde birbirin- Çocuğu merkeze alan Mon- gibi haftalık bir meclis ya da toplan- rının üzerine kapıyı kilitleyip işe den çok farklı yaklaşımlar var. Ancak tessori dışında hangi yöntem- tıda bütün okul bir araya geliyor. Bu gitmek zorunda olan aileler var. benim için önemli olan alternatif eği- lerden bahsedebiliriz? Bu yön- toplantılara katılım zorunlu değil bir Farklı alternatif yöntemler üzeri- timin çıkış noktası. temler arasında nasıl farklar hak. Bu toplantılar çoğunlukla çocuk- ne çalışmalar yapan biri olarak, var? lar tarafından modere ediliyor. Top- buralara dair çözüm üretebile- Bu yaklaşımlar arasında en lantının gündemi önerilerle oluşturu- cek yöntem ne olabilir? bilinenlerinden birisi Maria Alternatif yöntemlerin her birinin luyor. Bazı okullarda, öğretmenlerin Montessori’nin geliştirdiği yön- kendince yaklaşımı var. Örneğin işe alınması ya da finansal meseleler Elbette bir ailenin çocuğu için tem. Bize kısaca Montessori yön- İtalya’da ortaya çıkan ve o bölgenin dahil her şey gündem olabiliyor. Ka- daha özgürlükçü bir yöntem iste- teminden bahseder misin? ismiyle anılan Reggio Emilia yönte- rar alma teknikleri değişebiliyor. Ço- mesi ve çaresizlikten eve kilitleme- mi de çocuk merkezli bir yaklaşım. ğunluk yöntemini kullananlar da var, si arasında çözüm açısından çok Montessori metodu, 1800’lerin Reggio, 2. Dünya Savaşı sonrasın- konsensus yöntemini kullananlar da. ciddi farklar var. Bu konuda çözüm sonunda ana akım eğitim eleştirile- da bir daha böyle bir savaşın ya- üretmek isteyen kişi ya da grupla- rinden yola çıkılarak geliştirilen bir şanmaması şiarıyla ortaya çıkıyor. Gerçek bir demokratik okulda ço- rın, içinde yaşadıkları koşullara göre yöntem. Maria Montessori tıp eğitimi Reggio Emilia yöntemi daha çok cuklar hiçbir şey yapmak zorunda düşünmeleri, olası çözümler üzeri- almasının yanında psikiyatri kliniğin- sanatsal faaliyetlerle kendini orta- değiller. Derse girmek ya da okuma ne tartışmaları ve kendileri için en de çalışıyor, antropoloji, felsefe ve ya koyuyor. yazma öğrenmek zorunda değiller. uygun yöntemi yaratmaları gerekir. pedagoji eğitimi alıyor ve bu bilgileri Bu okullar çocukların kendi hayatları Bunun için örneğin; şehirlerde yaşa- sentezleyerek bir yöntem geliştiri- Almanya’da Rudolf Steiner’ın ge- hakkında karar almalarını sağlayan yan insanların bir araya gelebilecek yor. Bence Montessori yönteminin liştiği bir yöntem olan Waldorf yön- demokratik topluluklar. bir mekâna ihtiyacı vardır. Bu mekân en güçlü yanlarından biri bilimsel bir temi ise, uzmanı olduğum bir konu her zaman yasal düzenlemelere göre altyapısının olması. olmamakla birlikte diğerlerine göre Peki, alternatif yöntemlerle iş- tasarlanmış bir okul olmak zorunda daha yapılandırılmış bir yöntem. Bu leyen özgürlükçü okullardan me- değil. Daha önce İstanbul ve çeşit- nedenle çok çocuk merkezli diyemi- zun olan bir genç yine kapitalizm li illerde hayata geçirilmiş mahalle Maria Montessori önce normal yorum. içerisinde çalışmaya başlayacak kreşleri örneği var mesela. Dünyada zekâ gelişimi göstermeyen çocuklar- ve niteliklerini yine bu sistem da benzer ortak oyun ve öğrenme la çalışıyor. Bu çocukları okuma yaz- Demokratik okullara baktığımızda içerinde değerlendirebilecek. Al- alanlarının, çok farklı örneklerin ol- ma sınavlarına hazırlıyor ve başarı ise bunlar bütünüyle çocuk merkez- ternatif eğitim yaklaşımlarının duğunu biliyoruz. Bunları incelemek sağlıyor. lidir. Çocuğun okul içerisindeki ka- bu konuda iddiası var mı? ve kendi ihtiyaçlarına en uygun çö- rar alma süreçlerine de katılmasıyla zümü yaratmak gerekir; bunu yarat- Montessori bu yöntemi açtığı ço- çocukların kendi hayatları hakkında Açıkçası alternatif eğitim böyle bir mak istediğimizde çok zor değil. cuklar evinde, normal gelişim göste- kararlar veren aktif bireyler olmasını iddia taşımıyor. Bu konuyu tartışmak ren çocuklarla uygulamaya ve onları sağlar. için eleştirel pedagoji yöntemlerine Röportaj için teşekkür ederiz. gözlemleyerek yöntemini geliştirme- bakmak gerekir. Fransisco Ferrer, ye devam ediyor. Yani alternatif yöntemlerin çoğu Zapatista okulları gibi daha toplum- Röportajın tamamına ulaşmak için çocuk merkezli fakat farklı düzey- sal dönüşümü savunan yaklaşımları www.meydangazetesi.org adresini Montessori metodunda bağımsız- lerde. incelemek gerekir. ziyaret edebilirsiniz. 41

Kullan-at Kılavuz YALINAYAK İşyerlerinde Kreş ve Emzirme Odaları Kadın Tutsaklara Tecrit ve İşkence: Görülmüştür! Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler…

