Xv. Yüzyildan Itibaren Istanbul'daki Edebî

Total Page:16

File Type:pdf, Size:1020Kb

Xv. Yüzyildan Itibaren Istanbul'daki Edebî 188 XV. YÜZYILDAN İTİBAREN İlim, tefekkür ve san'atın-hatta zenaatın bile- bir gelenek ve muhit işi olduğu muhakkaktır. Bu İSTANBUL'DAKİ EDEBÎ hususlara yatkın ve kabiliyetli insanların ortaya MUHİTLERE GENEL BİR çıkıp, serpilip gelişmeleri, belli ön şartların mevcut olmasını gerektirdiği kadar, hali BAKIŞ: hazırdaki şartların da uygun bulunmasına bağlıdır. Belirli coğrafi bölgelerin ve belirli zamanların ilim ve san'at erbabı çıkarmaktaki yoğunluğu da ancak mevcut olan geleneğin; elverişli ortam ve şartlarla birleşip, kendisini devam ettirmesiyle izah edilebilir. Türklerin Orta Asya'dan beri yaşattıkları sohbet geleneğinin bizim kültür tarihimiz içinde hususî bir önemi vardır. Anadolu'ya taşınan bu gelenek, hem Selçuklular, hem Beylikler, hem de Osmanlı döneminde varlığını sürdürmüş, azalarak da olsa günümüze kadar gelmiştir. İlmî, siyasî, sosyal, kültürel, dinî ve edebî olan bu sohbetler, her bölgedeki ve her seviyedeki insanımızı eğitmiş, yoğurmuş ve ona şekil vermiştir. Bu sohbetler, sadece edep-erkân öğretmekle kalmamış, ona bir yaşama tarzı ve bir dünya görüşü kazandırmıştır. İnsanımızı içten içe besleyerek, onu yerine göre şair, edip, yerine göre âlim veya ârif yapan bu husus; yıllar yılı bizim mektebimiz olmuştur. Biz, insanımızın yapı taşlarından biri olan sohbet geleneğine, bu çalışmamız içerisinde değinmeyi uygun bulduk. Fakat elde edilen malzemenin çokluğu konumuzu sadece İstanbul'da mevcut bulunan edebî muhitlerle çerçevelendirmek mecburiyetinde bıraktı. Zira İstanbul'un, Türk kültürünün odak noktalarından biri olarak kültür tarihimizde ayrı bir yeri vardır. Diğer coğrafi bölgeleri ve farklı zamanları, ileride başka çalışmaların konusu yapmayı düşündük. Sohbet, geleneğimiz üzerinde biraz durulduğunda şifahî kültürün hayatımız üzerindeki müessiriyeti ortaya çıkar. İyi ve muntazam bir tahsil görmediği halde büyük şair sıfatı kazanan insanlarımızın sırrı da bu gelenekte yatar. Tarihimizde Hüseyin Baykara'nın Meclislerinin çok meşhur olduğunu, daha sonraki bu kabil meclisler içinde de "Hüseyin Baykara meclisi gibi" benzetmesinin yapıldığını hatırlatalım. Şüphesiz ki her çeşit sohbet, bir insan Yrd. Doç. Dr. Belkıs GÜRSOY topluluğuna ihtiyaç duyurduğu kadar, bir de ___________________________________ mekâna ihtiyaç duyurur. Bu mekânlar genellikle evler (saray, konak, yalı, kahvehaneler meyhane, Gazi Ü. Fen-Ed. Fak Türk Dili ve çayhane) dükkânlar ve devlet daireleri Edebiyatı B. Öğr. Üyesi (kalemler bilig-2/Yaz’96 189 matbaa, gazete ve dergiler) şeklinde kendisini edebiyata da çok önem verirdi. Hizmetinde 185 gösterir. şairi olan Fatih'ten 30 şair, şair ulufesi alırdı. Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşundan Molla Cami'i İstanbul'a davet eden padişah, ayrıca beri şair ve ediplere kıymet verildiği görülür. ona her yıl 1000 filori altın gönderirdi. Fatih'in Padişahlar, âlimler, yüksek dereceli devlet etrafındaki şairler, devrin bütün ileri gelenlerinden memurları ve din adamlarının da şiirlerle meşgul de ihsan alırdı. olmaları, bu sahaya duyulan ilgiyi artırmıştır. Fatih'in vezirlerinden olan Mahmud Paşa da Saray ve konaklarda muayyen zamanlarda pek çok (ö. 1474) âlim ve san'atkârları koruyan ve onlara şairi etrafında toplayan şiir meclisleri bulunurdu. karşı son derece cömert davranan biriydi. Bir Karşılıklı şiirlerin okunup, edebî münakaşaların divanı olan Mahmud Paşa'nın nesri şiirlerinden de yapıldığı bu toplantılar; edebiyatın gelişmesine üstündü. Fatih'in vezirlerinden olan hem şiir, hem hizmet etmişlerdir. Hükümdar ve devlet de nesirle meşgul olan Karamanî Mehmed Paşa, büyüklerinden rağbet gören şairler, ayrıca İhsan, (Ö.1481), daha ziyade nesri