<<

ISSN 1302-3519 ÇALIŞMA ORTAMI DERGİSİ İŞÇİ SAĞLIĞI BİLİMSEL DANIŞMA KURULU İÇİNDEKİLER İŞ GÜVENLİĞİ l ANIMSA ERGONOMİ Prof. Dr. Şeyda AKSEL Toplum Hekimliğine Gönül Verenler (6) : Hekim Ceyhun Atuf Kansu .... 2 İŞ HİJYENİ Prof. Dr. Yasemin GÜNAY BALCI Engin TONGUÇ ÇALIŞMA ÇEVRE Jeom. Erdoğan BOZBAY l BASINDAN Prof. Dr. Ayşen BULUT TOPLUM ÖRGÜTÇÜLÜĞÜ Ecz. Dr. Ayçe ÇELİKER En Acı Ekmek Parası ...... 5 ÇOCUK EMEĞİ Prof. Dr. Murat DEMİRCİOĞLU Ramazan İMRAĞ - Posta Gazetesi KADIN

Prof. Dr. Necati DEDEOĞLU l ORTAMI SOSYAL POLİTİKA ÇOCUK HABER Dr. Seyhan ERDOĞDU NÜFUS Mak. Y. Müh. Aykut GÖKER Kaplumbağa Hızı İle Çocukları ...... 6 İki Ayda Bir Çıkar / Sayı : 119 Kasım - Aralık 2011 SOSYAL HEKİMLİK Prof. Dr. Bahar GÖKLER Feyza CENGİZ Dr. Uğur GÖNÜL l İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ l Toplum Hekimliğine Gönül Verenler (6): Hekim Ceyhun Atuf Kansu Prof. Dr. Güler Okman FİŞEK 171 İşçi İşyerinde Öldürüldü ...... 8 Prof. Dr. A. Gürhan FİŞEK l Prof. Dr. Hamit FİŞEK Mustafa TAŞYÜREK En Acı Ekmek Parası Prof. Dr. Kurthan FİŞEK l İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ l Oya FİŞEK Kaplumbağa Hızı İle Çocukları Dünyada ve Türkiye’de Sağlığa Prof. Dr. Alpaslan IŞIKLI Prof. Dr. Ali Esat KARAKAYA ve Sağlık Çalışanlarına Yönelen Şiddet ...... 11 l 171 İşçi İşyerinde Öldürüldü Prof. Dr. Müge ERSOY KART Umur AŞKIN Prof. Dr. Muammer KAYAHAN l TOPLUM l Dünyada ve Türkiye’de Sağlığa ve Sağlık Çalışanlarına Yönelen Şiddet Prof. Dr. Ahmet MAKAL Az Zamanda Çok İşler Yaptı ...... 14 Prof. Dr. Ferhunde ÖZBAY l Prof. Dr. Nevzat ÖZGÜVEN A.Gürhan FİŞEK Az Zamanda Çok İşler Yaptı Prof. Dr. Şerife Türcan ÖZŞUCA l TOPLUM Mümtaz PEKER l Patatesle Gelen Mutluluk ...... 21 Patatesle Gelen Mutluluk Prof. Dr. Sarper SÜZEK Erdoğan BOZBAY Kim. Müh. Mustafa TAŞYÜREK l Nusret Fişek’i Anmayı Hala Sürdürüyoruz Dr. Engin TONGUÇ l ANIMSA Prof. Dr. İsmail TOPUZOĞLU Nusret Fişek’i Anmayı Hala Sürdürüyoruz ...... 18 l Mim. Y. Müh. Cihat UYSAL Anti-sosyal Politikalar, Siyasal Patikalar l YAŞAM Prof. Dr. İsmail ÜSTEL l Dr. Ecz. Leyla ÜSTEL Anti-sosyal Politikalar, Siyasal Patikalar ...... 22 İki Dakika Düşün: Tehlikeyi Tanıyalım: Taş Duvarın Örülmesi Ümit SARIASLAN ÇALIŞMA ORTAMI DERGİSİ l BULMACA BİLİMSEL İki Dakika Düşün: Tehlikeyi Tanıyalım : Taş Duvarın Örülmesi ...... 23 DANIŞMA KURULU’NUN YİTİRDİĞİMİZ Mustafa TAŞYÜREK AMA HEP ARAMIZDA OLAN ÜYELERİ Kütüphane Doç.Dr. Ömer Tunç SAVAŞÇI Prof.Dr. Cahit TALAS Nusret H.Fişek Bilim ve Sanat Ortamı http://kutuphane.fisek.org.tr

• Sahibi: Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi • Çocuk Dostu’muz olanlara dergi ve kitaplarımız Vakfı Adına düzenli olarak gönderilmektedir. Sizleri de Çocuk Dostu’muz olarak görmek isteriz. A. Gürhan FİŞEK (e-posta: agf@fisek.org.tr) • Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: • Çalışma Ortamı Dergisi iki ayda bir yayınlanır. A. Gürhan FİŞEK (e-posta: agf@fisek.org.tr) (Yerel Süreli Yayın) • Yönetim Yeri: Selanik Cad. Ali Taha Apt. 52/4 • ISSN 1302-3519 Kızılay 06650 (e-posta: bilgi@fisek.org.tr) • Sayı: 119 • Kasım - Aralık 2011 Tel: 0312 419 78 11 • Faks: 0312 425 28 01 - 395 22 71 • Ücretsizdir • Web sayfası: www.fisek.org.tr • Yapım ve Basım: Büyük Anadolu Medya Grup • Çalışma Ortamı Dergisi’nde yayınlanan yazılar, İstanbul Cad. Elif Sk. Sütçü Kemal İşhanı No:7/188 resimler kaynak gösterilerek kullanılabilir. İskitler 06060 ANKARA • Bu dergide yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. Tel: 0312 384 30 70 (Pbx) • Fax: 0312 384 30 57 Çalışan Çocuklara “Vefa Borcu”nuzu Bu bir HAKEMLİ dergidir. Baskı Tarihi : 18 Kasım 2011 1 www.fisek.org.tr www.fisek.org.tr Ödemek İster misiniz? Fişek Enstitüsü’nün 29. Yılı Çalışma Ortamı’nın 19. Yılı Anımsa

Toplum Hekimliğine Gönül Verenler (6) HEKİM CEYHUN ATUF KANSU Engin TONGUÇ(*) krabam Dr.Ceyhun Atuf Kansu, yaşamıma yön veren Ayakınlarımdan biridir. Çocukluk ve gençlik yıllarımın önemli bir bölümü onunla birlikte geçti, üzerimdeki etkisi daha da artarak yaşamım boyunca sürdü. Onun hekim- lik anlayışını bazı anılarımı anlatarak belirtmeye çalışaca- ğım: O, Ankara Etlik Bağlarında yaşadığım çocukluğumun oyun kurucusu ve örnek almaya çalıştığım abisi idi. Neydi o oyunlar? Bağın bir köşesine dizdiğimiz bir sıra taşlardan bir belde yaratmıştık. Bu beldenin oradakilere hizmetle yü- kümlü memurları idik. Ceyhun abi, kardeşi ve ben zaman zaman kaymakam, tapucu, mal müdürü, hükümet doktoru, tarım müdürü, güvenlikçi, v.b. gibi görevliler oluyorduk. Herhalde yöneticilik yapan babalarımızın konuşmalarından esinlenerek Ceyhun Abi böyle bir oyun kurmuştu. O dö- nemin ilkokulu da bize kalkındırılacak bu ülkeye hizmetle yükümlü olduğumuzu aşılamıyor muydu? O “Küçük Hisar” beldesine hizmet oyununu yıllarca sürdürdük. Oyunun tüm yaşamımızı yönlendirecek bir etkinlik olduğunu o zaman- lar elbette bilmiyorduk. Meslek seçimime sıra geldlği zaman, Ceyhun Abinin etkisinde kaldığımı ve hekimlik mesleğine bu etki ile girdi- ğimin bilincine yıllar sonra vardım. Ben Tıp Fakültesinde öğrenci iken, O, doktor çıkmış, ve uzmanlık için asistanlı- ğa başlamıştı. Öğrenciliğim sırasında, onun daha önce kul- lanmış olduğu ders kitapları bana geçmişti ve bunlardan çalışıyordum. Kitapları ilginçti. Birçok sayfanın kenarlarına konu ile ilgisi olmayan notlar, şiir parçaları, düz yazılar yaz- mıştı. Örneğin bir kol kemiğinin anatomisini okurken, kar- şınıza bunlar çıkıveriyor ve ders metni ile garip bir kontrast oluşturuyorlardı. Bu kenar notlarının birçoğu içerik olarak toplumsal sorunlar, varsıllık-yoksulluk konuları ile ilgiliydi. Bazıları duygusal, bazıları da düşünsel nitelikteydi. Anato- Nafi Atuf Kansu’nun Etlik’teki bağından... Ayaktaki çocuk: Ceyhun mi çalışırken, aynı anda bu konulara da kafa yormak her- Atuf Kansu, oturanlar soldan sağa: Arman Atuf Kansu, Engin Tonguç. halde bir tıp öğrencisi için pek de olağan olmasa gerekti. öğrencilerinin de ona yardım etmemize kararı verildi ve biz Ankara Numune Hastanesi’ndeki çocuk hastalıkları üç tıp öğrencisi, asistan Ceyhun Abi, bir Pazar günü bazı asistanlığı sırasında, tıp öğrencisi olan beni, sık sık has- masa,sandalye ve araç gereçleri sırtlayarak yaya çıktığı- taların yanına götürüyor, bana bir şeyler öğretmeye çalışı- mız Altındağ’ın tepesinde kiralanmış iki odalı bir gecekon- yordu. Bunu yaparken, hastanın geldiği ortamı, toplumsal duda polikliniği açtık. Burada daha çok çocuklar bakılıyor- koşullarını da anlatıyordu. Ama o günlerdeki asıl uğraşımız du ve yoğun ilgi vardı. Birkaç ay geçince Mısır’da çıkan bir “Altındağ Polikliniği” olacaktı: İki sınıf arkadaşımla ben ve kolera salgınının Türkiye’ye de bulaşması tehlikesine karşı Ceyhun Abi Ankara’daki Türkiye Gençler Derneği’ne üye başlatılan aşı kampanyasına yardımcı olmak kararını ver- olmuştuk. Dernek o günlerin önemli sol kuruluşlarından dik, Sağlık Müdürlüğü’ne başvurduk, o semtlerde herhangi biriydi. Kurucuların çoğu Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fa- bir sağlık birimlerinin olmadığını, çok sevindiklerini söyle- kültesi öğrencileriydi. Düşünce önderleri oradaki sol hoca- yerek bize aşıları verdiler ve Altındağ’da yüzlerce çocuğa lardı. Nitekim, o ünlü 1951 tutuklamalarındakilerin birçoğu aşı yaptık. Sonra Ankara’daki o ünlü sağ miting, Rektörün onlardan olacaktı. Dernekteki çalışmalar daha çok teorik hırpalanması olayı oldu, bizim Dernek de basılarak tahrip düzeydeydi. Bizlerse, belki daha çok tıp gibi uygulama- edildi, Poliklinik de kapandı. Bundan da en çok komşumuz ya dönük bir meslekten geldiğimiz için, somut bir şeyler olan kahveci üzüldü; meğer bizi izlemekle görevli polisler o yapmak istiyorduk. Ankara’da gecekondulaşma yeni baş- kahvede otururlarmış, adam müşterisiz kaldı! lamıştı. Ceyhun Abinin önerisiyle, Altındağ gecekonduları O yıllar (1946-50 arası) karşı devrimin başlangıç yılla- arasında, derneğin bir poliklinik açması, çalışma saatleri rıdır. Bir yazar ve bir şair olarak tüm diğerleri gibi Ceyhun dışında Ceyhun Abinin burada hekimlik yapması ve biz tıp Abi de izleniyordu. Ama onun asıl rahatsızlığı Hastane- de idi. Artık uzman başasistandı ve o Çocuk Kliniği Tıp * Dr., Yazar, İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı Kurucusu, SSK Meslek fakültesine bağlanmıştı, başında da Prof Eckstein vardı. Hastalıkları Hastanelerinin Kurucusu, SSK eski Genel Müdür Yardımcısı, Önü açıktı ve bir akademisyen olmak için burada görevi- Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Onur Kurulu ve İşçi Sağlığı Kolu eski ni sürdürebilirdi. Hepimiz de bunu bekliyorduk. Ama hiç Üyesi

2 ÇALIŞMA ORTAMI Kasım - Aralık 2011 Anımsa

beklenmedik bir karar verdi: Fakülteden ayrıla- cak ve Anadolu’ya gidecek, orada halka hizmet edecekti. Üniversitenin halktan kopukluğundan, toplumsal sağlık sorunlarına yeteri ilgi gösteril- meyişinden, bu konularda herhangi bir çalışma ve araştırma yapılmayışından, dar ve sınırlı an- lamda bir tedavi hekimliği dışında bir etkinliğin olmayışından yakınıyordu, bundan rahatsızlık duyuyordu. Ve herkesi şaşkınlıkta bırakarak, akademisyenlik kariyerini bir kenara iterek ayrıl- dı, Turhal Şeker Fabrikası Hekimliğine gitti. Artık yıllarca orada çalışacaktı. Fabrikanın bir hastanesi de vardı. Dört uzman hekim ça- lışıyordu. Fabrika çalışanları dışında, çevre- deki halka da hizmet veriliyordu. Ceyhun Abi o çevre ile çok ilgiliydi, sık sık köylere gidiyor, oradaki olumsuz sağlık koşullarını inceliyor, elinden geldiğince yardımcı olmaya çabalıyor- du. Yazılarında şiirlerinde bu konuları işliyordu. O çok tanınmış Kızamuk Ağıdı şiiri, bir köyde, bir günde onlarca çocuğun öldüğü bir kızamık salgınındaki gözlemlerinden ve kendisini kah- reden umarsızlıktan doğdu. Kızamık bitiyor, difteri başlıyor, etkili bir sağlık örgütlenmesinin olmadığı yörede çocuklar dökülüyordu. Sıtma ise sürekli olarak vardı. Üst sınıflardaki bir tıp öğrencisi olarak bir yaz tatilinde yanına gittiğim- Ceyhun Atuf Kansu (solda ikinci) Turhal’da sağlıkçı arkadaşları ile birlikte. de, hastanenin laboratuvarında boyadığı prepa- ratlardan, mikroskopta bana sıtma etkenlerini gösterişini bir genel kültürle donanmış olması gerekirdi. Yoksa he- bugün gibi anımsıyorum. kim, yalnızca bir “zenaatkar” olarak kalırdı. Klasik hekim- Almanya’daki uzmanlık öğrenimimden sonra yurda lik hasta-hekim-hastalık arasında gerçekleşen bir meslek döndüğümüzde eşimle birlikte iş bulamadık. Hiçbir klinik uygulamasıydı. Ve ona göre artık bu anlayış yetersizdi. O dışarıdan gelenleri almak istemiyordu; kendi elemanlarını hasta nereden, hangi koşullardan geliyordu, o koşullardan yeğliyorlardı. Ceyhun Abi bize Şeker Fabrikası sağlığı nasıl etkileniyordu? Bu konularla ilgilenmeden, yal- hekimliğini buldu. Orada işe başladık. Burası Turhal’a tren- nızca o anki hastalığı sağıltmaya çalışmak yeterli değildi. le birkaç saat uzaklıktaydı ve burada çocuk hast. uzma- Ortam ve çevreden gelen olumsuz etkenlerle ilgilenilme- nı olmadığı için, onbeş günde bir Ceyhun Abi Turhal’dan dikçe, bunlar incelenmedikçe, bunların giderilmesi için geliyor, iki gün kalıyor ve bizim fabrika çalışanlarının ço- gerekli düzenlemeler, örgütlenmeler yapılmadıkça, bu üçlü cuklarına bakıyordu. Onun olduğu günler, poliklinik yap- arasında uygulanan tıp yeterli olamazdı, bir kısır döngü ol- tığımız Fabrika’nın Reviri çocuklar ve anneleriyle tıklım maktan ileri gidemezdi. O üçlüye bir dördüncü boyut, top- tıklım dolardı. Sabah erkenden başlayarak, akşamın geç lumsal koşullar eklenmeliydi. Hekim, mesleğini yaparken saatlerine kadar, hiç bıkmadan, sinirlenmeden, yorgunluk bu dördüncü boyutu da dikkate almalı, o koşullarla ilgilen- belirtisi göstermeden, yemek yemeği bile unutarak, o ço- meli, oralardaki olumsuzlukların giderilmesi için savaşım cukları muayene ederdi. Herbirini aileleriyle birlikte tanır- vermeliydi. Böyle olunca artık o, bireyci bir mesleğin değil, dı. Bazen hastalanacağından korkarak, ona işini bıraktırır, toplumcu bir mesleğin adamı oluyordu. Tıbbi çalışmaları zorla onbeş yirmi dakikalık bir dinlenme molası verdirirdim. ve yazıları, düz yazıları, şiirleri, hep bu ana düşünce üze- O zaman Fabrikanın bahçesindeki revirin arkasına çıkar, rine kurulmuştur ve yaşamı süresince hep bu görüşü sa- oradaki çam ağaçlarının altına, yere oturur, bir sigara içer- vunmuştur. Ama ne yazık ki o yıllarda toplum hekimliği he- di. Çam ağaçlarına uzun uzun, sevgiyle bakar, çoğukez nüz ülkemizde pek az biliniyordu. Yalnızca birkaç sayılı tıp yerden bir avuç toprak alarak avucunda tutar, koklardı. Bu adamı bu konuda bilgi sahibi idi ve savaşım veriyorlardı. ülkeye olan sevgisi, bu toprağa olan tutkusu böyle somut- Üniversite içerisinde bireysel ve toplumcu tıp görüşünün laşırdı. Akşam oturduğumuz lojmanın balkonunda birkaç çatışması vardı ve ne sağlık hizmetleri, ne de sağlıkla ilgili kadeh rakı eşliğinde yediğimiz yemek, gecenin geç saat- resmi kuruluşlar toplumcu görüşten haberdardılar. Bu ko- lerine kadar süren konuşmalarımız, o günlerin en güzel şullarda, Ceyhun Abi’nin uğraşları da, benzerleri gibi, yal- anılarıdır. Amasya günlerinde birlikte yaptığımız hekimlik, nız kendi hekimlik uygulamalarıyla sınırlı kalıyordu. onun hekimlik anlayışını, çalışma yöntemlerini, hastaya Son olarak onun kişiliği ile ilgili bir özelliği vurgulamak ve yakınlarına davranışını yakından görmemi, gözlememi isterim: Çocukluğu, gençliği ve tüm yaşamı, hekimliği, ya- sağlamıştır. zarlığı, şairliği, özel ve resmi yaşantısı, tümüyle bir bütün- Tıbba ve hekimliğe bakışı nasıldı? Ona göre tıp, insan- dür. Bunların arasında hiçbir çelişki , uymazlık yoktur. Ki- ları, doğayı, dünyayı, yaşamı anlamak için en elverişli bi- şiliği tek ve yalındır. Yaşamı boyunca neleri savunmuşsa, limdi. Tıp, yalnız hastalıklarla uğraşan ve sağıltan bir bilim ona göre yaşamış, ona göre mesleğini yapmış, ona göre değildi. Böyle geniş bir açıdan tıbba bakınca, onun tadına yazılarını, şiirlerini yazmıştır. Bunun az kişide bulunan varılabilirdi. Beni tıp öğrenimi yapmaya heveslendirirken, önemli bir özellik olduğunu sanıyorum. hep bunu söylerdi. Tıbbı böyle görebilmek için, kişinin iyi Anısına saygıyla, özlemle.