Bu topraklarda hüküm süren erkek egemen toplumda, kadı- na biçilen rollerin sosyal ve ekonomik görünümlerinden biri de çocuk bakımı konusudur. Toplumdaki kültürel kodlar ve ataerkil kabuller nedeniyle dünyaya gelen çocuğun bakımı kadına yüklen- adın olmak yaşamın her alanında yok sayan diğer uygulamalara. miştir. Erkeğin, çocuk konusunda hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi Kzorken hapishanede kadın tutsak davranılan bu topraklarda, hukuksal düzenlemeler de buna göre olmak iki kere zordur. Her savaşta, her Çıplak aramalara ve görüş yasakları- hazırlanmıştır. Bu düzenlemelerden birisi de kreş olarak bilinen saldırıda bir kere iradene saldırır dev- na direnen Bakırköy Hapishanesi’ndeki ve yasada çocuk bakım yurtları olarak düzenlenen kurumlardır. let, bir kere de kadınlığına. İraden ne kadın tutsaklar, gardiyanların sayımla- kadar dayanırsa, kadınlığın o kadar rı bahane ederek koğuşlara kalabalık Kadının iş hayatından uzak tutulmasını amaç eden politikalar, maruz kalır işkenceye, baskıya, tecri- girmesine karşı ne direnişi bırakıyor geçmişte olduğu gibi günümüzde de devlet tarafından artan bir te. ne de seslerini duyurmak için çabala- oranda sürdürülüyor. Kreş konusundaki düzenlemelerin -kadının mayı. Kadınlar seslerini tel örgülerle işten çıkmak zorunda bırakılmasını engelleyici bir nitelik taşısa Devlet hapishanelerdeki devrimci kapatılan havalandırmalarından dışa- da- başta da belirttiğimiz üzere çocuk bakımını kadına yükleme- tutsakları yıldırmak için hep yeni uygu- rıya ulaştırmak için koğuşlarını ateşe ye, kadının sorumluluğunda bırakmaya devam ettiğini de ekle- lamalara, yeni yasaklara başvurmuş- veriyor, açlık grevi yapıyor, görüşlere yelim. tur. Bu yasakları artırmak istediğinde, çıkmıyor. süreci kendi fırsatına çevirmiştir; tıpkı 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında ha- içinden geçtiğimiz OHAL sürecinde ol- Muş E Tipi Hapishanesi’ndeki ka- zırlanan “Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla duğu gibi. dınların koğuşu JÖH ekipleri, maskeli Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik”teki ve silahlı askerler tarafından basılıyor. düzenlemeye göre yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, İçinden geçtiğimiz zamanlarda bas- Bir kadının burnu kırılıyor; 5 yaşındaki 150’den çok kadın çalışanı olan işyerlerinde, 0-6 yaşındaki ço- kı ve zulüm en üst noktaya çıkmışken, Roni olanları izlemek zorunda bırakılı- cukların bırakılması, bakımı ve emziren çalışanların çocuklarını kadın hapishanelerinde artan işkence- yor. Aliağa Hapishanesi’nde jandarma emzirmeleri için işveren tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve ler ve tecrit içinde tecrit uygulamaları, ve gardiyanlar odalara arama gerek- işyerine yakın bir yurdun yani kreşin kurulması zorunludur. 100- tutsakların kısılmak istenen seslerine çesiyle girip kadın tutsakların kitapla- 150 arası kadın işçinin çalıştığı yerlerde ise kreş yerine emzirme rağmen dışarıya zor da olsa ulaşıyor. rını, dergilerini ve gazetelerini toplu- odalarının kurulma zorunluluğu bulunmaktadır. İnsan Hakları Derneği İstanbul Şube- yor. Sanki ilk kez hapishaneye girermiş si Hapishane Komisyonu’ndan Mine gibi, koğuş giriş ve çıkışlarında kimlik Kreş ve emzirme odası açma yükümlülüğünün belirlenmesin- Nazeri’nin bilgilendirmesine göre, Tar- soruluyor. Elazığ Hapishanesi’nde ban- de, işverenin belediye sınırları içinde bulunan tüm işyerlerindeki sus C Tipi Hapishanesi, Gebze Kapa- yolara, tuvaletlere ve koğuşlara kame- kadın çalışanların toplam sayısı dikkate alınır. Çocuk bakımının lı Kadın Hapishanesi, Bakırköy Kapalı ra takılıyor. 3 yaşındaki çocuklarının kadın sorumluluğunda olduğuna dair ön kabulün kendini göster- Kadın Hapishanesi, Elazığ E Tipi Hapis- önünde tutsak kadınlara işkence yapı- diği noktalardan birisi de bu sayıya ulaşım konusundaki düzen- hanesi ve Şakran (Aliağa) T Tipi Kapalı lıyor. Kadınlar hapishanelerde işkence- lemedir. Bu düzenlemede kreş ve emzirme odasının kurulması Hapishanesi devletin kadın tutsaklara ye maruz kalıyor, hem devrimci hem için gereken kadın çalışan sayısının hesabında erkek çalışanlar karşı baskıyı arttırdığı hapishanelerden de kadın oldukları için. arasından çocuğunun annesi ölmüş veya velayeti babaya verilmiş sadece birkaçı. olanlar da dâhil edilmektedir. Tüm bunların yanında Tarsus’ta ka- Tutsaklar yaşadıklarını görüşlerle dınların direnişi kazanıyor. Kadınların Burada kreşin kurulması bakımından önemli olan nokta, kreş veya yazdıkları mektuplarla dışarıya eylemleri sonucunda 40 kişilik koğuşta kurulma ve emzirme odası düzenlenmesi yükümlülüğünün işve- duyurmaya çalıştıklarında, görüş ya- 90 kişi kalan kadınlar için yeni bir ko- rende olmasıdır. Bunun için işveren, çalışanlardan masraf adı al- sağıyla karşı karşıya kalıyor. Yaptıkları ğuş açılıyor iletişim yasağı kaldırılıyor. tında hiçbir ücret talep edemez. Kreş ve emzirme odalarının bina, açlık grevleri, görüş protestoları ve di- kuruluş, döşeme, araç, gereç, taşıt, beslenme gibi giderlerinin ğer direnişleri sayesinde seslerini an- Tarsus Hapishane’sinde bir çiçek açı- tamamı yönetmelik gereğince işverenlerce karşılanır. İşveren ay- cak duyurabiliyorlar. yor. Tecritte çiçek yasaktır. Zaten yok- rıca denetimden de sorumludur. tan bir çiçek yaratmak da zordur. Tıpkı Birçok hapishanede olduğu gibi devletin işkencelerine, baskılarına, ya- Kreş, işyerine 250 metreden daha uzaksa, işveren taşıt sağla- Tarsus ve Gebze Hapishanelerinde de saklarına, bir kitaba bile tahammül- makla da yükümlüdür. hasta tutsakların tedavileri gerçekleş- süzlüğüne direnebilmek gibi zordur. tirilmiyor. Kanser sebebiyle göğsünde Ama çayın demiyle yumurta kabuğunu 2014 yılında meclise gelen soru önergesine verilen cevaba kist olan kadın tutsak ve diğer hasta karıştırırsan toprak yaparsın; toprağa göre, 150 ve üstü kadın işçi çalıştıran işyeri sayısı 2014 ayı orta- kadın tutsaklara çıplak aramaya ma- bir fasulye tanesi gömersen bir çiçek ları itibariyle 7 bin 204’tü. Ancak bunların yalnızca 300’ü denet- ruz bırakılıyor; hastaneye ambulansla filizlenir. lenmişti. Bu denetlemeler o tarihlerde 300 işyerinden %45’inde gitmesi gereken tutsaklar ring araçla- kreş bulunmadığını göstermiştir. rında götürülüyor. Gerçekleştirilmiyor Gardiyan, çiçeği gördüğü ilk anda çünkü askerlerin önünde “soyun”, “ke- duvara fırlatacaktır; sanki karşısında 150 üstü kadın işçi bulunan işyerlerinde kreş yoksa Çalışma lepçeyi açmam”, “çıplak arayacağım yenemeyeceği bir güç varmış gibi ne ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na ait Alo 170 aranarak şikâyette yoksa olmaz” deniyor. Gerçekleştiril- yapacağını şaşıracak, defalarca tekme- bulunulabilir. İşin tehlike arz etme durumuna göre kreş ve emzir- miyor çünkü kadınlar ne çıplak arama leyecektir. Ama çiçek filizlenmiştir bir me odası bulundurmayan işverene eksikliğin giderilmediği her ay işkencesine baş eğiyorlar ne de kadın kere, toprağı delmiştir. Aynı kadınların 2.205 TL (az tehlikeli), 2.700 TL (tehlikeli), 4.050 TL (çok tehli- oldukları için bedenlerini, kimliklerini direnişi gibi. keli) idari para cezası verilecektir. 42 Deli Kadını Delirten Erkekler

“ 1848-1858 yılları arasında İngiltere’de bulunan Suf- folk Country Akıl Hastanesi'ne çevrelerindeki erkekler- ler tarafından "deli" oldukları iddiasıyla yatırılan ka- dınlar. Psikiyatrist ve fotoğrafçı Huhg Welch Diamond tarafından sadece fotoğrafları çekilen, hikayeleri yazıl- mayan kadınlar. Hugh Welch çektiği fotoğraflarla dünya fotoğrafçılık tarihinde tanınırken, fotoğrafları çekilen kadınları kimse tanımamaktadır.