üstün olan Sinan Paşa, (şal, saat, kumaş) caize, (para veya hediye) ulûfe (ö. 1486) ilim ve şiir meclislerinin müdavimi olan (üç ayda bir verilen maaş), salyâne (yılda bir kere Gedik Ahmed Paşa (Ö.1478) âlim ve san'atkârları ödenen maaş) zeamet (arazi) ve tımar gibi çeşitli koruyan devlet büyükleri arasındadır (İPEKTEN, maddî kazançlarla ödüllendirilirdi. Bütün 1969: 16-36) bunlardan başka şair olmak, devlet kademesinde Adlî mahlasıyla Türkçe ve Farsça şiirler hatırı sayılır bir mevkie getirilmek için de yeterli yazan II.Beyazıd'ın (1481-1512) sarayı da âlim ve sebep sayılabilirdi. Şairler, kadılık, sancak beyliği, san'atkârları bünyesinde toplamıştır. Bu padişah da kazaskerlik, defterdarlık, hariciye ve maliye Molla Cami'e yılda 1000 filori göndermeye devam bakanlıkları gibi yüksek dereceli memuriyetlere etmiş, Mevlana Celaleddin Medevani'yi de her yıl tayin edilebiliyorlardı. caize yollamak suretiyle desteklenmiştir. Pek çok Padişahın ve devlet büyüklerinin takdir ve şairin ulûfe ve salyâne aldığı bu devirde san'at sevgisini kazanıp, onlarla aynı meclisi paylaşan erbabının maddî bakımdan refah içinde olduğu şair ve edipler, hiç şüphesiz ki, halk içinde de görülür. Türk şairleri için rehber teşkil edeceği itibar kazanmış oluyorlardı. Bütün bu sebeplerle düşünülerek Basırî ve Şah Muhammed Kazvinî devri içinde şairliğin ve edipliğin fevkalâde adlı İranlı şairler saraya alınmışlar; padişah özendirici olduğu ve teşvik gördüğü rahatlıkla tarafından korunup, kullanmışlardır. söylenebilir. Müeyyed-zâde Abdurrahman Efendi (ö. Şairler, padişahların tahta çıkışında, sultan ve 1516) Tacizâde Cafer Çelebi (Ö.1515), Hadım Ali şehzade doğumlarında, sünnet ve evlenme Paşa devrin şiirle meşgul olan ve konaklarını merasimlerinde, sefer ve zaferlerde, yeni bir şairlere açan devlet büyüklerindendi (İPEKTEN: mimarî eserin yapımında kasideler yazar, tarihler 37-52; İslam Ansiklopedisi, II.Bayezid Md., C.2: düşürür, karşılığında da çeşitli ihsanlar alırlardı. 397). Ayrıca ramazaniyye, ıydiyye, bahariyye, şitaiyye XVI. Yüzyıl Divan Şiiri açısından çok parlak gibi belirli zamanları konu alan kasideler bir dönem teşkil eder. Şairler, zamanın ve zeminin yazdıklarında da, emekleri karşılıksız kalmazdı. uygunluğundan istifade ile olgun eserler vücuda Diğer devlet büyükleri de derece terfi, ev yapma, getirmişlerdir. sakal koyma, evlenme ve doğum gibi çeşitli Yavuz Sultan Selim (1512-1520), kısa süren vesilelerle bu şairlerin eserlerinden hissedar saltanat döneminde edebiyatın gelişip yayılmasına olurlar, onlar da ihsanda bulunurlardı. hizmet etmiş bir padişahtır. Tebriz fethi sırasında Osmanlı padişahlarının şiire ve şaire İran'da âlim ve san'atkârlar getiren Yavuz, Divan verdikleri öneme kısaca bir göz gezdirmek, bu Edebiyatı'nda Farsça divan tertip ettiği halde, durumu daha açık bir şekilde ortaya koyacaktır. Türkçe divanı olmayan tek padişahtır. Bu dönemde Konumuzu İstanbul'la sınırlandırdığımızdan de birçok şair ulûfe almaya devam etmiş olup, XV. yüzyılda başşehir olan bu kentteki edebî Zati'ye bir çok ihsanla birlikte Bursa'da bir köy havaya bir göz atmakla işe başlayalım: Mahlas hediye edilmiştir. kullanan ve divançe tertibeden ilk Osmanlı Bu isimlerin dışında İskender Paşa, Hadım padişahı olan Fatih (1451-81) ilme olduğu kadar Ali Paşa, Kara-Bali Çelebi, Sadrazam Ayan Paşa, şiire ve bilig-2/Yaz’96 190 Hüsrev Paşa, Elkas Mirza, Lala Mustafa Paşa, runmuşlar, ihsan ve ulûfe almışlardır. Kanunî Piyale Paşa, Temür Ali Paşa, Şeyhülislam devrini de idrak etmiş olan Şemsi Ahmed Paşa, Civizade Muhyiddin Efendi, Güzelce Kasım Pa- Bakî gibi şairler bu dönemde de şöhret ve şa'nın da evleri şiir meclislerinin kurulduğu yerler itibarlarım devam ettirmişlerdir (İPEKTEN: 114- olup, şairler misafirhanesi hükmündeydi. 