ÇALIŞMA ORTAMI Kasım - Aralık 2011 3 Anımsa

KIZAMUK AĞIDI

Ben, gamlı, donuk kış güneşi, Çıplak dallarda, sessiz dinleniyordum. Köyleri, yolları, dağı taşı Isıtıyor, avutuyordum.

Bir köy gördüm tâ uzaktan, Dağlar ardında kalmış, bilmezsiniz, Kar örtmüş, göremezsiniz karanlıktan, Yalnızlıkta üşür üşür de çaresiz,

Ben gördüm bu köyü, damlarının altında, Çocukları kızamuk döküyor, Gözleri, göğüsleri, yüzleri, ah bırakılmış tarla, Gelincikler arasından öyle masum bakıyor.

Habersiz hepsi, kızamuktan ve ölümden, Kirli yüzlerinde açan ölümden habersiz, Ve, düşmüş bir gül oluyorlar birden, Bebekler ölüyor, ölümden habersiz.

Ali’lerin kızı Emine’yi gördüm, Öldü... Yusufların Kadir öldü, emmisinin Durdu öldü, İkindiye doğru, evlerine vardım, Gördüm, Döne öldü, Ali öldü, Dudu öldü. Her mevsim dolanıp geldiğinde bu köye Gücük ayda, kar örtülü bu ovada, Bir bir saydım, yirmi üç çocuk, Utancımdan, hıncımdan yaş dökerek böyle, Ah, güllü Gülizar öldü, Gamlı ve perişan asılı duracağım havada. Gördü kış güneşi, gamlı ve donuk, Daldı oğlanlar, çiçekti kızlar, öldü. İkindiye doğru bırakıp kendimi Bu küçük mezarların üstüne. Gamlı türkümle tepeden aşağı bıraktım, Bilmeyeceksiniz, perişan, çaresiz halimi, Bıraktım kendimi düşesiye, ölesiye, Gül diyeceğim, gül dereceğim gül üstüne. Bu acıdan sonra nasıl doğacaktım, Yol kıyısında yirmi üç çocuğun mezarı, Nasıl dönecektim aynı köye? Ah diyeceğim, ah dökeceğim yol üstüne

İniyor ve karaltında örtüyordum, Ceyhun Atuf KANSU Bu çocukları, bu habersiz çocukları, Görmediniz, anlatamam, ürperiyorum. Bir şey demek için açılmıştı dudakları.

Ah, ben bir gün tepelerden, tepelerden Varıp önünüze, önünüze dikilip duracağım, Aydınlardan, hekimlerden, öğretmenlerden, Bir gün soracağım, bu çocukları soracağım.

O çaresiz, o yalnız, o karanlık günde, Siz neredeydiniz diyeceğim, neredeydiniz? Ben perişan, utanmış...bu köyün üstünde, Kahrolurken, siz beyciğim neredeydiniz?

Ben, bir günde yirmi üç küçük ölünün, Gömüldüğünü gördüm bu köyde kızamuktan, Ya siz ne gördünüz, söyleyin, söyleyin, Bir şey söyleyin, bir şey söyleyin uzaktan.

Ah, ben gamlı kış güneşi, aydınlığın Bütün suçlarını kalbimde taşırım, Görerek ah, görerek, bilerek bir yığın Karanlık gündüzün üstünde yaşarım.

4 ÇALIŞMA ORTAMI Kasım - Aralık 2011 Basından

Posta Gazetesi - 10 Ekim 2011 Perşembe

ÇALIŞMA ORTAMI Kasım - Aralık 2011 5 Çocuk Haber Kaplumbağa Hızı İle Çocuk Hakları Feyza CENGİZ(*)

resim, http://www.kenthaber.com/Resimler/2005/11/20/00060440. jpg adresinden alınmıştır. larının küçüklüğü gerekçesiyle de kısıtlanabileceğini resim,http://www.delinetciler.net/forum/ savunan görüşler vardır. attachments/19138d1316092660 adresinden alınmıştır. 2 ocuk hakları dediğimizde karşımıza geniş bir yel- ÇOCUKLARIN SİYASAL AMAÇLI Çpaze çıkmaktadır. Çocuk Hakları Bilgi Ağı (CRIN), KULLANILMASI çocuk hakları konusunda bir dizi dosya geliştirmekte- Bazı ülkelerde çocuklar siyasal otoriteler tarafından dir. Bu dosyalardan biri de, “çocukların siyasal hakları kullanılmaktadır. Siyasal otoriteler, siyasal amaçları uğ- ve örgütlenme özgürlüğü”dür. İncelemede göz önünde runa, çocukları şiddet içerikli protestolarda ve siyasal tutulması gereken önemli noktalar, alanında uzman ki- mitinglerde reklam malzemesi olarak kullanmaktadırlar. şilerden yapılan alıntılar ve bu uzman kişilerin oluştur- UNICEF ve OHCHHR (İnsan Hakları Yüksek Komisyo- dukları anahtar sorular ile ortaya konulmuştur. nu Ofisi) 2008 yılında Nepal’i, ülke çocuklarının şiddet içerikli protesto ve genel grevlerde korunması konusun- da uyarmıştır. Yine UNICEF ve OHCHHR, Katmandu 1 ve özellikle de Terai’deki şiddet içerikli olaylarda rol alan ÇOCUKLARIN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ çocuklara ilişkin bir rapor hazırlanmıştır. Yakın zaman- Örgütlenme ve toplanma özgürlüğü, BM Çocuk da, Nepaljung’da 7 – 15 yaşlarındaki çocukların, köyler- Hakları Sözleşmesi’nde yer almaktadır. Bunun yanın- den taşınarak genel grevleri desteklemeye zorlandıkla- da, kamusal alanlar ile bunların dışında kalan alanlar- rını saptanmıştır. Terai ve bazı doğu tepe bölgelerinde, da, toplanma konusuna da yer verilmiştir. Çocuk hakla- okullar süresiz kapatılarak, siyasal dayatmalar yapıldığı; rına genelde büyük bir destek vardır. Ama örgütlenme, çocukların eğitim haklarından yoksun bırakıldığı bildiril- toplanma ve siyasal haklar konusunda durum farklıdır; miştir. Öte yandan Sunsari bölgesinde, 8 - 12 yaşların- çekinceler vardır. Bu çekinceler, çocukların toplanma daki çocuklar silahlı köylülerce izlendi (?). Darchula’da haklarının, “hukuki uygunluk, kamu düzeni ve ahla- ise, okul forması giymiş olan yüzden fazla çocuk, Nepal ki değerler, sağlık ve diğer hakların korunması, ulusal Kongresi üyelerine ateşli saldırılarda bulunmuştur. güvenlik” kaygılarıyla sınırlanması öngörülmektedir. Bir UNICEF ve OHCHHR, tüm Nepal’de 18 yaş altın- başka deyişle, demokratik toplum ve kamu güvenliği daki kız ve erkek çocukların, zarar görmelerini önlemek dengesi içinde bu hakların sağlanması istenmektedir. için, Nepal hükümetini, Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne Ayrıca, çocukların örgütlenme haklarının yalnızca yaş- saygı duymaya davet etmiştir. Hiçbir çocuğun zorla si- yasal faaliyet içine sokulmaması gereğini belirtmuştir. Bir yanda çocukların en doğal hakları, öte yanda bu * Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Gönüllüsü

6 ÇALIŞMA ORTAMI Kasım - Aralık 2011 Çocuk Haber haklarını kötüye kullandırdıp, kendi çıkarları için bundan kezlerine kaydırılmıştır. Çocuk hakları koruyucularının yararlanmak isteyen yetişkinler... Dünya acımasız. Ço- büyük tepkisiyle karşılanan bu uygulamaya, henüz çö- cuklar ise, yeni yeni dünyayı tanımaya başlıyor. Onlara züm bulunamamıştır. el uzatmamız ve “acı”sız bir öğrenme sürecinde kendi- İngiltere’nin başını ağrıtan bir başka sorun da göç- lerini yaşama hazırlamalarını sağlamamız gerekli. men çocuklarıdır. Tutuklu olan göçmen çocuklar için ya- 3 pılanları, Başbakan Yardımcısı, “devlet destekli zulüm” YENİ GELİŞMELER olarak nitelendirmiştir. Basın, göçmen çocukların tutuk- Kaplumbağa hızıyla da olsa, dünyanın çeşitli ülke- luluklarının kalkması konusunda hükümetin sözünü tut- lerinde çocuk hakları konusunda yeni yeni düzenleme- madığını sık sık gündeme getirmektedir. ler yapılmaktadır. Bunların biri, 1 Eylül tarihinde New Bir başka haber Guardian gazetesinden. Bankacı- Jersey’de yürürlüğe giren, zorbalık ve kabadayılık ko- lar ekonomik durgunluk maliyetini çocukların geleceği nusundaki yasadır. Yaşama geçirilmesinin ve çocuk- üzerinden finanse ettiğini belirtti. Bu durum karşısında larca benimsenmesinin çok zor olacağı konusunda tasarruf önlemleri alınması gerektiği raporladı. Bu ön- uzmanlar görüşbirliğindedir. Yasa, okul içi ve dışındaki lemlerin devamı olarak bazı sonuçlara dikkat çekti. Ra- alanlarda kısa mesaj ya da internet yoluyla ortaya çıkan porda çocuk yardımlarının dondurulması ve engelliler olayları kapsamaktadır. Bu nedenle, okul yönetiminden için ayrılan bütün kredilerin kesilmesi; gençlere verilen de yardım alan görevliler konuyla ilgileneceklerdir. Bu hizmetleri durduracak noktaya getirmiştir. Bu durum en görevliler, taciz, tehdit ve zorbalık olaylarını günü günü- fazla işsizliğin % 40 olduğu bölgelerde hissedilmekte; ne izleyip, hemen raporlayarak polisteki gerekli bölüm- 80.000 çocuk evsiz, 200.000 çocuk ise yoksulluğa itil- lere ileteceklerdir. Böylece önlemler, hızlıca alınacaktır. miştir. Bu çalışmayı yürütecek kişilerin, okullara atanacak uz- manlar tarafından eğitilmesi, bu yasayla zorunlu hale getirilmiştir. Çocuk hakları konusunda, bir başka yenilik de, Kenya’da uzun yıllardır kız çocuklarına uygulanan sün- netin yasaklanmış olmasıdır. Bu utanç verici uygulama Kenya’daki kız çocuklarının ve kadınların %96’sına ya- pılmaktaydı. Yeni yasa toplumun ve kız çocuklarının ge- leceği açısından atılmış büyük bir adımdır. Ama toplum bilincinin yükseltilmesi, yılların geleneğinin değiştirilme- sinin de sancılı olacağı, uzmanlarca bilinmektedir. Çocuk hakları sonusunda yeni düzenlemeler yapılı- Resim, http://imageshack.us/photo/my-images/406/kacakwg5. jpg/sr=1l adresinden alınmıştır. yorsa da, alınacak daha çok yol var. 5 4 GÖÇMEN ÇOCUKLAR OLUMSUZ GELİŞMELER Dünyada derinleşen yoksulluk ve adaletsizlik, ken- Son yıllarda İngiltere’de tutuklanmak üzere yargıla- disini yoksul bölgelerden zengin bölgelere doğru göçler nan çocuk sayısı hızla artmıştır. İngiltere Gençlik Adalet şeklinde göstermektedir. Gün geçmiyor ki, kaçak göç- Kurulu’nun verdiği rapora göre daha önce sabıkası ol- menlerle ilgili acı haberler almayalım. Gün geçmiyor ki, mayan yüzlerce çocuk ve genç, gösterilere katıldıkları daha iyi yaşam istiyenler, zulümle karşılaşmasınlar. Do- için, tutuklanarak hapse konmuştur. Cezaevlerindeki ğaldır ki, bu uygulamadan en çok çocuklar etkileniyor. doluluk oranı % 8 artmıştır. Bu nedenle çocukların bü- Ama bu olumsuzlukların, yoksulluğa, adaletsizliğe karşı yük bir bölümün evlerinden çok uzaktaki gözaltı mer- olan öfkenin daha çok kabarmasına yol açması tehlike- si de herkesi korkutuyor. Güney Amerika ülkeleri bir yandan MERCOSUR (Güney Amerika Ortak Pazarı) Ticaret Antlaşmasını imzalarken; öte yandan, Amerika Ülkeleri İnsan Hakları Mahkemesi, kurulduğu 1982 yılından bu yana, ilk kez, bölgedeki göçmen çocuklara karşı duyulan endişe hak- kında danışma görüşü hazırlama gereksinmesi duydu. Danışma görüşü, Amerika İnsan Hakları Sözleşmesinin ve diğer insan hakları antlaşmalarının yorumlanması şeklinde, taraf devletlerin izniyle hazırlandı. Arjantin, Brezilya, Paraguay, Uruguay tarafından, göçmen ço- cukların tutuklulukları ve ceza adaletleri açısında duyu- lan endişeler giderildi. Milenyum çağını yaşadığımız söylenmesine karşın, çocuk hakları hala olumsuz gelişmelere tanık olmakta- Resim, http://www.fotomuhabiri.com/fotokultur/beyhan/beyhan. dır. Bu tanıklıklarda, baş sorumlusu kadar olmasa bile, html adresinden alınmıştır. tek tek her bireyin suç ortaklığı var.