Didem Deniz Erbak [email protected]

İtalya’da sıradan bir evdeyiz. Bir masa, üzerinde nın” hikayesi olacaktır. Bu hikaye Dario Fo ve France bir telefon, bir radyo, bir ütü, bir tas, bir süpürge. Rame tarafından kaleme alınmıştır. Fakat yazılanlar Masanın önünde bir tabure. Başka bir mobilyanın bir hayal ürününü değil, farklı bölgelerden ve kültür- üzerinde alkol, pomat ve yara bandı. Orta sınıf bir lerden birçok kadının gerçek hikayesini anlatır. hizmetçi odası gibi bir yer. Üzerinde sabahlık, elinde çamaşır sepeti olan bir kadın, Maria. ***

“Benim her şeyim var. Buzdolabım var. Biliyorum, 1848-1858 yılları arasında İngiltere’de psikiyat- herkesin buzdolabı var. Ama benimki buzları yuvar- rist ve aynı zamanda fotoğrafçı bir adam Dr. Huhg lak yapıyor. Sonra çamaşır makinem var. Düdük- Welch Diamond hastalarının fotoğraflarını çekmenin, lü tencerem var. Mikserim var. Her odada müziğim hastalığın teşhisi ve tedavisinde faydalı olabileceğini var. Evin her yerinde müzik, böylelikle yalnız his- düşünüyordu. Suffolk Country Akıl Hastanesi has- setmiyorum kendimi. Yoksa asmak geliyor kendimi taların yalnızca kadın olduğu ve Diamond’ın 10 yıl içimden” boyunca çalıştığı bir hastaneydi.

Eve kapatılmış yalnız bir kadındır Maria. Hayatı ev Bu hastanedeki “deli” kadınların hikayelerine dair işlerinden ibaret. Dış dünyayla tek bağı eşinin onu günümüze kadar gelmiş bir bilgi bulunmamaktadır; kontrol altında tutmak için sürekli aradığı bir telefon tek bilgi bu kadınların eşleri ve aileleri tarafından ve karşı apartmana yeni taşınan bir kadınla ya da hastanelere yatırıldığıdır. Kadınların bu hastanede kendi kendine konuştuğu bir penceredir. Maria aynı olmalarına neden olan hastalık belirtileri ise yoğun- zamanda iki çocuk annesidir. Büyük olan çocuğunun luklu olarak stres ve depresyondur. Bu kadınlar aile- evle bir alakası yoktur; diğer çocuğu ise bebektir. lerince ideal bir eş veya evlat olarak görülmüyordu. Aslına bakarsak Maria’nın yalnızlığı evde kimsenin Peki bir kadının topluma göre “ideal” bir anne, eş olmamasıyla da ilgili değildir. veya evlat olmaması, yaratılmış ahlak anlayışına ve normlara uyumsuzluk göstermesi, o kadının toplum Maria her ne kadar eve kilitlenmiş olsa da, etrafı tarafından “deli” olarak gösterilmesine neden olabilir erkekler tarafından kuşatılmış bir kadındır. Üzerinde mi? her türlü “hakka sahip” ve her şekilde baskı kuran bir eş, geçirdiği bir kaza sonucunda eli ve cinsellik Bu sorunun cevabını verebilmek için o dönemi de organı dışında kırılmadık bir yeri kalmayan ve gör- düşünmemiz faydalı olabilir. Orta Çağ Avrupası’nda düğü her kadını (Maria dahil) taciz eden bir kayınbi- farklı buluşları olan, toplumun genel eğiliminin dışın- rader, karşı apartmanda elinde dürbünüyle onu sü- da hareket eden, normların dışına çıkan kadınların rekli gözetleyen bir röntgenci, onu deliler gibi seven “cadı” ilan edilerek katledilmiştir. genç bir aşık ve bir telefon sapığı... 1800’lerin Avrupası bu dönemin hemen sonrası- “Evimde mutluyum, kocam hiçbir şeyimi eksik et- dır; bu dönem İngiltere’de Victoria Dönemi olarak mez. Sera bitkisi gibi özen gösterir bana.” adlandırılır. “Ahlak” dayatmalarının toplumu belirle- diği, Ortaçağ’ın da izlerini taşıyarak evliliğin aşksız Aslında Maria toplumdaki çoğu kadını ifade eder. olanının layık görüldüğü bir dönemdir. Bu dönemde Kendisine “sera bitkisi” kadar özen gösterilen Maria tabu haline getirilen cinsellik, açlıktan ölmemek için aynı zamanda bir hizmetçi, bir bebek bakıcısı, bir kadınların bedenlerini satmalarına yol açıyor; top- hasta bakıcıdır. Erkeğin, erkek egemen zihniyetin lumun hangi tabakasından olursa olsun, kadınların ona biçtiği roller bunlardır. Fakat Maria, karşı kom- yaşamsal sınırları, biçimleri ve sıfatları erkek baba- şusuna belki de kendi kendine anlattıkça yaşadıkla- ları veya eşleri tarafından belirleniyordu. Kadınlar bu rına dayanamaz. Öfkelenmeye, sinirlenmeye başlar; sınırların dışına çıktığında yani topluma göre “ideal” davranışları farklılaşır. Benliğini yitirme noktasına eş ve evlat olmadıklarında ise Ortaçağ’ın cadı kadın- gelen Maria önce onu sürekli taciz eden kayınbira- ları gibi Yeni çağ’ın “deli” kadınları oluyorlardı. derini merdivenlerden aşağı atar; ardından karşı bi- nadaki röntgenciyi tüfekle vurur. Sonra da yüzünde Şimdi fotoğraflarına baktığımız bu kadınların hi- bir gülümsemeyle ve elinde tüfekle kapının karşısına kayesi bize çok tanıdık geliyor. Maria’nın “yalnız geçip kapı kilidinin açılmasını bekler. Çünkü sırada kadın” hikayesi gibi. Bu kadınlar erkeklerin kontrol onu eve kapatan ve yok sayarcasına baskılayan eşi edemediği, sindiremediği, yaşadıkları şiddete ve vardır. Maria’nın, bu “yalnız kadın”ın hikayesi burada baskıya alışamayan kadınlar. Ne dersiniz, hikayeyi biter. Belki de çoğunluk için artık bu “deli bir kadı- değiştirebilmek için belki biraz deli olmak iyidir... 43 Düşmüş Kadınlar

Devrim Varol [email protected]