121; İslam Ansiklopedisi, Sultan Selim II. Md., C. Şah Muhammed Kazvinî, Derviş Şemsî, Şah 10: 440). Kasım isimli İranlı şairler, padişahın himayesini Muradî mahlasıyla şiirler yazan ve şiirlerini gören kalem erbaplarındandı (İPEKTEN: 53-74; Arapça, Farsça ve Türkçe olmak üzere üç ayrı İslam Ansiklopedisi, Yavuz Sultan Selim Md., C. divanda toplayan III. Murad'ın (1574-1594) 10: 433). devrinde, dört padişahın dönemini idrak eden Kanunî Sultan Süleyman'ın (1520-1566) Baki'nin şöhretinin doruğunda olduğu gözlenir. etrafında da çok geniş bir şairler topluluğu (İPEKTEN: 122-128; İslam Ansiklopedisi, Murad bulunuyordu. İstanbul, kısa zamanda büyük şair ve III Md., C. 7: 624-625). Adlî mahlasıyla şiirler sanatkârların yetiştiği bir muhit haline gelmişti. yazan III. Mehmed döneminde (1595-1603) edebî Şiirlerinde, Muhib veya Muhibbî mahlasını hayatın canlılığını fazla koruyamadığı görülür. kullanan Kanunî'nin zamanında, Sadrazam da dahil Yine de devrin büyüklerinin saray ve konakları, olmak üzere, pek çok devlet büyüğünün şiirle şairler için bir barınak teşkil eder (İPEKTEN: 129- uğraştığını, uğraşanları da koruduğunu görüyoruz. 131; İslam Ansiklopedisi, Mehmet III. Md. C.7: Kanunî'nin sadrazamlarından Pir Mehmed Paşa (ö. 535-547). 1532), Damad İbrahim Paşa (ö. 1536), (At XV. ve XVI. yüzyıllarda Osmanlı Edebiyatı Meydanı'ndaki konağı hüner erbabının sığınağı başlangıçta Edirne'de, sonra da İstanbul'da mevkiindeydi.) Defterdar İskender Çelebi (ö. gelişirken, Rumeli ve Anadolu'daki bazı 1535), Kemalpaşazâde (ö. 1534), Kazasker Kadri merkezlerde de ilerleme zemini bulmuştur. On beş Efendi (ö. 1552), Rüstem Paşa (ö. 1561) gibi devrin veya on sekiz yaşlarına gelen Osmanlı şehzadeleri büyüklerinin konakları âlim ve şairlerin, barınıp muhtelif şehirlere sancak beyi olarak korundukları evlerdendi. Kaptan-ı derya Seydi Ali gönderilmişler, gittikleri yerlerde de sarayları Reis'in (ö. 1563), (1540 yılında Galata'da yaptırdığı etrafında şairleri toplamışlardır. Ayrıca zaman her tarafı nakışlarla süslü büyük konak, musikişinas zaman bu şairleri çeşitli devlet hizmetleriyle ve şairlerin toplanma yeriydi.) Kınalı-zâde Ali görevlendirdikleri de olmuştur. Bu şekilde İstanbul Efendi (ö. 1571-72), Fenâri-zâde Muhyiddin
Recommended publications
  • Örneklerin Kaynakları
    TÜRKÇE SÖZLÜK’TEKĐ ÖRNEKLERĐN KAYNAKLARI Abbas Sayar Eflâtun Cem Güney Abdülhak Hamit Tarhan Elif Şafak Abdülhak Şinasi Hisar Emine Işınsu Abidin Dino Erzurumlu Emrah Adalet Ağaoğlu Enderunlu Vasıf Ahmet Altan Enis Behiç Koryürek Ahmet Cemal Ercüment Ekrem Talu Ahmet Hamdi Tanpınar Erhan Bener Ahmet Haşim Erzurumlu Emrah Ahmet Hikmet Müftüoğlu Esat Mahmut Karakurt Ahmet Kabaklı Etem Đzzet Benice Ahmet Kutsi Tecer Evliya Çelebi Ahmet Midhat Fahir Đz Ahmet Muhip Dranas Fahri Celâlettin Ahmet Rasim Falih Rıfkı Atay Ahmet Ümit Faruk Nafiz Çamlıbel Aka Gündüz Fazıl Hüsnü Dağlarca Ali Naci Karacan Feridun Fazıl Tülbentçi Anayasa Fikret Otyam Anonim şiir Fuat Köprülü Arif Nihat Asya Fuzuli Asaf Halet Çelebi Gevheri Âşık Ali Đzzet Özkan Haldun Taner Âşık Ömer Halide Edip Adıvar Âşık Veysel Halikarnas Balıkçısı Atai Halit Fahri Ozansoy Atatürk Halit Ziya Uşaklıgil Attilâ Đlhan Halk türküsü Aydın Boysan Hamdullah Suphi Tanrıöver Ayla Kutlu Hasan Âli Yücel Ayşe Kulin Hasan Pulur Azra Erhat Hikmet Münir Ebcioğlu Aziz Nesin Hüseyin Bayaz Bahai Hüseyin Cahit Yalçın Baki Hüseyin Rahmi Gürpınar Bayburtlu Zihni Đbrahim Alâeddin Gövsa Bedri Rahmi Eyüboğlu Đhsan Oktay Anar Behçet Kemal Çağlar Đlker Sarıer Behçet Necatigil Đrfani Bekir Sıtkı Erdoğan Đsmail Hakkı Baltacıoğlu Beynul Akyavaş Đsmet Özel Burhan Felek Karacaoğlan Burhan Günel Kemal Bilbaşar Cahit Külebi Kemal Tahir Cahit Sıtkı Tarancı Kemalettin Kamu Cahit Uçuk Kenan Hulûsi Celâl Bayar Koca Ragıp Paşa Celâl Sahir Erozan Kul Mustafa Cem Sultan Lâtife Tekin Cemil Meriç Leylâ Erbil Cenap Şehabettin