ÇALIŞMA ORTAMI Kasım - Aralık 2011 7 İş Sağlığı Güvenliği 171 İşçi İşyerinde Öldürüldü

Mustafa TAŞYÜREK* ([email protected]) osyal Güvenlik Kurumu (SGK)’nun yayınlayabil- “Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü” ilan etti. Sdiği son iş kazası (2009) istatistiklerine göre; ül- [2012 yılında Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü kemizde 64 315 iş kazası nedeniyle 1.519.106 gün teması “yeşil işler” olarak belirlendi (yeşil bir eko- “geçici iş görmezlik süresi” oluşmuştur. 2009 yılı sonu nominin sağlığı ve güvenliği özendirmek).] itibari ile ölümlü vak’a sayısı ise 1 171 dir. “2011 Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü “ nün te- (Not 1: Türkiye’nin nüfus sayısı 2010’da; 72 752 ması (ise); işyeri olayları ve iş kazalarının önlenmesi 325). konusunda sürekli iyileşme (gelişme) için bir araç İngiltere Sağlık ve Güvenlik İdaresi (HSE) İstatis- olarak “İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi’nin tikleri 2010/11’e göre; (OHSAS) uygulanmasıydı. 1,2 milyon çalışan insanlar, işle ilgili bir hastalık Güvenli ve sağlıklı bir çalışma ortamı sağlamak sorunu yaşadı. başta işverenlerin sorumluluğundadır. Sağlığı ve 171 işçi(ler) iş yerinde öldürdü [171 workers güvenliği yönetim sistemi, ya da güvenlik programı, killed at work]. işyeri yöneticilerinin iş ortamının iyileştirilmesine 115.379 yaralanmalar RIDDOR (Yaralanmalar, doğru yönelmesine yardımcı olabilir. Hastalıklar ve Tehlikeli Olayları Raporlama Yönet- İSG Yönetim Sistemi (OHSAS) her cinsten her meliği) altında rapor edilmiştir. büyüklükte kuruluşa uygulanabilir. Az tehlikeli bir 200.000 raporlanabilir yaralanmaları (3 gün’den sektörde, küçük bir işyerinde, sistem, çalışanların fazla iş günü kaybı) (LFS- iş gücü anketi) oluştu. endişelerini dinlemek ve onları yanıtlamak şeklinde İşle ilgili hastalık ve işyeri yaralanmaları nede- olabilir. niyle toplam 26,4 milyon iş günü kaybedildi. İş ile il- Tehlikeli bir sektörde, büyük bir işyerinde, yazılı gili hastalık veya işyeri yaralanmaları ile ilgili her bir hale getirilmiş politikalar, amaç ve hedefler, yönetim vak’a da 15 gün kaybedilmiştir. proğramları, prosedürler, talimatlar hatta bunları yö- (Not 2:İngiltere’nin Nüfus sayısı 2008’de; 51 456 netmek ve uygulamak için tam gün çalışana iş sağ- 400). lığı ve güvenliği uzman(lar)ına, yöneticilere gerek Ülkemizin nüfus sayısı İngilterenin 1,4 katı olma- duyulabilir. sına karşı, ölümle sonuçlanan iş kazası sayısı 6,9 katıdır. Aradaki fark 1.000 gibi görünüyor ama as- Başarılı bir İS&G Yönetim Sisteminin Bileşenleri lında arada dağlar kadar fark var. Bu kafdağının bir de arkası var. Kafdağının arkasını görebilmemiz için anahtar, “171 işçi işyerinde öldürüldü” cümlesinde yatıyor. HSE, bu olguları, doğal olarak kabul edemi- yor; işçilerin öldürüldüklerine inanıyor. Bu yaklaşımla olaya yaklaştığı için hem ölümlü iş kazası sayısında, hem sürekli işgöremezliğe uğrayan sayısında, hem yaralı işçi sayısında, hem de çalışma koşullarında dağlar kadar fark var. 171 sayısını bile içine sindiremeyen 1.171 sayısı için acaba ne düşünür?! İşyer(ler)i çalışma ortamında iş kazaları ve işe bağlı hastalıkları “sürekli iyileştirme”miz gerekir ki ; işyerinde daha fazla işçimiz öldürülmesin ! Bu arzuya ulaşabilmek için: Devletin, İşveren(ler) in, İşçilerin, toplumun vb. yapacağı pek çok şey var. İş kazaları ve işe bağlı hastalıkları gelişmiş ülke- Başarılı bir sistem ne yapar? lerin düzeyine indirebilmek için belkide yapılacakla- Başarılı bir sistem genel iş operasyonlarının bir rın en kolayı ve en ucuzu işyerilerinde yapılabilecek parçası olmalıdır. Başarılı bir sistem işde/işyerin- lerdir. sürekli iyileştirme de başarılı olabilmek için yapılan diğer işler kadar Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 2003 yılından önemlidir. bu yana, küresel düzeyde iş kazaları ve meslek has- Başarılı sağlık ve güvenlik sistemi aşağıdakileri talıklarının önlenmesini teşvik etmek için, 28 Nisan’ı içerir: * Kim. Müh., İş Sağlığı+İşletme Yönetimi Bilim Uzmanı • Yöneticilerin proğramın çalışır duruma getirile- Çalışma Bakanlığı Eski İş Güvenliği Müfettişi (1978-1985) mesini taahhüt etmesi. İş Güvenliği Uzmanı (A Sınıfı Sertifikalı) Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Denetim • Çalışanların (işçilerin) sisteme / proğrama ka- Kurulu Üyesi tılması.

8 ÇALIŞMA ORTAMI Kasım - Aralık 2011 İş Sağlığı Güvenliği

• Tehlikeleri belirleyen ve kontrol altına ala- Sürekli İyileştirem ile ilgili bazı uygulama örnekleri: cak bir sistem • İş Sağlığı ve Güvenliği ile ilgili yasal gereklilik- lere uyum. • Güvenli çalışma uygulamaları doğrultusunda eğitim • Güvenlik ikliminine elverişli; karşılıklı saygı, sevecen ve açık iletişim • Sürekli iyileştirme

Sistemin sürekli iyileştirilmesi Sisteminizin güçlü ve zayıf yanlarını gözden geçirilmelidir. Sistem istenen sağlık ve güvenlik yönetimini doğru bir şekilde yansıtıp – yansıtma- dığı belirlenmelidir. Resim 1 a- Çalışma sahasında özellikle acil durumlarda, • Çalışma ortamı ve çalışma koşulllarını control gece vardiyalarında takılarak düşmeye neden olabilecek listeleri kullanarak değerlendirilmeli, beton rögar kapakları. • Yıllık olarak ve gerektiğinde yinelenmeli, • Ramak kala olaylarını, hastalıkları, yaralanma- ları ve kazaları araştırılmalı, • Spesifik (belirli) ekipman ve süreçleri düzenli olarak tetkik edilmeli (günlük, haftalık ve gerek- tikçe) • İşyerinin yaralanma ve hastalık istatistiklerini değerlendirilmeli. • Tüm güvenlik çalışmalarını kayıt altına alınma- lı, • Değişim analizleri: yeni ve değişen süreçler, materyaller, ekipman ve tesisleri tehlikeye karşı gözden geçirilmeli, Resim 1 b- Takılıp düşmeyi en aza indirebi- • Tehlike giderme ve nin İyileştirme: iyileştirme süreçleri lecek şekilde beton kapakların yerine çelik-sac kapaklar sistemde olduğundan emin olunmalı, yapılması. • Eğitimlerin etkinliğini değerlendirilmeli, • Çalışanlar dinlenilmeli: yaptıkları işin tehlikele- rinin farkındalar mı ve nasıl güvenli çalışacak- larını biliyorlarmı? Yönteticiler güvenli çalışma uygulamalarını zorluyorlarmı ve güvenli davra- nışları övüyorlar mı?

Sonuç ve öneriler Micheal Faraday, “Bilim bize hiçbir şeyi göz ardı etmememiz ve küçük ayrıntıları küçümsemememiz gerektiğini öğretir. Zira, büyük şeyler küçük şeyler- den oluştuğu gibi, aslında küçük ayrıntılarda çoğu kez büyük şeyler gizlidir.”..diyor. İşyerlerinde iyi işleyen, ciddi akredite kuruluşlarca sertifikalandırılan iş sağlığı ve güvenliği yönetim sis- temleri kurulmalı; bu bağlamda: İşyerlerinde de görülen her bir uygunsuz (güven- siz) durum ve hareketi ; basit, önemsiz, küçük ayrıntı demeden düzeltmek, daha doğrusu sürekli iyileştir- mek gerekir. Ancak o zaman, Türkiye’deki “1.171 ölümlü vak’a sayısı” yerine, İngiltere’deki “171 öldü- rülen işçi” sayısından söz edilebilsin. Hatta işyerle- rinin giriş kapısına “hiçbir işçi (iş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle) yaşamını yitirmedi“ cümlesi ya- Şekil 1c- Sürekli iyileştirme; rögar kapaklarının görünür- zılabilsin. lüğünü arttırmak için sarı siyah renklere boyanması.

ÇALIŞMA ORTAMI Kasım - Aralık 2011 9 İş Sağlığı Güvenliği

Resim 2 b- Yapılan iyileştirme: Yağ pompası bir güvenlik Resim 2a- Çevre kirliliği ve kayarak düşmeye neden olabi- havuzunun üzerine alınarak olası kaçakların çevre kirliliği lecek bir yağ pompasının olduğu yer. ve kayarak düşmeyi önleyecek duruma getirilmesi.

Şekil 3a – Kızgın buhar hattının altında (4-5 m aşağıya) Şekil 3 b- Kızgın buhar vanasında bir operasyon yapılırken düşülebilecek açıklık operatörün aşağıya düşebileceği açıklık. Kaynak: http://www.ilo.org/safework/events/meetings/ WCMS_153617/lang--en/index.htm http://www.ilo.org/safework/events/safeday/lang--en/ index.htm http://www.bsigroup.co.uk/en/Assessment-and- Certification-services/Management-systems/Standards- and-Schemes/BS-OHSAS-18001/ http://www.safetyworksmaine.com/safe_workplace/sa- fety_management/index.html http://www.ilo.org/safework/events/WCMS_108607/ lang--en/index.htm http://www.sgk.gov.tr/wps/portal/tr/kurumsal/istatistik- ler http://www.hse.gov.uk/statistics/ 3c- Düşme tehlikesini ortadan kaldırabilecek iyileştirme; http://www.hse.gov.uk/statistics/overall/hssh1011.pdf dayanıklı ızgara platform yapılması. http://en.wikipedia.org/wiki/Demography_of_England

10 ÇALIŞMA ORTAMI Kasım - Aralık 2011 İş Sağlığı Güvenliği Dünyada ve Türkiye’de Sağlığa ve Sağlık Çalışanlarına Yönelen Şiddet

Umur AŞKIN* ürkiye’de ve dünyada sağlık çalışanları, sağlık hizmeti şiddet olarak nitelendirilmektedir. Bir kimsenin vücut bü- Tsunumu sırasında çeşitli tehlike ve risklerle karşı karşı- tünlüğüne yönelik saldırgan eylemleri şiddet olarak değer- ya kalmaktadır. Kesici ve delici aletin kullanıldığı sağlık hiz- lendirme eğilimi yaygındır. Şiddet, bir TV sunucusunun “Acı meti sunumu sırasında ortaya çıkan yaralanmalar, sağlık var mı efendim?” sorusu çerçevesinde, eğer yanıt evet ise çalışanları için neredeyse alışılagelmiş, olağan durumlar- ortaya çıkmaktadır: Şiddete uğrayanın maddi (bedensel) dandır. Bu yaralanmalar, bazen tedavisi mümkün olmayan olarak canı yanmalıdır. hastalıklara, hatta ölümlere neden olabilmektedir. Kesici Küreselleşen dünyamızda hayatın bir gerçeği olarak ve delici aletlerin (yorgunluk ve dikkatsizlik gibi nedenler- neredeyse kaçınılmaz derecede yaygın olmasına karşın den kaynaklı) hatalı kullanımları sonucu ortaya çıkan bu şiddet, son derece karmaşık bir olgudur da. Hangi davra- meslek hastalık ve kazaları, çalışma koşullarının ve ortam- nışların şiddet oluşturduğu kültürel değerler ve toplumsal larının iyileştirilmesi ile önlenebilir. kurallar çerçevesinde belirlenmektedir. Bu noktada, Dünya Sağlık çalışanlarının sağlık hizmeti sunumu sırasında Sağlık Örgütü’nün sağlık kavramını odağa alarak yapmış karşılaştıkları riskler, yalnızca kesici ve delici alet yaralan- olduğu şiddet tanımlaması yol gösterici olacaktır. Kişinin, maları değildir. Diğer araç ve gereçler de çeşitli hastalık ve “kendine, ya da bir başkasına, bir grup ya da topluluğa yö- kazalara yol açabilmektedir. nelik yaralama, ölüm, psikolojik (ruhsal) zedelenme, geli- Sağlık çalışanlarının kullandıkları araç ve gereçlerden şim bozukluğu ya da yoksunluğuna yol açabilecek fiziksel kaynaklananların dışında da riskler ile karşılaşmaktadırlar. güç kullanımı ya da tehdit amaçlı” eylemlerin içerisinde bu- İnsanlar, daha doğrusu insanların düşünmeden yaptığı lunması “şiddet” olarak tanımlanmaktadır. Avrupa Komis- davranışları, sağlık çalışanlarının hizmet sunumu sırasın- yonunun işle bağlantılı şiddet tanımı, sağlık çalışanlarına da karşılaştıkları en önemli riskleri oluşturmaktadır. Hasta yönelik şiddetin toplumsal öneminin kavranmasında ge- ve özellikle hasta yakınlarının şiddet içeren davranışları, reklidir. Avrupa Komisyonu, çalışanların (personelin) işin- sağlık hizmeti sunumunun gerçekleştiği ortamların, gün den kaynaklanan nedenlerden kendi güvenliğine, mutlulu- geçtikçe daha tehlikeli olmasına ve sağlık çalışanlarının ğuna (well-being) ya da sağlığına yönelik açık ya da örtülü çalışma dışı yaşamlarına da yansıyan çeşitli sorunlar ile istismar, tehdit ya da saldırı şeklinde gerçekleşen meydan karşı karşıya kalmalarına yol açmaktadır. okuma olaylarını “işyerinde şiddet” olarak tanımlamakta- Sağlık çalışanlarına yönelik fiziksel saldırı haberleri, dır. Görüldüğü gibi bu tanımlama, fiziksel ve psikolojik tüm televizyon ekranlarında ve gazete sayfalarında sıkça yer şiddet çeşitlerini ve çalışma arkadaşlarını da içeren geniş bulmaktadır. Şiddet eylemlerinin basın-yayın organlarında kapsamlıdır. yer bulması, olaylar, ancak aşırı şiddet içeren, magazin- İşyerinde şiddete yönelik yapılmış olan çalışmalar- sel habere dönüştürülebilecek toplumsal içerikli bir boyuta dan elde edilen bulgular, sağlık hizmeti sunanların diğer ulaşması ile mümkün olabilmektedir. Memleketin gerçek sektörlerde çalışanlara göre daha fazla ve sıklıkta şiddet (ruh) durumunu gösteren toplumsal içerik taşımalarına eylem(ler)i ile karşılaştığını göstermektedir. Bununla bir- karşın olaylar, sıradanlaştırılarak “adi zabıta vak’ası” edası likte, sağlık sektöründe çalışanlara yönelik şiddet olayla- ile sunulmaktadır. Nedenleri ve yol açtığı sarsıntılar, genel- rının tamamı ya yukarıdaki şiddet tanımına uygun olarak likle yayın politikaları nedeniyle sorgulanmamaktadır. algılanmadığından ya da bildirilmediği için kayda alınmadı- Bu çalışmanın temel amacı, sağlık çalışanlarına yöne- ğından istatistiklere tam olarak yansımamaktadır. Yaralan- lik varolan ve sayısı gün geçtikçe artan şiddet olaylarının malara yol açan fiziksel güç kullanımları genellikle şiddet nedenini, işyerinde şiddet bakış açısıyla, bu alanda yapıl- olarak algılanmakta ve bildirilmektedir. Hastalar ve hasta mış çalışmalar çerçevesinde sorgulayarak nedenlerini or- yakınlarının sağlık çalışanlarına yönelik uyguladığı sözel taya dökmeyi amaçlamaktadır. İnsanların (geleneksel ola- ve fiziksel şiddet olaylarının, genellikle bildirilen olgularla rak) güvenli bulduğu, geçici süreli olsa da korundukları ve sınırlı olduğu düşünüldüğünde sağlık çalışanlarının şiddet tedavi edildikleri hastanelerde ortaya çıkan şiddet olayları karşısında içinde bulundukları durumun güçlüğü ve aç- yalnızca mağdurlarını etkilememektedir. Sağlık sektörü ve mazları daha kolay anlaşılabilir. toplum gittikçe artan olumsuz etkiler ve maliyetlerin de üs- Sağlık çalışanlarının kendilerine yönelen tüm şiddet tesinden gelmek durumunda kalmaktadır. eylemlerini bildirmeme nedenleri arasında yönetimlerin bu Sorgulamaya geçmeden önce sağlık çalışanlarının konuya gerekli hassasiyeti göstereceklerine inanmamaları karşı karşıya kaldığı şiddet biçimlerine şiddet olgusunu da ve kendilerini olayların başlatıcısı ve “sorun yaratıcı” olarak tanımlayarak bir göz atmakta yarar var. yaftalayarak suçlayacaklarını düşünmeleri gelmektedir. Ülkemizde şiddet, kadınlara yönelik şiddette olduğu Kendilerine yönelik şiddet eylemlerini bildiren hemşireler, gibi, genellikle basın-yayın organlarının ele alış biçimiyle “Böylesi bir sorunu ortaya çıkartacak ne yaptın?” ya da değerlendirilmektedir: Saldırgan davranışlar sonucu orta- “Bir daha böyle bir sorunun ortaya çıkmaması için ne yap- ya çıkan ve çeşitli yaralanmalara yol açan fiziksel eylemler malısın?” gibi, daha çok “müşteri memnuniyetini” ilgilendi- ren ve kendilerini suçlayan sorular ile karşılaşmaktadırlar. * Yrd.Doç.Dr., Gaziosmanpaşa Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Çalışanlarına güvenli bir işyeri sağlamayı kendilerine bir Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Öğretim Üyesi ve Fişek görev olarak görmeleri gereken işverenler arasında, saldı- Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Gönüllüsü rıları, hemşirelik mesleğinin bir parçası olarak değerlendi-