Viktoryen Dönem’de “şeytana uyan” ya da “gü- iskambil kağıtlarından ev yaparken resmedilmesi nah içinde yaşayan kadın”lar, “düşmüş kadın” ola- ise ailenin koptuğunu, aynı resimde yerle bir olan rak tanımlanıyordu. İngiltere’de sanayileşmeye kağıttan ev gibi dağıldığını sembolize eder. başlayan ekonomiye rağmen ahlak, toplumsal ya- şam üzerindeki etkisini sürdürmekteydi. Varolan Serinin ikincisi olan “Terk Edilen Kız Çocukları” ahlak normları, aristokrat ya da “alt sınıf” olduğu ilk resimdeki sahnenin yaklaşık beş yıl sonrasında fark etmeksizin, tüm kadınları etkiliyordu. resmedilmiştir. İhanetin Keşfi’nden sonra babaları evi terk etmiş, annesi ise sokaklara “düşmüş”tür. Dönemin kadınları yalnızca erkekler tarafından Terk edilen kızlar hayatta tek başlarına kalmışlar- belirlenen alanlar içerisinde sosyalleşiyor; bunun dır. Resimde, evdeki eşyalar, babanın terk etme- dışındaki vakitlerde “iffetli” bir kadına yaraşır bir sinden sonra düştükleri sefaleti sembolize eder. şekilde, tüm vakitlerini evde geçiriyor, “evinin me- Kucağında ağlayan diğer kardeşi uzaklardaki so- leği” oluyordu. Çünkü evin dışında olmak, “tehli- luk ay ve şehir silüetiyle yas havasının hakim ol- keli varlık”lar olan kadınların erkek gözetiminden duğu bir resimdir. uzak olmasına ve “düşmüş melek” haline gelme- sine neden oluyordu. Serinin üçüncüsü olan “Çocuğuyla Aşığı Tara- fından Terk Edilen Kadın” ise aynı gecenin başka Viktoryen Dönem’de kadınlar, sahip oldukları bir tasviridir. Bu sefer sokağa düşmüş kadını ve güzellikleri nedeniyle “şeytanın ta kendisi” ola- kucağında çocuğunu “ahlak dışı” ilişkilerin yaşan- rak görülüyor; “düşmüş kadın” deyimi de şeytana dığı bir yeraltı sahnesinde görüyoruz. Bu sahnede uyarak Adem’i de kendisiyle beraber cennetten “düşmüş kadın” yerde oturmaktadır, düştüğü se- kovduran Havva’ya atıfta bulunuyordu. viyededir.

Erkeklerin denetiminden uzak kalan kadının Thomas Hood’un Ah’lar Köprüsü şiiri de “düş- kötü yola düşeceği ya da ahlaksız ilişkiler sonu- müş kadın”ın bir başka tasviridir. Egg, evinden ve cu “günah meyveleri” doğuracağına inanılıyordu. ailesinden kaçıp sonrasında “düşmüş kadın” ol- Bu yüzden aile baskısından kaçan, evlilik vaadiy- manın utancından “kurtulabilmek” için köprüden le kandırılan veya evini terk eden kadınlar aileleri atarak intihar eden kadını anlatmıştır. tarafından kabul edilmiyordu.

Viktoryen Dönem’deki “düşmüş kadın”, döne- “Derinlemesine bakmayın min sanat alanında da belirgin şekilde gözlemle- Onun sorumsuz ve ihtiyatsız isyanının nebilir. Augustus Egg 1858’de yaptığı üç resimlik Bütün onursuzluğu silindi Past and Presents serisiyle, orta sınıf kadınların nelerden utanması gerekeceğini, yani “düşmüş Ölümün üzerinden geçmesiyle melek”lerin hayatlarını anlatan sahneleri en belir- Ve şimdi sadece güzelliği kaldı” gin hatlarıyla işler.

Serinin birincisi olan “İhanetin Keşfi”, kadına Kadını kurallarıyla, baskısıyla hapseden ataer- yazılmış bir aşk mektubunu bulan kocanın ve ka- ki; buna isyan eden kadınları tarihin her dönemin- dının durumunu resmeder. Kadın ellerini yalvarır- de, büyük bir utanca “düşmüş olmakla” yaftala- casına birleştirip adamın önünde yere kapanmış, mıştır. Viktoryen Dönem’de de, işte bu kaygıyla, af dilemektedir. Adamsa hayal kırıklığı ve eşinin ataerkinin baskısına isyan eden kadının, günah- “düşmesi”nin şaşkınlığı içindendir. Evlilikte bir ka- larından ancak “ölerek” kurtulabileceği anlatıl- dından beklenen her şeyi -sadakati- yitiren kapı- mıştır; resmedilmiştir. Ataerkil ahlak normları, bu sına kapının yolu gözüktüğünü arkadakı aynadan dönemde de kadına ancak “ölü olarak yaşamayı” akseden kapıdan anlarız. Çocukların geri plandaki layık görmüştür... 44

BU BiR iSYAN ŞARKlSl DEĞiL

“Etnisite, kültür, kimlik konularındaki ha- geçer laf arasında, ama pek tanınmazlar ya Bizler de Meydan Gazetesi olarak, Lazla- raretli tartışmaların olmazsa olmazı ‘Türkü, da -daha da kötüsü- yanlış tanınırlar. Fıkra rın perspektifinden Lazlar’ı anlatan ve ezber Kürdü, Lazı, Çerkezi…’ tekerlemesinin tam kahramanları, şiddet severlikleri, ulus devle- bozan “Bu Bir İsyan Şarkısı Değil” kitabının göbeğinde adları geçse de Lazların…” diye tin bekçileri olmaları gelir akla Laz denilince. yazarı Nilüfer Taşkın’la kitap, Laz kimliği, mü- başlıyor Nilüfer Taşkın’ın “Bu Bir İsyan Değil!” Ancak elbette bir halk sadece bu ön yargılarla zikleri ve Laz kadınlar üzerine gerçekleştirdi- isimli kitabında bir bölüm. Lazların isimleri çok tanınamaz. ğimiz röportajı sizlerle paylaşıyoruz.