    [Show full text]
  • 1.Sınıf AKTS Bilgileri
    Dersin Dönemi: 1. Yarıyıl Dersin Kodu Dersin Adı T U K AKTS OZ101 Türk Dili I 2 0 2 2 Ders İçeriği: Türk Dili ve Edebiyatı ile ilgili konular DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyıl T+U Kredi AKTS Saat Türk Dili I OZ101 1 2+0 2 2 Ön Koşul Dersleri - Dersin Dili Türkçe Dersin Seviyesi Lisans Dersin Türü Zorunlu Dersin Dr. Öğr. Üyesi Koordinatörü Dersi Verenler Dr. Öğr Dersin Yok Yardımcıları Bu dersin amacı öğrencilerin ana dilleri Türkçeyi düzgün ve kurallarına uygun olarak sözlü ve yazılı ifadede en etkin bir biçimde kullanmasına yardımcı olmaktır. Dil bilinci kazandırmanın yanı sıra ders, öğrencilere Dersin Amacı Türk edebiyatı hakkında bilgi vermeyi; edebi türlerden örneklerle öğrencinin metin analizi yapma, yorumlama ve eleştirel düşünme becerisini geliştirmeyi hedeflemektedir. Dersin İçeriği Türk Dili ve Edebiyatı ile ilgili konular Dersin Öğrenme Çıktıları DERS İÇERİĞİ Hafta Konular Ön Hazırlık Dil Hakkında Genel Bilgi Dil nedir, dilin doğuşu, dil ve 1 iletişim, dil ve düşünce, dil ve toplum, dil ve kültür. 2 Dil Bilgisi Ses Bilgisi 3 Dil Bilgisi Yazım Kuralları 4 Dil Bilgisi Noktalama İşaretleri 5 Dil Bilgisi Anlatım Bozuklukları Türkçe Kültürü “Türkçe Üzerine”, Alev Alatlı 6 “Değişen Türkçemiz” “Türkçe Sorunu”, Murat Belge Türkçe Kültürü “Türkçenin Geleceği”, Hayati Develi “Türkçenin Güncel Sorunları”, Prof. Dr. Cahit 7 KAVCAR “Türkçenin Güncel Sorunları”, Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın 8 ARA SINAV Hikâye Kültürü “Pandomima”, Sami Paşazade Sezai “Ecir ve Sabır”, Hüseyin 9 Rahmi Gürpınar “Ferhunde Kalfa”, Halit Ziya Uşaklıgil Hikâye
    [Show full text]
  • Edebiyatina Giriş-1
    YENİ TÜRK EDEBİYATINA GİRİŞ-1 ÜNİTE 1 EDEBİYAT-TÜRK EDEBİYATI- YENİ TÜRK EDEBİYATI. EDEBİYAT • Edebiyat dili, dilin ses ve anlam zenginliğini kullanarak eser ortaya koymayı amaçlar. Bunu yaparken mecaz ve semboller en sık başvurulan biçimlerdir. • Bilim olarak edebiyat, içerik ve anlamından önce konum itibariyle ilgililerini meşgul eder; edebiyatın ne tür bilim olarak tasnif edileceği sorusu bu noktada karşımıza çıkar ki bunun edebiyatla ilgisi sorulan sorunun gülünçlüğü nispetindedir. • Edebiyat eserlerinin tasnifinde de çok çeşitli başlıklar önerilmekle birlikte, eserin malzemesi dil olduğu için, yazıldığı dilde eser tasnifi akla yatkın görünmektedir. EDEBİYAT • Edebiyatın dili kullanıyor olması, edebiyat bilimini incelerken, sosyal bilimlerle olan ilişkisini ön planda tutmamızı gerektirir. • Edebiyat ve hayat, karşılıklı olarak birbirlerini etkilemektedirler. • Edebiyat eserinin nitelikleri incelendiğinde eser sahibinin ait olduğu milletin sahip olduğu kültürel değerlerin eserdeki yansımaları dikkate alınır. • Eser sahibi, yaşadığı toplumun güncel sorunlarına, ekonomik ve sosyal değişimlerine tanıklık eder ve belli ölçüde bu değişimlerin yansımaları eserine nüfuz eder. Yaşanan coğrafyadaki değişimler edebiyat eselerinde de değişimlere neden olur(etkileşimin detay ve kapsamı nispetinde). EDEBİYAT • Türk Edebiyat Tarihi’nin kurucusu Fuat Köprülü (1890-1966) • Türk edebiyatı üç dönemde incelenebilir: • a) İslam öncesi Türk edebiyatı • b) İslami dönem Türk edebiyatı • c) Batı etkisindeki Türk edebiyatı EDEBİYAT • Türklerin en eski dönem edebiyatı sözlü ve yazılı olmak üzere iki alt kategoride incelenir. • Bilinen en eski Türkçe şiir MÖ 119 tarihli bir ağıttır. • Eski Türk edebiyatı sözlü edebiyat eserleri; destan, koşuk, sagu ve sav’lardan oluşur. • Sözlü edebiyat eserlerinin şairlerine şaman, baksı, ozan ve oyun denilmekte dir. • Bu şairler, şiirlerini genellikle kopuz adı verilen bir saz eşliğinde söylerlerdi. EDEBİYAT • Yazılı edebiyatımızın ilk örnekleri tabletlerdir. MÖ.