ÇALIŞMA ORTAMI Kasım - Aralık 2011 11 İş Sağlığı Güvenliği

ve şartlarına yönelik kızgınlık, uzun bekleme saatleri ve genel olarak sağlık sistemindeki aksaklıklar aile üyelerinin memnuniyetsizlik neden- leri arasında sayılmaktadır. Sevdiği bir yakınının ya da çocuğunun ca- nının yanması ya da hasta olması nedeniyle, kendilerini onlara yardım etme noktasında güçsüz ve çaresiz hisseden aile üyelerinin, korku, kay- gı ve gerilim nedeniyle suçlayacak birilerini araması da sağlık çalışan- larını saldırgan davranışların hedefi durumuna getirebilmektedir. Sağlık çalışanlarının üretkenli- ğinde düşüş ve ruhsal durumların- da ortaya çıkan çöküntü ve yaşam kalitelerinin gördüğü hasar, sağlık işyerlerindeki şiddet olaylarının so- nuçları arasında ilk sıralarda yer al- resim, http://www.yerelgundem.com/uploads/haberler/2011/10/04/4a2a503_b.jpg maktadır. Saldırıya uğrayanların ve adresinden alınmıştır. saldırıya şahit olanların sunduğu renler de bulunmaktadır. Eğer saldırılar, “önemli boyutlara hasta bakım hizmetlerinin niteliği gerilemektedir. Fiziksel ulaşmış mesleğe bağlı sağlık sorunu” olarak, mesleğin bir yaralanma ve özürler şiddetin gözle görülen, somut etkile- parçası şeklinde değerlendirilebilirse, sorunun çözümünde ridir. Bunların yanı sıra uyku bozuklukları, güven kaybı, işe önemli ve farklı bir bakış açısı elde edilebilir. Görünür ve yoğunlaşamama nedeniyle düşük iş performans ve tatmin- açık fiziksel yaralanmalar olmadıkça şiddet eylemleri ge- leri, ruhsal çöküntü, kronikleşen ağrılar, kâbuslar, olay(lar) nellikle bildirilmemektedir. ın sürekli olarak hatırlanması, yalnızlık ve çaresizlik hissi, Sağlık çalışanları arasında bazı grupların şiddetle kar- şiddet mağdurlarının belirttiği diğer bireysel sorunlardır. Fi- şılaşma olasılıkları daha yüksektir. Hemşireler, pratisyen ziksel yaralanmalar zamanla tedavi edilseler de, yeniden hekimler ve psikiyatri kliniklerinde çalışanlar; acil servis- saldırı ile karşılaşma korkusu, çaresizlik duygusu, aşırı lerde ve 112 acil servislerinde çalışanlar, acil müdahale hassasiyet gibi psikolojik ve duygusal yaralanmaların izi gerektiren vakaların yol açtığı gerilimler ve çalışılan hasta- kolayca silinememektedir. Hastalardan korkma ve iş doyu- nenin ve genellikle o birimlerin “çömezi” olmaları nedeniyle munun azalması da şiddete uğrayanların içinde bulunduğu daha sık şiddet mağduru olmaktadırlar. olumsuz durumlardır. Son yıllarda sağlık sektöründe kapsamlı bir şekilde Türkiye’de sağlık çalışanlarına yönelik, hasta ve hasta yeniden yapılandırmalar, özelleştirmeler, yetkilerin dağıtıl- yakınları tarafından uygulanan şiddet olayları dünyadakiler ması ve görüntüde ussallaştırma (rasyonalizasyon) amaçlı ile benzerlik göstermektedir. Ancak bazı noktalarda fark- Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu güdümlü po- lılıklar ortaya çıkmaktadır. Mülki amirlerin “emirlerini yeri- litikalar gerçekleştirilmiştir. Uygulanan bu politikalar, tüm ne getirmedi” diye doktor ve hemşire dövmesi neredeyse sektörlerde olduğu gibi sağlık çalışanlarının da istihdam olağan bir durumdur. Bununla birlikte, özellikle tüm sağlık koşullarını ve çalışma ortamının niteliğini kötüleştirmiş sektörüne, bazen ise sağlık sektöründe hedefte olan bi- ve iş yüklerini arttırmıştır. Yoğun çalışma süreleri sağlık rimlere yönelik, hükümet ya da bakanlar tarafından, bu bi- çalışanlarının enerjilerini tüketmekte, stresli ve gergin ol- rimler ve bu birimlerdeki sağlık çalışanlarının halka hedef malarına yol açmaktadır. İnsanlarla duygudaşlık (empati) gösterilmesi yoluyla psikolojik bir şiddet uygulanmaktadır. kurabilme becerileri ve hoşgörülü davranabilme yetileri Bu birimlerin, sağlık sektörünün içinde bulunduğu tüm so- yitmektedir. Bu durum, sağlık çalışanlarının saldırgan dav- runlardan sorumlu tutulur tarzda hedef gösterilmeleri, tüm ranışları gerçekleştireceklere yönelik, önleme noktasında sağlık çalışanlarının hedef tahtasına konulmasına ve yu- sergileyebilecekleri sözel ve bedensel iletişim becerilerinin karıda açıklamaya çalıştığımız biçimdeki şiddet olayları ile kaybolmasını da beraberinde getirmektedir. karşı karşıya kalmalarına yol açmaktadır. Yapılan çalışmalarda ve basına yansıyan olaylara ba- Görüldüğü gibi sağlık çalışanlarına yönelik gerçekle- kıldığında genç, fiziksel yapısı zayıf ve genellikle kadın şen işyerindeki şiddet olaylarının önemli insani maliyetleri sağlık çalışanları şiddet uygulanma riski yüksek olan grup- ortaya çıkmaktadır. lardır. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet eylemleri nasıl en- Sağlık sektöründe çalışanlara yönelik şiddetin ortaya gellenir ve ortadan kaldırılabilir? çıkmasında nelerin etkili olduğu, kimlerin şiddete karıştığı- Şiddetin ve özellikle sağlık çalışanlarına yönelen şid- nın bilinmesi sorunun çözümünde atılacak adımların belir- detin düzensiz, kendi başına ve bireylere yönelik bir sorun lenmesinde önemli bir dönemeçtir. Yapılan çalışmalarda, olmadığı bilincine varılmalıdır. akıl sağlığı yerinde olmayanların, alkol ve madde bağım- Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet eylemlerinin kökleri- lılarının, hastalarının şartlarından memnun olmayan aile nin çok daha geniş bir tabana yayıldığı görülmelidir. üyelerinin ve 30 yaş altı olanların saldırı suçunu işleme Ortaya çıkmasında sosyal, ekonomik, örgütsel, sosyo- eğilimlerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Hastane- lojik, psikolojik ve kültürel etmenlerinin de bulunduğu yapı- nin genel politikalarına yönelik kızgınlık, hastanın durumu sal ve toplumsal bir sorun olduğu bilinmelidir.

12 ÇALIŞMA ORTAMI Kasım - Aralık 2011 İş Sağlığı Güvenliği

laşımlar, 2 (2), 161–173 Beech, Bernard & Leather, Phil (2006) “Workplace Violence in the He- alth Care Sector: A Review of Staff Training and Integration of Training Eva- luation Models”, Aggression and Violent Behavior, 11, 27–43 Brewer, Sheelagh (1999) “The Cost of Violence to Healthcare Workes”, Journal of Research in Nursing, Vol.4 No:2 116–118 CCOHS (Canadian Centre for Occuational Health and Safety) (2011) “Stop Sticks to Stop Sharp Injuries”, Health & Safety Report, V.9, Issue.8 Di Martino, Vittorio (2003) Relationship Between Work Stres and Work- place Violence in the Heath Sector, ILO/ICN/WHO/PSI, Geneva OSHA, (1998) “Guidelines for Preventing Workplace Violence for He- alth Care and Social Service Workers”, http://www.osha.gov/Publications/ osha3148.pdf RNAO (2008) “Violence Against Nurses: ‘Zero Tolerance’ For Vi- olence Against Nurses and Nursing Students”, http://www.rnao.org/ Storage/45/4013_Violence_in_the_Workplace_Against_Nurses_and_Nur- sing_Students.pdf Stokowski, Laura A. (2010) “Violence: Not in My Job Description: http://www.gazetegercek.com/resim/09/03/saglik-calisanlari What Can Nurses Do?”, Nursing Perspectives, http://www.medscape.com/ viewarticle/727144

Sağlık çalışanlarına yönelen şiddetin nedenlerini ve çö-

züm yollarını genel şiddet olgusundan ayrı ele almak pek rulmalıdır.

-

mümkün değildir. Bununla birlikte, sağlık çalışanlarına yö- bulundu daima personel görmüş kursu yardım ilk

nelen şiddetin nedenleri arasında sağlık sektöründe küre- temel bir az en ve malzemesi yardım ilk Sahada 10.

selleşme sürecinde yaşanan dönüşümlerinde etkisi yoğun sağlanmalıdır. ollanakları alma

olarak hissedilmektedir: Küresel ekonomik gelişmelerin duş ve temizlenme yıkanma, sonunda mesai Günlük 9.

piyasa ekonomisinin alanını genişletirken kamu ekonomi- sağlanmalıdır. kullanmaları bunları

sinin alanını daraltmıştır. ve verilmeli çizmeler burunlu çelik da ya botları gi

-

Sağlık hizmetleri sunumunda da piyasa yönlü değişim güvenli iş birlikte ile eldiveni iş elbisesi, iş İşçilere 8.

ve dönüşümler yaşanmaktadır. Piyasa yönlü değişim, re- ayarlanmalıdır.

kabet, verimlilik, toplam kalite ve esneklik gibi işletme de- göre) işlere tehlikeli ve (ağır kalorisi yemek İşçilerin 7.

ğerlerinin sağlık hizmetleri sunulan alanlarda da yaşam yaptırılmamalıdır. mesai fazla kesinlikle İşçilere 6.

alanı bulmasına yol açmıştır. görmelidir. eğitim bir yeterli hakkında metodları ma

-

Piyasa yönlü değişim, aynı zamanda, koruyucu hizmet- çalış yararlanılacak ile, amacı önlemek kazaları ve

leri (birinci basamak sağlık hizmetlerini) de dışlamaktadır. korumak sağlığını önce, verilmeden işe bu isçilerin

Hafif olmayan yükleri bedenen taşıma işine ayrılan ayrılan işine taşıma bedenen yükleri olmayan Hafif

Gerek gördüğünde hastaları bir üst basamağa sevk eden 5.

“birinci basamak hizmetlerinin” en temel birimi olan “sağlık nılmalıdır.

-

ocakları” kaldırılarak müşteri memnuniyetine dayalı farklı yararla araçlardan mekanik olabildiğince masında

-

bir özelleştirme/ticarileşme modeli olan “aile hekimliği” yer- konul yerlerine ve taşınması kaldırılması, Taşların 4.

leştirilmesi süreci devam etmektedir. rilmemelidir.

-

Sağlık hizmetlerin sunumunda koruyucu hizmetlerin ve izin taşınmasına kaldırılmasına, tarafından isçi

etkinliğinin azaltılması, diğer birimler üzerindeki yükün art- bir taşlar geçen ağırlığı bu Kesinlikle alınmalıdır.

masına yol açarak çalışma yaşamını, bir çalışma ortamı önlemler için indirilmesi düzeye o yükün taşınacak

olan hastaneyi, hastane sağlık çalışanlarını ve dolayısıyla ivedilikle, durumlarda, geçtiği kiloyu 55 yükün çok

hastaları doğrudan olumsuz etkilemektedir. Sağlık ocak- en taşınabilecek tarafından işçi erkek bir Yetişkin 3.

• Disiplin sorunları tekrarı. sorunları Disiplin •

larının etkin çalıştığı bir sağlık sisteminde, hastalar gerek

• Makine kullanılmamasını öneren ilaçlar öneren kullanılmamasını Makine •

görüldüğünde bir üst basamağa sevk edilir. Dolayısıyla di-

• Önemli hasar görmüş eklem fonksiyonları eklem görmüş hasar Önemli •

ğer birimlerin üzerine gereğinden fazla yük bindirilmemiş

• Alkol ve uyuşturucu sorunu uyuşturucu ve Alkol •

olurdu.

• Ciddi akciğer sağlığı sorunu sağlığı akciğer Ciddi •

Aşırı yük altında çalışan sağlık çalışanları, hasta ve

• Kalpte sağlık sorunu sağlık Kalpte •

hasta yakınlarına yeterince bilgi verememekte; yürüttükleri

• Psikiyatrik durum (yükseklik korkusu dahil) korkusu (yükseklik durum Psikiyatrik •

hizmetlerin niteliği düşmektedir. Tedaviden duyulan mem-

• Epilepsi/ Sara Epilepsi/ •

nuniyetsizlik ve ihmal edilme düşüncesi en önemli şiddet

• Tekrarlayan baş dönmesi baş Tekrarlayan •

nedenlerinden olduğu belirtilmişti. Hasta bakım hizmetle-

rinin örgütlenmesindeki çağdaş görüşe göre evde, ayakta, dir:

-

hastanede ve tıp merkezlerinde uygulanması gereken te- verilmemeli izin çalısmasına işlerde olan tehlikesi

davi bütünsellik içinde örgütlenmeli ve hastaların tedavisi düşme aşağıya kişilere gösteren faktörlerini insan

mümkün olduğu ölçüde evde ve ayakta gerçekleştirilme- Aşağıdaki yinelenmelidir. olarak periyodik ayene

-

lidir. mu bu ve geçirilmeli muayenesinden sağlık göre

Yetişkin işçiler; ağır ve tehlikeli işler yönetmeliğine yönetmeliğine işler tehlikeli ve ağır işçiler; Yetişkin

Ülkede ticarileşme yönünde uygulanan sağlık politika- 2.

ları, hastaları müşteriye indirgemekte ve sağlık hizmetleri- lıstırılmamalıdır.