“Bu Bir İsyan Şarkısı Değil” isimli kita- zik piyasasının beklentileriyle uyumlu buluyorum. leştiğinden bahsediyorsun. Ve Laz kadınlar bında Lazların kısa tarihinden devletin kül- Elbette bunu söylerken bu kültürel performansla- denilince “güçlü, kendi ayakları üzerinde du- tür politikalarına ve Lazca’ya; Lazona’daki rın sistemle uzlaşmayan yanlarının da bulunduğu- ran, ezilmeyen kadın” imajını eleştiriyorsun. devrimci hareketlerden kültüre, horona, fık- nu göz ardı etmemek gerekiyor. Bu prototipin -bölgenin tüm kadınlarını aynı raya; geleneksel ya da popüler müziğe; Laz potada eritmesi dışında- eleştirdiğin kısmı kadınlarından milliyetçiliğe kadar pek çok Kitabın “Çay tarımı ve Lazona’da devletin neresidir? Nasıl bir Laz kadını portresi çizi- konudan bahsetmişsin. Seni böyle bir kitap içselleştirilmesi” bölümünde, önceden yay- yorsun bugün için? yazmaya iten neydi? gın olarak fındık, mısır, pirinç, kendir tarı- mı ve hayvancılıkla yaşayan Lazlar’ın, devlet Ben bu stereotipin Laz Karadenizli kadınların Kitabı, Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü teşvikleriyle büyük bir hevesle çay tarımına yaşadıkları eşitsiz iş bölümü, kadınlara adil ol- için yazdığım yüksek lisans tezinden yola çıkarak geçtiğinden; çay tarımıyla Lazona’nın böy- mayan miras hukuku, kendi bedenleri, hayatları yazdım. Neden bu konuyu bu denli geniş tuttun lece devlete göbeğinden bağlandığından, üzerindeki tasarruflarının çok sınırlı olduğu ger- diye soruyorsan, üniversiteden beri kimlik konusu Lazlar’ın “vatandaş”laştığından eleştirel bir çeklerini örtbas etmeye yaradığına inanıyorum. ve daha da kişisel olarak Laz kimliği, kültürü ilgi- dille bahsetmişsin. Bu pek alışkın olunan Bunun yanında başka kültürden kadınlarla em- mi çekiyordu. Aşina olduğum kimlikle, 90’lı yıllar- bir tutum değil. Nasıl eleştiriler alıyorsun? pati kuramamalarına neden olduğunu düşünüyo- da Laz kimliği ve kültürü ile ilgili çalışmalar yapan Lazlar’ın tepkisi nasıl oldu? rum. “Ezilen olsa olsa Kürt kadınlarıdır” gibi bir aydınların tanıttığı kimlik çok farklıydı ve bu be- çıkarıma neden oluyor; ki bu empatiden yoksun nim için heyecan vericiydi. Kendi kişisel hikayem- Şimdiye dek olumsuz herhangi bir tepkiyle kar- kutuplaştırıcı söylem, milliyetçi söylemle de örtü- den yola çıkarak Laz kimliğinin bu dönüşümünü şılaşmadım beklediğimin aksine. Bilakis Laz kimli- şüyor. Buna göre “Bir kadın silah kullanabiliyorsa anlamak ve anlatmak istedim. Bu alanda çok az ğini sosyolojik bir perspektiften ele alan, meseleyi ve elli kiloluk çay sepetini taşıyabiliyorsa, o ka- çalışılmış olduğu için, asıl merak ettiğim müzik karikatürize etmeden “ciddi ciddi” anlatan bir ça- dının toplumsal statüsü güçlüdür; toplumda söz kısmına gelene kadar pek çok konuya değinmek lışma olması dolayısıyla takdir edildi. Kitabı ya- sahibidir, kendini ezdirmez!” gibi kaba bir çıkarım zorunda hissettim. zarken kullandığım dile oldukça özen gösterdim. yapılabiliyor. Oysa bu kadınların hayatlarına daha Kendi pozisyonumu net olarak ortaya koymaya ve yakından baktığınızda, pek çok haksızlığa maruz Peki neden bu bir isyan şarkısı değil? nesnel durum analizi yapmaya çalıştım. kaldıklarını ve ancak ağır işler yaptıkları, büyük fedakârlıklarda bulundukları, dişiliklerinden fera- Çünkü -kabaca tarif etmek gerekirse- Doğu Lazlar, genelde kendileriyle ilgili bir ürünü, an- gat ettikleri sürece bu güce sahip olabildiklerini Karadeniz’den derlenen çok dilli ezgilerin, Kara- cak başkalarınca çok popüler olursa almaya me- görüyoruz. Bu da elbette ataerkil kapitalist siste- deniz etnik enstrümanları ve rock alt yapısıyla yo- yillidir. Tıpkı Kazım Koyuncu’da olduğu gibi. Ko- min işine gelen bir şey. rumlanmasından oluşan, adına “Karadeniz Rock” yuncu da müziğini önce Laz olmayanlara sevdirdi, denen ve “isyankar”, “asi”, “muhalif” olarak öne ondan sonra Lazlar itibar etmeye başladı. O yüz- Senoz’un Gürgenli Ninesi, HES şantiyesine çıkarılan müzik türünün; aslında müzik piyasası, den kitabın küçük bir kesim dışında Lazlara ulaş- ilk taşı atandı. Evinin dibine çekilen yüksek kültür politikaları ve Lazların kimlikleriyle ilgili algı tığını düşünmüyorum henüz. gerilim hatlarının direklerini ip bağlayarak ve beklentilerinin bir sonucu olarak ortaya çıktı- çeken, devirenlerdendi. HES’lerle, RES’lerle, ğını düşünüyorum. Yani bu müzik türünün Zuğaşi Yine çay tarımıyla -toplumda zaten var nükleer santrallerle doğup büyüdüğü top- Berepe ile temelleri avangart olarak atılmış olsa olan- cinsiyetçi iş bölümünün daha da derin- raklar ve dereleri, yaşamları çalınanların da, popülerleşmesini hegamonik söylemle ve mü- mücadelesinde onun gibi yaşlı kadınlar, 45

Karanlığın Sol Eli - Ursula Kroeber Le Guin (Ayrıntı Yayınları)

Yazdığı bilim kurgu romanlarıyla adından söz etti- ren ve kitapları çokça okunan Ursula K. Leguin’in bu romanı çift cinsiyetli insanların yaşadığı Kış adlı bir gezegende geçmektedir. Cinsel kimliğin bir statü ya 45 da iktidar aracı olarak kullanılmadığı bu gezegende kişiler yılın (kemmer adı verilen) belli bir dönemin- de o anki hormonal durumlarına göre erkek ya da kadın olmaktadırlar. Öyle ki, birkaç çocuk doğurmuş bir anne daha sonra başka çocukların babası olabi- lir. Böylece, insanların güçlü/zayıf, sahip olan/sahip olunan, koruyucu/korunan, hükmeden/hükmedilen gibi ikiliklere sahip olmasına neden olan temelleri zayıflatır. Ursula’nın bu cinsiyetsiz dünyası, cinsiyet- lerin bireysel ve toplumsal anlamda insan yaşamın- dakini etkisini güçlü bir anlatımla sorgulatmaktadır.

Çocuğum Okulu Sevmiyor - Peter Gray (Kuraldışı Yayınları)

Amerikalı psikoloji profesörü Peter Gray’in kitabı Çocuğum Okulu Sevmiyor 2016 yılında çevrildi. Ciddi bir eğitim sistemi eleştirisi sunan kitapta, çocukların okulu sevmeyip oyun oynamayı sevmeleri üzerinde duruluyor. Oyun oynamanın sorun çözmeyi, seçenek- leri değerlendirmeyi, işbirliği yapmayı, yaşıtlarıyla birlikte davranmayı ve duygusal olarak sağlıklı olma- yı öğrettiği; eğitim sisteminin ise çocukların öğren- me isteğini azalttığı, merakını körelttiği vurgulanıyor. Peter Gray kitabında oynayarak öğrenen çocuğun özgüveninin geliştiğini, daha özgüvenli, daha yaratıcı hale geldiğini ve mutlu olduğunu bilimsel bilgiler ve yaşamsal deneyimler üzerinden anlatıyor.

Kurtlarla Koşan Kadınlar - Clarissa Pinkola Estés (Ayrıntı Yayınları)