    [Show full text]
  • Language Use in the Ottoman Empire and Its Problems
    LANGUAGE USE IN THE OTTOMAN EMPIRE AND ITS PROBLEMS (1299-1923) by Yelda Saydam Dissertation submitted in fulfilment of the requirements for the degree M. Phil. in the Faculty of Humanities (Department of Greek and Centre for Islamic Studies) at the University of Johannesburg Supervisor: Prof. B. Hendrickx Co-supervisor: Dr A. Dockrat Johannesburg 2006/7 Abstract The Ottoman Empire, an imperial power that existed from 1299 to 1923, was one of the largest empires to rule the borders of the Mediterranean Sea. Ottoman Turkish was used especially between the 16th and 19th centuries during the Ottoman Empire. This ornamented, artificial language separated the general population from intellectual and palace elite and a communication problem followed. Although the minorities of the Ottoman Empire were free to use their language amongst themselves, if they needed to communicate with the government they had to use Ottoman Turkish. This thesis explains these language differences and the resulting problems they created during the Empire. Examples of original correspondence are used to highlight the communication differences and the difficulties that ensured. From this study, the author concludes that Ottoman Turkish was not a separate language from Turkish; instead, it was a variation of Turkish in inexistence for approximately 600 years. I Preface My family and I came to South Africa from Turkey during August 2002 for my husband’s sabbatical as a post-doctoral fellow at University of The Witwatersrand. We both took a years leave from our jobs when we came to South Africa. I was working for Havva Özişbakan High School in İzmir, Turkey as a Turkish Language and Literature teacher.
    [Show full text]
  • Bilkent Üniversitesi Ekonomi Ve Sosyal Bilimler Enstitüsü AHMET
    Bilkent Üniversitesi Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü AHMET HAMDİ TANPINAR’IN ŞİİR ELEŞTİRİSİNDE AVRUPA MERKEZLİLİK EMRAH PELVANOĞLU Türk Edebiyatı Disiplininde Yüksek Lisans Derecesi Kazanma Yükümlülüklerinin Parçasıdır TÜRK EDEBİYATI BÖLÜMÜ Bilkent Üniversitesi, Ankara Temmuz 2006 Bütün hakları saklıdır. Kaynak göstermek koşuluyla alıntı ve gönderme yapılabilir. © Emrah Pelvanoğlu Dedem Salih Çatalbaş için; Her şeyim olan Nilay’a... Bu tezi okuduğumu, kapsam ve nitelik bakımından Türk Edebiyatında Yüksek Lisans derecesi için yeterli bulduğumu beyan ederim. ………………………………………… Yrd. Doç. Dr. Süha Oğuzertem Tez Danışmanı Bu tezi okuduğumu, kapsam ve nitelik bakımından Türk Edebiyatında Yüksek Lisans derecesi için yeterli bulduğumu beyan ederim. ………………………………………… Doç. Dr. Nesrin Karaca Tez Jürisi Üyesi Bu tezi okuduğumu, kapsam ve nitelik bakımından Türk Edebiyatında Yüksek Lisans derecesi için yeterli bulduğumu beyan ederim. ………………………………………… Yrd. Doç. Dr. Oktay Özel Tez Jürisi Üyesi Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü’nün onayı ………………………………………… Prof. Dr. Erdal Erel Enstitü Müdürü ÖZET Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-62), modern Türk edebiyatı içinde özellikle romanları ve şiirleriyle özgün bir yer edinmiş, yazdığı edebiyat tarihi, makaleler ve denemeler ile Türk edebiyatı çalışmalarına önemli katkılar sağlamıştır. Tanpınar yazdığı yazılarda şiir türüne özel bir önem vermiş, Türk edebiyatının gelişimini Türk şiirini merkeze alarak değerlendirmiştir. Bu tezde Tanpınar’ın şiir, Osmanlı şiiri ve Yahya Kemal üzerine yazdığı yazı ve yazı
    [Show full text]
  • Bektaşi Demiş
    Bektaşi Demiş: ORTHODOX SUNNI, HETERODOX BEKTAŞİAND INCONGRUITY IN BEKTAŞİ FIKRALARI Jonas Svendsen, Studentnr 164165 Masteroppgave i religionsvitenskap Universitet i Bergen, våren 2012 1 Abstrakt Bektasjinene er en sufi-orden i Tyrkia. Bektasjiene har tradisjonelt sett skilt seg fra ortodokse retninger av sjia- og sunni islam på flere måter: ved at de ikke bryr seg mye om påbudene; sharia havner i bakgrunnen da det blir sett på som den mest primitive delen av religion; felles deltagelse av begge kjønn i bønn og ritual; konsum av alkohol; lære om syklisk tidsforståelse og reinkarnasjon; og ved å støtte opp under sekularisme. Denne oppgaven tar for seg en vitsetradisjon fra Tyrkia som bærer ordenens navn. Under det osmanske riket ble ordenen ble fordrevet fra Istanbul i 1826 i et blod oppgjør mellom Sultanen og janisarene. 100 år senere ble organisert sufisme og sufistisk overtro forbudt. Gjennom denne tidene har Bektasjiene utviklet en lære som inkluderer hemmelig medlemskap. Man kan ikke vite om noen er en bektasji eller ikke. Målet er å inkorporere religionsvitenskaplig perspektiver med humor teori for å belyse vitse tradisjonene. Vitsene, på en annen side kan fortelles av alle. På denne måten fungerer vitsene som et ”offentlig ansikt” for en gruppe som ellers er skjult. I utredning av vitsene er det forsøkt å vise hvordan henger sammen med historiske, kulturelle og sosiale omstendigheter for slik å vise hvordan religiøs identitet blir presentert. Et mål et å vise i hvilken kulturelle, sosiale og religiøse sammenhenger vitser og humor kan brukes til å forhandle identitet. Et av hovedargumentene i oppgaven er at bektasjivitsene representerer et alternativ image til islamsk konservaivisme i dagens Tyrkia og at de derfor burde ha en spesiell appell til liberale og sekulære tyrkere.