-

nin sunumunda eşitsizlik ve dengesizliğe yol açmaktadır. ça işlerde bu işçiler genç tamamlamamış yaşını 18 1. Bu dengesizlik kişiye yönelik tıbbı bakım hizmetlerinin ? yapılmalı Ne sürdürülmesi ile giderilemez, ancak sosyalleştirilmiş sağlık

hizmetleri uygulaması ile giderilebilir. yanıtı 23’ün Sayfa > Yararlanılan Kaynaklar DÜŞÜN DAKİKA İKİ Annagür, Bilge (2010) “Sağlık Çalışanlarına Yönelik Şiddet: Risk Fak- törleri, Etkileri, Değerlendirilmesi ve Önlenmesi”, Psikiyatride Güncel Yak-

ÇALIŞMA ORTAMI Kasım - Aralık 2011 13 Toplum AZ ZAMANDA ÇOK İŞLER YAPTI A.Gürhan FİŞEK*

Sekiz sene evvel Tolstoy’da okuduğum “Saadet, sükun ve refah köylerdedir; yere batsın saraylar” cümlesinin köylüye olan muhabbetime büyük tesiri olmuştur. (1919) Dr. Reşit Galip

ebeci Asri (Çağdaş) Mezarlığının 4 No.lu kapısından Cgirin. Düz yürürseniz, ortasında yuvarlak bir çiçeklik bulunan bir alana varırsınız. Bu alanda, ilk gözünüze çar- pan mezar, her zaman üstünde taze çiçeğin bulunduğu Uğur Mumcu’nun mezarıdır. Bu alana beş yol açılır; siz dik açı yapan yola girmelisiniz. Biraz yürürseniz, yine ortasın- da yuvarlak bir çiçeklik bulunan yeni bir alana varırsınız. Burada dikkatinizi çeken, mütevazi ama vakur bir biçimde yanyana duran üç benzer mezar olacaktır. Bu mezarlarda, Cumhuriyet’in en seçkin üç Milli Eğitim Bakanı yatar: Vasıf Çınar, , Reşit Galip. Vasıf Çınar, “Eğitim ve Öğretim Birliği Yasası”nı çıkaran Milli Eğitim Bakanı’dır. Mustafa Necati, milli eğitim meşale- Dr. Reşit Galip (Atatürk’ün solunda), bakanlığı döneminde sinin ve “yenileştirilmiş” okulların yurt yüzeyine yayılmasını öğrenciler ve eğitimcilerle birlikte. temsil eden Milli Eğitim Bakanı’dır. İçlerinde 11 ay gibi kısa- cık bir süre görev yapan Reşit Galip’in Türk Milli Eğitimi’ne Derneği’nin kurucuları arasında yer almıştır. Mezun olduktan yaptığı katkılarını bu yazımızda ele alacağız. Bu katkılar o sonra da 1919 Nisan’ında Tavşanlı’ya üç arkadaşıyla birlikte denli büyük ve övülesidir ki, kendisine görkemli ve sarsılmaz gidip yerleşerek doktorluk yapmıştır. bir yer kazandırmıştır. “Dr.Reşit Galip Milli Eğitim Bakanı olduktan sonra ba- Reşit Galip, Atatürk’ün “Az zamanda çok işler yaptık” kanlıkta bir ‘Köy İşleri Komisyonu’ kurarak, ‘devletin köydeki dediği yıl, Milli Eğitim Bakanı’ydı ve gerçekten çok önemli adamı’, köyün en aydını olan öğretmenin hangi özelliklere ve atılımlarla, hem bugüne dek gelen eserler bıraktı ve hem de görevlere sahip olması gerektiğini araştırdı. Komisyon, köy daha sonra başarılan ölmez eserlerin tohumlarını attı. öğretmenlerinde şu özelliklerin bulunmasını istiyordu: Reşit Galip, 1918 yılında Tıp Fakültesi’ni bitirmiş;  Köylüyü devrimci laik ve cumhuriyetçi inançlarla yetiş- Darülfünun’da kazandığı Prof. Akil Muhtar Özden gibi bir ho- tirmek ve bunları köylüye benimsetmek, canın asistanlığını bırakıp; köylerde doktorluğa başlamıştı.  Köylünün sosyal hayatında etkili olabilmek, medeni Bu dönemde, hem bir doktor ve hem de bir toplum önderi ola- kanun hükümlerini köyde hakim kılmak, modern gör- rak çalışırken, en yakınında daima öğretmenleri bulmuştur. gü kurallarını köylüye öğretmek, Bu güç birliğini, yazdığı “Köy Öğretmenleriyle Sağlık Konuş-  Köyün ekonomik hayatını etkileyebilmek, ileri tarım maları (1928)” adlı kitapta anlatır. Şöyle der : “Ben köylü dos- yöntemlerini, pazar ilişkilerini onlara anlatmak, tu bir hekimim. Köy öğretmenleri: Siz de köylüye dostsunuz.  Köyün aydını olmak, öğretmenliğin bütün özelliklerine Sizinle ortak dostumuz olan köylünün mutluluğuna, refahına sahip olup bunu göstermek. ve bizi bunları ulaştıracak yollar, çareler üstüne konuşabiliriz. Bir köy öğretmeninin bunları başarabilmesi için kendine Kuşku yok ki, bizim köylüye sevgimiz aynı zamanda vatana yol gösterecek rehberlere ve bunları başarabilecek yetenek- sevgidir. Çünkü köylü vatanın köküdür, ana ögesidir. Asıl te- leri kazandıran bir eğitime ihtiyaç vardır. Yoksa köyde kendi- melidir. O, ahlak, sağlık, fikir ve bilgice, ne kadar ileri giderse sinden beklenen düşünüş ve yaşayış inkılabını gösteremez. vatan o kadar kuvvetlenir, yükselir. ” (A.Ş.Elman, s.55) (İsmail Hakkı Tonguç, Canlandırılacak Köy, İstanbul 1947 Öğretmenlerle omuz omuza, halkın bilinçlendirilmesi ve s.418 ; Aktaran Y.Oruç s.119) Dikkat edilirse, Köy Enstitüle- yaşam düzeyinin yükseltilmesi çalışması, onun öğretmen- rinin kuruluş felsefesi ve ilkeleri, bu komisyonun kararlarıyla lerin sorunlarını da yakından gözlemesine ve çözümler dü- ve Dr.Reşit Galip’in yaşam çizgisiyle kesişmektedir. Reşit şünmesine yol açmıştır. Milli Eğitim Bakanı olduğunda, ilk Galip, daha önce CHP İdare Heyetinin Halk Evlerinden So- eylemi, o güne değinki uygulamanın tersine, öğretmenlerin rumlu Üyesi (Halk Evleri Genel Sekreteri) olduğu dönemde genel bütçeden maaş almalarını ve emeklilik güvencelerini de “çağdaş Türk köylüsü ve öğretmeni nasıl olmalı” sorusu- sağlamak olmuştur. Ayrıca, öğretmenlere, sosyal yardımlarla nun yanıtını araştırmıştı. da destek verilmiştir. Böylece öğretmenler, Cumhuriyeti sa- Bakanlığı döneminde, köy enstitülerinin öncülü sayı- vunurken, yanlarında, onlara sahip çıkan bir Bakanlık gör- labilecek uygulamalar vardır. Köy okullarına, tarım dersleri müşlerdir. konulmuştur. “Evlerinden haftalık yiyeceklerinin çiğ olarak Reşit Galip’in, yaşam öyküsünde köycülük önemli bir getirilmesi ve bu yiyeceklerin öğretmenler gözetiminde köy- yer tutar. Bunun kanıtlarından bazıları şunlardır : Henüz Tıp lü pansiyon anaları tarafından pişirilmesiyle, ulaşılamayan Fakültesi öğrencisiyken, Kars, Erzurum, Sarıkamış savaş- köylerdeki çocukların eğitiminin sağlanması düşünülmüş ve larında görev yapmıştır. İstanbul’a döndüğünde Köycülük uygulanmıştı. Bu okulların ilki Artvin ve Antalya’da açılmıştır.” (Y.Oruç, s.108) * Prof.Dr., Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Yine bakanlığı döneminde, “Köycülük ve köy öğretmen- Genel Yönetmeni ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Çalışma liğinin temellerini öğrenmek için Amerika Birleşik Devletleri- Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü - İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik ne on öğretmenin gönderilmesine karar vermiştir. On Türk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi genci, öğrenim görmek üzere yurtlarından çok uzak olan ** Alıntılar, Güzel Türkçe’yle okunacak biçimde düzenlenmiştir. Amerika’da bulunuyorlarsa, bunu Reşit Galip’e borçluyuz.”

14 ÇALIŞMA ORTAMI Kasım - Aralık 2011 Toplum

(A.Ş.Elman, s.57) O dönemin, Alman hayranlığına ve taraf atıyordu. Mutlaka her üniversite öğrencisi, “İnkılap Tarihi” seçmedeki kararsızlığına bağlı olarak “Reşit Galip’ten sonra dersi görmeliydi (Bugün de görmektedir). İnkılap Tarihi Ensti- gelen Milli Eğitim Bakanları bu davanın değerini ve önemi- tüsü üzerine, Reşit Galip şöyle yazıyordu : “Enstitü, öğrenci- ni kavrayamadıkları için oraya pek az öğrenci göndermiş ve lerinden profesörlerine kadar bütün üniversitenin malı, Cum- sonunda 1938’de bu ofisi kapatmışlardır. Hatta şurası çok huriyetin ve bütün milletin dimağıdır. Herkes bu enstitünün dikkat çekicidir ki; bu bakanlar o sıralarda Almanya gibi zul- öğrencisidir. Herkes bu enstitünün profesörü olabilir. Burası mün ve zorbalığın hüküm sürdüğü bir ülkede Türk Öğren- inkılabı sevenlerin ve ona inanç besleyenlerin kürsüsü ola- ci Müfettişliğini sürdürmede ve oraya aç kalmak ve hava caktır. ... İnkılap Enstitüsü, politika, kanun, hukuk, sosyoloji, bombardmanlarının tehdidi altında yaşamak bahasına bile ekonomi, maliye ve genel olarak ulusal kültür sahalarında, olsa öğrenci göndermekten bir türlü vazgeçmemişlerdir.” Türk inkılabını hazırlayan nedenleri araştıracak, inkılabın ana (A.Ş.Elman, s.188) etmenlerini, ilkelerini ve bunlardan doğan yeni Türkiye’nin Reşit Galip, I.Dünya Savaşı sırasında, yalnızca insanları geleceğini inceleyecektir.” (Y.Oruç, s.109) tanımamıştır. Durmadan okumuş ve bilimin ışığıyla da aydın- Ama Reşit Galip, öğrencilerin Cumhuriyet ve İnkılaplarla lanmıştır. Dr.Lütfi Kırdar onun için şöyle yazar : “Ben Reşit’i, tanışmak için, üniversiteyi beklememeleri gerektiğini bilen- ta 1.Dünya Savaşı’nda Cebeli Lübnan’da, Antura’da 1500 lerdi. Onun için, bu ateş, daha ilkokuldayken yüreklerde yer yataklık çocuk eytemhanesi (Kimsesiz Çocuklar Yurdu) mü- etmeli ve her sabah bıkmadan usanmadan yinelenmeliydi : dürü iken tanımıştım. Bana onu ilk kez tanıtan Halide Edip “Türküm, doğruyum, çalışkanım. Yasam: Küçüklerimi koru- Hanım oldu. ‘Doktor, sana ahlakan olduğu kadar fikren de mak, büyüklerimi saymak; yurdumu, budunumu özümden yüksek bir arkadaş tanıtacağım. Üç gün sonra size yardımcı çok sevmektir. Ülküm yükselmek, ileri gitmektir. Varlığım olarak geliyor’ demişti. ... Bir sene kadar kaldığı bu görevde, Türk varlığına armağan olsun.” . Öğrenci andı bugün de okulun Fransızlardan kalma kütüphanesini dolduran binlerce sürmektedir; bunun yazarı ve uygulamanın başlatıcısı Reşit cilt kitaplar arasında sabahlara kadar çalışma suretiyle bilim- Galip’tir. (A.Ş.Elman, s.93) sel dağarcığını genişleten Reşit Galip, aynı zamanda okula Reşit Galip, Tıp Fakültelerinin padişahlık döneminin en da çok büyük hizmetlerde bulunmuştur.” (A.Ş.Elman, s.27) ilerici okullarından olduğunu ve bir çok devrimci yetiştirdiği- Reşit Galip’in, Mustafa Kemal’in dikkatini çekmesi, 1924 ni; salt bu yüzden de, Haydarpaşa’ya sürgün edildiğini bilen Adana gezisi sırasında olmuştur. Mersin Türkocağı Başkanı ama sindiremeyenlerdendi. Haydarpaşa, nüfus yoğunluğu olan Reşit Galip, devrimcilik ve atılımcılık içeren ateşli ko- düşük ve ulaşımı güç bir konumdaydı. İstibdat yönetimi ta- nuşmasıyla, hem kitleleri etkilemekte ve hem de Mustafa rafından, tehlikeli bulunarak, halktan uzak tutulmak ve halkla Kemal’in yapmak istediklerini dile getirmekteydi. Bu ateş- bağlarını kopartabilmek için ikinci kez sürgün edilmişti. Reşit li konuşma, ilk değildi; o tıp fakültesi sıralarında da, Türk Galip, bakan olur olmaz, büyük güçlüklerle, Tıp Fakültesi’ni Ocağı’nda da, Kütahya köylerinde de hep bu çizgide konu- yeniden Rumeli yakasına, Fındıklı’ya taşıtmıştır. şurdu. Cumhuriyet ve inkılap, onun her şeyiydi. Onun için Reşit Galip’in Darülfünun’daki asistanlık görevinden ay- de, 1933 yılında Üniversite Reformu yapması istendiğinde, rılması, sancısız olmamıştır. Eğitim sistemini eleştiren ve bu reformun odak noktasına “Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü”nü geliştirilmesi için önerilerini içeren bir broşür yayınlamış ve oturttu. Ona göre, üniversite reformunun kalbi bu enstitüde tepeden tırnağa sistemin değişmesi gerektiğini öne sürmüş- tür. Bu çalışmasının sonuçlarını beklemiş; ama hiç bir de- ğişiklik olmamıştır. Darülfünun’un değişmemek konusundaki direnci, Cumhuriyet döneminde de sürmüştür. Özerk bir kim- lik kazandırılmış olmasına karşın, destekçisi olmak bir yana, Cumhuriyet karşıtlığını sürdürmüştür. Cumhuriyet hükumet- lerinin ısrarlı önerilerine karşın, Darülfünun, değişmemekte kararlıydı; kendisini dokunulmaz görüyordu. Ona ancak, Reşit Galip gibi, sözünü de gözünü de bu- daktan esirgemeyen, taşkın karakterli ve birikimli bir Milli Eğitim Bakanı’nın dokunabileceği benimsendi. Reşit Galip 1933 baharında Bakan olduğunda, üniversite reformu hazır- lıkları başlamıştı; Nazi zulmünden kaçmak zorunda kalacak profesörlere-teknisyenlere kucak açılması düşüncesi de ka- Dr. Reşit Galip bir törende topluma seslenirken... falarda oluşmuştu. Bu düşüncelere sahip çıkacak ve eyleme geçirecek bir orkestra şefine gereksinme vardı. O da Reşit Galip’ti. Nazi zulmünden kaçmak zorunda kalanlar içerisindeki en saygın isim Prof.Dr.Philip Schwartz, aynı zamanda İsviçre’de kurulan örgütün de başkanıydı. 1933 Haziran’ında İstanbul’a geldiğinde, kafasında “Acaba üç arkadaşımızı, Türkiye’ye kabul ettirebilir miyim?” düşüncesi vardı. İstanbul’a vardığın- da, ona çözümün merkezi olarak Ankara ve Milli Eğitim Ba- kanlığı gösterildi. Ankara’ya geldiği gün, saat 13.00’de, Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip başkanlığında, ileri gelen bakanlık yetkililerinin kendisini toplantı salonunda beklediğini gördü. 7 saat sonra toplantı sonlandığında, 30 Alman bilim adamı için Türkiye kapısı ardına kadar açılmış; anlaşma imzalanmış (ertesi günü Atatürk tarafından onaylanmış) ve Türkiye hiç bir ülkenin bu güne değin başaramadığı çapta ve bir çırpıda eği- tim hamlesini başlatmıştı. Bu sayı ileride 700’leri bulacaktı. Schwartz şöyle yazıyordu : “Ben ve bütün oradakiler zamanı Fuat Bulca (solda, birinci), Dr. Reşit Galip, (solda ikinci), Mustafa unutmuştuk. Biliyordum ki, bu saatlerin Almanya’dan rezilce Kemal, Nuri Conker (en sağda, oturan) ve alçakça kovulmuş kişiler için yaradılış kadar anlamı vardı.