Psikanalist, şair ve eski öykü derleyicisi olan Cla- rissa Pinkola Estés, psikoloji özelinde de olduğu gibi tüm alanlarda yetenekli ve yaratıcı kadın imgesine gençlerden daha aktifti. Bunu nasıl değerlendiri- yer verilmemesine karşı çıkmıştır. Kurtlarla kadınlar yorsun? arasında, vahşilikleri, zarafetleri ve içinde yaşadıkları topluluğun üyelerine duydukları bağ açısından psişik Bence bu, o yaşlı kadınların doğa denen şeyin nasıl bir benzerlikten söz etmiş ve bu benzerliği “Vahşi zamanla, emekle, özenle var kalabildiğine tanıklık etmiş Kadın” arketipinde ortaya koymuştur. Bu arketipe iç- olmalarından; o yaşam döngüsünün aşamalarına bizzat güdüsel doğa; kadınların doğuştan gelen, en temel şahit olmalarından kaynaklanıyor. Şimdiki ve eski ku- doğası da denebileceğini savunan yazar kadınların şakların zaman-mekan algıları birbirlerinden çok farklı. çoğu zaman farkında olmadan içselleştirmek zorunda İnsanlar, torunlarının meyvelerini yiyeceği ağaçlar di- bırakıldıkları eziklik ve yetersizlik duygusunu, bastı- kerdi; oysa şimdiki nesil sadece bugününü düşünüyor. rılmış cinsel güdülerini masallarla analiz ediyor. Öyle olunca da, HES’lerde bir iş vaadi derenin alabalı- ğından, yamacındaki fındık ağacından daha önemli ve Kitaptaki farklı kültürlerden derlenen masallar, değerli bulunuyor. kadınların ilişkileri, kişisel imgeleri ve hatta bağımlı- lık gibi temalar çevresinde gelişiyor. Yaşadığımız topraklarda kadınların politizas- yonunun ve farkındalıklarının yükseldiği bir dö- nemdeyiz; malum, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kadın Oyunları - Dario Fo, France Rame (Açılım yaklaşıyor. Kadınlara, özellikle Laz kadınlara söy- Yayınları) leyeceklerin var mı? Pek çok kez sahnelenen bir tiyatro metni olarak Dünyadaki en büyük sömürünün kadınların emeği kitap, Tecavüz (Ön Oyun); Yalnız Kadın; Akıl Has- olduğunu düşünüyorum. O yüzden de Laz kadınlarının tanesindeki Bir Fahişenin Monoloğu; Yarın Olacak; kocaları çay fabrikasında çalışırken sigortalandıkları hal- Uyanış; Eve Dönüyorum; Ben, Ulrike, Bağırıyorum; de, çay tarımının yegâne işçileri olarak kendilerinin ne- Alice Harikaları Olmayan Diyarda; Hippi Ana (Uçuk den sigortalanmadığını düşünmelerini istiyorum. Neden Ana) gibi başlıklara sahip tek kişilik oyunlardan olu- çocukken erkek kardeşlerinin ev işlerinden yükümlü ol- şuyor. madıkları halde kendilerinin ev, tarla işi, çocuk bakımı gibi pek çok sorumluluğu yerine getirdiklerini sorgula- Kadınların yaşamlarında karşılaştıkları farklı fark- malarını istiyorum. Hayatlarındaki önemli kararlarında lı zorlukları ve kadınların psikolojik durumlarını tek “erkeklerin rolünü” hatırlamalarını istiyorum. Sonra da kişilik monologlar halinde okuyabileceğiniz kitapta- bu güçlü “Karadeniz Kadını” tiplemesinin kime, nasıl ki oyunlarda kadın kimi zaman aldatılıyor, kimi za- yaradığını fark etmelerini arzu ediyorum. Ve bu eşitsiz man şiddet görüyor, kimi zaman da tecavüze uğra- sistemi, ancak başka kadınlarla yan yana gelerek, daya- yıp üzerine suçlu görülüyor. Her oyunda sadece bir nışarak aşabileceğimize inanıyorum. kadın varsa da erkekler oyunların görünmeyen baş “kahramanları”, sorumluları oluyor. Röportaj için teşekkür ederiz. Dayanışmayla… 46

Amadeus Değil MARiA ANNA Rana, Emad ve MOZART Forushande

Deniz Özer İranlı yönetmen Farhadi’nin Satıcı/

Virgina Woolf “Kendine Ait Bir Oda” kitabının bir Forushande filmin hikayesinde hep bölümünde, Shakespare’in kız kardeşi olsaydı, onun erkekler önde olsa da geride acıyı da adı ve eserlerinin günümüze ulaşıp ulaşamaya- cağını hayal etmiş; dönem kadınlarının toplumsal yaşayan hep kadınlar oluyor. Yeni ezilmişliğini ve yoksullar ile zenginler arasındaki ay- taşındığı evde tecavüze uğrayan Rana, rımı sorgulamıştı. Woolf, Shakespeare’in kız kardeşi hakkında şunları söylemişti; “Shakespeare’in yaşa- kocası ve tecavüzcünün hikayesi. dığı dönemde, onunla aynı dehaya sahip bir kadın olamazdı. Çünkü Shakespeare gibi dâhiler; çalışan, eğitimsiz köleler arasından çıkmazdı. İngiltere’de Saksonlar ya da Brötonlar arasından çıkmadı. Bu- gün de işçi sınıfının arasından çıkmaz. O vakit, tıpkı Hemen her gün bir taciz-tecavüz Emad, apartmanın otoparkında ka- Profesör Trevelyan’ın anlattığı gibi çocukluktan çıkar olayı yaşadığımız bu ataerkil sistemde, lan bir kamyonetten tecavüzcünün çıkmaz vazifeleri başlayan, aileleri tarafından buna biz kadınların durumu ile ilgili gerçekçi peşine düşer, sonuçta, arabasıyla mecbur edilen, gerek yasalar gerek adetler yüzün- filmlere ne yazık ki çok rastlanmıyor. eski giysiler satan yaşlı bir adama den bundan kaçamayan kadınların arasından nasıl İranlı yönetmen Asghar Farhadi’nin ulaşır. çıksın?” son filmi Satıcı (Forushande) ise anlat- tığı hikaye ile izlenmeye değer. Farhadi, Emad’ı filmin başında yı- Woolf’un bu sorusu, kadınların tarih boyunca sı- kılmakta olan binadan engelli birini kıştırıldıkları pozisyonlarını çok iyi özetliyor. Çünkü Film, Arthur Miller’in “Satı- sırtına alarak aşağıya indiren “iyi” bir kadın yüzyıllardan bu yana, hangi sınıftan ya da kül- cının Ölümü” Tiyatro Oyunu ile karakter olarak gösterirken, şimdi, türden olduğu fark etmeksizin, sadece kadın kimli- Paralel