    [Show full text]
  • Salâh Birsel'in “Salâh Bey Tarihi” Serisi Olarak
    SALÂH BİRSEL’İN “SALÂH BEY TARİHİ” SERİSİ OLARAK YAYIMLANAN KİTAPLARINDA KÜLTÜR VE EDEBİYAT UNSURLARI Gamze AKPINAR (Yüksek Lisans Tezi) Eskişehir, 2017 SALÂH BİRSEL’İN “SALÂH BEY TARİHİ” SERİSİ OLARAK YAYIMLANAN KİTAPLARINDA KÜLTÜR VE EDEBİYAT UNSURLARI Gamze AKPINAR T.C. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Yeni Türk Edebiyatı Bilim Dalı YÜKSEK LİSANS TEZİ Eskişehir, 2017 vi v vi ÖZET SALÂH BİRSEL’İN “SALÂH BEY TARİHİ” SERİSİ OLARAK YAYIMLANAN KİTAPLARINDA KÜLTÜR VE EDEBİYAT UNSURLARI AKPINAR, Gamze Yüksek Lisans-2017 Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Yeni Türk Edebiyatı Bilim Dalı Danışman: Prof. Dr. Muharrem Dayanç “Salâh Bey Tarihi” Salâh Birsel tarafından yazılan beş ciltlik bir tarih kitabı serisi olarak bilinir. Ancak bu külliyat, deneme türünde eserleri içerdiğinden kronolojik bir tarih kitabı niteliği göstermez. Eserleri üzerinde çalışmalar yapılmış olan Salâh Birsel’in “Salâh Bey Tarihi” tek başına incelenmemiştir. Bu çalışmanın amacı “Salâh Bey Tarihi”ndeki kültür ve edebiyat dünyasının panoramasını ortaya çıkarmaktır. Bu amaçla eserlerdeki adı geçen edebî şahsiyetlerin hangi bağlamlarda ve hangi sıklıkta ele alındığına ve nerelerde bulunup kimlerle ilişkileri olduğuna bakılmıştır. Dolayısıyla çalışmanın birinci bölümünde yirmi, ikinci bölümünde ise on beş isim, hayat hikâyeleri ve eserleriyle ilgili bilgiler de verilerek kültür ve edebiyat dünyası açısından değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Salâh Birsel, deneme, tarih, edebiyat. vii ABSTRACT CULTURE AND LITERATURE NOTES FROM “SALÂH BEY TARİHİ” SERIES OF SALÂH BİRSEL’S PUBLICATIONS Master degree 2017 Department of Turkish Language and Literature New Turkish Literature Section Advisor: Prof. Dr. Muharrem Dayanç "Salâh Bey Tarihi" is known a five-volume history book written by Salah Birsel. This corpus contains essays.
    [Show full text]
  • The Poetry of Nazim Hikmet
    THE BELOVED UNVEILED: CONTINUITY AND CHANGE IN MODERN TURKISH LOVE POETRY (1923-1980) LAURENT JEAN NICOLAS MIGNON SCHOOL OF ORIENTAL AND AFRICAN STUDIES UNIVERSITY OF LONDON THESIS SUBMITTED FOR THE DEGREE OF PHD ProQuest Number: 10731706 All rights reserved INFORMATION TO ALL USERS The quality of this reproduction is dependent upon the quality of the copy submitted. In the unlikely event that the author did not send a com plete manuscript and there are missing pages, these will be noted. Also, if material had to be removed, a note will indicate the deletion. uest ProQuest 10731706 Published by ProQuest LLC(2017). Copyright of the Dissertation is held by the Author. All rights reserved. This work is protected against unauthorized copying under Title 17, United States C ode Microform Edition © ProQuest LLC. ProQuest LLC. 789 East Eisenhower Parkway P.O. Box 1346 Ann Arbor, Ml 48106- 1346 2 Abstract The thesis explores the ideological aspect of modern Turkish love poetry by focusing on the works of major poets and movements between 1923 and 1980. The approach to the theme of love was metaphorical and mystical in classical Ottoman poetry. During the period of modernisation (1839-1923), poets either rejected the theme of love altogether or abandoned Islamic aesthetics and adopted a Parnassian approach arguing that love was the expression of desire for physical beauty. A great variety of discourses on love developed during the republican period. Yahya Kemal sets the theme of love in Ottoman Istanbul and mourns the end of the relationship with the beloved who incarnates his conservative vision of national identity.