ÇALIŞMA ORTAMI Kasım - Aralık 2011 15 Toplum

Batının pisliğinin bulaşmadığı harika bir ülke keşfediyordum ... Konuşmamız iki düzenli organizmanın arasındaki madde alışverişine dönüşüyordu.” (H.Widmann, s.92) Mülteci Almanca konuşan profesörlerle ilgili, hemen o gün gerçekleştirilen imza töreninde Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip şöyle konuşuyordu : “Bugün alışılmışın da dışında, ör- neği gösterilmeyecek bir iş yapabildiğimiz gün oldu. 500 yıl kadar önce İstanbul’u kuşattığımız zaman Bizanslı bilginler İtalya’ya göç etmişti ve buna engel olamamıştık. Bu bilginle- rin büyük çoğunluğu İtalya’ya gitti. Sonuç olarak Rönesans gerçekleşti. Bugün Avrupa’dan bunun karşılığını alıyoruz. Ulusumuzun yenileştirilmesini umut ediyoruz. Bilim ve yön- temlerinizi getirin, gençlerimize bilginin yollarını gösterin. Size teşekkürlerimi ve saygılarımı sunarım”. (H.Widmann, s.92) Üniversite reformunun mimarı İsviçreli Pedagoji Profesö- Dr. Reşit Galip, Dil Kurumu toplantısına başkanlık ederken. rü Albert Malche, bir yıl süren ve Türkiye’nin eğitim sorun- larını derinden inceleyen çalışmasıyla, yeni üniversite dü- cek kadar çok derinleşmişti ve şöyle diyordu : “Dünyanın en şüncesine güçlü bir ışık tutuyordu. Reşit Galip’in beklediği, zengin eski Anadolu eserleri müzesi Ankara’da olacak, yal- bu ışık ve yurt dışından gelen bilim insanlarının inanılmaz nız bilginleri değil, yabancı üniversite mensupları Ankara’yı katkısıydı. görmeden ve Ankara’da staj yapmadan mezun olamayacak- Ama Darülfünun direniyordu. 170 öğretim üyesinin üni- lar.” (A.Ş.Elman, s.70) versiteden atılması ve Üniversiteyle bütünleşmek istemeyen Arkeoloji Müzesi ve milli kütüphane de, ulusal kültür ve İlahiyat Fakültesi’nin kapatılması bile (İstanbul Üniversitesin- eğitim politikasına açılan bir kapı olmalıydı. Milli Müze ve Ki- de ancak 1992 yılında tekrar açılabilmiştir), direnme odağını taplık binaları içinde kurulması planlanan Arkeoloji Enstitüsü, ortadan kaldıramamıştı. Sadece yöntem değiştirmiş ve dedi- akademik araştırma ve yayın yapacak bir organ olmalıydı. kodu, yıpratma taktikleriyle Reşit Galip’i hedef almışlardı. Milli Kütüphane de, bu politikanın arşiv alanı olacaktı. Reşit Daha sonra Milli Eğitim Bakanı olan Hasan Ali Yücel Galip’in hayallerini süsleyen en az bir milyon kitaptan oluş- şöyle yazıyordu : “Cumhuriyet devri Milli Eğitim Bakanları turulacak önemli eserlerin bir araya getirileceği bu kitaplık, içinde iş görmüş veya görecek yetenekte olanlar, hep kade- adeta memleketin kime ait olduğunu belgeleyen bir tapu da- rin şiddetli yumruklarını yemişlerdir. Kimi genç yaşta ölmüş, iresi gibi düşünülmeliydi. (Y.Oruç, s.106) kimi çalışma alanından erken denecek çağlarda ayrılmıştır. Dikkat edilirse gerçekleştirdikleri ve düşündükleri, bugün Bunda kişilikli olmalarının, günlük politika akımlarına uyacak de varlığını sürdüren Cumhuriyet yapılarıdır (Ama ne yazık kıvrak ve kaypak yaradılışta olmamalarının büyük etkisi var- ki, o dönemin ruhunu ve inancını yaşatmaktan çok uzaktalar). dır. İşlerini ve yaşamlarını, başarısız görünen bir şekilde bitir- O’nun başarısının sırrını şöyle yorumlamaya çalışabiliriz: meleri, saf yüreklerinin eşsiz ödülü ve ödenmez karşılığıdır. 1. Donanımlı gelmişti; sanki çok uzun bir süredir bu göre- Reşit Galip’e de ayni hal olmuştur. İki ruh cücesinin onun ve hazırlanıyordu. eteklerine yapışıp umulmadık bir zamanda bu karakter kah- 2. Tüm bilgi ve deneyimleriyle yoğurulmuş hayalleri var- ramanının yere düşürülmesine aracı oluşları, yalnız politika dı. ve kamu yönetimine değil, sonuç olarak maddi varlığına da 3. Bu hayaller Mustafa Kemal’in hayallerinin bir bölümüy- le örtüşüyordu ve gerçekleşecekleri zaman dilimi ola- etkili olmuş, genç Reşit Galip’i kahrından öldürmüştür. Reşit rak da çakıştı. Galip’i küçükleri kadar akranları da kıskanmıştır. Her yerde- Yaşamını yitirdiği 4 Mart 1934 günü kitaplarının arasına kinden çok daha merhametsiz ve insafsız olan bizim politika koyduğu demir karyolasındaydı. alemimiz, ezici ve kıskanç havasıyla Reşit Galip’e nefes al- Onlardan ve yüreğinin kılavuzluğundan hiç ayrılmamıştı dırmamıştır.” (A.Ş.Elman, s.39) ki. Henüz istifa gerekçeleri aydınlatılmamış olmakla birlikte, Kaynaklar çok önem verdiği İnkılap Tarihi derslerini anlatmak isteği ve  A.Ş.Elman (1953): Dr.Reşit Galip, İstanbul. 1925’ten beri önce Darülfünün Emiri, sonra Üniversite Rek-  H.Widmann (2000) : Atatürk ve Üniversite Reformu, Kabalcı Yayınları, törü olan Neşet Ömer İrdelp’in (Atatürk’ün Doktoru) ve iki İstanbul.  Y.Oruç (2007) : Atatürk’ün “Fikir Fedaisi” Dr.Reşit Galip, Gürer Yayınları, dekanının istifaları onun görevden uzaklaştırılmasında etkili İstanbul. olmuştur. Yerine gelen Ord.Prof., bir tarih profe-  İ.H.Tonguç (1947) : Canlandırılacak Köy, İstanbul, s.418 sörüydü ve İnkılap Tarihi derslerini o vermiştir. Ama atılan tohumlar ve başlatılan eylemler, geri dönül- mez bir biçimde yürümeye başlamıştır. Hükumet, üniversite- ye ve Türkiye’ye gelen konuk Almanca konuşan profesörleri (kendilerine Alman demediler), sahiplenmeyi sürdürdü. Nazi- lerin tüm isteksizliklerine karşın, Türkiye Hükumeti, toplama kamplarından bile ünlü profesörlere, devlet memuru kimliği verip, onları kurtarıp Türkiye’ye getirdi. Onlar da bunun de- ğerini bildiler ve fazlasıyla karşılığını ödediler. Reşit Galip’e saygıları o kadar büyüktü ki, genç yaşta öl- düğünde, Prof.Dr.Schwartz, dersini onu anlatmaya ayırdı ve öğrencilerini saygı duruşuna çağırdı. Bakanlığı, Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu’nun ku- ruluşuna denk gelir. Kısa bir süre bu iki kurumun da başkan- lığını yapmıştır. Dil’e ve özellikle tarihe ilgisi hem bakanlık öncesi ve hem de sonrası devam etmiştir. Özellikle arkeoloji Reşit Galip, tam bir idealist gibi öldü: Kitaplarının yanı başında ve ve müzecilik konularına çok kafa yormuştu. Hititçeyi öğrene- bir demir karyola içinde! (Orhan Seyfi Orhon)

16 ÇALIŞMA ORTAMI Kasım - Aralık 2011 Toplum Patatesle Gelen Mutluluk

Erdoğan BOZBAY

ine Kütahya’dayız. Çocukluğumun, ilk gençlik yılları- çaktan uçuşa geçtiğimi hissederdim. Her ne kadar patates Ymın geçtiği meşhur çıkmaz sokaklarla bezenmiş kent- yemeğini pek sevmesem de –sanırım annem de pek sev- teyiz. Nasıl oldu anlamadım. Ayaklarım belki de anılarla mezdi– isterdim ki, tükeninceye kadar her öğün topladığım yüklü yüreğim beni oralara sürükledi. Madem ki yolumuz patatesler yensin. Eee, dile kolay. Onları ben topladım, buralara düştü, gelin, yıllar yıllar öncesinin kendi halinde hem de ne emeklerle! yaşayıp giden çıkmaz sokaklarından birine konuk olalım. Çocukluğumdaki şu patates toplama işi nereden mi Sekiz on evden oluşan eğri büğrü sokağımız adını, aklıma geldi? İnanmayacaksınız ama Afrika yerlilerinden. yanlış anımsamıyorsam, yılda birkaç hafta buğday dövü- Geçenlerde, televizyon kanalları arasında zaplaya zıplaya len, diğer zamanlarda da biz çocukların oyunlarına figü- koştururken bir belgesele takılıverdim. Kendilerini gönüllü ranlık yapan dibek taşından almıştı. Dibek Çıkmazı’nın sağ kültür misyoneri olarak görevlendirmiş(!) Ak Tanrılar’la(*) yanında, ayakta durabilmek için birbirine dayanan iki katlı birlikte, Afrikanın balta girmemiş(!) ormanlarında, gizem- ahşap evler sıralanır, solunda ise meyve ağaçlarıyla çev- li ve ürkütücü hayvan sesi efektleri eşliğinde ilerliyoruz. relenmiş sebze bahçeleri yer alırdı. Fizik yapısından dola- Derken kendi halinde yaşayıp giden bir yerli kabilesiyle yı araç trafiğine de kapalı olduğu için, annelerin tedirginlik karşılaşıyoruz. Mizansen önceden hazırlanmış olmalı. Pek duymadığı, çocuklarını göz ve sesle takip etmek zorunda şaşırmış görünmüyorlar. Yetişkinleri minimumda giyinmiş, kalmadığı, ince uzun bir çocuk parkıydı adeta. Kızlı erkekli çocukları ise tümden üryan, doğayla tam bir uyum için- neler oynamazdık ki... Saklambaç, dokuz kiremit, tıp, bil- deler. Ayrımsız, kabiledeki herkes gülümsüyor. Ekibimizi, ye, istop, özellikle de futbol. Bu şirin oyun alanımızın tek dolayısıyla televizyonları başındaki biz seyircileri dostça sevimsiz yanı, bahçelerin kenarındaki ısırgan otlarından karşılıyorlar. Yerli tercüman aracılığıyla hal hatır soruşun oluşan ormandı. Haklısınız, ısırgan otundan orman olmaz ardından, tüm kabilede bir telaş başlıyor. Erkekler ve ço- tabii. Ama ilkbahar yağmurlarının yanı sıra, yer yer üstü ka- cuklar çalı çırpı toplarken, kadınlar da patates yumrularıy- palı sulama kanalından beslenen otlar öylesine azmanla- la dolu sepetleriyle çıkageliyor. İnanın, bir tanesiyle bir kişi şırdı ki, biz boydaki bücürler için orman kesilirdi başımıza. rahat doyar. Bu kadar irilerini doğrusu hiç görmemiştim. İşte, boyumuzu aşan otların arasına yada sulama kanalı- Derken ateş yakılıyor, patatesler bir güzel köz haline dönü- na sık sık topumuzun kaçması en büyük kabusumuzda. O şen ateşe gömülüyor. Tüm bakışlar köze odaklanmış. Bir şipşirin yuvarlaklar geri dönülmez yolculuğa çıkacak diye zaman sonra patateslerin pişmiş olabileceğini kestiren er- aklımız çıkardı. Bulma olanağımız olmadığı için da geriye, keklerden birisi elindeki dal parçası yardımıyla, patatesleri yeni bir top edinmenin yollarını aramak kalırdı bizlere. Ta- kızgın küllerin içinden çekiştirerek çıkarırken, bir diğeri de bii, yaz geçip de otlar kurudu mu, birkaç ay ayrı kaldığımız öncelikle konuklardan başlayarak herkese birer tane da- toplarımızın peşine düşerdik. Bazılarıyla tekrar yüzleşmek, ğıtıyor. Buraya kadar anlatılanlar sizlere pek ilginç gelme- doğrusu eski bir dostla karşılaşmışçasına miş olabilir. Dünyanın her türlü nimetinden bizlere tarifsiz sevinçler yaşatırdı. bolca yararlanmış, bol yıldızlı otellerde en Güz mevsiminin gelişiyle birlikte kayıp güzel yiyeceklerle damaklarını ve midele- toplarımıza kavuşmanın yanı sıra biz çocuk- rini buluşturmuş misyonerler ve belgesel ları tatlı bir heyecan daha beklerdi. Patates ekibimiz, büyük bir saygıyla kendilerine toplayıcılığı. Sanırım her yıl olmazdı bu olay. sunulan patatesleri ayıp olmasın diye bir Söküm zamanı bahçelere –yoksa tarlalara mı iki geveleyip bırakıyorlar. Haklılar da. Emi- demeliyim– doluşan, çoğunluğunu kadınların nim onlar, şu patates denen altın yumru- oluşturduğu toplayıcıların işlerinin sona erdi- nun bin bir çeşidini yemişlerdir. Hem de ğini, sokağımızı dolduruveren çocuk seslerin- ne lezzetlilerini. Patatesli omletler, parmak den anlardık: “Haydi patatese.” Sıra bize jipsler, sosisli, peynirli, mantarlı kumpirler, gelmişti işte. Patates toplayıcılarından arta patates köfteleri, püreler, ağızlarına layık kalanları bulup çıkarmak en büyük eğlencemizdi. Günler- daha nice tatlar, nice hoşluklar. Saymakla bitmez. Ya bizle- dir beklediğimiz halde yine de bu haber bizleri fazlasıyla ri güler yüzle, dostça karşılayan kabiledekiler için patatesin coşturmaya yeterdi. Oynadığımız oyunları yarıda keser, taşıdığı anlam? İşte o tabloyu çizmek, sözcüklere dökmek yürümeyle koşma arası adımlarla evlerimizin yolunu tutar- çok zor. Nasıl da iştahla, mutlulukla yiyorlar patateslerini. dık. Elimize ne geçtiyse; keser, çapa, sepet, kova, teneke, Sevişir gibi, kutsal bir törende kendinden geçer gibi ya da tencere, torbayla sokağa fırlar, soluğu patates tarlasında huşu içinde ibadet eder gibi. O an onlara öylesine imreni- alırdık. İşçilerin boşalttığı alanı bir anda cıvıl cıvıl çocuk yorum ki... “Aralarında olabilmek için neler vermezdim” seslerimiz kaplardı. Amansız bir yarış havasında, altın diyorum içimden. Patateslerinin yanında ne tuzları var, ne arayıcıları ciddiyetiyle, toprak altında bizleri bekleyen son de kırmızıbiber, karabiber, domates, peynir türünden lüks- sarı yumruların peşine düşerdik. Amaç çok toplamanın da leri. Ama onlar, sadece patates bulup yiyebildikleri için bile ötesinde, en büyüklerini bulabilmekti. Bazen küçük gruplar öylesine huzurlu, öylesine mutlular ki... Gözlerinden okuyo- kurar, işi takım oyununa dökerdik. Nasıl geçtiğini anlaya- rum yaşadıkları tüm güzellikleri. Ve o gözlerde, yıllar önce madığım bu renkli eğlencenin ardından eve götürdüğüm bin bir emekle toplayıp gururla annesine götürdüğü ve her ganimeti büyük bir gururla annemin eline tutuştururken, öğün yenmesini istediği patatesleri, patatesli yılların geçtiği “aferin benim oğluma, adam olmuş da, eve yemeklik “Dibek Çıkmazı” nın bücürünü görür gibi oluyorum... getirmeye başlamış” türünden övgüleriyle kanatlanıp, al- (*) Yerlilerin, tanrı zannettikleri beyazlara verdiği ad.

ÇALIŞMA ORTAMI Kasım - Aralık 2011 17 Anımsa NUSRET FİŞEK’İ ANMAYI HALA SÜRDÜRÜYORUZ

. Kendisinden başkalarını da düşünenler- den olmalısınız. . İnsanın çevresiyle birlikte varolduğunu bilenlerden olmalısınız. . Kötülükler karşısında birlikte mücadele edilmesinden yana olmalısınız. . İnsana ve yaşama değer verenlerden ol- malısınız. Nusret Fişek de sizin gibiydi. Onun için 97. doğum ve 21. ölüm yıldönümünde onu birlikte anmayı hala sürdürüyoruz. Umuyoruz yakında ulaşacağımız 100.Doğum gününü de birlikte kutlayacağız. Prof.Dr.Nusret H. Fişek (21 Kasım 1914 - 3 Kasım 1990)