Gelişiyor tecavüzcüden intikam alma ve onu ğinden dolayı erkek egemenler tarafından sömürü- cezalandırma planları yapan bir du- lüyor, eziliyor ve yok sayılıyor. Tiyatrocu bir geçmişi olan yönet- ruma getirmiştir. Yönetmen, bu “ça- men Farhadi, Satıcı filmini, yine bir resiz” dönüşümü, filmde sahnelenen Shakespeare’den ve hayali kız kardeşinden iki tiyatro metni olan Arthur Miller’in tiyatro oyununda ailesine güzel bir yüzyıl sonraya, günümüzden üç yüzyıl önceye gi- “Satıcının Ölümü” ile paralel gelişen hayat sunamayan Willy Loman ka- delim; Mozart’tan bahsedelim. Ancak herkesin “Mo- bir biçimde kurgulamış. İran’da san- rakterinin çaresizliğine paralel iler- zart” olarak bildiği Wolfgang Amadeus Mozart değil, sür yüzünden sahnelenmesine izin letiyor. kız kardeşi Maria Anna Mozart’tan… verilmeyen oyundan kimi sahneleri filme taşıyan Farhadi, bir anlamda Bu Filmde Hep Kadınlar Acı Nannerl adıyla da bilinen Maria Anna Mozart, ken- bu sansürü de kırmış oluyor. Yaşıyor dileri gibi müzisyen olan babaları Leopold tarafından tıpkı erkek kardeşi gibi bir müzisyen olarak yetişti- “Satıcının Ölümü” oyununu oyna- Filmlerinde anlattığı öyküleri birer rilmişti. Nannerl Avrupa’nın birçok şehrine düzenle- mak üzere hazırlık yapan bir tiyat- modernizm eleştirisi olan Farhadi’nin nen turlara katılmış, “soylu”ların evlerinde konserler ro grubunda olan Emad ve Rana, bu filmi de taciz, tecavüz, intikam ve vermişti. Nannerl dönemin en iyi müzisyenlerinden yandaki inşaat yüzünden oturduk- adalet ekseninde ilerleyen bir film. olarak bilinirken; yüzyıllar sonra erkek kardeşinin ları binada oluşan çatlak yüzünden İzleyiciyi film boyunca filmdeki farklı en bilinen eserlerinden bazılarının aslında Nannerl’e bir başka yere taşınmak durumun- karakterlerle özdeşleşmesini sağla- ait olduğu konuşulmaya başlanacaktı. da kalır. Ama bu ev, daha önceden mayı deniyor ve karakterlerdeki dö- para karşılığı erkeklerle birlikte olan nüşümler üzerinden sorular soruyor. Ancak Nannerl’in müziğe olan tutkusu, yaşı iler- bir kadına aittir. Rana bir gün evde ledikçe onun için bazı engelleri de beraberinde ge- banyo yaparken zil çalar ve Emad’n Bu filmde hikayeler erkekler tirmeye başladı. Ailesi Nannerl’in turlara katılma- geldiğini düşünerek bakmadan ka- üzerinden ilerliyor olsa da, acı çe- sını engellemeye; onu erkek kardeşinin “kariyer pıyı açıp banyoya döner. Ama kapı- kenler kadınlar oluyor. Evde önce- turları”nı finanse etmek için kapatıldığı evde piyano yı çalan, bu evde daha önce kalan den oturan kadın, eve yeni taşınan dersleri vermeye zorlamaya başladı. Nannerl buna kadınla ilişkisi olan biridir ve Rana o ve tecavüze uğrayan Rana ve teca- direnmek istese de, her alanında ailesi ve de özel- adamın tecavüzüne uğrar. vüzcü yaşlı adamın eşi. likle babası tarafından baskı altına alınmaya başla- dı. Aşık olduğu erkekle birlikte olması engellendi; Tecavüz Edilen Kadın, Mağdur Aslında Farhadi, Rana’nın babası tarafından, hakim olan Johann Baptist Franz Edilen Yine Kadın Emad’a “adamı bırak gitsin” sö- von Berchtold zu Sonnenburg ile zorla evlendirildi. züyle adaletin de bu türden bir ce- Nannerl, Sonnenburg’un yaşamını yitirmesinin ar- Tecavüz sonrası, Emad’ın Rana’yı zalandırmayla sağlanamayacağını dından piyano dersleri vererek yaşama tutunmaya anlamadığı ortadadır: “Senin için söyler gibi. Gerçekten de, günü- çalıştı ancak tutkusu olan müziğe hiçbir zaman de- çok korktum, ya ayağın kayıp başı- müzde yaşadığımız taciz tecavüz vam edemedi. nı vursaydın” derken Rana’nın yanıtı olaylarında “zanlı”lara kimi ceza- nettir: “Keşke öyle olsaydı” lar veriliyor ama saldırılar durmak Nannerl’in erkek kardeşi Wolfgang’tan övgüyle bilmiyor. Kimileri cezaların azlığın- bahsettiği mektupları yıllar sonra ortaya çıksa da, Rana polise gitmek istemez. Kom- dan, kimileri hadım gibi farklı ceza- bu mektuplarda yer verdiği müzik kompozisyonla- şularının dediği gibi: "Polisten ne landırma yöntemlerinden, kimileri rından hiçbir zaman bahsedilmedi. fayda gelir ki? En fazla rezil oldu- de idamın geri gelmesi gerektiğin- ğunuzla kalırsınız." Üstelik “neden den konuşuyor. Oysa biliyoruz ki, Maria Anna Mozart yaşamının daha sonraki dö- kapıyı açtın” gibi sorularla karşıla- bu olaylar münferit ve kişisel de- neminde müzik yapmaktan vaz mı geçti, yoksa şacak, gene mağdur edilen kendisi ğil, bütünüyle biz kadınlara yaşam bestelerini kimseyle paylaşmadı mı ya da kardeşi- olacaktır. hakkı tanımayan ataerkil sistemin ne mi atfetti bilemiyoruz. Ancak Virginia Woolf’un bir sonucu. Shakespeare’in kız kardeşini hayal ettiği gibi biz Emad da bu “olay”ın duyulma- de bugün erkek kardeşi, erkek babası, erkek ege- masından yanadır, ama bunu yapan Farhadi, filmde tüm bunlara bir menler tarafından alıkonulan, engellenen ve tutku- adamı bulup onu cezalandırmak da yanıt verip izleyiciyi rahatlatmak su olan müzikten koparılan Nannerl’in bestelerinin; ister. Tiyatroyla uğraşan, modern bi- yerine, izleyene şu soru sormayı se- farklı yerlerde, farklı zamanlarda, farklı kadınların risi de olsa, Rana onun “namus”udur! çiyor: “Rana’nın yerinde sen olsan yaşamlarında çaldığını hissedebiliyoruz… ne yapardın?” 47 Bahçıvan Fanzin