    [Show full text]
  • Âşik Sitki Baba Dîvani'nda Devriyeler
    İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ KÜLTÜR VE SANAT DERGİSİ İnönü University Journal of Culture and Art Cilt/Vol. 2 Sayı/No. 2 (2016): 13-33 ÂŞIK SITKI BABA DÎVANI’NDA DEVRİYELER Ramazan ÇİFTLİKÇİ1* 1: İnönü Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Sosyal Bilimler ve Türkçe Eğitimi Bölümü. Özet Dede Kargın aşiretine mensup Malatyalı bir ailenin çocuğu olarak Tarsus Yenice’de doğan ve ömrünün bir kısmını Harız’da (Gümüştepe/Merzifon) geçiren ve orada medfun bulunan Sıtkı Baba (1865-1928), XIX. yüzyıl sonlarında XX. yüzyıl başlarında yaşamış bir Bektaşî şairidir. Asıl adı Zeynelabidin olan şair, eserlerinde Sıtkı veya Pervane mahlasını kullanmıştır. Araştırmamızda Sıtkı Baba Divanı’nda bulunan dört devriyeden yola çıkılarak Sıtkı’nın devir anlayışı üzerinde durulacak ve seçilen metinler, şekil ve içerik açısından çözümlenecektir. Anahtar Kelimeler: Âşık Sıtkı Baba, Divan, Devriyeler DEVRİYELER IN THE ÂŞIK SITKI BABA DİVANI Abstract Born in Tarsus Yenice as a child of a Malatyan family belonging to the Dede Kargın tribe, Sıtkı Baba (1865-1928), who spent some of his life in Harız (Gümüştepe / Merzifon) XX century. Century Bektashi poet who lived in the early years. The poet, whose real name is Zeynelabidin, used the Sıtkı or Propagation in his works. In our research, the concept of Sıtkı's transfer will be emphasized by going out of four circles in Sıtkı Baba Divanı and selected texts will be analyzed in terms of form and content. Keywords: Âşık Sıtkı Baba, Divan, Devriyeler 1. Giriş: Deriye Sözcüğünün Kökeni, Anlamı ve Türk Edebiyatındaki Yeri Üzerine Devr (Devir), dönme, dolaşma, bir şeyin kendi mihveri üzerine hareketi anlamına gelmektedir. Varlıkların Hak’tan gelişini ve O’na dönüşünü açıklayan tasavvufi bir görüş (nazariye)’tür.
    [Show full text]
  • İpek TAŞDEMİR2
    Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi (ASEAD) Eurasian Journal of Researches in Social and Economics (EJRSE) ISSN:2148-9963 www.asead.com KLASİK TÜRK EDEBİYATINDA HİCİV LİTERATÜRÜ1 İpek TAŞDEMİR2 ÖZET Batı geleneğinde hiciv, genellikle çirkin yanlış ve gülünç âdetlerin ve olayların niteliğini zarafet ve maharetle ortaya koymak olarak algılanmış ve böylece hiciv edebî bir tür olmanın yanı sıra sosyal bir fonksiyon da yüklenmiştir. Doğu edebiyatlarında ise hiciv, genellikle sosyal yönü olmayan daha çok gerçek kişilerin yerilmesine dayanan, şahsi kinlerin ortaya döküldüğü bir tür olarak görülmüş ve müstehcen, küfürlü bir edebiyatı akla getirmiştir. Türk edebiyatında İslamiyet’in etkisi ve içerdiği galiz ifadeler nedeniyle hiciv türüne hoş bakılmamıştır. Tezkirelerde ya hiciv örneklerine yer verilmemiş; ya da bu tarz şiirden kaçınmak gerektiği konusunda fikir beyan edilerek kısa bir örnekle yetinilmiştir. Bu nedenle çoğu şair hicviyelerinde mahlas kullanmamış ve hicivci kimliklerini şair kimliklerinden ayrı tutmaya çalışmışlardır. Klasik Türk edebiyatında hiciv konulu eserler, ilk olarak XIV. ve XV. asırlarda Risâletü’n-Nushiyye, Mesnevi, Garibnâme gibi eğitici nitelikli eserler olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle XVI. yüzyıldan itibaren hiciv türünde yazılmış eser ve temsilcilerinde büyük bir artış görülmektedir. Lâmiî Çelebi, Kemalpaşazâde, Zâtî, Taşlıcalı Yahya, İshak Çelebi gibi şairlerle birlikte Klasik Türk edebiyatında bir hiciv yazma geleneği oluşmaya başlamıştır. XVII. yüzyıl ise hiciv edebiyatının zirve yaptığı bir dönem olarak kabul edilmektedir. Bu dönemde hiciv alanında edebiyat tarihimizin en meşhur şairlerinden Nefʻî olmak üzere Kaf-zâde Fâizî, Ganî-zâde Nâdirî, Veysî, Nevʻî-zâde Atâyî, Mantıkî, Riyâzî, Fehîm, Bahâyî, Tarzî, Tıflî gibi şairler, hiciv ve hezel sahasında şiirler kaleme almışlardır. XVIII. yüzyılda Nedim, Sünbüzâde Vehbî, Kânî, Sürûrî, Hevâyî gibi şairler, hiciv türüne yeni bir soluk getirmiştir.