eçen yıllarda olduğu gibi, bu yılda, Nusret bu beyinleri etkisiz kılmak için; ya budadı, ya hapis- GFişek’in ölüm ve doğum yıldönümüne denk ge- lerde tuttu, ya yurt dışına kaçmak zorunda bıraktı ya len Kasım ayı içinde, Vakfımız ile birlikte Türk Tabip- da öldürülmesine engel olmadı. Günümüzde de sü- leri Birliği, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk rüp giden bu gerçeğin nedenlerini çok yönlü olarak ir- Sağlığı Anabilim Dalı, Nükleer Tehlikeye Karşı Barış delemek, yaşanan bu hoyratlığa “DUR” diyebilmenin ve Çevre için Sağlıkçılar Derneği, Sevda Cenap And yollarını sizlerin de katkılarıyla üretmek istiyoruz. Müzik Vakfı ve Çankaya Belediyesi birlikte anma Toplumları yönetmenin en kolay yolu yüreklere etkinlikleri düzenliyor. Tüm kuruluşlara katılımları ve korku salmaktır. Onları hiç bir şey yapamayacakları- katkılarından ötürü teşekkür ediyoruz. Nusret Fişek’in na, çaresiz ve yanlız bireyler olduklarına inandırmak- bize kazandırdıklarının değerini her geçen gün, biraz tır. Karanlığın gittikçe koyulaştığı, insanların korkuyla daha fazla anlıyoruz. Ama ne yazık ki, her geçen gün terbiye edileceğine inanan düşüncenin kol gezdiği de bu kazanımlar birer birer elimizden avucumuz- günümüzde, yüreğini korkunun karanlığına kapamış dan zorla alınıyor. 1961 yılında kabul edilen Sağlıkta siz değerli dostlarımızı, birlikteliğin gücünü hatırla- Sosyalleştirme Yasası’nın ilkeleri, ancak 17 yıl sonra mak ve hatırlatmak için, Nazım’ın dizeleriyle davet Dünya Sağlık Örgütü’nün Alma Ata Konferansında ediyoruz. evrenselleşmişti. Ama bu ilkeler, 50.yılında tamamen Ben yanmasam ayaklar altına alındı. Sanki inadına yapılmışcasına, Sen yanmasan 3 Kasım 2011’de Sağlık Bakanlığı, teşkilat ve görev- Biz yanmasak lerinde değişikliklere giderek, sağlık hakkımızın eli- Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa.” mizde kalan kırıntılarına da göz diktiğini ve alacağını Atalarımız çok görmüş, çok yaşamışlar ve demiş- ilan etti. Böylesi bir ortamda, biz değerlerimize sahip ler ki: “Doğru Söyleyeni Dokuz Köyden Kovarlar”. çıkıyoruz; Nusret Fişek’i anmayı hala sürdürüyoruz; Hem doğru söyleyip, hem de bu toplumda yaşamak ama haklarımıza sahip çıkamıyoruz. isteyen bizler, bunu aşmak zorundayız. Yitirdiğimiz değerlerimizi anmak, onların kaybından sorumlu DÜŞÜNCE ORTAMI olanları kınamak ama bu köklenmiş “kötü”leri aşmak Bu yıl, düşünce ortamı konusu olarak “Beyin Gücü zorundayız. Bunun tek yolu da dayanışma. Mezarlığı : Türkiye” başlığıyla, ziyan edilen insangü- 3 Kasım 2011 günü Ankara’da Çağdaş Sanatlar cü kaynağımızı seçtik. Çağrımız şöyleydi : Merkezi’nde biraraya gelip, bunu konuştuk. Aramız- “Değerli Toplum Dostları, da Mustafa Balbay da vardı. Hem mektubuyla, hem Prof. Dr. Nusret H. Fişek’in 97.doğum ve 21.ölüm de konuşma yerine yazdığı yazısıyla içimizi ısıttı; yü- yıldönümünde, her yıl olduğu gibi, sanat ve bilim or- reğimizin birlikte çarptığını bir kez daha anlamamıza tamında buluşuyoruz. olanak verdi. Mustafa Balbay, bize yazdığı mektu- Bu yılki Düşünce Ortamı’nın konusu “Beyin bunda şöyle diyordu : Gücü Mezarlığı : Türkiye”. “Öncelikle, Vakfınızın, yıllardır bitip tükenmek bil- Cumhuriyet’ten bu yana eğiticisiyle, sanatçısıyla, meyen beyin gücü çalışmaları nedeniyle sizleri kut- bilim adamıyla, hukukçusuyla pek çok değerli insan lamak isterim. Böylesine sonuç alınması zor, populer yetişti. Bu değerli beyinlerin yaşama geçirdiği pek getirisi olmayan alanlara girenler, bir kaç yıllık he- çok proje oldu. Köy Enstitüleri, Üniversite Reformu, vesli çabadan sonra heyecanlarını yitirirler ve kenara Sosyalizasyon hemen aklımıza geliverenler. Sistem çekilirler. Çekilmekle kalmazlar, daha sonra o alanda

18 ÇALIŞMA ORTAMI Kasım - Aralık 2011 Anımsa

Düşünce Ortamı’nda Balbay konuşuyor... (Fotoğraf: Başak Çetin) Prof. Alparslan Işıklı konuşuyor... (Fotoğraf: Başak Çetin) çalışmak isteyen kişilere, nasıl başarılı olamayacak- Bakanlığı’na devri ile yol açtıkları yıkım ortada iken; larını anlatarak kötü örnek olurlar. Ekibinizin sürdür- devlet hastanelerindeki taşeron uygulamalarıyla düğü mücadele, bu açıdan büyük önem taşıyor. Bu sağlıksızlık üst düzeylere tırmanmışken; bu kez de, yelpazeye beni de kattığınız için ayrıca teşekkür edi- devlet hastanelerini özel girişimciliğe teslim etmeye yorum. Düşüncelerimi sizlerle paylaşmanın benim kalkıştılar. için büyük bir enerji olduğunu vurgulamak isterim. İkili Konferans’ta iki konuşmacımız, bize “Kamu Özgürlükte buluşmak dileğiyle, size ve bütün katılım- Özel Ortaklığı” adıyla, planlanan bu tuzağı anlattılar. cılara selamlar, saygılar, hürmetler. Mustafa Balbay, Yrd.Doç.Dr.Cavit Işık Yavuz ve Avukat Özgür Erbaş Silivri, 25.10.2011” kendi uzmanlık alanları açısından konuyu irdelediler. Bir çok farklı ve sağlık dışı alanlardan gelen izleyi- ciler, dikkatle ve şaşkınlıkla, sağlığımızın ne büyük tehlike altında olduğunu öğrenme olanağı buldular. Ama tam da bu toplantının yapıldığı gün, Sağlık Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin çıkışıyla, yeni bir gelişme yaşandı. Bütün bu konuşulanların çok daha ötesin- de, yeni olumsuzlukların haberini almakla şaşırdılar ve düşünce gündemlerinin ön sıralarına bu konuyu koydular. Sağlık Bakanlığı 1983 yılından beri Dünya Ban- kası kredileri ve önerileri doğrultusunda, sağlıkta Düşünce Ortamı’ndan bir görünüm... (Fotoğraf: Mehmet Arslan Güven) dönüşümü gerçekleştirmeye çalışıyor. Ama 20 yılda alınamayan yol, onu izleyen 8 yılda (2003-2011) kat Düşüncelerimizi tetikleyen ve düşünce ortamını kat hızla alındı. Sağlıkta dönüşüm, insanı değil, ser- hareketlendiren konuşmacılarımız, Prof.Dr.Alpaslan mayeyi temel alıyor. Onun egemenliğini pekiştirmeyi Işıklı, Aykut Göker, Dr.Alper Akçam ve Dr.Hakan ve zenginliğini arttırmayı planlıyor. Bunu yapabilmek Tüzün’dü. Kendilerine katkılarından ötürü teşekkür için de, hem kazanılmış hakları yurttaşın elinden ediyoruz. İzleyicilerin katılımına açılan bölümde, gö- almalı ve hem de parası olanın daha iyi sağlık hiz- rüşlerini bizimle paylaşan Çankaya Belediye Başkanı metinden yararlanmasına olanak sağlamalı. İşte bu Bülent Tanık’ın, “Düşüncelerimiz ve beyin güçlerimiz konuda yazılanlar : mezarlığa hapsedilemeyecek geniş bir kaynaktır” Sağlık harcamalarının frenlenmesi için Sosyal Gü- vurgusu da kulaklarımızdan hiç çıkmayacak. Kısa venlik Kurumu harcamalarına üst limit konulması ge- bir süre sonra, bu konuşmaları sizlere “kitap” olarak rektiğinin dile getirildiği OECD- Dünya Bankası ortak sunacağız. raporunda, Türkiye’de varolan temel teminat paket- İKİLİ KONFERANS Sağlığın ticarileşmesi, son günlerde hız kazandı. Meydanı boş bulduklarına inanan ve 50 yılı aşkın bir süredir sosyalizasyonu, bu topluma çok görenler, işi azıttılar. Tıp fakültelerine alınan öğrenci sayıla- rının gereksinmenin çok ötesinde arttırılması; tam gün uygulamalarıyla tüm doktorların köleleştirilmek istenmesi; performans uygulamalarıyla hem ada- letsizliğin körüklenmesi hem de tıp etiğinin ayaklar altına alınması, yetmedi. SSK hastanelerinin Sağlık İkili Konferans’tan bir görünüm.. (Fotoğraf: Mehmet Arslan Güven)

ÇALIŞMA ORTAMI Kasım - Aralık 2011 19 Anımsa leri cömert olarak nitelendirilmiştir. Mali sürdürülebi- Prof.Dr.Onur Hamzaoğlu, sanayi kaynaklı çevre lirlik için hem tıbbi hizmetler hem de otelcilik hizmet- kirlenmesinin yarattığı tehlikeye dikkat çeken çalış- leri ile ilgili olarak katkı paylarının yaygınlaştırılması malarıyla gündemde. Bilim insanı sorumluluğuyla, ve arttırılması gereğinden söz edilmektedir (OECD bulgularını toplumla paylaşmakla suçlanıyor. Prof. Sağlık Sistemi incelemleri Türkiye, 2008, s.115). Bu Dr. Onur Hamzaoğlu 6 Ocak 2011 tarihinde Demok- politikalar çerçevesinde Kamu Özel Ortaklığı hasta- rat Kocaeli Gazetesi’ne verdiği bir demeçte Dilovası nelerinin faaliyete geçirilmesi, diğer ülkelerde olduğu bölgesinde yaşayan çocukların kakalarında ve anne- gibi konforlu hizmetler için yurttaşlardan katkı payı lerin sütlerinde ağır metaller bulunduğunu, bunun da biçiminde yüksek ödemelerin alınması bekleniyor. ileride kanser ve benzeri ciddi sağlık sorunları yara- Hizmetin finansmanı artık bütçeden değil, bu gelirler- tacağına dikkat çekmişti. Bu dönemde, onurlu bilim den sağlanacağı için, sağlık hizmetlerinden eşit ola- insanı olmak da zor. rak yararlanmak da hayal olmaya başlıyor. (Ataay F.: Sağlık Reformu ve Yurttaşlık Hakları, Amme İdaresi Dergisi 41/3 ,2008, s.169) Sağlık alanındaki meslek odalarının, sivil toplum örgütlerinin tüm muhalefetine karşın, üstelik modelin sahibi İngiltere’deki başarısız Kamu Özel Ortaklığı uygulaması da gözönündey- ken, kamu örgütlenmesi, sağlık hizmet sunumundan kurtulmak isteniyor (Karasu K.: Sağlık Hizmetlerinin Örgütlenmesinde Kamu-Özel Ortaklığı, SBF Dergisi, 66/3, 2011, s.259). Devletin yurttaşına sunmakla yükümlü olduğu ne kaldı ?! Küreselleşmenin ulusal devletlere karşı oldu- ğu, ama ondan da vazgeçemediği çok yazılıp çizildi. Yine bu yazılarda şu söylendi : Küresel egemenlerin kafasındaki, tüm zenginlikleri merkeze çekmek, ama yoksullaşan kitleleri de yerlerinde tutmak. Yukarıda da gördüğümüz gibi, sağlık alanımızı da rant kapısı- na çeviren küresel güçler, hastalanan ve yoksullaşan yurttaşlarımızın ülke sınırlarından taşmaması için, bir tek güvenlik güçlerini özelleştirmeyecek. Gerisi adım adım özelleştirilecek ve gelirleri dünyanın merkezine aktarılacak.

Buna kayıtsız kalabilir miyiz? “Susma sustukça Prof.Dr. Onur Hamzaoğlu’nun ödül konuşması (Fotoğraf: Başak Çetin) sıra sana gelecek” sloganının ne kadar doğru oldu- ğunu, yaşam pratiği doğruluyor. Ülkemizde, haksız- Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı ile Dilo- lıklara karşı susmayan, kendi geleceği için değil ama vası Belediye Başkanı, önlem almak yerine, ’halkı kendi-dışındakilerin geleceği için çırpınmış ve çırpı- galeyana getirdiği’ iddiasıyla hakkında savcılığa suç nan bir sürü insan var. Bizim de onlara -en azından- duyurusunda bulunmuş ve Prof.Dr. Hamzaoğlu’nu borcumuz gereği, hakkımızı savunmamız gerek. “şarlatan”lıkla suçlamıştı. “Önlemek ödemekten daha ucuzdur” sloganını yalanlarcasına, iki başkan NUSRET H.FİŞEK HALK SAĞLIĞI “Suçlamak, önlemekten daha ucuzdur” diye düşünü- HİZMET ÖDÜLÜ yor olmalı. Ama yanılıyorlar. Türk Tabipleri Birliği’nin 1992 yılından beri verdi- Dilovası’ndaki zehirli atıkların, çevre halkı üze- ği Nusret H.Fişek Halk Sağlığı Hizmet Ödülü bu yıl rinde yaptığı etkiler kanıtlandığında, tüm yetkililerin, da sahibini buldu. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakülte- fabrikaların yumak oluşturduğu bu yörede, bu fabri- si Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr.Onur kalarda çalışanların sağlığının ne kadar kötü bir du- Hamzaoğlu, bu yıl ki ödülü kazanan oldu . Kendisini rumda olduğunu düşünmeleri gerek. Ama ne Çalış- kutluyoruz. ma Sosyal Güvenlik Bakanlığı, ne belediyeler ve ne Ödül gerekçesi şöyle açıklandı : “Halk sağlığı fel- de korkutulan üniversite bu konuya eğilmiyor. sefesinin, halk sağlığı camiası, sağlık ortamının tüm Kocaeli Üniversitesi Rektörlüğü’nün talimatı ile bileşenleri ve topluma yaygınlaştırılmasına yönelik kurulan komisyon, Dilovası’nda anne sütünde ve be- akademik, hizmet, yayın ve meslek örgütü faaliyetle- beklerin dışkısında ağır metaller bulunduğu yönünde ri; halk sağlığı ile ilgili çeşitli konularda yapmış olduğu sonuçlar içeren bilimsel araştırmayı “henüz bilimsel araştırmalar ve araştırmaların toplumla paylaşılması; bir dergide yayınlanmadan önce kamuoyuna açıkla- yine son yıllarda Kocaeli Dilovası’nda çevre sorun- dığı” gerekçesiyle Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’na uya- larının halkın sağlığına olan etkisi ile ilgili yürüttüğü rı cezası verdi. Hamzaoğlu, karara itiraz edeceğini çalışmalar ve sonuçlarının toplumla paylaşılması ve bilimsel verileri sorumluluk hissettiği halkla pay- benzeri toplumcu, halk sağlıkçı duruşu” ödüle değer laşmayı sürdüreceğini söyledi. görülmüştür. Yurttaşın “bilme hakkı” nerede kaldı?! Zehirin içe-

20 ÇALIŞMA ORTAMI Kasım - Aralık 2011 Anımsa risinde yaşayacak ama sormayacak. Soranlar sorgu- ÇALIŞAN ÇOCUKLAR FOTOĞRAF lanacak. İki yüzlülük bu. VE KARİKATÜR KARMA SERGİSİ Türk Tabipleri Birliği Dilovası Raporu’nu yayınladı. Sergimiz, Anadolu gezisinden yeni döndü. Çağ- Dilovası’nda yaşanan çevre kirliliği ve halk sağlığı daş Sanatlar Merkezi’nde, 3 Kasım Anma Etkinlikleri sorunlarını konu eden bütün bilimsel çalışmaların Kapsamında, bizlerle yeniden buluştu. Ankara’da biz- derlendiği bu rapor hem çözüm önerilerini de içeriyor; lerle birlikte kısa bir süre kaldıktan sonra Eskişehir’e hem de Dilovası örneğinde akademik dünyada geçecek. Eskişehir Tepebaşı Belediyesi’nin “Çocuk yapılan çalışmaların daha yaygın ve anlaşılır biçimde Hakları Günü” etkinlikleri kapsamında bu kez Eski- görünür kılınmasını sağlıyor. şehir halkı ile buluşacak. Sergimiz, Vakfımızın 8 yıl http://www.onurumuzusavunuyoruz.org/dokumanlar/dilovasirpr. boyunca fotoğraf yarışmalarıyla elde ettiği “çalışan pdf çocuk fotoğrafları arşivi”nden ve 2 yıl boyunca ka- Prof.Dr.Hamzaoğlu, geniş bir bilim insanı çevre- rikatür yarışmasıyla elde ettiği “çalışan çocuk kari- since ve sivil toplum örgütlerince desteklenmekte. katürleri arşivi”nden seçtiğimiz yapıtlardan oluşuyor. Kocaeli’nde onu destekleyen yürüyüş yapıldığı gibi, Bunların yanında, “Çocuk Hakları Sözleşmesi’nden imza kampanyası da açıldı. Alıntıları” ve “Çalışan Çocukların Sloganları”nı da iz- leyebilirsiniz.

Resim,http://gundem.milliyet.com.tr/dilovasi-nda- Sanatçılar birarada (Fotoğraf: Doruk Fişek) profesor-onur-hamzaoglu-na-destek-yuruyusu/gundem/ gundemdetay/28.05.2011/1395906/default.htm adresinden alınmıştır. BARIŞ DİNLETİSİ Sevda Cenap And Vakfı, her yıl olduğu gibi bu Böylesi bir ortamda, Nusret Fişek Halk Sağlığı yıl da, genç sanatçı dostlarımızı özendirerek, Nus- Hizmet Ödülü’nü alması, çok yerinde olup, ona des- ret Fişek anısına bir Barış Dinletisi’nde bizlerle bu- teğin bir ifadesidir. Bu destekler çok önemli ve ülke- luşturdu. Bora Ateşyakan (piyano), Meriç Karataş- mizin geleceği açısından da çok önemli. Daha dün, Funda Yazıksız-Cansın Gündüz (soprano), Çağdaş Dilovası’nda otomobillerin üzerine kaplayan beyaz Koçak’ın (Tenor) şan resitali, yorgun bir günün so- toz bulutu, kimbilir çevre halkının solunum sistemin- nunda hepimiz için nefis bir ziyafet oldu. Kulaklarımız de nasıl bir etki yaptı ? Hiç kuşku yok ki, bunu da insan sesinin eşsiz nağmeleriyle doldu ve bizi çekip ortaya çıkaracak olan bilim insanlarıdır ve yüreklen- başka bir dünyaya götürdü. Bize bu duyguyu yaşa- dirilmelidirler. tanlara ne kadar teşekkür etsek az.