26A Atölye 'de

Meydan: Bahçıvan Fanzin ismi nere- olarak cinsiyetçi, ırkçı, faşizan şeyleri almı- den geliyor? yorum. Mart Ayı

Selma Cengiz: Yazarlıkla bahçıvanlık işi- Kadın fanzinciler de var az da olsa; ka- nin birbirine benzediğini düşündüğüm için dın özgürlüğünü esas alan fanzinler var. bu ismi seçtim. Doğayı seviyorum ve bir Her alanda olduğu gibi burada da kadınlara yandan da edebiyatla, felsefeyle ilgileniyo- huzur yok aslında. Fanzini tüketime dayalı rum. Yazarlık da bahçıvanlık da üretmeye, ilişkilere benzettiler. “Yeraltı edebiyatı” di- üretirken düzeltmeye dayalı. Doğanın ve yerek, bunu özgürlükmüş gibi gösterdiler. edebiyatın birleştirilmesi gerektiğine inanı- Özgürlük anlayışı bu olmamalı. yorum. O yüzden fanzinin ismi Bahçıvan. 26A Atölye, Şubat ayını, gerçekleşti- Geçen sene Bahçıvan’ın Mart sayı- rilen 50 dakikalık birçok aktarımla ge- Bahçıvan’ı ne zamandır çıkarıyor- sı kadın sayısı olarak hazırlanmıştı. ride bıraktı. Mart ayının etkinlikleri ise, sun? Özgecan katledildiğinde ise “Özgecan kadınların gerçekleştirecekleri KaraMor Anısına” bir sayı çıktı. Bize o sayılardan Hafta aktarımlarıyla başlıyor. Yaklaşık 4 senedir çıkarıyorum ve en son bahsedebilir misin? 10. sayısını çıkardım. KaraMor Hafta boyunca gerçekle- “Özgecan Anısına” 6. sayıydı; Özgecan şecek olan kadın etkinliklerinden ilki; Fanzini tek başına mı çıkarıyorsun, ve kadınlarla ilgiliydi. Kadının özgürleşmesi, yaşamın her alanında var olan kadın fanzinin içeriğinden bahsedebilir mi- toplumdaki yeri; geçmişten bugüne kadın- düşmanlığına edebiyattan bakacağı- sin? lar olarak yaşadıklarımız gibi konular vardı. mız “Edebiyatta Mizojin” aktarımı, 3 Mart’ta Kara Tahta’da gerçekleşe- Fanzini tek çıkarıyorum; yazıları dışar- 9. sayıda da kadına şiddete karşı birkaç cek. Ardından Anarşist Kadınlar’ın, dan toparlıyorum. Genelde İstanbul dışın- çizim ve yazı vardı. Daha çok çizim olarak 4 Mart’ta gerçekleştireceği aktarım; dan geliyor yazılar; Hakkari, Van, Antalya, ön plana çıkmıştı kadın vurgusu. Daha son- “Kadınları Mücadele Özgürleştirir”. 8 Mersin, Bursa, İzmir... Birçok yere gidiyor raki sayılarda da kadına dair bir şeyler illaki Mart’taki aktarım ise, “Tarihteki Anar- fanzin ve geri dönüşler de çoğunlukla ora- vardı. şist Kadınlar(1): Mujeres Libres” konu- lardan oluyor. İçerik oldukça çeşitli; sinema lu olacak. Mujeres Libres aktarımında var, tiyatro var, resim, çizim yapan arka- Son olarak çıkardığımız 10. sayıda da bir tarihte ataerkiye, devlete ve iktidara daşlar var. Öykü, şiir var. Alanı elimden gel- kadın resmi ve üstünden ona yükselen bir karşı özgürlük mücadelesi veren Anar- diğince genişletmeye çalışıyorum. Sadece ağaç resmi var. Bu, doğa ile kadının birleşti- şist Kadınlar’dan bahsedilecek. edebiyatla sınırlı kalmasın istiyorum. rilmesi demek. Kadınlara illa bir yerden de- ğebilmek istiyorum. Yaşıyoruz, görüyoruz Mart ayı etkinlikleri, Kara Tahta’da Son dönemde fanzinlerin özellikleri ve ben de bir kadın olarak tepki veriyorum gerçekleşecek olan Dil ve Kültür ak- değişiyor. Fanzinlerin ücretli dolaşımı aslında o çizimlerle, yazılarla. tarımlarıyla devam edecek. Lazlar ve bunlardan biri. Sence fanzinler ücretli Dilleri, Hemşinliler ve Dilleri, Çerkesler mi olmalı ücretsiz mi? Bu yılki Mart sayısında kadın konulu ve Kültürleri ve Zazalar ve Dilleri baş- bir çalışma düşünüyor musun? lıklarında, farklı coğrafyalardan halk- Tabi ki ücretsiz olmalı. Zaten fanzinin ge- ların, devletin asimilasyon politikala- nel teması bu, bandrolsüz olmalı, insanlara Tabi ki; kadın yazıları, 8 Mart’a dair yazı- rına karşı direnişlerinden, dillerini ve verildiğinde bir karşılık beklenmemeli. Ge- lar olacak. kültürlerini yaşatma mücadelelerinden nelde “maliyetini çıkarmak için illa bir fiyat bahsedilecek. koymak gerek” diyorlar fakat dayanışmayla Kadın fanzincilere, fanzin çıkarmak hallediliyor. Fanzinin o sol tarafında bulunan isteyenlere tavsiyelerin varmı? Atölyede ayrıca Zincirlenen Notalar miktarı eleştiriyorum ve ücretli fanzinleri aktarımıyla müzikteki yasaklara, Biraz almıyorum, onun yerine takas yapıyorum. Fanzin çıkarmak zor bir iş değil. Kadınlar Dario Fo aktarımı ile tiyatronun yaşam- Biraz çaba iyidir bence; yeri gelecek parayı kesinlikle yapabilir. Fanzin çıkarmadan önce daki adaletsizliklerine nasıl ayna tuta- bulabilmek ve fanzinin yeni sayısını çıkar- ben ne yapmalıyım diye sormakta fayda bildiğine ve Sinemada Öteki Oyuncu mak için daha fazla çalışman gerekecek. var. Fanzinin kültürüne iyi bakmak gerek. Olmak aktarımıyla sinemanın ötekile- Bunu göze alabilmelisin. Sadece kendi hayat hikâyelerimize değil rine değinilecek. başka şeylere de odaklanmalıyız. Kadın gözüyle fanzinler hakkında yo- Beşeri Coğrafyanın Anarşist Kökeni: rum yapabilir misin? Bahçıvan Fanzin’e ulaşmak isteyen- Reclus ve Kropotkin, geçen ay gerçek- ler fanzini nereden bulabilir? leştirilen Taoizm ve Anarşizm aktarımı- Kadın arkadaşlardan fanzin çıkaran çok nın ikincisi, Bağımsız Medya Mücade- lesi, Ablukada Sanat konusunun ikinci fazla kişi yok. Bir kadın teması olarak görül- Bahçıvan’ın İstanbul’da artık çok okun- başlığı olan Paris Komünü, küçük ya- müyor fanzin. Fanzinin tanımını genel ola- madığını düşünüyorum o yüzden geri dö- lanlardan büyük yalanlara Yalanın Tari- rak şöyle yapıyorlar: Kendi özgürlük alanını nüş almadığım yerlere bırakmıyorum. hi, yaşadığımız distopyanın meşrulaştı- yaratma, istediğin gibi küfür edebilme, iste- Bahçıvan’a Mephisto’dan, Yolda Sahaf’tan, rılması; Hipernormalizasyon gibi birçok diğin resmi çizebilme, her alana bulaşabil- Zebercet Sahaf’tan, Sosyal Sahaf’tan ve aktarım ve Patagonya İsyanı filminin me gibi. Her şeyi serbest görebiliyorlar. Ben 26A Kolektifi’nden ulaşılabilir. İnternetten gösterimi, Mart ayında 26A Atölye’de! bunu yanlış görüyorum. Kadına yer açmak de [email protected]’a mail ata- yerine daha fazla kapatıyorlar. Ben bireysel rak ulaşılabilir. iz kadınlar, dünyanın neresinde olursak lan, tutsaklaştırılanlarız. Her koşulda, her hal- olduğu sistemde, kadın var olamayacak. Öz- Bolalım, doğduğumuz andan itibaren “sa- de direnmeliyiz! gürlük sandıklara sıkıştırılamaz, öz gücümüzle dece kadın olduğumuz için” yok sayılan, aşa- mücadeleyle özgürleşiyoruz! ğılanan, ötelenenleriz. Bizi kadın olmamızdan Devletin seçim zamanlarında yaşamın diğer dolayı ezen ataerkiye karşı; Var olabilmek tüm alanlarındaki gibi yok sayılmamıza rağ- Bütün bu baskı, saldırı ve katliamlara karşı için kadın kadına dayanışmaya sarılmalı- men, “politik bir özne” olduğu hatırlatılan ve bir çözüm yolumuz var; o da mücadele etmek. yız! oy istenenleriz. Yine bir referandum sürecin- Yaşamlarımızı savunmak için, sokaklara çıkıp de, yine sunulan seçeneklerden birini seçme- eylemeliyiz. Özgürlüğü yaratmalıyız! Her sınıftan ve her kültürden erkeğin taci- nin hayat memat meselesi olduğunun söylen- zine, tecavüzüne, şiddetine maruz kalanlarız; diği günlerdeyiz. Ancak biz kadınlar biliyoruz; Özgürlüğü; kendi irademizle, öz gücümüz- vahşice katledilerek yaşamı çalınanlarız. Yaşa- tek bir seçeneğimiz yok. Bize “tek bir seçenek le ve örgütlülüğümüzle yaratmalıyız. Bütün mak için örgütlenmeliyiz! vardır” diyenlere, diyeceğimiz çok! Biz kadın- kadınları 8 Mart Dünya Kadınlar Günü mitingi lar biliyoruz ki; kadının ezilmişliği, bir referan- için, 5 Mart Pazar günü sokaklara, meydanlara Bugün içinde bulunduğumuz OHAL sürecin- dumluk süreçle bitmeyecek. Sandıktan çıkan çağırıyoruz. de de, devletin muhafazakarlık politikalarının sonuç ne olursa olsun; erkek egemenliği sür- hedefi olarak her gün daha fazla baskılanan- dükçe kadının ezilmesi de sürecek. Her alanın Haydi kadınlar sokaklara, özgür yaşamı larız. “Sadece adaletsizliklere boyun eğmediği erkekleştiği, her mekanizmanın erkek olduğu, yaratmaya! için” gözaltına alınan, işkenceye maruz bırakı- mekanizmanın her parçasının kadın düşmanı