    [Show full text]
  • Avrasya Sosyal Ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi (ASEAD) Eurasian Journal of Researches in Social and Economics (EJRSE) ISSN:2148-9963
    Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi (ASEAD) Eurasian Journal of Researches in Social and Economics (EJRSE) ISSN:2148-9963 www.asead.com KLASİK TÜRK EDEBİYATINDA HİCİV LİTERATÜRÜ1 İpek TAŞDEMİR2 ÖZET Batı geleneğinde hiciv, genellikle çirkin yanlış ve gülünç âdetlerin ve olayların niteliğini zarafet ve maharetle ortaya koymak olarak algılanmış ve böylece hiciv edebî bir tür olmanın yanı sıra sosyal bir fonksiyon da yüklenmiştir. Doğu edebiyatlarında ise hiciv, genellikle sosyal yönü olmayan daha çok gerçek kişilerin yerilmesine dayanan, şahsi kinlerin ortaya döküldüğü bir tür olarak görülmüş ve müstehcen, küfürlü bir edebiyatı akla getirmiştir. Türk edebiyatında İslamiyet‟in etkisi ve içerdiği galiz ifadeler nedeniyle hiciv türüne hoş bakılmamıştır. Tezkirelerde ya hiciv örneklerine yer verilmemiş; ya da bu tarz şiirden kaçınmak gerektiği konusunda fikir beyan edilerek kısa bir örnekle yetinilmiştir. Bu nedenle çoğu şair hicviyelerinde mahlas kullanmamış ve hicivci kimliklerini şair kimliklerinden ayrı tutmaya çalışmışlardır. Klasik Türk edebiyatında hiciv konulu eserler, ilk olarak XIV. ve XV. asırlarda Risâletü’n-Nushiyye, Mesnevi, Garibnâme gibi eğitici nitelikli eserler olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle XVI. yüzyıldan itibaren hiciv türünde yazılmış eser ve temsilcilerinde büyük bir artış görülmektedir. Lâmiî Çelebi, Kemalpaşazâde, Zâtî, Taşlıcalı Yahya, İshak Çelebi gibi şairlerle birlikte Klasik Türk edebiyatında bir hiciv yazma geleneği oluşmaya başlamıştır. XVII. yüzyıl ise hiciv edebiyatının zirve yaptığı bir dönem olarak kabul edilmektedir. Bu dönemde hiciv alanında edebiyat tarihimizin en meşhur şairlerinden Nefʻ î olmak üzere Kaf-zâde Fâizî, Ganî-zâde Nâdirî, Veysî, Nevʻ î-zâde Atâyî, Mantıkî, Riyâzî, Fehîm, Bahâyî, Tarzî, Tıflî gibi şairler, hiciv ve hezel sahasında şiirler kaleme almışlardır. XVIII. yüzyılda Nedim, Sünbüzâde Vehbî, Kânî, Sürûrî, Hevâyî gibi şairler, hiciv türüne yeni bir soluk getirmiştir.
    [Show full text]
  • Uluslararası Bilimsel Araştırmalar Dergisi
    Cilt-Volume: 2 | Sayı-Issue: 2 | Sayfa-Page: 224-231 | Güz-Fall | Yıl-Year: 2017 IBAD, 2017; 2(2):224-231 Geliş tarihi/First received: 01.05.2017 Kabul tarihi/Accepted: 12.05.2017 MODERNLEŞME SÜRECİNDE TÜRK MAKAM MÜZİĞİ SOLİST İCRACILARI VE 1 MÜNİR NURETTİN SELÇUK Yrd.Doç.Dr. Şeyma ERSOY ÇAK2 Özet Düşünce, davranış ve yaşam tarzıyla Batı uygarlığını örnek alan Doğu ülkelerinin kullandığı bir kavram olarak Batılılaşma, yanı sıra çağdaşlaşma ve modernleşme, toplumların değişim beklentileri ve amaçlarıyla ilişkilendirilen tabirlerdir. Modernleşme, toplumların gittikçe merkezileştikleri bir süreçtir. Batı Avrupa’da sanayi devrimi ve kentlileşme süreci ile doğan modernleşme; rasyonelleşme ve ulus-devlet kavramları ile pekişmiş, hizmet sektöründe kamusal ve özel alanların birbirinden ayrımı ile de devinimini sürdürmüştür. Osmanlı döneminden başlayarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla sürdürülen yenilikçi akım (modernleşme), yeni yaşam tarzları, zevkler ve yeni eğlence biçimlerinin yeşermesi için zemin oluşturmuştur. Türk makam müziği eğitimi ve icrasının kesintilere uğratıldığı Cumhuriyet sonrası dönemde kültürel dengelerde büyük değişimler yaşanmıştır. Osmanlı Devleti’nin son, Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında müziğin topluma iletilmesinde taş plaklar önemli araçlardandır. Radyonun doğuşuyla başta İstanbul ve Ankara olmak üzere dinleyiciler, müzik alanında etkinleşmiştir. Bu süreçte, kitle iletişim araçlarının hız ve yayılma olanaklarıyla popüler kültür kavramı beslenmiş, toplum kendi “yıldız” sanatçılarını yaratmaya başlamıştır. Münir
    [Show full text]