Sergi Açılışından bir görünüm.. (Fotoğraf: Mehmet Arslan Güven)

ÇALIŞMA ORTAMI Kasım - Aralık 2011 21 Yaşam Anti-sosyal Politikalar, Siyasal Patikalar Ümit SARIASLAN* “Ahlak yukarıdan aşağı ağar.” “Bugünkü demokratik görünümlü toplumlar, aslında, Bertrand Russel işlerini yürütmek isteyen egemen güçlerin aracı haline ge- … tirilmekte ve kendine ihanet eder duruma düşürülmekte- Anadolu taşrasında genç bir öğretmen olarak görev dir. Aydınlatmak yerine karartmak, diriltmek yerine öldür- yaparken her yazısını iple çektiğimiz bir gazeteci-yazar mek, gerçek yerine iftira, çamur, Wright Mills’ın Amerikan vardı. Salt gazeteci-yazar demek ne derece doğru olur demokrasisini yönetenlerde bulduğu ortak ögeler budur.” bilemem; ama o, usta gazeteciliği yanında usta da bir ya- Sonra sözü bir Amerikalıdan alıp, başka bir Amerika- zardı ve unutulmayacak denemeleriyle (ya röportajları…) lıya veriyordu: bizim klasiklerimiz arasında yerini almıştı. Yaşam, yaşa- Amerikalı yazar Robert Penn Warren’ın “İktidar Ça- nagiden bu yargımızı doğruladı. O yazar Sadun Tanju muru” adlı romanındaki bir “tip”e, Vali Willie Stark’a çe- idi. viriyordu gözlerimizi. Onun gözünden Amerikan tipi de- Durup dururken değil, sizin son dergide yayınlanan mokrasinin nasıl işlediğini anlatıyordu. “İktidarda olmak, “Sosyal Politika’ya İlişkin İkinci Büyük Hükümet Darbe- iktidarı kaybetmemek için bütün değer yargılarını, ahlak, si…”(**) (Çalışma Ortamı, Sayı: 118) ve yaşayagittiğimiz namus, erdem kavramlarını çiğneyip geçer Vali Stark. Bir “traji-komik”in (!) itkisiyle aklıma düştü Sadun Tanju. Onca tek kural vardır onun için. Politika çamur içinde yapılır ve yıl sonra, yazarın Salmanasar Gururu ve Korkuyorsun temiz kalmak isteyenlere de çamur atılır! Vali Stark, top- Sen başlıklı iki yazısına yeniden bakmak için “Kutsal lumun temiz ve erdemli tanıdığı kişilere de çamur bulaş- İnekler”i (Bilgi Y. 1976) bulmamla, sararmış sayfaların tırmak işini başarıyla yürütür. Geçmişteki en önemsiz, en harmanında savrulmam bir oldu. masum ilişkiler bile onun için malzemedir ve rakibi savun- O, her biri, bir diğerini önceleyen, ya da biri ötekinin maya zorlamak amaciyle en hurda ayrıntılar bile saldırı dalında göverip-gelişen yazıların tümü, temelde tek bir aracı olarak kullanılabilir.” yazıyı kurup-gövdelendiriyordu sanki: İnsana ve insan Sadun Tanju, sözün burasında, yine Wright Mills’ın onuruna saygılı bir yasa ve yaşam egemenliği. Fel- “üst ahlaksızlık” dediği toplumbilimsel saptamaya vur- sefeyle şiirin, toplumsal olanla bireysel olanın terazisinde guyla sürdürür yazısını: ‘Bir toplumda en üst çevrelerle tartılmış damıtık metinlerle; aklın ve yüreğin kardeşliğiyle orta düzeydeki çevreler bile kurnaz ve işini bilir olmanın örülüp, örgülenmiş bu yazılarla yazar, bizi bir iç hesaplaş- yeterliğine her şeyden çok inanmaya başlamışlarsa, böy- masına, sel önünde kütük olmaktan kendi olmaya, kendi- le bir toplumda bireysel ahlak duygusu olan kişilere rast- si olmaya çağırıyordu. lamak güçleşir; çıkarcılığa, işini bilir olmaya dayanan bir … toplumda ahlak ve vicdan sahibi bireyler yetişmez olur.’ Sadun Tanju anlatıyor: Yani ‘üst ahlaksızlık’ aslında toplumu ve bireyleri bozma- “Bir Fransız filmi gördüm. İşsiz kalan iki tiyatro oyun- nın, yozlaştırmanın bir metodudur. O (Mills) kendi toplu- cusu yaşayabilmek için küçük küçük dolandırıcılıklara munda, süper devlet Amerika’da bile halkın ve bireylerin başlıyorlar. Önceleri karın doyurma, günlük ihtiyaçları nasıl ince metotlarla budala, güdümlü, sadece kendileri- sağlama yönünde elde ettikleri başarılarla, giderek, ah- ne şırınga edilen sözler ve fikirlerle hareket eden robotlar laksal kuralları varmış gibi görünen toplum yapısının her haline getirilmek istendiğini görmüştür…” türlü hileye, dolandırıcılığa ve sahteciliğe yatkın olduğu- … nu keşfediyorlar. Vurgunlar büyüyor ve parayla beraber Hızla Amerikanlaştırılan bir dünyada, bize, sosyal po- saygınlık da geliyor. Bu saygınlık öylesine güçlü ki, resmi litikaların artık devreden tümüyle çıkarılacağı bir yarını kişiler işin farkına vardıktan sonra da, başarının önünde haber verip, titizlikle uyaran yazınızı okurken sorunun sır- şapkalarını çıkararak, yükselmesini becermiş ahlaksız- tını dayadığını düşündüğüm o toplumsal sayrılığın gölge- lığa olan hayranlıklarını belirtiyorlar.” İnsan etiyle, insan si de yazınız boyu peşimi bırakmadı. Onun için olmalı ki onuruyla beslenip büyüyen daha büyük ve tiranik örgüt- Sadun Tanju’nun o iki yazısını anımsadım. Bugün de içer- lenmelerin, bu tipik toplumsal sayrılıktan beslendiğini den dışarıya, yakından uzağa bu yazılarda dile getirilen çarpıcı örneklerle vurgulayan yazar, sıradan insanların kamusal/kurumsal/insani sayrılık dallanıp, budaklanarak hamuruna karışmış aynı illetin tuğlalarıyla yükselen daha sürmüyor mu? İyi de, bireysel ve tabii ardısıra toplumsal “itibarlı ve korunmuş” öteki yapılara/yapılanmalara getiri- vicdanın iflas ettirilmesi üzerine kurulacak bir dünya, ola- yordu sözü. Kendi toplumunu kıyasıya eleştirdiğini vurgu- bilecek dünyaların en kötüsü değil midir?! ladığı bir Amerikalı toplumbilimciye. Egemen sınıfın göz- Böyle bir dünyayı kurup üretenler de, son çözümleme- lerden saklamak için binbir düzen kurup-kotardığı siyasal de sırtlarını yaslayacakları son duvarı da yitirmiş olmaya- iktidar yapılanmasını didik didik ettiğini söylediği Wright caklar mıdır? Böyle bir dünyanın yeniden insanca, toplu- Mills’a. Onun “Çağdaş toplumların demokratik, özgür ve ca ve toplumca, bir erdem ortak tabanı üzerinde kirinden/ uygar görünümünün altında nasıl bir ‘başka ahlak’, daha pasından arındırılması olanak ve olasılığı var mıdır? Var- doğrusu ahlaksızlık olduğunu” işlediği “İktidar Seçkinle- dır elbet; ama, bireysel ve toplumsal düzlemde önce ve ri” adlı yapıtına: öncelikle, Mills’ın sözünü ettiği o “üst ahlaksızlık”ın ya da ahlaksızlıklar ahlaksızlığının ayırdına varmak koşuluyla. * Yazar Üstelik, “üst ahlaksızlık” koalisyonu üzerine kurulu tiranik ** “Sosyal Politika’ya İlişkin İkinci Büyük Hükümet Darbesi… “ (Çalışma dünya, aynı “iflas”ın gözlerden gizlenmesi için suç ortak- Ortamı”, Sayı: 118) başlıklı yazıda “Sol” politika olmadan “sosyal politi- ka” nasıl olur ayrıntılarıyla anlatılmış; Sabiha Sertel’le Zekeriya Sertel’i lıklarını büyütmek, kirlilik coğrafyasını daha da genişlet- birlikte düşününce, sade bizim değil, dünyanın yaşayagittiği trajedi mek, bunun için de, o en büyük ahlaksızlığın, emperyalist daha netleşiyor. (Emel Danışoğlu, Sabiha Sertel’den Günümüze Sos- savaşın tamtamlarını çalmaya başlamışken… yal Hizmet Eğitiminin 50. Yılı, Cumhuriyet, 9 Ekim 2011)

22 ÇALIŞMA ORTAMI Kasım - Aralık 2011 Bulmaca

İKİ DAKİKA DÜŞÜN Tehlikeyi Tanıyalım Taş Duvarın Örülmesi Mustafa TAŞYÜREK* ([email protected]) Durum: Sel tehlikesine karşı yapılan beton kanalın taş duvarlarla yükseltilmesi. Usta ve işçiler (kanal kenarına mekanik araçlarla taşınan) değişik şekil ve boyda taşa konulacak yere göre gerekli şekil vermekte, sonra konacakları yere kucak- layarak kol gücü ile götürmektedir. İşçilerin bu çalısma sırasında karşılaşabileceği tehlikeyi tanımlayabilir misiniz ?

Neler Olabilir ? 1. İşçiler taşı kaldırırken bel’lerini incitebilir. 2. İşçiler taşı taşırken, takılıp düsebilir, bu durumda ayak ezilmesi, bacak kırılması gibi tehlikelere maruz (sunuk) kala- bilir. 3. İşçiler taşın kayması veya düsmesi sonucu ayak ve el parmaklalrının ezilmesine neden olabilir. 4. İşsçiler taşı duvara yerleştirirken (yüksekten) asağıya düşebilir. 5. Çalıstıkları hava kosullarına bağlı olarak aşırı sıcak veya soğuğa maruz kalabilirler. > Yanıtı 13. sayfada * Kim. Müh., İş Sağlığı+İşletme Yönetimi Bilim Uzmanı Çalışma Bakanlığı Eski İş Güvenliği Müfettişi (1978-1985) İş Güvenliği Uzmanı (A Sınıfı Sertifikalı) Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Denetim Kurulu Üyesi

ÇALIŞMA ORTAMI Kasım - Aralık 2011 23 Sağlık Güvenlik ISSN 1302-3519 ÇALIŞMA ORTAMI DERGİSİ Çevre İŞÇİ SAĞLIĞI BİLİMSEL DANIŞMA KURULU İÇİNDEKİLER İŞ GÜVENLİĞİ l ANIMSA ERGONOMİ Prof. Dr. Şeyda AKSEL Toplum Hekimliğine Gönül Verenler (6) : Hekim Ceyhun Atuf Kansu .... 2 İŞ HİJYENİ Prof. Dr. Yasemin GÜNAY BALCI Engin TONGUÇ ÇALIŞMA ÇEVRE Jeom. Erdoğan BOZBAY l BASINDAN Prof. Dr. Ayşen BULUT TOPLUM ÖRGÜTÇÜLÜĞÜ Ecz. Dr. Ayçe ÇELİKER En Acı Ekmek Parası ...... 5 ÇOCUK EMEĞİ Prof. Dr. Murat DEMİRCİOĞLU Ramazan İMRAĞ - Posta Gazetesi KADIN

Prof. Dr. Necati DEDEOĞLU l ORTAMI SOSYAL POLİTİKA ÇOCUK HABER Dr. Seyhan ERDOĞDU NÜFUS Mak. Y. Müh. Aykut GÖKER Kaplumbağa Hızı İle Çocukları ...... 6 İki Ayda Bir Çıkar / Sayı : 119 Kasım - Aralık 2011 SOSYAL HEKİMLİK Prof. Dr. Bahar GÖKLER Feyza CENGİZ Dr. Uğur GÖNÜL l İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ l Toplum Hekimliğine Gönül Verenler (6): Hekim Ceyhun Atuf Kansu Prof. Dr. Güler Okman FİŞEK 171 İşçi İşyerinde Öldürüldü ...... 8 Prof. Dr. A. Gürhan FİŞEK l Prof. Dr. Hamit FİŞEK Mustafa TAŞYÜREK En Acı Ekmek Parası Prof. Dr. Kurthan FİŞEK l İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ l Oya FİŞEK Kaplumbağa Hızı İle Çocukları Dünyada ve Türkiye’de Sağlığa Prof. Dr. Alpaslan IŞIKLI Prof. Dr. Ali Esat KARAKAYA ve Sağlık Çalışanlarına Yönelen Şiddet ...... 11 l 171 İşçi İşyerinde Öldürüldü Prof. Dr. Müge ERSOY KART Umur AŞKIN Prof. Dr. Muammer KAYAHAN l TOPLUM l Dünyada ve Türkiye’de Sağlığa ve Sağlık Çalışanlarına Yönelen Şiddet Prof. Dr. Ahmet MAKAL Az Zamanda Çok İşler Yaptı ...... 14 Prof. Dr. Ferhunde ÖZBAY l Prof. Dr. Nevzat ÖZGÜVEN A.Gürhan FİŞEK Az Zamanda Çok İşler Yaptı Prof. Dr. Şerife Türcan ÖZŞUCA l TOPLUM Mümtaz PEKER l Patatesle Gelen Mutluluk ...... 21 Patatesle Gelen Mutluluk Prof. Dr. Sarper SÜZEK Erdoğan BOZBAY Kim. Müh. Mustafa TAŞYÜREK l Nusret Fişek’i Anmayı Hala Sürdürüyoruz Dr. Engin TONGUÇ l ANIMSA Prof. Dr. İsmail TOPUZOĞLU Nusret Fişek’i Anmayı Hala Sürdürüyoruz ...... 18 l Mim. Y. Müh. Cihat UYSAL Anti-sosyal Politikalar, Siyasal Patikalar l YAŞAM Prof. Dr. İsmail ÜSTEL l Dr. Ecz. Leyla ÜSTEL Anti-sosyal Politikalar, Siyasal Patikalar ...... 22 İki Dakika Düşün: Tehlikeyi Tanıyalım: Taş Duvarın Örülmesi Ümit SARIASLAN ÇALIŞMA ORTAMI DERGİSİ l BULMACA BİLİMSEL İki Dakika Düşün: Tehlikeyi Tanıyalım : Taş Duvarın Örülmesi ...... 23 DANIŞMA KURULU’NUN YİTİRDİĞİMİZ Mustafa TAŞYÜREK AMA HEP ARAMIZDA OLAN ÜYELERİ Kütüphane Doç.Dr. Ömer Tunç SAVAŞÇI Prof.Dr. Cahit TALAS Nusret H.Fişek Bilim ve Sanat Ortamı http://kutuphane.fisek.org.tr

• Sahibi: Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi • Çocuk Dostu’muz olanlara dergi ve kitaplarımız Vakfı Adına düzenli olarak gönderilmektedir. Sizleri de Çocuk Dostu’muz olarak görmek isteriz. A. Gürhan FİŞEK (e-posta: agf@fisek.org.tr) • Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: • Çalışma Ortamı Dergisi iki ayda bir yayınlanır. A. Gürhan FİŞEK (e-posta: agf@fisek.org.tr) (Yerel Süreli Yayın) • Yönetim Yeri: Selanik Cad. Ali Taha Apt. 52/4 • ISSN 1302-3519 Kızılay 06650 ANKARA (e-posta: bilgi@fisek.org.tr) • Sayı: 119 • Kasım - Aralık 2011 Tel: 0312 419 78 11 • Faks: 0312 425 28 01 - 395 22 71 • Ücretsizdir • Web sayfası: www.fisek.org.tr • Yapım ve Basım: Büyük Anadolu Medya Grup • Çalışma Ortamı Dergisi’nde yayınlanan yazılar, İstanbul Cad. Elif Sk. Sütçü Kemal İşhanı No:7/188 resimler kaynak gösterilerek kullanılabilir. İskitler 06060 ANKARA • Bu dergide yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. Tel: 0312 384 30 70 (Pbx) • Fax: 0312 384 30 57 Çalışan Çocuklara “Vefa Borcu”nuzu 24 ÇALIŞMA ORTAMIBu bir HAKEMLİ dergidir. Baskı Tarihi : 18 Kasım 2011Kasım - Aralık 2011 www.fisek.org.tr www.fisek.org.tr Ödemek İster misiniz? Fişek Enstitüsü’nün 29. Yılı Çalışma Ortamı’nın 19. Yılı